You are on page 1of 617

Hz.

Pir-i Gâlîbî
Hacı Galip Hasan Kuşçuoğlu’nun
Hediyesidir
PARA İLE SATILMAZ.
Hz. Pir Seyyid Şerif H.Gâlip Hasan Kuşçuoğlu Efendi hazretle-
ri, Diyanet Vakfı tarafından, Suudi Arabistan Krallığının isteği
üzere, Arapça kelimeler üzerindeki bilgilerine güvenilir, Dr. Ali
Özbek başkanlığında, Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Ali Turgut, BAKMAK İSTEDİĞİNİZ LİSTENİN
Mustafa Çağırıcı, Dr. İbrahim Kâfi Dönmez ve Sadrettin Gü- KUTUCUĞUNA TIKLAYINIZ...
müş beyefendilerin Titiz çalışmaları sonucu hazırlatılan meal
üzerinde yıllarca çalıştı.
Hz. Allah’ın vermiş olduğu Vazifesi ve ilmi Sadır sahibi oluşu
hasebiyle her ayeti satır, satır inceledi ve her ayet üzerinde işa-
ALFABETİK OLARAK AYET SAYFA NUMALARI
retler koydu. LİSTESİ
Bazı Ayet meallerinde Mânâyı yansıtmayan kelime meallerinin
olduğunu görüp, toplumlar İslam ve Hakikat yönünde yanlış al-
gıya kapılıyor endişesi ile günümüz Türkçesinde daha anlaşıla- KURAN SIRASINA GÖRE AYET SAYFA
bilir kelimelerle mânâ yönünde müdahil olmuştur.
NUMARALARI LİSTESİ
Maide 51 Ayeti kerimesi mealinde “Evliya” yerine mânâyı hiç
yansıtmayan “dost” kelimesi kullanılınca mânânın 180 derece
nasıl değiştiğini, Toplumların bu mealle nasıl biri birine düş-
man olabildiğini görünce, ALLAH için, maneviyatın verdiği sa- AYETLERDE GEÇEN KONULAR - MEVZULAR
lahiyetle Arapçasına çok güvendiği şahsiyetlerin hazırladığı bu
LİSTESİ
meal üzerinde uzun yıllar çalışmış ve bu meali hazırlamıştır.
Cümle insanlığın hizmetine sunmuştur.
Allah Cümle Ümmetleri nasipli kılsın ÂMİN.
ÖNSÖZ-1 ÖNSÖZ-2 ÖNSÖZ-3
H.GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
HER SAYFADA BULUNAN ___ANA SAYFAYA DÖN___ YAZISINA TIKLATARAK
Kâdirî, Rufâî, Üveysî, Gâlibî Piri
LİSTELERİN BULUNDUĞU BU SAYFAYA YÖNLENDİRİLİRSİNİZ

2 1 - FÂTİHA SÛRESİ

Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Rahman ve Rahim olan
ٌ ّ َْ َ ُ
ِ ‫ورةُ الف‬
‫اتَةِ َمك َِّية‬ ‫س‬ Allah’ın adıyla.
2. Hamd Âlemlerin Rabbi
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ ْ
1ِ‫الرح۪يم‬ ِ ‫بِســــــــ ِماللِالر‬ Allah’a mahsustur.
ْ َ َ ‫ل ْم ُد ِ ّٰللِ َر ّب الْ َعالَم‬
‫ ا َّلرح ٰ ِن‬2 ۙ‫۪ني‬ َ ْ َ‫ا‬
ِ
ّ ْ َ َ
3. O Rahmân’dır, Rahîm-
َّ
4 ‫۪ين‬ ِۜ ‫ مال ِِك يــو ِم ادل‬3 ۙ‫الرح۪ي ِم‬ dir,
5 ۜ‫۪ني‬ُ ‫ــتع‬ َ ‫اك ن َ ْس‬َ َّ‫ــد َوا ِي‬ ُ ‫اك َن ْع ُب‬
َ َّ‫ا ِي‬

6 ۙ‫۪يم‬ َ ‫اط ال ْ ُم ْس‬


َ ‫ــتق‬ َ َ ّ
‫الــر‬
َ ْ
‫ا ِهدِنا‬ 4. Din gününün malikidir.
ِ
ْ َ ْ َْ َ َ ْ ََْ َ َّ َ َ
ِ ‫صاط ال۪ين انعمت علي ِهمۙ غ‬
‫ي‬ ِ 5. Ancak sana kulluk ede-
َ ّ ٓ َّ َ َ ْ ْ َ َ ُ ْ َْ
7 ‫وب علي ِهم ول الضال۪ني‬ ِ ‫المغض‬ riz ve yalnız senden yardım
dileriz.
‫ات‬َ ٰ ُ ْ َ َ ِ ‫َو‬
ٍ ‫ه سبع اي‬ 6. Bize doğru yolu göster.
7. Kendilerine lütuf ve ik-
ramda bulunduğun kimsele-
rin yolunu, gazaba uğramış-
ların ve sapmışların yolunu
değil.

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm
KUR’AN-I KERİM MEALİ 1
Bismillâhirrahmânirrahîm
Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım
Rahmân ve Râhim olan Allah’ın adıyla başlarım
ANA SAYFAYA DÖN

2 - BAKARA SÛRESİ
1

Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Elif, Lam, Mim!
2. Kendisinde hiçbir şekil-
de şüphe olmayan O kitap,
ٌ َ ْ َ ُ
‫ورةُ الَق َرة ِ َم َدن َِّية‬
muttakiler için bir hidayet
kaynağı ve yol göstericidir. ‫س‬
3. Onlar ki, gaybe inanırlar,
ّٰ
‫ب ِ ْســـــــــــــــــ ِماللِا َّلر ْح ٰم ِنا َّلرح۪ي ِم‬
namazı kılarlar ve kendileri-
ne verdiğimiz mallardan infak
ُ َ ُ َ ْ َ ٰ ٓٓ
ederler. ‫ب ۚف۪يهۛ ِۚ ه ًدى‬ ۛ َ ْ‫اب ل َري‬ ِ ‫ ذل ِك ال‬1ۚ ‫الم‬

ْ َ ْ َ ُ ْ ُ َ َّ َ َ َّ ُ ْ
4. Onlar ki, sana indirilenle- ‫ب‬ ِ ‫ ال۪ين يؤمِنــون بِالغي‬2 ۙ‫ل ِلمتق۪ــني‬
re de, senden önce indirilen- َ ُ ْ ُ ْ َ ٰ َّ ‫ون‬
َ ُ َُ
lere de îman ederler ve ahiret 3ۙ‫الصلوة َوم َِّما َر َزق َناه ْم ُينفِقون‬ ‫ويق۪يم‬
َ ُْ َ َ َ ُْ َ ْ َ َّ َ
gününe yakînen inananlar da ‫۪ين يُؤم ُِنون ب ِ ٓمَا ان ِزل ا ِلْك َو ٓمَا ان ِزل‬ ‫وال‬
َ ٰٓ ُ َ ُ ْٰ َ َ
onlardır.
‫ ا۬ولئ ِك‬4 ‫م ِْن قبْل ِكۚ َوبِالخ َِرة ِ ه ْم يُوق ُِنو ۜن‬
5. Onlar, Rablerinden bir
َ ْ ْ ُ َ ٰٓ ُ ُ َٰ
hidayet üzeredirler ve kurtu- 5‫ع ه ًدى م ِْن َر ّب ِ ِه ْم َوا۬ولئ ِك ه ُم ال ُمفل ُِحون‬
luşa erenler de ancak onlar-
dır.
ًٰ َ ُ َ َ َ َ
‫ه مِائ َتا ِن َوس ٌِّت َوث َمانون ايَة‬ِ‫و‬

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


2 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 2
1. CÜZ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ değillerdir.

ُ ُْ َ َْ َ َ َْ َ َ ٌ َٓ َ ُ َ َ َ َّ َّ
10. Onların kalplerinde ni-

‫اء عليْ ِه ْم َءانذ ْرت ُه ْم ام ل ْم تن ِذ ْره ْم‬ ‫ا ِن ال۪ين كفروا سو‬ fak ve haset hastalığı vardır.

ٰٓ َ َ ْ ْ َ ٰ َ َ ْ ُ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ ُْ َ
Allah’da onların bu hastalı-

‫ ختم الل ع قلوب ِ ِهم وع سمعِ ِه ۜم وع‬6 ‫ليؤمِنون‬


ğını çoğaltmıştır, söylemekte
oldukları yalanlar sebebiyle
َّ َ َ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ٌۘ َ َ ْ َ ْ َ
‫اس‬ ِ ‫ ومِن انل‬7۟ ‫ابصارِهِم غِشاوة ولهم عذاب عظ۪يم‬
de onlar için elîm bir azap
vardır.
َ ْ ُ ْ ُ َ َ ٰ ْ ِ ْ َ ْ َ ّٰ َّ َ ٰ ُ ُ َ ْ َ
8 ‫۪ني‬ ۢ ‫خ ِر وماهم بِمؤ ِمن‬ ِ ‫من يقول امنا بِاللِ وبِاليوم ال‬ 11. Onlara: Yeryüzünde fe-

ْ‫ون ا َّ ِٓل اَنْ ُف َس ُهم‬ َ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ َ ّٰ َ ُ َ ُ


sat çıkarmayın, denildiği za-
‫يادِعون الل وال۪ين امنواۚ وما يدع‬ man, «Biz ancak ıslah edici-

َ ََ ٌ ََ ْ ُُ
leriz» derler.
ً
ۚ‫الل َم َرضا‬ ُ ّٰ ‫اد ُه ُم‬ ‫ ۪يف قلوب ِ ِهم مرضۙ فز‬9 ‫ون‬ َۜ ‫َومَا ي َ ْش ُع ُر‬ 12. Kesin olarak biliniz ki;
َ َ َ َ ْ ُ َ ٌ ‫َول َ ُه ْم َع َذ‬
ٌ ‫اب اَل‬
‫ َواِذا ق۪يل ل ُه ْم‬10 ‫۪يمۙ ب ِ َما كانوا يَ ِذبُون‬
onlar ancak kötülük yayan
bozgunculardır. Lakin anla-

َّ َٓ َ َ ُ ْ ُ ُ ْ َ َ َّ ُٓ َ ْ َ ْ ُْ َ
‫ ال ا ِن ُه ْم‬11 ‫حون‬ ِ ‫س ُدوا ِيف الرِضۙقالوا ا ِنما نن مصل‬
mazlar.
ِ ‫لتف‬ 13. Onlara insanların iman
َ َ َ َ ْ َ ٰ َ ُ ْ ُْ ُ ُ
‫ َواِذا ق۪يل ل ُه ْم‬12 ‫ ْن ل يَش ُع ُرون‬ ِ ‫سدون َول‬
ettiği gibi sizde iman edin de-
ِ ‫هم المف‬ nildiği zaman “Biz hiç, akılsız-
َّ َٓ َ َ ُّ َ َ ٰ َٓ َ ُ ْ ُ َ ُٓ َ ُ َّ َ َ ٰ َ ٓ َ ُ ٰ
‫السف َٓها ُءۜ ال ا ِن ُه ْم‬
ların iman ettikleri gibi iman
‫امِنوا كما امن انلاس قالوا انؤمِن كما امن‬ eder miyiz!» derler. Biliniz ki,

َ ‫ َوا ِ َذا لَ ُقوا َّال‬13 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ ْ ٰ َ ُ َٓ َ ُّ ُ ُ akılsız ve ahmak olanlar yal-


‫۪ين‬ ‫ن ل يعلم‬ ِ ‫هم السفهاء ول‬ nızca kendileridir, fakat bunu

ُ َ َ َّ ُٓ َ ْۙ َ ٰ َ َ َ ٰ ُٓ َ ٰ
ۙ‫ ْم‬ ‫ا َم ُنوا قالوا ا َم َّناۚ َواِذا خل ْوا ا ِل ش َياط۪ين ِ ِهم قالوا ا ِنا مع‬
bilmezler.
14. Müminlerle karşılaş-
ْ‫ئ به ْم َو َي ُم ُّد ُهم‬ ُ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َّ tıkları zaman «iman ettik»
ِ ِ ‫ الل يسته ِز‬14 ‫ا ِنما نن مسته ِز ۫ؤن‬ derler. Kendilerini saptıran
َ َ َ َّ ُ َ َ ْ َ َّ َ ٰ ٓ ُ َ َُْ َ ْ َُْ şeytanları ile baş başa kal-
‫ ا ۬ولئ ِك ال۪ين اشتوا اللة‬15 ‫۪يف طغيان ِ ِهم يعمهون‬ dıklarında ise: Biz sizinle
َ َ ْ ُ ُ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ َ ٰ ُْ beraberiz, biz ancak onlarla
16 ‫بِالهدىۖ فما ربِحت ِتارتهم وما كانوا مهتد۪ين‬ alay ediyoruz, derler.
15. Gerçekte, Allah onlarla
alay eder, azgınlıklarında on-
6. İnkâr edenleri, korkutsan da korkutmasan da müsâvi- lara mühlet verir, bu yüzden
dir; çünkü onlar iman etmezler. onlar bir müddet başıboş do-
laşırlar.
7. Zira Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürle-
miştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve 16. İşte onlar, hidayete
onlar için büyük bir azab vardır. karşılık dalâleti seçenlerdir.
Ancak onların bu alışverişi
8. İnsanlardan bir kısmı vardır ki, inanmadıkları halde kazanmamış ve kendileri de
“Allah’a ve ahiret gününe inandık” derler. doğru yola girememişlerdir.
9. Çünkü onlar güya Allah’ı ve müminleri aldatırlar. Hâl-
buki onlar ancak kendilerini aldatırlar da bunun farkında
KUR’AN-I KERİM MEALİ 3
ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ْ ُْ َ
17. Onların misali, bir ateş 1. CÜZ ‫ل ْز ُء ال َّول‬ ‫ا‬ 3 BAKARA SÛRESİ

yakan kimsenin misalidir. O


َ ‫ت َما َح ْو َ ُل َذ َه‬ ْ َ َٓ َ ٓ َّ َ َ ً َ َ َ ْ َ ْ َّ َ َ ُ َ
‫َمثل ُه ْم ك َمث ِل الِى استوقد ناراۚ فلما اضاء‬
ateş yanıp da etrafını aydın-
lattığı anda Allah, hemen on- ‫ب‬
ların aydınlığını giderir ve on-
ٌ‫م‬ ْ ُ ٌّ ُ َ ُ ُْ َ َ ُُ ْ ُ ََََ ْ ُ ُ ّٰ
ları karanlıklar içinde bırakır; ‫ صم ب‬17 ‫رون‬ ِ ‫ات ليب‬ ٍ ‫الل بِنورِهِم وتركهم ۪يف ظلم‬
ٌ‫الس َٓماءِ ف۪يهِ ظُلُمَات‬ َّ ‫ ا َ ْو َك َص ّيب م َِن‬18ۙ‫م َف ُه ْم َليَ ْرج ُعو َن‬ ٌ ْ ‫ُع‬
görmezler.
18. Onlar sağırlar, dilsizler ٍِ ِ
ve körler gibidirler. Çünkü on-
‫الص َواع ِِق‬ َّ ‫صاب َع ُه ْم ٓيف ا ٰ َذانِه ْم م َِن‬ َ َ ‫ون ا‬َ ََُْ ٌََْ ٌ ْ َ َ
‫ورعد وبرقۚ يعل‬
lar inatlarından geri dönmez- ِ ۪ ِ
ler. ُ َ ْ َ ُ ْ َْ ُ َ َ َ َ ْ ٌ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ َ َ
19. Yahut onların durumu;
‫بق يطف‬ ‫ ياد ال‬19 ‫الل م۪يط بِالكاف ِ۪رين‬ ‫تو‬ۜ ِ ‫حذر المو‬
َ َ ْ َ َٓ َ َ َ ٓ َ َ ٓ َ َّ ُ ْ ُ َ َ ْ َ
‫اء ل ُه ْم َمش ْوا ف۪يهِۙ َوا ِذا اظل َم َعليْ ِه ْم‬ ‫ابصاره ۜم كلما اض‬
gökten sağanak halinde bo-
şanan, içinde yoğun karan-
َ ّٰ ‫صاره ِْۜم ا َِّن‬ َ ْ ‫ب ب َس ْمعه ْم َواَب‬ َ ‫ل َه‬ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ ُ َ
‫الل‬ ِ ‫قاموۜا ولو شاء الل‬
lıklar, gürültü ve yıldırımlar
bulunan yağmura tutulmuş ِ ِ ِ
َّ ُ ْ ُ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ ‫شٔ قَد‬ َْ ُّ َٰ
‫اس اع ُب ُدوا َر َّب ُم ال۪ى‬ ‫ ياايها انل‬20۟ ‫۪ير‬ ٍ ‫ع ك ِل‬
kimselerin durumu gibidir.
Onlar yıldırımlardan gelecek
ölüm korkusuyla parmakla- َّ َ َ ُ َ ُ َّ َ ُ
‫ ال۪ى‬21 ۙ‫۪ين م ِْن قبْلِ ْم ل َعل ْم ت َّتقون‬
َ َ ‫ ْم َواَّل‬ ُ ََ َ
‫خلق‬
rını kulaklarına tıkarlar. Hâl-
َّ ‫اء َواَن ْ َز َل م َِن‬ ًۖ ٓ‫اء ب َن‬ َّ ‫ال ْرَض ف َِراشًا َو‬ َْ ُ ُ َ ََ َ
ِ‫الس َٓماء‬ َ ‫الس َٓم‬
buki Allah, kâfirleri çepeçevre
kuşatmıştır. ِ ‫جعل لم‬
ً َ ْ َ ّٰ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ً ْ َّ َ ْ َ َ ً ‫َٓم‬
‫ات رِزقا ل ۚم ف تعلوا ِللِ اندادا‬ ِ ‫اء فاخ َرج بِه۪ م َِن اثل َم َر‬
20. O esnada şimşek san-
ki gözlerini çıkaracakmış gibi
َ ْ َ ٰ َ َ ْ َّ َ َّ ْ‫ َوا ِ ْن ُكنْ ُت ْم يف َري‬22 ‫ون‬ َ َُ ْ َ ْ ََُْ
‫ب مِما نزنلا ع عب ِدنا‬ ‫وانتم تعلم‬
çakar, onlar için etrafı aydın-
latınca orada birazcık yürür- ٍ ۪
ّٰ ُ ْ ْ ُ َ َٓ َ ُ ُ ْ َ ْ ْ َ ُ ُ ْ َ
ِ‫ون الل‬ ِ ‫فاتوا بِسور ٍة مِن مِثل ِ ۪ۖه وادعوا شهداءك مِن د‬
ler, karanlık üzerlerine çökün-
ce de oldukları yerde kalırlar.
ُ َّ َ ُ ْ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ ‫ا ِْن ُكنْ ُت ْم َصادِق‬
‫ فا ِن ل ْم تف َعلوا َول ْن تف َعلوا فاتقوا‬23 ‫۪ني‬
Allah dileseydi elbette onların
kulaklarını sağır, gözlerini kör
ederdi. Allah şüphesiz her َ ‫كاف ِر‬ َ ْ ْ َّ ُ ُ َ َ ْ َ ُ َّ َ ُ ُ َ َّ َ َّ
şeye kadirdir. 24 ‫ين‬ ۪ ‫انلار ال۪ىت وقودها انلاس وال ِجارةۚ اعِدت ل ِل‬
21. Ey insanlar! Sizi ve siz-
den öncekileri yaratan Rab-
binize ibadet edin ki, Allah’a
23. Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüp-
karşı gelmekten sakınasınız.
heye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin.
22. O Rab ki, yeri sizin için Eğer iddianızda doğru iseniz Allah’tan gayri şahitlerinizi de
bir zemin, göğü de tavan yap- çağırın.
tı, gökten size bir su indirdi.
24. Bunu yapamazsanız ki, elbette yapamayacaksınız-
O su ile de türlü meyvelerden
yakıtı, insan ve taş olan ateşten sakının. Çünkü o ateş kâ-
size rızık çıkardı. Bunları bilin
firler için hazırlanmıştır.
de sakın Allah’a ortaklar koş-
mayın.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


4 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 4
1. CÜZ
ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 26. Şüphesiz Allah sivrisi-
nek ve ondan daha büyüğü

َّ َ ْ ُ َ َّ َ َ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ ّ َ َ ile misal getirmekten çekin-


‫ات‬ ٍ ‫ات ان لهم جن‬ ِ ‫ال‬ ِ ‫ش ال۪ين امنوا وع ِملوا الص‬ ِ ِ ‫وب‬ mez. İman etmişlere gelince,

َ ْ ُ َّ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َْ
‫ار كل َما ُرزِقوا مِنهَا م ِْن ث َم َر ٍة‬
onlar böyle misallerin Rable-
ۜ ‫ت ۪رى مِن تتِها النه‬ rinden gelen hak ve gerçek

َ َ ُ ُ َ ْ َّ َ ُ َ ً
ۜ‫رِ ْزقا ۙقالوا ٰهذا الذ۪ى ُرزِق َنا م ِْن قبْل َواتُوا بِه۪ ُمشابِهًا‬
olduğunu bilirler. Kâfir olan-
lara gelince: Allah böyle mi-

ّٰ َّ َ ُ َ َ ْ ُ َ ٌ َ َّ َ ُ ٌ َ ْ َ َٓ ْ ُ َ َ
sal vermekle ne murad eder
َ‫الل‬ ‫ ا ِن‬25 ‫ادلون‬ ِ ‫ولهم ف۪يها ازواج مطهرة وهم ف۪يها خ‬ derler? Allah onunla birçok

َ‫وض ًة َف َما فَ ْو َقه ۜا‬ َ َُ َ ً ََ َ ْ َ َْ ٓ َْ َْ َ


kimseyi saptırır, birçoklarını

‫ ان يض ِرب م ما بع‬ ۪ ‫لي‬


da doğru yola yöneltir. Verdiği

َ ْ‫ون َانَّ ُه ال‬ َ ُ َ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ َ َ


misallerle Allah ancak fâsık-

‫ح ُّق م ِْن َر ّب ِ ِه ْۚم‬ ‫فاما الذ۪ين امنوا فيعلم‬


ları saptırır.

ً
َۢ‫الل ب ِ ٰه َذا َم‬ ُ ّٰ ‫اد‬ َ َ َ َٓ َ َ ُ ُ َ َ ُ َ َ َ َّ َّ َ َ
27. Onlar öyle sapkınlar
‫واما ال۪ين كفروا فيقولون ماذا ار‬ ki, kesin söz verdikten sonra

ُّ ُ َ َ ً َ ُّ ُ
sözlerinden dönerler. Allah’ın,
ْ َ ً ‫ك‬ َ
۪‫ضل ب ِ ٓه‬ ِ ‫۪يا َويهد۪ي بِه۪ ك۪يا ۜ وما ي‬ ۪‫ضل بِه‬ ِ ‫ي‬ ziyaret edilmesini emrettiği

ّٰ َ ْ َ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ ۙ َ َ ْ َّ
kimseleri ziyaretten vazge-
ْ‫الل م ِْن َبعد‬
ِ ِ ‫ ال۪ين ينقضون عهد‬26 ‫ا ِل الفا ِسق۪ني‬ çerler ve yeryüzünde fitne

ْ ُ َ َ َ ُ ْ َ ٓ ُ ّٰ َ َ َ َٓ َ ُ َ ْ َ َ َ
ve fesat çıkarırlar. İşte onlar
َ
‫س ُدون‬ ِ ‫م۪يثاق ِ ۖه۪ ويقطعون ما امر الل بِه۪ ان يوصل وي‬
‫ف‬
gerçekten hüsrana uğrayan-

َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰٓ ُ ْ َ ْ
lardır.
َ ُُْ َ ََْ
‫ كيف تفرون‬27 ‫ض ا ۬ولئ ِك هم الا ِسرون‬ ۜ ِ ‫ِيف الر‬ 28. Siz ölü iken sizi dirilten

َّ‫ ْم ُثم‬ ُ ُ ُ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ َ ً َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ّٰ
Allah’ı nasıl inkâr ediyorsu-
‫بِاللِ وكنتم امواتا فاحياك ۚم ثم يم۪يت‬ nuz? Sonra da sizi O öldüre-

َ‫ ُه َو َّال۪ي َخلَق‬28 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ ُ


cek, sizi tekrar O diriltecek ve

‫ي ۪ييم ثم ا ِلهِ ترجع‬ tekrar O’na döndürüleceksi-

َّ ‫اس َت ٰ ٓوي اَِل‬ َْ ُ َ


niz.

‫الس َٓما ِء‬ ْ ‫۪يعا ُث َّم‬ ً ‫ال ْرِض َج‬ ‫ل ْم َما ِيف‬ 29. O, yerde ne varsa hep-

َ َْ ُّ َ ‫ات َو ُه‬ ُ ‫فَ َس ّٰو‬


sini sizin için yarattı. Sonra
29 ۟ ‫ش عل۪يم‬ ٌ ٔ ‫ل‬  ‫ب‬ ‫و‬ ۜ َ ‫يه َّن َسبْ َع َس ٰم‬
‫و‬
ٍ ِ ِ ٍ kendine has bir şekilde se-
maya dönüp doğruldu ve onu
yedi kat olarak sağlamca tes-
bit ve tanzim etti. O, her şeyi
hakkıyla bilendir.
25. İman edip iyi hareket ve davranışlarda bulunanlar
için, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O
cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yediril-
diği vakit : “Bu bundan önce dünyada bize verilenlerdendir”
derler. Ve Bu rızık onlara dünyadakine benzer olarak veril-
miştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Ve onlar
orada ebedî kalıcılardır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 5


ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ْ ُْ َ
30. Hatırla ki, Rabbin me- 1. CÜZ
‫ل ْز ُء ال َّول‬ ‫ا‬ 5 BAKARA SÛRESİ

leklere: Ben yeryüzünde bir


halife yaratacağım, dedi. On- ُٓ َ ً َ َ
ۜ ْ َْ ٌ َ ّ َ ٰٓ َ ْ َ ُّ َ َ َ ْ َ
lar: Bizler hamdinle seni tes- ‫واِذ قال ربك ل ِلملئ ِكةِ ا ِ۪ن جاعِل ِيف الرِض خل۪يفة قالوا‬
bih ve takdis edip dururken,
ُ ْ َ َ َٓ ّ ُ ْ َ َ َ ُ ْ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ
yeryüzünde fesat çıkaracak, ‫اءۚ َون ُن ن َس ّب ِ ُح‬ ‫اتعل ف۪يها من يفسِد ف۪يها ويسفِك ادلِم‬
َ ٰ َّ َ َ ََْ َ َ ْ َ ّٓ َ َ َ َ ُ ّ َ ُ َ َ ْ َ
orada kan dökecek birini mi
yaratacaksın? Dediler. Allah ‫ َوعل َم اد َم‬30 ‫ك قال ا ِ۪ن اعل ُم َما ل تعل ُمون‬ ۜ ‫ِبمدِك ونق ِدس ل‬
َ ْ َ َ َ َ َ ٰٓ ْ َ َ ُ َّ ُ َ َٓ ْ َ ْ
da onlara: Sizin bilmediğiniz
şeyleri elbette ben bilirim, ِ‫اء ك َها ث َّم َع َر َض ُه ْم ع ال َملئ ِكةِ فقال انب ِ ُؤ ۪۫ن بِا ْس َٓماء‬ ‫السم‬
َّ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ ‫ٰٓه ُؤ َٓلءِ ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬
dedi.
‫حانك لعِل َم نلَٓا ا ِل‬ ‫ قالوا سب‬31 ‫۪ني‬ َ ‫صادِق‬
31. Allah Âdem’e bütün ۬
َْ َٰ َ َ
‫ قال يَٓا اد ُم انبِئْ ُه ْم‬32 ‫۪يم‬ َ ْ ‫۪يم‬ ُ ‫ت الْ َعل‬ َ ْ ‫ك اَن‬ َ َّ َ َ ْ َّ َ َ
isimleri, öğretti. Sonra onla-
rı önce meleklere arz edip: ُ ‫الك‬ ‫ما علمتن ۜا ا ِن‬
ّٓ ُ َ ْ ُ َ َ َ َ َ َ ُ َ َْ ََ َ
‫بِا ْس َٓمائ ِ ِه ْۚم فل َّ ٓما ان َباه ْم بِا ْس َٓمائ ِ ِه ْمۙ قال ال ْم اقل ل ْم ا ِ۪ن‬
Eğer siz sözünüzde sadık
iseniz, şunların isimlerini
bana bildirin, dedi.
ُْ َ ُ َْ َ َْ َ ْ‫ا َ ْعلَ ُم َغي‬
32. Onlar: Sen sübhansın! ‫ات َوال ْرِض َواعل ُم َما تبْ ُدون َو َما كن ُت ْم‬ َّ ‫ب‬
ِ ‫الس ٰم َو‬
Senin bize öğrettiklerinden
‫ج ُٓدوا‬ َ ‫ج ُدوا ِل ٰ َد َم فَ َس‬ ْ ِ‫ َواِذْ قُلْ َنا ل ِلْ َملٰٓئ َِكة‬33 ‫ون‬
ُ ‫اس‬ َ ُُْ َ
‫تتم‬
başka bizim bilgimiz yoktur.
َٰ ُْ َ ‫كن م َِن الْ َكف ِر‬ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ٰ َ َ ْ ٓ َّ
‫ َوقل َنا يَٓا اد ُم‬34 ‫ين‬
Şüphesiz Âlim ve Hakîm olan
ancak sensin, dediler. ۪ ‫۪يس اب واستكب و‬ ۜ ‫ا ِل ا ِبل‬
َ ْ ُ َ ْ َ ُ َ َْ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ
‫ال َّنة َوك مِن َها َرغ ًدا َحيْث شِئ ُت َماۖ َول‬
33. Ey Âdem! Eşyanın
isimlerini meleklere bildir, ‫اسن انت وزوجك‬
ُ َ َّ َّ َ َ َ َّ َ َ ُ َ َ َ َ َ َّ ٰ َْ
‫ فا َزل ُه َما الشيْطان‬35 ‫۪ني‬ ‫تق َر َبا ه ِذه ِ الشجرة فتكونا مِن الظالِم‬
dedi. Âdem onların isimlerini
onlara bildirince: Ben size,
ُ ُ ْ ُ ْ ُْ َ َ ْ ََ ْ َ
‫عن َها فاخ َر َج ُه َما م َِّما كنا ف۪يهِۖ َوقل َنا اهبِطوا َبعض ْم لِ َ ْعٍض‬
semâvat ve arzda görülme-
yenleri bilirim. Bundan da
öte, gizli ve açık yapmakta ّٰٓ َ َ َ ٰ ٌ َ َ َ ٌّ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ْ ُ َ َ ٌّ ُ َ
olduklarınızı da bilirim, deme- ‫ فتلقى‬36 ‫۪ني‬ ٍ ‫عدو ۚ ولم ِيف الرِض مستقر ومتاع ا ِل ح‬
ُ ‫الرح‬ ُ ‫اتل َّو‬
َّ ‫اب‬ َ ‫ا ٰ َد ُم م ِْن َر ّبه۪ َكل َِمات َف َت‬
َّ ‫اب َعلَيْهِۜ ا ِنَّ ُه ُه َو‬
mişmiydim? Dedi.
34. Bir zamanlar biz me- 37 ‫۪يم‬ ٍ ِ
leklere: “Âdem’e secde edin”
demiştik. İblis hariç hepsi
secde ettiler. O yüz çevirdi ve
36. Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz
büyüklük tasladı, böylece kâ-
ettirdi ve içinde bulundukları yerden onları çıkardı. Bunun
firlerden oldu.
üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak inin, sizin için
35. Ey Âdem! Sen ve eşin yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak var-
beraberce cennette yerleşin; dır, dedik.
orada kolaylıkla, istediğiniz za-
37. Bu durum devam ederken Âdem, Rabbinden bir ta-
man her yerde cennet nimetle-
kım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri
rinden yiyin; şu ağaca yaklaş-
kabul eden ve merhameti bol olandır.
mayın. Aksi halde her ikiniz de
zalimlerden olursunuz, dedik.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
6 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ
1. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ 6 BAKARA SÛRESİ 41. Elinizdekini tasdik edici
olarak indirdiğime iman edin.
َ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ُْ
‫قل َنا اهبِطوا مِنهَا ج۪يعًاۚ فا ِمَّا يَات َِي َّن ْم م ِّن۪ى ه ًدى ف َم ْن تب ِ َع‬
Sakın onu inkâr edenlerin
ilki olmayın! Âyetlerimi az bir
َ َ َ َّ َ َ ُ َْ ُ َ َ ٌ َ َ َ َ َ ُ
‫۪ين كف ُروا‬ ‫ وال‬38 ‫اى  خ ْوف َعليْ ِه ْم َول ه ْم ي َزنون‬
karşılık ile satmayın, yalnız
‫هد‬ benden korkun.
َ ُ َ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ َٓ َ ٰ ُ َّ َ َ
39۟ ‫ادلون‬ ِ ‫وكذبوا بِايات ِنا ا ۬ولئ ِك اصحاب انلارِۚ هم ف۪يها خ‬ 42. Hakkı bâtıl ile karıştır-

ُ َ ُ َ َ ُ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ
mayın, bilerek hakkı gizleme-
‫ت عليْ ْم َوا ْوفوا‬ ‫يابن۪ى ا ِساي۪ل اذكروا ن ِعمِىت اتل۪ى انعم‬ yin.

ُ ْ‫ َواٰم ُِنوا ب َٓما اَن ْ َزل‬40 ‫ار َه ُبون‬ ْ َ‫اى ف‬َ َّ‫۫وف ب َع ْهد ُِك ْم َواِي‬ ُ َْ
ِ ِ ‫بِعه ٓد۪ى ا‬
43. Namazı kılın, zekâtı
‫ت‬ ِ ِ verin, rükû edenlerle beraber

‫توا‬ ُ َ ‫ونُٓوا ا َ َّو َل َكف ِر به۪ۖ َو َل ت َ ْش‬ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ َ ً ّ َ ُ


‫مصدِقا ل ِما معم ول ت‬
rükû edin.
ِ ٍ
َ ْ ‫ َو َل تَلْب ُسوا‬41 ‫ون‬
44. Sizler o kitabı, okuyup
ُ َّ َ َ َّ َ ۘ ً َ ً َ َ َ ٰ
‫ال َّق‬ ِ ِ ‫ايت ثمنا قل۪ي واِياى فات‬
‫ق‬ ۪ ‫بِاي‬ gerçekleri bildiğiniz halde, in-

َ‫الصلٰوة‬ ُ ‫ َواَق‬42 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ْ ْ sanlara iyiliği emrediyor, ken-


َّ ‫۪يموا‬ ْ َ
‫بِالَاط ِِل َوت ُت ُموا الق وانتم تعلم‬ dinizi unutuyor musunuz?

ّ ْ ‫اس بال‬
‫ب‬ َ َّ‫ون انل‬َ ُ َُْ َ
‫ اتامر‬43 ‫۪ني‬ َ ‫الراكِع‬ َّ ‫ار َك ُعوا َم َع‬ َّ ‫َواٰتُوا‬
ْ ‫الزكٰوةَ َو‬ ‫ح ِْز ٌب‬
45. Sabır ve namaz
ِِ ِ 2 ile Allah’tan yardım iste-
َ ُ َ َ ََ َ َ ْ َ َُْ ْ ََُْ ْ ُ َ َُْ َ ْ َ َْ َ
44 ‫اب اف ت ْعقِلون‬
yin. Şüphesiz o saygı ile
ۜ ‫وتنسون انفسم وانتم تتلون الكِت‬ ürperenlerden başkasına zor
َ ‫الَا ِشع‬ ْ َ َ َّ ٌ َ َ َ َ َّ َ ٰ َّ َ ْ َّ ُ َْ َ ve ağır gelir.
45ۙ‫۪ني‬ ‫ب والصلو ۜة ِ واِنها لك ۪بية ا ِل ع‬ ِ ‫واستع۪ينوا بِالص‬
َ ُّ ُ َ َ َّ َ
46. Onlar, Rablerinin huzu-
َ
‫ يَا بَ ٓن۪ى‬46۟ ‫ج ُعون‬ ‫ا‬‫ر‬َ ِ‫ون ا َ َّن ُه ْم ُم َقُوا َر ّبه ْم َو َا َّن ُه ْم اَِلْه‬ ‫ال۪ين يظن‬
ِ ِِ
runa kavuşacaklarını ve O’na

ُ ْ َّ َ ّ َ ُ َ ُ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ٔ َٓ ْ
döneceklerini iyi bilirler.
‫ت َعليْ ْم َوان۪ى فضل ُت ْم‬ ‫ا ِساي۪ل اذكروا ن ِعمِىت اتل۪ى انعم‬ 47. Ey İsrail oğulları! Özel-
َ َْ َ َْ َْ َ ُ َّ ََ
َ ‫ع الْ َعالَم‬
‫ َواتقوا يَ ْومًا ل ت ۪زى نفٌس ع ْن نفٍس شيْ ًا‬47 ‫۪ني‬
likle size verdiğim nimetimi
ve size diğer insanlardan
َ ُ َ ُْْ ُ َ َ ٌْ َ َْ ُ َ ُْ ََ ٌَ َ َ َْ َُُْ َ َ daha fazla lutufta bulunduğu-
48 ‫رون‬ ‫ول يقبل مِنها شفاعة ول يؤخذ مِنها عدل ول هم ين‬ mu hatırlayın.
*Bütün beniâdeme hitap*
48.Ve öyle bir günden
38. Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Şayet benden sakının ki, o gün hiç kimse,
size bir hidayet gelir de her kim ona tâbi olursa onlar için kimsenin cezâsını çekmez;
herhangi bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de. kimseden şefâat da kabul
39. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar edilmez; kimseden fidye de
ateşliklerdir, onlar orada ebedî kalırlar. alınmaz ve onlara hiçbir yar-
dım yapılmaz.
40. Ey İsrail oğulları! Size verdiğim nimetlerimi hatırla-
yın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vaat
ettiklerimi vereyim. Yalnızca benden korkun.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 7


ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ْ ُْ َ
49. Sizi, Firavun ailesinden 1. CÜZ ‫ل ْز ُء ال َّول‬ ‫ ا‬7 BAKARA SÛRESİ

kurtardık. Çünkü onlar size


azabın kötüsünü reva görü- َ َ ْ َ ُٓ ْ ُ َ ُ ُ َ َ ْ َ ْ ٰ ْ ْ ُ َ ْ َّ َ ْ َ
yorlar, doğan erkek çocukla- ‫اب‬ ِ ‫واِذ نيناكم مِن ا ِل ف ِرعون يسومونم سوء الع‬
‫ذ‬
َٓ ُ ٰ ُ َ َٓ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ُ ّ َ ُ
‫اءك ۜ ْم َو ۪يف ذل ِ ْم بَ ٌء‬
rınızı öldürüyorlar, kızlarınızı
yaşatıyorlardı. Ve bunda si- ‫يذ ِبون ابناءكم ويستحيون ن ِس‬
ُ ََْ ْ ْ ُ ْ َ ْ ُ َّ ْ
ٌ ‫ ْم َعظ‬
‫ َواِذ ف َرق َنا بِ ُم الَح َر فانَيْ َناك ْم‬49 ‫۪يم‬
zin için Rabbinizden büyük
bir imtihan vardı. ِ ‫مِن رب‬
50. Yine hatırlayın ki, siz َ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ٰ َٓ ْ َ ْ َ َ
ٰٓ ‫ َواِذْ ٰو َع ْدنَا ُم‬50 ‫ون‬
görüyorken sizin sebebinizle, ‫وسى‬ ‫واغرقنا ال ف ِرعون وانتم تنظر‬
َ َ َْ ْ َ ْ ْ ُ ْ َ َّ ُ ً َ َ َ َ ْ َ
51 ‫۪ني لْلة ث َّم اتذت ُم ال ِعجل م ِْن َبع ِده۪ َوان ُت ْم ظال ُِمون‬
denizi yardık, sizi kurtardık,
Firavun’un taraftarlarını da ‫اربع‬
َ ُ ْ َ ُ َّ َ َ ٰ ُ َْ َ ََ ُ
52 ‫ث َّم عف ْونا عن ْم م ِْن َب ْع ِد ذل ِك ل َعل ْم تشك ُرون‬
denizde boğduk.
51. Kırk gece için Mûsâ
َ َ ُ َّ َ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ ٰ ْ َ
53 ‫اب َوالف ْرقان ل َعل ْم ت ْه َت ُدون‬
ile sözleşmiştik. O ayrıldık-
tan sonra kendilerine kötülük ‫واِذ اتينا موس الكِت‬
ُ َُْ َ َ ُ َّ َ َ ٰ َ َ ْ
‫َواِذ قال ُموس ل ِق ْو ِمه۪ يَا ق ْو ِم ا ِن ْم ظل ْم ُت ْم انف َس ْم‬
edenler olarak buzağıyı ilah
edinmiştiniz.
ُ ُ ْ َ ُٓ ْ َ ُ ٰ ُٓ ُ َ َ ْ ْ ُ ُ َ ّ
‫وبوا ا ِل بَارِئ ِ ْم فاق ُتلوا انف َس ۜ ْم‬ ‫اتاذِكم ال ِعجل فت‬ ِ ِ‫ب‬
52. O davranışlarınızdan
sonra şükredesiniz diye sizi
ُ َّ ُ َ َ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ٌْ َ ْ ُ ٰ
‫اب َعليْ ۜ ْم ا ِن ُه ه َو‬ ‫ي ل ْم عِن َد بَارِئ ِ ۜم فت‬
affettik.
‫ذل ِم خ‬
53. Doğru yolu bulasınız
َ ّٰ ‫ك َحّٰىت نَ َرى‬ َ َ َ ْ ُ ْ َ ٰ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ ِ َ ُ َّ ُ َّ َّ
diye Mûsâ’ya Kitabı ve hak
ile bâtılı ayıran emirler verdik.
‫الل‬ ‫ واذ قلتم يا موس لن نؤمِن ل‬54 ‫اتلواب الرح۪يم‬
ُ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ ُ َ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ ً َ ْ َ
54. Mûsâ, kavmine demişti ‫ ث َّم َب َعث َناك ْم‬55 ‫الصاعِقة َوان ُت ْم تنظ ُرون‬ ‫جهرة فاخذتم‬
ُ ْ َ َ َ ْ َّ َ َ َ ُ ْ َ ُ َّ َ ُ
ki: “Ey kavmim! Sizler, buza-
ğıyı ilah edinmekle kendinize ُ‫م‬ ‫ وظللنا علي‬56 ‫م ِْن َب ْع ِد َم ْوت ِ ْم ل َعل ْم تشك ُرون‬
ْ َّ َ َّ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ْ
yazık ettiniz. Onun için yara-
َ ُُ
danınıza tevbe edin de ne-
fislerinizin başka ilah edinen
ِ ‫السل ٰو ۜى كلوا م ِْن ط ّي ِ َب‬
‫ات‬ ‫الغمام وانزنلا عليم المن و‬
َ ْ ُ ْ َ ُٓ َ ٰ َ ََ َ ُ ََْ َ َ
57 ‫ ْن كانوا انف َس ُه ْم َيظل ُِمون‬ِ ‫ارزقناك ۜ ْم َوما ظل ُمونا َول‬ ‫م‬
tarafını öldürün. Öyle yapma-
nız, yaratıcınızın katında si-
zin için daha hayırlıdır. Böyle-
ce Allah da onların tövbesini
kabul etti. Çünkü O, tövbeleri 56. Sonra ölümünüzün akabinde sizi dirilttik, umulur ki
çok kabul edendir, çok mer- şükredesiniz.
hametlidir.”
57. Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası
55. Bir zamanlar: Biz Allah’ı ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olan-
açıkça görmedikçe sana larından yiyin” dedik. Onlar verdiğimiz nimetlere nankörlük
inanmayız, demiştiniz de etmekle bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyor-
bakıp durur olduğunuz halde lardı.
hemen sizi yıldırım çarpmıştı.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


8 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ
1. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ 8 BAKARA SÛRESİ 60. Yine bir zamanlar,
Mûsâ kavmi için su istedi.
ْ‫ث ِشئْ ُتم‬ ُ ْ َ َْ ُ ُ َ ََ ْ َْ ٰ ُ ُ ْ َْ ُ ْ َِ Biz de ona: asanla taşa vur!
‫واذ قلنا ادخلوا ه ِذه ِ القرية فكلوا مِنها حي‬ Dedik. Derhal on iki pınar
ْ‫م‬ ُ َ ْ ْ َ ٌ َّ ُ ُ َ ً َّ ُ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ً َ َ fışkırdı. Her bölük, içeceği pı-
‫حطة نغفِر ل‬ِ ‫رغدا وادخلوا الاب سجدا وقولوا‬ narı tanıdı. Allah’ın rızkından
َ َ َ َّ َ َّ َ َ َ ‫سن‬ ْ ْ ُ َ ََ ْ ُ َ َ َ
‫۪ين ظل ُموا‬ ِ ‫يد ال ُمح‬
yiyin, için, sakın yeryüzünde
‫ فبدل الذ‬58 ‫۪ني‬ ‫ن‬
۪ ‫خطاياك ۜم وس‬ bozgunculuk yaparak fesat
َ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ َّ َ ْ َ ً ْ َ
‫۪ين ظل ُموا‬
çıkartmayın, demiştik.
‫ي الذ۪ي ق۪يل لهم فانزنلا ع الذ‬ ‫قول غ‬ 61. Hatırlayın ki, verilen
ٰ َ ْ َ َ ُ ْ ُ َ ْ
‫اس ْسق‬ ِ‫ واِذ‬59۟ ‫الس َٓماءِ ب ِ َما كانوا َيف ُسقون‬ َّ ‫ج ًزا م َِن‬ nimetlere karşılık, “Ey Mûsâ!
ِ‫ر‬ Bir tek yemekle dayanamayız;
ْ َ َ َ ْ َ َ َ َْ َ َ َ ْ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ٰ ُ bizim için Rabbine dua
‫اضب بِعصاك الج ۜر فانفجرت‬ ِ ‫موس ل ِقو ِمه۪ فقلنا‬ et de yerin bitirdiği
ُُ ْ َ ُ ُّ ُ َ َ َ ْ َ ََْ ُْ
‫شةَ عيْنًاۜ ق ْد َعل ِ َم كل اناٍس َمش َر َب ُه ۜ ْم كلوا‬
şeylerden; sebzesinden,
‫مِنه اثنتا ع‬ kabağından, sarımsağından,
ُْ َْْ َ ْ َ َ ّٰ ْ ْ
َ ِ ‫َواش َر ُبوا م ِْن رِز ِق اللِ َول تعث ْوا ِيف الرِض مف‬
mercimeğinden, soğanından
60 ‫سد۪ين‬ bize çıkarsın, dediniz. Mûsâ
َ ُ ْ َ َ ٰ َ َ ْ َ ْ َ ٰ ُ َ ْ ُْ ُ ْ َ
‫ح ٍد فادع نلَا‬ ِ ‫ب ع ط َعا ٍم َوا‬
ise: Daha iyiyi daha kötü ile
ِ ‫واِذ قلتم يا موس لن نص‬ değiştirmek mi istiyorsunuz?
ٓ َّ ْ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ ْ ْ ُ َ َّ َ
‫ت ال ْرض م ِْن َبقل ِ َها َوق ِثائ َِها‬
O halde Mısır’a inin. Herhalde
ِ ‫ربك يخ ِرج نلا مِما تنب‬ istedikleriniz sizin için orada
َْٰ َُ َّ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ُ َ vardır, dedi. İşte üzerlerine
‫وفومِها وعد ِسها وبصلِه ۜا قال اتسب ِدلون ال۪ي هو ادن‬ zillet ve yoksulluk onları

ْ‫ ْم َما َسا َ ْتلُ ۜم‬ ُ َ َّ َ ً ْ ُ ْ ٌْ َ َ ُ َّ kapladı. Allah’tan bir gazaba


ۜ
‫بِال۪ي هو خي ا ِهبِطوا مِصرا فا ِن ل‬ uğradılar. Bu musibetler,

َ َ ُ َٓ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ ُ َّ ّ ُ ْ َ َ ْ َ ُ َ
Allah’ın âyetlerini inkâra
ّٰ
ِۜ‫ب م َِن الل‬ ٍ ‫اؤ بِغ‬
‫ض‬ ۫ ‫الذلة والمسكنة وب‬ ِ ‫ضبت علي ِهم‬ ِ ‫و‬
devam etmeleri, haksız olarak

َ ُ ْ ُ َ
peygamberleri öldürmeleri
ّٰ ٰ َ ُْ َّ َ َ ٰ
‫ات اللِ َو َيق ُتلون‬ ِ َ‫ذل ِك بِان ُه ْم كانوا يَف ُرون بِاي‬
sebebiyle geldi. Bunların

َ ٰ َ ْ ْ َ َ ّ َّ
hepsi, sadece isyanları ve
َ ُ َ
61 ‫ون‬ ۟ ‫ال ّۜ ِق ذل ِك ب ِ َما َع َص ْوا َوكنوا َي ْع َت ُد‬ ‫ي‬
ِ ‫انلب ِ ۪ين بِغ‬
düşmanlıkları sebebiyledir

58. Hani « Şu kasabaya girin ve orada ne isterseniz bol


bol yiyin, fakat kapıdan girerken secde ederek ‘bizi bağış-
la’ deyin ki, günahlarınızı affedelim. İyilik edenlere daha
fazlasını vereceğiz » dedik.
59. Fakat zalimler, kendilerine söylenenleri başka söz-
lerle değiştirdiler. Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları
kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten bir pislik in-
dirdik.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 9


ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ْ ُْ َ 9
‫ل ْز ُء ال َّول‬ ‫ا‬
62. İman edenler; 1. CÜZ BAKARA SÛRESİ

ُ َ َ َّ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ
yani Yahudiler’den,
Hıristiyanlar’dan ve َ‫الصابٔني‬ َّ ‫ارى َو‬ ٰ ‫ص‬ َ َّ‫ادوا َوانل‬ ‫ا ِن ال۪ين امنوا وال۪ين ه‬
ِ۪
َ َ َ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ َ َ ٰ ْ َ
Sâbiîler’den Allah’a ve ahiret
ْ‫ج ُر ُهم‬ ْ َ ‫الًا فَلَ ُه ْم ا‬ َ
ِ ‫خ ِر وع ِمل ص‬ ِ ‫من امن بِاللِ والو ِم ال‬
gününe inanıp sâlih amel
işleyenler için Rableri katında
َْ َ َْ َ ُ َْ ُ َ َ ٌ َ َ ْ
‫ َواِذ اخذنا‬62 ‫عِن َد َر ّب ِ ِه ْمۖ َول خ ْوف َعليْ ِه ْم َول ه ْم ي َزنون‬
mükâfatlar vardır. Onlar için
herhangi bir korku olmadığı
ُ َٰ ُ ُ ُّ ُ َ َ َ ُ َ َ
‫م۪يثاق ْم َو َرف ْع َنا ف ْوق ُم الطو َۜر خذوا َٓما اتيْ َناك ْم‬
gibi onlar üzülmeyeceklerdir
de.
63. Ey beni İsrail! Hani, siz- ْ‫ ُث َّم تَ َوَّلْ ُتم‬63 ‫ون‬ َ ُ َّ َ ْ ُ َّ َ َ ُ ْ
‫بِق َّو ٍة َواذك ُروا مَا ف۪يهِ لعلم تتق‬
ُ
den sağlam bir söz almış, Tûr
ْ‫كنْ ُتم‬ ُ َ ُ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ
‫مِن بع ِد ذل ِكۚ فلول فضل اللِ عليم ورحته ل‬
dağını üzerinize kaldırmıştık.
Size verdiğimizi kuvvetle tu-
tun, onda bulunanları daima
ْ‫م‬ ُ ْ ْ َ َ ْ َ َّ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ْ َ
hatırlayın, umulur ki, korunur- ‫ ولقد علِمتم ال۪ين اعتدوا مِن‬64 ‫مِن الا ِس ۪رين‬
َ ْ َ َ َ ٔ ‫السبْت َف ُقلْ َنا ل َ ُه ْم ُكونُوا ق َِر َدةً َخا ِس‬
‫ج َعل َناها‬ ِ َّ ‫ِيف‬
sunuz;
64. Ondan sonra yüz çe- ‫ ف‬65 ۚ‫ني‬ ۪
َ ‫ني يَ َد ْي َها َو َما َخلْ َف َها َو َم ْوعِظَ ًة ل ِلْ ُم َّتق‬ َ ْ ‫ال ل َِما َب‬ً َ َ
66 ‫۪ني‬ ‫ن‬
virdiniz. Eğer sizin üzeriniz-
de Allah’ın ihsanı ve rahmeti
ُٓ َ ً َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ّٰ َّ ٓ ْ َ ٰ ُ َ َ ْ َ
‫واِذ قال موس ل ِقوم ِ۪ه ا ِن الل يامرك ان تذبحوا بقرةۜ قالوا‬
olmasaydı, muhakkak zarara
uğrayanlardan olurdunuz.
َ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ّٰ ُ ُ َ َ َ ً ُ ُ َ ُ َّ َ َ
67 ‫خذنا هزوۜا قال اعوذ بِاللِ ان اكون مِن الاهِل۪ني‬ ِ ‫اتت‬
65. Cumartesi günü hak-
kında içinizden azgınlık
َّ ُ ُ َّ َ َ َ َ َ َ ْ ّ َ ُ َ َّ َ َ َ ُ ْ ُ َ
‫ه قال ا ِن ُه َيقول ا ِنهَا‬ ۜ ِ ‫قالوا ادع نلا ربك يبِني نلا ما‬
edenleri elbette bilirsiniz. Biz
onlara “aşağılık maymunlar
ُ ْ َ َ ٰ ََْ ٌ ََ ٌْ َ ٌ َ َ َ
‫ني ذل ِۜك فاف َعلوا‬ ‫َبق َرةٌ ل فارِض َول بِ ۜر عوان ب‬
olun!” dedik.

َ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ ّ َ ُ َ َّ َ َ َ ُ ْ ُ َ
66. Biz bunu, hem onu gö-
َ ُْ
‫ قالوا ادع نلا ربك يبِني نلا ما لونه ۜا قال‬68 ‫َماتؤ َم ُرون‬
renlere, hem de sonra gele-
ceklere bir ibret ve Allah’a
َ َّ ُّ ُ َ َ ُ ْ َ ٌ َ ُ َٓ ْ َ ٌ َ َ َ َ َّ ُ ُ َ ُ َّ
69 ‫ا ِنه يقول ا ِنها بقرة صفراء ۙفاق ِع لونها تسر انلاظ ِ۪رين‬
karşı gelmekten sakınanlara
da bir öğüt kıldık.
67. Bir zamanlar, Mûsâ,
kavmine: “Allah bir sığır kes-
menizi emrediyor” dedi. “Bi- 68. “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır
zimle alay mı ediyorsun?” de- olduğunu bize açıklasın.” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rab-
diler.” Mûsâ “Kendini bilmez bim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir inek. Size
cahillerden olmaktan Allah’a emredileni hemen yapın!” Dedi.
sığınırım” dedi
69. «Rabbine dua et, bize onun rengini anlatsın» dedi-
ler. «O, diyor ki, sarı renkli, parlak tüylü bir inektir, bakanla-
ra sevinç ve sürur verir» , dedi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


10 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 10
1. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 72. Hani sizden biriniz bir
adam öldürmüştü de onun
ََ َ َ َ ْ َّ َ َ َ َ ْ ّ َ ُ َ َّ َ َ َ ُ ْ ُ َ
‫هۙ ا ِن الَق َر تشابَ َه عليْ َن ۜا‬
katili hakkında birbirinizle
ِ ‫قالوا ادع نلا ربك يبِني نلا ما‬ atışmıştınız. Hâlbuki Allah
ٌ‫ول ا َِّن َها َب َق َرة‬ ُ ُ َ ُ َّ َ َ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ ٓ َّ َ
‫ قال ا ِنه يق‬70 ‫الل ل ُم ْه َت ُدون‬ ‫واِنا ا ِن شاء‬
gizlemekte olduğunuzu orta-
ya koyandır.
َ‫ث ُم َس َّل َم ٌة َل ِش َي َة ف۪يهۜا‬ َ ْ َْ ْ َ َ َ َ ْ َْ ُ ُ ٌ َُ َ
ۚ ‫لذلول تث۪ي الرض ول تسِق الر‬ 73. «Haydi, şimdi adama,

َ ُ ْ ُ َ َ َ َ َ َْ َ ْ َ ٰ ْ ُ َ
onun bir parçasıyla vurun»
71 ‫ون‬ ۟ ‫ال ّۜ ِق فذبُوها َومَا كادوا َيف َعل‬ ِ ‫جئت ب‬ ِ ‫قالوا الـٔن‬ dedik. İşte Allah ölüleri de

ُْ ْ ُ ُ ّٰ َ َ ْ ُ ْ َ ّٰ َ ً ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ
böylece diriltir ve akıl ede-
‫الل م ِر ٌج َما كن ُت ْم‬ ‫واِذ قتلتم نفسا فادرءتم ف۪يه ۜا و‬ siniz diye de size âyetlerini

ُ ّٰ ُْ‫ض َه ۜا َك ٰذل َِك ي‬ ْ َ ُ ُ ْ َْ ُ َ


gösterir.
َ ُُْ َ
‫الل‬ ِ ِ ‫ع‬ ‫ب‬ ِ ‫ب‬ ‫وه‬ ‫ب‬ ‫ر‬
ِ ‫اض‬ ‫ا‬ ‫ن‬‫ل‬ ‫ق‬ ‫ف‬ 72 ‫ون‬
ۚ ‫تتم‬ 74. Ne var ki bunlardan
ْ ‫ ُث َّم قَ َس‬73 ‫ون‬ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ٰ ْ ُ ٰ ْ
‫ال َم ْوت َو ُي ۪ريم اياتِه۪ لعلم تعقِل‬
sonra yine kalpleriniz katılaş-
‫ت‬ tı. İşte onlar katılıkta taş gibi
ً‫ال َ َ ِ َ ْ َ َش ُّد قَ ْس َوة‬ ْ َ َ َ َ ٰ َْ ْ ْ ُ ُ ُُ yahut daha da ileri. Çünkü
‫قلوبم مِن بع ِد ذل ِك فِه ك ِجارة او ا‬ taşlardan öylesi var ki, için-
َ‫لنْ َها ُۜر َواِ َّن مِنْ َها لَما‬ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ َّ َ den sular fışkırır. Öylesi de
‫واِن مِن ال ِجارة ِ لما يتفجر مِنه ا‬ var ki, çatlar da ondan su
ْ َ ُ َ ْ َّ ْ ْ ْ َ َّ َّ
ِ‫يَشق ُق ف َيخ ُر ُج مِن ُه ال َمٓا ُۜء َواِن مِن َها ل َما َي ْهبِط م ِْن خش َية‬
kaynar. Taşlardan bir kısmı
da Allah korkusuyla yukardan
ْ َْ َ ْ ََ َ ُ َ َ َ ُ ّٰ َ َ ّٰ
‫ اف َتط َم ُعون ان يُؤم ُِنوا‬74 ‫االل بِغاف ٍِل ع َّما ت ْع َملون‬
aşağı düşer. Allah yapmakta
‫اللِۜ وم‬ ٌ‫ح ِْزب‬
3
olduklarınızdan asla gafil de-
َ ُ ُ ُ ّٰ َ َ َ ْ ٌ َ َ َ ََْْ ُ َ
‫يق مِن ُه ْم ي َ ْس َم ُعون ك َم اللِث َّم يَ ّ ِرفون ُه‬
ğildir.
‫لم وقد كان ف ۪ر‬ 75. Şimdi onların size ina-
ُٓ َ ٰ َ َّ ُ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ُ َ َ َ ْ َ ْ
‫۪ينا َم ُنواقالوا‬ ‫ واِذالقواال‬75‫مِنبع ِدماعقلوهوهميعلمون‬
nacaklarını mı umuyorsu-
nuz? Onlardan vaktiyle bir
َ‫ون ُه ْم ب َما َف َتح‬ َ ُ ّ َ ُ َ ُٓ َ ْ َ ٰ ْ ُ ُ ْ َ َ َ َ َ َّ َ ٰ
‫امناۚ واِذا خ بعضهم ا ِل بعٍض قالوا ات ِدث‬
zümre vardı, Allah’ın kelâmı-
ِ nı işitirler sonra iyice anladık-
َ ُ ْ َ َ ََ ْ ُ َّ َ ْ ُ ُّ َٓ ُ ْ ُ ْ َ َ ُ ّٰ
76 ‫اجوك ْم بِه۪ عِند ربِ ۜم اف تعقِلون‬ ‫الل عليم ِلح‬
larını müteakip, bile bile onu
tahrif ederlerdi.
76. İnananlara rastladık-
larında «İman ettik» derler.
70. « Ya Mûsâ! Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır Birbirleriyle yalnız kaldıkları
olduğunu bize açıklasın, zira o bizce karıştı. Biz, İnşâAllah vakit ise: Allah’ın size açtık-
emredileni yapmaya yol buluruz » dediler. larını, onlara anlatıyor musu-
71. Dedi ki: Allah şöyle diyor: O, henüz boyunduruk altı- nuz? Zira Rabbiniz katında
na alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan, serbest do- onu, sizin aleyhinize hüccet
laşan, renginde hiç alacası bulunmayan bir inektir. Bunun getirmelerini sağlamış olur-
üzerine, «İşte şimdi gerçeği anlattın» dediler. Hemen ineği sunuz. Bunları akıl edemiyor
kestiler, ama az kalsın kesmeyeceklerdi. musunuz? Derler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 11


ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ْ ُ ْ َ 11
77. Onlar gizlediklerini de 1. CÜZ ‫ل ْز ُء ال َّول‬ ‫ا‬ BAKARA SÛRESİ

alenen yaptıklarını da Allah’ın


bildiğini bilmezler mi? َ ُ ْ ُ َ َ َ ُّ ُ َ ُ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ
77 ‫سون وما يعلِنون‬ ِ ‫اول يعلمون ان الل يعلم ما ي‬
ٓ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ ُّ ّ ُ ْ ُ ْ َ
َّ ِ ‫اب ا ِ َّل اَمَا‬
78. Onlardan ümmîler var-
dır ki, birtakım kuruntular ha- ْ‫ن َواِ ْن ُهم‬  ِ ‫ومِنهم امِيون ل يعلمون ال‬
َ َ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َّ ٌ ْ َ َ َ ُّ ُ َ َّ
riç kitabı bilmezler. Onların

‫اببِايْد۪ي ِه ْم‬ ِ ‫ فويلل ِل۪ينيتبونال‬78‫ا ِليظنون‬


bildiklerinin hepsi sadece zan
ve tahminden ibarettir.
ً ّٰ ْ ْ َ ٰ َ ُ ُ َ َّ ُ
79. Vay haline o kimsele- ۜ‫توا بِه۪ َث َم ًنا قَ۪ي‬ ُ َ ‫اللِ ل َِي ْش‬ ‫ثم يقولون هذا مِن عِن ِد‬
َّ‫ت اَيْد۪يه ْم َو َويْ ٌل ل َ ُه ْم مِما‬ ْ ‫فَ َويْ ٌل ل َ ُه ْم م َِّما َك َت َب‬
rin ki kitabı elleriyle yazarlar,

ِ
sonra o yazdıkları şeyi az bir

ٓ َّ
َ ُ ْ َ ً َّ َ ُ َّ َ َّ َ َ ْ َ ُ َ َ ْ
para karşılığında satmak için
ًۜ‫ودة‬ َ
‫ وقالوا لن تمسنا انلار ا ِل اياما معد‬79 ‫َيكِبُن‬
«Bu Allah katındandır» der-
ler! Ellerinin yazdıklarından
ُ‫ع ْه َدٓه‬ َ ُ ّٰ َ ُْ ََ َ ّٰ ْ ُ ْ َ َّ َ ْ ُ
‫قل اتذت ْم عِن َد اللِ ع ْه ًدا فل ْن يل ِف الل‬
ötürü vay haline onların! Ka-
zandıklarından ötürü vay ha-
line onların! َ ‫ بَ ٰل َم ْن َك َس‬80 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َ َ َ ُ ُ َ ْ َ
‫ب‬ ‫ام تقولون ع اللِ ما ل تعلم‬
ْ َ ‫ِك ا‬ َ ٰٓ ُ َ ُ ُ َٔ ٓ َ َ َ ََ ًَ ّ َ
80. Dediler ki. “Sayılı bir-
kaç gün müstesna, bize ateş
‫اب انلَّا ِۚر‬ ُ ‫ح‬ َ ‫ص‬ ‫ت بِه۪ خط۪يته فا ۬ولئ‬ ْ ‫اط‬ ‫سيِئة واح‬
ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ
dokunmayacaktır.” De ki:” Siz
َ َّ َ ُ َ َ ْ ُ
‫ات‬ ِ ‫ال‬ ِ ‫ وال۪ين امنوا وع ِملوا الص‬81 ‫ادلون‬ ِ ‫هم ف۪يها خ‬
Allah katından bir söz mü al-
dınız? Şayet öyle ise Allah
َ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ
82 ‫ون‬ ۟ ‫ادل‬ ِ ‫ا ۬ولئ ِك اصحاب الجن ِةۚ هم ف۪يها خ‬
mutlaka sözünü tutacaktır.
Yoksa siz Allah hakkında bilir
bilmez konuşup duruyor mu- َ ّٰ ‫ون ا َِّل‬
‫الل‬
َ ُ ُ ْ َ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ
‫و ا ِذ اخذنا م۪يثاق بن۪ى ا ِسراي۪ل ل تعبد‬
sunuz?
َ ‫ام َوال ْ َم‬ ٰ ََْ َ ٰ ْ ُْ َ ‫سانًا‬َ ‫ادليْن ا ِْح‬ َ ِ ‫َوبال ْ َو‬
‫۪ني‬ ‫ك‬ ‫ا‬ ‫س‬ ‫ت‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ق‬ ‫ال‬ ‫ِي‬ ‫ذ‬ ‫و‬
81.Evet, kötülük işleyip
suçu benliğini kaplamış olan ِ ِ ِ
َۜ‫الزكوة‬
ٰ َّ ُ ٰ َ َ ٰ َّ ُ ََ ً ْ ُ َّ ُ َُ
‫اس حسنا واق۪يموا الصلوة واتوا‬ ِ ‫وقولوا ل ِلن‬
kimseler var ya, işte onlar ce-
hennemliklerdir. Onlar orada
ebedî kalacaklardır. َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ً َ َّ ْ ُ ْ َّ َ َ َّ ُ
82. İman edip sâlih amel
83 ‫ثم تولتم ا ِل ق۪ي مِنم وانتم مع ِرضون‬
işleyenlere gelince, onlar
cennetliktirler. Onlar orada
devamlı kalırlar.
83. Bir zamanlar Biz, Beni İsrail’e: Yalnızca Allah’a kul-
luk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere,
yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve «insanlara
güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin» demiştik.
Ey Benî İsrail! Sonunda, azınız müstesna, yüz çevirerek
dönüp gittiniz.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


12 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ
1. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ 12 BAKARA SÛRESİ 85. Ama siz, birbirinizi öl-
düren, içinizden bir kesime
َ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ َ َٓ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ ْ ِ َ karşı kötülük ve zulümde
‫واذ اخذنا م۪يثاقم ل تسفِكون دِماءكم ول ت ِرجون‬ yardımlaşarak; size haram
َ َْ َْ ُ َْ ُ ُ ُ َُْ
84 ‫انف َس ْم م ِْن دِيَارِك ْم ث َّم اق َر ْرت ْم َوان ُت ْم تش َه ُدون‬
olduğu hâlde onları yurtların-
dan çıkaran, size esir olarak
ً َ َ ُْ ُ ُ ْ َ َ ُ ْ َ َ ٓ ُ ٰٓ َْ ُ
‫ث َّم ان ُت ْم ه ۬ؤلءِ تق ُتلون انف َس ْم َوت ِر ُجون ف ۪ريقا‬
geldiklerinde ise, fidye verip
kendilerini kurtaran kimse-
ْ ْ ْ َ َ َ َ َ ُ ْ
ِۜ ‫مِن ْم م ِْن دِيَارِه ِْمۘ تظاه ُرون َعليْ ِه ْم بِالِث ِم َوال ُع ْد َو‬
lersiniz. Yoksa siz Kitabın bir
‫ان‬ kısmına inanıp, bir kısmını

ْ‫م‬ ُ ْ َ َ ٌ َّ َ ُ َ ُ َ ْ ُ ُ َ ُ ٰ َ ُ ْ ُ ُ ْ َ ْ ِ َ
inkâr mı ediyorsunuz?
‫وان ياتوكم اسارى تفادوهم وهو محرم علي‬ Artık sizden bunu yapanın

ْ َ ُُْ ََ َ ْ َ ُ ْ ََُ ْ ُ ُ َ ْ
ْ ‫ون ب َب‬
cezası, dünya hayatında
‫ض‬ َ
ۚ ٍ ‫اب وتفرون بِبع‬ ِ ‫ِت‬‫ك‬ ‫ال‬ ‫ض‬ ِ ‫ع‬ ِ ‫ا ِخراجه ۜم افتؤمِن‬ rezil olmaktan başka bir şey
ْ َّ ُ ْ َ ٰ ُ ْ ُ ‫َف َما َج َٓز‬
değildir. Kıyamet gününde ise
‫خ ْز ٌي ِيف اليوة‬
ٰ َ ِ ‫اء َم ْن َيف َعل ذل ِك مِن ْم ا ِل‬ onlar azabın en şiddetlisine

َ ُ ّٰ َ َ َ َ ْ ّ َ َ ٓ ٰ َ ُّ َ ُ َ ٰ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُّ
uğratılırlar. Çünkü Allah,
‫الل بِغاف ٍِل‬ ‫اب وما‬ ۜ ِ ‫ادلني ۚاويوم القِيمةِ يردون ا ِل اش ِد العذ‬
yaptıklarınızdan habersiz

ْ ُّ َ ٰ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ َ ٰ ٓ ُ َ ُ َ َ
değildir.

‫الدن َيا‬ ‫ ا ۬ولئ ِك ال۪ين اشتوا الحيوة‬85 ‫ع َّما ت ْع َملون‬ 86.Onlar, ahireti verip dün-

َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ُ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ُ َّ َ ُ َ َ َ ٰ ْ
ya hayatını satın alan kimse-
86۟ ‫خرة ِۘ ف يفف عنهم العذاب ول هم ينصرون‬ ِ ‫بِال‬ lerdir. Artık bunlardan azap

َ‫الر ُسل َواٰتَيْنا‬ ُّ ‫اب َو َق َّفيْ َنا م ِْن َب ْع ِده۪ ب‬ َ ‫َولَ َق ْد اٰتَيْ َنا ُموَس الْك َِت‬
hiç hafifletilmez. Onlara yar-

ِ ِ
dım da edilmez.

َّ ُ َ َ ُ ْ ِ ُ ُ َ ْ َّ َ َ َ ّ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ
‫وح الق ُدِۜس افكل َما‬
87. And olsun, Mûsâ’ya
‫ات وايدناه بِر‬ ِ ‫ع۪يس ابن مريم اليِن‬ Kitabı verdik. Ondan sonra

ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ُ ُ ُ ْ َ ٓ ٰ ْ َ َ َ ٌ ُ َ ْ ُ َ َٓ
‫بت ْۚم‬
ard arda peygamberler gön-
‫جاءكم رسول بِما ل تهوى انفسم استك‬ derdik. Meryem oğlu İsa’ya

ٌْ ُ َُ ُُ ُ ََ َ ُ ُ ْ َ ً َ َ ْۘ ُ ْ َّ َ ً َ َ
mucizeler verdik. Onu Ru-
‫ف‬ ۜ ‫ وقالوا قلوبنا غل‬87 ‫فف ۪ريقا كذبتم وف ۪ريقا تقتلون‬ hu’l-Kudüs ile destekledik.

َ ُ ُْ َ ً ََ ْ ُ ُ ّٰ ‫بَ ْل لَ َع َن ُه ُم‬
Size herhangi bir peygamber,
88 ‫الل بِف ِره ِْم ف۪ ما يؤمِنون‬ hoşunuza gitmeyen bir şey
getirdikçe, kibirlenip bir kıs-
mını yalanlayıp bir kısmını da
öldürmediniz mi?
84. Hani, “Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirini- 88. “Kalplerimiz muhafa-
zi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız” diye de sizden kesin zalıdır” dediler. Öyle değil.
söz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendi- İnkârları sebebiyle Allah on-
niz de buna hâlâ şahitlik etmektesiniz. ları lânetlemiştir. Bu yüzden
pek az iman ederler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 13


ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ْ ُ ْ َ 13
89. Daha önce kâfirlere 1. CÜZ ‫ل ْز ُء ال َّول‬ ‫ا‬ BAKARA SÛRESİ

karşı zafer isterlerken kendi-


lerine Allah katından ellerin- ٌ
ۙ‫اللِ ُم َص ّ ِدق ل َِما َم َع ُه ْم‬ ّٰ ْ ْ ٌ َ ْ ُ َ َٓ َّ َ َ
deki Tevrat’ı doğrulayan bir ‫كاب مِن عِن ِد‬ ِ ‫ولما جاءهم‬
َّ‫ك َف ُرواۚ فَلَما‬ َ َ َّ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ َ
‫َوكانوا مِن قبل يستفتِحون ع ال۪ين‬
kitap gelip de, Tevrat’tan bilip
öğrendikleri gerçekler karşı-
larına dikilince onu inkâr et-
َ ‫كاف ِر‬ َ ْ َ َ ّٰ ُ َ ْ َ َ ُ ‫ك َف‬ َ ُ َ َ َ ْ ُ َ َٓ
tiler. İşte Allah’ın lâneti böyle 89‫ين‬ ۪ ‫ال‬ ‫ع‬ ِ ‫لل‬ ‫ا‬ ‫ة‬ ‫ن‬ ‫ع‬ ‫ل‬‫ف‬ ‫ه‬
ۘ
۪ ِ ‫ب‬ ‫وا‬ ‫ر‬ ‫جاءهم ما عرفوا‬
ُ ّٰ ‫ ُف ُروا ب َٓما اَن ْ َز َل‬ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َُْ ٓ ْ ََ ْ َ َ ْ
inkârcılaradır.
90. Karşılığında nefislerini ‫الل‬ ِ ‫بِئسما اشتوا بِه۪ انفسهم ان ي‬
َٓ َ ْ َ ٰ َ ْ َ ُ ّٰ ‫ن َل‬ ّ َ ‫َب ْغيًا ا َ ْن ُي‬
۪ۚ‫اء م ِْن ع َِبادِه‬ ُ ‫ش‬ ‫الل م ِْن فضلِه۪ ع من ي‬
sattıkları şeyi kıskançlıkları
sebebiyle Allah’ın, kulların- ِ
dan dilediğine lütfuyla indir-
ٌ ُ ٌ َ َ َ َ ْ َ َ َ َٰ َ َ ُ َٓ َ
diği vahyi inkâr etmeleri ne 90 ‫ب ول ِلكاف ِ۪رين عذاب م ۪هني‬ ۜ ٍ ‫ب ع غض‬ ٍ ‫اؤ بِغ‬ ‫ض‬ ۫ ‫فب‬
kötüdür! Bu yüzden gazap َ ْ ُ َٓ ُ ْ ُ ُ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ُ ٰ ْ ُ َ َ َ َ
üstüne gazaba uğradılar. ‫واِذا ق۪يل لهم امِنوا بِما انزل الل قالوا نؤمِن بِما ان ِزل‬
İnkâr edenlere alçaltıcı bir
ً ّ َ ُ ُّ َ ْ َ ُ َ ُ َ َٓ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ
azap vardır. ‫علينا ويفرون بِما وراءه وهو الحق مص ِدقا‬
ُ َ ّٰ َ َٓ ْ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َ
‫اء اللِ م ِْن قبْل‬
91. Kendilerine: Allah’ın
indirdiğine iman edin, denilin- ‫ل ِما معه ۜم قل فلِم تقتلون انبِي‬
َّ ْ ٰ ‫ك ْم ُم‬ ُ َ َٓ ْ َ َ َ َ ‫ا ِْن ُكنْ ُت ْم ُم ْؤ ِمن‬
ِ ‫وسى بِالَيِن‬
ce: Biz sadece bize indirilene
inanırız, derler. Ondan baş- ‫ات‬ ‫ ولقد جاء‬91 ‫۪ني‬
َ َ َْ َ ْ ْ ُ ُ ْ َ َّ َّ ُ
92 ‫جل م ِْن َب ْع ِده۪ َوان ُت ْم ظال ُِمون‬
kasını inkâr ederler. Hâlbuki
o, kendi ellerinde bulunanı ‫ثم اتذتم ال ِع‬
ُ ُ ُّ ُ َ َ َ ُ َ َ َْ َ َ ْ
‫َواِذ اخذنا م۪يثاق ْم َو َرف ْع َنا ف ْوق ُم الطو َۜر خذوا‬
doğrulayıcı olarak gelmiş hak
bir kitaptır. Onlara: Şayet siz
gerçekten inanıyor idiyseniz
َ‫اس َم ُعوا قَالُوا َسم ْع َنا َو َع َصيْنا‬ ْ ‫اك ْم ب ُق َّوة َو‬ ُ َ ْ َ ٰ َٓ
daha önce Allah’ın peygam- ِ ۜ ٍ ِ ‫ما اتين‬
berlerini neden öldürüyordu-
َ‫ ْفره ۜ ِْم قُ ْل بئْ َسما‬ ُ َْ ْ ُ ُُ ُ ‫َوا ُ ْشر‬
nuz? Deyin.
ِ ِ ِ ‫ب‬ ‫ل‬ ‫ج‬ ‫ع‬
ِ ‫ال‬ ‫م‬ ‫ه‬
ِِ ‫وب‬ ‫ل‬ ‫ق‬ ‫يف‬ ۪ ‫وا‬ ‫ب‬ ِ
92. And olsun, Mûsâ size
َ ‫كُْ ْ ُم ْؤ ِمن‬ ُ ْ ْ ُ ُ َ ٓ ْ ُ ُ َُْ
apaçık mucizeler getirmiştir. 93 ‫۪ني‬ ‫يامركم بِه۪ ا۪يمانم ا ِن‬
O aranızdan ayrılıp bir müd-
det Tur’a gidince zalimler ola-
rak buzağıyı ilah edindiniz.
93. Hatırlayın ki, sizden söz almış da Tûr’u üstünüze
kaldırmış, size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenle-
ri işitin, demiştik. Onlar: İşittiler ama isyan ettiler. İnkârları
sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi içirildi. De ki: Bu halde
inandık diyorsanız, imanınız size kötü şeyleri niye emredi-
yor?

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


14 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 14
1. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 96. Yemin olsun ki, sen on-
ları yaşamaya karşı insanla-
ً َ َ ّٰ َ ْ ُ َ ٰ ْ ُ َّ ُ ُ َ ْ َ َ ْ ْ ُ
‫خرة عِند اللِ خال ِصة‬ ِ ‫قل ا ِن كانت لم ادلار ال‬
rın en hırslısı bulursun. Müş-
riklerden her biri de arzular ki,
َ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ُ ْ
ِ َّ‫ون انل‬
bin sene yaşasın. Oysaki ya-
94 ‫اس فتمنوا الموت ا ِن كنتم صادِق۪ني‬ ِ ‫مِن د‬ şatılması hiç kimseyi azaptan

‫۪يم‬ٌ ‫الل َعل‬ ُ ّٰ ‫ت اَيْد۪يه ۜ ْم َو‬ ْ ‫َولَ ْن َي َت َم َّن ْوهُ اَبَ ًدا ب َما قَ َّد َم‬ uzaklaştırmaz. Allah onların
ِ ِ yapmakta olduklarını gören-
َٰ ْ َ َّ َ َ َ َّ
‫حيٰو ٍۚة‬ َ ‫ع‬ ‫ج َدن ُه ْم اح َرَص انلَّاِس‬ َ ‫الظالِم‬ dir.
ِ ‫تل‬ ‫و‬ 95 ‫۪ني‬ ِ‫ب‬ 97. De ki: Cebrail’e kim
ََْ َ ُ َ َ ُّ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ
ۚ‫ح ُده ْم ل ْو ُي َع َّم ُر الف َس َن ٍة‬ ‫ومِن ال۪ين اشركوا يود ا‬
düşman ise şunu iyi bilsin ki,
Allah’ın izniyle Kur’an’ı senin
ٌ‫الل بَص۪ي‬ ُ ّٰ ‫حه۪ م َِن الْ َع َذاب ا َ ْن ُي َع َّم َۜر َو‬ ْ ُ
ِ ‫َو َما ه َو ب ِ ُم َزح ِز‬
kalbine bir hidayet rehberi,
ِ önce gelen kitapları doğrula-
َ َ َّ َ َ ْ ًّ ُ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ُ َْ َ َ
‫بيل فا ِن ُه ن َّزل ُه‬
yıcı ve müminler için de müj-
۪ ِ ‫ل‬ ِ ‫ا‬‫و‬ ‫د‬ ‫ع‬ ‫ان‬ ‫ك‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ق‬ 96 ۟
‫ون‬ ‫بِما يعمل‬ deci olarak o indirmiştir.
ً ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ً ّ َ ُ ّٰ ْ َ َْ َٰ
‫ع قلبِك بِا ِذ ِن اللِ مص ِدقا ل ِما بني يديهِ وهدى‬
98. Zira her kim, Allah’a,
meleklerine, peygamberleri-
َ ٰٓ ّٰ َ َ َ َ ‫ش ى ل ِلْ ُم ْؤ ِمن‬ ٰ ْ ُ ‫َو ب‬
۪‫ َم ْن كان ع ُد ًّوا ِللِ َو َملئ ِكتِه‬97 ‫۪ني‬
ne, Cebrail’e ve Mikail’e düş-
man olursa bilsin ki Allah da
َ ‫كاف ِر‬ َ ْ ٌّ ُ َ َ ّٰ َّ َ َ َ َ َ ْ َ ُ ُ َ inkârcı kâfirlerin düşmanıdır.
98 ‫ين‬ ۪ ‫بيل وم۪يكال فا ِن الل عدو ل ِل‬ ۪ ‫ج‬ ِ ‫ورسلِه۪ و‬
َّ َٓ ُ ُ ْ َ َ َ ٰ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ
99. And olsun ki, sana apa-

‫ات وما يفر بِها ا ِل‬ َ ّ َ َ


ۚ ٍ ‫ات بيِن‬ ٍ ‫ولقد انزنلا ا ِلك اي‬
çık âyetler indirdik. Onları hiç
kimse inkâr etmez, ancak fâ-
ْ‫يق مِنْ ُه ۜم‬ ٌ ‫ ا َ َو ُكَّ َما َع َه ُدوا َع ْه ًدا َن َب َذهُ فَر‬99 ‫ون‬ َ ُ َْ
‫الفا ِسق‬
sıklar inkâr eder.
۪
ٌ ُ َ َٓ َّ َ َ ْ َ ُ َُ ْ َ َْ
100. Ne zaman bir antlaş-
َ
‫اءه ْم َر ُسول م ِْن‬ ‫ ولما ج‬100 ‫ثه ْم ل يُؤم ُِنون‬ ‫بل اك‬ ma yaptılarsa, yine kendile-

ُ ُ َ َّ َ ٌ َ َ َ َ ْ ُ َ َ َ ٌ ّ َ ُ ّٰ ْ
rinden bir grup onu bozmadı

‫۪ين ا ۫وتوا‬ ‫عِن ِد اللِ مص ِدق ل ِما معهم نبذ ف ۪ريق مِن ال‬ mı? Zaten onların çoğu iman

َ َ َ َّ َ َ ُ َ َٓ َ ّٰ َ َ َ َ ْ
etmiyor.

101‫اءظ ُهورِه ِْمكان ُه ْمل َي ْعل ُمون‬ ‫ابكِتاباللِور‬ ۗ ‫الكِت‬ 101. Allah tarafından ken-
dilerine, yanlarında bulunanı
tasdik edici bir elçi gelince
94. Onlara de ki: Şayet ahiret yurdu Allah katında diğer Ehl-i Kitap’tan bir grup, sanki
insanlara değil de özel olarak yalnızca size ait ise ve bu Allah’ın kitabını bilmiyormuş
iddianızda doğru iseniz haydi ölümü temenni edin! gibi sırtlarının arkasına ata-
rak terk ettiler.
95. Onlar, Allah’ın emrine muhalefet eden nefisleri sebe-
biyle hiçbir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir. Allah
zalimleri iyi bilir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 15


ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ْ ُ ْ َ 15
102. Süleyman’ın hüküm- 1. CÜZ ‫ل ْز ُء ال َّول‬ ‫ا‬ BAKARA SÛRESİ

ranlığı hakkında onlar, şey-


tanların söylediklerine tâbi َ‫اك َفر‬ َ َ َ َ ٰ ْ َ ُ ْ ُ ٰ َ ُ َ َّ ُ ْ َ َ ُ َ َّ َ
oldular. Hâlbuki Süleyman ‫ك سليمنۚ وم‬ ِ ‫واتبعوا ما تتلوا الشياط۪ني ع مل‬
kâfir olmadı. Lâkin şeytana َ َّ‫ون انل‬ َ ُ ّ َ ُ ُ َ َ َ َ َّ َّ ٰ َ ُ ٰ ْ َ ُ
tabi olanlar kâfir oldular. Çün- ‫اس‬ ‫ن الشياط۪ني كفروا يعلِم‬ ِ ‫سليمن ول‬
kü insanlara sihri ve Babil’de
َ ‫ار‬ ُ ‫كْني ب َباب َل َه‬ َ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ َٓ َ َ ْ ّ
Hârut ile Mârut’a indirileni öğ- ‫وت‬ ِ ِ ِ ‫السحر ۗ وما ان ِزل ع المل‬ ِ
َّ َ ٓ ُ َ َ ‫وت َو َما ُي َع ّل ِ َمان م ِْن ا‬
‫حّٰىت َيقول ا ِن َما‬ َ ‫حد‬ َۜ ‫ار‬ ُ ‫َو َم‬
retiyorlardı. Hâlbuki o iki me-
lek, herkese: “Biz ancak im- ٍ ِ
َ ُ َ ْ َ َّ َ ُ ْ َ َ َ ٌ ْ ْ َ
‫ن ُن ف ِت َنة ف تف ۜ ْر ف َي َت َعل ُمون مِن ُه َما مَا ُيف ّ ِرقون‬
tihan için gönderildik, sakın
yanlış inanıp da kâfir olmaya-
sınız,” dedikten sonra ancak
َ َ ْ َ ّ َٓ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ ََْ
sihir ilmini öğretirlerdi. Onlar, ‫ارين بِه۪ مِن اح ٍد‬ ۪ ‫جه۪ۜ وماهم بِض‬ ِ ‫بِه۪ بني المرءِ وزو‬
o iki melekten, karı ile koca
ْ‫ض ُه ْم َو َل َينْ َف ُع ُه ۜم‬ ُّ ُ َ‫ون مَا ي‬ َ ُ َّ َ َ َ َ ّٰ ْ َّ
arasını açan şeyleri öğreni- ‫ا ِل بِا ِذ ِن اللِۜ ويتعلم‬
َ َ ْ َ ٰ ْ ُ َ ‫يه مَا‬ ْ ََ ُ َ ْ َََ
ٰ َ ‫اش‬
yorlardı. Büyücüler, Allah’ın
izni olmadan hiç kimseye za-
‫خرة ِ مِن خ ۠ ٍق‬ ِ ‫ل ِيف ال‬ ُ ‫ت‬ ‫ولقد علِموا لم ِن‬
َ َ ُ َ َ َُْ ْ َ
rar veremezler. Onlar, kendi-
َ
lerine fayda vereni değil de
102 ‫َولِئَس َماش َر ْوا ب ِ ٓه۪ انف َس ُه ْۜم ل ْو كانوا َي ْعل ُمون‬
ٌ َ ُ َ َ ْ َ َّ َ ُ َ ٰ ْ ُ َّ َ ْ َ َ
zarar vereni öğrenirler. Onlar
ٌْ‫خ‬ َ ّٰ ْ
ۜ‫ي‬ ِ‫وبة م ِْن عِن ِد الل‬ ‫ولو انهم امنوا واتقوا لمث‬
kesinlikle bilmişlerdir ki, kim
onu satın alırsa onun ahiret-
ten nasibi yoktur. Karşılığın- َ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َل َت ُقولُوا َراعِنا‬ َ ‫ يَٓا اَيُّهَا َّال‬103 ۟‫ون‬ َ َُْ َ ُ َ َْ
‫لو كانوا يعلم‬
da kendi varlıklarını sattıkları
ٌ َ ٌ َ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َُْ ْ ُ َُ
104 ‫وقولوا انظرنا واسمعوۜا ول ِلكاف ِ۪رين عذاب ال۪يم‬
şey ne kötüdür! Keşke bunu
anlasalardı!
َ‫ك َف ُروا م ِْن ا َ ْهل الْك َِتاب َو َل ال ْ ُمْشك۪ني‬ َ َ َّ ُّ َ َ َ
103. Eğer onlar Allah’a
ِ ِ ِ ‫ما يود ال۪ين‬
ُ ّ َ ْ ْ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ َّ َ ُ ْ َ
inanıp kendilerini kötülükten
ُّ ‫الل َيْ َت‬ ُ ّٰ ‫ ۜ ْم َو‬
‫ص‬ ِ ‫ي مِن رب‬ ٍ ‫ان ينل عليم مِن خ‬
korumuş olsalardı, şüphesiz,
Allah tarafından kendilerine

105 ‫۪يم‬ ‫ظ‬ َ ْ‫ضل ال‬


‫ع‬
ْ َ ْ ُ ُ ّٰ َ ُ َٓ َ ْ َ
‫ف‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫ذ‬ ‫الل‬ ‫و‬ ‫ء‬ ‫ا‬ ‫ش‬ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ه‬
۪ ‫ت‬ ‫ح‬َ ْ ‫ب َر‬
ِ ۜ ِ
verilecek sevap daha hayırlı
idi. Eğer bunu bilselerdi ne iyi ِ ِ
olurdu!
104. Ey iman edenler! 105. Kâfirler de müşrikler de Rabbinizden size bir hayır
«Bizi güt» demeyin, «bize indirilmesini istemezler. Hâlbuki Allah rahmetini dilediğine
bak» deyin. Söylenenleri din- tahsis eder. Allah büyük lütuf sahibidir.
leyin. Kâfirler için acı bir azap
vardır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


16 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 16
1. CÜZ
ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 109. Ehl-i Kitap’tan çoğu,
hak ve doğru olan kendilerine
ْ َ ْ َْ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َٰ ْ ْ َ ْ َ َ
‫ي مِن َٓها ا ْو مِثل ِ َه ۜا‬
apaçık belli olduktan sonra,
ٍ ‫ب‬ ِ ‫ت‬ِ ‫سها نا‬ ِ ‫ما ننسخ مِن اي ٍة او نن‬ sırf içlerindeki kıskançlıktan

َ ّٰ ‫ اَل َ ْم َت ْعلَ ْم ا َ َّن‬106 ‫۪ير‬ ٌ ‫شٔ قَد‬ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ötürü, sizi imanınızdan vaz-
‫ ح ِْز ٌب‬geçirip küfre döndürmek is-
‫الل‬ ٍ ‫الم تعلم ان الل ع ك ِل‬ 4
ّٰ ُ ْ ْ ُ َ َ َ َْ َ
ْ ‫ال‬ َ ‫الس ٰم‬َّ ‫ك‬ ُ ْ ُ َُ terler. Siz şimdilik, Allah onlar
ِ‫ون الل‬ ِ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫م‬  ‫ل‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ض‬ ۜ ِ ‫ر‬ ‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫و‬ ‫ل مل‬ hakkındaki emrini getirinceye
ُ َ ُ َ َْ َ ُ ُ َْ َ َ َ ّ َ ْ
‫يدون ان ت ْس َـٔلوا َر ُسول ْم‬
kadar affedip hoşgörün. Şüp-
‫ ام ت ۪ر‬107 ‫۪ي‬ ٍ ‫ل ول ن‬
‫ص‬ ٍ ِ ‫مِن و‬ hesiz Allah her şeye kadirdir.

َ ْ َ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ٰ ُ َ ُ َ َ
ۜ
110. Namazı kılın, zekâtı
‫ان‬ ِ ‫۪يم‬ ‫ال‬ ِ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ف‬  ‫ال‬ ‫ل‬ِ ‫د‬ ‫ب‬  ‫ي‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫ب‬ ‫ق‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫س‬ ‫كما سئ ِل مو‬ verin, önceden kendiniz için

‫اب‬ َ ‫۪ي م ِْن ا َ ْهل الْك‬


‫ِت‬ ٌ ‫ َو َّد َكث‬108 ‫السبيل‬ َّ ‫اء‬ َ ‫ض َّل َس َٓو‬ َ ْ ََ
‫فقد‬
yapıp gönderdiğiniz her şeyi
ِ ِ ِ ۪ Allah’ın katında bulacaksınız.
ْ ً ‫ِ ْم ُك َّف‬ ُ َ ْ َ ْ ْ ُ َ ُّ ُ َ ْ َ
‫اراۚ َح َس ًدا م ِْن عِن ِد‬
Şüphesiz Allah, yapmakta ol-
‫لو يردونم مِن بع ِد ا۪يمان‬ duklarınızı görendir.
ُ َ ْ َ ُ ْ َ ُّ َ ْ ُ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ ْ ُ ْ َ
‫س ِهم مِن بع ِد ما تبني لهم الق ۚ فاعفوا واصفحوا‬ ِ ‫انف‬ 111. Bir de; “Yahudi ve

َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ ْ َ ‫الل با‬ ْ َ ّٰ َ
Hıristiyanlar hariç hiç kimse
109 ‫شٔ قد۪ير‬ ٌ ‫ل‬ ‫ك‬ ‫ع‬ ‫الل‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ۪ ۜ
‫ه‬ ‫ر‬ ‫م‬ ُ ّٰ ‫يت‬ َ ‫حىت يا‬
ٍ ِ ِ ِ ِ
cennete girmeyecek” dediler.

َُْ َ ٰ َّ ‫الصلٰوةَ َواٰتُوا‬ ُ ‫َواَق‬


O iddia, onların kuruntusu-
ُ ّ َُ َّ ‫۪يموا‬
‫س ْم‬ ِ ‫الزكوةۜ َو َما تق ِد ُموا ِلنف‬ dur! Sen onlara de ki: “Eğer

َ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َّ ّٰ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ
sahiden doğru söylüyorsanız
ٌ َ
110 ‫تدوه عِند اللِۜ ا ِن الل بِما تعملون بص۪ي‬ ِ ‫ي‬ ٍ ‫مِن خ‬
delilinizi getirin.”

ٰ َ َ ْ َ ً ُ َ َ ْ َ َّ َ َّ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ُ َ َ 112. Bilâkis, Muhsinlerden


‫وقالوا لن يدخل النة ا ِل من كان هودا اونصار ۜى‬ olarak kim yönünü Allah’a

ُْْ ُ ْ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ْ ُ ْ ُ ُّ َ َ َ ْ döndürürse onun ecri Rab-


‫ت ِلك امانِيه ۜم قل هاتوا برهانم ا ِن‬ bi katındadır. Öyleleri için ne
ُٓ َ َ ٌ ْ ُ َ ُ َ ّٰ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ٰ َ َ ‫صادِق‬ َ
bir korku vardır, ne de üzüntü
‫سن فله‬ ِ ‫ بل من اسلم وجهه ِللِ وهو م‬111 ‫۪ني‬ çekerler.

َ ُ َْ ُ َ َ َ ٌ َ َ ْ ْ َ
112 ۟‫اج ُرهُ عِن َد َر ّبِه۪ۖ َول خ ْوف عليْ ِه ْم َول ه ْم ي َزنون‬

106. Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya


onu unutturursak, her halde daha iyisini veya benzerini ge-
tiririz. Bilmedin mi ki, Allah her şeye kadirdir.
107. Yine bilmedin mi ki, göklerin ve yerin yönetimi yal-
nızca Allah’ındır? Sizin için Allah’tan başka ne bir koruyucu
vardır ne de bir yardımcı.
108. Yoksa siz de, daha önce Mûsâ’ya sorulduğu gibi
peygamberinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim ima-
nı küfre değişirse, şüphesiz dümdüz yoldan sapmış olur.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 17


ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ْ ُ ْ َ 17
113. Her ikisi de kitapları- 1. CÜZ ‫ل ْز ُء ال َّول‬ ‫ا‬ BAKARA SÛRESİ

nı okumakta oldukları halde


َ ََ َْ َٰ ٰ َ َّ َ ْ َ ُ ُ َْ َ ََ
ٔ
Yahudiler: Hıristiyanlar doğru
yolda değillerdir, dediler. Hı- ‫ت‬ ِ ‫شۖ وقال‬ ٍ ‫ت انلصارى ع‬ ِ ‫ت الهود ليس‬ ِ ‫وقال‬
َ‫اب‬ َ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ٰ َ ُ ُ َْ َ ْ‫اري لَي‬ ٰ ‫ص‬ َ َّ‫انل‬
ۜ ‫شٔۙ وهم يتلون الكِت‬
ristiyanlar da: Yahudiler doğ-
ru yolda değillerdir, dediler. ٍ ‫ع‬ ‫ود‬ ‫ه‬ ‫ال‬ ‫ت‬
ِ ‫س‬
Kitabı bilmeyenler de birbirle-
ُ‫الل‬ ّٰ َ ْ ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ َّ َ َ َ ٰ َ
rilerine tıpkı onların söyledik- ‫كذل ِك قال الذ۪ين ليعلمون مِثل قول ِ ِه ۚم ف‬
َ ُ َْ ُ َ َ ْ ْ ُ َْ
113 ‫۪يما كانوا ف۪يهِ ي َتلِفون‬ ‫ي ُم بَي َن ُه ْم يَ ْو َم القِيٰ َمةِ ف‬
lerini söylediler. Allah, farklı
görüşler serdettikleri şeyler-
de kıyamet günü onlar ara-
ٰ‫اس ُم ُه َو َسع‬ ْ ‫۪يها‬ َ ‫اللِا َ ْن يُ ْذ َك َر ف‬ ّٰ َ َ َ َ َ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ
sındaki hükmünü verir. ‫جد‬ِ ‫ومن اظلم مِمن منع مسا‬
َّ َٓ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ َ َ ٰ ٓ ُ َ َ َ
َۜ ‫وها ا ِل خَٓائِف‬
114. Allah’ın mescitlerinde
Allah’ın adının zikredilmesine ‫۪ني‬ ‫۪يف خرابِه ۜا ا ۬ولئ ِك ما كان لهم ان يدخل‬
ٌ ‫اب َعظ‬ ٌ ‫خ َرة ِ َع َذ‬ ْٰ َ ْ ُّ َ
ِ ‫خ ْز ٌي َول ُه ْم ِيف ال‬ ِ ‫ادلن َيا‬ ‫ل ُه ْم ِيف‬
engel olan ve onların harap
olmasına çalışandan daha 114 ‫۪يم‬
َّ ّٰ ْ َ َّ َ َ ُّ َ ُ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ ّٰ َ
‫ج ُه اللِۜ ا ِن‬
zalim kim vardır? Aslında
bunların oralara ancak korka- ‫شق والمغ ِرب فاينما تولوا فثم و‬ ِ ‫وِللِ الم‬
َ ْ َ َ ْ ُ ً َ َ ُ ّٰ َ َ َّ ُ َ َ ٌ ‫الل َوا ِس ٌع َعل‬ َ ّٰ
‫حان ُۜه بَل ُل‬
rak girmeleri gerekir. Bunlar
için dünyada bir rezillik, ahi- ‫ وقالوا اتذ الل ولداۙ سب‬115 ‫۪يم‬
rette de büyük bir azap vardır.
َ ٰ َّ ُ َ َ ُ َ ُ َ ٌّ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ
115. Doğu da batı ‫ات‬ ِ ‫ بد۪يع السمو‬116 ‫ات والرِۜض ك ل قان ِتون‬ ِ ‫ماِيف السمو‬
ُ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ُ ُ َ َ َّ َ ً ْ َ ٰٓ َ َ َ ْ َ ْ َ
117 ‫ض واِذا قضى امرا فا ِنما يقول له كن فيكون‬
da Allah’ındır. Nereye
dönerseniz Allah’ın yüzü ۜ ِ ‫والر‬
oradadır. Şüphesiz Allah’ın ٓ‫۪ينا‬ َ ‫الل ا َ ْو تَاْت‬ ُ ّٰ ‫ ّل ِ ُم َنا‬ َ ُ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َّ َ َ َ
rahmeti geniştir, O her şeyi ‫وقال الذ۪ين ل يعلمون لول ي‬
bilendir.
‫ت‬ ْ ‫۪ين م ِْن َقبْله ْم مِثْ َل قَ ْولِه ۜ ْم ت َ َش َاب َه‬
ِ َ ‫اٰيَ ٌةۜ َك ٰذل َِك قَ َال َّالذ‬
ِ ِ
ٰ ْ َّ َّ َ ْ َ ْ ُ ُ ُ ُ
116. «Allah çocuk edindi»
َ‫ ا ِنَّٓا ا َ ْر َسلْ َناك‬118 ‫ون‬ َ ُ ُ ْ َ َ
‫ات ل ِقو ٍم يوق ِن‬ ِ ‫قلوبه ۜم قد بينا الي‬
dediler. O, sübhandır. Gök-
lerde ve yerde olanların hepsi
َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ ‫۪يا َونَذ۪يرًاۙ َو َل ت ُ ْس َـ‬ ً َ ّ َ ْ
119 ‫اب الح۪ي ِم‬ ِ ‫ٔل عن اصح‬ ‫بِال ِق بش‬
O’nundur, hepsi O’na boyun
eğmiştir.
117. Göklerin ve yerin ya-
ratıcısıdır. Bir şeyi yaratmak
istediği vakit ona sadece 118. Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya
«Ol!» der, o da hemen oluve- da bize bir âyet gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de
rir. onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri nasıl da birbirine
benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apa-
çık gösterdik.
119. Doğrusu biz seni Hak ile müjdeleyici ve uyarıcı ola-
rak gönderdik. Cehennemlikten sen sorumlu değilsin.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


18 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ
1. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ 18 BAKARA SÛRESİ 122. Ey İsrail oğulları! Size
verdiğim nimetimi ve size di-
ْ‫ارى َحّٰىت تَ َّب َع م َِّل َت ُه ۜم‬ ُ ُ َْ َ ْ َ ٰ ْ َ ْ َ َ
ٰ ‫ود َو َل انلَّ َص‬ ‫ولن ترض عنك اله‬
ğer insanlardan daha fazla
ِ lutufta bulunduğumu hatırla-
َّ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ْ َ َّ َ َ ٰ ُ ْ َ ُ ّٰ ُ َّ ْ ُ
‫اءه ْم َبع َد ال۪ي‬ ‫قل ا ِن ه َدى اللِ هو الهد ۜى ولئ ِِن اتبعت اهو‬
yın.

َ ‫ اََّل‬120 ‫اللِ م ِْن َو ّل َو َل نَص۪ي‬


123. Öyle bir günden sa-
ّٰ َ َ َ َ ۙ ْ ْ َ َ َ َٓ
‫۪ين‬ ‫جاءك مِن العِل ِم ما لك مِن‬
kının ki, o günde kimse kim-
ٍ ٍِ seden yana bir şey ödeye-
َ ْ َ ٰٓ ُ َ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ َْ َٰ
‫اب َيتلون ُه َح َّق ت ِ َوتِه۪ۜ او۬ لئ ِك يُؤم ُِنون بِه۪ۜ َو َم ْن‬ ‫اتيناهم الكِت‬
mez, kimseden fidye kabul
edilmez, hiç kimseye şefaat
ُ ُ ْ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰٓ ُ َ ْ ُ ْ َ fayda vermez. Onlara hiçbir
‫ يابن۪ى ا ِساي۪ل اذكروا‬121 ‫ون‬ ۟ ‫اس‬ ِ ‫يفر بِه۪ فا ۬ولئ ِك هم ال‬ yardım da gelmez.
َ ‫ع الْ َعالَم‬ َ َ ْ ُ ُ ْ َّ َ ّ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ َّ َ ْ
122 ‫۪ني‬ ‫ىت اتل۪ٓى انعمت عليم وان۪ى فضلتم‬ َ ِ ‫ن ِعم‬ 124. Bir zamanlar Rabbi
İbrahim’i birtakım kelimeler-
ٌ ْ ُ ْ َ ً َ َْ َ َْ َْ َ ُ َّ
‫َواتقوا يَ ْومًا لت ۪زي نفٌس ع ْن نفٍس شيْـٔا َول ُيق َبل مِن َها َع ْدل‬
le sınamıştı. O da onları tam
olarak yerine getirince: Ben
ُ‫۪يم َر ُّبه‬ َ ‫ َواِذِ ابْ َت ٰٓل ا ِب ْ ٰره‬123 ‫ون‬ َ ُ َ ُْ ْ ُ َ َ ٌ َ َ َ َ ُ ََْ َ َ seni insanlara önder yapa-
‫ول تنفعها شفاعة ول هم ينر‬ cağım, demişti. «Soyumdan
َ َ َ ُ ّ َ َ َََ َ َ
‫اس ا َِمامً ۜا قال َوم ِْن‬ ِ ‫ات فات َّم ُه َّۜن قال ا ِ۪ن َجاعِلك ل َِّلن‬
da» dedi. “Ahdim zalimler için
ٍ ‫بِلِم‬ değildir” buyurdu.

‫ت‬ َ ْ‫ َواِذْ َج َعلْ َنا ْالَي‬124 ‫۪ني‬ َ ‫الظالِم‬َّ َ ُ َ َ َ


‫ذ ّرِ َّيت ۪ۜى قال ل َي َنال ع ْه ِدي‬
ُ 125. Biz, Beyt’imi insanlara
toplantı ve güven yeri kıldık.
َٓ ًّ
‫۪يم ُم َصلۜ َو َع ِه ْدنا‬ َ ‫اس َوا َ ْم ًن ۜا َو َّاتِ ُذوا م ِْن َمقَ ِام ا ِب ْ ٰره‬ ً َ
ِ ‫َمثابَة ل َِّلن‬
Siz de İbrahim’in makamında
namaz kılın. İbrahim ve İs-
َّ ُّ َ َ َ ْ َ َ ٓ َّ
َ ْ َ َ ّ َ ْ َ َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ ٰٓ mail’e: Tavaf edenler, kendini
ِ‫ا ِل ا ِبره۪يم واِسمع۪يل ان ط ِهرا بيِىت ل ِلطائِف۪ني والعاكِف۪ني والركع‬ ibadete verenler, rükû ve sec-
ََْ ْ ٰ َ َ ٰ ْ ْ ّ َ ُ ْٰ َ َ ْ َ
‫اج َعل هذا بَ ًلا ام ًِنا َو ْار ُزق اهل ُه‬ ‫ واِذ قال ا ِبره۪يم ر ِب‬125 ِ‫الس ُجود‬ ُّ de edenler için evimi temizle-
yin, diye emretmiştik.

ََ َ َ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ ْ ُ ْ َ َ ٰ ْ َ َ َ َّ َ
‫خ ۜ ِر قال َو َم ْن كف َر‬ ِ ‫ات من امن مِنهم بِاللِ والو ِم ال‬
126. İbrahim de demişti ki:
ِ ‫مِن اثلمر‬ “Ey Rabbim! Bu şehri emin bir
ُ َ ْ َ ْ َ َّ َ َ ٰ ُٓ ُّ َ ْ َ َّ ُ ً َ ُ ُ ّ َ ُ َ şehir yap, halkından Allah’a
126 ‫ارِ وبِئس المص۪ي‬ ۜ ‫اب انل‬ ِ ‫فامتِعه ق۪ي ثم اضطره ا ِل عذ‬ ve ahiret gününe inananları
çeşitli meyvelerle besle. Allah
buyurdu ki: İnkâr edeni de az
bir süre geçindirir, sonra onu
120. Ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar onların milletine
cehennem azabına sokarım.
uymadıkça senden râzı olmazlar. De ki: Allah’ın hidâyeti
Ne kötü varılacak yerdir ora-
var ya, işte hidâyet odur! Sana gelen bunca ilimden son-
sı!
ra eğer sen onların hevâ ve heveslerine uyacak olursan,
Allah tarafından sana ne bir velî, ne de bir yardım eden
kimse olur.
121. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler onu, tilavet
hakkını gözeterek okurlar. Çünkü onlar, kitaba inanırlar.
Onu inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğra-
yanlar onlardır.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 19
ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ْ ُْ َ
127. Hani bir zamanlar İb- 1. CÜZ ‫ل ْز ُء ال َّول‬ ‫ ا‬19 BAKARA SÛRESİ

rahim, İsmail ile beraber o


evin temellerini yükseltiyordu. ْ َّ َ َ َ َّ َ ُۜ ٰ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ ٰ ْ ُ َ ْ َ ْ َ
“Ey Rabbimiz! Bizden bunu ‫ت واِسمع۪يل ربنا تقبل‬ ِ ‫واِذ يرفع ا ِبره۪يم القواعِد مِن الي‬
kabul buyur; şüphesiz sen
َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ ُ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َّ ۜ َّ
hakkıyla işitensin, bilensin.” ‫ني لك‬ ِ ‫ ربنا واجعلنا مسلِم‬127 ‫مِنا ا ِنك انت السم۪يع العل۪يم‬
128. Ey Rabbimiz! Bizi َ‫ب َعلَيْنا‬ ْ ُ‫ك َنا َوت‬ َ َ َ َ َ َ َ َ ً َ ْ ُ ً َّ ُ َٓ َّ ّ ُ ْ َ
sana teslim olanlardan kıl, ۚ ‫ومِن ذرِيِنا امة مسلِمة لكۖ وارِنا منا ِس‬
ً َُ ْ ْ َ ْ ‫ك اَن‬ َ َّ
‫ َر َّب َنا َوابْ َعث ف۪ي ِهم رسول‬128 ‫۪يم‬ ُ ‫الرح‬ َّ ‫اب‬ ُ ‫اتل َّو‬
َّ ‫ت‬
neslimizden de sana teslim
olan bir ümmet çıkar, bize ‫ا ِن‬
ibadet yerlerimizi göster, tev- َ َ ْ ْ َ َ َ ْ ُ ُ ُ ّ َ ُ َ َ َٰ ْ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ
bemizi kabul et; zira tevbeleri ‫مِنهم يتلوا علي ِهم ايات ِك و يعلِمهم الكِتاب وال ِكمة‬
َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َّ ْ ّ َ ُ َ
ِ‫ب ع ْن مِلة‬
kabul eden, çok merhametli
olan ancak sensin. ‫ ومن يرغ‬129 ‫۪يم‬ ۟ ‫ويزك۪ي ِه ۜم ا ِنك انت الع ۪زيز الك‬
129. Ey Rabbimiz! Onlara,
َۚ‫ادلنْيا‬ ُّ ‫ط َفيْ َناهُ يف‬ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ ٰ ْ
kendi içlerinden senin âyet- ِ ‫ا ِبره۪يم ا ِل من سفِه نفس ۜه ولق ِد اص‬
ْۙ‫ ا ِذْ قَ َال َ ُل َر ُّب ُٓه ا َ ْسلِم‬130 ‫۪ني‬ َ ‫ال‬ َّ َ َ ْٰ َّ
َ ِ ‫َواِن ُه ِيف ال‬
lerini kendilerine okuyacak,
onlara kitap ve hikmeti öğ- ِ ‫خرة ِ ل ِمن الص‬
ِ‫۪يم بَن۪يه‬ ُ ‫ َو َوّٰص ب َٓها ا ِب ْ ٰره‬131 ‫۪ني‬ َ ‫ت ل َِر ّب الْ َعالَم‬ ُ ‫قَ َال ا َ ْسلَ ْم‬
retecek, onları temizleyecek
bir elçi gönder. Şüphesiz sen ِ ِ
َّ‫وتن‬ ُ ُ َ َ َ َ ّ ُ ُ َ ٰ َ ْ َ ّٰ َّ َّ َ َ ُ ُ ْ َ َ
mutlak güç sahibisin, hüküm
ve hikmet sahibisin. ‫وب يا بِن ا ِن الل اصطف لم ادل۪ين ف تم‬ ۜ ‫و يعق‬
َ َ ‫اء ا ِذْ َح‬ َ ‫ ا َ ْم ُكنْ ُت ْم ُش َه َٓد‬132 ‫ون‬ َ َّ
َ‫ض َي ْع ُقوب‬ َۜ ‫ا ِل َوانْ ُت ْم ُم ْسل ِ ُم‬
130. Ancak nefsini aşağılık
yapan kimse İbrahim’in dinin-
َ ُ َ َ َ َ َ ْ ْ
‫ال َم ْو ُتۙ ا ِذ قال لِ َن۪يهِ َما ت ْع ُب ُدون م ِْن َب ْعد ۪ۜي قالوا ن ْع ُب ُد‬
den yüz çevirir. And olsun ki,
biz onu dünyada elçi seçtik,
ٰ َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ َ َٰٓ َٰ َ َ َٰ
‫ح ًد ۚا‬ َ ً
ahirette de o iyilerdendir.
131. Rabbi ona: “Kendi- ِ ‫ا‬‫و‬ ‫ا‬ ‫ه‬ ‫ا ِلهك واِله ابائ ِك ا ِبره۪يم واِسمع۪يل واِسحق ا ِل‬
ni teslim et” demişti. O’da:
ْ‫ت لَهَا مَا َك َس َبت‬ ْ َ‫ك ا ُ َّم ٌة قَ ْد َخل‬ َ ْ َ ُ ْ ُ َُ ُ َْ َ
Âlemlerin Rabbine teslim ۚ ‫ ت ِل‬133 ‫ونن ل مسلِمون‬
َ ُ ُ َ َ َ ُ ُ َ َ ُ َ
134 ‫َول ْم مَا ك َسبْ ُت ْۚم َول ت ْس َـٔلون ع َّما كانوا َي ْع َملون‬
oldum, demişti.
132. İbrahim de bunu
kendi oğullarına vasiyet etti,
Yâkûb da, «Oğullarım! Allah
sizin için bu dini seçti. O hal-
de sadece Müslümanlar ola- 133. Yoksa siz, Yâkûb’a ölüm hali geldiği zaman orada
rak ölün» . mı idiniz? O zaman, oğullarına benden sonra kime kulluk
edeceksiniz? Dediği vakit, dediler ki: Senin ilahın, ataların
İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı ve O tek olan ilaha kulluk
edeceğiz; biz Müslümanlarız.
134. O ümmetlerin hali kifayet etti. Onların kazandıkları
kendilerine sizin kazandıklarınız da sizedir. Onların yaptık-
larından sizler sorumlu tutulmayacaksınız.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


20 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 20
1. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 137. Eğer onlar da böyle
iman ederlerse doğru yolu
َ ‫اري َت ْه َت ُدوۜا قُ ْل بَ ْل م َِّل َة ا ِب ْ ٰره‬
‫۪يم‬ ٰ ‫ص‬ ً ُ ُ ُ ُ ََ
َ َ‫ودا ا َ ْو ن‬ ‫وقالوا كونوا ه‬
bulmuş olurlar; dönerlerse
mutlaka derin bir ayrılık içine
ّٰ
ِ‫ قولوا ا َمنا بِالل‬135 ‫۪ني‬
َّ ٰ ُٓ ُ َ ‫ان م َِن ال ْ ُمْشك‬ َ َ ََ ًۜ َ
‫حن۪يفا وما ك‬
düşerler. Onlara karşı Allah
ِ sana yeter. O işitendir, bilen-
ٰ ‫۪يل َوا ِ ْس‬ َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ ٓ ٰ َ ْ ُ َٓ َ َ ْ َ َ ْ ُ َٓ َ
‫ح َق‬
dir.
‫وما ان ِزل ا ِلنا وما ان ِزل ا ِل ا ِبره۪يم واِسمع‬ 138. Allah’ın verdiği renge
َ‫۫ويت‬ ُ َٓ َ ٰ َ ٰ ُ َ ُ َٓ َ َ ْ َْ َ َ ََُْ
ِ ‫۫ويت موس وع۪يس وما ا‬ ِ ‫اط وما ا‬ ِ ‫ويعقوب والسب‬
uyun; rengi Allah’ınkinden
daha güzel olan kim vardır?
ُ‫ح ُن َل‬ ْ َ َ ۘ‫ني ا َ َحد مِنْ ُه ْم‬ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ ْ ّ َ ْ َ ُّ َّ ‘Biz O’na kulluk edenleriz’ de-
‫ون‬ ٍ ‫انلبِيون مِن رب ِ ِه ۚم ل نف ِرق ب‬ yin.
ْ ْ ََ ْ ٰ ْ ٰ ْ َ َ
‫ فا ِن ا َم ُنوا ب ِ ِمث ِل َٓما ا َمن ُت ْم بِه۪ فق ِد اه َت َد ْواۚ َواِن‬136 ‫ُم ْسل ِ ُمون‬
139. Söyle onlara: “Allah
bizim de Rabbimiz, sizin de
ُ ‫السم‬
‫۪يع‬ َّ ‫الل َو ُه َو‬ ُ ّٰ ‫۪يك ُه ُم‬َ ْ َ َ َ َ
‫ف‬ ‫ك‬ ‫ي‬ ‫س‬ ‫ف‬ ‫اق‬ ‫ق‬ ‫ش‬ ِ ‫۪ى‬ ‫ف‬ ْ ‫تَ َول َّ ْوا فَا َِّن َما ُه‬
‫م‬
Rabbiniz iken, O’nun hak-
ۚ ٍۚ kında bizimle tartışıyor mu-
ُ‫صبْ َغ ًة ۘ َو َنْن‬ ّٰ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ
ِ ِ‫صبغة اللِۚ ومن احسن مِن الل‬ ُ
ِ 137ۜ ‫العل۪يم‬
َ ْ sunuz? Bizim yaptıklarımız
bize, sizin yaptıklarınız da
ْ‫م‬ ُ ُّ َ َ َ ُّ َ َ ُ َ ّٰ َ َ ُّ ٓ َ ُ َ ْ ُ َ ُ َ َُ size aittir. Biz O’na gönülden
ۚ ‫ قل اتاجوننا ِيف اللِ وهو ربنا ورب‬138 ‫ل عبِدون‬ bağlananlarız.”
َ ُْ َ َْ ُ ُ ْ َ ُ َ ُ ْ َ َٓ
139 ۙ‫َونلَا اع َمانلَا َول ْم اع َمال ْۚم َون ُن ُل مل ِ ُصون‬
140. Yoksa siz, İbrahim,
İsmail, İshak, Yakup ve “to-
َ ‫ح َق َو َي ْع ُق‬ ٰ ‫۪يل َوا ِ ْس‬ َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ َّ َ ُ ُ َ ْ َ
‫ام تقولون ا ِن ا ِبره۪يم واِسمع‬
runlar”ın Yahudi yahut Hıris-
‫وب‬ tiyan olduklarını mı söylüyor-
ُ‫الل‬ ّٰ ِ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ٰ َ َ ْ َ ً ُ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ sunuz? De ki: Siz mi daha
ۜ ‫ي قل ءانتم اعلم ام‬ ۜ ‫والسباط كانوا هودا او نصار‬ iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?
َ ُ ّٰ َ َ ّٰ َ ُ َ ْ ً َ َ َ َ َ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ Allah tarafından, bildirilmiş
‫ومن اظلم مِمن كتم شهادة عِنده مِن اللِۜ وما الل بِغاف ٍِل‬ bir şahitliği gizleyenden daha

ْ ‫ت ل َ َها مَا َك َس َب‬ ْ َ َ ْ َ ٌ َّ ُ َ ْ َ ُ َْ َ


ۚ ‫ ت ِلك امة قد خل‬140 ‫ع َّما تع َملون‬
zalim kim olabilir? Allah yap-
‫ت‬ tıklarınızdan gafil değildir.

َ ُ ُ َ َ َ ُ ُ َ َ ُ َ
141 ۟‫َول ْم مَا ك َسبْ ُت ْۚم َول ت ْس َـٔلون ع َّما كانوا َي ْع َملون‬
141. O ümmetlerin hali ki-
fayet etti. Onların kazandık-
ları kendilerine, sizin kazan-
dıklarınız da sizedir. Onların
135. Dediler ki: “Yahudi veya Hıristiyan olun ki, hidâyete yaptıklarından sizler sorumlu
eresiniz!” De ki: “Bilakis, Hanif olan İbrâhîm’in Dinine uya- tutulmayacaksınız.
rız. O müşriklerden değildi.”
136. «Biz, Allah’a ve O’nun katından bize indirilene; İb-
rahim, İsmail, İshak, Yakup ve “torunlar”a indirilene, Mûsâ
ve İsa’ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamber-
lere gelenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksi-
zin iman ettik ve biz sadece Allah’a teslim olduk» deyin.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 21


ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
142. Birtakım kendini bil- 2. CÜZ
۪ ‫ الزء اثل‬21
‫ان‬ BAKARA SÛRESİ

mez insanlar, “Onları yönel-


َّ َ َ ُ ّٰ َ َ ُ ‫الس َف َٓه‬ ُ َُ َ
‫له ْم ع ْن ق ِبْلت ِ ِه ُم اتل۪ى‬ ِ َّ‫اء م َِن انل‬ ُّ ‫ول‬
mekte oldukları kıbleden çe-
viren nedir?” diyecekler. De ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ‫اس ما و‬ ‫سيق‬
ْ ْ ُ ْ َ ْ ّٰ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َ
2
َٓ َ ْ َ
ُ ‫ش‬ ‫ب َي ْهد۪ي من ي‬ ُۜ ‫شق َوال َمغ ِر‬
ki: “Doğu da, Batı da Allah’ın-
dır. Allah, dilediği kimseyi ‫اء‬ ِ ‫كانوا عليه ۜا قل ِللِ الم‬
ً ً ُ ُ ْ َ ٰ َ ٰ
‫ َوكذل ِك َج َعل َناك ْم ا َّمة َو َسطا‬142 ‫۪ي‬ َ ‫صاط ُم ْس‬ َ
doğru yola iletir.”
ٍ ‫ق‬ ‫ت‬ ٍ ِ ‫ِل‬ ‫ا‬
143. İşte böylece sizin
ُ َ ُ َّ َ ُ َ َ َ َ َ َٓ َ ُ ُ ُ َ
insanlar üzerinde şahitler ‫الر ُسول َعليْ ْم‬ ‫اس ويون‬ ِ َّ‫اء ع انل‬ ‫تلِ كونوا شهد‬
ْ‫ت َعلَيْ َٓها ا َِّل نلِ َ ْعلَ َم َمن‬ َ ْ‫يدا ۜ َومَا َج َعلْ َنا الْقِبْلَ َة اَّتل۪ى ُكن‬ ً ‫َشه‬
olmanız, Resul’ün de sizin
üzerinizde bir şahit olması
۪
ً َ َ َ ْ َ َ ْ ِ َ ْ َ َ ٰ َ ُ َ ْ َ ْ َّ َ ُ َّ ُ َّ َ
için sizi orta bir ümmet kıldı.
Senin arzulayıp da şu anda ‫يبِع الرسول مِمن ينقلِب ع ع ِقبي ۜهِ وان كانت لك ۪بية‬
ُ َ َ َ ُ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ ّٰ َ َ َّ َ َ َّ
üzerinde bulunduğun kıbleyi
biz ancak peygambere uyanı ‫۪يمان ۜ ْم‬ ‫۪ين ه َدى اللۜ وما كان الل ِلض۪يع ا‬ ‫ا ِل ع ال‬
َ ْ َ ُّ َ َ ٰ َ ْ َ ٌ َ ٌ ُ َ َ َ ّٰ ‫ا َِّن‬
geri dönenden ayırt etmemiz
için kıble yaptık. Bu, Allah’ın ‫ب َوج ِهك‬ ‫ قد نرى تقل‬143 ‫الل بِانلَّاِس لر ۫ؤف رح۪يم‬
َ‫ك َشطْر‬ َ َ ْ َ ّ َ َ َ ٰ ْ َ ً َ ْ َ َّ َ ّ َ ُ َ َ ِ َٓ َّ
yol gösterdiği kimselerden
başkasına elbette ağır gelir. ‫ِيف السماءۚ فلنو ِلنك ق ِبلة ترضيهاۖ فو ِل وجه‬
ْ َ ُ َ ُّ َ ْ ُ
ُۜ‫ال َر ِۜام َو َحيْث َما كن ُت ْم ف َولوا ُو ُجوه ْم شط َره‬
ُ َ ْ ‫ج ِد‬ ْ ‫ال ْ َم‬
Allah sizin imanınızı asla zayi
edecek değildir. Şüphesiz ِ ‫س‬
َ ْ‫ون َانَّ ُه ال‬ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َّ َ
‫ح ُّق م ِْن َر ّب ِ ِه ۜ ْم‬
Allah insanlara şefkatli ve
merhametlidir. ‫واِن ال۪ين ا ۫وتوا الكِتاب لعلم‬
ُ ُ َ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ
‫ ولئ ِن اتيت ال‬144 ‫الل بِغاف ٍِل ع َّما َيع َملون‬
144. Biz senin çok defa yü-
zünü göğe doğru çevirmek- ‫۪ين ا ۫وتوا‬ ‫وما‬
ْ‫ت ب َتابع ق ِبْلَ َت ُهم‬ َ ْ ‫ك َو َٓما اَن‬ َ َ َ ْ ُ َ َ َٰ ّ ُ َ َ ْ
ۚ ‫الكِتاب بِ ِل اي ٍة ما تبِعوا ق ِبلت‬
te olduğunu görüyoruz. Artık
seni, hoşlanacağın kıbleye ۚ ٍِ ِ
ُ َ َٓ ْ َ َ ْ َ َّ َ ْ ‫َومَا َب ْع ُض ُه ْم ب َتابع ق ِبْلَ َة َب‬
‫اءه ْم‬ ‫ض َولئ ِِن اتبعت اهو‬ ٍۜ ‫ع‬
döndürüyoruz. Yüzünü artık
Mescid-i Haram tarafına çe- ٍِ ِ
َّ َ ً َ َّ ْ ْ َٓ ‫م ِْن َب ْع ِد َما‬
145 ‫۪ني‬ َۢ ‫اء َك م َِن العِل ِمۙ ا ِنك ا ِذا ل ِم َن الظالِم‬ َ ‫ج‬
vir. Siz de nerede olursanız
olun, yüzlerinizi hep o tarafa
çevirin. Şüphe yok ki Ehl-i Ki-
tap, onun gerçek olduğunu
çok iyi bilirler. Allah, onların 145. Yemin olsun ki! Sen kendilerine kitap verilenlere
yaptıklarından habersiz de- her türlü ayeti getirsen yine de onlar sana uyup kıblene
ğildir. dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. On-
lar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden
sonra eğer sen onların arzularına uyacak olursan, işte o
zaman sen zalimlerden olursun.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


22 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 22
2. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 149. Nereden yola çıkar-
san yönünü Mescid-i Haram
َّ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ُ َ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ٰ َ َّ َ
‫ال۪ين اتيناهم الكِتاب يع ِرفونه كما يع ِرفون ابناءه ۜم واِن‬
tarafına çevir. Bu emir elbette
Rabbinden sana gelen ger-
َ ّ َ ْ ُّ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َّ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ً َ çek bir emirdir. Allah yaptıkla-
‫ الق مِن ربِك‬146 ‫ف ۪ريقا مِنهم لكتمون الق وهم يعلمون‬ rınızdan habersiz değildir.

‫۪يها‬ َ ‫ َول ُِك ّل و ْج َه ٌة ُه َو ُم َو ّل‬147 ‫ين‬ ۟ َ ‫ون َّن م َِن ال ْ ُم ْمَت‬ َ ُ َ ََ


‫ف ت‬
150. Nereden yola çıkar-
ِ ٍ ۪
ْ ُ ُ َ َ ْ َ َ ْ َْ ُ َ ْ َ
san yönünü Mescid-i Haram’a
ً ‫الل َج‬ ُ ّٰ ‫ ُم‬ُ
‫۪يع ۜا‬ ‫ت ِب‬ ِ ‫ات اي َن ما تونوا يَا‬ ِۜ ‫فاسبِقوا الي‬
doğru çevir. Nerede olursanız
olun, yönünüzü o yana çevi-
ّ َ َ ْ ََ ُ َْ ْ َ ٌ ‫شٔ قَد‬ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ
‫ت ف َو ِل‬
rin ki, insanlar için aleyhinize
‫ ومِن حيث خرج‬148 ‫۪ير‬ ٍ ‫ا ِن الل ع ك ِل‬ bir delil bulunmasın. Yalnız
ُ‫الل‬ ّٰ َ َ َۜ ّ َ ْ ُّ َ ْ َ ُ َّ ِ َ ِ َ َ ْ ْ َ ْ َْ َ َ َ ْ َ haksızlık edenler müstesna.
‫ج ِد الرامۜ وانه للحق مِن ربِك وما‬ ِ ‫وجهك شطر المس‬ Sakın onlardan da korkma-
َ َْ َ ََّ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ ُ َ َ َ
‫ ومِن حيث خرجت فو ِل وجهك‬149 ‫بِغاف ٍِل ع َّما ت ْع َملون‬
yın! Yalnız benden korkun ki
size olan nimetimi tamamla-
ْ‫م‬ ُ َ ُ ُ ُّ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ِ َ َ ْ ْ َ ْ َْ َ yayım. Umulur ki doğru yolu
‫ج ِد الرا ۜم وحيث ما كنتم فولوا وجوه‬ ِ ‫شطر المس‬ bulursunuz.
َ َ َ َّ َّ ٌ َّ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ُ َّ َ ْ َ
‫۪ين ظل ُموا‬ ‫شط َرهُۙل ِئ يَون ل َِّلناِس عليم حجة ۗا ِل ال‬
151. Nitekim kendi içiniz-
den size âyetlerimizi okuyan,
ُ َ ُ َ ْ ُ َ َْ َ َ ْ
‫مِن ُه ْم ف تش ْوه ْم َواخش ْو ۪ين َو ِلت َِّم ن ِْع َمت۪ى َعليْ ْم‬
sizi temizleyen, size Kitabı
ve hikmeti getirip size bilme-
ُ ْ ً ُ ْ َ َ َ َ ُ َّ َ
‫ ك َٓما ا ْر َسل َنا ف۪ي ْم َر ُسول مِن ْم‬150 ۙ‫َول َعل ْم ت ْه َت ُدون‬
diklerinizi öğreten bir Resul
gönderdik.
َ‫ ُم الْك َِتاب‬ ُ ُ ّ َ ُ َ ْ ُ ّ َ ُ َ َ َٰ ْ ُ ْ َ َ ُ ْ َ
‫يتلوا عليم ايات ِنا ويزك۪يم ويعلِم‬
152. O halde beni zikredin
ki, ben de sizi zikredeyim.
ٓ ُ ُ ْ َ َۜ ُ َ ْ َ ُ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ َ َ َ ْ ْ َ
‫ فاذكرو ۪ين‬151 ‫وال ِكمة ويعلِمم ما لم تونوا تعلمون‬
Bana şükredin; nankörlük et-
meyin.

‫۪ين‬ َ ‫ يَٓا َايُّ َها َّال‬152 ‫ون‬ ُْ َ َ


ِ۟ ‫اذك ْرك ْم َواشك ُروا ۪ل َول تف ُر‬
ُ ْ ُ َُْ 153. Ey iman edenler! Sa-

ْ ‫ا ٰ َم ُنوا‬
bır ve namaz ile Allah’tan yar-

153 ‫ين‬ َّ ‫الل َم َع‬


َ ‫الصابر‬ َ ّٰ ‫الصلٰو ۜة ِ ا َِّن‬
َّ ‫الصْب َو‬ َّ ‫۪ينوا ب‬ ُ ‫اس َتع‬ dım isteyin. Çünkü Allah sab-
ِ۪ ِ ِ redenlerle beraberdir.

146. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu, öz oğullarını ta-


nıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup bile
bile gerçeği gizler.
147. Hak ve gerçek olan, Rabbinden gelendir. Sakın
şüpheye düşenlerden olma!
148. Her ümmetin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hayır
işlerine koşun. Nerede olursanız olun sonunda Allah sizi
bir araya getirir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 23


ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
154. Allah yolunda öldü- 2. CÜZ ۪ ‫ الزء اثل‬23
‫ان‬ BAKARA SÛRESİ

rülenlere «ölü» demeyin. Bi-


ْ َ ‫ات بَ ْل ا‬ َ ّٰ َُُْ ْ َ ُ َُ َ َ
ٌ‫ح َيٓاء‬ ۜ ٌ ‫اللِ ا ْم َو‬ َ
lakis onlar diridirler, lâkin siz
bilemezsiniz. ‫يل‬
ِ ‫ول تقولوا ل ِمن يقتل ۪يف س ۪ب‬
ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ُ ْ َ َ َ َ ُُ َْ َ ْ َٰ
155. And olsun ki, sizi bi-
‫شٔ مِن الو ِف‬ ٍ ِ ‫ب‬ ‫م‬  ‫ن‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫ب‬ ‫نل‬ ‫و‬ 154 ‫ون‬ ‫ن ل تشعر‬ ِ ‫ول‬
َُْْ َْْ ُ ْ ‫َو‬
raz korku ve açlık; mallardan,
َّ َّ َْ
‫ش‬ِِ ‫ات َو ب‬ ِ ۜ ‫وع َونقٍص م َِن الم َوا ِل َوالنفِس َواثل َم َر‬ ِ ‫ال‬
canlardan ve ürünlerden bi-
raz azaltma ile imtihan eder
ٓ َّ ّٰ َّ ُٓ َ ٌ َ ُ ْ ُ ْ َ َ َ َٓ َ َّ َ َ َّ
‫۪يبة ۙقالوا ا ِنا ِللِ َواِنا‬ ‫ ال۪ين ا ِذا اصابتهم مص‬155 ۙ‫الصاب ِ ۪رين‬
deneriz. Sen sabırlı davra-
nanları müjdele!
ٌ َ ْ َ َ ْ ّ َ ْ ٌ َ َ َ ْ ْ َ َ َ ٰ ٓ ُ َۜ ُ َ ْ َ
156. İşte o sabredenler,
‫ ا ۬ولئ ِك علي ِهم صلوات مِن رب ِ ِهم ورحة‬156 ‫جعون‬ ِ ‫ا ِلهِ را‬
َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َّ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ُ َ ٰٓ ُ َ
kendilerine bir belâ geldiği
zaman: Biz Allah’ın varlığıyla ٓ َ
‫ ا ِن الصفا والمروة مِن شعائ ِِر‬157 ‫وا۬ولئ ِك هم المهتدون‬
varız ve biz Allah’a dönenler-
َ َّ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َّ َ ْ َ َ ّٰ
‫اح َعليْهِ ان َيط َّوف‬ ‫اللِۚ فمن حج اليت اوِاعتمر ف جن‬
deniz, derler.

َ ‫ ا َِّن َّال‬158 ‫۪يم‬ َ ّٰ ‫ياۙ فَا َِّن‬ َ َّ َ َ ْ َ َ َ


157. Rablerinden gelen
bereket ve rahmet işte onla-
‫۪ين‬ ٌ ‫الل َشاك ٌِر َعل‬ ً ْ ‫ع َخ‬ ‫ب ِ ِهم ۜا ومن تطو‬
ُ‫ات َوال ْ ُه ٰدي م ِْن َب ْع ِد مَا بَ َّي َّناه‬ َ ‫ون َٓما اَن ْ َز ْنلَا م َِن ْالَ ّي‬
rın üzerinedir. Hidâyete ermiş
َ ُُْ َ
olanlar da işte onlardır.
ِ ِ ‫ن‬ ‫يتم‬
َ ُ َّ ُ ُ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ ُ ُ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ َ ْ
ِ ‫ل َِّلن‬
158. Safa ile Merve Allah’ın
koyduğu nişanlardandır. Her ۙ
159‫ابا ۬ولئ ِكيلعنهماللويلعنهمالعِنون‬ ِۙ ‫اسِيفالكِت‬
َ َ َ ْ ْ َ َ ُ ُ َ َ ٰ ٓ ُ َ ُ َّ َ َ ُ َ ْ َ َ ُ َ َ َّ َّ
kim Beytullah’ı ziyaret eder
veya umre yaparsa onları say
‫ا ِل ال۪ين تابوا واصلحوا وبينوا فا ۬ولئ ِك اتوب علي ِه ۚم وانا‬
ٌ ‫ك َف ُروا َو َماتُوا َو ُه ْم ُك َّف‬ َ َ َّ َّ
etmesinde bir günah yoktur.
Her kim gönüllü olarak bir
‫ار‬ ‫ ا ِن ال۪ين‬160 ‫۪يم‬ ُ ‫الرح‬ َّ ‫اب‬ ُ ‫اتل َّو‬َّ
َ ٰٓ ْ ّٰ ُ َ َ َ ٰٓ ُ
iyilik yaparsa şüphesiz Allah
onu bilir, karşılığını verir.
161 ۙ‫۪ني‬ َ ‫جع‬ َ ْ َ ‫اس ا‬ ِ َّ‫ا ۬ولئ ِك َعليْ ِه ْم ل ْع َنة اللِ َوال َملئ ِكةِ َوانل‬
َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ُ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ُ َّ َ ُ َ َ َ َ
159. Biz kitapta açıkça bil-
dirdikten sonra indirdiğimiz 162 ‫خالِد۪ين ف۪يهاۚل يفف عنهم العذاب ول هم ينظرون‬
ْ َّ َ ُ َّ َ ٰ َ ٓ ٌ َ ٌ ٰ ْ ُ ُ ٰ َ
açık delilleri ve hidâyeti gizle-
yenler var ya, işte onlara hem
163 ‫۪يم‬ ُ َّ ُ ٰ
۟ ‫ح ۚد ل ا ِل ا ِل هو الرحن الرح‬ ِ ‫واِلهم ا ِله وا‬
Allah lanet eder, hem de bü-
tün lânet ediciler lânet eder.
160. Ancak tevbe edip du-
rumlarını düzeltenler ve ger- 161. Fakat âyetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüş-
çeği açıkça ortaya koyanlar lere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların lâ-
bundan müstesnadır. Ben neti onların üstünedir.
onları bağışlarım ve Ben tev- 162. Onlar ebediyen orada kalırlar. Artık ne kendilerin-
beleri fazlaca kabul eden ve den azap hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır.
çokça esirgeyenim.
163. İlâhınız bir tek ilahtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O,
Rahmân’dır, Rahîm’dir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


24 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ
2. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ 24 BAKARA SÛRESİ 165. İnsanlardan bazıları
Allah’tan başkasını Allah’a
َ َّ َ ْ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ْ َ َّ eşler ve benzerler edinir de
ِ ‫ار‬ ‫ه‬ ‫انل‬ ‫و‬ ‫ل‬
ِ ‫ال‬ ‫ف‬ ِ  ِ  ‫اخ‬ ‫و‬ ‫ض‬ ِ ‫ر‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫و‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫ق‬ِ ‫ل‬ ‫خ‬ ‫يف‬
۪ ‫ا‬ ‫ِن‬ onları Allah’ı sever gibi se-
َ َْ َْ ْ َ‫َوالْ ُفلْك َّالىت َتْري يف ْال‬
‫ح ِر بِمَا َينف ُع انلَّاَس َو َٓما ان َزل‬
verler. İman edenler ise daha
ِ ۪ ۪ ِ çok Allah’ı severler. Keşke
َ َْ ْ َ ‫الس َٓماءِ م ِْن َٓماء فَا‬ ُ ّٰ
‫ح َيا بِهِ ال ْرض َب ْع َد َم ْوت َِها‬ َّ ‫الل م َِن‬ zalimler azabı gördükleri za-
ٍ man bütün kuvvetin Allah’a

َ َّ َ ِ َ ّ ْ َ َ َّ َٓ ّ ُ ْ َ َّ َ َ ait olduğunu ve Allah’ın aza-


‫اب‬ ِ ‫الرياح والسح‬ ِ ‫يف‬ ِ ‫وبث ف۪يها مِن ك ِل داب ٍةۖ وتص ۪ر‬ bına dayanmanın zorluğunu

َ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َ ْ َ ْ َ َٓ َّ َ ْ َ َّ َ ُ ْ önceden anlayabilselerdi.
164 ‫ات ل ِقو ٍم يعقِلون‬ ٍ ‫المسخ ِر بني السماءِ والرِض لي‬ 166. Kendilerine uyulanlar
َ ُ ً ْ َ ّٰ ُ ْ ُ َّ َ ْ َ
‫ون اللِ ان َدادا يِ ُّبون ُه ْم‬ ِ ‫َوم َِن انلَّاِس من يت‬
o gün azabı görünce, ken-
ِ ‫خذ مِن‬‫د‬ dilerine uyanlardan uzakla-

َ ‫۪ين ا ٰ َم ُنٓوا ا َ َش ُّد ُح ًّبا ِ ّٰللِۜ َول َ ْو يَ َرى َّال‬ َ ‫اللِۜ َو َّال‬ ّٰ ّ ُ َ şacaklar, aralarındaki bütün
‫۪ين‬ ‫ب‬ ِ ‫كح‬ bağlar kopacaktır.

ُ‫الل َشد۪يد‬ َ ّٰ ‫اب ا َ َّن الْ ُق َّوةَ ِ ّٰلل َِج۪يعًا ۙ َوا َ َّن‬ َۙ ‫ظَلَ ُٓموا ا ِذْ يَ َر ْو َن الْ َع َذ‬ 167. Uyanlar şöyle derler:
Keşke bir daha dünyaya geri
ُ‫۪ين َّات َب ُعوا َو َراَوا‬ َ ‫۪ين اتُّب ُعوا م َِن َّال‬ َ ‫با َ َّال‬ َّ َ ‫ ا ِذْ َت‬165 ‫الْ َع َذاب‬ gitmemiz mümkün olsaydı
ِ ِ da, şimdi onların bizden uzak-
َّ َ َّ َ َ َ ُ ‫ال ْس َب‬ َ ْ ُ ْ َ َّ َ َ َ َ َ َ ْ
‫۪ين ات َب ُعوا‬
laştıkları gibi biz de onlardan
‫ وقال ال‬166 ‫اب‬ ‫العذاب وتقطعت ب ِ ِهم‬ uzaklaşsaydık! Böylece Allah

ُ ّٰ ‫ب ُؤ۫ا م َِّنۜا َك ٰذل َِك يُريه ُم‬ َّ َ ‫با َ مِنْ ُه ْم َكمَا َت‬ َّ َ َ‫ل َ ْو ا َ َّن َنلَا َك َّرةً َف َن‬
onlara, işledikleri bütün fiille-
‫الل‬ ِ ۪ ri, pişmanlık kaynağı olarak

َّ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َْ َ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ gösterir ve onlar artık ateşten


167 ِ۟‫ات علي ِه ۜم وما هم ِبارِ ۪جني مِن انلار‬ ٍ ‫اعمالهم حس‬ çıkamazlar.

َّ َ َ َ ۘ ً ّ َ ً َ َ َْ ُُ َ
‫يَٓا ايُّهَا انلَّاُس كلوا م َِّما ِيف الرِض حل طيِبا ول تبِعوا‬
ُ ْ 168. Ey insanlar! Yeryü-
zünde bulunan şeylerin helal

ُ ْ َّ ٌ ‫ ْم َع ُد ٌّو ُمب‬ ُ َ ُ َّ َ ْ َّ ُ ُ
‫ ا ِن َما يَا ُم ُرك ْم‬168 ‫ني‬ َ‫ط‬
ve temiz olanlarından yiyin,
۪ ‫ل‬ ‫ه‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ان‬ِ ۜ ‫ط‬ ‫ي‬ ‫الش‬ ‫ات‬ِ ‫و‬ ‫خ‬ şeytanın peşine düşmeyin;

َ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َ َ ُ ُ َ ْ َ َ َٓ ْ َ ْ َ ٓ ُّ
zira şeytan sizin açık bir düş-
169 ‫بِالسوءِ والفحشاءِ وان تقولوا ع اللِ ما لتعلمون‬ manınızdır.
169. O size ancak ve da-
ima kötülüğü, çirkin işi ve
Allah hakkında bilmediğiniz
164. Şüphesiz semâvat ve arzın yaratılmasında, gece şeyleri söylemenizi emreder.
ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanların fay-
dasına olan şeyleri denizde taşıyarak yüzüp giden gemi-
lerde, Allah’ın gökten indirdiği bir su ile ölmüş olan toprağı
diriltmesinde, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında,
rüzgârları ve yer ile gök arasında emre amade bekleyen
bulutları döndürmesinde elbette düşünen bir topluluk için
pek çok ibretler vardır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 25


ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
170. Onlara: Allah’ın indir- 2. CÜZ ۪ ‫ الزء اثل‬25
‫ان‬ BAKARA SÛRESİ

َ‫الل قَالُوا بَ ْل نَ َّب ُع َٓما اَلْ َفيْنا‬ ُ ّٰ ‫۪يل ل َ ُه ُم اتَّب ُعوا َٓما اَن ْ َز َل‬
diğine uyun, denildiği zaman
َ َ َ
onlar, « Hayır! Biz atalarımızı
ِ ِ ‫واِذا ق‬
َ َ ً ْ َ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ َٓ ٰ َ َ ْ َ َ َ َ َ َٓ ٰ ْ َ َ
üzerinde bulduğumuz şeye

‫عليهِ اباءناۜ اولو كان اباؤ۬هم ل يعقِلون شيـٔا ول‬


uyarız » dediler. Ya ataları bir
şey anlamamış ve doğruyu
ُ‫ك َف ُروا َك َم َثل َّال۪ي َينْعق‬ َ َ َّ ُ َ َ َ
‫۪ين‬ ‫ال‬ ‫ل‬ ‫ث‬ ‫م‬‫و‬ 170
َ ََُْ
‫ون‬ ‫يهتد‬
ِ
da bulamamış idiyseler!
ِ
ْ‫م َف ُهم‬ ْ ُ ٌّ ُ ً َٓ َ ً َٓ ُ َّ ُ َ ْ َ َ َ
171. Kâfirlerin hali, bağı-
rıp çağırmak dışında bir şey ٌ ْ ‫ ٌم ُع‬ ‫بِما ل يسمع ا ِل دعاء ون ِداءۜ صم ب‬
َ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا ُكلُوا م ِْن َط ّي َبات ما‬ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُ ْ َ َ
duymayan, yine de haykıran
kimsenin haline benzer. On-
ِ ِ َ ‫ يا ايها ال‬171 ‫ليعقِلون‬
ْ ُ ْ ّٰ
lar sağırlar, dilsizler ve körler
َّ َ َ ُ ْ ُ ْ
‫ ا ِنمَا‬172 ‫َر َزق َناك ْم َواشك ُروا ِللِ ا ِن كن ُت ْم ا ِيَّاهُ ت ْع ُب ُدون‬
gibidirler. İşte onlar hakikati

َّ ُ َٓ َ ْ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ َّ َ
düşünemezler.

۪‫ير وما اهِل بِه‬ ِ ‫ِن‬ ۪ ‫حرم عليم الميتة وادلم ولم ال‬
172. Ey iman edenler! Size
verdiğimiz rızıkların iyilerin-
َ َ ْ َٓ َ َ َ ْ ‫اض ُط َّر َغ‬
ْ َ ّٰ ْ َ
den yiyin, eğer siz gerçekten
ِۜ‫اغ َول َع ٍد ف ا ِث َم عليْه‬ ٍ َ‫ي ب‬ ‫ي اللِۚ ف َم ِن‬ ِ ‫ل ِغ‬
َ َْ َ ‫ ا َِّن َّال‬173 ‫۪يم‬ ٌ ‫الل َغ ُف‬
yalnız Allah’a kulluk ediyor-
sanız O’na şükredin.
‫۪ين يَ ُت ُمون َٓما ان َزل‬
َ ْ ٌ ‫ور َرح‬ َ ّٰ ‫ا َِّن‬
َ ٰٓ ُ ۙ ً َ ً َ َ َ َُ ََْ َ ‫الل م َِن الْك‬ ُ ّٰ
173. Allah size sâdece
ölüyü, kanı, domuz etini ‫۪ي او۬ لئ ِك‬ ‫تون بِه۪ ثمنا ق‬ ‫اب ويش‬ ِ ‫ِت‬
ُ ّٰ ‫ ّل ِ ُم ُه ُم‬ َ ُ َ َ َ َّ َّ ْ ُ ُ َ ُ ُ ْ
‫مَا يَاكلون ۪يف بطون ِ ِهم ا ِل انلار ول ي‬
ve Allah’tan başkası adına
kesileni haram kıldı. Her ‫الل‬
َ ٰٓ ُ ٌ ‫اب اَل‬ ٌ َ‫يَ ْو َم الْ ِقيٰ َمةِ َو َل يُ َز ّك۪يه ْم َول َ ُه ْم َعذ‬
kim bunlardan yemeye
mecbur kalırsa, azmaksızın ‫ او۬ لئ ِك‬174 ‫۪يم‬ ِۚ
ٓ‫اب بال ْ َم ْغفِ َرة ِۚ َف َما‬ َ ‫ال َلَ َة بال ْ ُه ٰدى َوالْ َع َذ‬ َّ ُ َ َ ْ َ َّ
ve sınırı da aşmadan bir
miktar yemesinde günah
ِ ِ ‫ال۪ين اشتوا‬
َ ْ ‫اب ب‬ َ ‫الل نَ َّز َل الْك َِت‬ َ ّٰ ‫ ذٰل َِك با َ َّن‬175 ‫ع انلَّار‬ ََ ْ ََُ ْ َ
yoktur. Şüphe yok ki Allah
çokça bağışlayan, çokça
ۜ‫ال ّ ِق‬ ِ ِ ِ ‫اصبهم‬
َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ َّ َ
esirgeyendir.
َ َ َ
174. Allah’ın indirdiği kitap-
tan bir şeyi gizleyip onu az bir
176 ‫۪يد‬ ٍ۟ ‫اق بع‬ ٍ ‫ف ِشق‬ ۪ ‫اب ل‬ ِ ‫واِن ال۪ين اختلفوا ِيف الكِت‬
bedel ile değişenler var ya,
işte onların yiyip de karınları-
na doldurdukları şeyler, ateş- 175. Onlar doğru yolu bırakıp sapıklığı, mağfirete bedel
ten başka bir şey değildir. olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı
Kıyamet günü Allah ne kendi- ne kadar dayanacaklar!
leriyle konuşur ve ne de onla- 176. Bu böyledir. Zirâ Allah, kitabı hak olarak indirmiştir.
rı temize çıkarır. Orada onlar Kitap konusunda ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaş-
için elim bir azap vardır mazlığın içine düşmüşlerdir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


26 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 26
2. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 178. Ey iman edenler! Öl-
dürülenler hakkında size kı-
َّ‫ن‬ ٰ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ ُ ُ ُّ َ ُ ْ َ َّ ْ َ ْ َ
ِ ‫ب ول‬ ِ ‫ش ِق والمغ ِر‬ ِ ‫ليس ال ِب ان تولوا وجوهم ق ِبل الم‬ ‫ح ِْز ٌب‬
sas yazıldı. Hüre hür, köleye
2
َ ّ ‫اللِ َو ْالَ ْو ِم اْلٰخِر َوال ْ َملٰٓئ َِكةِ َوالْك َِتاب َوانلَّب‬
köle, kadına kadın öldürülür.
ّٰ َ َ ٰ ْ َ َّ ْ
‫ني‬
ۚ ِ۪ ِ ‫ال ِب من امن ب‬
Ancak kim, kardeşi tarafın-
ِ ِ
َ ‫ام َوال ْ َم‬ ٰ ََْ َ ٰ ْ ُْ َ ّ ُ ٰ َ َ َْ ََٰ
dan af edilirse kısas düşer.
َ‫۪ني َوابْن‬ َ ‫ساك‬ ‫وايت المال ع حبِه۪ ذوِي القرب والت‬ Bundan sonra iyiye uymak,

َ ٰ َّ َ ٰ َ َ ٰ َّ َ َ َ َ َ ّ
öldürülenin velisine güzel bir
َ ‫السائِل‬
َ ‫۪ني‬ ٓ َّ َ َّ
ۚ‫اب واقام الصلوة وايت الزكوة‬ ۚ ِ ‫الرق‬ ِ ‫يف‬ِ ‫و‬ ‫يل و‬ ِ ‫الس ۪ب‬
şekilde ve tam olarak ödemek

ْ ْ َ ُ ُْ َ
gerekir. O halde söylenenler,
ِ‫ين ِيف الَا َ ٓساء‬ َ ‫الصابر‬ َّ ‫ون ب َع ْهده ِْم ا َِذا َع َه ُدوا َو‬ ‫والموف‬
ِ۪ ۚ ِ ِ
Rabbinizden bir hafifletme ve

ُ َ ٰٓ ُ ُ َ ‫۪ني ْالَاِْس اُو۬ لٰٓئ َِك َّال‬


rahmettir. Her kim bundan
‫۪ين َص َدقوۜا َوا ۬ولئ ِك ه ُم‬ َ ‫الضاءِ َوح‬ ٓ َّ َّ ‫َو‬
ۜ
sonra saldırıya kalkışırsa mu-

َ ‫ ُم الْق‬ ُ ْ َ َ َ ُ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُ َّ ُ ْ
hakkak onun için elem verici
ُ‫صاص‬ ‫ يا ايها ال۪ين امنوا كتِب علي‬177 ‫المتقون‬
ِ bir azap vardır.

َ ُْْٰ ُْْٰ ْ ْ ُ ْ ُّ ُ ْ َ ٰ ْ َ ْ
‫ال ّ ِر َوال َعبْ ُد بِال َعبْ ِد َوالنث بِالنثۜ ف َم ْن‬
179. Ey akıl sahipleri! Kı-
ِ ‫ِيف القتلۜ الر ب‬ sasta sizin için ibret vardır.

‫ان‬ ٍۜ ‫س‬ َ ‫اء اَِلْهِ با ِْح‬ ٌ ‫وف َوا َ َٓد‬ ِ ُ ‫اع بال ْ َم ْع‬
‫ر‬
ٌ َ ّ َ ٌٔ ْ َ
‫ِب‬ ‫ات‬ ‫ف‬ ‫ش‬ ِ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫خ‬
َ ْ َُ َ ُ
‫عِف ل مِن ا‬
Umulur ki kendinizi korursu-
ِ ِ nuz.
َ ٰ َ ْ َ ٰ َ ْ َ َ ٌۜ َ ْ َ َ ْ ُ ّ َ ْ ٌ َْ َ ٰ
‫ذل ِك تف۪يف مِن ربِم ورحة فم ِن اعتدى بعد ذل ِك‬ 180. Birinize ölüm geldiği

َ ‫ ْم يف الْق‬ ُ ََ َ ٌ َ َ ََُ
zaman, eğer bir mal bıraka-
ُ َٓ ٌ ٰ َ ٌ
‫۬ول‬ ِ ‫اا‬ ‫ي‬ ‫وة‬ ‫ي‬‫ح‬ ‫ص‬ ِ ‫ا‬ ‫ص‬ ِ ِ ‫ل‬ ‫و‬ 178 ‫۪يم‬ ‫ل‬ ‫فله عذاب ا‬ caksa anaya, babaya, yakın-

ُ َْ َ َ ُ َ ُ َ ُ َّ َ َ‫ال ْل‬ َْ
lara uygun bir biçimde vasi-
‫ض‬َ َ ‫ ْم ا َِذا َح‬ ‫ كتِب علي‬179 ‫اب ل َعل ْم ت َّتقون‬ ِ
yet etmek Allah’tan korkanlar

َ ‫لقْ َرب‬ ْ
َ َ ْ َ َ ْ ُ َّ َ ْ َ ً ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ
üzerine bir borçtur.
‫ني‬ ۪ ‫صية ل ِلو ِادلي ِن وا‬ ِ ‫احدكم الموت ا ِن ترك خياۚ الو‬ 181. Her kim bunu işittik-
َ َ ْ َ َ ًّ ْ ْ
‫ ف َم ْن بَ َّد ُل َب ْع َد َما َس ِم َع ُه‬180 ‫۪ني‬ َۜ ‫وف َحقا ع ال ُم َّتق‬ ِۚ ‫بِال َمع ُر‬
ten ve kabullendikten sonra
vasiyeti değiştirirse, günahı

181 ۜ‫۪يم‬ ٌ ‫۪يع َعل‬ ٌ ‫الل َسم‬ َ ّٰ ‫۪ين ُي َب ّدِلُونَ ُۜه ا َِّن‬ َ ‫ع َّال‬ َ َ ُ ُ ْ ٓ َ َّ َ
‫فا ِنما ا ِثمه‬
onu değiştirenleredir. Şüphe-
siz Allah işiten ve bilendir.

177. Gerçek iyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çe-


virmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin iyiliğidir ki, Allah’a,
ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır.
Allah rızası için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kal-
mışlara, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunan köle
ve esirlere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât ve-
rir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı,
hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olan-
lar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak bunlardır!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 27


ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
2. CÜZ ۪ ‫ الزء اثل‬27
‫ان‬ BAKARA SÛRESİ

َ ْ ََ ً ْ َْ ً َ َ َ َ
182. Her kim, vasiyet ede-
َ
nin haksızlığa meyletmesin-
‫صل َح بَيْ َن ُه ْم‬ ‫ف َم ْن خاف م ِْن ُموٍص جنفا او ا ِثما فا‬
َ ‫ يَٓا ا َ ُّيهَا َّال‬182 ‫۪يم‬ َ ّٰ ‫فَ َٓ ا ِثْ َم َعلَيْهِۜ ا َِّن‬
den yahut günah işlemesin-
den endişe eder de aralarını
‫۪ين‬ ٌ۟ ‫ور َرح‬ ٌ ‫الل َغ ُف‬
bulursa kendisine günah yok-
tur. Şüphesiz Allah bolca ba-
‫۪ين‬ َ ‫ع َّال‬ ََ َ ُ َ َ ُ َ ّ ُ ُ َْ َ َ ُ ُ َٰ
‫الصيام كما كتِب‬ ِ ‫امنوا كتِب عليم‬
ğışlayan esirgeyendir.
َ ُ ْ َ ً َّ َ ۙ َ ُ َّ َ ْ ُ َّ َ َ ْ ُ ْ َ ْ
183. Ey iman edenler!
‫ات‬ ۜ ٍ ‫ اياما معدود‬183 ‫مِن قبلِم لعلم تتقون‬
َ ْ ٌ َّ َ َ َ ٰ َ ْ َ ً َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ
Oruç sizden önce gelip geç-
miş ümmetlere yazıldığı gibi َّ
‫فمن كان مِنم م ۪ريضا او ع سف ٍر فعِدة مِن ايا ٍم‬
size de farz kılındı. Umulur ki
َ ْ ‫ام م‬ ُ ‫ط َع‬َ ٌ َ ْ ُ َ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ َ ُ
‫۪ني ف َم ْن‬ ‫ك‬ ‫ِس‬ ‫اخ ۜر وع ال۪ين يط۪يقونه ف ِدية‬
korunursunuz.
ٍۜ
ُ َ ٌ ْ َ ُ ُ َ ْ َ َ ُۜ َ ٌ ْ َ َ ُ َ ً ْ َ َ َّ َ َ
184. Oruç size sayılı günler
olarak farz kılındı. Sizden her
‫ي ل ْم‬ ‫تطوع خيا فهو خي ل وان تصوموا خ‬
َ ْ ُ ٓ َّ َ َ َ َ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُْ ُ ْ
kim hasta yahut yolcu olursa
tutamadığı günler kadar diğer
günlerde kaza eder. Tutmaya
ِ‫ شهر رمضان ال۪ي ان ِزل ف۪يه‬184 ‫ا ِن كنتم تعلمون‬
َ ْ ُْ َ ٰ ُْ َ َ ّ َ َ َّ ً ُ ُْٰ ُْ
‫ان‬
ِۚ ‫ات مِن الهدى والفرق‬ ٍ ‫اس وبيِن‬ ِ ‫القران هدى ل ِلن‬
güçleri yetmeyenlere fidye,
fakiri doyurmak gerekir. Bu-
ً َ َ ْ َ َّ ُ ْ َ َ
‫ف َم ْن ش ِه َد مِن ُم الش ْه َر فل َي ُص ْم ُۜه َو َم ْن كان َم ۪ريضا‬
nun dışında kim gönüllü ola-
rak hayır yaparsa, bu kendisi
için daha iyidir. Eğer bilmiş ol-
َ ْ ‫ ُم الْ ُي‬ ُ ُ ّٰ ُ ُ َ َ ُ َّ َ ْ ٌ َّ َ َ َ ٰ َ ْ َ
sanız, oruç tutmanız sizin için ‫س‬ ِ ‫او ع سف ٍر ف ِعدة مِن ايا ٍم اخ ۜر ي ۪ريد الل ب‬
daha hayırlıdır.
َ‫الل‬ ّٰ ُ ّ َ ُ َ َ َّ ْ ُ ْ ُ َ ۘ َ ْ ُ ْ ُ ُ ُ ُ َ َ
185. Ramazan ayı, insan- ‫ول ي ۪ريد بِم العس و ِتلك ِملوا العِدة و ِتلك ِبوا‬
َ ََ َ َ ِ َ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْ ُ ٰ َ َ ٰ َ
‫ واذا سالك‬185 ‫ع ما هديم ولعلم تشكرون‬
lara yol gösterici, doğrunun
ve doğruyu eğriden ayırma-
nın açık delilleri olarak ken-
ۙ‫اع ا ِذا َد َع ِن‬
َ
ِ ‫ادل‬ َّ َ‫يب َد ْع َوة‬ُ ‫يب اُج‬ ۜ ٌ ‫ع َِباد۪ي َع ّن۪ى فَا ِّن قَر‬
disinde Kur’an indirilen aydır. ۪ ۪ ۪
َ ُ َّ َ ْ ْ ُ ‫فَلْ َي ْس َتج‬
186 ‫يبوا ۪ل َولُؤم ُِنوا ۪ب ل َعل ُه ْم يَ ْرش ُدون‬
Sizden her kim o ayı görürse
o ayda oruç tutsun. Kim de ۪
hasta veya yolcu olursa, tuta-
madığı günler sayısınca baş-
ka günlerde tutsun. Allah size
186. Kullarım sana, beni sorduğu vakit, de ki: Ben el-
kolaylık ister, zorluk istemez.
bette ki yakınım. Dua edenin duasını bana dua ettiği anda
Bütün bunlar, sayıyı tamam-
işitir ona karşılık veririm. O halde kullarım benim davetime
lamanız ve size doğru yolu
uysunlar ve bana inansınlar ki, doğru yolu bulsunlar.
gösterdiği için, Allah’ı yücelt-
meniz ve şükretmeniz içindir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


28 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 28
2. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 188. Mallarınızı aranızda
haksız yere yemeyin. Kendi-
ٌ‫ِ ْۜم ُه َّن لِ َاس‬ ُ ٓ َ ٰ ُ َ َّ َ ّ َ َ ْ َ ْ ُ َ َّ ُ niz bilip dururken, insanların
‫ام الرفث ا ِل ن ِسائ‬ ِ ‫الصي‬ ِ ‫حل لم للة‬ ِ ‫ا‬ mallarından bir kısmını yalan
َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ ُ ّٰ َ َ ۜ َّ ُ َ ٌ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َ yemin ve şehadet ile yemeniz
‫لم وانتم لِ اس لهن علِم الل انم كنتم تتانون‬ için o malları hâkimlere rüş-
ْ َ ُ ْ َ ََ ُ َ َ َ ََ ْ ُ َ َُْ
‫اب عليْ ْم َوعفا عن ْۚم فال ٰـ َٔن‬
vet vermeyin.
‫انفسم فت‬ 189. Sana, yeni doğan hilâl

‫اش ُبوا‬ َ ْ ‫ ْمۖ َو ُكُوا َو‬ ُ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َّ ُ ُ َ


‫اشوهن وابتغوا ما كتب الل ل‬ ِ ‫ب‬
şeklinde ayları sorarlar. De
ki: Onlar, insanlar ve özellik-
َ‫ل ْس َودِ مِن‬ َ ْ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َّ َ َ َ ّٰ َ le hac için vakit ölçüleridir. İyi
‫حىت يبني لم اليط البيض مِن الي ِط ا‬ davranış, evlere arkalarından

ْ‫وه َّن َواَنْ ُتم‬ ُ ُ َ ُ َ َ ْ َّ َ َ َ ّ ُّ َ َّ ُ ْ َ ْ gelip girmeniz değildir. Lâkin


‫الصيام ا ِل ال ِلۚ ول تباِش‬ ِ ‫الفج ِرۖ ثم ات ِموا‬ iyi davranış, korunan ve ölçü-

َ ْ َ َ َ ّٰ ُ
‫ج ۜ ِد ت ِلك ُح ُدود اللِ ف تق َر ُبوه ۜا‬
َ ْ َ ‫ونۙ يف ال ْ َم‬ َ ُ َ lü giden kimsenin davranışı-
ِ ‫ا‬ ‫س‬ ِ ‫عكِف‬ dır. Evlere kapılarından girin,

َ ُ
187 ‫اس ل َعل ُه ْم َي َّتقون‬
َّ َ َّ ‫الل اٰيَاتِه۪ ل‬ُ ّٰ ‫ني‬ ُ ّ َ‫َك ٰذل َِك يُب‬
Allah’tan korkun, umulur ki
ِ ‫ِلن‬ ِ kurtuluşa erersiniz.
ُ ُ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ ُٓ ُ ْ َ َ
‫َول تاكلوا ام َوال ْم بَي َن ْم بِالَا ِط ِل َوت ْدلوا ب ِ َٓها‬
190. Size karşı savaş
açanlara, Allah yolunda siz
ْ ْ َّ َ ْ َ ْ ً َ ُ ُ ْ َ َّ ُ ْ َ de savaşın. Sakın aşırı git-
‫اس بِالِث ِم‬ ِ ‫ا ِل الك ِم تلِ اكلوا ف ۪ريقا مِن اموا ِل انل‬ meyin, çünkü Allah aşırıları

ُ‫ه َم َواق۪يت‬ َ ِ ‫له َِّل ِةۜ قُ ْل‬ َْ َ َ َ َُ ْ َ َ َُ ْ َ ْ ََُْ sevmez.


‫ يسـٔلونك ع ِن ا‬188 ‫ون‬ ۟ ‫وانتم تعلم‬
َ ُ ُ ْ َ ُ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ ُّ ْ َ ْ َ َ ّ َ ْ َ َّ ‫ل‬
‫اس وال ِۜج وليس ال ِب بِان تاتوا اليوت مِن ظهورِها‬ ِ ‫ِلن‬
ُ َّ
‫وت م ِْن اب ْ َوابِهَاۖ َواتقوا‬
َ َ ‫ب َمن اتَّٰق َواْتُوا ْالُ ُي‬ َّ ْ ‫ َّن ال‬ ٰ َ
‫ول‬
ۚ ِ ِ ِ
‫۪ين‬َ ‫اللِ َّال‬ ّٰ
‫يل‬ ‫ب‬ َ ‫ َوقَات ِلُوا يف‬189 ‫ون‬
‫س‬
َ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ َ ّٰ
‫الل لعلم تفلِح‬
ِ ۪ ۪
َ َ ْ ُ ْ ُّ ُ َ َ ّٰ َّ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ُ َ ُ
190 ‫يقات ِلونم ول تعتدوۜا ا ِن الل ل يِب المعتد۪ين‬

187. Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl


kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer
elbisesiniz. Allah sizin kendinize zulmettiğinizi bildi ve
tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Şimdi, onlara yaklaşın ve
Allah’ın sizin için yazdıklarını isteyin. Sabahın beyaz ipliği,
siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra
geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete
çekilmiş olduğunuz anlarda kadınlara yaklaşmayın. Bunlar
Allah’ın yasak sınırlarıdır. Bu sınırları aşmayın. İşte böylece,
Allah âyetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 29
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
191. Savaşta onları yaka- 2. CÜZ ۪ ‫ الزء اثل‬29
‫ان‬ BAKARA SÛRESİ

ladığınız yerde öldürün. Sizi


َُْ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ُ ْ َ ْ ْ ُ ُ ْ ََ ْ ُ ُ ُ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ ُْ َ
‫واقتلوهم حيث ثقِفتموهم واخ ِرجوهم مِن حيث اخرجوكم والفِتنة‬
çıkardıkları yerden siz de on-
ları çıkarın. Fitne çıkarmak,
ُ ُ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ ْ ْ ُ ُ َُ َ ْ َْ ََ
ْ‫وكم‬ ‫اش ُّد م َِن القت ِلۚ َول تقات ِلوه ْم عِن َد ال َم ْس ِج ِد الرا ِم حىت يقات ِل‬
adam öldürmekten daha kö-
tüdür. Onlar sizinle savaşma-
ْ َ َ َ ْ ُ َٓ َ َ ٰ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َ
‫ فا ِ ِن ان َت َه ْوا‬191 ‫ين‬
dıkça Mescid-i Haram’da, siz
de onlarla savaşmayın. Eğer ‫ف۪ي ۚهِ فا ِن قاتلوكم فاقتلوهمۜ كذل ِك جزاء الكف ِ۪ر‬
onlar size karşı savaş açar- َ ُ َ َ ٌ َ ْ َ ُ َ َ ّٰ َ ْ ُ ُ َ َ ٌ َ ٌ ُ َ َ ّٰ َّ َ
larsa derhal onları öldürün. ‫ وقات ِلوهم حىت ل تون ف ِتنة ويون‬192 ‫فا ِن الل غفور رح۪يم‬
ُ‫ال َرام‬ َ ْ ‫لش ْه ُر‬ َّ َ َ َّ َ َ َّ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ ّٰ ُ ّ
Böyledir kâfirlerin cezası.
192. Eğer onlar vazge- ‫ ا‬193 ‫للِ فا ِ ِن انتهوا ف عدوان ا ِل ع الظالِم۪ني‬ ۜ ِ ‫ادل۪ين‬
ْ َ ُ َ ٰ ْ َ ٌ َ ُ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ْ َّ
‫اص ف َم ِن اع َتدى َعليْ ْم فاع َت ُدوا‬
çerlerse, Allah Gafûr ve
Rahîm’dir ۜ ‫بِالشه ِر الرا ِم والرمات ق ِص‬
193. Fitne yatışıncaya ve
‫الل َم َع‬
ْ َ َ ّٰ ُ َّ َ ْ ُ ْ َ َ ٰ َ ْ َ ْ ْ َ َ
َ ّٰ ‫اعلَ ُٓموا ا َ َّن‬ ‫عليهِ ب ِ ِمث ِل ما اعتدى عليمۖ واتقوا الل و‬
din Allah için oluncaya kadar
ُ َّ َ ْ ُ ْ َ ُ ْ ُ َ َ ّٰ ُ ْ َ َ َ َّ ُ ْ
onlarla savaşın. Eğer vazge-
çerlerse, zâlimler hâriç, kim-
ۛ ِ‫اتل ْهل َكۚة‬ ‫يل اللِ ول تلقوا بِايد۪يم ا ِل‬ َ
ِ ‫ وانفِقوا ۪يف س ۪ب‬194 ‫المتق۪ني‬
seye düşmanlık yoktur. ْ َ ّٰ َ َ ْ ُ ْ َ َّ َ ْ ُّ َ َ َ ْ ُ ْ ُّ ُ َ ّٰ َّ ۛ ُ ْ َ َ
194. Haram ay haram aya
‫ وات ِموا الج والعمرة ِللِۜ فا ِن‬195 ‫واح ِسنوۚا ا ِن الل يِب المح ِسن۪ني‬
َُ ُ ُ ُ ْ َ َ ْ َْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ْ ُ
‫ي َول تلِقوا ُرؤ َ۫س ْم َحّٰىت َيبْلغ‬ ِۚ ‫اح ِرتم فما استيس مِن الهد‬
karşılıktır. Hürmetlerde karşı-
lıklıdır. Kim size saldırırsa siz
ٌ َ ْ ًَ َ ً ُ ْ َ َ َ َّ َ ْ
‫ال َه ْد ُي مِل ُهۜ ف َم ْن كن مِن ْم َم ۪ريضا ا ْو ب ِ ٓه۪ اذى م ِْن َرا ِسه۪ ف ِف ْديَة‬
de ona mukabele olacak ka-
dar saldırın. Allah’tan korkun
ve biliniz ki Allah müttakîlerle
ّ‫الج‬ َِ ْ ‫ك فَا ِ َذٓا اَمِنْ ُت ْ۠م َف َم ْن َت َم َّت َع بالْ ُع ْم َرة ِ اَِل‬ ُُ َْ َ َ َ َْ َ ْ
ٍۚ ‫مِن ِصيا ٍم او صدق ٍة او نس‬
beraberdir. ِ
َ‫ال ّج َو َسبْعة‬ َ ْ َّ َ َ ٰ َ ُ َ َ ْ َ ‫س م َِن ال ْ َه ْدي َف َم ْن ل َ ْم‬ ْ ‫َفمَا‬
َ َ ْ‫اس َتي‬
ِ ‫يد ف ِصيام ثلثةِ ايا ٍم ِيف‬ ۚ
195. Allah yolunda infak-
ta bulunun. Kendi ellerinizle ٍ ِ ِ
َ َُُْ ُ َ َ ٰ ٌَ َ ٌَ َ َ َ ْ ْ ُْ َ َ َ
ِِ ‫شة كمِلةۜ ذل ِك ل َِم ْن ل ْم يَ ْن اهله ح‬
kendinizi tehlikeye atmayın.
Her türlü hareket ve davra- ‫اضي‬ ‫ا ِذا رجعتمۜ ت ِلك ع‬
َ ْ ُ َ َ ّٰ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ َ ّٰ ُ َّ َ ِ َ َ ْ ْ
‫ال َم ْس ِج ِد الرامۜ واتقوا الل واعلموا ان الل شد‬
nışınızda dürüst olun. Çünkü
Allah dürüstleri sever. 196 ‫اب‬ ۟ ِ ‫۪يد ال ِعق‬
196. Haccı ve umreyi Allah
için tamamlayın. Eğer bun-
lardan alıkonursanız, kolayı- umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban
nıza gelen kurbanı gönderin. kesmek gerekir. Kurban kesemeyen kimse hac günlerinde
Kurban, yerine varıncaya ka- üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç
dar başlarınızı tıraş etmeyin. tutar ki, hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mes-
Sizden her kim hasta olursa cid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’a karşı
yahut başından bir rahatsız- takva sahibi olun. Biliniz ki Allah’ın vereceği ceza ağırdır.
lığı varsa, oruç, sadaka veya
kurban olmak üzere fidye ver-
mesi gerekir. Emin olduğunuz
vakit kim hac günlerine kadar
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
30 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 30
2. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 198. Rabbinizden gelecek
bir lütfu ve keremi arama-
َّ‫الج‬ َ ْ ‫ض ف۪يه َّن‬ َ َ َ ْ َ َ ٌ َ ُ ْ َ ٌ ُ ْ َ ُّ َ ْ َ
‫الج اشهر معلوماتۚ فمن فر‬
nızda size herhangi bir gü-
ِ nah yoktur. Arafat’taki vak-
ُ َ ْ َ َ َ ّ َْ َ َ َ َ َ ُ ُ َ َ َ ََ َ َ feden ayrılıp akın ettiğinizde
‫جدال ِيف ال ِۜج وما تفعلوا‬ ِ ‫ف رفث ول فسوق ول‬ Meş’ar-i Haram’da Allah’ı

ٰ ْ َّ َّ َ ْ َ َّ َ ُ َّ َ َ َ ُ ّٰ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ zikredin, O sizi nasıl hidayete


‫ي‬ۘ ‫ي يعلمه اللۜ وتزودوا فا ِن خي الزادِ اتل‬
‫و‬ ‫ق‬ ٍ ‫مِن خ‬ erdirdiyse, siz de onu öylece

ُ َ َ َْ َ‫ال ْل‬ َْ ُ َٓ ُ َّ َ
‫ لي َس عليْ ْم‬197 ‫اب‬
zikredin, zira daha önce yan-
ِ ‫۬ول‬
ِ ‫ون يا ا‬ ِ ‫واتق‬ lış gidenlerdendiniz.

ْ‫ض ُتم‬ ْ َ َ َٓ َ ْ ُ ّ َ ْ ً ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ٌ َ ُ 199. Sonra insanların sel


‫جناح ان تبتغوا ف ِمن ربِ ۜم فا ِذا اف‬ gibi akın ettiği yerden siz de

ِۖ‫ال َرام‬ َ ْ ‫الل عِنْ َد ال ْ َم ْش َعر‬ َ ّٰ ‫ك ُروا‬ ُ ْ َ


‫اذ‬‫ف‬ ‫ات‬
ٍ
ََ َ ْ
‫مِن عرف‬
akın edin. Allah’tan mağfiret
ِ isteyin. Çünkü Allah affedici
َ ُْ ْ ُ ٰ َ َ ُ ْ
۪‫َواذك ُروهُ َ هدي ْۚم َواِن كن ُت ْم م ِْن قبْلِه‬
ve esirgeyicidir.
200. Hac ibadetlerinizi biti-
َ ََ ُ َ ْ ُ َ ُ َ ‫ال‬ ّ ٓ َّ َ
‫حيْث افاض‬ ‫ ث َّم اف۪يضوا مِن‬198 ‫۪ني‬ ‫ل ِم َن الض‬
rince, tıpkı babalarınızı andı-
ğınız gibi yahut ondan daha

199 ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ ٌ ‫الل َغ ُف‬ َ ّٰ ‫الل ا َِّن‬ ّٰ ْ ْ َ ُ َّ


َۜ ‫اس َتغ ِف ُروا‬ ‫انلاس و‬
yüksek bir sesle Allah’ı zikre-
din. İnsanlardan öyleleri var
ْ‫الل َك ِذ ْكر ُكم‬ َ ّٰ ‫ ْم فَاذْ ُك ُروا‬ ُ َ َ َ ْ ُْ َ َ َ َ
‫فا ِذا قضيتم منا ِسك‬
ki: Ey Rabbimiz! Bize dün-
ِ yada ver, derler. Böyle iste-
ُ َُ ْ َ َّ َ َ ً ْ َّ َ َ ْ َ ْ ُ َ ٓ َ ٰ yenlerin ahiretten hiç nasibi
‫اباءكم او اشد ذِكرۜا ف ِمن انلاِس من يقول‬ yoktur.
َ َ ْ َ ٰ ْ ُ َ َ َ َ ْ ُّ َ ٰ َٓ َّ َ
200 ‫خرة ِ مِن خ ٍق‬ ِ ‫ربنا ات ِنا ِيف ادلنيا وما ل ِيف ال‬
201. Onlardan bir kısmı da:
Ey Rabbimiz! Bize dünyada
ً َ َ ْ ُّ ٰ ُ ُ ْ
‫ح َس َنة‬ ‫َومِن ُه ْم َم ْن َيقول َر َّب َنٓا ات َِنا ِيف ادلنيا‬
da iyilik, ahirette de iyilik ver.
Bizi cehennem azabından
َ َ ٰٓ ُ َ ‫ح َس َن ًة َوق َِنا َع َذ‬ َ ِ ‫خ َرة‬ ٰ ْ
‫ ا ۬ولئ ِك ل ُه ْم‬201 ِ‫اب انلَّار‬ ِ ‫َو ِيف ال‬
koru! Derler.

ْ ُ َ ُ ّٰ َ ُ َ َ َّ ٌ
202. İşte onlar için, kazan-
َ ‫ال‬ َ
202 ‫اب‬ ‫ِس‬ ‫نص۪يب مِما  ۜا والل س ۪ريع‬
dıklarından büyük bir nasip
ِ vardır. Şüphesiz Allah’ın he-
saba çekmesi çok çabuktur.

197. Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet


ederse, hac esnasında kadına yaklaşmak, günah sayılan
davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur. Hayır işlerden
neyi yaparsanız, Allah onu bilir. Ahiret için azık toplayın. Bi-
lin ki azığın en hayırlısı takvâdır. Ey gönül sahipleri! Bana
karşı takva sahibi olun.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 31


ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
203. Allah’ı sayılı günlerde 2. CÜZ ۪ ‫ الزء اثل‬31
‫ان‬ BAKARA SÛRESİ

anın. Günahtan sakınan kim-


seye, acele edip, Mina’da-
‫ح ِْز ٌب‬
‫جل‬
َ َّ َ َ ْ َ َ
‫ات فمن تع‬
َ ْ
ٍۜ ‫الل ۪ٓيف ايَّا ٍم َمع ُدود‬
َ َ ّٰ ‫َواذْ ُك ُروا‬
ki ibadeti iki günde bitirirse 3
َ َ ْ َٓ َ َّ َ َ َ َ ْ َٓ َ ْ َ ْ َ
‫ني ف ا ِث َم عليْ ۚهِ َو َم ْن تاخ َر ف ا ِث َم عليْهِۙ ل َِم ِن‬
günah yoktur, geri kalsa da
günah yoktur. Allah’a karşı ِ ‫۪يف يوم‬
َ َ ْ ُ َ ُ َّ َ َ ْ َ ّٰ ُ َّ ٰ َّ
203 ‫الل َواعل ُٓموا ان ْم ا ِلْهِ تش ُرون‬ ‫اتقۜ َواتقوا‬
gelmekten sakının. O’nun hu-
zurunda toplanacağınızı bilin.
204. İnsanlardan öyleleri َ‫ادلنْيا‬ ُّ ِ ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫ل ِيف‬ ُ ُ ‫ك قَ ْو‬ َ ُ ْ ُ ْ َ
ِ ‫ومِن انلاِس من يع‬
‫جب‬ َّ َ َ
ْ ُّ َ َ َ ُ َ ْ َ ٰ َ َ ّٰ ُ ْ ُ َ
vardır ki, dünya hayatı hak-
َ َ َ َ
kında söyledikleri senin hoşu-
ِ
‫ واِذا‬204 ‫ويش ِهد الل ع ما ۪يف قلبِه۪ۙ وهو ادل الِصام‬
َ ْ َْ َ ْ ُ َ َ َ ْ ُ َْ ّٰ َ َ
na gider. Hatta söylediklerinin
‫سد ف۪يها ويهلِك الرث‬ ْ
ِ ‫تول سع ِيف الر‬ ٰ َ
kalpten geldiğine Allah’ı şahit
ِ ‫ض ِلف‬
ُ َ ‫۪يل‬ َ َ َ َ َ َ ْ ُّ ُ َ ُ ّٰ َ َۜ ْ َّ َ
tutar. Hâlbuki o, düşmanların
en amansız olanıdır. َ ّٰ ‫ل اتَّق‬
‫الل‬ ‫ واِذا ق‬205 ‫والنسل والل ل يِب الفساد‬
ِ
ُ ْ
206 ‫ج َه َّن ُم ۜ َولِئَس ال ِم َهاد‬
ْ َ َ ‫ح ْس ُب ُه‬ َ َ‫خ َذت ْ ُه الْع َّزةُ باْلثْم ف‬ َ َ
205. Ayrılıp gittiği zaman
yeryüzünde fesat çıkarmaya, ِ ِ ِ ِ ‫ا‬
ّٰ َ َ َ َٓ ْ ُ َ ْ َ ْ
ِ ‫اء م ْرض‬ ‫َوم َِن انلَّاِس َم ْن يَش ۪ري نفسه ابتِغ‬
ekini ve nesli yok etmeye ça-
lışır. Allah, fesadı sevmez. ‫ات الل‬
ُ ُ ْ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ْ ٌ ُ ُ ّٰ َ
‫۪ين ا َم ُنوا ادخلوا‬ ‫ يا ايها ال‬207 ِ‫الل َر ۫ؤف بِالعِ َباد‬
206. Kendisine “Allah’tan
korun” dendiği zaman, gururu ‫و‬
َّ َ َّ ُ ُ ُ َّ َ َ ً َّ َٓ ْ ّ
‫ان ا ِن ُه‬ ِۜ ‫ات الشيْط‬ ِ ‫السل ِم كافة ۖ َول تبِعوا خط َو‬
onu günaha sürükler. Onun
hakkından cehennem gelir. ِ ‫ِيف‬
ُ ْ َ َٓ َ ْ َ ْ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ٌ ‫ ْم َع ُد ٌّو ُمب‬ ُ َ
‫اءت ُم‬
Orası ne kötü bir yataktır!
‫ فا ِن زللتم مِن بع ِد ماج‬208 ‫ني‬ ۪ ‫ل‬
َّ َ ٓ ُ َ ْ َ ُ َ ّ َ ْ
207. İnsanlardan kimileri
ٌ َ ٌ َ َ ّٰ
de vardır ki, Allah’ın rızâsını
209 ‫اليِنات فاعلموا ان الل ع ۪زيز حك۪يم‬
ْ َُ ُ ّٰ ‫ون ا َّ ِٓل ا َ ْن يَاْت َِي ُه ُم‬ َ ُُ َْ ْ َ
dileyerek kendisini fedâ eder.
Allah, kullarına karşı Raûf’tur.
ِ‫الل ۪يف ظل ٍل م َِن ال َغ َمام‬ ‫هل ينظر‬
208. Ey îman edenler!
ُ ُ ُ ْ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ َ ُ َ ٰٓ َ ْ َ
Topluca Allah’ın gönderdiği 210 ‫ور‬ ۟ ‫ض الم ۜر وا ِل اللِ ترجع الم‬ ِ ‫والملئ ِكة وق‬
elçisine tabi olun. Şeytanın
adımlarına tâbi olmayın. O si-
zin için apaçık bir düşmandır. 210. Onlar, ancak buluttan gölgeler içinde Allah’ın ve
209. Size apaçık deliller meleklerinin gelmesini beklerler. Hâlbuki iş bitirildi. Bütün
geldikten sonra, aksini yapa- işler yalnızca Allah’a döndürüldü.
cak olursanız, şunu iyi bilin ki
Allah Aziz’dir, Hakîm’dir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


32 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 32
2. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 213. İnsanlar bir tek
ümmet idi. Bu durumda
َ َ ْ ْ ّ َ ُ ْ َ َ َ ّ َ َ ٰ ْ ْ ُ َ ْ َ ٰ ْ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ ْ َ
‫سل بن۪ى ا ِساي۪ل كم اتيناهم مِن اي ٍة بيِن ٍۜة ومن يب ِدل ن ِعمة‬
iken Allah, müjde verici ve
uyarıcı olarak peygamberleri
َ‫ ُز ّي َن لَِّل۪ين‬211 ‫۪يد الْعِقَاب‬ ُ ‫الل َشد‬ َ ّٰ ‫اءت ْ ُه فَا َِّن‬َ َٓ‫اللِ م ِْن َب ْع ِد مَا ج‬ ّٰ gönderdi. İnsanlar arasında,
ِ ِ anlaşmazlığa düştükleri hu-
َّ
َ‫۪ين ا ٰ َمنُو ۢا َوال۪ين‬ َ ‫ون م َِن َّال‬ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ ََ
‫كف ُروا اليوة ادلنيا ويسخر‬
suslarda hüküm vermeleri
için, onlarla beraber hak yolu

212 ‫اب‬ َ ‫ح‬


‫س‬ ِ ‫ي‬ ْ ‫اء ب َغ‬ ُ ّٰ ‫َّات َق ْوا فَ ْو َق ُه ْم يَ ْو َم الْقِيٰ َم ۜ ِة َو‬
ُ َٓ‫الل يَ ْر ُز ُق َم ْن يَش‬ gösteren kitapları da indirdi.
ٍ ِ ِ İndirilen kitapta, gönderilen
َ ‫ني ُمبَِّش‬ َ ّ ‫الل انلَّب‬ُ ّٰ ‫ث‬ َ َ َ َ ً َ َ ً َّ ُ ُ َّ َ َ peygamber ve onun dininde
‫ين‬ ۪ ِ۪ ‫حدة فبع‬ ِ ‫كان انلاس امة وا‬ hiç kimse ayrılığa düşmedi.
َ ْ ‫ َم َب‬ ُ ْ َ ّ َْ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ
‫ني انلَّاِس‬
Ancak kendilerine apaçık de-
‫ومن ِذ ۪رينۖ وانزل معهم الكِتاب بِال ِق ِلح‬ liller geldiği halde, sırf arala-
ْ ُ ُ َ َّ َّ ََ ْ ََُْ َ
‫۪ين ا ۫وتوهُ م ِْن َبع ِد‬ ‫۪يهِ َو َما اخ َتلف ف۪يهِ ا ِل ال‬
rındaki kıskançlıktan ötürü
ۜ ‫ف۪يما اختلف‬
‫ف‬ ‫وا‬ kendilerine kitap verilenler
ٰ َ َّ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ّ َ ْ ُ ُ ْ َ َٓ َ
‫۪ين ا َم ُنوا‬ ‫ات َبغ ًيا بَيْ َن ُه ْۚم ف َه َدى الل ال‬
anlaşmazlığa düştü. Bunun
‫ما جاءتهم اليِن‬ üzerine Allah iman edenle-

َ ٰ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ّ َ ْ َ ََُْ َ
re, haktan kendisinde ihtilafa
‫اط‬ ٍ ‫ل ِمااختلفواف۪يهِمِنال ِقبِا ِذنِه۪ۜوالليهد۪يمنيشاءا ِل ِص‬ düştükleri şeyleri izniyle gös-

ُ َ َ ْ ُ ْ َ َّ َ َ َ َّ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ
terdi. Şüphesiz Allah dilediği-
‫ ام ح ِسبتم ان تدخلوا النة ولما يات ِم مثل‬213 ‫۪ي‬ ٍ ‫مستق‬ ni doğru yola iletir.

ُ ْ ُ َ ُ ٓ َّ َّ َ ُ َٓ ْ َ ْ ُ ُ ْ َّ َ ْ ُ ْ َ ْ ْ َ َ َ َّ 214. Yoksa siz, sizden


‫ال۪ين خلوا مِن قبلِ ۜم مستهم الاساء والضاء وزل ِزلوا‬ önce gelip geçenlerin başına
َّ َٓ َ ّٰ ُ ْ َ ٰ َ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُ ُ َّ َ ُ َ ّٰ َ gelenler size de gelmeden
‫اللِ ال ا ِن‬ ۜ ‫حىت يقول الرسول وال۪ين امنوا معه مىت نر‬ cennete gireceğinizi mi san-
ْ َ ْ َ ْ ُ َۜ ُ ْ ُ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ٌ ‫اللِ قَر‬ ّٰ َ ْ َ
‫ون قل مَٓا انفق ُت ْم‬
dınız? Yoksulluk ve sıkıntı
‫ يسـٔلونك ماذا ينفِق‬214 ‫يب‬ ۪ ‫نر‬ onlara öylesine dokundu ve

َ‫ام َوال ْ َمس‬ ٰ ََْ َ َ ََْ ْ َ ْ َ َْ َ ْ َ ْ


öyle sarsıldılar ki, peygam-
‫۪ني‬
ِ ‫ك‬ ‫ـا‬ ‫ي فلِلو ِادلي ِن والقر ۪بني والت‬ ٍ ‫مِن خ‬
ber ve onunla beraber iman

ٌ ‫الل به۪ َعل‬ َ ّٰ ‫السبيل َومَا َت ْف َعلُـوا م ِْن َخ ْي فَا َِّن‬


edenler nihayet: Allah’ın yar-
215 ‫۪يم‬ َّ ‫َوابْن‬
ِ ٍ ۜ
ِ ۪ ِ
dımı ne zaman gelecek! De-
diler. Şüphesiz Allah’ın yardı-
mı yakındır.

211. İsrail oğullarına sor! Kaç tane açık mucize verdik. 215. Sana ne harcaya-
Kim mucizeler kendisine geldikten sonra Allah’ın nimetini caklarını soruyorlar. De ki:
tebdil ederse, bilsin ki Allah cezası şedid olandır. Hayırdan harcadığınız şey,
ebeveyn, yakınlar, yetimler,
212. İnkâr edip kâfir olanlar için dünya hayatı süslü fakirler ve yolcular içindir. Ha-
gösterildi. Bu yüzden onlar, iman edenlerden bazısı ile alay yır olarak ne yaparsanız şüp-
ederler. Oysaki Allah’ın azabından korunanlar kıyamet gü- hesiz Allah onu bilir.
nünde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık
verir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 33


ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ 33
216. Hoşunuza gitmediği 2. CÜZ
۪ ‫الزء اثل‬
‫ان‬ BAKARA SÛRESİ

halde savaş size farz kılın-


َْ ٓ ُ َ ُ ُ ُ ْ ُ َ َ ِ ‫ُكت‬
‫ب َعليْ ُم ال ِق َتال َوه َو ك ْرهٌ ل ْۚم َو َعٰس ان‬
dı. Ola ki, bir şeyden hoş-
lanmazsınız ama o sizin için
hayırlı olabilir. Yine bir şeyi
ً‫س ا َ ْن ُت ُّبوا َشيْـٔا‬ ٰٓ َ َ ْ ُ َ ٌ ْ َ َ ُ َ ً ْ َ ُ َ ْ َ
‫ترهوا شيـٔا وهو خي ل ۚم وع‬
de seversiniz ama o sizin için ِ
şerli olabilir. Allah bilir, siz bil-
َ َ ُ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ٌّ َ َ ُ َ
mezsiniz. ‫ يسـٔلونك‬216 ‫ون‬ ۟ ‫وهو ش لۜم والل يعلم وانتم ل تعلم‬
217. Sana haram ayda ٌّ‫ي ۜ َو َصد‬ ٌ ‫ال َر ِام ق َِتال ف۪يهِ قُ ْل ق َِت ٌال ف۪يهِ َكب‬ َ ْ ‫الش ْهر‬ َّ
‫ن‬ ‫ع‬
َ
savaşmayı sorarlar. De ki: ۪ ۜ ٍ ِ ِ
“O ayda savaş büyük bir gü- َْ ُ َ ْ َِ ِ ََ ْ ْ
ْ َ َ ٌ ْ ُ َ ّٰ َ ‫َع ْن‬
nahtır. Allah’ın yolundan alı- ۪‫اج اهلِه‬ ‫ج ِد الرام واخر‬ ِ ‫يل اللِ وكفر بِه۪ والمس‬ ِ ۪ ‫ب‬ ‫س‬
َ ُ َ َْ ْ َُ‫ك‬ ْ
ْ َ ُ َ ْ َ ّٰ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ْ
‫ب م َِن القت ۜ ِل َول يَ َزالون‬
koymak, onu inkâr etmek,
Mescid-i Haram’ın ziyaretine ‫مِنه اكب عِند اللِۚ والفِتنة ا‬
ُ ‫ط‬ َ َْ ُ َ ُ ُّ ُ َ ُ َ
‫ُيقات ِلون ْم َحّٰىت يَ ُردوك ْم ع ْن د۪ينِ ْم ا ِِن است‬
engel olmak ve halkını ora-
dan çıkarmak, Allah katında ‫اعوۜا‬
َ ُ ْ ََُ َ ُ ْ ْ َ
‫ت َوه َو كاف ٌِر‬ ‫َو َم ْن يَ ْرت ِدد مِن ْم ع ْن د۪ينِه۪ فيم‬
daha büyük günahtır. Zulüm
ve baskı ise adam öldürmek-
َ ٰ ٓ ُ َ ِ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ ُ ْ َ ْ َ َ ٰٓ ُ َ
ِ ‫فا ۬ولئ ِك َحبِطت اع َمال ُه ْم ِيف ادلنيا وال‬
ten daha büyüktür. Onlar, güç
yetirebilseler, sizi dininizden ‫خرةۚ وا ۬ولئ ِك‬
ٰ َ َّ َّ َ ُ َ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ
‫۪ين ا َم ُنوا‬
döndürünceye kadar sizinle
savaşmaya devam ederler. ‫ ا ِن ال‬217 ‫ادلون‬ ِ ‫اصحاب انلارِۚ هم ف۪يها خ‬
َ َ ٰ ٓ ُ ّٰ َ َ َ ُ َ َ َ َّ َ
‫يل اللِۙ ا ۬ولئ ِك يَ ْر ُجون‬ َ ‫اه ُدوا ف۪ى‬
Sizden kim dininden döner de
kâfir olarak ölürse, öylelerin
ِ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ‫وال۪ين هاجروا وج‬
‫ال ْم ِر‬ َ ْ ‫ك َعن‬ َ َ َُ َْ ٌ ‫ور َرح‬ ٌ ‫الل َغ ُف‬
ُ ّٰ ‫اللِ َو‬ ّٰ َ َ ْ َ
bütün yapıp ettikleri dünyada
da, ahirette de boşa gitmiş-
ِ ‫ون‬ ‫ٔل‬ ‫ـ‬ ‫س‬ ‫ي‬ 218 ‫۪يم‬ ۜ ‫رحت‬
ْ
‫اس َواِث ُم ُه َٓما‬ ِۘ ‫ي َو َم َناف ُِع ل َِّلن‬ ٌ ‫َوال ْ َميِْس قُ ْل ف۪يه َٓما ا ِثْ ٌم َكب‬
tir. Bunlar cehennemliklerdir,
orada sürekli kalacaklardır.
۪ ِ ِۜ
ْ ْ ُ َۜ ُ ْ ُ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ
‫ون ق ِل ال َعف َۜو‬
218. İman edenler, hicret
edenler ve Allah yolunda ci- ‫اكب مِن نف ِع ِهم ۜا ويسـٔلونك ماذا ين ِفق‬
َ َّ َ َ ُ َّ َ َ ٰ ْ ُ ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ
219 ۙ‫ات ل َعل ْم ت َتفك ُرون‬
had edenler var ya, şüphesiz
bunlar, Allah’ın rahmetini ümit ِ ‫كذل ِك يبِني الل لم الي‬
edenlerdir. Allah çok bağışla-
yan çok esirgeyendir.
219. Sana, içki ve kumardan sorarlar. De ki: Her ikisinde
de büyük bir günah ve insanlar için birtakım faydalar vardır.
Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür.
Yine sana iyilikte ne harcayacaklarını sorarlar. De ki: ihti-
yaçtan arta kalanını. Böylece Allah size âyetleri açıklar ki
düşünüp anlayasınız.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


34 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 34
2. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ daha hayırlıdır. İman
etmedikleri sürece Allah’a
ٌ‫ام قُ ْل ا ِْص َح‬ ٰ َ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ
ۜ ‫خر ۜة ِ ويسـٔلونك ع ِن الت‬
ortak koşan erkeklerle,
ِ ‫ِيف ادلنيا وال‬ kadınlarınızı evlendirmeyin.
ْ ْ َ ْ ُ ّٰ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ُ ْ َ ۜ ٌ ْ َ ْ ُ َ
‫س َد‬ ِ ‫الل َيعل ُم ال ُمف‬
Allah’a ortak koşan hür erkek
‫لهم خي واِن تال ِطوهم فا ِخوان ۜم و‬ hoşunuza gitse de; iman eden
ٌ ‫يز َحك‬ ٌ ‫الل َعز‬ َ ّٰ ‫ ۜ ْم ا َِّن‬ُ َ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ ْ ُ ْ َ bir köle, Allah’a ortak koşan
220 ‫۪يم‬ ۪ ‫مِن المصل ِ ۜحِ ولو شاء الل لعنت‬ bir erkekten daha hayırlıdır.

ٌ‫ل َم ٌة ُم ْؤم َِن ٌة َخ ْي‬ َ َ َ َّ ْ ُ ّٰ َ َ ْ ُْ ُ َْ َ َ Onlar ateşe çağırırlar, Allah


‫كت حىت يؤم ِۜن و‬ ِ ‫ش‬ ِ ‫ول تنكِحوا الم‬ ise izniyle, cennete ve

ّٰ‫۪ني َحىت‬ َ ‫ِحوا ال ْ ُمْشك‬ ُ ‫ ْم َو َل ُتنْك‬ ُ َْ َ ْ َ ََْ َ ْ ُ ْ bağışlanmaya çağırır. O,


ِ ۚ ‫شك ٍة ولو اعجبت‬ ِ ‫مِن م‬ insanlara âyetlerini açıklar ki,

ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ٌْ َ ٌ ْ ُ ٌ ْ ََ َ ُ ُْ
‫ش ٍك َول ْو اع َج َب ۜ ْم‬
öğüt alıp düşünsünler.

ِ ‫يؤمِنوۜا ولعبد مؤمِن خي مِن م‬ 222. Sana kadınların ay


ْ ْ
ِ ‫ال َّنةِ َوال َمغفِ َرة‬ َ ْ ‫الل يَ ْد ُٓعوا اَِل‬ ُ ّٰ ‫ون اَِل انلَّار َو‬ َ ُ ْ َ َ ٰٓ ُ halini sorarlar. De ki: O, bir
ِۚ ‫ا ۬ولئ ِك يدع‬ ezadır. Ay halinde olan kadın-
َ َ ُ َ َّ َ َّ َ َّ ٰ ُ َُّ َ ْ
‫ َوي َ ْس َـٔلونك‬221 ‫ون‬ ۟ ‫اس ل َعل ُه ْم َي َتذك ُر‬ ِ ‫ني ايَاتِه۪ ل ِلن‬
lardan uzak durun. Temizle-
ِ ‫بِا ِذن ِ ۚه۪ ويب‬ ninceye kadar onlara yaklaş-

َ ْ َ َٓ ّ ُ َ ْ َ ً َ َ ُ ْ ُ َ ْ َ mayın. Temizlendikleri vakit,


ۙ‫تلوا النِساء ِيف المح۪يِض‬ ِ ‫ع ِن المح۪يِۜض قل هو اذىۙ فاع‬ Allah’ın size emrettiği yerden

ُ ْ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ َ ْ َّ َ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ّٰ َ َّ ُ ُ َ ْ َ َ َ
onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin
‫ن فا ِذا تطهرن فاتوهن مِن حيث‬ ۚ ‫ول تقربوهن حىت يطهر‬ ki, Allah tevbe edenleri de se-

َ َ ُ ْ ُّ ُ َ َ َّ َّ ُّ ُ َ ّٰ َّ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ
ver, temizlenenleri de sever.
222 ‫ين‬ َ ‫ط ّهر‬
۪ ِ ‫حب المت‬ ِ ‫الل ا ِن الل يِب اتلواب۪ني وي‬ ۜ ‫امركم‬ 223. Kadınlarınız sizin için
َ ْ ّٰ َ ُ َ ُْ َ ُ َ ٌ ُ ُ
‫ن ِسَٓاؤ۬ك ْم َح ْرث ل ْمۖ فاتوا َح ْرث ْم ان ِشئ ُت ْمۘ َوق ّ ِد ُموا‬
bir tarladır. Tarlanıza nasıl
dilerseniz öyle varın. Kendi-

ّ ُ َ ُ َّ َ ٓ َ ْ َ ّٰ ُ َّ ُ َُْ
‫الل َواعل ُموا ان ْم ُمقوهُۜ َوب َ ِش ِر‬ ‫س ۜ ْم َواتقوا‬
nizi önceden hazırlayın. Her
ِ ‫ِلن‬
‫ف‬ davranışınızda Allah’a karşı

ْ َ ْ ُ َ ْ َ ً َ ْ ُ َ ّٰ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُْ
gelmekten sakının, her halde
‫ ول تجعلوا الل عرضة ِليمان ِم ان‬223 ‫المؤ ِمن۪ني‬ َ onun huzuruna varacağınızı

َ ْ ‫بوا َو َت َّت ُقوا َوتُ ْصل ِ ُحوا َب‬


bilin. Müminleri müjdele!
224 ‫۪يم‬ ٌ ‫۪يع َعل‬ ٌ ‫الل َسم‬ ُ ّٰ ‫اس َو‬ ِۜ َّ‫ني انل‬ ُّ َ ‫َت‬ 224.İyilik etmemek, takva-
ya sarılmamak, insanlar ara-
sını ıslah etmemek yolunda-
ki yeminlerinize Allah’ı siper
220. Dünyâda da, âhirette de. Yine sana yetimlerden
yapmayın. Allah, hakkıyla işi-
soruyorlar. De ki: Onların durumlarını düzeltmek daha ha-
tendir, hakkıyla bilendir.
yırlıdır. Eğer onların arasına karışacak olursanız, işte bu
durumda onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, fesat çıkaranı
ıslah edenden ayırır. Şâyet Allah dileseydi size zorluk çıka-
rırdı. Muhakkak ki Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.
221. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan
kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza
gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından

KUR’AN-I KERİM MEALİ 35


ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 36
225. Allah, sizi kasıtsız ye- 2. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ

minlerinizden dolayı sorumlu


ْ ُ ُ ْ َ َ ُ َ َ َ ْ َ َ َ َٓ ّ ُ ْ َّ َ َ
ٍ ‫َواِذا طلقت ُم النِسا َء فبلغ َن اجله َّن فامسِكوه َّن ب ِ َمع ُر‬
tutmaz, fakat sizi kalpleriniz-
de yer etti ise, bile bile yap- ‫وف‬
ُ ُ ُْ ََ ْ َ َّ ُ ُ ّ َ ‫ا َ ْو‬
tığınız yeminlerden sorumlu
tutar. Allah, suçları örter ceza ‫ض ًارا تلِ َ ْع َت ُدواۚ َو َم ْن‬
َ ِ ‫وه َّن‬ ‫وف ول تمسِك‬ ۖ ٍ ‫سحوهن بِمع ُر‬ ِ
ُْ ٰ ُٓ َّ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ َ
vermekte acele etmez.
ُ ّٰ
226. Kadınlarından uzak ‫ات اللِ ه ُز ًواۘ َواذك ُروا‬ ِ َ‫خذوا اي‬ِ ‫يفعل ذل ِك فقد ظلم نفسهۜول تت‬
durmaya yemin edenler için
ْ ْ َ ‫ ْم م َِن الْك‬
ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ
dört ay beklemek vardır. Eğer ِ‫اب َوال ِك َمة‬ ِ ‫ِت‬ ‫ن ِعمت اللِ عليم وما انزل علي‬
ْ َ ّ ُ َ ّٰ َّ َ ُٓ َ ْ َ َ ّٰ ُ َّ َ ْ ُ ُ َ
dönerlerse, şüphesiz Allah
bağışlayan ve esirgeyendir. ٌ۟ ‫شٔ َعل‬
231 ‫۪يم‬ ٍ ‫ي ِعظم بِه۪ۜ واتقوا الل واعلموا ان الل بِ ِل‬
ْ ‫وه َّن ا َ ْن َينْك‬ُ ُ ُ ْ َ َ َ َّ ُ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ َٓ ّ ُ ُ ْ َّ َ َ ِ َ
227. Eğer boşamaya karar
verirlerse, biliniz ki, Allah işitir ‫ِح َن‬ ‫واذا طلقتم النِساء فبلغن اجلهن ف تعضل‬
َ َ ُ َ َ ٰ ْ ْ َ ‫ا َ ْز َو‬
ve bilir.
ْ َ َ َ
228. Boşanmış kadınlar, ‫اج ُه َّن ا ِذا ت َراض ْوا بَي َن ُه ْم بِال َمع ُرو ۜ ِف ذل ِك يُوعظ بِه۪ َم ْن كن‬
ْ َ ُ َ ٰ َ ُ ٰ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ ُ ْ ُ ْ ُ ْ
‫خ ۜ ِر ذل ِ ْم ا ْزك ل ْم َواط َه ُۜر‬
bizzat kendileri üç aybaşı hali
veya temizlik müddeti bek- ِ ‫مِنم يؤمِن بِاللِ والو ِم ال‬
ُ َ َ َ ُ َ ‫ َوال ْ َو‬232 ‫ون‬
َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ
‫ض ْع َن ا ْولده َّن‬ِ ‫ادلات يُ ْر‬
lerler. Eğer onlar Allah’a ve
ahiret gününe inanıyorlarsa, ِ ‫والل يعلم وانتم لتعلم‬
ُ َ ُ ْ َ َ َ َ َ َّ َّ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ
rahimlerinde Allah’ın yarattı-
ğını gizlemeleri kendilerine ‫اع ۜة َوع ال َم ْولودِ ُل رِ ْزق ُه َّن‬ ‫ني ل ِمن اراد ان يتِم الرض‬
ِ ‫ني كمِل‬
ِ ‫حول‬ ‫ح ِْز ٌب‬
4
َ ُ َ َ َ ْ ُ َّ ٌ ْ َ ُ َّ َ ُ َ ۜ ُ ْ َ ْ َّ ُ ُ َ ْ َ
helâl olmaz. Eğer kocalar
barışmak, kendileriyle yeni- ‫ار‬َّ ٓ‫ض‬ ‫وف لتلف نفس ا ِلوسعهاۚ لت‬ ِ ‫وك ِسوتهن بِالمعر‬
den evlenmek isterlerse, bu
َ َ ْ َ َ ٰ ُْ ْ ََ ََ َُ ٌ ُْ َ َ َ َ ََ ٌ َ َ
durumda boşanmış kadınları
tekrar almaya daha fazla hak
‫ث مِثل ذل ِكۚ فا ِن ا َرادا‬ ِ ِ‫دله۪ َوع ال َوار‬
ِ ‫و ِادلة بِودلِها ول مولود ل بِو‬
ُْ َ ْ َ َ َ َُ َ َ ُ َ ََ َ ُْ َ َ ً َ
‫اح عليْ ِه َمۜا َواِن ا َردت ْم‬ ‫ِصال ع ْن ت َراٍض مِنهما وتشاو ٍر ف جن‬ ‫ف‬
sahibidirler. Erkeklerin kadın-
lar üzerindeki hakları gibi ka-
ْ َٰ َّ َ ُ َ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُٓ ْ َ ْ َ ْ َ
‫اح عليْ ْم ا ِذا َسل ْم ُت ْم َٓما اتي ُت ْم‬
dınların da erkekler üzerinde
hakları vardır. Ancak erkekler ‫ضعوا اولدكم ف جن‬ ِ ‫ان تست‬
َ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ ُٓ َ ْ َ َ ّٰ ُ َّ َ
ٌ ‫ون بَص‬ ْ ْ
ِ ۜ ‫بِال َمع ُر‬
için, kadınlar üzerinde üstün-
lük payı vardır. Allah Aziz’dir, 233 ‫۪ي‬ ‫وف واتقوا الل واعلموا ان الل بِما تعمل‬
Hâkim’dir.
229. Boşama bir yerde iki
defa olabilir üçüncüsünde ya muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, erkeğe fidye
evlilik devam eder ya da gü- vermesinde her iki taraf için de günah yoktur. Bu söylenen-
zel ve adaletli bir şekilde bi- ler Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim
tirilir. Kadınlara verdikleriniz- Allah’ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir.
den bir şey almanız size helâl 230. Eğer erkek; kadını üçüncü defa boşarsa, ondan
olmaz. Ancak erkek ve kadın, sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması
Allah’ın sınırlarında kalıp ev- kendisine helâl olmaz. O evlendiği erkek o kadını boşarsa,
lilik haklarını tam tatbik ede- her iki taraf da Allah’ın sınırlarını muhafaza edeceklerine
memekten korkarlarsa bu inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde sakınca yok-
durum müstesna. Ey mümin- tur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Allah bunları bilmek,
ler! Siz de karı ile kocanın, öğrenmek isteyen bir toplum için açıklar.
Allah’ın sınırlarını, hakkıyla
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
36 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
2. CÜZ ۪ ‫ الزء اثل‬35
‫ان‬ BAKARA SÛRESİ 232. Kadınları boşadı-
ğınız ve onlar da bekleme
ُ ُ َ ٰ ُ ْ َ ٓ ْ َّ ُ ّٰ ‫ك ُم‬ ُ ُ َُ َ
‫ ْن يُؤاخِذك ْم ب ِ َما‬
ِ ‫الل بِاللغوِ ۪يف اي َمان ِ ْم َول‬
müddetlerini bitirdikleri vakit,
‫ليؤاخِذ‬ aralarında iyilikle anlaştıkları
َ ُ ْ َ َّ ٌ ‫ور َحل‬ٌ ‫الل َغ ُف‬ ُ ُ ُُ ْ َ َ َ
ُ ّٰ ‫ ْمۜ َو‬
‫۪ين يُؤلون م ِْن‬
takdirde, onların kocalarıyla
‫ ل ِل‬225 ‫۪يم‬ ‫كسبت قلوب‬ evlenmelerine engel olmayın.

ٌ ‫ور َرح‬ َ ّٰ ‫ن ِسَٓائِه ْم تَ َر ُّبُص ا َ ْر َب َعةِ ا َ ْش ُهر فَا ِْن فَٓا ُ ۫ؤ فَا َِّن‬
ٌ ‫الل َغ ُف‬
İşte O sizden, Allah’a ve ahi-
226 ‫۪يم‬ ٍۚ ِ ret gününe inanan kimselere

ُ‫ َوال ْ ُم َط َّل َقات‬227 ‫۪يم‬


ٌ ‫۪يع َعل‬ ٌ ‫الل َسم‬ َ ّٰ ‫ال َ َق فَا َِّن‬ َّ
‫َواِن َع َز ُموا‬
ْ verilen öğüttür. Sizin o öğüdü
tutmanız kendiniz için daha
َ َ ْ ْ َ َ ُّ َ َ ُ َ َٰ َ َُْ َ َ ‫َي‬
nezih ve daha temizdir. Allah
‫ت َّب ْص َن بِانف ِس ِه َّن ثلثة ق ُرٓو ٍءۜ َول يِل ل ُه َّن ان يَ ُت ْم َن مَا خل َق‬ bilir, siz bilmezsiniz.

َ ْٰ ْ ّٰ ْ ُ ْ َ ٓ ُ ّٰ
ِ ‫الل ۪يف ا ْرحَا ِم ِه َّن ا ِن ك َّن يُؤم َِّن بِاللِ َوالَ ْو ِم ال‬
‫خ ۜ ِر َو ُب ُعوتلُ ُه َّن‬
233. Emzirmenin
tamamlanmasını isteyen
َ َّ ُ ْ َ َ ُٓ َ ْ َ ٰ ّ َ
‫ا َح ُّق ب ِ َر ِده َِّن ۪يف ذل ِك ا ِن ا َرادوا ا ِْصحً ۜا َول ُه َّن مِثل ال۪ي َعليْ ِه َّن‬
için, anneler çocuklarını iki
tam yıl emzirirler. Onların

ٌ ‫الل َعز‬ ُ ّٰ ‫ِلرجَال َعلَيْه َّن َد َر َج ٌةۜ َو‬ ْ ‫بال ْ َم‬


ٌ۟ ‫يز َحك‬
beslenmesi ve giyimi örfe
228 ‫۪يم‬ ّ ‫وف َول‬ ۖ ِ ُ
‫ر‬ ‫ع‬
۪ ِ ِ ِ ِ uygun bir biçimde baba

ُّ َ َ َ َ ْ ٌ ْ َ ْ َ َ ‫ل َ ُق َم َّرتَان فَا ِْم‬ َّ َ tarafına aittir. Bir insan


‫ان ول يِل‬ ٍۜ ‫سيح بِا ِحس‬ ‫ت‬ ‫و‬‫ا‬ ‫وف‬ٍ ُ ‫اك ب َم ْع‬
‫ر‬ ٌ ‫س‬
ۖ ‫ا‬
۪ ِ ِ ancak gücü yettiğinden

َ‫يافَٓا ا َ َّل يُق۪يما‬ َ َ ْ َ ٓ َّ ً ْ َ َّ ُ ُ ُ ْ َ ٰ ٓ َّ ُ ُ َْ ْ َ ُ َ


sorumlu tutulur. Hiçbir anne,
‫ل ْم ان تاخذوا مِما اتيتموهن شيـٔا ا ِل ان‬ çocuğu sebebiyle zarara

َ َ َ ُ َ َ ّٰ َ ُ ُ َ ُ َّ َ ْ ُ ْ ْ َ ّٰ َ ُ ُ
uğratılmamalı, hiçbir baba
‫اح َعليْ ِه َما‬ ‫اللِ فا ِن خِفتم ال يق۪يما حدود اللِۙ ف جن‬ ۜ ‫حدود‬ da çocuğu yüzünden zarara
girmemelidir. Onun benzeri
َ َ َ َ َ ّٰ ُ َ ْ ْ ْ َ
‫۪يما اف َت َدت بِه۪ۜ ت ِلك ُح ُدود اللِ ف ت ْع َت ُدوهاۚ َو َم ْن َي َت َع َّد ُح ُدود‬ ‫ف‬ vârise de gerekir. Eğer ana
ve baba her ikisi de birbiriyle
َ ُّ َ َ َ َ َّ َ ْ َ َ َّ ُ َ ٰ ٓ ُ َ ّٰ
‫ فا ِن طلق َها ف تِل ُل م ِْن َب ْع ُد َحّٰىت‬229 ‫اللِ فا ۬ولئ ِك ه ُم الظال ُِمون‬
görüşerek ve karşılıklı
anlaşarak çocuğu memeden
ْ َ َ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َ َ َّ َ ْ َ ُ َ ْ َ ً ْ َ َ ْ َ
‫اج َٓعا ا ِن‬
kesmek isterlerse, kendilerine
‫تنكِح زوجا غيهۜ فا ِن طلقها ف جناح علي ِهما ان يت‬ günah yoktur. Çocuklarınızı
َ َْ َ ّٰ ُ َ ْ ّٰ َ ُ ُ َ ُ ْ َ ٓ َّ َ
230 ‫اللِ َوت ِلك ُح ُدود اللِ يُبَ ّي ِ ُن َها ل ِق ْو ٍم َيعل ُمون‬
emzirtmek istediğiniz
ۜ ‫ظنا ان يق۪يما حدود‬ takdirde, süt anneye vermeyi
taahhüt ettiğiniz miktarı
iyilikle teslim etmeniz şartıyla,
231. Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müd- üzerinize günah gerekmez.
detlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle Allah’tan korkun. Bilin ki
bırakın. Fakat onları haksızlık ederek ve zor kullanarak tut- Allah, yapmakta olduklarınızı
mayın. Kim öyle yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş görür.
olur. Allah’ın âyetlerini oyuncak yerine koymayın. Allah’ın
sizin üzerinizdeki nimetini, kendisiyle size öğüt vererek
size indirdiği Kitabı ve hikmeti hep hatırlayın. Allah’ın emir-
lerine karşı gelmekten sakının. Bilesiniz ki Allah, her şeyi
hakkıyla bilir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 37


ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
234. Sizden ölenlerin, ge- ۪ ‫ الزء اثل‬37
‫ان‬
2. CÜZ BAKARA SÛRESİ

ride bıraktıkları eşleri, ken-


diliklerinden dört ay on gün
َّ‫ت َّب ْص َن باَنْ ُف ِسهن‬ َ ُ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َّ َ َ ُ َ َّ َ
َ َ ‫ون ا َ ْز َواجًا َي‬
beklerler. Bekleme müddetle- ِ ِ ‫وال۪ين يتوفون مِنم ويذر‬
ُ َ َ َ ُ َ َ َّ ُ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ ً ْ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ
‫اح َعليْ ْم‬
rini bitirdikleri vakit, kendileri
hakkında meşru olanı yap- ‫اربعة اشه ٍر وعشاۚ فا ِذا بلغن اجلهن ف جن‬
َ ُ َْ ْ َْ ْ َ َ
ُ ّٰ ‫وف َو‬ ِۜ ‫۪يما ف َعل َن ۪ٓيف ان ُف ِس ِه َّن بِال َم ْع ُر‬
malarında bir günah yoktur.
Allah yapmakta olduklarınızı ‫الل ب ِ َما تع َملون‬ ‫ف‬
ْ ْ ُ ْ َ َ ‫ ْم ف‬ ُ َْ َ َ َُ َ َ ٌ َ
bilir.
235. Bu durumdaki ِ‫خط َبة‬ ِ ‫۪يما ع َّرضت ْم بِه۪ مِن‬ ‫ ول جناح علي‬234 ‫خ ۪بي‬
kadınlarla evlenme
ْ‫م‬ ُ َّ َ ُ ّٰ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ٓ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َٓ ّ
hususundaki düşüncelerinizi ‫النِساءِ او اكننتم ۪يف انف ِسۜم علِم الل ان‬
üstü kapalı biçimde ً ْ َ ُ ُ َ ْ َ ٓ َّ ًّ َّ ُ ُ َ ُ َ ْ ٰ َ َّ ُ َ ُ ُ ْ َ َ
anlatmanızda size günah ‫ن لتواعِدوهن ِسرا ا ِل ان تقولوا قول‬ ِ ‫ستذكرونهن ول‬
ُۜ‫اب ا َ َجلَه‬ ُ ‫اح َحّٰىت َيبْلُ َغ الْك َِت‬ َ ْ َ ً
ِ ‫َم ْع ُروف ۜا َول َت ْع ِز ُموا ُعق َدةَ انلّ ِك‬
yoktur. Allah bildi ki siz onlara
söyleyeceksiniz. Lâkin güzel

َْٓ َ ْ َ ُ َُْ َ ْ َ ّٰ َّ َ ُٓ َ ْ َ
‫الل َيعل ُم َما ۪ٓيف انف ِس ْم فاحذ ُروهُۚ َواعل ُموا‬
sözler söylemeniz müstesna,
sakın onlara gizlice buluşma ‫واعلموا ان‬
ْ َّ َ ْ ُ َ َ َ ُ َ ٌ ‫الل َغ ُف‬ َ ّٰ ‫ا َ َّن‬
sözü vermeyin. Farz olan
bekleme müddeti dolmadan,
‫اح َعليْ ْم ا ِن طلق ُت ُم‬ ‫ لجن‬235 ۟‫۪يم‬ ٌ ‫ور َحل‬
ُ ُ ّ َ َ ۚ ً َ َ َّ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َّ ُ ُّ َ َ ْ َ َ َ َٓ ّ
nikâh kıymaya yeltenmeyin.
َّ ‫وه‬
ۚ ‫النِساء مالم تمسوهن اوتف ِرضوا لهن ف ۪ريضة ومتِع‬
‫ن‬
Bilin ki Allah, içinizden

ْ ً َ َ ُُ َ َ ْ ُْ ََ َ ُُ َ َ ْ ََ
geçenleri bilir. Allah’tan
ًّ َ ُ ْ َ ُ
sakının. Şunu iyi bilin ki Allah
‫وف حقا‬ ۚ ِ ‫ت قدرهۚ متاع بِالمعر‬ ِ ِ ‫ع الموسِعِ قدره وع المق‬
ُ ُّ َ َ ْ َ ْ َ ْ َّ ُ ُ ُ ْ َّ َ ْ ِ َ ْ ََ
gafûrdur, Halîmdir.
236. Nikâhtan sonra henüz َّ‫وهن‬ ‫ وان طلقتموهن مِن قب ِل ان تمس‬236 ‫ع المح ِسن۪ني‬ َ ْ ُ
َ ُ ْ َ ْ َ ٓ َّ ْ ُ ْ َ َ َ ُ ْ َ ً َ َ َّ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ
dokunmadan veya onlar için
belli bir mehir tayin etmeden ‫وقد فرضتم لهن ف ۪ريضة فنِصف ما فرضتم ا ِل ان يعفون‬
kadınları boşarsanız bunda
ٰ ْ َّ ُ َ ْ َ ُٓ ْ َ ْ َ َ َ ّ ُ َ ْ ُ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َ
size günah yoktur. Bu du-
‫ي‬ ۜ ‫و‬ ‫ق‬ ‫ِلت‬ ‫ل‬ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ق‬ ‫ا‬ ‫وا‬ ‫ف‬ ‫ع‬ ‫ت‬ ‫ن‬ ‫ا‬‫و‬ ‫اح‬
ۜ ِ ‫ِك‬ ‫انل‬ ‫ة‬‫د‬ ‫ق‬ ‫ع‬ ‫ه‬
۪ ‫د‬ ِ ‫ي‬ِ ‫ب‬ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ‫اويعفوا‬
َ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َّ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ
rumda onları faydalandırın.
Zengin olan durumuna göre,
237 ‫۪ي‬ ٌ ‫ون بَص‬ ‫ول تنسوا الفضل بين ۜم ا ِن الل بِما تعمل‬
fakir de durumuna göre verir.
İyilikte faydalandırmak Muh-
sinler için bir vazifedir.
237. Evlendiğiniz kadınları, mehir tayin ettiğiniz halde
temas etmeden boşarsanız, tayin ettiğiniz mehrin yarısı
onundur. Ancak kadının vazgeçmesi veya nikâh bağı elin-
de bulunan erkeğin vazgeçmesi hali müstesna. Affetmeniz,
takvâya daha yakındır. Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın.
Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı görür.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


38 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 38
2. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 240. İçinizden ölüp de dul

ّٰ ُ ُ َ ٰ ْ ُ ْ ِ ٰ َّ َ َ َ َّ َ َ ُ َ
eşler bırakan kimselere ge-

ِ‫ات والصلوة الوسطى وقوموا ِلل‬ ِ ‫حاف ِظوا ع الصلو‬


lince, onlar eşlerinin, evlerin-
den çıkarılmaksızın, bir yıla
ْ َ َٓ َ ً َ ْ ُ ْ َ ً َ َ ْ ُ ْ ْ َ َ ‫قَانِت‬
‫كباناۚ فا ِذا امِن ُت ْم‬ ‫خفتم ف ِرجال او ر‬ ِ ‫ فا ِن‬238 ‫۪ني‬
kadar, bıraktıkları terekeden
faydalanmaları hususunda
َ ََْ ُ ُ َ َ ُ َّ َ َ َ ّٰ ُ ُ ْ َ
239 ‫لل ك َما عل َم ْم مَا ل ْم تونوا تعل ُمون‬
vasiyet etsinler. Eğer o kadın-
‫فاذكروا ا‬ lar, kendiliklerinden çıkıp gi-
ً َّ َ ً َ ْ َ َ ُ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َّ َ َ ُ َ َّ َ derlerse, iyilikle kendileri hak-
‫صية‬ ِ ‫وال۪ين يتوفون ِمنم ويذرون ازواجاۚ و‬ kında yaptıklarından size bir

َ‫جن‬ ْ ‫ي ا ِْخ َراج فَا ِْن َخ َر‬ َ ْ ‫ال ْول َغ‬ َ ْ َ ً ََ ْ َ ْ َ günah yoktur. Allah Aziz’dir,
ٍۚ ِ ‫ج ِهم متاع ا ِل‬ ِ ‫ِلزوا‬ Hakîm’dir.

َّ‫سهن‬ َُْ ٓ َ ْ َ َ َ ْ ُ َْ َ َ َُ َ َ
ِ ِ ‫ف جناح عليم ف۪ى ما فعلن ۪يف انف‬
241. Boşanmış kadınların,
iyilikle faydalandırılmak hak-
َ َّ َ ُ ْ َ ٌ ‫يز َحك‬ ٌ ‫الل َعز‬ ُ ّٰ ‫وف َو‬ ْ
ۜ ٍ ‫م ِْن َمع ُر‬
larıdır. Bu, muttakiler için bir
‫ات‬ ِ ‫ ول ِلمطلق‬240 ‫۪يم‬ ۪ vazifedir.
َ ٰ َ َ َّ ُ ْ َ َ ًّ َ ْ َ ْ ‫اع ب‬ ٌ ََ
‫ كذل ِك‬241 ‫المع ُرو ۜ ِف حقا ع المتق۪ني‬ ‫مت‬
242. Böylece Allah size
ِ
َ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ٰ ْ ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ
âyetlerini açıklar, umulur ki

‫ ال ْم ت َر ا ِل‬242 ‫ون‬ ۟ ‫يبِني الل لم اياتِه۪ لعلم تع ِقل‬


düşünür hakikati anlarsınız.

ْ َ َ َ ٌ ُُ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َّ
243. Sayıca binler olduk-
‫ت‬ ْ َ ُ َ
ۖ ِ ‫ال۪ين خرجوا مِن دِيارِهِم وهم الوف حذر المو‬
ları halde, ölüm korkusun-

ْ َ ُ َ َ ّٰ َّ ْ ُ َ ْ َ َّ ُ ُ ُ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ
dan dolayı yurtlarından çıkıp

‫فقال لهم الل موتوا ثم احياه ۜم ا ِن الل لو فض ٍل‬ gidenleri görmedin mi? Allah

َ ُُ َْ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ََ
onlara «ölün!» dedi. Sonra

243 ‫ن اكث انلاِس ل يشكرون‬ َّ َ ِ ‫ع انلاِس ول‬ َّ onları diriltti. Şüphesiz Allah

َ ّٰ ‫اعلَ ُٓموا ا َ َّن‬ َ ‫َوقَات ِلُوا يف‬


insanlar üzerinde ikram sa-
ٌ ‫۪يع َعل‬ ٌ ‫الل َسم‬ ْ َ ّٰ
244 ‫۪يم‬ ‫يل اللِ و‬ ‫ب‬ ‫س‬
hibidir. Lâkin insanların çoğu
ِ ۪ ۪
ُٓ َ ُ َ َ ُ َ ً َ َ ً ْ َ َ ّٰ ُ ْ ُ َّ َ ْ َ
şükretmez.

‫من ذاال۪ي يق ِرض الل قرضا حسنا فيضاعِفه ل‬ 244. Allah yolunda savaşın

ُ َ ُ ُ ْ ُ ّٰ َ ًۜ َ َ ً َ ْ َ
ve bilin ki Allah, her şeyi işitir
َ
245 ‫الل َيقب ِض َو َيبْ ۣ ُصط ۖ َوا ِلْهِت ْر َج ُعون‬ ‫اضعافا كث۪ية و‬ ve bilir.
245. Verdiğinin kat kat
fazlasını kendisine ödeme-
238. Namazlara ve orta namaza devam edin. Saygı ve si için Allah’a güzel bir borç
bağlılık içinde Allah’a kulluk edin. verecek kim bulunmaz?
Allah bolca verir de, kısar
239. Eğer herhangi bir şeyden korkarsanız, namazları- da. İyi bilin ki sadece O›na
nızı yürüyerek yahut binek üzerinde kılın; güvene kavuş- döndürüleceksiniz.
tuğunuz zaman da, tıpkı Allah’ın size bilmediğiniz şeyleri
öğrettiği şekilde O›nu zikredin.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 39


ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
246. Mûsâ’dan sonra, 2. CÜZ
۪ ‫ الزء اثل‬39
‫ان‬ BAKARA SÛRESİ

Benî İsrail’den ileri gelen


َ َٓ ْ ٓ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ
ۢ ٰ ‫سائ۪ل م ِْن َب ْع ِد ُمو‬
kimseleri görmedin mi? Ne
yaptılar? Kendileri için gön- ‫س‬ ِ ‫ مِن بن۪ى ا‬ ِ ‫الم تر ا ِل ال‬
derilmiş bir peygambere:
َ ‫ث َنلَا َملِكًا ُن َقات ِْل يف‬ ْ َ ْ ُ َُ ّ َ ُ َ ْ
‫ب لهم ابع‬
«Bize bir hükümdar gönder ‫يل‬ ِ ۪ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ٍ ِ ِ‫ا ِذ قالوا نل‬
ُ ْ ُ َ َ ُ ْ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ّٰ
‫ب َعليْ ُم ال ِق َتال‬
ki başımıza geçsin de Allah
yolunda savaşalım» demiş- ِ ‫اللِ قال هل عسيتم ا ِن كت‬ ۜ
lerdi. «Size savaş yazılır da
ّٰ َ َ َ ُ َّ َ َٓ َ َ َ ُ َ ُ َ ُ َّ َ
ya savaşmazsanız?» dedi. ِ‫يل الل‬ ِ ‫ال تقات ِلوۜا قالوا وما نلا ال نقات ِل ۪يف س ۪ب‬
َ‫ج َنا م ِْن دِيَارنَا َوا َبْ َٓنائ ِ َن ۜا فَلَ َّما ُكتِب‬ ْ ‫خر‬ ْ ُ ََْ
«Yurtlarımızdan çıkarılmış,

ِ ِ ‫وقد ا‬
çocuklarımızdan uzaklaş-
tırılmış olduğumuz halde
ٌ‫الل َعل۪يم‬ ُ ّٰ ‫۪ي مِنْ ُه ْۜم َو‬ ً َ َّ ْ َّ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ
neden savaşmayalım?»
‫علي ِهم القِتال تولوا ا ِل ق‬
dediler. Üzerlerine savaş farz
َ َ َ ْ َ َ ّٰ َّ ْ ُ ُّ َ ْ ُ َ َ َ َ َ َّ
kılınınca, içlerinden pek azı
‫ وقال لهم نبِيهم ا ِن الل قد بعث‬246 ‫بِالظالِم۪ني‬
ُ ْ ُ ْ ُ َ ُ ُ َ ّٰ َ ُٓ َ ۜ ً َ َ ُ َ ْ ُ َ
hariç, geri dönüp kaçtılar. Al-
lah zalimleri iyi bilir.
‫لم طالوت ملِكا قالوا ان يون له الملك‬
247. Peygamberleri onla-
َ‫ت َس َع ًة ِمن‬ ْ َ ‫لك مِنْ ُه َو‬
َ ‫لم يُ ْؤ‬ ْ ُ ْ ُّ َ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ
ra: “Bilin ki Allah, Tâlût’u size ِ ‫علينا ونحن احق بِالم‬
hükümdar gönderdi” dedi.
ً َ ْ َ ُ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ٰ َ ْ َ ّٰ َّ َ َ ۜ َ ْ
Bunun üzerine: “Biz, hüküm- ‫ال قال ا ِن الل اصطفيه عليم وزاده بسطة‬ ِ ‫الم‬
ُ‫الل‬ ّٰ َ ُ َٓ َ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ُ ّٰ َ ْ ْ َ ْ ْ
darlığa daha lâyık olduğumuz
halde, kendisine servet ve ‫الس ۜ ِم والل يؤ ۪ت ملكه من يشاء ۜو‬ ِ ‫ِيف العِل ِم و‬
ْ َ ْ َ ٰ َّ َ َ َ َ ٌ ‫َوا ِس ٌع َعل‬
‫ َوقال ل ُه ْم نب ِ ُّي ُه ْم ا ِن ايَة ُملك ِٓه۪ ان‬247 ‫۪يم‬
zenginlik yönünden geniş im-
kânlar verilmemişken o bize

ٌ ُ ٌَ َ ُ ُ‫اتلاب‬ ُ َ َْ
‫۪ينة م ِْن َر ّب ِ ْم َو َب ِق َّية‬ َّ ‫ ُم‬
nasıl hükümdar olur?” dedi-
ler. «Allah sizin üzerinize onu
‫وت ف۪يهِ سك‬ ‫ياتِي‬
ُ َ ٰٓ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ُ ٰ ُ ٰ َ ٰ ُ ُ ٰ َ َ َ َّ
seçti, ilimde ve cüssede ona
üstünlük verdi. Allah mülkünü
‫الملئِك ۜة‬ ‫مِما ترك ال موس وال هرون ت ِمله‬
ْ ُ ْ ُْ ُ ْ ْ ُ َ ً َٰ َ َ ٰ َّ
dilediğine verir. Allah her şeyi
ihata eder ve her şeyi bilen-
248 ‫۪ني‬ َ
۟ ‫ا ِن ۪يف ذل ِك لية لم ا ِن كنتم مؤ ِمن‬
dir» dedi.

248. Peygamberleri onlara: “Onun hükümdarlığının alâ-


meti, sandığın size gelmesidir. Onun içinde Rabbinizden
size bir ferahlık ve sükûnet, meleklerin taşıdığı Al-i Mûsâ
ve Al-i Harun’un bıraktıklarından bir miktar bakiye vardır.
Eğer inanmış kimseler iseniz sizin için onlarda elbette bir
ayet ve alâmet vardır,” dedi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


40 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 40
2. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 250. Câlût ve askerleriyle
savaşa tutuştuklarında: “Ey
َ‫الل‬ّٰ َّ َ َ ۙ ُ ُ ْ ُ ُ َ َ َ َ َّ َ َ
‫فلما فصل طالوت بِالجنودِ قال ا ِن‬
Rabbimiz! Üzerimize sabır
akıt; bize cesaret ver ki tutu-

‫ى‬ ‫ِن‬
۪ ّ ‫ب مِنْ ُه فَلَيَْس م‬ َ ‫۪ي ْم ب َن َهر َف َم ْن َش‬ ُ
‫ُمبْ َتل‬
nalım; kâfir kavme karşı bize
ۚ ِ ٍۚ ِ yardım et” dediler.
ًَْ ُ َََ ْ َ َّ ٓ ّ ُ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ
‫ومن لم يطعمه فا ِنه م ِ۪نى ا ِل م ِن اغتف غرفة‬
251. Allah’ın izniyle onları

َ َ‫ب َي ِده۪ فََش ُبوا مِنْ ُه ا َِّل قَ۪ي ً مِنْ ُه ۜ ْم فَلَ َّما ج‬
yendiler. Davud Câlût’u öl-
ُ‫او َزه‬ dürdü. Allah ona hükümdarlık
ِ ۚ ِ
َ‫لطاقَ َة َنلَا ْالَ ْو َم بَالُوت‬ َ َ ُ َ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ َ ُ
ve hikmet verdi, dilediği ilim-

ِ ‫هو وال۪ين امنوا معهۙ قالوا‬


lerden ona öğretti. Eğer Allah
insanlardan bir kısmını di-
َ ۙ ّٰ ُ َ ُ ْ ُ َّ َ َ ُّ ُ َ َ َّ َ َ
ْ‫كم‬ ِ‫ج ُنودِ ۪هۜ قال ال۪ين يظنون انهم مقوا الل‬ ُ ‫َو‬ ğerleriyle savıp hizaya getir-
meseydi, elbette yeryüzünde
ُ‫الل‬ ّٰ َ ّٰ ْ ً َ َ ً َ ْ َ َ َ َ َ َ ْ nizam bozulurdu. Lâkin Allah
‫اللِ و‬ ۜ ‫مِن ف ِئ ٍة قل۪يل ٍة غلبت ف ِئة كث۪يرة بِا ِذ ِن‬ bütün insanlığa lütuf ve kere-
ُ ُ َ َ ُ َ ُ َ َ َّ ََ َ ‫الصابر‬َّ ‫َم َع‬ miyle muamele etmiştir.
۪‫ ولما برزوا ِلالوت وجنودِه‬249 ‫ين‬ ِ۪
َ ‫ت اَقْ َد‬ َ ‫غ َعلَيْ َنا‬ ْ ْ َ َٓ َّ َ ُ َ
252. O söylenenler Allah’ın
َ‫امنا‬ ْ ‫با َو َث ّب‬ ًْ‫ص‬ ‫قالوا ربنا اف ِر‬
âyetleridir. Biz onları sana
ِ
َ ْ ِْ َْ ََ َْ ُ ْ َ
doğru olarak anlatıyoruz.
ْ‫وهم‬ ُ ُ َََ َ
‫ فهزم‬250 ‫ين‬ ۜ ‫وانصرنا ع القوم الف ِ۪ر‬
Şüphesiz sen, Allah tarafın-
dan gönderilmiş peygamber-
َ ْ ُ ْ ُ ّٰ ُ ٰ ٰ َ َ ُ َ ُ ُ َ َ َ َ َ ۙ ّٰ ْ lerden birisin.
‫الملك‬ ‫بِا ِذ ِن اللِ وقتل داو۫د جالوت واتيه الل‬
ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ َ ُۜ َٓ َ َّ ُ َ َّ َ َ َ َ ْ ْ َ
ِ ‫الل‬ ‫ع‬ ‫ف‬‫د‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫اء‬ ‫ش‬ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫ِم‬‫م‬ ‫ه‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫و‬ ‫ة‬  ِ  ‫وال‬
ٰ َ ُ َْْ َ ََ ْ َ ْ َ
َّ‫ن‬ ِ ‫ت الرض ول‬ ِ ‫انلَّاس َبعض ُه ْم ب ِ َبعٍض لفسد‬
َ
ّٰ ُ َ ٰ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ َ ّٰ
ِ‫ ت ِلك ايات الل‬251 ‫الل ذو فض ٍل ع العالم۪ني‬
َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َّ َ ّ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ
252 ‫نتلوها عليك بِالح ِۜق واِنك ل ِمن المرسل۪ني‬

249. Tâlût, askerlerle beraber ayrılınca, “biliniz ki Allah,


sizi bir ırmakla imtihan edecek. Kim ondan içerse benden
değildir. Kim ondan hiç tatmazsa bendendir. Ancak eliyle
bir avuç içen de istisna edilmiştir” dedi. İçlerinden pek azı
müstesna, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber
iman edenler ırmağı geçince, “Bugün bizim Câlût’a ve as-
kerlerine karşı koyacak hiç gücümüz yoktur.” dediler. Ken-
dilerinin sonunda Allah’ın huzuruna varacaklarını bilenler,
kendi aralarında “nice az kişiler vardır ki, sayıca kendilerin-
den çok olan topluluklara Allah’ın izni ile galip gelmişlerdir.
Allah, sabredenlerle beraberdir.” dediler
KUR’AN-I KERİM MEALİ 41
ANA SAYFAYA DÖN

253. O peygamberler ki 3. CÜZ ُ ُ ْ َ ‫ ا‬41


‫ل ْز ُء اثلَّال ِث‬
BAKARA SÛRESİ

biz onlardan bir kısmına di-


ğerlerinden daha fazla lutufta
ُ‫الل‬ ّٰ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ ْ َ ٰ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َّ َ ُ ُ ُّ َ ْ
bulunduk. Onlardan kimisi ile ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ‫ض مِنهم من كلم‬ ۢ ٍ ‫ت ِلك الرسل فضلنا بعضهم ع بع‬
َّ ْ َْ َٰ َ َ ْ َ َْ َ
3
َ ْ َ
ِ ‫ات َواتينا ع۪يس اب َن م ْر َي َم الَيِن‬ ۜ ٍ ‫َو َرف َع بعض ُهم د َرج‬
Allah konuşmuştur. Bazısı-
nın da derecelerini yükselt- ‫ات‬
tik. Meryem oğlu İsa’ya da
açık mucizeler verdik ve onu ‫۪ين‬َ ‫ااق َت َت َل َّال‬ ْ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ
‫س ولو شاء الل م‬
ُ ْ ِ ُ ُ َ ْ َّ َ َ
ِۜ ‫وح الق ُد‬ ‫وايدناه بِر‬
Rûhu’l-Kudüs ile te’yid ettik. ََُْ ٰ َ ُ َ ّ َ ْ ُ ُ ْ َ َٓ َ ْ َ ْ ْ ْ َ ْ
Allah dileseydi o peygam- ‫ ِن اختلفوا‬ ِ ‫مِن بع ِدهِم مِن بع ِد ما جاءتهم اليِنات ول‬
ُ ْ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ ُ ْ َ
‫الل َما اق َت َتلوا‬
berlerden sonra gelen millet-
ler, kendilerine açık belgeler ‫ف ِمنهم من امن ومِنهم من كف ۜر ولو شاء‬
ُ َْ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ُ ُ َ ُ َ ْ َ َ ّٰ َّ ٰ َ
‫۪ين ا َم ُنٓوا انفِقوا‬
geldikten sonra birbirleriyle
savaşmazlardı. Fakat onlar ‫ يا ايها ال‬253 ‫يد‬ ۟ ‫ن الل يفعل ما ي ۪ر‬ ِ ‫ول‬
ٌ َّ ُ َ َ َ ِ ْ ‫اك ْم م ِْن َقبْل ا َ ْن يَا‬ ُ َ ْ َ َ َّ
‫يت يَ ْو ٌم ل َبيْ ٌع ف۪يهِ َول خلة‬ ‫مِما رزقن‬
ihtilafa yöneldi. Onlardan bir
kısmı iman etti, bir kısmı da ِ
ُ َّ ٰ َٓ ُ ّٰ َ َ ُ َّ ُ ُ َ ُ َ ْ َ ۜ ٌ َ َ َ َ َ
‫لل لا َِل ا ِل ه َۚو‬ ‫ ا‬254 ‫ول شفاعة والكاف ِرون هم الظال ِمون‬
inkâr etti. Allah dileseydi on-
lar elbette savaşmazlardı; lâ-

‫ات‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ َّ ‫وم َلتَا ْ ُخ ُذهُ ِس َن ٌة َو َلنَ ْو ٌمۜ َ ُل مَا يف‬ ُ ‫ح الْ َق ُّي‬ ُّ َ ْ‫اَل‬
ِ ۚ
kin Allah murad ettiğini yapar.

ُ‫ض َم ْن َذا اَّل۪ي ي َ ْش َف ُع عِنْ َدهُٓ ا َِّلبا ِذْنِه۪ۜ َي ْعلَم‬ َْ


ۜ ِ ‫َومَا ِيف الر‬
ْ
254. Ey iman edenler!
Kendisinde artık alış-veriş, ِ
ْ ْ َ ‫ون ب‬ َ ُ ُ َ َ ْ ُ َْ َ َ َ ْ َْ ََْ َ
۪‫شٔ م ِْن عِل ِم ٓه‬
dostluk ve iltimas bulunma-
yan gün gelmeden önce, size
ٍ ِ ‫مابني ايد۪ي ِهم وما خلفه ۚم ولي۪يط‬
verdiğimiz azıklardan hayır
ُ‫ال ْرَض َو َل يَ ُؤ ُ۫ده‬ َْ َ َ ‫الس ٰم‬ َّ ‫اء َو ِس َع ُك ْر ِس ُّي ُه‬ َۚ ‫ش‬ َٓ َ َّ
yapın. Gerçekleri inkâr eden- ۚ ‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫و‬ ‫ا ِل بِما‬
ler elbette zalimlerdir.
‫ني‬َ َّ َ‫ادل۪ين قَ ْد تَب‬ ّ ‫ َلٓ ا ِْك َراهَ يف‬255 ‫۪يم‬ ُ ‫ل الْ َعظ‬ ُّ َ ْ‫ح ْفظُ ُهمَاۚ َو ُه َو ال‬
‫ع‬ ِ
255. Allah, zatından baş- ِ ِ ِ
َ َ ّٰ ْ ْ ُ َ ُ َّ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ّ َ ْ َ ُ ْ ُّ
‫وت ويؤمِن بِاللِ فق ِد‬ ِ ‫غۚ فمن يفر بِالطاغ‬ ِ ‫الرشد مِن ال‬
ka hiçbir ilah bulunmayan
Allah’tır. O, Hayy ve Kay-
256‫۪يم‬ ٌ ‫۪يع َعل‬ٌ ‫الل َسم‬ ُ ّٰ ‫امل َ َهۜا َو‬َ ‫ص‬ َ ‫كبالْ ُع ْر َوة ِال ْ ُوثْٰق َلانْف‬ َ َ َْْ
ِ ۗ ِ ‫استمس‬
yûm’dur. Kendisini ne uyku
yakalar ne de uyuklama.
Semâvat ve arzda bulunan-
ların hepsi O’nundur. İzni
256. Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan
olmadan katında hiç kimse
iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğutu inkâr edip Allah’a ina-
şefaat edemez. O, kullarının
nırsa, sağlam kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz.
yapmakta olduklarını ve ön-
Allah işitir ve bilir.
ceden yaptıklarını bilir. O’nun
dilemesi hariç, insanlar O’nun
ilminden hiçbir şeyi bilemez-
ler. O’nun kürsüsü gökleri ve
yeri içine alır, onları koruyup
gözetmek kendisine ağır gel-
mez. O yücedir, büyüktür.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


42 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 42
3. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 258. Kendisine mülk ve
peygamberlik verdi diye,
ُّ َ َ ُ ُّ َ ْ ُ ُ ْ ُ ُ َ ٰ َ َّ ُّ َ ُ ّٰ َ Rabbi hakkında İbrahim
ِ‫ور‬ ۜ ‫ات ا ِل انل‬ ِ ‫الل و ِل ال۪ين امنواۙ ي ِرجهم مِن الظلم‬ ile tartışmaya gireni gör-

َ‫ون ُه ْم مِن‬ َ ُ ْ ُ ۙ ُ ُ َّ ُ ُ ُ َٓ ْ َ ُٓ َ َ َ َّ َ medin mi? İşte o zaman


‫وال۪ين كفروا او ِلاؤ۬هم الطاغوت ي ِرج‬ İbrahim: “Rabbim dirilten ve

َ‫اب انلَّار ُه ْم ف۪يها‬ ُ ‫ح‬ َ ‫ص‬ ْ َ ‫ِك ا‬ َ ٰٓ ُ َ ُ ُّ َ


ِۜ ‫انلُّورِ ا ِل الظلم‬
öldürendir” deyince o, “Ben
ِۚ ‫ات ا ۬ولئ‬ de yaşatır ve öldürürüm”

۪‫۪يم ۪يف َر ّب ِ ٓه‬ َ ‫اج ا ِب ْ ٰره‬ َّ َٓ‫ اَل َ ْم تَ َر اَل اَّل۪ي ح‬257 ۟ ‫ون‬ َ ُ َ
‫ادل‬
dedi. İbrahim: “Allah güneşi
ِ ِ ‫خ‬ doğudan getirir; sen de onu

ْ ُ َّ َ ّ َ ُ ٰ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ّٰ ُ ٰ ٰ ْ َ batıdan getir” dedi. Münkir


 ‫ي‬ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ‫ك ا ِذ قال ا ِبره۪يم ر ِب‬ ۢ ‫ان اتيه الل المل‬
۪
olan şaşırıp kaldı. Allah zalim
ْ َ ّٰ َّ َ ُ ٰ ْ َ َ ُ ُ َ ْ ُ َ َ َ َ ُ ُ َ
‫الل يَات۪ى‬
kimseleri hidayete erdirmez.
‫۪يت قال ا ِبره۪يم فا ِن‬ ۜ ‫ وام‬ ۪ ‫ويم۪يتۙ قال ان ۬ا ا‬ 259. Yahut görmedin mi
َ‫ت بهَا م َِن ال ْ َم ْغرب َف ُبهت‬ َْ ْ َْ َ ْ َّ o kimseyi ki, evlerinin çatıla-
ِ ِ ِ ِ ِ ‫بِالشمِس مِن المش ِر ِق فا‬ rı duvarları üzerine çökmüş

َ َّ َ ْ َ ْ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َّ ıssız bir kasabaya uğradı;


258 ۚ‫ال۪ي كف ۜر والل ل يه ِدي القوم الظالِم۪ني‬ «Ölümünden sonra Allah
َ َ َ ُ ُ ٰ َ ٌ َ َ َ َ َ ْ َ ٰ َ َّ َ َّ َ ْ َ bunları nasıl diriltir acaba!»
‫او كال۪ي مر ع قري ٍة وِه خاوِية ع عرو ِشهاۚ قال‬ dedi. Hemen Allah onu öldür-
ُ َ َ ُ ّٰ ُ َ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ ّٰ ٰ ْ ُ ّٰ َ
‫لل مِائة َع ٍم ث َّم‬
dü, yüz sene sonra tekrar di-
‫ ه ِذه ِ الل بعد موت ِهاۚ فاماته ا‬ ۪ ‫ان ي‬
riltti. Ne kadar kaldın? Dedi.

َ
‫ت يَ ْومًا ا ْو َب ْعض يَ ْو ۜ ٍم‬
َ ُ ْ‫ت قَ َال َلث‬ َ ْ‫ك ْم َلث‬ َ َ َ ُۜ َ َ َ
«Bir gün yahut birkaç saat»
ِ ۜ ِ ‫بعثه قال‬ dedi. Allah ona: “Bilakis, yüz

َ َ َ َ َ ََ ٰ ُْ ْ َ َ ََ َ ْ‫قَ َال بَ ْل َلث‬


sene kaldın. Yiyeceğine ve
‫شابِك‬ ‫ت مِائة ع ٍم فانظر ا ِل طعامِك و‬ ِ
içeceğine bak, henüz bozul-

ً َ ٰ َ َ َ ْ َ َ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ ْ َّ َ َ َ ْ َ
mamıştır. Bir de eşeğine bak.
َّ
‫لم يسنهۜ وانظر ا ِل ِحارِك و ِنلجعلك اية ل ِلناِس‬ Seni insanlar için bir ayet kı-

َ َ ُ ْ َ َّ ُ َ ُ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ
lalım diye. Şimdi sen kemik-
ً‫لْم ۜا‬ ‫ام كيف ننِشها ثم نسوها‬ ِ ‫وانظر ا ِل العِظ‬ lere bak, onları nasıl birbiri

َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ َ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ َ َّ َ َ َّ َ َ
üstüne koyuyor, sonra ona

259 ‫شٔ قد۪ير‬ ٌ


ٍ ‫فلما تبني ل ۙقال اعلم ان الل ع ك ِل‬
nasıl et giydiriyoruz” dedi.
Durum kendisince anlaşılın-
ca: “Allah’ın her şeye kadir
olduğunu biliyorum” dedi.
257. Allah, inananların velisidir, zira onları karanlıklar-
dan aydınlığa çıkarır. İnkâr edip kâfir olanlara gelince, on-
ların evliyası ise tâğuttur, Çünkü onları aydınlıktan alıp ka-
ranlığa götürür. Onlar ateş ehlidirler. Onlar orada devamlı
kalıcıdırlar.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 43


ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ ْ َ ‫ ا‬43
‫ل ْز ُء اثلَّال ِث‬
260. Bir zamanlar İbra- 3. CÜZ BAKARA SÛRESİ

him de Rabbine: “Ey Rab-


ْ‫ ال ْ َم ْو ٰتۜ قَ َال ا َ َولَم‬ ْ ُ ََْ َ ّ َ ُ ْٰ َ َ ْ َ
ِ ‫واِذ قال ا ِبره۪يم ر‬
bim! Ölüyü nasıl dirilttiğini
bana göster” demişti. Rabbi ِ ‫ب ارِ ۪ين كيف ت‬
ona: “Yoksa inanmadın mı?” ً َ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ ْ َ َّ َ ْ َ ْ ٰ َ ٰ َ َ َ ْ ْ ُ
dedi. İbrahim: “Hayır! İnan- ‫ن ِلطمئ ِن قل ۪ب ۜى قال فخذ اربعة‬ ِ ‫تؤم ِۜن قال بل ول‬
dım, fakat kalbimin mutmain
َّ‫ع ُك ّل َج َبل مِنْ ُهن‬ ٰ َ ْ َ ْ َّ ُ َ ْ َ َّ ُ ْ ُ َ ْ َّ َ
olması için” dedi. Bunun üze- ٍ ِ ‫ي فرهن ا ِلك ثم اجعل‬ ِ ‫مِن الط‬
rine : “Öyleyse dört tane kuş
ٌ ‫الل َعز‬ َ ّٰ ‫اعلَ ْم ا َ َّن‬ ْ َ ۜ ً ْ َ َ َ ْ َ َّ ُ ُ ْ َّ ُ ً ْ ُ
yakala, onları parçala, sonra ‫يز‬ ۪ ‫جزءا ثم ادعهن يات۪ينك سعيا و‬
her dağın başına bir parçası-
ّٰ َ ‫ون ا َ ْم َوال َ ُه ْم يف‬ َ ُ ْ ُ َ َّ ُ َ َ ٌ ‫َحك‬
nı koy. Sonra da onları ken- ِ‫يل الل‬ ِ ۪ ۪ ‫ب‬‫س‬ ‫ مثل ال۪ين ينفِق‬260۟ ‫۪يم‬
َُ َ ْ ُّ
‫ت َسبْ َع َس َنابِل ۪يف ك ِل ُسن ُبل ٍة مِائة َح َّب ٍۜة‬
َ ْ ‫َك َم َثل َح َّبة اَنْبَ َت‬
dine çağır, bak nasıl da diri-
lip sana gelirler. Bil ki Allah ٍ ِ
َ ‫ اََّل‬261 ‫۪يم‬ ٌ ‫الل َوا ِس ٌع َعل‬ ُ ّٰ ‫اء ۜ َو‬ ُ َٓ‫ضا ِعُف ل َِم ْن يَش‬ َ ُ ُ ّٰ َ
Aziz’dir, Hâkîm’dir” buyurdu.
261. Allah yolunda malları- ‫۪ين‬ ‫والل ي‬
ُ َ ْ َ َ ْ َ ُ ّٰ َ ‫ون ا َ ْم َوال َ ُه ْم يف‬
َ ُ ُْ
‫يل اللِ ث َّم ليُب ِ ُعون َٓما انفقوا َم ًّنا‬
nı harcayanların örneği, yedi
başak bitiren bir dane gibidir ِ ۪ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ينفِق‬
ُ َ ََ ٌ َ َ ْ ُ ْ َ َ ً َ َٓ
‫َول اذيۙ ل ُه ْم اج ُره ْم عِن َد َر ّب ِ ِه ْۚم َول خ ْوف عليْ ِه ْم َوله ْم‬
ki, her başakta yüz dane var-
dır. Allah dilediğine daha da
fazla verir. Allah, lutfu ihsanı
geniştir, O her şeyi hakkıyla
َ
‫ي م ِْن َص َدق ٍة‬ ٌ ْ ‫ قَ ْو ٌل َم ْع ُروٌف َو َم ْغ ِف َرةٌ َخ‬262 ‫ون‬ َ ََُْ
‫يزن‬
bilir.
ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ َ ٌّ َ ُ ّٰ َ ً َ َٓ ُ َ ْ َ
262. Mallarını Allah yolun- ‫ يا ايها ال۪ين امنوا‬263 ‫ي والل غِن حل۪يم‬ ۜ ‫يبعها اذ‬
da hayra verip de sonra başa ُ‫الذٰىۙ َك َّال۪ي ُينْفِ ُق َم َال‬ َْ َ ّ َْ ْ ُ َ َ َ ُ ُْ َ
kakmayan, alanların gönlünü ‫لتب ِطلوا صدقات ِم بِالم ِن و‬
َ َ َ ُ ُ َ َ َ ٰ ْ ِ ْ َ ْ َ ّٰ ُ ْ ُ َ َ َ َٓ ‫رئ‬
ِ ‫اء انلَّاِس ول يؤمِن بِاللِ والوم ال‬
kırmayan kimselerin Allah ka-
tında kendilerine has mükâ- ‫خ ۜ ِر فمثله كمث ِل‬ ِ
َ ْ َ ْ ََََ ٌ َ َُ َ ََ ٌ َُ َْ َ َ ْ َ
‫تك ُه َصل ًداۜ ل َيق ِد ُرون‬
fatları vardır. Onlar için korku
olmadığı gibi onlar üzülmeye- ‫ان عليهِ تراب فاصابه وابِل ف‬ ٍ ‫صفو‬
ceklerdir de.
َ َ ْ َْ َْ ْ َ َ ُ ّٰ َ ُ َ َ َّ ْ َ ٰ َ
263. Çünkü güzel bir söz 264 ‫شٔ مِما كسبوۜا والل ل يه ِدي القوم الكاف ِ۪رين‬ ٍ ‫ع‬
söylemek ve hoş görmek,
peşinden başa kakılan, gönül
inciten sadakadan daha iyidir. 264. Ey iman edenler! Malını gösteriş için hayra veren,
gerçekte ise Allah’a ve ahiret gününe inanmayan kimseler
gibi, başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle, yaptığınız ha-
yırlarınızı iptal etmeyin. Böylesinin durumu, üzerinde biraz
toprak bulunan kayaya benzer. Sağanak yağan bir yağmur
isabet eder de onu cascavlak bir hale getiriverir. Yaptık-
larını bu şekilde Allah için yapmayanlar, kazandıklarından
hiçbir şeyi tutmaya muktedir olamazlar. Allah, nankör kim-
selere doğru yolu göstermez.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


44 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 44
3. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 266. Sizden biriniz arzu
eder mi ki, hurma ve üzüm
ّٰ َ ْ َ َ َٓ ْ ُ ُ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ َ َّ ُ َ َ َ ağaçlarıyla dolu, arasından
ِ‫ات الل‬ ِ ‫ومثل ال۪ين ينفِقون اموالهم ابتِغاء مرض‬ sular akan ve içinde her çeşit
ٌ
‫اب َها َوابِل‬ َ ‫ص‬ َ َ ‫سه ْم َك َم َثل َج َّنة ب َربْ َوة ا‬ َُْ ْ ً َْ َ meyveden bir miktar bulunan
ٍ ِ ٍ ِ ِ ‫وت ۪بيتا مِن ان‬
ِ ‫ف‬ güzel bir bahçesi olsun, tam

‫الل‬ُ ّٰ ‫ض ْع َفْني فَا ِْن ل َ ْم يُ ِصبْ َها َواب ٌل َف َط ٌّلۜ َو‬ ِ ‫ا‬ َ َ‫كل‬
‫ه‬
ُ ُ ْ ََٰ
‫فاتت ا‬
bu durum elde edilmişken
ِ ۚ ِ bir taraftan ihtiyarlık bastır-
َ َ ُ َ َْ ُ َ ُّ َ َ ََُْ َ
‫ ايَ َود ا َح ُدك ْم ان تون ُل‬265 ‫۪ي‬ ٌ ‫ون بَص‬
sın diğer taraftan da bakıma
‫بِما تعمل‬ muhtaç çocuklar bakım ister-
َ ُ ََْْ َ َْ ْ َْ َ ‫َج َّن ٌة م ِْن َن۪يل َوا َ ْع‬
‫ار ۙ ُل‬
ken içinde ateş bulunan bir
‫اب ت ۪ري مِن تتِها النه‬ ٍ ‫ن‬ ٍ
kasırga gelip o bahçeyi yakıp

ُ ‫ب َو ُل ُذ ّر َّي ٌة ُض َع َٓف‬ َ َُ‫ك‬ ْ ُ َ َ َ َ َ َ َّ‫۪يها م ِْن ُك ّل اثل‬ َ ‫ف‬


kül etsin! İşte bu şekilde Allah
‫اء‬ ِ ِ ‫ال‬ ‫ه‬ ‫اب‬ ‫ص‬ ‫ا‬‫و‬ ۙ ‫ات‬ِ ‫ر‬ ‫م‬ ِ
size âyetleri açıklar. Umulur

ُ ّٰ ‫ني‬ ُ ّ َ‫ت ك ٰذل َِك يُب‬ َ ْ ۜ َ‫تق‬ ْ َ‫ار ف‬


َ َ ‫اح‬ ٌ َ‫ار ف۪يهِ ن‬ ٌ ‫ص‬ َ ‫اب َٓها ا ِْع‬ َ ‫ص‬ َ َ ‫فَا‬
ki düşünür, gerçekleri anlar-
‫الل‬ ِ sınız.

َ‫ يَٓا َا ُّي َها َّال۪ين‬266 ‫ون‬ َ ُ َّ َ َ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْٰ ُ ُ َ 267. Ey iman edenler! Ka-


۟ ‫ات لعلم تتفكر‬ ِ ‫لم الي‬ zandıklarınızın iyilerinden ve

ُ َ ْ ْ َ ٓ ْ َ َ ُ ْ َ ُٓ َ ٰ
‫ات مَا ك َسب ُت ْم َوم َِّما اخ َرج َنا ل ْم‬ ِ ‫امنوا انفِقوا م ِْن ط ّي ِ َب‬
rızık olarak yerden size çı-
kardıklarımızdan hayra har-
َ َ ُ ْ ُ ْ َ َْ َ َ َْ َ
‫ال ۪بيث مِن ُه تنفِقون َول ْس ُت ْم‬ ‫ض َول ت َي َّم ُموا‬ ْ ‫ال‬
cayın. Size verilse, gözünü-
ۖ ِ ‫ر‬ ‫مِن‬ zü yummanız hariç severek

ٌ ‫ن َح‬ ٌّ ‫الل َغ‬ َ ّٰ ‫اعلَ ُٓموا ا َ َّن‬ ْ َ ُ ْ ُ ْ َ ٓ َّ ٰ alamayacağınız derecede ve


267 ‫۪يد‬ ِ ‫و‬ ِ ‫ه‬
ۜ ‫۪ي‬ ‫ف‬ ‫وا‬ ‫ض‬ ‫م‬
ِ ‫غ‬ ‫ت‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬ ِ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫ذ‬ ‫خ‬
ِ ‫بِا‬ değersiz şeyler vererek, hayır

ّٰ َ ِ َٓ ْ َ ْ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ُ َ ُ َ ْ َّ َ
yapmaya kalkışmayın. Biliniz
ُ‫الل‬ ‫الشيطان يعِدكم الفقر ويامركم بِالفحشاءۚ و‬ ki Allah zengindir, övülmeye

ّٰ َ ۜ ً ْ َ َ ُ ْ ً َ ْ َ ْ ُ ُ َ
layıktır.
268 ‫۪يم‬ ٌ َ ٌ َ ُ
ۚ ‫يعِدكم مغفِرة مِنه وف والل وا ِسع عل‬ 268. Şeytan sizi fakirlikle

ْ‫ِ َ َة َف َقد‬ ْ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ َ ْ ْ ْ
‫يُؤ ِت ال ِكمة من يشاءۚ ومن يؤت ال‬
korkutur ve sizin cimri olma-
nızı emreder. Allah ise size

َ ْ َ ْ ُ ُ ٓ َّ ُ َّ َّ َ َ َ ً َ ً ْ َ َ ُ katından bir mağfiret ve bir


269 ‫اب‬ ِ ‫۫ويت خيا ك۪ي ۜا وما يذكر ا ِل ا ۬ولوا الل‬ ِ ‫ا‬ lütuf vaat eder. Allah her şeyi
ihata eden ve her şeyi bilen-
dir.
265. Allah’ın rızasını kazanmak ve gönüllerdeki imanı 269. Allah dilediğine hik-
kuvvetlendirmek için mallarını hayra sarf edenlerin duru- met verir. Kime hikmet veri-
mu, bir tepede kurulmuş güzel bir bahçeye benzer ki, üze- lirse, ona pek çok hayır veril-
rine bol yağmur yağınca da iki kat ürün verir. Bol yağmur miştir. Gerçekleri ancak akıl
yağmasa bile bir çisinti düşer. Allah, yaptıklarınızı görmek- sahipleri anlar.
tedir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 45


ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 46
270. Yaptığınız her harca- 3. CÜZ
ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ

mayı ve adadığınız her adağı


muhakkak Allah bilir. Zalimler َّ ُ ُ َ َ َ َّ َ ُ ُ َ َ ٰ ّ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ
için hiç yardımcı yoktur. ‫الربوا ل يقومون ا ِل كما يقوم ال۪ي‬ ِ ‫ال۪ين ياكلون‬
271. Eğer sadakaları açık ُ‫ان م َِن ال ْ َم ِّۜس ذٰل َِك ب َا َّن ُه ْم قَالُٓوا ا َِّنمَا ْالَيْع‬ ُ َ ْ َّ ُ ُ َّ َ َ َ
‫يتخبطه الشيط‬
verirseniz ne âlâ! Eğer onu ِ
gizler de fakirlere gizlice ve-
ُ‫اءه‬ َ ‫ج‬ َٓ ‫الربٰوا َف َم ْن‬ ّ َ‫الل ْالَيْ َع َو َح َّرم‬ُ ّٰ ‫الربٰو ۢا َوا َ َح َّل‬ ّ ‫مِثْ ُل‬
rirseniz, işte o sizin hakkınız- ۜ ِ ِ
ّٰ َ َ ََ ََ ٰ ْ َ ٌَ
ۜ ‫َم ْوعِظة م ِْن َر ّبِه۪ فان َته فل ُه مَا َسلۜف َوا ْم ُرهُٓ ا ِل‬
da daha hayırlıdır. Böyle yap-
tığınızdan ötürü Allah sizin ِ‫الل‬
günahlarınızı bağışlar. Allah,
َ ُ َ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ َ َ َ ْ َ َ
yapmakta olduklarınızı bilir. 275 ‫ادلون‬ ِ ‫ومن عد فاو۬ لئ ِك اصحاب انلارِۚ هم ف۪يها خ‬
َّ ُ ُّ ُ َ ُ ّٰ َ َ َ َّ ّ ُ ّٰ ُ َ ْ َ
‫ب كل‬ ِ‫ات والل لي‬ ِ ۜ ‫الربٰوا َو ُي ْر ِب الصدق‬ ِ ‫يمحق الل‬
272. Onları doğru yola
koymak senin üzerine borç
değildir. Lâkin Allah dilediğine ُ َ‫الَات َواَق‬ َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬ َ َّ َّ َ َّ َ
doğru yolu gösterir. Hayır ‫اموا‬ ِ ِ ‫الص‬ ِ ‫ال‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ 276 ‫۪ي‬
ٍ ‫ار ا‬‫ث‬ ٍ ‫كف‬
ٌ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ ٰ َّ ُ َ ٰ َ َ ٰ َّ
‫الزكوة ل ُه ْم اج ُره ْم عِن َد َر ّب ِ ِه ْۚم َولخ ْوف‬
olarak harcadıklarınızın
hepsi kendiniz içindir. ‫الصلوة واتوا‬
Yapacağınız harcamayı
َ‫الل‬ ّٰ ُ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ََُْ ْ ُ َ َ ْ َْ َ
ancak Allah’ın rızasını ‫ يا ايها ال۪ين امنوا اتقوا‬277 ‫علي ِهم ولهم يزنون‬
kazanmak için harcayın. Hayr
ْ‫ فَا ِْن لَم‬278 ‫۪ني‬ َ ‫الربٰٓوا ا ِْن ُكنْ ُت ْم ُم ْؤ ِمن‬ ّ ‫ق م َِن‬ َ َ‫َو َذ ُروا مَا ب‬
kastıyla verdiğiniz ne varsa, ِ ِ
ُ ََ ُ ْ ّٰ ََُْ ُ َْ
‫ول َوا ِن تبْ ُت ْم فل ْم‬ ۪ۚ ِ ‫تف َعلوا فاذنوا ِبَ ْر ٍب م َِن اللِ َو َر ُس‬
size tam olarak noksansız
verilir ve siz asla haksızlığa
uğratılmazsınız.
َ َ ْ َ َ َُْ ُ َ َ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ََْ ُ ُ ُ
273. Bunlar öncelikle ken- ‫ واِن كان‬279 ‫ر ۫ؤس اموال ِ ۚم ل تظلِمون ول تظلمون‬
ُ َ ٌ ْ َ ُ َّ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ٰ ٌ َ َ َ َ ْ ُ ُ
‫ي ل ْم‬
dilerini Allah yoluna adayan,
yeryüzünde dolaşmaya güç ‫ذو عس ٍة فن ِظرة ا ِل ميس ٍةۜ وان تصدقوا خ‬
ّٰ َ َ ُ ُ َّ َ ََْ ُْ ْ
ِ‫ َواتقوا يَ ْومًا ت ْر َج ُعون ف۪يهِ ا ِل الل‬280 ‫ا ِن كن ُت ْم تعل ُمون‬
yetiremeyen fakirler içindir.
İffetlerinden dolayı, bilme-
َ َْ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ُّ ُ ّٰ ُ ُ
۟ ‫ت َوه ْم ل ُيظل ُم‬ ‫ث َّم ت َويف كل نفٍس ما كسب‬
yen onları zengin sanır. Sen
onları yüzlerinden tanırsın. 281 ‫ون‬
İnsanlardan arsızca bir şey
istemezler. Siz hayır olarak
ne verirseniz, şüphesiz Allah 274. Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda
onu bilir... harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları
vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak de-
ğillerdir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


46 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ ْ َ ‫ ا‬45
‫ل ْز ُء اثلَّال ِث‬
3. CÜZ BAKARA SÛRESİ 277. İman edenler, sâlih

َ ّٰ ‫َومَٓا اَنْ َف ْق ُت ْم م ِْن َن َف َقة ا َ ْو نَ َذ ْر ُت ْم م ِْن نَ ْذر فَا َِّن‬


ameller işleyenler, namaz kı-

‫الل‬ ٍ ٍ
lanlar ve zekât verenler için

َْ ْ َ َّ َ‫َي ْعلَ ُم ُه ۜ َوم‬


Rableri katında mükâfatlar
ُ ْ ُ ْ َ
‫ ا ِن تبدوا‬270 ‫ار‬ ٍ ‫ص‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫۪ني‬ ‫م‬ ِ ‫ل‬ ‫ِلظا‬ ‫ل‬ ‫ا‬ vardır. Onlara korku yoktur,

ْ َ ُ ْ ُ ْ ِ َ َ َّ َ َ َ َّ
mahzun da olmayacaklardır.
َ ‫وها َوتُ ْؤتُوهَا ال ُف َق َٓر‬
‫اء‬ ‫ات فنِعِما ِهۚ وان تخف‬ ِ ‫الصدق‬ 278. Ey iman edenler!

ُ ُ َْ َّ ُ َ ٌْ َ َ ُ َ
‫ي ل ْۜم َو ُي ِف ُر عن ْم م ِْن َس ّي ِ َـٔات ِ ۜ ْم‬
Allah’tan korkun. Eğer
‫فهو خ‬ gerçekten inanıyorsanız faiz

ُ ‫ك ُه ٰد‬ َ َْ َ َ َْ ٌ ‫ون َخب‬ َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ


‫يه ْم‬
olan kısmını almayın.
‫ح ِْز ٌب‬
2 ‫ ليس علي‬271 ‫ي‬ ۪ ‫والل بِما تعمل‬ 279. Şayet yapmazsanız,
ُ ُْ ُ َٓ‫الل َي ْهد۪ي َم ْن يَش‬ َ ّٰ ‫ َّن‬ ٰ
‫اء ۜ َومَا تنفِقوا‬ ِ ‫َول‬
Allah ve resulü tarafından
ilan edilmiş bir harp ile karşı
َ‫ون ا َِّلابْت ِ َٓغاء‬ َ ُ ُْ َ َ ْ ُ ُْ َ َ ْ َ ْ
ِ ‫ي ف ِنف‬
‫سمۜ وما تنفِق‬ ٍ ‫مِن خ‬
karşıya olduğunuzu iyi bilin.
Eğer tövbe edip vazgeçerse-
ْ َ ُ َ َّ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ّٰ ْ َ
‫ي يُ َوف ا ِلْ ْم َوان ُت ْم‬ ‫خ‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ق‬ ‫وجهِ اللِۜ وما تن ِف‬
niz anaparanız sizindir. Böy-
ٍ
ُ َ َّ َٓ َ ُ ْ َ َُْ ُ َ
lece haksızlık etmezsiniz ve
َ ُ ْ
‫يل‬ ِ ‫روا ۪يف س ۪ب‬ ِ ‫ ل ِلفقراءِ ال۪ين اح‬272 ‫لتظلمون‬
haksızlık da edilmezsiniz.

ُ‫ل ْرِض َيْ َس ُب ُهـم‬ َْ ً ْ َ َ ُ َ ْ َ َ ّٰ


280. Borçlu eğer darlık
ۘ ‫اللِ ل يستط۪يعـون ضبا ِيف ا‬ içinde ise, durumunu düzel-

ْ‫يهـم‬ ُ ‫۪يم‬ ْ ُ ُ َْ ُّ َ َّ َ َ َٓ ْ َ ُ َ ْ
tinceye kadar ona mühlet ver-
ۚ ٰ ‫ف تع ِرفهـم بِس‬ ۚ ِ ‫الاهِل اغنِياء مِن اتلعف‬ mek gerekir. Eğer gerçekleri

ْ ‫ِلَافًا ۜ َومَا ُتنْف ُقوا م ِْن َخ‬ ْ َ َّ‫ون انل‬ َ َُ َْ َ


çok iyi anlayan kimselerden
‫ي‬ ٍ ِ ‫ا‬ ‫اس‬ ‫ليسـٔل‬ iseniz, sadaka saymak sizin
َ َ َ ُ ْ َ َّ َ َ ّٰ ‫فَا َِّن‬
‫۪ين ُينفِقون ا ْم َوال ُه ْم‬ ٌ ‫الل به۪ َعل‬
için daha hayırlı bir iş olur.
‫ ال‬273 ۟ ‫۪يم‬ ِ 281. Hep birden Allah’a
َ‫ـر ُه ْم عِنْـد‬ ُ ‫ج‬ ْ َ ‫سا َو َعن َِي ًة فَلَ ُه ْم ا‬ َ ًّ ِ ‫باَّلْل َوانلَّ َهار‬ döndürüleceğiniz bir günden
ِ ِ ِ sakının Sonra her şahsa ora-
َ َُ َْ ْ ُ َ ْ ْ َ َ َ ٌ ْ ‫لخ‬ َ
َ َ ْ َّ da kazandıkları noksansız
274 ‫ـزنون‬ ‫ـوف علي ِهـم ولهـم ي‬ ‫رب ِ ِهـ ۚم و‬ verilir ve onlar haksızlığa da
uğramazlar.

275. Faiz yiyen kimseler tıpkı şeytan çarpmış kimseler


gibi çarpılmış olarak kalkarlar. Onların bu hali «Alış ve-
riş de faiz gibidir» demelerindendir. Oysaki Allah, ticareti
helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden
bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan ken-
disinindir ve işi Allah’a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse,
işte onlar ateşliktir, orada devamlı kalırlar.
276. Allah faizi mahveder, sadakaları çoğaltır. Allah gü-
nahkâr kâfirlerin hiçbirini sevmez.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 47


ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ ْ َ ‫ ا‬47
‫ل ْز ُء اثلَّال ِث‬
282. Ey iman edenler! Be- 3. CÜZ BAKARA SÛRESİ

lirlenmiş bir süre için birbiri-


nize borçlandığınız vakit onu
ًّ َ ُ َ َ ٰ ٓ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
yazın. Bir kâtip onu aranızda ‫يا ايها ال۪ين امنوا ا ِذا تداينتم بِدي ٍن ا ِل اج ٍل مسم‬
ْ َ ْ َ ُ ْ َْ َ ُ ُُ ْ َ
‫ب بَيْ َن ْم كت ٌِب بِال َع ْد ِلۖ َوليَا َب‬ ْ ‫ك ُت‬
adaletle yazsın. Hiçbir kâtip
Allah’ın kendisine öğrettiği ‫فاكتبوهۜ ول‬
ْ ْ ُ ْ َ ْ َ ُ ّٰ ُ َ َّ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ ٌ َ
‫ب َولُ ْمل ِ ِل‬
gibi yazmaktan çekinmesin;
yazsın. Üzerinde hak olan
ۚ ‫كات ِب ان يتب كما علمه الل فليكت‬
ً‫خْس مِنْ ُه َشيْـٔا‬ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ ُّ َ ْ ْ َ َ َّ
kimse de yazdırsın, Rabbına
sığınsın üzerindeki haktan ‫ال۪ي عليهِ الق ولت ِق الل ربه وليب‬
َ ْ ِ‫ان َّال۪ي َعلَيْه‬
ُ‫ال ُّق َسف۪يهًا ا َ ْو َضع۪يفًا ا َ ْو َلي َ ْس َتط۪يع‬ َ َ ْ َ
hiçbir şeyi noksanlaştırma-
sın. Şayet borçlu sefih veya
‫فا ِن ك‬
َ ُ ْ َ ْ َ ۜ ْ َ ْ ُ ُّ َ ْ ْ ُ ْ َ َ ُ َّ ُ ْ َ
zayıf veya kendisi söyleyip
yazdıramayacak durumda ْ َ
‫ان ي ِمل هو فليملِل و ِله بِالعد ِل واسش ِهدوا ش ۪هيدي ِن‬
َََ ْ َ ٌ ُ ََ َْ ُ َ َ ُ َ َْ ْ َ ْ ُ َ ْ
ise, onun velisi adaletle yaz-
dırsın. Bu şekilde yapılan
muamelede erkeklerinizden
‫ان‬ِ ‫ني فرجل وامرات‬ ِ ‫مِن رِجال ِ ۚم فا ِن لم يونا رجل‬
ّ َ َ ُ ٰ ْ َّ َ ْ َ َٓ َ ُّ َ َ ْ َ ْ َ ْ َّ
‫يه َما ف ُتذك َِر‬ ‫ضل ا ِحد‬ ِ ‫مِمن ترضون مِن الشهداءِ ان ت‬
iki de şahit gösterin. Eğer iki
erkek bulunamazsa rıza gös-
ُ َ ُ َٓ َ ُّ ْ َ ْ ُْ َُ ٰ ْ
‫اء ا ِذا َماد ُعوۜا‬ ‫ى َوليَا َب الشهد‬ ٰ
ۜ ‫ا ِحديهما ال‬
‫ر‬ ‫خ‬
tereceğiniz şahitlerden bir
erkek yerine iki kadın göste-
ُ ٰ َ ٰ ٓ ً َ ْ َ ً َ ُ ُ ُ ْ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ َ َ
‫يا ا ِل ا َجل ِ ۪هۜ ذل ِ ْم‬
rin ki, onlardan biri yanılırsa
diğeri onu düzeltsin ve doğ- ‫ولتسـٔموا ان تتبوه صغ۪يا اوك ۪ب‬
ٓ َّ َ َ َّ َ ٰٓ ْ َ َ َّ ْ َ ّٰ ْ ُ ْ َ
‫اق َسط عِن َد اللِ َواق َو ُم ل ِلش َهادة ِ َوادن ال ت ْرتابُٓوا ا ِل‬
ruyu söylesin. Çağırıldıkları
vakit şahitler gelmemezlik et-
ََ ُ َ ُ ُ ًَ َ ًَ َ َ ُ َ ْ َ
‫۪يرونهَا بَيْ َن ْم فليَْس‬
mesinler. Büyük veya küçük,
vâdesine kadar hiçbir şeyi ‫اضة تد‬ ِ ‫ان تون ِتارة ح‬
yazmaktan sakın üşenmeyin.
ْ‫وه ۜا َوا َ ْشه ُٓدوا ا َِذا َت َب َاي ْع ُتم‬ َ ُ ُ ْ َ َّ َ ٌ َ ُ ْ ُ ْ َ َ
Öyle yapmanız daha adalet- ۖ ِ ‫عليم جناح ال تتب‬
li, şehadet için daha kuvvet-
ْ‫ ۜم‬ ُ ٌ ُ ُ ُ َّ َ ُ َ ْ َ ْ ِ َ ٌ َ َ َ ٌ َ َّ َٓ ُ َ َ
li, şüpheye düşmemeniz için ِ ‫وليضار كات ِب ولش ۪هيدۜ وان تفعلوا فا ِنه فسوق ب‬
daha sağlamdır. Ancak ara-
ٌ ‫شٔ َعل‬ ْ َ ّ ُ ُ ّٰ َ ُ ّٰ ُ ُ ُ ّ َ ُ َ َ ّٰ ُ َّ َ
nızda çevirdiğiniz ticaret olur- 282 ‫۪يم‬ ٍ ‫الل والل بِ ِل‬ ۜ ‫الل ويعلِمم‬ ۜ ‫واتقوا‬
sa bu durum farklıdır. İşte o
zaman yapmakta olduğunuz
alış verişlerinizi yazıp şahit
göstermezseniz beis yoktur.
Hiçbir kâtibe ve hiçbir şahide
zarar verilmesin. Eğer onlar-
dan birine zarar verirseniz
şunu iyi bilin ki bu, kendiniz
için bir kötülük olur. Allah size
bunları öğretiyor. Allah her
şeyi bilir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


48 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 48
3. CÜZ ِ ‫ورةُ الَق َرة‬ ‫س‬ BAKARA SÛRESİ 285. Gönderilen peygam-
ber, Rabbi tarafından kendisi-
ٌۜ َ ُ ْ َ ٌ َ َ ً َ ُ َ ْ َ َ َ َ ٰ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ne indirilene iman etti, mümin-
‫تدوا كات ِبا ف ِرهان مقبوضة‬ ِ ‫واِن كنتم ع سف ٍر ولم‬ ler de iman ettiler. Onlardan
ُ‫ان َته‬ َ ََ َ ُْ َّ ّ َ ُ ْ َ ً ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ her biri; Allah’a, melekleri-
‫فا ِن امِن بعضم بعضا فليؤ ِد الِي اؤت ِمن ام‬ ne, kitaplarına, peygamber-
ُٓ َّ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َّ
ۜ ُ ُ ْ َ َ َ ُ َّ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ lerine iman ettiler. “Allah’ın
‫ولت ِق الل ربه ۜولتتموا الشهادة ومن يتمها فا ِنه‬ peygamberlerinden hiçbirini

ِ ‫الس ٰم َو‬ َّ ‫ ِ ّٰللِ مَا يف‬283 ‫۪يم‬ َ َ ُ َْ


ٌ۟ ‫الل بِمَا تع َملون عل‬ ُ ّٰ ‫اٰث ٌِم قَلْ ُب ُۜه َو‬
ayırmayız.” Onları işittik, itaat
‫ات‬ ِ ettik. Ey Rabbimiz, mağfireti-

ُ‫ ْم ا َ ْو ُتْ ُفوه‬ ُ َُْ ٓ َ ُ ُْ ْ َ َْ


ِۜ ‫َومَا ِيف الر‬
ْ
ni niyaz ederiz! Dönüş yalnız-
ِ ‫ض واِن تبدوا ما ۪يف انف‬
‫س‬ ca sanadır” dediler

ۜ‫اء َو ُي َع ِّذ ُب َم ْن يَشَٓا ُء‬ ُ َٓ‫الل َف َي ْغفِ ُر ل َِم ْن يَش‬ ّٰ


ُۜ ِ‫يَا ِسبْ ْم بِه‬
ُ ُ 286. Allah her şahsa, an-
cak gücü yettiği kadar so-
َ َ ُْ ُ َّ َ َ ٰ ٌ ‫ش قَد‬ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ
ِ‫الر ُسول ب ِ َٓما ان ِزل ا ِلْه‬ ٔ ٍ ْ ‫الل ع ك ِل‬
rumluluk yükler. Herkesin
‫ امن‬284 ‫۪ير‬ ‫و‬ kazandığı ya kendi lehinedir
ُ َ ٰٓ ّٰ ٰ ٌّ ُ َ ُ ْ ُ ْ َ ّ َ ْ
۪‫ون كل ا َم َن بِاللِ َو َملئ ِكتِه۪ َوك ُتبِه‬
yahut aleyhinedir. Ey Rabbi-
ۜ ‫مِن ربِه۪ والمؤمِن‬ miz! Unutursak veya hataya
ْ ُ َ َ ََْ ُ َُّ َ
‫ني ا َح ٍد م ِْن ُر ُسلِه۪۠ َوقالوا َس ِمع َنا‬ ‫َو ُر ُسلِه۪ۜ لنف ِرق ب‬
düşersek bizi hesaba çekme.
Ey Rabbimiz! Bizden önce-
ُّ َ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ kilere yüklediğin gibi bize de
‫ ليل ِف‬285 ‫واطعنا غفرانك ربنا وا ِلك المص۪ي‬ ağır bir yük yükleme. Ey Rab-

ْ ‫ااكَ َس َب‬ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ ُ َّ ً ْ َ ُ ّٰ bimiz! Gücümüzün yetmediği


ۜ‫ت‬ ‫الل نفسا ا ِلوسعه ۜا لها ماكسبت وعليها م‬ işlerden bizi sorumlu tutma!
ْ ْ َ َ َ َ َّ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ْ ٓ َ ْ َ ُ َ َ َّ َ Bizi affet! Bizi bağışla! Bize
‫خذنا ا ِن نس۪ينا اواخطاناۚ ربنا ولت ِمل‬ ِ ‫ربنا لتؤا‬ acı! Çünkü Sen bizim Mev-

َ‫۪ين م ِْن َقبْل َناۚ َر َّبنا‬ َ َّ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ً ْ َٓ ْ َ َ lâ’mızsın. Kâfirler topluluğu-


ِ ‫علينا ا ِصا كما حلته ع ال‬ na karşı bize yardım et!
َ ْ َ ُْ َ ََ َ َ ْ ُ َ
‫َولتَ ّ ِمل َنا مَا ل طاقة نلَا بِه۪ۚ َواعف ع َّن ۠ا َواغفِ ْر نلَ ۠ا‬
َ ‫كاف ِر‬ َ ْ ْ َْ ََ َْ ُ ْ َ َ ْٰ َ َ َْ َْ َ ْ َ
286 ‫ين‬ ۪ ‫وارحن ۠ا انت مولنا فانصرنا ع القو ِم ال‬

283. Yolculukta olur da, yazacak bir kâtip bulamazsanız,


alınmış bir rehin de kâfidir. Bir kısmınız diğerlerine bir şey
emanet ederse, yed-i emin olan kimse kendisine emanet
edileni yerine versin ve bu hususta Allah’tan korksun. Şa-
hitliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, bilsin ki onun kalbi gü-
nahkârdır. Allah yapmakta olduklarınızı bilir.
284. Semâvat ve arzda bulunanların hepsi Allah’ındır.
Gönlünüzde olanları açığa vursanız da gizleseniz de Allah
onunla sizi sorguya çeker, sorgudan sonra dilediğini affe-
der, dilediğine de azap eder. Allah her şeye kadirdir.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 49
ANA SAYFAYA DÖN

3. CÜZ ُ ُ ْ َ ‫ ا‬49
‫ل ْز ُء اثلَّال ِث‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ

ٌ َ ٰ ُ‫ورة‬
3 - AL-İ İMRAN SÛRESİ ‫َم َدن َِّية‬ ‫ورةُ اٰل ِع ْم ٰر َن َم ِع َد ْمن َِّٰير ٌةن‬
َ ‫ا ِس‬
ُ ‫ل‬ َ ‫ُس‬
ِ
ٰ ٰ َ َ َ َ SÛRESİ
‫ايَ ٍة‬ ‫ائ َت َتااايَ ٍة‬ َ ِ ‫َو‬
3 - AL-İ İMRAN
‫وِه ِممِائ‬ ‫ه‬
Bismillâhirrahmânirrahîm
ْ ‫الر‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ّٰ
َّ ِ‫الل‬
1. Elif, Lam, Mim
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
َ ْ ‫اب ب‬ َ ‫ نَ َّز َل َعلَيْ َك الْك َِت‬2ۜ ‫وم‬ ُ ‫ح الْ َق ُّي‬ َ ْ‫لل َٓل ا ٰ َِل ا َِّل ُه َوۙال‬ُ ّٰ َ ‫ ا‬1 ‫ال ٓ ٓم‬
2. Diri ve yaratıklarını gö-
ّ‫الق‬ ُّ
zetip yöneten Allah’tan başka
ِ ِ ۚ
ُ ُ َ َ ْ ْ َ َّ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ً ّ َ ُ
ilâh yoktur.
3.4. O, sana Kitabı hak ile ‫ م ِْن قبْل ه ًدى‬3ۙ ‫اتل ْو ٰرية َوالِ ۪نيل‬ ‫مصدِقا ل ِما بني يديهِ وانزل‬
ٌ ‫اللِ ل َ ُه ْم َع َذ‬ ّٰ ٰ َ َ َ َّ َّ َۜ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ
ِ َ‫۪ين كف ُروا بِاي‬ ِ ‫ل َِّلن‬
ve önceki kitapları tasdik edi-
ci olarak indirmiş; daha önce ‫اب‬ ‫ات‬ ‫اس وانزل الفرقان ا ِن ال‬
َ ْ ٌ ْ َ َ ٰ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ ْ ُ ٌ َ ُ ّٰ َ ٌۜ َ
‫الل ل يف َعليْهِ شٔ ِيف ال ْرِض‬
de, insanlara doğru yolu gös-
termek üzere Tevrat ile İncil’i, ‫ ا ِن‬4 ‫يز ذو انتِقا ٍم‬ ‫شد۪يد والل ع ۪ز‬
َ َْ ُ ُ ّ َ ُ َّ َ ُ َّ ‫َو َل يف‬
ۜ‫ك ْم ِيف ال ْرحَ ِام كيَْف يَشَٓا ُء‬
hakkı batıldan ayırt eden hü-
kümleri göndermiştir. Allah’ın ‫ هو ال۪ي يصوِر‬5 ۜ‫الس َٓما ِء‬ ِ
َ‫ ُه َو اَّل۪ٓي اَن ْ َز َل َعلَيْ َك الْك َِتاب‬6 ‫۪يم‬ َ ْ ‫يز‬ ُ ‫َٓل ا ٰ َِل ا َِّل ُه َو الْ َعز‬
âyetlerini inkâr edenler için
ُ ‫الك‬
۪
şiddetli bir azap vardır. Allah,

َ ‫ات فَا َ َّما َّال‬ ُ َ ‫ات ُه َّن ا ُ ُّم الْك‬ ٌ ‫ات ُمْ َك َم‬ ٌ َ‫مِنْ ُه اٰي‬
cezaları vermekte mutlak güç
sahibidir. ‫۪ين‬ ۜ ٌ ‫اب َوا َخ ُر ُمَ َشاب ِ َه‬ ِ ‫ِت‬
5. Şüphesiz ki ne yerde ne ْ َ َ َٓ ْ َ َ ْ ْ َ َٓ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ َ ُ َّ َ َ ٌ ْ َ ْ ُ ُ
de gökte hiçbir şey Allah’a ۪ۚ‫اء تا ۪ويلِه‬ ‫۪يف قلوب ِ ِهم زيغ فيبِعون ما تشابه مِنه ابتِغاء الفِتنةِ وابتِغ‬
ٌّ ُ ٰ َ ُ ُ ْ ْ َ ُ َّ َ ُ ّٰ َّ ُٓ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ
‫الراسِخون ِيف العِل ِم َيقولون ا َم َّنا بِه۪ۙ ك‬
gizli kalmaz.
6. Rahimlerde sizi diledi- ‫وما يعلم تا ۪ويله ا ِل الل ۢ و‬
َ ُ‫غ قُل‬ ْ ُ َ َ َّ َ َ‫ال ْل‬َ ْ ُ ُ َّٓ ُ َّ َّ َ َ َ َ ّ َ ْ ْ
‫وب َنا‬
ği gibi şekillendiren O’dur.
O’ndan başka ilâh yoktur. O, ‫ ربنا ل ت ِز‬7 ‫اب‬ ِ ‫مِن عِن ِد ربِناۚ وما يذكر ا ِل ا ۬ولوا‬
mutlak güç ve hikmet sahibi-
dir.
ٓ‫ َر َّب َنا‬8 ‫اب‬ ُ ‫ح ًة ۚا ِنَّ َك اَن ْ َت ال ْ َو َّه‬ َ ْ ‫ب َنلَا م ِْن َ ُدلن ْ َك َر‬ ْ ‫َب ْع َد ا ِذْ َه َديَْ َنا َو َه‬
َ ْ ُ ْ ُ َ َ ّٰ َّ َ َ َّ
9۟ ‫الل ل يل ِف الم۪يعَاد‬ ‫ا ِنك جَام ُِع انلَّاِس ِلَ ْو ٍم ل َريْ َب ف۪ي ۜهِ ا ِن‬
7. O, sana Kita-
bı indirendir. O’nun bazı
âyetleri muhkemdir, onlar
kitabın anasıdır. Diğerleri de
müteşabihtir. Kalplerinde bir akıl sahipleri düşünüp anlar.
eğrilik olanlar, fitne çıkarmak 8. Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra gönülleri-
ve O’nun olmadık yorumlarını mizi eğriliğe meylettirme. Bize tarafından rahmet bağışla.
yapmak için müteşabih Lütfu en bol olan sensin.
âyetlerinin ardına düşerler.
9. Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde,
Oysa O’nun gerçek mânâsını
insanları mutlaka toplayacak olan sensin. Allah’ın vaadin-
ancak Allah bilir. İlimde
den asla şüphe edilmez.
derinleşmiş olanlar, “O’na
inandık, hepsi Rabbimiz
katındandır” derler. Ancak
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
50 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ 50
3. CÜZ
‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ 13. Karşı karşıya gelen
şu iki gurubun halinde sizin
ُ ُ َ َ َٓ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ َ َ َّ َّ
‫ن عن ُه ْم ا ْم َوال ُه ْم َولا ْولده ْم‬
için mühim ibretler vardır. Bir
ِ ‫ا ِن ال۪ين كفروا لن تغ‬ grup Allah yolunda çarpışıyor,
ٰ َْ َ َّ‫ود انل‬ ُ ُ َ ْ ُ َ ٰ ٓ ُ َ ً ْ َ ّٰ َ diğeri ise aksine küfür yönün-
‫ب ا ِل‬ ِ ‫ا‬ ‫د‬ ‫ك‬ 10 ۙ ِ ‫ار‬ ‫مِن اللِ شيـٔا ۜ وا ۬ولئ ِك هم وق‬ de çarpışıyor. Bunların gözü-
ُ‫خ َذ ُهم‬ َ َ َ َ َ ٰ ُ َّ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ ۙ َ ْ َ ْ ne ötekiler iki misli görünü-
‫ف ِرعون وال۪ين مِن قبل ِ ِهمۜ كذبوا بِايات ِناۚ فا‬ yordu. Allah dilediğini yardımı

‫۪ين‬ َ ‫ قُ ْل لَِّل‬11 ‫۪يد الْعِ َقاب‬ ُ ‫الل َشد‬ ُ ّٰ ‫الل ب ُذنُوبه ۜ ْم َو‬ ُ ّٰ ile destekler. Elbette bunda
ِ ِِ ِ muttakiler için büyük ibretler
ْ
‫ج َه َّن َۜم َوبِئَس‬ َ ‫ون ا ِٰل‬ َ ُ َ ُْ َ َ َُْ ُ َ
‫كف ُروا ستغلبون وتش‬
َ َ vardır.

ٌ َ ْ ََْ ٌ َٰ ْ ُ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ
‫ني اتلَق َت ۜا ف َِئة‬
14. Kadınlardan, oğullar-
ِ  ‫ِئ‬ ‫ف‬ ‫يف‬
۪ ‫ة‬ ‫ي‬‫ا‬ ‫م‬  ‫ل‬ ‫ان‬ ‫ك‬ ‫د‬ ‫ق‬ 12 ‫اد‬ ‫ال ِمه‬ dan, yığın yığın biriktirilmiş
َْ َ َ ْ ُ ّٰ ُ َ ُ
‫يل اللِ َواخ ٰري كاف َِرةٌ يَ َر ْون ُه ْم مِثليْ ِه ْم‬ َ
altın ve gümüşten,
ِ ‫تقات ِل ۪يف س ۪ب‬ salma atlardan, sağmal
َ ٰ َّ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ُ ّ َ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ ْ َ hayvanlardan ve ekinlerden
‫اء ۜ ا ِن ۪يف ذل ِك‬ ‫ره ۪ من يش‬ ِ ‫ني والل يؤيِد بِن‬ ِۜ ‫راي الع‬ gelen zevklere düşkünlük ve

َ َ َّ ُّ ُ َّ ‫ ُز ّي َن ل‬13 ‫صار‬ َ ْ ‫الب‬َْ ُ ًَْ َ bağlılık insanlar için süslü


‫ات‬ ِ ‫و‬ ‫ه‬ ‫الش‬ ‫ب‬ ‫ح‬ ‫اس‬ ِ ‫ِلن‬ ِ ِ ‫۬ول‬ِ ِ ‫ل ِعبة‬
‫ل‬ gösterildi. Bunlar, dünya
َ َّ َ ِ َ َ ْ َ ُ ْ َ ‫۪ني َوالْ َق‬َ ‫النسَٓاءِ َو ْالَن‬ ّ
ِ ‫م َِن‬
hayatının geçici metaıdır.
‫ب‬ ِ ‫ه‬ ‫ال‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ة‬‫ر‬ ‫ط‬ ‫ن‬ ‫ق‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫۪ي‬
ِ ‫ط‬ ‫ا‬ ‫ن‬ Nihayet varılacak güzel yer,
َ ٰ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ ُ ْ ْ َ ْ َ َّ ْ َ Allah’ın huzurudur.
‫ث ذل ِك‬ ۜ ِ ‫ام والر‬ ِ ‫والفِضةِ والي ِل المسومةِ والنع‬
ٰ َ ْ ُ ْ ُ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ْ ُّ َ ْ ‫اع‬
15. De ki: Size bunlardan
ُْ ٰ‫الي‬ ُ ََ
‫ قل‬14 ‫ب‬ ِ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫ن‬ ‫س‬ ‫ح‬ ‫ه‬ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫ع‬ ‫الل‬ ‫و‬ ۚ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫ادل‬ ِ ‫ة‬‫و‬ ‫مت‬ ‫ح ِْز ٌب‬
daha iyisini bildireyim mi?

َ َّ َ َّ ْ ُ ٰ ْ ْ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ َ
3 Takvâ sahipleri için Rableri
ْ
‫۪ين اتق ْوا عِن َد َر ّب ِ ِه ْم‬ ‫ي مِن ذل ِ ۜم ل ِل‬ ٍ ‫اؤ۬نبِئم ِب‬
yanında, içinden ırmaklar

ٌ‫۪يها َوا َ ْز َواج‬ َ ُ ََْْ َ َْ ْ ْ َ ٌ َّ َ


akan, ebediyyen kalacakları
َ ‫۪ين ف‬ َ ‫ادل‬ ِ ‫جنات ت ۪ري مِن تتِها النهار خ‬ cennetler, tertemiz eşler ve
ْ ٌ َ ُ ّٰ َ ّٰ َ ٌ َ ْ َ ٌ َ َّ َ ُ Allah’ın hoşnutluğu vardır.
15 ۚ‫۪ي بِالعِ َبا ِد‬ ‫مطهرة ورِضوان مِن اللِۜ والل بص‬ Allah kullarını çok iyi görendir.

10. İnkâr edenlerin ne malları ne de evlâtları Allah hu-


zurunda kendilerine bir fayda vermeyecektir. İşte onlar
cehennemin yakıtıdır.
11. Tıpkı, Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin
tuttuğu yol gibi. Onlar bizim âyetlerimizi yalanladılar, Allah
da kendilerini günahları yüzünden yakalayıverdi. Allah’ın
cezası çok şiddetlidir.
12. İnkâr edenlere de ki: Yakında mağlup olacaksınız ve
cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir kalma yeridir!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 51


ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ ْ َ ‫ ا‬51
‫ل ْز ُء اثلَّال ِث‬
16. Onlar ki, « Ey Rab- 3. CÜZ AL-İ İMRAN SÛRESİ

bimiz! İman ettik; bizim gü-


nahlarımızı bağışla, bizi ateş َ‫وب َنا َوق ِنا‬ َ ُ‫اغفِ ْر َنلَا ُذن‬ ْ َ َّ َ ٰ ٓ َ َّ َٓ َّ َ َ ُ ُ َ َ َّ َ
azabından koru! » derler. ‫ال۪ين يقولون ربنا ا ِننا امنا ف‬
‫۪ني‬َ ‫۪ني َوالْقَانِت‬ َ ‫الصادِق‬ َّ ‫ين َو‬ َ ‫لصابر‬ َّ َ ‫ ا‬16 ‫اب انلَّار‬ َ ‫َع َذ‬
ِۚ
17. Sabrederler, dürüst
ِ۪
َْ َ
olurlar, huzurda boyun büker-
ُ ّٰ ‫ َشه َد‬17 ‫حار‬ َ ‫ال ْس‬ ْ َ ْ ُْ َ َ ْ ُْ َ
‫الل‬ ‫ب‬ ‫ين‬ ‫ر‬ ۪ ‫والمنفِق۪ني والمست‬
‫ف‬
ِ ‫غ‬
ler, hayra harcarlar ve seher
vaktinde Allah’tan bağış diler- ِ ِ ِ
ْ َٓ ْ ْ ُ ُ ُ َ ٰٓ ْ ُ َّ ٰ َٓ َّ َ
‫ان ُه لا َِل ا ِله َوۙ َوال َملئ ِكة َوا۬ولوا ال ِعل ِم قائ ِمًا بِال ِق ْس ِۜط‬
ler.

ْ ُ َ ْ َ ُ َّ َ ٰ َٓ
18. Allah şâhitlik eder ki,
ّٰ َ ْ َ ّ َّ ُ َ
O’ndan başka ilah yoktur,
ِ‫ ا ِن ادل۪ين عِند الل‬18 ۜ‫لا ِل ا ِلهو الع ۪زيز الك۪يم‬
َّ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ُ َ ْ ْ
melekler ve adâleti ikâme
eden ilim sâhipleri de. O’n- ْ َ ْ
‫الِ ۠م ومااختلف ال۪ين ا ۫وتوا الكِتاب ا ِل مِن بع ِد‬
dan başka ilah yoktur. Her
ٰ ُْ َ َْ ْ ْ ْ ُ َ َٓ َ
‫ات‬ ِ َ‫اءه ُم العِل ُم َبغ ًيا بَين ُه ۜ ْم َوم ْن يَف ْر بِاي‬ ‫ماج‬
şeyi yaratan odur O, Azîz’dir,
Hakîm’dir. Dediler.
ْ ُ َ َ ُّ َٓ ْ َ َ ‫ال‬ ْ ُ َ َ ّٰ َّ َ ّٰ
19. Allah nezdindeki din
‫وك فقل‬ ‫ فا ِن حاج‬19 ‫اب‬ ِ ‫ِس‬ ‫سيع‬ ۪ ‫اللِ فا ِن الل‬
ُ ُ َ َّ ْ ُ َ َ َ َّ ّٰ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ
İslâm’dır. Kitap verilenler,

‫۪ين ا ۫وتوا‬ ‫ه ِللِ َو َم ِن اتبع ۜ ِن وقل ل ِل‬ ِ ‫اسلمت وج‬


kendilerine ilim geldiği halde,

ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ََ َ ّ ُّ ْ َ َ َ ْ
aralarındaki kıskançlık
ْ‫اه َت َدوا‬ ‫الكِتاب والم ِ۪ين ءاسلمت ۜم فا ِن اسلموا فق ِد‬
ۚ
yüzünden ayrılığa düştüler.
Allah’ın âyetlerini inkâr
َ ْ ٌ َ ُ ّٰ َ ُۜ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ ْ َّ َ َ ْ َ
20 ِ۟‫واِن تولوا فا ِنما عليك البغ والل بص۪ي بِالعِباد‬
edenler bilmelidirler ki Allah
hesabını çabuk görendir.
ْ ‫ون انلَّب ّي َن ب َغ‬ َ ُ ُ ْ َ َ ّٰ َ‫ون باٰي‬ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َّ
20. Eğer seninle tartışma-
‫ي‬
ِ ِ ِ۪ ‫ل‬ ‫ت‬ ‫ق‬ ‫ي‬ ‫و‬ ِ ‫الل‬ ‫ات‬ِ ِ ‫ا ِن ال۪ين يفر‬
َّ‫ون بالْ ِق ْس ِط م َِن انل‬ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َ ّ َ
ya girerlerse de ki: «Bana

ۙ ‫اس‬ ِ ‫ح ٍق ۙويقتلون ال۪ين يامر‬


uyanlarla birlikte ben yönümü
Allah’a döndürdüm.» Ehl-i Ki- ِ
ْ‫طت‬ َ َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ َ َ َ ْ ُ ْ ّ ََ
ِ ‫ ا ۬ولئ ِك ال۪ين حب‬21 ‫۪ي‬ ٍ ‫اب ال‬ ٍ ‫فبِشهم بِع‬
‫ذ‬
tab’a ve ümmîlere de de ki:
«Siz de Allah’ı kabul ettiniz
َ ْ ْ ُ َ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ ُ ْ َ
َ ِ ‫اع َمال ُه ْم ِيف ادلنيا وال‬
mi?» Eğer teslim olurlarsa
doğru yolu buldular demektir. 22 ‫اصين‬ ِ۪ ‫خرة ِۘ وما لهم مِن ن‬
Yok, eğer yüz çevirdilerse
sen, yalnızca duyurmaya va-
zifelisin. Allah kullarını hak-
kıyla görendir. 22. İşte bunlar dünyada da ahirette de çabaları boşa gi-
21. Allah’ın âyetlerini inkâr den kimselerdir. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur.
edenler, haksız yere peygam-
berlerin canlarına kıyanlar
ve adaleti emreden insanla-
rı öldürenler... Onlara acı bir
azabı müjdele!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


52 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ 52
3. CÜZ
‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ 25. Bakalım, kendileri-
ni o geleceğinde hiç şüphe
ٰ َ َ ْ َ ‫۪يبا م َِن الْك‬ ً ‫۪ين ا ُ ۫وتُوا نَص‬ َ ‫اَل َ ْم تَ َر اَِل اَّل‬
‫اب يُدع ْون ا ِل‬
olmayan gün için bir araya
ِ ‫ِت‬ topladığımız ve hiç kimseye

ْ‫يق مِنْ ُه ْم َو ُهم‬ ٌ ‫ َم بَيْ َن ُه ْم ُث َّم َي َت َوّٰل فَر‬ ُ ْ َ ّٰ َ‫ك‬


haksızlık edilmeden herkese
۪ ‫ح‬ ‫ل‬
ِ ِ ‫الل‬ ‫اب‬ِ ‫ِت‬ kazandığı tamamen ödendiği
ٓ َّ
َ ُ َّ َ َّ َ َ ْ َ ُ َ ْ ُ َّ َ َ ٰ َ ُ ْ
‫ار ا ِل ايَّامًا‬ ‫ ذل ِك بِانهم قالوا لن تمسنا انل‬23 ‫ُمع ِرضون‬
vakit, hâlleri nice olacaktır?
26. De ki: Mülkün sahibi
َ َ َ َ َ ََُْ ُ َ َ ْ ُ َ َ ُْ َ
‫ فكيْف ا ِذا‬24 ‫تون‬ ‫اتۖ َوغ َّره ْم ۪يف د۪ين ِ ِهم ماكانوا يف‬
olan Allah’ım! Sen mülkünü
ٍ ‫معدود‬ dilediğine verirsin ve mülkü-

‫ت‬ ْ ‫اك َس َب‬ َ َ


‫ت كل نفٍس م‬
ْ َ ُّ ُ ْ َ ّ ُ َ
‫ب ف۪يهِ ووفِي‬ َ ْ‫اه ْم ِلَ ْوم َل َري‬ ُ َََْ
‫جعن‬
nü dilediğinden geri alırsın.
ٍ Dilediğini yüceltir, dilediğini
َ ْ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ َّ ُ ّٰ ُ َ َْ َ ُ
‫ك تؤ ِت ال ُملك‬ ِ ‫ ق ِل اللهم مال ِك المل‬25 ‫َوه ْم ل ُيظل ُمون‬
de alçaltırsın. Her türlü iyilik
senin elindedir. Gerçekten
ُّ ُ ُ َٓ َ ْ َ ُّ ُ َ ُ َٓ َ ْ َّ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ
‫اء َوت ِذل‬
sen her şeye kadirsin.
‫نع الملك مِمن تشاءۘ وت ِعز من تش‬ ِ ‫من تشاء وت‬ 27. Geceyi gündüze katar,
َ ْ َّ ُ ُ ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ َّ ُ ْ َ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ
‫ تول ِج الل‬26 ‫شٔ قد۪ير‬
gündüzü de geceye katarsın.
ٍ ‫ي ا ِنك ع ك ِل‬ ۜ ‫من تشاء ۜبِي ِدك ال‬ Ölüden diriyi çıkarır, diriden
ّ َ ْ َ َّ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ َّ َ َ َّ ُ ُ َ َ َّ de ölüyü çıkarırsın. Dilediği-
‫ت‬ ِ ِ ‫ِيف انلهارِ وتول ِج انلهار ِيف ال ِلۘ وت ِرج الح مِن المي‬ ne de hesapsız rızık verirsin.
َ ْ‫اء ب َغي‬ ُ َٓ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ّ َ ْ َ َ ّ َ ْ ُ ْ ُ َ
27 ‫اب‬ ٍ ‫حس‬ ِ ِ ِ ‫حۘ وترزق من تش‬ ِ ‫وت ِرج الميِت مِن ال‬
28. Müminler, müminle-
ri bırakıp da kâfirleri evliya
َ ْ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ َ ْ َ ُ ْ ُْ َّ ‫َل َي‬
ۚ‫ون ال ُمؤ ِمن۪ني‬ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫اء‬ ‫ل‬ِ ‫و‬‫ا‬ ‫ين‬ ‫ِر‬ ‫ف‬‫ا‬‫ك‬ ‫ال‬ ‫ون‬ ‫ِن‬
‫م‬ ‫ؤ‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫ذ‬
ِ ‫خ‬
ِ ‫ت‬
edinmesin. Kim bunu yapar-
ِ ۪ sa, artık Allah’tan hiçbir şey
ُ َ ْ َ َّ ْ َ ٓ ّٰ َ َ ْ‫َو َم ْن َي ْف َع ْل ذٰل َِك فَلَي‬
‫شٔ ا ِل ان ت َّتقوا‬ ‫يف‬ ِ ‫الل‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫س‬
beklemesin. Ancak kâfirler-
ٍ ۪ den gelebilecek bir tehlike-

28 ‫۪ي‬ ُ ‫اللِ ال ْ َمص‬ ّٰ َ ِ َ ُۜ َ ْ َ ُ ّٰ ُ ُ ُ ّ َ ُ َ ًۜ ٰ ُ ْ ُ ْ


‫مِنهم تقية ويح ِذركم الل نفسه وال‬
den sakınmanız başkadır.
Allah, asıl sizi kendisine kar-
ُ‫الل َو َي ْعلَـم‬ ُۜ ّٰ ‫قُ ْل ا ِْن ُتْ ُفوا مَا يف ُص ُدور ُك ْم ا َ ْو ُتبْ ُدوهُ َي ْعلَ ْم ُه‬ şı dikkatli olmanız hakkında
ِ ۪ uyarmaktadır. Dönüş yalnız-
ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ َ َ ٰ َّ َ ca O’nadır.
29 ‫شٔ قد۪ير‬ ٍ ‫ض والل ع ك ِل‬ ۜ ِ ‫ات وما ِيف الر‬ ِ ‫ما ِيف السمو‬ 29. De ki: İçinizdekini giz-
leseniz de açığa vursanız da
Allah onu bilir. Göklerde ve
23. Kendilerine Kitap’tan bir pay verilenleri görmüyor yerde olanları da bilir. Allah
musun ki, aralarında hüküm vermesi için Allah’ın Kitabına her şeye kadirdir
çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dö-
nüp gidiyor.
24. Bunun sebebi, onların, “Bize, ateş sadece sayılı
günlerde dokunacaktır.” demeleridir. Uydura geldikleri şey-
ler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 53


ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ ْ َ ‫ ا‬53
‫ل ْز ُء اثلَّال ِث‬
30. Herkesin, iyilik olarak 3. CÜZ AL-İ İMRAN SÛRESİ

ْ‫ضا ۛ َومَا َعملَت‬ َ ْ‫ت م ِْن َخ ْي ُم‬ ْ َ‫اعمل‬ ْ َ ُّ ُ ُ َ َ ْ َ


da kötülük olarak da yaptığı
ً َ َ
ِ ۚ ِ ‫تد ك نفٍس م‬ ِ ‫يوم‬
her şeyi karşısında hazır bul-
duğu günde, kişi isteyecek ki ٍ
ُ ّ
‫۪يدا ۜ َو ُي َح ِذ ُرك ُم‬ ً ‫م ِْن ُٓسوء ۛتَ َو ُّد ل َ ْو ا َ َّن بَيْ َن َها َو َبيْ َن ُٓه ا َ َم ًدا بَع‬
ٍۚ
kötülükleri ile kendisi arasın-
da uzun bir mesafe bulunsun.
َ ّٰ ‫ون‬ َ ُّ ُ ْ ُ ْ ُ ْ ْ ُ ْ ٌ ُ ُ ّٰ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ
‫الل‬ ‫ قل ا ِن كنتم تِب‬30 ِ۟‫الل َر ۫ؤف بِال ِع َباد‬ ‫الل نفس ۜه و‬
Allah, asıl sizi kendisine kar-
şı dikkatli olmanız hakkında
uyarmaktadır. Allah kullarına
ٌ‫الل َغ ُفور‬ ُ ّٰ ‫ ۜ ْم َو‬ ُ َ ُ ُ ْ ُ َ ْ ْ َ َ ُ ّٰ ُ ُ ْ ْ ُ ُ َّ َ
çok şefkatlidir. ‫وين يبِبم الل ويغفِر لم ذنوب‬ ۪ ‫فاتبِع‬
31. De ki: Eğer Allah’ı
‫ب‬ ُّ ِ‫الل َل ُي‬ َ ّٰ ‫ول ۚفَا ِْن تَ َول َّ ْوا فَا َِّن‬ َ ُ َّ َ َ ّٰ ُ َ ْ ُ ٌ َ
‫ قل اط۪يعوا الل والرس‬31 ‫رح۪يم‬
seviyorsanız bana uyunuz
ki Allah da sizi sevsin ve َ ٰ َ ٰ ْ َ ٰ َ ً ُ َ َ َ ٰ ٰٓ َ ْ َ ّٰ َّ
‫۪يم َوال‬ ‫ ا ِن الل اصطف ادم ونوحا وال ا ِبره‬32 ‫ين‬ َ ‫الْ َكف ِر‬
günahlarınızı bağışlasın. ۪
Allah son derece bağışlayıcı
ٌ ‫الل َسم‬ ُ ّٰ ‫ ُذ ّر َّي ًة َب ْع ُض َها م ِْن َب ْعض َو‬33ۙ‫۪ني‬ َ ‫ع الْ َعالَم‬ ََ َ ْٰ
ve esirgeyicidir. ‫۪يع‬ ٍۜ ِ ‫عِمرن‬
ْ َ َ َ َ ُ ْ َ َ ّ ّ َ َ ٰ ْ ُ ََ ْ َ َْ ٌ َ
‫با ِ۪ننذرتلكما ۪يفبطن۪ى‬ ِ ‫تامراتعِمرنر‬ ِ ‫ا ِذقال‬34‫۪يم‬ ۚ ‫عل‬
32. De ki: Allah’a ve Re-
sul’üne itaat edin. Eğer yüz
ْ َ َ َ ُ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َّ ّ ْ َّ َ َ َ ً َّ َ ُ
‫ فل َّما َوض َعت َها‬35‫۪يم‬
çevirirlerse bilsinler ki Allah
kâfirleri sevmez. ‫مررافتقبلمِن۪ ۚىا ِنكانتالسم۪يعالعل‬
َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ ٰ ْ ُ َٓ ُ ْ َ َ ّ ّ َ ْ َ َ
‫ت َوليَْس‬ ۜ ‫ث والل اعلم بِما وضع‬ ۜ ‫ب ا ِ۪ن وضعتها ان‬ ِ ‫قالت ر‬
33.34. Allah, birbirinden tü-
reyen bir nesil olarak Âdem’i,
َ‫ك َو ُذ ّر َّي َتها‬ َ َ ُ ُ ّٓ ِ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َّ َ ّ ِ َ ٰ ْ ُ ْ َ ُ َ َّ
ِ ‫الكر كلنثۚوا ۪ن سميتها مريم وا ۪ن اع۪يذها ب‬
Nûh’u, İbrahim ailesi ve İmran
ailesini seçip âlemlere üstün ِ
ُ ‫ َف َت َق َّبلَ َها َر ُّب َها ب َق‬36 ‫الرجي ِم‬ َ ْ َّ َ
‫ول َح َس ٍن‬ َّ ‫طان‬
kıldı. Allah, işiten ve bilendir.
35. İmrân’ın karısı şöyle ٍ ِ ‫ب‬ ۪ ِ ‫مِن الشي‬
َ َ َ َ َ َّ ُ َ َ َّ َ ً َ َْ
‫َوانبَ َت َها ن َباتا َح َس ًنا ۙ َوكفل َها َزك ِر َّيۜا كل َما دخل َعليْ َها َزك ِر َّيا‬
demişti: « Rabbim! Karnım-
dakini azatlı bir kul olarak sırf
ْ َ‫ابۙ َو َج َد عِنْ َد َها ر ْزقًاۚقَ َال يَا َم ْر َي ُم ا َ ّٰن لَك ٰه َذاۜ قَال‬ َ َ ْ ‫الْم‬
‫ت‬ ‫ر‬ ‫ح‬
sana adadım. Adağımı kabul
buyur. Şüphesiz hakkıyla işi- ِ ِ ِ
ten ve bilen sensin. »
37 ‫اب‬ ‫س‬َ ‫ح‬ ِ ‫ي‬ ُ َٓ‫الل يَ ْر ُز ُق َم ْن يَش‬
ْ ‫اء ب َغ‬ َ ّٰ ‫اللِ ا َِّن‬
ۜ
ّٰ ْ ْ َ ُ
‫هو مِن عِن ِد‬
36. Onu doğurunca, “Rab- ٍ ِ ِ
bim!” dedi, “Onu kız doğur-
dum.” -Oysa Allah, onun ne
doğurduğunu daha iyi bilir-
37. Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul bu-
“Erkek, kız gibi değildir. Ona
yurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriyya’yı da
Meryem adını verdim. Onu
onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına,
ve soyunu kovulmuş şeytan-
mâbede her girişinde orada bir rızık bulur ve «Ey Meryem,
dan senin korumana bırakı-
bu sana nereden geliyor?» der; o da: “Bu, Allah tarafından-
yorum.”.
dır. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir,” derdi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


54 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ 54
3. CÜZ
‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ 40. Zekeriyya: Rabbim!
Dedi, bana ihtiyarlık gelip
ً َ ّ َ ً َّ ّ ُ َ ْ ُ َ ْ ْ َ ّ َ َ َ ُ َّ َ َّ َ َ َ َ َ َ ُ çattığına, üstelik karım da
ۚ ‫ب هب ۪ل مِن دلنك ذرِية طيِبة‬ ِ ‫هنال ِك دع زك ِريا رب ۚه قال ر‬ kısır olduğuna göre benim
ّ َ ُ ٌ َٓ َ ُ َ ُ َ ٰٓ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ َّ
‫ فنادته الملئ ِكة وهو قائ ِم يصل۪ى‬38 ِ‫ادل َٓعء‬ ُّ ‫۪يع‬ ُ ‫ك َسم‬
nasıl oğlum olabilir? Allah
‫ا ِن‬ şöyle buyurdu: “Böyle de

َ ً ْ ُ ِ ّ َ‫الل يُب‬َ ّٰ ‫ح َرابۙ ا َ َّن‬ ْ ْ


‫ش َك ب ِ َيحٰي ُم َص ّ ِدقا بِل ِ َم ٍة‬
olsa; Allah dilediğini yapar.”
ِ ‫ِيف ال ِم‬ 41. Zekeriya, “Rabbim!

‫ب‬ ّ ‫ قَ َال َر‬39 ‫۪ني‬ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬َّ ‫ورا َونَب ًّيا م َِن‬ ً ‫اللِ َو َس ّي ًدا َو َح ُص‬ ّٰ َ
‫مِن‬
Bana bir alâmet ver” dedi.
ِ ِ ِ Allah da şöyle dedi: “Senin
َ َ َ ْ َ َُ ْ َ َََ ََْ ٌ َ ُ ُ ُ َ ّٰ َ
‫ام َرا ۪يت َعق ِ ٌۜر قال‬
için alâmet, insanlarla üç gün
‫كب و‬ ِ ‫ال‬ ‫ن‬ ِ ‫غ‬ ‫ل‬ ‫ب‬ ‫د‬ ‫ق‬ ‫و‬ ‫م‬ ‫غ‬ ‫ل‬
۪ ‫ان ي‬
‫ون‬ konuşamaman, ancak işaret-
َ َ ً َ ٰ ٓ ْ َ ْ ّ َ َ َ ُ َٓ َ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ ٰ َ leşebilmendir. Ayrıca Rabbini
‫ب اجعل ۪ل ايةۜ قال‬ ِ ‫ قال ر‬40 ‫كذل ِك الل يفعل ما يشاء‬ çok zikret, sabah akşam tes-

َ َّ َ ْ ُ ْ َ ۜ ً ْ َ َّ َّ َ َ َ ٰ َ َ َّ َ ّ َ ُ َّ َ َ ُ َ ٰ
bih et.
‫ايتك ال تلِم انلاس ثلثة ايا ٍم ا ِل رمزا واذكر ربك‬ 42. Hani melekler demiş-
ُ َ ٰٓ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ
َ ْ ّ ِ ‫۪يا َو َس ّب ِ ْح بِالْ َع‬ ً ‫َكث‬ lerdi ki: Ey Meryem! Allah seni
‫ت الملئ ِكة‬ ِ ‫ واِذ قال‬41 ِ۟‫ش والِبار‬ ِ seçti; seni tertemiz yarattı ve
َٰ َٰ ْ َ ٰ َ ْ َ ّٰ َّ ُ َ ْ َ َ
ِ‫يك ع ن ِسَٓاء‬ ِ ‫يك َوط َّه َركِ َواصطف‬
seni bütün dünya kadınlarına
ِ ‫الل اصطف‬ ‫يا مريم ا ِن‬ üstün kıldı.

َ‫ار َكع۪ى َمع‬ ْ ‫جد۪ي َو‬ ُ ‫اس‬ ْ ‫ يَا َم ْر َي ُم ْاق ُنت۪ى ل َِر ّبك َو‬42 ‫۪ني‬ َ ‫الْ َعالَم‬ 43. Ey Meryem! Rabbine
ِ ِ gönülden itaat et, secde et ve
َ‫ك َو َما ُكنْت‬ َ
َۜ ْ‫ب نُوح۪يهِ ا ِل‬ ْ‫ ذٰل َِك م ِْن اَنْ َبٓاءِ الْ َغي‬43 ‫۪ني‬ َ ‫الراكِع‬ َّ rükû edenlerle berâber sen
ِ de rükû et.
َ ْ‫ ُف ُل َم ْر َي َم َو َما ُكن‬ ْ َ ْ ُ ُّ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ ْ ْ ْ َ َ
‫ت‬ ۖ ‫دلي ِهم ا ِذ يلقون اقمهم ايهم ي‬
44. Bunlar, bizim sana va-
hiy yoluyla bildirdiğimiz gayb
َّ
‫ام ْر َي ُم ا ِن‬ َ َ‫ ا ِذْ قَالَت ال ْ َملٰٓئ َِك ُة ي‬44 ‫ون‬ َ ُ ََْ ْ ْ ْ ََ
‫دلي ِهم ا ِذ يت ِصم‬
ِ
haberlerindendir. İçlerinden
hangisi Meryem’i himayesi-

‫۪يس ابْ ُن‬ َ ‫۪يح ع‬ ُ ‫ل ِ َمة مِنْ ُهۗ ا ِْس ُم ُه ال ْ َمس‬ َ ُ ّ َ ُ َ ّٰ
ِ ‫الل يبِشكِ ب‬
ne alacak diye kalemleriyle
ٍ kur’a atışırlarken sen onların
َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ
ۙ َ َّ ِ ‫َم ْر َي َم َو ۪جيهًا ِيف ادلنيا وال‬
yanında değildin; onlar çeki-
45 ‫خرة ِ ومِن المقر ۪بني‬ şirken de yanlarında değildin.
45. Melekler demişlerdi
ki: Ey Meryem! Allah sana
38. Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: “Rabbim! Bana kendisinden bir “kelime” yi
tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Sen duayı hakkıyla işi- müjdeliyor. Adı Meryem oğlu
tensin,” dedi. İsa’dır. Mesîh’tir; dünyada da,
ahirette de itibarlı ve Allah’ın
39. Zekeriyya mihrapta durmuş namaz kılarken melekler
kendisine yakın kıldıkların-
ona şöyle nida ettiler: “Allah sana, kendisi tarafından gelen
dandır.
bir “kelime” yi tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlihlerden bir
peygamber olarak Yahya’yı müjdeler.”

KUR’AN-I KERİM MEALİ 55


ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ ْ َ ‫ ا‬55
‫ل ْز ُء اثلَّال ِث‬
46. O beşikte de, yetişkin- 3. CÜZ AL-İ İMRAN SÛRESİ

likte de insanlara konuşacak


َ َّ َ َ ً ْ َ َ ْ َْ َ َّ‫ ّل ُِم انل‬ َ َُ
ve sâlihlerden olacak.
ِ
46 ‫اس ِيف المه ِد وك ومِن الصال۪ني‬ ‫وي‬
َ َ ٌ ََ َ َ ُ ُ ّٰ َ ّ َ ْ َ َ
‫ب ان يَون ۪ل َو ٌدل َول ْم َي ْم َس ْسن۪ى ب‬
47. Meryem: Rabbim!
Dedi, bana bir erkek eli değ- ‫شۜ قال‬ ِ ‫قالت ر‬
َ ُ ُ َّ َ َ ٰٓ َ َ ُ َٓ َ َ ُ ُ ْ َ ُ ّٰ ٰ َ
‫اء ۜا ِذا قض ا ْم ًرا فا ِنمَا َيقول ُل‬
mediği halde nasıl çocuğum
olur? Allah şöyle buyurdu: Bu ‫كذل ِِك الل يلق ما يش‬
َ ٰ ْ َّ َ َ َ ْ ْ َ َ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ َ ُ ُ َ ُ
‫ ويعل ِمه الكِتاب وال ِكمة واتلورية‬47 ‫ك ْن ف َيكون‬
böyledir, Allah dilediğini yara-
tır. Bir işe hükmedince sade-
ُ ْ ْ َ ّ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ ٰ ً ُ َ َ َ ْ ْ َ
‫جئ ُت ْم‬
ce «Ol!» demesiyle oluverir.
48. Allah ona kitabı, hikme- ِ ‫د‬ ‫ق‬ ‫ن‬ ۪ ۪ ‫ا‬ ‫ل‬ ‫اي‬ ‫س‬ ِ ‫ا‬ ‫ى‬ ‫ن‬
۪ ‫ب‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫ول‬ ‫س‬ ‫ر‬ ‫و‬ 48 ۚ ‫ن‬
‫يل‬ ۪ ِ‫وال‬
َ ُ َ ُ ُ ْ َ ٓ ّ َ ْۙ ُ ّ َ ْ َ ٰ
ِ‫۪ني ك َهيْ َـٔة‬ ّ ‫ ْم م َِن‬
‫الط‬ ‫بِاي ٍة مِن ربِم ا ۪ن اخلق ل‬
ti, Tevrat’ı, İncil’i öğretecek.
ِ
ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ّٰ ْ ً ْ َ ُ ُ َ َ ُ ُ ْ َ َ ْ َّ
49. İsrail oğullarına bir resul
َ‫ك َمه‬ ‫ي فانفخ ف۪يهِ فيكون طيا بِا ِذ ِن اللِۚ واب ِرئ ال‬
olacak. “Size Rabbinizden
ِ ‫الط‬
َ ُ ُ َْ ُ َ ُ ّٰ ْ ٰ ْ ْ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ
bir mucize ile geldim: Size
çamurdan bir kuş sureti ‫ ال َم ْوت بِا ِذ ِن اللِۚ َوان ّب ِ ُئ ْم بِمَا تاكلون‬ ِ ‫والبرص وا‬
ُ َ ً ٰ َ َ ٰ َّ ُ َ َ
‫َومَا ت َّدخ ُِرونۙ ۪يف ُب ُيوت ِ ۜ ْم ا ِن ۪يف ذل ِك ليَة ل ْم‬
yapar, ona üflerim ve Allah’ın
izni ile o kuş oluverir. Yine

ِ‫اتل ْو ٰرية‬ َّ ‫ني يَ َد َّي م َِن‬ َ ْ ‫ َو ُم َص ّدِقًا ل ِمَا َب‬49 ‫۪ني‬ َ ْ ُ ْ ُْ ُ ْ


Allah’ın izni ile körü ve
abraşları iyileştirir, ölüleri ۚ ‫ا ِن كنتم مؤ ِمن‬
ٰ ُ ُ َْ َ َّ ُ َّ َ ْ َ ْ ُ َ َّ ُ َ
‫جئْ ُت ْم بِايَ ٍة‬ َ ‫ ْم‬
diriltirim. Ayrıca evlerinizde
ne yiyip ne biriktirdiğinizi size ِ ‫و‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫م‬‫ر‬
ِ ‫ح‬ ‫۪ي‬ ‫ل‬ ‫و ِلحِل لم بعض ا‬
haber veririm.” Eğer iman
ُ
‫الل َر ّ۪بى َو َر ُّب ْم‬ َ ّٰ ‫ ا َِّن‬50 ‫۪يعون‬ ُ ‫لل َواَط‬ َ ّٰ ‫ات ُقوا ا‬ َّ َ ْ ُ ّ َ ْ
‫مِن ربِم ف‬
edenlerseniz, bunda sizin için ِ
ibretler vardır.
ٰ َّ َ َ ٓ َّ َ َ ٌ َ ْ ُ ٌ َ َ ٰ ُ ُُْ َ
50. Benden önce gelen ‫ب‬4‫حِز‬
ٌ ْ ‫ فلما احس ع۪يس‬51 ‫صاط مستق۪يم‬ ِ ‫فاعبدوه ۜ هذا‬
Tevrat’ı doğrulayıcı olarak َ
‫ال َوارِ ُّيون‬ َ ْ ‫اللِ قَ َال‬ ّٰ َ
ۜ ‫ارٓي ا ِل‬ ‫ص‬ َ ْ ‫ ْف َر قَ َال َم ْن اَن‬ ُ ْ ُ ُْ
‫مِنهم ال‬
ve size haram kılınan bazı ۪
َ َّ َ ْ ّٰ ٰ ّٰ ُ َ ْ َ ُ ْ َ
52 ‫ار اللِۚ ا َم َّنا بِاللِۚ َواش َه ْد بِانا ُم ْسل ُِمون‬ ‫نن انص‬
şeyleri de helâl kılmam
için gönderildim. Size
Rabbinizden bir mucize
getirdim. Artık Allah’a karşı
gelmekten sakının ve bana 52. İsa, onlardaki inkârcılığı sezince: Allah yolunda bana
itaat edin yardımcı olacaklar kimlerdir? Dedi. Havariler: “Biz, Allah
yolunun yardımcılarıyız; Allah’a inandık, Bil ki bizler Müslü-
51. Allah, benim de Rab-
manlarız,” cevabını verdiler.
bim, sizin de Rabbinizdir.
Öyle ise O’na kulluk edin. İşte
bu dosdoğru yoldur.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


56 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ 56
3. CÜZ ‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ
56. İnkâr edip kâfir olanlara
gelince, onları dünya ve ahi-
َ‫اكُبْ َ َمع‬ ْ َ َ ُ َّ َ ْ َ َّ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َّ َ ٰ َٓ َّ َ rette şiddetli bir azaba çarptı-
‫ربنا امنا بِما انزلت واتبعنا الرسول ف‬ racağım; onlara hiç yardımcı
َ َ ْ ُ ْ َ ُ ّٰ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ َ َ َ َ َّ da olmayacak.
54 ‫ين‬ ۟ ‫الل والل خي الماك ِ۪ر‬ ۜ ‫ ومكروا ومكر‬53 ‫الشاهِد۪ين‬ 57. İman edip iyi davra-
َ‫ط ّه ُرك‬ َ ُ َ َّ َ َ ُ َ َ َ ّ َ َ ُ ّ ٰٓ ُ ّٰ ‫ا ِذْ قَ َال‬
َ‫الل ي‬
‫م‬ ‫و‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬ ‫ك‬ ‫ِع‬ ‫ف‬ ‫ا‬‫ر‬ ‫و‬ ‫۪يك‬ ‫ف‬‫و‬ ‫ت‬ ‫م‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫۪يس‬ ‫ع‬ ‫ا‬
nışlarda bulunanlara gelince,
ِ ۪ Allah onların mükâfatlarını
َ‫وك فَ ْو َق ال۪ين‬َّ َ ‫۪ين َّات َب ُع‬ َّ
َ ‫ك َف ُروا َو َجاع ُِل ال‬ َ َ َّ َ
‫مِن ال۪ين‬
eksiksiz verecektir. Allah za-
limleri sevmez.
ُ ْ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َّ َ َّ ُ َ ٰ ْ ِ ْ َ ٰ ُٓ َ َ
‫ح ُم‬ ‫جعم فا‬ ِ ‫كفروا ا ِل يوم القِيمةِۚ ثم ا ِل مر‬
58. Sana söylenenleri biz

َ َ َ َّ َّ َ َ َ ُ َْ ْ ُ َ ْ ُ ََْ
âyetlerden ve hikmet dolu

‫۪ين كف ُروا‬ ‫ فاما ال‬55 ‫۪يما كن ُت ْم ف۪يهِ ت َتلِفون‬ ‫بينم ف‬ Kur’an’dan okuyoruz.

َ ْٰ ْ ُّ ً ‫فَا ُ َع ِّذ ُب ُه ْم َع َذابًا َشد‬


‫خ َرة ِۘ َومَا ل ُه ْم م ِْن‬
59. Allah nezdinde İsa’nın
ِ ‫ادلن َيا َوال‬ ‫۪يدا ِيف‬ durumu, Âdem’in durumu gi-

ّ َ َ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ َ َ َ َ
bidir. Allah onu topraktan ya-
‫ات ف ُي َوف۪ي ِه ْم‬ ِ ِ
‫ال‬ ‫الص‬ ‫وا‬ ‫ واما ال۪ين امنوا وع ِمل‬56 ‫اصين‬ ِ۪ ‫ن‬ rattı. Sonra ona «Ol!» dedi ve

َ َْ َ ُ َُْ َ ٰ َ َّ ُّ ُ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ُ ُ oluverdi.
‫ ذل ِك نتلوه عليك‬57 ‫اجوره ۜم والل ل يِب الظالِم۪ني‬ 60. Bu Rabbinden gelen

ّٰ َ ْ ٰ َ َ َ َّ َ ْ ْ ّ َ َٰ ْ َ gerçektir. Öyle ise şüphele-


‫ ا ِن مثل ع۪يس عِند الل‬58 ‫ات والِك ِر الك۪ي ِم‬ ِ ‫مِن الي‬ nenlerden olma.

ُ ُ َ ُ َ َ َ ُ َُ ْ ُ ََ َ َ َٰ ََ َ
59 ‫اب ث َّم قال ُل ك ْن ف َيكون‬
61. Sana bu ilim geldiği
ٍ ‫كمث ِل اد ۜم خلقه مِن تر‬ halde seninle bu konuda
َ َّ َٓ ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ َ َ َ َ ّ َ ْ ُّ َ ْ َ tartışanlara: “Geliniz, sizler ve
‫ فمن حاجك‬60 ‫تين‬ ۪ ‫الق مِن ربِك ف تن مِن المم‬ bizler de dâhil olmak üzere,
َ َ َٓ ْ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ْ ْ َ َ َ َٓ َ ْ َ ْ karşılıklı olarak çocuklarımızı
‫اءنا‬ ‫ف۪يهِ مِن بع ِد ما جاءك مِن العِل ِم فقل تعالوا ندع ابن‬ ve kadınlarımızı çağıralım,
ُ َُْ ُ ْ َ ُ َ َٓ َ َ َ َٓ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ
‫اءك ْم َوانف َس َنا َوانف َس ْم‬
sonra da dua edelim de
‫وابناءكم ون ِساءنا ون ِس‬ Allah’tan yalancılar üzerine

َ ‫كاذِب‬ َ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َّ ُ lânet dileyelim.” de.


61 ‫ني‬ ۪ ‫ثم نبت ِهل فنجعل لعنت اللِ ع ال‬

53. Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber’e uy-


duk. Şimdi bizi şahitlerden yaz, dediler.
54. Onlar tuzak kurdular; Allah da onların hilelerine kar-
şılık verdi. Allah hilelere karşılık vermekte en güçlü olandır.
55. Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim,
seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındı-
racağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün
kılacağım. Sonra dönüşleriniz ancak bana olacak. İşte o
zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben
hükmedeceğim.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 57
ANA SAYFAYA DÖN

62. Şüphesiz bu, doğru 3. CÜZ ُ ُ ْ َ ‫ ا‬57


‫ل ْز ُء اثلَّال ِث‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ

haberdir. Allah’tan başka ilâh


yoktur. Muhakkak ki Allah,
َ‫الل ل َ ُهو‬ َ ّٰ ‫الل َوا ِ َّن‬ ُۜ ّٰ ‫ال ُّق َومَا م ِْن ا ٰ ٍِل ا َِّل‬ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُ َ َ ٰ َّ
mutlak güç ve hikmet sahibi- ۚ ‫ا ِن هذا لهو القصص‬
dir.
َ ْ ُ ْ ٌ َ َ ّٰ َّ َ ْ َّ َ َ ْ َ ُ َ ْ ُ َ ْ
63. Eğer yine yüz çevirir- 63 ‫۪ين‬ ۟ ‫سد‬ ِ ‫ فا ِن تولوا فا ِن الل عل۪يم بِالمف‬62 ‫الع ۪زيز الك۪يم‬
ْ‫م‬ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َٓ َ َ َ ٰ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ ْ ُ
‫اب تعالوا ا ِل كِم ٍة سوا ٍء بيننا وبين‬ ِ ‫قل يا اهل الكِت‬
lerse, şüphesiz Allah, boz-
guncuları hakkıyla bilendir.
َ‫الل َو َل نُْش َك به۪ َشيْ ًـٔا َو َل َي َّتخ َذ َب ْع ُضنا‬ َ ّٰ َّ َ ُ ْ َ َّ َ
64. De ki: Ey Ehl-i kitap!
ِ ِ ِ ‫ال نعبد ا ِل‬
َّ َ ْ ُ ُ َ َّ َ ْ َ ّٰ ُ ْ ً ََْ ً َْ
Sizinle bizim aramızda anla-
mı eşit bir kelimeye geliniz:
‫اللِ فا ِن ت َول ْوا فقولوا اش َه ُدوا بِانا‬ ۜ ‫ون‬ ِ ‫بعضا اربابا مِن‬
‫د‬
َ ُّ ٓ َ ُ َ َ ‫ يَٓا ا َ ْه َل الْك‬64 ‫ون‬
“Allah’tan başkasına tapma-

‫۪يم َو َٓما‬ َ ‫ون ٓيف ا ِب ْ ٰره‬ ‫اج‬ ‫ت‬ ‫ِم‬ ‫ل‬ ‫اب‬ ‫ِت‬
َ ُ ْ ُ
‫مسلِم‬
۪
yalım; O’na hiçbir şeyi eş
ِ
َّ ُ ْ ْ َ ُ ٰ ْ َّ
tutmayalım ve Allah’ı bırakıp
َ ُ ْ َ َ ََ ْ َ ُْ
65 ‫نيل ا ِل م ِْن َبع ِده۪ۜ اف تعقِلون‬ ۪ ِ ‫ل‬ ‫ا‬‫و‬ ‫ية‬ ‫ر‬ ‫و‬ ‫اتل‬ ‫ت‬ِ ‫ان ِزل‬
da kimimiz kimimizi ilâhlaştır-
masın.” Eğer onlar yine yüz
َ ْ ُ َ ْ َ َ‫َٓها اَنْ ُت ْم ٰٓه ُ۬ؤ َٓلءِ ح‬
‫اجج ُت ْم ف۪يمَا ل ْم بِه۪ عِل ٌم فل ِ َم‬
çevirirlerse, işte o zaman: “bi-
zim Müslüman olduğumuza
ْ َ َ ْ ُ ّٰ َ ٌۜ ْ ُ َ َْ َ ُّ ٓ َ ُ
‫الل َيعل ُم َوان ُت ْم‬ ‫اجون ف۪يمَا ليَس ل ْم بِه۪ عِلم و‬ ‫ت‬
şahitler olun” deyiniz.

ٰ َ ًّ َ ْ َ َ َ ًّ ُ َ ُ ٰ ْ َ َ َ َ ََُْ َ
65. Ey Ehl-i kitap! Ne-
den İbrahim hakkında
‫ ْن‬ ِ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ا‬‫ِي‬ ‫ن‬ ‫ا‬‫ر‬ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ا‬‫ِي‬ ‫د‬ ‫و‬‫ه‬ ‫ي‬ ‫۪يم‬ ‫ه‬ ‫ر‬ ‫ِب‬ ‫ا‬ ‫ان‬ ‫اك‬ ‫م‬ 66 ‫ون‬ ‫لتعلم‬
َ ْ َ َّ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ ًۜ ْ ُ ً َ َ َ
tartışırsınız? Oysa Tevrat da,
‫ ا ِن اول‬67 ‫شك۪ني‬ َ
ِ ‫كن حن۪يفا مسلِما وما كن مِن الم‬
İncil de, ondan sonra indi-

ٰ َ َّ َ ُّ َّ َ ٰ َ ُ ُ َ َّ َ َّ َ َ ٰ ْ
rilmiştir. Düşünmüyor musu-
nuz? ُ َ
‫اس بِا ِبره۪يم لل۪ين اتبعوه وهذا انلِب وال۪ين امنوۜا‬ ِ َّ‫انل‬
َ ْ ْ َ ْ ٌ َ َٓ ْ َّ َ َ ْ ُ ْ ُّ َ ُ ّٰ َ
66. Haydi siz, biraz bilginiz
olan şey hakkında tartıştınız; ‫اب‬ ِ ‫ ودت طائ ِفة مِن اه ِل الكِت‬68 ‫والل و ِل المؤ ِمن۪ني‬
َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ٓ َّ َ ُّ ُ َ َ ْ ُ َ ُّ ُ ْ َ
ama hiç bilginiz olmayan şey
hakkında neden tartışıyorsu- 69 ‫ضلون ا ِل انفسهم وما يشعرون‬ ِ ‫ضلون ۜم وما ي‬ ِ ‫لو ي‬
ْ َ ْ َ ّٰ ٰ َ ُْ َ َ ‫يَٓاا َ ْه َل الْك‬
nuz? Allah bilir, siz bilmezsi-
َ
niz.
70 ‫ات اللِ َوان ُت ْم تش َه ُدون‬ ِ َ‫اب ل َِم تف ُرون بِاي‬ ِ ‫ِت‬
67. İbrahim; ne Yahudi,
ne de Hıristiyan idi; fakat o,
Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir 69. Ehl-i Kitap’tan bir kısmı istediler ki, ne yapıp edip sizi
Müslüman idi; müşriklerden saptırabilsinler. Oysa onlar sadece kendilerini saptırırlar da
de değildi. farkına bile varmazlar.
68. İnsanların İbrahim’e en 70. Ey Ehl-i Kitap! Görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın
yakın olanı, ona uyanlar, pey- âyetlerini inkâr edersiniz?
gamber ve ona iman edenler-
dir. Allah müminlerin velisidir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


58 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ 58
‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬
AL-İ İMRAN SÛRESİ
3. CÜZ 73. Ehl-i Kitap’tan bir kıs-
mı “Sizin dininize uyanlardan
َ ُُْ ََ َ ْ َّ َ ْ َ ُ ْ َ َ َ ‫يَٓا ا َ ْه َل الْك‬ başka hiçbir kimseye inan-
‫اب ل ِم تلبِسون الق بِالا ِط ِل وتتمون‬ ِ ‫ِت‬ mayın.» dediler. Doğru yolun
َ ْ ْ َ ْ ٌ َ َٓ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ْ ancak Allah’ın yolu olduğunu
‫اب‬ ِ ‫ وقالت طائ ِفة مِن اه ِل الكِت‬71 ۟‫الق وانتم تعلمون‬ söyle. Onlar, kendi araların-
ُْ
‫ج َه انلَّ َهارِ َواكف ُٓروا‬ َ ‫ع َّال‬
ْ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو‬ َ َ َ ْ ُ ٓ َّ ُ ٰ
‫الي ان ِزل‬ ۪ ِ ‫امِنوا ب‬
da: «bir kimseye, size verile-
nin benzeri yahut Rabbinizin
ُ َ َ َ ْ َ َّ ُٓ ْ ُ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ُ َ ٰ
‫۪ين ۜ ْم‬
huzurunda sizin aleyhinize
‫ ول تؤمِنوا ا ِل ل ِمن تبِع د‬72 ‫ون‬ ۚ ‫جع‬ ِ ‫خره لعلهم ير‬ ِ ‫ا‬ deliller getirecekleri şeyler
ُ َْ َ ٰٓ ْ ْ َ ّٰ ُ ٰ ْ َّ ْ ُ
‫قل ا ِن ال ُهدى ه َدى اللِۙ ان يُؤت ا َح ٌد مِثل َٓما ا ۫وت ُ۪يت ْم‬
verilmiş olsa da inanmayın.»
Dediler. De ki: Lütuf ve ihsan

ْ‫اللِ يُ ْؤت۪يهِ َمن‬ ّٰ َ َ ْ َ ْ َّ ْ ُ ْ ُ ّ َ َ ْ ْ ُ ُّ ٓ َ ُ ْ َ


Allah’ın yed-in dedir. Onu di-
ۚ ‫او ياجوكم عِند ربِ ۜم قل ا ِن الفضل بِي ِد‬ lediğine verir. Allah’ın rahmeti

ُ ّٰ ‫شا ُءۜ َو‬ َٓ َ ْ َ َ ْ َ ُّ َ ْ َ ٌ َ ٌ َ ُ ّٰ َ ُ ٓ َ َ


geniştir ve O her şeyi hakkıy-
‫الل‬ ‫ يتص بِرحتِه۪ من ي‬73 ‫۪يم‬ ۚ ‫يشاءۜ والل وا ِسع عل‬ la bilir.

ْ َْ ْ
‫اب َم ْن ا ِن تا َمن ُه‬ َ ‫ َوم ِْن ا َ ْهل الْك‬74 ‫ضل الْ َعظ۪يم‬
‫ِت‬
ْ َْ ُ 74. Rahmetini dilediğine
ِ ِ ِ ِ ‫ذوالف‬ ayırır. Allah lütuf sahibidir.
َ َ ّ َ َ َ ُْ ََْ ْ ْ َ ْ ُْ َ َ َْ ٓ ّ َُ َ ْ
‫ار ليُؤد ِ۪ٓه ا ِلْك‬ ٍ ‫ار يؤ ِده۪ ا ِلكۚ ومِنهم من ا ِن تامنه بِد۪ين‬ ٍ ‫بِقِنط‬
75. Ehl-i Kitap’tan öyle-
si vardır ki, ona yüklerle mal
َ َ ُ َ َّ َ َ ٰ َٓ َ َ ْ ُ َ َّ
‫ت َعليْهِ قائ ِم ً ۜا ذل ِك بِان ُه ْم قالوا ليَْس َعليْ َنا ِيف‬ ‫ا ِل ما دم‬
emanet bıraksan, onu sana
noksansız iade eder. Fakat
َ َ ُ َ ْ ّٰ َ َ َ ُ ُ ٌ ُْ
75 ‫ال ّم ِّ۪ي َن َس ۪بيل ۚ َو َيقولون ع اللِ الك ِذ َب َوه ْم َي ْعل ُمون‬
öylesi de vardır ki, ona bir
dinar emanet bıraksan, tepe-
َّ
‫ ا ِن‬76 ‫۪ني‬ َ ‫ب ال ْ ُم َّتق‬ ُّ ِ‫الل ُي‬ َ ّٰ ‫بَ ٰل َم ْن ا َ ْو ٰيف ب َع ْه ِده۪ َواتَّٰق فَا َِّن‬ sine dikilip durmazsan onu
ِ sana iade etmez. Çünkü bun-
َ ٰ ٓ ُ ً َ ً َ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ lar, «Ümmîlerin malını almak-
‫ال۪ين يشتون بِعه ِد اللِ وايمان ِ ِهم ثمنا ق۪ي ا ۬ولئ ِك‬ ta bizim için vebal yoktur»

ُ‫الل َو َل َينْظُر‬ ُ ّٰ ‫ ّل ِ ُم ُه ُم‬ َ ُ َ َ َِ ْٰ ْ ُ َ َ َ َ َ derler. Allah’a karşı bile bile


‫خرة ولي‬ ِ ‫لق لهم ِيف ال‬ yalan söylerler.

ٌ َ ٌ َ َ ْ َُ َ ْ َُّ َ َ َ ٰ ْ ََْ ْ َْ
77 ‫ا ِل ِهم يوم القِيمةِ ول يزك۪ي ِهمۖ ولهم عذاب ال۪يم‬
76. Hayır! Her kim sözünü
yerine getirir ve kötülükten
sakınırsa, bilsin ki Allah sakı-
nanları sever.
71. Ey Ehl-i Kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve 77. Allah’a karşı verdikleri
bile bile gerçeği gizliyorsunuz? *Biat* sözü ve yeminlerini az
72. Ehl-i kitaptan bir grup : “Müminlere indirilmiş olana bir paraya satanlara gelince,
sabahleyin inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar işte bunların ahirette rahme-
dönerler.” dedi. ti ilahiden nasipleri yoktur.
Allah Kıyamet günü onlarla
konuşmayacak, onlara bak-
mayacak ve onları temizle-
meyecektir. Onlar için acı bir
azap vardır.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 59
ANA SAYFAYA DÖN

78. Ehl-i Kitap’tan bir grup, 3. CÜZ ُ ُ ْ َ ‫ ا‬59


‫ل ْز ُء اثلَّال ِث‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ

okuduklarını kitaptan sana-


sınız diye kitabı okurken dil-
ُ‫ح َس ُبوه‬ ْ َ
ِ‫اب تل‬ َ ‫َوا ِ َّن مِنْ ُه ْم لَ َفريقًا يَلْ ُو َ۫ن اَلْسنَ َت ُه ْم بالْك‬
‫ِت‬
lerini eğip bükerler. Hâlbuki ِ ِ ِ ۪
okudukları Kitap’tan değildir.
ْ ُ َ ُ ُ
‫اب َو َيقولون ه َو م ِْن عِن ِد‬ َ ‫اه َو م َِن الْك‬
‫ِت‬
ُ َ َ َ ْ َ
‫اب وم‬
Söyledikleri Allah katından ِۚ ِ ‫مِن الكِت‬
َ ْ ّٰ َ َ َ ُ ُ ّٰ ْ ُ ّٰ
‫اللِ َومَاه َو م ِْن عِن ِد اللِۚ َو َيقولون ع اللِ الك ِذ َب‬
olmadığı halde: Bu Allah ka-
tındandır, derler. Onlar bile

َ‫الل الْك َِتاب‬ ُ ّٰ ‫ان ل ِبََش ا َ ْن يُ ْؤت َِي ُه‬ َ َ َ َ َُْ َ ْ َُ


bile Allah’a iftira ediyorlar.
79. Hiçbir beşerin, Allah’ın ٍ ‫ ماك‬78 ‫وهم يعلمون‬
kendisine kitap, hikmet ve re- ً َ ُ ُ َّ َ ُ َ َّ ُ َ َّ ُ ُّ َ َ ْ ُ ْ َ
sullük vermesinden sonra in- ‫اس كونوا عِبادا ۪ل‬ ِ ‫والم وانلبوة ثم يقول ل ِلن‬
َ ّ ُ ُْ ُ ُ ٰ ّٰ ُ ْ
‫ ْن كونوا َر َّبان ِّ۪ي َن بِمَا كن ُت ْم ت َعل ِ ُمون‬ ِ ‫ون اللِ َول‬
sanlara: Allah’ı bırakıp bana
kul olun! Demesi mümkün ِ ‫مِن د‬
ُ َّ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ُْ ُ َ ‫الْك َِت‬
ِ ‫ ول يامركم ان تت‬79 ۙ‫اب َوبِمَا كنت ْم تد ُر ُسون‬
değildir. Bilakis: Okumakta ve
öğretmekte olduğunuz Kitap ‫خذوا‬
َْ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ َ َ ٰٓ ْ
‫ال َملئ ِكة َوانلَّب ِ ّ۪ي َن ا ْر َبابً ۜا ايَا ُم ُرك ْم بِالف ِر َب ْع َد ا ِذ ان ُت ْم‬
uyarınca Rabbe hâlis kullar
olunuz.

ُ َٰ َ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ َ
‫الل م۪يثاق انلَّب ِ ّ۪ي َن ل َمٓا اتيْ ُت ْم‬ ‫ واِذ اخذ‬80۟ ‫ُم ْسل ِ ُمون‬
80. Resulüm size: “Melek-
leri ve resulleri ilâhlar edinin,
ُ ٌ ٌ ُ َ َٓ َّ ُ َ ْ َ َ ْ
‫اءك ْم َر ُسول ُم َص ّ ِدق ل َِما َم َع ْم‬
diye de emretmez. Siz Müs-
lüman olduktan sonra hiç ‫حكم ٍة ثم ج‬ ِ ‫اب و‬ ٍ ‫مِن كِت‬
size küfrü emreder mi?” ٰ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ ُ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َّ ُ ْ َُ
81. Hani Allah, peygam-
‫تلؤ ِمن بِه۪ وتلنرنه قال ءاقررتم واخذتم ع‬ ۜ
ْ‫م‬ ُ َ َ َ۬ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ٓ ُ َ ْ ‫ِ ْم ا‬ ُ ٰ
‫ص ۜي قالوا اقررن ۜا قال فاشهدوا وانا مع‬ ِ ‫ذل‬
berlerden: «size Kitap ve
hikmet verdikten sonra nez- ۪
dimizdekileri tasdik eden bir ُ‫ َف َم ْن تَ َوّٰل َب ْع َد ذٰل َِك فَاُو۬ لٓ ٰئ َِك ُهم‬81 ‫۪ين‬ َ ‫الشاهِد‬ َّ َ
‫مِن‬
resul geldiğinde ona mutla-
َ َ َٓ َ ُ ّٰ َ ْ ‫ ا َ َف َغ‬82 ‫ون‬ َ ُ َْ
‫۪ين اللِ َيبْغون َو ُل ا ْسل َم َم ْن‬ ‫د‬ ‫ي‬ ‫الفا ِسق‬
ka inanıp yardım edeceksi-
niz» diye söz almış ve «kabul ِ
َ ُ َ ُْ َْ َ ً ْ ََ ً َْ ْ َْ َ َّ ‫يف‬
ِ ‫الس ٰم َو‬
ettiniz mi?» dediğinde, «kabul
ettik» cevabını vermişler, 83 ‫ات والرِض طوع وكرها وا ِلهِ يرجعون‬ ِ
bunun üzerine Allah: O halde
şahit olun; ben de sizinle
birlikte şahitlik edenlerdenim, 83. Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O’na teslim ol-
buyurmuştu. duğu halde onlar, Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar?
82. Artık bu ahdi misaktan Hâlbuki O’na döndürüleceklerdir.
sonra her kim dönerse işte
onlar yoldan çıkmışların ta
kendileridir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


60 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ 60
3. CÜZ ‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ
86. İman ettikten, Resul’ün
hak olduğuna şehadet et-
َ‫ع ا ِب ْ ٰره۪يم‬ ٰٓ َ َ ْ ُ َٓ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ َٓ َ ّٰ َّ َ ٰ ُْ tikten ve kendilerine apaçık
‫قل امنا بِاللِ وما ان ِزل علينا وما ان ِزل‬ deliller gelmesinden sonra
ٰ ُ َ ُ َٓ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ ِ َ َ ٰ ْ ِ َ inkârcılığa sapan bir kav-
‫۫ويت موس‬ ِ ‫اط وما ا‬ ِ ‫واسمع۪يل واسحق ويعقوب والسب‬ me Allah nasıl hidayet nasip
َ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ ْ ّ َ ْ َ ُّ َّ َ ٰ َ
ۘ‫ني ا َح ٍد مِنْ ُه ْم‬
eder? Allah zalimler toplulu-
‫وع۪يس وانلبِيون مِن رب ِ ِهمۖ لنف ِرق ب‬ ğunu doğru yola iletmez.

ْ‫۪ينا فَلَن‬ ً ‫ ِم د‬ َ ْ ْ َْ َ َْ َ ْ َ َ َ ُ ْ ُ َُ ُ َْ َ


ِ‫ ومن يبتغِ غي ال‬84 ‫ونن ل مسلِمون‬
87. İşte onların cezası;
Allah’ın, meleklerin ve bütün
ْ َ ََْ َ َْ َ َ ٰ ْ َ ُ َ ُْ ََ ْ ُ
۪ ِ ‫خرة ِ مِن الا‬
insanların lânetinin üzerlerine
‫ كيف يه ِدي‬85 ‫سين‬ ِ ‫يقبل مِن ۚه وهو ِيف ال‬ olmasıdır.
َ َّ َّ َ ُٓ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ َ َ ً ْ َ ُ ّٰ
‫الر ُسول َح ٌّق‬ ‫الل قوما كفروا بعد ا۪يمان ِ ِهم وش ِهدوا ان‬ 88. Bu lanete ebedi gö-

َّ َ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ ُ َ ّ َ ْ ُ ُ َ َٓ َ
mülüp çekeceklerdir. Onların

86 ‫۪ني‬ َ ‫الظالِم‬ ‫الل ل َي ْه ِدي القوم‬ ‫ات و‬ۜ ‫وجاءهم اليِن‬ azapları hafifletilmez; yüzleri-

َ ٰٓ ْ ّٰ َ َ َ ٰٓ ُ
ne de bakılmaz.
َ َّ َ ُ ُ
‫اس‬ ِ َّ‫ا ۬ولئ ِك َج َٓزاؤ۬ه ْم ان َعليْ ِه ْم ل ْع َنة اللِ َوال َملئ ِكةِ َوانل‬ 89. Ancak, tevbe edip yola

ُ َ ُ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ُ َّ َ ُ َ َ َ َ َ ْ َ‫ا‬
gelenler başka. Çünkü Allah
‫اب َوله ْم‬ ‫ادل۪ين ف۪يهاۚ ليفف عنهم العذ‬ ِ ‫ خ‬87ۙ‫۪ني‬ َ ‫جع‬ çok bağışlayıcı ve merhamet

ُ َ‫صل‬ ْ َ ‫۪ين تَابُوا م ِْن َب ْعد ذٰل َِك َوا‬ َ َّ َّ َ َُ ُْ


edendir
‫حوا‬ ِ ‫ال‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ 88 ۙ‫ون‬ ‫ينظر‬ 90. İman ettikten sonra

َ‫ك َف ُروا َب ْعد‬ َ َ َّ َّ ٌ ‫ور َرح‬ ٌ ‫الل َغ ُف‬َ ّٰ ‫فَا َِّن‬


kâfirliğe sapıp sonra
‫ ا ِن ال۪ين‬89 ‫۪يم‬ inkârcılıkta daha da ileri

َ ٰٓ ُ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ً ْ ُ ُ َْ ُ
‫۪يمان ِ ِه ْم ث َّم ازدادوا كفرا لن تقبل توبته ۚم وا ۬ولئ ِك‬ َ ‫ا‬
gidenlerin tevbeleri asla kabul
edilmeyecektir. Ve işte onlar,

ٌ‫ك َف ُروا َو َماتُوا َو ُه ْم ُك َّفار‬ َ َ َّ َّ َ ُّ ٓ َّ ُ ُ


sapkınların ta kendileridir.
‫ ا ِن ال۪ين‬90 ‫هم الضالون‬ 91. Gerçekten, inkâr edip
ٰ َْ ََ ًَ َ ِ َْْ ُ ْ ْ َ َ ْ ََُْ ْ ََ kâfir olarak ölenler var ya, on-
‫فلن يقبل مِن اح ِدهِم مِلء الرض ذهبا ولوِ افتدى‬ ların hiçbirinden dünya dolu-
َ َ َ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ٰٓ ُ
۟ َ ‫اص‬ ِ۪ ‫۪يم َوما ل ُه ْم م ِْن ن‬
su altın fidye olarak verecek
91 ‫ين‬ ‫ب ِ ۜ ۪ه ا ۬ولئ ِك لهم عذاب ال‬ olsa dahi kabul edilmeyecek-
tir. Onlar için acı bir azap var-
dır; hiç yardımcıları da yoktur.
84. De ki: “Biz, Allah’a, bize indirilene, İbrahim, İsma-
il, İshak, Yâkûb ve Yâkûb oğullarına indirilenlere, Mûsâ,
İsa ve peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman
ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz. Biz ancak O’na tes-
lim olanlarız.”
85. Kim, İslâm›dan başka bir din ararsa, bilsin ki
kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan
edenlerden olacaktır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 61


ANA SAYFAYA DÖN

4. CÜZ ‫الراب ِ ُع‬ ُ ْ َ ‫ ا‬61


َّ ‫ل ْز ُء‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ
92. Sevdiğiniz şeylerden
Allah yolunda harcamadıkça
ٔ‫ش‬ َْ ْ ُ ْ ُ َ َ َۜ ُّ ُ َّ ُ ْ ُ ّٰ َ َّ ْ ُ َ َ ْ َ
‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ق‬ ‫ف‬
ِ ‫ن‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ون‬ ‫ِب‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫ِم‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ق‬ ِ‫لن تنالوا ال ِب حىت تنف‬
«iyi» ye eremezsiniz. Her ne
harcarsanız, Allah onu hak-
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ٍ
َ َٓ ْ ٓ َ ًّ َ َ َ َّ ُّ ُ َ ّٰ ‫فَا َِّن‬
4
kıyla bilir.
‫سائ۪ل‬ ِ ‫ام كن ِ لِ ن۪ى ا‬ ِ ‫ كل الطع‬92 ‫۪يم‬ ٌ ‫الل به۪ َعل‬
ِ
ْ ُ ُ َّ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ْ ْ َ ٰ َ ُ ٔ َٓ ْ َ َّ َ َ َّ
93. Tevrat’ın indirilmesin-
den önce, Yâ’kûb’un ken- ‫اتل ْو ٰري ۜة قل‬ ‫سه۪ مِن قب ِل ان تنل‬ ِ ‫ا ِل ما حرم ا ِساي۪ل ع ن‬
‫ف‬
ْ ََ َ ‫وها ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬ َٓ ُ ْ َ ٰ ْ َّ ُْ َ
disine haram kıldıkları dı-
şında, yiyeceğin her türlüsü ‫تى‬ ٰ َ ‫اف‬ ‫ فم ِن‬93 ‫۪ني‬ َ ‫صادِق‬ ‫فاتوا بِاتلوريةِ فاتل‬
َّ ُ َ ٰٓ ُ َ َ ٰ َ ْ ّٰ َ َ
İsrail oğullarına helâl idi. De
َ
ki: Eğer doğru sözlü iseniz, 94 ‫ِب م ِْن َب ْع ِد ذل ِك فا ۬ولئ ِك ه ُم الظال ُِمون‬ َ ‫كذ‬ ‫ع اللِ ال‬
َ ‫الل فَاتَّب ُعوا م َِّل َة ا ِب ْ ٰره‬ ُ ّٰ ‫قُ ْل َص َد َق‬
o zaman Tevrat’ı getirip onu
َ َ ً
okuyun. ‫۪يم َحن۪يفا ۜ َومَا كان‬ ِ
َ َّ
‫ض َع ل َِّلناِس لل۪ي ب ِ َبكة‬
َّ َ ْ َ َ َّ َ َّ َ ْ ‫م َِن ال ْ ُم‬
ِ ‫ت ُو‬
94. Artık bundan sonra her
kim Allah’a karşı yalan uydu- ٍ ‫ ا ِن اول بي‬95 ‫شك۪ني‬ ِ
ْ ُ َ َ ٌ َ ّ َ ٌ َٰ َ َ َْ ً ُ َ ًَ َ ُ
َۚ ‫ ف۪يهِ ايات بيِنات مقام ا ِب ٰره‬96 ۚ‫مبارك وهدى ل ِلعالم۪ني‬
rursa, işte bunlar, zalimlerin
ta kendisidirler. ‫۪يم‬
َ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُّ َّ َ َ ّٰ َ ً ٰ َ َ ُ َ َ َ ْ َ َ
‫ت م ِن استطاع‬ ِ ‫ومن دخله كن امِناۜوِللِ ع انلاس حِج الي‬
ِ
95. De ki: Allah doğruyu
söyler. Öyle ise, hakka yönel-
miş olarak İbrahim’in dinine
97 ‫۪ني‬ َ ‫ن َعن الْ َعالَم‬ ٌّ ‫الل َغ‬ َ ّٰ ‫ك َف َر فَا َِّن‬ َ ْ ََ ًۜ َ َْ
‫ا ِلهِ  ۪بي ومن‬
uyunuz. O, müşriklerden de- ِ ِ
‫يد‬ ٌ ‫الل َشه‬ ُ ّٰ ‫اللِ َو‬ ّٰ
‫ات‬ َ‫ون باٰي‬ َ ُُْ َ َ
‫ر‬ ‫ف‬  ‫ت‬ ‫ِم‬ ‫ل‬ ‫اب‬ َ ‫قُ ْل يَٓاا َ ْه َل الْك‬
‫ِت‬
ِ
ğildir.
۪ ۗ ِ ِ
َ ‫ قُ ْل يَٓا ا َ ْه َل الْك‬98 ‫ون‬ َ ََُْ َ َٰ
96. Şüphesiz, âlemlere
َ ‫ون َع ْن‬ َ ُّ ُ َ َ
bereket ve hidayet kaynağı ‫يل‬ ِ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ‫د‬ ‫ص‬ ‫ت‬ ‫ِم‬ ‫ل‬ ‫اب‬ ِ ‫ِت‬ ‫ع م ا تع مل‬
َ ُ ّٰ َ َ ُ َٓ َ ُ ْ ُ ْ َ َ ً َ َ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ّٰ
olarak insanlar için kurulan ilk
ev, Mekke’dekidir. ‫الل بِغاف ٍِل‬ ‫اللِ من امن تبغونها عِوجا وانتم شهداءۜ وما‬
ً َ ُ ُ ْ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُ َْ َ
‫ يا ايها ال۪ين امنوا ا ِن تط‬99 ‫ع َّما تع َملون‬
97. Orada apaçık nişâne-
ler, İbrahim›in makamı vardır. ‫۪يعوا ف ۪ريقا‬
Oraya giren emniyette olur.
َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ ُ ُّ ُ َ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ
Yol bakımından gidebilenlerin 100 ‫مِن ال۪ين ا ۫وتوا الكِتاب يردوكم بعد ا۪يمان ِم كاف ِ۪رين‬
o evi haccetmesi, Allah›ın
insanlar üzerinde bir hakkıdır.
Kim inkâr ederse bilmelidir ki,
99. De ki: Ey Ehl-i Kitap! Görüp bildiğiniz halde niçin
Allah kimseye muhtaç değil-
Allah’ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah
dir.
yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınıza
98. De ki: Ey Ehl-i Kitap! tamamıyla şahittir.
Allah yaptıklarınızı görüp du-
100. Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden
rurken niçin Allah’ın âyetlerini
imansız bir gruba uyarsanız imanınızdan sonra sizi çevirip
inkâr edersiniz?
kâfirler haline getirirler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


62 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ 62
4. CÜZ ‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ
103. Hep birlikte Allah’ın
ipine sımsıkı sarılın; parçala-
ْ‫۪يم‬ ُ َ ّٰ ُ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ ٰ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ nıp bölünmeyin. Allah’ın size
‫وكيف تفرون وانتم تتل عليم ايات اللِ وف‬ olan nimetini hatırlayın: Hani
َ ْ ُ َ ٰ َ ُ ْ َ َ ّٰ ْ َ ْ َ ْ َ َ ُ ُ ُ َ
ٍ ‫رسول ۜومن يعت ِصم بِاللِ فقد ه ِدي ا ِل ِص‬
siz birbirinize düşman kişiler
101 ‫۪ي‬ ۟ ٍ ‫اط مستق‬ idiniz de O, gönüllerinizi bir-
َّ َّ ُ ُ َ َ َ َ ُ َّ َ َ ّٰ ُ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ leştirmiş ve O’nun bu nimeti
‫ياايها ال۪ين امنوا اتقوا الل حق تقاتِه۪ ول تموتن ا ِل‬ sayesinde kardeşler olmuştu-
ُ َّ َ َ َ َ ً َ ّٰ ْ َ ُ َ ْ َ َ َْ
ۖ‫ واعت ِصموا ِبب ِل اللِ ج۪يعا ول تفرقوا‬102 ‫َوان ُت ْم ُم ْسل ِ ُمون‬
nuz. Yine siz bir ateş çukuru-
nun tam kenarında iken ora-

َ ْ ‫ ْم ا ِذْ ُكنْ ُت ْم ا َ ْع َٓد ًاء فَا َ َّلَف َب‬ ُ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ ُ ُ ْ َ dan da sizi O kurtarmıştı. İşte
‫ني‬ ‫واذكروا ن ِعمت اللِ علي‬ Allah size âyetlerini apaçık
ْ َ َ َٰ ُْ ً ْ ََ ُ ُُ
‫قلوبِ ْم فا ْص َب ْح ُت ْم بِن ِ ْع َمت ِ ٓه۪ ا ِخ َواناۚ َوكن ُت ْم ع شفا ُحف َر ٍة‬
bildiriyor ki doğru yola eresi-
niz.
ٰ ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ َ ْ ْ ُ َ َ ْ َ َ َّ َ
۪‫الل ل ْم ايَاتِه‬
104. Sizden, hayra çağı-
‫مِن انلارِ فانقذكم مِنها ۜ كذل ِك يبِني‬ ran, iyiliği emreden kötülüğü

‫ال ْي‬ َ ْ ‫ون اَِل‬ َ ُ ْ َ ٌ َّ ُ ْ ُ ْ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ


‫ وتلن مِنم امة يدع‬103 ‫لعلم تهتدون‬
men eden bir topluluk bu-
lunsun. İşte onlar kurtuluşa

ُ‫وف َو َينْ َه ْو َن َعن ال ْ ُمنْ َك ۜر َوا ُ ۬ولٰٓئ َِك ُهم‬ ْ‫ون بال ْ َمعر‬
ُ َ ُ َُْ َ erenlerdir.
ِ ِ ِ ِ ‫ويامر‬ 105. Kendilerine apaçık
ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُ َّ َ َ َ َّ َ ُ ُ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ deliller geldiği halde parça-
‫ ول تونوا كل۪ين تفرقوا واختلفوا مِن بع ِد‬104 ‫المفلِحون‬ lanıp ayrılığa düşenler gibi
ُّ َ ْ َ َ ْ َ ۙ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ٰ ٓ ُ َ ۜ ُ َ ّ َ ْ ُ ُ َ َٓ َ olmayın. İşte bunlar için pek
‫ يوم تبيض‬105 ‫ماجاءهم اليِنات وا۬ولئ ِك لهم عذاب عظ۪يم‬ büyük bir azap vardır.
َ‫ك َف ْر ُت ْم َب ْعد‬ َ َ ْ ۠ ُ ُ ُ ُ ْ َّ َ ْ َ َّ َّ َ َ ۚ ٌ ُ ُ ُّ َ ْ َ َ ٌ ُ ُ
‫وجوه وتسود وجوه فاما ال۪ين اسودت وجوههم ا‬
106. Nice yüzlerin ağardı-

َ ‫ َواَمَّا َّال‬106 ‫ون‬


ğı, nice yüzlerin de karardığı
َ ُ ُ ْ َ ْ ُْ ُ َ َ َ َْ ُ ُ َ ْ ُ َ
‫۪ين‬ ‫ا۪يمان ِم فذوقوا العذاب بِما كنتم تفر‬
gün... Şimdi, yüzleri kararan-
lara: İnanmanızdan sonra kâ-
َ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ّٰ َ ْ َ َ ْ ُ ُ ُ ُ ْ َّ َ ْ
‫ ت ِلك‬107 ‫ادلون‬ ِ ‫اللِ هم ف۪يها خ‬ ۜ ِ‫ابيضت وجوههم فف۪ى رحة‬
fir mi oldunuz? Öyle ise inkâr
etmiş olmanız yüzünden ta-

108‫۪ني‬ َ ‫يد ظُلْمًا ل ِلْ َعالَم‬ ُ ‫الل يُر‬ َ ْ ‫وها َعلَيْ َك ب‬


ُ ّٰ ‫ال ّۜق َو َما‬ َ ُ ْ َ ّٰ ُ َ ٰ
‫ايات اللِنتل‬
dın azabı denilir!
۪ ِ ِ 107. Yüzleri ağaranlara
gelince, Allah’ın rahmeti için-
dedirler; onlar orada ebedî
101. Oysa sizler, Allah’ın âyetleri size okunmakta ve kalacaklardır.
Allah’ın resulü de aranızda iken, artık küfre nasıl düşersiniz!
Her kim Allah’a iman ettiyse, işte o gerçekten de sırat-ı 108. İşte bunlar, Allah’ın,
müstakime eriştirilmiştir. sana hak olarak okuduğumuz
âyetleridir. Allah insanlar için
102. Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sa- hiçbir zaman haksızlık murad
kınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz ancak Müslü- etmez.
manlar olarak ölün..

KUR’AN-I KERİM MEALİ 63


ANA SAYFAYA DÖN

109. Göklerde ve yerde ne 4. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬63


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫الراب ِ ُع‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ

varsa Allah’ındır. Bütün işler


ُ‫اللِ تُ ْر َجع‬ ّٰ َ ِ َ ْ َْ َ َّ ‫َو ِ ّٰللِ مَا يف‬
ِۜ ‫ات َوما ِيف الر‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
O’na rücu eder.
110. Siz insanlar için çıka- ‫ض وال‬ ِ
َ ُ َُْ َّ ْ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ُ ُ ُْ
‫ كنتم خي ام ٍة اخ ِرجت ل ِلناِس تامرون‬109 ۟‫المور‬
rılmış hayırlı bir ümmetsiniz.
Mâruf ile iş görür, kötülükten
َ‫اللِ َول َ ْو ا ٰ َمن‬ ّٰ َ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َْ
ۜ ِ ‫وف وتنهون ع ِن المنك ِر وتؤمِنون ب‬ ِ ‫بِالمعر‬
uzak durur ve Allah’a îman
edenlerdensiniz. Cemi ehli
ُ‫ث ُهم‬ َُ‫ك‬ ْ ََ َ ُ ْ ُْ ُ ُْ ْ َُ ًْ َ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ
‫اب لكان خيا لهمۜمِنهم المؤمِنون وا‬ ِ ‫اهل الكِت‬
kitap içinde müminler var! Fa-
sık olanlarda inansaydı ken-
ْ‫وكم‬ ُ ُ َ ُ ْ َ ً َ ٓ َّ ْ ُ ُّ ُ َ ْ َ َ ُ َْ
ِ
dileri için daha hayırlı olurdu.
‫ لن يضوكم ا ِل اذ ۜى وان يقات ِل‬110 ‫الفا ِسقون‬
ُ‫ت َعلَيْهم‬ َ ُ َ ْ ُ َ َّ ُ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ُّ َ ُ
111. İmansızlar iman eden-
ْ ‫ ُض َب‬111 ‫ون‬ ‫يولوكم الدب ۠ار ثم ل ينر‬
ِ
lere, incitmekten başka bir
ِ
َّ ُٓ ُ َ َ ْ َ ُ َّ ّ
zarar veremezler. Sizinle
َّ َ ْ َ َ ّٰ َ ْ َ
savaşa girecek olsalar, size
‫الِلة اين ما ثقِفوا ا ِل ِبب ٍل مِن اللِ وحب ٍل مِن انلاِس‬
ُ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ُ َ ّٰ َ
arkalarını dönüp kaçarlar.
َ َ ُ َٓ َ
‫ضبت علي ِهم المسكنة‬ ‫و‬ ِ ‫الل‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ب‬ ٍ ‫اؤ بِغ‬
‫ض‬ ۫ ‫وب‬
Sonra kendilerine yardım da
edilmez. ِ
َ ُ ْ ّٰ ٰ َ ُْ ُ َ َّ َ َ ٰ
112. Allah’tan gelmiş olan ‫ات اللِ َو َيق ُتلون‬ ِ َ‫ذل ِك بِان ُه ْم كانوا يَف ُرون بِاي‬
َ ۠ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ َ َ َ َ ٰ ّ َ ْ َ َ َٓ ْ َ ْ
bir ipe ve insanlar tarafından
ortaya konan bir ipe sarılma- 112 ‫ي ح ٍۜق ذل ِك بِما عصوا وكنوا يعتدون‬ ِ ‫النبِياء بِغ‬
ları müstesna. O imansızlar
ٰ َ ُ ْ ٌ َٓ ٌ َّ ُ َ ْ ْ َ ْ ً َٓ َ ُ ْ َ
nerede bulunurlarsa bulun- ‫ات‬ ِ َ‫اب امة قائ َِمة َيتلون اي‬ ِ ‫ليسوا سواءۜ مِن اه ِل الكِت‬
sunlar kendilerine zillet vurul-
ْ ّٰ َ ْ ُ ‫اء َّالْل َو ُه ْم ي َ ْس‬ َ ٓ َ‫اللِ اٰن‬
muştur; Allah’ın hışmına uğ-
‫ يُؤم ُِنون بِاللِ َوالَ ْو ِم‬113 ‫ون‬ َ۠ ‫ج ُد‬ ِ
ّٰ
َ ْ ْ ْ ْ َ ْ ْٰ
ramışlar, miskinliğe mahkûm
َ ْ
edilmişlerdir. Bunun sebebi,
‫وف َو َين َه ْون َع ِن ال ُمنك ِر‬ ِ ‫خ ِر َو َيا ُم ُرون بِال َمع ُر‬ ِ ‫ال‬
ٰٓ ُ َ ْ
onların, Allah’ın âyetlerini
َ َّ َ َ َ ْ َ َ ُ َ َُ
inkâr etmiş ve haksız yere
114 ‫ال۪ني‬ ِ ‫ات وا ۬ولئ ِك مِن الص‬ ِ ۜ ‫سارِعون ِيف الي‬ ‫وي‬
َ ‫۪يم بال ْ ُم َّتق‬ ْ ُ ْ ََ ْ َ ْ ََُْ َ َ
peygamberleri öldürmüş ol-
ٌ ‫الل َعل‬ ُ ّٰ ‫ َف ُروهُۜ َو‬ ‫ي فلن ي‬
115 ‫۪ني‬ ِ ٍ ‫وما يفعلوا مِن خ‬
maları, ayrıca isyan etmiş ve
haddi aşmış bulunmalarıdır.
113. Hepsi bir değildir;
Ehl-i Kitap içinde istikamet
sahibi bir topluluk vardır ki, 115. Onların hayır cinsinden yaptıkları şeyler karşılıksız
gece saatlerinde secde ede- bırakılmayacaktır. Allah, takvâ sahiplerini çok iyi bilir.
rek kapanarak Allah’ın âyet-
lerini okurlar.
114. Onlar, Allah’a ve ahi-
ret gününe inanırlar; iyiliği
emreder, kötülükten mene-
derler; hayırlı işlere koşuşur-
lar. İşte bunlar sâlih insanlar-
dandırlar.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
64 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ 64
4. CÜZ ‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ
118. Ey iman edenler! Siz-
den olmayanlardan hiçbir
ُ ُ َ َ َٓ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ َ َ َّ َّ
‫ن عن ُه ْم ام َوال ُه ْم َول ا ْولده ْم‬
sırdaş edinmeyin. Onlar size
ِ ‫ا ِن ال۪ين كفروا لن تغ‬ fenalık etmekten asla geri
َ ُ َ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ َ ۜ ً ْ َ ّٰ َ kalmazlar. Hep sıkıntıya düş-
116 ‫ادلون‬ ِ ‫مِن اللِ شيـٔا وا۬ولئ ِك اصحاب انلارِۚ هم ف۪يها خ‬ menizi isterler. Onların kin-

ٌّ‫ص‬ َ َ َ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ ٰ َ ُ ُْ َ ََُ leri konuşmalarından apaçık


ِ ‫يح ف۪يها‬ ٍ ‫مثل ما ينفِقون ۪يف ه ِذه ِ اليوة ِ ادلنيا كمث ِل ۪ر‬ ortaya çıkmıştır. Kalplerinde

ُ‫كتْ ُۜه َومَا ظَلَ َم ُهم‬ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ َ gizledikleri ise daha büyüktür.


‫اصابت حرث قو ٍم ظلموا انفسهم فاهل‬ Eğer düşünürseniz size âyet-

ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ ٰ َ ُ ّٰ leri açıkladık..
‫ يا ايها ال۪ين امنوا‬117 ‫ن انفسهم يظلِمون‬ ِ ‫الل ول‬ 119. İşte siz öyle kimseler-
ُّ ً َ ُ َ ُ ْ َ ُ ُ ًَ َ ُ َّ َ َ
‫خذوا بِطانة م ِْن دون ِ ْم ل يَالون ْم خ َبال ۜ َودوا‬
siniz ki, onları seversiniz, on-
ِ ‫لتت‬ lar ise, bütün kitaplara iman
ُ ُ ُ ُ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َٓ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُّ َ َ
‫وره ْم‬
ettiğiniz halde sizi sevmezler.
‫تالغضاءمِنافواهِ ِه ۚموماتف۪ىصد‬ ِ ‫ماعنِت ۚمقدبد‬ Onlar sizinle karşılaştıkları
ْ َ َٓ َ ُ َ ُْ ْ ٰ ْ ُ ُ َ َّ َّ َ ْ َ ُ َ ْ َ
‫ ها ان ُت ْم‬118 ‫ات ا ِن كن ُت ْم ت ْع ِقلون‬ َ zaman “inandık” derler. Ama
ِ ‫ب قد بينا لم ال‬
‫ي‬ ۜ ‫اك‬ kendi başlarına kaldıklarında,
ُّ َ ‫ون بالْك‬ َ ُ ْ ُ َ ْ ُ َ ُّ ُ َ َ ْ ُ َ ُّ ُ َٓ ُ size karşı kinlerinden dolayı
‫اب كل ِ ۪ۚه‬ ِ ‫ِت‬ ِ ‫ا ۬ولءِ تِبونهم ول يِبونم وتؤمِن‬ parmaklarını ısırırlar. De ki:
َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ُّ َ ْ َ َ َ َ َّ َ ٰ ُٓ َ ْ ُ ُ َ َ َ “Öfkenizden ölün!” Şüphesiz
‫واِذا لقوكم قالوا امناۗ واِذا خلوا عضوا عليم النامِل‬ Allah, kalplerde olanı bilir.
َ ٌ َ َ ّٰ َّ ْ ُ ْ َ ُ ُ ْ ُ َْْ َ 120. Size bir iyilik dokunur-
‫ات‬ِ ‫ظ ل ووا بِغي ِظ ۜم ا ِن الل عل۪يم بِذ‬ ۜ ِ ‫مِن الغي‬ sa, bu onları üzer. Başınıza
ُ ُ ْ ُْ َ ٌ ُ َ ْ
‫ ا ِن ت ْم َس ْس ْم َح َس َنة ت ُسؤه ْمۘ َواِن ت ِصبْ ْم‬119 ِ‫الص ُدور‬ ُّ bir kötülük gelse, ona sevi-
nirler. Eğer siz sabırlı olur,
ُ َ ُ ُّ ُ َ َ ُ َّ َ َ ُ ْ َ ْ ِ َ َ ُ َ ْ َ ٌ َ ّ َ
‫ضك ْم كيْ ُده ْم‬
Allah’a karşı gelmekten sa-
‫سيِئة يفرحوا بِها ۜوان تص ِبوا وتتقوا ل ي‬ kınırsanız onların hileleri size
َ َْ َ َ ْ ٌ ُ َ ُ ْ َ ّٰ ‫َشيْـًٔاۜ ا َِّن‬
‫ َواِذ غ َد ْوت م ِْن اهلِك‬120۟ ‫الل ب ِ َما َيع َملون م۪يط‬
hiçbir zarar vermez. Çünkü
Allah onların işlediklerini ku-

121 ۙ‫۪يم‬ ٌ ‫۪يع َعل‬ ٌ ‫الل َسم‬ ُ ّٰ ‫۪ني َم َقاع َِد ل ِلْقِ َتالۜ َو‬َ ‫ئ ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ُ َُّ şatmıştır..
ِ ِ‫تبو‬ 121. Hani sen, sabah er-
kenden müminleri savaş
mevzilerine yerleştirmek için
116. İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a ailenden ayrılmıştın. Allah işi-
karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar ten ve görendir.
orada ebedi kalacaklardır..
117. Onların, bu dünya hayatında harcadıkları şeyler,
kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da
telef eden kavurucu bir rüzgâra benzer. Onlara Allah zul-
metmedi; fakat onlar kendilerine zulmettiler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 65


ANA SAYFAYA DÖN

122. O zaman içinizden iki 4. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬65


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫الراب ِ ُع‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ

bölük bozulmaya yüz tutmuş-


tu. Hâlbuki Allah onların yar-
ّٰ َ َ َ َ ُ ُّ َ ُ ّٰ َ ۙ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َٓ ْ َّ َ ْ
dımcısı idi. Müminler, yalnız ‫انمِنمانتواللو ِلهمۜاوعالل‬ ِ ‫ا ِذهمتطائ ِفت‬
Allah’a tevekkül etsinler. ٌ َّ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ ْ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ
123. And olsun, sizler güç- ‫ ولقد نركم الل بِبد ٍر وانتم اذِلة‬122 ‫ك المؤمِنون‬ ِ ‫فليتو‬
ََ َ ْ ُ ْ ُ ُ َ ْ َ ُ ْ َ ُ َّ َ َ ّٰ ُ َّ َ
‫۪ني ال ْن‬ ‫ ا ِذ تقول ل ِلمؤ ِمن‬123 ‫لل ل َعل ْم تشك ُرون‬
süz olduğunuz halde Allah,
Bedir’de size yardım etmişti. ‫فاتقوا ا‬
َ ٰٓ ْ َٰ َٰ َ ُ ُ َْ ُ ْ
ِ‫يَفِ َي ْم ان يُ ِم َّدك ْم َر ُّب ْم بِثلثةِ ال ٍف م َِن ال َملئ ِكة‬
Öyle ise, Allah’tan sakının ki
O’na şükretmiş olasınız.
َ ٰ َ ُ ُْ ُ َ ُ ْ َ ْ ٰٓ َ َ َ ْ ُ
124. O zaman sen, mümin-
lere şöyle diyordun: “İndirilen
‫بوا َوت َّتقوا َو َياتوك ْم م ِْن ف ْورِه ِْم هذا‬ ِ ‫ بل ۙا ِن تص‬124ۜ‫منل ۪ني‬
125 ‫۪ني‬ َ ‫ب ْم َسةِ ا ٰ َلف م َِن ال ْ َملٰٓئ َِكةِ ُم َس ّوم‬ َ ْ ُ ُّ َ ْ ُ ْ ْ ُ
ٍ ِ ‫يم ِددكم ربم‬
üç bin melekle Rabbinizin sizi
takviye etmesi, sizin için ye- ِ
ُ ُ ُ ُ َّ َ ْ َ َ ْ ُ َ ٰ ْ ُ َّ ُ ّٰ ُ َ َ َ َ َ
۪ۜ‫وب ْم بِه‬ ‫وما جعله الل ا ِل بشى لم وتلِ طمئ ِن قل‬
terli değil midir?”
125. Evet, siz sabır göste-
َ‫طع‬ َ َْ َ ْ َ ْ ّٰ ْ ْ َّ ُ ْ َّ َ َ
rir ve Allah’tan sakınırsanız,
ۙ
‫ ِلق‬126 ‫يز الك۪ي ِم‬ ِ ‫وما انلر ا ِل مِن عِن ِد اللِ الع ۪ز‬
َٓ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ُٓ َ َ َ َّ َ ً َ َ
eğer onlar şu anda üzerinize
gelseler de, Rabbiniz, ala- َ
127 ‫طرفا مِن ال۪ين كفروا او يبِتهم فينقلِبوا خائِب۪ني‬
ْ‫وب َعلَيْه ْم ا َ ْو ُي َع ِّذ َب ُهم‬ ٌَْ َْْ َ َ َ َ َْ
metli meleklerle sizi takviye
eder. َ ‫شٔ ا َ ْو َي ُت‬ ‫ليس لك مِن الم ِر‬
ِ
َْ َّ ‫ َو ِ ّٰللِ مَا يف‬128 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ َّ َ
ِۜ ‫ات َومَا ِيف الر‬
126. Allah, bunu size sırf
‫ض‬ ْ ِ ‫الس ٰم َو‬ ‫فا ِنهم ظال ِم‬
bir müjde olsun ve kalpleri-
ِ
ٌ ‫الل َغ ُف‬ ُ ّٰ ‫شا ُءۜ َو‬ َٓ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ ُ َٓ َ ْ َ ُ ْ َ
niz bu sayede mutmain olsun
diye yaptı. Zafer, yalnızca 129 ‫۪يم‬ ٌ۟ ‫ور َرح‬ ‫يغفِر ل ِمن يشاء ويع ِذب من ي‬
ً َ َ َ ً ْ َ ّ ُ ُ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
mutlak güç ve hikmet sahibi
Allah’ındır.
‫الربٰٓوا اض َعافا ُمضاعفة‬ ِ ‫يا ايها ال۪ين امنوا لتاكلوا‬
ْ ُ َّ َ َّ ُ َّ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ َ ّٰ ُ َّ َ
‫ار اتل۪ٓى اع َِّدت‬
127. Bu onun, inkâr eden-
lerden bir kısmını helâk veya ‫ واتقوا انل‬130 ‫ون‬ ۚ ‫واتقوا الل لعلم تفلِح‬
perişan etmesi ve böylece
َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ َ ُ َّ َ َ ّٰ ُ َ َ َ َ ْ
onların umutları boşa çıkmış 132 ‫ون‬ ۚ ‫ واط۪يعوا الل والرسول لعلم ترح‬131 ۚ‫ل ِلكاف ِ۪رين‬
bir şekilde geri dönmeleri
içindir.
128. Bu işte sana düşen 130. Ey iman edenler! Faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki
bir şey yok. O, ya onların tev- kurtuluşa eresiniz.
belerini kabul eder ya da on- 131. Kâfirler için hazırlanmış bulunan ateşten sakının!
lara azap eder; çünkü onlar
zâlimlerdir. 132. Allah’a ve Resul’üne itaat edin ki size merhamet
edilsin.
129. Göklerde ve yerde
ne varsa Allah’ındır. Diledi-
ğini bağışlar, dilediğine azap
eder. Allah, çok bağışlayıcı
ve çok merhametlidir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
66 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ 66
4. CÜZ ‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ 136. İşte onların mükâfatı,
Rableri tarafından bağışlan-
ُ‫الس ٰم َوات‬ َّ ‫ض َها‬ ُ ْ َ َّ َ َ ْ ُ ّ َ ْ َ ْ َ ٰ ُٓ َ َ
‫وسارِعوا ا ِل مغفِر ٍة مِن ربِم وجن ٍة عر‬
ma ve altlarından ırmaklar
‫ح ِْز ٌب‬
akan, içinde ebedî kalacak-
َ ُ ْ ُ َ َّ َ ۙ َ َّ ُ ْ ْ َّ ُ ُ ْ َ ْ َ
2

ِ‫الساء‬ ٓ َّ َّ ‫ون يف‬


ِ ‫ ال۪ين ين ِفق‬133 ‫والرضۙ اعِدت ل ِلمتق۪ني‬
ları cennetlerdir. Böyle amel
edenlerin mükâfatı ne güzel-
َ ‫ظ َوالْ َعاف‬ َ َْْ َ َ ْ ٓ َّ َّ ‫َو‬
‫اس‬ ِۜ َّ‫۪ني َع ِن انل‬ ‫الضاءِ َوالا ِظم۪ني الغي‬
dir!

ً َ َ ُ َ َ َ َ َّ َ ْ ْ ُّ ُ ُ ّٰ َ
137. Sizden önceki millet-
‫حشة‬ ِ ‫ وال۪ين ا ِذا فعلوا فا‬134 ۚ‫۪ني‬ َ ‫سن‬ ِ ‫ب ال ُمح‬ ِ‫والل ي‬ lerin başından nice olaylar

ْ‫لنُوبهم‬ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ ُ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ َ ْ َ gelip geçmiştir. Yeryüzünde


ۖ ِ ِ ِ ‫او ظلموا انفسهم ذكروا الل فاستغفروا‬ gezin dolaşın da yalanlayan-
ُ َ ٰ َ ُّ ُ ْ َ َ ُ ّٰ َّ َ ُ ُّ ُ ْ َ ْ َ َ
‫روا ع مَاف َعلوا‬
ların sonunun nasıl olduğunu
ِ ‫ومن يغ ِفر النوب ا ِل اللۖ ولم ي‬ bir görün.
ْ ُ ُ َ َ ٰٓ ُ َ َ ُ
‫ج َٓزاؤ۬ه ْم َمغفِ َرةٌ م ِْن َر ّب ِ ِه ْم‬ ‫ ا ۬ولئ ِك‬135 ‫َوه ْم َي ْعل ُمون‬
138. Bu, bütün insanlığa
bir açıklamadır; takvâ sahip-
َ‫۪يه ۜا َون ِْعم‬ َ ‫۪ين ف‬ َ ‫ادل‬ َ ُ ََْْ َ َْ ْ ْ َ ٌ َّ َ َ leri için de bir hidayet ve bir
ِ ‫ات ت ۪ري مِن تتِها النهار خ‬ ‫وجن‬ öğüttür.
ُ َ ٌَ ُ ْ ُ َْ ْ ْ َ َ َْ َ َ ْ ُْ َ
ۙ
‫ قدخلت مِن قبلِم سن فس۪يوا‬136 ‫۪ني‬ ۜ ‫اجر العا ِمل‬ 139. Gevşeklik gösterme-

َ ‫ك ّ ِذب‬ َ ُْ َُ َ َ َ َْ َ ُُ ْ َ َْ
yin, üzüntüye kapılmayın.
137 ‫ني‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫ة‬ ‫ِب‬ ‫ق‬ ‫ع‬ ‫ان‬ ‫ك‬ ‫ف‬ ‫ي‬ ‫ك‬ ‫وا‬ ‫ر‬ ‫ظ‬ ‫ان‬ ‫ف‬ ‫ض‬ ِ ْ‫ل‬
‫ر‬ ‫ِيف ا‬
۪
Eğer inanmışsanız, üstün ge-

َ َ َ ‫ِظ ٌة ل ِلْ ُم َّتق‬ َ ْ َ َ ً ُ َ ٌ ََ َ ٰ


lecek olan sizsiniz.
‫ َول ت ِه ُنوا‬138 ‫۪ني‬ ‫اس وهدى وموع‬ ِ ‫ِلن‬َّ ‫ان ل‬ ‫هذا بي‬ 140. Siz bir acıya uğradıy-
َ ‫م ُم ْؤ ِمن‬ ْ ُ ْ‫كن‬ ُ ْ َ َْ ْ َْ ُ ََُْ ََُْ َ َ sanız, onlar da aynı acıya
139 ‫۪ني‬ ‫ولتزنوا وانتم العلون ا ِن‬ uğramıştır. İşte böylece biz
َ ْ ُْ َ َْ ََ َ ُ ْ
‫ا ِن َي ْم َس ْس ْم ق ْر ٌح فق ْد َمَّس الق ْو َم ق ْر ٌح مِثل ُۜه َوت ِلك‬
zafer günlerini insanların kâh
bir kesimine, kâh diğer kesi-
ٰ َ َّ ُ ّٰ َ َ ْ َ َ َ ْ ‫ام نُ َداول ُ َها َب‬ َْ
‫۪ين ا َم ُنوا‬ ِۚ َّ‫ني انل‬ ُ َّ‫الي‬ mine nasip ederiz. Ta ki Allah,
‫اس و ِلعلم الل ال‬ ِ iman edenleri ortaya çıkarsın
َ ‫ب الظالِم‬ َّ ُ
ُّ ِ‫الل ل ي‬ َ ُ ّٰ ‫ ْم ُش َه َٓدا َءۜ َو‬ ُ ْ َ َّ َ َ ve aranızdan şahitler edinsin.
140 ۙ‫۪ني‬ ‫خذ مِن‬ ِ ‫ويت‬ Allah zalimleri sevmez.

133. Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlan-


mış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!
134. Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayan-
lar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik
edenleri sever..
135. Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da bizzat
kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından
dolayı hemen istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan
başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri
kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 67


ANA SAYFAYA DÖN

141. Bir de Allah, iman 4. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬67


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫الراب ِ ُع‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ

edenleri günahlardan temize


çıkarmak, kâfirleri de helâk
َْ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ ُ ّٰ َ ّ َ ُ َ
etmek ister. ‫ ام‬141 ‫حص الل ال۪ين امنوا ويمحق الكاف ِ۪رين‬ ِ ‫و ِلم‬
ُ َ َ َ َّ ُ ّٰ َ ْ َ َّ َ َ َ َّ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ
‫سبتم ان تدخلوا النة ولما يعل ِم الل ال۪ين جاهدوا‬ ِ ‫ح‬
142. Yoksa Allah içinizden
cihad edenleri belli etmeden,
َ ْ َ ْ َ ْ َّ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ َ َ ‫الصابر‬ َّ ‫ ْم َو َي ْعلَ َم‬ ُ ْ
‫ ولقد كنتم تمنون الموت‬142 ‫ين‬ ‫مِن‬
sabredenleri ortaya çıkarma-
dan cennete gireceğinizi mi ِ۪
َ ُ َْ َْ َ ْ ََ ََْ ْ َ َ
۟ ‫م ِْن قبْ ِل ان تلق ْوهُۖ فقد َرا ْي ُت ُموهُ َوان ُت ْم تنظ ُر‬
sandınız?
143 ‫ون‬
َ َ ُ ُّ ْ َ ْ ْ َ َ ْ َ ٌ ُ َ َّ ٌ َّ َ ُ َ َ
143. And olsun ki siz, ölüm-
َ
le yüz yüze gelmezden önce
‫الر ُسۜل افا۬ئ ِْن َمات‬ ِ‫وما ممد ا ِل رسول ۚقد خلت مِن قبلِه‬
ٰ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ٰٓ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ُ ْ َ
onu temenni ederdiniz. İşte
şimdi onu ayan-beyan gördü- ْ‫ع َعقِ َبيه‬ ‫او قتِل انقلبتم ع اعقابِ ۜم ومن ينقلِب‬
nüz.
َ َ َّ ُ ّٰ ْ ‫َ َ ْ َ ُ َّ ّٰ َ َشيْـًٔا ۜ َو َس َي‬
144. Muhammed, ancak ‫ َومَا كان‬144 ‫ين‬ َ ‫الشاكِر‬
۪ ‫الل‬ ‫ي‬ ‫ز‬
ِ ‫ج‬ ‫فلن يض الل‬
ْ ُ ْ َ َ ۜ ً َّ َ ُ ً َ ّٰ ْ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ
bir peygamberdir. Ondan
önce de peygamberler gelip
‫نلِ فٍس ان تموت ا ِل بِا ِذ ِن اللِ كِتابا مؤج ومن ي ِرد‬
ٰ ْ َ ََ ْ ُ ْ ََ َْ
geçmiştir. Şimdi o ölür ya da
َ‫خ َرة ِ نُ ْؤتِه۪ مِنْه ۜا‬ ْ ُ ْ ُّ َ َ َ
öldürülürse, gerisin geriye mi
ِ ‫ادلن َيا نؤتِه۪ مِنهاۚ ومن ي ِرد ثواب ال‬ ‫ثواب‬
َ ُّ ّ ُ َ َ َ َ َ ّ َ ْ ْ ّ َ َ َ
döneceksiniz? Kim geri dö-
َ ‫الشاكِر‬ َّ ْ ‫َو َس َن‬
nerse, Allah’a hiçbir şekilde
zarar vermiş olmayacaktır.
‫ب قاتل ۙمعه رِبِيون‬ ٍِ ‫ن‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫ن‬ ِ ‫ي‬‫ك‬ ‫و‬ 145 ‫ين‬ ۪ ‫ي‬ ‫ز‬
ِ ‫ج‬
Allah, şükredenleri mükâfat- ُ َ
‫يل اللِ َومَا ض ُعفوا‬
ّٰ
‫ب‬ َ ‫ص َاب ُه ْم يف‬
‫س‬ َ َ ‫۪ي َف َما َو َه ُنوا ل َِٓما ا‬
ٌۚ ‫َكث‬
landıracaktır. ِ ۪ ۪
َ َ َ َ َّ ‫ب‬ ُّ ِ‫الل ُي‬ُ ّٰ ‫كانُوۜا َو‬ َ َْ َ َ
145. Hiç kimsenin, Allah’ın ‫ َومَا كان ق ْول ُه ْم‬146 ‫ين‬ َ ‫الصابر‬
ِ۪ ‫وما است‬
ْ‫س َاف َنا ٓيف ا َ ْمرنَا َو َث ّبت‬ َ ُ‫اغفِ ْر َنلَا ُذن‬ ْ َ َّ َ ُ َ ْ َ ٓ َّ
izni olmadıkça ölmesi söz ko-
َ ْ ِ ‫وب َنا َوا‬ ‫ا ِل ان قالوا ربنا‬
ِ ِ ۪
nusu değildir. O, süresi belli

َ ‫لل ثَ َو‬ ُ ٰ ‫ فَاٰت‬147 ‫ين‬ َ ْ ْ َْ ََ َْ ُ ْ َ َ َ ََْ


olan bir yazıdır. Her kim dün-
ُ ّٰ ‫يه ُم ا‬ َ ‫كاف ِر‬
‫اب‬ ۪ ‫اقدامنا وانرنا ع القو ِم ال‬
ya mükâfâtını isterse, onu

ْ ‫ب ال ْ ُم‬ ُ ُ ّٰ َ َ ٰ ْ
ona veririz; her kim de âhiret

۟ َ ‫سن‬ ُّ ِ ‫خر ۜة ِ والل‬ ِ ‫اب ال‬ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ ُّ


148 ‫۪ني‬ ِ ‫ح‬ ‫ي‬ ِ ‫ادلنيا وحسن ثو‬
mükâfâtını isterse, onu da
ona veririz. Şükredenlerin
mükâfâtını vereceğiz.
146. Nice peygamberler 147. Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: Ey
vardı ki, beraberinde Allah er- Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı ba-
leri bulunduğu halde savaştı- ğışla; ayaklarımızı kaydırma; kâfirler topluluğuna karşı bizi
lar da, onlar, Allah yolunda muzaffer kıl!
başlarına gelenlerden dolayı
gevşeklik ve zaaf gösterme- 148. Allah da onlara dünya nimetini ve daha da güzeli,
diler, boyun eğmediler. Allah ahiret sevabını verdi. Allah, güzel davrananları sever.
sabredenleri sever.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


68 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ
4. CÜZ ‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬ 68 AL-İ İMRAN SÛRESİ 152. Siz Allah’ın izni ile
düşmanlarınızı öldürürken,

ُ َ َ َ َّ ُ ُ ْ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ Allah, size olan vaadini yeri-


‫يا ايها ال۪ين امنوا ا ِن تط۪يعوا ال۪ين كفروا‬ ne getirmiştir. Nihayet, öyle

َ َ ُ َََْ ْ ُ َ ْ َ ٰ ٓ َ ْ ُ ُّ ُ َ bir an geldi ki, Allah arzula-


149 ‫اسين‬ ۪ ِ ‫يردوك ع اعقابِم فتنقلِبوا خ‬ dığınız galibiyeti size göster-

ُْ‫خ‬ َ َ ُ َ ْ ُ ٰ ْ َ ُ ّٰ
َ ‫اص‬ ِ۪ َّ‫ي انل‬ ‫بَ ِل الل مول ۚم وهو‬
dikten sonra zaafa düştünüz;
150 ‫ين‬ Emir konusunda tartışmaya

ٓ‫ب ب َما‬ َ ‫ع‬ ْ ُّ ُ َ َ َ َّ ُُ ُْ َ kalkıştınız ve âsi oldunuz.


ِ ‫الر‬ ‫وا‬ ‫ر‬ ‫ف‬ ‫ك‬ ‫۪ين‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫وب‬ِ ‫ل‬ ‫ق‬ ‫۪ى‬ ‫ف‬ ‫۪ى‬ ‫ق‬ ‫سنل‬ Dünyayı isteyeniniz de var-

ُ ‫طانًاۚ َو َما ْ ٰو‬ َ ْ ُ ْ ّ َ ُ ْ َ َ ّٰ َُ ْ َ


‫يه ُم‬
dı, ahireti isteyeniniz de var-
‫نل بِه۪ سل‬ ِ ‫ي‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫م‬ ِ ‫الل‬ ِ ‫ب‬ ‫وا‬ ‫ك‬ ‫اش‬ dı. Sonra Allah, sizi denemek

ْ ََ َّ
َ ‫الظالِم‬ َ ْ َ ‫ار ۜ َوبئَْس‬
‫ َولقد‬151 ‫۪ني‬ ُ َّ‫انل‬
için onlara karşı yardımını
‫وي‬ ِ üzerinizden çekti. Yine de sizi
ٓ َ ْ ْ ُ َ ُّ ُ َ ْ ُٓ َ ْ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ
‫حّٰىت‬
bağışladı. Zaten Allah, mü-
‫صدقم الل وعده ا ِذ تسونهم بِا ِذن ِ ۚ ۪ه‬ minlere karşı çok lütufkârdır.

ْ َ ْ ْ ُْ َ َ َ ْ َْ ْ ُ ْ َ ََ َ ْ ُْ َ َ 153. O zaman Peygamber


‫شلتم وتنازعتم ِيف الم ِر وعصيتم مِن بع ِد‬ ِ ‫ا ِذا ف‬ arkanızdan sizi çağırdığı hal-
ْ ُّ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ َۜ ُّ ُ َ ْ ُ ٰ َ َٓ
‫ادلن َيا‬
de siz, boyna uzaklaşıyor, hiç
‫ما اريم ما تِبون مِنم من ي ۪ريد‬ kimseye dönüp bakmı-
ْ َ ُ َ َ َ َّ ُ َ َ ٰ ْ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ
‫صف ْم عن ُه ْم‬
yordunuz. Size keder üstüne
‫خرةۚ ثم‬ ِ ‫ومِنم من ي ۪ريد ال‬ keder verdi ki, bundan dolayı
ْ َ ُ ُ ّٰ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ne elinizden gidene, ne de
‫الل ذو فض ٍل‬ ‫ِلبتل ِي ۚم ولقد عفا عنمۜ و‬ başınıza gelenlere üzülme-

َ َ ٰٓ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ َ ‫الم ْؤ ِمن‬ُْ ‫ع‬ ََ yesiniz. Allah yaptıklarınız-


‫ ا ِذ تص ِعدون ول تلو۫ن ع اح ٍد‬152 ‫۪ني‬ dan haberdardır.

َ‫ي ْم فَاَثَاب‬ ُ ٰ ْ ُ ٓ ُ ُ ْ َ ُ ُ َّ َ
‫ ْم‬ ُ ‫والرسول يدعوك ْ ف۪ى اخر‬
َ ُ َ َ َٰ ُ َْ َ َ َ َ
‫غ ًّما بِغ ٍ ّ ل ِيْ ت َزنوا ع مَا فات ْم َول‬
َ ُ َ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ َ َ َٓ
153 ‫ي بِمَا ت ْع َملون‬ ٌ ‫خب‬
۪ ‫ما اصاب ۜم والل‬

149. Ey iman edenler! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız


sizi gerisin geriye küfre çevirirler de büsbütün hüsrana uğ-
rarsınız.
150. Bilakis sizin Mevlâ’nız Allah’tır ve O, yardımcıların
en hayırlısıdır.
151. Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a or-
tak koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine korku
salacağız. Barınakları da cehennemdir. Zalimlerin kalacak-
ları yer ne kötüdür.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 69


ANA SAYFAYA DÖN

154. Sonra o kederin arka- 4. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬69


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫الراب ِ ُع‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ

sından Allah size bir güven


indirdi ki, uyuklama hali bir ٰ ْ َ ً َ ُ ً َ َ َ ّ َ ْ ْ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َّ ُ
kısmınızı kaplıyordu. Kendi ‫ثم انزل عليم مِن بع ِد الغ ِم امنة نعاسا يغش‬
ّٰ َ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ ٌ َ َٓ ُ ْ ً َ َٓ
‫طائ ِفة مِن ْمۙ َوطائ ِفة ق ْد اه َّمت ُه ْم انف ُس ُه ْم َيظ ُّنون بِالل‬
canlarının kaygısına düşmüş
bir grup da, Allah’a karşı hak-
sız yere cahiliye devrindeki-
ْٔ َ ْ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ َّ َ ْ َّ َ ّ َ ْ َ ْ َ
ne benzer düşüncelere kapı- ‫ش‬ ٍ ۜ ‫غي ال ِق ظن الاهِلِيۜةِ يقولون هل نلا مِن الم ِر مِن‬
َ َ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ ْ َ ٓ َ ُ ْ ُ ّٰ ُ َّ ُ َ ْ َ ْ َّ ْ ُ
َۜ ‫ون ل‬
lıyorlar, «bizim elimizden ne
gelir!» diyorlardı. De ki: “İş, ‫ك‬ ‫س ِهم ما ل يبد‬ ِ ‫للِ يفون ۪يف انف‬ ۜ ِ ‫قل ا ِن المر كله‬
ُْ َ ُْ ٰ ْ ُ ٌَْ َْْ َ َ َ َ َ ُ ُ
‫َيقولون ل ْو كن نلَا م َِن الم ِر شٔ مَا قتِل َنا ه ُه َنۜا قل ل ْو كن ُت ْم‬
bütünüyle Allah’ındır.” Onlar,
sana açıklayamadıklarını iç-

َ َ ٰ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُ َ َّ َ َ َ َ ْ ُ ُ ُ
lerinde gizliyorlar. «Bizim eli-
mizden bir şey gelseydi, bu- ‫ج ِع ِه ْۚم‬ ِ ‫۪يف بيوت ِم لبز ال۪ين كتِب علي ِهم القتل ا ِل م‬
‫ا‬‫ض‬
ُ ُُ ُ ُ ُ
rada öldürülmezdik» diyorlar.
ْ‫ ۜم‬ ‫وب‬ ‫ل‬ ‫ق‬ ‫يف‬ ‫ا‬ َ ‫م‬ ‫ص‬ َ ‫ح‬ِ
ّ ‫م‬َ ُ ‫ل‬ ِ َ
‫و‬ ْ
‫م‬ ‫ك‬ ‫ور‬ ‫د‬ ‫ص‬ ‫يف‬ ‫ا‬َ‫الل م‬ُ ّٰ ‫ل‬ َ َ ْ‫َو ِلَب‬
‫ت‬
ِ ۪ ِ ۪ ِ
Şöyle de: Evlerinizde kalmış

َّ َّ ُّ ‫۪يم ب َذات‬
olsaydınız bile, öldürülmesi
ُ ْ َ َ َّ َ ُ ّٰ ‫َو‬
takdir edilmiş olanlar öldürü-
‫۪ين ت َول ْوا مِن ْم يَ ْو َم‬ ‫ ا ِن ال‬154 ِ‫الص ُدور‬ ِ ِ ٌ ‫الل عل‬
َ َ ُ َ ْ َّ ُ ُ َّ َ َ ْ َ َّ ۙ َ ْ َ ْ َ َ ْ
lüp düşecekleri yerlere ken-
ُ َ ْ َ
ۚ‫ان ا ِنما استلهم الشيطان بِبعِض ما كسبوا‬ ِ ‫اتلق المع‬
diliklerinden çıkıp giderlerdi.

َ ‫ يَٓا َا ُّي َها َّال‬155 ‫۪يم‬


Bu Allah’ın, içinizdekileri yok-
laması ve kalplerinizdekileri
‫۪ين‬ ٌ۟ ‫ور َحل‬ ٌ ‫الل َغ ُف‬ َ ّٰ ‫لل َعنْ ُه ۜ ْم ا َِّن‬ ُ ّٰ ‫َولَ َق ْد َع َفا ا‬
temizlemesi içindir. Allah sa-
َ ْ ُ َ َ َ َ َّ َ ُ ُ َ َ ُ َ ٰ
‫۪ين كف ُروا َوقالوا ِلِخ َوان ِ ِه ْم ا ِذا‬ ‫امنوا ل تونوا كال‬
dırların özünü bilir.

َ ْ ُ َ َ ُ ُ َ َ َْ
155. İki ordu karşılaştığı
ُ َ َ
gün, sizi bırakıp gidenleri şey-
‫ض ُبوا ِيف ال ْرِض ا ْو كانوا غ ًّزى ل ْو كانوا عِن َدنا مَا َماتوا‬
ْ ُ ُ ّٰ َ ْ ُ ُ ً َ ْ َ َ ٰ ُ ّٰ َ َ ْ َ ُ ُ َ َ
tan, sırf işledikleri bazı şeyler
yüzünden şımartmak istemiş-
 ۪ ‫وما قتِلواۚ ِلجعل الل ذل ِك حسة ۪يف قلوب ِ ِه ۜم والل ي‬
ْ ُ ْ َ َ ٌ َ َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ ُ ُ َ
ti. Yine de Allah onları affetti.

‫يل‬ َ ْ ُ
ِ ‫ ولئ ِن قتِلتم ۪يف س ۪ب‬156 ‫۪يت والل بِما تعملون بص۪ي‬ ۜ ‫ويم‬
Çünkü Allah, çok bağışlayıcı
ve merhametlidir.
َ َْ ٌ ْ ‫ح ٌة َخ‬ َ ْ ‫الل َو َر‬ ّٰ ْ َ َ ّٰ
156. Ey iman edenler! 157 ‫ي مِمَّا ي َم ُعون‬ ِ ‫اللِ ا ْو ُم ُّت ْم ل َمغفِ َرةٌ م َِن‬
Sizler, inkâr edenler ve yer-
yüzünde sefere çıkan veya
savaşan kardeşleri hakkın- 157. Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu
da: «Eğer bizim yanımızda bilin ki, Allah’ın rahmet ve mağfireti onların elde edecekleri
kalsalardı ölmezler, öldürül- bütün şeylerden daha hayırlıdır.
mezlerdi» diyenler gibi olma-
yın. Allah bu kanaatı onların
kalplerine bir dert yapar. Ha-
yatı veren de alan da Allah’tır.
Allah, yaptıklarınızı hakkıyla
bilendir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


70 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ 70
4. CÜZ ‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ kim yardım eder? Müminler
ancak Allah’a güvenip daya-
ّٰ َ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ ُّ ُ ْ َ َ nanlardır.
‫ فبِما رح ٍة مِن الل‬158 ‫ولئ ِن متم او قتِلتم لِل اللِتشون‬ 161. Hiçbir peygambe-
َ ْ َ ْ ُّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ًّ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ
ۖ‫ب لنفضوا مِن حول ِك‬ ِ ‫نلِ ت له ۚم ولو كنت فظا غل۪يظ القل‬
rin emanete hıyanet etmesi
düşünülemez. Kim hıyanet
َ ‫ل ْمر فَا َِذا َع َز ْم‬ َْ ْ ُ ْ َ َ ْ َُ ْ ْ َ ْ َ ْ ُْ َ ُ ْ َ
‫ت‬ ِۚ ‫فاعف عنهم واستغفِر لهم وشاوِرهم ِيف ا‬
ederse, kıyamet günü, hıya-
net ettiği şeyle birlikte gelir.
ُ ْ ُ َْ ْ َ ‫ب ال ْ ُم َت َو ّ ِك‬ ُّ ِ‫الل ُي‬
َ ّٰ ‫اللِ ا َِّن‬ ّٰ َ َ ْ َّ َ
‫رك ُم‬ ۜ ‫ف َت َوك ع‬
Sonra da hiçbir haksızlığa
‫ ا ِن ين‬159 ‫۪ني‬ uğratılmaksızın herkese ka-
َّ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ َ َ ُ ّٰ zandığının karşılığı tasta-
‫الل ف غل ِب ل ۚم واِن يذلم فمن ذا ال۪ي‬ mam ödenir..
َ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ ّٰ َ َ َ ْ َ ْ ْ ُ ُ ُ ْ َ
160 ‫ك المؤمِنون‬ ِ ‫ينركم مِن بع ِده۪ۜ وع اللِ فليتو‬
162. Allah’ın rızasına uyan
kimse, Allah’ın gazabına uğ-
ْ َّ َ ْ ْ ُ ْ َ َّ ُ ْ َ ّ َ َ َ َ َ
ۚ‫ت بِمَا غل يَ ْو َم القِيٰ َم ِة‬ ِ ‫ب ان َيغ ۜل َوم ْن َيغلل يَا‬
rayan ve varacağı yer cehen-
ٍ ِ ِ‫وما كان نل‬ nem olan kimse gibi midir? O
ََ َ َْ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ُّ ُ ّٰ ُ ُ
‫ اف َم ِن‬161 ‫ت َوه ْم ل ُيظل ُمون‬ ‫ث َّم ت َويف كل نفٍس ما كسب‬
ne kötü varılacak yerdir!
163. Allah’ın hoşnutluğunu
ُ‫يه َج َه َّن ۜم‬ ُ ‫اللِ َو َما ْ ٰو‬ ّٰ َ َ َ َ َٓ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ َ َ َّ
‫اتبع رِضوان اللِ كمن باء بِسخ ٍط مِن‬
arayanlar, Allah katında dere-
ce derecedirler. Allah onların
َ‫۪ي بما‬ ٌ ‫الل بَص‬ ُ ّٰ ‫اللِ َو‬ ّٰ َ ْ ٌ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ
ۜ ‫ هم درجات عِند‬162 ‫وبِئس المص۪ي‬
yaptıklarını görmektedir. Her
ِ ne kadar daha önce açık bir
َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ّٰ َّ َ ْ َ َ َ ُ
‫۪ني ا ِذ َب َعث ف۪ي ِه ْم‬ ۟ ‫َي ْع َملو‬
sapıklık içinde bulunuyor idiy-
‫ لقد من الل ع المؤ ِمن‬163 ‫ن‬ seler de.
ّ ّ ٰ ََ ُْ َُْ ً
‫س ِه ْم َيتلوا عليْ ِه ْم ايَاتِه۪ َو ُي َزك۪ي ِه ْم َو ُي َعل ِ ُم ُه ُم‬ ِ ‫َر ُسول م ِْن انف‬
164. And olsun ki içle-

ْ َ َ َ ْ
rinden, kendilerine Allah’ın

164 ‫ني‬ ‫ب‬ ُ ‫ال ِْك َم َة ۚ َوا ِ ْن َكانُوا م ِْن َقبْ ُل لَف۪ى َ َل‬
‫م‬ ‫الكِتاب و‬
âyetlerini okuyan, kendilerini
ٍ ۪ ٍ temizleyen, kendilerine Kitap
َ ّٰ َ ْ ُ َ َ َ ٌ َ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ٓ َّ َ َ َ
ۜ‫۪يبة ق ْد ا َصبْ ُت ْم مِثْليْ َها ۙقل ُت ْم ان ٰهذا‬ ‫اولما اصابتم مص‬
ve hikmeti öğreten bir Pey-
gamber göndermekle Allah,
ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ ْ ُ َُْ ْ ْ َ ُ ُْ
165 ‫شٔ قد۪ير‬
müminlere büyük bir lütufta
ٍ ِ ‫ل‬ ‫ك‬ ‫ع‬ ‫الل‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫م‬ۜ  ‫س‬ِ ‫ف‬ ‫قل هو مِن عِن ِد ان‬ bulunmuştur.
165.Onların başına iki mis-
158. And olsun, ölseniz de öldürülseniz de Allah’ın huzu- lini getirdiğiniz bir musibet si-
runda toplanacaksınız. zin başınıza geldiğinde, “Bu
nereden başımıza geldi?” de-
159. O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak dav- diniz, öyle mi? De ki: “O mu-
randın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, sibet, kendinizdendir.” Şüp-
etrafındakiler dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; ba- hesiz Allah’ın gücü her şeye
ğışlanmaları için dua et; işlerde onlara danış. Kararını ver- hakkıyla yeter.
diğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah,
kendine sığınanları sever.
160. Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek
hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size
KUR’AN-I KERİM MEALİ 71
ANA SAYFAYA DÖN

166.167. İki ordunun kar- 4. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬71


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫الراب ِ ُع‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ

şılaştığı gün sizin başınıza


gelenler, ancak Allah’ın dile- َ‫اللِ َو ِلَ ْعلَم‬ ّٰ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ َٓ َ
mesiyle olmuştur ki, bu da, ‫ان فبِا ِذ ِن‬ ِ ‫وما اصابم يوم اتلق المع‬
ُ َ َ َ َ َ ُ َ َ َ َّ َ َ ْ َ َ ۙ َ ْ ُ ْ
‫۪ين نافقواۚ َوق ۪يل ل ُه ْم ت َعال ْوا قات ِلوا‬
müminleri ayırt etmesi ve
münafıkları ortaya çıkarması ‫ و ِلعلم ال‬166 ‫المؤ ِمن۪ني‬
ُ َّ َ ً َ َ َ ُ َ َ ْ َ ّٰ
‫يل اللِ اوِادف ُعوۜا قالوا ل ْو ن ْعل ُم ق َِتال لت َب ْع َناك ۜ ْم‬ َ
ِ ‫۪يف س ۪ب‬
için idi. Bunlara: «Gelin, Allah
yolunda çarpışın yahut ka-
rartınızla düşmana gözdağı َْ َ ُ ُ
‫ان َيقولون بِاف َواهِ ِه ْم‬ َ ِْ‫ ْفر يَ ْو َمئ ِذ اَقْ َر ُب مِنْ ُه ْم ل‬
ِۚ ‫۪يم‬
ُ ْ ْ ُ
‫هم ل ِل‬
olun» denildiği zaman, «Harb ٍ ِ
etmeyi bilseydik, elbette sizin َ‫ اََّل۪ين‬167 ‫ون‬ َ ُْ َ
ۚ ‫الل اعل ُم بِمَا يت ُم‬
َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ُ ُ
‫مَا ليَْس ۪يف قلوب ِ ِه ۜم و‬
َ
peşinizden gelirdik» dediler.
ُ ْ َ ُْ ُ ُ َ ُ َ َ َْ ُ َ ََ ْ َ ْ ُ َ
‫اعونا مَا قتِلوۜا قل فاد َرؤ۫ا‬ ‫قالوا ِلِخوان ِ ِهم وقعدوا لو اط‬
Onlar o gün, imandan çok,

َّ َ ‫ َو َل َتْ َس‬168 ‫۪ني‬ َ ‫ ُم ال ْ َم ْو َت ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬


küfre yakın idiler. Ağızlarıyla,
َ ‫صادِق‬ ُ َُْ َ
kalplerinde olmayanı
‫ب‬ ‫ع ْن انف ِس‬
ُ ُ َ َّ
söylüyorlardı. Hâlbuki Allah,
ْ‫اء عِنْ َد َر ّبهم‬ ٌ ٓ‫اللِ ا َ ْم َواتًا ۜ بَ ْل ا َ ْح َي‬
ّٰ
‫يل‬ َ
ِِ ِ ‫ال۪ين قتِلوا ۪يف س ۪ب‬
onların gizledikleri niyeti çok

َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ُ ٰ ٰ َٓ َ َ ۙ َ ُ َ ْ ُ
iyi bilir.
168. Oturup da kardeşle- ‫شون‬ ِ ‫ ف ِرح۪ني بِما اتيهم الل مِن فضلِه۪ۙ ويستب‬169 ‫يرزقون‬
ُ َ َ ٌ َ َّ َ ْ َ ُ ْ َ َ َّ
‫۪ين ل ْم يَل َحقوا ب ِ ِه ْم م ِْن خلفِ ِه ْمۙ ال خ ْوف َعليْ ِه ْم َوله ْم‬
ri hakkında: «Bize uysalardı
öldürülmezlerdi» diyenlere, ‫بِال‬
«Eğer doğru sözlü iseniz,
‫ح ِْز ٌب‬ َ ّٰ ‫ضل ۙ َوا َ َّن‬ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ۢ َ ُ َ ْ َ
canlarınızı ölümden kurtarın 3 ‫الل‬ ٍ ‫ يستبِشون بِنِعم ٍة مِن اللِ وف‬170 ‫يزنون‬
bakalım!» de.
ُ َّ َ ّٰ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ ْ ُْ َ ْ َ ُ ُ َ
169.170. Allah yolunda öl- ‫ ال۪ين استجابوا ِللِ والرسو ِل‬171 ۟ ‫۪ني‬ ۛ ۚ ‫ليض۪يع اجر المؤ ِمن‬
dürülenleri sakın ölü sanma-
‫ج ٌر‬ ْ َ ‫۪ين ا َ ْح َس ُنوا مِنْ ُه ْم َو َّات َق ْوا ا‬ َ ‫ص َاب ُه ُم الْ َق ْر ۜ ُحۛ لَِّل‬ َ َ ‫م ِْن َب ْع ِد َٓما ا‬
yın. Bilakis onlar diridirler;
ُ َ َ َ ْ َ َ َّ َّ ُ َّ ُ ُ َ َ َ َ َّ َ ٌ َ
‫ج ُعوا ل ْم‬ ‫ ال۪ين قال لهم انلاس ا ِن انلاس قد‬172 ‫۪يم‬ ۚ ‫عظ‬
Allah’ın, lütuf ve kereminden

ُ َ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ ُ ْ َ ُ َ َ ً َ ْ ُ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ
kendilerine verdikleri ile se-
vinçli bir halde Rableri yanın-
da rızıklara mazhar olmakta-
173 ‫فاخشوهم فزادهم ا۪يماناۗوقالوا حسبنا الل ون ِعم الوك۪يل‬
dırlar. Arkalarından gelecek
ve henüz kendilerine katılma-
172. Yara aldıktan sonra yine Allah’ın ve Peygamber’in
mış olan şehit kardeşlerine
çağrısına uyanlar bunların içlerinden iyilik yapanlar ve tak-
de hiçbir keder ve korku bu-
vâ sahibi olanlar için pek büyük bir mükâfat vardır.
lunmadığı müjdesinin sevin-
cini duymaktadırlar. 173. Bir kısım insanlar, müminlere: «Düşmanlarınız,
size karşı toplandılar; aman sakının onlardan!» dediklerin-
171. Onlar, Allah’tan
de bu, onların imanlarını bir kat daha arttırmış ve «Allah
gelen nimet ve kereminden;
bize yeter. O ne güzel vekildir!» demişlerdir.
Allah’ın, müminlerin ecrini
zayi etmeyeceği müjdesine
sevinirler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


72 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ 72
4. CÜZ ‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ vardır.

َّ َ ٌ ُٓ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ َ َْ َ
177. Şurası muhakkak ki,
ُ َ ۙ
‫فانقلبوا بِنِعم ٍة مِن اللِ وفض ٍل لم يمسسهم سوء واتبعوا‬ ُ imana karşılık küfrü tercih
edenler, Allah’a hiçbir zarar
ُ َ ْ َّ ُ ُ ٰ َ َّ َ ْ َ ُ ُ ّٰ َ ّٰ َ َ ْ
‫ ا ِنما ذل ِم الشيطان‬174 ‫۪ي‬ ٍ ‫اللِ والل ذوفض ٍل عظ‬ ۜ ‫رِضوان‬
veremezler.

ْ ُ ْ ُْ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ُ َ َٓ ْ َ ُ ّ َ ُ
178. İnkâr edenler
َ
175 ‫ون ا ِن كنتم مؤ ِمن۪ني‬ ِ ‫يوِف او ِلاءهۖ ف تافوهم وخاف‬ sanmasınlar ki, kendilerine

ُّ ُ َ‫ ْفر ا َِّن ُه ْم لَ ْن ي‬ ُ ْ َ ُ َ ُ َ َّ َ ْ ُ ْ َ َ َ


mühlet vermemiz onlar için
َ ّٰ ‫ضوا‬
‫الل‬ ‫ول يزنك ال۪ين يسارِعون ِيف ال‬
ِۚ
daha hayırlıdır. Onlara ancak

ٌ ‫خ َرة ِ َول َ ُه ْم َع َذ‬ ْٰ ًّ َ ْ ُ َ َ َ ْ َ َّ َ ُ ّٰ ُ ُ ً ْ َ


günahlarını artırmaları için fır-
‫اب‬ ۚ ِ ‫شيـٔاۜ ي ۪ريد الل ال يعل لهم حظا ِيف ال‬
sat veriyoruz. Onlar için elem

ُّ ُ َ‫۪يمان لَ ْن ي‬ َ ‫ ْف َر ب ْال‬ ُ ْ ُ َ َ ْ َ َّ َّ
verici bir azap vardır
َ ّٰ ‫ضوا‬
‫الل‬ ‫ ا ِن ال۪ين اشتوا ال‬176 ‫۪يم‬ ٌ ‫َعظ‬
ِ ِ 179. Allah, kirlenmişi te-

َّ َ َ َ َ َّ َّ َ َ ْ َ َ َ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ً ْ َ
mizden ayırt etmeksizin,
‫۪ين كف ُٓروا ان َما‬ ‫ ول يسب ال‬177 ‫شيـٔاۚ ولهم عذاب ال۪يم‬ müminleri bulunduğunuz

ْ‫ادوا ا ِثْمًاۚ َول َ ُهم‬ ُٓ َ ْ َ ْ ُ َ ْ ُ َ َّ ْ ُ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ َ ْ ُ


durumda bırakacak değildir.
‫نم ۪ل لهم خي ِلنف ِس ِه ۜم ا ِنما نم ۪ل لهم ل ِيد‬ Bununla beraber Allah, size

ِْ‫ع َٓما اَنْ ُت ْم َعلَيه‬ ٰ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ٌ ُ ٌ َ َ gaybı da bildirecek değildir.


‫ ما كن الل ِلذر المؤ ِمن۪ني‬178 ‫عذاب م ۪هني‬ Fakat Allah, elçilerinden dile-

ُ َ ْ ُ ُ ّٰ َ َ َ َ ّ َّ َ َ َ ْ َ َ ّٰ َ
diğini seçer. O halde Allah’a
ْ‫م‬ ‫ب وما كن الل ِلطلِع‬ ِ ۜ ِ ‫حىت يم۪ي ال ۪بيث مِن الطي‬
ve peygamberlerine iman

ْ َ َ ّٰ َّ ٰ َ ْ َ ْ َ َ
edin. Eğer iman eder, takvâ
ٰ َ ُ َٓ َ ْ َ ُ ُ ْ
‫اء فام ُِنوا‬ ‫الل ي َت ۪بى مِن رسلِه۪ من يش‬ ‫ن‬
ِ ‫ب ول‬ ِ ‫ع الغي‬
sahibi olursanız sizin için de
çok büyük bir mükâfat vardır.
ٌ ‫ ْم ا َ ْج ٌر َعظ‬ ُ َ َ ُ َّ َ َ ُ ْ ُ ْ ِ َ ُ ُ َ ّٰ
179 ‫۪يم‬ ‫بِاللِ ورسلِه۪ۚ وان تؤمِنوا وتتقوا فل‬ 180. Allah’ın, kereminden

ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ُ ٰ ٰ َٓ َ ُ َ ْ َ َ َّ َّ َ َ ْ َ َ َ
kendilerine verdiği şeylerde
‫يا‬ ً ْ ‫ضلِه۪ ُه َو َخ‬ ‫ول يسب ال۪ين يبخلون بِما اتيهم الل مِن ف‬ cimrilik gösterenler, sanma-

ْ ُ َ َ ُ َ َ ٌّ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َ
sınlar ki o, kendileri için hayır-
ّٰ
ِ‫ش ل ُه ۜ ْم َس ُيط َّوقون مَا بِلوا بِه۪ يَ ْو َم ال ِقيٰ َم ۜ ِة َوِلل‬ ‫له ۜم بل هو‬ lıdır; Hayır, bu onlar için pek

َ َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َْ َ
fenadır. Cimrilik ettikleri şey
ٌ ْ َّ ‫اث‬ ُ َ
180 ۟‫ض والل بِما تعملون خ ۪بي‬ ِۜ ‫ات والر‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ ‫م۪ي‬ de kıyamet gününde boyun-
larına asılacaktır. Göklerin
ve yerin sahibi Allah’tır. Allah
bütün yaptıklarınızdan haber-
174. Bunun üzerine, kendilerine hiçbir fenalık dardır.
dokunmadan, Allah’ın nimet ve keremiyle geri geldiler.
Böylece Allah’ın rızasına uymuş oldular. Allah büyük kerem
sahibidir.
175. İşte o şeytan, ancak kendine tabi olanları korkutur,
iman etmiş kimseler iseniz ondan korkmayın, ancak ben-
den korkun.
176. Küfürde koşuşanlar seni üzmesin. Çünkü onlar,
Allah’a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara, ahiretten yana
bir nasip bırakmak istemiyor. Onlar için çok elemli bir azap
KUR’AN-I KERİM MEALİ 73
ANA SAYFAYA DÖN

181. «Gerçekten Allah fa- 4. CÜZ ُ ْ َ‫ا‬


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫الراب ِ ُع‬ 73 AL-İ İMRAN SÛRESİ

kir, biz ise zenginiz» diyen-


lerin sözünü Allah işitmiştir.
Onların bu sözünü, haksız
ُ‫۪ي َو َنْن‬ ٌ ‫الل فَق‬ َ ّٰ ‫۪ين قَالُٓوا ا َِّن‬ َ ‫الل قَ ْو َل َّال‬ ُ ّٰ ‫لَ َق ْد َس ِم َع‬
yere peygamberleri öldürmüş
ّ‫ق‬ َ ْ َ َ َٓ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ ُ َ َ ُ ُ ْ َ َ ۢ ُ َٓ ْ َ
gibi yazacağız ve diyeceğiz ٍۙ ‫ي ح‬ ِ ‫اغنِياء سنكتب ما قالوا وقتلهم النبِياء بِغ‬
ْ ‫ ذٰل َِك بمَا قَ َّد َم‬181 ‫الريق‬ َ ْ ‫اب‬ َ ‫ول ُذوقُوا َع َذ‬ ُ ََُ
ki: Tadın o yakıcı azabı!
182. Bu, dünyada iken ‫ت‬ ِ ِ ۪ ‫ونق‬
yapmış olduğunuzun karşı-
‫۪ين‬ َ ‫ اََّل‬182 ‫د‬ ِۚ ۪ ‫ي‬ ‫ب‬ َ
‫ع‬
ْ
‫ِل‬ ‫ل‬ ‫م‬ 
َّ َ
 ‫ب‬ ‫س‬ َ ْ‫ُ ْ َ َ َّ ّٰ َ لَي‬
‫الل‬ ‫ن‬ ‫ا‬‫و‬ ‫م‬ ‫۪ي‬ ‫د‬ ْ ‫اَي‬
lığıdır. Yoksa Allah kullarına ٍ ِ
zulmetmez.
َ‫حّٰىت يَاْت َِينا‬ َ ‫الل َعه َد اَِلْ َنٓا ا َ َّل نُ ْؤم َِن ل َِر ُسول‬ َ ّٰ ‫قَالُٓوا ا َِّن‬
183. «Muhakkak ki Allah ٍ ِ
َ ٌ ُ َ َٓ ْ َ ْ ُ ُ َّ ُ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ
‫اءك ْم ُر ُسل م ِْن قبْل۪ى‬
bize, ateşin yiyeceği bir
kurban getirmedikçe hiçbir ‫ان تاكله انلا ۜر قل قد ج‬ ٍ ‫بِقرب‬
ُْ ْ ُ ْ َ َ ُْ َّ َّ ْ
‫ات َوبِال۪ي قل ُت ْم فل ِ َم ق َتل ُت ُموه ْم ا ِن كن ُت ْم‬ ِ ‫بِالَيِن‬
peygambere inanmamamızı
emretti» diyenlere şöyle
de: Size, benden önce
mucizelerle, dediğiniz mucize
َ َ
‫ب ُر ُسل م ِْن قبْلِك‬
ٌ َ ‫وك َف َق ْد ُك ّ ِذ‬ َ ُ‫ك َّب‬ َ ْ َ َ
‫ فا ِن‬183 ‫صادِق۪ني‬ َ
ile nice peygamberler geldi. ُّ ُ ُ ْ َ ْ َ ُ ُّ َ َ ّ َ ْ ُ َٓ
Eğer doğru sözlü iseniz, ‫ كل‬184 ‫۪ي‬ ِ ‫ب المن‬ ِ  ِ ‫ات والزب ِر وال‬ ِ ‫جاؤ۫ بِاليِن‬
onları niçin öldürdünüz?
َ‫ور ُك ْم يَ ْوم‬ َ ‫ج‬ ُ ُ ‫ت َوا ِ َّن َما تُ َو َّف ْو َن ا‬ ْ َ ْ ُ َ َٓ َْ
184. Eğer seni yalancılıkla ِ ۜ ‫نفٍس ذائ ِقة المو‬
itham ederlerse; gerçekten,
senden önce apaçık muci-
ْ‫ال َّن َة َف َقد‬ َ ْ ‫خ َل‬ ُْ َ َ ْ
ِ ‫القِيٰ َم ۜ ِة ف َم ْن ُزح ِزح ع ِن انلَّارِ َواد‬
َ ْ
َّ َ َ ُْ ُ َّ ٓ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ َ َ َ َ
‫ تلُبْل ُون‬185 ِ‫ادلن َيا ا ِل َم َتاع الغ ُرور‬
zeler, sahifeler ve aydınlatıcı
kitap getiren nice peygam- ‫فا ۜز وما اليوة‬
berler de yalancılıkla itham
ُ ُ َ َّ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ ََُْ ْ ُ َ َْ ٓ
edildi. ‫۪ين ا۫وتوا‬ ‫سم ولسمعن مِن ال‬ ِ ‫۪يف اموال ِم وان‬
‫ف‬
185. Her canlı ölümü ta- ً‫ش ُٓكوا ا َ ًذى َكث۪يۜا‬ َ ْ َ ‫۪ين ا‬ َ ‫ ْم َوم َِن اَّل‬ ُ َْ ْ َ َ ْ
ِ ‫الكِتاب مِن قبل‬
dacak ve kıyamet günü
yaptıklarınızın karşılığı size ُ ُ ْ ْ َ ْ َ ٰ َّ َ ُ َّ َ َ ُ ْ َ ْ َ
tastamam verilecektir. Kim 186 ِ‫واِن تص ِبوا وتتقوا فا ِن ذل ِك مِن عز ِم المور‬
cehennemden uzak tutu-
lup cennete konursa o, ger-
çekten kurtuluşa ermiştir. 186. And olsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda
Bu dünya hayatı kâfirler için imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap ve-
aldatma metâından başka bir rilenlerin müşriklerinden birçok üzücü sözler işiteceksiniz.
şey değildir. Eğer sabreder ve takvâ gösterirseniz, muhakkak ki bu, iş-
lerin en değerlisidir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


74 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ َ ُ 74
4. CÜZ ‫ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن‬ ‫س‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ
190. Göklerin ve yerin ya-
ratılışında, gece ile gündüzün
ُ َ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ
ِ‫اب تلُبَ ّيِن َّن ُه ل َِّلناس‬
birbiri ardınca gelip gidişinde
‫واِذ اخذ الل م۪يثاق ال۪ين ا ۫وتوا الكِت‬ aklıselim sahipleri için ibretler
ً‫ت ْوا به۪ َث َمنا‬ ْ َ ْ
َ َ ‫اش‬ ُ ُ َ َٓ َ ُ ُ َ َ َ ُ َ ُ ُ ْ َ َ َ vardır.
ِ ‫ول تتمونهۘ فنبذوه وراء ظهورِهِم و‬ 191. Onlar, ayakta durur-
َ ُ َ ْ َ َ َّ َّ َ َ ْ َ َ َ َُ َْ َ َ ْ ًَۜ َ
‫ ل تسب ال۪ين يفرحون‬187 ‫تون‬ ‫۪ي فبِئس ما يش‬
ken, otururken, yanları üze-
rine yatarken Allah’ı zikreder-
َْ َ َ ُ ْ َ ُْ َْ َ ََ
‫ح ُّبون ان ي َم ُدوا بِمَا ل ْم َيف َعلوا ف ت َسبَ َّن ُه ْم‬ ِ ‫ب ِ َٓما ات ْوا َو ُي‬
ler. Göklerin ve yerin yaratılışı
hakkında, hikmeti düşünürler.
ُ ْ ّٰ ٌ ‫اب اَل‬ ٌ ‫اب َول َ ُه ْم َع َذ‬ َ َْ َ َ ََ
‫ َو ِللِ ُملك‬188 ‫۪يم‬
«Rabbimiz! Sen bunu boşuna
ۚ ِ ‫بِمفاز ٍة مِن الع‬
‫ذ‬ yaratmadın. Seni tesbih ede-
ْ َ َّ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ
‫ ا ِن ۪يف خل ِق‬189 ۟‫شٔ قد۪ي ٌر‬
riz. Bizi cehennem azabın-
ٍ ‫ض والل ع ك ِل‬ ِۜ ‫ات والر‬ ِ ‫السمو‬ dan koru! Derler.
ُ َ ٰ َ َ َّ َ ْ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ
‫۬ول‬ ِ ‫ات ِل‬ ٍ ‫ات والرِض واخِ ِف ال ِل وانلهارِ لي‬ ِ ‫السمو‬
192. Ey Rabbimiz! Doğ-
rusu sen, kimi cehenneme
ٰ َ َ ً ُ ُ َ ً َ َ ّٰ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ َ َْْ
‫ ال۪ين يذكرون الل قِياما وقعودا وع‬190 ‫اب‬ ۚ ِ ‫الل‬
koyarsan, artık onu rüsvay
etmişsindir. Zalimlerin hiç
َ‫ال ْرِض َر َّبنا‬ َْ َ َّ ‫ون يف َخلْق‬ َ ُ َّ َ َ َ َ ْ ُ ُ
ِ ‫الس ٰم َو‬
yardımcıları yoktur.
ۚ ‫ات و‬ ِ ۪ ‫جنوب ِ ِهم ويتفكر‬
َ َ َ ْ ُ ً َ َ ٰ َ َْ َ َ
193. Ey Rabbimiz! Gerçek

191 ِ‫اب انلَّار‬ َ ‫ك فَقِ َنا َع َذ‬ ‫ما خلقت هذا با ِطۚ سبحان‬
şu ki biz, «Rabbinize iman
edin!» diye seslenen davet-
َّ ْ َ َ َ َ َّ ُْ َ َّ َٓ
‫۪ني‬ َ ‫ِلظالِم‬ ‫ار فق ْد اخ َزيْ َت ُۜه َو َما ل‬ ‫خ ِل انل‬ ِ ‫َر َّبنا ا ِنك َم ْن تد‬
çiyi işittik, hemen iman ettik.
Artık bizim günahlarımızı ba-
َ ْ َ ُ ً َ ُ َ ْ َ َ َّ َٓ َّ َ َ َْ ْ
‫ان‬ِ ‫ ربنا ا ِننا س ِمعنا منادِيا يناد۪ي ل ِ۪يم‬192 ‫ار‬ ٍ ‫مِن انص‬
ğışla, kötülüklerimizi ört, ru-
humuzu iyilerle beraber al, ey
ْ‫وب َنا َو َك ّفِر‬ َ ُ‫اغفِ ْر َنلَا ُذن‬ ْ َ َ َّ َ َّ َ ٰ َ ْ ُ ّ َ ُ ٰ ْ َ
‫ان امِنوا بِربِم فامنا ۗ ربنا ف‬
Rabbimiz!

َ‫ َر َّب َنا َواٰت َِنا مَا َو َع ْد َتنا‬193 ‫الب ْ َرار‬ َ ْ َ َ َ َّ َ َ َ َ َ ّ َ َّ َ


194. Rabbimiz! Bize, pey-

ِۚ ‫عنا سيِـٔات ِنا وتوفنا مع‬ gamberlerin vasıtasıyla vaat

َ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َّ َ ٰ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ َ ُ ُ ٰ َ
ettiklerini de ikram et ve kı-

194 ‫ع رسلِك ول ت ِزنا يوم القِيمۜةِ ا ِنك ل تل ِف الم۪يعاد‬


yamet gününde bizi perişan
etme; şüphesiz sen vaadin-
den caymazsın!

187. Allah, kendilerine kitap verilenlerden, «Onu insan-


lara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz» diyerek söz
almıştı. İman etmeyenler bunu kulak ardı ettiler, onu az bir
dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne kadar kötü!
188. Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övül-
meyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını san-
ma. Onlar için elem dolu bir azap vardır..
189. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah’ın
her şeye gücü yeter.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 75


ANA SAYFAYA DÖN

195. Bu şekilde iman eden- 4. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬75


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫الراب ِ ُع‬ AL-İ İMRAN SÛRESİ

lerin, Rableri dualarını kabul


etti. Allah, ”erkek olsun kadın
ْ‫م‬ ُ ْ َ َ َ َ ُ ُ َٓ ّ َ ْ ُ ُّ َ ْ ُ َ َ َ َ ْ َ
olsun ki hep birbirinizdensiniz ‫فاستجاب لهم ربهم ا۪ن ل اض۪يع عمل عم ٍِل مِن‬
‫اج ُروا َواخ ِر ُجوا‬
ْ ُ َ َ ‫۪ينه‬ َ ‫ ْمم ِْن َب ْعضفَ َّال‬ ُ ُ ْ َ ٰ َُْْ َ َ ْ
içinizden, çalışan hiçbir kim-
senin yaptığını boşa çıkarma- ٍۚ ‫مِنذك ٍراوانثۚبعض‬
َّ ّ َ ُ َ ُ ُ ُ َ َ ُ ُ
‫م ِْن دِيَارِه ِْم َواو۫ ذوا ۪يف َس ۪بيل۪ى َوقاتلوا َوقتِلوا لك ِف َرن‬
yacağım. Onlar ki, hicret etti-
ler, yurtlarından çıkarıldılar,
benim yolumda eziyete uğra-
ُۚ ‫لنْ َه‬ َْ َ َْ ْ ْ َ َّ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ َ َ ْ َ ّ َ ْ ُ ْ َ
dılar, çarpıştılar ve öldürüldü- ‫ار‬ ‫ات ت ۪ري مِن تتِها ا‬ ٍ ‫خلنهم جن‬ ِ ‫عنهم سيِـٔات ِ ِهم ولد‬
َ َّ َّ ُ َ َ َ َّ ُ ْ ُ ُ َ ْ ُ ّٰ َ ۜ ّٰ ‫ثَ َوابًا م ِْن عِنْ ِد‬
ler; And olsun, ben de onların
kötülüklerini örteceğim ve on- ‫ ليغرنك‬195 ‫اب‬ ِ ‫اللِ والل عِنده حسن اثلو‬
ُ ‫۪يل ُث َّم َما ْ ٰو‬ ٌ َ ٌ ََ َ ْ َ َ َ َّ ُ ُّ َ َ
ları altlarından ırmaklar akan
cennetlere koyacağım. Bu ْ‫يهم‬ ‫ متاع قل‬196ِۜ‫تقلب ال۪ين كفروا ِيف البِد‬ ُ
ٌ ‫۪ين َّات َق ْوا َر َّب ُه ْم ل َ ُه ْم َج َّن‬ َ ‫ن َّال‬ ٰ ُ ْ ْ َّ َ
mükâfat, Allah tarafındandır.”
Allah; mükâfatın en güzeli
‫ات‬ ِِ ‫ ل‬197 ‫ج َهن ُۜم َوبِئَس ال ِم َهاد‬
ً ُ َ َ َ ُ ََْْ َ َْ ْ َْ
kendi nezdinde olandır.
ّٰ ْ
196. İnkârcıların diyar, di- ۜ ‫۪يها ن ُزل م ِْن عِن ِد‬
‫الل‬ ‫ادل۪ين ف‬ ِ ‫ت ۪ري مِن تتِها النهار خ‬
yar dolaşması, sakın seni al-
َ َ ْ ْ َ ْ َّ َ َ ْ ‫ب‬ َ ْ ٌ ْ َ ّٰ َ ْ َ َ
datmasın! ‫اب ل َم ْن‬ ِ ‫ِت‬
‫ك‬ ‫ال‬ ‫ل‬
ِ ‫ه‬ ‫ا‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫ن‬ ِ ‫ا‬‫و‬ 198 ِ ‫ار‬‫ر‬ ِ ‫وما عِند اللِ خي ل‬
َ‫ ْم َو َٓما اُنْز َل اَِلْه ْم َخا ِشع۪ني‬ ُ ْ َ َ ْ ُ َٓ َ ّٰ ُ ْ ُ
197. Azıcık bir dünya men-
faatidir o. Sonra onların vara- ِ ِ ‫يؤمِن بِاللِ وما ان ِزل ا ِل‬
ْ‫ج ُر ُهم‬ ْ َ ‫۪يۜ ا ُ ۬ولٰٓئ َِك ل َ ُه ْم ا‬ ً َ ً َ َ ّٰ َ ٰ َ ُ َ ْ َ َ ّٰ
cakları yer cehennemdir. O
ne kötü varış yeridir!  ‫ات اللِ ثمنا‬ ِ ‫ِللِۙ ليشتون بِاي‬
198. Fakat Rablerine kar- ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ْ ُ َ َ ّٰ َّ ْ ّ َ َ ْ
şı gelmekten sakınanlar için ‫ يا ايها ال۪ين امنوا‬199 ‫اب‬ ِ ‫سيع ال ِس‬ ۪ ‫عِند رب ِ ِهمۜ ا ِن الل‬
َ ْ ُ ُ َّ َ َ ّٰ ُ َّ َ ُ َ َ ُ َ َ ُ ْ
200 ‫الل ل َعل ْم تفل ِ ُحون‬
ise, Allah tarafından bir ikram
olarak, zemininden ırmak- ‫اص ِبوا وصابِروا ورابِطوا واتقوا‬
ٌ ّ ُ‫ورة‬
َ ِ ‫َو‬ ‫اء ّ َٓ َ َ َّ ٌ ََم َد َن َِّية‬ ِ ُ َ ‫الن ِ ُ َٓس‬ َ ‫ُس‬
lar akan, içinde ebedî olarak
kalacakları cennetler vardır. ‫ه‬ ‫سورة الن ِساءِ مدنِية وِه‬
4 ٰ - َ NİSA
Salih kullar için Allah indinde
ًََ َ ُ ْ‫ون ا َيَ ًة‬ ٌ
َ ‫َ ِم ٌّائَة َو ِس ٌّت َو َسبْ ُع‬
SÛRESİ
ٌَ
olan daha hayırlıdır. ‫اية‬ ‫وسبعون‬ ‫و ِست‬ ‫مِائة‬
199. Ehl-i Kitap olanlar
öyledir ki, Allah’a iman
ederler, size indirilene de 200. Ey iman edenler! Sabredin; sebat gösterin; hazır-
iman ederler, kendilerine lıklı ve uyanık bulunun ve Allah’tan korkun ki başarıya eri-
indirilene de iman eder ve tam şebilesiniz.
bir teslimiyetle ona uyarlar.
Allah’ın âyetlerini hiçbir şeye
değişmezler. İşte onlar içinde
Rableri katında ecirleri vardır.
Allah, hesabı çabuk görendir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


76 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 76
4. CÜZ ‫ورةُ الن َِٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 2. Yetimlere mallarını ve-
rin, temizi pis olanla değiş-
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
meyin, onların mallarını kendi
mallarınıza katarak yemeyin;
َ‫ ْم م ِْن َن ْفس َواحِدة‬ ُ ََ َ َّ ُ ُ َّ َ ُ َّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ ‫ ح ِْز ٌب‬çünkü bu, büyük bir günahtır.
ٍ ٍ ‫يا ايها انلاس اتقوا ربم ال۪ي خلق‬ 4
َ ّٰ ‫اء َو َّاتقُوا‬ ًۚ ‫۪يا َون َِٓس‬ ً ‫ال َكث‬ ً َ َ ُ ْ َّ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ 3. Eğer, velisi olduğunuz
‫الل‬ ‫وخلق مِنها زوجها وبث مِنهما رِج‬ yetim kızlar ile evlenip onlar

ُٰ ُ َ َ َ َ ّٰ َّ َۜ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ٓ َ َ َّ
‫ َواتوا‬1 ‫الل كن َعليْ ْم َرق ً۪يبا‬
hakkında adaletsizlik etmek-
‫ال۪ي تساءلون بِه۪ والرحام ا ِن‬ ten korkarsanız, onları değil,

ْ‫كلُٓوا ا َ ْم َوال َ ُهم‬ ُ ْ َ َ َ ّ َّ َ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ٰ ٓ َ َ ْ size helâl olan başka kadın-


‫ب ول تا‬ ۖ ِ ِ ‫التام اموالهم ول تبدلوا ال ۪بيث بِالطي‬ lardan ikişer, üçer, dörder ol-
ٰ ْ ُ ْ ُ َّ َ ْ ْ ً ‫وبا َكب‬ ُ َ ْ َ ٰٓ
ً ‫ِ ۜ ْما ِنَّ ُه َك َن ُح‬
‫ َواِنخِف ُت ْمالتقسِطواِيفالَ َتام‬2‫يا‬
mak üzere nikâhlayın. Eğer
۪ ‫ا ِلاموال‬ adaletli davranmayacağınız-
ْ ْ ََ َ ٰ ُ ْ َٓ ّ َ ْ ُ َ َ َ َ ُ ْ َ
‫ساءِ َمثٰن َوثلث َو ُر َباعۚفا ِن خِف ُت ْم‬
dan korkarsanız o takdirde
ِ ‫حوا ما طاب لم مِن الن‬ ِ ‫فان‬ bir tane alın veya sahip oldu-
ُ ُ َ َّ َ ٰٓ ْ َ َ ٰ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ً َ َ َ ُ ْ َ َّ َ ğunuz ile yetinin. Bu, adalet-
3ۜ ‫ال تعدِلوا فواحِدة او ما ملكت ايمانمۜ ذل ِك ادن ال تعولوا‬ ten ayrılmamanız için daha
ْ َ ْ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ْ َ ًۜ َ ْ َّ َ ُ َ َ َٓ ّ ُ ٰ َ
‫شٔ مِن ُه نف ًسا‬
uygundur..
ٍ ‫واتوا النِساء صدقات ِ ِهن ِنلة فا ِن ِطب لم عن‬
ُ ّٰ ‫ ُم اَّتل۪ى َج َع َل‬ ُ َ َ ْ َ َ َٓ َ ُّ ُ ْ ُ َ َ ٔ ً ٓ َ ٔ ً ٓ َ ُ ُ ُ َ
4. Kadınlara mehirlerini gö-
‫الل‬ ‫ ول تؤتوا السفهاء اموال‬4 ‫فكوه هن۪يا م ۪ريا‬ nül rızası ile verin; eğer gönül

ً ُ ْ َ ً ْ َ ْ َُ ُ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ُُ ْ َ ً َ ْ ُ َ
hoşluğu ile o mehrin bir kıs-
5 ‫لم قِياما وارزقوهم ف۪يها واكسوهم وقولوا لهم قول معروفا‬ mını size bağışlarlarsa onu

َٰ ْ َ َ َُ َ ٓ ٰ ْ ُ
da afiyetle yiyin.
ْ ْ
‫َوابْ َتلوا الَ َتام َح ّٰىت ا ِذا بَلغوا انلّ ِك َحۚ فا ِن ان ْس ُت ْم مِن ُه ْم ُرش ًدا‬ 5.Allah’ın geçiminize da-
َُ ْ َ ْ َ ً َ َ ً َ ْ َٓ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ ْ َ ُٓ َ ْ َ yanak kıldığı mallarınızı aklı
‫بوۜا‬ ‫فادفعوا ا ِل ِهم امواله ۚم ول تاكلوها ا ِسافا وبِدارا ان ي‬ ermezlere vermeyin; o mal-
ُ ْ َ ْ ْ ُ ْ َ ْ َ ً َ َ َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ َ ْ َ ًّ َ َ َ ْ َ َ larla onları besleyin, giydirin
‫وف‬ ۜ ِ ‫ف ومن كن فق۪يا فلياكل بِالمعر‬ ۚ ِ‫ومن كن غن ِيا فليستعف‬ ve onlara doğru söz söyleyin.
ً ‫اللِ َحس‬ ّٰ ٰ َ َ ْ ْ َ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ
6 ‫۪يبا‬ ِ ‫فا ِذا دفعتم ا ِل ِهم اموالهم فاش ِهدوا علي ِهمۜ وكف ب‬
6. Evlilik çağına gelinceye
kadar yetimleri deneyin, eğer
onlarda bir olgunlaşma görür-
seniz hemen mallarını ken-
dilerine verin. Büyüyecekler
4 - NİSA SÛRESİ diye o malları israf ile ve tez
Bismillâhirrahmânirrahîm elden yemeyin. Kim zengin
ise tenezzül etmesin, yoksul
olan da uygun olarak yesin.
1.Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşi-
Mallarını kendilerine verdiği-
ni yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve dişiler yaratan,
niz zaman yanlarında şahit
Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte
bulundurun. Hesap görücü
bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlik-
olarak da Allah yeter.
ten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyi-
cidir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 77


ANA SAYFAYA DÖN

7. Ana-babanın ve yakın- 4. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬77


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫الراب ِ ُع‬ NİSA SÛRESİ

ların terekelerinden erkeklere


bir pay vardır; ana-babanın
ٓ َ ّ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َّ ٌ َ َ ّ
ve yakınların terekelerinden ِ‫ان والقربونۖ ول ِلنِساء‬ ِ ‫ِلرجا ِل نص۪يب مِما ترك الو ِادل‬ ِ ‫ل‬
kadınlara da bir pay vardır.
َ‫ث‬ ُ َ ْ َ ُ ْ َّ َ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َّ ٌ َ
Gerek azından, gerek çoğun- ۜ ‫ان والقربون مِما قل مِنه او ك‬ ِ ‫ِد‬ ‫ل‬‫ا‬ ‫و‬ ‫ال‬ ‫ك‬ ‫ر‬‫ت‬ ‫ا‬ ‫ِم‬‫م‬ ‫۪يب‬ ‫ص‬ ‫ن‬
ٰ ْ ٰ ُْ ُ َُ ْ َ َ َ َ َ ً َُْ ً َ
‫ضالقِ ْس َمةا ۬ولواالق ْرب َوالَ َتام‬
dan belli bir hisse ayrılmıştır.
8. Yakınlar, yetimler ve ‫ واِذاح‬7‫نص۪يبامفروضا‬
ً ً َ َ ُ ُ ْ ُ ُ ْ َ ُ َ َْ َ
8 ‫ار ُزقوه ْم مِن ُه َوقولوا ل ُه ْم ق ْول َم ْع ُروفا‬
yoksullar miras taksiminde
hazır bulunursa bundan, on- ‫والمساك۪ني ف‬
ُ َ ً ً َّ ّ ُ ْ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ
‫ض َعافا خافوا‬
ları da rızıklandırın ve onlara
güzel söz söyleyin. ‫ة‬
ِ ِ ِِ ‫ي‬ ‫ر‬‫ذ‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ف‬ ‫ل‬‫خ‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ك‬ ‫ولخش ال۪ين لو تر‬
9. Kendileri, geriye zayıf َ‫ ا َِّن َّال۪ين‬9 ‫۪يدا‬ ً ‫الل َو ْلَ ُقولُوا قَ ْو ًل َسد‬ َ ّٰ ‫َعلَيْه ْم فَلْ َي َّت ُقوا‬
ِۖ
çocuklar bıraktıkları takdir-
ْ‫طونِهم‬ ُ ُ َ ُ ُ ْ َ َ َّ ً ْ ُ ٰ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ ُ ْ َ
ِ ‫ياكلون اموال التام ظلما ا ِنما ياكلون ۪يف ب‬
de, onlar hakkında endişeye
kapılanlar, yetimler hakkında
ُ َ ْ َ ٓ ُ ّٰ ُ ُ ً ‫ارا ۜ َو َس َي ْصلَ ْو َن َسع‬ ً َ‫ن‬
ْ‫ِكم‬ ‫ يُوص۪يم الل ۪يف اولد‬10 ۟‫۪يا‬
da ürperip korksunlar. Allah’a
karşı gelmekten sakınsınlar
ve doğru söz söylesinler.. ْ َ َ ْ َ ْ َ ً َٓ َّ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ّ َ ُ ْ َ َّ
10. Haksızlıkla yetimlerin
‫ني‬ ِ ‫نيۚ فا ِن كن ن ِساء فوق اثنت‬ ِ ‫ل ِلك ِر مِثل ح ِظ الني‬
ُ
ۜ ‫ح َدةً فل َها انلّ ِْص‬
ََ ْ َ َ ْ َ َ َُُ ََ
‫ف‬ ِ ‫فل ُه َّن ثلثا مَا ت َركۚ َواِن كانت َوا‬
mallarını yiyenler, karınlarına
ancak ateş doldurmuş olurlar;
َ َ َ ْ َ ُّ ‫حد مِنْ ُه َما‬ ّ ُ َََْ َ
‫الس ُدُس مِمَّا ت َر َك ا ِن كان ُل‬ ‫ا‬‫و‬َ
ٍ ِ ِ ‫و ِلبويهِ ل ِك‬
‫ل‬
zaten onlar alevlenmiş ateşe
gireceklerdir.
ْ َ ُ ُ ُّ ّ ُ َ ُ َ َ َ ُٓ َ َ َ ٌ َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ٌ َ َ
11. Allah size, çocuklarınız
‫ث فا ِن‬ ۚ ‫ودلۚ فا ِن لم ين ل ودل وورِثه ابواه ف ِ ِمهِ اثلل‬
ُ َ ٌ َ ْ ُٓ َ َ َ
hakkında, erkeğe, kadının
ٓ‫ص َّية يُوص۪ى ب َها‬ َ ْ َ ْ ُ ُ ُّ ّ
ِ ٍ ِ ‫كان ل ا ِخوة ف ِ ِمهِ السدس مِن بع ِد و‬
payının iki misli emreder. İki-

ُ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ُّ َ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ َٓ ْ َ َ ْ ُ ُ ٓ َ ٰ ْ َ ْ َ
den fazla kadın iseler, ölünün
bıraktığının üçte ikisi onların- ْ‫م‬ ‫او دي ٍنۜ اباؤ۬كم وابناؤ۬ك ۚم ل تدرون ايهم اقرب ل‬
dır. Eğer yalnız bir kadınsa
َ َ َ ّٰ َّ ّٰ َ ً َ َ ً ْ َ
11 ‫الل كان َعل۪يمًا َحك۪يمًا‬ ‫اللِ ا ِن‬
ۜ ‫نفعاۚ ف ۪ريضة مِن‬
yarısı onundur. Ölenin çocu-
ğu varsa, ana-babasından
her birinin mirastan altıda bir
hissesi vardır. Eğer çocuğu
yok da ana-babası ona vâris rafından konmuş farzlardır. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet
olmuş ise, anasına üçte bir sahibidir.
düşer. Eğer ölenin kardeşleri
varsa, anasına altıda bir dü-
şer; Bunlar ölenin yaptığı va-
siyetten ve borçtan sonradır.
Babalarınız ve oğullarınızdan
hangisinin size fayda bakı-
mından daha yakın olduğunu
bilemezsiniz. Bunlar Allah ta-
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
78 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 78
4. CÜZ ‫ورةُ الن ِ َٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ dır ve kimse zarara uğrama-
sın diyedir. Bunlar Allah’tan
ُ َ ْ ُ ُ ََْ َ ََ َ ُ ْ ْ ُ ََ
‫اج ْم ا ِن ل ْم يَ ْن‬
size vasiyettir. Allah her şeyi
‫ولم ن ِصف ما ترك ازو‬ hakkıyla bilendir, Halim’dir.
ُ‫الر ُبع‬ ُّ ‫ ُم‬ ُ َ َ ٌ َ َ َّ ُ َ َ َ ْ َ ٌ َ َ َّ ُ َ
‫لهن ودلۚ فا ِن كان لهن ودل فل‬
13. Bunlar, Allah’ın sınırla-

ْ َ َ َّ
rıdır. Kim Allah’a ve peygam-
ْ َ ْ َ َٓ َ ُ َّ َ ْ َ ْ َ
‫ن‬ ۜ ٍ ‫صي ٍة يوص۪ني بِها او دي‬ ِ ‫مِما تركن مِن بع ِد و‬
berine itaat ederse Allah onu,
zemininden ırmaklar akan
ٌۚ‫ ْم َو َدل‬ ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َّ ُ ُ ُّ َّ ُ َ َ
‫ولهن الربع مِما تركتم ا ِن لم ين ل‬
cennetlere koyacaktır; orada
devamlı kalıcıdırlar; işte bü-
ْ‫كتم‬ ُ ْ ‫دل فَلَ ُه َّن اثلُّ ُم ُن مِمَّا تَ َر‬ ٌ َ ‫ ْم َو‬ ُ َ َ َ ْ َ
‫فا ِن كن ل‬
yük kurtuluş budur.

َ َ ْ َ َ
14. Kim Allah’a ve pey-
َ ُ ُ َّ َ ْ َ ْ
‫وصون ب ِ َٓها ا ْو دي ْ ٍنۜ َواِن كن‬ ‫صي ٍة ت‬ ِ ‫مِن بع ِد و‬
gamberine karşı isyan eder

ْ ُ ْ َ ٌ َ ُٓ َ َ ٌ َ َ ْ َ ً َ َ َ ُ َ ُ ٌ ُ َ
ve sınırlarını aşarsa Allah

‫ت‬ ٌ ‫خ‬ ‫رجل يورث كلة اوِامراة وله اخ او ا‬


onu, devamlı kalacağı bir ate-

ََ‫ك‬ ْ َ ُٓ َ ْ َ ُ ُ ُّ َ ُ ْ ُ َ
şe sokar ve onun için alçaltıcı

‫ث‬ ‫س فا ِن كانوا ا‬ ‫د‬ ‫الس‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫د‬ ‫ح‬ ‫ا‬‫و‬ َ ‫ك ّل‬
ٍ ِ ِ ِ ‫فل‬
bir azap vardır.
ۚ
ُ ُّ َٓ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ ْ
‫ث م ِْن َب ْع ِد‬ ِ ‫ء ِيف اثلل‬ ُ ‫ك‬ ‫مِن ذل ِك فهم ش‬
ً َ ّ َٓ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ َٓ ٰ ُ َّ َ
‫ص َّية‬ ِ ‫ارۚ و‬ ٍ ‫ض‬ ‫م‬ ‫ي‬ ‫غ‬ ۙ‫ن‬ ٍ ‫ي‬ ‫د‬ ‫و‬ ‫ا‬ ‫ا‬ ‫ه‬ ِ ‫ب‬ ‫ص‬ ‫صي ٍة يو‬ ِ ‫و‬
ّٰ ُ ُ َ ْ َ ‫۪يم‬ ٌ ‫الل َعل‬ ُ ّٰ ‫اللِۜ َو‬ ّٰ َ
‫ح ُدود الل‬ ‫ ت ِلك‬12ۜ ‫۪يم‬ ٌ ‫حل‬ ‫مِن‬
َْ َّ َ ُ ْ ْ ُ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ ُ َ
‫ات ت ۪ري‬ ٍ ‫خله جن‬ ِ ‫طعِ الل ورسول يد‬ ِ ‫َوم ْن ي‬
ُ‫۪يها َوذٰل َِك الْ َف ْوز‬ َ َ َ ُ ََْْ َ َْ ْ
ۜ ‫ادل۪ين ف‬ ِ ‫مِن تتِها النهار خ‬
ُ‫وده‬ َ ُ ُ َّ َ َ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ
‫صاللورسولهويتعدحد‬ ِ ‫ ومنيع‬13‫العظ۪يم‬
ٌ ُ ٌ َ َ َُ َ َ ً َ ً َ ُْ ُْ
14 ۟‫ادلا ف۪يها ۖ ول عذاب م ۪هني‬ ِ ‫خله نارا خ‬ ِ ‫يد‬

12.Yaptıkları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin,


eğer çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları
varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz
yoksa sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra,
bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Çocuğunuz varsa,
bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya
kadının, ana babası ve çocukları bulunmadığı halde, malı
mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kız kardeşi varsa,
her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire or-
taktırlar. Bunlar yapılmış olan vasiyetten ve borçtan sonra-

KUR’AN-I KERİM MEALİ 79


ANA SAYFAYA DÖN

15. Kadınlarınızdan fuhuş 4. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬79


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫الراب ِ ُع‬ NİSA SÛRESİ

yapanlara karşı aranızdan


dört şahit getirin. Eğer şahit-
ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َٓ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ّٰ َ
lik ederlerse, o kadınları ölüm ‫حشة مِن ن ِسائِم فاسش ِهدوا‬ ِ ‫واتل۪ى يات۪ني الفا‬
َّ‫وهن‬ ُ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ً َ َ ْ َ َّ ْ َ َ
alıp götürünceye yahut Allah
onlara bir yol açıncaya kadar
ِ‫علي ِهن اربعة مِن ۚم فا ِن ش ِهدوا فام‬
َّ‫الل ل َ ُهن‬ ُ ّٰ ‫ت ا َ ْو َيْ َع َل‬ َ ْ ‫يه َّن‬ ُ ‫وت َحّٰىت َي َت َو ّٰف‬ ْ
evlerde hapsedin.
ُ ‫الم ْو‬ ُ ُ
16. İçinizden fuhuş yapan
ِ ‫ِيف الي‬
َ‫وهمَاۚ فَا ِْن تَابا‬ ُ ُ ٰ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ َّ َ ً َ
her iki tarafa ceza verin;
eğer tevbe eder, uslanırlarsa
‫ان ياتِيان ِها مِنم فاذ‬ ِ ‫ وال‬15 ‫ ۪بي‬
َ َ َ َ ّٰ َّ َ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ
artık onlara ceza verip eziyet

16 ‫الل كان ت َّوابًا َرح۪يمًا‬ ‫واصلحا فاع ِرضوا عنهمۜا ا ِن‬


etmekten vazgeçin; çünkü

َ َ َ َ ٓ ُّ َ ُ َ ْ َ َ َّ ّٰ َ َ ُ َ ْ َّ َ َّ
Allah tevbeleri çok kabul

‫ا ِنما اتلوبة ع اللِ ل ِل۪ين يعملون السوء ِبهال ٍة‬


eden ve çok esirgeyendir.

َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ ٰ ٓ ُ َ َ ْ َ ُ ُ َ َّ ُ
17. Allah’ın kabul edeceği

‫الل َعليْ ِه ۜ ْم‬ ‫يب فاو۬ لئِك يتوب‬ ٍ ۪ ‫ثم يتوبون مِن ق‬
‫ر‬
tevbe, ancak bilmeden kötü-

َ‫اتل ْو َب ُة لَِّل۪ين‬ ََْ


lük edip de sonra tez elden
َّ ‫ت‬ َ ً َ ً َ ُ ّٰ َ َ َ
ِ ‫ وليس‬17 ‫وكن الل عل۪يما حك۪يما‬
tevbe edenlerin tevbesidir;
işte Allah bunların tevbesini
kabul eder; Allah her şeyi bi- َ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ َ َ َ ٓ ّٰ َ َ ‫الس ّي‬
َّ َ َُْ َ
lendir, hikmet sahibidir. ‫ت قال‬ ‫ٔات حىت ا ِذا حض احدهم المو‬ ِۚ ِ ‫ـ‬ ‫ون‬ ‫يعمل‬
َ ٰ ٓ ُ ٌۜ َّ ُ ْ ُ َ َ ُ ُ َ َ َّ َ َ َ ٔ ٰ ْ ُ ْ ُ ّ
‫اِن۪ى تبت الـن ول ال۪ين يموتون وهم كفار ا ۬ولئِك‬
18. Yoksa kötülükleri ya-
pıp, yapıp da içlerinden birine
ölüm gelip çatınca «Ben şim- ُّ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ً َ ً َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ
di tevbe ettim» diyenler ile ‫ يا ايها ال۪ين امنوا ل يِل‬18 ‫اعتدنا لهم عذابا ال۪يما‬
kâfir olarak ölenler için tevbe
ُ َ ْ َ َّ ُ ُ ُ ْ َ َ َ ۜ ً ْ َ َ َٓ ّ ُ َ ْ َ ْ ُ َ
yoktur. Onlar için acı bir azap ‫لم ان ت ِرثوا النِساء كرها ول تعضلوهن تلِ ذهبوا‬
hazırlamışızdır.
َۚ‫۪ني بفَاح َشة ُم َب ّينة‬ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ َّ ُ ُ ُ ْ َ ٰ َٓ َْ
19. Ey iman edenler! Ka- ٍ ِ ٍ ِ ِ ‫بِبعِض ما اتيتموهن ا ِل ان يات‬
dınlara zorla mirasçı olmanız
ٰٓ َ َ َّ ُ ُ ُ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َّ ُ ُ َ َ
size helal değildir. Açık bir ‫وف فا ِن ك ِرهتموهن فعس‬ ۚ ِ ‫وعِشوهن بِالمعر‬
hayâsızlık yapmış olmaları
ً َ ًْ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َ ً ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ
dışında, kendilerine verdik-
lerinizin bir kısmını onlardan
19 ‫ان ترهوا شيـٔا ويجعل الل ف۪يهِ خيا كث۪يا‬
geri almak için onları sıkış-
tırmayın. Onlarla iyi geçinin.
Eğer onlardan hoşlanmadıy-
sanız, olabilir ki, siz bir şey-
den hoşlanmazsınız da Allah
onda pek çok hayır yaratmış
olur.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


80 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 80
4. CÜZ ‫ورةُ الن ِ َٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 23. Analarınız, kızlarınız,
kız kardeşleriniz, halalarınız,
ْ‫ان َز ْوجۙ َواٰتَيْ ُتم‬ َ َ َ ْ َ َ َ ْ ْ ُ ُْ ََ ْ َ
‫واِن اردتم اسِبدال زو ٍج مك‬
teyzeleriniz, kardeş kızları,
ٍ kız kardeş kızları, sizi emzi-
ُ‫ارا َف َ تَا ْ ُخ ُذوا مِنْ ُه َشيْ ًـٔ ۜا اَتَا ْ ُخ ُذونَه‬ ً ‫ط‬ َ ْ َّ ُ ٰ ْ
‫ا ِحديهن ق ِن‬
ren analarınız, süt bacılarınız,
eşlerinizin anaları, kendileriy-
ٰ َْ ْ ََ َُ ُ ُ َْ َْ ََ ً ‫ُب ْه َتانًا َواِثْ ًما ُمب‬ le birleştiğiniz eşlerinizden
‫ وكيف تاخذونه وقد افض‬20 ‫ينا‬ ۪ olup evlerinizde bulunan
ً َ ْ ُ ْ َ ْ َ ََ ْ َ ٰ ْ ُ ُ َْ üvey kızlarınız size haram
‫بعضم ا ِل بعٍض واذن مِنم م۪يثاقا‬ kılındı. Eğer onlarla henüz

ْ‫۬كم‬ ُ ُٓ َٰ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َ ً َ birleşmemişseniz kızlarını al-


‫وا ما نح اباؤ‬ ِ ‫ ول ن‬21 ‫غل۪يظا‬ manızda size bir mahzur yok-

ً‫ان فَاح َش ًة َو َم ْقتا‬ َ َ ُ َّ َۜ َ َ ْ َ َ َّ َٓ ّ َ


tur. Kendi sulbünüzden olan
ۜ ِ ‫مِن النِساءِ ا ِل ما قد سلف ا ِنه ك‬ oğullarınızın eşleri ve iki kız

ُ ُ ُ ُ َ ً َ َ َٓ َ
‫ت َعليْ ْم ا َّم َهات ْم‬ ْ ‫ ُح ّر َم‬22 ۟ ‫ي‬
kardeşi birden almak da size

ِ ‫وساء  ۪ب‬ haram kılındı; ancak geçen

ُ ُ َ َ َ ْ ُ ُ َّ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ
geçmiştir. Allah çok bağışla-
ْ‫م‬ ‫وبناتم واخواتم وعماتم وخالت‬ yıcı ve esirgeyicidir.

ٓ‫ ُم اتل۪ى‬
ّٰ ُ ُ َ َّ ُ َ ْ ُْ ُ َََ ِ َْ ُ َََ
‫ت وامهات‬ ِ ‫وبنات الخ وبنات الخ‬
ُ‫اعة َوا ُ َّم َهات‬ َ ‫ض‬َ َّ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ
ِ ‫ارضعنم واخواتم مِن الر‬
ْ‫كم‬ ُ ُ ُ ّٰ ُ ُ ُ َٓ َ َ ْ ُ َٓ
ِ‫ن ِسائ ِم وربائ ِبم اتل۪ى ۪يف حجور‬
ُ ُ َ ْ َ ْ َ ۘ َّ ْ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ُ َٓ ْ
‫مِن ن ِسائ ِم اتل۪ى دخلتم ب ِ ِهن فا ِن لم تونوا‬
ُ َ ُ َٓ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َّ ْ ُ ْ َ َ
‫ئ ِل ابْ َنٓائ ِ ُم‬ ‫دخلتم ب ِ ِهن ف جناح عليمۘو‬
ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْۙ ُ َ ْ َ ْ َ َّ
‫ني‬ِ ‫ال۪ين مِن اصبِم وان تمعوا بني الخت‬
َ َ َ ّٰ َّ َۜ َ َ ْ َ َ َّ
ً ‫ان َغ ُف‬
23 ۙ ‫ورا َرح۪يمًا‬ ‫ا ِل ما قد سلف ا ِن الل ك‬

20. Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak is-
terseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi
ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık
günah işleyerek onu geri alır mısınız?
21. Vaktiyle siz birbirinizle haşir-neşir olduğunuz ve on-
lar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl
geri alırsınız?
22. Geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği
kadınlarla evlenmeyin; çünkü bu bir hayâsızlıktır, iğrenç bir
şeydir ve kötü bir yoldur.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 81
ANA SAYFAYA DÖN

24. Sahip olduğunuz cari- 5. CÜZ ُ ْ َ‫ا‬


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
‫الا ِمُس‬ 81 NİSA SÛRESİ

yeler müstesna, evli kadınlar


da size haram kılındı. Allah’ın َ ‫ ْم ك َِت‬ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َّ َٓ ّ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َ
size emri budur. Bunlardan ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ‫اب‬ ۚ ‫والمحصنات مِن النِساءِ ا ِل ما ملكت ايمان‬
ُ َ ْ َ ُ ٰ َ َٓ َ َ ْ ُ َ َّ ُ َ ْۘ ُ ْ َ َ ّٰ
5

‫اء ذل ِ ْم ان تبْ َتغوا‬


başkasını, namuslu olmak ve
zina etmemek üzere malları- ‫حل لم ما ور‬ ِ ‫اللِ عليم وا‬
ْ ْ َ َ َۜ َ ْ ‫۪ني َغ‬ َ ‫ِ ْم ُمْصن‬ ُ ََْ
‫اس َت ْم َتع ُت ْم‬ ‫ي ُم َسافِح۪ني فما‬
nızla istemeniz size helâl kı-
lındı. Onlardan faydalanma- ِ ‫بِاموال‬
ُ َ َ َ َ ُ َ َ ۜ ً َ َ َّ ُ َ ُ ُ َّ ُ ُ ٰ َ َّ ُ ْ
‫اح عليْ ْم‬ ‫بِه۪ مِنهن فاتوهن اجورهن ف ۪ريضة ولجن‬
nıza karşılık kararlaştırılmış
olan mehirlerini verin. Mehir
َ َ َ ّٰ َّ َ َْ َ َ
‫الل كن‬ ‫ف۪يمَا ت َراضيْ ُت ْم بِه۪ م ِْن َب ْع ِد الف ۪ريض ۜ ِة ا ِن‬
kesiminden sonra karşılık-
lı anlaşmanızda size günah
ً َ ُ ْ َ َ
‫ َو َم ْن ل ْم ي َ ْس َت ِط ْع مِن ْم ط ْول‬24 ‫َعل۪يمًا ۪يًا‬
yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve
hikmet sahibidir.
ْ ‫ك‬ َ ََ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ ْ ْ ْ َْ
25. İçinizden, imanlı hür ‫ت‬ ‫ات ف ِمن ما مل‬ ِ ‫ات ال ُمؤمِن‬ ِ ‫ان َينك َِح ال ُمحصن‬
ُ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ ْ ُ ْ ُ ُ َ َ َ ْ ْ ُ ُ َ ْ َ
kadınlarla evlenmeye gücü
yetmeyen kimse, ellerinizin ْ‫ِۜم‬ ‫ات والل اعلم بِا۪يمان‬ ِ ۜ ‫ايمانم مِن فتيات ِم المؤمِن‬
ُ ُ ٰ َ َّ ْ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ْ ُ ُ ْ َ
altında bulunan imanlı genç
َّ‫وهن‬ ‫حوهن بِا ِذ ِن اهل ِ ِهن وات‬ ِ ‫ض فان‬
cariyelerinizden alsın. Allah
ۚ ٍ ‫بعضم مِن بع‬
ْ َ َ ‫وف ُمْ َص‬ ْ ‫ور ُ َّن بال ْ َم‬ َ ُ ُ ‫ا‬
sizin imanınızı daha iyi bil-
‫ات‬ َ ‫ساف‬
‫ِح‬ َ ‫ ُم‬ َ  ‫ات‬ ‫ن‬ ِ ُ
‫ر‬ ‫ع‬
mektedir. Hep aynı köktensi-
ٍ ٍ ِ
َ َ َ ْ َ َ ْ َ َّ ْ ُ َٓ َ َ ْ َ َ َّ ُ َ َ
niz. Öyle ise iffetli yaşama-
ları, zina etmemeleri ve gizli ‫حش ٍة‬ ِ ‫ان فا ِذا اح ِصن فا ِن اتني بِفا‬ ٍۚ ‫د‬ ‫خ‬ ‫ا‬ ‫ات‬
ِ ‫ذ‬ ‫خ‬
ِ ‫ولمت‬
َ ٰ َ ْ َ َ ْ ْ ََ َ ُ ْ َََ
dost da tutmamaları şartı ve
sahiplerinin izni ile onları ‫اب ذل ِك‬ ِۜ ‫ات م َِن ال َعذ‬ ِ ‫فعليْ ِه َّن ن ِصف ما ع ال ُمحصن‬
ُ ّٰ ‫ ۜ ْم َو‬ ُ َ ٌْ َ ُ ْ َ ْ ََ ْ ُ ْ َ ََْ َ َ ْ َ
nikâhlayıp alın, mehirlerini de
normal miktarda verin. Evlen- ‫الل‬ ‫ل ِمن خِش العنت مِن ۜم وان تص ِبوا خي ل‬
َ َ ‫ ْم ُس‬ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ّ َ ُ ُ ّٰ ُ ُ ٌ َ ٌ ُ َ
dikten sonra bir fuhuş yapar-
larsa onlara, hür kadınların ‫ن‬ ‫ ي ۪ريد الل ِلبِني لم ويه ِدي‬25۟ ‫غفور رح۪يم‬
َ ّٰ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َّ
cezasının yarısı vardır. Bu,
içinizden günaha düşmekten ٌ َ ٌ ُ
26 ‫ال۪ين مِن قبلِم ويتوب عليۜم والل عل۪يم حك۪يم‬
korkanlar içindir. Sabretme-
niz ise sizin için daha hayır-
lıdır. Allah çok bağışlayıcı ve
esirgeyicidir.
26. Allah size açıklamak,
sizden öncekilerin yollarına
sizi iletmek ve günahlarınızı
bağışlamak istiyor. Allah hak-
kıyla bilicidir, yegâne hikmet
sahibidir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


82 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 82
5. CÜZ ‫ورةُ الن ِ َٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 30. Kim düşmanlık ve
haksızlık ile bunu yaparsa
َ َّ َ َّ ُ ُ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ ُ ُ ُ ّٰ َ
‫۪ين يَب ِ ُعون‬
onu ateşe koyacağız; bu ise
‫والل ي ۪ريد ان يتوب عليم وي ۪ريد ال‬ Allah’a çok kolaydır.

‫الل‬ُ ّٰ ‫يد‬ ُ ‫ يُر‬27 ‫الش َه َوات ا َ ْن تَم۪يلُوا َميْ ً َعظ۪يمًا‬ َّ 31. Eğer yasakladığımız
۪ ِ büyük günahlardan kaçınır-
َ ً َ ُ َ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ َُّ ْ َ
‫ يَٓا ا ُّي َها‬28 ‫سان ضع۪يفا‬ ‫ان ي ِفف عن ۚم وخلِق الِن‬
sanız, sizin küçük günahları-
nızı örteriz ve sizi şerefli bir
َ ْ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُٓ ُ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ
‫ال۪ين امنوا ل تاكلوا اموالم بينم بِالا ِط ِل‬
yere sokarız.

ُٓ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ً َ َ ِ َ ُ َ ْ َ ٓ َّ
32. Allah’ın, kiminizi kimini-
‫ا ِل ان تون تارة عن تراٍض مِنم ول تقتلوا‬ َ ze üstün kılmaya vesile yap-

َ َ َ ّٰ َّ ْ ُ َ ُ ْ َ
tığı şeyleri haset ederek arzu
ْ ْ ُ
‫ َو َم ْن َيف َعل‬29 ‫الل كان بِ ْم َرح۪يمًا‬ ‫انفس ۜم ا ِن‬
edip durmayın. Erkeklere ka-
zandıklarından bir pay vardır.
َ ٰ َ َ ً َ
‫ارۜا َوكن ذل ِك‬ ‫صل۪يهِ ن‬ ْ ُ‫ذٰل َِك ُع ْد َوانًا َوظُلْمًا فَ َس ْوَف ن‬ Kadınlara da kazandıkların-
dan bir pay vardır. Allah’tan,
ْ َ َ ُْ َ َْ ْ ً ‫اللِ يَس‬ ّٰ َ َ
‫ ا ِن ت َتن ِ ُبوا ك َبٓائ َِر َما تن َه ْون عن ُه‬30 ‫۪يا‬ ‫ع‬
onun lütfunu isteyin. Şüphe-
siz Allah her şeyi hakkıyla bi-
ً َ ْ ُ ْ ُ ْ َُْ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ َ ْ ّ َ ُ lendir..
‫خلم مد‬ ِ ‫ن ِفر عنم سيِـٔات ِم وند‬
ّٰ َ َّ َ َ ْ َّ َ َ َ َ َ َ
33. Herkes için, ana, baba
ْ‫م‬ ُ َ ْ َ ُ ً
‫ ول تتمنوا ما فضل الل بِه۪ بعض‬31 ‫ك ۪ريما‬ ve akrabanın bıraktığı tereke-

ّ َ ُ َ َ ْ َّ ٌ َٰ
den vârisler kıldık. Yeminleri-
ٓ َ َ َ ّ ْ َ
ِ‫ال نص۪يب مِما اكسبوا ول ِلنِساء‬ ِ ‫ِلرج‬
ِ ‫ضل‬ ۜ ٍ ‫ع بع‬
nizin bağladığı kimselere de
paylarını verin. Çünkü Allah
َ ّٰ ‫ضل ِ ۜ ۪ه ا َِّن‬ ْ َ ْ َ ّٰ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َّ ٌ َ
‫الل‬ ‫ب وسـٔلوا الل مِن ف‬ ۜ ‫نص۪يب مِما اكس‬
her şeyi görmektedir.

‫ال مِمَّا‬ َ ِ ‫ج َعلْ َنا َم َو‬ َ ‫ِك ّل‬ ُ َ


‫ل‬ ‫و‬ 32 ‫ا‬ ً ‫شٔ َعل۪يم‬َْ ّ ُ َ َ
ٍ ٍ ِ ِ ‫ك‬‫ل‬  ‫ب‬ ‫ان‬
ُ ُ َ ْ َ َ َ َّ َ َۜ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ
‫۪ين عق َدت ا ْي َمان ْم‬ ‫ان والقربون وال‬ ِ ‫ادل‬ ِ ‫ترك الو‬
ً َ ٔ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ َ َ ّٰ َّ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ ٰ َ
33 ۟‫ش ش ۪هيدا‬ ٍ ‫فاتوهم نص۪يبه ۜم ا ِن الل كان ع ك ِل‬

27. Allah sizin tevbenizi kabul etmek ister; şehvetlerine


uyanlar ise büsbütün yoldan çıkmanızı isterler.
28. Allah sizden yükünüzü hafifletmek ister; çünkü insan
zayıf yaratılmıştır.
29. Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret ol-
ması hali müstesna, mallarınızı, batıl yollarla aranızda ye-
meyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı
merhametlidir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 83


ANA SAYFAYA DÖN

34. Allah’ın insanlardan bir 5. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬83


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
‫الا ِمُس‬ NİSA SÛRESİ

kısmına diğerlerinden daha


َ ُ ّٰ َ َّ َ َ ّ َ َ َ ُ َّ َ ُ َ ّ َ
‫الل َب ْعض ُه ْم‬ ٓ َ
fazla lutufta bulunması se-
bebiyle ve mallarından har- ‫لرجال قوامون ع النِساءِ بِما فضل‬ ِ ‫ا‬
cama yaptıkları için erkekler
ُ َ ‫ال‬ َّ َ‫ف‬ ْ‫ع َب ْعض َوب َٓما اَنْ َف ُقوا م ِْن ا َ ْم َوالِه ۜم‬ َٰ
kadınların yöneticisi ve koru- ‫ات‬ ِ ‫الص‬ ِ ِ ٍ
ّٰ ُ ّٰ َ َ َ ْ‫ات ل ِلْ َغي‬ ٌ َ‫ات حَاف ِظ‬ ٌ ‫قَان َِت‬
‫الل ۜ َواتل۪ى‬
yucusudur. Onun için sâliha
kadınlar itaatkârdır. Allah’ın ‫ب بِما حفِظ‬ ِ
kendilerini korumasına kar-
َ َْ َّ ‫وه‬ُ ُ ُ ْ َ َّ ُ ُ َ َّ ُ َ ُ ُ َ ُ َ َ
şılık gizliyi koruyucudurlar. ِ‫جع‬ ِ ‫ا‬‫ض‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫يف‬ِ ‫ن‬ ‫تافون نشوزهن فعِظوهن واهجر‬
ً
ۜ‫ ْم َف َتبْ ُغوا َعليْ ِه َّن َ ۪بي‬
َ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ َّ ُ ُ ْ َ
Başkaldırmasından endişe
ettiğiniz kadınlara öğüt verin, ‫اضبوهنۚ فا ِن اطعن‬ ِ ‫و‬
onları yataklarda yalnız bıra-
َ‫اق بَيْنِهما‬ َ َ ْ ُْ ْ َ ً َ ًّ َ َ َ َ ّٰ َّ
kın, ondan sonra terbiye edin.
ِ ‫خفتم ِشق‬ ِ
ِ ‫ وان‬34 ‫ا ِن الل كن علِيا ك ۪بيا‬
َٓ ‫كمًا م ِْن ا َ ْهلِهَاۚ ا ِْن يُر‬ َ َ َ َْ ْ ً َ َ َُْ َ
Eğer size itaat ederlerse artık
onların aleyhine başka bir yol
‫يدا‬ ۪ ‫فابعثوا حكما مِن اهلِه۪ وح‬
َ ً َ َ َ َ ّٰ َّ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ ّ َ ُ ً َ ْ
aramayın; çünkü Allah yüce-
35 ‫يا‬ ً ‫خب‬
۪ ‫ا ِصحا يوف ِِق الل بينهم ۜا ا ِن الل كان عل۪يما‬
dir, büyüktür.

‫ادلي ْ ِن‬ َ ِ ‫الل َو َل تُْش ُكوا به۪ َشيْ ًـٔا َوبال ْ َو‬ َ ّٰ ‫اع ُب ُدوا‬ ْ َ
35. Eğer karı-kocanın
aralarının açılmasından
ِ ِ ِ ‫و‬
ْ َ َ ‫ام َوال ْ َم‬ ٰ ََْ َ ٰ ْ ُْ ً
َ ‫ال‬ ‫ا ِْح َسانا َوب ِ ِذي القرب والت‬
korkarsanız, erkeğin
ailesinden bir hakem ve
ِ ‫ار‬ ‫و‬ ‫۪ني‬ ِ ‫ك‬ ‫ا‬ ‫س‬
kadının ailesinden bir hakem
ْ َْ َّ ‫ال ُنب َو‬ ُ ْ َ ْ َ ٰ ْ ُْ
gönderin. Bunlar barıştırmak ‫ب‬ ِ ‫ن‬ ‫ـال‬ ‫ب‬
ِ ِ ِ ‫ـب‬ ‫ح‬ ‫ا‬‫الـص‬ ِ ِ ‫ار‬ ‫ال‬ ‫ذِي القـرب و‬
ّٰ َّ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ
isterlerse Allah aralarını
َ‫الل‬ ‫يل وما ملكت ايمان ۜم ا ِن‬ ِۙ ‫الس ۪ب‬ َّ ‫َوابْن‬
ِ
bulur; şüphesiz Allah her şeyi

َ ُ َ َْ َ َ َّ ً ُْ َ َ ُ َ
bilen, her şeyden haberdar
ۙ ً ُ َ َ ْ َ ُّ
olandır.
‫ ال۪ين يبخلون‬36 ‫ليِب من كان متال فخورا‬
ُ‫الل‬ ّٰ ُ ُ ٰ ٰ َٓ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َّ‫ون انل‬ َ ُ َُْ َ
36. Allah’a ibadet edin
ve O’na hiçbir şeyi ortak ‫اس بِالخ ِل ويتمون ما اتيهم‬ ‫ويامر‬
koşmayın. Ana-babaya,
ً ‫ين َع َذابًا ُمه‬ َ ‫كاف ِر‬ َ ْ َ ْ َْ ََ ْ َ ْ
akrabaya, yetimlere, 37 ۚ‫ينا‬ ۪ ۪ ‫ِل‬ ‫ل‬ ‫ا‬‫ن‬ ‫د‬ ‫ت‬ ‫ع‬ ‫ا‬‫و‬ ‫ه‬
۪ ۜ ِ ‫ل‬ ‫ض‬ ‫مِن ف‬
yoksullara, yakın komşuya,
uzak komşuya, yolcuya,
ellerinizin altında bulunanlara 37. Bunlar cimrilik eden ve insanlara da cimriliği tavsiye
iyi davranın; Allah kendini eden, Allah’ın kendilerine lütfundan verdiğini gizleyen kim-
beğenen ve daima böbürlenip selerdir. Biz, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık.
duran kimseyi sevmez.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


84 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 84
5. CÜZ ‫ورةُ الن َِٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 41. Her türlü ümmetten bir
şahit getirdiğimiz ve seni de
ّٰ َ ُ ْ ُ َ َ َّ َ َٓ ْ ُ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ َ َّ َ
‫اس ول يؤمِنون بِالل‬ ِ ‫وال۪ين ينفِقون اموالهم رِئاء انل‬
onlara şahit olarak gösterdi-
ğimiz zaman halleri nice ola-
َ‫ساء‬ َٓ َ‫ينا ف‬ ً ‫ان َ ُل قَر‬ ُ َ ْ َّ ُ َ ْ َ َ ٰ ْ ِْ َْ َ َ cak!
۪ ‫خ ِرۜ ومن ي ِن الشيط‬ ِ ‫ول بِالوم ال‬
ُ ََْ ٰ ْ ْ ّٰ ُ ٰ َ ََ َ
42. Küfür yoluna sapıp
ً َ
‫خ ِر َوانفقوا‬ ِ ‫ َومَاذا عليْ ِه ْم ل ْو ا َمنوا بِاللِ َوالَ ْو ِم ال‬38 ‫ق ۪رينا‬ peygamberi dinlemeyenler o

ْ َ َ ّٰ َّ
gün yerin dibine batırılmayı
َ ُ ّٰ ‫كن‬َ َ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َّ
‫الل ل َيظل ِ ُم‬ ‫ ا ِن‬39 ‫الل ب ِ ِه ْم عل۪يمًا‬ ‫مِما رزقهم اللۜ و‬ temenni ederler ve Allah’tan

ْ َ ‫ضاع ِْف َها َو ُي ْؤت م ِْن َ ُدلن ْ ُه ا‬


hiçbir söz gizleyemezler.
َ ُ ً َ َ َ ُ َ ْ ِ َ َّ َ َ َ ْ
‫ج ًرا‬ ِ ‫مِثقال ذر ٍةۚوان تك حسنة ي‬ 43. Ey iman edenler! Siz

َ َ ‫ك ا ُ َّم ٍة ب َشهيد‬ ُّ ْ َْ َ َْ َ َ ً َ sarhoş iken ne söylediğinizi


‫جئْ َنا بِك‬ ‫و‬
ِ ٍ ۪ ِ ِ ‫جئنا مِن‬ ِ ‫ فكيف ا ِذا‬40 ‫عظ۪يما‬ bilinceye kadar cünüp iken

ُ‫ك َف ُروا َو َع َصوا‬ َ َ َّ ُّ َ َ َ ْ َ ۜ ً َ ِ َٓ ُ ٰٓ ٰ َ


de yolcu olan müstesna gu-
‫ يومئ ٍِذ يود ال۪ين‬41 ‫ع ه ۬ؤلء ش ۪هيدا‬ sül edinceye kadar namaza

ً َ َ ّٰ َ ُ ُ ْ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ُ َّ
yaklaşmayın. Eğer hasta olur
42 ۟‫ض ول يتمون الل حد۪يثا‬ ّٰ َ
ۜ ‫الرسول لو تسوى ب ِ ِهم الر‬ veya bir yolculuk üzerinde

َ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ٰ َّ ُ َ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
bulunursanız yahut sizden
ّٰ‫ارى َحىت‬ ٰ ‫ك‬ ‫يا ايها ال۪ين امنوا ل تقربوا الصلوة وانتم س‬ biriniz ayakyolundan gelirse

َّ ً ُ ُ َ َ َ ُ ُ َ َ ُ َ ْ َ
yahut kadınlara dokunup da
ُ َ ْ َ ّٰ َ َ َ
‫سلوۜا‬ ِ ‫يل حىت تغ‬ ٍ ‫تعلموا ما تقولون ول جنبا ا ِل عب ِ ۪ري س ۪ب‬
su bulamamışsanız o zaman

َٓ ْ َ ْ ُ ْ ٌ َ َ َ َٓ ْ َ َ َ ٰ َ ْ َ ٰ ٓ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ِ َ
temiz bir toprakla teyemmüm

‫وانكنتممرضاوعسف ٍراوجاءاحدمِنممِنالغائ ِِط‬


edin: Yüzlerinize ve ellerinize
sürün. Şüphesiz Allah çok af-
َ ً َ ُ َّ َ َ َ ً َٓ ُ َ ْ َ َ َ َٓ ّ ُ ُ ْ َ ٰ ْ َ
‫۪يدا ط ّي ِ ًبا‬ ‫تدوا ماء فتيمموا صع‬ ِ ‫او لمستم النِساء فلم‬
fedici ve bağışlayıcıdır.

َ ُ ْ َ‫ف‬
44. Kendilerine kitaptan bir
ُ َ َ َ َ ّٰ َّ ْ ُ
‫الل كان عف ًّوا‬ ‫حوا ب ِ ُو ُجوهِ ْم َوايْد۪ي ۜم ا ِن‬ ُ ‫ام َس‬ nasip verilip de, dalâleti satın

ْ َ ً َ ُ ُ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ً ‫َغ ُف‬
alan ve sizin yoldan sapma-
َ
‫اب‬ ِ  
ِ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫۪يب‬ ‫ص‬ ‫ن‬ ‫وا‬ ‫ت‬ ‫و‬ ۫ ‫ا‬ ‫۪ين‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬ ‫ر‬ ‫ت‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ا‬ 43 ‫ا‬‫ور‬ nızı isteyenleri görmedin mi?

َ َّ ُّ َ ْ َ َ ُ ُ َ َ َ َ َّ َ ُ َ ْ َ
44 ‫الس ۪بيۜل‬ ‫ضلوا‬ ِ ‫يشتون اللة وي ۪ريدون ان ت‬

38. Allah’a ve ahiret gününe inanmadıkları halde, malla-


rını, insanlara gösteriş için sarf edenler de öyle. Şeytan bir
kimseye arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o!
39. Allah’a ve ahiret gününe iman edip de Allah’ın ken-
dilerine verdiğinden harcasalardı ya! Hâlbuki Allah onların
durumunu en iyi bilendir.
40. Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. İyilik
olursa onu katlar, kendinden de büyük mükâfat verir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 85


ANA SAYFAYA DÖN

45. Allah düşmanlarınızı 5. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬85


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
‫الا ِمُس‬ NİSA SÛRESİ

sizden daha iyi bilir. Veli ola-


rak Allah yeter. Yardımcı ola-
ً ‫اللِنَص‬ ّٰ ٰ َ َ ًّ َ ّٰ ٰ َ َ ْ ُ َٓ ْ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ
rak da Allah kâfidir. 45‫۪يا‬ ِ ‫واللاعلمبِاعدائ ِ ۜموكفبِاللِو ِلۗاوكفب‬
َ ُ ُ َ َ َ ْ َ ُ َ ُ ُ َ َ َّ َ
‫اضعِه۪ َو َيقولون‬ ِ ‫۪ين هادوا ي ّ ِرفون الكل ِ َم ع ْن م َو‬ ‫مِن ال‬
46. Yahudilerden bir kıs-
mı kelimelerin mânâlarını
َ ْ َ ًّ َ َ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ
‫سنت ِ ِه ْم‬
dillerini bükerek ve din’e tan
ederek, tahrif ediyorlar da, ِ ‫س ِمعنا وعصينا واسمع غي مسم ٍع وراعِنا لا بِال‬
“dinledik ve isyan ettik; dinle, َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ ّ ً ْ َ َ
dinlenilmez olası ve güt bizi!” ‫۪ين ولو انهم قالوا س ِمعنا واطعنا واسمع وانظرنا‬ ِۜ ‫وطعنا ِيف ادل‬
َ َ ْ ُ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ ْ ٰ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ ً ْ َ َ َ َ
‫الل بِف ِره ِْم ف‬
diyorlar. Şâyet onlar, “dinledik
ve itaat ettik; dinle ve bizi gö- ‫ن لعنهم‬ ِ ‫لكن خيا لهم واقوم ۙ ول‬
ٰ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ ُّ َ َٓ ً َ َّ َ ْ
‫اب ام ُِنوا‬ ‫ يا ايها ال۪ين ا ۫وتوا الكِت‬46 ‫يُؤم ُِنون ا ِل ق۪ي‬
zet” deselerdi, onlar için daha
hayırlı ve daha yerinde olur-

ً ْ َ َْ َ ُ ً ْ َ
‫بِمَا ن َّزنلَا ُم َص ّ ِدقا ل َِما َم َع ْم م ِْن قبْ ِل ان نط ِمَس ُو ُجوها‬
du. Fakat Allah onları küfür-
leri “sebebiyle lânetledi; artık
onlardan çok azı inanır.
ْ َّ َ َ ْ َ ٓ َّ َ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ْ َ ٰ ٓ َ َ َّ ُ َ َ
47. Ey Ehl-i Kitap! Biz, birta- ‫ت‬ ِ ۜ ‫فندها ع ادبارِها او نلعنهم كما لعنا اصحاب السب‬
ُ‫ش َك به۪ َو َي ْغفِر‬ َ ْ ُ ‫الل َل َي ْغفِ ُر ا َ ْن ي‬ ً ُ ْ َ ّٰ ُ ْ َ َ َ َ
َ ّٰ ‫ ا َِّن‬47 ‫ول‬
kım yüzleri silip dümdüz ede-
rek arkalarına çevirmeden ِ ‫وكن امر اللِ مفع‬
ْ َ ْ َ َ ّٰ ْ ْ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ ٰ َ ُ َ
‫شك بِاللِ فق ِد افتٰٓى ا ِثمًا‬
yahut onları, “cumartesi
adamları” gibi lânetlemeden
ِ ‫ما دون ذل ِك ل ِمن يشاءۚ ومن ي‬
ّ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ُّ َ ُ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ً َ
‫الل يُ َزك۪ى‬
önce, size gelenleri doğrula-
mak üzere indirdiğimize iman ‫ الم تر ا ِل ال۪ين يزكون انفسه ۜم ب ِل‬48 ‫عظ۪يما‬
edin; Allah’ın emri mutlaka
َ َُ ْ َ َْ َ ْ ُ ُْ ً َ َ َ ْ َ ُ َٓ َ ْ َ
yerine gelecektir. ‫تون‬ ‫ انظر كيف يف‬49 ‫اء َول ُيظل ُمون ف۪ي‬ ‫من يش‬
48. Allah, kendisine or-
ُ ُ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ً ُ ً ْ ٓ ٰ َ َ َ َ ْ ّٰ َ َ
tak koşulmasını asla bağış- ‫ الم تر ا ِل ال۪ين ا ۫وتوا‬50 ۟‫ب وكف ب ِ ۪ه ا ِثما م ۪بينا‬ ۜ ‫ع اللِ الك ِذ‬
lamaz; bundan başkasını,
َ ُ ُ َ َ ُ َّ َ ْ ْ َ ُ ْ ُ َ ْ َ ً َ
dilediği kimse için bağışlar. ‫وت ويقولون‬ ِ ‫ت والطاغ‬ ِ ‫الب‬ ِ ِ ‫اب يؤمِنون ب‬ ِ ‫نص۪يبا مِن الكِت‬
ً ٰ َ َّ َ ٰ ْ َ َٓ ُ ٰٓ َ َ َ َّ
51 ‫۪ين ا َم ُنوا َس ۪بي‬
Allah’a ortak koşan kimse bü-
yük bir günah ile iftira etmiş ‫۪ين كف ُروا هؤ۬لءِ اهدى مِن ال‬ ‫ل ِل‬
olur.
49. Kendilerini temize çı-
karanları gördün mü? Hayır,
51. Kendilerine Kitap’tan nasip verildiği halde, Putlara ve
Allah dilediğini temize çıkarır
bâtıla iman edenler, sonra da kâfirler için: «Bunlar, Allah’a
ve hiç kimse kıl payı kadar
iman edenlerden daha doğru yoldadır» diyenleri görmedin
haksızlık görmez.
mi?
50. Bak, nasıl da Allah üze-
rine yalan uyduruyorlar! Apa-
çık bir günah olarak bu yeter!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


86 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 86
5. CÜZ ‫ورةُ الن َِٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 55. Onlardan bir kısmı İb-
rahim’e inandı, kimi de on-

52 ‫۪يۜا‬ ً ‫الل فَلَ ْن َت َد َ ُل نَص‬ُ ّٰ ‫الل ۜ َو َم ْن يَلْ َعن‬ َ ‫ا ُ ۬ولٰٓئ َِك َّال‬
ُ ّٰ ‫۪ين لَ َع َن ُه ُم‬ dan yüz çevirdi; onlara çılgın
ِ ِ alevli cehennem yeter!
ً ‫اس نَق‬ َ َّ‫ون انل‬ َ ُُْ َ ً َ ْ ُْ َ ٌ َ ْ َُ َْ
53 ۙ‫۪يا‬ ‫ك فا ِذا ل يؤت‬ ِ ‫ام لهم نص۪يب مِن المل‬ 56. Şüphesiz âyetlerimi-

َٰ ْ َٰ ْ َ َ ْ َ ُ ّٰ ‫يه ُم‬ ُ ٰ ‫ع َٓما اٰت‬ ٰ َ َ َّ َ ُ ُ ْ َ ْ َ zi inkâr edenleri yakında bir


‫الل م ِْن فضل ِ۪ۚه فقد اتي َنٓا ال‬ ‫ام يسدون انلاس‬ ateşe sokacağız; onların de-

َ ً ْ ُ ْ َ ٰ َ ْ ْ َ ‫۪يم الْك َِت‬


rileri pişip acı duymaz hale
ْ َ َ ‫ا ِب ْ ٰره‬
‫ ف ِمن ُه ْم‬54 ‫اب َوال ِك َمة َواتي َناه ْم ُملك عظ۪يمًا‬ geldikçe, derilerini başka de-

ً ‫َم ْن ا ٰ َم َن به۪ َومِنْ ُه ْم َم ْن َص َّد َعنْ ُۜه َو َكٰف بَ َه َّن َم َسع‬


rilerle değiştiririz ki azabımızı
َّ
‫ ا ِن‬55 ‫۪يا‬ ِ ِ
iyi tatsınlar! Allah daima üs-

ْ ‫ارا ُكَّ َما نَض َج‬ ْ ُ َ َ َٰ َ َ َ َّ


tün ve hakîmdir.
َ
‫ت‬ ِ ۜ ً ‫۪ين كف ُروا بِايات ِنا َس ْوف نصل۪ي ِه ْم ن‬ ‫ال‬ 57. İnanıp, iyi işler yapanla-
َ َ َ ّٰ َّ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ ْ َ ً ُ ُ ْ ُ َ ْ َّ َ ْ ُ ُ ُ ُ rı da, içinde ebediyen kalmak
‫الل كن‬ ‫اب ا ِن‬
ۜ ‫جلودهم بدنلاهم جلودا غيها ِلذوقوا العذ‬ üzere girecekleri, zemininden
ُ
‫ات َس ُن ْدخِل ُه ْم‬ ِ َ ‫ال‬
َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬ َ ‫ َو َّال‬56 ‫۪يما‬
ً ‫يزا َحك‬ ً ‫َعز‬
ırmaklar akan cennetlere so-
ِ ‫الص‬ ِ ۪ kacağız. Orada onlar için ter-

َٓ ‫۪يها اَبَ ًد ۜا ل َ ُه ْم ف‬
َٓ ‫۪ين ف‬ َ ‫ادل‬ َ ُ ََْ َ َْ ْ ْ َْ َّ َ
temiz eşler vardır ve onları
‫۪يها‬ ِ ‫ار خ‬ ‫ات ت ۪ري مِن تتِها النه‬ ٍ ‫جن‬ koyu bir gölgeye koyarız.

ْ‫كم‬ ُ ُ ُ ْ َ َ ّٰ َّ ً َ ًّ ْ ُ ُ ْ ُ َ ٌ َ َّ َ ُ ٌ َ ْ َ
‫ ا ِن الل يامر‬57 ‫ازواج مطهرةۘ وندخِلهم ظِ ظ۪ي‬
58. Gerçekten Allah size,
‫ح ِْز ٌب‬
mutlaka emanetleri ehil olan-
ُ ْ َ ْ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ ْ َ ٰ ٓ َ َ َ ْ ُّ َ ُ ْ َ
2
ُ
‫ات ا ِل اهل ِها ۙواِذا حكمتم بني انلاِس ان تكموا‬ ِ ‫ان تؤدوا المان‬
lara vermenizi ve insanlar
arasında hükmettiğiniz za-
ً ‫الل َك َن َسم۪يعًا بَص‬ َ ّٰ ‫ ْم به۪ۜ ا َِّن‬ُ ُ َ َّ َ ّٰ َّ ْ َ ْ man da adaletle hükmetme-
58 ‫۪يا‬ ِ ‫بِالعد ۜ ِل ا ِن الل ن ِ ِعما ي ِعظ‬ nizi emreder. Allah size ne
َْ ُ َ َ ُ َّ ُ َ َ َ ّٰ ُ َ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
‫ول ال ْم ِر‬
kadar güzel öğütler veriyor!
ِ ۬ ‫يا ايها ال۪ين امنوا اط۪يعوا الل واط۪يعوا الرسول وا‬ Şüphesiz Allah her şeyi işitici,
ُْ ْ ّٰ َ ُ ُّ ُ َ ٔ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ
‫الر ُسو ِل ا ِن كن ُت ْم‬ َّ ‫اللِ َو‬ her şeyi görücüdür.
‫ش فردوه ا ِل‬ ٍ ‫مِن ۚم فا ِن تنازعتم ۪يف‬
ً َْ َ ٌ ْ َ َ ٰ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ َ ُ ْ ُ
59. Ey iman edenler! Allah’a
59 ۟ ‫ي َوا ْح َس ُن تا ۪وي‬ ‫خ ۜ ِر ذل ِك خ‬ ِ ‫تؤمِنون بِاللِ والو ِم ال‬ itaat edin. Peygamber’e ve
sizden olan emir sahiplerine
de itaat edin. Eğer bir hususta
anlaşmazlığa düşerseniz
52. Bunlar, Allah’ın lânetlediği kimselerdir; Allah’ın rah- Allah’a ve ahirete gerçekten
metinden uzaklaştırdığı kimseye bir yardımcı bulamazlar. inanıyorsanız onu Allah’a
53. Yoksa onların hükümranlıktan bir nasipleri mi var? ve Resul’üne götürün; bu
Öyle olsaydı insanlara bir çekirdek bile vermezlerdi. hem hakkınızda hayırlı, hem
de netice bakımından daha
54. Yoksa onlar, Allah’ın lütfundan verdiği şeyler için in-
güzeldir.
sanlara hased mi ediyorlar? Oysa İbrahim soyuna Kitab’ı
ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahşet-
tik.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 87


ANA SAYFAYA DÖN

60. Sana indirilen Kur’an’a 5. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬87


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
‫الا ِمُس‬ NİSA SÛRESİ

ve senden önce indirilene


inandıklarını iddia edenleri َ ْ ُ َٓ ُ َ ٰ ْ ُ َّ َ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َ
görmüyor musun? Tâğût’u ‫الم تر ا ِل ال۪ين يزعمون انهم امنوا بِما ان ِزل‬
َ َ ََ َْ َ ُ ُ َ َْ ْ َ ُْ َ َ
‫حاك ُٓموا‬ ‫ا ِلْك َومَٓا ان ِزل مِن قبلِك ي ۪ريدون ان يت‬
tanımamaları kendilerine em-
rolunduğu halde, onun önün-

ُ َ َّ ُ ُ َ ُْ َْ ُ َ ُ َّ َ
‫يد الشيْطان‬ ‫وت َوق ْد ام ُِٓروا ان يَف ُروا بِه۪ۜ وي ۪ر‬
de muhakeme olmak istiyor-
lar. Şeytan da onları derin bir ِ ‫ا ِل الطاغ‬
َ َ َ َ َ
‫ َواِذا ق۪يل ل ُه ْم ت َعال ْوا‬60 ‫۪يدا‬ ً ‫ا َ ْن يُض َّل ُه ْم َض َ ًل بَع‬
sapıklığa düşürmek istiyor..
61. Onlara: Allah’ın indirdi- ِ
ğine ve Resul’üne gelin, de- َ ُّ ُ َ َ َ ُ ْ َ ََْ ُ َّ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ٰ
nildiği zaman, münafıkların ‫ا ِل ما انزل الل وا ِل الرسو ِل رايت المنافِق۪ني يصدون‬
ٌ َ ُ ْ ُ ْ َ َ َ َٓ َ ْ َ َ ً َ َْ
‫۪يبة ب ِ َما‬ ‫ فكيف ا ِذا اصابتهم مص‬61 ۚ‫عنك ُص ُدودا‬
senden iyice uzaklaştıklarını
görürsün.
َٓ ْ َ ْ ّٰ َ ُ َْ ُ ُ َ ْ َ َّ َ
‫ت ايْد۪ي ِه ْم ث َّم جَٓاؤ َ۫ك يلِفون بِاللِ ا ِن ا َردنا‬
62. Kendi işledikleri yü-
zünden başlarına bir musibet ‫قدم‬
geldiği, sonra da “biz iyilik
ُ‫الل‬ ّٰ ُ َ ْ َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ ً ْ َ َ ً َ ْ ٓ َّ
etmek ve uzaklaştırmaktan ‫ ا ۬ولئ ِك ال۪ين يعلم‬62 ‫ا ِل ا ِحسانا وتوف۪يقا‬
َ ُْ ْ ْ َ ْ ْ ََ ُُ
‫مَا ۪يف قلوب ِ ِه ْم فاع ِرض عن ُه ْم َوعِظ ُه ْم َوقل ل ُه ْم‬
başka bir şey istememiştik”
diye Allah’a yemin ederek
sana geldikleri zaman halleri
‫ول‬ ‫س‬ُ ‫ َومَٓا ا َ ْر َسلْ َنا م ِْن َر‬63 ‫سه ْم قَ ْو ًل بَل۪يغًا‬ َُْ ٓ
nasıl olur? ٍ ِ ِ ‫۪يف ان‬
‫ف‬
63. Onlar Allah’ın, kalple- ْ‫اللِ َول َ ْو ا َ َّن ُه ْم ا ِذْ َظلَ ُمٓوا اَنْ ُف َس ُهم‬ ّٰ ْ َ َ ُ َّ
rindekini bildiği kimselerdir; ۜ ‫ا ِل ِلطاع بِا ِذ ِن‬
ُ َّ ُ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ َ ْ ْ َ َ ُ َٓ
‫الر ُسول‬ ‫اس َتغف ُروا الل واستغفر لهم‬
onlara aldırma, kendilerine
öğüt ver ve onlara, kendileri ‫جاؤ۫ك ف‬
َ ْ َ َ َ َ َ َ ّٰ َ ‫ل َ َو‬
‫ ف َو َر ّبِك ل يُؤم ُِنون‬64 ‫الل ت َّوابًا َرح۪يمًا‬ ‫ج ُدوا‬
hakkında etkili ve güzel söz
söyle.
َ َ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ َ َ ‫ك ُِم‬ ّ َ ُ ّٰ َ
‫ي ُدوا‬ ‫ل‬ ‫م‬ ‫ث‬ ۙ‫م‬ ‫ه‬ ‫ن‬ ‫ي‬ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ج‬ ‫ش‬ ‫ا‬‫۪يم‬ ‫ف‬ ‫وك‬ ‫حىت ي‬
64. Biz her peygamberi
sırf, Allah’ın izni ile itaat edil- ِ
َ ّ َ َ َّ ً َ َ ْ َُْ
65 ‫ت َوي ُ َسل ِ ُموا ت ْسل۪يمًا‬ َ ْ‫ضي‬ ‫س ِهم حرجا مِما ق‬ ِ ‫۪ٓيف انف‬
mek üzere gönderdik. Eğer
onlar kendilerine zulmettik-
leri zaman sana gelseler de
Allah’tan günahlarının ba-
ğışlamasını dileseler ve Pey-
gamber de onlara bağışlama 65. Hayır! Rabbine And olsun ki aralarında çıkan anlaş-
dileseydi, elbette Allah’ı töv- mazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hü-
beleri çok kabul edici ve çok kümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam mânâsıyla
merhametli bulacaklardı. kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


88 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 88
5. CÜZ ‫ورةُ الن َِٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 69. Kim Allah’a ve Resul’e
itaat ederse işte onlar,
ْ َ ُ ُ ْ َ ُٓ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ َ
‫َول ْو انا ك َتب َنا عليْ ِه ْم ا ِن اق ُتلوا انف َس ْم اوِ اخ ُر ُجوا‬
Allah’ın kendilerine lütuflarda
bulunduğu peygamberler,
ُ َ َّ َ َ ْ ٌ َ َّ ُ َ ُ
‫م ِْن دِيَارِك ْم مَا ف َعلوهُ ا ِل قل۪يل مِن ُه ۜ ْم َول ْو ان ُه ْم ف َعلوا‬
sıddîkler, şehidler ve sâlih
kişilerle beraberdir. Bunlar ne
ً ً ‫يا ل َ ُه ْم َوا َ َش َّد تَْب‬ َ َ َ
ً ْ ‫ان َخ‬ َ ُ َ ُ َ
‫ َواِذا‬66 ۙ ‫يتا‬
güzel arkadaştır!
۪ ‫ك‬ ‫ل‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ما يوعظ‬
‫ب‬ ‫ون‬ 70. Bu lütuf Allah’tandır. Bi-
ً َ ْ ُ َْ َ ََ َ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ َْ َٰ َ
‫صاطا‬ ِ ‫ ولهديناهم‬67 ۙ ‫لتيناه ْم م ِْن ُدلنا اج ًرا عظ۪يمًا‬
lici olarak Allah yeter.

َ ‫ول فَا ُ ۬ولٰٓئ َِك َم َع َّال‬


َ ُ َّ َ َ ّٰ
71. Ey iman edenler! İhti-
‫۪ين‬ ‫ َو َم ْن يُ ِطعِ الل والرس‬68 ‫ُم ْس َتق۪يمًا‬ yatlı davranın; bölük, bölük

ّ ‫الل َعلَيْه ْم م َِن انلَّب ّي َن َو‬ ّٰ َ َ ْ َ


savaşa çıkın yahut topyekûn
ُّ َ ‫الص ّد۪يق‬
ِ‫۪ني َوالش َه َٓداء‬ ِ ِ۪ ِ
ُ ‫انعم‬ savaşın.

ُ ْ َْ َ ٰ
ۜ ً َ َ ٰٓ ُ َ ُ َ َ َ َّ ‫َو‬
72. İçinizden bazıları var-
‫ ذل ِك الفضل‬69 ‫ال۪نيۚ وحسن او۬ لئ ِك رف۪يقا‬ ِ ‫الص‬ dır ki pek yavaş davranırlar.

ُ ُ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ۟ ً َ ّٰ ٰ َ ّٰ َ Eğer size bir felâket erişirse:


‫ يا ايها ال۪ين امنوا خذوا‬70 ‫اللِ َوكف بِاللِ عل۪يما‬ ۜ ‫مِن‬ «Allah bana lütfetti de onlarla

ُ ْ َّ َ ْ َ َُ ُ ْ َ ْ َُْ
beraber bulunmadım» der.
‫ َواِن مِن ْم‬71 ‫ات اوِ انفِ ُروا ج۪يعًا‬ ٍ ‫حذركم فانفِروا ثب‬ ِ 73. Eğer Allah’tan size

َّ َ َ ‫الل‬ ُ ّٰ ‫۪يب ٌة قَ َال قَ ْد اَنْ َع َم‬ َ ‫ ْم ُمص‬ ُ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ ّ َ ُ َ ْ َ َ bir lütuf erişirse sanki sizin-
‫ع‬ ‫لمن لب ِطئۚ فا ِن اصابت‬ le onun arasında bir dostluk
ّٰ ٌ ْ َ ُ َ َ ْ ََ ً َ ْ َُ َ ْ ُ ََْْ
ِ‫صابَ ْم فضل م َِن الل‬
yokmuş gibi «Keşke onlarla
‫ ولئ ِن ا‬72 ‫ا ِذ لم اكن معهم ش ۪هيدا‬ beraber olsaydım da ben de
َ َ َّ ْ ُ ْ ُ َ َ ََْ َ ُ َ
‫لَقول َّن كان ل ْم ت ْن بَي َن ْم َو َبي َن ُه َم َودةٌ يَا لْن۪ى‬
büyük bir başarı kazansay-
dım!» der.

ِ‫يل الل‬
ّٰ
‫ب‬ ‫س‬َ ‫ فَلْ ُي َقات ِْل يف‬73 ‫وز فَ ْو ًزا َعظ۪يمًا‬ َ ُ‫ت َم َع ُه ْم فَاَف‬ُ ْ‫ُكن‬ 74. O halde, dünya hayatı-
ِ ۪ ۪ nı ahiret karşılığında değişen-
َ ‫خ َر ۜة ِ َو َم ْن ُي َقات ِْل يف‬ ٰ ْ َ ْ ُّ َ ٰ َ ْ َ ُ ْ َ َ َّ ler, Allah yolunda savaşsınlar
‫يل‬ ِ ۪ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ِ ‫ال۪ين يشون اليوة ادلنيا بِال‬ ve rahmetimize nail olsunlar.
ً َ ًْ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ّٰ Kim Allah yolunda savaşır
74 ‫اللِ فيقتل او يغلِب فسوف نؤت۪يهِ اجرا عظ۪يما‬ da öldürülür veya galip gelir-
se biz ona yakında büyük bir
mükâfat vereceğiz.

66. Eğer onlara, kendinizi öldürün yahut yurtlarınızdan


çıkın, diye emretmiş olsaydık, içlerinden pek azı müstes-
na, bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğüdü ye-
rine getirselerdi, onlar için hem daha hayırlı hem de daha
pekiştirici olurdu.
67. O zaman elbette kendilerine nezdimizden büyük
mükâfat verirdik.
68. Ve onları dosdoğru bir yola iletirdik.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 89


ANA SAYFAYA DÖN

75. Size ne oldu da Allah 5. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬89


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
‫الا ِمُس‬ NİSA SÛRESİ

yolunda ve «Rabbimiz! Bizi,


ْ َ ْ ُ ْ َ ّٰ َ ُ َُ َ ْ ُ َ َ َ
‫الر َجا ِل‬ َ ‫ض َعف‬
ّ ‫۪ني م َِن‬ َ ‫ون يف‬
halkı zalim olan bu şehirden
çıkar, bize tarafından bir veli ِ ‫ت‬‫س‬ ‫م‬ ‫ال‬‫و‬ ِ ‫الل‬ ‫يل‬
ِ ۪ ۪ ‫وما لم ل تقات ِل‬
‫ب‬ ‫س‬
َّ َْ ٰ ْ ْ َ َ ُ ُ َ َّ َ ْ ْ َ ِ َٓ ّ َ
‫۪ين َيقولون َر َّب َنٓااخ ِرج َنام ِْنه ِذه ِالق ْر َيةِالظال ِ ِم‬
kıl, bize katından bir yardımcı
eyle!» diyen zavallı erkekler, ‫انال‬
ِ ‫والنِساءوالوِدل‬
kadınlar ve çocuklar uğrunda
ً َ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ًّ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َ
savaşmıyorsunuz! 75 ‫اهلهاۚ واجعل نلا مِن دلنك و ِلاۚ واجعل نلا مِن دلنك نص۪يۜا‬
َ ُ َ َ َ َ َّ َ ّٰ َ ‫ون يف‬ َ ُ َ ُ ُ َ ٰ َ َّ َ
‫۪ين كف ُروا ُيقات ِلون‬
76. İman edenler Allah
yolunda savaşırlar, inan- ‫يل اللِۚ وال‬ ‫ب‬
ِ ۪ ۪ ‫س‬ ‫ال۪ين امنوا يقات ِل‬
mayanlar ise tâğut yolunda َ ْ َّ َ ْ َ َّ َ ْ َّ َ َٓ ْ َ ُٓ َ َ ُ َّ َ
savaşırlar. O halde şeytanı ‫ان‬
ِ ‫ط‬ ‫ي‬ ‫الش‬ ‫د‬ ‫ي‬‫ك‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ان‬
ِۚ ‫ط‬ ‫ي‬ ‫الش‬ ‫اء‬‫ل‬ِ ‫و‬‫ا‬ ‫وا‬‫ِل‬ ‫ت‬‫ا‬‫ق‬ ‫ف‬ ‫وت‬
ِ ‫اغ‬ ‫يل الط‬
ِ ‫۪يف س ۪ب‬
evliya edinenlere karşı sa-
ُ َ ْ َ ٓ ُّ ُ ْ ُ َ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َ
ُ ‫ ْم َواَق‬ ً َ َ َ
vaşın; şüphe yok ki şeytanın ‫۪يموا‬ ‫ الم تر ا ِل ال۪ين ق۪يل لهم كفوا ايدِي‬76۟ ‫كن ضع۪يفا‬
ْ ٌ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُ َّ َ َ َ ٰ َّ ُ ٰ َ َ ٰ َّ
‫يق مِن ُه ْم‬
kurduğu düzen zayıftır.
77. Kendilerine, ellerinizi ‫الصلوة واتوا الزكوةۚ فلما كتِب علي ِهم القِتال ا ِذا ف ۪ر‬
savaştan çekin, namazı kılın
‫ت‬ َ ْ‫اللِ ا َ ْو ا َ َش َّد َخ ْش َي ًة َۚوقَالُوا َر َّب َنا ل َِم َك َتب‬
ّٰ َ ْ َ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ
‫يشون انلاس كخشي ِة‬
ve zekâtı verin, denilen kim-
seleri görmedin mi? Üzer- ٌ َ َ ْ ُّ ُ َ َ ْ ُ َ َ َ ٰ ٓ َٓ َ ْ َّ َ َٓ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ
lerine savaş yazılınca, içle- ‫ب قل متاع ادلنيا قل۪يل‬ ٍ ۜ ‫علينا القِتال ۚ لول اخرتنا ا ِل اج ٍل ق ۪ري‬
rinden bir grup, insanlardan, ُ ُ َ َ ً َ َ َ ْ ُ َ ٰ َّ
‫ ا ْي َن مَا تونوا‬77 ‫ي ل َِم ِن اتق َول تظل ُمون ف۪ي‬ ٌ ْ ‫َواْلٰخ َِرةُ َخ‬
Allah’tan korkar gibi yahut
ٌ ُ ْ َ
‫وج ُمش َّي َد ٍۜة َواِن ت ِصبْ ُه ْم َح َس َنة‬ ُ ْ ُْ ُ َ ُ ْ ُ ْ ْ ُ
ٍ ‫يدرِك ُم ال َم ْوت َول ْو كنتم ۪يف ب ُر‬
daha fazla bir korku ile insan-
lardan korkmaya başladılar
ْ ٰ ُ ُ ٌ ُ ْ ّٰ ْ ٰ ُ ُ
‫َيقولوا ه ِذه۪ م ِْن عِن ِد اللِۚ َواِن ت ِصبْ ُه ْم َس ّي ِ َئة َيقولوا ه ِذه۪ م ِْن عِند َِۜك‬
da «Rabbimiz! Savaşı bize
niçin yazdın! Bizi yakın bir sü-

َ َْ َ ُ َ َ َ ْ َٓ ُ ٰٓ َ ّٰ ْ ْ ٌّ ُ ْ ُ
‫اللِ ف َما ِلهؤ۬لءِ الق ْو ِم ل يَادون َيفق ُهون‬
reye kadar ertelesen olmaz
mıydı?» dediler. Onlara de ki: ۜ ‫قل ك مِن عِن ِد‬
َ َ َ َٓ َ ۘ ّٰ َ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ َٓ ً
«Dünya menfaati önemsizdir,
takva sahipleri için ahiret ‫صابَك م ِْن َس ّي ِ َئ ٍة‬ ‫ ما اصابك مِن حسن ٍة ف ِمن اللِ وما ا‬78 ‫َحد۪يثا‬
ٰ ََ ً َُ َ ‫ِك َوا َ ْر َسلْ َن‬ ْ َ
daha hayırlıdır ve size kıl
ً ‫اللِ َشه‬
ّٰ
ِ ‫اك ل َِّلن‬ َۜ ‫ف ِم ْن َنفس‬
kadar haksızlık edilmez.» 79 ‫يدا‬ ۪ ِ ‫اس رسول ۜ وكف ب‬
78. Nerede olursanız olun
ölüm size ulaşır; sarp ve sağ-
lam kalelerde olsanız dahi!
79. Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük
Kendilerine bir iyilik dokunsa
ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; buna şahit
«Bu Allah’tan» derler; baş-
olarak da Allah yeter.
larına bir kötülük gelince de
«Bu senden» derler. «Hepsi
Allah’tandır» de. Onlara ne
oluyor ki bir türlü laf anlamı-
yorlar!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


90 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 90
5. CÜZ ‫ورةُ الن َِٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 83. İman etmeyenlere gü-
ven veya korkuya dair bir

‫اك‬ َ ‫الل َو َم ْن تَ َوّٰل َف َٓما ا َ ْر َسلْ َن‬ َ ّٰ َ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ ِ‫َم ْن يُ ِطع‬ haber gelince onu hemen
ۚ ‫الرسول فقد اطاع‬ yayarlar. Hâlbuki onu Resule
ْ َ َ ٌَ َ َ ُ ُ ً ََ
‫ َو َيقولون طاعة ۘفا ِذا بَ َر ُزوا م ِْن عِن ِد َك‬80ۜ ‫عليْ ِه ْم َحف۪يظا‬
veya aralarında yetki sahibi
kimselere götürselerdi, onla-
َ ُ َ َ ُ ُ ْ َ ُ ّٰ َ ُۜ ُ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ ٌ َ َٓ َ َّ َ
ۚ ‫ب ما يُب ّيِت‬
rın arasından işin iç yüzünü
‫ون‬ ‫بيت طائ ِفة مِنهم غي ال۪ي تقول والل يت‬ anlayanlar, onun ne oldu-
َ ََ ً ّٰ ٰ َ ّٰ َ َ ْ َّ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ْ َ َ
‫ اف‬81 ‫اللِ َوكف بِاللِ َوك۪ي‬
ğunu bilirlerdi. Allah’ın size
ۜ ‫فاع ِرض عنهم وتوك ع‬ lütuf ve rahmeti olmasaydı,
َ ّٰ ْ َ ْ ْ َ َ ْ َ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ ُ َّ َ َ َ
ِ‫ي اللِ ل َو َج ُدوا ف۪يه‬
pek azınız müstesna şeytana
ِ ‫يتدبرون القرا ۜن ولو كن مِن عِن ِد غ‬ uyup giderdiniz.

ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ َ َٓ َ َ ً َ ً َ ْ
ِ
84. Artık Allah yolunda sa-
‫ واذا جاءهم امر مِن الم ِن اوِ الو ِف‬82 ‫اخِفا كث۪يا‬ vaş. Sen, kendinden başka-
ْ‫ل ْمر مِنْ ُهم‬ َْ ُ ٰٓ َ ُ َّ َ ُ ُّ َ ْ َ َ ُ ‫ا َ َذ‬ sından sorumlu değilsin. Mü-
ِ ‫ا‬ ‫ل‬ ِ ‫و‬۬ ‫ا‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬ ‫و‬ ‫ل‬
ِ ‫و‬ ‫س‬ ‫الر‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬ ‫وه‬ ‫د‬ ‫ر‬ ‫و‬ ‫ل‬‫و‬ ‫ه‬
ۜ
۪ ِ ‫ب‬ ‫وا‬ ‫اع‬ minleri de teşvik et. Umulur ki
ْ‫م‬ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َ َّ ُ َ َ َ
َ Allah kâfirlerin gücünü kırar.
‫لعلِمه ال۪ين يسنبِطونه مِنه ۜم ولول فضل اللِ علي‬ Allah’ın gücü daha çetin ve

‫يل‬ ‫ب‬ ‫س‬ َ ‫ َف َقات ِْل يف‬83 ً‫ان اَِّل قَ۪ي‬ َ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ َّ َ ُ ُ َ ْ َ َ


‫ورحته لتبعتم الشيط‬
cezası daha şiddetlidir.
ِ ۪ ۪ 85. Kim iyi bir işe aracılık
ُ ّٰ ‫۪ني َعَس‬ َ ْ ْ َ َ َ ْ َ َّ ُ َّ َ ُ َ ّٰ
‫الل‬ ۚ ‫اللِۚ ل تلف ا ِل نفسك َوح ّ ِرِض ال ُمؤ ِمن‬
ederse onun da o işten bir
nasibi olur. Kim kötü bir işe
ََ ْ َ َ ُ ّٰ َ ُ َ َ َ َّ َ ْ َ َّ ُ َ ْ َ
‫الل اش ُّد بَا ًسا َواش ُّد‬ ‫ان يف باس ال۪ين كفروۜا و‬
aracılık ederse onun da on-
dan bir payı olur. Allah her

‫۪يب‬ ٌ ‫ ْن َ ُل نَص‬ ُ َ ًَ َ َ ًَ َ َ ْ َ َْ ْ َ
‫ من يشفع شفاعة حسنة ي‬84 ‫تن۪ي‬
ً َْ şeyin karşılığını vericidir.

َ َ ْ ٌْ َ ُ ً
86. Bir selam ile selamlan-
ًَ َ َ َ ْ ْ
‫مِن َهاۚ َو َم ْن يَشف ْع شفاعة َس ّي ِ َئة يَ ْن ُل كِفل مِن َه ۜا َوكن‬ dığınız zaman siz de ondan

ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ
daha güzeli ile karşılık verin
ُّ َ َ َّ َ ْ ُ ّ ُ َ َ ً ُ
‫حي ٍة فحيوا‬ ِ ‫ واذا ح ۪ييتم بِت‬85 ‫ش مق۪يتا‬ ِ ٔ ٍ ‫الل ع ك ِل‬
yahut aynı ile karşılık verin.

ْ َ ّ ُ ٰ َ َ َ َ ّٰ َّ َ ُّ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ ْ َ
Şüphesiz Allah, her şeyin he-

86 ‫ش حس۪يبا‬ ً َ ٔ ٍ ‫بِاحسن مِنها او ردوها ۜا ِن الل كان ع ك ِل‬


sabını görür.

80. Kim Resul’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Yüz
çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik!
81. «Baş üstüne» derler, ama yanından ayrılınca
onlardan bir kısmı, geceleyin senin dediğinden başkasını
kurar. Allah da onların geceleri kurduklarını yazar. Sen
onlara aldırma ve Allah’a dayan; sana vekil olarak Allah
yeter.
82. Hâlâ Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler
mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı
onda birçok tutarsızlık bulurlardı.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 91
ANA SAYFAYA DÖN

87. Allah ki, ondan başka 5. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬91


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
‫الا ِمُس‬ NİSA SÛRESİ

ilah yoktur elbette sizi kıya-


met günü toplayacaktır, bun- ٌ ْ َ ْ‫ ْم ا ِٰل يَ ْو ِم الْقِيٰ َمةِ َل َري‬ ُ َّ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ ٰ َٓ ُ ّٰ َ
da asla şüphe yoktur. Söz 3
‫حِزب‬ ‫۪يه‬ ۜ ‫ف‬ ‫ب‬ ‫الل ل ا ِل ا ِل ه ۜو لجمعن‬
bakımından Allah’tan daha ْ َ َ َ َ ُ ْ ْ ُ َ َ َ ۟ ً َ ّٰ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ
doğru söyleyen kim vardır! ‫ني‬ ِ ‫ فما لم ِيف المنافِق۪ني ف ِئ‬87 ‫ومن اصدق مِن اللِحد۪يثا‬
ُ ّٰ ‫ون ا َ ْن َت ْه ُدوا َم ْن ا َ َض َّل‬ َ ُ ُ َ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُ ّٰ َ
88. Size ne oldu da müna-
ۜ‫الل‬ ‫والل اركسهم بِما كسبوۜا ات ۪ريد‬
َ ُ ْ َ َ ُّ ً َ َ ْ َ َ ُ ّٰ
fıklar hakkında iki gruba ay-
ْ ُ ْ ََ
rıldınız? Hâlbuki Allah onları
‫ َودوا ل ْو تف ُرون‬88 ‫ت َد ُل َس ۪بي‬ ِ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫ف‬ ‫الل‬ ‫ل‬ ِ ‫ومن ي‬
ِ ‫ل‬‫ض‬
َّ َ َ َ ً ‫ون َس َٓو‬ َ ُ ُ ََ ََُ َ َ
kendi ettikleri yüzünden baş
aşağı etmiştir. Allah’ın sap-
‫اء َحّٰىت‬ َ َٓ‫خ ُذوا مِنْ ُه ْم ا َ ْو ِل‬ِ ‫اء ف تت‬ ‫كما كفروا فتكون‬
ُ ُ ْ ُ ُ ُ َ َّ َ ْ َ ّٰ
tırdığını siz mi doğru yola ge-
ُ
tirmek istiyorsunuz? Allah’ın
‫اللِ فا ِن ت َول ْوا فخذوه ْم َواق ُتلوه ْم َحيْث‬ ۜ ‫يل‬ َ ُ َُ
ِ ‫يها ِجروا ۪يف س ۪ب‬
َ‫ ا َِّل اَّل۪ين‬89ۙ‫۪يا‬ ً ‫خ ُذوا مِنْ ُه ْم َو ِ ًّلا َو َل نَص‬ َّ‫وه ْم َو َل َتت‬
saptırdığı kimse için asla yol
ُ ُْ َ
ِ ۖ ‫َوجدت ُم‬
bulamazsın!

ْ َ َ ْ ُ ُ َٓ ْ َ ٌ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ٰ َ ُ َ
89. Sizin de kendileri gibi
inkâr etmenizi istediler ki on- ‫رت‬ ِ ‫ي ِصلون ا ِل قو ٍم بينم وبينهم م۪يثاق او جاؤ۫كم ح‬
ُ ّٰ ‫اء‬ َ ‫وك ْم ا َ ْو ُي َقات ِلُوا قَ ْو َم ُه ۜ ْم َول َ ْو َٓش‬ ُ ُ َُ َْ ْ ُُ ُ ُ
larla eşit olasınız. O halde kü-
fürlerinden dönünceye kadar ‫الل‬ ‫صدورهم ان يقات ِل‬
onlardan hiçbirini evliya edin-
ُ ُ َ َ َ ُ ُ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َ َّ َ َ
meyin. Eğer yüz çevirirlerse ‫تلوك ْم فل ْم ُيقات ِلوك ْم‬ ‫لسلطهم عليم فلقاتلوك ۚم فا ِِن اع‬
ً َ ُ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َ َ َ َّ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ
90 ‫الل ل ْم َعليْ ِه ْم َس ۪بي‬
onları yakalayın, bulduğunuz
yerde öldürün ve hiçbirini veli ‫والقوا ا ِلم السلمۙفما جعل‬
ve yardımcı edinmeyin.
َ ْ ُ ْ َْ َ ُ ُ َ َ ٰ َ ُ ََ
90. Ancak, kendileriyle ‫يدون ان يَا َم ُنوك ْم َو َيا َم ُنوا ق ْو َم ُه ۜ ْم‬ ‫جدون اخ ۪رين ي ۪ر‬ ِ ‫ست‬
aranızda antlaşma bulunan ُٓ ْ
‫تلوك ْم َو ُيلقوا‬
ُ ُ ََْ َْ ْ َ َ
‫ع‬‫ي‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ف‬ ۚ‫ا‬ ‫۪يه‬ ‫ف‬ ‫وا‬ ُ ‫ُك َّلمَا ُر ُّ ٓدوا اَِل الْفِتْ َنةِ ا ُ ْرك‬
‫ِس‬
bir topluma sığınanlar yahut ِ
ُ ُ ُ ْ ُ ُ ُ َ َ ٓ ُّ ُ َ َّ ُ ُ ْ َ
‫السل َم َو َيفوا اي ْ ِد َي ُه ْم فخذوه ْم َواق ُتلوه ْم َحيْث‬
ne sizinle ne de kendi top-
lumlarıyla savaşmak isteme- ‫ا ِلم‬
diklerinde yürekleri sıkılarak
ً ُ ً َ ْ ُ ْ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ ُ ٰٓ ُ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ
size gelenler müstesna. Allah 91 ۟‫ثقِفتموهۜم وا ۬ولئ ِم جعلنا لم علي ِهم سلطانا م ۪بينا‬
dileseydi onları başınıza belâ
ederdi de sizinle savaşırlar-
dı. Artık onlar sizi bırakıp bir
91. Diğer bir takım kimselerin de hem sizden emin ol-
tarafa çekilir de sizinle sa-
mak, hem de kavimlerinden emin olmak istediklerini göre-
vaşmazlar ve size barış teklif
ceksin. Bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar.
ederlerse bu durumda Allah
Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde
size, onlara saldırmaya mü-
yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları
saade etmemiştir.
yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. İşte bunlara
karşı size apaçık bir yetki verdik.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


92 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 92
‫ورةُ الن ِ َٓساء‬
5. CÜZ NİSA SÛRESİ 93. Kim bir mümini kasten
‫س‬
öldürürse Allah katında ceza-

َ َّ ْ َ ْ َْ ْ َ
sı, içinde ebediyen kalacağı

ٔۚ‫َومَا كَن ل ُِمؤم ٍِن ان َيق ُتل ُمؤم ًِنا ا ِل َخط ًـا‬ cehennemdir. Allah ona ga-

َ‫ير َر َق َبة ُم ْؤمِنة‬ ْ ََ ًَ َ ًِ ْ ُ َََ ْ ََ


zap etmiş, ona lânet etmiş ve

ٍ ٍ ُ ‫ومن قتل مؤمنا خطـٔا فتح ۪ر‬


onun için büyük bir azap ha-

َ َ ْ َ ُ َّ َّ َ ْ َ ٓ َّ ٓ ْ َ ٰ ٓ ٌ َ َّ َ ُ ٌ َ َ
zırlamıştır.

‫ودِية مسلمة ا ِل اهلِه۪ ا ِل ان يصدقوۜا فا ِن كن‬ 94. Ey iman edenler! Allah

َ ُ ْ ََ ٌ ْ ُ ََُ ْ ُ َ ّ ُ َ َْ ْ
‫ير َرق َب ٍة‬
yolunda savaşa çıktığınız za-
‫مِن قو ٍم عد ٍو لم وهو مؤمِن فتح ۪ر‬ man iyi anlayın dinleyin. Size

ٌ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ْ
‫ُمؤم َِن ۜ ٍة َواِن كن م ِْن ق ْو ٍم بَي َن ْم َو َبي َن ُه ْم م۪يثاق‬
selam verene, dünya haya-
tının geçici menfaatine göz

ْ‫ير َر َق َبة ُم ْؤم َِنةۚ َف َمن‬ ْ َ َ ْ َ ٰ ٓ ٌ َ َّ َ ُ ٌ َ َ


dikerek «Sen mümin değil-

ٍ ٍ ُ ‫ف ِدية مسلمة ا ِل اهلِه۪ وت ۪ر‬ sin» demeyin. Çünkü Allah’ın

ّٰ َ ً َ ْ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ
nezdinde sayısız ganimetler

ِ‫الل‬
ۜ ‫صيام شهري ِن متتابِعنيِۘ توبة مِن‬ ِ ‫يد ف‬ ِ ‫لم‬
vardır. Önceden siz de böyle

ْ ْ ْ َ ََ
iken Allah size lütfetti; o halde

‫ َو َم ْن َيق ُتل ُمؤمِنًا‬92 ‫الل َعل۪يمًا َحك۪يمًا‬ ُ ّٰ ‫كن‬ ‫و‬


iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz

َ َ ً َ ُ َّ َ َ ُ ُ َٓ َ َ ً ّ َ َ ُ
Allah bütün yaptıklarınızdan

‫الل‬ ُ ّٰ ‫ب‬ َ ‫ض‬ ِ ‫۪يها َوغ‬ ‫ادلا ف‬ ِ ‫متع ِمدا فجزاؤ۬ه جهنم خ‬
haberdardır.

َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ
‫ يَٓا ايُّهَا‬93 ‫عليْهِ َول َع َن ُه َواع َّد ُل عذابًا عظ۪يمًا‬
َ َ ُ َّ َ َ َ ّٰ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُٓ َ ٰ َ َّ
‫يل اللِ فتبينوا ول‬ ِ ‫ال۪ين امنوا ا ِذا ضبتم ۪يف س ۪ب‬
ًۚ‫ت ُم ْؤمِنا‬ َ ‫ال َ َم ل َ ْس‬ َّ ُ ُ ْ َ ٰٓ ْ َ ْ َ ُ ُ َ
‫تقولوا ل ِمن الق ا ِلم‬
ُ‫اللِ َم َغان ِم‬ ّٰ َ ْ َ ۘ َ ْ ُّ ِ ٰ َ ْ َ َ َ ُ َْ
‫تب َتغون ع َرض اليوة ادلنيا فعِند‬
ُ َ َ ُ ّٰ َّ َ َ ُ ْ َ ْ ْ ُ ْ ُ َ ٰ َ ٌۜ َ َ
‫الل عليْ ْم‬ ‫كث۪ية كذل ِك كنتم مِن قبل فمن‬
ً ‫ون َخب‬ َ ََُْ َ َ َ َ ّٰ ‫َف َتبَ َّي ُنوۜا ا َِّن‬
94 ‫يا‬ ۪ ‫ل‬ ‫م‬ ‫ع‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬ ِ ‫ب‬ ‫ن‬ ‫ك‬ ‫الل‬

92. Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir.


Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mümini yanlışlıkla
öldürürse bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadık-
ları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. Öldürülen kimse
mü’min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa,
mü’min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendile-
ri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine
verilecek bir diyet ve mü’min bir köle azad etmek gerekir.
Bunlara imkân bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin
kabulü için iki ay ard arda oruç tutması gerekir. Allah hak-
kıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. KUR’AN-I KERİM MEALİ 93
ANA SAYFAYA DÖN

95. Müminlerden özür 5. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬93


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
‫الا ِمُس‬ NİSA SÛRESİ

sahibi olanlardan başka


oturanlarla malları ve َ
‫جاه ُِدون‬ َ ‫ضر َوال ْ ُم‬ َ َّ ‫ي ا ُ ۬ول ال‬ ُ ْ ‫۪ني َغ‬ َ ‫ون م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ َ ُ َْ َ َْ َ
‫ل يستوِي القاعِد‬
canlarıyla Allah yolunda cihad ِ ِ
edenler bir olmaz. Allah,
ْ‫۪ين با َ ْم َوالِهم‬ َ ‫جاهِد‬ َ ‫الل ال ْ ُم‬ ُ ّٰ ‫اللِ با َ ْم َوالِه ْم َواَنْ ُف ِسه ۜ ْم فَ َّض َل‬ ّٰ
‫يل‬ َ
malları ve canları ile cihad ِ ِ ِ ِ ِ ِ ‫۪يف س ۪ب‬
ّٰ َ َّ َ َ ٰ ْ ُ ْ ُ ّٰ َ َ َ ًّ ُ َ ًۜ َ َ َ َ َْ ََ َُْ
ُ‫الل‬ ‫َوانف ِس ِه ْم ع القا ِعد۪ين درجة وك وعد الل السنۜ وفضل‬
edenleri, derece bakımından
oturanlardan üstün kıldı.
Gerçi Allah hepsine de
ًَ ْ ََ ُْ َ ََ ً َ ْ َ َ َْ ََ َ َ ُْ
güzellik vaat etmiştir; ama ‫ات مِنه ومغفِرة‬ ٍ ‫ درج‬95ۙ ‫المجاهِد۪ين ع القا ِعد۪ين اج ًرا عظ۪يما‬
ُ َ ٰٓ ْ ُ ّٰ َ َ َ َّ َّ ً ‫الل َغ ُف‬ ُ ّٰ ‫كن‬ َ َ َ ًۜ َ ْ َ َ
mücahitleri, oturanlardan
çok büyük bir ecirle üstün ‫يه ُم ال َملئ ِكة‬ ‫ ا ِن ال۪ين توف‬96 ۟‫ورا َرح۪يمًا‬ ‫ورحة و‬
َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َّ ُ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ
kılmıştır.
96. Kendinden dereceler, ‫ض‬ ِۜ ‫۪ني ِيف ال ْر‬ ‫ظالِم۪ٓى انف ِس ِهم قالوا ف۪يم كنت ۜم قالوا كنا مستضعف‬
ْ‫يهم‬ ُ ‫۪يه ۜا فَا ُ ۬ولٰٓئ َِك َما ْ ٰو‬ َ ‫اللِ َواس َِع ًة َف ُت َهاج ُروا ف‬ ّٰ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ ُٓ َ
bağışlama ve rahmetini ihsan
etmiştir. Allah çok bağışlayıcı ِ ‫قالوا الم تن ارض‬
ّ َ َ ّ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َّ ۙ ً َ ْ َ َٓ َ ُ َّ َ َ
ve çok esirgeyicidir.
ِ‫ساء‬ َٓ ِ ‫الن‬ ‫الرجا ِل و‬
97. Kendilerine yazık eden ِ ‫ ا ِل المستضعف۪ني مِن‬97 ‫جهن ۜم وساءت مص۪يا‬
َ ٰٓ ُ َ ً َ َ ً َ َ ُ َ ْ َ َ َْ ْ َ
‫ فا ۬ولئ ِك‬98 ‫۪يعون ح۪يلة َول َي ْه َت ُدون َس ۪بي‬
kimselere melekler, canlarını
alırken: «Ne işte idiniz!» dedi- ‫ان ل يستط‬ ِ ‫والوِدل‬
ً ‫الل َع ُف ًّوا َغ ُف‬ ُ ّٰ ‫كن‬ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ
‫ َو َم ْن ُيهَا ِج ْر‬99 ‫ورا‬
ler. Bunlar: «Biz yeryüzünde
çaresizdik» diye cevap verdi- ‫عس الل ان يعفو عنه ۜم و‬
ْ َْ ً ً ‫اغمًا َكث‬ َ َُ َْْ ْ َ ّٰ
‫۪يا َو َس َعةۜ َو َم ْن ي ُرج‬ َ
ler. Melekler de: «Allah’ın yeri
geniş değil miydi? Hicret et- ‫يد ِيف الرِض مر‬ ِ ِ‫يل الل‬ ِ ‫۪يف س ۪ب‬
ُ‫ول۪ ُث َّم يُ ْدر ْك ُه ال ْ َم ْو ُت َف َق ْد َو َق َع ا َ ْج ُره‬ ّٰ َ ً َ ُ ْ َ ْ
seydiniz ya!» dediler. İşte on-
ِ ُ ‫اللِ َو َر‬
‫س‬ ‫مِن بيتِه۪ مها ِجرا ا ِل‬
ların barınağı cehennemdir;
ِ
orası ne kötü bir gidiş yeridir.
ََ َْ َ َ ‫ َوا ِ َذا‬100 ۟‫ورا َرح۪يمًا‬ ً ‫الل َغ ُف‬ ُ ّٰ ‫كن‬ َ َ َ ّٰ َ َ
98. Erkekler, kadınlar ve ‫ضبْ ُت ْم ِيف ال ْرِض فليَْس‬ ‫اللِ و‬
ۜ ‫ع‬
ُ ْ ْ َ ْ ْ ٰ َّ َ ُ ُ ‫اح ا َ ْن َت ْق‬ ُ َْ َ
‫الصلوةِۗ ا ِن خِف ُت ْم ان َيفت ِ َن ُم‬ ٌ ‫ ْم ُج َن‬
çocuklardan âciz olup hiçbir
çareye gücü yetmeyenler, ‫روا مِن‬ ‫علي‬
hiçbir yol bulamayanlar
ً ‫ ْم َع ُد ًّوا ُمب‬ ُ َ ُ َ َ َ ْ َّ ُ َ َ َ َّ
müstesnadır. 101 ‫ينا‬ ۪ ‫ل‬ ‫وا‬ ‫ن‬ ‫ك‬ ‫ين‬ ‫ِر‬
۪ ‫ف‬ ‫ك‬ ‫ال‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ا‬
ۜ ‫ال۪ين ك‬
‫و‬ ‫ر‬ ‫ف‬
99. İşte bunları, umulur ki
Allah affeder; Allah affedici-
dir, bağışlayıcıdır. 100. Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gi-
decek çok yer de bulur, genişlik de. . Kim Allah ve resulü
uğrunda hicret ederek evinden çıkar da sonra kendisine
ölüm erişirse artık onun mükâfatı Allah’a düşer. Allah da
çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
101. Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kâfirlerin size
kötülük etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltma-
nızda size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık
düşmanınızdır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


94 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 94
5. CÜZ ‫ورةُ الن ِ َٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 103. Artık namazı bitirince
ayakta, otururken ve yanınız
ْ‫طٓائ َِف ٌة مِنْ ُهم‬ َ ْ ُ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ُْ ََِ üzerinde yatarken Allah’ı zik-
‫واذا كنت ف۪ي ِهم فاقمت لهم الصلوة فلتقم‬ redin. Huzura kavuşunca da
ُ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ َ ْ۠ ُ َ َ ْ َ ٓ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ namazı dosdoğru kılın; çünkü
‫معك ولاخذوا اسلِحتهم فا ِذا سجدوا فليكونوا‬ namaz müminler üzerine va-
ُّ َ ُ ْ َ ُّ َ ُ ْ َ ٰ ْ ُ ٌ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ ُ َٓ َ ْ kitli olarak farz olmuştur.
‫ت طائ ِفة اخرى لم يصلوا فليصلوا‬ ِ ‫مِن ورائ ِمۖ وتلا‬ 104. O topluluğu takip et-
َ َ َ َّ َّ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ ُ ُ ْ ْ َ
‫۪ين كف ُروا‬ ‫حذرهم واسلِحته ۚم ود ال‬ ِ ‫َم َعك َولَاخذوا‬
mekte gevşeklik gösterme-
yin. Eğer siz acı çekiyorsanız
َ ُ َ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ ُْ َ َْ
‫حتِ ْم َوا ْمت ِ َعتِ ْم ف َيم۪يلون‬
onlar da, sizin çektiğiniz gibi
ِ ‫لو تغفلون عن اسل‬ acı çekmektedirler. Üste-
ْ‫م‬ ُ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ َ ًۜ َ َ ً َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ lik siz Allah’tan, onların ümit
ِ ‫حدة ول جناح عليم ا ِن كان ب‬ ِ ‫عليم ميلة وا‬ edemeyecekleri şeyleri umu-
ْ‫م‬ ُ َ َ ْ َ ُٓ َ َ ْ َ ٰ ٓ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ًَ yorsunuz. Allah ilim ve hikmet
ۚ ‫اذى مِن مط ٍر او كنتم مرض ان تضعوا اسلِحت‬ sahibidir.
ً ‫ين َع َذابًا ُمه‬ َ ‫كاف ِر‬ َ ْ َّ َ َ َ ّٰ َّ ْ ُ َ ْ ُ ُ َ
102 ‫ينا‬ ‫ِل‬ ‫ل‬ ‫د‬ ‫ع‬ ‫ا‬ ‫الل‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫م‬
ۜ ‫ك‬ ‫ر‬ ‫ذ‬‫ح‬ِ ‫وا‬ ‫ذ‬ ‫وخ‬
105. Allah’ın sana göster-
۪ ۪ diği şekilde insanlar arasında
ٰ َ َ ً ُ ُ َ ً َ َ ّٰ ُ ْ َ ٰ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ
‫الصلوةَ فاذك ُروا الل قِياما وقعودا وع‬
hükmedesin diye sana Kitab’ı
‫فا ِذا قضيتم‬ hak ile indirdik; hainleri savu-
َ‫الصلٰوة‬ َّ ‫الصلٰوةَ ا َِّن‬ َّ ‫۪يموا‬ َ َ ْ ُْ َْ َ ْ َ َ ْ ُ
ُ ‫ُج ُنوبِ ۚم فا ِذا اطماننتم فا‬
nan olma!
ۚ ‫ق‬
ُ َ َ َ ً ُْ َ ً َ َ ْ ُْ ََ ْ َ َ
‫ ول ت ِهنوا‬103 ‫كابا موقوتا‬ ِ ‫كانت ع المؤ ِمن۪ني‬
َ‫ون َكما‬ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ُ َ ْ َ ُ ُ َ ْ ِ ْ َ ْ َٓ ْ
‫ِيف ابتِغاءِ القو ۜم ا ِن تونوا تالمون فا ِنهم يالم‬
ُ ّٰ ‫كن‬َ َ َ َۜ ُ ْ َ َ َ ّٰ َ َ ُ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ
‫الل َعل۪يمًا‬ ‫ون وترجون مِن اللِ ما ل يرجون و‬ ۚ ‫تالم‬
ُ ْ َ ّ َْ َ َ  ْ َ َ ْ ْ َ ٓ َّ َ
َ‫م‬ ‫اب بِال ِق تلِ ح‬ ِ ‫ ا ِنا ان َزنلَٓا ا ِلْك ال‬104۟ ‫حك۪يمًا‬
َ َ َٓ ْ ْ ُ َ َ َ ُ ّٰ َ ٰ َ َٓ َ ْ ‫َب‬
105ۙ ‫۪ني خص۪يمًا‬ ‫ني انلَّاِس بِما اريك اللۜول تن ل ِلخائِن‬

102. Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın


zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dur-
sunlar, silahlarını alsınlar, böylece secde edince arkanızda
olsunlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan diğer grup
gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihti-
yat tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kâfirler arzu ederler
ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstü-
nüze birden baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan bir ezi-
yet olur yahut hasta olunursanız silahlarınızı bırakmanızda
size günah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah,
kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 95
ANA SAYFAYA DÖN

106. Ve Allah’tan mağfiret 5. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬95


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
‫الا ِمُس‬ NİSA SÛRESİ

iste, çünkü Allah çok yarlığa-


ْ ُ َ ً ‫ان َغ ُف‬ َ َ َ ّٰ َّ َ ّٰ ْ ْ َ
‫ َول تَادِل‬106 ۚ‫ورا َرح۪يمًا‬ ۜ ‫اس َتغ ِف ِر‬
yıcı, ziyadesiyle esirgeyicidir.
107. Kendilerine hainlik ‫الل ا ِن الل ك‬ ‫و‬
edenleri savunma; çünkü َ َ ْ َ ُّ ُ َ َ ّٰ َّ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ
Allah hainliği meslek edinmiş ‫ع ِن ال۪ين يتانون انفسه ۜم ا ِن الل ل يِب من كان‬
َ ُْ َ َ ُْ َ ً َ
‫ ي َ ْس َتخفون م َِن انلَّاِس َول ي َ ْس َتخفون‬107 ۚ‫خ َّوانا اث۪يمًا‬
günahkârları sevmez.
108. İnsanlardan gizler
َْ ٰ َ َ ْ ُ ّٰ
‫م َِن اللِ َوه َو َم َع ُه ْم ا ِذ يُبَ ّي ِ ُتون مَا ل يَ ْرض م َِن الق ْو ۜ ِل‬
de Allah’tan gizlenemezler.
Hâlbuki karanlıkta, O’nun razı
olmadığı sözü düzüp kurar- ْ‫اد ْتلُم‬ َ َ ِ َٓ ُ ٰٓ ْ ُ ْ َ َٓ ً ُ َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ
‫ ها انتم هؤ۬لء ج‬108 ‫وكن الل بِما يعملون م۪يطا‬
ken O, onlardan ayrı değildi.
Allah yaptıklarını kuşatıcıdır.
َِ‫الل َعنْ ُه ْم يَ ْو َم الْقِيٰمة‬
َ ّٰ ‫ادلنْ َيا َف َم ْن ُيَاد ُِل‬ ُّ ِ ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫َعنْ ُه ْم ِيف‬
109. Haydi siz dünya ha-
ً ‫ َو َم ْن َي ْع َم ْل ُٓس‬109 ‫۪ي‬ ً َ ْ َْ َ ُ ُ َ ْ َ َْ
‫وءا‬ ‫ام من يون علي ِهم وك‬
yatında onlara taraf çıkıp sa-
vundunuz, ya kıyamet günü
Allah’a karşı onları kim savu-
110 ‫ورا َرح۪يمًا‬ ً ‫الل َغ ُف‬
َ ّٰ ‫الل َي ِد‬ َ ّٰ ‫ا َ ْو َيظْل ِ ْم َن ْف َس ُه ُث َّم ي َ ْس َت ْغ ِفر‬
nacak yahut onlara kim vekil ِ ِ
َ َ َْ َ ٰ ْ َّ َ ْ ْ ْ َ ْ َ َ
‫سه۪ۜ َوكن‬ ِ ‫س ُب ُه ع نف‬ ِ َ‫سب ا ِثمًا فا ِنمَا ي‬
olacak?
110. Kim bir kötülük yapar
ِ ‫ومن ي‬
ْ َ ًَ َ ْ ْ َ ْ ََ َ ُ ّٰ
‫ب خ ٓط۪ئة ا ْو ا ِثمًا‬ ِ ‫ ومن ي‬111 ‫الل عل۪يمًا َحك۪يمًا‬
‫س‬
yahut nefsine zulmeder de
sonra Allah’tan mağfiret diler-
ْ ً َ ْ ََ ً ُ
112 ۟ ‫اح َت َمل ُب ْه َتانا َواِثمًا ُم ۪بينًا‬ ‫ث َّم يَ ْر ِم بِه۪ بَ ۪ٓرئا فق ِد‬
se, Allah’ı çok yarlığayıcı ve
esirgeyici bulacaktır.
ْ‫طٓائ َِف ٌة مِنْ ُهم‬ َ ْ َّ َ َ ُ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ َ
111. Kim bir günah kaza-
‫ولول فضل اللِ عليك ورحمته لهمت‬
َ َ ُّ ُ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ٓ َّ َ ُّ ُ َ َ َۜ ُّ ُ ْ َ
nırsa onu ancak kendi aley-
hine kazanmış olur. Allah her
‫ضلون ا ِل انفسهم وما يضونك‬ ِ ‫ضلوك وما ي‬ ِ ‫ان ي‬
َ َ َّ َ َ َ َ ْ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َ ٔ ْ َ ْ
şeyi bilicidir, büyük hikmet

‫ش ۜ وانزل الل عليك الكِتاب وال ِكمة وعلمك‬ ٍ ‫مِن‬


sahibidir.

َ َ ّٰ ُ ْ َ َ َ َ َ ُ َ َ
112. Kim kasıtlı veya kasıt-
sız bir günah kazanır da son-
ra onu bir suçsuzun üzerine
113 ‫مَا ل ْم ت ْن ت ْعل ُم ۜ َوكن فضل اللِ َعليْك َعظ۪يمًا‬
atarsa, muhakkak ki, büyük
bir iftira ve apaçık bir günah
113. Allah’ın sana lütfu ve esirgemesi olmasaydı, onlar-
yüklenmiş olur.
dan bir güruh seni saptırmaya yeltenmişti. Onlar yalnızca
kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah
sana Kitab’ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğret-
miştir. Allah’ın lütfu sana gerçekten büyüktür.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


96 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 96
5. CÜZ ‫ورةُ الن َِٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 116. Şüphesiz Allah
kendisine ortak koşulmasını
َ َ َّ ُ ٰ ْ َ ْ َ َ َ
َْ‫خ‬
‫يه ْم ا ِل َم ْن ا َم َر ب ِ َص َدق ٍة‬
bağışlamaz. Bunun dışındaki
‫۪ي مِن نو‬ ٍ ‫ث‬ ‫ك‬ ‫يف‬
۪ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ ح ِْز ٌب‬günahları, dilediği kimseler

َ ْ ‫ا َ ْو َم ْع ُروف ا َ ْو ا ِْص َ ٍح َب‬


4
َ ٰ ْ ْ
‫س َو َم ْن َيف َعل ذل ِك‬ ِۜ ‫ني انلَّا‬
için bağışlar. Allah’a ortak
ٍ koşan, kuşkusuz, derin bir

114 ‫ج ًرا َعظ۪يمًا‬ ْ َ ‫الل فَ َس ْوَف نُ ْؤت۪يه ا‬ ّٰ َ َ َ َٓ ْ


ِ ‫ات‬ ِ ‫اء م ْرض‬ ‫ابتِغ‬
sapıklığa düşmüştür..
ِ
ٰ ْ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ َّ
117. Onlar, Allah’ı bırakıp
َ
‫ل ال ُهدي‬ ‫َو َم ْن يُشاق ِِق الرسول مِن بع ِد ما تبني‬ ancak dişilere tapıyorlar. Hâl-

ْ ُ‫ل مَا تَ َوّٰل َون‬ ّ ُ َ ْ ُْ َ ‫ي‬ َ ْ ‫َو َي َّب ْع َغ‬


buki azgın bir şeytana tap-
۪‫صلِه‬ ۪ ِ ‫۪ني ن َو‬ ‫يل المؤ ِمن‬ ِ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ِ
maktadırlar..

‫ش َك‬ َ ْ ُ ‫الل َل َي ْغفِ ُر ا َ ْن ي‬ َ ّٰ ‫ ا َِّن‬115 ۟‫۪يا‬ً ‫ت َمص‬ ْ َ َٓ َ َ َّ َ َ 118. Allah onu lânetlemiş;
‫جهن ۜم وساء‬ oda: «Yemin ederim ki, kul-
ّٰ ْ ْ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ ٰ َ ُ َ ُ ْ َ َ larından belli bir pay edinece-
ِ‫شك بِالل‬ ِ ‫بِه۪ ويغفِر ما دون ذل ِك ل ِمن يشاءۜ ومن ي‬ ğim» demiştir.
ٓ َّ ُ ْ َ ُ َْ ْ ً َ ً َ َ َّ َ ْ َ َ
ٓ
‫ ا ِن يدعون مِن دون ِ۪ه ا ِل‬116 ‫فقد ضل ضل بع۪يدا‬
119. «Onları mutlaka sap-
tıracağım, muhakkak onları
َ َ َ ۢ ُ ّٰ ُ َ َ َ
ۙ ً َ ً َ ْ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ً َ
‫ لعنه الل وقال‬117 ‫ا ِناثاۚ واِن يدعون ا ِل شيطانا م ۪ريدا‬
boş kuruntulara boğacağım,
onlara emredeceğim de hay-
َّ ُ َ َ ً ُ ْ َ ً َ َ َ ْ َّ َ َّ َ َ
‫ضل َّن ُه ْم‬ ‫ل‬ ‫و‬ 118 ۙ ‫ا‬ ‫وض‬ ‫لتِذن مِن عِبادِك نص۪يبا مفر‬
vanların kulaklarını yaracak-
ِ lar, onlara emredeceğim de
َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ّ َ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ُ ٰ َ َ ْ ُ َّ َ ّ َ ُ َ َ
‫ام‬ِ ‫ان النْ َع‬ ‫ولمنِينهم ولمرنهم فليبتِن اذ‬
Allah’ın yarattıklarını değiş-
tirecekler» . Kim Allah’ın ter-
َ َ َّ َّ َ ۜ ّٰ ‫خلْ َق‬ َ َّ ُ ّ َ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ُ ٰ َ َ
‫خ ِذ الشيْطان‬ ِ ‫اللِ َوم ْن َيت‬ ‫ولمرنهم فليغ ِين‬
tibini bırakarak şeytanı veli
edinirse elbette apaçık bir zi-
ً ‫سانًا ُمب‬ َ ْ ‫خ‬ ُ َ َ ْ َ َ ّٰ ُ ْ ًّ َ
119 ۜ ‫ينا‬ ‫ون اللِ فقد خِس‬ ِ ‫لا مِن د‬ ِ‫و‬
yana düşmüştür.
۪
ً ‫ان اَِّل ُغ ُر‬ ُ َ ْ َّ ُ ُ ُ َ َ َ ْ ّ َ ُ َ ْ ُ ُ َ
120. O onlara söz verir ve
120 ‫ورا‬ ‫يعِدهم ويمن۪ي ِه ۜم وما يعِدهم الشيط‬ onları ümitlendirir; hâlbuki

ً ‫ون َعنْ َها َم‬ َ ُ َ َ َ ُ َّ َ َ ْ ُ ٰ ْ َ َ ٰ ٓ ُ


şeytanın onlara söz vermesi
121 ‫۪يصا‬ ‫يد‬
ِ ‫ا ۬ولئ ِك ماويهم جهنم ول‬ aldatmacadan başka bir şey
değildir.
121. İşte onların yeri ce-
hennemdir; ondan kaçıp kur-
114. Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. tulacak bir yer de bulamaya-
Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını caklardır.
düzeltmeyi isteyen müstesna. Kim Allah’ın rızasını elde et-
mek için bunu yaparsa, biz ona yakında büyük bir mükâfat
vereceğiz.
115. Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Pey-
gamber’e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir
yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız;
orası ne kötü bir yerdir!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 97


ANA SAYFAYA DÖN

122. İman eden ve iyi işler 5. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬97


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
‫الا ِمُس‬ NİSA SÛRESİ

yapanlara gelince, içinde


ebedî kalmak üzere, zemi-
َّ َ ْ ُ ُ ُْ َ َ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ
ninden ırmaklar akan cen- ‫ات‬ ٍ ‫خلهم جن‬ ِ ‫ات سند‬ ِ ‫ال‬ ِ ‫وال۪ين امنوا وع ِملوا الص‬
netlere koyacağız. Allah, bu
ّٰ َ ْ َ ً َ َ َٓ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َْ
söylenenleri hak bir söz ola- ِ‫ادل۪ين ف۪يها ابدا ۜ وعد الل‬ ِ ‫ت ۪ري مِن تتِها النهار خ‬
ُ َ َْ ً ّٰ ُ ْ َ ًّ
‫ ليَس بِامَان ِّيِ ْم‬122 ‫َحقا ۜ َو َم ْن اص َدق م َِن اللِ ق۪ي‬
rak vaat etti. Söz verme ve
onu tutma bakımından kim

۪ۙ‫وءا ي َز بِه‬
ْ ُ ً ُٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ ‫ان ا َ ْهل الْك‬ َ‫َو َٓل اَم‬
Allah’tan daha doğru sözlü
‫اب من يعمل س‬ ِۜ ‫ِت‬ ّ
ِِ
olabilir?
ِ
123. İş, ne sizin
‫ َو َم ْن‬123 ‫۪يا‬ ً ‫اللِ َو ِ ًّلا َو َل نَص‬ ّٰ
‫ون‬
ُ ْ َُ ْ َ َ َ
‫د‬ ‫يد ل مِن‬
kuruntunuza, ne de kitap ِ ِ ‫ول‬
ْ ُ ٰ ُْ َ َ َ َّ ‫َي ْع َم ْل م َِن‬
‫ات م ِْن ذك ٍر ا ْو انث َوه َو ُمؤم ٌِن‬ ِ َ ‫ال‬
ehlinin kuruntusuna göredir.
Kim kötü bir iş yaparsa onun- ِ ‫الص‬
la cezalandırılır. O kendisine
ْ‫ َو َمن‬124 ‫۪يا‬ ً ‫ون نَق‬ َ ُ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ٰ ٓ ُ َ
Allah’tan başka ne bir dost, ‫فا ۬ولئ ِك يدخلون النة ول يظلم‬
َّ ْ ُ ُ ّٰ ْ َ َْ ً ْ َ
‫س ٌن َوات َب َع‬ ِ ‫اح َس ُن د۪ينا م َِّم ْن اسل َم َوج َه ُه ِللِ َوه َو م‬
ne de bir yardımcı bulabilir..
124. Erkek olsun, kadın
ّٰ َ ً َ َ ٰ ْ ُ ّٰ َ َ َّ َ ً َ َ ٰ ْ َ َّ
‫ وِلل‬125 ‫مِلة ا ِبره۪يم حن۪يفا ۜ واتذ الل ا ِبره۪يم خ۪ي‬
olsun, her kim de mümin ola-
rak iyi işler yaparsa, işte onlar
ْ َ ّ ُ ُ ّٰ َ َ َ َْ
ْ ‫ال‬ ‫ات َو َما ِيف‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ َّ ‫مَا يف‬
cennete girerler ve zerre ka-
dar haksızlığa uğratılmazlar. ٔ‫ش‬ ٍ ِ ِ ‫ل‬  ‫ب‬ ‫الل‬ ‫كن‬ ‫و‬ ‫ض‬ ۜ ِ ‫ر‬ ِ
ُ ْ ُ ّٰ ُ َٓ ّ َ َ َُْ َْ ً ُ
‫الل ُيفت۪ي ْم‬ ‫سا ۜ ِء ق ِل‬ ِ ‫ َويستفتونك ِيف الن‬126۟ ‫م۪يطا‬
125. İşlerinde doğru olarak
yönünü Allah’a döndüren ve
İbrahim’in, Allah’ı bir tanıyan
ِ‫ساء‬ َٓ ِ ‫الن‬ ّ َ ََ
‫اب ۪يف يتام‬ َ ‫ ْم يف الْك‬
‫ِت‬
ُ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ ۙ َّ
‫ف۪ي ِهن وما يتل علي‬
dinine tâbi olan kimseden ِ ِ
dince daha güzel kim vardır? َّ‫وهن‬ ُ ُ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ ُ َ َ ُ َ َّ ُ َ ُ ْ ُ َ ّٰ
Allah İbrahim’i Halil edinmiş- ‫اتل۪ى ل تؤتونهن ما كتِب لهن وترغبون ان تنكِح‬
tir. ٰ ََْ ُ ُ َ ْ ََ ۙ َْ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُْ َ
126. Göklerde ve yerde
‫ان وان تقوموا ل ِليتام‬ ِ ‫والمستضعف۪ني مِن الوِدل‬
َ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ ْ
127 ‫الل كان بِه۪ َعل۪يمًا‬ ‫ي فا ِن‬ ٍ ‫بِالقِس ِۜط وما تفعلوا مِن خ‬
ne varsa hepsi Allah’ındır ve
Allah her şeyi kuşatmıştır.

127. Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki,


onlara ait hükmü size Allah açıklıyor: Kitap’ta, kendileri için
yazılmışı vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlar
hakkında, çaresiz çocuklar ve yetimlerin işleriyle meşgul
olmanız hakkında adaleti yerine getirmeniz için size oku-
nan âyetler... Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu
bilmektedir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


98 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 98
5. CÜZ ‫ورةُ الن ِ َٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 129. Üzerine düşüp
uğraşsanız da kadınlar

‫اح‬ َ ‫اضا فَ َ ُج َن‬ ً َ ْ ْ َ ً ُ ُ َ ْ َ ْ ْ َ َ ٌََ ْ ِ َ


‫وا ِن امراة خافت مِن بعلِها نشوزا او ا ِعر‬
arasında âdil davranmaya
güç yetiremezsiniz; bârî biri-

‫ي‬ ٌ ْ ‫الصلْ ُح َخ‬ ُّ ‫ح ۜا َو‬ ً ْ‫حا بَيْ َن ُه َما ُصل‬ َ ِ ‫َعلَيْه َٓما ا َ ْن يُ ْصل‬ sine tamamen kapılıp da di-
ِ ğerini askıya alınmış gibi bı-
َ ّٰ ‫س ُنوا َو َت َّت ُقوا فَا َِّن‬ ْ ُ ْ ِ َ ۜ َّ ُّ ُ َُْْ َ ْ َُ rakmayın. Eğer arayı düzeltir,
‫الل‬ ِ ‫ت‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫و‬ ‫ح‬ ‫الش‬ ‫س‬ ‫ف‬ ‫ت الن‬ ِ ‫ض‬ ِ ‫واح‬ günahtan sakınırsanız Allah
ُ ْ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ ْ َ َ ً َ َ ََُْ َ َ َ şüphesiz çok bağışlayıcı ve
‫ ولن تستط۪يعوا ان تع ِدلوا‬128 ‫كان بِما تعملون خ ۪بيا‬ esirgeyicidir.

َ ُ َ َ َ ْ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ ِ َٓ ّ َ ْ َ 130. Eğer onlar birbirinden


‫بني النِساء ولو حرصتم ف تم۪يلوا كل المي ِل فتذروها‬ ayrılırsa, Allah bol nimetin-
ً‫ان َغ ُفورا‬ َ َ َ ّٰ َّ َ ُ َّ َ َ ُ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ُ ْ َ den her birini zenginleştirir;
‫كلمعلق ۜ ِة واِن تصلِحوا وتتقوا فا ِن الل ك‬ Allah’ın lütfu geniş, hikmeti
ُ ّٰ ‫كن‬ َ َ َ َ َ ْ ًّ ُ ُ ّٰ ْ ُ َ َّ َ َ َ ْ َ
‫ واِن يتفرقا يغ ِن الل ك مِن سعتِه۪ۜ و‬129 ‫َرح۪يمًا‬
büyüktür.
‫الل‬
َْ
131. Göklerde ve yerde ne

‫ض‬ ِۜ ‫ات َومَا ِيف ال ْر‬ ِ ‫الس ٰم َو‬َّ ‫ َو ِ ّٰللِ َما يف‬130 ‫َوا ِسعًا َحك۪يمًا‬ varsa hepsi Allah’ındır. Siz-
ِ den önce kendilerine Kitap
ُ ُ
‫اب م ِْن قبْلِ ْم َواِيَّاك ْم‬
َ َ ‫َولَ َق ْد َو َّصيْ َنا َّال‬
َ ‫۪ين ا ُ ۫وتُوا الْك َِت‬ verilenlere ve size «Allah’a
karşı takva sahibi olun» diye
َ ٰ َّ َ ّٰ َّ َ ُ ُ ْ َ ْ ِ َ َ ّٰ ُ َّ َ emretti. Eğer inkâr ederseniz
‫ات‬ ِ ‫الل وان تفروا فا ِن ِللِ ما ِيف السمو‬ ۜ ‫ا ِن اتقوا‬ biliniz ki göklerde ve yerde ne
َ ٰ َّ َ ّٰ َ ً َ ًّ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ ْ َ َ varsa hepsi Allah›ındır. Allah
‫ات‬ِ ‫ وِللِما ِيف السمو‬131 ‫ض وكن الل غنِيا ح۪يدا‬ ِۜ ‫وما ِيف الر‬ hudutsuz zengindir, övgüye
ْ ََ ْ ً ّٰ ٰ َ َ َْ
َ ِۜ ‫َومَا ِيف الر‬
ْ lâyıktır.
‫ ا ِن يشا‬132 ‫ض وكف بِاللِ وك۪ي‬ 132. Göklerde ve yerde
ُ ّٰ ‫ان‬ َ َ َ َ َ ٰ ْ ُ َ ُ ْ ْ
‫الل‬ ‫ين وك‬ ۜ ‫ت بِاخ ۪ر‬ ِ ‫يُذهِب ْم ايُّ َها انلَّاس َو َيا‬
olanlar Allah’ındır. Vekil ola-
rak Allah yeter.
ْ َ ْ ُّ َ َ َ ُ ُ َ َ ْ َ ً ‫ع ذٰل َِك قَد‬ َٰ
‫ادلن َيا فعِن َد‬ ‫ من كان ي ۪ريد ثواب‬133 ‫۪يرا‬ 133. Ey insanlar! Allah di-

َ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ ُ َ َ ّٰ
lerse sizi giderip başkalarını
134 ۟‫۪يا‬ ً ‫الل َسم۪يعًا بَص‬ ُ ّٰ ‫كن‬ ‫خر ۜة ِ و‬ِ ‫اللِ ثواب ادلنيا وال‬ getirir; Allah buna kadirdir.
134. Kim dünyayı isterse,
dünya da, ahiret de, Allah ka-
tındadır. Allah her şeyi işiten
128. Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut ve her şeyi görendir.
kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında
bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh hayırlıdır.
Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve
Allah’tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan
haberdardır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 99


ANA SAYFAYA DÖN

135. Ey iman edenler! 5. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬99


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
‫الا ِمُس‬ NİSA SÛRESİ

Adaleti titizlikle ayakta


tutan, kendiniz, ana-babanız ّٰ َ َٓ َ ُ ْ ْ َ َّ َ ُ ُ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
ve akrabanız aleyhinde ‫يا ايها ال۪ين امنوا كونوا قوام۪ني بِالقِس ِط شهداء ِلل‬
de olsa Allah için şahitlik
ًّ‫ ْن َغنِيا‬ ُ َ ْ َ َ َْ ْ َ ْ َ َْ َ ْ ُ ُ ْ َ ٰٓ َ ْ َ َ
eden kimseler olun. Zengin ‫سم اوِ الو ِادلي ِن والقر ۪بنيۚ ا ِن ي‬ ِ ‫ولو ع انف‬
َْ ْ ُ َْ َْ ْ َّ َ َ َ ٰ َ ُ ّٰ َ ً َ ْ َ
‫الل ا ْول ب ِ ِه َما ف تب ِ ُعوا ال َه ٰ ٓوى ان تع ِدلواۚ َواِن تل ُ ۫وٓا‬
olsunlar, fakir olsunlar
Allah onlara daha yakındır. ‫او فق۪يا ف‬
َ ‫ يَٓا ا َ ُّي َها َّال‬135 ‫يا‬ ً ‫ون َخب‬ َ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ّٰ َّ َ ُ ْ ُ ْ َ
Hislerinize uyup adaletten
sapmayın. Eğer, gerçeği ‫۪ين‬ ۪ ‫او تع ِرضوا فا ِن الل كن بِما تعمل‬
ٰ َ َ َ َّ َ ‫ول۪ َوالْك‬ ّٰ ُ ‫ا ٰ َم ُنٓوا اٰم‬
ِ ‫اب ال۪ي ن َّزل ع َر ُس‬ ُ ‫اللِ َو َر‬
söylemekten yahut şâhidlik
etmekten kaçınırsanız, Allah ۪‫ول‬ ِ ‫ِت‬ ِ ‫س‬ ِ ‫ب‬ ‫وا‬ ‫ِن‬
َ ٰٓ َ َ ّٰ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ ٓ َّ َ ْ َ
yaptıklarınızdan haberdardır.
136. Ey iman edenler! ۪‫الي انزل مِن قبۜل ومن يفر بِاللِ وملئ ِكتِه‬ ۪ ‫اب‬ ِ ‫والكِت‬
Allah’a, peygamberine, ona
ً َ ً َ َ َّ َ ْ َ َ ٰ ْ ْ َ ْ َ ُ ُ َ ُ ُ َ
indirdiği Kitab’a ve daha önce 136 ‫خ ِر فقد ضل ضل بع۪يدا‬ ِ ‫وكتبِه۪ ورسل ِ ۪ه والو ِم ال‬
ُ َْ ُ ََ َُ ٰ ُ ََ ُ ٰ َ َّ َّ
‫۪ين ا َم ُنوا ث َّم كف ُروا ث َّم ا َم ُنوا ث ّم كف ُروا ث َّم ازدادوا‬
indirdiği kitaba iman ediniz.
Kim Allah’ı, meleklerini, ‫ا ِن ال‬
ً َ َ ْ ُ ّٰ ُ َ ْ َ ً ْ ُ
137 ۜ ‫الل ِلَغفِ َر ل ُه ْم َول ِلَ ْه ِد َي ُه ْم َس ۪بي‬
kitaplarını, peygamberlerini
ve kıyamet gününü inkâr ‫كفرا لم ي ِن‬
َ ُ َّ َ َ َّ َ ۙ ً َ ً َ َ ْ ُ َ َّ َ َ َ ُ ْ ّ َ
ederse tam mânâsıyla
sapıtmıştır. ‫خذون‬ ِ ‫ ال۪ين يت‬138 ‫ش المنافِق۪ني بِان لهم عذابا ال۪يما‬ ِ ِ ‫ب‬
137. İman edip sonra inkâr
َ‫ون عِنْ َد ُه ُم الْع َّزة‬ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ َ ْ
edenleri, sonra yine iman edip ِ ۜ
‫ون المؤمن۪ني ايبتغ‬ ِ ِ ‫الكاف ِ۪رين او ِلاء مِن د‬
tekrar inkâr edenleri, sonra
َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ َّ َ ْ َ َ ۜ ً َ ّٰ َ َّ ْ َّ َ
da inkârlarını artıranları Allah ‫اب‬ ِ ‫ وقد نزل عليم ِيف الكِت‬139 ‫فا ِن العِزة ِللِ ج۪يعا‬
َْ ََ ُ َْ ّٰ ٰ ُْ َ َْ
‫ات اللِ يُف ُر ب ِ َها َوي ُ ْس َت ْه َزا ب ِ َها ف تق ُع ُدوا‬ ِ َ‫ان ا ِذا َس ِمعت ْم اي‬
ne bağışlayacak, ne de onları
doğru yola iletecektir.
ُ ْ ً ُ َّ ْ َ َ ‫وضوا يف‬ ُ ُ َ ّٰ َ ْ ُ َ َ
‫يهۘ ۪ ا ِن ْم ا ِذا مِثل ُه ۜ ْم‬
138. Münafıklara, kendile-
ri için acı bir azap olduğunu ِ ‫غ‬ ‫۪يث‬
ٍ ‫د‬ ‫ح‬ ۪ ‫معهم حىت ي‬
َ َ ْ َ َ َ ُ ْ ُ َ َ ّٰ َّ
140 ۙ ‫ين ۪يف َج َه َّن َم ج۪يعًا‬ َ ‫كاف ِر‬
müjdele!
139. Müminleri bırakıp da ۪ ‫ا ِن الل جامِع المنافِق۪ني وال‬
kâfirleri evliya edinenler, on-
ların yanında izzet mi arıyor-
lar? Bilsinler ki bütün izzet 140. O, Kitap’ta size şöyle indirmiştir ki: Allah’ın âyetle-
yalnızca Allah’a aittir. rinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz
zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar kâfir-
lerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz.
Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir ara-
ya getirecektir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


100 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 100
5. CÜZ ‫ورةُ الن َِٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 142. Şüphesiz münafıklar
Allah’a oyun etmeye kalkı-
ّٰ َ ٌ ْ َ ْ ُ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ُ َّ َ َ َ َ َّ َ şıyorlar; hâlbuki Allah onla-
‫ال۪ين يتبصون بِ ۚم فا ِن كان لم فتح مِن الل‬ rın oyunlarını başlarına çe-
ُٓ َ ٌ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ ُٓ َ
‫قالوا ال ْم ن ْن َم َع ْمۘ َواِن كن ل ِلكاف ِ۪ر‬
virmektedir. Onlar namaza
‫۪يبۙ قالوا‬ ‫ين نص‬ kalktıkları zaman üşenerek
ُ ّٰ َ‫۪ني ف‬ ْ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ْ َ ْ َ ْ ََ
َۜ ‫ ْم م َِن ال ُمؤ ِمن‬
kalkarlar, insanlara gösteriş
‫الل‬ ‫الم نستحوِذ عليم ونمنع‬ yaparlar, Allah’ı da pek az
َ ‫كاف ِر‬ َ ْ ُ ّٰ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ُ ْ َ zikrederler.
‫ين‬ ۪ ‫يم بينم يوم القِيمةِۜ ولن يعل الل ل ِل‬ 143. Bunların arasında
َ ّٰ ‫ون‬ َ ُ َُ َ ْ َّ ً َ ‫ع ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ ََ
‫الل‬ ‫ ا ِن ال ُم َنافِق۪ني يادِع‬141 ۟ ‫۪ني َس ۪بي‬
bocalayıp durmaktalar; ne
onlara ne bunlara. Allah’ın
َ ُ ٰ ُ ُ َ ٰ َّ َ ُٓ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ ُ َ
‫اموا ك َسال ۙيُ َٓراؤ۫ن‬ ‫وهو خادِعه ۚم واِذا قاموا ا ِل الصلوة ِ ق‬
şaşırttığı kimse asla bir yol
bulamaz.
َ ٰ َ ْ َ َ َ ْ َ ُ ۘ ً َ َّ َ ّٰ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ َّ
ۗ ‫ مذبذب۪ني بني ذل‬142 ‫انلاس ول يذكرون الل ا ِل ق۪ي‬
‫ِك‬ 144. Ey iman edenler!

َ َ ْ َ َ ُ ّٰ ْ ُ ْ َ َ َٓ ُ ٰٓ ٰ َٓ َ َٓ ُ ٰٓ ٰ َٓ
Müminleri bırakıp da kâfirle-
‫ت َد ُل‬ ِ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫ف‬ ‫الل‬ ‫ل‬ ِ ِ ‫ل ا ِل هؤ۬لءِ ول ا ِل هؤ۬لءِۜ ومن ي‬
‫ل‬‫ض‬ ri evliya edinmeyin; Allah’a,

َ‫ين ا َ ْو ِلَٓاء‬ َ ْ ُ َّ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ً َ
aleyhinizde apaçık bir delil mi
َ ‫كاف ِر‬
۪ ‫خذوا ال‬ ِ ‫ يا ايها ال۪ين امنوا ل تت‬143 ‫س ۪بي‬
vermek istiyorsunuz? Bu gü-

ُ ْ َ َ ّٰ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ ُ َ َۜ ْ ُ ْ
nah size yeter.
ْ‫م‬ ُ ْ
‫ون المؤ ِمن۪ني ات ۪ريدون ان تعلوا ِللِ علي‬ ِ ‫مِن د‬ 145. Şüphe yok ki müna-

َ ْ َ ْ ْ َّ َ َ ْ َّ ً ً َ ْ ُ
fıklar cehennemin en alt ka-
‫ ا ِن المنافِق۪ني ِيف ادلركِ السف ِل‬144 ‫سلطانا م ۪بينا‬ ُ ُ tındadırlar. Artık onlara asla

ُ َ ْ َ َ ُ َ َ َّ َّ ً َ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ َّ َ
bir yardımcı bulamazsın.
‫ ا ِل ال۪ين تابوا واصلحوا‬145 ‫تد لهم نص۪يا‬ ۙ ِ ‫مِن انلارِۚ ولن‬ 146. Ancak tevbe edip hal-
ْ ُ ْ َ َ َ ٰ ٓ ُ َ ّٰ ْ ُ َ َ ْ َ ّٰ ْ
َ‫۪ني‬ ۜ ‫اللِ َواخل ُصوا د۪ينهم ِللِفا ۬ولئ ِك مع المؤ ِمن‬ ‫َواع َت َص ُموا ِب‬
lerini düzeltenler, Allah’a yö-
nelip dinlerini yalnız onun için

ُ ّٰ ‫ مَا َي ْف َع ُل‬146 ‫ج ًرا َعظ۪يمًا‬ ْ َ ‫۪ني ا‬ َ ‫الل ال ْ ُم ْؤ ِمن‬


ُ ّٰ ‫ت‬ ْ َ
ِ ‫َو َس ْوف يُؤ‬
yapanlar başkadır. İşte bun-
‫الل‬ lar müminlerle beraberdirler
َ ُ ّٰ َ َ َ ْ ُ ْ َ ٰ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ْ ُ َ َ
147 ‫الل شاك ًِرا َعل۪يمًا‬
ve Allah müminlere yakında
‫بِعذابِم ا ِن شكرتم وامنت ۜم وكن‬ büyük mükâfat verecektir.
147. Eğer iman eder ve
şükrederseniz, Allah niye
141. Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah azap etsin? Allah şükre karşı-
tarafından size bir fetih nasip olursa, “Biz sizinle beraber lık veren ve her şeyi bilendir.
değil miydik?” derler. Şayet kâfirlerin bir payı olursa, “Size
üstünlük sağlayıp sizi Mü›minlerden korumadık mı?” derler.
Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah,
Mü›minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir..

KUR’AN-I KERİM MEALİ 101


ANA SAYFAYA DÖN

‫السادُِس‬ ُ ْ َ ‫ ا‬101
َّ ‫ل ْز ُء‬
148. Allah kötü sözün açık- 6. CÜZ NİSA SÛRESİ

ça söylenmesini sevmez; an-


َ َ َ َ ُ ْ َ َّ ْ َ ْ َ ٓ ُّ َ ْ َ ْ ُ ّٰ ُّ ُ َ
‫ل يِب الل الهر بِالسوءِ مِن القو ِل ا ِل من ظل ِ ۜم وكن‬
cak haksızlığa uğrayan baş-
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬
ka. Allah her şeyi işitici ve
ُْ َ َ ُُْ َ ًْ َ ُ ُْ ْ
6
bilicidir.
‫يا ا ْو تفوهُ ا ْو تعفوا‬
َ
‫ ا ِن تبدوا خ‬148 ‫الل َسم۪يعًا عل۪يمًا‬ ُ ّٰ
َ ُ ُ ْ َ َ َّ َّ ً ‫ان َع ُف ًّوا قَد‬ َ َ َ ّٰ َّ َ ُٓ ْ َ
149. Bir iyiliği açıklar yahut
gizlerseniz veya bir kötülüğü ‫ ا ِن ال۪ين يفرون‬149 ‫۪يرا‬ ‫عن سو ٍء فا ِن الل ك‬
َ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ُ ّ َ ُ ْ َ َ ُ ُ َ ُ ُ َ ّٰ
affederseniz, şüphesiz Allah
affetmeye, Kadîrdir. ‫ني اللِ َو ُر ُسلِه۪ َو َيقولون‬ ‫بِاللِ ورسلِه۪ وي ۪ريدون ان يف ِرقوا ب‬
150. Allah’ı ve peygam-
‫ني‬ َ ْ ‫ون ا َ ْن َي َّتخ ُذوا َب‬
َ ُ َُ َْ ُُْ ََ َْ ُ ُْ
‫نؤمِن بِبعٍض ونفر بِبعٍضۙ وي ۪ريد‬
berlerini inkâr edenler ve Al- ِ
َ ْ َ ًّ َ َ ْ ُ َ ٰٓ ُ ً َ ٰ
‫ ا ۬ولئ ِك ه ُم الكاف ُِرون َحقا َۚواع َت ْدنا‬150 ۙ ‫ذل ِك َس ۪بي‬
lah ile peygamberlerini birbi-
rinden ayırmak isteyip «Bir
ّٰ ٰ َ َّ َ َ َ َ ْ
۪‫۪ين ا َم ُنوا بِاللِ َو ُر ُسلِه‬ ‫ وال‬151 ‫ين َعذابًا ُم ۪هينًا‬
kısmına iman ederiz ama bir
kısmına inanmayız» diyenler ‫ل ِلكاف ِ۪ر‬
ُ َ ُ ُ ْ ْ ُ َ ْ َ َ ٰٓ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ ُ ّ َ ُ ْ َ َ
‫وره ۜ ْم‬
ve bunlar arasında bir yol çi-
zenler yok mu? ‫ولم يف ِرقوا بني اح ٍد مِنهم ا ۬ولئ ِك سوف يؤت۪ي ِهم اج‬
َ ّ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ ً َ ً ُ َ ُ ّٰ َ َ َ
‫نل‬ ِ ‫اب ان ت‬ ِ ‫ يسـٔلك اهل الكِت‬152۟ ‫وكن الل غفورا رح۪يما‬
151. İşte gerçekten
kâfirler bunlardır. Ve biz
َ ٰ ْ َ َ ْ َ ٰٓ ُ ُ َ َ ْ َ َ ِ َٓ َّ َ ً َ ْ ْ َ َ
‫علي ِهم كِتابا مِن السماء فقد سالوا موس اكب مِن ذل ِك‬
kâfirlere alçaltıcı bir azap
hazırlamışızdır.
ُ ْ ُ ُ َ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ ً َ ْ َ َ ّٰ َ َ ُٓ َ َ
152. Allah’a ve peygam- ‫الصاعِقة بِظل ِم ِه ْۚم ث َّم‬ ‫فقالوا ارِنا الل جهرة فاخذتهم‬
َ َ َ ُ َ ّ َ ْ ُ ُ ْ َ َٓ َ ْ َ ْ َ ْ ْ ُ َ َّ
berlerine iman eden ve on-
lardan hiçbirini diğerlerinden ‫ات ف َعف ْونا‬ ‫اتذوا العِجل مِن بع ِد ما جاءتهم اليِن‬
َ َ َ ً َ ْ َٰ َ ٰ َ
ayırmayanlara gelince, işte
ٰ
Allah onlara mükâfatlarını ve- ‫ َو َرف ْع َنا ف ْوق ُه ُم‬153 ‫ع ْن ذل ِكۚ َواتيْ َنا ُموس ُسلطانا ُم ۪بينًا‬
ُْ َ َ‫اد ُخلُوا ْال‬ْ ُ َُ َْ ُ َ ْ َ ُّ
recektir. Allah çok bağışlayıcı
ve esirgeyicidir. ‫اب ُس َّج ًدا َوقل َنا‬ ‫ور بِم۪يثاق ِ ِهم وقلنا لهم‬ َ ‫الط‬
153. Ehl-i Kitap senden, ً َ ً َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ َّ ُ ْ َ َ ْ َُ
kendilerine gökten bir ki- 154 ‫ت واخذنا مِنهم م۪يثاقا غل۪يظا‬ ِ ‫لهم ل تعدوا ِيف السب‬
tap indirmeni istiyor. Onlar
Mûsâ’dan, bunun daha bü-
yüğünü istemişler de, «Bize 154. Söz vermeleri için Tûr’u başlarına diktik de onlara,
Allah’ı apaçık göster» de- «baş eğerek kapıdan girin» dedik, «Cumartesi günü sınırı-
mişlerdi. Zulümleri sebebiyle nı aşmayın» dedik. Kendilerinden sağlam söz aldık.
hemen onları yıldırım çarptı.
Bilâhare kendilerine açık de-
liller geldikten sonra buzağıyı
ilah edindiler. Biz bunu da af-
fettik. Ve Mûsâ’ya apaçık delil
verdik.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


102 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 102
6. CÜZ ‫ورةُ الن َِٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 157. “Biz Allah’ın peygam-
beri Meryem oğlu İsa Me-
َ‫لنْب َيٓاء‬ َ ْ ُ ْ َ َ ّٰ َ‫۪يث َاق ُه ْم َو ُك ْفره ِْم باٰي‬ َ ْ َْ َ َ sih’i öldürdük” demelerinden
ِ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ه‬
ِ ِ ‫ل‬ ‫ت‬ ‫ق‬‫و‬ ِ ‫الل‬ ‫ات‬
ِ ِ ِ ‫فبِما نق ِض ِهم م‬ dolayı kalplerini mühürledik.
ُْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ ٌ ْ ُ َ ُ ُ ُ ْ ْ َ َ ّ َ ْ َ
‫الل عليْ َها بِف ِره ِْم‬
Oysa onu öldürmediler ve
‫ف بل طبع‬ ۜ ‫ي ح ٍق وقول ِ ِهم قلوبنا غل‬ ِ ‫بِغ‬ asmadılar. Fakat onlara öyle
َٰ َ ُْ ً َ َّ َ ْ َ َ
‫ َوبِف ِره ِْم َوق ْول ِ ِه ْم ع َم ْر َي َم‬155ۖ ‫ف يُؤم ُِنون ا ِل ق۪ي‬
gibi gösterildi. Onun hakkın-
da anlaşmazlığa düşenler,

‫۪يح ع۪يَس ابْ َن َم ْر َي َم‬ َ ‫ َوقَ ْولِه ْم ا ِنَّا َق َتلْ َنا ال ْ َمس‬156ۙ ‫ُب ْه َتانًا َعظ۪يمًا‬ bu konuda kesin bir şüphe
ِ içindedirler. O hususta hiçbir

َ ‫ ْن ُش ّب َه ل َ ُهمۜ ْ َوا ِ َّن َّال‬ ٰ َ ُ ُ َ َ َ َ ُ ُ َ َ َ َ ّٰ َ ُ َ bilgileri yoktur. Sadece zanna


‫۪ين‬ ِ ِ ‫رسول اللِۚ وما قتلوه وما صلبوه ول‬ uyuyorlar. Onu kesin olarak
َ َ ّ َّ ْ ْ ْ ُ َ َ ُْ ّ َ َ ََُْ öldürmediler.
‫اختلفوا ف۪يهِ لف۪ى ش ٍك مِنه ۜ ما لهم بِه۪ مِن عِل ٍ ا ِل اتِباع‬ 158. Fakat Allah onu ken-
ً‫الل َعزيزا‬ ُ ّٰ ‫كن‬ َ َ َ ْ َ ُ ّٰ ُ َ َ َ ْ َ ۙ ً َ ُ ُ َ َ َ َ ّ َّ disine yükseltmiştir. Allah üs-
۪ ‫ بل رفعه الل ا ِل ۜهِ و‬157 ‫الظ ِنۚ وما قتلوه يق۪ينا‬ tün ve güçlüdür, hüküm ve
ْ َ َ ْ َ َّ َ ْ ُ َ َّ َ ‫ َوا ِ ْن م ِْن ا َ ْهل الْك‬158 ‫َحك۪يمًا‬ hikmet sahibidir..
۪ۚ‫اب ا ِل لؤ ِمن بِه۪ قبل موتِه‬ ِ ‫ِت‬ ِ 159. Ehl-i Kitap’tan her biri,

‫۪ين‬َ ‫ فَبظُلْ م َِن اَّل‬159 ۚ ‫يدا‬ ً ‫ون َعلَيْه ْم َشه‬ ُ ُ َ َٰ ْ َََْ


‫ويوم القِيمةِ ي‬
ölümünden önce ona muhak-
ٍ ِ ۪ ِ kak iman edecektir. Kıyamet

‫يل‬ ‫ب‬ ‫س‬ َ ‫ت ل َ ُه ْم َوب َص ّ ِده ِْم َع ْن‬ ْ ‫ادوا َح َّر ْم َنا َعلَيْه ْم َط ّي َبات اُح َّل‬ ُ َ
‫ه‬
ِ ٍ ِ ِ
gününde de o, onlara şahit
ِ ۪ ِ olacaktır.
َ َْ ْ َ ْ َ ُ َْ ً ‫اللِ َكث‬
ّ ‫ َوا َ ْخ ِذه ُِم‬160 ۙ‫۪يا‬ ّٰ
‫الربٰوا َوقد ن ُهوا عن ُه َواكل ِ ِه ْم ام َوال‬ ِ
160. Yahudilerden zulmü

َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ ََ ْ
edenlere, kendilerine helâl
161 ‫ين مِن ُه ْم َعذابًا ال۪يمًا‬ ‫اس بِالَا ِط ۜ ِل واعتدنا ل ِلكف ِ۪ر‬ ِ َّ‫انل‬ kılınmış bulunan temiz ve iyi

َ ْ ُ َٓ َ ُ ْ ُ َ ُ ْ ُ ْ َ ْ ُ ْ ْ ْ َ ُ َّ ٰ
şeyleri onlara haram kıldık bir

‫ ِن الرا ِسخون ِيف العِل ِم مِنهم والمؤمِنون يؤمِنون بِما ان ِزل‬ ِ ‫ل‬
de çok kimseyi Allah yolun-

َ ُ ْ ُ ْ َ َ ٰ َّ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َٓ َ َ ْ َ
dan çevirmeleri sebebiyle;
َ‫الزكٰوة‬ َّ ‫ون‬ ‫ا ِلك وما ان ِزل مِن قبلِك والمق۪يم۪ني الصلوة والمؤت‬ ُ 161. Menedildikleri halde

ً َ ً ْ َ ْ ْ ُ َ َ ٰ ٓ ُ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ َ ُ ْ ُ ْ َ faizi almaları ve haksız yere


162۟ ‫والمؤمِنون بِاللِ والو ِم ال ِخ ۜ ِر ا ۬ولئ ِك سنؤت۪ي ِهم اجرا عظ۪يما‬ insanların mallarını yemeleri
yüzünden... İçlerinden inkâra
sapanlara da acı bir azap ha-
zırladık.
155. Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah’ın
âyetlerini inkâr etmelerinden, peygamberleri haksız yere 162. Fakat içlerinden ilim-
öldürmelerinden ve “kalplerimiz muhafazalıdır” demele- de derinleşmiş olanlar ve
rinden dolayı, tam aksine inkârları sebebiyle Allah onların müminler, sana indirilene ve
kalplerini mühürlemiştir. Artık onlar inanmazlar. senden önce indirilene iman
edenler, namazı kılanlar,
156. Bir de inkâr etmelerinden ve Meryem’in üzerine bü- zekâtı verenler, Allah’a ve
yük bir iftira atmalarından; ahiret gününe inananlar var
ya; işte onlara pek yakında
büyük mükâfat vereceğiz.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 103


ANA SAYFAYA DÖN

163. Biz Nuh’a ve ondan 6. CÜZ ‫السادُِس‬ ُ ْ َ ‫ ا‬103


َّ ‫ل ْز ُء‬ NİSA SÛRESİ

sonraki peygamberlere vah-


yettiğimiz gibi sana da vah-
ْ َ ْ َ ‫وح َوانلَّب ّي‬ ُ ٰ َٓ ْ َ ْ َ َٓ َ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ٓ َّ
yettik. İbrahim›e, İsmail’e ۪ۚ‫ِ ۪ن مِن بع ِده‬ ٍ ‫ا ِنا اوحينا ا ِلك كما اوحينا ا ِل ن‬
İshak’a, Yâkûb’a, “torunlar”a,
َ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ ٰ ٓ َٓ ْ َ ْ َ َ
İsa’ya, Eyyûb’a Yunus’a, Ha- ‫اط‬ ِ ‫واوحينا ا ِل ا ِبره۪يم واِسمع۪يل واِسحق ويعقوب والسب‬
َ َ ْ َٰ َ َ ٰ ُ َ ُّ ‫۪يس َواَي‬
‫وب َو ُيونَس َوه ُرون َو ُسليْ ٰم َنۚ َواتي َنا د ُاو۫د‬ ٰ ‫َوع‬
run’a ve Süleyman’a vahyet-
tik. Davud’a da Zebûr’u ver-
ُ َ َ َ ُ َ َ ً
‫ َو ُر ُس ق ْد ق َص ْص َناه ْم َعليْك م ِْن قبْل َو ُر ُس‬163 ۚ‫ورا‬ ً ‫َز ُب‬
dik.
164. Bir kısım peygamber-
ً ْ َ ٰ ُ ّٰ َ َّ َ َ َۜ ْ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ
‫ ُر ُس‬164 ۚ‫الل ُموس تل۪يمًا‬
leri sana daha önce anlattık,
bir kısmını ise sana anlatma- ‫لم نقصصهم عليك وكم‬
ٌ ّٰ َ َ َ ُ َّ َ َ ْ ُ َ َ ّ َ ُ
‫اس ع اللِ ُح َّجة‬ ِ ‫ين ل ِئ يَون ل َِّلن‬
dık. Ve Allah Mûsâ ile gerçek-
ten konuştu. ‫شين ومن ِذ ۪ر‬ ۪ ِ ‫مب‬
ُ‫الل‬ ّٰ ٰ ً َ ً َ ُ ّٰ َ َ َ ُ ُّ َ ْ َ
‫ ِن‬ ِ ‫ ل‬165 ‫بعد الرس ِۜل وكن الل ع ۪زيزا حك۪يما‬
165. Müjdeleyici ve sakın-
dırıcı olarak peygamberler
gönderdik ki insanların pey-
ۜ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ُ َ ٰٓ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َٓ ُ َ ْ َ
gamberlerden sonra Allah’a ‫يشهد بِما انزل ا ِلك انزل بِعِل ِمه۪ۚ والملئ ِكة يشهد‬
karşı bir bahaneleri olmasın! ُّ َ َ ُ ََ َ َّ َّ ً ‫اللِ َشه‬ ّٰ ٰ ََ
Allah izzet ve hikmet sahibi- ‫ ا ِن ال۪ين كفروا وصدوا‬166 ‫يدا‬ ۪ ِ ‫ب‬ ‫ف‬ ‫وك‬
dir.
‫۪ين‬ َ ‫ ا َِّن َّال‬167 ‫۪يدا‬ ً ‫اللِ قَ ْد َض ُّلوا َض َ ًل بَع‬ ّٰ
‫يل‬ َ ْ َ
166. Allah sana indirdiğine ِ ‫عن س ۪ب‬
َ َ ْ ُ ّٰ ُ َ ََ ََ
‫الل ِلَغفِ َر ل ُه ْم َول ِلَ ْه ِد َي ُه ْم‬ ‫كف ُروا َوظل ُموا ل ْم يَ ِن‬
şahitlik eder; onu kendi ilmi
ile indirdi. Melekler de şahitlik
َ ٰ َ َ َ َٓ َ َ َ َّ َ َ َ َ َّ ً َ
‫۪يها ابَ ًداۜ َوكن ذل ِك‬ ‫ادل۪ين ف‬ ِ ‫ ا ِل ط ۪ريق جهنم خ‬168ۙ ‫ط ۪ريقا‬
ederler. Ve şahit olarak Allah
yeter.
ُ َّ ُ ُ َ َٓ ْ َ ُ َّ َ ُّ َ َٓ ً ‫اللِ يَس‬ ّٰ َ َ
167. İnkâr eden ve Allah
‫الر ُسول‬ ‫ يا ايها انلاس قد جاءكم‬169 ‫۪يا‬ ‫ع‬
َّ َ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ً ْ َ ُ ٰ َ ْ ُ ّ َ ْ ّ َ ْ
yolundan alıkoyanlar şüphe-
siz doğru yoldan uzaklaşmış-
‫بِال ِق مِن ربِم فامِنوا خيا ل ۜم واِن تفروا فا ِن‬
ّٰ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ
lardır.
ً
170 ‫ض وكن الل عل۪يما حك۪يما‬ َ ً َ ُ ِۜ ‫ات والر‬ َ ّٰ
168. İnkâr edip zulmeden- ِ ‫ِللِ ما ِيف السمو‬
leri Allah asla bağışlayacak
değildir. Onları bir yola ilete-
cek de değildir. 170. Ey insanlar! Resul size Rabbinizden gerçeği getir-
169. Ancak orada ebedî di, şu halde kendi yararınıza olarak iman edin. Eğer inkâr
kalmak üzere cehennem yo- ederseniz, göklerde ve yerde ne varsa şüphesiz hepsi
luna iletir. Bu da Allah’a çok Allah›ındır. Allah geniş ilim ve hikmet sahibidir.
kolaydır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


104 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ّ َ ُ 104
6. CÜZ ‫ورةُ الن ِ َٓساء‬ ‫س‬ NİSA SÛRESİ 172. Ne Mesîh ve ne
de Allah’a yakın melekler,
ّٰ َ َ ُ ُ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ
‫اب ل تغلوا ۪يف د۪ينِ ْم َول تقولوا ع الل‬
Allah’ın kulu olmaktan
ِ ‫يا اهل الكِت‬ çekinirler. O’na kulluktan geri
ّٰ ُ
ِ‫۪يس ابْ ُن َم ْر َي َم َر ُسول الل‬ َ ‫۪يح ع‬ َ ْ ‫ا َِّل‬
ُ ‫ال َّق ۜ ا َِّنمَا ال ْ َمس‬ durup büyüklenen kimselerin
hepsini yakında huzuruna
ّٰ ٰ َ ْ ٌ ُ َ َ َ ْ َ ٰ َٓ ٰ ْ َ ُ ُ َ َ َ
۪ۚ‫وح مِن ُهۘ فام ُِنوا بِاللِ َو ُر ُسلِه‬
toplayacaktır.
‫وك ِمت ۚه القيها ا ِل مريم ور‬ 173. İman edip iyi işler ya-
ٌ‫ح ۜد‬ َ ٌ ٰ ُ ّٰ َ َّ ْ ُ َ ً ْ َ ُ َ ْ ٌ َ ٰ َ ُ ُ َ َ َ
ِ ‫ول تقولوا ثلثة ۜ ا ِنتهوا خيا ل ۜم ا ِنما الل ا ِل وا‬
panlara ecirlerini tam olarak
verecek ve onlara lütfundan
َ‫الس ٰم َوات َوما‬ َّ َ ُ َ ٌ َ َ ُ َ َ ُ َ ْ َ ُٓ َ َ ْ ُ
ۢ ‫سبحانه ان يون ل و‬
daha fazlasını da ihsan ede-
ِ ‫دل ل ما ِيف‬ cektir. Kulluğundan yüz çevi-
َ َْ َْ ْ َ ً َ ّٰ ٰ ََ ْ َْ ren ve kibirlenenlere gelince
‫كف‬ ِ ‫ لن يسن‬171 ۟ ‫ض وكف بِاللِ وك۪ي‬ ۜ ِ ‫ِيف الر‬ onlara acı bir şekilde azap
ْ َ ٰٓ ْ َ َ ُ َ ْ َ ُ َْ
َۜ ‫ون َعبْ ًدا ِ ّٰللِ َول ال َملئ ِك ُة ال ُم َق َّر ُب‬
edecektir. Onlar, kendileri için
‫ون‬ ‫المس۪يح ان ي‬ Allah’tan başka ne bir veli ne
ُ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ْ َ ََْ َ َ ْ َ ْ َْ َْ ْ ََ
‫شه ْم‬
de bir yardımcı bulurlar.
‫كف عن عِبادتِه۪ ويستك ِب فسيح‬ ِ ‫ومن يسن‬ 174. Ey insanlar! Şüphesiz
َ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ َ َ ً َ َْ
ِ
size Rabbinizden kesin bir
‫ات‬ ِ ‫ فاما ال۪ين امنوا وع ِملوا الصال‬172 ‫ا ِلهِ ج۪يعا‬ delil geldi ve size apaçık bir
َ‫ضلِه۪ۚ َواَمَّا َّال۪ين‬ ْ َ ْ ْ ُ ُ ََ ْ َُ ُ ُ ْ ََُّ
‫فيوف۪ي ِهم اجورهم وي ۪زيدهم مِن ف‬
nur indirdik.

َ َ َ ً َ ً َ َ ْ ُُّ ََُ َُْ َ ْ َ َُ َْ ْ


175. Allah’a îman eden ve
َ
‫ي ُدون‬ ِ ‫اسنكفوا واستكبوا فيع ِذبهم عذابا ال۪يما ۙول‬
sakınanlara gelince, O, on-
ları kendisinden bir rahmete

‫اس‬ ُ َّ‫ يَٓا ا َ ُّيهَا انل‬173 ‫۪يا‬ ً ‫اللِ َو ِ ًّلا َو َل نَص‬ ّٰ


‫ون‬
ُ ْ ْ َُ
ِ ‫لهم مِن‬
‫د‬
ve lütfa sokmak için mizacına
uygun rehbere, onları sırât-ı
ً ُ‫ ْم ن‬ ُ ْ َ ٓ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ّ َ ْ ٌ َ ْ ُ ْ ُ َ َٓ ْ َ
‫ورا‬ ‫قد جاءكم برهان مِن ربِم وانزنلا ا ِل‬
müstakîme götürecektir.

ْ‫خلُ ُهم‬ ُْ َ َ ُ َ َ ْ َ ّٰ ُ َ ٰ َ َّ َّ َ َ ً ُ
ِ ‫ فاما ال۪ين امنوا بِاللِ واعتصموا بِه۪ فسيد‬174 ‫م ۪بينا‬
َ ْ ُ ً َ َْ ْ ْ ْ َ ُْ َْ
175ۜ ‫صاطا مستق۪يما‬ً ِ ِ‫۪يف َرح ٍة مِنه َوفض ٍل َۙو َيهد۪ي ِهم ا ِله‬

171. Ey Ehl-i Kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah


hakkında, gerçekten başkasını da söylemeyin. Meryem
oğlu İsa Mesîh, ancak Allah’ın resulüdür, Allah’ın, Meryem’e
ulaştırdığı “kelimesi” dir, O’ndan bir ruhtur. Buna göre
Allah’a ve peygamberlerine iman edin. O «üçtür» demeyin,
sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak
bir tek Allah’tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde
ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Şahit olarak Allah yeter.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 105


ANA SAYFAYA DÖN

176. Senden fetva isterler. 6. CÜZ ‫السادُِس‬ ُ ْ َ ‫ ا‬105


َّ ‫ل ْز ُء‬ MAİDE SÛRESİ

De ki: «Allah, babası ve ço-


َ ََ ٌ ُْ َ َ َ ْ ْ ُ ْ ُ ّٰ ُ َ َ ُ ْ َ ْ َ
‫الل ُيفت۪يم ِيف الل ۜ ِة ا ِِن امرؤا هلك‬
cuğu olmayan kimsenin mi-
rası hakkındaki hükmü şöyle ۜ ‫يستفتون‬
‫ك ق ِل‬
açıklıyor: Eğer çocuğu olma- ْ ٓ َ ُ َ َ ُ َ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َ ٌ ْ ُ ُٓ َ َ ٌ َ َ ُ َ َ ْ َ
yan bir kimse ölür de onun bir ‫ليس ل ودل ول اخت فلها ن ِصف ما تركۚ وهو ي ِرثها ا ِن‬
َ َ ُ ُّ َ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ۜ ٌ َ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ
‫ان م َِّما ت َر َۜك‬
kız kardeşi bulunursa, bırak-
tığının yarısı bunundur. Kız ِ ‫ني فلهما اثلل‬
‫ث‬ ِ ‫لم ين لها ودل فا ِن كنتا اثنت‬
kardeş ölüp çocuğu olmazsa
ْ َ َ ْ ُ ْ ّ َ ُ ْ َ َّ َ ً َٓ َ ً َ ً َ ْ ُٓ َ ْ ِ َ
erkek kardeş de ona vâris ‫ني‬ ِۜ ‫وان كنوا ا ِخوة رِجال ون ِساء فلِلك ِر مِثل ح ِظ الني‬
ٌ ‫شٔ َعل‬ ْ َ ّ ُ ُ ّٰ َ ۜ ُّ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ
olur. Kız kardeşler iki tane
olursa bıraktığının üçte ikisi 176 ‫۪يم‬ ٍ ‫ضلوا والل بِ ِل‬ ِ ‫يبِني الل لم ان ت‬
ٌ َ َ ٌ َ َ ‫ال ْ َٓم ُائ‬ ُ‫ورة‬
onlarındır. Eğer erkekli kadın-
lı daha fazla kardeş mevcut ‫ه‬ َ ِ ‫َو‬ ‫هنِ َّية‬‫د‬ ‫م‬
َ َّ َ َ َ ٓ َ
َ ِ ‫سورة المائ ِدة ِ مدنِية و‬ْ ِ ‫ة‬ ‫ِد‬
ُ َ ‫ُس‬
ً َٰ ً ٰ َ ُ ْ ْ SÛRESİ
‫ش ُون َايَة‬ َ ٌَ ٌَ
ise erkeğin hakkı, iki kadın
‫ِمائة َوو ِع ِعشون‬
5 - MAİDE
payı kadardır. Sapmamanız ‫اية‬ ‫مِائة‬
için Allah size açıklama yapı-
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ ‫الر‬
َّ ِ‫الل‬ ّٰ
yor. Allah her şeyi bilmektedir.
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
َّ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُ َ ْ َّ ُ ُ ُ ْ ُ ْ َ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
‫ود ا ِحلت لم ب ۪هيمة النعا ِم ا ِل‬ ِ ۜ ‫يا ايها ال۪ين امنوا اوفوا بِالعق‬
ُ ْ َ َ ّٰ َّ ٌ ۜ ُ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ َّ ّ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ
‫الل ي ُم‬ ‫ما يتل عليم غي م ِِل الصي ِد وانتم حرم ا ِن‬
َ ْ ‫الش ْه َر‬ َّ َ َ ّٰ َ َٓ َ ُّ ُ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ُ ُ َ
5 - MAİDE SÛRESİ
َ‫ال َرام‬ ‫ يا ايها ال۪ين امنوا ل تِلوا شعائ ِر اللِول‬1‫ما ي ۪ريد‬
Bismillâhirrahmânirrahîm
ً ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ّ ٰٓ َ ٓ َ َ َٓ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ
‫ول الهدي ول القئ ِد ول ام۪ني اليت الرام يبتغون ف‬
1.Ey iman edenler! Akitleri
yerine getiriniz. İhramlı iken
َُٰ َ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُْ َ َ َ ِ ًَۜ َ ْ َ ْ ّ َ ْ
‫اصطادوۜا َولي ِر َم َّن ْمش َنانق ْو ٍم‬ ‫مِنرب ِ ِهمورِضواناواذاحللتمف‬
avlanmayı helal saymamak
üzere size okunacaklar dışın-
ٰ ْ َّ َ ّ ْ َ َ ُ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ ‫َ ْ َ ُّ ُ ْ َ ْ َ ْ ا‬
ِ ِ ‫انصدوكمع ِنالمس ِج ِد لرا ِمانتعتدوۢاوتعاونواعال‬
da kalan hayvanlar, sizin için
helâl kılındı. Allah dilediğine ۖ ‫بواتل‬
‫ى‬ ‫و‬ ‫ق‬
hükmeder. َ ْ ُ َ َ ّٰ َّ َ ّٰ ُ َّ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ْ َ َ ُ َ َ َ َ َ
2. Ey iman edenler!
2‫اب‬ ِ ‫الع‬ ‫ق‬ ِ ‫اللا ِناللشد۪يد‬ ۜ ‫ولتعاونواعالِث ِموالعدوا ِنۖواتقوا‬
Allah’ın işaretlerine, haram
aya, kurbana, gerdanlıklara,
yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.
Rablerinin lütuf ve rızasını
Allah’a karşı gelmekten sakının; çünkü Allah’ın cezası
arayarak Beyt-i Haram’a
çetindir.
yönelmiş kimselere
saygısızlık etmeyin. İhramdan
çıkınca avlanabilirsiniz.
Mescid-i Haram’a girmenizi
önledikleri için bir topluma
karşı beslediğiniz kin sizi
haddi aşmaya sevk etmesin.
İyilik ve takva üzerinde
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
106 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ 106
ِ ‫ورةُ ال َمٓائ َِدة‬
6. CÜZ MAİDE SÛRESİ yönelmiş olmamak üzere aç-
‫س‬
lık halinde dara düşerse bil-

ّٰ ْ َ َّ ُ َٓ َ ْ ْ ُ ْ َ َ ُ َّ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ َ ّ ُ
sin ki, Allah çok bağışlayıcı
۪‫ي اللِبِه‬ ِ ‫ير وما اهِل ل ِغ‬ ِ ‫ِن‬ ۪ ‫ح ِرمت عليم الميتة وادلم ولم ال‬ ‫ ح ِْز ٌب‬ve esirgeyicidir.
َّ َّ َ َ َ َٓ َ ُ َ َّ َ ُ َ ّ َ َ ُ ْ َ ُ َ ُ ْ َ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َ
2

‫الس ُب ُع ا ِل‬
4. Kendileri için nelerin helâl
‫والمنخنِقة والموقوذة والمتدِية وانلط۪يحة وما اكل‬ kılındığını sana soruyorlar; de
ُ ٰ ََْْ ْ َ َْ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َّ َ َ
‫ب َوان ت ْس َتق ِس ُموا بِالزل ِۜم ذل ِ ْم‬ ُ ُّ‫ع انل‬
ki: Bütün iyi ve temiz şeyler
ِ ‫ص‬ ‫ما ذكيتم وما ذبِح‬ size helâl kılınmıştır. Allah’ın

ْ‫ ْم فَ َ َتْ َش ْو ُهم‬ ُ ْ ُ َ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ۜ ٌ ْ size öğrettiğinden öğretip avcı


ِ ‫ف ِسق الوم يئ ِس ال۪ين كفروا مِن د۪ين‬ hale getirdiğiniz hayvanların

ْ‫م‬ ُ ْ َ َ ُ ْ َ ََْ ْ ُ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ََْ ْ َ ْ َ sizin için yakaladıklarından


‫واخشو ۜ ِن الوم اكملت لم د۪ينم واتممت علي‬ da yiyin ve üzerine Allah’ın

َ‫اض ُط َّريف َمْ َم َصة َغ ْي‬ ْ َ َ ًۜ َ َ ْ ْ ُ ُ َ ُ َ َ َ ْ adını anın. Allah’a karşı


ٍ ۪ ‫ن ِعمت۪ىورض۪يتلمالِسمد۪ينافم ِن‬ gelmekten sakının. Allah’ın
َّ ُ َٓ َ َ ُ ٌ ‫الل َغ ُف‬ َ ّٰ ‫جان ِف ِلِثْۙ فَا َِّن‬
‫ ي َ ْس َـٔلونك َماذا ا ِحل‬3 ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ َ َُ
hesabı pek çabuktur.
ٍ ٍ ‫مت‬ 5. Bugün size temiz ve iyi
َ‫ال َوار ِح ُم َك ّلِبني‬ َ ْ ‫اتۙ َومَا َع َّل ْم ُت ْم م َِن‬ ُ ‫الط ّي َب‬َّ ُ ُ َ َّ ُ ْ ُ ْ ُ َ şeyler helâl kılınmıştır. Ken-
۪ ِ ِ ‫لهمۜ قل ا ِحل لم‬ dilerine kitap verilenlerin yi-
ُ َ َ ْ ْ َ ٓ ُ ُ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َّ َ َّ َّ ُ َ ُ ّ َ ُ
‫اللۘ فكوا م َِّما ام َس َن عليْ ْم‬
yeceği size helâldir, sizin
‫تعلِمونهن مِما علمم‬ yiyeceğiniz de onlara helâl-
َ ْ ُ َ َ ّٰ َّ َ ّٰ ُ َّ َ ْ َ َ ّٰ َ ْ ُ ُ ْ َ dir. Mümin kadınlardan iffetli
4 ‫اب‬ ِ ‫سيع ال ِس‬ ۪ ‫الل ا ِن الل‬ ۜ ‫واذكروا اسم اللِ عليهِۖ واتقوا‬ olanlar ile daha önce kendile-
ْ ُ َ ٌّ َ َ ْ ُ ُ َ ‫ات َو َطع َ ُام اَّل‬ َّ ُ َ َّ ُ َ ْ َ ْ َ
ُۜ ‫ ُم الط ّي ِ َب‬
rine kitap verilenlerden iffetli
ۖ‫۪ين ا ۫وتوا الكِتاب ِحل لم‬ ‫الوم ا ِحل ل‬ kadınlar da, namuslu olmak,

‫ات‬ ُ ‫ات م َِن ال ْ ُم ْؤم َِنات َوال ْ ُم ْح َص َن‬ ُ ‫ ْم ح ٌّل ل َ ُه ْمۘ َوال ْ ُم ْح َص َن‬ ُ ُ َ َ َ
‫وطعام‬
zina etmemek ve gizli dost
ِ ِ tutmamak üzere mehirlerini
ُ َ ُ ُ َّ ُ ُ ُ ْ َ ٰ َٓ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ
‫وره َّن‬
vermeniz şartıyla, size helâl-
‫مِن ال۪ين ا ۫وتوا الكِتاب مِن قبلِم ا ِذا اتيتموهن اج‬ dir. Kim îmanı inkâr ederse
ُْ ْ َ ٓ َّ ُ َ َ َ ُ َ ْ ‫۪ني َغ‬ َ ‫ُمْصن‬
‫خذ۪ي اخ َد ٍۜان َو َم ْن يَف ْر‬ ِ ‫ي م َسافِح۪ني ول مت‬
onun ameli boşa gitmiştir. O,
ِ ahirette de ziyana uğrayan-
َْ ْٰ ُ ُُ َ َ َ ْ ََ َ ْ
َ۟ ‫س‬ ِ۪ ‫ان فقد حبِط ع َملهۘ َوه َو ِيف ال ِخ َرة ِ م َِن الا‬
lardandır.
5 ‫ين‬ ِ ‫بِال۪يم‬

3. Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazla-


nan, boğulmuş, vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp
ölmüş, boynuzlanıp ölmüş, canavarların yediği hayvanlar
ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna dikili taşlar üzerine
boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız
size haram kılındı. Bunlar yoldan çıkmaktır. Bugün Allah’ın
buyruğunu inkâr edenler, sizin dininizden ümit kesmişler-
dir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size
dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve si-
zin için din olarak İslâm’ı seçtim. Kim, gönülden günaha
KUR’AN-I KERİM MEALİ 107
ANA SAYFAYA DÖN

6. Ey iman edenler! Na- 6. CÜZ ‫السادُِس‬ ُ ْ َ‫ا‬


َّ ‫ل ْز ُء‬ 107 MAİDE SÛRESİ

maz kılmaya kalktığınız za-


man yüzlerinizi, dirsekleri- ُ ْ َ ٰ َّ َ ْ ُ ْ ُ َ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
nize kadar ellerinizi yıkayın; ‫سلوا‬ ِ ‫يا ايها ال۪ين امنوا ا ِذا قمتم ا ِل الصلوة ِ فاغ‬
başlarınızı mesh edip, to-
ُ ُ
‫حوا ب ِ ُرؤ۫ ِس ْم‬ ُ ‫ام َس‬ ْ ‫ ْم اَل ال ْ َم َراف ِق َو‬ ُ َ ََْ ْ ُ َ ُ ُ
‫وجوهم واي ِدي‬
puklara kadar ayaklarınızı
ِ ِ
َّ َ ُْ ْ ْ َ ْ َ ُ َ َ
‫ني َواِن كن ُت ْم ُج ُن ًبا فاط َّه ُروۜا‬ ِۜ ‫َوا ْر ُجل ْم ا ِل الك ْع َب‬
da. Eğer cünüp oldunuz ise,
boy abdesti alın. Hasta yahut

ْ‫م‬ ُ ْ ٌ َ َ َ َٓ ْ َ َ َ ٰ َ ْ َ ٰ ٓ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ِ َ
yolculuk halinde bulunursanız
yahut biriniz tuvaletten ‫وان كنتم مرض او ع سف ٍر او جاء احد مِن‬
َ َ ً َٓ ُ َ ْ َ َ َ َٓ ّ ُ ُ ْ َ ٰ ْ َ َٓ ْ َ
gelirse yahut da kadınlara
ُ
‫تدوا ماء فتيمموا‬ َّ َ
dokunmuşsanız ve bu
ِ ‫مِن الغائ ِِط اولمستم النِساء فلم‬
ُ‫۪ي ْم مِنْ ۜه‬ ُ ْ‫ِ ْم َواَيد‬ ُ ْ َ ً َّ ً َ
hallerde su bulamamışsanız
temiz toprakla teyemmüm ُ ُ ُ َ
‫صع۪يدا طيِبا فامسحوا بِوجوه‬
ٰ ُ َ َ َ َ ْ ُ ّٰ ُ ُ َ
edin de yüzünüzü ve ellerinizi
َ
onunla mesh edin. Allah size
‫ ْن‬ ِ ‫الل ِلَجعل عليْ ْم م ِْن ح َر ٍج َول‬ ‫ما ي ۪ريد‬
ُ َّ َ ُ َ ُ َ
herhangi bir güçlük çıkarmak
istemiyor; fakat sizi tertemiz
‫يد ِلُط ّ ِه َرك ْم َو ِلُت ِ َّم ن ِْع َم َت ُه َعليْ ْم ل َعل ْم‬ ُ ‫يُر‬
۪
ُ َ ُ ْ
kılmak ve size nimetini
َ َ ّٰ َ َ ُ َْ
‫ َواذك ُروا ن ِْع َمة اللِ َعليْ ْم َوم۪يثاق ُه‬6 ‫تشك ُرون‬
tamamlamak istiyor; umulur

َّ
ki şükredersiniz.
َ‫الل‬ّٰ ُ َّ َ ۘ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ٓ ْ ُ َ َ َ
7. Allah’ın size olan nimeti-
ۜ ‫ال۪ي واثقم ب ِ ۙه۪ ا ِذ قلتم س ِمعنا واطعنا واتقوا‬
ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ُّ ‫۪يم ب َذات‬ َ َ ّٰ َّ
ni ve “Duyduk ve kabul ettik”
ُ َ
‫ يا ايها ال۪ين امنوا‬7 ِ‫الص ُدور‬
dediğiniz zaman sizi bunun-
ِ ِ ٌ ‫الل عل‬ ‫ا ِن‬
ُ َّ َ ْ َ َ َ ْ ْ َ َٓ َ ُ ّٰ َ َّ َ ُ ُ
la bağladığı sözü hatırlayın
ve Allah’a karşı takva sahibi ْ‫م‬ ‫ط ول ي ِرمن‬ ۘ ِ ‫كونوا قوام۪ني ِللِ شهداء بِالقِس‬
ْ َّ ُ َ ْ َ َ ُ ۠ ُ ْ ُ ْ َ َّ َ ٰ ٓ َ ْ َ ُ ٰ َ َ
olun. Şüphesiz Allah, sadırla-
rın içindekini bilmektedir.
‫ي‬ ٰ
ۘ ‫شنان قو ٍم ع ال تع ِدلوۜا ا ِع ِدلوا هو اقرب ل ِلتقو‬
َ ‫الل َّال‬ ُ ّٰ ‫ َو َع َد‬8 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ ٌ َ َ ّٰ َّ َ ّٰ ُ َّ َ
8. Ey iman edenler! Allah
için hakkı ayakta tutan, ada-
‫۪ين‬ ‫الل ا ِن الل خ ۪بي بِما تعمل‬ ۜ ‫واتقوا‬
ْ َ ‫الَاتۙ ل َ ُه ْم َم ْغف َرةٌ َوا‬ َّ ‫ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬
letle şahitlik eden kimseler
olun. Bir topluluğa duyduğu-
9 ‫۪يم‬ ٌ ‫ج ٌر َعظ‬ ِ ِ ِ ‫الص‬ ِ
nuz kin, sizi âdil davranma-
maya itmesin. Adaletli olun;
bu, takvaya daha çok yakı-
şır. Allah’a karşı takva sahibi 9. Allah, iman eden ve iyi şeyler yapanlara söz vermiştir;
olun. Allah yaptıklarınızı hak- onlara bağışlama ve büyük mükâfat vardır.
kiyle bilmektedir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


108 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ
6. CÜZ ِ ‫ورةُ ال َمٓائ َِدة‬ ‫ س‬108 MAİDE SÛRESİ 12. And olsun, Allah İsrail
Oğullarından sağlam söz al-
ُ‫حاب‬ َ ‫ص‬ ْ َ ‫ك َف ُروا َو َك َّذبُوا باٰيَات َِنٓا ا ُ ۬ولٰٓئ َِك ا‬ َ َ‫َو َّال۪ين‬ mıştı. Onlardan on iki temsilci
ِ başkan seçmiştik. Allah şöyle
ّٰ َ َ ْ ُ ُ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ْ demişti: “Sizinle beraberim.
ِ‫ يا ايها ال۪ين امنوا اذكروا ن ِعمت الل‬10 ‫الح۪ي ِم‬ And olsun eğer namazı kı-
َ ُ َ ُٓ َْ َ َ ْ ُ َ
‫َعليْ ْم ا ِذ ه َّم ق ْو ٌم ان يَبْ ُسطوا ا ِلْ ْم اي ْ ِد َي ُه ْم‬
lar, zekâtı verir ve elçilerime
inanır, onları desteklerseniz,

ّٰ َ َ َ َ ّٰ ُ َّ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َّ َ َ fakirlere gönülden yardımda


ِ ‫الل‬ ‫ع‬ ‫و‬ ۜ
‫الل‬ ‫وا‬ ‫ق‬ ‫فكف اي ِديهم عن ۚم وات‬ bulunarak Allah’a güzel bir

َ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ
borç verirseniz, elbette sizin
ٓ
‫ ولقد اخذ الل م۪يثاق بن۪ى‬11 ۟ ‫ك المؤمِنون‬ ِ ‫فليتو‬
kötülüklerinizi örterim ve And

ّ ُ ّٰ َ َ َ ۜ ً َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ ٔ َٓ ْ
olsun sizi, içinden ırmaklar
‫الل اِن۪ى‬ ‫ا ِساي۪ل ۚ وبعثنا مِنهم اثن عش نق۪يبا وقال‬ akan cennetlere koyarım.

ْ ٰ َ ٰ َّ ُ ُ ْ َ ٰ َ َ ٰ َّ ُ ُ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ
Ama bundan sonra sizden
‫الزكوة َوا َمن ُت ْم‬ ‫مع ۜم لئ ِن اقمتم الصلوة واتيتم‬ kim inkâr ederse, mutlaka o,

ً َ َ ّٰ ُ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ ُ ْ َّ َ َ
dümdüz yoldan sapmıştır.”.”

‫الل ق ْرضا َح َس ًنا‬ ‫ب ِ ُر ُسل۪ى وعزرتموهم واقرضتم‬ 13. Sözlerini bozanları

َّ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ َ َ ْ ُ َ ّ َ ْ ُ ْ َ َّ َ ّ َ ُ َ
lânetledik ve kalplerini katı-
‫ات‬ ٍ ‫خلنم جن‬ ِ ‫لك ِفرن عنم سيِـٔات ِم ولد‬ laştırdık. Onlar kelimelerin

َ ٰ ََْ َ َ َ ْ َ َ ُ ََْْ َ َْ ْ َْ
mânâsını değiştirirler. Ken-
‫ت ۪ري مِن تتِها النهارۚ فمن كفر بعد ذل ِك‬ dilerine zikredilen ahkâmın

َْ َ َ ‫ ْم َف َق ْد َض َّل َس َٓو‬ ُ ْ
önemli bir bölümünü de unut-
‫ض ِه ْم‬ َّ ‫اء‬
ِ ‫ فب ِ َما نق‬12 ‫يل‬ ِ ۪ ‫ب‬ ‫الس‬ ‫مِن‬ tular. İçlerinden pek azı hariç,

َ ُ ُ ً َ َ ُ‫اه ْم َو َج َعلْ َنا قُل‬ ُ َّ َ َ ْ ُ َ َ


inanmayanlardan daima bir

‫وب ُه ْم قا ِس َية ۚ يَ ّ ِرفون‬ ‫م۪يثاقهم لعن‬ hainlik görürsün. Yine de sen

ّ ُ ًّ َ َ ْ
onları affet ve aldırış etme.

‫اض ِعه۪ۙ َون ُسوا َحظا م َِّما ذك ُِروا ب ِ ۚ ۪ه‬ َ


‫و‬ َ ‫كل ِ َم َع ْن‬
‫م‬ ‫ال‬
ِ
Şüphesiz Allah iyilik edenleri

ً َ َّ ْ ُ ْ َ َٓ ٰ َ ُ َّ َ ُ َ َ َ َ
sever.
ْ‫۪ي مِنْ ُهم‬ ‫ول تزال تطلِع ع خائ ِن ٍة مِنهم ا ِل ق‬
َ ْ ُ ْ ُّ ُ َ ّٰ َّ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ُ ْ َ
13 ‫سن۪ني‬ ِ ‫فاعف عنهم واصف ۜح ا ِن الل يِب المح‬

10. İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince on-


lar cehennemliklerdir.
11. Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini unutma-
yın; hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah,
onların ellerini sizden çekmişti. Allah’a karşı gelmekten sa-
kının ve müminler yalnızca Allah’a güvensinler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 109


ANA SAYFAYA DÖN

14. “Biz Hıristiyanlarız” 6. CÜZ ‫السادُِس‬ ُ ْ َ‫ا‬


َّ ‫ل ْز ُء‬ 109 MAİDE SÛRESİ

diyenlerden de kesin sözle-


rini almıştık ama onlardan
ْ‫اق ُهم‬ َ َ َ ْ َ َ ٰٓ َ َ َّ ُٓ َ َ َّ َ َ
da kendilerine zikredilenin ‫ومِن الذ۪ين قالوا ا ِنا نصاري اخذنا م۪يث‬
ُ‫غ َريْ َنا بَيْ َن ُهم‬ ْ ََ ّ ُ َّ ًّ َ ََ
‫فن ُسوا حظا مِما ذكِروا بِه۪ۖ فا‬
ُ
önemli bir bölümünü unutan-
lar oldu. Bu sebeple kıyame-
te kadar aralarına düşmanlık
َ ْ َ َ َ ٰ ْ ْ َ ٰ َ َٓ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ْ
ve kin saldık. Yakında Allah
‫العداوة والغضاء ا ِل يو ِم القِيم ۜ ِة وسوف‬
َ ْ َ َٓ َ ُ َ ُ ّٰ ‫يُنَ ّب ُئ ُه ُم‬
onlara yaptıklarını haber ve-
ْ
‫ يا اهل‬14 ‫الل بِمَا كانوا يَص َن ُعون‬ ِ
recektir.

ُ َ ُ ّ َ ُ َ ُ ُ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ْ
‫ني ل ْم‬
15. Ey Ehl-i Kitap! Resulü-
müz size Kitaptan bilmediği-
ِ ‫ب‬ ‫ي‬ ‫ا‬‫ن‬ ‫ول‬ ‫س‬ ‫ر‬ ‫م‬ ‫ك‬ ‫اء‬ ‫ج‬ ‫د‬ ‫ق‬ ‫اب‬ِ  ِ ‫ال‬
ََُْ َ ْ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ ُ َّ ً َ
niz birçok şeyi ve kusurunu-
zu da açıklamak üzere geldi.
‫اب ويعفوا‬ ِ  ِ ‫كث۪يا مِما كنتم تفون مِن ال‬
ُ ّٰ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ْ َ
Gerçekten size Allah’tan bir
ٌ‫كَاب‬ َ ٌ
ِ ‫ي قد جاءكم مِن اللِ نور و‬ ٍۜ ۪‫عن كث‬
nur, apaçık bir kitap geldi.

َ ُ ُ ُ َ َ ْ َ َ َّ َ ُ ّٰ
‫ َي ْهد۪ي بِهِ الل م ِن اتبع رِضوانه سبل‬15ۙ‫ني‬ ٌ ‫ُمب‬
16. Allah’ın rızasını ara-

۪
yanları Allah onunla kurtuluş
yollarına götürüyor ve onları
َ
ُّ‫ات ا ِلى انل‬ ُ ُّ
َ ‫ج ُه ْم م َِن الظلم‬ ُ ‫خر‬ ْ َُ ِ ّ َ َ
ِ ‫ور‬ ِ ِ ‫الم وي‬
iradesiyle karanlıklardan ay-

ْ‫ لَ َقد‬16 ‫صاط ُم ْس َتق۪ي‬ ٰ ْ ْ ‫با ِذْنِه۪ َو َي‬


dınlığa çıkarıyor, dosdoğru

ٍ ِ َ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫د‬ ‫ه‬


ٍ
bir yola iletiyor.
ِ ِ
17. “Allah; Meryem oğlu
َ‫۪يح ابْ ُن َم ْر َي ۜم‬ ُ ‫المس‬ َ ْ ‫الل ُه َو‬ َ ّٰ ‫الوا ا َِّن‬ ُٓ َ َ َّ َ َ َ
Mesîh’tir” diyenler And olsun
‫كفر ال۪ين ق‬
ْ ََ َ ْ َ ّٰ َ ُْ
ki kâfir oldular. De ki: Öyleyse
َ ُ
‫قل ف َم ْن َي ْملِك م َِن اللِ شيْـًٔا ا ِن ا َراد ان ُي ْهلِك‬
Allah, Meryem oğlu Mesih’i,

َْ َُ َ َْ َ َ ْ َ َْ
anasını ve yeryüzündekilerin
hepsini imha etmek isterse ً‫ض َج۪يع ۜا‬ ِْ ‫الر‬ ْ َ َ ُ َّ
‫المس۪يح ابن مريم وامه ومن ِيف‬
َْ َ
Allah’a kim bir şey yapabi-
َ‫ض َومَا بَيْ َن ُهم ۜا‬ ِْ ‫الر‬ َ ٰ َّ ُ ْ ُ ّٰ َ
‫ات و‬ ِ ‫وِللِ ملك السمو‬
lecektir! Göklerde, yerde ve
ikisi arasında ne varsa hep-

ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ ُ َٓ َ َ ُ ُ ْ َ
17 ‫شٔ قد۪ير‬ ٍ ‫يلق ما يشاءۜ والل ع ك ِل‬
sinin mülkiyeti Allah’a aittir. O
dilediğini yaratır ve Allah her
şeylere kadirdir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


110 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ
6. CÜZ ِ ‫ورةُ ال َمٓائ َِدة‬ ‫ س‬110 MAİDE SÛRESİ 19. Ey kitap ehli!
Peygamberlerin arası
َ ْ ُ ُ ٓ َ َ ّٰ ُ َٓ ْ َ ُ ْ َ ٰ َ َّ َ ُ ُ َ ْ َ َ َ
‫ح َّباؤ۬ هُۜ قل فل ِ َم‬
kesildiği bir sırada, “Bize ne
ِ ‫ت الهود وانلصارى نن ابناء اللِ وا‬ ِ ‫وقال‬ müjdeleyici bir peygamber
ُ‫ش م َِّم ْن َخلَ َۜق َي ْغفِر‬ ٌ َ َ ‫ ۜ ْم بَ ْل اَنْ ُت ْم ب‬ُ ُُ ْ ُ ُّ َُ geldi, ne de bir uyarıcı”
ِ ‫يع ِذبم بِذنوب‬ demeyesiniz diye, işte size
ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ ّٰ َ ُ َٓ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ ُ َٓ َ ْ َ hakikati açıklayan elçimiz
‫ات والرِض‬ ِ ‫ل ِمن يشاء ويع ِذب من يشاء ۜوِللِ ملك السمو‬ geldi. Size bir müjdeleyici ve
ُ َ َٓ ْ َ َ ْ َ ْ َ َٓ ُ َ ْ ْ َ ِ َ ۘ َ ُ َ ْ َ َ َ
‫اءك ْم‬
uyarıcı gelmiştir. Allah, her
‫اب قد ج‬ ِ ‫ يا اهل الكِت‬18 ‫وما بينهما والهِ المص۪ي‬ şeye hakkıyla gücü yetendir.
َ َ َٓ َ ُ ُ َ ْ َ ُ ُّ َ َ ْ َ ٰ َ ْ ُ َ ُ ّ َ ُ َ ُ ُ َ 20. Bir zamanlar Mûsâ
‫رسونلا يبِني لم ع فت ٍة مِن الرس ِل ان تقولوا ما جاءنا‬ kavmine şöyle demişti: Ey
ُ ّٰ ‫۪يرۜ َو‬ ٌ ‫۪ي َونَذ‬ ٌ ‫ك ْم بَش‬ ُ َ َٓ ْ َ َ َ َ َ َ ‫م ِْن ب‬ kavmim, Allah’ın size olan ni-
‫الل‬ ‫۪يرۘ فقد جاء‬ ٍ ‫ذ‬ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫۪ي‬
ٍ ‫ش‬ metini hatırlayın, zira O içiniz-
ُُ ْ ْ َ َ ْ َ ٰ ُ َ َ ْ َ ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ den peygamberler çıkardı ve
‫ واِذ قال موس ل ِقو ِمه۪ ياقو ِم اذكروا‬19 ‫۪ير‬ ۟ ‫ش ٔ قد‬ٍ ‫ك‬ ِ ‫ع‬ sizi hükümdarlar kıldı. Âlem-
ُ َ َ ٓ‫۪ي ْم اَنْب َي‬
ُ َ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ
‫اء َو َج َعل ْم‬
lerde hiçbir kimseye vermedi-
ِ ‫ف‬ ‫ل‬ ‫ن ِعمة اللِ عليم ا ِذ جع‬ ğini size verdi.
َ
ِ‫ يَاق ْوم‬20 ‫۪ني‬ َ ‫ي ْم مَا ل َ ْم يُ ْؤت ا َ َح ًدا م َِن الْعَالَم‬ ُ ٰٰ َ ً ُ ُ
‫ملوكۗ وات‬
21. Ey kavmim! Allah’ın
ِ size yazdığı mukaddes topra-
ُّ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ُ ّٰ َ َ َ َّ َ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ ğa girin ve arkanıza dönme-
‫ادخلوا الرض المقدسة اتل۪ى كتب الل لم ول ترتدوا‬ yin, yoksa ziyana uğrayanlar
َ‫ قَالُوا يَا ُموٰٓس ا َِّن ف۪يها‬21 ‫ين‬ َ ‫ع ا َ ْدبَار ُك ْم َف َتنْ َقل ِ ُبوا خَاِس‬ ٰٓ َ olursunuz.
۪ ِ 22. Onlar şu cevabı verdi-
ْ َ ْ َْ َ ُ ْ َ َ َّ َ َّ َ ً ْ َ
‫ينۗ َواِنا ل ْن ندخلهَا َحّٰىت ي ُر ُجوا مِنهَاۚ فا ِن‬ ‫ار‬
۪ ‫قوما جب‬
ler: Yâ Mûsâ! Orada zorba bir
toplum var; onlar oradan çık-
َ ُ َ َ َ َّ َ َ َ َ َ ُ َ َّ َ َ ْ ُ ُ ْ َ
‫۪ين يافون‬ ‫ قال َر ُج ِن مِن ال‬22‫خلون‬ ِ ‫يرجوا مِنها فا ِنادا‬
madıkça biz oraya asla gire-
meyeceğiz. Eğer oradan çı-
ُ‫اب فَا َِذا َد َخلْ ُت ُموه‬ َ َ‫اد ُخلُوا َعلَيْه ُم ْال‬ ْ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ
‫انعم الل علي ِهما‬
karlarsa biz de hemen gireriz.
ۚ ِ
َ ‫اللِ َف َت َوَّكُٓوا ا ِْن ُكنْ ُت ْم ُم ْؤ ِمن‬ّٰ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ َّ َ
23. Korkanların içinden
23 ‫۪ني‬ ‫فا ِنم غلِ ون وع‬ Allah’ın kendilerine lütuf da
bulunduğu iki kişi şöyle dedi:
Onların üzerine kapıdan gi-
rin; oraya bir girdiniz mi artık
18. Yahudiler ve Hıristiyanlardan “Biz Allah’ın oğul- siz zaferi kazanmışsınızdır.
ları ve sevgilileriyiz” diyenler de oldu. De ki: Öyleyse Eğer müminler iseniz ancak
günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu Allah’a güvenin.
siz de O’nun yarattığı insanlardansınız. O, dilediğini ba-
ğışlar ve dilediğine azap eder. Göklerde, yerde ve ikisinin
arasında ne varsa mülkiyeti Allah’a aittir. Sonunda O’nun
huzurunda hesap verilecek.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 111


ANA SAYFAYA DÖN

24. “Ey Mûsâ! Onlar orada 6. CÜZ ‫السادُِس‬ ُ ْ َ‫ا‬


َّ ‫ل ْز ُء‬ 111 MAİDE SÛRESİ

bulundukları müddetçe biz


oraya asla girmeyiz; şu halde
‫ب‬ ْ ‫۪يها فَاذْ َه‬ َ ‫قَالُوا يَا ُموٰٓس ا ِنَّا لَ ْن نَ ْد ُخلَهَٓا اَبَ ًدا مَا َد ُاموا ف‬
sen ve Rabbin gidin savaşın;
biz burada oturacağız” dedi- ّ ّ َ َ َ َ ُ َ َ ُ ٰ َّ َٓ َ َ َ ُّ َ َ َ ْ َ
ler. ‫ب اِن۪ى‬ ِ ‫ر‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 24 ‫ون‬ ‫انت وربك فقات ِ ا ِنا ههنا قاعِد‬
َْ ََْ َ َََْ ْ ُْ َ َ ْ َ َّ ُ ْ َ َٓ
25. Mûsâ: “Rabbim! Ben
kendimden ve kardeşimden
‫ني الق ْو ِم‬ ‫ل املِك ا ِل نفس۪ى َواخ۪ى فافرق بيننا وب‬
başkasına hâkim olamıyo- ً
‫۪ني َس َن ۚة‬
َ ُ َ َّ َ َ َ
َ ‫م َّر َم ٌة َعلَيْه ْم ا َ ْر َبع‬ ‫ا‬ ‫ه‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ف‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 25 َ ‫الْ َفا ِسق‬
‫۪ني‬
ِ
َ ْ ِْ َْ ََ َ َْ َ َ َْ
rum; bizimle, bu yoldan çık-
َ ْ َ ُ َ
26 ‫۪ني‬ ۟ ‫۪يهون ِيف الرِض ف تاس ع القوم الفا ِسق‬ ‫يت‬
mış toplumun arasını ayır”

َ ّ ُ ُ َ ً َ ْ ُ َ َّ َ ْ ّ َ ْ َ َ ٰ ْ َ ْ َ َ َ ْ ْ َ َ ُ ْ َ
dedi.
ْ
26. Allah, “Öyleyse orası ‫حِز ٌب‬ ‫واتل علي ِهم نبا ابن ادم بِال ۢ ِق ا ِذ قربا قربانا فتقبِل‬
3

َ‫ك قَ َال ا َِّنما‬ َ ََْ َ َ ْٰ ْ َ َ


َۜ ‫م ِْن ا َح ِدهِمَا َول ْم ُي َت َق َّبل م َِن ال َخ ۜ ِر قال لق ُتل َّن‬
onlara kırk yıl yasaklanmış-
tır; yeryüzünde şaşkın şaşkın
َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َّ ُ ْ َ ُ ّٰ ُ َّ َ َ َ
‫ت ا ِ َّل يَ َد َك تلِ َق ُتلن۪ى‬
dolaşacaklar. Sen de, yoldan
çıkmış toplum için üzülme” ‫ لئ ِن بسط‬27 ‫يتقبل الل مِن المتق۪ني‬
dedi.
َ ّٰ ‫اف‬ ُ َ َ ّٓ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ََ
27. Onlara, Âdem’in iki oğ- ‫الل َر َّب‬ ‫َٓما ا ۬نا ب ِ َبا ِس ٍط ي ِدي ا ِلك ِلقتلكۚ اِن۪ى اخ‬
lunun haberini gerçek olarak َ ُ ََ َ ْ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ ُ ُ ٓ ّ َ ‫الْ َعالَم‬
oku: Hani birer kurban takdim ‫ اِن۪ى ا ۪ريد ان تبوأ بِا ِثم۪ى واِث ِمك فتكون‬28 ‫۪ني‬
etmişlerdi de birisinden kabul
ْ ‫ط َّو َع‬َ َ َ ‫الظالِم‬ َّ ُ ٰٓ َ َ ٰ َ َّ َ ‫ص‬ ْ َ ‫م ِْن ا‬
edilmiş, diğerinden ise kabul ‫ت‬ ‫ ف‬29 ۚ‫۪ني‬ ‫اب انلارِۚ وذل ِك جزؤا‬ ِ ‫ح‬
edilmemişti. O “seni öldüre-
َ ‫الَاِس‬ ْ َ َ َ ْ ََ ََُ ََ َ َْ َ ُ ُ ْ َ َُ
ceğim” dedi. Diğeri de “Allah 30 ‫ين‬ ۪ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ح‬ ‫ب‬‫ص‬ ‫ا‬ ‫ف‬ ‫ه‬ ‫ل‬ ‫ت‬ ‫ق‬ ‫ف‬ ِ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫خ‬ ‫ل نفسه قتل ا‬
َ َ َْ ُ َ ْ َ ً َ ُ ُ ّٰ َ َ َ َ
‫ي َي ُه كيْف يُ َو ۪اري‬ ُ ِ ‫ل ْرِض ل‬
ancak sakınanlardan kabul
eder” dedi. ِ ‫ا‬ ‫يف‬ِ ‫فبعث الل غرابا يبح‬
‫ث‬
َ ٰ َ ْ َ ُ َ ْ َ ُ ْ َ َ َ ٰٓ َ ْ َ َ َ َ َ َ
‫ت ان اكون مِثل هذا‬ ‫َس ْواةَ اخ۪يهِۜ قال يا ويلىت اعجز‬
28. “And olsun ki sen, öl-
dürmek için bana elini uzat-
َ ‫ص َب َح م َِن انلَّادِم‬ ْ َ ‫الْ ُغ َراب فَا ُ َوار َي َس ْواَةَ اَخ۪ى فَا‬
31 ۛ ۚ‫۪ني‬
san da ben sana, öldürmek
için el uzatacak değilim. Ben, ۚ ِ ِ
âlemlerin Rabbi olan Allah’tan
korkarım.”
29. “Ben istiyorum ki, sen, 31. Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini
hem benim günahımı hem ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Ya-
de kendi günahını yüklenip zık bana! Şu karga kadar da olup da kardeşimin cesedini
ateşe atılacaklardan olasın; gömmekten aciz mi oldum!” dedi ve artık pişman olanlar-
zalimlerin cezası işte budur.” dan oldu.
Dedi.
30. Nihayet nefsi onu, kar-
deşini öldürmeye itti ve onu
öldürdü: bu yüzden de kay-
bedenlerden oldu.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


112 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ 112
6. CÜZ ِ ‫ورةُ ال َمٓائ َِدة‬ ‫س‬ MAİDE SÛRESİ 33. Allah ve resulüne karşı
savaşanların ve yeryüzünde
َ َ َ ْ َ ُ َّ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ ٰ َ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ düzeni bozmaya çalışanların
‫مِن اج ِل ذل ِۚكۛ كتبنا ع بن۪ى ا ِساي۪ل انه من قتل‬ cezası ancak ya acımadan
َ َ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ َ‫سا ب َغ ْي َن ْفس ا َ ْو ف‬ ً ‫َن ْف‬ öldürülmeleri, ya asılmaları
‫سا ٍد ِيف الرِض فكانما قتل‬ ٍ ِ ِ yahut el ve ayaklarının çap-
َ َّ‫ح َيا انل‬ ْ َ َٓ َّ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ۜ ً َ َ َّ razlama kesilmesi yahut da
‫اس‬ ‫انلاس ج۪يعا ومن احياها فكانما ا‬ bulundukları yerden sürülme-
َّ ُ ْ
َ ‫الَ ّي‬ َ ُ‫اءتْ ُه ْم ُر ُسل‬ َٓ‫َج۪يعًاۜ َولَ َق ْد ج‬
‫ات ث َّم ا ِن‬ َ
leridir. Bu onların dünyadaki
ِۘ ِ ِ‫ن‬ ‫ب‬ ‫ا‬ ‫ن‬ rüsvaylığıdır. Onlar için ahi-

َ ُ ْ َُ ْ‫ل‬ َْ َ ٰ ََْ ْ ُْ ً َ rette de büyük azap vardır.


32 ‫سفون‬ ِ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ض‬ ِ ‫ر‬ ‫ا‬ ‫يف‬ ِ ‫كث۪يا مِنهم بعد ذل‬
‫ِك‬ 34. Ancak, siz kendilerini
َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ َ ُ َ ُ َ َّ ُ ٰٓ َ َ َّ yenip ele geçirmeden önce
‫ا ِنما جزؤا ال۪ين يارِبون الل ورسول ويسعون‬ tevbe edenler müstesna; bili-
َ‫طع‬ َّ َ ُ ْ َ ٓ ُ َّ َ ُ ْ َ ُٓ َّ َ ُ ْ َ ً َ َ ْ َْ niz ki Allah çok bağışlayıcı ve
‫ِيف الرِض فسادا ان يقتلوا او يصلبوا او تق‬ çok esirgeyicidir.

ْ َْ َ ْ َُْ َْ َ ْ ْ ُُ ُ ََْ ْ َْ
‫ض‬ ۜ ِ ‫خ ٍف او ينفوا مِن الر‬ ِ ‫ايد۪ي ِهم وارجلهم مِن‬
35. Ey iman edenler! Allah’a

ْٰ
karşı gelmekten sakının.
ٌ‫خ َرة ِ َع َذاب‬ ْ ُ َ َ َ ْ ُّ ٌ ْ ْ ُ َ َ ٰ
ِ ‫خزي ِيف ادلنيا ولهم ِيف ال‬ ِ ‫ذل ِك لهم‬
O’na yaklaşmaya vesile
arayın ve yolunda cihad edin
ْ‫۪ين تَابُوا م ِْن َقبْل ا َ ْن َت ْق ِد ُروا َعلَيْهم‬ َ ‫ ا َِّل اَّل‬33 ۙ‫۪يم‬ ٌ ‫َعظ‬ ki kurtuluşa eresiniz.
ِۚ ِ
ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ َ ٌ ُ َ َ ّٰ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ
36. İnkâr edip kâfir olanlar,
ُ َ
‫ يا ايها ال۪ين امنوا‬34۟ ‫فاعلموا ان الل غفور رح۪يم‬ yeryüzündeki her şey ve bu-

َ َ َ ْ ْ َ ُٓ َ ْ َ َ ّٰ ُ َّ
nun yanında da bir o kadarı

۪‫الوس۪يلة َوجَاه ُِدوا ۪يف َس ۪بيلِه‬ ِ‫اتقوا الل وابتغوا ا ِله‬


kendilerinin olsa da kıyamet

َ َّ َ َ َ َ َ َّ َّ َ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ
gününün azabından kurtul-

‫۪ين كف ُروا ل ْو ان ل ُه ْم‬ ‫ ا ِن ال‬35 ‫حون‬ ِ ‫لعلم تفل‬


mak için onu fidye verseler

َْ َُ َ َُْ َ ً َ َْْ َ
bile onlardan asla kabul edil-
َ َ ْ ُ َ
‫اب‬ ِ ‫ما ِيف الرِض ج۪يعا ومِثله معه ِلفتدوا بِه۪ مِن عذ‬
mez; onlar için acı bir azap
vardır.
ٌ َ ٌ َ َ ْ َُ َ ْ ُْ َّ ُُ َ َ ٰ ْ َْ
36 ‫يو ِم القِيمةِ ما تقبِل مِنه ۚم ولهم عذاب ال۪يم‬

32. İşte bu yüzdendir ki İsrail oğullarına şunu yazmıştık:


Kim, bir cana karşılık veya yeryüzünde bozgunculuk çıkar-
maya karşılık olmaksızın bir cana kıyarsa bütün insanları
öldürmüş gibi olur. Her kim de bir canı kurtarırsa bütün in-
sanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apa-
çık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu
yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 113


ANA SAYFAYA DÖN

37. Ateşten çıkmak isterler, 6. CÜZ ‫السادُِس‬ ُ ْ َ‫ا‬


َّ ‫ل ْز ُء‬ 113 MAİDE SÛRESİ

fakat onlar oradan çıkamaya-


caklardır. Onlar için devamlı
ۘ‫ني مِنْهَا‬ َ ‫بارج‬ َ ْ ُ َ َ َّ َ
‫م‬ ‫ه‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ار‬ ‫انل‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ج‬ ُ ‫ون ا َ ْن َيْ ُر‬ َ ُ ُ
‫ي ۪ريد‬
bir azap vardır. ۪ ِ ِ ِ
38. Hırsızlık eden erkek ve ُٓ َ ْ َ ُ َ َّ َ ُ َّ َ ٌ ُ ٌ َ َ ْ َُ َ
kadının, yaptıklarına karşılık ‫ والسارِق والسارِقة فاقطعوا‬37 ‫ولهم عذاب مق۪يم‬
bir ceza ve Allah’tan bir ibret
ُ‫الل‬ ّٰ َ ّٰ َ ً َ َ َ َ َ َ ً َٓ َ َ ُ َ ْ َ
olmak üzere ellerini kesin. ‫اللِ و‬
ۜ ‫اي ِديهما جزاء بِما كبا نال مِن‬
َ ْ َ ُْ ْ َ َ‫ َف َم ْن ت‬38 ‫۪يم‬ ٌ ‫يز َحك‬ ٌ ‫َعز‬
‫اب م ِْن َبع ِد ظل ِمه۪ َواصل َح‬
Allah izzet ve hikmet sahibidir.
39. Kim haksız davranışın- ۪
dan sonra tevbe eder ve du- َْ َ ٌ ‫ور َرح‬ َ
ٌ ‫الل غ ُف‬ َ ّٰ ‫وب َعليْ ۜهِ ا َِّن‬ َ َ ّٰ ‫فَا َِّن‬
ُ ‫الل َي ُت‬
rumunu düzeltirse şüphesiz ‫ الم‬39 ‫۪يم‬
Allah onun tevbesini kabul
ُ‫ل ْرِض ُي َع ِّذب‬ َْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ ُ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ ْ َ
eder. Allah çok bağışlayıcı ve ‫ات وا‬ ِ ‫تعلم ان الل ل ملك السمو‬
esirgeyicidir.
ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ ُ َٓ َ ْ َ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ
40. Bilmez misin ki, gök- 40 ‫شٔ قد۪ير‬ ٍ ‫من يشاء ويغفِر ل ِمن يشاءۜ والل ع ك ِل‬
lerde ve yerde ne varsa hep- ْ ُ ْ َ ُ َ ُ َ َّ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ُ َّ َ ُّ َ َٓ
sinin mülkiyeti Allah’a aittir; ‫ياايها الرسول ليزنك ال۪ين يسارِعون ِيف الف ِر‬
dilediğine azap eder ve dile-
ْ‫وب ُهم‬ ُ ُ‫۪ين قَالُٓوا ا ٰ َم َّنا باَفْ َواهِه ْم َول َ ْم تُ ْؤم ِْن قُل‬ َ ‫م َِن َّال‬
diğini bağışlar. Allah her şeye ۚ ِ ِ
hakkıyla gücü yetendir.
ْ‫ون ل َِقوم‬ َ ُ َّ َ َ ْ َ ُ َّ َ ُ َ َ َّ َ َ
41. Ey Resul! Ağızlarıy- ٍ ‫ب سماع‬ ِ ‫ومِن ال۪ين هادوا سماعون ل ِلك ِذ‬
la “inandık” dedikleri halde
َ َ ‫كل ِ َم م ِْن َب ْع ِد‬ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ َُْ ْ َ َ َ ٰ
kalbleri inanmamış olanlar ۪ۚ‫اض ِعه‬ ِ ‫و‬ ‫م‬ ‫وك ي ِرفون ال‬ ۜ ‫اخ ۪رينۙ لم يات‬
arasında küfürde yarış eden-
ler seni üzmesin. Yahûdiler
ُ‫خ ُذوهُ َوا ِ ْن ل َ ْم تُ ْؤتَ ْوه‬ ُ َ َ ٰ ُْ ُ ْ َ ُ َُ
‫يقولون ا ِن ا ۫وت ۪يتم هذا ف‬
ّٰ َ َ َ َ َ َ ْ ُ ّٰ َ ْ َ
‫الل ف ِتن َت ُه فل ْن ت ْملِك ُل م َِن الل‬ ِ‫وا َو َم ْن يُ ِرد‬ ۜ ‫فاحذ ُر‬
arasında da yalana kulak ve-
ren, sana gelmemiş olan bir
َ َ ُ ُ َ ّ َ ُ ْ َ ُ ّٰ َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ ً ْ َ
‫وب ُه ۜ ْم ل ُه ْم‬ ‫۪ين ل ْم يُ ِردِ الل ان يط ِهر قل‬
kavme kulak verenler vardır.
Onlar kelimelerin mânâları- ‫شيـٔ ۜا او۬ لئ ِك ال‬
َ ٌ َ َ َ ْٰ ْ ُ َ َ ٌ ْ َ ْ ُّ
nı değiştirirler: “Eğer size bu
verilirse alın, bu verilmezse
41 ‫خرة ِ عذاب عظ۪يم‬ ٌ ِ ‫خزي ولهم ِيف ال‬ ِ ‫ِيف ادلنيا‬
sakının!” derler. Allah birini
şaşırtmak isterse, sen onun
için Allah’a karşı hiçbir şey
yapamazsın. Onlar, Allah’ın,
kalblerini temizlemek iste-
mediği kimselerdir. Onlar için
dünyâda rezillik var ve yine
onlar için âhirette de büyük
bir azâb vardır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


114 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ 114
6. CÜZ ِ ‫ورةُ ال َمٓائ َِدة‬ ‫س‬ MAİDE SÛRESİ 44. Biz, içinde doğruya
rehberlik ve nur olduğu hal-
َ‫اؤ۫ك‬ ُ َٓ ْ َ ْ ُّ َ ُ َّ َ َ ْ َ ُ َّ َ de Tevrat’ı indirdik. Allah’a
‫ت فا ِن ج‬ ِ ۜ ‫ب اكالون ل ِلسح‬ ِ ‫سماعون ل ِلك ِذ‬ teslim olmuş peygamber-
ْ ُْ ْ َ ْ ُْ َ ْ ْ َ َْ ْ ََُْ ْ ُ ْ َ ler onunla Yahûdiler’e hük-
‫فاحم بينهم او اع ِرض عنه ۚم وان تع ِرض‬ ِ mederlerdi. Allah’ın Kitabını
ْ‫م‬ ُ ْ َ َ ْ َ َ ْ ِ َ ً ْ َ َ ُّ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ korumaları kendilerinden is-
‫عنهم فلن يضوك شيـٔا ۜ وان حكمت فاح‬ tendiği için Rablerine teslim
َََْ َ ْ ُ ْ ُّ ُ َ ّٰ َّ ْ ْ ْ ََُْ olmuş zâhidler ve bilginler de.
‫ وكيف‬42 ‫سط۪ني‬ ِ ‫بينهم بِالقِس ِۜط ا ِن الل يِب المق‬ Hepsi ona şahitlerdi. Şu hal-
ُ ّٰ ْ ُ ٰ ْ َّ ُ ُ َ ْ َ َ َ ُ ّ َ ُ
‫۪يها ُح ُم اللِ ث َّم‬ َ ‫ية ف‬ de İnsanlardan korkmayın,
‫يكِمونك وعِندهم اتلور‬ benden korkun. Âyetlerimi az
ٓ َّ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٓ ُ َٓ َ َۜ ٰ ْ َ ْ َ ْ َّ َ َ َ bir bedel karşılığında satma-
‫ ا ِنا‬43 ‫۪ني‬ ۟ ‫يتولون مِن بع ِد ذل ِك وما ا ۬ولئ ِك بِالمؤ ِمن‬ yın. Kim Allah’ın indirdiği ile
َ ُّ َّ َ ُ ُ ْ َ ٌ ُ َ ً ُ َ َ ٰ ْ َّ َ ْ َ ْ َ hükmetmezse işte onlar kâ-
‫انزنلا اتلورية ف۪يها هدى ونورۚ يم بِها انلبِيون‬ firlerin ta kendileridir.

َ‫ار بما‬ ُ ‫ح َب‬ َ ْ َ َ ُّ َّ َّ َ ُ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ َّ


ْ ‫ال‬ 45. Tevrat’ta onlara şöyle
ِ ‫ال۪ين اسلموا ل ِل۪ين هادوا والربانِيون و‬ yazdık: Cana can, göze göz,

‫اءۚ ف‬
َ َ َ َٓ َ ُ ْ َ َ ُ َ َ ّٰ
‫اب اللِ وكنوا عليهِ شهد‬ َ ‫حفظُوا م ِْن ك‬
‫ِت‬
ْ ُْ buruna burun, kulağa kulak,
ِ ِ ‫است‬ dişe diş. Yaralar da kısasa
ً ٰ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ
ۜ‫توا بِايَات۪ى َث َم ًنا قَ۪ي‬
bağlıdır. Kim bunu bağışlar-
‫تشوا انلاس واخشو ِن ول تش‬ sa kendisi için o keffâret olur.
َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ُ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ Kim Allah’ın indirdiği ile hük-
44 ‫ومن لم يم بِما انزل الل فا ۬ولئ ِك هم الكاف ِرون‬ metmezse işte onlar zalimler-
ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َّ َٓ ‫َو َك َتبْ َنا َعلَيْه ْم ف‬
َ ‫۪يها ا َ َّن انلَّ ْف‬ dir.
‫ني‬ ِ ِ ‫ع‬ ‫ال‬‫ب‬ ‫ني‬ ‫ع‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫س‬
ۙ ِ ‫ف‬ ‫انل‬ِ ‫ب‬ ‫س‬ ِ
ُُْ َ ُُْ َْْ ََْْ
ۙ‫الس ِّن‬ ِ ّ ِ ‫الس َّن ب‬ ِ ّ ‫َوالنف بِالنِف َوالذن بِالذ ِن َو‬
ۜ‫ارةٌ ُل‬
َ َ َّ َ َ ُ َ َ َ َ ٌ َ َ ُ ُْ َ
‫اص ف َم ْن ت َص َّدق بِه۪ فهو كف‬ ۜ ‫والروح ق ِص‬
َ َّ ُ َ ٰ ٓ ُ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ
45 ‫الل فا ۬ولئ ِك ه ُم الظال ُِمون‬ ‫ومن لم يم بِما انزل‬

42. İman etmeyenler hep yalana kulak verir, durmadan


haram yerler. Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver,
ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana
hiçbir zarar veremezler. Ve eğer hüküm verirsen, araların-
da adaletle hükmet. Allah âdil olanları sever.
43. İçinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında ol-
duğu halde nasıl seni hakem kıldılar da, sonra bunun ar-
kasından yüz çevirip gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler
değildir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 115


ANA SAYFAYA DÖN

46. Önündeki Tevrat›ı 6. CÜZ ‫السا ِدُس‬ ُ ْ َ ‫ ا‬115


َّ ‫ل ْز ُء‬ MAİDE SÛRESİ

doğrulayıcı olarak, izleri üze-


rine, Meryem oğlu İsa’yı ar-
ِْ‫ني يَ َديه‬ َ ْ ‫ع اٰثَاره ِْم بع۪يَس ابْن َم ْر َي َم ُم َص ّ ِدقًا ل ِمَا َب‬ ٰ ٓ َ َ ْ َّ َ َ
kalarından gönderdik. Ve ِ ِ ِ ‫وقفينا‬
ona, içinde doğruya rehberlik
َ‫ور ۙ َو ُم َص ّ ِدقًا ل ِمَا َبْني‬ ٌ ُ‫يل ف۪يهِ ُه ًدى َون‬ َ ْ ْ ُ َ ْ َ ٰ َ ٰ ْ َّ َ
ve nûr bulunmak, önündeki ‫مِن اتلوري ِةۖواتيناه الِ ۪ن‬
Tevrat›ı tasdik etmek,
ْ‫م‬ ُ ْ َْ َ َ َّ ُ ْ ً َ ْ َ َ ً ُ َ ٰ ْ َّ َ ْ َ َ
sakınanlara bir hidayet ve ‫ ولح‬46 ‫يديهِ مِن اتلوريةِ وهدى وموعِظة ل ِلمتق۪ني‬
öğüt olmak üzere İncil›i َ َ ْ َ َٓ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ْ ْ َُْ
verdik. ‫يل بِما انزل الل ف۪ي ۜهِ ومن لم يم بِما انزل‬ ِ ‫اهل الِ ۪ن‬
47. İncil sahipleri, Allah’ın ّ‫الق‬ َ ْ ‫اب ب‬ َ ‫ك الْك َِت‬ َ ْ َ ٓ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ُ َ ُ ّٰ
‫ وانزنلا ا ِل‬47 ‫الل فا ۬ولئ ِك هم الفا ِسقون‬
onda indirdiği ile hükmetsinler. ِ ِ
Kim Allah’ın indirdiği ile hük- ُ ْ َ ََ
‫اب َو ُم َهيْ ِم ًنا عليْهِ فاح ْم‬ َ ‫ني يَ َديْهِ م َِن الْك‬
‫ِت‬ َ ْ ‫ُم َص ّ ِدقًا ل ِمَا َب‬
metmezse işte onlar fâsıklar- ِ
‫ال ّۜ ِق‬ َ ْ ‫اء َك م َِن‬ َ َٓ‫اء ُه ْم َع َّما ج‬ َ ‫الل َو َل تَ َّب ْع ا َ ْه َٓو‬ ُ ّٰ ‫بَيْ َن ُه ْم ب َٓما اَن ْ َز َل‬
dır.
48. Sana da, daha önce- ِ ِ
ُ َ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ ً َ ْ َ ً َ ْ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ّ ُ
‫ل َعل ْم‬ ‫ل ِك ٍل جعلنا مِنم ِشعة ومِنهاجۜا ولو شاء الل‬
ki kitabı doğrulamak ve onu
korumak üzere hak olarak
Kitab’ı gönderdik. Artık ara- ُ َ ْ َ ْ ُ ٰ ٰ َٓ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ ٰ َ ً َ َ ً َّ ُ
larında Allah’ın indirdiği ile ‫ن ِلبلوكم ۪يف ما اتيم فاسبِقوا‬ ِ ‫حدة ول‬ ِ ‫امة وا‬
hükmet; sana gelen gerçeği ْ‫ ْم بمَا ُكنْ ُتم‬ ُ ُ ّ َ ُ َ ً َ ْ ُ ُ ْ َ ّٰ َ َ ْ َ ْ
bırakıp da iman etmeyenle- ِ ‫ات ا ِل اللِ مر ِجعم ج۪يعا فينبِئ‬ ِ ۜ ‫الي‬
rin arzularına uyma. Her biri-
ْ‫الل َو َل تَ َّبع‬ ُ ّٰ ‫ ْم بَيْ َن ُه ْم ب َٓما اَن ْ َز َل‬ ُ ْ َ َ َۙ ُ َ ْ َ
nize bir şerîat ve bir yol ver- ِ ِ ‫ وا ِن اح‬48 ‫ف۪يهِ تتلِفون‬
َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ
َۜ ْ‫الل ا ِل‬
dik. Allah dileseydi sizleri bir
tek ümmet yapardı; fakat bu ‫ك‬ ‫اهواءهم واحذرهم ان يفتِنوك عن بعِض ماانزل‬
ُُ ْ َ ‫الل ا َ ْن يُص‬ ُ ّٰ ‫يد‬ ُ ‫اعلَ ْم اَنَّمَا يُر‬ْ َ ْ َّ َ َ ْ َ
‫۪يب ُه ْم ب ِ َبعِض ذنوب ِ ِه ۜ ْم‬
size verdiğinde sizi denemek
içindir. Öyleyse iyi işlerde ۪ ‫فا ِن تولوا ف‬
ِ‫الاهِل ِ َّية‬ َ ْ ‫ َم‬ ْ ُ ََ َ ُ ََ
ِ َّ‫۪يا م َِن انل‬ ً ‫َوا ِ َّن َكث‬
birbirinizle yarışın. Hepinizin
dönüşü Allah’adır. Artık size, ‫ افح‬49 ‫اس لفا ِسقون‬
َ َ ْ َ
ّٰ
۟ ‫ون َو َم ْن ا ْح َس ُن م َِن اللِ ُحكمًا ل ِق ْو ٍم يُوق ُِن‬ َۜ ‫َيبْ ُغ‬
üzerinde ayrılığa düştüğünüz
şeyleri O haber verecektir. 50 ‫ون‬
49. Aralarında Allah’ın in-
dirdiği ile hükmet ve inkâr
edenlerin arzularına uyma. 50. Yoksa onlar cahiliye devrinin yaşantısını mı arıyor-
Allah’ın sana indirdiği hüküm- lar? İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah’tan
lerin bir kısmından seni sap- daha güzel kim vardır?
tırmamalarına dikkat et. Eğer
yüz çevirirlerse bil ki, Allah
ancak, günahlarının bir kıs-
mını onların başına belâ et-
mek ister. İnsanların birçoğu
da zaten yoldan çıkmışlardır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


116 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ
6. CÜZ ِ ‫ورةُ ال َمٓائ َِدة‬ ‫ س‬116 MAİDE SÛRESİ 53. İman edenler: “Bunlar
mıdır sizinle beraber olduk-
ُ ْ َ ٰٓ َ َّ َ َ ُ َ ْ ُ َّ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
‫ارى ا ْو ِلَٓا ۢ َء َبعض ُه ْم‬ ‫ح ِْز ٌب‬
larına bütün güçleriyle yemin
‫خذوا الهود وانلص‬ ِ ‫يا ايها ال۪ين امنوا لتت‬ 4 edenler?” diyeceklerdir. On-
َ َ ّٰ َّ ْ ُ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ ْ ُ َّ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ َٓ ْ َ
‫الل ل َي ْهدِي‬
ların bütün yaptıkları boşa
‫ض ومن يتولهم مِنم فا ِنه مِنهمۜ ا ِن‬ ۜ ٍ ‫او ِلاء بع‬ gitmiştir de kaybedenlerden
ْ‫ون ف۪يهم‬ َ ُ َ ُ ٌ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ َّ َ ْ َ ْ olmuşlardır.
ِ ‫ فتى ال۪ين ۪يف قلوب ِ ِهم مرض يسارِع‬51 ‫القوم الظالِم۪ني‬
ْ‫يت بالْ َفتْ ا َ ْو اَمر‬ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ ٌ َ َٓ َ َ ُ ْ َ ٰٓ ْ َ َ ُ ُ َ
54. Ey iman edenler! Siz-
َ
ِ‫يقولون نشى ان تص۪يبنا دائ ِرةۜ فعس الل ان يا ِ ِ ح‬ den kim dininden dönerse,
ٍ
ُ ُ ُ ْ َ ٓ ُّ َ َ َٓ ٰ َ ُ ْ ُ َ ْ ْ
Allah onların yerine öyle bir
َ
‫ َو َيقول‬52 ‫۪ني‬ َۜ ‫سوا ۪يف انف ِس ِه ْم نادِم‬ ‫مِن عِن ِده۪ فيصبِحوا ع ما ا‬ topluluk getirir ki, Allah onları

ُ َ َّ َ ْ َ َ َّ َٓ ُ ٰٓ َ ُٓ َ ٰ َ َّ
sever, onlar da Allah’ı sever-
ّٰ
‫۪ين اق َس ُموا بِاللِ َج ْه َد ا ْي َمان ِ ِه ْمۙا ِن ُه ْم ل َم َع ۜ ْم‬ ‫ال۪ين امنوا اهؤ۬لءِ ال‬ ler. Onlar Mü’minlere karşı

ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ َ ُ ْ ََ ُ ْ َ ْ َ َ
alçak gönüllü, kâfirlere karşı
َ
‫۪ينا َم ُنوا َم ْنيَ ْرت َّد‬ ‫ ياايهاال‬53‫سين‬ ِ۪ ‫حبِطتاع َمال ُه ْمفاص َبحواخا‬ güçlü ve onurludurlar. Allah

َّ َ َ ُ َ ُ ّٰ ْ َ َ ْ َ َ
yolunda cihad ederler. Bu
َ ُ ْ
‫الل بِق ْو ٍم ي ُِّب ُه ْم َو ُي ِح ُّبون ُٓه اذِل ٍة‬ ‫مِن ْم ع ْن د۪ينِه۪ فسوف ياِيت‬ yolda hiçbir kınayıcının kına-

َ ُ َ ُ َ َ ْ َ َ َّ َ َ ْ ُ ْ َ َ
masından da korkmazlar. İşte
ّٰ َ ‫ون يف‬
‫يل الل‬ ِ ۪ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ين ياهِد‬ ۘ ‫ع المؤ ِمن۪ني اعِز ٍة ع الكاف ِ۪ر‬ bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu

َٓ َ ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ْ َ َ ٰ َٓ َ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َ
dilediğine verir. Allah, lütfu
‫الل َواس ٌِع‬ ُ ّٰ ‫شا ُءۜ َو‬ ‫وليافون لومة لئ ٍِۜ ذل ِك فضل اللِ يؤت۪يهِ من ي‬ geniş olandır, hakkıyla bilen-

َ ُ ُ َ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ ُ ُ ُ َ َ ُ ّٰ ُ ُ ُّ َ َ َّ
dir.
‫۪يمون‬ ‫ ا ِنما و ِلم الل ورسول وال۪ين امنوا ال۪ين يق‬54 ‫۪يم‬ ٌ ‫َعل‬ 55. Sizin evliyanız an-
َ َ ّٰ ‫ َو َم ْن َي َت َوَّل‬55 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ َ َ ٰ َّ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َّ
‫الل َو َر ُسو ُل‬
cak Allah’tır, resulüdür, iman
‫الصلوة ويؤتون الزكوة وهم راكِع‬ edenlerdir; onlar ki Allah’ın

َ ‫ يَٓا ا َ ُّي َها َّال‬56 ‫ون‬


ُ‫۪ين ا ٰ َمنوا‬ َ ُ َ ْ ُ ُ ّٰ َ ْ َّ َ ُ َ ٰ َ َّ َ
emirlerine boyun eğerek na-
۟ ِ‫وال۪ين امنوا فا ِن حِزب اللِ هم الغال‬ mazı kılar, zekâtı verirler.

َ ‫ ْم ُه ُز ًوا َولَعِ ًبام َِن َّال‬


َ‫۪ينا ُ ۫وتُواالْك َِتاب‬ ُ َ ُ َ َّ َ َّ ُ َّ َ َ
‫خذواال۪يناتذواد۪ين‬
ِ ‫لتت‬
56. Kim Allah’ı, resulünü
ve iman edenleri veli edinirse
َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ ّٰ ُ َّ َ َ َٓ ْ َ َ َّ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ bilsin ki, üstün gelecek olan-
ِ
57 ‫مِن قبل ِم والكفار او ِلاءۚ واتقوا الل ا ِن كنتم مؤمن۪ني‬ lar şüphesiz Allah’ın tarafını
tutanlardır.
57. Ey iman edenler! Siz-
den önce kendilerine Kitap
51. Ey iman edenler! Yahudilerin ve Hristiyanların evli-
verilenlerden dininizi alay
yalarını evliya edinmeyin. Zira onlar kendilerinin evliyası-
ve oyun konusu edinenleri
dır. İçinizde onların evliyalarını evliya edinenler onlardan-
ve kâfirleri evliya edinmeyin.
dır. Allah nefsine zulmedene yol göstermez.
Eğer müminler iseniz. Allah’a
52. Kalplerinde hastalık bulunanların: “Başımıza bir karşı gelmekten sakının.
felâketin gelmesinden korkuyoruz!” diyerek onların arası-
na koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih yahut
katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri
şeyden dolayı pişman olacaklardır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 117


ANA SAYFAYA DÖN

58. Namaza çağırdığınız 6. CÜZ ‫السادُِس‬ ُ ْ َ‫ا‬


َّ ‫ل ْز ُء‬ 117 MAİDE SÛRESİ

zaman onu alay ve oyun ko-


َ َّ َ َ ٰ َ ُ َ ُ َ َّ ٰ َّ َ ْ ُ ْ َ َ َ ِ َ
‫الصلوة ِ اتذوها ه ُز ًوا َول ِع ًباۜ ذل ِك بِان ُه ْم ق ْو ٌم‬
nusu yaparlar. O davranış,
onların düşünemeyen bir top- ‫واذا ناديتم ا ِل‬
ٰ ْ َ َّٓ ٓ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َٓ ْ ُ َ ُ َْ َ
‫اب هل تن ِق ُمون م َِّنا ا ِل ان ا َم َّنا‬
lum olmalarındandır.
59. Ey Ehl-i Kitap! Yalnız- ِ ‫ِت‬
‫ك‬ ‫ال‬ ‫ل‬ ‫ه‬ ‫ا‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ق‬ 58 ‫ون‬ ‫ليع ِقل‬
َ ُ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َٓ َ َ ْ َ َ ْ ُ َٓ َ ّٰ
59 ‫بِاللِ وما ان ِزل ا ِلنا وما ان ِزل مِن قبل ۙوان اكثكم فا ِسقون‬
ca Allah’a, bize indirilene ve
daha önce indirilenlere inan-
dığımız için mi bizden hoşlan-
‫لل‬ُ ّٰ ‫اللِ َم ْن لَ َع َن ُه ا‬ ّٰ ْ ً َ ُ َ َ ٰ ْ ّ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ ْ َ ْ ُ
ۜ ‫وبة عِن َد‬ ‫ش مِن ذل ِك مث‬
mıyorsunuz? Oysa çoğunuz ٍ ِ ‫قل هل انبِئم ب‬
yoldan çıkmış kimselersiniz. َ ‫اغ‬ ُ َّ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ َ
ۜ‫وت‬ ‫ازير وعبد الط‬ ۪ ‫وغ ِضب عليهِ وجعل مِنهم القِردة والن‬
ُّ َ َ َ ً َ َ ٌّ َ َ ٰ ٓ ُ
60. De ki: Allah katında yeri
ُٓ َ ْ ُ ُ َٓ َ َ َّ ٓ َ َ ْ َ
bundan daha kötü olanı size
haber vereyim mi? Allah’ın
‫ واِذا جاؤ۫كم قالوا‬60 ‫يل‬ ِ ‫ا ۬ولئ ِك ش مكنا واضل عن سوا ِء الس ۪ب‬
ُ َ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ ُ ُْ ْ َُ َ َ ٰ
‫الل اعل ُم ب ِ َما كنوا‬ ‫ا َم َّنا َوق ْد دخلوا بِالف ِر َوه ْم ق ْد خ َر ُجوا بِه۪ۜ و‬
lânetlediği ve gazap ettiği,
aralarından maymunlar,

‫ان‬ ‫و‬َ ‫ون يف ْالِث ْ ِم َوالْ ُع ْد‬ َ ُ َُ ْ ُْ ً َ ََٰ َ ُُْ َ


ِ ‫ وترى كث۪يا مِنهم يسارِع‬61 ‫يتمون‬
domuzlar ve şeytana tapanlar
çıkardığı kimseler. İşte bunlar, ِ
yeri daha kötü olan ve doğru
‫يه ُم‬ ُ ‫ ل َ ْو َل َينْ ٰه‬62 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ ْ َ َ ْ ُّ ُ ْ َ َ
‫ت لِئس ما كنوا يعمل‬ ۜ ‫واكل ِ ِهم السح‬
yoldan daha ziyade sapmış
ْ َ َ ْ ُّ ُ ْ َ َ َ ْ ْ ُ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُّ َّ َّ
‫ت لِئَس‬
bulunanlardır.
ۜ ‫الربانِيون والحبار عن قول ِ ِهم الِثم واكل ِ ِهم السح‬
َ ْ َّ ُ ٌۜ َ ُ ْ َ ّٰ ُ َ ُ ُ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ
61. Yanınıza küfürle girip
yine küfürle çıktıkları halde
size geldiklerinde “inandık”
‫ت ايْد۪ي ِه ْم‬ ‫ت الهود يد اللِ مغلولة غل‬ ِ ‫ وقال‬63 ‫ما كانوا يصنعون‬
َّ َ َ َ َ ُ َٓ َ َ ْ َ ُ ْ ُ ۙ َ َ ُ ْ َ ُ َ َ ْ َ ۢ ُ َ َ ُ ُ َ
derler. Allah onların gizledik-
lerini daha iyi bilmektedir.
‫يدن‬ ‫ي‬
۪ ‫ان ين ِفق كيف يشا ۜء ول‬ ِ ‫ول ِعنوا بِما قالوا بل يداه مبسوطت‬
ُ‫۪يا مِنْ ُه ْم مَٓا اُنْز َل اَِلْ َك م ِْن َر ّب َك ُط ْغ َيانًا َو ُك ْف ًرۜا َواَلْ َقيْ َنا بَيْ َن ُهم‬ ً ‫َكث‬
62. Onlardan birçoğunun
ِ ِ
günah, düşmanlık ve haram
َ َ َ َ ْ َ ً َ ُ َ ْ َ ٓ َ َّ ُ َ ٰ ِ ْ َ َ َٓ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ْ
ْ ْ ْ ٰ
yemede yarıştıklarını görür- ‫العداوة والغضاء ا ِل يوم القِيمۜةِ كلما اوقدوا نارا ل ِلحر ِب اطفاها‬
ْ ُ ْ ُّ ُ َ ُ ّٰ َ ً َ َ ْ َ ْ
sün. Yaptıkları ne kötüdür!
َ ُ ّٰ
63. Bunları, din adamları 64 ‫اللۙ َوي َ ْس َع ْون ِيف الرِض فساداۜ والل ل يِب المف ِسد۪ين‬
َ
ve bilginler, günah söz söyle-
mekten ve haram yemekten
sakındırsalardı ya! Yapmakta
64. Yahudilerden bazıları Allah’ın eli bağlıdır, dediler.
oldukları şey ne kötüdür!
Hay! dedikleri yüzünden eli bağlanası ve lânet olasılar!
Bilâkis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. And olsun ki
sana Rabbinden indirilen şeyler, onlardan çoğunun azgınlı-
ğını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar düşman-
lık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa
Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa
koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


118 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ 118
6. CÜZ ِ ‫ورةُ ال َمٓائ َِدة‬ ‫س‬ MAİDE SÛRESİ 67. Ey Resul! Rabbinden
sana indirileni tebliğ et. Eğer
ْ َ َ َّ َ َ َ َّ ٰ َ ْ َ ْ َ َّ َ ْ َ َ
‫اب ا َم ُنوا َواتق ْوا لف ْرنا عن ُه ْم َس ّي ِ َـٔات ِ ِه ْم‬
bunu yapmazsan O’nun
ِ ‫ولو ان اهل الكِت‬ elçiliğini yapmamış olursun.
َ َّ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ
‫اتل ْو ٰرية‬ ‫ ولو انهم اقاموا‬65 ‫ات انلَّع۪ي ِم‬ ِ ‫َولدخلناه ْم جن‬
Allah seni insanlardan
koruyacaktır. Doğrusu Allah,
َ ُ َ ََ َ َ ُْ َ ْ ْ
‫َوالِ ۪نيل َومَٓا ان ِزل ا ِلْ ِه ْم م ِْن َر ّب ِ ِه ْم لكلوا م ِْن ف ْوق ِ ِه ْم‬
kâfirler topluluğuna rehberlik
etmez.
َ ‫س‬ َٓ ‫۪ي مِنْ ُه ْم‬ٌ ‫ت ا َ ْر ُجلِه ۜ ْم مِنْ ُه ْم ا ُ َّم ٌة ُم ْق َت ِص َدةٌۜ َو َكث‬ َْ ْ َ
‫اء‬ ِ ‫ومِن ت‬
68. “Ey Ehl-i Kitap! Siz,
ِ Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbiniz-

َۜ ِ ‫ك م ِْن َر ّب‬ َ ْ َ َ ْ ُ َٓ ْ ّ َ ُ ُ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُ َ ْ َ َ
‫ك‬ ‫ يا ايها الرسول بلِغ ما ان ِزل ا ِل‬66 ۟‫ما يعملون‬
den size indirileni uygulama-
dıkça, bir şey üzerinde değil-

‫س‬
َ
ِۜ ‫الل َي ْع ِص ُمك م َِن انلَّا‬ ُ ّٰ ‫ت رسَاَتلَ ُهۜ َو‬ َ ‫َوا ِ ْن ل َ ْم َت ْف َع ْل َف َما بَ َّل ْغ‬ sinizdir” de. Rabbinden sana
ِ indirilen, iman etmeyenlerin

‫اب‬
ْ َ
َ ‫ قُ ْل يَٓا ا ْه َل الك‬67 ‫ين‬
‫ِت‬ َ ‫الل َل َي ْه ِدي الْ َق ْو َم الْكاف ِر‬
َ َ ّٰ ‫ا َِّن‬ küfür ve azgınlığını elbette
ِ ۪ artıracaktır. Kâfirler topluluğu
َ ْ ُ َٓ َ َ ْ ْ َ َ ٰ ْ َّ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ٰ َ ْ ُ ْ َ
۪ ِ‫شٔ حىت تق۪يموا اتلورية وال‬
için üzülme.
‫نيل وما ان ِزل‬ ٍ ‫لستم ع‬
َ ْ ُ َٓ ْ ُ ْ ً َ َّ َ َ َ َ ْ ُ ّ َ ْ ْ ُ ْ َ
69. İman edenler ile
‫ييدن كث۪يا مِنهم ماان ِزل‬ ۪ ‫ا ِلم مِن ربِمۜ ول‬
Yahudiler, Sâbiîler ve

ْ ََ ْ َ َ ُْ ُ َ َّ ْ َ َْ
Hıristiyanlar›dan Allah›a
ِ‫ك ط ْغ َيانًا َوكف ًراۚ ف تَاَس ع ال َق ْوم‬ ِ ‫ا ِلك مِن رب‬
ve ahiret gününe inanıp

َ ُ َّ َ ُ َ َ َّ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ َ ْ
iyi amel işleyenler üzerine

‫ ا ِن ال۪ين امنوا وال۪ين هادوا والصاب ِ ۫ؤن‬68 ‫الكاف ِ۪رين‬ َ asla korku yoktur; onlar

َ َ َ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ َ َ ٰ ْ َ ٰ َ َّ َ
üzülmeyeceklerdir de.
ً‫الا‬ َ
ِ ‫خ ِر وع ِمل ص‬ ِ ‫وانلصارى من امن بِاللِ والو ِم ال‬ 70. And olsun ki İsrail oğul-

َ َ َْ َ َ ْ ََ َ ََُْ ْ ُ َ َ ْ َْ َ ٌْ َ َ َ
larının sağlam sözünü aldık
‫ لقد اخذنا م۪يثاق‬69 ‫فخوف علي ِهم ولهم يزنون‬ ve onlara peygamberler gön-
ٌ ُ َ ْ ُ َ َٓ َ َّ ُ ً ُ ُ ْ ْ َ ٓ َ ْ َ ْ َ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ derdik. Ne zaman bir pey-
‫بن۪ى ا ِساي۪ل وارسلنا ا ِل ِهم رسۜ كلما جاءهم رسول‬ gamber onlara nefislerinin

َ ُ ُ ْ َ ً َ َ ُ َّ َ ً َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ٓ ٰ ْ َ َ َ
arzu etmediğini getirdi ise bir
70 ‫بِما لتهوى انفسهمۙ ف ۪ريقا كذبوا وف ۪ريقا يقتلون‬ kısmı yalanladılar, bir kısmı
da peygamberleri öldürdüler.

65. Ehli kitaptan iman edip Allah’a karşı gelmekten sa-


kınanların kötülüklerini örter onları nimet dolu cennetlere
sokarız.
66. Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rablerinden onla-
ra indirilen hükümleri yerine getirirlerse, şüphesiz hem
üstlerinden, hem de ayaklarının altından nimetlendiririm.
Onlardan aşırılığa kaçmayan bir zümre vardır; fakat iman
etmeyenlerin yaptıkları ne kötüdür!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 119


ANA SAYFAYA DÖN

71. Bir belâ olmayacak 6. CÜZ ‫السا ِدُس‬ ُ ْ َ ‫ ا‬119


َّ ‫ل ْز ُء‬ MAİDE SÛRESİ

zannettiler de kör ve sağır ke-


sildiler. Sonra Allah tevbeleri-
َ‫ون ف ِتْ َن ٌة َف َع ُموا َو َص ُّموا ُث َّم تَاب‬ َ ُ َ َّ َ ُٓ َ َ
ni kabul etti. Sonra içlerinden ‫سبوا ال ت‬ ِ ‫وح‬
çoğu yine kör ve sağır oldu.
ٌ ‫الل بَص‬
‫۪ي‬ ُ ّٰ ‫ي مِنْ ُه ۜ ْم َو‬ ٌ ۪‫الل َعلَيْه ْم ُث َّم َع ُموا َو َص ُّموا َكث‬ ُ ّٰ
Allah onların yaptıklarını gör- ِ
َ‫الل‬ ّٰ َّ ُٓ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َ َ ُ ْ
‫ لقد كفر ال۪ين قالوا ا ِن‬71 ‫بِمَا َيع َملون‬
mektedir.
72. And olsun ki “ Meryem
َ َٓ ْ ٓ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ْ َ ُ ْ ُ َ ْ َ ُ
‫سائ۪ل‬ ِ ‫هو المس۪يح ابن مري ۜم وقال المس۪يح يا بن۪ى ا‬
oğlu Mesîh Allah’tır “diyenler
kâfir olmuşlardır. Hâlbuki
َ َ ّٰ ْ ْ ُ ْ َ ُ َّ ْ ُ َّ َ َ ّ َ َ ّٰ ْ
‫شك بِاللِ فق ْد‬ ُ ‫اع ُب‬
Mesîh “Ey İsrail oğulları!
Rabbim ve Rabbiniz olan ِ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫م‬
ۜ  ‫ب‬ ‫ر‬ ‫و‬ ‫ب‬ ۪ ‫ر‬ ‫الل‬ ‫وا‬ ‫د‬
Allah’a kulluk edin ve bilin َّ
َ ‫يه انلَّا ُۜر َومَا ل ِلظالِم‬ ْ
ُ ‫ال َّنة َو َما ٰو‬ َ ْ
َ ِ‫الل َعلَيْه‬ ُ ّٰ ‫َح َّر َم‬
ki kim Allah’a ortak koşarsa ‫۪ني‬
muhakkak Allah ona cenneti ُ َ َ ّٰ َّ ُٓ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َ َ ْ ‫م ِْن اَن‬
haram kılar; artık onun ‫الل ثال ِث‬ ‫ لقد كفر ال۪ين قالوا ا ِن‬72 ‫ار‬ ٍ ‫ص‬
َ ْ َ ْ ٰ ٓ َّ ٰ َٰ َ
‫ح ٌۜد َواِن ل ْم يَن َت ُهوا ع َّما‬ َ ٌ ْ َ َ
yeri ateştir ve zalimler için
yardımcılar yoktur” demişti. ِ ‫ا‬‫و‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫ِل‬
ٍ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫و‬ ۢ‫ة‬ٍ ‫ثل‬
‫ث‬
ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َ َّ َّ َّ َ َ َ َ ُ ُ َ
73 ‫يقولون لمسن ال۪ين كفروا مِنهم عذاب ال۪يم‬
73. And olsun “Allah, üçün
üçüncüsüdür” diyenler de
ٌ‫الل َغ ُفور‬ ُ ّٰ ‫اللِ َوي َ ْس َت ْغفِ ُرونَ ُۜه َو‬ ّٰ َ َ ُ ُ َ َ َ َ
‫اف يتوبون ا ِل‬
kâfir olmuşlardır. Hâlbuki bir
tek Allah’tan başka hiçbir ilah
yoktur. Eğer diye geldiklerin- ْ‫ول قَ ْد َخلَت‬ ٌ ُ َ َّ َ َ ْ َ ُ ْ ُ َ ْ َ ٌ ‫َرح‬
den vazgeçmezlerse, içlerin- ۚ ‫ ما المس۪يح ابن مريم ا ِل رس‬74 ‫۪يم‬
َ ُ َْ َ َ ٌ َ ّ ُ ُّ ُ َ ُ ُ ُّ َْ
ۜ ِ ‫م ِْن قبلِهِ الرسۜل وامه‬
den kâfir olanlara acı bir azap
isabet edecektir. ‫صد۪يقة كانا ياك ِن‬
ّٰ َ ْ ُ ْ َّ ُ َ ٰ ْ ُ ُ َ ُ ّ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َّ
‫ات ثم انظر ان‬ ِ ‫الطعا ۜم انظر كيف نبِني لهم الي‬
74. Allah’a tevbe edip O’n-

ُ ْ َ َ َ ّٰ ُ ْ َ ُ ُْ ََ ْ ُ َ ُ َُْ
dan bağışlanmayı hala di-

‫ون اللِ ما ل يملِك‬ ِ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ون‬ ‫د‬ ‫ب‬ ‫ع‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫ل‬ ‫ق‬ 75 ‫ون‬ ‫يؤفك‬
lemeyecekler mi? Allah çok

ْ ُ َّ َ ُ ُ ّٰ َ ً ْ َ َ َ ًّ َ ْ ُ َ
yarlıgayıcı, çok esirgeyicidir.
75. Meryem oğlu Mesîh ُ َ
76 ‫لم ضا ول نفعا ۜ والل هو السم۪يع العل۪يم‬
ancak bir resuldür. Ondan
önce de resuller gelip geç-
miştir. Anası da çok doğru bir
kadındır. Her ikisi de yemek 76. De ki: Allah’ı bırakıp da sizin için fayda ve zarara
yerlerdi. Bak, onlara delilleri gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Hakkıyla işiten
nasıl açıklıyoruz, sonra bak ve bilen yalnız Allah’tır.
nasıl yüz çeviriyorlar?

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


120 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ 120
6. CÜZ ِ ‫ورةُ ال َمٓائ َِدة‬ ‫س‬ MAİDE SÛRESİ 80. Onlardan çoğunun,
inkâr edenleri evliya edindik-
َ‫ ْم َغ ْي‬ ُ ُْ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ ْ ُ lerini görürsün. Nefislerinin
ِ ‫اب ل تغلوا ۪يف د۪ين‬ ِ ‫قل يا اهل الكِت‬ onlar için önceden hazırladığı
َُْ ْ ُّ َ ْ َ ْ َ َ َٓ ْ َ ُٓ َّ َ َ َ ّ َ ْ şey ne kötüdür? Allah onlara
‫ال ِق ول تبِعوا اهواء قو ٍم قد ضلوا مِن قبل‬ gazab etmiştir ve onlar azap

77 ‫يل‬ ِ۟ ‫ـب‬ َّ ِ‫ـواء‬


‫الس‬ َ ٓ ‫ـن َس‬ ْ ‫ض ُّلوا َع‬ َ َ ً َ ُّ َ َ َ
‫واضلوا كث۪يا و‬
içinde devamlı kalıcıdırlar!
۪
ٰ َ َ َٓ ْ ٓ َ ْ
81. Eğer onlar Allah’a,
َ ٔ ُ ‫ك َف‬ َ َ َّ َ ُ
‫ان‬ ‫ِس‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ل‬ ‫اي‬ ‫س‬ ِ ‫ا‬ ‫ى‬ ‫ن‬
۪ ‫ب‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ر‬ ‫لعِن ال۪ين‬
Peygamber’e ve ona indirile-
ِ ۪ ne iman etmiş olsalardı, inkâr
ُ َ َ َ ٰ َ ‫او َ۫د َوع‬
ُ ‫َد‬
‫۪يس اب ْ ِن َم ْر َي َۜم ذل ِك بِمَا ع َص ْوا َوكنوا‬
edenleri evliya edinmezlerdi;
fakat onların çoğu yoldan çık-
ُ‫كر َف َعلُوه‬ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َََ َ ُ َ َ َُْ َ mışlardır.
ٍ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ن‬ ‫ع‬ ‫ن‬ ‫و‬ ‫اه‬ ‫ن‬  ‫ي‬ ‫ل‬ ‫وا‬ ‫ان‬ ‫ك‬ 78 ‫ون‬ ‫يعتد‬
ً ‫ تَ ٰري َكث‬79 ‫ون‬ َ َُ َْ ُ َ َ َ ْ َ
82. İnsanlar içerisinde
ْ‫۪يا مِنْ ُهم‬ ‫لِئس ما كانوا يفعل‬
iman edenlere düşmanlık

ْ‫ت ل َ ُهم‬ ْ ‫ك َف ُروا َلئَْس مَا قَ َّد َم‬ َ َ َّ َ ْ َّ َ َ َ


bakımından en şiddetli ola-

ِ ۜ ‫يتولون ال۪ين‬
rak iman etmemiş Yahûdiler’i
ve şirk koşanları bulacaksın.
ْ‫الل َعلَيْه ْم َويف الْ َع َذاب ُهم‬ ُ ّٰ ‫ط‬ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َُْ
‫خ‬
ِ ‫انفسهم ان س‬
Onlar içinde size karşı sevgi
ِ ِ ِ bakımından en yakın olarak
ّٰ َ ُ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ
‫ب َومَٓا‬ ّ َّ‫اللِ َوانل‬ ‫ب‬ ‫ون‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ؤ‬ ‫ي‬ ‫وا‬ ‫ان‬ ‫ك‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫و‬ 80 ‫ون‬ ‫ادل‬
ِ ‫خ‬
da “Biz Hıristiyanlarız” diyen-
ِِ ِ leri bulacaksın. Çünkü onla-
ْ‫۪يا مِنْ ُهم‬ ً ‫ َّن َكث‬ ٰ َ َ َٓ ْ َ ْ ُ ُ َ َّ َ ْ َ َ ْ ُ rın içinde keşişler ve rahipler
ِ ‫ان ِزل ا ِلهِ مااتذوهم او ِلاء ول‬ vardır ve onlar büyüklük tas-

‫۪ين‬ َ ‫اوةً لَِّل‬ َ ‫اس َع َد‬ َ َ َّ


ِ َّ‫ج َدن اش َّد انل‬ َ‫ َتل‬81 ‫ون‬ َ ُ َ
‫فا ِسق‬
lamazlar.
ِ
ْ َ َّ
‫ج َدن اق َر َب ُه ْم‬ َ‫ش ُكواۚ َوَتل‬ َ ْ َ ‫۪ين ا‬َ ‫ود َو َّال‬ َ ُ َْ ُ َٰ
‫امنوا اله‬
ِ
َّ َ َ ٰ ٰ َ َ َّ ُٓ َ َ َّ ُ َ ٰ َ َّ ً َّ َ َ
‫ار ۜي ذل ِك بِان‬ ‫مودة ل ِل۪ين امنوا ال۪ين قالوا ا ِنا نص‬
َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َّ َ َ ً َ ْ ُ َ َ ْ
82 ‫مِن ُه ْم ق ِّس۪يس۪ني ورهبانا وانهم ل يستك ِبون‬

77. De ki: Ey Ehl-i Kitap! Dininizde haksız yere haddi


aşmayın. Daha önceden sapan, birçoklarını saptıran ve
yolun doğrusundan uzaklaşan bir topluma uymayın.
78. İsrail oğullarından küfürde olanlar, Davud ve Mer-
yem oğlu İsa diliyle lânetlenmişlerdir. Bunun sebebi, söz
dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır.
79. Onlar, işledikleri herhangi kötülükten, birbirini vaz-
geçirmeye çalışmazlardı. And olsun yaptıkları ne kötüdür!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 121


ANA SAYFAYA DÖN

83. Resule indirileni duy- 7. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬121


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫السا ِب ُع‬ MAİDE SÛRESİ

dukları zaman, tanış çıktıkları


gerçekten dolayı gözlerinden
ُ ْ َ‫ا‬
ُ َ
‫الر ُسو ِل ت ٰٓرى اع ُي َن ُه ْم تف۪يض‬
ْ َ َ َّ ‫َوا ِ َذا َس ِم ُعوا مَٓا اُنْز َل اَِل‬
yaşlar boşandığını görürsün. ‫ل ْز ُء‬ ِ
ْ ْ َ ٰ َ ُ ُ َ َ ُ َ َ َّ ْ َّ َ ْ
7

‫ال ّ ِق ۚ َيقولون َر َّب َنٓا ا َم َّنا فاك ُتب َنا‬


Derler ki: “Rabbimiz! İman
ettik, bizi şahit olanlarla bera- ‫مِن ادلمعِ مِما عرفوا مِن‬
ber yaz.”
ۙ‫ال ّ ِق‬ َ ْ ‫اءنَا م َِن‬ َ َٓ‫اللِ َومَا ج‬ ّٰ ُ ْ ُ َ َ َ َ َ َ َّ َ َ
ِ ‫ وما نلا لنؤمِن ب‬83 ‫مع الشاهِد۪ين‬
ُ ّٰ ‫ فَاَثَ َاب ُه ُم ا‬84 ‫۪ني‬ َّ ‫َو َنطْ َم ُع ا َ ْن يُ ْدخلَ َنا َر ُّب َنا َم َع الْ َق ْو ِم‬
84. “Allah’ın tertip ve tanzi-
mi böyle iken niçin Allah’a ve
‫لل‬ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ ِ
َ ٰ َ َ َ ُ ََْْ َ َْ ْ ْ َ َّ َ ُ َ َ
bize gelen gerçeğe iman et-
meyelim?”
‫۪يه ۜا َوذل ِك‬ ‫ادل۪ين ف‬ ِ ‫ات ت ۪ري مِن تتِها النهار خ‬ ٍ ‫بِما قالوا جن‬
َ ٰٓ ُ ٰ َّ َ َ َ َ َّ َ َ ْ ْ ُ ‫َج َٓز‬
‫۪ين كف ُروا َوكذبُوا بِايَات َِنٓا ا ۬ولئ ِك‬ ِ ‫اء ال ُمح‬
85. Söyledikleri sözden
dolayı Allah onlara, içinde de- ‫ وال‬85 ‫سن۪ني‬
vamlı kalmak üzere, zeminin-
َ ّ َ ُ ّ َ ُ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ْ ُ َ ْ َ
den ırmaklar akan cennetleri ‫ات‬ ِ ‫ يا ايها ال۪ين امنوا لت ِرموا طيِب‬86 ‫اصحاب الح۪ي ِ۟م‬
َ ‫ب ال ْ ُم ْع َتد‬ ُّ ِ‫الل َل ُي‬ َ ّٰ ‫ ْم َو َل َت ْع َت ُدوۜا ا َِّن‬ ُ َ ُ ّٰ َّ َ َ َٓ
mükâfat olarak verdi. İyi ha-
reket edenlerin mükâfatı işte 87 ‫۪ين‬ ‫ما احل الل ل‬
budur.
ْ‫الل اَّل۪ٓي اَنْ ُتم‬ َ ّٰ ‫الل َح َ ًل َط ّي ًباۖ َو َّات ُقوا‬ ُ ّٰ ‫ ُم‬ ُ َ َ َ َّ ُ ُ َ
‫وكوا مِما رزق‬
86. İnkâr eden ve âyetle- ِ
ُ َ ْ َّ ُ ّٰ ُ ُ ُ َ ُ َ َ ْ
‫الل بِاللغوِ ۪ٓيف ا ْيمَان ِ ْم‬ ‫خذكم‬ ِ ‫ ليؤا‬88 ‫بِه۪ ُمؤم ُِنون‬
rimizi yalanlayanlara gelince
işte onlar cehennemliklerdir.
ُ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َّ َ َ ْ ُ ُ َ ُ ْ ٰ َ
87. Ey iman edenler! ‫ارت ُٓه‬ ‫ان فكف‬ ۚ ‫خذكم بِما عقدتم اليم‬ ِ ‫ن يؤا‬ ِ ‫ول‬
ُ َْ َ ْ ُ َ ُ َ ‫ا ِطْع‬
Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve
temiz şeyleri haram kılmayın ‫۪ني م ِْن ا ْو َس ِط َما تطعِ ُمون اهل۪ي ْم‬ َ ‫ساك‬ َ ‫شة ِ َم‬ َ َ ‫ام َع‬
َ َٰ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ُ َْ َْ ْ ُ ُ َ ْ َْ
ve sınırı aşmayın. Allah sınırı
aşanları sevmez. ‫ام‬ ٍۜ َّ ‫ام ثلثةِ اي‬ ‫يد ف ِصي‬ ِ ‫او كِسوتهم او ت ۪رير رقب ٍۜة فمن لم‬
88. Allah’ın size rızık olarak
ْ‫ ۜم‬ ُ َ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َ َّ َ َ ٰ
verdiklerinden helâl, iyi ve te- ‫ذل ِك كفارة ايمان ِم ا ِذا حلفت ۜم واحفظوا ايمان‬
َ ُ ْ َ ُ َّ َ ٰ ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ
89 ‫الل ل ْم ايَاتِه۪ ل َعل ْم تشك ُرون‬
miz olarak yiyin ve kendisine
inanmakta olduğunuz Allah’a ‫كذل ِك يبِني‬
karşı takva sahibi olun.

89. Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminle-


rinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız
yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffâreti,
ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire ye-
dirmek yahut onları giydirmek yahut da bir köle azat et-
mektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin
ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yemin-
lerinizi muhâfaza edin. İşte Allah, şükredesiniz diye size
âyetlerini böyle açıklıyor!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


122 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ 122
7. CÜZ ِ ‫ورةُ ال َمٓائ َِدة‬ ‫س‬ MAİDE SÛRESİ 93. Îman eden ve sâlih
amel işleyenler üzerine, takvâ
ُ‫ال ْز َلم‬ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ َّ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ sâhibi oldukları, îman ettikleri
‫يا ايها ال۪ين امنوا ا ِنما المر والميِس والنصاب و‬ ve sâlih amel işledikleri
َّ َ ْ ُ ُ َّ َ
‫ ا ِن َما‬90 ‫اج َتن ِ ُبوهُ ل َعل ْم تفل ُِحون‬ ْ َ‫الشيْ َطان ف‬
َّ َ َ ْ ٌ ْ
‫رِجس مِن عم ِل‬
sürece, takvâ sâhibi olup
ِ îman ettikleri sürece, takvâ
ْ‫المر‬ َ ْ ‫اء يف‬ َٓ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ ُ ْ َ ُ َ ْ َّ ُ ُ
َ ‫ض‬ ‫ي ۪ريد الشيطان ان يوق ِع بينم العداوة والغ‬
ve ihsan sâhibi oldukları sü-
ِ ِ rece yedikleri şeylerde her-
ْ َ ْ َ ٰ َّ َ ّٰ ْ َ ُ ْ ْ
‫الصلوةِۚ ف َهل ان ُت ْم‬ ‫س َو َي ُص َّدك ْم ع ْن ذِك ِر اللِ َوع ِن‬ ِِ ‫َوال َمي‬
hangi bir günah yoktur. Allah
Muhsinlerini sever.
َّ َ ْ َ َ ْ َ َّ ُ َ َ َ ّٰ ُ َ َ َ ْ
‫الر ُسول َواحذ ُرواۚ فا ِن ت َولْ ُت ْم‬ ‫ واط۪يعوا الل واط۪يعوا‬91 ‫ُمن َت ُهون‬
94. Ey iman edenler! And
olsun, Allah sizleri, ellerini-
َ ‫ع اَّل‬ ََ َ َْ ُ َ َ ْ َ ُ َ ٰ َ َ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ
ُ ‫غ ال ْ ُمب‬ zin ve mızraklarınızın erişe-
‫۪ين‬ ‫ ليس‬92 ‫ني‬ ۪ ‫فاعلموا انما ع رسونلِ ا الب‬ bileceği avlar ile elbette de-
ٰ َ َّ َ َ ٌ ‫الَات ُج َن‬ َّ ُ َ ُ َٰ
‫اح ف۪يمَا طعِ ُٓموا ا ِذا مَا اتق ْوا َوا َم ُنوا‬ ِ ِ ‫امنوا َوع ِملوا الص‬
neyecek ki, görmediği hâlde
kendisinden korkanı ayırıp
ُ ُ ّٰ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ َّ َّ ُ ُ َ ٰ َ ْ َ َّ َّ ُ َ َّ ُ َ َ
‫الل ي ُِّب‬
meydana çıkarsın. Kim bun-
‫ات ثم اتقوا وامنوا ثم اتقوا واحسنوۜا و‬ ِ ‫ال‬ ِ ‫وع ِملوا الص‬ dan sonra haddini tecavüz
ْ‫الصي ِد‬ َّ ‫شٔ م َِن‬ ْ َ ‫الل ب‬ ُ َّ َ ُ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ
ُ ّٰ ‫ ُم‬ ْ ُ ْ ederse, ona elem dolu bir
ٍ ِ ‫ يا ايها ال۪ين امنوا لبلون‬93 ‫۪ني‬ ۟ ‫المح ِسن‬ azap vardır.
ْ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ ْ ْ ُ ُ َ َ ْ ُ ْ َ ُٓ ُ َ َ
‫ب‬ ِۚ ‫تنال ايد۪يم ورِماحم ِلَعلم الل من يافه بِالغي‬
95. Ey iman edenler! İhramlı
iken av hayvanı öldürmeyin.
ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ َ ٌ َ َ ُ َ َ َ ٰ َ ْ َ ٰ َ ْ َ َ
‫۪ين ا َم ُنوا‬
Kim ihramlı iken onu kasten
‫ يا ايها ال‬94 ‫فم ِن اعتدى بعد ذل ِك فله عذاب ال۪يم‬ öldürürse bir ceza vardır. Bu
ُ ْ ٌ َٓ َ َ ً ّ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ ٌۜ ُ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ َ ceza Kâbe’ye ulaştırılmak
‫اء مِثل‬ ‫لتقتلوا الصيد وانتم حرم ومن قتله مِنم متع ِمدا فجز‬ üzere, öldürdüğünün dengi
َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ ْ ْ َ َ ُ َْ َ َ
‫مَا ق َتل م َِن انلَّ َع ِم ي ُم بِه۪ ذ َوا عد ٍل مِن ْم هديًا بَال ِغ الكع َبةِ ا ْو‬
olup, içinizden iki âdil
kimsenin takdir edeceği
ََ َ َ َ ُ
‫ص َيامًا ِلَذوق َو َبال ا ْم ِرهۜ ۪عفا‬
َ ٰ ُْ َ َ َ َ ُ َ َ ٌ َ ‫َك َّف‬
ِ ‫ارة طعام م َساك۪ني ا ْو عدل ذل ِك‬
bir kurbanlık hayvan veya
yoksulları yedirmek suretiyle
َ ْ ُ ٌ َ ُ ّٰ َ ُ ْ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َۜ َ َ َّ َ ُ ّٰ keffâret yahut onun dengi
95 ‫يز ذو انتِقا ٍم‬ ‫الل عما سلف ومن عد فينتقِم الل مِن ۜه والل ع ۪ز‬ oruç tutmaktır. Bu yaptığı
işin kötü sonucunu tatması
içindir. Allah, geçmiştekileri
90. Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar, fal ve affetmiştir. Fakat kim bir daha
şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun böyle yaparsa, Allah ona
ki kurtuluşa eresiniz. şiddetli bir ceza verir. Allah,
mutlak güç sahibidir, intikam
91. Şeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düş- sahibidir.
manlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı zikretmekten ve namaz-
dan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?
92. Öyleyse Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin
ve Allah’a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz
bilmiş olun ki, elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 123


ANA SAYFAYA DÖN

96. Hem size hem de yol- 7. CÜZ ُ ْ َ‫ا‬


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫السا ِب ُع‬ 123 MAİDE SÛRESİ

culara fayda olmak üzere de-


niz avı yapmak ve onu yemek
َۚ‫ِلس َّيارة‬ َّ ‫ ْم َول‬ ُ َ ً َ َ ُ ُ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ َ َّ ُ
size helâl kılındı. İhramlı ol- ‫حل لم صيد الح ِر وطعامه متاع ل‬ ِ ‫ا‬
duğunuz müddetçe kara avı
ٓ َّ َ ّٰ ُ َّ َ ً ُ ُ ْ ُ ْ ُ َ ّ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ ّ ُ َ
size haram kılındı. Huzuruna ‫الي‬ ۪ ‫ب ما دمتم حرما ۜواتقوا الل‬ ِ ‫وح ِرم عليم صيد ال‬
ً‫ال َر َام ق َِياما‬ َْ ‫ت‬ َ ْ‫ك ْع َب َة ْالَي‬ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ َ ُْ َْ
toplanacağınız Allah’a karşı
gelmekten sakının. ‫ جعل الل ال‬96 ‫شون‬ ‫ا ِلهِ ت‬
97. Allah; Kâbe’yi, o say-
gı değer evi, haram ayı, hac
ٓ‫ال َر َام َوال ْ َه ْد َي َوال ْ َ َٓئ ِ َۜد ذٰل َِك تلِ َ ْعلَ ُموا‬ َ ْ ‫الش ْه َر‬َّ َ
‫اس و‬ ِ ‫ل َِّلن‬
َ ّٰ ‫ل ْرِض َوا َ َّن‬ َْ َّ ‫الل َي ْعلَ ُم مَا يف‬ َ ّٰ ‫ا َ َّن‬
‫ات َومَا ِيف ا‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
kurbanını ve bu kurbanlara
takılı gerdanlıkları insanlar ‫الل‬ ِ
için ayakta kalma vesilesi kıl- َ ْ ُ َ َ ّٰ َّ َ ُٓ َ ْ ٌ َ َْٔ ّ ُ
dı. Bunlar, göklerde ve yer- ‫اب‬ ِ ِ ‫ق‬ ‫ع‬ ‫ال‬ ‫۪يد‬ ‫د‬ ‫ش‬ ‫الل‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ا‬‫مو‬ ‫ل‬ ‫ِع‬ ‫ا‬ 97 ‫۪يم‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ٍ ِ ِ‫ب‬
‫ش‬ ‫ل‬
ُ‫الل َي ْعلَم‬ ُ ّٰ ‫غ َو‬ُۜ َ َ‫الر ُسو ِل ا َِّل الْب‬ َّ ‫ع‬ َ َ َ ٌ َ ٌ ُ َ َ ّٰ َّ َ َ
de ne varsa hepsini Allah’ın
bildiğini ve Allah’ın her şeyi ‫ ما‬98 ‫۪يم‬ ۜ ‫وان الل غفور رح‬
hakkıyla bilmekte olduğunu
ُ‫الط ّيب‬ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُْ َ ُُْ َ َ َ َ ُُْ َ
bilmeniz içindir. ِ ‫ قل ل يستوِي ال ۪بيث و‬99 ‫ما تبدون وما تتمون‬
98. Biliniz ki Allah’ın ceza-
َ َْْ ُ َٓ َ ّٰ ُ َّ َ َ ْ َُْ َ َ َ َ ْ َ ََْ
landırması çetindir ve yine ‫اب‬ ِ ‫۬ول الل‬ ِ ‫يث فاتقوا الل يا ا‬ ۚ ِ ‫ولو اعجبك كثة ال ۪ب‬
Allah’ın bağışlaması ve esir-
gemesi sınırsızdır.
َ ٓ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َل ت َ ْس َـٔلُوا َع ْن ا َ ْش َي‬
‫اء‬ َ ‫ يَٓا اَيُّهَا اَّل‬100 ‫ون‬ َ ْ ُ ُ َّ َ
۟ ‫ل َعل ْم تفل ِ ُح‬
ُ ٰ ُ ْ ُ َّ َ ُ َ َْ ُ َ ْ ُ ْ َ ُ َ ُ ْ
‫نل الق ْران‬ ‫ا ِن تبْ َد ل ْم ت ُسؤك ْۚم َواِن ت ْس َـٔلوا عن َها ح۪ني ي‬
99. Resule düşen,
ancak duyurmadır. Allah
َ َ َ ٌ َ ٌ ُ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ ْ ُ َ َ ْ ُ
‫ ق ْد َسال َها‬101 ‫۪يم‬ ‫تبد ل ۜم عفا الل عنها ۜوالل غفور حل‬
açıkladığınızı da gizlediğinizi
de bilir.

‫الل‬ َ ‫ ْم ُث َّم ا َ ْص َب ُحوا ب َها َكاف ِر‬


ُ ّٰ ‫ مَا َج َع َل‬102 ‫ين‬ ُ َْ ْ ٌَْ
ِ ‫قوم مِن قبل‬
ِ
100. De ki: “Murdarla temiz
۪
َ‫ َّن َّال۪ين‬ ٰ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َٓ َ َ َ َ ْ
bir olmaz. Murdarın çokluğu

ِ ‫مِن ب۪ي ٍة ول سائ ِب ٍة ول وص۪يل ٍة ول حا ٍمۙ ول‬


hoşuna gitse de. O halde ey

َ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ ّٰ َ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ
sağduyu sâhipleri, Allah’tan

103 ‫ب واكثهم ل يعقِلون‬ ۜ ‫كفروا يفتون ع اللِالك ِذ‬


korkun ki kurtuluşa eresiniz!”.
101. Ey iman edenler! Size
açıklandığı takdirde, sizi üze-
cek olan şeylere dair soru
sormayın. Eğer Kur’an indi- 102. Sizden önce de bir toplum onları sormuş, sonra da
rilirken bunlara dair soru so- bunları inkâr eder olmuştu.
rarsanız size açıklanır. Allah 103. Allah bahîra, sâibe, vasîle ve hâm diye bir şey kıl-
onları bağışlamıştır. Allah, mamıştır. Fakat kâfirler, yalan yere Allah’a iftira etmektedir-
çok bağışlayandır, hemen ce- ler ve onların çoğunun da kafaları çalışmaz.
zalandırmaz, mühlet verir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


124 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ 124
7. CÜZ ِ ‫ورةُ ال َمٓائ َِدة‬ ‫س‬ MAİDE SÛRESİ 106. Ey iman edenler! Bi-
rinize ölüm gelip çatınca va-
ُ َ
‫الر ُسو ِل قالوا َح ْسبُ َنا‬ َّ ‫الل َواَِل‬ ُ ّٰ ‫۪يل ل َ ُه ْم َت َعال َ ْوا ا ِٰل مَٓا اَن ْ َز َل‬
َ َ َ
‫واِذا ق‬
siyet esnasında içinizden iki
adalet sahibi kişi aranızda
َ َ َ َ ُ ُ ٓ ٰ َ َ َ َ َ َ َٓ ٰ ْ َ َ َ ْ َ َ َ
‫اءن ۜا ا َول ْو كن ابَاؤ۬ه ْم ل َي ْعل ُمون شيْ ًـٔا‬
şahitlik etsin. Yahut seferde
‫ما وجدنا عليهِ اب‬ iken başınıza ölüm musibe-
ْ‫م‬ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ََُْ َ َ ti gelmişse sizden olmayan,
ۚ ‫ يا ايها ال۪ين امنوا عليم انفس‬104 ‫وليهتدون‬ başka iki kişi. Eğer şüpheye
ً‫ ْم َج۪يعا‬ ُ ُ ْ َ ّٰ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ُّ ُ َ َ düşerseniz o iki şahidi na-
‫ليضكم من ضل ا ِذا اهتديت ۜم ا ِل اللِ مر ِجع‬ mazdan sonra alıkor; “Bu va-
ُ‫ادة‬ َ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ َ siyet karşılığında hiçbir şeyi
‫ يا ايها ال۪ين امنوا شه‬105 ‫فينبِئم بِما كنتم تعملون‬ satın almayacağız, akraba da

َ ْ َّ َ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ َ َ َ ْ ُ َْ olsa; Allah için şahitliği gizle-


‫ان‬ ِ ‫صيةِ اثن‬ ِ ‫بينِم ا ِذا حض احدكم الموت ح۪ني الو‬ meyeceğiz, bu takdirde biz

‫ضبْ ُت ْم‬ َ َ ‫ ْم ا َ ْو ا ٰ َخ َران م ِْن َغ ْي ُك ْم ا ِْن اَنْ ُت ْم‬ ُ ْ ْ َ ََ


elbette günahkârlardan olu-
ِ ِ ‫ذوا عد ٍل مِن‬ ruz” diye Allah üzerine yemin

ْ َ ْ َ ُ َ ُ َْ ْ َْ َُ ُ ْ ُ َْ َ ََ ِ ْ َْ
ettirirsiniz.
‫ت تبِسونهما مِن بع ِد‬ ِۜ ‫ِيف الرض فاصابتم مص۪يبة المو‬ 107. Bu şahitlerin bir gü-
َ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َُْْ ّٰ َ ‫الصلٰوة ِ َف ُي ْق ِسم‬
‫تي بِه۪ ث َم ًنا َول ْو كان‬ َّ nah kazandıkları anlaşılırsa,
۪ ‫ش‬ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫م‬ ‫ت‬ ‫ب‬ ‫ت‬ ‫ار‬ ‫ِن‬
ِ ‫ا‬ ِ ‫الل‬ ‫ب‬
ِ ِ‫ان‬ haklarına tecavüz ettiği ölüye

‫ث‬ َ ِ ‫ فَا ِْن ُع‬106 ‫۪ني‬ َ ‫اللِ ا ِنَّ ٓا ا ًِذا لَم َن اْلٰثِم‬ ّٰ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ۙ ٰ ْ ُ َ
‫ذا قرب ول نتم شهادة‬
daha yakın olan iki kişi onla-
ِ rın yerini alır ve “And olsun ki

َ‫ام ُهمَا م َِن َّال۪ين‬ َ ‫ومان َم َق‬ َ ‫اس َت َح َّ ٓقا ا ِثْمًا فَاٰ َخ َران َي ُق‬ ْ ‫ع ا َ َّن ُه َما‬ ٰٓ َ bizim şahitliğimiz onların şa-
ِ ِ hitliğinden daha gerçektir ve
َ ُ َ َ َ ّٰ َ ‫ال ْوَلَان َف ُي ْق ِس‬ َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ َ ْ
‫ان بِاللِ لش َهادت َنٓا ا َح ُّق‬
biz haddi aşmadık, aksi tak-
ِ ‫م‬ ِ ‫استحق علي ِهم‬ dirde biz, elbette zalimlerden

َ ٰ َ ‫الظالِم‬ َّ َ َ ً ٓ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ َ َ ْ oluruz” diye Allah’a yemin


‫ ذل ِك‬107 ‫۪ني‬ ‫مِن شهادت ِ ِهما وما اعتديناۘ ا ِنا ا ِذا ل ِمن‬ ederler.

ْ ٌ َ َّ ُ ْ َ ُٓ َ َ َ ْ ٰ َ َ َّ ُ ْ ْ َ ٰٓ ْ َ
‫ادن ان يَاتوا بِالش َهادة ِ ع َوج ِه َٓها ا ْو يافوا ان ت َرد ا ْي َمان َبع َد‬
108. Bu, şahitliği gerek-
tiği şekilde yapmaya yahut
َ َْ َْ َْ ْ َ َ ُ ّٰ َ ُ َ ْ َ َ ّٰ ُ َّ َ ْ َ ْ َ yeminlerinden sonra, yemin-
108‫۪ني‬ ۟ ‫ايمان ِ ِه ۜمواتقوااللواسمعوۜاواللليه ِديالقومالفا ِسق‬ lerin reddedilmesinden kork-
malarına daha uygundur.
Allah’tan korkun ve dinleyin.
104. Onlara, “Allah’ın indirdiğine ve Resul’e gelin” denil- Allah, yoldan çıkmışlar toplu-
diği vakit, “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize ye- luğunu hidayete erdirmez.
ter” derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde
bulunmuyor iseler de mi?
105. Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru
yolda olunca, sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin
dönüşü Allah’adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 125


ANA SAYFAYA DÖN

109. Allah’ın peygamberleri 7. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬125


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫السا ِب ُع‬ MAİDE SÛRESİ

toplayıp da “Size ne derece


َ ْ َ ُ َ ُ َٓ َ ُ ُ َ َ َ ُ ُّ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ ْ َ
‫جبْ ُت ۜ ْم قالوا لعِل َم نلَ ۜا‬
uyuldu?” dediği gün, “Bizim
‫ح ِْز ٌب‬
hiçbir bilgimiz yok, şüphesiz 2 ِ ‫يوم يمع الل الرسل فيقول ماذا ا‬
gizlilikleri hakkıyla bilen an-
َ‫۪يس ابْن‬ َ ‫الل يَا ع‬ ُ ّٰ ‫ ا ِذْ قَ َال‬109 ‫ت َع َّ ُم الْ ُغ ُيوب‬ َ ْ ‫ك اَن‬ َ َّ
‫ا ِن‬
cak sensin” diyeceklerdir. ِ
َ ُ ْ َّ َ ْ ۢ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ
‫وح‬ ِ ‫ك ب ِ ُر‬ ‫َم ْر َي َم اذك ْر ن ِْع َمت۪ى عليك وع و ِادلت ِك ا ِذ ايدت‬
110. O gün Allah, şöyle di-
َ َّ َ ْ ً ْ َ ْ ّ َ ُ ُْ
yecek: “Ey Meryem oğlu İsa! ‫الق ُدِس تل ِ ُم انلَّاَس ِيف ال َم ْه ِد َوكۚ َواِذ عل ْم ُتك‬
Senin üzerindeki ve annen
ّ َ ُ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ ٰ ْ َّ َ َ َ ْ ْ َ َ َ ْ
üzerindeki nimetimi hatırla.
ِ ‫الكِتاب وال ِكمة واتلورية والِ ۪نيل ۚواِذ تلق مِن الط‬
‫۪ني‬
ْ ً ْ َ ُ ُ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ْ َّ َ ْ‫َك َهي‬
Hani, seni Ruhu’l-Kudüs ile
desteklemiştim. Beşikte iken ‫يا بِا ِذن۪ى‬ ‫ي بِا ِذن۪ى فتنفخ ف۪يها فتكون ط‬ ِ ‫الط‬ ‫ة‬
ِ ٔ ‫ـ‬
de, yetişkin iken de insanla-
ٰ ْ َْ ُ ُْ ْ َ ْ َ ْ ْ َْ ُ َُْ
ra konuşuyordun. Hani, sana ‫بئ الك َم َه َوالب ْ َرَص بِا ِذن۪ ۚى واِذ ت ِرج الموت‬ ِ ‫وت‬
‫جئ َت ُه ْم‬
ْ ْ َ ْ َ َ ٔ َٓ ْ ُ ‫با ِذْن۪ى َواِذْ َك َف ْف‬
kitabı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i
‫ِذ‬ ‫ا‬ ‫ك‬ ‫ن‬ ‫ع‬ ‫ل‬ ‫ي‬ ‫ا‬‫س‬ ِ ‫ا‬ ‫ى‬ ٓ ‫ن‬
۪ َ‫ت ب‬
de öğretmiştim. Hani iznimle
ِ ۪ ۚ ِ
ْ ‫ك َف ُروا مِنْ ُه ْم ا ِْن ٰه َٓذا ا َِّل س‬ َ َ َّ َ َ َ َّ ْ
çamurdan kuş şekline ben-
zer bir şey yapıyordun da içi- ‫ح ٌر‬ ِ ‫ات فقال ال۪ين‬ ِ ‫بِالَيِن‬
ne üflüyordun, benim iznimle
ُ َ َ ُ ٰ ْ َ َ ّ َ َْ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ٌ ُ
hemen bir kuş oluyordu. Yine ‫ى‬ۚ ۪‫ واِذ اوحيت ا ِل الوارِ ۪ين ان امِنوا ۪ب وبِرسول‬110 ‫م ۪بني‬
َ ُّ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ ْ ُ َ َّ َ ْ َ ْ َ َّ َ ٰ ُٓ َ
benim iznimle doğuştan körü
ve alacalıyı iyileştiriyordun. ‫ ا ِذ قال الوارِيون‬111 ‫قالوا امنا واشهد بِاننا مسلِمون‬
َ َ ّ َ ُ ْ َ َ ُّ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ْ َ
‫نل َعليْ َنا‬ َ
Hani benim iznimle ölüleri de
çıkarıyordun. Hani sen, İsrail
ِ ‫يا ع۪يس ابن مريم هل يستط۪يع ربك ان ي‬
َ ‫الل ا ِْن ُكنْ ُت ْم ُم ْؤ ِمن‬ َ ّٰ ‫الس َٓما ۜ ِء قَ َال َّات ُقوا‬ َّ ‫مَٓائ َِدةً م َِن‬
Oğullarına açık mucizeler
getirdiğin zaman, ben seni 112 ‫۪ني‬
َ َ
‫وب َنا َون ْعل َم‬ ُ ُ‫ك َل مِنْ َها َو َتطْ َمئ َِّن قُل‬ ُ َْ ْ َ ُ ُ ُ َ
onlardan kurtarmıştım da on-
lardan inkâr edenler, “Bu, an- ‫قالوا ن ۪ريد ان نا‬
cak açık bir büyüdür” demiş-
َ ‫الشاهِد‬ َّ َ َ ْ َ َ َ ُ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ
lerdi. 113 ‫۪ين‬ ‫ان قد صدقتنا ونون عليها مِن‬
111. Hani havârîlere, “Bana
ve peygamberime iman edin”
diye ilham etmiştim. Onlar, 113. Onlar “Ondan yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun,
“İman ettik, bizim Müslüman bize doğru söylediğini bilelim ve ona gözleriyle görmüş şa-
kimseler olduğumuza sen de hitler olalım istiyoruz” demişlerdi.
şahit ol” demişlerdi.
112. Hani havârîler “Ey
Meryem oğlu İsa, Rabbin bize
gökten bir sofra indirebilir
mi?” demişlerdi. O, “Îman et-
miş kimseler iseniz Allah’tan
korkun” cevabını vermişti.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


126 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ 126
7. CÜZ ِ ‫ورةُ ال َمٓائ َِدة‬ ‫س‬ MAİDE SÛRESİ 116. Allah: Ey Meryem
oğlu İsa! İnsanlara, “Beni ve

‫الس َٓماء‬ َّ ‫الل ُه َّم َر َّب َنٓا اَنْز ْل َعلَيْ َنا مَٓائ َِدةً م َِن‬ّٰ َ َ ْ َ ُ ْ َ
‫م‬ ‫ي‬‫ر‬ ‫م‬ ‫ن‬ ‫اب‬ ‫س‬ ‫۪ي‬ ‫ع‬
َ َ
‫ال‬ ‫ق‬
anamı, Allah’tan başka iki
ِ tanrı bilin” diye sen mi dedin,
ُ ْ ‫ت َخ‬
‫ي‬ َ ْ ‫ار ُز ْق َنا َواَن‬
ْ ‫ك َو‬ َ ْ ً َ ٰ َ َ ٰ َ َ َّ َ ً
‫ِن‬
‫م‬ ‫ة‬ ‫ي‬ ‫ا‬‫و‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ِر‬ ‫خ‬‫ا‬ ‫و‬ ‫ا‬ ِ‫نل‬‫و‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬‫۪يد‬ ‫ع‬ ‫ا‬ َ‫ون َنل‬
ُ ُ َ
‫ت‬
buyurduğu zaman o şöyle
ۚ ِ dedi, “Hâşâ! Seni tenzih ede-
ُْ َ ُ َ ُ ّ َ ُ ّ ُ ّٰ َ َ
‫نل َها َعليْ ْۚم ف َم ْن يَف ْر َب ْع ُد‬ َ َّ rim; hakkım olmayan şeyi
ِ ‫ قال الل ا ِ۪ن م‬114 ‫الرازِق ۪ني‬ söylemek bana yakışmaz.
َ َ َ ْ َ ً َ َ ُ ٓ ُ ّ َ ُ َٓ ً َ َ ُ ُ ّ َ ُ ٓ ّ َ ْ ُ ْ Hem ben söyleseydim sen
115 ‫۪ني‬ ۟ ‫مِنم فا ِ۪ن اعذِبه عذابا ل اعذِبه احدا مِن العالم‬ onu şüphesiz bilirdin. Sen
ُ َّ َ ْ‫ت قُل‬ َ ْ ‫الل يَا ع۪يَس ابْ َن َم ْر َي َم َءاَن‬ ُ ّٰ ‫َواِذْ قَ َال‬
‫ت ل َِّلناِس اتِذون۪ى‬
benim içimdekini bilirsin, hâl-
buki ben senin Zât’ında olanı
َ َُ ْ َ ٓ ُ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ ّٰ ُ ْ ْ َٰ َ َُّ
‫حانك مَا يَون ۪ل ان اقول‬
bilmem. Gizlilikleri eksiksiz
‫اللِ قال سب‬ ۜ ‫ون‬ ِ ‫ني مِن‬
‫د‬ ِ ‫واِم ا ِله‬ bilen yalnızca sensin.

َْ ََْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ ْ ُ ْ ّۜ َ َْ
‫ت قل ُت ُه فقد عل ِْم َت ُۜه تعل ُم مَا ۪يف نفس۪ى‬ ‫مَا ليَس ۪ل ِب ٍق ا ِن كن‬
117. Ben onlara, ancak
bana emrettiğini söyledim:
َ ُ ُْ َ ُ ‫ت َع َّ ُم الْ ُغ‬ َ ْ ‫ك اَن‬ َ َّ َۜ ْ َ َ ُ َ ْ َ َٓ َ
‫ت ل ُه ْم‬
Benim de Rabbim, sizin de
‫ ما قل‬116 ‫وب‬
ِ ‫ي‬ ‫ول اعلم ما ۪يف نفسِك ا ِن‬ Rabbiniz olan Allah’a kulluk
َ ُ ْ ُ َ ْ ُ َّ َ َ ّ َ َ ّٰ ُ ُ ْ َ ٓ َ َ َّ
‫ت َعليْ ِه ْم‬ ‫ا ِل مَٓا ا َم ْرتن۪ى بِه۪ ا ِن اعبدوا الل ر ۪ب ورب ۚم وكن‬
edin, dedim. İçlerinde bulun-
duğum müddetçe onlar üzeri-
َ َ َ َّ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َّ َ َ َّ َ َ ْ ُ ‫يدا مَا ُد ْم‬ ً ‫َشه‬
‫۪يب عليْ ِه ۜ ْم‬
ne kontrolcü idim. Beni vefat
‫ت ف۪ي ِه ۚم فلما توفين۪ى كنت انت الرق‬ ۪ ettirince artık onlar üzerine

ُ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ ّ َ ُ ْ
ْ‫اد َكۚ َوا ِ ْن َت ْغفِر‬ َ ٔ ْ َ ُّ ٰ َ َ ََْ
gözetleyici yalnız sen oldun.
‫ ا ِن تعذِبهم فا ِنهم عِب‬117 ‫ش ش ۪هيد‬ ٌ
ٍ ‫ك‬ ِ ‫وانت ع‬ Sen her şeyi hakkıyla gören-

َْ َ ٰ ُ ّٰ َ َ َ ْ ‫يز‬ ُ ‫ت الْ َعز‬ َ ْ ‫ك اَن‬ َ َّ َ ْ ُ َ


sin.
‫الل هذا يَ ْو ُم َينف ُع‬ ‫ قال‬118 ‫۪يم‬ ُ ‫الك‬
۪ ‫لهم فا ِن‬ 118. Eğer kendilerine azap

َ ‫ادل‬ َ ُ ََْْ َ َْ ْ ْ َ ٌ َّ َ ْ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ َّ edersen şüphesiz onlar senin


‫۪ين‬ ِ ‫ار خ‬ ‫ات ت ۪ري مِن تتِها النه‬ ‫صدقه ۜم لهم جن‬ ِ ‫الصادِق۪ني‬ kullarındır. Eğer onları bağış-
ّٰ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ٰ ُۜ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َ ُ ّٰ َ ِ َ ۜ ً َ َ َٓ larsan şüphesiz sen izzet ve
ِ‫ ِلل‬119 ‫۪يم‬ ‫ف۪يها ابدا رض الل عنهم ورضوا عنه ذل ِك الفوز العظ‬ hikmet sahibisin.”

ٌ ‫شٔ قَد‬ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ُ َ َّ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ 119. Allah şöyle buyura-


120 ‫۪ير‬ ٍ ِ ‫ك‬ ‫ع‬ ‫و‬ ‫ه‬ ‫و‬ ‫ن‬
ۜ ِ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫ف‬ ‫ا‬ ‫م‬‫و‬ ‫ض‬ِ ‫ر‬ ‫ل‬ ‫ات وا‬
ِ ‫ملك السمو‬ caktır: Bu, doğrulara, doğ-
ruluklarının fayda vereceği
gündür. Onlara, içinde ebedî
kalacakları, zemininden ır-
114. Meryem oğlu İsa şöyle dedi: Ey Rabbimiz! Bize maklar akan cennetler vardır.
gökten bir sofra indir ki, bizim için, geçmiş ve gelecekleri- Allah onlardan razı olmuştur,
miz için bayram ve senden bir âyet olsun. Bizi rızıklandır; onlar da Allah’tan razı olmuş-
zaten sen, rızık verenlerin en hayırlısısın. lardır. İşte büyük kurtuluş ve
115. Allah da şöyle buyurdu: Ben onu size şüphesiz in- kazanç budur.
direceğim; ama bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, 120. Göklerin, yerin ve iç-
kâinatta hiç bir kimseye etmediğim azabı ona edeceğim! lerindeki her şeyin mülkiyeti
Allah’ındır, O, her şeye hak-
kıyla kadirdir.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 127
ANA SAYFAYA DÖN

7. CÜZ ‫السا ِب ُع‬ ُ ْ َ ‫ ا‬127


َّ ‫ل ْز ُء‬ EN’ÂM SÛRESİ

َ ِ ‫َو‬ ٌ َّ ّ َ ٌ ّ ْ ِ َ َْْ ُ‫ورة‬


َ ‫ُس‬
6 - EN’ÂM SÛRESİ
‫ه‬ ‫كية‬ َ ِ ‫ك َّية َوم‬
ِ‫ه‬ َ
ِ ‫ام م‬ِ ‫ال ُسنوع َرةامالنع‬
َ ْ َ ُ
ً ٰ َ 6ُ ‫ًة‬-َ‫ا َٰي‬EN’ÂM
َ َْ ٌَ ْ َ
‫ائة َوخٌس َو ِس ُّتون‬ ٌَ
‫ايَة‬ ‫خمٌس‬ِ َ
SÛRESİ
Bismillâhirrahmânirrahîm ‫و ِستون‬ ‫و‬ ‫مِائة‬
ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
1. Hamd, gökleri ve yeri
yaratan, karanlıkları ve ay-
ُ ُّ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ َّ ّٰ ُ ْ َ ْ َ
‫ات َوانلُّو َۜر‬ َ
dınlığı var eden Allah’a mah-
sustur. Sonra kâfir olanlar, ِ ‫م‬ ‫ل‬‫الظ‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ج‬ ‫و‬ ‫ض‬ ‫ر‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫و‬‫م‬ ‫الس‬ ‫ق‬ ‫ل‬‫خ‬ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ِ‫المد ِلل‬
başka şeyleri, yaratan Rable- ْ ْ ُ ََ َ َّ َ ُ َ ُ ْ َ ْ ّ َ ُ َ َ َ َّ َّ ُ
rine denk tutuyorlar. ‫۪ني‬ٍ ‫ هو ال۪ي خلقم مِن ط‬1 ‫ثم ال۪ين كفروا بِرب ِ ِهم يعدِلون‬
ُ ّٰ ‫ َو ُه َو‬2 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َّ ُ ُ َ ْ ًّ َ ُ ٌ َ َ َ ۜ ً َ َ ٰٓ َ َّ ُ
2. Çünkü sizi bir çamurdan
yaratan, sonra ölüm zamanı-
‫الل‬ ‫ثم قض اج واجل مسم عِنده ثم انتم تمت‬
َ ْ َ َ ُ ُ َّ ُ َ ْ َ ِ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ
3‫سك ْم َو َج ْه َرك ْم َو َي ْعل ُممَاتس ُِبون‬ ِ ‫ضيعلم‬ ۜ ‫اتو ِيفالر‬
ِ ‫ِيفالسمو‬
nı takdir eden ancak O’dur.
Bir de O’nun katında muay-
yen bir ecel vardır. Hal böyle
4 ‫۪ني‬ َ ‫َومَا تَاْت۪يه ْم م ِْن اٰيَة م ِْن اٰيَات َر ّبه ْم ا َِّل كَانُوا َعنْ َها ُم ْعرض‬
iken siz hâlâ şüphe ediyorsu- ِ ِِ ِ ٍ ِ
ُ َ َ ُ ٰٓ ْ َ ْ ْ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َٓ َّ َ ّ َ ْ َّ َ ْ َ َ
۪‫فقد كذبُوا بِال ِق لما جاءهمۜ فسوف يات۪ي ِهم انبؤ۬ا ما كنوا بِه‬
nuz.
3. Hâlbuki O, göklerde de
ُ َّ َ َ ْ ََْ َ ََ َ ُ
‫ ال ْم يَ َر ْوا ك ْم اهلك َنا م ِْن قبْل ِ ِه ْم م ِْن ق ْر ٍن َمك َّناه ْم‬5 ‫ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن‬
Allah’tır, yerde de. Sizin gizli-
nizi de bilir, açığa vurduğunu-
ْ َ َ َٓ َّ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ ّ َ ُ ْ َ َ ْ َ ْ
‫اء َعليْ ِه ْم م ِْد َر ًاراۖ َو َج َعل َنا‬ ‫ن لم وارسلنا السم‬ ِ ‫ِيف الرِض ما لم نم‬
zu da. Sizin daha ne kazana-
cağınızı da bilir.
َْ َ ْ َ ُُ ُ ْ َ ْ ََ َْ َْ َْْ
4. Rablerinin âyetlerinden
‫الن َه َار ت ۪ري م ِْن تت ِ ِه ْم فاهلك َناه ْم بِذنوب ِ ِه ْم َوانشانا م ِْن َب ْع ِده ِْم‬
َ َ ْ َ َ
kâfirlere bir âyet gelmeye
dursun, onlar o âyetlerden َ ََ َ
‫ َول ْو ن َّزنلَا َعليْك ك َِتابًا ۪يف ق ِْرطاٍس فل َم ُسوهُ بِايْد۪ي ِه ْم‬6 ‫ين‬ َ ‫قَ ْرنًا ا ٰ َخر‬
hemen yüz çevirirler. ۪
َ ْ ُ َٓ ْ َ ُ َ َ ٌ ُ ٌ ْ َّ َٓ ٰ ْ ُٓ َ َ َ َّ َ َ َ
5. İşte böylece onlar, ken- ‫ وقالوا لول ان ِزل‬7 ‫لقال ال۪ين كفروا ا ِن هذا ا ِل سِحر م ۪بني‬
َ َ ْ َ ُ َ ْ َ ُ َ ً َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ٌۜ َ َ ْ َ َ
dilerine Hak geldiğinde onu
yalanlamışlardı. Fakat yakın- 8 ‫ض ال ْم ُر ث َّم ل ُينظ ُرون‬ ِ ‫عليهِ ملك ولو انزنلا ملك لق‬
da onlara alay ettiklerinin ha-
berleri gelecek.
6. Görmediler mi ki, onlar-
dan önce yeryüzünde size dan başka nesiller yarattık.
vermediğimiz bütün imkân- 7. Eğer sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap olarak in-
ları kendilerine verdiğimiz, dirseydik de onlar elleriyle onu tutmuş olsalardı, yine de
gökten üzerlerine bol bol yağ- inkâr ediciler: Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir,
murlar gönderip evlerinin alt- derlerdi.
larından ırmaklar akıttığımız
nice nesilleri helâk ettik. Biz 8.”Onlar dediler ki: “Ona bir melek indirilse ya!” Şâyet
onları, günahları sebebiyle melek indirmiş olsaydık, o zamanda derlerdi ki “biz mele-
helâk ettik ve onların ardın- ğin yaptığını nasıl yapalım” iş gerçekten de bitmiş olurdu
ve sonra onlara bir mühlet de verilmezdi.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
128 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 128
7. CÜZ ِ ‫ورةُ النْ َع‬
‫ام‬ ‫س‬ EN’ÂM SÛRESİ 12. De ki: “Göklerde ve yer-
de olanlar kimindir?” De ki:
ْ‫ل َعلْ َناهُ َر ُج ً َولَلَبَ ْس َنا َعلَيْهم‬ َ َ ‫َول َ ْو َج َعلْ َناهُ َملَكًا‬ “Allah’ındır.” O, kendisi üze-
ِ rine rahmeti farz kılmıştır. O,
َ َ َ َ َْ ْ ُ ُ َ ُْ ْ َََ َ ُ َْ َ kendisinde şüphe olmayan
‫ ولق ِد استه ِزئ بِرس ٍل مِن قبلِك فحاق‬9 ‫مايلبِسون‬ kıyâmet günü sizi elbette ki
ُ ُْ َ ُ َْ َْ ُ َ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َّ bir araya getirecek. Kendileri-
‫ قل س۪يوا‬10۟ ‫خروا مِنهم ما كانوا بِه۪ يسته ِزؤ۫ن‬ ِ ‫بِال۪ين س‬ ni hüsrana uğratanlar var ya,
َ ّ َ ُ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ َ ُ ُ ْ َّ ُ ْ َ ْ işte onlar inanmayanlardır.
11 ‫ِيف الرِض ثم انظروا كيف كان عق ِبة المك ِذب۪ني‬ 13. Gecede ve gündüzde
ْ َ ٰ َ َ َ َ ّٰ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ُْ
ِ ‫قل ل َِم ْن ما ِيف السمو‬
barınan her şey O’nundur. O
‫سه‬ ِ ‫ب ع نف‬ ‫للِ كت‬
ۜ ِ ‫ض قل‬ ِۜ ‫ات والر‬ her şeyi işiten ve bilendir.

‫۪ين‬َ ‫ب ف۪ي ۜهِ اََّل‬ َ ْ‫ ْم ا ِٰل يَ ْو ِم الْ ِقيٰ َمةِ َل َري‬ ُ َّ َ َ ْ َ َ َۜ َ ْ َّ
‫الرحة لجمعن‬ 14. De ki: “Gökleri ve yeri

َ َ َ َُ َ َ ُ ْ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ
yaratan Allah’tan başkasını
َ‫ن‬ ‫ ول ما س‬12 ‫خِسوا انفسهم فهم ل يؤمِنون‬
velî edinir miyim? Ki, O, do-
yuran ama kendisi doyurul-
ّٰ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ ُ َّ َ ُ َ َ َّ َ ْ َّ
ِ‫ قل اغي الل‬13 ‫ارِ وهو السم۪يع العل۪يم‬ ۜ ‫ِيف ال ِل وانله‬
maktan münezzeh olandır.”
Sen, “ben kavmimin içinde
ُ‫ل ْرِض َو ُه َو ُيطْعِ ُم َو َل ُيطْ َع ۜم‬ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ًّ َ ُ َّ َ
‫ات وا‬
ِ ‫اتِذ و ِلا فا ِط ِر السمو‬
teslim olanların ilki olmak-
la emrolundum” de ve sakın
َ ُ َ َ َ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ُ ْ ُ ّٓ ْ ُ
‫ت ان اكون ا َّول َم ْن ا ْسل َم َول تون َّن‬
müşriklerden olma!
‫قل ا ِ۪ن امِر‬
ُ ْ‫ قُ ْل ا ّ ِٓن اَخَاُف ا ِْن َع َصي‬14 ‫۪ني‬ َ ‫م َِن ال ْ ُمْشك‬
15. De ki: Eğer Rabbime

‫اب‬ َ ‫ت َرّب َع َذ‬


۪
isyan edersem gerçekten bü-
۪ ِ yük bir günün azabından kor-
َ ٰ َِ َ ْ ََ ََْ ُْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َْ
‫ح ُۜه َوذل ِك‬ ‫ من يرف عنه يومئ ٍِذ فقد ر‬15 ‫۪ي‬ ٍ ‫يو ٍم عظ‬
karım.

َ َ َ َ ّ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ ‫الْ َف ْو ُز ال ْ ُمب‬
16. O gün kim azaptan
‫ض ف كا ِشف‬ ٍ ِ ‫ب‬ ‫الل‬ ‫ك‬ ‫س‬ ‫س‬ ‫م‬ ‫ي‬ ‫ن‬ِ ‫ا‬‫و‬ 16 ‫ني‬ ۪ kurtarılırsa, gerçekten Allah

َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ُ َّ ٓ ُ َ
o kulunu esirgemiştir. İşte bu
17 ‫شٔ قد۪ير‬ ٌ
ٍ ‫ي فهو ع ك ِل‬ ٍ ‫ل ا ِل ه ۜو واِن يمسسك ِب‬
kesin kurtuluştur.

ُ َ ْ ُ َْ َ ُ َ َ َ َْ ُ َْ َ ُ َ 17. Allah sana bir zarar


18 ‫وهو القاهِر فوق عِبادِ ۜه۪ وهو الك۪يم ال ۪بي‬ dokundursa, onu yine kendi-
sinden başka açacak yoktur
ve eğer sana bir hayır dokun-
9. Eğer peygamberi bir melek kılsaydık herhalde onu bir dursa, kuşkusuz O, her şeyi
insan sûretinde gönderirdik ve onları yine düşmekte olduk- yapabilendir.
ları kuşkuya düşürürdük. 18. O, kullarının üstünde
10. And olsun, senden önce de birçok peygamber alaya sahiptir. O, her şeyi yerli ye-
alınmıştı da onlarla alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıp rinde yapan, her şeyden ha-
mahvetmişti. berdar olandır.

11. De ki: Yeryüzünde gezin, dolaşın da, yalanlayanların


sonu nasıl olmuş bir görün.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 129


ANA SAYFAYA DÖN

19. De ki: “Şâhitlik bakı- 7. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬129


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫السا ِب ُع‬ EN’ÂM SÛRESİ

mından hangi şey daha bü-


yüktür?” De ki: “Sizinle benim َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ٌ َ ُ ّٰ ُ ً َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ُّ َ ْ ُ
aramda Allah şâhittir. Onunla ‫ح ا ِ َّل‬ ِ ‫شٔ اكب شهادۜة ق ِل الل ش ۪هيد بين۪ى وبينم وا ۫و‬ ٍ ‫قل اي‬
sizi ve bundan sonra duya-
ّٰ َّ َ َ ْ ََ ُ َ ََ ُ ُْ ُٰ ُْ َ ٰ
cak herkesi uyarmam için bu ‫هذا الق ْران ِلنذ َِرك ْم بِه۪ َو َم ْن بَل ۜغ ائ َِّن ْم لش َه ُدون ان َم َع الل‬
ٌ ٓ‫اٰل َِه ًة ا ُ ْخ ٰر ۜى قُ ْل َٓل ا َ ْش َه ُۚد قُ ْل ا َِّن َما ُه َو ا ٰ ٌِل َواح ٌِد َواِنَّن۪ى بَر‬
Kur’an bana vahyolunuyor.
Gerçekten de siz Allah’ın yanı َّ‫يء مِما‬
sıra başka ilahlar olduğuna ۪
şâhitlik mi ediyorsunuz?” De
ۢ‫اء ُه ْم‬ َ ٓ‫ون اَبْ َن‬ َ ُ ْ َ َ َ ُ َ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ٰ َ َّ َ َ ُ ْ ُ
ki: Ben şâhitlik etmiyorum!” ‫ ال۪ين اتيناهم الكِتاب يع ِرفونه كما يع ِرف‬19ۢ ‫شكون‬ ِ ‫ت‬
َْ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ُٓ َ َ َّ َ
‫ َو َم ْن اظل ُم م َِّم ِن‬20۟ ‫سوا انف َس ُه ْم ف ُه ْم ل يُؤم ُِنون‬
De ki: O, ancak ve ancak bir
tek ilahtır ve ben sizin koştu- ِ ‫ال۪ين خ‬
َ َّ ْ َ َّ ٰ َّ َ َ َ ّٰ َ َ ٰ َ ْ
21 ‫تى ع اللِ كذِبًا ا ْو كذ َب بِايَاتِه۪ۜ ا ِن ُه ل ُيفل ُِح الظال ُِمون‬
ğunuz şirklerden de uzağım!”
20. Kendilerine kitap ver- ‫اف‬
ُ ُ َٓ َ ُ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ َ َّ ِ ُ ُ َ َّ ُ ً َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ
‫شكؤ۬ك ُم‬
diğimiz kimseler, tıpkı kendi
oğullarını tanıdıkları gibi onu ‫ويوم نشهم ج۪يعا ثم نقول لل۪ين اشكوا اين‬
ّٰ ُ َ ْ َ ٓ َّ َ ْ ُ َ َ ُ َ ُ َ ْ ُ َ َّ
tanırlar. Fakat kendilerini zi-
yana sokanlar inanmazlar. ‫ ث َّم ل ْم ت ْن ف ِتن ُت ُه ْم ا ِل ان قالوا َواللِ َر ّب ِ َنا‬22 ‫۪ين كن ُت ْم ت ْزع ُمون‬ ‫ال‬
21. Kim Allah’a karşı yalan
ْ‫ع اَنْ ُف ِسه ْم َو َض َّل َعنْ ُهم‬ ٰ ٓ َ ُ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ ُ َّ ُ َ
sözlerle iftira edenden veya ِ ‫ انظر كيف كذبوا‬23 ‫شك۪ني‬ ِ ‫ما كنا م‬
O’nun âyetlerini yalanlayan-
ْ‫ع قُلُوبهم‬ ٰ َ َْ َ َ َ َ َْ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ُْ َ َ َُ ْ َ ُ َ َ
dan daha zalimdir? Şurası iyi
ِِ ‫ ومِنهم من يست ِمع ا ِلكۚ وجعلنا‬24 ‫ما كنوا يفتون‬
bilinsin ki zalimler kurtuluşa
ْ َ ٰ َّ ُ ْ ْ َٰ ٓ َْ َْ ً َ
‫ك َّنة ان َيفق ُهوهُ َو ۪يف اذان ِ ِه ْم َوق ًراۜ َواِن يَ َر ْوا كل ايَ ٍة ل يُؤم ُِنوا‬ ِ ‫ا‬
eremezler!

َ َ َ َّ ُ ُ َ َ َ ُ َ ُ َ ُ َٓ َ ٓ ّٰ َ َ
22. Onları tümüyle mah-
َٓ ٰ ْ
şere toplayıp da Allah’a or-
tak koşanlara, “Nerede, ilâh
‫۪ين كف ُٓروا ا ِن هذا‬ ‫بِه ۜا حىت ا ِذا جاؤ۫ك يادِلونك يقول ال‬
َ ُ ْ َْ َ ْ َْ َ ْ ُ َ ْ ُ َ َ ٓ َّ
‫ َوه ْم َين َه ْون عن ُه َو َين َـ ْٔون عن ُۚه َواِن ُي ْهل ِكون‬25 ‫۪ني‬ َ ‫ل َّول‬ ‫ا ِل اساط۪ي ا‬
olduklarını iddia ettiğiniz or-
taklarınız?” diyeceğimiz günü
ُ ََ ََ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ٓ َّ
‫ َول ْو ت ٰٓرى ا ِذ ُوق ِفوا ع انلَّارِ فقالوا‬26 ‫ا ِل انف َس ُه ْم َومَا يَش ُع ُرون‬
hatırla.
23. Sonunda onların ma-
nevraları, “Rabbimiz Allah’a
27 ‫۪ني‬
َ ُ َ َ َ ّ َ َ ٰ َ ّ َ ُ َ َ ُّ َ ُ َ َ ْ َ َ
َ ‫ون م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن‬‫ات ربِنا ون‬
And olsun ki biz O’na ortak ِ ‫يا لنا نرد ول نذِب بِاي‬
koşanlar değildik” demele-
rinden başka bir şey olmaya-
caktır.
ler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Onlar her türlü mucizeyi
24. Bak, kendilerine karşı
görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana
nasıl yalan söylediler ve iftira
geldiklerinde: “Bu Kur’an eskilerin masallarından başka bir
edip durdukları şeyler onları
şey değildir” diyerek seninle tartışırlar.
nasıl yüzüstü bırakıp kaybo-
luverdi! 26. Onlar, hem insanları Peygamber’e yaklaşmaktan
vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşır-
25. Onlardan seni dinle-
lar. Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini helak
yenler de vardır. Fakat onu
ederler.
anlamalarına engel olmak
için kalplerinin üstüne perde- 27. Ateşin karşısında durdurulup da, “Ah, keşke dünya-
ya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
130 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri ve Mü’minlerden olsak” dedikleri vakit hâllerini bir görsen.
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 130
7. CÜZ ِ ‫ورةُ النْ َع‬
‫ام‬ ‫س‬ EN’ÂM SÛRESİ yana uğramıştır. Nihayet onla-
ra ansızın o saat gelip çatınca,
ُ ُ َ ُّ َ ُ َ َ ُُْ ُ َ َ ْ
‫بَل بَ َدا ل ُه ْم َما كنوا يفون م ِْن قبْۜل َول ْو ُردوا لعَادوا ل َِما ن ُهوا‬
bütün günahlarını sırtlarına
yüklenerek, “Hayatta yaptığı-

ُ‫ادلنْ َيا َومَا َنْن‬ُّ ‫ه ا َِّل َح َي ُات َنا‬ َ ِ ‫ َوقَا ُٓلوا ا ِْن‬28 ‫ون‬َ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ُ ْ َ
mız kusurlardan ötürü vay hâ-
‫عنه واِنهم لكذِب‬ limize!” diyecekler. Dikkat edin,
yüklendikleri günah yükü ne
ّ‫الۜق‬ َ ْ ‫ع َر ّبه ۜ ْم قَ َال اَلَيَْس ٰه َذا ب‬ ٰ َ ُ ُ ْ ٰٓ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ kötüdür!
ِ ِ ِِ ‫ ولو ترى ا ِذ وق ِفوا‬29 ‫بِمبعوث ۪ني‬ 32. Dünya hayatı ancak bir

30 ‫ون‬
َ ُْ َ ُْ
۟ ‫اب بِمَا كن ُت ْم تف ُر‬ َ ‫قَالُوا بَ ٰل َو َر ّب َن ۜا قَ َال فَ ُذوقُوا الْ َع َذ‬ oyun ve bir eğlencedir. Elbet-
ِ te ki ahiret yurdu Allah’a karşı
ُ َ َّ ُ ُ ْ َ َٓ َ ٓ ّٰ َ ّٰ َٓ َّ َ َ َّ َ َ ْ َ
ۜ ‫۪ين كذبُوا بِلِقا ِء‬
gelmekten sakınanlar için daha
‫الساعة‬ ‫اللِ حىت ا ِذا جاءتهم‬ ‫قد خِس ال‬ hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak
َ َ ُ ْ َ ُ َ َ ْ َّ َ َ ٰ َ َ َ َ ْ َ َ ُ َ ً َ ْ َ
mısınız?
ُ
‫۪يها ۙ َوه ْم ي ِملون ا ْو َز َاره ْم‬ ‫بغتة قالوا يا حستنا ع ما فرطنا ف‬ 33. Onların dediklerinin ha-

ٌ ِ‫ادلنْ َيٓا ا َِّل لَع‬ َ ْ ‫ َومَا‬31 ‫ون‬


ُّ ُ‫اليٰوة‬ َ ُ َ َ َ َٓ َ َ ْ ُ َٰ kikaten seni üzmekte olduğunu
‫ب‬ ‫ع ظ ُهورِه ِۜم ال ساء ما ي ِزر‬ biliyoruz. Aslında onlar seni ya-
lanlamıyorlar, fakat o zalimler
َ ُ َ َ َ َ َۜ ُ َّ َ َ َّ ٌ ْ َ ُ َ ٰ ْ ُ َّ َ َ ٌۜ ْ َ َ
32 ‫ون اف ت ْع ِقلون‬ ‫خرة خي ل ِل۪ين يتق‬
açıktan açığa Allah’ın âyetlerini
ِ ‫ولهو وللار ال‬ inkâr ediyorlar.
َ َ ُ ّ َ ُ َ ْ ُ َّ َ َ ُ ُ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َ ُ َّ ُ َ ْ َ ْ َ
‫قد نعلم ا ِنه لحزنك ال۪ي يقولون فا ِنهم لي ِذبونك‬
34. And olsun ki, senden
önceki peygamberler
ْ‫ َولَ َق ْد ُك ّذبَت‬33 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ّٰ َ ٰ َ َّ َّ ٰ َ de yalanlanmıştı. Onlar,
ِ ‫ات اللِ يحد‬ ِ ‫ن الظالِم۪ني بِاي‬ ِ ‫ول‬ yalanlanmalarına ve eziyet

ْ‫يهم‬ ُ ٰ ‫ع مَا ُك ِّذبُوا َواُو۫ ُذوا َحّٰٓىت اَت‬ َٰ َُ َ َ َ َْ ْ ٌ ُُ edilmelerine rağmen sabrettiler,
‫رسل مِن قبلِك فصبوا‬ sonunda yardımımız onlara
yetişti. Allah’ın kelimelerini
َ َ َٓ‫اللِۚ َولَ َق ْد ج‬
ّٰ َ َّ ُ َ َُ ْ َ
‫اء َك م ِْن ن َبا ِ۬ئ‬ ِ َ ‫رناۚ َول م َب ِدل ل ِكِم‬
değiştirebilecek kimse yoktur.
‫ات‬ ‫ن‬ Muhakkak ki gönderilen

‫ت‬ َ ‫ط ْع‬ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َْ َ َْ َ ََُ َ َ ْ َ


‫ واِن كن كب عليك ا ِعراضهم فا ِِن است‬34 ‫۪ني‬ َ ‫ال ْ ُم ْر َسل‬ peygamberlerin haberlerinden
bazısı sana da geldi.
ٰ ْ َ َّ ‫ل ْرِض ا َ ْو ُس َّلمًا يف‬ َْ ً ََ َ ََْ ْ َ
‫الس َٓماءِ ف َتات َِي ُه ْم بِايَ ٍۜة‬
35. Eğer onların, tebliği-
ِ ‫ا‬ ‫يف‬
ِ ‫ان تبتِغ نف‬
‫ا‬ ‫ق‬ ne ilgisizliği, yüz çevirmeleri,

َ ‫الَاهِل‬ ْ َ َّ َ ُ َ َ َ ٰ ُ ْ َ َ ْ ُ َ َ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ engelleme tedbirleri almaları


35‫۪ني‬ ‫ولوشاءالللمعهمعالهدىفتوننمِن‬ sana ağır geliyorsa, haydi yer
kürenin içine inebileceğin bir
delik veya göğe çıkabileceğin
bir merdiven ara ki, onları iman
etmeye zorlayacak bir âyet, bir
28.Hayır, daha önce gizlemekte oldukları şeyler onlara gö-
mûcize getiresin. Allah’ın sün-
ründü. Eğer çevrilselerdi, elbette kendilerine yasaklanan şey-
neti, düzeninin yasaları içinde,
lere yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar.
iradesinin tecellisine uygun
29. Çünkü onlar, dünyada iken” hayat ancak dünya yaşayı- olsaydı, elbette onları hak yol-
şımızdan ibarettir; biz, bir daha diriltilecek değiliz.” Demişlerdi. da, Allah’ın kitap ve peygam-
30. Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman sen onla- berle gösterdiği yolda bir ara-
rı bir görsen! Allah: Bu hak değil miymiş? Diyecek. Onlar da ya getirirdi. Sakın, bilgiden,
“Rabbimize And olsun ki, evet!” diyeceklerdir. İşte o zaman muhakemeden uzak, tutarsız
Allah, Öyle ise inkâr ettiğinizden dolayı azabı çekiniz! Diye- davranan, ilâhî hikmeti anla-
cektir. mayanlardan olma!
31. Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten zi-
KUR’AN-I KERİM MEALİ 131
ANA SAYFAYA DÖN

36. İcâbet edenler 7. CÜZ ‫السا ِب ُع‬ ُ ْ َ ‫ ا‬131


َّ ‫ل ْز ُء‬ EN’ÂM SÛRESİ

ancak Allah’ın buyruğunu


َ ُ ُ ّٰ ُ ُ ُ َ ْ َ ٰ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ َّ
‫الل ث َّم ا ِلْه‬ ۜ ‫ا ِنما يستج۪يب ال۪ين يسمع‬
işitenlerdir. Ölüleri ise, Allah ٌ ْ
‫حِزب‬
onları tekrar diriltir. Sonra da 3 ‫ون والموت يبعثهم‬
ّٰ َّ ْ ُ ّ َ ْ ٌ َ ٰ ْ َ َ َ ّ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ
َ‫الل‬ ‫ وقالوا لول ن ِزل عليهِ اية مِن ربِه۪ۜ قل ا ِن‬36 ‫يُ ْر َج ُعون‬
ona döndürülürler.

َ َ َ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ً َ ٰ َ ّ َ ُ ْ َ ٰ ٓ َ ٌ َ
37. Keşke O’na Rabbinden
bir mucize indirilseydi! Dedi- ‫ َومَا‬37 ‫ثه ْم ل َي ْعل ُمون‬ ‫ن اك‬ ِ ‫نل اية ول‬ ِ ‫قادِر ع ان ي‬
ٌ‫احيْهِ ا َّ ِٓل ا ُ َمم‬ ُ َ َٓ َ َْْ
ler. De ki: Şüphesiz Allah mu-
َ ‫۪ي بَ َن‬ َّ َٓ ْ
cize indirmeye kadirdir. Fakat
ِ ‫مِن داب ٍة ِيف الرِض َول طائ ٍِر يط‬
onların çoğu bilmiyorlar.
ٰ ُ َْ ْ َ ‫ ۜ ْم مَا فَ َّرطْ َنا يف الْك‬ ُ ُ ََْ
38. Yeryüzünde yürüyen ‫شٔ ث َّم ا ِل َر ّب ِ ِه ْم‬ ٍ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫اب‬
ِ ‫ِت‬ ِ ‫امثال‬
hayvanlar ve iki kanadıyla
َ ُ ُّ ٌ ْ ُ َ ٌّ ُ َ َ ٰ ُ َّ َ َ َّ َ َ ُ َ ْ ُ
uçan kuşlardan hepsi ancak ‫ت‬ ِ ۜ ‫ وال۪ين كذبوا بِايات ِنا صم وبم ِيف الظلما‬38 ‫يشون‬
sizin gibi ümmetlerdir. Biz o
َ ‫صاط ُم ْس‬ َ ٰ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ ْ ْ ُ ُ ّٰ َ َ ْ َ
kitapta hiçbir şeyi eksik bı- 39 ‫۪ي‬ ٍ ‫ق‬ ‫ت‬ ٍ ِ ‫ع‬ ‫من يشا ِالل يضلِل ۜه ومن يشا يعله‬
rakmadık. Nihayet toplanıp ُ َ َّ ُ ُ ْ َ َ ْ َ ّٰ ُ َ َ ْ ُ ٰ َ ْ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ
Rablerinin huzuruna getirile- ‫اعة‬ ‫قل ارايتم ا ِن اتيم عذاب اللِ او اتتم الس‬
ceklerdir. َ
‫ بَل ا ِيَّاهُ ت ْد ُعون‬40 ‫۪ني‬
َ ْ َ ‫صادِق‬ َ ‫ون ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬ َ ُ ْ َ ّٰ َ ْ َ َ
ۚ ‫ي اللِ تدع‬ ‫اغ‬
َ ُ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َٓ ْ ْ َ َ ُ ْ َ َ ُ ْ َ َ
39. Âyetlerimizi yalanla-
yanlar karanlıklar içinde kal-
41 ‫ون‬ ۟ ‫شك‬ ِ ‫فيك ِشف ما تدعون ا ِلهِ ا ِن شاء وتنسون ما ت‬
ٓ َ ْ ‫اه ْم ب ْالَا‬ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ ٰٓ ٓ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ
mış sağır ve dilsizler gibidirler.
ِ‫ضاء‬ ٓ َّ َّ ‫ساءِ َوال‬
ِ ‫ولقد ارسلنا ا ِل ام ٍ مِن قبلِك فاخذن‬
Allah dileyen kimseyi şaşırtır,

ٰ َ ُ َّ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َٓ ْ َ َ َ ُ َّ َ َ َ ْ ُ َّ َ َ
dileyeni de doğru yola koyar.
40. De ki: Ne dersiniz; size ‫ ْن‬ ِ ‫ فلولا ِذجاءهمباسناتضعواول‬42‫لعلهميتضعون‬
َ ُ ُ َ ُ َ َّ َ ُ ُ‫ت قُل‬ ْ ‫قَ َس‬
43 ‫وب ُه ْم َو َز َّي َن ل ُه ُم الشيْطان مَا كنوا َي ْع َملون‬
Allah’ın azabı veya o kıyamet
saati gelse Allah’tan başka-
ٓ ْ َ ُّ َ ََْ ْ َْ َ َ ْ َ َ
‫شٔۜ َح ّٰىت‬ ُ ‫فَلَمَّا ن َ ُسوا مَا ُذ ّك‬
sına mı yalvarırsınız? Doğru
sözlü iseniz söyleyin! ٍ ِ ‫ك‬ ‫اب‬ ‫و‬ ‫ب‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ه‬
ِ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ح‬ ‫ت‬ ‫ف‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ب‬ ‫وا‬ ‫ِر‬
َ ُ َ َ ً ْ ُ َْ َ َ ُ ُ َ َ
44 ‫ا ِذا ف ِر ُحوا بِمَٓا ا ۫وت ٓوا اخذناه ْم َبغ َتة فا ِذا ه ْم ُمبْل ِ ُسون‬
41. Hayır! Yalnız O’na dua
edersiniz, O’da dilerse dua
ettiğiniz sıkıntıyı giderir ve siz
o an Allah’a ortak koştukları-
nızı unutursunuz.
43. Onlar kendilerine sıkıntımız geldiğinde tazarrû ve ni-
42. Senden önceki üm- yazda bulunsalardı ya! Fakat onların kalpleri katılaştı. Şey-
metlere de peygamberler tan, yapmış oldukları şeyleri kendilerine güzel gösterdi.
gönderdik de, onları, tazarrû
44. Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, üzer-
ve niyazda bulunsunlar diye
lerine bütün nimetlerin kapılarını açıverdik. Nihayet onlar
sıkıntılara ve zorluklara uğ-
verilen bu nimetlerle şımardıkları zaman onları ansızın ya-
rattık.
kaladık, birdenbire bütün ümitlerini yitirdiler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


132 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 132
7. CÜZ ِ ‫ورةُ النْ َع‬
‫ام‬ ‫س‬ EN’ÂM SÛRESİ 48. Biz, peygamberleri an-
cak müjdeleyiciler ve uyarı-

45 ‫۪ني‬ َ ‫ال ْم ُد ِ ّٰللِ َر ّب الْ َعالَم‬َ ْ ‫۪ين ظَلَ ُموۜا َو‬َ ‫َف ُق ِط َع َداب ُر الْ َق ْو ِم اَّل‬ cılar olarak göndeririz. Kim
ِ ِ onlara inanır ve kendini dü-
َ‫ار ُك ْم َو َخ َتم‬ َ ‫ص‬َ ْ ‫ ْم َواَب‬ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ
‫قل ارايتم ا ِن اخذ الل سمع‬
zeltirse onlara korku yoktur
ve onlar üzülmeyeceklerdir
َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ ّٰ ُ ْ َ ٌ ٰ ْ َ ْ ُ ُ ُ ٰ َ de.
‫ع قلوبِم من ا ِل غي اللِ يات۪يم ب ِ ۜهِ انظر كيف‬
ُ ٰ َ ْ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ ُ َ ٰ ْ ُ ّ َ ُ
49. Âyetlerimizi yalanla-
ْ‫يم‬ ِ ‫رف الي‬
‫ قل ارايتم ا ِن ات‬46 ‫ات ثم هم يص ِدفون‬ ِ ‫ن‬
yanlara gelince, yapmakta ol-
dukları fenalıkları yüzünden
َ ُ َّ ُ ْ َ ْ َّ ُ َ ْ ُ ْ َ ً َ ْ َ ْ َ ً َ ْ َ ّٰ ُ َ َ
47 ‫عذاب اللِ بغتة او جهرة هل يهلك ا ِل القوم الظال ِمون‬
onlara azabımız dokunacak-
tır.
َ‫ين َف َم ْنا ٰ َم َن َوا َ ْصلَح‬ َ ‫۪نيا َِّل ُمبَِّش‬
َ ‫ين َو ُمنْ ِذر‬ َ ‫َومَانُ ْر ِس ُلال ْ ُم ْر َسل‬
ۚ ۪ ۪
50. De ki: “Ben size,

ٰ َّ َ َ َّ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ْ َ َ ٌ ْ َ َ َ
Allah’ın hazineleri
‫۪ين كذبُوا بِايَات َِنا‬ ‫ وال‬48 ‫فخوف علي ِهم ولهم يزنون‬ yanımdadır, demiyorum.

ُ َ ُ ُ َ َٓ ْ ُ َ ُ ْ ُ َ ُ ‫َي َم ُّس ُه ُم الْ َع َذ‬


Gaybı da bilmem. Size, ben

‫ قل لاقول ل ْم‬49 ‫اب بِمَا كانوا َيف ُسقون‬ bir meleğim de demiyorum.

ّ ُ َ ُ ُ َ َٓ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َٓ َ ّٰ ُ َٓ َ
Ben, bana vahyolunandan
ْ
‫ب َول اقول ل ْم اِن۪ى‬ ‫عِند۪ي خزائ ِن اللِ ولاعلم الغي‬
başkasına uymam. “De ki:

َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ٰٓ ُ َ َّ ُ َّ َ ْ ٌ َ َ
Kör ile gören bir olur mu? Siz

‫۪ي‬ُ ۜ ‫ل ْعٰم َو ْالَص‬ ‫ل قل هل يستوِي ا‬ ۜ ِ ‫ملكۚا ِن اتبِع ا ِل ما يوح ا‬ hiç düşünmez misiniz?

ُٓ َ ْ‫ون ا َ ْن ُي‬ َ ُ َ َ َ َّ َْ َ َّ َ َ َ َ َ
51. Rablerinin huzurunda
‫شوا‬ ‫ َوان ِذ ْر بِهِ ال۪ين ياف‬50 ‫ون‬ ۟ ‫اف ت َتفك ُر‬ toplanacaklarından korkanla-

َّ َ ٌ َ َ َ ٌّ َ ُ ْ ْ ُ َ َ ْ َ ْ ّ َ ٰ
rı onunla uyar. Çünkü onların
َ ُ
51 ‫۪يع ل َعل ُه ْم َي َّتقون‬ ‫ا ِل رب ِ ِهم ليس لهم مِن دونِه۪ و ِل ولشف‬ Rablerinden başka ne velile-

َ ُ ُ ّ َ ْ َ ٰ َ ْ ْ ُ َّ َ َ ُ ْ َ َ َّ ُ ْ َ َ َ
ri, ne de bir aracıları vardır;
‫ش ي ۪ريدون‬ ِ ِ ‫ولتطردِ ال۪ين يدعون ربهم بِالغدوة ِ والع‬
umulur ki sakınırlar.

َ َ ْ َ َ ٔ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ُۜ َ ْ َ
52. Rablerinin rızasını iste-
‫حسابِك‬ ِ ‫ش وما مِن‬ ٍ ‫حساب ِ ِهم مِن‬ ِ ‫وجهه ما عليك مِن‬ yerek sabah akşam O’nu zik-

َ َّ َ َ ُ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ْ َ ْ ْ ْ َ َ redenleri huzurundan kovma!


52 ‫شٔ فتطردهم فتكون مِن الظالِم۪ني‬ ٍ ‫علي ِهم مِن‬ Onların hesabından sana bir
sorumluluk, senin hesabın-
dan da onlara herhangi bir
sorumluluk yoktur. Zira senin
45. Böylece zulmeden o toplumun kökü kesildi. Hamd, onları yanından kovman, za-
âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. limlerden yana olmana sebep
46. De ki: “Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve olur.
gözlerinizi alır, kalplerinizi de mühürlerse, Allah’tan başka
onu size geri getirecek ilâh kimmiş?” Bak, biz âyetleri, in-
sanların anlayacağı şekilde nasıl açıklıyoruz, sonrada na-
sıl yüz çeviriyorlar?
47. De ki: Söyler misiniz bana; size Allah’ın azabı ansı-
zın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan başkası mı helâk
olur?
KUR’AN-I KERİM MEALİ 133
ANA SAYFAYA DÖN

7. CÜZ ُ ْ َ‫ا‬
َّ ‫ل ْز ُء‬
‫السا ِب ُع‬ 133 EN’ÂM SÛRESİ

53. Böylece “Allah aramız-


ُ‫الل‬ّٰ َّ َ ِ َٓ ُ ٰٓ َ ُٓ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َّ َ َ َ ٰ َ َ
‫وكذل ِك فتنا بعضهم بِبعٍض ِلقولوا اه ۬ؤلء من‬
dan şunlara mı iyilik etti?” de-
meleri için, fitneyi arzu ettik-
َ َّ َ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ ْ ْ َ َ
‫ َواِذا‬53 ‫ين‬ َ ‫الشاكِر‬
ِ ‫علي ِهم مِن بينِن ۜا اليس الل بِاعلم ب‬
leri için, isteklerini tahakkuk
ettirdik. Allah şükredenleri en ۪
َ‫ ْم َك َتب‬ُ ْ َ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ َ ٰ َ ُ ْ ُ َ َّ َ َ َٓ
‫جاءك ال۪ين يؤمِنون بِايات ِنا فقل سم علي‬
iyi bilen değil midir?

ُ ْ َ َ ْ َ ُ َّ َ ۙ َ َ ْ َّ ْ َ ٰ َ ْ ُ ُّ َ
54. Âyetlerimize inananlar
sana geldiğinde de ki: Size ً‫ ْم ُٓسوءا‬ ‫سهِ الرحة انه من ع ِمل مِن‬ ِ ‫ربم ع نف‬
ٌ ‫صلَ َح فَاَنَّ ُه َغ ُف‬ ْ َ ‫اب م ِْن َب ْعده۪ َوا‬ َ َ‫بَ َهالَة ُث َّم ت‬
selâm olsun! Çünkü Rabbiniz
rahmet etmeyi kendi üzerine
54 ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ ِ ٍ ِ
ْ ‫يل ال ْ ُم‬ ُ َ َ َ ْ َ َ َٰ ْ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ َ
yazdı. Sizden kim, bilmeye-

55 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫ج ِرم‬ ‫ات ول ِس ۪بني س ۪ب‬ ِ ‫وكذل ِك نف ِصل الي‬


rek bir kötülük yapar, sonra
ardından tevbe edip de ken-
ْ ُ ّٰ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ُ ّ ْ ُ
‫اللِ قل‬ ۜ ‫ون‬ ِ ‫قل ا ِ۪ن ن ۪هيت ان اعبد ال۪ين تدعون مِن‬
‫د‬
dini ıslah ederse, şüphesiz
Allah çok yarlıgayıcı ve esir-
َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َٓ َ ً ُ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ُ َّ َ َٓ
56 ‫ل اتبِع اهواءكمۙقد ضللت ا ِذا وما ا ۬نا مِن المهتد۪ين‬
geyicidir.
55. Böylece suçluların yolu
ْ َ ْ ُ ْ َّ َ َ ّ َ ْ َ ّ َ َٰ ّ ُْ
belli olsun diye âyetleri açık-
‫قل ا ِ۪ن ع بيِن ٍة مِن ر ۪ب وكذبتم ب ِ ۜه۪ ما عِند۪ي‬
َ ْ ‫للِ َي ُقُّص‬ ّٰ َّ ُ ْ ُ ْ َ ُ َْ َْ َ
lıyoruz.
ُ‫ال َّق َو ُه َو َخ ْي‬ ۜ ِ ‫جلون بِه۪ۜ ا ِِن الم ا ِل‬
56. De ki: “Ben, sizin
ِ ‫ماتستع‬
َ ِ ‫ون بِه۪ لَ ُق‬ َ ُ َْ َْ َ ْ َّ َ ْ َ ْ ُ َ ‫الْ َفاصل‬
Allah’ı bırakarak duâ ettiğiniz
şeylere ibâdet etmekten ‫ض‬ ‫جل‬
ِ ‫ع‬ ‫ت‬ ‫س‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫۪ي‬ ‫د‬ ‫ِن‬
‫ع‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫ل‬ ‫ق‬ 57 ‫۪ني‬ ِ
nehyolundum.” Ben sizin
ُ‫ َوعِنْ َده‬58 ‫۪ني‬ َ ‫الظالِم‬ َّ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ُ ْ َ ْ
arzularınıza uymam.
ِ ‫المر بين۪ى وبين ۜم والل اعلم ب‬
ْ ْ ّ َ ْ ‫َ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ ُ َٓ َّ ُ َ َو َي ْعلَ ُم مَا يف ال‬
Uyarsam, o takdirde sapmış
olurum, hidayete erenlerden
‫ب َوالَح ۜ ِر‬ ِ ِ ‫ب ل يعلمها ا ِل ه ۜو‬ ِ ‫مفات ِح الغي‬
ُُ َ َ َ ْ َّ َ ُ ُ َْ َ
olmam.”.
57. De ki: Şüphesiz ben ‫ات‬ ِ ‫َوما تسقط م ِْن َو َرق ٍة ا ِل َيعل ُم َها َول ح َّب ٍة ۪يف ظل َم‬
Rabbimden gelen apaçık bir
ُ ‫ل ْرِض َو َل َرطْب َو َل يَابس ا َِّل يف ك َِتاب‬ َْ
delil üzerindeyim. Hâlbuki siz 59 ‫ني‬ ‫ب‬
ٍ ۪ ٍ ‫م‬ ۪ ٍِ ٍ ‫ا‬
onu yalanladınız. Zira çabu-
cak gelmesini istediğiniz şey
benim yanımda değildir. Hü-
küm ancak Allah’ındır. Çünkü 59. Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. On-
O, gerçeğe uyar ve O, sağ- ları ancak O, bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir
lam hüküm verenlerin en ha- yaprak düşmez ki O’nu bilmesin. Yerin karanlıklarında da
yırlısıdır. hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir
kitapta olmasın.
58. De ki: Acele istediğiniz
şey benim elimde olsaydı, el-
bette benimle sizin aranızda
iş şimdi bitirilmişti. Allah za-
limleri daha iyi bilir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


134 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 134
7. CÜZ ِ ‫ورةُ النْ َع‬
‫ام‬ ‫س‬ EN’ÂM SÛRESİ 62. Sonra onlar gerçek
sahipleri olan Allah’a döndü-
ْ‫م‬ ُ ُ َ ْ َ َّ ُ َ َّ ْ ُ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ َّ ْ ُ ّٰ َ َ َ َّ َ ُ َ rülürler. Bilesiniz ki hüküm
‫وهوال۪ييتوفيمبِال ِلويعلمماجرحتمبِانلهارِثميبعث‬ yalnız O’nundur ve O, hesap
ُ َ ُ ُ َ ُ ًّ َ ُ ٌ َ َ ٰٓ ْ ُ
‫م ث َّم ا ِلْهِ َم ْر ِج ُع ْم ث َّم يُن ّب ِ ُئ ْم بِمَا‬
görenlerin en çabuğudur.
ۚ ‫ف۪يهِ لِ قض اجل مس‬ 63. De ki: Bizi bundan kur-
ًَ َ ُ َ ُ َ َ َْ ُ َ ُ َ ْ ُ
‫ َوه َوالقاه ُِرف ْوقع َِبادِه۪ َو ُي ْر ِسل َعليْ ْم َحفظۜة‬60‫كن ُت ْمت ْع َملو۟ن‬
tarırsa elbette şükredenler-
den olacağız. Diye gizli ve
َ ُ َ َ ُ ُ ْ َّ َ ْ ُ َ َ َٓ َ ّٰٓ َ
61 ‫اء ا َح َدك ُم ال َم ْو ُت ت َوفت ُه ُر ُسل َنا َوه ْم ل ُيف ّ ِرطون‬ ‫حىت ا ِذا ج‬
açık olarak O’na yalvarıp ya-
karırken karanın ve denizin
ُ َ ْ َ َ ُ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ َ َ ّ َ ْ ُ ُ ٰ ْ َ ّٰ َ ُّٓ ُ َّ ُ
‫ثم ردوا ا ِل اللِ مولهم ال ۜ ِق ال ل الم وهو ا‬
karanlıklarından sizi kim kur-
‫سع‬ tarır.
َ َ ْ ّ َْ َ ُ ُ ْ ْ ُ ّ َ ُ ْ َ ْ ُ َ َْ
‫ب َوالَ ْح ِر ت ْد ُعون ُه‬ ِ ‫ قل من ينج۪يم مِن ظلم‬62 ‫الا ِس ۪بني‬
ِ ‫ات ال‬
64. De ki: Sizi ondan ve

َّ َ َّ َ ُ َ َ ٰ ْ َ ٰ ْ َ ْ َ ً َ ْ ُ َ ً ُّ َ َ
her türlü sıkıntıdan Allah kur-
َ
63 ‫تضع وخفية ۚلئ ِن انينا مِن ه ِذه۪ نلكونن مِن الشاك ِ۪رين‬
tarıyor, sonra da siz buna
rağmen şirk koşuyorsunuz.
َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ َّ ُ ْ َ ّ ُ ْ َ َ ْ ْ ُ ّ َ ُ ُ ّٰ ُ
64 ‫شكون‬ ِ ‫ك كر ٍب ثم انتم ت‬ ِ ‫ق ِل الل ينج۪يم مِنها ومِن‬
65. De ki: “O, size

ُ ْ َ ْ ً َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ ُ َ ْ َ ُ ْ ُ
üstünüzden veya ayakları-
ْ‫ِم‬ ‫قل هو القادِر ع ان يبعث عليم عذابا مِن فوق‬ nızın altından bir azap gön-

ُ َ َ َُ ً َ ْ ُ َ َْ َْ ْ ُ ُ َْ َْ ْ َْ
dermeğe, ya da sizi grup,
‫۪يق َب ْعض ْم‬ ‫ت ارجلِم او يلبِسم ِشيعا ويذ‬ ِ ‫او مِن ت‬ grup birbirinize düşürmeğe

َّ َ َ ٰ ْ ُ ّ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ َ
ve kiminizin şiddetini kimini-
َ َْ
65 ‫ات ل َعل ُه ْم َيفق ُهون‬ ِ ‫رف الي‬ ِ ‫ض انظر كيف ن‬ ۜ ٍ ‫باس بع‬ ze tattırmaya gücü yetendir.”

ُ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ُّۜ َ ْ َ ُ َ َ ُ ْ َ َ َّ َ َ
Bak, anlasınlar diye, âyetleri

66 ۜ‫۪يل‬ ‫ك‬‫و‬َ ‫ ْم ب‬ ‫وكذب بِه۪ قومك وهو الق قل لست علي‬


değişik biçimlerde nasıl açık-
ٍ ِ lıyoruz.
َ ُ ُ َ َ َّ َ ْ َ َ َ ِ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ ۘ ٌّ َ َ ْ ُ َ َ ّ ُ
‫۪ين يوضون‬ ‫ واذا رايت ال‬67 ‫ك نباٍ مستقر وسوف تعلمون‬ ِ ِ‫ل‬
66. Kur’an hak olduğu hal-

َّ‫وضوا ف۪ى َحد۪يث َغ ْيهۜ ۪ َواِما‬ ُ ُ َ ّٰ َ ْ ُ ْ َ ْ ْ َ َ َ َ ٰ ٓ


de kavmin onu yalanladı. De

ِ ٍ ‫۪يف ايات ِنا فاع ِرض عنهم حىت ي‬ ki: Ben sizin küfrünüze vekil

َّ ْ َ ْ َ َ ٰ ْ ّ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُ َ ْ َّ َ َّ َ ْ ُ
değilim.
َ
68 ‫ين ِسينك الشيطان ف تقعد بعد الِكرى مع القو ِم الظالِم۪ني‬ 67. Her haberin gerçekle-
şeceği bir zaman vardır. Ya-
kında bileceksiniz.
60. O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan ve 68. Âyetlerimizi yalan sa-
gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş ece- yanları gördüğün zaman,
liniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar dirilten- hakikate erinceye kadar on-
dir. Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte lardan yüz çevir. Aksi halde,
olduklarınızı size haber verecektir. şeytan sana da unutturur. Ar-
61. O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahi- tık, bu hatırlatmadan sonra
bidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi zâlimler topluluğu ile berâber
mi elçilerimiz onun canını alırlar. Onlar asla kusur etmezler. oturma.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 135


ANA SAYFAYA DÖN

69. Allah’a karşı gelmekten 7. CÜZ ُ ْ َ‫ا‬


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫السا ِب ُع‬ 135 EN’ÂM SÛRESİ

sakınanlara, inanmayanların
hesabından herhangi bir so-
ْ‫ن‬ ٰ َ َْ ْ ْ َ
ٔ ْ َ ُ َّ َ َ َّ َ َ َ َ
rumluluk yoktur. Lakin onlara ِ ‫ش ول‬ ٍ ‫حساب ِ ِهم مِن‬ ِ ‫وما ع ال۪ين يتقون مِن‬
doğruyu hatırlatın, ümit edilir
ً‫۪ين ُه ْم لَعِبا‬ َ ‫اتَ ُذوا د‬ َّ َ َّ َ َ َ ُ َّ َ ْ ُ َّ َ َ ٰ ْ
ki korunurlar. ‫ وذرِ ال۪ين‬69 ‫ذِكرى لعلهم يتقون‬
70. Dinlerini bir oyuncak ٌ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ٓ ْ ّ َ َ َ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ ُ ُ ْ َّ َ َ ً ْ َ َ
ve bir eğlence edinen, böy- ‫ولهوا وغرتهم اليوة ادلنيا وذكِر بِه۪ ان تبسل نفس‬
lece kendilerini dünya hayatı
ۚ‫۪يع‬ٌ ‫ل َو َل َشف‬ ٌّ ‫اللِ َو‬ ّٰ
‫ون‬
ُ ْ ََ َ َْ ْ َ َ َ َ
‫د‬ ‫بِما كسبتۗ ليس لها مِن‬
aldatmış olan kimseleri bırak! ِ ِ
Sen yalnız Kur’an ile nasihat
etki hiçbir kimse kazandığı ‫۪ين‬ َ ‫ِك َّال‬ َ ٰ ٓ ُ َ ْ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َّ ُ ْ ْ َ ْ ِ َ
‫وان تع ِدل كل عد ٍل ل يؤخذ مِنهاۜ ا ۬ولئ‬
yüzünden helâka sürüklen-
ٌ ‫اب اَل‬
‫۪يم‬ ٌ ‫اب م ِْن َح۪ي َو َع َذ‬ ٌ ‫ش‬ َ َ ‫سلُوا بمَا َك َس ُبواۚ ل َ ُه ْم‬ ِ
ُْ
‫اب‬
mesin. Onun Allah’tan başka ٍ ِ
ne bir velisi, ne de bir şefa-
ّٰ ُ ْ ُ ‫ قُ ْل اَنَ ْد‬70 ‫ون‬ َ ُ ُْ َ ُ َ َ
atçisi vardır. O, bütün varını ‫ون الل‬ ِ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ع‬ ۟ ‫بِما كانوا يفر‬
fi dye olarak verse, yine de
َ‫عقَاب َنا َب ْع َد ا ِذْ َه ٰدينا‬ ْ َ ٰ ٓ َ ُّ َ ُ َ َ ُّ ُ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ
ondan kabul edilmez. Onlar ِ ‫ما ل ينفعنا ول يضنا ونرد ع ا‬
kazandıkları yüzünden helâ-
َ َْ َ ْ َْ ُ َ َّ ُ ْ َ ْ َ ْ َّ َ ُ ّٰ
ke sürüklenmiş kimseler- ۖ‫الل كالِي استهوته الشياط۪ني ِيف الرِض حيان‬
dir. İnkâr etmek de oldukları
ّٰ َ ُ َّ ْ ُ َ ْ َ ُ ْ َ ُٓ َ ُ ْ َ ٌ َ ْ َ ُٓ َ
gerçeklerden ötürü onlar için ‫ل اصحاب يدعونه ا ِل الهدى ائِن ۜا قل ا ِن هدى الل‬
ُ ‫ َوا َ ْن اَق‬71 ۙ‫۪ني‬ َ ‫ُه َو ال ْ ُه ٰدى َواُم ِْرنَا ل ِنُ ْسل ِ َم ل َِر ّب الْ َعالَم‬
kaynar sudan ibaret bir içe-
cek ve acıklı bir azap vardır. ‫۪يموا‬ ِ ۜ
َّ ُ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ٓ َّ َ ُ َ ُ ُ َّ َ َ ٰ َّ
‫ َوه َو ال۪ي‬72 ‫شون‬
71. De ki: “Allah’ı bırakıp da
bize faydası olmayan, zararı ‫الصلوة واتقوهۜ وهو ال۪ي ا ِلهِ ت‬
ُ
‫ال ّۜ ِق َو َي ْو َم َيقول ك ْن‬
ُ ُ َ ْ ‫ال ْرَض ب‬ َْ َ َّ ‫َخلَ َق‬
َ ‫الس ٰم‬
da dokunmayan şeylere mi
tapalım? Allah, bizi hidayete
ِ ‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫و‬
ُّ ‫ك يَ ْو َم ُينْ َف ُخ يف‬ ُ ْ ُ ْ ُ َ َ ۜ ُّ َ ْ ُ ُ ْ َ ُۜ ُ َ َ
kavuşturduktan sonra gerisin
geri şirke mi döndürülelim?
ِۜ‫ور‬ ‫الص‬ ِ ‫فيكون قول الق ول المل‬
َ ْ ‫۪يم‬ َ ْ ‫اد ۜة ِ َو ُه َو‬ َ َ َّ َ ْ‫َعل ُِم الْ َغي‬
Arkadaşları ‘bize gel!’ diye
73 ‫ي‬ ُ ‫الب‬ ُ ‫الك‬ ‫ه‬ ‫الش‬ ‫و‬ ‫ب‬
۪ ِ
doğru yola çağırdıkları hâlde,
yeryüzünde şaşkın şaşkın
dolaşıp şeytanların ayarttığı
kimse gibi mi olalım?” De ki:
73. O, gökleri ve yeri hak ve hikmet ile yaratandır. “Ol!”
“Hiç şüphesiz asıl doğru yol
dediği gün oluverir. O’nun sözü gerçektir. Sûr’a üflendiği
Allah’ın yoludur. Bize âlem-
gün de mülk O’nundur. O, gizliyi ve açığı bilendir ve O, hik-
lerin Rabbine teslim olmamız
met sahibidir, her şeyden haberdardır.
emrolundu.”
72. Namazı doğru kılın ve
Allah’a karşı gelmekten sakı-
nın. O, huzuruna varıp topla-
nacağınız Allah’tır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


136 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ َ ُ
7. CÜZ ِ ‫ورةُ النْ َع‬
‫ام‬ ‫ س‬136 EN’ÂM SÛRESİ 77.Ay’ı doğarken görünce,
”Rabbim budur, “dedi. O da
ّٓ ً ٰ ْ َ ‫لبيه ا ٰ َز َر ا َ َت َّتخ ُذ ا‬ َ ُ ْٰ َ َ ْ َ
‫ص َنامًا ال َِهة ۚ اِن۪ى‬ ِ ۪ ِ ‫۪يم‬ ‫واِذ قال ا ِبره‬
batınca, Rabbim bana doğru
ِ ‫ح ِْز ٌب‬
4 yolu göstermezse elbette sa-
َ ‫ َو َك ٰذل َِك نُرٓي ا ِب ْ ٰره‬74 ‫ك ف۪ى َض َل ُمبني‬
‫۪يم‬
َ َََْ َ َٰ
‫اريك وقوم‬
pıklardan olurum, dedi.
۪ ٍ ۪ ٍ
َ ُ ْ َ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ُ َ َ 78. Güneşi doğarken gö-
75 ‫ات والرِض و ِلكون مِن الموقِن۪ني‬ ِ ‫ملكوت السمو‬ rünce, “Rabbim budur, zira

ٓ َّ َ َ ّ َ َ ٰ َ َ ً َ ْ َ ٰ َ ُ ْ َّ ْ َ َ َّ َ َّ َ َ
bu daha büyük” dedi. O da
‫ى فلما‬ ۚ ‫فلما جن عليهِ الل را كوكباۚ قال هذا ر ۪ب‬ batınca, dedi ki: Ey kavmim!

َ َ ً َْ َ ََ َ ‫ب اْلٰفِل‬ ُ َٓ َ َ َ َ َ
Ben sizin Allah’a ortak koştu-
‫ فل َّما َرا الق َم َر بَازِغ قال‬76 ‫۪ني‬ ُّ ‫ح‬ ِ ‫افل قال ل ا‬ ğunuz şeylerden uzağım.

َ ُ ََ َ َ َ َ َََ ٓ ََ َ ٰ
‫هذا َر ّ۪ب ۚى فلم َّا افل قال لئ ِْن ل ْم َي ْه ِدن۪ى َر ّ۪بى لكون َّن‬
79.Çünkü yönümü, gökleri
ve yeri yoktan yaratan Allah’a
َ ٰ َ َ ًَ َّ َ َ َ َ ‫الض ّال‬ ٓ َّ َْ
‫ فل َّما َرا الش ْمَس بَازِغة قال هذا‬77 ‫۪ني‬ ‫م َِن الق ْو ِم‬
çevirdim ve ben O’na ortak
koşanlardan değilim.

‫يء م َِّما‬ ٌ ٓ‫ت قَ َال يَا قَ ْو ِم اِنّ۪ى بَر‬ ْ َ‫ب فَلَمَّٓا اَفَل‬
ۚ
َُ‫ك‬ ْ َ َٓ ٰ ّ َ
‫ر ۪بى هذا ا‬ 80. Kavmi onunla tartış-
۪ maya kalkıştı. Onlara dedi
َّ ‫ط َر‬ َ َ َّ َ ْ َ ُ ْ َّ َ ّ َ ُ ُْ
‫ات‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ ‫ه ل ِل۪ي ف‬ ِ ‫ اِن۪ى وجهت وج‬78 ‫شكون‬ ِ ‫ت‬
ki: Beni doğru yola iletmiş-
ken, Allah hakkında benim-
ُ‫اج ُه قَ ْو ُم ۜه‬ َّ َٓ‫ َوح‬79 ‫۪ني‬ َ ‫۪يفا َومَٓا اَن َ ۬ا م َِن ال ْ ُمْشك‬ ً َ َ َْْ َ
‫والرض حن‬
le tartışıyor musunuz? Ben
ۚ ِ sizin O’na ortak koştuğunuz
َ ُ ْ ُ َ ُ َ َ َٓ َ ٰ َ ْ َ َ ّٰ ّ ٓ ُّ ٓ َ ُ َ َ َ
‫شكون‬ ِ ‫ين ول اخاف ما ت‬ ِۜ ‫قال اتاجون۪ى ِيف اللِ وقد هد‬
şeylerden korkmam. Ancak,
Rabbim ne dilerse o olur.
ً‫شٔ عِلْم ۜا‬ ْ َ َّ ُ ّ َ َ َ ۜ ً ْ َ ّ َ َ َٓ َ ْ َ ٓ َّ ٓ
ٍ ‫بِه۪ ا ِل ان يشاء ر ۪بى شيـٔا و ِسع ر ۪بى كل‬
Rabbimin ilmi her şeyi kuşat-
mıştır. Hâlâ ibret almıyor mu-
َ ُ ََ َ ْ َ ْ َ َٓ ُ َ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ َ َ َ َ َ
‫شك ُت ْم َول تافون‬ ‫ وكيف اخاف ما ا‬80 ‫اف تتذكرون‬
sunuz?

ً َ ْ ُ َ ْ ّ َ ُ ْ َ َ ّٰ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ َ 81. Siz, Allah’ın size hak-


‫نل ب ِ ۪ه َعليْ ْم ُسلطان ۜا‬ ِ ‫انم اشكتم بِاللِ ما لم ي‬
larında hiçbir hüküm gön-

َ ََْ ُْ ْ َْ َ ْ َ َ ْ ُّ َ َ
dermediği şeyleri, O’na ortak
81 ۢ‫ني ا َح ُّق بِال ْم ِۚن ا ِن كن ُت ْم تعل ُمون‬ ِ ‫فاي الف ۪ريق‬ koşmaktan korkmazken, ben
sizin ortak koştuğunuz putlar-
dan nasıl korkarım! Şimdi bili-
yorsanız, iki guruptan hangisi
74. İbrahim, babası Âzer’e demişti ki: Sen birtakım put- güvende olmaya daha lâyık-
ları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini tır?”
de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.
75. Böylece biz, kesin iman edenlerden olması
için İbrahim›e göklerin ve yerin muhteşem varlıklarını
gösteriyorduk.
76. Gece, karanlığını üstüne örtünce, bir yıldız gördü,
Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca da, “batanları sevmem,”
dedi.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 137


ANA SAYFAYA DÖN

82. İnanıp da imanlarına 7. CÜZ ُ ْ َ‫ا‬


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫السا ِب ُع‬ 137 EN’ÂM SÛRESİ

herhangi bir haksızlık bulaş-


tırmayanlar, işte güven onla-
ُ‫ل ْمن‬ َ ْ ُ ُ َ َ ٰٓ ُ ْ ُ ْ ُ َ َ ُٓ ْ َ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ
rındır ve doğru yolda olanlar- ‫ال۪ين امنوا ولم يلبِسوا ا۪يمانهم بِظل ٍ ا ۬ولئ ِك لهم ا‬
da onlardır.
ْ َ ٰ َ َ ٰ ْ َٓ َ ْ َ ٰ َٓ ُ َّ ُ َ ْ َ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ
83. İşte bunlar bizim ۪ۜ‫ وت ِلك حجتنا اتيناها ا ِبره۪يم ع قو ِمه‬82 ۟‫وهم مهتدون‬
َ ٌ ‫۪يم َعل‬ َ َّ َ َّ ُ َٓ َ ْ َ َ ‫نَ ْر َف ُع َد َر‬
‫ َو َوهبْ َنا‬83 ‫۪يم‬ ٌ ‫ك َحك‬
hüccetimizdir. Biz onu, kavmi-
nin karşı koymasına rağmen ‫ات من نشاءۜ ا ِن رب‬ ٍ ‫ج‬
ُ َ َ ُ َ ًّ ُ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ ُٓ َ
‫وب ك ه َد ْي َناۚ َونوحًا ه َد ْي َنا م ِْن قبْل‬
İbrahim’e verdik. Biz diledi-
ğimiz kimselerin derecelerini ۜ ‫ل ا ِسحق ويعق‬
ٰ َ ُ ُ َ َ ُّ َ َ َ ٰ ْ َ ُ َ َ ُ َ َّ ّ ُ ْ َ
‫وسف َو ُموس‬
yükseltiriz. Şüphesiz ki
Rabbin hikmet sahibidir, ‫ومِن ذرِيتِه۪ داو۫د وسليمن وايوب وي‬
hakkıyla bilendir.
ٰ‫حي‬ ْ ‫ َو َز َكر َّيا َو َي‬84 ۙ‫۪ني‬ َ ‫سن‬ ْ‫ون َو َك ٰذل َِك َنْزي ال ْ ُمح‬ َ ُٰ َ
ۜ ‫وهر‬
84. Biz O’na İshak’ı ve ِ ِ ِ
َ‫۪يل َوالْ َي َسع‬ َ ٰ ْ َ َ َّ َ ٌّ ُ َ َ ْ َ ٰ َ
‫ واِسمع‬85 ‫ال۪ني‬ ۙ ِ ‫اس كل مِن الص‬ ۜ ‫وع۪يس واِل‬
Yâkûb’u da armağan ettik;
hepsini de doğru yola ilet-
ْ‫ َوم ِْن اٰبَ ٓائِهم‬86 ۙ‫۪ني‬ َ ‫ع الْ َعالَم‬ َ َ َ ْ َّ َ ًّ ُ َ ً ُ َ َ ُ ُ َ
‫ويونس ولوطا ۜوك فضلنا‬
tik. Daha önce de Nûh’u ve
O’nun soyundan Davud’u, ِ
Süleyman’ı, Eyyûb’u, Yu-
suf’u, Mûsâ’yı ve Harun’u ‫اط‬ ٍ ‫ص‬ َ ِ ‫اه ْم ا ِٰل‬ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ ِ َ ْ َّ ّ ُ َ
‫وذرِيات ِ ِهم واخوان ِ ِه ۚم واجتبيناهم وهدين‬
doğru yola iletmiştik; biz iyi
‫اء م ِْن‬ ُ َٓ‫اللِ َي ْهد۪ي به۪ َم ْن يَش‬ ّٰ
‫ى‬ َ ‫ ذٰل َِك ُه‬87 ‫ُم ْس َتق۪ي‬
‫د‬
davrananları işte böyle mükâ- ِ ٍ
َ ُ ُ َ ْ َ َ ََ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ
88 ‫لبِط عن ُه ْم مَا كانوا َي ْع َملون‬
fatlandırırız.
85. Zekeriyya, Yahya, İsa ‫عِبادِه۪ۜ ولو اشكوا‬
ve İlyas da... Hepsi de iyiler- َ‫ َم َوانلُّ ُب َّوة‬ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ٰ َ َّ َ ٰ ٓ ُ
den idiler. ۚ ‫اب وال‬ ِ ‫ا ۬ولئ ِك ال۪ين اتيناهم ال‬
َ‫ ُف ْر بهَا ٰٓه ُ۬ؤ َٓلءِ َف َق ْد َوَّك ْ َنا بهَا قَ ْومًا لَيْ ُسوا بها‬ ْ َ ْ َ
‫فا ِن ي‬
ِ ِ ِ
86. İsmail, El-Yesa, Yunus

َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ َ
ve Lût’u da... Hepsini âlemle-
ْ ُ ْ َ ْ ُ ُ ٰ ُ َ ُ ّٰ َ َ
‫ ا ۬ولئ ِك ال۪ين هدى الل فبِهديهم اقت ِدۜه قل‬89 ‫بِاف ِ۪رين‬
re üstün kıldık.
87. Onların babalarından,
َ ْ ْ َّ ُ ْ ْ َ َ َ ُ ُ َ َٓ
çocuklarından ve kardeşle- 90 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫ل ا ْس َـٔل ْم عليْهِ اج ًرۜا ا ِن ه َو ا ِل ذِك ٰرى ل ِل َعالم‬
rinden bazılarını da... Onları
seçkin kıldık ve doğru yola
ilettik.
88. İşte bunlar, Allah’ın hi- 89. İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik
dayetidir, kullarından diledi- verdiğimiz kimselerdir. Eğer bunlar, onları inkâr etselerdi,
ğini ona iletir. Eğer onlar da derhal biz, onları inkâr etmeyecek bir kavmi onlara vekil
Allah’a ortak koşsalardı yap- kılmışızdır.
makta oldukları amelleri el- 90. İşte o peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kimseler-
bette boşa giderdi. dir. Sen de onların yoluna uy. Ben buna karşılık sizden bir
ücret istemiyorum de. Bu âlemler için öğütten başka bir
şey değildir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


138 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 138
7. CÜZ ِ ‫ورةُ النْ َع‬
‫ام‬ ‫س‬ EN’ÂM SÛRESİ 92. Bu, şehirlerin anasında
ve çevresindekileri uyarman

ۜ‫ش‬ ْ َ ْ َ َ ٰ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ُ َ ْ ٓ ْ َ َّ َ َ ّٰ ُ َ َ َ َ için sana indirdiğimiz mübarek


ٍ ‫ش مِن‬ ٍ ‫وما قدروا الل حق قدرِه ۪ ا ِذ قالوا ما انزل الل ع ب‬ ve kendinden önceki kitapları
ً ُ َ ً ُ ٰ ُ َ َٓ َّ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ doğrulayıcı bir kitaptır. Âhire-
‫اب ال۪ي جاء بِه۪ موس نورا وهدى‬ ِ ‫قل من انزل ال‬ te inananlar buna da inanırlar
ّ ً َ َ ُُْ َ ََ ُُْ َ ََ َُ ُ ََْ
‫۪ياۚ َو ُعل ِ ْم ُت ْم‬ ِ ‫ل َِّلن‬
ve onlar namazlarını vaktinde
‫اس تعلونه قراط۪يس تبدونها وتفون كث‬ kılarlar.
َ ُ َ ُ ُ ّٰ ُ ْ ُ ُ ٓ َ ٰ َٓ َ ْ ُ ْ َ ٓ ُ َ ْ َ ْ َ َ
‫اللۙ ث َّم ذ ْره ْم ۪يف خ ْو ِض ِه ْم‬ ‫ما لم تعلموا انتم ول اباؤ۬ ۜم ق ِل‬
93. Allah’a karşı yalan uy-
durandan yahut kendisine

‫ني يَ َديْه‬ َ ْ ‫ار ٌك ُم َص ّ ِد ُق اَّل۪ي َب‬ َ ‫اب اَن ْ َز ْنلَاهُ ُم َب‬


ٌ ‫ َو ٰه َذا ك َِت‬91 ‫ون‬َ ََُْ
‫يلعب‬
hiçbir şey vahyedilmemişken
“Bana da vahyolundu” diyen-
َ ُ ْ ُ َ ٰ ْ َ ُ ْ ُ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ ُ ْ َّ ُ َ ْ ُ َ den ve “Ben de Allah’ın indir-
‫خرة ِيؤمِنون‬ ِ ‫وتلِ ن ِذر ام القرى ومن حولهۜا وال۪ين يؤمِنون بِال‬ diği âyetlerin benzerini indire-

ٰ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ َُ ْ َ َ َٰ ْ ُ َ ceğim” diyenden daha zalim


‫ ومن اظلم مِم ِن افتى‬92 ‫بِه۪ وهم ع صت ِ ِهم ياف ِظون‬ kim vardır? O zalimler, ölüm
َ َ ْ َ َ ٌ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َّ َ َ ُ َ َ ْ َ ً َ ّٰ َ َ dalgaları içinde, melekler de
‫ع اللِ ك ِذبا او قال او۫ ِح ا ِل ولم يوح ا ِلهِ شٔ ومن قال‬ pençelerini uzatmış, onlara:
َ َ َّ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ْ ُ َ
ِ ‫الل َول ْو ت ٰٓرى اِذِ الظال ُِمون ۪يف غ َم َر‬
“Haydi canlarınızı kurtarın!
‫ات‬ ۜ ‫سان ِزل مِثل ما انزل‬ Allah’a karşı gerçek olmayanı
َْ ُ َُْ ْ َ َ ُٓ ُ َ ٰٓ ْ ِْ ‫ال ْ َم‬
‫ت َوال َملئ ِكة بَا ِسطوا ايْد۪ي ِه ْۚم اخ ِر ُٓجوا انف َس ۜ ْم الَ ْو َم‬
söylediğiniz ve O’nun âyetle-
‫و‬ rinden kibirlenerek yüz çevir-

ّ‫الق‬ َْ ‫ي‬ َ ْ ‫اللِ َغ‬ّٰ َ َ َ ُ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َُْ diğiniz için bugün aşağılayıcı


‫ون بِما كنتم تقولون ع‬ ُ
ِ ِ ‫تزون عذاب اله‬ azap ile cezalandırılacaksı-

َ‫ َولَ َق ْد جئْ ُت ُمونَا فُ َر ٰادى َكما‬93 ‫ون‬ َ ُ ْ َ ْ َ َٰ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ


nız” diyecekleri zaman hâlle-

ِ ‫وكنتم عن اياتِه۪ تستك ِب‬ rini bir görsen!

َ‫اك ْم َو َٓر َاء ظُ ُهور ُك ْم َوما‬ ُ َ ْ َّ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َّ َ َ َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ 94. And olsun ki, sizi ilk defa
ۚ ِ ‫خلقناكم اول مر ٍة وتركتم ما خونل‬ yarattığımız gibi teker teker

ُ ٰٓ َ ُ ْ ُ َّ َ َ َ َّ ُ ُ َ َٓ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َ
‫۪ين َزع ْم ُت ْم ان ُه ْم ف۪يم‬
bize geleceksiniz ve size ve-
‫شك ۬ؤۜا‬ ‫نرى معم شفعاءكم ال‬ rip de hayaline daldırdığımız

َ ُ َ ُْ ُ ْ َ َّ َ ُ َّ َ َ َ َ
۟ ‫لق ْد تقط َع بَيْ َن ْم َوضل عن ْم مَا كن ُت ْم ت ْزع ُم‬
şeyleri arkanızda bırakacak-
94 ‫ون‬ sınız. Hani bizim ortaklarımız
sandığınız şefaatçılarınızı da
yanınızda göremiyoruz! And
olsun, aranızdaki bağ kop-
muş ve sandığınız şeyler siz-
91. Allah’ı, O’nun tertip ettiği gibi bilmediler. Çünkü
den kaybolup gitmiştir.
«Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi» dediler. De ki: Öyle
ise Mûsâ’nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği
ve sizin de sayfa sayfa kâğıtlar haline koyup açıkladığı-
nız, çoğunu göz ardı ettiğiniz, O Kitab’ı kim indirdi? Sizin
de atalarınızın da bilemediği şeyler, size öğretilmiştir. Sen
“Allah” de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynaya-
dursunlar!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 139


ANA SAYFAYA DÖN

95. Şüphesiz Allah, tohu- 7. CÜZ ُ ْ َ‫ا‬


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫السا ِب ُع‬ 139 EN’ÂM SÛRESİ

mu ve çekirdeği yaran, ölü-


den diri, diriden ölü çıkaran-
ُ‫ح م َِن ال ْ َم ّيت َو ُمْرج‬ َّ َ ْ‫ب َوانلَّ ٰوى ُيْر ُج ال‬ ّ َ ْ ُ َ َ ّٰ َّ
dır. İşte Allah budur. O halde ِ ِ ِ ِ ۜ ِ ‫ا ِن الل فال ِق ال‬
imandan nasıl çevriliyorsu-
ُ‫ فَال ِق‬95 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ُ ّٰ ُ ُ ٰ ّ َ ْ َ ّ َ ْ
nuz! ‫ح ذل ِم الل فان تؤفك‬ ِۜ ‫ت مِن ال‬ ِ ِ ‫المي‬
َ ٰ ۜ ً َ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ ْ َّ َ ً َ َ َ ْ َّ َ َ َ َ ِ َ ْ ْ
‫اح وجعل الل سكنا والشمس والقمر حسبانا ذل ِك‬ ۚ ‫الِصب‬
96. O, sabahı açandır. O,
geceyi dinlenme zamanı, gü-
َ ‫ ُم انلُّ ُج‬ ُ َ ََ َ َّ ُ ْ َ ْ‫۪ير ال‬
ُ ‫َت ْقد‬
‫ َوه َو ال۪ي جعل ل‬96 ‫يز ال َعل۪ي ِم‬
neş ve ayı birer hesap ölçüsü
kılmıştır. İşte bütün bunlar, ‫وم‬ ِ ۪ ‫ز‬ ‫ع‬
َ ٰ ْ َ ْ َّ َ ْ َ ْ ْ ّ َ ْ َ ُ ُ َُْ
‫ات ل ِق ْو ٍم‬ ِ َ‫ب َوالَح ۜ ِر قد فصلنا الي‬ ِ ‫تلِ َهتدوا ب ِ َها ۪يف ظلم‬
Azîz ve Alîm olan Allah’ın
takdiridir. ِ ‫ات ال‬
َ َ َْ ُ َ َ ْ َ َّ ُ َ َْ
‫ح َد ٍة ف ُم ْس َتق ٌّر‬ ِ ‫ َوه َو ال۪ٓي انشاك ْم م ِْن نفٍس َوا‬97 ‫َيعل ُمون‬
97. O, kara ve denizin ka-
ranlıklarında kendileri ile yol
َّ ُ َ َْ َ َ ٰ ْ َ ْ َّ َ ْ َ ٌ َ ْ َ ْ ُ َ
‫ َوه َو ال۪ٓي‬98 ‫ات ل ِق ْو ٍم َيفق ُهون‬ ِ ‫ع قد فصلنا ال‬
‫ي‬ ۜ ‫ومستود‬
bulasınız diye sizin için yıl-
dızları yaratandır. Gerçek-
َ‫جنا‬ ْ ‫شٔ فَا َ ْخ َر‬ ْ َ ّ ُ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ً َٓ َٓ َّ َ َ َ ْ َ
ٍ ‫ك‬ ِ ‫انزل مِن السماءِ ماءۚ فاخرجنا بِه۪ نبات‬
ten biz, bilen bir toplum için
âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
َ‫خل م ِْن َطلْعِها‬ ْ َّ َ َ ً َ َ ُ ًّ َ ُ ْ ُ ْ ُ ً َ ُ ْ
ِ ‫ضا ن ِرج مِنه حبا متاكِباۚ ومِن انل‬ ِ ‫مِنه خ‬
98. O, sizi bir tek nefisten
yaratandır. Sizin için bir kal-
َ ْ َ ُّ َ َ ُ ْ َّ َ َ ْ َ ْ َّ ‫ان َدان َِي ٌة َو َج‬ ٌ َْ
ma yeri, bir de emanet ola-
‫الر َّمان ُمشب ِ ًها‬ ‫اب والزيتون و‬ ٍ ‫ن‬ ‫ع‬ ‫ا‬ ‫ِن‬
‫م‬ ‫ات‬ ٍ ‫ن‬ ‫ق ِنو‬
َ ٰ
rak konulacağınız yer vardır.
ُ ٰ َّ ْ ْ َ َٓ ُ ُْ َ َ َْ َ َ
‫ي ُمشاب ِ ۜ ٍه انظ ُرٓوا ا ِل ث َم ِر ٓه ۪ا ِذا اث َم َر َو َينعِه۪ۜ ا ِن ۪يف ذل ِ ْم‬ ‫وغ‬
Böylece biz anlayan bir top-
lum için âyetleri ayrıntılı bir
ََ َ ْ َ َٓ َ ُ ّٰ ُ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ َ َ‫َلٰي‬
‫ال َّن َوخلق ُه ْم‬ ‫كء‬ ‫ش‬ ِ ‫لل‬ ِ ‫وا‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ج‬ ‫و‬ 99 ‫ون‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ؤ‬ ‫ي‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ِق‬ ‫ل‬ ‫ات‬
şekilde açıkladık.
ِ ٍ ٍ
َ ٰ َ َ ْ َْ َ ‫َو َخ َرقُوا َ ُل بَن‬
99. O, gökten suyu indi-
rendir. İşte biz, bitip gelişen
‫ي عِل ٍۜ ُسبْ َحان ُه َوت َعال ع َّما‬ ‫غ‬
ِ ِ ٍ ‫ب‬ ‫ات‬ َ ‫۪ني َو َب‬
‫ن‬
َ َ َ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ َ َ ُ َ
her bitkiyi onunla yetiştirdik.
O bitkiden yeşillik çıkardık ki
‫ض ان يَون ُل َو ٌدل َول ْم‬ ۜ ِ ‫ات والر‬ ِ ‫ بد۪يع السمو‬100 ‫ون‬ ۟ ‫ي ِصف‬
ْ َ ّ ُ َ ُ َ ٔ ْ َ َّ ُ َ َ َ َ ۜ ٌ َ َ ُ َ ْ ُ َ
ondan birbiri üzerine binmiş
ٌ َ ٔ
101 ‫ش عل۪يم‬ ٍ ‫شۚ وهو بِ ِل‬ ٍ ‫حبة وخلق ك‬ ِ ‫تن ل صا‬
taneler çıkarttık. Hurmanın
tomurcuğundan sarkan sal-
kımlar; üzüm bağları; bir kıs-
mı birbirine benzeyen, bir kıs-
mı da benzemeyen zeytin ve 100. Bir de cinleri Allah’a bir takım ortaklar yaptılar. Oysa
nar bahçeleri çıkardık. Mey- onları O yarattı. Bilgisizce Allah’a oğullar ve kızlar da uy-
ve verirken ve olgunlaştığı durdular. O, onların niteledikleri şeylerden uzaktır, yücedir.
zaman her birinin meyvesine 101. Gökleri ve yeri yoktan var eden O’dur. O’nun eşi ol-
bakın! Kuşkusuz bütün bun- madığı halde nasıl çocuğu olabilir? Her şeyi O yaratmıştır
larda inanan bir toplum için ve her şeyi hakkıyla bilen O’dur.
ibretler vardır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


140 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 140
7. CÜZ ِ ‫ورةُ النْ َع‬
‫ام‬ ‫س‬ EN’ÂM SÛRESİ 105. İşte Biz, âyetleri iyice
anlayıp kavramaları için fark-
ُ ُ ْ َ ٔ ْ َ ّ ُ ُ َ َ ُ َّ َ ٰ ٓ َ ْ ُ ُّ َ ُ ّٰ ُ ُ ٰ lı üslûplarla, türlü türlü beyan
ۚ‫ش فاعبدوه‬ ٍ ‫ذل ِم الل رب ۚم ل ا ِل ا ِل هوۚ خال ِق ك ِل‬ ederiz. Biliyoruz ki onlar neti-
ُ‫ارۘ َو ُه َو يُ ْدرك‬ ُ ‫ص‬ َ ْ ‫لب‬َْ ُ ُ ُْ َ ٌ َ َْٔ ُّ ٰ َ َ ُ َ cede “Sen bir yerden okuyup
ِ ‫ ل تدرِكه ا‬102 ‫ش وك۪يل‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫وهو ع‬ öğrenmişsin!” diyecekler-
ُ‫صائ ِر‬ َٓ َ‫ك ْم ب‬ ُ َ َٓ ْ َ ُ َ ْ ُ َّ َ ُ َ َ َ ْ َ ْ dir. Âyetleri böyle türlü türlü
‫ قد جاء‬103 ‫البصارۚ وهو اللط۪يف ال ۪بي‬ açıklamamız, bilmek isteyen
َ َ ْ َ َ َ َ َْ ْ َ َ ْ ُ ّ َ ْ
‫م ف َعليْ َه ۜا‬ َ ِ ‫سه۪ۚ َو َم ْن َع‬
kimselere, Kur’an’ı iyice be-
ِ ‫ر فلِنف‬ ‫مِن ربِ ۚم فمن اب‬ yan etmek içindir.

َ ْٰ ُّ َ ُ َ ٰ ََ َ‫ ْم ب‬ ُ ْ َ َ َ۬ َ ٓ َ َ
‫ات‬ ِ ‫رف الي‬ ‫ن‬ ‫ِك‬ ‫ل‬‫ذ‬ ‫ك‬ ‫و‬ 104 ‫۪يظ‬ ‫ف‬ ‫وما انا علي‬
106. Rabbinden sana vah-
ِ ٍ ِ yolunana uy. O’ndan başka
َ ِ ‫ ا ِتَّب ْع مَٓا ا ُ ۫و‬105 ‫ون‬ َ َُْ َ ْ َ ََُُّ َ َ ْ ََ ُ َُ َ ilah yoktur. Ona ortak koşan-
‫ح‬ ِ ‫و ِلقولوا درست ونلِ بيِنه ل ِقو ٍم يعلم‬ lardan yüz çevir.

106 ‫۪ني‬ َ ‫ك َٓل ا ٰ َِل ا َِّل ُه َو َوا َ ْعر ْض َعن ال ْ ُمْشك‬ َ َّ ْ َ َْ


ۚ ۚ ِ ‫ا ِلك مِن رب‬
107. Allah dileseydi, onlar
ِ ِ ِ
ً ََ َ ْ ُ َ ْ َ َٓ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ
ortak koşmazlardı. Biz seni

ۚ‫شكوۜا َومَا َج َعل َناك عليْ ِه ْم َحف۪يظا‬ ‫ولو شاء الل ما ا‬


onların üzerine bir bekçi kıl-

َ ‫ َو َل ت َ ُس ُّبوا َّال‬107 ‫ت َعلَيْه ْم ب َوك۪يل‬


madık. Sen onların vekili de
َ
‫۪ين يَ ْد ُعون‬ َ ْ ‫َومَٓا اَن‬ değilsin.
ٍ ِ ِ
َ ٰ َ ْ ْ َ ً ْ َ َ ّٰ ُّ ُ َ َ ّٰ
108. Onların Allah’tan baş-
ُ ْ
‫ي عِل ٍۜ كذل ِك َز َّي َّنا‬ ِ ‫غ‬ِ ‫ب‬ ‫ا‬‫و‬ ‫د‬ ‫ع‬ ‫الل‬ ‫ا‬ ‫و‬ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ي‬ ‫ف‬ ِ ‫الل‬ ‫ون‬
ِ ‫د‬ ‫مِن‬ ka taptıkları şeylere sövme-

ُ َ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ ّ َ ٰ َّ ُ ْ ُ َ َ َ َّ ُ ّ ُ
yin. Aksi halde onlar da bil-
‫جعهم فينبِئهم بِما كانوا‬ ِ ‫ل ِك ِل ام ٍة عملهم ثم ا ِل رب ِ ِهم مر‬
gisizce haddi aşarak Allah’a

ٌ َ ٰ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ّٰ َْ َ ُ
söverler. Böylece biz her üm-
‫ َواق َس ُموا بِاللِ جهد ايمان ِ ِهم لئ ِن جاءتهم اية‬108 ‫َي ْع َملون‬ mete yaptıkları işlerini câzip

ٓ‫ك ْمۙ ا َ َّنه َا‬ ُ ُ ْ ُ َ َ ّٰ َ ْ ُ َ ٰ ْ َ َّ ْ ُ ۜ َ َّ ُ ِ ْ ُ َ


gösterdik. Sonunda dönüşleri

‫لؤمن بِها قل ا ِنما اليات عِند اللِ وما يشعِر‬ Rablerinedir. Onlara, ne yap-

َ ُ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ َ ُ ْ ُ َ ْ َ َٓ َ
tıklarını O haber verecektir.

‫اره ْم كمَا‬ ‫ ونقلِب افـِٔدتهم وابص‬109 ‫ا ِذا جاءت ل يؤمِنون‬ 109. Eğer kendilerine bir

َ ُْ ُ ََ َ َ ْ َ
۟ ‫ل ْم يُؤم ُِنوا ب ِ ٓ ۪ه ا َّول َم َّر ٍة َونذ ُره ْم ۪يف طغ َيان ِ ِه ْم َي ْع َم ُه‬
mucize gelirse ona mutlaka
110 ‫ون‬ inanacaklarına dair olanca
güçleri ile Allah adına And
içtiler. De ki: Mucizeler an-
cak Allah tarafındandır. Ama
102. İşte sizin Rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilâh mucize geldiğinde dahi inan-
yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. mayacaklarının farkında mı-
O, her şeye vekildir. sınız?
103. Gözler O’nu göremez; fakat o bütün gözleri ihata 110. Biz onların kalplerini
eder. O, eşyayı pekiyi bilen, her şeyden haberdar olandır. ve gözlerini ters döndürürüz
104. Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. de ilkin ona iman etmedikleri
Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, gibi mucize geldikten sonra
kim de bu gerçeklere karşı kör bakarsa kendi zararınadır. da inanmazlar ve yine onları
Ben başınızda bekçi değilim. azgınlıkları içinde bırakırız da
bocalar dururlar.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 141
ANA SAYFAYA DÖN

111. Eğer biz onlara me- 8. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬141


‫ل ْز ُء اثلَّام ُِن‬ EN’ÂM SÛRESİ

lekleri indirseydik, ölüler de


kendileriyle konuşsaydı ve َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ ٰٓ َ ْ ُ ْ َ ٓ َ ْ َّ َ َ َّ َ ْ َ َ
her şeyi toplayıp karşılarına ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ‫شنا‬ ‫ولو اننا نزنلا ا ِل ِهم الملئ ِكة وكمهم الموت وح‬
ّٰ َ َٓ َ ْ َ ٓ َّ ُٓ ْ ُ ُ َ َ ً ُ ُ ٔ ْ َ َّ ُ ْ ْ َ َ
8
getirseydik, Allah’ın dilemesi ُ‫الل‬ ‫ش قب ما كنوا ِلؤمِنوا ا ِل ان يشاء‬
müstesna, yine de inanacak ٍ ‫علي ِهم كل‬
değillerdi; fakat çokları bunu
ّ‫ َو َك ٰذل َِك َج َعلْ َنا ل ُِك ّل نَب‬111 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ
‫ن اكثهم يهل‬ ِ ‫ول‬
bilmez. ٍِ ِ
ٰ ُ ْ َ ْ ْ َ َ َ ًّ ُ َ
112. Böylece biz, her pey-
‫ال ِّن يُوح۪ى َب ْعض ُه ْم ا ِل َب ْعٍض‬ ِ ‫عدوا شياط۪ني الِنِس و‬
ُ ََ ُ َ َ َ َٓ ْ َ َ ً ُ ُ ْ َ ْ َ ُ ْ ُ
gambere insan ve cin şeytan-
larını düşman kıldık. Aldat-
‫اء َر ُّبك مَا ف َعلوهُ فذ ْره ْم‬ ‫زخرف القو ِل غرورا ۜ ولو ش‬
َ ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ ْ َ ٰٓ ْ َ َ َ ََُْ َ َ
mak için birbirlerine yaldızlı
sözler fısıldarlar. Rabbin di- ‫۪ين ل يُؤم ُِنون‬ ‫ وتلِ صغ ا ِلهِ افـِٔدة ال‬112 ‫تون‬ ‫وما يف‬
ّٰ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ ُ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ ِ َ ٰ ْ
leseydi onu da yapamazlardı.
‫ي الل‬ ‫ افغ‬113 ‫تفون‬ ِ ‫تفوا ما هم مق‬ ِ ‫خرة ول ِيضوه و ِلق‬ ِ ‫بِال‬
Artık onları uydurdukları şey-

ًۜ َّ َ ‫اب ُم‬ َ ‫ ُم الْك َِت‬ ُ ْ َ َ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ َ ً َ َ َ


lerle baş başa bırak.
113. Bu, ahirete inanma- ‫الي انزل ا ِل‬ ۪ ‫ابْ َتغ۪ى حكما وهو‬
yanların kalpleri ona kansın,
َ ّ َ ْ ٌ َّ َ ُ ُ َّ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ٰ َ َّ َ
ondan hoşlansınlar ve işle- ‫وال۪ين اتيناهم الكِتاب يعلمون انه منل مِن ربِك‬
َ ُ ‫ت َكل ِ َم‬ ْ ‫ َو َت َّم‬114 ‫ين‬َ ‫ون َّن م َِن ال ْ ُم ْمَت‬ َ ُ َ َ َ ّ َْ
‫ت َر ّبِك‬
dikleri suçu işlemeye devam
etsinler diyedir. ۪ ‫بِال ِق ف ت‬
114.Allah’tan başka bir ha-
115 ‫۪يم‬ ُ ‫۪يع الْ َعل‬ ُ ‫السم‬ َّ ‫ص ْدقًا َو َع ْد ًلۜ َل ُم َب ّ ِد َل ل َِكل ِ َماتِه۪ۚ َو ُه َو‬ ِ
kem mi arayacağım! Hâlbuki
ّٰ َ ‫وك َع ْن‬ َ ‫ل ْرِض يُض ُّل‬ َْ ْ ‫ث َم‬ ََ‫ك‬ ْ َ ْ ُ ْ َ
‫الل‬
ۜ ‫يل‬ ‫ب‬ ‫س‬ ِ ‫ا‬ ‫يف‬ ‫ن‬ ‫واِن ت ِطع ا‬
size Kitab’ı açık olarak indi-
ren O’dur. Kendilerine kitap ِ ۪ ِ
َ َّ َ ْ َ َّ ُ ْ َّ َّ َ َّ ْ
‫ ا ِن َر َّبك‬116 ‫ا ِن يَب ِ ُعون ا ِل الظ َّن َواِن ه ْم ا ِل ي ُر ُصون‬
verdiğimiz kimseler, Kur’an’ın
gerçekten Rabbin tarafından
indirilmiş olduğunu bilirler.
117 ‫۪ين‬ َ ‫ض ُّل َع ْن َسبيلِه۪ۚ َو ُه َو ا َ ْعلَ ُم بال ْ ُم ْه َتد‬ ِ
َ‫ُه َو ا َ ْعلَ ُم َم ْن ي‬
Sakın şüpheye düşenlerden ِ ۪
olma!
118 ‫۪ني‬ َ ‫اللِ َعلَيْهِ ا ِْن ُكنْ ُت ْم باٰيَاتِه۪ ُم ْؤ ِمن‬ ّٰ ُ ْ َ ُ َّ ُ ُ َ
‫فكلوا مِما ذكِر اسم‬
115. Rabbinin sözü, doğru-
ِ
luk ve adalet bakımından ta-
mamlanmıştır. O’nun sözleri-
ni değiştirecek kimse yoktur. 117. Muhakkak ki senin Rabbin, evet O, kendi yolundan
İşiten de, bilen de odur. sapanı en iyi bilendir. Yine O doğru yolda gidenleri de iyi
bilendir.
116. Yeryüzünde bulunan-
ların çoğuna uyacak olursan, 118. Allah’ın âyetlerine inanıyorsanız, yalnızca onun adı
seni Allah’ın yolundan saptı- anılarak kesilen şeylerden yiyin.
rırlar. Onlar ki zandan başka
bir şeye tâbi olmaz, yalandan
başka bir şey söylemezler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


142 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ َ ُ
8. CÜZ ِ ‫ورةُ النْ َع‬
‫ام‬ ‫ س‬142 EN’ÂM SÛRESİ 121. Üzerine Allah’ın adı
anılmadan kesilen hayvan-
َْ َ َ ّٰ ْ َ ُ َّ ُ ُ ْ َ َّ َ ُ َ
‫اس ُم اللِ عليْهِ َوقد‬ ‫َومَا ل ْم ال تاكلوا مِما ذكِر‬
lardan yemeyin. Çünkü onu
yemek günahtır. Gerçekten
َّ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َّ ْ ُ ْ َ َ َ َّ َ َ ْ ُ َ َ َّ َ şeytanı evliya edinenleri, o,
‫فصل لم ما حرم عليم ا ِل ما اضط ِررتم ا ِل ۜهِ واِن‬ sizinle mücadele etmeleri için
ُ‫ك ُه َو ا َ ْعلَم‬ َ َّ َ َّ ِ ْ ْ َ ْ َٓ ْ َ َ ُّ ُ َ ً َ teşvik eder. Eğer onlara uyar-
‫ي عِل ۜ ٍ ان رب‬ ِ ‫ضلون بِاهوائ ِ ِهم بِغ‬ ِ ‫كث۪يا ل‬ sanız şüphesiz siz de Allah’a
َ ُ ْ َ َ َّ َّ ُ َ َ َ ْ ْ َ َ ُ َ َ َ َ ْ ُ ْ ortak koşanlardan olursunuz.
‫سبون‬ ِ ‫وذرواظاهِرالِث ِموبا ِطن ۜها ِنال۪يني‬119‫بِالمعتد۪ين‬ 122. Ölü iken dirilttiğimiz
ُ ُ َْ َ َ َ ُ ََْ ُ َ َ َ َْ ْ ُ َ َْ ْ
‫ ول تاكلوا‬120 ‫تفون‬ ِ ‫الِثم سيجزون بِما كانوا يق‬
ve kendisine insanlar ara-
sında yürüyebileceği bir nur
َ ‫الش َياط‬ َّ َّ َ ۜ ٌ ْ َ ُ َّ َ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َّ
‫۪ني‬ ‫مِما لم يذك ِر اسم اللِ عليهِ واِنه لفِسق واِن‬
verdiğimiz kimse, karanlıklar
içinde kalıp ondan hiç çıka-
ْ‫وهم‬ ُ ُ ُ ْ َ َ ْ ِ َ ْ ُ ُ َ ُ ْ َٓ ْ َ ٰ ٓ َ ُ ُ َ mayan kimse gibi olur mu?
‫لوحون ا ِل او ِلائ ِ ِهم ِلجادِلوك ۚم وان اطعتم‬ İşte kâfirlere yaptıkları böyle
ْ ْ ْ ََ َ َ َ َ ُ ْ ُ َ ْ ُ َّ
‫ ا َو َم ْن كان َميْ ًتا فاح َيي َناهُ َو َج َعل َنا‬121 ‫ون‬
süslü gösterilmiştir.
۟ ‫شك‬ ِ ‫ا ِنم لم‬
ْ َ ‫الظلُ َم‬ ُّ َ ً ُ‫َ ُل ن‬
123. Böylece yaptıkları
َُ
‫ات ليَس‬ ِ ‫ورا َي ْمش۪ى بِه۪ ِيف انلَّاِس ك َم ْن َمثل ُه ِيف‬ hileler yüzünden günah iş-
lemekte kavimleri içinde ileri
َ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ ٰ َ ْ َ
122 ‫ين مَا كنوا َيع َملون‬ ‫ِبارِ ٍج مِن َه ۜا كذل ِك ُز ّي ِ َن ل ِلكاف ِ۪ر‬
gittiler. Onlar aslında kendi-
lerine zulüm ediyorlardı. Ama
َ ‫ك ُروا ف‬ ُ ْ َ َ ْ ُ َ َ َ َْ َ ُّ َْ َ َ َ ٰ ََ
‫۪يهۜا‬ ‫ك قري ٍة اكابِر م ِرم۪يها ِلم‬ ِ ‫وكذل ِك جعلنا ۪يف‬
farkında değillerdi.

ْ َ َٓ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َ َ
124. Onlara bir âyet gel-
‫اءت ُه ْم‬ ‫ واِذا ج‬123 ‫س ِهم وما يشعرون‬ ِ ‫وما يمكرون ا ِل بِانف‬ diğinde, “Allah’ın elçilerine

ّٰ ُ ُ ُ َ ُ َٓ َ ْ ٰ ْ ُ ّٰ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ ٌ َ ٰ
verilenin aynısı bize de veril-
ِ‫الل‬
ۜ ‫ويت رسل‬ ِ ۫ ‫اية قالوا لن نؤمِن حىت نؤت مِثل ما ا‬
medikçe katiyen inanmayız

ْ َ ‫۪ين ا‬ َ ‫۪يب اَّل‬ َ ‫ث َيْ َع ُل ر َساَتلَ ُه‬ ُ ْ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ


“dediler. Allah, elçiliğini kime
‫ج َر ُموا‬ ُ ‫ۜس ُيص‬
ِ ‫الل اعلم حي‬ vereceğini daha iyi bilir. Suç
işleyenlere, yapmakta olduk-
َ ُ ُ َ ٌ ‫اب َشد‬ ٌ ‫اللِ َو َع َذ‬ ّٰ َ ْ ٌ َ َ
124 ‫۪يد بِمَا كنوا َي ْمك ُرون‬ ‫صغار عِند‬ ları hilelere karşı Allah tara-
fından aşağılayıcı ve çetin bir
azap erişecektir.

119. Üzerine Allah’ın adı anılıp kesilenden yememe-


nize sebep ne? Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız
dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu
birçokları bilmeden kendi isteklerine uyarak şaşırtıyorlar.
Muhakkak ki Rabbin, sınırı aşanları çok iyi bilir.
120. Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Çünkü gü-
nah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka çekecekler-
dir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 143


ANA SAYFAYA DÖN

125. Allah kimi doğru yola 8. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬143


‫ل ْز ُء اثلَّام ُِن‬ EN’ÂM SÛRESİ

iletmek isterse onun sadrını


ْ ُ ْ َ َ ِ َ ْ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ
‫ف َم ْن يُ ِردِ الل ان يه ِديه يشح صدره ل ِ ِسمۚ ومن ي ِرد‬
İslâm’a açar; kimi de saptır-
mak isterse onun sadrını da-
raltır ve göğe çıkıyormuş gibi
ٓ َ َّ ُ َّ َّ َ َ َّ َ َ ً َ َ ً ّ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ َّ ُ ْ َ
meşakkatlendirir. Allah inan- ‫ضله يعل صدره ضيِقا حرجا كنما يصعد ِيف السما ۜ ِء‬ ِ ‫ان ي‬
mayanlara azap ve sıkıntıyı
َ ُ ْ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ ّ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ ٰ َ
işte böyle verir. 125 ‫الرجس ع ال۪ين ل يؤمِنون‬ ِ ‫كذل ِك يعل الل‬
126. Bu, Rabbinin dosdoğ- ْ‫ات ل َِقوم‬ َ ٰ ْ َ ْ َّ َ ْ َ ً َ ْ ُ َ ّ َ ُ َ َ ٰ َ
ru yoludur. Biz, öğüt alacak ٍ ِ ‫صاط ربِك مستق۪يما ۜ قد فصلنا الي‬ ِ ‫وهذا‬
ُ ْ َ َّ َ َ َ َّ َّ
‫ ل ُه ْم د ُار ال ِم عِن َد َر ّب ِ ِه ْم َوه َو َو ِ ُّل ُه ْم ب ِ َما‬126 ‫يَذك ُرون‬
bir kavim için âyetleri ayrıntılı
bir şekilde açıkladık.
ّ‫الن‬ ْ َ َ ْ َ َ ً َ ْ ُ ُ َُْ َََْ َ َُْ َ ُ َ
127. Rableri katında onlar
ِ ِ ‫ش‬ ‫ع‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ۚ ‫ا‬ ‫۪يع‬ ‫ج‬ ‫م‬ ‫ه‬‫ش‬ ‫ي‬ ‫م‬‫و‬ ‫ي‬ ‫و‬ 127 ‫ون‬ ‫كانوا يعمل‬
َ‫اؤ ُ۬ه ْم م َِن اْلن ْس َر َّبنا‬ ُ َٓ ْ َ َ َ َ ْ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ
için şenlik ve esenlik yurdu

ِ ِ ‫س وقال او ِل‬ ۚ ِ ‫ق ِد استكثتم مِن الِن‬


vardır. Yapmakta oldukları
işler sebebiyle Allah onların
َ َ َ َ ْ َّ َ ٓ َّ َ َ َ َ َٓ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ
‫ت نلَاۜ قال‬ ‫الي اجل‬ ۪ ‫استمتع بعضنا بِبعٍض وبلغنا اجلنا‬
dostudur.

َّ ُ ّٰ َ ٓ َ َ َّ َٓ َ َ ُ ْ ُ َّ
128. Onların hepsini bir
َ
araya topladığı gün, Allah “Ey ‫الل ا ِن َر َّبك‬ ۜ ‫ادل۪ين ف۪يها ا ِل ما شاء‬ ِ ‫ار َمث ٰوي ْم خ‬ ‫انل‬
cinler topluluğu! Siz insanlar-
ً َّ َ ّ ُ َ ٰ َ
la çok uğraştınız.” der. İnsan-
‫۪ني َب ْعضا ب ِ َما‬ َ ‫الظالِم‬ ‫ َوكذل ِك ن َول۪ى َب ْعض‬128 ‫۪يم‬ ٌ ‫۪يم َعل‬
ٌ ‫َحك‬
lardan onları evliya edinenler
ُ ْ ََ ْ ْ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ ُ َ
ise: “Ey Rabbimiz! Birbirimiz-
‫ال ِّن َوالِنِس ال ْم يَات ِ ْم‬ ِ ‫ش‬ ‫ع‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫ي‬ 129 ۟
‫ون‬ ‫سب‬ِ ‫كنوا ي‬
ُ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ َ ُّ ُ َ ْ ُ ْ ٌ ُ ُ
den yararlandık ve bize ver-
diğin sürenin sonuna ulaştık.”
‫اء‬َ ‫ ْم ل َِٓق‬ ‫رسل مِنم يقصون عليم ايات۪ى وين ِذرون‬
َ ْ ‫س َنا َو َغ َّرتْ ُه ُم‬ ُ ْ َ ٰٓ َ َ ْ َ ُ َ ۜ َ ٰ ْ ُ ْ َ
derler. Allah da buyurur ki:
ُ‫اليٰوة‬
ِ ‫يومِم هذا قالوا ش ِهدنا ع ان‬
‫ف‬
“Allah’ın dilediği hariç, içinde

َ ُ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٓ َ ُ َ َ َ ْ ُّ
ebedî kalmak üzere duraca-
َ ٰ َ
‫ ذل ِك‬130 ‫س ِهم انهم كنوا كاف ِ۪رين‬ ِ ‫ادلنيا وش ِهدوا ع انف‬
ğınız yer ateştir. Şüphesiz
Rabbin hikmet sahibidir, bi-
َ ُ َ َُ ْ ََ ْ ُ ٰ ُ ْ َ ْ ُ َ ُّ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ
131 ‫ان لم ين ربك مهلِك القرى بِظل ٍ واهلها غف ِلون‬
lendir.
129. İşte böylece
kazandıkları günahlardan
ötürü zalimlerin bir kısmını
diğer bir kısmına musallat 130. “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi
ederiz. anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi
uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar şöyle diyecek-
ler: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatının
onları aldattığına ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine
şahitlik ettiler.
131. İçinde yaşayanlar gafil oldukları halde, senin Rab-
bin bir zulüm ve haksızlık ederek ülkeleri helâk eden de-
ğildir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


144 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ َ ُ
8. CÜZ ِ ‫ورةُ النْ َع‬
‫ام‬ ‫ س‬144 EN’ÂM SÛRESİ 135. De ki: Ey kavmim! Eli-
nizden geleni yapın! Ben de
َ َ ُ ٌ َ‫ِ ّل َد َرج‬ ُ َ
‫ات مِمَّا َع ِملوا ۜ َومَا َر ُّبك بِغاف ٍِل‬
yapıyorum. Dünya yurdunun
ٍ ‫ول‬ sonunun kimin lehine olduğu-
َ ْ َ ْ َّ ُ ُّ َ ْ َ ُّ َ َ َ ُ َ
‫ح ۜ ِة ا ِن يَشا‬ ‫ وربك الغِن ذو الر‬132 ‫ع َّما َي ْع َملون‬
nu yakında bileceksiniz. Ger-
çek şu ki, zalimler kurtuluşa
َ َ َ ْ ُ َْ ْ ْ ْ ُ ْ
ُ ٓ‫ش‬ ‫يُذهِبْ ْم َوي َ ْس َتخل ِف مِن بع ِدكم ما ي‬
eremezler
‫اء‬ 136. Allah’ın yarattığı ekin-
َّ َ َ ٰ ْ َ َّ ّ ُ ْ ْ ُ َ َ ْ َ َٓ َ
‫ ا ِن‬133 ‫ين‬ ۜ ‫كا انشاكم مِن ذرِيةِ قو ٍم اخ ۪ر‬
lerle hayvanlardan Allah’a
pay ayırıp, zanlarınca, “Bu
ْ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َٓ َ ۙ ٰ َ َ ُ َ ُ َ Allah’a, bu da ortaklarımıza
‫ ل‬134 ‫ج ۪زين‬ ِ ‫لت وما انتم بِمع‬ ٍ ‫ما ودون‬ dediler. Ortakları için ayrılan
ٌ َ ّ ْ ُ َ َ َ َٰ َُ ْ ِْ َ َ Allah’a ulaşmıyor, fakat Allah
‫يا وم اعملوا ع مانتِم اِن۪ى امِل‬ için ayrılan ortaklarına ulaşı-
َّ َّ ُ َ َ ُ َ ُ ُ َ ْ َ ۙ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ
‫ادلارِۜ ا ِن ُه‬
yor! Ne kötü hüküm veriyor-
‫فسوف تعلمون من تون ل عق ِبة‬ lar.
َ َ ّٰ ُ َ َ َ َّ ْ َ
‫ج َعلوا ِللِ م َِّما ذ َرا م َِن‬ ‫ و‬135 ‫ل ُيفل ِ ُح الظال ُِمون‬
137. Yine bunun gibi, Al-
lah’a ortak koşanların ço-
ْ ّٰ َ ٰ ُ َ َ َ ِ َ ْ َ ْ َ ْ َْ
‫ام نص۪يبًا فقالوا هذا ِللِ ب ِ َزع ِم ِه ْم‬
ğuna, koştukları ortaklar,
‫ث والنع‬ ِ ‫الر‬ çocuklarını öldürmelerini gü-
َٓ َ ُ َ َ َ َٓ َ ُ َ ٰ َ
‫شكائ ِ ِه ْم‬ ِ ‫شكائ َِناۚ  َا كان ل‬
zel gösterdi ki; onları helâ-
ِ ‫وهذا ل‬ ke sürüklesinler ve dinlerini
ُ َ َ ُ َ ّٰ َ َ َ َ ّٰ َ ُ َ َ َ karıştırıp onları yanıltsınlar.
‫صل‬ ِ ‫صل ا ِل اللِۚ وما كان ِللِ فهو ي‬ ِ ‫ ي‬ Eğer Rabbin dileseydi, bunu
َ ٰ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َٓ ْ َٓ َ ُ ٰ yapamazlardı. Artık sen
‫ وكذل ِك‬136 ‫ا ِل شكائ ِ ِه ۜم ساء ما يكمون‬ onları uydurdukları ile baş

ْ‫۪ني َقتْ َل ا َ ْو َلدِهِم‬ َ ‫المْشك‬ ُ ْ ‫ِ۪ي م َِن‬ َ َ َّ ‫َز‬


başa bırak!
ِ ٍ ‫ل‬ ‫ن‬
‫۪ين ُه ۜ ْم‬ َ ‫وه ْم َو ِلَلْب ُسوا َعلَيْه ْم د‬ ُ ُ ْ ُ ْ ُ ُ َٓ َ ُ
‫شكاؤ۬هم ل ِيد‬
ِ ِ
َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ُ َ َ َ ُ ّٰ َ ٓ َ ْ َ َ
137 ‫تون‬ ‫ولو شاء الل ما فعلوه فذرهم وما يف‬

132. Herkesin yaptıkları işlere göre birtakım derecele-


ri vardır. Rabbin onların yapmakta olduklarından habersiz
değildir.
133. Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet
sahibidir. Sizi başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, di-
lerse sizi yok eder ve sizden sonra da yerinize dilediğini
getirir.
134. Size vaat edilen mutlaka gelecektir; siz onun önüne
geçemezsiniz.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 145


ANA SAYFAYA DÖN

138. Bir de dediler ki: “Bun- 8. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬145


‫ل ْز ُء اثلَّام ُِن‬ EN’ÂM SÛRESİ

lar yasaklanmış hayvanlar ve


ْ َ ْ ٌ َ ٌ ََْ ٓ ٰ ُ ََ
‫ ٌرۘ ل َيط َع ُم َٓها‬ ِ ‫ام َو ْرث‬
ekinlerdir. Onları bizim dile-
diklerimizden başkası yiye- ‫وقالوا ه ِذ ۪ه انع‬
mez. Şunlar da binilmesi ve ٌ‫ورهَا َواَنْ َعام‬ ُ ‫ت ظُ ُه‬ ْ ‫ح ّر َم‬ ُ ‫ام‬ ٌ ‫عمه ْم َواَنْ َع‬ ْ َ ُ ٓ َ َ ْ َ َّ
yük yüklemesi haram edilmiş ِ ِ ِ ‫ا ِل من نشاء بِز‬
hayvanlardır.” Bir kısım hay- ْ‫جزيهم‬ ْ ‫اء َعلَيْه َس َي‬ ً ٓ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ
vanları da keserken üzerle- ِ ۪ ِۜ ‫ليذكرون اسم اللِ عليها اف ِت‬
َْ ُ ُ َ ُ ََ َ ََُْ ُ َ َ
ِ ‫ون ٰه ِذه ِ النْ َع‬
rine Allah’ın adını anmazlar.
Bütün bunları Allah’a iftira ‫ام‬ ِ ‫ط‬ ‫ب‬ ‫يف‬ ۪ ‫ا‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ال‬ ‫ق‬ ‫و‬ 138 ‫ون‬ ‫بِما كانوا يفت‬
ederek yaparlar. Bu iftiraları ْ‫ن‬ ُ َ ْ ِ َ َ َ ْ َ ٰ ٓ َ ٌ َّ َ ُ َ َ ُ ُ ٌ َ َ
sebebiyle Allah onları ceza- ‫جناۚ وان ي‬ ِ ‫خال ِصة ِلكورِنا ومرم ع ازوا‬
landıracaktır. ٌ ‫حك‬ َ ‫ص َف ُه ۜ ْم ا ِنَّ ُه‬ ْ ‫جزيه ْم َو‬ ْ ‫ُ َ َٓ ُ ۜ َس َي‬ ْ ‫َميْ َت ًة َف ُه‬
‫۪يم‬ ِ ۪ ‫كء‬ ‫ش‬ ِ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫ف‬ ‫م‬
ُ َ َ َ ُٓ َ َ َّ َ َ ْ َ
139. Dediler ki: “Şu hay-
َ ٌ ‫َعل‬
vanların karınlarında olanlar
‫۪ين ق َتلوا ا ْولده ْم َسفهًا‬ ‫س ال‬ ِ ‫ قد خ‬139 ‫۪يم‬
ّٰ َ َ ً َٓ ْ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ ُ َّ َ َ ْ
yalnız erkeklerimize aittir, ka-
ْ ‫ب َغ‬
dınlarımıza ise haram kılın-
‫الل‬
ۜ ‫ي عِل ٍ وحرموا ما رزقهم الل اف ِتاء ع‬ ِ ِ
mıştır. Şayet ölü doğarsa, o
ََْ َّ ُ ُ َ ُّ َ ْ َ
zaman hepsi onda ortaktır. ‫ح ِْز ٌب‬
‫ َوه َو ال۪ٓي انشا‬140 ‫۪ين‬ ۟ َ ‫قد ضلوا َومَا كانوا ُم ْه َتد‬
“Onların vasıflandırmaların- 2
َ ْ َ ْ َ َْ َ َ َ ْ َ َّ َ
dan ötürü Allah onların ceza- ‫ات َوانلَّخل‬ ٍ ‫ات وغي مع ُروش‬ ٍ ‫ات مع ُروش‬ ٍ ‫جن‬
َ َ َ ُّ َ َ ُ ْ َّ َ ُ ُ ُ ُ ً َ ْ ُ َ ْ َّ َ
sını verecektir. Şüphesiz ki
O hikmet sahibidir, hakkıyla ‫الر َّمان ُمشابِهًا‬ ‫والزرع متلِفا اكله والزيتون و‬
َّ َ ُ ٰ َ َ َ ْ َ َٓ ٓ َ َ ْ ُ ُ َ َ َْ َ َ
bilendir.
140. Bilgisizlikleri yüzün- ‫حق ُه‬ ‫ي ُمشاب ِ ۜ ٍه كلوا مِن ثم ِره ۪ ا ِذا اثمر واتوا‬ ‫وغ‬
den beyinsizce çocuklarını
141 ۙ‫۪ني‬ َ ‫ب ال ْ ُمْسف‬ ُّ ِ‫ح َصادِه۪ۘ َو َل تُْسفُواۜ ا ِنَّ ُه َل ُي‬
َ ‫يَ ْو َم‬
öldürenler ve Allah’ın ken- ِ ِ
dilerine verdiği rızkı, Allah’a
ُ‫الل‬ّٰ ُ ُ َ َ َ َّ ُ ُ ً ََْ ًَ َُ ََْْ َ َ
iftira ederek haram kılanlar, ‫ام حولة وفرشاۜ كلوا مِما رزقم‬ ِ ‫ومِن النع‬
muhakkak ki ziyana uğramış-
ٌ ُ ٌّ ُ َ ْ ُ َ ُ َّ َ ْ َّ َ ُ ُ ُ َّ َ َ َ
lardır. Onlar gerçekten sap- ۙ
142 ‫انۜا ِنه لم عدو م ۪بني‬ ِ ‫ات الشيط‬ ِ ‫ول تبِعوا خطو‬
mışlardır ve doğru yolu bula-
cak da değillerdir.
141. Çardaklı ve çardaksız 142. Hayvanlardan yük taşıyanı ve tüyünden döşek ya-
bahçeleri, ürünleri, çeşit çeşit pılanları yaratan O’dur. Allah’ın size verdiği rızıktan yiyin,
hurmaları, ekinleri, birbirine şeytanın ardına düşmeyin; şüphesiz o sizin için apaçık bir
benzer ve benzemez biçimde düşmandır.
zeytin ve narları yaratan
O’dur. Her biri meyve verdiği
zaman meyvesinden yiyin.
Hasat günü de hakkını verin,
fakat israf etmeyin; çünkü
Allah israf edenleri sevmez.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


146 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 146
8. CÜZ ِ ‫ورةُ النْ َع‬
‫ام‬ ‫س‬ EN’ÂM SÛRESİ 145. De ki: Bana vahyo-
lunanda, onu yiyecek kimse
َْْ ْ ْ َ ْ ْ َّ َ َْ ََ ََ
‫ني َوم َِن ال َم ْع ِز‬ َ için, leş veya akıtılmış kan ya-
‫ني‬
ِۜ ‫اثن‬ ِ ‫ن‬ ‫اث‬ ‫ن‬ ِ ‫ا‬‫الض‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫اج‬
ۚ ٍ ‫ثمانِية ا‬
‫و‬ ‫ز‬ hut domuz eti ki pisliğin ken-
ِْ‫َعلَيه‬ ْ‫اش َت َملَت‬ ْ َّ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ َّ ٰٓ ْ ُ
ِ ‫قل الكري ِن حرم ا ِم الني‬
disidir yâda Allah’tan başkası
‫ني اما‬ adına kesilmiş bir hayvandan

ۙ َ َ ْ ُ ُْ ْ ْ ُ َّ ََُْْْ ُ َ َْ başka, haram edilmiş bir şey


143 ‫ني نب ِ ۫ؤن ۪ى بِعِل ٍ ا ِن كنتم صادِق۪ني‬ ِۜ ‫ارحام الني‬ bulamıyorum. Ama kim çare-
ْ َ َ َّ ٰٓ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ ْ َ َ siz kalırsa, sınırı aşmamak
‫ني قل الكري ِن‬ ِۜ ‫ني ومِن الق ِر اثن‬ ِ ‫ومِن الِب ِ ِل اثن‬ üzere yiyebilir. Çünkü Rabbin
ْ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ َّ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ِ َ َ َّ َ bağışlayan ve esirgeyendir.
‫ني‬ِۜ ‫ني اما اشتملت عليهِ ارحام الني‬ ِ ‫حرم ام الني‬ 146. Yahudilere bütün tır-
َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ٰ ُ ّٰ ُ ُ ّٰ َ ْ َ َٓ َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ
‫ام كنتم شهداء ا ِذ وصيم الل بِهذاۚ فمن اظلم مِم ِن‬
naklı hayvanları haram ettik.
Sırtlarının yahut bağırsak-
َ‫الل‬ ّٰ َّ ْ ْ َ َ َّ َّ ُ ً َ ّٰ َ َ ٰ َ ْ larının taşıdığı, ya da kemi-
‫ي عِل ٍۜ ا ِن‬ ِ ‫ضل انلاس بِغ‬ ِ ‫افتي ع اللِ ك ِذبا ِل‬ ğe karışan yağlar hariç sığır
َ ِ ‫ج ُد يف َٓماا ُ ۫و‬ َ َٓ ْ ُ َ ‫الظالِم‬َّ َ ْ َ ْ ْ ‫َل َي‬ ve koyunun iç yağlarını da
‫ح‬ ۪ ِ ‫ا‬ ‫ل‬ ‫ل‬ ‫ق‬ 144 ۟
‫۪ني‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ق‬ ‫ال‬ ‫ي‬ ‫د‬
ِ ‫ه‬ haram kıldık. Böylece onları,
ً َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ٓ َّ ُٓ ُ َ ْ َ َ ٰ َ ً َّ َ ُ َّ َ zulümleri yüzünden cezâlan-
‫ا ِل مرما ع طاع ٍِ يطعمه ا ِل ان يون ميتة‬ dırdık. Biz elbette doğru söy-
ً
‫جٌس ا ْو ف ِْسقا‬
َ ْ ‫َ ْ َ ً َ ْ ُ ً َ ْ َ ْ َ ْ فَا ِنَّ ُه ر‬ leyenleriz.
ِ ‫ير‬
ٍ ‫ن‬ ۪ ‫خ‬ ِ ‫او دما مسفوحا او لم‬
َّ َ َ َ ْ ‫ط َّر َغ‬ ُ ْ َ ّٰ ْ َ َّ ُ
‫اغ َول َع ٍد فا ِن‬ ٍ َ‫ي ب‬ ‫ي اللِ بِه۪ۚ ف َم ِن اض‬ ِ ‫اهِل ل ِغ‬
َّ ُ ُ َ َ َّ َ َ َ ٌ ‫ك َغ ُف‬ َ َّ َ
‫ح َّر ْم َنا كل‬ َ ‫ادوا‬ ‫ وع ال۪ين ه‬145 ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ ‫رب‬
‫وم ُه َٓما‬ َ ‫ح‬ ُ ‫ح َّر ْم َنا َعلَيْه ْم ُش‬ َ ‫ذ۪ي ظُ ُفر َوم َِن ْالَ َقر َوالْ َغ َنم‬
ِ ِ ِ ٍۚ
َ َ ْ
‫ال َوايَٓا ا ْو مَا اخ َتلط‬
َ َ ْ ‫ور ُه َٓما اَو‬ ُ ‫ت ظُ ُه‬ ْ َ‫حل‬ َ َ ‫ا َِّل مَا‬
ِ
َ ُ َ َّ َ ْۘ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ
َ
146 ‫صادِقون‬ ‫بِعظ ٍۜ ذل ِك جزيناهم بِبغي ِ ِهم واِنا ل‬

143. Sekiz çift; koyundan ve keçiden ikişer çift. De ki: O,


iki erkeği mi, iki dişiyi mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde
bulunan yavruları mı haram etti? Eğer doğru iseniz bana
ilimle haber verin.
144. Deveden ve sığırdan ikişer. De ki: iki erkeği mi, iki
dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları
mı haram kıldı? Yoksa Allah’ın size böyle haram ettiğine
şahit mi oldunuz? Kim bilgisi olmadığı halde insanları sap-
tırmak için Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir!
Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 147
ANA SAYFAYA DÖN

147. Eğer seni yalanlar- 8. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬147


‫ل ْز ُء اثلَّام ُِن‬ EN’ÂM SÛRESİ

larsa de ki; Rabbiniz geniş


bir rahmet sahibidir. Bununla ُّ َ ُ َ َ َ َ َ ْ َ ُ ْ ُ ُّ َ ْ ُ َ َ ُ َّ َ ْ َ
beraber O’nun azabı mücrim ‫فا ِن كذبوك فقل ربم ذو رح ٍة وا ِسع ٍةۚ ول يرد‬
kavimlerden uzaklaştırıla- ُ َ ْ َ َ َّ ُ ُ َ َ َ ْ ُ ْ ْ َْ َ ُ ُ َْ
maz. ‫ سيقول ال۪ين اشكوا‬147 ‫باسه ع ِن القو ِم المج ِرم۪ني‬
148. Allah’a ortak koşan-
ٍۜٔ‫ش‬ ْ َ ‫ش ْك َنا َو َٓل اٰبَ ٓا ُؤ۬نَا َو َل َح َّر ْم َنا م ِْن‬ َ ْ َ ‫الل مَٓا ا‬ ُ ّٰ ‫اء‬ َ ‫ش‬ َٓ ْ َ
‫لو‬
lar diyecekler ki: “Eğer Allah
dileseydi, biz de ortak koş- َْ ُْ ْ ُ َ
‫۪ين م ِْن قبْل ِ ِه ْم َحّٰىت ذاقوا بَا َس َن ۜا قل هل‬
َ َ ‫ب اَّل‬ َ ‫َك ٰذل َِك َك َّذ‬
mazdık, babalarımız da. Hiç-
َّ َّ َ َّ َ ْ َ ُ ْ ُ َ ْ ْ ْ ُ َ ْ
‫جوهُ نلَاۜ ا ِن تب ِ ُعون ا ِل الظ َّن‬
bir şeyi de haram kılmazdık.”
Onlardan öncekiler de böyle ‫عِندكم مِن عِل ٍ فتخ ِر‬
َ َ ُ َ ْ ُ َّ ُ ْ ّٰ َ ْ ُ َ ْ َ َّ ْ َ ْ
‫جة الَال ِغة ۚفل ْو‬ ‫ قل فلِلهِ ال‬148 ‫َواِن ان ُت ْم ا ِل ت ُر ُصون‬
yalanlamışlardı da sonunda
azabımızı tatmışlardı. De ki:
“Sizin bir bilginiz var mı ki onu
bize gösteresiniz? Siz ancak ‫۪ين‬ َ ‫ك ُم َّال‬ ُ َ َٓ َ ُ َّ ُ َ ْ ُ
‫ قل هلم شهداء‬149 ‫۪ني‬ َ ‫جع‬ َ ْ َ ‫ي ْم ا‬ُ ٰ َ َ َ َٓ
‫شاء لهد‬
kuruntuya uyuyorsunuz ve
ْ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َ ٰ َ َّ َ َ ّٰ َّ َ َ ُ َ ْ َ
siz sadece yalan söylüyorsu- ‫يشهدون ان الل حرم هذاۚ فا ِن ش ِهدوا ف تشهد‬
َ‫۪ين َك َّذبُوا باٰيَات َِنا َو َّال۪ين‬ َ ‫اء َّال‬ َ ‫َم َع ُه ْۚم َو َل تَ َّب ْع ا َ ْه َٓو‬
nuz.”.
149. De ki: Kesin delil an- ِ ِ
cak Allah’ındır. Allah dilesey-
ْ‫ قُ ْل َت َعالَوا‬150 ‫ون‬ َ ُ ْ َ ْ َّ ْ ُ َ َ ْٰ َ ُ ُْ َ
di elbette hepinizi doğru yola ۟ ‫خرة ِ وهم بِرب ِ ِهم يع ِدل‬ ِ ‫ليؤمِنون بِال‬
َ ُ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ُّ َ َ َّ َ َ ُ ْ َ
‫شكوا بِه۪ شيْ ًـٔ ۜا‬
iletirdi.
150. Helal kıldığımız şeye ِ ‫اتل ما حرم ربم عليم ال ت‬
َ ُ َ َ َ ُٓ ْ َ َ ً ْ َ ِ ‫َوبال ْ َو‬
‫ادلي ْ ِن ا ِح َساناۚ َول تق ُتلوا ا ْولدك ْم م ِْن ا ِْم ٍۜق‬
haram diyecek olurlarsa!
Eğer bunada şahitlik eder- ِ
َ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ َّ ِ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ُ ْ َ
‫حش مَا ظ َه َر‬ ِ ‫نن نرزقم واياه ۚم ول تقربوا الفوا‬
lerse, sen onlarla beraber
şahitlik etme; âyetlerimizi ya-
lanlayanların ve ahiret günü-
‫الل‬ ُ ّٰ ‫ط َن َو َل َت ْق ُتلُوا انلَّ ْفَس اَّتل۪ى َ َّر َم‬ َ َ َ َ َ ْ
ne inanmayanların arzularına ۚ ‫مِنها وما ب‬
uyma. Onlar, Rablerine eş tu- َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ْ ُ ّٰ َ ْ ُ ٰ ّ َ ْ َّ
tuyorlar. 151 ‫ا ِل بِال ِق ذل ِم وصيم بِه۪ لعلم تعقِلون‬ ۜ

151. De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını


okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya
iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin sizin
de onların da rızkını biz veririz; kötülüklerin açığına da giz-
lisine de yaklaşmayın ve haksız yere Allah’ın yasakladığı
cana kıymayın! İşte şu size anlatılanları Allah bildirdi. Umu-
lur ki düşünüp anlarsınız.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


148 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ َ ُ
8. CÜZ ِ ‫ورةُ النْ َع‬
‫ام‬ ‫ س‬148 EN’ÂM SÛRESİ 154. Sonra iyilik edenle-
re nimetimizi tamamlamak,
َ ُ ْ َ ّٰ َ ُ َ ْ َ َ َّ َّ َ ْ َ َ ََُْ َ َ her şeyi açıklamak, hidayete
‫ول تقربوا مال الت۪ي ِم ا ِل بِاتل۪ى ِه احسن حىت يبلغ‬ erdirmek ve rahmet etmek
ً‫ ّلُِف َن ْفسا‬ َ ُ َ ۚ ْ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َّ ُ َ maksadıyla Mûsâ’ya da Ki-
‫اشدهۚ واوفوا الكيل والم۪يان بِالقِس ِط ل ن‬ tab’ı verdik. Umulur ki, Rable-
ّٰ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ِ َ َ َ ْ ُ َّ rinin huzuruna varacaklarına
‫ا ِل وسعها واذا قلتم فاع ِدلوا ولو كان ذا قربۚ وبِعه ِد الل‬ iman ederler.
َ ٰ َّ َ َ َّ َ َ ُ َّ َ ُ ُ ٰ ُ َ
‫ َوان هذا‬152ۙ‫ا ْوفواۜ ذل ِ ْم َو ّٰصي ْم بِه۪ ل َعل ْم تذك ُرون‬
155. İşte bu, bizim indirdiği-
miz mübarek bir kitaptır. Ona
ُ َ َ َ َ ُّ ُ َّ َ َ َ ُ ُ َّ َ ً َ ْ ُ
‫الس ُبل ف َتف َّرق بِ ْم‬ ‫صاط۪ى مستق۪يما فاتبِعوهۚول تبِعوا‬ َ ِ uyun ve Allah’a karşı gelmek-
ten sakının ki size merhamet
ُ َ ُ َ ُ َّ َ ُ ُ ٰ َ
‫ ث َّم‬153 ‫ع ْن َس ۪بيلِه۪ۜ ذل ِ ْم َو ّٰصي ْم بِه۪ ل َعل ْم ت َّتقون‬
edilsin! Dedik.

ً ْ َ ‫الٓي ا‬ َّ َ َ َ َ َ ْ َ ُ َْ َٰ
156. “Kitap, yalnız bizden
َْ
‫ح َس َن َوتف۪ي‬ ۪ ‫اب ت َمامًا ع‬ ‫اتينا موس الكِت‬ önceki iki topluluğa indirildi,
biz ise onların okumasından
َّ َ ً َ ْ َ َ ً ُ َ ْ َ ّ ُ
154 ‫ون‬ ۟ َ ‫حة ل َعل ُه ْم بِل ِ َٓقاءِ َر ّب ِ ِه ْم يُ ْؤم ُِن‬ ‫ش وهدى ور‬ ٔ ٍ ‫ل ِك ِل‬ gerçekten habersizdik” de-
meyesiniz.
ْ‫م‬ ُ َّ َ َ ُ َّ َ ُ ُ َّ َ ٌ َ َ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ٌ َ َ ٰ َ
‫وهذا كِتاب انزنلاه مبارك فاتبِعوه واتقوا لعل‬ 157. Yahut “Bize de kitap

ْ َ َ َٓ ٰ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َٓ َّ ُٓ ُ َ ْ َ ۙ َ ُ َ ْ ُ
indirilseydi, biz onlardan daha
‫ني‬ ِ ‫ ان تقولوا ا ِنما ان ِزل الكِتاب ع طائ ِفت‬155 ‫ترحون‬
çok doğru yolda olurduk” de-

ُ َُ َ َ ‫استه ْم لَ َغافِل‬ َ َّ ُ ْ َ ْ َ
meyesiniz diye İşte size de
‫ ا ْو تقولوا‬156 ۙ‫۪ني‬ ِِ َ ‫م ِْن قبلِناۖ َواِن كنا ع ْن د َِر‬ Rabbinizden açık bir delil, hi-

ٰ ْ َ ٓ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ ٓ َّ َ ْ َ
dayet ve rahmet geldi. Kim,
ََ ْ
‫اب لك َّنا اهدى مِن ُه ْۚم فق ْد‬ ‫لو انا ان ِزل علينا الكِت‬ Allah’ın âyetlerini yalanlayıp

َْ َ
onlardan yüz çevirenden daha
َ ٌ َ ْ َ َ ً ُ َ ْ ُ ّ َ ْ ٌ َ ّ َ ْ ُ َ َٓ
‫حة ۚ ف َم ْن اظل ُم‬ ‫جاءكم بيِنة مِن ربِم وهدى ور‬
zalimdir? Âyetlerimizden
yüz çevirenleri, yüz

‫۪ين‬ َ ‫جزي َّال‬ ْ ‫ّٰ َو َص َدَف َعنْ َهاۜ َس َن‬


ِ ‫الل‬ ‫ات‬
ِ َ‫م َِّم ْن َك َّذ َب باٰي‬ çevirmelerinden ötürü
ِ ِ azabın en kötüsüyle
َ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ ُٓ َ َ ٰ ْ َ َ ُ ْ َ
157 ‫اب بِمَا كانوا يَص ِدفون‬ ِ ‫يص ِدفون عن ايات ِنا سوء الع‬
‫ذ‬
cezalandıracağız.

152. Erginlik çağına erişinceye kadar, yetimin malına,


sadece en güzel bir niyet ve maksatla yaklaşın; ölçü ve
tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği
kadarını yükleriz. Söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi
olsa adaleti gözetin, Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah
size, iyice düşünesiniz diye bunları emretti.
153. Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Ona uyun,
başka yollara uyarsanız Allah’ın tertip ettiği yolundan ayrıl-
mış olursunuz. İşte sakınmanız için Allah size bunları em-
retti.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 149
ANA SAYFAYA DÖN

158. Hala kendilerine me- 8. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬149


‫ل ْز ُء اثلَّام ُِن‬ EN’ÂM SÛRESİ

leklerin gelmesini veya Rab-


ُ َ ْ َ ْ َ َ ُّ َ َ ْ َ ْ َ ُ َ ٰٓ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ ُ ْ َ ْ َ
‫يت َب ْعض‬
binin gelmesini yahut Rabbi-
nin bazı ayetlerinin gelmesini ِ ‫هل ينظرون ا ِل ان تاتِيهم الملئ ِكة او ياِيت ربك او يا‬
ُ َ ً ْ َ ُ َ ْ َ َ َ ّ َ َ ٰ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ َۜ ّ َ َ ٰ
‫۪يمان َها‬
mi bekliyorlar! Ancak Rabbi-
nin bazı ayetleri geldiği gün, ‫ات ربِك ل ينفع نفسا ا‬ ِ ‫ات ربِك يوم يات۪ى بعض اي‬ ِ ‫اي‬
önceden inanmamış ya da
ٓ ُ َ ْ ُ ًۜ ْ َ َ َ ٓ ْ َ َ َ ْ َ ُ ْ َ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ ْ َ
imanında bir hayır kazanma- ‫لم تن امنت مِن قبل او كسبت ۪يف ا۪يمان ِها خيا ق ِل انت ِظروا‬
ْ‫ت مِنْ ُهم‬ َ ‫۪ين فَ َّرقُوا د َ۪ين ُه ْم َوَكنُوا ِش َيعًا ل َ ْس‬ َ ‫ ا َِّن اَّل‬158 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ َّ
mış olan kimseye, imanı bir
fayda sağlamaz. De ki: Bek- ‫ا ِنا منت ِظر‬
َ ُ ْ ُ َ َ ُ ّٰ َ ُ َ َّ ْ َ
159 ‫شٔۜ ا ِن َٓما ا ْم ُره ْم ا ِل اللِ ث َّم يُن ّب ِ ُئ ُه ْم ب ِ َما كنوا َيف َعلون‬
leyin, şüphesiz biz de bekle-
mekteyiz!
ٍ ‫۪يف‬
159. Dinlerini parça parça ٰٓ ْ ُ َ َ َ ّ َّ َ َٓ ْ َ َ َ َ ْ َ ُ ْ َ ُ َ َ َ َ َ ْ َ َٓ ْ َ
edip gruplara ayrılanlar var ‫منجاءبِالسنةِفلهعشامثال ِهاۚومنجاءبِالسيِئةِفيزى‬
ya, senin onlarla hiçbir iliş-
َ ِ ‫ قُ ْل ا ِنَّن۪ى َه ٰدين۪ى َر ٓ ّب ا ِٰل‬160 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ َ َ ْ َّ
kin yoktur. Onların işi ancak ‫اط‬ ٍ ‫ص‬ ۪ ‫ا ِل مِثلها وهم ل يظلم‬
Allah’a kalmıştır. Sonra Allah
161 ‫۪ني‬ َ ‫۪يم َحن۪يفًاۚ َومَا َك َن م َِن ال ْ ُمْشك‬ َ ‫ُم ْس َتق۪ي د ً۪ينا ق َِي ًما م َِّل َة ا ِب ْ ٰره‬
onlara yaptıklarını haber ve- ِ ٍۚ
recektir.
162ۙ‫۪ني‬ َ ‫اي َو َم َمات۪ى ِ ّٰللِ َر ّب الْ َعالَم‬ َ ‫قُ ْل ا َِّن َص َت۪ى َون ُ ُسك۪ى َو َمْ َي‬
160. Kim bir iyilikle gelirse, ِ
ona getirdiğinin on katı vardır.
‫ي‬َ ْ ‫ قُ ْل ا َ َغ‬163 ‫۪ني‬ َ ‫يك َ ُل َوب ٰذل َِك اُم ِْر ُت َوا َ َ ۬نا ا َ َّو ُل ال ْ ُم ْسلِم‬ َ َ َ
‫ش‬
Kim de bir kötülükle gelirse o ِ ۚ ۪ ‫ل‬
َ َّ ْ َ ُّ ُ ْ َ َ ْ َ ّ ُ ُّ َ َ ُ َ ًّ َ ْ َ ّٰ
‫شٔۜ َول ت ِس ُب ك نفٍس ا ِل َعليْه َ ۚا‬
sadece misliyle cezalandırılır.
Onlar haksızlığa uğratılmaz- ٍ ‫ك‬ ِ ‫اللِ ابغ۪ى ربا وهو رب‬
lar.
ْ‫م‬ ُ ُ ّ َ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ ُ ّ َ ٰ َّ ُ ٰ ْ ُ َ ْ ٌ َ َ ُ َ َ َ
161. De ki: Şüphesiz Rab-
‫ى ثم ا ِل ربِم مر ِجعم فينبِئ‬ ۚ ‫ول ت ِزر وازِرة وِزر اخر‬
َ َٓ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ ُ َ َ ُ ََْ ُْ
‫ وهو ال۪ي جعلم خئ ِف‬164 ‫ب ِ َما كن ُت ْم ف۪يهِ تتلِفون‬
bim beni doğru yola, dosdoğ-
ru dine, Allah’ı birleyen İbra-
ْ‫كم‬ ُ ََُْ َ َ َ ْ َ ََْ ْ ُ َ َْ َ َََ ْ َْ
‫ات ِلبلو‬ ٍ ‫الرِض ورفع بعضم فوق بعٍض درج‬
him’in dinine iletti. O, ortak
koşanlardan değildi.

165 ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ ٌ ‫يع الْعِ َقاب َواِنَّ ُه لَ َغ ُف‬ ُ ‫ك َس‬ َ َّ َ َّ ْ ُ ٰ ٰ َٓ
‫۪يف ما اتي ۜم ا ِن رب‬
162. De ki: Şüphesiz be-
nim namazım, ibadetlerim,
ِۘ ۪
hayatım ve ölümüm hepsi
âlemlerin Rabbinin tertibidir.
164. De ki: Allah her şeyin Rabbi iken ben ondan başka
163. O’nun ortağı yoktur. Rab mi arayacağım? Herkesin kazanacağı yalnız kendisi-
Bana böyle emrolundu ve ne aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez. So-
ben bu ümmetin “Müslüman- nunda dönüşünüz Rabbinizedir. Ve O, uyuşmazlığa düştü-
larının ilki” yim. ğünüz gerçeği size haber verecektir.
165. Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği şeyler-
de sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün
kılan O’dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve ger-
çekten O, bağışlayan, merhamet edendir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


150 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 150
8. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ 3.Rabbinizin sizin için ter-
tip ettiğine uyun, O’ndan baş-
ٌ ّ َ ٌ ّ ْ َُ ْ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬ َ ِ ْ ‫ع َ َر ُا‬
ka evliya edinmeyin. Ne ka-
‫ه‬ َ ِ ‫اف َمك َِّية َوم‬
ِ‫ه‬ ِ ‫السورة العر‬
َ ْ‫ف‬ dar da az öğüt alıyorsunuz!
َ ٰ 7 - A’RÂF
‫ات‬
ٍ
َ‫تُّ اٰي‬
ُّ ‫ َ َو ِس‬SÛRESİ
‫ان‬
ِ
َ
‫مِائ َت‬ َ
َ ‫ِائ‬
‫ات‬ ٍ ‫اي‬ ‫و ِست‬ ‫ان‬
ِ ‫م‬ ‫ت‬ 4.Nice topluluklar var ki biz
onları helâk ettik. Azabımız
ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
onlara geceleyin yahut gün-
düz istirahat ederlerken geldi.
ْ ْ ُ َ َ َ َ َ ُْ ٌ َ ٓ
‫ابان ِزلا ِلْكفيَ ْن ۪يف َص ْدرِ َك َح َر ٌجمِن ُهتلِ ُنذ َِر‬ ‫كِت‬1‫ص‬ ۜ ٓ ‫ال ٓم‬ ‫ح ِْز ٌب‬
3
5.Onlara azabımız geldi-

ُ ّ َ ْ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َٓ ُ َّ َ ْ ُْ ْٰ َ
ğinde, “Biz gerçekten zalim
ْ‫م‬ ِ
ِ ‫ ا ِتبِعوا ما ان ِزل ا ِلم مِن رب‬2 ‫بِه۪ وذِكرى ل ِلمؤمن۪ني‬ kişilermişiz” demelerinden
َ َ َ َّ َ َ ً َ َ ُ َّ َ َ
‫ َوك ْم م ِْن ق ْر َي ٍة‬3 ‫َول تب ِ ُعوا م ِْن دون ٓ ِ۪ه ا ْو ِلَٓا َۜء ق۪ي مَا تذك ُرون‬
başka çağırışları olmadı.
6.Elbette kendilerine pey-
ُ ‫ َف َما َك َن َد ْع ٰو‬4 ‫ون‬ َ ُ َٓ ْ ُ ْ َ ً َ َ َ ُ ْ َ َ َ َٓ َ َ َ ْ َ ْ َ
‫يه ْم‬
gamber gönderilenlere de,
‫اهلكناها فجاءها باسنا بياتا او هم قائ ِل‬ gönderilen peygamberlere de

‫۪ين‬َ ‫ فَلَنَ ْس َـٔلَ َّن اَّل‬5 ‫۪ني‬ َ ‫اء ُه ْم بَا ْ ُس َنٓا ا َّ ِٓل ا َ ْن قَالُٓوا ا ِنَّا ُك َّنا ظَالِم‬
َ ٓ‫ا ِذْ َج‬ soracağız!
7.Ve onlara olup bitenleri
ْ َ
ٍ ‫ فل َنق َّص َّن َعليْ ِه ْم بِعِل‬6 ۙ‫۪ني‬
ُ ََ َ ‫ا ُ ْرس َِل اَِلْه ْم َولَنَ ْس َـٔلَ َّن ال ْ ُم ْر َسل‬
ِ
tam bir bilgi ile mutlaka anla-

َ ْ ۨ‫ َوال ْ َو ْز ُن يَ ْو َمئ ٍِذ‬7 ‫ني‬


tacağız. Çünkü Biz, onlardan
‫ين ُه‬ُ ‫ت َم َواز‬ ْ َ‫ال ُّق َف َم ْن َث ُقل‬ َ ‫َومَا ُك َّنا َٓغئِب‬
ۚ ۪
uzak değiliz.
۪
َ ‫ين ُه فَا ُ ۬ولٰٓئ َِك َّال‬ ُ ‫ت َم َواز‬ ْ ‫ َو َم ْن َخ َّف‬8 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ ْ ُ ُ َ ٰٓ ُ َ 8.O gün terazi haktır. Ki-
‫۪ين‬ ۪ ‫فا ۬ولئ ِك هم المفل ِح‬ min tartıları ağır gelirse, işte

ْ‫اكم‬ ُ َّ َّ َ ْ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ُ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ
onlar kurtuluşa erenlerdir.
‫ ولقد مكن‬9 ‫خِسوا انفسهم بِما كنوا بِايات ِنا يظل ِمون‬ 9.Kimin de tartıları hafif ge-
َ ُ َْ ً َ َ ُ َ َْ َ َ َ ْ َْ
۟ ‫۪يها َم َعاي ِ ۜش ق۪ي َما تشك ُر‬ َ ‫ ْم ف‬ lirse, işte onlar, âyetlerimizi
10 ‫ون‬ ‫ِيف الرِض وجعلنا ل‬ inkâr ettiklerinden dolayı ken-

‫ج ُدوا‬ ُ ‫اس‬ْ ِ‫اك ْم ُث َّم قُلْ َنا ل ِلْ َملٰٓئ َِكة‬ُ َ ْ َّ َ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ َ


‫ولقد خلقناكم ثم صورن‬
dilerini ziyana sokanlardır.

ُ َ ْ َ َ ْ ٓ َّ ُٓ َ َ َ َ َ ٰ
10.Doğrusu biz sizi yer-
11 ‫۪ين‬ َّ ‫ ْن م َِن‬
َ ‫الساجد‬ ‫۪يس لم ي‬
ۜ ‫ِلدم ۗ فسجدوا ا ِل ا ِبل‬
ِ
yüzüne yerleştirdik ve orada
size geçim vasıtaları verdik.
Ne kadar da az şükrediyorsu-
nuz!
11.Andolsun sizi yarattık,
7 - A’RÂF SÛRESİ sonra size şekil verdik, sonra
da meleklere, “Âdem›e secde
Bismillâhirrahmânirrahîm edin!» diye emrettik. İblis’in
dışındakiler secde ettiler. İblis
secde edenlerden olmadı.
1.Elif. Lâm. Mîm. Sâd.
2.Kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen
için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir
şüphe olmasın.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 151


ANA SAYFAYA DÖN

12.Allah buyurdu ki: “Ben 8. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬151


‫ل ْز ُء اثلَّام ُِن‬ A’RÂF SÛRESİ

sana emrettiğim vakit seni


secde etmekten alıkoyan ne-
‫ار‬
َ ْ
‫ن‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫۪ى‬ ‫ن‬ َ ‫ي مِنْ ُه َخلَ ْق‬
‫ت‬ ٌ ْ ‫َ َ َ َ َ َ َ َ َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َۜ قَ َال ا َ َ ۬نا َخ‬
dir?” “Ben ondan daha hayır- ٍ ۚ ‫قال ما منعك ال تسجد ا ِذ امرتك‬
lıyım. Çünkü beni ateşten ya-
َ َّ ‫ك ا َ ْن َت َت َك‬ َ َ ُ ُ َ َ َ َْ ْ ْ َ َ َ ْ ََُْ َ َ
rattın, onu balçıktan yarattın,” ‫ب‬ ‫ قال فاهبِط مِنها فما يون ل‬12 ‫۪ني‬ ٍ ‫وخلقته مِن ط‬
dedi.
َ ُ َ ْ ُ ِْ َ ٰ ٓ ْ َْ َ َ َ َّ ‫ك م َِن‬ َ َّ ْ ُ ْ َ َ
13.Allah: Öyle ise, “İn ora- 14 ‫ قال ان ِظر ۪ين ا ِل يوم يبعثون‬13 ‫الصاغ ِ۪رين‬ ‫ف۪يها فاخرج ا ِن‬
dan!” Orada büyüklük tasla- َ َ َ ْ ُ َ َّ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ َ
mak senin haddin değildir. Çık! ‫صاطك‬ ِ ‫ قال فب ِما اغوين۪ى لقعدن لهم‬15‫قال ا ِنك مِن المنظ ۪رين‬
َ ْ َ َ ْ َ ْ ْ ُ َّ َ ٰ َ َّ ُ َ ‫ال ْ ُم ْس َتق‬
‫ني ايْد۪ي ِه ْم َوم ِْن خلفِ ِه ْم َوع ْن‬
Çünkü sen aşağılıklardansın!
14. İblis:” Bana, tekrar di- ِ ‫ب‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ن‬ ‫ِي‬ ‫ت‬ ‫ل‬ ‫م‬ ‫ث‬ 16 ۙ‫۪يم‬
ْ ْ َ َ َ َ ََُ ْ َ ُ َ َ َ ْ َٓ ‫ا َ ْي َمانِه ْم َو َع ْن َش‬
‫ قال اخ ُرج‬17 ‫ين‬ ‫ثه ْم شاك ِ۪ر‬ ‫تد اك‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫م‬ۜ ‫ه‬ ِ ‫ل‬ِ ‫ئ‬‫ا‬ ‫م‬
rilecekleri güne kadar mühlet
ver,” dedi. ِ ِ ِ
ُ ْ َ ََ ْ َ َ َ ً ُ ْ َ ً ُْ َ َْ
15.Allah: “Haydi, sen müh- ‫وراۜ ل َم ْن تب ِ َعك مِن ُه ْم ل ْمل َـ َّٔن َج َه َّن َم مِن ْم‬ ‫مِنها مذؤ۫ما مدح‬
ُ ْ َ ْ َ ُ َ َ َّ َ ْ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ٰ َٓ َ َ َ ْ َ
let verilenlerdensin,” buyurdu
16.17.İblis dedi ki: “’Azgınlı- ‫ ويا ادم اسن انت وزوجك النة فك مِن حيث‬18 ‫اجع۪ني‬
َ َ َّ َ َ ُ َ َ َ َ َ َّ ٰ َْ َ ْ
‫ ف َو ْس َوَس‬19 ‫۪ني‬
ğımdan ötürü aleyhime hüküm
vermene mukabil, ben de, And ‫شِئ ُتمَا َول تق َر َبا ه ِذه ِ الشجرة فتكونا مِن الظالِم‬
içerim ki, onları saptırmak için
َ َ ٰ َْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َّ َ ُ َ
senin doğru muhkem, güvenli ‫ِي ل ُهمَا مَا ُو ۫رِ َي عن ُه َما م ِْن َس ْوات ِ ِهمَا َوقال‬ ‫لهما الشيطان ِلبد‬
ْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ٓ َّ َ َ َّ ٰ ْ َ َ ُ ُّ َ َ ُ ٰ َ َ
yolunun üstünde oturacağım
‘Sonra elbette onlara önlerin- ‫ني‬
ِ ‫ك‬ ‫ل‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫ون‬  ‫ت‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ِ ‫ة‬‫ر‬‫ج‬ ‫الش‬ ِ ‫ه‬ ‫ذ‬
ِ ‫ه‬ ‫ما نهيكما ربما عن‬
َ ‫اس َم ُه َٓما اِنّ۪ى لَ ُكمَا لَم َن انلَّاصح‬ َ َ َ َْ َ َ ُ َ َْ
den, arkalarından, sağların-
dan, sollarından sokulacağım
21ۙ‫۪ني‬ ِ ِ َ ‫ وق‬20 ‫ادل۪ين‬
ِ ‫او تونا مِن ال‬
ve sen, onların çoklarını şük-
َ َ ُٰ َ ْ َّ َ َ َ َ ُ ُ ّٰ َ َ
redenlerden bulamayacaksın!
“dedi
‫لهمَا بِغ ُرو ٍرۚ فلمَّا ذاقا الش َج َرةَ بَ َدت ل ُهمَا َس ْوات ُهمَا َوط ِفقا‬ ‫فد‬
َ‫يهمَا َر ُّب ُه ٓم َا اَل َ ْم اَنْ َه ُكما‬ َ ْ ‫ان َعلَيْهمَا م ِْن َو َر ِق‬
ٰ َ‫ال َّن ۜ ِة َون‬
ُ ‫اد‬ َ َْ
ِ ‫ي ِصف‬
18.Allah buyurdu: “Hay-
ِ
ٌ ‫ان لَ ُكمَا َع ُد ٌّو ُمب‬ َ َ ْ َّ َّ َ ٓ ُ َ ْ ُ َ َ َ َ َّ َ ُ ْ ْ َ
di sen, yerilmiş ve kovulmuş
olarak oradan çık! And olsun 22 ‫ني‬ ۪ ‫عن ت ِلكما الشجرة ِ واقل لكما ا ِن الشيط‬
ki, onlardan kim sana uyarsa,
sizin hepinizi cehenneme dol-
duracağım!” sunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye size bu ağaç-
19.Ey Âdem! Sen ve eşin tan men etti, başka sebepten değil, “dedi.
cennette yerleşin, dilediğiniz 21.Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim,
yerden yiyin. Ancak şu ağaca diye yemin etti.
yaklaşmayın! Sonra zalimler-
den olursunuz. 22.Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattık-
larında ayıp yerleri avret mahalleri kendilerine göründü. Ve
20. Derken şeytan, çirkin cennet yapraklarından üst üste yamayıp üzerlerine örtmeye
yerlerini kendilerine göster- başladılar. Rableri onlara: Ben sizi o ağaçtan men etmedim
mek için onlara vesvese verdi mi ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? Diye
ve: “Rabbiniz sırf melek olur- nidâ etti.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
152 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 152
8. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ süslenecek elbise indirdik.
Takvâ giysisi ise mânânız
َ ُ َ َْ َ َ َْ َ ْ َُْ ََ َ َ
‫قال َر َّب َنا ظل ْم َنٓا انف َس َنا َواِن ل ْم تغ ِف ْر نلَا َوت ْرح َنا نلَكون َّن‬
için en hayırlıdır. İşte bunlar
Allah’ın âyetlerindendir. Belki
ُ َ َ ْ ُ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ‫الَاس‬ ْ َ
‫ قال اهبِطوا َبعض ْم لِ َعٍض ع ُد ٌّو ۚ َول ْم‬23 ‫ين‬
düşünüp öğüt alırsınız diye.
ِ۪ ‫مِن‬ 27. Ey Âdemoğulları! Şey-
َ ْ ََْ َ َ َ ٰ ٌ َ َ َ ٌّ َ َ ْ ُ ْ َْ
‫ قال ف۪يها تيون‬24 ‫۪ني‬ ٍ ‫ِيف الرِض مستقر ومتاع ا ِل ح‬
tan, ana-babanızı, çirkin yer-
lerini kendilerine göstermek
ْ‫م‬ ُ َْ َ َْ ََْ ْ َ َ َٰ ٓ َ َ َ ُ َُْ َ ْ َ َ ُ ُ َ َ َ
‫ يا بن۪ى ادم قد انزنلا علي‬25 ‫ون‬ ۟ ‫وف ۪يها تموتون ومِنها ترج‬
için elbiselerini soyarak cen-
netten çıkardığı gibi sizi de
َ ٰ ٌ ْ َ َ ٰ ٰ ْ َّ ُ َ َ ۠ ً َ ْ ُ ٰ ْ َ
‫يۜ ذل ِك‬ ‫اسا يُ َو ۪اري سوات ِم و ۪ريشا ولِ اس اتلقوى ذل ِك خ‬ ً َ ِ‫ل‬ aldatmasın. Çünkü o ve ka-
bilesi, sizin onları göreme-
ُ َ ْ َ َٰ َ َّ َّ َّ َ ّٰ ٰ
‫ يَا َبن۪ٓى اد َم ل َيفتِن َّن ُم‬26 ‫ات اللِ ل َعل ُه ْم يَذك ُرون‬ ِ َ‫م ِْن اي‬
yeceğiniz yerden sizi görür-
ler. Şüphesiz biz şeytanları,
ْ َ ُ ْ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ ْ َ َٓ َ ُ َ ْ َّ
‫نع عن ُه َما‬
inanmayanların evliyası
ِ ‫الشيطان كما اخرج ابويم مِن النةِ ي‬ kıldık.
ُ ُ َ ُ ُ َّ ٰ
‫ي َي ُه َما َس ْوات ِ ِه َم ۜا ا ِن ُه يَ ٰري ْم ه َو َوق ۪بيل ُه م ِْن َحيْث‬ ُ َُ َ َ
ِ ِ ‫لِ اسهما ل‬
28. Onlar bir kötülük yap-
tıkları zaman: “Babalarımı-
َ ْ َ َ َّ َ َٓ ْ َ َ َ َّ َ ْ َ َ َّ ْ ُ َ ْ َ َ َ
27 ‫۪ين ل يُؤم ُِنون‬ ‫ل ترونه ۜم ا ِنا جعلنا الشياط۪ني او ِلاء ل ِل‬
zı bu yolda bulduk. Allah da
bize bunu emretti” derler. De
َ َ ُ ّٰ َ َ َ ٓ َ ٰ َٓ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ َ ً َ َ ُ َ َ َ َ
ۜ‫الل ا َم َرنا ب ِ َها‬ ‫حشة قالوا وجدنا عليها اباءنا و‬ ِ ‫واِذا فعلوا فا‬
ki: Allah kötülüğü emretmez.
Allah’a karşı bilmediğiniz
َ َ َ َ ّٰ َ َ َ ُ ُ َ َ َٓ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ ّٰ َّ ْ ُ
28 ‫حشا ۜ ِء اتقولون ع اللِ َما ل ت ْعل ُمون‬
şeyleri mi söylüyorsunuz?
‫قل ا ِن الل ل يامر بِالف‬
ُّ َ ْ ْ ُ َ ُ ُ ُ ََ ۠ ْ ْ
29. De ki: Rabbim bana
‫ج ٍد‬ ْ َ ّ ‫قُ ْل ا َ َم َر َر‬
ِ ‫ك مس‬ ‫د‬ ‫ِن‬
‫ع‬ ‫م‬  ‫وه‬ ‫ج‬‫و‬ ‫وا‬ ‫۪يم‬ ‫ق‬‫ا‬‫و‬ ‫ط‬
ِ ‫س‬ ‫ق‬
ِ ‫ال‬ِ ‫ب‬ ‫ى‬ ‫ب‬ adaleti emretti. Her mescid-
ِ ۪ de yönünüzü O’na çevirin ve
ُ ُ َ ْ ُ َ َ َ َ َ َ ّ َُ َ
َۜ ‫ود‬ ُْ ُ ْ
29 ‫ون‬ ‫۪ين كما بداكم تع‬ ۜ ‫َوادعوهُ ملِص۪ني ل ادل‬
dini yalnız Allah’a has kılarak
O’na yalvarın. İlkin sizi yarat-
ُ َ َّ َّ ُ َ َ َّ َ ً َ ٰ َ ً َ
‫ف ۪ريقا هدى َوف ۪ريقا َح َّق َعليْ ِه ُم الل ۜة ا ِن ُه ُم اتذوا‬
tığı gibi yine O’na döneceksi-
niz.
َ َّ َ َ ْ ّٰ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ َ َّ
30 ‫ون اللِ َو َيح َس ُبون ان ُه ْم ُم ْه َت ُدون‬ ِ ‫الشياط۪ني او ِلاء مِن‬
‫د‬ 30. O, bir grubu doğru
yola iletti, bir gruba da sa-
pıklık müstehak oldu. Çünkü
onlar Allah›ın tertibini bırakıp
23. Dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. şeytanları kendilerine evliya
Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edindiler. Böyle iken kendile-
edenlerden oluruz.” rinin doğru yolda olduklarını
24. Allah buyurdu: “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin sanıyorlar.
için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşip kalma ve yaşa-
yıp faydalanma vardır.”
25. “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve ora-
dan çıkarılacaksınız” dedi.
26. Ey Âdemoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi,

KUR’AN-I KERİM MEALİ 153


ANA SAYFAYA DÖN

31. Ey Âdemoğulları! Her 8. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬153


‫ل ْز ُء اثلَّام ُِن‬ A’RÂF SÛRESİ

mescide gidişinizde zînetli el-


biseleri giyin; yiyin, için, fakat
‫ش ُبوا‬ َ ْ ‫ك َم ْسج ٍد َو ُكُوا َوا‬ ُّ َ ْ ْ ُ ََ
‫د‬ ‫ِن‬
‫ع‬ ‫م‬  ‫ت‬ ‫ين‬‫ز‬ ‫وا‬‫ذ‬
ُ ُ َ َٰ ٓ َ َ
‫يا بن۪ى ادم خ‬
israf etmeyin; çünkü Allah is- ِ ِ ۪
raf edenleri sevmez.
ّٰ َ َ َ َّ َ ْ َ ْ ُ
‫ينة الل‬ ‫ قل من حرم ۪ز‬31 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫سف‬ ْ ‫ِب ال ْ ُم‬ ُّ ‫َو َل تُْسفُوا ا ِنَّ ُه َل ُي‬
32. De ki: Allah’ın kulları ِ ۚ ِ
ٰ َ َّ َ ْ ُ ْ ّ َ َّ َ َ َ َ ْ َ َّ
‫۪ين ا َم ُنوا‬ َ ‫الط ّي‬ ‫اتل۪ٓى اخرج لِعِبادِه۪ و‬
için yarattığı süsü ve temiz
rızıkları kim haram kıldı? De ‫الرز ۜ ِق قل ِه ل ِل‬ ِ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ات‬
ِ ‫ب‬ ِ
ki: Onlar, dünya hayatında, َ ٰ ْ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ َ ٰ ْ َ ْ َ ً َ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ
umumidir. Kıyamet gününde ‫ات‬ِ ‫ِيف اليوة ِ ادلنيا خال ِصة يوم القِيم ۜ ِة كذل ِك نف ِصل الي‬
ْ َ َ َ َ ْ َ ّ َ َ َّ َ َ َّ ْ ُ َ َْ َ
‫حش مَا ظ َه َر مِن َها‬ ِ ‫ قل ا ِنما حرم ر ِب الفوا‬32 ‫ل ِق ْو ٍم َيعل ُمون‬
ise yalnız müminlerindir. İşte
bilen bir topluluk için âyetleri
böyle açıklıyoruz. ْ ّ َ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ ُ ْ َ َ ّ َْ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ َ َ َ َ
33. De ki: Rabbim ancak
‫نل‬ ِ ‫ي‬ ‫م‬‫ل‬ ‫ا‬ ‫م‬ ِ ‫الل‬ِ ‫ش‬
‫ب‬ ‫وا‬ ‫ك‬ ِ ‫ي ال ِق وان ت‬ ِ ‫وما بطن والِثم والغ بِغ‬
ُ ُّ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َ َ ُ ُ َ ْ َ َ ً َ ْ ُ
‫ك ا َّم ٍة‬
açık ve gizli kötülükleri, güna-
hı ve haksız yere zulmetme- ِ ِ ‫ل‬ ‫و‬ 33 ‫ون‬ ‫بِه۪ سلطانا وان تقولوا ع اللِ ما ل تعلم‬
َ ْ َ ً َ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ َٓ َ َ ٌ َ َ
34 ‫اعة َول ي َ ْس َتقد ُِمون‬
yi, Allah’a ortak koşmanızı
ve Allah hakkında hiçbir delil ‫اجل ۚفا ِذا جاء اجلهم ل يستاخِرون س‬
ُ َ َ ُ ُ ْ ٌ ُ ْ َٰ
‫يَا َبن۪ٓى اد َم ا َِّما يَات َِي َّن ْم ُر ُسل مِن ْم َيق ُّصون َعليْ ْم‬
indirilmemişken bilmediğiniz
şeyleri söylemenizi haram
َ ُ َْ ُ َ َ ٌ َ َ َ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ ٰ
35 ‫صل َح ف خ ْوف َعليْ ِه ْم َول ه ْم ي َزنون‬
kılmıştır.
34. Her ümmetin bir eceli
‫ايات۪ىۙفم ِن اتق وا‬
َ ‫ص‬
ُ ‫ح‬ ْ َ ‫بوا َعنْ َٓها ا ُ ۬ولٰٓئ َِك ا‬
َُ‫ك‬ ْ َ ْ َ َ َ ٰ ُ َّ َ َ َّ َ
‫اب انلَّا ِۚر‬ ‫وال۪ين كذبوا بِايات ِنا واست‬
vardır. Ecelleri gelince ne bir
an geriye atabilirler ne de bir
َ ّٰ َ َ ٰ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ
‫تى ع اللِ كذِبًا‬
an ileriye alabilirler.
‫ فمن اظلم مِم ِن اف‬36 ‫ادلون‬ ِ ‫هم ف۪يها خ‬
ُ ‫ا َ ْو َك َّذ َب باٰيَات ِ ۪هۜ ا ُ ۬ولٰٓئ َِك َي َنال ُ ُه ْم نَص‬
35. Ey Âdemoğulları! Size
َ ٓ ْ
kendi içinizden âyetlerimi an-
‫اب َح ّٰىت ا ِذا‬ِۜ ‫۪يب ُه ْم م َِن الك َِت‬ ِ
latacak peygamberler gelir
ُ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ْ َ ُٓ َ ْ ُ َ ْ َّ َ َ َ َ ُ ُ ُ ْ ُ ْ َ َٓ
ِ ‫جاءتهم رسلنا يتوفونهمۙ قالوا اين ما كنتم تدعون مِن د‬
‫ون‬
de kim sakınır ve kendini ıs-
lah ederse, onlara korku yok-
َ َ ُ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٓ َ ُ َ َ َّ َ ُّ َ ُ َ ّٰ
37 ‫س ِهم انهم كانوا كف ِ۪رين‬ ِ ‫اللِ قالوا ضلوا عنا وش ِهدوا ع انف‬ ۜ
tur ve onlar üzülmeyecekler-
dir de.
36. Âyetlerimizi yalanla-
yanlar ve onları kabule tenez-
zül etmeyenler var ya, işte 37. Allah’a iftira eden ya da O’nun âyetlerini yalanlayan-
onlar ateş ehlidir. Onlar orada dan daha zalim var mı? Onların kitaptan nasipleri kendilerine
ebedî kalacaklardır. erişecektir. Sonunda elçilerimiz gelip canlarını alırken
derler ki, «Allah’tan başka taptığınız, tanrı sandıklarınız
nerede?” “Bizden kaybolup gittiler” derler. Ve kâfir oldukla-
rına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


154 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 154
8. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ 39. Öncekiler de sonraki-
lere derler ki: Sizin bize bir
ْ ْ ْ َ ْ ُ َْ ْ ْ َ َ ْ َ َُ ٓ ُ ُ ْ َ َ
‫ال ِّن َوالِنِس‬
üstünlüğünüz yok. O halde
ِ ‫قال ادخلوا ۪يف ام ٍ قد خلت مِن قبلِم مِن‬ siz de yaptıklarınıza karşılık
َ‫خ َتهَاۜ َحّٰٓىت ا َِذا َّاد َار ُكوا ف۪يها‬ ْ ُ ْ َ َ َ ٌ َّ ُ ْ َ َ َ َ َّ ُ َّ azabı tadın!
‫ِيف انلا ۜرِ كما دخلت امة لعنت ا‬ 40. Bizim âyetlerimizi ya-
ْ‫۫ول ُه ْم َر َّب َنا ٰٓه ُؤ َٓ۬لءِ ا َ َض ُّلونَا فَاٰتِهم‬ ٰ ُ ْ ُ ْٰ ُ ْ َ َ ً َ
‫ج۪يعا ۙ قالت اخريهم ِل‬
lanlayıp da onlara karşı ki-
ِ birlenmek isteyenler var ya,
َ َ َ َ ٰ ٌ ْ ّ ُ َ َ َّ َ ً ْ ً َ َ
38 ‫ ْن ل ت ْعل ُمون‬ ِ ‫ضعف َول‬ ِ ‫ك‬ٍ ِ ‫ضعفا مِن انلا ۜرِ قال ل‬ ِ ‫عذابا‬
işte onlara gök kapıları açıl-
mayacak ve onlar, deve iğne
ْ َ ََ ُ َ َ َ َ ُ ْٰ ُ ْ ُ ٰ ُ ْ َ ََ
‫يه ْم ف َما كن ل ْم عليْ َنا م ِْن فض ٍل‬
deliğinden geçinceye kadar
‫وقالت ا ۫ولهم ِلخر‬ cennete giremeyeceklerdir!
َّ َ َ َّ َّ َ ْ َ ُْ ُ َ ‫فَ ُذوقُوا الْ َع َذ‬
‫۪ين كذبُوا‬ ۟ ‫س ُب‬ ِ ‫اب ب ِ َما كنت ْم ت‬
Suçluları işte böyle cezalan-
‫ ا ِن ال‬39 ‫ون‬ dırırız!

ِ‫الس َٓماء‬ َّ ‫اب‬ ُ ‫بوا َعنْ َها َل ُت َف َّت ُح ل َ ُه ْم اَب ْ َو‬ َُ‫ك‬ْ َ ْ َ َ َٰ
‫بِايات ِنا واست‬ 41. Onlar için cehennem
ateşinden bir döşek ve üst-
َ ٰ َ ْ ُ َ ْ َ َ ّٰ َ َ َّ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ
‫ال َمل ف۪ى َس ِّم ال َِيا ۜ ِط َوكذل ِك‬ ‫ول يدخلون النة حىت يلِج‬
lerine de örtüler vardır. İşte
zalimleri böyle cezalandırırız!
َ َ ٌ َ َ ْ ُْ َْ
‫ش‬ ۜ ٍ ‫ ل ُه ْم م ِْن َج َه َّن َم م َِهاد َوم ِْن ف ْوق ِ ِه ْم غ َوا‬40 ‫۪ني‬ ‫ن ِزي المج ِرم‬ 42. İnanıp da iyi işler

ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ َ َّ َْ َ ٰ ََ
yapanlara gelince, işte onlar,
‫ات‬ َ ِ َّ
ِ ‫ وال۪ين امنوا وع ِملوا الصال‬41 ‫وكذل ِك ن ِزي الظالِم۪ني‬ cennet ehlidir. Orada onlar

َ ْ ‫اب‬ ْ َ َ ٰ ٓ ُ ۘ َ َ ْ ُ َّ ً ْ َ ُ ّ َ ُ َ
ebedî kalacaklar. Çünkü Biz
َ‫ال َّن ِةۚ ُه ْم ف۪يها‬ ُ ‫ح‬ َ ‫ص‬ ‫ل نل ِف نفسا ا ِل وسعها ا ۬ولئ ِك ا‬ hiç kimseye gücünün üstün-

َْ َْ ّ
de bir şey teklif etmeyiz.
ْ َ َ ُ َ
‫ َون َزع َنا َما ف۪ى ُص ُدورِه ِْم م ِْن غ ٍِل ت ۪ري م ِْن تت ِ ِه ُم‬42 ‫ادلون‬ ِ ‫خ‬ 43.Biz onların kalplerinde

َّ‫ينا ل ِٰه َذا َومَا ُكنا‬ َ ‫ال ْم ُد ِ ّٰللِ َّال۪ي َه ٰد‬ َ ْ ‫ارۚ َوقَالُوا‬ َْ
ُ َ ‫النْه‬
kin namına ne varsa söküp
attık. Altlarından da ırmaklar

َ ْ ‫ت ُر ُس ُل َر ّب َنا ب‬ ْ َ َٓ ْ َ َ ُ ّٰ َ ٰ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َ ْ َ
akar. Ve onlar derler ki: “Lüt-
‫ال ّۜ ِق‬ ِ ِ ‫نلِ هت ِدي لول ان هدينا اللۚ لقد جاء‬ fedip hidayetiyle bizi buna ka-

َ ُ َ ُْ َ ْ ُ ُ َ ْ ُ ُ ْ ْ َ ُٓ ُ َ
vuşturan Allah’a hamdolsun!
43 ‫ال َّنة او۫ رِث ُت ُموها ب ِ َما كن ُت ْم ت ْع َملون‬ ‫ونودوا ان ت ِلم‬ Allah bizi doğru yola iletme-
seydi kendiliğimizden doğru
yolu bulacak değildik. And
olsun ki Rabbimizin elçileri
38. Diyecek ki: “Sizden önce geçmiş cin ve insan gerçeği getirmişlerdir. “Onla-
toplulukları arasında emri ilahiyeye uymayanlara “siz ra: İşte size cennet; yapmış
de ateşe girin!” Her ümmet girdikçe yoldaşlarına lânet olduğunuz iyi amellere kar-
edecek. Hepsi birbiri ardından orada toplanınca, sonrakiler şılık ona vâris kılındınız, diye
öncekiler için, “Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! seslenilir.
Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver!”
diyecekler. Allah da: her biri için bir kat daha fazla azap
vardır, fakat siz bilmezsiniz, diyecektir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 155


ANA SAYFAYA DÖN

44. Cennet ehli cehennem 8. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬155


‫ل ْز ُء اثلَّام ُِن‬ A’RÂF SÛRESİ

ehline: Biz Rabbimizin bize


َ َ َْ َْ َْ ْ َ َّ ‫ال‬ْ ُ َ ْ َ ٰٓ َ َ
‫اب انلَّارِ ان قد َو َجدنا َما َوع َدنا‬ َ ‫ح‬ َ ‫ص‬ ‫اب َنةِ ا‬
vaadettiğini gerçek bulduk,
siz de Rabbinizin size ‫ونادى اصح‬
ٌ ّ َ َ َّ َ َ َ ُ َ ًّ ُ َ ُْ ْ َ ًّ
‫َر ُّب َنا َحقا ف َهل َو َجدت ْم َما َوع َد َر ُّب ْم َحقاۜقالوا ن َع ْۚم فاذن ُمؤذِن‬
vaadettiğini gerçek buldunuz
mu? Diye seslenir. “Evet!”
derler. Ve aralarından bir َ ‫ون َع ْن‬ َ ُّ ُ َ َ َّ َ َ َّ َ َ ّٰ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ
münadi, “Allah’ın lâneti ‫يل‬
ِ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ ال۪ين يصد‬44 ‫بينهم ان لعنة اللِ ع الظالِم۪ني‬
zalimlerin üzerine olsun!”
‫اب‬ ٌ َ َ ُ َ ْ َ َ َۜ ‫ونهَا ع َِوجًاۚ َو ُه ْم باْلٰخ َِرة ِ َكف ُِر‬
َ ُ ْ َ َ ّٰ
‫اللِ ويبغ‬
diye bağırır. ۚ ‫ وبينهما حِج‬45 ‫ون‬ ِ
َ‫حاب‬ َ ‫ص‬ْ َ َْ ََ ْ ُ ٰ ًّ ُ َ ُ ْ َ ٌ َ َ ْ َْ ََ َ
45. Onlar, Allah yolundan ‫اف رِجال يع ِرفون ك بِس۪يميه ۚم ونادوا ا‬ ِ ‫وع العر‬
ْ ُ َ ُ ُ َ ُ َ َ ْ َ َْ
men eden ve onu eğriltmek
َ َ
isteyen zalimlerdir. Onlar ahi- ‫ح ِْز ٌب‬
4
‫ َواِذا‬46 ‫ال َّنةِ ان َس ٌم َعليْ ْم ل ْم يَ ْدخلوها َوه ْم َيط َم ُعون‬
reti de inkâr edenlerdir.
ْ َْ َ ُ َ َ ٓ ‫ار ُه ْم ت ِلْ َق‬
ْ َ ‫اء ا‬ ُ ‫ت اَب ْ َص‬ ْ َ‫ُصف‬
46. İki taraf arasında bir ‫اب انلَّارِ ۙ قالوا َر َّب َنا ل ت َعل َنا‬ ِ
َ ‫ص‬
‫ح‬ ِ
ً ْ َ ْ ُ َ ْ َ ٰٓ َ َ َّ َْ
‫اف رِ َجال‬ ِ ‫اب الع َر‬ ۟ َ ‫َم َع الق ْو ِم الظالِم‬
perde ve A’râf üzerinde de
her birini simalarından tanı- ‫ ونادى اصح‬47 ‫۪ني‬
ُْ ُ َْ ُ َْ ْ َ ُ َ ُ ٰ َ ُ
‫يه ْم قالوا َٓما اغٰن عن ْم ج ُع ْم َو َما كن ُت ْم‬ ‫َي ْع ِرفون ُه ْم بِس۪يم‬
yan erkekler vardır ki, bunlar
henüz cennete giremedikleri
halde, gireceklerini umarak
‫ح ٍۜة‬ َ ْ ‫الل ب َر‬ َ ‫ ا َ ٰٓه ُؤ َٓ۬لءِ اَّل‬48 ‫ون‬
ُ ّٰ ‫۪ين اَقْ َس ْم ُت ْم َل َي َنال ُ ُه ُم‬ َ ُ ْ َ َْ
‫تستك ِب‬
cennet ehline: “Selâm sizin ِ
ٰٓ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ َٓ ُ َ ٌ َ َ َ َ ْ ُ ُ ْ ُ
‫ ون‬49 ‫ال َّنة ل خ ْوف َعليْ ْم َول ان ُت ْم ت َزنون‬
üzerinize olsun!” diye sesle-
nirler. ‫ادى‬ ‫ادخلوا‬
َ ْٓ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ َّ ُ َ ْ َ
47. Gözleri cehennem ehli
‫ال َّنةِ ان اف۪يضوا عليْ َنا م َِن ال َماءِ ا ْو م َِّما‬ ‫اصحاب انلارِ اصحاب‬
tarafına döndürülünce de:
َ ‫ اََّل‬50 ۙ‫ين‬ َ ‫ع الْ َكف ِر‬ َ َ َ ُ َ َّ َ َ ّٰ َّ ُٓ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ
“Ey Rabbimiz! Bizi zalimler
‫۪ين‬ ۪ ‫الل قالوا ا ِن الل حرمهما‬ ۜ ‫رزقم‬
َ ْ ‫۪ين ُه ْم ل َ ْه ًوا َولَعِ ًبا َو َغ َّرتْ ُه ُم‬
topluluğu ile beraber bulun-
ُ ‫ادلنْ َياۚ فَ ْالَ ْو َم نَنْ ٰس‬ُّ ُ‫اليٰوة‬ َ ‫اتَ ُذوا د‬َّ
durma! “derler.
‫يه ْم‬
َ َ ْ َ َ َ ٰ ُ َ َ َ ۙ َ ٰ ْ ْ َ َ َٓ َ َ
51 ‫ح ُدون‬ ‫كمَا ن ُسوا ل ِقاء يو ِم ِهم هذا وما كنوا بِايات ِنا ي‬
48. A’râf ehli simalarından
tanıdıkları birtakım adamla-
ra nida ederek derler ki: “Ne
çokluğunuz ne de taslamakta
olduğunuz büyüklük size hiç-
bir yarar sağlamadı. 50. Cehennem ehli, cennet ehline: Suyunuzdan veya
49. Allah’ın, onları hiçbir Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize
rahmete erdirmeyeceğine dökün! Diye seslenirler. Derler ki: “Allah bunları kâfirlere
dair yemin ettiğiniz kimse- haram kılmıştır.”
ler bunlar mı? Girin cennete; 51. O kâfirler ki, dinlerini bir eğlence ve oyun edindiler
artık size korku yoktur ve siz de dünya hayatı onları aldattı. Onlar, bu günleri ile karşıla-
üzülecek de değilsiniz. Der- şacaklarını unuttukları ve âyetlerimizi bile bile inkâr ettikleri
ler. gibi biz de bugün onları unuturuz.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


156 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 156
8. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ 54. Şüphesiz ki Rabbiniz,
gökleri ve yeri altı günde ya-
ً َ ْ َ َ ً ُ ْ ٰ َ ُ َ ْ َّ َ َ ْ ُ َْ ْ َََ ratan, sonra Arş’ı ihata edip
‫اب فصلناه ع عِل ٍ هدى ورحة‬ ٍ ‫ت‬ ِ ِ ‫جئناهم ب‬ ِ ‫ولقد‬ tasarruf eden, geceyi, durma-
ُ‫ون ا َِّل تَاْويلَ ُهۜ يَ ْو َم يَاْت۪ى تَاْويلُه‬
َ ُُ َْ َْ
‫ر‬ ‫ظ‬ ‫ن‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ه‬ 52
َ ُ ُْ ْ َ
‫ون‬ ‫ل ِقو ٍم يؤمِن‬
dan kendisini kovalayan gün-
۪ ۪ düze bürüyüp örten; güneşi,
ّ‫الق‬ َ ْ ‫ت ُر ُس ُل َر ّب َنا ب‬ ْ َ َٓ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َّ ُ ُ َ ayı ve yıldızları emrine boyun
ِ ِ ِ ‫يقول ال۪ين نسوه مِن قبل قد جاء‬ eğmiş durumda yaratan Rab-
َّ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ُّ َ ُ ْ َ ٓ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َٓ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ biniz Allah’tır. Bilesiniz ki, ya-
‫فهل نلا مِن شفعاء فيشفعوا نلا او نرد فنعمل غي ال۪ي‬ ratmak da emretmek de O’na
ُ َ ْ َ َّ َ ُ ْ َ ُٓ َ ْ َ ۜ ُ َ ْ َ َّ ُ
‫سوا انف َس ُه ْم َوضل عن ُه ْم مَا كانوا‬
mahsustur. Âlemlerin Rabbi
ِ ‫كنا نعمل قد خ‬ Allah ne yücedir!
َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ َّ ُ ّٰ ُ ُ َّ َ َّ َ ََُْ 55. Rabbinize yalvara ya-
‫ات والرض‬ ِ ‫الل ال۪ي خلق السمو‬ ‫ ا ِن ربم‬53 ‫ون‬ ۟ ‫ت‬ ‫يف‬ kara ve gizlice dua edin. Bi-
ُ ْ َ َ َّ َ ْ َّ ْ ْ ََ ْ ‫يف س َّتةِ َايَّام ُث َّم‬
‫ار َيطل ُب ُه‬ ‫اس َت ٰوى ع ال َع ْرِش ُيغِش الل انله‬
lesiniz ki O, haddi aşanları
ٍ ِ ۪ sevmez.
َ ََ َ َّ َ ُ َ ُ ُّ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َّ َ ۙ ً َ
‫ات بِا ْم ِرۜه ۪ ال ُل‬ ٍ َ
‫ر‬ ‫خ‬ ‫حث۪يثا والشمس والقمر وانلجوم مس‬
56. Yeryüzü ıslah edildik-

ْ ُ َ َ َ ْ ُّ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ
ten sonra orada bozgunculuk
ُ
‫ اد ُعوا َر َّب ْم‬54 ‫۪ني‬ ‫اللق والمرۜ تبارك الل رب العالم‬
yapmayın. Korkarak ve Rah-
metini umarak O’na dua edin.
ُْ َ َ َ ‫ب ال ْ ُم ْع‬ ُ َ ُ َّ ًۜ َ ْ ُ َ ً ُّ َ َ
‫س ُدوا‬ ِ ‫ف‬ ‫ت‬ ‫ل‬ ‫و‬ 55 َ
‫۪ين‬ ‫د‬ ‫ت‬ ُّ ِ ‫تضع وخفية ا ِنه ل‬
‫ي‬
Muhakkak ki iyilik edenlere
ۚ Allah’ın rahmeti çok yakındır.
َّ ۜ ً َ َ َ ً ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َْ
‫حها وادعوه خوفا وطمعا ا ِن‬ ِ ‫ِيف الرِض بعد ا ِص‬ 57. Rüzgârları rahmetinin

َّ َ ُ َ ْ َ ٌ َ ّٰ َ َ ْ َ
önünde müjdeci olarak gön-
ُ ُْ َ ْ ُ
‫ وهو ال۪ي ير ِسل‬56 ‫سن۪ني‬ ِ ‫رحت اللِ ق ۪ريب مِن المح‬ deren O’dur. Sonunda onlar,

ً َ ً َ َ ْ َّ َ َ َٓ ٓ ّٰ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ً ْ ُ َ َ ّ
ağır bulutları yüklenince onu

‫الرياح بشا بني يدي رحتِه۪ۜ حىت ا ِذا اقلت سحابا ث ِقال‬ ِ
ölü bir memlekete sevk ede-

ْ ْ َ َ َ َٓ ْ ْ
riz. Orada su indirir ve onunla
ُّ ََْ ّ َ ََ ُ َ ْ ُ
‫اء فاخ َرج َنا بِه۪ م ِْن ك ِل‬ ‫ت فان َزنلَا بِهِ الم‬ ٍ ِ ‫ل مي‬ ٍ ِ‫سقناه ل‬
türlü türlü meyveler çıkarırız.
İşte ölüleri de böyle diriltece-
َ َّ َ َ ُ َّ َ ٰ ْ ُْ َ ٰ َ َّ
57 ‫ات كذل ِك ن ِر ُج ال َم ْوت ل َعل ْم تذك ُرون‬ ِ ۜ ‫اثل َم َر‬
ğiz. Her halde bundan ibret
alırsınız.

52. Gerçekten onlara, ilim ile açıkladığımız, inanan bir


toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, bir kitap getirdik.
53. O’nun tevilinden başka bir şey beklemiyorlar. O’nun
tevili geldiği gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki:
Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bi-
zim şefaatçilerimiz var mı ki, bize şefaat etsinler veya tek-
rar geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz
amellerden başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine
yazık ettiler ve uydurdukları şeyler da kendilerinden kay-
bolup gitti.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 157
ANA SAYFAYA DÖN

58. Toprağı iyi ve elverişli 8. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬157


‫ل ْز ُء اثلَّام ُِن‬ A’RÂF SÛRESİ

beldenin bitkisi Rabbinin iz-


niyle çıkar; kötü olandan ise
ُ‫ث َل َيْ ُرج‬ َ َُ َّ َ ّ َ ْ ُ ُ َ َ ُ ُ ْ َ ُ ّ َّ ُ َ َ ْ َ
faydasız bitkiden başka bir ‫والل الطيِب يرج نباته بِا ِذ ِن ربِه۪ۚ وال۪ي خب‬
şey çıkmaz. İşte biz, şükreden
َ ُُ َْ ْ َ َ ٰ ْ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ ً َ َّ
bir kavim için âyetleri böyle 58 ‫ون‬ ۟ ‫ات ل ِقو ٍم يشكر‬ ِ ‫رف الي‬ ِ ‫داۜ كذل ِك ن‬ ِ ‫ا ِل ن‬
ُ َ َ ّٰ ُ ُ ْ ِ ْ َ َ َ َ َ ْ َ ٰ ً ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ
‫الل َما ل ْم‬
açıklıyoruz.
59. And olsun ki Nuh’u elçi ‫لقد ارسلنا نوحا ا ِل قو ِمه۪ فقال يا قوم اعبدوا‬
olarak kavmine gönderdik de َ ‫اب يَ ْوم‬ َ ‫ ْم َع َذ‬ ُ ْ َ َ ُ َ َ ٓ ّ ُۜ ُ ْ َ ٰ ْ
dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a 59 ‫۪ي‬ ٍ ‫ظ‬ ‫ع‬ ٍ ‫مِن ا ٍِل غيه اِ۪ن اخاف علي‬
kulluk edin, sizin ondan baş- َ َ ُ َ َ َ ٰ َ َ َّ ٓ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ
ka tanrınız yoktur. Doğrusu ‫ قال‬60 ‫ني‬ ٍ ‫قال ال مِن قومِه۪ ا ِنا لنيك ف۪ى ض ٍل م ۪ب‬
ben, üstünüze gelecek büyük
َ َ َْ ّ َ ْ ٌ َُ ّ ٰ َ ٌَ َ َ َ ْ‫يَا قَ ْو ِم لَي‬
bir günün azabından korku- 61 ‫ب العالم۪ني‬ ِ ‫ر‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ول‬ ‫س‬ ‫ر‬ ‫۪ى‬ ‫ِن‬‫ك‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ة‬ ‫ل‬ ‫ض‬ ‫ب‬
۪ ‫س‬
ّٰ َْ َ ُ َ َْ ّ َ ُ ُّ ُ
ِ‫ت َر ۪ب َوان َص ُح ل ْم َواعل ُم م َِن الل‬ ِ ‫ابَلِغ ْم رِ َسال‬
yorum.”
60. Kavminden ileri gelen-
ُ ْ ُ َ َٓ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ
‫اءك ْم ذِك ٌر م ِْن َر ّبِ ْم‬
ler dediler ki: Biz seni gerçek-
ten apaçık bir sapıklık içinde ‫جبتم ان ج‬ ِ ‫ اوع‬62 ‫ما ل تعلمون‬
görüyoruz! َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ َ ُ َّ َ َ ْ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ َ ٰ َ
61. Dedi ki: “Ey kavmim! 63 ‫حون‬ ‫ع رج ٍل مِنم ِلن ِذركم وتلِ تقوا ولعلم تر‬
َ ‫ك َوا َ ْغ َر ْق َنا َّال‬ ْ ُْ ُ ‫۪ين َم َع‬َ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ ُ َّ َ َ
‫۪ين‬ ِ ‫ل‬ ‫ف‬ ‫ال‬ ‫يف‬ ‫ه‬ ‫ال‬ ‫فكذبوه فانيناه و‬
Bende herhangi bir sapık-
lık yok; fakat ben, âlemlerin ِ
Rabbi tarafından gönderilmiş ْ‫اهم‬ ُ َ َ َ َِٰ َ َ ً ْ َ ُ َ ْ ُ َّ َ َ ٰ ُ َّ َ
bir peygamberim. ‫ وال ع ٍد اخ‬64 ‫۪ني‬ ۟ ‫كذبوا بِايات ِناۜ ا ِنهم كانوا قوما عم‬
62. Size Rabbimin vahyet- ُۜ‫يه‬ ُ ْ ‫ ْم م ِْن ا ٰ ٍِل َغ‬ ُ َ َ َ ّٰ ْ
‫هوداۜ قال يَا ق ْو ِم اع ُب ُدوا الل ما ل‬
َ َ َ ً ُ
َ َ َ َّ ُ َ َ ْ َ َ
tikleri gerçekleri tebliğ ediyo-
َّ َ َ ُ َ َ ََ
‫۪ين كف ُروا م ِْن ق ْوم ٓ ِ۪ه ا ِنا‬ ‫ قال ال ال‬65 ‫اف ت َّتقون‬
rum ve size öğüt veriyorum
ve ben sizin bilmediklerinizi
َ َ َ َ َ ْ َ َ ُّ ُ َ َ َّ َ َ َ َ َ ٰ َ َ
‫ قال يَا ق ْو ِم‬66 ‫ني‬ ۪‫لنيك ۪يف سفاه ٍة واِنا نلظنك مِن الكاذِب‬
Allah tarafından gelen vahiy
ile biliyorum.

67 ‫۪ني‬ َ ‫ول م ِْن َر ّب الْ َعالَم‬ ٌ َُ ّ َٰ ٌَ َ َ


‫س‬ ‫ر‬ ‫۪ى‬ ‫ِن‬‫ك‬ ‫ل‬‫و‬ ‫ة‬ ‫اه‬ ‫ف‬ ‫س‬ ‫ب‬ ‫س‬ َ ْ‫لَي‬
ِ ۪
63. Sakınıp da rahmete
nâil olmanız için, içinizden
sizi uyaracak bir adam vası-
tasıyla size bir zikir gelmesi-
ne şaştınız mı?” 65. Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u peygamber olarak
64. Söylenenleri dinledik- gönderdik. Onlara, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin
ten sonra Onu yalanladılar, için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a karşı gelmek-
biz de onu ve onunla beraber ten sakınmaz mısınız?” dedi!”
gemide bulunanları kurtardık, 66. Kavminin ileri gelenlerinden inkâr edenler dediler ki:
âyetlerimizi yalanlayanları “Şüphesiz, biz seni akıl noksanlığı içinde görüyoruz. Biz
boğduk! Çünkü onlar kör bir senin mutlaka yalancılardan biri olduğuna inanıyoruz.”.
kavim idiler.
67. “Ey kavmim! Dedi, ben de akıl noksanlığı yok; fakat
ben âlemlerin Rabbinin gönderdiği bir peygamberim.”
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
158 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 158
8. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ 70. Dediler ki: Sen bize
tek Allah’a kulluk etmemiz ve
ٌ َ ٌ َ ْ ُ َ َََ ّ َ َ َ ْ ُ ُ ّ َُ atalarımızın tapmakta olduk-
68 ‫اصح ام۪ني‬ ِ ‫ت ر ۪ب وانا لم ن‬ ۬ ِ ‫ابلِغم رِسال‬ larını bırakmamız için mi gel-
ُ َ ٰ َ ْ ُ ّ َ ْ ٌ ْ ْ ُ َ َٓ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ din? Eğer doğrulardan isen,
‫جبتم ان جاءكم ذِكر مِن ربِم ع رج ٍل‬ ِ ‫اوع‬ bizi tehdit ettiğin şeyi bize

َ ٓ ‫ ْم ُخلَ َف‬ ُ َ َ َ ْ ٓ ُ ُ ْ َ ْۜ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ
‫اء م ِْن َب ْع ِد‬
getir.
‫مِنم ِلن ِذركم واذكروا ا ِذ جعل‬ 71. Dedi ki: “Üzerinize
ّٰ َٓ ٰ ُ ْ َ ً َ ْ ْ َ ْ ُ َ ُ َ
ِ‫الل ِق بَۣصطة ۚ فاذك ُٓروا ال َء الل‬ ‫وح َو َزادك ْم ِيف‬ ٍ ‫ق ْو ِم ن‬
Rabbinizden bir azap ve bir
hışım inmiştir. Haklarında
ُ‫ح َده‬ ْ ‫َ ُٓ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ّٰ َ َو‬ َ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ Allah’ın hiçbir delil indirmediği,
‫جئنا نلِ عبد الل‬ ِ ‫ قالوا ا‬69 ‫لعلم تفلِحون‬ sadece sizin ve atalarınızın
َ‫ان َي ْع ُب ُد اٰبَا ٓ ُؤ۬نَاۚ فَاْت َِنا ب َما تَعِ ُدنَٓا ا ِْن ُكنْت‬ َ َ َ ََََ
‫ونذر ما ك‬
uydurduğu isimler hususunda
ِ benimle tartışıyor musunuz?
ُ ُ ََ َ َْ َ َ َّ ‫م َِن‬
‫ قال قد َوق َع عليْ ْم م ِْن َر ّبِ ْم‬70 ‫۪ني‬ َ ‫الصادِق‬ Bekleyin öyleyse, şüphesiz
ben de sizinle beraber
ْ َ َٓ َ َ ُ ُ َ ٌۜ َ َ َ ٌ ْ
‫ب اتَادِلونن۪ى ۪ٓيف ا ْس َٓما ٍء َس َّميْ ُت ُموها ان ُت ْم‬
bekleyenlerdenim!”
‫رِجس وغض‬ 72. Onu ve onunla beraber
ّ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ُ ّٰ َ َّ َ َ ْ ُ ُ ٓ َ ٰ َ
‫ان فان َت ِظ ُٓروا ا ِ۪ن‬
olanları rahmetimizle kurtar-
ٍۜ ‫واباؤ۬كم ما نزل الل بِها مِن سلط‬ dık ve âyetlerimizi yalanlayıp
َ‫۪ين َم َع ُه ب َر ْحة‬ َ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ ُْ َ ْ ُ َ َ da iman etmeyenlerin kökünü
ٍ ِ ‫ فانيناه وال‬71 ‫معم مِن المنت ِظ ۪رين‬ kestik.
ُ َ َ َ َ َ ٰ ُ َّ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َ َ َّ
‫مِنا وقطعنا دابِر ال۪ين ذبوا بِايات ِنا وما انوا‬
73. Semûd kavmine de
kardeşleri Salih’i gönderdik.
ْ‫الًاۢ قَ َال يَا قَو ِم‬ َ ُ َ َ َ َُ ٰ َ ْ
ْ ۟ َ ‫ُمؤ ِمن‬
Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a
ِ ‫ واِل ثمود اخاهم ص‬72 ‫۪ني‬ kulluk edin; sizin O’ndan
ٌ ُ ْ َ َٓ ْ َ ُۜ ُ ْ َ ٰ ْ ْ ُ َ َ َ ّٰ ْ
‫اءت ْم بَ ّي ِ َنة‬ ‫اع ُب ُدوا الل ما لم مِن ا ٍِل غيه قد ج‬
başka tanrınız yoktur. Size
Rabbinizden açık bir delil gel-
ْ ُ ْ َ َ َ َ ً ٰ ُ َ ّٰ ُ َ َ ٰ ُ
‫م ِْن َر ّبِ ۜ ْم ه ِذه۪ ناقة اللِ ل ْم ايَة فذ ُروها تاكل‬
miştir. O da, size bir mucize
olarak Allah’ın şu devesidir.

ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ُٓ َ ُّ َ َ َ َ ّٰ ْ َ ٓ Onu bırakın, Allah’ın arzında


73 ‫۪يف ارِض اللِول تمسوها بِسو ٍء فياخذكم عذاب ال۪يم‬ yesin, sakın ona herhangi bir
kötülükle dokunmayın, sonra
sizi acıklı bir azap yakalar.

68. “Size Rabbimin gönderdiği gerçekleri tebliğ ediyo-


rum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçiyim.”
69. “Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığıyla
Rabbinizden size bir zikir gelmesine şaştınız mı? Hatırla-
yın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi
ve sizi yaratılış itibariyle daha güçlü kıldı. Allah’ın nimetle-
rini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.”.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 159


ANA SAYFAYA DÖN

74. Düşünün ki Âd’dan 8. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬159


‫ل ْز ُء اثلَّام ُِن‬ A’RÂF SÛRESİ

sonra sizi hükümdar kıldı. Ve


yeryüzünde sizi yerleştirdi:
ْ‫كم‬ ُ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ُ ْ ُ َ َ َ ْ ُٓ ُ ْ َ
Onun düzlüklerinde saraylar ‫واذكروا ا ِذ جعلم خلفاء مِن بع ِد ع ٍد وبوا‬
yapıyorsunuz, dağlarında
َ ُ ْ َ َ ً ُ ُ َ ُ ُ ْ َ ُ َّ َ ْ َْ
evler yontuyorsunuz. Artık ‫حتون‬ ِ ‫خذون مِن سهول ِها قصورا وتن‬ ِ ‫ِيف الرِض تت‬
Allah’ın nimetlerini hatırlayın
ْ َْ ْ َ ْ َ َ َ ّٰ َ َٓ ٰ ُٓ ُ ْ َ ً ُ ُ َ َ ْ
da yeryüzünde fesatçılar ola- ‫البال بيوتاۚ فاذكروا الء اللِ ول تعثوا ِيف الرِض‬ ِ
َ َُ‫ك‬ ْ َ ْ َ َّ ُ َ َ ْ َ َ ْ
۪‫بوا م ِْن ق ْو ِمه‬ َ ‫سد‬ ِ ‫ُمف‬
rak karışıklık çıkarmayın.
75. Kavminin ileri gelenle- ‫ قال ال ال۪ين است‬74 ‫۪ين‬
َ ‫ون ا َ َّن‬َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ٰ ْ َ ُ ْ ُ ْ َ َّ
‫الًا‬
rinden büyüklük taslayanlar,
içlerinden zayıf görülen ina- ِ ‫ص‬ ‫ل ِل۪ين استضعِفوا ل ِمن امن مِنهم اتعلم‬
َ ْ َ ُ َّ ُٓ َ ٌ
75 ‫ُم ْر َسل م ِْن َر ّبِه۪ۜ قالوا ا ِنا ب ِ َٓما ا ْر ِسل بِه۪ ُمؤم ُِنون‬
nanlara dediler ki: Siz Sa-
lih’in, gerçekten Rabbi tara-
َ َ ْ ٰ َّ َّ ُٓ َ ْ َ ْ َ َّ َ َ
76 ‫الٓي ا َمن ُت ْم بِه۪ كاف ُِرون‬
fından gönderildiğini biliyor
musunuz? Onlar da “Şüphe- ۪ ِ ‫قال ال۪ين استكبوا ا ِنا ب‬
siz biz onunla gönderilene
ُ‫صال ِح‬ َ ‫َف َع َق ُروا انلَّاقَ َة َو َع َت ْوا َع ْن ا َ ْمر َر ّبه ْم َوقَالُوا يَا‬
inananlarız, “dediler. ِِ ِ
76. Kibirlenenler de dediler ُ‫ فَا َ َخ َذتْ ُهم‬77 ‫۪ني‬ َ ‫ت م َِن ال ْ ُم ْر َسل‬ َ ْ‫ائْ ِ َنا ب َما تَعِ ُدنَٓا ا ِْن ُكن‬
ki: “Biz de sizin inandığınızı ِ
inkâr edenleriz.” ّٰ َ َ َ َ ‫حوا ف۪ى َداره ِْم َجاثِم‬ ُ ‫ص َب‬ ْ َ ‫ج َف ُة فَا‬ ْ ‫الر‬ َّ
‫ فتول‬78 ‫۪ني‬ ِ
ََ ُ َْ َ ََ َ َ َ
77. Derken o dişi deveyi
َْ
‫عن ُه ْم َوقال يَا ق ْو ِم لق ْد ابْلغ ُت ْم رِ َسالة َر ّ۪بى‬
ayaklarını keserek öldürdüler

َ ُّ ُ َ ْ ٰ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ َ
ve Rablerinin emrinden dışarı

79 ‫اصح۪ني‬ َ َّ
ِ ‫ن ل تِبون انل‬ ِ ‫ونصحت لم ول‬
çıktılar da: Ey Salih! Eğer sen
gerçekten peygamberlerden-
ُ َ َ َ َْ َ ُْ ََ ٓ ْ َ َ َ ْ ً ُ َ
‫حشة َما َس َبق ْم‬ ِ ‫ولوطا ا ِذ قال ل ِقو ِمه۪ اتاتون الفا‬
sen bizi tehdit ettiğin azabı
bize getir, dediler.
َ ّ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َّ
‫الر َجال‬ ‫ون‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫تل‬ ‫م‬  ‫ِن‬ ‫ا‬ 80 َ ‫بهَا م ِْن ا َ َحد م َِن الْعَالَم‬
‫۪ني‬
78. Bunun üzerine onları o
ِ ٍ ِ
َ ُ َ َْ ْ ّ
sarsıntı yakaladı da yurtların-
ُ ْ ًَْ َ
da diz üstü donakaldılar.
81 ‫ون الن ِ َسٓاءِۜ بَل ان ُت ْم ق ْو ٌم ُم ْس ِرفون‬ ِ ‫شهوة مِن د‬
79. Salih de o zaman onlar-
dan yüz çevirdi ve şöyle dedi:
Ey kavmim! And olsun ki ben
size Rabbimin vahyettiklerini 81. Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da
tebliğ ettim ve size öğüt ver- şehvetle erkeklere gidiyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir
dim; fakat siz öğüt verenleri milletsiniz.”
sevmiyorsunuz.
80. Lût’u da gönderdik.
Kavmine dedi ki: “Sizden ön-
ceki milletlerden hiçbirinin
yapmadığı fuhuşu mu yapı-
yorsunuz?

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


160 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 160
8. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ 85. Medyen’e de kardeş-
leri Şuayb’ı. Gönderdik. Dedi
ْ‫وه ْم مِن‬ ُ ُ ْ َ ُٓ َ ْ َ ٓ َّ ٓ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk
‫وما ان جواب قوم ِ۪ه ا ِل ان قالوا اخ ِرج‬ edin, sizin ondan başka tanrı-
ُٓ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ُ َّ ُ َ
‫ فانيناه واهله‬82 ‫ق ْر َيتِ ْۚم ا ِن ُه ْم اناٌس َي َتط َّه ُرون‬
nız yoktur. Size Rabbinizden
açık bir delil gelmiştir; artık
ََ َ َ َْ
‫ َوامط ْرنا عليْ ِه ْم‬83 ‫ين‬ َ ‫ت م َِن الْغَابر‬ ْ َ‫ام َراَتَ ُهۘ َان‬ ْ ‫ا َِّل‬ ölçüyü, tartıyı tam yapın, in-
ِ۪ sanların eşyalarını eksik ver-

َ ْ ُْ َُ َ َ َ ََْ ُْ ْ َ ًَ َ meyin. Islah edildikten son-


84 ‫۪ني‬ ۟ ‫مطرا ۜ فانظر كيف ان عق ِبة المج ِرم‬ ra yeryüzünde bozgunculuk

ُ ُ ْ َِْ َ َ َ ً ْ َ ُ ْ ُ َ َ َ َ ْ َ ٰ َ yapmayın. Eğer inananlar


‫واِل مدين اخاهم شعيبا ۜ قال يا قوم اعبدوا‬ iseniz bunlar sizin için daha

ٌ َ ّ َ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ ُ ُ ْ َ ٰ ْ ْ ُ َ َ َ ّٰ
hayırlıdır.
‫الل ما لم مِن ا ٍِل غيه ۜ قد جاءتم بيِنة‬ 86. Tehdit ederek, inanan-

ُ َ َْ َ َ َ َ ْ َ َْ َ ْ ََُْ ْ ُ َّ ْ ları Allah yolundan alıkoyarak


‫مِن ربِم فاوفوا الكيل والم۪يان ول تبخسوا‬ ve o yolun eğriliğini arayarak

َ‫ال ْرِض َب ْعد‬ َْ ْ ُ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َّ


‫س ُدوا ِيف‬
öyle her yolun başında otur-
ِ ‫انلاس اشياءهم ول ت‬
‫ف‬ mayın. Düşünün ki siz az idi-

َ ْ ُ ْ ُْ ُ ْ ْ ُ َ ٌْ َ ْ ُ ٰ َ َ ْ niz de O, sizi çoğalttı. Bakın


85 ۚ‫حها ۜذل ِم خي لم ا ِن كنتم مؤ ِمن۪ني‬ ِ ‫ا ِص‬ ki, bozguncuların sonu nasıl

ْ‫ون َعن‬ َ ُّ ُ َ َ َ ُ ُ َ ّ ُ ُ ُ َْ َ َ olmuştur!


‫اط توعِدون وتصد‬ ٍ ‫ص‬ ِ ‫ول تقعدوا بِ ِل‬ 87. Eğer içinizden bir grup

ٓ ُ ُ ْ َ ً َ َ َ ََُْ َ َ ٰ ْ َ ّٰ َ benimle gönderilene inanır,


‫يل اللِ من امن بِه۪ وتبغونها عِوجاۚ واذكروا‬ ِ ‫س ۪ب‬ bir grup da inanmazsa, Allah
َ َ ََْ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ َّ َ َ ً َ ْ ُ ْ ُ ْ aranızda hükmedinceye ka-
‫ا ِذ كنتم ق۪ي فكثكمۖ وانظروا كيفان‬ dar bekleyin. O, hâkimlerin

ُ ْ ٌ َ َٓ َ َ ْ ْ ْ ُ َ
‫ َواِن ان طائ ِفة مِن ْم‬86 ‫۪ين‬ َ ‫سد‬ ِ ‫عق َِبة ال ُمف‬
en iyisidir.

‫بوا‬ ُ ‫اص‬ َ َ
ْ َ‫طٓائ َِف ٌة ل َ ْم يُ ْؤم ُِنوا ف‬ ‫و‬ ‫ه‬
۪ ‫ب‬ ‫ت‬ ُ ْ‫ا ٰ َم ُنوا با َّل۪ٓي ا ُ ْر ِسل‬
ِ ِ ِ
َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َ َ َ ْ َ ُ ّٰ َ ُ ْ َ ّٰ َ
87 ‫حىت يم الل بينناۚ وهو خي الاكِم۪ني‬

82. Kavminin cevabı: Onları memleketinizden çıkarın;


çünkü onlar fazla temizlenen insanlarmış! Demelerinden
başka bir şey olmadı.
83. Biz de onu ve karısından başka aile efradını kurtar-
dık; çünkü karısı geride kalanlardan idi.
84. Ve üzerlerine taş yağmuru yağdırdık. Bak ki günah-
kârların sonu nasıl oldu!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 161


ANA SAYFAYA DÖN

88. Kavminden ileri gelen 9. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬161


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫اتلاس ُِع‬ A’RÂF SÛRESİ

kibirliler dediler ki: “Ey Şu-


ayb! Seni ve seninle beraber ُ ْ‫ك يَا ُش َعي‬ َ َّ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َّ ُ َ َ ْ َ َ
inananları memleketimizden ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ‫ب‬ ‫قال ال ال۪ين استكبوا مِن قو ِمه۪ نلخ ِرجن‬
َ َ َ َّ َّ ُ ُ َ َ ْ َ َٓ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ
9

ۜ
kesinlikle çıkaracağız veya
dinimize döneceksiniz” dedi ‫وال۪ين امنوا معك مِن قريِنا او تلعودن ف۪ى مِلتِنا قال‬
َ ْ ُ ْ ً َ ّٰ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ َ َ
‫ ق ِد افتينا ع اللِ ك ِذبا ا ِن عدنا ف۪ى‬88 ‫ا َول ْو ك َّنا كرِه۪ني‬
ki: “İstemesek de mi?”

َ َ َْ َ ُ ُ ْ ُ ّٰ َ ّٰ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ
89. Allah bizi ondan kurtar-
dıktan sonra tekrar sizin dini-
‫الل مِن َهاۜ َومَا يَون نلَ ٓا ان ن ُعود‬ ‫مِلتِم بعد ا ِذ نينا‬
ّٰ َ َ ْ ْ َ َّ ُ َ ُّ َ َ َ ۜ َ ُّ َ ُ ّٰ َ َٓ َ ْ َ ٓ َّ َٓ
nize dönersek Allah’a karşı
iftira etmiş oluruz. Rabbimiz
ِ‫شٔ عِلمًاۜ ع الل‬ ٍ ‫ف۪يها ا ِل ان يشاء الل ربنا و ِسع ربنا ك‬
َ ْ ‫ال ّق َواَن‬ َ ْ ‫ني قَ ْوم َِنا ب‬ َ ْ ‫تَ َوَّك ْ َناۜ َر َّب َنا ْاف َت ْح بَيْ َن َنا َو َب‬
Allah’ın dilemesi hali müstes-
‫ي‬ ُ ْ ‫ت َخ‬
ِ ِ
na geri dönmemiz bizim için

َّ َ َ َ َ َ َّ ُ َ َ ْ َ َ َ َ َْ
olacak şey değildir. Rabbimi-
zin ilmi her şeyi kuşatmıştır. ‫۪ين كف ُروا م ِْن ق ْو ِمه۪ لئ ِِن ات َب ْع ُت ْم‬ ‫ وقال ال ال‬89 ‫ات۪ني‬ ِ ‫الف‬
َ َ ُ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ َ ُ َ َ ً ْ ُ َّ ً ْ َ ُ
Biz sadece Allah’a dayanırız.
Ey Rabbimiz! Bizimle kavmi- ‫جفة فا ْص َب ُحوا‬ ‫ فاخذتهم الر‬90 ‫اسون‬ ِ ‫شعيبا ا ِنم ا ِذا ل‬
َ ‫۪ين َك َّذبُوا ُش َعيْبًا َك َ ْن ل َ ْم َي ْغ َن ْوا ف‬ َ ‫ اََّل‬91 ۚ‫۪ني‬
miz arasında adaletle hük-
ۛۚ‫۪يها‬ َۛ ‫ف۪ى َداره ِْم جَاثِم‬
ِ
met! Çünkü Sen hükmeden-
lerin en hayırlısısın.
َ َ َ ْ ُ ْ َ ّٰ َ َ َ َ َْ ُ ُ ُ َ ً ْ َ ُ ُ َّ َ َ َّ َ
90. Kavminden küfürde ‫ فتول عنهم وقال‬92‫اسين‬ ۪ ِ ‫ال۪ين كذبوا شعيبا كنوا هم ال‬
َ َ َ ُ َ ُ ْ َ َ َ ّ َ َ َ ْ ُ ُْ ََْ ْ ََ ِْ َ َ
‫تل ْۚمفكيْف‬
ileri gidenler dediler ki: Eğer
Şuayb›e uyarsanız o takdirde ‫تر ۪بىونصح‬ ِ ‫ياقوملقدابلغتمرِسال‬
َٰ ٰٰ
ّ َ‫ َومَٓا ا َ ْر َسلْ َنا ۪يف قَ ْر َي ٍة م ِْن ن‬93 ‫ين‬ َ ‫ع قَ ْوم َكف ِر‬
siz mutlaka ziyana uğrarsınız.
‫ب‬ ٍِ ۟ ۪ ٍ ‫اس‬
َ ُ َّ َّ َ ْ ُ َّ َ َ ٓ َّ َّ َ ٓ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ ٓ َّ
91. Derken o şiddetli dep-
rem onları yakalayıverdi de o َّ‫ ُثم‬94 ‫ون‬ ‫ا ِل اخذنا اهلها بِالاساءِ والضاءِ لعلهم يضع‬
inkârcılar yurtlarında diz üstü
َّ َ ْ َ ُ َ َ ْ َ َ ّٰ َ َ َ َ ‫ال‬ َ ْ َ ّ َّ َ َ َ َ ْ َّ َ
‫بدنلا مكن السيِئةِ سنة حىت عفوا وقالوا قد مس‬
donakaldılar.

َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ َ ً َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ُ ٓ َّ َّ َ ُ ٓ َّ َّ َ َ ٓ َ ٰ
92. Şuayb’ı yalanlayanlar
sanki yurtlarında hiç otur- 95 ‫اباءنا الضاء والساء فاخذناهم بغتة وهم ل يشعرون‬
mamış gibi oldular. Asıl zi-
yana uğrayanlar Şuayb›ı
yalanlayanların kendileri
değil mi ? 94. Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, ora
93. Onlardan yüz çevirdi ve halkını, yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve dar-
dedi ki: “Ey kavmim! Ben size lıkla sıkmışızdır.
Rabbimin gönderdiği gerçek- 95. Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik. Niha-
leri duyurdum ve size öğüt yet çoğaldılar ve: “Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç ya-
verdim. Artık kâfir bir kavme şamışlardı” dediler. Biz de o iman etmeyenleri, hatırların-
nasıl acırım!” dan geçmediği anda ansızın yakaladık.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


162 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 162
9. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ 99. Onlar Allah’ın gaza-
bından emin mi oldular? İşte,
َ َ َ ْ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ ُ َ ٰ ٰٓ ُ ْ َ ْ َ َّ َ ْ َ َ Allah’ın gazabından sâde-
‫كت‬ ٍ ‫ولو ان اهل القرى امنوا واتقوا لفتحنا علي ِهم بر‬ ce hüsrana uğrayan toplum
ُ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ ْ ٰ َ ْ َ ْ َ َٓ َّ َ çekinmeyendir!
‫ن كذبوا فاخذناهم بِما كانوا‬ ِ ‫مِن السماءِ والرِض ول‬ 100. Önceki sahiplerinden
َ‫ اَفَاَم َِن ا َ ْه ُل الْ ُق ٰٓرى ا َ ْن يَاْت َِي ُه ْم بَا ْ ُسنا‬96 ‫ون‬ َ ُ ْ َ
‫سب‬ِ ‫ي‬
sonra yeryüzüne vâris olanla-
ra hâlâ şu gerçek belli olmadı
ْ َْ ُْ ُْ َ َ َ َ َٓ ُ ً
‫ ا َوام َِن اهل الق ٰٓرى ان يَات َِي ُه ْم‬97 ۜ‫َب َياتا َوه ْم نائ ُِمون‬
mı: Eğer biz dileseydik onları
da günahlarından dolayı mu-
َ َ ّٰ ْ َََ َ ْ ُ ُ ْ
‫ افام ُِنوا َمك َر اللِۚ ف‬98 ‫بَا ُس َنا ضًح َوه ْم يَل َع ُبون‬
sibetlere uğratırdık! Biz on-
ların kalplerini mühürleriz de
َ‫ ا َ َول َ ْم َي ْه ِد لَِّل۪ين‬99۟ ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َّ ّٰ َ ْ َ ُ َ ْ َ onlar işitmezler.
‫اس‬ِ ‫يامن مكر اللِ ا ِل القوم ال‬
َ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ َْ َ ُ
101. İşte o ülkeler... Ki,
ُ
‫اء ا َصبْ َناه ْم‬ ‫يَ ِرثون ال ْرض مِن بع ِد اهلِها ان لو نش‬ sana onların haberlerinden

َ ُُ َٰ ْ َ
bir kısmını anlatıyoruz. And
َ َ ُُ
100 ‫بِذنوب ِ ِه ْۚم َونط َب ُع ع قلوب ِ ِه ْم ف ُه ْم ل ي َ ْس َم ُعون‬
olsun ki, peygamberleri onla-
ra apaçık deliller getirmişler-
ْ َ َٓ ْ َ َ َ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ ُّ ُ َ ٰ ُ ْ َ ْ
‫اءت ُه ْم‬ ‫ت ِلك القرى نقص عليك مِن انبائ ِهاۚ ولقد ج‬
di. Fakat önceden yalanladık-
ları gerçeklere iman edecek
َ َ ْ ْ ُُ ُُ
ۜ‫ات َفمَا كانُوا ِلُ ْؤم ُِنوا بِمَا ك َّذبُوا م ِْن َقبْ ُل‬ َ‫الَ ّين‬
ِۚ ِ ِ ‫رسلهم ب‬
değillerdi. İşte kâfirlerin kalp-
lerini Allah böyle mühürler.
َْ َ َ َ َ َ َ ْ ُ ُ ٰ َ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ ٰ َ
‫ وما وجدنا‬101 ‫وب الكاف ِ۪رين‬ ِ ‫كذل ِك يطبع الل ع قل‬
102. Onların çoğunda, söz-

َ ‫ث ُه ْم لَ َفا ِسق‬ ْ َ َٓ ْ َ َ ْ ِ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ
ََ‫ك‬
de durma bulamadık. Gerçek
102 ‫۪ني‬ ‫ثهِم مِن عه ٍۚد وان وجدنا ا‬ ِ ‫ِلك‬
şu ki, onların çoğunu yoldan

َ َ َ َ ْ َ ْ ٰ َٓ َ ٰ ٰ ُ ْ ْ َ ْ َ ْ َ َ َّ ُ
çıkmış bulduk.
۬
۪‫ثم بعثنا مِن بع ِدهِم موس بِايات ِنا ا ِل ف ِرعون ومئِه‬ 103. Sonra onların ardın-

ْ ْ ُ َ َ َ َ َ ُ ْ َ ََ َ dan Mûsâ’yı mucizelerimizle


103 ‫۪ين‬ َ ‫سد‬ ِ ‫فظل ُموا بِهَاۚ فانظ ْر كيْف كان عق َِبة ال ُمف‬ Firavun ve kavmine gönder-

َ ‫ول م ِْن َر ّب الْ َعالَم‬ ٌ َُ ّ ُ ْ َ ْ َ ٰ ُ َ ََ dik de o mucizeleri inkâr et-


104 ۚ‫۪ني‬ ِ ‫وقال موس يا ف ِرعون اِن۪ى رس‬ tiler; ama bak ki, fesatçıların
sonu ne oldu!
104. Mûsâ dedi ki: “Ey Fi-
96. Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a ravun! Ben âlemlerin Rabbi
karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne tarafından gönderilmiş bir
gökten ve yerden nice bereketleri açardık. Fakat onlar peygamberim.
yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından
dolayı yakalayıverdik.
97. Acaba o ülkelerin halkı geceleyin uyurlarken kendile-
rine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi idiler?
98. Yoksa o ülkelerin halkı kuşluk vakti eğlenirlerken
kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi idiler?

KUR’AN-I KERİM MEALİ 163


ANA SAYFAYA DÖN

105. Allah hakkında ger- 9. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬163


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫اتلاس ُِع‬ A’RÂF SÛRESİ

çekten başkasını söyleme-


mek benim üzerime borçtur.
ْ‫م‬ ُ ُ ْ ْ َ ۜ َّ َ ْ َّ ّٰ َ َ َ ُ َ َٓ ْ َ ٰ ٓ َ ٌ َ
Size Rabbinizden açık bir de- ‫جئت‬ ِ ‫حق۪يق ع ان ل اقول ع اللِ ا ِل الق قد‬
lil getirdim; artık İsrail oğulla- ْ َ َ َ َٓ ْ ٓ َ َ َ ْ ْ َ َ ْ ُ ّ َ ْ َ ّ َ
rını benimle bırak!” ‫ قال ا ِن‬105 ‫سائ۪ۜل‬ ِ ‫بِبيِن ٍة مِن ربِم فار ِسل مِع بن۪ى ا‬
106. Dedi ki: Eğer bir mu- َ ‫الصادِق‬ َّ ‫ت م َِن‬ َ ْ‫ت ب َٓها ا ِْن ُكن‬ َْ َٰ َ ْ َ ْ‫ُكن‬
cize getirdiysen ve gerçekten 106 ‫۪ني‬ ِ ِ ‫ا‬ ‫ف‬ ‫ة‬ٍ ‫ي‬ ‫ا‬ِ ‫ب‬ ‫ت‬ ‫ئ‬ ‫ج‬ِ ‫ت‬
َ َ َ َ ٌ َْ ُ َ َ َ ُ َ َ ٰ ََْ
‫ َون َزع يَ َدهُ فا ِذا‬107 ۚ ‫ني‬ ٌ ‫ان ُمب‬
doğru söylüyorsan onu gös-
ter bakalım. ۪ ‫فالق عصاه فا ِذا ِه ثعب‬
َّ َ َ َ َُ ْ َ َ ُ ٓ‫ض‬ َ َْ َ
‫ قال ال َ م ِْن ق ْو ِم ف ِْرع ْون ا ِن‬108 ‫ين‬ ۟ َ ‫اء ل َِّلناظ ِ۪ر‬ ‫ِه بي‬
107. Bunun üzerine Mûsâ
asasını attı, birde ne görsün-
ُ ُ َ ْ ُ ْ َ ُ ُ ٌۙ َ ٌ َ َ َ ٰ
ِْ َ ‫ ْم م ِْن ا‬
‫ض ْۚم‬ ‫ر‬ ‫ ي ۪ريد ان ي ِرج‬109 ‫حر عل۪يم‬ ِ ‫هذا لسا‬
ler o apaçık bir ejderha.
108. Ve elini çıkardı. Bir-
ٓ َ َ ْ ْ ْ َ َ ُ َ َ َ ْ ْ َ ُٓ َ َ ُ َُْ َ َ َ
den o da bakanlar için bem-
‫جه واخاه وار ِسل ِيف المدائ ِِن‬ ِ ‫ قالوا ار‬110 ‫فماذا تامرون‬
ّ ُ َ ُْ َ َ
beyaz parlayan bir şey oldu.
ُ‫ح َرة‬ َ ‫الس‬ َّ ‫اء‬ َ َٓ‫ َوج‬112 ‫حر َعل۪ي‬ َ َ
109.110. Firavun’un kav- ٍ ٍ ِ ‫ ياتوك بِ ِل سا‬111ۙ‫اشين‬ ۪ ِ ‫ح‬
minden ileri gelenler dediler َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َّ ُ ْ ً ْ َ َ َ َ َّ ُٓ َ َ ْ َ ْ
ki: Bu çok bilgili bir sihirbazdır. ‫ قال‬113 ‫ف ِرعون قالوا ا ِن نلا لجرا ا ِن كنا نن الغالِ ۪ني‬
ْ
َ ِ ‫ قَالوا يَا ُموٰٓس ا ِمَّٓا ا َ ْن تُل‬114 ‫ني‬
ُ َ ‫ ْم لَم َن ال ْ ُم َق َّرب‬ ُ َّ ِ َ ْ َ َ
Sizi yurdunuzdan çıkarmak
istiyor. Ne buyurursunuz? ‫ق‬ ۪ ِ ‫نعم وان‬
111.112. Dediler ki: Onu da
kardeşini de beklet; şehirlere
ََْ ٓ َ َ َُْ َ َ
‫ قال القواۚ فل َّما الق ْوا‬115 ‫۪ني‬ َ ‫ون َنْ ُن ال ْ ُملْق‬ َ ُ َ ْ َ ٓ َّ َ
‫واِما ان ن‬
toplayıcı yolla. Bütün bilgili si-
116 ‫۪ي‬ ‫ظ‬‫ع‬ َ ْ ُ َٓ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ‫اس‬
‫ر‬ ‫ح‬ ‫س‬ ِ ‫ب‬ ۫ ‫اؤ‬ ‫ج‬‫و‬ ‫م‬ ‫وه‬‫ب‬ ‫ه‬‫ت‬ ْ ‫ني انلَّاِس َو‬َ ُ ‫ح ُٓروا ا َ ْع‬
َ ‫َس‬
hirbazları sana getirsinler. ٍ ٍ ِ
113. Sihirbazlar Firavun’a ُ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ٰٓ ُ ٰ َٓ ْ َ ْ َ َ
ْ
geldi ve: Eğer üstün gelen biz ‫ه تلقف‬ ِ ‫واوحينا ا ِل موس ان ال ِق عصاكۚ فا ِذا‬
ُ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ َ َ َ ُّ َ ْ َ َ َ َ َ ُ ْ َ َ
‫فغل ِ ُبوا‬118‫ن‬
olursak, bize kesin bir mükâ-
fat var mı? Dediler. ۚ ‫فوقعالقوبطلماكانوايعملو‬117‫ون‬ ۚ ‫ماياف ِك‬
َ َ ُ َ َ َّ َُْ َ َ ُ َ َْ َ َ َُ
114. Evet, hem de siz mut-
120 ۚ‫جد۪ين‬ َ
ِ ‫ والِق السحرة سا‬119 ۚ‫هنال ِك وانقلبوا صاغ ِ۪رين‬
laka yakınlarımdan olacaksı-
nız, dedi.
115. Ey Mûsâ sen mi ata- 117. Biz de Mûsâ’ya, “Asanı at!” diye vahyettik. Bir de
caksın, yoksa önce atanlar baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
biz mi olalım? Dediler.
118. Böylece gerçek ortaya çıktı ve onların yapmakta
116. “Siz atın” dedi. Onlar oldukları yok olup gitti.
atınca, insanların gözlerini
büyülediler, onları korkuttular 119. Orada yenildiler ve küçük düşerek geri döndüler.
ve büyük bir sihir getirdiler. 120. Sihirbazlar ise secdeye kapandılar.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


164 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 164
9. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ 125.126. Onlar: Biz zaten
Rabbimize döneceğiz. Sen
َ َ َ ُ ٰ َ ٰ ُ ّ َ ۙ َ َ َ ْ ّ َ َّ َ ٰ ُٓ َ sadece Rabbimizin âyetleri
‫ قال‬122 ‫ب موس وهرون‬ ِ ‫ ر‬121 ‫ب العالم۪ني‬ ِ ‫قالوا امنا بِر‬ bize geldiğinde onlara inan-
ُ‫ك ْر ُت ُموه‬ َ َ ٌ ْ َ َ َ ٰ َّ ْ ُ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ٰ ُ ْ َ ْ dığımız için bizden intikam
‫ف ِرعون امنتم بِه۪ قبل ان اذن ل ۚم ا ِن هذا لمكر م‬ alıyorsun. Ey Rabbimiz! Üs-
َ َ َ َ َ ََْ ْ
123 ‫۪ينةِ تلِ ُخ ِر ُجوا مِن َٓها اهل َهاۚ ف َس ْوف ت ْعل ُمون‬
ْ َ ‫يف ال ْ َمد‬ tümüze sabır yağdır ve bizi
ِ Müslüman olarak öldür,” de-

ُ ّ ُ َ ُ َ ْ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ َّ َ ّ َ ُ َ
‫خ ٍفث َّمل َصل ِ َب َّن ْم‬
diler.
ِ ‫لق ِطعناي ِديموارجلممِن‬ 127. Firavun’un kavmin-
ٓ َّ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ ّ َ ٰ ٓ َّ ُٓ َ َ َ َْ den ileri gelenler dediler ki:
‫ وما تنقِم مِنا‬125 ‫ون‬ ۚ ‫ قالوا ا ِنا ا ِل ربِنا منقلِب‬124 ‫اجع۪ني‬ “Mûsâ’yı ve kavmini, seni ve
ً‫غ َعلَيْ َنا َصْبا‬ ْ ْ َ َٓ َّ َ َ ْ َ َٓ َّ َ َ ّ َ َ ٰ َّ َ ٰ ْ َ ٓ َّ tanrılarını bırakıp yeryüzünde
‫ات ربِنا لما جاءتن ۜا ربنا اف ِر‬ ِ ‫ا ِل ان امنا بِاي‬ bozgunculuk çıkarsınlar diye
َََ َ َ َُ ْ َ َ َّ َ
‫ َوقال ال َ م ِْن ق ْو ِم ف ِْر َع ْون اتذ ُر‬126 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫َوت َوف َنا ُم ْسلِم‬
bırakacak mısın?” O ise “Biz
onların oğullarını öldürüp, ka-
َ َ َ ََ َٰ َ َ َ ََ َْْ ْ َ ٰ
ۜ ‫س ُدوا ِيف الرِض ويذرك وال ِهت‬ ِ ‫ُموس َوق ْو َم ُه ِلُف‬
dınlarını sağ bırakacağız. El-
‫ك قال‬ bette biz onlara eza edecek

َ َ َ َ َّ ُ َ َٓ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ُ ّ َ ُ َ
127 ‫اءه ْۚم َواِنا ف ْوق ُه ْم قاه ُِرون‬
üstünlükteyiz” dedi.
‫ ن ِس‬ ۪ ‫سنقتِل ابناءهم ون‬ 128. Mûsâ kavmine dedi
َ ْ َ ْ َّ ُ ْ َ ّٰ ُ َ ْ ْ َ ٰ ُ َ َ ki: “Allah’tan yardım isteyin
‫قال موس ل ِقو ِمهِ استع۪ينوا بِاللِ واص ِبواۚ ا ِن الرض‬ ve sabredin. Şüphesiz ki yer-

َ َّ ُ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ ُ َٓ َ ْ َ َ ُ ُ ّٰ yüzü Allah’ındır. Kullarından


128 ‫ِللِۚ يورِثها من يشاء مِن عِبادِ ۪ۜه والعاق ِبة ل ِلمتق۪ني‬ dilediğini ona vâris kılar. So-
َ َ َ
‫جئْ َن ۜا قال‬ َ‫۪ينا م ِْن َقبْل ا َ ْن تَاْت َِي َنا َوم ِْن َب ْع ِد م‬ َ ‫قَالُٓوا ا ُ ۫وذ‬
nuç ise Allah’a karşı gelmek-
ِ ‫ا‬ ِ ten sakınanlar içindir.”

ُ َ ْ ُ َ َْ ُ
‫َعٰس َر ُّب ْم ان ُي ْهلِك َع ُد َّوك ْم َوي َ ْس َتخلِف ْم‬
129. Onlar da, sen bize
gelmeden önce de geldikten
َ ٰ َٓ ْ َ َ َ َ َ ُ َ َ َ ُ ْ َ َْ
‫ َولق ْد اخذنا ال‬129 ‫ون‬ ۟ ‫ِيف ال ْرِض ف َينظ َر كيْف ت ْع َمل‬
sonra da bize işkence edil-
di, dediler. Mûsâ: “Umulur ki
َ ُ َّ َّ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ َّ َ َْ َ ّ َ ْ َْ
ِ ‫السن۪ني َونقٍص مِن اثلمر‬
Rabbiniz düşmanınızı helâk
130 ‫ات لعلهم يذكرون‬ ِ ِ ‫ف ِرعون ب‬ edecek ve onların yerine sizi
yeryüzüne hâkim kılacak da
nasıl hareket edeceğinize ba-
kacaktır” dedi.
121.122. “Mûsâ ve Harun’un da Rabbi olan Âlemlerin
Rabbi’ne inandık” dediler. 130. And olsun ki, biz de
Firavun ailesini, ders alsınlar
123. Firavun dedi ki: “Ben size izin vermeden ona iman
diye yıllarca kuraklık ve mah-
mı ettiniz? Bu, hiç şüphesiz şehirde, Kıpti olan halkını ora-
sul kıtlığı ile cezalandırdık.
dan çıkarmak için kurduğunuz bir tertiptir. Ama yakında bi-
leceksiniz!
124. Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kese-
ceğim, sonra da hepinizi asacağım!”

KUR’AN-I KERİM MEALİ 165


ANA SAYFAYA DÖN

131. Fakat onlara iyilik gel- 9. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬165


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫اتلاس ُِع‬ A’RÂF SÛRESİ

diği zaman, “Bu bizimdir, biz


çalışıp kazandık” derler. Eğer ٌ َ ّ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ٰ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َٓ َ َ
başlarına bir kötülük gelirse, ‫فا ِذا جاءتهم السنة قالوا نلا ه ِذه۪ۚ واِن ت ِصبهم سيِئة‬
Mûsâ ve beraberindekilerin
ّٰ َ ْ ْ ُ ُ َٓ َ َّ َٓ َ ُۜ َ َ ْ َ َ ٰ ُ َّ َ
ُ َّ ‫ط‬
uğursuzluğuna yorarlardı. İyi ِ‫يوا بِموس ومن معه ال ا ِنما طائ ِرهم عِند الل‬ ‫ي‬
َْ ُ َ َ َ َ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ
۪‫ َوقالوا َم ْه َما تات َِنا بِه‬131 ‫ثه ْم ل َي ْعل ُمون‬
bilin ki, onların uğursuzluk
sebebi ancak Allah katında ‫ ن اك‬ ِ ‫ول‬
ْ ََ َ ‫ك ب ُم ْؤ ِمن‬ َ َ ُ ْ َ َ َ ۙ َ َ َ َ ْ َ َٰ ْ
‫ فا ْر َسل َنا‬132 ‫۪ني‬
yazılıdır. Fakat çokları bil-
mezler.
ِ ‫مِن اي ٍة ل ِسحرنا بِها فما نن ل‬
132. Ve dediler ki: “Bizi si-
َ‫ادل َم اٰي‬ َّ ‫ِع َو‬ َ َ َّ َ َ َّ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َ ُّ ُ ْ َ َ
hirlemek için ne mucize ge- ‫ات‬ ٍ ‫علي ِهم الطوفان والراد والقمل والضفاد‬
َ َ ‫بوا َوَكنُوا قَ ْو ًما ُمْرم‬ َُ‫ك‬ ْ َْ َ َ َّ َ ُ
‫ َول َّما‬133 ‫۪ني‬
tirirsen getir, biz sana inana-
cak değiliz.” ِ ‫ت‬ ‫اس‬ ‫ف‬ ‫ت‬ٍ ‫م‬

َ‫ك ب َما َعهد‬ َ َّ َ َ َ ُ ْ َ ُ َ ُ َ ُ ْ ّ ُ ْ َ َ َ َ َ
ِ ‫الرجز قالوا يا موس ادع نلا رب‬ ِ ‫وقع علي ِهم‬
133. Biz de ayrı ayrı muci-
zeler olarak onların üzerine ِ
tufan, çekirge, haşere, kurba- َّ‫ن ِسلَن‬ ْ ُ َ ‫ك َول‬ َ َ َّ َ ْ ُ َ َ ْ ّ َّ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ
ğa ve kan gönderdik; yine de ‫الرجز نلؤ ِمن ل‬ ِ ‫عِندكۚ لئ ِن كشفت عنا‬
büyüklük tasladılar ve günah- ٰ ٓ َ ْ ّ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ َّ َ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ َ َ
kâr bir kavim oldular. ‫الرجز ا ِل‬ ِ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ن‬‫ع‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ف‬ ‫ش‬ ‫ك‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ف‬ 134 ۚ ‫ل‬ ۪‫معك بن۪ى ا ِساي‬
ْ َ ْ َ َ ُُ ْ ُ َ ُ ُ َ
‫ فان َتق ْم َنا مِن ُه ْم‬135 ‫ا َج ٍل ه ْم بَال ِغوهُ ا ِذا ه ْم َينكثون‬
134. Azap üzerlerine çö-
künce, “Ey Mûsâ! Sana ver-
َْ ُ َ ٰ َّ َ َّ َ ْ ُ ْ ْ ََ
‫فاغ َرق َناه ْم ِيف الَ ِّم بِان ُه ْم كذبُوا بِايَات َِنا َوكنوا عن َها‬
diği söz hürmetine, bizim için
Rabbine dua et; eğer bizden
َ ُ ْ ُ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ‫َغفِل‬
‫۪ين كانوا ي ُ ْس َتض َعفون‬ ‫ واورثنا القوم ال‬136 ‫۪ني‬
azabı kaldırırsan, mutlaka
sana inanacağız ve muhak-
kak İsrail oğullarını seninle ْ‫۪يها َو َت َّمت‬ َۜ ‫ار ْك َنا ف‬ َ َ‫ال ْرِض َو َم َغار َبهَا اَّتل۪ى ب‬ َْ َ َ َ
göndereceğiz” dediler. ِ ‫مشارِق‬
َ ْ َّ َ َ ُ َ َ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ ٰ َ ٰ ْ ُ ْ َ ّ َ ُ َ َ
135. Biz, ulaşacakları bir
müddete kadar onlardan aza-
‫كلِمت ربِك السن ع بن۪ى ا ِساي۪ل بِما صبوۜا ودمرنا‬
َ ُ ُ َ َ ُ َ َ
137 ‫مَا كن يَ ْص َن ُع ف ِْر َع ْون َوق ْو ُم ُه َومَا كانوا َي ْع ِرشون‬
bı kaldırınca hemen sözlerin-
den dönüverdiler.
136. Biz de onların âyetle-
rimizi yalanlamaları ve onlar- 137. Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi de, içini bere-
dan gafil kalmaları sebebiyle ketle doldurduğumuz yerin doğu taraflarına ve batı tarafla-
onları cezalandırdık ve onları rına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrail oğullarına verdiği güzel
denizde helak ettik. sözü, sabırlarına karşılık ihsan ettik. Firavun ve kavminin
yapmakta olduklarını ve yetiştirdikleri bahçeleri helâk ettik.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


166 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 166
9. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ 141. Hatırlayın ki, size iş-
kencenin en kötüsünü yapan
َ ُ ُ ْ َ ْ َ ٰ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ ْ َ َ َ Firavun ailesinden sizi kurtar-
‫وجاوزنا بِبن۪ى ا ِساي۪ل الحر فاتوا ع قو ٍم يعكفون‬ dık. Onlar oğullarınızı öldü-
َ‫اج َع ْل َنلَٓا ا ِلٰهًا َكما‬ ْ َ ُ َ ُ َ ْ ُ َ َ ْ َ ٰٓ َ rüyorlar, kadınlarınızı sağ bı-
‫ع اصنا ٍم له ۚم قالوا يا موس‬ rakıyorlardı. İşte bunda size
ٌ‫ ا َِّن ٰٓه ُؤ َٓ۬لءِ ُم َتَّب‬138 ‫ون‬
َ ُ َ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ۜ ٌ َ ٰ ْ ُ َ
‫لهم ال ِهة قال ا ِنم قوم تهل‬
Rabbiniz tarafından büyük bir
imtihan vardır.
ّٰ َ ْ َ َ َ َ َ َُْ َ ُ َ َ ٌ ََ ُ
ِ‫ قال اغي الل‬139 ‫مَا ه ْم ف۪يهِ وبا ِطل ما كانوا يعملون‬ 142. Mûsâ ile otuz gece

ْ َ َ ‫ع الْ َعالَم‬ َ َ ْ ُ َ َّ َ َ ُ َ ً ٰ ْ ُ ْ َ sözleştik ve ona on gece


‫ واِذ‬140 ‫۪ني‬ ‫ابغ۪يم ا ِلها وهو فضلم‬ daha ilâve ettik; böylece

َ َ ْ َ ُٓ ْ ُ َ ُ ُ َ َ ْ َ ْ ٰ ْ ْ ُ َ ْ َ ْ َ
Rabbinin tayin ettiği vakit kırk
‫اب‬ۚ ِ ‫انيناكم مِن ا ِل ف ِرعون يسومونم سوء الع‬
‫ذ‬ geceye tamamlandı. Mûsâ,

ُ ٰ ُ َ َٓ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ُ ّ َ ُ
kardeşi Harun’a dedi ki: Kav-
‫اءك ۜ ْم َوف۪ى ذل ِ ْم‬ ‫يقتِلون ابناءكم ويستحيون ن ِس‬ mimin içinde benim yerime

ًَ َ َ َٰ ٰ ُ َْ َ ٰ َ ُ ّ َ ْ ٌ َٓ َ
geç, onları ıslah et, inkârcıla-
‫۪ني لْلة‬ ‫ ووعدنا موس ثلث‬141۟ ‫۪يم‬ ٌ ‫ ْم َعظ‬
ِ ‫بء مِن رب‬
rın yoluna uyma.
‫ح ِْز ٌب‬
َ َ ً َ َ َ َ ْ َ ٓ ّ َ ُ َ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ 2
‫۪ني لْلة ۚ َوقال‬
143. Mûsâ tayin ettiğimiz
‫ش فتم م۪يقات ربِه۪ اربع‬ ٍ ‫واتممناها بِع‬ vakitte gelip de Rabbi onun-
َّ َ َ ْ َ ‫اخلُ ْفن۪ى ف۪ى قَ ْوم۪ى َوا‬ ْ َ ُٰ َ ٰ
‫صل ِ ْح َول تب ِ ْع‬ ‫ُموس ِلخ۪يهِ هرون‬
la konuşunca “Rabbim! Bana
görün; seni göreyim!” dedi.

ُ‫۪يقات َِنا َو َكَّ َمه‬ َ ٰ ُ َ َٓ َّ َ َ


‫ ولما جاء موس لِم‬142 ‫سد۪ين‬ َ ْ ُْ َ َ
ِ ‫س ۪بيل المف‬
“Sen beni asla göremezsin.
Fakat şu dağa bak, eğer o
ٰ َ ٰ َ ْ َ َ َ َۜ ْ َ ْ ُ ْ َ ٓ َ ّ َ َ َ ۙ ُ ُّ َ yerinde durabilirse sen de
‫ ِن‬ ِ ‫ب ارِ ۪ين انظر ا ِلك قال لن ترين۪ى ول‬ ِ ‫ربه قال ر‬ beni göreceksin! “buyurdu.
ََ َ َ َ َ َ َ ْ َ َْ َ ْ ُ ْ
‫اس َتق َّر َمكان ُه ف َس ْوف ت ٰرين۪ ۚى فل َّما‬ ‫ال َب ِل فا ِِن‬
Rabbi o dağa tecelli edince
‫انظر ا ِل‬ onu paramparça etti, Mûsâ
ََٓ ً ٰ
‫ج َب ِل َج َعل ُه دكا َوخ َّر ُموس َصعِقاۚ فل َّما‬
َ ًّ َ َ َ ْ‫َتَ ّٰل َر ُّب ُه ل ِل‬ da baygın düştü. Ayılınca
dedi ki: Seni noksan sıfat-

143 ‫۪ني‬ َ ‫ك َوا َ َ ۬نا ا َ َّو ُل ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ َ َْ ُ ُْ َ َ َ ْ ُ َ َ َ ََ


‫افاق قال سبحانك تبت ا ِل‬
lardan tenzih ederim, sana
tevbe ettim. Ben inananların
ilkiyim.

138. İsrail Oğullarını denizden geçirdik, orada kendile-


rine mahsus birtakım putlara tapan bir kavme rastladılar.
Bunun üzerine: Ey Mûsâ! Onların tanrıları olduğu gibi, sen
de bizim için bir tanrı yap! Dediler. Mûsâ: Gerçekten siz
cahil bir toplumsunuz, dedi.
139. Şüphesiz bunların içinde bulundukları şeyler
yıkılmıştır, yapmakta oldukları da bâtıldır.
140. Mûsâ dedi ki: Allah sizi âlemlere üstün kılmışken
ben size Allah’tan başka bir tanrı mı arayayım?

KUR’AN-I KERİM MEALİ 167


ANA SAYFAYA DÖN

144. Ey Mûsâ! Dedi, ben 9. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬167


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫اتلاس ُِع‬ A’RÂF SÛRESİ

risaletlerimle ve sana konuş-


َ ََ َ ََ ْ ّ ٰٓ َ َ
‫اس ب ِ ِر َسالت۪ى‬ ِ َّ‫اصطفيْ ُتك ع انل‬ ‫قال يَا ُموس اِِن‬
mamla seni insanların başına
seçtim. Sana verdiğimi al ve
şükredenlerden ol.
َ ‫الشاكِر‬ َّ َ ْ ُ َ َ ُ ْ َ ٰ َٓ ْ ُ َ َ َ َ
145. Mûsâ için, nasihat ve 144 ‫ين‬ ۪ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ن‬ ‫ك‬ ‫و‬ ‫ك‬ ‫ت‬ ‫ي‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫ا‬‫م‬ ‫ذ‬ ‫خ‬ ‫ف‬ ‫ى‬
ۘ ‫م‬
۪  ِ‫وب‬
ً ََْ ًَ ْ َ َْٔ ُّ ْ َ َْْ ُ َ َْ َ َ َ
‫ش موعِظة وتف۪ي‬ ِ
ٍ ‫وكتبنا ل ِيف اللواح مِن ك ِل‬
her şeyin açıklamasına dair
ne varsa hepsini levhalarda
َ‫ح َسنِه ۜا‬ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َّ ُ َ ْ ُ َ ٔ ْ َ ّ ُ
‫شۚ فخذها بِقو ٍة وامر قومك ياخذوا بِا‬ ٍ ‫ل ِك ِل‬
yazdık. Bunları kuvvetle tut,
kavmine de onu tutmalarını
emret. Yakında size, yoldan َ‫يت َّال۪ين‬ َ ِ ‫ َساَْصُف َع ْن اٰيَا‬145 ‫۪ني‬ َ ‫ي ْم َد َار الْ َفا ِسق‬ ُ ُ َ
‫سا ۪ر‬
çıkmışların yurdunu göstere- ِ
ceğim. َ‫ال ّۜق َوا ِ ْن يَ َر ْوا ُك َّل اٰية‬ َ ْ َْ ْ َْ َ ُ َّ َ َ َ
ٍ ِ ‫ي‬
ِ ‫غ‬ ِ ‫ب‬ ‫ض‬ ِ ‫ر‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫يف‬
ِ ‫ون‬ ‫يتكب‬
ً َ ُ ُ َّ َ َ ْ ُّ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ َ
146. Yeryüzünde haksız
yere böbürlenenleri âyetle-
ۚ‫خذوه س ۪بي‬ ِ ‫ل يؤمِنوا بِهاۚ واِن يروا س ۪بيل الرش ِد ل يت‬
ً َ ُ ُ َّ َ ّ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ
rimden uzaklaştıracağım.
ْ‫ي ۜ ذٰل َِك با َ َّن ُهم‬ ‫خذوه س ۪ب‬ ِ ‫غ يت‬ ِ ‫واِن يروا س ۪بيل ال‬
Onlar bütün ayetlerimizi gör-
ِ
َّ َ َ َّ َ
seler yine de iman etmezler.
Doğru yolu görseler onu yol ُ
‫ وال۪ين كذبوا‬146 ‫۪ني‬ َ ‫َك َّذبُوا باٰيَات َِنا َوَكنُوا َعنْ َها َغفِل‬
ِ
ْ
edinmezler. Fakat azgınlık
َ ُْ َْ ُ ْ َ ْ َ َ َ ٰ َٓ َ ٰ
‫ت اع َمال ُه ۜ ْم هل ي َز ْون‬ ‫خرة ِ حبِط‬ ِ ‫بِايَات ِنا َول ِقاءِ ال‬
yolunu görürlerse, hemen
onu yol edinirler. Bu durum,
َْ ْ ٰ ُ ُ ْ َ َ َ َّ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ َّ
۪‫ واتذ قوم موس مِن بع ِده‬147 ‫ون‬ ۟ ‫ا ِل ما كانوا يعمل‬
onların âyetlerimizi yalanla-
malarından ve onlardan gafil
ّ َ َ َّ َ ََ ُ َ َ ً ِ ْ ‫م ِْن ُحل ّيه ْمع‬
‫ج َس ًدا ُلخ َوا ٌۜرال ْميَ َر ْواان ُهليُل ِ ُم ُه ْم‬
olmalarından ileri gelmekte-
dir. ِِِ
147. Hâlbuki ayetlerimizi َ
‫ َول َّما‬148 ‫۪ني‬ َ ‫يۢ ا َِّتَ ُذوهُ َوَكنُوا ظَالِم‬ً َ ْ َ
‫َول َي ْهد۪ي ِهم س ۪ب‬
َ ُ َ ُّ َ ْ َ َّ َ َ َ َ
ve âhirete kavuşmayı yalan-
layanların amelleri boşa çık-
‫ُسقِط ۪ٓيف ايْد۪ي ِه ْم َو َرا ْوا ان ُه ْم قد ضلواۙ قالوا لئ ِْن‬
َ ْ َ َّ َ ُ َ َ َ َ ْ ْ َ َ َ ُّ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ
mıştır. Onlar yalnız yapmakta
َ
149 ‫اسين‬ ۪ ِ ‫لم يرحنا ربنا ويغفِر نلا نلكونن مِن ال‬
oldukları amellerle cezalandı-
rılacaktır.
148. Mûsâ’nın arkasından
kavmi, zinet takımlarından,
böğürmesi olan bir buzağı 149.Başlarını ellerini arasına düşürüp de, kendilerinin
heykelini ilah edindiler. Gör- gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer
mediler mi ki o, onlarla ne ko- Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziya-
nuşuyor ne de onlara yol gös- na uğrayanlardan olacağız!
teriyor? Onu benimsediler ve
zalimler oldular.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


168 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 168
9. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ 152. Buzağıyı ilah edinen-
lere, mutlaka Rablerinden bir
ْ َ َ ً َ َ ْ َ َ ٰ ٰٓ َ
‫َول َّما َر َج َع ُموس ا ِل ق ْو ِمه۪ غض َبان ا ِسفا ۙ قال بِئ َس َما‬
gazap ve dünya hayatında bir
alçaklık erişecektir. İşte Biz
َ ‫الل ْ َو‬ َ ْ َََْ ْ ُ ّ َ َ َْ ْ ُْ َ َ ْ ‫َخلَ ْف ُت ُموين م ِْن َب‬ asileri böyle cezalandırırız.
‫اح‬ ‫جلتم امر ربِ ۚم والق‬ ِ ۚ ‫ع‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫د‬
۪ ‫ع‬ ۪
ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َّ َّ ُ َ ْ َ َ ْ َ ُٓ ُّ ُ َ
153. Kötülükleri yaptıktan
َ َْ َ َ ََ
‫وين‬ ‫ف‬ ‫ع‬ ‫ض‬ ‫ت‬ ‫اس‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ق‬ ‫ال‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫اب‬ ‫ال‬ ‫ق‬ ِ ِ ‫واخذ بِراِس اخ۪يهِ ي‬
‫ه‬
ۜ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ه‬‫ر‬
sonra ardından tevbe edip
۪
َْ َ ْ ْ ُ َ َ َ ُ ُ ْ َ ُ ََ
de iman edenlere gelince,
َ‫اء َو َل َتْ َعلْن۪ى َمع‬ َ ‫ل ْع َٓد‬ ‫ى ف تش ِمت ِب ا‬ ۘ ۪‫وكدوا يقتلونن‬
Rabbin elbette bağışlayan ve
esirgeyendir.
َ‫لخ۪ى َوا َ ْدخلْنا‬ َ َ ْ ْ ّ َ َ َ َ َّ ْ َْ
ِ ِ ‫ب اغفِر ۪ل و‬ ِ ‫ قال ر‬150 ‫القوم الظالِم۪ني‬ ِ 154. Mûsâ’nın öfkesi dinin-

َ ْ ْ ُ َ َّ َ َّ َّ َّ ‫ت ا َ ْر َح ُم‬ َ ْ ‫كۘ َواَن‬ َ َْ َ


ce levhaları aldı. Onlardaki
‫ ا ِن ال۪ين اتذوا العِجل‬151 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫اح‬ِ ‫الر‬ ِ ‫۪يف رحت‬ yazıda Rablerinden korkanlar

َ ٰ َ َ َ ْ ُّ ِ ٰ َ ْ ٌ َّ َ ْ ّ َ ْ ٌ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ
için hidayet ve rahmet vardı.
‫سينالهم غضب مِن رب ِ ِهم وذِلة ِيف اليوة ادلني ۜا وكذل ِك‬ 155. Mûsâ tayin ettiğimiz

ُ‫ٔات ُث َّم تَابوا‬ َ‫الس ّيـ‬َّ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ ُْ َْ vakitte kavminden yetmiş


ِ ِ ‫ وال۪ين ع ِملوا‬152 ‫تين‬ ۪ ‫ن ِزي المف‬ adam seçti. Onları o müthiş

ٌ ‫ور َرح‬ ٌ ‫ك م ِْن َب ْع ِد َها لَ َغ ُف‬ َ َّ َ َّ ۘ ُ َ ٰ َ َ ْ َ ْ


deprem yakalayınca Mûsâ
153 ‫۪يم‬ ‫مِن بع ِدها وامنوا ا ِن رب‬ dedi ki: “Ey Rabbim! Dilesey-

َ‫اح َويف ن ُ ْس َختِها‬ َ ‫لل ْ َو‬ َ ْ َ َ َ ُ َ َ ْ َ ُ ْ َ َ َ َ َّ َ َ din onları da beni de daha


۪ ۚ ‫ولما سكت عن موس الغضب اخذ ا‬ önce helâk ederdin. İçimiz-

ٰ َ َْ َ َ َ ُ َ َّ ٌ َ ْ َ َ ً ُ
‫ار ُموس‬ ‫ واخت‬154 ‫۪ين ه ْم ل َِر ّب ِ ِه ْم يَ ْره ُبون‬
den birtakım beyinsizlerin
‫هدى ورحة ل ِل‬ işlediği şeyler yüzünden he-

ّ ‫الر ْج َف ُة قَ َال َر‬َّ ‫۪يقات َِناۚ فَلَم َّٓا ا َ َخ َذتْ ُه ُم‬ َ ً ُ َ َ ْ َ ُ ََْ pimizi helâk edecek misin?
‫ب‬ ِ ‫م‬ ِ ‫ل‬  ‫قومه سبع۪ني رج‬ Bu iş, imtihanından başka bir

ُ ‫الس َف َٓه‬ ُّ ‫اي ا َ ُت ْهل ِ ُك َنا بمَا َف َع َل‬ َ َّ‫ك َت ُه ْم م ِْن َقبْ ُل َواِي‬ ْ َ ْ َ َ ْ َْ şey değildir. Onunla dilediğini
‫اء‬ ِ ۜ ‫لو ِشئت اهل‬ saptırırsın, dilediğini de doğ-

َٓ َ َ َٓ َ ْ َ َ ُّ ُ َۜ ُ َ ْ َّ َ ْ َّ
ru yola iletirsin. Sen bizim ve-
َْ ُ ‫ش‬
ۜ‫اء َوتهد۪ي م ْن تشا ُء‬ ‫مِناۚ ا ِن ِه ا ِل ف ِتنتك ت ِضل بِها من ت‬ limizsin, bizi bağışla ve bize

َ ‫ي الْ َغاف ِر‬ َ ْ ‫اغفِ ْر َنلَا َو ْار َحْ َنا َواَن‬ ْ َ َ ُّ َ َ ْ َ


acı! Sen bağışlayanların en
155 ‫ين‬ ُ ْ ‫ت َخ‬ ‫انت و ِلنا ف‬
۪
hayırlısısın!

150. Mûsâ, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce:


“Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rab-
binizin emrinde acele mi ettiniz?” dedi. Levhaları yere attı
ve kardeşinin başını tutup kendine doğru çekmeye başladı.
O: “Anamın oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve
nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana
güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!” dedi.
151. Ey Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahme-
tine kabul et. Zira sen merhametlilerin en merhametlisisin!
Dedi.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 169
ANA SAYFAYA DÖN

156. Bize, bu dünyada da 9. CÜZ ُ ْ َ‫ا‬


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫اتلاس ُِع‬ 169 A’RÂF SÛRESİ

iyilik ver ahirette de. Çünkü


biz sana yöneldik. Buyurdu َّ َ ٰ ْ َ ً َ َ َ َ ْ ُّ ٰ َ َ ْ ُْ َ
ki: Kimi dilersem onu azabı- ‫خرة ِ ا ِنا‬ ِ ‫واكتب نلا ۪يف ه ِذه ِ ادلنيا حسنة و ِيف ال‬
َ ْ ‫اء َو َر‬ َٓ َ ْ َ ُ ُ ٓ َ َ َ َ َ ْ َ َٓ ْ ُ
ُۚ ‫اب اص۪يب بِه۪ من اش‬
ma uğratırım; rahmetim ise
her şeyi kuşatmıştır. Onu, ‫حت۪ى‬ ۪ ‫ك قال عذ‬ ۜ ‫هدنا ا ِل‬
َ ُ ْ َ ُ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َ َ ٔ ْ َ َّ ُ ْ َ َ
‫۪ين َي َّتقون َو ُيؤتون‬
sakınanlara, zekâtı verenle-
re ve âyetlerimize inananlara ‫شۜ فساكتبها ل ِل‬ ٍ ‫و ِسعت كل‬
َ َّ َ َّ َ َ ُ ْ َ َ ٰ ُ َ َّ َ َ ٰ َّ
‫۪ين يَب ِ ُعون‬ ۚ ‫۪ين ه ْم بِايات ِنا يُؤمِن‬
yazacağım.
157. Yanlarındaki Tevrat ‫ ال‬156 ‫ون‬ ‫الزكوة وال‬
ُ ْ ْ َ َ َّ َّ ّ ُ ْ َّ َ ُ َّ
‫ي ُدون ُه َمك ُتوبًا عِن َده ْم‬ َّ ‫الرسول انل‬
ve İncil’de yazılı olanlara, o
elçiye, o ümmî Peygamber’e ِ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ‫ب الِم‬ ِ
ُ ‫وف َو َينْ ٰه‬ ْ ْ ُ ْ ْ ْ
‫يه ْم‬ ِ ‫يلۘ يَا ُم ُره ْم بِال َمع ُر‬ َ ِ‫اتل ْو ٰرية‬ َّ ‫يف‬
uyanlar var ya, işte o pey-
gamber onlara iyiliği emreder, ِ ‫ن‬ ۪ ِ ‫ال‬ ‫و‬ ِ
َ َ َّ ُ ُ َ ُّ ُ َ َ ْ ُ ْ َ
‫ح ّ ِر ُم عليْ ِه ُم‬ َ ‫الط ّي َبات َو ُي‬
onları kötülükten meneder,
onlara temiz şeyleri helâl, ِ ِ ‫حل لهم‬ ِ ‫ع ِن المنك ِر وي‬
pis şeyleri haram kılar. Ve
ْ‫ل اَّتل۪ى َكانَت‬ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ ْ ُ ْ َ ُ َ َ َ َ َٓ َ ْ
üzerlerindeki ağırlıklarını ve ‫البائ ِث ويضع عنهم ا ِصهم والغ‬
sırtlarındaki zincirleri atar. O
ُ َ َّ َ ُ ُ َ َ َ ُ ُ َّ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ْ ْ َ َ
peygambere inanıp ona say- ‫علي ِه ۜم فال۪ين امنوا بِه۪ وعزروه ونروه واتبعوا‬
gı gösteren, ona yardım eden
َ ُ ْ ُ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ُ ُۙٓ َ َ َ ْ ُ ٓ َّ َ ُّ
ve onunla birlikte gönderilen 157 ۟‫الي ان ِزل معه ا ۬ولئ ِك هم المفلِحون‬ ۪ ‫انلور‬
ً‫ ْم َج۪يعا‬ ُ ْ َ ّٰ ُ ُ َ ّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ ْ ُ
nûra uyanlar var ya, işte kur-
tuluşa erenler onlardır.
ۨ ‫قل يا ايها انلاس اِن۪ى رول اللِ ا ِل‬
158. De ki: “Ey insanlar! ْ ُ َ ُ َّ َ ٰ َٓ ْ َْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ َُ َّ
Şüphesiz ben, yer ve göklerin  ۪ ‫ض ل ا ِل ا ِل هو ي‬ ۚ ِ ‫ات والر‬ ِ ‫ال۪ي ل ملك السمو‬
hükümranlığı kendisine َّ ّ ّ ُ ْ ّ َّ ُ َ َ ّٰ ُ ‫۪يت َاٰم‬ ُ ‫َو ُيم‬
ait olan Allah’ın hepinize ‫م اذ۪ي‬ ِِ ‫ب ال‬ ِِ ‫انل‬ ِ ‫ه‬ ‫و‬
ِ ‫ر‬ ‫و‬ ِ ‫الل‬ ِ ‫ب‬ ‫وا‬ ‫ِن‬ ۖ
َ َ ُ َّ َ َّ َ ّٰ ْ
158 ‫يُؤم ُِن بِاللِ َوك َِماتِه۪ َواتب ِ ُعوهُ ل َعل ْم ت ْه َت ُدون‬
gönderdiği peygamberiyim.
O’ndan başka hiçbir ilâh yok-
َ ُ
159 ‫ال ّ ِق َوبِه۪ َي ْع ِدلون‬ َ ْ ‫ون ب‬ َ ُ ْ َ ٌ َّ ُ ٰٓ ُ ِ ْ َ ْ َ
tur. O, diriltir ve öldürür. O
hâlde, Allah’a ve O’nun söz- ِ ‫ومِن قوم موس امة يهد‬
lerine inanan Resulüne, o
ümmî peygambere iman edin
ve ona uyun ki doğru yolu bu- 159. Mûsâ’nın kavminden hak ile doğru yolu bulan ve
lasınız.”. onunla âdil davranan bir topluluk vardır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


170 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 170
9. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ 161. Onlara denildi ki: Şu
şehirde yerleşin, ondan dile-
ٰ َٓ ْ َ ْ َ َ ً َ ُ ً َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َّ َ َ
‫وقطعناهم اثنىت عشة اسباطا امما ۜ واوحينا ا ِل‬
diğiniz gibi yiyin, “bağışlan-
mak istiyoruz” deyin ve ka-

َۚ‫جر‬ َ ‫ال‬ َ ْ ‫اك‬ َ ‫ب ب َع َص‬ ْ ‫اض‬ ْ َ ُٓ ُ ْ َ ُ ٰ ْ َ ْ ٰٓ ُ pıdan girerken eğilmeyi bilin


ِ ِ ِ ‫ن‬‫ا‬ ‫ه‬ ‫م‬‫و‬ ‫ق‬ ‫يه‬ ‫ق‬ ‫س‬  ‫اس‬ ِ ‫ذ‬ِ ‫ا‬ ‫وس‬ ‫م‬ ki hatalarınızı bağışlayalım.
ُّ ُ َ ْ َ َ ََ ْ َ ََْ ُْ ْ َ َ َْ َ
‫شة عيْنًاۜ د عل ِ َم ل‬
İyilik yapanlara ileride ihsanı-
‫فانبجست مِنه اثنتا ع‬ mızı daha da artıracağız.
َ َ ْ ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َّ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ُ
‫ام َوان َزنلَا عليْ ِه ُم‬ ‫اناٍس مشبه ۜم وظللنا علي ِهم الغم‬
162. Fakat onlardan za-
lim olanlar, sözü, kendilerine
ْ‫اك ۜم‬ ُ ََْ َ َ َ ّ َ ْ ُ ُ ٰ ْ َّ َ َّ َ ْ söylenenden başkasıyla de-
‫ات ما رزقن‬ ِ ‫المن والسلو ۜى وا مِن طيِب‬ ğiştirdiler. Biz de zulmetme-
َ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ ْ ٰ َ َ ُ َ َ َ َ lerinden ötürü üzerlerine gök-
160 ‫ن انوا انفسهم يظلِمون‬ ِ ‫وما ظلمونا ول‬ ten bir azap gönderdik.
َ‫ ُوا مِنْها‬ ُ َ ََْ َْ ٰ ُ ُ ْ ُ َُ َ ْ َِ
‫واذ ق۪يل لهم اسكنوا ه ِذه ِ القرية و‬
163. Onlara, deniz kıyı-

َ َ‫اد ُخلُوا ْال‬ ْ َ ٌ َّ ُ َُ ْ ُْ ُ ْ َ


sında bulunan şehir halkının
ً‫اب ُس َّجدا‬ ‫حطة و‬ ِ ‫حيث ِشئتم وقولوا‬
durumunu sor. Hani onlar

ْ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ َٔ ٓ َ ْ ُ َ ْ ْ َ
cumartesi gününe saygısız-

161 ‫سن۪ني‬ َ ِ ‫نيد المح‬ ۪ ‫نغفِر لم خط۪يات ِ ۜم س‬


lık gösterip haddi aşıyorlardı.
Çünkü cumartesi tatili yap-
َ َّ َ ْ َ ً ْ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َ َّ َ َّ َ َ
‫فبدل اذ۪ين ظلموا مِنهم قول غي اذ۪ي ق۪يل‬
tıkları gün, balıklar meydana
çıkarak akın akın onlara gelir-

‫الس َٓماءِ ِ َا‬ َّ ‫ل َ ُه ْم فَا َ ْر َسلْ َنا َعلَيْه ْم ر ْ ًزا ِ َن‬ di, cumartesi tatili yapmadık-
ِ ِ ları gün de gelmezlerdi. İşte
َّ َْ َ ْ َ ْ ُ َ
‫ َو ْس َـٔل ُه ْم ع ِن الق ْر َيةِ اتل۪ى‬162 ‫ون‬ ۟ ‫انوا َيظل ِ ُم‬
böylece biz, yoldan çıktıkla-
rından dolayı onları imtihan
ْ ْ‫ون يف ال َّسب‬ َ ُ ْ َ ْ ْ َْ َ َ َ ْ َ َ ediyorduk.
‫ت ا ِذ‬ ِ ِ ‫اضة الح ِرۢ ا ِذ يعد‬ ِ ‫انت ح‬
ۙ‫ون‬ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ ً َّ ُ ْ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ ْ َ
‫تات۪ي ِهم ح۪يتانهم يوم سبت ِ ِهم شع ويوم ل يسبِت‬
َ ُ ُ ْ َ ُ َ َ ْ ُ َُْ َ ٰ َ ْ َْ َ
163 ‫ل تات۪ي ِه ۚم كذل ِك نبلوهم بِما انوا يفسقون‬

160. Biz İsrail oğullarını oymaklar halinde on iki kabile-


ye ayırdık. Kavmi Mûsâ’dan su isteyince, Mûsâ’ya, “Asanı
taşa vur!” diye vahyettik. Derhal ondan on iki pınar fışkır-
dı. Her kabile içeceği yeri belledi. Sonra üzerlerine bulutla
gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik.
“Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin.” Ama iman
etmeyenler bize değil kendilerine zulmediyorlardı.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 171


ANA SAYFAYA DÖN

164. İçlerinden bir topluluk: 9. CÜZ ُ ْ َ‫ا‬


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫اتلاس ُِع‬ 171 A’RÂF SÛRESİ

“Allah’ın helâk edeceği yahut


şiddetli bir şekilde azap ede-
ْ‫ك ُه ْم ا َ ْو ُم َع ِّذ ُب ُهم‬ ُ ْ ُ ُ ّٰ ً ْ َ َ ُ َ َ ْ ُ ْ ٌ َّ ُ ْ َ َ ْ َ
ceği bir kavme ne diye öğüt ِ ‫واِذ قالت امة مِنهم ل ِم تعِظون قوماۨۙالل مهل‬
veriyorsunuz?” Dedi. Dediler
َ ُ َّ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْ ُ ّ َ ٰ ً َ ْ َ ُ َ ۜ ً َ ً َ َ
ki: Rabbimize aczimizi itiraf 164 ‫عذابا شد۪يدا قالوا مع ِذرة ا ِل ربِم ولعلهم يتقون‬
etmek için, bir de belki sakı- ٓ ُّ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ ٓ ُ ّ ُ َ ُ َ َّ َ َ
nırlar diye. ِ‫فلما نسوا ما ذكِروا ب ِ ۪ه انينا ال۪ين ينهون ع ِن السوء‬
165. Onlar kendilerine ve- َ ُ ُ َْ ُ َ َ ٔ َ َ َ ُ َ َ َ َّ َ ْ َ َ َ
rilen öğütleri unutunca, biz 165 ‫اب ب ۪يٍس بِما كانوا يفسقون‬ ٍ ‫واخذنا ال۪ين ظلموا بِعذ‬
de kötülükten men edenleri
166 ‫ٔني‬ َ ‫فَلَ َّما َع َت ْوا َع ْن َما ُن ُهوا َعنْ ُه قُلْ َنا ل َ ُه ْم ُكونُوا ق َِر َدةً َخا ِس ۪ـ‬
kurtardık, zulmedenleri de
yapmakta oldukları kötülük-
‫وم ُه ْم‬ ُ ‫ث َعلَيْه ْم ا ِٰل يَ ْو ِم الْقيٰ َمةِ َم ْن ي َ ُس‬ َّ َ ‫ك َلَبْ َع‬ َ ُّ َ َ َّ َ َ ْ ِ َ
‫واذ تاذن رب‬
lerden ötürü şiddetli bir azap ِ ِ
ile yakaladık.
ٌ ‫ور َرح‬ ٌ ‫اب َواِنَّ ُه لَ َغ ُف‬ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ َّ َ َ ْ َ ُٓ
166. Kibirlerinden dolayı 167 ‫۪يم‬ ۚ ِ ‫يع العِق‬ ‫س‬
۪ ‫ل‬ ‫ك‬ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫اب‬
ِ ‫سوء الع‬
ۜ ‫ذ‬
َ ُ ْ َ ُ َّ ُ ُ ْ ً َ ُ ْ َ ْ ْ ُ َ ْ َّ َ َ
‫الون َومِن ُه ْم دون‬ ِ ‫وقطعناهم ِيف الرِض امماۚ مِنهم الص‬
kendilerine yasak edilen şey-
lerden vazgeçmeyince onla-
َ ْ َ‫ٔات لَ َع َّل ُه ْم ي‬ َ ‫الس ّي‬ َ ‫ال َس‬ ْ ْ ُ ََََْ َ ٰ
168 ‫ج ُعون‬ ‫ر‬ ‫ـ‬ َّ َ
‫و‬ ‫ات‬ ‫ن‬ َ
ِ ‫ذل ِكۘ وبلوناهم ب‬
ra: aşağılık maymunlar olun!
Dedik. ِ ِ ِ ِ
َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ َ ٌْ َ ْ ْ َ ْ ََ َ َ
167. Rabbin, elbette kı-
‫اب يَاذون‬  ِ ‫ال‬ ‫وا‬ ‫ث‬ ِ ‫ر‬ ‫و‬ ‫ف‬ ‫ل‬ ‫خ‬ ‫ِم‬ ‫ه‬ ‫د‬
ِ ‫ع‬ ‫ب‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ف‬ ‫فخل‬
ٌ َ َ ْ َْ ْ َ ََ ُ َْ ُ َ َ ُ ََُ ٰ َْْ َ ٰ َ َ َ
yamet gününe kadar onlara
azabın en kötüsünü yapacak
‫عرض هذا الدن ويقولون سيغفر نلاۚ واِن يات ِ ِهم عرض‬
َ ْ ُ َ ْ َْ َ ْ َ ْ ُ ْ ََ ُ ُ ُ َْ ُُْ
kimseler göndereceğini ilân

‫اب‬ ِ  ِ ‫مِثله ياذوهۜ ام ؤذ علي ِهم م۪يثاق ال‬


etti. Şüphesiz Rabbin hesabı

ُ‫ادل ُار ْالٰخ َرة‬ َ َ َّ َ ْ َّ ّٰ َ َ ُ ُ َ َ ْ َ


çabuk görendir. Ve O, çok ba-
ğışlayan, pek esirgeyendir.
ِ َّ َ َ ُ َ
‫ان ل يقولوا ع اللِ ا ِل الق ودرسوا ما ف۪ي ۜهِ و‬
َ ُ ّ َ ُ َ َّ َ َ ُ ْ َ َ َ َ َۜ ُ َّ َ َ َّ ٌ ْ َ
168. Biz onları yeryüzün-
de parça parça topluluklara ‫سكون‬ ِ ‫ وال۪ين يم‬169 ‫ون اف تعقِلون‬ ‫خي ل ِل۪ين يتق‬
َ ‫ج َر ال ْ ُم ْصلِح‬ ُ ‫الصلٰوةَۜ ا ِنَّا َل نُض‬
ْ َ ‫۪يع ا‬ ُ َ‫بالْك َِتاب َواَق‬
ayırdık. Onlardan iyi kimseler
170 ‫۪ني‬ َّ ‫اموا‬
ِ ِ
vardır. İçlerinden öyle olma-
yanları da vardı. Tövbe eder-
ler diye de onları güzellikler
ve kötülükler ile sınadık.
169. Onların ardından da şu değersiz dünya malını alıp,
nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek Kitab’a vâris olan bir-
takım kötü kimseler geldi. Onlara, ona benzer bir menfa-
at daha gelse onu da alırlar. Peki, Kitap’ta Allah hakkında
gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan
söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap’takini okumamışlar
mıydı? Elbette ahiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır.
Hâlâ aklınız ermedi mi?
170. Kitab’a sımsıkı sarılıp namazı kılanlar var ya, işte
biz böyle iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
172 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 172
9. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ 173. Yahut “Daha önce ba-
balarımız Allah’a ortak koştu,
َّ َ ٓ َ ٌ َّ ُ َّ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ
‫ال َبل ف ْوق ُه ْم كا ُه ظلة َوظ ُّنوا ان ُه َواق ٌِع ب ِ ِه ْۚم‬ ‫واِذ نتقنا‬
biz de onlardan sonra gelen
‫ ح ِْز ٌب‬bir nesildik. Batıl peşinde ko-

ُ َّ َ ُ َ ْ َ ٰ َٓ ُ ُ
3
ُ ْ َّ ُ  ‫اك ْم‬
‫قو ٍة َواذك ُروا مَا ف۪يهِ ل َعل ْم‬
şanların yüzünden bizi helâk
ِ ‫ذوا ما اتين‬ edecek misin?”
ُ ُ َٰ َ َ َ َْ َ ُ َ
۟ ‫ت َّتق‬
‫ َواِذ اخذ َر ُّبك م ِْن بَن۪ٓى اد َم م ِْن ظ ُهورِه ِْم ذ ّرِ َّي َت ُه ْم‬171 ‫ون‬ 174. İşte böylece dönme-

ُ
ۛ‫ ۜ ْم قَالوا بَ ٰلۚ ۛ َش ِه ْد ۚنَا‬ُ ّ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ٰٓ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ
leri için ayetleri açıklıyoruz.

ِ ‫س ِهۚم الست بِرب‬ ِ ‫واشهدهم ع انف‬ 175. Onlara, kendisine


ُٓ ُ َ ْ َ َ َ َ ٰ ْ َ َّ ُ َّ َ ٰ ْ َ ْ َ ُ ُ َ ْ َ âyetlerimizden verdiğimiz ve
‫ او تقولوا‬172ۙ‫ان تقولوا يوم القِيمةِ ا ِنا كنا عن هذا غفِل۪ني‬ fakat onlardan sıyrılıp çıkan,

ْ‫اؤ۬نَا م ِْن َقبْ ُل َو ُك َّنا ُذ ّر َّي ًة م ِْن َب ْع ِدهِم‬ ُ ٓ َ ٰ َ َ ْ َ َٓ َّ oyüzden de şeytanın takibi-
ۚ ِ ‫ا ِنما اشك اب‬ ne uğrayan ve sonunda az-

َ ٰ ْ ُ ّ َُ َ ٰ َ َ َ ُ ْ ُْ َ َ َ َ َ ُ ْ ََُ gınlardan olan kimsenin ha-


‫ات‬ ِ ‫ وكذل ِك نف ِصل الي‬173 ‫افتهلِكنا بِما فعل المب ِطلون‬ berini onlara anlat.
ٰ َ ٰ َّ َ َ َ ُْ َ ْ َ‫َولَ َع َّل ُه ْم ي‬
‫ َواتل َعليْ ِه ْم ن َبا ال۪ٓي اتيْ َناهُ ايَات َِنا‬174 ‫ج ُعون‬
176. Dileseydik elbette
ِ ‫ر‬ onu da âyetlerle yükseltirdik.

175 ‫ين‬ َ ‫ان م َِن الْ َغاو‬ َ َ َ ُ َ ْ َّ ُ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ


‫فانسلخ مِنها فاتبعه الشيطان فك‬
Fakat o, yere saplandı ve
۪ nefsinin peşine düştü. Onun
َ َّ َ ْ َ َ َ ْ َ ُٓ َّ ٰ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ ْ َ َ
‫ل ا ِل ال ْرِض َوات َب َع ه ٰوي ُۚه‬
durumu tıpkı azgın köpeğin
‫ولو ِشئنا لرفعناه بِها ولكِنه اخ‬ durumuna benzer: eğer üs-
ْ ُْ َ َْ ْ ََْ َْ َ ْ َْ ْ ْ َ ْ ََ َ َََُُ
‫تك ُه‬
tüne varsan, dilini çıkarıp so-
‫ب ا ِن ت ِمل عليهِ يلهث او ت‬ ِۚ ‫فمثله كمث ِل الكل‬ lur, bıraksan da dilini sarkıtıp
ْ َ ٰ َّ َ َ َّ ْ َ ْ ُ َ َ َ ٰ ْ ۜ َ ْ َ
‫۪ين كذبُوا بِايَات َِناۚ فاق ُصِص‬
solur. İşte âyetlerimizi yalan-
‫يلهث ذل ِك مثل القو ِم ال‬ layan kavmin durumu budur.

‫۪ين‬َ ‫اء َمَ ًۨالْ َق ْو ُم َّال‬ َ ‫س‬ َ ُ َّ َ َ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ َ ْ


َٓ 176 ‫ون‬ ‫القصص لعلهم يتفكر‬
Bu kıssayı anlat; umulur ki
düşünür ibret alırlar.
ُ‫الل‬ ّٰ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َ ُ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ َ َ ٰ ُ َّ َ
‫ من يه ِد‬177 ‫كذبوا بِايات ِنا وانفسهم كانوا يظلِمون‬ 177. Âyetlerimizi yalanla-

َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰٓ ۬ ُ َ ْ ْ ُ ْ َ َ ْ ََُ
yan ve kendilerine zulmet-

178 ‫اسون‬ َ ْ ُ
ِ ‫ي ومن يضلِل فاولئ ِك هم ال‬ ۚ ۪‫فهو المهتد‬
mekte olan kavmin durumu
ne kötüdür!
178. Allah kimi hidayete
erdirirse, doğru yolu bulan
171. Bir zaman da dağı İsrail oğullarının üzerine gölge odur. Kim de şaşırmayı hak
gibi çektik de üstlerine düşecek sandılar. “Size verdiğimi ettiyse, işte asıl ziyana uğra-
kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın ki korunasınız. “de- yanlar onlardır.
dik.
172. Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik deme-
yesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden
zürriyetlerini aldı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki:
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” “Evet, şâhit olduk,” de-
diler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 173


ANA SAYFAYA DÖN

179. And olsun, yarattığı- 9. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬173


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫اتلاس ُِع‬ A’RÂF SÛRESİ

mız cinlerden ve insanlardan


çoğuna cehennem hak oldu. َ ُ َ ْ َ َ ٌ ُ ُ ْ ُ َ ْ ْ َ ّ ْ َ ً َ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ
Zira Onların kalpleri vardır, ‫س لهم قلوب ليفقهون‬ ۘ ِ ‫ال ِن والِن‬ ِ ‫ولقد ذرانا ِلهنم كث۪يا مِن‬
onlarla gerçeği kavramazlar;
َ‫ون به ۜا‬ َ ُ َ ْ َ َ ٌ َٰ ْ َُ َ َۘ َ ُ ْ ُ َ ٌ ُ ْ َ ْ َُ َ َۘ
gözleri vardır, lakin onlarla ِ ‫بِها ولهم اعني ل يب ِرون بِها ولهم اذان ليسمع‬
görmezler; kulakları vardır,
ّٰ َ َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ُ ۜ ُّ َ َ ْ ُ ْ َ ِ َ ْ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ
fakat onlarla işitmezler. İşte ِ‫ وِلل‬179 ‫ا ۬ولئ ِك كلنعام بل هم اضل او۬ لئ ِك هم الغاف ِلون‬
onlar hayvanlar gibidir; hat-
ٓ َ ْ َ ٓ َ ُ ْ ُ َ َّ ُ َ َ َ ُ ُ ْ َ ٰ ْ ُ ْ ُ َٓ ْ َ ْ
ta daha da aşağıdırlar. Onlar ۪ۜ‫السماء السن فادعوه بِهاۖوذروا ال۪ين يل ِحدون ۪يف اسمائِه‬
َ ٌ ُ َْ َ َ ُ ْ ُ َ َ ْ
‫ َوم َِّم ْن خلق َنٓا ا َّمة َي ْه ُدون‬180 ‫َس ُيج َز ْون مَا كنوا َيع َملون‬
gaflete düşenlerin ta kendile-
ridir.
180. En güzel isimler َ
‫۪ين كذبُوا بِايَات َِنا َسن ْس َت ْدرِ ُج ُه ْم‬
ٰ َّ َ َ َّ َ
‫ وال‬181 ‫ون‬
َ ُ
۟ ‫ال ّ ِق َوبِه۪ َي ْع ِدل‬ َْ ‫ب‬
Allah’ındır. O halde O’na ِ
َ َ ٌ َ ْ َ َّ ْ ُ َ ْ ُ َ َ ُ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ
‫ ا َول ْم‬183 ‫۪ني‬
o güzel isimlerle dua edin.
Onun isimleri hakkında ‫ وامل۪ى لهمۜ ا ِن كيد۪ي مت‬182 ‫ون‬ ۚ ‫مِن حيث ل يعلم‬
ْ‫ ا َ َولَم‬184 ‫ني‬ ٌ ‫۪ير ُمب‬ ٌ ‫حبه ْم م ِْن ج َّن ٍۜة ا ِْن ُه َو ا َِّل نَذ‬ َ َ ُ َّ َ َ َ
eğri yola gidenleri bırakın.
Onlar yapmakta olduklarının ۪ ِ ِ ِ ِ ‫يتفكروا ما بِصا‬
cezasına çarptırılacaklardır.
ٔۙ‫ش‬ ْ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ََ ُ ُ َْ
181. Yarattıklarımızdan, ٍ ‫ات والرِض وما خلق الل مِن‬ ِ ‫وت السمو‬ ِ ‫ينظروا ۪يف ملك‬
daima hak ile doğru yolu bu-
ُ‫ت َب ا َ َجلُ ُه ْم فَبا َ ّي َحد۪يث َب ْع َده‬ َ َ ‫ون قَ ِد ْاق‬ َ ُ َ ْ َ ٰٓ َ ْ َ َ
‫وان عس ان ي‬
lan ve onunla adil davranan ٍ ِ ِ ۚ
ُْ ُ َ َ َ َ َ ُ ّٰ ْ َ ْ
‫الل ف هاد َِي ُل ۜ َو َيذ ُره ْم ۪يف طغ َيان ِ ِه ْم‬ ‫ َم ْن يُضل ِ ِل‬185 ‫يُؤم ُِنون‬
bir ümmet vardır.
182. Âyetlerimizi yalanla-
َّ ْ ُ َ ٰ ْ ُ َ َّ َ َ َّ َ َ َ ُ َ ْ
‫يه ۜا قل ا ِن َما‬ ‫ ي َ ْس َـٔلونك ع ِن الساعةِ ايان مرس‬186 ‫َيع َم ُهون‬
yanları, hiç bilmeyecekleri
yerden yavaş yavaş helâke
َّ ‫ت يف‬ ْ َ‫۪يها ل َِوقْت َٓها ا َِّل ُه َو َث ُقل‬َ ‫عِلْ ُم َها عِنْ َد َر ّبى َل ُيَ ّل‬
‫ات‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
yaklaştıracağız.
ِ ۜ ِ ۪ۚ
ْ ُ ْ َ ٌّ َ َ َّ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ۜ ً َ ْ َ َّ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ
183. Onlara mühlet veririz;
Benim azabım çetindir.
‫ف عن َهۜا قل‬ ِ ‫ض ل تات۪يم ا ِل بغتة يسـٔلونك كنك ح‬ ِۜ ‫والر‬
َ َ َ ََ‫ك‬ْ َ َّ ٰ َ ّٰ َ ْ َ ُ ْ َ َّ
187 ‫ث انلَّاِس ل َي ْعل ُمون‬
184. Düşünmediler mi ki,
elçilerimde delilikten hiçbir ‫ن ا‬ ِ ‫ا ِنما عِلمها عِند اللِ ول‬
eser yoktur? Onlar, ancak
apaçık bir uyarıcıdırlar.
185. Göklerin ve yerin me- 187. Sana kıyametinden, ne zaman gelip çatacağını so-
lekûtuna, Allah’ın yarattığı her ruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun
şeye ve ecellerinin yaklaşmış vaktini O’ndan başkası açıklayamaz. O, göklere de yere de
olabileceğine bakmadılar mı? ağır gelmiştir. O, size ansızın gelecektir. Sanki sen onu bili-
O halde bundan sonra hangi yormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: O’nun bilgisi ancak
söze inanacaklar! Allah’ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler.
186. Allah kimi saptırırsa,
artık onun için yol gösteren
yoktur. Ve onları azgınlıkları
içinde şaşkın olarak bırakır.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
174 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 174
9. CÜZ ِ ‫ورة الع َر‬
‫اف‬ ‫س‬ A’RÂF SÛRESİ 189. Sizi bir tek nefisten
yaratan ve kendisi ile hu-
ُ‫الل َول َ ْو ُكنْت‬ ُۜ ّٰ ‫اء‬َ َٓ‫ضا ا َِّل مَا ش‬ًّ َ ‫ك نلِ َ ْفس۪ى َن ْفعًا َو َل‬ُ ْ َ َٓ ْ ُ
ِ ‫قل ل امل‬
zur bulsun diye eşini de on-
dan var eden O’dur. Eşini
ْ ُ ٓ ُّ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ sarıp örtünce hafif bir yük
‫يۚ وما مسِن السوء ا ِن‬ ِ ‫اعلم الغيب لستكثت مِن ال‬ yüklendi. Onu bir müddet
ْ‫م‬ ُ ََ َ َّ َ ُ َ ُ ْ ُ ْ َ ٌ َ َ ٌ َ َّ ۬ َ َ taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca,
‫ هو ال۪ي خلق‬188 ‫ون‬ ۟ ‫انا ا ِل نذ۪ير وبش۪ي ل ِقو ٍم يؤمِن‬ Rableri Allah’a: And olsun
ََ َ ُ ْ َ َْ
‫ح َد ٍة َو َج َعل مِن َها َز ْو َجهَا ل َِي ْس َن ا ِلْ َهاۚ فل َّما‬ ِ ‫م ِْن نفٍس َوا‬
bize kusursuz bir çocuk verir-
sen muhakkak şükredenler-
َ ْ َ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ْ َّ َ َ ً َ ً ْ َ ْ َ َ َ َ ّٰ َ َ
‫ت د َع َوا‬
den olacağız, diye dua ettiler.
‫تغشيها حلت ح خف۪يفا فمرت بِه۪ۚ فلما اثقل‬ 190. Fakat onlara kusursuz
ٓ ََ َ َّ َ ُ َ َ َ َ ْ َ ٰ ْ َ َ ُ َّ َ َ ّٰ
‫ فلم َّا‬189‫ين‬ ‫الًانلَكون َّنم َِنالشاك ِ۪ر‬
bir çocuk verince, kendilerine
ِ ‫اللربهمالئ ِناتيتناص‬ verdiği bu çocuk hakkında
َ ُ ّٰ َ َ َ َ َ ُ ٰ ٰ َٓ َ َٓ َ ُ ُ َ َ َ َ ً َ َ ُ ٰ ٰ
‫الل ع َّما‬
Allah’a ortak koştular. Allah
‫الا ج ل شكء ف۪يما اتيهماۚفتعال‬ ِ ‫اتيهما ص‬ ise onların ortak koştuğu
َ َُُْ ُ َ ُ ْ َ َ َ ُ ْ َُ َ ُ ْ ُ
191 ۘ‫شكون مَا ل يل ُق شيْ ًـٔا َوه ْم يلقون‬
şeyden münezzehtir.
ِ ‫ اي‬190 ‫شكون‬ ِ ‫ي‬ 191. Kendileri yaratıldığı
ْ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َٓ َ ً ْ َ ْ ُ َ َ ُ َ ْ َ َ َ
‫ َواِن‬192 ‫رون‬ ‫ول يستط۪يعون لهم نرا ول انفسهم ين‬
halde hiçbir şeyi yaratama-
yan varlıkları O’na ortak mı
ُ ُ َ َ ُ َ ٌ َٓ َ ْ ُ ُ َّ َ َ ٰ ُ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ
‫اء َعليْ ْم اد َع ْوت ُموه ْم‬ ‫تدعوهم ا ِل الهدى ل يبِعوكۜم سو‬
koşuyorlar?

ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ َّ َ ُ َ ْ َُْ َْ
192. Hâlbuki onlar ne on-
ّٰ
ِ‫ون الل‬ ِ ‫ ا ِن ال۪يـن تدعون مِن د‬193 ‫ام انتم صامِتون‬
lara bir yardım edebilirler ne

ْ‫ ْم ا ِْن ُكنْ ُتم‬ ُ َ ُ َ ْ ََْ ْ ُ ُ ْ َ ْ ُ ُ ََْ ٌ َ


de kendilerine bir yardımları
‫عِباد امثالم فادعوهم فليستج۪يبوا ل‬ olur.

َ ُ َ َ َْ َ ُ ٌ َ ََ َ
‫ ال ُه ْم ا ْر ُجل َي ْمشون ب ِ َهاۘ ام ل ُه ْم اي ْ ٍد َيبْ ِطشون‬194 ‫۪ني‬ َ
193. Onları doğru yola ça-
‫صادِق‬ ğırırsanız size uymazlar; on-

َ ٌ َٰ َ َْ َ ُ ْ ُ ٌ ُ ْ َ ْ َُ َْ َ
‫رون ب ِ َه ۘا ام ل ُه ْم اذان ي َ ْس َم ُعون‬
ları çağırmanız yahut onlar
ِ ‫بِه ۘا ام لهم اعني يب‬ gibi susanlar olmanız müsa-

ُ ‫۪يدون فَ َ ُتنْ ِظ‬ ُ ‫ك ْم ُث َّم ك‬ ُ َ َٓ َ ُ ُ ْ ُ َ


vidir.
195 ‫ون‬ ِ ‫ر‬ ِ ‫بِه ۜا ق ِل ادعوا شكء‬ 194. Allah’ı bırakıp da tap-
tığınız kimseler sizler gibi kul-
lardır. Doğru iseniz, onları ça-
188. De ki: “Ben, Allah’ın dilediğinden başka kendime ğırın da size cevap versinler!
herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. 195. Onların yürüyecekleri
Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak ayakları mı var, yoksa tuta-
isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece cakları elleri mi var veya gö-
inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” recekleri gözleri mi var yahut
işitecekleri kulakları mı var?
De ki: “Ortak koştuklarınızı
çağırın, sonra bana tuzağı
kurun ve bana göz bile açtır-
mayın!”

KUR’AN-I KERİM MEALİ 175


ANA SAYFAYA DÖN

196. Şüphesiz ki, benim 9. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬175


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫اتلاس ُِع‬ A’RÂF SÛRESİ

velim Kitab’ı indiren Allah’tır.


Ve O, bütün salihlere de
196 ‫۪ني‬ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ َّ ‫ابۘ َو ُه َو َي َت َوَّل‬ َ ‫الل َّال۪ي نَ َّز َل الْك َِت‬ُ ّٰ َّ ‫ا َِّن َو‬
velilik eder. ِِ
َٓ َُ ْ َ َ ُ َ َْ َ ُ َ َ َ َّ َ
197. Allah’ın dışında tap-
‫رك ْم َول‬ ‫۪ين ت ْد ُعون م ِْن دونِه۪ ليستط۪يعون ن‬ ‫وال‬
َ ٰ ُْ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ
tıklarınızın ne size yardıma
ُ َ ْ َ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ َُْ
güçleri yeter ne de kendileri-
‫ واِن تدعوهم ا ِل الهدى ليسمعوۜا‬197 ‫رون‬ ‫انفسهم ين‬
َ‫ ُخ ِذ الْ َع ْفو‬198 ‫ون‬ َ ُ ُْ َ ْ ُ َ َ َْ َ ُُ َْ ْ ُ ََٰ
ne yardım edebilirler.
198. Onları doğru yola ça- ‫ر‬ ِ ‫وتريهم ينظرون ا ِلك وهم ليب‬
َ َ َ ْ َ َّ ِ َ ْ َ ْ ْ َ ْ ْ
‫نغ َّنك‬ َ ‫الَاهِل‬ ‫َوا ُم ْر بِال ُع ْر ِف َواع ِرض ع ِن‬
ğırmış olsanız işitmezler. Ve
onların sana baktıklarını gö- ‫ واما ي‬199 ‫۪ني‬
ٌ ‫۪يع َعل‬ ٌ ‫اللِ ا ِنَّ ُه َسم‬ ّٰ ْ ْ َ ٌ ْ َ َ ْ َّ َ
ۜ ِ ‫اس َتعِذ ب‬
rürsün, oysa onlar hakikati
görmezler. 200 ‫۪يم‬ ‫ان نزغ ف‬ ِ ‫مِن الشيط‬
َّ َ َ َ ْ َّ َ ٌ َٓ ْ ُ َّ َ َ ْ َ َّ َ َّ َّ
‫ان تذك ُروا‬
199. Sen affı tut, iyiliği em-
ret ve cahillerden yüz çevir. ِ ‫ط‬ ‫ي‬ ‫الش‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫ف‬ ِ ‫ا ِن ال۪ين اتقوا ا ِذا مسهم طائ‬
ُ َّْ َ ُّ ُ َ ْ ُ ُ َ ْ َ
ْ ‫ون ُه‬ َ ُ ُْ ْ ُ َ َ
200. Eğer şeytandan bir
‫غ ث َّم‬ ِ ‫ال‬ ‫يف‬ ِ ‫م‬ ‫د‬ ‫م‬ ‫ي‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ان‬ ‫و‬ ‫خ‬ ِ ‫ا‬‫و‬ 201 ‫ون‬
ۚ ‫ر‬ِ ‫فا ِذا هم مب‬
ْ َ َْ ُ َ َٰ ْ َْ َْ ََِ َ ُ ُْ َ
kışkırtma gelip seni dürterse
ُْ
hemen Allah’a sığın. Çünkü
‫اج َتبَيْ َت َه ۜا قل‬ ‫ واذا لم تات ِ ِهم بِاي ٍة قالوا لول‬202 ‫رون‬ ِ ‫ليق‬
ُ ّ َ ْ ُ َٓ َ َ ٰ ّ َ ْ َّ َ ٰٓ ُ َ ُ َّ َ َٓ َّ
O, işiten ve bilendir.
ْ‫م‬
201. Takvâya erenler var
ِ ‫ى هذا بصائ ِر مِن رب‬ ۚ ‫ا ِنما اتبِع ما يوح ا ِل مِن ر ۪ب‬
ُْٰ ُْ َ ُ َ َ َ ْ َ ٌَْ َ َ ُ
‫ واِذا ق ِرئ القران‬203 ‫حة ل ِق ْو ٍم يُؤم ُِنون‬ ‫َوه ًدى ور‬
ya, onlara şeytan tarafından
bir vesvese dokunduğunda

َ ُ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ ُ ْ َ َ ُ َ ُ َ ْ َ
‫ َواذك ْر َر َّبك‬204 ‫حون‬
Allah’ı anar hemen gerçeği
görürler. ‫فاست ِمعوا ل وان ِصتوا لعلم تر‬
202. Şeytanların dostları- ُْ
‫ال ْه ِر م َِن الق ْو ِل بِالغ ُد ّ ِو‬
َْ َ ْ ‫ون‬ َ ُ َ ً َ َ ً ُّ َ َ َ ْ َ
‫سك تضع وخ۪يفة ود‬ ِ ‫۪يف نف‬
na gelince, o, onları azgınlığa
َ ْ َ َّ َّ َ ‫ ْن م َِن الْ َغافِل‬ ُ َ َ َ َ ْٰ َ
‫۪ين عِن َد َر ّبِك‬
sürüklerler. Sonra da yakala-
rını bırakmazlar. ‫ ا ِن ال‬205 ‫۪ني‬ ‫والصا ِل ول ت‬
َ ُ ْ َ َُ َ َُ ُ ّ َ ُ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ
203. Onlara istedikleri bir
ayeti getirmediğin zaman,
ٌ‫َس ْج َدة‬
206 ‫ج ُدون‬ ‫ليستك ِبون عن عِبادتِه۪ ويسبِحونه ول يس‬
“ötekiler gibi onu da topla-
saydın ya!” Derler. De ki: Ben
ancak Rabbimden bana vah- 205. Rabbini, içinden yalvararak ve ondan korkarak,
yolunana uyarım. Bu, Rab- yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafiller-
binizden gelen basîretlerdir; den olma.
iman eden bir kavim için hi- 206. Kuşkusuz Rabbinin katındakiler O’na kulluk etmek-
dayet ve rahmettir. ten asla kibirlenmezler, O’nu tesbih eder ve yalnız O’na
204. Kur’an okunduğu za- secde ederler.
man onu dinleyin ve susun ki
size merhamet edilsin.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


176 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ْ َ ُ 176
9. CÜZ ‫ورةُ النفا ِل‬ ‫س‬ ENFAL SÛRESİ 2. Müminler ancak, Allah
anıldığı zaman yürekleri titre-
ٌ َ ٌَ َْ
ْ ُ ‫لنْ َ َف‬ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫ه‬َ ِ ‫َو‬ ‫ه َّية‬
ِ‫النْ َفا ِل َم َدن َِّيةم َو ِد َن‬
َ ‫ال‬
ِ ‫ا ُسورة‬
yen, kendilerine Allah’ın âyet-
leri okunduğunda imanlarını
ً ٰ ً ٰ َ َ ُ ْْ َ َ ٌ ْ َ
‫نايَة‬ َْ
‫ايَة‬ ‫سببع ُعو‬‫خس َوو َس‬ ‫خٌس‬
8 - ENFAL SÛRESİ
‫ون‬ artıran ve yalnız Rablerine
dayanıp güvenen kimselerdir.
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ ‫الر‬َّ ِ‫الل‬ ّٰ
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬ 3. Onlar namazlarını kılan

ّٰ ُ َّ َ ُ َّ َ ّٰ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ
ve kendilerine rızık olarak
َ‫الل‬ ‫يسـٔلونك ع ِن النفا ِۜل ق ِل النفال ِللِ والرسو ِلۚ فاتقوا‬ ‫ ح ِْز ٌب‬verdiğimizden tasadduk eden

ُ ْ ُٓ َ ُ َ َ َ ّٰ ُ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ
4
ْ ُ ْ‫كن‬
kimselerdir.
‫م‬ ‫واصلِحوا ذات بينِمۖ واط۪يعوا الل ورسول ا ِن‬ 4. İşte onlar gerçek mü-

‫وب ُه ْم‬ ُ ُ‫ت قُل‬ ْ َ‫الل َوجل‬ ُ ّٰ ‫۪ين ا َِذا ُذك َِر‬ َ ‫ون َّال‬
َ ُ ْ ُ ْ َ َّ َ ‫ُم ْؤ ِمن‬
‫ ا ِنما المؤمِن‬1 ‫۪ني‬
minlerdir. Onlar için Rableri
ِ katında dereceler, bağışlan-
َ ُ َّ َ ّ ٰ َ ً َ ْ ُ ْ َ َ ُ ُ َ ٰ ْ ْ َ َ ْ َ ُ َ َ
ۚ ‫۪يمانا َوع َرب ِ ِه ْم َيت َوك‬
ma ve tükenmez bir rızık var-
2 ‫ون‬ ‫واِذا تلِيت علي ِهم اياته زادتهم ا‬ dır.
ُ َ ٰ ٓ ُ َۜ ُ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ ٰ َّ َ ُ ُ َ َّ َ
‫ ا ۬ولئ ِك ه ُم‬3 ‫ون‬ ‫ال۪ين يق۪يمون الصلوة ومِما رزقناهم ينفِق‬
5. Nitekim Rabbin seni
evinden hak yolunda çıkar-
َ ٌ ْ ْ ٌ َ َ َ ْ ُ َ ۜ ًّ َ َ ُ ْ ُ ْ
4 ‫ات عِن َد َر ّب ِ ِه ْم َو َمغفِ َرةٌ َورِ ْزق ك ۪ري ٌۚم‬ ‫المؤمِنون حقا لهم درج‬
mıştı da, tabi olanlardan bir
kısmı hoşnut değildi.
َ‫ال ّق َوا ِ َّن فَريقًا م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن۪ني‬ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُّ َ َ َ َ ْ َ َٓ َ
۪ ۖ ِ ِ ‫كما اخرجك ربك مِن بيتِك ب‬ 6. Hak ortaya çıktıktan

َ ُ َّ َ َ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ّ َ ْ َ َ ُ ُ َ ُ ََ
sonra sanki, gözleri göre göre
‫ني كنمَا ي ُ َساقون‬ ‫ يَادِلونك ِيف ال ِق بعد ما تب‬5 ۙ‫لكرِهون‬ ölüme sürükleniyorlarmış gibi

ْ َ َ َّٓ ُ ّٰ ‫ك ُم‬ُ ُ َ ْ ِ َ َۜ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ
seninle tartışıyorlardı.
‫ني‬ ‫ت‬ ‫ِف‬ ‫ئ‬‫ا‬ ‫الط‬ ‫ى‬ ‫د‬َ ‫الل ا ِْح‬ ‫ واذ ي ِعد‬6 ‫ت وهم ينظرون‬
ِ ِ ‫ا ِل المو‬ 7. Hatırlayın ki, Allah size,
ُ َ ُ ُ َ َ َّ َ َ ْ َ َّ َ َ ُّ َ َ َ ْ ُ َ َ َّ َ
‫ات الش ْوكةِ تون ل ْم‬
iki taifeden birinin sizin oldu-
ِ ‫يذ‬ ‫انها لم وتودون ان غ‬ ğunu vaat ediyordu; siz de
َ ‫ل ِ َماتِه۪ َو َي ْق َط َع َداب َر الْ َكاف ِر‬ َ َّ َ ْ َّ ُ ْ َ ُ ّٰ ُ ُ َ kuvvetsiz olanın, sizin olma-
7ۙ‫ين‬ ۪ ِ ِ ‫وي ۪ريد الل ان يِق الق ب‬ sını istiyordunuz. Oysa Allah,
َ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َّ َ ْ َّ ُ sözleriyle hakkı gerçekleş-
8 ‫ون‬ ۚ ‫ِل ِحق الق ويب ِطل الا ِطل ولو ك ِره المج ِرم‬ tirmek ve kâfirlerin güçlerini
kesmek istiyordu.
8. Bu, müşrikler istemese
de hakkı gerçekleştirmek ve
8 - ENFAL SÛRESİ bâtılı ortadan kaldırmak için-
di.
Bismillâhirrahmânirrahîm

1. Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimet-


ler Allah’a ve peygambere aittir. O halde siz mü’min olmak
istiyorsanız Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzel-
tin, Allah’a ve resulüne itaat edin.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 177


ANA SAYFAYA DÖN

9. Hani Rabbinizden yar- 9. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬177


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫اتلاس ُِع‬ ENFAL SÛRESİ

dım istiyor, yalvarıyordunuz.


O da, “Ben size ard arda bin
ْ‫كم‬ ُ ُّ ُ ّ َ ْ ُ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ُ َ ْ َ ْ
melekle yardım ediyorum” ‫ا ِذ تستغ۪يثون ربم فاستجاب لم ا۪ن م ِمد‬
diye cevap vermişti.
ٰ ْ ُ َّ ُ ّٰ ُ َ َ َ َ َ َ ْ ُ َ ٰٓ َ ْ َ َْ
10. Allah bunu, sadece ‫ وما جعله الل ا ِل بشى‬9 ‫بِالٍف مِن الملئ ِكةِ مردِف۪ني‬
َّ ّٰ ْ ْ َّ ُ ْ َّ َ َ ْ ُ ُ ُ ُ َّ َ ْ َ َ
‫اللِ ا ِن‬ ۜ ‫وتلِ طمئ ِن بِه۪ قلوب ۚم وما انلر ا ِل مِن عِن ِد‬
müjde olsun ve onunla kal-
biniz yatışsın diye yapmıştı.
ْ ً َ ُ ّ َ ْ ٌ ‫الل َعز‬ َ ّٰ
‫ ا ِذ ُيغش۪ي ُم انلُّ َعاَس ا َم َنة مِن ُه‬10۟ ‫۪يم‬ ٌ ‫يز َحك‬
Yoksa yardım yalnız Allah ka-
tındandır. Çünkü Allah mut- ۪
lak galiptir, yegâne hüküm ve َ ‫ط ّه َر ُك ْم به۪ َو ُي ْذه‬ َ ُ ً َٓ َٓ َّ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ّ َ ُ َ
hikmet sahibidir. ‫ِب‬ ِ ِ ‫نل عليم مِن السماءِ ماء ِل‬ ِ ‫وي‬
َ‫ ْم َو ُيَ ّبت‬ ُ ُ ُ ٰ َ َ ْ َ َ َ ْ َّ َ ْ ْ ُ ْ َ
ِ ِ ‫ان ول ِيبِط ع قلوب‬ ِ ‫عنم رِجز الشيط‬
11. O zaman katından bir

ّ َ َ ٰٓ ْ َ َ َْْ
güven olmak üzere sizi hafif
ُ ْ
‫ ا ِذ يُوح۪ى َر ُّبك ا ِل ال َملئ ِكةِ ا۪ن َم َع ْم‬11 ‫بِهِ الق َدا َۜم‬
bir uykuya daldırıyordu; sizi
temizlemek, şeytanın pisliği-
َ ‫الر ْع‬ ُّ ‫ك َف ُروا‬ َ َ َّ ُُ ْ ُ َ ُ َ ٰ َ َّ ُ ّ َ َ
‫ب‬ ‫وب ال۪ين‬ ‫ل‬ ‫ق‬ ‫يف‬۪ ‫فثبِتوا ال۪ين امنوا ۜسال‬
‫۪ى‬ ‫ق‬
ni, sizden gidermek, kalple-
rinizi birbirine bağlamak ve ِ
َ ‫ك َّل َب‬ ُ ْ ُْ ُ ‫اض‬ ْ َ َْ َْ ََْ ُ ْ َ
12 ۜ‫ان‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ب‬ ِ ‫اق و‬ ِ ‫اضبوا فوق العن‬ ِ ‫ف‬
savaşta sebat ettirmek için
üzerinize gökten bir su indiri- ٍ
yordu. ُ َ ‫الل َو َر ُس‬
‫ول‬ َ ّٰ ‫شاق ِق‬ َ ُ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ ُّ َٓ ْ ُ َّ َ َ ٰ
‫ذل ِك بِانهم شاقوا الل ورسول ۚ ومن ي‬
ِ
َّ َ ُ َُ ُ ٰ َ ْ ُ َ َ ّٰ َّ َ
12. Hani Rabbin meleklere
“Muhakkak ben sizinle bera-
‫ ذل ِ ْم فذوقوهُ َوان‬13 ‫اب‬ ِ ‫فا ِن الل د۪يد ال ِع‬
‫ق‬
ُ ‫۪ين ا ٰ َم ُنٓوا ا َِذا لَق‬ َ ‫ يَٓا اَيُّ َها َّال‬14 ‫اب انلَّار‬ َ ْ
berim; haydi iman edenlere

‫۪يت ُم‬ َ ‫ين َع َذ‬ َ ‫كاف ِر‬


۪ ‫ل ِل‬
destek olun.” diye vahyedi-
ِ
ْ‫ َو َم ْن يُ َولِّهم‬15 ‫ار‬ َ ْ ُ ُ ُّ َ ُ َ َ ً ْ َ ُ َ َ َ َّ
yordu. “Ben kâfirlerin yüre-
ğine korku salacağım; par- َۚ َ‫ال ْدب‬ ‫ال۪ين كفروا زحفا ف تولوهم‬
ِ
ْ‫يا ا ِٰل ف َِئة َف َقد‬
maklarının uçlarına vurun ki,
ًّ‫ح‬ َ ‫ح ّرفًا لِق َتال ا َ ْو ُم َت‬ َ ‫يَ ْو َمئ ِذ ُدبُ َرهُٓ ا َِّل ُم َت‬
ٍ ٍ ِ ِ ٍ
boyunlarını büksünler!”
ِ
13. Bu söylenenler, onla-
ُ َ ْ َ ْ َ ُ َّ َ َ ُ ٰ ْ َ َ ّٰ َ َ َ َ َٓ
rın Allah’a ve Resulüne karşı 16 ‫ب مِن اللِ وماويه جهن ۜم وبِئس المص۪ي‬ ٍ ‫باء بِغ‬
‫ض‬
gelmelerinden ötürüdür. Kim
Allah ve Resulüne karşı gelir-
se, bilsin ki Allah, azabı şid-
detli olandır. 16. Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme veya diğer
bölüğe ulaşıp mevzi tutma durumu dışında, kim öyle bir
14. İşte size Allah’ın azabı! günde onlara arka çevirirse muhakkak ki o, Allah’ın gazabı
Şimdi onu tadın! Kâfirlere bir ile döner, onun yeri de cehennemdir. O ne kötü varılacak
de ateşin azabı vardır. yerdir!
15. Ey müminler! Toplu
halde kâfirlerle karşılaştığınız
zaman onlara arkanızı dön-
meyin.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


178 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ْ َ ُ 178
9. CÜZ ‫ورةُ النفا ِل‬ ‫س‬ ENFAL SÛRESİ 20. Ey iman edenler!
Allah’a ve Resulüne itaat
َ‫ت ا ِذْ َر َميْت‬ َ ْ‫الل َق َتلَ ُه ْم َومَا َر َمي‬ َ ّٰ ‫ َّن‬ ٰ َ ْ ُ َُُْ ََْ
ِ ‫فلم تقتلوهم ول‬
edin, dinlediğiniz halde
ۖ O’ndan yüz çevirmeyin.
ً‫۪ني مِنْ ُه بَ َٓ ًء َح َسنا‬ َ ‫ل ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ َ ِ ْ‫م َو ِلُب‬ ٰ َ ّٰ ٰ
ۜ ۚ ‫ َّن الل َر‬ ِ ‫َول‬
21. İşitmedikleri halde “işit-
tik” diyenler gibi olmayın.
َ َ ّٰ ‫ِ ْم َوا َ َّن‬
ُ ٰ ٌ ‫۪يع َعل‬ َ ّٰ ‫ا َِّن‬
‫الل ُموه ُِن كيْ ِد‬ ‫ ذل‬17 ‫۪يم‬ ٌ ‫الل َسم‬ 22. Çünkü Allah katında

ُ ْ َ ْ ُ َ َٓ‫حوا َف َق ْد ج‬ ُ ‫ ا ِْن ت َ ْس َت ْفت‬18 ‫ين‬ َ ْ


canlıların en zarara uğrayanı,
ۚ ‫اءك ُم الفت‬
‫ح‬ َ ‫كاف ِر‬
ِ ۪ ‫ال‬
akletmeyen, hakikate karşı

َ َ ُ َ ْ ُ َ ٌْ َ َ ُ َ ُ ََْ ْ َِ
sağır ve dilsiz gibi olanlardır.
‫ي ل ْۚم َواِن ت ُعودوا ن ُع ْۚد َول ْن‬ ‫وان تنتهوا فهو خ‬ 23. Allah onlarda bir hayır

َ ّٰ ‫تۙ َوا َ َّن‬ ْ َُ َ ََْ ًْ َ ْ ُ َُ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ


‫الل َم َع‬
görseydi elbette onlara duyu-
‫تغِن عنم ف ِئتم شيـٔا ولو كث‬ rurdu. Onlara duyursaydı bile
َ َ
‫الل َو َر ُسو ُل َول‬ َ ّٰ ‫۪يعوا‬ ُ ‫۪ين ا ٰ َم ُنٓوا اَط‬ َ ‫ يَٓا اَيُّ َها َّال‬19 ‫۪ني‬ ْ ْ
۟ َ ‫ال ُمؤ ِمن‬
yine yüz çevirerek dönerlerdi.
24. Ey iman edenler! Sizi
ُ َ َ َّ َ ُ ُ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َّ َ َ hayra çağıran, Allah ve Re-
‫ ول تونوا كال۪ين قالوا‬20 ‫ون‬ ۚ ‫تولوا عنه وانتم تسمع‬ sulüne uyun. Ve bilin ki, Allah
ّٰ َ ْ ّ َٓ َّ َّ َ َّ َ ُ َ َْ َ ْ ُ َ َْ َ kişi ile onun kalbi arasına gi-
ِ‫اب عِند الل‬ ِ ‫ ا ِن ش ادلو‬21 ‫س ِمعنا وهم ليسمعون‬ rer. Mutlaka O’nun huzurun-

ْ‫الل ف۪يهم‬ ُ ّٰ ‫ َول َ ْو َعل ِ َم‬22 ‫ون‬ َ ُ ْ َ َ َ َّ ُ ْ ُ ْ ُّ ُّ da toplanacaksınız.


ِ ‫الصم الم ال۪ين ل يعقِل‬ 25. Bir de öyle bir fitneden
َ ُ ُ َّ َ َ َ َ َ ًْ َ
23 ‫يا ل ْس َم َع ُه ۜ ْم َول ْو ا ْس َم َع ُه ْم تلَ َول ْوا َوه ْم ُم ْع ِرضون‬
sakının ki o, içinizden sadece
‫خ‬ zulmedenlere erişmekle kal-
ُ
‫ِلر ُسو ِل ا ِذا د َعك ْم‬
َ َ َّ ‫۪يبوا ِ ّٰللِ َول‬ ُ ‫اس َتج‬ َ ‫يَٓا اَيُّ َها َّال‬
ْ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا‬ maz. Biliniz ki, Allah’ın azabı
şiddetlidir.
َْ ْ َ ْ َ ُ ُ َ َ ّٰ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ
۪‫ني ال َم ْرءِ َوقلبِه‬ ‫ل ِما ي ۪يي ۚم واعلموا ان الل يول ب‬
‫۪ين‬ َ ‫۪يب َّال‬ َّ َ ‫ َو َّات ُقوا ف ِتْ َن ًة َل تُص‬24 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ُٓ َّ َ َ
‫وانه ا ِلهِ تش‬
َ ْ ُ َ َ ّٰ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ ً َّ َٓ ْ ُ ْ ُ َ َ
25 ‫اب‬ ِ ‫ظلموا مِنم خاصة ۚواعلموا ان الل شد۪يد ال ِع‬
‫ق‬

17. Onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü. Attığın-


da da sen atmadın, İlla Ben attım. Ve bunu, müminleri gü-
zel bir imtihanla denemek için yaptık. Şüphesiz Allah hak-
kıyla işiten ve hakkıyla bilendir.
18. Bu böyledir. Allah, kâfirlerin tuzağını bozucudur.
19. Eğer zaferi istiyorsanız, yapmakta olduğunuz yan-
lışlardan vaz geçin, bu sizin için hayırlıdır ki işte size fetih
geldi. Yanlışlarınıza dönerseniz bizde size olan ihsanımızı
çekeriz. Ne kadar çok olursanız olun, bilin ki bu size fayda
vermez. Allah ancak müminlerle beraberdir.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 179
ANA SAYFAYA DÖN

26. Hatırlayın ki, bir zaman 9. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬179


َّ ‫ل ْز ُء‬
‫اتلاس ُِع‬ ENFAL SÛRESİ

siz yeryüzünde âciz tanınan,


َ ُ ََ َْ َ ُ ْ ٌ َ َْ ْ ُ ْ
‫َواذك ُرٓوا ا ِذ ان ُت ْم قل۪يل ُم ْس َتض َعفون ِيف الرِض تافون‬
ْ
sayıları az bir toplum idiniz;
insanların sizi yakalayıp gö-
türmesinden korkuyordunuz
ْ َ ْ ُ َ َّ َ َ ْ ُ ٰ ٰ َ ُ َّ ُ ُ َ َّ َ َ َ ْ َ
da şükredesiniz diye Allah ۪ ‫ره‬ ِ ‫ان يتخطفم انلاس فاويم وايدكم بِن‬
َ َ ُ ْ َ ُ َّ َ َ ّ َّ َ ْ ُ َ َ َ َ
‫ يَٓا ايُّ َها‬26 ‫ات ل َعل ْم تشك ُرون‬
sizi barındırdı. Yardımıyla sizi
destekledi ve size en temiz ِ ‫ورزقم مِن الطيِب‬
ُ َ َ ُٓ ُ َ َ َّ َ َ ّٰ ُ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ
‫الر ُسول َوتونوا امَانات ِ ْم‬
ve güzel şeylerden rızık ver-
di. ‫ال۪ين امنوا ل تونوا الل و‬
27. Ey inananlar, bile bile
ْ‫كم‬ ُ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َٓ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ َ َُ ْ َ ْ ََُْ
emanetlerinize hıyânet et- ‫ واعلموا انما اموالم واولد‬27 ‫وانتم تعلمون‬
mek sûretiyle Allah’a ve Elçi-
ٓ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ ‫ج ٌر َعظ‬ ْ َ ُٓ َ ْ َ ّٰ َّ َ َ ۙ ٌ َ ْ
sine hıyânet etmeyin. ‫ يا ايها ال۪ين امنوا‬28۟ ‫۪يم‬ ‫ف ِتنة وان الل عِنده ا‬
ُ َْ َّ ً َ ُ ُ َ ْ ْ َ َ ّٰ ُ َ ْ
‫الل ي َعل ل ْم ف ْرقانا َو ُيفِ ْر عن ْم‬ ‫ا ِن ت َّتقوا‬
28. Biliniz ki, mallarınız
ve çocuklarınız birer imtihan
ْ ْ َ ْ ُ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ْ ْ َ َ ْ ُ َ ّ َ
29 ‫الل ذو الفض ِل ال َعظ۪ي ِم‬
sebebidir. Büyük mükâfat
Allah’ın katındadır. ‫سيِـٔات ِم ويغفِر ل ۜم و‬
َ ُ‫وك ا َ ْو َي ْق ُتل‬ َ ‫ك َف ُروا ِلُْب ُت‬ َ َ َّ َ ُ ُ ْ َ ْ ِ َ
‫وك‬ ‫واذ يمكر بِك ال۪ين‬
29. Ey iman edenler! Eğer
Allah’a karşı gelmekten sakı- ِ
َ َ ْ ُ ْ َ ُ ّٰ َ ُ ّٰ ُ ُ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ُ ْ ُ ْ َ
30 ‫الل والل خي الماك ِ۪رين‬ ۜ ‫وك ويمكرون ويمكر‬ ۜ ‫او ي ِرج‬
nırsanız, O, size iyi ile kötüyü
ayırt edecek bir anlayış verir,
َ ْ َ ْ ُ َ ُ َٓ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ُ َ َ ُ َ ٰ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ
‫واِذا تتل علي ِهم اياتنا قالوا قد س ِمعنا لو نشاء لقلنا مِثل‬
suçlarınızı örter ve sizi bağış-
lar. Çünkü Allah büyük lütuf
ْ َّ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ ُ َ َ ٓ َّ َٓ ٰ ْ َٓ ٰ
‫ واِذ قالوا اللهم ا ِن‬31 ‫هذا ۙا ِن هذا ا ِل اساط۪ي الول۪ني‬
sahibidir.

ْ َُ َ ٰ َ َ
30. Hatırla ki, kâfirler seni
َ‫ارةً مِن‬ َ ‫ح‬
َ ‫ج‬ َ‫ال َّق م ِْن عِنْد َك فَا َ ْمط ْر َعلَيْنا‬ َ ‫كان هذا هو‬
ِ ِ ِ
tutup bağlamaları veya öldür-
meleri yahut seni çıkarmaları
ّ ُ ّٰ ‫ان‬ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ َٓ َّ
‫الل ِلُ َع ِذ َب ُه ْم‬ ‫ وما ك‬32 ‫۪ي‬ ٍ ‫اب ا‬
‫ل‬ ٍ ‫السماءِ اوِ ائِنا بِعذ‬
için sana tuzak kuruyorlardı.
Onlar tuzak kurarken, Allah
َ ْ ُ ّ ُ ّٰ َ َ َ َ ْ َ ْ ‫َواَن‬
33 ‫الل ُم َع ِذ َب ُه ْم َوه ْم ي َ ْس َتغ ِف ُرون‬
onların tuzaklarını biliyordu!
Allah, tuzakları bozanların en ‫ت ف۪ي ِه ۜم وما كان‬
hayırlısıdır.
31. Onlara âyetlerimiz
okunduğu zaman dediler ki: 32. Hani bir zaman da: Ey Allah’ım! Eğer bu Kitap senin
“İşittik, istesek biz de bunun katından gelmiş bir gerçekse, üzerimize gökten taş yağdır
benzerini elbette söyleyebi- yahut bize elem verici bir azap getir! Demişlerdi.
liriz. Bu öncekilerin masalla-
rından başka bir şey değildir.” 33. Hâlbuki sen onların içinde olduğun halde, Allah on-
lara azap edecek değildir. Ve içlerinde Allah’tan bağışlan-
masını isteyenler bulunurken de Allah onlara azap edecek
değildir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


180 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ْ َ ُ 180
9. CÜZ ‫ورةُ النفا ِل‬ ‫س‬ ENFAL SÛRESİ 36. Şüphesiz ki inkâr eden-
ler mallarını, Allah yolundan
ْ َ ْ َ َ ُّ ُ َ ْ ُ َ ُ ّٰ ُ ُ َ ّ َ ُ َّ َ ْ ُ َ َ َ alıkoymak için harcıyorlar.
‫ج ِد‬ ِ ‫وما لهم ال يع ِذبهم الل وهم يصدون ع ِن المس‬ Daha da harcayacaklar. So-
َ ُ َّ ُ ْ َّ ُٓ ُ َٓ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ُٓ َ َ َ ِ َ َ ْ nunda bu, onlara yürek acısı
‫اؤه ا ِل المتقون‬ ۬ ‫الرام وما كانوا او ِلاءهۜ ا ِن او ِل‬ olacak ve en sonunda mağ-
ْ‫ان َص َ ُت ُهم‬ َ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ lûp olacaklardır. Kâfirlikte ıs-
‫ وما ك‬34 ‫ن اكثهم ل يعلمون‬ ِ ‫ول‬ rar edenler ise cehenneme

َ‫اب بما‬ َ ‫اء َوتَ ْص ِديَ ًۜة فَ ُذوقُوا الْ َع َذ‬ ً ‫ك‬ َٓ ُ َّ ْ َ ْ َ ْ sürükleneceklerdir.
ِ ‫ت ا ِل م‬
ِ ‫عِند الي‬
َ ُ ْ ُ ُ َ َ َ َّ َّ
37. Allah’ın pisi temizden
َ ُْ َ ُْ
‫ ا ِن ال۪ين كفروا ينفِقون‬35 ‫كن ُت ْم تف ُرون‬
ayıklaması ve hep üstüne
koyup hepsini yığarak ce-
ُ َ ُ ْ َ ّٰ
‫اللِ ف َس ُينفِقون َها ث َّم‬ ۜ ‫يل‬ ‫ب‬ ‫س‬َ ‫ا َ ْم َوال َ ُه ْم ِلَ ُص ُّدوا َع ْن‬ henneme atması içindir. İşte
ِ ۪ onlar ziyana uğrayanların ta
َ َ َ َّ َ َۜ ُ َ ْ ُ َّ ُ ً َ ْ َ ْ ْ َ َ ُ ُ َ
‫۪ين كف ُٓروا‬ ‫تون علي ِهم حسة ثم يغلبون وال‬
kendileridir.

َّ َ َ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ َّ َ َ ٰ
38. İnkâr edenlere, eğer

‫ب‬ ّ
‫ي‬ ‫الط‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫يث‬ ‫ب‬ ‫ال‬ ‫الل‬ ‫۪ي‬ ‫م‬ ‫ل‬ ِ 36 ۙ‫ون‬ ‫ا ِل جهنم يش‬
ِ ِ ۪
vazgeçerlerse, geçmiş gü-

ً‫ي ُك َم ُه َج۪يعا‬ ٰ َ ُ َ ْ َ َ َْ َ َ ْ َ َ
nahlarının bağışlanacağını
ْ َ ‫ع َب ْعض َف‬ ‫ويجعل ال ۪بيث بعضه‬
ٍ
söyle. Yok, yine dönerlerse,

َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ُ َ َّ َ َ ََ ْ ََ
öncekilere uygulanan ilahi
ُْ ُ
‫ قل‬37۟ ‫اسون‬ ِ ‫ال‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ِك‬ ‫ئ‬ ‫ل‬ ۬‫و‬ ‫ا‬ ۜ‫م‬ ‫ن‬ ‫ه‬‫ج‬ ‫۪ى‬ ‫ف‬ ‫ه‬ ‫فيجعل‬
kanun devam edecektir.

ْ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ ُٓ َ َ َ َّ
39. Fitne yatışıncaya ve
‫ف واِن‬ ۚ ‫ل ِل۪ين كفروا ا ِن ينتهوا يغفر لهم ما قد سل‬
din Allah’ındır diyene kadar

ُ ُ َ َ َ َّ َ ْ ُ َّ ُ ْ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ
onlarla savaşın! Eğer son
ّٰ‫وه ْم َحىت‬ ‫ وقات ِل‬38 ‫يعودوا فقد مضت سنت الول۪ني‬ verirlerse şüphesiz ki Allah

ْ‫۪ين ُك ُّل ُه ِ ّٰللِ فَا ِن انْ َت َهوا‬ َ ُ َ َ ٌَْ َ ُ َ َ


onların yaptıklarını çok iyi gö-
ُ ّ‫ون ادل‬ ‫ل تون ف ِتنة وي‬
ِ ۚ
rendir.

ٓ ُ َ ْ َ ْ َّ َ َ ْ ِ َ ٌ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ 40. Eğer yüz çevirirlerse,


‫ وان تولوا فاعلموا‬39 ‫فا ِن الل بِما يعملون بص۪ي‬ iyi bilin ki, Allah sizin Mev-

ُ َّ َ ْ َ ٰ ْ َ ْ َ ْ ْ ُ ٰ ْ َ َ ّٰ َّ َ lâ’nızdır. O ne güzel Mevlâ ve


40 ‫ان الل مول ۜم ن ِعم المول ون ِعم انلص۪ي‬ ne güzel yardım edicidir!

34. Onlar Mescid-i Haram’ın bakıcı ve koruyucuları ol-


madıkları halde, müminleri oradan geri çevirirlerken Allah
onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın bakıcı ve koruyu-
cuları takvâ sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların
çoğu bunu bilmez.
35. Onların Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak
ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. İnkâr etmekte oldu-
ğunuz şeylerden ötürü tadın azabı.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 181


ANA SAYFAYA DÖN

41. Eğer Allah’a ve hak ile 10. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬181


ُ ِ ‫ل ْز ُء الْ َع‬
‫اش‬ ENFAL SÛRESİ

bâtılın ayrıldığı gün, iki or-


َّ ‫خ َس ُه َول‬ ُ ُ ِ‫شٔ فَا َ َّن ِ ّٰلل‬ ْ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ
‫ِلر ُسو ِل‬
dunun birbiri ile karşılaştığı
günü kulumuza indirdiğimize
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬
ٍ ‫واعلموا انما غنِمتم مِن‬
ْ َ ٰ ََْ َ ٰ ْ ُْ
10

‫يل‬ َّ
ِۙ ‫۪ني واب ِن الس ۪ب‬ ْ َ َ َ َ
ِ ‫و ِلِي القرب والتام والمساك‬
inanmışsanız, bilin ki, gani-
met olarak aldığınız herhan-
َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ ٰ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ّٰ ْ ُ ْ َ ٰ ْ ُ ْ ُ ْ
‫ان‬ ِ ‫ا ِن كنتم امنتم بِاللِ وما انزنلا ع عب ِدنا يوم الفرق‬
gi bir şeyin beşte biri Allah’a,
Resulüne, onun akrabaları-
ْ‫ ا ِذْ اَنْ ُتم‬41 ‫۪ير‬ ٌ ‫شٔ قَد‬ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ
ٍ ‫ان والل ع ك ِل‬ ِ ۜ ‫يوم اتلق المع‬
na, yetimlere, yoksullara ve
yolcuya aittir. Allah her şeye
ُ ‫ك‬ ْ َّ َ ٰ ْ ُ ْ َ ْ ُ ْ ْ ُ َ َ ْ ُّ َ ْ ُ ْ
‫ب‬ ‫بِالعدوة ِ ادلنيا وهم بِالعدوة ِ القصوى والر‬
kadirdir.

ْ َْ ْ َ ُ َ ََ ََْ ْ ُ ْ َ َ ْ َ
42. Hatırlayın ki, siz vâdinin
yakın kenarında idiniz, onlar
ِ ۙ َ ‫اع ْدت ْم لخ َتلف ُت ْم ِيف الم۪يع‬
‫اد‬ ‫اسفل مِنمۜ ولو تو‬
da uzak kenarında idiler. Ker-
َ ً ْ َ َ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ ٰ َ
van da sizden daha aşağıda ‫الل ا ْم ًرا كان َمف ُعول ۙ ِلَ ْهلِك‬ ‫ن ِلقِض‬ ِ ‫ول‬
َ ّٰ ‫ح َع ْن بَ ّي َن ۜة َوا ِ َّن‬ َّ َ ‫حٰي َم ْن‬ ْ ‫ك َع ْن بَ ّي َنة َو َي‬ َ ََ ْ َ
idi. Eğer sözleşmiş olsay-
dınız, böyle denk gelemez- ‫الل‬ ٍ ِ ٍ ِ ‫من هل‬
diniz. Fakat Allah, yazılmış
ً َ َ ََ ُ ّٰ ُ ُ َ ُ ْ ۙ ٌ َ ٌ َ َ
olan emri yerine getirmek, ‫ ا ِذ ي ۪ريهم الل ف۪ى منامِك ق۪ي‬42 ‫لسم۪يع عل۪يم‬
َْ ْ َ َََ َ ْ ُْ ََ ً َ ْ ُ َ َٰ َْ َ
‫ازع ُت ْم ِيف ال ْم ِر‬
helâk olanın açık bir delille
helâk olması, yaşayanın da ‫شلتم وتلن‬ ِ ‫ولو اريهم كث۪يا لف‬
ْ َ ُّ ‫۪يم ب َذات‬ َ ُ َّ َّ َ ّٰ َّ ٰ َ
açık bir delille yaşaması için
böyle yaptı. Çünkü Allah hak- ‫ واِذ‬43 ِ‫الص ُدور‬ ِ ِ ٌ ‫الل َسل َۜم ا ِنه عل‬ ‫ن‬ ِ ‫ول‬
ُ َُّ ً َ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ
‫يُ ۪ري ُموه ْم اِذِ اتلَقيْ ُت ْم ۪ٓيف اع ُينِ ْم ق۪ي َو ُيقلِل ْم‬
kıyla işitendir, bilendir.
43. Hatırla ki, Allah, uykun-
da sana onları az gösterdi. ّٰ َ ِ َ ۜ ً ُ ْ َ َ َ ً ْ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ٓ
Eğer onları sana çok göster- ِ‫۪يف اعين ِ ِهم ِلقِض الل امرا كان مفعول وال الل‬
seydi, elbette çekinecek ve ً َ ْ ُ َ َ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ُ ُ ُْ ُ َ ُْ
bu iş hakkında çekişecekti- ‫ يا ايها ال۪ين امنوا ا ِذا لق۪يتم ف ِئة‬44 ‫ور‬ ۟ ‫ترجع الم‬
niz. Fakat sizi Allah kurtardı. َ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ ً َ َ ّٰ ُ ُ ْ َ ُُْ َ
Çünkü O, sadırların özünü 45 ‫ون‬ ۚ ‫فاثبتوا واذكروا الل كث۪يا لعلم تفلِح‬
bilir.
44. Allah, yapılması gere-
ken emri yerine getirmek için,
45. Ey iman edenler! Herhangi bir düşman ile karşılaştı-
karşılaştığınız zaman onları
ğınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok zikredin ki başarıya
sizin gözlerinizde az gösteri-
erişesiniz.
yor, sizi de onların gözlerinde
az gösteriyordu. Bütün işler
Allah’a döndürülecektir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


182 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ْ َ ُ 182
10. CÜZ ‫ورةُ النفا ِل‬ ‫س‬ ENFAL SÛRESİ sizin göremeyeceğinizi görü-
yorum, ben Allah’tan korku-
َ‫از ُعوا َف َت ْف َشلُوا َوتَ ْذ َهب‬ َ ‫الل َو َر ُسو َ ُل َو َل َت َن‬ َ ّٰ ‫۪يعوا‬ ُ ‫َواَط‬ yorum; Allah’ın azabı şiddet-
lidir, dedi.
ُ ُ َ َ َ َ ‫الصابر‬ َّ ‫الل َم َع‬ َ ّٰ ‫بوۜا ا َِّن‬ ُ ‫اص‬ ْ َ ْ ُ ُ
‫ ول تونوا‬46 ۚ‫ين‬ ِ ‫۪ريم و‬
49. O zaman münafıklar-
ِ۪
َ َ َّ َ
la kalplerinde hastalık bulu-
َّ َ َٓ َ ً َ َ ْ َ ْ ُ َ
‫اس‬ ِ ‫كال۪ين خرجوا مِن دِيارِهِم بطرا ورِئاء انل‬
nanlar, “Bunları, dinleri aldat-
mış” diyorlardı. Hâlbuki kim
ٌ ُ َ ُ ُ ّٰ ‫اللِ َو‬ ّٰ َ ْ َ َ ُّ ُ َ َ
47 ‫الل بِمَا َي ْع َملون م۪يط‬ ۜ ‫يل‬ ِ ‫ويصدون عن س ۪ب‬
Allah’a dayanırsa, şüphesiz
Allah mutlak galiptir, hikmet
ُ َ َ َ َ َ َ ْ َ ُ َ َّ َ ْ
‫َواِذ َز َّي َن ل ُه ُم الشيْطان اعمَال ُه ْم َوقال ل غل َِب ل ُم‬
sahibidir.

َ ‫اءت الْف َئ‬ َ َّ َ َ ْ ُ َ ٌ َ ّ ِ َ َ ‫ْالَ ْو‬


50. Melekler o kâfirlerin

‫ان‬ ‫ت‬ َ ٓ
‫ر‬ َ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ف‬ ‫م‬  ‫ل‬ ‫ار‬ ‫ج‬ ‫ى‬ ‫ن‬
۪ ‫ا‬‫و‬ ‫اس‬ ِ َّ ‫انل‬ ‫ِن‬َ ‫م‬ ‫م‬
ِ ِ ِ ۚ
yüzlerine ve arkalarına vu-

َ ّٓ ْ ُ ْ ٌ ٓ َ ّ َ َ َ ْ َ َ ٰ َ َ َ َ
rarak ve “Tadın, cehennem
ٰ
‫نص ع عقِبيهِ وقال اِن۪ى ب ۪رئ مِنم اِن۪ى ارى‬
azabını” diyerek canlarını
alırken onları bir görseydin!
ُ َُْ َ ْ ُ َ ُ ّٰ َ َ ّٰ ُ َ َ ٓ ّ َ ْ َ َ َ َ
‫ ا ِذ يقول‬48 ‫اب‬ ۟ ِ ‫الل والل شد۪يد العِق‬ ۜ ‫ما ل ترون اِن۪ى اخاف‬ 51. İşte bu, ellerinizin ya-

ُ ‫۪ين يف قُلُوبه ْم َم َرٌض َغ َّر ٰٓه ُؤ َٓ۬لءِ د‬ َ ‫ون َو َّال‬ َ ُ َ ُْ


pıp ileri sunduğu işler yüzün-
ْ‫۪ين ُه ۜم‬ ‫المناف ِق‬
ِِ ۪
dendir, yoksa Allah kullara

َ ََْ َ َ ّٰ َّ َ ّٰ َ َ ْ َّ َ َ َ ْ َ َ
zulmedici değildir.
ٓ ٰ
‫ ولو ترى‬49 ‫ومن يتوك ع اللِ فا ِن الل ع ۪زيز حك۪يم‬ ٌ َ ٌ 52. Tıpkı Firavun ailesi ve

َ َ ْ َ ُ َ ٰ ٓ َ ْ ۙ ُ َ َ َ َّ َّ َ َ َ ْ
‫ض ُبون ُو ُجوه ُه ْم‬
onlardan öncekilerin gidişa-
ِ ‫ا ِذ يتويف ال۪ين كفروا الئِة ي‬ tı gibidir. Allah’ın âyetlerini

ْ ‫ ذٰل َِك بمَا قَ َّد َم‬50 ‫الريق‬ َ ْ ‫اب‬ َ ‫ار ُه ْم َو ُذوقُوا َع َذ‬ َ َ‫َوا َ ْدب‬
inkâr etmişlerdi de Allah onla-
‫ت‬ ِ ِ ۪ ۚ rı günahları sebebiyle yakala-
َْ َ َ ْ‫م ل ِل‬ َّ َ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ َ ْ ُ ْ ‫اَي‬
mıştı. Çünkü Allah güçlüdür,
‫ب‬ ِ ‫ا‬ ‫د‬ ‫ك‬ 51 ۙ‫د‬ِ ‫ي‬ ‫ب‬
۪ ‫ع‬ ٍ ِ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫الل‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫و‬ ‫م‬ ‫۪ي‬ ‫د‬ azabı çetin olandır.

ّٰ َ ٰ ُ َ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ ۙ َ ْ َ ْ ٰ
ِ‫ات الل‬ ِ ‫ا ِل ف ِرعون وال۪ين مِن قبل ِ ِهمۜ كفروا بِاي‬
َ ْ ُ َ ٌّ َ َ ّٰ َّ ْ ُ ُ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ
52 ‫اب‬ ِ ‫فاخذهم الل بِذنوب ِ ِهمۜ ا ِن الل قوِي شد۪يد العِق‬

46. Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekiş-


meyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gi-
der. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
47. Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak
ve Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar gibi
olmayın. Allah, onların yaptıklarını kuşatıcıdır.
48. Hani şeytan onlara yaptıkları işi güzel gösterdi de:
“Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüp-
hesiz ben de sizin yardımcınızım.” dedi. Fakat iki ordu bir-
birini görünce ardına döndü ve: Ben sizden uzağım, ben
KUR’AN-I KERİM MEALİ 183
ANA SAYFAYA DÖN

53. Bunun sebebi şudur: 10. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬183


ُ ِ ‫ل ْز ُء الْ َع‬
‫اش‬ ENFAL SÛRESİ

Bir toplum kendilerinde bulu-


nan iyi davranışları değiştir-
ُ ّ َ ُ ّٰ َ ْ َ ٰ َ َ َ َ ْ َ ً َ ْ ً ّ َ ُ ُ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ َ ٰ
medikçe, Allah onlara verdiği ‫ذل ِك بِان الل لم يك مغ ِيا ن ِعمة انعمها ع قو ٍم حىت يغ ِيوا‬
ٰ َْ َ َ ّٰ ‫سه ْمۙ َوا َ َّن‬ َُْ َ
ۙ‫ب ا ِل ف ِْر َع ْو َن‬ ٌ ‫۪يع َعل‬ٌ ‫الل َسم‬
bir nimeti değiştirmez ve şüp-
hesiz Allah hakkıyla işitendir, ِ ‫ا‬ ‫د‬ ‫ك‬ 53 ۙ‫۪يم‬ ِ ‫ما بِان‬
ِ ‫ف‬
ُ ْ َ ْ ََ
‫ات َر ّب ِ ِه ْۚم فاهلك َناه ْم‬
ٰ َّ َ َْ
ِ َ‫۪ين م ِْن قبل ِ ِه ۜ ْم كذبُوا بِاي‬ َ ‫َو َّال‬
hakkıyla bilendir.
54. Firavun ailesi ve onlar-
dan öncekilerde, Rablerinin َّ
‫ ا ِن‬54 ‫۪ني‬ َ ‫ب ُذنُوبه ْم َوا َ ْغ َر ْق َنٓا ا ٰ َل ف ِْر َع ْو َن َو ُ ٌّك كَانُوا ظَالِم‬
âyetlerini yalanlamışlardı; biz ۚ ِِ ِ
َ ُ ْ َ َ َ َ َ َّ ّٰ َ ْ ّ َٓ َّ َّ َ
ۚ ‫۪ين كف ُروا ف ُه ْم ل يُؤمِن‬
de onları günahlarından ötü-
rü helâk etmiştik ve Firavun 55 ‫ون‬ ‫اب عِند اللِ ال‬ ِ ‫ش ادلو‬
ُّ ُ َ َ ُ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َّ َ
‫۪ين َعهدت مِن ُه ْم ث َّم َينقضون ع ْه َده ْم ۪يف ك ِل َم َّر ٍة‬
ailesini de suda boğmuştuk.
Hepsi de zalimler idiler. ‫ال‬
55. Allah katında, canlıla- ْ‫ش ْد بهم‬ ّ َ َ‫ال ْرب ف‬ َ ْ ‫ فَا َِّما َتثْ َق َف َّن ُه ْم ِيف‬56 ‫ون‬ َ ُ َّ َ َ ْ ُ َ
‫وهم ل يتق‬
rın en kötüsü kâfir olanlardır. ِِ ِ ِ
ْ‫اف َّن م ِْن قَوم‬ َ َ َ َّ َ َ ُ َّ َّ َ ْ ُ َّ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ
‫ واِما ت‬57 ‫من خلفهم لعلهم يذكرون‬
Çünkü onlar iman etmeyen-
lerdir. ٍ
َ ٓ َ ْ ُّ ُ َ َ ّٰ َّ َٓ َ ٰ َ ْ ْ َ ْ ْ َ ً َ َ
56. Onlar, sen kendileriy-
58 ‫۪ني‬ ۟ ‫خيانة فانبِذ ا ِل ِهم ع سوا ۜ ٍء ا ِن الل ل يِب الائِن‬ ِ
ْ ‫ك َف ُروا َس َب ُقوا ا َِّن ُه ْم َل ُي‬ َ َ َّ َّ َ َ ْ َ َ َ
le antlaşma yaptığında, hiç
َ
59 ‫ج ُزون‬ ِ ‫ع‬ ۜ ‫ول يسب ال۪ين‬
çekinmeden her defasında

َ ْ ‫اط‬
yaptıkları antlaşmayı bozan
ُ ْ َ ْ ‫َواَع ُِّدوا ل َ ُه ْم مَا‬
‫اليْ ِل‬ ِ ‫اس َتطع ُت ْم م ِْن ق َّو ٍة َوم ِْن رِ َب‬
kimselerdir.

َ ‫ك ْم َوا ٰ َخر‬ َ
57. Eğer savaşta onları ya-
ُ ُ َّ ُ َ َ ّٰ َّ ُ َ ُ
kalarsan, ibret almaları için
‫ين م ِْن دون ِ ِه ْۚم‬ ۪ ‫ت ْره ُِبون بِه۪ عدو اللِ وعدو‬
َْ ْ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ُ َ ْ َ َ
onlar ile arkalarında bulunan
‫يل‬ ‫ب‬ ‫س‬ َ ‫شٔ يف‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ق‬ ‫ل تعلمونه ۚم الل يعلمهمۜ وما تن ِف‬
ِ ۪ ۪ ٍ
kimseleri de dağıt.
58. Bir kavmin hainlik yap- ْ َّ ُ َ َ ْ َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َّ َ ُ ّٰ
masından korkarsan, sen de ‫ واِن جنحوا ل ِلسل ِم‬60 ‫اللِ يوف ا ِلم وانتم ل تظلمون‬
anlaşmayı bozduğunu onlara
ُ َ ْ ُ َّ َ ُ ُ َّ ّٰ َ َ ْ َّ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ
bildir. Çünkü Allah, hainleri 61 ‫اللِ ا ِنه هو السم۪يع العل۪يم‬ ۜ ‫فاجنح لها وتوك ع‬
sevmez.
59. İnkâr edenler yakayı
kurtardıklarını sanmasınlar.
Çünkü onlar asla Yaratanı 60. Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad
âciz bırakamazlar. için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’a düş-
manlık edenleri, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin
bilmediğiniz, Allah’ın bildiği kimseleri korkutursunuz. Allah
yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla hak-
sızlığa uğratılmazsınız.
61. Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de O’na yanaş ve
Allah’a tevekkül et, çünkü O, çok iyi işiten, pekiyi bilendir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


184 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ْ َ ُ 184
10. CÜZ ‫ورةُ النفا ِل‬ ‫س‬ ENFAL SÛRESİ 65. Ey Peygamber! Mü-
minleri savaşa teşvik et. Eğer
َ‫الل ُه َو اَّل۪ٓي اَي َّ َدك‬ ُۜ ّٰ ‫ك‬ َ َ ْ َ َّ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ُٓ ُ ْ ِ َ
‫وان ي ۪ريدوا ان يدعوك فا ِن حسب‬
sizden sabırlı yirmi kişi bu-
lunursa, iki yüz kâfire galip
َ‫ني قُلُوبه ۜ ْم ل َ ْو اَنْ َف ْقت‬ َ ْ ‫ َوا َ َّلَف َب‬62 ۙ‫۪ني‬ َ ‫ره ۪ َوبال ْ ُم ْؤ ِمن‬ ْ ‫ب َن‬ gelirler. Eğer sizden yüz kişi
ِِ ِ ِ ِ olursa, kâfir olanlardan bin
َ َّ َ َ ّٰ َّ ٰ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ ْ َّ َ َٓ ً َ ْ َ ْ َ kişiye galip gelirler. Çünkü
‫ن الل الف‬ ِ ‫ما ِيف الرِض ج۪يعا ما الفت بني قلوب ِ ِهم ول‬ onlar gerçekleri anlamayan
ُ ّٰ ‫ك‬ َ ُ ْ َ ُّ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ َ ٌ َ ُ َّ ْ ُ َ ْ َ
‫الل َو َم ِن‬
bir topluluktur.
‫ يا ايها انلِب حسب‬63 ‫بينه ۜم ا ِنه ع ۪زيز حك۪يم‬ 66. Şimdi sizde bir zaaf

‫۪ني‬ َ ‫ب َح ّرِض ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ ُّ َّ‫ يَٓا اَيُّهَا انل‬64 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫ك م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ َ َ َ َّ
‫اتبع‬
olduğunu bildiği için Allah
ِ ِ sizden yükü hafifletti. O hal-
ْ َ َ ُ ْ ْ ُ ْ ْ ُ َ ْ ْ ََ
‫شون َصاب ِ ُرون َيغل ِ ُبوا‬ ِۜ ‫ع القِ َت‬
de sizden sabırlı yüz kişi bu-
‫ال ا ِن ين مِنم ِع‬ lunursa, onlardan iki yüzüne

‫۪ين‬ َ ‫ ْم مِائ َ ٌة َي ْغل ِ ُبٓوا اَلْفًا م َِن َّال‬ ُ ْ ْ ُ َ ْ َِ ََْ


‫نيۚ وان ين مِن‬
galip gelir. Ve eğer sizden bin
ِ ‫مِائ‬ kişi olursa, Allah’ın izniyle iki
ُ ْ َ ُ ّٰ َ َّ َ َ ٰ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ ٌ ْ َ ْ ُ َّ َ ُ َ َ
‫الل عن ْم‬
bin kişiye galip gelirler. Çün-
‫ الـٔن خفف‬65 ‫كفروا بِانهم قوم ل يفقهون‬ kü Allah sabredenlerle bera-
ٌ‫ ْم مِائ َ ٌة َصاب َرة‬ ُ ْ ْ ُ َ ْ َ ًۜ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ berdir.
ِ ‫وعلِم ان ف۪يم ضعفا فا ِن ين مِن‬ 67. Yeryüzünde ağır ba-
ْ ْ َ ْ َ ُٓ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ ْ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َ
‫ني بِا ِذ ِن‬ ِ ‫نيۚ واِن ين مِنم الف يغلِبوا الف‬ ِ ‫يغلِبوا مِائ‬
sıncaya küfrün belini kırınca-
ya kadar, hiçbir peygambere
ُٓ َ َ ُ َ ْ َ ّ َ َ َ َ َ ‫الصابر‬ َّ ‫الل َم َع‬ ُ ّٰ ‫اللِ َو‬ ّٰ esirleri bulunması yaraşmaz.
‫ب ان يون ل‬ ٍِ ِ‫نل‬ ‫ن‬ ‫ك‬ ‫ا‬ ‫م‬ 66 ‫ين‬ ِ۪ ۜ Siz geçici dünya malını isti-
ُ ّٰ ‫ادلنْ َياۗ َو‬ ُّ ‫ون َع َرَض‬ َ ُ ُ َْ ْ ْ ّٰ َ ٰ ْ َ
ِۜ ‫خ َن ِيف الر‬ ِ ‫سى حىت ُيث‬
yorsunuz, hâlbuki Allah sizin
‫الل‬ ‫ض ت ۪ريد‬ ‫ا‬ için ahireti istiyor. Allah güç-
ّٰ َ ٌ َ َ ْ َ ٌ َ ٌ َ ُ ّٰ َ ۜ َ َ ٰ ْ ُ ُ lüdür, hikmet sahibidir.
‫ لول كِتاب مِن الل‬67 ‫خرة والل ع ۪زيز حك۪يم‬ ِ ‫ي ۪ريد ال‬ 68. Eğer Allah’ın daha
ُ ُ َ ٌ ‫اب َعظ‬ ٌ ‫۪يما ا َ َخ ْذ ُت ْم َع َذ‬ َٓ ‫ ْم ف‬ ُ َّ َ َ َ َ َ
‫ فكلوا‬68 ‫۪يم‬ ‫سبق لمس‬
önce verilmiş bir hükmü ol-
masaydı, aldığınız fidyeden
ٌ ‫الل َغ ُف‬ َ ّٰ ‫الل ا َِّن‬ ّٰ ُ َّ َ ً َ َ
69۟ ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ َۜ ‫م َِّما غن ِ ْم ُت ْم َحل ط ّيِبًاۘ َواتقوا‬
dolayı size büyük bir azap
dokunurdu.
69. Artık elde ettiğiniz gani-
metten helâl ve temiz olarak
62. Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki, Allah yiyin. Ve Allah’a karşı gel-
sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekle- mekten sakının. Şüphesiz ki
yendir. Allah bağışlayan, merhamet
63. Ve Allah, onların kalplerinin arasını birleştirendir. Sen edendir.
yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gö-
nüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup
kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.
64. Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan müminlere
Allah yeter.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 185


ANA SAYFAYA DÖN

70. Ey Peygamber! Eliniz- 10. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬185


ُ ِ ‫ل ْز ُء الْ َع‬
‫اش‬ ENFAL SÛRESİ

deki esirlere de ki: Eğer Allah


ّٰ َ ْ َ ْ ۙ ٰٓ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ ُ ُّ َّ َ ُّ َ َٓ
ُ‫الل‬ ‫ب قل ل َِم ْن ۪ٓيف ايْد۪يم مِن السى ا ِن يعل ِم‬
sizin kalbinizde hayır olduğu-
nu görürse, sizden alınandan ِ ‫يا ايها انل‬
ْ ُ ْ َ ُ ٓ َّ ً ْ َ ْ ُ ْ ُ ً ْ َ ْ ُ ُ ُ
‫خذ مِن ْم َو َيغفِ ْر‬
daha hayırlısını size verir ve
sizi bağışlar. Çünkü Allah çok ِ ‫۪يف قلوبِم خيا يؤت ِم خيا مِما ا‬
ُ َ ََ َ َ ُ ‫ َوا ِ ْن يُر‬70 ‫۪يم‬ ٌ ‫الل َغ ُف‬ ُ ّٰ ‫ ْمۜ َو‬ ُ َ
‫خ َيان َتك فق ْد خانوا‬ ٌ ‫ور َرح‬
bağışlayandır, pek esirge-
yendir. ِ ‫يدوا‬ ۪ ‫ل‬
71. Eğer sana hainlik
‫۪ين‬ َ ‫ ا َِّن اَّل‬71 ‫۪يم‬ ٌ ‫۪يم َحك‬ ٌ ‫الل َعل‬ ُ ّٰ ‫ َن مِنْ ُه ْمۜ َو‬ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ ّٰ
‫الل مِن قبل فام‬
yapmak isterlerse, daha önce
Allah’a da hainlik etmişlerdi ّٰ َ ‫سه ْم يف‬ ََُْ ْ َ َْ ُ َ َ َ ُ َ َ َ ُ َٰ
de Allah onlara karşı sana ‫يل الل‬ ِ ۪ ۪ ِ ‫امنوا وهاجروا وجاهدوا بِاموال ِ ِهم وان‬
‫ب‬ ‫س‬ ِ ‫ف‬
َ ‫ض َو َّال‬ ْ ُ َٓ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ٰ ٓ ُ ُٓ َ َ َ ْ َ ٰ َ َّ َ
ۜ ٍ ‫اء َبع‬
imkân ve kudret vermişti.
Allah çok iyi bilendir, hikmet ‫۪ين‬ ‫وال۪ين اووا ونروا ا ۬ولئ ِك بعضهم او ِل‬
sahibidir.
ّٰ‫شٔ َحىت‬ ْ َ ْ ْ َ َ َ ْ ْ ُ َ َ ُ َ ُ ََْ ُ َٰ
72. İman edip de hic- ٍ ‫جروا ما لم مِن وليت ِ ِهم مِن‬ ِ ‫امنوا ولم يها‬
َّ ُ ْ َّ ُ ُ ْ َ َ َ ّ ْ ‫وك‬ُ ُ َ َْ ْ َ ُ
‫ج ُرواۚ َوا ِ ِن اسنر‬
ret edenler, Allah yolunda
mallarıyla, canlarıyla cihad ‫ر ا ِل‬ ‫۪ين فعليم انل‬ ِ ‫ادل‬ ‫يف‬
ِ ‫م‬ ِ ‫يها‬
edenler ve barındırıp yardım
ٌ ‫ون بَص‬ َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ ۜ ٌ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ٰ َ
edenler var ya, işte onların 72 ‫۪ي‬ ‫ع قو ٍم بينم وبينهم م۪يثاق والل بِما تعمل‬
ٌ ْ ُ َ ُ ْ َ َّ ُ َٓ‫ك َف ُروا َب ْع ُض ُه ْم ا َ ْو ِل‬ َ َ َّ َ
‫ض ا ِل تف َعلوهُ ت ْن ف ِت َنة‬ ۜ ٍ ‫اء َب ْع‬
bir kısmı diğer bir kısmının
velileridirler. İman edip de ‫وال۪ين‬
َ َ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َه‬َ ‫ َو َّال‬73ۜ ‫ي‬ ٌ ‫اد َكب‬ ٌ ‫س‬ َ َ‫ل ْرِض َوف‬ َْ
‫اج ُروا َوجَاه ُدوا‬
hicret etmeyenler ise, onlar
hicret edinceye kadar, size, ۪ ‫ِيف ا‬
onlara sahip çıkma sorum-
ۜ‫ون َحقًّا‬ َ ُ ْ ُ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ُ ُٓ َ َ َ ْ َ ٰ َ َّ َ ّٰ َ
luluğu yoktur. Eğer onlar din ‫يل اللِ وال۪ين اووا ونروا ا ۬ولئ ِك هم المؤمِن‬ ِ ‫۪يف س ۪ب‬
َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ ٌ َ ٌ ْ َ ٌ َ ْ َ ْ ُ َ
hususunda sizden yardım
isterlerse, sizinle aralarında ُ
‫ وال۪ين امنوا مِن بعد وهاجروا‬74 ‫لهم مغفِرة ورِزق ك ۪ريم‬
ُ ْ ِ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ ُ ْ َ ٰٓ ۬ ُ َ ْ ُ َ َ ُ َ َ َ
sözleşme bulunan bir kavim
aleyhine olmaksızın yardım ‫ام َبعض ُه ْم‬ ‫وجاهدوا معم فاولئ ِك مِنمۜ وا۬ولوا الرح‬
ْ َ ّ ُ َ ّٰ َّ ّٰ َ ‫ا َ ْو ٰل ب َب ْعض يف ك‬
etmek üzerinize borçtur. Al-
ٌ ‫شٔ َعل‬
75 ‫۪يم‬ ‫ل‬  ‫ب‬ ‫الل‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ِ ‫الل‬
ۜ ‫اب‬ ‫ِت‬
ٍ ِ ِ ِ ۪ ٍ ِ
lah yapacaklarınızı hakkıyla
görmektedir.
73. Kâfir olanların da bir
kısmı bir kısmının velîleridir.
75. Sonradan iman eden ve hicret edip de sizinle bera-
Eğer siz emrimizin gereğini
ber cihad edenler de sizdendir. Allah’ın kitabına göre iman
yapmazsanız, yeryüzünde bir
edenler birbirlerine daha yakındır. Şüphesiz ki Allah her
fitne ve büyük bir fesat olur.
şeyi hakkıyla bilendir.
74. İman edip de Allah yo-
lunda hicret ve cihad edenler,
barındıranlar ve yardım eden-
ler var ya, işte gerçek mümin-
ler onlardır. Onlar için bağış-
lanma ve bol rızık vardır.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
186 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ 186
10. CÜZ ِ‫الت ْو َبة‬ ‫سورة‬ TEVBE SÛRESİ 3. Büyük Hac gününde
Allah ve Resûlünden
ٌ َ َ ٌ َ ْ َّ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫َو‬ ‫هنِ َّية‬
insanlara bir bildiridir: Allah ve
‫ه‬ َ ‫م ِد‬ َّ ُ‫اتل ُسووب َرةِة‬
‫اتل ْو َب ِة َم َدن َِّية َو‬ Resûlü müşriklerden uzaktır.
ً َٰ َ 9ُ ‫ة‬-ً ْ َ‫ا ٰي‬TEVBE
َ ُ ْ َ ٌ SÛRESİ
‫ش َون‬
ٌَ
‫َ ِْمائ ٌة َوت ِْسع و ِع‬ ٌَ Eğer tevbe ederseniz, bu
‫اية‬ ‫و ِعشون‬ ‫وت ِسع‬ ‫مِائة‬ sizin için daha hayırlıdır. Ve
َ ْ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َّ َ ٓ ُ َ َ ّٰ َ ٌ َ َٓ َ eğer yüz çevirirseniz bilin
1 ‫شك۪ني‬ ۜ ِ ‫ول ا ِل ال۪ين عهدتم مِن الم‬ ۪ ِ ‫براءة مِن اللِ ورس‬ ‫ ح ِْز ٌب‬ki, siz Allah’ı âciz bırakacak

ُ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ
2

‫ج ِزي‬
ْ ُ ‫ي‬
‫ع‬ ‫م‬ ُ ْ ‫ ْم َغ‬ ‫۪يحوا ِيف الرِض اربعة اشه ٍر واعلموا ان‬ ُ ‫فَس‬ değilsiniz. O kâfirlere acıklı
ِ azabı müjdele!
ٓ ُ َ َ ّٰ َ ٌ َ َ َ َ ْ
َ ‫اف ِر‬ ْ ُ َ ّٰ َّ َ َ ّٰ
۪ ِ ‫ واذان مِن اللِ ورس‬2 ‫ين‬
‫ول‬ ۪ ‫الل م ِزي ال‬ ‫اللِۙ وان‬ 4. Ancak antlaşma yaptığı-
nız müşriklerden hiçbir şeyi
ُ َ ‫ئ م َِن ال ْ ُمْشك‬ٌ ٓ َ َ ّٰ َّ َ َ ْ َ ْ ّ َ ْ َ ْ َ َّ َ
ۜ‫۪نيۙ َو َر ُسو ُل‬ ِ ‫ب ان الل ب ۪ر‬ِ ‫ا ِل انلاِس يوم ال ِج الك‬
size eksik bırakmayan ve si-
zin aleyhinize herhangi bir
ُ ْ ‫ ْم َغ‬ ُ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َّ َ َ ْ ِ َ ْ ُ َ ٌ ْ َ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ
‫ي‬ ‫فا ِن تبتم فهو خي ل ۚم وان تولتم فاعلموا ان‬ kimseye arka çıkmayanlar,
bunun dışındadır. Bundan
َ ‫ ا َِّل َّال‬3 ۙ‫ك َف ُروا ب َع َذاب اَل۪ي‬
‫۪ين‬
َ َ َّ ّ َ َ ّٰ
‫ش ال۪ين‬ ْ ُ
ٍ ِ ِ ‫اللِ وب‬ ۜ ‫ج ِزي‬ ِ ‫مع‬
dolayı onların antlaşmaları-
ٍ ِ nı, süreleri bitinceye kadar
َ َ َ ُ ُْ َ ُ َ ْ ُْ َ ْ ُ ْ َ َ
‫۪ني ث َّم ل ْم َينق ُصوك ْم شيْ ًـٔا َول ْم ُيظاه ُِروا‬ ‫شك‬
ِ ‫عهدتم مِن الم‬
tamamlayınız. Çünkü Allah
sakınanları sever.
‫ِب‬ َ ّٰ ‫ ْم ا َ َح ًدا فَاَت ُّ ِٓموا اَِلْه ْم َع ْه َد ُه ْم ا ِٰل ُم َّدتِه ۜ ْم ا َِّن‬
ُّ ‫الل ُي‬ ُ َْ َ
‫علي‬
ِ ِ 5. Haram aylar çıkınca

ُ َ ‫اق ُتلُوا ال ْ ُمْشك‬ ْ َ ُ ُ ُ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َّ ُ ْ düşmanlarınızla cihat edin;


‫۪ني َحيْث‬ ِ ‫ فا ِذا انسلخ الشهر الرم ف‬4 ‫المتق۪ني‬ onları yakalayın, onları çe-

ْ َ َّ ُ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ْ ُ ُ ُ َ ْ ُ ُُْ َ َ peçevre kuşatın ve onları her


‫روه ْم َواق ُع ُدوا ل ُه ْم ك َم ْر َص ٍۚد فا ِن‬ ‫وجدتموهم وخذوهم واح‬ gözetleme yerinde oturup

ٌ ‫الل َغ ُف‬ َ َ َ ٰ َّ ُ َ ٰ َ َ ٰ َّ
َ ّٰ ‫خ ُّلوا َسبيلَ ُه ۜ ْم ا َِّن‬ ُ َ‫تَابُوا َواَق‬
bekleyip gözetleyin. Eğer tev-
‫ور‬ ۪ ‫ف‬ ‫وة‬‫ك‬ ‫الز‬ ‫ا‬‫و‬ ‫ت‬‫ا‬‫و‬ ‫وة‬‫ل‬‫الص‬ ‫وا‬‫ام‬ be eder, namazı kılar, zekâtı
ََ َ َ َ َ ْ َ ْ ُْ َ ٌ َ َ ْ َ ٌ َ da verirlerse artık yollarında
‫ج ْرهُ َحّٰىت ي َ ْس َم َع‬ِ ‫شك۪ني استجارك فا‬ ِ ‫ واِن احد مِن الم‬5 ‫رح۪يم‬ destek olun. Çünkü Allah çok

َ َ َ َ َّ َ َ ٰ ْ ْ َ ُ ّٰ َ َ bağışlayan, çok esirgeyendir.


6۟ ‫ك َم اللِ ث َّم ابْل ِغ ُه َما َم َن ُۜه ذل ِك بِانه ُ ْم ق ْو ٌم ل َي ْعل ُمون‬ 6. Ve eğer müşriklerden
biri teslim olmak dilerse onun
teslimiyetini kabul et, Ta ki
Allah’ın kelâmını işitsin, sonra
onu güven içinde bulunacağı
9 - TEVBE SÛRESİ bir yere ulaştır. İşte bu
onların, bilmeyen bir topluluk
olmalarından dolayıdır.
1. Allah ve Resûlünden kendileriyle antlaşma yapmış ol-
duğunuz müşriklere kesin bir uyarıdır!
2. Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. İyi bilin ki siz Allah’ı
âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise inkâr edenleri perişan
edecektir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 187


ANA SAYFAYA DÖN

7. Mescid-i Haram’ın ya- 10. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬187


ُ ِ ‫ل ْز ُء الْ َع‬
‫اش‬ TEVBE SÛRESİ

nında kendileriyle antlaşma


ْ ّٰ ْ َ َ ْ ُْ ُ ُ َ َْ َ
‫۪ني ع ْه ٌد عِن َد اللِ َوعِن َد‬
yaptıklarınız hariç Allah’a or-
tak koşanların Allah katında ‫شك‬ ِ ‫كيف يون ل ِلم‬
َ‫ال َر ِام َفما‬ ْ ْ ‫۪ين َع َه ْد ُت ْم عِنْ َد ال ْ َم‬ َ ‫ولٓ ا َِّل َّال‬
َ ۪ ِ ‫َر ُس‬
ve Resûlü yanında bir ahdi
nasıl olabilir! Size karşı dü- ۚ ‫د‬ ِ ‫ج‬
ِ ‫س‬
َ ‫ب ال ْ ُم َّتق‬ ُّ ِ‫الل ُي‬ َ ّٰ ‫۪يموا ل َ ُه ْمۜا َِّن‬ُ ‫اس َتق‬ ْ َ‫ ْم ف‬ ُ َ ُ ََْ
rüst davrandıkları müddetçe
siz de onlara dürüst davranın. 7 ‫۪ني‬ ‫استقاموا ل‬
Çünkü Allah kendine karşı
ْ‫۪يم‬ ُ ُ َُْ َ ْ ُ َْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ََْ
gelmekten sakınanları sever. ‫كيف واِن يظهروا عليم ل يرقبوا ف‬
8. Onların nasıl ahdi ola-
ْ‫وب ُهم‬ ُ ُ‫ ْم باَفْ َواهِه ْم َوتَا ْ ٰب قُل‬ ُ َ ُ ْ ُ ۜ ً َّ َ َ ًّ
bilir, zira onlar size galip gel- ۚ ِ ِ ‫ا ِل ول ذِمة يرضون‬
ّٰ ٰ َ َ ‫ ا ِْش‬8 ۚ ‫قون‬ َ ُ َ ْ ُ َُ ْ ََ
ِ َ‫ت ْوا بِاي‬
selerdi, sizin hakkınızda ne
ahit, ne de bir antlaşma gö- ِ‫ات الل‬ ‫ا‬ ِ ‫واكثم ف‬
ُ َ َٓ ‫۪ي فَ َص ُّدوا َع ْن َسبيلِه۪ۜ ا َِّن ُه ْم‬ ً َ ًََ
‫اء مَا كانوا‬ َ ‫س‬
zetmezlerdi. Onlar ağızlarıy-
la sizi razı ediyorlar, hâlbuki
۪ ‫ثمنا ق‬
َ ٰ ٓ ُ ً َ ًّ ْ َ ُ َ َ ُ
‫ ل يَ ْرق ُبون ۪يف ُمؤم ٍِن ا ِل َول ذ َِّمةۜ َوا۬ولئ ِك‬9 ‫َي ْع َملون‬
kalpleri karşı çıkıyor. Çünkü
onların çoğu fâsıklardır.
9. Allah’ın âyetlerine
َ‫الزكٰوة‬ َّ ‫الصلٰوةَ َواٰتَ ُوا‬ َّ ‫اموا‬ ُ َ‫ فَا ِْن تَابُوا َواَق‬10 ‫ون‬ َ ُ َْ ُْ ُ ُ
karşılık, az bir değerle satın ‫هم المعتد‬
aldılar da O’nun yolundan alı-
َ َُْ َ ْ َ َ ْٰ ُ ّ ََُ ّ ْ ُ ُ َْ َ
koydular. Gerçekten yapmak- 11 ‫ات ل ِقو ٍم يعلمون‬ ِ ‫صل الي‬ ِ ‫۪ين ونف‬ ِۜ ‫فا ِخوانم ِيف ادل‬
َ َ َ َ ُٓ َ َ ْ
‫َواِن نثوا ا ْيمَان ُه ْم م ِْن َب ْع ِد ع ْه ِده ِْم َوط َع ُنوا‬
ta oldukları şeyler ne kötüdür!
10. Bir mümin hakkında ne
َ َ َ َٓ َّ ْ ُ ْ َ َ ُٓ َ َ ُ
‫۪يف د۪ينِ ْم فقات ِلوا ائ َِّمة الف ِر ۙ ا ِن ُه ْم ل ا ْيمَان ل ُه ْم‬
ahit tanırlar ne de antlaşma.
Çünkü onlar saldırganların
َ َ ُٓ َ َ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ْ َّ َ
‫ ال تقات ِلون ق ْو ًما نثوا ا ْيمَان ُه ْم‬12 ‫ل َعل ُه ْم يَن َت ُهون‬
kendileridir.
11. Tevbe eder, namaz kılar
ve zekât verirlerse, artık on- َّ‫۫ك ْم ا َ َّو َل َمر ۜ ٍة‬ ُ ُ ََ ْ َُ
‫الر ُسو ِل وهم بدؤ‬ َّ ‫اج‬ ْ َ
ِ ‫َوه ُّموا بِا ِخ َر‬
lar dinde kardeşlerinizdir. Biz,
öğrenmek isteyen bir kavme َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ُّ َ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ
âyetlerimizi böyle açıklıyoruz. 13 ‫اتشونه ۚم فالل احق ان تشوه ا ِن كنتم مؤ ِمن۪ني‬
12. Eğer antlaşmalarından
sonra yeminlerini bozarlar ve
dininize saldırırlarsa, küfrün 13. Verdikleri sözü bozan, Peygamber’i yurdundan çı-
önderlerine karşı savaşın. karmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış
Çünkü onların yemini yoktur. olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız? Yoksa on-
Umulur ki küfre son verirler. lardan korkuyor musunuz? Eğer müminler iseniz, Allah’ın
emrini yerine getirin.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


188 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ 188
10. CÜZ ِ‫الت ْو َبة‬ ‫سورة‬ TEVBE SÛRESİ 17. Allah’a ortak koşanla-
rın, inkârlarına bizzat ken-
ُ ْ ُ ََْ ْ ْ َُ ْ ُ َ ُ ّٰ ُ ُ ْ ّ َ ُ ْ ُ ُ َ
‫رك ْم‬ ‫الل بِايْد۪يم ويخ ِزهِم وين‬
dileri şahitlik edip dururken,
‫قات ِلوهم يع ِذبهم‬ Allah’ın mescitlerini imar et-
َ َ ْ ْ َُ َ ‫ور قَ ْوم ُم ْؤ ِمن‬ َ ‫َعلَيْه ْم َوي َ ْشِف ُص ُد‬
‫ِب غيْظ‬
meleri düşünülemez. Onların
‫ ويذه‬14 ۙ‫۪ني‬ ٍ ِ bütün amelleri boşa gitmiştir.

ٌ َ ٌ َ ُ ّٰ َ ُۜ َٓ َ ْ َ ٰ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ ْ ُ ُ Onlar ateşte ebedî kalacak-


15 ‫قلوب ِ ِهمۜ ويتوب الل ع من يشاء والل عل۪يم حك۪يم‬ lardır.

ْ‫م‬ ُ ْ ُ َ َ َ َّ ُ ّٰ َ ْ َ َّ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ 18. Allah’ın mescitlerini


‫سبتم ان تتكوا ولما يعل ِم الل ال۪ين جاهدوا مِن‬ ِ ‫ام ح‬ ancak Allah’a ve ahiret günü-

ۜ‫۪يج ًة‬ َ ‫۪ني َول‬ َ ‫ول۪ َو َل ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ َ ّٰ


ِ ‫ون اللِ َول َر ُس‬
ُ ْ
‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬‫ذ‬
ُ َّ َ ْ َ َ
‫خ‬
ne iman eden, namazı kılan,
ِ ِ ‫ولم يت‬ zekâtı veren ve Allah’tan baş-
ْ َْ َ ْ ُْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ ٌ َ ُ ّٰ َ
‫۪ني ان َيع ُم ُروا‬
kasından korkmayan kimse-
‫شك‬
ِ ‫م‬ ‫ِل‬ ‫ل‬ ‫ان‬ ‫ك‬ ‫ا‬‫م‬ 16 ۟
‫ون‬ ‫والل خ ۪بي بِما تعمل‬ ler imar eder. İşte doğru yola
َ ٰٓ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ ٰٓ َ َ َ ّٰ
‫س ِه ْم بِالف ۜ ِر او۬ لئ ِك‬ ِ ‫ج َد اللِ شاهِد۪ين ع ان‬ َ َ ermişlerden olmaları ümit
‫ف‬ ِ ‫م سا‬ edilenler bunlardır.

ُ‫ ا َِّنمَا َي ْع ُمر‬17 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ


‫ادل‬ ِ ‫حبِطت اعماله ۚم و ِيف انلارِ هم خ‬
19. Siz hacılara su verme
işini ve Mescid-i Haram’ın
َ‫الصلٰوة‬ َّ ‫ام‬ َ َ‫اللِ َو ْالَ ْو ِم ْالٰخر َواَق‬ ّٰ َ َ ٰ ْ َ ّٰ َ َ َ bakımını, Allah’a ve ahiret
ِِ ِ ‫جد اللِ من امن ب‬ ِ ‫م سا‬ gününe iman eden, Allah yo-
ُ ُ ْ َ َ ٰٓ ُ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ ْ َ َ َ ٰ َّ َ ٰ َ
‫الل ف َع ٰٓسى ا ۬ولئ ِك ان يَونوا‬
lunda cihad edenlerle bir mi
‫وايت الزكوة ولم يش ا ِل‬ tutuyorsunuz? Hâlbuki onlar
ْ ‫ارةَ ال ْ َم‬ َ ‫الا ٓ ِ ّج َوع َِم‬ َ ْ ََ َ ْ ُْ َ َ َ َ َْ ُْ َ Allah katında eşit değillerdir.
‫ج ِد‬ ِ ‫س‬ ‫ اجعلتم ِسقاية‬18 ‫مِن المهتد۪ين‬ 20. İman edip de hicret
ّٰ َ ‫اه َد يف‬ َ َ َ ٰ ْ ِ ْ َ ْ َ ّٰ َ َ ٰ ْ َ َ ِ َ َ ْ
‫الل‬
ۜ ‫يل‬ ‫ب‬ ‫س‬ ‫خ ِر وج‬ ِ ‫الرام كمن امن بِاللِ والوم ال‬
edenler ve Allah yolunda
ِ ۪ ۪ mallarıyla, canlarıyla cihad
َ َّ َ ْ َ ْ ْ َ َ ُ ّٰ َ ّٰ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ edenler, derece bakımından
19 ‫۪ني‬ ۢ ‫اللِ والل ل يه ِدي القوم الظالِم‬ ۜ ‫ل يستو۫ن عِند‬ Allah katında daha üstündür-
ْ‫اللِ با َ ْم َوالِهم‬ ّٰ َ ُ َ َ َ ُ َ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ler. Kurtuluşa erenler de işte
ِ ِ ‫يل‬ِ ‫ال۪ين امنوا وهاجروا وجاهدوا ۪يف س ۪ب‬ onlardır.
َ ُ ٓ َ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ُ َ ّٰ َ ْ ً َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ
20 ‫اللِ وا۬ولئ ِك هم الفائ ِزون‬ ۜ ‫س ِهمۙاعظم درجة عِند‬ ِ ‫وانف‬

14. Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları ceza-


landırsın, onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin
toplumun kalplerini ferahlatsın.
15. Ve onların kalplerinden öfkeyi gidersin. Allah diledi-
ğinin tevbesini kabul eder. Çünkü Allah pekiyi bilendir, hik-
met sahibidir.
16. Yoksa Allah içinizden, Allah’tan, Resûlünden ve
Mü’minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeksizin
cihad edenleri ayırt etmeden bırakılacağınızı mı sandınız?
Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 189
ANA SAYFAYA DÖN

21. Rableri onlara, ken- 10. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬189


ُ ِ ‫ل ْز ُء الْ َع‬
‫اش‬ TEVBE SÛRESİ

dinden bir rahmet ve rıza ile


onlar için, içinde tükenmez
َ‫ض َوان َو َج َّنات ل َ ُه ْم ف۪يها‬ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ُّ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ
bir nimet bulunan cennetleri ٍ ٍ ِ‫يبِشهم ربهم بِرح ٍة مِنه ور‬
müjdeler.
‫ج ٌر‬ ْ َ ‫َ َ َٓ َ َ ً ۜ َّ ّٰ َ عِنْ َدهُٓ ا‬ ٌ ‫۪يم ُمق‬ٌ ‫نَع‬
22. Onlar orada ebedî ka- ‫ادل۪ين ف۪يها ابدا ا ِن الل‬ ِ ‫ خ‬21 ۙ‫۪يم‬
ُ َ ٓ َ ٰ ُٓ َّ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ ‫َعظ‬
‫اءك ْم‬
lacaklardır. Şüphesiz ki Allah
katında büyük mükâfat var- ‫خذوا اب‬ ِ ‫ يا ايها ال۪ين امنوا ل تت‬22 ‫۪يم‬
dır.
ۜ‫ان‬ َ ‫ع ْال‬
‫۪يم‬
َ َ َ ْ ُ ْ ُّ َ َ ْ
‫ر‬ ‫ف‬  ‫ال‬ ‫وا‬‫ب‬ ‫ح‬ ‫ت‬ ‫اس‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ َ َٓ‫ ْم ا َ ْو ِل‬
‫اء‬
ُ َ َْ َِ
‫واخوان‬
ِ ِ
َّ ُ َ ٰٓ ُ َ ُ ْ َّ
23. Ey iman edenler! Eğer
َ َ ْ ُْ َ
‫ قل ا ِن كن‬23 ‫َو َم ْن َي َت َول ُه ْم مِن ْم فا ۬ولئ ِك ه ُم الظال ُِمون‬
küfrü imana tercih ediyor-
larsa, babalarınız ya da kar-
ُ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ ِ َ ْ ُ ُ َٓ ْ َ َ ْ ُ ُ ٓ َ ٰ
‫اج ْم‬ ‫اباؤ۬كم وابـناؤ۬كم واخــوانم وازو‬
deşleriniz dahi olsalar onları
evliya edinmeyin. Sizden kim
َ ْ َ َْ ٌَ َ َ َ ََُُْْ ٌ َ ََْ ْ ُ َُ َ َ
ِ
‫وعش۪يتم واموال ۨ اقتفتموها وتارة تشون‬
onları evliya edinirse, işte on-
lar zalimlerin ta kendileridir.
ّٰ ُ َ َّ َ َ َٓ َ ْ َ ْ َ ُ َ ‫ادهَا َو َم‬ َ َ َ
24. De ki: Eğer babaları-
ِ‫ب ا ِلْ ْم م َِن الل‬ ‫كن ترضونها اح‬ ِ ‫سا‬ ‫كس‬
َ ُ ّٰ َ ْ َ ّٰ َ ُ َّ َ َ َ
nız, oğullarınız, kardeşleriniz,
eşleriniz, hısım akrabanız,
‫الل بِا ْم ِر ۜه‬ ‫ج َها ٍد ۪يف َس ۪بيلِه۪ فتبصوا حىت ياِيت‬ َ ۪ ِ ‫َو َر ُس‬
ِ ‫ول و‬
َ ُ ّٰ َ
kazandığınız mallar, kesada
ُ ّٰ ‫ر ُك ُم‬ َ َ َ‫ لَ َق ْد ن‬24 ‫۪ني‬ َْ َْ
‫الل‬ ۟ َ ‫الل ل َي ْه ِدي الق ْو َم الفا ِسق‬ ‫و‬
uğramasından korktuğunuz
ticaret, hoşlandığınız mes-
ُ َُْ َ ْ ُ َْ َ ْ َ ْ ۙ َْ ُ َْ َ َۙ َ َ َ َ َ
‫ثت ْم‬ ‫ني ا ِذ اعجبتم ك‬ ٍ ‫۪يف موا ِطن كث۪ي ٍة ويوم حن‬
kenler size Allah’tan, Resû-
lünden ve Allah yolunda ci-
ُ َْ ُ َ َ ْ َ َ َ ًْ َ ْ ُ ْ َ ُْ ََْ
‫ت عليْ ُم ال ْرض‬ ‫فلم تغ ِن عنم شيـٔا وضاق‬
had etmekten daha sevgili
ise, artık Allah’ın emri gelin-
ceye kadar bekleyin. Allah ُ‫الل َسك۪ينَ َته‬ َ ‫ت ُث َّم َوَّلْ ُت ْم ُم ْدبر‬
ُ ّٰ ‫ ُث َّم اَن ْ َز َل‬25 ‫ين‬ ْ ‫بمَا َر ُح َب‬
fâsıklar topluluğunu hidayete ۚ ِ۪ ِ
erdirmez. َ ْ ََ َْ ً ُ ُ ََََْ َ ْ ُْ ََ َ ُ َ َٰ
25. And olsun ki Allah, bir-
‫ول۪ وع المؤ ِمن۪ني وانزل جنودا لم تروها‬ ِ ‫ع رس‬
َ َ ْ ُ َٓ َ َ ٰ َ ُ َ َ َ َّ َ َّ َ َ
26 ‫وعذب ال۪ين كفروۜا وذل ِك جزاء الكاف ِ۪رين‬
çok yerde ve Huneyn günün-
de size yardım etmişti. Hani
çokluğunuz size kendinizi be-
ğendirmişti, fakat sizden hiç-
bir şeyi giderememişti. Yeryü- 26. Sonra Allah, Resûlü ile Mü’minler üzerine kendi
zü bütün genişliğine rağmen katından güven duygusu ve huzur indirdi, sizin görmediği-
size dar gelmişti, sonunda niz ordular indirdi de kâfirlere azap etti. İşte bu, o kâfirlerin
gerisin geri kaçmıştınız. cezasıdır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


190 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ 190
10. CÜZ ِ‫الت ْو َبة‬ ‫سورة‬ TEVBE SÛRESİ 29. Kendilerine Kitap ve-
rilenlerden Allah’a ve ahiret

ُ‫ع َ ْن يَشَٓاء‬ َٰ َ ٰ ْ َ ُ ّٰ ‫وب‬ ُ ‫ُث َّم َي ُت‬


‫الل ِ ْن  ِد ذل ِك‬
gününe inanmayan, Allah ve
Resûlünün haram kıldığını

َ‫۪ين ا ٰ َم ُنٓوا ا َِّنما‬ َ ‫ يَٓا اَيُّهَا ا َّل‬27 ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ ٌ ‫لل َغ ُف‬ُ ّٰ ‫َوا‬ haram saymayan ve hak dini
din edinmeyen kimselerle,

َ‫ام َب ْعد‬ َ ‫ال َر‬ َ ْ ‫ج َد‬ َ ْ ‫ون َنٌَس َف َ َي ْق َر ُبوا‬


ْ‫المس‬ َ ُ ْ ُْ küçülerek elleriyle cizye ve-
ِ ‫شك‬
ِ ‫الم‬ rinceye kadar savaşın.

ُ ْ َ َ ًَ َ ْ ْ َ َ ٰ ْ َ
‫خف ُت ْم عيْلة ف َس ْوف ُيغن۪ي ُم‬ ِ ‫ع ِم ِهم هذاۚ واِن‬
30. Yahudilerin bir kısmı,
“Uzeyr Allah’ın oğludur,”
ٌ  َ ٌ َ َ ّٰ َّ َ َٓ ْ ٓ ْ َ ْ ُ ّٰ dediler. Hıristiyanlar da
28 ‫۪يم‬ ‫الل مِن فضل ِ ۪ه ا ِن شاءۜ ا ِن الل عل۪يم‬ bir kısmı, “Mesîh Allah’ın
ٰ ْ ْ َ ْ َ َ ّٰ َ ُ ْ ُ َ َ َّ ُ َ oğludur” dediler. Bu onların
‫خ ِر‬ ِ ‫قات ِلوا ال۪ين ل يؤمِنون بِاللِ ول بِالو ِم ال‬ ağızlarıyla geveledikleri
َ ُ َ َ َ ُ ُ ُ َ َ ُ ّٰ َ َّ َ َ َ ُ ّ َ ُ َ َ sözlerdir. Önceden kâfir
‫ول ي ِرمون ما حرم الل ورسول ول يد۪ينون‬ olmuş kimselerin sözlerine
ُ ْ ُ ّٰ َ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ ّ َ ْ َ benzetiyorlar. Allah
‫اب حىت يعطوا‬ ِ ‫د۪ين ال ِق مِن ال۪ين ا ۫وتوا ال‬ onları kahretsin! Nasıl da

ُ ْ َ ََ َ ُ َ ْ ُ َ َ ْ َ ََْ ْ
‫ت الَ ُهود‬
döndürülüyorlar!
ِ ‫ال‬ ‫ق‬‫و‬ 29 ۟
‫ون‬ ‫الزية عن ي ٍد وهم صاغِر‬ ِ 31. Allah’ı bırakıp bilgin-

ُ‫۪يح ابْن‬ ُ ‫المس‬ َ ْ ‫اري‬ َ ‫ص‬ َ َّ‫اللِ َوقَالَت انل‬


ِ
ّٰ ُ ْ ٌ ْ َ ُ
‫عزير ۨابن‬
lerini, rahiplerini ve Meryem
oğlu Mesîh’i rabler edindiler.

َ‫ضاه ُِؤ َ۫ن قَ ْو َل ا َّل۪ين‬ َ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ٰ ّٰ Hâlbuki hepsine de bir olan


‫اللِ ذل ِك قولهم بِافواهِ ِه ۚم ي‬ ۜ Allah’a kulluk etmekten baş-

َ ُ َ ْ ّٰ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ
30 ‫اللۘ ان يُؤون‬ ‫كف ُروا مِن قبلۜ قاتلهم‬
ka bir şey emrolunmadı. O’n-
dan başka hiçbir ilah yoktur.

ّٰ ُ ْ ً َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُٓ َ َّ
O, bunların ortak koştukları
ِ‫ون الل‬ ِ ‫د‬ ‫ا ِتذوا احبارهم ورهبانهم اربابا مِن‬ şeylerden uzaktır.

ً‫۪يح ابْ َن َم ْر َي َم َومَٓا اُم ُِٓروا ا َِّل ِلَ ْع ُب ُٓدوا ا ِٰلها‬ َ ‫المس‬ َ ْ ‫َو‬
ۚ
َ ُ ْ ُ َّ َ ُ َ َ ْ ُ َ ُ َّ َ ٰ َٓ ً َ
31 ‫شكون‬ ِ ‫حداۚ ل ا ِل ا ِل ه ۜو سبحانه عما ي‬ ِ ‫وا‬

27. Sonra Allah, bunun ardından yine dilediğinin tevbesi-


ni kabul eder. Zira Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
28. Ey iman edenler! Müşrikler ancak mahlûkata kar-
şı pisliktirler. Onun için bu yıldan sonra Mescid-i Haram’a
yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah diler-
se sizi kendi lütfundan zengin edecektir. Çünkü Allah iyi
bilendir, hikmet sahibidir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 191


ANA SAYFAYA DÖN

32. Allah’ın nûrunu ağız- 10. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬191


ُ ِ ‫ل ْز ُء الْ َع‬
‫اش‬ TEVBE SÛRESİ

larıyla söndürmek isti-


yorlar. Hâlbuki kâfirler ُ ّٰ ‫اللِ باَفْ َواهِه ْم َو َياَْب‬ ّٰ َ ُ ُ ْ ُ ْ َ َ ُ ُ
hoşlanmasalar da Allah nûru- ‫الل‬ ِ ِ ‫ي ۪ريدون ان يطفِ ۫ؤا نور‬
َّ ُ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ ُ ْ َ ٓ َّ
‫ ه َو ال۪ٓي‬32 ‫ورهُ َول ْو ك ِرهَ الكاف ُِرون‬
nu tamamlayacaktır.
‫ا ِل ان يتِم ن‬
َ َ ُ َ ْ ُ ّ َْ َ ‫ل بال ْ ُه ٰدي‬ ُ َ ‫ا َ ْر َس َل َر ُسو‬
33. O, müşrikler hoşlanma-
‫۪ين‬ ّ
‫ادل‬ ‫ع‬ ‫ه‬ ‫ر‬ ‫ه‬ ‫ظ‬ ‫ل‬ ِ ‫ق‬ ‫ال‬ ‫۪ين‬ ‫د‬ ‫و‬
ِ ِ
salar da dinini üstün kılmak
ِ ِ ِ
ٰ َ َّ َ ُ ْ ُ َ َ ََْ ّ ُ ْ
için Resûlünü hidayet ve Hak
َ
Din üzere gönderendir. ‫ح ِْز ٌب‬
3 ‫۪ين ا َم ُنٓوا‬ ‫ يَٓا ايُّهَا ال‬33 ‫شكون‬ ِ ‫كلِه۪ۙ ولو ك ِره الم‬
34. Ey iman edenler! Ha-
َ َ ْ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُّ َ َ ْ َ ْ َ ً َ َّ
hamlardan ve râhiplerden bir- ‫ان لاكلون اموال‬ ِ ‫ا ِن كث۪يا مِن الحبارِ والرهب‬
َ ‫اللِ َو َّال‬ ّٰ َ ‫ع ْن‬ َ َ ُّ ُ َ َ ْ
ِ َّ‫انل‬
çoğu insanların mallarını hak-
‫۪ين‬ ۜ ‫يل‬ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ون‬ ‫د‬ ‫ص‬ ‫ي‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫ط‬ ‫ا‬ َ ‫ال‬
sız yollardan yerler ve Allah
ِ ۪ ِ ِ ِ ‫اس ب‬
َ ‫ون َها يف‬ َ ُ ْ ُ َ َ َ َّ ْ َ َ َ َّ َ ُ ْ َ
yolundan engellerler. Altın ve
gümüşü yığıp da onları Allah ‫يل‬ ِ ۪ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ي ِنون الهب والفِضة ول ينفِق‬
َ ََْ َ ُْٰ ََْ َ َ َ ْ ُ ْ ّ َ َ ّٰ
yolunda harcamayanlara he-
men acıklı bir azabı müjdele! ‫ار‬
ِ ۪ ‫ن‬ ‫يف‬ ‫ا‬ ‫ه‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫م‬ ‫ي‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ي‬ 34 ۙ‫۪ي‬
ٍ ‫اب ا‬ ‫ل‬ ٍ ‫شهم بِعذ‬ ِ ‫اللِۙفب‬
ُ ُ ُُ َ ْ ُُ ُ ُ َ ْ ُ ُ َ َ ْ ُ َ َ َّ َ َ
‫وره ۜ ْم‬ ٰ
35. O gün bunlar cehen-
nem ateşinde kızdırılacak ‫جباههم وجنوبهم وظه‬ ِ ِ ‫ا‬ ‫ه‬ ‫ب‬ ‫ى‬ ‫و‬ ‫ك‬ ‫جهنم فت‬
ْ ُ ُ ُ َ ُ َُْ َُْ َ َ ٰ
‫س ْم فذوقوا مَا كن ُت ْم‬ ِ ‫هذا مَا كنت ْم ِلنف‬
da onların alınları, böğürle-
ri ve sırtları bunlarla dağla-
nacak ve “İşte bu, kendiniz
‫ش‬ َ َ ‫اللِ اثْ َنا َع‬ ّٰ َ ْ ُّ َ
‫ ا ِن ع َِّدة الش ُهورِ عِند‬35 ‫نون‬
َّ َ ُ ْ َ
ِ ‫ت‬
için biriktirip sakladığınız
َ ْ َْ َ َّ ‫خلَ َق‬ َ َ ْ َ ّٰ َ ‫َش ْه ًرا يف ك‬
ِ ‫الس ٰم َو‬
şeylerdir. Haydi, tadın baka-
lım, biriktirip sakladıklarınızı!” ‫ات والرض‬ ‫اب اللِ يوم‬ ِ ‫ِت‬ ۪
denilecek.
ُ ْ َ َ َ ُ ّ َ ْ ُ ّ َ ٰ ٌ ُ ُ ٌ َ َ ْ َ َٓ ْ
‫مِنها اربعة حرمۜ ذل ِك ادل۪ين القيِم ف تظلِموا‬
َ ً َّ َٓ َ ْ ُْ
36. Gökleri ve yeri yarattı-
ُ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َّ
ğı günde ki Allah’ın yazısına
‫۪ني كافة ك َما‬ ‫شك‬ ِ ‫م‬ ‫ال‬ ‫وا‬ ‫ف۪ي ِهن انفسم وقات ِل‬
َ ‫الل َم َع ال ْ ُم َّتق‬ ٓ ُ َ ْ َ ًۜ َّ َٓ ْ ُ َ ُ َ ُ
göre Allah’ın katında ayların
sayısı on iki olup, bunlardan
36 ‫۪ني‬ َ ّٰ ‫موا ا َ َّن‬ ‫يقات ِلونم كافة واعل‬
dördü haram aylarıdır. İşte
bu doğru kanundur. O aylar
içinde kendinize zulmetme-
yin ve müşrikler nasıl sizinle
topyekûn savaşıyorlarsa siz
de onlara karşı topyekûn sa-
vaşın ve bilin ki Allah kendine
karşı gelmekten sakınanlarla
beraberdir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


192 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ 192
10. CÜZ ‫الت ْو َب ِة‬ ‫سورة‬ TEVBE SÛRESİ 38. Ey iman edenler! Size
ne oldu ki, “Allah yolunda sa-

‫۪ين‬ َ ‫ض ُّل بهِ اَّل‬ َ ُ ْ ُ ْ


‫ىء زِ َيادةٌ ِيف الف ِر ي‬
َ ُ ۪ٓ‫النس‬ َّ َ َّ
‫ا ِنما‬
vaşa çıkın!” denildiği zaman
ِ yere çakılıp kalıyorsunuz?
ُ َ ُ ً َ ُ َ ُ ّ َ ُ َ ً َ ُ َ ُّ ُ َ َ
ِ ‫كف ُروا يِلونه عما ويح ِرمونه عما ِلوا‬
Ahirete karşılık dünya hayatı-
‫ط ۫ؤا‬ nı tercih mi ediyorsunuz? Fa-

ْ‫الل ُز ّي َن ل َ ُهم‬ ُۜ ّٰ ‫ح َّر َم‬ َ ‫الل َف ُيح ُّلوا مَا‬


ِ ُ ّٰ ‫ح َّر َم‬َ ‫ع َِّدةَ مَا‬ kat dünya hayatının faydası
ِ ahiretin yanında hiç mesafe-

َ َ ْ َْ َْ ْ َ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ ُ ُٓ sindedir.
37۟ ‫سوء اعمال ِ ِه ۜم والل ل يه ِدي القوم الكاف ِ۪رين‬ 39. Eğer çıkmazsanız,
ُ‫م‬ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ Allah sizi pek elem verici
‫يا ايها ال۪ين امنوا ما لم ا ِذا ق۪يل ل‬ bir azap ile cezalandırır ve
ُ ‫ض ا َ َرض‬ َْ َ ْ َ َّ ّٰ َ ‫انْفِ ُروا يف‬
‫۪يت ْم‬ ِۜ ‫يل اللِ اثاقل ُت ْم ا ِل ال ْر‬
yerinize sizden başka bir
‫ب‬
ِ ۪ ۪ ‫س‬ kavim getirir; siz O’na hiçbir

‫ادلن َيا‬
ْ ُّ
ِ ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫اع‬ ُ َ َ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ
ِ ‫اليٰوة ِ ادلنيا مِن ال‬ َْ ‫ب‬
zarar veremezsiniz. Allah her
‫خرة ِۚ فما مت‬ ِ şeye kadirdir.
ُ ّ ْ َ َّ ٌ َ َّ ٰ ْ
‫ ا ِل تن ِف ُروا ُي َع ِذبْ ْم‬38 ‫خ َرة ِ ا ِل قل۪يل‬ ِ ‫ِيف ال‬
40. Eğer siz ona yardım et-
mezseniz, bilin ki, inkâr eden-
ُ‫ضوه‬ ُّ ُ َ‫ي ُك ْم َو َل ت‬ َْ‫غ‬ َ ًَْ ْ َْ َْ َ ً َ ً َ َ
‫عذابا ال۪يما ويسب ِدل قوما‬
ler onu iki kişiden biri olarak
yurdundan çıkardıkları za-
ْ‫روهُ َف َقد‬ ُ ُ ْ‫ ا َِّل َتن‬39 ‫۪ير‬ ٌ ‫شٔ قَد‬ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ ً ْ َ man, Allah ona elbette yardım
ٍ ‫شيـٔ ۜا والل ع ك ِل‬ etmişti. Hani, onlar mağarada

‫ني‬
َْْ َ َ ُ َ َ
‫ن‬ ‫اث‬ ‫ان‬ ‫ث‬ ‫وا‬ ‫ر‬ ‫ف‬ ‫ك‬ َ ‫ج ُه َّال‬
‫۪ين‬ َ ‫خ َر‬ ْ َ ْ ُ ّٰ ُ َ َ َ
‫نره الل ا ِذ ا‬
idiler de, o arkadaşına diyor-
ِ ِ du ki: “Üzülme! Çünkü Allah
َّ ْ ْ َ َ َ ‫ول ل‬ ُ َُ ْ َْ ُ ْ
‫حبِه۪ ل ت َزن ا ِن‬ ‫ا ِذ ه َما ِيف الغارِ ا ِذ يق‬
bizimle berâberdir!” Derken
ِ ‫ِصا‬ Allah onun üzerine sekînetini
َ
‫الل َسك۪ين َت ُه َعليْهِ َوايَّ َدهُ ِبُ ُنو ٍد‬
َ َ ُ ّٰ ‫الل َم َع َناۚ فَاَن ْ َز َل‬ َ ّٰ indirmiş ve sizin görmediğiniz
bir ordu ile onu desteklemiş
ٰ ْ ُّ ُ َ َ َ َّ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ve kâfirlerin sözünü de en
ۜ‫لم تروها وجعل كلِمة ال۪ين كفروا السفل‬ süflî kılmıştı! Allah’ın kelime-

َ َ ُ ّٰ َ ۜ َ ْ ُ ْ َ ّٰ ُ َ
40 ‫َوك َِمة اللِ ِه العليا والل ع ۪زيز حك۪يم‬
ٌ ٌ
si ise, işte o en ulvîdir! Allah
Azîz’dir, Hakîm’dir.

37. Haram ayları erteleme âdeti, ancak küfürde ileri git-


mektir. Onunla; Allah’ın haram kıldığı ayların sayısına denk
getirip, Allah’ın haram kıldığını helâl kılmak için bir sene
helâl sayıp, bir sene haram sayan, inkâr edenler saptırıl-
mıştır. Onlara kötü amelleri güzel gösterildi. Allah, kâfirler
topluluğunu hidâyete erdirmez.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 193


ANA SAYFAYA DÖN

41. Gerek hafif, gerek ağır 10. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬193


ُ ِ ‫ل ْز ُء الْ َع‬
‫اش‬ TEVBE SÛRESİ

olarak hep birlikte savaşa


ْ‫م‬ ُ ََُْ ْ ُ َ َْ ُ َ َ ً َ َ ً َ ْ
ِ ‫ا ِنفِ ُروا‬
çıkın, mallarınızla ve canla-
rınızla Allah yolunda cihad ‫س‬ ِ ‫خفافا وث ِقال وجاهِدوا بِاموال ِم وانف‬
َ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ٌ ْ َ ْ ُ ٰ ّٰ
41 ‫ي ل ْم ا ِن كن ُت ْم ت ْعل ُمون‬ َ
edin. Eğer bilirseniz, bu sizin
için daha hayırlıdır ‫اللِ ذل ِم خ‬ ۜ ‫يل‬ ِ ‫۪يف س ۪ب‬
ٰ َ ُ َّ َ ً َ ً َ َ َ ً َ ً َ َ َ َ ْ َ
‫ ْن‬ ِ ‫اصدا لت َبعوك َول‬
42. Eğer yakın bir dünya
menfaati ve kolay bir yolcu- ِ ‫لو كن عرضا ق ۪ريبا وسفرا ق‬
َ ْ َ ّٰ َ ُ ْ َ َ َ ُ َّ ُّ ُ ْ َ َ ْ َ ُ َ
‫اس َتط ْع َنا‬ ِ‫بعدت علي ِهم الشق ۜة وسيحلِفون بِاللِ لو‬
luk olsaydı, mutlaka sana
uyarlardı. Fakat meşakkatli
َّ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ َ
‫الل َي ْعل ُم ا ِن ُه ْم‬
yol, onlara uzak geldi. Gerçi
onlar, “Eğer gücümüz yet- ‫لرجنا مع ۚم يهلِكون انفسهم ۚ و‬
seydi, elbette sizinle beraber
‫ني‬ َ َّ ‫ت ل َ ُه ْم َحّٰىت يََ َب‬ َ ْ ‫ك ل َِم اَذِن‬ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ
‫ن‬ ‫ع‬ ‫الل‬ ‫ا‬ ‫ف‬ ‫ع‬ 42۟
َ ُ َ َ
‫ون‬ ‫لكاذِب‬
çıkardık” diye Allah’a yemin ۚ
َ ُ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َّ َ َ
‫ ل ي َ ْس َتاذِنك‬43 ‫ني‬ َ ‫كاذِب‬
edeceklerdir. Onlar kendileri-
ni helâke sürüklüyorlar. Allah, ۪ ‫لك ال۪ين صدقوا وتعلم ال‬
biliyor ki onlar kesinlikle ya-
ْ‫خر ا َ ْن ُيَاه ُِدوا با َ ْم َوالِهم‬ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ َ ُ ْ ُ َ َّ
lancıdırlar. ِ ِ ِ ِ ‫ال۪ين يؤمِنون بِاللِ والو ِم ال‬
43. Allah seni affetti. Fakat َ ُ ْ َ ْ َ َ َّ َ َّ ُ ْ ٌ َ ُ ّٰ َ ْ ُ ْ َ َ
doğru söyleyenler sana iyice ‫ ا ِنما يستاذِنك‬44 ‫س ِهمۜ والل عل۪يم بِالمتق۪ني‬ ِ ‫وانف‬
belli olup, sen yalancıları bi-
ْ‫وب ُهم‬ ُ ُ‫ت قُل‬ ْ َ‫ارتَاب‬ ْ ‫خر َو‬ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ َ ُ ْ ُ َ َ َّ
linceye kadar onlara niçin izin ِ ِ ‫ال۪ين ل يؤمِنون بِاللِ والو ِم ال‬
ُّ َ َ َ َ ُ ُْ ُ َ َ َ ُ َّ َ َ َ ْ ْ َ ْ ُ َ
‫ َول ْو ا َرادوا الروج لعدوا‬45 ‫تددون‬
verdin?
44. Allah’a ve ahiret günü- ‫فهم ۪يف ريب ِ ِهم ي‬
َ َ ََ َ ْ ُ ّٰ َ َ ْ ٰ َ ً َّ ُ ُ َ
‫الل انب ِ َعاث ُه ْم فث َّبط ُه ْم َوق۪يل‬ ‫ن ك ِره‬ ِ ‫ل عد ة و ل‬
ne iman edenler, mallarıyla
canlarıyla savaşmaktan geri
kalmak için senden izin iste- ُ ُ ُ
‫ ل ْو خ َر ُجوا ف۪ي ْم َما َزادوك ْم‬46 ‫۪ين‬
َ َ َ ‫اق ُع ُدوا َم َع الْ َقا ِعد‬
ْ
mezler. Allah takvâ sahipleri-
َ ْ ْ ُ َ ُ ُ َ َ َ ْ َ ۬ َ َ ً َ َ َّ
‫خل ْم َيبْغون ُم ال ِفت َنة‬ ُ
ni pekiyi bilir.
ِ ‫وا‬ ‫ع‬ ‫ض‬ ‫ا ِل خبال ولاو‬
َّ ّٰ َ ْ ُ َ َ ُ َّ َ ْ ُ
45. Ancak Allah’a ve ahiret
gününe inanmayan, kalple- َ
47 ‫َوف۪يم سماعون لهمۜ والل عل۪يم بِالظالِم۪ني‬ ٌ َ ُ
ri şüpheye düşüp, kuşkuları
içinde bocalayanlar senden
izin isterler.
47. Eğer onlar da sizin içinizde sefere çıksalardı, size
46. Onlar eğer savaşa bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacak ve sizi fit-
çıkmak isteselerdi, elbette neye düşürmek için aranızda koşuşturacaklardı. Aranızda
bunun için bir hazırlık yapar- onları dinleyecek kişiler de vardı. Allah, zalimleri hakkıyla
lardı. Fakat Allah onların ha- bilendir.
rekete geçmelerini istemedi
de onları geri bıraktı ve onla-
ra, “Oturun, oturan âcizlerle
beraber” denildi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


194 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ 194
10. CÜZ ‫الت ْو َب ِة‬ ‫سورة‬ TEVBE SÛRESİ 51. De ki: Bizim için Allah’ın
yazdığından başkası bize
َ‫ل ُمور‬ ُ ْ َ َ ُ َّ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ْ ُ َ َ ْ َ َ asla erişmez. O bizim sahi-
‫لق ِد ابتغوا الفِتنة مِن قبل وقلبوا لك ا‬ bimizdir. Onun için müminler
َ ُ َ ْ ُ َ ّٰ ُ ْ َ َ َ َ َ ُّ َ ْ َ َٓ ّٰ َ yalnız Allah’a güvensinler.
48 ‫حىت جاء الق وظهر امر اللِ وهم كارِهون‬
َ‫ول ائ ْ َذ ْن ل۪ى َو َل َت ْفت ّن۪ى ا َ َل يف الْفتْنة‬
52. De ki: “Bizim için
ُ َُ ْ َ ْ ُْ َ
ِ ِ ِ ‫ومِنهم من يق‬
siz, ancak iki güzellikten
ۜ birini bekleyebilirsiniz. Biz
َ ‫ار‬ َ ْ ٌ َ ُ َ َ َّ َ َ َّ ِ َ ُ َ َ
49 ‫ين‬ ِ  ‫سقطوا ۜ وان جهنم لمح۪يطة بِال‬
de, Allah’ın kendi katından
۪ veya bizim ellerimizle
ُ ُ ٌَ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ ُْ َُ ٌَ َ َ َ ْ ُ ْ
‫۪يبة َيقولوا‬
size ulaştıracağı bir
‫ا ِن ت ِصبك حسنة تسؤه ۚم واِن ت ِصبك مص‬ azabı bekliyoruz. Haydi
َ َ ُ َّ ُ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ ْ َ
50 ‫قد اخذنا ام َرنا م ِْن قبْل َو َي َت َول ْوا َوه ْم ف ِر ُحون‬
bekleyedurun. Şüphesiz
biz de sizinle birlikte
َۚ‫الل َنلَاۚ ُه َو َم ْو ٰلنا‬ ُ ّٰ ‫ب‬ َ َ ‫ك‬ َ َ َّ َٓ َ ُ ْ َ ْ ُ beklemekteyiz.”.
‫قل لن يص۪يبنا ا ِل ما‬
َ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ ّٰ َ َ َ
53. De ki: İster gönüllü ve-
َ ُ َّ َ َ ْ َ ْ ُ
‫ قل هل تربصون‬51 ‫ك المؤمِنون‬ ِ ‫وع اللِ فليتو‬
rin ister gönülsüz, sizden asla

َ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ ْ ُْ ٓ َّ َٓ
kabul olunmayacaktır. Çünkü
ْ‫م‬ ُ ُ َّ َ َ ْ
ِ ‫ني ونن نتبص ب‬ ِۜ ‫بِنا ا ِل ا ِحدي السني‬
siz yoldan çıkan bir topluluk
oldunuz.
َ ‫الل ب َع َذاب م ِْن عِنْد ٓه۪ ا َ ْو باَيْد‬
ۘ‫۪ينا‬ ُ ّٰ ‫ ُم‬ ُ َ ُ َْ
‫ان يص۪يب‬
ِ ِ ٍ ِ
54. Onların sadakalarının

ُ َْ ُْ
kabul edilmesini engelleyen,

‫ قل انفِقوا‬52 ‫ت ّب ِ ُصون‬
َ َ َ ‫ ْم ُم‬ ُ َ َ َّ
‫ت َّب ُٓصوا ا ِنا مع‬ َ َ ‫َف‬ onların Allah ve Resûlünü

َ ْ ُ ُ َّ ُ ْ َ َ َ ً َ َ َ
inkâr etmeleri, namaza ancak

‫ط ْو ًع ا ْو ك ْرها ل ْن ُي َتق َّبل مِن ۜ ْم ا ِن ْم كن ُت ْم ق ْومًا‬


üşenerek gelmeleri ve iste-
meyerek sadaka vermelerin-
ْ‫ات ُهم‬ُ َََ ْ ُْ ََُْ َْ ْ َََُ َ َ َ ‫فَا ِسق‬
‫ وما منعهم ان تقبل مِنهم نفق‬53 ‫۪ني‬
den başka bir şey değildir.

َ‫الصلٰوة‬ َّ ‫ون‬ َ ُْ َ َ َ ُ َ َ ّٰ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ٓ َّ
‫ول ول يات‬ ۪ ِ ‫ا ِل انهم كفروا ب ِاللِ وبِرس‬
َ ُ َ ْ ُ َ َّ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َ ُ ْ ُ َ َّ
54 ‫ا ِل وهم كسال ول ينفِقون ا ِل وهم كارِهون‬

48. And olsun, bunlar daha önce de fitne çıkarmak iste-


mişler ve sana karşı türlü türlü işler çevirmişlerdi. Nihayet
hak geldi ve onlar istemedikleri hâlde, Allah’ın dini galip
geldi.
49. Onlardan öylesi de var ki: “Bana izin ver, beni fitneye
düşürme” der. Bilesiniz ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdir.
Cehennem, kâfirleri mutlaka kuşatacaktır.
50. Sana bir iyilik gelirse, bu onları üzer. Eğer başına bir
musîbet gelirse, “Biz tedbirimizi önceden almıştık” derler
ve sevinerek dönüp giderler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 195
ANA SAYFAYA DÖN

55. Onların malları ve ço- 10. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬195


ُ ِ ‫ل ْز ُء الْ َع‬
‫اش‬ TEVBE SÛRESİ

cukları seni imrendirmesin.


Çünkü Allah bunlarla, an- ُ ّٰ ‫يد‬ ُ ‫لد ُه ْمۜ ا َِّن َما يُر‬ ُ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ ْ ْ ُ َ َ
cak dünya hayatında onların ‫الل‬ ۪ ‫جبك اموالهم ول او‬ ِ ‫ف تع‬
azaplarını çoğaltmayı ve on- ْ‫ادلنْ َيا َوتَ ْز َه َق اَنْ ُف ُس ُه ْم َو ُهم‬ ُّ ِ ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫ِلُ َع ِّذ َب ُه ْم ب َها ِيف‬
ların canlarının kâfir olarak ِ
ُ ُ ْ َ َّ ّٰ َ ُ ْ َ َ
‫ َو َيحلِفون بِاللِ ا ِن ُه ْم ل ِمن ۜ ْم َومَا ه ْم‬55 ‫كاف ُِرون‬
güçlükle çıkmasını istiyor.

َ ْ‫ون َمل‬ َ ُ َ َْ َ ُ َ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ َّ ٰ َ ْ ُ ْ
56. Mutlaka sizden ol-
duklarına dair Allah’a yemin
‫ج ًـٔا‬ ‫يد‬ ِ ‫و‬ ‫ل‬ 56 ‫ون‬ ‫مِنم ولكِنهم قوم يفرق‬
َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َّ َ َ ً َ َّ ُ ْ َ َ ‫ا َ ْو َم َغ‬
ederler. Hâlbuki onlar sizden
değillerdir, fakat onlar korkan
57 ‫حون‬ ‫ات او مدخ لولوا ا ِلهِ وهم يم‬ ٍ ‫ار‬
ْ ُ ْ ُ ْ َ َ َ َّ َ َْ ْ َ ْ ُْ
bir toplumdur.
ُ
57. Eğer sığınacak bir yer ‫ات فا ِن اعطوا مِن َها َرضوا‬ ِۚ ‫َومِنهم من يل ِم ُزك ِيف الصدق‬
ُ َّ َ َ َ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ
‫ َول ْو ان ُه ْم َرضوا‬58 ‫َواِن ل ْم ُيعط ْوا مِن َٓها ا ِذا ه ْم ي َ ْسخطون‬
yahut mağaralar veya bir de-
lik bulsalardı, koşarak o tara-
fa yönelip giderlerdi.
‫الل‬ُ ّٰ ‫۪ينا‬ َ ‫الل َس ُي ْؤت‬ ُ ّٰ ‫ول َوقَالُوا َح ْسبُ َنا‬ ُ ُ ‫الل َو َر ُس‬ُ ّٰ ‫يه ُم‬ ُ ٰ ‫مَٓا اٰت‬
58. Onlardan sadakalar
َّ َ ّٰ َ ٓ َّ ُ ُ ُ َ َ ْ َ
‫ ا ِن َما‬59 ‫ون‬ ۟ ‫ول ٓ ۙ ا ِنا ا ِل اللِ َراغ ُِب‬ ‫م ِْن فضلِه۪ ورس‬
hususunda seni ayıplayanlar
da vardır. Sadakalardan on-
lara da verilirse razı olurlar,
‫۪ني َعليْ َها‬
َ َ ْ
‫۪ني َوال َعا ِمل‬ ‫ك‬ ‫ا‬ َ ‫ات ل ِلْ ُف َق َٓراءِ َوال ْ َم‬
‫س‬ ُ َ‫الص َدق‬ َّ
şayet onlara sadakalardan ِ
verilmezse hemen kızarlar.
‫يل الل‬
ّٰ
‫ب‬ ‫س‬ َ ‫۪ني َويف‬ َ ‫الرقَاب َوالْ َغارم‬ ّ ‫وب ُه ْم َويف‬ ُ ُ‫َوال ْ ُم َؤ َّل َفةِ قُل‬
ِ ۪ ۪ ِ ِ ِ ِ
59. Eğer onlar Allah ve
ٌ ‫۪يم َحك‬ ٌ ‫الل َعل‬ ُ ّٰ ‫اللِ َو‬ ّٰ ً َ َ َّ ْ َ
Resûlünün kendilerine ver- ‫ح ِْز ٌب‬
4
60 ‫۪يم‬ ۜ ‫يل ف ۪ريضة م َِن‬ ِۜ ‫واب ِن الس ۪ب‬
ْ َ ُ ُ ُ ْ ُ ۜ ٌ ُ ُ َ ُ َ ُ ُ َ َ َّ َّ َ ُ ْ ُ َ َّ ُ ُ ْ َ
diğine razı olup, “Allah bize
yeter, yakında bize Allah da ‫ي‬ ٍ ‫ومِنهم ال۪ين يؤذون انلِب ويقولون هو اذن قل اذن خ‬
ٰ َ َّ ٌ َ ْ َ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ َ ّٰ ُ ْ ُ ْ ُ َ
‫۪ين ا َم ُنوا‬
lütfundan verecek, Resûlü
de. Biz yalnız Allah’a rağbet ‫لم يؤمِن بِاللِ ويؤمِن ل ِلمؤ ِمن۪ني ورحة ل ِل‬
ٌ ‫اب اَل‬ ٌ ‫اللِ ل َ ُه ْم َع َذ‬ ّٰ َ ُ َ َ ُ ْ ُ َ َّ َ ْ ُ ْ
edenleriz” deselerdi ya.
60. Sadakalar Allah’tan bir 61 ‫۪يم‬ ‫مِن ۜم وال۪ين يؤذون رسول‬
farz olarak ancak, yoksullara,
düşkünlere, zekât toplayıcı-
lara, gönülleri ısındırılacak
61. O, bir kulaktır, diyerek peygambere eziyet edenler
olanlara, kölelere, borçlulara,
de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o
Allah yolunda çalışıp cihat
Allah’a inanır, müminlere inanır ve sizden iman edenler için
edenlere ve sıkıntıda olan
de bir rahmettir. Allah’ın Resûlüne eziyet edenler için elem
yolcuya mahsustur. Allah
dolu bir azap vardır.
hakkıyla bilendir hüküm ve
hikmet sahibidir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


196 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ 196
10. CÜZ ِ‫الت ْو َبة‬ ‫سورة‬ TEVBE SÛRESİ 65. Eğer onlara, sorsan, el-
bette, biz sadece lafa dalmış

‫ح ُّق‬ َ َ ‫ول ٓ ا‬ ُ ُ ‫الل َو َر ُس‬ ُ ّٰ ‫وك ْم َو‬ ُ ُ ْ ُ ْ ُ َ ّٰ َ ُ ْ َ şakalaşıyorduk, derler. De ki:


ۚ ‫يلِفون بِاللِ لم ل ِيض‬ Allah ile O’nun âyetleriyle ve
َّ َ ٓ َ ََ َ ‫كانُوا ُم ْؤ ِمن‬ َ ْ ُ ُ ُْ ْ َ
‫ ال ْم َي ْعل ُموا ان ُه‬62 ‫۪ني‬
O’nun peygamberi ile mi alay
‫ان يرضوه ا ِن‬ ediyordunuz?

‫۪يه ۜا‬ َ ‫ادلا ف‬ ً ِ َ‫ج َه َّن َم خ‬ َ ‫ار‬ َ َ‫ل ن‬ ُ َ ‫ل فَا َ َّن‬ُ َ ‫الل َو َر ُسو‬ َ ّٰ ِ‫َم ْن ُيَادِد‬ 66. Boşuna özür dilemeyin!
Çünkü siz, iman ettikten son-
َ َّ َ ُ ْ َ َ ُ َ ُ ْ ُ َ ْ َ ُ ‫ي الْ َعظ‬ ْ َ ٰ
ُ ‫ال ِْز‬
‫نل‬ ‫ يذر المناف ِقون ان ت‬63 ‫۪يم‬ ‫ذل ِك‬
ra küfrünüzü açığa vurdunuz.
İçinizden bir zümreyi affetsek
ُ َْ ْ ُ ْ ُُ َ ْ ُ ُ ّ َُ ٌَ ُ ْ َْ َ
ۚ‫علي ِهم سورة تنبِئهم بِما ۪يف قلوب ِ ِه ۜم ق ِل استه ِز ۫ؤا‬
bile, suçlarında ısrar etmeleri
sebebiyle, diğer bir zümreye
ْ‫ َولَئ ِْن َسا َ ْتلَ ُهم‬64 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ ٌ ْ ُ َ ّٰ َّ
‫ا ِن الل مخ ِرج ما تذر‬
azap edeceğiz.

ٰ َ ّٰ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ ُ ُ َ َّ ُ َ َّ َّ ُ ُ َ َ
67. Münafık erkekler ve
َ
۪‫ب قل ابِاللِ واياتِه‬ ۜ ‫لقولن ا ِنما كنا نوض ونلع‬ münafık kadınlar birbirlerin-

َ َْ ُ َْ َ َ َ ُْ
dendir. Çünkü onlar kötülüğü
ْ‫ك َف ْر ُتم‬ َ ُ
‫ لتعت ِذروا قد‬65 ‫ول۪ كن ُت ْم ت ْس َت ْه ِزؤ۫ن‬ ِ ‫َو َر ُس‬ emreder, iyilikten alıkor ve
cimrilik ederler. Allah’ı unut-
ُ ْ َ َٓ َ ُْ َ ْ ُ َ ‫َب ْع َد ا‬
‫۪يمان ِ ۜ ْم ا ِن نعف ع ْن طائ ِف ٍة مِن ْم‬
tular. Allah da onları unuttu!
Çünkü münafıklar fâsıkların
َ ُ َْ ُْ ُ َ َّ َ ً َ َٓ ْ ّ َ ُ
‫ ال ُم َناف ِقون‬66 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫ب طائ ِفة بِان ُه ْم كانوا م ِرم‬ ‫نع ِذ‬
ta kendileridir.

َ ْ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ 68. Allah erkek münafıkla-


ْ
‫ض يَا ُم ُرون بِال ُمنك ِر‬ ۢ ٍ ‫َوال ُم َناف ِقات َبعض ُه ْم م ِْن َبع‬ ra da kadın münafıklara da

َ ّٰ ‫ون اَي ْ ِد َي ُه ۜ ْم ن َ ُسوا‬ َ ُ ََْ ْ ْ َ َ ْ


kâfirlere de içinde ebedî ka-
‫الل‬ ‫وف ويقبِض‬ ِ ‫َو َين َه ْون ع ِن ال َمع ُر‬ lacakları cehennem ateşini

َ ُ َْ ُ ُ َ ْ َّ
vaat etti. Allah onlara lânet
ُ ّٰ ‫ َو َع َد‬67 ‫ون‬ ََ
‫الل‬ ‫س َي ُه ۜ ْم ا ِن ال ُم َنافِق۪ني هم الفا ِسق‬ ِ ‫فن‬ etmiştir! Onlar için devamlı

ُ ْ َ َ َ ُْ َ َ َ ‫ال ْ ُم‬
bir azap da vardır.

‫۪ين‬َ ‫ادل‬ َ
ِ ‫ج َه َّن َم خ‬ َ ‫ار‬ َ َ‫ار ن‬َ ‫ك َّف‬ ‫ات وال‬ ِ ‫ِق‬ ‫ف‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫۪ني‬ ‫ق‬ِ ‫ف‬ ‫ا‬ ‫ن‬
ٌ ُ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ
ۙ
68 ‫ف۪يها ۜ ِه حسبه ۚم ولعنهم اللۚ ولهم عذاب مق۪يم‬

62. Gönlünüzü hoş etmek için Allah’a adına And içerler.


Eğer mümin iseler Allah ve Resûlünü razı etmeleri daha
doğrudur.
63. Allah’a ve Resûlüne karşı gelen kimseye, içinde
ebedî kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmediler
mi? İşte bu, büyük bir rezilliktir.
64. Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber vere-
cek bir sûrenin müminlere indirilmesinden çekinirler. De ki:
Siz alay edin! Allah o çekindiğiniz şeyi ortaya çıkaracaktır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 197


ANA SAYFAYA DÖN

69. Tıpkı sizden öncekiler 10. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬197


ُ ِ ‫ل ْز ُء الْ َع‬
‫اش‬ TEVBE SÛRESİ

gibi, Onlar kuvvet bakımın-


dan sizden daha üstün, mal ً َ ْ َ َ َ ْ َ َ ً َّ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ ُٓ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َّ َ
ve çocuklar bakımından da ‫كل۪ين مِن قبلِم كنوا اشد مِنم قوة واكث اموال‬
daha çok idiler. Onlar kendi
ْ‫ِم‬ ُ َ َ ْ ََُْْْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ً َ ََْ
nasipleriyle nîmetlendiler. Siz ‫واولدا ۜ فاستمتعوا بِق ِ ِهم فاستمتعتم بِق‬
de, kendinizden öncekilerin
ْ‫ض ُتم‬ ْ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َّ َ َ ْ َ ْ َ َ
kendi nasipleriyle nîmetlen- ‫كما استمتع ال۪ين مِن قبلِم بِق ِ ِهم وخ‬
ْ ُّ ُ ْ َ ْ َ َ َ ٰٓ ُ ُ َ َّ َ
‫ادلن َيا‬ ‫ت اع َمال ُه ْم ِيف‬
diği gibi, kendi nasiplerinizle
nîmetlendiniz. O iman etme- ‫كال۪ي خاضوۜا ا ۬ولئ ِك حبِط‬
ُ َ َ ْ ْ َ ْ ََ َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰٓ ُ َ َ ٰ ْ َ
yen kimseler gibi sizler de
aynı hataya düştünüz! On- ‫ الم يات ِ ِهم نبا‬69 ‫اسون‬ ِ ‫خرة ِۚ وا ۬ولئ ِك هم ال‬ ِ ‫وال‬
َ ‫ود َوقَ ْو ِم ا ِب ْ ٰره‬ َ ُ َ َ َ َ ٍ ُ ِ ْ َ ْ ْ َ ْ َ َّ
ların amelleri dünyâda da,
âhirette de boşa gitmiştir. ‫۪يم‬ ‫ال۪ين مِن قبل ِ ِهم قوم نوح وع ٍد وثم‬
Onlar , hüsrana uğrayanların
َ ّ َ ْ ْ ُ ُ ُ ُ ْ ُْ ََ َ َ ْ ُْ َ َ َ ْ َ َ ْ ََ
ta kendileridir.
‫ات‬ِۚ ‫ات اتتهم رسلهم بِاليِن‬ ِ ۜ ‫اب مدين والمؤتفِك‬ ِ ‫واصح‬
70. Onlara kendilerin-
َ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ ْ ٰ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ َ
den evvelkilerin, Nuh, Âd ve ‫ن كانوا انفسهم يظلِمون‬ ِ ‫فما كان الل ِلظلِمهم ول‬
Semûd kavimlerinin, İbrahim
ْ َ ُ ٓ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ُ َ ْ ُْ َ َ ُ ْ ُْ َ
kavminin, Medyen halkının ‫ض‬ ۢ ٍ ‫ والمؤمِنون والمؤمِنات بعضهم او ِلاء بع‬70
َ ُ ُ َ َ ْ ُْ َ َ ْ ْ ْ َ ْ
‫وف َو َين َه ْون ع ِن المنك ِر ويق‬ ِ ‫يَا ُم ُرون بِال َمع ُر‬
ve alt üst olan şehirlerin ha-
beri gelmedi mi? Peygam- ‫۪يمون‬
َ ٰ ٓ ُ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ َ ُ ُ َ َ ٰ َّ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َّ
beri onlara apaçık mucizeler
getirmişti. Allah onlara zul- ‫ولۜ او۬ لئ ِك‬ ‫الصلوة ويؤتون الزكوة ويط۪يعون الل ورس‬
َ ّٰ ‫الل ا َِّن‬ َُ‫ي‬
medecek değildi, fakat onlar
ُ ّٰ ‫ َو َع َد‬71 ‫۪يم‬
‫الل‬ ٌ ‫يز َحك‬ ٌ ‫الل َعز‬ ّٰ
ُۜ ‫ح ُه ُم‬ ْ َ ‫َس‬
۪
emri ilahiye ye karşı gelmekle

َْ َ َْ ْ َْ َّ ‫۪ني َوال ْ ُم ْؤم َِنات َج‬ َ ‫ال ْ ُم ْؤ ِمن‬


kendi kendilerine zulmettiler.
‫ار‬ ُ ‫النْ َه‬ ‫ات ت ۪ري مِن تتِها‬ ‫ن‬ ِ
71. Mümin erkeklerle mü- ٍ
ْ َ َّ َ ًََّ َ َ َ ‫۪ين ف‬ َ
ِ ‫۪يها َوم َسـا‬ َ ‫ادل‬
min kadınların da bir kısmı,
bir kısmının velileridir. Onlar ‫ـات عد ۜ ٍن‬ ِ ‫كن طيِبة ۪يف جن‬ ِ ‫خ‬
iyiliği emreder, kötülükten
ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ُ َ ٰ ُ َ ْ َ ّٰ َ ٌ َ ْ َ
alıkorlar, namazı dosdoğru 72 ‫۪يم‬ ۟ ‫ورِضوان مِن اللِ اكب ۜ ذل ِك هو الفوز العظ‬
kılarlar, zekât verirler, Allah
ve Resûlüne itaat ederler.
İşte onlara Allah rahmet ede- 72. Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde
cektir. Çünkü Allah azîzdir, ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve
hikmet sahibidir. Adn cennetlerinde güzel meskenler vaat etti. Allah’ın rızası
ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


198 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ
10. CÜZ ‫الت ْو َب ِة‬ ‫ سورة‬198 TEVBE SÛRESİ tıracaktır. Artık onlar için yer-
yüzünde ne bir dost, ne de bir
َ ْ ُْ َ ْ َ َّ ُ ْ ُّ َّ‫يَٓا اَيُّهَا انل‬
‫۪ني َواغلظ َعليْ ِه ۜ ْم‬ ‫ار َوال ُم َنافِق‬ ‫ب جَاهِ ِد الكف‬
yardımcı vardır.
ِ
ْ
75. Onlardan kimi de, Eğer
ّٰ
ِ‫ يلِفون بِالل‬73 ‫۪ي‬
َ ُ ْ َ ُ ‫يه ْم َج َه َّن ُم ۜ َوبئَْس ال َمص‬ ُ ‫َو َما ْ ٰو‬ Allah lütuf ve kereminden
ِ bize verirse, mutlaka sadaka
َ
ْ‫ ْفر َوك َف ُروا َب ْع َد ا ِْس ِمهم‬ َ ُ ْ ََ َ ُ َ ْ َََ ُ َ َ
‫ما قالوۜا ولقد قالوا كلِمة ال‬
vereceğiz ve elbette biz sâlih-
ِ ِ lerden olacağız, diye Allah’a
ُ‫الل‬ ّٰ ُ ُ ٰ ْ َ ْ َ ٓ َّ ُٓ َ َ َ َ ُ َ َ ْ َ َ َ
‫َوه ُّموا بِما لم ينالواۚ وما نقموا ا ِل ان اغنيهم‬
And içti.

َ ًْ َ ُ َ ُ َُ ْ َ ُ ُ ‫َو َر ُس‬
76. Allah lütfundan onlara
ْ ْ َ
‫يا ل ُه ْۚم َواِن‬ ‫ول م ِْن فضلِه۪ۚ فا ِن يتوبوا يك خ‬ verince, onda cimrilik edip

ٰ ْ َ َ ْ ُّ َ َ َ ُ ّٰ ُ ُ ْ ّ َ ُ ْ َّ َ َ َ
yüz çevirerek sözlerinden
َِۚ ‫خرة‬ ِ ‫الل عذابًا ال۪يمًا ِيف ادلنيا وال‬ ‫يتولوا يع ِذبهم‬ döndüler.

ْ َ َ َ ّ َ ْ ْ‫ل‬َْ ْ ‫َومَا ل َ ُه‬


77. Nihayet, Allah’a verdik-
‫ َومِن ُه ْم‬74 ‫۪ي‬ ٍ ‫ص‬ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ل‬ٍِ ‫و‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ض‬ ِ ‫ر‬ ‫ا‬ ‫يف‬ ِ ‫م‬ leri sözden döndüklerinden

َ ُ َ َ َ ْ َ َ ٰ ‫الل لَئ ِْن اٰت‬ َ ّٰ ‫َم ْن َع َه َد‬


ve yalan söylediklerinden
‫ينا م ِْن فضلِه۪ نلَ َّص َّدق َّن َونلَكون َّن‬ dolayı Allah, kendi huzuru-

ُ َ ْ َ ْ ْ ُ ٰ ٰ ٓ َّ َ َ
na çıkacakları güne kadar
۪‫ فلما اتيهم مِن ف ِ ِلوا بِه‬75 ‫۪ني‬
‫ب‬ ‫ه‬
۪ ‫ل‬ ‫ض‬ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ َّ ‫م َِن‬ onların kalbine nifak soktu.

ْ‫ فَا َ ْع َق َب ُه ْم ن َِفاقًا يف قُلُوبهم‬76 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ ْ َّ َ َ َ 78. Allah’ın, onların sırrını


ِِ ۪ ‫وتولوا وهم مع ِرض‬ da fısıltılarını da bildiğini ve

ُ َ َ َ ُ ُ َ َ َ َ ّٰ ُ َ ْ َ َٓ ُ َ ْ َ ْ َ ِ ْ َ ٰ
gaybları çok iyi bilen olduğu-
‫ا ِل يوم يلقونه بِما اخلفوا الل ما وعدوه وبِما كانوا‬ nu hâlâ bilemediler mi?

‫يه ْم‬ ُ ‫الل َي ْعلَ ُم ِس َّر ُه ْم َو َنْ ٰو‬ َ ّٰ ‫ اَل َ ْم َي ْعلَ ُمٓوا ا َ َّن‬77 ‫ون‬ َ ُ ْ َ
‫ي ِذب‬
79. Sadakalar hususunda,
müminlerden gönüllü veren-
َ ‫ط ّوع‬ َّ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ َ ُ ‫الل َع َّ ُم الْ ُغ‬ َ ّٰ ‫َوا َ َّن‬ leri ve güçlerinin yettiğinden
‫۪ني‬ ِ ‫م‬ ‫ال‬ ‫ون‬ ‫ز‬ ‫م‬
ِ ‫ل‬ ‫ي‬ ‫۪ين‬ ‫ذ‬ ‫ل‬ ‫ا‬ 78 ‫وب‬
ۚ ِ ‫ي‬ başkasını bulamayanları çe-
ُ َّ َ َ َ َ َّ َ َ َ َّ َ ‫م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن‬
‫ي ُدون ا ِل ُج ْه َده ْم‬
kiştirip onlarla alay edenler
ِ ‫ل‬ ‫۪ين‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫ق‬ ‫د‬ ‫الص‬ ‫يف‬ ِ ‫۪ني‬ var ya, Allah işte onları mas-

ٌ ‫اب اَل‬ ٌ ‫الل مِنْ ُه ْمۘ َول َ ُه ْم َع َذ‬ ُ ّٰ ‫خ َر‬ ْ َ َ ْ ََ


ِ ‫فيسخ ُرون مِن ُه ْمۜ َس‬
karaya çevirmiştir. Ve onlar
79 ‫۪يم‬ için acıklı azap vardır.

73. Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad


et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehen-
nemdir. O ne kötü bir varış yeridir!
74. Bir şey söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyor-
lar. Hâlbuki o küfür sözünü söylediler ve İslam iken Müs-
lüman olduktan sonra inkâr ettiler. Ayrıca başaramadıkları
şeye de yeltendiler. Sırf, Allah ve Resûlü kendi lütfu ile on-
ları zengin kıldığı için intikam almaya kalktılar. Eğer tövbe
ederlerse, kendileri için hayırlı olur. Şayet yüz çevirirlerse,
Allah onları dünyada ve ahirette elem dolu bir azaba çarp-
KUR’AN-I KERİM MEALİ 199
ANA SAYFAYA DÖN

80. Onlar için af dileme, 10. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬199


ُ ِ ‫ل ْز ُء الْ َع‬
‫اش‬ TEVBE SÛRESİ

senin de duanı kabul etmem;


onlar için yetmiş kez af dile-
ً َّ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ ْ َ ْ َ ْ ْ ُ َ ْ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ ْ َ ْ
sen de Allah onları asla affet- ‫ا ِستغفِر لهم او ل تستغفِر له ۜم ا ِن تستغفِر لهم سبع۪ني مرة‬
ُ ّٰ ‫ول َو‬ ّٰ ََ َّ َ َ ٰ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ َ
۪ۜ ِ ‫الل ل ُه ْمۜ ذل ِك بِان ُه ْم كف ُروا بِاللِ َو َر ُس‬
meyecek. Bu, onların Allah
ve Resûlünü inkâr etmele- ‫الل‬ ‫فلن يغفِر‬
ْ َ ُ َّ َ ْ َ َْ َْ َ
‫ ف ِر َح ال ُمخلفون ب ِ َمق َع ِده ِْم‬80 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫ل َي ْه ِدي الق ْو َم الفا ِسق‬
rinden ötürüdür. Çünkü Allah
fâsıklar topluluğunu hidayete

َُْ َْ َ ُ ْ َ ُٓ َ ّٰ َ َ
‫س ِه ْم‬ ِ ‫خف َر ُسو ِل اللِ َوك ِرهوا ان ياه ُِدوا بِام َوال ِ ِه ْم َوانف‬
erdirmez.
81. Allah’ın Resûlüne kar- ِ
şı gelerek geri bırakılanlar, ََ
‫ار َج َه َّن َم اش ُّد‬ ُ َ‫ال ّۜر قُ ْل ن‬ َ ْ ‫اللِ َوقَالُوا َل َتنْفِ ُروا ِيف‬ ّٰ
‫يل‬ ‫ب‬ ‫س‬َ ‫يف‬
oturup kalmalarına sevindiler. ِ ِ ۪ ۪
Allah yolunda mallarıyla
ً ‫كوا َكث‬ ُ ْ َ ْ َ ً َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ًّ َ
canlarıyla cihad etmek ‫۪ي ۚا‬ ‫ فليضحكوا ق۪ي ولب‬81 ‫حرۜا لو كنوا يفقهون‬
َ َٓ ٰ ُ ّٰ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ ً ‫َج َٓز‬
‫ فا ِن رجعك الل ا ِل طائ ِف ٍة‬82 ‫س ُبون‬ ِ َ‫اء بِمَا كنوا ي‬
hoşlarına gitmedi ve “Bu
sıcakta sefere çıkmayın”

ً‫ع اَبَدا‬ َ ِ ‫وج َف ُق ْل لَ ْن َتْ ُر ُجوا َم‬ ُ ُ ْ َ ََُْ ْ َ ْ ُْ


dediler. De ki: “Cehennemin
ateşi daha sıcaktır.” Keşke ِ ‫مِنهم فاستاذنوك ل ِلخر‬
َ َ ُ ْ ُ َ ْ ُ َّ ۜ ًّ ُ َ َ َ ُ َ ُ ْ َ َ
‫۪يت ْم بِالق ُعودِ ا َّول َم َّر ٍة‬
anlasalardı!
82. Artık kazanmakta ol- ‫ولن تقات ِلوا مِع عدوا ا ِنم رض‬
duklarının cezası olarak az
ً‫ات اَبَدا‬ َ َ ْ ُ ْ َ َ ٰٓ َ ّ َ ُ َ َ َ َ ْ َ َ ُ ُ ْ َ
gülsünler, çok ağlasınlar! ‫ ول تص ِل ع اح ٍد مِنهم م‬83 ‫فاقعدوا مع الالِف۪ني‬
ُ ُ ّٰ ََ َّ ْ َ ٰ َ ْ ُ َ َ َ
‫ول َو َماتوا َوه ْم‬ ۪ ِ ‫بهۜ ۪ ا ِن ُه ْم كف ُروا بِاللِ َو َر ُس‬ ِ ‫ول تقم ع ق‬
83. Eğer Allah seni on-
lardan bir zümrenin yanına
ُ ّٰ ‫يد‬ ُ ‫لد ُه ۜ ْم ا َِّن َما يُر‬ ُ َََْ ْ ُُ َ َْ َ ْ ْ ُ َ َ َ ُ َ
‫الل‬ ‫جبك اموالهم واو‬ ِ ‫ ول تع‬84 ‫فا ِسقون‬
döndürür de, onlar sefe-
re çıkmak için senden izin ۪
َٓ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُّ ّ َْ
‫ َواِذا‬85 ‫ادلن َيا َوت ْزه َق انف ُس ُه ْم َوه ْم كف ُِرون‬ ‫ان ُي َع ِذ َب ُه ْم ب ِ َها ِيف‬
isterlerse, de ki: “Artık siz
benimle birlikte ebediyyen
çıkmayacak ve benimle َ َََْ ْ ُ َ َ َ ُ َ َ ّٰ ُ ٰ ْ َ ٌَ ُ ْ َ ُْ
birlikte hiçbir düşmanla asla ‫ولِ استاذنك‬ ِ ‫ان ِزلت سورة ان امِنوا بِاللِ وجاهِدوا مع رس‬
savaşmayacaksınız. Çünkü
َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ْ ْ َّ ُ ُ
siz baştan yerinizde oturup 86 ‫ا ۬ولوا الطو ِل مِنهم وقالوا ذرنا نن مع القا ِعد۪ين‬
kalmaya razı oldunuz. Şimdi
de geri kalanlarla birlikte
oturun.”. dünyada onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kâfir ola-
84. Onlardan ölmüş olan rak canlarının güçlükle çıkmasını istiyor.
hiçbirine asla namaz kılma; 86. “Allah’a iman edin, Resûlü ile beraber cihad edin”
onun kabri başında da dur- diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olan-
ma! Çünkü onlar, Allah ve lar, senden izin istediler ve: Bizi bırak oturanlarla beraber
Resûlünü inkâr ettiler de fâ- olalım, dediler.
sık olarak öldüler.
85. Onların malları ve ço-
cukları seni imrendirmesin.
Çünkü Allah, bunlarla ancak
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
200 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ 200
10. CÜZ ِ‫الت ْو َبة‬ ‫سورة‬ TEVBE SÛRESİ 90. Bedevîlerden, özür be-
yan edenler, kendilerine izin
ْ‫ع قُلُوبهم‬ َٰ َ ُ َ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ َْ ُ َ verilsin diye geldiler. Allah ve
ِِ ‫ع‬ ِ ‫ب‬‫ط‬ ‫و‬ ‫ف‬ ِ ِ ‫ل‬‫ا‬ ‫و‬ ‫ال‬ ‫ع‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ون‬  ‫ي‬ ‫ن‬ ‫ا‬ِ ‫ب‬ ‫وا‬ ‫ض‬ ‫ر‬ Resûlüne yalan söyleyenler

ُ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َم َعه‬ َ ‫ول َو َّال‬ ُ ُ َّ ٰ َ ََُْ َ ْ َُ de oturup kaldılar. Onlardan


‫ ِن الرس‬ ِ ‫ ل‬87 ‫فهم ل يفقهون‬ kâfir olanlara acıklı bir azap

ُۘ‫يات‬ َ ْ ‫ال‬ َ ْ ‫اه ُدوا با َ ْم َوالِه ْم َواَنْ ُفسه ۜ ْم َواُولٰٓئ َِك ل َ ُه ُم‬ َ َ erişecektir.
۬ ِ ِ ِ ِ ‫ج‬ 91. Allah’a ve Resûlüne
َْ َّ َ ْ ُ َ ُ ّٰ َّ َ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ُ َ karşı sadık ve samimi ol-
‫ات ت ۪ري‬ ٍ ‫ اعد الل لهم جن‬88 ‫وا۬ولئ ِك هم المفلِحون‬ dukları takdirde, güçsüzlere,

ُ َ ْ ُ ْ َْ َ ٰ َ َ َ ُ ََْْ َ َْ ْ hastalara ve seferde harca-


89 ‫۪يم‬ ۟ ‫ادل۪ين ف۪يه ۜا ذل ِك الفوز العظ‬ ِ ‫مِن تتِها النهار خ‬ yacakları bir şey bulamayan-

َ‫ال ْع َراب ِلُ ْؤ َذ َن ل َ ُه ْم َو َق َع َد َّال۪ين‬ َ ْ َ َ ُ ّ َ ُ ْ َ َٓ َ lara bir günah yoktur. İyilikte


ِ ‫وجاء المع ِذرون مِن‬ bulunan kimselerin kınanma-

ْ َ َ َ َّ ُ ُ َ ‫الل َو َر ُس‬َ ّٰ ‫َك َذبُوا‬


‫۪ين كف ُروا مِن ُه ْم‬ ‫ولۜ َس ُيص۪يب ال‬
sı için de bir sebep yoktur.
Allah, çok bağışlayandır, çok

ٰ ْ َ ْ َ َ َ َ َٓ َ ُّ َ َ َ ْ َ ٌ َ ٌ َ َ merhamet edendir.
‫ ليس ع الضعفاءِ ول ع المرض‬90 ‫عذاب ال۪يم‬ 92. Kendilerini bindirip

ُ َ َ َ ٌ َ َ َ ُ ْ ُ َ َ ُ َ َ َ َّ َ َ َ َ sevk etmen için sana geldik-


‫يدون ما ينفِقون حرج ا ِذا نصحوا‬ ِ ‫ول ع ال۪ين ل‬ lerinde: Sizi bindirecek bir bi-

ٌ ‫الل َغ ُف‬ ُ ّٰ ‫يل َو‬ َ ‫سن‬ ْ ْ َ َ ۪ۜ ِ ‫ِ ّٰلل َو َر ُس‬


ٍۜ ‫۪ني م ِْن َس ۪ب‬ ِ ‫ول مَا ع ال ُمح‬
nek bulamıyorum, deyince,
‫ور‬ ِ harcayacak bir şey bulama-

ُ‫ت َٓل اَجد‬ َ ْ‫ح ِملَ ُه ْم قُل‬ ْ َ َ ْ َ َ َٓ َ َ َّ َ َ َ َ ۙ ٌ َ


dıklarından dolayı üzüntüden
ِ ِ‫ ول ع ال۪ين ا ِذا ما اتوك تل‬91 ‫رح۪يم‬ gözleri yaş dökerek dönen

ْ‫ادلم‬ ُ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ْ َّ َ َ ْ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َٓ
kimselere de sorumluluk yok-
َّ َ
ِ‫ما احِلم عليهِۖ تولوا واعينهم تف۪يض مِن ع‬ tur.

َ‫ع َّال۪ين‬ َ َ ُ َّ َ َّ َۜ ُ ْ ُ َ ُ َ َّ َ ً َ َ 93. Sorumluluk ancak,


‫ ا ِنما الس ۪بيل‬92 ‫يدوا ما ينفِقون‬ ِ ‫حزنا ال‬ zengin oldukları halde sen-

ُ ُ َْ ُ ُ َٓ ْ َ ْ ُ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ
‫اءۚ َرضوا بِان يَونوا َم َع‬
den izin isteyenleredir. Çün-
‫يستاذِنونك وهم اغنِي‬ kü onlar geri kalan kadınlarla

َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ ُ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َ ْ beraber olmaya râzı oldular.


93 ‫الوالِِفۙ وطبع الل ع قلوب ِ ِهم فهم ل يعلمون‬ َ Allah da onların kalplerini mü-
hürledi, artık onlar bilemezler.

87. Geride kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular,


çünkü onların kalplerine mühür vuruldu, onlar anlayamaz-
lar.
88. Fakat Peygamber ve onunla beraber inananlar, mal-
larıyla, canlarıyla cihad ettiler. İşte bütün hayırlar onlarındır
ve onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
89. Allah, onlar için, içinde ebedî kalacakları ve içinden
ırmaklar akan Naim cennetleri hazırlamıştır. İşte bu büyük
kurtuluştur.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 201
ANA SAYFAYA DÖN

94. Onlara döndüğünüz 11. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬201


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الاد۪ى َع‬ TEVBE SÛRESİ

zaman size mazeret beyan


َْ َ ُْ َ ْ َ ُ َ َ ْ
‫َيع َت ِذ ُرون ا ِلْ ْم ا ِذا َر َجع ُت ْم ا ِلْ ِه ۜ ْم قل ل تع َت ِذ ُروا‬
edecekler. De ki: özür dile-
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬
meyin! Size asla inanmayız;
َ َ ‫خ َبار ُك ۜ ْم َو َس‬ ْ َ ْ ُ ّٰ َ َ َّ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُ ْ َ
11
çünkü Allah, sizin haberleri- ُ ّٰ ‫يى‬
‫الل‬ ‫لن نؤمِن لم قد نبانا الل مِن ا‬
nizi bize bildirmiştir. Amelinizi ِ
َِ َ َّ َ ْ َ ْ َ ٰ َ ُّ َ ُ َّ ُ ُ ُ ُ َ َ ْ ُ َ َ َ
‫ب والشهادة‬ ِ ‫عملم ورسول ثم تردون ا ِل عل ِ ِم الغي‬
Allah da görecektir, Resûlü
de. Sonra görüleni ve görül-
ّٰ َ ُ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ ُ ُ ََُّ
ِ‫ سيحلِفون بِالل‬94 ‫فينبِئم بِما كم تعملون‬
meyeni bilene döndürülecek-
siniz de yapmakta oldukları-
ُ ْ ََ ْ َ ُ ْ َ َ َْ َ ُ َ
‫ل ْم ا ِذا انقلبْ ُت ْم ا ِلْ ِه ْم تلِ ُع ِرضوا عن ُه ۜ ْم فاع ِرضوا‬
nızı size haber verecektir.

ُ َ ُ ‫جٌس َو َما ْ ٰو‬ ْ ْ ُ َّ ْ ُ ْ َ


95. Onların yanına döndü-
ğünüz zaman size, kendile-
‫اء بِمَا كانوا‬ ً ‫يه ْم َج َه َّن ُۚم َج َٓز‬ ۘ ِ‫عنه ۜم ا ِنهم ر‬
َ َ ْ َ َْ َ َْ ْ ُ َ َ ُ َْ َ ُ ْ َ
rinden vazgeçmeniz için Allah
adına And içecekler. İşte o ‫تض ْوا عن ُه ْۚم فا ِن ت ْرض ْوا‬ ِ ‫ يلِفون لم ل‬95 ‫سبون‬ ِ ‫ي‬
َ ْ ِ ْ َ ْ َ ٰ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ ْ ُ ْ َ
zaman onlardan yüz çevirin.
Çünkü onlar murdardır. َ
96 ‫عنهم فا ِن الل ل يرض ع ِن القوم الفا ِسق۪ني‬
َ ُ ُ ُ َ ْ َ َّ َ ُ َ ْ َ َ ً َ َ ً ْ ُ ُّ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ
Kazanmakta olduklarına
karşılık ceza olarak ‫العراب اشد كفرا ون ِفاقا واجدر ال يعلموا حدود‬
varacakları yer cehennemdir.
ٌ َ ‫۪يم‬ ٌ ‫الل َعل‬ ُ ّٰ ‫ول َو‬ ٰ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ
96. Onlardan razı olmanız 97 ۪ ۪ۜ ِ ‫الل ع َر ُس‬ ‫ما انزل‬
َ َ ‫خ ُذ مَا ُينْفِ ُق َم ْغ َرمًا َو َي‬ َّ َ َ ‫ل ْع‬ َْ َ َ
‫ت َّبُص‬ ِ ‫اب م ْن َيت‬
için size yemin edecekler.
Şayet onlardan razı olsanız ِ ‫ر‬ ‫ومِن ا‬
bile Allah fâsıklar topluluğun-
98 ‫۪يم‬ ٌ ‫۪يع َعل‬ ٌ ‫الل َسم‬ ُ ّٰ ‫الس ْو ۜ ِء َو‬ َّ ُ‫ادل َٓوائ ِ َر َعلَيْه ْم َٓدائ َِرة‬ َّ ‫ ُم‬ ُ
dan asla razı olmaz. ِ ۜ ِ‫ب‬
ُ َّ َ َ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ ُ ْ ُ ْ َ َ َْْ َ َ
97. Bedevîler, kâfirlik ve
‫خذ‬ ِ ‫خ ِر ويت‬ ِ
ِ ‫اب من يؤمِن بِاللِ والوم ال‬ ِ ‫ومِن العر‬
ٌ َ ْ ُ َ َّ َٓ َ ۜ ُ َّ
münafıklık bakımından hem
َ َ َ َ ّٰ َ ْ َ ُ ُ ُْ َ
‫ول ال ا ِنها قربة‬ ِ ‫ات الرس‬ ِ ‫ات عِند اللِ وصلو‬ ٍ ‫ما ينفِق ق ُرب‬
daha beter, hem de Allah’ın

ْ ‫ل َ ُه ْمۜ َس ُي‬
Resûlüne indirdiği sınırları
tanımamaya daha yatkındır.
99۟ ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ ٌ ‫الل َغ ُف‬ َ ّٰ ‫حتِه۪ۜ ا َِّن‬ َ ْ ‫لل يف َر‬ ُ ّٰ ‫خلُ ُه ُم ا‬ ِ ‫د‬
Allah çok iyi bilendir, hikmet ۪
sahibidir.
98. Bedevîlerden öylesi
99. Bedevîlerden öylesi de vardır ki, Allah’a ve ahiret
vardır ki harcayacağını
gününe inanır, harcayacağını Allah katında yakınlığa ve
zarar sayar ve size belâların
Peygamber’in dualarını almaya vesile edinir. Bilesiniz ki o,
gelmesini bekler. O kötü belâ
onlar için bir yakınlıktır. Allah onları rahmetine koyacaktır.
kendi başlarına gelmiştir.
Çünkü Allah çok bağışlayan, ziyade esirgeyendir.
Allah pekiyi işiten, çok iyi
bilendir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


202 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ 202
11. CÜZ ِ‫الت ْو َبة‬ ‫سورة‬ TEVBE SÛRESİ 102. Diğer bir kısmı ise,
günahlarını itiraf ettiler. Bun-
َ ‫الن ْ َصار َو َّال‬ َْ َ َ َ ‫ون م َِن ال ْ ُم‬ َ ُ َّ َ ْ َ ُ َّ َ lar sâlih amelle kötü ame-
‫۪ين‬ ِ ‫و‬ ‫ين‬ ‫ر‬
ِ۪‫ج‬ ‫ا‬ ‫ه‬ ‫والسابِقون الول‬ li birbirine karıştırmışlardır.
َ َ َْ ُ ْ َ ُ ّٰ َ ِ َ ۙ َ ْ ْ ُ ُ َ َّ
‫الل عن ُه ْم َو َرضوا عن ُه َوا َع َّد ل ُه ْم‬
Umulur ki Allah tövbelerini
‫ان رض‬ ٍ ‫اتبعوهم بِا ِحس‬ kabul eder. Çünkü Allah çok
َ ْ َ ٰ َ َٓ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َّ َ
‫۪يها ابَ ًدۜا ذل ِك الف ْو ُز‬
bağışlayandır, çok merhamet
‫ادل۪ين ف‬ ِ ‫ات ت ۪ري تتها النهار خ‬ ٍ ‫جن‬ edendir.
َْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َّ َ ُ َ ْ
‫ون َوم ِْناه ِل‬ َۜ ‫اب ُم َناف ُِق‬ َ ‫ل ْع‬
‫ر‬ ‫ ومِمنحولممِنا‬100‫العظ۪يم‬
103. Onların mallarından
ِ sadaka al ki, bununla onları
ْ‫عانلّ َِفاق َل َت ْعلَ ُم ُه ۜ ْم َنْ ُن َن ْعلَ ُم ُه ۜ ْم َس ُن َع ِّذ ُب ُهم‬ ََ ُ َ َ َ َْ
‫المد۪ينةِمردوا‬
temizleyesin, onları arıtıp te-
ِ mizlersin. Ve onlara dua et.
ََُ ْ َ ُ َ َٰ َ َ َ ٰ َ ُّ َ ُ َّ ُ ْ َ َّ َ Çünkü senin duan onlar için
‫ واخرون اعتفوا‬101 ‫۪ي‬ ٍۚ ‫اب عظ‬ ٍ ‫ني ثم يردون ا ِل عذ‬ ِ ‫مرت‬ huzurdur. Allah çok iyi işiten
ُ ّٰ ‫الًا َوا ٰ َخ َر َس ّي ًئا ۜ َعَس‬
‫الل‬ ِ ‫ص‬ َ ً َ ‫طوا َع‬ ُ َ َ ْ ُُ
‫بِذنوب ِ ِهم خل‬
ve iyi bilendir.
ِ 104. Allah’ın, kullarından
َ ْ ُ
‫ خذ م ِْن ا ْم َوال ِ ِه ْم‬102 ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ ٌ ‫الل َغ ُف‬ َ ّٰ ‫وب َعلَيْه ۜ ْم ا َِّن‬ َ ‫ا َ ْن َي ُت‬ tevbeyi kabul edici olduğu-
ِ nu, sadakaları kabul ettiğini
َ َ ٰ َّ ََ ّ ّ ُ ُ َ ُ ًَ
‫َص َدقة تط ّ ِه ُره ْم َوت َزك۪ي ِه ْم ب ِ َها َو َص ِل عليْ ِه ۜ ْم ا ِن َصلوتك‬
ve Allah’ın tevbeyi çok kabul
eden ve pek esirgeyen oldu-

‫الل‬َ ّٰ ‫ اَل َ ْم َي ْعلَ ُٓموا ا َ َّن‬103 ‫۪يم‬ ٌ ‫۪يع َعل‬ ٌ ‫الل َسم‬ ُ ّٰ ‫ ٌن ل َ ُه ۜ ْم َو‬َ َ
‫س‬
ğunu hâlâ bilmediler mi?

َ ّٰ ‫ات َوا َ َّن‬ َ َ َّ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َّ ُ َ ْ َ َ ُ


105. De ki: “Çalışın, yapın.
‫الل‬ ِ ‫هو يقبل اتلوبة عن عِبادِه۪ وياخذ الصدق‬ Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü

ُ َ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ ُ َّ ُ َّ َّ َ ُ
de, Mü’minler de görecekler-
‫الل ع َمل ْم‬ ‫ وق ِل اعملوا فسيى‬104 ‫هو اتلواب الرح۪يم‬ dir. Sonra gaybı da, görülen

َِ َ َّ َ ْ َ ْ َ ٰ َ ُّ َ ُ َ َ َۜ ُ ْ ُ ْ َ ُ ُ ُ َ َ
âlemi de bilen Allah’ın huzu-

‫ب والشهادة‬ ِ ‫ورسول والمؤمِنون وستدون ا ِل عل ِ ِم الغي‬


runa döndürüleceksiniz. O da
size bütün yapmakta olduğu-
ْ‫َ ٰ َ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َمر‬ َ ُ َ ْ َ ْ ُْ ُ َ ْ ُ ُ ََُّ
‫ل‬ ِ ‫ن‬ ‫و‬‫ج‬ ‫ر‬ ‫م‬ ‫ون‬ ‫ر‬ ‫خ‬ ‫ا‬‫و‬ 105 ‫ون‬
ۚ ‫فينبِئم بِما كنتم تعمل‬
nuz şeyleri haber verecektir.”.
ِ
ُ ّٰ ‫وب َعلَيْه ۜ ْم َو‬
ٌ ‫الل َعل‬ ُ ‫اللِ ا ِمَّا ُي َع ِّذ ُب ُه ْم َوا ِ َّما َي ُت‬
ّٰ
106. Sefere katılmayan-
ٌ ‫۪يم َحك‬
106 ‫۪يم‬ ِ lardan diğer bir kısmı da, Al-
lah’ın emrine bırakılmışlardır.
Bunlara ya azap eder ya da
tövbelerini kabul eder. Allah,
100. Öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzel- hakkıyla bilendir, hüküm ve
likle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, hikmet sahibidir.
onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebe-
dî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırla-
mıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.
101. Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkın-
dan birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet ka-
zanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz onları iyi biliriz. Biz
onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar daha büyük
bir azaba itileceklerdir.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 203
ANA SAYFAYA DÖN

107. Bir de zararlı faaliyet- 11. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬203


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الاد۪ى َع‬ TEVBE SÛRESİ

lerde bulunmak, küfre yardım


etmek, Mü’minler arasına ay-
َ‫ض ًارا َو ُك ْف ًرا َو َت ْفريقًا َبْني‬ َ ِ ‫اتَ ُذوا َم ْسج ًدا‬ َّ َ َّ َ
rılık sokmak için ve öteden ۪ ِ ‫وال۪ين‬
beri Allah ve Resûlüne karşı
ۜ ُ ْ‫الل َو َر ُسو ُل م ِْن َقب‬
َ َ ّٰ ‫ب‬ َ ‫ار‬ َ ‫ادا ل َِم ْن َح‬ً َ َِْ َ ْ ُْ
savaşanlara üs olsun diye ‫ل‬ ‫المؤ ِمن۪ني وارص‬
bir mescit yapanlar vardır.
ْ‫الل ي َ ْش َه ُد ا َِّن ُهم‬ ُ ّٰ ‫ال ْسٰن َو‬ ُ ْ َّ َٓ ْ َ َ ْ َّ ُ ْ َ َ َ
Bunlar, “Bizim iyilikten başka ۜ ‫ولحلِفن ا ِن اردنا ا ِل‬
hiçbir kastımız yok” diye de
ْ َّ َ َ َ ّ ُ ٌ ْ َ َ ً َ َ ْ ُ َ َ َ ُ َ َ
mutlaka yemin ederler. Ama ‫اتلق ٰوي‬ ‫جد ا ِسس ع‬ ِ ‫ ل تقم ف۪يهِابدۜا لمس‬107 ‫لكاذِبون‬
َ ُّ ُ ٌ َ َ ُ َ ْ َ ُّ َ َ ْ َ َّ َ ْ
Allah şâhitlik eder ki bunlar
mutlaka yalancıdırlar. ‫مِن او ِل يو ٍم احق ان تقوم ف۪ي ۜهِ ف۪يهِ رِجال يِبون‬
108. Onun içinde asla na-
َ َّ َ ْ َ ََ َ ّ َّ ُ ْ ُّ ُ ُ ّٰ َ ُ َّ َ َ َ ْ َ
maz kılma! İlk günden takvâ ‫ افمن اسس‬108 ‫ان يتطهروۜا والل يِب المط ِه ۪رين‬
üzerine kurulan mescit, içinde
َ َّ َ ْ َ ْ َ ٌ ْ َ َ ْ َ ّٰ َ ٰ ْ َ ٰ َ َُ َُْ
namaz kılman için elbette ‫ان خي ام من اسس‬ ٍ ‫بنيانه ع تقوي مِن اللِ ورِضو‬
daha evlâdır. Onda temizlen-
َ‫ج َه َّن ۜم‬ َ ‫ار به۪ يف نَار‬ َ ‫ج ُر ٍف هَار فَانْ َه‬ ُ ‫ع َش َفا‬ ٰ َ َُ َُْ
meyi seven erkekler vardır.
ِ ۪ ِ ٍ ‫بنيانه‬
ُ ْ ُ َ َّ َ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ
‫ ل يَ َزال بُن َيان ُه ُم‬109 ‫۪ني‬ َ ‫الظالِم‬ ‫الل ل َي ْه ِدي القوم‬
Allah da temizlenenleri sever.
109. Binasını Allah korku- ‫و‬
su ve rızası üzerine kuran
ْ‫وب ُه ۜم‬ ُ ُ‫ط َع قُل‬ َّ َ َ ْ َ ٓ َّ ْ ُ ُ ًَ ََْ َّ
kimse mi daha hayırlıdır, yok- ‫يبة ۪يف قلوب ِ ِهم ا ِل ان تق‬ ‫ال۪ي بنوا ۪ر‬
sa yapısını yıkılacak bir yarın
kenarına kurup, onunla bera- ‫۪ني‬ َ ‫تي م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ ٰ َ ‫اش‬ ْ َ ّٰ َّ
‫ ا ِن الل‬110۟ ‫۪يم‬ ٌ ‫۪يم َحك‬ ٌ ‫الل َعل‬ ُ ّٰ ‫َو‬
ber kendisi de çöküp cehen-
َ َ ُ َ ُ َۜ َّ َ ْ ُ ُ َ َّ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ
nem ateşine giden kimse mi? ‫يل‬ ِ ‫انفسهم واموالهم بِان لهم النة يقات ِلون ۪يف س ۪ب‬
Allah zalimler topluluğunu
ٰ ْ َّ ًّ َ ْ َ َ ً ْ َ َ ُ َ ْ ُ َ َ ُ ُ ْ َ َ ّٰ
doğru yola erdirmez. ِ‫اللِ فيقتلون ويقتلون وعدا عليهِ حقا ِيف اتلورية‬
110. Yaptıkları bina, kalp-
ُ ْ َ ْ َ ّٰ َ ْ َ ٰ َْ ْ َ َ ْٰ ُْ َ ْ ْ َ
leri parçalanıncaya kadar yü- ‫يل والقرا ِنۜومن اويف بِعه ِده۪ مِن اللِفاستبِشوا‬ ِ ‫ن‬۪ ِ‫وال‬
reklerinde devamlı olarak bir
ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ُ َ ٰ َ ْ ُ ْ َ َ َّ ُ ُ ْ َ
kuşku olacaktır. Allah çok iyi 111 ‫بِبيعِم ال۪ي بايعتم بِه۪ۜ وذل ِك هو الفوز العظ۪يم‬
bilendir, hikmet sahibidir.

111. Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, cennet


karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda sa-
vaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu, Tevrat’ta, İncil’de ve
Kur’an’da Allah’ın buyruğu, hak bir vaattir. Allah’tan daha
çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunla yap-
mış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu,
büyük kurtuluştur.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


204 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ 204
11. CÜZ ِ‫الت ْو َبة‬ ‫سورة‬ TEVBE SÛRESİ 114. İbrahim’in babası için
af dilemesi, sadece ona ver-
َ ُ َّ َ ُ ٓ َّ َ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ُ ٓ َّ َ diği sözden dolayı idi. Yoksa
‫اتلائ ِبون العابِدون الامِدون السائ ِحون الراكِعون‬ onun Allah’ın düşmanı oldu-
َ َ ُ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ٰ ‫ون ْال‬ َ ُ َّ
‫جد‬
ğu kendisine belli olunca, on-
‫وف وانلاهون ع ِن‬ ِ ‫مِرون بِالمعر‬ ِ ‫السا‬ dan uzaklaştı. Şüphesiz ki İb-

َ ْ ُ ْ ّ َ َ ّٰ ُ ُ َ ُ َْ َ َ ْ ُْ rahim çok yumuşak huylu ve


112 ‫ش ِر المؤ ِمن۪ني‬ ِ ‫اللِ وب‬ ۜ ِ‫لدود‬ ِ ‫المنك ِر والاف ِظون‬ pek hassas idi.

َ‫۪ين ا ٰ َم ُنٓوا ا َ ْن ي َ ْس َت ْغف ُروا ل ِلْ ُمْشك۪ني‬ َ َّ َ َّ َ َ َ


‫ب وال‬ ّ 115. Allah bir topluluğu
ِ ِ ِ ِ ‫ماكان ل ِلن‬ doğru yola ilettikten sonra,
َّ َ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ ٰ ْ ُ ُ ُٓ َ ْ َ َ
‫ني ل ُه ْم انه ُ ْم‬
sakınacakları şeyleri kendile-
‫۬ول قرب مِن بع ِد ما تب‬ ۪ ‫ولو كانوا ا‬ rine açıklayıncaya kadar on-
َ ‫ار ا ِب ْ ٰره‬ ُ ‫است ِ ْغ َف‬ ْ ‫ان‬ َ َ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ ları saptıracak değildir. Allah
‫۪يم‬ ‫ وما ك‬113 ‫۪يم‬ ِ ‫ح‬ ‫ال‬ ‫اصحاب‬ her şeyi çok iyi bilendir.

ُ‫ني لَ ُٓه اَنَّه‬ َ َّ َ‫لبيهِ ا َِّل َع ْن َم ْوع َِدة َو َع َد َٓها ا ِيَّاهُ فَلَ َّما تَب‬ َ
ٍ ۪ ِ
116. Göklerin ve yerin mül-
ۚ kü yalnız Allah’ındır. O diriltir
َ‫ َوما‬114 ‫۪يم‬ ٌ ‫حل‬ َ ٌ‫ل َّواه‬ َ َ َ ٰ ْ َّ ُ ْ َ َّ َ َ ّٰ ٌّ ُ َ
‫عدو ِللِ تبا مِن ۜه ا ِن ا ِبره۪يم‬
ve öldürür. Sizin için Allah’tan
başka ne bir dost ne de bir

‫ني‬ َ ّ َ‫حّٰىت يُب‬ َ ‫يه ْم‬ ُ ‫ض َّل قَ ْومًا َب ْع َد ا ِذْ َه ٰد‬ ِ ُ‫الل ِل‬ ُ ّٰ ‫ان‬ َ َ
‫ك‬
yardımcı vardır.
ِ
ْ َ ّ ُ َ ّٰ َّ َۜ ُ َّ َ َ ْ ُ َ
117. And olsun Allah; Pey-

‫الل‬َ ّٰ ‫ ا َِّن‬115 ‫۪يم‬ ٌ ‫شٔ َعل‬


ٍ ‫لهم ما يتقون ا ِن الل بِ ِل‬
gamber ile içlerinden bir kıs-

َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ ُ َ
mının kalpleri eğrilmeğe yüz
ُ َ
‫۪يت َومَا ل ْم‬ ُۜ ‫ َو ُيم‬ ْ ُ‫ض ي‬ ۜ ِ ْ ‫ال‬
‫ر‬ ‫ات و‬ ِ ‫ل ملك السمو‬
tuttuktan sonra, sıkıntılı bir
۪ zamanda ona uyan muhacir-
ُ‫الل‬ ّٰ َ َ ْ َ َ َ َ َ ّ َ ْ ّٰ ُ ْ
‫ لقد تاب‬116 ‫۪ي‬ ‫ص‬ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ِ ‫الل‬ ‫ون‬ ‫د‬ ‫مِن‬
lerle ensarın tövbelerini kabul
ٍ ٍِ ِ etmiştir. Evet, onların tövbe-
ُ‫۪ين َّات َب ُعوه‬ َ ‫الن ْ َصار َّال‬ َْ َ َ َ ُ ْ َ ّ َّ َ َ lerini kabul etmiştir. Şüphesiz
ِ ‫ج ۪رين و‬ ِ ‫ب والمها‬ ِ ِ ‫ع انل‬ O, onlara çok şefkatli ve çok

‫وب‬ ُ ُ‫يغ قُل‬ ُ َ َ َ


‫سة ِ م ِْن َب ْع ِد مَا كاد ي ۪ز‬ َ ْ ‫اعةِ الْ ُع‬ َ ‫س‬ َ ‫يف‬ merhametlidir.
۪
117 ۙ‫۪يم‬ ٌ ‫اب َعلَيْه ۜ ْم ا ِنَّ ُه به ْم َر ُ ۫ؤٌف َرح‬ َ َ‫فَريق مِنْ ُه ْم ُث َّم ت‬
ِِ ِ ٍ ۪

112. Onlar; Tevbe edenler, ibadet edenler, Hamd eden-


ler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emre-
dip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın buyruğunun sınırları-
nı koruyanlardır. O müminleri müjdele!
113. Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduk-
tan sonra, akraba dahi olsalar, Allah’a ortak koşanlar için af
dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlara.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 205


ANA SAYFAYA DÖN

118. Savaştan geri kalan 11. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ‫ا‬


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الاد۪ى َع‬ TEVBE SÛRESİ
205
üç kişinin de tövbelerini ka-
bul etti. Yeryüzü bütün ge-
ُ‫ت َعلَيْهم‬ ْ َ‫ضاق‬ َ َ ٓ ّٰ َ ُ ّ ُ َ َّ َ ٰ َّ َ َ َ
nişliğine rağmen onlara dar ِ ‫وع اثللثــةِ ال۪يــن خلِفوا ۜحــىت ا ِذا‬
gelmiş, vicdanları da kendi- ٓ ُّ َ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ْ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ُ َ َ ُ ْ َ ْ
lerini sıktıkça sıkmış, böylece ‫الرض بِمــا رحبت وضاقت علي ِهم انفســهم وظنوا‬
Allah’ın azabından yine O’na
ُ ُ َ ْ ْ َ َ َ َ َّ ُ ْ َ ٓ َّ ّٰ َ َ َ ْ َ َ ْ َ
sığınmaktan başka çare ol- ‫ان ل ملجــا مِن اللِ ا ِل ا ِل ۜهِ ثم تــاب علي ِهم ِلتوبوۜا‬
madığını anlamışlardı. Sonra
ُ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ُ َّ ُ َّ َّ َ ُ َ ّٰ َّ
dönsünler diye, onların tövbe- ‫ يا ايها ال۪ين امنوا اتقوا‬118 ‫۪يم‬ ۟ ‫ا ِن الل هــو اتلواب الرح‬
َ ‫ل ْهل ال ْ َمد‬ َ َ َ َ‫ م‬119 ‫۪ني‬ َّ ‫الل َو ُكونُــوا َم َع‬
َ ‫الصادِق‬ َ ّٰ
lerini de kabul etti. Şüphesiz
Allah, tövbeyi çok kabul eden ِ‫۪ينة‬ ِ ِ ‫ان‬ ‫ك‬ ‫ــا‬
ّٰ ُ َ ْ َ ُ َّ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ
ve çok merhamet edendir.
119. Ey iman edenler! ِ‫اب ان يتخلفوا عن رسو ِل الل‬ ِ ‫ومن حولهم مِن العر‬
Allah’tan korkun ve sadıklarla
‫۪يب ُه ْم‬ ُ ‫سه۪ۜ ذٰل َِك با َ َّن ُه ْم َليُص‬ ِ
َْ ْ َ ْ َُْ ُ َ َْ َ َ
‫ف‬ ‫س ِهم عن ن‬ ِ ‫ول يرغبوا بِانف‬
beraber olun. ِ
َ ُ َ َ ّٰ َ ‫ب َو َل َمْ َم َص ٌة يف‬ ٌ ‫ظَ َما ٌ َو َل نَ َص‬
‫۪بيل اللِ َول َيطؤ۫ن‬ ‫ـ‬ ‫ـ‬ ‫س‬
120. Medine halkı
ve onların çevresinde ِ ۪
ً َ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ َ َ َّ ُ ْ ُ َ ً ْ َ
ْ‫ــد ّ ٍو ني‬ ‫مو ِطئــا يغ۪يظ الكفــار ول ينالون مِن ع‬
bulunan bedevîlere, Allah’ın
Resûlünden geri kalmak,
kendi canlarını onun
‫ج َر‬ ْ َ ‫۪يع ا‬ ُ ‫الل َل يُض‬ ٌ ‫ــب ل َ ُه ْم به۪ َع َم ٌل َصال‬
َ ّٰ ‫ِــحۜ ا َِّن‬ َ ِ ‫ا َِّل ُكت‬
canından üstün tutmak ِ
yaraşmaz. Çünkü onların, ً‫ية‬ َ ‫۪يةً َو َل َكب‬ َ ‫ــة َصغ‬ ً َََ َ ُ ُْ َ َ
‫ق‬ ‫ف‬ ‫ن‬ ‫ون‬ ‫ق‬ ‫ف‬
ِ ‫ن‬‫ي‬ ‫ل‬‫و‬ 120 ۙ َ ‫ســن‬
‫۪ني‬ ِ
ْ ‫ال ْ ُم‬
‫ح‬
Allah yolunda çektikleri ۪
susuzluk, yorgunluk, açlık,
َ‫ح َسن‬ ْ َ ‫َ َ َ ْ َ ُ َ َ ً َّ ُ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ُ ّٰ ُ ا‬
kâfirleri öfkelendirmek üzere ‫ول يقطعون وادِيا ا ِل كتِب لهم ِلج ِزيهم الل‬
bir yere adım atmaları ve ًۜ َّ َٓ ُ ْ َ َ ُ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ َُْ َ ُ َ َ
düşmana karşı herhangi bir ‫ وما كان المؤمِنون ِلنفِروا كافة‬121 ‫ما كانوا يعملون‬
başarı kazanmaları gibi hiçbir
ّ ُ َّ َ َ َ ٌ َ َٓ ْ ُ ْ َ ْ ّ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ
olay yoktur ki karşılığında ‫۪ين‬ِ ‫فلول نفر مِن ك ِل ف ِرق ٍة مِنهم طائ ِفة ِلتفقهوا ِيف ادل‬
َ َ ْ َ َّ َ َ َ ْ ََُْ ُ ُْ َ
122۟ ‫ــم ا ِذا َر َج ُٓعوا ا ِلْ ِه ْم ل َعل ُه ْم يذ ُرون‬
kendilerine iyi bir amel
yazılmış olmasın. Şüphesiz ‫و ِلن ِذروا قومه‬
Allah, iyilik yapanların
mükâfatını elbette zayi
etmez. 122. Müminlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru
121. Allah onları, yapmak- değildir. Onlardan her topluluktan bir grup dinde geniş bilgi
ta olduklarının en güzeli ile elde etmek ve kavimleri döndüklerinde onları uyarmak için
mükâfatlandırmak için küçük geride kalmalıdır. Umulur ki dikkatli olurlar.
büyük yaptıkları her masraf,
geçtikleri her vâdi mutlaka
onların lehine yazılır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


206 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ
11. CÜZ ِ‫الت ْو َبة‬ ‫ سورة‬206 TEVBE SÛRESİ 126. Onlar, her yıl bir veya
iki kez imtihan edildiklerini
َّ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ َ َ َّ ُ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ görmüyorlar mı? Sonra da
ِ‫يا ايها ال۪ين امنــوا قات ِلوا ال۪ين يلونم مِن الكفار‬ ‫ح ِْز ٌب‬
ne tevbe ediyorlar ne de ibret
َْ
2
َ َّ ُ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ ُٓ َ ْ َ ً َ ْ ْ ُ ُ َ
123 ‫جدوا ف۪يم غِلظة واعلموا ان الل مع المتق۪ني‬ ۜ ِ ‫ول‬
alıyorlar.

َ َ ْ ُ ُّ َ ُ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ٌ َ ُ ْ َ ْ ُ َٓ َ ِ َ
127. Bir sûre indirildiği za-
ُ‫ادتْه‬ ‫واذا ما ان ِزلت ســورة ف ِمنهم من يقــول ايم ز‬ man, birbirlerine bakarak,

ٰ َ َّ َّ َ َ ً َ
“sizi birisi görüyor mu?” diye
ُ ً ْ ‫ادتْ ُه‬ َ ََ ٰ
‫ــم ا۪يمَانا َوه ْم‬ ‫۪ين ا َم ُنــوا فز‬ ‫ه ِذ ٓه۪ ا۪يمانــاۚ فاما ال‬ sorarlar, sonra da giderler.

ُ ُ َ َّ َّ َ َ
Anlamayan bir kavim oldukla-
َْ َ ٌ َ ُ َْ َْ
‫۪ين ۪يف قلوب ِ ِه ْم َم َرض ف َزادت ُه ْم‬ ‫ واما ال‬124 ‫شون‬ ِ ‫يســتب‬ rı için Allah onların kalplerini

َ َ َ ُ ُ ْ ٰ
çevirmiştir.
َ َ ْ
‫ ا َول يَ َر ْون‬125 ‫س ِه ْم َو َماتوا َوه ْم كاف ُِرون‬ ِ ‫رِجسًا ا ِل رِج‬ 128. And olsun size ken-
َ ُ ُ َ َ َّ ُ ْ َ َّ َ ْ َ ً َّ َ َ ّ ُ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ dinizden öyle bir Peygamber
‫وبون‬ ‫ني ثم ل يت‬ ِ ‫ت‬ ‫ر‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ا‬ ‫ة‬‫ر‬ ‫م‬ ‫م‬ ‫ع‬
ٍ ِ ۪ ‫ل‬ ‫ك‬ ‫يف‬ ‫ــون‬ ‫انهم يفتن‬ gelmiştir ki, sizin sıkıntıya

ُ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َٓ َ َ َ َّ َّ ُ َ
‫ورةٌ نظ َر َب ْعض ُه ْم‬ ‫ واِذا ما ان ِزلت س‬126 ‫َوله ْم يَذك ُرون‬
uğramanız ona çok ağır ge-
lir. Çünkü o size çok düşkün,

ُ ّٰ ‫صَف‬ َ َ ‫رفُوۜا‬ َ َ ْ ‫ي ْم م ِْن ا َ َح ٍد ُث َّم ان‬ُ َٰ َْ ْ ٰ


ۜ ٍ ‫ا ِل َبع‬
müminlere karşı çok şefkatli,
‫الل‬ ‫ض هل ير‬ merhametlidir.
ٌ ُ َ َٓ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َّ َ َ ُ‫قُل‬
‫اءك ْم َر ُسول‬ ‫ لقد ج‬127 ‫وب ُه ْم بِان ُه ْم ق ْو ٌم ل َيفق ُهون‬
129. Yüz çevirenlere de
ki: Allah bana yeter. O’ndan
ُ َ َ ٌ َ ْ ُ َُْ
‫يزۘ َعليْهِ مَا َعن ِ ُّت ْم َح ۪ريٌص َعليْ ْم‬ ِ ‫م ِْن انف‬
başka hiçbir ilâh yoktur. Ben
‫سم ع ۪ز‬ ancak O’na tevekkül ettim. O,

ۘ‫الل‬ُ ّٰ ‫ب‬ َ ‫ فَا ِْن تَ َول َّ ْوا َف ُق ْل َح ْســ‬128 ‫۪يم‬ ٌ ‫۪ني َر ُ ۫ؤٌف َرح‬ َ ‫بال ْ ُم ْؤ ِمن‬ yüce Arş’ın sahibidir.”.
ِ ِ
َْ ْ ْ
ُ ُ َّ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ ٰ ٓ َ
129 ‫ت َوه َو َر ُّب ال َع ْرِش العظ۪ي ِم‬ ‫لا َِل ا ِل هــ ۜو عليهِ توك‬
ٌ ّ َ ٌ َّ ّ َ ُ ُ ُ َ ُُ ُ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫َو‬
‫ه‬ ‫ك َّية‬َ ِ ‫كية َوم‬
ِ‫ه‬ ِ ‫س يونَس م‬ َ ‫يونس‬
‫ورة‬
َ‫اٰي‬
10 - YUNUS َ ٰ ُ ْ ْ ِ ‫ة َوت‬SÛRESİ
ٌَ ٌَ
ٍ ‫سع ُ اي‬
‫ات‬ َ
‫ات‬
ٍ ‫مِائ وت ِسع‬ ‫مِائة‬

123. Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara


karşı savaşın ve onlar sizde bir sertlik bulsunlar. Biliniz ki,
Allah sakınanlarla beraberdir.
124. Herhangi bir sûre indirildiği zaman onlardan bir kıs-
mı der ki: “Bu sizin hanginizin imanını artırdı?” İman eden-
lere gelince onların imanlarını artırır ve onlar sevinirler.
125. Kalplerinde hastalık olanlara gelince, onların mur-
darlığına murdarlık katar. Onlar artık kâfirler olarak ölürler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 207


ANA SAYFAYA DÖN

11. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬207


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الاد۪ى َع‬ YUNUS SÛRESİ

َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ
10 - YUNUS SÛRESİ
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
ً‫اس َع َجبا‬ َّ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ٰ َ ْ ٰ۠ ٓ
Bismillâhirrahmânirrahîm ِ ‫ اكان ل ِلن‬1 ‫ــاب الك۪ي ِم‬ ِ ‫الر ت ِلك ايات الكِت‬
َ‫ــاس َوبَِّش َّال۪ين‬ َ َّ‫ا َ ْن ا َ ْو َحيْ َنٓا ا ِٰل َر ُجــل مِنْ ُه ْم ا َ ْن اَنْذر انل‬
ِ ِ
1. Elif. Lâm. Râ. İşte bun-
ِ ٍ
َ ْ َ َ
lar hikmet dolu Kitâb’ın
َّ َ ْ ْ َ َ َ ْ ُ َ َّ َ ُٓ َ ٰ
âyetleridir.
‫صد ٍق عِن َد َر ّب ِ ِه ۜ ْم قــال الكاف ُِرون ا ِن‬ ِ ‫امنوا ان لهــم قدم‬
َّ ‫الل َّال۪ي َخلَ َق‬ ُ ّٰ ‫ ُم‬ ُ َّ َ َّ َ َ ‫ٰه َذا ل‬
2. İçlerinden bir adama:
‫ات‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ ‫ ا ِن رب‬2 ‫ني‬ ٌ ‫ح ٌر ُمب‬ ِ ‫ا‬ ‫س‬
İnsanları uyar ve iman
۪
edenlere, Rableri katında
َْ ْ ََ ْ ‫ل ْرَض يف س َّتةِ اَيَّام ُث َّم‬ َْ َ
onlar için yüksek bir doğruluk ‫ــت ٰوى ع ال َع ْرِش يُ َدبّ ِ ُر ال ْم َۜر‬ َ ‫اس‬
ٍ ِ ۪ ‫وا‬
makamı olduğunu müjdele,
ُ ُ ّٰ ‫ــم‬ ُ ٰ ْ ْ َّ َ ْ
diye vahyetmemiz, insanlar ‫الل َر ُّب ْم‬ ُ ِ ‫۪يع ا ِل م ِْن َبعــ ِد ا ِذنِه۪ۜ ذل‬ ٍ ‫مــا مِن شــف‬
َ
َ ْ ُ ُ ْ َ َْ َ ُ َّ َ َ َ َ َ ُ ُ ُ ْ َ
için şaşılacak bir şey mi oldu
ki, o kâfirler, bu elbette apa-
‫ــم ج۪يعًا‬ ‫جع‬ ِ ‫ر‬ ‫م‬ ِ ‫ه‬ ‫ــ‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬ 3 ‫ون‬ ‫فاعبــدوهۜ اف تذكــر‬
َ ‫جز َي َّال‬ َّ ‫اللْ َق ُث‬ َ ْ ‫اللِ َحقًّا ۜ ا ِنَّ ُه َيبْ َد ُؤا‬
çık bir sihirbazdır, dediler!
ْ َ‫۪يدهُ ل‬ ُ ‫ــم يُع‬ ّٰ َ ْ َ
3. Şüphesiz ki Rabbiniz, ‫۪ين‬ ِ ِ ‫وعد‬
َ َ َ َ َّ َ ْ َّ ‫ا ٰ َم ُنــوا َو َعملُوا‬
‫۪ين كف ُروا ل ُه ْم‬ ِۜ ‫ات بِالقِ ْس‬ ِ َ ‫ال‬
gökleri ve yeri altı gün içinde
yaratan, sonra da Arş’a kuru- ‫ــط وال‬ ِ ‫الص‬ ِ
َ ُْ ُ َ ٌ ‫اب اَل‬ َ َ َ َ ْ ٌ َ َ
lup işleri yerli yerince düzene
koyan Allah’tır. O’nun izni ol- 4 ‫۪يم بِمَا كانوا يَف ُرون‬ ٌ ‫ــذ‬ ‫۪ي وع‬ ٍ ‫شاب مِن ح‬
maksızın, hiç kimse şefaat-
َ َ ً ُ َ َ َ ْ َ ً َٓ َّ َ َ َ َّ َ ُ
çi olamaz. İşte O, Rabbiniz ‫ورا َوق َّد َرهُ َم َنازِل‬ ‫ضياء والقمر ن‬ ِ ‫س‬ َ ْ
‫ــم‬ ‫الش‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ج‬ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ‫هو‬
Allah’tır. O hâlde O’na kulluk
َ ْ ‫الل ذٰل َِك ا َِّل ب‬ ُ ّٰ ‫اب مَا َخلَ َق‬ ْ َ َ ّ َ َ َ ََُْ
edin. Hâlâ düşünmüyor ۜ‫ال ّ ِق‬ ِ
َۜ ‫ال َِس‬ ‫السن۪ني و‬ ِ ‫تلِ علموا عدد‬
َّ َ ْ َ ََُْ ْ َ ْٰ ُ ّ َُ
musunuz?
َ َّ َ ْ َّ َ
4. Hepiniz hesap vermek ‫ ا ِن ِيف اخِ ِف ال ِل وانلهار‬5 ‫ات ل ِقو ٍم يعلمون‬ ِ ‫يف ِصل الي‬
üzere O’nun huzuruna gö-
َ ُ َّ َ ْ َ َ ٰ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ّٰ ‫َومَا َخلَ َق‬
türüleceksiniz. Allah bunu 6 ‫ات ل ِقو ٍم يتقون‬ ٍ ‫ات والرِض لي‬ ِ ‫الل ِيف السمو‬
gerçek olarak vaat etmiştir.
Çünkü O, halkı önce yaratır,
sonra da iman edip iyi işler 5. Güneşi ışıklı, ayı da parlak kılan, yılların sayısını ve
yapanlara adaletle mükâfat hesabı bilmeniz için ona menziller takdir eden O’dur. Allah
vermek için geri çevirir. Kâfir bunları, ancak bir gerçeğe istinaden yaratmıştır. O, bilen
olanlara gelince, inkâr etmek- bir kavme âyetlerini açıklamaktadır.
te oldukları şeylerden ötürü
onlar için kaynar sudan bir 6. Gece ve gündüzün değişmesinde, Allah’ın göklerde
içki ve acıklı bir azap vardır. ve yerde yarattığı şeylerde, sakınan bir kavim için elbette
nice ibretler vardır!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


208 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ُ 208
11. CÜZ ‫ورةُ يُونَس‬ ‫س‬ YUNUS SÛRESİ dan tenzih ederiz!” Orada
birbirleriyle karşılaştıkça söy-
ُّ َ ْ ْ ُّ ٰ َ ْ َ َ َٓ َ ُ ْ َ َ َ َّ َّ
‫ادلن َيا َواط َمانوا‬ ِ ‫اءنا َو َر ُضوا بِاليوة‬
ledikleri ise “selâm” dır. Onla-
‫ا ِن ال۪ين ل يرجون ل ِق‬ rın son sözleri şudur: Hamd,

ُ‫يهم‬ ُ ‫ ا ُ ۬ولٰٓئ َِك َما ْ ٰو‬7ۙ ‫ون‬ َ ُ َ َ َ ٰ ْ َ ْ ُ َ َّ َ َ


‫بِها وال۪ين هم عن ايات ِنا غف ِل‬
âlemlerin Rabbi Allah’a mah-
sustur.
ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ َ ْ ُ َ
‫ ا ِن ال۪ين امنوا وع ِملوا‬8 ‫س ُبون‬ ِ َ‫ار بِمَا كنوا ي‬ ُ َّ‫انل‬ 11. Eğer Allah insanlara,
onların hayrı çarçabuk iste-
َْ َْ َ ‫ات َي ْهد۪يه ْم َر ُّب ُه ْم با‬ َّ
‫يمان ِ ِه ْۚم ت ۪ري م ِْن تت ِ ِه ُم‬ ِ َ ‫ال‬
meleri gibi şerri de acele ver-
ِ۪ ِ ِ ‫الص‬ seydi, elbette onların ecelleri
َ َ َ ْ ُ َ ْ ُ ْٰ َ َّ َ ُ ‫النْ َه‬ َْ
‫ دعويهم ف۪يها سب‬9 ‫ات انلَّع۪ي ِم‬
bitirilmiş olurdu. Fakat bizim
‫حانك‬ ِ ‫ار ۪يف جن‬ huzurumuza çıkmayı bek-
ّٰ
‫ال ْم ُد ِلل‬ َ ْ ‫يه ْم ا َ ِن‬ ُ ‫خ ُر َد ْع ٰو‬ ٰ َ َ ْ ُ ُ َّ َ َ َّ ُ ّٰ
ِ ‫۪يها َس ٌم ۚ َوا‬
lemeyenleri biz, azgınlıkları
‫اللهم وتِيتهم ف‬ içinde bocalar bir halde bıra-

ْ‫جال َ ُهم‬ َ ‫است ْع‬ ْ ‫الش‬


َّ َّ َّ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ ْ َ َ َ َ َ ْ ّ َ kırız.
ِ ‫اس‬ِ ‫جل الل ل ِلن‬ ِ ‫ ولو يع‬10 ‫۪ني‬ ۟ ‫ب العالم‬ ِ ‫ر‬ 12. İnsana bir sıkıntı do-
َ َ َٓ َ ُ ْ َ َ َ َّ ُ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ ْ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ kundu mu, yan yatarak, otu-
‫ي لقِض ا ِل ِهم اجله ۜم فنذر ال۪ين ليرجون ل ِقاءنا‬ ِ ‫بِال‬ rarak veya ayakta durarak
َ َ َ ُّ ُّ َ َ ْ ْ َّ َ َ َ َ ُْ
‫ واِذا مس الِنسان الض دعنا‬11 ‫۪يف طغ َيان ِ ِه ْم َي ْع َم ُهون‬
bize dua eder; fakat biz on-
dan sıkıntısını kaldırınca,

‫ضهُ َم َّر‬ َّ ُ ‫لنْب ٓه۪ ا َ ْو قَاع ًِدا ا َ ْو قَٓائ ِمًاۚ فَلَ َّما َك َش ْف َنا َعنْ ُه‬ َ
sanki kendisine dokunan bir
ِ ِ sıkıntıdan ötürü bize dua et-
َ ‫ض َم َّس ُهۜ َك ٰذل َِك ُز ّي َن ل ِلْ ُمْسف‬ ّ ُ ‫َكا َ ْن ل َ ْم يَ ْد ُع َنٓا ا ِٰل‬
memiş gibi geçip gider. İşte
‫۪ني‬ ِ ِ ٍ böylece haddi aşanlara yap-

ْ‫م‬ ُ َْ ْ َ ُ ُ َ ْ ْ َََ ْ ْ َ َ َ َُْ َ ُ َ َ makta oldukları şeyler süslü


ِ ‫ ولقد اهلكنا القرون مِن قبل‬12 ‫ماكنوا يعملون‬ gösterildi.

ُ ْ ُ ُ َ َ َ َ ّ َ ْ ْ ُ ُ ُ ُ ْ ُ ْ َ َٓ َ ۙ ُ َ َ َّ َ 13. And olsun ki sizden


‫ات وما كانوا ِلؤمِنوۜا‬ ِ ‫لما ظلموا وجاءتهم رسلهم بِاليِن‬ önce, peygamberleri kendile-
ُ ْ ُ ْ ‫َك ٰذل َِك َنْزي الْ َق ْو َم ال ْ ُم‬
‫ ث َّم َج َعل َناك ْم‬13 ‫۪ني‬ َ ‫جرم‬ rine mûcizeler getirdiği halde
ِ ِ zulmettiklerinden dolayı nice
َ ُ َ َ َ ُ ْ َْ َ َٓ َ
14 ‫خئ ِف ِيف ال ْرِض م ِْن َب ْع ِده ِْم نلِ َنظ َر كيْف ت ْع َملون‬
milletleri helâk ettik; onlar
iman edecek değillerdi. İşte
biz suçlu kavimleri böyle ce-
zalandırırız.
7. Bizim huzurumuza çıkmayı beklemeyenler, dünya ha- 14. Sonra da, sizin nasıl
yatına razı olup onunla rahat bulanlar ve âyetlerimizden davranacağınızı görmemiz
gafil olanlar var ya... için onların ardından sizi yer-
8. İşte onların, kazanmakta oldukları yüzünden varacak- yüzünde halifeler kıldık.
ları yer, ateştir!
9. İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları se-
bebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde, altlarından
ırmaklar akan köşklere erdirir.
10. Onların oradaki duası şudur: “Seni noksan sıfatlar-

KUR’AN-I KERİM MEALİ 209


ANA SAYFAYA DÖN

15. Onlara âyetlerimiz açık 11. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬209


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الاد۪ى َع‬ YUNUS SÛRESİ

açık okunduğu zaman bizim-


le karşılaşmayı ümit etme- َ ُ ْ َ َ َ َّ َ َ ۙ َ ّ َ َ ُ َ ٰ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ
yenler: Ya bundan başka bir ‫ات قال ال۪ين ليرجون‬ ٍ ‫واِذا تتل علي ِهم اياتنا بيِن‬
Kur’an getir veya bunu değiş-
ٓ ُ ُ َ َ ْ ُ ُۜ ْ ّ َ ْ َ ٓ َ ٰ ْ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ ٓ َ
tir! Dediler. De ki: Onu kendi- ‫ي هذا او ب ِدل قل ما يون ۪ل‬ ِ ‫ت بِقرا ٍن غ‬ ِ ‫ل ِقاءنا ائ‬
liğimden değiştirmem benim
َّ َ ِ ‫وح ا‬ ٰٓ ُ َ َّ ُ َّ َ ْ ْ َ َٓ ْ ْ ُ َ ّ َ ُ ْ َ
için olacak şey değildir. Ben, ۚ‫ل‬ ‫ى ا ِن اتبِع ا ِل ما ي‬
ۚ ‫ائ ن‬
‫س‬
۪ ‫ف‬ ِ ۬ ‫ان اب ِدل مِن ت ِلق‬
َ ‫ت َر ّبى َع َذ‬
َ ‫اب يَ ْوم‬ ُ ْ‫ا ِّٓن اَخَاُف ا ِْن َع َصي‬
bana vahyolunandan baş-
kasına uymam. Çünkü Rab- 15 ‫۪ي‬ ٍ ‫ظ‬ ‫ع‬ ٍ ۪ ۪
ُ ْ َ َٓ ُ َ ُ ََ ُ ّٰ ‫اء‬ َٓ ْ َ ْ ُ
۪‫الل مَا تل ْوت ُه َعليْ ْم َول اد ٰري ْم ب ِ ۘه‬
bime isyan edersem elbette
büyük günün azabından kor- َ ‫ش‬ ‫قل لو‬
َ ُ َ َ ََ َ
16 ‫ت ف۪ي ْم ع ُم ًرا م ِْن قبْلِه۪ۜ اف ت ْع ِقلون‬
ُ ُ ُ ْ‫َف َق ْد َلث‬
karım.
16. De ki: Eğer Allah dile- ِ
seydi onu size okumazdım,
َ ٰ َ َّ َ ْ َ ً َ ّٰ َ َ ٰ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ
Allah da onu size bildirmezdi. ۪ۜ‫فمن اظلم مِم ِن افتى ع اللِ ك ِذبا او كذب بِاياتِه‬
Ben bundan önce bir ömür
ّٰ ُ ْ َ ََُُْ َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ ُ َ ُ َّ
boyu içinizde durmuştum, ِ‫ون الل‬ ِ ‫ ويعبدون مِن د‬17 ‫ا ِنه ل يفلِح المج ِرمون‬
hâlâ akıl erdiremiyor musu-
َ ُ َٓ َ ُ َٓ ُ ٰٓ َ ُ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ ُّ ُ َ َ َ
nuz? ‫ما ل يضهم ول ينفعهم ويقولون ه ۬ؤلءِ شفعاؤ۬نا‬
17. Kim Allah’a karşı yalan
‫ات‬ِ ‫الس ٰم َو‬ َّ ‫الل بمَا َل َي ْعلَ ُم يف‬ َ ّٰ ‫اللِ قُ ْل اَتُنَ ّب ُؤ َن‬ ّٰ ْ
ۜ ‫عِن َد‬
uydurandan veya onun âyet- ِ ِ ِ۫
lerini yalanlayandan daha
َ ُ ْ ُ َّ َ ٰ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ ْ‫ل‬َْ َ َ
zalimdir? Bilesiniz ki suçlular 18 ‫شكون‬ ِ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ع‬ ‫ال‬ ‫ع‬ ‫ت‬ ‫و‬ ‫ه‬ ‫ان‬ ‫ح‬ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ض‬ ۜ ِ ‫ر‬ ‫ا‬ ‫يف‬
ِ ‫و‬‫ل‬
asla kurtuluşa ermezler!
ٌ َ َ َ ْ َ َ ُ َ َ ْ َ ً َ َ ً َّ ُ ٓ َّ ُ َّ َ َ َ َ
18. Onlar Allah’ı bırakıp ‫حدة فاختلفوۜا ولول كلِمة‬ ِ ‫وما كان انلاس ا ِل امة وا‬
kendilerine ne zarar ne de َ ُ ََْ َ ْ ُ َ ْ َ َ ‫ك لَ ُق‬ َ َّ ْ ْ ََ َ
fayda verebilecek şeylere 19 ‫ِض بينهم ف۪يما ف۪يهِ يتلِفون‬ ِ ‫سبقت مِن رب‬
tapıyorlar ve: “Bunlar, Allah
َ‫ون ل َ ْو َٓل اُنْز َل َعلَيْهِ اٰيَ ٌة م ِْن َر ّب ۪ۚه َف ُق ْل ا َِّنما‬ َ ُ ََُ
‫ويقول‬
katında bizim şefaatçıları- ِ ِ
mızdır,” diyorlar. De ki: “Siz
َ َ ْ ُْ َ ْ ُ َ َ ّ ُ َ ْ َ ّٰ ُ ْ َ ْ
Allah’a göklerde ve yerde 20۟ ‫الغيب ِللِ فانت ِظرواۚ ا ِ۪ن معم مِن المنت ِظ ۪رين‬
bilemeyeceği bir şeyi mi ha-
ber veriyorsunuz? Hâşâ! O,
onların ortak koştuklarından 20. Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya! Diyorlar. De
uzak ve yücedir.» ki: Gayb ancak Allah’ındır. Bekleyin, ben de sizinle beraber
19. İnsanlar sadece bir tek bekleyenlerdenim.
ümmetti, sonradan ayrılığa
düştüler. Eğer Rabbinden bir
söz bildirilmemiş olsaydı, ay-
rılığa düştükleri konuda he-
men aralarında hüküm veri-
lirdi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


210 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ُ 210
11. CÜZ ‫ورةُ يُونَس‬ ‫س‬ YUNUS SÛRESİ ve her taraftan dalgalar onla-
ra hücum eder de çepeçev-
ْ َ َ ْ َ ٓ َّ َ ْ َ ْ ً َ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ َٓ َ
‫اء َم َّست ُه ْم ا ِذا ل ُه ْم َمك ٌر ۪ٓيف‬
re kuşatıldıklarını anlayınca
‫واِذا اذقنا انلاس رحة مِن بع ِد ض‬ dini Allah’a has kılarak “And
َ ُ َ َ ْ َ َّ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ ُ َ َ ٰ
21 ‫سع َمك ًرۜا ا ِن ُر ُسل َنا يَ ُت ُبون مَا ت ْمك ُرون‬
olsun, eğer bizi bundan kur-
‫ايات ِن ۜا ق ِل الل ا‬ tarırsan, mutlaka şükreden-
ْ ُ ْ ْ ُ ْ ُ َ ٓ ّٰ َ ْ َ ْ َ ّ َ ْ ْ ُ ُ ّ َ ُ َّ َ ُ lerden olacağız” diye Allah’a
‫ك‬ ۚ ِ ‫ب والح ۜ ِر حىت ا ِذا كنتم ِيف الفل‬ ِ ‫هو ال۪ي يس ِيكم ِيف ال‬ yalvarırlar.
ٌ َ ٌ ْ َ َٓ َ ُ َ َ َ ّ َ ْ َ َ
ِ ‫اءت َها ۪ريح ع‬ ْ
ٍ ‫وج َري َن ب ِ ِهم ب ِ ۪ر‬
23. Fakat onları kurtarın-
‫صف‬ ‫يح طيِب ٍة وف ِرحوا بِها ج‬ ca, onlar hemen yeryüzünde
َ ُ َّ َ ٓ َ
ۙ‫ان َوظن ُّوا ان ُه ْم اح۪يط ب ِ ِه ْم‬ َ َ ّ ُ ْ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َٓ َ haksız yere azgınlık yapma-
ٍ  ‫وجاءهم الموج مِن ك ِل م‬ ya başlarlar azgınlıklar sırf
َ ُ َ ٰ َ ْ َ َ َ ّ َُ َ ْ ُ َ ّٰ ُ َ َ
‫۪ينۚ لئ ِْن انَيْ َنا م ِْن ه ِذه۪ نلَكون َّن‬
kendi aleyhinizedir. Mutlaka
‫الل ملِص۪ني ل ادل‬ ‫دعوا‬ dönüşünüz bizedir ve yaptı-
َْ َ ُ ُ َ ُ ٰ ْ َ ٓ َّ َ َ َّ َ
‫يه ْم ا ِذا ه ْم َيبْغون ِيف ال ْرِض‬ َ ‫كر‬
ğınız şeylerin karşılığını gö-
‫ فلما ان‬22 ‫ين‬ ۪ ِ ‫مِن الشا‬ receksiniz.
َ ُ ُ ْ َ ٰ ٓ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ ّ َ ْ ْ َ
‫س ْمۙ َم َتاع‬
24. Dünya hayatının hâli,
ِ ‫ي ال ۜ ِق يا ايها انلاس ا ِنما بغيم ع ان‬
‫ف‬ ِ ‫بِغ‬ ancak gökten indirdiğimiz bir
ْ‫ ْم بمَا ُكنْ ُتم‬ ُ ُ ّ َ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َّ ُ َ ْ ُّ ِ ٰ َ ْ yağmurun hâli gibidir ki, in-
ِ ‫جعم فننبِئ‬ ِ ‫اليوة ادلنيا ثم ا ِلنا مر‬ sanların ve hayvanların ye-
ْ َ ْ َ َٓ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ ُ َ
ِ‫ ا ِنما مثل اليوة ِ ادلنيا كما ٍء انزنلاه مِن السماء‬23 ‫ت ْع َملون‬
ٓ َ َّ َ ُ َ dikleri yeryüzü bitkileri onun-
la yetişip birbirine karışmıştır.
ٓ ْ َ ْ ُ َّ ُ ُ ْ َ َّ َْ ُ ََ َ ََْ َ
‫اس َوالن َعا ُۜم َح ّٰىت‬ ‫ات ال ْرِض مِما ياكل انل‬
Nihayet yeryüzü zinetini ta-
‫فاختلط بِه۪ نب‬ kınıp süslendiği ve sahipleri
َ َ َّ َ ُ ْ َ َ ْ َ َّ َّ َ َ َ ُ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ َٓ
‫ت َوظ َّن اهل َهٓا ان ُه ْم قاد ُِرون‬
de ona kadir olduklarını san-
‫ت الرض زخرفها وازين‬ ِ ‫ا ِذا اخذ‬ dıkları bir sırada, gece veya
ْ َ َ ْ َ َ ً َ َ َ ْ َ َ َ ً َ َ ْ َ ً ْ َ َ ُ ْ َ َٓ ٰ َ ۙ َٓ ْ َ َ
‫۪يدا كن ل ْم تغ َن‬
gündüz ona emrimiz gelir de,
‫عليها اتيها امرنا لي او نهارا فجعلناها حص‬ onu sanki dün orada değilmiş

ُ‫الل‬ ّٰ َ َ ُ َّ َ َ َ ْ َ َ ْٰ ُ ّ َُ َ ٰ َ ْ َْ gibi kökünden koparılarak bi-


‫ و‬24 ‫ات ل ِقو ٍم يتفكرون‬ ِ ‫س كذل ِك نف ِصل الي‬ ۜ ِ ‫بِالم‬ çilmiş bir hale getiririz. İşte

َ ْ ُ َ ٰ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ ٰ ُٓ ْ َ iyi düşünecek kavimler için


25 ‫۪ي‬ ٍ ‫اط مستق‬ ٍ ‫ص‬ ِ
ِ ‫يدعوا ا ِل دارِالمۜويهد۪ي من يشاء ا ِل‬ âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.
25. Allah kullarını selâmet
yurduna çağırıyor ve O, dile-
21. Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra insanlara diğini doğru yola iletir.
bir rahmet tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetleri-
miz hakkında onların bir tuzağı vardır. De ki: Allah tuzakları-
nıza karşılık verme de daha çabuktur. Şüphesiz elçilerimiz
kurduğunuz tuzakları yazıyorlar.
22. O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle
ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle
birlikte uygun bir rüzgârla seyrettiği, yolcuların da bununla
sevindikleri bir sırada ona. Ey insanlar! Dünya hayâtının
metâı için yapmış olduğunuza, şiddetli bir fırtına gelip çatar
KUR’AN-I KERİM MEALİ 211
ANA SAYFAYA DÖN

26. Güzel amel edenlere 11. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬211


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الاد۪ى َع‬ YUNUS SÛRESİ

daha güzel mükâfat, bir de


َّ َ ٌ َ َ ْ ُ َ ُ ُ ُ َ ْ َ َ َ ٌ َ َ َ ٰ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َّ
ۜ‫ت َول ذِل ٌة‬
fazlası vardır. Onların yüzleri-
ne ne bir toz bulaşır ne de bir ‫ل ِل۪ين احسنوا السن وزِيادة ۜول يرهق وجوههم ق‬
َ َ َّ َ َ ُ َ َ ْ ُ ۚ َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ
‫۪ين ك َس ُبوا‬
horluk. İşte onlar cennet eh-
lidirler. Ve onlar orada ebedî ‫ وال‬26 ‫ادلون‬ ِ ‫ا ۬ولئ ِك اصحاب الن ِة هم ف۪يها خ‬
ّٰ َ ٌ َّ َُ َ ْ
ِ‫اء َس ّي ِ َئ ٍة ب ِ ِمثل َِها ۙ َوت ْرهق ُه ْم ذِلة ۜ مَا ل ُه ْم م َِن الل‬ ُ ‫ٔات َج َٓز‬ َ َّ
ِ ‫الس ّيِـ‬
kalacaklardır.

ْ َّ َ ْ ‫م ِْن َعص َكَنَّم َ ٓا ا ُ ْغ َي‬


27. Kötülük amel kazanan-
ُ
lara gelince, kötülüğün ce- ‫ت ُو ُجوه ُه ْم ق ِطعًا م َِن الْ ِل ُمظل ِم ً ۜا‬ ِ‫ش‬ ٍۚ ِ
َ ُ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ
zası misli iledir. Onları zillet
kaplayacaktır. Onları Allah’a ‫شه ْم ج۪يعًا‬ ‫ ويوم ن‬27 ‫ادلون‬ ِ ‫ا ۬ولئ ِك اصحاب انلارِۚهم ف۪يها خ‬
ْ َ ُ ُ َٓ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ ُ ُ َ َّ ُ
karşı koruyacak hiç kimse
yoktur. Onların yüzleri sanki ‫شكؤ۬ك ْۚم ف َز َّيل َنا‬ ‫ثم نقول ل ِل۪ين اشكوا مكنم انتم و‬
ٰ َ َ ُْ ُ ُ َٓ َ ُ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ
karanlık geceden bir parça-
ّٰ َ َْ َ
ya bürünmüştür. İşte onlar da ِ‫ فكف بِالل‬28 ‫شكؤ۬ه ْم مَا كن ُت ْم اِيَّانا تع ُب ُدون‬ ‫بينهم وقال‬
َ ‫ِ ْم لَ َغافِل‬ ُ َ َ ْ َ َّ ُ ْ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ً َ
cehennem ehlidir. Onlar ora-
da ebedî kalacaklardır. 29 ‫۪ني‬ ‫ش ۪هيدا بيننا وبينم ا ِن كنا عن عِبادت‬
ٰ ّٰ َ ٓ ُّ ْ ‫ك َن ْفس مَٓا ا َ ْسلَ َف‬ ُّ ُ ُ ْ َ َ َ ُ
‫ت َو ُردوا ا ِل اللِ َم ْول ُه ُم‬
28. O gün, onların hepsini
bir araya toplayacağız, sonra ٍ ‫هنال ِك تبلوا‬
ُ ُ ُْ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َ َّ َ َ ّ َ ْ
‫ قل َم ْن يَ ْر ُزق ْم‬30 ‫ون‬
da Allah’a ortak koşanlara:
ٌ ْ
“Siz ve koştuğunuz ortaklar ‫ب‬3‫حِز‬ ۟ ‫ت‬ ‫ال ِق وضل عنهم ما كنوا يف‬
yerinizde durun” diyeceğiz.
ُ‫ار َو َم ْن ُيْرج‬ َ ْ ‫لب‬
َ ‫ص‬ َ ْ َ َ ْ َّ ُ ْ َ ْ َّ َ ْ َ ْ َ َٓ َّ َ
Artık onların aralarını tama- ِ ‫مِن السماءِ والرِض امن يمل ِك السمع وا‬
َْ ّ َ ْ‫ت م َِن ال‬ َ ‫خر ُج ال ْ َم ّي‬ ْ ُ َ ّ َ ْ َ َّ َ ْ
‫ح َو َم ْن يُ َدبّ ِ ُر ال ْم َۜر‬
men ayırmışızdır. Ve onların
ortak koştukları, “Sizin ibade- ِ ِ ِ ‫ت وي‬ ِ ِ ‫الح مِن المي‬
ُ ُ ّٰ ‫ِ ُم‬ ُ ٰ َ َ ُ َ َ َ َ ْ ُ َ ُ ّٰ َ ُ ُ َ َ َ
‫الل َر ُّب ُم‬ ‫ فذل‬31 ‫اللۚ فقل اف ت َّتقون‬
tinizden bizim haberimiz yok-
tu.” diyecekler. ‫فسيقولون‬
َ ٰ َ َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ُ َ َّ َّ ّ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ُّ َ ْ
29. Bizimle sizin aranızda
şahit olarak Allah yeter. Şüp-
‫ كذل ِك‬32 ‫رفون‬ ‫الق ۚ فماذا بعد ال ِق ا ِل الل ۚ فان ت‬
َ ْ َ َّ َ ُٓ َ َ َّ َ َ َ ّ َ ُ َ َ ْ َّ َ
hesiz ki biz sizin tapmanız-
dan tamamen habersizdik.
33 ‫۪ين ف َسقوا انه ُ ْم ل يُؤم ُِنون‬ ‫حقت ك ِمت ربِك ع ال‬
30. Orada herkes geç-
mişte yaptıklarını bilecek ve
onlar gerçek sahipleri olan ki: Öyle ise Allah’ın azabından korkmuyor musunuz?
Allah’a döndürülecekler de 32. İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tır. Hak’tan
uydurmakta oldukları şeyler sonra sadece sapıklık vardır. O hâlde, nasıl oluyor da
kaybolup gidecek. Hak’tan döndürülüyorsunuz!
31. De ki: Size gökten ve 33. İşte böylece Rabbinin yoldan çıkanlar hakkında “On-
yerden kim rızık veriyor? Ya lar inanmazlar” sözü gerçekleşmiş oldu.
da kulaklara ve gözlere kim
kadir olabilir? Ölüden diriyi
kim çıkarıyor, diriden ölüyü
kim çıkarıyor? İşi kim idare
ediyor? “Allah” diyecekler. De
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
212 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ُ
11. CÜZ ‫ورةُ يُونَس‬ ‫ س‬212 YUNUS SÛRESİ 36. Onların çoğu zandan
başka bir şeye uymaz. Şüp-

‫الل‬ُ ّٰ ‫۪يدهُۜ قُل‬ ُ ‫اللْ َق ُث َّم يُع‬َ ْ ‫ِ ْم َم ْن َيبْ َد ُؤا‬ ُ َٓ َ ُ ْ ْ َ ْ ُ


‫قل هل مِن شكئ‬
hesiz zan, haktan hiçbir şeyin
ِ yerini tutmaz. Allah onların
ُ َٓ َ ُ ْ ْ َ ْ ُ َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ُ ُ ُ َّ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ
‫شكئ ِ ْم‬
yapmakta olduklarını pekiyi
‫ قل هل مِن‬34 ‫يبدؤا اللق ثم يع۪يده فان تؤفكون‬ bilendir.

‫ال ّ ِق‬ َ ْ ‫الل َي ْهد۪ي ل ِلْ َح ّۜق ا َ َف َم ْن َي ْه ٓد۪ي اَِل‬ ُ ّٰ ‫ال ّۜق قُل‬ َ ْ ‫َم ْن َي ْه ٓد۪ي اَِل‬ 37. Kur’an Allah tarafın-
ِ ِ ِ dan lütfedilmiştir. Başkası
َ ْ َ ْ۠ ُ َ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ ٓ َّ ٓ ّ َ َ ْ َّ َ َ َ َّ ُ ْ َ ُّ َ َ tarafından uydurulmuş değil-
‫ى فما لم كيف‬ ۚ ‫احق ان يبع امن ل ي ِه ۪دي ا ِل ان يهد‬ dir. Ancak kendinden önce-
ْ َ َّ َّ َ َّ ُ ُ َ ْ َ ُ َّ َ َ َ َ ُ َْ
‫ثه ْم ا ِل ظنًّا ۜ ا ِن الظ َّن ل ُيغن۪ى‬ ‫ وما يبِع اك‬35 ‫تك ُمون‬
kini doğrulayan ve o Kitab’ı
açıklayandır. Onda şüphe
َٰ َ َ
‫ َومَا كن هذا‬36 ‫۪يم ب ِ َما َيف َعلون‬
َ ُ ْ ٌ ‫الل َعل‬ َ ّٰ ‫ال ّق َشيْـًٔا ۜ ا َِّن‬ َ ْ ‫م َِن‬
yoktur, o âlemlerin Rabbi
ِ tarafındandır.

‫ني يَ َديْه‬ َ ْ ‫۪يق اَّل۪ي َب‬


َ ‫اللِ َولٰ ْن تَ ْصد‬ ّٰ
‫ون‬
ُ ْ
‫د‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫ى‬ ٰ َ ‫الْ ُق ْرا ٰ ُن ا َ ْن ُي ْف‬
‫ت‬
38. Yoksa Onu uydurdu
ِ ِ mu, diyorlar? De ki: Eğer siz-
َ ُ ُ َْ َ َ َْ ّ َ ْ
‫ ام َيقولون‬37 ۠‫۪ني‬ ‫ب العالم‬ ‫ر‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ِ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫ف‬ ‫ب‬ َ ْ‫۪يل الْك َِتاب َل َري‬ َ ََْ
‫وتفص‬
ler doğru iseniz Allah’tan baş-
ِ ِ ka, gücünüzün yettiklerini ça-
ُ ْ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ُْ َ ْ ُ ُ ٰ َ ْ ğırın da onun benzeri bir sûre
‫ون‬ ِ ‫افتيهۜ قل فاتوا بِسور ٍة مِثلِه۪ وادعوا م ِن استطعتم مِن د‬ getirin.
َ ْ ُ ُ َ َّ َ ْ َ ‫صادِق‬ َ ‫اللِ ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬ ّٰ
‫ بَل كذبُوا بِمَا ل ْم ي۪يطوا بِعِل ِمه۪ َول َّما‬38 ‫۪ني‬
39. Bilakis, onlar ilmini
kavrayamadıkları ve yoru-
َ َ َ َ ُ ْ َ
‫۪ين م ِْن قبْل ِ ِه ْم فانظ ْر كيْف كن‬
َ َ ‫يَاْتِه ْم تَاْويلُ ُۜه َك ٰذل َِك َك َّذ َب اَّل‬ mu kendilerine asla gelme-
۪ ِ miş olan bir şeyi yalanladılar.
ْ َ ْ ْ ْ َّ ُ َ َ
۪ۜ‫ َومِن ُه ْم َم ْن يُؤم ُِن بِه۪ َومِن ُه ْم َم ْن ليُؤم ُِن بِه‬39 ‫۪ني‬ َ ‫الظالِم‬ Kendilerinden öncekiler böy-
‫عق ِبة‬ le yalanlamışlardı. Bak, o za-
ُ َ َ ْ ُ َ َ ُ َّ َ ْ ِ َ َ ْ ْ َْ َ َ
‫وك فقل ۪ل ع َمل۪ى َول ْم‬ ِ ‫َو َر ُّبك اعل ُم بِال ُمف‬
limlerin sonu nasıl oldu
‫ وان كذب‬40 ‫۪ين‬ ۟ ‫سد‬
40. Onlardan öylesi var ki
ْ َ ُ َ ٌ ََ ُ ْ َ ٓ َ ُ َٓ ْ َُْْ ُ ُ َ َ
‫ َومِن ُه ْم‬41 ‫يؤن مِمَّا اع َمل َوانا۬ بَ ۪ٓرئ مِمَّا ت ْع َملون‬ ۫ ‫عمل ۚم انتم ب ۪ر‬
ona inanır, yine onlardan öy-
lesi de var ki O’na inanmaz.
َ ُ ْ َ ُ َ َ ُّ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َ َۜ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ
42 ‫الص َّم َول ْو كنوا ل َيعقِلون‬ ‫من يست ِمعون ا ِلك افانت تس ِمع‬
Rabbin bozguncuları en iyi
bilendir.
41. Onlar seni yalanlarlar-
34. De ki: “Allah’a koştuğunuz ortaklarınızdan, başlan- sa de ki: Benim işim bana, si-
gıçta yaratmayı yapacak, sonra onu tekrarlayacak kimse zin işiniz de size aittir. Siz be-
var mı?” De ki: “Allah, başlangıçta yaratmayı yapar, son- nim yaptığımdan uzaksınız,
ra onu tekrar eder. O hâlde, nasıl oluyor da bu gerçekleri ben de sizin yaptığınızdan
inkâr ediyorsunuz ?” uzağım.

35. De ki: Ortak koştuklarınızdan hakka iletecek olan 42. Onlardan sana kulak
var mı? De ki: “Hakka Allah iletir.” Öyle ise hakka ileten mi verenler de vardır fakat sağır-
uyulmaya daha lâyıktır; yoksa hidayet verilmedikçe kendi lara, hele akılları da ermiyor-
kendine doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor! Nasıl sa, sen mi işittireceksin?
böyle yanlış hüküm veriyorsunuz!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 213
ANA SAYFAYA DÖN

43. İçlerinden sana 11. CÜZ َ َ ‫الاد۪ى َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬213
َ ْ ‫ل ْز ُء‬ YUNUS SÛRESİ

bakanlar da vardır. Fakat


körlere, hele gerçeği
ُ َ ََْ َْ ُْ ْ َ َ ْ َ َ َ َۜ ْ َ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ
görmüyorlarsa, sen mi doğru ‫ومِنهم من ينظر ا ِلك افانت ته ِدي العم ولو كانوا‬
yolu göstereceksin?
ٰ ً َ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ ُ ُْ َ
44. Şüphesiz ki Allah in- ‫ َّن انلَّاَس‬ ِ ‫الل ل َيظل ِ ُم انلَّاس شيْـٔا َول‬ ‫ ا ِن‬43 ‫رون‬ ِ ‫ليب‬
ً َ َ َّ ُٓ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ َُْ
‫ ويوم يشهم كن لم يلبثوا ا ِل س‬44 ‫انف َس ُه ْم َيظل ِ ُمون‬
sanlara hiçbir şeyle zulmet-
mez, fakat insanlar kendileri- ‫اعة‬
َّ َ َ َّ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َ َ َّ َ
ne zulmederler.
ّٰ ِ َٓ ُ
45. Allah’ın onları, sanki ‫مِن انلهارِ يتعارفون بينه ۜم قد خِس ال۪ين كذبوا بِلِقاء الل‬
ْ‫ك َب ْعَض اَّل۪ي نَعِ ُد ُه ْم اَو‬ َ َّ َ ُ َّ ِ َ َ ‫َومَا كَانُوا ُم ْه َتد‬
günün ancak bir saati kadar
kaldıklarını zanneder vaziyet- ‫ واما ن ِرين‬45 ‫۪ين‬
ٰ َ ٌ َ ُ ّٰ َّ ُ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ َّ َ َّ َ َ َ
te yeniden diriltip toplayacağı
َ ُ ْ
46 ‫يد ع مَا َيف َعلون‬ ‫نتوفينك فا ِلنا مر ِجعهم ثم الل ش ۪ه‬
gün aralarında birbirleriyle
tanışırlar. Allah’ın huzuruna
ُ ْ ْ َ ُ ْ ُ ُ ُ َ َ َٓ َ َ ٌ ُ َ َّ ُ ّ ُ ‫َول‬
‫ض بَي َن ُه ْم بِال ِق ْس ِط َوه ْم‬
varmayı yalanlayıp doğru
yolu tutmamış olanlar ger- ِ ‫ك ام ٍة رسول ۚفا ِذا جاء رسولهم ق‬ ِ ِ
çekten ziyana uğramışlardır.
َ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َْ َ ٰ ٰ َ َ ُ ُ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ
46. O kâfir olanlara, vaat 48 ‫ ويقولون مىت هذا الوعد ا ِن كنتم صادِق۪ني‬47 ‫ليظلمون‬
ٌ َ ُ ّ ُ ُۜ ّٰ َ َٓ َ َّ ً ْ َ َ َ ًّ َ ْ َ ُ ْ َ َٓ ْ ُ
ۜ‫ك ا َّم ٍة ا َجل‬
ettiğimizin bir kısmını göster-
sek de, sen onların arasında ِ ِ ‫ل‬ ‫الل‬ ‫اء‬ ‫ش‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫ا‬ ‫ع‬ ‫ف‬ ‫ن‬ ‫ل‬‫و‬ ‫ا‬‫ض‬ ‫۪ى‬ ‫س‬ ‫ف‬ ِ‫قل لاملِك نل‬
َ ْ َ ً َ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ َٓ َ
49 ‫اعة َول ي َ ْس َتق ِد ُمون‬
olsan da olmasan da onlar
için fark etmez. Onların dönü- ‫خرون س‬ ِ ‫ا ِذا جاء اجلهم ف يستا‬
ُ ْ َ ْ َ َ َ ً َ َ َْ ً ََ ُُ َ َ ْ ُ ٰ َ ْ ْ َََُْ ْ ُ
şü bizedir. Allah onların yap-
tıklarına şahittir.
‫جل‬ ِ ‫قل ارايتم ا ِن اتيم عذابه بياتا او نهارا ماذا يستع‬
ْ‫ ا َ ُث َّم ا َِذا َما َو َق َع ا ٰ َمنْ ُت ْم به۪ۜ آٰلْ ٰـ َٔن َوقَ ْد ُكنْ ُتم‬50 ‫ون‬
َ ُ ْ ُْ ُْ
47. Her ümmetin bir pey-
gamberi vardır. Peygamber-
ِ ‫مِنه المج ِرم‬
َ ‫۪ين ظَلَ ُموا ُذوقُوا َع َذ‬ َ ‫۪يل لَِّل‬ َ ُ َْ َْ
leri geldiği zaman, aralarında
َ َّ ُ
adaletle hükmedilir ve onlara
asla zulmedilmez.
‫اب‬ ‫ ثم ق‬51 ‫جلون‬ ِ ‫بِه۪ تستع‬
َ َُ َْ َ ْ َ ُْ َّ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ ْ
48. Doğru iseniz bu söy-
‫ َوي َ ْسنب ِ ۫ؤنك‬52 ‫لۚ هل ت َز ْون ا ِل بِمَا كن ُت ْم ت ِس ُبون‬ ِ ‫ال‬
ْ ُ ْ ُ ْ َ َٓ َ ٌّ َ َ ُ َّ ّٓ َ َ
lediğiniz vaat ne zamandır?
ْ ُ َ ُ ٌّ َ َ
53 ‫ين‬ ۟ َ ‫ج ۪ز‬ ‫ع‬ ‫م‬ ‫ب‬ ‫م‬ ‫ت‬ ‫ن‬‫ا‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ق‬ ‫ل‬ ‫ه‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫و‬ ‫۪ي‬ ‫ا‬ ‫ل‬ ‫احق ه ۜو ق‬
Diyorlar.
49. De ki: “Ben kendi-
ِ ِ ۪
me bile Allah’ın dilediğinden
başka ne bir zarar ne de bir
menfaat verme gücüne sahip ni acele istiyor?
değilim.” Her ümmetin takdir 51. Onlara “Olan olduktan sonra mı O’na iman edecek-
edilmiş bir eceli vardır; Ecel- siniz? Şimdi mi inandınız ! Hâlbuki onu acele istiyordunuz”
leri geldiği zaman ne bir saat denilecek.
geri kalırlar ne de ileri gider-
52. Sonra, zulmedenlere denecek ki: Ebedî olan azâbı
ler.
tadın! Kazanmış olduğunuz şeylerden başka bir şeyin kar-
50. De ki: Ey müşrikler! Ne şılığını mı bekliyorsunuz?
dersiniz? O’nun azabı size
53. “O bir gerçek midir?” diye senden haber istiyorlar.
geceleyin veya gündüzün ge-
De ki: Evet, Rabbime And olsun ki o şüphesiz bir gerçektir
lirse! Suçlular ondan hangisi-
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
ve siz Allah’ı âciz bırakabilecek değilsiniz.
214 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ُ
11. CÜZ ‫ورةُ يُونَس‬ ‫ س‬214 YUNUS SÛRESİ 57. Ey insanlar! Size Rab-
binizden bir öğüt, gönüllerde
ْ ْ َ َْ ْ ‫َول َ ْو ا َ َّن ل ُِك ّل َن ْفس ظَلَ َم‬
۪ۜ‫ت مَا ِيف ال ْرِض لف َت َدت بِه‬
olan bir şifa, müminler için bir
ٍ ِ hidayet ve rahmet gelmiştir.

ْ ْ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َ ْ ُ َ َ َّ َ َ َ َ َّ ُّ َ َ َ
‫اب وقِض بينهم بِالقِس ِط‬ ۚ ‫واسوا انلدامة لما راوا العذ‬
58. De ki: Ancak Allah’ın
lütfu ve rahmetiyle, işte bun-
َٓ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ّٰ َّ َٓ َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ larla sevinsinler. Bu, onların
‫ض ال‬ ِۜ ‫ات والر‬ ِ ‫ ال ا ِن ِللِ ما ِيف السمو‬54 ‫وهم ل يظلمون‬ topladıklarından daha hayır-
ْ ُ‫ ُه َو ي‬55 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ٌّ َ ّٰ َ ْ َ َّ lıdır.
 ۪ ‫ن اكثهم ل يعلم‬ ِ ‫ا ِن وعد اللِ حق ول‬ 59. De ki: “Allah’ın helal
ُ ْ َ َٓ ْ َ ُ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُ َ ُ َُ
‫اءت ْم‬ ‫ يا ايها انلاس قد ج‬56 ‫۪يت َوا ِلْهِ ت ْر َج ُعون‬ ‫ويم‬
kılıp sizin için indirdiği rızıkla-
rın, bir kısmına haram ve bir
ٌ َ ْ َ َ ً ُ َ ُ ُّ َ ٌ َٓ َ ْ ُ ّ َ ْ ٌ َ ْ َ
‫موعِظة مِن ربِم و ِشفاء ل ِما ِيف الصدورِ وهدى ورحة‬
kısmını da helâl demeye ne
hakkınız var?” De ki: Hükmü
ْ ْ َ َ ٰ َ َ ْ َ َ ّٰ ْ َ ُْ َ ‫ل ِلْ ُم ْؤ ِمن‬
‫حتِه۪ فبِذل ِك فل َيف َر ُحوۜا‬
siz mi vereceksiniz yoksa biz
‫ قل بِفض ِل اللِ وبِر‬57 ‫۪ني‬ mi.
ُ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ َْ ٌ ْ ‫ُه َو َخ‬
‫الل ل ْم‬ ‫ قل ارايتم ما انزل‬58 ‫ي مِمَّا ي َم ُعون‬
60. Allah’a karşı yalan uy-
duranların kıyamet günü hak-
ْ َ ُ َ َ َ ُ ّٰ ٰٓ ْ ُ ۜ ً َ َ َ ً َ َ ُ ْ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ْ
‫لل اذِن ل ْم ام‬ ‫مِن رِز ٍق فجعلتم مِنه حراما وحل قل ا‬
kındaki zanları nedir? Şüp-
hesiz Allah insanlara karşı
َ‫اللِ الْ َك ِذب‬ ّٰ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ ُّ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ّٰ َ َ
‫ وما ظن ال۪ين يفتون ع‬59 ‫ع اللِ تفتون‬
çok lütufkârdır. Fakat onların
çoğu şükretmezler.
ْ‫ث ُهم‬ ََ‫ك‬ ْ َ َّ ٰ َ َّ َ َ ْ َ ُ َ َ ّٰ َّ َ ٰ ْ َ ْ َ
‫ن ا‬ ِ ‫يوم القِيم ِةۜ ا ِن الل لو فض ٍل ع انلاِس ول‬ 61. Sen hangi işte bu-

ٰ ُ ْ َ ُ ُ َ َ ُ ْ َ
lunursan bulun, ona dair
ْ َُْ
‫ َومَا تون ۪يف شا ٍن َومَا تتلوا مِن ُه م ِْن ق ْرا ٍن‬60۟ ‫ليَشك ُرون‬
Kur’an’dan ne okursan oku
ve hangi şeyi yaparsanız ya-
َ ُ ُْ ً ُ ُ َ ُ َّ َ َ ُ َ َ
‫َول ت ْع َملون م ِْن ع َم ٍل ا ِل ك َّنا َعليْ ْم ش ُهودا ا ِذ تف۪يضون‬
pın, siz ona daldığınızda biz
sizi mutlaka görürüz. Ne yer-
َ َ َْْ َ َْ َ َ ْ
‫ف۪يهِۜ َومَا َيع ُز ُب ع ْن َر ّبِك م ِْن مِثقا ِل ذ َّر ٍة ِيف الرِض ول‬
de, ne de gökte, zerre ağırlı-
ğınca, bu zerreden daha kü-
ُ َ َّ َ َ ْ َ َٓ َ َ ٰ ْ َ َ ْ َ َٓ َ َٓ َّ çük veya daha büyük olsun,
61 ‫ني‬ ٍ ‫اب م ۪ب‬ ٍ ‫ِيف السماءِ ول اصغر مِن ذل ِك ول اكب اِل ۪يف كِت‬ hiçbir şey Rabbinden uzak ve
gizli olmaz; hepsi muhakkak
apaçık bir kitaptadır.
54. O gün zulmetmiş olan herkes, eğer yeryüzündeki
her şeye sahip olsa, kendini kurtarmak için onu fidye verir.
Azabı gördüklerinde, için için derin bir pişmanlık duyarlar.
Onlara zulmedilmeksizin aralarında adaletle hükmedilir.
55. Bilesiniz ki, göklerde ve yerde olan her şey Allah’ın-
dır. Yine bilesiniz ki, Allah’ın vaadi haktır, fakat onların çoğu
bilmez.
56. O hem diriltir hem de öldürür ve yalnız O’na döndü-
rüleceksiniz.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 215
ANA SAYFAYA DÖN

62. İyi bilin ki, Allah’ın 11. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬215


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الاد۪ى َع‬ YUNUS SÛRESİ

evliyasına korku yoktur; onlar


üzülmeyecekler de.
َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ْ َ َ ٌ ْ َ َ ّٰ َ َٓ ْ َ َّ َٓ َ
62 ‫ون‬ ۚ ‫ال ا ِن او ِلاء اللِ ل خوف علي ِهم ول هم يزن‬
َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ
63. Onlar, iman edip de
takvâya ermiş kullarımdır.
‫شي‬ ٰ ْ ُ‫ ل َ ُه ُم الْب‬63 ‫ون‬ َۜ ‫كانُوا َي َّت ُق‬ ‫ال۪ين امنوا و‬
َ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ
64. Onlar için dünya haya-
ّٰ َ
tında da ahirette de “müjde”
‫الل‬
ۜ ‫ات‬ ِ ‫خر ۜة ِ ل تبد۪يل ل ِكلِم‬ ِ ‫ِيف اليوة ِ ادلنيا و ِيف ال‬
َّ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َْ َ ُ َ ٰ
vardır. Allah’ın sözlerinde
asla değişme yoktur. İşte bu,
‫ ول يزنك قوله ۢم ا ِن‬64 ۜ ‫ذل ِك هو الفوز العظ۪يم‬ ُ َ
ّٰ َّ َٓ َ ْ ُ َّ َ ُ ً َ ّٰ َ َّ ْ
büyük kurtuluşun ta kendisi-
dir. ُ َ
‫ ال ا ِن ِلل‬65 ‫العِزة ِللِ ج۪يعا ۜ هو السم۪يع العل۪يم‬
َ‫ض َومَا يَ َّب ُع َّال۪ين‬ َْ
ۜ ِ ‫ات َو َم ْن ِيف الر‬
ْ َّ ‫َم ْن يف‬
65. Onların sözleri seni
üzmesin. Çünkü bütün izzet
ِ ِ ‫الس ٰم َو‬ ِ
Allah’ındır. O, çok iyi işiten ve
َّ‫الظن‬ َّ َّ َ ُ َّ َ ْ َ َٓ َ ُ ّٰ ُ ْ َ ُ َْ
pekiyi bilendir.
‫ون اللِ شكءۜ ا ِن يبِعون ا ِل‬ ِ ‫يدعون مِن‬
‫د‬
66. İyi bilin ki, göklerde
َ ْ َّ ُ ُ َ َ َ َ َّ َ ُ َ ُ ُ ْ َ َّ ْ ُ ْ َ
ve yerde ne varsa yalnız ‫ هو ال۪ي جعل لم الل‬66 ‫واِن هم ا ِل يرصون‬
َ‫راۜ ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰي‬ ً ِ ْ‫ار ُمب‬ َ ‫نُوا ف۪يهِ َوانلَّ َه‬ ُ ْ َ
Allah’ındır. Allah’a şirk
koşanlar, kuru zandan başka ‫ات‬ ٍ ۪ ِ ‫ل‬
َ ْ‫الل َو َ ًدلا ُسب‬ ُ ّٰ ‫اتَ َذ‬ َّ ُ َ َ
ۜ‫حانَ ُه‬ َ
‫ قالوا‬67 ‫ل ِق ْو ٍم ي َ ْس َم ُعون‬
bir şeye tabi olmuyorlar
ve onlar sadece yalan
söylüyorlar.
ْ‫كم‬ ُ َْ ْ ْ َ ْ َ َ َ ٰ َّ َ ُ َ ُّ َ ْ َ ُ
67. O, içinde sükûnet bul- ‫ات وما ِيف الرِۜض ا ِن عِند‬ ِ ‫ن ل ما ِيف السمو‬ ۜ ِ ‫هو الغ‬
manız için geceyi yaratan ve
َ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َ َ َ ُ ُ َ َ َ ٰ َ ْ ُ ْ
gündüzü aydınlık kılandır. 68 ‫ان بِهذۜا اتقولون ع اللِ مالتعلمون‬ ٍ ‫مِن سلط‬
Şüphesiz bu söylenenlerde
َ ُ ْ ُ َ َ َ ْ ّٰ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ َّ ْ ُ
ۜ
dinlemeyi bilen bir toplum için 69 ‫قل ا ِن ال۪ين يفتون ع اللِ الك ِذب ليفلِحون‬
ibretler vardır.
ُ‫۪يق ُهم‬ ُ ُ َّ ُ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َّ ُ َ ْ ُّ ٌ ََ
68. “Allah, çocuk edindi” ‫جعهم ثم نذ‬ ِ ‫ر‬ ‫م‬ ‫ا‬‫ن‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬ ‫م‬‫ث‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫ادل‬ ‫يف‬ ِ ‫اع‬‫مت‬
َ ُْ ُ َ َّ َ َ َ ْ
70۟ ‫۪د ِ َا كاوا يَف ُرون‬ َ ‫اد‬
dediler. Hâşâ! O, bundan
Münezzehtir. Çünkü O, Bun- ‫اذاب‬
dan Müstağnidir. Göklerde ve
yerde ne varsa hep O’nun-
dur. Bu hususta yanınızda 70. Dünya menfaatleri vardır, sonra dönüşleri bizedir;
herhangi bir delil yoktur. Allah sonra da inkâr etmekte oldukları şeylerden ötürü onlara
hakkında bilmediğiniz bir şeyi şiddetli azabı tattıracağız.
mi söylüyorsunuz!
69. De ki: Allah hakkında
yalan uyduranlar asla kurtu-
luşa eremezler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


216 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ُ 216
11. CÜZ ‫ورةُ يُونَس‬ ‫س‬ YUNUS SÛRESİ 73. Yine de onu yalanladı-
lar, biz de hem onu hem de
ُ َ َُ َ َ َ ْ ِْ َ َ ْ َ َ َ ْ ٍ ُ َََ ْ َْ َ ُْ َ
‫ب َعليْ ْم‬
onunla beraber gemide bu-
‫واتل علي ِهم نبا نوۢح ا ِذ قال ل ِقو ِمه۪ يا قوم ا ِن كن ك‬ ‫ ح ِْز ٌب‬lunanları kurtardık ve onları

ْ َ َ ُ ْ َّ َ َ ّٰ َ َ َ ّٰ
4
ُ َ ٰ ََْ ََ
‫ت فاج ُِٓعوا ا ْم َرك ْم‬ ِ َ‫۪يي بِاي‬
yeryüzünde halifeler kıldık;
‫ات اللِ فعل اللِ توك‬ ۪ ‫ك‬ ‫ذ‬ ‫ام وت‬
۪ ‫مق‬ âyetlerimizi yalanlayanları da
ُٓ ْ ُ ً ُ ُ َ ُ َ ُ َ ُ ُ َ َٓ َ ُ َ
‫كءك ْم ث َّم ل يَ ْن ا ْم ُرك ْم َعليْ ْم غ َّمة ث َّم اقضوا‬
suda boğduk. Bak ki uyarıla-
‫وش‬ rıma uymayanların da sonu
ْ َ ‫ ْم م ِْن ا‬ ُ ُ ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َّ َ َ ْ َ ُ ‫ا ِ َ َّل َو َل ُتنْ ِظ‬
‫ج ۜ ٍر‬ ‫ فا ِن تولتم فما ساتل‬71 ‫ون‬ ‫ر‬
nasıl oldu!
ِ
َ ‫ون م َِن ال ْ ُم ْسلِم‬ َ ُ َ ْ َ ُ ْ ُ َ ۙ ّٰ َ َ َّ َ ْ َ ْ
74. Sonra onun arkasından
72 ‫۪ني‬ ‫ا ِن اج ِري ا ِل ع اللِ وامِرت ان اك‬ birçok peygamberi kendi top-

َ َٓ َ ُ ْ ْ ُْ ُ َ َ َ َ َّ َ َ َّ َ َ
lumlarına gönderdik. Onlara
‫ك َو َج َعل َناه ْم خئ ِف‬ ِ ‫فكذبُوهُ فنجيْناهُ َوم ْن معه ِيف الفل‬ mucizeler getirdiler. Fakat

ُ َ َ َ َ ُ ْ َ ٰ َّ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ َ
onlar daha önce yalanladık-
‫۪ين كذبُوا بِايَات َِناۚ فانظ ْر كيْف كن َعق َِبة‬ ‫واغرقنا ال‬ ları şeye inanacak değillerdi.

ُ ُ َ َ ْ ْ َ ٰ ً ُ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ َّ ُ َ ‫ال ْ ُمنْ َذر‬


İşte haddi aşanların kalbini
‫جٓاؤ۫ه ْم‬ ‫ ثم بعثنا مِن بع ِده۪ رس ا ِل قو ِم ِهم ف‬73 ‫ين‬ ۪ biz böyle mühürleriz.
ْ َ َ ٰ َ ُ َ َّ َ ْ ُ َ َ ََّْ
‫ات فمَا كنوا ِلُؤم ُِنوا بِمَا كذبُوا بِه۪ م ِْن قبْۜل كذل ِك نط َب ُع‬
75. Sonra onların ardından
ِ ‫بِاليِن‬ da Mûsâ ile Harun’u muci-
َ ٰ ٰ ْ ُ َ ‫ع قُلُوب ال ْ ُم ْع َتد‬ َٰ
‫ ث َّم َب َعث َنا م ِْن َب ْع ِده ِْم ُموس َوه ُرون‬74 ‫۪ين‬
zelerimizle Firavun ve toplu-
ِ muna gönderdik, fakat onlar
َ ‫بوا َوَكنُوا قَ ْومًا ُمْرم‬ َُ‫ك‬ ْ َ ْ َ َ َٰ َ ََ َ ْ َْ ٰ kibirlendiler ve günahkâr bir
75 ‫۪ني‬ ِ ‫ت‬‫اس‬‫ف‬ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫ت‬ ‫ا‬‫ي‬ ‫ا‬ِ ‫ب‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ئ‬ ۬ ‫ا ِل ف ِرعون وم‬ toplum oldular.

76 ‫ني‬ ٌ ‫ِح ٌر ُمب‬ ْ ‫ال ُّق م ِْن عِنْدِنَا قَالُٓوا ا َِّن ٰه َذا لَس‬ َ ْ ‫جاء ُه ُم‬ َ َٓ ‫فَلَ َّما‬
۪
76. Katımızdan onlara hak

ْ َ َ ٰ ْ َ ْ ُ َ َٓ َّ َ ّ َ ْ َ ُ ُ َ َ ٰٓ ُ َ َ
gelince: “Bu elbette apaçık
‫ِح ٌر هذاۜ َول ُيفل ُِح‬ ‫قال موس اتقولون ل ِلح ِق لما جاءك ۜم اس‬ bir sihirdir” dediler.

َ َ ٓ َ ٰ ْ َ َ َ ْ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ُٓ َ َ ُ َّ 77. Mûsâ: “Size hak gel-


‫اءنا‬ ‫جئنا تلِ ل ِفتنا عما وجدنا عليهِ اب‬ ِ ‫ قالوا ا‬77 ‫الساحِرون‬ diğinde onun için mi böy-
َ ‫كمَا ب ُم ْؤ ِمن‬ ُ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ َٓ ْ ْ َ ُ َ َ ُ َ َ le dersiniz? Bu bir sihir mi-
78 ‫۪ني‬ ِ ‫ض وما نن ل‬ ۜ ِ ‫بياء ِيف الر‬ ِ ‫ك‬ ِ ‫وتون لكما ال‬ dir? Hâlbuki sihirbazlar iflâh
olmazlar» dedi.
78. Onlar dediler ki: Ba-
71. Nûh’un haberini onlara oku. Hani o, bir vakit kavmi- balarımızı üzerinde bulduğu-
ne şöyle demişti: “Ey kavmim! Eğer benim konumum ve muz şeylerden bizi döndü-
Allah’ın âyetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, bilin ki resin ve yeryüzünde ululuk
ben sadece Allah’a dayanıp güvendim. Artık siz de ne ya- sizin ikinizin olsun diye mi
pacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki, işiniz size bize geldin? Hâlbuki biz size
dert olmasın! Bundan sonra bana hükmünüzü uygulayın; inanacak değiliz.
bana mühlet de vermeyin!
72. “Eğer yüz çeviriyorsanız, zaten ben sizden bir ücret
istemedim. Benim ecrim Allah’tan başkasına ait değildir ve
ben Müslümanlardan olmakla emrolundum.”

KUR’AN-I KERİM MEALİ 217


ANA SAYFAYA DÖN

79. Firavun dedi ki: Bilgili 11. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬217


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الاد۪ى َع‬ YUNUS SÛRESİ

bütün sihirbazları bana geti-


rin!
َ َٓ‫ فَلَ َّما ج‬79 ‫حر َعل۪ي‬ َ ُّ ُ ْ ُ ْ َْ َ ََ
80. Sihirbazlar gelince
‫اء‬ ٍ ٍِ ‫ا‬ ‫س‬ ‫ل‬
ِ ِ ۪ ‫وقال ف ِرعون ائ‬
 ‫ب‬ ‫وين‬ ‫ت‬
Mûsâ onlara: Atacağınızı ْ‫ فَلَم َّٓا اَلْ َقوا‬80 ‫ون‬
َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ َٓ ُ ْ َ ٰٓ ُ ْ ُ َ َ َ ُ َ َ َّ
‫السحرة قال لهم موس القوا ما انتم ملق‬
atın, dedi.
َ ّٰ ‫الل َس ُيبْ ِطلُ ُه ۜ ا َِّن‬ َ ّٰ ‫ح ُر ۜ ا َِّن‬ ْ ّ ْ َ ٰ ُ َ َ
81. Onlar atınca, Mûsâ dedi
‫الل‬ ‫الس‬ ِ ِ‫جئ ُت ْم بِه‬ ِ ‫قال موس ما‬
ْ ُ ّٰ ُّ ُ َ ْ ْ َ َ ْ َ
ki: “Sizin getirdiğiniz sihirdir.
َ َّ
Allah onu boşa çıkaracaktır. َ
۪‫حق الل الق بِلِماتِه‬ َ ِ ‫ وي‬81 ‫۪ين‬ َ ‫سد‬ ِ ‫ليُصل ِ ُح ع َمل ال ُمف‬
ٌ ُ َّ ٰٓ ْ ‫َول َ ْو َكرهَ ال ْ ُم‬
Çünkü Allah bozguncuların
َ ٰ َ َ
işini düzeltmez.
۪‫ فمَٓا ا َم َن ل ُِموس ا ِل ذ ّرِ َّية م ِْن ق ْو ِمه‬82۟ ‫ج ِر ُمون‬ ِ
َ َّ ْ َْ َ َٰ
‫ئ ِ ِه ْم ان َيفت ِ َن ُه ۜ ْم َواِن ف ِْر َع ْون‬ ۬ ‫ع َخ ْو ٍف م ِْن ف ِْر َع ْو َن َو َم‬
82. “Suçluların hoşuna git-
mese de Allah, sözleriyle ger-
çeği açığa çıkaracaktır.”
َ ٰ َ َ َ ‫ل ْرِض َواِنَّ ُه لَم َن ال ْ ُمْسف‬ َْ َ َ‫ل‬
83. Firavun ve kavminin ‫ َوقال ُموس يَا ق ْو ِم‬83 ‫۪ني‬ ِ ِ ۚ ‫ا‬ ‫يف‬ ِ ٍ‫ال‬ ‫ع‬
َ ‫اللِ َف َعلَيْهِ تَ َوَّكُٓوا ا ِْن ُكنْ ُت ْم ُم ْسلِم‬ ّٰ ْ ُ ْ َ ٰ ْ ُ ْ ُ ْ
kendilerine işkence etme-
sinden bir korkuya düşerek, 84 ‫۪ني‬ ِ ‫ا ِن كنتم امنتم ب‬
kavminden bir grup gençten
َ َّ ْ َ ْ ً َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ َ ْ َّ َ َ ّٰ َ َ ُ َ َ
başka kimse Mûsâ’ya iman 85 ‫فقالوا ع اللِ توكناۚربنا ل تعلنا ف ِتنة ل ِلقو ِم الظالِم۪ني‬
ۙ
ٰ ُ ٰ َٓ ْ َ ْ َ َ َ ْ ْ َْ َ َ َْ َ ََّ َ
etmedi. Çünkü Firavun yer-
‫ واوحينا ا ِل موس‬86 ‫ننا بِرحتِك مِن القو ِم الكاف ِ۪رين‬ َ
yüzünde ululanan ve haddi
ِ ‫و‬
aşanlardan idi.
ُ َ ُ ْ َ ً ُُ َ ْ ُ َ ٰ َ َْ َ
84. Mûsâ dedi ki: Ey kav- ‫اج َعلوا ُب ُيوت ْم‬ ‫َواخ۪يهِ ان ت َب َّوا ل ِق ْومِك َما ب ِ ِمر بيوتا و‬
mim! Eğer Allah’a iman ettiy-
ٰ
‫ َوقال ُموس َر َّب َنٓا‬87 ‫۪ني‬
َ َ َ ‫الصلٰوةَۜ َوب َ ّش ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ َّ ‫۪يموا‬ ُ ‫ق ِبْلَ ًة َواَق‬
seniz ve O’na teslim olduy- ِ ِ
ْ ُّ
‫ادلن َيا‬ ِ ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫ين ًة َوا َ ْم َو ًال ِيف‬ َ ‫ت ف ِْر َع ْو َن َو َمَهُ ز‬ َ ْ‫ك ا ٰ َتي‬ َ َّ
sanız sadece O’na güvenip
dayanın. ۪ ‫ا ِن‬
ْ ْ ْ َ ٰٓ َ ْ َ َ ُّ ُ َ َّ َ
‫ضلوا ع ْن َس ۪بيلِكۚ َر َّب َنا اط ِمْس ع ام َوال ِ ِه ْم َواش ُدد‬
85. Onlar da şöyle dediler:
“Biz yalnız Allah’a tevekkül ِ ‫ربنا ِل‬
ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalim-
َ ‫لل‬ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ ّٰ َ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ ٰ َ
ler topluluğunun baskı ve şid- 88 ‫۪يم‬ ‫ع قلوب ِ ِهم ف يؤمِنوا حىت يروا العذاب ا‬
detine maruz bırakma!”
86. “Ve bizi rahmetinle o
kâfirler topluluğundan kurtar!” 88. Mûsâ ‘Ey Rabbimiz,’ dedi. ‘Firavun’a ve kavmin ileri
87. Biz de Mûsâ ve karde- gelenlerine dünya hayatında ziynet ve mal verdin. Rabbi-
şine: Kavminiz için Mısır’da miz, onlar ise bu verdiklerinle halkı senin yolundan saptırı-
evler hazırlayın ve evlerinizi yorlar. Onların mallarını mahvet, ey Rabbimiz ve kalplerine
namaz kılınacak yerler yapın, öyle bir katılık ver ki, o acı azabı görmeden iman etmesin-
namazlarınızı da doğru kılın. ler.
Size uyan Müminleri müjdele!
Diye vahyettik.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


218 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ُ
11. CÜZ ‫ورةُ يُونَس‬ ‫ س‬218 YUNUS SÛRESİ 92. Senden sonra gelecek-
lere ibret olman için, bugün
َ ّ َٓ َّ َ َ َ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ َ َ
‫ان َس ۪بيل‬
senin cesedini kurtaracağız.
ِ ‫قال قد ا ۪جيبت دعوتما فاستق۪يما ول تبِع‬ İşte insanlardan birçoğu, ha-
ْ َ َ ْ ْ َ َٓ ْ ٓ َ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َّ
‫سائ۪ل الَح َر فات َب َع ُه ْم‬
kikaten âyetlerimizden gafil-
ِ ‫ وجاوزنا بِبن۪ى ا‬89 ‫ال۪ين ل يعلمون‬ dirler.

‫ت‬ ُ ْ‫ودهُ َب ْغيًا َو َع ْد ًواۜ َح ّٰ ٓىت ا َِذٓا ا َ ْد َر َك ُه الْ َغ َر ُقۙقَ َال ا ٰ َمن‬
ُ ُُ َ ُ ْ َ ْ
‫ف ِرعون وجن‬
93. And olsun biz İsra-
il oğullarını güzel bir yurda

90‫۪ني‬ َ ‫ساي ٔ َل َواَن َ۬ا م َِن ال ْ ُم ْسلِم‬ َٓ ْ ِ ‫ت به۪ َب ُنٓوا ا‬ْ ‫َانَّ ُه َٓل ا ٰ َِل ا َِّل اَّل۪ٓي ا ٰ َم َن‬ yerleştirdik ve onlara temiz
۪ ِ nimetlerden rızık verdik. Ken-
ْ َ
‫ فالَ ْو َم‬91 ‫۪ين‬ َ ‫سد‬ ْ ْ
ِ ‫ت م َِن ال ُمف‬ َ ْ‫ت َقبْ ُل َو ُكن‬ َ ْ‫آٰلْ ٰـ َٔن َوقَ ْد َع َصي‬ dilerine ilim gelinceye kadar
ayrılığa düşmediler. Şüphe-
ً ‫ك‬ َ َّ ِ َ ۜ ً َ ٰ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َ َ ّ َ ُ siz ki Rabbin, kıyamet günü
‫۪يا‬ ‫ننج۪يك بِبدن ِك تلِ كون ل ِمن خلفك اية وان‬ onların, aralarında ihtilaf et-
َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َ َٰ ْ َ
ِ َّ‫م َِن انل‬
mekte oldukları şeyler hak-
‫ ولقد بوانا بن۪ى ا ِساي۪ل‬92 ‫ون‬ ۟ ‫اس عن ايات ِنا لغاف ِل‬ kında hükmedecektir.
ّٰ‫اخ َتلَ ُفوا َحىت‬ ْ َ َ َ ّ َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ ُ
‫ات فما‬ ِۚ ‫صد ٍق ورزقناهم مِن الطيِب‬ ِ ‫مبوا‬
94. Eğer sana indirdiği-
mizden kuşkuda isen, sen-
ْ ْ َ َّ ْ ْ ُ َ َٓ
‫اءه ُم العِل ُمۜ ا ِن َر َّبك َيقض۪ى بَيْ َن ُه ْم يَ ْو َم القِيٰ َمةِ ف۪يمَا‬ ‫ج‬
den önce Tevrat’ı okuyanlara
sor. And olsun ki, Rabbinden
َ َ ْ َْ ٓ ّ َ َ ْ‫ فَا ِْن ُكن‬93 ‫ون‬َ ُ ََْ ُ َ
‫ت ۪يف ش ٍك م َِّما ان َزنلَ ٓا ا ِلْك‬ ‫كنوا ف۪يهِ يتلِف‬
sana hak gelmiştir. Sakın
şüphecilerden olma!

‫ال ُّق‬ َ ْ ‫اء َك‬ َ َٓ‫ك لَ َق ْد ج‬َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ


ۚ ِ ‫فسـ ِٔل ال۪ين يقرؤ۫ن الكِتاب مِن قبل‬ 95. Allah’ın âyetlerini ya-

َ ُ َ َ َ ‫ون َّن م َِن ال ْ ُم ْمَت‬ َ ُ َ َ َ َ َّ ْ


lanlayanlardan da olma, son-
‫ َول تون َّن‬94 ۙ‫ين‬ ۪ ‫مِن ربِك ف ت‬ ra ziyana uğrayanlardan olur-

َْ َّ َ َ َّ َ
sun.
َ ُ َ َ ّٰ ٰ
95 ‫ين‬ َ ‫اس‬
ِ۪ ‫ات اللِ فتكون م َِن ال‬ ِ َ‫۪ين كذبُوا بِاي‬ ‫مِن ال‬ 96. Rabbinin sözüne itiraz

َ ْ َ َ ُ َ ِ‫ك‬ َ ْ ْ َ َ ْ َّ َ َ َّ َّ
96 ۙ‫ت َر ّبِك ليُؤم ُِنون‬
edenler inanmazlar,
‫ا ِن ال۪ين حقت علي ِهم‬ 97. Onlara istedikleri bütün
َ ‫الل‬َ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ ّٰ َ َ ٰ ُّ ُ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ mucizeler gelmiş olsa bile,
97 ‫۪يم‬ ‫وو جاءتهم كل ا ٍة حىت روا العذاب‬ elem verici azabı görünceye
kadar iman etmezler.

89. İkinizin de duası kabul olunmuştur. O halde siz doğ-


ruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin,
dedi.
90. Biz, İsrail oğullarını denizden geçirdik. Ama Fira-
vun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere arkaların-
dan onlara yetişti. Nihayet boğulma haline gelince, “ İsrail
oğullarının inandığı ilahtan başka ilah olmadığına ben de
iman ettim. Ben de Müslümanlardanım!” dedi.
91. Şimdi mi? Hâlbuki daha önce isyan etmiş ve
bozgunculardan olmuştun.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 219
ANA SAYFAYA DÖN

98. Yunus’un kavmi müs- 11. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬219


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الاد۪ى َع‬ YUNUS SÛRESİ

tesna. Herhangi bir ülke hal-


ُ َ َّ ُ َ َٓ َ َ َ َ ْ َ َ ٰ ٌ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ َ
ۜ َ ‫۪يمانه َٓا ا ِل ق ْو َم يُون‬
kı, keşke, iman etse de bu
imanları kendilerine fayda ‫س‬ ‫فلول كانت قرية امنت فنفعها ا‬
ْ ُّ َ ْ ‫ال ِْز ِي ِيف‬ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ ُ َ ٰ ٓ َّ َ
‫ادلن َيا‬ ِ ‫اليٰوة‬
verseydi! Onlar iman edince,
kendilerinden dünya hayatın- ‫لما امنوا كشفنا عنهم عذاب‬
daki rüsvaylık azabını kaldır-
ْ َْ ْ َ َ َ ٰ َ َ ُّ َ َ َٓ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ ْ َّ َ َ
dık ve onları bir süre fayda- ‫ ولو شاء ربك لمن من ِيف الرِض‬98 ‫۪ني‬ ٍ ‫ومتعناهم ا ِل ح‬
landırdık.
َ ‫ونُوا ُم ْؤ ِمن‬ ُ َ ّٰ َ َ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َ ۜ ً َ ْ ُ ُّ ُ
99. Eğer Rabbin dileseydi, ‫۪ني‬ ‫كلهم ج۪يعا افانت ت ِره انلاس حىت ي‬
yeryüzündekilerin hepsi el-
‫جَس‬ ْ ‫الر‬ّ ‫ج َع ُل‬ ْ ‫َ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َّ ْ ّٰ َو َي‬
bette iman ederlerdi. O halde ِ ِ‫الل‬
ۜ ‫ وما كان نلِ فٍس ان تؤمِن ا ِل بِا ِذ ِن‬99
َّ ‫اذا يف‬ َ َ ُ ْ ُ َ ُ ْ َ َ َ َّ َ َ
ِ ‫الس ٰم َو‬ ِ ‫ ق ِل انظ ُروا م‬100 ‫ع ال۪ين ل يعقِلون‬
sen, inanmaları için insanları
zorluyor musun? ‫ات‬
100. Allah’ın izni olmadan َ ْ َ َ َ ُ
101 ‫ات َوانلُّذ ُر ع ْن ق ْو ٍم ل يُؤم ُِنون‬ ُ َ‫ال ْرِض َو َما ُت ْغن اْلٰي‬ َْ َ
‫و‬
hiç kimse inanamaz. O, mur- ِ ۜ
ُْ َ َ َ َ َّ َّ َ َ ْ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ
‫۪ين خل ْوا م ِْن قبْل ِ ِه ۜ ْم قل‬ ‫ام ال‬ِ ‫فهل ينت ِظرون ا ِل مِثل اي‬
darlık azabı akıllarını kullan-
mayanlara verilir.
َ
‫ ث َّم ن َن ّج۪ى ُر ُسل َنا‬102 ‫ين‬
ُ ُ َ ‫ ْم م َِن ال ْ ُمنْ َت ِظر‬ُ َ َ ّ ُٓ َ ْ َ
‫فانت ِظروا ا ِ۪ن مع‬
۪
101. De ki: “Göklerde ve

َ ْ ُ َ ْ ُ ْ ْ ُ َ ْ َ َ ًّ َ َ ٰ َ ُ َ ٰ َ َّ َ
yerde neler var, bakın!” Fakat
inanmayan bir topluma delil-
‫ قل يَٓا ايُّهَا‬103 ۟‫۪ني‬ ‫وال۪ين امنوا كذل ِكۚ حقا علينا نن ِج المؤ ِمن‬
َ َ َّ ُ ُ ْ َ َٓ َ
ler ve uyarılar fayda sağla-
َ ّ َ ُْ ْ
maz.
‫۪ين ت ْع ُب ُدون‬ ‫انلَّاُس ا ِن كن ُت ْم ۪يف ش ٍك م ِْن د۪ين۪ى ف اعبد ال‬
ُ‫ي ْم َواُم ِْرت‬ ُ ّٰ َ َ َ َّ َ ّٰ ُ ُ ْ َ ْ ٰ َ ّٰ ُ ْ
102. Onlar, kendilerinden
önce gelip geçmiş toplumla- ۚ ‫ن اعبد الل ال۪ي يتوف‬ ِ ‫ون اللِ ول‬ ِ ‫مِن د‬
ً َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َۙ ْ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ
rın günlerinin benzerlerinden
ّ
ۚ‫۪ين حن۪يفا‬ ِ ‫ وان اق ِم وجهك ل ِل‬104 ‫ان اكون مِن المؤ ِمن۪ني‬
başkasını mı bekliyorlar! De

ُ ْ ُ َْ َ َ َ ْ ‫ون َّن م َِن ال ْ ُم‬ َ ُ َ َ َ


ki: Haydi bekleyin! Şüphesiz
ّٰ
ben de sizinle beraber bekle- ِ‫ون الل‬ ِ ‫ ول تدع مِن د‬105 ‫شك۪ني‬ ِ ‫ول ت‬
َّ َ ً َ َّ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ُّ ُ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ
yenlerdenim.
103. Biz, sonra peygam- 106 ‫۪ني‬ َ ‫الظالِم‬ ‫مال ينفعك ول يضكۚفا ِن فعلت فا ِنك ا ِذا مِن‬
berlerimizi ve aynı şekilde
iman edenleri kurtarırız. İna-
nanları, üzerimize bir borç 105. Ve “yüzünü hanif olarak dine döndür; sakın müşrik-
olarak kurtaracağız. lerden olma.”
104. De ki: “Ey insanlar! 106. Allah’ı bırakıp da sana fayda veya zarar vermeye-
Benim dinimden şüphede cek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen
iseniz, ben Allah’ı bırakıp da mutlaka zalimlerden olursun.
sizin taptıklarınıza tapmam,
fakat ancak sizi öldürecek
olan Allah’a kulluk ederim.
Bana müminlerden olmam
emrolundu.”

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


220 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ َ ُ
11. CÜZ ‫ورةُ يُونَس‬ ‫ س‬220 HUD SÛRESİ 109. Sen, sana vahyoluna-
na uy ve Allah hükmedinceye
َ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َّ ُٓ َ َ َ َ َ ّ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ ْ َ kadar sabret. O hâkimlerin en
‫ي ف‬ ٍ ‫ض ف ك ِشف ل ا ِل هوۚ واِن ي ِردك ِب‬ ٍ ِ ‫واِن يمسسك الل ب‬ hayırlısıdır.
ْ ُ ُ َّ ُ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ ُ َٓ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َّ َٓ
‫ قل‬107 ‫۪يم‬ ‫راد ل ِفضلِه۪ۜ يص۪يب بِه۪ من يشاء مِن عِبادِه۪ۜ وهو الغفور الرح‬
َّ َ ٰ ْ َ ُ
‫ال ُّق م ِْن َر ّبِ ْۚم ف َم ِن اه َتدى فا ِن َما‬َ ْ ‫ك ُم‬
ُ َ َٓ ْ َ ُ َّ َ ُّ َ َٓ
‫يا ايها انلاس قد جاء‬
ُ ْ َ َ َ۬ َ َٓ َ َ ْ َ َ ُّ َ َ َّ َ َّ َ ْ َ َ ْ َ
11 - HUD SÛRESİ
108ۜ‫۪يل‬ٍ ‫ك‬‫و‬َ ‫ ْمب‬
ِ ‫َي ْه َتد۪ينلِ ف ِسه۪ۚومنضلفا ِنماي ِضلعليهاۚومااناعلي‬ Bismillâhirrahmânirrahîm
َ ‫الَاكِم‬ ْ ُ ْ َ َ ُ َ ُ ّٰ َ ُ ْ َ ّٰ َ ْ ْ َ َ ْ َ ٰٓ ُ َ ْ َّ َ
109 ‫۪ني‬ ‫واتبِع ما يوح ا ِلك واص ِب حىت يم اللۚ وهو خي‬
ٌ ّ َ ّ ُ ُ‫ورة‬
1.Elif. Lâm. Râ. Hikmet sa-
‫ه‬َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬ َ ‫ُس‬
ِ‫ه‬ َ ِ ‫ورةُ ُهو ٍد َمك َِّي ٌة َوم‬َ ‫هو ُس ٍد‬ hibi ve her şeyden haberdar

ً ٰ َ ُ11 ً َ ْ ٰ َ - َ HUD َ َ َ ٌٌ َ َ َ ٌَ
olan tarafından âyetleri sağ-
ُ ْ َ ٌSÛRESİ
‫ايَة‬ ‫ون ايشون‬
‫ة‬ ‫ث وثث و ِعشو ِع‬ ‫ث مِائة‬ ‫مِائة‬ lamlaştırılmış, sonra da açık-
lanmış bir kitaptır.
ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬ 2. Allah’tan başkasına iba-
َّ َ َ َ ‫ت م ِْن َ ُدل ْن‬ ْ َ‫ت اٰيَاتُ ُه ُث َّم فُ ّصل‬
ْ ‫حك َِم‬ ْ ُ ‫اب ا‬ ٌ ‫ال ٓ ٰر ۠ك َِت‬
det etmemeniz için. Şüphesiz
‫ ال‬1ۙ‫ي‬ ‫ب‬
ٍ ۪ ٍ ‫خ‬ ‫۪ي‬ ‫ك‬ ‫ح‬ ِ ki ben, O’nun tarafından size

ْ ْ َ َ ٌ َ َ ٌ َ ُ ْ ْ ُ َ َّ َ ّٰ َّ ُٓ ُ ْ َ
bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.
‫اس َتغفِ ُروا‬ ‫ وا ِن‬2ۙ‫الل ا ِنن۪ى لم مِنه نذ۪ير و بش۪ي‬ ۜ ‫تعبدوا ا ِل‬ 3. Rabbinizden af dileyiniz,
َ ٰٓ ً ‫ ْم َم َت‬ ُ ْ ّ َ ُ ْ َ ُٓ ُ َّ ُ ْ ُ َّ َ
‫اع َح َس ًنا ا ِل ا َج ٍل ُم َسًّم‬
pişmanlık duygusu ile O’na
‫ربم ثم توبوا ا ِلهِ يمتِع‬ yöneliniz ki, belirli bir sürenin

ُ َ ُ َ َ ّٓ َ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َّ ُ ْ ُ َ
‫ت ك ذ۪ي فض ٍل فضل ُه ۜ َواِن ت َول ْوا فا ِ۪ن اخاف َعليْ ْم‬
sonuna kadar sizi mutlu ya-
ِ ‫ويؤ‬ şatsın ve her erdemli kişiye

ٌ ‫شٔ قَد‬ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ ّٰ َ َ َْ َ َ َ erdemli davranışlarının ödü-


4 ‫۪ير‬ ٍ ِ ‫ك‬ ‫ع‬ ‫و‬ ‫ه‬ ‫و‬ ‫م‬
ۚ  ‫ع‬ ‫ج‬
ِ ‫ر‬ ‫م‬ ِ ‫الل‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬ 3 ‫ي‬
ٍ ۪ ‫عذاب يو ٍم‬
‫ب‬ ‫ك‬ lünü versin. Eğer O’na sırt

َ ‫خ ُفوا مِنْ ُۜه ا َ َل ح‬ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َٓ َ


dönerseniz, sizin hesabınıza
َ ُ ْ
‫۪ني ي َ ْس َتغشون‬ ‫ال ا ِنهم ينون صدورهم ل ِيست‬ büyük günün azabından kor-
karım.
ُّ ‫۪يم ب َذات‬ َ ُ ْ ُ َ َ َ ُّ ُ َ ُ َ ْ َ ْۙ ُ َ َ
َ ‫ون ا ِنَّ ُه‬
5 ِ‫الص ُدور‬ ِ ِ ٌ ‫ل‬ ‫ع‬ ۚ ‫ثِيابهم يعلم ما يِسون وما يعل ِن‬ 4. Hesabınızı Allah’a vere-
ceksiniz. O, her şeye kadirdir.
5. Bilesiniz ki, onlar
Allah’tan gizlemeyi dileyerek
107. Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine göğüslerini bükerler. İyi
O’ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır diler- bilin ki, onlar elbiselerine
se, O’nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, hayrını büründükleri zaman dahi,
kullarından dilediğine eriştirir. Ve O çok bağışlayandır, çok gizlediklerini de, açığa
esirgeyendir. çıkardıklarını da O bilir.
108. De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden hak gelmiştir. Çünkü O, sadırların özünü
Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecek- bilendir.
tir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır.
Ben sizin üzerinize vekil değilim.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 221
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫ان َع‬َّ ْ ُ ْ َ ‫ ا‬221


6. Yeryüzünde hiçbir can- 12. CÜZ ‫ش‬ ۪ ‫لز ُء اثل‬ HUD SÛRESİ

lı yoktur ki, rızkı Allah’a âid


َ ُ ّٰ َ َ َّ َْ َٓ
‫َومَا م ِْن دابَّ ٍة ِيف ال ْرِض ا ِل ع اللِ رِ ْزق َها َو َي ْعل ُم‬
olmasın. O onların şu anda
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬
bulundukları yeri de, emânet
ُ ‫ُم ْس َت َق َّرهَا َو ُم ْس َت ْو َد َع َه ۜا ُك ٌّل يف ك َِتاب‬
12
ُ
‫ َوه َو‬6 ‫ني‬
edilecekleri yeri de bilir. Hep-
si bir “kitâb-ı mübîn” dedir. ٍ ۪ ٍ ‫ب‬ ‫م‬ ۪
ُ‫كن َع ْر ُشه‬ َ َ َ َّ َ َّ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ َّ
7. O, hanginizin amel ba-
‫ات والرض ۪يف ِستةِ ايا ٍم و‬ ِ ‫ال۪ي خلق السمو‬
َ‫ح َس ُن َع َ ً ۜ َولَئ ْن قُلْت‬ ْ َ ْ ُ ُّ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ِ ٓ َ ْ َ َ
kımından daha güzel oldu-
ğu hususunda sizi imtihan
ِ ‫ع الماء ِلبلوكم ايم ا‬
َ َ َ َّ َّ َ ُ َ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ
etmek için, Arş’ı su üzerinde
iken, gökleri ve yeri altı gün-
‫۪ين كف ُٓروا‬ ‫ت لقولن ال‬ ِ ‫ا ِنم مبعوثون مِن بع ِد المو‬
َ ‫ َولَئ ْن ا َ َّخ ْرنَا َعنْ ُه ُم الْ َع َذ‬7 ‫ني‬ ْ ‫ا ِْن ٰه َٓذا ا َِّل س‬
de yaratandır. Yemin ederim
‫اب‬ ٌ ‫ح ٌر ُمب‬ ِ
ِ ۪
ki, “Ölümden sonra muhak-

َ ْ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َّ ُ ُ َ َ َ ُ ْ َ َّ ُ ٰ ٓ
kak diriltileceksiniz” desen,
kâfir olanlar derhal “Bu, açık َ ْ
‫ا ِل ام ٍة معدود ٍة لقولن ما يبِس ۜه ال يوم يات۪ي ِهم ليس‬
ُ َ َْ ً ُ ْ َ
bir büyüden başka bir şey de-
َ ُ َ
ğildir” derler.
8 ۟ ‫روفا عن ُه ْم َوحَاق ب ِ ِه ْم مَا كانوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن‬ ‫م‬
8. And olsun, biz onlardan
ٌ‫ح ًة ُث َّم نَ َز ْع َناهَا مِنْ ُه ا ِنَّ ُه َلَ ُ ۫ؤس‬ َ ْ ‫ان م َِّنا َر‬ َ َْ ْ َََْ ْ ََ
azabı belirli bir süreye kadar ۚ ‫ولئِن اذقنا الِنس‬
َّ‫اء َم َّستْ ُه َلَ ُقولَن‬ َ ‫ض‬ ٓ َّ َ ‫اء َب ْع َد‬ َ ‫ َولَئ ْن ا َ َذ ْق َناهُ َن ْع َٓم‬9 ‫ور‬ ٌ ‫َك ُف‬
geciktirsek, o zaman da mut-
laka “Onu ne alıkoyuyor?” ِ
َ ‫ ا َِّل َّال‬10 ۙ ‫ور‬ ٌ ‫خ‬ ُ َ ٌ َ َ ُ َّ ّ َ ُ َ ّ َّ َ َ َ
derler. İyi bilin ki, azap onlara
geleceği gün, kendilerinden ‫۪ين‬ ‫ذهب السيِـٔات عن ۪ۜى ا ِنه لف ِرح ف‬
ْ َ ْ َ َ ٰٓ ُ َّ ‫بوا َو َعملُوا‬
‫ات او۬لئِك ل ُه ْم َمغ ِف َرةٌ َواج ٌر‬ َ ُ َ ‫َص‬
bir daha uzaklaştırılmaz ve
alay etmekte oldukları şey, ِۜ ِ
‫ال‬ ‫الص‬ ِ
ٓ َ َ َ ٰٓ َ َ َ َّ َ َ ٌ ‫َكب‬
‫ فل َعلك تارِ ٌك َب ْعض مَا يُوح ا ِلْك َوض ِائ ٌق‬11 ‫ي‬
kendilerini çepeçevre kuşat-
mış olur. ۪
9. Eğer insana tarafımız- َ َٓ‫ن ا َ ْو ج‬
‫اء‬ ٌ ْ ‫به۪ َص ْد ُر َك ا َ ْن َي ُقولُوا ل َ ْو َٓل اُنْز َل َعلَيْهِ َك‬
dan bir rahmet tattırır da son- ِ ِ
ٌ ٰ
ْ َ ّ ُ َ ُ ّٰ َ ۜ ٌ َ َ ْ َ َٓ َّ ٌۜ َ َ ُ َ َ
12 ۜ‫شٔ َوك۪يل‬ ٍ ‫معه ملك ا ِنما انت نذ۪ير والل ع ك ِل‬
ra bunu ondan çekip alırsak,
tamamen ümitsiz ve nankör
oluverir.
10. Yine, kendisine dokun-
muş olan sıkıntıdan sonra 12. Belki de sen “Ona bir hazine indirilseydi veya onunla
ona nîmet tattıracak olursak, beraber bir melek gelseydi ya!” demelerinden ötürü sana
elbette “kötülükler benden vahyolunan âyetlerin bir kısmını nerdeyse göz ardı ede-
gitti!” der; çünkü o sevinçlidir, cektin ve bu yüzden göğsün daralacaktır. Sen ancak bir
Rahmeti ilahileri nefsine mâ- uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir.
ledendir.
11. Ancak sabredip sâlih
amel işleyenler böyle değildir.
İşte onlar için bağışlanma ve
büyük bir mükâfat vardır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


222 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ َ ُ 222
12. CÜZ ٍ‫ورة هود‬ ‫س‬ HUD SÛRESİ 16. İşte onlar, ahirette ken-
dileri için ateşten başka hiçbir
َََْ ُ ْ ُ ْ ‫يه ۜ قُ ْل فَاْتُوا ب َع‬ ُ ‫ت‬ ْ َ ُ َُ َْ
ٰ َ ‫اف‬
ٍ ‫ش س َو ٍر مِثلِه۪ مفتي‬
şeyleri olmayan kimselerdir;
‫ات‬ ِ ِ ‫ام يقولون‬ yaptıkları da boşa gitmiştir;
َ ‫صادِق‬ َ ‫اللِ ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬ ّٰ ُ ْ ْ َُْ َْ َ ُ ْ َ halen yapmakta oldukları
13 ‫۪ني‬ ‫ون‬
ِ ‫وادعوا م ِن استطعتم مِن‬
‫د‬ şeyler bâtıldır.
ّٰ ْ َ ْ ُ ٓ َّ َ ٓ َ ْ َ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َّ َ
ِ‫۪يبوا ل ْم فاعل ُموا ان َما ان ِزل بِعِل ِم الل‬ ‫فا ِلم يستج‬
17. Rabbin tarafından gel-
miş açık bir delile dayanan
ُ ‫ان يُر‬ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ ٰ َٓ ْ َ َ ve kendisini Rabbinden bir
‫يد‬ ۪ ‫ك‬ ‫ن‬ ‫م‬ 14 ‫ون‬ ‫وان لا ِل ا ِل هوۚ فهل انتم مسلِم‬ şahidin izlediği, ayrıca kendi-
َ‫۪يها َو ُه ْم ف۪يها‬ َ ‫ادلنْ َيا َوزينَ َت َها نُ َو ّ ِف اَِلْه ْم ا َ ْع َمال َ ُه ْم ف‬ َْ
ُّ َ‫اليٰوة‬ sinden önce, bir önder ve bir
ِ ۪ rahmet olarak Mûsâ’nın Ki-

َِ ‫خرة‬ ٰ ْ ْ ُ َ َ َْ َ َّ ٓ
َ ٰ ُ َ ُ َ ُْ َ tab’ı bulunan kimse inkârcılar
ِ ‫ او۬ لئ ِك ال۪ين ليس لهم ِيف ال‬15 ‫ليبخسون‬ gibi midir? Çünkü bunlar ona
َ ُ ْ ُ َ ٌ َ ‫ط مَا َص َن ُعوا ف‬ َ َ َ ُ َّ َّ
16 ‫۪يها َو َبا ِطل مَا كانوا َيع َملون‬
inanırlar. Her kim onu inkâr
ِ ‫ا ِل انلارۘوحب‬ ederse işte cehennem ateşi
َ ْ َ ُْ َٰ َ َ ََ
۪‫اف َم ْن كان ع بَ ّي ِ َن ٍة م ِْن َر ّبِه۪ َو َيتلوهُ شاه ٌِد مِن ُه َوم ِْن قبْلِه‬
onun varacağı yerdir, bundan
şüphen olmasın; zira bu, se-

ُْ َ ْ َ ٰ ٓ ُ ً َ ْ َ َ ً َ ٰٓ ُ ُ َ
‫حةۜ ا ۬ولئ ِك يُؤم ُِنون ب ِ ۪هۜ َو َم ْن يَف ْر‬
nin Rabbin tarafından bildi-
‫كِتاب موس ا ِماما ور‬ rilmiş gerçektir; fakat halkın

ُ‫ك يف م ِْر َية مِنْ ُه ا ِنَّه‬ ُ َ َ َ ُ ُ ْ َ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ


çoğu inanmazlar.
ٍ ۪ ‫اب فانلار موعِدهۚ ف ت‬ ِ ‫بِه۪ مِن الحز‬ 18. Kim Allah’a karşı yalan
َ ُ ُْ َ َّ َ َ ْ َ َّ ٰ َ َ ّ َ ْ ُّ َ ْ uydurandan daha zalimdir?
17 ‫ن اكث انلاِس ل يؤمِنون‬ ِ ‫الق مِن ربِك ول‬ Onlar kıyamet günü Rable-
َ ُ َ ْ ُ َ ٰ ٓ ُ ًۜ َ ّٰ َ َ ٰ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ rine arz edilecekler, şahitler
‫ومن اظلم مِم ِن افتى ع اللِ ك ِذبا ا ۬ولئ ِك يعرضون‬ de: İşte bunlar Rablerine kar-
ٰ َ َ َ َ َّ َٓ ُ ٰٓ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ َ َ ْ ّ َ ٰ َ
‫۪ين كذبُوا ع َر ّب ِ ِه ْۚم‬
şı yalan söyleyenlerdir, diye-
‫ع رب ِ ِهم ويقول الشهاد هؤ۬لءِ ال‬ cekler. Bilin ki, Allah’ın lâneti

ّٰ َ ‫ون َع ْن‬ َ ُّ ُ َ َ َّ َ َ َّ َ َ ّٰ ُ َ ْ َ َ َ zalimlerin üzerinedir.


ِ‫يلالل‬ ِ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ ال۪ينيصد‬18‫۪ني‬ ۙ ‫اللعنةاللِعالظالِم‬ 19. Onlar, Allah yolundan
َ ُ َ ْ ُ َ ٰ ْ ْ ُ َ ًۜ َ َ َ ُ ْ َ َ alıkoyan ve onu eğriltmek is-
19 ‫خرة ِ  كاف ِرون‬ ِ ‫ويبغونها عِوجا و بِال‬ teyen kimselerdir. Çünkü on-
lar ahireti inkâr ederler.

13. Yoksa “Onu kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki:


Eğer doğru iseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi çağı-
rın da siz de onun gibi uydurulmuş bir sûre getirin.
14. Elbet size cevap veremezler, bilin ki, o ancak Allah’ın
ilmiyle indirilmiştir ve O’ndan başka ilah yoktur. Artık teslim
olmayacak mısınız?
15. Kim, dünya hayatını ve onun zinetini istemekte ise,
onların işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz
ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 223


ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫ان َع‬َّ ْ ُ ْ َ ‫ ا‬223


20. Onlar Allah’ın mülkün- 12. CÜZ ‫ش‬ ۪ ‫لز ُء اثل‬ HUD SÛRESİ

de âciz bırakacak değillerdir;


onlar Allah’ın tertip ettiği ev-
ْ‫ل ْرِض َومَا َك َن ل َ ُهم‬ َْ َ ْ ُ ُ ُ َ ْ َ َ ٰٓ ُ
liyadan da uzaktır. Onların ‫ج ۪زين ِيف ا‬ ِ ‫ا ۬ولئ ِك لم يونوا مع‬
ُ َ َ ْ َ ُ َ َ َ َٓ ْ َ ْ ّٰ ُ ْ
‫اب مَا كنوا‬ ۜ ُ ‫اء يُضاعف ل ُه ُم ال َعذ‬
azabı kat kat olacaktır. Çün-
kü onlar gerçekleri işitmeğe ۢ ‫ون اللِ مِن او ِل‬ ِ ‫مِن د‬
َ ‫ ا ُ ۬ولٰٓئ َِك َّال‬20 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ ُ َ َ َ َ ْ َّ َ ُ َ ْ َ
tahammül edemiyorlar, hem
de görmüyorlardı. ‫۪ين‬ ‫ر‬ ِ ‫يستط۪يعون السمع وما كانوا يب‬
َ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َ َّ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ
‫ ل َج َر َم‬21 ‫تون‬
21. İşte onlar kendilerine
yazık ettiler. Uydurmakta ol- ‫خِسوا انفسهم وضل عنهم ما كنوا يف‬
ُ ٰ َ َّ َّ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ٰ ْ ْ ُ َّ َ
‫۪ين ا َم ُنوا َو َع ِملوا‬
dukları şeyler de kendilerin-
den kaybolup gitti. ‫ ا ِن ال‬22 ‫سون‬ ‫خرة ِ هم الخ‬ ِ ‫انهم ِيف ال‬
22. Şüphesiz onlar, ahiret- ْ‫ال َّن ِةۚ ُهم‬ َ ْ ‫اب‬ ُ ‫ح‬ َ ‫ص‬ ْ َ ‫خ َب ُتٓوا ا ِٰل َر ّبه ْمۙ ا ُ ۬ولٰٓئ َِك ا‬
ْ َ َ َ َّ
‫ات وا‬
ِ ‫ال‬ ِ ‫الص‬
te en çok ziyana uğrayanlar- ِِ
َ ْ َ ّ َ َْ َ ٰ ْ َْ َ ْ َ َْ َُ َ َ ُ َ َ
‫۪ي‬
ِ ‫ني كلعم والص ِم والص‬ ِ ‫ مثل الف ۪ريق‬23 ‫ادلون‬ ِ ‫ف۪يها خ‬
dır.

ََ َ َّ َ َ َ َ َ ۜ ً َ َ َ َ ْ َ ْ َ
23. İnanıp da güzel işler
yapan ve Rablerine gönülden
‫ َولق ْد‬24 ‫ون‬ ۟ ‫ اف تذك ُر‬ ‫ان م‬ ِ ‫۪يع هل يستوِي‬ ِ ۜ ‫السم‬َّ ‫َو‬
َ َ ْ َ ٌۙ ُ ٌ َ ْ ُ َ ّ ْ َ ٰ ً ُ َ ْ َ ْ َ
boyun eğenlere gelince, işte
ٓ ُ ُ ْ
onlar cennet ehlidir. Onlar
‫ ان لتعبدوا‬25 ‫ارسلنا نوحا ا ِل قومِه۪ۘ اِن۪ى لم نذ۪ير م ۪بني‬
َُ َْ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َ َ ّٓ َ ّٰ َّ
orada ebedî kalırlar.
24. Bu iki zümrenin duru- ‫ فقال ال‬26 ‫۪ي‬ ٍ ‫الل ا ِ ۪ن اخاف عليم عذاب يو ٍم ا‬
‫ل‬ ۜ ‫ا ِل‬
َ َ َ ْ ً َ َ َّ َ ٰ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ َّ
mu, kör ve sağır ile gören ve
işiten kimseler gibidir. Bunla-
‫شا مِثل َنا َومَا ن ٰريك‬ ‫ال۪ين كفروا مِن قو ِمه۪ ما نريك ا ِل ب‬
ُ َ ٰ َ َ َ ْ َّ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ َ َّ َّ َ َ َ َّ
rın durumu hiç eşit olur mu?
Hâlâ ibret almayacakmısı- ْ‫م‬ ‫ي وما نرى ل‬ ِۚ ‫اتبعك ا ِل ال۪ين هم اراذِنلا بادِي الرا‬
َ َ ُ ُّ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ
nız?
َ
ِ‫ قال يَا ق ْوم‬27 ‫ني‬ َ ‫ ْم َكذِب‬ ‫علينا مِن فض ٍل بل نظن‬
25. And olsun, biz Nuh’u
۪
ْ ْ ًَْ َ ٰٰ َ ّ َ ْ َ َّ ٰ َ ُ ْ ُ ْ ْ ُ َََْ
kavmine gönderdik. Onla-
ra: “Ben, sizin için apaçık bir ‫ارايتم ا ِن كنت ع بيِن ٍة مِن ر ۪بى واتين۪ى رحة مِن عِن ِده‬
َ ُ َ َ َْ َ ُ َُْ ُ َ ْ َ ّ ُ َ
28 ‫ت َعليْ ۜ ْم انل ِز ُمك ُموها َوان ُت ْم ل َها كرِهون‬
uyarıcıyım.”
26. Allah’tan başkasına ‫فع ِمي‬
tapmayın! Çünkü ben, sizin
hakkınızda acıklı bir günün
azabından korkuyorum.”
dedi. 27. Kavminden inkâr edip haddi aşanlar dediler ki: “Biz
seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz. Sana,
bizim basit görüşlü, alt tabakamızdan başkasının uyduğu-
nu görmüyoruz. Ve sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de
görmüyoruz. Bilakis sizin yalancılar olduğunuzu düşünü-
yoruz.”
28. Dedi ki: : Ey kavmim! Ne dersiniz, ben Rabbimden
bir beyyine üzereyim ve o kendi katından bana bir rahmet
verdi de siz ona karşı kör kalmışsınız! Vazifem olmasaydı
sizi zorlar mıyım hiç!
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
224 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ َ ُ 224
12. CÜZ ٍ‫ورة هود‬ ‫س‬ HUD SÛRESİ asla bir hayır vermeyecek-
tir” diyemem. Çünkü onların
َ ۬ َ َٓ َ ّٰ َ َ َّ َ ْ َ ْ ۜ ً َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َٓ ِ ْ َ َ َ kalplerinde olanı, Allah daha
‫ويا قوم ل اسـٔلم عليهِ مال ا ِن اج ِري ا ِل ع اللِ وما انا‬ iyi bilir. Onları kovduğum tak-
ً‫ي ْم قَ ْوما‬ ُ ٰ َ ّٓ ٰ َ ْ ّ َ ُ َ ُ ْ ُ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ dirde ben gerçekten zalimler-
‫بِطارِدِ ال۪ين امنوۜا ا ِنهم مقوا رب ِ ِهم ولك ِ۪نى ار‬ den olurum.
ُ ْ َ ْ ّٰ ُ ُ ْ‫ َو َيا قَ ْو ِم َم ْن َين‬29 ‫ون‬ َ ُ ََْ
‫رن۪ى م َِن اللِ ا ِن ط َردت ُه ۜ ْم‬ ‫تهل‬
32. Dediler ki: Ey Nuh! Bi-
zimle mücadele ettin ve bize
ّٰ َ ْ ُ َ ُ ُ َ َٓ َ َّ َ َ َ َ َ
‫ َول اقول ل ْم عِند۪ي خ َٓزائ ُِن الل‬30 ‫اف تذك ُرون‬
yaptığın mücadelede çok ileri
gittin. Eğer doğrulardan isen,
َ َ َ َّ ُ ُ َ َٓ َ ٌ َ َ ّ ُ ُ َ َٓ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َٓ َ
‫۪ين ت ْزد ۪رٓي‬
kendisiyle bizi tehdit ettiğin
‫ول اعلم الغيب ول اقول اِن۪ى ملك ول اقول ل ِل‬ azabı bize getir!

‫س ِه ْۚم‬
َُْ
ِ ‫بما ۪ٓيف انف‬ َ ‫لم‬ ُ َ ‫اع‬
ْ َ ُ ّٰ َ ۜ ً ْ َ ُ ّٰ ُ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ
‫اعينم لن يؤتِيهم الل خيا الل‬
33. Dedi ki: “Onu size an-
ِ cak dilerse Allah getirir. Ve siz
َ ‫ث‬ َْ‫ك‬ ْ ََ َََْ َ ْ َ ُ ُ َ ُ َ َ ‫الظالِم‬ َّ َ َ ً ّٓ
‫ت‬ ‫ قالوا يانوح قد جادتلنا فا‬31 ‫۪ني‬ ‫ا ِ۪ن ا ِذا ل ِمن‬
Allah’ı âciz bırakamazsınız.”

َ َ ْ ُ ْ َٓ ُ َ َ َ ْ َ َ َ َ
34. Eğer Allah sizi azdır-
َ َّ َ
‫ قال‬32 ‫جدانلا فات ِنا بِما تعِدنا ا ِن كنت مِن الصادِق۪ني‬ َ
ِ mak istemişse, ben size öğüt

َ ‫اء َو َٓما اَنْ ُت ْم ب ُم ْعجز‬ َٓ ْ ُ ّٰ ُ ْ َ َ َّ


vermek istesem de, nasiha-
33 ‫ين‬ َ ‫ش‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫الل‬ ِ ‫ه‬ ‫ب‬ ْ ‫۪ي‬
‫م‬ ‫ا ِنما يات‬
ِ۪ ِ ِ tim size fayda vermez. O si-

ُ ّٰ ‫ ْم ا ِْن َك َن‬ ُ َ َ َ َْ ْ َ ُ ْ ََ ْ ٓ ْ ُ ْ ُ ُ َْ َ َ َ
zin Rabbinizdir ve O’na he-
‫الل‬ ‫ول ينفعم نص۪ح ا ِن اردت ان انصح ل‬ sap vereceksiniz.

َ ُ ُ ْ َ َۜ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ُّ َ َ ُ ْ ُ َ ْ ُ ْ َ ُ ُ
‫ ام َيقولون‬34 ‫ون‬
35. Yoksa “onu uydurdu”
‫ي ۪ريد ان يغوِي ۜم هو ربم وا ِلهِ ترجع‬ mu diyorlar? De ki: “Eğer onu

َ ُْ ٌ ََ ْ َّ َ ‫ْ َ َ يْ ُت ُه َف َع‬ ُْ َْٰ
۟ ‫ل ا ِج َرا۪م َوان ۬ا بَ ۪رٓئ مِمَّا ت ِر ُم‬ ‫تي ُۜه قل ا ِِن افت‬
uydurduysam günahı bana
35 ‫ون‬ ‫اف‬ aittir. Fakat ben sizin işlediği-
ٰ َ َّ َ َ ْ َ َّ َ ُ ٰ َ ُ َ
‫وح ان ُه ل ْن يُؤم َِن م ِْن ق ْومِك ا ِل َم ْن ق ْد ا َم َن‬
niz günahtan uzağım.”
ٍ ‫وا ۫وِح ا ِل ن‬ 36. Nuh’a vahyolundu ki:
َ‫ك با َ ْع ُيننا‬ َ ْ ُْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ ََْ َ َ Kavminden iman etmiş olan-
ِ ِ ‫ واصنعِ الفل‬36 ‫ون‬ ۚ ‫ف تبتئ ِس بِما كانوا يفعل‬ lardan başkası asla inanma-
َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ ُ َ َ َ َّ ْ َُ َ َ َ ْ َ َ yacak. Öyle ise onların işle-
37 ‫ووحيِنا ول تا ِطبن۪ى ِيف ال۪ين ظلمواۚ ا ِنهم مغرقون‬ mekte olduklarından dolayı
üzülme.
37. Bizim gözümüzün
29. Ey kavmim! Allah’ın emirlerini bildirmeye karşılık siz- önünde vahyimiz uyarınca
den herhangi bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım an- gemiyi yap ve zulmedenlerle
cak Allah’a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim; çünkü muhatap olma! Onlar mutla-
onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi, bilgisizce ka boğulacaklardır.
davranan bir topluluk olarak görüyorum.
30. Ey kavmim! Ben o iman edenleri kovarsam, beni
Allah’tan kim korur? Düşünmüyor musunuz?
31. Ben size: “Allah’ın hazineleri benim yanımdadır” de-
miyorum, gaybı da bilmem. “Ben bir meleğim” de demi-
yorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah onlara
KUR’AN-I KERİM MEALİ 225
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫ان َع‬َّ ْ ُ ْ َ ‫ ا‬225


38. Nuh gemiyi yapıyor, 12. CÜZ ‫ش‬ ۪ ‫لز ُء اثل‬ HUD SÛRESİ

kavminden ileri gelenler ise,


ْ َ ٌ َ َ َ َ َ َّ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ
‫خ ُروا مِن ُۜه‬
ِ ‫َو َيصن ُع الفلك َوكمَا م َّر عليْهِ م م ِْن ق ْو ِمه۪ َس‬
her uğradıkça onunla alay
ediyorlardı. Dedi ki: “Eğer
bizimle alay ediyorsanız, iyi
َۜ ‫خ ُر‬َ ْ َ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ َّ َ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ
bilin ki siz nasıl alay ediyor- 38 ‫ون‬ ‫قال ا ِن تسخروا مِنا فا ِنا نسخر مِنم كما تس‬
َ َ ُّ َ َ ُْ ٌ َ َ ْ َ ََْ َ َ
ِ‫حل عليْه‬ ‫ف َس ْوف تعل ُمونۙ َم ْن يَات۪يهِ عذ‬
sanız biz de sizinle alay ede-
ceğiz! ِ ‫اب ي ۪زيهِ وي‬
ْ ْ َ ْ ُ ُ ۙ ُّ َّ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َٓ َ ٓ ّٰ َ ٌ ‫اب ُمق‬ ٌ ‫َع َذ‬
39. Kendisini rezil edecek
‫ حىت ا ِذا جاء امرنا وفار اتلنور قلنا احِل‬39 ‫۪يم‬
ََ َّ َ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ّ ُ ْ َ
azabın kime geleceğini ve
sürekli bir azabın kimin başı-
na ineceğini yakında bilecek-
ِ‫ني َواهلك ا ِل َم ْن َس َب َق عليْه‬ ِ ‫ني اثن‬ ِ ‫ف۪يها مِن ك ٍل زوج‬
‫ح ِْز ٌب‬ َ ‫ار َك ُبوا ف‬ ْ ‫ َوقَ َال‬40 ‫۪يل‬ ٌ َ َّ ُٓ َ َ َ َ ٰ َٓ َ َ َ ٰ ْ َ َ ُ ْ َ ْ
niz.
2 ‫۪يها‬ ‫القول ومن ام ۜن وما امن معه ا ِل قل‬
َ ِ ‫ َو‬41 ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ ٌ ‫يها َو ُم ْر ٰسيه َ ۜا ا َِّن َر ّب لَ َغ ُف‬ َ ‫اللِ َمْ ٰر‬ ّٰ ْ
40. Nihayet hükmümüz
geldiğinde ve sular kaynak- ‫ه‬ ۪  ‫بِس ِم‬
lardan fışkırıp taştığında
َ ََ ُ َْ ٌ ُ ٰ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ ‫َتْري به‬
Nuh’a dedik ki: “her birinden ‫لبا ِل ونادى نوح ۨابنه وكن‬ ِ ‫ك‬ ‫ج‬ ٍ ‫و‬ ‫م‬ ‫يف‬
۪ ِِ ۪ ‫م‬
iki çift ile -aleyhinde söz geç-
َ ‫كاف ِر‬ َ
َ ْ َ َ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َّ َ ُ َ ْ َ
miş olanlar dışında- aileni ve 42 ‫ين‬ ۪ ‫۪يف مع ِز ٍل يا بن اركب  معنا ول تن مع ال‬
iman edenleri gemiye yükle!”
َ‫صم‬ َ‫قَ َال َساٰوٓي ا ِٰل َج َبل َي ْعص ُمن۪ى م َِن ال ْ َمٓا ِءۜ قَ َال َل ع‬
Zaten onunla beraber pek azı ِ ِ ٍ ۪
َ ََ ْ ْ َ َّ ّٰ ْ ْ َ ْ َ ْ
َ
‫ح َۚم َوحَال بَي َن ُه َما ال َم ْو ُج فكن‬ َ ْ َ
iman etmişti.
41. Nuh dedi ki: “Gemiye ِ ‫ر‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ِ ‫الل‬ ‫الوم مِن ام ِر‬
binin. Onun yüzüp gitmesi de, ْ َ ُ َٓ َ َ َ َ َٓ َ ْ ُ ْ َ َٓ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ
durması da Allah’ın adıyladır. ‫اء اقلِع۪ى‬ ‫ وق ۪يل يا ارض ابلع۪ى ماءكِ ويا سم‬43‫مِن المغرق۪ني‬
Şüphesiz ki Rabbim çok ba- َ
‫الود ِِّي َوق۪يل‬ ُْ ‫ع‬ََ ْ ََ ْ َ َُْْ
‫ض المر واستوت‬ َ ِ ُ‫۪يض ال َم ٓا ُء َوق‬
ْ َ َ
‫وغ‬
ğışlayan, pek esirgeyendir.”
َّ ّ َ َ َ َ ُ َّ َ ٌ ُ ٰ َ َ َ َّ ِ ْ َ ْ ً ْ ُ
42. Gemi, dağlar gibi dal-
‫ب ا ِن ابْن۪ى‬ ِ ‫ ونادى نوح ربه فقال ر‬44 ‫بعدا ل ِلقوم الظالِم۪ني‬
galar arasında onlarla birlikte
َ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ ُّ َ ْ َ َ ْ َ َّ َ ْ َ ْ
yüzüp gidiyordu. Nuh, gemi- 45 ‫مِن اهل۪ى وا ِن وعدك الق وانت احم الاكِم۪ني‬
den uzakta bulunan oğluna:
Yavrucuğum! Bizimle beraber
bin, kâfirlerle beraber olma!
Diye seslendi. 44. “Ey yer, suyunu yut. Ey gök, tut” denildi. Su çekilip
43. Oğlu: Beni sudan koru- azaldı, iş bitirildi. Gemi de Cûdî üzerine oturdu ve “o zalim-
yacak bir dağa sığınacağım, ler topluluğu, yok olsun!” denildi.
dedi. O da, “Bugün Allah’ın 45. Nuh Rabbine dua edip dedi ki: “Ey Rabbim! Şüphe-
emrinden, merhamet sahi- siz oğlum da ailemdendir. Senin vaadin ise elbette haktır.
bi Allah’tan başka koruyucu Sen hâkimler hâkimisin.”
yoktur” dedi. Aralarına dalga
girdi, böylece o da boğulan-
lardan oldu.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


226 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ َ ُ 226
12. CÜZ ٍ‫ورة هود‬ ‫س‬ HUD SÛRESİ 48. Denildi ki: Ey Nuh!
Sana ve seninle beraber olan
َ ‫ي‬ ُ ْ ‫ك ا ِنَّ ُه َع َم ٌل َغ‬ َ َْ ْ َ ْ َ ُ َّ ُ ُ َ َ َ ümmetlere bizden selam ve
‫صال ٍ ِۘح‬ ۚ ِ ‫قال يا نوح ا ِنه ليس مِن اهل‬ bereketlerle in! Kendilerini
َ ُ َ ْ َ َ ُ َ ّٓ ْ َ َ َ ْ َ َ َ
‫ف ت ْس َـٔل ِن مَا ليَْس لك بِه۪ عِل ٌمۜ ا ِ۪ن اعِظك ان تون‬
faydalandıracağımız, sonra
da bizden kendilerine elem
َ َ َ َ ْ َ َ ُ َ ّٓ ّ َ َ َ َ ْ َ
‫با ِ ۪نا ُعوذبِكانا ْس َـٔلكمَاليَْس ۪ل‬ َ ‫ال‬
verici bir azabın dokunacağı
ِ ‫ر‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 46 ‫۪ني‬ ‫ل‬ ِ ‫ه‬ ‫ا‬ ‫مِن‬ ümmetler de vardır.

َ ‫اس‬ َ ْ َ ْ ُ َ ٓ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ َّ َ ٌ ْ 49. İşte bunlar sana


47 ‫ين‬ ۪ ِ ‫بِه۪ عِلمۜ واِل تغ ِفر ۪ل وترحن۪ى اكن مِن ال‬ vahyettiğimiz gayb haberle-
َ ُ ٰٓ َ َ َ ْ َ َ َ َ َ َ َّ َ َ ْ ْ ُ ُ َ َ rindendir. Bundan önce onları
ٍ ‫كت عليك وع ام‬ ٍ ‫ق۪يل يانوح اهبِط بِ ٍم مِنا وبر‬ ne sen biliyordun ne de kav-

48 ‫۪يم‬ ٌ ‫اب اَل‬ ٌ ‫ك َوا ُ َم ٌم َس ُن َم ّت ِ ُع ُه ْم ُث َّم َي َم ُّس ُه ْم م َِّنا َع َذ‬


َۜ ‫م َِّم ْن َم َع‬
min. O halde sabret. Çünkü
akıbet müttakîlerindir.

َ ْ ‫ت َت ْعلَ ُم َٓها اَن‬ َ ْ‫ك َما ُكن‬ َ ْ َ َٓ ُ ْ َ ْ َٓ ْ َ ْ َ ْ


‫ت‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬ ‫ا‬‫۪يه‬ ‫ح‬‫و‬ ‫بن‬ ِ ‫ت ِلك مِن انباءِ الغي‬
50. Âd kavmine de kardeş-
ۚ leri Hûd’u gönderdik. Dedi
ْ َ ْ َّ ْ ْ َ َ ٰ ْ َ ْ َ ُ ْ َ َ َ
49 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫ب ا ِن ال َعاق َِبة ل ِل ُم َّتق‬ ۛ ِ ۜ ‫ول قومك مِن قب ِل ه ۜذا ۛ فاص‬
ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk
edin. Sizin O’ndan başka ila-
ُ َ َ ّٰ ْ َ َ َ ً ُ ُ َ َ ٰ
‫الل مَا ل ْم‬ ‫َواِل َع ٍد اخاه ْم هوداۜ قال يَا ق ْو ِم اع ُب ُدوا‬
hınız yoktur. Siz sadece iftira
ediyorsunuz.
ْ‫م‬ ُ ُ َ ْ َ َٓ ِ ْ َ َ َ ُ َ ْ ُ َّ ْ ُ ْ َ ْ ُۜ ُ ْ َ ٰ ْ
‫ يا قوم ل اسـٔل‬50 ‫مِن ا ٍِل غيه ا ِن انتم ا ِل مفتون‬
51. Ey kavmim! Ben, buna

َ ُ ْ َ َ َ َ َ َ َ َّ َ َ َّ َ ْ َ ْ ً ْ َ ْ َ َ
karşılık sizden bir ücret is-

51 ‫ين اف تعقِلون‬ ۜ ۪ ‫عليهِ اجرۜا ا ِن اج ِري ا ِل ع ال۪ي فطر‬


temiyorum. Benim ücretim,
beni yaratandan başkasına
َ ‫الس َٓم‬
‫اء‬ َّ ‫وبٓوا اَِلْهِ يُ ْر ِسل‬ ُ ُ‫ ْم ُث َّم ت‬ ُ َّ َ ُ ْ َ ْ ِ ْ َ َ َ
‫ويا قوم استغفِروا رب‬
ait değildir. Hâlâ akıl etmeye-
ِ cek misiniz?
َّ َ َ ُ ُ ٰ ً ُ ُ ْ ْ ُ ََ
‫عليْ ْم مِد َر ًارا َو َي ِزدك ْم ق َّوة ا ِل ق َّوت ِ ْم َول ت َت َول ْوا‬ 52. Ey kavmim! Rabbiniz-

َْ ُ ُ َ ُ َ
den bağış dileyin; sonra da
‫جئْ َنا بِبَ ّي ِ َن ٍة َومَا ن ُن‬
َ
‫ا‬ َ‫ود م‬ ‫ قالوا يا ه‬52 ‫۪ني‬ َ ‫ُمْرم‬
ِ
O’na tevbe edin ki, üzerinize
ِ
َ َ ٰ
gökten rahmetini bol bol gön-
َ ‫ك ب ُم ْؤ ِمن‬ َ ُْ َ َ َ َْ ْ َ َ َ ٓ َ
53 ‫۪ني‬ ِ ‫بِتارِ ۪ك ال ِهتِنا عن قول ِك وما نن ل‬
dersin ve kuvvetinize kuvvet
katsın. Yaratıcınıza asi olma-
yın.
53. Dediler ki: Ey Hûd! Sen
46. Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin oğlun değil- bize açık bir mucize getir-
dir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bil- medin, biz de senin sözünle
gin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden tanrılarımızı bırakacak değiliz
olmamanı tavsiye ederim. ve biz sana iman edecek de
47. Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim değiliz.
olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer bizi bağış-
lamaz ve esirgemezsen, biz ziyana uğrayanlardan oluruz!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 227


ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫ان َع‬َّ ْ ُ ْ َ ‫ ا‬227


54. Biz “Tanrılarımızdan 12. CÜZ ‫ش‬ ۪ ‫لز ُء اثل‬ HUD SÛRESİ

biri seni fena çarpmış!” de-


mekten başka bir söz söyle- َ ّٰ ‫يك َب ْعُض اٰل َِهت ِ َنا ب ُٓسو ٍء قَ َال ا ِ ّٓن ا ُ ْشه ُد‬ َ ٰ َ ْ َّ ُ ُ َ ْ
meyiz! Dedi ki: “Ben Allah’ı ‫الل‬ ِ ۪ ۜ ِ ‫ا ِن نقول ا ِل اعت‬
َ ُ ‫ م ِْن ُدونِه۪ فَك‬54 ۙ‫ون‬ َ ُ ْ ُ َّ ٌ ٓ َ ّ َ ُٓ َ ْ َ
‫وين ج۪يعًا‬
şahit tutuyorum; siz de şahit
olun ki ben sizin ortak koştuk- ۪ ‫۪يد‬ ‫شك‬
ِ ‫واشهدوا ا ۪ن ب ۪رئ مِما ت‬
َٓ ُ ّ ّٰ َ َ ُ ْ َّ َ َ ّ ُ ‫ُث َّم َل ُتنْ ِظ‬
‫ت ع اللِ َر ۪ب َو َر ّبِ ۜ ْم مَا م ِْن دابَّ ٍة‬
larınızdan uzağım.”
55. “O’ndan başkasından
‫ ا ِ۪ن توك‬55 ‫ون‬ ِ ‫ر‬
َّ َ ْ َ َ ‫صاط ُم ْس‬ ٰ َ ّ َ َّ َ َ َ ٌ ٰ َ ُ َّ
‫ فا ِن ت َول ْوا‬56 ‫۪ي‬ َ
uzağım. Haydi, hepiniz bana
tuzak kurun; sonra da bana ٍ ‫ق‬ ‫ت‬ ٍ ِ ‫ع‬ ‫اصيتِهۜا ا ِن ر ۪ب‬ ِ ‫ا ِل هو اخِذ بِن‬
mühlet vermeyin!” َ ّ ُ ْ
‫ت ب ِ ٓه۪ ا ِلْ ۜ ْم َوي َ ْس َتخل ِف َر ۪ب ق ْومًا‬
ُ َ ُ ْ‫ ْم مَٓا ا ُ ْرسِل‬ ُ ُْ ََْ ْ َ َ
‫فقد ابلغت‬
ٌ ْ َ ّ ُ ٰ َ ّ َ َّ ًۜ ْ َ ُ َ ُّ ُ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ
56. “Ama unutmayın ki,
َ
ben, benim de sizin de Rab-
‫ َول َّما‬57 ‫شٔ َحف۪يظ‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫غيك ۚم ول تضونه شيـٔا ا ِن ر ۪ب ع‬
biniz olan Allah’a güvenip da-
ْ‫اهم‬ ُ َ ْ َّ َ َ َّ َ ْ َ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ً ُ َ ْ َّ َ َ ُ ْ َ َ َٓ
yanıyorum; çünkü hiçbir canlı
yoktur ki ipini O tutuyor olma-
‫جاء امرنا نينا هودا وال۪ين امنوا معه بِرح ٍة مِناۚ ونين‬
ٰ ُ َ َ ٌ َ َ ْ َ َ َ ْ
‫ات َر ّب ِ ِه ْم َو َع َص ْوا‬ ِ َ‫ َوت ِلك عد جحدوا بِاي‬58 ‫۪يظ‬ ٍ ‫اب غل‬ ٍ ‫مِن ع‬
‫ذ‬
sın. Rabbimin emrettiği yol
elbette dosdoğru olanıdır!
ْ ُّ ٰ ُْ َ ‫ك َج َّب‬ ّ ُ َ ْ َ ُٓ َ َّ َ ُ َ ُ ُ
57. “Emri İlahiden yüz çevi- ‫ادلن َيا‬ ِ ‫ َواتب ِ ُعوا ۪يف ه ِذه‬59 ‫۪يد‬ ٍ ‫ار عن‬ٍ ِ ‫رسله واتبعوا امر‬
rirseniz; bilin ki ben, benimle
ََ َ َ ً َّ َٓ َ ْ ً َْ
gönderileni size tebliğ ettim. ‫لع َنة َو َي ْو َم القِيٰ َم ۜ ِة ال ا ِن َعدا كف ُروا َر َّب ُه ۜ ْم ال ُب ْع ًدا ل َِعا ٍد‬
ْ ِْ َ َ َ َ ً َ ْ ُ َ َ َ ُ َ ٰ َ
Rabbim dilerse sizden başka
َ ّٰ ‫اع ُب ُدوا‬ َ
bir kavmi sizin yerinize getirir ‫الل‬ ‫ال ۢا قال يا قوم‬ ِ ‫ واِل ثمود اخاهم ص‬60 ‫ق ْو ِم ُهو ٍ۟د‬
َْ َ ْ ُ َ ََْ َ ُ ُُْ َ ٰ ْ ْ ُ َ َ
ve siz O’na bir zarar vere-
ُ
mezsiniz. Şüphesiz Rabbim,
‫اس َت ْع َم َرك ْم‬ ْ ‫ل ْرِض َو‬ ‫ما لم مِن ا ٍِل غيهۜ هو انشاكم مِن ا‬
her şeyi koruyup gözetendir.”
ُ َ
‫ قالوا‬61 ‫يب‬ ٌ ‫يب ُم‬ ٌ ‫وبٓوا اَِلْ ۜهِ ا َِّن َرّب قَر‬
ُ ُ‫اس َت ْغفِ ُروهُ ُث َّم ت‬ ْ َ‫۪يها ف‬َ ‫ف‬
58. Emrimiz gelince, Hûd’u ۪ ۪ ۪
ْ َ ْ َ َ ٰ ْ َ َ َٓ ٰ َ ْ َ ًّ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ َ
ve onunla beraber iman
edenleri tarafımızdan bir rah- ‫ينٓا ان نع ُب َد‬ ‫يا صال ِح قد كنت ف۪ينا مرجوا قبل هذا اتنه‬
ُ ِ‫ك م َِّما تَ ْد ُعونَٓا اَِلْه‬
ّ َ َ َ َّ َ َ ُ ٓ َ ٰ ُ ُ ْ َ َ
metle kurtardık, onları ağır bir
azaptan kurtuluşa erdirdik. 62 ‫يب‬‫ر‬
ٍ ۪ ‫م‬ ٍ ‫ش‬ ‫۪ى‬ ‫ف‬ ‫ما يعبد اباؤ۬نا واِننا ل‬
59. İşte Âd kavmi. Rable-
rinin âyetlerini inkâr ettiler;
O’nun peygamberlerine âsi 61. Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Dedi
oldular ve inatçı her zorbanın ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka tan-
emrine uydular. rınız yoktur. O sizi yerden yarattı. Ve sizi orada yaşattı. O
60. Onlar hem bu dünyada halde O’ndan mağfiret isteyin; sonra da O’na tevbe edin.
hem de kıyamet gününde lâ- Çünkü Rabbim çok yakın ve kabul edendir.
nete tâbi tutuldular. Biliniz ki, 62. Dediler ki: Ey Sâlih! Sen bundan önce içimizde ümit
Âd Rablerini inkâr ettiler. Bilin beslenen birisiydin. Babalarımızın taptıklarına tapmaktan
ki Hûd’un kavmi Âd, Allah’ın bizi engelliyor musun? Doğrusu biz, bizi kendisine çağırdı-
rahmetinden uzak kılındı. ğın şeyden ciddi bir şüphe içindeyiz.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


228 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ َُ ُ
12. CÜZ ٍ‫ورة هود‬ ‫ س‬228 HUD SÛRESİ 65. Fakat Semûd kavmi
o deveyi, ayaklarını kese-
ُ‫ع بَ ّي َنة م ِْن َرّب َواٰتٰين۪ى مِنْه‬ ٰ َ ُ ْ ُ ْ ْ َََُْ ْ َ َ َ َ rek öldürdüler. Sâlih dedi ki:
۪ ٍ ِ ‫قال يا قو ِم ارايتم ا ِن كنت‬ “Yurdunuzda üç gün daha
َ ُ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ّٰ َ ُ ُ ْ‫ح ًة َف َم ْن َين‬ َ ْ ‫َر‬ yaşayın !” Bu söz, yalanlana-
‫يدونن۪ى‬ ‫ر ۪ين مِن اللِ ا ِن عصيته فما ت ۪ز‬ mayan bir tehdit idi.
َ َ َ ً ٰ ُ َ ّٰ ُ َ َ ٰ َ َْ َْ َ
‫ َو َيا ق ْو ِم ه ِذه۪ ناقة اللِ ل ْم ايَة فذ ُروها‬63 ‫۪ي‬ ٍ ‫غي ت‬
‫س‬
66. Emrimiz gelince, Sâ-
lih’i ve onunla beraber iman
ُ َ ُ ْ َ ٓ َ َ َ ّٰ َ ْ ُ َْ
‫تاكل ۪ٓيف ا ْرِض اللِ َول ت َم ُّسوها ب ِ ُسو ٍء ف َياخذك ْم‬
edenleri, bizden bir rahmet
olarak o günün zilletinden
َ َٰ َ ُ َ َ َ ََ َ َ َ ٌ ‫اب قَر‬ ٌ ‫َع َذ‬
‫ ف َعق ُروها فقال ت َم َّت ُعوا ۪يف دارِك ْم ثلثة‬64 ‫يب‬
kurtardık. Şüphesiz Rabbin
۪ kuvvetlidir, galip gelendir.

‫نيْ َنا‬ َّ َ َ ُ ْ َ َ َٓ َّ َ َ ُ ْ َ ُ ْ َ ٌ ْ َ َ ٰ َّ َ
‫ فلما جاء امرنا‬65 ‫وب‬ ٍ ‫ام ذل ِك وعد غي مك‬
‫ذ‬ ٍ ۜ ‫اي‬
67. Zulmedenleri ise o kor-

ْ َ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ً َ
kunç ses yakaladı ve yurtla-

ۜ‫خ ْز ِي يَ ْو ِمئ ٍِذ‬ ْ َ َّ َ ِ ‫ص‬


ِ ‫الا وال۪ين امنوا معه بِرح ٍة مِنا ومِن‬
rında diz üstü çöke kaldılar.

ُ َ َ َ َّ َ َ َ َ ُ َ ْ ُّ َ ْ َ ُ َ َّ َ َّ 68. Sanki orada hiç otur-


‫ واخذ ال۪ين ظلموا‬66 ‫ا ِن ربك هو القوِي الع ۪زيز‬ mamışlardı. Biliniz ki, Semûd

ْ َ ََْ ْ َ ‫ح ُة فَا‬
kavmi gerçekten Rablerini
‫ كان ل ْم َيغ َن ْوا‬67 ۙ‫۪ني‬ َ ‫حوا يف دِيَاره ِْم َجاثِم‬
ِ ۪
ُ ‫ص َب‬ َ ْ‫الصي‬ َّ inkâr ettiler. Yine bilesiniz ki,

َ ََ َ َ َ َ َّ َٓ َ َ
Semûd kavmi Allah’ın rahme-
68 ‫ود‬ ۟ ‫۪يه ۜا ال ا ِن ث ُمود۬ا كف ُروا َر َّب ُه ْمۜ ال ُب ْع ًدا ِثلَ ُم‬ ‫ف‬ tinden uzak kılındı.

َ َ َ ُ َ ٰ ْ ُ ْ َ ٰ ْ ٓ َ ُ ُ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ َ
‫شى قالوا َسمًاۜ قال‬
69. And olsun ki elçilerimiz
‫ولقد جاءت رسلنا ا ِبره۪يم بِالب‬ İbrahim’e müjde getirdiler ve:
َ ٰٓ َ َ ْ ‫اء بع‬ َٓ‫ث ا َ ْن ج‬ َ َ َ َ ٌۚ َ َ
‫ فل َّما َرا اي ْ ِد َي ُه ْم‬69 ‫۪يذ‬ َ ‫جل‬ َ
“Selam” dediler. O da: “se-
ٍ ‫ن‬ ‫ح‬ ٍ ِ ِ ِ ‫س  م فم ا ل‬ lam” dedi ve beklemeden kı-

ََْ َ ُ َ ً َ ْ َ ُ َ َْ ُ َ َ
‫ َره ْم َوا ْو َجَس مِن ُه ْم خ۪يف ۜة قالوا ل تف‬
zartılmış bir buzağı getirdi.
ِ ‫ل ت ِصل ا ِلهِ ن‬ 70. Ellerini yemeğe uzat-
ْ ‫ك‬ َ َ َ ٌ َ َٓ ُ ُ َ َ ْ َ ُ ْ َ ٰ ٓ َ ْ ْ ُ ٓ َّ madıklarını görünce, onları
‫ت‬ ‫ح‬
ِ ‫ض‬ ‫ف‬ ‫ة‬ ‫ِم‬ ‫ئ‬ ‫ا‬‫ق‬ ‫ه‬ ‫ت‬ ‫ا‬‫ر‬ ‫ام‬ ‫و‬ 70 ۜ
‫وط‬ ٍ ‫ا ِنا ار ِسلنا ا ِل قو ِم ل‬ yadırgadı ve onlardan dolayı
َ ‫ح َق َي ْع ُق‬
ٰ ‫ح َق ۙ َوم ِْن َو َٓراءِ ا ِْس‬ َ َ ْ َّ َ َ
ٰ ‫اها با ِْس‬ kalbine bir korku düştü. De-
71 ‫وب‬ ِ ‫فبشن‬ diler ki: Korkma! Çünkü biz
melekleriz. Lût kavmine gön-
derildik.
63. Dedi ki: Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden apaçık 71. O esnada hanımı
bir delil üzerinde isem ve O bana kendinden bir rahmet ayakta idi ve güldü. Ona da
vermişse, buna ne dersiniz? Bu durum karşısında O’na âsi İshak’ı, İshak’ın ardından da
olursam beni Allah’ın azabından kim korur? O zaman siz Ya’kub’u müjdeledik.
de bana ziyan vermekten başka bir şey yapamazsınız.
64. Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah’ın devesi.
Onu bırakın, Allah’ın arzında otlasın. Ona kötülük dokun-
durmayın; sonra sizi yakın bir azap yakalar.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 229


ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫ان َع‬َّ ْ ُ ْ َ ‫ ا‬229


72. Vay halime! Ben bir 12. CÜZ ‫ش‬ ۪ ‫لز ُء اثل‬ HUD SÛRESİ

koca karı, bu kocam da bir


َ ٰ َّ ً َ َ ٰ ٌ ُ َ ۬ َ َ َ ُ َ َ ٰٓ َ ْ َ َ ْ َ َ
‫وز َوهذا َب ْعل۪ى شيْخاۜ ا ِن هذا‬
ihtiyar iken çocuk mu doğura-
cağım? Bu gerçekten şaşıla- ‫قالت يا ويلىت ءا ِدل وانا عج‬
cak bir şey! Dedi.
ّٰ ُ َ ْ َ ّٰ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ُٓ َ ٌ َ ٌ ْ ََ
73. Dediler ki: Allah’ın em- ‫ قالوا اتعج ۪بني مِن ام ِر اللِ رحت الل‬72 ‫لش عج۪يب‬ ٔ
َ‫ فَلَ َّما َذ َهب‬73 ‫يد‬ ٌ ‫۪يد َم‬ ٌ ‫ت ا ِنَّ ُه َح‬ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َْ َ ُُ َََ َ
ِ ۜ ‫وبركته عليم اهل الي‬
rine şaşıyor musun? Ey ev
halkı! Allah’ın rahmeti ve be- ۪
ُ ُ ُ ٰ ْ ُ ْ ُ ْ َ َٓ َ ُ ْ َّ َ ٰ ْ ْ َ
ۜ ٍ ‫شى يَادِنلَا ۪يف قَ ْو ِم ل‬
reketleri sizin üzerinizdedir.
Şüphesiz ki O, övülmeye lâ- 74 ‫وط‬ ‫عن ا ِبره۪يم الروع وجاءته الب‬
َّ َ ٰ َ ْ ْ َ ُ ٰ ْ َٓ ٌ ُ ٌ َّ َ ٌ َ َ َ ٰ ْ َّ
‫۪يم اع ِرض ع ْن هذاۚ ا ِن ُه‬
yıktır, iyiliği boldur.
74. İbrahim’den korku gi-
‫ يا ا ِبره‬75 ‫ا ِن ا ِبره۪يم لل۪يم اواه من۪يب‬
َ ُ ُ ْ َ ٌ َ َ ْ ٰ ْ ُ َّ ِ َ َ ّ َ ُ ْ َ َ َٓ ْ َ
‫ َول َّما‬76 ‫ي َم ْردو ٍد‬ ‫قد جاء امر ربِكۚ وانهم ات۪ي ِهم عذاب غ‬
dip kendisine müjde gelince,
Lût kavmi hakkında bizimle
mücadeleye başladı. َ ٰ َ َ َ
‫ىء ب ِ ِه ْم َوضاق ب ِ ِه ْم ذ ْر ًع َوقال هذا يَ ْو ٌم‬
َ َ َ ٓ ۪‫ت ُر ُسلُ َنا لُوطًا س‬ ْ َ َٓ
‫جاء‬
َ ُ ُ َ ُ َ َ َ َ َ َٓ َ ٌ
75. Çünkü İbrahim cidden
yumuşak huylu, içli, kendisini ‫اءهُ ق ْو ُم ُه ُي ْه َر ُعون ا ِلْهِ َوم ِْن قبْل كنوا َي ْع َملون‬ ‫ وج‬77 ‫َعص۪يب‬
ُ َ ُ َ ْ َ َّ ُ َ َ ِ َٓ ُ ۬ ٰٓ ِ ْ َ َ َ َ َ ّ َّ
Allah’a teslim etmiş biri idi.
َ ّٰ ‫ ْم فَ َّات ُقوا‬
‫الل‬ ‫ايت هن اطهر ل‬
76. Ey İbrahim! Bundan ۪ ‫ٔات قال يا قوم هؤلء بن‬ ِ ۜ ‫السيِـ‬
vazgeç. Çünkü Rabbinin emri ُ َ ٌ َ ٌ ُ َ ْ ُ ْ َ ََْ ْ َ ُ ُْ َ َ
gelmiştir. Ve onlara, geri çev- ‫ قالوا‬78 ‫ون ۪يف ضيف ۪ۜى اليس مِنم رجل رش۪يد‬ ِ ‫ول تز‬
ُ ُ َ ُ َ ْ َ َ َ َّ َ ّ َ ْ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ
rilmez bir azap mutlaka gele-
cektir! 79 ‫لقد علِمت ما نلا ۪يف بنات ِك مِن ح ٍق ۚواِنك تلعلم ما ن ۪ريد‬
77. Elçilerimiz Lût’a gelin- ُ َ َ ْ ُ ٰ ٓ ٰ ْ َ ً َّ ُ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َ
ce, onların yüzünden üzüldü ‫ قالوا‬80 ‫۪يد‬ ٍ ‫قال لو ان ۪ل بِم قوة او ا ۪وي ا ِل رك ٍن شد‬
ve onlardan dolayı göğsü da- ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ َ ّ َ ُ ُ ُ َّ ُ ُ َ
raldı da “Bu, çetin bir gündür” ‫س بِاهلِك بِقِط ٍع‬ ِ ‫يا لوط ا ِنا رسل ربِك لن ي ِصلوا ا ِلك فا‬
ُ ‫ك ا ِنَّ ُه ُمص‬ َ ْ َّ ٌ َ َ ْ ُ ْ ْ َ ْ َ َ َ ْ َّ َ
‫۪يب َها‬ َۜ َ‫ام َرات‬
dedi.
78. Kavmi, koşarak onun ‫مِن ال ِل ول يلتفِت مِنم احد ا ِل‬
yanına geldiler. Daha önce
81 ‫يب‬ ‫ر‬
َ ُ ْ ُّ
‫ق‬ ‫ب‬ ‫ح‬ ‫ب‬ ‫الص‬ ‫س‬ َ ْ‫الصبْ ُۜح اَلَي‬
ُّ ‫ص َاب ُه ۜ ْم ا َِّن َم ْوع َِد ُه ُم‬ َ َ ‫مَٓا ا‬
de o kötü işleri yapmaktay- ٍ ۪ ِ
dılar. “Ey kavmim! İşte şun-
lar kızlarımdır; sizin için onlar
daha temizdir. Allah’tan kor- 80. Keşke benim size karşı bir gücüm olsaydı veya güç-
kun ve misafirlerimin önünde lü bir kaleye sığınabilseydim! Dedi.
beni rezil etmeyin! İçinizde 81. “Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla do-
aklı başında bir adam yok kunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle yürü. Karın-
mu?” dedi. dan başka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara
79. Dediler ki: Senin kızla- gelecek olan şey, şüphesiz ona da isabet edecektir. Onla-
rında bizim bir hakkımız ol- ra vaat olunan şeyin zamanı, sabahtır. Sabah yakın değil
madığını biliyorsun. Ve sen mi?” dediler.
bizim ne istediğimizi de bilir-
sin.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
230 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ َ ُ 230
12. CÜZ ٍ‫ورة هود‬ ‫س‬ HUD SÛRESİ 85. Ve ey kavmim! Ölçüyü
ve tartıyı adaletle yapın; in-
ََ َ َ َْ َ ْ َ ْ َ َ َٓ َّ َ َ
‫جاء ام ُرنا َج َعل َنا َع ِلَ َها َساف ِل َها َوامط ْرنا عليْ َها‬
sanlara eşyalarını eksik ver-
‫فلما‬ meyin; yeryüzünde bozgun-
ً
َۜ ِ ‫ ُم َس َّو َمة عِنْ َد َر ّب‬82 ۙ ‫۪يل َۙمنْ ُضو ٍد‬ ّ ‫ارةً م ِْن س‬ َ ‫ج‬َ ‫ح‬ cular olarak dolaşmayın.
‫ك‬ ٍ ‫ج‬ ِ ِ
ُ َ َ ٰ َّ َ َ َ َ
86. Eğer mümin iseniz

‫ َواِل َم ْد َي َن اخاه ْم‬83 ‫۪يد‬ َ ‫الظالِم‬


ٍ۟ ‫۪ني ب ِ َبع‬ ‫وما ِه مِن‬ ‫ ح ِْز ٌب‬Allah’ın bıraktığı sizin için
3 daha hayırlıdır. Ben üzerinize

ُۜ‫يه‬ ُ ْ ‫ ْم م ِْن ا ٰ ٍِل َغ‬ ُ َ َ َ ّٰ ْ َ َ َ


‫ش َعيْبًاۜ قال يَا ق ْو ِم اع ُب ُدوا الل ما ل‬
ُ bir bekçi değilim.

ْ َ ْ ُ ٰ َ ّٓ َ َ ْ َ َ َ ْ ْ ُ ‫َو َل َتنْ ُق‬


87. Dediler ki: Ey Şuayb!
‫ي‬ ٍ ‫ب‬ ِ ‫م‬ ‫ي‬ ‫ر‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ۪ ِ ‫ا‬ ‫ان‬ ‫۪ي‬ ‫م‬ ‫ال‬‫و‬ ‫ال‬ ‫ي‬ ‫ك‬ ‫م‬
ِ ‫ال‬ ‫وا‬ ‫ص‬ Babalarımızın taptıklarını bı-
َ ُ ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َ َ ّٓ َ
‫ َويَا ق ْو ِم‬84 ‫۪يط‬
rakmamızı yahut mallarımız-
ٍ ‫م‬ ‫وا ِ ۪ن اخاف عليم عذاب يو ٍم‬ da dilediğimizi yapmayı terk

َ‫خ ُسوا انلَّاس‬ َ َْ َ َ ْ ْ َ َ ْ َ َ َْ ْ َُْ etmemizi sana namazın mı


‫اوفوا ال ِمكيال والم۪يان بِالقِس ِط ول تب‬ emrediyor? Oysa sen yumu-

ّٰ ُ َّ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ şak huylu ve çok akıllısın!


‫ بقِيت الل‬85 ‫سد۪ين‬ ِ ‫اشياءهم ول تعثوا ِيف الرِض مف‬ 88. Dedi ki: Ey kavmim!
َ ْ ُ ْ َ َ ۬ َ َ َٓ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ ْ ْ ُ َ ٌ ْ َ Eğer benim, Rabbim tarafın-
86 ‫۪يظ‬ ٍ ‫خي لم ا ِن كنتم مؤ ِمن۪نيۚوما انا عليم ِبف‬ dan apaçık bir delil üzerinde
ُ‫ت َك مَا َي ْع ُبد‬ ُ ْ ‫ك تَا ْ ُم ُر َك ا َ ْن َن‬ َ ُ ٰ َ َ ُ َْ ُ َ ُ َ
‫قالوا يا شعيب اصلوت‬
isem ve O bana tarafından
güzel bir rızık vermişse buna
َ‫لنْت‬ َ َ َ َّ ُ ٰٓ َ َ َ َ ْ َ ٓ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َٓ ُ ٓ َ ٰ
‫اباؤ۬نا او ان نفعل ۪يف اموانلِ ا ما نش ۬ؤاۜ ا ِنك‬
ne dersiniz? Size yasak etti-
ğim şeylerin aksini yaparak
ٰ َ ُ ْ ُ ْ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َ ُ َّ ُ َ ْ
‫ت ع بَ ّي ِ َن ٍة‬ ‫ قال يا قو ِم ارايتم ا ِن كن‬87 ‫الل۪يم الرش۪يد‬
size aykırı davranmak iste-
miyorum. Ben sadece gücü-
ُ َ َ ُ ْ َ ُ ُ َٓ َ ً َ َ ً ْ ُ ْ َ ّ
‫يد ان اخال ِف ْم‬ ‫م ِْن َر ۪ب َو َر َزقن۪ى مِنه رِزقا حسناۜوما ا ۪ر‬
mün yettiği kadar ıslah etmek
istiyorum. Fakat başarmam
ْ َ ْ ‫ص َ َح مَا‬ ْ ‫يد ا َِّل اْل‬ُ ‫ي ْم َعنْ ُۜه ا ِْن اُر‬ ُ ٰ ْ َ َٓ ٰ
ُۜ ‫اس َتطع‬
ancak Allah’ın yardımı iledir.
‫ت‬ ِ ۪ ‫ا ِل ما انه‬ Yalnız O’na dayandım ve yal-

88 ‫۪يب‬ ُ ‫ت َواَِلْهِ اُن‬ ُ ْ ‫اللِ َعلَيْهِ تَ َوَّك‬ ّٰ


ۜ ِ ‫۪يقى ا ِل ب‬
َّ ٓ ْ َ َ َ nız O’na döneceğim.
۪ ‫وما توف‬

82. Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve


üzerlerine çamurdan pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık.
83. Rabbin katında işaretlenmiştir onlar. Onlar zalimler-
den uzak değildir.
84.Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Dedi ki:
Ey kavmim! Allah’a kulluk edin! Sizin için ondan başka tan-
rı yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Zira ben sizi
bolluk içinde görüyorum. Ve ben, gerçekten sizin için kuşa-
tıcı bir günün azabından korkuyorum.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 231


ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫ان َع‬َّ ْ ُ ْ َ ‫ ا‬231


89. Ey kavmim! Sakın bana 12. CÜZ ‫ش‬ ۪ ‫لز ُء اثل‬ HUD SÛRESİ

karşı düşmanlığınız, Nuh


kavminin veya Hûd kavminin
َ‫صاب‬ َ َ ‫ ْم مِثْ ُل مَٓا ا‬ ُ َ ُ ْ َ ٓ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ ِ ْ َ َ َ
yahut Sâlih kavminin başla- ‫ايق ان يص۪يب‬ ۪ ‫ويا قوم لي ِرمنم ِشق‬
ُ ْ ُ َُْ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ٍ ُ‫قَ ْو َم ن‬
‫وط مِن ْم‬ ٍ ‫وح او قوم هو ٍد او قوم صال ٍِۜح َوما قوم ل‬
rına gelenler gibi size de bir
musibet getirmesin! Lût kav-

ٌ ‫وبٓوا اَِلْ ۜهِ ا َِّن َرّب َرح‬ ُ ُ‫ ْم ُث َّم ت‬ ُ َّ َ ُ ْ َ ْ َ َ


mi de sizden uzak değildir.
90. Rabbinizden bağışlan- ‫۪يم‬ ۪ ‫ واستغفِروا رب‬89 ‫۪يد‬ ٍ ‫بِبع‬
ma dileyin; sonra O’na tevbe َّ ُ ُ َ
‫۪يا مِمَّا تقول َواِنا‬ ً ‫ب مَا َن ْف َق ۬ ُه َكث‬ ُ ْ‫ قَالُوا يَا ُش َعي‬90 ‫ود‬ ٌ ‫َو ُد‬
edin. Çünkü Rabbim çok mer-
hametlidir, çok esirgeyicidir. َ ْ ‫اكۘ َومَٓا اَن‬ َ ‫ك ل َ َر َجْ َن‬ َ ُ ْ َ َ َْ َ ً َ َ َ ََٰ
91. Dediler ki: Ey Şuayb!
‫ت‬ ‫لنيك ف۪ينا ضع۪يفا ۚ ولول رهط‬
ُ َ َ ٓ ْ َ َ َ َ َ ‫َعلَيْ َنا ب‬
‫ قال يَا ق ْو ِم ا َرهط۪ى ا َع ُّز َعليْ ْم‬91 ‫يز‬ ‫ز‬ ‫ع‬
Söylediklerinin çoğunu an-
lamıyoruz ve içimizde seni ٍ ۪ ِ
َ ُ َْ ّ َّ ُ َ َٓ َ ُ ُ ُ ْ َ َّ َ ّٰ َ
‫اءك ْم ظ ِْه ِريًّا ۜا ِن َر ۪ب ب ِ َما تع َملون‬ ‫اللِ واتذتموه ور‬ ۜ ‫مِن‬
cidden zayıf görüyoruz! Eğer
kabilen olmasa, seni mutlaka
ّ ُ َ َ َ َٰ َُ ْ َْ ََ ٌ ُ
taşla öldürürüz. Sen bizden
üstün değilsin.
ۜ‫ ْم ا ِ۪ن َعم ٌِل‬ ‫ ويا قو ِم اعملوا ع مكن ِت‬92 ‫م۪يط‬
ٌ‫ِب‬ َ َ ُ ْ ََ ُْ ٌ َ َ َْ ْ َ َ َُْ َ َْ َ
92. “Ey kavmim dedi, size
ۜ ‫سوف تعلمونۙ من يات۪يهِ عذاب ي ۪زيهِ ومن هو كاذ‬
َّ َ َ ُ ْ َ َ َٓ َّ َ َ ُ َ َ ّ ُٓ َ ْ َ
göre benim kabilem Allah’tan
daha mı şereflidir ki, onu ar- َ‫نيْنا‬ ٌ
‫ ولما جاء امرنا‬93 ‫وارتقِبوا ا ِ۪ن معم رق۪يب‬ َ ْ
َ َ َ َّ َ َ َ َ َّ َ ْ َ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ً ْ َ ُ
kanıza atılmış bir şey ka-
bul ediyorsunuz? Şüphesiz ُ
‫ت ال۪ين ظلموا‬ ِ ‫شعيبا وال۪ين امنوا معه بِرح ٍة مِنا واخذ‬
ki Rabbim yapmakta
ْ َ ََْ ْ َ ‫ح ُة فَا‬
‫ كان ل ْم َيغ َن ْوا‬94 ۙ‫۪ني‬ َ ‫حوا يف دِيَاره ِْم َجاثِم‬ ُ ‫ص َب‬ َّ
َ ْ‫الصي‬
olduklarınızı çepeçevre
kuşatıcıdır. ِ ۪
ْ َ ْ ََ ُ َ ْ َ ْ ْ ََ َ ‫ف‬
93. Ey kavmim! Elinizden
‫ َولقد ا ْر َسل َنا‬95۟ ‫۪يه ۜا ال ُبع ًدا ل َِمد َي َن كمَا بَعِ َدت ث ُمود‬
geleni yapın! Ben de yapa-
َ َ ٰ َ ْ ُ َ َ َٰ ٰ ُ
cağım! Kendisini rezil edecek
۪‫ ا ِل ف ِْر َع ْون َو َم ۬ئِه‬96 ۙ‫ني‬ ‫ب‬ ُ ‫طان‬
ٍ ۪ ٍ ‫موس بِايات ِنا وسل‬
‫م‬
َ ْ َ ْ ُ ْ َ َٓ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُٓ َ َّ َ
azabın geleceği şahsın ve
yalancının kim olduğunu ya-
97 ‫۪يد‬ َ
ٍ ِ ‫فاتبعوا امر ف ِرعو ۚن وما امر ف ِرعو‬
‫ش‬ ‫ر‬ ‫ب‬ ‫ن‬
kında bileceksiniz! Bekleyin!
Ben de sizinle beraber bekle-
yenlerdenim.”
95. Sanki orada hiç barınmamışlardı. Biliniz ki, Semûd
94. Emrimiz gelince, Şu- kavmi uzak olduğu gibi Medyen kavmi de uzak oldu.
ayb’ı ve onunla beraber iman
edenleri tarafımızdan bir rah- 96. And olsun ki Mûsâ’yı da mucizelerimizle ve apaçık
metle kurtardık; zulmedenleri bir delille gönderdik,
ise korkunç bir gürültü yaka- 97. Firavun’a ve onun ileri gelenlerine. Fakat onlar Fira-
ladı da yurtlarında diz üstü vun’un emrine uydular. Oysa Firavun’un emri doğru değildi.
çöke kaldılar.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


232 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ َ ُ 232
12. CÜZ ٍ‫ورة هود‬ ‫س‬ HUD SÛRESİ 101. Onlara biz zulmet-
medik; fakat onlar kendileri-
ُ ْ ْ َ َّ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ ُ ُ ْ َ
‫ار َوبِئَس الوِ ْرد‬
ne zulmettiler. Rabbinin emri
ۜ ‫يقدم قومه يوم القِيمةِ فاوردهم انل‬ geldiğinde, Allah’ı bırakıp da
ّْ َ ْ َٰ ْ َََْ ًََْ ٰ ُ ‫ َواُتْب‬98 ‫ود‬ ُ ُ ْ َْ
‫الرف ُد‬
taptıkları tanrıları, onlardan
ِ ‫س‬ ‫ئ‬ ِ ‫ب‬ ‫ة‬
ِ ۜ ‫م‬ ‫ي‬ ‫ق‬
ِ ‫ال‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ي‬ ‫و‬ ‫ة‬ ‫ن‬ ‫ع‬ ‫ل‬ ‫ه‬
۪ ‫ذ‬
ِ ‫ه‬ ‫يف‬ ‫وا‬
۪ ِ ‫ع‬ ‫المور‬ hiçbir şeyi çevirmedi ve onla-

ٌ‫ك مِنْهَا قَٓائ ِم‬ َ ْ َ َ ُ ُّ ُ َ ٰ ُ ْ ِ َٓ ْ َ ْ َ ٰ ُ ُ ْ َ ْ rın davranışı kendilerini ziya-


‫ ذل ِك مِن انباء القرى نقصه علي‬99 ‫المرفود‬ na düşürmekten başka hiçbir

ٓ‫ ْن ظَلَ ُمٓوا اَنْ ُف َس ُه ْم َف َما‬ َٰ ْ ُ َََْ َ َ ٌ ‫َو َحص‬


işe yaramadı.
ِ ‫ وما ظلمناهم ول‬100 ‫۪يد‬ 102. Zulme sapmış mem-
ْ َ ْ ّٰ ُ ْ َ ُ ْ َ َّ ُ ُ ُ َ ٰ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ leketlerin halkını yakaladığın-
‫ش‬ٍ ‫ِن‬‫م‬ ِ ‫الل‬ ‫ون‬
ِ ‫اغنت عنهم ال ِهتهم ال ۪ىت يدعون مِن‬
‫د‬ da, Rabbinin yakalaması işte
َ ٰ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ّ َ ُ ْ َ َ َٓ َّ َ
‫ َوكذل ِك‬101 ‫يب‬
böyledir! Şüphesiz O’nun ya-
ٍ ۪ ‫ك وما زادوهم غي ت‬
‫ب‬ ۜ ِ ‫لما جاء امر رب‬ kalaması, acıklı ve çetindir!

ٌ‫خ َذهُٓ اَل۪يم‬ ْ َ َّ ٌ َ َ َ َ ٰ ُ ْ َ َ َ َٓ َ ّ َ ُ ْ َ 103. İşte bunda, ahiret aza-


‫اخذ ربِك ا ِذا اخذ القرى وِه ظال ِمة ۜ ا ِن ا‬ bından korkanlar için elbette
َ ٰ ِ َ ٰ ْ َ َ َ َ َ ْ َ ً َ ٰ َ َ ٰ َّ ٌ ‫َشد‬ ibretler vardır. O gün bütün
‫خر ۜة ذل ِك‬ ِ ‫ ا ِن ۪يف ذل ِك لية ل ِمن خاف عذاب ال‬102 ‫۪يد‬ insanların bir araya toplandı-
ّ َُ ٌ ْ َ ٰ ُ َ ٌ َْ
ُٓ‫خ ُره‬ ِ ‫ َو َما نؤ‬103 ‫يَ ْو ٌم م ُموع ۙ ُل انلَّاس َوذل ِك يَ ْو ٌم َمش ُهود‬
ğı ve o gün hazır bulunduğu
bir gündür.
ْ َّ ْ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َّ
۪ۚ‫ت ل تل ُم نفٌس ا ِل بِا ِذنِه‬ ِ ‫ يوم يا‬104 ‫ود‬ ٍۜ ‫ا ِل ِل َج ٍل َم ْع ُد‬
104. Biz onu ancak sayılı
bir müddetin sona ermesi için
ْ‫۪ين َش ُقوا فَف انلَّار ل َ ُهم‬ َ ‫ فَاَمَّا َّال‬105 ‫۪يد‬ ٌ ‫ق َو َسع‬ ٌّ َ ْ ُْ َ erteledik.
ِ ِ ِ ‫ف ِمنهم‬
‫ش‬ 105. O geldiği gün Allah’ın

‫ات‬ ُ ‫الس ٰم َو‬ َّ ‫ت‬ َ َ َ َ ‫۪ين ف‬


ِ ‫۪يها ما دام‬ َ ‫ادل‬ َ
ِ ‫ خ‬106ۙ ‫يق‬ ٌ ‫۪يها َزف ٌ۪ي َو َشه‬ َ ‫ف‬
۪
izni olmadan hiç kimse konu-

ٌ َّ َ َ َّ َ َّ َ ُّ َ َ ٓ َ َ َّ ُ ْ َ ْ َ
şamaz. Onlardan mutsuz da
ُ ُ
107 ‫ك ا ِن ربك فعال ل ِما ي ۪ريد‬ َ ۜ ‫والرض ا ِل ما شاء رب‬ vardır, mutlu olan da vardır.

َ ْ ‫۪ين ُسعِ ُدوا فَف‬ َ ‫َواَمَّا َّال‬


106. Mutsuz olanlara ge-
‫ت‬ َ َ َ َ ‫۪ين ف‬ َ ‫ادل‬ َ
ِ ‫ال َّنةِ خ‬
ِ ‫۪يها ما دام‬ ِ
lince, onlar ateştedirler, ora-

ُ ْ َ َ ْ َ ً َٓ َ َ ُّ َ َ َٓ َ َّ ُ ْ َ ْ َ ُ َ ٰ َّ
da onların çok feci nefes alıp
108 ‫ك عطاء غي مذو ٍذ‬ ۜ ‫السموات والرض ا ِل ما شاء رب‬ vermeleri vardır.
107. Rabbinin dilediği ha-
riç, gökler ve yer durdukça
o ateşte ebedî kalacaklardır.
98. Zira Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne dü- Çünkü Rabbin, dilediğini hak-
şecek ve onları ateşe götürecektir. Varacakları yer ne kötü kıyla yapandır.
yerdir! 108. Mutlu olanlara gelin-
99. Onlar burada da, kıyamet gününde de lânete tabi ce, onlar da cennettedirler.
tutuldular. Verilen bu ceza ne kötü cezadır! Rabbinin dilediği hariç, gök-
100. İşte bu, memleketlerin haberlerindendir. Biz onu ler ve yer durdukça onlar da
sana anlatıyoruz; onlardan ayakta kalan da vardır, biçilmiş orada ebedî kalacaklardır. Bu
ekin gibi olan da vardır. bitmez, tükenmez bir lütuftur.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 233


ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫ان َع‬َّ ْ ُ ْ َ ‫ ا‬233


109. O halde onların tap- 12. CÜZ ‫ش‬ ۪ ‫لز ُء اثل‬ HUD SÛRESİ

makta oldukları şeylerden


şüpheye düşme. Çünkü onlar َّ َ ُ ُ ْ َ َ َٓ ُ ٰٓ ُ ُ ْ َ َّ َ ْ ُ َ َ َ
ancak daha önce babaları- ‫ف تك ۪يف مِري ٍة مِما يعبد ه ۬ؤلءِۜ ما يعبدون ا ِل‬
nın taptığı gibi tapıyorlar. Biz
َ‫۪يب ُه ْم َغ ْي‬ َ ‫وه ْم نَص‬ ُ ُّ َ ُ َ َّ ِ َ ُۜ ْ َ ْ ْ ُ ُ ٓ َ ٰ ُ ُ ْ َ َ َ
onların azaptan nasiplerini ‫كما يعبد اباؤ۬هم مِن قبل وانا لموف‬
َ ُ ْ َ َ َ ْ َ ُ َْ َٰ ْ َ َ َ ُْ
۟ ٍ ‫َمنق‬
mutlaka eksiksiz olarak vere-
ceğiz. ِ‫ ولقد اتينا موس الكِتاب فاختل ِف ف۪ي ۜه‬109 ‫وص‬
َ َّ َ ِ ‫ك لَ ُق‬ َ َّ ْ ْ ََ َ ٌ َ َ َ ََْ
‫ض بَيْ َن ُه ۜ ْم َواِن ُه ْم ل ۪ف‬
110. And olsun biz Mûsâ’ya
Kitab’ı verdik de onda ihtilaf ِ ‫ولول كلِمة سبقت مِن رب‬
َ ْ َ َ ّ َ َ ًّ ُ َّ ُ ‫ك مِنْ ُه‬ ّ َ
‫ َواِن ك لمَّا لُ َوف َِي َّن ُه ْم َر ُّبك اع َمال ُه ۜ ْم‬110 ‫يب‬
edildi. Eğer Rabbinden bir
söz geçmemiş olsaydı, elbet- ٍ ۪‫ر‬‫م‬ ٍ ‫ش‬
te onların arasında hüküm
‫اب‬ َ َ‫اس َتقِ ْم َكمَٓا اُم ِْر َت َو َم ْن ت‬ ْ َ‫ ف‬111 ‫ي‬ ٌ ‫ون َخب‬ َ ُ َ ْ َ َ ُ َّ
‫ا ِنه بِما يعمل‬
verilmişti. Şüphesiz ki onlar ۪
ٓ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ ُ َّ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ
‫ َول ت ْركن ُوا‬112 ‫۪ي‬ ٌ ‫ون بَص‬
kuşkulandırıcı bir şüphe için-
dedirler. ‫معك ول تطغوۜا ا ِنه بِما تعمل‬
ُ ْ ْ ُ َ َ َ ۙ ُ َّ ُ ُ َّ َ َ َ ُ َ َ َ َّ َ
‫ون‬ ِ ‫ا ِل ال۪ين ظلموا فتمسم انلار وما لم مِن‬
‫د‬
111. And olsun Rabbin, on-
ların her birinin amellerinin
َ َ َ َ ٰ َّ ََ َ ُ َ ْ ُ َ َّ ُ َ َٓ ْ َ ْ ّٰ
‫يف‬ ‫ر‬ ‫ط‬ ‫وة‬ ‫ل‬‫الص‬ ‫م‬ ‫ق‬ ‫ا‬‫و‬ 113 ‫ون‬ ‫اللِ مِن او ِلاء ثم ل تنر‬
karşılığını onlara tam olarak
verecektir. Çünkü Rabbin, ِ ِ ِ
onların yapmakta oldukların- َ ّ َّ َ ْ ُْ َ َ َ ْ َّ ْ َّ َ ً َ ُ َ َ َّ
dan haberdardır. ‫ٔات‬ ِ ۜ ‫ات يذهِب السيِـ‬ ِ ‫انلهارِ وزلفا مِن ال ِۜل ا ِن السن‬
َ‫جر‬ ْ َ ‫۪يع ا‬ ُ ‫الل َل يُض‬ َ ّٰ ‫ب فَا َِّن‬ ْ ‫اص‬ ْ ‫ َو‬114 ‫ين‬ َ ‫ذٰل َِك ذ ِْك ٰرى ل َِّلاكِر‬
ِ ۚ ۪
112. O halde seninle be-

ُْ َ َ َ َ ََْ ْ
raber tevbe edenlerle birlikte
ُ ُ ْ ُ َْ ْ ُ َ ْ ُ
‫ون مِن قبلِم ا ۬ولوا‬ ِ ‫ فلول كان مِن القر‬115 ‫سن۪ني‬ ِ ‫المح‬
emrolunduğun gibi dosdoğru

َ‫۪ي م َِّم ْن ا َ ْنَيْنا‬ َْ


ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü
ً َ َّ ْ َ ‫بَقِ َّية َينْ َه ْو َن َعن الْ َف‬
‫سادِ ِيف الرِض ا ِل ق‬ ٍ
O, sizin yaptıklarınızı çok iyi
bilendir. ِ
116 ‫۪ني‬ َ ‫۪ين ظَلَ ُموا مَٓا اُتْرفُوا ف۪يهِ َوَكنُوا ُمْرم‬ َ ‫مِنْ ُه ْم َو َّات َب َع َّال‬
113. Zulmedenlere meylet-
ِ ِ ۚ
َُْ ُْ ُْ َ َ َ َ
meyin; aksi halde size ateş
َ
dokunur. Sizin Allah’ın tertip
ettiğinden başka evliyanız
117 ‫َومَا كان َر ُّبك ِلُ ْهلِك الق ٰرى بِظل ٍ َواهل َها ُم ْصل ِ ُحون‬
yoktur. Sonra da size yardım
edilmez!
116. Sizden önceki nesillerden, aralarından sâdece ken-
114. Gündüzün iki tarafın- dilerini kurtardığımız pek az kimselerden başka, yeryüzün-
da ve gecenin gündüze yakın de ihtiyarı ile fesattan alıkoyan “söz sâhibi” kimseler olsay-
vakitlerinde namaz kıl. Çünkü dı ya! Zulmedenler, emrimize yüz çevirerek nefislerine hoş
iyilikler kötülükleri giderir. Bu, gelen refahın peşine düştüler ve mücrimlerden oldular
öğüt alanlar için bir öğüttür.
117. Rabbin, halkları sâlih ve ıslah edici kimseler iken
115. Sabırlı ol, çünkü Allah memleketleri zulmederek helâk etmez.
güzel iş yapanların mükâfatı-
nı zayi etmez.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


234 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ َ ُ 234
12. CÜZ ٍ‫ورة هود‬ ‫س‬ YUSUF SÛRESİ 121. İman etmeyenlere de
ki: Elinizden geleni yapın! Biz
َّ َ ‫ون ُمْ َتلِف‬ َ ُ َ َ َ َ ً َ َ ً َّ ُ َ َّ َ َ َ َ َ ُّ َ َ ٓ َ ْ َ َ de gerekeni yapacağız!
‫ ا ِل‬118 ۙ‫۪ني‬ ‫ولو شاء ربك لعل انلاس امة واحِدة ول يزال‬ 122. Bekleyin! Şüphesiz
َ ََ َ ُ َ َ ََ َ َ ٰ َ
‫َم ْن َرح َِم َر ُّب ۜك َو ِلل ِك خلق ُهمۜ ْ َوت َّم ْت ك َِمة َر ّبِك ل ْمل َـ َّٔن َج َه َّن َم‬
biz de beklemekteyiz!

ُّ ِ‫ك َن ُقُّص َعلَيْ َك م ِْن اَنْ َبٓاء‬ ًّ ُ َ َ َ ْ َ َّ َ َّ ْ َ


123. Göklerin ve yerin gay-
َُ
‫الر ُس ِل مَان ّب ِ ُت‬ ‫ و‬119 ‫اس اجع۪ني‬ ِ ‫النةِ وانل‬ ِ ‫مِن‬ bı yalnız Allah’a aittir. Her iş

َ ‫ال ُّق َو َم ْوعِظَ ٌة َوذ ِْك ٰرى ل ِلْ ُم ْؤ ِمن‬ َ ْ ِ ‫اء َك يف ٰه ِذه‬
O’na döndürülür. Öyle ise
120 ‫۪ني‬ َ َٓ‫به۪ فُ َؤ َاد َكۚ َوج‬
۪ ِ
O’na kulluk edin ve O’na

َّ ُ َ َ ٰ َ ُ ْ َ ْ َ َ َّ ْ ُ َ
tevekkül edin! Rabbin yaptık-
َ ُ
121 ۙ‫۪ين ل يُؤم ُِنون اع َملوا ع َمكنتِ ْۜم ا ِنا َعمِلون‬ ‫وقل ل ِل‬ larınızdan gafil değildir.

َ َْ َّ ‫ َو ِ ّٰللِ َغيْ ُب‬122 ‫ون‬َ ُ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ


‫ات َوال ْرِض َوا ِلْهِ يُ ْر َج ُع‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ ‫وانت ِظرواۚ ا ِنا منت ِظر‬
َ ُ َ ْ َ َّ َ َ َ ُّ َ َ َ ْ َ َ ْ َّ َ َ َ ُ ْ ُ ْ َ ُ ُّ ُ ُ ْ َ ْ
123 ‫المر كه فاعبده وتوك علي ۜهِ وما ربك بِغاف ٍِل عما تعملون‬ 12 - YUSUF SÛRESİ
ٌ ّ َ ّ َ ُ ُ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫ه‬َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬َ ِ ‫فيُو ُس َف َمك َِّي ٌة َوم‬
ِ‫ه‬ ُ‫وسو َرة‬ُ‫ي س‬
ً ٰ َ‫شة‬ َ ْ ‫شةَ اٰيَ ًةَع‬
َ ْ ‫ِإَوح ٰدى َع‬ ٌ َٰ ْ ٌَ
‫ايَة‬
12 - YUSUF ْ SÛRESİ Bismillâhirrahmânirrahîm
‫ة‬
‫ِإَوحائدى‬‫ِم‬ ‫مِائة‬ 1.Elif. Lâm. Râ. Bunlar,
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ apaçık Kitab’ın âyetleridir.
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
ًّ‫ ا ِنَّٓا اَن ْ َز ْنلَاهُ قُ ْر ٰءنًا َع َربيا‬1 ‫ني‬ ْ ْ ُ َ ٰ َ ْ ٰ۠ ٓ
2. Anlayasınız diye biz onu
ُ َ
ِ۠ ‫اب الم ۪ب‬ ِ ‫الر ت ِلك ايات الكِت‬
Arapça bir Kur’an olarak in-
ِ dirdik.
َ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ُّ ُ َ ُ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ
‫ نن نقص عليك احسن القصِص‬2 ‫لعلم تعقِلون‬ 3. Biz, sana bu Kur’an’ı

َ َ ْ‫ك ٰه َذا الْ ُق ْرا ٰ َنۗ َوا ِ ْن ُكن‬ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ َٓ


vahyetmekle en güzel bir şe-
۪‫ت م ِْن قبْلِه‬ ‫بِما اوحينا ا ِل‬ kilde sana anlatıyoruz. Ger-

َ ُ ْ َ َ ّ َ َ َٓ َ ُ ُ ُ َ َ ْ َْ َ
çek şu ki, “sen bundan önce
‫ت ا َح َد‬ ‫ت اِن۪ى راي‬ ِ ‫ ا ِذ قال يوسف ِلب۪يهِ يا اب‬3 ‫ل ِم َن الغافِل۪ني‬
َ elbette habersiz idin.”

َ ‫الش ْمَس َوالْ َق َم َر َرا َ ْي ُت ُه ْم ل َساجد‬ َّ َ ً َ ْ َ َ َ َ 4. Bir zamanlar Yusuf, ba-


4 ‫۪ين‬ ِ ۪ ‫عش كوكبا و‬ basına demişti ki: Babacığım!
Ben on bir yıldızla, güneşi ve
ayı gördüm; yani onları bana
secde ederlerken gördüm.
118. Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek ümmet ya-
pardı. Fakat onlar ihtilaf eden kimseler olmaktan geri dur-
mayacaklardır.
119. Ancak, Rabbinin ezelde rahmet ettiği kimseler hâ-
riç. Onları zâten bunun için yarattı ve Rabbinin, “ben ce-
hennemi cinlerin ve insanların bir kısmıyla tamâmen dol-
duracağım!” sözü tamamlandı.
120. Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini teskin
edeceğimiz her haberi sana anlatıyoruz. Bunda sana hak,
müminlere de bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 235
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫ان َع‬َّ ْ ُ ْ َ ‫ ا‬235


5. Yavrucuğum! Rüyanı 12. CÜZ ‫ش‬ ۪ ‫لز ُء اثل‬ YUSUF SÛRESİ

sakın kardeşlerine anlatma;


sonra sana bir tuzak kurarlar! َ َ ُ َ َ َ َ ْ ٰ ٓ َ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ُ َ َ َ
Çünkü şeytan insana apaçık ‫قال يا بن لتقصص رءياك ع ا ِخوت ِك فيك۪يدوا لك‬
bir düşmandır, dedi. َ َْ َ ٰ َ
‫ َوكذل ِك ي َت ۪بيك‬5 ‫ني‬ ٌ ‫سان َع ُد ٌّو ُمب‬ َ ْ ‫ان ل ِ ْ ِن‬ َ َ ْ َّ َّ ۜ ً ْ َ
‫كيدا ا ِن الشيط‬
۪ ِ
َ ْ َ َ ُ َ َ ْ ُّ ُ َ َْ ْ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ َ ُّ َ
6. İşte böylece Rabbin
‫۪يث ويتِم ن ِعمته عليك‬ َ
seni seçecek, sana olayların
ِ ‫يل الحاد‬ ِ ۪ ‫ربك ويعلِمك مِن تا‬
‫و‬
َ ْ َ َ َ ٰ ٓ َ َ َّ َ َ َٓ َ َ ُ ْ َ ٰ ٰ ٓ َ َ
hikmetini öğretecek ve daha
önceki ataların İbrahim ve َ‫ك م ِْن َقبْ ُل ا ِب ْ ٰره۪يم‬ ‫وع ا ِل يعقوب كما اتمها ع ابوي‬
َ ُ ُ َ َ ْ ََ
İshak’a nimetini tamamladığı
ٌ ‫ك َعل‬ َ َّ َ َّ َۜ ٰ ْ ِ َ
gibi sana ve Yâkûb soyuna
‫وسف‬ ‫ لقد كان ۪يف ي‬6 ‫۪يم‬ ٌ۟ ‫۪يم َحك‬ ‫واسحق ا ِن رب‬
ُّ ‫وسُف َوا َ ُخوهُ ا َ َح‬ ُ ُ‫ ا ِذْ قَالُوا َل‬7 ‫۪ني‬ ٓ َّ ٌ َ ٰ ٓ َ ْ َ
da nimetini tamamlayacaktır.
Şüphesiz Rabbin hakkıyla
‫ب‬ َ ‫ِلسائِل‬ ‫واِخوتِه۪ ايات ل‬
َ َ َ َ َ َ َّ ۜ ٌ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َّ َ َ ٰ ٓ
bilendir, hikmet sahibidir.
8 ۚ‫ني‬ ُ
7. And olsun ki Yusuf ve
ٍ ‫ف ض ٍل م ۪ب‬ ۪ ‫ا ِل اب۪ينا مِنا ونن عصبة ا ِن ابانا ل‬
ُ َ ْ ُ َ َُْ ً َ ْ َ َ ُ ُ ُُُْ
‫وسف اوِاط َر ُحوهُ ا ْرضا يل ل ْم َوج ُه اب۪ي ْم‬
kardeşlerinde, gerçeği ara-
yanlar için ibretler vardır. ‫اقتلوا ي‬
ْ ٌ َٓ َ َ َ ‫ال‬ َ ‫ونُوا م ِْن َب ْع ِد ۪ه قَ ْومًا‬ ُ ََ
‫ قال قائ ِل مِن ُه ْم‬9 ‫۪ني‬
8. Kardeşleri dediler ki:
“Biz güçlü bir topluluk olduğu- ِ ‫ص‬ ‫وت‬
muz hâlde, Yûsuf ve kardeşi ُ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ّ ُْ َ‫وسَف َواَلْ ُقوهُ يف َغ َياب‬ ُ ُ‫َل َت ْق ُتلُوا ي‬
babamıza bizden daha sev- ‫ب يلتقِطه بعض‬ ِ ‫ال‬ ‫ت‬ ِ ۪
ْ َ
َ َ َ َ َ ُ َ َ ‫ارة ِ ا ِْن ُكنْ ُت ْم فَا ِعل‬
‫ قالوا يَٓا ابَانا مَا لك ل تا َم َّن ا‬10 ‫۪ني‬ َ ‫الس َّي‬َّ
gilidir. Doğrusu babamız açık ‫ح ِْز ٌب‬
bir yanılgı içindedir.” 4

ْ‫ ا َ ْر ِسلْ ُه َم َع َنا َغ ًدا يَ ْر َتع‬11 ‫ون‬ َ ُ َ َ ُ َ َّ َ َ ُ ُ ٰ َ


9. Yusuf’u öldürün veya
‫اصح‬ ِ ‫ع يوسف واِنا ل نل‬
َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ َ ّ َ َ َ ُ َ َ ُ َ َّ ِ َ ْ َ ْ َ َ
onu bir yere atın ki babanızın
teveccühü yalnız size kalsın!
‫ح ُزنن۪ٓى ان تذه ُبوا‬ ‫ قال ا ِ۪ن ل‬12 ‫ويلعب وانا ل لاف ِظون‬
َ ُ َ ْ َ َْ ُ ْ ّ َُ ُ َْ ْ َ ُ َ ََ
Ondan sonra da rahata ermiş
olursunuz.
13 ‫ب َوان ُت ْم عن ُه غف ِلون‬ ‫بِه۪ واخاف ان ياكله الِئ‬
10. Onlardan bir sözcü:
َ ُ َ َ ً ٓ َّ ٌ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ُ ْ ّ ُ َ َ َ ْ َ ُ َ
“Yusuf’u öldürmeyin, onu 14 ‫اسون‬ ِ ‫قالوا لئ ِن اكله الِئب ونن عصبة ا ِنا ا ِذا ل‬
kuyunun dibine atın da, orada
öylece ölsün” dedi.
11. Dediler ki: “Ey baba- 13. Dedi ki: Onu götürmeniz beni üzer. Siz ondan haber-
mız! Sana ne oluyor da Yu- sizken onu bir kurdun yemesinden korkarım.
suf’u bize emanet etmiyor-
14. Dediler ki: Vallahi biz bir topluluk olduğumuz halde,
sun! Oysaki biz ona, iyilik
eğer onu kurt yerse, o zaman biz gerçekten âciz kimseler
isteyen kimseleriz.
sayılırız.
12. Yarın onu bizimle bera-
ber gönder de bol bol yesin,
oynasın. Biz onu koruruz.”

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


236 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ُ ُ َ ُ 236
12. CÜZ ‫وسف‬ ‫سورة ي‬ YUSUF SÛRESİ 18. Bir de üzerine, sahte
bir kan bulaştırılmış gömle-
ّ‫الب‬ ُ ْ َ‫ج ُٓعوا ا َ ْن َيْ َعلُوهُ يف َغ َياب‬ َ ْ َ ‫فَلَ َّما َذ َه ُبوا به۪ َوا‬ ğini getirdiler. Yâkûb dedi ki:
ِۚ ‫ت‬ ِ ۪ ِ “Hayır! Nefisleriniz sizi al-
َ ْ َ ُ َ ٰ َْ َ َ َ َ َ
15 ‫َوا ْو َحيْ َنٓا ا ِلْهِ تلُن ّبِئ َّن ُه ْم بِام ِره ِْم هذا َوه ْم ليَش ُع ُرون‬
datıp böyle bir işe sürükledi.
Artık bana düşen, güzel bir
َ َ َّ َٓ َ ُ َ ُ ً َٓ ْ ُ َ َ ُٓ َٓ َ
‫ قالوا يَٓا ابَانا ا ِنا ذهبْ َنا‬16 ‫ون‬ َۜ ‫اء َيبْك‬
sabırdır. Anlattıklarınıza karşı
‫اؤ اباهم عِش‬ ۫ ‫وج‬ yardımı istenilecek de ancak

ُ‫الِئْب‬ ّ َُ َ ََ َ ََ َْ َ ُ ُ ََََْ ُ َ َْ Allah’tır.”


ۚ ‫نسبِق وتركنا يوسف عِند متاعِنا فاكله‬ 19. Bir kervan geldi ve su-
َ ٰ َ ُ َٓ َ َ َ ‫ت ب ُم ْؤمِن َنلَا َول َ ْو ُك َّنا‬ َ ْ ‫َومَٓا اَن‬ cularını gönderdiler, o da ko-
۪‫۪يصه‬ ِ ‫اؤ ع قم‬ ۫ ‫ وج‬17 ‫صادِق۪ني‬ ٍ ِ vasını saldı, “Müjde! İşte bir
ٌ ْ ‫ ْم ا َ ْم ًرۜا فَ َص‬ ُ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َّ َ ْ َ َ َ َ َ oğlan!” dedi. Onu bir ticaret
‫ب‬ ‫ب قال بل سولت لم انفس‬ ٍۜ ‫ذ‬
ِ ‫ك‬ ‫بِد ٍم‬ malı olarak sakladılar. Allah
ٌ‫ارة‬َ ‫ت َس َّي‬ ْ َ َٓ َ َ ُ َ َ ٰ َ ُ َ َ ْ ُ ْ ُ ّٰ َ ۜ ٌ َ onların yaptıklarını çok iyi
‫ وجاء‬18 ‫ج۪يل والل المستعان ع ما ت ِصفون‬ biliyordu.
َ ُ َ ٰ ٰ ْ ُ َ َ َ ُ َْ َ ٰ ْ ََ ْ ُ َ َ ُ َ ْ ََ
‫شى هذا غ ٌم‬ ‫فارسلوا وارِدهم فادل دلوهۜ قال يا ب‬
20. Onu değersiz bir fiyata,
birkaç dirheme sattılar. Zaten
ُ‫ش ْوه‬ َ َ ‫ َو‬19 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ ٌ َ ُ ّٰ َ ًۜ َ َ ُ ُّ َ َ َ ona değer vermiyorlardı.
‫واسوه بِضاعة والل عل۪يم بِما يعمل‬
َّ ‫ود ٍةۚ َوَكنُوا ف۪يهِ م َِن‬
21. Mısır’da onu satın alan
َ ُْ َ َ ََ َْ ََ
20 ‫۪ين‬ ۟ َ ‫الزاهِد‬ ‫بِثم ٍن بٍس دراهِم معد‬ adam, karısına dedi ki: “Ona

َّ َ َ َ
değer ver ve güzel bak! Umu-
ُ‫كرم۪ى َمثْ ٰويه‬ ْ َ ٓ ََ ْ َ ْ ْ ُ َٰ ْ
ِ ‫وقال الِي اشتيه مِن ِمر ِلمراتِه۪ ا‬
lur ki bize faydası olur. Veya
onu evlât ediniriz.” İşte böyle-
َ ُ ُ َّ َّ َ َ ٰ َ َ ً َ َ ُ َ َّ َ ْ َ َٓ َ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ
‫وسف‬ ‫خذه ودلاۜ وكذل ِك مكنا ِل‬ ِ ‫عس ان ينفعنا او نت‬
ce, kendisine olayların hikme-
tini öğretmemiz için Yusuf’u o

‫الل غل ٌِب‬
َ ُ ّٰ َ
‫۪يث و‬ َ َ ْ ‫ال ْرِض َونلِ ُ َع ّل ِ َم ُه م ِْن تَاْو‬ َْ
ِۜ ‫يل الحاد‬ ‫ِيف‬
yere yerleştirdik. Allah, diledi-
ِ ۪ ۘ ğini yapmaya kadirdir. Fakat
ََ َ َ َ َ ََ‫ك‬ْ َ َّ ٰ َ ْ َ ٰ ٓ َ
‫ َول َّما بَلغ‬21 ‫ث انلَّاِس ل َي ْعل ُمون‬
insanların çoğu bilmezler.
‫ن ا‬ ِ ‫ع ام ِره ۪ ول‬
ْ ْ َ َ ٰ َ َ ۜ ً ْ َ ً ْ ُ ُ َ ْ َ ٰ ُٓ َّ ُ َ
22. Bülûğ çağına ulaşınca,

22 ‫سن۪ني‬ َ ْ ُ
ِ ‫اشده اتيناه حكما وعِلما وكذل ِك ن ِزي المح‬
ona hikmet ve ilim verdik. İşte
güzel davrananları biz böyle
mükâfatlandırırız.

15. Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla ka-


rar verdikleri zaman, biz Yusuf’a: “And olsun ki sen onların
bu işlerini onlar farkına varmaksızın, kendilerine haber ve-
receksin.” diye vahyettik.
16. Akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.
17. “Ey babamız! Biz yarışmak için gitmiştik; Yusuf’u da
eşyamızın yanında bırakmıştık, onu kurt yemiş! Fakat biz
doğru söyleyenler olsak da sen bize inanmazsın.” dediler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 237


ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫ان َع‬َّ ْ ُ ْ َ ‫ ا‬237


23. Evinde bulunduğu ka- 12. CÜZ ‫ش‬ ۪ ‫لز ُء اثل‬ YUSUF SÛRESİ

dın onun kendisine yaklaş-


masını istedi, kapıları sıkıca
َ‫الب ْ َواب‬ َْ َ َّ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ َّ ُ ْ َ َ َ َ
kapadı ve: ‘Haydi gelsene!’ ‫ت‬ِ ‫سه۪ وغلق‬ ِ ‫وراودته اتل۪ى هو ۪يف بيتِها عن نف‬
dedi. Yusuf: ‘Allah’a sığınırım.
َ‫اي‬ َ ْ َ َ َ ْ َ ٓ ّ َ ُ َّ ّٰ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ
Doğrusu o benim Rabbimdir. ۜ ‫ك قال معاذ اللِ ا ِنه ر ۪ب احسن مثو‬ ۜ ‫وقالت هيت ل‬
Bana iyi baktı. Zalimler asla
َۚ‫ت به۪ۗ َو َه َّم بها‬ ْ ‫ َولَ َق ْد َه َّم‬23 ‫ون‬ َ ُ َّ ُ ْ ُ َ ُ َّ
kurtuluşa ermezler’ dedi. ِ ِ ‫ا ِنه ل يفلِح الظال ِم‬
24. And olsun ki, kadın ona َ ‫الس‬ ٓ ُّ ُ ْ َ َ ْ َ َ ٰ َ ّ َ َ َ ْ ُ ٰ َ ْ َ َٓ ْ َ
meyletti. O Rabbinin burhanı- ‫وء‬ ‫رف عنه‬ ِ ِ‫لول ان را برهان ربِه۪ۜ كذل ِك نل‬
nı gördü, Rabbinin burhanını
‫اب‬ َ َ‫اسَ َب َقا ْال‬ ْ ‫ َو‬24 ‫۪ني‬ َ ‫خلَص‬ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َّ َۜ َٓ ْ َ ْ َ
‫والفحشاء ا ِنه مِن عِبادِنا الم‬
görenler ancak buna taham-
mül ederler, . Bu, kötülük ve
‫ت‬ ْ َ‫۪يص ُه م ِْن ُدبُر َواَلْ َف َيا َس ّي َدهَا َ َدلا ْالَاب قَال‬ َ ‫ت قَم‬ ْ َّ َ َ
‫وقد‬
fuhşu ondan uzaklaştırmak ِۜ ِ ٍ
içindi. Şüphesiz o ihlâsa erdi-
rilmiş kullarımızdandı.
ٌ‫ج َن ا َ ْو َع َذاب‬ َ ‫وءا ا َّ ِٓل ا َ ْن ي ُ ْس‬ ً ‫ك ُٓس‬ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ُ َٓ َ َ
ِ ‫ماجزاء من اراد بِاهل‬
25. İkisi de kapıya doğru َ َ
‫ه َر َاودتن۪ى ع ْن نفس۪ى َوش ِه َد شاه ٌِد‬
َْ َ َْ َ ِ ‫ قَ َال‬25 ‫۪يم‬ ٌ ‫اَل‬
koştular. Kadın onun göm-
ُ ْ َ َ َ َ ُ ُ ْ َّ ُ ُ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ
‫ت َوه َو‬ ‫مِن اهلِهاۚ ا ِن كان قم۪يصه قد مِن قب ٍل فصدق‬
leğini arkadan yırttı. Kapının
yanında efendisine rastladı-
lar. Kadın dedi ki: Senin ai- ْ‫ك َذبَت‬ َ َ ُ ُ ْ َّ ُ ُ ُ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ
lene kötülük etmek isteyenin ‫ وان كان قم۪يصه قد مِن دب ٍر ف‬26 ‫مِن الكاذِب۪ني‬ ِ
cezası, zindana atılmaktan َ َ ُ ُ ْ َّ ُ ُ َ َ ٰ َ َّ َ َ َ ‫الصادِق‬ َّ ‫َو ُه َو م َِن‬
ya da acıklı bir işkenceden ‫ فلما را قم۪يصه قد مِن دب ٍر قال‬27 ‫۪ني‬
başka bir şey midir? ْ ْ َ ُ ُ ُ ٌ َ َّ ُ َ ْ َ َّ َّ ُ ْ َ ْ ُ َّ
‫وسف اع ِرض‬ ‫ ي‬28 ‫ا ِنه مِن كي ِدكنۜ ا ِن كيدكن عظ۪يم‬
َْ َ
26.”Hayır o kendisi benden
َ ْ ُ َّ َْ َْْ َ َ ٰ ْ َ
29 ‫ٔني‬ ۟ ‫ت مِن الا ِط ۪ـ‬ ِ ‫ك كن‬ ِ ‫ك ا ِن‬ ۚ ِ ِ ‫عن هذا واستغفِ ۪ري ِلنب‬
murat almak istedi “ dedi. Ka-
dının akrabalarından biri şöy-
le şahitlik etti: “Eğer gömleği
‫يها‬ َ ٰ‫ت الْ َعزيز تُ َراو ُد فَت‬ ُ َ ‫ام َرا‬
ْ ‫۪ينة‬
ِ َ ‫َوقَ َال ن ِْس َوةٌ يف ال ْ َمد‬
önden yırtılmışsa, kadın doğ- ِ ِ ۪ ِ
ru söylemiştir, o ise yalancı-
30 ‫ني‬ ‫ب‬ ‫م‬ُ ‫يها يف َض َل‬ َ ‫ن‬ ٰ َ َ ‫سه۪ۚ قَ ْد َش َغ َف َها ُحبًّاۜ ا ِنَّا ل‬ ِ ‫ف‬
َْ ْ َ
‫عن ن‬
lardandır.” ٍ ۪ ٍ ۪
27. “Eğer gömleği arkadan
yırtılmışsa, kadın yalan söy-
lemiştir. O ise doğru söyle- 29. “Ey Yusuf! Sen bundan uzak dur! Sen de günahının
yenlerdendir.” affını dile! Çünkü sen günahkârlardan oldun”.

28. Arkadan yırtılmış oldu- 30. Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, de-
ğunu görünce, “Şüphesiz, bu, likanlısından murat almak istiyormuş; Yusuf’un sevdası
sizin tuzağınızdır. Sizin tuza- onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık
ğınız gerçekten büyüktür.” içinde görüyoruz.
dedi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


238 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ُ ُ َ ُ 238
12. CÜZ ‫وسف‬ ‫سورة ي‬ YUSUF SÛRESİ 33. Ey Rabbim! Bana zin-
dan, bunların benden istedik-
ًَ َ ْ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ َّ ْ َ ْ َ َ َّ َ َ
‫ت ا ِلْ ِه َّن َواع َت َدت ل ُه َّن ُم َّتك‬
lerinden daha iyidir! Eğer Sen
‫فلما س ِمعت بِمك ِرهِن ارسل‬ onların hilelerini benden çe-
ََ َ ْ ْ َ َ ً ّ ْ َ َ َّ ُ ْ َ ٰ َ
‫ت اخ ُرج َعليْ ِه َّنۚ فل َّما‬ ِ ‫حد ٍة مِن ُه َّن ِسك۪ينا َوقال‬
virmezsen, onlara meyleder
ِ ‫واتت ك وا‬ ve cahillerden olurum! Dedi.

ً َ َ ‫بنَ ُه َو َق َّط ْع َن اَي ْ ِد َي ُه َّن َوقُلْ َن َحاَش ِ ّٰللِ َما ٰه َذا ب‬


‫شۜا‬ َْ‫ك‬ْ َ ُٓ َ ْ َ َ
‫راينه ا‬
34. Rabbi onun duasını
kabul etti ve hilelerini ondan
َّ ُ َّ ُ ٰ َ ْ َ َ ٌ َ ٌ َ َ َّ َٓ ٰ ْ
ِ‫ت فذل ِ َّن ال۪ي ل ْم ُتنن۪ى ف۪يۜه‬ ‫ قال‬31 ‫ا ِن هذا ا ِل ملك ك ۪ريم‬
uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi
işiten, pekiyi bilendir.
ُ‫اس َت ْع َص َۜم َولَئ ِْن ل َ ْم َي ْف َع ْل مَٓا ا ٰ ُم ُره‬
ْ َ‫َولَ َق ْد َر َاو ْدتُ ُه َع ْن َن ْفسه۪ ف‬
ِ 35. Sonunda kesin delilleri
görmelerine rağmen yine de
ُّ ‫ج ُن ا َ َح‬ ْ ‫الس‬ ّ ‫ قَ َال َر‬32 ‫ين‬ َّ ‫كونًا م َِن‬ ُ َ َ َ َّ َ َ ْ ُ َ
‫ب‬ ِّ ‫ب‬ َ ‫الصاغِر‬ ‫ليسجن ول‬ onu bir zamana kadar zinda-
ِ ۪ na atmaları kendilerine uy-

‫ب‬ ُ ‫ونن۪ٓى اَِلْهِ َوا ِ َّل تَْرْف َع ّن۪ى َكيْ َد ُه َّن ا َ ْص‬ َ ُ ْ َ َّ َّ َ
‫ا ِل مِما يدع‬
ۚ
gun göründü.
ِ
َ َ َ َ ُ ُّ َ ُ َ َ َ َ ْ َ َ ‫الَاهِل‬ ْ َ ْ ُ َ َ َّ ْ َ 36. Onunla birlikte zindana
‫رف‬ ‫ فاستجاب ل ربه ف‬33 ‫۪ني‬ ‫ا ِل ِهن واكن مِن‬ iki delikanlı daha girdi. On-

َ ُ ُ َ ْ ُ َّ َ ُ ُ َّ َّ ُ َ ْ َ ُ ْ َ
lardan biri dedi ki: Ben şa-
ْ
‫ ث َّم بَ َدا ل ُه ْم م ِْن َبع ِد‬34 ‫۪يم‬ ‫عنه كيدهنۜ ا ِنه هو السم۪يع العل‬ rap sıktığımı gördüm. Diğeri

َ َٰ ْ ََُ َ
de: Ben de başımın üstünde
َ‫جن‬ ْ ‫الس‬ِّ ‫ َو َد َخ َل َم َع ُه‬35 ‫۪ني‬ ّٰ َ ُ
۟ ٍ ‫ات ليسجننه حىت ح‬َّ ُ ُ ْ َ
ِ ‫ما راوا الي‬ kuşların yemekte olduğu bir

ّٓ ُ َ ٰ ْ َ َ َ ً ْ َ ُ ْ َ ٓ ٰ َ ّٓ َٓ ُ ُ َ َ َ َ َ َ َ
ekmek taşıdığımı gördüm.

‫ر خراۚ وقال الخر ا ِ۪ن‬ ِ ‫ان قال احدهما ا ِ۪ن ارين۪ى اع‬ ِ ۜ ‫فتي‬
Onun yorumunu bize haber
ver. Çünkü biz seni güzel
ْ ْ َ ْ ُ ْ َّ ُ ُ ْ َ ً ْ ُ ْ َ َ ُ ْ َ ٓ َٰ
۪ۚ‫ي مِن ُۜه ن ّبِئ َنا ب ِ َتا ۪ويلِه‬ ‫ين۪ى احِل ف ْوق َراس۪ى خبا تاكل الط‬ ‫ار‬
davrananlardan görüyoruz,
dediler.
َّ َ ُ ٌ َ َ َ ُ ْ َ َ َ َ َ ْ ْ َ َ َّ
‫ام ت ْر َزقان ٓ ِ۪ه ا ِل‬ ‫ قال ل يات۪يكما طع‬36 ‫سن۪ني‬ ِ ‫ا ِنا ن ٰريك م َِن ال ُمح‬ 37. Dedi ki: Size yedirile-

ّ ّ َ َ َّ َ َّ َ ُ ٰ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ُْ َ
cek yemek gelmeden önce
‫ب ا ِ۪ن‬ ۜ ۪ ‫ن َّبات َما ب ِ َتا ۪ويلِه۪ قبل ان ياتِيكمۜا ذل ِكما مِما علمن۪ى ر‬ onun yorumunu mutlaka

ٰ ْ ْ ُ َ ّٰ َ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َّ ُ ْ َ َ
size haber vereceğim. Bu,
َ َ ُ
37 ۙ‫خ َرة ِ ه ْم كف ُِرون‬ ِ ‫تركت مِلة قو ٍم ل يؤمِنون بِاللِ وهم بِال‬ Rabbimin bana öğrettiklerin-
dendir. Şüphesiz ben Allah’a
inanmayan bir kavmin dinini
terk ettim. Onlar ahireti inkâr
31. Onların dedikodusunu duyunca onlara davetçi gön- edenlerin kendileridir.
derdi. Bir yandan da onlar için dayanacak yastıklar hazır-
ladı. Her birinin eline bir bıçak verdi. “Çık karşılarına” dedi.
Kadınlar onu görünce onu gözlerinde çok büyüttüler, elle-
rini kestiler ve dediler ki. “Hâşâ! Bu asla bir beşer değildir.
Bu ancak güzel bir melektir.”
32.Dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur.
Ben onun nefsinden istedim. Fakat o, şiddetle sakındı. And
olsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa zindana
atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 239
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫ان َع‬َّ ْ ُ ْ َ ‫ ا‬239


38. Atalarım İbrahim, İshak 12. CÜZ ‫ش‬ ۪ ‫لز ُء اثل‬ YUSUF SÛRESİ

ve Yâ’kûb’un dinine uydum.


Allah’a herhangi bir şeyi ortak َٓ َ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ ٓٔ ٓ َ ٰ َ َّ ُ ْ َ َّ َ
koşmamız bize yaraşmaz. ‫وب ما كان نلا‬ ۜ ‫واتبعت مِلة اب ۪اى ا ِبره۪يم واِسحق ويعق‬
َ َ َ َ ْ َ َ ّٰ ْ َ َ ٰ ْ َ ْ ّٰ َ ْ ُ ْ َ
‫شٔۜ ذل ِك م ِْن فض ِل اللِ علينا وع‬
Bu, Allah’ın bize ve insanlara
olan lütfundandır. Fakat in- ٍ ‫شك بِاللِ مِن‬ ِ ‫ان ن‬
َ‫ح‬ َ َ‫ ي‬38 ‫ون‬ َ ُُ َْ َ َّ‫ث انل‬ ْ َ َّ ٰ َ
ََ‫ك‬ ِ ‫انلَّاِس ول‬
sanların çoğu şükretmezler.
39. “Ey zindan arkadaşla- ‫ب‬ ِ ِ ‫ا‬ ‫اص‬ ‫ر‬ ‫ك‬ ‫ش‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫س‬ ِ ‫ا‬ ‫ن ا‬
َْ ْ ُ ّٰ َ ٌ ْ َ َ ُ ّ َ َ ُ ٌ َ ْ َ َ ْ ّ
39 ‫ح ُد الق َّها ُۜر‬ ِ ‫الل ال َوا‬ ‫السج ِن ءارباب متف ِرقون خي ا ِم‬
rım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha
iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet ِ
sahibi olan tek Allah mı?”
ْ‫۬كم‬ ُ ُ ٓ َ ٰ َ ْ ُ ْ َ َٓ ُ ُ ْ َّ َ ً َٓ ْ َ ٓ َّ ٓ ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َ
‫ما تعبدون مِن دونِه۪ ا ِل اسماء سميتموها انتم واباؤ‬
َ ّٰ َّ ُ ْ ُ ْ
40. Allah’ı bırakıp da
َ ْ ُ ْ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ
‫للِ ا َم َر‬ ۜ ِ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫م‬  ‫ال‬ ِ ٍۜ ‫ما انزل الل بِها مِن سل‬
‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ان‬ ‫ط‬
taptıklarınız, sizin ve

ْ َ َّ ٰ َ ُ ّ َ ْ ُ ّ َ ٰ ُۜ َّ َّ ٓ ُٓ ُ ْ َ َّ َ
atalarınızın uydurduğu
şeylerdir. Allah onlar َ‫كَث‬ ‫ن ا‬ ِ ‫ال تعبدوا ا ِل ا ِياه ذل ِك ادل۪ين القيِم ول‬
hakkında herhangi bir
َ‫جن اَمَّٓا ا َ َح ُد ُكما‬ ْ ‫الس‬
ِّ ‫حَب‬ َ َ َ َُْ َ َ
ِ َّ‫انل‬
delil indirmemiştir. Hüküm
Allah’tan başkasına ait ِ ِ ِ ‫ ياصا‬40 ‫اس ليعلمون‬
ُ‫الط ْي‬ َّ ُ ُ ْ َ َ ُ َ ْ ُ َ ُ َ ٰ ْ َّ َ َ ً ْ َ ُ َّ َ َ
‫ف َي ْسق۪ى ربه خراۚ واما الخر فيصلب فتاكل‬
değildir. O size kendisinden
başkasına ibadet etmemenizi
َ َ َ ِ ‫ال ْم ُر َّال۪ي ف۪يهِ ت َ ْس َت ْفت‬ َْ َ ُ َْ ْ
‫ َوقال‬41 ۜ‫ان‬
emretmiştir. İşte dosdoğru
din budur. Fakat insanların ِ ‫ي‬ ‫مِن را ِس ۜه۪ قِض‬
ُ ‫كۘ فَاَن ْ ٰس‬ َ َّ َْ ُ ْ ْ َ ُ َّ َ َّ َ َّ
‫اج مِن ُه َما اذك ْر ۪ين عِند ر ِب‬
çoğu bilmezler.
41. Ey zindan arkadaşla- ‫يه‬ ٍ ‫ن‬ ‫ه‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ظ‬ ‫۪ي‬ ‫ل‬ ِ‫ل‬
ْ ْ ‫الس‬ َ َ َ ّ َ َ ْ ُ َ ْ َّ
َۜ ‫ج ِن بِض َع ِسن‬ ِّ ‫ث يف‬
rım! Biriniz efendisine şarap
içirecek; diğeri ise asılacak 42۟ ‫۪ني‬ ِ ِ ‫الشيطان ذِكر ربِه۪ فلب‬
ve kuşlar onun başını yiye- ٌ‫كلُ ُه َّن َسبْع‬ ُ َْ َ َ َ َ َ ْ َ ٰ َ ّٓ ُ َ ْ َ َ َ
cekler. Yorumunu hakkında ‫ان يا‬ ٍ ‫ات ِسم‬ ٍ ‫وقال الملِك ا ِ۪ن ارى سبع بقر‬
‫ات يَٓاايُّهَا‬
َ َ َ َ ُ َ ْ ‫ِجاٌف َو َسبْ َع ُسنْبُ َت ُخ‬ َ ‫ع‬
ٍۜ ‫ض واخ َر يابِس‬
sorduğunuz iş kesinleşmiştir.
ٍ ٍ
َْ ُ َ َْ
42. Onlardan, kurtulaca-
َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُّ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ
43 ‫وين ۪يف رءياي ا ِن كنتم ل ِلرءيا تعبون‬ ۪ ‫ال افت‬
ğını bildiği kimseye dedi ki:
Beni efendinin yanında hatır-
la. Fakat şeytan ona, efendi-
sine hatırlatmayı unutturdu.
Dolayısıyla, birkaç sene daha 43. Hükümdar dedi ki: Ben yedi arık ineğin yediği yedi
zindanda kaldı. semiz inek görüyorum. Ayrıca, yedi yeşil başak ve diğerle-
rini de kuru görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorum-
luyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


240 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ُ ُ َ ُ 240
12. CÜZ ‫وسف‬ ‫سورة ي‬ YUSUF SÛRESİ 47. Yusuf dedi ki: Yedi sene
âdetiniz üzere ekin ekersiniz.
َ َ َ ْ َْ ْ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ ُٓ َ Sonra da yiyeceklerinizden
44 ‫يل الحم بِعالِم۪ني‬ ِ ِ ‫قالوا اضغاث اح ٍمۚ وما نن بِتا ۪و‬ az bir miktar hariç, biçtikleri-
ْ ُ َ ُ َ َ ُ ْ َ َّ ْ َ َّ َ َ
۪‫َوقال ال۪ي نَا مِن ُه َما َوادك َر َبع َد ا َّم ٍة ان ۬ا ان ّب ِ ُئ ْم ب ِ َتا ۪ويلِه‬
nizi başağında bırakınız.
48. Sonra bunun ardından,

‫ان‬ َ ‫۪يق اَفْت ِ َنا يف َسبْعِ َب َق َرات ِس‬


‫م‬ ُ ‫الص ّد‬
ِ ُ ُ‫ ي‬45 ‫فَا َ ْر ِسلُون‬
ّ ‫وسُف اَيُّهَا‬ saklayacaklarınızdan az bir
ٍ ٍ ۪ ِ miktarı hariç, o yıllar için bi-
َ ‫ض َوا ُ َخ َر يَاب‬ ْ ُ َ ُ ْ ُ ْ َ َ ٌ َ ٌ ْ َ َّ ُ ُ ُ ْ َ
ۙ‫ات‬ ‫س‬ ‫خ‬ ‫ت‬ ٍ ‫ياكلهن سبع عِجاف وسبعِ سنب‬

riktirdiklerinizi yiyip bitirecek
ٍ ِ ٍ yedi kıtlık yılı gelecektir.
َ َ َ َ َ َ َّ َ َ ْ َ ‫لَ َع ّٓل ا‬
‫ قال ت ْز َر ُعون َسبْ َع‬46 ‫ج ُع ا ِل انلَّاِس ل َعل ُه ْم َي ْعل ُمون‬ ‫ر‬
ِ ۪
49. Sonra bunun ardından

ً َ َّ ٓ ُ ْ ُ َ ََ َ
da bir yıl gelecek ki, o yılda
ََ ُ
َّ‫۪ي مِما‬ ‫۪ني دابًاۚ فمَا َح َص ْدت ْم فذ ُروهُ ۪يف سنبل ِ ۪ه ا ِل ق‬ ‫ِسن‬ insanlara yardım olunacak ve
o yılda şıra ve yağ sıkacaklar.
ْ ُ ْ ٌ َ ٰ ْ ْ ُ َ ُ ُ َْ
‫ ث َّم يَا ۪يت م ِْن َبع ِد ذل ِك َسبْ ٌع ِش َداد يَاكل َن‬47 ‫تاكلون‬ 50. Hükümdar dedi ki:

ْ ْ ُ َ ُْ ً َ َّ َ ْ َ “Onu bana getirin!” Elçi, Yu-


‫ ث َّم يَا ۪يت م ِْن َبع ِد‬48 ‫مَا ق َّدم ُت ْم ل ُه َّن ا ِل ق۪ي م َِّما ت ِص ُنون‬ suf’a geldiği zaman, dedi ki:

ُ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ ُ َّ ُ َ ُ ٌ َ َ ٰ
“Efendine dön de ona: Ellerini
‫ َوقال ال َملِك‬49 ‫ون‬ ۟ ‫ر‬ ِ ‫ذل ِك عم ف۪يهِ يغاث انلاس وف۪يهِ يع‬ kesen o kadınların zoru ney-

ُ ْ َ َ ٰ ْ ‫ول قَ َال‬ُ ُ َّ ُ َ َٓ َّ َ َ ُْ
di? Diye sor. Şüphesiz benim
‫ج ْع ا ِل َر ّبِك ف ْس َـٔل ُه َما بَال‬ ِ ‫ار‬ ‫وين بِه۪ۚ فلما جاءه الرس‬ ۪ ‫ائت‬
Rabbim onların hilesini çok

َ َ ٌ َ َّ ْ َ َ َّ َ ّٰ
iyi bilir.”
ّ َّ ّ
‫ قال‬50 ‫۪يم‬ ‫الن ِ ْس َوة ِ ال ۪ىت قط ْع َن اي ْ ِد َي ُه َّۜن ا ِن َر ۪ب بِي ِدهِن عل‬ 51. Dedi ki: “Yûsuf’u iste-

ّٰ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ُ ُ َّ ُ ْ َ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ َ yip arzuladığınızda derdiniz


ِ ‫لل‬ ِ ‫ش‬ ‫ا‬ ‫ح‬ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫ق‬ ‫ه‬
ۜ
۪ ِ ‫ما خطبن ا ِذ راودتن يوسف عن ن‬
‫س‬ ‫ف‬ neydi?” Dediler ki: “Hâşâ! Biz

ْ ْٰ ْ ُ َ َ ْ َ َ ُٓ ْ ْ َ َ َ ْ َ َ onda hiçbir kötülük görme-


َ َ
‫يز الـٔن حصحص‬ َ َ َ
ِ ‫ت امرات الع ۪ز‬ ِ ‫وء قال‬ ٍ ۜ ‫ما علِمنا عليهِ مِن س‬ dik.” Vezirin karısı dedi ki: İşte

َ‫ ذٰل َِك ِلَ ْعلَم‬51 ‫۪ني‬


َ ‫الصادِق‬َّ ‫ق اَن َ ۬ا َر َاو ْدتُ ُه َع ْن َن ْفسه۪ َواِنَّ ُه لَم َن‬ ُّ ‫ال‬
َ ْ şimdi hakîkat ortaya çıkmış-
ِ ِ ۘ tır. Onu arzulayan benim ve o

َٓ ْ َ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ ّ َ
doğru söyleyenlerdendir.”
52 ‫الل ل َي ْهد۪ي كيد الائِن۪ني‬
َ ‫ب وان‬ ِ ‫ا ۪ن لم اخنه بِالغي‬ 52. Yûsuf: “Benim böyle
yapmam, Aziz’in; yokluğun-
da, benim kendisine hainlik
44. Dediler ki: Bunlar karmakarışık yalancı düşlerdir. Biz etmediğimi ve Allah’ın, ha-
böyle yalancı düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz. inlerin tuzaklarını başarıya
ulaştırmayacağını bilmesi
45. İki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir zaman sonra ha- içindi” dedi.
tırlayarak dedi ki: Ben size onun yorumunu haber veririm,
beni hemen gönderin.
46. Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! Yedi arık ineğin yediği
yedi semiz inek ile yedisi yeşil ve diğerleri de kuru olan ba-
şaklar hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara
dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 241


ANA SAYFAYA DÖN

َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 241
َ َ ‫ِث َع‬
53. Nefsimi temize çıkara- 13. CÜZ ‫ش‬ ‫الزء اثلال‬ YUSUF SÛRESİ

mam. Çünkü Rabbim acıyıp


ّ َّ ٓ ُّ ٌ َ َّ َ َ َ ْ َّ َّ َْ ُ ُ
ۜ‫ح َم َر ۪ب‬ ِ ‫السوءِ ا ِل مَا َر‬ ۪ۚ ‫َومَٓا ابَ ّ ِرئ نفس‬
koruduğu hariç, nefis aşırı
şekilde kötülüğü emredicidir. ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ‫ى ا ِن انلفس لمارة ِب‬
ْ َ ُ ْ‫ك ائ‬ ُ َ ْ َ َ َ ٌ َ ٌ ُ َ ّ َ َّ
13

‫وين ب ِ ٓه۪ ا ْس َتخل ِ ْص ُه‬


Zira Rabbim çok bağışlayan,
çok esirgeyendir. ۪ ‫ت‬ ِ ‫ وقال المل‬53 ‫ا ِن ر ۪ب غفور رح۪يم‬
ٌ َ ٌ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َّ َ َ ُ َ َّ َ َّ َ َ َْ
54. Hükümdar dedi ki: Onu
54 ‫ى فلما كلمه قال ا ِنك الوم دلينا مك۪ني ام۪ني‬ ۚ ۪‫نلِ فس‬
ٌ َ ّ َْ َ َٰ ْ ْ َ َ
bana getirin, onu kendime
özel birisi yapayım. Onunla
55 ‫۪يم‬ ٌ ‫۪يظ َعل‬ ‫ض اِ۪ن حف‬ ِۚ ‫اج َعلن۪ى ع خ َٓزائ ِِن ال ْر‬ ‫قال‬
َٓ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ ُ َّ َّ َ َ ٰ َ َ
konuşunca: Bugün sen yanı-
mızda yüksek makam sahibi ۜ‫شا ُء‬ ‫ض يبوا مِنها حيث ي‬ ِۚ ‫وسف ِيف الر‬ ‫وكذل ِك مكنا ِل‬
ْ ْ ْ َ ُ ُ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ َ ْ َ ُ
ve güvenilir birisin.
َ ‫سن‬ ُ
55. “Seni bu hazinelere ve- 56 ‫۪ني‬ ِ ‫۪يع اج َر ال ُمح‬ ‫نص۪يب بِرحتِنا من نشاء ول نض‬
َ ُ ُ َ ٰ َ َّ ٌ ْ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ َ
َ َٓ‫ َوج‬57 ‫ون‬ ۟ ‫۪ين ا َم ُنوا َوكنوا َي َّتق‬
kil kıldık, çünkü sen hem gü-
venilir hem de bu işi bilensin” ‫اء‬ ‫خرة ِ خي ل ِل‬ ِ ‫ولجر ال‬
َ ْ َ ُ َ َ َ ُ َ َ َ ُ ُ َُ ْ
58 ‫وسف ف َدخلوا َعليْهِ ف َع َرف ُه ْم َوه ْم ُل ُمنك ُِرون‬
dedi.
56. Ve böylece Yusuf’a ‫ا ِخوة ي‬
ُ َ
‫وين بِا ٍخ ل ْم م ِْن اب۪ي ْۚم‬
ُ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َّ َ َّ َ َ
۪ ‫ولما جهزهم ِبهازِهِم قال ائت‬
orada dilediği yerde konak-
lamak üzere o yerde yerleş-
ْ َ َ ‫ي ال ْ ُم ْنل‬ ُ ْ ‫كيْ َل َواَن َ ۬ا َخ‬ َ ْ ُ ّٓ َ َ ْ َ َ َ َ
‫ فا ِن‬59 ‫۪ني‬ ‫ال‬ ‫يف‬ِ ‫ال ترون ا۪ن ا‬
‫و‬۫
tirdik. Biz dilediğimiz kimseye
rahmetimizi eriştiririz. Ve gü- ِ
ُ َ
‫ قالوا‬60 ‫ون‬ ُ ‫ ْم عِنْد۪ي َو َل َت ْق َر‬
‫ب‬
ُ َ َْ َ َ َ
‫ل‬ ‫ل‬ ‫ي‬ ‫ك‬  ‫ف‬ ‫ه‬
۪
ُْ َ ْ َ
ِ ۪ ‫لم تات‬
‫ب‬ ‫وين‬
zel davrananların mükâfatını
zayi etmeyiz. ِ
ُ ْ ْ َ َ َ ُ َ َ َّ َ ْ َ ُ َُ َ
57. İman edip de sakınan- ‫اج َعلوا‬ ِ‫ َوقال لِفِت َيانِه‬61 ‫ناوِد عن ُه ابَاهُ َواِنا لفاعِلون‬ ‫س‬
ْ‫ون َٓها ا َِذا انْ َقلَ ُبٓوا ا ِ ٓ ٰل ا َ ْهلِهم‬ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ْ َ
lar için ahiret mükâfatı daha
َ َ
hayırlıdır.
ِ ‫بِضاع َت ُه ْم ۪يف رِحال ِ ِهم لعلهم يع ِرف‬
58. Yusuf’un kardeşleri
َ‫ فَلَمَّا َر َج ُٓعوا ا ِ ٓ ٰل اَبيه ْم قَالُوا يَٓا اَبَانَا ُمنِع‬62 ‫ون‬ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ
‫جع‬
gelip onun huzuruna girdiler, ِ ۪ ِ ‫لعلهم ير‬
onları tanıdı, onlar ise onu ta- َ ُ َ َ ُ َ َّ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َٓ َ َ ْ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َّ
nımıyorlardı. 63 ‫مِنا الكيل فار ِسل معنا اخانا نتل واِنا ل لاف ِظون‬
59. Onların yüklerini hazır-
layınca dedi ki: “Sizin baba
bir kardeşinizi de bana ge-
61. Dediler ki: Onu babasından istemeye çalışacağız,
tirin. Görmüyor musunuz?
kuşkusuz bunu yapacağız.
Ben ölçeği tam dolduruyorum
ve ben misafirperverlerin en 62. Yûsuf, adamlarına dedi ki: “Onların ödedikleri zahire
iyisiyim! bedellerini yüklerinin içine koyun. Umulur ki ailelerine va-
rınca onu anlarlar da belki yine dönüp gelirler.”
60. Eğer onu bana getir-
mezseniz, artık benim ya- 63. Onlar, babalarına döndüklerinde, “Ey babamız! Bize
nımda size verilecek bir ölçek artık zahire verilmeyecek. Kardeşimiz Bünyamin’i bizimle
erzak yoktur, bana sakın yak- gönder ki zahire alalım. Onu biz elbette koruruz” dediler
laşmayın!”

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


242 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ُ ُ َ ُ 242
13. CÜZ ‫وسف‬ ‫سورة ي‬ YUSUF SÛRESİ 66. Babaları, “Kuşatılıp
çaresiz durumda kalmanız
َ ٰ ٓ َ ْ ُ ُ ْ َ َٓ َ َّ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ٰ ْ َ َ َ hariç, onu bana geri getirece-
ِ‫قال هل امنم عليهِ ا ِل كما امِنتم ع اخ۪يه‬ ğinize dair Allah adına sağ-

‫ َولمَّا‬64 ‫۪ني‬
َ َ ‫اح‬ َّ ‫ي َحاف ِظًا َۖو ُه َو ا َ ْر َح ُم‬
ِ ‫الر‬ ٌ ْ ‫الل َخ‬ُ ّٰ َ‫ل ف‬ ۜ ُ ْ‫م ِْن َقب‬
lam bir söz vermedikçe, onu
sizinle göndermeyeceğim”
ُ َ َ ْ َّ َ َ َ ُ ‫َف َت‬
‫حوا َم َتاع ُه ْم َو َج ُدوا بِضاع َت ُه ْم ُردت ا ِلْ ِه ۜ ْم قالوا‬
dedi. Ona güvencelerini ver-
diklerinde, “Allah söyledikleri-

َ‫۪ي ا َ ْهلَنا‬ ُ ‫ت اَِلْ َناۚ َونَم‬ ْ َّ ُ َ ُ َ َ ٰ ْ َ َ َ َ َ َٓ mize vekildir” dedi.


‫غ ه ِذه۪ بِضاعتنا رد‬ ۜ ۪ ‫يا ابانا ما نب‬ 67. Sonra da, “Ey oğulla-
ٌ َ ٌْ َ َ ٰ َ َْ َ ُ ََْ َ َ َ َ ُ ََْ َ rım! Bir kapıdan girmeyin,
65 ‫۪ي ذل ِك كيل يس۪ي‬ ٍ ۜ ‫ونفظ اخانا ونزداد كيل بع‬ ayrı ayrı kapılardan girin.
ّٰ ً ُ ْ ُ ّٰ َ ْ ُ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ َ
ِ‫ون َم ْوث ِقا م َِن الل‬
Ama Allah’tan gelecek hiçbir
ِ ‫قال لن ار ِسله معم حىت تؤت‬ şeyi sizden uzaklaştıramam.
ُ‫الل‬ّٰ َ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ْ َ ٰ ٓ َّ َ َ ْ ُ َ َ ُ ْ َ ٓ َّ ٓ َّ ُ ْ َ
‫تلَاتنن۪ى بِه۪ ا ِل ان ياط بِ ۚم فلما اتوه موث ِقهم قال‬
Hüküm ancak Allah’ındır. Ben
O’na tevekkül ettim. Tevekkül
َ‫ن َل تَ ْد ُخلُوا م ِْن ب‬ َ‫ َوقَ َال يَا ب‬66 ‫۪يل‬ ٌ َ ُ َُ َ َٰ
ِ ‫اب َوا‬ َّ
edenler de yalnız O’na tevek-
‫ح ٍد‬ ٍ ِ ‫ع ما نقول وك‬ kül etsinler” dedi.
ّٰ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ َٓ َ َ ّ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ
ۜ
68.Babalarının emrettiği
ِ‫اب متف ِرق ٍة وما اغن۪ى عنم مِن الل‬ ٍ ‫وادخلوا مِن ابو‬ şekilde girdiklerinde bu,
َّ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ ْ َّ َ َ ْ َ َ ّٰ َّ ُ ْ ُ ْ َْ ْ
ٔ
ۜ
Allah’tan gelecek hiçbir şeyi
‫ك‬ ِ ‫و‬ ‫ت‬ ‫ي‬‫ل‬ ‫ف‬ ِ ‫ه‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫و‬ ‫ت‬
ۚ ‫ك‬ ‫و‬ ‫ت‬ ِ ‫ه‬‫ي‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ِ ‫لل‬
ۜ ِ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫م‬  ‫ال‬ ‫ِن‬
ِ ‫ا‬ ٍ ‫مِن‬
‫ش‬ onlardan uzaklaştıracak
ْ‫وه ۜم‬ ُ َُ ْ ُ َ ََ ُ ْ َ ْ ُ َ َ َّ َ َ َ ََُّ ُْ değildi. Sadece Yâkûb,
‫ ولما دخلوا مِن حيث امرهم اب‬67 ‫المتو ِكون‬ içindeki bir dileği ortaya
ْ َ ً َ َ َّ ْ َ ْ ّٰ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ َ َ َ koymuş oldu. Şüphesiz o,
‫اجة ۪يف نفِس‬ ‫شٔ ا ِل ح‬ٍ ‫ِن‬ ‫م‬ ِ ‫الل‬ ‫ِن‬
‫م‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ن‬‫ع‬ ‫۪ى‬ ‫ن‬ ‫غ‬ ‫ما كان ي‬ biz kendisine öğrettiğimiz

ََ‫ك‬ ْ َ َّ ٰ َ ُ َ ْ َّ َ َ ْ ُ َ ُ َّ َ َ ٰ َ َ ُ ْ َ için bilgi sahibidir. Fakat


‫ث‬ ‫ن ا‬ ِ ‫يعقوب قضيها ۜواِنه لو عِل ٍ ل ِما علمناه ول‬ insanların çoğu bilmezler.
َ ٰ َ ُ ُ ٰ َ ُ َ َ َّ َ َ َ َ َ
‫وسف ا ٰوٓى ا ِلْه‬ ۟ ‫اس ل َي ْعل ُم‬ ِ َّ‫انل‬
69. Yûsuf’un huzuruna gir-
‫ ولما دخلوا ع ي‬68 ‫ون‬ diklerinde; o, kardeşi Bün-
َ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ُ َ َ۬ َ ّٓ َ َ ُ َ َ yamin’i yanına alıp bağrına
69 ‫اخاه قال ا ِ۪ن انا اخوك ف تبتئ ِس بِما كانوا يعملون‬ bastı ve “Haberin olsun ben
senin kardeşinim, artık onla-
rın yaptıklarına üzülme” dedi.
64. Yâkûb onlara, “Onun hakkında size ancak, daha
önce kardeşi hakkında güvendiğim kadar güvenebilirim!
Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merha-
metlisidir” dedi
65. Yüklerini açıp zahire bedellerinin kendilerine geri
verildiğini gördüler. “Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte
ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş. Onunla yine
ailemize yiyecek getirir, kardeşimizi korur ve bir deve yükü
zahire de fazladan alırız. Çünkü bu getirdiğimiz az bir
zahiredir” dediler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 243
ANA SAYFAYA DÖN

َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 243
َ َ ‫ِث َع‬
70. Yûsuf, onların yükle- 13. CÜZ ‫ش‬ ‫الزء اثلال‬ YUSUF SÛRESİ

rini hazırlatırken su kabını


َ ْ َ َ ّ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َّ َ َّ َ َ
ِ‫السقايَة ۪يف َرح ِل اخ۪يه‬
kardeşinin yüküne koydurdu.
Sonra da bir çağırıcı şöyle ِ ‫فلما جهزهم ِبهازِهِم جعل‬
seslendi: “Ey kervancılar! Siz ُ َ َ ُ َ َ ْ ُ َّ ُ ْ َ ُ َّ َ ٌ ّ َ ُ َ َّ َ َّ ُ
hırsızsınız.” ‫ قالوا‬70 ‫ثم اذن مؤذِن ايتها الع۪ي ا ِنم لسارِقون‬
َ َْ ُ َ َ َْ َ َ ُ َْ
‫ قالوا نفقِ ُد ُص َواع‬71 ‫َواق َبلوا َعليْ ِه ْم َماذا تفقِ ُدون‬
71. Yûsuf’un kardeşleri on-
lara dönerek, “Ne yitirdiniz?”
dediler. ُ َ
‫ قالوا‬72 ‫۪يم‬ ٌ ‫اء به۪ ِحْ ُل بَع۪ي َوا َ َ ۬نا به۪ َزع‬ َ َٓ‫ك َول َِم ْن ج‬ ِ ِ ‫ل‬ َ ْ ‫ال‬
‫م‬
ِ ٍ ِ
َْ
72. Onlar, “Hükümdar’ın
ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ّٰ َ
‫س َد ِيف ال ْرِض َومَا ك َّنا‬ ِ ‫جئنا نلِ ُف‬ ِ ‫تاللِ لقد علِمتم ما‬
su kabını yitirdik. Onu geti-
rene bir deve yükü ödül var.
َ ‫كاذِب‬ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُٓ ُ َٓ َ َ َ ُ َ َ ‫َسارق‬
74 ‫ني‬ ‫اؤه ا ِن كنتم‬ ۬ ‫ قالوا فما جز‬73 ‫ني‬
Ben buna kefilim” dediler.
۪ ِ۪
َ ٰ َ ُۜ ُ َٓ َ َ ُ َ ْ َ ُ َٓ َ ُ َ
73. “Allah’a And olsun ki,
‫اؤه كذل ِك‬ ۬ ‫جد ۪يف رحلِه۪ فهو جز‬ َ ُ ْ َ ُ
ِ ‫قالوا جزاؤ۬ه من و‬
bizim buraya fesat çıkarmak

َ َٓ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َّ َْ
için gelmediğimizi siz de bili-
yorsunuz. Biz hırsız da deği-
ِ‫عيت ِ ِهم قبل وِعءِ اخ۪يه‬ ِ ‫ فبدا بِاو‬75 ‫ن ِزي الظالِم۪ني‬ َ
َ ُ ُ َْ َ ٰ َ َ
liz,” dediler.
ْ ْ َّ ُ
74. Dediler ki: “Peki, siz ‫وسۜف‬ ‫اس َتخ َر َج َها م ِْن وِ َٓعءِ اخ۪ي ۜهِ كذل ِك كِدنا ِل‬ ‫ثم‬
ّٰ َ َٓ َ ْ َ ٓ َّ ْ ُ‫ان ِلَا ْ ُخ َذ اَخَاه‬ َ َ َ
yalancıysanız onun cezası
ُ‫الل‬
ۜ ‫ك ا ِل ان يشاء‬ ِ ِ ‫۪ين ال َمل‬ ‫د‬ ‫يف‬ ‫ما ك‬
nedir?”
ِ ۪
75. “Onun cezası, kayıp
76 ‫۪يم‬ ٌ ‫اءۜ َوفَ ْو َق ُك ّل ذ۪ي عِلْ َعل‬ ُ ‫ش‬ َٓ َ ْ َ
‫ن‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ات‬ َ ‫نَ ْر َف ُع َد َر‬
‫ج‬
eşya kimin yükünde bulunur- ٍ ِ ٍ
sa o kimseye verilir. İşte ona
ُ ُ ُ َ َّ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َ ٌ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ ُٓ َ
el koymak onun cezasıdır. ‫وسف‬ ‫سق فقد سق اخ ل مِن قبل ۚفاسها ي‬ ِ ‫قالوا ا ِن ي‬
Biz zalimleri böyle cezalandı-
ُ‫الل ا َ ْعلَم‬ ُ ّٰ ‫كانًاۚ َو‬ َ َ ٌّ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ ُ ْ َ َ َْ
rırız” dediler. ‫سه۪ ولم يب ِدها لهم قال انتم ش م‬ ِ ‫۪يف نف‬
ً ْ َ ً َ ُٓ َ َّ ُ َ ْ َ ُّ َ َٓ ُ َ َ ُ َ
‫ قالوا يا ايها الع ۪زيز ا ِن ل ابا شيخا‬77 ‫ب ِ َما ت ِصفون‬
76. Bunun üzerine Yusuf,
kardeşinin yükünden önce
onların yüklerini aramaya
َ ْ ُ ْ َ َ ٰ َ َّ ُ َ َ َ َ َ َ َ ْ ُ َ ً َ
başladı. Sonra da onu, kar- 78 ‫سن۪ني‬ ِ ‫ك ۪بيا فخذ احدنا مكان ۚه ا ِنا نريك مِن المح‬
deşinin yükünden çıkarttı.
İşte biz Yusuf’a böyle bir ted-
bir öğrettik, yoksa hükümda- 77. Dediler ki: “Eğer o çaldıysa, daha önce onun bir kar-
rın kanununa göre kardeşini deşi de çalmıştı.” Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açma-
tutamazdı. Allah’ın dilemesi dı. Dedi ki: Siz çok kötü bir durumdasınız! Allah, sizin an-
hariç. Biz kimi dilersek onu latmakta olduğunuzu çok iyi biliyor.
derecelerle yükseltiriz. Zira 78. Onlar, Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir
her ilim sahibinin üstünde babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Şüphesiz biz
daha iyi bilen birisi vardır. senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz” dediler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


244 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ُ ُ َ ُ 244
13. CÜZ ‫وسف‬ ‫سورة ي‬ YUSUF SÛRESİ 81. Siz babanıza dönün ve
deyin ki: “Ey babamız! Oğlun

ۙ ُ‫اع َنا عِنْ َد ٓه‬ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ّٰ َ َ َ َ َ hırsızlık etti. Biz sadece gör-


‫قال معاذ اللِ ان ناخذ ا ِل من وجدنا مت‬ düğümüze şahitlik ettik. Biz
َ ُ َ َ ُْ ُ ‫اسَيْ َـ‬ْ ‫ فَلَمَّا‬79 ‫ون‬ َ ُ َ َ ً ٓ َّ
‫ن ًّي ۜا‬
gaybın bekçileri değiliz.
ِ ‫وا‬ ‫ص‬ ‫ل‬ ‫خ‬ ‫ه‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫وا‬ ‫ٔس‬ ۟ ‫ا ِنا ا ِذا لظال ِم‬ 82. İçinde bulunduğumuz
ُ َ َ َ َ َ ُ َ َّ َ ٓ َ َ َ َ ُ ُ َ َ َ
‫يه ْم ال ْم ت ْعل ُموا ان ابَاك ْم ق ْد اخذ َعليْ ْم‬ ‫قال ك ۪ب‬
şehre ve aralarında geldiğimiz
kafileye de sor. Biz gerçekten
َ َ َ َ ُ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ ُ ْ َ ْ َ ّٰ َ ً ْ َ
‫ف فل ْن اب ْ َر َح‬ ۚ ‫موث ِقا مِن اللِ ومِن قبل ما فرطتم ۪يف يوس‬
doğru söyleyenlerdeniz.

ّٰ َ ُ ْ َ ْ َ ٓ َ ٓ َ َ ْ َ ّٰ َ َ ْ َ ْ
83. Dedi ki: “Hayır, nefis-
ُ‫ل َو ُه َو َخ ْي‬ ُ
ۚ ۪ ‫الرض حىت ياذن ۪ل ا ۪ب او يم الل‬ leriniz size işi güzel gösterdi.

َّ َٓ َ َ َٓ ُ ُ َ ْ ُ َ ٰ ٓ ُٓ ْ ْ
Artık, güzel bir sabır! Umulur
َ َ
‫جعوا ا ِل اب۪يم فقولوا يا ابانا ا ِن‬ ِ ‫ ا ِر‬80 ‫الاكِم۪ني‬
ki, Allah onların hepsini

َ ْ َّ ُ َ َ َ ْ َ َ َّ َٓ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ
bana getirir. Çünkü O çok iyi
ْ
‫ب‬ ِ ‫ابنك سقۚ وما ش ِهدنا ا ِل بِما علِمنا وما كنا ل ِلغي‬
bilendir, hikmet sahibidir.”

َّ َ ْ َ َ َّ ُ َّ َ َ ْ
‫ َو ْس َـ ِٔل الق ْر َية اتل۪ى كنا ف۪يها والع‬81 ‫۪ني‬ َ ‫حَافِظ‬
84. Ve onlardan yüz çevir-
‫تلٓى‬ ۪ ‫۪ي ا‬ di de kederini yutarak dedi ki,

ُ َ ْ َ َّ َ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ
“vah Yusuf’um vah!” Ve üzün-
‫ت ل ْم‬ ‫ قال بل سول‬82 ‫صادِقون‬ ‫اقبلنا ف۪يها ۜ واِنا ل‬ tüden iki gözü ağardı.

ْ ْ َ ُ ّٰ ٌ َ ٌْ َ َ ً َْ ْ ُ ُ َُْ
‫الل ان يَات َِين۪ى ب ِ ِه ْم‬ ‫ب ج۪يلۜ َعَس‬
85. Allah’a And olsun ki
‫انفسم امرۜا فص‬ sen hâlâ Yusuf’u anıyorsun.
َ َ
‫ َوت َول عن ُه ْم َوقال‬83 ‫۪يم‬
ْ َ ّٰ َ ُ ‫الك‬ َ ْ ‫۪يم‬
ُ ‫َج۪يعًا ۜ ا ِنَّ ُه ُه َو الْ َعل‬
Sonunda ya hasta olacaksın
ya da helâk olacaksın!” dedi-

َ‫ال ْزن َف ُهو‬ ُ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َّ َ ْ َ َ ُ ُ ٰ َ ٰ َ َ َٓ ler.


ِ ‫يا اسف ع يوسف وابيضت عيناه مِن‬ 86. “Ben sadece gam ve
َ ُ َ
‫وسف َحّٰىت تون‬
َ ُ ُ ُ ُ ْ َ ُ َ ْ َ ّٰ َ ُ َ
‫ قالوا تاللِ تفتؤ۬ا تذكر ي‬84 ‫۪يم‬ ٌ ‫َكظ‬ kederimi Allah’a arz ediyo-
rum. Ve ben sizin bilemeye-
ُ ْ َ َّ َ َ
‫ قال ا ِنمَٓا اشكوا‬85 ‫۪ني‬ َ ‫ون م َِن ال ْ َهالِك‬ َ ُ َ َْ ً َ َ
‫حرضا او ت‬
ceğiniz şeyleri Allah tarafın-
dan biliyorum,” dedi.
َ َ َ َ ّٰ َ ْ َ ّٰ َ ٓ ّ
86 ‫َبث۪ى َو ُح ْز ۪ين ا ِل اللِ َواعل ُم م َِن اللِ مَا ل ت ْعل ُمون‬

79. Yûsuf, “Malımızı yanında bulduğumuz kimseden


başkasını tutmaktan Allah’a sığınırız. Şüphesiz biz o tak-
dirde zulmetmiş oluruz” dedi.
80. Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuş-
mak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Baba-
nızın Allah adına sizden söz aldığını, daha önce de Yûsuf
hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık ba-
bam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedin-
ceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmeden-
lerin en hayırlısıdır.”
KUR’AN-I KERİM MEALİ 245
ANA SAYFAYA DÖN

َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 245
َ َ ‫ِث َع‬
87. Ey oğullarım! Gidin 13. CÜZ ‫ش‬ ‫الزء اثلال‬ YUSUF SÛRESİ

de Yusuf’u ve kardeşini iyice


َ ْ َ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ ‫ن اذْ َه ُبوا َف َت‬
ُ
‫وسف َواخ۪يهِ ول تايـٔسوا‬ ‫ح َّس ُسوا مِن ي‬ َّ َ‫يَا ب‬
araştırın, Allah’ın rahmetin-
den ümit kesmeyin. Çünkü ِ
َْ َّ ّٰ َ َّ ّٰ ِ ْ َ ْ
‫اللِ ا ِن ُه ل يَاي ْ َـُٔس م ِْن َر ْو ِح اللِ ا ِل الق ْو ُم‬
kâfirler topluluğundan başka-
sı Allah’ın rahmetinden ümit ۜ ‫مِن روح‬
ُ ‫خلُوا َعلَيْهِ قَالُوا يَٓا اَيُّهَا الْ َعز‬ َ َ َّ َ َ َ ُ َ ْ
kesmez.
88. Yusuf’un yanına gir- ‫يز‬ ۪ ‫د‬ ‫ا‬‫م‬ ‫ل‬ ‫ف‬ 87 ‫ون‬ ‫الكاف ِر‬
َ ََْ ٰ ْ ُ َ َ ْ ‫ض َو‬ ُّ ُّ ‫َم َّس َنا َوا َ ْهلَ َنا ال‬
‫ف نلَا‬ ِ ‫جئ َنا بِبِضاع ٍة مزجي ٍة فاو‬
diklerinde dediler ki: Ey aziz!
Bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve ِ
biz değersiz bir sermaye ile
88 ‫۪ني‬ َ ‫الل َيْزي ال ْ ُم َت َص ّ ِدق‬ َ ّٰ ‫كيْ َل َوتَ َص َّد ْق َعلَيْ َن ۜا ا َِّن‬ َ ْ
‫ال‬
geldik. Bize yetecek miktarı ِ
tam ver. Ayrıca bize biraz da
ْ‫وسَف َواَخ۪يهِ ا ِذْ اَنْ ُتم‬ ُ ‫ال َه ْل َعل ِ ْم ُت ْم مَا َف َعلْ ُت ْم ب ُي‬ َ َ
‫ق‬
sadaka ver. Çünkü Allah sa- ِ
ُ ُ ُ ۬ َ َ َ َ ُۜ ُ ُ َ ْ َ َ َ َّ َ ُٓ َ َ ُ
‫ قالوا ءا ِنك لنت يوسف قال انا يوسف‬89 ‫جَاهِلون‬
daka verenleri mükâfatlandı-
rır.
89. Yusuf dedi ki: Siz, ca- ْ ‫ص‬ ْ َ َ َّ َ ْ َ ُ َّ َ ْ َ َ ُ ّٰ َّ َ ْ َ ۪‫َو ٰه َٓذا اَخ‬
hilliğiniz yüzünden Yusuf ve ‫ب‬ ِ ‫ى قد من الل علين ۜا ا ِنه من يت ِق وي‬ ۘ
َ َ ّٰ َ ُ َ
‫ قالوا تاللِ لق ْد‬90 ‫۪ني‬ َ ‫سن‬ ْ ْ ْ َ ُ ‫َ َّ ّٰ َ َل يُض‬
ِ ‫۪يع اج َر ال ُمح‬
kardeşine yaptıklarınızı bili-
yor musunuz? ‫فا ِن الل‬
َ ‫ال َل َت ْث‬ َ َ َ ‫لَا ِط ۪ـ‬ َ َّ ُ ْ َ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ٰ
‫يب‬ ‫ق‬ 91 ‫ٔني‬ ‫اثرك الل علينا واِن كنا‬
90. Kardeşleri, “Yoksa sen,
sen Yûsuf musun?” dediler. ۪
َ ‫اح‬ ِ ‫الر‬ َّ ‫ح ُم‬ َ ‫ ْمۘ َو ُه َو ا َ ْر‬ ُ َ ُ ّٰ ُ ْ َ َۜ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ
92 ‫۪ني‬ ‫عليم الوم يغ ِفر الل ل‬
O da, “Ben Yûsuf’um, bu da
kardeşim. Allah, bize iyilikte
bulundu. Çünkü kim kötülük- َْ َ ْ َ ٰ َ ُ ََُْ َ ٰ َ ُ َ ْ
ten sakınır ve sabrederse, ‫ت‬ ِ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ب‬
۪ ِ ‫ا‬ ‫ه‬ ‫ج‬ ‫و‬ ‫ع‬ ‫وه‬ ‫ق‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ف‬ ‫ا‬ ‫ذ‬ ‫ه‬ ‫۪ى‬ ‫ص‬ ‫۪ي‬ ‫م‬ ‫ق‬ ِ ‫ب‬ ‫وا‬ ‫ب‬ ‫ه‬ ‫ا ِذ‬
şüphesiz Allah iyilik yapan- َ َ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ُْ َ ً َ
ların mükâfatını zayi etmez” ‫ت‬ ِ ‫ ولما فصل‬93 ‫۪ني‬ ۟ ‫وين بِاهلِم اجع‬ ۪ ‫بص۪ياۚ وات‬
dedi. ْ َ َٓ ْ َ َ ُ ُ َ ُ َ َ ّ ْ ُ َُ َ َ ُ ْ
91. Dediler ki: “Allah’a And
‫جد ۪ريح يوسف لول ان‬ ِ ‫الع۪ي قال ابوهم ا ِ۪ن ل‬
َْ َ َ َ َ َ َّ ّٰ َ ُ َ ُ ِ ‫ُت َف ّن‬
95 ‫۪يم‬ ِ ‫ قالوا تاللِ ا ِنك ل۪ف ضل ِك القد‬94 ‫ون‬ ‫د‬
olsun, gerçekten Allah seni
bize üstün kıldı. Gerçekten ِ
biz suç işlemiştik.”
92. Yûsuf dedi ki: “Bugün 94. Kervan ayrılınca babaları, “Bana bunak demezse-
size kınama yok. Allah sizi niz, şüphesiz ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum” dedi.
bağışlasın. O, merhametlile-
rin en merhametlisidir. 95. Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaş-
kınlığındasın” dediler.
93. Bu gömleğimi götürün
de babamın yüzüne koyun ki,
gözleri açılsın ve bütün aile-
nizi bana getirin” dedi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


246 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ُ ُ َ ُ 246
13. CÜZ ‫وسف‬ ‫سورة ي‬ YUSUF SÛRESİ 100. Ana ve babasını tah-
tının üstüne çıkartıp oturttu
َ َ ً َ َّ َ ْ َ ْ َ ٰ َ ُ ٰ ْ َ ُ َ ْ َ َٓ ْ َ ٓ َّ َ َ ve hepsi onun için secdeye
‫۪ياۚ قال‬ ‫فلما ان جاء البش۪ي القيه ع وج ِهه۪ فارتد بص‬ kapandılar. Dedi ki: “Ey ba-
ُ َ َ َ َ َ ّٰ َ ْ َ ّٓ ُ َ ْ ُ َ َ َ
‫ قالوا‬96 ‫ال ْم اقل ل ْم ا ِ۪ن اعل ُم م َِن اللِ مَا ل ت ْعل ُمون‬
bacığım! İşte bu, daha önceki
rüyamın yorumudur. Rabbim
َ َ َ
‫ قال َس ْوف‬97 ‫۪ني‬ َ ُ‫اس َت ْغفِ ْر َنلَا ُذن‬
َ ٔ‫وب َنٓا ا ِنَّا ُك َّنا خَا ِطـ‬ ْ ‫يَٓا اَبَانَا‬ onu gerçekleştirdi. Rabbim
bana ihsanda bulundu, zîrâ
ُ َ َ َ َ ُ َّ ُ ُ َ ْ َ ُ ُ َّ ّ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ
‫ فل َّما دخلوا‬98 ‫۪يم‬ ‫ب ا ِنه هو الغفور الرح‬ ۜ ۪ ‫استغفِر لم ر‬
o beni zindandan çıkarıp,
şeytan benimle kardeşlerimin
ُ‫الل‬ ّٰ َ َٓ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ٰٓ ٰ َ ُ ُ ٰ َ
‫ع يوسف اوى ا ِلهِ ابويهِ وقال ادخلوا ِمر ا ِن شاء‬
arasını bozduğu halde, sizi
çölden getirdi. Şüphesiz ki
َ َ َ َ ْ ََ َ َ َ ‫ا ٰ ِمن‬
‫ َو َرف َع ابَ َويْهِ ع ال َع ْرِش َوخ ُّروا ُل ُس َّج ًداۚ َوقال‬99 ۜ‫۪ني‬
Rabbim dilediğine lütfedicidir.
Kuşkusuz O çok iyi bilendir,
ًّ ّ َ َ ُ َ ُ ْ َ َ ٰ َ َ َٓ
‫اي م ِْن قبْل ۘ ق ْد َج َعل َها َر ۪ب َحق ۜا‬ َ َ‫يل ُرءْي‬ ‫ت هذا تا ۪و‬ ِ ‫يا اب‬
hikmet sahibidir.”

ْ َ ْ ْ َ َْ
101. “Ey Rabbim! Mülkten
ُ َ َٓ َ ْ ّ َ
‫اء بِ ْم‬ ‫السج ِن وج‬ ِ ‫َوقد اح َس َن ٓ ۪ب ا ِذ اخ َر َجن۪ى مِن‬ bana verdin ve bana olayla-

ْ َ ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ
rın yorumunu da öğrettin. Ey
َ
ۜ‫مِن الدوِ مِن بع ِد ان نزغ الشيطان بين۪ى وبني ا ِخو ۪ت‬ gökleri ve yeri yaratan! Sen

َ ْ ‫۪يم‬ ُ ‫شا ُۜء ا ِنَّ ُه ُه َو الْ َعل‬ َٓ َ َ ٌ َ ّ َ َّ


dünyada da ahirette de be-
‫ب‬ ّ ‫ َر‬100 ‫۪يم‬ ُ ‫الك‬ ‫ا ِن ر ۪ب لط۪يف ل ِما ي‬
ِ ‫ح ِْز ٌب‬
nim sahibimsin. Beni Müslü-

َْ َْ ْ َ ‫قَ ْد اٰتَيْ َتن۪ى م َِن ال ْ ُملْك َو َع َّل ْم‬


2 man olarak öldür ve beni sâ-
‫۪يث‬ ‫د‬ ‫ا‬َ‫الح‬ ‫يل‬ ‫و‬ ‫ا‬ ‫ت‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫۪ى‬ ‫ن‬‫ت‬
ِۚ ِ ۪ ِ lihler arasına kat!”

ْٰ ْ ُّ َ ْ ‫ال ْرِض اَن‬ َْ َ َّ ‫فَا ِط َر‬


ِۚ‫خ َرة‬ ِ ‫ادلن َيا َوال‬ ّ ‫ت َو‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
102. İşte bu sana vahyetti-
‫ ِيف‬ ِ۪ ‫ات و‬ ğimiz şeyler, gayb haberlerin-
َْ ٰ َّ ‫ل ِْقن۪ى ب‬ ْ َ َ ً ْ ُ َّ َ َ
ِ‫ ذل َِك م ِْن ان َبٓاء‬101 ‫۪ني‬ َ ‫ال‬ dendir. Onlar hile yaparak iş-
ِ ‫الص‬ ِ ‫توفن۪ى مسلِما وا‬ lerine karar verdikleri zaman
ُ ُ َْ َْ َْ ْ ْ ََ َ ْ ُ َ َ َ َْ ُ َْْ
‫ج ُٓعوا ام َره ْم َوه ْم‬
sen onların yanında değildin.
‫ب نوح۪يهِ ا ِلكۚ وما كنت دلي ِهم ا ِذ ا‬ ِ ‫الغي‬ 103. Sen ne kadar şiddetle

103 ‫۪ني‬ َ ‫ت ب ُم ْؤ ِمن‬ َ ‫ص‬ ْ ‫ث انلَّاِس َول َ ْو َح َر‬ َُ‫ك‬ ْ َ َٓ َ َ ُ ُ ْ َ


‫ وما ا‬102 ‫يمكرون‬
arzu etsen de insanların çoğu
ِ inanacak değillerdir.

96. Müjdeci gelip gömleği Yâ’kûb’un yüzüne koyunca


gözleri açılıverdi. Yâkûb, “Ben size, Allah tarafından, sizin
bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi.
97. Oğulları, “Ey babamız! Allah’tan suçlarımızın bağış-
lanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik” dediler
98. “Sizin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O çok
bağışlayan, pek esirgeyendir,” dedi.
99. Yusuf’un yanına girdikleri zaman, ana-babasını ku-
cakladı, “Emin olarak, Allah’ın iradesiyle Mısır’a girin!” dedi.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 247


ANA SAYFAYA DÖN

َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 247
َ َ ‫ِث َع‬
104. Hâlbuki sen buna kar- 13. CÜZ ‫ش‬ ‫الزء اثلال‬ YUSUF SÛRESİ

şılık onlardan bir ücret de is-


temiyorsun. Allah’ın buyruğu
َ َ َ ْ ٌ ْ َّ َ ُ ْ ْ َ ْ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ
âlemler için bir öğüttür. 104 ‫۪ني‬ ۟ ‫وما تسـٔلهم عليهِ مِن اج ۜ ٍر ا ِن هو ا ِل ذِكر ل ِلعالم‬
َ‫ون َعلَيْها‬ َ ُّ ُ َ ْ َْ َ َ ٰ َّ َ ٰ ْ ْ َّ ََ
‫ات والرِض يمر‬ ِ ‫وكيِن مِن اي ٍة ِيف السمو‬
105. Göklerde ve yerde
nice ayetler vardır ki, iman et-
َّ ّٰ ْ ُ ُ َ ْ َ ُ ْ ُ َ َ َ ُ ْ ْ َ ُ
‫ وما يؤمِن اكثهم بِاللِ ا ِل‬105 ‫َوه ْم عن َها ُمع ِرضون‬
meyenler bu delillerden yüz-
lerini çevirip geçerler.
َ َ ْ ٌ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ُٓ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ
‫اب‬ ِ ‫ افا ِمنوا ان تاتِيهم غ ِشية مِن ع‬106 ‫شكون‬
‫ذ‬ ِ ‫وهم م‬
106. Onların çoğu Allah’a

ْ َ ُ ً ْ ُ َ َّ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ّٰ
ancak ortak koşarak inanırlar.
ُْ َ
107. Yoksa Allah tarafın- ‫ قل‬107 ‫اعة َبغ َتة َوه ْم ل يَش ُع ُرون‬ ‫اللِ او تاتِيهم الس‬
َّ َ َ َ َ ٰ َ ّٰ َ ُٓ ْ َ ٓ َ ٰ
‫۪ي ٍة ان۬ا َو َم ِن ات َب َعن ۪ۜى‬
dan kendilerini kuşatacak
bir azabın gelmeyeceğinden ‫يل ادعوا ا ِل اللِ ع بص‬ ۪ ‫ه ِذه۪ س ۪ب‬
ْ َ َ ‫اللِ َومَٓا اَنَ۬ا م َِن ال ْ ُمْشك‬ ّٰ َ َ ْ ُ َ
veya onlar farkında olmadan
kıyametin ansızın gelip çat- ‫ َومَٓا ا ْر َسل َنا م ِْن‬108 ‫۪ني‬ ِ ‫وسبحان‬
mayacağından emin mi oldu-
ُ ‫وح اَِلْه ْم م ِْن ا َ ْهل الْ ُق ٰرۜي اَفَلَ ْم يَس‬ ً َ َّ َ ْ َ
ٓ ُ‫ال ن‬
lar?
‫۪يوا‬ ِ ِ ۪ ‫قبلِك ا ِل رِج‬
108. De ki: “İşte bu
ْ‫۪ين م ِْن َقبْلِه ۜم‬ َ ‫ان َعق َِب ُة اَّل‬ َ َ ََْ ُُ ََْ َْْ
benim yolumdur. Ben ve ِ ‫ِيف الرِض فينظروا كيف ك‬
bana uyanlar bilerek Allah’a
َ ٓ ّٰ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َّ َ َّ ٌ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ َ
çağırırız. Allah’ın şanı ‫ حىت ا ِذا‬109 ‫خرة ِ خي ل ِل۪ين اتقوۜا اف تعقِلون‬ ِ ‫ودلار ال‬
ۙ ‫رنَا‬ ُ ْ َ‫اء ُه ْم ن‬ َ َٓ‫الر ُس ُل َوظَنُّٓوا اَنَّهُ ْم قَ ْد ُك ِذبُوا ج‬ ُّ ‫اسَيْ َـَٔس‬ ْ
yücedir. Ben, Allah’a ortak
koşanlardan değilim.”
109. Biz senden önce de,
110 ‫۪ني‬ َ ‫جرم‬ ْ ‫َ ُ ّ َ َ ْ َ َٓ ُۜ َو َل يُ َر ُّد بَا ْ ُس َنا َعن الْ َق ْو ِم ال ْ ُم‬
memleketler halkından ancak ِ ِ ‫فنِج من نشاء‬
kendilerine vahyettiğimiz
َ َ َ َ َْْ ُ ٌَْ ْ َ َ‫ان يف ق‬ َ َ ْ ََ
birtakım erkekleri peygamber ‫اب ما كان‬ ِۜ ‫ل‬ ‫ال‬ ‫ول‬ِ ۬ ‫ل‬ ِ ‫ة‬‫ب‬ ‫ع‬
ِ ‫م‬ ‫ه‬
ِ ‫ص‬ ِ ‫ص‬ ۪ ‫لق د ك‬
olarak gönderdik. Yeryüzünde
ِ‫ني يَ َديْه‬ َ ْ ‫۪يق َّال۪ي َب‬ َ ‫تى َولٰ ْن تَ ْصد‬ ٰ َ ‫۪يثا ُي ْف‬
ً َ
‫حد‬
dolaşıp da, kendilerinden ِ
َ ْ َ ًَْ َ َ ً ُ َ َْٔ ّ ُ َ ََْ
111 ‫حة ل ِق ْو ٍم يُؤم ُِنون‬
önce gelenlerin akıbetlerinin
nasıl olduğuna bakmadılar ‫ش وهدي ور‬ ٍ ‫وتفص۪يل ك ِل‬
mı? Elbette ahiret yurdu
Allah’a karşı gelmekten
sakınanlar için daha iyidir. 110. Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip
Hâlâ aklınızı kullanmıyor yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız
musunuz? geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi.
Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez.
111. And olsun onların kıssalarında akıl sahipleri için
pek çok ibretler vardır. Bu, uydurulabilecek bir söz değildir.
Fakat o, kendinden öncekilerin tasdiki, her şeyin bir açık-
laması ve de iman eden bir toplum için bir rahmet ve bir
hidayettir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


248 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َّ ُ َ ُ 248
13. CÜZ ‫الرع ِد‬ ‫سورة‬ RA’D SÛRESİ 2. Allah görmekte olduğu-
nuz gökleri direksiz olarak
ٌ ّ َ ٌ ّ َ ْ ُ ْ َّ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬
yükselten, sonra Arş üzerine
‫ه‬ َ ِ ‫ك َّية َوم‬
ِ‫ه‬ ِ ‫الرع ِد م‬ َّ ‫دة‬
ِ ‫الر ُسعو َر‬ istivâ eden, güneşi ve ayı em-
ً ٰ ٰ َ َ ٌ ََ
‫ثث َ َو َا ْْر َب َ ُع ُون اَيَة‬
13 - ً RA’D
ٌ ََ
‫ايَة‬
SÛRESİ. rine boyun eğdirendir. Her biri
‫واربعون‬ ‫ثث‬ muayyen bir vakte kadar akıp

ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬
gitmektedir. O, Rabbinize ka-
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬ vuşacağınıza kesin olarak

َّ‫ن‬ ٰ َ ُّ َ ْ َ ّ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ٓ َّ َ َ ْ ُ َ ٰ َ ْ ۠ ٰ ٓ ٓ inanmanız için her işi düzen-


ِ ‫ب وال۪ي ان ِزل ا ِلك مِن ربِك الق ول‬ ِ ۜ ‫المر ت ِلك ايات الكِتا‬ leyip âyetleri açıklayandır.

‫ي ع َم ٍد‬
َ َْ
‫غ‬ ‫ب‬ ‫ات‬
ِ َ ‫الس ٰم‬
‫و‬ َّ ‫لل اَّل۪ي َر َف َع‬ ُ ّٰ َ ‫ ا‬1 ‫ون‬ َ ُ ُْ َ
‫ِن‬‫م‬ ‫ؤ‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫س‬ ِ ‫ا‬ َّ‫ث انل‬ ََ‫ك‬ْ َ
‫ا‬
3. O yeri döşeyen, onda
ِ ِ dağlar ve ırmaklar yaratan
ْ َ ٌّ ُ َ ْ َّ َّ ْ ََ ْ ‫تَ َر ْو َن َها ُث َّم‬
‫اس َت ٰوى ع ال َع ْرِش َو َسخ َر الش ْمَس َوالق َم َۜر ك ي ۪ري‬
ve orada bütün meyvelerden
iki çift yaratandır. Geceyi de

ُ َٓ ُ َّ َ َ ٰ ْ ُ ّ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ّ َ ُ ًّ َ ُ َ َ
‫ات ل َعل ْم بِل ِقاءِ َر ّبِ ْم‬
gündüzün üzerine O örtüyor.
ِ ‫م يدبِر المر يف ِصل الي‬ ۜ ‫ِلج ٍل مس‬ Şüphesiz bütün bunlarda dü-

ً‫س َواَنْ َهارۜا‬ َ ‫ل ْرَض َو َج َع َل ف‬ َ ْ َّ َ َّ َ ُ َ َ ُ


‫ وهو ال۪ي مد ا‬2 ‫توق ُِنون‬
şünen bir toplum için ibretler
َ ِ ‫۪يها َر َوا‬ vardır.

َّ َ َّ ْ َْْ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َّ ّ ُ ‫َوم ِْن‬


‫ني ُيغِش الْل انلَّ َها َۜر ا ِن‬ ِ ‫ك اثل َم َر‬
4. Yer küresinde birbirine
ِ ‫ني اثن‬ ِ ‫ات جعل ف۪يها زوج‬ ِ komşu kıtalar, üzüm bağla-
ٌ ‫ل ْرِض ق َِط ٌع ُم َت َجاو َر‬ َ ْ َ َ ُ َّ َ َ َ ْ َ َ‫يف ذٰل َِك َلٰي‬ rı, ekinler, çatallı ve çatalsız
‫ات‬ ِ ‫ا‬ ‫يف‬ِ ‫و‬ 3 ‫ون‬ ‫ر‬ ‫ك‬ ‫ف‬ ‫ت‬ ‫ي‬ ‫م‬
ٍ ‫و‬ ‫ِق‬ ‫ل‬ ‫ات‬
ٍ ۪ hurmalıklar vardır. Bunların
ٰ َ ْ‫صن‬ ُ ْ ‫ان َو َغ‬ٌ َ ْ ٌ َ َ ٌ ْ َ َ َ ْ َ ْ ٌ َّ َ َ
‫ان ي ُ ْسق‬
hepsi bir su ile sulandığı hal-
ٍ ‫و‬ ِ ‫ي‬ ‫صنو‬ ِ ‫اب وزرع ون۪يل‬ ٍ ‫وجنات مِن اعن‬ de yemişlerinde, onların bir

َ ٰ َّ ُ ُ ْ َٰ َ ُ ّ َُ
‫ح ۠ ٍد َونف ِضل َب ْعض َها ع َب ْعٍض ِيف الك ۜ ِل ا ِن ۪يف ذل ِك‬
kısmını bir kısmına üstün kı-
ِ ‫ب ِ َٓما ٍء َوا‬ larız. İşte bunlarda akıllarını

َّ‫ب قَ ْول ُ ُه ْم َءا َِذا ُكنا‬ ٌ ‫ب َف َع َج‬ ْ ‫ َوا ِْن َت ْع َج‬4 ‫ون‬ َ ُ َْ ْ َ َ َٰ kullanan bir toplum için ibret-
‫ات ل ِقو ٍم يعقِل‬ ٍ ‫لي‬ ler vardır.

َ ٰٓ ُ َ َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ ْ َ َ َّ ُ
‫۪ين كف ُروا ب ِ َر ّب ِ ِه ْۚم َوا۬ولئ ِك‬ ‫ت َرابًا َءا ِنا لف۪ى خل ٍق َجد۪ي ۜ ٍد ا ۬ولئ ِك ال‬
5. Şaşıyorsan, asıl onların:
“Biz toprak olduğumuz za-
َ ُ َ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ ُ َ ْ َ ْ man yeniden mi yaratılaca-
5 ‫ادلون‬ ِ ‫الغل ۪يف اعناق ِ ِه ۚم وا۬ولئ ِك اصحاب انلارِۚ هم ف۪يها خ‬ ğız?” demeleri şaşılacak şey-
dir. İşte onlar, Rablerini inkâr
edenlerdir. Onlar boyunların-
da tasmalar bulunanlardır. Ve
onlar ateşliktirler. Onlar, ora-
13 - RA’D SÛRESİ. da ebedî kalacaklardır!

Bismillâhirrahmânirrahîm
1.Elif. Lâm. Mîm. Râ. Bunlar, O Kuran’ın âyetleridir. Sana
Rabbinden indirilen haktır, fakat insanların çoğu inanmaz-
lar.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 249


ANA SAYFAYA DÖN

َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 249
َ َ ‫ِث َع‬
6. Senden iyilikten önce 13. CÜZ ‫ش‬ ‫الزء اثلال‬ RA’D SÛRESİ

kötülüğü çabucak isteyenler


ْ‫ــنةِ َوقَ ْد َخلَت‬ َ ‫ال َس‬ َ ْ ‫ــي َئةِ َقبْ َل‬ ّ ‫الس‬ َّ ‫ك ب‬ َ َ ُ َْ ََْ
var. Hâlbuki onlardan önce
ibret alınacak birçok azap ge- ِ ِ ‫جلون‬ ِ ‫ويســتع‬
َّ ْ َ ُ َ َ َّ َ َّ َ ُ َ ُ َ ْ ُ َ
َ ۜ ‫م ِْن قبْل ِ ِهــم الم‬
lip geçmiştir. Doğrusu insan-
lar zulmettikleri halde Rabbin ‫اس‬ ِ ‫ت واِن ربــك لو مغفِر ٍة ل ِلن‬
onlar için mağfiret edicidir. ُ ََُ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ َّ َ ْ ُْ َٰ
Rabbinin azabı da çok şid- ‫ ويقول‬6 ‫ــاب‬ ِ ‫ع ظل ِم ِهــ ۚم واِن ربك لشــد۪يد العِق‬
detlidir.
َ ْ ‫ك َف ُروا ل َ ْو َٓل اُنْز َل َعلَيْــهِ اٰيَ ٌة م ِْن َر ّبه۪ۜ ا َِّنمَٓا اَن‬ َ َ َّ
7. Kâfirler diyorlar ki: Ona ‫ت‬ ِ ِ ‫ال۪ين‬
ٰ ْ ُ ُّ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ ُّ ْ
‫لل َيعل ُم مَا ت ِمل كل انث‬ ‫ ا‬7 ۟‫ُمنــ ِذ ٌر َول ِك ِل ق ْو ٍم ها ٍد‬
Rabbinden bir mucize indiril-
seydi ya! Sen ancak bir uya-
rıcısın ve her toplumun bir
َ ‫شٔ عِنْ َدهُ بم ْق‬ ْ َ ُّ ُ َ ُۜ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ
uyarıcısı vardır. 8 ‫ار‬ ٍ ِِ ‫د‬ ٍ ‫وما تغ۪يض الرحام وما تزداد وك‬
ُ ْ ٌ َٓ َ ْ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ ْ ُ َ
‫اء مِن ْم‬ ‫ سو‬9 ‫ي ال ُم َت َعا ِل‬ ‫ب والشهادة ِ الك ۪ب‬ ِ ‫عل ِم الغي‬
8. Allah her dişinin neye
gebe kalacağını, rahimlerin
ْ َّ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َّ َ َ ْ َ
‫من اس القول ومن جهر بِه۪ ومن هو مستخٍف بِال ِل‬
neyi eksik, neyi ziyade ede-
ceğini bilir. Onun katında her
şey ölçü iledir. ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ٌ َ ّ َ ُ َُ َ َّ ٌ َ َ
۪‫ني يديهِ ومِن خلفِه‬ ِ ‫ ل مع ِقبات مِن ب‬10 ِ‫وسارِب بِانلهار‬
ُ ّ ‫الل َل ُي َغ‬ َْ ْ ُ َ ُ ََْ
9. O, gaybı da görülen âle-
ّٰ‫ي مَا ب َق ْوم َحىت‬ َ ّٰ ‫اللِ ا َِّن‬ ۜ ‫ــر‬
ّٰ
ٍ ِ ِ ِ ‫يفظونــه مِن ام‬
mi de bilendir, çok büyüktür,

َ َّ
çok yücedir.
َ َ ً ُٓ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ َٓ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ّ َ ُ
10. İçinizden, sözü ‫وءا ف َم َرد ُل‬ ‫س ِه ۜم واِذا اراد الل بِقو ٍم س‬ ِ ‫يغ ِيوا ما بِانف‬
َ ْ َ ْ ُ ُ ُ َّ َ ُ َ ‫َومَــا ل َ ُه ْم م ِْن ُدونِه۪ م ِْن‬
gizleyenle onu açığa
vuran, geceleyin gizlenenle ‫بق‬ ‫ هو ال۪ي ي ۪ريم ال‬11 ‫ال‬ ٍ ‫و‬
َ َ َ َ َّ ُ ْ ُ َ ً َ َ َ ً ْ َ
gündüzün yürüyen birdir.
ْ َّ ُ ّ َ ُ َ
11. Onun önünde ve ar- ‫الرع ُد‬ ‫ ويسبِح‬12ۚ ‫اب اثلّ ِقال‬ ‫شئ السح‬ ِ ‫خوفا وطمعا وين‬
ُ ‫الص َواع َِق َف ُيص‬ َّ ‫۪يفت ۚه۪ َو ُي ْرس ُل‬ َ ُ َ ٰٓ ْ َ
ِ ‫ِب ْم ِده۪ َوال َملئ ِكة م ِْن خ‬
kasında Allah’ın emriyle onu
koruyan takipçiler vardır. Bir ‫۪يب‬ ِ
َ ‫۪يد الْم‬ ُ ‫اللِ َو ُه َو َشد‬ ّٰ َ ُ َ ُ ْ ُ َ ُ َٓ َ ْ َ َ
toplum kendilerindeki iyi özel-
likleri değiştirinceye kadar 13 ۜ‫حا ِل‬ ِ ۚ ِ ‫بِها من يشاء وهم يادِل‬
‫يف‬ ‫ون‬
Allah, onlarda bulunanı de-
ğiştirmez. Allah bir topluma
kötülük diledi mi, artık onun 13. Gök gürültüsü Allah’ı Hamd ile tesbih eder. Melekler
için geri çevrilme diye bir şey de O’nun korkusundan tesbih ederler. O, yıldırımlar gön-
yoktur. Onların Allah’tan baş- derip onlarla dilediğini çarpar. Durum bu iken, onlar, Allah
ka yardımcıları da yoktur. hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı pek şiddetli
12. O, size korku ve ümit olandır.
içinde şimşeği gösteren ve
ağır bulutları meydana geti-
rendir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


250 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َّ ُ َ ُ
13. CÜZ ‫الرع ِد‬ ‫ سورة‬250 RA’D SÛRESİ 16. De ki: “Göklerin
ve yerin Rabbi kimdir?”
ْ َ ‫ون ل َ ُه ْم ب‬َ ُ َ ْ َ َ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ َ ّ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َ De ki: “Allah’tır.” O halde
ٔ‫ش‬ ٍ ِ ‫ل دعوة ال ِۜق وال۪ين يدعون مِن دونِه۪ ل يستج۪يب‬ O’nun tertibini bırakarak
ُ‫ِط َك َّفيْهِ اَِل ال ْ َمٓاءِ ِلَبْلُ َغ فَاهُ َو َما ُه َو ب َبالِغِه۪ۜ َو َما ُد َٓعء‬ َ َ َّ kendilerine fayda veya
ِ ِ ‫ا ِل كباس‬ zarar verme gücüne sahip
َْ َّ ‫ َو ِ ّٰللِ ي َ ْس ُج ُد َم ْن يف‬14 ‫ين ا َِّل يف َض َل‬ َ ‫الْ َكف ِر‬
‫ات َوال ْرِض‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
olmayan birtakım evliyalar
ِ ٍ ۪ ۪
ٌ‫َس ْج َدة‬
mı edindiniz?” De ki: “Körle
َّ ‫ قُ ْل َم ْن َر ُّب‬15 ‫صال‬ َ ٰ ‫َط ْو ًع َو َك ْرهًا َوظ َِل ُ ُه ْم بالْ ُغ ُد ّو َواْل‬
‫ات‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
gören bir olur mu hiç? Ya
ِ ِ ِ da karanlıklarla aydınlık
َ ُ َ َ َٓ ْ َ ٓ ُ ْ ْ ُ ْ َ َّ َ َ ْ ُ ُ ّٰ ُ َْ
‫اء ل َي ْمل ِكون‬ ‫الل قل افاتذتم مِن دون ِه۪ او ِل‬ ۜ ‫ض ق ِل‬ ۜ ِ ‫َوال ْر‬
eşit olur mu?” Yoksa O’nun
yarattığı gibi yaratan ortaklar
ُۙ ۪‫ال ْعٰم َو ْالَص‬ َْ ْ َ ْ ُ ًّ َ َ َ ً ْ َ ْ ُ ْ َ
‫ي‬ ‫ضاۜ قل هل ي َ ْس َتوِي‬ ‫س ِهم نفعا ول‬ ِ ‫ِلنف‬
buldular da bu yaratma
onlarca birbirine benzer mi
ُ َ َ َٓ َ ُ ّٰ ُ َ َ ْ َ ُ ُّ َ ُ َ ُ ُّ َ َْ َْ
‫شك َء خلقوا‬ ِ‫ام هل ت ْس َتوِي الظلمات وانلورۚ ام جعلوا ِلل‬
göründü? De ki: Allah her
şeyi yaratandır. Ve O, birdir,
ْ ُ ْ َ ّ ُ ُ َ ُ ّٰ ُ ْ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ْ َ َ
‫شٔ َوه َو ال َواح ُِد‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫كخل ِقه۪ فشابه اللق علي ِه ۜم ق ِل الل خال ِق‬
güçlüdür ve kahredicidir.

َ ْ َ َ َ َ ٌ َ ْ َ ْ َ َ َ ً َٓ َٓ َّ َ َ َ ْ َ ُ َّ َ ْ 17. Gökten su indirdi de


‫اح َت َمل‬ ‫ انزل مِن السماءِ ماء فسالت اودِية بِقدرِها ف‬16 ‫القهار‬ vadiler kendi miktarlarınca
ْ َ َٓ ْ َّ َ َ ُ َّ
‫السيْل َز َب ًدا َرابِيًا ۜ َوم َِّما يُوق ُِدون َعليْهِ ِيف انلارِ ابتِغ‬
sel olup aktı. Bu sel, üste
‫اء حِل َي ٍة‬ çıkan bir köpüğü yüklenip

‫الز َب ُد‬ َّ ‫ال َّق َو ْالَا ِط َۜل فَاَمَّا‬ َ ْ ‫الل‬ ُ ّٰ ‫ض ُب‬ ْ َ َ ٰ َ ُُْ ٌََ ََ َْ götürdü. Süs veya eşya yap-
ِ ‫اع زبد مِثل ۜه كذل ِك ي‬ ٍ ‫او مت‬ mak için ateşte erittikleri şey-
َ ٰ َ َْْ ُ ُ َ َ َْ َّ َ ً َٓ‫ب ُجف‬ ُ ‫َف َي ْذ َه‬
ِۜ ‫اءۚ َواما مَا َينف ُع انلَّاس ف َي ْمكث ِيف الر‬
lerden de buna benzer köpük
‫ض كذل ِك‬ olur. İşte Allah hak ile bâtıla

َ ‫ال ْسٰن َو َّال‬ ُ ْ ُ ّ َ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ْ َ böyle misal verir. Köpük atılıp


‫۪ين‬ ۜ ‫م‬ ‫ه‬
ِِ ‫ب‬‫ِر‬ ‫ل‬ ‫وا‬ ‫اب‬ ‫ج‬ ‫ت‬ ‫اس‬ ‫۪ين‬ ‫ل‬ ِ ‫ل‬ 17 ۜ‫ال‬ ‫ضب الل المث‬ ِ ‫ي‬ gider. İnsanlara fayda veren
ْ َ َْ َ َْ َ َّ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ
‫۪يبوا ُل ل ْو ان ل ُه ْم َما ِيف ال ْرِض ج۪يعًا َومِثل ُه َم َع ُه لف َت َد ْوا‬
şeye gelince, o yeryüzünde
‫لم يستج‬ kalır. İşte Allah böyle misaller
ُ ْ ْ ُ ‫ال َِسابۙ َو َما ْ ٰو‬ ْ ُ ُٓ ْ ُ َ َ ٰ ٓ ُ
18۟ ‫يه ْم َج َه َّن ُۜم َوبِئَس ال ِم َهاد‬
getirir.
ِ ‫بِه۪ۜ ا ۬ولئ ِك لهم سوء‬ 18. Rablerinin emrine
uyanlar için mükâfatın en gü-
zeli vardır. Ona uymayanlar
ise, yeryüzünde olan her şey
14. Gerçek duâ ancak Allah’a yapılır. O’ndan başka dua
ve onun yanında bir katı daha
ettikleri şeyler, onların isteklerini hiçbir şeyle karşılayamaz-
kendilerinin olsa, kurtulmak
lar. Bu, ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu
için hepsini kurtuluş fidyesi
açan kimse gibidir. Hâlbuki su onun ağzına girecek değil-
olarak verirlerdi. İşte hesabın
dir. Kâfirlerin duası böylece boşa gitmiştir.
kötüsü bunlar içindir. Vara-
15. Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri cakları yer de cehennemdir.
de gölgeleri de sabah akşam Allah’a boyun eğer. O ne kötü yataktır!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 251


ANA SAYFAYA DÖN

َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 251
َ َ ‫ِث َع‬
19. Rabbinden sana indiri- 13. CÜZ ‫ش‬ ‫الزء اثلال‬ RA’D SÛRESİ

lenin hak olduğunu bilen kim-


se, inkâr eden kör kimse gibi ٌ ْ َْ ‫ك‬
َ‫ال ُّق َك َم ْن ُه َو ا َ ْعٰم ا َِّنما‬ َ ّ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َٓ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ
‫حِزب‬
olur mu? Ancak akıl sahipleri 3 ۜ ِ ‫افمن يعلم انما ان ِزل ا ِلك مِن رب‬
َ ُ ُ ْ َ ّٰ َ ُ َ َّ َ َ ْ ُ ُ ُ َّ َ َ َ
َ‫ال ْل‬
‫۪ين يُوفون ب ِ َع ْه ِد اللِ َول َينقضون‬ ‫ ال‬19 ۙ‫اب‬
anlar.
ِ ‫يتذكر ا ۬ولوا‬
َ َ ُ ْ َ ٓ ُ ّٰ َ َ َ َٓ َ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ
20. Ki onlar, Allah’ın ahdini
َ َ ْ
yerine getirirler ve verdikleri ‫وصل َو َيخش ْون‬ ‫ وال۪ين ي ِصلون ما امر الل بِه۪ ان ي‬20ۙ‫الم۪يثاق‬
sözü bozmazlar.
ْ َ َٓ ْ ُ َ َ َ َّ َ ْ َ ُٓ َ ُ َ َ َ ْ ُ َّ َ
21. Onlar Allah’ın gözetil- ‫اء َوجهِ َر ّب ِ ِه ْم‬ ‫وال۪ينصبواابتِغ‬21‫اب‬ ِۜ
َ ‫ال‬
‫ِس‬ ‫ربهمويخافونسوء‬
َ ُ ْ ً َ َ ًّ ْ ُ َ ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ََ
‫سا َوعن َِية َو َيد َرؤ۫ن‬ ِ ‫َواقاموا الصلوة َوانفقوا مِما رزقناهم‬
mesini emrettiği şeyleri göze-
ten, Rablerinden sakınan ve
kötü hesaptan korkan kimse-
‫ات َع ْد ٍن‬ ُ ‫ َج َّن‬22 ۙ ‫ادلار‬ َّ ‫الس ّي َئ َة ا ُ ۬ولٓ ٰئ َِك ل َ ُه ْم ُع ْقَب‬ َْ ‫ب‬
َّ ِ‫ال َس َنة‬
lerdir. ِ ِ ِ
ُ َ ٰٓ َ ْ َ ْ َّ ّ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َٓ ٰ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ
‫ج ِهم وذرِيات ِ ِهم والملئ ِكة‬ ِ ‫يدخلونها ومن صلح مِن ابائ ِ ِهم وازوا‬
22. Yine onlar, Rablerinin
rızasını isteyerek sabreden,
َُْ َ َ ْ ُ َْ َ ٌ َ َ َ ّ ُ ‫ون َعلَيْه ْم م ِْن‬ َ ُ ُ َْ
‫بت ْم‬ ‫ سم عليم بِما ص‬23 ‫اب‬ ٍۚ ‫ك ب‬ ‫يدخل‬
namazı kılan, kendilerine
verdiğimiz rızıklardan gizli ve ِ ِ
َ ْ ّٰ َ َ ُ ُ ْ َ َّ َ َّ ‫فَن ِْع َم ُع ْقَب‬
۪‫۪ين َينقضون ع ْه َد اللِ م ِْن َبع ِد م۪يثاقِه‬ ‫ وال‬24 ِۜ‫ادلار‬
açık olarak harcayan ve kötü-
lüğü iyilikle savan kimseler-
َ ٰ ٓ ُ ْ َ ْ َ ُ ْ ُ َ َ َ ُ ْ َ ٓ ُ ّٰ َ َ َ َٓ َ ُ َ ْ َ َ
‫ض ا ۬ولئ ِك‬ ِۙ ‫ويقطعون ما امر الل ب ِ ۪ه ان يوصل ويفسِدون ِيف الر‬
dir. İşte onlar için, dünya yur-
dunun iyi sonucu vardır.
ُ ‫ش‬ َٓ َ ْ َ َ ْ ّ ُ ُ ْ َ ُ ّٰ َ َّ ‫وء‬ُ ‫الل ْع َن ُة َولَهُ ْم ُٓس‬ َّ ُ ُ َ
23. Adn cennetleri; oraya ‫اء‬ ‫الرزق ل ِمن ي‬ ِ ‫ط‬ ‫س‬ ‫ب‬ ‫ي‬ ‫لل‬ ‫ا‬ 25 ِ ‫ار‬‫ادل‬ ‫لهم‬
ْٰ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ َ َ َ ْ ُّ َ ْ ‫َو َي ْق ِد ُۜر َوفَر ُحوا ب‬
babalarından, eşlerinden ve
çocuklarından sâlih olanlarla ‫ادلن َيا ِيف الخ َِرة‬ ‫اليٰوة ِ ادلني ۜا وما اليوة‬ ِ ِ
ٌ ٰ َ َ َ ْ ُ َٓ َ َ َ َ َّ ُ ُ َ َ ۟ ٌ َ َ َّ
beraber girecekler, melekler
de her kapıdan onların yanı- ۪‫۪ين كف ُروا ل ْول ان ِزل عليْهِ ايَة م ِْن َر ّب ِ ۜه‬ ‫ ويقول ال‬26 ‫ا ِل متاع‬
na varacaklardır.
ٰ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ٓ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ ُّ ُ َ ّٰ َّ ْ ُ
24. Sabrettiğinize karşılık ‫۪ين ا َم ُنوا‬ ‫ ال‬27 ‫اب‬ ۚ ‫ضل من يشاء ويهد۪ي ا ِلهِ من ان‬ ِ ‫قل ا ِن الل ي‬
ُ ُْ ْ َ ّٰ ْ َ َ ّٰ ْ ْ ُ ُ ُ ُ ُّ َ ْ َ َ
ُۜ ‫اللِ ال بِذِك ِر اللِ تط َمئ ُِّن القل‬
size “selam” olsun! Dünya
yurdunun sonu ne güzeldir! 28 ‫وب‬ ۜ ‫وتطمئ ِن قلوبهم بِذِك ِر‬
Derler.
25. Allah’a verdikleri sözü
kuvvetle pekiştirdikten sonra dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir.
bozanlar, Allah’ın riayet edil-
mesini emrettiği şeyleri terk 27. Kâfir olanlar diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize
edenler ve yeryüzünde fesat indirilmeli değil miydi? De ki: Kuşkusuz Allah dilediğini sap-
çıkaranlar; işte Allah’ın lâneti tırır, kendisine yöneleni de hidayete erdirir.
onlar içindir. Ve kötü yurt on- 28. Onlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle hu-
larındır. zura kavuşanlardır. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ın zik-
26. Allah dilediğine rızkını riyle tatmin olur.
bollaştırır da daraltır da. On-
lar dünya hayatıyla şımar-
dılar. Oysa ahiretin yanında
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
252 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َّ ُ َ ُ 252
13. CÜZ ‫الرع ِد‬ ‫سورة‬ RA’D SÛRESİ 31. Eğer okunan bir Kitapla
dağlar yürütülseydi veya
ٰ
29 ‫ات طوب ل ُه ْم َو ُح ْس ُن َما ٍب‬
َ ٰ ُ
ِ َ ‫ال‬ِ ‫الص‬َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬
ِ َ ‫اََّل‬ onunla yer parçalansaydı
yahut onunla ölüler
َ ُْ ُ
‫ت م ِْن قبْل ِ َٓها ا َم ٌم تلِ َتل َو۬ا َعليْ ِه ُم‬
َ ْ َ‫اك ٓيف ا ُ َّمة قَ ْد َخل‬ َ َْ َ َْ َ ٰ َ konuşturulsaydı o Kitap yine
ٍ ۪ ‫كذل ِك ارسلن‬ bu Kur’an olacaktı. Fakat
ّ ُ ْ ُ ْ َّ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ٓ َّ
‫الرح ٰ ِۜن قل ه َو َر ۪ب‬
bütün işler Allah’a aittir. İman
ِ ‫الي اوحينا ا ِلك وهم يفرون ب‬ ۪ edenler hâlâ bilmediler mi ki,

ْ َ ّ ُ ً ٰ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َّ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ ٰ َٓ Allah dileseydi bütün insanları


‫ ولو ان قرانا س ِيت‬30 ‫اب‬ ِ ‫ل ا ِل ا ِل هوۚ عليهِ توكت وا ِلهِ مت‬ hidayete erdirirdi? O kâfirler

ّٰ ْ َ ٰ ْ َ ْ ُّ َْ ُ ْ َْ ُ َْ ُ َ ْ
ise, kendi yaptıkları yüzünden
ِ‫البال او ق ِطعت بِهِ الرض او كِم بِهِ الموتۜ بل ِلل‬َ ْ َ ّ
ِ ِ‫بِه‬ başlarına musîbet inecek ve

َ ُ ّٰ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ُٓ َ ٰ َ َّ َََ َ َْ
yahut o musîbet, yurtlarının
‫الل ل َه َدى‬ ‫ال ْم ُر ج۪يع ً ۜا افل ْم يَاي ْ َـِٔس ال۪ين امنوا ان لو يشاء‬ yakınına konacak, nihayet

َ َ َّ ُ َ َ َ َ ً َ َ َّ
Allah’ın vaadi gelecektir. Allah
‫۪يب ُه ْم ب ِ َما َص َن ُعوا‬ ُ ‫ك َف ُروا تُص‬ ‫انلاس ج۪يعاۜ ول يزال ال۪ين‬ vaadinden asla dönmez...

َ‫الل‬ ّٰ َّ ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ ّٰ َ ْ َ ْ ً َ ُّ ُ َ ْ َ ٌ َ َ
32. And olsun, senden
‫اللِ ا ِن‬ ۜ ‫قارِعة او تل ق ۪ريبا مِن دارِهِم حىت ياِيت وعد‬ önce de nice peygamber-

ُ ْ‫ك فَا َ ْملَي‬ َ َْ ْ َ ْ ْ ََ َ َ ْ ُ ُْ َ


ler alaya alındı da ben inkâr
‫ت‬ ِ ‫ َولق ِد اس ُته ِزئ ب ِ ُر ُس ٍل مِن قبل‬31 ۟‫۪يعاد‬ ‫ل يل ِف الم‬ edenlere bir süre mühlet ver-

ََ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ۠ ُ ُ ْ َ َ َّ ُ ُ َ َ َ َّ
dim, sonra da onları yakalayı
‫ اف َم ْن‬32 ‫اب‬ ِ ‫ل ِل۪ين كفروا ثم اخذتهم فكيف كن ع‬
‫ِق‬ verdim. Benim cezalandır-

ْ ُ َٓ َ ُ ّٰ ُ َ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ ٌ َٓ َ ُ
mam nasılmış!
‫شك َۜء قل‬ ِ‫ت وجعلوا ِلل‬ ۚ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ك‬ ‫ا‬‫م‬ِ ٍ ‫كن‬
‫ب‬ ‫س‬ ‫ف‬ ِ ‫هو قائ ِم ع‬ 33. Herkesin kazandığını
ْ َ َ َْ َ َ َ ُ ُّ َ
ۜ‫وه ۜ ْم ا ْم تُنَ ّب ِ ُؤ۫نَ ُه ب ِ َما ل َي ْعل ُم ِيف ال ْرِض ا ْم بِظاه ٍِر م َِن ال َق ْو ِل‬
görüp gözeten Allah inkâr
‫سم‬ edilir mi? Hâlbuki onlar,

َ ُّ ُ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ َّ َ ّ ُ ْ َ
Allah’a ortaklar koştular. De ki:
َّ
‫يل‬ ِۜ ‫بل زيِن ل ِل۪ين كف ُروا مك ُرهم وصدوا ع ِن الس ۪ب‬ “Onların isimlerini açıklayın.

َ ْ ‫اب ِيف‬ ٌ ‫ ل َ ُه ْم َع َذ‬33 ‫الل َف َما َ ُل م ِْن هَا ٍد‬


Yoksa siz O’na yeryüzünde
ُ ّٰ ‫ضلِل‬ ْ ُ ْ ََ
ِ ‫اليٰوة‬ ِ ‫ومن ي‬
bilmediği bir şeyi mi haber

ّٰ َ ْ ُ َ َ َ ُّ َ َ ِ َ ٰ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ ُّ
vermiş olacaksınız, yoksa boş
34 ‫اق‬ َ ‫اللِ م ِْن‬
‫و‬ ‫خرة اشق ۚ وما لهم مِن‬ ِ ‫ادلنيا ولعذاب ال‬
ٍ
söz mü etmiş olacaksınız?”
Hayır, inkâr edenlere hileleri
güzel gösterildi ve onlar
doğru yoldan saptırıldılar.
29. İman edip güzel amel edenler için, mutluluk ve sarı- Allah, kimi saptırırsa artık onu
lacak güzel yurt vardır. doğru yola iletecek yoktur.
30. Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin 34. Dünya hayatında on-
gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, sana vahyettiğimizi lara sadece bir azap vardır.
onlara okuyasın. Onlar Rahman’ı inkâr ediyorlar. De ki: O Ahiret azabı ise daha şedittir.
benim Rabbimdir. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Sadece Onları Allah’tan koruyacak
O’na tevekkül ettim ve dönüş yalnızca O’nadır. kimse de yoktur.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 253


ANA SAYFAYA DÖN

َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 253
َ َ ‫ِث َع‬
35. Takvâ sahiplerine 13. CÜZ ‫ش‬ ‫الزء اثلال‬ RA’D SÛRESİ

vaat olunan cennetin özelliği


َْْ َْ ْ َ َۜ ُ َّ ُ ْ َ ُ َّ َّ َ ْ ُ َ َ
‫ون ت ۪ري م ِْن تت ِ َها الن َها ُۜر‬
şudur, Onun zemininden ır-
maklar akar. Yemişleri ve göl- ‫مثل النةِ ال ۪ىت وعِد المتق‬
ْ ُ َ َّ َ َّ َ ْ ُ َ ْ َ ُّ َ ٌ َٓ َ ُ ُ ُ
‫۪ين اتق ْواۗ َوعقَب‬
gesi süreklidir. İşte bu, sakı-
nanların sonudur. Kâfirlerin ‫اكلها دائ ِم وظِله ۜا ت ِلك عقب ال‬
َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ٰ َ َّ َ َ ‫الْ َكف ِر‬
‫اب َيف َر ُحون ب ِ َٓما‬ ُ َّ‫ين انل‬
sonu ise ateştir.
36. Kendilerine kitap ver- ‫ وال۪ين اتيناهم الكِت‬35 ‫ار‬ ۪
ُ ‫ح َزاب َم ْن ُينْك ُِر َب ْع َض ُۜه قُ ْل ا َِّنمَٓا اُم ِْر‬ ْ َ ْ َ ‫ك َوم‬ َ
َ ْ َ ُْ
‫ت‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫ان ِزل ا ِل‬
diğimiz kimseler, sana indi-
rilene sevinirler. Fakat grup- ِ
َ ٰ ََ ٰ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َٓ َ َ ّٰ َ ُ ْ َ ْ َ
ِ ‫شك بِه۪ۜ ا ِلهِ ادعوا وا ِلهِ ما‬
lardan onun bir kısmını inkâr
eden de vardır. De ki: Bana, ‫ وكذل ِك‬36 ‫ب‬ ِ ‫ان اعبد الل ول ا‬
sadece Allah’a kulluk etmem َ‫اءك‬ َ َٓ‫اء ُه ْم َب ْع َد مَا ج‬ َ ‫ت ا َ ْه َٓو‬ َ ‫كمًا َع َربيًّاۜ َولَئ ِن َّات َب ْع‬ ْ ُ ُ َْ ََْ
ve O’na ortak koşmamam ِ ِ ‫انزنلاه ح‬
emrolundu. Ben yalnız O’na ً ُ ُ َْ َ َْ ْ ََ َ َ َ َ ّ َ ْ ّٰ َ َ َ َ ْ ْ َ
çağırıyorum ve dönüş de yal- ‫ ولقد ارسلنا رس‬37‫اق‬ ۟ ٍ ‫ل ول و‬ ٍ ِ ‫مِن العِل ِمۙما لك مِن اللِمِن و‬
nız O’nadır.
‫ول‬ ُ ‫ك َو َج َعلْ َنا ل َ ُه ْم ا َ ْز َواجًا َو ُذ ّر َّي ًةۜ َومَا َك َن ل َِر‬
‫س‬
َ َْ ْ
ِ ‫مِن قبل‬
37. Ve böylece biz onu ٍ ِ
ُ‫الل‬ ّٰ ُ ْ َ ٌ َ َ َ ّ ُ ّٰ ْ َّ َ ٰ َ ْ َ ْ َ
‫ يمحوا‬38 ‫اللِ ل ِك ِل اج ٍل كِتاب‬ ۜ ‫ان ياِيت بِاي ٍة ا ِل بِا ِذ ِن‬
Arapça bir hüküm olarak in-
dirdik. Eğer sana gelen bu
ilimden sonra, onların arzu- َ َ ُ ْ
‫ َواِن َما ن ِر َي َّنك َب ْعض‬39 ‫اب‬ َ ‫ت َوعِنْ َدٓهُ ا ُ ُّم الْك‬
‫ِت‬ ُ ‫اء َو ُيْب‬ ُ ‫ش‬ َٓ َ َ
‫ما ي‬
larına uyarsan, işte o zaman ِ ۚ ِ
َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ َّ َ َ ُ َ َّ
‫ال۪ي نعِ ُده ْم ا ْو ن َت َوف َي َّنك فا ِن َما َعليْك البَغ َو َعليْ َنا‬
Allah tarafından senin ne bir
velin ne de koruyucun vardır.
ْ َ ُ ْ َ َ َ ْ ْ َ َّ َ َ َ ْ
38. And olsun senden
‫ ا َول ْم يَ َر ْوا انا ناِيت ال ْرض ننق ُص َها م ِْن اط َراف َِه ۜا‬40 ‫اب‬ ُ ‫ال َِس‬
ْ ُ َ َ ُ َ ْ ُ َ ّ َ ُ َ ُ ُ ْ َ ُ ّٰ َ
önce de peygamberler gön-
َ ‫ال‬
41 ‫اب‬ ِ ‫ِس‬ ‫سيع‬ ۪ ‫والل يم ل مع ِقب ِلك ِم ۪ۜه وهو‬
derdik ve onlara da eşler ve

َ ْ ْ ّٰ َ َ ‫ َر اَّل‬
çocuklar verdik. Allah’ın izni
َ َ َ َ ََْ
olmadan hiçbir peygamber
için mucize getirme imkânı
‫۪ين م ِْن قبْل ِ ِه ْم فلِلهِ ال َمك ُر ج۪يعًا ۜ َي ْعل ُم‬ ‫وقد‬
َّ ‫ار ل َِم ْن ُع ْقَب‬ ُ ‫ك َّف‬ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ ُّ ُ ُ ْ َ َ
42 ِ‫ادلار‬ ‫س وسيعلم ال‬ ۜ ٍ ‫سب ك نف‬ ِ ‫ما ت‬
yoktur. Her ecelin bir “yazı” sı
vardır.
39. Allah dilediğini silip ip-
tal eder, sabit bırakır. Bütün
kitapların aslı onun, onun görmediler mi? Allah hükmeder ve O’nun hükmünü boza-
yed-i kudretindedir. cak kimse yoktur. Ve O hesabı çabuk görendir.

40. Biz, onlara vaat ettiği- 42. Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı; hâlbuki
mizin bir kısmını sana göster- bütün tuzaklar onun ilminde malumdur. Çünkü O, herkesin
sek de veya seni öldürsek de ne kazanacağını bilir. Ahiret yurdunun kimin olduğunu ya-
sana ancak tebliğ etmek dü- kında kâfirler bileceklerdir!
şer. Hesap yalnız bize aittir.
41. Bizim, yeryüzüne gelip,
onu uçlarından eksilttiğimizi

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


254 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َّ ُ َ ُ 254
13. CÜZ ‫الرع ِد‬ ‫سورة‬ İBRAHİM SÛRESİ

ّٰ ٰ َ ُْ ً َ ‫ك َف ُروا ل َ ْس‬ َ َ َّ ُ ُ َ َ
ِ‫ت ُم ْر َس ۜ قل كف بِالل‬ ‫ويقول ال۪ين‬ 14 - İBRAHİM SÛRESİ

43 ‫اب‬ َ ‫ ْمۙ َو َم ْن عِنْ َدهُ عِلْ ُم الْك‬


‫ِت‬
ُ ََْ َ َْ ً َ
‫ش ۪هيدا بين۪ى وبين‬
ِ Bismillâhirrahmânirrahîm
ٌ ّ َ ٌ ّ َ ُ َ ‫ا ِب ْ ٰر ُه‬ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫ه‬ َ ِ ‫َو‬ ‫هك َِّية‬ َ ِ ‫۪يم َمك َِّية َوم‬ َ ‫۪يما ِب ْ ٰره‬ ‫سورة‬
1. Elif. Lâm. Râ. Bu, Rab-
lerinin izniyle insanları karan-
ًٰ َ 14 - İBRAHİM ً َ ٰ َ َ ُ ْ ْ َ َ َ SÛRESİ
‫ة‬ ‫ي‬ ُ َ َ َْ ََْ
‫اية‬ ‫اثن وخسون‬
‫ا‬ ‫ون‬ ‫س‬ ‫خ‬ ‫و‬ ‫ان‬
ِ ‫ت‬ ‫ان‬
ِ ‫اثنت‬
lıklardan aydınlığa, yani her
şeye gâlip, övgüye lâyık olan
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
Allah’ın yoluna çıkarman için
sana indirdiğimiz bir kitaptır.
َ ُ ُّ َ َ َّ َ ْ ُ َ َْ ُ َْ ََْ ٌ َ ٰ۠ٓ
‫ات‬ ِ ‫الر كِتاب انزنلاه ا ِلك تلِ خ ِرج انلاس مِن الظلم‬ 2. Allah öyle bir varlıktır

ّٰ َ ۙ َ ْ َ ْ‫اط ال‬ َ ِ ‫اَِل انلُّور با ِذْن َر ّبه ْم ا ِٰل‬


ki, göklerde ve yerde ne var-
ِ‫ الل‬1 ‫يز الم۪ي ِد‬ ِ ۪ ‫ز‬ ‫ع‬ ِ ‫ص‬ ِِ ِ ِ ِ
sa hepsi O’nundur. Şiddetli

َ ْ ٌْ َ َ ْ َْ َّ ‫َّال۪ي َ ُل مَا يف‬


azaptan dolayı kâfirlerin vay

‫ين‬ َ ‫كاف ِر‬ ‫ِل‬ ‫ل‬ ‫ل‬ ‫ي‬ ‫و‬ ‫و‬ ‫ض‬ ِ ‫ر‬ ‫ال‬ ‫يف‬ ‫ا‬ َ‫الس ٰم َوات َوم‬
ۜ ِ ِ ِ
haline!
۪
ْ ُّ َ ٰ َ ْ َ ُّ َ ْ َ َ َّ َ َ َ َ ْ 3. Dünya hayatını ahirete
‫ادلن َيا‬ ‫حبون اليوة‬ ِ ‫ ال۪ين يست‬2 ۙ‫۪يد‬ ٍ ‫اب شد‬ ٍ ‫مِن ع‬
‫ذ‬ tercih edenler, Allah yolundan

َ ُ ْ َ َ ّٰ َ َ ُّ ُ َ َ َ ٰ ْ َ َ
alıkoyanlar ve onun eğriliğini
ۜ‫ون َها ع َِوجًا‬ ‫يل اللِ ويبغ‬ َ
ِ ‫خرة ِ ويصدون عن س ۪ب‬
ْ ِ ‫ع ال‬ isteyenler var ya, işte onlar

َّ ْ َ ْ َ َٓ َ َ َ َ ٰٓ ُ
derin bir sapıklık içindedirler.
‫ول ا ِل‬ ُ َ ْ َ َ
ٍ ‫ وما ارسلنا مِن رس‬3 ‫۪يد‬ ٍ ‫ا ۬ولئ ِك ۪يف ض ٍل بع‬ 4. Onlara iyice açıklasın
َٓ َ ْ َ ُ ّٰ ُّ ُ َ ْ ُ َ َ ّ َ ُ َ َ
‫اء َو َي ْهد۪ي‬ ُ ‫ش‬ ِ ‫ان ق ْو ِمه۪ ِلبِني له ۜم في‬
diye her peygamberi yalnız
‫ضل الل من ي‬ ِ ‫بِلِس‬ kendi kavminin diliyle gön-

ٰ
‫ َولق ْد ا ْر َسل َنا ُموس‬4 ‫۪يم‬
ْ َ ََ ُ ‫الك‬ َ ْ ‫يز‬ ُ ‫اء ۜ َو ُه َو الْ َعز‬
ُ ‫ش‬ َٓ َ ْ َ derdik. Sonra da Allah diledi-

۪ ‫من ي‬ ğini saptırır, dilediğini de doğ-

ُ ّ َ َ ُ ُّ َ َ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ َٓ َ ٰ ru yola iletir. Çünkü O, güç ve


‫ات ا ِل انلُّورِ َوذك ِْره ْم‬ َ
ِ ‫بِايات ِنا ان اخ ِرج قومك مِن الظل‬
‫م‬ hikmet sahibidir.

ُ َ َّ َ ّ ُ َ ٰ َ َ ٰ َّ ّٰ ِ َّ َ 5. And olsun ki Mûsâ’yı


5 ‫ور‬ ٍ ‫ار شك‬ ٍ ‫ات ل ِك ِل صب‬ ٍ ‫اللِ ا ِن ۪يف ذل ِك لي‬ ۜ ‫بِايام‬ da: Kavmini karanlıklardan
aydınlığa çıkar ve onlara
Allah’ın günlerini hatırlat, diye
mucizelerimizle gönderdik.
43. Kâfir olanlar: Sen resul olarak gönderilmiş bir kimse Şüphesiz ki bunda çok
değilsin, derler. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak sabırlı, çok şükreden herkes
Allah ve yanında “kitap ilmi” olanlar yeter.” için ibretler vardır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 255


ANA SAYFAYA DÖN

َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 255
َ َ ‫ِث َع‬
6. Hani bir zamanlar Mûsâ 13. CÜZ ‫ش‬ ‫الزء اثلال‬ İBRAHİM SÛRESİ

kavmine demişti ki: “Allah’ın


üzerinizdeki nimetini hatırla-
ْ‫م‬ ُ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ ُ ُ ْ ْ َ ٰ ُ َ َ َِْ
yın. Çünkü O, sizi işkence- ‫واذ قال موس ل ِقو ِمهِ اذكروا ن ِعمة اللِ علي‬
nin en kötüsüne sürmekte ve َ َ ْ َ ُٓ ْ ُ َ ُ ُ َ َ ْ َ ْ ٰ ْ ْ ُ ٰ ْ َ ْ
oğullarınızı kesip, kadınları- ‫اب‬ ِ ‫ا ِذ انيم مِن ا ِل ف ِرعون يسومونم سوء العذ‬
ُ َ َٓ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ُ ّ َ ُ َ
‫اءك ۜ ْم َو ۪يف‬
nızı bırakmakta olan Firavun
ailesinden kurtardı. İşte bu ‫ويذ ِبون ابناءكم ويستحيون ن ِس‬
size anlatılanlarda, Rabbiniz-
ْ‫م‬ ُ ُّ َ َ َّ َ َ ْ ِ َ ۟ ٌ َ ْ ُ ّ َ ْ ٌ َٓ َ ْ ُ ٰ
den büyük bir imtihan vardır.” ‫ واذ تاذن رب‬6 ‫ذل ِم بء مِن ربِم عظ۪يم‬
7. Hatırlayın ki Rabbiniz َ َ َّ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ
size: “Eğer şükrederseniz, ‫لئ ِن شكرتم ل ۪زيدنم ولئ ِن كفرتم ا ِن عذا۪ب‬
elbette size daha fazlasını ْ َ ْ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ُٓ ُ ْ َ ْ ٰٓ ُ َ َ َ ٌ َ َ
vereceğim ve eğer nankörlük ‫ وقال موس ا ِن تفروا انتم ومن ِيف الرِض‬7 ‫لشد۪يد‬
ederseniz hiç şüphesiz aza-
َ‫ِ ْم َن َب ُؤا َّال۪ين‬ ُ ْ َ ْ ََ
‫ الم يات‬8 ‫۪يد‬ ٌ ‫ن َح‬ ٌّ ‫الل لَ َغ‬
َ ّٰ ‫َج۪يعًا ۙ فَا َِّن‬
bım çok şiddetlidir! “ diye bil- ِ
َّ
َ ‫وح َو َع ٍد َو َث ُمو َۜد ۛ َوال‬ ُ َ ُ َْ ْ
‫۪ين م ِْن َب ْع ِده ۜ ِْم‬ ٍ ‫ ْم ق ْو ِم ن‬
dirmişti.
ِ ‫مِن قبل‬
َّ ْ ْ َ َٓ ُ ّٰ َّ ْ ُ ُ َ ْ َ َ
8. Mûsâ dedi ki: “Eğer siz
ُّ َ ُ
‫ات ف َرد ٓوا‬ ِ ‫اءت ُه ْم ُر ُسل ُه ْم بِالَيِن‬ ‫ل يعلمهم ا ِل اللۜ ج‬
ve yeryüzünde olanların hep-
si nankörlük etseniz bile, bilin
ْ ُ َ َ َ َّ ُٓ َ َْ ٓ َ
‫اي ْ ِد َي ُه ْم ۪يف اف َواهِ ِه ْم َوقالوا ا ِنا كف ْرنا ب ِ َٓما ا ْر ِسل ُت ْم‬
ki Allah zengindir, Hamd edil-
meye lâyıktır.”

‫ت‬ ْ َ‫ قَال‬9 ‫ون َنٓا اَِلْهِ ُمريب‬ َ ُ ْ َ َّ ّ َ َ َّ ِ َ


‫ف ش ٍك مِما تدع‬
ٍ ۪ ۪ ‫بِه۪ وانا ل‬
9. Sizden öncekilerin, Nuh,

ُ ْ َْ َّ ‫ك فَا ِطر‬ ٌّ َ ّٰ َ ْ ُ ُ ُ ُ
Âd ve Semûd kavimlerinin
ve onlardan sonrakilerin ha-
‫ض يَد ُعوك ْم‬ ِۜ ‫ات َوال ْر‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ ِ ‫رسلهم اِيف اللِ ش‬
َ ٰٓ ْ ُ َ ّ َ ُ َ ْ ُ ُ ُ ْ ْ ُ َ َ ْ َ
berleri size gelmedi mi? On-
‫م‬ ًّ َ ُ َ
ۜ ‫خركم ا ِل اج ٍل مس‬ ِ ‫ِلغفِر لم مِن ذنوبِم ويؤ‬
ları Allah’tan başkası bilmez.

َ ْ َ َ ُ ُ ۜ َ ُ ْ ٌ َ َ َّ ْ ُ ْ َ ْ ُٓ َ
Peygamberleri kendilerine
َ
mucizeler getirdi de onlar, el-
‫يدون ان ت ُص ُّدونا‬ ‫قالوا ا ِن انتم ا ِل بش مِثلنا ت ۪ر‬
َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ُ َٓ ٰ ُ ُ ْ َ َ َ
lerini peygamberlerinin ağız-

10 ‫ني‬ ُ ‫طان‬ َّ َ
ٍ ۪ ٍ ‫عما كان يعبد اباؤ۬نا فاتونا بِسل‬
‫ب‬ ‫م‬
larına bastılar ve dediler ki:
Biz, size gönderileni inkâr et-
tik ve bizi kendisine çağırdı-
ğınız şeyden derin bir kuşku
içindeyiz. 10. Peygamberleri dedi ki: “Gökleri ve yeri yaratan Allah
hakkında şüphe mi var? O, günahlarınızı bağışlamak ve
sizi belli bir zamana kadar ertelemek için sizi imana ça-
ğırıyor. Onlar, “Siz de bizim gibi sadece birer insansınız.
Bizi babalarımızın taptıklarından alıkoymak istiyorsunuz.
Öyleyse bize apaçık bir delil getirin” dediler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


256 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ‫ورةُ ابِ ْٰره‬


‫۪يم‬ َ ‫ ُس‬256
13. CÜZ İBRAHİM SÛRESİ 13. İnkâr edenler,
peygamberlerine; “And olsun,
َ ّٰ ‫ َّن‬ ٰ ُ ُ ْ ٌ َ َ َّ ُ ْ َ ْ ْ ُ ُ ُ ُ ْ ُ َ ْ َ َ
‫الل‬ ِ ‫ش مِثل ْم َول‬ ‫قالت لهم رسلهم ا ِن نن ا ِل ب‬
ya sizi yurdumuzdan çıkara-
‫ح ِْز ٌب‬
cağız, ya da bizim dinimize
ُ َ ْ َ ْ َ ٓ َ َ َ َ َ َ َ ْ ُ َٓ َ ْ َ ٰ َ ُّ ُ َ
4
ْ‫م‬ ‫يمن ع من يشاء مِن عِبادِه۪ۜ وما كان نلا ان ناتِي‬
dönersiniz” dediler. Rableri
de onlara şöyle vahyetti: “Biz
َ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ ّٰ َ َ َ ّٰ ْ َّ َ ْ ُ
11 ‫ك المؤمِنون‬ ِ ‫اللِ وع اللِ فليتو‬ ۜ ‫ان ا ِل بِا ِذ ِن‬ ٍ ‫بِسلط‬
zalimleri mutlaka yok edece-
ğiz.”.
َّ َ ْ َ َ َ َ َ ُ ُ َ ٰ َ ْ َ َ ّٰ َ َ َ َّ َ َ َ َّ َ ٓ َ َ َ َ
‫بن‬ ِ ‫وما نلا ال نتوك ع اللِ وقد هدينا سبلن ۜا ونلص‬ 14. Sonra da onlardan

َ ُ ّ ْ َّ َ َ َ ْ َ ّٰ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ ٰ َٓ ٰ َ
sonra sizi, yerlerine yerleşti-
12 ‫ون‬ ۟ ‫ك ال ُم َت َو ِك‬ ِ ‫ع ما اذيتمونا ۜ وع اللِ فليتو‬ receğiz. İşte bu, benim huzû-
َ ُ َّ َ ْ َ َ َ َ َّ َ َ َ
‫ض َنٓا‬
ruma gelmekten korkanlara
ِ ‫۪ين كف ُروا ل ُِر ُسل ِ ِه ْم نلُخ ِرجن ْم م ِْن ا ْر‬ ‫وقال ال‬ ve azâbımdan korkanlara âid

َ َ َ ٰٓ َ َ َّ َّ ُ َ َ
‫ا ْو تلَ ُعودن ۪يف مِلت ِ َن ۜا فا ْوح ا ِلْ ِه ْم َر ُّب ُه ْم نلُ ْهلِ َّن‬
bir şey.
15. Peygamberler,
ْ‫ل ْرَض م ِْن َب ْع ِده ِۜم‬ َ ْ ُ ُ َّ َ ْ ُ َ َ َ َّ Allah’tan yardım istediler
‫ ولنسكِننم ا‬13 ‫الظالِم۪ني‬ ۙ ve her inatçı zorba hüsrana
ُ ‫اس َت ْف َت‬ْ ‫ َو‬14 ‫اف َوع۪يد‬ َ َ َ َ َ َ َ ٰ
‫ذل ِك ل َِم ْن خاف َمقام۪ى وخ‬
uğradı.
‫حوا‬ ِ 16. Hüsranın ardından da
ٰ
‫ج َه َّن ُم َوي ُ ْسق‬ َ ۪‫ م ِْن َو َٓرائِه‬15 ۙ‫ج َّبار َعن۪يد‬ َ ‫ك ُّل‬ ُ َ َ َ
‫وخاب‬
ٍ
cehennem vardır. Orada ken-
ٍ
ْ َ ُ َ ََ
disine irinli su içirilecektir.
ُ ُ َ
ِ‫ج َّرع ُه َول يَاد يُس۪يغ ُه َو َيات۪يه‬ ‫ يت‬16 ۙ‫۪يد‬ َ َٓ ْ
ٍ ‫مِن ما ٍء صد‬ 17. Onu yudumlamaya

َّ َُ َ َ ‫ك‬ َ َ ّ ُ ْ ُ ْ َْ
۪‫ت َوم ِْن َو َٓرائِه‬
çalışacak, fakat boğazından
ٍۜ ِ ‫ان وما هو بِمي‬ ٍ ‫الموت مِن ك ِل م‬ geçiremeyecek ve ona her
ْ َ ْ ّ َ ُ َ َ َ َّ ُ َ َ
ْ‫ع َمال ُ ُهم‬ ٌ َ ٌ َ َ yandan ölüm gelecek, oysa o
‫ مثل ال۪ين كفروا بِرب ِ ِهم ا‬17 ‫عذاب غل۪يظ‬ ölemeyecek. Arkasından da
َ ْ َ َ ‫يح يف يَ ْوم‬ ْ َّ َ ْ َ َ
‫ف ل َيق ِد ُرون‬ ُ ّ َ
daha şiddetli bir azap gele-
‫ص‬ ‫ع‬
ٍۜ ِ ٍ ۪ ۪ ِ ِ ‫الر‬ ‫ه‬ ‫ب‬ ‫ت‬ ‫د‬‫ت‬ ‫اش‬ۨ ‫د‬
ٍ ‫ا‬ ‫م‬‫ر‬ ‫ك‬ cek.
ُ ‫ال َ ُل ْالَع‬ َّ َ ُ َ ٰ ٔ ْ َ ٰ َ ُ َ َ َّ
18 ‫۪يد‬ ‫ش ۜ ذل ِك هو‬ ٍ ‫مِما كسبوا ع‬
18. Rablerini inkâr edenle-
rin durumu: Onların amelle-
ri fırtınalı bir günde rüzgârın
şiddetle savurduğu küle ben-
11. Peygamberleri de onlara dediler ki: “Biz sizin gibi bir zer. Kazandıklarından hiçbir
insandan başkası değiliz. Fakat Allah nimetini kullarından şeyi elde edemezler. İşte bu
dilediğine lütfeder. Allah’ın izni olmadan bizim size bir delil derin sapıklıktır.
getirmemize imkân yoktur. “ Müminler ancak Allah’a tevek-
kül etsinler.
12. “Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne
diye biz, Allah’a tevekkül etmeyelim! Sizin bize verdiğiniz
eziyete elbette katlanacağız.” Tevekkül edenler yalnız
Allah’a tevekkülde sebat etsinler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 257


ANA SAYFAYA DÖN

َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 257
َ َ ‫ِث َع‬
19. Allah’ın gökleri ve yeri 13. CÜZ ‫ش‬ ‫الزء اثلال‬ İBRAHİM SÛRESİ

hak ile yarattığını görmedin


mi? O dilerse sizi ortadan kal- َ َ ْ ّ َْ َ َْْ َ َ ٰ َّ َ َ َ َ ّٰ َّ َ َ َ ْ َ َ
dırıp yepyeni bir halk getirir. ‫ات والرض بِال ِق ا ِن يشا‬ ۜ ِ ‫الم تر ان الل خلق السمو‬
َ ّٰ َ َ َ ٰ َ َ ۙ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ْ ُ
20‫يز‬ ٍ ‫وماذل ِكعاللِبِع ۪ز‬19‫۪يد‬ ٍ ‫ت ِبل ٍقجد‬ ِ ‫يذهِبمويا‬
20. Bu, Allah’a güç değildir.

َّ ُٓ َ ْ َ ْ َ َّ ُ ٰٓ َ ُّ َ َ َ ً َ ّٰ ُ َ َ َ
21. İnsanların hepsi
Allah’ın huzuruna çıkacak
‫بوا ا ِنا‬ ‫وبرزوا ِللِ ج۪يعا فقال الضعفؤ۬ا ل ِل۪ين استك‬
َ َ ْ َّ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ً َ َ ْ ُ َ َّ ُ
ve güçsüzler büyüklük
ّٰ
taslayanlara diyecek ki:
ِ‫اب الل‬ ِ ‫كنا لم تبعا فهل انتم مغنون عنا مِن ع‬
‫ذ‬
َ ٌ َ ٓ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ُ ّٰ َ ٰ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ
“Şüphesiz bizler size

‫اء َعليْ َٓنا‬ ‫شٔۜ قالوا لو هدينا الل لهديناك ۜم سو‬ ٍ ‫مِن‬
uymuştuk; şimdi siz az bir şey
olsun, Allah’ın azabından bizi
ُ َ َّ َ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ
‫ َوقال الشيْطان‬21 ‫۪يص‬ ۟ ٍ ‫بنا مَا نلَا م ِْن م‬ ‫اج ِزعنا ام ص‬
koruyabilecek misiniz?” Onlar
da, “Eğer Allah bizi doğru
yola eriştirseydi, biz de sizi ُ ُْ َ
‫ال ّ ِق َو َوعدت ْم‬ َ ْ ‫ك ْم َو ْع َد‬ ُ َ َ َ َ ّٰ َّ ُ ْ َ ْ َ ُ َّ َ
‫لما قِض المر ا ِن الل وعد‬
doğru yola eriştirirdik. Şimdi
sızlansak da, sabretsek de ْ َ ٓ َّ َ ْ ُ ْ ْ ُ َْ َ َ َ َ َ َ ْ ُ َُْ ْ ََ
bizim için birdir. Artık bizim ‫ان ا ِل ان‬ ٍ ‫فاخلفتۜم وما كان ِل عليم مِن سلط‬
için hiçbir kurtuluş yoktur” ُ
‫وموا انف َس ۜ ْم‬
ُ ْ َ ُٓ ُ َ
‫وين ول‬ ُ ُ‫ل فَ َ تَل‬
‫وم‬ ۚ ْ ‫جبْ ُت‬
‫م‬ َ ‫اس َت‬ْ َ‫ ْم ف‬ ُ ُْ َ َ
‫دعوت‬
derler.» ۪ ۪
ُ ‫ك َف ْر‬ َ ّ َّۜ ْ ُ ْ ُ ْ َ َٓ َ ْ ُ ْ ‫مَٓا اَنَ۬ا ب ُم‬
22. İş bitirilince şeytan da
‫ت بِمَٓا‬ ‫رِخ ا ِ۪ن‬ ِ ِ ‫م‬ ‫ب‬ ‫م‬ ‫ت‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫م‬  ‫خ‬
ِ ‫ر‬
ِ ِ
َّ َّ ُ ْ َ ْ
diyecek ki: “Şüphesiz Allah,
size gerçek olanı söz verdi.
22 ‫۪يم‬ ٌ ‫اب اَل‬ ٌ ‫۪ني ل َ ُه ْم َع َذ‬ َ ‫الظالِم‬ ‫ون مِن قب ۜل ا ِن‬ ُ ‫ش ْك ُت‬
‫م‬ َ ْ َ‫ا‬
Ben de size söz verdim ama ِ
yalancı çıktım. Zaten benim
‫ات ت ۪ري‬
َْ َّ ‫الَات َج‬
‫ن‬ ِ ِ َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬
‫الص‬ ِ َ ‫خ َل َّال‬ ِ
َُْ
‫د‬ ‫وا‬
sizi zorlayacak bir gücüm ٍ
َ ‫۪يها با ِذْن َر ّبه ۜ ْم َتِ َّي ُت ُه ْم ف‬ َ ‫۪ين ف‬ َ ‫ادل‬ َ ُ ََْْ َ َْ ْ
‫۪يها‬ ‫مِن تتِها النهار خ‬
yoktu. Ben sadece sizi
çağırdım, siz de hemen bana ِِ ِ ِ ِ
ً َ ً َ ً َ ُ ّٰ َ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ
‫الل َم كل ِ َمة ط ّي ِ َبة‬ ‫ الم تر كيف ضب‬23 ‫َس ٌم‬
geliverdiniz. O hâlde beni
kınamayın, kendinizi kınayın.
Artık ben sizi kurtaramam,
ۙ ِ ٓ َ َّ َ ُ ََْ ٌ َ َُ ْ َ ََّ َ َ َ َ
siz de beni kurtaramazsınız. 24 ‫كشجر ٍة طيِب ٍة اصلها ثابِت وفرعها ِيف السماء‬
Şüphesiz ben, daha önce
sizin, beni Allah’a ortak
koşmanızı kabul etmemiştim. 23. İman edip de iyi işler yapanlar, Rablerinin izniyle
Şüphesiz, zalimlere elem içinde ebedî kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cen-
dolu bir azap vardır.” netlere sokulacaklardır. Orada onların temennileri” selam!”
dır.
24. Görmedin mi, Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir
sözü, kökü sabit, dalları gökte olan güzel bir ağacı.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


258 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ‫ورةُ ابِ ْٰره‬


‫۪يم‬ َ ‫ ُس‬258
13. CÜZ İBRAHİM SÛRESİ 28. Allah’ın nimetini nan-
körlüğe çevirmeleri ve sonun-
َ َ ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ْ َ َ َ ّ َ ْ َّ ُ َ َ ُ ُ ٓ ْ ُ da kavimlerini helâka sürük-
‫ضب الل المثال‬ ِ ‫ي‬ ‫و‬ ‫ا‬ ۜ ‫ه‬ ِ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ن‬ِ ‫ِذ‬ ‫ا‬ ‫ب‬
ِ ٍ ‫۪ني‬ ‫ح‬ ‫ل‬ ‫تؤ ۪ت اكلها ك‬ leyenleri görmedin mi?
َ َ َ َُ َ َّ َ َّ َ
‫ َو َمثل ك َِ ٍة خ ۪بيث ٍة‬25 ‫اس ل َعل ُه ْم َي َتذك ُرون‬ ِ ‫ل َِّلن‬
29. Onlar cehenneme gire-

َْ
cekler. O ne kötü yerdir!
َ َ ْ ‫ۨاج ُت َّث‬ ْ َ َ َ َ َ َ
‫ت م ِْن ف ْو ِق ال ْرِض مَا ل َها‬ ‫كر ٍة خ ۪بيث ٍة‬ 30. Allah yolundan saptır-

َْ ُ َ ٰ َ ‫الل َّال‬ ُ ‫ يَُ ّب‬26 ‫م ِْن قَ َرار‬


mak için O’na ortaklar koş-
‫ت‬ َّ
ِ ِ ‫۪ين امنوا بِالق ْو ِل اثلاب‬ ُ ّٰ ‫ت‬
ِ ٍ
tular. De ki: İstediğiniz gibi

َ ‫الل الظالِم‬ َّ ُ ّٰ ‫ض ُّل‬ ُ ‫خ َرة ِ َو‬ ٰ ْ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ yaşayın! Çünkü dönüşünüz


‫۪ني‬ ِ ‫ي‬ ۚ ِ ‫ال‬ ‫يف‬ ِ ‫و‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫ادل‬ ِ ‫ة‬‫و‬ ‫ي‬ ‫ال‬ ‫ِيف‬ ateşedir.

ّٰ َ َ ْ ُ َّ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ُ َٓ َ َ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ
31. İman eden kullarıma
‫ الم تر ا ِل ال۪ين بدلوا ن ِعمت الل‬27 ۟‫ويفعل الل ما يشاء‬ söyle: Namazlarını kılsınlar,

َ‫ َج َه َّن َم يَ ْصلَ ْو َنه ۜا‬28 ۙ ‫ك ْف ًرا َوا َ َح ُّلوا قَ ْو َم ُه ْم َد َار ْالَ َوار‬ ُ
kendisinde ne alışveriş, ne
ۚ ِ de dostluk bulunan bir gün

َ ُّ ُ ً َ ْ َ ّٰ ُ َ َ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ
gelmeden önce, kendilerine
۪ۜ‫ضلوا ع ْن َس ۪بيلِه‬ ِ ‫ وجعلوا ِللِ اندادا ِل‬29 ‫وبِئس القرار‬ verdiğimiz rızıklardan gizli-

َ ‫ قُ ْل لِعِ َباد َِي َّال‬30 ‫۪ي ُك ْم اَِل انلَّار‬ َ ‫قُ ْل َت َم َّت ُعوا فَا َِّن َمص‬
açık infak etsinler.
‫۪ين‬ ِ 32. Gökleri ve yeri yaratan,
ً َ
‫سا َو َعن َِية‬ ًّ ِ ‫اه ْم‬ ُ َ ْ َ َ َّ ُ ْ ُ َ َ ٰ َّ ُ ‫ا ٰ َم ُنوا يُق‬
gökten suyu indirip onunla
‫۪يموا الصلوة وينفِقوا مِما رزقن‬ rızık olarak size türlü meyve-
َّ ُ ّٰ َ ٌ َ َ َ َ َ ِ ْ ‫م ِْن َقبْل ا َ ْن يَا‬
ِ ‫يت يَ ْو ٌم ل َبيْ ٌع ف۪يهِ ول‬
ler çıkaran; izni ile denizde
‫لل ال۪ي‬ ‫ ا‬31 ‫خل‬ ِ yüzüp gitmeleri için gemileri
َ
ْ َ ً َٓ َٓ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ‫َخل‬
‫اء فاخ َر َج‬ ‫ات َوال ْرض َوان َزل مِن السما ِء م‬ َ ٰ َّ
emrinize veren; nehirleri de
ِ ‫و‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫ق‬ sizin hizmetinize sunan an-

ْ َ ‫ك‬ َ ْ ُ ْ ُ ُ َ َ َّ َ َ ْ ُ َ ً ْ َ ‫به۪ م َِن اثلَّ َم‬


cak Allah’tır.
َ‫جري‬ ِ‫تل‬ ‫ل‬ ‫ف‬ ‫ال‬ ‫م‬  ‫ل‬ ‫ر‬ ‫خ‬ ‫س‬‫و‬ ‫م‬  ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ق‬ ‫ز‬ ‫ر‬ ‫ات‬ ِ ‫ر‬
ِ ۚ ِ ِ 33. Adetleri üzere seyre-

ُ‫م‬ ُ َ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َّ َ َ ْ َ ْ َ ْ den güneşi ve ayı size faydalı


‫ وسخر ل‬32 ۚ‫ِيف الح ِر بِام ِر ۚه ۪ وسخر لم النهار‬ kılan; geceyi ve gündüzü de

َ ‫ ُم اَّلْ َل َوانلَّ َه‬ ُ َ َ َّ َ َ ْ َ َٓ َ َ َ ْ َ َ ْ َّ istifadenize veren Allah’tır.


33 ۚ‫ار‬ ‫نيۚ وسخر ل‬ ِ ‫الشمس والقمر دائ ِب‬

25. O ağaç, Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir.


Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.
26. Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o
yüzden ayakta durma imkânı olmayan pis bir ağaca ben-
zer.
27. Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de
ahirette sabit bir sözle sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır.
Ve Allah dilediğini yapar.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 259


ANA SAYFAYA DÖN

َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 259
َ َ ‫ِث َع‬
34. O size istediğiniz her 13. CÜZ ‫ش‬ ‫الزء اثلال‬ İBRAHİM SÛRESİ

şeyi verdi. Allah’ın nimetini


saymak isteseniz de saya-
ّٰ َ َ ْ ُّ ُ َ ْ َ ُ ُ َُْ َ َ ّ ُ ْ ْ ُ ٰٰ َ
mazsınız. Doğrusu âdemoğlu ِ‫واتيم مِن ك ِل ما ساتلموهۜ واِن تعدوا ن ِعمت الل‬
çok zalim, çok nankördür!
ُ‫ َواِذْ قَ َال ا ِب ْ ٰره۪يم‬34۟ ‫ار‬ ٌ ‫وم َك َّف‬ ٌ ُ‫ان لَظَل‬ َ َ ْ ْ َّ ۜ َ ُ ْ ُ َ
35. Hatırla ki İbrahim şöy- ‫ل تصوها ا ِن الِنس‬
le demişti: “Rabbim! Bu şehri َ‫ن ا َ ْن َن ْع ُبد‬ َّ ‫اج ُنبْن۪ى َو َب‬ ْ ‫ل اٰم ًِنا َو‬ َ َ َ‫اج َع ْل ٰه َذا ْال‬ ْ ‫َر ّب‬
emniyetli kıl, beni ve oğulla- ِ ِ
rımı putlara tapmaktan uzak ْ‫اس َف َمن‬ َّ َ ً َ َ ْ َ ْ َ َّ ُ َّ ّ َ َ َ ْ َْ
tut!” ۚ ِ ‫ب ا ِنهن اضللن كث۪يا مِن انل‬ ِ ‫ ر‬35 ‫الصنا ۜم‬
‫ َر َّب َنٓا‬36 ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ ٌ ‫ك َغ ُف‬ َ َّ َ
‫ان فا ِن‬ َ ‫تَب َعن۪ى فَا ِنَّ ُه م ِّن۪ى َو َم ْن َع‬
‫ص‬
۪ ۚ ِ
36. “ Rabbim, onlara uyan-
lar sapıttılar. Rabbim kim
َ ْ ْ ‫ت م ِْن ُذ ّر َّيت۪ى ب َواد َغ‬ ْ َ ْ َ ّٓ
‫ي ذ۪ي َز ْر ٍع عِن َد بَيْتِك‬ ِ ٍ ِ
ُ ‫ا ِ۪ن اسكن‬
emrine uyarsa o gerçeğe uy-
muştur. Kim de emrine karşı ِ
gelirse, şüphesiz Sen çok ba-
‫اس‬ ِ َّ‫اج َعل اف ِـ َٔدةً م َِن انل‬
ْ َ ْ ْ َ َ ٰ َّ
‫۪يموا الصلوة ف‬ ُ ‫ح َّر ِم ۙ َر َّب َنا ِلُق‬ َ ‫ال ْ ُم‬
ğışlayan, pek esirgeyensin.”
َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ َّ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ ْ َ ٓ ْ َ
37. “Ey Rabbimiz! Namazı
37 ‫ات لعلهم يشكرون‬ ِ ‫ته ۪وي ا ِل ِهم وارزقهم مِن اثلمر‬
ّٰ َ َ ٰ ْ َ َ َ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ َ ُ َ ْ َ َ َّ َٓ َّ َ
kılmaları için ben, çocuklarım-
dan bir kısmını senin Beyt-i
ِ‫ربنا ا ِنك تعلم ما نف۪ى وما نعل ِ ۜن وما يف ع الل‬
َّ ّٰ ُ ْ َ ْ َ َ َ َْْ َْ ْ
Harem’inin yanında, ekinsiz

‫ المد ِللِ ال۪ي‬38 ِ‫شٔ ِيف الرِض ول ِيف السماء‬ ٓ َ َّ


ٍ ‫مِن‬
bir vâdîye yerleştirdim. Sen

َ ٰ ْ َ ْ ََ
de insanlardan bir kısmının
ُ‫ح َۜق ا َِّن َرّب ل َ َسم۪يع‬ ٰ ‫۪يل َوا ِ ْس‬ ‫ب ا ِسمع‬ َ ‫َو َه‬
ِ ‫ك‬ ِ ‫ب ۪ل ع ال‬
gönüllerini onlara meylettir,
onları ürünlerden rızıklandır, ۪
umulur ki şükrederler. “
‫ى َر َّب َنا‬ ‫ت‬
۪ ‫ي‬َّ ‫الصلٰوة ِ َوم ِْن ُذ ّر‬ َّ ‫۪يم‬ َ ‫اج َعلْن۪ى ُمق‬ ْ ‫ َر ّب‬39 ِ‫ادل َٓعء‬ ُّ
ۗ ِ ِ
َ ‫ادل َّي َول ِلْ ُم ْؤ ِمن‬ ْ َ َّ َ َٓ ‫َو َت َق َّب ْل ُد‬
38. “Ey Rabbimiz! Şüphe-
siz ki sen bizim gizleyeceği-
‫۪ني يَ ْو َم‬ َ ِ ‫اغفِ ْر ل َول َِو‬
۪ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ب‬ ‫ر‬ 40 ِ ‫ء‬ ‫ع‬
mizi de açıkladığımızı da bi-
ُ َ ً َ َ ّٰ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ َُ
lirsin. Çünkü ne yerde ne de
‫الل غف ِ ع َّما َي ْع َمل‬ ‫ ول تسب‬41 ‫اب‬ ۟ ُ ‫وم ال َِس‬ ‫يق‬
َْ ُ ّ َ ُ َ َّ َۜ ُ َّ
gökte hiçbir şey Allah’a gizli
ُ ‫الب ْ َص‬ َ َْ
kalmaz.”
42ۙ ‫ار‬ ِ‫خ ُره ْم ِلَ ْو ٍم تشخُص ف۪يه‬ ِ ‫الظال ِمون ا ِنما يؤ‬
39. “İhtiyar halimde bana
İsmail’i ve İshak’ı bağışlayan
Allah’a hamdolsun! Şüphesiz
Rabbim duayı işitendir.” 41. “Ey Rabbimiz! Hesap olunacağı gün beni, ana-baba-
mı ve müminleri bağışla!”
40. “Rabbim! Beni namaza
devam eden bir kimse eyle. 42. Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz san-
Soyumdan da böyle kimseler ma! Şu kadar ki, Allah onları, gözlerin şaşkınlıktan baka
yarat. Rabbimiz! Duamı ka- kalacağı bir güne erteliyor.
bul eyle.”

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


260 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

13. CÜZ َ ‫ورةُ ابِ ْٰره‬


‫۪يم‬ َ ‫ ُس‬260 İBRAHİM SÛRESİ 46. Hilelerinin cezası Allah
katında malum iken, onlar,
ْ‫ط ْر ُف ُهم‬ َ ْ ْ َ ُّ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ
‫۪ني ُمقنِع۪ى ُرؤ۫ ِسـ ِهـم ل يـرتـد ا ِل ِهـم‬ ‫ُم ْه ِطع‬
tuzaklarını kurmuşlardı. Hâl-
ۚ buki onların hileleriyle dağlar

ۙ‫اب‬ ُ ‫اس يَ ْو َم يَاْت۪يه ُم الْ َع َذ‬ َ َّ‫ َواَنْذر انل‬43 ۜ‫اء‬


ِ ٌ ‫َواَفْـِ َٔد ُت ُه ْم َه َٓو‬ yerinden gidecek değildi!
ِ ِ
ٓ
47. O halde, sakın Allah’ın

‫ب‬ ْ ‫۪ين ظَلَ ُموا َر َّب َنٓا ا َ ّخ ْرنَٓا ا ِٰل ا َ َجل قَريبۙ ُن‬ َ ‫ول َّال‬ ُ ََُ
‫فيق‬
ِ
peygamberlerine verdiği söz-
ِ ٍ ۪ ٍ den cayacağını sanma! Çün-
ُ َ ْ َ ُٓ ُ َ َ َ َ ُّ َّ َ َ َ ْ َ
‫الر ُسۜل ا َول ْم تونوا اق َس ْم ُت ْم م ِْن قبْل‬ ِ‫دع َوتك َونبِع‬
kü Allah intikam sahibidir,
mutlak üstündür.
ٓ ُ َ َ َ َّ َ َ ْ ُ َْ ََ ۙ ََ ْ ْ ُ َ َ
‫ك ِن ال۪ين ظلموا‬ ِ ‫ وسكنتم ۪يف مسا‬44 ‫ال‬ ٍ ‫ما لم مِن زو‬
48. Gökler ve yer de başka

ُ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ
bir yere değiştirildiği ve onlar
ُ‫م‬ ‫انفسهم وتبني لم كيف فعلنا ب ِ ِهم وضبنا ل‬
ise Kâhhâr olan Allah’ın hu-

َ ََْْ
zuruna çıktıkları gün…
ْ‫ك ُر ُه ۜم‬ ْ َ ّٰ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ َ َ
‫ وقد مكروا مكرهم وعِند اللِ م‬45 ‫المثال‬ 49.O gün, günahkârların

َّ َ ‫ فَ َ َتْ َس‬46 ‫ال َب ُال‬ ْ ُْ َ َُ ْ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ zincire vurulmuş olduğunu


‫ب‬ ِ ‫واِن كان مكرهم ل ِتول مِنه‬ görürsün.

َ ْ ُ ٌ َ َ ّٰ َّ ُۜ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ َ ّٰ 50. Gömlekleri katrandan-


47 ‫ام‬ ٍ ۜ ِ ‫الل مل ِف وع ِده۪ رسله ا ِن الل ع ۪زيز ذوانت‬
‫ق‬ dır, yüzlerini de ateş bürüye-

ّٰ ُ َ َ َ ُ َ ٰ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ ُ َ ْ َ cektir.
‫يوم تبدل الرض غي الرِض والسموات وبرزوا ِلل‬ 51. Allah, herkese kazan-
َ‫۪ني يَ ْو َمئ ِذ ُم َق َّرن ۪ني‬ َ ‫جرم‬ ْ ‫ َوتَ َرى ال ْ ُم‬48 ‫ال ْ َواحد الْ َق َّهار‬ dığının karşılığını vermek için
ٍ ِ ِ ِ ِ böyle yapar. Şüphesiz Allah,

ُ‫وه ُهم‬ َ ُ ُ ٰ ََْ َ َ ْ ْ ُُ َ َ َ ْ َْ hesabı çabuk görendir.


‫ان وتغش وج‬ ٍ ‫ ساب۪يلهم مِن ق ِطر‬49 ۚ‫ِيف الصفا ِد‬ 52. İşte bu, tehlikelere kar-
َ ّٰ ‫تۜ ا َِّن‬ ْ ‫الل ُك َّل َن ْفس مَا َك َس َب‬ ُ ّٰ ‫جز َي‬ ْ َ ُ َّ
‫الل‬ ِ ‫ ِل‬50 ۙ ‫انلار‬
şı uyarılsınlar, Allah’ın ancak
ٍ bir tek ilah olduğunu bilsinler
َْ ٌ َ َ ٰ ْ ُ َ
۪‫اس َو ِلُنذ ُروا بِه‬ ِ ‫ هذا بَغ ل َِّلن‬51 ‫اب‬ َ ‫ال‬ ve akıl sahipleri iyice düşü-
ِ ‫ِس‬ ‫سيع‬ ۪ nüp öğüt alsınlar diye insan-
َْ َ ْ ُ ُ َ َّ َّ َ َ ٌ َ ٌ ٰ َ ُ َ َّ َ ُٓ َ ْ َ َ lara biz bildirdik.
52 ‫اب‬ ِ ‫حد و ِلذكر او۬لوا الل‬ ِ ‫و ِلعلموا انما هو ا ِل وا‬

43. O gün başlarını dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine


dahi dönmez. Kalpleri ise bomboştur.
44. İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar.
Zira o gün zalimler, “Ey Rabbimiz! Yakın bir süreye kadar bizi
ertele de senin çağrına uyalım ve peygamberlerin izinden
gidelim” diyecekler. Onlara şöyle denilecek: . «Daha önce,
sizin için bir zevâl olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?”
45. Kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz.
Onlara neler yaptığımız size apaçık belli olmuştu. Ve size
birçok misaller vermiştik.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 261
ANA SAYFAYA DÖN

14. CÜZ َ َ ‫الرا ِب َع َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬261
َّ ‫ل ْز ُء‬ HİCR SÛRESİ

َ ِ ‫َو‬ ٌ َّ ّ َ ٌ ّ َ ْ ْ ُ ْ ْ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
15 - HİCR SÛRESİ ‫ه‬ ‫كية‬ َ ِ ‫ك َّية َوم‬
ِ‫ه‬ ِ ‫رال ِج ِر م‬ َ‫الُسِج‬
ِ ‫ورة‬
ً َٰ 15 - ً HİCR ٰ َ
‫ت ِ ْس ٌع َ َوت ْ ِْس ُع ُون َايَة‬
‫تِْسٌع‬
SÛRESİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
‫اية‬ ‫وت ِسعون‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ
1. Elif. Lâm. Râ. Bunlar O ‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
َ َ َ َّ ُّ َ َ َ َ ُ ُ ‫ات الْك َِتاب َوقُ ْراٰن‬ َ ْ ٰٓ
ُ َ‫ك اٰي‬
Kitab’ın, Kur’an-ı Mübîn’in
âyetleridir. ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ‫۪ين كف ُروا‬ ‫ ربما يود ال‬1 ‫ني‬ ‫ب‬
ٍ ۪ ٍ‫م‬ ِ ‫الر ۠ت ِل‬
ُ َْ
14
ْ ُ ُ ْ ُ َ َ ‫ل َ ْو َكنُوا ُم ْسلِم‬
‫ ذ ْره ْم يَاكلوا َو َي َت َم َّت ُعوا َو ُيل ِه ِه ُم ال َمل‬2 ‫۪ني‬
2. İnkâr edenler, Allah var
demeyi çokça isteseler ya!
3. Onları bırak; yesinler, ٌ‫ك َنا م ِْن قَ ْر َي ٍة ا َِّل َول َ َها ك َِتاب‬ْ َ ْ َ َٓ َ َ َ
‫ وما اهل‬3 ‫ف َس ْوف َي ْعل ُمون‬
َ َ
ْ
eğlensinler ve boş emel on-
ُ َ َ َ َ ُ َ ٌ ُ‫َم ْعل‬
ları oyalaya dursun. Yakında
‫ َوقالوا‬5 ‫ مَا ت ْسب ِ ُق م ِْن ا َّم ٍة ا َجل َها َومَا ي َ ْس َتاخ ُِرون‬4 ‫وم‬
َ ‫ ل َ ْو مَا تَاْت‬6 ۜ‫ون‬ ٌ ُ ْ َ َ َ َّ ُ ْ ّ ْ َ َ َ ّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ
bilecekler!
4. Kendisi hakkında bilinen ‫۪ينا‬ ‫يا ايها ال۪ي ن ِزل عليهِ الِكر ا ِنك لمجن‬
َ َ ٰٓ ْ ُ ّ َ ُ َ َّ ‫ت م َِن‬
َ ‫الصادِق‬ َ ْ‫بال ْ َملٰٓئ َِكةِ ا ِْن ُكن‬
‫نل ال َملئ ِكة‬
bir yazı yokken Biz, hiçbir ül-
keyi helak etmedik. ِ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫م‬ 7 ‫۪ني‬ ِ
َ َّ ْ ّ ْ َ ْ َ َّ َ ‫ال ّق َومَا َكنُ ٓوا ا ًِذا ُمنْظَر‬ ْ
َ ‫ا َِّل ب‬
‫ ا ِنا ن ُن ن َّزنلَا الِك َر َواِنا ُل‬8 ‫ين‬
5. Hiçbir millet, ecelinin
önüne geçemez ve onu ge- ۪ ِ ِ
َْ َ َ َ ْ َ ْ ََ َ ُ َ
‫ َومَا‬10 ‫۪ني‬ َ ‫ل َّول‬ ‫ َولقد ا ْر َسل َنا م ِْن قبْل ِك ۪يف شِيعِ ا‬9 ‫لَاف ِظون‬
ciktiremez.

ُ ُ َ َ ٰ َ ُ َ َّ ُ ‫يَاْت۪يه ْم م ِْن َر‬


6. Dediler ki: “Ey kendisine
َ ُ
Kur’an indirilen! Sen bir mec- ‫ كذل ِك ن ْسلك ُه‬11 ‫ول ا ِل كنوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن‬ ٍ ‫س‬ ِ
nunsun!”
َ ‫ل َّول‬َ ْ ُ َّ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ ْ ُ ُ
7. “Eğer doğru söyleyen- 13‫ني‬ ۪ ‫ليؤمِنونبِه۪وقدخلتسنةا‬12ۙ‫وبالمج ِرم۪ني‬ ِ ‫۪يفقل‬
َ ْ ُّ َ َ ً َ‫ح َنا َعلَيْه ْم ب‬ ْ ‫َول َ ْو َف َت‬
14 ۙ‫الس َٓماءِ فظلوا ف۪يهِ َيع ُر ُجون‬ َّ ‫ابا م َِن‬
lerden idiysen, bize melekleri
getirmeliydin.” ِ
َ
َ ُ ُ ْ َ ٌ ْ َ ُ ْ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ّ ُ َ َّ ُٓ َ َ
8. Biz, melekleri ancak hak
ve hikmete uygun olarak in-
15 ‫ون‬ ۟ ‫ور‬ ‫لقالوا ا ِنما سكِرت ابصارنا بل نن قوم مسح‬
diririz. O zaman da onlara
mühlet verilmez.
9. Kur’an’ı kesinlikle biz 12. İşte böylece biz onu, suçluların kalbine sokarız.
indirdik; elbette onu yine biz 13. Öncekilerin başına gelenlerden ders almaları
koruyacağız. gerekirken onlar hala buna inanmıyorlar.
10. And olsun, senden ön- 14.15. İman etmeyenlere gökten bir kapı açsak da
ceki milletler arasında da el- oradan yukarı çıksalar, yine de «Gözlerimiz döndürüldü,
çiler gönderdik. bilakis biz büyülenmiş bir milletiz.» derlerdi.
11. Onlara bir peygam-
ber gelmeyedursun, hemen
onunla alay ederlerdi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


262 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ
14. CÜZ ‫ورةُ ال ِْج ِر‬ ‫ س‬262 HİCR SÛRESİ yanlar için geçim vasıtaları
yarattık...

16 ۙ‫ين‬ َ ‫الس َٓما ِء بُ ُروجًا َو َز َّينَّاهَا ل َِّلناظِر‬ َّ ‫َولَ َق ْد َج َعلْ َنا يف‬
ِ
21. Kâinatta mevcut her
۪ şeyin hazineleri ancak bizim
َّ ‫ت َق‬ َ َ ‫اس‬ ْ ‫ ا َِّل َمن‬17 ‫طان َرجي‬ َ ْ َ ُّ ْ َ َْ َ َ
‫الس ْم َع‬ ۙ ٍ ۪ ٍ ‫ك شي‬ ِ ‫وح ِفظناها مِن‬
yed-imiz dedir. Biz onu ancak
ِ belli bir miktar ile indiririz.
َ‫ال ْرَض َم َد ْدنَاهَا َواَلْ َقيْ َنا ف۪يها‬ َْ َ ٌ ‫اب ُمب‬ ٌ ‫فَاَتْ َب َع ُه ِش َه‬
‫ و‬18 ‫ني‬ ۪ 22. Biz, rüzgârları aşıla-

ُ َ َْ َ َ َ ْ َ ُّ ْ َ ََََْْ َ ِ َ َ
mayı sağlayan vasıta olarak
ْ‫م‬ ُ ‫شٔ َم ْو‬
‫ وجعلنا ل‬19 ‫ون‬ ٍ ‫ز‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫رواس وانبتنا ف۪يها مِن‬
gönderdik ve gökten bir su

َ َ ْ َّ ٔ ْ َ ْ ْ َ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ
indirdik de onunla su ihtiya-
‫ش ا ِل عِندنا‬ ٍ ‫ واِن مِن‬20 ‫ف۪يها معاي ِش ومن لستم ل بِرازِق۪ني‬
cınızı karşıladık. Siz o suyu

َ َ َ ّ َْ َ ََْ ُ ْ َ َ َ َّ ُٓ ُ ّ َ ُ َ َ ُ ُ َٓ َ
depolayamazdınız.
‫اح ل َواق َِح‬ ‫الري‬ِ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫س‬ ‫ر‬ ‫ا‬‫و‬ 21 ‫م‬ٍ ‫و‬ ‫نل ا ِل بِقد ٍر معل‬ ِ ‫خزائ ِنهۘ وما ن‬ 23. Ancak biz diriltir ve biz

َ ُ َ ْ ُ ْ َ َٓ َ ُ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ ً َٓ َٓ َّ َ َ ْ َ ْ َ َ
öldürürüz! Ve her şeye biz
22 ‫ني‬ َ ‫بازن‬ ‫فانزنلا مِن السماءِ م‬
۪ ِ ِ ‫اء فاسقيناكموهۚ وما انتم ل‬ vâris oluruz.

ََ َ ُ ْ ْ َ ُ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َّ َ
‫ َولق ْد َعل ِ ْم َنا‬23 ‫۪يت َون ُن ال َوارِثون‬
24. And olsun biz, sizden
‫ ونم‬ ۪ ‫واِنا نلحن ن‬ önce gelip geçenleri de biliriz,
َّ َْ ْ ْ َ َ ْ ََ ُ ْ َ ْ ْ
‫ َواِن‬24 ‫ين‬ َ ‫خر‬ ِ۪ ‫۪ني مِن ْم َولقد عل ِ ْمنا ال ُمستا‬ ‫ال ُم ْس َتق ِدم‬
geride kalanları da biliriz.
25. Şüphesiz onları
َ َ ْ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ۟ ٌ َ ٌ َ ُ َّ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ُ َ َّ َ toplayacak olan senin
‫سان‬ ‫ ولقد خلقنا الِن‬25 ‫ربك هو يشهۜم ا ِنه حك۪يم عل۪يم‬ Rabbindir. Çünkü O,
ُ َ ْ َ َ َّ ْ ُ ‫صال م ِْن َح َمأ َم ْس‬ َ ْ‫م ِْن َصل‬
‫ َوال َ ٓان خلق َناهُ م ِْن قبْل‬26 ‫ون‬
Hakîm’dir, Âlim’dir.
ٍۚ ‫ن‬ ٍ ٍ
ً‫ك ل ِلْ َملٰٓئ َِكةِ ا ِّن َخال ٌِق بََشا‬
26. Gerçekten de biz in-
َ ُّ َ َ َ ْ ِ َ ِ ‫الس ُم‬ َّ ‫م ِْن نَار‬
۪ ‫ واذ قال رب‬27 ‫وم‬ ِ
sanı kurumuş çamurdan, bi-
çimlendirdiğimiz bir balçıktan
ُ ‫خ‬ْ َ َ َ ُ ُ ْ َّ َ َ َ ُ ْ َ َ َ ْ ْ
َ َ ْ
‫ت‬ ‫ فا ِذا سويته ونف‬28 ‫ون‬ ٍ ‫ال مِن حم ٍأ مسن‬ ٍ ‫مِن صلص‬
yarattık.

ْ‫ج َد ال ْ َملٰٓئ َِك ُة ُكُّ ُهم‬ َ ‫ فَ َس‬29 ‫۪ين‬ َ ‫ف۪يهِ م ِْن ُروح َف َق ُعوا َ ُل َساجد‬
27. Cinleri de daha önce
ِ ۪ zehirli ateşten yaratmıştık.

َ ‫الساجد‬ َّ ‫ون َم َع‬ َ ُ َ ْ َ ٰٓ َ َ ْ َّ ٓ َ َُْ َ 28. Hani Rabbin meleklere


31 ‫۪ين‬ ِ  ‫ي‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ب‬ ‫ا‬ ‫۪يس‬ ۜ ‫ل‬ ‫ِب‬ ‫ا‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ 30 ۙ‫ون‬ ‫اجع‬ demişti ki: “Ben kupkuru bir
çamurdan, biçimlendirdiğim
balçıktan bir insan yarataca-
16. And olsun, biz gökte birtakım burçlar yarattık ve te- ğım.”
maşa edenler için onu süsledik. 29. “Onu düzenlediğim ve
17. Onları, taşlanmış her şeytandan koruduk. ona ruhumdan üflediğim za-
man, siz hemen onun için
18. Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da pe- secdeye kapanın!”
şine açık bir alevli ateş düşmüştür.
30. Meleklerin hepsi toptan
19. Yeri uzatıp yaydık, orada sarsıntıyı önleyen dağlar secde ettiler.
yerleştirdik ve ölçülüp tartılan her şeyden nice nebat bitir-
dik. 31. Fakat İblis secde eden-
lerle beraber secde etmekten
20. Orada hem sizin için hem de rızıkları size ait olma- imtina etti.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 263
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ ‫الراب َع َع‬
32. “Ey İblis! Secde eden- 14. CÜZ ‫ش‬ ِ ‫ الزء‬263 HİCR SÛRESİ

lerle beraber olmayı terk et-


mene sebep nedir?”
َ َ َ َّ َ َ َ ُ َ َّ َ َ َ َ ُ ْ َٓ َ َ
33. “Ben kuru bir çamur- ‫ قال‬32 ‫جد۪ين‬ ِ ‫قال يا ا ِبل۪يس ما لك ال تون مع السا‬
dan oluşan, şekillenmiş bir
ُ ْ َ ٔ َ َ ْ َ ْ َ ْ ََُْ َ َ َ َ ُ َْ ْ ُ ََْ
balçıktan yarattığın bir insana 33‫ون‬ ٍ ‫المِنح ٍامسن‬ ٍ ‫شخلقتهمِنصلص‬ ٍ ‫لمان ِلسجدل ِب‬
secde edecek değilim.” dedi.
ٰ َ َّ َ ْ َ َ َّ َ ٌ َ َ َّ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ
34. Bunun üzerine Allah: ِ‫ك الل ْع َنة ا ِل يَ ْوم‬ ‫ واِن علي‬34 ‫قال فاخرج مِنها فا ِنك ر ۪جيم‬
َ َّ َ َ َ َ َُْ ُ َِْ ٰ ٓ ْ ََْ ّ َ َ َ
“Öyle ise oradan çık! Çünkü
‫ قال فا ِنك‬36 ‫ب فان ِظر ۪ين ا ِل يوم يبعثون‬ ّ
ِ ‫ قال ر‬35 ‫۪ين‬ ِ ‫ادل‬
artık kovuldun!” dedi.

ّ ‫ قَ َال َر‬38 ‫وم‬ ُ ْ َْ ْ َْ ْ َ ٰ َ ‫م َِن ال ْ ُمنْظَر‬


35. Muhakkak ki kıyamet
gününe kadar lânet senin
‫ب ب ِ َٓما‬ ِ ِ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫ت‬ ِ ‫ق‬‫و‬ ‫ال‬ ‫م‬ ِ ‫و‬ ‫ي‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ 37 ۙ ‫ين‬ ۪
ََُ َْْ
üzerine olacaktır!
َ ‫جع‬ َ ْ َ ‫ل ْغو َي َّن ُه ْم ا‬ ْ ‫ن ل َ ُه‬ َّ َ ‫ل َز ّي‬ َُ ََْْ َ
36. “Ey Rabbim! Öyle ise,
39 ۙ‫۪ني‬ ِ ‫و‬ ‫ض‬ ِ ‫ر‬ ‫ال‬ ‫يف‬ِ ‫م‬ ِ ‫اغوين۪ى‬
َّ َ َ ‫اط‬ َ َْ ْ َّ
tekrar dirileceği güne kadar
ٌ َ َٰ َ َ ْ َ َ
‫ع‬ ‫ص‬ ِ ‫ قال هذا‬40 ‫ا ِل ع َِبادك مِن ُه ُم ال ُمخلص۪ني‬
bana mühlet ver,” dedi.

َّ ٌ َ ْ
37.38. “O halde sen bili-
َ َ َ َ َّ
‫ ا ِن ع َِباد۪ي ليَْس لك َعليْ ِه ْم ُسلطان ا ِل َم ِن‬41 ‫۪يم‬ ٌ ‫ُم ْس َتق‬
nen bir vakte kadar kendile-
rine mühlet verilenlerdensin,”
dedi.
43 ۙ‫۪ني‬ َ ‫جع‬ َ ْ َ ‫ َوا ِ َّن َج َه َّن َم ل َ َم ْوع ُِد ُه ْم ا‬42 ‫ين‬ َ ‫ك م َِن الْ َغاو‬ َ َ َ َّ
‫اتبع‬
39. Dedi ki: “Ey Rabbim! ۪
And olsun ki beni azdırmana
ٌ ُ َْ ٌْ ُ ْ ُْ َ ُّ َ ْ َ ُ َ ْ َ ََ
karşılık ben de yeryüzünde ۟
44 ‫اب مِنهم جزء مقسوم‬ ٍ ‫لها سبعة ابوا ۜ ٍب ل ِك ِل ب‬
َ ٰ َ َ َ ُ ُ ُْ ُ َ َّ َ َ َّ ُ ْ َّ
onlara süsleyeceğim ve onla-
46 ‫ ادخلوها بِ ٍم ا ِمن۪ني‬45 ۜ‫ون‬ ُ
ٍ ‫ات وعي‬ ٍ ‫ا ِن المتق۪ني ۪يف جن‬
rı mutlaka azdıracağım!

ََُ ُ ُ َٰ ً َْ ّ ْ ْ ْ َ
47‫َون َزع َنامَا ۪يف ُص ُدورِهِممِنغ ٍِلا ِخواناعس ٍرمتقابِل۪ني‬
َ
40. Ancak onlardan ihlâsa
erdirilmiş kulların müstesna.
41. Buyurdu: “İşte benim
َ َ ْ ُ َ ْ ْ ُ َ َ ٌ َ َ َ ْ ُ ُّ َ َ َ
gözetmem gereken doğru yol 48 ‫ل يمسهم ف۪يها نصب وما هم مِنها بِمخر ۪جني‬
َ َ َّ َ َ ُ ‫ئ ع َِباد۪ٓي ا َ ّٓن اَنَا الْ َغ ُف‬
budur.”
‫اب ه َو‬
ُ
‫ذ‬ ‫ع‬ ‫ن‬ ‫ا‬‫و‬ 49 ۙ ُ ‫الرح‬
‫۪يم‬ َّ ‫ور‬ ْ ‫َن ّب‬
42. “Şüphesiz beni tanı-
۪ ۪ ِ
َْ ُ َ َْ
yan kullarım aleyhine sana
51 ۢ‫۪يم‬ َ ‫ َونَ ّبئْ ُه ْم َع ْن َضيِْف ا ِب ْ ٰره‬50 ‫۪يم‬ ُ ‫الل‬ ‫العذاب‬
ِ
verilmiş bir hâkimiyet yoktur.
Ancak azgınlardan sana tabi
olanlar müstesna.”
43. Muhakkak cehennem,
onların hepsine vaat olunan 47. Biz, onların sadırlarındaki kini söküp attık; onlar artık
yerdir. köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olmuşlar-
dır.
44. Cehennemin yedi ka-
pısı vardır. Onlardan her kapı 48. Onlara orada hiçbir yorgunluk dokunmayacak ve on-
için ayrılmış bir zümre vardır. lar orada ebedi kalacaklardır.
45. Allah’ın azabından kor- 49. Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici
kup rahmetine sığınan mutta- olduğumu haber ver.
kiler, mutlaka cennetlerde ve 50. Bununla beraber benim azabımın acıklı azap oldu-
pınar başlarında olacaklar. ğunu bildir.
46. “Oraya emniyet ve 51. Onlara İbrahim’in misafirlerinden de haber ver.
selâmetle girin” denilir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
264 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ُ
14. CÜZ ‫ورةُ ال ِْج ِر‬ ‫ س‬264 HİCR SÛRESİ 56.57. Rabbinin rahmetin-
den, sapıklardan başka kim
َ ُ َ ْ ُ ْ َّ َ َ ۜ ً َ َ ُ َ َ ْ َ َ ُ َ َ ْ ümit keser? Ey elçiler! Ne işi-
52 ‫جلون‬ ِ ‫ا ِذ دخلوا عليهِ فقالوا سما قال ا ِنا مِنم و‬ niz var?” dedi.

ُ ُ ْ َّ َ َ َ َ َ َ ُ َ‫ش‬ ُ ّ َ ُ َّ ْ َ ْ َ َ ُ َ
‫وين‬ ۪ ‫ قال ابشتم‬53 ‫۪ي‬ ٍ ‫قالوا لتوجل ا ِنا نب ِ ك بِ ٍم عل‬
58. Dediler ki: “Biz, suçlu

َ ُ ّ َ ُ َ َ ُ َ ْ َ َّ َ ْ َ ٰ ٓ َ
bir topluma gönderildik.”
َ‫شنَاك‬ ْ َّ َ ‫ قَالُوا ب‬54 ‫ون‬ ‫بر فبِم تبِش‬ ِ ‫ع ان مسِن ال‬ 59. “Ancak Lût ailesi hariç.

ُ ََْ ْ ََ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ ّ َْ
Onların hepsini kurtaraca-
‫ قال ومن يقنط‬55 ‫بِال ِق ف تن مِن القانِط۪ني‬ َ ğız.”

َ ُ ْ َ َ َ َ َ ُّ ٓ َّ َّ َ ْ ‫م ِْن َر‬
‫ قال ف َما خط ُب ْم ايُّهَا‬56 ‫حةِ َر ّب ِ ٓه۪ ا ِل الضالون‬
60. “Karısı müstesna; biz
onun geri kalanlardan olma-
ٓ َّ َ ‫ قَالُٓوا ا ِنَّٓا ا ُ ْر ِسلْ َنٓا ا ِٰل قَ ْوم ُمْرم‬57 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُْ
sını uygun bulduk.”
‫ ا ِل‬58 ۙ‫۪ني‬ ِ ٍ ‫المرسل‬ 61.62. Elçiler Lût ailesine
َّ َٓ َ َ َ ْ َّ ُ ُّ َ ُ َ َّ
َ ْ َ ‫وه ْم ا‬ ُ َٰ
‫ام َرات ُه ق َّد ْرنا ۙ ا ِن َها‬ َ ‫جع‬ gelince, Lût onlara: “Hakika-
‫ ا ِل‬59 ۙ‫۪ني‬ ‫وط ا ِنا لمنج‬ۜ ٍ ‫ال ل‬ ten siz tanınmayan kimseler-
َ َ
ۙ َ ُ َ ْ ُْ ُ َ ٰ َ َٓ َّ َ َ َ َْ َ َ siniz” dedi.
‫ قال‬61 ‫وطۨالمرسلون‬ ٍ ‫ فلما جاء ال ل‬60 ‫ين‬ ۟ ‫ل ِمن الغاب ِ ۪ر‬ 63. Dediler ki: “Bilakis, biz
ُ َ َ َ َْ َْ ُ َ َ ُ َ ْ ُ ٌ ْ َ ْ ُ َّ sana, onların şüphe etmekte
‫جئناك بِما كانوا‬ ِ ‫ قالوا بل‬62 ‫ا ِنم قوم منرون‬ oldukları hakikati getirdik.
ْ ََ َ ُ َ َ َّ َ ّ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ َُْ َ
‫س‬
ِ ‫ا‬ ‫ف‬ 64 ‫ون‬ ‫ِق‬ ‫د‬ ‫ا‬ ‫ص‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ن‬ِ ‫ا‬‫و‬ ‫ق‬
ِ ِ‫ال‬ ‫ب‬ ‫اك‬ ‫ن‬ ‫ي‬ ‫ت‬ ‫ا‬‫و‬ 63 ‫ون‬ ‫ف۪يهِ يمت‬ 64. Sana gerçeği getirdik;

ُ ْ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َّ َ ْ َّ َ ْ َ ْ َ
biz, hakikaten doğru söyle-

‫ت مِن ْم‬ ِ‫بِاهلِك بِقِط ٍع مِن ال ِل واتبِع ادبارهم ول يلتف‬


yenleriz.

َْْ َ ٰ َ َ َ َ ُْ ُ ُ ْ َ
‫ َوقضيْ َنٓا ا ِلْهِ ذل ِك الم َر‬65 ‫ا َح ٌد َوامضوا َحيْث تؤ َم ُرون‬
65. Gecenin bir bölümünde
aile fertlerini yola çıkar, sen

َ ‫اء ا َ ْه ُل ال ْ َمد‬ ٌ ُ ْ َ َٓ ُ ٰٓ َ َ َّ َ
de arkalarından yürü. Sizden
ِ‫۪ينة‬ َ َٓ‫ َوج‬66 ‫۪ني‬َ ‫وع ُم ْصبح‬ ‫ان دابِر ه ۬ؤلءِ مقط‬
ِ hiç kimse, sakın dönüp de

ُ ‫ قَ َال ا َِّن ٰٓه ُؤ َٓلءِ َضيْف۪ى فَ َ َت ْف َض‬67 ‫ون‬


ardına bakmasın, istediğiniz
َ ُ َْ َْ
68 ۙ‫ون‬ِ ‫ح‬ ۬ ‫يستبِش‬ yere gidin.”

َ ‫ك َعن الْ َعالَم‬ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ُٓ َ ُ ْ‫الل َو َل ُت‬


َ ّٰ ‫َو َّات ُقوا‬
66. Ona şu kesin emri vah-
70 ‫۪ني‬ ِ ‫ه‬ ‫ن‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ا‬ ‫ا‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ق‬ 69 ‫ون‬
ِ ‫ز‬ yettik ki: “Sabaha çıkarlarken
mutlaka onların ardı kesilmiş
olacaktır.”
52. Onun yanına girdikleri zaman, “selam” dediler. “Biz 67. Şehir halkı, birbirlerini
sizden korkuyoruz”, dedi. kutlayarak, geldiler.
53. Dediler ki: “Korkma; biz sana âlim bir oğul müjdeli- 68.69. Onlara “Bunlar be-
yoruz.” nim misafirimdir. Sakın beni
54. Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen beni müjdeliyor utandırmayın; Allah’tan kor-
musunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz? Dedi. kun, beni rezil etmeyin!” dedi.

55. “Sana hakkı müjdeledik, sakın ümit kesenlerden 70. “Biz seni, halkın işine
olma!” dediler. karışmaktan men etmemiş
miydik?” dediler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 265


ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ ‫الراب َع َع‬
71. “Şayet siz kötü işinizi 14. CÜZ ‫ش‬ ِ ‫ الزء‬265 HİCR SÛRESİ

yapmakta kararlı iseniz, işte


َ َّ َ َ ُ ْ َٓ ٓ َ َ
‫ ل َع ْم ُر َك ا ِن ُه ْم ل ۪ف‬71 ‫۪ني‬ َۜ ‫قال ٰه ُ ۬ؤلءِ َب َنا ۪ ٓيت ا ِن كنْ ُت ْم فا ِعل‬
bunlar kızlarımdır!” dedi.
72. Hayatın hakkı için on-
lar, sarhoşlukları içinde boca-
ۙ َ ْ ُ ُ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ َ ََُْ ْ َْ َ
lıyorlardı. 73 ‫شق۪ني‬ ِ ‫ فاخذتهم الصيحة م‬72 ‫سكرت ِ ِهم يعمهون‬
73. İşrak zamanına girer-
ّ ْ ًَ َ ْ َْ َ َْ َ ََْ ََ َ ََ َ َْ َ َ َ
ken, onları o korkunç ses ya- 74 ۜ‫يل‬ ٍ ‫حجارة مِن ِس ۪ج‬ ِ ‫فجعلنا ع ِلها ساف ِلها وامطرنا علي ِهم‬
ُ ‫ َوا ِ َّنهَا لَب َسب‬75 ‫۪ني‬ َ ‫ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰيَات ل ِلْ ُم َت َو ّ ِسم‬
kaladı.
74. Böylece ülkelerinin üs- 76 ‫۪ي‬ ٍ ‫يل مق‬ ٍ ۪ ِ ٍ ۪
َ َْ ُ َ ْ َ َ َ َِْ ْ ْ ً َٰ ٰ
َۜ ‫ا ِن ۪يف ذل َِك ليَة ل ِل ُمؤ ِمن‬
َّ
ِ‫اب اليْة‬
tünü altına getirdik. Üzerleri-
ne de balçıktan pişirilmiş taş- ‫ وان كن اصح‬77 ‫۪ني‬
ْ ََ ُ َ َ ُ َّ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ
lar yağdırdık.
75. İşte bunda düşünen ‫ َولقد‬79۟ ‫ني‬ ۜ ٍ ‫ فانتقمنا مِنهمۢ َواِنه َما لِا ِما ٍم م ۪ب‬78 ۙ‫لظالِم۪ني‬
ُ ََ ٰ ُ ْ َٰ َ ‫ال ِْجر ال ْ ُم ْر َسل‬ ْ ُ َ ْ َ َ َّ َ
‫ َواتي َناه ْم ايَات َِنا فكنوا‬80 ۙ‫۪ني‬
ferasetli kimseler için ibretler
vardır.
ِ ‫كذب اصحاب‬
َ ‫ال َبال ُب ُيوتًا ا ٰ ِمن‬ ْ َ َ ُ ْ َ ُ ََ َ ْ ُ َْ
ِ ‫ وكنوا ين‬81ۙ‫عن َها مع ِرض۪ني‬
76. O şehrin harabeleri bir
yol üzerinde hâlâ durmakta- 82 ‫۪ني‬ ِ ِ ‫حتون مِن‬
ُ َ َْ ْ َ َ َ ‫الصيْ َح ُة ُم ْصبح‬ َّ ‫فَا َ َخ َذتْ ُه ُم‬
dır.
77. Hakikaten bunda iman ‫ ف َٓما اغٰن عن ُه ْم مَا كنوا‬83 ۙ‫۪ني‬ ِ
ٓ‫ال ْرَض َومَا بَيْ َن ُه َما‬ َْ َ َّ ‫ َومَا َخلَ ْق َنا‬84 ‫ون‬ َۜ ‫س ُب‬ ْ
edenler için bir ibret vardır.
78. Eyke halkı da gerçek- ِ ‫الس ٰم َو‬
‫ات و‬ ِ َ‫ي‬
َّ َ َ ْ َ ْ َّ َ ْ َ ٌ َ ٰ َ َ َ َّ َّ َ ّ َ ْ َّ
ten zalim idiler.
79. Fakat Biz onları şiddetle ‫ ا ِن‬85 ‫ا ِل بِال ۜ ِق واِن الساعة لتِية فاصفحِ الصفح الم۪يل‬
cezalandırdık. Bu yerlerin iki-
َ َ ْ َ ً ْ َ َ َ ْ َ ٰ ْ َ َ َ ُ َ ْ ُ َّ َ ْ َ ُ َ َّ َ
si de açık bir yol üzerindedir. ‫ان‬ ۪ ‫ ولقد اتيناك سبعا مِن الم‬86 ‫ربك هو الق العل۪يم‬
‫ث‬
َ ٰ َ َ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ٰ ْ ُ ْ َ
‫ ل ت ُم َّدن عيْنيْك ا ِل مَا َم َّت ْع َنا ب ِ ٓ ۪ه ا ْز َواجًا‬87 ‫۪يم‬
80. And olsun, Hicr halkı da
peygamberleri yalanlamıştı. ‫والقران العظ‬
81. Biz onlara mucizeleri-
َ ‫ك ل ِلْ ُم ْؤ ِمن‬ َ َ ََ ْ ْ َ ْ َْ َ ْ ََْ َ َ ْ ُْ
mizi vermiştik; fakat onlardan 88 ‫۪ني‬ ‫مِنهم ول تزن علي ِهم واخفِض جناح‬
َ ‫سم‬ َ ْ ْ ََ ْ َْ َ ُ ‫۪ير ال ْ ُمب‬
ُ ‫َوقُ ْل ا ِّٓن اَنَا انلَّذ‬
ِ ‫ ك َٓما ان َزنلَا ع ال ُمق‬89 ۚ‫ني‬
yüz çevirmişlerdi.
82. Onlar, dağlardan emni- 90 ۙ‫۪ني‬ ۪ ۪
yetli evler yontmuşlardı.
83. Onları da sabaha çı-
karlarken o korkunç sayha muamele et.
yakaladı. 86. Şüphesiz Rabbin hakkıyla yaratan, pekiyi bilendir.
84. Kazanmakta oldukları 87. And olsun ki, biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve bü-
şeyler onlardan hiçbir zararı yük Kur’an’ı verdik.
savmadı.
88. Sakın bazı kimselere geçici fayda için verdiğimiz
85. Biz, gökleri, yeri ve her dünya malına gözlerini dikme, onlara üzülme ve müminle-
ikisi arasında bulunanları an- re kanat ger.
cak hakka ve hikmete uygun
olarak yarattık. Kıyamet günü 89. De ki: Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım.
mutlaka gelecektir. Sen şimdi 90. Nitekim biz, bölücülere de azabımızı indirmişizdir.
güzel bir şekilde hoşgörü ile
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
266 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ ْ ُ َ ُ 266
14. CÜZ
ِ‫سورة ال ِجر‬ NAHL SÛRESİ nın sıkıldığını biliyoruz.

َ ََ َ َََ َ ‫۪ين َج َعلُوا الْ ُق ْرا ٰ َن ِعض‬ َ ‫اََّل‬


98. O halde sen Rabbini
‫ور ّبِك لن ْس َـٔل َّن ُه ْم‬ ‫ ف‬91 ‫۪ني‬ Hamd ile tesbih et ve secde

َ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ‫ا‬
edenlerden ol!
ُْ ْ ْ َ
‫ فاص َدع ب ِ َما تؤ َم ُر‬93 ‫ ع َّما كانوا َيع َملون‬92 ۙ‫۪ني‬ َ ‫جع‬ 99. Ve sana yakîn gelince-
ْ َ َ ْ َ َ َّ َ ‫َوا َ ْعر ْض َعن ال ْ ُمْشك‬
95 ۙ‫اك ال ُم ْس َت ْه ِز ۪ي ٔ َن‬
ye kadar Rabbine ibadet et!
‫ ا ِنا كفين‬94 ‫۪ني‬ ِ ِ ِ
َ َ َ َ َ َ َ ٰ ٰ ّٰ َ ْ َ َّ َ
ُ َ
‫ َولق ْد‬96 ‫۪ين ي َعلون َم َع اللِ ا ِلهًا اخ َرۚف َس ْوف َي ْعل ُمون‬ ‫ال‬
َ َ َ ُ ُ َ َّ َ ُ َ ْ َ
‫ ف َس ّب ِ ْح ِبَ ْم ِد َر ّبِك‬97ۙ‫۪يق َص ْد ُر َك ب ِ َما َيقولون‬ ُ ‫ك يَض‬ 16 - NAHL SÛRESİ
‫نعلم ان‬
ُ َ ْ َ َ ْ َ ّٰ َ َ َّ َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ْ ُ َ
99 ‫ واعبد ربك حىت ياتِيك الق۪ني‬98ۙ‫جد۪ين‬ ِ ‫وكن مِن السا‬ Bismillâhirrahmânirrahîm

ٌ ّ َ ّ ْ َّ‫انل‬ ُ‫ورة‬َ ‫ُس‬


َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬
1. Allah’ın emri gelmiştir.
‫ه‬ ِ‫ه‬ َ ِ ‫حل َمك َِّي ٌة َوم‬ ْ َّ‫ل انل‬ َِ ‫ح‬
ُ‫رة‬ ‫و‬ ُ
‫س‬ Artık onu istemekte acele et-
ِ
ً َٰ َ 16ُ ‫ٰيَ ْ ًة‬-‫ون ا‬
َ NAHL
َ ُ‫ان َو ِعْش‬SÛRESİ َ َ َ ‫َ َ ِمَائ َ ٌة‬
ٍ ‫ان وثم‬
ٌَ meyin. Allah, onların koştuk-
‫اية‬ ‫و ِعشون‬ ٍ ‫وثم‬ ‫مِائة‬ ları ortaklardan uzak ve yü-
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ cedir.
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬ 2. Allah, “Benden başka
َ ُ ْ ُ َّ َ ٰ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ ّٰ ُ ْ َ ٰٓ َ
1 ‫شكون‬ ِ ‫جلوهۜ سبحانه وتعال عما ي‬ ِ ‫ايت امر اللِ ف تستع‬ ‫ح ِْز ٌب‬
ilâh yoktur. Öyle ise bana
2 karşı gelmekten sakının” diye
ُٓ ْ َ ْ َ ٓ َ ْ ُ َٓ َ ْ َ ٰ َ ْ َ ْ ِ ُّ َ َ ٰٓ َ ْ ُ ّ َ ُ
‫نل الملئ ِكة بِالروح مِن ام ِره ۪ع من يشاء مِن عِبادِه۪ ان انذِروا‬ ِ ‫ي‬
uyarmaları için emrini içeren

َ ْ ‫ال ْرَض ب‬ ُ َّ َ َ۬ َ ٓ َّ َ ٰ َٓ ُ َّ َ
vahiy ile melekleri kullarından
َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ
‫ال ّۜ ِق‬ ِ ‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫و‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫ق‬ ‫ل‬‫خ‬ 2 ‫ون‬
ِ ‫انه ل ا ِل ا ِل انا فات‬
‫ق‬ dilediğine indirir.

َ َْ ْ ََ َ
ٌ ‫ان م ِْن ُنطْ َف ٍة فَا َِذا ُه َو َخص‬ َ ُ ْ ُ َّ َ ٰ َ َ 3.Gökleri ve yeri hak ile ya-
‫۪يم‬ ‫ خلق الِنس‬3 ‫شكون‬ ِ ‫تعال عما ي‬ rattı. Allah onların koştukları
ْ ٌ ْ ِ‫۪يها د‬ ُ َ َ ََ َ َ ََْْ َ
‫فء َو َم َناف ُِع َومِن َها‬ َ ‫ ْم ف‬ ٌ ‫ُمب‬
ortaklardan münezzehtir.
‫ والنعام خلقهاۚ ل‬4 ‫ني‬ ۪ 4. Çünkü insanı da bir
َ َ َْ َ َ َ ُ ُ َ ٌ ََ َ ْ ُ ََ َ ُ ُ َ
6ۖ‫س ُحون‬
damla nutfeden yarattı. Fakat
‫ ولمف۪يهاجالح۪نيت ۪ريونوح۪نيت‬5ۖ‫تأكلون‬ bakarsın ki Rabbine apaçık
bir hasım olmuştur.
5. Hayvanları da O yarattı.
91. Onlar, Kur’an’ı parça parça edenlerdir. Onlarda sizin için ısıtıcı şey-
92.93. Rabbin hakkı için, mutlaka onların hepsine yap- ler ve birçok faydalar vardır.
tıklarından soracağız. Onlardan bir kısmını da yer-
94. Sana ne emrettikse onu söyle ve ortak koşanlardan siniz.
yüz çevir! 6. Sizin için onlardan ayrı-
95. İnkâr edenlere karşı biz sana destek olmaktayız. ca akşamleyin getirirken, sa-
bahleyin salıverirken bir gü-
96. Onlar Allah ile beraber başka bir ilah edinenlerdir, zellik vardır.
yakında bilecekler!
97. Onların söylemekte oldukları şeyler yüzünden canı-

KUR’AN-I KERİM MEALİ 267


ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ ‫الراب َع َع‬
7. Onlar ağırlıklarınızı, si- 14. CÜZ ‫ش‬ ِ ‫ الزء‬267 NAHL SÛRESİ

zin ancak zorlukla varabi-


leceğiniz beldelere taşırlar.
ّ‫ونُوا بَال ِغ۪يهِ ا َِّل بشق‬ ُ َ َْ ََ ٰ ْ ُ َ ََْ ُ َْ َ
Şüphesiz Rabbiniz çok esir-
ِ ِِ ‫ل لم ت‬ ٍ ‫وت ِمل اثقالم ا ِل ب‬
geyicidir, çok merhametlidir. َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ٌ َ ٌ ُ َ َ ْ ُ َّ َ َّ َُْْ
‫ واليل والِغال‬7ۙ‫س ا ِن ربم لر ۫ؤف رح۪يم‬ ۜ ِ ‫النف‬
َ ُ َ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ًۜ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ
8. Atları, katırları ve eşek-

8 ‫والم۪ي ل ِتكبوها و ۪زينة ويخلق ما لتعلمون‬


leri binmeniz ve süslenmeniz
için… Allah şu anda bileme-
ُ ٰ َ َ َٓ ْ َ َ ٌ َٓ َ ْ َ َّ ‫اللِقَ ْص ُد ال‬ّٰ َ َ َ
‫اء ل َهدي ْم‬
yeceğiniz daha nice şeyler
yaratır. ‫يل ومِنها جائ ِرۜولو ش‬ ِ ۪‫ب‬ ‫س‬ ‫وع‬
ُ‫ ْم مِنْه‬ ُ َ ً َٓ ِ َٓ َّ َ َ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ َ َ َْ
‫ هو ال۪ي انزل مِن السماء ماء ل‬9 ‫۪ني‬ ۟ ‫اجع‬
9. Yolun doğrusu

ُ َ ُ ُْ
Allah’ındır. Yolun eğrisi de
ْ‫م‬ َ ُ ُ َ ‫اب َومِنْ ُه َش‬ ٌ ‫ش‬ َ َ
‫ ينبِت ل‬10 ‫ج ٌر ف۪يهِ تس۪يمون‬
vardır. Allah dileseydi hepinizi

ّ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ َ ُ ْ َّ َ َ ْ َّ
doğru yola iletirdi.
10. Gökten suyu indiren
‫بِهِ الزرع والزيتون وانلخ۪يل والعناب ومِن ك ِل‬
َ ُ َّ َ َ َ ْ َ ً َ ٰ َ َ ٰ َّ
O’dur. O sudan size hem içe-
َّ
cekler vardır, hem de ondan
11 ‫ات ا ِن ۪يف ذل ِك لية ل ِقو ٍم يتفكرون‬ ِ ۜ ‫اثل َم َر‬
َ‫الش ْمَس َوالْ َق َم ۜر‬ َّ َ َ َ َّ َ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َّ َ َ
ağaç meydana gelir ve orada
hayvanlarınızı otlatırsınız.
‫وسخر لم الل وانلهار ۙ و‬
11. Su sayesinde sizin için
ْ‫ليَات ل ِ َقوم‬ ٰ َ َ ٰ َّ ْ َ ٌ َ َّ َ ُ ُ ُ ُّ َ
ekinler, zeytinler, hurmalar,
ٍ ٍ ‫ِك‬ ‫ل‬ ‫ذ‬ ‫يف‬۪ ‫وانلجوم مسخرات بِام ِرهۜ ۪ ا‬
‫ِن‬
ُۜ‫ال ْرِض ُمْ َتلِفًا اَل ْ َوانُه‬ َْ ْ ُ َ َََ َ َ َ ُ ْ
‫ وما ذرا لم ِيف‬12ۙ ‫َيعقِلون‬
üzümler ve diğer meyvelerin
hepsinden bitirir. İşte bunlar-
َّ ُ َ َّ َّ َ ً ٰ َ َ ٰ َّ
‫ َوه َو ال۪ي‬13 ‫ا ِن ۪يف ذل ِك ليَة ل ِق ْو ٍم يَذك ُرون‬
da düşünen bir toplum için
büyük ibretler vardır.

ْ َ َ َ ْ ُ ُ ْ ْ َ ْ َ َّ َ
‫ح َر تلِ َاكلوا مِن ُه لْمًا ط ِريًّا َوت ْس َتخ ِر ُجوا‬
12. O, geceyi, gündüzü,
güneşi ve ayı sizin hizmeti- ‫سخر ال‬
nize verdi. Diğer yıldızlar da
َ َ َ َ ْ ُْ َ َ َ َ َ ُ َْ َ ًَْ ُْ
Allah’ın emri ile hareket eder- ِ‫خر ف۪يه‬ ِ ‫حلية تلبسونهاۚ وتري الفلك موا‬ ِ ‫مِنه‬
َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْ َ ُ ْ
14 ‫َوتلِ َب َتغوا م ِْن فضلِه۪ ولعلم ترون‬
ler. Şüphesiz ki bunlarda, dü-
şünen bir toplum için pek çok
deliller vardır.
13. Yeryüzünde sizin için
rengârenk yarattıklarında da
öğüt alan bir toplum için bü- 14. Allah içinden taze et yemeniz ve takacağınız bir süs
yük bir ibret vardır. çıkarmanız için denizi emrinize verendir. Gemilerin deniz
de yara, yara gittiklerini de görüyorsunuz. Onun lütfunu
aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


268 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َّ‫ورةُ انل‬
‫ح ِل‬ َ ‫ ُس‬268
14. CÜZ NAHL SÛRESİ 19. Allah, gizlediğinizi de
açıkladığınızı da bilir.
ً ُ ُ َ ً َََْ ْ ُ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َْ ٰ ََْ
‫والق ِيف الرِض رواس ان تم۪يد بِم وانهارا وسب‬ ِ 20. Allah’ı bırakıp da ken-
dilerine taptıklarınız, hiçbir
َ ُ ْ َ َ َ َ ُ َّ َ َ
16 ‫ َوعمَا ٍۜت َوبِانلَّج ِم ه ْم َي ْه َت ُدون‬15ۙ‫لك ْ ت ْه َت ُدون‬
şey yaratamazlar. Çünkü on-
lar kendileri yaratılmışlardır.
ْ َ َّ َ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َ َُْ ََ
‫ َواِن‬17 ‫اف َم ْن يل ُق ك َ ْن ل يل ُۜق اف تذك ُرون‬ 21. Onlar, diri olmayan

ٌ ‫الل لَ َغ ُف‬ َ ّٰ ‫اللِ َل ُتْ ُصوهَاۜ ا َِّن‬ ّٰ َ َ ْ


cansız varlıklardır! Ne zaman
َ
18 ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ ‫ت ُع ُّدوا ن ِعمة‬ dirileceklerinin de şuuruna

َ ْ َ َّ َ َ ُّ ُ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ
varamazlar.
َ ُْ
‫۪ين يَد ُعون‬ ‫ وال‬19 ‫سون َومَا تعل ِ ُنون‬ ِ ‫والل يعلم ما ت‬ 22. Sizin tanrınız, bir tek

ٌ ‫ ا َ ْم َو‬20 ‫ون‬ َْ
َۜ ‫ون َشيْـًٔا َو ُه ْم ُيل ُق‬ َ ُ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ
Tanrı’dır. Fakat ahirete inan-
‫ات‬ ‫ون اللِ ل يلق‬ ِ ‫مِن د‬ mayanlar var ya, onların

ْ‫م‬ ُ ُٰ َ ُ َ ْ ُ َ َّ َ ۙ َ ُ ُ ْ َ َ َ َٓ ْ َ ُ ْ َ
kalpleri inkârcı, kendileri de
‫ ا ِله‬21 ۟ ‫غي احياءٍۚ وما يشعرون ايان يبعثون‬ böbürlenen kimselerdir.

ٌ‫وب ُه ْم ُمنْك َِرة‬ ُ ُ‫خ َرة ِ قُل‬ ٰ ْ َ ُ ْ ُ َ َ َّ َ ٌ َ ٌ ٰ 23. Hiç şüphesiz Allah,
ِ ‫حد ۚ فال۪ين ل يؤمِنون بِال‬ ِ ‫ا ِل وا‬ onların gizleyeceklerini de
َ ُّ ُ َ ُ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ َ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َُ açıklayacaklarını da bilir. O,
‫ ل جرم ان الل يعلم ما يِسون‬22 ‫بون‬ ِ ‫وهم مستك‬ büyüklük taslayanları asla
َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ ُّ ُ َ ُ َّ َ ُ ْ ُ َ َ
‫ َواِذا ق۪يل ل ُه ْم‬23 ‫ين‬ َ ‫كب‬
sevmez.
۪ ِ ‫ون ا ِنه ل يِب المست‬ ۜ ‫وما يعلِن‬ 24. Onlara: Rabbiniz ne
ُٓ ْ َ َ ‫ال َّول‬َ ْ ُ َ َ ُٓ َ ْ ُ ُّ َ َ َ ْ َ َٓ َ
‫ ِل‬24 ۙ‫۪ني‬ ‫ماذا انزل ربمۙ قالوا اساط۪ي‬
indirdi? Denildiği zaman, “ön-
‫ح ِملوا‬ cekilerin masallarını” dediler.
َ ُّ ُ َ َّ َ ْ َ ْ َ ۙ َ ٰ ْ َ ْ َ ً َ َ ْ ُ َ َ ْ َ
‫ضلون ُه ْم‬ ِ ‫اوزارهم كامِلة يوم القِيمةِ ومِن اوزارِ ال۪ين ي‬
25. Böylece kıyamet gü-

َ ‫ك َر اَّل‬ َ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َٓ َ َ ْ ْ َ
nünde kendi günahlarını tam
َ
‫۪ين م ِْن قبْل ِ ِه ْم‬ ‫ قد م‬25 ‫ون‬ ۟ ‫ي عِل ٍۜ ال ساء ما ي ِزر‬ ِ ‫بِغ‬
olarak, bilgisizce saptırdıkları
kimselerin günahlarının da
ُ ْ َّ ُ ْ َ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ ّٰ َ َ َ
‫فايت الل بنيانهم مِن القوا ِع ِد فخر علي ِهم السقف‬
bir kısmını yüklenirler. Dikkat
et, yüklendikleri ne kötüdür!
َ ُ ُ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َ َْ ُ ُ ََٰ ْ ْ َ ْ
26 ‫مِن فوق ِ ِهم واتيهم العذاب مِن حيث ل يشعرون‬ 26. Onlardan öncekiler de
tuzak kurmuşlardı. Allah’ın
azabı binalarını, temelinden
gelip yıktı da tavanları başla-
15. Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, rına çöküverdi ve azap kendi-
yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları meydana lerine fark edemedikleri yer-
getirdi. den geldi.
16. Daha nice alâmetler. Onlar, yıldızlarla da yollarını
doğrulturlar.
17. O halde, yaratan, hiç yaratmayan gibi olur mu? Hâlâ
düşünmüyor musunuz?
18. Allah’ın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamaz-
sınız. Hakikaten Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 269


ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ ‫الراب َع َع‬
27. Kıyamet gününde, on- 14. CÜZ ‫ش‬ ِ ‫ الزء‬269 NAHL SÛRESİ

ları rezil ve rüsvay eder ve


der ki: “Haklarında düşman
ْ‫۪ين ُكنْ ُتم‬ َ ‫ش َٓك ٔ َى َّال‬ َ ُ ‫ول ا َ ْي َن‬ ُ ُ َ َ ْ ْ ُ َ ٰ ْ َ ْ َ َّ ُ
‫ثم يوم القِيمةِ ي ۪زي ِهم ويق‬
kesildiğiniz ortaklarım nere- ِ
de?” Kendilerine ilim verilmiş
َ‫ال ِْز َي ْالَ ْوم‬ ْ َّ َ ْ ْ ُ ُ َ َّ َ َ ْ َ ُّ َٓ ُ
olanlar da derler ki: “Şüphe- ‫تشاقون ف۪ي ِه ۜم قال ال۪ين ا ۫وتوا العِلم ا ِن‬
ٓ‫يه ُم ال ْ َملٰٓئ َِك ُة ظَال ِ۪م‬ ُ ‫۪ين َت َت َو ّٰف‬َ ‫ اََّل‬27 ۙ‫ين‬ َ ‫كاف ِر‬ َ ْ َ َ َ ٓ ُّ َ
siz bugün rezillik ve kötülük
kâfirleredir.”
۪ ‫والسوء ع ال‬
َّ ٰ ٓ ٓ ُ َْ ُ َ َّ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ
‫السل َم مَا ك َّنا نع َمل م ِْن ُسو ۜ ٍء بَل ا ِن‬
28. Kendilerine haksızlık
ederlerken meleklerin canla- ‫س ِهمۖ فالقوا‬ ِ ‫انف‬
َ ‫اد ُخلُٓوا اَب ْ َو‬ ْ َ َ ُ َ ُْ َ ّٰ
‫اب َج َه َّن َم‬ ‫ ف‬28 ‫۪يم بِمَا كن ُت ْم ت ْع َملون‬ ٌ ‫الل َعل‬
rını aldıkları kimseler: Bilsey-
dik biz hiçbir kötülük yapmaz-
dık, diyerek teslim olurlar.
َ ‫۪يل لَِّل‬ َ َ َ ‫كّب‬ َ َ ُْ َْ َ َ ْ ََ َ َ َ
Melekler de onlara cevaben ‫۪ين‬ ‫ وق‬29 ‫ين‬ ۪ ِ ‫ادل۪ين ف۪يه ۜا فلبِئس مثوى المت‬ ِ ‫خ‬
“Hayır, Allah, sizin yaptıkları-
nızı elbette çok iyi bilendir.”
ٰ
‫ح َس ُنوا ۪يف ه ِذه‬ َ ‫يۜا لَِّل‬
ْ َ ‫۪ين ا‬ ً ْ ‫ ۜ ْم قَالُوا َخ‬ ُ ُّ َ َ َ ْ َ َٓ َ ْ َ َّ
‫اتقوا ماذا انزل رب‬
derler.
َ َّ ُ ْ ُ َ َ ْ َ َ ٌ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ َ ٌ َ َ َ َ ْ ُّ
29. “O halde, içinde ebedî ۙ
30 ‫خرة ِ خي ۜ ونل ِعم دار المتق۪ني‬ ِ ‫ادلنيا حسنة ۜ ودلار ال‬
kalacağınız cehennemin ka- َ‫ار ل َ ُه ْم ف۪يها‬ ُ ‫النْ َه‬َْ َ َْ ْ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ ْ َ ُ َّ َ
pılarından girin! Kibirlenenle- ‫جنات عد ٍن يدخلونها ت ۪ري مِن تتِها‬
rin yeri ne kötüdür!”
ُ‫يهم‬ ُ ‫۪ين َت َت َو ّٰف‬ َ ‫ اََّل‬31 ۙ‫۪ني‬ َ ‫الل ال ْ ُم َّتق‬
ُ ّٰ ‫اؤ َۜ۫ن َك ٰذل َِك َيْزي‬ ُ َٓ َ َ
‫ما يش‬
ِ
َ َّ َ ْ ُ ُ ْ ُ ُ ْ َ َ ٌ َ َ َ ُ ُ َ َ ّ َ ُ َ ٰٓ َ ْ
30. Sakınanlar da: Rabbi-

‫الملئ ِكة طي ِ ۪بنيۙ يقولون سم عليمۙ ادخلوا النة‬


niz ne indirdi? Denildiğinde,

ُ َ ٰٓ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ ُ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ
“hayır” derler. Bu dünyada

‫ هل ينظرون ا ِل ان تاتِيهم الملئ ِكة‬32 ‫بِما كنتم تعملون‬


güzel davrananlara, güzel
mükâfat vardır. Ahiret yurdu
ََ
‫۪ين م ِْن قبْل ِ ِه ۜ ْم َومَا ظل َم ُه ُم‬
َ َ ‫ك َك ٰذل َِك َف َع َل اَّل‬ ََ َْ َْ
َۜ ِ ‫يت ا ْم ُر َر ّب‬ ِ ‫او يا‬
ise onlar için daha hayırlıdır.
Takvâ sahiplerinin yurdu ger-
َ َ ‫ فَا‬33 ‫ون‬ َ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ ْ ٰ َ ُ ّٰ
‫اب ُه ْم‬ َ ‫ص‬
çekten güzeldir!
‫ن كانوا انفسهم يظلِم‬ ِ ‫الل ول‬
ُ َ َ ْ َ َ َ ُ َ َ ُ َّ َ
31.Onların girecekleri, ze-
َ ُ َْ َْ
mininden ırmaklar akan Adn
cennetleridir. Orada kendile-
34 ‫۫ن‬ ۟ ‫سيِـٔات ما ع ِملوا وحاق ب ِ ِهم ما كانوا بِه۪ يسته ِزؤ‬
rine diledikleri her şey verilir.
İşte Allah, takvâ sahiplerini
böyle mükâfatlandırır. 33. Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rablerinin
emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onlar-
32. Meleklerin, “selâm sizin dan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmet-
üzerinize olsun. Yapmış oldu- medi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
ğunuz işlere karşılık cennete
girin” diyerek iyilikle canlarını 34. Sonunda yaptıklarının cezası onlara ulaştı ve alay
aldıkları kimselerdir. etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


270 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َّ‫ورةُ انل‬
َ ‫ ُس‬270
14. CÜZ ‫ح ِل‬ NAHL SÛRESİ inkâr edenlerin sonu nasıl ol-
muştur?
َْ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ َ
‫ش‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ن‬ ‫و‬ ‫د‬ ‫وقال الذ۪ين اشركوا لو شاء الل ما عبدنا مِن‬
37. Her ne kadar sen, on-
ٍ ların hidayete ermelerini is-
َ ٰ َ َْ ْ ُ ْ َ ْ َّ َ َ َ َ ُ ٓ َ ٰ َٓ َ ُ ْ َ
‫شٔۜ كذل ِك‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ن‬ ‫و‬ ‫د‬ ‫نن ول اباؤ۬نا ول حرمنا مِن‬
tesen de şüphesiz Allah,
ٍ saptırdığı kimseyi hidayete
ُ َ ْ َّ َ َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ َ َ
‫الر ُس ِل ا ِل البَغ‬ ُّ ‫ع‬ ‫فعل ال۪ين مِن قبل ِ ِه ۚم فهل‬
erdirmez. Ve onların yardım-
cıları da yoktur.
ْ َ ً ُ ُّ ْ ْ ََ ُ ‫ال ْ ُمب‬
‫ َولقد َب َعث َنا ۪يف ك ِل ا َّم ٍة َر ُسول ا ِن اع ُب ُدوا‬35 ‫ني‬ ۪
38. Onlar: “Allah ölen bir

ْ َ َ ُ َّ
kimseyi tekrar diriltmez!”
ْ ُ ّٰ َ ْ َ ّٰ
‫الل َومِن ُه ْم‬ ‫الل َواج َتن ِ ُبوا الطاغوتۚ ف ِمن ُه ْم َم ْن ه َدى‬ diye olanca güçleriyle Allah’a

ُ ْ َ َْْ
yemin ettiler. Hayır diriltilecek.
ُ ُ َ ۜ ُ َ َ َّ ْ َ َ ْ َّ َ ْ َ
‫من حقت عليهِ اللة فس۪يوا ِيف الرِض فانظروا‬
Bu yerine getirilmesini Allah’ın

َٰ ْ َْ ْ
üzerine aldığı bir vaaddir.
ْ‫يهم‬ ُ ‫ع ُه ٰد‬ َ ّ َ ُْ َُ َ َ َ َْ َ
‫ ا ِن ت ِرص‬36 ‫كيف كان عق ِبة المك ِذب۪ني‬
Fakat insanların çoğu bilmez.

َ َ َ ُّ ُ ْ َ ْ َ َ ّٰ ‫فَا َِّن‬
39. Diriltilecek ki, ayrılığa
37 ‫ين‬ َ ‫اص‬ ِ۪ ‫ضل َوما ل ُه ْم م ِْن ن‬ ِ ‫الل ل َيهد۪ي من ي‬ düştükleri şeyi onlara anlat-

ٰ ُ ُ َ ْ َ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ّٰ َْ
sın ve kâfir olanlar da kendi-
‫وت بَل‬ ۜ ‫َواق َس ُموا بِاللِ جهد ايمان ِ ِهمۙ ل يبعث الل من يم‬ lerinin yalancı olduklarını bil-

َ َْ َ ْ َ َّ ٰ َ ًّ َ ْ َ َ ً ْ َ
ََ‫ك‬
sinler.
38 ۙ‫ث انلَّاِس ل َيعل ُمون‬ ‫ن ا‬ ِ ‫وعدا عليهِ حقا ول‬ 40. Biz, bir şeyin olmasını

َ َ َ َّ َ َ ْ َ َ َ ُ ََْ َّ ُ ُ َ َ ّ َ ُ istediğimiz zaman, ona sade-


‫۪ين كف ُٓروا‬ ‫تلِفون ف۪يهِ و ِلعلم ال‬ ‫ي‬ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ‫ِلبِني لهم‬ ce “Ol” deriz. Hemen olur.

ُ‫شٔ ا َِذٓا ا َ َر ْدنَاه‬ ْ َ ِ ‫ ا َِّن َما قَ ْوُنلَا ل‬39 ‫ني‬ َ ‫اَنَّه ُ ْم َكانُوا َكاذِب‬ 41. Zulme uğradıktan son-
ٍ ۪ ra Allah yolunda hicret eden-
ْ َ ْ ّٰ ُ َ َّ
َ َ َ ُ۟ ُ َ َ ْ ُ َُ َ ُ َ ْ َ lere gelince, onları dünyada
‫ وال۪ين هاجروا ِيف اللِمِن بع ِد‬40‫ان نقول ل كن فيكون‬ güzel bir şekilde yerleştire-
ْ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ َ ۜ ً َ َ َ َ ْ ُّ َّ َ َ ُ
َُ‫ك‬ ِ ‫مَا ظل ِ ُموا نلُ َب ّوِئن ُه ْم ِيف ادلنيا حسنة ولجر ال‬
ceğiz. Eğer bilirlerse ahiretin
ۢ‫ب‬ ‫خرة ِ ا‬ mükâfatı elbette daha büyük-
َ ُ َّ َ َ َ ْ ّ َ ٰ َ َ ُ َ َ َ َّ َ ۙ َ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ tür.
42 ‫ ال۪ين صبوا وع رب ِ ِهم يتوكون‬41 ‫لو كانوا يعلمون‬ 42.Rablerine tevekkül ede-
rek sabredenlerdir onlar.

35. Ortak koşanlar dediler ki: “Şâyet Allah dileseydi,


ne biz ne de atalarımız onu bırakarak başka bir şeye
tapmazdık, onun emrini bırakarak hiçbir şeyi de haram kıl-
mazdık.” Kendilerinden öncekiler de aynen böyle yaptılar.
Resullere düşen, açıkça tebliğ etmekten ve uyarmaktan
başka bir şey midir?
36. And olsun ki biz, “Allah’a kulluk edin ve putlardan
sakının” diye, her millete bir peygamber gönderdik. Allah,
onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmına
da sapıklık hak oldu. Yeryüzünde gezin de görün, Allah’ı
KUR’AN-I KERİM MEALİ 271
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ ‫الراب َع َع‬
43. Senden önce de, ken- 14. CÜZ ‫ش‬ ِ ‫ الزء‬271 NAHL SÛRESİ

dilerine vahyettiğimiz erkek-


َ ْ َ ُٓ َ َ ٓ ُ ً َ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َٓ َ
‫وح ا ِلْ ِه ْم ف ْس َـٔلوا اهل‬
lerden başkasını peygamber
olarak göndermedik. Eğer ۪ ‫وما ارسلنا مِن قبل ِك ا ِل رِجال ن‬
bilmiyorsanız, zikir ehline so- َ ْ َ ٓ َ ْ َ ْ َ َ ُ ُّ َ َ ّ َ ْ ۙ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُْ ُ ْ ْ ّ
run. ‫ات والزب ۜ ِر وانزنلا ا ِلك‬ ِ ‫ بِاليِن‬43 ‫الِك ِر ا ِن كنتم ل تعلمون‬
َ َ َ َ َّ َ َّ َ َ َ ُ
‫ افام َِن‬44 ‫ني ل َِّلناِس مَا ن ّ ِزل ا ِلْ ِه ْم َول َعل ُه ْم َي َتفك ُرون‬ َ ّ َ‫ال ِْك َر تلِ ُب‬
ّ
ِ
44. Apaçık mucizeler ve

ْ َ َ َْ ْ َ ْ َ َ ّ َّ ُ َ َ َ َّ
kitaplarla… İnsanlara, kendi-
lerine indirileni açıklaman için
‫الل ب ِ ِه ُم ال ْرض ا ْو يَات َِي ُه ُم‬ ُ ّٰ ‫سَف‬ ِ ‫ٔات ان ي‬ ِ ‫ال۪ين مكروا السيِـ‬
ُّ َ َ ُ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ُ ‫الْ َع َذ‬
sana da bu Kur’an’ı indirdik,
َ
düşünüp anlasınlar diye.
‫ ا ْو يَاخذه ْم ۪يف تقلب ِ ِه ْم‬45 ۙ‫اب م ِْن َحيْث ليَش ُع ُرون‬
ُ َّ َ ۜ ُّ َ َ ٰ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َ ‫َف َما ُه ْم ب ُم ْعجز‬
‫ف فا ِن َر َّب ْم‬
45. Kötü tuzaklar kuranlar,
Allah’ın, kendilerini yerin dibi- ٍ ‫ او ياخذهم ع تو‬46 ۙ‫ين‬ ۪ ِ ِ
ُ َ ْ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ َ َ َ ٌ َ ٌ ُ َ َ
‫شٔ َي َتف َّيؤ۬ا‬
ne geçirmeyeceğinden veya
kendilerine bilemeyecekleri ٍ ‫ اولم يروا ا ِل ما خلق الل مِن‬47 ‫لر ۫ؤف رح۪يم‬
َ َ ُ ّٰ
48 ‫۪ني َوالش َٓمائ ِِل ُس َّج ًدا ِللِ َوه ْم داخ ُِرون‬
َّ َْ َ ُُ َ
bir yerden azabın gelmeye-
ceğinden emin mi oldular? ِ ‫ظِل ع ِن الم‬
َّ‫ل ْرِض م ِْن َٓدابة‬ َْ َّ ‫َو ِ ّٰللِ ي َ ْس ُج ُد مَا يف‬
‫ات َومَا ِيف ا‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
46. Veya onlar hareket ha- ٌ‫َس ْج َدة‬
lindeyken Allah’ın kendilerini ٍ ِ
َ َ ُ ََ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ ُ َ ٰٓ َ ْ َ
‫ يافون َر َّب ُه ْم م ِْن ف ْوق ِ ِه ْم‬49 ‫بون‬
yakalayamayacağından emin
mi oldular? Onlar, Allah’ı âciz ِ ‫والملئ ِكة وهم ل يستك‬
bırakacak değillerdir. ‫ح ِْز ٌب‬ ْ َ ْ ْ َ ٰ ُٓ َّ َ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َُُْ َ َ َََُْ
3 ‫ني‬
ِۚ ‫ن‬ ‫اث‬ ‫ني‬
ِ ‫ه‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫وا‬‫ذ‬ ‫خ‬ِ ‫ت‬‫ت‬ ‫ل‬ ‫الل‬ ‫ال‬ ‫ق‬ ‫و‬ 50 ۟
‫ون‬ ‫ويفعلون ما يؤمر‬
َّ ‫ َو َ ُل مَا يف‬51 ‫ار َه ُبون‬ َ َّ‫ا َِّن َما ُه َو ا ٰ ٌِل َواح ٌِدۚ فَا ِي‬
47. Yahut da, onları korku
‫ات‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ ْ َ‫اي ف‬
üzere iken yakalamayacağın-
ِ ِ
َ ُ َ ّٰ َ ْ َ َ َ ًۜ َ ُ ّ ُ َ َ ْ َ ْ َ
dan güven içinde midirler?
ُ
Şüphesiz Rabbiniz çok esir- ‫ َومَا بِ ْم‬52 ‫ي اللِ ت َّتقون‬ ‫اصبا افغ‬ ِ ‫والرِض ول ادل۪ين و‬
ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُّ ُّ ُ ُ َّ َ َ َّ ُ ّٰ َ َ َ ْ ْ
geyicidir, çok merhametlidir.
48. Allah’ın yarattığı her- ‫ ث َّم‬53 ‫ون‬ ۚ ‫مِن ن ِعم ٍة ف ِمن اللِ ثم ا ِذا مسم الض فا ِلهِ تـٔر‬
hangi bir şeyi görmediler mi?
َ ُ ْ ُ ْ ّ َ ْ ُ ْ ٌ َ َ ْ ُ ْ َ َّ ُّ َ َ َ َ
Onların gölgeleri, küçülerek 54ۙ‫شكون‬ ِ ‫ا ِذا كشف الض عنم ا ِذا ف ۪ريق مِنم بِرب ِ ِهم ي‬
ve Allah’a secde ederek sağa
sola döner.
49. Göklerde bulunanlar,
51. Allah buyurdu ki: İki ilah edinmeyin! O ancak tek
yerdeki canlılar ve bütün me-
ilahtır. O halde yalnız benden korkun!
lekler, büyüklük taslamadan
Allah’a secde ederler. 52. Göklerde ve yerde ne varsa, O’nundur, din de yalnız
O’nundur. O halde Allah’tan başkasından mı korkuyorsu-
50. Üzerlerinde hâkim
nuz?
ve üstün olan Rablerinden
korkarlar ve emrolundukları 53. Nimet olarak size ulaşan, Allah’tandır. Sonra size bir
şeyleri yaparlar zarar dokunduğu zaman da yalnız O’na yalvarırsınız.
54. Sonra da sizden o zararı giderdiğinde, içinizden bir
zümre, hemen Rablerine ortak koşarlar!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


272 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ
14. CÜZ ‫ورةُ انلَّح ِل‬
َ ‫ ُس‬272 NAHL SÛRESİ olarak yüzü kapkara kesilir.
59. Kendisine verilen müj-
َ َ َ َ َ َ ُ َٰ ُْ
55 ‫ِلَف ُروا ب ِ َٓما اتيْ َناه ۜ ْم ف َت َم َّت ُعو۠ا ف َس ْوف ت ْعل ُمون‬
denin kötülüğünden dola-
yı kavminden gizlenir. Onu,
ُ ُ َ ّٰ َ ُ ْ َ َ َ َ َ ُ ْ ََ
‫ج َعلون ل َِما ل َي ْعل ُمون نص۪يبًا م َِّما َر َزق َناه ۜ ْم تاللِ ل ْس َـٔل َّن‬ ‫وي‬
aşağılık duygusu içinde ka-
larak yanında tutacak mı,
َ َ َ ْ ُ
‫حان ُهۙ َول ُه ْم‬ َ ْ ّٰ َ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ
ِ ‫ َو َيجعلون ِللِ الَن‬56 ‫تون‬
yoksa toprağa mı gömecek?
‫ات سب‬ ‫عما كنتم تف‬ Bakın ki, verdikleri hüküm ne
ًّ ْ ‫لن ْ ٰث ظَ َّل َو‬ ُْ ْ ُ ُ َ َ َ ُّ َ َ َ ْ
‫ج ُه ُه ُم ْس َودا‬ ‫ واِذا بِش احدهم بِا‬57 ‫مَا يَش َت ُهون‬
kadar kötüdür!
60. Kötü sıfat, ahirete inan-
ُ ْ ُ َ َ ّ ُ َ ُٓ ْ ْ َ ْ َ َ ‫ َي‬58 ‫۪يم‬ َ ََُ
‫سك ُه‬ ِ ‫م‬‫ي‬‫ا‬ ‫ه‬
۪ ۜ ‫ب‬
ِ ِ ‫ش‬ ‫ب‬ ‫ا‬ ‫م‬ ِ ‫ء‬ ‫و‬‫س‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ِ
‫م‬ ‫و‬ ‫ق‬‫ال‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ى‬ ٰ
‫ار‬ َ
‫و‬ ‫ت‬ ٌ ‫ظ‬ ‫ك‬ ‫وهو‬
mayanlar içindir. En yüce sı-
ۚ fatlar ise Allah’ındır. Çünkü
َ‫ لَِّل۪ين‬59 ‫ون‬ َ ُ ُ ْ َ َ َ َٓ َ َ َ ُّ ُ ُّ ُ َ َْ ُ َٰ O, her şeyden üstün ve hik-
‫اب ال ساء ما يكم‬ ِ ۜ ‫ون ام يدسه ِيف الت‬ ٍ ‫عه‬ met sahibidir.
ُ‫ع َو ُه َو الْ َعزيز‬ ٰ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ّٰ َ ْ َّ ُ َ َ َ ٰ ْ َ ُ ْ ُ َ
۪ ۜ ‫خرة ِ مثل السو ِءۚوِللِ المثل ال‬ ِ ‫ل يؤمِنون بِال‬ 61. Eğer Allah, insanları

َْ
zulümleri yüzünden cezalan-
َ َ ْ ُ َ َّ ُ ّٰ ُ َ ُ ْ َ َ
‫اس بِظل ِم ِه ْم مَا ت َر َك َعليْ َها‬ ‫خذ الل انل‬ ِ ‫ ولو يؤا‬60 ‫۪يم‬ ُ۟ ‫الك‬
dıracak olsaydı, yeryüzün-
de hiçbir canlı bırakmazdı.
ُ َ َ َٓ َ َ ًّ َ ُ َ َ ٰ ٓ ْ ُ ُ ّ َ ُ ْ ٰ َ َّ َٓ ْ
‫اء ا َجل ُه ْم‬ ‫م فا ِذا ج‬ ۚ ‫خرهم ا ِل اج ٍل مس‬ ِ ‫ن يؤ‬ ِ ‫مِن داب ٍة ول‬
Fakat onları takdir edilen bir
müddete kadar erteler. Ecel-
ّٰ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ ًَ َ َ ُ َْ َْ َ
‫ج َعلون ِلل‬ ‫ وي‬61 ‫اعة َول ي َ ْس َتق ِد ُمون‬
leri geldiği zaman onlar ne
‫خرون س‬ ِ ‫ل يستا‬ bir saat geri kalabilirler ne de
ٰ‫ن‬ ْ ُ ْ ُ ُ َ َّ َ َ َ ْ ُ ُ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ ُ َ ْ َ َ öne geçebilirler.
ۜ ‫سنتهم الك ِذب ان لهم الس‬ ِ ‫ما يرهون وت ِصف ال‬ 62. Hoşlarına gitmeyen
ٓ ْ َ َ َ ّٰ َ َ ُ ْ َّ َ َ َّ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ َ
‫ تاللِ لق ْد ا ْر َسل َنا‬62 ‫ار َوانه ُ ْم ُمف َرطون‬ ‫لجرم ان لهم انل‬
şeyleri Allah’a isnad eder-
ler. En güzel sonuç kendile-
ُ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ
ُ‫ان ا َ ْع َمال َ ُه ْم َف ُه َو َو ِ ُّل ُهم‬ َ ُ ٰٓ
‫ا ِل ام ٍ مِن قبلِك فزين لهم الشيط‬
rininmiş diye dilleri de yalan
uyduruyor. Hiç şüphe yok ki
َّ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ٌ ‫اب اَل‬ ٌ ‫ْالَ ْو َم َول َ ُه ْم َع َذ‬ onlara cehennem vardır ve
‫اب ا ِل‬ ‫ وما انزنلا عليك الكِت‬63 ‫۪يم‬ onlar oraya en önde sokula-
َ ْ َ ًَْ َ َ ً ُ َۙ َُ ْ َّ َ َ ّ َ ُ
64 ‫حة ل ِق ْو ٍم يُؤم ُِنون‬ ‫ني ل ُه ُم الِي اخ َتلفوا ف۪يهِ وهدى ور‬
caklardır.
ِ ‫تلِ ب‬ 63. Allah’a And olsun, sen-
den önceki ümmetlere de
peygamberler göndermişiz-
55. Kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük et- dir. Fakat şeytan onlara küfrü
mek için böyle yaparlar. Bir süre daha faydalanın bakalım! güzel gösterdi. İşte o, bugün
Yakında bileceksiniz! onların velisidir. Ve onlar için
56. Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, bil- acıklı bir azap vardır.
medikleri şeylere pay ayırıyorlar. And olsun ki, iftira etmek- 64. Biz bu Kitab’ı sana sırf
te olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz! hakkında ihtilafa düştükleri
57. Onlar, kızların Allah’a ait olduğunu iddia ediyorlar. şeyi insanlara açıklaman ve
Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri erkek çocuklar da iman eden bir topluma da hi-
kendilerinin oluyormuş. dayet ve rahmet olması için
58. Onlardan biri kız ile müjdelendiği zaman, öfkelenmiş indirdik.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 273
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ ‫الراب َع َع‬
65. Allah gökten bir su in- 14. CÜZ ‫ش‬ ِ ‫ الزء‬273 NAHL SÛRESİ

dirdi ve onunla yeryüzünü


َّ َ َْ ْ َ ‫اء فَا‬ َّ ‫الل اَن ْ َز َل م َِن‬
ُ ّٰ ‫َو‬
‫ح َيا بِهِ ال ْرض َب ْع َد َم ْوت ِهَا ۜ ا ِن‬ ً َٓ‫الس َٓماءِ م‬
ölümünden sonra diriltti. Şüp-
hesiz ki bunda iman eden
َ ْ ِ‫ام لَع‬ َْ ُ َ َّ ِ َ َ ً ٰ َ َ ٰ
ً‫بة‬ ِ ‫ ْم ِيف النْ َع‬ َ
۟ ‫۪يف ذل ِك ليَة ل ِق ْو ٍم ي َ ْس َم ُع‬
toplum için ibretler vardır.
66. Kuşkusuz sizin için
‫ وان ل‬65 ‫ون‬
ً َ َ َ َ َْ ْ ُ ُ َّ ْ ُ ُ
‫ني ف ْر ٍث َود ٍم لَ ًنا خال ًِصا َٓسائ ِغا‬ ‫ب‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ن‬‫و‬ ‫ط‬ ‫ن ْسق۪يم مِما ۪يف ب‬
hayvanlarda da büyük ibret-
ler vardır. Zira size, onların ِ
ْ َ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ َّ ِ ‫ َوم ِْن َث َم َر‬66 ‫ني‬ َ ‫ِلشارب‬ َّ
‫خذون مِن ُه‬
karınlarındaki fışkı ile kan
arasından, içenlerin boğazın- ِ ‫اب تت‬ ِ ‫۪يل والعن‬ ِ ‫ات انلخ‬ ِ۪ ‫ل‬
ٰ َ َ ُ َ ً ٰ َ َ ٰ َّ ً َ
‫ َوا ْوح‬67 ‫َسك ًرا َورِ ْزقا َح َسنًا ۜا ِن ۪يف ذل ِك ليَة ل ِق ْو ٍم َي ْع ِقلون‬
dan kolayca geçen hâlis bir
süt içiriyoruz.
َ ‫الش‬ َّ َ َ ً ُ ُ َ ْ َ َّ َ ْ َّ َ َ ُّ َ
67. Hurma ve üzüm gibi
‫ج ِر َوم َِّما‬ ‫البا ِل بيوتا ومِن‬ ِ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫۪ي‬ ‫ذ‬ ِ ‫ربك ا ِل انلح ِل ا ِن‬
‫ات‬
meyvelerden hem içki hem
ًۜ ُ ‫ك ُذل‬ ّ‫اسلُيك ُس ُب َل َرب‬ ْ َ‫ك اثلَّ َم َرات ف‬ ّ ُ ْ ُ َّ ُ َ ُ ْ َ
de güzel gıdalar edinirsiniz.
ِ ِ ۪ ِ ِ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ك‬ ۪ ‫م‬‫ث‬ 68 ۙ‫ون‬ ‫يع ِرش‬
İşte bunlarda da aklını kulla-
nan kimseler için büyük ibret- َّ
‫اس ا ِن‬ ِۜ ‫اء ل َِّلن‬ٌ َٓ‫اب ُمْ َتلٌِف اَل ْ َوانُ ُه ف۪يهِ شِف‬ ٌ ‫ش‬ َ َ ‫طون َِها‬ ُ ُ ْ ُ َُْ
‫يرج مِن ب‬
ler vardır.
ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ ُ ّٰ َ َ ُ َّ َ َ َ ْ َ ً َ ٰ َ َ ٰ
68. Rabbin bal arısına vah- ‫الل خلق ْم ث َّم َي َت َوفي ْم‬ ‫ و‬69 ‫۪يف ذل ِك لية ل ِقو ٍم يتفكرون‬
َّ ً ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ ُ ْ َ ْ َ ٰ ٓ ُّ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ
yetti: Dağlardan, ağaçlardan
ve insanların yaptıkları çar- ‫ومِنم من يرد ا ِل ارذ ِل العم ِر ل ِيك ليعلم بعد عِل ٍ شيـٔاۜ ا ِن‬
daklardan kendine evler edin.
ٰ َ ْ ُ َ ْ َ َ َّ َ ُ ّٰ َ ٌ َ ٌ َ َ ّٰ
69. Sonra meyvelerin her ‫الر ْز ِۚق‬
ِ
ّ ‫ع َب ْعض يف‬
ِ ٍ ‫ والل فضل بعضم‬70۟ ‫الل عل۪يم قد۪ير‬
َ ُ َ ْ َ ََ َ َٰ ْ ْ ّ ُ ّ ُ َ َّ َ َ
ِ‫ت ا ْي َمان ُه ْم ف ُه ْم ف۪يه‬ ‫ضلوا ب ِ َٓراد۪ي رِزق ِ ِهم ع ماملك‬
birinden ye ve Rabbinin sana
kolaylaştırdığı yayılım yolla- ِ ‫فما ال۪ين ف‬
ُ َُْ ُ َ َ ُ ّٰ َ َ ُ َ ْ َ ّٰ َ ْ َ َ ٌۜ َ ٓ َ
‫الل َج َعل ل ْم م ِْن انفسِ ْم‬
rına git. Onların karınların-
dan renkleri çeşitli bir şerbet ‫ و‬71 ‫سواء افبِن ِعم ِة اللِيحدون‬
ُ َ َ ُ ُ َ ََ َ َ ً ََْ
َ ‫ ْم م ِْن ا َ ْز‬
‫۪ني َو َحف َدةً َو َر َزق ْم‬
çıkar. Onda insanlar için bir
َ ‫ ْم بَن‬ ‫ج‬ ‫ا‬‫و‬ ‫ازواجا وجعل ل‬
şifa vardır. Elbette bunda dü- ِ
şünen bir kavim için büyük ib-
َ ُْ ُ ّٰ ْ َ ُ ْ ْ َ َ َ ّ َّ َ
retler vardır. 72ۙ‫ت اللِه ْم يَف ُرون‬ ِ ‫ات افبِالَاط ِِل يُؤمِنون َوبِن ِع َم‬ ِ ۜ ‫مِن الطيِب‬
70. Sizi Allah yarattı; sonra
sizi yine o öldürecek. Sizden
bazı kimseler, bilgili olduk- 71. Allah rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıl-
tan sonra, hiçbir şeyi bilme- dı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altındakilere vermi-
sin diye erzel-î ömre kadar yorlar ki, rızıkta hepsi eşit olsunlar. Yoksa Allah’ın nimetini
yaşatılır. Şüphesiz ki Allah inkâr mı ediyorlar?
âlim ve kadirdir.
72. Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşleri-
nizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz
gıdalarla besledi. Onlar hâlâ bâtıla inanıp Allah’ın nimetine
nankörlük mü ediyorlar?

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


274 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َّ‫ورةُ انل‬
‫ح ِل‬ َ ‫ُس‬
14. CÜZ
274 NAHL SÛRESİ 76. Allah, şu iki kişiyi de
misal verir: Onlardan biri dil-
َ ٰ َّ َ ً ْ ْ ُ َ ُ ْ َ َ َ ّٰ ُ ْ َ ََُُْ sizdir, hiçbir şey beceremez
‫ات‬ ِ ‫ون اللِ ما ل يملِك لهم رِزقا مِن السمو‬ ِ ‫ويعبدون مِن د‬ ve efendisinin üstüne bir yük-
ّٰ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ َْ َ َ ًْ َ ْ َْ َ tür. Onu nereye gönderse bir
‫ضبوا ِلل‬ ِ ‫ ف ت‬73 ‫ون‬ ۚ ‫والرِض شيـٔا ول يستط۪يع‬ hayır getiremez. Şimdi bu,

ُ ّٰ ‫ض َب‬ َ َ 74 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ ّٰ َّ َۜ َ ْ َ ْ doğru yolda yürüyerek adale-


‫الل‬ ‫المثال ا ِن الل يعلم وانتم ل تعلم‬ ti emreden kimse ile eşit olur
ْ َْ َٰ ُ َْ َ ً ُْ َ ً َْ ً ََ
‫شٔ َو َم ْن َر َزق َناهُ م َِّنا‬
mu?
ٍ ‫م عبدا مملوك ل يق ِدر ع‬ 77. Göklerin ve yerin gaybı
َ َْ ًّ ِ ‫ر ْزقًا َح َسنًا َف ُه َو ُينْ ِف ُق مِنْ ُه‬
‫سا َو َج ْه ًرۜا هل ي َ ْس َت ُو ۜ۫ن‬
Allah’a aittir. Kıyamet saatinin
ِ durumu ise, göz açıp kapama
ً َ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ّٰ ُ ْ َ ْ َ gibi veya daha az bir zaman-
‫ وضب الل م‬75 ‫للِ بل اكثهم ل يعلمون‬ ۜ ِ ‫المد‬ dan başka bir şey değildir.
ٌّ َ َ ُ َ ْ َ ٰ َ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ َٓ ُ ُ َ َ ْ َ ُ َ Çünkü Allah, her şeye kadir-
‫شٔ وهو كل‬ ٍ ‫ني احدهما ابم ل يق ِدر ع‬ ِ ‫رجل‬ dir.

َ‫ب ْي َه ْل ي َ ْس َتوي ُهو‬ َ َْ َ ُ ْ ّ َُ َ ََْ ُ ٰ ْ َ ٰ َ


ٍۜ ِ ‫ت‬ ِ ‫جهه ل يا‬ ِ ‫ع مولهۙ اينما يو‬
78. Siz, hiçbir şey bilmez-
۪ ken Allah, sizi analarınızın
ّٰ َ َ ْ ُ َ ٰ َ َ ُ َ ْ َْ ُ َُْ ْ َ َ
‫ وِلل‬76 ۟‫۪ي‬ ٍ ‫اط مستق‬ ٍ ‫ص‬ ِ ‫ومن يامر بِالعد ِل ۙ وهو ع‬
karnından çıkardı; şükredesi-
niz diye size kulaklar, gözler
َ َ َّ َ َّ ُ ْ َ َٓ َ َْ ُ ْ‫َغي‬
ِ‫الساعةِ ا ِل كل ْمح‬ ِۜ ‫ات َوال ْر‬ َّ ‫ب‬
ِ ‫الس ٰم َو‬
ve kalpler verdi.
‫ض وما امر‬
ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ ُ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ْ
79. Göğün ortasında ve
‫الل‬ُ ّٰ ‫ َو‬77 ‫۪ير‬ ٌ ‫شٔ قَد‬
ٍ ‫ب ا ِن الل ع ك ِل‬ ۜ ‫ر او هو اقر‬ ِ ‫ال‬
uçmalarına uygun hale geti-

َ َ َ َ َ ُ ُ ُ ْ ْ ُ َ َْ َ
rilen sahada uçuşan kuşlara
ُ
‫ون ا َّم َهات ِ ْم ل ت ْعل ُمون شيْـًٔا‬ ِ ‫اخرجم مِن ب‬
‫ط‬
bakmadılar mı? Onları orada

ُ َّ َ َ ۙ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َ َ َ
Allah’tan başkası tutamaz.
ْ‫م‬ ‫وجعل لم السمع والبصار والفـِٔدة لعل‬
Kuşkusuz bunda inanan bir
toplum için ibretler vardır.
ٓ َ َّ ّ َ َ َّ َ ُ ْ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ
‫ات ۪يف جوِ السما ۜ ِء‬ ٍ ‫ي مسخر‬ ِ ‫ الم يروا ا ِل الط‬78 ‫تشكرون‬
َ ُ ُْ ْ َ َ ٰ َ َ ٰ َّ ُ ّٰ َّ َّ ُ ُ ْ ُ َ
79 ‫ات ل ِقو ٍم يؤمِنون‬ ٍ ‫الل ا ِن ۪يف ذل ِك لي‬ ۜ ‫سكهن ا ِل‬ ِ ‫ما يم‬

73. Onlar Allah’ı bırakıp da kendilerine göklerde ve yer-


de olan rızıktan hiçbir şey veremeyen ve buna asla güçleri
yetmeyen şeylere tapıyorlar.
74. İşte böylece siz de Allah’a birtakım benzerler icat et-
meyin. Çünkü Allah bilir, siz ise bilemezsiniz.
75. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı
olan bir köle ile kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve
açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir.
Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat on-
ların çoğu bilmezler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 275
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ ‫الراب َع َع‬
80. Allah, evlerinizin bir 14. CÜZ ‫ش‬ ِ ‫ الزء‬275 NAHL SÛRESİ

kısmını sizin için bir huzur


ُ َ َ َ ُ ُ َ َ ُ ّٰ ‫َو‬
‫الل َج َعل ل ْم م ِْن ُب ُيوت ِ ْم َسكنًا َو َج َعل ل ْم‬
ve sükûn yeri yaptı; hayvan-
ların derilerinden gerek göç

ْ‫م‬ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ُّ َ ْ َ ً ُ ُ ِ َ ْ َ ْ ُ ُ
ِ ‫م ِْن جلودِ النعام بيوتا تست‬
gününüzde, gerekse konak-
lama gününüzde, sizin için ِ ‫خفونها يوم ظعن‬
ً َ َ َٓ ْ َ َ َ ْ َ ‫ ْمۙ َوم ِْن ا‬ُ َ َ َََْ
‫ص َواف َِها َوا ْو َبارِها َواش َعارِها اثاثا‬
taşınması kolay evler var etti;
onların yünlerinden, yapa- ِ ‫ويوم ا ِقامت‬
ً َ َ َ
‫الل َج َعل ل ْم م َِّما خل َق ظِل‬
ُ َ َ ُ ّٰ ‫ َو‬80 ‫اع ا ِٰل ح۪ني‬ ً ‫َو َم َت‬
ğılarından ve kıllarından bir
süreye kadar, bir ev eşyası
ٍ
َ َ َ ْ ُ َ ََ َ َ ً َْ َ َ ْ َ ْ ُ َ ََ َ َ
ve bir ticaret malı meydana
getirdi. ‫البا ِل اكنانا وجعل لم ساب۪يل‬ ِ ‫وجعل لم مِن‬
81. Allah, yarattıklarından
َ ٰ َ ْ ُ ََْ ْ ُ َ َ َ َ َ َّ َ ْ ُ ُ َ
sizin için gölgeler yaptı. Dağ- ‫تق۪يم الر وساب۪يل تق۪يم باس ۜم كذل ِك‬
َّ َ ْ َ َ ُ ُ َّ َ ُ َ
‫ فا ِن ت َول ْوا‬81 ‫يُت ِ ُّم ن ِْع َم َت ُه َعليْ ْم ل َعل ْم ت ْسل ِ ُمون‬
larda da sizin için barınaklar
yarattı. Sizi sıcaktan koruya-
cak elbiseler ve savaşta sizi
ّٰ َ َ ْ َ ُ ْ َ ُ ‫غ ال ْ ُمب‬ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ
koruyacak zırhlar yarattı. İşte ِ‫ت الل‬ ‫ يع ِرفون ن ِعم‬82 ‫ني‬ ۪ ‫فا ِنما عليك الب‬
ُ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ َ ُ ْ ُ َّ ُ
‫ َو َي ْو َم نبْ َعث‬83 ‫ون‬
böylece Allah’ın varlığını bile-
siniz diye, üzerinize nimetini ۟ ‫ثه ُم الكاف ُِر‬ ‫ثم ينكِرونها واك‬
ُ َ َ َ َ َّ ُ َ ْ ُ َ َّ ُ ً َ َّ ُ ّ ُ ْ
tamamlıyor.
82.Yine de yüz çevirirlerse, ‫۪ين كف ُروا َوله ْم‬ ‫مِن ك ِل ام ٍة ش ۪هيدا ثم ل يؤذن ل ِل‬
ُ َّ َ ُ َ َ َ َ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ َ َ َ َ ْ
‫ واِذا را ال۪ين ظلموا العذاب ف يفف‬84 ‫ي ُ ْس َتع َت ُبون‬
artık sana düşen ancak açık
bir tebliğden ibarettir.
83. Onlar Allah’ın nimetini
gördükleri halde, onu inkâr
ْ‫كء ُهم‬ َ َٓ ‫ش‬َ ُ ‫ش ُكوا‬ َ ‫ َوا ِ َذا َرا َ اَّل‬85 ‫ون‬
َ ْ َ ‫۪ين ا‬ َ َُ ُْ ْ ُ َ َ ْ ُْ َ
‫عنهم ولهم ينظر‬
ederler. Çünkü onların çoğu
‫ِك‬
َ ُ ْ
‫ن‬ ‫و‬ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬ ُ ‫۪ين ُك َّنا نَ ْد‬
‫ع‬ َ ‫ش َٓك ُؤ۬نَا َّال‬ َ ُ ِ‫قَالُوا َر َّب َنا ٰٓه ُ۬ؤ َٓلء‬
kâfirdir ۚ
َ ََْ َ َ َ ُ َّ َ َ ْ َ َََْ
‫ َوالق ْوا ا ِل‬86 ‫ون‬ ۚ ُ‫فالق ْوا ا ِلْ ِه ُم الق ْول ا ِن ْم لكاذِب‬
84. Her ümmetten bir şa-
hit göndereceğimiz gün, artık
َ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َ َّ َ َ َ َ َّ ّٰ
‫اللِ يَ ْو َمئ ٍِذ ۨالسلم وضل عنهم ما كانوا يف‬
kâfir olanlara izinde verilmez
onların özür dilemeleri de ka- 87 ‫تون‬
bul edilmez.
85. O zulmedenler azabı
gördüklerinde, artık onlar- 86. Allah’a ortak koşanlar, ortaklarını gördükleri zaman
dan azap hafifletilmez, onlara derler ki: “Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da tapmış ol-
mühlet de verilmez. duğumuz ortaklarımızdır.” Onlar da bunlara: “Siz mutlaka
yalancılarsınız” derler.
87. Onlar o gün teslim olduklarını Allah’a arz ederler. Uy-
durmakta oldukları şeyler onlardan kaybolup gider

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


276 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َّ‫ورةُ انل‬
‫ح ِل‬ َ ‫ ُس‬276
14. CÜZ NAHL SÛRESİ lar. O, düşünüp tutasınız diye
size öğüt veriyor.
ً ‫اه ْم َع َذ‬ ُ َ ْ ّٰ َ ‫ك َف ُروا َو َص ُّدوا َع ْن‬ َ َ َّ َ
‫ابا‬ ‫يل اللِ زِدن‬ِ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ال۪ين‬ 91. Antlaşma yaptığınız

ُّ ْ ُ َ َ َْ ََْ
zaman, Allah’a karşı verdiği-
ُ َ َ
‫ َو َي ْو َم نبْ َعث ۪يف ك ِل‬88 ‫س ُدون‬ ِ ‫اب بِمَا كانوا ُيف‬ ِ ‫فوق الع‬
‫ذ‬ niz sözü yerine getirin. Allah’ı
üzerinize şahit tuttuğunuz ye-
ً ‫ك َشه‬ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ْ ْ َ َ ً َ َّ ُ
‫يدا‬ ۪ ِ ‫جئنا ب‬ ِ ‫س ِهم و‬ ِ ‫ام ٍة ش ۪هيدا علي ِهم مِن انف‬ minleri, pekiştirdikten sonra

ُ ْ َ ّ ُ ً َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َّ َ َ ِ َٓ ُ ٰٓ ٰ َ
bozmayın. Şüphesiz Allah,

‫شٔ َوه ًدى‬ ٍ ‫ع ه ۬ؤلءۜ ونزنلا عليك الكِتاب ت ِبيانا ل ِك ِل‬


yapacağınız şeyleri pekiyi bi-

ْ ْ َ ّٰ َّ ْ
lendir.

‫الل يَا ُم ُر بِال َع ْد ِل‬ ‫ ا ِن‬89 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫شى ل ِل ُم ْسلِم‬ ٰ ْ ُ ‫ح ًة َوب‬َ ْ ‫َو َر‬ 92. Bir topluluk diğer bir

َٓ ْ َ ْ َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ ُ ْ َٓ َ ‫ح‬ْ ‫َو ْال‬


topluluktan daha çoktur diye
ِ‫حشاء‬ ‫اى ذِي القرب وينه ع ِن الف‬ ۬ٔ ِ ‫ان َوا۪يت‬ ِ ‫س‬ ِ yeminlerinizi aranızda bir hile
ُ َ َ َّ َ َ ُ َّ َ ُ ُ ْ ْ َ َ ْ ُْ َ
‫ َوا ْوفوا‬90 ‫غ يَعِظ ْم ل َعل ْم تذك ُرون‬
ve fesat sebebi yaparak, ip-
ِۚ َ‫والمنك ِر وال‬ liğini iyice eğirip büktükten

َ‫ان َب ْعد‬ َ ََْْ ُ َُْ َ ُ َ َ ّٰ


‫ب ِ َع ْه ِد اللِ ا ِذا َعه ْدت ْم َول تنقضوا اليم‬
sonra çözüp bozan kadın gibi
ٌ‫ ح ِْزب‬olmayın. Allah, bununla sizi
4
َ ّٰ ‫۪ي ۜ ا َِّن‬ ً َ ْ ُ ْ َ َ َ ّٰ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ َ
ancak imtihan eder. Hakkın-
‫الل‬ ‫ت ْوك۪ي ِدها وقد جعلتم الل عليم ك‬ da ayrılığa düştüğünüz şey-
َ َ ْ َ َ َ َّ َ ُ ُ َ َ َ َ ُ َْ َ
‫ت غ ْزل َها‬ ‫ ول تونوا كتل۪ى نقض‬91 ‫َي ْعل ُم مَا تف َعلون‬
leri kıyamet günü size elbette
açıklayacaktır.

ُ ً َ َ ُ َ َ َ ُ َّ َ ً َ ْ َ َّ ُ ْ َ ْ
‫خذون ا ْي َمان ْم دخ بَيْ َن ْم‬
93. Allah’ın sünneti, düze-
ِ ‫مِن بع ِد قو ٍة اناثا ۜتت‬ ninin yasaları içinde, iradesi-
ُ ّٰ ‫وك ُم‬ُ ُ ْ َ َ َّ َّ ُ ْ ٰ ْ َ َ ٌ َّ ُ َ ُ َ ْ َ nin tecellisine uygun olsay-
۪ۜ‫الل بِه‬ ‫ان تون امة ِه ارب مِن ام ٍۜة ا ِنما يبل‬ dı, elbette sizi aynı inanç ve
َ ُ ََْ ْ ُ ْ ُ َ َ ٰ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َّ َ ّ َ ُ َ َ düşünceyi paylaşan bir tek
92 ‫ولبي ِن لم يوم القِيمةِ ما كنتم ف۪يهِ تتلِفون‬ ümmet yapardı. Fakat Allah,
ُ‫شاء‬ َٓ َ ْ َ ُّ ُ ْ ٰ َ ً َ َ ً َّ ُ ْ ُ َ َ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ insanları irade hürriyetine ve
‫ضل من ي‬ ِ ‫ن ي‬ ِ ‫حدة ول‬ ِ ‫ولو شاء الل لعلم امة وا‬ seçme özgürlüğüne sahip kıl-
َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ َّ ُ َ ْ ُ َ َ ۜ ُ َٓ َ ْ َ
93 ‫َو َي ْهد۪ي من يشاء ولسـٔلن عما كنتم تعملون‬
dığı için, sünnetine, düzeni-
nin yasalarına uygun olarak,
iradesinin tecellisine tâbi,
akıllı ve sorumlu varlıkların
hak yoldan uzaklaşıp, dalâ-
88. İnkâr eden ve insanları Allah’ın yolundan alıkoyanların, leti tercihlerine özgürlük tanır,
yapmakta oldukları bozgunculuklarına karşılık azaplarının sünnetine, düzeninin yasala-
üstüne azap ekleriz. rına uygun olarak, iradesinin
89. O gün her ümmetin içinden kendilerinin üzerine birer tecellisine tâbi, akıllı ve so-
şahit göndereceğiz. Ayrıca seni de onların üzerine tam bir rumlu kimseleri doğru yola da
şahit olarak getirdik. Bu Kitab’ı da sana, her şey için bir sevk eder. Yapmaya devam
açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve iman edenler ettiğiniz amellerinizden sor-
için de bir müjdeci olarak indirdik. guya, hesaba çekileceksiniz.
90. Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım
etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasak-
KUR’AN-I KERİM MEALİ 277
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ ‫الراب َع َع‬
94. Yeminlerinizi aranızda 14. CÜZ ‫ش‬ ِ ‫ الزء‬277 NAHL SÛRESİ

hile ve fesat sebebi yapma-


yın, aksi halde ayak, sebat
َ‫ ْم َفَتَّل قَ َد ٌم َب ْعد‬ ُ َ ْ َ ً َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُٓ َّ َ َ َ
etmişken kayar da, bu kay- ِ ‫خذوا ايمانم دخ بين‬ ِ ‫ول تت‬
ma sonunda insanları Allah
ّٰ َ ‫وء ب َما َص َد ْد ُت ْم َع ْن‬ ٓ ُّ
َ ‫الس‬ ُ ََُ َ ُُ
yolundan alıkoymanız sebe- ِۚ‫يل الل‬ ِ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ِ ‫وا‬ ‫ثبوت ِها وتذوق‬
َ ّٰ
‫توا ب ِ َع ْه ِد اللِ ث َمنًا‬ ُ َ ‫ َو َل ت َ ْش‬94 ‫۪يم‬ ٌ ‫اب َعظ‬ ٌ ‫ ْم َع َذ‬ُ ََ
biyle kötü azabı tadarsınız.
Böyle yapanlar için büyük bir ‫ول‬
َ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ٌ ْ َ َ ُ ّٰ َ ْ َ َّ ۜ ً َ
95 ‫ي ل ْم ا ِن كن ُت ْم ت ْعل ُمون‬
azap vardır.
95. Allah’ın ahdini az bir ‫ق۪ي ا ِنما عِند اللِ هو خ‬
karşılığa değişmeyin! Şayet
‫۪ين‬ َ ‫جز َي َّن َّال‬ ْ َ‫الل بَاق َوَنل‬ ّٰ ْ
ٍۜ ِ ‫مَا عِن َدك ْم َينف ُد َومَا عِن َد‬
َْ ُ ْ
anlayan kimseler iseniz, şüp- ِ
َ َ َ ُ ْ ُ َ ْ َ ُ ْ َ ُٓ َ َ
‫ َم ْن ع ِمل‬96 ‫بوا اج َره ْم بِاح َس ِن مَا كانوا َيع َملون‬
hesiz Allah katında olan se-
vap sizin için daha hayırlıdır. ‫ص‬
ً‫حي َي َّن ُه َحيٰوة‬ ْ ‫كر ا َ ْو اُن ْ ٰث َو ُه َو ُم ْؤم ٌِن فَلَ ُن‬ َ َ ْ ًِ َ
ٍ ‫صالا مِن ذ‬
96. Sizin yanınızdaki tüke-
nir, Allah katındaki ise bâkidir. ِ
Elbette sabırlı davrananlara َ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َ ً َ ّ َ
yapmakta olduklarının en gü- 97 ‫طيِبة ۚونلج ِزينهم اجرهم بِاحس ِن ما كانوا يعملون‬
zeliyle mükâfatlarını verece-
َّ َ ْ َّ َ ّٰ ْ َ ْ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ
ğiz. 98 ‫ان الر ۪جي ِم‬ ِ ‫فا ِذا قرات القران فاستعِذ بِاللِ مِن الشيط‬
ْ‫ع َرّم‬ ٰ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ َ ٌ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َ ُ َّ
‫ا ِنه ليس ه سلطان ع اذ۪ين امنوا و‬
97. Erkek veya kadın, kim
ِ ِ
َ ‫۪ين َي َت َول َّ ْونَ ُه َو َّال‬ َ ‫ع َّال‬ َ َ ُ ُ َ ْ ُ َ َّ
mü’min olarak iyi iş işlerse,
َ ُ َّ
‫۪ين‬ ‫ ا ِنما سلطانه‬99 ‫َي َت َوكون‬
elbette ona hoş bir hayat ya-
şatacağız ve onların mükâ-
ُ ّٰ ‫ان اٰيَة ۙ َو‬ َ َ َ ً َ ٰ ٓ َ ْ َّ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ
‫الل‬ ‫ واِذا بدنلا اية مك‬100 ۟ ‫شكون‬ ِ ‫هم بِه۪ م‬
fatlarını yapmakta oldukları-
nın en güzeli ile vereceğiz. ٍ
ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ٓ َ َّ ُٓ َ ُ ّ َ ُ َ ُ َ ْ َ
98. Kur’an okuyacağın za-
‫ثه ْم‬ ‫ت ۜ بل اك‬ ٍ ‫نل قالوا ا ِنما انت مف‬ ِ ‫اعلم بِما ي‬
َْ ‫ك ب‬ ُ ‫وح الْ ُق‬
ُ ‫ قُ ْل نَ َّز َ ُل ُر‬101 ‫ون‬ َ َُْ َ َ
man o kovulmuş şeytandan
َ َّ ْ
Allah’a sığın!
‫ال ّ ِق‬ ِ ِ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫س‬ ِ ‫د‬ ‫ليعلم‬
َ ْ ُ ْ َُْ ً ُ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ّ َ ُ
99. Gerçek şu ki: İman edip
de yalnız Rablerine tevekkül 102 ‫ِلبِت ال۪ين امنوا وهدى وبشى ل ِلمسلِم۪ني‬ ٰ
edenler üzerinde onun bir hâ-
kimiyeti yoktur.
100. Onun hâkimiyeti, an- 101. Biz bir âyetin yerine başka bir âyet getirdiğimiz za-
cak onu evliya edinenlere ve man, -Allah ne indirdiğini bilirken- “Sen Allah’a iftirâ ediyor-
onu Allah’a ortak koşanlara- sun bu sözleri kendin uydurup Allah’ın üstüne atıyorsun”
dır. derler. Hayır, onların çokları bilmiyorlar.
102. De ki: “Ruhu’l-Kudüs, inananların inançlarını sağ-
lamlaştırmak, Müslümanlara doğru yolu göstermek ve on-
lara bir müjde olmak üzere Kur’an’ı Rabbinden hak olarak
indirdi.”.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


278 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

14. CÜZ ْ َّ‫ورةُ انل‬


‫ح ِل‬ َ ‫ ُس‬278 NAHL SÛRESİ 106. Kalbi imanla dolu ol-
duğu hâlde zorlanan kimse
ُ
‫شۜ ل َِسان‬ ٌ َ َ ‫ون ا َِّنمَا ُي َع ّل ِ ُم ُه ب‬ َ ُ ُ َ ْ ُ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ
‫ولقد نعلم انهم يقول‬
hariç, inandıktan sonra Allah’ı
inkâr eden ve böylece göğsü-
ٌ َ َ ٰ َ ٌّ َ ْ َ ْ َ َ ُ ْ ُ َّ
ٌّ ِ ‫ان َع َرب‬
nü küfre açanlara Allah’tan
‫ـى‬ ‫حدون ا ِلهِ اعجِم وهذا ل ِس‬ ِ ‫ل‬ ‫ي‬ ‫۪ي‬ ‫ل‬ ‫ا‬ gazap iner ve onlar için bü-

ُ‫لي ْهد۪يهم‬ َ َ ِۙ‫الل‬ ّٰ َ ٰ َ ُ ْ ُ َ َ َّ َّ ٌ ‫ُمب‬


yük bir azap vardır.
ِ ‫ات‬
ِ ‫ي‬ ‫ا‬ِ ‫ب‬ ‫ون‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ؤ‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫۪ين‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ 103 ‫ني‬ ۪ 107. Bu da, onların dünya
َ
َ ‫ا َي ْفَتي الك ِذ‬ ْ َ َّ ‫ ا‬104 ‫۪م‬ ٌ ‫اب ا‬ َ ٌ ‫الل َول ُه ْم َ َذ‬َ ُ ّٰ hayatını ahirete tercih etme-
‫ب‬ ِ ِ lerinden ve Allah’ın kâfirler
ُ‫ِك ُم‬ َ ٰ ُ َ ّٰ ٓ َ ٰ َ ُ ْ ُ َ َ َّ topluluğunu hidayete erdir-
‫ات اللِۚ وا ۬ولئ‬ ِ ‫اذ۪ين ل ؤ ِون بِاي‬ memesinden ötürüdür.

َ ‫اللِ ِم ْن َْ ِد ا‬ ّٰ َ َ َ ْ َ َ َ ْ
۪‫۪يمان ِ ٓه‬ ‫ من كفر ِب‬105 ‫ااذِبُون‬
108. İşte onlar Allah’ın,

ٰ َ َ ْ ٌّ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ َّ
kalplerini, kulaklarını ve göz-
ْ‫ن‬ ِ ‫ان ول‬ ِ ‫ا ِل من اك ِره وقلبه مطمئ ِن بِال۪يم‬
lerini mühürlediği kimselerdir.
Ve onlar gafillerin kendileridir.
ٌ ‫ض‬ َ َ ْ َََْ ً ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ
‫ب م َِن‬ ‫من شح بِالف ِر صدرا فعلي ِهم غ‬ 109. Hiç şüphesiz onlar

َّ َ َ ٰ َ َ ْ ُ َ َ ّٰ
ahirette ziyana uğrayanlardır.
ُّ َ َ ْ
‫ ذل ِك بِانهم استحبوا‬106 ‫اللِۚ ولهم عذاب عظ۪يم‬ ُ ُ ٌ َ ٌ 110. Sonra şüphesiz Rab-

َ‫الل َل َي ْهدي الْ َق ْوم‬ َ ّٰ َّ َ َ ِۙ َ ٰ ْ َ َ َ ْ ُّ َ ٰ َ ْ


bin, eziyet edildikten sonra
ِ ‫خرة وان‬ ِ ‫اليوة ادلنيا ع ال‬ hicret edip, ardından da sab-

ْ‫ع قُلُوبهم‬ ٰ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َّ َ ٓ ٰ ُ َ َ ْ rederek cihad edenlerin yar-

ِِ ‫ ا۬ولئ ِك ال۪ين طبع الل‬107 ‫الاف ِ۪رين‬ dımcısıdır. Çünkü Rabbin,

َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰٓ ُ َ ْ َ ْ ‫َو َس ْمعه ْم َواَب‬


onların bu amellerinden son-
108 ‫صارِهِ ۚم وا ۬ولئ ِك هم الغاف ِلون‬ ِِ
ra, elbette çok bağışlayan,

َّ َّ ُ َ ُ َْ ُ ُ َ ٰ ْ َّ َ َ َ َ
çok esirgeyendir.
‫ ثم ا ِن‬109 ‫خرة ِ هم الاِسون‬ ِ ‫لج َرم ان ُه ْم ِيف ال‬
ُ َ َ َّ ُ ُ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ َّ َ
‫ربك ل ِل۪ين هاجروا مِن بع ِد ما فتِنوا ثم جاهدوا‬
۟ ٌ َ ٌ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ َّ َ َّ ۙ ُٓ َ َ َ
110 ‫وصبوا ا ِن ربك مِن بع ِدها لغفور رح۪يم‬

103. Şüphesiz biz onların: “Kur’an’ı ona ancak bir insan


öğretiyor” dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri
şahsın dili yabancıdır. Hâlbuki bu Kur-an apaçık bir Arap-
çadır.
104. Allah’ın âyetlerine inanmayanlara gelince, kuşku-
suz Allah onları doğru yola iletmez ve onlar için acıklı bir
azap vardır.
105. Allah’ın âyetlerine inanmayanlar, ancak yalan uy-
durur. İşte onlar, yalancıların kendileridir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 279


ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ ‫الراب َع َع‬
111. O gün, herkes gelip 14. CÜZ ‫ش‬ ِ ‫ الزء‬279 NAHL SÛRESİ

kendi canını kurtarmak için


ُّ ُ ّٰ ُ َْ ْ َ ُ َُ ْ َ ُّ ُ َْ ََْ
‫س َها َوت َويف كل‬
uğraşır ve herkese yaptığının
karşılığı eksiksiz verilir, onla- ِ ‫ف‬ ‫ن‬ ‫ن‬ ‫ع‬ ‫ِل‬ ‫د‬ ‫ا‬ ‫ت‬ ‫س‬ ٍ ‫ف‬ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫ك‬ ‫يت‬
۪ ‫يوم تا‬
ra asla zulmedilmez. ً َ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َ َُْ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َْ
112. Allah, güven ve huzur ‫ وضب الل م‬111 ‫نفٍس ما ع ِملت وهم ل يظلمون‬
ّ ُ ْ ً َ َ َ ُ ْ َ ْ َ ً َّ َ ْ ُ ً َ ٰ ْ َ َ ً َ ْ َ
‫قرية كانت امِنة مطمئ ِنة يات۪يها رِزقها رغدا مِن ك ِل‬
içinde olan bir şehri misal ve-
rir ki o şehrin rızkı her taraftan
bol bol gelirdi. Fakat Allah’ın
ِ‫الوع‬ ُ ْ ‫اس‬ َ َ ِ‫الل ل‬ُ ّٰ ‫اللِ فَا َ َذ َاق َها‬ ّٰ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ
‫مك ٍن ففرت بِانع ِم‬
nimetlerine karşı nankörlük
ettiler de yapmakta oldukları ٌ ُ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َ َ َُ ْ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ
şeylerden dolayı Allah, onla- ‫ ولقد جاءهم رسول‬112 ‫والو ِف بِما كنوا يصنعون‬
ra, açlık ve korku ızdırabını َ ُ َ ْ ُ َ ُ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ُ ُ َّ َ َ ْ ُ ْ
tattırdı. 113 ‫مِنهم فكذبوه فاخذهم العذاب وهم ظال ِمون‬
َ‫ك ُروا ن ِْع َمت‬ ُ ْ َ ً ّ َ ً َ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َّ ُ ُ َ
113. And olsun ki, onla-
‫فكلوا مِما رزقم الل حل طيِباۖ واش‬
َ ْ ُ َ
ra kendilerinden peygamber
َّ َ َ ْ ُ ْ ّٰ
‫ ا ِنمَا َح َّر َم َعليْ ُم ال َميْ َتة‬114 ‫اللِ ا ِن كن ُت ْم ا ِيَّاهُ ت ْع ُب ُدون‬
geldi de onu dahi yalanla-

ّٰ ْ َ َّ ُ َٓ َ ْ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ
dılar. Onlar zulmederlerken
َّ‫طر‬ ُ ْ َ َ
‫ي اللِ بِه۪ۚ فم ِن اض‬ ِ ‫ير وما اهِل ل ِغ‬ ِ ‫ِن‬ ۪ ‫وادلم ولم ال‬
azap onları hemen yakalayı-
verdi.
ُ َُ َ ٌ ‫الل َغ ُف‬ َ ّٰ ‫اغ َو َل َعد فَا َِّن‬ َ ْ ‫َغ‬
114. Artık, Allah’ın size rı- ‫ َول تقولوا‬115 ‫۪يم‬ ٌ ‫ور َرح‬ ٍ ٍ َ‫ي ب‬
ٌ ‫ ِذ َب ٰه َذا َح َ ٌل َو ٰه َذا َح َر‬ َ ْ ُ ُ َُ َْ ُ َ َ
zık verdiği şeylerden helâl ve
temiz olarak yiyin de, yalnız
‫ام‬ ‫سنتم ال‬ ِ ‫ل ِما ت ِصف ال‬
ّٰ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ َّ َ َ ْ ّٰ َ َ ُ َ ْ َ
Allah’a ibadet ediyorsanız,
onun nimetine şükredin.
ِ‫تون ع الل‬ ‫ب ا ِن ال۪ين يف‬ ۜ ‫تلِ فتوا ع اللِ ال ِذ‬
115.Size, ancak ölü hayva-
ٌ ‫اب اَل‬ٌ ‫۪يل َول َ ُه ْم َع َذ‬ ٌ َ ٌ َ َ َۜ ُ ْ ُ َ َ َ ْ
nı, akan kanı, domuz etini ve 117 ‫۪يم‬ ۖ ‫ متاع قل‬116 ‫الك ِذب ل يفلِحون‬
ُ َ َ َ َ ُ َ َ َّ َ َ َ
‫۪ين هادوا َح َّر ْم َنا مَا ق َص ْص َنا َعليْك م ِْن قبْل‬
Allah’tan başkası adına kesi-
len hayvanı haram kıldı. Kim ‫وع ال‬
َ ْ ُ ْ َ ُٓ َ ٰ ُ َ ََ َ
118 ‫ ْن كانوا انف َس ُه ْم َيظل ِ ُمون‬ ِ ‫َوما ظل ْمناه ْم َول‬
mecbur kalırsa saldırmaksı-
zın, sınırı da aşmadan yiyebi-
lir. Çünkü Allah çok bağışla-
yan, çok esirgeyendir.
116. Dilleriniz yalana alı- 117. Dünyada elde ettikleri az bir yararlanmadır. Hâlbuki
şageldiğinden dolayı, Allah’a ahirette onlara acıklı bir azap vardır.
karşı yalan uydurmak için,
“Şu helâldir”, “Şu haramdır” 118. Daha önce sana anlattıklarımızı, Yahudi olanlara
demeyin. Şüphesiz, Allah’a da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar
karşı yalan uyduranlar, kurtu- kendilerine haksızlık ediyorlardı.
luşa eremezler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


280 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

14. CÜZ ْ َّ‫ورةُ انل‬


‫ح ِل‬ َ ‫ ُس‬280 NAHL SÛRESİ 122. Ona dünyada güzellik
verdik. Muhakkak ki o, ahiret-

‫م تابُوا‬
َ َّ ُ َ َ َ َ ٓ ُّ
‫۪ين َع ِملوا السوء ِبهال ٍة‬
ُ َ ‫ك لَِّل‬ َ َّ َ َّ َّ ُ
‫م ا ِن رب‬
te de sâlihlerdendir.
123. Sonra da sana: “Doğ-

‫ور‬ ٌ ‫ك م ِْن َب ْع ِدهَا لَ َغ ُف‬ َ َّ َ َّ ۙ ُٓ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ


‫مِن بع ِد ذل ِك واصلحوا ا ِن رب‬
ru yola yönelerek İbrahim’in
dinine uy! O müşriklerden de-
ُ َ ً ّٰ َ ً ُ َ َ َ ٰ ْ َّ
‫۪يم كان ا َّمة قان ًِتا ِللِ َحن۪يفا ۜ َول ْم يَك‬ ‫ ا ِن ا ِبره‬119 ۟‫۪يم‬ ٌ ‫َرح‬ ğildi” diye vahyettik.

َ ً َ ‫م َِن ال ْ ُمْشك‬
124. Cumartesi tatili, an-
‫يه‬ُ ‫يه َو َ ٰد‬ ُ ٰ‫لنْ ُعمهِ ا ِْج َتب‬ ِ ‫ا‬ ‫ر‬ ‫ك‬ ‫ا‬ 
َ
120 ۙ ‫۪ني‬
ِۜ ِ ِ
cak onda ihtilaf edenlere

ْ َٰ َ ٰ
farz kılınmıştı. Kıyamet günü
ُ َّ َ ۜ ً َ َ َ َ ْ ُّ ُ َ َ ْ ُ َ
ِ
‫ واتيناه ِيف ادلنيا حسنة وانه ِيف‬121 ‫۪ي‬ ٍ ‫اط مستق‬ ٍ ‫ص‬ ِ ‫ا ِل‬
Rabbin, muhakkak onların ih-

َ َّ ْ َّ َ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ َّ ُ َ َ ْٰ
tilafa düştükleri şey hakkında

‫ ثم اوحينا ا ِلك ا ِن اتبِع مِلة‬122 ‫۪ني‬ َ


ۜ ‫ال‬ َّ
ِ ‫خرة ِ ل ِمن الص‬ َ ِ ‫ال‬
aralarında hüküm verecektir.

َ ُ َ َّ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ ًۜ َ َ ٰ ْ
125. Sen, Rabbinin yoluna
‫ ا ِنما جعِل‬123 ‫شك۪ني‬ َ
ِ ‫ا ِبره۪يم حن۪يفا وما كان مِن الم‬
hikmet ve güzel öğütle çağır

ُ ْ َ َ َ َّ َ َّ ِ َ ُ َ ْ َ َّ َ َ ُ ْ َّ
ve onlarla en güzel şekilde
‫ح ُم‬ ‫۪ين اخ َتلفوا ف۪يهِۜ وان ربك ل‬ ‫السبت ع ال‬ mücadele et! Çünkü Rabbin,

ُ ُْ َ ُ َْ ْ
kendi yolundan sapanları en
ُ َ َ
‫ ادع‬124 ‫۪يما كانوا ف۪يهِ ي َتلِفون‬ ‫بَيْ َن ُه ْم يَ ْو َم القِيٰ َمةِ ف‬ iyi bilendir ve O, hidayete

ْ َ ْ ِ‫ال ِْك َمةِ َوال ْ َم ْوعِظَة‬ ْ َ ‫ا ِٰل‬


erenleri de en iyi bilendir.
َ
‫ال َس َنةِ َوجَادِل ُه ْم‬ ‫يل َر ّبِك ِب‬ ِ ۪ ‫ب‬‫س‬ 126. Eğer ceza verecekse-

َ ْ َ َّ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ ُ َ َّ َ َّ ُ َ ْ َ َ َّ niz, size yapılan işkencenin


۪‫بِاتل۪ى ِه احس ۜن ا ِن ربك هو اعلم بِمن ضل عن س ۪بيلِه‬ misliyle ceza verin. Ama sab-

ْ ُ َ َ ْ ُْ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َُْ َ ََُ rederseniz, elbette o, sabre-


‫ واِن عقبتم فعاق ِبوا ب ِ ِمث ِل‬125 ‫وهو اعلم بِالمهتد۪ين‬ denler için daha hayırlıdır.

ْ ‫اص‬
‫ب‬
ْ َ َ َّ ٌ ْ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ُ َ 127. Sabret! Senin sabrın
ِ ‫ و‬126 ‫ما عوق ِبتم بِه۪ۜ ولئ ِن صبتم لهو خي ل ِلصاب ِ ۪رين‬ da ancak Allah’ın yardımı ile-
َ ُ َ َ َ ْ ْ َ َ ّٰ َّ ُ ْ َ َ َ
‫ب َك ا ِل بِاللِ َول ت َزن َعليْ ِه ْم َول تك ۪يف ضيْ ٍق م َِّما‬
dir. Onlara üzülme, kurmakta
‫وما ص‬ oldukları tuzaktan dolayı sı-
َ ْ ُ ُ َ َّ َ ْ َ َّ َ َّ َ َ َ ّٰ َّ َ ُ
128 ‫س ُنون‬ ِ ‫۪ين ه ْم م‬ ‫ ا ِن الل مع ال۪ين اتقوا وال‬127 ‫َي ْمك ُرون‬
kıntıya düşme!
128. Çünkü Allah, sakınan-
lar ve güzel amel edenlerle
beraberdir.
119. Sonra şüphesiz Rabbin, cahillik sebebiyle kötülük
yapan, sonra da bunun ardından tevbe edip durumunu dü-
zeltenleri bağışlayacaktır. Çünkü onlar tevbe ettikten sonra
Rabbin de elbet çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
120. Gerçekten İbrahim, Hakk’a yönelen, Allah’a itaat
eden, Allah’ın elçisi idi; Allah’a ortak koşanlardan değildi.
121. Allah’ın nimetlerine şükrediciydi. Çünkü Allah, onu
seçmiş ve doğru yola iletmişti.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 281


ANA SAYFAYA DÖN

15. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬281


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الا ِمَس َع‬ İSRA SÛRESİ

ٌ ّ َ ٌ ّ َ ْ ْ ُ َٓ ْ ْ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
17 - İSRA SÛRESİ ‫ه‬َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬َ ِ ‫ك َّية َوم‬
ِ‫ه‬ ِ ‫س‬
‫اء‬
َٓ ِ‫ال‬
ِ ‫ساءِ م‬ ‫الِ ُسو َرة‬
ً ٰ َ َ ْ َ‫ش َة اٰيَ ًة‬
17 - İSRA ْ ‫ِم ْائ َ َ ٌة‬
َ ْ ‫ ٰدى َع‬SÛRESİ ٌَ
‫ايَة‬ ‫عشة‬ ‫ِإَوح‬
‫ِإَوحدى‬ ‫مِائة‬
Bismillâhirrahmânirrahîm
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ ‫الر‬َّ ِ‫الل‬ ّٰ
1. Bir gece, kendisine âyet- ‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
lerimizden bir kısmını gös-
terelim diye kulunu Mescid-i
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬
َ
‫ال َر ِام ا ِل‬ َ ْ ‫ج ِد‬ ْ َ ْ َ ً ْ َ ْ َ ٰ ْ َ ‫الٓي ا‬
ِ ‫سى بِعب ِده۪ لي مِن المس‬
َّ َ َ ْ ُ
۪ ‫حان‬ ‫سب‬
ُ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ ْ ْ ‫ال ْ َم‬
15
ُ َّ ٰ
‫ن َي ُه م ِْن ايَات َِن ۜا ا ِن ُه ه َو‬
Harâm’dan, çevresini müba-
rek kıldığımız Mescid-i Ak- ِ ِ ‫ل‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ح‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ك‬‫ار‬ ‫ب‬ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ‫ا‬ ‫ص‬ ‫ق‬ ‫ال‬ ‫د‬
ِ ِ ‫ج‬ ‫س‬
sâ’ya götüren Allah noksan ُ ْ
‫اب َو َج َعل َناهُ ه ًدى‬ َ ‫ َواٰتَيْ َنا ُموَس الْك َِت‬1 ‫۪ي‬ ُ ‫۪يع ْالَص‬ ُ ‫السم‬ َّ
sıfatlardan münezzehtir; O,
ْ َ َ ْ َ َ َّ ّ ُ ً ُ ْ ُ َّ َ َّ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ ِ‫ل‬
‫حل َنا‬ ‫ ذرِية من‬2ۜ ‫وين َوك۪ي‬ ۪ ‫خذوا مِن‬
‫د‬ ِ ‫ن۪ى ا ِساي۪ل ال تت‬
gerçekten işitendir, görendir.
2. Biz, Mûsâ’ya Kitab ver-
َ َٓ ْ ٓ َ ٰ َٓ ْ َ َ َ ً ‫ان َعبْ ًدا َش ُك‬ َ َ ُ َّ ُ َ َ
dik ve İsrail oğullarına: “Ben- ‫سائ۪ل‬ ِ ‫ وقضينا ا ِل بن۪ى ا‬3 ‫ورا‬ ‫ح ا ِنه ك‬ ۜ ٍ ‫مع نو‬
den başkasını dayanılıp gü-
ً َ ًّ ُ ُ َّ ُ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ ْ َ ْ َّ ُ ْ ُ َ َ ْ
venilen bir rab edinmeyin” 4‫ني وتلعلن علوا ك ۪بيا‬ ِ ‫اب تلفسِدن ِيف الرِض مرت‬ ِ ‫ِيف الكِت‬
ْ ُ ٓ َ َ ً َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ُ ٰ ُ ُ ْ َ َ َٓ َ َ
‫۬ول بَاٍس‬
diyerek bu Kitab’ı bir hidayet
rehberi kıldık. ۪ ‫فا ِذا جاء وعد ا ۫ولهما بعثنا عليم عِبادا نلا ا‬
َ ْ َ َ َّ ُ ً ُ ْ َ ً ْ َ َ َ َ َ ّ َ َ ُ ‫َشد۪يد فَ َج‬
‫ ثم رددنا‬5 ‫خل ادلِي ۜارِ وكن وعدا مفعول‬ ِ ‫اسوا‬ ٍ
3.Nuh ile birlikte taşıdığı-
mız kimselerin nesli! Şunu
ُ ْ َ ‫اك ْمبا َ ْم َوال َو َبن‬ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ َ َّ َ ْ ُ ُ َ
bilin ki Nuh, çok şükreden bir
‫۪ني َو َج َعل َناك ْم‬ ٍ ِ ‫لمالكرةعلي ِهموامددن‬
ُْ َ ْ ُ َُْ ْ َ ْ َ ْ ََ‫ك‬ْ َ
kul idi.
4. Biz, Kitap’ta İsrail oğul- ‫ ا ِن ا ْح َسن ُت ْم ا ْح َسن ُت ْم ِلنفسِ ْم َواِن ا َسات ْم‬6 ‫۪يا‬ ً ‫ث نَف‬ ‫ا‬
ُ ُ ُ َ ُ ٓ ٰ ْ ْ َ َٓ َ َ َ َ َ
‫اء َوع ُد الخ َِرة ِ ل َِي ُسؤ۫ا ُو ُجوه ْم َو ِلَ ْدخلوا‬
larına: Sizler, yeryüzünde iki
defa fesat çıkaracaksınız ve ‫فله ۜا فا ِذا ج‬
azgınlık derecesinde bir kibre
7 ‫يا‬ ً ‫بوا مَا َعلَ ْوا تَْب‬ ُ ّ َُ‫ال ْ َم ْسج َد َك َما َد َخلُوهُ ا َ َّو َل َم َّر ٍة َو ِل‬
kapılacaksınız, diye vahyet- ۪ ِ ِ
tik.
5. Bunlardan ilkinin zama-
nı gelince, üzerinize güçlü
7. Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük eder-
kuvvetli kullarımızı gönder-
seniz yine kendinize etmiş olursunuz. Artık diğer cezalan-
dik. Bunlar, evlerin arasında
dırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce
dolaşarak sizi aradılar. Bu,
girdikleri gibi yine Mescid-i Aksâ’ya girsinler ve ellerine ge-
yerine getirilmiş bir vaat idi
çirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler…
6. Sonra onlara karşı size
tekrar galibiyet ve zafer ver-
dik; servet ve oğullarla gücü-
nüzü arttırdık; sayınızı daha
da çoğalttık.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


282 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

15. CÜZ َٓ ْ ِ‫ورةُ ْال‬


‫ساء‬ َ ‫ ُس‬282 İSRA SÛRESİ 12. Biz, geceyi ve gündüzü
birer âyet olarak yarattık. Ni-
ْ َ ُ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ُّ َ ٰ َ
‫ح ْۚم َوا ِن ُع ْدت ْم ُع ْدناۢ َو َج َعل َنا َج َه َّن َم‬
tekim Rabbinizin nimetlerini
‫عس ربم ان ير‬ araştırmanız, ayrıca, yılların
ُ ِ ّ َ‫ه اَقْ َو ُم َو ُيب‬ َ ِ ‫ ا َِّن ٰه َذا الْ ُق ْرا ٰ َن َي ْهد۪ي ل َِّلت۪ى‬8 ‫۪يا‬ ً ‫ين َحص‬ َ ‫ل ِلْ َكف ِر‬ sayı ve hesabını bilmeniz için
‫ش‬ ۪ gecenin karanlığını silip, yeri-
ً ‫ج ًرا َكب‬ ْ َ ْ ُ َ َّ َ َ ِ َّ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ ِ ْ ُ ْ ne eşyayı aydınlatan gündü-
9 ۙ‫يا‬ ۪ ‫ات ان لهم ا‬ ِ ‫المؤمن۪ني ال۪ين يعملون الصال‬ zün aydınlığını getirdik. İşte

ً َ ً َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ ْ َ ُ ْ ُ َ َ َّ َّ َ َ biz, her şeyi açık açık anlat-


10۟ ‫وان ال۪ين ل يؤمِنون بِالخِرة ِ اعتدنا لهم عذابا ال۪يما‬ tık.
ً ُ َ ُ َ ْ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َٓ ُ ّ َّ ُ َ ْ ْ ُ ْ َ َ 13. Her insanın amel def-
11 ‫ي وكن الِنسان عجول‬ ِ ۜ ‫ش دعءه بِال‬ ِ ‫ويدع الِنسان بِال‬ terini boynuna astık. İnsan
َ ٰ ْ َّ َ ٰ َٓ َ َ َ ْ َ َ ٰ َ َ َّ َ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ
‫ح ْونا ايَة الْ ِل َو َج َعل َنٓا ايَة انلَّ َهار‬
için kıyamet gününde, açıl-
‫ني فم‬ِ ‫وجعلنا الل وانلهار اي‬ mış olarak önüne konacak bir
َ ‫السن‬ َ َ َْ ُ ً ْ َ ُ َْ ًَ ْ ُ
ِ ّ ‫رة تلِ َبتغوا ف م ِْن َر ّبِ ْم َوتلِ َعل ُموا ع َدد‬
kitap çıkarırız.
‫۪ني‬ ِ ‫مب‬ 14. Kitabını oku! Bugün
ُ‫سان اَل ْ َز ْم َناه‬ َ ْ ‫ َو ُ َّك اِن‬12 ‫۪ي‬ ً ْ َ ُ َ ْ َّ َ ْ َ َّ ُ َ َ َ ْ َ
  ‫شٔ فصلناه ت‬ ٍ ‫اب وك‬ ۜ ‫وال ِس‬
sana hesap sorucu olarak
ٍ kendi nefsin yeter.

13 ‫ورا‬ ً ‫يه َمنْ ُش‬ ُ ‫ابا يَلْ ٰق‬ً ‫طٓائ َِرهُ يف ُع ُنقِه۪ۜ َو ُنْر ُج َ ُل يَ ْو َم الْقِيٰ َمةِ ك َِت‬َ
ِ ۪ 15. Kim hidayet yolunu se-

َ َ َ ْ َ ْ ٰ َ َۜ َ َ ْ َ ْ
çerse, bunu ancak kendi iyi-
ٰ ْ
‫ َم ِن اه َتدى‬14ۜ ‫ك كف ب ِ َنفسِك الَ ْو َم عليْك َحس۪يبًا‬ ‫ا ِقرا كِتاب‬ liği için seçmiş olur; kim de

َ َ
doğruluktan saparsa, kendi
َ ُّ َ َ َّ َ َّ َ ْ َ َ ْ َّ َ
‫ضل َعليْ َه ۜا َول ت ِز ُر‬ ِ ‫سه۪ۚ ومن ضل فا ِنما ي‬
َْ
ِ ‫فا ِن َما َيهتد۪ي نلِ َف‬ zararına sapmış olur. Hiçbir
günahkâr, başkasının günah
ً ُ َ َ َ ْ َ ّٰ َ َ ّ َ ُ َّ ُ َ َ ٰ ْ ُ َ ْ ٌ َ َ
15 ‫وازِرة وِزر اخر ۜى وما كنا معذِب۪ني حىت نبعث رسول‬ yükünü üstlenmez. Biz, bir
peygamber göndermedikçe

‫ح َّق‬ َ َ‫۪يها ف‬ َ ‫يها َف َف َس ُقوا ف‬ َ ‫تف‬ َ ْ ُ َ ْ َ َ ً َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ َٓ َ


۪ ‫واِذا اردنا ان نهل ِك قرية امرنا م‬
kimseye azap edecek değiliz.

ُ ُْ َ َْ َ ْ َ ْ ََ ً ْ َ َ َ ْ َّ َ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ
16. Bir ülkeyi helâk etmek
‫ون‬ ِ ‫ وكم اهلكنا مِن القر‬16 ‫عليها القول فدمرناها تدم۪يا‬ istediğimizde, o ülkenin zen-

َ َّ ٰ ََ ٍ ُ َْ ْ
ginlik sebebiyle şımarmış ele-
17 ‫۪يا‬ ً ‫يا بَص‬ ً ‫ك ب ُذنُوب ع َِبادِه۪ َخب‬
۪ ِ ِ ِ ‫وح وكف بِرب‬ ۜ ‫مِن بع ِد ن‬ başlarına iyilikleri emrederiz;
buna rağmen onlar orada kö-
tülük işlerler. Böylece o ülke,
helâke müstahak olur; biz de
8. Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eğer orayı darmadağın ederiz
yine dönerseniz, biz de döneriz. Biz cehennemi kâfirler için
bir zindan yaptık. 17. Nuh’tan sonraki nesil-
lerden nicelerini helâk ettik.
9. Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir; iyi davra- Kullarının günahlarını bilmek
nışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâ- ve görmekte Rabbin yeterli-
fat olduğunu müjdeler. dir.
10. Ahirete inanmayanlara gelince, onlar için de elemli
bir azap hazırlamışızdır.
11. İnsan hayrı istediği gibi şerri de ister. Âdem pek ace-
lecidir!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 283
ANA SAYFAYA DÖN

18. Her kim ebedi haya- 15. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬283


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الا ِمَس َع‬ İSRA SÛRESİ

tı hiçe sayıp, çabuk geçen


dünyayı dilerse ona, yani di-
ُ‫اء ل َِم ْن نُريد‬ ُ ‫ش‬َٓ َ َ َ ُ َ َ ْ َّ َ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َ
lediğimiz kimseye dilediğimiz ۪ ‫جلة عجلنا ل ف۪يها ما ن‬ ِ ‫من كان ي ۪ريد العا‬
kadarını verir, sonra da onu,
َ َ َ ْ َ َ ً ُ ْ َ ً ُ ْ َ َ ٰ ْ َ َ َّ َ َ ُ َ َ ْ َ َ َّ ُ
kınanmış ve mahrum bırakıl- ‫ ومن اراد‬18 ‫ثم جعلنا ل جهن ۚم يصليها مذموما مدحورا‬
mış olarak gireceği cehenne-
ْ‫ان َس ْع ُي ُهم‬ َ َ َ ٰٓ ۬ ُ َ ٌ ْ ُ َ ُ َ َ َ ْ َ َ َ ٰ َ َ َ َ ٰ ْ
me sokarız. ‫خرة وسع لها سعيها وهو مؤمِن فاولئ ِك ك‬ ِ ‫ال‬
َ َٓ َ َٓ ُ ٰٓ َٓ ُ ٰٓ ُ ًّ ُ ُ ْ َ
‫ ك ن ِم ُّد هؤ۬لءِ َوهؤ۬لءِ م ِْن عطاءِ َر ّب ِ ۜك‬19 ‫ورا‬ ً ‫ك‬
19. Kim de ahireti diler ve
bir mümin olarak kendine ya- ‫مش‬
َ ْ َّ َ َ َ ُ ْ ُ ً ُ ْ َ َ ّ َ ُ َٓ َ َ َ َ َ
‫انظ ْركيْففضل َنا َب ْعض ُه ْم‬20‫ورا‬
raşır bir çaba ile o gün için
çalışırsa, işte bunların çalış- ‫وماكانعطاءربِكمظ‬
ً َْ َْ َ‫خ َرةُ ا َ ْبَ ُر َد َرج‬ ََْٰ ْ ‫ع َب‬ َٰ
21 ‫ات َوابَ ُر ت۪ي‬
maları makbuldür.
20. Hepsine, dünyayı iste- ٍ ِ  ‫ل‬‫و‬ ‫ض‬ ٍۜ ‫ع‬
۟ ً ُ ْ َ ً ُ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ٰ ً ٰ ّٰ َ َ ْ َ ْ َ َ
22 ‫ل تعل مع اللِ ا ِلها اخر فتقعد مذموما مذول‬
yenlere de ahireti isteyenlere
de Rabbinin ihsanından ayırt
etmeksizin veririz. Rabbinin َّ‫ادليْن ا ِْح َسانً ۜا ا ِما‬ َ ِ ‫ك ا َ َّل َت ْع ُب ُٓدوا ا َّ ِٓل ا ِيَّاهُ َوبال ْ َو‬ َ ُّ َ ٰ َ َ
‫وقض رب‬
ihsan ettiği rızık yasaklanmış ِ ِ
değildir. ٓ‫ب ا َ َح ُد ُه َٓما ا َ ْو ك َِ ُه َما فَ َ َت ُق ْل ل َ ُه َما‬ ََ‫ك‬ ْ َ َ ْ َّ َ ُ ْ َ
ِ ‫يبلغن عِندك ال‬
َ ْ ْ َ ً َ َ ُْ ُ َْ َ ُّ
21. Baksana, biz insanların

‫ َواخفِض ل ُه َما‬23 ‫ا ٍف َول تن َه ْره َما َوقل ل ُه َما ق ْول ك ۪ريمًا‬


kimini kiminden nasıl üstün
kılmışızdır! Elbette ki ahiret,

‫ان‬ َ ‫ار َحْ ُه َما َك َما َر َّب‬


‫ي‬ ْ ‫حةِ َوقُ ْل َر ّب‬ َّ ‫الّل م َِن‬
َ ْ ‫الر‬ ُّ َ َ َ
ِ ‫جناح‬
derece ve üstünlük farkları
bakımından daha büyüktür. ۪ ِ
ُ ُ َ ْ ُ ُُ َْ َ ُ
22. Allah ile birlikte başka
‫ َر ُّب ْم اعل ُم ب ِ َما ۪يف نفو ِس ۜ ْم ا ِن تونوا‬24 ‫۪يۜا‬ ً ‫َصغ‬
َّ ٰ ُ ْ َ ٰ َ ً ُ َ َ َّ َ ْ َ َ ُ َّ َ َ
bir ilah edinme, yoksa kınan-
mış ve yalnızlığa itilmiş ola-
‫ت ذا الق ْرب َحق ُه‬ ِ ‫ وا‬25 ‫ال۪ني فا ِنه كان ل ِواب۪ني غفورا‬ ِ ‫ص‬ َ
َ‫ ا َِّن ال ْ ُم َب ِّذرين‬26 ‫۪يرا‬ ً ‫السبيل َو َل ُت َب ِّذ ْر َتبْذ‬ َ ‫َوالْم ْسك‬
rak kalırsın.
َّ ‫۪ني َوابْ َن‬
23. Rabbin, sadece kendi-
۪ ِ ۪ ِ
ُ َ ّ َ ُ َ ْ َّ َ َ َ َّ َ َ ْ ُٓ َ
sine kulluk etmenizi, ana-ba-
ً
27 ‫ني وكن الشيطان ل ِربِه۪ كفورا‬ َ
banıza da iyi davranmanızı ِۜ ۪‫كانوا ا ِخوان الشياط‬
kesin bir şekilde emretti. On-
lardan biri veya her ikisi senin
yanında yaşlanırsa, kendile- 25. Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz
rine “uf!” dahi deme; onları iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek
azarlama; ikisine de güzel tevbeye yönelenleri bağışlayıcıdır.
söz söyle.
26. Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Ge-
24. Onları esirgeyerek reksiz yere de saçıp savurma.
üzerlerine kanat ger ve:
“Rabbim! Küçüklüğümde on- 27. Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların
lar beni nasıl yetiştirmişlerse, kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı nankördür.
sen de onları esirge!” diye
dua et.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


284 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

15. CÜZ َٓ ْ ِ‫ورةُ ْال‬


‫ساء‬ َ ‫ ُس‬284 İSRA SÛRESİ 31. Geçim endişesi ile ço-
cuklarınızın canına kıymayın.
ً َ َ َُْ َ َ َ َ ْ ‫اء َر‬
َ ‫َوا ِ َّما ُت ْعر َض َّن َعنْ ُه ُمابْت ِ َٓغ‬
‫ح ٍةم ِْن َر ّبِكت ْر ُجوهافقلل ُه ْمق ْول‬
Biz, onların da sizin de rızkı-
ِ nızı veririz. Onları öldürmek
ْ َ َ َ ُ ٰ ًَ ُْ ْ َْ َ
‫ َول ت َعل يَ َد َك َمغلولة ا ِل ع ُن ِقك َول تبْ ُسط َها‬28 ‫ورا‬ ً ‫َميْ ُس‬ gerçekten büyük bir suçtur.
32. Zinaya yaklaşmayın.
َ ْ ّ ُ ُ ْ َ َ َّ َ َّ ً ُ ْ َ ً ُ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َّ ُ
‫الرزق‬ ِ ‫ ا ِن ربك يبسط‬29 ‫ك البس ِط فتقعد ملوما مسورا‬
Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok
kötü bir yoldur.
ُٓ ُ ْ َ َ َ ً َ ً َ َ َ َ ُ َّ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ
‫ ول تقتلوا‬30 ‫ل ِمن يشاء ويق ِد ۜر ا ِنه كان بِعِبادِه۪ خ ۪بيا بص۪ي۟ا‬ 33. Haklı bir sebep olma-

ْ‫اك ۜ ْم ا َِّن َقتْلَ ُهم‬ ُ َّ ِ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ


dıkça, Allah’ın, öldürülmesini
‫اولدكم خشية ا ِم ٍقۜ نن نرزقهم واي‬ haram kıldığı cana kıymayın.

َ َ َ ُ َّ ٰٓ ّ ُ َ ْ َ َ َ ً ‫خطْـًٔا َكب‬
Kim haksız yere öldürülürse,
َ‫ساء‬ َٓ ‫ح َش ًةۜ َو‬ َ َ
ِ ‫الزين ا ِنه كن فا‬ ِ ‫وا‬‫ب‬ ‫ر‬ ‫ق‬ ‫ت‬ ‫ل‬ ‫و‬ 31 ‫ا‬‫ي‬ ۪ ِ ‫ن‬ ‫ك‬ biz onun velisine yetki ver-

َ ْ ‫الل ا َِّل ب‬
mişizdir. Ancak o da kısas
ّ‫ال ۜق‬ ُ ّٰ ‫ َو َل َت ْق ُتلُوا انلَّ ْفَس اَّتل۪ى َح َّر َم‬32 ‫ي‬ ً َ
‫س ۪ب‬ yoluyla öldürmede meşru öl-
ِ ِ çüleri aşmasın. Çünkü kendi-
ْ ْ ُ َ َ ً َ ْ ُ ّ َ َْ َ َ ْ َ َ ً ُْ َ َ ُ ْ َ َ
‫سف‬ ِ ‫ومن قتِل مظلوما فقد جعلنا ل ِو ِلِه۪ سلطانا ف ي‬
sine yardım edilmiştir.

َّ َّ ْ َ َْ َ ً ‫يف الْ َقتْ ۜل ا ِنَّ ُه َك َن َمنْ ُص‬


34. Yetimin malına, rüşdü-
‫ َول تق َر ُبوا َمال الَت۪ي ِم ا ِل بِاتل۪ى‬33 ‫ورا‬ ِ ِ ne erinceye kadar, tam bir iyi

َ َ ْ َّ ْ ُ َ َُ َُ ْ َ َ
niyet taşımaksızın yaklaşma-
‫ه اح َس ُن َحّٰىت َيبْلغ اش َّدهُۖ َوا ْوفوا بِال َع ْه ِۚد ا ِن ال َع ْه َد كن‬ ِ yın. Verdiğiniz sözü de yerine

َ ‫طاِسال ْ ُم ْس‬ َ ْ ْ ُ َ ْ ُْ َ َْ َ ْ ُ ََْ ً ُ ْ َ


getirin. Çünkü verilen söz,
‫۪يم‬
ِۜ ‫ق‬ ‫ت‬ ‫ واوفواالكيلا ِذا ِكتموزِنوابِال ِقس‬34‫مسؤ۫ل‬ sorumluluğu gerektirir.

ْ َ َ َ َُْ َ ً َْ ْ َ ‫ي َوا‬
ٌ ْ ‫ذٰل َِك َخ‬
ۜ‫ َول تقف َما ليَْس لك بِه۪ عِل ٌم‬35 ‫ح َس ُن تا ۪وي‬
35. Ölçtüğünüz zaman tas-
tamam ölçün ve doğru terazi
ً ُ ْ َ ُ ْ َ َ َ َ ٰ ٓ ُ ُّ ُ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َّ َّ ile tartın. Bu, hem daha iyidir
36 ‫ا ِن السمع والر والفؤاد ك ا ۬ولئ ِك كن عنه مسؤ۫ل‬ hem de neticesi bakımından

َ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َّ ً َ َ ْ َ ْ َ َ َ
daha güzeldir.
‫ول تمِش ِيف الرِض مرحاۚ ا ِنك لن ت ِرق الرض ولن تبلغ‬ ْ
36. Hakkında bilgin bulun-
ً ُ ْ َ َ ّ َ َ ْ ُ ُ ّ َ َ َ َ ٰ ُّ ُ ً ُ َ َ ْ mayan şeyin ardına düşme.
38 ‫ ك ذل ِك كن سيِئه عِند ربِك مكروها‬37 ‫البال طول‬ ِ Çünkü kulak, göz ve kalp,
bunların hepsi yaptığından
sorumludur.
28. Eğer Rabbinden umduğun bir rahmetini beklemek 37. Yeryüzünde böbürle-
durumunda olduğun için onlara bakamıyorsan, hiç olmaz- nerek dolaşma. Çünkü sen
sa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle. ne yeri yarabilir ne de dağlar-
29. Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kına- la ululuk yarışına girebilirsin.
nıp, çaresiz kalırsın. 38. Bütün bu sayılanların
30. Çünkü Rabbin rızkı dilediğine çok, dilediğine az verir. kötü olanları, Rabbinin nez-
Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır ve onları görmek- dinde sevimsizdir.
tedir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 285


ANA SAYFAYA DÖN

39. İşte bunlar, Rabbinin 15. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬285


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الا ِمَس َع‬ İSRA SÛRESİ

sana vahyettiği hikmetlerdir.


ٰ ّٰ ْ َْ َ ْ ْ َ َ َ ٰٓ َ ٓ َ ٰ
‫ذل ِك م َِّما ا ْوح ا ِلْك َر ُّبك م َِن ال ِك َم ۜ ِة َول ت َعل َم َع اللِ ا ِلهًا‬
Allah ile birlikte başka ilâh
edinme; sonra kınanmış ve
Allah’ın rahmetinden uzak-
ُ ُ ٰ ْ َََ
‫صفي ْم َر ُّب ْم‬ ‫ افا‬39 ‫ورا‬ ً ‫ا ٰ َخ َر َف ُتلْٰق يف َج َه َّن َم َملُومًا َم ْد ُح‬
laştırılmış olarak cehenneme ۪
ً َ َ ُ ُ َ ُ َّ ً َ َ ٰٓ ْ َ َ َّ َ َ ْ
40 ۟‫۪ني َواتذ م َِن ال َملئ ِكةِ ا ِناثاۜا ِن ْم تلَقولون ق ْول َعظ۪يمًا‬
atılırsın.
40. Rabbiniz, erkek çocuk- ‫بِالن‬
ları sizin için ayırdı da, ken-
41 ‫ورا‬ ً ‫يد ُه ْم اَِّل ُن ُف‬
ُ ‫ص ْف َنا يف ٰه َذا الْ ُق ْراٰن ِلَ َّذ َّك ُروا َو َما يَز‬
ۜ َّ َ ‫َولَ َق ْد‬
disi meleklerden kız çocuklar ۪ ِ ۪
ْ ٰ َ َ ً َ ُ ُ َ ٌ ٰ َ َ َ ُْ
‫قل ل ْو كن َم َع ُٓه ال َِهة كمَا َيقولون ا ِذا لبْ َتغ ْوا ا ِل ذِي ال َع ْرِش‬
mı edindi? Gerçekten siz, çok
büyük bir söz söylüyorsunuz.
ُ‫ ت ُ َس ّبح‬43 ‫يا‬ ً ‫ون ُعلُ ًّوا َكب‬ َ ُ ُ َ َّ َ ٰ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ ً
‫ سبحانه وتعال عما يقول‬42 ‫َس ۪بي‬
41. And olsun biz, onlar
düşünüp öğüt alsınlar diye ِ ۪
ُ‫شٔ ا َِّل ي ُ َس ّبح‬ ْ َ ْ ْ َ َّۜ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ْ َّ ُ َ ٰ َّ ُ َ
ِ
gerçekleri bu Kur’an’da deği-
şik biçimlerde açıkladık. Fa- ِ ٍ ‫ل السموات السبع والرض ومن ف۪ي ِهن وان مِن‬
kat bu, inanmayanların ancak ً ‫يح ُه ۜ ْم ا ِنَّ ُه َك َن َحل۪يمًا َغ ُف‬
َ ‫ون ت َ ْسب‬َ ََُْ َ ْ َٰ َْ
kaçışlarını artırıyor. 44 ‫ورا‬ ۪ ‫ن لتفقه‬ ِ ‫ِبم ِده۪ ول‬
ٰ ْ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ
42. De ki: Eğer söyledik-
leri gibi Allah ile birlikte baş-
‫۪ين ل يُؤم ُِنون بِالخ َِرة‬ ‫واِذا قرات القران جعلنا بينك وبني ال‬
ُ‫ك َّن ًة ا َ ْن َي ْف َق ُهوه‬ َ ُُ ٰ َ َْ َ َ ً ‫ِجابًا َم ْس ُت‬َ ‫ح‬
ِ ‫ َوجعلنا ع قلوب ِ ِه ْم ا‬45 ۙ‫ورا‬
ka ilâhlar da bulunsaydı, o
takdirde bu ilâhlar da, Arş’ın
ْ َ ٰ ٓ َ َّ ْ َ ٰ ْ ُ ْ َ َّ َ َ ْ َ َ َ ِ َ ً ْ َ ْ َ ٰ ٓ َ
‫ح َدهُ َول ْواعادبَارِه ِْم‬ ‫و ۪يفاذان ِ ِهموقرۜاواذاذكرتربكِيفالقرا ِنو‬
sahibi olan Allah’ın rahme-
tine ulaşmak için çareler
ُ ْ َ َ َ ْ َ َْ َ َْ ً ‫ُن ُف‬
‫ ن ُن اعل ُم ب ِ َما ي َ ْس َت ِم ُعون ب ِ ٓ ۪ه ا ِذ ي َ ْس َت ِم ُعون ا ِلْك َواِذ ه ْم‬46 ‫ورا‬
arayacaklardı.
43. Allah, onların söyledik-
ُ ْ ُ ً ُ ْ َ ً ُ َ َّ َ ُ َّ َ ْ َ ُ َّ ُ ُ َ ْ ٓ ٰ ْ َ
leri şeylerden münezzehtir;
son derece yücedir ve uludur.
‫ انظ ْر‬47 ‫ورا‬ ‫نوى ا ِذ يقول الظال ِمون ا ِن تبِعون ا ِل رج مسح‬
ً َ ُ َ ْ َ َ َ ُّ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ َ َ ْ َ
44. Yedi gök, dünya ve 48 ‫۪يعون َس ۪بي‬ ‫كيف ضبوا لك المثال فضلوا ف يستط‬
ً ‫ون َخلْقًا َجد‬ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ ً َ ُ َ ً َ َّ ُ َ َ ُٓ َ َ
bunlarda bulunan her şey
O’nu tesbih eder. O’nu övgü 49 ‫۪يدا‬ ‫وقالوا ءا ِذا كنا عِظاما ورفاتا ءا ِنا لمبعوث‬
ile tesbih etmeyen hiçbir şey
yoktur. Ne var ki siz, onların
tesbihini anlamazsınız. O,
yumuşak ve bağışlayıcıdır. canları sıkılmış bir vaziyette, gerisin geri dönüp giderler.

45. Biz, Kur’an okuduğun 47. Biz, onların seni dinlerken ne maksatla dinlediklerini,
zaman, seninle ahirete inan- kendi aralarında fısıldaşırlarken de o zalimlerin: “Siz, büyü-
mayanların arasına görün- lenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!” dediklerini
mez bir engel çekeriz. çok iyi biliriz.

46. Ayrıca, onu anlamama- 48. Baksana; senin için ne türlü teşbihler yaptılar! Bu
ları için kalplerine bir kapalılık yüzden, saptılar ki, artık doğru yolu bulamayacaklardır.
ve kulaklarına bir ağırlık veri- 49. Bir de onlar dediler ki: Sahi biz, bir kemik yığını ve
riz. Sen, Kur’an’da Rabbinin bir toprak olmuş iken, yepyeni bir hilkatte diriltileceğiz, öyle
birliğini yâd ettiğinde onlar, mi?
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
286 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

15. CÜZ َٓ ْ ِ‫ورةُ ْال‬


‫ساء‬ َ ‫ ُس‬286 İSRA SÛRESİ 53. Kullarıma söyle, sö-
zün en güzelini konuşsunlar.
ُُ ْ َ َّ ً ْ َ ْ َ ً ‫ارةً ا َ ْو َحد‬ َ ‫ِج‬َ ‫قُ ْل ُكونُوا ح‬
‫ او خلقا مِما ي‬50 ۙ‫۪يدا‬
Sonra şeytan aralarını bozar.
‫ب‬ ‫ح ِْز ٌب‬
2 Çünkü şeytan, insanın apa-
َ َ ُ َ َ َّ ُ َ ُ ُ ْ َ َ ُ ُ َ َ َ ْ ُ ُ ُ
‫۪يدن ۜا ق ِل ال۪ي فط َرك ْم ا َّول‬
çık düşmanıdır.
‫۪يف صدورِك ۚم فسيقولون من يع‬ 54. Rabbiniz, sizi en iyi bi-
ٓ َ ُْ ُ َ ُ ُ ُ َ َ َ ُ ْ َ
‫َم َّر ٍةۚ ف َس ُينغِضون ا ِلْك ُرؤ َ۫س ُه ْم َو َيقولون َم ٰىت ه َۜو قل ع ٰس‬ lendir. Dilerse size merhamet
eder; dilerse sizi cezalandırır.
َ ُ َ ْ ََ ْ ُ ُ َْ ََْ َ َ ُ َْ
۪‫يبون ِبَ ْم ِده‬ ‫ يوم يدعوكم فست ۪ج‬51 ‫ان يَون ق ۪ريبًا‬ Biz, seni onların üstüne bir
vekil olarak göndermedik.
َّ ُ ُ ُْ ً َ َّ ْ َ ْ َ ُ َ
‫ َوقل لِعِ َباد۪ي َيقولوا اتل۪ى‬52۟ ‫َوتظ ُّنون ا ِن لِ ُت ْم ا ِل ق۪ي‬ 55. Rabbin, göklerde ve

َ َ َ َ َّ َّ ُ َ ْ َ َ َ ْ َّ َّ ُ َ ْ َ َ
‫نغ بَيْ َن ُه ۜ ْم ا ِن الشيْطان كان‬
yerde olan her şeyi en iyi bi-
‫ِه احسنۜ ا ِن الشيطان ي‬ lendir. Gerçekten biz, pey-

ُ َْ ْ َ ْ ُ َْ َ ُ ً ‫ل ِ ْ ِن ْ َسان َع ُد ًّوا ُمب‬


gamberlerin kimini kiminden
‫ َر ُّب ْم اعل ُم بِ ۜ ْم ا ِن يَشا يَ ْرح ْم‬53‫ينا‬ ۪ ِ üstün kıldık; Davud’a da Ze-

َ ً َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ْ ّ َ ُ ْ َ َ ْ ْ َ bur’u verdik.
‫ َو َر ُّبك‬54 ‫اك َعليْ ِه ْم َوك۪ي‬ ‫او ا ِن يشا يعذِب ۜم وما ارسلن‬ 56. De ki: Allah’ı bırakıp da
َ‫ض َولَ َق ْد فَ َّضلْ َنا َب ْعَض انلَّب ّين‬ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ْ ‫ا َ ْعلَ ُم ب َم‬ ileri sürdüklerinize yalvarsa-
ِ۪ ۜ ِ ‫ر‬ ‫ل‬ ‫ا‬‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫و‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫يف‬ ِ ‫ن‬ ِ nızda, onlar, sizin sıkıntınızı
ْ‫۪ين َز َع ْم ُتم‬ َ ‫اد ُعوا َّال‬ ْ ُ ً ُ َ َ ُ َ َ ْ َٰ َ ْ َ َٰ ne uzaklaştırabilir, ne de de-
‫ ق ِل‬55 ‫ع بعٍض واتينا داو۫د زبورا‬ ğiştirebilirler.
ً ْ َ َ ُ ْ َ ّ ُّ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ُ ْ
56 ‫ض عن ْم َول ت ۪وي‬ ‫ال‬ ‫ف‬ ‫مِن دونِه۪ ف يمل ِكون كش‬
57. Onların duâ ettikleri
ِ şeyler dahi; içlerinden han-
ُ‫ون ا ِٰل َر ّبه ُم ال ْ َوس۪يلَ َة اَيُّه ُ ْم اَقْ َرب‬ َ ُ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ gisi daha yakınsa onu Rab-
ِِ ‫ا ۬ولئ ِك ال۪ين يدعون يبتغ‬ lerine vesîle edinirler, onun
َ َ َ َ ‫ون َع َذابَ ُۜه ا َِّن َع َذ‬ َ ُ َ ََ ََُْ َ َ ُ ََْ
‫اب َر ّبِك كن‬
rahmetini umarlar ve onun
‫ويرجون رحته ويخاف‬ azâbından korkarlar. Çünkü
َِ‫وها َقبْ َل يَ ْو ِم الْقِيٰمة‬َ ُ ْ ُ ُ ْ َ َّ َ ْ َ ْ ْ ِ َ ً ‫َمْ ُذ‬ Rabbinin azâbı sakınılması
‫ وان مِن قري ٍة ا ِل نن مهل ِك‬57 ‫ورا‬ gereken bir azaptır.
ً ‫ط‬ُ ْ َ َ ْ َ ٰ َ َ ً َ ً َ َ َ ُّ َ ُ َْ
58 ‫ورا‬ ِ ‫او معذِبوها عذابا شد۪يداۜ كان ذل ِك ِيف الكِت‬
‫اب مس‬ 58. Ne kadar memleket
varsa hepsini kıyamet günün-
den önce ya helâk edeceğiz,
ya da şiddetli bir azapla ceza-
50. De ki: İster taş olun, ister demir, landıracağız. İşte bu, Kitap’ta
Levh-i Mahfuz’da yazılmış
51. İsterse aklınızda imkânsız gibi görünen herhangi bir bulunuyor.
yaratık! Diyecekler ki: “Bizi tekrar kim döndürecek?” De ki:
Sizi ilk defa yaratan. Bunun üzerine onlar sana alaylı bir
tarzda başlarını sallayacak ve “Ne zamanmış o?” diyecek-
ler. De ki: Yakın olması gerek!
52. Allah’ın sizi kabirlerinizden çağıracağı, sizin de O’na
Hamd ederek emrine hemen uyacağınız ve kabirlerinizde
pek az kaldığınızı sanacağınız günü hatırla!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 287


ANA SAYFAYA DÖN

59. Bizi, Kureyş’in istedi- 15. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬287


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الا ِمَس َع‬ İSRA SÛRESİ

ği mucizeleri göndermekten,
ancak, öncekilerin onları ya- َ ُ َّ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ ٓ َّ
ۜ‫ون‬ َ ٰ ْ َ ْ ُ ْ َ َٓ َ َ َ َ َ
lanlamış olması alıkoydu. Ni- ‫ات ا ِل ان كذب بِها الول‬ ِ ‫وما منعنا ان نر ِسل بِالي‬
tekim Semûd kavmine o dişi
َ ٰ ْ ُ ْ ُ َ َ َ ُ َ َ َ ً َ ْ ُ َ َ َّ َ ُ َ َ ْ َ ٰ َ
deveyi açık bir mucize olarak ‫ات‬ ِ ‫رة فظلموا بِه ۜا وما نر ِسل بِالي‬ ِ ‫واتينا ثمود انلاقة مب‬
َ َ َ َّ َ َ ْ ُ ْ ً ْ َ َّ
ِۜ َّ‫ َواِذ قل َنا لك ا ِن َر َّبك احَاط بِانل‬59 ‫ا ِل ت ۪ويفا‬
verdik de onlar bu yüzden
zalim oldular. Oysa biz mu- ‫اس‬
َ‫ج َرة‬ َّ َ ً ْ َّ َ َ ْ َ َ ٓ َّ َ ْ ُّ َ ْ َ َ َ َ
َ ‫الش‬ ‫اك ا ِل ف ِت َنة ل َِّلناِس و‬
cizeleri sırf emrimize karşı
gelmekten sakındırmak için ‫وما جعلنا الرءيا اتل۪ى ارين‬
ً َ ْ ُ َّ ْ ُ ُ َ َ َ ْۙ ُ ُ ّ َ ُ َ ٰ ْ ُ ْ ََ ُْ َْ
göndeririz.
60. Hani sana: Rabbin, in- ‫الملعونة ِيف القرا ۜ ِن ونوِفهم فما ي ۪زيدهم ا ِل طغيانا‬
sanları çepeçevre kuşatmış- ٓ َّ ُٓ َ َ َ َ َ ٰ ُ ُ ْ َ ٰٓ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ً َ
tır, demiştik. Sana gösterdiği- ‫ واِذ قلنا ل ِلملئ ِكةِ اسجدوا ِلدم فسجدوا ا ِل‬60 ۟‫ك ۪بيا‬
َ ٰ َ َ َ َ َ َ ‫ج ُد ل َِم ْن َخلَ ْق‬ُ ‫۪يس قَ َال َءا َ ْس‬
‫ قال ا َرا ْي َتك هذا‬61ۚ‫ت ط۪ينًا‬ ۜ َ ‫ا ِبْل‬
miz o temaşayı ve Kur-an’da
lânetlenen zakkum ağacını,

َ َ َ َ ٰ ْ ْ َ ٰ َ ْ َّ َ ْ َ َّۘ َ َ َ ْ َّ َ
ْ ‫ل‬ َّ
‫ح َتنِ َّن‬
ancak insanları sınamak için
meydana getirdik. Biz onları ِ‫ال۪ي كرمت ع لئ ِن اخرت ِن ا ِل يو ِم القِيمة‬
َّ َ ْ َ َ َ ْ َْ َ َ ً َ َّ ُ
‫ب ف َم ْن تب ِ َعك مِن ُه ْم فا ِن‬ ‫ قال اذه‬62 ‫ذ ّرِ َّي َت ُٓه ا ِل ق۪ي‬
korkuturuz da, bu onlara, bü-
yük bir azgınlıktan başka bir
şey sağlamaz.
َ‫ط ْعت‬ َ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ً ُ ْ َ ً َٓ َ ْ ُ ُ َٓ َ َ َّ َ َ
61. Meleklere: Âdem’e ‫ واستف ِزز م ِن است‬63 ‫جهنم جزاؤ۬كم جزاء موفورا‬
ْ‫ك َو َشار ْك ُهم‬ َ َ َ َ َْ ْ َْ َ ْ ْ ََ َ ْ َ ْ ُْ
secde edin! Demiştik. İblis’in
dışında hepsi secde ettiler.
ِ ِ ‫جل‬ِ ‫مِنهم بِصوت ِك واجلِب علي ِهم ِبيلِك ور‬
ُ َ ْ َّ ُ ُ ُ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ
İblis: “Ben, dedi, çamurdan
yarattığın bir kimseye secde ‫ِيف الموا ِل والولدِ وعِده ۜم وما يعِدهم الشيطان‬
ٰ َ ٌ َ ْ َ َ َ
‫ ا ِن ع َِباد۪ي ليَْس لك َعليْ ِه ْم ُسلطانۜ َوكف‬64 ‫ورا‬
َ َّ ً ‫ا َِّل ُغ ُر‬
mi ederim?”
62. Dedi ki: “Şu benden
üstün kıldığına da bir bak!
َ ْ ُْ ُ َ
‫يج ل ُم الفلك‬ ْ ُ‫ ُم َّال۪ي ي‬
‫ز‬
ُ ُّ َ
‫ب‬‫ر‬ 65
ً َ َ َّ
‫۪ي‬ ‫بِربِك وك‬
Yemin ederim ki, eğer beni ۪
kıyamete kadar yaşatırsan,
ُ َ َ َّ
66 ‫ح ِر تلِ َب َتغوا م ِْن فضلِه۪ۜ ا ِن ُه كان بِ ْم َرح۪يمًا‬
ْ َ ُ ْ ْ َْ
pek azı dışında, onun neslini ‫ِيف ال‬
kendime bağlayacağım!”
63. Allah, şöyle buyurdu:
“Çekil, git.” Onlardan kim 64. Onlardan ancak sana uyanlara tesir edebilirsin. At-
sana uyarsa, kuşkusuz ce- lılarınla, yayalarınla onları etkilersin, onların mallarına ev-
hennem tam bir karşılık ola- latlarına ortak olabilirsin. Sen onlara aldatmaktan başka bir
rak hepinizin cezası olacak- şey vaat edemezsin.
tır.”! 65. Şurası muhakkak ki, benim iman eden kullarım
üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır. Koruyucu ola-
rak Rabbin yeter.
66. Rabbiniz, lütfuna nâil olmanız için denizde gemileri
sizin için yüzdürendir. Doğrusu O, sizin için çok merhamet-
lidir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
288 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

15. CÜZ َٓ ْ ِ‫ورةُ ْال‬


‫ساء‬ َ ‫ ُس‬288 İSRA SÛRESİ 69. Yahut O’nun, sizi bir
kez daha denize gönderip
َّ‫ون ا َّ ِٓل ا ِيَّاهُ فَلَما‬
َ ُ ْ َ ْ َ َّ َ ْ َ ْ ُّ ُّ ُ ُ َّ َ َ َ
‫واِذا مسم الض ِيف الح ِر ضل من تدع‬
üzerinize bir kasırga yolla-
ۚ yarak, inkâr etmiş olmanız

ْ‫ اَفَاَمِنْ ُتم‬67 ‫ورا‬ ً ‫ان َك ُف‬ ُ َ ْ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ّ َ ْ َ ْ ُ ّٰ َ sebebiyle sizi boğmayaca-


‫ب اعرضت ۜم وكن الِنس‬ ِ ‫نيم ا ِل ال‬ ğından emin misiniz? Sonra,

َ ُ ََ َ َ ّ َْ َ َ ْ ُ َ َْ َْ
‫اصبًا‬ ِ ‫ب ا ْو يُ ْر ِسل عليْ ْم ح‬
bize karşı kendinize arka çı-
ِ ‫ال‬ ‫ِب‬ ‫ن‬ ‫ا‬‫ج‬ ‫م‬  ِ ‫س‬
‫ب‬ ‫ف‬ ِ ‫ان ي‬ kacak kimse de bulamazsı-

ُ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ۙ ً َ ْ ُ َ ُ َ َ َّ ُ
ِ‫۪يدك ْم ف۪يه‬
nız.
‫ ام امِنتم ان يع‬68 ‫تدوا لم وك۪ي‬ ِ ‫ثم ل‬ 70. Biz, hakikaten insa-
ُ َ ْ َ ّ َ ً َ ْ ُ َْ َ َ َُْ ٰ ْ ًَُ َ
‫الريحِ ف ُيغ ِرق ْم‬
noğlunu şan ve şeref sahibi
۪ ‫اصفا مِن‬ ِ ‫تارة اخرى في ِسل عليم ق‬ kıldık. Onları, karada ve de-
ْ َََ ً َ َ ْ َ َ ْ ُ َ ُ َ َ َّ ُ ْۙ ُ ْ َ َ َ nizde taşıdık; kendilerine gü-
‫ ولقد‬69 ‫تدوا لم علينا بِه۪ ت ۪بيعا‬ ِ ‫بِما كفرتم ثم ل‬ zel, güzel rızıklar verdik; yine

ْ‫اهم‬ ُ َ ْ َ َ َ ْ َْ َ ّ َْ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ٰ ٓ َ َ ْ َّ َ onları, yarattıklarımızın birço-


‫ب والح ِر ورزقن‬ ِ ‫كرمنا بن۪ى ادم وحلناهم ِيف ال‬ ğundan cidden üstün kıldık.
ً ْ َ َ ْ َ َ ْ َّ َ ٰ َ ْ ُ َ ْ َّ َ َ َ ّ َّ َ
۟
71. Her insan toplulu-
70‫۪يمِمنخلقنات۪ي‬ ٍ ‫اتوفضلناهمعكث‬ ِ ‫مِنالطيِب‬ ğunu önderleri ile birlikte

َ ِ ‫ك اُنَاٍس بِا ِمَا ِم ِه ْۚم َف َم ْن ا ُ ۫و‬ َّ ُ ُ ْ َ َ ْ َ


۪‫يت ك َِتابَ ُه ب ِ َيم۪ينِه‬
çağıracağımız günde kim-
‫يوم ندعوا‬ lerin amel defteri sağından
َ َ ً َ َ َْ َ َ ُ ْ َ ٰٓ ُ َ
‫ َو َم ْنكان ۪يف‬71‫فا ۬ولئ ِك َيق َرؤ۫نك َِت َاب ُه ْم َول ُيظل ُمونف۪ي‬
verilirse, onlar, en küçük bir
haksızlığa uğramamış olarak
ُ َ ْ ً ُّ َ َ ْ َ ْٰ ََُ ٰ ْ َٓ ٰ
‫ َواِن كدوا‬72 ‫خ َرة ِاعٰم َواضل َس ۪بي‬
amel defterlerini okurlar.
ِ ‫ه ِذه۪ اعم فهو ِيف ال‬ 72. Bu dünyada kör olan
ُۗ‫يه‬ َ ْ ‫ك تلِ َ ْفَت َي َعلَيْ َنا َغ‬ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ َ َ ُ ْ َ َ kimse ahirette de kördür; üs-
ِ ‫الي اوحينا ا ِل‬ ۪ ‫لفتِنونك ع ِن‬ telik iyice yolunu şaşırmıştır.
َ‫اك لَ َق ْد ك ِْدت‬ َ ‫ َول َ ْو َٓل ا َ ْن ثَ َّبتْ َن‬73 ‫۪ي‬ ً َ َ ُ َ َّ َ ً َ
‫واِذا لتذوك خ‬ 73. Müşrikler, sana vah-

َ ََََْ ً ً َ ً َ َ َ َ
yettiğimizden başka bir şeyi,
َ
‫ض ْعف‬ ِ ‫ ا ِذا لذقناك‬74 ۗ‫ت ْرك ُن ا ِلْ ِه ْم شيْـٔا ق۪ي‬
yalan yere bize isnat etmen

َْ
için seni, nerdeyse, sana
ً ‫ك َعلَيْ َنا نَص‬ َ َ ُ َ َ َّ ُ َ ‫ض ْعَف ال ْ َم‬ َ ِ ‫اليٰوة‬
75 ‫۪يا‬ ‫تد ل‬ ‫ل‬ ‫م‬ ‫ث‬ ‫ات‬
ِ ‫م‬ ِ ‫و‬
vahyettiğimizden saptıracak-
ِ lar ve ancak o takdirdedir ki
seni candan dost kabul ede-
ceklerdi.
67. Denizde başınıza bir musibet geldiğinde, O’ndan 74. Eğer seni sebatkâr
başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider. O sizi kurtarıp kılmasaydık, gerçekten, ner-
karaya çıkardığında, yine eski halinize dönersiniz. Zaten deyse onlara birazcık meyle-
beni Âdem nankördür. decektin.
68. O’nun, sizi kara tarafında yerin dibine geçirmeyece- 75. Ama o zaman, hiç şüp-
ğinden yahut başınıza taş yağdırmayacağından emin misi- hesiz sana hayatın ve ölümün
niz? Sonra kendinize bir koruyucu da bulamazsınız. sıkıntılarını kat kat tattırırdık;
sonra bize karşı kendin için
bir yardımcı da bulamazdın.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 289


ANA SAYFAYA DÖN

76. Yine onlar, seni yur- 15. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬289


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الا ِمَس َع‬ İSRA SÛRESİ

dundan çıkarmak için ner-


deyse dünyayı başına dar ً َ َْ َ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ ُّ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ
getirecekler. O takdirde, se- ‫واِن كادوا ليستفِزونك مِن الرِض ِلخ ِرجوك مِنها واِذا‬
nin ardından kendileri de faz-
َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َّ ُ ً َ َّ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ
la kalamazlar. ‫ سنة من قد ارسلنا قبلك‬76 ‫خفك ا ِل ق۪ي‬ ِ ‫ليلبثون‬
ُ َ ٰ َّ َ ً ْ َ َّ َ َ َ َ ُُ ْ
ِ‫الصلوة ِ ُدللوك‬ ‫ اق ِ ِم‬77۟ ‫ت ُد ل ُِسنت ِ َنا ت ۪وي‬
77. Senden önce gönder-
diğimiz peygamberler hak- ِ ‫مِن رسلِنا ول‬
kındaki kanun budur. Bizim
‫ج ِر‬ ْ ‫جر ا َِّن قُ ْرا ٰ َن الْ َف‬ ْ ‫الش ْمس ا ِٰل َغ َسق اَّلْل َوقُ ْرا ٰ َن الْ َف‬ َّ
kanunumuzda hiçbir değişik- ِۜ ِ ِ ِ
ٓ َ َ ًَ َ َ َّ ً ْ َ َ
‫ َوم َِن الْ ِل ف َت َه َّج ْد بِه۪ ناف ِلة لكۗ َع ٰس‬78 ‫كان َمش ُهودا‬
lik bulamazsın.
78. Gündüzün güneş dö-
ََ ْ ْ ْ َ ّ َ ْ ُ َ ً ُ ْ َ ً َ َ َ ُّ َ َ َ َ ْ َ ْ َ
‫خلن۪ى ُمدخل‬ ِ ‫ب اد‬ ِ ‫ وقل ر‬79 ‫ان يبعثك ربك مقاما ممودا‬
nüp gecenin karanlığı bastı-
rıncaya kadar namaz kıl; bir
َ ْ َُ ْ َْ ْ َ ْ َ َ ُْ ْ ْ ََ ْ
‫صد ٍق واجعل ۪ل مِن دلنك‬ ِ ‫صد ٍق واخ ِرجن۪ى مرج‬
de sabah namazını. Çünkü
sabah namazı şahitlidir. ِ
َ َ ْ َّ ُۜ َ ْ َ َ َ َ ُّ َ ْ َ َٓ ْ ُ َ ً َ ً َ ْ ُ
79. Gecenin bir kısmında
‫ وقل جاء الق وزهق الا ِطل ا ِن الا ِطل‬80 ‫سلطانا نص۪يا‬
ٌ َ ْ َ َ ٌ َٓ َ ُ َ ٰ ْ ُ ْ َ ُ ّ َ ُ َ ً َُ َ َ
uyanarak, sana mahsus bir
fazlalık olmak üzere namaz
‫حة‬ ‫نل مِن القرا ِن ما هو ِشفاء ور‬ ِ ‫ن‬‫و‬ 81 ‫ا‬ ‫كان زهوق‬
ً ‫۪ني ا َِّل َخ َس‬ َّ ُ َ َ َ َ ْ ُ ْ
kıl. Rabbinin, seni, övgüye
ْ َ َٓ
‫ َواِذا ان َع ْم َنا‬82 ‫ارا‬ َ ‫الظالِم‬ ‫ل ِلمؤ ِمن۪نيۙ ول ي ۪زيد‬
değer bir makama göndere-

ُ َ َ ُّ َّ ُ َّ َ َ ِ َ َ ٰ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ
ceğini umabilirsin.
80. Ve şöyle niyaz et: Rab- 83‫ش كان يَؤ ً۫سا‬ ‫ان اعرض ونا ِبانِبِه۪ۚ واذا مسه ال‬ ِ ‫ع الِنس‬
ٰ َْ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ َ ٰ َ ُ َ ْ َ ٌّ ُ ْ ُ
bim! Gireceğim yere dürüst-
lükle girmemi sağla; çıkaca-
‫فر ُّب ْم اعل ُم ب ِ َم ْن ه َو اهدى‬ ۪ۜ‫قل ك يعمل ع شاكِلتِه‬
َ ُّ ‫وح قُل‬ َ َ َُ ََْ ً َ
ğım yerden de dürüstlükle
ّ
çıkmamı sağla. Bana tarafın-
‫وح م ِْن ا ْم ِر َر ۪ب‬ ُ ‫الر‬
ِ ۜ ِ ُّ ‫ك َعن‬
‫الر‬ ِ ‫ون‬ ‫ٔل‬ ‫ـ‬‫س‬ ‫ي‬‫و‬ 84۟ ‫ي‬‫س ۪ب‬
َّ‫ َولَئ ِْن شئْ َنا َنلَ ْذ َهَب‬85 ‫۪ي‬ ً َ َّ ْ ْ َ ْ ُ ُ َٓ َ
dan, hakkıyla yardım edici bir
kuvvet ver.
ِ ‫وما ا ۫وت۪يتم مِن العِل ِم ا ِل ق‬
ً َ ََْ َ َ َ ُ َ َ َّ ُ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ٓ َّ
81. Yine de ki: Hak geldi;
bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl ۙ
86 ‫تد لك بِه۪ علينا وك۪ي‬ ِ ‫الي اوحينا ا ِلك ثم ل‬ ۪ ِ‫ب‬
yıkılmaya mahkûmdur.
82. Biz, Kur’an’dan öyle bir
şey indiriyoruz ki o, müminler
için şifa ve rahmettir; zalimle- 84. De ki: Herkes, kendi mizaç ve meşrebine göre iş
rin ise yalnızca ziyanını artı- yapar. Bu durumda kimin doğru bir yol tuttuğunu Rabbiniz
rır. en iyi bilendir.

83. İnsana nimet verdiği- 85. Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbi-
miz zaman, yüz çevirip yan min işlerindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir.
çizer; ona bir de zarar ziyan 86. Hakikaten, biz dilersek sana vahyettiğimizi ortadan
dokunacak olsa iyice karam- kaldırırız; sonra bu durumda sen de bize karşı hiçbir koru-
sarlığa düşer. yucu bulamazsın.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


290 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

15. CÜZ َٓ ْ ِ‫ورةُ ْال‬


‫ساء‬ َ ‫ ُس‬290 İSRA SÛRESİ 90. Onlar: “Sen, dediler, bi-
zim için yerden bir kaynak fış-
َ ْ ُ ً َ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َّ َ ّ َ ْ ً َ ْ َ َّ kırtmadıkça sana asla inan-
‫ قل لئ ِِن‬87 ‫ك ا ِن فضله كان عليك ك ۪بيا‬ ۜ ِ ‫ا ِل رحة مِن رب‬ mayacağız.”
ْٰ ُْ َ ٰ ْ ُ ْ َ ْ َ ٰ ٓ َ ُّ ْ َ ُ ْ ْ َ َ َ ْ
‫الن ع ان ياتوا ب ِ ِمث ِل هذا القرا ِن‬ ِ ‫ت الِنس و‬ ِ ‫اجتمع‬
91. “Veya senin bir hurma
bahçen ve üzüm bağın olma-
ْ‫ َولَ َقد‬88 ‫يا‬ ً ‫ان َب ْع ُض ُه ْم لِ َ ْعض ظَه‬ َ َ ََْ ْ َ َُْ َ
‫ل ياتون ب ِ ِمثلِه۪ ولو ك‬
lı; öyle ki, içlerinden gürül gü-
۪ ٍ rül ırmaklar akmalı.”
َُ‫ك‬ ْ َ ٰٓ َ َ َ َ ّ ُ ْ ٰ ْ ُ ْ َ ٰ ْ َّ َ
‫ث‬ ‫صف َنا ل َِّلناِس ۪يف هذا القرا ِن مِن ك ِل مث ٍلۘ فاب ا‬ 92. “Yahut iddia ettiğin gibi,

َ ُ ْ َ ّٰ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ َ ً ‫اس ا َِّل ُك ُف‬


üzerimize gökten parçalar

‫ج َر نلَا‬ ‫ وقالوا لن نؤمِن لك حىت تف‬89 ‫ورا‬ ِ َّ‫انل‬ yağdırmalısın veya Allah’ı ve

َ ‫ك َج َّن ٌة م ِْن َن۪يل َوع‬ َ َ َ ُ َ َْ ۙ ً َُْ ْ َْ َ


melekleri şahit getirmelisin.”

‫ب‬ ٍ ‫ِن‬ ٍ ‫ او تون ل‬90 ‫مِن الرِض ينبوع‬ 93. “Yahut altından bir evin
َ َ َٓ َّ َ ْ ُ ْ َ ً ْ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ّ َ ُ َ olmalı, ya da göğe çıkmalı-
‫اء ك َما‬ ‫ او تس ِقط السم‬91ۙ‫خلها تفج۪يا‬ ِ ‫جر النهار‬ ِ ‫فتف‬ sın. Bize, okuyacağımız bir

ً َ َ ٰٓ َ ْ َ ّٰ َ ْ َ ْ َ ً َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ kitap indirmediğin sürece,


ۙ
92 ‫زعمت علينا كِسفا او تاِيت بِاللِ والملئ ِكةِ ق ۪بي‬ yukarı çıktığına da asla inan-

ٰ َْ َْ ُ ْ ُ ْ ٌ َْ َ َ َ ُ َ َْ
mayız.” De ki: Rabbimi tenzih
ٓ َ َّ
‫او يون لك بيت مِن زخر ٍف او ترق ِيف السما ۜ ِء‬ ederim. Ben, sadece beşer

ْ ُ ُ ْ َ ً َ َ ْ َ َ َ ّ َ ُ ّٰ َ َ ّ ُ َ ْ ُ ْ َ َ
bir elçiyim.
‫ابا نق َر ۬ؤهُۜ قل‬ ‫نل علينا كِت‬ ِ ‫ولن نؤمِن ل ِرقِيِك حىت ت‬ 94. Zaten, kendilerine hi-

َ‫ َو َما َم َن َع انلَّاس‬93۟ ‫ول‬ ً ُ َ ً َ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ ّ َ َ َ ْ ُ dayet rehberi geldiğinde, in-


‫سبحان ر ۪ب هل كنت ا ِل بشا رس‬ sanların inanmalarını sırf,

ً‫الل بََشا‬ ُ ّٰ ‫ث‬ َ َ َ َ ُٓ َ ْ َ ٓ َّ ٰٓ ُ ْ ُ ُ َ َٓ ْ ُٓ ْ ُ ْ َ


“Allah, peygamber olarak bir
‫ان يؤمِنوا ا ِذ جاءهم الهدى ا ِل ان قالوا ابع‬ beşeri mi gönderdi?” demele-

َ ‫ون ُمطْ َمئ ِّن‬ َ ُ ْ َ ٌ َ ٰٓ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ً ُ َ


ri engellemiştir.
‫۪ني‬ ‫ قل لو كان ِيف الرِض ملئ ِكة يمش‬94 ‫رسول‬ 95. Şunu söyle: Eğer yer-
ّٰ ٰ َ ُْ
ِ‫ قل كف بِالل‬95 ‫الس َٓماءِ َملكا َر ُسول‬
ً ً َ َّ ‫ن ْنلَا َعلَيْه ْم م َِن‬
َّ َ َ ‫ل‬
yüzünde yerleşmiş gezip do-
ِ laşan melekler olsaydı, elbet-

ً ‫يا بَص‬ ً ‫ان ب ِع َبادِه۪ َخب‬ َ َ ُ َّ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ً َ te onlara gökten, peygamber


96 ‫۪يا‬ ۪ ِ ‫ش ۪هيدا بين۪ى وبين ۜم ا ِنه ك‬ olarak bir melek gönderirdik.
96. De ki: Benimle sizin
aranızda gerçek şahit olarak
87. Ancak Rabbinin rahmeti hariç. Çünkü O’nun sana Allah kâfidir. Zira O, kullarını
lütufkârlığı çok büyüktür. hakikaten bilip görmektedir
88. De ki: And olsun, bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya
koymak üzere insanlar ve cinler bir araya gelseler, birbirle-
rine destek de olsalar, onun benzerini ortaya getiremezler.
89. Muhakkak ki biz, bu Kur’an’da insanlara her türlü mi-
sali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkâr-
cılıktan başkasını kabullenmediler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 291


ANA SAYFAYA DÖN

97. Allah kime hidayet ve- 15. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬291


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الا ِمَس َع‬ İSRA SÛRESİ

rirse, işte doğru yolu bulan


odur; kimi de hidayetten uzak
َ َٓ‫ضل ِ ْل فَلَ ْن َت َد ل َ ُه ْم ا َ ْو ِل‬
‫اء‬
ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ ُ ّٰ ْ َ ْ َ َ
‫ومن يه ِد الل فهو المهت ِۚد ومن ي‬
tutarsa, artık onlara, Allah’tan ِ
başka evliya olacak kimseler ً‫ما‬ ْ َُ ً ْ ُ ْ ُ ُ َٰ َٰ ْ ََْ ْ ُ ُ ُ َْ َ ُ ْ
bulamazsın. Kıyamet günün- ‫مِن دونِه۪ۜ ونشهم يوم القِيمةِ ع وجوهِ ِهم عميا وب‬
de onları kör, dilsiz ve sağır َ ٰ ً َ ْ ُ َ ْ ْ َ َ َ َّ ُ ُ َّ َ َ ْ ُ ٰ ْ َ ًّ ُ َ
bir halde yüzükoyun haşre- ‫ ذل ِك‬97 ‫وصما ۜ ماويهم جهن ۜم كما خبت زِدناهم سع۪يا‬
deriz. Onların varacağı ve ً‫ك َف ُروا باٰيَات َِنا َوقَالُٓوا َءا َِذا ُك َّنا عِظَاما‬ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ ُ َٓ َ
‫جزاؤ۬هم بِانهم‬
kalacağı yer cehennemdir ki, ِ
ateşi yavaşladıkça onun ale- َ ّٰ ‫ ا َ َول َ ْم يَ َر ْوا ا َ َّن‬98 ‫۪يدا‬
‫الل‬ ً ‫ون َخلْقًا َجد‬ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ ً َ ُ َ
‫ورفاتا ءا ِنا لمبعوث‬
vini artırırız.
َ ْ ُ ْ َ ْ َ ٰٓ َ َ َ َْ َّ ‫َّال۪ي َخلَ َق‬
98. Cezaları işte budur!
‫ات َوال ْرض قاد ٌِر ع ان يل َق مِثل ُه ْم‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
ً ‫ون ا َِّل ُك ُف‬ َ ُ َّ َ َ َ َ ْ‫َو َج َع َل ل َ ُه ْم ا َ َج ً َل َري‬
Çünkü onlar, âyetlerimizi
inkâr etmişler ve: “Sahi biz-
99 ‫ورا‬ ‫ب ف۪ي ۜهِ فاب الظال ِم‬
ْ َ َ ً ٓ ّ َ ْ َ َ َٓ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ
ler, bir kemik yığını ve toprak
olunca, yeni bir hilkatte diril-
‫حةِ َر ۪ب ا ِذا ل ْم َسك ُت ْم‬ ‫قل لو انتم تملِكون خزائ ِن ر‬
ٰ ُ َ ْ َٰ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ ْ َ ََ َْ ْ ََ ْ َ
tilmiş olacağız öyle mi?” de-
‫ح ِْز ٌب‬ ‫ ولقد اتينا موس‬100 ۟‫اق وكن الِنسان قتورا‬ ً ُ
ِ ۜ ‫خشية الِنف‬
mişlerdir.
3
ُ‫اء ُه ْم َف َق َال َل‬ َ َٓ‫ساي ٔ َل ا ِذْ ج‬ َٓ ْ ِ ‫ت ِْس َع اٰيَات بَ ّي َنات فَ ْس َـ ْٔل َبن۪ٓى ا‬
99. Düşünmediler mi ki?
Gökleri ve yeri yaratmış olan ۪ ٍ ِ ٍ
Allah, kendilerinin benzerini
َ ‫ قَ َال لَ َق ْد َعل ِ ْم‬101 ‫ورا‬ ً ‫اموٰس َم ْس ُح‬ ُ َ‫ك ي‬َ ُّ ُ َ َ ّ ُ ْ َ ْ
yaratmaya da kadirdir! Allah, ‫ت‬ ‫ف ِرعون ا ِ۪ن لظن‬
ّ َٓ َ‫ال ْرِض ب‬ َ ْ َ َ ٰ َّ ُّ َ َّ َٓ ُ ٰٓ َ َ ْ َ َٓ
‫صائ َِرۚ َوا ِ ۪ن‬
onlar için bir vâde takdir
etti. Bundan şüphe yoktur. ‫ات و‬ ِ ‫ما انزل هؤ۬لءِ ا ِل رب السمو‬
َْ ُ ْ َ َ َ َ ً ُ ْ َ ُ ْ َ ْ َ َ ُّ ُ َ َ
‫ فا َراد ان ي َ ْس َتفِ َّزه ْم م َِن ال ْرِض‬102 ‫ورا‬
Ama zalimler, inkârcılıktan
başkasını kabullenmediler. ‫لظنك ياف ِرعون مثب‬
َ َٓ ْ ٓ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ۙ ً َ ُ َ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ
‫سائ۪ل‬ ِ ‫ وقلنا مِن بع ِده۪ لِ ن۪ى ا‬103 ‫فاغرقناه ومن معه ج۪يعا‬
100. De ki: Rabbimin rah-
met hazinesine eğer siz sa-
ً َ ْ ُ َ ْ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ َٓ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ
104ۜ ‫جئنا بِم لف۪يفا‬ ِ ِ ‫خرة‬ ِ ‫اسكنوا الرض فا ِذا جاء وعد ال‬
hip olsaydınız, harcanır kor-
kusuyla kıstıkça kısardınız.
İnsanoğlu da pek eli sıkıdır!
101. And olsun biz,
Mûsâ’ya açık açık dokuz âyet 102.”Pek âlâ biliyorsun ki, dedi, bunları, birer ibret olmak
verdik. Haydi, İsrail oğullarına üzere, ancak, göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Firavun!
sor. Mûsâ onlara geldiğinde Ben de senin hakikaten mahvolduğunu sanıyorum!”
Firavun ona, “Ey Mûsâ! Dedi, 103. Derken, Firavun onları ülkeden çıkarmak istedi. Bu
senin büyülenmiş olduğunu yüzden biz onu ve maiyetindekilerin hepsini denizde boğ-
sanıyorum!” duk.
104. Arkasından da İsrail oğullarına: “O topraklarda otu-
run! Ahiret vaadi tahakkuk edince, hepinizi toplayıp bir ara-
ya getireceğiz” dedik.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


292 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َٓ ْ ِ‫ورةُ ْال‬
‫ساء‬ َ ‫ُس‬
15. CÜZ 292 KEHF SÛRESİ 109. Ağlayarak yüz üstü
yere kapanırlar. Onların say-

ۢ ً َ َ ً ّ َ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ َۜ َ َ ّ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ّ َ ْ َ gısını artırır.
105 ‫وبِال ِق انزنلاه وبِال ِق نزل وما ارسلناك ا ِل مبِشا ونذ۪يرا‬
ً ْ َ ُ َ ْ َّ َ َ ْ ُ ٰ َ
110. De ki: “İster Allah
َّ َ َ ََُ ْ َ ُ َ ْ َ َ ً ْٰ ُ َ
106 ‫ني‬ ۪ ‫ث ونزنلاه ت‬ ٍ ‫اس ع مك‬ ِ ‫وقرانا فرقناه تلِ قراه ع انل‬ deyin, ister Rahman deyin.
Hangisiyle dua ederseniz
َ َ ْ ْ ُ ُ َ َّ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ ٓ ُ ٰ ْ ُ
‫۪ين او۫ توا ال ِعل َم م ِْن قبْل ٓ ِ۪ه ا ِذا‬ ‫قل امِنوا ب ِ ۪ه او ل تؤمِنوۜا ا ِن ال‬ edin, en güzel isimler O’na
hastır.” Namazında açıktan
َ َ ْ ُ َ ُ ُ َ َ ۙ ً َّ ُ َ ْ َ ْ َ ُّ َ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ
‫حان َر ّب ِ َنٓا‬ ‫ ويقولون سب‬107 ‫ان سجدا‬ ِ ‫يتل علي ِهم يِرون ل ِذق‬
ٌ‫َس ْج َدة‬ okuma; onda sesini fazla da
kısma; ikisinin arası bir yol
َ ُ َ ْ َ ْ َ ُّ َ َ ً ُ ْ ََ ََّ ُ ْ َ َ َ ْ
‫ان َيبْكون‬ ِ ‫ق‬ ‫ذ‬ ِ ‫ل‬ ‫ون‬ ‫ر‬ ‫خ‬
ِ ‫ي‬‫و‬ 108 ‫ول‬ ‫ا ِن كن وعد ربِنا لمفع‬ tut.

َ َ ْ َّ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ ُ ً ُ ُ ْ ُ ُ َ َ
‫الرح ٰ َۜن ايًّا َما ت ْد ُعوا‬
111. “Çocuk edinmeyen,
‫ ق ِل ادعوا الل اوِادعوا‬109 ‫وي ۪زيدهم خشوع‬ hâkimiyette ortağı

ِ‫ِت ب ِ َها َوابْ َتغ‬ ُ ْ ‫اء‬


ْ ‫ال ْسٰن َوَل َتْ َه ْر ب َ َت َِك َو َل ُتَاف‬ َْ ََُ
ُ ‫ل ْس َٓم‬
bulunmayan, âcizlikten ötürü
ِ ۚ ‫فله ا‬ bir veliye de ihtiyacı olmayan

ُ َ َ ْ َّ َ ْ َ َّ ّٰ ُ ْ َ ْ ُ َ ً َ َ ٰ َ ْ َ
‫خذ َو ًدلا َول ْم يَ ْن‬
Allah’a Hamd ederim.” de ve
ِ ‫ وق ِل المد ِلل اِ ل۪ي لم يت‬110 ‫بني ذل ِك س ۪بي‬ onun için gereği gibi tekbir
ْ َ ُ ْ ّ َ َ ّ ُّ َ ٌّ َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ٌ َ ُ َ
getir.
111 ‫يا‬ ً ‫ب‬
۪ ‫ك ولم ين ل و ِل مِن ال ِل وك ِبه ت‬ ِ ‫شيك ِيف المل‬ ۪ ‫ل‬
ٌ ّ َ ّ َ ْ
ْ ِ ُ َ ‫ك ْه‬ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫ه‬ َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬َ ِ ‫ك َّي ٌة َوم‬
ِ‫ه‬ ِ ‫ال ُسورة الكهِف م‬
َ ْ َ‫ف‬
َ ٰ 18 - KEHF
‫ات‬ َ‫ش ُ اٰي‬ ُ ْ ْ ‫ َو َ َع‬SÛRESİ
َ ٌَ ٌَ
‫ات‬ ٍ ‫اي‬ ٍ ‫مِائ وعش‬ ‫ة‬ ‫مِائة‬ 18 - KEHF SÛRESİ
ْ ‫الر‬
َّ ‫ح ٰمن‬ َّ ِ‫الل‬ ّٰ
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬ Bismillâhirrahmânirrahîm
ْ َ َ ْ ْ َ َ َ َ ْ ْ َ ٰ َ َ َ ْ َ ٓ َّ ّٰ ُ ْ َ ْ َ
‫ق ّيِمًالِ ُنذ َِر‬1ۜ‫اب َول ْمي َعل ُلع َِوجً ۔ا‬‫المدِللاِ ل۪يانزلععب ِده ِالكِت‬ 1. 2. 3. 4. Hamd olsun
َ َّ َ َ َّ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ ُ ْ َ ّ َ ُ َ ُ ْ ُ َ ْ ً َ ً ْ َ Allah’a ki, O, Kendi tarafından
‫ات ان ل ُه ْم‬ِ ِ‫باسا شد۪يدا مِن دلنه ويبِش المؤ ِمن۪ني ال۪ين يعملون الصال‬ çetin bir azap ile ikaz etmek,
َ ُ ّٰ َ َ َّ ُ َ َ َّ َ ْ ُ َ ً َ َ َ َ
‫ وينذِر ال۪ين قالوا اتذ‬3ۙ‫ َماكِث۪ني ف۪يهِ ابدا‬2ۙ ‫ا ْج ًرا َح َسنًا‬
iyi iş ve davranışlarda
4ۗ‫الل َودلًا‬ bulunan müminlere, kendileri
için, içinde ebedî kalacakları,
güzel bir ecir bulunduğunu
105. Biz Kur’an’ı hak olarak indirdik; o da hak olarak indi. müjdelemek, “Allah çocuk
Seni de ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. edindi” diyenleri de uyarmak
için kuluna, kendisinde
106. Biz onu, Kur’an olarak, insanlara dura dura okuya- hiçbir tenakuz ve eğrilik
sın diye ayırdık; yine onu peyderpey indirdik. bulunmayan dosdoğru Kitab’ı
107. De ki: Siz ona ister inanın, ister inanmayın; şu bir indirdi.
gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o
okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.
108. Ve derlerdi ki: Rabbimizi tesbih ederiz. Rabbimizin
vaadi mutlaka yerine getirilir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 293


ANA SAYFAYA DÖN

5. Ne onların, ne de atala- 15. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬293


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الا ِمَس َع‬ KEHF SÛRESİ

rının bu konuda hiçbir bilgisi


yoktur. Ağızlarından çıkan bu
ُ‫ت َكل َم ًة َتْ ُرج‬ ْ َ ُ َ ْ ٓ َٰ َ َ ْ ْ
‫ما لهم بِه۪ مِن عِل ٍ ول ِلبائ ِ ِه ۜم كب‬ ْ ُ َ َ
söz ne büyük oldu! Çünkü ِ
yalandan başka bir şey söy-
ٌ‫خع‬ َ َ َّ َ َ َ ً َ َّ َ ُ ُ َ ْ ْ َ ْ َ ْ
lemiyorlar ِ ‫ فلعلك با‬5 ‫مِن افواهِ ِه ۜم ا ِن يقولون ا ِل ك ِذبا‬
6. “Bu söz” e inanmazlar- ً ََ َ ْ َ ٰ ُ ْ ُ ْ َ ْ ْ َ ٰ ٰٓ َ َ َ ْ َ
sa, arkalarından üzüntüy- 6 ‫۪يث اسفا‬ ِ ‫نفسك ع اثارِهِم ا ِن لم يؤمِنوا بِهذا الد‬
ْ َ َ ُ ُ َ ًَ َْ ََ ْ َّ
‫ينة ل َها نلِ َبْل َوه ْم ا ُّي ُه ْم اح َس ُن‬ ‫ا ِنا َج َعل َنا َما ع ال ْرِض ۪ز‬
le neredeyse kendini harap
edeceksin.
ً ‫ون مَا َعلَيْ َها َصع‬ َ ُ َ َ َّ َ ً َ
8 ۜ ‫۪يدا ُج ُر ًزا‬ ‫ واِنا لاعِل‬7 َ ‫ع‬
7. Biz, insanların hangisi-
nin daha güzel amel edece-
َ‫الرق۪يم َكانُوا م ِْن اٰيَات ِنا‬ َّ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َّ َ َ ْ َ ْ َ
ِ ‫سبت ان اصحاب الكهِف و‬ ِ ‫ام ح‬
ğini deneyelim diye, yeryü-
zündeki her şeyi, dünyanın
َ‫ك ْهف َف َقالُوا َر َّب َنٓا اٰت ِنا‬ َ ْ َ َُْ ْ ََ ْ َ َ
ِ ‫ ا ِذ اوى الفِتية ا ِل ال‬9 ‫عجبًا‬
kendine mahsus bir zinet
yaptık.
َ َ َ‫ ف‬10 ‫ئ َنلَا م ِْن ا َ ْمرنَا َر َش ًدا‬ ْ ‫ح ًة َو َه ّي‬ َ ْ ‫ك َر‬ َ ْ َُ ْ
8. Bununla beraber biz,
‫ضبْ َنا‬ ِ ِ ‫مِن دلن‬
َ ْ ْ َ ٰ ٰٓ َ
mutlaka oradaki her şeyi kup-
kuru bir toprak yapacağız. َ‫اه ْم نلِ َ ْعلَم‬ ُ َ ْ َ َ َّ ُ ۙ ً َ َ َ
‫ ثم بعثن‬11 ‫ع اذان ِ ِهم ِيف الكهِف ِسن۪ني عددا‬ ْ
َ َ َُ َْ َ ُٓ َ ْ َ ‫ال ْ َ ْ ا‬ ْ ُّ َ
‫ ن ُن نقُّص َعليْك‬12۟ ‫ص ل َِما لِثوا ا َم ًدا‬ ٰ ‫ح‬
9. Yoksa sen, bizim Kehf
ve Rakîm sahiplerinin ibrete ‫ني‬
ِ ‫ب‬ ‫ِز‬ ‫اي‬
ٰ ٌ ْ َّ َ ْ ْ ُ َ َ َ
şayan olduklarını mı sandın?
ُ ُ َْ
10. O yiğit gençler mağa- 13 ۗ‫ال ّۜ ِق ا ِن ُه ْم ف ِت َية ا َم ُنوا ب ِ َر ّب ِ ِه ْم َوزِدناه ْم ه ًدى‬ ِ ‫نباهم ب‬
raya sığınmışlar ve: “Rabbi-
َ ٰ َّ ُّ َ َ ُّ َ ُ َ َ ُ َ ْ ْ ُُ ٰ َ َْ ََ َ
miz! Bize tarafından rahmet ‫ات‬ِ ‫وربطنا ع قلوب ِ ِهم ا ِذ قاموا فقالوا ربنا رب السمو‬
ver ve bize, şu durumumuz-
ً َ َ ً َٓ ْ ُ ْ َ َ ً ٰ ٓ ُ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ
dan bir kurtuluş yolu hazırla!” 14 ‫والرِض لن ندعو۬ا مِن دونِه۪ ا ِلها لقد قلنا ا ِذا شططا‬
َ َ ُْ َ َ ً ٰ ُ ُ َ َّ َ َٓ ُ ٰٓ
‫هؤ۬ل ِء ق ْو ُم َنا اتذوا م ِْن دون ِ ٓه۪ ال َِهةۜ ل ْول يَاتون َعليْ ِه ْم‬
demişlerdi.
11. Bunun üzerine biz on-
َ ّٰ َ َ ٰ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ ّ َ َ ْ ُ
15 ‫تى ع اللِ ك ِذبً ۜا‬
ların kulaklarına nice yıllar
perde koyduk. ‫ني فمن اظلم مِم ِن اف‬ ٍۜ ِ ‫ان ب‬ٍ ‫بِسلط‬
12. Sonra da iki guruptan
hangisinin kaldıkları müddeti
daha iyi hesap edeceğini gö-
14. Onların kalplerini metîn kıldık. O yiğitler, ayağa kal-
relim diye onları uyandırdık.
karak dediler ki: Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rab-
13. Onların başından ge- bidir. Biz, O’ndan başkasına tanrı demeyiz. Yoksa saçma
çenleri gerçek olarak an- sapan konuşmuş oluruz.
latıyoruz. Hakikaten onlar,
15. Şu bizim kavmimiz Allah’tan başka tanrılar edindiler.
Rablerine inanmış gençlerdi.
Bari bu tanrılar konusunda açık bir delil getirseler. Öyle ise
Bizde onların hidayetini artır-
Allah hakkında yalan uydurandan daha zalimi var mı?
dık.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


294 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ
15. CÜZ ‫ورةُ الك ْهِف‬ ‫ س‬294 KEHF SÛRESİ 18. Kendileri uykuda ol-
dukları halde sen onları uya-
ْ َ ْ َ ٓ ُ ْ َ َ ّٰ َّ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ْ َ nık sanırdın. Onları sağa sola
‫واِذِ اعتتلموهم وما يعبدون ا ِل الل فا ۫وا ا ِل الكهِف‬ çevirirdik. Köpekleri de ma-

ْ‫ ْم م ِْن ا َ ْمر ُكم‬ ُ َ ْ ّ َ ُ َ َ ْ َ ْ ْ ُ ُّ َ ْ ُ َ ْ ُ ْ َ


‫ينش لم ربم مِن رحتِه۪ ويهيِئ ل‬
ğaranın girişinde ön ayakları-
ِ nı uzatmış yatmakta idi. Eğer
َ َ َ ْ َ َ َ َ َ ْ َّ َ ً َ
‫ت ت َز َاو ُر ع ْن ك ْهفِ ِه ْم‬ ‫ َوت َرى الشمس ا ِذا طلع‬16 ‫م ِْرفقا‬
onları görse idin dönüp ka-
çardın ve gördüklerin yüzün-

ُ
‫الش َما ِل َوه ْم‬
ّ َ َ ُ َْ ْ َ َ
ِ ‫۪ني َواِذا غ َر َبت تق ِرض ُه ْم ذات‬ َ‫ات ْال‬ َ َ
den için korku ile dolardı.
ِ ‫م‬ ‫ذ‬ 19. Böylece biz, araların-
َ ُ ّٰ ْ َ ْ َ ّٰ ٰ َ ٰ ُْ ْ َ
‫الل ف ُه َو‬ ِ َ‫۪يف فج َو ٍة مِن ۜه ذل ِك م ِْن اي‬
da birbirlerine sormaları için
‫اللِ من يه ِد‬ ۜ ‫ات‬ onları uyandırdık: İçlerinden
َْ َ َ ْ ََ ْ ْ ُ ْ َ َ َْ ُْ
‫ َوت َس ُب ُه ْم‬17۟ ‫ت َد ُل َو ِلًّا ُم ْر ِش ًدا‬
biri: «Ne kadar kaldınız?»
ِ ‫المهت ِۚد ومن يضلِل فلن‬ dedi. “Bir gün ya da günün bir

َ ّ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ ُّ َ ُ َ ٌ ُ ُ ْ ُ َ ً َ َْ parçası kadar kaldık” dediler.


ۗ‫الشما ِل‬ ِ ‫۪ني وذات‬ ِ ‫ايقاظا وهم رقودۗ ونقلِبهم ذات الم‬ Şöyle dediler: “Rabbiniz, kal-

ْ‫ت َعلَيْهم‬ َّ َ
َ ‫اطلَ ْع‬ َ ْ ْ َ َ ٌ َ ْ ُ َُْ َ dığınız müddeti daha iyi bilir.
ِ ِ‫۪يد لو‬ ِ ۜ ‫وكبهم با ِسط ذِراعيهِ بِالوص‬ Şimdi siz, içinizden birini şu

َ ٰ َ ْ ْ َ ْ ُ َ َ ً َ ْ ُ ْ َ ْ َّ َ َ
‫ َوكذل ِك‬18 ‫ت مِن ُه ْم ُرعبًا‬
gümüş parçası ile şehre gön-
‫لولت مِنهم ف ِرارا ولملِئ‬ derin de, baksın, şehrin hangi
ْ َ َ ْ ٌ َٓ َ َ ْ ُ َ َٓ‫اه ْم لََس‬ ُ َْ َ َ
‫اءلوا بَي َن ُه ۜ ْم قال قائ ِل مِن ُه ْم ك ْم لِ ُت ۜ ْم‬
yiyeceği daha temiz ise size
ِ ‫بعثن‬ ondan erzak getirsin; ayrıca,
َْ َ ُ ُ َ َ َ ْ َ ُ َ
‫قالوا لِ َنا يَ ْومًا ا ْو َب ْعض يَ ْو ۜ ٍم قالوا َر ُّب ْم اعل ُم ب ِ َما‬
nâzik davransın ve sakın sizi
kimseye sezdirmesin.”

ِ‫۪ينة‬َ ‫ِ ْم ٰهذ ٓه۪ اَِل ال ْ َمد‬ ُ ُ َ ُٓ َ ْ َ


‫لِ ُت ْم فابْ َعثوا ا َح َدك ْم ب ِ َورِق‬
20. “Çünkü onlar eğer size
ِ muttali olurlarsa, ya sizi taş-
ْ َّ َ َ َ ْ َ ُ ْ ْ ْ ُ ْ َ ْ َ ً َ َ ٰ ْ َ ٓ َ ُّ َ ْ ُ ْ َ ْ َ layarak öldürürler veya kendi
‫فلينظر ايها ازك طعاما فليات ِم ب ِ ِرز ٍق مِنه ولتلطف‬ dinlerine çevirirler ki, o zaman

ْ‫م‬ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ْ ُ َّ ً َ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ َ َ ebediyyen iflah olmazsınız.”


‫ ا ِنهم ا ِن يظهروا علي‬19 ‫ول يشعِرن بِم احدا‬
َ ً ُٓ ْ ُ ْ َ َ ْ َّ ُ ُ ُ َْ ْ ُ َُُْ
20 ‫حوا ا ِذا ابَ ًدا‬ ِ ‫۪يدوك ْم ۪يف مِلت ِ ِهم ولن تفل‬ ‫يرجوكم او يع‬

16. “Mademki siz onlardan ve onların Allah’ın dışında


tapmakta oldukları varlıklardan uzaklaştınız, o halde ma-
ğaraya sığının ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve işiniz-
de sizin için fayda ve kolaylık sağlasın.”
17. Güneşi görürdün: Doğduğu zaman mağaralarının sa-
ğına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etme-
den geçerdi. Böylece onlar mağaranın bir köşesinde uyur-
lardı. İşte bu, Allah’ın âyetlerindendir. Allah kime hidayet
ederse, işte o, hakka ulaşmıştır, kimi de hidayetten mahrum
ederse artık onun için bir velî ve mürşit bulamazsın.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 295
ANA SAYFAYA DÖN

21. Böylece onlardan ha- 15. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬295


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الا ِمَس َع‬ KEHF SÛRESİ

berdar ettik ki, Allah’ın vaadi-


nin hak olduğunu, kıyametin َّ َ َ ٌّ َ ّٰ َ ْ َ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ ْ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َ َ
şüphe götürmez olduğunu ‫وكذل ِك اعثنا علي ِهم ِلعلموا ان وعد اللِ حق وان‬
kesinlikle bilsinler. Hani on- ُ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ َّ
lar aralarında Ashâb-ı Kehf’in ‫الساعة ل ريب ف۪يهاۚ ا ِذ ينازعون بينهم امرهم فقالوا‬
durumunu tartışıyorlardı. De-
ُ َ َ َ َّ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ ُّ َ ً َ ْ ُ ْ ْ َ َ ُ ْ
diler ki: “Üzerlerine bir bina ‫ابنوا علي ِهم بنيانا ۜ ربهم اعلم ب ِ ِه ۜم قال ال۪ين غلبوا‬
yapın. Çünkü rableri onları
ٌ َٰ َ َ ُ ُ َ َ ً ْ َ ْ ْ َ َ َّ َ َّ َ َ ْ ْ َ ٰ ٓ َ
daha iyi bilir.” Onların duru- ‫ سيقولون ثلثة‬21 ‫جدا‬ ِ ‫خذن علي ِهم مس‬ ِ ‫ع ام ِرهِم نلت‬
ْ َْ ٌ َْ َ ُ ُ َْ
‫َراب ِ ُع ُه ْم ك ُب ُه ْۚم َو َيقولون خ َسة َساد ُِس ُه ْم ك ُب ُه ْم َرجًا‬
muna vâkıf olanlar ise: “Biz-
ler, kesinlikle onların yanı
َ ْ َ ّٓ ْ ُ ْ َ َ ٌ َ ُ ُ ْ‫بالْ َغي‬
‫ب َو َيقولون َسبْ َعة َوثام ُِن ُه ْم كل ُب ُه ۜ ْم قل َر ۪ب اعل ُم‬
başlarına bir mescit yapaca-
ğız” dediler. ِۚ ِ
ً ‫۪يل فَ َ ُت َمار ف۪يه ْم ا َِّل م َِٓر‬ ۠ ٌ ‫بِعِ َّدت ِ ِه ْم مَا َي ْعلَ ُم ُه ْم ا َِّل قَل‬
22. “Onlar üç kişidir; dör-
düncüleri de köpekleridir” di- ‫اء‬ ِ ِ
َ َُ َ َ ْ َْ َْ َ َ
‫ َول تقول َّن‬22 ۟‫ت ف۪ي ِه ْم مِن ُه ْم ا َح ًدا‬ ِ ‫ظاه ًِراۖ َول تستف‬
yecekler; yine: “Beş kişidir;
altıncıları köpekleridir” di-

ْ‫اللۘ َواذْ ُكر‬ ُ ّٰ ‫اء‬ َ َٓ‫ ا َّ ِٓل ا َ ْن يَش‬23 ۙ‫اي ا ِّن فَاع ٌِل ذٰل َِك َغ ًدا‬ ْ َ
yecekler. Bunlar bilinmeyen
hakkında tahmin yürütmektir. ۪ ٔ ٍ ‫ل ِش‬
َ ٰ َْ ّ ْ َ ٓ َ ْ ُ َ َ َ َ َّ َ
‫۪يت َوقل عٰس ان َي ْه ِديَ ِن َر ۪ب ِلق َر َب م ِْن هذا‬
“Onlar yedi kişidir; sekizin-
cisi köpekleridir” derler. De ‫ربك ا ِذا نس‬
ُ َْ َ َ َ َ َٰ َ ُ َ َ
‫ َولِثوا ۪يف ك ْه ِف ِه ْم ثلث مِائ ٍة ِسن۪ني و‬24 ‫َرش ًدا‬
ki: Onların sayılarını Rabbim
daha iyi bilir. Onlar hakkında ‫ازدادوا‬
َ ُ َ ُ َ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ ُ
َ ٰ َّ ُ ْ ‫ ق ِل الل اعلم بِما لِثواۚ ل‬25 ‫ت ِْسعًا‬
bilgisi olan çok azdır. Öyle ise
Ashâb-ı Kehf hakkında, delil- ‫ات‬ ِ ‫و‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫ب‬ ‫ي‬‫غ‬
lerin açık olması haricinde bir
ّ ‫ر بِه۪ َوا َ ْس ِم ۜ ْع مَا ل َ ُه ْم م ِْن ُدونِه۪ م ِْن َو‬ ْ ِ ْ ‫ض اَب‬ ْ َْ َ
münakaşaya girişme ve onlar ۘ‫ل‬ ٍِ ِۜ ‫والر‬
َ َ ْ َ َ ِ ُ َٓ ُ ْ َ ً َ َ ٓ ْ ُ ُ ْ ُ َ َ
hakkında hiçbirinden malu-
‫اب‬ ْ
mat isteme.
ِ ‫ واتل ما ا ۫وح ا ِلك مِن كِت‬26 ‫شك ۪يف حك ِم ۪ه احدا‬ ِ ‫ول ي‬
23. 24. Allah’ın dilemesi-
ً َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ ََ َ َ ََُّ َ َ َّ
ne bağlamadıkça, hiçbir şey 27 ‫تد مِن دونِه۪ ملتحدا‬ ِ ‫ربِكۚ ل مب ِدل ل ِكلِماتِه۪ ولن‬
için “Bunu yarın yapacağım”
deme. Bunu unuttuğun tak-
dirde Allah’ı an ve: “Umarım 26. De ki: Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Gök-
Rabbim beni, doğruya bun- lerin ve yerin gaybı O’na aittir. O’nun görmesi de, işitmesi
dan daha yakın olan bir yola de şâyanı hayrettir. Onların, O’ndan başka bir velîsi yoktur.
iletir” de. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.
25. Onlar mağaralarında 27. Rabbinin Kitabı’ndan sana vahyedileni oku. Onun
üç asır kalmışlar ve dokuz yıl kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O’ndan başka bir sığı-
da buna ilave etmişlerdir. nak da bulamazsın.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


296 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ
15. CÜZ ‫ورةُ الك ْهِف‬ ‫ س‬296 KEHF SÛRESİ 29. Ve de ki: Hak, Rabbiniz-
dendir. Öyle ise dileyen iman
ّ‫ون َر َّب ُه ْم بِالْ َغ ٰدوة ِ َوالْ َعِش‬ َ ُ ْ َ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ْ ْ َ etsin, dileyen inkâr etsin. Biz,
ِ ‫واص ِب نفسك مع ال۪ين يدع‬ zalimlere öyle bir cehennem
َ‫ادلنْيا‬ َ ْ ‫ين َة‬
ُّ ِ ‫اليٰوة‬ َ ‫يد ز‬
ۚ
َ ‫ج َه ُه َو َل َت ْع ُد َعيْ َن‬
ُ ‫اك َعنْ ُه ْم تُر‬ َ ُ ُ
ْ ‫ون َو‬ ‫ي ۪ريد‬
hazırladık ki, onun duvarları
۪ ۪ kendilerini çepe çevre kuşat-
ُ‫كن ا َ ْم ُره‬ َ َ َ ُ ٰ َ َ َ َّ َ َ ْ ْ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َ mıştır. İmdat dileyecek olsa-
‫ول ت ِطع من اغفلنا قلبه عن ذِك ِرنا واتبع هويه و‬ lar imdatlarına, erimiş maden
َ ‫ش‬ َٓ ْ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َٓ ْ َ َ ْ ُ ّ َ ْ ُّ َ ْ ُ َ ً ُ
‫ وق ِل الق مِن ربِم فمن شاء فليؤمِن ومن‬28 ‫ف ُرطا‬
gibi yüzleri haşlayan bir su ile
‫اء‬ cevap verilir. Ne fena bir içe-
ُ َ ُ ْ َ َ َ ً َ َ َّ َ ْ ْ َ ٓ َّ ُ ْ ْ َ
‫سادِق َه ۜا‬ ‫فل َيف ْۙر ا ِنا اع َتدنا ل ِلظالِم۪ني ناراۙ احاط ب ِ ِهم‬
cek ve ne kötü bir dayanma
yeri!

‫اب‬ ُۜ ‫ش‬ َ َّ ‫۪يثوا ُي َغاثُواب َٓما ٍء َكل ْ ُم ْهلي َ ْشويال ْ ُو ُجوهَۜبئَْسال‬ُ َ َْ َِْ
‫وانيستغ‬
ِ ِ
30. İman edip de güzel
ِ ِ
َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬َ ‫ ا َِّن َّال‬29 ‫ت ُم ْر َت َف ًقا‬
davranışlarda bulunanlar
َّ ْ َ َٓ َ
‫ات ا ِنا‬ ِ َ ‫ال‬
ِ ‫الص‬ ِ ‫وساء‬ var ya, işte biz, güzel işler

ُ ‫ اُ۬ولٰٓئ َِك ل َ ُه ْم َج َّن‬30ًۚ َ ‫ح َس َن َع‬ ْ َ ْ َ َْ َ ُ ُ َ


yapanların ecrini zâyi
‫ات َع ْد ٍن‬ ‫لنض۪يع اجر من ا‬ etmeyiz.

َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ْ َّ َ ُ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َْ 31. İşte onlara, içinden ır-


‫ب‬ ٍ ‫ه‬ ‫ذ‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ر‬ ِ ‫او‬ ‫س‬ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫۪يه‬ ‫ف‬ ‫ن‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫ي‬ ‫ار‬ ‫ه‬ ‫ن‬‫ل‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ه‬
ِ ِ ‫ت‬‫ت‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫ي‬ ‫ر‬
۪‫ت‬ maklar akan Adn cennetleri

َ ‫ك ۪ـ‬ َّ َ ْ َ‫ضا م ِْن ُسنْ ُدس َوا ِ ْس‬ ً ْ ‫ابا ُخ‬ َ ُ َََْ
َ ‫ٔني ف‬ ِ ‫ب ٍق ُمت‬ ً ‫ون ث َِي‬
vardır. Onlar Adn cennetlerin-
‫۪يها‬ ٍ ‫ويلبس‬ de tahtlar üzerine kurularak

ْ‫ب ل َ ُهم‬ ْ ‫اض‬ ْ َ ً َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ َ ُ َ َّ َ ْ ۜ ٓ َ َ ْ َ َ ٌ‫ح ِْزب‬


orada altın bileziklerle beze-
ِ ‫ و‬31۟ ‫اب وحسنت مرتفقا‬ ۜ ‫ع الرائ ِِك ن ِعم اثلو‬ 4
necekler; ince ve kalın dîbâ-

ُ َْ َ ‫ل َحده َِما َج َّنَْني م ِْنا َ ْع‬ َ َْ َ َ َْ ُ َ ً َ َ


‫اب َو َحفف َناه َما‬
dan yeşil elbiseler giyecekler.
ٍ ‫ن‬ ِ ِ ِ ‫ني جعلنا‬ ِ ‫م رجل‬ Ne güzel karşılık ve ne güzel
َ ُ ُ ْ َ ٰ ْ َ َّ َ ْ َ ْ ً ‫خل َو َج َعلْ َنا بَيْ َن ُه َما َز ْر‬ ْ َ
‫ت اكل َها‬
kalma yeri!
‫ني ات‬ ِ  ‫ن‬ ‫ال‬ ‫ا‬ ‫ت‬ ِ‫ك‬ 32ۜ ‫ع‬ ٍ ‫بِن‬ 32. Onlara, şu iki adamı
َ َ َ َ َ َ َ َ َّ َ ً ْ َ ُ ْ ْ َ َ
ۚ‫ َوكن ُل ث َم ٌر‬33ۙ ‫َول ْم تظل ِْم مِنه شيـٔا ۙ َوفج ْرنا خِل ُه َما ن َه ًرا‬
misal olarak anlat: Bunlardan
birine iki üzüm bağı vermiş,
َ َ َ َ ً َ ْ ُ َ ْ َ ۬ َ َ ُٓ ُ َ ُ َ ُ َ َ ََ
‫ث مِنك مَال َواع ُّز نف ًرا‬ ِ ‫فقال ل َِصا‬
her ikisinin de etrafını hurma-
‫حبِه۪ وهو ياوِره انا اك‬ larla donatmış, aralarında da
ekinler bitirmiştik.
33. İki bağın ikisi de yemiş-
28. Sabah akşam Rablerine, sırf O’nun rızasını dileye- lerini vermiş, hiçbirini eksik
rek zikir edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatı- bırakmamıştı. Aralarından bir
nın süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini de ırmak fışkırtmıştık.
bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi 34. Bu adamın başka geliri
gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme. de vardı. Bu yüzden arkada-
şıyla konuşurken ona şöyle
dedi: “Ben, servetçe senden
daha zenginim; insan sayısı
bakımından da senden daha
güçlüyüm.”

KUR’AN-I KERİM MEALİ 297


ANA SAYFAYA DÖN

35. Kendisine zulmederek 15. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬297


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الا ِمَس َع‬ KEHF SÛRESİ

bağına girdi. Şöyle dedi: “Bu-


ٰ َ َ ْ َ ُّ ُ َ َٓ َ َ ْ َ ُ َ َّ َ َ َ
‫يد ه ِذ ۪ٓه‬ ِ ‫َودخل َجنت ُه َوه َو ظال ٌِم نلِ َف‬
nun, hiçbir zaman yok olaca-
ğını sanmam!” ‫سه۪ۚ قال ما اظن ان ت ۪ب‬
َّ َ َ ّ َ ٰ ُ ْ ُ ْ َ َ ۙ ً َ َٓ َ َ َّ ُّ ُ َ َٓ َ ۙ ً َ َ
‫ج َدن‬ ِ ‫ وما اظن الساعة قائ ِمة ولئ ِن ردِدت ا ِل ر ۪ب ل‬35 ‫ابدا‬
36. “Kıyametin kopacağını
da sanmıyorum. Şayet Rab-
bime döndürülüp ona götü- َ ََ َ
‫صاح ُِب ُه َوه َو يَاوِ ُرهُٓ اكف ْرت‬
ُ ُ َ ‫ قَ َال َ ُل‬36 ‫يا مِنْ َها ُمنْ َقلَبًا‬ ً ْ ‫َخ‬
rülürsem hiç şüphem yok
ً َ ُ َْ ُ ُ َُ ْ َ ََ َ َّ
37 ۜ ‫اب ث َّم م ِْن نطف ٍة ث َّم َس ّٰويك َر ُج‬ ‫ر‬ ‫ت‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ك‬ ‫ق‬ ‫ل‬‫خ‬ ‫۪ي‬ ‫ل‬ ‫بِا‬
ki, bundan daha hayırlı bir
akıbet bulurum.” ٍ
‫ت‬ َ ْ‫ َول َ ْو َٓل ا ِذْ َد َخل‬38 ‫الل َرّب َو َٓل اُْش ُك ب َر ّٓب ا َ َح ًدا‬ ُ ّٰ ‫لٰك َِّن ۬ا ُه َو‬
۪ ِ ِ
37. Karşılıklı konuşan ar-
۪
َّ َ
ُ ُ ّٰ َ َٓ َ َ ْ ُ َ َ َّ َ
kadaşı ona hitaben: “Sen,
َ ْ َّ َ َ َ َ َ ْ ّٰ
dedi, seni topraktan, sonra
‫اللۙ ل ق َّوةَ ا ِل بِاللِۚ ا ِن ت َر ِن ا ۬نا اقل مِنك‬ ‫جنتك قلت ما شاء‬
nutfeden yaratan, daha sonra
َ
‫يا م ِْن َج َّنتِك َو ُي ْرسِل‬
َ ً ْ ‫ َف َعٰس َر ّٓب ا َ ْن يُ ْؤتَِني َخ‬39ۚ ‫ال َو َوَدلًا‬ ً َ
‫م‬
ِ
seni bir adam biçimine sokan
Allah’ı inkâr mı ettin?” ۪
َ ً َ ً َ َ ْ ُ َ َٓ َّ َ ً َ ْ ُ َ ْ َ َ
38. “Fakat O Allah benim ‫ ا ْو يُ ْصب ِ َح‬40ۙ ‫۪يدا َزلقا‬ ‫عليها حسبانا مِن السماءِ فتصبِح صع‬
Rabbimdir ve ben Rabbime
ْ ََ َ َ ُ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ً ْ َ َ ُ َٓ
hiçbir şeyi ortak koşmam.” ‫ َواح۪يط بِث َم ِره ۪ فاص َب َح‬41 ‫۪يع ُل طلبًا‬ ‫ماؤ۬ها غورا فلن تستط‬
39. Bağına girdiğinde: ُ ُ َ َ َ ُ ُ ٰ َ ٌ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ َٓ ٰ َ ْ َّ َ ُ ّ َ ُ
“MâşâAllah! Kuvvet yalnız ‫يقل ِب كفيهِ ع ما انفق ف۪يها وِه خاوِية ع عروشِها ويقول‬
َ ُ ُ ْ َ ٌ َ َُ ْ ُ َ ْ َ َ َ ّٓ ْ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ
‫رون ُه‬ ‫ ولم تن ل ف ِئة ين‬42 ‫شك ب ِ َر ۪ب ا َح ًدا‬
Allah’ındır, deseydin ya!
Eğer malca ve evlâtça ِ ‫يالن۪ى لم ا‬
‫ال ّۜ ِق‬ َ ْ ِ‫ ُه َنال َِك ال ْ َو َليَ ُة ِ ّٰلل‬43 ‫رۜا‬ ً ِ ‫اللِ َومَا َك َن ُمنْ َت‬ ّٰ ُ ْ
beni kendinden güçsüz
görüyorsan, ‫ون‬
ِ ‫مِن د‬
ْ ُّ ٰ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ْ ْ َ ً ‫ي ُع ْقب‬ ً ‫ي ثَ َو‬
ٌ ْ ‫ابا َو َخ‬ ٌ ْ ‫ُه َو َخ‬
‫ادلن َيا‬
40. Belki Rabbim bana,
senin bağından daha iyisini ِ ‫اضب لهم مثل اليوة‬ ِ ‫و‬ 44۟ ‫ا‬
ْ َ ‫ال ْرِض فَا‬ َْ ُ ََ َ َ ْ َ َّ ‫َك َٓماء اَن ْ َز ْنلَاهُ م َِن‬
‫ص َب َح‬ ‫الس َٓماءِ فاخ َتلط بِه۪ نبات‬
verir; senin bağına ise gökten
yıldırımlar gönderir de bağ ٍ
ْ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ َ َ ُ َ ّ ُ ُ ْ َ ً َ
45 ‫شٔ ُمق َتد ًِرا‬
kupkuru bir toprak haline ge-
lir.” ٍ ‫ك‬ ِ ‫اح وكن الل ع‬ ۜ ‫الري‬ ِ ‫هش۪يما تذروه‬
41. “Yahut bağının suyu
dibe çekilir de bir daha onu
arayıp bulamazsın.” 43. Kendisine Allah’tan başka yardım edecek destekçi-
42. Derken onun serveti leri olmadığı gibi kendi kendini kurtaracak güçte de değildi.
kuşatılıp yok edildi. Böylece, 44. İşte burada velâyet, Hak olan Allah’a mahsustur.
bağı uğruna yaptığı masraf- Mükâfatı en iyi olan O, en güzel âkıbeti veren yine O’dur.
lardan ötürü ellerini oğuştu- 45. Onlara şunu da misal göster: Dünya hayatı, gökten
rup kaldı. Bağın çardakları indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün
yere çökmüştü. “Ah, diyordu, bitkisi birbirine karışmış; arkasından rüzgârın savurduğu
keşke ben Rabbime hiçbir or- çerçöp haline gelmiştir. Allah, her şey üzerinde iktidar sa-
tak koşmamış olsaydım!” hibidir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


298 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ
15. CÜZ ‫ورةُ الك ْهِف‬ ‫ س‬298 KEHF SÛRESİ 49. Kitap ortaya konmuş-
tur: Suçluların, onda yazılı
ٌ ْ ‫ات َخ‬ ُ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ َّ ‫ات‬ ُ ‫ادلنْ َيا َو ْالَاق َِي‬
ۚ ُّ ِ ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫ين ُة‬َ ‫ون ز‬ َ َُْ َ ُ ََْ olanlardan korkmuş olduk-
‫ي‬ ۪ ‫المال والن‬ larını görürsün. “Vay halimi-
َ َ ْ ُّ َُ َََْ ً ََ ٌْ َ َ ً ََ َ َّ َ ْ
‫ال َبال َوت َرى‬
ze! Derler, bu nasıl kitapmış!
ِ ِ ‫ي‬ ‫س‬ ‫ن‬ ‫م‬‫و‬ ‫ي‬‫و‬ 46  ‫عِند ربِك ثوابا وخي ام‬ Küçük büyük hiçbir şey bı-
ُ ُ َ ً َ َ ْ ُْ ْ َ ُ ْ ََ ْ ُ َْ َ َ َ ًَ َ َ ْ َْ rakmaksızın hepsini sayıp
‫ وع ِرضوا‬47 ۚ‫الرض بارِزة ۙوحشناهم فلم نغادِر مِنهم احدا‬ dökmüş!” Böylece yaptıkları-
ْ َ َّ َ َ َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ُ ُ ْ ْ َ َ ۜ ًّ َ َ ّ َ ٰ َ nı karşılarında bulmuşlardır.
‫جئتمونا كما خلقناكم اول مر ٍةۘ بل‬ ِ ‫ع ربِك صفا لقد‬ Senin Rabbin hiç kimseye

َ َ ‫اب َف‬ ُ ‫ض َع الْك َِت‬ ً َ ُ َ َ َ ْ َ َّ َ ُ َ َ


ِ ‫ َو ُو‬48 ‫زع ْمت ْم ال ْن نعل ل ْم م ْوعِدا‬
zulmetmez.
‫تى‬ 50. Hani biz meleklere:

‫ال هذا‬
َ ٰ َ ََََْ َ َ ُ ََُ
‫م‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ت‬ ‫ل‬ ‫ي‬ ‫و‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ون‬ ‫ول‬ ‫ق‬ ‫ي‬ ‫و‬ ‫ه‬‫۪ي‬ ‫ف‬ ‫ا‬ َّ ‫۪ني م‬
‫ِم‬ َ ‫۪ني ُم ْشفق‬ َ ‫جرم‬ ْ ‫ال ْ ُم‬ Âdem’e secde edin, demiştik;
ِ ِ ِ ِ İblis hariç olmak üzere, onlar
ْ َ ‫يةً ا َّ ِٓل‬ َ َ ًَ َ ُ َ ُ َ َ ‫الْك‬
‫يهاۚ َو َو َج ُدوا‬ َ ‫ص‬ ٰ ‫ح‬ ‫۪ية َول ك ۪ب َ ا‬
hemen secde ettiler. İblis cin-
‫اب ل يغادِر صغ‬ ِ ‫ِت‬ lerdendi; O yüzden rabbinin
َ ٰٓ ْ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ً َ ُ َ َ
ِ‫ َواِذ قل َنا ل ِل َملئ ِكة‬49۟ ‫اضۜا َول َيظل ِ ُم َر ُّبك ا َح ًدا‬
emrinden dışarı çıktı. Şimdi
ِ ‫ما ع ِملوا ح‬ siz, benim tertip ettiğimi bı-

َ‫ال ّن َف َف َسق‬ ْ َ َ َ َ ْ ٓ َّ ُٓ َ َ َ َ َ ٰ ْ
ۜ ‫ج ُدوا ِلدم فسجدوا ا ِل ا ِبل‬ ُ ‫اس‬
rakıp da onu ve onun soyu-
ِ ِ ‫۪يس كن مِن‬ nu mu evliya ediniyorsunuz?

ُ َ ُ ُ ْ َ َٓ ْ َ ُٓ َ َّ ّ ُ َ ُ َ ُ َّ َ َ َ ّ َ ْ َ ْ َ
‫وين َوه ْم ل ْم‬
Oysa onlar sizin düşmanınız-
۪ ‫خذونه وذرِيته او ِلاء مِن‬
‫د‬ ِ ‫عن ام ِر ربِه۪ۜ افتت‬ dır. Zalimler için bu ne fena

َّ ‫ مَٓا ا َ ْش َه ْد ُت ُه ْم َخلْ َق‬50 ‫۪ني بَ َد ًل‬ َّ ْ


‫َع ُد ٌّوۜبِئَس ل‬
bir değişmedir!
َ ‫ِلظالِم‬
‫ات‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ 51. Ben onları ne yerin ya-
َ ‫ت ُم َّتخ َذ ال ْ ُمض ّل‬ ُ ْ‫سه ْمۖ َو َما ُكن‬ َُْ ْ َ َ َْ
ِِ ‫َوال ْرِض َول خل َق انف‬
ratılışına, ne de bizzat kendi-
‫۪ني‬ ِ ِ lerinin yaratılışına şahit tut-
ُ َ َ َ َّ َ ٔ َٓ َ ُ ُ َ ُ ُ َ َ ْ َ َ ُ
‫۪ين َزع ْم ُت ْم ف َد َع ْوه ْم‬ ‫ ويوم يقول نادوا شكِى ال‬51 ‫َعض ًدا‬
tum. Ben yoldan çıkaranları
yardımcı edinecek değilim.
َ
‫ج ِر ُمون‬ ْ ‫ َو َرا َ ال ْ ُم‬52 ‫۪يبوا ل َ ُه ْم َو َج َعلْ َنا بَيْ َن ُه ْم َم ْوبقًا‬ ُ ‫فَلَ ْم ي َ ْس َتج‬ 52. Yine o gün, “Benim
ِ ortaklarım olduklarını ileri
ً ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ ُ ْ ُ َّ َ ٓ ُّ َ َ َ َّ sürdüğünüz şeyleri çağırın!”
53 ۟ ‫رفا‬ ِ ‫يدوا عنها م‬ ِ ‫انلار فظنوا انهم مواق ِعوها ولم‬ buyurur. Çağırmışlardır on-
ları; fakat kendilerine cevap
vermemişlerdir. Biz onların
46. Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz arasına tehlikeli bir uçurum
olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha ha- koyduk.
yırlı, hem de ümit etmeye daha lâyıktır. 53. Suçlular ateşi görür
47. O gün ki, dağları yerinden götürürüz ve yeryüzünün görmez, orayı boylayacak-
çırılçıplak olduğunu görürsün. Hiçbirini bırakmaksızın on- larını iyice anladılar; ondan
ları mahşerde toplamış olacağız. kurtuluş yolu da bulamadılar.
48. Ve hepsi sıra, sıra Rabbinin huzuruna çıkarılmışlardır:
And olsun ki sizi ilk defasında yarattığımız şekilde bize gel-
diniz. Oysa size vaat edilenlerin tahakkuk edeceği bir za-
man tayin etmediğimizi sanmıştınız, değil mi?
KUR’AN-I KERİM MEALİ 299
ANA SAYFAYA DÖN

54. Hakikaten biz bu 15. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬299


َ ْ ‫ل ْز ُء‬
َ َ ‫الا ِمَس َع‬ KEHF SÛRESİ

Kur’an’da insanlar için her


َ ََ َ َ ّ ُ ْ َّ ْٰ ُْ َ ٰ ْ َّ َ ْ َ َ َ
‫صف َنا ۪يف هذا القرا ِن ل ِلناِس مِن ك ِل مث ٍۜل وكن‬
türlü misali sayıp dökmüşüz-
dür. Fakat insanoğlu tartış- ‫ولقد‬
maya her şeyden çok düş-
ٓ ُ ْ ُ ْ َ َ َّ َ َ َ َ َ ً َ َ َْ ََ ْ َ ُ َْ ْ
kündür. ‫ وما منع انلاس ان يؤمِنوا‬54 ‫شٔ جدل‬ ٍ ‫الِنسان اكث‬
55. Kendilerine hidayet gel- ُ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ ْ ُ َّ َ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ ُ ْ ُ ُ َ َٓ ْ
diğinde insanları iman etmek- ‫ا ِذ جاءهم الهدى ويستغفِروا ربهم ا ِل ان تاتِيهم سنة‬
ten ve Rablerinden mağfiret َ ‫ َو َما نُ ْر ِس ُل ال ْ ُم ْر َسل‬55 ً ُ‫اب ُقب‬ ُ ‫۪ني ا َ ْو يَاْت َِي ُه ُم الْ َع َذ‬ َْ
َ ‫ال َّول‬
talep etmekten alıkoyan şey, ‫۪ني‬
ْ َ َ َ َّ ُ َ ُ َ َ ْ ُ َ َ ّ َ ُ َّ
‫۪ين كف ُروا بِالَا ِط ِل‬
sadece, öncekilerinin başına
gelenlerin kendi başlarına da ‫شين ومن ِذ ۪رينۚ ويجادِل ال‬ ۪ ِ ‫ا ِل مب‬
gelmesini yahut azabın ansı-
ً ُ ُ ُ ْ ُ َٓ َ َ ٰ ُٓ َ َّ َ َّ َ ْ ُ ُْ
zın kendilerini enselemesini 56 ‫ايت وما ان ِذروا هزوا‬ ۪ ‫حضوا بِهِ الق واتذوا اي‬ ِ ‫ِلد‬
beklemeleridir!
َ‫سى‬ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ّ َ َ ٰ َ ّ ُ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ
56. Biz resulleri, sadece ِ ‫ات ربِه۪ فاعرض عنها ون‬ ِ ‫ومن اظلم مِمن ذكِر بِاي‬
müjdeleyiciler ve uyarıcılar ُ‫ك َّن ًة ا َ ْن َي ْف َق ُهوه‬ َ ْ ُ ُ ٰ َ َ ْ َ َ َّ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ
olarak göndeririz. Kâfir olan- ِ ‫ما قدمت يداهۜ ا ِنا جعلنا ع قلوب ِ ِهم ا‬
ً ََ ٰ ْ َ ُ َ ْ ْ َٰ ٓ
‫َو ۪يف اذان ِ ِه ْم َوق ًرۜا َواِن ت ْدع ُه ْم ا ِل ال ُهدى فل ْن َي ْه َت ُٓدوا ا ِذا‬
lar ise, hakkı bâtıl ile ortadan
kaldırmak için mücadele ve-
َ ُ ُ َ ُ ْ َ ۜ َ ْ َّ ُ ُ ُ َ ْ َ ُّ َ َ َ
‫خذه ْم ب ِ َما ك َس ُبوا‬ ِ ‫ وربك الغفور ذو الرح ِة لو يؤا‬57 ‫ابَ ًدا‬
rirler. Onlar âyetlerimizi ve
uyarıldıkları şeyleri alaya al-
mışlardır.
ُ ْ ُ َ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ َّ َ َ
57. Kendisine Rabbinin ۪‫يدوا مِن دونِه‬ ِ ‫اب بل لهم موعِد لن‬ ۜ ‫لعجل لهم العذ‬
âyetleri hatırlatılıp da ona َ‫اه ْم لَمَّا ظَلَ ُموا َو َج َعلْنا‬ ُ َ ْ َ ْ َ ٰٓ ُ ْ َ ْ َ
‫ وت ِلك القرى اهلكن‬58 ِ‫موئ‬
ً ْ َ
sırt çevirenden, kendi elleriy-
ٓ ّٰ َ ُ َ ْ َ َٓ ُ ٰ َ ٰ ُ َ َ ْ َ
‫ واِذ قال موس ل ِفتيه ل ابرح حىت‬59۟ ‫ك ِه ْم َم ْوع ًِدا‬ ِ ِ ‫ل َِم ْهل‬
le yaptığını unutandan daha
zalim kim vardır? Biz onların
َْ ََ ََ ُ َ ْ َ َْ ْ َ ْ َْ َ َ ْ َ َ َُْ
‫ فل َّما بَلغا م َم َع‬60 ‫ض ُحقبًا‬
kalplerine, bunu anlamaları-
na engel olan bir ağırlık, ku- ِ ‫ابلغ ممع الحري ِن او ام‬
ْ َْ ُ َ‫اتَ َذ َسبيل‬َّ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ْ َ
61 ‫س ًبا‬ َ َ ‫حر‬
laklarına da sağırlık verdik.
58. Senin, bağışı bol olan ِ ‫ال‬ ‫يف‬
ِ ‫ه‬ ۪ ‫سيا حوتهما ف‬ ِ ‫بين ِ ِهما ن‬
Rabbin merhamet sahibidir;
şayet yaptıkları yüzünden on-
ları muaheze edecek olsaydı, 59. İşte şu ülkeler; zulmettikleri zaman onları helâk ettik.
onlara azabı çarçabuk verir- Onları helâk etmek için de belli bir zaman tayin etmiştik.
di. Fakat kendilerine tanınmış
60. Bir vakit Mûsâ genç adamına demişti ki: “Durup din-
belli bir süre vardır ki, artık
lenmeyeceğim; tâ iki denizin birleştiği yere kadar varaca-
bundan kaçıp kurtulacakları
ğım yahut senelerce yürüyeceğim.”
bir sığınak bulamayacaklar-
dır. 61. Her ikisi, iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını
unuttular. Balık, denizde bir deliğe doğru yola koyulmuştu.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


300 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ
15. CÜZ ‫ورةُ الك ْهِف‬ ‫ س‬300 KEHF SÛRESİ 65. Derken, kullarımızdan
bir kul buldular ki, ona katı-
َ ٰ َ َ
‫۪ينا م ِْن َسف ِرنا هذا‬ َ ‫اءنَاۘلَ َق ْد لَق‬ َ ‫يه اٰت َِنا َغ َٓد‬ُ ٰ‫او َزا قَ َال ل َِفت‬
َ َ‫فَلَ َّما ج‬ mızdan bir rahmet vermiş,
yine ona tarafımızdan bir ilim
َ ‫ال‬ ُ ْ ‫۪يت‬ ُ ‫خ َرة ِ فَا ِّن نَس‬ ْ َّ َ َٓ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ً َ َ öğretmiştik.
ۘ‫وت‬ ۪ ‫ قال ارايت ا ِذ اوينا ا ِل الص‬62 ‫نصبا‬ 66. Mûsâ ona: Sana öğre-

‫ح ِۗر‬ ْ َ‫اتَ َذ َسبيلَ ُه يف ْال‬ َّ َ ُ َ ُ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َّ َّ ُ َ ْ َ َٓ َ


‫وما انسان۪يه ا ِل الشيطان ان اذكرهۚ و‬
tilenden, bana, doğruyu bul-
ِ ۪ mama yardım edecek bir bilgi

ۙ ً َ َ َ َ ٰ ٰ ٓ َ َّ َ ْ َ ْ َ َّ ُ َ َ ٰ َ َ ً َ َ öğretmen için sana tâbi ola-


64 ‫ قال ذل ِك ما كنا نبغِ ۗ فارتدا ع اثارِهِما قصصا‬63 ‫عجبا‬ yım mı? Dedi.
ُ‫ح ًة م ِْن عِنْ ِدنَا َو َع َّل ْم َناه‬ َ ْ ‫فَ َو َج َدا َعبْ ًدا م ِْن ع َِبادِنَٓا اٰتَيْ َناهُ َر‬ 67. Dedi ki: Doğrusu sen

ّ َ ُ ْ َ ٰ ٓ َ َ ُ َّ َ ْ َ ٰ ُ ُ َ َ َ
benimle beraberliğe sabre-
ْ َّ َ
‫ قال ل موس هل اتبِعك ع ان تعلِم ِن‬65 ‫م ِْن ُدلنا عِلمًا‬
َ demezsin.

َ ‫ك لَ ْن ت َ ْس َتط‬ َ َّ َ َ ْ َ ْ ّ ُ َّ
68. Kavrayamadığın bir bil-
67 ‫با‬ ً ْ ‫ع َص‬ َ ِ ‫۪يع َم‬ ‫ قال ا ِن‬66 ‫ت ُرش ًدا‬ ‫مِما علِم‬ giye nasıl sabredersin?

ٓ َ َ َ َ ً ْ ‫ط به۪ ُخ‬ ْ ُ َْ َ َٰ ُ ْ َ َََْ


‫ج ُد ۪ن‬
69. Mûsâ: “İnşâAllah, dedi,
ِ ‫ت‬ ‫س‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 68 ‫ا‬‫ب‬ ِ ِ‫وكيف تص ِب ع ما لم ت‬ sen beni sabreder bulacak-

ْ َّ َ َ َ َْ َ َ ْ َ َٓ ُ ّٰ ‫اء‬ َٓ ْ
‫ قال فا ِِن ات َبع َتن۪ى‬69 ‫الل َصاب ِ ًرا َول اعص۪ى لك ام ًرا‬ َ ‫ش‬
sın. Senin emrine de karşı
‫ا ِن‬ gelmem.”

َََ ْ َ ْ ْ َ َ َ ْ ُ ٓ ّٰ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ
‫ فانطلق ۠ا‬70 ‫ح ِدث لك مِن ُه ذِك ًر۟ا‬
70. “Eğer bana tâbi olur-
‫شٔ حىت ا‬ ٍ ‫ف تسـٔلن۪ى عن‬ san, sana bilgi verinceye ka-
ََْ َ ْ ْ َ َ َ َ َ َ َ َّ َ ٓ
‫۪ينةِ خ َرق َه ۜا قال اخ َرق َت َها تلِ ُغ ِرق اهل َه ۚا‬ ‫َح ّٰىت ا ِذا َرك َِبا ِيف السف‬
dar hiçbir şey hakkında bana
soru sorma!” dedi.
َ ‫ك لَ ْن ت َ ْس َتط‬ َ َّ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ْ ََ
َ‫۪يع َمِع‬ ‫ قال الم اقل ا ِن‬71 ‫ت شيْـًٔا ا ِم ًرا‬ ‫جئ‬ ِ ‫لق د‬
71. Bunun üzerine yürüdü-
ler. Nihayet gemiye bindikleri
ْ َ ْ ْ ُْ َ َ ُ َ َ ْ َُ َ َ َ ً ْ ‫َص‬ zaman o gemiyi deldi. Mûsâ:
‫خذ ۪ن بِما نس۪يت ول ترهِقن۪ى مِن ام ۪ري‬ ِ ‫ قال ل تؤا‬72 ‫با‬ Halkını boğmak için mi onu

‫ت‬ َ ْ‫طلَقَا۠ َحّٰٓىت ا َِذا لَقِ َيا ُغ َمًا َف َق َتلَ ُهۙ قَ َال ا َ َق َتل‬ َ ْ َ
‫ فان‬73 ‫سا‬ ً ْ ‫ُع‬ deldin? Gerçekten sen, bü-
yük bir iş yaptın! Dedi.

74 ‫ت شيْـًٔا ن ًرا‬
ْ ُ َ َ ْ
‫جئ‬ ‫د‬ْ ‫َن ْفسًا َزك َِّي ًة ب َغ ْي َن ْفس لَ َق‬
ِ ٍۜ ِ ِ
72.”Ben sana, benimle be-
raberliğe sabredemezsin, de-
medim mi?” dedi.
73. Mûsâ: Unuttuğum şey-
62.Geçip gittiklerinde Mûsâ genç adamına: “Kuşluk ye-
den dolayı beni muaheze
meğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden
etme; işimde bana güçlük çı-
başımıza sıkıntı geldi,” dedi.
karma, dedi.
63. Gördün mü? Dedi, kayaya sığındığımız sırada balığı
74. Yine yürüdüler. Nihayet
unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unut-
bir erkek çocuğa rastladıkla-
turmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup git-
rında, hemen onu öldürdü.
mişti.
Mûsâ dedi ki: Tertemiz bir
64. Mûsâ: “İşte aradığımız o idi,” dedi. Hemen izlerinin canı, bir can karşılığı olmak-
üzerine geri döndüler. sızın katlettin ha! Gerçekten
sen fena bir şey yaptın!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 301
ANA SAYFAYA DÖN

15. CÜZ َ َ ‫السادَِس َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬301
َّ ‫ل ْز ُء‬ KEHF SÛRESİ
75. “Ben sana, benimle be-
raberliğe sabredemezsin, de-
medim mi?” dedi. َ ُ ْ َ َ ْ َ َ ً ْ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ‫ قال ا ِن ساتلك‬75 ‫قال الم اقل لك ا ِنك لن تستط۪يع مِع صبا‬
ْ ّ َ َ ُ‫شٔ َب ْع َدهَا فَ َ ت‬
َ ‫صاحِبْن۪ى قَ ْد بَلَ ْغ‬ َْ ْ َ
76. Mûsâ: “ Eğer, dedi, 16
bundan sonra sana bir şey 76 ‫ت م ِْن ُدل ۪ن ُعذ ًرا‬ ۚ ٍ ‫عن‬
sorarsam artık bana arkadaş-
ََ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ َ ْ َ َٓ َ َ َٓ ٓ ّٰ َ َ َ َ ْ َ
lık etme. Hakikaten benim ta- ‫اس َتط َع َٓما اهل َها فابَ ْوا‬ ۨ ‫فانطلقا ۠ حىت ا ِذا اتيا اهل قري ٍة‬
َ َ‫يد ا َ ْن َينْ َقَّض فَاَق‬ ُ ُّ َ ُ َْ
َ ‫وه َما فَ َو َج َدا ف‬
rafımdan son özre ulaştın.
‫ام ُۜه‬ ُ ‫۪يها ج َد ًارا يُر‬ ‫ان يضيِف‬
77. Yine yürüdüler. Nihayet ۪ ِ
ْ ُ َ ٰ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َْ َ َ
‫ قال هذا ف َِراق بَين۪ى‬77 ‫ت َّتلخذت عليْهِ اج ًرا‬
bir köy halkına varıp onlardan
yiyecek istediler. Bunun üze- ‫قال لو شِئ‬
rine köy halkı onları misafir
78 ‫با‬ ً ْ ‫ك ب َتاْويل مَا ل َ ْم ت َ ْس َت ِط ْع َعلَيْهِ َص‬َ ُ ََُّ َ ََْ
‫وبين ِكۚ سانبِئ‬
etmekten kaçındılar. Bu ara- ِ ۪ ِ
da, orada yıkılmak üzere bu- ُ ‫حر فَا َ َر ْد‬ ْ َْ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َ ُ َ َّ َّ َ
lunan bir duvarla karşılaştılar. ‫ت‬ ِ ‫ال‬ ‫يف‬
ِ ‫اما السف۪ينة فكنت ل ِمساك۪ني يعمل‬
‫ون‬
َ َ َ َّ ُ ُ ُ ْ َ ٌ َ ْ ُ َ َٓ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ
79 ‫۪ين ٍة غ ْص ًبا‬
Hemen onu doğrulttu. Mûsâ:
Dileseydin, elbet buna karşı ‫ان اع۪يبها وكن وراءهم مل ِك ياخذ ك سف‬
ً ُْ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ َ َ ُ َ ُ ْ َّ َ َ
‫۪ينٓا ان يُ ْرهِق ُه َما طغ َيانا‬
bir ücret alırdın, dedi.
78. Şöyle dedi: “İşte bu,
‫ني فخش‬ ِ ‫واما الم فكن ابواه مؤمِن‬
ْ َ ٰ ْ ً ْ َ َ ُ ُّ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ َ ُْ
benimle senin aramızın ayrıl-
‫يا مِن ُه َزكوةً َواق َر َب‬ ‫ فاردنا ان يبدِلهما ربهما خ‬80 ۚ‫َوكف ًرا‬
َ ‫۪يمْني يف ال ْ َمد‬ َ َ َ ُ َ ْ َّ َ َ
masıdır. Şimdi sana, hakkın-
ِ‫۪ينة‬ َ ‫ان ل ُِ َ َمْني يَت‬ ‫الدار فك‬ ًُْ
ِ ِ ِ ِ ‫ واما‬81 ‫رحا‬
da sabredemediğin şeylerin

ُ َُ َ ََ َ َُ ٌْ َ ُ َْ َ َ ََ
iç yüzünü haber vereceğim.”
َٓ ُ ْ َ َ َ َ َ
79. “O gemi var ya, işte o, ‫الًاۚ فا َراد َر ُّبك ان َيبْلغا‬ ِ ‫ص‬ َ ‫وه َما‬ ‫وكن تته كن لهما وكن اب‬
ْ َ َ ً َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ َّ ُ َ
‫حة م ِْن َر ّبِكۚ َومَا ف َعل ُت ُه‬
denizde çalışan yoksul kim-
selerindi. Onu kusurlu kılmak ‫اشدهما ويستخ ِرجا كنهماۗ ر‬
َ َ ُ ُ َْ َ ٰ
ً ْ ‫يل َما ل َ ْم ت َ ْس ِط ْع َعلَيْهِ َص‬ َْ َ
‫ َوي َ ْس َـٔلونك‬82۟ ‫بۜا‬ ‫ع ْن ام ۪رۜي ذل ِك تا ۪و‬
istedim. Onların gerisinde,
her gemiyi gasb etmekte olan
bir kral vardı.”
ً ْ ُْ ْ ُ َْ َ َُْ َ ُْ َْ ْ َْ ْ َ
80. “Erkek çocuğa gelin- 83 ‫ني قل ساتلوا عليم مِنه ذِكرۜا‬ ِۜ ‫عن ذِي القرن‬
ce, onun ana-babası, mümin
kimselerdi. Bunun için onları
azgınlık ve nankörlüğe boğ- 82. “Duvara gelince, şehirde iki yetimin idi; altında da
masından korktuk.” onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi yaşayışlı bir kim-
81. “Böylece istedik ki, se idi. Rableri istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsin-
Rableri onun yerine kendi- ler ve Rablerinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsın-
lerine, ondan daha temiz ve lar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında
daha merhametlisini versin.” sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.”
83. Sana Zülkarneyn hakkında soru sorarlar. De ki: Size
ondan bir hatıra okuyacağım.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


302 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ
16. CÜZ ‫ورةُ الك ْهِف‬ ‫ س‬302 KEHF SÛRESİ ne Allah ona müthiş bir azap
edecektir.”
ََْ ْ َ ّ ُ ْ ُ َ ْ َ ٰ َ ْ َ ْ ُ َ َّ َّ َ َّ
85 ‫ فات َب َع َسبَبًا‬84ۙ ‫شٔ َسبَبًا‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫ا ِنا مكنا ل ِيف الرِض واتيناه مِن‬
88. “İman edip de iyi
davranan kimseye gelince,
َ َْ ُ ‫الش ْمِس َو َج َدهَا َت ْغ ُر‬ َّ َ ْ َ َ َ َ َ ٓ ّٰ َ
‫ني ح َِئ ٍة‬
onun için de en güzel bir
ٍ ‫ع‬ ‫يف‬
۪ ‫ب‬ ‫حىت ا ِذا بلغ مغ ِرب‬ karşılık vardır. Buyruğumuz-
ٓ
‫ِب َواِمَّا‬ َ ‫َو َو َج َد عِنْ َد َها قَ ْومً ۜا قُلْ َنا يَا َذا الْ َق ْر َنْني ا ِمَّ ٓا ا َ ْن ُت َع ّذ‬ dan, ona kolay olanını söyle-
ِ yeceğiz.”
ُّ ُ ّ ُ َ َ َ َ َ َ َ َ َّ َ ْ َ
‫ قال امَّا َم ْن ظل َم ف َس ْوف ن َعذِبُ ُه ث َّم يُ َرد‬86 ‫خذ ف۪ي ِه ْم ُح ْسنًا‬
89. Sonra yine bir yol tuttu.
ِ ‫ان تت‬
90. Nihayet güneşin doğ-
ُ‫الًا فَلَه‬ َ َ َ َ َ َ ٰ ْ َ َّ َ َ ً ْ ُ ً َ َ ُُّ ََُ َّ ٰ
ِ ‫ واما من امن وع ِمل ص‬87 ‫ا ِل ربِه۪ فيعذِبه عذابا نرا‬ duğu yere ulaşınca, onu öyle
bir kavim üzerine doğar buldu
ً َ َ َ َ ْ َ َّ ُ ً ْ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ُ َ َ َ ٰ ْ ُ ْ ً َٓ َ ki, onlar için güneşe karşı bir
89 ‫ ثم اتبع سببا‬88 ‫جزاء ۨالسنۚ وسنقول ل مِن ام ِرنا يسۜا‬ siper yapmamıştık.
ْ َْ َ َ َٰ ُْ َ َ َّ ْ ََ َ ٓ
‫َح ّٰىت ا ِذا بَلغ َمطل َِع الش ْمِس َو َج َدها تطل ُع ع ق ْو ٍم ل ْم ن َعل‬ 91. İşte böylece gerçekten
biz onun yanında olan her

‫ ث َّم‬91 ‫با‬
ُ ً ْ ‫ َك ٰذل َِۜك َوقَ ْد ا َ َحطْ َنا ب َما َ َدليْهِ ُخ‬90 ۙ‫ِتا‬ ً ْ ‫ل َ ُه ْم م ِْن ُدون َِها س‬ şeyi bilgimizle kuşatmıştık.
ِ
َ ْ ‫ َحّٰٓىت ا َِذا بَلَ َغ َب‬92 ‫اَتْ َب َع َسبَبًا‬
92. Sonra yine bir yol tuttu.
ۙ‫الس َّدي ْ ِن َو َج َد م ِْن ُدون ِ ِه َما قَ ْومًا‬ َّ ‫ني‬ 93. Nihayet iki dağ arasına

َ ‫ قَالُوا يَا َذا الْ َق ْر َنْني ا َِّن يَا ْ ُج‬93 ‫ون قَ ْو ًل‬ َ ََُْ َ ُ َ َ َ
ulaştığında onların önünde,
‫وج‬ ِ ‫ل يادون يفقه‬ hemen hiçbir sözü anlama-

َ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ ً ْ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ُ ْ ُ َ ُ ْ َ َ
yan bir kavim buldu.
‫وماجوج مفسِدون ِيف الرِض فهل نعل لك خرجا ع ان تعل‬ 94. Dediler ki: Ey Zülkar-

ُ ُ ََ ٌْ َ ّ َ ّ َّ َ َ َ َ ًّ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ
neyn! Bu memlekette Ye’cûc
‫وين بِق َّو ٍة‬ ۪ ‫ قال ما مك ۪نى ف۪يهِ ر ۪ب خي فاع۪ين‬94 ‫بيننا وبينهم سدا‬ ve Me’cûc bozgunculuk ya-

ٰ ‫۪يد َح ّٰ ٓىت ا َِذا َس‬ َ ْ ‫ اٰتُوين ُز َب َر‬95ۙ ‫ ْم َو َبيْ َن ُه ْم َر ْدمًا‬ ُ ََْ ْ َ ْ َ


parlar. Bizimle onlar arasında
‫اوى‬ ِ ۜ ‫الد‬ ۪ ‫اجعل بين‬ bir sed yapman için sana bir

ْ ْ ُ ٓ ُ ٰ َ َ ً َ ُ َ َ َ َ ٓ ّٰ َ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ
vergi verelim mi?
‫اراۙ قال اتو ۪ين اف ِرغ‬ ‫ني قال انفخوۜا حىت ا ِذا جعله ن‬ ِ ‫بني الصدف‬ 95. Dedi ki: “Rabbimin beni

ْ َ َ ُ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ َ ً ْ ْ َ َ
içinde bulundurduğu nimet
97 ‫اعوا ُل نق ًبا‬ ‫ فما اسطاعوا ان يظهروه وما استط‬96 ‫عليهِ ق ِطرۜا‬ daha hayırlıdır. Siz bana kuv-
vet yönünden destek olun da,
sizinle onlar arasına aşılmaz
bir engel yapayım.”
84. Gerçekten biz onu yeryüzünde büyük bir kudret sa-
hibi kıldık ve ona her şeyden bir sebep verdik. 96. “Bana, demir kütleleri
getirin.” Nihayet dağın iki yanı
85. O da bir yol tuttu. arasını aynı seviyeye getirin-
86. Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir ce” Üfleyin!» dedi. Artık onu
balçığa batar buldu. Onun yanında orada bir kavme rastla- kor haline sokunca: «Getirin
dı. Bunun üzerine biz: “Ey Zülkarneyn! Onlara azap etmen bana, üzerine bir miktar
veya onlar hakkında iyiliğe yönelmen senin hakkındır.” de- erimiş bakır dökeyim» dedi.
dik. 97. Bu sebeple onu ne aş-
87. O, şöyle dedi: “Haksızlık edene gelince, onu ceza- maya muktedir oldular ne de
landıracağız; sonra o, Rabbine gönderilecek; bunun üzeri- onu delebildiler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 303
ANA SAYFAYA DÖN

98. Zülkarneyn: Bu, Rab- 16. CÜZ َ َ ‫السادَِس َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬303
َّ ‫ل ْز ُء‬ KEHF SÛRESİ

bimden bir rahmettir. Fakat


ْ َ َ ٓ َّ َ َ ّ ْ َ َٓ َ َ ّ َ ْ ٌ َ ْ َ َ ٰ َ َ
‫اء َوع ُد َر ۪ب َج َعل ُه دك َءۚ َوكن َوع ُد‬
Rabbimin vaadi gelince, O,
bunu yerle bir eder. Rabbimin ‫ب فا ِذا ج‬ ۚ ۪ ‫قال هذا رحة مِن ر‬
vaadi haktır, dedi.
‫ور‬ ‫الص‬ ُّ ‫وج يف َب ْعض َونُف َخ يف‬ ُ ‫ َوتَ َر ْك َنا َب ْع َض ُه ْم يَ ْو َمئ ِذ َي ُم‬98ۜ ‫َرّب َحقًّا‬
99. O gün biz onları, bir- ِ ِ ِ ٍ ۪ ٍ ۪
َّ َ ً َْ َ َ ْ ْ َ َْ ُ ْ َ
‫۪ين‬َ ‫ ال‬100ۙ‫ضا‬ ‫ َوع َرض َنا َج َه َّن َم يَ ْو َمئ ٍِذ ل ِلكف ِ۪رين عر‬99ۙ‫ف َج َمع َناه ْم جعًا‬
birine çarparak çalkalanır bir
halde bırakmışızdır; Sûr’a da
َ ُ َ ْ َ َ ُ َ َ ْ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ َ
101 ۟‫۪يعون َس ْمعًا‬ ‫ت اع ُي ُن ُه ْم ۪يف غِطا ٍء عن ذِك ۪ري وكنوا ل يستط‬
üfürülmüş, böylece onları bü-
tünüyle bir araya getirmişiz- ‫كن‬
ٓ َّ َ ٓ ُ ْ َ ‫خ ُذوا ع‬ َّ ‫ك َف ُٓروا ا َ ْن َي‬ َ َ َّ َ َ َ َ
‫وين ا ْو ِلَٓا َۜء ا ِنا‬
dir.
۪ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫۪ي‬ ‫د‬ ‫ا‬‫ِب‬ ِ ‫ت‬ ‫افحسِب ال۪ين‬
َْ ْ ُ ُ َُّ ْ َ ُْ
100. 101. Ve gözleri beni
َ‫ل ْخَسين‬ ً ُ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ
görmeye kapalı bulunan,
۪ ‫ قل هل ننبِئم بِا‬102 ‫اعتدنا جهنم ل ِلكف ِ۪رين نزل‬
kulak vermeye de tahammül
ْ‫ون اَنَّهُم‬ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ ْ ُ ُ ْ َ َّ َ َ َّ َ ً َ ْ َ
edemez olan kimseleri o
gün cehennemle yüz yüze
‫ ال۪ين ضل سعيهم ِيف اليوة ِ ادلنيا وهم يسب‬103ۜ ‫اعمال‬
َٓ َ ْ ّ َ َ ٰ ُ َ َ َ َّ َ ٰ ٓ ۬ ُ ً ْ ُ َ ُ ُْ
۪‫ات رب ِ ِهم ول ِقائِه‬ ِ ‫ اولئ ِك ال۪ين كفروا بِاي‬104 ‫يسِنون صنعا‬
getirmişizdir.
102. Kâfirler benim tertip
ُ ُ َ ٰ ً ْ َ ُ ُ َ َ ْ ُُ َ ْ َ ْ َ َ َ
ettiğim evliyayı bırakıp da ‫ ذل ِك َج َٓزاؤ۬ه ْم‬105 ‫۪يم ل ُه ْم يَ ْو َم القِيٰ َمةِ َو ْزنا‬ ‫فحبِطت اعمالهم ف نق‬
ٰ َ َّ َّ َ‫ك َف ُروا َو َّاتَ ُٓذوا اٰي‬
başka kullarımı evliya edine-
ُ َ َ ُ َّ َ َ
ceklerini mi sandılar? Biz ce- ‫۪ين ا َم ُنوا‬ ‫ ا ِن ال‬106 ‫ايت َو ُر ُس ۪ل ه ُز ًوا‬ ۪ ‫جهنم بِما‬
َ ‫ َخ ِادل‬107ۙ ‫ات الْفِ ْر َد ْوِس نُ ُز ًل‬ ُ ‫ت ل َ ُه ْم َج َّن‬ ُ َ
hennemi kâfirlere bir konak
ْ َ‫الَات َكن‬ َّ
olarak hazırladık.
‫۪ين‬ ِ ِ ‫َوع ِملوا الص‬
ّ َ ً َ ْ ْ َ َ َ ُْ ً َْ َ ُْ َ َ
ِ ‫ قل ل ْو كن الَح ُر مِدادا ل ِك َِم‬108 ‫۪يها ل َيبغون عن َها ح َِول‬
103. De ki: Size, işleri ba-
kımından en çok ziyana uğra- ‫ات َر ۪ب‬ ‫ف‬
ُْ ً ْ ْ َ ّ ُ َ َ َ َْ َ ْ َ َْ َ ُ ْ َْ َ ََ
‫ قل‬109 ‫ات َر ۪ب َول ْو ِجئ َنا ب ِ ِمثلِه۪ َم َددا‬
yanları bildirelim mi?
104. İyi işler yaptıklarını ‫نلفِد الحر قبل ان تنفد ك ِم‬
َ َ َ ٰ ُ ٰ َّ َ َ ٰٓ ُ ُ ْ ٌ َ َ َ۬ َ َٓ َّ
‫ش مِثل ْم يُوح ا ِ َّل انم َٓا ا ِل ُه ْم ا ٌِل َواح ٌِۚد ف َم ْن كن يَ ْر ُجوا‬
sandıkları halde, dünya
hayatında çabaları boşa ‫ا ِنما انا ب‬
َ َ ْ ْ ُ َ َ ً َ ً َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ّ َ َ َٓ
110 ‫شك بِعِ َبادة ِ َر ّب ِ ٓه۪ ا َح ًدا‬
giden kimselerdir.
105. İşte onlar, Rablerinin ِ ‫الا ول ي‬ ِ ‫ل ِقاء ربِه۪ فليعمل ع ص‬
âyetlerini ve O’na kavuşmayı
inkâr eden, bu yüzden amelleri
boşa giden kimselerdir ki, biz devs cennetleri vardır.
onlar için kıyamet gününde 108. Orada ebedî kalacaklar. Oradan hiç ayrılmak iste-
onlar için hiçbir ölçü tutmayız. mezler.
106. İşte, inkâr ettikleri, 109. De ki: Rabbimin kelimeleri için derya mürekkep olsa
âyetlerimi ve resullerimi ala- ve bir o kadar da ilâve getirsek dahi, Rabbimin kelimeleri
ya aldıkları için onların cezası bitmeden önce deniz tükenir.
cehennemdir.
110. De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. Bana,
107. İman edip iyi davra- İlâh’ınızın, sadece bir İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık her
nışlarda bulunanlara gelince, kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbi-
onlar için konak olarak Fir- ne ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
304 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

16. CÜZ ‫ورةُ َم ْر َي َم‬


َ ‫ ُس‬304 MERYEM SÛRESİ 4. Demişti ki: Rabbim! Ke-
miklerim zayıfladı, saçlarım
ٌ ّ َ ٌ ّ ُ‫ورة‬
َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬ ُ َ َ ْ َ َ ‫ُس‬ ağardı. Rabbim! Sana yaptı-
‫ه‬ َ ِ ‫ك َّية َوم‬
ِ‫ه‬ ِ ‫مر ُسيومَرة َم ْر َي َم َم‬ ğım duâlarda eski gücüm kal-
ً ٰ ً ٰ َ
‫ان َ َوت ِ ْ ْس ُع ُون َايَة‬
َ
ََ
‫ايَة‬ ‫ث َم‬
19 - MERYEM SÛRESİ madığı halde beni hiç mah-
‫وت ِسعون‬ ٍ ‫ان‬
ٍ ‫ثم‬ rum etmedin.

َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ 5. Doğrusu ben, arkamdan


‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬ iş başına geçecek olanlardan
ٰ َ‫ ا ِذْ ن‬2 ۚ‫ك َعبْ َدهُ َز َكر َّيا‬ َ َّ َْ َ ُْ ۜ ٓ ‫ٓك ٰهيٰ ٓع‬ endişe ediyorum. Karım da
‫ادى‬ ِ ِ ‫ب‬‫ر‬ ‫ت‬ِ ‫ح‬ ‫ر‬ ‫ر‬‫ِك‬ ‫ذ‬ 1 ‫ص‬ kısırdır. Tarafından bana bir
َ ْ ْ ْ َ ّ ّ َ َ َ ًّ َ ً َٓ ُ َّ َ
‫ب ا ِ۪ن َوه َن ال َعظ ُم م ِّن۪ى َواش َت َعل‬
veli ver.
ِ ‫ قال ر‬3 ‫ربه ن ِداء خ ِفيا‬ 6. O, bana da varis olsun,
ّ َ ًّ َ ّ َ َ َٓ ُ ْ ُ َ ْ َ َ ً ْ َ ُ ْ َّ
‫ وا ِ ۪ن‬4 ‫ب شقِيا‬
Yâkûb ailesine de vâris olsun.
ِ ‫الراس شيبا ولم اكن بِدعئ ِك ر‬ Rabbim! Onu rızâna lâyık kıl.
ْ ‫ام َراَيت َعق ًِرا َف َه‬ ْ َ َ َ ٔ َٓ َ ْ َ َ َ ْ ُ ْ
‫ب ۪ل‬ ‫ت‬ِ ‫خفت المو ِال مِن ورا۪ى وكن‬ ِ
7. Ey Zekeriyâ! Sana bir
۪ oğul müjdeliyoruz. İsmi Yah-
ْ ْ َ ُْ َ ٰ ْ ُ ََ ُ َ َ ْ َ
‫وبۗ َواج َعل ُه‬ ‫ ي ِرثن۪ى وي ِرث مِن ا ِل يعق‬5 ۚ‫م ِْن ُدلنك َو ِ ًّلا‬
yâ. Ondan önce hiç kimseye
bu ismi vermedik.
ٰ‫ۨاس ُم ُه َيْي‬ ْ ‫ش َك ب ُ َم‬ ُ ِ ّ َ‫ يَا َز َكر َّيٓا ا ِنَّا نُب‬6 ‫ضيًّا‬ ِ ‫ب َر‬ ّ َ
ٍ ِ ِ ِ ‫ر‬
8. Dedi ki: Rabbim! Benim

َ ُ ُ ُ ّٰ َ ّ َ َ َ ًّ َ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ
bir oğlum nasıl olur? Karım

‫ب ان يَون ۪ل غ ٌم‬ ِ ‫ قال ر‬7 ‫لم نعل ل مِن قبل س ِميا‬


kısır ve ben de ihtiyarlığın
son sınırına ulaştım.
َ َ َ‫ك‬ ْ َ ُ ْ ََ ْ ََ ً َ ََ ْ َ ََ
‫ قال‬8 ‫ب ِعتِيًّا‬ ِ ‫ت امرا ۪يت عق ِرا وقد بلغت مِن ال‬
ِ ِ ‫وكن‬ 9. Buyurdu ki: “Bu böyle-

ُ ْ َ ْ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ ٌ ّ َ َّ َ َ َ ُ َ ُّ َ َ َ َ ٰ َ
dir!” Rabbin buyurdu ki: Bu
‫كذل ِكۚ قال ربك هو ع هِني وقد خلقتك مِن قبل‬ bana kolaydır; sen daha önce

َ ٰ َ َ ً ٰ ٓ ْ ْ ّ َ َ َ ُ َ ََْ
hiçbir şey değilken, seni ben

‫ب اج َعل ۪ل ايَةۜ قال ا َي ُتك‬ ‫ر‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 9 ‫ا‬ً ٔ‫ك َشيْـ‬ ‫ولم ت‬
ِ
yarattım!

َ َٰ َ َ َ‫ث َل‬ َ ٰ َ َ َّ َ ّ َ ُ َّ َ
۪‫ فخ َر َج ع ق ْو ِمه‬10 ‫ال َسوِيًّا‬
10. Dedi ki: “Rabbim! Bana

ٍ ‫ال تلِم انلاس ثل‬ bir ‘âyet’ ver.” Buyurdu ki:

ْ ُ ُ ّ َ ْ َ ْ ْ َ ٰٓ ْ َ َ َ ْ ْ َ
“senin âyetin, normal oldu-
11 ‫شيا‬ ًّ َ َ ً َ
ِ ‫اب فاوح ا ِل ِهم ان سبِحوا برة وع‬ ِ ‫مِن ال ِمحر‬
ğun halde, üç gün insanlarla
konuşamayacaksın.”
11. Derken, mihraptan kav-
minin yanına çıktı ve onlara
sabah akşam tesbih etmele-
19 - MERYEM SÛRESİ rini işâret etti.

Bismillâhirrahmânirrahîm

1. Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd.


2. Rabbinin, kulu Zekeriyâ’ya rahmetinin bildirisidir.
3. Hani o, Rabbine sessizce yalvarmıştı.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 305


ANA SAYFAYA DÖN

12. «Ey Yahya! Kitab’a var 16. CÜZ َ َ ‫السادَِس َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬305
َّ ‫ل ْز ُء‬ MERYEM SÛRESİ

gücünle sarıl!» Henüz sabi


iken ona hikmet verdik. ً َ َ َ ۙ ًّ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ ٰ َ َّ ُ َ َ ْ ُ ٰ ْ َ َ
13. Tarafımızdan ona kalp ‫ وحنانا‬12 ‫يا يي خ ِذ الكِتاب بِقوةٍۜواتيناه الم صبِيا‬
ْ‫ن‬ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ ًّ َ َ ۙ ًّ َ َ َ َ ًۜ ٰ َ َ َّ ُ َ ْ
‫ وبرا بِو ِادليهِ ولم ي‬13 ‫مِن دلنا وزكوة وكن تقِيا‬
yumuşaklığı ve temizlik de
verdik. O, çok sakınan bir
kimse idi.
‫وت‬ ُ ‫ َو َس َ ٌم َعلَيْه يَ ْو َم ُو َدل َو َي ْو َم َي ُم‬14 ‫ارا َعصيًّا‬ ً ‫َج َّب‬
ِ ِ ِ
َ ‫ َواذْ ُك ْر يف الْك‬15۟ ‫ث َحيًّا‬
14. Ana-babasına çok iyi
ْ َ َْ ُ َُْ َََْ
davranırdı; o, isyankâr bir
‫اب َم ْر َي َۢم اِذِ ان َبذت‬ ِ ‫ِت‬ ِ ‫ويوم يبع‬
ْ َ َ َّ َ
zorba değildi.
ُ ْ َ ‫كانًا‬ َ َ َ َْ ْ
15. Doğduğu gün, öleceği ‫ح َجابًا‬ ِ ‫ فاتذت م ِْن دون ِ ِه ْم‬16 ۙ ‫شقِيًّا‬ ‫مِن اهلِها م‬
ّٓ ْ َ َ ً َ َ ‫وح َنا َف َت َم َّث َل ل َ َها ب‬ َ ‫فَا َ ْر َسلْ َنٓا اَِلْ َها ُر‬
gün ve diri olarak kabirden
kaldırılacağı gün ona selam ‫ت ا ِ۪ن‬ ‫ قال‬17 ‫شا َسوِيًّا‬
ُ ُ َ ۬ َ َ ٓ َ َّ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ٰ ْ َّ ُ ُ َ
olsun!
16. Kitap’ta Meryem’i de ‫ قال ا ِنما انا رسول‬18 ‫اعوذ بِالرح ِن مِنك ا ِن كنت تقِيا‬ ًّ
ُ ُ ّٰ َ ْ َ َ َ ُ َ َ ََ َّ
‫ت ان يَون ۪ل‬ ‫ قال‬19 ‫ك غمًا َزك ًِّيا‬
an. Hani o, ailesinden ayrı-
larak doğu tarafında bir yere ِ ‫ك ِلهب ل‬ ۗ ِ ِ ‫رب‬
çekilmişti.
ٰ َ َ َ ًّ َ ُ َ ْ َ َ ٌ َ َ ‫ُغ َ ٌم َول َ ْم َي ْم َس ْسن۪ى ب‬
17. Onlarla arasına bir per- ‫ِك‬
ۚ ِ ‫ قال كذل‬20 ‫ش ولم اك بغِيا‬
ًَْ َ َ ً ٰ َٓ ْ ٌ ّ ‫ع َه‬ ََ َ ُ ُّ ‫قَ َال َر‬
‫نيۚ َونلِ َج َعل ُه ايَة ل َِّلناِس ور‬ َّ
de koymuştu. Derken ona rû-
humuzu göndermiştik de, o ‫حة‬ ِ ‫و‬ ‫ه‬ ‫ك‬
ِ ‫ب‬
ً َ ْ َ َْ َ َْ َ ْ َ ً ْ َ َ َ َ َّ
‫ ف َح َملت ُه فان َبذت بِه۪ َمكانا‬21 ‫ض ًّيا‬
ona normal bir insan sûretin-
de görünmüştü. ِ ‫مِناۚ وكن امرا م‬
‫ق‬
18. Meryem dedi ki: Sen- ْ َ‫خلَ ِةۚ قَال‬ ْ َّ ِ ْ ٰ ُ َ َ ْ َ َ َٓ َ َ ًّ َ
den, çok esirgeyici olan Allah’a ‫ت‬ ‫جذع انل‬ ِ ‫ فاجاءها المخاض ا‬22 ‫ق ِصيا‬
‫ِل‬
sığınırım! Eğer Allah’tan sakı- َ‫اديها‬ ٰ ‫ َف َن‬23 ‫سيًّا‬ ْ َ ً ْ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َ ْ َ ُّ ََْ َ
nan bir kimse isen… ِ ‫يالن۪ى مِت قبل هذا وكنت نسيا من‬
ًّ َ َ ْ َ ُّ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َّ َ َٓ ْ َ ْ
24 ‫سيا‬ ِ ‫ك‬ ِ ‫ك تت‬ ِ ‫مِن تتِها ال تز ۪ين قد جعل رب‬
19. Dedi ki: Ben, sana ter-
temiz bir oğlan bağışlamak
ًّ َ ً َ ُ ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ َّ ْ َ ُ
ۘ
25 ‫ك رطبا جنِيا‬ ِ ‫بذ ِع انلخلةِ تساق ِط علي‬ ِِ ‫ك‬ ِ ْ‫َوه ّ۪زٓي ا ِل‬
için Rabbinin sâdece bir elçi-
siyim.
20. Meryem: Bana bir in-
san eli değmediği, iffetsiz de
olmadığım halde benim nasıl 22. Meryem ona hamile kaldı. Bunun üzerine onunla
çocuğum olabilir? Dedi. uzak bir yere çekildi.
21. Melek: “Öyledir, Rabbin 23. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına sevketti.
buyurdu ki: Bu bana kolaydır. «Keşke, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitsey-
Çünkü biz, onu insanlara bir dim!».
delil ve kendimizden bir rah- 24. Aşağısından ona şöyle seslendi: «Tasalanma! Rab-
met kılacağız” dedi. Bu, hü- bin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir.
küm ve karara bağlanmış bir
25. Hurma ağacını kendine doğru salla, üzerine olmuş
iş idi.
tâze hurmalar dökülsün.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
306 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

‫ورةُ َم ْر َي َم‬
َ ‫ ُس‬306
16. CÜZ MERYEM SÛRESİ 29. O, hemen onu işâret
etti. Dediler ki: Biz, daha be-

ٓ ُ َ ۙ ً َ َ َ َ ْ َ َّ َ َ َّ َ ً ْ َ ّ َ َ َ ْ َ ُ َ
şikte çocuk olan birisi ile nasıl
‫ش احدا فقو ۪ل‬ ِ ‫ك واش ۪ب وق ۪ري عيناۚ فا ِما تريِن مِن الب‬ ۪ ‫ف‬
konuşabiliriz?

ْ‫ فَاَتَت‬26 ۚ‫ك ّل َم ْالَ ْو َم اِنْسيًّا‬ َ ُ ََ ْ َّ ُ ْ َ َ ّ


ِ ‫ِلرح ٰ ِن َص ْومًا فل ْن ا‬
30. Çocuk şöyle dedi:
ِ ‫ا ِ۪ن نذرت ل‬ «Ben, Allah’ın kuluyum. O,
ًّ َ ً ْ َ ْ ْ ََ َُْ َ َ ُ َ ُُ َْ َ ََْ bana Kitab’ı verdi ve beni
27 ‫ت شيـٔا ف ِريا‬ ِ ‫جئ‬ ِ ‫بِه۪ قومها ت ِمل ۜه قالوا يا مريم لقد‬ peygamber yaptı.»
ُّ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ َ ٰ َ ْ ُ َٓ
‫ك‬ ِ ‫ت ه ُرون ما كن ابُوكِ ام َرا َس ْو ٍء َوما كنت ام‬ ‫يااخ‬
31. «Nerede olursam ola-
yım, O beni mübarek kıldı;
ْ َ ْ َ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ًّ َ
‫ فاشارت ا ِل ۠هِ قالوا كيف نلِم من كن ِيف المه ِد‬28 ۚ‫بغِيا‬
yaşadığım sürece bana na-
mazı ve zekâtı emretti.».
َ َ
30ۙ ‫اب َو َج َعلن۪ى نبِيًّا‬ َ ‫ان الْك َِت‬ ۠ ّٰ ‫ قَ َال ا ّ ِ۪ن َعبْ ُد‬29 ‫َصبِيًّا‬
َ ِ َ‫اللِ اٰت‬ 32. «Beni anneme saygılı

ٰ َّ َ ٰ َّ َ ‫ت َوا َ ْو‬ ُ ْ‫ارًك ا َ ْي َن مَا ُكن‬ َ ‫َو َج َعلَن۪ى ُم َب‬


kıldı; beni bedbaht bir zorba
ِ ‫الزكوة‬ ‫ان بِالصلوة ِ و‬ ۪ ‫ص‬ ۖ yapmadı.».

َ ً َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ًّ َ َ ُ ‫مَا ُد ْم‬
32 ‫ارا شقِيًّا‬ ۘ ۪ ‫ وبرا بِو ِادل‬31ۖ‫ت َحيًّا‬
33. «Doğduğum gün, öle-
‫يت ولم يعلن۪ى جب‬ ceğim gün ve diri olarak ka-
ُ ُ
33 ‫وت َو َي ْو َم ابْ َعث َحيًّا‬ ُ ‫دل ُت َو َي ْو َم ا َ ُم‬ ْ ِ ‫ع يَ ْو َم ُو‬َّ َ َ ‫ال َ ُم‬َّ َ birden kaldırılacağım gün
‫و‬ esenlik banadır.».
َ َُْ َ َّ ّ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ُ ْ َ َ ٰ 34. İşte, hakkında şüphe
34 ‫ذل ِك ع۪يس ابن مري ۚم قول ال ِق ال۪ي ف۪يهِ يمتون‬ ettikleri Meryem oğlu İsa -hak
َّ َ َ ٓ ٰ َ َ َ َ َ َّ َ ْ َ ّٰ َ َ َ
‫خذ م ِْن َو ٍدل ۙ ُسبْ َحان ُۜه ا ِذا قض ا ْم ًرا فا ِن َما‬
söz olarak- budur.
ِ ‫ما كان ِللِ ان يت‬
ّ َ ّٰ َّ َ ۜ ُ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ُ ُ َ
35. Allah’ın çocuk edinme-
ْ َ ُ
ُۜ‫الل َر ۪ب َو َر ُّب ْم فاع ُب ُدوه‬ ‫ واِن‬35 ‫يقول ل كن فيكون‬ si aslâ söz konusu değildir. O

ْ َْ َََْ َ ٌ َ َٰ
bundan münezzehtir. Bir işe
ْ ٌ ‫اط ُم ْس َتق‬
‫اب م ِْن بَين ِ ِه ْۚم‬ ُ ‫ح َز‬ ‫ فاختلف ال‬36 ‫۪يم‬ ‫ص‬ ِ ‫هذا‬ ‫ ح ِْز ٌب‬hükmettiği zaman, ona ancak
2
َ َ َ َّ ٌ ْ َ َ
“ol!” der, o da hemen oluverir.
‫ ا ْس ِم ْع ب ِ ِه ْم‬37 ‫۪ي‬ ‫ظ‬ َ ‫ك َف ُروا م ِْن َم ْش َهد يَ ْوم‬
‫ع‬ ‫فويل ل ِل۪ين‬
ٍ ٍ ِ 36. Muhakkak ki Allah, be-

ُ ‫ون ْالَ ْو َم يف َض َل‬ َ ُ َّ ٰ َ َ ُْ َ َ ْ َ ْ َْ َ nim de Rabbim, sizin de Rab-


38 ‫ني‬ ٍ ۪ ٍ ‫ب‬ ‫م‬ ۪ ‫ِم‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫الظ‬ ِ ‫رۙيوم ياتونناۚل‬
‫ن‬ ِ ِ ‫واب‬ binizdir. Öyle ise O’na kulluk
ediniz. İşte doğru yol budur.
37. Sonra guruplar kendi
26. Ye, iç. Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini aralarında ayrılığa düştüler.
görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah’a oruç ada- Büyük güne şahit olunduğu
dım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.» zamanda vay o kâfirlerin ha-
line!
27. Nihayet onu kucağında taşıyarak kavmine getirdi.
Dediler ki: Ey Meryem! Hakikaten sen çok garip bir iş yap- 38. Bize gelecekleri gün
mışsın! ne güzel işitip, ne güzel göre-
cekler! Fakat zâlimler bugün
28. Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan apaçık bir sapıklık içindeler.
değildi; annen de iffetsiz değildi.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 307


ANA SAYFAYA DÖN

39. Onları hasret günü 16. CÜZ َ َ ‫السادَِس َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬307
َّ ‫ل ْز ُء‬ MERYEM SÛRESİ

hakkında uyar. Zîrâ iş kesin-


ُ ََْ ُ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َْ َ ْ َ ْ ُ ْ ْ َ َ
‫ض ال ْم ُرۚ َوه ْم ۪يف غفل ٍة َوه ْم‬
leşmiştir. Hâlbuki onlar gaflet
içindeler ve de inanmıyorlar. ِ ‫وان ِذرهم يوم السة ِ ا ِذ ق‬
َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َّ َ ُ ْ ُ َ
40‫ون‬۟ ‫ ا ِناننن ِرثالرضومنعليهاوا ِلنايرجع‬39‫ليؤمِنون‬
40. Şüphesiz ki, yeryüzüne
ve onun üzerindeki kimselere
َ َ َْ َ ً
ِ‫ ا ِذ قال ِلب۪يه‬41 ‫ص ّد۪يقا نبِيًّا‬
َ َ ُ َّ ْ ‫َواذْ ُك ْر يف الْك َِت‬
ِ ‫اب ا ِب ٰره۪ي َۜم ا ِنه كن‬
biz vâris oluruz ve onlar bize
döndürülecekler. ِ ِ
َ َ ْ َ ْ َ ُ ْ ُ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ َٓ
41. Kitap’ta İbrahim’i an.
Zira o, sıdkı bütün bir pey-
42 ‫ر َول ُيغن۪ى عنك شيْـًٔا‬ ِ ‫ت ل ِم تعبد ما ل يسمع ول يب‬ ِ ‫يا اب‬
ً َ َ ْ َ ٓ ْ َّ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ َٓ ْ َ ّ َ َ َٓ
‫صاطا‬ ِ ‫ت ا ِ۪ن قد جاء ۪ن مِن العِل ِم ما لم يات ِك فاتبِعن۪ى اه ِدك‬ ِ ‫يا اب‬
gamberdi.

ْ َّ َ َ َ َ ْ َّ َّ َۜ َ ْ َّ ُ ْ َ َ َ َ َٓ
42. Bir zaman o babasına
ًّ
dedi ki: Babacığım! Duyma- ‫ِلرح ٰ ِن‬ ‫ت لتعب ِد الشيطان ا ِن الشيطان كان ل‬ ِ ‫ يااب‬43 ‫َسوِيا‬
ْ َّ َ ٌ َ َ َ َّ َ َ ْ َ ُ َ َ ّٓ َ َ َٓ
yan, görmeyen ve sana hiçbir
َ
fayda sağlamayan bir şeye ‫الرح ٰ ِن‬ ‫ت ا ِ۪ن اخاف ان يمسك عذاب مِن‬ ِ ‫ يااب‬44 ‫ع ِص ًّيا‬
ٰ ْ َ َ َْ ٌ ََ َ َ َ ْ َّ َ ُ َ َ
niçin taparsın?
َ
‫ قال اراغِب انت عن ال ِهت۪ى‬45 ‫ان َو ِلًّا‬
43. Babacığım! Hakikaten ِ ‫فتكون ل ِلشيط‬
َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ ٰ ْ َٓ
‫ قال َس ٌم‬46 ‫ج َّنك َواه ُج ْر ۪ين َملِيًّا‬
sana gelmeyen bir ilim bana
geldi. Öyle ise bana uy ki, ‫۪يم لئ ِن لم تنتهِ۬ لر‬
ۚ ‫يا ا ِبره‬
ُ ُ َ ْ ََ ًّ ‫ب ا ِنَّ ُه َك َن ب َحفِي‬ َّ َ َ ُ ََْْ َ َ َْ َ
seni düz yola çıkarayım.
44. Babacığım! Şeytana ‫تل ْم‬ ِ ‫ع‬ ‫ا‬‫و‬ 47 ‫ا‬ ۪ ۜ ۪ ‫عليكۚ ساستغفِر لك ر‬
kulluk etme! Çünkü şeytan,
َ ُ َ ٓ َّ َ ٰٓ َ ّ َ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ ُ َْ ََ
çok merhametli olan Allah’a ‫ب عس ال اكون‬ ۘ ۪ ‫ون اللِ وادعوا ر‬ ِ ‫وما تدعون مِن د‬
âsi oldu.
ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ َ ْ َّ َ َ ًّ َ ّ َ َٓ ُ
45. Babacığım! Ben, Rah- ‫ون‬ِ ‫ فلما اعتلهم وما يعبدون مِن‬48 ‫بِدعءِ ر ۪ب شقِيا‬
‫د‬
َ َ ْ ًّ ُ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ ُٓ َ َ ْ َ َ ّٰ
‫ َو َوهبْ َنا‬49 ‫وب َوك َج َعل َنا نبِيًّا‬
man’dan sana bir azap do-
kunup da, senin şeytanın bir ۜ ‫اللِۙ وهبنا ل ا ِسحق ويعق‬
velîsi olmandan korkuyorum.
ْ‫ َواذْ ُكر‬50 ۟ ‫ص ْدق َعلِيًّا‬ َ َ ْ َُ َْ َ َ َ َ َْ َ ْ ْ َُ
46. Dedi ki: Sen benim ٍ ِ ‫لهم مِن رحتِنا وجعلنا لهم ل ِسان‬
ًّ َ ً ُ َ َ َ َ ً َ ْ ُ َ َ ُ َّ ٰ ُ َ ‫يف الْك‬
51 ‫اب موسۘ ا ِنه كن ملصا وكن رسول نبِيا‬ ‫ِت‬
ilâhlarımdan yüz mü çevi-
riyorsun, ey İbrâhim? Eğer ِ ِ
vazgeçmezsen seni gerçek-
ten de taşa tutarım! Uzak dur
benden!
Rabbime yaptığım duâlarımda mahrum olmam.
47. İbrahim: Selâm sana
49. Onları ve onların Allah’ı bırakarak ibâdet ettiği şeyleri
dedi, Rabbimden senin için
terk edince, biz ona İshâk’ı ve Yâkûb’u bağışladık. Hepsini
mağfiret dileyeceğim. Çünkü
de peygamber yaptık.
O bana çok lütufkârdır.
50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlara
48. Sizi de, sizin Allah’ı bı-
yüce bir sadâkat lisânı bahşettik.
rakarak duâ ettiğiniz şeyle-
ride terk ediyor ve Rabbime 51. Kitap’ta Mûsâ’yı da an. Gerçekten o ihlâs ve samimi-
duâ ediyorum. Umarım ki, yete ulaşmıştı ve hem elçi, hem de peygamber idi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


308 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

16. CÜZ ‫ورةُ َم ْر َي َم‬


َ ‫ ُس‬308 MERYEM SÛRESİ 57. Biz onu yüce bir makâ-
ma yükselttik.
َ َ َ ُ َ ْ َّ َ َ َ ْ َ ْ ُّ َ ْ ُ ََْ ََ
‫ َو َوهبْ َنا ُل‬52 ‫نيًّا‬ ِ ‫ِب الطورِ اليم ِن وقربناه‬ ِ ‫وناديناه مِن جان‬ 58. İşte bunlar; Âdem’in

َ ْ ْ ُ ْ َ ًّ َ َ ُ ٰ ُ َ َ َٓ َ ْ َ ْ
ve Nûh ile berâber taşıdığı-
َ
ۘ ‫اب ا ِْس ٰمع۪يل‬ ِ ‫ واذكر ِيف الكِت‬53 ‫مِن رحتِنا اخاه هرون نبِيا‬ mız kimselerin soyundan,

ُ‫ َو َك َن يَا ْ ُم ُر ا َ ْهلَه‬54 ۚ‫ول نَبيًّا‬ ً ُ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ُ َّ


İbrâhim’in, İsrâil’in ve hidâ-
ِ ‫ا ِنه كن صادِق الوع ِد وكن رس‬ yete erdirip seçtiğimiz kim-

َ ‫ َواذْ ُك ْر يف الْك‬55 ‫الزكٰوة ِ َو َك َن عِنْ َد َر ّبه۪ َم ْرضيًّا‬


َّ ‫الصلٰوة ِ َو‬
selerin soyundan, Allah’ın
‫اب‬ ‫ِت‬ َّ ‫ب‬
ِ ِ ِ ِ ۖ ِ kendilerine nîmet bahşettiği

َ ٰٓ ُ ً َ َ َ ُ َّ َ ْ
bâzı peygamberlerdir. Onlara
َ َ ً
‫ ا۬ولئ ِك‬57 ‫ َو َرف ْع َناهُ َمكنا َعل ِيًّا‬56ۗ‫ص ّد۪يقا نبِيًّا‬ ِ ‫يس ا ِنه كن‬ ۘ ‫ا ِد ۪ر‬ Rahmân’ın âyetleri okundu-
ْ َ َ ْ َّ َ َ َ ٰ َّ ّ ُ ْ َ ّ َّ َ ْ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َ َّ ğu zaman, ağlayarak hemen
‫حل َنا‬ ‫ال۪ين انعم الل علي ِهم مِن انلب ِ ۪ين مِن ذرِيةِ ادم ومِمن‬ secdeye kapanırlar.

ْ َ َ َٓ ْ َ َ ٰ ْ َّ ّ ُ ْ َ ُ َ َ
‫سائ۪ل َوم َِّم ْن ه َد ْي َنا َواج َتبَيْ َن ۜا‬
59. Onların arkasından,
ِ ‫وح ومِن ذرِيةِ ا ِبره۪يم وا‬ ۘ ٍ ‫مع ن‬ namazı zâyi eden ve nefsânî
ََ َ َ ً َّ َ ْ َّ ُ َ ٰ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ
‫ فخلف‬58 ‫ ًّيا‬ ِ ‫الرح ٰ ِن خ ُّروا ُسجدا َو ُب‬
arzuların peşine takılan bir
‫ا ِذا تتل علي ِهم ايات‬ ٌ‫َس ْج َدة‬
nesil geldi. Onlar bir hüsranla
َ َ َ َ َّ
‫ات ف َس ْوف‬ ُ َّ َ ٰ َّ ُ َ َ ٌْ َ ْ
ِ ‫م ِْن َبع ِده ِْم خلف اضاعوا الصلوة َوات َبعوا الشهو‬
karşılaşacaklar!
60. Ancak tevbe eden,
َ ُ ُ ْ َ َ ٰٓ ُ۬ َ ً َ َ َ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ َ َّ ۙ ًّ َ َ ْ َ ْ َ
‫الا فاولئ ِك يدخلون‬ ِ ‫ ا ِل من تاب وامن وع ِمل ص‬59 ‫يلقون غيا‬
îman eden ve sâlih amel işle-
yenler müstesnâ. İşte bunlar
ُ‫اده‬ َ َ ُ ٰ ْ َّ َ َ َ َّ ْ َ َّ َ ۙ ً ٔ ْ َ َ ُ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ ْ
‫اتعد ٍناۨتل۪ىوعدالرحنعِب‬ ِ ‫ جن‬60‫النةوليظلمونشيـا‬
cennete girecekler ve hiçbir
şeyde haksızlığa uğramaya-
َ َّ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ َّ ْ َ ْ
‫۪يها لغ ًوا ا ِل َسمً ۜا‬ ‫ ل يسمعون ف‬61 ‫ب ا ِن ُه كن َوع ُدهُ َمات ًِّيا‬ ِ ۜ ‫بِالغي‬
caklar.

ُ ُ َّ ُ َ ْ َ ْ َ ‫َولَه ُ ْم ر ْز ُق ُه ْم ف‬
61. Rahmân’ın kullarına
ْ
‫ال َّنة اتل۪ى نورِث‬ ‫ ت ِلك‬62 ‫۪يها بُ َرةً َو َعشِ يًّا‬ ِ gıyâben vaat ettiği Adn cen-

َ ْ ‫ك َ ُل َما َب‬َ ّ َ ْ َ َّ ُ َّ َ َ َ َ َ ًّ َ َ َ ْ َ َ َ ْ
netlerine girecekler. Şüphe-
‫ني‬ ۚ ِ ‫ وما ننل ا ِل بِام ِر رب‬63 ‫مِن عِبادِنا من كن تقِيا‬ siz ki onun vaadi yerine ge-
َ َ َ َ َ ٰ َ َْ َ َ َ َْ َ َ َ َ َْ
lecektir.
64 ۚ‫ني ذل ِكۚ َومَا كن َر ُّبك نسِيًّا‬ ‫ايد۪ينا وما خلفنا وما ب‬ 62. Orada boş söz işitmez-
ler: Sâdece “selâm!” Onlara
orada sabah-akşam rızıkları
hazırdır.
52. Ona Tur’un sağ tarafından seslendik ve onu fısılda-
şacak kadar yakınlaştırdık. 63. Kullarımızdan, takvâ
sahibi kimselere vereceğimiz
53. Rahmetimizden dolayı ona kardeşi Harun’u bir nebî
cennet işte budur.
olarak bahşettik.
64. Biz ancak Rabbinin
54. Kitapta İsmâil’i de an. Şüphesiz ki o, vaadine sâdık
emri ile ineriz. Önümüzdeki-
idi ve nebî-resul idi.
ler, arkamızdakiler ve bu ikisi
55. Ailesine namazı ve zekâtı emrederdi. Rabbi katında arasında olanlar hep onun-
da râzı olunmuş birisiydi. dur. Rabbin unutkan değildir!
56. Kitapta İdris’i de an. Şüphesiz ki o, doğru nebî idi.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 309


ANA SAYFAYA DÖN

65. Göklerin, yerin ve onla- 16. CÜZ َ َ ‫السادَِس َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬309
َّ ‫ل ْز ُء‬ MERYEM SÛRESİ

rın arasında olanların Rabbi-


ْ‫طب‬ َ ْ َ ُ ْ ُ ْ َ َ ََُْ َ َ ْ َْ َ َّ ‫َر ُّب‬
ِ ‫الس ٰم َو‬
dir. O halde ona ibâdet et ve
ona ibâdet etmede sabırlı ol. ِ ‫ات والرِض وما بينهما فاعبده واص‬
Hiç onun ismiyle isimlenmiş
ُّ‫ان َءا َِذا مَا مِت‬ ُ َ ْ ْ ُ ُ َ َ ًّ َ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ
birini biliyor musun? ‫ ويقول الِنس‬65۟ ‫لِعِبادتِه۪ۜ هل تعلم ل س ِميا‬
ُ‫ان اَنَّا َخلَ ْق َناه‬ ُ َ ْ ْ ُ ُ ْ َ َ ََ ْ ُ َ َ
‫ اول يذكر الِنس‬66 ‫ل َس ْوف اخ َر ُج َحيًّا‬
66. İnsan der ki: Öldüğüm
zaman, diri olarak mı çıkarı-
lacağım? َ ‫الش َياط‬ َّ َ ْ ُ َّ َ ُ ْ َ َ َ ّ َ َ َ ً ْ َ ُ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ
‫۪ني‬ ‫ فوربِك نلحشنهم و‬67 ‫مِن قبل ولم يك شيـٔا‬
ّ ُ ْ َّ َ ْ َ َ َّ ُ ًّ ‫ض َّن ُه ْم َح ْو َل َج َه َّن َم جثِي‬ ْ ُ َ َّ ُ
67. İnsan, daha önce hiçbir

‫ك‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ن‬ ‫ع‬ ‫ن‬ ‫نل‬ ‫م‬ ‫ث‬ 68 ۚ‫ا‬ َ ِ ‫ح‬ ‫ثم نل‬
ِ
şey değilken kendisini yarat-
tığımızı hatırlamaz mı? ِ ِ
‫۪ين‬ َ ‫ح ُن ا َ ْعلَ ُم باَّل‬ ْ َ‫ ُث َّم َنل‬69 ‫َ َ ُّ ُ ْ َ َ ُّ َ َ َّ ْ ٰن عتيًّا‬
ۚ ِ ِ ِ ‫ش۪يع ٍة ايهم اشد ع الرح‬
68. Rabbine And olsun ki,
ِ
َ ّ َ ٰ َ َ َ َ ُ َ َّ ْ ُ ْ ْ ِ َ ًّ ٰ َْْ ُ
onları ve şeytanları elbette
haşredeceğiz. Sonra da on-
‫ وان مِنم ا ِل وارِدهاۚكان ع ربِك‬70 ‫صلِيا‬ َ
ِ ‫هم اول بِها‬
َّ ُ َ َ َ ْ َ َّ َ َّ ّ َ ُ َّ ُ ًّ ْ َ ً ْ َ
ları cehennemin çevresinde
َ‫۪ني ف۪يها‬ َ ‫الظالِم‬ ‫ ثم ننِج ال۪ين اتقوا ونذر‬71ۚ‫ضيا‬
dizüstü çökmüş bir vaziyette
ِ ‫حتما مق‬
َ َ َ َّ َ َ َ ّ َ َ ُ َ ٰ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ ًّ
hazır edeceğiz.
ُ
‫ات قال ال۪ين كفروا‬ ٍ ‫ واِذا تتل علي ِهم اياتنا بيِن‬72 ‫جثِيا‬
69. Sonra her milletten,
ِ
َ َ ْ َ ‫ي َمقَامًا َوا‬ ٌ ْ ‫يقْني َخ‬ َ َ ْ ُّ َ ۙ ُٓ َ ٰ َ َّ
‫ َوك ْم‬73 ‫ح َس ُن ن ِديًّا‬
çok merhametli olan Allah’a
daha çok âsi olanlar hangileri
ِ ‫ل ِل۪ين امنوا اي الف ۪ر‬
ise çekip ayıracağız.
ُْ ً ََ ْ َ ‫ك َنا َقبْلَ ُه ْم م ِْن قَ ْرن ُه ْم ا‬ْ ََْ
70. Sonra, oraya girmeye ‫ قل َم ْن‬74 ‫ح َس ُن اثاثا َورِءْيًا‬ ٍ ‫اهل‬
َ َ ٓ ْ َّ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ َ
‫الرح ٰ ُن َم ًّداۚ َحّٰىت ا ِذا َرا ْوا‬
en müstehak olanları da elbet
biz daha iyi biliriz. ‫كن ِيف اللةِ فليمدد ل‬
ُ َ َ ْ َ َ َ َّ َّ َ َ َ َ ْ َّ َ ُ َ ُ َ
‫الساع ۜة ف َس َيعل ُمون َم ْن ه َو‬
71. Bunlardan birileri ol-
masın ki oraya varmasın. Bu, ‫ما يوعدون ا ِما العذاب واِما‬
Rabbinin kesin olarak üzeri- ً ُ ْ َ َ ْ َ َّ ُ ّٰ ُ َ َ ً ْ ُ ُ َ ْ َ َ ً َ َ ٌّ َ
ne aldığı bir hükümdür. ‫ى‬ۜ ‫ وي ۪زيد الل ال۪ين اهتدوا هد‬75 ‫ش مكنا واضعف جندا‬
ًّ َ َ ٌ ْ َ َ ً َ َ َ ّ َ َ ْ ٌ ْ َ ُ َ َّ ُ َ َ ْ َ
76 ‫الات خي عِند ربِك ثوابا وخي مردا‬ ِ ‫والاقِيات الص‬
72. Sonra takvâ sâhipleri-
ni kurtarır ve zâlimleri orada
dizüstü çökmüş bir vaziyette
bırakırız.
74. Onlardan önce biz mal-mülk ve görünümce daha iyi
73. Kendilerine âyetlerimiz
nice nesiller helâk ettik!
ayan beyan okunduğu zaman
inkâr edenler, iman edenle- 75. De ki: Her kim dalâlette ise, Rahman ona uzun bir
re: İki topluluktan hangisinin süre verse de. Sonunda, kendilerine vaat edilen azâbı ya
mevki ve makamı daha iyi, da kıyâmeti gördükleri zaman, işte o zaman kimin yerinin
meclis ve topluluğu daha gü- daha kötü ve desteğinin daha zayıf olduğunu anlayacaklar!
zel olduğunu şimdi anladık? 76. Allah, hidâyete erenlerin hidâyetini artırır. Sâlih olan
Dediler? kalıcı ameller ise Rabbinin katında sevap bakımından daha
hayırlı ve netîce îtibâriyle de daha iyidir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


310 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

16. CÜZ ‫ورةُ َم ْر َي َم‬


َ ‫ ُس‬310 MERYEM SÛRESİ 82. Hayır; onlar onların
kendilerine ibâdetini inkâr
ً َ َ َ ً َ َّ َ َ ُ َ َ َ َ َ َ ٰ َ َ َ َّ َ ْ َ َ َ َ edecekler ve onlara hasım
77 ‫لوتني مال وودلۜا‬ ۫ ‫افرايت ال۪ي كفر بِايات ِنا وقال‬ olacaklar.
ْ َ َ َّ َ َ ْ َّ َ ْ َ َ َّ ِ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ
ُ ‫ك ُت‬ ‫ ك ۜسن‬78ۙ‫الرح ٰ ِن ع ْه ًدا‬
83. Kendilerini durmadan
‫ب‬ ‫اطلع الغيب ام اتذ عِند‬ tahrik eden şeytanları kâfir-
ُ ُ ُ َ َ َ ْ َ ُ َ ُّ ُ َ َ ُ ُ َ َ
‫ َون ِرث ُه َما َيقول‬79 ۙ‫اب َم ًّدا‬
lerin başına gönderdiğimizi
ِ ‫ما يقول ونمد ل مِن الع‬
‫ذ‬ görmez misin?
َ ُ ُ ً ٰ ّٰ ُ ْ ُ َ َّ َ ًَْ َ ََْ
‫ون اللِ ال َِهة ِلَكونوا ل ُه ْم‬
84. O halde, onlar hak-
ِ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬‫ذ‬ ‫ات‬ ‫و‬ 80 ‫ا‬‫د‬ ‫ويات۪ينا فر‬ kında acele etme; çünkü biz
ْ‫ون َعلَيْهم‬ َ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ۜ َّ َ
‫ ك سيفرون بِعِبادت ِ ِهم ويون‬81ۙ‫ع ًِّزا‬
onların günlerini teker teker
ِ sayıyoruz.

ْ‫ين تَ ُؤ ُّز ُهم‬ َ ‫كاف ِر‬ َ ْ َ َ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ َّ ٓ َ َ َ ْ َ َ ًّ 85. O gün müttakîleri Rah-


۪ ‫ الم تر انا ارسلنا الشياط۪ني ع ال‬82۟ ‫ضدا‬ ِ mân’ın huzurunda heyetler
َ َ َّ َ ْ َ َْ َ َ َ
‫ يَ ْو َم‬84 ۚ‫جل َعليْ ِه ۜ ْم ا ِن َما ن ُع ُّد ل ُه ْم َع ًّدا‬ ‫ ف تع‬83 ۙ‫ا ًّزا‬
hâlinde haşredeceğiz.
86. Günahkârları da, susa-
َ ‫جرم‬ ْ ‫َ ْ ُ ُ ْ ُ َّ َ َ َّ ْ ٰ َ ْ ً ۙ َ َ ُ ُ ْ ُم‬ mış hayvanlar gibi cehenne-
‫۪ني‬ ِ ‫ ونسوق ال‬85 ‫نش المتق۪ني ا ِل الرح ِن وفدا‬ me sevk edeceğiz.
َ َ َّ َّ َ َ َ َّ َ ُ ْ َ َ ً ٰ
‫اعة ا ِل َم ِن اتذ‬ ‫ ليملِكون الشف‬86 ‫ا ِل َج َه َّن َم وِ ْرد ۢا‬
87. Rahmân’ın katından
bir ahit almış olanlar hâriç,
ْ‫ لَ َقد‬88 ‫َ َ ُ َّ َ َ َّ ْ ٰ ُ َ َ ً ا‬ ًْ َ ْ َّ َ ْ
ۜ ‫ وقالوا اتذ الرحن ودل‬87 ‫الرح ٰ ِن عهد ۢا‬
hiç kimse şefaate mâlik ola-
‫عِند‬ mayacak.
ُ‫ط ْر َن مِنْه‬ َّ َ َ َ ُ َ ٰ َّ ُ َ َ ًّ َ ْ
‫ تاد السموات يتف‬89 ۙ‫جئ ُت ْم شيْـًٔا ا ِدا‬
88. Dediler ki: Rahman ço-
ِ cuk edindi.
ٰ‫ِلر ْحن‬ َّ ‫ ا َ ْن َد َع ْوا ل‬90 ۙ‫ال َب ُال َه ًّدا‬ ْ ُّ َ َ ُ ْ َ ْ ُّ َ ْ َ َ
ِ ‫وتنشق الرض وتِر‬
89. Gerçekten de çok çir-
ِ
َ َ َّ َ ْ َ ٰ ْ َّ َ
kin bir şey ortaya attınız.
ُّ ُ ْ ْ َ
‫ ا ِن كل‬92 ‫خذ َو ًدل ۜا‬ ِ ‫ َوما يَن َبغ۪ى ل ِلرح ِن ان يت‬91 ۚ‫َو ًدلا‬ 90. Bundan dolayı nere-

ْ ََ َ ٰ ْ َّ ٰ ٓ َّ َْ
deyse gökler parçalanacak,
ً ْ
‫ لقد‬93 ‫ات َوال ْرِض ا ِل اِيت الرح ِن عبد ۜا‬ َّ ‫َم ْن يف‬
ِ ‫الس ٰم َو‬ ِ
yer yarılacak ve dağlar da yı-

ْ ٰ ُّ ُ ْ َ‫ا‬
kılıp çökecekti!
ً َ ُ
95 ‫ َوك ُه ْم ات۪يهِ يَ ْو َم ال ِقيٰ َمةِ ف ْردا‬94ۜ ‫يه ْم َو َع َّده ْم َع ًّدا‬ ُ ‫ص‬ ٰ ‫ح‬ 91. Rahmân’a çocuk isna-
dında bulunmaları yüzünden.
92. Hâlbuki çocuk edinmek
Rahmân’ın şanına yakışmaz!
77. Şimdi, âyetlerimizi inkâr ederek, “bana elbette mal
ve çocuk verilecek!” diyeni gördün mü? 93. Göklerde ve yerde olan
herkes istisnasız, kul olarak
78. O, gayba muttalî mi olmuş? Ya da Rahmân’ın katın- Rahmân’a gelecektir.
dan bir ahit mi almış?
94. O, bunların hepsini ku-
79. Aslâ! Onun söylediklerini yazacağız ve onun için şatmış ve sayılarını tesbit et-
azâbı uzattıkça uzatacağız! miştir.
80. Onun söylediği şeyler bize kalacak ve o bize tek ba- 95. Bunların hepsi de kıya-
şına gelecek! met gününde O’nun huzuru-
81. Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet olsun diye na tek başına gelecektir.
Allah’tan başka tanrılar edindiler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 311
ANA SAYFAYA DÖN

96. İman edip de iyi davra- 16. CÜZ َ َ ‫السادَِس َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬311
َّ ‫ل ْز ُء‬ TÂ HÂ SÛRESİ
nışlarda bulunanlara gelince,
ًّ ْ َّ ُ ُ َ ُ َ ْ َ َ َ َّ ُ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ
96 ‫الرح ٰ ُن ُودا‬ ِ ِ‫۪ين امنوا َوع ِملوا الصال‬
onlar için çok merhametli olan
Allah, bir sevgi yaratacaktır. ‫ات سيجعل لهم‬ ‫ا ِن ال‬
َ ُ َ ْ ُ َ َّ ُ ْ َ ّ َ ُ َ َ ُ َ ْ َّ َ َ َّ َ
97. Biz Kur’an’ı, sadece, ‫ َوك ْم‬97 ‫۪ني َوتنذ َِر بِه۪ ق ْومًا دلًّا‬ ‫فا ِنما يسناه بِل ِسان ِك تلِ بِش بِهِ المتق‬
onunla Allah’tan sakınanla-
ْ َ َ َ َ ْ ُ َْ َ َ َ ْ ََْ
rı müjdeleyesin ve şiddetle 98‫اهلك َنا قبْل ُه ْم م ِْن ق ْر ٍۜن هل تُِّس مِن ُه ْم م ِْن ا َح ٍد ا ْوت ْس َم ُع ل ُه ْم رِك ًزا‬
ٌ ّ َ ّ ٰ ٰ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬
karşı çıkan bir topluluğu uya-
rasın diye senin dilinle kolay- ‫ه‬ ِ‫ه‬ َ ِ ‫ك َّي ٌة َوم‬ َ ٰ ٰ ُ َ ُ ‫طه‬
ِ ‫سورة طه م‬
laştırdık. ًٰ َ ً َ
َ ُ ‫ٌس َوثث َون َايَة‬SÛRESİ
ٰ َ ُ َ َ ْ َ َ ٌ ٌَ ْ َ َ ٌَ
‫اية‬
20
‫ثون‬
- TÂ
‫وث‬

‫سوخ‬ ‫خِائة‬
‫و م‬ ‫مِائة‬
98. Biz, onlardan önce

‫الرح۪ي ِم‬ َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ


ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
nice nesilleri helâk ettik. Sen,
onlardan herhangi birinden
ً ْ َ َّ ٰ ْ َ َ ٰ ُْ َ َ َ ْ َْ ٰ
bir varlık emâresi hissediyor
‫ ا ِل تذك َِرة ل َِم ْن‬2 ۙ‫ مَٓا ان َزنلَا عليْك الق ْران ل ِشق‬1ۜ ‫ط ٰه‬
ٰ ْ َ ْ َ َ َ ْ َّ ً ْ َ
veya onlara ait cılız bir ses
َّ ‫ل ْرَض َو‬ ٰ َْ
işitiyor musun? ‫ح ِْز ٌب‬
3
4‫ل‬ ۜ ‫ات ال ُع‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ ‫ني مِمن خلق ا‬ ۪ ‫ت‬ 3 ۙ ‫ش‬ ‫ي‬
َ‫الس ٰم َوات َوما‬ َّ َ ُ َ ٰ َ ْ ْ َ ْ َ َ ُ ٰ ْ َّ َ
ِ ‫ ل ما ِيف‬5 ‫الرحن ع العرش استوى‬ ِ
َْ َْ ْ ٰ َّ ‫ت‬ َ ْ‫ال ْرِض َو َما بَيْ َن ُه َما َو َما َت‬ َْ
‫ َواِن ت َه ْر بِالق ْو ِل‬6 ‫الثى‬
20 - TÂ HÂ SÛRESİ
‫ِيف‬
ُ‫ل ْس َٓماء‬ َ ْ ُ َ َ ُ َّ َ ٰ َٓ ُ ّٰ َ ٰ ْ َ َّ ّ ُ َ ْ َ ُ َّ َ
Bismillâhirrahmânirrahîm ‫ الل ل ا ِل ا ِل ه ۜو ل ا‬7 ‫س َواخف‬ ِ ‫فا ِنه يعلم ال‬
َ ََ ً ََٰ ْ ٰ ُ ُ َ َ َٰ ْ َ َ ٰ ‫ال ْس‬ ُ ْ
1. Tâ. Hâ. ‫ارا فقال‬ ‫ ا ِذ را ن‬9 ‫س‬ ۢ ‫و‬ ‫م‬ ‫۪يث‬ ‫د‬ ‫ح‬ ‫يك‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫ل‬ ‫ه‬ ‫و‬ 8 ‫ن‬
َ ْ ُ ٰ ّٓ َ ً َ ُ ْ َ ٰ ّٓ ُٓ ُ ْ ْ َ
‫ارا ل َع ۪ل ات۪ي ْم مِن َها بِقبٍَس‬
2. 3. Biz, Kur’an’ı sana,
güçlük çekesin diye değil, an- ‫ِلهلِهِ امكثوا ا ِ۪ن انست ن‬
ٰ ُ َ ٰ َ ٓ َّ َ َ ُ ََ َ َْ
11 ‫يها نود َِي يَا ُموس‬ ‫ فلما ات‬10 ‫ج ُد ع انلَّارِ ه ًدى‬ ِ ‫او ا‬
cak Allah’tan korkanlara bir
öğüt olsun diye indirdik.
ُ َ ْ ْ َ َّ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ ّٓ
4. Kur’an yeri ve yüce gök- 12 ‫ا ِ۪ن ان ۬ا َر ُّبك فاخل ْع ن ْعليْكۚ ا ِنك بِال َوادِ ال ُمق َّدِس ط ًو ۜى‬
leri yaratan Allah tarafından
peyderpey indirilmiştir.
5. Rahmân, Arş’a istivâ et-
isimler O’na mahsustur.
miştir.
9. Mûsâ’nın haberi sana ulaştı mı?
6. Göklerde, yerde ve ikisi
arasında bulunan şeyler ile 10. Hani o, bir ateş görmüş ve ailesine: Bekleyin! Emi-
toprağın altında olanlar hep nim ki Ben bir ateş gördüm. Belki ondan size bir kor getiri-
O’nundur. rim veya ateşin yanında bir rehber bulurum, demişti.
7. Eğer sen, sözü açıktan 11. Oraya vardığında kendisine: Ey Mûsâ! Diye seslen-
söylersen, bilesin ki O, gizliyi dik:
de, gizlinin gizlisini de bilir. 12. Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen
8. Allah, kendisinden baş- pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ’dasın!
ka ilâh olmayandır. En güzel

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


312 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ٰ ٰ ُ‫ورة‬
‫طه‬ َ ‫ ُس‬312
16. CÜZ TÂ HÂ SÛRESİ varlarıma yaprak dökerim;
benim ona başkaca ihtiyaçla-
ٓ َّ َ ٰ َٓ ُ ّٰ َ َ ٓ َّ ٰ ْ َ‫ك ف‬ َ َُْ ْ َََ
‫ ا ِنن۪ى انا الل ل ا ِل ا ِل‬13 ‫اس َت ِم ْع ل َِما يُوح‬
rım da vardır.
‫وانا اختت‬ 19. Allah: Yere at onu, ey
ُ َ َ ٌ ٰ َ َ َّ َّ ْ ٰ َّ َ ْ ُ ْ َ َ۬ َ
‫اعة ات َِية اكاد‬ ‫ ا ِن الس‬14 ‫الصلوةَ ِلِك ۪ري‬ ‫ن َواق ِ ِم‬
Mûsâ! Dedi.
ۙ ۪ ‫انا فاعبد‬ 20. Onu hemen yere attı.
ْ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ُّ ُ ْ ُ ‫۪يها‬ ْ ُ
‫ ف يَ ُص َّدنك عن َها‬15 ‫ج ٰزى كل نفٍس ب ِ َما ت ْسٰع‬ ِ‫اخف َ تل‬
Bir de ne görsün, hızla sürü-
nen bir yılan oldu!
َ َ ْ
‫ َومَا ت ِلك ب ِ َيم۪ينِك‬16 ‫ت ٰدى‬ ْ َ ‫يه َف‬ ُ ‫َم ْن َل يُ ْؤم ُِن ب َها َو َّات َب َع َه ٰو‬ 21. Allah buyurdu: Al onu!
ِ Korkma! Biz onu şimdi ilk ha-
ُّ ُ َ َ ُ َّ َ َ َ َ َ َ َ َ ٰ ُ َ
‫اي ات َوكؤ۬ا َعليْ َها َواهش ب ِ َها‬
line sokacağız.
ۚ ‫ قال ِه عص‬17 ‫يا موس‬ 22. Bir de elini koltuğunun
ٰ َْ َ َ ْ ُ ٰ َ َ َ ََ َٰ
19 ‫ قال ال ِق َها يَا ُموس‬18 ‫۪يها َمارِ ُب اخ ٰرى‬
altına sok ki, bir başka muci-
‫ع غنم۪ى و ِل ف‬ ze olmak üzere o, kusursuz
َ ُ ُ َ ََْ۠ َ َ َ ْ ُ َ َ ٰ ْ َ ٌ َّ َ َ َ َ َ ٰ ْ َ َ ve lekesiz beyazlıkta çıksın.
‫ قال خذها ول تف سنع۪يدها‬20 ‫فالقيها فا ِذا ِه حية تسع‬ 23. Ta ki, sana, en büyük
َ‫ضاء‬ َٓ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ ُ ْ َ ٰ ُْ َََ âyetlerimizden bazılarını
‫حك ترج بي‬ ِ ‫ واضمم يدك ا ِل جنا‬21 ‫س۪يتها ال۫ول‬ gösterelim.

ْٰ‫ك‬ُ ْ َ َٰ ْ َ َ ُ ٰ‫خ‬ْ ُ ً َ ٰ ُٓ ْ َ ْ 24. Firavun’a git. Çünkü o


23 ‫ى‬ ۚ ‫ب‬ ‫نيك مِن ايات ِنا ال‬ ِ ِ ‫ل‬ 22 ۙ‫ى‬ ‫ر‬ ‫ي سو ٍء اية ا‬ ِ ‫مِن غ‬ iyice azdı.
ْ َ ْ ّ َ َ َ ٰ َ ُ َّ َ ْ َ ْ ٰ ْ َ ْ
25ۙ‫شح ۪ل َص ْد ۪ري‬
25. Mûsâ: Rabbim! Dedi,
‫با‬ِ ‫ر‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 24 ‫غ‬
۟ ‫ا ِذهب ا ِل ف ِرعون ا ِنه ط‬ sadrıma genişlik ver.
َْ ْ ُ ُْْ َ َ ٓ ْ ََّ
‫ َيفق ُهوا‬27 ‫ان‬ ۙ ۪ ‫احلل عق َدةً م ِْن ل َِس‬ ‫ و‬26 ۙ‫س ۪ل ا ْم ۪ري‬ ِ ‫وي‬
26. İşimi bana kolaylaştır.
27. Dilimin bağını çöz.
ْ ُْ َ َ ٰ َْ ً ‫اج َع ْل ل َوز‬ ْ ‫ َو‬28 ‫ل‬ َ
‫ اش ُدد‬30 ‫خ‬ ۚ ۪ ‫ ه ُرون ا‬29 ‫ل‬ ۙ ۪ ‫يرا م ِْن اه‬ ۪ ۪ ۖ ۪ ‫ق ْو‬ 28. Ki, sözümü anlasınlar.

ً ‫ك َكث‬ َ َ ّ َُ ْ َ ۙ َْ ٓ ُ ْ ْ ََ ۙ َْ ٓ 29. Bana ailemden bir de


33 ۙ‫۪يا‬ ‫ ك نسبِح‬32 ‫شكه ۪يف ام ۪ري‬ ِ ‫ وا‬31 ‫بِه۪ از ۪ري‬ yardımcı vermez misin?

َ‫ قَ َال قَ ْد اُ۫وتيت‬35 ‫۪يا‬ ً ‫ت ب َنا بَص‬ َ ْ‫ك ُكن‬ َ َّ ً


‫ ا ِن‬34 ‫ونذكرك كث۪يۜا‬
َ َ َُ ََْ 30. Kardeşim Harun’u.
۪ ِ 31. Onun sayesinde arka-
ْ ُ َ َ ََ ٰ َ َْ
37 ۙ‫ َولق ْد َم َن َّنا َعليْك َم َّرةً ا ٰرى‬36 ‫ُسؤلك يَا ُموس‬
mı kuvvetlendir.
32. Ve onu işime ortak kıl.
33. Böylece seni bol bol
tesbih edelim.
13. Ben seni seçtim. Şimdi vahyedilene kulak ver. 34. Ve çok çok zikredelim
14. Muhakkak ki ben, ben Allah’ım. Benden başka ilâh seni.
yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl. 35. Şüphesiz sen bizi gör-
15. Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes peşine koştuğu mektesin.
şeyin karşılığını bulsun diye neredeyse onu açıklayaca- 36. Allah: Ey Mûsâ! Dedi,
ğım. istediğin sana verildi.
16. Ona inanmayan ve nefsinin arzularına uyan kimse- 37. And olsun biz sana bir
ler sakın seni ondan alıkoymasın! defa daha lütufta bulunmuş-
17. Sağ elindeki nedir, ey Mûsâ? tuk.
18. O, benim asamdır, dedi, ona dayanırım, onunla da-
KUR’AN-I KERİM MEALİ 313
ANA SAYFAYA DÖN

38. Bir zaman, annene 16. CÜZ َ َ ‫السادَِس َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬313
َّ ‫ل ْز ُء‬ TÂ HÂ SÛRESİ

şöyle vahyetmiştik:
ْ َ ُ َّ ْ َ ٰ َ َ ّ ُ ٰ ٓ َٓ َ َ ْ
ِ‫وت فاق ِذف۪يه‬ ِ ‫ ا ِن اق ِذف۪يهِ ِيف اتلاب‬38 ۙ‫ا ِذ ا ْوحيْنا ا ِل امِك ما يُوح‬
39. Mûsâ’yı sandığa koy;
sonra onu Nil’e bırak; Nil
onu kıyıya atsın da, benim
‫ت‬ َّ ‫يف ْالَ ّم فَلْ ُيلْ ِقهِ ْالَ ُّم ب‬
ُ ْ‫الساحِل يَا ْ ُخ ْذهُ َع ُد ٌّو ل َو َع ُد ٌّو َ ُل ۜ َواَلْ َقي‬
düşmanım ve onun düşmanı ۪ ِ ِ ِ ِ
َ ْ ُ ٓ َْ ْ َ َٰ ً ََ َ َ
‫ش۪ى اخ ُتك‬ ‫ ا ِذ تم‬39 ‫َعليْك م َّبة م ِّن۪ ۚى َوتلِ ُ ْص َن َع ع عيْن ۪ۢى‬
olan biri onu alsın. Ve benim
nezaretimde yetiştirilmen için
sana kendi sevgimi lutfettim.
َّ‫ِك َك ْ َت َقر‬ َ ّ ُ ٰ ٓ َ َ ْ َ َ َ ُۜ ُ ُ ْ َ ْ َ ٰ َ ْ ُ ُّ ُ َ ْ َ ُ ُ َ َ
40. Hani, kız kardeşin gidip ‫فتقول هل ادلم ع من يفله فرجعناك ا ِل ام‬
ً ُ َ َّ َ َ َ ّ َ ْ َ َ َ ْ َّ َ َ ً ْ َ َ ْ َ َ َ َۜ َ ْ َ َ َ َ ُ ْ َ
‫اك ف ُتون۠ا‬
«Ona bakacak birini size bu-
layım mı?» diyordu. Bu yüz- ‫عينها ول تزن وقتلت نفسا فنجيناك مِن الغ ِم وفتن‬
den seni, gözü gönlü mutlu- ٰ ُ َ َ َ ٰ َ َ ْ َّ ُ َ َ ْ َ ْ َ ٓ َ َ ْ‫فَلَبث‬
luk dolsun ve üzülmesin diye 40 ‫اموس‬ ‫ت ِسن۪ني ۪يف اه ِل مدين ثم ِجئت ع قد ٍر ي‬ ِ
َ َ َ ‫ت َوا َ ُخ‬
َ‫وك باٰي‬ َ ْ ‫ب اَن‬ ْ ‫ ا ِذْ َه‬41 ‫ك نلِ َ ْفس۪ى‬ َ ُْ ََ ْ َ
‫ايت َول تن ِ َيا‬
annene geri verdik. Ve sen,
birini öldürdün de seni endi- ۪ ِ ۚ ‫واصطنعت‬
َ ً َ َ َ َُ ٰ َ ُ َّ َ ْ َ ْ ٰ َٓ َ ْ ْ
‫ فقول ُل ق ْول ّل ِ ًنا‬43 ‫غ‬
şeden kurtardık. Seni iyiden
iyiye denemeden geçirdik. ۚ ‫ط‬ ‫ه‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫و‬ ‫ع‬ ‫ِر‬ ‫ف‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫ا‬‫ب‬‫ه‬ ‫ِذ‬ ‫ا‬ 42 ‫ي‬
ۚ ‫ر‬
۪ ‫۪يف ذ‬
‫ِك‬
Bunun için Medyen halkı ara-
َ َ ْ ْ َ ُ َ َ َّ َ َ ٰ ْ َ َ َّ َ َّ َ
sında yıllarca kaldın. Sonra ‫ قال َر َّب َنٓا ا ِن َنا ناف ان َيف ُرط َعليْ َنٓا‬44 ‫ل َعل ُه َي َتذك ُر ا ْو يش‬
َ َ ُ َ َّ َٓ َ َ َ َ َ ْٰ َْ َ
sen takdire göre geldin ey
Mûsâ!
46 ‫ قال ل تافا ا ِنن۪ى َ َٓا ا ْس َم ُع َوا ٰرى‬45 ‫ا ْو ان َيطغ‬
41. Seni, kendim için seç-
َ َ َ َٓ ْ ٓ َ َ َ َ ْ ْ َ َ َ ّ َ َ ُ َ َّ َٓ ُ َ ُ َ ْ َ
tim. ‫فاتِياه فقول ا ِنا رسول ربِك فارسِل معنا ب ۪نى ا ِسائ۪ل ول‬
42. Sen ve kardeşin birlik- ٰ َ ُ َ َّ َ َ ّ َ ْ َ ٰ َ َ ْ ْ َ ْ ُ ْ ّ َ ُ
َ‫ع َمن َّات َبع‬
te âyetlerimi götürün. Benim ِ ‫ك والم‬ ۜ ِ ‫تعذِبهۜم قد ِجئناك بِاي ٍة مِن رب‬
َّ َ ٰ َ َ َ َ ْ َّ َ َٓ ْ َ َ ُ ْ َ َّ ٰ ْ
‫اب ع َم ْن كذ َب‬ ‫ ا ِنا قد او۫ ِح ا ِلنا ان العذ‬47 ‫ال ُهدى‬
zikrimi ihmal etmeyin.
43. Firavun’a gidin. Çünkü
ٰ ْ َ َّ َ ُّ َ َ َ ٰ ُ َ َ َ ّٰ َ
‫الٓي اعطى‬ ۪ ‫ قال ربنا‬49 ‫ قال ف َم ْن َر ُّب َما يَا ُموس‬48 ‫َوت َول‬
o, iyiden iyiye azdı.
44. Ona yumuşak söz söy-
leyin. Ya aklını başına alır ya- ٰ ُْ ُ ‫ قَ َال َف َما بَ ُال الْ ُق‬50 ‫شٔ َخلْ َق ُه ُث َّم َه ٰدى‬ْ َ َّ ُ
hut da korkar. 51 ‫ون ال۫ول‬ ِ ‫ر‬ ٍ ‫ك‬
45. Dediler ki: Rabbimiz!
Doğrusu biz, onun bize aşırı
derecede kötü davranmasın- onlara eziyet etme! Biz, senin Rabbinden bir âyet getirdik.
dan yahut iyice azmasından Kurtuluş, hidayete uyanlarındır.
endişe ediyoruz. 48. Hakikaten bize vahyolundu ki: Azap, yalanlayan ve
46. Buyurdu ki: Korkmayın, yüz çevirenlerin üstünedir.
çünkü ben sizinle beraberim; 49. Firavun: Rabbiniz de kimmiş, ey Mûsâ? Dedi.
işitir ve görürüm.
50. O da: Bizim Rabbimiz, her şeye hilkatini veren, son-
47. Haydi, gidin de ona ra da hidâyet yöneltendir, dedi.
deyin ki: Biz, senin Rabbinin
elçileriyiz. İsrail Oğullarını 51. Firavun: Öyle ise, önceki milletlerin hali ne
hemen bizimle birlikte bırak; olacak? Dedi.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
314 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ٰ ٰ ُ‫ورة‬
‫طه‬ َ ‫ ُس‬314
16. CÜZ TÂ HÂ SÛRESİ 56. And olsun biz ona de-
lillerimizin hepsini gösterdik;
ْ َ ّ ُّ َ َ َ ّ َْ َ ْ َ َ
52 ۘ‫ضل َر ۪ب َول يَنٰس‬ ۚ ٍ ‫قال عِل ُمها عِند َر ۪ب ۪يف كِت‬
yine de yalanladı ve diretti.
ِ ‫اب ل ي‬ 57. Dedi ki: Yaptığın büyü
ً ُ َ َ َ ََ ً ْ َ َ َْْ ُ ُ َ ََ َ َّ َ
ُ‫۪يها ُسب‬
َ ‫ ْم ف‬ ‫ال۪ي جعل لم الرض مهدا وسلك ل‬
ile yurdumuzdan çıkarasın
diye mi geldin bize, ey Mûsâ?
َ َ َ ْ ً َ ْ َ ٓ َ ْ َ ْ َ َ ً َٓ َٓ َّ َ َ َ ْ َ َ
53 ‫ات شّٰىت‬ ٍ ‫وانزل مِن السماءِ ماءۜ فاخرجنا بِه۪ ازواجا مِن نب‬ 58. Öyle ise, muhakkak

ُ ٰ َ َ ٰ َّ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ ُ
surette biz de sana, aynen
ٰ ُّ ۬ َ
54 ۟‫ول انله‬ ِ ‫ات ِل‬ ٍ ‫كوا وارعوا انعام ۜم ا ِن ۪يف ذل ِك لي‬ onun gibi bir büyü getirece-

ُ ُ ُْ َْ َ ْ ُ ُ ُ َ َ ْ ُ ََْ َ َْ
ğiz. Şimdi sen, seninle bizim
ً‫ارة‬ َ َ‫ ْم ت‬ ‫مِنها خلقناكم وف۪يها نع۪يدكم ومِنها ن ِرج‬ aramızda, ne senin, ne de
bizim muhalefet etmeyeceği-
َ َ َ َ ٰ َ َ َ َّ َ َ َ َّ ُ َ َ ٰ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ
‫جئْ َنا‬ ‫ا‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 56 ‫ب‬ ‫ا‬‫و‬ ‫ب‬ ‫ذ‬ ‫ك‬ ‫ف‬ ‫ا‬‫ه‬ ‫ك‬ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫ت‬‫ا‬‫ي‬‫ا‬ ‫اه‬‫ن‬ ‫ي‬‫ر‬‫ا‬ ‫د‬ ‫ق‬‫ل‬‫و‬ 55 ‫ى‬ ٰ‫خ‬
‫ر‬ ‫ا‬
miz uygun bir yerde buluşma
ِ zamanı ayarla.
ْ ‫ك بس‬ َ َّ ْ َ َ َ ٰ َ ْ ‫خر َج َنا م ِْن ا َ ْرض َنا ب‬
ْ ُ
‫ح ٍر‬ ِ ِ ‫ فلنات َِين‬57 ‫سح ِرك يَا ُموس‬ ِِ ِ ِ ِ‫تل‬
59. Mûsâ: Buluşma zama-

َ ْ ‫ك َم ْوع ًِدا َل ُنْل ِ ُف ُه َنْ ُن َو َٓل اَن‬َ ََْ َ َََْ ْ َ ْ َ ْ


nınız, bayram günü, kuşluk
‫ت‬ ‫مِثلِه۪ فاجعل بيننا وبين‬ vaktinde insanların toplanma

َ َ ْ‫ينةِ َوا َ ْن ُي‬ ُ ُ ْ َ َ َ


zamanı olsun, dedi.
‫ش انلَّاُس‬ َ ‫الز‬ّ ‫ك ْم يَ ْو ُم‬ ‫ِد‬ ‫ع‬ ‫و‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 58 ‫ى‬‫و‬ً ‫َم َكنًا ُس‬
۪ 60. Bunun üzerine Firavun
َ َ َ َٰ ُ َ
‫ قال ل ُه ْم‬60 ‫ج َم َع كيْ َدهُ ث َّم ايت‬ َ َ‫ َف َت َوّٰل ف ِْر َع ْو ُن ف‬59 ‫ُضًح‬
dönüp gitti. Hilesini tertiple-
dikten sonra çok geçmeden

َ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ً َ ّٰ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ٰ ُ
geldi.
‫اب‬ۚ ٍ ‫حتم بِعذ‬ ِ ‫موس ويلم ل تفتوا ع اللِ ك ِذبا فيس‬ 61. Mûsâ onlara: Yazık

ُّ َ َ ‫از ُٓعوا ا َ ْم َر ُه ْم بَيْ َن ُه ْم َوا‬


َ ‫ َف َت َن‬61 ‫تى‬ ٰ َ ‫اب َمن ْاف‬ َ َ‫َوقَ ْد خ‬
size! Dedi, Allah hakkında
‫سوا‬ ِ yalan uydurmayın! Sonra O,

ُ َ
ُْ ْ َ ُ َ َ َ َ ٰ ْ ٓ ُ َ ْ َّ
‫ان ان ي ِر َجاك ْم‬
bir azap ile kökünüzü keser!
ِ ‫ان ي ۪ريد‬ ِ ‫حر‬ ِ ‫ان لسا‬ ِ ‫ قالوا ا ِن هذ‬62 ‫انلج ٰوى‬ İftira eden, muhakkak peri-
ٰ ْ ُْ ُ ُ َ َ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ
ِ ِ ‫ض ْم ب‬ ِ ‫م ِْن ا ْر‬
şan olur.
63 ‫سح ِرهِما ويذهبا بِط ۪ريقتِم المثل‬ 62. Bunun üzerine onlar,
ٰ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ًّ َ ُ ْ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ ُ ْ َ َ
64 ‫اس َت ْعل‬
durumlarını aralarında tartış-
‫فاجِعوا كيدكم ثم ائتوا صفاۚوقد افلح الوم م ِن‬ tılar; gizli gizli fısıldaştılar.
63. «Bu ikisi, muhakkak ki,
sihirleriyle sizi yurdunuzdan
52. Mûsâ: Onlar hakkındaki bilgi, Rabbimin yed-indedir. çıkarmak ve sizin örnek yo-
Rabbim, ne yanılır ne de unutur, dedi. lunuzu ortadan kaldırmak is-
teyen iki sihirbazdır sadece.»
53. O, yeri size beşik yapan ve onda size yollar açan,
dediler.
gökten de su indirendir. Onunla biz çeşitli bitkilerden çiftler
çıkardık. 64. «Öyle ise hilenizi ku-
run; sonra sıra halinde gelin!
54. Yiyiniz; hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz bunda akıl
Muhakkak ki bugün, üstün
sahipleri için âyetler vardır.
gelen kurtulmuştur.»
55. Sizi ondan yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve
bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 315
ANA SAYFAYA DÖN

65. Dediler ki: Ey Mûsâ! 16. CÜZ َ َ ‫السادَِس َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬315
َّ ‫ل ْز ُء‬ TÂ HÂ SÛRESİ

Ya sen at veya önce atan biz


ٰ َْ َ َ َ ُ َ َْ ٓ ْ
َ ِ ‫قَالوا يَا ُمو ٰٓس ا ِمَّٓا ا َ ْن تُل‬
ُ
65 ‫ق َواِمَّا ان نون ا َّول َم ْن الق‬
olalım.
66. Hayır, siz atın, dedi. Bir
َّ َ ْ َ ُ َُ ُ َ َ َ َُْ َْ َ َ
‫ِص ُّي ُه ْم ي َّيل ا ِلْهِ م ِْن سِح ِره ِْم انهَا‬ ‫ع‬ ‫و‬َ ْ
‫م‬ ُ
‫ه‬ ‫قال بل القواۚ فا ِذا حِبال‬
de baktı ki, büyüleri sayesin-
de ipleri ve sopaları, gerçek- ِ
َ َّ ْ َ َ َ َ ْ ُ ٰ ًَ َْ ََ ٰ َْ
‫ قلنا ل تف ا ِنك‬67 ‫سه۪ خ۪يفة ُموس‬ ِ ‫ فا ْو َجَس ۪يف نف‬66 ‫تسع‬
ten koşuyor gibi görünüyor.

َّ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ٰ ْ َ ْ َ َْ
67. Mûsâ, birden içinde bir
korku duydu. ُ َ َ َ
‫ وال ِق ما ۪يف يم۪ين ِك تلقف ما صنعوۜا ا ِنما صنعوا‬68 ‫انت الع‬
ُ‫الس َح َرة‬ ْ
َ ِ ‫ فَاُل‬69 ‫ث ا َ ٰيت‬ ُ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ َ َ َ
68. «Korkma! Dedik, üstün
gelecek olan kesinlikle sen- َّ ‫ق‬ ‫ح ۜ ٍر ول يفل ِح الساحِر حي‬ ِ ‫كيْ ُد َسا‬
َ َ َ ْ ٰ َ َ َ ٰ ّ َ َّ َ ٰ ُٓ َ ً َّ ُ
sin.»
ٰ
69. «Sağ elindekini at da, ‫ قال ا َمن ُت ْم ُل قبْل‬70 ‫ب ه ُرون َو ُموس‬ ِ ‫سجدا قالوا امنا بِر‬
َ ُ َ َ ْ ّ ُ ُ َ َّ َ َّ ُ ُ َ َ ُ َّ ْ ُ َ َ َ ٰ ْ َ
‫ِح َرۚ فق ّ ِط َع َّن‬ ‫يك ُم ال۪ي علمم الس‬
onların yaptıklarını yutsun.
Yaptıkları, sadece bir büyücü ‫ان اذن ل ۜم ا ِنه لك ۪ب‬
hilesidir. Büyücü ise, nereye
ِ ‫ ْم ۪يف ُجذ‬
ُ ُ َّ َ ّ َ ُ َ َ َ ْ ْ ُ َ ُ ََْ ْ ُ َ َْ
varsa iflah olmaz.» ‫وع‬ ‫ف ولصل ِبن‬ ٍ ‫خ‬ ِ ‫ايدِيم وارجلم مِن‬
ُْ َ ُ َ ٰ َ َ َ ََ ٓ َ َْ َ ْ
‫ قالوا ل ْن نؤث َِر َك‬71 ‫انلَّخ ِلۘ َوتلَعل ُم َّن ايُّن َا اش ُّد عذابًا َواب ْق‬
70. Bunun üzerine sihir-
bazlar secdeye kapandılar;
«Harun’un ve Mûsâ’nın Rab- َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َ َ َ َّ َ َ ّ َ ْ َ َ َ َٓ َ ٰ َ
bine iman ettik» dediler. ‫اض‬ ٍۜ ‫ات وال۪ي فطرنا فاقِض ما انت ق‬ ِ ‫ع ما جاءنا مِن اليِن‬
َ َ َ َ ْ ٰ ٓ َّ ْ ُّ َ ٰ َ ْ ٰ ْ َ َّ
‫ ا ِنا ا َم َّنا ب ِ َر ّب ِ َنا ِلَغفِ َر نلَا خطايَانا‬72 ‫ادلن َيۜا‬ ‫ا ِن َما تقض۪ى ه ِذه ِاليوة‬
71. Firavun şöyle dedi:
Ben size izin vermeden önce
ْ َ ُ َّ ٰ ْ َ ٌ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ّ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ
ِ ‫ ا ِنه م ْن يَا‬73 ‫ي َوابق‬
ona inandınız ha! Hakikat şu
ki o, size büyü öğreten bü- ‫ت‬ ‫وما اكرهتنا عليهِ مِن السِح ۜ ِر والل خ‬
ْ ْ ْ َ َ َ ُ ُ َ َ َ َّ َ َ ُ َ َّ َ ً ْ ُ ُ َّ َ
‫ َو َم ْن يَاتِه۪ ُمؤم ًِنا‬74 ‫۪يها َول يٰي‬
yüğünüzdür. Şimdi elleriniz
ile ayaklarınızı çaprazlama ‫ربه م ِرما فا ِن ل جهن ۜم ل يموت ف‬
keseceğim ve sizi hurma dal-
‫ات َع ْد ٍن‬ ُ ‫ َج َّن‬75ۙ ‫ات الْ ُع ٰل‬ َّ ‫ات فَ۬اُولٰٓئ َِك ل َ ُه ُم‬
ُ َ‫ادل َرج‬
ِ َ ‫ال‬
ِ ‫الص‬ َّ ‫قَ ْد َعم َل‬
larına asacağım! Böylece, ِ
hangimizin azabının daha ّٰ َ َ ْ َ ُ ٰٓ َ َ ٰ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َْ
şiddetli ve sürekli olduğunu 76 ۟‫ادل۪ين ف۪يه ۜا وذل ِك جز ۬ؤا من تزك‬ ِ ‫ت ۪ري مِن تتِها النهار خ‬
iyice anlayacaksınız.
72. Dediler ki: «Seni, bize
gelen açık açık mucizelere hem daha hayırlıdır, hem de bâkidir.»
ve bizi yaratana tercih ede-
74. Şurası muhakkak ki, kim Rabbine günahkâr olarak
meyiz. Öyle ise yapacağını
varırsa, cehennem onun içindir. O orada ne ölür ne de di-
yap! Sen, ancak bu dünya
rilir!
hayatında hükmünü geçirebi-
lirsin.» 75. Kim de sâlih amellerle bulunmuş bir mümin olarak
O’na varırsa, üstün dereceler işte onlar içindir.
73. «Bize, hatalarımızı
ve senin bize zorla yaptırdı- 76. İçinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan
ğın büyüyü bağışlaması için Adn cennetleri! İşte tertemiz arınanların mükâfatı budur.
Rabbimize iman ettik. Allah
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
316 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ٰ ٰ ُ‫ورة‬
‫طه‬ َ ‫ ُس‬316
16. CÜZ TÂ HÂ SÛRESİ 81. Size rızık olarak verdik-
lerimizin temiz olanlarından
ً َ َ ْ ْ َ
‫ب ل ُه ْم ط ۪ريقا‬ ‫اض‬ ‫ف‬ ‫۪ي‬ ‫د‬‫ا‬ َ ِ‫َولَ َق ْد ا َ ْو َحيْ َنٓا ا ِٰل ُموٰٓس ا َ ْن اَْس بع‬
‫ب‬
yiyiniz, bu hususta taşkınlık
ِ ِ ِ ve nankörlük de etmeyiniz;
ُ َ ََْ ٰ َْ َ ً َ ُ ََ َ ً ََ ْ َْ
‫ فات َب َع ُه ْم ف ِْرع ْون‬77 ‫ساۚ ل تاف د َرك َول تش‬
sonra sizi gazabım çarpar.
‫ِيف الح ِر يب‬ Her kim ki kendisini gazabım
َ ُ َّ َ َ َ ْ ََ
‫ َواضل ف ِْر َع ْون ق ْو َم ُه‬78 ‫ِبُ ُنودِه۪ فغشِ َي ُه ْم م َِن الَ ِّم مَا غشِ َي ُه ۜ ْم‬
çarparsa, hakikaten o, yıkılıp
gitmiştir.
ُ ُ ْ َ َ َ َٓ ْ ٓ َ َ ٰ َ
‫سائ۪ل ق ْد انَيْ َناك ْم م ِْن َع ُد ّوِك ْم‬ ِ ‫ يا ب ۪ن ا‬79 ‫َومَا هدى‬ 82. Şu da muhakkak ki ben,

ْ ُ َ ْ َ َْ ُّ
tevbe eden, inanan ve sâlih
ُ َ
‫َو ٰو َع ْدناك ْم جَان َِب الطورِ ال ْي َم َن َون َّزنلَا َعليْ ُم ال َم َّن‬ amel işleyen, doğru yolda

َْ َ َ ُ ْ ْ َّ َ
giden kimseyi bağışlarım.
َ ُُ
ِ‫ات مَا َر َزق َناك ْم َول تطغ ْوا ف۪يه‬ ِ ‫ كوا م ِْن ط ّي ِ َب‬80 ‫السل ٰوى‬ ‫و‬ 83. Seni acele ile kavmin-
َ ََ َ َ َ ْ َْ َ َ ُ َ َّ َ َ
81 ‫حل َعليْ ْم غض ۪ب ۚى َو َم ْن يل ِل َعليْهِ غض ۪بى فق ْد ه ٰوى‬
den ayrılmaya sevk eden ne-
ِ ‫في‬ dir, ey Mûsâ!

ٰ ْ ُ ِ َ َ َ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ َ ٌ َّ َ َ ّ ِ َ
82 ‫الًا ث َّم اه َتدى‬
84. Mûsâ: İşte, dedi, onlar
‫وا ۪ن لغفار ل ِمن تاب وامن وع ِمل ص‬ da benim peşimdeler. Ben,
َ َ ٰ ٓ َ َٓ ُ ْ ُ َ َ ٰ َ َ َ َ َ َ ْ َ َٓ َ
‫ قال هم ا ۬ولءِ ع اث ۪ري‬83 ‫جلك ع ْن ق ْومِك يَا ُموس‬
râzı olasın diye sana acele ile
‫وما اع‬ ‫ح ِْز ٌب‬
4 geldim Rabbim.
َ َ َ َ َّ َ َ َ ٰ َْ ّ َ َ َْ ُ ْ َ َ
‫ قال فا ِنا ق ْد ف َت َّنا ق ْو َمك م ِْن َب ْعد َِك‬84 ‫تض‬ ِ ‫بل‬
ِ ‫جلت ا ِلك ر‬ ِ ‫وع‬
85. Allah buyurdu: Senden

َ ٰ ٰٓ
sonra biz, kavmini imtihan
ً َ َ ْ َ
‫ ف َر َج َع ُموس ا ِل ق ْو ِمه۪ غض َبان اسِف ۚا‬85 ‫السام ِِر ُّي‬
َ َّ ‫َوا َ َض َّل ُه ُم‬ ettik ve Sâmirî onları yoldan
çıkardı.
ُ َ َ َ ََ ْ ُ ُ ََ َ َ َ
‫قال يَا ق ْو ِم ال ْم يَ ِع ْدك ْم َر ُّب ْم َوع ًدا َح َسن ًۜا افطال َعليْ ُم‬ 86. Bunun üzerine Mûsâ,
َْ ْ ََ ُ ٌ ‫ ْم َغ َض‬ ُ ْ َ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ُ ْ َ ْ
‫ب م ِْن َر ّبِ ْم فاخلف ُت ْم‬
öfkeli ve üzüntülü olarak
‫العهد ام اردتم ان يِل علي‬ kavmine döndü. Ey kavmim!
ُّْ ٰ ْ َْْ َ ُ َ
‫ قالوا مَٓا اخلف َنا َم ْوع َِد َك ب ِ َملك َِنا َولك َِّنا حِل َنٓا‬86 ‫َم ْو ِعد۪ي‬
Dedi, Rabbiniz size güzel bir
vaatte bulunmamış mıydı?

َّ ‫ك ٰذل َِك اَلَْق‬ َ َ َ َْ َ ََ ْ َْ َ ْ ً َ َْ Şu halde size zaman mı çok


87 ۙ‫السام ِِر ُّي‬ ‫اوزارا مِن ۪زينةِ القو ِم فقذفناها ف‬ uzun geldi, yoksa üstünüze
Rabbinizin gazabının inmesi-
ni mi istediniz de, bana olan
vaadinizden döndünüz?
77. And olsun ki biz Mûsâ’ya: Kullarımla birlikte gece-
leyin yola çık da, yetişilmesinden korkmaksızın ve endişe 87. Dediler ki: Biz sana
etmeksizin, denize kuru bir yol aç, diye vahyetmiştik. olan vaadimizden, kendi kud-
ret ve irademizle dönmedik.
78. Bunun üzerine o, askerleri ile birlikte onların peşine
Fakat biz, o kavmin zinet eş-
düştü. Deniz onları kaplayıp boğuverdi.
yasından birtakım ağırlıklar
79. Firavun, kavmini saptırdı, doğru yola sevk etmedi. yüklenmiş, sonra da onları
80. Ey İsrail Oğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık; bir yere atmıştık; aynı şekilde
Tûr’un sağ yanında sizinle vaadleştik ve size kudret helva- Sâmirî de atmıştı.
sı ile bıldırcın eti lütfettik.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 317


ANA SAYFAYA DÖN

88. Bu adam, onlar için, 16. CÜZ َ َ ‫السادَِس َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬317
َّ ‫ل ْز ُء‬ TÂ HÂ SÛRESİ

böğürebilen bir buzağı hey-


keli yaptı. Bunun üzerine:
ْ‫م‬ ُ ُ ٰ َٓ ٰ ُ َ َ ٌ َ ُ ُ َ ً َ َ ً ْ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ
İşte, dediler, bu, sizin de, ‫فاخرج لهم عِ جسدا ل خوار فقالوا هذا ا ِله‬
Mûsâ’nın da tanrısıdır. Şunu ً َ
ۙ‫ج ُع ا ِلْ ِه ْم قَ ْول‬ ْ‫ اَفَ َ يَ َر ْو َن ا َ َّل يَر‬88 ‫س‬
َ َ َ ٰ ُ ُٰ َ
unuttular ki. ِ ۜ ِ ‫واِل موس فن‬
ُ ٰ َ َ َ ْ ََ ْ َ َ ًّ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ َ
‫ َولقد قال ل ُه ْم ه ُرون‬89۟ ‫ضا َول نفعًا‬
89. O şeyin, kendilerine
hiçbir sözle mukabele ede- ‫ول يملِك لهم‬
meyeceğini, kendilerine ne
ُ َّ َ ُ ٰ ْ َّ ُ ُ َّ َ َّ َ ْ ُ ْ ُ َ َّ ْ َ َ ُ ْ َ ْ
bir zarar ne de bir fayda ver- ‫وين‬ ۪ ‫مِن قبل يا قو ِم ا ِنما فتِنتم بِه۪ۚ واِن ربم الرحن فاتبِع‬
mek gücünde olmadığını an-
ّٰ‫۪ني َحىت‬ َ ‫ب َح َعلَيْهِ َعكِف‬ َ ْ ‫ قَالُوا لَ ْن َن‬90 ‫۪يعوا ا َ ْمري‬ ُٓ ‫َواَط‬
layamadılar mı? ۪
ْ‫ك ا ِذْ َرا َ ْي َت ُهم‬ َ َََ َ ُ ُٰ َ َ َ ٰ ُ ََْ َ َْ
‫ قال يا هرون ما منع‬91 ‫جع ا ِلنا موس‬ ِ ‫ير‬
90. Hakikaten Harun, on-
lara daha önce: Ey kavmim!
ُ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ َ َّ َ َّ َ ُّ َ
‫ قال يَبْ َنؤ َّم‬93 ‫ت ا ْم ۪ري‬ ‫ ال تبِع ِۜن افعصي‬92 ۙ‫ضلوا‬
Demişti, siz bunun yüzünden
sadece fitneye uğradınız. Si-
َ ْ‫ول فَ َّرق‬ َ َُ َْ ُ َ ّ ْ َ ْ ‫َلتَا ْ ُخ ْذ بل‬
‫ح َيت۪ى َول ب ِ َراس۪ ۚى ا ِ۪ن خش۪يت ان تق‬
zin Rabbiniz şüphesiz çok
merhametli olan Allah’tır. Şu ‫ت‬ ِِ
َ ْ َ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ ْ َ
‫ قال ف َما خط ُبك‬94 ‫ب ق ْو ۪ل‬
halde bana uyunuz ve emri-
me itaat ediniz. ‫بني بن۪ى ا ِساي۪ل ولم ترق‬
ُ‫ضت‬ ْ َََ ُ ْ َ ْ َ َ ُ ْ ُ َ َ َ َ َ‫ي‬
‫ قال برت بِما لم يبروا بِه۪ فقب‬95 ‫اسام ِِر ُّي‬
ُ
91. Onlar: Biz, dediler,
Mûsâ aramıza dönünceye
kadar buna tapmaktan asla
‫ت ۪ل‬ ْ َ‫ك ٰذل َِك َس َّول‬َ َ َُْ َََ
‫الر ُسو ِل فنبذتها و‬ َّ ‫َقبْ َض ًة م ِْن اَثَر‬
vazgeçmeyeceğiz! ِ
َ َُ َْ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ َ َ َْ
‫اليٰوة ِ ان تقول‬ ‫ب فا ِن لك ِيف‬ ‫ قال فاذه‬96 ‫نفس۪ى‬
92. 93. Mûsâ: Ey Harun!

َّ َ ٰ ٰ ٓ ْ ُ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َ ً ْ َ َ َ َّ َ َ َ َ
Dedi, sana ne engel oldu da,

‫س واِن لك موعِدا لن تلف ۚه وانظر ا ِل ا ِل ِهك ال۪ي‬ ۖ ‫ل مِسا‬


bunların dalâlete düştükleri-
ni gördüğün halde peşimden
ً َ ْ َ ْ َ َ َّ ُ ُ َّ َ ّ َ ُ َ ۜ ً َ ْ َ َ َ ْ َ
97 ‫سف َّن ُه ِيف الَ ِّم ن ْسفا‬ ِ ‫ظلت عليهِ عكِفا نلح ِرقنه ثم نلن‬
gelmedin? Emrime âsi mi ol-
dun?
ً ْ ْ َ َّ ُ َ َ َ ُ َّ َ ٰ َٓ َّ ُ ّٰ ُ ُ ُ ٰ َٓ َّ
94. Harun: Ey annemin
oğlu! Dedi, saçımı sakalımı,
98 ‫شٔ عِلما‬ ٍ ‫ا ِنما ا ِلهم الل ال۪ي ل ا ِل ا ِل ه ۜو و ِسع كل‬
yolma! Ben, senin: «İsrail
Oğullarının arasına ayrılık
düşürdün; sözümü tutma- gösterdi, dedi.
dın!» demenden korktum.
97. Mûsâ: Defol! Dedi, artık hayatın boyunca sen: «Bana
95. Mûsâ: Ya senin zorun dokunmayın!» diyeceksin. Ayrıca senin için, kurtulamaya-
neydi, ey Sâmirî? Dedi. cağın bir ceza günü var. Tapmakta olduğun tanrına da bak!
96. O da: Ben, onların Yemin ederim, biz onu yakacağız; sonra da onu parça par-
görmediklerini gördüm. Zira ça edip denize savuracağız!
o elçinin izinden bir avuç 98. Sizin ilâhınız, yalnızca, kendisinden başka ilâh ol-
toprak alıp onu oraya attım. mayan Allah’tır. O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.
Bunu böyle nefsim bana hoş
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
318 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ٰ ٰ ُ‫ورة‬
‫طه‬ َ ‫ ُس‬318
16. CÜZ TÂ HÂ SÛRESİ dece on gün kaldınız.»

َ ‫ك م ِْن اَنْب َٓاءِ مَا قَ ْد َس َب َق َوقَ ْد اٰتَيْ َن‬


َ ْ َ َ ُّ ُ َ َ ٰ َ
104. Aralarında konuştuk-

‫اك‬ ۚ ‫كذل ِك نقص علي‬


ları konuyu biz daha iyi biliriz.
Onların en olgun ve akıllı ola-
ْ ُ ْ َ َّ َ ْ َ َ ْ َ ْ َّ َ
ِ‫ َم ْن اع َرض عن ُه فا ِن ُه ي ِمل يَ ْو َم القِيٰ َمة‬99 ۚ‫م ِْن ُدلنا ذِك ًرا‬
nı o zaman: «Bir günden faz-
la kalmadınız» der.
ً ْ َ َ َ َ َٓ َ َ ْ
101 ْۙ‫ح‬ ِ ِ‫اء ل ُه ْم ي ْوم القِيٰ َمة‬ ‫۪ين ف۪ي ۜهِ وس‬ َ ‫ادل‬ِ ‫ خ‬100 ۙ‫وِز ًرا‬ 105. Sana dağlar hakkında
sorarlar. De ki: Rabbim onları
ً
102ۚ ‫۪ني يَ ْو َمئ ٍِذ ُز ْرقا‬ َ ‫جرم‬ ْ ‫ش ال ْ ُم‬ ُ ُ ْ‫الصور َو َن‬ ُّ ‫يَ ْو َم ُينْ َف ُخ يف‬ ufalayıp savuracak.
ِ ِ ِ
َ ُ ُ َْ َ َْ ً ْ ‫ون بَيْ َن ُه ْم ا ِْن َلْ ُت ْم ا َِّل َع‬
106. Böylece yerlerini düm-
َ َُ َ ََ
‫ ن ُن اعل ُم ب ِ َما َيقولون‬103 ‫شا‬ ِ ‫يتخافت‬ düz, bomboş bırakacaktır.

َ َ َُ ََْ ً ْ َ َّ ْ ُ ْ َ ْ ً َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ُ ُ َ ْ 107. Orada ne bir iniş, ne


‫ ويسـٔلونك‬104۟ ‫ا ِذ يقول امثلهم ط ۪ريقة ا ِن لِتم ا ِل يوما‬ de bir yokuş görebileceksin.

ۙ ً َ ْ َ ً َ َ ُ َ ََ ًۙ َْ َّ َ ُ َْ ْ َُ َ ْ َ 108. O gün insanlar, ken-


106 ‫ فيذرها قاع صفصفا‬105 ‫سفها ر ۪ب نسفا‬ ِ ‫البا ِل فقل ين‬ ِ ‫ع ِن‬ disine muhalefet etmeksizin

َ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ‫َل تَ ٰرى ف‬
َّ ‫ون‬ ‫ يومئ ٍِذ يبِع‬107 ‫۪يها ع َِوجًا َول امتًا‬
o davetçiye uyacaklar. Artık,
‫اع‬ َ ِ ‫ادل‬ çok esirgeyici Allah hürmeti-

َ َّ َ َ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َ َ
ne sesler kısılmıştır. Bu yüz-
108 ‫ِلرح ٰ ِن ف ت ْس َم ُع ا ِل ه ْمسًا‬ ‫ت الصوات ل‬ ِ ‫ل عِوج ل ۚوخشع‬ den, fısıltıdan başka bir ses

َ َ َ َ ُ ٰ ْ َّ ُ َ َ َ ْ َ َّ ُ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ
işitemezsin.
‫ض ُل‬ ِ ‫يومئ ٍِذ لتنفع الشفاعة ا ِل من اذِن ل الرحن ور‬ 109. O gün, Rahmân’ın

َ ُ ُ َ َْ َ َ ََْ َ ََُْ ً َ izin verdiği ve sözünden râzı


۪‫ني ايْد۪ي ِه ْم َومَا خلف ُه ْم َول ي۪يطون بِه‬ ‫ يعلم ما ب‬109 ‫ق ْول‬ olduğu kimseden başkasının

َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ُّ َ ْ ّ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ َ ْ
şefaati fayda vermez.
‫حل‬ ‫وم وقد خاب من‬ ِۜ ‫ح القي‬ ‫ِل‬ ‫ل‬ ‫وه‬ ‫ج‬ ‫و‬ ‫ال‬ ‫ت‬
ِ ‫ن‬ ‫ع‬ ‫و‬ 110 ‫ا‬ً ‫م‬ ‫عِل‬
ِ 110. O, insanların gelecek-
ُ ََ َ َ ْ ُ َّ ‫ َو َم ْن َي ْع َم ْل م َِن‬111 ‫ظُلْمًا‬
lerini de geçmişlerini de bilir.
‫ات َوه َو ُمؤم ٌِن ف ياف‬ ِ َ ِ
‫ال‬ ‫الص‬ Onların ilmi ise bunu kapsa-

َّ َ ‫ َو َك ٰذل َِك اَن ْ َز ْنلَاهُ قُ ْرا ٰ ًنا َع َربيًّا َو‬112 ‫ضمًا‬


َ‫ص ْفنا‬ ْ َ ََ ً ُْ
yamaz.

ِ ‫ظلما ول ه‬ 111. Bütün yüzler, diri ve

ً ْ ْ ُ َ ُ ْ ُ ْ َ َ ُ َّ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْ َ her şeye hâkim olan Allah


113 ‫ف۪يهِ مِن الوع۪ي ِد لعلهم يتقون او ي ِدث لهم ذِكرا‬ için eğilip boyun bükmüştür.
Zulmü yüklenen kimse, ger-
çekten perişan olmuştur.

99. İşte böylece geçmiştekilerin haberlerinden bir kıs- 112. Her kim, mümin ola-
mını sana anlatıyoruz. Şüphesiz ki, tarafımızdan sana bir rak sâlih amel işlerse, artık o,
zikir verdik. ne zulümden ne de hakkının
çiğnenmesinden korkar.
100. Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz ki kıyamet gü-
nünde o, ağır bir günah yükünü yüklenecektir. 113. Biz onu böylece Arap-
ça bir Kur’an olarak indirdik
101. Bu kimseler, onda ebedî kalırlar. Onlar için kıyamet ve onda ikazları tekrar tekrar
gününde bu ne kötü! açıkladık. Umulur ki onlar gü-
102. O günde Sûr’a üflenir ve biz o zaman günahkârları, nahtan korunurlar yahut da o
gözleri gömgök donmuş bir halde mahşerde toplarız. Kur’an kendileri için bir ibret
103. Aralarında birbirlerine şöyle derler: «Dünyada sa- ortaya koyar.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 319
ANA SAYFAYA DÖN

114. Gerçek hükümdar 16. CÜZ َ َ ‫السادَِس َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬319
َّ ‫ل ْز ُء‬ TÂ HÂ SÛRESİ

olan Allah, yücedir. Sana


O’nun vahyi tamamlanmaz-
ْ َ ْ ٰ ْ ُ ْ ْ َ ْ َ َ َ ُّ َ ْ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ َ
dan önce Kur’an’da acele ‫فتعال الل الملِك الق ۚ ول تعجل بِالقرا ِن مِن قب ِل‬
etme ve «Rabbim, ilmimi ar-
ْ‫ َولَ َقد‬114 ‫َ ْ ُ ْ ٰٓ َ ْ َ َ ْ ُ ُۘ َوقُ ْل َر ّب ز ْدن عِلْمًا‬
tır» de. ۪ ِ ِ ‫ان يقض ا ِلك وحيه‬
َ ً ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ ٰ ٓ َٓ ْ َ
‫ واِذ‬115۟ ‫ند ل عزما‬ ِ ‫ع ِهدنا ا ِل ادم مِن قبل فنِس ولم‬
115. And olsun biz, daha
önce de Âdem’e ahit vermiş-
tik. Ne var ki o, unuttu. Onda ٰ َ َ ْ ٓ َّ ُٓ َ َ َ َ َ ٰ ُ ُ ْ َ ٰٓ َ ْ َ ْ ُ
azim de bulmadık. 116 ‫۪يس اب‬ ۜ ‫قلنا ل ِلملئ ِكةِ اسجدوا ِلدم فسجدوا ا ِل ا ِبل‬
ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ َ َ ٌّ ُ َ َ ٰ َّ ُ َ ٰ َٓ َ ْ ُ َ
116. Bir zaman biz melek-
‫جك ف ي ِر َج َّنك َما‬ ِ ‫فقلنا يا ادم ا ِن هذا عدو لك ول ِزو‬
َ َ َ َ َ ُ َ َّ َ َ َ َّ ٰ ْ َ َ َّ َ ْ َ
lere: Âdem’e secde edin! De-
ٰ ْ
118 ۙ‫ ا ِن لك ال توع ف۪يها ول تعرى‬117 ‫مِن النةِ فشق‬
miştik. Onlar hemen secde

ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َّ َ َ
ettiler; yalnız İblis hariç. O,
ُ َ َّ َ َ
‫ ف َو ْس َوَس ا ِلْهِ الشيْطان‬119 ‫۪يها َول تضٰح‬ ‫وانك ل تظم۬ؤا ف‬
diretti.
117. Bunun üzerine: Ey
ٰ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ ٰ َ َ ُّ ُ َ ْ َ ُ َ ٰ َٓ َ َ
Âdem! Dedik, bu, hem se- 120 ‫ل َو ُمل ٍك ل َيبْل‬ ِ ‫ال‬ ِ ‫قال يا ادم هل ادلك ع شجرة‬
َ ْ َ َ َ َ َ ُ ُْٰ َ َ َُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ََ
nin için hem de eşin için bü-

ِ ‫فاك مِنها فبدت لهما سواتهما وط ِفقا ي ِص‬


‫ان‬ ‫ف‬
yük bir düşmandır. Sakın sizi

َ َ ُ َّ َ ُ َ ٰ ٰٓ َ َ َّ َ ْ ََ
cennetten çıkarmasın; sonra,
sıkıntı çekersin! ٰ
121 ۖ‫علي ِهما مِن ور ِق النةِۘ وعص ادم ربه فغوى‬ َ َ ْ َ ْ
118. Şimdi burada senin
َ‫طا مِنْها‬ َ ْ َ َ ٰ َ َ ْ َ َ َ َ َ ُ ُّ َ ُ ٰ َ ْ َّ ُ
için ne acıkmak vardır, ne de
ِ ‫ قال اهب‬122 ‫ثم اجتبيه ربه فتاب عليهِ وهدى‬
ُ ّ ْ ُ َّ َ ْ َ َّ َ ٌّ ُ َ ُ ُ ْ َ
‫ج۪يعًا َبعض ْم لِ َ ْعٍض عدو ۚفا ِما يات ِينم مِن۪ى هدى‬
ً
çıplak kalmak.
119. Yine burada sen, su-
suzluk çekmeyecek, sıcaktan َ َْ َ ْ ََ ٰ ْ َ َ َ ُّ َ َ َ َ َ ُ َ َ َّ َ َ
da bunalmayacaksın. ‫ ومن اعرض‬123 ‫ضل ول يشق‬ ِ ‫فم ِن اتبع هداي ف ي‬
120. Derken şeytan onun ْ
ِ‫شهُ يَ ْو َم القِيٰ َمة‬ ُ ُ ْ‫كا َو َن‬ ً ْ َ ً َ َ ُ َ َّ َ
‫ع ْن ذِك ۪ري فا ِن ل مع۪يشة ضن‬
ْ َ
aklını karıştırıp «Ey Âdem!
Dedi, sana ebedîlik ağacını
125 ‫۪يا‬ ً ‫ت بَص‬ ُ ْ‫شتَن۪ٓى ا َ ْعٰم َوقَ ْد ُكن‬ ْ َ ‫ قَ َال َر ّب ل َِم َح‬124 ‫ا َ ْعٰم‬
ve sonu gelmez bir saltanatı ِ
göstereyim mi?»
121. Nihayet ondan yedi-
ler. Bunun üzerine kendilerine 123. Dedi ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan
ayıp yerleri göründü. Üstlerini inin! Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hida-
cennet yaprağı ile örtmeye yetime uyarsa o dalâlete düşmez ve bedbaht olmaz.
çalıştılar. Âdem Rabbine âsi 124. Kim de benim zikrimden yüz çevirirse şüphesiz
olup yolunu şaşırdı. onun için dar bir geçim vardır ve biz onu, kıyamet günü kör
122. Sonra Rabbi onu seç- olarak haşredeceğiz.
kin yarattı; tevbesini kabul etti 125. O: Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa
ve doğru yola yöneltti. ben, gören birisiydim! Der.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


320 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ٰ ٰ ُ‫ورة‬
‫طه‬ َ ‫ ُس‬320
16. CÜZ TÂ HÂ SÛRESİ 129. Eğer Rabbinden,
daha önce sâdır olmuş bir
َ ٰ ََ ٰ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ٰ َ َ َ َ َ َ َ ُ َٰ َ ْ َ َ َ ٰ َ َ َ söz ve tayin edilmiş bir vâde
‫وكذل ِك‬126‫قالكذل ِكاتتكاياتنافنس۪يتهاۚوكذل ِكالومتنس‬ olmasaydı, elbette ki azap
ْٰ ُ َ َََ َّ ٰ ْ َ ََ َْ ْ َ َْ
‫خ َرة‬ ِ َ‫سف َول ْم يُؤم ِْن بِاي‬
derhal gerekli olurdu.
ِ ‫اب ال‬ ‫ات ربِه۪ۜ ولعذ‬ ‫ن ۪زي من ا‬ 130. Sen, onların söyledik-

‫ون‬ ُ ‫ك َنا َقبْلَ ُه ْم م َِن الْ ُق‬


‫ر‬
ْ َ ْ َ ْ َ ْ َُ ْ َ ْ َ ََ
‫ل‬‫ه‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ك‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ل‬ ‫د‬
ِ ‫ه‬ ‫ي‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ف‬ ‫ا‬ 127 ‫ق‬
ٰ ْ َ َ ُّ َ َ
‫اشد واب‬
lerine sabret. Güneşin doğ-
ِ masından önce de batmasın-

128 ۟‫ول انلُّه‬


ٰ ُ َ‫ساكِنِه ۜ ْم ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰي‬ َ ‫ون يف َم‬ َ ُ ْ َ dan önce de Rabbini Hamd
ِ ۬ ‫ل‬ ِ ‫ات‬ٍ ۪ ِ ۪ ‫يمش‬ ile tesbih et; gecenin bir kısım

ٌ َ َ ََ َ ْ ‫َول َ ْو َل َك َم ٌة َس َب َق‬
saatleri ile gündüzün etrafın-
129 ‫م‬ ۜ ًّ ‫ت م ِْن َر ّبِك لكن ل َِزامًا َوا َجل ُم َس‬ ِ da da tesbih et ki, Allah’ın rı-

َّ ِ ُ ُ َ ْ َ َ ّ َ ْ َ ْ ّ َ َ َ ُ ُ َ َ ٰ َ ْ ْ َ
zasına eresin.
ْ
‫فاص ِب ع مايقولون وسبِح ِبم ِد ربِك قبل طلوع الشمِس‬ 131. Sakın, kendilerini de-

َ َّ َ َ َ َّ َ َ ْ َ َ ْ ّ َ َ ْ َّ ٓ َ ٰ ْ َ َ ُ ُ َ ْ َ َ
nemek için onlardan bir kıs-
‫ئ ال ِل فسبِح واطراف انلهارِ لعلك‬ ِ ‫وقبل غروبِهاۚ ومِن انا‬ mını faydalandırdığımız dün-

َ ٰ َ َ َ َّ َ َ
ya hayatının süsüne gözlerini
ْ ٰ َ
‫ َول ت ُم َّدن عيْنيْك ا ِل َما َم َّت ْع َنا ب ِ ٓ ۪ه ا ْز َواجًا مِن ُه ْم‬130 ‫ت ْرض‬ dikme! Rabbinin rahmeti ile
ihsan ettiği rızık hem daha
ٰ َ ٌْ َ َ َّ ُْ َ ْ ْ ُّ ٰ َ ْ َ َ ْ َ
131 ‫ي َواب ْق‬ ‫ادلن َيا نلِ َفت ِ َن ُه ْم ف۪ي ۜهِ ورِزق ربِك خ‬ ِ ‫زهرة اليوة‬
hayırlı, hem de daha sürekli-
dir.
َْ ً َ ُ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ِ ٰ َّ َ َ ْ َ ْ َُْ
‫ب عليْ َه ۜا ل ن ْس َـٔلك رِ ْزقاۜ ن ُن‬ ِ ‫ط‬ ‫اص‬ ‫و‬ ‫ة‬‫و‬ ‫ل‬ ‫الص‬ ِ ‫وامر اهل‬
‫ب‬ ‫ك‬ 132. Ailene namazı emret;
kendin de ona sabırla devam
ٰ َ َْ َ َْ ُ ََ ْ ُ ْ َ ُُ َْ
۪ۜ‫۪ينا بِايَ ٍة م ِْن َر ّبِه‬ ‫ وقالوا لول يات‬132 ‫ك َوال َعاق َِبة ل َِّلتق ٰوى‬ ۜ ‫نرزق‬
et. Biz, senden rızık istemiyo-
ruz; biz seni rızıklandırıyoruz.
ْ‫اهم‬ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ ْ َ َ ٰ ُْ ُ ُّ َ ََُّ ْ َْ َََْ Güzel sonuç takvâ ehli içindir.
‫ ولو انا اهلكن‬133 ‫لول‬ ۫ ‫اولم تات ِ ِهم بيِنة ما ِيف الصحِف ا‬ 133. Onlar: O bize Rabbin-
َ‫ول َف َن َّبع‬ ً ُ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َّ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ
‫اب مِن قبلِه۪ لقالوا ربنا لول ارسلت ا ِلنا رس‬ ٍ ‫بِع‬
‫ذ‬
den bir mucize getirmeli değil
ِ miydi? Dediler. Önce kitaplar-

ۚ‫تبصوا‬
ُ َّ َ َ ‫ت ّبٌص َف‬ َ َ ‫ قُ ْل ُك ٌّل ُم‬134 ‫اٰيَات َِك م ِْن َقبْل ا َ ْن نَ ِذَّل َو َنْ ٰزى‬ dakinden kendilerine apaçık
ِ ِ bir burhan gelmedi mi?
ٰ ْ َ ِ ّ ‫اب ال‬ ْ َ ‫ون َم ْن ا‬ َ ََُْ َ َ
135 ‫السوِ ِّي َو َم ِن اه َتدى‬ َّ ‫اط‬ ِ ‫ر‬ ُ ‫ح‬ َ ‫ص‬ ‫فستعلم‬
134. Eğer biz, bundan
önce onları bir azapla helâk
etseydik, muhakkak ki şöyle
diyeceklerdi: Ya Rabbimiz!
Bize bir elçi gönderseydin de,
126. Buyurur ki: İşte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz gel-
şu aşağılığa ve rüsvaylığa
di; ama sen onlardaki hakikati görmemezlikten geldin. Bu-
düşmeden önce âyetlerine
gün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!
uysaydık!
127. Haddi aşanı ve Rabbinin âyetlerine inanmayanı
135. De ki: Herkes bek-
işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli
lemektedir: Herkes gözet-
ve daha süreklidir.
lemektedir, o halde siz de
128. Bizim, onlardan önce nice nesilleri helâk etmiş ol- gözetleyin. Yakında anlaya-
mamız kendilerini yola getirmedi mi? Hâlbuki onların yurt- caksınız; doğru yolun yolcu-
larında gezip dolaşırlar. Bunda, elbette ki akıl sahipleri için ları kimmiş ve hidayette olan
nice ibretler vardır. kimmiş!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 321
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫الساب َع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬321
َّ ‫ل ْز ُء‬
17. CÜZ
ِ ENBİYÂ SÛRESİ

َ ِ ‫َو‬ ٌ َّ ّ َ ٌ ّ ٓ َ َْْ ُ‫ورة‬


َ ‫ُس‬
ِ ‫ال ُسنوب ِ َريةاءِالنب ِ َيٓاءِ َم‬
21 – ENBİYÂ SÛRESİ ‫ه‬ ‫كية‬ َ ِ ‫ك َّية َوم‬
ِ‫ه‬ ْ َ ْ ُ
ً ٰ 21 – ً ENBİYÂ
َ‫شة‬ َٰ َ َ ْ َ َ َ ْ َ SÛRESİ
َ ْ ‫َواث ْ ِمنَ َتائَا ٌة واثنتا عشة اية َع‬ ٌَ
Bismillâhirrahmânirrahîm
‫ايَة‬ ‫مِائة‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ
1. İnsanların hesapları ‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
yaklaştı. Hal böyle iken yine,
ْ َ ُ ْ ُ َْ َ ُ َ ‫ت َب ل َِّلناِس ح‬ َ َ ‫ا ِْق‬
gaflet içinde yüz çevirmekte- ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ‫ مَايَات۪ي ِه ْم‬1 ‫ون‬ ۚ ‫ِس ُاب ُه ْم َوه ْم ۪يف غفل ٍة مع ِرض‬
َ ْ ُ ْ ‫م ِْن ذ ِْكر م ِْن َر ّبه ْم ُمْ َدث ا َِّل‬
ler. 17

2. 3. Rablerinden kendileri- 2 ۙ‫اس َت َم ُعوهُ َوه ْم يَل َع ُبون‬ ٍ ِِ ٍ


ne yeni bir ihtar gelmeye gör-
‫ش‬ ٌ َ َ ‫۪ين ظَلَمُواۗ َه ْل ٰه َٓذا ا َِّل ب‬َ ‫ج ٰوى اََّل‬
ۗ
ْ َّ‫سوا انل‬ ُ ُ‫َله َِي ًة قُل‬
ُّ َ َ ‫وب ُه ۜ ْم َوا‬
sün, onlar bunu ille de alaya
َ ّ َ َ َ ُ ُْ ْ ََُْ َ ْ ّ َ َََُْ ْ ُ ُْ
‫ قال َر ۪ب َي ْعل ُم‬3 ‫رون‬
alarak kalpleri oyuna eğlen-
ceye dalarak dinlemişlerdir. ِ ‫مِثلۚم افتاتون السِحر وانتم تب‬
ُٓ َ ْ ُ ‫۪يع الْ َعل‬ َّ ‫ال ْرِض َو ُه َو‬ َ ْ َ َٓ َّ َْ َْ
‫ بَل قالوا‬4 ‫۪يم‬ ُ ‫السم‬
O zalimler şöyle fısıldaştılar:
Bu, sizin gibi bir beşer olmak- ۘ ‫و‬ ِ ‫ء‬ ‫ا‬‫م‬ ‫الس‬ ‫يف‬ِ ‫القو‬
‫ل‬
َ ٰ ْ َْ َ ُ ْ ُ َْٰ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ
‫يه بَل ه َو شاع ٌِرۚ فل َيات َِنا بِايَ ٍة كمَٓا‬
tan başka nedir ki! Siz gözü-
nüz göre göre büyüye mi ka- ‫اضغاث اح ٍم ب ِل افت‬
ََ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ٰ َٓ َ ُ َْ َ ُ
‫ت قبْل ُه ْم م ِْن ق ْر َي ٍة اهلك َناهاۚ اف ُه ْم‬ ‫ ما امن‬5 ‫ا ْرسِل ال َّولون‬
pılıyorsunuz?

ُٓ َ َ ٓ ُ ً َ َّ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ َ ُ ْ ُ
4. Dedi ki: Rabbim, yerde
ve gökte her sözü bilir. O,
‫وح ا ِلْ ِه ْم ف ْس َـٔلوا‬ ۪ ‫ وما ارسلنا قبلك ا ِل رِجال ن‬6 ‫يؤمِنون‬
ُ ْ َ َ َ َ ُْ ْ ْ ّ ََْ
hakkıyla işiten ve bilendir.
5. «Hayır, dediler, bunlar ‫ َومَا َج َعل َناه ْم َج َس ًدا‬7 ‫اهل الِك ِر ا ِن كن ُت ْم ل ت ْعل ُمون‬
ُ ْ ُ َ ُ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َ
‫ ث َّم َص َدق َناه ُم‬8 ‫۪ين‬ َ ‫ادل‬ِ ‫ام َومَا كنوا خ‬ َ ‫الط َع‬
saçma sapan rüyalardır; bila-
kis onu kendisi uydurmuştur; ‫لياكلون‬
belki de o, şairdir. Eğer öyle
َ ‫ك َنا ال ْ ُمْسف‬ ْ َ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ
değilse bize hemen, önceki- 9 ‫ني‬ ِ۪ ‫الوعد فانيناهم ومن نشاء واهل‬
َ ُ َ َََ ُ ْ ُ َ ْ َْ ََ
۟ ‫لق ْد ان َزنلَ ٓا ا ِلْ ْم ك َِتابًا ف۪يهِ ذِك ُرك ۜ ْم اف ت ْعقِل‬
lere gönderilenin benzeri bir
âyet getirsin.» 10 ‫ون‬
6. Bunlardan önce helâk
ettiğimiz hiçbir belde iman et-
memişti de, şimdi bunlar mı 9. Sonra onlara verdiğimiz vaadi yerine getirdik; böyle-
iman edecekler? ce, hem onları hem de dilediğimiz başka kimseleri
7. Biz, senden önce de, kurtulu-şa erdirdik; haddi aşanları da helâk ettik.
kendilerine vahyettiğimiz er- 10. And olsun, öyle bir kitap indirdik ki, şan ve şerefiniz
kekleri peygamber olarak ondadır. Hâlâ akıllanmaz mısınız?
gönderdik. Eğer bilmiyorsa-
nız Erbabı Zikre sorunuz.
8. Biz onları, yemek yemez
birer ceset olarak yaratmadık.
Onlar ebedî de değillerdir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


322 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْْ َ ُ
17. CÜZ ‫ورةُ النب ِ َيٓاء‬ ‫ س‬322 ENBİYÂ SÛRESİ kadar bu feryatları sürüp gi-
der.
ً‫ت ظَال َِم ًة َواَن ْ َشاْنَا َب ْع َد َها قَ ْوما‬ ْ َ‫َو َك ْم قَ َص ْم َنا م ِْن قَ ْر َية َكن‬ 16. Biz, göğü, yeri ve bun-
ٍ lar arasındakileri, oyuncular
ُ َ ْ َ َ َ ‫ا ٰ َخر‬
َۜ ‫ فَل َّٓما ا َح ُّسوا بَا َس َنٓا ا ِذا ُه ْم مِنْ َها يَ ْرك ُض‬11 ‫ين‬
olarak yaratmadık.
12 ‫ون‬ ۪
ٰ
17. Eğer bir eğlence edin-
ُ َّ َ ُ
‫ساكِنِ ْم ل َعل ْم‬ ْ ‫َلتَ ْر ُك ُضوا َو‬
َ ‫ارج ُٓعوا ا ِل َٓما اُتْر ْف ُت ْم ف۪يهِ َو َم‬ mek isteseydik, kendi tara-
ِ ِ fımızdan edinirdik. Biz bunu
َ ْ ْ َ َ َ َ َ َ َّ ُ َّ َٓ َ ْ َ َ ُ َ َ ُ َ ْ ُ
‫ت ت ِلك‬ ‫ فما زال‬14 ‫ قالوا يا ويلنا ا ِنا كنا ظالِم۪ني‬13 ‫تسـٔلون‬
yapanlardan değiliz.

َْ َ ُ َ ْ َ َ ّٰ َ ْ ُ ٰ ْ َ
18. Bilakis biz, hakkı bâtılın
‫ َومَا خلق َنا‬15 ‫۪ين‬ َ ‫۪يدا َخا ِمد‬
ً ‫اه ْم َحص‬ ‫دعويهم حىت جعلن‬ tepesine atarız da o, bâtılın

َ َ ْ َ َ َ ْ َ َٓ َّ
işini bitirir. Bir de bakarsın ki,
َ َ َّ َ ْ َ َٓ ْ َ َ ْ َ َ
‫خذ ل ْه ًوا‬ ِ ‫ لو اردنا ان نت‬16 ‫اء َوال ْرض َوما بَين ُه َما ل ِع ۪بني‬ ‫السم‬
bâtıl yok olup gitmiştir. Allah’a
yakıştırdığınız sıfatlardan do-
َ َ َْ ُ َْ ْ َ ‫َل َّتَ ْذنَاهُ م ِْن َ ُدلنَّاۗا ِْن ُك َّنا فَا ِعل‬
‫ال ّ ِق ع‬ ‫ بَل نق ِذف ِب‬17 ‫۪ني‬
layı yazıklar olsun size!

ُ ْ ُ َ ْ
19. Göklerde ve yerde kim-
َ ُ َ ُ َ َ ُ َ
18 ‫الَا ِط ِل ف َي ْد َمغ ُه فا ِذا ه َو َزاهِ ٌۜق َول ُم ال َويْل م َِّما ت ِصفون‬ ler varsa O’na aittir. O’nun

َ ْ َ َ ٰ َّ
huzurunda bulunanlar, O’na
َ ُ ْ َ َْ َ َُْ ْ ََ ْ ْ َ ُ ََ
‫بون‬ ‫ك‬ ‫ت‬‫س‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ه‬ ‫د‬ ‫ِن‬‫ع‬ ‫ن‬ ‫م‬‫و‬ ‫ض‬ ۜ ِ ‫ر‬ ‫ل‬ ‫ا‬‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫و‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫يف‬ِ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫و‬
ibadet hususunda kibirlen-
ِ mezler ve yorulmazlar.
َ ‫ون َّالْ َل َوانلَّ َه‬
َ ُ ّ َُ َ ُ ْ َ َْ َ َ َ َ ْ َ
‫ار‬ ‫ يسبِح‬19 ‫ون‬ ۚ ‫عن عِبادتِه۪ ول يستحِس‬ 20. Onlar, bıkıp usanmak-

َ ْ َ ً َ ٰ ُٓ َ َّ َ َ َُُْ َ
sızın gece gündüz tesbih
َ ُ ُْ ْ ُ ْ ِ
21 ‫ ام اتذوا ال ِهة مِن الرِض هم ينِشون‬20 ‫ليفتون‬ ederler.

ْ َ ْ ّ َ ّٰ َ َ ْ ُ َ َ َ َ َ َ ُ ّٰ َّ ٌ َ ٰ َٓ َ َ َْ
21. Yoksa onlar, yerden
‫ب العرِش‬ ِ ‫ر‬ ِ ‫الل‬ ‫ان‬‫ح‬‫ب‬ ‫س‬ ‫ف‬ ۚ‫ا‬ ‫ت‬‫د‬ ‫س‬ ‫ف‬ ‫ل‬ ‫الل‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫ة‬ ‫ِه‬ ‫ل‬‫ا‬ ‫ا‬‫م‬ ‫ه‬
ِ ‫۪ي‬ ‫ف‬ ‫ن‬ ‫لو ك‬ birtakım tanrılar edindiler de,

ُ َ َّ َ َ ُ ُ ُ ْ َ ُ َ َ ُ ölüleri onlar mı diriltecekler?


َ
‫ا ِماتذوا‬23‫ لي ُ ْس َـٔلع َّما َيف َعل َوه ْمي ُ ْس َـٔلون‬22‫ع َّمايَ ِصفون‬ 22. Eğer yerde ve gökte
ْ َ َ ْ َ ُْ َ ٰ ْ ُ َ َُْ ُ َ ُْ ًَ ٰ ٓ ُ ْ
‫ع َوذِك ُر‬
Allah’tan başka tanrılar bu-
ِ ‫مِن دون ِه۪ ال ِه ۜة قل هاتوا برهان ۚم هذا ذِكر من م‬ lunsaydı, yer ve gök, kesinlik-

َ ُ َ َْ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ
24 ‫ال َّق ف ُه ْم ُم ْع ِرضون‬
le bozulup gitmişti. Demek ki
ۙ‫ل بل اكثهم ل يعلمون‬ ۜ ۪ ‫من قب‬ Arş’ın Rabbi olan Allah, onla-
rın yakıştırdıkları sıfatlardan
münezzehtir.

11. Zalim olan nice beldeyi kırıp geçirdik; arkasından da 23. Allah, yaptığından so-
başka nice topluluklar vücuda getirdik. rumlu tutulmaz; onlar ise sor-
guya çekileceklerdir.
12. Azabımızı hissettiklerinde onlar bakarsın ki oralar-
dan kaçarlar! 24. Yoksa O’ndan başka
birtakım tanrılar mı edindi-
13. «Kaçmayın! İçinde bulunduğunuz refaha ve yurtları- ler? De ki: Haydi delillerinizi
nıza dönün! Çünkü sorguya çekileceksiniz!» getirin! İşte benimle beraber
14. «Vay başımıza gelenlere! Dediler; gerçekten biz za- olanların Kitab’ı ve benden
lim insanlarmışız.» öncekilerin Kitab’ı. Hayır, on-
15. Biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine çevirinceye ların çoğu hakkı bilmezler; bu
yüzden de yüz çevirirler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 323
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫الساب َع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬323
َّ ‫ل ْز ُء‬
25. Senden önce hiçbir 17. CÜZ
ِ ENBİYÂ SÛRESİ

resul göndermedik ki ona:


«Benden başka İlâh yoktur;
َ‫وح اَِلْهِ َانَّ ُه َٓل ا ِٰل‬ ٓ ُ‫ك م ِْن َر ُسول ا َِّل ن‬ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َٓ َ
ِ ‫وما ارسلنا مِن قبل‬
şu halde bana kulluk edin» ۪ ٍ
diye vahyetmiş olmayalım.
ُ‫حانَ ۜه‬ َ ْ‫الر ْح ٰ ُن َو َ ًدلا ُسب‬ َّ ‫اتَ َذ‬ َّ ُ َ َ ُ ُ ْ َ َ۬ َ ٓ َّ
26. Rahmân çocuk edindi, ‫ وقالوا‬25 ‫ون‬ ِ ‫ا ِل انا فاعبد‬
َ ُ َْ َ ُ َ َ ْ ٌ ْ
‫ ل ي َ ْسبِقون ُه بِالق ْو ِل َوه ْم بِا ْم ِره‬26 ۙ‫بَل ع َِباد ُمك َر ُمون‬
dediler. Hâşâ! O, bundan mü-
nezzehtir. Bilakis onlar ihsa-
na mazhar olmuş kullardır.
ۙ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ َْ َ َ َ ْ َْ ََْ َ ُ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ
‫ يعلم ما بني ايد۪ي ِهم وما خلفهم ول يشفع‬27 ‫يعملون‬
ُ ٰ َ ْ َ َّ
27. O’ndan önce konuş-
ُْ َ ُ ْ ْ َ
mazlar; onlar, sadece O’nun
‫ َو َم ْن َيقل‬28 ‫ارتض َوه ْم م ِْن خش َيتِه۪ ُمشفِقون‬ ‫ا ِل ل ِم ِن‬
َْ َ ٰ َ ٰ ّٓ ْ
emri ile hareket ederler.
َْ َ ٰ َ ُ
28. Allah, onların yaptık- ‫مِن ُه ْم ا ِ۪ن ا ٌِل م ِْن دونِه۪ فذل ِك ن ۪زيهِ َج َه َّن َۜم كذل ِك ن ِزي‬
َ َْ َّ َ ُٓ َ َ َ َّ َ َ ْ َ َ َ َ َّ
larını da, yapacaklarını da
bilir. Allah rızasına ulaşmış ‫ات َوال ْرض‬ ِ َ
‫و‬ ٰ
‫م‬ َّ
‫الس‬ ‫ن‬ ‫ اولم ير ال۪ين كفروا ا‬29 ‫۪ني‬ ۟ ‫الظالِم‬
َ ٔ ْ َ َّ ُ ِ ٓ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ً ْ َ َ َ َ
olanlardan başkasına şefaat
ّ‫ح‬ٍۜ ‫ش‬ ٍ ‫كنتا رتقا ففتقناهم ۜا وجعلنا مِن الماء كل‬
etmezler. Onlar, Allah korku-

َ ‫س ا َ ْن تَم‬ َْ ْ َ َ َ َ ُ ُْ َ ََ
sundan titrerler!
ْ‫۪يد بهم‬ َ ِ َ‫ل ْرِض َروا‬ َ
‫ وجعلنا ِيف ا‬30 ‫اف يؤمِنون‬
29. Onlardan her kim:
ِِ
َ‫ َو َج َعلْنا‬31 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ً ُ ُ ً َ َ َ ْ َ َ َ
«Tanrı O değil, benim!» der-
se, biz onu cehennemle ce- ‫وجعلنا ف۪يها ف ِجاجا سب لعلهم يهتد‬
َ ُ ٰ َ ُ ً ُ ْ َ ً ْ َ َٓ َّ
32 ‫اء َسقفا مفوظاۚ َوه ْم ع ْن ايَات َِها ُم ْع ِرضون‬
zalandırırız. İşte biz, zalimle-
re böyle ceza veririz! ‫السم‬
ٌّ ُ َْ َّ َ َ َّ َ َ ْ َّ َ َ َ َّ ُ
‫ار َوالش ْمَس َوالق َم َۜر كل‬ ‫َوه َو ال۪ي خلق الل وانله‬
30. İnkâr edenler, gökler-
le yer bitişik bir halde iken
َ َ َ َ َْ َ َ َ َ َ ُ َ َْ ََ
‫ش م ِْن قبْلِك‬
bizim, onları birbirinden ko-
pardığımızı ve her canlı şeyi
ٍ ‫ِب‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ج‬ ‫ا‬ ‫م‬‫و‬ 33 ‫ون‬ ‫۪يف فل ٍك يسبح‬
sudan yarattığımızı görüp dü-
ُ َ َٓ ْ َ ُّ ُ َ ُ َ ْ ُ ُ َ َّ ْ ۬ َ َ َ ْ ُ ْ
şünmediler mi? Yine de inan- ‫ كل نفٍس ذائ ِقة‬34 ‫ادلون‬ ِ ‫اللۜ افائ ِن مِت فهم ال‬
َ ُ َ ً ْ ْ َ ْ َ ّ َّ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ َ ْ
35 ‫ي ف ِت َنةۜ َوا ِلْ َنا ت ْر َج ُعون‬
mazlar mı?
31. Onları sarsmasın diye ِ ‫الش وال‬ ِ ِ ‫ت ونبلوكم ب‬ ِ ۜ ‫المو‬
yeryüzünde bir takım dağ-
lar diktik. Orada geniş geniş
yollar açtık; ta ki doğru yolları 34. Biz, senden önce de hiçbir beşere ebedîlik verme-
bulsunlar. dik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar?
32. Biz, gökyüzünü sağlam 35. Her canlı, ölümü tadacaktır. Bir deneme olarak sizi
bir tavan gibi yaptık. Onlar hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize dön-
ise, gökyüzünün âyetlerinden dürüleceksiniz.
yüz çevirirler.
33. O, geceyi, gündüzü,
güneşi, ayı... Yaratandır. Her
biri bir yörüngede yüzmekte-
dirler.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
324 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ َ ُ 324
17. CÜZ ‫ورةُ النب ِ َيٓاء‬ ‫س‬ ENBİYÂ SÛRESİ 40. Bilâkis kendilerine bu
ateş öyle ânî gelir ki, onları
ً‫ك ا َِّل ُه ُزوۜا‬ َ َ ُ َّ َ ْ
‫خذون‬ ٓ ُ َ َ َ َّ َ ٰ َ َ َ
ِ ‫واِذا راك ال۪ين كفروا ا ِن يت‬
şaşırtır. Artık, onu ne redde-
debilirler, ne de kendilerine
ْ‫الر ْحٰن ُهم‬ َّ ‫كر‬ ْ ْ ُ َ ْ ُ ََ ٰ ُ ُ ْ َ َّ َ ٰ َ mühlet verilir.
ِ ِ ‫اهذا ال۪ي يذكر ال ِهت ۚم وهم ب ِ ِذ‬ 41. And olsun, senden ön-
ْ‫يم‬ ُ ُ َ َ َ ْ ُ َ ْ ْ َ ُ َ َ
‫ خلِق الِنسان مِن عج ٍۜل سا ۪ر‬36 ‫كاف ُِرون‬
ceki peygamberlerle de alay
edildi; ama onları alaya alan-
ُ‫ون َم ٰىت ٰه َذا ال ْ َو ْعد‬ َ ُ ََُ
‫ ويقول‬37 ‫ون‬
ُ ْ َ ْ َ َ َ َٰ
ِ ‫جل‬ ِ ‫ايت ف تستع‬ ۪ ‫اي‬
ları, o alay konusu ettikleri
şey kuşatıverdi.
َ‫ك َف ُروا ح۪ني‬ َ َ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ ‫صادِق‬ َ ‫ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬
‫ لو يعلم ال۪ين‬38 ‫۪ني‬ 42. De ki: Allah’a karşı sizi

ُ َ َ َ َّ ُ َ ُّ ُ َ َ
gece gündüz kim koruyacak?

‫ار َولع ْن ظ ُهورِه ِْم‬ ‫جوهِ ِهم انل‬ ُ ‫ون َع ْن ُو‬ ‫ليف‬ Öyle iken onlar Rablerini zik-

َ َ َْ ْ َ ُ َ ُْ ْ ُ َ َ
retmekten yüz çevirirler.
َ ً ْ
‫ بَل تات۪ي ِه ْم َبغ َتة ف َتبْ َه ُت ُه ْم ف‬39 ‫رون‬ ‫ولهم ين‬ 43. Yoksa kendilerini bize

َ ْ ‫ َولَ َقد‬40 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َ َّ َ َ ُ َ ْ َ


‫اس ُت ْه ِزئ‬
karşı savunacak birtakım
ِ ‫يستط۪يعون ردها ولهم ينظر‬ ilâhları mı var? Onlar kendile-

ُ َ ْ َ ‫اق باَّل‬ َ َ َ َ َْ ْ
rine bile yardım edecek güçte
‫خ ُروا مِن ُه ْم مَاكانوا‬ ِ ‫۪ين َس‬ ِ ‫بِرس ٍل مِن قبلِك فح‬
ُ ُ değildirler. Onlar bizden de

َ َّ‫الْل َوانل‬ َّ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ُ َْ َْ
alâka ve destek göremezler.

ِ ‫ار‬ ‫ه‬ ِ ِ ‫ب‬ ‫م‬‫ك‬ ‫ؤ‬


۬ ‫ل‬  ‫ي‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ق‬ 41 ۟ ‫ن‬ ‫بِه۪ يسته ِز ۫ؤ‬ 44. Evet, onları da, atala-
َ ُ ْ َ ُ ْ ٰ ْ َّ َ
42 ‫ن بَل ه ْم ع ْن ذِك ِر َر ّب ِ ِه ْم ُم ْع ِرضون‬
rını da barındırdık. Nihayet
ِۜ ‫مِن الرح‬ ömür kendilerine uzun geldi.

َ ْ َ‫ون ن‬ َ ُ َ ْ َ َ َ ُ ْ ْ ُ ُ َْ َ ٌ َ ٰ ْ َُ ْ َ Oysa onlar, bizim gelip o ara-


‫ر‬ ‫ام لهم ال ِهة تمنعهم مِن دون ِن ۜا ليستط۪يع‬ ziyi çevresinden eksilteceği-
َٓ ُ ٰٓ َ ْ َّ َ ْ َ َ ُ َ ْ ُ َّ ْ ُ َ َ ْ َُْ
mizi görmezler mi? Şu halde,
ِ‫ بل متعنا هؤ۬لء‬43 ‫س ِهم ول هم مِنا يصحبون‬ ِ ‫انف‬ üstün gelen onlar mı?
ْ َ َّ َ َ ْ َ َ َ َ َ ُ ُ ُ ْ ُ ْ َ َ َ َ ّٰ َ ْ ُ َ ٓ َ ٰ َ
‫واباءهم حىت طال علي ِهم العم ۜر اف يرون انا ناِيت‬
َ ُ َْ ُ ُ ََ َ َْ َ ْ َ ُ َُْ َ ْ َْ
44 ‫الون‬ ِ ‫الرض ننقصها مِن اطراف ِه ۜا افهم الغ‬

36. Kâfirler seni gördükleri zaman: «Sizin ilâhlarınızı di-


line dolayan bu mu?» diyerek seni hep alaya alırlar. Hâl-
buki onlar, çok esirgeyici Allah’ın kitabını inkâr edenlerin ta
kendileridir.
37. İnsan, aceleci yaratılmıştır. Size âyetlerimi
göstereceğim; benden acele istemeyin.
38. «Eğer, diyorlar, doğru iseniz, ne zaman bu vaat?»
39. İnkâr edenler, yüzlerinden ve sırtlarından saran ate-
şi savamayacakları, kendilerine yardım dahi edilmeyeceği
zamanı bir bilselerdi!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 325
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫الساب َع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬325
َّ ‫ل ْز ُء‬
45. De ki: Ben, sadece, 17. CÜZ
ِ ENBİYÂ SÛRESİ

vahiy ile sizi ikaz ediyorum.


Fakat sağır olanlar, ikaz edil- َ
‫ادل َٓع َء ا ِذا‬ ُّ ‫الص ُّم‬ ُّ ‫ك ْم بال ْ َوْح َو َل ي َ ْس َم ُع‬ ُ ُ ْ ُ َٓ َّ ْ ُ
‫قل ا ِنما ان ِذر‬
dikleri zaman bu çağrıyı duy- ِۘ ِ
َ َ َ ْ ٌ َ ْ َ ْ ُ ْ َّ َ ْ َ َ َ َُُْ َ
‫اب َر ّبِك‬
mazlar.
ِ ‫ذ‬ ‫ع‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ة‬ ‫ح‬ ‫ف‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ت‬ ‫س‬ ‫م‬ ‫ِن‬ ‫ئ‬‫ل‬ ‫و‬ 45 ‫ون‬ ‫ما ينذر‬
َ ‫ َونَ َض ُع ال ْ َم َواز‬46 ‫۪ني‬ َ ‫َلَ ُقولُ َّن يَا َويْلَ َنٓا ا ِنَّا ُك َّنا ظَالِم‬
46. And olsun, onlara

‫ين‬
Rabbinin azabından ufak bir
۪
َ َْ َْ ُ َ َ
esinti dokunsa, hiç şüphesiz,
َ َْ َ َ ْ ْ َ ْ
‫القِ ْسط ِلَ ْو ِم القِيٰ َمةِ ف تظل ُم نفٌس شيْـًٔا ۜ َواِن كن مِثقال‬
«Eyvah bize! Hakikaten biz
zalim kimselermişiz!» derler.
ْ َٰ ْ َ َ َ ‫َح َّبة م ِْن َخ ْر َدل اَتَيْ َنا ب َها َو َكٰف ب َنا حَا ِسب‬
47. Biz, kıyamet günü için ‫ َولقد اتي َنا‬47 ‫ني‬ ۪ ِ ۜ ِ ٍ ٍ
َ‫ اََّل۪ين‬48ۙ‫۪ني‬ َ ‫اء َوذ ِْك ًرا ل ِلْ ُم َّتق‬ َ َ ُْ َ ٰ ٰ ُ
adil terazileri kurarız. Artık
kimseye, hiçbir şekilde hak- ً ٓ‫ض َي‬ ِ ‫موس َوه ُرون الف ْرقان َو‬
َ ُ ْ ُ َ َّ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ْ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ
sızlık edilmez. O, bir hardal
tanesi kadar dahi olsa, onu 49 ‫ب وهم مِن الساعةِ مشفِقون‬ ِ ‫يشون ربهم بِالغي‬
ْ‫ َولَ َقد‬50 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ َُ ْ َََُْ ُ َْ ََْ ٌ َ َ ُ ٌ ْ َ ٰ َ
getiririz. Hesap gören olarak
biz yeteriz. ‫ح ِْز ٌب‬ ۟ ‫نكر‬ ِ ‫وهذا ذِكر مبارك انزنلاهۜ افانتم ل م‬
2
48. And olsun biz, Mûsâ ve َ َ ْ َ َ َّ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ٰ ْ َٓ ْ َ ٰ
Harun’a, takvâ sahipleri için ‫ ا ِذ قال‬51 ۚ‫اتينا ا ِبره۪يم رشده مِن قبل وكنا بِه۪ علِم۪ني‬
bir ışık ve öğüt olan Furkan’ı َ ُ َ َ َ ْ ُ ْ َ ٓ َّ ُ َ َّ ٰ َ ََْ َ
verdik. 52 ‫تلى انتم لها عكِفون‬ ۪ ‫ِلب۪يهِ وقو ِمه۪ ما ه ِذه ِ اتلماث۪يل ا‬
49. Onlar, görmedikleri hal- ُْ ُ
‫ قال لق ْد كن ْم‬53 ‫۪ين‬
ََ َ َ َ ‫اءنَا ل َ َها َعبد‬ َ ٓ َ‫قَالُوا َو َج ْدنَٓا اٰب‬
de Rablerine candan saygı ِ
gösterirler. Yine onlar, kıya-
‫ال ّ ِق‬ َ ْ ‫جئَْ َنا ب‬ ِ
َ ُٓ َ
‫ا‬ ‫ا‬‫و‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ق‬ 54 ‫ني‬ ‫ب‬ ُ ‫۬ك ْم يف َض َل‬
‫م‬
ُ ُ َٓ ٰ َ ْ ُ ْ َ
‫انتم واباؤ‬
metten de korkan kimselerdir. ِ ٍ ۪ ٍ ۪
َّ ‫ ْم َر ُّب‬ ُ ُّ َ ْ َ َ َ َ ‫ال ِعب‬ َّ َ َ ْ َ ْ َ
50. İşte bu da, bizim indir- ‫ات‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ ‫ قال بل رب‬55 ‫ني‬ ۪ ‫ام انت مِن‬
َّ َ ْ ُ ٰ ٰ َ ۬ َ َ َ َّ ُ َ َ َ َّ ْ َ ْ َ
diğimiz hayırlı ve faydalı bir
öğüttür. Şimdi onu inkâr mı 56 ‫۪ين‬ َ ‫الشاهِد‬ ‫والرِض ال۪ي فطرهنۘ وانا ع ذل ِم مِن‬
َ ‫ ْم َب ْع َد ا َ ْن تُ َولُّوا ُم ْدبر‬ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ َ ّٰ َ َ
ediyorsunuz?
51. And olsun biz daha 57 ‫ين‬ ِ۪ ‫ام‬ ‫ن‬‫ص‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫۪يد‬ ‫ك‬ ‫ل‬ ِ‫وتالل‬
önce İbrahim’e de doğruyu
bulma kabiliyeti vermiştik. Biz
onu iyi tanırdık.
54. Doğrusu, siz de, babalarınız da açık bir dalâlet için-
52. O, babasına ve kavmi- desiniz, dedi.
ne: Şu karşısına geçip tap-
makta olduğunuz şeyler ne- 55. Dediler ki: Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen oyun-
dir? Demişti. bazlardan biri misin?

53. Dediler ki: Biz, babala- 56. Hayır, dedi, sizin Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbi-
rımızı bunlara tapar kimseler dir ki, bunları o yaratmıştır ve ben şehadet edenlerdenim.
olarak bulduk. 57. Allah’a yemin ederim ki, siz ayrılıp gittikten sonra
putlarınıza bir oyun oynayacağım!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


326 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ َ ُ 326
17. CÜZ ‫ورةُ النب ِ َيٓاء‬ ‫س‬ ENBİYÂ SÛRESİ 62. Bunu ilâhlarımıza sen
mi yaptın ey İbrahim? Dedi-
َ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ْ ُ َ ً َ َّ ً َ ُ ْ ُ َ َ َ َ ler.
58 ‫جعون‬ ِ ‫فجعلهم جذاذا ا ِل ك ۪بيا لهم لعلهم ا ِلهِ ير‬ 63. Belki de bu işi şu bü-
ُ َ َ َّ َ َ ُ َّ َٓ َ ٰ َ ٰ َ َ َ ْ َ ُ َ
‫ قالوا‬59 ‫قالوا من فعل هذا بِال ِهتِنا ا ِنه ل ِمن الظالِم۪ني‬
yükleri yapmıştır. Hadi onlara
sorun; eğer konuşuyorlarsa!
ُْ َ ُ َ
۪‫ قالوا فاتوا بِه‬60 ۜ ‫۪يم‬ ُ ‫ل ٓ ا ِب ْ ٰره‬ُ َ ‫َس ِم ْع َنا َفًىت يَ ْذ ُك ُر ُه ْم ُي َق ُال‬ Dedi.

َ‫ت َف َعلْت‬ َ ْ ‫ قَا ُٓلوا َءاَن‬61 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َّ ُ ْ َ ٰ ٓ َ


64. Bunun üzerine, kendi

‫ني انلاِس لعلهم يشهد‬ ِ ‫ع اع‬


vicdanlarına dönüp, «sizler,
zalim insanlar kendinizsiniz!»
َ ٰ ْ ُُ َ َََُ َْ َ َ ُ ٰ ْ ٓ َ َ َ ٰ َ ٰ
‫ قال بل فعلهۗ ك ۪بيهم هذا‬62 ۜ ‫هذا بِال ِهتِنا يا ا ِبره۪يم‬
dediler.

ُ ْ َ ٰٓ ُٓ َ َ َ َ ُ َْ ُ َ ْ ْ ُ َُ ْ َ
65. Sonra tekrar eski tar-
ْ‫سهم‬
ِ ِ ‫ فرجعوا ا ِل انف‬63 ‫فسـٔلوهم ا ِن كانوا ين ِطقون‬
tışmalarına döndüler: Sen

ْ‫ع ُر ُؤ۫ ِسهم‬ ٰ َ ُ ُ َّ ُ َ ُ َّ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ ُٓ َ َ bunların konuşmadığını pek

ِۚ ‫سوا‬ ِ ‫ ثم ن‬64ۙ‫فقالوا ا ِنم انتم الظال ِمون‬ âlâ biliyorsun, dediler.

َ ََ َ َ َ ُ ْ َٓ ُ ٰٓ َ ‫لَ َق ْد َعل ِ ْم‬


‫ قال اف َت ْع ُب ُدون‬65 ‫ت مَا هؤ۬لءِ َين ِطقون‬
66. İbrahim: Öyleyse, dedi,
Allah’ı bırakıp da, size hiçbir

ُ ُّ ُ َ َ َ ً ٔ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ ُ ْ
66 ‫ضك ۜ ْم‬
fayda ve zarar vermeyen bir
‫ون اللِ ما ل ينفعم شيـا ول ي‬ ِ ‫مِن د‬ şeye hâlâ tapacak mısınız?

َ ُ َ َ َ َ ّٰ ُ ْ َ َُُْ َ َ ْ ُ َ ُّ
67 ‫اللِ اف ت ْع ِقلون‬
67. Size de, Allah’ı bırakıp
ۜ ‫ون‬ ِ ‫ا ٍف لم ول ِما تعبدون مِن‬
‫د‬ tapmakta olduğunuz şeylere

َ َ ْ ُ ْ ُ ْ ْ ُ َ َ ٰ ُٓ ُ ْ َ ُ ُ ّ َ ُ َ de yuh olsun! Siz akıllanmaz


68 ‫عل۪ني‬ ِ ‫قالوا ح ِرقوه وانروا ال ِهتم ا ِن كنتم فا‬ mısınız?

ُ َ َ َ َۙ ٰ ْ ٰٓ َ ً َ َ َ ً ْ َ ُ ُ َ َ َْ ُ 68. Eğer iş yapacaksanız,


‫ وارادوا‬69 ‫وين بردا وسما ع ا ِبره۪يم‬ ۪ ‫قلنا يا نار ك‬ yakın onu da tanrılarınıza
ً ُ َ ُ َ ْ َّ َ َ َ َ ْ َْ ُ ُ َْ َ َ َ ً ْ َ yardım edin! Dediler.
‫ ونيناه ولوطا‬70 ۚ‫سين‬ ۪ ‫بِه۪ كيدا فجعلناهم الخ‬
َْ َ
69. «Ey ateş! İbrahim için
َ
‫ َو َوهبْ َنا‬71 ‫۪ني‬ َ ‫۪يها ل ِلْ َعالَم‬َ ‫كنَا ف‬ ْ َ َ َّ
‫ا ِل ال ْرِض اتل۪ى بار‬
serinlik ve esenlik ol!» dedik.

َ ‫ج َعلْ َنا‬ ًّ ُ َ ً َ َ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ ُٓ َ
70. Böylece ona bir tuzak
َ ‫ال‬
72 ‫۪ني‬ ِ ‫ص‬ َ ‫ك‬ ‫ا ِسح ۜق ويعقوب ناف ِلةۜ و‬ ‫ل‬ kurmak istediler; fakat biz on-
ları, daha çok hüsrana uğra-
yanlar durumuna soktuk.
71. Biz, onu ve Lût’u kur-
58. Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız on- tararak, içinde cümle âleme
ların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye. bereketler verdiğimiz ülkeye
59. Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimler- ulaştırdık.
den biridir, dediler. 72. Ona, İshak’ı ve fazla-
60. Bunları diline dolayan bir genç duyduk; kendisine İb- dan bir bağış olmak üzere
rahim denilirmiş, dediler. Ya’kub’u lütfettik; her birini
sâlih insanlar yaptık.
61. O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne
getirin. Belki şahitlik ederler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 327


ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫الساب َع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬327
َّ ‫ل ْز ُء‬
73. Onları, emrimiz uya- 17. CÜZ
ِ ENBİYÂ SÛRESİ

rınca doğru yolu gösteren


önderler yaptık ve kendileri- َ ْ ْ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ً َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ
ne hayırlı işler yapmayı, na- ‫وجعلناهم ائ ِمة يهدون بِام ِرنا واوحينا ا ِل ِهم ف ِعل‬
maz kılmayı, zekât vermeyi
َ‫كانُوا َنلا‬ َ َ ِ ٰ َّ َ َٓ َ ِ ٰ َّ َ َ ِ َ َ ْ َْ
vahyettik. Onlar, bize ibadet ‫ات واقام الصلوة وا۪يتاء الزكوةۚ و‬ ِ ‫الي‬
َِ‫نيْ َناهُ م َِن الْ َق ْرية‬ َّ َ َ ً ْ َ ً ْ ُ ُ َ ْ َ ٰ ً ُ َ ۙ َ
‫ ولوطا اتيناه حكما وعِلما و‬73 ‫َعبِد۪ين‬
eden kimselerdi.
74. Lût’a gelince, ona da
hüküm ve ilim verdik; onu, ْ‫كانُوا قَ ْو َم َسو ٍء‬ َ ْ ُ َّ َۜ َٓ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َّ
çirkin işler yapmakta olan ‫اتل۪ى كانت تعمل البائ ِث ا ِنهم‬
۟ َ ‫ال‬ َّ ‫حت َنا ا ِنَّ ُه م َِن‬ َْ َْ َ َْ َ َ
ۜ ِ ‫ َوادخلناهُ ۪يف َر‬74 ۙ‫فا ِسق۪ني‬
memleketten kurtardık. Zira
onlar, gerçekten fena işler ya- 75 ‫۪ني‬ ِ ‫الص‬
ََْ َ َ َ َ ْ َ َُْ ْ ٰ َ‫َونُوحًا ا ِذْ ن‬
‫جبْ َنا ُل ف َن َّجيْ َناهُ َواهل ُه‬
pan kötü bir kavimdi.
75. Onu rahmetimize kabul ‫ادى مِن قبل فاست‬
َّ َ َ َّ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ْ َ ْ َ
‫۪ين كذبُوا‬ ‫ ونرناه مِن القو ِم ال‬76 ‫ب ال َعظ۪ي ِۚم‬ ِ ‫مِن الكر‬
ettik; çünkü o, sâlihlerden idi.

ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ ُ َّ َ َ ٰ
76. Daha önce Nuh da dua
etmiş ve biz de onun duasını َ َ
77 ‫بِايات ِن ۜا ا ِنهم كانوا قوم سو ٍء فاغرقناهم اجع۪ني‬
kabul etmiştik. Böylece, ken-
ْ َ ََ ْ ْ َ ْ َ ُ َْ ْ َ َْٰ ُ َ َ ُ ََ
disini ve çevresini büyük sı-
ِ‫ث ا ِذ نفشت ف۪يه‬ ِ ‫ان ِيف الر‬ ِ ‫وداو۫د وسليمن ا ِذ يكم‬
َ ْ ْ ُ َّ ُ َ ِ ْ َ ْ ُ َ َ
kıntıdan kurtardık.
َ َ ْ َّ َ َ َ
77. Onu, âyetlerimizi inkâr ‫ ففهمناها‬78 ۙ‫غنم القومۚ وكنا ِلك ِم ِهم شاهِد۪ين‬
َ َ َ َّ ْ ْ َ ٰ ًّ ُ َ
‫ُسليْ ٰم َنۚ َوك اتيْ َنا ُحكمًا َوعِلمًاۘ َو َسخ ْرنا َم َع د ُاو۫د‬
eden kavimden koruduk.
Gerçekten onlar, fena bir ka-
vim idi; bu yüzden topunu bir-
ُ‫ َو َع َّل ْم َناه‬79 ‫۪ني‬ َ ‫ي َو ُك َّنا فَا ِعل‬ َّ َ َ ْ ّ َ ُ َ َ ْ
َۜ ْ ‫الط‬
den suda boğduk. ‫البال يسبِحن و‬ ِ
ْ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ َ َ ْ
‫َصن َعة لُوٍس ل ْم تلِ ُح ِص َن ْم م ِْن بَا ِس ْۚم ف َهل‬
78. Bir zaman, Davut ve
Süleyman bir ekin konusunda
َ َْ ً َ َ َ ّ َ َْٰ ُ َ َ ُ َ ْ َُْ
۪ ‫صفة ت ۪ري بِا ْم ِر ٓه‬
hüküm veriyorlardı: bir grup
insanın koyun sürüsü, gece- ِ ‫ع‬ ‫يح‬ ‫الر‬
۪ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ِس‬ ‫ل‬‫و‬ 80 ‫ون‬ ‫انتم شاكِر‬
leyin başıboş bir vaziyette bu
َ ‫شٔ َعلِم‬ َْ ُّ َۜ ‫ار ْك َنا ف‬
َّ ‫۪يها َو ُك‬ َ َ‫ال ْرِض اَّتل۪ى ب‬ َْ َ
ekinin içine dağılıp ziyan ver- 81 ‫۪ني‬ ٍ ِ ِ ‫ل‬  ‫ب‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ا ِل‬
mişti. Biz onların hükmünü
görüp bilmekte idik.
79. Böylece bunu Süley- 80. Ona, savaş sıkıntılarınızdan sizi koruması için zırh
man’a biz anlatmıştık. Biz, yapmayı öğrettik. Artık şükredecek misiniz?
onların her birine hüküm ve
ilim verdik. Tesbih eden dağ- 81. Süleyman’a da o rüzgârı boyun eğdirdik ki, onun
ları ve kuşları da Davud’a bo- emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi.
yun eğdirdik. Bunları biz ya- Biz her şeyi biliriz.
parız.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


328 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْْ َ ُ
17. CÜZ ‫ورةُ النب ِ َيٓاء‬ ‫ س‬328 ENBİYÂ SÛRESİ 84. Bunun üzerine biz,
tarafımızdan bir rahmet ve
ً َ َ َ ُ َ ْ َ َ َُ َ ُ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ kulluk edenler için bir hatıra
‫۪ني من يغوصون ل ويعملون ع‬ ِ ‫ومِن الشياط‬ olmak üzere onun duasını

‫ادي‬ ٰ َ‫وب ا ِذْ ن‬ َ ُّ ‫ َواَي‬82 ۙ‫۪ني‬ َ ‫حافِظ‬ َ ‫ون ذٰل َِك َو ُك َّنا ل َ ُه ْم‬ َ ُ
‫د‬
kabul ettik; kendisinde dert ve
ۚ sıkıntı olarak ne varsa gider-

َ ‫اح‬ َّ ‫ح ُم‬ َ ‫ت ا َ ْر‬ َ ْ ‫ض َواَن‬ ُّ ُّ ‫ن ال‬ َ ِ ‫َر َّب ُٓه ا َ ّ ۪ن َم َّس‬


dik ve ona aile efradını, ayrı-
83 ۚ‫۪ني‬ ِ ‫الر‬ ca bunlarla birlikte bir mislini

ُ‫ض َواٰتَيْ َناه‬ ّ ُ ‫ك َش ْف َنا مَا به۪ م ِْن‬ َ َ َُ َْ َ َ ْ َ daha verdik.

ٍ ِ ‫فاستجبنا ل ف‬ 85. İsmail’i, İdris’i ve Zülkif’i


ْ َ ْ ًَْ َ ْ َُ َ ْ َُْ َ َُْ َ
‫حة م ِْن عِن ِدنا َوذِك ٰري‬
de yâd et. Hepsi de sabreden
‫اهله ومِثلهم معهم ر‬ kimselerdendi.
ٌّ ُ ْ ْ َ َ َ ْ َ َ ٰ ْ َ َ َ ْ
‫ واسمع۪يل واد ۪ريس وذا الكِف ۜ ِل كل‬84 ‫ل ِلعابِد۪ين‬ ِ ِ
86. Onları rahmetimize ka-
bul ettik. Onlar hakikaten iyi
ْ‫حت ِ َن ۜا ا َِّن ُهم‬ َ ْ ‫اه ْم يف َر‬ ُ َْ َ ْ ََ َ ‫الصابر‬ َّ ‫م َِن‬
‫ وادخلن‬85 ۚ‫ين‬
kimselerdendi.
۪ ِ۪
َ َ َ ُ َ َ َ ْ ُّ‫ َو َذا انل‬86 ‫۪ني‬
87. Zünnûn’a gelince: O
‫اضبًا فظ َّن‬ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ َّ ‫م َِن‬
ِ ‫ب مغ‬ ‫ون ا ِذ ذه‬ ِ
öfkeli bir halde geçip gitmiş-

ٓ َّ َ ٰ َٓ ْ َ َ ُ ُّ ٰ ‫ا َ ْن لَ ْن َن ْق ِد َر َعلَيْهِ َف َن‬
ti; bizim kendisini asla sıkış-

‫ات ان لا ِل ا ِل‬ ِ ‫ادي ِيف الظلم‬


tırmayacağımızı zannetmişti.

َّ َ ُ ْ ُ ّ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ
Nihayet karanlıklar içinde:

‫جبْ َنا‬ َ ‫اس َت‬ ْ َ‫ ف‬87 ‫۪ني‬ َ ‫الظالِم‬ ‫انت سبحانكۗا ِ۪ن كنت مِن‬
ۚ
«Senden başka tanrı yoktur.
Seni tenzih ederim. Gerçek-

88 ‫۪ني‬ َ ‫نيْ َناهُ م َِن الْ َغ ّۜم َو َك ٰذل َِك ُننْج ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ َّ َ َ ۙ ُ َ
‫لو‬
ِ
ten ben zalimlerden oldum!»
ِ diye niyaz etti.
ُ‫خ ْي‬ َ َ ْ َ َ ً ْ َ ْ َ َ َ ّ َ ُ َّ َ ٰ َ ْ ٓ َّ َ َ َ
‫ب ل تذر ۪ين فردا وانت‬ ِ ‫وزك ِريا ا ِذ نادي ربه ر‬
88. Bunun üzerine onun

ْ َ‫صل‬ ْ َ ‫َ ْ َ َ ْ َ َ ُ ۘ َ َ َ ْ َ َ ُ َ ْٰي َوا‬ ْ


duasını kabul ettik ve onu ke-
َ‫حنا‬ ‫ فاستجبنا ل ووهبنا ل ي‬89 ۚ‫الوارِث ۪ني‬ َ َ derden kurtardık. İşte biz mü-

ْ َ ُ َ ُ ُ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ ُ َ
minleri böyle kurtarırız.

‫ات‬ َ ْ َ ‫ل زوج ۜه ا ِنهم كانوا ي‬


ِ ‫سارِعون ِيف الي‬ 89. Zekeriyya’yı da an.

َ ‫غبًا َو َر َهبًا َوَكنُوا َنلَا خَا ِشع‬ َ َ ََ ُ ْ ََ Hani o, Rabbine şöyle niyaz
90 ‫۪ني‬ ۜ ‫ويدعوننا ر‬ etmişti: Rabbim! Beni yalnız
bırakma! Sen, vârislerin en
hayırlısısın.
90. Biz onun da duasını
82. Şeytanlar arasından da, onun için dalgıçlık eden ve
kabul ettik ve ona Yahya’yı
bundan başka işler görenler vardı. Biz onları gözetim altın-
verdik; eşini de kendisi için
da tutuyorduk.
elverişli kıldık. Onlar; hayır
83. Eyyûb’a gelince. O, Rabbine: «Başıma bu dert geldi. işlerinde koşuşurlar, umarak
Sen, merhametlilerin en merhametlisisin» diye niyaz et- ve korkarak bize yalvarırlardı;
mişti. onlar, bize karşı derin saygı
duyarlardı.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 329


ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫الساب َع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬329
َّ ‫ل ْز ُء‬
91. Irzını iffetle korumuş 17. CÜZ
ِ ENBİYÂ SÛRESİ

olan Meryem’i de an. Biz ona


ruhumuzdan üfledik; onu ve
َ‫خ َنا ف۪يهَا م ِْن ُروحنا‬ ْ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ٓ َّ َ
oğlunu cümle âlem için bir ib- ِ ‫تلى احصنت فرجها فنف‬ ۪ ‫وا‬
ret kıldık.
ُ ُ ٰ َّ
‫ ا ِن ه ِذ ۪ٓه ا َّم ُت ْم‬91 ‫۪ني‬ َ ‫ج َعلْ َناهَا َوابْ َن َٓها اٰيَ ًة ل ِلْ َعالَم‬ َ ‫َو‬
92. Hakikaten bunlar bir
ٓ َّ َ َ ْ َ ْ ُ ُّ َ ۬ َ َ َ ًۘ َ َ ً َّ ُ
‫ َوتقط ُعوا‬92 ‫ون‬ ُ ‫اع ُب‬
tek ümmet olarak sizin üm-
metinizdir. Ben de sizin Rab- ِ ‫د‬ ‫حدة وانا ربم ف‬ ِ ‫امة وا‬
binizim. Öyle ise bana kulluk ْ
‫ ف َم ْن َي ْع َمل‬93 ‫ون‬
َ َ
۟ ‫ج ُع‬ ‫ا‬‫ر‬َ ‫ا َ ْم َر ُه ْم بَيْ َن ُه ۜ ْم ُك ٌّل اَِلْ َنا‬
edin. ِ
َ ْ ُ َ َ ْ ُ
‫ات َوه َو ُمؤم ٌِن ف كف َران ل َِس ْعي ِ ۪ۚه‬ ِ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ َّ ‫م َِن‬
93. İnsanlar kendi

َ َٰ ٌ َ َ َ
aralarındaki işlerinin birliğini
َٓ ْ َ ْ َ َ َ ُ َ َّ َ
‫ام ع ق ْر َي ٍة اهلك َناها‬ ‫ وحر‬94 ‫ل كات ُِبون‬ ‫واِنا‬
bozdular. Hâlbuki hepsi bize
döneceklerdir.
ُ‫جوج‬ ُ ْ ‫ت يَا‬ ْ ‫ح‬ َ ‫ح ّٰ ٓىت ا َِذا فُت‬ َ 95 ‫ون‬ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َّ َ
94. Bu durumda her kim
ِ ‫جع‬ ِ ‫انهم ل ير‬
َ ُ َْ َ ‫ك ّل‬ ُ ْ ‫َو َما‬
mümin olarak sâlih ameller
َ‫ح‬ ُ ْ ‫وج َو ُه ْم م‬ ُ ‫ج‬
işlerse onun çabasını gör-
96 ‫سلون‬ ِ ‫ب ين‬ ٍ ‫د‬ ِ ‫ِن‬
َ ْ ‫ص ٌة اَب‬ َ َ َ َ ُّ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ
mezlikten gelmek olmaz. Zira
biz onu yazmaktayız. ُ‫صار‬ َ ‫خ‬ ِ ‫واقتب الوعد الق فا ِذا ِه شا‬
َ ٰ َ ْ َ ُ َ َ َ َ َ َّ
‫۪ين كف ُروۜا يَا َويْل َنا ق ْد ك َّنا ۪يف غفل ٍة م ِْن هذا‬
95. Helâk ettiğimiz bir bel-
deye artık iyi davranış ve ‫ال‬
ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َّ َ ‫بَ ْل ُك َّنا ظَالِم‬
makul çaba haramdır; çünkü
onlar tekrar hayata, tövbeye ‫ون‬
ِ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ون‬ ‫د‬ ‫ب‬ ‫ع‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫م‬  ‫ِن‬ ‫ا‬ 97 ‫۪ني‬
َ َ َْ
dönemezler.
َ َ َ ُ ّٰ
96. Nihayet Ye’cûc ve ‫ ل ْو كان‬98 ‫ج َه َّن َۜم ان ُت ْم لهَا َوارِدون‬ َ ‫ب‬ ُ ‫ص‬ َ ‫ح‬َ ِ‫الل‬
Me’cûc açıldığı ve onlar her
ْ‫ ل َ ُهم‬99 ‫ون‬ َ ُ َ َ ٌّ ُ َ َ ُ َ َ َ ً َ ٰ َٓ ُ ٰٓ
tepeden akın ettiği zaman; ‫ادل‬ِ ‫هؤ۬لءِ ال ِهة ما وردوه ۜا وك ف۪يها خ‬
97. Ve gerçek vaat yakla-
şınca, birden, inkâr edenlerin
َ‫ ا َِّن َّال۪ين‬100 ‫ون‬ َ ُ َ َْ َ َ
‫۪ي َوه ْم ف۪يها ل يسمع‬
ُ ٌ َ َ
‫ف۪يها زف‬
gözleri donakalır! «Yazıklar
ۙ َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ۬ ُ ۙ ٰٓ ْ ُ ْ َّ ْ ُ َ ْ َ َ َ
olsun bize! Gerçekten biz, 101 ‫سبقت لهم مِنا السن اولئ ِك عنها مبعدون‬
bu durumdan habersizmişiz;
hatta biz zalim kimselermi-
şiz.»
100. Orada onların inim inim inlediklerini göreceksiniz.
98. Siz ve Allah’ın dışında Yine onlar orada hiçbir şey duymazlar.
taptığınız şeyler cehennem
101. Tarafımızdan kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş
odunudur. Siz oraya girecek-
olanlara gelince, işte bunlar cehennemden uzak tutulurlar.
siniz.
99. Tanrılaştırdığınız şey-
leri cehennemde göreceksi-
niz. Hal bu ki, hepsi de orada
ebedî kalacaklardır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


330 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ َ ُ 330
17. CÜZ ‫ورةُ النب ِ َيٓاء‬ ‫س‬ ENBİYÂ SÛRESİ 105. And olsun Zikir’den
sonra Zebur’da da: «Yeryü-
ْ‫ت اَنْ ُف ُس ُهم‬ ْ ‫اش َت َه‬ْ َ ْ ُ َ َ َ َ َ َُ َْ َ züne iyi kullarım vâris olacak-
‫ل يسمعون حس۪يسهاۚ وم ۪يف ا‬ tır» diye bildirdik.
َ ٰٓ ْ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ ُ ُ ْ َ َ َ ُ َ
ۜ‫يه ُم ال َملئ ِك ُة‬ ‫ ليزنهم الفزع الكب وتتلق‬102 ‫ون‬ ۚ ‫ادل‬ ِ ‫خ‬
106. İşte bunda, kulluk
eden bir kavim için bir mesaj
َ ‫الس َٓم‬ َّ ‫ يَ ْو َم َنطْوي‬103 ‫ون‬ َ ُ َ ُ ْ ُْ ُ َّ ُ ُ ُ ْ َ َ ٰ vardır.
‫اء‬ ِ ‫د‬ ‫وع‬ ‫ت‬ ‫م‬ ‫ت‬ ‫ن‬ ‫ك‬ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ‫هذا يومم‬
ُ ‫ك ُتب َك َما بَ َداْنَٓا ا َ َّو َل َخلْق نُع‬ ُ ْ ّ ّ ّ َ َ
107. Biz seni ancak âlem-
ُۜ‫۪يده‬
ِۜ ‫ج ِل ل ِل‬ ِ ‫الس‬
ِ ‫كطِى‬
lere rahmet olarak gönderdik.
ٍ
َّ ‫ َولَ َق ْد َك َتبْ َنا يف‬104 ‫۪ني‬ َ ‫َو ْع ًدا َعلَيْ َنا ا ِنَّا ُك َّنا فَا ِعل‬
108. De ki: Bana sadece,
‫ور‬ ُ ‫الز‬
‫ب‬ ۜ
ِ ِ sizin ilâhınızın ancak bir tek

َ ُ َّ َ َ َ ُ َ َ ْ َ ْ َّ َ ْ ّ ْ َ ْ
Allah olduğu vahyedildi. Şu
105 ‫الون‬ ِ ‫مِن بع ِد الِك ِر ان الرض ي ِرثها عِبادِي الص‬ halde siz Müslüman kimseler

َ ‫ َومَٓا ا َ ْر َسلْ َن‬106 ‫۪ين‬ َ ً َ ََ َ ٰ


misiniz?
َ َّ
‫اك‬ ۜ َ ‫ا ِن ۪يف هذا لبغ ل ِق ْو ٍم عبِد‬ 109. Eğer yüz çevirirler-

ٌ‫ ْم ا ِٰل‬ ُ ُ ٰ َٓ َّ َ َّ َ ٰٓ ُ َ َّ ْ ُ َ َ َ ْ ً َ ْ َ َّ se, artık de ki: Ben hepinize


‫ قل ا ِنما يوح ا ِل انما ا ِله‬107 ‫ا ِل رحة ل ِلعالم۪ني‬ de açıkladım. Artık size vaat

ُ ُ ْ َ ٰ ْ ُ َ ْ َّ َ َ ْ َ َ َْ ْ َ
olunan şey yakın mı uzak mı,
ْ‫م‬ ‫ فا ِن تولوا فقل اذنت‬108 ‫ح ٌۚد ف َهل ان ُت ْم ُم ْسل ِ ُمون‬ ِ ‫َوا‬ bilmiyorum.

ُ‫ ا ِنَّه‬109 ‫ون‬ َ ُ َ ُ َ ٌ َ ْ َ ٌ َ َ ٓ ْ َ ْ َ َٓ َ ٰ َ 110. Şüphesiz Allah sözün


‫ع سوا ۜ ٍء واِن اد ۪ري اق ۪ريب ام بع۪يد ما توعد‬ açığını da bilir, gizli tuttukları-

َْ ْ َ ْ َ
‫ َواِن اد ۪ري‬110 ‫ال ْه َر م َِن الق ْو ِل َو َيعل ُم مَا ت ُت ُمون‬
َْ َْ َ ْ ‫َي ْعلَ ُم‬
nızı da bilir.
111. Bilmiyorum, belki de
ْ‫م‬ ُ ْ ّ َ َ َ ٰ ٌ َ َ َ ْ ُ َ ٌ َ ْ ُ َّ َ َ o, bir zamana kadar sizi de-
‫ب اح‬ ِ ‫ قال ر‬111 ‫۪ني‬ ٍ ‫لعله ف ِتنة لم ومتاع ا ِل ح‬ nemek ve bir zamâna kadar
َ ُ َ َ ٰ َ ُ َ َ ْ ُ ْ ُ ٰ ْ َّ َ ُّ َ َ ّ َ ْ sizi yaşatıp barındırmak için-
112 ‫بِال ِقۜ وربنا الرحن المستعان ع ما ت ِصفون‬ dir.

َ‫َوِه‬ ٌ َّ َ َ ٌ َ َ ْ ُ ّ َ ْ ُ‫ورة‬َ ‫ُس‬ 112. Rabbim! Hak ile hük-


‫هنِية‬َ ‫ال ِ ّج مدنِ َّية َمو ِد‬ َ ‫جرة‬ َ ِ ‫الو‬
‫ُس‬ meder. Bizim Rabbimiz Rah-
ً َٰ ً ٰ HAC َ َ
‫ان َ َو َ َسبْ ْ ُع ُون َايَة‬ ‫ث َم‬ َ ‫َث‬
22 – SÛRESİ mân’dır. Sizin anlattıklarınıza
‫اية‬ ‫وسبعون‬ ٍ ‫ان‬ ‫م‬
ٍ karşı da yardımı umulandır,
dedi.

102. Bunlar cehennemin uğultusunu bile duymazlar;


gönüllerinin dilediği nimetler içinde ebedî kalırlar.
103. En büyük dehşet dahi onları tasalandırmaz. Melek-
ler kendilerini şöyle karşılar: İşte bu size vaadedilmiş olan
gününüzdür.
104. Düşün o günü ki, kitapların tomarlarını dürer gibi
göğü toplayıp düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız za-
manki gibi onu yine tekrar o hale getiririz. Bu, üzerimize
aldığımız bir vaattir. Biz, yaparız.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 331
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫الساب َع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬331
َّ ‫ل ْز ُء‬
17. CÜZ
ِ HAC SÛRESİ

َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ
22 – HAC SÛRESİ ‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
‫ح ِْز ٌب‬ ٌ ‫شٔ َعظ‬ ٌ ْ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َّ ْ ُ َّ َ ُ َّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ
Bismillâhirrahmânirrahîm 3 1 ‫۪يم‬ ِ‫يا ايها انلاس اتقوا رب ۚم ا ِن زلزلة الساعة‬
ُّ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ْ ُ ُّ ُ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ
1. Ey insanlar! Rabbiniz- ‫ت َوتض ُع كل‬ ‫ضع ٍة عما ارضع‬ ِ ‫يوم ترونها تذهل كل مر‬
den korkun! Çünkü kıyamet
ٰ ‫ك‬ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َ ُ َ َّ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ
vaktinin depremi müthiş bir ‫ارى‬ ‫ات ح ٍل حلها وترى انلاس سكارى وما م بِس‬ ِ ‫ذ‬
şeydir!
ُ َُ ْ َ َّ َ َ ٌ َ ّٰ َ َ َ َّ ٰ َ
2. Onu gördüğünüz gün, ‫ ومِن انلاس من يادِل‬2 ‫ن عذاب اللِ شد۪يد‬ ِ ِ ‫ول‬
her emzikli kadın emzirdiğin-
‫ب‬ َ ِ ‫ ُكت‬3 ۙ‫اللِ ب َغ ْي عِلْ َو َي َّب ُع ُك َّل َشيْطَان َمريد‬ ّٰ
‫ِيف‬
den vazgeçer, her gebe kadın ٍ ۪ ٍ ِ ٍ ِ ِ
çocuğunu düşürür. İnsanları َ َ ٰ ْ ‫َعلَيْهِ اَنَّ ُه َم ْن تَ َو َّلهُ فَ َانَّ ُه يُض ُّل ُه َو َي‬
da sarhoş bir halde görürsün. ‫اب‬ ِ ‫ذ‬ ‫ع‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ِ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫د‬ ‫ه‬ ِ
ْ ْ ْ‫ يَٓا اَيُّهَا انلَّاُس ا ِْن ُكنْ ُت ْم يف َري‬4 ‫السع۪ي‬ َّ
ِ ‫ب م َِن الَع‬
Oysa onlar sarhoş değillerdir;
fakat Allah’ın azabı çok deh- ‫ث‬ ٍ ۪ ِ
ََ ُ َْ ُ ُ َ ُ ْ ْ ُ َ ْ َ َ َّ َ
‫اب ث َّم م ِْن نطف ٍة ث َّم م ِْن َعلق ٍة‬
şetlidir!
3. İnsanlardan, bilgisi ol- ٍ ‫فا ِنا خلقناكم مِن تر‬
ُ َ َ َُّ َ َّ َ ُ ْ َ َ َ َّ َ ُ َ ْ ُ ْ َّ ُ
‫ني ل ۜ ْم‬ ‫ب‬ ِ‫نل‬ ‫ة‬ ٍ ‫ق‬ ‫ي مل‬ ِ ‫ثم مِن مضغ ٍة ملق ٍة وغ‬
maksızın Allah hakkında tar-
ِ
ُ ُ ْ ُ َّ ُ ًّ َ ُ َ َ ٰ ٓ ُ َٓ َ َ ِ َ ْ َ ْ ُّ ُ َ
tışmaya giren ve her inatçı
şeytana uyan birtakım kimse- ْ‫م‬ ‫ونقِر ِيف الرحام ما نشاء ا ِل اج ٍل مسم ثم ن ِرج‬
ler vardır.
ّٰ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ َّ ُ َ ُٓ ُ ْ َ َّ ُ ً ْ
4. O’nun hakkında şöyle ‫ِط ثم تلِ بلغوا اشدك ۚم ومِنم من يتويف‬
َ َ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُّ ُ ْ
‫َومِن ْم َم ْن يُ َرد ا ِل ا ْرذ ِل ال ُع ُم ِر ل ِيْ َي ْعل َم م ِْن َب ْع ِد‬
yazılmıştır: Kim ona boyun
eğerse, muhakkak ki bu şey-
َ ْ ْ َ َٓ َ َ َ َْ َ َ ْ
‫عِل ٍ شيْـًٔا ۜ َوت َرى ال ْرض هام َِدةً فا ِذا ان َزنلَا َعليْ َها‬
tan, onu saptıracak ve alevli
ateşin azabına sürükleyecek-

ُّ ْ ‫ت َواَنْبَ َت‬ْ ‫ت َو َر َب‬ْ َّ َ ْ َ ٓ َ ْ


5 ‫ت م ِْن ك ِل َز ْو ٍج بَ ۪هيٍج‬
tir.
5. Ey insanlar! Eğer yeni- ‫الماء اهت‬
den dirilmekten şüphe edi-
yorsanız, şunu bilin ki, biz sizi
topraktan, sonra nutfeden, nün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki Allah’ın varlı-
sonra “pıhtılaşmış kandan, ğını idrak ettikçe İlmin O’nun olduğunu, kendisinin bir şey
sonra hilkati belli belirsiz “bir bilmediğini anlasın. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir
lokma et parçasından, yarat- halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o,
tık. Sonra kudretimizi açıkça kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten iç açıcı bitkiler verir.
gösterelim diye, dilediğimizi
bir süreye kadar rahimlerde
bekletiriz; sonra sizi bir bebek
olarak dışarı çıkarırız ki, daha
sonra güçlü çağınıza ulaşası-
nız. İçinizden kimi vefat eder;
yine içinizden kimi de ömrü-
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
332 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

17. CÜZ َ ْ ُ‫ورة‬


‫ال ِ ّج‬ َ ‫ ُس‬332 HAC SÛRESİ 10. İşte bu, önceden yapıp
ettiklerin yüzündendir. Elbet-

ٔ‫ش‬ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ َّ َ َ ٰ ْ َ ْ ْ ُ ُ َّ َ َ ُّ َ ْ َ ُ َ ّٰ َّ َ َ ٰ te Allah kullarına haksızlık


ٍ ‫ الموت وانه ع ك ِل‬ ِ ‫ذل ِك بِان الل هو الق وانه ي‬ edici değildir.
ُ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ َ ۙ َ َ ْ َ َ ٌ َ ٰ َ َ َّ َّ َ َ ٌ ‫قَد‬
‫ وان الساعة اتِية ل ريب ف۪يها وان الل يبعث‬6 ۙ ‫۪ير‬
11. İnsanlardan kimi
Allah’a yalnız bir yönden
ْ ْ َ ّٰ ُ َُ ْ َ َّ‫ َوم َِن انل‬7 ‫َم ْن يف الْ ُق ُبور‬ ibâdet eder. Şöyle ki:
ٍ ‫ي عِل‬ ِ ِ ‫غ‬ ‫ب‬ ِ ‫الل‬ ‫يف‬ ِ ‫ِل‬ ‫د‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫س‬ ِ ‫ا‬ ِ ِ Kendisine bir iyilik dokunursa

‫يل‬ ‫ب‬ ‫س‬ َ ‫ض َّل َع ْن‬ ِ ُ‫ن عِطْفِه۪ ِل‬ َ ِ ‫ا‬


َ
‫ث‬ 8 ۙ ‫۪ي‬ ‫ن‬ ُ ‫َو َل ُه ًدى َو َل ك َِتاب‬
‫م‬
buna pek memnun olur, bir
ِ ۪ ٍ ٍ de musibete uğrarsa çehresi

9 ‫يق‬ ‫ر‬ َ ْ ‫اب‬


‫ال‬ َ ‫۪يق ُه يَ ْو َم الْقِيٰ َمةِ َع َذ‬ ُ ُ َ ٌ ْ َ ْ ُّ
‫ذ‬ ‫ن‬ ‫و‬ ‫ي‬ ‫ز‬ ‫خ‬
ِ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫ادل‬ ‫يف‬
ِ ۜ
ُ َ ِ‫الل‬
‫ل‬
ّٰ değişir, isyana kalkışır. O,
ِ ۪ dünyada da, ahirette de
ْ َّ َ َ َ ّٰ َّ َ َ َ َ َ ْ َ َّ َ َ َ ٰ
10 ‫الل ليَْس بِ ٍم للِ َع ۪بي ِ۟د‬
hüsrana uğramıştır. İşte bu,
‫ذل ِك بِما قدمت يداك وان‬ apaçık hüsranın ta kendisidir.
َّ َ َ ْ ٌ ْ َ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ ٰ َ َ ّٰ ُ ُ ْ َ ْ َ
‫ف فا ِن اصابه خيۨاطمان‬ ۚ ٍ ‫َوم َِن انلَّاِس من يعبد الل ع حر‬
12. O; Allah’ı bırakıp, ken-
disine ne faydası, ne de za-
َۜ‫ادلنْ َيا َواْلٰخ َرة‬ ُّ َ َ ْ َ ٰ َ َ َ َْ ٌَْ َُْ َ َ ْ َِ rarı dokunacak olan şeylere
ِ ‫بِه۪ۚ وان اصابته ف ِتنةۨ انقلب ع وج ِهه۪۠ خِس‬ yalvarır. Bu, Hak’tan büsbü-
ُ‫ضه‬ ُّ ُ َ‫الي‬ َ َ ّٰ ُ ْ ُ ‫ يَ ْد‬11 ‫ني‬ ُ ‫ان ال ْ ُمب‬ ُ َ ْ ُْ َ ُ َ ٰ tün uzak olan sapıklığın ta
‫ون اللِ م‬ ِ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ع‬ ۪ ‫ذل ِك هو الس‬ kendisidir.
ُ‫ض ٓه‬ ُّ َ ‫ يَ ْد ُعوا ل َ َم ْن‬12 ‫۪يد‬ ُ ‫ال َ ُل ْالَع‬ َّ َ ُ َ ٰ ُ ُ َ ْ َ َ َ َ
‫وما ل ينفع ۜه ذل ِك هو‬
13. O; zararı faydasından
daha yakın olan bir varlığa
َ ّٰ ‫ ا َِّن‬13 ‫۪ي‬
‫الل‬ ُ ‫اَقْ َر ُب م ِْن َن ْف ِعه۪ۜ َلئَْس ال ْ َم ْو ٰل َوَلئَْس الْ َعش‬ yalvarır. O; ne kötü bir rehber,
ِ ِ ne kötü bir arkadaş!
َ‫ات َج َّنات َتْري م ِْن َتْتِها‬ َ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ ُ ْ ُ
۪ ٍ ِ ‫ال‬ ِ ‫خل ال۪ين امنوا وع ِملوا الص‬ ِ ‫يد‬ 14. Muhakkak ki Allah,

ْ‫ان َيظُ ُّن ا َ ْن لَن‬ ُ َ ْ َ َ ّٰ َّ ُ َ ْ َ ْ


iman edip sâlih amel işleyen
َ َ ْ َ ُ ُ َ
‫ من ك‬14 ‫النهار ۜ ا ِن الل يفعل ما ي ۪ريد‬ kimseleri, zemininden ırmak-

ٰ ْ َ َ ْ ُّ
lar akan cennetlere kabul

ِ‫الس َٓماء‬ َّ ‫خ َرة ِ فَلْ َي ْم ُد ْد ب َس َبب اَِل‬ ِ ‫الل ِيف ادلنيا وال‬ ُ ّٰ ُ‫ره‬ َ ُ ْ‫َين‬ eder. Şüphesiz Allah dilediği
ٍ ِ şeyi yapar.
ُ ْ َ َّ َ ‫ط ْع فَلْ َينْظُ ْر َه ْل يُ ْذه‬ َ ْ َ ْ َّ ُ
15 ‫ب كي ُدهُ َما يَغ۪يظ‬ ِ ‫ثم لق‬ 15. Her kim Allah’ın ona
dünyâda ve âhirette aslâ yar-
dım etmeyeceğini zannedi-
yorsa, göğe ulaşabileceği bir
6. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir; O, ölüleri diriltir; yine vâsıta edinsin, sonra da yol
O, her şeye hakkıyla kadirdir. kat etsin ve bir baksın: Onun
7. Kendisinde şüphe olmayan kıyamet vakti de gelecek: tuzağı o öfkelendiği şeyi gi-
Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır. deriyor mu?

8. 9. İnsanlardan bazısı, bir bilgisi yahut bir rehberi veya


aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde, sırf Allah yolundan
saptırmak için yanını eğip bükerek Allah hakkında tartış-
maya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet
gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 333


ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫الساب َع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬333
َّ ‫ل ْز ُء‬
16. İşte böylece biz o 17. CÜZ
ِ HAC SÛRESİ

Kur’an’ı açık seçik âyetler


halinde indirdik. Gerçek şu ki ْ َ َ ّٰ َّ َ َ ۙ َ ّ َ َ ٰ ُ َْ ََْ َ ٰ َ َ
Allah dilediği kimseyi doğru ‫ات وان الل يهد۪ي‬ ٍ ‫ات بيِن‬ ٍ ‫وكذل ِك انزنلاه اي‬
yola sevk eder. َ ٔ‫الصابـ‬ َّ ‫ادوا َو‬ ُ َ َ َّ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ ُ ‫َم ْن يُر‬
‫۪ني‬ ِ ‫ ا ِن ال۪ين امنوا وال۪ين ه‬16 ‫يد‬ ۪
17. Mümin olanlar, Yahudi
ُ ْ َ ّٰ َّ ُ َ ْ ‫۪ين ا‬ َ َّ
َ ‫جوَس َوال‬ ْ
ُ ‫ارى َوال َم‬ َ َّ‫َوانل‬
olanlar, Sâbiîler, Hristiyanlar, ‫الل َيف ِصل‬ ‫شكواۗ ا ِن‬ ٰ ‫ص‬
َّ َ َ َ ْ َ َ ٌ َ ٔ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ َ ٰ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ
Mecûsîler ve müşrik olanlara
gelince, muhakkak ki Allah, ‫ الم تر ان‬17 ‫ش ش ۪هيد‬ ٍ ‫بينهم يوم القِيم ۜ ِة ا ِن الل ع ك ِل‬
َّ َ ْ َ ْ ْ َ َ َ ٰ َّ َ َ ُ ُ ْ َ َ ّٰ
bunlar arasında kıyamet gü-
nünde hükmünü verir. Çünkü ٌ‫َس ْج َدة‬ ُ ْ
‫ات ومن ِيف الرِض والشمس‬ ِ ‫الل يسجد ُل م ْن ِيف السمو‬
ٌ ‫اب َو َكث‬ َّ َ ُ َ ْ َ ُ ُ ُّ َ ُ َ َ ْ َ
Allah her şeyi hakkıyla bilen-
‫۪ي‬ ُّ ‫ادل َٓو‬ َّ ‫ج ُر َو‬ َ ‫الش‬ ‫البال و‬
dir.
ِ ‫والقمر وانلجوم و‬
َ ُ ّٰ َ ْ ََ ٌ ‫اس َو َكث‬
‫الل ف َما‬ ‫اب َو َم ْن يُ ِه ِن‬ ۜ ُ ‫۪ي َح َّق عليْهِ ال َعذ‬ َّ َ
18. Görmedin mi ki, gökler-
de olanlar ve yerde olanlar, ۜ ِ ‫مِن انل‬
güneş, ay, yıldızlar, dağlar,
َ ‫ ٰه َذان َخ ْص‬18 ‫اء‬ ُ ‫ش‬ َٓ َ َ ُ َ ْ َ َ ّٰ َّ ْ ُ ْ َُ
ağaçlar, hayvanlar ve insan- ‫ان‬ِ ‫م‬ ِ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ف‬ ‫ي‬ ‫الل‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫م‬
ۜ ِ ‫ل مِن م‬
ٍ ‫ر‬ ‫ك‬
ٌ‫ت ل َ ُه ْم ث َِياب‬ ْ ‫ك َف ُروا ُق ّط َع‬ َ َ َّ َ ْۘ ّ َ ْ
‫اخ َت َص ُموا ۪يف رب ِ ِهم فال۪ين‬
ların birçoğu Allah’a secde
ediyor; birçoğunun üzerine ِ
de azap hak olmuştur. Allah
۪‫ يُ ْص َه ُر بِه‬19 ‫۪يم‬ ُۚ ‫الم‬ َ ْ ‫ب م ِْن فَ ْو ِق ُر ُؤ۫ ِسه ُم‬ ُّ ‫م ِْن نَار يُ َص‬
kimi hor ve hakir kılarsa, artık ِ ٍۜ
َ ‫ َول َ ُه ْم َم َقام ُِع م ِْن‬20 ‫اللُو ُۜد‬ ْ َ ْ ُ ُ
ُ ‫مَا ۪يف بطون ِ ِهم و‬
onu değerli kılacak bir kimse
yoktur. Şüphesiz Allah diledi- 21 ‫۪يد‬ ٍ ‫د‬‫ح‬
ُ ُ َ ُ ‫ادوا ا َ ْن َيْ ُر ُجوا مِنْ َها م ِْن َغ ّ اُع‬ ُٓ َ َ ٓ َ َّ ُ
‫۪يها َوذوقوا‬
ğini yapar.
‫۪يدوا ف‬ ٍ ‫كلما ار‬
19. Şu iki grup, Rableri
ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ ُ ْ ُ َ ّٰ َّ َ ْ َ َ َ
hakkında çekişen iki hasım- ‫خل ال۪ين امنوا وع ِملوا‬ ِ ‫ ا ِن الل يد‬22 ‫يق‬ ۟ ِ ‫عذاب ال ۪ر‬
dır: Şimdi, inkâr edenler için
َ ‫ار ُيَ َّل ْو َن ف‬ ُ ‫النْ َه‬ َْ َ َْ ْ َْ َّ َ َّ
ateşten bir elbise biçilmiştir. ‫۪يها‬ ‫ات ت ۪ري مِن تتِها‬ ٍ ‫ات جن‬ ِ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬
ُ َ ِ‫م ِْن ا َ َساو َر م ِْن َذ َهب َول ُ ْؤلُـ ۬ ًؤا ۜ َول‬
Onların başlarının üstünden
23 ‫ير‬ ٌ ‫۪يها َحر‬ َ ‫اس ُه ْم ف‬
kaynar su dökülecektir!
۪ ٍ ِ
20. Bununla, karınlarının
içindeki şeyler de, derileri de
eritilecektir!
23. Muhakkak ki Allah, iman edip sâlih amel işleyenleri,
21. Bir de onlar için demir zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar
kamçılar vardır! orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giye-
22. Izdıraptan dolayı ora- cekleri ise ipektir.
dan her çıkmak istediklerin-
de, oraya geri döndürülürler:
«Tadın bu yakıcı azabı!»

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


334 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

17. CÜZ َ ْ ُ‫ورة‬


‫ال ِ ّج‬ َ ‫ ُس‬334 HAC SÛRESİ 27-28. İnsanlar arasında
haccı ilân et ki, gerek yaya

َ ْ َ ٰ ُٓ ُ َ ْ َ ْ َ ّ َّ َ ُٓ ُ َ olarak, gerekse nice uzak


24 ‫اط الم۪ي ِد‬ ِ ‫ص‬ ِ ‫ب مِن القو ِلۗوهدوا ا ِل‬ ِ ِ ‫وهدوا ا ِل الطي‬ yoldan gelen yorgun argın
ْ ‫اللِ َوال ْ َم‬ ّٰ َ ‫ون َع ْن‬ َ ُّ ُ َ َ ُ َ َ َ َّ َّ develer üzerinde, kendilerine
‫ج ِد‬ ِ ‫س‬ ‫يل‬ِ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ا ِن ال۪ين كفروا ويصد‬ ait birtakım yararları yakînen
ْ
‫اء ۨال َعاكِف ف۪يهِ َوالَا ۜ ِد‬
ُ ْ ً َٓ َ ْ
ِ ‫ال َر ِام ال۪ي َج َعل َناهُ ل َِّلن‬
َّ َْ
görmeleri, Allah’ın kendilerine
‫اس سو‬ rızık olarak verdiği kurbanlık
َ َ َ ْ ُْ ُ ُْ َ ْ ْ ُ ْ ََ
hayvanlar üzerine belli gün-
25 ۟‫۪ي‬ ٍ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫اب‬
ٍ ‫ذ‬ ‫ع‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ق‬ ‫ذ‬
ِ ‫ن‬ ‫ــ‬
ٍ ‫ل‬ ‫ظ‬ ِ ‫ب‬ ‫د‬ ٍ ‫ا‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ِ ‫ب‬ ِ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫ف‬ ‫د‬ ‫ومن ي ِر‬ lerde Allah’ın ismini anmaları

ْ ُْ َ َْ ْ َ ْ َ َ َ َ ٰ ْ َ ْ َّ َ ْ َ
için sana gelsinler. Artık on-
‫شك ۪ب‬ ِ ‫ــت ان لت‬ ِ ‫واِذ بوانــا ِلِبره۪يــم مان الي‬ dan hem kendiniz yiyin, hem

َّ ُّ َ َ ٓ َ ْ َ َ ٓ َّ َ ْ َ ْ ّ َ َ ً ْ َ
de yoksula, fakire yedirin.
ِ‫شيـٔــا وط ِهر بيــِىت ل ِلطائِف۪ني والقائِم۪ــني والركع‬ 29. Sonra kirlerini gidersin-
ٰ َ َ ً َ َ ُ ْ َ ّ َْ ْ َّ ُ ‫الس‬ ُّ
‫ َواذِن ِيف انلَّاِس بِال ِج ياتوك رِجال وع‬26 ِ‫ــجود‬
ler; adaklarını yerine getirsin-
ler ve Kâbe’yi tavaf etsinler.

َ ‫ ل َِي ْش‬27ۙ ‫ك ّل فَ ّج َعم۪يق‬ ُ ْ َ َْ َ ُّ


‫ــه ُدوا‬
30. Durum böyle. Her kim,
ٍ ٍ ِ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫۪ني‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ِر‬
ٍ ‫م‬ ‫ا‬ ‫ض‬ ‫ك ِل‬ Allah’ın emir ve yasaklarına
َ‫اللِ ٓيف اَيَّــام َم ْعلُوم‬ ّٰ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ َ َ
‫َم َناف ِــع لهم ويذكروا اســم‬
saygı gösterirse, bu, Rabbi-
‫ات‬ ٍ ٍ ۪ nin katında kendisi için daha
َ‫ ُوا مِنْها‬ ُ َ ِ ََْْ َ َ ْ ْ ُ ََ َ َ َٰ hayırlıdır. Size okunanların
‫ع مــا رزقهم مِن ب ۪هيمــةِ النعــامۚ ف‬ dışında kalan hayvanlar size

ْ‫ ُث َّم ْلَ ْق ُضــوا َت َف َث ُهم‬28 ۘ‫۪ــي‬ َ ‫ِــس الْ َفق‬ َ ‫َواَطْعِ ُمــوا ْالَٓائ‬
helâl kılındı. O halde, pislik-
ten, putlardan sakının; yalan

َ ْ‫الَيْــت ال‬ ْ ُ َّ َّ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ُ ُ ُْ َ sözden sakının.


29 ‫۪يق‬ ِ ‫ت‬ ‫ع‬ ِ ِ ‫ب‬ ‫ــوا‬ ‫ف‬ ‫و‬‫ط‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ــم‬ ‫ه‬ ‫ور‬ ‫ذ‬ ‫ن‬ ‫ــوا‬ ‫ولوف‬
ْ َ ٌ ْ َ َ ُ َ ّٰ َ ُ ّ َ ْ ‫ذٰل َِك َو َم‬
‫ــي ُل عِن َد‬ ‫ــات اللِ فهو خ‬ ِ ‫ــن ُيع ِظ ْم ح ُرم‬ ۗ
ُ َ ٰ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َّ ُ َ
‫ام ا ِل مَا ُيتــل َعليْ ْم‬ ‫حلت لــم النع‬ ِ ‫َر ّبِــه۪ۜ وا‬
ُّ ََْ ُ َْ َ ََْْ َ َ ْ ّ ‫اج َتن ِ ُبوا‬ ْ َ
ۙ
30 ِ‫ان واجتنِبوا قول الزور‬ ِ ‫الرجس مِن الوث‬ ِ ‫ف‬

24. Ve onlar, sözün en güzeline yöneltilmişler, övgüye


lâyık olan Allah’ın yoluna iletilmişlerdir.
25. İnkâr edenler, Allah’ın yolundan ve bütün insanlara
eşit kıldığımız Mescid-i Harâm’ dan alıkoymaya kalkanlar,
şunu bilmeliler ki, kim orada zulüm ile haktan sapmak ister-
se ona acı azabı tattırırız.
26. Bir zamanlar İbrahim’e Beytullah’ın yerini hazırla-
mıştık: Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta iba-
det edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 335
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫الساب َع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬335
َّ ‫ل ْز ُء‬
31. Kendisine ortak koş- 17. CÜZ
ِ HAC SÛRESİ

maksızın, Allah için hânifler


َ َّ َ َ َ ّٰ ْ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ ّٰ َ َٓ َ ُ
‫شك بِاللِ فكنمَا خ َّر‬
olun. Kim Allah’a ortak ko-
şarsa sanki o, gökten düşüp ِ ‫شك۪ني بِه۪ۜ ومن ي‬ ِ ‫حنفاء ِللِ غي م‬
َ ّ ِ‫ي ا َ ْو َت ْهوي به‬ َّ ُ ُ َ ْ َ َ َٓ َّ َ
ُ ْ ‫الط‬
‫يح ۪يف َمك ٍن‬ ُ ‫الر‬
parçalanmış da kendisini
kuşlar kapmış yahut rüzgâr ۪ ِ ۪ ‫مِن السماءِ فتخطفه‬
َْ َّ َ ّٰ َ ّ َ ٰ
‫ ذل ِكۗ َو َم ْن ُي َع ِظ ْم ش َٓعائ َِر اللِ فا ِن َها م ِْن تق َوى‬31 ‫۪يق‬ َ
onu uzak bir yere sürüklemiş
gibidir. ٍ ‫سح‬
ُّ َ ُ َ ٰٓ ُ َ ُ ُْ
32. Durum öyledir. Her kim
‫۪يها َم َناف ُِع ا ِل ا َج ٍل ُم َسًّم ث َّم مِل َهٓا‬ َ ‫ ْم ف‬ ‫ ل‬32 ‫وب‬ ِ ‫القل‬
ْ ‫ك ا ُ َّمة َج َعلْ َنا َمنْ َس ًك ِلَ ْذ ُك ُروا‬ َ ْ‫اَِل ْالَيْت ال‬
Allah’ın hükümlerine saygı
ُّ َ
gösterirse, şüphesiz bu, kalp-
‫اس َم‬ ٍ ِ ِ ‫ل‬ ‫و‬ 33 ۟
‫۪يق‬ِ ‫ت‬ ‫ع‬ ِ
ٰ ُ ٰ َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ ُ َ َ َ َ ٰ َ ّٰ
lerin takvâsındandır.
33. O kurbanlık hayvanlar- ‫ح ٌد‬ ِ ‫يمةِ الن َعا ِۜم فاِل ُه ْم ا ٌِل َوا‬ ‫اللِ ع ما رزقهم مِن ب ۪ه‬
ْ َ‫الل َوجل‬ ُ ّٰ ‫۪ين ا َِذا ُذك َِر‬ َ ‫ اََّل‬34ۙ‫۪ني‬ َ ‫خبت‬ ْ ُ ْ ّ َ َ ُ ْ َ ُٓ َ َ
da sizin için belli bir süreye
kadar birtakım yararlar vardır. ‫ت‬ ِ ِ ‫ش الم‬ ِ ِ ‫فله اسلِموۜا وب‬
Sonra onların varacakları yer,
َّ‫الصلٰوة ِۙ َومِما‬ َّ ‫ص َاب ُه ْم َوال ْ ُمق۪يم‬ َ َ ‫ع مَٓا ا‬ َٰ َ ُ ُ‫قُل‬
َّ ‫وب ُه ْم َو‬
Kâbe’ye kadardır. ِ ‫ين‬ ‫ر‬
ِ۪ ‫ب‬‫ا‬ ‫الص‬
ّٰ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ ُ ْ ُ ْ
‫ َوالُ ْدن َج َعل َناها ل ْم م ِْن ش َٓعائ ِِر الل‬35 ‫َر َزق َناه ْم ُينفِقون‬
34. Biz, her ümmete -hay-
van cinsinden kendilerine rı-
zık olarak verdiklerimiz üze- ْ‫اللِ َعلَيْ َها َص َٓو َّاف فَا َِذا َو َج َبت‬ ّٰ َ ْ ُ ُ ْ َ ٌ ْ َ َ ْ ُ َ
rine Allah’ın adını ansınlar ۚ ‫لم ف۪يها خيۗفاذكروا اسم‬
َ َ َّ َ ٰ َ َّ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ ُ ُ ُ
‫تۜكذل ِك َسخ ْرناها‬
diye- kurban kesmeyi gerekli
kıldık. Şimdi, ilâhınız, bir tek ‫جنوبهافكوامِنهاواط ِعمواالقان ِعوالمع‬
َ ُ َ ُ ُ ُ َ ّٰ َ َ َ ْ َ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ْ ُ َ
‫وم َها َولد َِٓماؤ۬ها‬ ‫لنينالاللل‬36‫لملعلمتشكرون‬
ilâhtır. Öyle ise, O’na teslim
olun. O ihlâslı ve mütevâzi in-
ُ َ َ َّ َ ٰ َ ُ ْ ْ َّ ُ ُ َ َ ْ ٰ َ
‫اتلق ٰوى مِن ۜ ْم كذل ِك َسخ َرها ل ْم‬ ‫ن ينال‬ ِ ‫ول‬
sanları müjdele!
35. Onlar öyle kimselerdir
ki, Allah anıldığı zaman kalp- ‫ح ِْز ٌب‬ َ‫الل‬ ّٰ َّ َ ْ ُ ْ ّ َ َ ْ ُ ٰ َ َ ٰ َ َ ّٰ ُ ّ َ ُ
4 ‫ ا ِن‬37 ‫سن۪ني‬ ِ ‫ش المح‬ ِ ِ ‫تلِ ك ِبوا الل ع ما هدي ۜم وب‬
ُ َ َّ َ َّ ُ ُّ ُ َ َ ّٰ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ ُ َ ُ
leri titrer; başlarına gelene
sabrederler, namazı kılarlar 38 ۟‫ان كفو ٍر‬ ٍ ‫يداف ِع ع ِن ال۪ين امنوۜا ا ِن الل ل يِب كل خو‬
ve kendilerine rızık olarak
verdiğimiz şeylerden ikram
ederler.
hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.
36. Biz, büyük baş hayvan-
ları da sizin için Allah’ın nişa- 37. Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat
nelerinden kıldık. Onlarda si- O’na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğin-
zin için hayır vardır. Şu halde den dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları
onlar, ayakları üzerine durur- böylece sizin istifadenize verdi. Güzel davrananları müjde-
ken üzerlerine Allah’ın ismi- le!
ni anın. Yan üstü yere düş- 38. Allah, iman edenleri korur. Şu da muhakkak ki Allah,
tüklerinde ise, artık onlardan hain ve nankör olan herkesi sevgisinden mahrum eder.
hem kendiniz yiyin, hem de
ihtiyacını gizleyen-gizleme-
yen fakirlere yedirin. İşte bu
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
336 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

17. CÜZ َ ْ ُ‫ورة‬


‫ال ِ ّج‬ َ ‫ُس‬
336 HAC SÛRESİ 41. Onlar ki, eğer kendi-
lerine yeryüzünde iktidar ve-
ْ‫رهِم‬ ْ َ ٰ َ َ ّٰ َّ ِ َ ُ ُ ْ ُ َّ َ َ ُ َ َ ُ َ َّ ِ َ ُ rirsek namazı kılarlar, zekâtı
ِ ‫اذِن لل۪ين يقاتلون بِانهم ظلِموۜا وان الل ع ن‬ verirler, iyiliği emreder ve kö-
ُ ُ َ ْ َ ٓ َّ ّ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ َّ َ ٌ َ َ tülükten nehyederler. İşlerin
‫ي ح ٍق ا ِل ان يقولوا‬ ِ ‫ ال۪ين اخ ِرجوا مِن دِيارِهِم بِغ‬39ۙ ‫لقد۪ير‬ sonu Allah’a varır.
ْ‫اللِ انلَّاَس َب ْع َض ُه ْم ب َب ْعض ل َ ُه ّد َمت‬ ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ ُّ َ
ِ ‫الل ولول دفع‬ ۜ ‫ربنا‬
42. 43. 44. Eğer onlar seni
ٍ ِ yalanlıyorlarsa, bil ki, on-
ّٰ ْ َ ُ َ ْ ُ ُ َ َ َ ٌ َ َ َ َ ٌ َ َ ُ َ َ
ِ‫اس ُم الل‬
lardan önce Nuh’un kavmi,
‫جد يذكر ف۪يها‬ ِ ‫صوامِع وبِيع وصلوات ومسا‬ Âd, Semûd, İbrahim’in kav-

40 ‫يز‬ ٌ ‫الل لَ َقو ٌّي َعز‬ َ ّٰ ‫رهُۜ ا َِّن‬


ُ ُ ْ‫الل َم ْن َين‬ ُ ّٰ ‫ر َّن‬ َ ُ ْ‫۪يۜا َوَلَن‬
ً ‫َكث‬ mi, Lût’un kavmi ve Medyen
۪ ِ halkı da yalanladılar. Mûsâ
َٰ ٰ َّ ُ َ‫ال ْرِض اَق‬ َْ ُ َّ ْ َ َّ َ
‫الصلوةَ َوات ُوا‬ ‫۪ين ا ِن َمك َّناه ْم ِيف‬
da yalanlanmıştı. İşte ben o
‫اموا‬ ‫ال‬ kâfirlere süre tanıdım, sonra
ُ ّٰ َ ْ ْ َ َ ْ ْ َ َ ٰ َّ
‫وف َون َه ْوا ع ِن ال ُمنك ۜ ِر َوِللِ َعق َِبة‬ ِ ‫الزكوة َوا َم ُروا بِال َمع ُر‬
onları yakaladım. Beni inkâr
etmek nasılmış?
ُ َ َ َ ْ َ َّ َ ْ َ َ َ ُ ّ َ ُ ْ ِ َ ُْ
‫وح‬ ٍ ‫ت قبْل ُه ْم ق ْو ُم ن‬ ‫ وان ي ِذبوك فقد كذب‬41 ِ‫ال ُمور‬
45. Nitekim birçok memle-
ket vardı ki, onlar zulmetmek-

‫اب‬ ُ ‫ح‬ َ ‫ص‬ ْ َ ‫ َوا‬43 ۙ‫۪يم َوقَ ْو ُم لُوط‬ َ ‫ َوقَ ْو ُم ا ِب ْ ٰره‬42 ۙ ‫ود‬ ُ ََُ ٌ َ َ
‫وعد وثم‬
te iken, biz onları helâk ettik.
ٍ Şimdi o ülkelerde duvarlar,
ْ‫ين ُث َّم ا َ َخ ْذ ُت ُهم‬ َ َ ْ ُ َْ ََْ ٰ ُ َ ّ َُ َ َْ َ çökmüş tavanların üzerine
ۚ ‫مدينۚ وك ِذب موس فامليت ل ِلكاف ِ۪ر‬ yıkılmıştır. Nice kullanılmaz
َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ْ َّ َ َ َ َ َ ََْ َ hale gelmiş kuyular ve ulu
‫ فكايِن مِن قري ٍة اهلكناها‬44 ‫۪ي‬ ِ ‫فكيف كان ن‬ saraylar vardır.
َ َّ َ ُ ْ َ َ ُ ُ ٰ َ ٌ َ َ َ َ ٌ َ َ َ َ
‫ئ معطل ٍة‬ ٍ ِ ‫وِه ظال ِمة فِه خاوِية ع عرو ِشها وب‬
46. Onlar hiç yeryüzünde

َْ
dolaşmadılar mı? Zira do-
ْ‫ون ل َ ُهم‬ َ ُ ََ
‫۪يوا ِيف الرِض فتك‬ْ ُ ‫ اَفَلَ ْم يَس‬45 ‫ر َمش۪يد‬ ْ َ‫َوق‬
ٍ
laşsalardı elbette düşünecek
ٍ kalpleri ve işitecek kulakla-
ْ َ َ َّ َ َ ٌ َٰ َ َ ُ ْ ٌ ُُ
‫وب َيعقِلون ب ِ َٓها ا ْو اذان ي َ ْس َم ُعون ب ِ َهاۚ فا ِن َها ل تعَم‬ ‫قل‬
rı olurdu. Ama gerçek şu ki,
gözler kör olmaz; lâkin sine-
ُّ ‫وب اَّتل۪ى يف‬ ُ ُ‫ ْن َت ْعَم الْ ُقل‬ ٰ َ ُ َ َْْ
46 ِ‫الص ُدور‬ ‫البصار ول‬
lerdeki kalpler kör olur.
ِ ِ

39. Kendileriyle savaşılanlara, zulme uğramış olmaları


sebebiyle, izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma
mutlak surette kadirdir.
40. Onlar, başka değil, sırf «Rabbimiz Allah’tır» dedikleri
için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer
Allah, bir kısım insanları diğer bir kısmı ile savmasaydı,
mutlak surette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manas-
tırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah,
kendisine yardım edenlere muhakkak surette yardım eder.
Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 337
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫الساب َع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬337
َّ ‫ل ْز ُء‬
47. Onlar senden azabın 17. CÜZ
ِ HAC SÛRESİ

çabuk gelmesini istiyorlar.


َّ ْ ُ ّٰ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ
‫الل َوع َدهُۜ َواِن يَ ْومًا‬
Allah vaadinden asla
dönmez. Muhakkak ki, ‫اب ولن يل ِف‬ ِ ‫جلونك بِالعذ‬ ِ ‫ويستع‬
َ ََ َ َ َْ َ َ ْ
‫ َوك ّي ِ ْن م ِْن ق ْر َي ٍة‬47 ‫عِن َد َر ّبِك كالِف َس َن ٍة م َِّما ت ُع ُّدون‬
Rabbinin nezdinde bir gün
sizin saymakta olduğunuz
şekliyle bin yıl gibidir. ُْ ُ َ ْ َّ َ َ َ ُ ْ َ َ َّ ُ ٌ َ َ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ
48. Nice ülkeler vardı ki, ‫ قل‬48 ۟‫امليت لها وِه ظال ِمة ثم اخذتهاۚ وا ِل المص۪ي‬
ُ َ ٰ َ َّ َ ٌ ُ ٌ َ ْ ُ َ َ۬ َ ٓ َ َّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ
‫ فال۪ين امنوا‬49 ۚ‫يا ايها انلاس ا ِنما انا لم نذ۪ير م ۪بني‬
zulmedip dururlarken onlara
mühlet verdim. Sonunda on-
ları yakaladım. Dönüş yalnız َ‫ َو َّال۪ين‬50 ‫يم‬ ٌ ‫ات ل َ ُه ْم َم ْغفِ َرةٌ َور ْز ٌق َكر‬ ِ ‫ال‬ َ َّ
ِ ‫وع ِملوا الص‬
ُ َ َ
banadır. ۪ ِ
َ ْ ُ َ ْ َ َ ٰٓ ُ َ َ ُ َ َ ٰ ٓ َْ َ
49. De ki: Ey insanlar! Ben
51 ‫ج ۪زين اولئ ِك اصحاب الح۪ي ِم‬ ۬ ِ ‫سعوا ۪يف ايات ِنا معا‬
ٓ ّٰ َ َ َ ٓ َّ ّ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َٓ َ
ancak sizin için apaçık bir
‫ب ا ِل ا ِذا تمن‬ ُ َ ْ
ٍ ِ ‫ول ول ن‬ ٍ ‫وما ارسلنا مِن قبلِك مِن رس‬
uyarıcıyım.
50. İman edip sâlih amel
ُ َ ْ َّ ْ ُ َ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ َّ ْ ُ ٓ ُ َ ْ َّ َ ْ َ
işleyen kimseler için mağfiret ‫الق الشيطان ۪يف امنِيتِه۪ۚ فينسخ الل ما يلِق الشيطان‬
َ ْ َ
‫ج َعل‬ ٌ ‫۪يم َحك‬ ٌ ‫الل َعل‬ ُ ّٰ ‫الل اٰيَاتِه۪ۜ َو‬
ُ ّٰ ‫ ُم‬ ُْ ُ
ve bol rızık vardır.
51. Âyetlerimiz hakkında ‫ ِل‬52 ۙ‫۪يم‬ ِ ‫ث َّم ي‬
ٌ ُُ َ ‫ان ف ِتْ َن ًة لَِّل‬ ُ َ ْ َّ ْ
‫۪ين ۪يف قلوب ِ ِه ْم َم َرض‬ ‫مَا يُلِق الشيط‬
birbirlerini âciz bırakırcasına
yarışanlara gelince, işte bun-
lar, cehennemliklerdir.
َ َ َ َ َّ َّ َ ْ ُ ُ ُ ُ َ َ ْ َ
52. Biz, senden önce hiçbir 53 ۙ‫۪يد‬ ٍ ‫اق بع‬ ٍ ‫ف ِشق‬ ۪ ‫والقا ِسيةِ قلوبه ۜم واِن الظالِم۪ني ل‬
ُ ْ ُ َ َ ّ َ ْ ُّ َ ْ ُ َّ َ َ ْ ْ ُ ُ َ َّ َ َ ْ َ َ
۪‫و ِلعلم ال۪ين ا ۫وتوا العِلم انه الق مِن ربِك فيؤمِنوا بِه‬
resul ve nebî göndermedik
ki, o, bir temennide
َ ٰ ُٓ َ ٰ َ َّ َ َ َ ّٰ َّ َ ْ ُ ُ ُ ُ ُ َ َ ْ ُ َ
ِ ‫فتخبِت ل قلوبه ۜم واِن الل لهادِ ال۪ين امنوا ا ِل‬
bulunduğunda, şeytan onun
dileğine ille de bir şeyler ‫اط‬ ٍ ‫ص‬
ْ َ َ َ َّ ُ َ َ َ َ َ ْ ُ
‫۪ين كف ُروا ۪يف م ِْر َي ٍة مِن ُه َحّٰىت‬
katmaya kalkışmasın. Ne var
ki Allah, şeytanın katacağı ‫ ول يزال ال‬54 ‫۪ي‬ ٍ ‫مستق‬
şeyi iptal eder. Sonra Allah,
55 ‫۪ي‬ ‫ق‬ َ ‫اب يَ ْوم‬
‫ع‬ ُ ‫اع ُة َب ْغ َت ًة ا َ ْو يَاْت َِي ُه ْم َع َذ‬ َ ‫الس‬ َّ ‫تَاْت َِي ُه ُم‬
kendi âyetlerini sağlam olarak ٍ ٍ
yerleştirir. Allah, hakkıyla
bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir. 54. Bir de, kendilerine ilim verilenler, onun hakikaten
53. Bu, kalplerinde hasta- Rabbin tarafından gelmiş bir gerçek olduğunu bilsinler de
lık olanlar ve kalpleri katıla- ona inansınlar, bu sayede kalpleri onunla huzur ve tatmine
şanlar için, şeytanın kattığı kavuşsun. Şüphesiz ki Allah, iman edenleri dosdoğru bir
şeyi, O’nun bir deneme yap- yola yöneltir.
ması dolayısıyladır. Zalimler, 55. İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye
gerçekten oldukça uzak bir yahut sonu olmayan günün azabı gelinceye kadar onun
ayrılık içindedirler. hakkında hep şüphe içindedirler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


338 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

17. CÜZ َ ْ ُ‫ورة‬


‫ال ِ ّج‬ َ ‫ ُس‬338 HAC SÛRESİ koyacaktır. Allah elbette ki
hakkıyla bilendir, merhamet-
ُ َ ٰ َ َّ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ُ ْ َ ّٰ َ ْ َ ُ ْ َُْ lidir.
‫للِ يم بينه ۜم فال۪ين امنوا‬ ۜ ِ ‫الملك يومئ ٍِذ‬
َ‫ َوا َّل۪ين‬56 ‫۪يم‬
60. İşte böyle. Her kim,
َّ َ َّ ‫َو َعملُوا‬
ِ ‫ات انلَّع‬ ِ ‫ات ۪يف جن‬ ِ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ ِ
kendisine verilen eziyetin

َ ٰ ٓ ُ۬ َ َ َ ٰ
dengi ile karşılık verir de,
ٌ‫ِك ل َ ُه ْم َع َذاب‬ ‫كف ُروا َوكذبُوا بِايات ِنا فاولئ‬
َّ َ َ َ bundan sonra kendisine
yine bir tecavüz ve zulüm
ُٓ ُ ُ ّٰ
‫يل اللِ ث َّم قتِلوا‬ ‫ب‬ ‫س‬َ ‫اج ُروا يف‬ َ ‫ َوا َّل‬57 ‫ني‬
َ َ ‫۪ين ه‬ ٌ ‫ُمه‬ vaki olursa, emin olmalıdır
ِ ۪ ۪ ۪ ki, Allah ona mutlaka yardım
َ‫الل ل َ ُهو‬ َ ّٰ ‫ح َسنًا ۜ َوا ِ َّن‬ َ ‫الل ر ْزقًا‬ ُ ّٰ ‫ي ُز َق َّن ُه ُم‬ ْ َ َ ‫ا َ ْو مَاتُوا ل‬ edecektir. Hakikaten Allah çok
ِ bağışlayıcı ve esirgeyendir.
ُ‫ض ْونَ ۜه‬ َ َْ ً َ ْ ُ ْ ُ َّ ْ ُ َ َ َ ‫الرازق‬ َّ ‫ي‬ ُْ‫خ‬ َ
‫خلنهم مدخ ير‬ ِ ‫ لد‬58 ‫۪ني‬
61. İşte böyle. Çünkü
ِ Allah, geceyi gündüze katar,
ْ َ َ َ ْ ََ َ ٰ ٌ َ ٌ َ َ َ ّٰ َّ َ
‫ ذل ِكۚ ومن عقب ب ِ ِمث ِل‬59 ‫واِن الل لعل۪يم حل۪يم‬
gündüzü geceye katar. Şu da
muhakkak ki Allah, hakkıyla
ّٰ َّ ُ ّٰ ُ َّ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ ُ
َ‫الل‬ ‫الل ا ِن‬ ۜ ‫مَا ُعوق َِب بِه۪ ثم بِغ عليهِ لنرنه‬
işiten ve görendir.

َ ْ َّ ُ ُ َ ّٰ َّ َ َ ٰ ٌ ‫لَ َع ُف ٌّو َغ ُف‬


62. İşte böyle. Çünkü Allah,
َ َّ
‫ ذل ِك بِان الل يول ِج الل ِيف انلهار‬60 ‫ور‬ hakkın ta kendisidir. O’nun

َ ّٰ ‫ار يف َّالْل َوا َ َّن‬


dışındaki taptıkları ise bâtı-

61 ‫۪ي‬ ٌ ‫۪يع بَص‬ ٌ ‫الل َسم‬ َ ‫َو ُيول ُِج انلَّ َه‬
ِ
lından başka bir şey değildir.
ِ
ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ َ ُّ َ ْ َ ُ َ ّٰ َّ َ َ ٰ َ
Gerçek şu ki Allah, elbette ki

۪‫ذل ِك بِان الل هو الق وان ما يدعون مِن دونِه‬


yücedir.

َ ََ َ ْ َ ْ َ ُ َ ّٰ َّ َ َ ُ َ ْ َ ُ
‫ ال ْم ت َر‬62 ‫ي‬ ُ ‫كب‬
63. Görmedin mi, Allah,

۪ ‫ل ال‬ ُّ ِ ‫هو الا ِطل وان الل هو الع‬ gökten yağmur indirdi de bu

ُ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ًۘ َٓ َٓ َّ َ َ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ
sayede yeryüzü yeşeriyor.
‫ان الل انزل مِن السماءِ ماء فتصبِح الرض‬ Gerçekten Allah çok lütufkâr-

َ ٰ َّ َ ُ َ ٌ َ ٌ َ َ ّٰ َّ ً َّ َ ْ ُ dır, her şeyden haberdardır.


‫ات‬ ِ ‫ ل ما ِيف السمو‬63 ۚ‫مضةۜ ا ِن الل لط۪يف خ ۪بي‬ 64. Göklerde ve yerde ne
ْ َ ْ َ ُ َ َ ّٰ َّ َ َْ
۟ ‫َومَا ِيف الرِۜض واِن الل لهو الغِن الم‬
ُ َ ْ
varsa O’nundur. Hakikaten
64 ‫۪يد‬ ُّ Allah zengindir, övgüye lâyık-
tır.

56. Mülk Allah’ındır. İnsanlar arasında hüküm verir. İman


edip sâlih amel işleyenlere gelince, onlar Naîm cennetle-
rindedirler.
57. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte
onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.
58. Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölen-
leri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır.
Şüphesiz ki Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
59. Allah onları, elbette ki memnun kalacakları bir yere

KUR’AN-I KERİM MEALİ 339


ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫الساب َع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬339
َّ ‫ل ْز ُء‬
65. Görmedin mi, Allah, 17. CÜZ
ِ HAC SÛRESİ

yerdeki eşyayı ve emri uya-


َْ َ ْ ُْ َْ ُ َ َّ َ ّٰ َّ َ َ َ ْ َ َ
‫الل َسخ َر ل ْم مَا ِيف ال ْرِض َوالفلك ت ۪ري‬
rınca denizde yüzen gemileri
sizin hizmetinize verdi. Göğü ‫الم تر ان‬
َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َٓ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ْ
‫اء ان تق َع ع ال ْرِض‬
de, kendi izni olmadıkça yer
üzerine düşmekten korur. ‫سك السم‬ ِ ‫ِيف الح ِر بِام ِرهۜ ۪ ويم‬
Çünkü Allah, insanlara çok
ٓ َّ َ ُ َ ٌ َ ٌ ُ ََ َّ َ ّٰ َّ ْ َّ
şefkatli ve çok merhametlidir. ‫ وهو ال۪ي‬65 ‫اس لر ۫ؤف رح۪يم‬ ِ ‫ا ِل بِا ِذنِه۪ۜ ا ِن الل بِانل‬
ٌ ُ َ َ َ َ ْ ْ َّ ْ ُ ْ ُ َّ ُ ْ ُ ُ ُ َّ ُ ْۘ ُ َ ْ َ
66 ‫احيام ثم يم۪يتم ثم ي ۪ييۜم ا ِن الِنسان لكفور‬
66. O, size hayat veren,
sonra sizi öldürecek, sonra
yine diriltecek olandır. Ger- َ َّ ُ َ ُ َ َ ُ ُ َ ْ ُ ً َ ْ َ َ ْ َ َ َّ ُ ّ ُ
çekten insan, çok nankördür. ‫ل ِ ِل ام ٍة جعلنا منسك هم نا ِسكوه ف ينازِعنك‬
َ ْ ُ ً ُ ٰ َ َ َ َّ َۜ ّ َ ٰ ُ ْ َ ْ َ ْ
67. Biz, her ümmete, uy-
67 ‫۪ي‬ ٍ ‫ِيف الم ِر وادع ا ِل ربِك ا ِنك لعل هدى مستق‬
ُ ّٰ َ ‫ ا‬68 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َُ َ َُ َ ْ َ
gulamakta oldukları bir iba-
det tarzı gösterdik. Öyle ise
‫لل‬ ‫وك فق ِل الل اعلم بِما تعمل‬ ‫واِن جادل‬
َ ُ ََْ ُْ َ ْ ََْ ْ ُ ََْ ُ ُ َْ
bu işte seninle çekişmesinler.
Sen, Rabbine davet et. Zira
69 ‫يم بينم يوم القِيمةِ ف۪يما كنتم ف۪يهِ تتلِفون‬ ْ ُ َ ٰ
َ ْ َ َٓ َّ
sen, hakikaten dosdoğru bir
َ ٰ َّ َ ْ َ ّٰ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ
‫ض ا ِن ذل ِك‬ ِۜ ‫الل َيعل ُم مَا ِيف السماءِ والر‬
ْ ‫الم تعلم ان‬
yoldasın.

ّٰ ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ٌ َ ّٰ َ َ َ ٰ َّ
68. Eğer seninle münaka-
‫ون الل‬ َ
şa ve mücâdeleye girişirler-
ِ ‫ ويعبدون مِن د‬70 ‫۪يف كِتا ۜ ٍب ا ِن ذل ِك ع اللِ يس۪ي‬
se: «Allah yaptığınızı çok iyi
َ ‫ِلظالِم‬ َّ َ َ ٌ ْ َ َْ ً َ ْ َُّْ َْ َ
bilmektedir» de. ‫۪ني‬ ‫نل بِه۪ ُسلطانا َومَا ليَس ل ُه ْم بِه۪ عِلمۜوما ل‬ ِ ‫ما لم ي‬
69. Çünkü Allah kıyamet ُ َْ َ ّ َ َ ُ َٰ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ َ ْ
gününde, ihtilâf etmekte ol- ‫ات تع ِرف‬ ٍ ‫ واِذا تتل علي ِهم اياتنا بيِن‬71 ‫۪ي‬ ٍ ‫مِن ن‬
‫ص‬
َ ‫ون ب َّال‬ َ ُ ْ َ َ ُ َ َ َ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َ َّ ُ ُ
duğunuz konulara dair ara-
nızda hüküm verecektir. ‫۪ين‬ ِ ‫۪يف وجوه ِال۪ين كفروا المنكرۜ يادون يسط‬
ُ ٰ ّ َ ‫ ْم ب‬ ُ ُ ّ َ ََُ ْ ُ َ َٰ ْ ْ َ َ َ ُ ْ َ
‫ش م ِْن ذل ِ ۜ ْم‬
70. Bilmez misin ki, Allah,
yerde ve gökte ne varsa bilir? ٍ ِ ‫يتلون علي ِهم ايات ِن ۜا قل افانبِئ‬
ْ ْ َ َ َ َّ ُ ّٰ َ َ َ َ ۜ ُ َّ َ
ُ۟ ‫۪ين كف ُروۜا َوبِئَس ال َمص‬
Bu, kitapta mevcuttur. Bu,
Allah için çok kolaydır. 72 ‫۪ي‬ ‫انلار وعدها الل ال‬
71. Onlar, Allah’ı bırakıp,
Allah’ın kendisine hiçbir delil
indirmediği, kendilerinin dahi 72. Âyetlerimiz açık açık kendilerine okunduğunda, kâ-
hakkında bilgi sahibi olma- firlerin suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendile-
dıkları şeylere tapıyorlar. Za- rine âyetlerimizi okuyanların neredeyse üzerlerine saldırır-
limlerin hiç yardımcısı yoktur. lar. De ki: Size bundan daha kötüsünü bildireyim mi? Ateş!
Allah, onu kâfirlere vaat etti. O, ne kötü yerdir!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


340 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

17. CÜZ َ ْ ُ‫ورة‬


‫ال ِ ّج‬ َ ‫ ُس‬340 HAC SÛRESİ 76. Onların yaptıklarını da,
yapacaklarını da bilir. Bütün
َ ُ ْ َ َ َّ َّ ُۜ َ ُ َ ْ َ ٌ َ َ َ ُ ُ َّ َ ُّ َ َٓ işler Allah’a döndürülür.
‫ضب مثل فاست ِمعوا ل ا ِن ال۪ين تدعون‬ ِ ‫يا ايها انلاس‬ 77. Ey iman edenler! Rükû
ُ ْ َ ْ ‫ابا َولَو‬
ً َ‫اللِ لَ ْن َيْلُ ُقوا ُذب‬
ّٰ ُ ْ
‫اج َت َم ُعوا ُۜل َواِن ي َ ْسلبْ ُه ُم‬ ‫ون‬
ِ ‫مِن د‬
edin; secde edin; Rabbinize
ِ ibadet edin; hayır işleyin ki

73 ‫وب‬ ُ ُ‫الطال ُِب َوال ْ َم ْطل‬


َّ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُ َ ُّ
‫اب شيْـًٔا لي َ ْسنقِذوهُ مِن ُۜه ض ُعف‬ ‫الب‬
kurtuluşa eresiniz.
78. Allah uğrunda, hak hu-
َ ْ ُ ّٰ َ ٌ َ ٌّ َ َ َ ّٰ َّ ْ َ َّ َ َ ّٰ ُ َ َ َ
‫لل يَصطف۪ى‬ ‫ ا‬74 ‫ما قدرواالل حق قدرِهۜ ۪ا ِن الل لقوِي ع ۪زيز‬ kuk tanıyarak cihad edin. O,
sizi seçti; din hususunda üze-
ٌ َ ٌ َ َ ّٰ َّ َّ َ َ ً ُ ُ َ ٰٓ َ ْ َ
75 ۚ‫س ا ِن الل سم۪يع بص۪ي‬ ۜ ِ ‫مِن الملئ ِكةِ رس ومِن انلا‬
rinize hiçbir zorluk yüklemedi;
babanız İbrahim’in dininde ol-
ُ ُ ُ ْ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ ْ َ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ
76 ‫يعلم ما بني ايد۪ي ِهم وما خلفهمۜ وا ِل اللِ ترجع المور‬
duğu gibi. Peygamberin size
şahit olması, sizin de insanla-
ُ ْ
‫ج ُدوا َواع ُب ُدوا َر َّب ْم‬ ْ ‫ار َك ُعوا َو‬
ُ ‫اس‬ َ ‫يَٓا اَيُّهَا َّال‬
ْ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا‬ ra şahit olmanız için, O, gerek
daha öncekilerde, gerekse
ّٰ َ ُ ْ ُ ُ َّ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ
‫ َوجَاه ُِدوا ِيف اللِ َح َّق‬77 ‫ون‬ ۚ ‫ي لعل ْم تفلِح‬
bunda size «Müslümanlar»
‫وافعلوا ال‬ adını verdi. Öyle ise namazı

ٍَ ‫ادل۪ين م ِْن َح‬


ّ ‫ ْم يف‬ ُ َْ َ ََ َ َ َ ْ ُ َْٰ َُ َ kılın; zekâtı verin ve Allah’ın
‫ج‬ۜ ‫ر‬ ِ ِ ‫جهادِۜه۪ هو اجتبيم وما جعل علي‬ ِ emrine sarılın. O, sizin mev-

َ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ُ ّٰ َ َ ُ َ ٰ ْ ْ ُ َ َ َّ lânızdır. Ne güzel mevlâdır,


‫مِلة اب۪يم ا ِبره۪ي ۜم هو سميم المسلِم۪ني مِن قبل و ۪يف‬ ne güzel yardımcıdır!

َ ‫ونُوا ُش َه َٓد‬ ُ َ َ ْ ُ ْ َ َ ً َ ُ ُ َّ َ ُ َ َ ٰ
‫اء‬ ‫هذا ِلكون الرسول ش ۪هيدا عليم وت‬
ْ َ ٰ َّ ُ ٰ َ ٰ َّ ُ ‫اس فَاَق‬ ََ
‫الزكوة َواع َت ِص ُموا‬ ‫الصلوة َواتوا‬ ‫۪يموا‬ ِۚ َّ‫ع انل‬
78 ‫۪ي‬ ُ ‫ ْم فَن ِ ْع َم ال ْ َم ْو ٰل َون ِْع َم انلَّص‬ُ ٰ ْ َ َ ُ ۜ ّٰ
ۚ ‫بِاللِ هو مول‬
َ‫َوِه‬ ٌ َّ ّ َ ٌ ّ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫كية‬ ِ ‫الم ُؤ َم ُِنو ُن ُ َ َّ َم‬
َ ِ ‫سورة المؤ ِمنون مكِية و‬
‫ه‬
ً ٰ َ َ َ ‫ش َة ا ٰيَ ًة‬
23 –ْ MÜ’MİNÛN
‫َ َ َِمائة‬
َ ِ ‫ َ َو َث َم‬SÛRESİ
َ ْ ‫ان َع‬ ٌَ ٌَ
‫ايَة‬ ‫عشة‬ ‫وثماِن‬ ‫مِائة‬

73. Ey insanlar! Bir misal verildi; şimdi onu dinleyin:


Allah’ı bırakıp da yalvardıklarınız, bir araya gelseler bile
bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa,
bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden
istenen de aciz!
74. Onlar, Allah’ın kadrini hakkıyla bilemediler. Hiç şüp-
hesiz Allah, çok kuvvetlidir, çok üstündür.
75. Allah meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da.
Şüphesiz Allah işitendir, görendir.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 341
ANA SAYFAYA DÖN

18. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬341


َ َ ‫ل ْز ُء اثلَّام َِن َع‬ MÜ’MİNÛN SÛRESİ

‫الرح۪ي ِم‬ َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ


ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
23 – MÜ’MİNÛN SÛRESİ

ۙ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ َّ َ ۙ َ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ 2 ‫ ال۪ين هم ۪يف صت ِ ِهم خا ِشعون‬1 ‫قد افلح المؤمِنون‬
ٰ َّ ْ ُ َ َّ َ َ ُ َ َّ َ
Bismillâhirrahmânirrahîm
َ ُ ْ ْ َّ
18

1. Gerçekten müminler ِ ‫ِلزكوة‬ ‫ وال۪ين هم ل‬3 ۙ‫۪ين ه ْم ع ِن اللغوِ ُمع ِرضون‬ ‫وال‬
َّ
‫ ا ِل‬5 ۙ‫ج ِه ْم حَاف ِظون‬
َ ُ َ ‫ َو َّال‬4 ۙ‫ون‬
ُ ‫۪ين ُه ْم ل ُِف‬ َ ُ َ
kurtuluşa ermiştir;
2. Onlar ki, namazlarında ِ ‫و‬ ‫ر‬ ‫فاعِل‬
huşû içindedirler;
َ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ
3. Onlar ki, boş ve yararsız 6ۚ‫ج ِهم او ما ملكت ايمانهم فا ِنهم غي ملوم۪ني‬ ِ ‫ع ازوا‬
ْ‫۪ين ُهم‬ َ ‫ َواَّل‬7 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ۬ ُ َ َ ٰ َ َٓ َ ٰ َ ْ َ َ
ۚ ‫فم ِن ابتغ وراء ذل ِك فاولئ ِك هم العاد‬
şeylerden yüz çevirirler;
4. Onlar ki, zekâtı verirler;
َ ٰ َ ُ َ َّ َ َ ُ َ ْ ْ َ َ ْ َ ََ
5. Ve onlar ki, iffetlerini ko- ‫۪ين ه ْم ع َصل َوات ِ ِه ْم‬ ‫ وال‬8 ۙ‫اعون‬ ‫ِلمانات ِ ِهم وعه ِدهِم ر‬
َ ُ َ َّ َ َ ُ ْ ُ َ ٰٓ ُ َ ُ ُ
‫۪ين يَ ِرثون‬ ‫ ال‬10 ۙ‫ ا ۬ولئ ِك ه ُم ال َوارِثون‬9 ۢ‫يَاف ِظون‬
rurlar;
6. Ancak eşleri ve ellerinin
َ َ ْ ْ ََْ َ ْ َََ َ ُ َ َ ْ ُ َۜ ْ َ ْ ْ
‫سان‬ ‫ ولقد خلقنا الِن‬11 ‫ادلون‬ ِ ‫الفِردوس هم ف۪يها خ‬
altındakiler hariç. Çünkü bun-
dan dolayı kınanmış değiller-
dir.
13ۖ‫۪ني‬ ‫ك‬ َ ‫ ُث َّم َج َعلْ َناهُ ُنطْ َف ًة يف قَ َرار‬12 ‫م ِْن ُس َلَة م ِْن ط۪ني‬
‫م‬
ٍ ٍ ۪ ٍۚ ٍ
َ‫خلَ ْقنا‬ َ َ ً َ ْ ُ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ً َ َ َ َ َ ْ ُّ َ ْ َ َ َّ ُ
7. Şu halde, kim bunun
ötesine geçmek isterse,
‫ثم خلقنا انلطفة علقة فخلقنا العلقة مضغة ف‬
ً ْ َ َْ َ ْ َ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ً َ َ َ ْ ُ ْ
işte bunlar, haddi aşan
kimselerdir.
‫ام لْمًاۗ ث َّم انشاناهُ خلقا‬ ‫المضغة عِظاما فكسونا ال ِعظ‬
َ ٰ ُ َّ ُ َۜ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َ َ َ ٰ
‫ ث َّم ا ِن ْم َب ْع َد ذل ِك‬14 ‫۪ني‬
8. Yine onlar ki, emanetle-
rine ve ahitlerine riayet eder- ‫اخ ۜر فتبارك الل احسن الالِق‬
َْ َ ََ َ ُ ُ ْ ُ َّ ُ َۜ ُ ّ َ َ
‫ َولق ْد خلق َنا‬16 ‫ ث َّم ا ِن ْم يَ ْو َم القِيٰ َمةِ تبْ َعثون‬15 ‫ون‬
ler;
9. Ve onlar ki, namazlarına ‫لميِت‬
َ ْ َْ ُ َ ُ َ َ
17 ‫ف ْوق ْم َسبْ َع ط َٓرائ َِق ۗ َو َما ك َّنا َع ِن الل ِق غفِل۪ني‬
َ
devam ederler.
10. İşte, asıl bunlar vâris
olacaklardır;
11. Firdevs’e vâris olan bu
kimseler, orada ebedî kalıcı- yaptık, eti kemiklere çevirdik; bu kemikleri etle kapladık.
dırlar. Sonra onu başka bir yaratışla insan olmaya namzet Âdem
haline getirdik. Yapıp-yaratanların en güzeli olan Allah pek
12. And olsun biz insa- yücedir.
nı, çamurdan süzülmüş bir
özden yarattık. 15. Sonra, muhakkak ki siz, bunun ardından elbet öle-
ceksiniz.
13. Sonra onu sağlam bir
karargâhta nutfe haline getir- 16. Sonra da şüphesiz, sizler kıyamet gününde tekrar
dik. diriltileceksiniz.

14. Sonra nutfeyi kan pıh- 17. And olsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz
tısı haline soktuk. Peşinden, yaratmaktan gafil değiliz.
kan pıhtısını bir lokmacık et
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
342 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ ْ َ ُ
18. CÜZ ‫ورةُ ال ُمؤم ُِنون‬ ‫ س‬342 MÜ’MİNÛN SÛRESİ karınlarındakinden size içiri-
riz. Onlarda sizin için birçok
َ َ ٰ َ َّ ِ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َ َ ً َٓ ِ َٓ َّ َ َ ْ َ ْ َ َ faydalar daha vardır; etlerin-
‫اب‬ ٍ ‫ضواناعذ‬
‫ه‬ ۗ ِ ‫وانزنلامِنالسماءماءبِقد ٍرفاسكناهِيفالر‬ den de yersiniz.
َ ْ ََ َ ْ َّ َ ْ ُ َ َْ َ ْ َ َ َ ُ َ َ
‫اب‬ٍۢ ‫۪يل واعن‬ ٍ ‫ات مِن ن‬ ٍ ‫ فانشانا لم بِه۪ جن‬18 ‫ون‬ ۚ ‫بِه۪ لقادِر‬
22. Onların üzerinde ve
gemilerde taşınırsınız.
َْ ً َ ََ َ ُ ُ ْ َ ْ َ َ ُ۬ َ َ َ ْ ُ َ
‫ج َرة ت ُر ُج‬ ‫ وش‬19 ۙ‫۪يةٌ َومِن َها تاكلون‬ ‫لم ف۪يها فواكِه كث‬ 23. And olsun ki, Nuh’u

ُ َ َّ ٰ ْ ْ َ ْ ُّ ُ ُ ْ َ َ َٓ ْ َ ُ ْ
kavmine gönderdik ve o: Ey
‫ َواِن ل ْم‬20 ‫۪ني‬ َ ‫كِل‬ ِ ‫صب ٍغ ل‬ِ ‫مِن طورِ سيناء تنبت بِادله ِن و‬ kavmim! Dedi. Allah’a kulluk

ُ ًَْ َ ََْْ
edin. O’ndan başka tanrınız
ُ ََ َ ُ ُ ُ
‫۪يها‬ َ ‫ ْم ف‬ ‫بةۜ ن ْسق۪ي ْم م َِّما ۪يف بطون ِها ول‬ ِ ‫ِيف النع‬
ِ‫ام لع‬
yoktur. Hâlâ sakınmaz mısı-
nız?
ْ ُْ ََ َ ََْ َ َ َ ُ ُ َْ َْ َ ٌَ َ ُ ََ
‫ك‬ ِ ‫ل‬ ‫ف‬ ‫ال‬ ‫ع‬ ‫و‬ ‫ا‬ ‫ه‬‫ي‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫و‬ 21 ۙ‫ون‬ ‫مناف ِع كث۪ية ومِنها تاكل‬ 24. Bunun üzerine, kavmi-

ْ ِْ َ َ َ َ َ ْ َ ٰ ً ُ َْ َ َْ ْ ََ َ َ ُ َُْ
nin inkârcı ileri gelenleri şöyle
ُ ُ
‫ ولقد ارسلنا نوحا ا ِل قو ِمه۪ فقال يا قوم اعبدوا‬22 ‫ن‬ ۟ ‫تملو‬ dediler: «Bu da, sadece sizin

َ‫ َف َق َال ال ْ َملَ ُؤا َّال۪ين‬23 ‫ون‬ َ ُ َّ َ َ َ َ ُۜ ُ ْ َ ٰ ْ ْ ُ َ َ َ ّٰ


gibi bir beşerdir. Size üstün
‫الل ما لم مِن ا ٍِل غيه اف تتق‬ ve hâkim olmak istiyor. Eğer

َ َّ َ ْ َ ُ ُ ْ ُ ُ ْ ٌ َ َ َّ َٓ ٰ َ ْ َ ْ
Allah isteseydi, muhakkak ki
ََ
‫يد ان َي َتفضل‬ ‫كف ُروا مِن قو ِمه۪ ما هذا ا ِل بش مِثلمۙ ي ۪ر‬ bir melek gönderirdi. Biz geç-
mişteki atalarımızdan böyle
ٰ َ ْ ً َ ٰٓ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ
‫الل لن َزل َملئ ِكة ۚ َما َس ِمع َنا ب ِ ٰهذا ۪ ٓيف ابَٓائ َِنا‬ ‫علي ۜم ولو شاء‬
bir şey duymadık.»

َ َ ‫ ا ِْن ُه َو ا َِّل َر ُج ٌل به۪ ج َّن ٌة َف‬24 ۚ‫ني‬ َْ


25. «Bu, yalnızca kendisin-
25 ‫۪ني‬ ‫ح‬ ‫ىت‬ّٰ ‫ت َّب ُصوا به۪ َح‬ َ ‫ال َّول‬
ٍ ِ ِ ِ ۪ de delilik bulunan bir kimse-

ْ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ َ ْ ّ َ َ َ
dir. Öyle ise, bir süreye kadar
َِ‫اصنع‬ ُ َّ َ َ ْ ُ
‫ فاوحينا ا ِلهِ ا ِن‬26 ‫ون‬ ِ ‫ب انر ۪ين بِما كذب‬ ِ ‫قال ر‬
ona katlanıp gözetleyin baka-

ْ ُ ْ َ ۙ ُ ُّ َّ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َٓ َ َ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ
lım.»
‫اسلك‬ ‫الفلك بِاعينِنا ووحيِنا فا ِذا جاء امرنا وفار اتلنور ف‬ 26. Nuh, Rabbim! Dedi,
ََ َّ َ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ّ ُ ْ َ beni yalanlamalarına karşı
ِ‫ني َواهلك ا ِل َم ْن َس َب َق عليْه‬ ِ ‫ني اثن‬ ِ ‫ف۪يها مِن ك ٍل زوج‬ bana yardım et!

َ ُ ْ َّ َ َ َ َّ َُ َ ْ ُ َْ
27 ‫۪ين ظل ُمواۚ ا ِن ُه ْم ُمغ َرقون‬ ‫الق ْول مِن ُه ْۚم َول تا ِطبْن۪ى ِيف ال‬
27. Bunun üzerine ona
şöyle vahyettik: Gözlerimizin
önünde ve bildirdiğimiz şe-
kilde gemi yap. Bizim emri-
miz gelip de tandır kaynayın-
18. Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu arzda ca, her cinsten eşler halinde
durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter. iki tane ve bir de -içlerinden
19. Böylece onun sayesinde sizin yararınıza hurma bah- daha önce kendisi aleyhinde
çeleri ve üzüm bağları meydana getirdik ki, bunlarda sizin hüküm verilmiş olanların dı-
için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz. şındaki- aileni gemiye al. Zul-
metmiş olanlar konusunda
20. Tûr-i Sînâ’da yetişen bir ağaç daha meydana getir-
bana hiç yalvarma! Zira onlar
dik ki, bu ağaç hem yağ hem de yiyenlerin ekmeğine katık
kesinlikle boğulacaklardır.
edecekleri şey verir.
21. Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır. Onların
KUR’AN-I KERİM MEALİ 343
ANA SAYFAYA DÖN

28. Sen, yanındakilerle 18. CÜZ ُ ْ َ‫ا‬


َ َ ‫ل ْز ُء اثلَّام َِن َع‬
‫ش‬ MÜ’MİNÛN SÛRESİ
343
birlikte gemiye yerleştiğinde:
َّ ّٰ َ ْ ُ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ َ
‫ال ْم ُد ِللِال۪ي‬
«Bizi zalimler topluluğundan
kurtaran Allah’a hamdolsun» ‫ك فق ِل‬ ِ ‫فا ِذا استويت انت ومن معك ع الفل‬
de.
ًَ َ ُ ً َْ ُ ْ َْ ّ َ ْ ُ َ َّ
َ ‫الظالِم‬ ْ ‫ينا م َِن الْ َق‬
َ ‫ن‬ ّٰ َ
29. Ve de ki: Rabbim! Beni ‫ارك‬ ‫ب ان ِزنل۪ى منل مب‬ ِ ‫ر‬ ‫ل‬ ‫ق‬ ‫و‬ 28 ‫۪ني‬ ِ
‫م‬ ‫و‬
bereketli bir yere indir. Sen,
30 ‫۪ني‬ َ ‫ ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰيَات َوا ِ ْن ُك َّنا ل َ ُمبْ َتل‬29 ‫۪ني‬ َ ‫ي ال ْ ُم ْنل‬ُ ْ ‫ت َخ‬َ ْ ‫َواَن‬
konuklatanların en hayırlısı- ٍ ۪ ِ
sın.
ً َُ ْ ْ ََ َ ‫ُث َّم اَن ْ َشاْنَا م ِْن َب ْع ِده ِْم قَ ْرنًا ا ٰ َخر‬
30. Şüphesiz bunda sizin ‫ فا ْر َسل َنا ف۪ي ِهم رسول‬31 ۚ‫ين‬ ۪
َ َ ٰ
َ ُ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ ْ ُ َ َ َ ّٰ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ
‫ َوقال‬32 ‫ون‬ ۟ ‫يهُۜ اف ت َّتق‬
için birtakım ibretler vardır.
Çünkü biz, Hakikaten kulları- ‫ال غ‬
ٍ ِ ‫ان اعبدوا الل مالم مِن‬ ِ ‫مِنهم‬
mızı böyle deneriz!
ُ ْ َْ ٰ ْ َٓ َّ َ َ َ َ َّ ْ َ ْ ُ َ َ ْ
31. Sonra onların ardından ‫۪ين كف ُروا َوكذبُوا بِل ِقا ِء الخ َِرة ِ َوات َرف َناه ْم‬ ‫الم مِن قو ِمهِ ال‬
َ ُ ُ َْ ُ ُ ْ ُ ُ ْ ٌ َ َ َّ َٓ ٰ َ ۙ َ ْ ُّ ٰ َ ْ
‫ش مِثل ْمۙ يَاكل م َِّما تاكلون‬
bir başka nesil meydana ge-
tirdik. ‫ِيف اليوة ِ ادلنيا ما هذا ا ِل ب‬
ُ َْ ً ََ ْ َُْ َ ْ ََ َ َ ْ َ َّ ُ َ ْ َ َ ُ ْ
‫شا مِثل ْم‬ ‫ ولئ ِن اطعتم ب‬33 ‫ش ُبون‬
32. Bunun üzerine onlar
arasından kendilerine: ‫مِنه ويشب مِما ت‬
ُ َّ َ ْ ُ ُ َ َ َ ُ َ َ ً ْ ُ َّ
ً ‫ ْم ا َِذا م ُِّت ْم َو ُكنْ ُت ْم تُ َر‬
«Allah’a kulluk edin. Çünkü
sizin O’ndan başka bir ‫ابا‬ ‫ ايعِدكم ان‬34 ‫اسون‬ ِ ‫ا ِنم ا ِذا ل‬
ْ ُ ُ َّ َ َ
tanrınız yoktur. Hâlâ Allah’tan
َ َ ُ َ َ ََْ َ ََْ َ
korkmaz mısınız?» diye bir 36 ۖ‫وع ُدون‬ ‫ هيهات هيهات ل ِما ت‬35 ۖ‫َوعِظامًا ان ْم م َر ُجون‬
resul gönderdik.
َ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ َ ْ ُّ َ ُ َ َ َّ َ ْ
33. Onun kavminden, kâfir 37 ۖ‫ا ِن ِه ا ِل حياتنا ادلنيا نموت ونيا وما نن بِمبعوث ۪ني‬
ْ ُ ُ َ ُ ْ َ َ َ ً َ ّٰ َ َ ٰ َ ْ ٌ ُ َ َّ َ ُ ْ
olup ahirete ulaşmayı inkâr
eden ve dünya hayatında َ
38 ‫ا ِن هو ا ِل رجل ۨافتى ع اللِ كذِبا وما نن ل بِمؤ ِمن۪ني‬
kendilerine refah verdiğimiz
varlıklı kişiler: «Bu, dediler,
‫ح َّن‬ُ ‫ قَ َال َع َّما قَل۪يل َلُ ْصب‬39 ‫رين ب َما َك َّذبُون‬ ْ ُ ْ ‫قَ َال َر ّب ان‬
sadece sizin gibi bir insandır; ِ ٍ ِ ِ ۪ ِ
َ ً َٓ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َ ّ َ ْ ُ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ َ ‫نَادِم‬
‫اءۚ ف ُب ْع ًدا‬
sizin yediğinizden yer, sizin
içtiğinizden içer.» ‫ فاخذتهم الصيحة بِال ِق فجعلناهم غث‬40 ۚ‫۪ني‬
َ ٰ ً ُ ْ َْ َ ْ َ ُ َّ
َ ‫الظالِم‬ َْ
42 ‫ين‬ َۜ ‫ ث َّم انشانا م ِْن َبع ِده ِْم ق ُرونا اخ ۪ر‬41 ‫۪ني‬ ‫ل ِلق ْو ِم‬
34. «Gerçekten, sizin gibi
bir beşere itaat ederseniz,
herhalde ziyan edersiniz.»
35. «Size, öldüğünüz, top-
rak ve kemik yığını haline 38. «Bu adam sadece Allah hakkında yalan uyduran bir
geldiğinizde, mutlak surette kimsedir; biz ona inanmıyoruz.»
sizin meydana çıkarılacağını- 39. O: Rabbim! Dedi, beni yalanlamalarına karşılık bana
zı mı vaat ediyor?» yardımcı ol!
36. «Bu size vaâd edilen 40. Allah şöyle buyurdu: Pek yakında onlar mutlaka piş-
şey çok uzak!» man olacaklar!
37. «Hayat, şu dünya ha- 41. Nitekim Hak tarafından korkunç bir ses yakalayıver-
yatımızdan ibarettir. Ölürüz, di onları! Kendilerini sel süprüntüsüne çevirdik. Zalimler
yaşarız; bir daha diriltilecek topluluğunun canı cehenneme!
de değiliz.»
42. Sonra onların ardından başka nesiller getirdik.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
344 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ ْ َ ُ 344
18. CÜZ ‫ورةُ ال ُمؤم ُِنون‬ ‫س‬ MÜ’MİNÛN SÛRESİ 47. Bu yüzden dediler ki:
Kavimleri bize kölelik eder-
َ ْ َ ُ ْ َ َ ُ َ
‫ ث َّم ا ْر َسل َنا ُر ُسل َنا‬43 ‫ون‬ َۜ ‫مَا ت ْسب ِ ُق م ِْن ا َّم ٍة ا َجل َها َومَا ي َ ْس َتاخ ُِر‬
ken, bizim gibi olan bu iki
adama inanır mıyız?

ً َ ََْ َّ َ ُ ً ُ َ َٓ َ َّ ُ َ ْ َ
‫اء ا َّمة َر ُسول َها كذبُوهُ فات َب ْع َنا َب ْعض ُه ْم َب ْعضا‬
48. Böylece onları yalanla-
‫تتۜا كما ج‬ dılar ve bu yüzden de helâk
ْ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ َْ َ َ َ
‫ ث َّم ا ْر َسل َنا‬44 ‫۪يث ف ُبع ًدا ل ِق ْو ٍم ل يُؤم ُِنون‬
edilenlerden oldular.
ۚ ‫وجعلناهم احاد‬ 49. And olsun biz Mûsâ’ya,
َ ٰ َ ْ ُ َ َ َٰ َ ُٰ ُ َ ََ ٰ ُ
۬ ‫ ا ِل ف ِْر َع ْو َن َو َم‬45ۙ‫ني‬ ُ ‫طان‬
belki onlar yola gelir diye, Ki-
۪‫ئِه‬ ٍ ۪ ٍ ‫موس واخاه هرون بِايات ِنا وسل‬
‫ب‬ ‫م‬ tab’ı verdik.

َ‫شيْن مِثْل ِنا‬ َ َ َ‫ َف َقالُٓوا َان ُ ْؤم ُِن ل ِب‬46 ۚ‫۪ني‬ َ ‫بوا َوَكنُوا قَ ْومًا َعل‬ َُ‫ك‬ ْ َْ َ
‫فاست‬
50. Meryem oğlunu ve an-
ِ nesini de bir alâmet kıldık;

َ ‫وه َما فَ َكنُوا م َِن ال ْ ُم ْهلَك‬ ُ ُ َّ َ َ َ ُ َ َ ُ َ


onları, yerleşmeye elverişli,
48 ‫۪ني‬ ‫ فكذب‬47 ‫ون‬ ۚ ‫َوق ْوم ُه َما نلَا عبِد‬ suyu bulunan bir tepeye yer-

ْ َّ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ َٰ ْ َ َ
leştirdik.
َ
‫ َو َج َعل َنا‬49 ‫اب ل َعل ُه ْم َي ْه َت ُدون‬ ِ ‫َولقد اتينا موس ال‬
 51. «Ey peygamberler! Te-

َ َ‫ات ق‬ َ َ ْ َ ٰ َٓ ُ َ ْ َ ٰ َ ً َ ٰ ُٓ َّ ُ َ َ َ ْ َ َ ْ
miz ve helal olan şeylerden
50 ‫۪ني‬ ۟ ٍ ‫ار َو َمع‬ ٍ ‫ر‬ ِ ‫ذ‬ ‫ابن مريم وامه اية واويناهما ا ِل ربو ٍة‬ yiyin; sâlih ameller işleyin.
Ben sizin yaptıklarınızı hak-
َ ُ َْ ّ ُ ْ َّ َ ُ ُ ُ ُ ُّ َ ُّ َ َٓ
‫الًاۜا ِ۪ن ب ِ َما تع َملون‬ ِ ‫ات َواع َملوا َص‬ َ ّ
ِ ِ ‫يا ايها الرسل كوا مِن‬
‫ب‬ ‫ي‬ ‫الط‬
kıyla bilmekteyim.»
52. «Şüphesiz her ümmet
ُ َّ َ ْ ُ ُّ َ َ َ َ ً َ َ ً َّ ُ ْ ُ ُ َّ ُ ٰ َّ َ ٌۜ َ
52 ‫ون‬ ِ ‫ واِن هذ ِ۪ٓه امتم امة واحِدة وانا۬ ربم فاتق‬51 ‫۪يم‬ ‫عل‬ zamanını yaşadı; hepiniz
tek ümmetsiniz, ben de sizin
َ َ َ ُّ ُ ُ َ ٓ َّ َ َ
53 ‫ف َتقط ُعوا ا ْم َره ْم بَيْ َن ُه ْم ُز ُب ًرۜا ك ح ِْز ٍب ب ِ َما َدلي ْ ِه ْم ف ِر ُحون‬
Rabbinizim. Öyle ise benden
sakının.»
ُ ُ َّ َ َ ََْ ّٰ ‫فَ َذ ْر ُه ْم يف َغ ْم َرتِه ْم َح‬
۪‫ اي َس ُبون انمَا ن ِم ُّده ْم بِه‬54 ‫۪ني‬ ‫ح‬ ‫ىت‬
53. Ne var ki insanlar ken-
ٍ ِ ۪ di aralarındaki işlerini parça
َ
56 ‫ات بَل ل يَش ُع ُرون‬
ْ َ ْ َ ْ ‫ع ل َ ُه ْم يف‬
َ ْ ‫ال‬ ُ َ ُ َۙ َ َ َ ْ parça böldüler. Her grup ken-
ِۜ ‫ي‬ ِ ِ‫ نسار‬55 ‫ال وبن۪ني‬ ٍ ‫مِن م‬ dilerinde bulunan ile sevinip
ُ َ َّ َ َ ُ ْ ْ َ ُ َ َّ َّ
‫۪ين ه ْم‬ ‫ وال‬57 ۙ‫۪ين ه ْم م ِْن خش َيةِ َر ّب ِ ِه ْم ُمش ِفقون‬
böbürlenir.
‫ا ِن ال‬ 54. Şimdi sen onları bir

ۙ َ ُ ْ ُ َ ْ ّ َ ْ ُ َ َّ َ ۙ َ ُ ْ ُ ْ ّ َ َ ٰ müddet gaflet ve dalaletleri


59 ‫شكون‬ ِ ‫ وال۪ين هم بِرب ِ ِهم ل ي‬58 ‫ات رب ِ ِهم يؤمِنون‬ ِ ‫بِاي‬ ile baş başa bırak!
55. 56. Sanıyorlar mı ki,
onlara verdiğimiz servet ve
43. Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleye- oğullar ile kendilerine fayda-
bilir. lar sağlamak için can atıyo-
ruz? Hayır, onlar işin farkına
44. Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik. varamıyorlar.
Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldiği her defa-
sında, onlar bu peygamberi yalanladılar; biz de onları bir- 57. Rablerine olan saygı-
biri ardından yok ettik ve onları ibret hikâyelerine dönüştür- dan dolayı titreyenler;
dük. Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme! 58. Rablerinin âyetlerine
45. 46. Sonra âyetlerimizle ve apaçık bir fermanla Mûsâ inananlar;
ve kardeşi Harun’u Firavun’a ve ileri gelenlerine gönderdik. 59. Rablerine şirk koşma-
Bunun üzerine onlar ise kibre kapıldılar ve ululuk taslayan yanlar;
zorba bir kavim oldular.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 345
ANA SAYFAYA DÖN

60. Ve Rablerine dönecek- 18. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬345


َ َ ‫ل ْز ُء اثلَّام َِن َع‬
‫ش‬ MÜ’MİNÛN SÛRESİ

leri için yapmakta oldukları iş-


leri kalpleri titreyerek yapan-
60ۙ‫ج ُعون‬
َ
‫ا‬ ‫ر‬َ ‫وب ُه ْم َوجلَ ٌة اَنَّه ُ ْم ا ِٰل َر ّبه ْم‬ ُ ُ‫ون مَٓا اٰتَ ْوا َوقُل‬ َ ُ ْ ُ َ َّ َ
‫وال۪ين يؤت‬
lar; ِ ِِ ِ
ُّ َ ُ َ َ ُ َ ُ َ ْ ‫ال‬َ ْ ‫ون يف‬ َ ُ َ ُ َ ٰٓ ۬ ُ
‫ َولنل ِف‬61 ‫ات َوه ْم ل َها َسابِقون‬ ِ ‫ي‬ ِ ‫اولئ ِك يسارِع‬
61. İşte onlar, iyiliklere ko-
şuşurlar ve iyilik için yarışırlar.
َ َ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ٌ َ َ ْ َ َ َ َ َ ْ ُ َّ ً ْ َ
62. Biz hiç kimseyi gücü- 62 ‫ال ّ ِق َوه ْم ل ُيظل ُمون‬ ِ ‫نفسا ا ِل وسعها ودلينا كِتاب ين ِطق ب‬
َ ٰ ُ ْ ٌ َ ْ َ ْ َُ َ َ ٰ ْ َ ْ َ ُ ُ‫بَ ْل قُل‬
nün yettiğinden başkası ile
‫ون ذل ِك‬ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫م‬ ‫ع‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ل‬‫و‬ ‫ا‬‫ذ‬ ‫ه‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ة‬ ‫ر‬‫م‬ ‫غ‬ ‫يف‬ ْ ‫وب ُه‬
‫م‬
yükümlü kılmayız. Nezdimiz-
ِ ٍ ۪
َ َ ْ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َٓ ٓ ّٰ َ َ ُ َ ََ ْ ُ
de hakkı söyleyen bir kitap
ُ َ
vardır ve onlar haksızlığa uğ- ‫اب ا ِذا ه ْم‬ ِ ‫ذ‬ ‫ع‬‫ال‬ ‫ب‬
ِ ِ ‫م‬ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫ف‬‫ت‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫ن‬‫ذ‬ ‫خ‬ ‫ا‬ ‫ا‬‫ِذ‬ ‫ا‬ ‫ىت‬ ‫ح‬ 63 ‫ون‬ ‫هم لها عمِل‬
َ ُ َ ْ ُ َ َّ ْ ُ َّ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ
ratılmazlar.
َ َ
63. Hayır, onların kalpleri ‫ ق ْد‬65 ‫رون‬ ‫ ل تـٔروا الوم ا ِنم مِنا ل تن‬64 ‫ون‬ َۜ ‫يْ َـ ُٔر‬
َ ْ َ ُ َ ْ َ ٰٓ َ ْ ُ َ ُ َ َ ٰ ْ ُ َ ٰ ْ َ َ
66ۙ‫ايت تتل عليْ ْم فكن ُت ْم ع اعقابِ ْم تنك ُِصون‬
bu hususta cehâlet içindedir.
Ayrıca onların bundan öte bir- ۪ ‫كنت اي‬
َ َْ َََ َ ُ َْ ً َ ْ َ ْ ُ
‫ افل ْم يَ َّدبَّ ُروا الق ْول‬67 ‫ج ُرون‬
takım işleri vardır ki, onlar bu
‫ين ب ِ ۗه۪ سامِرا ته‬ َ ‫كب‬
işleri yapar dururlar.
۪ ِ ‫مست‬
َ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ ُ ُ َ ٓ َ ٰ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ
‫ ام ل ْم َي ْع ِرفوا َر ُسول ُه ْم‬68 ۘ‫۪ني‬
64. En nihayet, refah ve
bolluk içinde olanlarını sıkın- ‫ت اباءهم الول‬ ِ ‫ام جاءهم ما لم يا‬
ّ‫الق‬ َ ْ ‫اء ُه ْم ب‬ َ َٓ‫ون به۪ ج َّن ٌةۜ بَ ْل ج‬ َ ُ َُ َْ َ ُ ْ ُ َُ ْ ُ َ
tıya uğrattığımızda, bakarsın
ki onlar feryadı basarlar. ِ ِ ِ ِ ‫ ام يقول‬69 ‫فهم ل منكِرون‬ ۘ
َ َ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ُّ َ ْ َ َ َّ َ َ َ ُ َ ّ َ ْ ْ ُ ُ َ ْ َ َ
‫ت‬ ِ ‫ ولوِ اتبع الق اهواءهم لفسد‬70 ‫واكثهم ل ِلح ِق كرِهون‬
65. Boşuna sızlanmayın
bugün! Zira bizden yardım
göremeyeceksiniz! ْ‫اه ْم بذ ِْكره ِْم َف ُهم‬ ُ َ ْ َ َ ْ َ َّۜ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ َ ٰ َّ
ِ ِ ‫السموات والرض ومن ف۪ي ِهن بل اتين‬
َ ّ َ ُ َ َ َ ً ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َۜ ُ ْ ُ ْ ْ ْ َ
66, 67. Çünkü âyetlerimiz
ۗ‫ي‬ ٌ ْ ‫ك َخ‬
ِ ‫ ام تسـٔلهم خرجا فخراج رب‬71 ‫عن ذِك ِرهِم مع ِرضون‬
size okunurdu da, siz, buna

ٰ ْ ُ ُ ْ َ َ َّ
karşı kibirlenerek arkanızı dö-
َ ْ ُ ‫ص‬ َ َّ ‫ي‬ ُ ْ ‫َو ُه َو َخ‬
ner, geceleyin hezeyanlar sa-
73 ‫۪ي‬ ٍ ‫اط مستق‬ ٍ َ ِ ‫ َواِنك تلَدعوهم ا ِل‬72 ‫الرازِق ۪ني‬
َ ِ ّ ‫ون ب ْالٰخ َِرة ِ َعن ال‬
vururdunuz.
َ َ َ ُ ْ ُ َ َ َّ َّ َ
68. Onlar bu sözü hiç dü- 74 ‫اط نلَاك ُِبون‬ ِ ‫ر‬ ِ ِ ‫واِن ال۪ين ل يؤمِن‬
şünmediler mi? Yoksa kendi-
lerine, daha önce geçmişteki
atalarına gelmeyen bir şey mi
geldi? 71. Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı,
mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur gider-
69. Yoksa peygamberlerini di. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar
henüz tanımadılar da bu yüz- kendi şereflerine sırt çevirdiler.
den mi onu inkâr ediyorlar?
72. Yoksa sen onlardan bir karşılık mı istiyorsun? Rabbi-
70. Yoksa onda bir cinnet nin vereceği karşılık daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en
olduğunu mu söylüyorlar? hayırlısıdır.
Aksine; o, kendilerine hakkı
getirmiştir. Onların çoğu ise 73. Gerçek şu ki sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.
haktan hoşlanmamaktadırlar. 74. Ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan çıkmaktadır-
lar.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
346 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ ْ َ ُ 346
18. CÜZ ‫ورةُ ال ُمؤم ُِنون‬ ‫س‬ MÜ’MİNÛN SÛRESİ 79. Ve O, sizi yeryüzünde
yaratıp üretendir. O’nun hu-
ُْ ََ ّ ُ ْ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ َْ َ َْ َ
‫ض لل ُّجوا ف۪ى طغ َيان ِ ِه ْم‬
zurunda toplanacaksınız.
ٍ ‫ولو ر ِحناهم وكشفنا ما ب ِ ِهم مِن‬ ‫ح ِْز ٌب‬

َ َْ ْ ُ َْ َ َ ْ َََ
80. Ve O, yaşatan ve öldü-
ُ َ ْ ََ
2
َ َُْ َ
‫اس َتكانوا‬ ‫اب فما‬ ِ ‫ذ‬ ‫ع‬‫ال‬ ِ ‫ب‬ ‫م‬‫اه‬ ‫ن‬ ‫ذ‬ ‫خ‬ ‫ا‬ ‫د‬ ‫ق‬ ‫ل‬ ‫و‬ 75 ‫ون‬ ‫يعمه‬ rendir; gecenin ve gündüzün

ََ ْ َ َ ٓ
değişmesi O’nun eseridir.
َ َ َّ َ َ َ َ َ ْ ّ َ
‫ َح ّٰىت ا ِذا ف َتح َنا عليْ ِه ْم بَابًا ذا‬76 ‫ض ُعون‬ ‫ل ِرب ِ ِهم وما يت‬ Hâlâ aklınızı kullanmaz mısı-

َ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ َ
nız?
َ ُ َ َ َ َ
‫ وهو ال۪ي انشا‬77 ‫ون‬ ۟ ‫۪يد ا ِذا ه ْم ف۪يهِ ُمبْل ِ ُس‬ ٍ ‫اب شد‬ ٍ ‫ع‬
‫ذ‬ 81. Buna rağmen onlar,

َ ُ ْ َ ً َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َّ ُ ُ َ
78 ‫ار َوالف ِـ َٔدةۜ ق۪ي مَا تشك ُرون‬
öncekilerin dediklerinin ben-
‫لم السمع والبص‬ zerini söylediler.

ُ َ ُ َ ُْ َْ َ َْ ُ َ َ َّ ُ
‫ َوه َو‬79 ‫شون‬ ‫َوه َو ال۪ي ذ َراك ْم ِيف ال ْرِض وا ِلهِ ت‬
82. Dediler ki: Sahi biz,
ölüp de bir toprak ve kemik
َ ََ َّ ُ َ ْ َ ُ ُ َ ْ ُ َّ
‫۪يت َو ُل اخ ِف الْ ِل َوانلَّ َها ۜرِ اف‬
yığını haline gelmişken, yeni-
‫ ويم‬ ۪ ‫ي‬ ‫۪ي‬‫ال‬ den diriltileceğiz öyle mi?
َ َ ُٓ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َْ
‫ قالوا ءا ِذا‬81 ‫ بَل قالوا مِثل مَا قال ال َّولون‬80 ‫تعقِلون‬ 83. Hakikaten, gerek bize,

ْ ََ َ َّ َ ُ ُ ْ
gerekse daha önce ataları-
َْ َ ُ
‫ لقد ُوعِدنا‬82 ‫مِت َنا َوك َّنا ت َرابًا َوعِظامًا َءا ِنا ل َمبْ ُعوثون‬ mıza böyle bir vaâd de bu-

َ ْ ُ َ َ ٓ َّ َٓ ٰ ْ ُ ْ َ ْ َ ٰ َ ُ ٓ َ ٰ َ ُ ْ َ
lunuldu; bu geçmiştekilerin
َ َّ
83 ‫نن واباؤ۬نا هذا مِن قبل ا ِن هذا ا ِل اساط۪ي الول ۪ني‬ masallarından başka bir şey

َ ُ َُ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ َٓ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ
değildir! Dediler.
‫ سيقولون‬84 ‫قل ل ِم ِن الرض ومن ف۪يها ا ِن كنتم تعلمون‬ 84. De ki: Eğer biliyorsanız

ِْ‫السبع‬ َّ ‫ات‬ َ ٰ َّ ُّ َ ْ َ ُْ َ ُ َّ َ َ َ َ َ ْ ُ ّٰ söyleyin bakalım, bu dünya


ِ ‫ قل من رب السمو‬85 ‫للِ قل اف تذكرون‬ ۜ ِ ve onda bulunanlar kime ait-
َ ُ َ َ َ َ ْ ُ ّٰ َ ُ ُ َ َ ْ ْ
87 ‫للِ قل اف ت َّتقون‬ ۜ ِ ‫ سيقولون‬86 ‫َو َر ُّب ال َع ْرِش ال َعظ۪ي ِم‬
tir?
85. «Allah’a aittir» diyecek-
َ ُ َُ َ َ ُ ُ َُ َ َْ ُّ ُ ُ َ َ َ ْ َ ُْ
‫ار َعليْه‬ ۪ ‫شٔ وهو‬
ler. Öyle ise siz hiç düşünüp
‫يي ول ي‬ ٍ ‫قل من بِي ِده۪ ملكوت ك ِل‬ taşınmaz mısınız? De.
َ َ ْ ُ ّٰ َ َ ْ ُ ّٰ َ ُ ُ َ َ َ َ َ ُْ ْ
89 ‫ح ُرون‬ ‫للِ قل فان تس‬ ۜ ِ ‫ سيقولون‬88 ‫ا ِن كن ُت ْم ت ْعل ُمون‬ 86. Yedi kat göklerin Rab-
bi, azametli Arş’ın Rabbi kim-
dir? Diye sor.
87. «Allah’ındır» diyecek-
75. Eğer onlara acıyıp da içinde bulundukları sıkıntıyı
ler. Şu halde siz Allah’tan
giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında büsbütün di-
korkmaz mısınız? De.
renirlerdi.
88. Eğer biliyorsanız söyle-
76. And olsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rab-
yin, her şeyin melekûtu kendi-
lerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda bulunmadılar.
sinin elinde olan, kendisi her
77. En nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı aç- şeyi koruyup kollayan, fakat
tığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve kendisi korunmaya muhtaç
ümitsiz kalmışlardır! olmayan kimdir? Diye sor.
78. O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır.
Ne de az şükrediyorsunuz!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 347


ANA SAYFAYA DÖN

89. «Allah’tır» diyecekler. 18. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬347


َ َ ‫ل ْز ُء اثلَّام َِن َع‬
‫ش‬ MÜ’MİNÛN SÛRESİ

Öyle ise nasıl olup da büyüye


kapılıyorsunuz? De. َ َ ْ ُ ّٰ َ َ َّ َ َ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ّ َ ْ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ
90. Doğrusu biz onlara ٍ ‫ ما اتذ الل مِن و‬90 ‫بل اتيناهم بِال ِق واِنهم لكاذِبون‬
‫دل‬
gerçeği getirdik; onlar ise ha- َ َ َ َ َ َ َ َ ٰ ُّ ُ َ َ َ َ ً ٰ ْ ُ َ َ َ َ َ َ
kikaten yalancılardır. ‫وما كان معه مِن ا ٍِل ا ِذا لهب كل ا ٍِل بِما خلق ول‬
َ َ ُ َ َّ َ ّٰ َ َ ْ ُ ْ َ َٰ ْ ُ ُ َْ
ۙ
‫ عل ِ ِم‬91 ‫ض سبحان اللِ عما ي ِصفون‬
91. Allah evlat edinmemiş-
tir; O’nunla beraber hiçbir ۜ ٍ ‫بعضهم ع بع‬
tanrı da yoktur. Aksi takdir-
ّ‫ قُ ْل َرب‬92 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ َّ َ ٰ َ َ َ َ َ َّ َ ْ َ ْ
de her tanrı kendi yarattığını ِ ۟ ‫شك‬ ِ ‫ب والشهادة ِ فتعال عما ي‬ ِ ‫الغي‬
َْ ْ َْ َ َ ّ َ َ ُ َ ُ َ ّ َ ُ َّ
‫ب ف ت َعلن۪ى ِيف الق ْو ِم‬
sevk ve idare eder ve mut-
laka onlardan biri diğerine
ِ ‫ ر‬93 ۙ‫ا ِما ت ِرين۪ى ما يوعدون‬
َ ُ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ُ ْ َ ٰ ٓ َ َّ َ َ ‫الظالِم‬ َّ
galebe çalardı. Allah, onların
yakıştırdıkları şeylerden mü- 95 ‫ واِنا ع ان ن ِريك ما نعِدهم لقادِرون‬94 ‫۪ني‬
َ ْ َ ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ
nezzehtir.
َ ُ
92. Allah, gaybı da gö- 96 ‫الس ّي ِ َئ ۜة ن ُن اعل ُم ب ِ َما يَ ِصفون‬ ‫ا ِدف ْع بِاتل۪ى ِه احسن‬
َ ُ َ َّ َ ْ َ ُ َُ ّ َ َُْ
‫ َوا ُعوذ بِك‬97 ۙ‫۪ني‬
rünen âlemi de bilendir. O,
‫ط‬ ‫ا‬ َ ‫الش‬
‫ي‬ ‫ات‬ َ
‫ز‬ ‫م‬َ ‫ه‬ ‫ب اعوذ بِك مِن‬
ِ ِ ِ ‫وقل ر‬
müşriklerin ortak koştukları

َ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ َٓ َ ٓ ّٰ َ ُ ُ ْ‫َر ّب ا َ ْن َي‬
şeylerden çok yüce ve mü-
nezzehtir.
‫ت قال‬ ‫ حىت ا ِذا جاء احدهم المو‬98 ‫ون‬ ِ ‫ض‬ ِ
َ‫ت َك َّۜ ا َِّنها‬ ُ ‫۪يما تَ َر ْك‬ ُ َ ْ َ ّٓ َ َ
93. 94. De ki: «Rabbim!
َ ‫الًا ف‬ َ
ِ ‫ لع۪ل اعمل ص‬99 ۙ‫ون‬ ُ ‫ار‬ ْ ّ ‫َر‬
Eğer onlara yöneltilen teh-
ِ ‫جع‬ ِ ‫ب‬ ِ
َ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٌ َ ْ َ ْ َٓ َ ْ َ َ ُ َٓ َ ُ ٌ َ َ
didi mutlaka bana göstere-

‫ فا ِذا‬100 ‫كلِمة هو قائ ِله ۜا ومِن ورائ ِ ِهم برزخ ا ِل يو ِم يبعثون‬


ceksen; bu durumda beni
zalimler topluluğunun içinde
َ ُ َ َٓ َ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َٓ َ ُّ َ ُ
101 ‫نفِخ ِيف الصورِ ف انساب بينهم يومئ ٍِذ ول يساءلون‬
bulundurma Rabbim!»

َ ُ ْ ُ ْ ُ ُ َ ٰٓ ۬ ُ َ ُ ُ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ
95. Biz, onlara yönelttiği-

‫ َو َم ْن‬102 ‫حون‬ ِ ‫فمن ثقلت مو ۪ازينه فاولئ ِك هم المفل‬


miz tehdidi sana göstermeye
elbette ki kadiriz.
ُ ْ َ ُٓ َ َ َّ َ ٰ ٓ ۬ ُ َ ُ ُ َ َ ْ َّ َ
96. Sen, kötülüğü en gü-
‫سوا انف َس ُه ْم ۪يف َج َه َّن َم‬ ِ ‫خفت مو ۪ازينه فاولئ ِك ال۪ين خ‬
َ َ ْ ُ َ ُ َّ ُ ُ َ ُ ُ ُ َ ْ َ
zel bir tutumla sav. Çünkü
َ َ ُ َ
104 ‫۪يها كال ُِحون‬ ‫ تلفح وجوههم انلار وهم ف‬103 ‫ون‬ ۚ ‫ادل‬ ِ ‫خ‬
biz onların yakıştırmakta
oldukları şeyi, çok iyi
bilmekteyiz.
97. Ve de ki: Rabbim! Şey-
tanların kışkırtmalarından leyeyim.» Hayır! Bu onun ağzından çıkan boş bir laftan
sana sığınırım! ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne
98. Onların yanımda bu- kadar bir berzah vardır.
lunmalarından da sana sığı- 101. Sûra üflendiği zaman artık ne aralarında soy sop
nırım, Rabbim! vardır, ne de birbirlerini soruşturacaklardır.
99. Nihayet onlardan birine 102. Böylece kimlerin tartıları ağır basarsa, işte asıl bun-
ölüm gelip çattığında: «Rab- lar kurtuluşa erenlerdir.
bim! Der, beni geri gönder;» 103. Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da ken-
100. «Ta ki boşa geçirdi- dilerine yazık etmişlerdir; onlar ebedî cehennemliklerdir.
ğim dünyada sâlih amel iş-
104. Orada dişleri sırıtır halde iken ateş yüzlerini yalar.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
348 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ ْ َ ُ
18. CÜZ ‫ورةُ ال ُمؤم ُِنون‬ ‫ س‬348 MÜ’MİNÛN SÛRESİ 109. Zira kullarımdan bir
zümre: Rabbimiz! Biz iman
ُ َ َ ّ َ ُ ْ ُ َ ُ َ َ ٰ ْ ُ َٰ ْ ُ َ ْ ََ
‫ قالوا َر َّب َنا‬105 ‫ايت تتل عليْ ْم فكن ُت ْم ب ِ َها تذِبُون‬
ettik; öyle ise bizi affet! Sen,
۪ ‫الم تن اي‬ merhametlilerin en iyisisin,
ْ ْ ْ َ
‫ َر َّب َنٓا اخ ِرج َنا مِن َها‬106 ‫۪ني‬ َ ‫ض ّال‬ َٓ ً ْ َ َّ ُ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ
‫غلبت علينا شِقوتنا وكنا قوما‬
demişlerdi.
110. İşte siz onları alaya al-
ُ ‫ ّل‬َ ُ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ َّ َ َ ْ ُ ْ َ dınız; sonunda bu davranışı-
108 ‫ون‬ ِ ‫ِم‬ ‫ت‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ا‬ ‫۪يه‬ ‫ف‬ ‫۫ا‬ ‫ؤ‬ ‫س‬ ‫اخ‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 107 ‫ون‬ ‫فا ِن عدنا فا ِنا ظال ِم‬ nız size beni anmayı unuttur-
ْ َ ْ َ َ َ ْ ْ َ َّ َ ٰ َٓ َّ َ َ ُ ُ َ ٌ ‫ا ِنَّ ُه َك َن فَر‬
‫ارح َنا‬ ‫يق م ِْن ع َِباد۪ي يقولون ربنا امنا فاغفِر نلا و‬
du; siz onlara gülüyordunuz.
۪ 111. Bugün ben onlara,
ُ َْ ٓ ْ ُ ُ ْ َ َّ َ ُ ْ ‫ت َخ‬ َ ْ ‫َواَن‬
‫ فاتذت ُموه ْم سِخ ِريًّا َح ّٰىت ان َس ْوك ْم‬109 ۚ‫۪ني‬ َ ‫اح‬ َّ ‫ي‬
ِ ‫الر‬
sabrettiklerinin karşılığını
verdim; onlar, hakikaten mu-
ْ ّ َ ُ َ ْ َ ْ ُْ ْ ُْ َُ ْ
‫ ا ِ۪ن َج َزيْ ُت ُه ُم الَ ْو َم ب ِ َما‬110 ‫حكون‬
ratlarına erenlerdir.
‫ذِك ۪ري وكنتم مِنهم تض‬
َْ
112. «Yeryüzünde kaç yıl
َ َ ْ َ َ َ َ َ ٓ َ ْ ُ َّ َ ُٓ َ َ
‫ قال ك ْم لِ ُت ْم ِيف ال ْرِض ع َدد‬111 ‫بواۙ انه ُ ْم ه ُم الفائ ُِزون‬ ‫ص‬ kaldınız?» diye sorar.

َ َ ّ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ً ْ َ َ ْ َ ُ َ
113. «Bir gün veya günün
‫ قال‬113 ‫۪ين‬ َ ‫اد‬ ‫ قالوا لِنا يوما او بعض يو ٍم فسـ ِٔل الع‬112 ‫۪ني‬ َ ‫ِسن‬ bir kısmı kadar kaldık. İşte bi-

َ‫حسِبْ ُت ْم اَنَّما‬ َ َ‫ اَف‬114 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ ْ َ ً َ َّ ْ ُ ْ َ ْ


lenlere sor» derler.
‫ا ِن لِتم ا ِل ق۪ي لو انم كنتم تعلم‬ 114. Buyurur: Sadece az

ُ ّٰ ‫ال‬ َ َََ َ ُ َ َ ُ َّ َ ً َ ُ ْ َ َ
‫ فتع‬115 ‫خلق َناك ْم ع َبثا َوان ْم ا ِلْ َنا ل ت ْر َج ُعون‬
bir süre kaldınız; eğer bilmiş
‫الل‬ olsaydınız!

ُ ْ َ ْ ْ ُ َّ ٰ ٓ َ َ ْ ُ َ ْ
‫ َو َم ْن يَدع َم َع‬116 ‫ال ُّ ۚق ل ا َِل ا ِل ه َوۚ َر ُّب ال َع ْرِش الك ۪ري ِم‬
115. Sizi sadece boş yere
‫المل ِك‬ yarattığımızı ve sizin hakika-
ْ َ َّ ْ َّ َ َ َ َ َ َ ٰ ٰ ّٰ
‫اللِ ا ِلهًا اخ ۙ َر ل بُ ْرهان ُل بِه۪ۙ فا ِن َما ح َِسابُ ُه عِن َد َر ّبِه۪ۜ ا ِن ُه ل ُيفل ُِح‬
ten huzurumuza geri getiril-
meyeceğinizi mi sandınız?

َ ‫اح‬ َّ ‫ي‬ ُ ْ ‫ت َخ‬ َ ْ ‫ار َح ْم َواَن‬


ْ ‫اغفِ ْر َو‬ْ ّ َ َُْ َ ُ َْ 116. Mutlak hâkim ve hak
118 ‫۪ني‬ ِ ‫الر‬ ‫ب‬ِ ‫ وقل ر‬117 ‫الكف ِرون‬ olan Allah, çok yücedir. O’n-
ٌ َ َ ٌ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫َو‬ ‫هنِ َّية‬ ُّ dan başka tanrı yoktur, O,
‫ه‬ َ ‫ورةُ انلُّور َم َدن َِّية َوم ِد‬ َ ِ‫انل ُسور‬
ٰ َ ُّ ِ َ SÛRESİ
yüce Arş’ın sahibidir.
ً ٰ 24 –ً َ NUR َ
‫ا ْر َب ٌع َوسِت ُّون َاية‬ َ
‫ايَة‬ ‫و ِستون‬ ‫اْرَبٌع‬
117. Her kim Allah ile eşit
görerek başka bir tanrıya ta-
parsa -ki bu hususla ilgili hiç-
bir delili yoktur- o kimsenin
105. Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız hesabı ancak Rabbinin nez-
değil mi? dindedir. Şurası muhakkak ki
kâfirler iflah olmaz.
106. Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi alt etti; biz, bir
sapıklar topluluğu idik. 118. De ki: Bağışla ve mer-
hamet et Rabbim! Sen mer-
107. Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha önceki-
hametlilerin en yücesisin.
ne dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.
108. Buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana konuş-
mayın artık!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 349


ANA SAYFAYA DÖN

18. CÜZ ‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬349


َ َ ‫ل ْز ُء اثلَّام َِن َع‬ NUR SÛRESİ

ْ ‫الر‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ّٰ
َّ ِ‫الل‬
24 – NUR SÛRESİ
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
ُ َّ َ
‫ات ل َعل ْم‬ َ ّ َ َ‫۪يها اٰي‬َٓ ‫اها َوفَ َر ْض َناهَا َواَن ْ َز ْنلَا ف‬ َ َْ ََْ ٌَ ُ
Bismillâhirrahmânirrahîm ٍ ‫ات بيِن‬ ٍ ‫سورة انزنل‬
َْ َ َ َ َ ُ ْ َ َّ ُ ُ ْ َ ‫الز‬ َّ ‫ ا َ َّلزان َِي ُة َو‬1 ‫ون‬َ ُ َّ َ َ
ۖ‫ان فاج ِلوا ك واح ٍِد مِنهما مِائة جل ٍة‬ ‫تذكر‬
1. Bu bizim inzâl ettiğimiz
ve farz kıldığımız bir sûredir. ۪
ْ ّٰ َ ْ ُ ْ ُ ْ ّٰ ٌ ََْ َ ْ ُ ْ ُ َْ َ َ
‫۪ين اللِ ا ِن كن ُت ْم تؤم ُِنون بِاللِ َوالَ ْو ِم‬
Belki düşünüp öğüt alırsınız
diye onda açık seçik âyetler ِ ۪ ‫ول تاخذكم ب ِ ِهما راف‬
‫د‬ ‫يف‬ ‫ة‬
ْ َ َّ َ َ ْ ُ ْ َ ٌ َ َٓ َ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ٰ ْ
‫ان ل َينك ُِح‬
indirdik.
2. Zina eden kadın ve zina ۪ ‫ الز‬2 ‫خ ِرۚ وليشهد عذابهما طائ ِفة مِن المؤ ِمن۪ني‬ ِ ‫ال‬
ْ ُ ْ َ َ َّ َٓ ُ ْ َ َ ُ َ َّ َ ۘ ً َ ْ ُ ْ َ ً َ َ َّ
‫ش ٌكۚ َو ُح ّ ِر َم‬
eden erkekten her birine yüz
sopa vurun; Allah’a ve ahiret ِ ‫ان او م‬ ٍ ‫شكة والزانِية ل ينكِحها ا ِل ز‬ ِ ‫ا ِل زانِية اوم‬
gününe inanıyorsanız, Allah’ın
ُ ْ َ ْ َ َّ ُ َ َ ْ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ َ َ ْ ُْ ََ َ ٰ
dininde onlara acıyacağınız ‫ات ثم لم ياتوا‬ ِ ‫ وال۪ين يرمون المحصن‬3 ‫ذل ِك ع المؤمن۪ني‬ ِ
ً َ َ ً َ َ َ ُ ْ َ َ ً ْ َ َ َ ُ ْ َ َ ‫با َ ْر َب َعةِ ُش َه َٓد‬
tutmasın. Müminlerden bir
grup da onlara uygulanan ce- ۚ‫اء فاج ِ ُلوه ْم ث َمان۪ني ج َلة َول تق َبلوا ل ُه ْم ش َهادة ابدا‬ ِ
َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ ُ َ َ َّ َّ َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰٓ ُ َ
zaya şahit olsun.
ُ ۙ
3. Zina eden erkek, zina ۚ‫ ا ِل ال۪ين تابوا مِن بع ِد ذل ِك واصلحوا‬4 ‫وا۬ولئ ِك هم الفاسِقون‬
َ ُ َ َ ُ ْ َ َ َّ َ ٌ َ ٌ ُ َ َ ّٰ َّ َ
َ ‫ون ا َ ْز َو‬
eden veya müşrik olan bir ka-
dından başkası ile evlenmez; ‫اج ُه ْم َول ْم يَ ْن ل ُه ْم‬ ‫ وال۪ين يرم‬5 ‫فا ِن الل غفور رح۪يم‬
َ َّ ّٰ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ٓ َّ ُ َٓ َ ُ
zina eden kadınla da ancak
zina eden veya müşrik olan
erkek evlenir. Bu, müminlere
‫ات بِاللِۙ ا ِن ُه ل ِم َن‬ ٍ ‫شهداء ا ِل انفسهم فشهادة اح ِدهِم اربع شه‬
‫اد‬
َ ‫اللِ َعلَيْهِا ِْن َك َنم َِنالْ َكذِب‬ ّٰ َ َ ْ َ َّ َ ُ َ َ ْ َ َ َّ
7‫ني‬ ‫ والامِسةانلعنت‬6‫الصادِق۪ني‬
haram kılınmıştır.
۪
َ َ َ َََْ َ َ َْ َْ َ َ َْ َْ َ ُ َ ْ ََ
4. Namuslu kadınlara zina
َ َّ ّٰ
isnadında bulunup, sonra
dört şahit getiremeyenlere
‫ات بِاللِۙ ا ِن ُه ل ِم َن‬ ٍ ‫ويدر ۬ؤا عنها العذاب ان تشهد اربع شه‬
‫اد‬
seksener sopa vurun ve ar- َ َّ َ َ َ ْ َٓ ْ َ َ ّٰ َ َ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ۙ َ َ ْ
tık onların şahitliğini hiçbir ِ
9‫والامِسةانغضباللِعليهاا ِنكنمِنالصادق۪ني‬8‫الكذِب۪ني‬
zaman kabul etmeyin. Onlar
ٌ ‫اب َحك‬ ٌ ‫الل تَ َّو‬َ ّٰ ‫ح ُت ُه َوا َ َّن‬ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ َ
َ ْ ‫ ْم َو َر‬
tamamen günahkârdırlar. 10۟ ‫۪يم‬ ‫ولول فضل اللِ علي‬
5. Ancak bundan sonra sıt-
kı hulus ile tevbe edip ıslah
olanlar müstesnadır. Çünkü
defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah’ın lânetinin
Allah çok bağışlayıcı ve mer-
kendi üzerine olmasını dilemesidir.
hametlidir.
8. 9. Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna
6. 7. Eşlerine zina isnadın-
dair dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi, beşin-
da bulunup da kendilerinden
ci defa da, eğer kocası doğru söyleyenlerden ise Allah’ın
başka şahitleri olmayanlara
gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden ce-
gelince, onların her birinin şa-
zayı kaldırır.
hitliği, kendisinin doğru söyle-
yenlerden olduğuna dair dört 10. Ya Allah’ın size bol lütfu ve merhameti bulunmasay-
defa Allah adına yemin ede- dı ve Allah, tevbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet sahibi
rek şahitlik etmesi, beşinci olmasaydı!
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
350 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

18. CÜZ ‫ورةُ انلُّور‬


َ ‫ ُس‬350 NUR SÛRESİ mez miydi? Mademki şahitler
getiremediler, öyle ise onlar
ُ َ ًّ َ ُ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ٌ َ ْ ُ ْ ْ ُ َٓ َ َّ َّ
‫شا ل ۜ ْم‬
Allah nezdinde yalancıların
‫ك عصبة مِن ۜم ل تسبوه‬ ِ ‫اؤ بِالِف‬ ۫ ‫ا ِن ال۪ين ج‬ ta kendisidirler.
ْ ْ َ ‫اكَ َس‬ ْ َ ْ ُْ ْ ‫ك‬ ُّ ْ ُ َ ٌْ َ َ ُ َْ
‫ب م َِن الِث ِۚم‬ ‫ام ِر ٍئ مِنهم ما‬ ِ ِ ‫بل هو خي ل ۜم ل‬
14. Eğer dünyada ve ahi-
rette Allah’ın lütuf ve merha-
ُ‫ ل َ ْو َٓل ا ِذْ َس ِم ْع ُت ُموه‬11 ‫۪يم‬ َ ْ ِ‫َواَّل۪ي تَ َوّٰل ك‬
ٌ ‫بهُ مِنْ ُه ْم َ ُل َع َذ‬
ٌ ‫اب َعظ‬ meti üstünüzde olmasaydı,
içine daldığınız bu iftiradan
ٌ ْ‫ياۙ َوقَالُوا ٰه َٓذا ا ِف‬ ً ْ ‫سه ْم َخ‬ َُْ ُ َ ْ ْ َ ْ ْ َ
ِِ ‫ظ َّن ال ُمؤم ُِنون َوال ُمؤمِنات بِانف‬
dolayı size mutlaka büyük bir
‫ك‬ azap isabet ederdi.
ُّ ُ ْ َ ْ َ َ َٓ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ ٌ ُ
ِ‫اءۚ فا ِذ ل ْم يَاتوا بِالش َه َٓداء‬ ‫اؤ عليهِ بِاربعةِ شهد‬ ۫ ‫ لول ج‬12 ‫م ۪بني‬ 15. Çünkü siz bu iftirayı,

ُ َ ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ ّٰ َ ْ َ ٰ ٓ ُ َ
birbirinizin ağzından alıyor-
َ
‫لول فضل اللِ َعليْ ْم‬ ‫ و‬13 ‫ِند اللِ ه ُم الك ِذبُون‬ ‫فا۬ولئ ِك ع‬ sunuz, hakkında bilgi sahibi
olmadığınız şeyi ağızlarınız-
ٌ ‫ض ُت ْم ف۪يهِ َع َذ‬ ْ َ َ َٓ ْ ُ َّ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ َ ْ ‫َو َر‬
‫اب‬ ‫ح ُت ُه ِيف ادلنيا والخِرة ِ لمسم ۪يف ما اف‬ da geveleyip duruyorsunuz.
Bunun önemsiz olduğunu sa-
َ ُ ْ َ َ ُ ُ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ ْ
‫ ا ِذ تلق ْون ُه بِالسِنتِ ْم َوتقولون بِاف َواهِ ْم مَا ليَْس‬14 ‫۪يم‬ ٌۚ ‫عظ‬
َ nıyorsunuz. Hâlbuki bu, Allah
katında çok büyük bir suçtur.
َٓ َ ٌ ‫اللِ َعظ‬ ّٰ َ ْ َ ُ َ ً ّ َ ُ َ ُ َ ْ َ َ ٌ ْ ُ َ
‫ َول ْول‬15 ‫۪يم‬ ‫ل ْم بِه۪ عِلم وتسبونه هيِناۗوهو عِند‬ 16. Onu duyduğunuzda:

َ َ َ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ َ َ ْ َ ٓ َ َ ُ ُ َ َ ْ ُ ْ ُ ُ ُ ُ ْ َ ْ
«Bunu konuşup yaymamız
‫ا ِذ س ِمعتموه قلتم ما يون نلا ان نتكم بِهذاۗ سبحانك‬ bize yakışmaz. Hâşâ! Bu, çok

َ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ ُ ُ ُ َ
büyük bir iftiradır» demeli de-
ٌ ‫ان َعظ‬ ٌ َُْ َ ٰ
‫الل ان ت ُعودوا ل ِ ِمثل ٓ ِ۪ه ابَ ًدا‬ ‫ يعِظم‬16 ‫۪يم‬ ‫هذا بهت‬ ğil miydiniz?

ٌ ‫الل َعل‬ ُ ّٰ ‫ات َو‬ ٰ ْ ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ َ َ ‫ا ِْن ُكنْ ُت ْم ُم ْؤ ِمن‬


ِ ۜ َ‫الل ل ُم الي‬
17. Eğer inanmış insanlar-
‫۪يم‬ ‫ ويبِني‬17 ۚ‫۪ني‬ sanız, Allah, bir daha yersiz
َ ٰ َ َّ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ُّ ُ َ َّ َّ
‫۪ين ا َم ُنوا ل ُه ْم‬ ٌ ‫َحك‬
dedikoduyu tekrarlamaktan
‫ ا ِن ال۪ين يِبون ان تش۪يع الفاحِشة ِيف ال‬18 ‫۪يم‬ sizi sakındırıp uyarır.

َ َ َ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ ۙ ٌ َ ٌ َ َ
19 ‫الل َي ْعل ُم َوان ُت ْم ل ت ْعل ُمون‬
18. Ve Allah âyetlerini size
‫عذاب ال۪يم ِيف ادلنيا والخِر ۜة ِ و‬ açıklıyor. Allah, çok iyi bilir,
ٌ ُ َ ّٰ َّ َ َ ُ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ َ
ٌ۟ ‫الل َر ۫ؤف َرح‬
hüküm ve hikmet sahibidir.
20 ‫۪يم‬ ‫ولول فضل اللِ عليم ورحته وان‬ 19. İnananlar arasında
çirkin şeylerin yayılmasını
arzulayan kimseler için
11. O ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir dünyada da ahirette de çetin
guruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine bir ceza vardır. Allah bilir, siz
o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir kişiye, günah olarak bilmezsiniz.
ne işlemişse onun karşılığını görecektir. Onlardan elebaş- 20. Ya sizin üstünüze
lık yapıp bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de Allah’ın lütuf ve merhameti
çok büyük bir azap vardır. olmasaydı, Allah çok şefkatli
12. Bu iftirayı işittiğinizde, gerçeği bilen erkek ve kadın ve merhametli olmasaydı!
müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da:
«Bu, apaçık bir iftiradır» demeleri gerekmez miydi?
13. Onların da bu konuda dört şahit getirmeleri gerek-
KUR’AN-I KERİM MEALİ 351
ANA SAYFAYA DÖN

21. Ey iman edenler! Şey- 18. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬351


َ َ ‫ل ْز ُء اثلَّام َِن َع‬
‫ش‬ NUR SÛRESİ

tanın adımlarını takip etme-


َّ َ ْ َّ ُ ُ ُ َّ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
‫ان َو َم ْن يَب ِ ْع‬ ِ ‫۪ين امنوا لتبِعوا خط َو‬
yin. Kim şeytanın adımlarını ٌ ْ
takip ederse, bilsin ki o, fuh- 3
‫حِزب‬ ِ ۜ ‫ات الشيط‬ ‫يا ايها ال‬
ُ ْ َ َ َ َ ْ ْ َٓ ْ َ ْ ْ َّ َ َ ْ َّ ُ ُ
‫ان فا ِن ُه يَا ُم ُر بِالفحشاءِ َوال ُمنك ِرۜ َول ْول فضل‬ ِ ‫خط َو‬
şiyatı ve kötülüğü emreder.
Eğer üstünüzde Allah’ın lütuf ِ ‫ات الشيط‬
ٰ ً َ َ َ ُ ْ ٰ َ َ َُُْ ُ َ َ ّٰ
‫ َّن‬ ِ ‫اللِ عليْ ْم َو َرحته ما زك مِن ْم م ِْن اح ٍد ابَداۙ َول‬
ve merhameti olmasaydı, içi-
nizden hiçbir kimse asla te-
ْ َ ْ ُ ُ َْ َ ٌ ‫۪يع َعل‬ ُ ّٰ ‫شا ۜ ُء َو‬ َٓ َ ْ َ ّ َ ُ َ ّٰ
‫ َول يَات ِل ا۬ولوا الفض ِل‬21 ‫۪يم‬ ٌ ‫الل َسم‬
mize çıkamazdı. Fakat Allah
dilediğini arındırır. Allah işitir ‫الل يز ۪ك من ي‬
ve bilir.
‫ين‬ َ ‫۪ني َوال ْ ُم َهاجر‬ َ ‫ساك‬ َ ‫الس َعةِ ا َ ْن يُ ْؤتُٓوا اُ۬ول الْ ُق ْر ٰب َوال ْ َم‬ َّ ‫ ْم َو‬ ُ ْ
‫مِن‬
ِ۪ ِ
َ ُّ ُ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ّٰ
22.İçinizden faziletli
ُ ّٰ ‫ون ا َ ْن َي ْغفِ َر‬
‫الل‬ ‫يل اللِۖ ولعفوا ولصفحوۜا ال تِب‬ َ
ِ ‫۪يف س ۪ب‬
ve servet sahibi kimseler

َ َ ْ ْ َ ُ َ ‫ ا َِّن َّال‬22 ‫۪يم‬ ُ َ


akrabaya, yoksullara, Allah
yolunda göç edenlere bir şey ‫ات‬ ِ ‫۪ين يَ ْرمون ال ُمحصن‬ ٌ ‫ور َرح‬ ٌ ‫الل َغ ُف‬ ُ ّٰ ‫ ۜ ْم َو‬ ‫ل‬
ٌ‫ادلنْ َيا َو ْالٰخ َِرة ِ َول َ ُه ْم َع َذاب‬ ُّ ‫ات لُعِ ُنوا يف‬ َ ْ ْ َ َْ
vermeyeceklerine dair yemin
etmesinler; bağışlasınlar; fe-
ۖ ِ ِ ‫ت ال ُمؤمِن‬ ِ ِ ‫الغاف‬
ُ َ َ َ َْ ََ
ragat göstersinler. Allah’ın
َْ ٌ ‫َعظ‬
sizi bağışlamasını arzulamaz ‫ يَ ْو َم تش َه ُد عليْ ِه ْم السِن ُت ُه ْم َوايْد۪ي ِه ْم َوا ْر ُجل ُه ْم ب ِ َما‬23 ۙ‫۪يم‬
َ َْ َ ْ ‫۪ين ُه ُم‬ َ َُْ َ ُ َ
mısınız? Allah çok bağışla-
‫ال َّق َو َيعل ُمون‬ َ ‫الل د‬ ُ ّٰ ‫ يَ ْو َمئ ِذ يُ َوف ّ۪يه ُم‬24 ‫ون‬ ‫كنوا يعمل‬
yandır, çok merhametlidir.
ِ ٍ
َ ُ َْ َ َ َ ْ ُ َ َْ َ ُ ‫ال ُّق ال ْ ُمب‬ َ ْ ‫الل ُه َو‬ َ ّٰ ‫ا َ َّن‬
23. 24. Namuslu, kötülük-
lerden habersiz mümin ka- ‫ال ۪بيثون‬ ‫ات ل ِلخ ۪بيث۪ني و‬ ‫ ال ۪بيث‬25 ‫ني‬ ۪
َ ٰ ٓ ُ َ ّ َّ َ ُ ّ َّ َ َ ّ َّ ُ َ ّ َّ َ َ ْ
ِۚ ‫ات َوالطيِبات ل ِلطي ِ ۪بني والطيِبون ل ِلطيِب‬
dınlara zina isnadında bu-
lunanlar, dünya ve ahirette ‫ات ا ۬ولئ ِك‬ ِۚ ‫ل ِلخ ۪بيث‬
َ َ ٌ ْ َ َ ُ ُ َ َّ َ ُ َّ َ ُ
‫ يَٓا ايُّهَا‬26 ‫يم‬ ٌ۟ ‫ون ل ُه ْم َمغفِ َرةٌ َورِ ْزق ك ۪ر‬
lânetlenmişlerdir. Dilleri, elleri
ve ayaklarının, yapmış olduk- ۜ ‫مبؤ۫ن مِما يقول‬
ْ َ
‫ي ُب ُيوت ِ ْم َحّٰىت ت ْس َتان ُِسوا‬
ُ َ ْ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َلتَ ْد ُخلُوا ُب ُيوتًا َغ‬ َ ‫َّال‬
larından dolayı aleyhlerinde
şahitlik edeceği gün onlar için
çok büyük bir azap vardır.
َ ُ َّ َ َ ْ ُ َّ َ َ ْ ُ َ ٌ ْ َ ْ ُ ٰ َ ْ َ ٰ ٓ َ ُ ّ َ ُ َ
25. O gün Allah onlara ger- 27 ‫وتسل ِموا ع اهل ِه ۜا ذل ِم خي لم لعلم تذكرون‬
çek cezalarını tastamam ve-
recek ve onlar Allah’ın apaçık
gerçek olduğunu anlayacak- vardır.
lardır. 27. Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, gel-
26. Kötü kadınlar kötü er- diğinizi fark ettirip ev halkına selâm vermedikçe girmeyin.
kekler için, kötü erkekler ise Bu sizin için daha iyidir; herhalde düşünüp anlarsınız.
kötü kadınlar içindir; temiz
kadınlar temiz erkekler için,
temiz erkekler de temiz ka-
dınlar içindir. Bu sonuncular,
o iftiracıların söylediklerinden
çok uzaktırlar. Kendileri için
bağışlanma ve güzel bir rızık
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
352 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

18. CÜZ ‫ورةُ انلُّور‬


َ ‫ ُس‬352 NUR SÛRESİ ta olduklarından haberdardır.

َ َْ ْ َ
31. Mümin kadınlara da
ْ‫م‬ ُ َ َ َ ْ ُ ّٰ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ً َ َ َٓ ُ
ۚ ‫تدوا ف۪يها احدا ف تدخلوها حىت يؤذن ل‬ ِ ‫فا ِن لم‬
söyle: Gözlerini haramdan
korusunlar; namus ve
َ‫الل بما‬ ُ ّٰ ‫ ۜ ْم َو‬ ُ َ ٰ َْ َُ ُ ْ َ ُ ْ ُ ُ َ َ َِْ
‫جعوا هو ازك ل‬ ِ ‫جعوا فار‬ ِ ‫وان ق۪يل لم ار‬
iffetlerini esirgesinler.
ِ Görünen kısımları müstesna
ً ُ ُ َ َْ ٌ َُ ْ ُ َْ َ َ َْ ٌ َ َ ََُْ
‫اح ان ت ْدخلوا ُب ُيوتا‬ ‫ ليس عليم جن‬28 ‫تعملون عل۪يم‬
olmak üzere, zînetlerini teşhir
etmesinler. Başörtülerini,
َ ُ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ٌ َ َ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ
‫الل َي ْعل ُم مَا تبْ ُدون‬ ‫غي مسكون ٍة ف۪يها متاع ل ۜم و‬
yakalarının üzerine kadar
örtsünler. Kocaları, babaları,

‫صارِه ِْم‬ َ ْ ‫۪ني َي ُغ ُّضوا م ِْن اَب‬ َ ‫ قُ ْل ل ِلْ ُم ْؤ ِمن‬29 ‫ون‬ َ ُُْ َ َ َ
‫وما تتم‬
kocalarının babaları, kendi
oğulları, kocalarının oğulları,

‫ي ب ِ َما‬ ٌ ‫الل َخب‬ َ ّٰ ‫وج ُه ۜ ْم ذٰل َِك ا َ ْز ٰك ل َ ُه ۜ ْم ا َِّن‬ َ ‫ح َفظُوا فُ ُر‬ ْ ‫َو َي‬ erkek kardeşleri, erkek
۪ kardeşlerinin oğulları, kız

‫صارِه َِّن‬ َ ْ ‫ض َن م ِْن اَب‬ ْ ُ ْ َ


‫ات يغض‬ َ ‫ َوقُ ْل ل ِلْ ُم ْؤم‬30 ‫ون‬
‫ِن‬
َ َُ ْ َ
‫يصنع‬
kardeşlerinin oğulları, kendi
ِ kadınları, ellerinin altında
ْ َ َّ َ َ ْ ُ َ َ َّ ُ َ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ
‫۪ين ۪زين َت ُه َّن ا ِل مَا ظ َه َر مِن َها‬
bulunanlar, kadına ihtiyacı
‫ويحفظن فروجهن ول يبد‬ kalmamış hizmetçiler yahut
َّ َّ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ َّ ُ ُ ٰ َ َّ ُ ُ َ ْ ْ َ ْ َ henüz kadınların gizli kadınlık
‫ضبن ِبم ِرهِن ع جيوب ِ ِهنۖ ول يبد۪ين ۪زينتهن ا ِل‬ ِ ‫ول‬ hususiyetlerinin farkında
ٓ َ ْ َ ْ َ َّ َٓ ْ َ ْ َ َّ َ ُ ُ ٓ َ ٰ ْ َ َّ ٓ َ ٰ ْ َ َّ َ ُ ُ olmayan çocuklardan
ِ‫لِ عوتل ِ ِهن او ابائ ِ ِهن او اباءِ بعوتل ِ ِهن او ابنائ ِ ِهن او ابناء‬ başkasına zînetlerini

َّ‫ُب ُعوَتلِه َّن ا َ ْو ا ِْخ َوانِه َّن ا َ ْو َب ۪نٓى ا ِْخ َوانِه َّن ا َ ْو َب ۪نٓى ا َ َخ َواتِهن‬
göstermesinler. Gizlemekte
ِ ِ ِ ِ oldukları zînetleri anlaşılsın
ُ ْ َ َ َّ َ َّ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َّ َٓ ْ َ diye ayaklarını yere
‫ول‬ ِ ‫يا‬ ۬ ِ ‫او ن ِسائ ِ ِهن او ما ملكت ايمانهن اوِاتلابِع۪ني غ‬ vurmasınlar. Ey müminler!

َ ْ َ ٰ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َّ ْ ّ َ َ ّ َ َ ْ ْ Hep birden Allah’a tevbe


‫ات‬ ِ ‫الطف ِل ال۪ين لم يظهروا ع عور‬ ِ ِ‫الرجا ِل او‬ ِ ‫الِربةِ مِن‬ ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

َ َ ‫ضبْ َن با َ ْر ُجلِه َّن ِلُ ْعلَ َم مَا ُيْف‬ ْ َ َ َ َٓ ّ


‫۪ني م ِْن ۪زينت ِ ِه َّۜن‬ ِ ِ ِ ‫النِساءِۖول ي‬
َ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ َ ُ ْ ُ ْ َ ُّ َ ً َ ّٰ َ ُٓ ُ َ
31 ‫حون‬ ِ ‫وتوبوا ا ِل اللِ ج۪يعا ايه المؤمِنون لعلم تفل‬

28. Orada hiçbir kimse bulamadınızsa, size izin verilin-


ceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, «Geri dönün!» de-
nilirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha nezih bir
davranıştır. Allah, yaptığınızı bilir.
29. İçinde kendinize ait eşyaların bulunduğu, oturulma-
yan evlere girmenizde herhangi bir sakınca yoktur. Allah,
sizin açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir.
30. Mümin erkeklere söyle: gözlerini haramdan sakın-
sınlar ve ırzlarını da korusunlar. Çünkü bu, kendileri için
daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmak-
KUR’AN-I KERİM MEALİ 353
ANA SAYFAYA DÖN

32. Aranızdaki bekârları, 18. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬353


َ َ ‫ل ْز ُء اثلَّام َِن َع‬
‫ش‬ NUR SÛRESİ

kölelerinizden ve cariyeleri-
ُ ُ ُ ْ ٰ َ َ ْ ُ ََْ
َّ ‫ ْم َو‬
‫۪نيم ِْنع َِبادِك ْم َوا ِ َٓمائ ِ ۜ ْم‬َ ‫ال‬
nizden uygun olanları evlen-
dirin. Eğer bunlar fakir iseler, ِ ‫الص‬ ‫حواالياممِن‬ ِ ‫وان‬
Allah lütfu ile onların ihtiya-
ٌ ‫الل َواس ٌِع َعل‬ ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ْ ُ َ َٓ َ ُ ُ ُ َ ْ
ُ ّٰ ‫ضلِه۪ۜ َو‬
cını giderir. Allah, lütfu geniş 32 ‫۪يم‬ ‫ا ِن يونوا فقراء يغن ِ ِهم الل مِن ف‬
olan ve her şeyi bilendir.
ُ‫الل‬ ّٰ ُ ُ َ ْ ُ ّٰ َ ً َ َ ُ َ َ َ َّ ْ َ ْ َْ َ
33. Evlenme imkânını bu- ‫يدون ن ِاحا حىت يغن ِيهم‬ ِ ‫وليستعفِِف ال۪ين ل‬
ُ ُ َ ْ َ َ َ َّ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ ْ
‫ت ا ْي َمان ْم‬
lamayanlar ise, Allah, lütfu ile
onların ihtiyacını giderinceye ‫مِن فضل ِه۪ۜ وال۪ين يبتغون الكِتاب مِما ملك‬
َّ ّٰ ُ ُٰ ً ْ َ ْ َ ْ ُ ََ
‫الٓي‬ ۪ ِ‫ياۗ َواتوه ْم م ِْن مَا ِل الل‬ ‫فكت ُِبوه ْم ا ِن عل ِْم ُت ْم ف۪ي ِهم خ‬
kadar iffetlerini korusunlar.
Ellerinizin altında bulunan-
َ َ ْ َ ْ َٓ ْ َ َ ُ َ ُ ْ ُ َ ُ ٰٰ
‫اتي ۜ ْم َولت ِرهوا ف َت َيات ِ ْم ع الِغاءِ ا ِن ا َردن تَ ُّص ًنا‬
lardan “hürriyetine kavuşmak
isteyenlerle, eğer kendilerin-

َ ّٰ ‫ر ْه ُه َّن فَا َِّن‬ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ


‫الل م ِْن َب ْع ِد‬
de bir hayır görüyorsanız, he-
men hürriyetine kavuşturun. ِ ‫تلِ بتغوا عرض اليوة ِ ادلني ۜا ومن ي‬
Allah’ın size vermiş olduğu
َ ّ َ ُ َ ٰ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ٌ َ ٌ ُ َ َّ َ ْ
malından siz de onlara verin. ‫ات‬ ٍ ‫ات مبيِن‬ ٍ ‫ ولقد انزنلا ا ِلم اي‬33 ‫ا ِكراهِ ِهن غفور رح۪يم‬
ُ ُ‫للن‬ ُ ّٰ َ ‫ ا‬34‫۪ني‬ ْ ًَ ُ َ َ َ َ َّ َ ً َ َ َ
۟ َ ‫۪ينخل ْوام ِْنقبْل ِ ْم َو َم ْوعِظةل ِل ُم َّتق‬
Dünya hayatının geçici men-
faatlerini elde edeceksiniz ‫ور‬ ‫وممِنال‬
diye, namuslu kalmak isteyen
ُ ‫اح اَلْم ْص َب‬ ٌ ْ ٰ ْ َ ُ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ
câriyelerinizi fuhşa zorlama- ‫اح‬ ِ ۜ ‫ض مثل نورِه ۪ك ِمشكو ٍة ف۪يهَا مِص َب‬ ِۜ ‫ات والر‬ ِ ‫السمو‬
ٌ ‫اج ُة َكَنَّهَا َك ْو َك‬ َ ‫اج ۜة ا َ ُّلز َج‬
yın. Kim onları zor altında bı-
‫ج َر ٍة‬ َ ‫ب ُد ّر ٌّي يُوقَ ُد م ِْن َش‬ َ َ ُ
rakırsa, bilinmelidir ki zorlan-
ِ ٍ ‫۪يف زج‬
ٓ ُ َ ُ ْ َ ُ َ َ ۙ َّ ْ َ َ َ َّ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ُ
malarından sonra Allah çok
bağışlayıcı ve merhametlidir. ُ ‫ض‬
‫۪ىء‬ ‫مبارك ٍة زيتون ٍة ل شقِي ٍة ول غربِي ٍة ياد زيتها ي‬
34. And olsun ki biz size
ْ َ َ ُۜ َٓ َ ْ َ ُ ُ ّٰ ْ ‫عنُور َي‬ َٰ ٌ ُ ٌ َُ ْ َ ْ ََََْْ
apaçık âyetler, sizden önce ‫ض ُب‬ ِ ‫ي‬ ‫و‬ ‫ء‬ ‫ا‬ ‫ش‬ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫م‬ ۪ ‫ه‬ِ ‫ور‬ ِ‫نل‬ ‫الل‬ ‫ِي‬ ‫د‬ ‫ه‬ ٍۜ ‫ولولمتمسسهناۜرنور‬
yaşayıp gitmiş olanlardan
ُ‫الل‬ّٰ َ َ ُ ُ ٌ َ ْ َ ّ ُ ُ ّٰ َ َّ َ َ ْ َ ْ ُ ّٰ
örnekler ve takvâya ulaşmış ‫وت اذِن‬ ٍ ‫ ۪يف بي‬35 ‫ش عل۪يم‬ ۙ ٔ ٍ ‫اس والل بِ ِل‬ ۜ ِ ‫الل المثال ل ِلن‬
َ ٰ ‫۪يها بالْ ُغ ُد ّو َواْل‬ َ ‫اس ُم ُهۙ ي ُ َس ّب ُح َ ُل ف‬ َ ‫ا َ ْن تُ ْر َف َع َو ُي ْذ َك َر ف‬
kimseler için öğütler indirdik.
36ۙ ‫صا ِل‬ ْ ‫۪يها‬
35. Allah, göklerin ve yerin ِ ِ ِ
nûrudur. O’nun nûrunun tem-
sili, içinde lamba bulunan bir
kandil gibidir. O lamba kristal seyi nûruna eriştirir. Allah insanlara işte böyle temsiller ge-
bir fanus içindedir; o fanus tirir. Allah her şeyi bilir.
da sanki inciye benzer bir 36. Bu kandil birtakım evlerdedir ki, Allah; o evlerin yük-
yıldız gibidir ki, doğuya da, selmesine ve içlerinde isminin zikredilmesine izin vermiştir.
batıya da nisbet edilemeyen Orada sabah akşam O’nu tesbih eder
mübarek bir zeytin ağacın-
dan tutuşturulur. Onun yağı,
neredeyse, kendisine ateş
değmese dahi ışık verir. Nûr
üstüne nûr! Allah dilediği kim-

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


354 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

18. CÜZ ‫ورةُ انلُّور‬


َ ‫ ُس‬354 NUR SÛRESİ başında da Allah’ın azabını
bulmuştur; Allah ise, onun
ٰ َّ َ ّٰ ْ ْ َ ٌ ْ َ َ َ ٌ َ َ ْ ْ ُ َ ٌ َ
ِ ‫اللِ َواِق‬
hesabını tastamam görmüş-
‫الصلوة‬ ‫ام‬ ‫رِجال ۙل تل ۪هي ِهم ِتارة ول بيع عن ذِك ِر‬ tür. Allah hesabı çok çabuk
ُ ‫ص‬ َ ْ ‫الب‬َْ َ ُ ُ ُْ ُ ‫ون يَ ْومًا َت َت َق َّل‬َ ُ َ َ ۙ ٰ َّ َٓ َ görür.
37ۙ ‫ار‬ ‫ب ف۪يهِ القلوب و‬ ‫وا۪يتاءِ الزكوة ِ ياف‬ 40. Yahut engin bir deniz-
ُ ُ ّٰ َ ْ َ ْ ْ ُ َ َ َ ُ َ َ َ َ ْ َ ُ ّٰ ُ ُ َ ْ َ
‫الل يَ ْر ُزق‬ ‫ِلج ِزيهم الل احسن ما ع ِملوا وي ۪زيدهم مِن فضل ِ ۪هۜ و‬
deki yoğun karanlıklar gibidir
ki, onu dalga üstüne dalga
َ َ ‫ك َف ُٓروا ا َ ْع َمال ُ ُه ْم َك‬ َ َ َّ َ َ ‫اء ب َغ ْي ح‬ ُ ‫ش‬ َٓ َ ْ َ kaplıyor; üstünde de bulut...
‫اب‬ ٍ ‫س‬ ‫۪ين‬ ‫ل‬ ‫ا‬‫و‬ 38 ‫اب‬ٍ ‫ِس‬ ِ ِ ‫من ي‬ Birbiri üstüne karanlıklar... İn-
َ َ ْ َ ُ َ َٓ َ ٓ ّٰ َ ً َٓ ُ ٰ ْ َّ ُ ُ َ ْ َ َ
‫ي ْدهُ شيْ ًـٔا َو َو َج َد‬
san, elini çıkarıp uzatsa, ne-
ِ ‫بِق۪يع ٍة يسبه الظمان ما ۜء حىت ا ِذا جاءه لم‬ redeyse onu dahi göremez.
َُُ َ َْ َ ‫ال‬ ْ ُ َ ُ ّٰ َ ُ َ َ ُ ّٰ َ َ ُ َ ْ َ ّٰ Bir kimseye Allah nûr verme-
‫ات‬ ٍ ‫ او كظلم‬39 ۙ‫اب‬ ِ ‫ِس‬ ‫سيع‬ ۪ ‫الل عِنده فوفيه حِساب ۜه والل‬ mişse, artık o kimsenin nur-

‫اب‬ ٌۜ ‫ح‬ َ ‫يه َم ْو ٌج م ِْن فَ ْوقِه۪ َم ْو ٌج م ِْن فَ ْوقِه۪ َس‬ ُ ‫ج َي ْغ ٰش‬ ّ ِّ ُ‫۪يف َبْر ل‬ dan nasibi yoktur.
ٍ ٍ 41. Göklerde ve yerde bu-

‫يه ۜا‬ َ ‫ ْد يَ ٰر‬ َ َ ْ َ ُ َ َ َ َ ْ َ َٓ


‫ض ا ِذا اخرج يده لم ي‬ ْ ‫ات َب ْع ُض َها فَ ْو َق َب‬
‫ع‬ ٌ َ ‫ظُلُم‬
ٍۜ
lunanlarla, dizi, dizi kuşların
Allah’ı tesbih ettiklerini gör-
َ َ ّٰ ‫ اَل َ ْم تَ َر ا َ َّن‬40 ۟‫ورا َفمَا َ ُل م ِْن نُور‬ ً ُ‫الل َ ُل ن‬
ُ ّٰ ‫َو َم ْن ل َ ْم َيْ َعل‬
‫الل ي ُ َس ّب ِ ُح ُل‬
mez misin? Her biri kendi
ٍ ِ duasını ve tesbihini bilmiştir.
َ َ َ ٌّ ُ َّ َٓ ُ ْ َّ َ ْ َ َ َ ٰ َّ ْ
‫ات ك ق ْد َعل َِم َصت ُه‬ ٍۜ ‫ات والرِض والطي صاف‬ ِ ‫م ْن ِيف السمو‬
َ Allah, onların yapmakta ol-
duklarını hakkıyla bilir.
ُ ْ ُ ّٰ َ َ ُ ْ ٌ ‫الل َعل‬ ُ ّٰ ‫يح ُه َۜو‬ َ ‫َوت َ ْسب‬
‫ات‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ َّ ‫ك‬ ‫ وِللِ مل‬41 ‫۪يم بِمَا َيف َعلون‬ ۪
42. Göklerin ve yerin mül-

ُ ‫اللِ ال ْ َمص‬ ّٰ َ ِ َ ْ َ ْ َ
kü Allah’ındır; dönüş de an-
‫حابًا ث َّم‬
ُ َ َ
‫الل يُ ْز۪يج س‬ َ ّٰ ‫ اَل َ ْم تَ َر ا َ َّن‬42 ‫۪ي‬ ‫ض وال‬ ۚ ِ ‫والر‬ cak O’nadır.

َ ْ َ َ ْ ْ َ َ َ ً َ ُ ُ ُ َ ْ َ َّ ُ ُ َ ْ َ ُ ّ َ ُ
۪ۚ ِ ِ‫تى ال َودق ي ُر ُج م ِْن خ‬
43. Görmez misin ki
‫ل‬ ‫يؤل ِف بينه ثم يعله ركما ف‬ Allah bir takım bulutları

َٓ َ ْ َ ُ َ َّ ‫ن ُل م َِن‬ََُّ
sevk ediyor; sonra onları bir
ُ ‫ش‬
‫اء‬ ‫۪يها م ِْن بَ َر ٍد ف ُيص۪يب بِه۪ من ي‬
َ ‫الس َٓماءِ م ِْن ج َبال ف‬
ٍ ِ ِ ‫وي‬ araya getirip üst üste yığıyor.
َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ َ َ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ
َ ْ ‫لب‬
İşte görüyorsun ki bunlar
43 ِ‫صا ۜر‬ ‫رفه عن من يشا ۜء ياد سنا برقِه۪ يذهب بِا‬ ِ ‫وي‬ arasından yağmur çıkıyor. O;
gökten, “oradaki dağlardan”
dolu indirir. Artık onu dilediğine
isabet ettirir; dilediğinden de
37. Birtakım insanlar ki, onlar, ne ticaret ne de alış-ve- onu uzak tutar; bulutlardan
rişin kendilerini Allah’ı zikirden, namaz kılmaktan ve zekât çıkan şimşeğinin parıltısı
vermekten alıkoyamadığı kimselerdir. Onlar, kalplerin ve neredeyse gözleri alır!
gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.
38. Çünkü Allah, onları yaptıklarının en güzeli ile
mükâfatlandıracak ve lütfundan onlara fazlasıyla verecektir.
Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.
39. İnkâr edenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöller-
deki serap gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet ona
vardığında orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanı
KUR’AN-I KERİM MEALİ 355
44. Allah, gece ile gündü- 18. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬355
َ َ ‫ل ْز ُء اثلَّام َِن َع‬
‫ش‬ NUR SÛRESİ

zü evirip çeviriyor. Şüphesiz


bunda basiret sahipleri için َ ْ َْ ُ ًَْ َ َ ٰ َّ َ َ َّ َ َ ْ َّ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ
mutlak bir ibret vardır. 44 ِ‫ول البصار‬ ِ ۬ ‫يقل ِب الل الل وانلها ۜر ا ِن ۪يف ذل ِك لعِبة ِل‬
ْ ْ َٰ ْ َ َٓ َّ ُ َ َ ُ ّٰ َ
45. Allah, her canlıyı sudan ‫الل خل َق ك دابَّ ٍة م ِْن مَٓاءٍۚ ف ِمن ُه ْم َم ْن َي ْمش۪ى ع َبطنِه۪ۚ َومِن ُه ْم‬ ‫و‬
ٰٓ َ ْ َٰ
yarattı. İşte bunlardan kimi
ُ ّٰ ‫ع ا َ ْر َب ۜع َيْلُ ُق‬
‫الل‬ ‫۪ى‬ ‫ش‬ ْ ‫جلَْني َومِنْ ُه ْم َم ْن َي‬
‫م‬ ْ َ ْ َ
karnı üstünde sürünür, kimi iki
ٍ ۚ ِ ِ‫من يمش۪ى ع ر‬
َ ّ َ ُ َ‫ لَ َق ْد اَن ْ َز ْنلَٓا اٰي‬45 ‫۪ير‬ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ ُۜ َٓ َ َ
ayağı üstünde yürür, kimi dört
ٌ ‫شٔ قَد‬
‫ات‬ ٍۜ ‫ات مبيِن‬ ٍ ٍ ‫ك‬ ِ ‫ما يشاء ا ِن الل ع‬
ayağı üstünde yürür... Allah

ٰ َ ُ ُ ٰ ُ َٓ َ ْ َ
dilediği şeyi yaratır; şüphesiz
‫ َو َيقولون ا َم َّنا‬46 ‫۪ي‬ َ ْ ُ ‫ص‬ ‫الل َي ْهد۪ي من يش‬ ُ ّٰ ‫َو‬
Allah her şeye kadirdir.
ٍ ‫اط مستق‬ ٍ َ ِ ‫اء ا ِل‬
َ ٰ ْ ٌ َ ّٰ َ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ
‫يق مِن ُه ْم م ِْن َب ْع ِد ذل ِۜك‬ ‫الر ُسو ِل واطعنا ثم يتول ف ۪ر‬ َّ ‫اللِ َوب‬
46. And olsun biz açık se-
çik âyetler indirdik. Allah, di- ِ ِ‫ب‬
lediğini doğru yola iletir.
َ‫م‬ ُ ْ َ ُ َ َ ّٰ َ ُٓ ُ َ ِ َ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٓ ۬ ُ َٓ َ
47. «Allah’a ve Peygam- ِ
‫ واذا دعوا ا ِل اللِ ورسول۪ ِلح‬47 ‫وما اولئ ِك بِالمؤمن۪ني‬ ِ
ber’e inandık ve itaat ettik»
‫ال ُّق‬ َ ْ ‫ ْن ل َ ُه ُم‬ ُ َ َِْ َ ُ
‫ وان ي‬48 ‫يق مِن ُه ْم ُم ْع ِرضون‬
ْ ٌ َ َ ْ ََُْ
‫بينهم ا ِذا ف ۪ر‬
diyorlar; ondan sonra da içle-
َ ُ ََ ْ َ َ ْ َِ ٌ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ٓ ْ
‫ارتابُٓوا ام يافون‬ َۜ ‫يَاتُوا ا ِلْهِ ُمذ ِعن‬
rinden bir grup yüz çeviriyor.
Bunlar inanmış değillerdir. ‫ ا ۪يف قلوب ِ ِهم مرض ام‬49 ‫۪ني‬
َ َّ ُ َ ٰٓ ُ ْ ُ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ
48. Onlar, aralarında hü- 50 ‫ون‬ ۟ ‫الل َعليْ ِه ْم َو َر ُسو ُلۜ بَل ا ۬ولئ ِك ه ُم الظال ُِم‬ ‫ان ي۪يف‬
ّٰ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َّ
küm vermesi için Allah’a ve
ُ ْ
Peygamber’e çağırıldıkların- ‫ول۪ ِلَح َم‬ ِ ‫۪ني ا ِذا ُد ُٓعوا ا ِل اللِ َو َر ُس‬ ‫ا ِنما كن قول المؤ ِمن‬
ْ ْ ُ َ ٰٓ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ َْ
da, bakarsın ki içlerinden bir
َ ْ
kısmı yüz çevirip dönerler. 51 ‫بَي َن ُه ْم ان َيقولوا َس ِمع َنا َواطع َن ۜا َوا ۬ولئ ِك ه ُم ال ُمفل ُِحون‬
49. Ama eğer hak kendi
lehlerine ise, ona gönülden
ُ‫الل َو َي َّت ْقهِ فَا ُ ۬ولٰٓئ َِك ُهم‬ َ ّٰ ‫خَش‬ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ
‫َو َم ْن يُ ِطعِ الل ورسول وي‬
ْ َ َ َ َ َ ّٰ َْ َ َٓ ْ
‫ َواق َس ُموا بِاللِ َج ْه َد ا ْي َمان ِ ِه ْم لئ ِْن ا َم ْرت ُه ْم لَخ ُر ُج َّۜن‬52 ‫الفائ ُِزون‬
bağlı olarak saygı ile gelirler.
‫ح ِْز ٌب‬
50. Kalplerinde bir hasta- 4
َ ُ َ ٌ ‫الل َخب‬ َ ّٰ ‫اع ٌة َم ْع ُروفَ ٌةۜ ا َِّن‬ َ ُ ُْ َ ُْ
53 ‫ي ب ِ َما ت ْع َملون‬ َ ‫ط‬
ۚ‫قل ل تقسِموا‬
lık mı var; yoksa şüphe için-
de midirler, yoksa Allah ve ۪
Resûlünün kendilerine zulüm
ve haksızlık edeceğinden mi
korkuyorlar? Hayır, asıl za- 52. Her kim Allah’a ve resulüne itaat eder, Allah’a say-
limler kendileridir! gı duyar ve O’ndan sakınırsa, işte asıl bunlar bahtiyarlığa
51. Aralarında hüküm ver- erenlerdir.
mesi için Allah’a ve Resûlüne 53. Onlar, sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde
davet edildiklerinde, mümin- mutlaka savaşa çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri
lerin sözü ancak «İşittik ve ile Allah’a yemin ettiler. De ki: Yemin etmeyin. İtaatiniz
itaat ettik» demeleridir. İşte malûmdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
asıl bunlar kurtuluşa erenler-
dir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


356 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
18. CÜZ ‫ورةُ انلُّور‬
َ ‫ ُس‬356 NUR SÛRESİ korku döneminden sonra,
bunun yerine onlara güven
َ ّ ُ َ ْ َ َ َ َّ َ ْ َّ َ َ ْ َ َ ُ َّ ُ َ َ َ ّٰ ُ َ ْ ُ sağlayacağını vaat etti.
‫قل اط۪يعوا الل واط۪يعوا الرسول ۚفا ِن تولوا فا ِنما عليهِ ما حِل‬ Çünkü onlar bana kulluk
ََ َ َ ُ َْ َ ُ ُ ُ ْ َ ْ ُْ ُّ َ ْ ُ َْ َ َ
‫الر ُسو ِل‬ َّ ‫ع‬ ederler; hiçbir şeyi bana eş
‫وعليم ما حِلت ۜم واِن تط۪يعوه تهتدوۜا وما‬ tutmazlar. Artık bundan sonra
ُ ُ ْ ٰ َ َّ ُ ّٰ َ َ َ ُ َ َ ْ َّ
ُ ‫غ ال ْ ُمب‬
‫۪ين ا َم ُنوا مِن ْم َو َع ِملوا‬
kim inkâr ederse, işte bunlar
‫ وعد الل ال‬54 ‫ني‬ ۪ ‫ا ِل الب‬ asıl büyük günahkârlardır.

َ ‫خلََف َّال‬ ْ َْ َ َ َْ َ ْ َ َ َّ
‫ات ل َي ْس َتخلِف َّن ُه ْم ِيف ال ْرِض كما است‬
56. Namazı kılın; zekâtı
‫۪ين‬ ِ ‫الص‬
ِ ‫ال‬ verin; Peygamber’e itaat edin
َ َ َ ٰ َْ َّ َ ْ ُ َ َّ َ ّ َ ُ َ َ ْ ْ َ ْ
‫ارتض ل ُه ْم َولُ َب ّ ِدنلَّ ُه ْم‬ ‫۪ين ُه ُم الِي‬
ki merhamete nail olasınız.
‫كن لهم د‬ِ ‫مِن قبل ِ ِهمۖ ولم‬ 57. İnkâr edenlerin, yeryü-
َ‫ك َفر‬ َ ْ َ َ ٔ ً ْ َ َ ُ ْ ُ َ َ ُ ُ ْ َ ًۜ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ْ
‫شكون ۪بشيـۜاومن‬ ِ ‫مِنبع ِدخوف ِ ِهمامنايعبدونن۪ىلي‬
zünde Allah’ı âciz bırakacak-
larını sanmayasın! Onların
ُ ٰ َ َ ٰ َّ ُ ََ َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰٓ ۬ ُ َ َ ٰ َ ْ َ
‫ واق۪يموا الصلوة واتوا‬55 ‫بعد ذل ِك فاولئ ِك هم الفا ِسقون‬
varacağı yer cehennemdir.
Ne kötü varış yeri!

‫ب‬ َّ َ ‫ َل َتْ َس‬56 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ َ ُ َّ


‫۪يعوا الرسول لعلم ترح‬ ُ ‫الزكٰوةَ َواَط‬ َّ 58. Ey müminler! Ellerini-

ْ َ ُ ‫ل ْرِض َو َما ْ ٰو‬ َْ َ َ َّ


zin altında bulunanlar ve içi-
ْ ‫ك َف ُروا ُم‬
‫يه ُم انلَّا ُۜر َولِئَس‬ ۚ ‫ا‬ ‫يف‬ َ
‫ين‬
ِ ۪ ِ ‫ز‬ ‫ج‬ ‫ع‬ ‫ال۪ين‬ nizden henüz ergenlik çağı-

َ َ َ َ َّ ُ ُ ْ ْ َ ْ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ُ َ ْ
na girmemiş olanlar, sabah
‫ت‬ ْ ‫ك‬ ‫ يا ايها ال۪ين امنوا ل ِيستاذِنم ال۪ين مل‬57 ‫۪ي‬ ۟ ‫المص‬ namazından önce, öğleyin

َ ٰ َ ْ ُ ْ َ ُ ُْ
soyunduğunuz vakit ve yat-
َّ َ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َّ َ ْ ُ ُ َ ْ َ
‫ات‬ ٍۜ ‫ايمانم وال۪ين لم يبلغوا اللم مِنم ثلث مر‬
sı namazından sonra sizden
üç defa izin istesinler. Bunlar,
َِ ‫الظهية‬ َّ َ ْ ُ َ َ َ ُ َ َ َ َ ْ َ ْ ٰ َ ْ َ ْ
۪ ‫مِن قب ِل صلوة ِ الفج ِر وح۪ني تضعون ثِيابم مِن‬
mahrem halde bulunabilece-
ğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin
ُ َ َ ُ َ َ ْ َ ُ ٰ َ ۠ َٓ ْ ٰ َ ْ َ ْ َ
‫ات ل ۜ ْم ليَْس َعليْ ْم‬ ٍ ‫ومِن بع ِد صلوة ِ العِشا ِء ثلث عور‬
dışında ne sizin için ne de on-
lar için bir mahzur yoktur. Bir-
َٰ ُ ُ ْ ُ َ َ َ ُ َ ُ ْ ٌ َُ ْ َْ َ َ َ
‫اح َبع َده َّۜن ط َّوافون عليْ ْم َبعض ْم ع‬
birinizin yanına girip çıkabilir-
‫ولعلي ِهم جن‬ siniz. İşte Allah âyetleri size
ٌ ‫۪يم َحك‬ ُ ّٰ ‫ات َو‬
ٌ ‫الل َعل‬ َ ٰ ْ ُ ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ ْ
ۜ ٍ ‫َبع‬
böyle açıklar. Allah; bilendir,
58 ‫۪يم‬ ِ ۜ ‫ض كذل ِك يبِني الل لم ال‬
‫ي‬ hüküm ve hikmet sahibidir.

54. De ki: Allah’a itaat edin; Peygamber’e de itaat edin.


Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber’in sorum-
luluğu kendisine yüklenen şey, sizin sorumluluğunuz da
size yüklenen şeydir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu
bulmuş olursunuz. Peygambere düşen, sadece apaçık du-
yurmaktır.
55. Allah, sizlerden iman edip sâlih amel işleyenlere,
kendilerinden öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi onları
da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını, onlar için beğenip
seçtiği dini onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve
KUR’AN-I KERİM MEALİ 357
59. Çocuklarınız ergenlik 18. CÜZ ُ ْ َ ‫ ا‬357
َ َ ‫ل ْز ُء اثلَّام َِن َع‬
‫ش‬ NUR SÛRESİ

çağına girdiklerinde, kendile-

َ‫اللُ َم فَلْ َي ْس َتاْذِنُوا َكما‬ ُ ْ ‫ ُم‬ ُ ْ ُ َْ َْ َ ََ ََِ


rinden öncekiler izin istedikle-
ri gibi onlar da izin istesinler. ‫واذا بلغ الطفال مِن‬
ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ َ ْ َ ْ
‫الل ل ْم‬
İşte Allah, âyetlerini size böy-
lece açıklar. Allah Âlim’dir, ‫استاذن ال۪ين مِن قبل ِ ِه ۜم كذل ِك يبِني‬
Hakîmdir.
ّ َ ُ َ َْ َ
َٓ ِ ‫الن‬ ٌ ‫حك‬ َ ‫۪يم‬ ٌ ‫الل َعل‬ ُ ّٰ ‫اٰيَاتِه۪ۜ َو‬
60. Bir nikâh ümidi bes- ِ‫ساء‬ ‫ والقواعِد مِن‬59 ‫۪يم‬
lemeyen, çocuktan kesilmiş ْ َ ٌ َ ُ َّ ْ َ َ َ ْ َ َ ً َ َ ُ َْ َ ّٰ
yaşlı kadınların, zînetlerini ‫اتل۪ى ليرجون ن ِاحا فليس علي ِهن جناح ان‬
ْ ْ َ َ َ ْ ‫اب ُه َّن َغ‬ َ َ
‫ين ۜ ٍة َوان ي َ ْس َت ْعفِف َن‬ َ ّ َ ‫ي ُم َت‬ َ ‫ض ْع َن ث َِي‬
teşhir etmek sizin dış elbise-
lerini çıkarmalarında kendi- ‫ات ب ِ ۪ز‬ٍ ‫بج‬ ِ ‫ي‬
lerine bir vebal yoktur. İffetli
ٰ‫ل ْعم‬ َْ ََ َ َْ ٌ ‫۪يع َعل‬ ٌ ‫الل َسم‬ ُ ّٰ ‫ي ل َ ُه َّنۜ َو‬ ٌْ‫خ‬ َ
davranmaları kendileri için ‫ ليس ع ا‬60 ‫۪يم‬
َ ‫ع ال ْ َمريض‬ ََ َ َ ٌ َ َ َْ َْ ََ َ َ ٌ َ َ
‫ح َر ٌج‬
daha hayırlıdır. Allah işitendir,
bilendir.
ِ ۪ ‫حرج ولع العر ِج حرج ول‬
61. Âmâya güçlük yoktur;
ُ ُ ْ َ ْ ُ ُ ُ ْ ُ ُ َْ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ٰٓ َ َ َ
topala güçlük yoktur; has- ‫وت‬ ِ ‫سم ان تاكلوا مِن بيوت ِم او بي‬ ِ ‫ولع انف‬
taya da güçlük yoktur. Sizin
ْ‫ِم‬ ُ َْ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ َّ ُ ُ ُ ْ َ ْ ُ َٓ ٰ
için de, gerek kendi evleri- ‫وت ا ِخوان‬ ِ ‫وت امهات ِم اوبي‬ ِ ‫ابائ ِم اوبي‬
َ ُ ْ َ َ ُ َ َ َ
ِ ‫وت اع َمامِ ْم ا ْو ُب ُي‬ ِ ‫وت اخ َوات ِ ْم ا ْو ُب ُي‬ ِ ‫ا ْو ُب ُي‬
nizde, gerekse babalarınızın
evlerinde, annelerinizin ev- ‫وت‬
ُ َ َ َ ُ ْ َ َ ُ
lerinde, erkek kardeşlerinizin
َ
evlerinde, kız kardeşlerinizin
‫وت خالت ِ ْم‬ ِ ‫وت اخ َوال ِ ْم ا ْو ُب ُي‬ ِ ‫ع َّمات ِ ْم ا ْو ُب ُي‬
ُ َ َ ُ َ ‫اتَ ُٓه ا َ ْو‬ ْ َ َ
evlerinde, amcalarınızın ev-
َ
lerinde, halalarınızın evlerin-
‫صد۪ي ِق ۜ ْم ليَْس َعليْ ْم‬ ِ ‫ا ْومَا َملك ُت ْم َمف‬
ً ُُ ْ ُْ َ َ َ َ ً َ ْ َ َْ ً َ ُ ُ َْ ْ َ ٌ َ ُ
de, dayılarınızın evlerinde,

‫جناح ان تاكلوا ج۪يعا او اشتات ۜا فا ِذا دخلتم بيوتا‬


teyzelerinizin evlerinde veya

ُ ْ َ ٰٓ َ ُ ّ َ َ
anahtarlarını uhdenizde bu-
ًۜ َ ّ َ ً َ َ َ ُ ّٰ ْ ْ ً َّ َ ْ ُ
‫سم تِية مِن عِن ِد اللِ مباركة طيِبة‬ ِ ‫فسلِموا ع انف‬
lundurduğunuz yerlerde ya-
hut dostlarınızın evlerinde
َ ُ َ ُ َّ َ َ ٰ ْ ُ ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ
۟ ‫ات ل َعل ْم ت ْعقِل‬
yemek yemenizde bir sakın-
ca yoktur. Toplu halde veya 61 ‫ون‬ ِ ‫كذل ِك يبِني الل لم الي‬
ayrı ayrı yemenizde de bir
sakınca yoktur. Evlere girdi-
ğiniz zaman, Allah tarafından
mübarek ve pek güzel bir ya-
şama dileği olarak kendinize
selâm verin. İşte Allah, dü-
şünüp anlayasınız diye size
âyetleri böylece açıklar.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


358 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

18. CÜZ ‫ورةُ انلُّور‬


َ ‫ُس‬ 358 FURKAN SÛRESİ gidenleri muhakkak ki Allah
bilmektedir. Bu sebeple, onun
ْ َ ٰ ٓ َ ُ َ َ ُ َ َ ِ َ ِ ُ َ َ ّٰ ُ َ ٰ َ َّ َ ُ ْ ُ ْ َ َّ emrine aykırı davrananlar,
‫ا ِنما المؤمِنون ال۪ين امنوا بِاللِ ورسول۪ واذا كنوا معه ع ام ٍر‬ başlarına bir belâ gelmesin-
َ ٰ ٓ ُ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ َّ َّ ُ ُ ْ َ ْ َ ّٰ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ den veya kendilerine elim bir
‫جام ٍِع لم يذهبوا حىت يستاذِنوهۜ ا ِن ال۪ين يستاذِنونك ا ۬ولئ ِك‬ azabın isabet etmesinden sa-
ْ ََْ ْ َ َ ُ‫اس َتا ْ َذن‬ْ ‫ول فَا َِذا‬ ّٰ َ ْ َ َّ
‫وك لِ َ ْعِض شان ِ ِه ْم فاذن‬ ۪ۚ ِ ‫۪ين يُؤم ُِنون بِاللِ َو َر ُس‬
kınsınlar.
‫ال‬ 64. Bilmiş olun ki, göklerde
ٌ ‫الل َغ ُف‬
َ ّٰ ‫الل ا َِّن‬ ّٰ َ ْ ْ َ ْ ُْ َ ْ ْ َ
ٌ ‫ور َرح‬ َۜ ‫اس َتغفِ ْر ل ُه ُم‬
ve yerde ne varsa Allah’ındır.
62 ‫۪يم‬ ‫ل ِمن شِئت مِنهم و‬ O, sizin ne yolda olduğunuzu
ً
‫ض ْم َب ْعض ۜا‬
ُ ْ ‫ ْم َك ُد َٓعءِ َب‬
‫ع‬
ُ ََْ
‫ن‬ ‫ي‬ ‫ب‬ ‫ل‬ ‫و‬ ُ
‫س‬ َّ
‫الر‬ َ
‫ء‬ ‫ع‬ َٓ ‫َل َتْ َعلُوا ُد‬ iyi bilir. Herkesin O’nun hu-
ِ ِ zuruna döndürüleceği günde
َ‫ح َذر َّال۪ين‬ ْ َ ْ َ ً َ ْ ُ ْ َ ُ َّ َ َ َ َ َّ ُ ّٰ ُ َ ْ َ ْ َ ise, yapmış oldukları şeyleri
ِ ‫قد يعلم الل ال۪ين يسللون مِنم ل ِواذاۚ فلي‬ onlara bildirir. Allah, her şeyi

ٌ ‫اب اَل‬ ٌ ‫۪يب ُه ْم َع َذ‬َ ‫۪يب ُه ْم ف ِتْ َن ٌة ا َ ْو يُص‬


َ ‫ون َع ْن ا َ ْمر ٓه ۪ا َ ْن تُص‬
َ ُ َُ hakkıyla bilendir.
63 ‫۪يم‬ ِ ‫يال ِف‬
َ َْ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ّٰ َّ َٓ َ
‫ض ق ْد َي ْعل ُم مَٓا ان ُت ْم َعليْ ۜهِ َو َي ْو َم‬ ِۜ ‫ات والر‬ ِ ‫ال ا ِن ِللِ ما ِيف السمو‬
ٌ ‫شٔ َعل‬ ْ َ ّ ُ ُ ّٰ َ ُ َ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ َ ْ َ َ ُ َ ْ ُ
64 ‫۪يم‬ ٍ ‫يرجعون ا ِلهِ فينبِئهم بِما ع ِملوۜا والل بِ ِل‬ 25 – FURKAN SÛRESİ

َ ِ ‫َو‬ ٌ َّ ّ َ ّ َْ ُْ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫ه‬ ‫كية‬ َ ِ ‫ك َّية َوم‬
ِ‫ه‬ ٌ
ِ ‫ان َم‬ ْ ‫الف ُرق َ ُان‬
ْ
ِ ‫سورة ِالفرق‬
َ ُ
Bismillâhirrahmânirrahîm
ً ٰ ً ٰ َ َ ُ ُ ْ ْ َ َ َ ٌ SÛRESİ
‫ايَة‬ ‫سبع َووسسببععو‬ ‫َسبٌْع‬
25 – FURKAN
‫نيَة‬ ‫ون ا‬ ْ َ
1. 2. Âlemler için uyarıcı
olsun diye kuluna Furkan’ı
َّ ‫ح ٰمن‬
‫الرح۪ي ِم‬ ْ َّ ّٰ
ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
indiren, göklerin ve yerin

َ ‫ون ل ِلْ َعالَم‬ َ ٰ َ َ َ ُْ َ َ َّ َ َ َ


hükümranlığı kendisine ait
َ ُ َ
‫۪ني‬ ‫ار َك ال۪ي ن َّزل الف ْرقان ع عبْ ِده۪ ِلك‬ ‫تب‬ olan, hiç evlat edinmeyen,

َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ ُ َ َّ َ ً َ
mülkünde ortağı bulunmayan,
ْ‫خ ْذ َو َ ًدلا َولَم‬ِ
َّ‫ل ْرِض َول َ ْم َيت‬
ِ ‫ ال۪ي ل ملك السمو‬1ۙ‫نذ۪يرا‬
‫ات وا‬
her şeyi yaratıp ona bir nizam
veren ve mukadderatını tayin
ً ‫شٔ َف َق َّد َرهُ َت ْقد‬ ْ َ َّ ُ َ َ َ َ ْ ُ ْ ٌ َ ُ َ ْ ُ َ
2 ‫۪يرا‬ ٍ ‫ك وخلق كل‬ ِ ‫شيك ِيف المل‬
۪ ‫ين ل‬
eden Allah, yüceler yücesidir.

62. Müminler, sadece Allah’a ve Resûlüne gönülden


inanmış kimselerdir. Onlar, o peygamber ile ortak bir iş
üzerindeyken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler.
Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah’a ve Resûlüne
iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin
istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar
için Allah’tan mağfiret dile; çünkü Allah mağfiret edicidir,
merhametlidir.
63. Peygamber’i, kendi aranızda birbirinizi çağırır
gibi çağırmayın. İçinizden, birini siper edinerek sıvışıp
KUR’AN-I KERİM MEALİ 359
ANA SAYFAYA DÖN

3. O’nu bırakıp, hiçbir şey 18. CÜZ ُ ْ َ‫ا‬


َ َ ‫ل ْز ُء اثلَّام َِن َع‬
‫ش‬ 359 FURKAN SÛRESİ

yaratamayan, bilakis kendile-


ri yaratılmış olan, kendilerine َ َُُْ ْ ُ َ ً ْ َ َ َُُْ َ ًَ ٰ ٓ ُ ْ ُ َ َّ َ
bile ne zarar ne de fayda ve- ‫واتذوا مِن دونِه۪ ال ِهة ل يلقون شيـٔا وهم يلقون‬
remeyen, öldürmeye, hayat
َ ُ ْ َ َ َ ً ْ َ َ َ ًّ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ
vermeye ve ölüleri yeniden ‫س ِهم ضا ول نفعا ول يملِكون‬ ِ ‫وليملِكون ِلنف‬
َ َ َ َّ َ َ َ ً ‫َم ْوتًا َو َل َحيٰوةً َو َل ن ُ ُش‬
‫۪ين كف ُٓروا‬
diriltip kabirden çıkarma-
ya güçleri yetmeyen tanrılar ‫ وقال ال‬3 ‫ورا‬
edindiler.
ُ َٓ ْ َ َ َ ُ َ ٰ ٌ ْ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َ ُ ٰ َ ْ ٌ ْ ٓ َّ َٓ ٰ ْ
4. İnkâr edenler: Bu, olsa ۫ ‫ا ِن هذا ا ِل ا ِفكۨافتيه واعنه عليهِ قوم اخروۚنۛ فقد ج‬
‫اؤ‬
olsa onun uydurduğu bir ya-
َ ِ َ‫اك َتَ َب َها ف‬ْ َ َّ َ ْ ُ َ َ ُٓ َ َ ً ‫ظُلْمًا َو ُز‬
landır. Başka bir zümre de bu ‫ه‬ ‫ وقالوا اساط۪ي الول ۪ني‬4 ۛ ۚ‫ورا‬
hususta kendisine yardım et-
miştir, dediler. Böylece onlar
َّ‫ قُ ْل اَن ْ َز َ ُل اَّل۪ي َي ْعلَ ُم الِّس‬5 ‫۪ي‬ ً ََ ًَ ْ ُ َْ َ ٰ ْ ُ
‫تمل عليهِ برة واص‬
hiç şüphesiz zulme ve iftiraya ُ ََ ً َ ً ُ َ َ َ ُ َّ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ
meyledenlerdir. ‫ وقالوا‬6 ‫ض ا ِنه كان غفورا رح۪يما‬ ِۜ ‫ات والر‬ ِ ‫ِيف السمو‬
5. Yine onlar dediler ki:
َ ْ َْ ْ َ َ َ َ َّ ُ ُ ْ َ ُ َّ َ ٰ َ‫م‬
Bunlar, onun, başkasına yaz- ِ ۜ ‫ال هذا الرسو ِل ياكل الطعام ويمش۪ى ِيف السو‬
‫اق‬ ِ
َ ٰٓ ْ َ ً ‫ون َم َع ُه نَذ‬َ ُ َ َ ٌ َ َ ْ َ َ ْ ُ َٓ ْ َ
ِ‫ ا ْو يُلق ا ِلْه‬7 ۙ‫۪يرا‬
dırıp da kendisine sabah-ak-
şam okunmakta olan, önceki- ‫لول ان ِزل ا ِلهِ ملك فيك‬
َ َّ َ َ ْ ُُ ْ ٌ َ ُ ُ َ َ ٌْ َ
‫ن ا ْو تون ُل َج َّنة يَاكل مِن َه ۜا َوقال الظال ُِمون‬
lere ait masallardır.
6. De ki: Onu göklerdeki ve ‫ك‬
yerdeki gizlilikleri bilen Allah
‫ض ُبوا‬ َ َ ‫ اُنْظُ ْر َكيَْف‬8 ‫ورا‬ ً ‫ح‬ ُ ‫ون ا َِّل َر ُج ً َم ْس‬ َ ُ َّ َ ْ
‫ا ِن تبِع‬
indirdi. Şüphesiz O, çok ba-
ğışlayıcıdır, engin merhamet َ‫ارك‬ َ ‫ َت َب‬9۟ ‫ي‬ ً َ َ ُ َ ْ َ َ َ ُّ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ
sahibidir. ۪‫لك المثال فضلوا ف يستط۪يعون سب‬
َْ َّ َ َ ٰ ْ ً ْ َ َ َ َ َ َ َ َٓ ْ ٓ َّ
7. Onlar şöyle de dediler:
‫ات ت ۪ري‬ ٍ ‫الي ا ِن شاء جعل لك خيا مِن ذل ِك جن‬ ۪
َ َ ْ َ ْ َ َ ُۙ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ
Bu ne biçim peygamber; ye-
mek yiyor, çarşılarda dolaşı- ُ‫ بَ ْل َك َّذبوا‬10 ‫ورا‬ ً ‫ك قُ ُص‬ ‫مِن تتِها النهار ويجعل ل‬
yor! Ona bir melek indirilmeli,
kendisiyle birlikte o da uyarıcı
11 ۚ‫۪يا‬ ً ‫اعةِ َسع‬ َ ‫الس‬ َّ ‫اعةِ َوا َ ْع َت ْدنَا ل َِم ْن َك َّذ َب ب‬ َ َّ‫بالس‬
olmalıydı! ِ ِ
8. Yahut kendisine bir ha-
zine verilmeli veya kendisin-
den yiyip içtiği bir bahçesi 10. Allah’ın şanı yücedir ki, O; dilerse sana bunlardan
olmalıydı! Değil miydi? O daha iyisini, altlarından ırmaklar akan bahçeleri verir ve
zalimler: Siz, ancak büyüye sana saraylar ihsan eder.
tutulmuş bir adama uymakta- 11. Onlar üstelik kıyameti de yalan saydılar. Biz ise, kı-
sınız! Dediler. yameti inkâr edenler için alevli bir ateş hazırladık.
9. Senin hakkında bak ne
biçim temsiller getirdiler! Artık
onlar sapmışlardır ve hiçbir
yol da bulamazlar.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


360 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ ُْ َُ ُ
18. CÜZ ‫ان‬
ِ ‫ سورة الفرق‬360 FURKAN SÛRESİ 16. Onlar için orada ebedî
kalmak üzere diledikleri her
ً َ َ ً ُّ َ َ َ َ ُ َ َ ‫ك‬ َ َ ْ ْ ََُْ َ şey vardır. İşte bu, Rabbinin
12 ‫۪يد س ِمعوا لها تغيظا وزف ۪يا‬ ٍ ‫ان بع‬ ٍ ‫ا ِذا راتهم مِن م‬ yerine getireceğini bildirdiği
َ ُ َ َ َ َّ َ ُ ً ّ َ ً َ َ َ ْ ُ ْ ُ َٓ
‫۪ني دع ْوا ه َنال ِك‬ ‫َواِذا القوا مِنها مكانا ضيِقا مقرن‬
bir vaattir.
17. O gün Rabbin onları ve
ً ‫اد ُعوا ُث ُب‬ ْ َ ً َ ً ُُ َ ْ َْ ُ ْ َ َ ً ‫ُث ُب‬ Allah’tan başka taptıkları şey-
‫ورا‬ ‫حدا و‬ ِ ‫ لتدعوا الوم ثبورا وا‬13 ‫ورۜا‬ leri toplar da, der ki: Şu kulla-
ْ َّ ْ ُ ْ ُ َّ َ ْ َ ٌ ْ َ َ ٰ َ ْ ُ ً َ
َۜ ‫ل اتل۪ى ُوع َِد ال ُم َّت ُق‬
rımı siz mi saptırdınız, yoksa
‫ون‬ ِ ‫ قل اذل ِك خي ام جنة ال‬14 ‫كث۪يا‬ kendileri mi yoldan çıktılar?
َ ُ َٓ َ َ َ ْ ُ َ ً َ َ ً ٓ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ
‫ لهم ف۪يها مايشاؤ۫ن‬15 ‫كانت لهم جزاء ومص۪يا‬
18. Onlar: Seni tenzih ede-
riz. Seni buyruğun hilafına
ْ‫ش ُهم‬ ُ ُ ْ‫ َو َي ْو َم َي‬16 ‫ك َو ْع ًدا َم ْس ُؤ ً۫ل‬ َ َّ َٰ َ َ َ َ
ِ ‫۪ين كان ع رب‬ ۜ ‫ادل‬ ِ ‫خ‬
evliya edinmek bize yaraş-
maz; fakat onlar ve ataları
ْ َ ْ َ ْ َ ُ ُ َ ّٰ ُ ْ َ ُُْ َ َ َ
‫ون اللِ ف َيقول َءان ُت ْم اضلل ُت ْم‬
senin rahmetin karşısında şı-
ِ ‫وما يعبدون مِن د‬ mardılar, sonunda zikri unut-
َ َ َ ْ ُ ُ َ َ َّ ُّ َ ُ ْ َ َٓ ُ ٰٓ
‫ قالوا سب‬17 ‫الس ۪بيۜل‬ ‫ع َِباد۪ي هؤ۬لءِ ام ه ْم ضلوا‬
tular, derler.
‫حانك‬ 19. İşte onlar, söyledikleri-
َ‫خ َذ م ِْن ُدون َِك م ِْن ا َ ْو ِلَٓاء‬ َّ‫ان يَنْ َبغ۪ى َنلَ ٓا ا َ ْن َنت‬ َ َ َ
‫ما ك‬
ِ
nizde sizi yalancı çıkardılar.
Artık ne azabınızı geri çevi-
ً‫ال ِْك َر َوَكنُوا قَ ْوما‬ ّ َ َ ْ ُ َ ٓ َ ٰ َ ْ ُ َ ْ َّ َ ْ ٰ َ
‫حّٰىت ن ُسوا‬ ‫ن متعتهم واباءهم‬ ِ ‫ول‬
rebilir, ne de bir yardım temin
ۚ edebilirsiniz. Emri ilahi hila-
َ ُ َ ْ َ َ َ ۙ َ ُ ُ َ َ ْ ُ ُ َّ َ ْ َ َ ً ُ‫ب‬ fına zulmedenlere büyük bir
‫۪يعون‬ ‫ فقد كذبوكم بِما تقولون فما تستط‬18 ‫ورا‬ azap tattıracağız!
َ ْ ُ ُ ْ ْ ً ْ َ‫صفًا َو َل ن‬
‫راۚ َو َم ْن َيظل ِ ْم مِن ْم ن ِذق ُه َعذابًا‬ ْ َ 20. Senden önce gönder-

ْ‫۪ني ا َّ ِٓل ا َِّن ُهم‬


diğimiz bütün peygamberler
َ ‫ك م َِن ال ْ ُم ْر َسل‬ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ
‫ وما ارسلنا قبل‬19 ‫ك ۪بيا‬ ً َ de hiç şüphesiz yemek yerler
ve çarşılarda dolaşırlardı. Si-
َ‫ج َعلْنا‬ َ ‫اق َو‬ َ ْ َْ َ ُ ْ َ َ َ َ َّ َ ُ ُ ََْ zin bir kısmınızı diğer bir kıs-
ِ ۜ ‫لاكلون الطعام ويمشون ِيف السو‬ mınıza imtihan vesilesi kıldık;
ً ‫ك بَص‬ َ ُّ َ َ َ َ َ ُ ْ َ َ ًۜ َ ْ ْ ُ َ ْ
ۚ ‫َبعض ْم ِلَعٍض ف ِتنة اتص ِب‬
bakalım sabredecek misiniz?
20 ۟‫۪يا‬ ‫ون وكن رب‬ Rabbin her şeyi hakkıyla gör-
mektedir.

12. Cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerini gö-


rünce, onun müthiş kaynayışını ve uğultusunu işitirler.
13. Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine
atıldıkları zaman, oracıkta yok olmayı isterler.
14. Bugün yalnızca bir defa yok olmayı istemeyin; aksi-
ne birçok defalar yok olmayı isteyin!
15. De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vaat
edilen ebedilik cenneti mi? Orası, onlar için bir mükâfattır
ve varılacak yerdir.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 361
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ‫اتلاس َِع َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬361
َّ ‫ل ْز ُء‬
21.Bizim huzurumuzda 19. CÜZ FURKAN SÛRESİ

hesap vermeyi kabul edeme-


ُ َ ٰٓ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ َٓ ْ َ َ َ َٓ َ ُ ْ َ َ َ َّ َ َ َ
‫وقال ال۪ين ل يرجون ل ِقاءنا لول ان ِزل علينا الملئ ِكة‬
yenler: Bize ya melek indiril-
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬
meliydi ya da Rabbimizi gör-
ً ‫سه ْم َو َع َت ْو ُع ُت ًّوا َكب‬ ُ ْ َ ٓ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ ٰ َ ْ َ
19
meliydik, dediler. And olsun ki
onlar kendileri hakkında kibre 21 ‫يا‬ ۪ ِ ِ ‫او نرى ربن ۜا لق ِد استكبوا ۪يف انف‬
َ ُ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ٰ ْ ُ َ َ َ ٰٓ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ
‫۪ني َو َيقولون‬
kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri
gitmişlerdir. ‫يوم يرون الملئ ِكة ل بشى يومئ ٍِذ ل ِلمج ِرم‬
ُ‫ج َعلْ َناه‬ َ َ‫ َوقَ ِد ْم َٓنا ا ِٰل َما َعملُوا م ِْن َع َمل ف‬22 ‫ورا‬ ً ‫ج‬ ُ ْ‫ج ًرا َم‬ ْ ‫ح‬
ِ
22. Melekleri görecekleri
ٍ ِ
gün, işte o gün günahkârlara
ًّ‫ي ُم ْس َت َقرا‬ ٌ ْ ‫ال َّنةِ يَ ْو َمئ ِذ َخ‬ َ ْ ُ َ ْ َ ً ‫اء َمنْ ُث‬ ً ٓ‫َه َب‬
sevinç haberi verilmeyecektir ٍ ‫ اصحاب‬23 ‫ورا‬
َ ّ ُ َ َ َ ْ ُ َٓ َّ ُ َّ َ َ َ ْ َ َ ً ْ َ ‫َوا‬
ِ ‫ ويوم تشقق السماء بِالغم‬24 ‫ح َس ُن َم۪ي‬
“yasaktır” denilecektir.
23. Onların yaptıkları her ‫ام ون ِزل‬
َ َ ْ َّ ُّ َ ْ ُ ْ ْ َ ً ْ َ ُ َ ٰٓ َ ْ
‫ِلرح ٰ ِۜن َوكن يَ ْومًا‬ ‫ ال ُملك يَ ْو َمئ ٍِذ ۨالق ل‬25 ‫ني‬
bir işi ele alırız da onları sa-
çılmış zerreler haline getiririz. ۪ ‫الملئ ِكة ت‬
ٰ َ َّ ُّ ً ‫ين َعس‬ َ ْ ََ
24. O gün cennetliklerin
ِ‫ َو َي ْو َم َي َعض الظال ُِم ع يَ َديْه‬26 ‫۪يا‬ َ ‫كاف ِر‬
۪ ‫ع ال‬
ً َّ َ ْ َ َ ُ ُ َ
kalacakları çok iyi ve dinlene-
َ ُ ‫اتَ ْذ‬
cekleri yer de pek güzeldir.
‫ يَا َويْل ٰىت‬27 ‫الر ُسو ِل َس ۪بي‬ َّ ‫ت َم َع‬ ‫يقول يا لِن‬
25. O gün gökyüzü be-
َ‫ال ِْكر َب ْعد‬ ّ َ َّ َ َ ْ َ َ ً َ ً َ ُ ْ َّ َ ْ َ َ ْ َ
yaz bulutlar ile yarılacak
ِ ‫ لقد اضلن۪ى ع ِن‬28 ‫لن۪ى لم اتِذ فنا خ۪ي‬
ve melekler bölük, bölük ُ ُ َّ َ َ َ ً ُ َ َ ْ ْ ُ َ ْ َّ َ َ َ َ َٓ ْ
indirileceklerdir. ‫ وقال الرسول‬29 ‫ان خذول‬ ِ ‫ن وكن الشيطان ل ِِنس‬ ۜ ۪ ‫ا ِذ جاء‬
َ ٰ َ ُ ‫اتَ ُذوا ٰه َذا الْ ُق ْرا ٰ َن َم ْه‬َّ َ َّ ّ َ َ
‫ َوكذل ِك‬30 ‫ورا‬ ً ‫ج‬ ‫ب ا ِن ق ْوِم‬
26. İşte o gün de, gerçek
mülk çok merhametli olan ِ ‫يا ر‬
َ َ ٰ َ َ ْ ُ ْ َ ًّ ُ َ ّ َ ّ ُ َ ْ َ َ
‫۪ني َوكف ب ِ َر ّبِك هادِيًا‬ ۜ ‫ب عدوا مِن المج ِرم‬
Allah’ındır. Kâfirler için ise
pek çetin bir gündür o. ٍ ِ ‫جعلنا ل ِك ِل ن‬
ُ ٰ ُ ْ َ َ ُ َ َ َ َ َ َّ َ َ َ ً ‫َونَص‬
27. O gün, zalim kimse el-
‫۪ين كف ُروا ل ْول ن ّ ِزل َعليْهِ الق ْران‬ ‫ وقال ال‬31 ‫۪يا‬
ً ْ َ ُ َ ْ َّ َ َ َ َ َ ُ َ ّ َ ُ َ ٰ َ ً َ َ ً َ ْ ُ
lerinin üzerini ısırıp şöyle der:
Keşke o peygamberlerin ge- 32 ‫حدةۚ كذل ِك نلِ بِت بِه۪ فؤادك ورتلناه ترت ۪ي‬ ِ ‫جلة وا‬
tirdiği yolu kabul etseydim!
28. Keşke Allah’ın tertip
ettiğini sevgilim edinseydim!
31. İşte biz böylece her peygamber için günahkârlar-
29. Çünkü o zikir bana gel- dan düşmanlar peydâ ettik. Hidayet verici ve yardım edici
mişken o, hakikaten beni on- olarak Rabbin yeter.
dan saptırdı. Şeytan insanı
yüzüstü bırakıp rezil rüsvay 32. İnkâr edenler: Kur’an ona topluca indirilmeli değil
eder. miydi? Dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için
ve onu tane tane okuyasın diye böyle yaptık.
30. Dedi ki: Ey Rabbim!
Doğrusu kavmim Kur’an’ı
terk ettiler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


362 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ ُْ َُ ُ
19. CÜZ ‫ان‬
ِ ‫ سورة الفرق‬362 FURKAN SÛRESİ 37. Nuh kavmine gelince,
peygamberleri yalanladıkla-
ً ْ َ َ َ ْ َ َ ّ َ ْ َ َ ْ َّ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َ rında onları, suda boğduk ve
33 ‫جئناك بِال ِق واحسن تفس۪يۜا‬ ِ ‫ول ياتونك بِمث ٍل ا ِل‬ kendilerini insanlar için bir ib-

ٌّ‫ِك َش‬ َ ٰ ٓ ُ ۙ َ َّ َ َ ٰ ْ ُ ُ ٰ َ َ ُ َ ْ ُ َ َّ َ ret yaptık. Zalimler için acıklı


‫ال۪ين يشون ع وجوهِ ِهم ا ِل جهنم ا ۬ولئ‬ bir azap hazırladık.

َ‫َاب‬ ْ َ ُ َْ َٰ ْ َ َ َ ً ُّ َ َ ً َ َ
ِ ‫ ولقد اتينا موس ال‬34۟ ‫مكانا َواضل َس ۪بي‬
38. Âd’ı, Semûd’u, Res
halkını ve bunlar arasında
َ ْ ْ َُ َ ٰ َ َ ْ َ َ
‫ فقل َنا اذه َبٓا‬35 ۚ‫ج َعل َنا َم َع ُٓه اخاهُ ه ُرون َو ۪زيرًا‬
daha birçok nesilleri de…
‫و‬
ُ َ ْ َّ َ َ َ َ ٰ ُ َّ َ َ َّ ِ ْ َ ْ َ
39. Onların her birine mi-

36 ‫۪يۜا‬ ً ‫اه ْم تَ ْدم‬ ‫ا ِل القوم ال۪ين كذبوا بِايات ِن ۜا فدمرن‬ saller getirdik; hepsini kırdık
geçirdik.
ُ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ ُّ َّ َ َ ُ َ
‫ج َعل َناه ْم‬ ‫وح لمَّا كذبُوا الرسل اغرقناهم و‬ ٍ ‫َوق ْو َم ن‬ 40. And olsun ki, bunlar

ً َ ً َ َ َ َّ َْ ْ َ ً ٰ
belâ ve felâket yağmuruna
‫ َو َعدا‬37 ۚ‫ابا ال۪يمًا‬ ‫ِلناِس ايَةۜ َواع َتدنا ل ِلظالِم۪ني عذ‬ َّ ‫ل‬ tutulmuş olan o beldeye uğ-

َ َ ٰ َ ْ َ ً ُ ُ َ ّ َّ َ َ ْ َ َ َ ُ َ َ
ramışlardır. Peki, onu gör-
ً
38 ‫وثمود۬ا واصحاب الر ِس وقرونا بني ذل ِك كث۪يا‬ müyorlar mıydı? Hayır, bun-

ْ‫ َولَ َق ْد اَتَوا‬39 ‫يا‬ ًّ ُ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ًّ ُ َ


lar öldükten sonra dirilmeyi
ً ‫بنَا تَْب‬ ْ َّ ‫ك َت‬ ‫وك ضبنا ل المثال ۘو‬
۪
kabul etmeyenlerdir.

ُ ُ َ ْ َ َ َ ْ َّ َ َ َ ْ َ ْ ُ ٓ َّ َ ْ َ ْ َ َ
41. Seni gördükleri zaman:
‫ع القريةِ اتل۪ى ام ِطرت مطر السو ۜ ِء افلم يونوا‬ «Bu mu Allah’ın peygamber
َ َ ً ‫ون ن ُ ُش‬ َ ُ َْ َ ُ َ َْ ََْ ََ
‫ َواِذا َرا ْو َك‬40 ‫ورا‬
olarak gönderdiği!» diyerek
‫يرونهاۚ بل كانوا ل يرج‬ hep seni alaya alıyorlar.
ً ُ ّٰ ‫ث‬ َ َ َ َّ َ ٰ َ ً ُ ُ َّ َ َ ُ َّ َ ْ
41 ‫الل َر ُسول‬
42. «Şayet biz tanrılarımı-
‫خذونك ا ِل هزوۜا اهذا ال۪ي بع‬ ِ ‫ا ِن يت‬ za inanmakta sebat göster-
َ َ َ ْ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َ ٰ ْ َ َ ُّ ُ َ َ َ ْ
‫بنا َعليْ َهۜا َو َس ْوف‬
meseydik, gerçekten o bizi
‫ضلنا عن ال ِهتِنا لول ان ص‬ ِ ‫ا ِن كاد ل‬ neredeyse tanrılarımızdan

َ‫ ا َ َراَيْت‬42 ‫ي‬ ً َ ُّ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ saptıracaktı» diyorlar. Azabı


‫يعلمون ح۪ني يرون العذاب من اضل س ۪ب‬ gördükleri zaman, kimin yolu-
ً َ ْ َ َ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ ُ ٰ َ ُ َ ٰ َ َ َّ َ nun sapık olduğunu bilecek-
ۙ
43 ‫م ِن اتذ ا ِلهه هوي ۜه افانت تون عليهِ وك۪ي‬ ler!
43. Kötü duygularını ken-
disine tanrı edinen kimseyi
gördün mü? Şimdi ona sen
33. Onların sana getirdikleri hiçbir temsilin, sana doğru-
mi vekil olacaksın?
sunu ve daha açığını getirmeyelim.
34. Cehennemde yüzükoyun toplanacak olanlar var ya;
işte onlar, yerleri en kötü, yolları en sapık olanlardır.
35. And olsun biz Mûsâ’ya Kitab’ı verdik, kardeşi Ha-
run’u da ona yardımcı yaptık.
36. «Âyetlerimizi yalan sayan kavme gidin» dedik. So-
nunda, onları yerle bir ediverdik.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 363


ANA SAYFAYA DÖN

44. Yoksa sen, onların ço- 19. CÜZ َ َ ‫اتلاس َِع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬363
َّ ‫ل ْز ُء‬ FURKAN SÛRESİ

ğunun gerçekten söz dinle-


yeceğini yahut düşüneceğini
َّ ْ ُ ْ َ ُ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ
mi sanıyorsun? Hayır, onlar ‫ون ا ِن هم ا ِل‬ ۜ ‫ام تسب ان اكثهم يسمعون او يعقِل‬
hayvanlar gibidir, hatta hay-
َ ْ َ َ ّ َ ٰ َ َ ْ ََ ً َ ُّ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ
vandan da aşağıdırlar. ‫ الم تر ا ِل ربِك كيف‬44۟ ‫ام بل هم اضل س ۪بي‬ ِ ‫كلنع‬
45. Rabbinin gölgeyi nasıl
ْ‫الش ْمَس َعلَيه‬ َّ َ ْ َ َ َّ ُ ً َ ُ َ َ َ َ َ َٓ ْ َ َ َّ ّ َّ َ
uzattığını görmedin mi? Eğer ‫الظل ۚولو شاء لعله ساكِناۚ ثم جعلنا‬ ِ ‫مد‬
َ َّ ُ ً ‫ضا يَس‬ ً ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َّ ُ ۙ ً َ
‫ َوه َو ال۪ي َج َعل‬46 ‫۪يا‬
dileseydi, onu elbette hare-
ketsiz de kılabilirdi. Sonra biz ‫ ثم قبضناه ا ِلنا قب‬45 ‫دل۪ي‬
ً ‫ار ن ُ ُش‬ َ ‫ ُم َّالْ َل لِ َاسًا َوانلَّ ْو َم ُس َباتًا َو َج َع َل انلَّ َه‬ ُ َ
güneşi, ona delil kıldık.
46. Sonra onu yavaş ya- 47 ‫ورا‬ ‫ل‬
ْ َْ َ ْ ‫ي َر‬ ْ ‫ني يَ َد‬ َ ْ ‫شا َب‬ ً ْ ُ ‫اح ب‬ َ ‫الر َي‬ ّ ‫الٓى ا َ ْر َس َل‬ َّ َ ُ َ
‫حت ِ ۚه۪ َوان َزنلَا‬
vaş kendimize çektik.
ِ ۪ ‫وهو‬
َْ َ ً َٓ َٓ َّ َ
47. Sizin için geceyi örtü,
ُ‫لةً َميْتًا َون ُ ْسق َيه‬ َ َ ْ ُ
‫ نلِ حِي بِه۪ ب‬48 ‫مِن السماءِ ماء طهورا‬ۙ ً ُ
ِ
uykuyu istirahat kılan, gündü-
zü de dağılıp çalışma zamanı
yapan, O’dur. ْ‫ص ْف َناهُ بَيْ َن ُهم‬ َّ َ ‫ َولَ َق ْد‬49 ‫۪يا‬ ً ‫اس َكث‬ َّ ِ َ ‫م َِّما َخلَ ْق َٓنا اَنْ َعامًا َواَن‬
َ‫ َول َ ْو شئْ َنا َلَ َعثْنا‬50 ‫ورا‬ ُ ُ َّ َ ْ َ ٓ ٰ َ َ ُ َّ َّ َ
48. 49. Rüzgârları rahme-
tinin önünde müjdeci olarak
ِ ً َّ
‫ِلذكرواۘ فاب اكث انلاِس ا ِل كف‬ ُ
َ ْ ُ َ َ ًۘ َ َ ْ َ ّ ُ
gönderen O’dur. Biz, ölü top-
ُ ْ
rağa can vermek, yarattığı-
۪‫ين َو َجاهِده ْم بِه‬ َ ‫كاف ِر‬
۪ ‫ال‬ ِ‫ع‬ ‫ط‬
ِ ‫ ف ت‬51 ‫۪يف ك ِل قري ٍة نذ۪يرا‬
ْ َ ٰ ْ َْ َ َ َ َّ ُ ً ‫ادا َكب‬
mız nice hayvanlara ve nice
ً َ
insanlara su sağlamak için
‫ح َريْ ِن هذا َعذ ٌب‬ ‫ َوه َو ال۪ي مرج ال‬52 ‫يا‬ ۪ ‫جه‬ ِ
ْ َ ً َ َْ َ ََُْ َ َ َ َ ٌ َ ُ ٌ ْ َ ٰ َ ٌ َُ
gökten tertemiz su indirdik.
50. And olsun bunu, insan- ‫حج ًرا‬ ِ ‫فرات وهذا مِلح اجاج ۚ وجعل بينهما برزخا و‬
َ َ َ َ ً َ َ َْٓ َ َ َ َ َّ ُ ُ ْ‫َم‬
‫ج َعل ُه ن َس ًبا‬ ‫ َوه َو ال۪ي خلق مِن الماءِ بشا ف‬53 ‫ورا‬ ً ‫ج‬
ların öğüt almaları için, arala-
rında çeşitli şekillerde anlat-

ّٰ ُ ْ َ ُُْ َ َ َ َ ُّ َ َ َ َ ً ْ َ
mışızdır; ama âdemoğlunun
çoğu küfürlerinde ısrar etmiş- ‫الل‬
ِ ِ ‫ون‬ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ون‬ ‫د‬ ‫ب‬ ‫ع‬ ‫ي‬ ‫و‬ 54 ‫ا‬ ً
‫۪ير‬ ‫د‬ ‫صهرا ۜ وكن ربك ق‬ ِ ‫و‬
lerdir.
ً َ ّ َ ٰ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ ُّ ُ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ
51. Şayet dileseydik, elbet 55 ‫مال ينفعهم ول يضه ۜم وكن الكاف ِر ع ربِه۪ ظ ۪هيا‬
her beldeye bir uyarıcı gön-
derirdik.
52. O halde, kâfirlere bo- 54. O sudan bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyet ba-
yun eğme ve bununla onlara kımından akrabağlığına dönüştüren O’dur. Rabbinin her
karşı olanca gücünle büyük şeye gücü yeter.
bir savaş ver! 55. Allah’ı bırakıp kendilerine ne fayda ne de zarar vere-
53. Birinin suyu tatlı ve meyen şeylere kulluk ediyorlar. İnkârcı olan kimse Rabbine
susuzluğu giderici, diğerinin- karşı uğraşıp durmaktadır.
ki tuzlu ve acı iki denizi salı-
veren ve aralarına bir engel,
aşılmaz bir set koyan O’dur.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


364 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ ُْ َُ ُ
19. CÜZ ‫ان‬
ِ ‫ سورة الفرق‬364 FURKAN SÛRESİ ratan, sonra Arş’ı yed-inde
tutan Rahmân’dır. Bunu bir
ْ‫م‬ ُ ُ َ ْ َ َٓ ْ ُ ً َ َ ً ّ َ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ bilene sor.
‫ قل ما اسـٔل‬56 ‫وما ارسلناك ا ِل مبِشا ونذ۪يرا‬
ً َ ّ َ ٰ َ َّ َ ْ َ َ َٓ ْ َ َّ ْ َ ْ ْ َ َ
60. Onlara: Rahmân’a
57 ‫خذ ا ِل ربِه۪ س ۪بي‬ ِ ‫عليهِ مِن اج ٍر ا ِل من شاء ان يت‬ secde edin! Denildiği zaman:

ٰ ََ َْ ْ ّ ََ ُ َُ َ َّ ّ َ ْ َ َ ْ َّ َ َ َ
«Rahmân da neymiş! Bize
۪‫ح ال۪ي ل يموت وسبِح ِبم ِد ۪هۜ وكف بِه‬ ِ ‫وتوك ع ال‬
emrettiğin şeye secde eder

َ َْ َ َ‫ اََّل۪ي َخل‬58ۛ ‫يا‬


miyiz hiç!» derler ve bu emir
َ ُُ
‫ات َوال ْرض‬ ِ َ
‫و‬ ٰ
‫م‬ َّ
‫الس‬ ‫ق‬ ۚ ً ‫وب ع َِبادِه۪ خ ۪ب‬ ِ ‫بِذن‬
onların küfrünü arttırır.

ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َ ْ َّ ُ َّ َ َّ ََُْ َ
‫ش ۛ ا َّلرح ٰ ُن‬ ۚ ِ ‫َوما بينه َما ۪يف ِستةِ ايا ٍم ثم استوى ع العر‬
61. Gökte burçları var
eden, onların içinde bir çerağ
ُ َ ْ َّ
‫ِلرح ٰ ِن قالوا‬ ‫ج ُدوا ل‬ ُ ‫اس‬ْ ‫۪يل ل َ ُه ُم‬
َ َ َ ً ‫فَ ْس َـ ْٔل به۪ َخب‬
ve nurlu bir ay barındıran
‫ واِذا ق‬59 ‫يا‬ ۪ ِ
ٌ‫َس ْج َدة‬ Allah, yüceler yücesidir.

َ ‫ َت َب‬60 ۟‫ورا‬ ً ‫اد ُه ْم ُن ُف‬ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ُ ُ ْ َ َ ُ ٰ ْ َّ َ َ


‫ار َك‬
62. İbret alıp şükretmeleri
‫وما الرحنۗ انسجد ل ِما تامرنا وز‬ için, gece ile gündüzü birbiri
ً‫ساجًا َو َق َمرا‬ َ ِ ‫۪يها‬ َ ‫وجا َو َج َع َل ف‬ َّ ‫َّال۪ي َج َع َل يف‬
ً ‫الس َٓماءِ بُ ُر‬ ardınca getiren de O’dur.
ِ
َ َ َ ْ َ ً َ ْ َ َ َّ َ َ ْ َّ َ َ َ َّ َ ُ َ ً ‫ُمن‬
63. Rahmân’ın kulları on-
‫خلفة ل ِمن اراد‬ ِ ‫ وهو ال۪ي جعل الل وانلهار‬61 ‫۪يا‬ lardır ki, yeryüzünde tevazu

َ ُ ْ َ َ َّ ٰ ْ َّ ُ َ َ ُ ُ َ َ َ ْ َ َ َّ َّ َ ْ َ
ile yürürler ve kendini bilmez
‫ وعِباد الرح ِن ال۪ين يمشون‬62 ‫ان يذكر او اراد شكورا‬ ً kimseler onlara laf attığında

َ ُ َ َ ُ َْ ُ ُ َ َ َ َ َ ً ْ َ ْ َ ْ َ َ
dahi «Selam!» derler;
63 ‫الاهِلون قالوا َسمًا‬ ‫ع الرِض هونا واِذا خاطبهم‬ 64. Onlar ki, gecelerini
َ ُ ُ َ َّ َ َ ُ َ َ َّ َ
‫۪ين َيقولون‬ ‫ وال‬64 ‫يتون ل َِر ّب ِ ِه ْم ُس َّج ًدا َوق َِيامًا‬
Rablerine secde ederek ve
‫وال۪ين ي ۪ب‬ kıyama durarak geçirirler.
َ َ َ َ َّ
‫اب َج َه َّن َمۗ ا ِن عذ َاب َها كان‬ َ ‫َر َّب َنا اْصْف َع َّنا َع َذ‬ 65. Ve şöyle derler: Rabbi-
ِ miz! Cehennem azabını üze-
َٓ َ َّ َ َ َ ْ َ َٓ َ َّ َ
‫۪ين ا ِذا‬ ‫ وال‬66 ‫اءت ُم ْس َتق ًّرا َو ُمقامًا‬ ‫ ا ِنها س‬65 ۗ‫غ َرامًا‬
rimizden sav. Çünkü o geçici
değil.
َ َ ٰ ََْ َ ََ ُُ ْ َ َْ َ ُ ْ ُ َْ ُ ََْ
67 ‫ني ذل ِك ق َوامًا‬ ‫سفوا ولم يقتوا وكن ب‬ ِ ‫انفقوا لم ي‬
66. Orası cidden ne kötü
bir kalınacak ve ikamet edile-
cek yeridir!

56. Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönder- 67. Onlar ki, harcadıkla-
dik. rında ne israf ne de cimrilik
ederler; ikisi arasında orta bir
57. De ki: Buna karşılık, sizden, Rabbine doğru bir yol
yol tutarlar.
tutmayı dileyen kimseler olmanız dışında herhangi bir üc-
ret istemiyorum.
58. Sen ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip da-
yan. O’nu Hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından ha-
berdar olan ancak O’dur.
59. Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde ya-

KUR’AN-I KERİM MEALİ 365


ANA SAYFAYA DÖN

68. Yine onlar ki, Allah’tan 19. CÜZ َ َ ‫اتلاس َِع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬365
َّ ‫ل ْز ُء‬ FURKAN SÛRESİ

gayrıyı ilah edinmezler.


Allah’ın haram kıldığı cana
َ ْ َّ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ َ ٰ ً ٰ ّٰ َ َ َ ُ ْ َ َ َ َّ َ
haksız yere kıymazlar ve ‫وال۪ين ل يدعون مع اللِ ا ِلها اخر ول يقتلون انلفس‬
zina etmezler. Bunları yapan,
َ ٰ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ َ ّ َْ َّ ُ ّٰ َ َّ َ َّ
günahını bulur; ‫ون ومن يفعل ذل ِك‬ ۚ ‫اتل۪ى حرم الل ا ِل بِال ِق ول يزن‬
69. Kıyamet günü azabı
۪۫‫ل ف۪يه‬ ْ ُ ْ‫اب يَ ْو َم الْقِيٰ َمةِ َو َي‬ ُ ‫اعْف َ ُل الْ َع َذ‬ َ َ ُ ًۙ ََ ََْ
‫ يض‬68 ‫يلق اثاما‬
kat kat olur ve onda alçaltıl-
َ ٰ ٓ ۬ ُ َ ً ِ َ ً َ َ َ َ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ َ َّ ً
‫ ا ِل من تاب وامن وع ِمل ع صالا فاولئ ِك‬69ۗ ‫ُم َهانا‬
mış olarak devamlı kalır.

َ َ َ َ َ َ ْ َ ّ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ
70.Ancak tevbe ve iman

70 ‫ورا َرح۪يمًا‬ ً ‫الل َغ ُف‬ ُ ّٰ ‫كن‬ ‫ات و‬ ٍۜ ‫يب ِدل الل سيِـٔات ِ ِهم حسن‬
edip sâlih amel işleyenler

َ ‫ َو َّال‬71 ‫اللِ َم َتابًا‬ ّٰ َ ُ ُ َ ُ َّ َ ً ِ َ َ َ َ َ َ ْ َ َ


başkadır; Allah onların kötü-

‫۪ين‬ ‫ومن تاب وع ِمل صالا فا ِنه يتوب ا ِل‬


lüklerini iyiliklere çevirir. Allah
çok bağışlayıcıdır, engin mer-
hamet sahibidir.
‫۪ين‬ َ ‫ َو َّال‬72 ‫الل ْغو َم ُّروا ك َِرامًا‬ َّ
‫ب‬ ‫وا‬ ‫ر‬ ُّ ‫ور ۙ َوا ِ َذا َم‬ َ ‫الز‬ َ ُ َ َْ َ
ُّ ‫ون‬ ‫ليشهد‬
ِ ِ
ً َ ْ ُ َ ًّ ُ َ ْ َ َ ُّ َ ْ َ ْ ّ َ َ ٰ ُ ّ ُ َ
71. Kim tevbe edip sâlih
amel işlerse, şüphesiz o,
73 ‫ات رب ِ ِهم لم يِروا عليها صما وعميانا‬ ِ ‫ا ِذا ذكِروا بِاي‬
َ َّ ُ َ َّ ّ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ‫ب َنل‬ َ َ َّ َ َ ُ ُ َ َ َّ َ
tevbesi kabul edilmiş olarak
‫جنا وذرِيات ِنا قرة‬ ْ ‫وال۪ين يقولون ربنا ه‬
ِ ‫ا مِن ازوا‬
Allah’a döner.
72. Onlar ki, yalan yere
َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ٰٓ ُ ً ‫۪ني ا َِم‬ َ ‫اج َعلْ َنا ل ِلْ ُم َّتق‬ ْ ‫ا َ ْعُني َو‬
şahitlik etmezler, boş sözler- ‫ ا۬ولئ ِك يزون الغرفة‬74 ‫اما‬ ٍ
َ َ ً َ َ َ ْ َّ َ ُ َ ُ َ َ َ
ِ ‫ خ‬75ۙ ‫۪يها تِ َّية َو َسمًا‬
le karşılaştıklarında vakar ile
geçip giderler. ‫۪يه ۜا‬َ ‫۪ين ف‬ َ ‫ادل‬ ‫بِما صبوا ويلقون ف‬
ّ ُ ُ ْ ُْ َ َ
‫ قل َما َيع َبؤ۬ا بِ ْم َر ۪ب‬76 ‫ت ُم ْس َتق ًّرا َو ُمقامًا‬ ْ ‫َح ُس َن‬
73. Kendilerine Rablerinin
âyetleri hatırlatıldığında ise,
ُ ُ َ َ َّ َ ْ َ َ ُ ُ ُ َ َ
77 ‫ل ْول د َٓعؤ۬ك ْۚم فقد كذبْ ُت ْم ف َس ْوف يَون ل َِزامًا‬
onlara karşı sağır ve kör dav-
ranmazlar;
ٌ ّ َ ّ َٓ َ ‫الش َع‬ ُّ ُ‫ورة‬ َ ‫ُس‬
َِ ‫ك َِّية‬
74. Onlar ki, Rabbimiz!
‫وه‬ َ‫وه‬ ‫م‬ ٌ َّ َ َٓ َ ُّ ِ‫راء‬ ُ ُ
Bize gözümüzü aydınlatacak ِ ‫اء مكِية‬ ِ ‫سورة الشعر‬
eşler ve zürriyetler bağışla ve ًٰ َ َ ُ ‫ش َون اي ْة‬
26 ً َ ٰ - َ ْ
ُ ‫ َسبْ ٌع َو ِع‬SÛRESİ
ŞUARA َ ‫ان‬ ٌ ْ ََ َ
َ ‫ائ‬ ََ
bizi takvâ sahipleri ile bera- ‫اية‬ ‫و ِعشون‬ ‫و‬ ‫و ِمسبع‬
ِ ‫ت‬ ‫ان‬
ِ ‫مِائت‬
ber kıl! Derler.
75. İşte onlar, sabretmele-
rine karşılık cennetin en yük- 77. De ki: Yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye de-
sek makamlarıyla mükâfat- ğer versin? Siz kesinkes yalanladınız; onun için azap ya-
landırılacaklar, orada hürmet kanızı bırakmayacaktır!
ve selamla karşılanacaklardır.
76. Orada ebedî kalacak-
lardır. Orası ne güzel bir ko-
nak ve ne güzel bir makam-
dır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


366 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُّ َ ُ 366
19. CÜZ ‫ورةُ الش َع َٓراء‬ ‫س‬ ŞUARA SÛRESİ gelmez ki, ondan yüz çevir-
mesinler.
ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬ 6. «O yalandır» derler; fa-
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬ kat alay edip durdukları şey-
َ َْ
‫ ل َعلك بَاخ ٌِع نف َسك‬2 ‫ني‬
َ َّ َ ُ ْ ‫ات الْك َِتاب ال‬ ُ َ‫ك اٰي‬ َ ْ ۜٓ ٓ ٰ lerin haberleri yakında onlara
ِ ۪ ِ‫ب‬ ‫م‬ ‫ ت ِل‬1 ‫طسم‬ ‫ ح ِْز ٌب‬gelecektir.
2
َّ ‫ن ْل َعلَيْه ْم م َِن‬
ْ ‫الس َٓماءِاٰيَ ًة َف َظ َّل‬ ّ َ ‫شا ْ ُن‬
ََ ْ َ ‫ونُوا ُم ْؤ ِمن‬ ُ َ َّ َ 7. Yeryüzüne bir bakmaz-
‫ت‬ ِ ِ ‫ن‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ 3 ‫۪ني‬ ‫الي‬ lar mı? Orada her güzel çift-
ْ َّ َ ْ ْ َ ‫اق ُه ْم لَهَا َخاضع‬ ُ َْ َ ten nice bitkiler yetiştirdik.
‫الرح ٰ ِن‬ ‫ َومَا يَات۪ي ِه ْم م ِْن ذِك ٍر مِن‬4 ‫۪ني‬ ِ ‫اعن‬ 8. Şüphesiz bunlarda bi-
ْ َ َّ َ
‫ فق ْد كذبُوا ف َس َيات۪ي ِه ْم‬5 ‫۪ني‬
ََ َ ‫ُمْ َدث ا َِّل َكنُوا َعنْ ُه ُم ْعرض‬
rer nişâne vardır; ama çoğu
ِ ٍ iman etmezler.

ْ َْ َ َْ َ َ َ َ ُ ُ َ ُ ٰٓ ْ َ
‫ ا َول ْم يَ َر ْوا ا ِل ال ْرِض ك ْم انبَت َنا‬6 ‫انبؤ۬ا مَا كنوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن‬
9. Şüphe yok ki Rabbin,
mutlak galip ve engin merha-
ُ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ًۜ َ ٰ َ َ ٰ َّ َ ْ َ ُّ ْ َ met sahibidir.
‫ثه ْم‬ ‫ ا ِن ۪يف ذل ِك لية وما كن اك‬7 ‫ي‬ ٍ ۪ ‫ك زو ٍج‬
‫ر‬‫ك‬ ِ ‫ف۪يها مِن‬ 10. 11. Hani Rabbin
َ
‫ادى َر ُّبك‬ ٰ َ‫ َواِذْ ن‬9 ‫۪يم‬ ُ ‫ك ل َ ُه َو الْ َعز‬ َ َّ َ َّ ِ َ َ ‫ُم ْؤ ِمن‬
Mûsâ’ya: O zalimler güruhu-
ُ۟ ‫الرح‬
َّ ‫يز‬
۪ ‫ وان رب‬8 ‫۪ني‬ na, Firavun’un kavmine git.

َ ُ ََ َ َ َّ َ ْ َ ْ ْ َ ٓ ٰ ُ
Hâlâ sakınmayacaklar mı on-
َ
11 ‫ ق ْو َم ف ِْرع ْو ۜن ال َي َّتقون‬10 ۙ‫۪ني‬ َ ‫الظالِم‬ ‫ت القوم‬ ِ ‫موس ا ِن ائ‬ lar? Diye seslenmişti.

َ ْ ُ ّ َ ُ ْ َ ُ َ َ ّٓ ّ ‫قَ َال َر‬


12. Mûsâ şöyle dedi: Rab-
‫۪يق َصد ۪ري َول‬ ُ ‫ َو َيض‬12 ‫ون‬
ِ ۜ ‫ب ا ِ۪ن اخاف ان يذِب‬ ِ bim! Doğrusu, beni yalanla-
malarından korkuyorum.
ُ َ َ َ ٌ ْ َ َّ َ َ ْ ُ َ َ َ ٰ ٰ ْ ََ َ ُ َ َْ
‫ب فاخاف‬ ‫ ولهم ع ذن‬13 ‫ان فا ْرسِل ا ِل ه ُرون‬ ۪ ‫ينطل ِق ل ِس‬ 13. Benim içim daralır, di-
ٰ َ ْ َ َّ َ َ َ ُ ْ َْ
lim dönmez; onun için Ha-
َ ُ َّ
15 ‫ قال ك ۚفاذه َبا بِايَات َِنٓا ا ِنا َم َع ْم ُم ْس َت ِم ُعون‬14 ‫ان َيق ُتلو ِۚن‬ run’u yardımcı vermez misin?

َ ‫ول َر ّب الْ َعالَم‬


َ‫ ا َ ْن ا َ ْرس ِْل َم َعنا‬16 ۙ‫۪ني‬ ُ ُ َ َّ َٓ ُ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ 14. Onların bana isnat et-
ِ ‫فاتِيا ف ِرعون فقول ا ِنا رس‬ tikleri bir suç da var. Bundan
ötürü beni öldürmelerinden
ُ
‫۪ينا م ِْن ع ُم ِر َك‬ َ ‫تف‬ َ ْ‫يدا َوَلث‬ ً ‫۪ينا َول‬َ ‫كف‬ َ ّ َ ُ ْ َ َ َ َ َۜ ٔ َٓ ْ ٓ َ
ِ ‫ قال الم نرب‬17 ‫بن۪ى ا ِساي۪ل‬
korkuyorum.
ِ ۪
َ ‫ت م َِن الْ َكف ِر‬ َ ْ‫ك اَّتل۪ى َف َعل‬ َ ََْ َ َ ْ َ ََ
15. Allah buyurdu ki: Hayır!
19 ‫ين‬ َ ْ ‫ت َواَن‬ ‫ وفعلت فعلت‬18 ‫۪ني‬ َ ‫ِسن‬ İkiniz mucizelerimizle gidin.
۪ Şüphesiz ki, biz sizinle bera-
beriz, biz işitmekteyiz.
16. Haydi Firavun’a gi-
26 - ŞUARA SÛRESİ dip deyin ki: Gerçekten biz,
âlemlerin Rabbi’nin elçisiyiz;
Bismillâhirrahmânirrahîm
17. İsrail Oğullarını bizimle
beraber gönder.
1. Tâ. Sîn. Mîm.
18. Dedi ki: Biz seni çocuk-
2. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir. ken himayemize alıp büyüt-
3. Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendini helak medik mi? Hayatının birçok
edeceksin! yıllarını aramızda geçirmedin
mi?
4. Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz
de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar. 19. Sonunda o yaptığın işi
de yaptın. Sen nankörün bi-
5. Kendilerine, o çok esirgeyici Allah’tan hiçbir yeni öğüt
risin!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 367
ANA SAYFAYA DÖN

20. Mûsâ: Ben, dedi, o işi o 19. CÜZ َ َ ‫اتلاس َِع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ‫ا‬
َّ ‫ل ْز ُء‬ 367 ŞUARA SÛRESİ

anda sonunun ne olacağını bil-


َ ُ ْ ُ ْ َََ ّ ٓ َّ ََ ً ْ َ َ َ
‫ت مِن ْم لمَّا‬ َۜ ‫الضال‬ ‫قال ف َعل ُت َٓها ا ِذا َوانا۬ م َِن‬
meyerek yaptım.
21. Sizden korkunca da he- ‫ ففرر‬20 ‫۪ني‬
َ ‫كمًا َو َج َعلَن۪ى م َِن ال ْ ُم ْر َسل‬ ْ ُ َّ َ ‫ ْم فَ َو َه‬
ُ ُْ
men aranızdan kaçtım. Sonra
Rabbim bana hikmet bahşetti 21 ‫۪ني‬ ‫ب ۪ل ر ۪ب ح‬ ‫خِفت‬
َ َ َ َٓ ْ ٓ َ َ ْ َّ َ ْ َ َّ َ َ َ ُّ ُ َ ٌ َ ْ َ ْ َ
ve beni peygamberlerden kıldı.
ُ
22. O nimet diye başıma ‫ قال ف ِْر َع ْون‬22 ‫سائ۪ۜل‬ ِ ‫وت ِلك ن ِعمة تمنها ع ان عبدت بن۪ى ا‬
َ ْ َ َ ٰ َّ ُّ َ َ َ َ َ َْ
kaktığın ise, İsrail Oğullarını
kendine kul köle etmendir. َ‫ال ْرِض َومَا بَيْ َن ُهم ۜا‬ ِ ‫ قال رب السمو‬23 ‫َوما َر ُّب العالم۪ني‬
‫ات و‬ َ
َ َ َ َ َََٓ َ َ َ ُْ ْ
23. Firavun şöyle dedi:
ُ
Âlemlerin Rabbi dediğin de ne-
dir?
‫ قال َر ُّب ْم‬25 ‫ قال ل َِم ْن َح ْو ُل ال ت ْس َت ِم ُعون‬24 ‫۪ني‬ ‫ا ِن كن ُت ْم ُموقِن‬
َ ُ َّ ُ َ َّ َ َ َ ْ ُ ُ ٓ َ ٰ ُّ َ َ
24. Mûsâ cevap verdi: Eğer
işin gerçeğini düşünüp anlayan
‫ قال ا ِن َر ُسول ُم ال۪ٓي ا ْرسِل‬26 ‫۪ني‬ َ ‫ال َّول‬ ‫ورب ابائ ِم‬
ْ َْ َ ْ َ ْ ُّ َ َ َ ٌ ُ ْ ََ ْ ُ َْ
‫ب َومَا بَيْ َن ُه َم ۜا‬
kişiler iseniz; O, göklerin, yerin
ve ikisi arasında bulunan her ِ ِ ‫ر‬ ‫غ‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫ق‬
ِ ِ ‫ش‬ ‫م‬‫ال‬ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 27 ‫ون‬ ‫ا ِلم لمجن‬
َ َ ْ َ َ ْ َ ً ٰ َ ْ َ َّ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُْ ُ ْ
‫ج َعل َّنك‬
şeyin Rabbidir.
25. Firavun, etrafında bu- ‫يي ل‬ ۪ ‫غ‬ ‫ا‬ ‫ه‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫ت‬ ‫ذ‬ ‫ات‬ ‫ِن‬
ِ ‫ئ‬ ‫ل‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 28 ‫ون‬ ‫ا ِن كنتم تعقِل‬
َْ َ َ ُ ٔ‫ش‬ ْ َ ‫كب‬ َ ُْ َْ ََ َ َ َ ُ ْ َْ َ
۪‫ت ب ِ ٓه‬
lunanlara: İşitiyor musunuz?
Dedi. ِ ‫ قال فا‬30 ‫ني‬ ‫ب‬‫م‬
ٍ ۪ ٍ ِ ‫جئت‬ ِ ‫ قال اولو‬29 ‫مِن المسجون ۪ني‬
26. Mûsâ dedi ki: O, sizin de
ٌ ‫ان ُمب‬ ٌ َْ ُ َ َ َ ُ َ َ ٰ ََْ َ َّ ‫ت م َِن‬ َ ْ‫ا ِْن ُكن‬
Rabbiniz, daha önceki ataları- 32 ۚ‫ني‬ ۪ ‫ب‬ ‫ع‬ ‫ث‬ ‫ه‬ ِ ‫ا‬‫ِذ‬ ‫ا‬ ‫ف‬ ‫اه‬ ‫ص‬ ‫ع‬ ‫ق‬ ‫ل‬‫ا‬ ‫ف‬ 31 ‫۪ني‬ ‫ق‬ِ ‫د‬‫ا‬ ‫الص‬
َٓ َ َ ْ َ َ َ َْ َ َ َ ََُ َ َََ
nızın da Rabbidir.
27. Firavun: Size gönderilen ‫ َح ْو ُل‬ ِ ِ ‫ قال ل‬33 ‫ين‬ ۟ َ ‫اء ل َِّلناظ ِ۪ر‬ ُ ٓ‫ض‬ ‫ونزع يده فا ِذا ِه بي‬
َ ُ َ ُْ َْ ُ َ َ ‫ا َِّن ٰه َذا ل‬
bu elçi delidir, dedi.
ُ ٌ ‫ساح ٌِر َعل‬
28. Mûsâ devamla şunu ‫ض ْم‬ ِ ‫ يُ ۪ريد ان ي ِرج ْم م ِْن ا ْر‬34 ۙ‫۪يم‬
söyledi: Şayet aklınızı kullanır-
ْ ْ َ َ ْ ْ َ ُٓ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ ْ
sanız; O, doğunun, batının ve ‫جه َواخاهُ َوابْ َعث ِيف ال َم َٓدائ ِِن‬ ِ ‫ قالوا ار‬35 ‫بِسِح ِر ۗه ۪ فماذا تامرون‬
ikisinin arasında bulunanların
ُ‫ح َرة‬ َ ‫الس‬َّ ‫جم َع‬ ُ َ َ ‫حار‬ َّ ‫ ّل َس‬ ُ َ ُْ َ َۙ َ
ِ ‫ ف‬37 ‫۪ي‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ِ ِ ‫ ياتوك ب‬36 ‫اشين‬ ۪ ِ ‫ح‬
Rabbidir.
29. Firavun: Benden başka-
ٍ ٍ
َ ْ ُ َْ ْ َ َ ُْ َ
39 ۙ‫ َوق ۪يل ل َِّلناِس هل ان ُت ْم م َت ِم ُعون‬38 ۙ‫ات يَ ْو ٍم َمعلو ٍم‬ ِ ‫لِم۪يق‬
sını tanrı edinirsen, And olsun
ki seni zindana kapattıraca-
ğım! Dedi.
30. Mûsâ: Sana apaçık bir
şey getirmiş olsam da mı?
34. Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu
Dedi.
çok usta bir sihirbaz!
31. Firavun: Doğru söyle-
35. Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne
yenlerden isen, haydi getir
dersiniz?
onu! Diye karşılık verdi.
36. Dediler ki: Onu ve kardeşini eyle ve şehirlere toplayıcı
32. Bunun üzerine Mûsâ
görevliler gönder;
asâsını atıverdi; bir de ne gör-
sünler, asâ apaçık koca bir yı- 37. Ne kadar usta sihirbaz varsa sana getirsinler.
lan! 38. Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde
33. Elini de çıkardı; o da gö- bir araya getirildi.
renlere bembeyaz oluverdi! 39. Halka: Siz de toplanıyor musunuz? Denildi.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
368 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُّ َ ُ
19. CÜZ ‫ورةُ الش َع َٓراء‬ ‫س‬ 368 ŞUARA SÛRESİ uydurduklarını yutuveriyor!
46. Sihirbazlar derhal sec-
ُ‫الس َح َرة‬ َّ ‫اء‬ َ َٓ‫ فَلَمَّا ج‬40 ‫ني‬ َ ِ‫الس َح َرةَ ا ِْن َكنُوا ُه ُم الْ َغال‬ َّ ‫لَ َع َّل َنا نَ َّب ُع‬ deye kapandılar.
۪ ِ 47. 48. «Âlemlerin
َ َ َ
‫ قال ن َع ْم‬41 ‫ني‬ َ ِ‫ج ًرا ا ِْن ُك َّنا َنْ ُن الْ َغال‬ ْ‫ل‬ َ َ َ َ َّ َ َ ْ َ ْ
‫ا‬ ‫نل‬ ‫ِن‬ ‫ئ‬‫ا‬ ‫ن‬ ‫و‬ ‫ع‬ ‫ر‬ ‫ف‬ ِ ‫ل‬ ‫وا‬
ُ َ
‫قال‬
ِ
Rabbine, Mûsâ ve Harun’un
۪ Rabbine iman ettik» dediler.
َْ ُ ْ َ ٰٓ
‫ قال ل ُه ْم ُموس القوا مَٓا ان ُت ْم‬42 ‫ني‬
َ َ َ َ ‫ ْم ا ًِذا لَم َن ال ْ ُم َق َّرب‬ ُ َّ ِ َ
‫وان‬
۪ ِ 49. Firavun, dedi ki: Ben
size izin vermeden ona iman

‫ح ُن‬ ْ َ‫ فَاَلْ َق ْوا ح َِبال َ ُه ْم َوعِص َّي ُه ْم َوقَالُوا بع َّزة ِ ف ِْر َع ْو َن ا ِنَّا َنل‬43 ‫ون‬ َ ُْ ُ
‫ملق‬
ِِ
ettiniz ha! Demek ki o, size
ِ sihri öğreten büyüğünüzmüş!
َ ُ َْ َ ُ َْ َ َ َ َ ُ َ َ ٰ ُ ٰ ََْ َ ُ َ ْ Ama şimdi bileceksiniz: And
45 ‫ون‬ ۚ ‫ فالق موس عصاه فا ِذا ِه تلقف ما ياف ِك‬44 ‫الغالِ ون‬ olsun, ellerinizi ve ayaklarını-
ّ ‫ َر‬47 ۙ‫۪ني‬ َ ‫ قَا ُٓلوا ا ٰ َم َّنا ب َر ّب الْ َعالَم‬46 ۙ‫۪ين‬ َ ‫الس َح َرةُ َساجد‬ َّ ‫ق‬ َُْ zı çaprazlama kestireceğim,
‫ب‬ ِ ِ ِ ِ َ ِ ‫فال‬ hepinizi astıracağım!

ُ ُ َ َ ُ َّ ْ ُ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ٰ َ َ َ ُ ٰ َ ٰ ُ
‫يك ُم‬
50. «Zararı yok, dediler,
‫ قال امنتم ل قبل ان اذن ل ۚم ا ِنه لك ۪ب‬48 ‫موس وهرون‬ biz şüphesiz Rabbimize dö-

ُ َ َ ُ َ َ َ َ َ َ َ ْ ّ ُ ُ َ َّ َ َّ
‫ِح َرۚ فل َس ْوف ت ْعل ُموۜن لق ّ ِط َع َّن ايْدِيَ ْم‬
neceğiz.»
‫ال۪ي علمم الس‬ 51. «Biz, hemen iman

َ ْ ‫ قَالُوا َل َض‬49 ‫۪ني‬ َ ‫جع‬ َ ْ َ ‫ ْم ا‬ُ َّ َ ّ َ ُ َ َ َ


‫َوا ْر ُجل ْم م ِْن خِ ٍف ولصل ِبن‬
ُ َ َ
edenler olduğumuz için Rab-
ۘ‫ي‬ bimizin hatalarımızı bağışla-

َٓ َ َ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ َ ْ ُ َ ّ ٰ ٓ َّ
yacağını umarız.»
‫ ا ِنا نط َم ُع ان َيغفِ َر نلَا َر ُّب َنا خطايَانا‬50 ‫ون‬ ۚ ‫ا ِنا ا ِل َربِنا منقل ُِب‬ 52. Mûsâ’ya: Kullarımı

ُ َّ ْ َ ‫ َوا َ ْو َحيْ َنٓا ا ِٰل ُموٰٓس ا َ ْن ا‬51 ‫۪ني‬ َ ‫ا َ ْن ُك َّنٓا ا َ َّو َل ال ْ ُم ْؤ ِمن‬
geceleyin yola çıkar; çünkü
‫س ب ِ ِع َباد۪ٓي ا ِن ْم‬ ِ ۟ ۜ takip edileceksiniz, diye vah-

َٓ ٓ َّ َ‫ فَا َ ْر َس َل ف ِْر َع ْو ُن يف ال ْ َم َٓدائ ِن ح‬52 ‫ون‬


yettik.
َ ُ َ َّ ُ
ِ‫ ا ِن ٰه ُؤ۬لء‬53 ۚ‫ين‬ َ ‫اش‬ ِ۪ ِ ِ ‫متبع‬ 53. Firavun da şehirlere

َ َ ‫ َواِنَّا‬55ۙ‫ون‬ َ ُ َٓ َ َ َ ْ ُ َّ َ ۙ َ ُ َ ٌ َ ْ َ
toplayıcılar gönderdi:
56‫ون‬ َۜ ‫۪يعحَاذ ُِر‬ ٌ ‫لم‬ ‫ واِنهمنلالغائ ِظ‬54‫لِشذِمةقل۪يلون‬ 54. «Esasen onlar, sayıları

َ َ َ َ ُ ُ َ ۙ ُ ُ َ َّ َ ْ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ
az, bölük pörçük bir gurup-
58 ۙ‫ي‬
ٍ ‫وز ومقا ٍم ك ۪ر‬ ٍ ‫ وكن‬57 ‫ون‬ ٍ ‫ات وعي‬ ٍ ‫فاخرجناهم مِن جن‬ tur.»

َ ‫وه ْم ُمْشق‬ُ ُ َََْ َ َٓ ْ ٓ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ٰ َ 55. «Ve bize karşı da çok


60 ‫ني‬ ِ۪ ‫ فاتبع‬59 ۚ ‫سائ۪ل‬ ِ ‫كذل ِۜك واورثناها بن۪ى ا‬ öfkeliler! »
56. «Biz ise, elbette uyanık
bir gurubuz.»
57. 58. Ama biz onları,
40. Eğer üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız, dediler. bahçelerden, pınarlardan,
41. Sihirbazlar geldiklerinde Firavun’a: Şayet biz üstün hazinelerden ve kıymetli bir
gelirsek, bize bir ücret var değil mi? dediler. yerden çıkarıp attık.
42. Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe et- 59. Böylece, onlara İsrail
meyin, gözde kimselerden olacaksınız. Oğullarını mirasçı yaptık.
43. Mûsâ onlara: Ne atacaksanız atın! Dedi. 60. Derken gün doğumun-
44. Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Fi- da onların ardına düştüler.
ravun’un kudretinin hakkı için elbette bizler galip geleceğiz,
dediler.
45. Sonra Mûsâ asâsını attı; bir de ne görsünler, onların KUR’AN-I KERİM MEALİ 369
ANA SAYFAYA DÖN

61. İki topluluk birbirini gö- 19. CÜZ َ َ ‫اتلاس َِع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬369
َّ ‫ل ْز ُء‬ ŞUARA SÛRESİ

rünce, Mûsâ’nın adamları:


Eyvah yakalandık! Dediler.
َ َ َ ُ َ ْ ُ َ َّ ٰٓ ُ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ َّ َ َ
62. Mûsâ: Asla! Dedi, Rab- ‫ قال‬61 ‫ون‬ ۚ ‫ان قال اصحاب موس ا ِنا لمدرك‬ ِ ‫فلما تراء المع‬
bim şüphesiz benimledir,
ْ‫اضب‬ ْ َ ٰٓ ُ ٰ َٓ ْ َ ْ َ َ ْ ‫ع َرّب َس َي‬ َ ِ ‫َك َّ ۚا َِّن َم‬
bana yol gösterecektir.
ِ ‫ن‬ِ ‫ا‬ ‫س‬ ‫و‬ ‫م‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ي‬‫ح‬ ‫و‬ ‫ا‬ ‫ف‬ 62 ‫۪ين‬ِ ‫د‬ ‫ه‬ ۪
ْ َّ َ ُّ ُ َ َ َ َ َ ْ َ ْ ْ َ َ َ
63 ‫اك الَح َۜر فانفل َق فكن ك ف ِْر ٍق كلط ْودِ ال َعظ۪ي ِۚم‬
63. Bunun üzerine Mûsâ’ya:
Âsan ile denize vur! Diye vah- ‫بِعص‬
َ ْ َ ‫ َوا َ ْنَيْ َنا ُموٰس َو َم ْن َم َع ُٓه ا‬64 ‫ين‬ َ ‫َوا َ ْزلَ ْف َنا َث َّم اْل ٰ َخر‬
yettik. O yarılıverdi ve her bö-
65 ۚ‫۪ني‬ َ ‫جع‬
ۚ ۪
lüğü koca bir dağ gibi oldu.

ُ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ًۜ َ ٰ َ َ ٰ َْٰ َْ ْ َ ُ
64. Ötekilerini de oraya
َّ
yaklaştırdık.
‫ثه ْم‬ ‫ ا ِن ۪يف ذل ِك لية وما كن اك‬66 ‫ين‬ َۜ ‫ث َّم اغ َرقنا الخ ۪ر‬
َ َ ُْ ُ ‫ك ل َ ُه َو الْ َعز‬
65. Mûsâ ve beraberinde
َ َّ َ َّ ِ َ َ ‫ُم ْؤ ِمن‬
bulunanların hepsini kurtar-
dık. ‫ َواتل عليْ ِه ْم‬68 ‫۪يم‬ ُ۟ ‫الرح‬ َّ ‫يز‬
۪ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ن‬ ‫ا‬‫و‬ 67 ‫۪ني‬
ُ َ َ َُُْ َ ََْ َ َ َ ْ َ ۢ ‫َن َبا َ ا ِب ْ ٰره‬
66. Sonra ötekilerini suda
boğduk. ‫ قالوا‬70 ‫ ا ِذ قال ِلب۪يهِ وقو ِمه۪ ما تعبدون‬69 ‫۪يم‬
67. Şüphesiz bunda bir ib- ُ َ
‫ قال هل ي َ ْس َم ُعون ْم‬71 ‫۪ني‬
َْ َ َ َ ‫ص َنامًا َف َن َظ ُّل لَهَا َعكِف‬ ْ َ ‫َن ْع ُب ُد ا‬
ret vardır; ama çokları iman
َٓ ْ ُ َ َ ُّ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ
‫ قالوا بَل َو َج ْدنا‬73 ‫ضون‬ ‫ او ينفعونم او ي‬72 ۙ‫ا ِذ تدعون‬
etmiş değillerdir.
68. Şüphesiz Rabbin, işte
َ َْ ُْ َ ََ َ َ َ ُ ْ َ ٰ َ َ َ َٓ ٰ
75 ۙ‫ قال اف َرا ْي ُت ْم مَا كن ُت ْم تع ُب ُدون‬74 ‫اءنا كذل ِك َيف َعلون‬
O, mutlak galip ve engin mer-
hamet sahibidir. ‫اب‬
َّ ٓ َّ َ َ َْْ ُ ُ ٰ َْ
‫ فا ِن ُه ْم َع ُد ٌّو ۪ل ا ِل َر َّب‬76 ‫ان ُت ْم َوابَ ٓاؤ۬ك ُم الق َد ُمون‬
69. Onlara İbrahim’in habe-
rini de naklet.
ُ َّ ْ ‫ اََّل۪ي َخلَ َقن۪ى َف ُه َو َي‬77 ۙ‫۪ني‬ َ ‫الْ َعالَم‬
‫ َوال۪ي ه َو‬78 ۙ‫۪ين‬
70. Hani o, babasına ve
kavmine: Neye tapıyorsunuz? ِ ‫د‬ ‫ه‬
Demişti. َّ َ َْ ََُ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ
71. «Putlara tapıyoruz ve ‫ وال۪ي‬80 ۖ‫۪ني‬ ِ ‫ واِذا م ِرضت فهو يشف‬79 ‫۪ني‬ ۙ ِ ‫يطعِمن۪ى ويسق‬
َ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ ْ ُ َّ ُ ُ ُ
‫الٓي اط َم ُع ان َيغفِ َر ۪ل خ ٓط۪ئت۪ى‬
onlara tapmaya devam ede-
ceğiz» diye cevap verdiler. ۪ ‫ و‬81 ۙ‫ني‬ ِ ۪ ‫يم۪ين۪ى ثم ي‬
‫ي‬
72. İbrahim: Peki, dedi, yal-
َ ‫ال‬ ْ ََ ً ْ ُ
َّ ‫ل ِْقن۪ى ب‬ ْ ‫ َر ّب َه‬82 ‫ادل۪ين‬ ّ ََْ
vardığınızda onlar sizi işitiyor- 83 ۙ‫۪ني‬ ِ ‫الص‬ ِ ‫ب ۪ل حكما وا‬ ِ ِ ۜ ‫يوم‬
lar mı?
73. Yahut size fayda ya da
zarar verebiliyorlar mı?
74. Şöyle cevap verdiler: 78. Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur.
Hayır, ama biz atalarımızı 79. Beni yediren, içiren O’dur.
böyle yapar bulduk.
80. Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur.
75. 76. İbrahim dedi ki: İyi
81. Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O’dur.
ama ister sizin, ister önceki
atalarınızın olsun, neye taptı- 82. Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum
ğınızı düşündünüz mü? O’dur.
77. İyi bilin ki onlar benim 83. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni sâlihler zümresine
düşmanımdır; ancak âlemle- kat.
rin Rabbi hariç;
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
370 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُّ َ ُ
19. CÜZ ‫ورةُ الش َع َٓراء‬ ‫ س‬370 ŞUARA SÛRESİ Size yardım edebiliyorlar mı
veya kendilerine yardımları
ْ ْ َ ‫ص ْدق يف اْلٰخِر‬ َْ ْ َ
dokunuyor mu? Denilir.
َ َ َ
ِ‫ َواج َعلن۪ى م ِْن َو َرثة‬84 ۙ‫ين‬ ۪ ِ ٍ ِ ‫ان‬ ‫ِس‬ ‫ل‬ ‫ل‬
۪ ‫ل‬ ‫واجع‬ 94. 95. Artık onlar, o az-
ُْ َ َ ‫الضٓ ّال‬
َّ َ َ َ ُ َّ ٓ َ ْ ْ َ ۙ َّ َّ َ
gınlar ve İblis orduları, toptan
‫ َول ت ِز ۪ين‬86ۙ‫۪ني‬ ‫ واغفِر ِل ۪ب ا ِنه كن مِن‬85 ‫جنةِ انلع۪ي ِم‬ oraya tepetaklak atılırlar.

َ ّٰ ‫ ا َِّل َم ْن ا َ َيت‬88 ۙ‫ون‬


‫الل‬
َ ُ َ َ َ ٌ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َۙ ُ َ ْ ُ َ ْ َ
‫ يوم ل ينفع مال ول بن‬87 ‫يوم يبعثون‬
96. Orada birbirleriyle çeki-
şerek şöyle derler:

َْ ‫ت‬ َ َ َّ ْ ُ َّ َ ْ ‫ َوا ُ ْزل َِفت‬89 ‫ب َقلْب َسل۪ي‬


ُ ‫الح‬ ِ ‫ َو ُب ّ ِرز‬90 ۙ‫النة ل ِل ُمتق۪ني‬
97. Vallahi, biz gerçekten
‫۪يم‬ ِ ٍۜ ٍ ِ apaçık bir dalalet içindeymişiz.
ّٰ ُ ْ َ ُ ُ ْ َ ْ ُْ ُ َ َ َْ ْ َُ َ َ َ ‫ل ِلْ َغ‬
ِ ‫ مِن د‬92 ۙ‫ وق۪يل لهم اينما كنتم تعبدون‬91 ۙ‫اوين‬
98. Çünkü biz sizi âlemle-
‫الل‬
ۜ ‫ون‬ ۪ rin Rabbi ile eşit tutuyorduk.
َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ ُ َ َۜ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ُ ْ َ ْ َ
94ۙ‫او۫ن‬ ‫ فكبكِبوا ف۪يها هم والغ‬93‫رون‬ ِ ‫هل ينرونم او ينت‬
99. Bizi ancak o günahkâr-
lar saptırdı.
َْ َ ْ َُ ُ َ َ ْ َ ‫۪يس ا‬
ّٰ َ َ
‫ تالل‬96 ۙ‫۪يها ي َت ِص ُمون‬ ‫ قالوا وهم ف‬95 ‫ون‬ َۜ ‫ج ُع‬ َ ‫ود ا ِبْل‬ ُ ُُ َ
‫وجن‬ 100. 101. Şimdi artık bizim
ne şefaatçilerimiz var, ne de
98 ‫۪ني‬ َ ‫ي ْم ب َر ّب الْ َعالَم‬ ُ ّ َُ ْ
‫و‬ ‫س‬ ‫ن‬ ‫ِذ‬ ‫ا‬ 97 ۙ ‫ني‬ ‫ب‬ ُ ‫ا ِْن ُك َّنا لَف َض َل‬
‫م‬
yakın bir dostumuz.
ِ ِ ۪ ٍ ۪ ٍ ۪
َ
َ ‫ َول‬100ۙ‫۪ني‬ َ
َ ‫ َفمَا نلَا م ِْن َشافِع‬99 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ ْ َّ ٓ ‫َومَٓا ا َ َض َّل َن‬
102. Ah keşke bizim için bir
‫۪يق‬ٍ ‫د‬ ‫ص‬ ‫م‬ ‫ر‬
ِ ‫ج‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬ ‫ا‬ dönüş daha olsa da, mümin-
lerden olsak!
ٰ َ ٰ َ ‫ون م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن‬َ ُ َ َ ً َّ َ َ َ َّ َ ْ َ َ
ۜ‫ ا َِّن ۪يف ذل َِك ليَ ًة‬102 ‫۪ني‬ ‫ فلو ان نلا كرة فنك‬101 ‫۪ي‬ ٍ ‫ح‬
َ 103. Bunda elbet büyük bir

ُ ‫ك ل َ ُه َو الْ َعز‬
ders vardır; ama çokları inan-
َ َّ َ َّ َ َ ْ ُ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ َ َ
104 ‫۪يم‬ ُ۟ ‫الرح‬ َّ ‫يز‬
۪ ‫ وا ِن رب‬103 ‫وما كن اكثهم مؤ ِمن۪ني‬ mazlar.

ُ ُ َ ْ َُ َ َ ْ َ ‫وح ال ْ ُم ْر َسل‬ ُ ُ ْ َ ْ َ َّ َ
104. Şüphesiz Rabbin,
ٌ ُ‫وه ْم ن‬
‫وح‬ ‫ ا ِذ قال لهم اخ‬105 ۚ‫۪ني‬ ۨ ٍ ‫كذبت قوم ن‬ işte O, mutlak galip ve engin

َ ُ َّ َ َ َ
merhamet sahibidir.
ُ َ َ ّٰ ُ َّ َ ٌ َ ٌ ُ ْ ُ َ ّ
108 ‫ون‬ ِۚ ‫ فاتقوا الل َواط۪يع‬107ۙ‫ ا ِ۪ن لم َرسول ام۪ني‬106 ‫ون‬ ۚ ‫ال تتق‬ 105. Nuh kavmi de pey-

َ ‫ع َر ّب الْ َعالَم‬ ٰ َ َّ َ ْ َ ْ ْ َ ْ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َٓ َ gamberleri yalanladı.


109 ۚ‫۪ني‬ ِ ‫وما اسـٔلم عليهِ مِن اج ٍرۚ ا ِن اج ِري ا ِل‬ 106. Kardeşleri Nuh onlara
ُ َ َ ْ َ َ َ َّ َ َ َ ُ ْ ُ َ ُٓ َ ُ َ َ َ ّٰ ُ َّ َ
َۜ ‫ك ال ْرذل‬
şöyle demişti: Sakınmaz mısınız?
111 ‫ون‬ ‫ قالوا انؤمِن لك واتبع‬110 ‫ون‬ ‫ح ِْز ٌب‬
ِ ۜ ‫فاتقوا الل واط۪يع‬ 3 107. Bilin ki ben, size gön-
derilmiş güvenilir bir elçiyim.
108. Artık Allah’a karşı gel-
84. Sonra gelecekler içinde, bana iyilikle anılmayı nasip eyle! mekten sakının ve bana itaat
edin.
85. Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl.
109. Buna karşı sizden hiç-
86. Babamı da bağışla. Çünkü o dalâlete düşenlerdendir. bir ücret istemiyorum. Benim
87. Herkesin diriltileceği gün, beni mahcup etme. ecrimi verecek olan, ancak
88. O gün, ne mal fayda verir ne de evlât. âlemlerin Rabbidir.
89. Ancak Allah’a kalb-i selim ile gelenler hariç. 110. O halde, Allah’tan kor-
kun ve bana itaat edin.
90. Cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır.
111. Onlar şöyle cevap ver-
91. Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir. diler: Sana hep düşük seviye-
92. 93. Onlara: Allah’tan gayrı taptıklarınız hani nerede? li kimseler tâbi olup dururken,
biz sana iman eder miyiz hiç!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 371


ANA SAYFAYA DÖN

112. Nuh dedi ki: Onların 19. CÜZ َ َ ‫اتلاس َِع َع‬
‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬371
َّ ‫ل ْز ُء‬ ŞUARA SÛRESİ
yaptıkları hakkında bilgim yok-
ّ ٰ َ َّ َ ‫ ا ِْن ح‬112 ‫ون‬ َ َُْ َ ُ َ َ ْ َ َ َ َ
tur.
113. Onların hesabı an- ‫ِس ُاب ُه ْم ا ِل ع َر ۪ب‬ ۚ ‫ل‬ ‫م‬ ‫ع‬ ‫ي‬ ‫وا‬ ‫ن‬ ‫ك‬ ‫ا‬ ‫م‬ِ ‫قال وما عِل‬
‫ب‬ ‫۪ى‬ ‫م‬
ٌ‫ ا ِْن اَن َ ۬ا ا َِّل نَذ۪ير‬114 ۚ‫۪ني‬ َ ‫طاردِ ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ َ َ َ َٓ َ َ ُ ُ َْ َْ
cak Rabbime aittir. Şayet
anlarsanız!
ِ ِ ‫ب‬ ۬
‫ا‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ا‬‫م‬ ‫و‬ 113 ‫ون‬
ۚ ‫لو تشعر‬
114. Ben iman eden kimse-
ْ َ ُ َ ُ ُ َ ۬ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ َ ٌۜ ُ
leri kovacak değilim.
116 ‫۪ني‬ َۜ ‫وح تلَكون َّن م َِن ال َم ْر ُجوم‬ ‫ قالوا لئ ِن لم تنتهِ يا ن‬115 ‫م ۪بني‬
ْ َ َّ ّ ‫قَ َال َر‬
115. Ben ancak apaçık bir
ً ْ‫اف َت ْح بَيْن۪ى َو َبيْ َن ُه ْم َفت‬ ْ َ ُ َّ َ
uyarıcıyım.
‫حا‬ ‫ ف‬117 ‫ون‬ ِۚ ‫ب ا ِن قوم۪ى كذب‬ ِ
ْ ُْ ُ َ َ ْ َ َ ُ ََْْ ََ َ ْ ُْ َ َ َ ْ َ َ َّ َ
116. Dediler ki: Ey Nuh! Vaz-
‫ك‬ ِ ‫ فانيناه ومن معه ِيف الفل‬118 ‫نن۪ى ومن مِع مِن المؤ ِمن۪ني‬ ِ ‫و‬
geçmezsen, iyi bil ki, taşa tutu-
lanlardan olacaksın!
117. Nuh: Rabbim! Dedi, ٰ َ ٰ
ۜ‫ ا َِّن ۪يف ذل َِك ليَ ًة‬120 ‫۪ني‬ َۜ ‫ ُث َّم ا َ ْغ َر ْق َنا َب ْع ُد ْالَاق‬119 ‫حون‬ ُ ‫ال ْ َم ْش‬
kavmim beni yalanladı. ِۚ
118. Artık benimle onların
122 ‫۪يم‬ ُ۟ ‫الرح‬ َّ ‫يز‬ ُ ‫ك ل َ ُه َو الْ َعز‬ َ َّ َ َّ ِ َ َ ْ ُ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ َ َ
‫ وان رب‬121 ‫وما كن اكثهم مؤ ِمن۪ني‬
arasında sen hükmünü ver. ۪
َ ُ َّ َ َ َ ٌ ُ ُ ُ َ َ َ َ ْ َ ْ ٌ َ ْ َ َّ َ
ۚ ‫ ا ِذ قال ل ُه ْم اخوه ْم هود ال تتق‬123 ۚ‫كذبت عدۨال ُم ْر َسل۪ني‬
Beni ve beraberimdeki mümin-
leri kurtar. 124 ‫ون‬
ُ ُ َ ُ ‫لل َواَط‬ َ ّٰ ‫ فَ َّات ُقوا ا‬125ۙ‫۪ني‬ ٌ ‫ول اَم‬ ٌ َُ ْ ُ َ ّ
‫ َومَٓا ا ْس َـٔل ْم‬126 ‫ون‬
119. Bunun üzerine biz onu
ve beraberindekileri, o dolu ge- ِۚ ‫۪يع‬ ‫ا ِ۪ن لم رس‬
ّ ُ َ ُ ْ َ َ َ َ َ ْ ّ َ ٰ َ َّ َ ْ َ ْ ْ َ ْ ْ َ َ
minin içinde kurtardık.
120. Sonra da geri kalanları
suda boğduk.
‫ اتبنون بِ ِل‬127 ‫۪ني‬ ۜ ‫ب العالم‬ ِ ‫عليهِ مِن اج ٍرۚ ا ِن اج ِري ا ِل ع ر‬
َ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ َ َ ُ َّ َ َ ۙ َ ُ َ ْ َ ً َ ٰ
121. Doğrusu bunda bir ders
vardır; ama çokları inanmazlar.
‫ َواِذا‬129 ‫ون‬ ۚ ‫ل‬ ‫خذون مصان ِع لعلم ت‬ ِ ‫ وتت‬128 ‫۪ر ٍيع اية تعبثون‬
ُ َّ ُ َ َ ّٰ ُ َّ َ َ ‫ط ْش ُت ْم َج َّبار‬ َ َ ُْ ْ َ َ
122. Şüphesiz Rabbin,
işte O, mutlak galip ve engin
‫ َواتقوا‬131 ‫ون‬ ِۚ ‫ فاتقوا الل َواط۪يع‬130 ۚ‫ين‬ ۪ ‫بطشتم ب‬
merhamet sahibidir.
َ ‫ك ْم باَنْ َعام َو َبن‬ ُ َّ َ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َّ َ َ ٓ َّ
123. Âd da peygamberleri 133 ۙ‫۪ني‬ ٍ ِ ‫د‬ ‫م‬‫ا‬ 132 ‫ون‬
ۚ ‫الي امدكم بِما تعلم‬ ۪
َ ‫ ْم َع َذ‬ ُ ْ َ َ ُ َ َ ّٓ ُ
135 ٍ ۜ ‫اب يَ ْو ٍم َعظ۪ي‬ ۚ ٍ ‫ات َوع ُي‬
َّ َ َ
yalanladı.
124. Kardeşleri Hûd onlara ‫ ا ِ۪ن اخاف علي‬134 ‫ون‬ ٍ ‫وجن‬
şöyle demişti: Sakınmaz mısı-
َ ‫ ْن م َِن ال ْ َوا ِعظ‬ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َٓ ْ َ َ ٌ َٓ َ ُ َ
nız? 136 ۙ‫۪ني‬ ‫قالوا سواء علينا اوعظت ام لم ت‬
125. Bilin ki, ben size gön-
derilmiş güvenilir bir elçiyim.
126. Artık Allah’a karşı gel-
mekten sakının ve bana itaat umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?
edin. 130. Bir şeye el attığınız zaman da, zorbalar gibi mi el atar-
127. Buna karşı sizden hiç- sınız?
bir ücret istemiyorum. Benim 131. Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
ecrimi verecek olan, ancak
âlemlerin Rabbidir. 132. 133. 134. Bildiğiniz şeyleri size veren, size davarlar,
oğullar, bağlar, pınarlar ihsan edenden sakının.
128. Siz her yüksek yere bir
alâmet dikerek eğleniyor mu- 135. Doğrusu sizin hakkınızda azametli bir günün azabın-
sunuz? dan korkuyorum.
129. Temelli kalacağınızı 136. Şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce
372 H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
birdir.
ANA SAYFAYA DÖN

ُّ َ ُ
19. CÜZ ‫ورةُ الش َع َٓراء‬ ‫ س‬372 ŞUARA SÛRESİ 143. Bilin ki, ben size gön-
derilmiş güvenilir bir elçiyim.

ُ‫ك َّذبُوه‬ َ َ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ َّ َ ْ ُ ُ ُ َّ َٓ ٰ ْ
ۙ
144. Artık Allah’a karşı gel-
‫ ف‬138 ۚ‫ وما نن بِمعذب۪ني‬137 ‫ا ِن هذا ا ِل خلق الول۪ني‬ mekten sakının ve bana itaat
َ ‫ث ُه ْم ُم ْؤ ِمن‬ َُ‫ك‬ ْ َ َ َ َ َ ًۜ َ ٰ َ َ ٰ َّ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ edin.
139 ‫۪ني‬ ‫فاهلكناه ۜم ا ِن ۪يف ذل ِك لية وما كن ا‬ 145. Buna karşı sizden hiç-

141 ۚ‫۪ني‬ َ ‫ود ال ْ ُم ْر َسل‬ ُ ُ َ ْ َ َّ َ


‫ كذبت ثم‬140 ‫۪يم‬ ُ۟ ‫الرح‬ َّ ‫يز‬ ُ ‫ك ل َ ُه َو الْ َعز‬ َ َّ َ َّ ِ َ
‫وان رب‬
bir ücret istemiyorum. Benim
۪ ecrimi verecek olan, ancak

ٌ ‫ولاَم‬ ٌ ُ َ ْ ُ َ ّ َ ُ َّ َ َ َ ٌ َ ْ ُ ُ َ ْ ُ َ َ َ ْ âlemlerin Rabbidir.


143ۙ‫۪ني‬ ‫ ا ِ۪نلمرس‬142‫ن‬ ۚ ‫ا ِذقاللهماخوهمصال ِحالتتقو‬ 146. 147. 148. Siz burada,
ْ ْ َ ََ ُ ُ َ ُ ‫الل َواَط‬ َ ّٰ ‫فَ َّات ُقوا‬
‫ َومَٓا ا ْس َـٔل ْم عليْهِ م ِْن اج ٍرۚ ا ِن‬144 ‫ون‬
bahçelerin, pınarların içinde;
ِۚ ‫۪يع‬ ekinlerin, salkımları sarkmış
ٰ َٓ ُ ٰ َ َ ُ َ ْ ُ َ َ َ َ ْ ّ َ ٰ َ َّ َ ْ َ
hurmalıkların arasında güven
ۙ َ
146 ‫ اتتكون ۪يف ما ههنا ا ِمن۪ني‬145 ‫۪ني‬ ۜ ‫ب العالم‬ ِ ‫اج ِري ا ِل ع ر‬
içinde bırakılacak mısınız?

َ ََُْ َْ َ ٍ ُُ َ
149. Dağların içinde usta-
ٌ ُ ‫يف َج َّنات َو ُع‬
148 ‫۪يم‬ ۚ ‫ وزروع ون ٍل طلعها هض‬147 ۙ‫ون‬ ٍ ‫ي‬ ٍ ۪
ca evler oyuyorsunuz!

َ َ َ ّٰ ُ َّ َ َ َ ً ُُ َ ْ َ َ ُ ََْ
150. Artık Allah’a karşı gel-
150‫ون‬ ُ
ِۚ ‫فاتقوااللواط۪يع‬149ۚ‫البا ِلبيوتافارِه۪ني‬ ِ ‫حتونمِن‬ ِ ‫وتن‬ mekten sakının ve bana itaat

َْ ْ َ َّ َ َ ‫۪يعوا ا َ ْم َر ال ْ ُمْسف‬ ُٓ ‫َو َل تُط‬


edin.
َ
‫س ُدون ِيف ال ْرِض‬ ِ ‫۪ين ُيف‬ ‫ ال‬151 ۙ‫ني‬ ِ۪ 151. 152. Yeryüzünde boz-

َ ْ ‫ مَٓا اَن‬153 ‫ين‬ َ ‫ت م َِن ال ْ ُم َس َّحر‬ َ ْ ‫ قَالُٓوا ا َِّنم َٓا اَن‬152 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ َ َ
gunculuk yapıp dirlik düzen-
‫ت‬ ۚ ۪ ‫ول يصلِح‬ lik vermeyen aşırı gidenlerin
emrine uymayın.
ٰ َ َ َ َّ ‫ت م َِن‬ َ ْ‫ت باٰيَة ا ِْن ُكن‬ ْ َ َ ُ ْ ٌ َ َ َّ
۪‫ قال ه ِذه‬154 ‫۪ني‬ ‫الصادِق‬ ٍ ِ ‫ا ِل بش مِثلناۚ فا‬
ِ 153. Dediler ki: Sen, olsa
olsa büyülenmiş birisin!
َ َ َ ُ ُ ََ ٌ ْ ََ ٌَ َ
‫ َولت َم ُّسوها‬155 ۚ‫ش ُب يَ ْو ٍم َم ْعلو ٍم‬ ْ ِ ‫ ْم‬ ‫ناقة لها ِشب ول‬ 154. Sen de ancak bizim
gibi bir beşersin. Eğer doğru
َ َََُ َ ْ َ ُ َ َ ْ ُ َ ُ ََْ ُٓ
‫ فعقروها‬156 ‫۪ي‬ ٍ ‫ب ِسو ٍء فياخذكم عذاب يو ٍم عظ‬
söyleyenlerden isen, haydi
bize bir mucize getir.
َ‫اب ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰيَ ًةۜ َوما‬ َ ْ ُ َ َ ََ
ُۜ ‫ فاخذه ُم ال َعذ‬157ۙ‫۪ني‬ َ ‫حوا نَادِم‬ ُ ‫ص َب‬ ْ َ ‫فَا‬ 155. Salih: İşte dişi deve!
۪ Onun için bir su içme hakkı

159 ‫۪يم‬ ُ۟ ‫الرح‬ َّ ‫يز‬ ُ ‫ك ل َ ُه َو الْ َعز‬ َ َّ َ َّ ِ َ


‫ب‬ ‫ر‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫و‬ 158 َ ‫ث ُه ْم ُم ْؤ ِمن‬
‫۪ني‬ َُ‫ك‬ ْ َ َ َ
‫كن ا‬
var, sizin için de belli bir gün
۪ içme hakkınız var, dedi.
156. Ona bir kötülükle iliş-
meyin, yoksa sizi azametli bir
günün azabı yakalayıverir.
137. Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir. 157. Onlar deveyi kestiler
138. Biz azaba uğratılacak değiliz. ve sonra da pişman oldular.
139. Böylece onu yalanladılar; biz de kendilerini helâk 158. Bunun üzerine onları
ettik. Doğrusu bunda bir ibret vardır; ama çokları inanmaz- azap yakaladı. Doğrusu bun-
lar. da, bir ders vardır; ama çok-
ları inanmazlar.
140. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin
merhamet sahibidir. 159. Şüphesiz Rabbin,
işte O, mutlak galip ve engin
141. Semûd kavmi de peygamberleri yalanladı.
merhamet sahibidir.
142. Kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: Sakınmaz
373
mısınız? KUR’AN-I KERİM MEALİ
ANA SAYFAYA DÖN

160. Lût kavmi de peygam- 19. CÜZ َ َ ‫اتلاس َِع َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬373
َّ ‫ل ْز ُء‬ ŞUARA SÛRESİ
berleri yalanladı.
ََ ٌ ُ ُ ُ َ َ َ َ ْ َ ‫ت قَ ْو ُم لُوطۨال ْ ُم ْر َسل‬ ْ َ‫َك َّذب‬
‫ ا ِذ قال ل ُه ْم اخوه ْم لوط ال‬160 ۚ‫۪ني‬
161. Hani kardeşleri Lût on-
lara şöyle demişti: Sakınmaz ٍ
mısınız?
ُ ‫الل َواَط‬ َ ّٰ ‫ فَ َّاتقُوا‬162 ۙ‫۪ني‬ ٌ ‫ول اَم‬ ٌ َُ ْ ُ َ ّ َ ُ َّ َ
162. Bilin ki, ben size gön- 163 ‫ون‬ ِۚ ‫۪يع‬ ‫ ا ِ۪ن لم رس‬161 ‫ون‬ ۚ ‫تتق‬
derilmiş güvenilir bir elçiyim.
َ َ َ ْ ّ َ ٰ َ َّ َ ْ َ ْ ْ َ ْ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َٓ َ
163. Artık Allah’a karşı gel- ۜ
164 ‫ب العالم۪ني‬ ِ ‫وما اسـٔلم عليهِ مِن اج ٍرۚ ا ِن اج ِري ا ِل ع ر‬
ُ َ َ َ َ ََ َ ‫ان م َِن الْ َعالَم‬ َ َ ْ ُّ َ ُ ْ َ َ
mekten sakının ve bana itaat
ُ
edin.
‫ َوتذ ُرون مَا خل َق ل ْم َر ُّب ْم‬165ۙ‫۪ني‬ ‫اتاتون الكر‬
ُ ُ َْ َ َ ُ َ َ ُ َ َْ ْ ُ َ ‫م ِْن ا َ ْز‬
164. Buna karşı sizden hiç-
bir ücret istemiyorum. Benim
ecrimi verecek olan, ancak ‫ قالوا لئ ِْن ل ْم تن َت ۬هِ يَا لوط‬166 ‫ج ۜ ْم بَل ان ُت ْم ق ْو ٌم َعدون‬ ِ ‫ا‬‫و‬
َْ ُ ََ ّ َ َ ْ ُ ْ َ َّ َ ُ َ َ
َۜ ‫ِ ْم م َِن القال‬ َ ‫خ َرج‬
âlemlerin Rabbidir.
165. 166. Rabbinizin sizler 168 ‫۪ني‬ ‫ قال ا ِ۪ن ل ِعمل‬167 ‫۪ني‬ ‫تلكونن مِن الم‬
için yarattığı eşlerinizi bırakıp
170 ۙ‫۪ني‬ َ ‫جع‬َ ْ َ ‫ َف َن َّجيْ َناهُ َوا َ ْهلَ ُٓه ا‬169 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َّ
‫نن۪ى َواهل۪ى مِما يعمل‬
َْ َّ ّ َ
da, insanlar içinden erkeklere ِ ‫ب‬ ِ ‫ر‬
َ َ َْ َ ‫ ُث َّم َد َّم ْرنَا اْل ٰ َخر‬171 ‫ين‬ َ ‫وزا يف الْ َغابر‬ ً ‫ا َِّل َع ُج‬
mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu
siz sınırı aşmış bir kavimsiniz!
‫ َوامط ْرنا‬172 ۚ‫ين‬ ۪ ۚ ِ۪ ِ
َ َ َ َ ًۜ َ ٰ َ َ ٰ َّ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َ َٓ َ ً َ َ ْ ْ َ َ
167. Onlar şöyle dediler:
Ey Lût! Vazgeçmezsen, iyi bil
‫ ا ِن ۪يف ذل ِك لية وما كن‬173 ‫علي ِهم مطراۚ فساء مطر المنذ ۪رين‬ َ
ki, sürgün edileceksin!
168. Lût: Doğrusu, dedi, َّ َ
‫ كذ َب‬175 ‫۪يم‬ ُ۟ ‫الرح‬ َّ ‫يز‬ ُ ‫ك ل َ ُه َو الْ َعز‬َ َّ َ َّ ِ َ
‫ب‬ ‫ر‬ ‫ن‬ ‫ا‬‫و‬ 174 َ ‫ث ُه ْم ُم ْؤ ِمن‬
‫۪ني‬ َُ‫ك‬ ْ َ
‫ا‬
ben sizin bu işinizden tiksin- ۪
mekteyim! َ ُ َّ َ َ َ ٌ ْ َ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ ‫كةِ ال ْ ُم ْر َسل‬ َ َْْ ُ َ ْ َ
169. Rabbim! Beni ve ai- 177 ‫ون‬ ۚ ‫ب ال تتق‬ ‫ ا ِذ قال لهم شعي‬176 ۚ‫۪ني‬ ‫اصحاب لـٔي‬
ُ ُ َ
‫ َومَٓا ا ْس َـٔل ْم‬179 ‫ون‬ ُ َ َ ّٰ ُ َّ َ ٌ َ ٌ ُ ْ ُ َ ّ
ِۚ ‫ فاتقوا الل َواط۪يع‬178ۙ‫ا ِ۪ن لم َرسول ام۪ني‬
lemi, onların yapageldikleri
şeyden kurtar.
َ َ ْ ُ َ َ َ َ ْ ّ َ ٰ َ َّ َ ْ َ ْ ْ َ ْ ْ َ َ
‫ ا ْوفوا الكيْل‬180 ‫۪ني‬
170. 171. Bunun üzerine
onu ve geride kalan yaşlı bir ۜ ‫ب العالم‬ ِ ‫عليهِ مِن اج ٍرۚ ا ِن اج ِري ا ِل ع ر‬
ْ َ ْ ُ ْ ُْ َ ُ ُ َ َ َ
kadın dışında bütün ailesini
kurtardık.
182 ‫اس ال ُم ْس َتق۪ي ِۚم‬ ِ ‫ َوزِنوا بِالقِ ْسط‬181 ۚ‫ين‬ َ ‫خِس‬
۪ ‫ول تونوا مِن الم‬
ْ ُ ْ َ ْ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ
172. Sonra diğerlerini helâk
ettik.
183 ۚ‫۪ين‬ َ ‫سد‬ ِ ‫ول تبخسوا انلاس اشياءهم ول تعثوا ِيف الرِض م‬
‫ف‬
173. Üzerlerine öyle bir
yağmur yağdırdık ki... Uyarı-
lanların yağmuru ne de kötü
idi!
şöyle demişti: Sakınmaz mısınız?
174. Elbet bunda bir ibret
vardır; fakat çokları inanmaz- 178. Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
lar. 179. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat
175. Şüphesiz Rabbin, edin.
işte O, mutlak galip ve engin 180. Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim
merhamet sahibidir. ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
176. Eyke halkı da pey- 181. Ölçüyü tastamam yapın, eksik verenlerden olmayın.
gamberleri yalanladı.
182. Doğru terazi ile tartın.
177. Hani Şuayb onlara
183. İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde
374 H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
ANA SAYFAYA DÖN

ُّ َ ُ
19. CÜZ ‫ورةُ الش َع َٓراء‬ ‫ س‬374 ŞUARA SÛRESİ gününün azabı yakalayıverdi.
Gerçekten o, azametli bir gü-

َ ْ ‫ قَالُٓوا ا َِّنمَٓا اَن‬184 ‫ني‬ َ ْ َ َّ ْ َ ْ ُ َ َ َ َّ ُ َّ َ


َۜ ۪ ‫البِلة ال َّول‬
nün azabı idi!
‫ت‬ ِ ‫و‬ ‫م‬  ‫ق‬ ‫ل‬ ‫خ‬ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ‫واتقوا‬ 190. Doğrusu bunda bir
َ َ ُ َ ْ ُ ْ ٌ َ َ َّ َ ْ َ َٓ َ َ ‫م َِن ال ْ ُم َس َّحر‬
‫ش مِثل َنا َواِن نظ ُّنك ل ِم َن‬
ders vardır; ama çokları inan-
‫ وما انت ا ِل ب‬185 ۙ‫ين‬ ۪ mazlar.

َ‫الس َٓماءِ ا ِْن ُكنْت‬ َّ ‫ فَا َ ْسقِط َعلَيْ َنا ك َِسفًا م َِن‬186 ‫ني‬ ْ َ ‫الْ َكذِب‬ 191. Şüphesiz Rabbin,
ۚ ۪ işte O, mutlak galip ve engin

ُ‫ك َّذبُوه‬ َ َ َ ُ َْ َ ْ َ ّٓ َ َ َّ ‫م َِن‬


‫ ف‬188 ‫ قال َر ۪ب اعل ُم ب ِ َما تع َملون‬187 ‫۪ني‬ َۜ ‫الصادِق‬
merhamet sahibidir.
192. Muhakkak ki o âlem-
َ ‫اب يَ ْو‬ َ ‫الظ َّل ۜ ِة ا ِنَّ ُه َك َن َع َذ‬ ُّ ْ َ ُ َ َ ْ ُ َ َ َ َ lerin Rabbinin indirmesidir.
189 ‫۪ي‬ ٍ ‫ظ‬ ‫ع‬ ‫م‬
ٍ ‫فاخذهم عذاب يو ِم‬ 193. 194. 195. Onu Rû-
َ َّ َ ‫ث ُه ْم ُم ْؤ ِمن‬ َُ‫ك‬ ْ َ َ َ َ َ ًۜ َ ٰ َ َ ٰ َّ
‫ َواِن َر َّبك‬190 ‫۪ني‬
hu’l-Emin uyarıcılardan ola-
‫ا ِن ۪يف ذل ِك لية وما كن ا‬ sın diye, apaçık Kureyşi lisan
َ َ َ ‫يل َر ّب الْ َعالَم‬ ُ ْ َ َ ُ َّ َ ُ ‫ل َ ُه َو الْ َعز‬
ile senin kalbine indirmiştir.
‫ ن َزل‬192 ۜ‫۪ني‬ ِ ‫ن‬
۪ ‫تل‬ ‫ه‬ ‫ن‬ِ ‫ا‬ ‫و‬ 191 ُ۟ ‫الرح‬
‫۪يم‬ َّ ‫يز‬
۪ 196. O, şüphesiz daha ön-

َ ‫ون م َِن ال ْ ُمنْ ِذر‬ َ ُ َ َ َْ َٰ ۙ ُ ‫الم‬ َ ْ ُ ُّ cekilerin kitaplarında da var-


194 ۙ‫ين‬ ۪ ‫ك‬ ِ‫تل‬ ‫ك‬ ِ ‫ب‬‫ل‬ ‫ق‬ ‫ع‬ 193 ‫۪ني‬ ‫بِهِ الروح‬ dır.

ُ َ َ َ َّ َ ْ ُ ُ َ ُ َّ َ ُ ‫ب‬ ّ ‫سان َع َر‬


‫ ا َول ْم يَ ْن‬196 ‫ني‬ َ ِ ‫بل‬ 197. Benî İsrail bilginlerinin
۪ ‫ف زب ِر الول‬ ۪ ‫ل‬ ‫ه‬ ‫ن‬ ِ ‫ا‬ ‫و‬ 195 ‫ني‬
ۜ ٍ ‫ب‬
۪ ‫م‬ ٍ ِ ٍ ِ onu bilmesi, onlar için bir delil
ٰ َ ُ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ ٔ ٓ َ ْ ٓ َ ُ ٰٓ َ ُ ُ َ َ ْ َ ْ َ ً َ ٰ ْ ُ َ
değil midir?
‫ ولو نزنلاه ع‬197 ‫لهم اية ان يعلمه علمؤ۬ا بن۪ى ا ِساي۪ل‬ ۜ 198. 199. Biz onu Arapça
ْ ُ ُ َ َ ْ ْ َ َ َُ َ َ َ َۙ َ ْ َ ْ
199 ۜ‫ فقراه علي ِهم ما كنوا بِه۪ مؤ ِمن۪ني‬198 ‫َب ْعِض العجم۪ني‬
َ
bilmeyenlerden birine indir-
seydik ve bunu onlara o oku-

َ ْ َ ْ ‫ك َناهُ يف قُلُوب ال ْ ُم‬ ْ َ َ َ ٰ َ


saydı, onlar yine de ona iman
‫ ل يُؤم ُِنون بِه۪ َحّٰىت‬200 ‫۪ني‬ َۜ ‫ج ِرم‬ ِ ۪ ‫كذل ِك سل‬ etmezlerdi.

َ ْ َ ُ ً ْ ْ َ َْ َ َ َْ ُ ََ 200. 201. Böylece onu gü-


202 ۙ‫ ف َيات َِي ُه ْم َبغ َتة َوه ْم ل يَش ُع ُرون‬201 ۙ‫۪يم‬ َ ‫الل‬ ‫يروا العذاب‬ nahkârların kalplerine soktuk.

َ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ َۜ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ ُ ُ َ َ
Onun için, acıklı azabı görün-

204 ‫جلون‬ ِ ‫ افبِعذابِنا يستع‬203 ‫فيقولوا هل نن منظرون‬


ceye kadar ona iman etmez-
ler.
َ َ ُ َ ُ َ َٓ َّ ُ ۙ َ ُ ْ َ ََََْ
206ۙ‫اءه ْم مَا كنوا يُوع ُدون‬ ‫ ثم ج‬205 ‫ت ا ِن َم َّت ْع َناه ْم ِسن۪ني‬ ‫افراي‬ 202. İşte bu onlara, kendi-
leri farkında olmadan, ansı-
zın geliverecektir.
203. O zaman: Bize müh-
184. Sizi ve önceki nesilleri yaratandan korkun. let verilir mi acaba? Diyecek-
185. Onlar şöyle dediler: Sen, olsa olsa büyülenmiş bi- lerdir.
risin! 204. Oysa onlar bizim aza-
186. Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. Bil ki, biz seni bımızı mı çarçabuk istiyorlar-
ancak yalancılardan biri sayıyoruz. dı?

187. Şayet doğru sözlülerden isen, başımıza gökten bir 205. 206. Ne dersin! Eğer
parça düşür. biz onları yıllarca zevk için-
de yaşatıp faydalandırsak,
188. Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi. sonra kendilerine vaadedilen
189. Hülasa onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge azap başlarına gelse!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 375
ANA SAYFAYA DÖN

207. Edindikleri faydalar 19. CÜZ َ َ ‫اتلاس َِع َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬375
َّ ‫ل ْز ُء‬ ŞUARA SÛRESİ

ve aldıkları zevkler onlara hiç


َّ َ ْ ََْ َ ْ َ
‫ َومَٓا اهلك َنا م ِْن ق ْر َي ٍة ا ِل‬207 ‫ون‬ َۜ ‫مَٓا اغٰن َعنْ ُه ْم مَا كنُوا ُي َم َّت ُع‬
yarar sağlamaz.
208. 209. Biz hiçbir kavmi,
ْ َ‫نل‬ َّ َ ‫ َومَا َت‬209 ‫۪ني‬ َ ‫ى َو َما ُك َّنا ظَالِم‬ ْ َ َ
öğüt vermek üzere uyarıcıla-
rı olmadan yok etmemişizdir.
ِ‫ت بِه‬ ۛ ۠ ‫ ذِك ٰر‬208ۛ ۗ‫لهَا ُمنْذ ُِرون‬
َّ ‫ ا َِّن ُه ْم َعن‬211 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ َ ُ َ َّ
ِ‫الس ْمع‬ ۜ ‫ وما ينبغ۪ى لهم وما يستط۪يع‬210 ‫الشياط۪ني‬
Biz zalim değiliz.
ِ
َ ‫ون م َِن ال ْ ُم َع َّذب‬ َ ُ َ َ َ َ ٰ ً ٰ ّٰ َ َ ُ ْ َ َ َ َۜ ُ ُ ْ َ َ
210. O’nu şeytanlar indir-
medi. 213ۚ‫ني‬ ۪ ‫ ف تدع مع اللِ ا ِلها اخر فتك‬212 ‫لمعزولون‬
َ َّ َ َ َ َ ْ ْ َ َۙ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ ْ َ َ
‫احك ل َِم ِن ات َب َعك‬
211. Bu onlara düşmez;
zaten güçleri de yetmez. ‫ واخفِض جن‬214 ‫وانذِر عش۪يتك القر ۪بني‬
212. Şüphesiz onlar, vahyi
216 ‫ون‬
َ ُ َ ْ َ َّ ٌ ٓ َ ّ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ
‫ل‬ ‫م‬ ‫ع‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫ِم‬‫م‬ ‫ئ‬ ‫ر‬ ‫ب‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ل‬ ‫ق‬ ‫ف‬ ‫ك‬ ‫و‬ ‫ص‬ ‫ع‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ف‬ 215 ‫۪ني‬َ ‫م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن‬
işitmekten uzak tutulmuşlar- ۚ ۪ ۪ ۚ
َ ُّ َ َ ُ ‫۪ني َت ُق‬ َ ‫يك ح‬ َ ٰ َ َّ َ ۙ َّ َ ْ‫ع ال‬ َ َ ْ َّ َ َ َ
‫ َوتقل َبك‬218ۙ ‫وم‬
dır.
‫ ال۪ي ير‬217 ‫يز الرح۪ي ِم‬ ِ ۪ ‫ز‬ ‫ع‬ ‫وتوك‬
213. O halde sakın Allah ile
ُ
‫ هل ان ّب ِ ُئ ْم‬220 ‫۪يم‬
َُ َْ ُ ‫۪يع الْ َعل‬
ُ ‫السم‬ َّ ‫ ا ِنَّ ُه ُه َو‬219 ‫۪ين‬ َ ‫الساجد‬ َّ ‫يف‬
ِ
beraber başka tanrıya kulluk
edip yalvarma, yoksa azaba ِ
َ ُُْ َ َّ َ ّ ُ ٰ َ ُ َّ َ َ ُ َ َّ ُ َّ َ َ ْ َ ٰ َ
‫ يلقون‬222 ۙ‫۪ي‬ ٍ ‫اك اث‬ ٍ ‫ك اف‬ ۜ
ِ ‫ تنل ع‬221 ‫ع من تنل الشياط۪ني‬
uğratılanlardan olursun!

َ ُ َ ْ ُ ُ ُ َّ َ ُ َٓ َ ُّ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ َّ
214. En yakınlarını uyar.
215. Sana uyan müminlere 224 ‫او ۜ۫ن‬ ‫ والشعراء يبِعهم الغ‬223 ‫ون‬ َۜ ُ‫ث ُه ْم كذِب‬ ‫السمع واك‬
َ ُ ْ َ َ ُ ُ َّ َ َ ُ َ َ ّ ُ ْ ُ َّ َ َ َ ْ َ َ
226ۙ‫ َوانه ُ ْم َيقولون مَا ل َيف َعلون‬225ۙ‫يمون‬
kanadını indir.
216. Şayet sana karşı ge- ‫ك وا ٍد ي ۪ه‬ ِ ‫الم تر انهم ۪يف‬
lirlerse de ki: Ben sizin yap-
‫روا‬ ُ َ ‫۪يا َوانْ َت‬ ً ‫الل َكث‬ َ ّٰ ‫ات َو َذ َك ُروا‬ ِ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬
ِ َ ‫ا َِّل َّال‬
tıklarınızdan muhakkak ki
َ َ ْ َ َ ْ ُ َّ َ ُٓ َ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ ُ ُ َ ْ َ ْ
227 ‫ب َينقل ُِبون‬
uzağım.
ٍ ‫مِن بع ِد ما ظل ِموۜا وسيعلم ال۪ين ظلموا اي منقل‬
ٌ ّ َ ٌ ّ
217. Sen O mutlak galip ve
‫ه‬َ ِ ‫َو‬ ‫هك َِّية‬ ْ ُ َّ‫انل‬ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫ك َّية َوم‬ ُ‫لة‬ ‫م‬
engin merhamet sahibine gü-
ِ َ
‫م‬ ‫ل‬ ْ
‫م‬ َّ ‫انل‬ ِ
‫ر‬ َ ‫و‬ ‫س‬
ً ٰ َٰ َ َ ُ ْ ِ َ SÛRESİ ٌ ََ
venip dayan.
27 -ً NEML ٌ ََ
218. O ki, kalktığın zaman ‫ايَة‬ ‫نية‬ ‫ثث َووتت ِْسِسع ُعو‬
‫ون ا‬ ‫ثث‬
seni görüyor.
219. Secde edenler ara-
sında dolaşmanı da. ve bunların çoğu yalancıdırlar.
220. Çünkü her şeyi işiten, 224. Vahyi ilahiye ye ters düşen şairlere, sapkınlar uyar-
her şeyi bilen O’dur. lar.
221. Şeytanların kime ine- 225. 226. Onların her vâdî de başıboş dolaştıklarını ve
ceğini size haber vereyim mi? gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
222. Onlar, günaha, iftira- 227. Ancak iman edip sâlih amel işleyenler, Allah’ı çok
ya düşkün olan herkesin üs- çok zikredenler ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini
tüne inerler. savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, nasıl bir dönüşe
223. Bunlar, kulak verirler döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


376 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

19. CÜZ ‫ورةُ انلَّ ْم ِل‬


َ ‫ ُس‬376 NEML SÛRESİ 5. İşte bunlar, kendileri için
oldukça ağır bir azap bulu-
ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬ nan kimselerdir; ahirette en
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬ çok ziyana uğrayacaklar da

ٰ ْ ُ ‫ ُه ًدى َو ب‬1 ۙ‫ات الْ ُق ْرا ٰ ِن َوك َِتاب ُم ۪بني‬ ُ َ‫ك اٰي‬ َ ْ ۠ٓ ٰ
onlardır.
‫شى‬ ‫طس ت ِل‬ ‫ح ِْز ٌب‬
ٍ ٍ 4 6. Şüphesiz ki bu Kur’an,
ٰ ْ ُ َ ٰ َّ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َّ َ ُ ُ َ َّ َ َ ْ ُ ْ
‫الزكوة َوه ْم بِالخ َِرة‬
sana hikmet sahibi ve her
‫ ال۪ين يق۪يمون الصلوة و يؤتون‬2ۙ‫ل ِلمؤ ِمن۪ني‬ şeyi bilen Allah tarafından
َ ْ َ َ ٰ ْ َ ْ َ َ َّ َّ َ ُ
‫۪ين ل يُؤم ُِنون بِالخ َِرة ِ َز َّي َّنا ل ُه ْم اع َمال ُه ْم‬ ‫ ا ِن ال‬3 ‫ه ْم يُوق ُِنون‬
verilmektedir.
7. Hani Mûsâ, ailesine şöy-
ْٰ ُ َ َ ْ ُ ُٓ ْ ُ َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ
‫اب َوه ْم ِيف الخ َِرة‬
le demişti: Gerçekten ben bir
ِ ‫ ا۬ولئ ِك ال۪ين لهم سوء الع‬4 ‫ون‬
‫ذ‬ ۜ ‫فهم يعمه‬ ateş gördüm. Size oradan bir
َ ‫ك َتلُلََّق الْ ُق ْرا ٰ َن م ِْن َ ُدل ْن َحك۪ي‬ َ َّ ِ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ haber getireceğim yahut bir
6 ‫۪ي‬ ٍ ‫ل‬ ‫ع‬ ٍ ‫ وان‬5 ‫هم الخسون‬ ateş koru getireceğim, uma-
ُ ٰ َ َ َ َ ْ ْ ُ ٰ َ ً َ ُ ْ َ ٰ ّٓ ٓ ْ َ ٰ ُ َ َ ْ
‫ب ا ْو ات۪ي ْم‬
rım ki ısınırsınız!
ٍ ‫ا ِذ قال موس ِلهل ِ۪ه ا ِ۪ن انست نارۜا سات۪يم مِنها ِب‬ 8. Oraya geldiğinde şöyle
َْ ُ َ َ َٓ َّ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ َ
‫اءها نود َِي ان بُورِ َك‬
seslenildi: Ateşin bulunduğu
‫ فلما ج‬7 ‫اب قبٍس لعلم تصطلون‬ ٍ ‫بِشِ ه‬ yerdekiler ve çevresindekiler
ٰٓ
‫ يَا ُموس‬8 ‫۪ني‬ َ ‫اللِ َر ّب الْ َعالَم‬ ّٰ َ َ ْ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ
‫َم ْن ِيف انلارِ ومن حولهۜا وسبحان‬
mübarek kılınmıştır! Âlemle-
ِ rin Rabbi olan Allah, eksiklik-

ُّ َ ‫اك فَلَ َّما َرا ٰ َها َت ْه‬ َۜ ‫ص‬ َ ‫ َواَلْق َع‬9 ۙ‫۪يم‬ َ ْ ‫يز‬ ُ ‫الل الْ َعز‬ ُ ّٰ ‫ا ِنَّ ُٓه اَنَا‬
lerden münezzehtir!
‫ت‬ ُ ‫الك‬
ِ ۪ 9. Ey Mûsâ! İyi bil ki, ben,
ّ ََْ َ ٰ ّ َ ّٰ ٌّ َّ َ َ
‫ب يَا ُموس ل تف ا ِ۪ن‬ ۜ ْ ‫كانهَا جَٓان َول ُم ْدب ِ ًرا َول ْم ُي َع ِق‬
mutlak galip ve hikmet sahibi
olan Allah’ım!
َ ُ ََ َّ َ ُ ْ َ ُ ََ َ
‫ ا ِل َم ْن ظل َم ث َّم بَ َّدل ُح ْس ًنا َب ْع َد‬10 ۗ‫لياف َدل َّي ال ُم ْر َسلون‬
10. Asânı at! Mûsâ onu yı-
lan gibi deprenir görünce dö-
َ ٓ‫ض‬ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ْ ْ َ َ ٌ َ ٌ ُ َ ّ َ ُٓ nüp arkasına bakmadan kaç-
‫اء‬ ‫ وادخِل يدك ۪يف جيبِك ترج بي‬11 ‫سو ٍء فا ِ۪ن غفور رح۪يم‬ tı. Ey Mûsâ! Korkma; çünkü
َ ُ َ َّ َ َ ٰ َٰ ْ ُٓ ْ ‫م ِْن َغ‬
‫ات ا ِل ف ِْر َع ْون َوق ْو ِمه۪ۜ ا ِن ُه ْم كنوا ق ْومًا‬
benim huzurumda peygam-
ٍ ‫ي سو ٍء ۪يف ت ِسعِ اي‬ ِ berler korkmaz.

13 ۚ‫ني‬ ٌ ‫ِح ٌر ُمب‬ ْ َ ٰ ُ َ ً‫ر‬


‫س‬ ‫ا‬‫ذ‬ ‫ه‬ ‫وا‬ ‫ال‬ ‫ق‬ ‫ة‬ َ ِ ْ‫اءتْ ُه ْم اٰيَ ُات َنا ُمب‬
َ َٓ‫ فَلَ َّما ج‬12 ‫۪ني‬ َ ‫فَا ِسق‬ 11. Ancak, kim haksızlık
۪ eder, sonra, işlediği kötülüğü
iyiliğe çevirirse, bilsin ki ben
çok bağışlayıcıyım, çok mer-
hamet sahibiyim.
27 - NEML SÛRESİ 12. Elini koynuna sok; ku-
sursuz bembeyaz çıkacak.
Dokuz mucize ile Firavun ve
kavmine git. Çünkü onlar ar-
Bismillâhirrahmânirrahîm
tık yoldan çıkmış bir kavim
1. Tâ. Sîn. Bunlar Kur’an’ın ve “Kitâb-ı Mübin” in âyetleridir. olmuşlardır.
2. 3. Namazı kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin ola- 13. Mucizelerimiz onların
rak iman eden müminler için hidayet kaynağı ve müjdedir. gözleri önüne serilince: «Bu,
4. Şüphesiz biz, ahirete inanmayanların işlerini kendile- apaçık bir sihirdir» dediler.
rine süslü gösterdik de o yüzden bocalar dururlar.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 377
ANA SAYFAYA DÖN

14. Vicdanları da bunlara 19. CÜZ َ َ ‫اتلاس َِع َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬377
َّ ‫ل ْز ُء‬ NEML SÛRESİ

tam bir kanaat getirdiği halde,


ُ ْ َ ُ ُْ َُْ ْ َ َ ْ َ َ
‫اسيْق َنت َٓها انف ُس ُه ْم ظلمًا َو ُعل ًّواۜ فانظ ْر‬ ‫ح ُدوا بِها و‬َ ‫َو َج‬
zulüm ve kibirlerinden ötürü
onları bile bile inkâr ettiler.
َ َ َ ْ َٰ ْ َ َ ْ ُْ َُ َ َ َ َْ َ
‫ َولقد اتي َنا د ُاو۫د َو ُسليْ ٰم َن‬14 ‫۪ين‬ ۟ َ ‫سد‬
Bozguncuların sonunun nice
olduğuna bir bak! ِ ‫كيف كن عق ِبة الم‬
‫ف‬
َ ٰ َ َ َ َّ َ َّ ّٰ ُ ْ َ ْ َ َ َ ً ْ
ِِ ‫۪ي م ِْن عِبَاده‬ٍ ‫عِلماۚ وقال المد ِللِ ال۪ي فضلنا ع كث‬
15. And olsun ki biz,
Davud’a ve Süleyman’a ilim
verdik. Onlar: Bize, mümin ُ‫ث ُسلَيْ ٰم ُن َد ُاو َ۫د َوقَ َال يَٓااَيُّهَا انلَّاس‬ َ ََ َ ْ ُْ
kullarının birçoğundan daha ِ‫ وور‬15 ‫المؤ ِمن۪ني‬
ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ْ َ ّ ُ ْ َ ُ َ ْ َّ َ ْ َ َ ْ ّ ُ
‫شٔۜ ا ِن هذا ل ُه َو الفضل‬
fazla lutuf ve ihsanda bulunan
Allah’a Hamd olsun, dediler. ٍ ‫ك‬ ِ ‫ي وا ۫وت۪ينا مِن‬ ِ ‫علِمنا من ِطق الط‬
ْ َّ َ ْ ْ َ ّ ‫ال‬ ْ َ ُُ ُ ُ َ ٰ َْ ُ َ ُ َ ُ ُْ
ِ ‫ وحِش ل ِسليمن جنوده مِن ِ ِن والِنِس والط‬16 ‫الم ۪بني‬
‫ي‬
16. Süleyman, Davud’a vâ-

ٰ َ ْ َ َ َٓ ٓ ّٰ َ
ris oldu ve dedi ki: Ey insanlar!
ٌ َ ْ َ ْ َ َ ْ َّ َ َ ُ ْ َُ
‫ حىت ا ِذا اتوا ع وادِ انلم ِل ۙقالت نملة‬17 ‫وز ُعون‬
َ ‫فهم ي‬
Bize kuşdili öğretildi ve bize
her şeyden verildi. Doğrusu
َ ُ َْ َ ُ ُ ُ ْ ُ َ
‫يَٓاايُّهَا انلَّ ْمل ادخلوا َمسَاك َِن ْۚم ل ي ِط َم َّن ْم ُسليْ ٰم ُن‬
bu apaçık bir lütuftur.

َ ً َ َ َّ َ َ َ َْ َ ُ ُ ُ
17. Cinlerden, insanlardan
َ
ve kuşlardan müteşekkil or- ‫حك م ِْن ق ْول َِها‬ ِ ‫ فتبسم ضا‬18 ‫َو ُجنودهُۙ َوه ْم ل يش ُع ُرون‬
َّ َ َ ‫ت‬ َ ‫تلٓى اَنْ َع ْم‬َّ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ّ َ َ َ َ
duları Süleyman’ın hizmeti-
ne toplandı; hepsi bir arada
‫ع‬ ۪ ‫ب ا ْوزِعن۪ٓى ان اشك َر ن ِع َم َتك ا‬ ِ ‫وقال ر‬
ْ ْ َ َ ُ ٰ ْ َ ً َ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ َ ٰ َ َ
düzenli olarak sevk ediliyor-
َ َْ َ ِ ‫وع و ِادلي وان اعمل ص‬
du.
‫حتِك‬ ‫خلن۪ى بِر‬ ِ ‫الا ترضيه واد‬
18. Nihayet Karınca vâ-
َ َٓ َ َ َ َ َ َ ْ َّ َ َّ َ َ َ َّ ‫يف ع َِباد َِك‬
َ ِ ‫الص‬
dîsine geldikleri zaman, bir ‫ل ل ا َرى‬ ِ ‫ وتفقد الطي فقال ما‬19 ‫ال۪ني‬ ۪
karınca: Ey karıncalar! Yu-
َُ
ً ‫ل َع ِّذ َب َّن ُه َع َذابًا َشد‬ َ َ ْ َ َۘ ُ ْ ُ ْ
َ ‫ان م َِن الْغَٓائِب‬
valarınıza girin; Süleyman ve ‫۪يدا‬ 20 ‫ني‬ ۪ ‫الهدهد ام ك‬
ordusu farkına varmadan sizi
َ َ ْ َ َ َ ََ ُ َ ْ ُ ّ َ ْ َ َ ْ َ ُٓ َّ َ َ ْ َ َ ْ َ
ezmesin! Dedi. ‫۪يد‬
ٍ ‫ فمكث غي بع‬21 ‫ني‬ ٍ ‫ان م ۪ب‬ٍ ‫او ۬لاذبنه او لات ِين۪ى بِسلط‬
19. Onun sözüne gülüm-
َ َ َ َ َ ْ َ ُْ َ ْ ُ َْ َ ُ ْ َ َ َ َ َ
seyerek dedi ki: Ey Rabbim! 22 ‫۪ني‬ ٍ ‫جئتك مِن سباٍ بِنباٍ يق‬ ِ ‫فقال احطت بِما لم تِط بِه۪ و‬
Beni, gerek bana gerekse
ana-babama verdiğin nimete
şükretmeye ve hoşnut olaca-
ğın iyi işler yapmaya muvaf- 21. Ya bana apaçık bir delil getirecek ya da onu şiddetli
fak kıl. Rahmetinle, beni iyi bir azaba uğratacağım yahut onu boğazlayacağım!
kulların arasına kat. 22. Çok geçmeden o gelip: Ben, dedi, senin bilmediğin
20. Kuşları gözden ge- bir şeyi öğrendim. Sebe’den sana çok doğru bir haber ge-
çirdikten sonra şöyle dedi: tirdim.
Hüdhüd’ü niçin göremiyo-
rum? Yoksa kayıplara mı ka-
rıştı?

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


378 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

19. CÜZ ‫ورةُ انلَّ ْم ِل‬


َ ‫ ُس‬378 NEML SÛRESİ 26. O büyük Arş’ın sahibi
olan Allah’tan başka ibadete
ٌ َ َ ْ َ ُّ ْ ْ َ َُ ْ ُ ُ ْ ًَََ ْ ُ ْ َ َ ّ
‫شٔ َولهَا ع ْرش‬
layık güç yoktur.
ٍ ‫ك‬ ِ ‫ا ِ۪ن وجدت امراة تمل ِكهم وا ۫وتِيت مِن‬ 27. Dedi ki: Doğru mu söy-
‫ون‬
ُ ْ ْ َّ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ ٌ َ
ِ ‫ وجدتها وقومها يسجدون ل ِلشمِس مِن د‬23 ‫عظ۪يم‬ ledin, yoksa yalancılardan

َّ ‫ان ا َ ْع َمال َ ُه ْم فَ َص َّد ُه ْم َعن‬ُ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َّ َ َ ّٰ


mısın, bakacağız.
‫يل‬ ِ ۪ ‫ب‬ ‫الس‬ ِ ‫اللِ وزين لهم الشيط‬ 28. Şu mektubumu götür,
َ‫بء‬ ْ ‫ال‬َ ْ ‫ج ُدوا ِ ّٰللِ َّال۪ي ُيْر ُج‬ ُ ‫ َا َّل ي َ ْس‬24 ۙ‫ون‬
َ ََُْ َ ْ َُ
‫فهم ليهتد‬ ٌ‫َس ْج َدة‬
onu kendilerine ver, sonra
ِ onlardan biraz çekil de, ne
ُ ّٰ َ ‫ ا‬25 ‫ون‬َ ُ ْ ُ َ َ َ ُ ْ ُ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ sonuca varacaklarına bak.
‫لل‬ ‫ات والرِض ويعلم ما تفون وما تعل ِن‬ ِ ‫ِيف السمو‬
َ ْ‫ قَ َال َسنَنْظُ ُر ا َ َص َدق‬26 ‫َٓل ا ٰ َِل ا َِّل ُه َو َر ُّب الْ َع ْرِش الْ َعظ۪ي ِم‬
29. «Beyler, ulular! Bana
‫ت‬ çok önemli bir mektup bırakıl-

َ ْ ََْ َ ٰ َ َ ‫ت م َِن الْ َكذِب‬ َ ْ‫ا َ ْم ُكن‬


dı» dedi.
‫اب هذا فالقِه ا ِلْ ِه ْم‬ ‫ت‬  ‫ب‬ ‫ب‬ ْ ‫ ا ِذْ َه‬27 ‫ني‬
۪ ِ ِ ۪ 30. «Mektup Süley-
َُ ْ َ ْ َ َ َ ُ
ْ َ َ َ ْ ْ َ ْ ُ ْ َ َّ َ َ َّ ُ
‫ت يَٓا ايُّهَا ال َملؤ۬ا‬ ‫ قال‬28 ‫ج ُعون‬
man’dandır, Rahmân ve
ِ ‫ثم تول عنهم فانظر ماذا ير‬ Rahîm olan Allah’ın adıyla
ّٰ َّ َ َّ
‫ ا ِن ُه م ِْن ُسليْ ٰم َن َواِن ُه ب ِ ْس ِم الل‬29 ‫يم‬ ٌ ‫اب َكر‬ ٌ ‫ق ا ِ َ َّل ك َِت‬َ
ْ ُ ّٓ başlamaktadır.
۪ ِ ‫ا ِ۪ن ال‬ 31. «Bana karşı başkal-
ْ َ‫ قَال‬31 ۟‫۪ني‬َ ‫ع َواْتُوين ُم ْسلِم‬ َّ َ َ ُ ْ َ َّ َ َّ ‫الر ْحٰن‬ َّ
‫ت‬ ۪ ‫ ال تعلوا‬30 ۙ‫الرح۪ي ِم‬ ِ
dırmayın, teslimiyet gösterip
bana gelin, diye yazmakta-
َْ ً َ ُ ُْ َ
‫ت قاط َِعة ام ًرا َحّٰىت‬ ‫ي ما كن‬
َْ ٓ ُ ْ َ ُ َ َ ْ َ ُّ َ َٓ
ۚ ‫وين ۪يف ام ۪ر‬ ۪ ‫يا ايها الملؤ۬ا افت‬
dır».

َْْ َ ْ َ ُ ُ َ َّ ُ ُ ۬ ُ ُ ْ َ ُ َ ُ َ َْ
‫۪يد َوالم ُر‬
32. Dedi ki: Beyler, ulular!
ٍ ‫د‬ ‫ش‬ ‫ قالوا نن اولوا قو ٍة وا۬ولوا باٍس‬32 ‫ون‬ ِ ‫تشهد‬ Bu işimde bana bir fikir verin.
ُ َ َ َ َ ُ ُ ْ َّ ْ َ َ َ ‫اذا تَا ْ ُمر‬ َ َ ُ ْ َ َْ Siz yanımda olmadan hiçbir
‫وك ا ِذا دخلوا‬ ‫ قالت ا ِن المل‬33 ‫ين‬ ۪ ‫م‬ ‫ي‬ ‫ر‬
۪ ‫ك فانظ‬ ِ ‫ا ِل‬ işi kestirip atmam.
َ ُ ْ َ ٰ َ ً َّ َ ْ َ َ ُٓ َ َْ ً َ
34 ‫ق ْر َية اف َس ُدوها َو َج َعلوا اع َِّزةَ اهل َِٓها اذِلة ۚ َوكذل ِك َيف َعلون‬
33. Onlar, şu cevabı verdi-
ler: Biz güçlü kuvvetli kimse-
َ ُ ْ ْ َ‫َوا ِ ّن ُم ْرسِلَ ٌة اَِلْه ْم ب َهدِيَّ ٍة َف َناظ َِرةٌ ب َم ي‬
35 ‫ج ُع ال ُم ْر َسلون‬ ‫ر‬
leriz, zorlu savaş erbabıyız;
ِ ِ ِ ِ ۪ buyruk ise senindir; artık ne
emredeceğini düşün taşın.
34. Melike: Hükümdarlar
23. Gerçekten, onlara hükümdarlık eden, kendisine her bir memlekete girdiler mi, ora-
türlü imkân verilmiş ve büyük bir tahta sahip bir kadınla yı perişan ederler ve halkının
karşılaştım. ulularını alçaltırlar. Onlar da
24. Onun ve kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe secde et- böyle yapacaklardır, dedi.
tiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü gös- 35. Ben onlara bir hediye
termiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru göndereyim de, bakayım el-
yolu bulamıyorlar. çiler ne ile dönecekler.
25. Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediği-
nizi ve açıkladığınızı bilen Allah’a secde etmiyorlar.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 379


ANA SAYFAYA DÖN

36. Onlar Süleyman’a ge- 19. CÜZ َ َ ‫اتلاس َِع َع‬


‫ش‬ ُ ْ َ ‫ ا‬379
َّ ‫ل ْز ُء‬ NEML SÛRESİ

lince şöyle dedi: Siz bana mal


ٓ ٌ ْ َ ُ ّٰ َ ٰ ٰ َٓ َ َ َ ُّ ُ َ َ َ َ ٰ ْ َ ُ َ َٓ َّ َ َ
‫ي م َِّما‬
ile yardım mı ediyorsunuz?
Allah’ın bana verdiği, size ‫نيي الل خ‬ ِ ‫الۘ فما ات‬ ٍ ‫فلما جاء سليمن قال ات ِمدون ِن بِم‬
ْ ََ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ٰ ٰ
‫ج ْع ا ِلْ ِه ْم فل َنات َِي َّن ُه ْم‬ ْ
verdiğinden daha iyidir. Ama
siz hediyenizle böbürlenirsi- ِ ‫ ا ِر‬36 ‫اتي ۚم بل انتم بِهدِيتِم تفرحون‬
َ َ ‫خر َج َّن ُه ْم مِنْهَٓا اَذ َِّل ًة َو ُه ْم‬ْ َُ َ َ ْ َُ ََ َ ُُ
37 ‫صاغ ُِرون‬
niz.
37. Onlara var; iyi bilsinler ِ ‫ِبنو ٍد ل ق ِبل لهم بِها ونل‬
ki, kendilerine asla karşı ko- َ ‫ ْم يَاْت۪ين۪ى ب َع ْرش َِها َقبْ َل ا َ ْن يَاْتُوين ُم ْسلِم‬ ُ ُّ َ ُ َ َ ْ َ ُّ َ َٓ َ َ
yamayacakları ordularla gelir,
38 ‫۪ني‬ ۪ ِ ‫قال يا ايها الملؤ۬ا اي‬
onları muhakkak surette hor َ َ َ ْ َ َُ ْ َ ََْ َ ٰ َ۬ َ ّ ْ َ ٌ ْ َ َ
ve hakir halde oradan çıkarı- ‫ِك‬
ۚ ‫م‬ ‫ا‬ ‫ق‬ ‫م‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫وم‬ ‫ق‬ ‫ت‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ل‬ ‫ب‬ ‫ق‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ب‬ ‫۪يك‬ ‫ال ِن انا ات‬
ِ ‫قال عِف ۪ريت مِن‬
ََ َ ْ َ ٌْ َُْ َّ َ َ ٌ ‫َوا ِ ّن َعلَيْهِ لَ َقو ٌّي اَم‬
‫اب ان ۬ا‬
rız!
ِ ‫ِت‬
‫ك‬ ‫ال‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫م‬ ‫ِل‬‫ع‬ ‫ه‬‫د‬ ‫ِن‬
‫ع‬ ‫۪ي‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 39 ‫۪ني‬ ِ ۪
38. Dedi ki: Ey ulular! On-
َ َ ْ ٰ َ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ َّ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ٰ
lar teslimiyet gösterip bana
‫ك فل َّما َراهُ ُم ْس َتقِ ًّرا عِن َدهُ قال‬ ۜ ‫۪يك بِه۪ قبل ان يرتد ا ِلك طرف‬ ‫ات‬
gelmeden önce, hanginiz o
َّ َ َ َ ُْ َ َْ ُ َْ ٓ ُ ّ ْ َ َ ٰ
melikenin tahtını bana getire-
‫ب ِلَبْل َو ۪ين َءاشك ُر ام اكف ُۜر َو َم ْن شك َر فا ِن َما‬ ۠ ۪ ‫هذا م ِْن فض ِل َر‬
bilir?
ّ َ َ َ ٌ ‫ن َكر‬ ٌّ َ ّ َ َّ َ َ َ َ ْ َ َ ِ ‫ك ُر نلِ َ ْف‬ ُ َْ
39. Cinlerden bir ifrit: Sen ‫ ُروا‬ ِ ‫ قال ن‬40 ‫يم‬ ۪ ِ ‫سه۪ۚ ومن كفر فا ِن ر ۪ب غ‬ ‫يش‬
makamından kalkmadan ben
َ َ َ َّ َ ُ ُ َ ْ َ ٓ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ َ
onu sana getiririm. Gerçekten 41 ‫۪ين ل َي ْه َت ُدون‬ ‫لها عرشها ننظر اتهتد۪ي ام تون مِن ال‬
ْ ْ َ ُ َ َ ُ ُ َّ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ٰ َ َ ْ َ َٓ َّ َ َ
bu işe gücüm yeter ve bana
güvenebilirsiniz, dedi. ‫ينا ال ِعل َم‬ ۪ ‫ك قالت كنه هوۚ وا۫وت‬ ِ ۜ ‫فلما جاءت ق۪يل اهكذا عرش‬
َّ ّٰ ُ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َّ َ َ َ ْ ُ َّ ُ َ َ ْ َ ْ
‫للِا ِن َها‬
40. Kitaptan bir ilmi olan
kimse ise: Gözünü açıp ka- ۜ ‫ون ا‬
ِ ‫ وصدها ما كنت تعبد مِن د‬42‫مِن قبل ِها وكنا مسلِم۪ني‬
ْ ْ َ َ َ ْ َّ ُ ْ َ َ َ ‫ت م ِْن قَ ْوم َكف ِر‬
ْ َ‫َكن‬
‫ر َحۚفل َّما َرات ُه َحسِبَت ُه‬ ‫ ق۪يل لهَا ادخ ِل ال‬43 ‫ين‬
pamadan ben onu sana geti-
ririm, dedi. Onu yanı başına ۪ ٍ
yerleşmiş olarak görünce:
ْ َ‫ص ٌح ُم َم َّر ٌد م ِْن قَ َواري َر قَال‬ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ً َّ ُ
ْ َ ‫اقيْ َه ۜا قَ َال ا ِنَّ ُه‬
Bu, dedi, şükür mü edece- ‫ت‬ ۜ ۪ ‫لة وكشفت عن س‬
ğim, yoksa nankörlük mü
َ ْ ّ َ ّٰ َ ٰ ْ َ ُ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ َْ ُ ََْ ّ ّ َ
edeceğim diye beni sınamak 44 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫ب ال َعالم‬ ِ ‫ب ا ِ۪ن ظلمت نفس۪ى واسلمت مع سليمن ِللِ ر‬ ِ ‫ر‬
üzere Rabbimin lütfundan-
dır. Şükreden ancak kendisi
için şükretmiş olur, nankörlük
edene gelince, o bilsin ki, 42. Melike gelince: Senin tahtın da böyle mi? dendi. O
Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı şöyle cevap verdi: Tıpkı o! Bize daha önce bilgi verilmiş ve
yoktur, çok kerem sahibidir. biz teslimiyet göstermiştik.

41. Dedi ki: Onun tahtını 43. Onu, Allah’tan başka taptığı şeyler alıkoymuştu.
bilemeyeceği bir hale getirin; Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi.
bakalım tanıyacak mı, yoksa 44. Ona: Köşke gir! Dendi. Melike onu görünce derin bir
tanıyamayacak mı? su sandı ve eteğini yukarı çekti. Süleyman: Bu, billûrdan
yapılmış, şeffaf bir zemindir, dedi. Melike dedi ki: Rabbim!
Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleyman’ın mâiy-
yetinde âlemlerin Rabbi olan Allah›a teslim oldum.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
380 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

19. CÜZ ‫ورةُ انلَّ ْم ِل‬


َ ‫ ُس‬380 NEML SÛRESİ 48. O şehirde dokuz kişi
vardı ki, bunlar yeryüzünde
ُ ُ ْ َ ً َ ْ ُ َ َ َ ُ َ ٰ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ bozgunculuk yapıyorlar, iyilik
‫الا ا ِن اعبدوا‬ ِ ‫ولقد ارسلنا ا ِل ثمود اخاهم ص‬ tarafına hiç yanaşmıyorlardı.
َ َ َ َ َ ْ َ ‫يق‬ َ َ ْ ُ َ َ َ ّٰ
‫ قال يَا ق ْو ِم ل َِم‬45 ‫ص ُمون‬ ِ ‫ان يت‬ ِ ‫الل فا ِذا هم ف ۪ر‬
49. Allah’a And içerek
birbirlerine şöyle dediler:
َ ْ َ َ َ
‫ال َس َن ِةۚ ل ْول ت ْس َتغفِ ُرون‬ َ ْ ‫الس ّي َئةِ َقبْ َل‬
َّ ‫ون ب‬ َ ُ َْ َْ
‫جل‬ ِ ‫تستع‬
Gece ona ve ailesine baskın
ِ ِ yapalım; sonra da velisine:

َۜ ‫ك َوب ِ َم ْن َم َع‬ َ َ ْ َّ َّ ُ َ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ َ ّٰ «Biz o ailenin yok edilişi


‫ك‬ ‫ قالوا اطينا ِب‬46 ‫حون‬ ‫الل لعلم تر‬ sırasında orada değildik,
َ ُ َ ْ ُ ٌ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ّٰ َ ْ ْ ُ ُ َٓ َ َ inanın ki doğru söylüyoruz»
47 ‫قال طائ ِركم عِند اللِ بل انتم قوم تفتنون‬ diyelim.
ْ َْ َ ُ ْ ُ ْ َ ُ َ ْ َ َْ َ َ
‫سدون ِيف الرِض‬ ِ ‫َوكان ِيف المد۪ينةِ ت ِسعة ره ٍط يف‬
50. Onlar böyle bir tuzak
kurdular. Biz de kendileri far-
ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َ ‫ قَالُوا َت َق‬48 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ َ َ
‫اس ُموا بِاللِ نلُبَ ّيِ َّن ُه َواهل ُه ث َّم‬ ‫وليصلِح‬
kında olmadan, onların plan-
larını altüst ettik.
َ ُ َ َ َّ ِ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ّ َ َّ َ ُ َ َ
49 ‫صادِقون‬ ‫نلقولن ل ِو ِلِه۪ ما ش ِهدنا مهلِك اهلِه۪ وانا ل‬ 51. Bak işte, tuzaklarının

ْ َ ُ ْ َ َ ْ
âkıbeti nice oldu: Onları da,
َ َ
50 ‫َو َم ُروا َمك ًرا َو َم ْرنا َمك ًرا َوه ْم ل يَش ُع ُرون‬ kavimlerini de toptan helâk

ُ َ ْ َّ َ َّ َ ْۙ ْ َ ُ َ َ َ َ َْ َ ُْ ْ َ
ettik!
ْ‫اهم‬ ‫فانظر كيف كان عق ِبة م ِرهِم انا دمرن‬ 52. İşte haksızlıkları yü-

ُ ََ َ ًَ َ ْ ُُ ُُ َ ْ َ َ ‫جع‬ َ ْ َ ‫َوقَ ْو َم ُه ْم ا‬
zünden çökmüş evleri! Bilen
‫ فتِلك بيوتهم خاوِية بِما ظلموۜا‬51 ‫۪ني‬ bir kavim için elbette bunda

َ‫ َوا َ ْنَيْ َنا َّال۪ين‬52 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ْ َ ًَٰ َ َ ٰ َّ


bir ibret vardır.
‫ا ِن ۪يف ذل ِك لية ل ِقو ٍم يعلم‬ 53. İman edip Allah’a karşı
َ ََُْ َ َ َ ْ ً ُ َ ُ ُ َ ٰ
‫ َولوطا ا ِذ قال ل ِق ْوم ٓ ِ۪ه اتاتون‬53 ‫ا َم ُنوا َوكنوا َي َّتقون‬
gelmekten sakınanları ise
kurtardık.
َ ّ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َّ َ َ ُ ُْ ْ ََُْ َ َ َْ
‫الرجَال‬
54. Lût’u da gönderdik.
ِ ‫ون‬ ‫ت‬ ‫ا‬‫تل‬ ‫م‬  ‫ِن‬ ‫ئ‬ ‫ا‬ 54 ‫ون‬ ‫ر‬
ِ ‫حشة وانتم تب‬ِ ‫الفا‬ Kavmine şöyle demişti: Göz
َ ُ َ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َٓ ّ ُ ْ ًَْ َ göre göre hâlâ o hayâsızlığı
55 ‫ون النِساءِۜ بل انتم قوم تهلون‬ ِ ‫شهوة مِن د‬ yapacak mısınız?
55. Siz, ille de kadınları bı-
rakıp şehvetle erkeklere yak-
45. And olsun ki, Semûd kavmine «Allah’a kulluk edin!» laşacak mısınız? Doğrusu
diye kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Hemen birbiriyle çekişen siz, beyinsizlikte devam ede-
iki zümre oluverdiler. gelen bir kavimsiniz!
46. Sâlih dedi ki: Ey kavmim! İyilik dururken niçin kötülü-
ğe koşuyorsunuz? Allah’tan mağfiret dilemeniz gerekmez
mi? Belki size merhamet edilir.
47. Şöyle dediler: Senin ve beraberindekilerin yüzünden
uğursuzluğa uğradık. Sâlih: Size çöken uğursuzluk, Allah
katındadır. Belki siz imtihana çekilen bir kavimsiniz, dedi.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 381


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 381
56. Kavminin cevabı sa- 20. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الع‬ NEML SÛRESİ

dece: «Lût ailesini memleke-


ُ َ ٰ ُٓ ْ َ ُٓ َ ْ َ ٓ َّ ٓ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ
‫وط‬ ٍ ‫ـرجـوا ال ل‬ ِ ‫فـما كان جواب قوم ِ۪ه ا ِل ان قالوا اخ‬
tinizden çıkarın; baksanıza
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬
onlar temiz kalmak isteyen
ََْ ََْ َ َ ُ َّ ُ َ
20
َ
‫ فانَيْ َناهُ َواهل ُٓه‬56 ‫م ِْن ق ْر َيتِ ْۚم ا ِن ُه ْم اناٌس َي َتط َّه ُرون‬
insanlarmış!» demelerinden
ibaret oldu.
ََ َ َ َْ
‫ َوامط ْرنا عليْ ِه ْم‬57 ‫ين‬ َ ‫ام َراَتَ ُهۘ قَ َّد ْرنَاهَا م َِن الْ َغابر‬ ْ ‫ا َِّل‬
ِ۪
57. Bunun üzerine onu ve
ailesini kurtardık. Yalnız karı-
َ ّٰ ْ
َ ‫ قُل‬58 ۟‫ين‬ َ ‫ط ُر ال ْ ُمنْ َذر‬ َ َ َ َٓ َ ً َ َ
sı müstesna; onun geride kal- ‫ال ْم ُد ِللِ َو َس ٌم‬ ِ ۪ ‫مطراۚ فساء م‬
masını takdir ettik.
َ ُ ْ ُ َّ َ ٌ ْ َ ُ ّٰ ٰٓ ٰ َ ْ َ َّ َ َٰ
58. Onların üzerlerine öyle 59 ‫شكون‬ ۜ ِ ‫ف الل خي اما ي‬ ۜ ‫ع عِبادِه ِ ال۪ين اصط‬
bir yağmur indirdik ki. Ne kötü
ِ‫الس َٓماء‬ َّ ‫ ْم م َِن‬ ُ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ ْ َّ َ
idi uyarılanların yağmuru! ‫ات والرض وانزل ل‬ ِ ‫امن خلق السمو‬
ُ َ َ َ َ ‫ات َب ْه‬ َ ‫َٓ ً فَاَنْبَتْ َنا به۪ َح َٓدائ َِق َذ‬
59. De ki: Hamd olsun
‫ج ٍةۚ مَا كان ل ْم‬ ِ ۚ‫ماء‬
َ ُ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ ْ َ ّٰ َ َ ٌ ٰ َ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ َ
Allah’a, selam olsun seçkin
kıldığı kullarına. Allah mı ۜ
60 ‫اللِ بل هم قوم يع ِدلون‬ ۜ ‫ان تنبِتوا شجره ۜا ءا ِل مع‬
َ َ َ َ ً َ ْ َ َٓ َ َ َ َ َ َ ً َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َّ َ
hayırlı, yoksa O’na koştukları
ortaklar mı?
‫خلها انهارا وجعل‬ ِ ‫امن جعل الرض قرارا وجعل‬
ّٰ ٰ َ‫ح َريْن ح‬ ْ َ‫ني ْال‬ َ ْ ‫س َو َج َع َل َب‬ َ ‫لَهَا َر‬
ۜ ‫ج ًزۜا َءا ٌِل َم َع‬ َ
60. Yoksa gökleri ve yeri
yaratan, gökten size su indi- ِ‫الل‬ ِ ‫ا‬ ِ ِ ‫ا‬‫و‬
ren mi? Çünkü biz onunla bir ََّ ْ ُ ْ ُ ُ ْ َّ َ َ َُْ َ َ ْ ُ َُ ْ َ َْ
ۜ
ağacını bile bitirmeye gücü- ‫ييب المضطر‬ ۪ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ا‬ 61 ‫ون‬ ‫بل اكثهم ل يعلم‬
nüzün yetmediği güzel güzel
ْ َ ْ َ َٓ َ ُ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ ٓ ُّ ُ ْ ََ ُ َ َ َ
bahçeler bitirdik. Allah’tan ‫ض‬ ِۜ ‫شف السوء ويجعلم خلفاء الر‬ ِ ‫ا ِذا دعه وي‬
ُ َ َّ َ
َۜ ‫اللِ قَ۪ي مَا تَذك ُر‬
ً ّٰ َ َ ٌ ٰ َ
‫ ا َّم ْن َي ْهد۪ي ْم‬62 ‫ون‬
başka bir tanrı mı var! Doğ-
rusu onlar sapıklıkta devam ۜ ‫ءا ِل مع‬
eden bir güruhtur.
‫ني‬ َ ْ ‫شا َب‬ ً ْ ُ ‫اح ب‬ َ ‫الر َي‬ ّ ‫حر َو َم ْن يُ ْر ِس ُل‬ ْ َْ َ ّ َْ َ ُ‫يف ظُل‬
ِ ِ ‫ال‬ ‫و‬ ‫ب‬
ِ ‫ال‬ ‫ات‬
ِ ‫م‬ ۪
ُ ْ ُ َّ َ ُ ّٰ َ َ َ ّٰ َ َ ٌ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ
61. Yoksa yeryüzünü
oturmaya elverişli kılan,
63 ‫ون‬ َۜ ‫شك‬ ِ ‫اللِ تعال الل عما ي‬ ۜ ‫يدي رحتِه۪ۜ ءا ِل مع‬
aralarından nehirler akıtan,
onun için sabit dağlar yaratan,
iki deniz arasına engel koyan
mı? Allah’tan başka bir tanrı 63. Yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size
mı var! Doğrusu onların çoğu yolu bulduran, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci ola-
bilmiyorlar. rak gönderen mi? Allah’tan başka bir tanrı mı var! Allah,
62. Yoksa kendine yalvar- onların koştukları ortaklardan çok yücedir, münezzehtir.
dığı zaman bunalmışa karşı-
lık veren ve başındaki sıkın-
tıyı gideren, sizi yeryüzünün
hâkimleri yapan mı? Allah’tan
başka bir tanrı mı var! Ne ka-
dar da kıt düşünüyorsunuz!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


382 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

20. CÜZ ‫ورةُ انلَّ ْم ِل‬


َ ‫ُس‬
382 NEML SÛRESİ 67. İnkârcılar dediler ki:
Sahi, biz ve atalarımız, top-
ٓ َ َّ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ْ َ َ ُ ُ ُ َّ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َّ َ rak olduktan sonra, gerçek-
ِ‫امن يبدؤا اللق ثم يع۪يده ومن يرزقم مِن السماء‬ ten diriltilip çıkarılacak mıyız?
َ ‫صادِق‬ َ ‫ ْم ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ٌ ٰ َ ْ َ ْ َ
64 ‫۪ني‬ ‫للِ قل هاتوا برهان‬ ۜ ‫ض ءا ِل مع ا‬ ِۜ ‫والر‬
68. And olsun ki, bu tehdit
bize yapıldığı gibi, daha önce
ّٰ َّ َ ْ َ ْ َْ َّ ‫قُ ْل َل َي ْعلَ ُم َم ْن يف‬
‫الل َومَا‬ ُۜ ‫ب ا ِل‬ ‫ات َوال ْرِض الغي‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
atalarımıza da yapılmıştır.
ِ Bu, öncekilerin masalların-
ْ ْٰ ْ َ َ َّ َ َ ُ َ ْ ُ َ َّ َ َ ُ ُ ْ َ
‫خ َر ۠ة ِ بَل‬ ْ ُ ُ dan başka bir şey değildir,
ِ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫يف‬
ِ ‫م‬ ‫ه‬ ‫م‬ ‫ِل‬ ‫ع‬ ‫ك‬ ‫ار‬ ‫اد‬ ‫ل‬
ِ ‫ب‬ 65 ‫ون‬ ‫يشعرون ايان يبعث‬ dediler.
ٓ ُ َ َ َ َّ َ َ َ َ ُ َ َ ْ ْ ُ ْ َ ۠ َ ْ ّ َ ْ ُ
‫ وقال ال۪ين كفروا‬66 ‫ون‬ ۟ ‫هم ۪يف ش ٍك مِنها بل هم مِنها عم‬
69. De ki: Yeryüzünde ge-
zin de, günahkârların âkıbeti
َْ َ ٰ َ ََ َ ْ َ َ َٓ ُ ٰ ُ ُ َ
‫ لق ْد ُوع ِْدنا هذا ن ُن‬67 ‫َءا ِذا ك َّنا ت َرابًا َوابَٓاؤ۬نا ائ َِّنا ل ُمخ َر ُجون‬
nice oldu, bir bakın!

ْ ُ َ َّ َ ْ ُ َ َ ٓ َّ َٓ ٰ ْ ُ ْ َ ْ َ ُ ٓ َ ٰ َ
70. Onların yüzünden ta-
ُ
‫ قل س۪يوا ِيف‬68 ‫واباؤ۬نا مِن قبل ۙا ِن هذا ا ِل اساط۪ي الول۪ني‬ salanma, kurmakta oldukları

ْ َْ َ ْ ‫ال ْرِض فَانْظُ ُروا َكيَْف َك َن َعق َِب ُة ال ْ ُم‬ َْ


tuzaklardan ötürü sıkıntı duy-
‫ َول ت َزن‬69 ‫۪ني‬ َ ‫جرم‬ ma.
ِ
ٰ‫ون َمىت‬ َ ََُ ُ َ ُ ُ ْ َ َّ ْ َ ُ َ َ َ ْ َْ َ
71. Eğer doğru sözlü ise-
‫ ويقول‬70 ‫علي ِهم ول تن ۪يف ضي ٍق مِما يمكرون‬ ْ niz, bu tehdit ne zaman ger-

َ َ ُ َْ ٓ ُْ َ َ ‫ٰه َذا ال ْ َو ْع ُد ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬


çekleşecek? Derler.
‫ قل َعٰس ان يَون َردِف‬71 ‫۪ني‬ ‫صادِق‬ 72. De ki: Çabucak gelme-
ْ َ َُ َ َّ َ ُ َْ َْ َّ ُ ْ َ ْ ُ َ
‫ َواِن َر َّبك لو فض ٍل‬72 ‫جلون‬
sini istediğiniz şeyin bir kısmı
ِ ‫ع‬ ‫ت‬‫س‬ ‫ت‬ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ‫لم بعض‬ herhalde yakında başınıza

َ َّ َ ُ ْ َ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ََ
‫ َواِن َر َّبك‬73 ‫ثه ْم ل يَشك ُرون‬ ِ ‫ع انلَّاِس ول‬
gelecektir.
‫ ن اك‬ 73. Şüphesiz Rabbin, in-
َ‫ َومَا م ِْن َٓغئ ِبة‬74 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ ُ ُ ُّ ُ َ ُ َ ْ َ َ sanlara karşı lütuf sahibidir;
ٍ ‫ن صدورهم وما يعلِن‬ ِ ‫لعلم ما ت‬ fakat insanların çoğu şükret-
َ ٰ ْ ُ ْ َ ٰ َّ ُ َ َّ ْ َ ْ َ َٓ َّ mezler.
‫ ا ِن هذا القران‬75 ‫ني‬ ٍ ‫اب م ۪ب‬ ٍ ‫ِيف السماءِ والرِض ا ِل ۪يف كِت‬ 74. Rabbin elbette onların
َ ُ ََْ ْ ُ َّ َ َ ْ َ َ َٓ ْ ٓ َ ٰ َ ُّ ُ َ
76 ‫يقص ع ب ۪نى ا ِسائ۪ل اكث ال۪ي هم ف۪يهِ يتلِفون‬
sinelerinin gizlediklerini de,
açığa vurduklarını da bilir.
75. Gökte ve yerde göze
görünmeyen hiçbir şey yok-
64. Yoksa önce yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden tur ki, apaçık bir kitapta bu-
ve sizi hem gökten hem yerden rızıklandıran mı? Allah’tan lunmasın.
başka bir tanrı mı var! De ki: Eğer doğru söylüyorsanız siz
76. Doğrusu bu Kur’an,
kesin delilinizi getirin haydi!
İsrail Oğullarına, hakkında ih-
65. De ki: Göklerde ve yerde, Allah’tan başka kimse tilâf edegeldikleri şeylerin pek
gaybı bilmez. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler. çoğunu anlatmaktadır.
66. Hayır; onların ahiret hakkındaki bilgileri yetersiz kal-
mıştır. Dahası, bu hususta şüphe içindedirler. Zira onlar
bundan yana kördürler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 383


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 383
77. Ve o, müminler için 20. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الع‬ NEML SÛRESİ

gerçekten bir hidayet rehberi


ve rahmettir. ْ َ
‫ ا ِن َر َّبك َيقض۪ى بَيْ َن ُه ْم‬77 ‫۪ني‬
َّ َ ‫ح ٌة ل ِلْ ُم ْؤ ِمن‬
َ ْ ‫َواِنَّ ُه ل َ ُه ًدى َو َر‬
78. Rabbin şüphesiz, on-
lar arasında kendi hükmünü
‫ال ّ ِق‬ َْ ‫ع‬ َ َ َ َّ ّٰ َ َ ْ َّ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َ ْ ُ
‫اللِ ا ِنك‬
ۜ ‫ فتوك ع‬78 ‫۪يم‬ ۚ ‫ِبك ِم ۚه۪ وهو الع ۪زيز العل‬
verecektir. O, mutlak galiptir,
َ
‫ادل َٓع َء ا ِذا‬ ُّ ‫الص َّم‬ُّ ‫ك َل ت ُ ْسم ُع ال ْ َم ْو ٰت َو َل ت ُ ْسم ُع‬ َ َّ
‫ِن‬ ‫ا‬ 79 ‫ني‬ ُ ْ
ِ ۪ ‫ال‬‫ب‬ ‫م‬
her şeyi bilendir.
ِ ِ
َ َ َ َ ْ ُْ َ ْ ‫ َومَٓا اَن‬80 ‫ين‬ َ ‫َول َّ ْوا ُم ْدبر‬
79. O halde sen Allah’a gü-
ْ
ven. Çünkü sen apaçık haki- ‫م ع ْن ضتل ِ ِه ۜ ْم ا ِن‬ ِ ‫ع‬ ‫ال‬ ‫ِي‬ ‫د‬ ‫ا‬ َ‫تب‬
‫ه‬ِ ِ۪
ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ َ َ ٰ ُ ْ ُ ْ َ َّ ُ ْ ُ
kat üzeresin.
80. Bil ki sen ölülere işitti- ‫ واِذا وقع القول‬81 ‫تس ِمع ا ِل من يؤمِن بِايات ِنا فهم مسلِمون‬
َ‫ ّل ُم ُه ْمۙ ا َ َّن انلَّاس‬ َ ُ ْ َ ْ َ ً َّ َٓ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ َ
remezsin, arkasını dönüp gi-
derlerken sağırlara da dâveti ِ ‫علي ِهم اخرجنا لهم دابة مِن الرِض ت‬
ً‫ك ّل ا ُ َّمة فَ ْوجا‬ ُ ْ ُ ُ َْ َََْ َ ُ ُ َ َ َٰ ُ َ
duyuramazsın.
81. Sen körleri sapıklık- ٍ ِ ‫ ويوم نش مِن‬82 ‫ون‬ ۟ ‫كانوا بِايات ِنا ل يوق ِن‬
َ َ ُ َٓ َ ٓ ّٰ َ َ َ ُ ْ ُ َ َ َ ٰ ُ ّ َ ُ ْ َّ
۫ ‫ حىت ا ِذا ج‬83 ‫وز ُعون‬
larından çevirip doğru yola
getiremezsin. Ancak tes- ‫اؤ قال‬ ‫مِمن ي ِذب بِايات ِنا فهم ي‬
َ ُ َ ُْ َ َ ْ ُ ُ َ َ‫ك َّذبْ ُت ْم باٰي‬َ َ
84 ‫ايت َول ْم ت۪يطوا ب ِ َها عِلمًا امَّاذا كن ُت ْم ت ْع َملون‬
lim olarak âyetlerimize iman
edenlere duyurabilirsin. ۪ ِ ‫ا‬
ََ َ ُ ْ َ َ ََ َ ُ َْ َ
‫ ال ْم يَ َر ْوا‬85 ‫َو َوق َع الق ْول َعليْ ِه ْم بِمَا ظل ُموا ف ُه ْم ل َين ِطقون‬
82. Onlar hakkındaki söz
gerçekleştiği zaman, bunlar
َ ٰ َّ ً ْ ُ َ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ َّ َ
‫رۜا ا ِن ۪يف ذل ِك‬ ِ ‫انا جعلنا الْل ل ِيسكنوا ف۪يهِ وانلهار مب‬
için yerden bir dâbbe çıkarı-
rız da, bu onlara insanların
âyetlerimize kesin bir iman َ ََ
‫الصورِ فف ِزع َم ْن‬ ُّ ‫ َو َي ْو َم ُينْ َف ُخ يف‬86 ‫ون‬ َ ُ ُْ َْ
‫ات ل ِقو ٍم يؤمِن‬ َٰ َ
getirmemiş olduklarını söyler. ِ ٍ ‫لي‬
َ َ َ ٌّ ُ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َّ ْ َ ْ ْ َ َ َ ٰ َّ
83. O gün, her ümmetin
87 ‫ين‬ َ ‫خر‬ ِ۪ ‫الل َوك ات ْوهُ دا‬ ۜ ‫ات ومن ِيف الرِض ا ِل من شاء‬ ِ ‫ِيف السمو‬
َ ً‫ال َب َال َتْ َس ُب َها جَام َِدة‬ ْ
âyetlerimizi yalan sayanların-
‫اب‬ َ ‫الس‬
‫ح‬ َّ ‫ه َت ُم ُّر َم َّر‬ َ ‫و‬ َََ
ِۜ ِ ِ ‫وترى‬
dan bir cemaati toplayacağız.
Artık onlar bir arada tutulup
َ ُ َْ ٌ ‫شٔۜ ا ِنَّ ُه َخب‬ ْ َ َّ ُ َ َ ْ َ ٓ َّ ّٰ َ ْ ُ
88 ‫ي بِمَا تف َعلون‬ ٍ ‫الي اتقن كل‬ ۪ ِ‫صنع الل‬
sevk edilirler.
۪
84. Nihayet, geldikleri za-
man Allah buyurur: Siz benim
âyetlerimi, ne olduğunu kav-
ramadan yalan saydınız öyle diler mi? İman eden bir kavim için elbette bunda ibretler
mi? Yoksa yaptığınız neydi? vardır.

85. Yaptıkları haksızlıktan 87. Sûr’a üfürüldüğü gün, Allah’ın diledikleri müstesna-,
ötürü, o söz gerçekleşmiştir; göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi
artık onların söyleyeceği hiç- boyunları bükük olarak O’na gelirler.
bir şey kalmamıştır. 88. Sen dağları görürsün de, onları yerinde durur sanır-
86. Dinlensinler diye gece- sın. Oysa onlar bulutların yürümesi gibi yürümektedirler.
yi yarattığımızı ve gündüzü Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın icraatıdır. Şüphe-
aydınlık yaptığımızı görme- siz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır. (Dünya
Dönüyor)
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
384 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

20. CÜZ ‫ورةُ انلَّ ْم ِل‬


َ ‫ ُس‬384 KASAS SÛRESİ 93. Ve şöyle de: Hamd
Allah’a mahsustur. O,
َ ْ َ َ َ ْ ْ ُ َ َ ْ ٌ ْ َ ُ َ َ َ َ َ ْ َ َٓ ْ َ âyetlerini size gösterecek,
‫من جاء بِالسنةِ فله خي مِنهاۚ وهم مِن فز ٍع يومئ ٍِذ‬ siz de onları görüp
َْ ُ ْ ‫الس ّي َئةِ فَ ُك َّب‬ َ َٓ‫ َو َم ْن ج‬89 ‫ون‬ َ ُ ٰ
‫ت ُو ُجوه ُه ْم ِيف انلَّارِۜ هل‬ َّ ‫اء ب‬ tanıyacaksınız. Rabbin,
ِ ِ ‫امِن‬ yaptıklarınızdan habersiz
ْ َ َْ ُ ٓ َّ َ ُ َ ُْ َّ َ ْ ُ
‫ ا ِنم َا ام ِْر ُت ان اع ُب َد َر َّب‬90 ‫ت َز ْون ا ِل مَا كن ُت ْم ت ْع َملون‬
değildir.

َ ُ َ َْ ُ ْ َ ُّ ُ ُ َ َ َ َ َّ َ َّ َ ْ َ ْ ٰ
‫شٔۘ َوام ِْر ُت ان اكون م َِن‬ ٍ ‫ك‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ا‬‫ه‬ ‫م‬ ‫ر‬ ‫ح‬ ‫۪ي‬ ‫ل‬ ‫ه ِذه ِ اللة ِ ا‬
َ ْ َ َ َّ َ ٰ َ ْ َ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ ُ ْ َ ْ َ َ ۙ َ ْ ُ ْ
‫ وان اتلوا القرا ۚن فم ِن اهتدى فا ِنما يهتد۪ي‬91 ‫المسلِم۪ني‬ 28 - KASAS SÛRESİ
ّٰ ُ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُ ْ َ ۬ َ َ َٓ َّ ْ ُ َ َّ َ ْ َ َ ْ َ
‫ وق ِل المد ِلل‬92 ‫نلِ ف ِسه۪ۚ ومن ضل فقل ا ِنما انا مِن المن ِذ ۪رين‬
َ ُ َ َ َ ُ َ ٰ ُ ُ َ
Bismillâhirrahmânirrahîm
َ َ
93 ‫يي ْم ايَاتِه۪ ف َت ْع ِرفون َه ۜا َو َما َر ُّبك بِغاف ٍِل ع َّما ت ْع َملون‬ ۪ ‫س‬ 1. Tâ. Sîn. Mîm.

‫ه‬ َ ِ ‫َو‬ ٌ ّ َ ّ
‫ك َّية‬
ِ‫ه‬ ‫م‬ ‫ص‬ ‫ص‬ َ ‫الْ َق‬ ُ‫ورة‬ َ ‫ُس‬ 2. Bunlar, O “Kitâb-ı Mü-
َ
َ ِ ‫كية و‬ ٌ َّ َ
ِ ‫سورة القصِص م‬ َ َ ْ ِ ُ َ ُ bîn’in” âyetleridir.
ً َٰ 28 - KASASً َ ٰ َ َ ُ ُ َ َ َ َ َ َ SÛRESİ
‫ونية‬ ‫انووثثممانانون ا‬ ٍ ‫ثم‬
ََ َ ‫َث‬
‫اية‬ ‫ان‬
ٍ ‫م‬ 3. İman eden bir kavim için
Mûsâ ile Firavun’un haberle-
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
rinden bir kısmını sana dos-
doğru nakledeceğiz.
ٰ َ َ َ َُْ
‫نتلوا َعليْكم ِْنن َبا ِ ُموس‬2‫ني‬ ‫ب‬ ُ ْ ‫اتالْك َِتابال‬
‫م‬ ُ َ‫كاٰي‬ َ ْ ٓ ٓ ٰ
‫ت ِل‬1ۜ‫طسم‬
ِ ۪ ِ 4. Firavun, o topraklarda

َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َّ َ ُ ْ ُ ْ َ ّ َ ْ َ ْ َ ْ َ
gerçekten azmış, halkını par-
‫ا ِنف ِرعونعِيفالرِضوجعل‬3‫وف ِرعونبِال ِقل ِقو ٍم يؤمِنون‬ ça parça etmişti. Onlardan bir

ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ُ ّ َ ُ ْ ُ ْ ً َ َٓ ُ ْ َ ْ َ ً َ َ َ ْ َ
zümreyi güçsüz buluyor, bun-
 ۪ ‫اهلها ِشيعا يستضعِف طائ ِفة مِنهم يذبِح ابناءهم وي‬
ların oğullarını boğazlıyor,

َ ‫ع اَّل‬ َ َ َّ ُ َ ْ َ ُ ُ َ َ ‫اء ُه ۜ ْم ا ِنَّ ُه َك َن م َِن ال ْ ُم ْف ِسد‬


kızlarını ise sağ bırakıyordu.
‫۪ين‬ ‫ ون ۪ريد ان نمن‬4 ‫۪ين‬ َ ‫ن َِٓس‬ Çünkü o bozgunculardandı.

َ ‫ل ْرِض َو َنْ َعلَ ُه ْم اَئ َِّم ًة َو َنْ َعلَ ُه ُم ال ْ َوارث‬ َْ ُ ْ ْ


‫اس ُتضعِفوا ِيف ا‬
5. Biz ise, istedik ki, o yerde
5 ۙ‫ني‬ ِ۪ güçsüz düşürülenlere lütufta
bulunalım, onları önderler ya-
palım ve onları vâris kılalım.

89. Kim iyilikle gelirse, ona daha iyisi verilir. Ve onlar o


gün korkudan da emin kalırlar.
90. Kötülükle gelen kimseler ise yüzükoyun cehenneme
atılırlar. «Ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!»
91. 92. Ben ancak, her şeyin sahibi olan ve burayı mü-
barek kılan bu şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum.
Yine bana, Müslümanlardan olmam ve Kur’an okumam
emredildi. Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için
gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarı-
cılardanım.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 385
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 385
6. Ve o yerde onları hâkim 20. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الع‬ KASAS SÛRESİ

kılalım; Firavun ile Hâmân’a


َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َُ ْ َْ َ ّ ََُ
‫ َن ل ُه ْم ِيف الرِض ون ِري ف ِرعون وهامان‬
ve ordularına, onlardan
çekinmekte oldukları şeyi ِ ‫ونم‬
ٰ ٓ َٓ ْ َ ْ َ َ َ ََْ ُ َ ْ ُ َ
‫ واوحينا ا ِل‬6 ‫َو ُج ُنوده َما مِن ُه ْم مَا كانوا يذ ُرون‬
gösterelim.

ْ ََْ َ َ ْ َ ٰٓ ُ ّ ُ
7. Mûsâ’nın anasına: Onu
ْ َ َ
emzir, kendisine zarar gele-
‫ت َعليْهِ فالق۪يهِ ِيف الَ ِّم‬ ِ ِ ‫ف‬ ‫خ‬ ‫ا‬‫ِذ‬ ‫ا‬ ‫ف‬ ِ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫ع‬ ‫ض‬ْ
ۚ ِ ‫ا ِم موس ان ا‬
‫ر‬
ُ َ ُّ َّ َْ َ ََ َ َ
ceğinden endişelendiğinde
onu denize bırakıver, hiç kor-
‫ك َو َجاعِلوهُ م َِن‬ ِ ْ‫ين ا ِنا َٓرادوهُ ا ِل‬ ۚ ۪ ‫ايف َول ت َز‬ ۪ ‫ول ت‬
َ َ ُ ُٰ َ َ ْ َ َ ‫ال ْ ُم ْر َسل‬
kup kaygılanma, çünkü biz
َ
onu sana geri vereceğiz ve ‫ فاتلَقط ُٓه ال ف ِْر َع ْون ِلَكون ل ُه ْم َع ُد ًّوا‬7 ‫۪ني‬
َ ٔ‫ود ُه َما كَانُوا َخا ِطـ‬
onu peygamberlerden biri ya-
َ ُ ُ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َّ ۜ ً َ َ َ
pacağız, diye bildirdik. 8 ‫۪ني‬ ‫وحزنا ا ِن ف ِرعون وهامان وجن‬
8. Nihayet Firavun ailesi
ُۗ‫ك َل َت ْق ُتلُوه‬ َ
َۜ ‫ني ۪ل َول‬ ْ َ ُ َّ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ ََ
onu yitik çocuk olarak aldı. ٍ ‫ت امرات ف ِرعون قرت ع‬ ِ ‫وقال‬
َ ْ َ ُ َ َ َّ َ ْ َ َٓ َ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ
9 ‫خذهُ َودلًا َوه ْم ل يَش ُع ُرون‬
O, sonunda kendileri için bir
düşman ve bir tasa olacaktı. ِ ‫عس ان ينفعنا او نت‬
َٓ َ َ ْ َ َ ْ ً َ ٰ ُ ُ َُ ْ ََ
‫ص َب َح فؤاد ا ِ ّم ُموس فارِغ ۜا ِن كادت تلُبْد۪ي بِه۪ ل ْول‬
Şüphesiz Firavun ile Hâmân
ve askerleri yanılıyorlardı. ‫وا‬
ْ‫ َوقَالَت‬10 ‫۪ني‬ َ ‫ون م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ َ ُ َ َ ْ َ ٰ َ َْ ََ ْ َ
‫ان ربطنا ع قلبِها تلِ ك‬
9. Firavun’un karısı: İkimi-
zin de gözü aydın! Onu öl-
ۙ َ ُُ َْ َ ْ َُ ُُ ْ َ ْ َ ُ ََ ّ ُ ْ ُ
dürmeyin, belki bize faydası
11 ‫ب وهم ل يشعرون‬ ٍ ‫ن‬‫ج‬ ‫ن‬ ‫ع‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ب‬ ‫ت‬ ‫ِلختِه۪ قص۪يهِۘ فبر‬
ُ ُّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ ْ َ َ َ ْ َّ َ َ
dokunur, ya da onu evlât edi-
niriz, dedi. Hâlbuki onlar se- ‫ح ِْز ٌب‬
‫ت هل ادل ْم‬ ‫اضع مِن قبل فقال‬ ِ ‫وحرمنا عليهِ المر‬
َ ُ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ُ َ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ
zemiyorlardı. 2

10. Mûsâ’nın annesinin yü- 12 ‫حون‬ ‫اص‬


ِ ‫ت يفلونه لم وهم ل ن‬ ٍ ‫ع اه ِل بي‬
َ‫فَ َر َد ْدنَاهُ ا ٓ ِٰل ا ُ ّ ِم ۪ه َك ْ َت َق َّر َعيْ ُن َها َو َل َتْ َز َن َوتلِ َ ْعلَم‬
reği bomboş kalıverdi. Eğer
biz, inananlardan olması için
َ َ َ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ٌّ َ ّٰ َ ْ َ َّ َ
۟ ‫ثه ْم ل َي ْعل ُم‬
onun kalbini pekiştirmemiş
olsaydık, neredeyse işi mey- 13 ‫ون‬ ‫ن اك‬ ِ ‫ان وعد اللِ حق ول‬
dana çıkaracaktı.
11. Annesi Mûsâ’nın abla-
sına: Onun izini takip et, dedi. 13. Böylelikle biz onu, gözü aydın olsun, gam çekmesin
O da, onlar farkına varmadan ve Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin diye annesine
uzaktan kardeşini gözetledi. geri verdik. Fakat çoğu kimse bilmiyor.
12. Biz daha önceden
onun sütannelerinin sütünü
kabulüne müsaade etmedik.
Bunun üzerine ablası: Size,
onun bakımını sizin namınıza
üstlenecek, hem de ona iyi
davranacak bir aile göstere-
yim mi? dedi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


386 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ َ ُ
20. CÜZ ‫ورةُ الق َصِص‬ ‫ س‬386 KASAS SÛRESİ 16. Mûsâ: Rabbim! Doğru-
su kendimi ziyana uğrattım.
َْ َ ٰ َ ْ ْ ْ َٰ ْ ‫َولَمَّا بَلَ َغ ا َ ُش َّدهُ َو‬
‫اس َت ٰ ٓوى اتي َناهُ ُحكمًا َوعِلم ً ۜا َوكذل ِك ن ِزي‬
Beni bağışla dedi, Allah da
onu bağışladı. Çünkü çok ba-
َ َْ َْ َ ٰ َ ََ َْ َ َ َ َ َ ْ ُْ
‫۪ني غفل ٍة م ِْن اهل َِها ف َو َج َد‬
ğışlayıcı, çok esirgeyici olan
ِ ‫ح‬ ‫ع‬ ‫ة‬ ‫۪ين‬ ‫د‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫ل‬‫خ‬ ‫د‬‫و‬ 14 ‫۪ني‬ ‫ن‬ ‫س‬
ِ ‫ح‬ ‫الم‬ ancak Hazreti Allah’tır.
َ َ ْ َ ّ ُ َ ْ َ ٰ َ َ ْ َ ٰ َ َ َْ َْ ُ َ َ
‫اس َتغاث ُه‬
17. Mûsâ: Rabbim! Bana
‫ن هذا مِن ش۪يعت ِ ۪ه وهذا مِن عدوِهۚ ۪ف‬ ِۘ ِ‫ني يق‬ ِ ‫ف۪يها رجل‬ lütfettiğin nimetlere And ol-
ْ‫ض َعلَيه‬ ٰ ََ ٰ ُ َُ َََ ّ ُ َ ْ َّ َ َ َ ْ َّ sun ki, artık suçlulara asla
ۘ ‫ال۪ي مِن ش۪يعتِه۪ ع ال۪ي مِن عدوِهۙ ۪فوكزه موس فق‬ arka çıkmayacağım, dedi.
ّ ‫ قَ َال َر‬15 ‫ني‬ ٌ ‫ان ا ِنَّ ُه َع ُد ٌّو ُمض ٌّل ُمب‬ َ ْ َّ َ ‫قَ َال ٰه َذا م ِْن َع‬
‫ب‬ ِ ۪ ِ ِ ۜ ‫ط‬ ‫ي‬ ‫الش‬ ‫ل‬
ِ ‫م‬ 18. Şehirde korku içinde,
gözetleyerek sabahladı. Bir
ُ ‫الرح‬ َّ ‫ور‬ ُ ‫اغفِ ْر ل َف َغ َف َر َ ُۜل ا ِنَّ ُه ُه َو الْ َغ ُف‬ ْ َ َْ ُ ََْ ّ
16 ‫۪يم‬ ‫ف‬ ‫۪ى‬ ‫س‬ ‫ف‬ ‫ا ِ۪ن ظلمت ن‬
de ne görsün, dün kendisin-
۪ den yardım isteyen kimse,
َ ‫جرم‬ ْ ‫يا ل ِلْ ُم‬ً ‫ون ظَه‬ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ ّ َ َ َ
17 ‫۪ني‬ ‫ب بِما انعمت ع فلن اك‬ ِ ‫قال ر‬
feryat ederek yine ondan im-
ِ ۪ dat istiyor. Mûsâ ona dedi ki:
َْ َ َ َْ ْ َّ َ َ ُ َّ َ َ َ ً َٓ َ َ ْ َ َ ْ َ َ
‫رهُ بِال ْمِس‬
Doğrusu sen, besbelli bir az-
‫ب فا ِذا الِي اسن‬ ‫فاصبح ِيف المد۪ينةِ خائ ِفا يتق‬ gınsın!
َ َ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ٌ ُ ٌّ َ َ َ َّ ٰٓ ُ ُ َ َ َ ُ ُ ْ َ ْ َ
‫ فلما ان اراد‬18 ‫رخ ۜه قال ل موسى ا ِنك لغوِي م ۪بني‬ ِ ‫يست‬
19. Mûsâ, ikisinin de düş-
manı olan adamı yakalamak
ْ َ ُ ُ َ ٰٓ ُ َ َ َ ۙ َ ُ َ ٌّ ُ َ َ ُ َّ َ َْ
‫يد ان‬ ‫ان َيبْ ِطش بِال۪ي هو عدو لهما قال يا موسى ات ۪ر‬ isteyince, o adam dedi ki: Ey
Mûsâ! Dün bir cana kıydığın
َ ُ َ ْ َ ٓ َّ ُ ُ ْ َْْ َْ َ ََْ َ َ َ َْ
‫س ا ِن ت ۪ريد ا ِل ان تون‬ ِۗ ‫ت نفسًا بِالم‬ ‫تق ُتلن۪ى كما قتل‬
gibi, bana da mı kıymak isti-
yorsun? Demek, arabulucu-
َ ‫ون م َِن ال ْ ُم ْصلِح‬ َ ُ َ َْ ُ ُ َ َ َْ ً ‫َج َّب‬
‫ارا ِيف ال ْرِض وما ت ۪ريد ان ت‬
lardan olmak istemiyor da, bu
19 ‫۪ني‬ yerde ille yaman bir zorba ol-
َ َ ْ َّ ٰٓ ُ َ َ َ ٰ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ ٌ ُ َ َ َٓ َ
َ ‫وسى ا ِن ال‬
mayı arzuluyorsun sen!
‫وجاء رجل مِن اقصا المد۪ينةِ يسعۘ قال يا م‬
20. Şehrin öbür ucundan
َ ‫ك م َِن انلَّاصح‬ َ َ ّ ْ ُ ْ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ُ َْ َ
20 ‫۪ني‬ ِ ‫يات ِمرون بِك ِلقتلوك فاخرج ا ِ۪ن ل‬ bir adam geldi ve şöyle dedi:
Ey Mûsâ! İleri gelenler seni
َّ َْ ّ َ ّ َ َ َ ۘ ُ َّ َ َ َ ً َٓ َ ْ َ َ َ َ
21 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫نن۪ى م َِن الق ْو ِم الظالِم‬ ِ ‫ب‬ ِ ‫فخرج مِنها خائ ِفا يتقب قال ر‬
öldürmek için hakkında mü-
zakere ediyorlar. Derhal çık!
İnan ki ben senin iyiliğini iste-
yenlerdenim.

14. Mûsâ çağına erip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve 21. Mûsâ korka korka,
ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böylece mükâfatlan- gözetleyerek oradan çıktı.
dırırız. «Rabbim! Beni zalimler güru-
hundan kurtar» dedi.
15. Mûsâ, ahalisinin habersiz olduğu bir sırada şehre
girdi. Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafın-
dan olan iki adamı birbiriyle döğüşür buldu. Kendi tarafın-
dan olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi. Mûsâ da
ötekine, bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. Bu şeytan
işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşman, dedi.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 387
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ ُ ْ ُْ َ
22. Medyen’e doğru yö- 20. CÜZ ‫شون‬ ِ‫ الزء الع‬387 KASAS SÛRESİ

neldiğinde: Umarım, Rabbim


beni doğru yola iletir, dedi.
َ ْ َ ْ َ ّٓ َ ٰ َ َ َ َ َ ْ َ َ َٓ ْ َ َّ َ َ َّ َ َ
23. Mûsâ, Medyen suyuna ‫ولما توجه ت ِلقاء مدين قال عس ر ۪ب ان يه ِدين۪ى‬
ً َّ ُ ْ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ َ َٓ َ َ َ َّ َ َ َّ َ َٓ َ
‫ ولما ورد ماء مدين وجد عليهِ امة‬22 ‫يل‬ ِ ‫سواء الس ۪ب‬
varınca, orada hayvanlarını
sulayan birçok insan buldu.
َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ َ َۘ ُ ْ َ
‫ان‬
ِۚ ‫ني تذود‬ ِ ‫اس يسقون ووجد مِن دون ِ ِهم امرات‬ ِ َّ‫م َِن انل‬
Onların gerisinde duran iki
kadın gördü. Onlara: Derdi-
niz nedir? Dedi. Şöyle cevap ُ‫الرعَٓاء‬ ّ ‫ك َم ۜا قَاَتلَا َل ن َ ْسق۪ى َحّٰىت يُ ْص ِد َر‬ ُ ُْ َ َ َ َ
verdiler: Çobanlar sulayıp çe- ِ ‫قال ما خطب‬
kilmeden biz hayvanlarımızı ّ ّ َ ٓ ّٰ َ َ َّ ُ َ ُ َ ٰ َ َ ٌ ‫َواَبُونَا َشيْ ٌخ َكب‬
sulamayız; babamız da çok ‫الظ ِل‬ ِ ‫ فسق لهما ثم تول ا ِل‬23 ‫ي‬ ۪
yaşlıdır.
‫اءت ُه‬
ْ َ َٓ َ
‫ فج‬24 ‫۪ي‬ ٌ ‫ت ا ِ َ َّل م ِْن َخ ْي فَق‬ َ ْ‫َف َق َال َر ّب ا ِّن ل ِمَٓا اَن ْ َزل‬
ٍ ۪ ِ
ْ ْ ََ
24. Bunun üzerine Mûsâ,

‫وك‬ َ ‫ت ا َِّن اَب يَ ْد ُع‬ ْ َ‫ح َيٓاء قَال‬ َْ َُ ٰ ْ


ۘ ِ ‫ا ِحديهما تمش۪ى ع است‬
ٍ
onların davarlarını sulayıver-
di. Sonra gölgeye çekildi ve: ۪
ََ َ َ َٓ َّ َ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ
ِ‫اءهُ َوقَّص عليْه‬ ‫ِلج ِزيك اجر ما سقيت نل ۜا فلما ج‬
Rabbim! “Doğrusu bana indi-
receğin her hayra muhtacım,”
َ ‫الظالِم‬ َّ َْ َ ‫الْ َق َصَص قَ َال َل َتَ ْ ۠ َ َ ْو‬
25 ‫۪ني‬ ‫ت م َِن الق ْو ِم‬ ‫فن‬
dedi.
ۙ
َ ‫اس َتا ْ َج ْر‬ َ ْ ‫اس َتاْج ْرهُۘ ا َِّن َخ‬ ْ ‫يه َما يَٓا اَبَت‬ ٰ ْ ْ َ َ
25. Derken, o iki kadından
‫ت‬ ْ ‫ي َمن‬ ُ ‫د‬ ‫قالت ا ِح‬
biri utana utana yürüyerek
ِ ِ ِ
َ َ ْ ُ ْ َ ُ ُ ّٓ َ َ ُ َ ْ ُّ َ ْ
ona geldi: Babam, dedi, bi-
zim yerimize hayvanları sula-
‫ىت‬ َّ َ َ‫ك ا ِْح َدى ابْن‬ ‫ح‬ ِ ‫ قال ا ِن۪ى ا ۪ريد ان ان‬26 ‫القوِي الم۪ني‬
َ ‫جج فَا ِْن اَتْ َم ْم‬ َ َ ُ ْ َ ْ َ ٰٓ َ ْ َ َ
manın karşılığını ödemek için
ً‫ت َعْشا‬ َ ‫ح‬ َ َ
ۚ ٍ ِ ‫ني ع ان تاجر ۪ين ثماِن‬ ِ ‫هات‬
seni çağırıyor. Mûsâ, ona ge-
lip başından geçeni anlatınca
ُ ّٰ ‫اء‬ َ ‫ش‬ َٓ ْ ٓ ُ َ َ َۜ ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ ُ ُ َٓ َ َ ْ ْ َ
‫الل‬ ‫جد ۪ن ا ِن‬ ِ ‫ف ِمن عِن ِدكۚ وما ا ۪ريد ان اشق عليك ست‬
o: Korkma, o zalim kavimden
kurtuldun, dedi.
ْ َ َ َ ْ َ َّ َ َۜ َ ْ َ َ ْ َ َ ٰ َ َ َ ِ ‫الص‬ َّ ‫م َِن‬
26. Onun iki kızından biri: ‫ني‬ ِ ‫ قال ذل ِك بين۪ى وبينك ايما الجل‬27 ‫ال۪ني‬
ٌ َ ُ ُ َ َ ٰ َ ُ ّٰ َ َّۜ َ َ َ َ ْ ُ َ َ ُ ْ َ َ
Babacığım! Onu ücretle tut.
Çünkü ücretle tutabileceğin
28 ‫۪يل‬ ۟ ‫قضيت ف عدوان ع والل ع ما نقول وك‬
en iyi kimse, bu güçlü ve gü-
venilir adamdır, dedi.
27. O dedi ki: Bana sekiz
yıl çalışmana karşılık şu iki 28. Mûsâ şöyle cevap verdi: Bu seninle benim aram-
kızımdan birini sana nikâhla- dadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım,
mak istiyorum. Eğer on yıla demek ki bana karşı husumet yok. Söylediklerimize Allah
tamamlarsan artık o kendin- vekildir.
den; yoksa sana ağırlık ver-
mek istemem. İnşallah beni
iyi kimselerden bulacaksın.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


388 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ َ ُ
20. CÜZ ‫ورةُ الق َصِص‬ ‫ س‬388 KASAS SÛRESİ 32. «Elini koynuna sok; ku-
sursuz, bembeyaz çıkacak-
َ ْ َ َ ٰ ٓ ْ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ ُ ٰ َ َّ َ َ tır. Korkudan açılan kollarını
‫ِب‬ ِ ‫فلما قض موس الجل وسار بِاهل ِ ۪ه انس مِن جان‬ kendine çek. İşte bu ikisi Fira-

ْ‫۪يم‬ ُ ٰ ّٓ َ َ ً َ ُ ْ َ ٰ ّٓ ُٓ ُ ْ ْ َ َ َ ً َ ُّ vun ve onun adamlarına kar-


‫الطورِ ناراۚ قال ِلهلِهِ امكثوا ا ِ۪ن انست نارا لع ۪ل ات‬ şı Rabbin tarafından iki kesin
َ ُ َ َ ُ َّ َ ْ َ ََ َْ
29 ‫ب ا ْو َجذ َو ٍة م َِن انلَّارِ ل َعل ْم ت ْصطلون‬
delildir. Çünkü onlar, yoldan
ٍ ‫مِنها ِب‬ çıkan bir kavim olmuşlardır.»
ْ ْ َْ ْ َ ُ َ ٰ َ ٓ َّ َ َ
ِ‫يها نود َِي م ِْن شا ِط ِئ ال َوادِ ال ْي َم ِن ِيف الُق َعة‬
33. Mûsâ dedi ki: Rabbim!
‫فلما ات‬ Ben onlardan birini öldürmüş-
ُ ّٰ ‫ج َرة ِ ا َ ْن يَا ُمو ٰٓس ا ِّٓن اَنَا‬ َ ‫الش‬ َّ َ ََ َ ُْ
‫الل َر ُّب‬
tüm, beni öldürmelerinden
۪ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ة‬
ِ ‫ك‬ ‫المبار‬ korkuyorum.
ٌّ َٓ َ َّ َ َ ُّ َ ْ َ َ ٰ َ َّ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ۙ َ َ َ ْ
‫اك فلما راها تهت كانها جان‬ ۜ ‫ وان ال ِق عص‬30 ‫العالم۪ني‬
34. Kardeşim Harun’un dili
benimkinden daha düzgün-
َ َّ ۠ ْ َ َ َ َ ْ ْ َ ٰٓ ُ َ ْ ّ َ ُ ْ َ َ ً ْ ُ ّٰ َ
‫ول مدبِرا ولم يع ِق ۜب يا موس اقبِل ول تف ا ِنك‬
dür. Onu da beni doğrulayan
bir yardımcı olarak benimle
َ‫ضٓاء‬ َ َْ ْ َُْ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ ُْ َ ْٰ َ birlikte gönder. Zira beni ya-
‫ اسلك يدك ۪يف جيبِك ترج بي‬31 ‫مِن ال ِمن۪ني‬ lanlamalarından endişe edi-
َ َ َ ْ َّ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ُٓ ْ َ ْ yorum.
‫ب فذان ِك‬ ِ ‫ي سو ٍءۘ واضمم ا ِلك جناحك مِن الره‬ ِ ‫مِن غ‬
ٰ َ َّ ْ
35. Allah buyurdu: Seni
َ ُ َ َّ َ
‫ئ ِ ۜه۪ ا ِن ُه ْم كانوا ق ْومًا‬ ۬ ‫ك ا ِل ف ِْر َع ْو َن َو َم‬ ِ ‫ان مِن رب‬
َ َُْ
ِ ‫برهان‬
kardeşinle destekleyeceğiz
ve size öyle bir kudret vere-
ُ َ ََ َْ ْ ُ ََْ ّ ّ َ َ َ َ َ
‫ت مِن ُه ْم نف ًسا فاخاف‬ ‫ب ا ِ۪ن قتل‬ ِ ‫ قال ر‬32 ‫فا ِسق۪ني‬
ceğiz ki, âyetlerimiz sayesin-
de onlar size erişemeyecek-
ُ‫انا فَا َ ْر ِسلْه‬ ً َ ّ ُ َ َْ َ ُ ُ ُٰ ََ
‫خ هرون هو افصح مِن۪ى ل ِس‬
َُُْ َْ ler. Siz ve size tâbi olanlar
۪ ‫ وا‬33 ‫ون‬ ِ ‫ان يقتل‬ üstün geleceksiniz
َ َ ُ‫ ِّذب‬ َ ُ ْ َ ُ َ َ ّٓ ُ ّ َ ُ ًْ َ َ
‫ قال‬34 ‫ون‬ ِ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ف‬ ‫ا‬ ‫خ‬ ‫ا‬ ۪ ۘ ‫مِع رِدءا يص ِدق‬
‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ى‬ ‫ن‬
۪
َ ُ َ َ ً َ ْ ُ َ ُ َْ َ َ ُ ُ َ
‫َسنش ُّد َعض َد َك بِاخ۪يك َون َعل لك َما ُسلطانا ف يَ ِصلون‬
َ َْ ُ َ َّ َْ ٰ ُ َ
35 ‫ا ِليَْا بِايَات َِناۚ ان ُت َما َو َم ِن اتبََا الغالِ ُون‬

29. Sonunda Mûsâ süreyi doldurup ailesiyle yola çıkın-


ca, Tûr tarafından bir ateş gördü. Ailesine: Siz bekleyin;
ben bir ateş gördüm, belki oradan size bir haber yahut ısın-
manız için bir ateş parçası getiririm, dedi.
30. Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kı-
yısından, ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: Ey
Mûsâ! Bil ki ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.
31. «Asânı at!». Mûsâ asâyı yılan gibi deprenir görünce,
dönüp arkasına bakmadan kaçtı. «Ey Mûsâ! Beri gel, kork-
ma. Çünkü sen emniyete alınanlardansın»
KUR’AN-I KERİM MEALİ 389
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ ُ ْ ُْ َ
36. Mûsâ onlara apaçık 20. CÜZ ‫شون‬ ِ‫ الزء الع‬389 KASAS SÛRESİ

âyetlerimizi getirince: Bu,


olsa olsa uydurulmuş bir si- َّ َٓ ٰ َ ُ َ َ ّ َ َ َ ٰ ٰ ُ ْ ُ َ َٓ َّ َ َ
hirdir. Biz önceki atalarımız- ‫ات قالوا ما هذا ا ِل‬ ٍ ‫فلما جاءهم موس بِايات ِنا بيِن‬
dan böylesini işitmemiştik,
َ َّ َ ْ َ َٓ ٰ ٓ َ ٰ َ ْ َ َ َ ً َ ْ ُ ٌ ْ
dediler. 36 ‫ِسحر مفتى وما س ِمعنا بِهذا ۪يف ابائ ِنا الول۪ني‬
ْ ٰ ْ َ َٓ ْ َ ُ َ ْ َ ّٓ َ ٰ ُ َ َ َ
۪‫اء بِال ُهدى م ِْن عِن ِده‬ ‫وقال موس ر ۪ب اعلم بِمن ج‬
37. Mûsâ şöyle dedi: Rab-
bim, kendi katından kimi hi-
َ َّ ْ َ َّ َّ ُ َ َ ُ َ ُ ُ َ ْ َ َ
37 ‫ادل ۜارِ ا ِن ُه ل ُيفل ِ ُح الظال ُِمون‬
dayete erdirdiğini ve hayırlı
âkıbetin kime nasip olacağını ‫ومن تون ل عق ِبة‬
en iyi bilendir. Muhakkak ki, ٰ ْ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ُ َ َ ْ َ ُّ َ َٓ ُ ْ َ ْ َ َ َ
zalimler iflâh olmazlar. ‫وقال ف ِرعون يا ايها ال ما علِمت لم مِن ا ٍِل‬
ْ ْ َ ََ ُ َ َ َ ْ ََْ ْ َ
‫۪ني فاج َعل ۪ل‬ ّ ‫ع‬
‫الط‬ ‫ان‬ ‫ام‬ ‫ه‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ِد‬ ‫ق‬ ‫و‬ ‫ا‬ ‫ف‬ ‫ي‬ۚ ۪ ‫غ‬ ‫ي‬
38. Firavun: Ey ileri gelen-
ِ ۪
َ َ ّ َ ٰ ُ ٰ ٰ ٓ ُ َّ َ ّٓ َ َ ً ْ َ
ler! Sizin için benden baş-
ka bir ilâh tanımıyorum. Ey َ‫ل ُظ ُّن ُه مِن‬ ‫صحا لع ۪ل اطلِع ا ِل ا ِلِ موسۙ وا ِ ۪ن‬
Hâmân! Haydi, benim için ça-
ْ َْ ُ ُ ُُ َ َُ ََْ َ ْ َ َ َ ْ
‫ واسبر هو وجنوده ِيف الرِض‬38 ‫الاذِب۪ني‬
mur üzerine ateş yak, bana
bir kule yap ki Mûsâ’nın tan-
rısına çıkayım; ama sanıyo- ُ‫ فَا َ َخ ْذنَاه‬39 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ٓ ُّ َ َ ّ َ ْ ْ َ
rum, o mutlaka yalan söyle- ‫ي ال ِق وظنوا انهم ا ِلنا ليرجع‬ ِ ‫بِغ‬
َ َ َْ َ ْ ُ ْ َ ّ َْ ُ َْ َ َ
‫َو ُج ُنودهُ ف َن َبذناه ْم ِيف ال ِۚم فانظر كيف كان‬
yenlerdendir, dedi.

َ َ ُ ْ َ ً َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َّ ُ َ َ
39. O ve askerleri, yeryü-
َّ َ
ِۚ‫ وجعلناهم ائ ِمة يدعون ا ِل انلار‬40 ‫عق ِبة الظالِم۪ني‬
zünde haksız yere büyüklük

َ ُ َ ُْ َ َٰ ْ َََْ
tasladılar ve gerçekten bize
ْ ُّ ٰ ُ ْ َْ
‫ادلن َيا‬ ِ ‫ َوات َبع َناه ْم ۪يف ه ِذه‬41 ‫رون‬ ‫ويوم القِيمةِ لين‬
döndürülmeyeceklerini san-
dılar.
َٰ َ َ ْ ْ ُ ْ ً َ
40. Biz de onu ve askerle-
‫ َولق ْد اتيْ َنا‬42 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫ل ْع َنة ۚ َو َي ْو َم القِيٰ َمةِ ه ْم م َِن ال َمق ُبوح‬
rini yakalayıp denize atıver-
ٰ ُْ َ ُْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ  ْ َ ُ
dik. Bir bak, zalimlerin sonu
‫اب م ِْن َبع ِد مَٓا اهنا الق ُرون ال۫ول‬ ِ ‫موس ال‬
َ ُ َّ َ َ َ ْ ُ َّ َ َ ً َ ْ َ َ ً ُ َ
nice oldu!
41. Onları, ateşe çağıran 43 ‫اس وهدى ورحة لعلهم يتذكرون‬ ِ ‫صائ َِر ل َِّلن‬ َٓ َ‫ب‬
öncüler kıldık. Kıyamet günü
onlar yardım görmeyecekler-
dir. 43. And olsun biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra Mûsâ’ya,
42. Bu dünyada arkalarına olur ki, düşünüp öğüt alırlar diye insanlar için apaçık delil-
lânet taktık. Onlar, kıyamet ler, hidayet rehberi ve rahmet olarak o kitabı verdik.
gününde de kötülenmişler
arasındadır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


390 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ َ ُ
20. CÜZ ‫ورةُ الق َصِص‬ ‫ س‬390 KASAS SÛRESİ 46. Seslendiğimiz zaman
da, sen Tûr’un yanında de-
َْْ ٰ َ َ ْ ّ َْْ َ ْ‫َومَا ُكن‬
‫ب ا ِذ قضيْ َنٓا ا ِل ُموَس الم َر‬ َ‫ت ب‬ ğildin. Bilakis, senden önce
ِِ ‫ر‬ ‫غ‬ ‫ال‬ ‫ِب‬
ِ ِ‫ن‬ ‫ا‬ kendilerine uyarıcı gelmeyen
ً ُ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ ٰ َ َ َّ َ َ ُْ َ َ bir kavmi uyarman için Rab-
‫ ولكِنا انشانا قرونا‬44 ‫وما كنت مِن الشاهِد۪ين‬ ۙ binden bir rahmet olarak ih-

َ‫ت ثَاويًا ٓيف ا َ ْهل َم ْد َين‬ َ ْ‫او َل َعلَيْه ُم الْ ُع ُم ُرۚ َومَا ُكن‬ َ ‫ط‬ َ ََ
‫فت‬
san ettik. Ola ki düşünüp öğüt
ِ ۪ ِ ِ alırlar.

‫ت‬ َ ْ‫ َومَا ُكن‬45 ‫۪ني‬ َ ‫َتتْلُوا َعلَيْه ْم اٰيَات َِنا ۙ َولٰك َِّنا ُك َّنا ُم ْر ِسل‬ 47. Bizzat kendi yaptıkla-
ِ rından dolayı başlarına bir
ْ َ ًَْ َ ْ ٰ َ ََْ َ ْ ُّ َ
‫حة م ِْن َر ّبِك تلِ ُن ِذ َر‬
musibet geldiğinde: Rabbi-
‫ن ر‬ ِ ‫ِب الطورِ ا ِذ نادينا ول‬ ِ ‫ِبان‬ miz! Ne olurdu bize bir pey-
َ َّ َ َّ َ َ َ َ ْ ْ ُ ٰ َ َٓ ً ْ َ
46 ‫۪ير م ِْن قبْلِك ل َعل ُه ْم َي َتذك ُرون‬
gamber gönderseydin de,
ٍ ‫قوما ما اتيهم مِن ن‬
‫ذ‬ âyetlerine uysak ve mümin-
ُ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ ٌ َ ُ ْ ُ َ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ
‫ت ايْد۪ي ِه ْم ف َيقولوا‬
lerden olsaydık! Diyecek ol-
‫ولول ان تص۪يبهم مص۪يبة بِما قدم‬ masınlar diye.
َ ُ َ َ ٰ َّ َ ً َ َ ْ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َّ َ
‫ت ا ِلْ َنا َر ُسول ف َنب ِ َع ايَات ِك َونون‬ ‫ربنا لول ارسل‬
48. Fakat onlara tarafımız-
dan o hak gelince: «Mûsâ’ya
ُ َ َ ْ
‫ال ُّق م ِْن عِن ِدنا قالوا‬ َ ْ ‫اء ُه ُم‬ َ َٓ‫ فَلَ َّما ج‬47 ‫۪ني‬ َ ‫م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ verilenler gibi ona da verilme-
li değil miydi?» dediler. Peki,
َ‫۫ويت‬ ُ َٓ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ ٰ ُ َ ُ َٓ َ ْ َ ُ َٓ ْ َ daha önce Mûsâ’ya verileni
ِ ‫وس اولم يفروا بِما ا‬ ۜ ‫۫ويت م‬ ِ ‫۫ويت مِثل ما ا‬ ِ ‫لول ا‬ de inkâr etmemişler miydi?
ُّ َّ ُٓ َ َ ۠ َ َ َ َ َ ْ ُ َ َُْ ْ ٰ ُ «Birbirini destekleyen iki si-
‫ان تظاهرا وقالوا ا ِنا بِ ٍل‬ ِ ‫موس مِن قبل ۚ قالوا ِسحر‬ hir!» demişler ve şunu söyle-
ٰ ْ َ ُ ّٰ ْ
‫اب م ِْن عِن ِد اللِ ه َو اهدى‬ َ ‫ قُ ْل فَاْتُوا ب‬48 ‫ون‬
‫ت‬
َ ُ َ
‫كاف ِر‬
mişlerdi: Doğrusu biz hiçbiri-
ٍ ِ ِ ne inanmıyoruz.
َ َ ُ َ َْ َْ ْ َ َ ‫صادِق‬ َ ‫مِنْ ُه َٓما اَتَّب ْع ُه ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬
‫۪يبوا لك‬ ‫ فا ِن لم يستج‬49 ‫۪ني‬
49. De ki: Eğer doğru söz-
ِ lüler iseniz, Allah katından bu
ُ ‫اء ُه ۜ ْم َو َم ْن ا َ َض ُّل م َِّمن َّات َب َع َه ٰو‬ َ ‫ون ا َ ْه َٓو‬ َ ُ َّ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ
‫يه‬ ‫فاعلم انما يبِع‬
ikisinden daha doğru bir kitap
ِ getirin de ben ona uyayım!
َّ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ َّ ّٰ َ ُ َْ
50 ‫۪ني‬ َ ‫الظالِم‬ ‫الل ل َي ْه ِدي القوم‬ ۜ ‫ي ه ًدى مِن‬
‫اللِ ا ِن‬ ِ ‫بِغ‬
50. Eğer sana cevap ve-
remezlerse, bil ki onlar, sırf
heveslerine uymaktadırlar.
Allah’tan bir yol gösterici ol-
44. Mûsâ’ya emrimizi vahyettiğimiz sırada, sen batı yö- maksızın kendi hevesine
nünde bulunmuyordun ve o hadiseyi görenlerden de değil- uyandan daha sapık kim ola-
din. bilir! Elbette Allah zalim kav-
45. Bilakis biz nice nesiller var ettik de, onların üzerin- mi doğru yola iletmez.
den uzun zamanlar geçti. Sen, onlara âyetlerimizi oku-
yarak Medyen halkı arasında bulunanlardan da değildin;
peygamberler gönderen biziz.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 391


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 391
51. And olsun ki biz, düşü- 20. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الع‬ KASAS SÛRESİ

nüp öğüt alsınlar diye, sözü


ُ َ ٰ َ َّ َ َۜ ُ َّ َ َ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ
‫۪ين اتيْ َناه ُم‬
birbiri ardınca yetiştirmişizdir. ٌ ْ
52. Ondan önce kendileri- 3
‫حِزب‬ ‫ ال‬51 ۟‫ولقد وصلنا لهم القول لعلهم يتذكرون‬
ne kitap verdiklerimiz, ona da ُٓ َ َ ٰ ْ َ َ ْ
‫ َواِذا ُيتل َعليْ ِه ْم قالوا‬52 ‫اب م ِْن قبْلِه۪ ه ْم بِه۪ يُؤم ُِنون‬
ُ َ َ ‫الْك َِت‬
َ ْ َّ ُ َّ َٓ ّ َ ْ ُّ َ ْ ُ َّ ٓ َّ َ ٰ
iman ederler.
53. Onlara o okunduğu za- َ ْ ُ ْ
53 ‫امنا ب ِ ۪ه ا ِنه الق مِن ربِنا ا ِنا كنا مِن قبلِه۪ مسلِم۪ني‬
َ ُ َ ْ ََ َُ َ َ ْ َ َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َ ٰ ٓ ۬ ُ
man: Ona iman ettik. Çünkü
o Rabbimizden gelmiş haki- ‫ني بِما صبوا ويدرؤ۫ن‬ ِ ‫اولئ ِك يؤتون اجرهم مرت‬
kattir. Esasen biz daha önce
ُ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ َ ّ َّ َ َ َ ْ
de Müslüman idik, derler. ‫ واِذا س ِمعوا‬54 ‫بِالسنةِ السيِئة ومِما رزقناهم ينفِقون‬
54. İşte onlara, sabretme-
ۘ‫ ْم‬ ُ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ ُ َ ْ َ ٓ َ َ ُ َ َ ُ ْ َ ُ َ ْ َ َ ْ َّ
lerinden ötürü, mükâfatları ‫اللغو اعرضوا عنه وقالوا نلا اعمانلا ولم اعمال‬
َ َ َ َّ ْ َ َ ُ ََ َ
‫ ا ِنك لت ْهد۪ي‬55 ‫۪ني‬ َ ‫الَاهِل‬ ‫َس ٌم عليْ ْمۘ لنبْ َتِغ‬
iki defa verilecektir. Bunlar
kötülüğü iyilikle savuşturan-
َ ْ َ ُ ُ َٓ َ ْ َ َ ّٰ ‫ َّن‬ ٰ َ َْْ َ ْ َ
‫اءۚ َوه َو اعل ُم‬ ‫الل َي ْهد۪ي من يش‬ ِ ‫ت َول‬
lardır, kendilerine verdiğimiz
rızıktan da Allah rızası için ‫من احبب‬
ْ َّ َ ُ َ ٰ ْ َّ َ ْ ُٓ َ َ ‫بال ْ ُم ْه َتد‬
‫ َوقالوا ا ِن نبِعِ ال ُهدى َم َعك ن َتخطف‬56 ‫۪ين‬
harcarlar.
ِ
ُ ‫ ْن ل َ ُه ْم َح َرمًا اٰمِنًا ُيْ ٰ ٓب اَلْه َث َم َر‬ ّ ُ َ َ َ َْ ْ
55. O müminler, boş söz
işittikleri zaman ondan yüz
‫ات‬ ِ ِ ِ ‫ضن ۜا ا َول ْم ن َم‬ِ ‫مِن ار‬
َ َ َ َ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ َّ ُ َ ْ ً ْ ٔ ْ َ ّ ُ
çevirirler ve: Bizim işlerimiz
bize, sizin işleriniz size. Size
‫ َوك ْم‬57 ‫ثه ْم ل َي ْعل ُمون‬ ‫ن اك‬ ِ ‫ش رِزقا مِن دلنا ول‬ ٍ ‫ك ِل‬
َ ْ َ ََ َ َ ْ َ َ ََْ ْ َْ ََْ
selam olsun. Biz kendini bil-
mezleri istemeyiz, derler.
‫ساك ُِن ُه ْم‬ َ ‫ك َم‬ ‫اهلكنا مِن قري ٍة ب ِطرت مع۪يشتهاۚ فتِل‬
56. Sen sevdiğin kimseyi
َ َ ْ ُ ْ َ َّ ُ َ ً َ َّ ْ ْ َ ْ ْ َ ْ ُ ْ َ
hidayete erdiremezsin; bila- 58 ‫لم تسن مِن بع ِدهِم ا ِل ق۪ي ۜوكنا نن الوارِث۪ني‬
kis, Allah dilediğine hidayet
ُ ْ َ ً ُ َ َ ّ ُ ٓ َ َ ْ َ ّٰ َ ٰ ُ ْ َ ْ ُ َ ُّ َ َ َ َ َ
verir ve hidayete erecek olan- ‫وماكانربكمهلِكالقرىحىتيبعث ۪يفامِهارسوليتلوا‬
َ ُ َ َ ُ ْ َ َ َّ ٰٓ ُ ْ ْ ُ َّ ُ َ َ َ َٰ ْ ْ َ َ
ları en iyi O bilir.
57. «Biz seninle beraber 59 ‫علي ِهم ايات ِن ۚاوما كنا مهل ِ ِيك القرى ا ِل واهلها ظال ِمون‬
doğrulara uyarsak, yurdu-
muzdan atılırız» dediler. Biz
onları, kendi katımızdan bir
58. Biz, refahlarına şımarmış nice ülkeleri helâk etmişiz-
rızık olarak her şeyin ürünle-
dir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturu-
rinin toplanıp getirildiği, gü-
labilmiştir. Onları da oraya biz vâris kılmıştık.
venli, dokunulmaz bir yere
yerleştirmedik mi? Fakat on- 59. Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygam-
ların çoğu bilemezler. beri ile o kavimlere duyurmadıkça, o memleketleri helâk
edici değildir. Zaten biz ancak halkı zalim olan memleket-
leri helâk etmişizdir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


392 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ َ ُ
20. CÜZ ‫ورةُ الق َصِص‬ ‫ س‬392 KASAS SÛRESİ 63. Haklarında azaba atıl-
ma hükmü gerçekleşmiş
َ
‫ادلن َيا َو ۪زين ُت َهاۚ َومَا‬
ْ ُّ
ِ ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫اع‬ ُ َ َ َ ٔ ْ َ ْ ْ ُ ُ َٓ َ
‫ش فمت‬
olanlar: Rabbimiz! Biz başka
ٍ ‫وما ا ۫وت۪يتم مِن‬ bir ilim bilmiyorduk, bize baş-
ْ َْ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ٰ ْ َ َ ٌ ْ َ ّٰ َ ْ
‫ اف َم ْن َوعدناهُ َوع ًدا‬60 ‫ون‬
ka şey öğretmediler. Azgın-
۟ ‫ق اف تع ِقل‬ ۜ ‫عِند اللِ خي واب‬ lığımız bundan oldu. Zaten

َ‫ادلنْ َيا ُث َّم ُهو‬ ُّ ِ ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫اع‬ َ َ َ ُ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ ََُ ً َ َ onlar aslında bize tapmıyor-
‫حسنا فهو لق۪يهِ كمن متعناه مت‬ lardı, derler.

َ‫ول ا َ ْين‬ ُ ََُ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َٰ ْ ََْ


‫ ويوم يناد۪ي ِهم فيق‬61 ‫ضين‬ ۪ ‫يوم القِيمةِ مِن المح‬
64. «Ortak koştuğunuz
şeyleri çağırın!» denir, onlar
ُ‫۪ين َح َّق َعلَيْهم‬ َ ‫ قَ َال اَّل‬62 ‫ون‬ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ َّ َ ٔ َٓ َ ُ
‫شك ِى ال۪ين كنتم تزعم‬
da çağırırlar; fakat kendileri-
ِ ne cevap vermezler ve aza-
ٓ َ ْ َّ َ َ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َٓ ُ ٰٓ َ َّ َ ُ ْ َ ْ bı görürler. Ne olurdu doğru
‫القول ربنا هؤ۬لءِ ال۪ين اغويناۚاغويناهم كما غويناۚتبانا‬ yola girselerdi!
ُ َٓ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ ُٓ َ َ َ
‫شك َءك ْم‬ ‫ وق ۪يل ادعوا‬63 ‫ا ِلْكۘ َما كنوا اِيَّانا َي ْع ُب ُدون‬
65. O gün Allah onları ça-
ğırarak: Peygamberlere ne
ُ َ َّ َ َ َ َ َ ْ ُ َ َ َ ْ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ
‫اب ل ْو انه ُ ْم كانوا‬ ۚ ‫فدعوهم فلم يستج۪يبوا لهم وراوا العذ‬
cevap verdiniz? Diyecektir.

َ ‫اذٓا ا َ َجبْ ُت ُم ال ْ ُم ْر َسل‬ َ َ ُ ََُ ْ َ


66. İşte o gün onlara bütün
65 ‫۪ني‬ ‫ َو َي ْو َم ُي َناد۪ي ِهم فيقول م‬64 ‫َي ْه َت ُدون‬ haberler kapkaranlık olmuş-

َ ُ َ ٓ َ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُ َٓ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ
tur; onlar birbirlerine de sora-
66 ‫اءلون‬ ‫فع ِميت علي ِهم النباء يومئ ٍِذ فهم ل يس‬ mayacaklardır.

َ ُ َْ ٓ َ
‫الًا ف َع ٰس ان يَون م َِن‬ َ ‫اب َوا ٰ َم َن َو َعم َل‬ َ َ ْ َ َّ َ َ 67. Fakat tevbe ederek,
ِ ‫ص‬ ِ ‫فاما من ت‬ iman edip sâlih amel işleyen-
َ َ َ
‫اء َو َيخ َتا ُۜر مَا كن ل ُه ُم‬
ْ ُ َٓ َ َ ُ ُ ْ َ َ ُّ َ َ َ ‫ال ْ ُم ْفلِح‬
lere gelince, o, onun kurtulu-
‫ وربك يلق ما يش‬67 ‫۪ني‬ şa erenler arasında olması

ُ‫ك َي ْعلَم‬ َ ُّ َ َ َ ُ ْ ُ َّ َ ٰ َ َ َ ّٰ َ َ ْ ُ ُۜ َ َ ْ
umulur.
‫ ورب‬68 ‫شكون‬ ِ ‫الِية سبحان اللِ وتعال عما ي‬ 68. Rabbin, dilediğini ya-
َ‫الل َٓل ا ٰ َِل ا َِّل ُه ۜو‬ ُ ّٰ ‫ َو ُه َو‬69 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ ُ ُ ُّ ُ َ
‫ن صدورهم وما يعلِن‬ ِ ‫ما ت‬
ratır ve seçer. Onların seçim
hakkı yoktur. Allah, onların
َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ْ ُْ ُ َ َ َ ٰ ْ َ ٰ ُ ْ ُ ْ َْ ُ َ ortak koştuklarından münez-
70 ‫خرة ِۘول الم وا ِلهِ ترجعون‬ ِ ‫لول وال‬ ۫ ‫ل المد ِيف ا‬ zehtir ve şânı yücedir.
69. Rabbin, onların, sîne-
lerinde gizlediklerini de, açı-
60. Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ğa vurduklarını da bilir.
ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha hayırlı ve daha 70. İşte O, Allah’tır. O’ndan
kalıcıdır. Hâlâ buna aklınız ermeyecek mi? başka tanrı yoktur. Önünde
61. Şu halde, kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz, de, sonunda da Hamd O’nun-
ardından ona kavuşan kimse, dünya hayatının geçici men- dur, hüküm O’na mahsustur.
faat ve zevkini yaşattığımız ve sonra kıyamet gününde hu- Ve ancak O’na döndürüle-
zurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir? ceksiniz.
62. O gün hazreti Allah hitap edecek: Benim ortaklarım
olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede? Diyecektir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 393


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ ُ ْ ُْ َ
71.De ki: Düşündünüz mü 20. CÜZ ‫شون‬ ِ‫ الزء الع‬393 KASAS SÛRESİ

hiç, eğer Allah üzerinizde ge-


ٰ ْ َ ‫ ُم اَّلْ َل‬ ُ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ
ِ‫س َم ًدا ا ِل يَ ْوم‬
ceyi ta kıyamet gününe ka-
dar aralıksız devam ettirse, ‫قل ارايتم ا ِن جعل الل علي‬
Allah’tan başka size bir ışık َ ُ َ ْ َ َ َ َ َٓ ْ ُ ْ َ ّٰ ُ ْ َ ٌ ٰ ْ َ َ ٰ ْ
getirecek tanrı kimdir? Hâlâ 71 ‫ضيا ۜ ٍء اف تسمعون‬ ِ ِ ‫القِيمةِ من ا ِل غي اللِ يات۪يم ب‬
ٰ ُ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ
ِ‫س َم ًدا ا ِل يَ ْوم‬ ْ َ ‫ار‬ َ ‫ ُم انلَّ َه‬
iman etmeyecek misiniz?
72. De ki: Söyleyin baka- ‫قل ارايتم ا ِن جعل الل علي‬
lım, eğer Allah üzerinizde َ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ّٰ ُ ْ َ ٌ ٰ ْ َ َ ٰ ْ
gündüzü ta kıyamet gününe ِ‫القِيمةِ من ا ِل غي اللِ يات۪يم بِلي ٍل تسكنون ف۪ي ۜه‬
kadar aralıksız devam ettirse,
‫ار‬ َ ‫ ُم اَّلْ َل َوانلَّ َه‬ ُ َ ََ َ َْ َ ْ َ
‫ ومِن رحتِه۪ جعل ل‬72 ‫رون‬
َ ُ ُْ َ ََ
ِ ‫اف تب‬
Allah’tan başka, istirahat ede-
َ ُ ْ َ ُ َّ َ ْ َ ُ ُ َ
73 ‫ل ِ ْسك ُنوا ف۪يهِ َوتلِ َبْ َتغوا م ِْن فضلِه۪ َول َعل ْم تشك ُرون‬
ceğiniz geceyi size getirecek
tanrı kimdir? Hâlâ bu rahmet-
ُ ْ ُ َ َّ َ ٔ َٓ َ ُ َ ْ َ ُ ُ َ َ ْ َُ َََْ
‫۪ين كن ْم‬
leri görmeyecek misiniz?
73. Rahmetinden ötürü
‫اى ال‬ ِ ‫ويوم يناد۪ي ِهم فيقول اين شك‬
ُ َ ْ ُ َ ً َ َّ ُ ّ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ ُ َ
‫يدا فقل َنا هاتوا‬ ‫ ونزعنا مِن ك ِل ام ٍة ش ۪ه‬74 ‫ت ْزع ُمون‬
Allah, geceyi ve gündüzü
yarattı ki geceleyin
ُ َ ْ َ َّ َ ّٰ َ ْ َّ َ ُٓ َ َ ْ ُ َ َ ْ ُ
‫ال َّق ِللِ َوضل عن ُه ْم مَاكانوا‬ ‫برهانم فعلِموا ان‬
dinlenesiniz, O’nun rahmetini
arayıp, şükredesiniz.
ْ ْ َ َ ٰ َ َ ٰ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ‫ ا َِّن ق‬75 ۟‫ون‬ َ ََُْ
74. O gün Allah onları ça-
ۖ‫ارون كان مِن ق ْو ِم موس فبغ علي ِهم‬ ‫يفت‬
ُ َ ْ ُ ْ ُ ُٓ َ َ ُ َ َ َ َّ َٓ ُ ُ ْ َ ُ َ ْ َ ٰ َ
ğırarak: Benim ortaklarım
olduklarını iddia ettikleriniz
‫اته تلنوأ بِالعصبةِ ا ۬و ِل‬ ِ ‫واتيناه مِن الكنوزِ ما ا ِن مف‬
َ ‫ب الْ َفرح‬ ُّ ِ‫الل َل ُي‬َ ّٰ ‫الْ ُق َّوة ِ ا ِذْ قَ َال َ ُل قَ ْو ُم ُه َل َت ْف َر ْح ا َِّن‬
hani nerede? Diyecektir.
75. Her ümmetten bir şahit 76 ‫۪ني‬ ِ ۗ
َ َ َ َ ْ َ َ َ َ َ ٰ ْ َ َّ ُ ّٰ َ ٰ ٰ َٓ َْ
ِ ‫َوابتغِ ف۪يما اتيك الل ادلار ال‬
çıkarır: Kesin delilinizi getirin!
Deriz. O zaman daha iyi bile- ‫۪يبك‬ ‫خرة ول تنس نص‬
ِْ‫ك َو َل َتبغ‬ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ ٓ َ َ ْ ْ َ َ َ ْ ُّ َ
cekler ki hakikat Allah’a aittir
ve uydura geldikleri şeyler de ‫سن كا احسن الل ا ِل‬ ِ ‫مِن ادلنيا واح‬
kendilerinden ayrılıp kaybol-
َ ْ ُ ْ ُّ ُ َ َ ّٰ َّ ْ َْ َ َ َْ
muşlardır. 77 ‫سد۪ين‬ ِ ‫ض ا ِن الل ل يِب المف‬ ۜ ِ ‫الفساد ِيف الر‬
76. Karun, Mûsâ’nın kav-
minden idi de, onlara karşı
azgınlık etmişti. Biz ona öyle 77. Allah’ın sana verdiğinden ahiret yurdunu iste; ama
hazineler vermiştik ki, anah- dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi,
tarlarını güçlü-kuvvetli bir top- sen de iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüp-
luluk zor taşırdı. Kavmi ona hesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.
şöyle demişti: Şımarma! Bil ki
Allah şımarıkları sevmez.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


394 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ُ 394
20. CÜZ ‫ورةُ الق َصِص‬ ‫س‬ KASAS SÛRESİ 80. Kendilerine Allah tara-
fından ilim verilmiş olanlar ise
َ َ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ ْ ٰ َ ُ ُ ۫ ُ َٓ َّ َ َ
‫الل ق ْد اهلك‬
şöyle dediler: Yazıklar olsun
‫قال ا ِنما اوت۪يته ع عِل ٍ عِند۪ۜي اولم يعلم ان‬ size! İman edip sâlih amel
ً‫ث َجْعا‬ ُ َ ْ َ َ ً َّ ُ ُ ْ ُّ َ َ َ ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َْ ْ işleyenler nezdinde Allah’ın
ۜ ‫ون من هو اشد مِنه قوة واك‬ ِ ‫مِن قبلِه۪ مِن القر‬ mükâfatı daha üstündür. Ona

ْ َ َٰ َ َ َ َ َ ُ ْ ُْ ُ ُُ ْ َ َُ ْ ُ َ َ da ancak sabredenler kavu-


۪‫ فخرج ع قو ِمه‬78 ‫ول يسـٔل عن ذنوب ِ ِهم المج ِرمون‬ şabilir.
َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ْ ُّ َ ٰ َ ْ َ ُ ُ َ َّ َ َ َ 81. Nihayet biz, onu da,
‫۪يف ۪زينت ِ ۜه۪ قال ال۪ين ي ۪ريدون اليوة ادلنيا يالت نلا مِثل‬ sarayını da yerin dibine geçir-
ُ ُ َ َّ َ َ َ َ ّ َ ُ َ ُ َّ ُ ُ َ َ ُ َٓ
ٍ ‫۫ويت قارونۙ ا ِنه لو ح ٍظ عظ‬
dik. Artık Allah’a karşı kendi-
‫ وقال ال۪ين ا ۫وتوا‬79 ‫۪ي‬ ِ ‫ما ا‬ sine yardım edecek avanesi
َ ‫ي ل َِم ْن ا ٰ َم َن َو َعم َل‬ ٌ ْ ‫اللِ َخ‬ّٰ ُ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ ْ
ۚ‫الًا‬
olmadığı gibi, o, kendini sa-
ِ ‫ص‬ ِ ‫العِلم ويلم ثواب‬ vunup kurtarabilecek kimse-
َ َْ ْ َ َ َ َّ ‫َو َل يُلَ ّٰقي َٓها ا َِّل‬
‫ فخ َسف َنا بِه۪ َوب ِ َدارِه ِ ال ْرض‬80 ‫الصاب ِ ُرون‬
lerden de değildi.
82. Daha dün onun yerin-
َ َ ّٰ ُ ْ َُ ُ ُ ْ َ َ ْ َُ َ َ َ َ
‫ون اللِۗ َومَا كان‬ ِ ‫فما كان ل مِن ف ِئ ٍة ينرونه مِن‬
‫د‬
de olmayı isteyenler: Demek
ki, Allah kullarından dilediği-
َْ َ َ َ َ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ‫م َِن ال ْ ُمن‬
‫۪ين ت َم َّن ْوا َمكان ُه بِال ْمِس‬ ‫ واصبح ال‬81 ‫ين‬ َ ‫ر‬ ‫ت‬
ne rızkı çok da verir, az da
ِ۪ verir. Şayet Allah bize lütufta
َٓ َ ْ َ َ ْ ّ ُ ُ ْ َ َ ّٰ َّ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ
۪‫اء م ِْن ع َِبادِه‬ ُ ‫ش‬ bulunmuş olmasaydı, bizi de
‫الرزق ل ِمن ي‬ ِ ‫يقولون ويان الل يبسط‬ yerin dibine geçirirdi. Demek
ُ‫ َانَّه‬ َ ْ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ َ ُ ّٰ َّ َ ْ َ َٓ ْ َ ُ ْ َ َ ki inkârcılar iflâh olmazmış!
‫ويق ِدرۚ لول ان من الل علينا لسف بِن ۜا وي‬ Demeye başladılar.
َ‫خ َرةُ َنْ َعلُ َها لَِّل۪ين‬ ٰ ْ ُ َّ َ ْ َ ُ َ ْ ُ ُْ َ
ِ ‫ ت ِلك ادلار ال‬82 ‫ون‬ ۟ ‫ليفلِح الكاف ِر‬ 83. İşte ahiret yurdu! Biz

ْ ُ َ َ ْ َ ً َ َ َ َ ْ َ ْ ًّ ُ ُ َ ُ ُ َ
onu yeryüzünde böbürlen-
َ َّ ُ
83 ‫لي ۪ريدون علوا ِيف الرِض ول فساداۜوالعاق ِبة ل ِلمتق۪ني‬
meyi ve bozgunculuğu arzu-

َ ْ ‫اء ب‬
lamayan kimselere veririz. En
َِ‫الس ّيئة‬ َّ ‫اء ب‬ َ َٓ‫ي مِنْ َهاۚ َو َم ْن ج‬ ٌ ْ ‫ال َس َنةِ فَلَ ُه َخ‬ َ َٓ ْ َ
ِ ‫من ج‬
güzel akıbet, hiç şüphe edil-
ِ ِ mesin ki takvâ sahiplerinindir.
َ ُ ُ َ َّ َ َّ ‫۪ين َعملُوا‬ َّ ُْ َ َ
84 ‫ٔات ا ِل مَا كانوا َي ْع َملون‬ ِ ‫الس ّيِـ‬ ِ َ ‫ف ي َزى ال‬ 84. Kim bir iyilik getirirse
ona bundan daha hayırlı kar-
şılık vardır. Kim bir kötülük
getirirse, o kötülükleri işle-
78. Karun ise: O bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde yenler, ancak yaptıkları kadar
verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki ceza görürler.
nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı
olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan günahları so-
rulmaz.
79. Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına
çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun’a verilenin
benzeri bizim de olsaydı; doğrusu onun nasibi çok büyük!
Dediler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 395


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 395
85. Kur’an’ı sana farz kılan 20. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الع‬ ANKEBUT SÛRESİ

Hazreti Allah, elbette seni dö-

َ َٓ‫ك الْ ُق ْرا ٰ َن ل َ َٓر ُّاد َك ا ِٰل َم َعا ٍۜد قُ ْل َر ّٓب ا َ ْعلَ ُم َم ْن ج‬
َ ْ َ َ َ َ َ َّ َّ
nülecek yere döndürecektir.
De ki: Rabbim, kimin hidayeti ‫اء‬ ۪ ‫ا ِن ال۪ي فرض علي‬
َ َ ٓ ٰ ْ ْ َ ُٓ ْ َ َ ْ ُ َ َ
‫جوا ان يُلق ا ِلْك‬ ُ ‫بال ْ ُه ٰدى َو َم ْن ُه َو يف َض َل‬
getirdiğini ve kimin apaçık bir
sapıklık içinde olduğunu en ‫ وما كنت تر‬85 ‫ني‬ ٍ ٍ ‫ب‬
۪ ‫م‬ ۪ ِ
iyi bilendir.
َ َ ْ ً َ َّ َ ُ َ َ َ َ ّ َ ْ ً َ ْ َ َّ ُ َ ْ
86. Sen, bu kitabın sana ۘ
86 ‫الكِتاب ا ِل رحة مِن ربِك ف تونن ظ ۪هيا ل ِلكف ِ۪رين‬
َ ٰ ُ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ّٰ ٰ ْ َ َ َّ ُّ ُ َ َ َ
‫ت ا ِلْك َوادع ا ِل َر ّبِك‬ َ
vahyolunacağını ummuyor
muydun? Bu ancak Rabbin- ‫ات اللِ بعد ا ِذ ان ِزل‬ ِ ‫ول يصدنك عن ا‬
‫ي‬
َّ ٰ َٓ َ ٰ ٰ ّٰ ُ َْ َ َ ‫ون َّن م َِن ال ْ ُمْشك‬
َ ُ َ ََ
‫ َولتدع َم َع اللِ ا ِلهًا اخ َۢر لا َِل ا ِل‬87 ۚ‫۪ني‬
den bir rahmettir. O halde sa-
kın kâfirlere arka çıkma! ِ ‫ولت‬
َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ ُ َ ْ َ َّ ٌ َ ٔ ْ َ ُّ ُ َ ُ
87. Allah’ın âyetleri sana 88 ‫ال ُم َوا ِلْهِ ت ْر َج ُعون‬ ‫ش هال ِك ا ِل وجه ۜه ل‬ ٍ ‫ه ۠و كل‬
indirildikten sonra, artık sakın
onlar seni bu âyetlerden alı-
koymasınlar Ancak Rabbine 29 - ANKEBUT SÛRESİ
davet et. Asla müşriklerden
olma!
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ ‫الر‬
َّ ِ‫الل‬ ّٰ
88. Allah ile birlikte başka ‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
bir tanrıya tapıp yalvarma!
O’ndan başka tanrı yoktur. ‫ب‬4‫حِز‬
ٌ ْ ْ‫ت ُٓكوا ا َ ْن َي ُقولُٓوا ا ٰ َم َّنا َو ُهم‬ َ ْ ‫ب انلَّاُس ا َ ْن ُي‬ َ ‫ ا َ َح ِس‬1 ۠ ‫ال ٓ ٓم‬
O’nun zâtından başka her
ُ ّٰ ‫۪ين م ِْن َقبْلِه ْم فَلَ َي ْعلَ َم َّن‬
‫الل‬ َ ‫ َولَ َق ْد َف َت َّنا اَّل‬2 ‫ون‬ َ َُُْ َ
‫ليفتن‬
şey helak olacaktır. Hüküm ِ
O’nundur ve siz ancak yap-
‫۪ين‬َ ‫ب َّال‬ َ ‫ ا َ ْم َح ِس‬3 ‫ني‬ َ ‫۪ين َص َدقُوا َوَلَ ْعلَ َم َّن الْ َكذِب‬ َ ‫َّال‬
tıklarınızın karşılığına, ya ۪
َ َ َ ُ ْ َ َ َٓ َ ُ ْ َ ْ َ َ ّ َّ َ ُ َ ْ َ
‫ َم ْن كن‬4 ‫اء مَا يك ُمون‬
O’nun rahmetine ya da gaza-
bına döndürüleceksiniz. ‫ٔات ان يسبِقون ۜا س‬ ِ ‫يعملون السيِـ‬
5 ‫۪يم‬ ُ ‫۪يع الْ َعل‬ُ ‫السم‬ َّ ‫اللِ َلٰت َو ُه َو‬ ّٰ َ َ َ َّ َ ّٰ َ َٓ ُ ْ َ
‫يرجوا ل ِقاء اللِ فا ِن اجل‬
ٍۜ
29 - ANKEBUT SÛRESİ
6‫۪ني‬ َ ‫ن َعنالْ َعالَم‬ ٌّ ‫الل لَ َغ‬
َ ّٰ ‫اه َدفَا َِّن َما ُيَاه ُِد نلِ َ ْف ِس ۪ها َِّن‬
َ َ ْ ََ
‫ومن ج‬
ِ ِ ۜ
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Elif. Lâm. Mîm. 3. And olsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan
2. İnsanlar, imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, ya-
geçirilmeden, sadece lancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
«İman ettik» demeleriyle 4. Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi
bırakılacaklarını mı sandılar? zannederler? Ne kadar kötü hüküm veriyorlar!
5. Kim Allah’ın huzuruna çıkmayı umuyorsa, bilsin ki
Allah’ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir. O, her şeyi işiten
ve bilendir.
6. Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüp-
hesiz Allah, âlemlerden müstağnidir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
396 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ َْْ َُ ُ
20. CÜZ ِ ‫ورة العنك ُب‬
‫وت‬ ‫ س‬396 ANKEBUT SÛRESİ 10. İnsanlardan kimi vardır
ki: «Allah’a inandık» der;
ْ‫ ّ ِف َر َّن َعنْ ُه ْم َس ّي َـٔاتِهم‬ َ ُ َ َ ِ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ fakat Allah uğrunda eziyete
ِ ِ ‫ات نل‬ ِ ‫وال۪ين امنوا وع ِملوا الصال‬ uğratıldığı zaman, insanların
َ‫ َو َو َّصيْنا‬7 ‫ون‬ َ َُْ َ ُ َ َّ َ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َ işkencesini Allah’ın azabı gibi
‫ونلج ِزينهم احسن ال۪ي كنوا يعمل‬ tutar. Hâlbuki Rabbinden bir

َ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ َ َ ْ َ ً ْ ُ َْ َ َ َْ ْ nusret gelecek olsa, mutlaka,


‫شك ۪ب ما ليس‬ ِ ِ ‫الِنسان بِو ِادليهِ حسن ۜا واِن جاهداك ل‬ «Doğrusu biz de sizinle bera-

ُْ ُ
‫ج ُع ْم فان ّب ِ ُئ ْم ب ِ َما كن ُت ْم‬
َ َُ ُ ْ ‫ك به۪ عِلْ ٌم فَ َ تُ ِط ْع ُه َمۜا ا ِ َ َّل َم‬ َ َ berdik» derler. Acaba, Allah,
ِ ‫ر‬ ِ ‫ل‬ herkesin kalbindekileri en iyi
َ ْ ُ َ َ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ َ ُ َ
‫خل َّن ُه ْم‬ ِ ‫ وال۪ين امنوا وع ِملوا الص‬8 ‫ت ْع َملون‬
bilen değil midir?
ِ ‫ات نلد‬ ِ ‫ال‬ 11. Allah, elbette iman
َٓ َ ّٰ ٰ ُ ُ
‫ َوم َِن انلَّاِس َم ْن َيقول ا َم َّنا بِاللِ فا ِذا‬9 ‫۪ني‬ َ ‫ال‬ َّ ‫يف‬ edenleri de, ikiyüzlüleri de bi-
ِ ‫الص‬ ِ lir.

َ َٓ‫اللِ َولَئ ِْن ج‬ ّٰ َ َ َ َّ َ َ ْ َ َ َ ّٰ َ ُ


‫اء‬ ۜ ِ ‫اب‬ ‫ذ‬ ‫ع‬ ‫ك‬ ‫اس‬ ِ ‫انل‬ ‫ة‬ ‫ن‬ ‫ِت‬ ‫ف‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ج‬ ِ ‫الل‬ ‫يف‬ ‫ِي‬ ‫ذ‬ ‫۫و‬ ‫ا‬
12. Kâfirler, iman edenlere:
ِ Bizim yolumuza uyun, sizin
َ‫الل با َ ْعلَم‬ ُ ّٰ ‫ ۜ ْم ا َ َولَيَْس‬ ُ َ َ َّ ُ َّ َّ ُ ُ َ َ َ ّ َ ْ ٌ ْ َ
‫نر مِن ربِك لقولن ا ِنا كنا مع‬
günahlarınızı biz yüklenelim,
ِ derler. Hâlbuki onların hiçbir
ُ َ ٰ َ َّ ُ ّٰ َّ َ َ ْ َ َ َ َ َ َْ
‫ ولعلمن الل ال۪ين امنوا‬10 ‫بِمَا ۪يف ُص ُدورِ العالم۪ني‬
günahını yüklenecek değiller-
dir. Gerçekte onlar, kesinlikle
ُ َ ٰ َ َّ ُ َ َ َ َّ َ َ َ َ َ ُ ْ َّ َ َ ْ َ َ َ yalan söylemektedirler.
‫ وقال ال۪ين كفروا ل ِل۪ين امنوا‬11 ‫ولعلمن المنافِق۪ني‬
ُ َ َ َ ْ ْ َ ْ َ َ َ َ ُ َّ
13. Elbette kendi yüklerini,
َ ‫اك ۜ ْم َومَا ُه ْم بَا ِمل‬
‫۪ني‬ ‫اتبِعوا س ۪بيلنا ونلح ِمل خطاي‬
ِ
kendi yükleriyle birlikte nice
yükleri taşıyacaklar ve uydu-
َ َ ْ َ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ َّ ْ َ ْ ْ ُ َ َ َ ْ
‫ح ِمل َّن اثقال ُه ْم‬ ‫ ول‬12 ‫شٔ ا ِنهم لكذِبون‬ ٍۜ ‫مِن خطاياهم مِن‬
rup durdukları şeylerden kı-
yamet günü mutlaka sorguya
ُ َ َ ْ ُ َ ََْ ً َ َْ
‫َواثقال َم َع اثقال ِ ِه ْمۘ َول ُي ْس َـٔل َّن يَ ْو َم ال ِقيٰ َمةِ ع َّما كنوا‬
çekileceklerdir.

ََْ ْ َ ََ ْ َ ٰ ً ُ َْ َ َْ ْ ََ َ َ َُ ْ َ
14. And olsun ki biz Nuh’u
‫ ولقد ارسلنا نوحا ا ِل قو ِم ۪ه فلبِث ف۪ي ِهم الف‬13 ‫ون‬ ۟ ‫يفت‬ kendi kavmine gönderdik de

َ ُ َ ْ ُ َ ُ َ ُّ ُ ُ َ َ َ َ ۜ ً َ َ ْ َ َّ َ َ
o bin yıldan elli yıl eksik bir

14 ‫سن ٍة ا ِل خس۪ني عما فاخذهم الطوفان وهم ظال ِمون‬ süre onların arasında kaldı.
Sonunda onlar zulümlerini
sürdürürken tufan kendilerini
yakalayıverdi.
7. İman edip sâlih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette
örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veri-
riz.
8. Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsi-
ye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan
bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat
etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış
olduklarınızı haber vereceğim.
9. İman edip sâlih amel işleyenleri, muhakkak sâlihler
içine katarız.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 397
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 397
15. Fakat biz onu ve ge- 20. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الع‬ ANKEBUT SÛRESİ

midekileri kurtardık ve bunu


âlemlere bir ibret yaptık.
َ َ َ ْ ً َ ٰ َٓ َ ْ َ َ َ َ َّ َ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ
16. İbrahim’i de gönderdik. 15 ‫فانيناه واصحاب السف۪ينةِ وجعلناها اية ل ِلعالم۪ني‬
ُ ٰ ُ ُ َّ َ َ ّٰ
ٌ ْ ‫ِ ْم َخ‬ ْ َ َ َ ْ َ ْٰ َ
‫ي‬ ‫۪يم ا ِذ قال ل ِق ْو ِمهِ اع ُب ُدوا الل واتقوهۜ ذل‬ ‫واِبره‬
O kavmine şöyle demişti:
Allah’a kulluk edin. O’na karşı
gelmekten sakının. Eğer ّٰ ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ َُْ َ ْ ُْ ُ ْ ْ ُ َ
bilmiş olsanız bu sizin için ِ‫ون الل‬ ِ ‫د‬ ‫ِن‬
‫م‬ ‫ون‬ ‫د‬ ‫ب‬ ‫ع‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ 16 ‫ون‬ ‫لم ا ِن كنم تعلم‬
daha hayırlıdır. ّٰ ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َّ ۜ ً ْ َ ُ ُ ْ َ َ ً َ ْ َ
ِ‫ون الل‬ ِ ‫اوثانا وتلقون ا ِفكا ا ِن ال۪ين تعبدون مِن‬
‫د‬
َُْ َ ً ْ ْ ُ َ َ ُ ْ َ ‫َل‬
17. Siz Allah’ı bırakıp bir-
َ ْ ّ ّٰ َ ْ
‫الرزق‬ ِ ‫الل‬ ‫د‬  ِ ‫وا‬ ‫غ‬ ‫ت‬ ‫اب‬ ‫ف‬ ‫ا‬ ‫ق‬ ‫ز‬ ‫ر‬ ‫م‬  ‫ل‬ ‫ن‬ ِ  
takım putlara tapıyor, asılsız
sözler uyduruyorsunuz. Bil- ِ ِ
ّ َ ُ ْ َ ُ َ َ ُ ْ ْ
‫ َواِن ت ِذبُوا‬17 ‫َواع ُب ُدوهُ َواشك ُروا ُۜل ا ِلْهِ ت ْر َج ُعون‬
melisiniz ki, Allah’tan baş-
kası, size rızık veremez. O
ُ َ ْ َّ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ٌ َ ُ َ َّ َ ْ َ َ
‫الر ُسو ِل ا ِل البَغ‬ َّ ‫ع‬ ‫فقد كذب امم مِن قبلِ ۜم وما‬
halde rızkı Allah’ın tertibinde
arayın. O’na kulluk edin ve
O’na şükredin. Ancak O’na َّ‫اللْ َق ُثم‬ َ ْ ‫الل‬ ُ ّٰ ‫ئ‬ ُ ْ ُ َ ْ َ ْ ََ َََْ
‫ اولم يروا كف يب ِد‬18 ‫الم ۪بني‬ ُ ُ ْ
döndürüleceksiniz.
ْ َْ ُ ُْ ٌ َ ّٰ َ َ َ ٰ َّ ُ ُ ُ
18. Eğer yalanlarsanız,
‫ قل س۪يوا ِيف الرِض‬19 ‫يع۪يدهۜ ا ِن ذل ِك ع اللِ يس۪ي‬
َۜ‫الن ْشاَةَ اْلٰخ َرة‬ َّ ُ ْ ُ ُ ّٰ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ُ ُ ْ َ
bilin ki sizden önceki birçok
milletler de yalanlamışlardı.
ِ ‫شئ‬ ِ ‫فانظروا كيف بدا اللق ثم الل ين‬
ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ
Peygambere düşen, yalnız
ُ‫اء َو َي ْر َحم‬ ُ َٓ‫ ُي َع ِّذ ُب َم ْن يَش‬20 ۚ‫۪ير‬ ٌ ‫شٔ قَد‬
ٍ ‫ا ِن الل ع ك ِل‬
açık bir tebliğdir.

َ ‫ َومَٓا اَنْ ُت ْم ب ُم ْعجز‬21 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ


19. Allah’ın, yaratmayı na-
sıl başlattığını, sonra bunu ‫ين‬ ۪ ِ ِ ‫من يشاءۚ وا ِلهِ تقلب‬
ُ ْ ْ ُ َ َ َ ِ َٓ َّ َ َ َْ
tekrarladığını görmediler
ّٰ ْ‫ل‬
mi? Şüphesiz bu, Allah için
ِ‫ون الل‬ ِ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫م‬  ‫ل‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫و‬ ۘ‫ء‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫يف‬
ِ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ض‬ ِ ‫ر‬ ‫ِيف ا‬
ٰ ُ َ َ َ َّ َ َ َ َ ّ َ ْ
kolaydır.
َٓ ّٰ َ
20. De ki: Yeryüzünde ge- ۪‫ات اللِ َول ِقائ ِ ٓه‬ ِ ِ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫ب‬ ‫وا‬ ‫ر‬ ‫ف‬ ‫ك‬ ‫۪ين‬ ‫ال‬ ‫و‬ 22 ‫ي‬
ٍ۟ ‫ل ول ن‬
‫ص‬
۪ ٍ ِ ‫مِن و‬
zip dolaşın da, Allah ilk baş-
ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ٰٓ ُ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ ٰٓ ۬ ُ
tan nasıl yaratmış bir bakın. 23 ‫اولئ ِك يئ ِسوا مِن رحت۪ى وا۬ولئ ِك لهم عذاب ال۪يم‬
İşte Allah bundan sonra ahi-
ret hayatını da yaratacaktır.
Gerçekten Allah her şeye ka- 23. Allah’ın âyetlerini ve O’nun huzuruna çıkmayı inkâr
dirdir. edenler -işte onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmiş
21. O, dilediğine azap olanlardır ve onlar için acıklı bir azap vardır.
eder, dilediğini esirger. Ancak
O’na döndürüleceksiniz.
22. Siz ne yeryüzünde ne
de gökte Allah’ı âciz bıraka-
mazsınız. Allah’tan başka bir
veli ve yardımcı da bulamaz-
sınız.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
398 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ َْْ َُ ُ
20. CÜZ ِ ‫ورة العنك ُب‬
‫وت‬ ‫ س‬398 ANKEBUT SÛRESİ 26. Bunun üzerine Lût ona
iman etti. Doğrusu ben Rab-
ُ‫ح ّرقُوه‬ َ ‫اق ُتلُوهُ ا َ ْو‬ ْ ُ َ ْ َ ٓ َّ ٓ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ bime hicret ediyorum. Şüphe-
ِ ‫فما كان جواب قوم ِ۪ه ا ِل ان قالوا‬ siz O, mutlak güç ve hikmet

‫ات ل ِق ْو ٍم‬
َ َ‫الل م َِن انلَّار ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰي‬ ُ ّٰ ‫يه‬ ُ ٰ‫فَا َ ْن‬ sahibidir, dedi.
ٍ ۪ ِۜ 27. Ona İshak ve Ya’kub’u

ۙ ‫انا‬ً َ ْ َ ّٰ ُ ْ ْ ُ ْ َ َّ َ َّ َ َ َ َ ُ ُْ
‫ون اللِ اوث‬ ِ ‫ وقال ا ِنما اتذتم مِن د‬24 ‫يؤمِنون‬
bağışladık. Peygamberliği ve
kitapları, onun soyundan ge-
ُ‫ ُفر‬ ْ َ َ ٰ ْ َ ْ َ َّ ُ َ ْ ُّ ْ ُ ْ َ َّ
‫َم َودة بَينِ ْم ِيف اليوة ِ ادلنياۚ ثم يوم القِيمةِ ي‬ ٰ َ lenlere verdik. Onu dünyada
mükâfatlandırdık. Şüphesiz
ُ‫يم‬ ُ ْٰ َ ًَۘ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ُ َْ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ o, ahirette de sâlihlerdendir.
‫بعضم بِبعٍض ويلعن بعضم بعضا وماو‬
َ َ َ ٌۢ ُ َُ َ َ َٰ ُ َ َ ُ َّ
28. Lût’u da gönderdik. O,
َ
‫ فامن ل لوط وقال‬25 ۗ‫ين‬ ِ۪ ‫ار َوما ل ْم م ِْن ن‬
َ ‫اص‬ ‫انل‬ kavmine demişti ki: Gerçek-

ْ ُ َ ْ َ ُ ُ َّ ّ َ ٰ ٌ َ ُ ّ
ten siz, daha önce hiçbir mil-
ُ
26 ‫ب ا ِنه هو الع ۪زيز ال۪م‬ َ ۜ ۪ ‫جر ا ِل ر‬ ِ ‫ا ِ۪ن مها‬
letin yapmadığı bir hayâsızlı-
ğı yapıyorsunuz!
َ َّ ُ ُّ ُ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ ُٓ َ َ ْ َ َ َ
‫ج َعل َنا ۪يف ذ ّرِ َّيتِهِ انلبوة‬ ‫ووهبنا ل ا ِسحق ويعقوب و‬ 29. Siz, ille de erkeklere

َ ٰ ْ َّ ْ ُّ ْ َ ‫اب َواٰتَيْ َناهُ ا‬ َ ‫َوالْك َِت‬


yaklaşacak, yol kesecek ve
‫خ َرة ِ ل ِم َن‬ ِ ‫ادلن َياۚ َواِن ُه ِيف ال‬ ‫ج َرهُ ِيف‬ toplantılarınızda edepsizlikler

َ ُ ْ َ ُ َّ َ َ َ ْ ً ُ
yapacak mısınız? Kavminin
‫ َولوطا ا ِذ قال ل ِق ْو ِم ٓه۪ ا ِن ْم تلَاتون‬27 ‫۪ني‬ َ ‫ال‬ِ ‫الص‬ َّ cevabı ise, şöyle demelerin-

َ ‫حد م َِن الْ َعالَم‬ َ َ ‫ ْم ب َها م ِْن ا‬ ُ َ َ َ َ َۘ َ َ ْ


den ibaret oldu: Doğru söyle-
28 ‫۪ني‬ ٍ ِ ‫حشة ما سبق‬ ِ ‫الفا‬ yenlerden isen, Allah’ın aza-

َ ُ ْ َ َ َّ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ّ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َّ َ
bını getir bize!
‫الس ۪بيل َوتاتون‬ ‫الرجال وتقطعون‬ ِ ‫ائ ِنم تلاتون‬ 30. Şu fesatçılar güruhuna
ٓ َّ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ ُْ ُ ُ َ karşı bana yardım eyle! Dedi.
ٓ ِ
‫۪يف ناد۪يم المنك ۜر فما كان جواب قومه۪ ا ِل‬
َ َّ َ َ ْ ُ ْ ّٰ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ
29 ‫اب اللِا ِن كت مِن الصادِق۪ني‬ ِ ‫ان قالوا ائِنا بِعذ‬
َ ْ ُْ ْ َْ ََ ْ ُ ْ ّ َ َ َ
30 ‫۪ين‬ ۟ ‫ســد‬ ِ ‫ب انــر ۪ين ع القــو ِم المف‬ ِ ‫قــال ر‬

24. Kavminin cevabı ise: «Onu öldürün yahut yakın!»


demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı.
Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.
25. Dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayâtına has mu-
habbet uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz.
Sonra kıyamet günü ise kiminiz kiminizi tanımayacak, ki-
miniz de kiminizi lanetleyecektir. Varacağınız yer cehen-
nemdir ve hiç yardımcınız da yoktur.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 399


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 399
31. Elçilerimiz İbrahim’e 20. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الع‬ ANKEBUT SÛRESİ

müjdeyi getirdiklerinde şöyle


dediler: Biz bu memleket hal- ُٓ ْ ُ َّ ُٓ َ ٰ ْ ُ ْ َ ٰ ْ ٓ َ ُ ُ ُ ْ َ َٓ َّ َ َ
kını helâk edeceğiz. Çünkü ‫ولما جاءت رسلنا ا ِبره۪يم بِالبشىۙقالوا ا ِنا مهلِكوا‬
oranın halkı zalim kimseler-
dir. 31 ۚ‫۪ني‬ َ ‫كانُوا ظَالِم‬ َ َ ْ َ َّ َْ
‫اه ِل ه ِذه ِ الق ْر َيةِۚ ا ِن اهلهَا‬
ٰ َْ
32. Dedi ki: Ama orada Lût
‫ج َي َّن ُه‬ َ ‫۪يها لُوطًا ۜقَالُوا َنْ ُن ا َ ْعلَ ُم ب َم ْن ف‬
ّ ‫۪يهاۘ َنلُ َن‬ َ ‫قَ َال ا َِّن ف‬
var! Şöyle cevap verdiler: Biz ِ ِ
َْ َٓ َ ‫ت م َِن الْ َغابر‬ ْ َ‫كان‬ َ ُۘ َ َ َ ْ َّ ُٓ َ ْ َ َ
‫ َولم َّا ان‬32 ‫ين‬
orada kimlerin bulunduğunu
çok iyi biliyoruz. Onu ve aile- ِ۪ ‫واهله ا ِل امراته‬
ُ َ َ ً ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ً ُ َ ُ ُ ُ ْ َ َٓ
‫جاءت رسلنا لوطا س۪ٓئ ب ِ ِهم وضاق ب ِ ِهم ذرع وقالوا‬
sini elbette kurtaracağız. Yal-
nız karısı müstesna; o, geride
kalan zalimlerdendir.
َ َ َ َ ْ َّ َ َ ْ َ َ َ ُّ َ ُ َّ ۠ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ
‫ل تف ول تزن ا ِنا منجوك واهلك ا ِل امراتك‬
ٰ ْ َ ٰ ٓ َ َ ُ ْ ُ َّ َْ َ ْ َ َ
33. Elçilerimiz Lût’a gelin-

‫نلون ع اه ِل ه ِذه‬ َ
ِ ‫ ا ِنا م‬33 ‫كانت مِن الغاب ِ ۪رين‬
ce, Lût onlar hakkında tasa-
landı ve onlar sebebiyle ta-
َ ُ ُ َْ ُ َ َ ٓ َ َّ َ ً ْ َ ْ َْ
34 ‫القريةِ رِجزا مِن السماءِ بِما كانوا يفسقون‬
katten düştü. Ona: Korkma,
tasalanma! Çünkü biz seni de
aileni de kurtaracağız. Yalnız, َ ُ ْ َ ْ َ ً َ ّ َ ً َ ٰ َٓ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ
kalacaklar arasında bulunan 35 ‫ولقد تركنا مِنها اية بيِنة ل ِقو ٍم يعقِلون‬
karın müstesna, dediler.
َ‫الل‬ّٰ ُ ُ ْ ِْ َ َ َ َ َ ًۙ ْ َ ُ ْ ُ َ َ َ َ ْ َ ٰ َ
‫واِل مدين اخاهم شعيبا فقال يا قوم اعبدوا‬
ْ ُ ْ َ ْ ْ َْ َ َ َ َ ٰ ْ َ ْ َْ ُ ْ َ
34. «Biz, şüphesiz, bu
memleket halkının üzerine,
36 ‫سد۪ين‬ َ ِ ‫خر ول تعثوا ِيف الرِض مف‬ ِ ‫وارجوا الوم ال‬
yoldan çıkmalarına karşılık
َ ْ َ َ ُ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ ُ ُ َّ َ َ
ُ ‫ص َب‬
‫حوا ۪يف دارِه ِْم‬ ‫فذبوه فاخذتهم الرجفة فا‬
gökten bir azap indireceğiz.»

ُ َ َ َّ َ َ ْ َ َ ۬ َ ُ َ َ ً َ َ
35. And olsun ki, biz, aklını
kullanacak bir kavim için ora- ْ‫ ْم مِن‬ ‫ وعدا وثمودا وقد تبني ل‬37 ۘ‫۪ني‬ َ ‫َجاثِم‬
ْ‫ان ا َ ْع َمال َ ُهم‬ ُ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َّ َ َ ْ ۠
dan apaçık bir ibret nişânesi
َ
bırakmışızdır.
‫ك ِِ وزين  الشيط‬ ِ ‫مسَا‬
َ ‫ر‬ َْ ْ ُ ُ َ
ِ۪ ‫يل َوكانوا مسب‬ َّ ‫فَ َص َّد ُه ْم َعن‬
36. Medyen’e de kardeş-
leri Şuayb’ı gönderdik ve Şu- 38 ۙ‫ين‬ ِ ۪ ‫ب‬ ‫الس‬ ِ
ayb: Ey kavmim! Allah’a kul-
luk edin, ahiret gününe umut
bağlayın, yeryüzünde boz-
gunculuk yaparak karışıklık 38. Âd ve Semûd’u da. Sizin için her şey, onların otur-
çıkarmayın! Dedi. dukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara
yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı.
37. Fakat onu yalancılıkla
Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
itham ettiler. Derken, kendile-
rini bir sarsıntı yakalayıverdi
ve yurtlarında diz üstü çöke
kaldılar.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


400 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ َْْ َُ ُ
20. CÜZ ِ ‫ورة العنك ُب‬
‫وت‬ ‫ س‬400 ANKEBUT SÛRESİ 41. Allah’ın tertibinden baş-
ka evliya edinenlerin durumu,
ٰ ُ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ َ kendine ev yapan örümceğin
‫وقارون وف ِرعون وهامان ولقد جاءهم موس‬ durumu gibidir. Hâlbuki evle-
َ َ ُ َ َ َ َْْ ُ َ ْ َ ْ َ ََّْ rin en çürüğü şüphesiz örüm-
39 ۚ‫ات فاستكبوا ِيف الرِض وما كانوا سابِق۪ني‬ ِ ‫بِاليِن‬ ceğin evidir. Keşke bilselerdi!

َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ًّ ُ َ
ۚ‫اصبًا‬ ِ ‫ف اخذنا بِذنبِه۪ۚ ف ِمن ُه ْم م ْن ا ْر َسلنا عليْهِ ح‬
42. Allah, onların kendisini
bırakıp da hangi şeye yalvar-
ْ َ ْ ُ َ ْ َّ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ
ِ‫حة ۚ َومِن ُه ْم َم ْن خ َسف َنا بِه‬
dıklarını şüphesiz ki bilir. O,
‫ومِنهم من اخذته الصي‬ mutlak güç ve hikmet sahibi-
ْ ُ ّٰ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ
‫الل ِلَظل ِ َم ُه ْم‬
dir.
‫ض ومِنهم من اغرقناۚ وما كان‬ ۚ ‫الر‬ 43. İşte biz, bu temsilleri
َ‫ َم َث ُل َّال۪ين‬40 ‫ون‬ َ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ ْ ٰ َ
‫ن كانوا انفسهم يظلِم‬ ِ ‫ول‬
insanlar için getiriyoruz; fakat
onları ancak bilenler düşünüp
ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َٓ ْ َ ّٰ ُ ْ ُ َ َّ
‫وت ا ِتذت‬ ِۚ ‫ون اللِ او ِلاء كمث ِل العنكب‬ ِ ‫اتذوا مِن د‬
anlayabilir.

ُ َ َْ َ ْ َْ ُ ََْ ْ َ َ ْ َ َّ َ ً ْ َ
44. Allah, gökleri ve yeri
‫وت ۢ لوكانوا‬ ُ
ِ ‫وت ليت العنكب‬ ُ ُ
ِ ‫بيتا ۜ واِن اوهن الي‬ hak olarak yarattı. Şüphe-

َ
siz bunda, iman edenler için
ُ َ َ ّٰ ‫ ا َِّن‬41 ‫ون‬ َ َُْ َ
۪‫الل َي ْعل ُم مَا يَ ْد ُعون م ِْن دونِه‬ ‫يعلم‬
nişâneler bulunmaktadır.

ُ َ َْ َ ْ
‫ َوت ِلك ال ْمثال‬42 ‫۪يم‬ َ ْ ‫يز‬ ُ ‫شٔۜ َو ُه َو الْ َعز‬ َْ ْ
45. Sana vahyedilen Ki-
ُ ‫الك‬
۪ ٍ ‫مِن‬
tab’ı oku ve namazı kıl. Mu-

َ‫خلَق‬ َ ُ َ ْ َّ ٓ َ ُ ْ َ َ َ َّ َ ُ ْ َ‫ن‬
hakkak ki, namaz, hayâsız-
َ
43 ‫اس وما يعقِلها ا ِل العال ِمون‬ ۚ ِ ‫ضبها ل ِلن‬ ِ
lıktan ve kötülükten alıkoyar.

ً ٰ َ َ ٰ َّ ْ
َ ‫ات َوال ْرَض ب‬ َ ْ ُ ّٰ
Allah’ın zikri elbette en büyük
‫ال ّۜ ِق ا ِن ۪يف ذل ِك ليَة‬ ِ ِ َ ‫الس ٰم‬
‫و‬ َّ ‫الل‬ ibadettir. Allah yaptıklarınızı

َ َ ‫ك م َِن الْك‬ َ ْ َ َ ِ ُ َٓ ُ ْ ُ َ ‫ل ِلْ ُم ْؤ ِمن‬


bilir

‫اب َواق ِِم‬ ِ ‫ِت‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬ ‫ح‬ ‫۫و‬ ‫ا‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ت‬ ‫ا‬ 44 ۟
‫۪ني‬
َ ْ ْ َٓ ْ َ ْ َ ٰ ْ َ َ ٰ َّ ‫الصلٰوةَۜ ا َِّن‬ َّ
‫الصلوة تنه ع ِن الفحشاءِ َوال ُمنك ۜ ِر‬
َ ْ َ َ ْ ُ ّٰ َ ُ َ ْ َ ّٰ ُ ْ َ َ
45 ‫الل َيعل ُم مَا تص َن ُعون‬ ‫ب و‬ ۜ ‫ولِكر اللِ اك‬

39. Karun’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da. And olsun ki,


Mûsâ onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yer yüzünde
büyüklük taslamışlardı. Hâlbuki azabımızın önüne geçebi-
lecek değillerdi.
40. Nitekim onlardan her birini günahı sebebiyle ceza-
landırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gön-
derdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine
geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor,
asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 401


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ
‫شون‬ ِ‫الاد۪ى والع‬ ُ ْ َ ‫ ا‬401
َ ْ ‫ل ْز ُء‬
46. İçlerinden zulmedenleri 21. CÜZ ANKEBUT SÛRESİ

bir yana, Ehl-i kitapla ancak


َّ ُ َ ْ َ َ َّ َّ َ ْ َ ْ َ ُٓ َ ُ َ َ
‫اب ا ِل بِاتل۪ى ِه احسنۗ ا ِل‬ ِ  ِ ‫ول تادِلوا اهل ال‬
en güzel yoldan mücadele
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬
edin ve deyin ki: Bize indirile-
َ ُْ َ َ ْ ُ َّ َّ َ ٰ ُٓ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َ َّ
21

‫الٓي ان ِزل ا ِلْ َنا َوان ِزل‬ ۪ ِ ‫ال۪ين ظلموا مِنهم وقولوا امنا ب‬
ne de, size indirilene de iman
ettik. Bizim ilahımız da sizin
ilahınız da birdir ve biz O’na َ
46 ‫ل ُم ْسل ُِمون‬ ُ َ ‫ ْم َواح ٌِد َو َنْ ُن‬ ُ ُِٰ َ َ ُِٰ َ ْ ُ ْ َ
‫ا ِلم والهنا واله‬
ُ َ ْ َ ٰ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ٓ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َ َ
teslim olanlardanız.
47. İşte böylece sana bu ُ‫اهم‬ ‫اب فال۪ين اتين‬ ۜ  ِ ‫وكذل ِك انزنلا ا ِلك ال‬
ْ َٓ ُ ٰٓ َ ْ َ َ ْ
‫اب يُؤم ُِنون بِه۪ۚ َوم ِْن هؤ۬لءِ َم ْن يُؤم ُِن ب ِ ۪ۜه َومَا‬
Kitab’ı indirdik. Onun için,
kendilerine kitap verdiklerimiz ِ ‫ال‬
َُْ َ ْ ُ َ َ َ َ ْ َّ ٰ َ َْ
‫ وما كن‬47 ‫ح ُد بِايَات َِنٓا ا ِل الاف ُِرون‬
ona iman ediyorlar. Onlardan
da ona iman eden nice ‫ت تتلوا‬ ‫ي‬
kimseler vardır. Âyetlerimizi,
َ‫ِك ا ًِذا َل ْرتَاب‬ َ َ
‫اب ول تطه بِيم۪ين‬ ُ ُّ ُ َ َ َ َ
 ‫ك‬
ِ ْ ‫م ِْن َقبْلِه۪ م‬
‫ِن‬
ancak kâfirler bile bile inkâr ٍ
eder.
َ ‫ص ُدور ال‬َّ ُ ‫ات يف‬ ٌ ‫ات بَ ّي َن‬ ٰ
ٌ َ‫ بَ ْل ُه َو اي‬48 ‫ون‬ َ ُ ْ ُْ
48. Sen bundan önce ne ‫۪ين‬ ِ ۪ ِ ‫المب ِطل‬
ُ َ َ َّ َّ ٰ َ َْ ََ َْ ْ ُ ُ
‫ َوقالوا‬49 ‫ح ُد بِايَات َِنٓا ا ِل الظال ُِمون‬ ‫ا ۫وتوا العِل ۜم وما ي‬
bir yazı okur, ne de elinle onu

ُ َ‫ات م ِْن َر ّبه۪ۜ قُ ْل ا َِّن َما اْلٰي‬


yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla
uyanlar kuşku duyarlardı. َ‫ات عِنْد‬ ٌ َ‫ل َ ْو َٓل اُنْز َل َعلَيْهِ اٰي‬
ِ ِ
49. Hayır, o, kendilerine َْ َ ْ َ َّ ٓ َ ْ ْ َ ْ َ َ َ ٌ ‫۪ير ُمب‬ َ
ٌ ‫اللِ َوا ِ َّنمَٓا انَ۬ا نَذ‬ ّٰ
ilim verilenlerin sadırlarında ‫ اولم يفِ ِهم انا انزنلا‬50 ‫ني‬ ۪ ۜ
ً َْ ََ َ ٰ َّ َ َ ْٰ َ َ ْ َ َْ َ
‫اب ُيتل عليْ ِه ۜ ْم ا ِن ۪يف ذل ِك لر‬
apaçık ayetlerdir. Âyetleri-
mizi, ancak zalimler bile bile ‫حة‬  ِ ‫عليك ال‬
ْ ّٰ ٰ َ ْ ُ َ ْ َ ْ
‫ ل كف بِاللِ بَين۪ى‬51 ‫ون‬ ۟ ‫َوذِك ٰرى ل ِق ْو ٍم يُؤم ُِن‬
inkâr eder.
50. «Ona Rabbinden muci-
َ ‫ض َو َّال‬ َْ َّ ‫يدا َي ْعلَ ُم مَا يف‬ ً َ ُ ََْ
‫۪ين‬ ِۜ ‫ات َوال ْر‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ ۚ ‫َوبين ْم ش ۪ه‬
zeler indirilmeli değil miydi?»
derler. De ki: Mucizeler ancak ِ
َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ۬ ُ ۙ ّٰ ََ ْ ُ َٰ
52 ‫اسون‬ ِ ‫امنوا بِالَاط ِِل َوكف ُروا بِاللِ اولئ ِك هم ال‬
Allah’ın katındadır. Ben ise
sadece apaçık bir uyarıcıyım.
51. Kendilerine okunmakta
olan Kitab’ı sana indirmemiz
onlara yetmemiş mi? Elbette 52. De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ye-
iman eden bir kavim için bun- ter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Bâtıla inanıp Allah’ı
da rahmet ve ibret vardır. inkâr edenler var ya, işte ziyana uğrayacaklar ancak onlar-
dır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


402 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ َْْ َُ ُ
21. CÜZ ِ ‫ورة العنك ُب‬
‫وت‬ ‫س‬ 402 ANKEBUT SÛRESİ 56. Ey iman eden kulla-
rım! Şüphesiz, benim arzım
ُ‫اء ُهم‬ َ
َ ٓ َ‫ل‬ ًّ َ ُ ٌ َ َ َٓ ْ َ َ َ َْ َ َ ُ َْ ََْ geniştir. O halde yalnız bana
‫اب ولول اجل مسم‬ ِ ۜ ‫جلونك بِالعذ‬ ِ ‫ويستع‬ kulluk edin.
َ َ ُ َْ َْ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ َ ً َ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َ ُ َ َ ْ
‫جلونك‬ ِ ‫ يستع‬53 ‫اب ولات ِينهم بغتة وهم ليشعرون‬ ۜ ‫العذ‬
57. Her can ölümü tada-
caktır. Sonunda bize döndü-

‫يه ُم‬ َ ‫۪يط ٌة بالْ َكف ِر‬


ُ ‫ يَ ْو َم َي ْغ ٰش‬54 ۙ‫ين‬ َ ُ َ َ َّ َ َ َّ َ
‫ح‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫م‬‫ن‬ ‫ه‬ ‫ج‬ ‫ن‬ ِ ‫ا‬‫و‬ ‫ب‬
َ َْ
ِ ۜ ‫بِالع‬
‫ا‬‫ذ‬
rüleceksiniz.
۪ ِ
ُْ ُ ُ ُ ُ َ َْ ْ َ ْ َْ ْ ُ َ َْ
58. İman edip sâlih amel
‫ت ا ْر ُجل ِ ِه ْم َو َيقول ذوقوا مَاكن ُت ْم‬ ِ ‫العذاب مِن فوق ِ ِهم ومِن ت‬ işleyenleri, muhakkak ki on-

َ ‫ يَا ع َِباد َِي َّال‬55 ‫ون‬


َ‫۪ين ا ٰ َم ُنٓوا ا َِّن ا َ ْرض۪ى َواس َِع ٌة فَاِيَّاي‬ َ ََُْ
ları, içinde ebedî kalmak üze-
‫تعمل‬ re altlarından ırmaklar akan

ُ َ ُ ْ َْ ُ َ َٓ ْ َ ُّ ُ
cennet köşklerine yerleştire-
َ
57 ‫ت ث َّم ا ِلْ َنا ت ْر َج ُعون‬ ُُْ َ
ِ ‫ كل نفٍس ذائ ِقة المو‬56 ‫ون‬ ِ ‫فاعبد‬ ceğiz. Böyle iyi işler yapanla-

ً َ ُ َّ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ّ َ ُ َ َ َّ ُ ٰ َ َّ َ
rın mükâfatı ne güzeldir!
‫ات نلبوِئنهم مِن النةِ غرفا‬ ِ ‫ال‬ ِ ‫۪ين ا َم ُنوا َو َع ِملوا الص‬ ‫وال‬ 59. Onlar, sabretmiş olup,

َ َ ْ ُ ْ َ َْ َ َ َ ُ ََْْ َ َْ ْ َْ yalnız Rablerine güvenip da-


58ۗ‫ادل۪ين ف۪يه ۜا ن ِعم اجر العا ِمل۪ني‬ ِ ‫ت ۪ري مِن تتِها النهار خ‬ yanmaktadırlar.

َّ‫كا َ ّي ْن م ِْن َٓدابة‬ َ َ َ ُ َّ َ َ َ ْ ّ َ ٰ َ َ ُ َ َ َ َّ َ 60. Nice canlı var ki, rızkını


ٍ ِ ‫ و‬59 ‫ال۪ين صبوا وع رب ِ ِهم يتوكون‬ taşımıyor. Çünkü onların da
ُ ‫۪يع الْ َعل‬ ُ ‫السم‬ ُ َّ ِ َ َ ُ ُ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ
َّ ‫اك ْمۘ َو ُه َو‬ sizin de rızkınızı Allah veri-
60 ‫۪يم‬ ‫ل ت ِمل رِزقهاۗالل يرزقها واي‬ yor. O, her şeyi işitir ve bilir.
َ ْ َّ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ
‫ات والرض وسخر الشمس‬ ِ ‫ولئ ِن ساتلهم من خلق السمو‬
61. And olsun ki onlara:
«Gökleri ve yeri yaratan, gü-
َ ّ ُ ُ ْ َ ُ ّٰ َ َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ُ ّٰ َّ ُ ُ َ َ َ َ َ ْ َ
‫الر ْزق ل َِم ْن‬ ِ ‫ الل يبسط‬61 ‫والقمر لقولن اللۚ فان يؤفكون‬
neşi ve ayı buyruğu altında
tutan kimdir?» diye sorsan,
َ ٌ ‫شٔ َعل‬ ْ َ ّ ُ َ ّٰ َّ ۜ ُ َ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َٓ َ
‫ َولئ ِْن‬62 ‫۪يم‬ ٍ ‫يشاء مِن عِبادِه۪ ويقدِر ل ا ِن الل بِ ِل‬
mutlaka, «Allah» derler. O
halde nasıl çevrilip döndürü-
ْ َ ْ َ َْْ ْ َ َ ً َٓ ِ َٓ َّ َ َ َّ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ
‫ح َيا بِهِ الرض مِن بع ِد‬ ‫ساتلهم من نزل مِن السماء ماء فا‬
lüyorlar?

َ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ّٰ ُ ْ َ ْ ُ ُ ّٰ َّ ُ ُ َ َ َ ْ َ
62. Allah rızkı kullarından
63 ۟‫للِ بل اكثهم ل يعقِلون‬ ۜ ِ ‫الل ق ِل المد‬
ۜ ‫موت ِها لقولن‬ dilediğine bol bol verir, diledi-
ğine de kısar. Şüphesiz Allah
her şeyi hakkıyla bilendir.
63. And olsun ki onlara:
53. Senden, azabı çarçabuk istiyorlar. Eğer önceden ta- «Gökten su indirip onunla
yin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip ölümünün ardından
çatmıştı. Fakat yine de hiç farkına varmadıkları bir sırada o yeryüzünü canlandıran
kendilerine mutlaka gelecektir. kimdir?» diye sorsan,
54. Senden azabı çarçabuk istiyorlar. Hiç şüpheleri ol- mutlaka, «Allah» derler.
masın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır. De ki: Hamd etmek, Allah’a
55. O günde azap, onları hem üstlerinden hem ayakla- mahsustur. Fakat çokları
rının altından saracak ve Allah: «Yaptıklarınızı tadın!» di- akıllarını kullanmazlar.
yecektir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 403


ANA SAYFAYA DÖN

64. Bu dünya hayatı sade- 21. CÜZ َ ُ ْ ْ َ


‫شون‬ ِ‫الاد۪ى والع‬ ُ ْ َ ‫ ا‬403
َ ْ ‫ل ْز ُء‬ RUM SÛRESİ

ce bir oyun ve oyalanmadan


ibarettir. Ahiret yurduna gelin- ُ َ َ َ ْ َ َ َ َ ٰ ْ َ َّ َّ َ ٌ َ َ ٌ ْ َ َّ ٓ َ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ ٰ َ َ
ۢ‫ان‬
ce, işte asıl hayat odur. Bilmiş ‫ب واِن ادلار الخِرة لِه اليو‬ ۜ ِ‫وما ه ِذه ِاليوة ادلنيا ا ِل لهو ولع‬
َ ‫الل ُمْلِص‬ َ ّٰ ‫ك َد َع ُوا‬ ْ ُْ َ َ َ َْ ُ َ َ
ِ ‫ فا ِذا َرك ُِبوا ِيف الفل‬64 ‫ل ْو كنوا َيعل ُمون‬
olsalardı!
65. Gemiye bindikleri za-
‫۪ني‬
ُْ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ ّ َ ْ َ ْ ُ ّٰ َ َّ َ َ َ ّ ُ َ
‫ ِلَف ُروا ب ِ َٓما‬65 ۙ‫شكون‬ ِ ‫ب ا ِذا هم ي‬ ِ ‫ل ادل۪ينۚ فلما نيهم ا ِل ال‬
man, dini yalnız O’na has
kılarak Allah’a yalvarırlar. Fa-
ْ َّ َ َ َ َ َ َ َ ُ ْ َٰ
‫ ا َول ْم يَ َر ْوا انا َج َعل َنا َح َرمًا‬66 ‫اتي َناه ْمۙ َو ِلَ َت َم َّت ُعو۠ا ف َس ْوف َي ْعل ُمون‬
kat onları sâlimen karaya çı-
karınca, bir bakarsın ki, yine
ْ َ ْ ْ ََ ُ َّ َ ٰ
ِ‫امِنًا َو ُي َتخطف انلَّاُس م ِْن َح ْول ِ ِه ۜ ْم افبِالَاط ِِل يُؤم ُِنون َوبِن ِع َمة‬
ortak koşmaktadırlar.

ّٰ َ َ ٰ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ ّٰ
66. Kendilerine verdikleri-
mize karşı nankörlük etsinler َ‫اللِ َكذ ًِبا ا َ ْو َك َّذب‬ ‫ ومن اظلم مِم ِن افتى ع‬67 ‫اللِيفرون‬
َْ ‫ب‬
ve sefa sürsünler bakalım!
Ama yakında bilecekler! َ‫ َو َّال۪ين‬68 ‫ين‬ َ ‫اءهُۜ اَلَيَْس يف َج َه َّن َم َمثْ ًوى ل ِلْ َكف ِر‬
َ َٓ‫ال ّق لَمَّا ج‬
۪ ۪ ِ ِ
ْ ْ َ َ ّٰ َّ ِ َ َ َ ُ ُ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َ
67. Çevrelerinde insanlar
َ ‫سن‬ َ
kapılıp götürülürken, bizim 69 ‫۪ني‬ ِ ‫الل ل َم َع ال ُمح‬ ‫جَاه ُدوا ف۪ينا نلهدِينهم سبلن ۜا وان‬
ٌ ّ ُ‫ورة‬
‫َمك َِّية‬ َ ‫ُس‬
orayı güven içinde kudsî bir
ٌ ّ ِ ‫الر‬ ُّ َ ُ
‫الروو ِمم َمك َِّية‬
ُّ ُ‫ورة‬
yer yaptığımızı görmediler
‫س‬
ً ٰ َٰ َ ُّ SÛRESİ
30 - ً RUM
‫ه سِتُّون َ اية‬
mi? Bizim bu türlü rahmeti-
‫ايَة‬ َ ِ ‫َو‬
َ ِ ‫َو‬
mizi gördükleri halde, bâtıla ‫ِستون‬ ‫ه‬
ْ َّ ّٰ
inanıp Allah’ın nimetine
َّ ‫ح ٰمن‬
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
nankörlük mü ediyorlar?

ْ‫ال ْرِض َو ُه ْم م ِْن َبعد‬َ ْ َ ْ َ ٓ ُ ُّ ُ ٓ


ِ ‫ غل ِ َب‬1۠ ‫ا ٓم‬
68. Allah’a karşı yalan uy-
duran yahut kendisine hak ِ ‫ ۪يف ادن‬2ۙ ‫ت الروم‬
ُ‫الْر‬َ ْ ّٰ َ ْ َ ْ ََ
ۜ ‫ ۪يف بِضعِ ِسن‬3 ۙ‫غلب ِ ِه ْم َس َيغل ِ ُبون‬
gelmişken onu yalan sayan-
dan daha zalimi kimdir? Ce- ِ‫۪ني ِلل‬
َ ْ ْ ْ ْ ُ َ
4 ۙ‫م ِْن قبْل َوم ِْن َبع ُۜد َو َي ْو َمئ ٍِذ َيف َر ُح ال ُمؤم ُِنون‬
hennemde kâfirlere yer çok!
69. Ama bizim uğrumuzda
cihad edenleri elbette kendi
5 ‫۪يم‬ ُ ‫الرح‬ َّ ‫يز‬ ُ ‫اء ۜ َو ُه َو الْ َعز‬
ُ َٓ‫ر َم ْن يَش‬ ُ ُ ْ‫اللِ َين‬
ۜ
ّٰ ْ َ
‫ر‬
yollarımıza eriştireceğiz. Hiç ۪ ِ ‫بِن‬
şüphe yok ki Allah iyi davra-
nıp sâlih amel işleyenlerle
beraberdir.
2. 3. 4. 5. Rumlar, en yakın bir yerde yenilgiye uğradı-
lar. Hâlbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde
galip geleceklerdir. Eninde sonunda emir Allah’ındır. O gün
müminler de Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, di-
30 - RUM SÛRESİ lediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok esirge-
yicidir

Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Elif. Lâm. Mîm.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


404 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

21. CÜZ ُّ ُ‫ورة‬


‫الرو ِم‬ َ ‫ ُس‬404 RUM SÛRESİ 9. Emri ilâhiyenin dışına
çıkanlar, yeryüzünde gezip
َّ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ ُ ْ ُ َ ّٰ َ ْ َ de kendilerinden öncekile-
‫ن اكث انلاِس‬ ِ ‫اللِ ليل ِف الل وعده ول‬ ۜ ‫وعد‬ rin âkıbetlerinin nice olduğu-
ْ‫ادلنْ َياۚ َو ُهم‬ ُّ ِ ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫ون ظَاه ًِرا م َِن‬ َ َُْ َ َ َُْ َ َ na bakmadılar mı? Ki onlar,
‫ يعلم‬6 ‫ليعلمون‬ kendilerinden daha güçlü idi-

ْ‫سه ۠م‬ ُ ْ َ ٓ ُ َّ َ َ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ ْٰ َ ler; yeryüzünü kazıp alt-üst


ِ ِ ‫ اولم يتفكروا ۪يف انف‬7 ‫خرة ِ هم غف ِلون‬ ِ ‫ع ِن ال‬ etmişler, onu bunların imar

َ َ َ ّ َ ْ َّ َٓ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ّٰ َ َ َ َ ettiklerinden daha çok imar


‫ات والرض وما بينهما ا ِل بِال ِق واج ٍل‬ ِ ‫ماخلق الل السمو‬ etmişlerdi. Peygamberle-
َ َ َ
8 ‫۪يا م َِن انلَّاِس بِلِقا ۬ ِٔي َر ّب ِ ِه ْم لكاف ُِرون‬
َٓ ً ‫م َوا ِ َّن َكث‬ ۜ ًّ ‫ُم َس‬
ri, onlara da nice açık delil-
ler getirmişlerdi. Zaten Allah

َ ‫ل ْرِض َف َينْظُ ُروا َكيَْف َك َن َعق َِب ُة اَّل‬ َْ ُ ‫ا َ َول َ ْم يَس‬


onlara zulmedecek değildi;
‫۪ين‬ ‫۪يوا ِيف ا‬ fakat onlar kendi kendilerine

َٓ َ َ َْ َ َ ً ُ ْ َ َ ُٓ َ َ
‫م ِْن قبْل ِ ِه ۜ ْم كانوا اش َّد مِن ُه ْم ق َّوة َواثا ُروا ال ْرض َوع َم ُروها‬
zulmetmekteydiler.
10. Sonunda, Allah’ın âyet-
َ َ َ َ َ ّ َ ْ ْ ُ ُ ُ ُ ْ ُ ْ َ َٓ َ َ ُ َ َ َّ َ َ ْ َ lerini yalanlayarak ve onları
‫ات فما كن‬ ِ ۜ ‫اكث مِما عمروها وجاءتهم رسلهم بِاليِن‬ alaya alarak kötülük yapan-
َ َ َّ ُ َۜ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ ْ ٰ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ ların âkıbetleri pek fena oldu.
‫ ثم كان‬9 ‫ن كنوا انفسهم يظلِمون‬ ِ ‫الل ِلظلِمهم ول‬ 11. Allah, ilkin mahlûkunu
ُ َ َ ّٰ َ ٰ ُ َّ َ ْ َ ٰٓ ٓ ُّ ُ َٓ َ َ َّ َ َ َ
‫ات اللِ وكنوا‬ ِ ‫عق ِبة ال۪ين اساؤا السواى ان كذبوا بِاي‬
yaratır, sonra da bunu tekrar-
lar. Sonunda hep O’na dön-
ِْ‫۪يدهُ ُث َّم اَِله‬ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ
ُ ‫الَلْ َق ُث َّم يُع‬ َ ُ
۟ ‫ب ِ َها ي َ ْس َت ْه ِزؤ‬
dürüleceksiniz.
‫ الل يبدؤا‬10 ‫۫ن‬
ْ ْ
12. Kıyametin kopacağı
َ َُ ُ ‫ َو َي ْو َم َت ُق‬11 ‫ون‬ َ ُ َ ُْ
12 ‫وم السَّاعة ُيبْلُِس ال ُمج ِر ُمون‬ ‫ترجع‬ gün, günahkârlar susacaklar-

ٓ َ َ ُ ُ َ َ ُ ٰٓ َ ُ ْ ٓ َ َ ُ ْ ْ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ
dır.

‫شكئ ِ ِه ْم‬ ِ ‫ولم ين لهم مِن شكئ ِ ِهم شفع ۬ؤا وكنوا ب‬ 13. Onların koştukları
ََ َ ُ َ ُ َ َّ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ ‫َكف ِر‬
‫ فامَّا‬14 ‫اعة يَ ْو َمئ ٍِذ َي َتف َّرقون‬
şirklerden kendilerine hiçbir
‫ ويوم تقوم الس‬13 ‫ين‬ ۪ şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten

َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ َّ ُ ٰ
َ ‫۪ين ا َم ُنوا َو‬ َ َّ onlar, şirk koştukları şeylerin
15 ‫بون‬ ‫ات فهم ۪يف روض ٍة ي‬ ِ ِ
‫ال‬ ‫الص‬ ‫وا‬ ‫ل‬ ‫م‬
ِ ‫ع‬ ‫ال‬ anlamsızlığını göreceklerdir.
14. Kıyamet kopacağı gün,
işte o gün onlar birbirlerinden
6. Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz; fakat ayrılacaklardır
insanların çoğu bilmezler.
7. Emri ilahinin dışına çıkanlar, dünya hayatının görünen
yüzünü bilirler. Ahiretten ise, onlar tamamen gafildirler.
8. Kendi kendilerine, Allah’ın, gökleri, yeri ve ikisinin ara-
sında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir süre
için yarattığını hiç düşünmediler mi? İnsanların birçoğu,
Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr etmektedirler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 405


ANA SAYFAYA DÖN

15. İman edip sâlih amel 21. CÜZ َ ُ ْ ْ َ


‫شون‬ ِ‫الاد۪ى والع‬ ُ ْ َ ‫ ا‬405
َ ْ ‫ل ْز ُء‬ RUM SÛRESİ

işleyenlere gelince, onlar,


cennette nimetlerimizle ihya
َ ٰ ٓ ۬ ُ َ ِ َ ٰ ْ َٓ َ َ َ ٰ ُ َّ َ َ ُ َ َ َ َّ َّ َ َ
olacaklardır. ‫خرة فاولئ ِك‬ ِ ‫ائ ال‬ ِ ‫واما ال۪ين كفروا وكذبوا بِايات ِنا ول ِق‬
َ ُ ُْ َ ّٰ َ َ ْ ُ َ َ ُ َ ُْ َ َْ
‫ فسبحان اللِ ح۪ني تمسون‬16 ‫اب مضون‬ ِ ‫ِيف العذ‬
16. İnkâr edenlere, âyet-
lerimizi ve ahiret buluşması-
ْ َْ َ َّ ُ ْ ْ َُ َ َ ُ ْ ُ َ
‫ات والرِض‬ ِ ‫ ول المد ِيف السمو‬17 ‫َوح۪ني تصبِحون‬
َ ٰ َ
nı yalan sayanlara gelince,
işte onlar azapla yüz yüze
ْ َّ َ ْ‫ ُيْر ُج ال‬18 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ َ َ ًّ َ َ
ِ ِ ‫ح م َِن ال َم ّي‬
bırakılacaklardır.
‫ت‬ ِ ‫شيا وح۪ني تظ ِهر‬ ِ ‫وع‬
َ َْ ْ ُ َ ّ َ ْ َ َ ّ َْ ُ ْ ُ َ
17. 18. Haydi siz, akşama
ْ
‫ ال ْرض َبع َد َم ْوت َِه ۜا‬ ِ ‫ح وي‬ ِ ‫ويخ ِرج الميِت مِن ال‬
ulaştığınızda sabaha kavuş-
tuğunuzda, gündüzün so-
َ ُ‫ ْم م ِْن ت‬ ُ َ َ َ ْ َ ٓ َٰ ْ َ َ ُ َُْ َ ٰ ََ
‫اب‬ ‫ر‬ ‫ق‬ ‫ل‬‫خ‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫م‬‫و‬ 19 ۟
‫ون‬ ‫وكذل ِك ترج‬
nunda ve öğle vaktine eriş-
tiğinizde Allah’ı tesbih edin ٍ
ُ َ َ َ َْ ٰ َ ُ َ ْ َ ٌ َ َ ْ ُ ْ َ َٓ َّ ُ
‫ َوم ِْن ايَات ٓ ِ۪ه ان خل َق ل ْم‬20 ‫شون‬ ِ ‫ثم ا ِذا انتم بش تن‬
ki, göklerde ve yerde Hamd
O’na mahsustur.
ْ‫م‬ ُ َ ْ َ َ َ َ َ َ ْ َ ُٓ ُ ْ َ ً َ ْ َ ْ ُ َُْ ْ
19. Ölüden diriyi, diriden
‫سم ازواجا ل ِسكنوا ا ِلها وجعل بين‬ ِ ‫مِن انف‬
َ ُ َّ َ َ َ ْ َ ٰ َ َ ٰ
de ölüyü çıkaran O’dur; yer-
َ َّ ً َ ْ َ َ ً َّ َ َ
21 ‫ات ل ِقو ٍم يتفكرون‬ ٍ ‫مودة ورحةۜ ا ِن ۪يف ذل ِك لي‬
yüzünü ölümünün ardından

ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ َ َ ٰ ْ َ
O canlandırıyor. İşte siz de
böyle çıkarılacaksınız ْ‫م‬ ِ ‫سنت‬ ِ ‫ات والرِض واخِف ال‬ ِ ‫ومِن اياتِه۪ خلق السمو‬
ٰ َ ‫ِ ۜ ْم ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰيَات ل ِلْ َعالِم‬ ُ َََْ
20. Sizi topraktan yarat-
ması, O’nun delillerindendir. ۪‫ َوم ِْن ايَاتِه‬22 ‫۪ني‬ ٍ ۪ ‫والوان‬
Sonra siz, her tarafa yayılan
َّ ْ َ ُ ُ َٓ َّ ُ ُ ََ
insan olmaya namzet oluver-
‫ام ْم بِالْ ِل َوانلَّهَارِ َوابْتِغاؤ۬ك ْم م ِْن فضل ِ ۜه۪ ا ِن‬ ‫من‬
ٰ َ‫يف ذٰل َِك َلٰي‬
diniz.
ُ َ َ
21. Kaynaşmanız için size ‫ َوم ِْن ايَاتِه۪ يُ ۪ري ُم‬23 ‫ات ل ِق ْو ٍم ي َ ْس َم ُعون‬ ٍ ۪
kendinizden eşler yaratıp
ْ ُ َ ً َٓ َٓ َّ َ ُ ّ َ ُ َ ً َ َ َ ً ْ َ َ ْ َ ْ
ِ‫ بِه‬ ۪ ‫نل مِن السما ِء ماء في‬ ِ ‫البق خوفا وطمعا وي‬
aranızda sevgi ve merhamet

َ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َ َ ٰ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ
peydâ etmesi de O’nun delil-
lerindendir. Doğrusu bunda, 24 ‫ات ل ِقو ٍم يعقِلون‬ ٍ ‫الرض بعد موت ِه ۜا ا ِن ۪يف ذل ِك لي‬
iyi düşünen bir kavim için ib-
retler vardır.
22. O’nun delillerinden biri 23. Geceleyin uyumanız, gündüzün Allah’ın lutfundan
de, gökleri ve yeri yaratması, aramanız da O’nun delillerindendir. Gerçekten bunda,
lisanlarınızın ve renklerinizin işiten bir kavim için ibretler vardır.
değişik olmasıdır. Şüphesiz 24. Yine O’nun delillerindendir ki, size korku ve ümit ver-
bunda bilenler için dersler mek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün
vardır. ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kulla-
nan bir kavim için ibretler vardır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


406 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

21. CÜZ ُّ ُ‫ورة‬


‫الرو ِم‬ َ ‫ ُس‬406 RUM SÛRESİ 28. Allah size kendiniz-
den bir temsil getirmektedir:
َ ُ ْ َ ُ َ ْ ُ َٓ َّ َ ُ َ ْ َ ٓ َ ٰ ْ َ
‫اء َوال ْرض بِام ِر ۜه ۪ ث َّم ا ِذا‬
Mülkiyetiniz altında bulunan
‫ومِن ايات ِه۪ ان تقوم السم‬ köleler içinde, size verdiği-
َ َ ْ َ ْ َ َٓ َْ ْ َ ُ َ
‫ َو ُل‬25 ‫د َعك ْم دع َوةً م َِن ال ْرِض ا ِذا ان ُت ْم ت ُر ُجون‬
miz rızıklarda -birbirinizden
çekindiğiniz gibi kendilerin-
َّ ُ َ َ َ ٌّ ُ َْ
‫ َوه َو ال۪ي‬26 ‫ض كل ُل قان ُِتون‬ ِۜ ‫ات َوال ْر‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ َّ ‫َم ْن يف‬ den çekineceğiniz derecede
ِ sizinle eşit- ortaklarınız var
ٰ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ ُ َ ُ ُ ُ َّ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ mı? İşte biz âyetlerimizi, ak-
‫يبدؤا اللق ثم يع۪يده وهو اهون علي ۜهِ ول المثل الع‬ lını kullanacak bir kavim için
َ‫ضب‬ َ َ 27 ‫۪يم‬ ُ۟ ‫الك‬ َ ْ ‫يز‬ ُ ‫ض َو ُه َو الْ َعز‬ ۚ
ِْ ‫الر‬ َْ َ
‫ات و‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ َّ ‫يف‬
ِ
böylece açıklıyoruz.
۪
َ ََ َ ْ ْ ُ َ َْ ْ ُ َُْ ً َ ُ َ
29. Bilakis haksızlık eden-
ْ ‫ك‬
‫ت‬ ‫س ۜم هل لم مِن ما مل‬ ِ ‫ل ْم َم م ِْن انف‬ ler, bilgisizce kötü arzularına

ٌ ‫اك ْم فَاَنْ ُت ْم ف۪يهِ َس َٓو‬ َٓ َ ُ ْ ْ ُ ُ َ ْ َ


uydular. Allah’ın saptırdığını
ُ ََْ َ َ
‫اء‬ ‫شك َء ۪يف ما رزقن‬ ‫ايمانم مِن‬ kim hidayete erdirir? Onlar

ٰ ْ ُ ّ َُ َ ٰ َ ْ ُ َ َُْ ْ ُ َ َ ْ َُ ُ ََ
için herhangi bir yardımcı da
‫ات‬ َ
ِ ‫تافونهم كخ۪يفتِم انفس ۜم كذل ِك نف ِصل الي‬ yoktur.

ْ‫اء ُه ْم ب َغي‬ َ ‫۪ين ظَلَمُٓوا ا َ ْه َٓو‬ َ ‫ بَل َّات َب َع َّال‬28 ‫ون‬ َ ُ ْ َ ْ َ 30. Sen yüzünü hânif ola-
ِ ِ ِ ‫ل ِقو ٍم يعقِل‬ rak dine, Allah insanları hangi

َ ‫اص‬ َ ْ ْ ُ َ َ َ ُ ّٰ َّ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ fıtrat üzere yaratmış ise ona


29 ‫ين‬ ِ۪ ‫ن‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫الل‬
ۜ ‫ل‬ ‫ض‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫۪ي‬ ‫د‬ ‫ه‬ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ف‬ ٍۚ ‫عِل‬ çevir. Allah’ın yaratışında de-

َ َّ‫ط َر انل‬ َ َ َّ ّٰ َ َ ْ ً َ ّ ‫كل‬ َ َ ْ َ ْ ََ


ğişme yoktur. İşte dosdoğru
‫اس‬ ‫۪ين حن۪يف ۜا ف ِطرت اللِ اتل۪ى ف‬ ِ ‫ِل‬ ‫فاق ِم وجه‬ din budur; fakat insanların
ٰ َ ُ ّ َ ْ ُ ّ َ ٰ ّٰ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ
‫ َّن‬
çoğu bilmezler.
ِ ‫اللِ ذل ِك ادل۪ين القيِمۗ ول‬ ۜ ‫عليه ۜا ل تبد۪يل ِلل ِق‬ 31. Hepiniz O’na yönele-
ُ ‫ني اَِلْهِ َو َّات ُقوهُ َواَق‬ َ ‫ ُمن۪يب‬30 ۗ‫ون‬ َ َُْ َ َ َّ‫ث انل‬ََ‫ك‬ ْ َ rek O’na karşı gelmekten sa-
‫۪يموا‬ ۪ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫س‬ ِ ‫ا‬ ‫ا‬ ‫ح ِْز ٌب‬
2 kının, namazı kılın; müşrikler-
ُ َ َ َّ َ َ ‫ونُوا م َِن ال ْ ُمْشك‬ ُ َ َ َ َ ٰ َّ
‫۪ين ف َّرقوا‬ ‫ مِن ال‬31 ۙ‫۪ني‬
den olmayın.
ِ ‫الصلوة ول ت‬
َ ُّ ُ ُ َ
32. Ki, onlardan dinlerini
َ َ
32 ‫ح ْز ٍب ب ِ َما َدلي ْ ِه ْم ف ِر ُحون‬ ِ ‫د۪ين ُه ْم َوكنوا ِش َيعًاۜ كل‬
َ parçalayanlar ve kendileri de
bölük, bölük olanlar vardır.
Her fırka, kendi yanında olan
şeyle böbürlenmektedir.
25. Göğün ve yerin O’nun buyruğu ile durması da O’nun
delillerindendir. Sonra sizi bir çağırdı mı hemen topraktan
çıkıverirsiniz.
26. Göklerde ve yerde olanlar hep O’nundur. Hepsi O’na
boyun eğmiştir.
27. İlkin mahlûkunu yaratan, sonra onu tekrarlayan
O’dur, ki bu, O’nun için pek kolaydır. Göklerdeki ve yerdeki
en yüce sıfatlar O’nundur. O, mutlak güç ve hikmet sahibi-
dir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 407


ANA SAYFAYA DÖN

33. İnsanlar bir darlığa uğ- 21. CÜZ َ ُ ْ ْ َ


‫شون‬ ِ‫الاد۪ى والع‬ ُ ْ َ ‫ ا‬407
َ ْ ‫ل ْز ُء‬ RUM SÛRESİ

rayınca, Rablerine yönelerek


َ َ َ َٓ ُ َ َ َ َ ٌّ ُ َ َّ َّ َ َ ِ َ
‫ني ا ِلْهِ ث َّم ا ِذا اذاق ُه ْم‬ ‫ض دع ْوا َر َّب ُه ْم ُمن۪ي ۪ب‬
O’na yalvarırlar. Sonra Allah,
kendi katından onlara bir rah- ‫واذا مس انلاس‬
ُْ َ ُ ُْ ْ َّ ْ ُْ ٌ َ َ ًَْ َ ُْ
‫ ِلَف ُروا‬33 ۙ‫شكون‬
met tattırınca, bakarsınız ki
onlardan bir grup Rablerine ِ ‫مِنه رحة ا ِذا ف ۪ريق مِنهم بِرب ِ ِهم ي‬
َ ْ َْ َْ َ َ َ َ َ َ ُ َٰ
‫ ام ان َزنلَا َعليْ ِه ْم‬34 ‫ب ِ َٓما اتيْ َناه ۜ ْم ف َت َم َّت ُعو۠ا ف َس ْوف ت ْعل ُمون‬
ortak koşup durmaktadırlar.
34. Kendilerine verdikleri-
ْ َ َ َٓ َ ُ ُْ ُ َ َ ُ َّ َ َ َ َ ُ َ ً َ ْ ُ
‫ َواِذا اذق َنا‬35 ‫شكون‬ ‫ي‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫سلطانا فهو يتكم بِما كن‬
‫ب‬ ‫وا‬
mize nankörlük etsinler baka-
lım! Haydi, sefa sürün; ama ِ
yakında bileceksiniz!
‫ت‬ ْ ‫ح ًة فَر ُحوا ب َها َوا ِ ْن تُصبْ ُه ْم َس ّي َئ ٌة ب َما قَ َّد َم‬ َ ْ ‫اس َر‬ َ َّ‫انل‬
ِ ِ ِ ۜ ِ ِ
ُ َ ّٰ ‫ ا َ َول ْم يَ َر ْوا ا َ َّن‬36 ‫ون‬َ ُ
َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َْ
35. Yoksa onlara bir delil
َ ّ
indirdik de, o delil, müşrik ol-
‫الر ْزق‬ ِ ‫ط‬ ‫س‬ ُ ْ‫الل يَب‬ ‫ايد۪ي ِهم ا ِذا هم يقنط‬
ٰ َ َ ٰ َّ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ
malarını mı söylüyor?
َٰ َ ُ ُْ ْ َ َ
36. İnsanlara bir rahmet ‫ت‬ ِ ‫ فا‬37 ‫ات ل ِقو ٍم يؤمِنون‬ ٍ ‫ل ِمن يشاء ويق ِد ۜر ا ِن ۪يف ذل ِك لي‬
َ‫ي لَِّل۪ين‬ ٌ ْ ‫السبيل ذٰل َِك َخ‬ َّ ‫۪ني َوابْ َن‬ َ ‫َذا الْ ُق ْر ٰب َح َّق ُه َوالْم ْسك‬
tattırdığımızda ona sevinirler.
Şayet yaptıklarından ötürü
ِۜ ۪ ِ
ْ‫ َومَٓا اٰتَيْ ُتم‬38 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ُ َ ۘ ّٰ َ ْ َ َ ُ ُ
başlarına bir fenalık gelse he-
men ümitsizliğe düşüverirler. ‫ي ۪ريدون وجه اللِ وا۬ولئ ِك هم المفلِح‬
َٰ ّٰ ْ َ َ َ
‫ي ُب َو۬ا ۪ٓيف ا ْم َوا ِل انلَّاِس ف يَ ْر ُبوا عِن َد اللِۚ َومَٓا اتيْ ُت ْم‬ ْ َ ِ ‫م ِْن ربًا ل‬
37. Görmediler mi ki Allah,
rızkı dilediğine bol bol ver- ِ
mekte, dilediğininkini de da-
ُ ّٰ َ ‫ ا‬39 ‫ون‬ ْ
َ ُ ْ ُ ُ ُ َ ٰ ۬ ُ َ ّٰ َ ْ َ َ ُ ُ ٰ َ ْ ٓ
raltmaktadır. Şüphesiz imanlı ‫لل‬ ‫مِن زكو ٍة ت ۪ريدون وجه اللِ فاولئ ِك هم المضعِف‬
bir kavim için bunda ibretler ْ َ ْ ُ ْ ُ َّ ُ ْ ُ ُ ُ َّ ُ ْ ُ َ َ َ َّ ُ ْ ُ َ َ َ َّ
vardır. ‫ال۪ي خلقم ثم رزقم ثم يم۪يتم ثم ي ۪يي ۜم هل‬
ٰ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ْ ُ ٰ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َٓ َ ُ ْ
‫شٔۜسبحانه وتعال‬
38. O halde sen, akrabaya,
yoksula, yolda kalmışa hak- ٍ ‫مِن شكئ ِم من يفعل مِن ذل ِم مِن‬
kını ver. Allah’ın rızasını iste-
‫ت‬ ْ ‫حر بمَا َك َس َب‬ ْ َ‫َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ّ َو ْال‬ َ ُ ْ ُ َّ َ
yenler için bu, en iyisidir. İşte ِ ِ ‫ب‬
ِ ‫ال‬ ‫يف‬ ِ ‫اد‬ ‫س‬ ‫ف‬ ‫ال‬ ‫ر‬ ‫ه‬ ‫ظ‬ 40 ۟
‫ون‬ ‫شك‬
ِ ‫عما ي‬
onlar kurtuluşa erenlerdir.
41 ‫ج ُعون‬
َ ْ َ‫۪يق ُه ْم َب ْعَض َّال۪ي َع ِملُوا لَ َع َّل ُه ْم ي‬
‫ر‬
َ ُ
‫ذ‬‫ل‬ِ ‫اس‬ ِ َّ‫اَي ْ ِدي انل‬
39. İnsanların mallarında ِ
artış olsun diye verdiğiniz
herhangi bir faiz, Allah katın-
da artmaz. Allah’ın rızasını 40. Allah ki, sizi yaratmış, sonra rızıklandırmıştır; sonra
isteyerek verdiğiniz zekâta O, hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da sizi diriltecek-
gelince, işte zekâtı veren o tir. Peki, sizin ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabile-
kimseler, evet onlar kat kat cek var mı? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir
servetini arttıranlardır. ve yücedir.
41. İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada
ve denizde fesat belirdi ki bu, onlar dönerler diye, Allah’ın
onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırması içindir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


408 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

21. CÜZ ُّ ُ‫ورة‬


‫الرو ِم‬ َ ‫ ُس‬408 RUM SÛRESİ 45. Zira Allah, iman edip
sâlih amel işleyenlere kendi
ُ َ َ َّ ُ َ َ َ َ َ ْ َ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ‫قُ ْلس‬
‫۪ينم ِْنقبْۜل‬
lütfundan karşılık verecektir.
‫۪يواِيفالرِضفانظرواكيفكانعق ِبةال‬ Şüphesiz O, kâfirleri sevmez.
ْ َ ْ ّ َْ ّ َ َ ْ َ ْ ََ َُ‫ك‬
َ ‫ث ُه ْم ُمْشك‬ ْ َ َ َ
‫۪ين القي ِ ِم مِن قب ِل‬ ‫ِل‬ ‫ل‬ ‫ك‬ ‫ه‬ ‫ج‬ ‫و‬ ‫ِم‬ ‫ق‬ ‫ا‬ ‫ف‬ 42 ‫۪ني‬ ‫كان ا‬
46. Size rahmetinden tattır-
ِ ِ sın, emriyle gemiler yüzsün,
ََ َ ّٰ َ َّ َ َ ِ ْ ‫ا َ ْن يَا‬
‫ َم ْن كف َر‬43 ‫يت يَ ْو ٌم ل َم َرد ُل م َِن اللِ يَ ْو َمئ ٍِذ يَ َّص َّد ُعون‬
onun fazlını arayasınız ve
şükredesiniz diye müjdecileri
َ ُْ َ َ َ ‫ك ْف ُرهُ َو َم ْن َعم َل‬ ُ َ َ
44 ۙ‫س ِه ْم َي ْم َه ُدون‬ ِ ‫الًا ف ِنف‬ ِ‫ف َعليْه‬
olarak rüzgârları göndermesi
ِ ‫ص‬ ِ ۚ de Allah’ın ayetlerindendir.

‫ِب‬ ُّ ‫ضلِه۪ۜ ا ِنَّ ُه َل ُي‬ ْ َ ْ


‫ات مِن ف‬ ِ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬ َ ‫جز َي َّال‬ ْ َ
ِ ِ ‫ِل‬
47. And olsun ki, biz sen-
den önce kendi kavimlerine
ُ َ
‫ات َو ِلُذ۪يق ْم‬ َ ِ ّ َ‫اح ُمب‬
‫ش‬ َ ‫الر َي‬ ّ ‫ َوم ِْن اٰيَات ٓ ِ۪ه ا َ ْن يُ ْرس َِل‬45 ‫ين‬ َ ‫الْ َكف ِر‬
ٍ
nice peygamberler gönderdik
ِ ۪ de onlara açık deliller getirdi-
ُ َّ َ ْ َ ُ ْ َْ ُ ْ ُْ ْ َ ْ ‫م ِْن َر‬
‫حتِه۪ َوتلِ َج ِر َي الفلك بِام ِره ۪ َوتلِ َب َتغوا م ِْن فضلِه۪ َول َعل ْم‬
ler. Günâha dalanların ise ce-
zalarını hakkıyla vermişizdir.
ْ‫ َولَ َق ْد ا َ ْر َسلْ َنا م ِْن َقبْل َِك ُر ُس ً ا ِٰل قَ ْو ِمهم‬46 ‫ون‬ َ ُ ُ َْ
‫تر‬
Müminlere yardım etmek de
ِ bize hak kılınmıştır.
ًّ َ َ
‫ج َر ُموۜا وكان َحقا‬ ْ َ َ َّ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ّ ْ ُ ُ َٓ َ
‫ات فانتقمنا مِن ال۪ين ا‬ ِ ‫فجاؤ۫ه ْم بِالَيِن‬ 48. Allah O’dur ki, rüzgâr-

ّ ‫لل َّال۪ي يُ ْرس ُِل‬ َ ‫ر ال ْ ُم ْؤ ِمن‬


ları gönderir, onlar da bulutu
ً ‫ح‬
‫ابا‬ َ ‫۪ي َس‬ُ ‫اح َف ُتث‬ َ ‫الر َي‬ ُ ّٰ َ ‫ ا‬47 ‫۪ني‬ ُ ْ َ‫َعلَيْ َنا ن‬ kaldırır. Derken, Allah onu
ِ gökte dilediği gibi yayar ve
َ ْ ْ َ َ َ ً َ ُ ُ َ ْ َ َ ُ َٓ َ َ ْ َ َٓ َّ ُ َ
‫تى ال َودق‬ ‫ف َيبْ ُسط ُه ِيف السماءِ كيف يشاء ويجعله كِسفا ف‬ parça parça eder; nihayet
arasından yağmurun çıktığını
ُ َ ُ َٓ‫اب ب ۪ه َم ْن يَش‬ َ َ ‫ل فَا ِ َذٓا ا‬ َ ْ ُ َُْ
‫اء م ِْن ع َِباد ِ۪ٓه ا ِذا ه ْم‬ َ ‫ص‬ ۚ
۪ ِ ِ ‫يرج مِن خ‬
görürsün. Allah dilediği kulla-
ِ rına yağmuru nasip edince,
َ َ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َْ َْ
۪‫نل َعليْ ِه ْم م ِْن قبْلِه‬ ‫ واِن كنوا مِن قب ِل ان ي‬48 ‫شون‬ ِ ‫يستب‬
onlar seviniverirler.

َ ْ َ ْ ْ ُ َ ْ َ ّٰ ْ َ َ ٰ ٰٓ ْ ُ ْ َ َ ‫ل َ ُمبْلِس‬
49. Oysa onlar, daha önce,
‫ الرض‬ ‫ي‬ ‫ف‬ ‫ي‬ ‫ك‬ ِ ‫الل‬ ‫ت‬ َ
‫ح‬ ‫ر‬ ‫ار‬ ‫ث‬ ‫ا‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫ر‬ ‫ظ‬ ‫ان‬ ‫ف‬ 49 ‫۪ني‬
ِ ِ ِ
üzerlerine yağmur yağdı-

ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ُ َ ٰ ْ َ ْ ْ ُ َ َ ٰ َّ َ ْ َ َ ْ َ
rılmasından iyice ümitlerini
ٌ ‫شٔ قَد‬
50 ‫۪ير‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫ الموتۚ وهو ع‬ ِ ‫بعد موت ِه ۜا ا ِن ذل ِك ل‬
kesmişlerdi.
50. Allah’ın rahmetinin
eserlerine bir bak: Arzı, ölü-
münün ardından nasıl diril-
42. De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekile- tiyor! Şüphesiz O, ölüleri de
rin âkıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi. mutlaka diriltecektir. O, her
43. Allah katından, dönüşü olmayan bir gün gelmeden şeye kadirdir.
önce yönünü o gerçek dine çevir! O gün onlar bölük, bölük
ayrılacaklardır.
44. Kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhine olur. Salih
amel işleyenlere gelince, onlar da yerlerini sırf kendileri için
hazırlarlar.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 409


ANA SAYFAYA DÖN

51. And olsun ki, bir rüzgâr 21. CÜZ َ ُ ْ ْ َ


‫شون‬ ِ‫الاد۪ى والع‬ ُ ْ َ ‫ ا‬409
َ ْ ‫ل ْز ُء‬ RUM SÛRESİ

göndersek de o ekini sarar-


َ ُْ ُّ َ َ َ َ َ ْ َ َ
51 ‫َولئ ِْن ا ْر َسل َنا ۪ريًا ف َرا ْوهُ ُم ْصف ًّرا لظلوا م ِْن َب ْع ِده۪ يَف ُرون‬
mış görseler, ardından mu-
hakkak nankörlüğe başlarlar.
ْ‫اء ا َِذا َولَّوا‬
َ َٓ‫ادلع‬ ُّ ‫ك َلت ُ ْسم ُع ال ْ َم ْو ٰت َو َل ت ُ ْسم ُع‬
ُّ ‫الص َّم‬ َ َّ َ
‫فا ِن‬
ِ ِ
52. Elbette sen ölülere du-
yuramazsın; arkalarını dönüp
giden sağırlara o daveti işitti- ُ‫ت ب َهادِ الْ ُعْم َع ْن َض ََتلِه ۜ ْم ا ِْن ت ُ ْس ِمع‬ َ ْ ‫ َومَٓا اَن‬52 ‫ين‬َ ‫ُم ْدبر‬
remezsin. ِ ِ ِ ِ۪
ْ‫م‬ ُ ََ َ َّ ُ ّٰ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ َ َ ٰ ُ ْ ُ ْ َ َّ
53. Allah’ın rahmetini kabul
‫ الل ال۪ي خلق‬53 ‫ون‬ ۟ ‫ا ِل من يؤمِن بِايات ِنا فهم مسلِم‬
etmeyip, kör misali bakanları,
ْ َ ُ ً ُ ْ َ ْ َ ُ ْ َ
yanlış yollarından doğru yola
iletemezsin. Ancak teslimi-
‫م ِْن ضعٍف ث َّم َج َعل م ِْن َبع ِد ضعٍف ق َّوة ث َّم َج َعل م ِْن َبع ِد‬
yet gösteren ve âyetlerimize
54 ‫۪ير‬ ُ ‫۪يم الْ َقد‬ ُ ‫اءۚ َو ُه َو الْ َعل‬
ُ ‫ش‬ َٓ َ َ ُ ُ ْ َ ۜ ً َ ْ َ َ ً ْ َ َّ ُ
‫قو ٍة ضعفا وشيبة يلق ما ي‬
iman edenlere duyurabilirsin.
َ ‫ي َس‬ َ ْ ‫ونۙ مَا َل ُثوا َغ‬ َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ ُ ُ َ َّ ُ ُ َ َ ْ َ َ
54. Sizi güçsüz olarak ya- ‫اع ٍۜة‬ ِ ‫سم المج ِرم‬ ِ ‫ويوم تقوم الساعة يق‬
ratan, sonra güçsüzlüğün ar-
َ ْ ْ ْ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ ُ َْ ُ َ َ ٰ َ
dından kuvvet veren ve sonra ‫۪ين ا ۫وتوا العِل َم َوال۪يمَان‬ ‫ وقال ال‬55 ‫كذل ِك كنوا يُؤفكون‬
ْ َ‫الل ا ِٰل يَ ْو ِم ْالَ ْعث فَ ٰه َذا يَ ْو ُم ْال‬ َ ‫لَ َق ْد َلْ ُت ْم يف ك‬
kuvvetin ardından güçsüzlük
ّٰ
ve ihtiyarlık veren, Allah’tır.
‫ث‬ ِ ‫ع‬ ِۘ ِ ‫اب‬
ِ ‫ِت‬ ۪ ِ
َ ‫ َف َي ْو َمئ ِذ َل َينْ َف ُع َّال‬56 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ َّ ٰ َ
O, dilediğini yaratır. O, hak-
kıyla bilendir, üstün kudret
‫۪ين‬ ٍ ‫ولكِنم كنتم ل تعلم‬
َ ََُْ ُْ ْ ُ َ َ ْ َُُ ْ َ ََُ
sahibidir.
55. Kıyamet koptuğu gün, َ‫ضبْنا‬ َ َ ‫ َولَ َق ْد‬57 ‫ون‬ ‫ظلموا مع ِذرتهم ول هم يستعتب‬
ٰ ْ ََ ََ ُّ ْ ْٰ ُْ َ ٰ
‫جئْ َت ُه ْم بِايَ ٍة‬
günahkârlar, ancak pek kısa
َّ
bir süre kaldıklarına yemin
ِ ‫ل ِلناِس ۪يف هذا القرا ِن مِن ك ِل مث ٍۜل ولئ ِن‬
ederler. İşte onlar, böyle dön-
َ ٰ َ َ ُ َّ ْ َ ْ َ َ َ َّ َّ َ ُ َ َ
dürülüyorlardı. ‫ كذل ِك‬58 ‫۪ين كف ُٓروا ا ِن ان ُت ْم ا ِل ُمبْ ِطلون‬ ‫لقولن ال‬
56. Kendilerine ilim ve
َّ ْ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َّ ُ ُ ٰ َ ُ ّٰ ُ َ ْ َ
iman verilenler şöyle derler: ‫ فاص ِب ا ِن‬59 ‫وب ال۪ين ل يعلمون‬ ِ ‫يطبع الل ع قل‬
َ َ َ َّ َ َّ َّ َ ْ َ َ َ ٌّ َ ّٰ َ ْ َ
60 ‫۪ين ل يُوق ُِنون‬
And olsun ki siz, Allah’ın ya-
zısında yeniden dirilme günü- ‫خفنك ال‬ ِ ‫وعد اللِ حق ول يست‬
ne kadar kaldınız. İşte bugün
yeniden dirilme günüdür; fa-
kat siz onu tanımıyordunuz.
58. And olsun ki biz, bu Kur’an’da insanlar için her çe-
57. Artık o gün, zulme- şit misale yer vermişizdir. Şayet onlara bir mucize getir-
denlerin mazeretleri fayda sen inkârcılar kesinlikle şöyle diyeceklerdir: Siz ancak bâtıl
vermeyeceği gibi, onlardan şeyler ortaya atmaktasınız.
Allah’ı hoşnut etmeye çalış-
59. İnkârları yüzünden, kalplerini Allah böylece mühürler.
maları da istenmez.
60. Sen sabret. Bil ki Allah’ın vaadi gerçektir. İyice inan-
mamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevk etmesin!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


410 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ ‫ورةُ لُ ْق‬
‫من‬ َ ‫ ُس‬410
21. CÜZ LOKMAN SÛRESİ 4. Onlar; namazı kılarlar,
zekâtı verirler; onlar ahirete
ٌ َّ ّ َ ٌ ّ َ ٰ ُْ َ ُ
ُْ ُ‫ُسوَرة‬ de kesin olarak iman ederler.
‫مكِية‬ ‫ورةُللقق ٰمم َنن َمك َِّية‬ ‫س‬ 5. Onlar, Rableri tarafın-
ً ٰ َٰ َ َ ُ َ َ َ ٌ َ ْ SÛRESİ
31 ُ - ً LOKMAN
َ ‫ون اية‬ َ َ َ َ َ
‫ايَة‬ ‫وثثون‬ ‫اربع‬ َ ِ ‫َو‬
‫ه‬ َ ‫ْ َو ٌِه اربع وثث‬ dan gösterilmiş doğru yol
üzeredirler ve onlar kurtuluşa
ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
erenlerdir.

ْ
6. İnsanlardan öyleleri

3ۙ‫۪ني‬ َ ‫سن‬ ‫ح‬ ْ ‫ال ۙ ُ ً َ َ ْ َ ًةل ِلْ ُم‬ َ ‫اب‬ َ ‫اتالْك‬


‫ِت‬ ُ َ‫كاٰي‬ َ ْ ۠ٓ ٓ
‫ت ِل‬1‫الم‬
ِ ‫ح‬ ‫ر‬ ‫و‬ ‫ى‬ ‫د‬ ‫ه‬ 2 ‫م‬ِ ‫۪ي‬ ‫ك‬ ِ
var ki, herhangi bir vahyi
ilahiye ye dayanmadan Allah
ْ‫كوةَ َو ُه ْم ب ْالٰخ َِرة ِ ُم‬ ٰ َّ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َّ َ ُ ُ َ َّ َ
‫ال۪ين يق۪يمون الصلوة ويؤتون الز‬
yolundan saptırmak ve sonra
ِ da onunla alay etmek için
َ ْ ْ ُ َ ٰٓ ُ ُ ٰ َ َ ٰٓ ُ َ
5 ‫ ا۬ولئ ِك ع ه ًدى م ِْن َر ّب ِ ِه ْم َوا۬ولئ ِك ه ُم ال ُمفل ُِحون‬4ۜ ‫يُوق ُِنون‬
boş lafı satın alır. İşte onlara
rüsvay edici bir azap vardır.

‫يل الل‬
ّٰ
‫ب‬ ‫س‬ َ ‫ض َّل َع ْن‬ ِ ُ‫۪يث ِل‬ِ ‫د‬ َ ْ ‫َوم َِن انلَّاِس َم ْن ي َ ْشَتي ل َ ْه َو‬
‫ال‬ 7. Ona âyetlerimiz okun-
ِ ۪ ۪ duğu zaman, sanki bunları
َ
‫ َواِذا‬6 ‫ني‬ ٌ ‫اب ُمه‬ ٌ ‫خ َذهَا ُه ُز ًوۜا ا ُ ۬ولٰٓئ َِك ل َ ُه ْم َع َذ‬ ِ
َّ ‫ب َغ ْي عِلْ َو َي‬
‫ت‬ ٍۙ ِ ِ
işitmemiş, sanki kulaklarında
۪ ağırlık varmış gibi büyüklük
ِْ‫با َك َ ْن ل َ ْم ي َ ْس َم ْع َها َك َ َّن ٓيف ا ُ ُذ َنيه‬ ً ‫ك‬ ْ َ ْ ُ ّٰ َ َ ُ َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ ُ taslayarak yüz çevirir. Sen de
۪ ِ ‫تتل عليهِ اياتنا ول مست‬ ona acıklı bir azabı bildir!

‫ات‬ ِ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬


ِ َ ‫ ا َِّن َّال‬7 ‫شهُ ب َع َذاب اَل۪ي‬ ْ ِ ّ َ‫َوقْ ًراۚ فَب‬
ٍ ٍ ِ
8. 9. Şüphesiz, iman edip
de güzel davranışlarda bu-
ُ ‫اللِ َحقًّا ۜ َو ُه َو الْ َعز‬
‫يز‬
ّٰ َ ْ َ َ َ َ
‫د‬ ‫ع‬ ‫و‬ ‫ا‬
ۜ ‫۪يه‬ ‫ف‬ ‫۪ين‬ ‫ادل‬ ِ ‫خ‬ 8 ۙ‫م‬ِ ‫۪ي‬ ‫ع‬ ُ ‫ل َ ُه ْم َج َّن‬
َّ‫ات انل‬ lunanlar için, içinde devamlı
۪ kalacakları ve nimetleri bol
ْ َْ ٰ ََْ َ َ ْ ََ َ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ ُ َ ْ
ِ
‫ي عم ٍد ترونها والق ِيف الرض‬ ِ ‫ات بِغ‬ ِ ‫ خلق السمو‬9 ‫ك۪يم‬ ‫ال‬
cennetler vardır. Bu, Allah’ın
verdiği gerçek sözdür. O,
َّ ‫ك َٓدابَّ ۜة َواَن ْ َز ْنلَا م َِن‬ ّ ُ ْ َ َّ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ َ َ
ِ‫الس َٓماء‬ ٍ ِ ‫س ان تم۪يد بِم َوبث ف۪يها مِن‬ ِ ‫روا‬
mutlak güç ve hikmet sahibi-
dir.
ُ َ ‫اللِ فَا‬ ّٰ ُ ْ َ َ ٰ َ ْ َ ّ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ً َٓ
‫وين‬ ‫ر‬ ‫ق‬ ‫ل‬ ‫خ‬ ‫ا‬ ‫ذ‬ ‫ه‬ 10 ٍ ۪ ‫ك زو ٍج‬
‫ي‬ ‫ر‬ ‫ك‬ ِ ‫ماء فانبتنا ف۪يها مِن‬
10. O, gökleri görebildiği-
۪ niz bir direk olmaksızın yarat-

11 ‫ني‬
َ َ َ
۟ ٍ ‫۪ين م ِْن دونِه۪ۜ بَ ِل الظال ُِمون ۪يف ض ٍل ُم ۪ب‬
َّ ُ َ ‫اذا َخلَ َق َّال‬ َ َ
‫م‬
tı, sizi sarsmasın diye yere de
ulu dağlar koydu ve orada her
çeşit canlıyı yaydı. Biz gökyü-
zünden su indirip, orada her
hoş nebattan çift çift bitirdik.

31 - LOKMAN SÛRESİ 11. İşte bunlar Allah’ın ya-


rattıklarıdır. Şimdi sen, “O’n-
dan başkasının ne yarattığını
Bismillâhirrahmânirrahîm bana gösterin!” de. Zira za-
1. Elif. Lâm. Mîm. limler açık bir sapıklık içinde-
dirler.
2. Bunlar, hikmet dolu kitabın âyetleridir.
3. Güzel davrananlar için bir hidayet rehberi ve rahmet
olmak üzere.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 411
ANA SAYFAYA DÖN

12. And olsun biz Lok- 21. CÜZ َ ُ ْ ْ َ


‫شون‬ ِ‫الاد۪ى والع‬ ُ ْ َ‫ا‬
َ ْ ‫ل ْز ُء‬ 411 LOKMAN SÛRESİ

man’a: Allah’a şükret! Diye-


َّ َ ُ ْ ّٰ ُ ْ َ َ ْ ْ ْ ُ َ ْ َٰ ْ َ َ
‫للِ َو َم ْن يَشك ْر فا ِن َما‬ ۜ ِ ‫َولقد اتينا لق ٰم َن ال ِك َمة ا ِن اشك ْر‬
rek hikmet verdik. Şükreden
ancak kendisi için şükretmiş
َ َ ْ ٌ ‫ن َح‬ ٌّ ‫الل َغ‬ َ ّٰ ‫ك َف َر فَا َِّن‬ َ ْ ََ َْ ُ ُ َْ
‫ َواِذ قال‬12 ‫۪يد‬
olur. Nankörlük eden de bil-
sin ki, Allah hiçbir şeye muh- ِ ‫ن‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ه‬
۪ ۚ ‫س‬ ِ ‫ف‬ ِ‫يشكر نل‬
ْ ُ َ ْ ّ َّ ّٰ ْ ْ ُ َ َّ َ ُ َ ُ ُ َ َ ُ َ ْ ُ ٰ ْ ُ
‫ش َك لظل ٌم‬
taç değildir, her türlü övgüye
lâyıktır. ِ ‫اللِ ا ِن ال‬
ۜ ِ ‫شك ب‬ ِ ‫لقمن ِلبنِه۪ وهو ي ِعظه يا بن ل ت‬
ْ َٰ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َ ْ ْ َ ْ َّ َ َ ٌ َ
‫حلت ُه ا ُّم ُه َوهنًا ع َوه ٍن‬ ِ‫ ووصينا الِنسان بِو ِادلي ۚه‬13 ‫عظ۪يم‬
13. Lokman, oğluna öğüt
vererek: Yavrucuğum! Allah’a
ُ َ ْ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ُ ُ َ َ
ۜ
ortak koşma! Doğrusu şirk,
nefsine yaptığın en büyük bir 14 ‫ني ا ِن اشكر ۪ل ول ِو ِادليك ا ِل المص۪ي‬ ِ ‫وف ِصال ۪يف عم‬
zulümdür, demişti. َ َ ٌْ َ َ َ َْ َ َ ْ ُ ْ َ ٰٓ َ َ َ َ َ ْ َ
14. Biz insana, ana-
‫شك ۪ب ما ليس لك بِه۪ عِلم ف‬ ِ ‫واِن جاهداك ع ان ت‬
ََ َ َّ ً ْ ُّ َ ‫تُط ْع ُه َما َو‬
babasına iyi davranmasını
tavsiye etmişizdir. Çünkü
‫ادلن َيا َم ْع ُروفاۘ َواتب ِ ْع َس ۪بيل َم ْن انا َب‬ ‫حبْ ُه َما ِيف‬ ِ ‫صا‬ ِ
َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ َّ َ َّ ُ َّ َ
15 ‫جعم فانبِئم بِما كنتم تعملون‬ ِ ‫ا ِلۚ ثم ا ِل مر‬
anası onu nice sıkıntılara
katlanarak taşımıştır. Sütten
ْ ُ َ َ َ َ َ ْ ُ َ ْ َّ َّ َ ُ َ
‫ن ا ِنه َٓا ا ِن تك مِثقال َح َّب ٍة م ِْن خ ْرد ٍل ف َت ْن ۪يف َصخ َر ٍة‬ ‫يا ب‬
ayrılması da iki yıl içinde olur.
Önce bana, sonra da ana-
ٌ َ َ ّٰ َّ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ
‫الل لط۪يف‬ ‫ت بِها اللۜ ا ِن‬ ِ ‫ات ا ْو ِيف الرِض يا‬ ِ ‫ا ْو ِيف السمو‬
babana şükret diye tavsiyede
bulunmuşuzdur. Dönüş

‫وف َوان َه َع ِن‬


ْ ْ ْ ْ َ ٰ َّ َ َّ َ ُ َ ٌ ‫َخب‬
ِ ‫الصلوة َوا ُم ْر بِال َمع ُر‬ ‫ن اق ِ ِم‬ ‫ يا ب‬16 ‫ي‬
ancak Hazreti Allah’adır.
۪
ُْ َ َ ٰ َّ َۜ َ َ َ َٓ ٰ َ ْ ْ َ َ ْ ُ ْ
15. Eğer onlar seni, hak-
kında bilgin olmayan bir şeyi
17 ِۚ‫ك ا ِن ذل ِك م ِْن ع ْز ِم ال ُمور‬ ‫المنك ِر واص ِب ع ما اصاب‬
َْ َ َ ُ َ
bana ortak koşman için zor-
larlarsa, onlara itaat etme. َ ّٰ ‫ل ْرِض َم َرحً ۜا ا َِّن‬
‫الل‬ ‫َول ت َص ّ ِع ْر خ َّد َك ل َِّلناِس َول ت ْمِش ِيف ا‬
َ
ُ َ َ ْ ُ َّ ُ ُّ ُ َ
Onlarla dünyada iyi geçin.
ْ ُ ْ َ ْ ْ
Bana yönelenlerin yoluna
‫ َواق ِص ْد ۪يف َمشيِك َواغضض‬18 ۚ‫ور‬ ٍ ‫ال ف‬ ‫خ‬ ٍ ‫ل يِب كل مت‬
َْ ‫ت‬ َ ْ َ َ ْ َ َّ َ ْ َ ْ
uy. Sonunda dönüşünüz an-

19 ‫۪ي‬ ِ۟ ‫الم‬ ُ ‫ص َوات ل َ َص ْو‬ ْ ‫ل‬


‫مِن صوت ِۜك ا ِن انر ا‬
ِ
cak Allah’adır. O zaman size,
yapmış olduklarınızı haber
veririm.
16. Yavrucuğum! Yaptığın
iş, bir hardal tanesi ağırlığın- 17. Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten
ca bile olsa ve bu, bir kayanın vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu
içinde veya göklerde yahut bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.
yerin derinliklerinde bulunsa, 18. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryü-
yine de Allah onu getirir. Doğ- zünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş
rusu Allah, çok lütufkârdır ve övüngen duran kimseleri asla sevmez.
her şeyden haberdardır. 19. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, sesle-
rin en çirkini eşşeklerin sesidir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


412 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ٰ ‫ورةُ لُ ْق‬
‫من‬ َ ‫ ُس‬412
21. CÜZ LOKMAN SÛRESİ 22. Muhsin olarak, kendi-
ni Allah’a teslim eden kimse,
َْ ُ َ َ َّ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ
‫ات َومَا ِيف الرض‬
ِ ْ ِ ‫الس ٰم َو‬َّ ‫ ْم مَا يف‬ ‫الم تروا ان الل سخر ل‬
gerçekten en sağlam kul-
ِ pa yapışmıştır. Bütün işlerin
ُ ُ ً َ ُ َ َ َ
‫َوا ْس َبغ َعليْ ْم ن َِع َم ُه ظاه َِرةً َو َباط َِنةۜ َوم َِن انلَّاِس َم ْن يَادِل‬
sonu Allah’a varır.

َ َ ُ ‫اللِ ب َغ ْي عِلْ َو َل ُه ًدى َو َل كَاب‬


23. İnkâr edenin inkârı seni
ّٰ
‫ َواِذا ق۪يل‬20 ‫۪ي‬ ٍ ‫ن‬ ‫م‬ ٍ ِ ٍ ِ ِ ‫ِيف‬ üzmesin. Onların dönüşü

َ َ ٓ َ ٰ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ ْ َ ُ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ُ َّ ُ ُ َ
ancak bizedir. İşte o zaman
‫اءن ۜا‬ ‫لهم اتبِعوا ما انزل الل قالوا بل نبِع ما وجدنا عليهِ اب‬ yaptıklarını kendilerine haber

َّ ‫وه ْم ا ِٰل َع َذاب‬ ُ ُ ْ َ ُ َ ْ َّ َ َ ْ َ َ َ


veririz. Allah kalplerde olanı
‫ َو َم ْن‬21 ‫۪ي‬ ِ ‫ع‬ ‫الس‬ ِ ‫اولو كان الشيطان يدع‬ ٌ‫ ح ِْزب‬şüphesiz çok iyi bilir.
3
ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ٌ ْ ُ َ ُ َ ّٰ َ ُٓ َ ْ َ ْ ْ ُ
ِ ‫ك بِال ُع ْر َوة‬
24. Onları biraz nîmetlen-
‫يسل ِم وجهه ا ِل اللِ وهو مسِن فق ِد استمس‬ dirir, sonra kendilerini ağır bir
َ َُْْ َ َ َ َ َ ْ ََ ُ ُ ْ ُ َ َ ّٰ َ َ ٰ ْ ُ ْ azaba sürükleriz.
‫ ومن كفر ف يزنك‬22 ِ‫ق وا ِل اللِ عق ِبة المور‬ ۜ ‫الوث‬ 25. And olsun ki onlara,
ٌ‫الل َعل۪يم‬ َ ّٰ ‫ك ْف ُرهُۜ اَِلْ َنا َم ْرج ُع ُه ْم َف ُننَ ّب ُئ ُه ْم ب َما َع ِملُوۜا ا َِّن‬ ُ «Gökleri ve yeri kim yarat-
ِ ِ ِ tı?» diye sorsan, mutlaka
َ َ ٰ ْ ُ ُّ َ ْ َ َّ ُ ً َ ْ ُ ُ ّ َ ُ ُ ُّ َ
‫اب‬ ٍ ‫ نمتِعهم ق۪ي ثم نضطرهم ا ِل ع‬23 ِ‫ات الصدور‬
‫ذ‬ ِ ‫بِذ‬
«Allah...» derler. De ki: Övgü
de yalnız Allah’a mahsustur,
ُ ُ َ َ َْ َّ ‫ َولَئ ِْن َسا َ ْتلَ ُه ْم َم ْن َخلَ َق‬24 ‫َغل۪يظ‬
‫ات َوال ْرض لَقول َّن‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
ama onların çoğu bilmezler.
ٍ
َ َ َ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ّٰ ُ ْ َ ْ ُ ُ ّٰ
26. Göklerde ve yerde ne
ّٰ
‫ ِللِ َما ِيف‬25 ‫ثه ْم ل َي ْعل ُمون‬ ‫للِ بل اك‬ ۜ ِ ‫الل ق ِل المد‬ ۜ varsa, hepsi Allah’ındır. Bilin-

َّ َ َ َْ ‫ن‬ ُّ ‫الل ُه َو الْ َغ‬ َ ْ َ َ ٰ َّ


َ ّٰ ‫ال ْرِض ا َِّن‬
meli ki, asıl Ganî ve övülme-
‫ َول ْو ان مَا ِيف‬26 ‫۪يد‬ ُ ‫الم‬
ِ ۜ ‫ات و‬ ِ ‫السمو‬ ye lâyık olan Allah’tır.

َْ ُ ْ ْ ْ َ َْ َ َ ْ َْ
‫ج َر ٍة اق ٌم َوالَح ُر َي ُم ُّدهُ م ِْن َبع ِده۪ َسبْ َعة ابُ ٍر‬ ‫ال ْرِض مِن ش‬
27. Şayet yeryüzündeki
ağaçlar kalem, deniz de
ُ ُْ َ ٌ ‫الل َعز‬َ ّٰ ‫اللِۜ ا َِّن‬ّٰ ُ َ َ ْ َ َ َ
‫ مَا خلق ْم‬27 ‫۪يم‬ ٌ ‫يز َحك‬ mürekkep olsa ve hatta buna
۪ ‫مانفِدت ك ِمات‬ yedi deniz daha eklense yine
ٌ َ ٌ َ َ ّٰ َّ َ َ ْ َ َ َّ ْ ُ ُ ْ َ َ َ de Allah’ın “kelime” leri tüken-
28 ‫ول بعثم ا ِل كنفٍس واحِد ۜ ٍة ا ِن الل سم۪يع بص۪ي‬ mez. Şüphe yok ki Allah mut-
lak galip ve hikmet sahibidir.
28. Sizin yaratılmanız ve
diriltilmeniz, tek bir kişinin ya-
20. Allah’ın, göklerde ve yerdeki, sizin emrinize verdiği-
ratılması ve diriltilmesi gibidir.
ni, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini
Şüphesiz ki, Allah her şeyi bi-
görmediniz mi? Yine de, insanlar içinde, -bilgisi, rehberi ve
len ve görendir.
aydınlatıcı bir kitabı yokken- Allah hakkında tartışan kim-
seler vardır.
21. Onlara «Allah’ın indirdiğine uyun» dendiğinde: Ha-
yır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız, der-
ler. Ya şeytan, onları alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse!

KUR’AN-I KERİM MEALİ 413


ANA SAYFAYA DÖN

29. Bilmez misin ki Allah, 21. CÜZ َ ُ ْ ْ َ


‫شون‬ ِ‫الاد۪ى والع‬ ُ ْ َ ‫ ا‬413
َ ْ ‫ل ْز ُء‬ LOKMAN SÛRESİ

geceyi gündüze ve gündü-


َّ َ َ ‫الل يُول ُِج َّالْ َل يف انلَّهَار َو ُيول ُِج انلَّه‬ َ ّٰ ‫اَل َ ْم تَ َر ا َ َّن‬
‫ار ِيف الْ ِل‬
zü geceye katmakta, her biri
belli bir vâdeye doğru akıp ِ ِ
giden, güneşi ve ayı buyruğu
‫الل‬َ ّٰ ‫ك َيْرٓي ا ٓ ِٰل ا َ َجل ُم َسًّم َوا َ َّن‬ ٌّ ُ َ َ َ ْ َ َ ْ َّ َ َّ َ َ
ۘ‫وسخر الشمس والقمر‬
altında tutmaktadır. Ve Allah, ٍ ۪
َ َّ َ َ ْ َ ُ َ ّٰ َّ َ َ ٰ ٌ ‫ون َخب‬ َ ََُْ َ
‫ال ُّق َوان مَا يَ ْد ُعون‬
yaptıklarınızdan tamamen
haberdardır. ‫ ذل ِك بِان الل هو‬29 ‫ي‬ ۪ ‫بِما تعمل‬
َ ْ ُ ْ َّ َ َ َ َ ُ َ ْ ُّ َ ْ َ ُ َ ّٰ َّ َ َ ۙ ُ َ ْ ُ
‫ ال ْم ت َر ان الفلك‬30 ۟‫ي‬ ‫م ِْن دونِهِ الاطِل وان الل هو الع ِل الك ۪ب‬
30. Çünkü Allah, hakkın
ta kendisidir; O’ndan baş-
َ ٰ َّ ٰ ُ ُ ّٰ ْ ْ َْ َْ
‫ي َي ْم م ِْن ايَات ِ ۪هۜ ا ِن ۪يف ذل ِك‬ َ
ka taptıkları ise hiç şüphesiz
bâtıldır. Gerçekten Allah çok ِ ِ ‫ل‬ ِ ‫الل‬ ‫ت‬ِ ‫م‬ ‫ِع‬ ‫ن‬ ‫ب‬
ِ ِ ‫ر‬ ‫ح‬ ‫ال‬ ‫يف‬ ِ ۪‫ت‬‫ي‬ ‫ر‬
َ َ ُّ َ َ َ ُ َ َّ َ ّ ُ َ‫َلٰي‬
‫ َواِذا غشِ َي ُه ْم َم ْو ٌج كلظل ِل د َع ُوا‬31 ‫ور‬
yüce, çok uludur.
ٍ ‫ك‬ ‫ش‬ ‫ار‬
ٍ ‫ب‬ ‫ص‬ ‫ك‬
ِ ٍ ِ ‫ل‬ ‫ات‬
31. Size varlığının
ْ ْ َ ّ َ ْ َ ْ ُ ّٰ َ َّ َ َ َ ّ ُ َ َ ْ ُ َ ّٰ
delillerini göstermesi için,
‫ب ف ِمن ُه ْم ُمق َت ِص ٌۜد‬ ِ ‫الل ملِص۪ني ل ادل۪ينۚ فلما نيهم ا ِل ال‬
Allah’ın lütfuyla gemilerin
ُ َّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ ُ َ َّ َ ُّ ُ َّ َٓ َ ٰ ُ َ ْ َ َ َ
‫ يا ايها انلاس اتقوا‬32 ‫ور‬ ٍ ‫ار كف‬ ٍ ‫وما يحد بِايات ِنا ا ِل ك خت‬
denizde yüzdüğünü görmedin
mi? Şüphesiz bunda, çok
َ‫ود ُه َو ج‬ ٌ ُ ‫ادل َع ْن َوَدله۪ۘ َو َل َم ْول‬ ٌ ِ ‫اخ َش ْوا يَ ْومًا َل َيْزي َو‬ ْ َ ْ ُ َّ َ
‫از‬ ِ ‫ربم و‬
sabreden, çok şükreden
herkes için ibretler vardır. ٍ ۪
32. Dağlar gibi dalgalar ۠‫ادلنْ َيا‬ ُّ ُ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫ ُم‬ ُ َّ َّ ُ َ َ َ ٌّ َ ّٰ َ ْ َ َّ ًۜ ٔ ْ َ
‫ادله۪ شيـا ا ِن وعد اللِ حق ف تغرن‬ ِ ِ ‫ع ْن َو‬
َ
ُ ّ َ ُ َ َ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ ّٰ َّ ُ ‫اللِ الْ َغ ُر‬ ّٰ ْ ُ َّ َّ ُ َ َ َ
onları kuşattığı zaman, dini
tamamen Allah’a has kılarak ‫نل‬ ِ ‫ي‬‫و‬ ۚ
‫ة‬
ِ ‫اع‬ ‫الس‬ ‫م‬ ‫ِل‬
‫ع‬ ‫ه‬‫د‬ ‫ِن‬
‫ع‬ ‫الل‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ 33 ‫ور‬ ِ ‫وليغرنم ب‬
َْ َ َ َْْ
O’na yalvarırlar. Allah onları
ْ َ َ َ ٌ َْ َ
karaya çıkararak kurtardığı ‫ِب‬ ُ ‫س‬ ‫ث َو َي ْعل ُم مَا ِيف ال ْر َحا ِۜم َومَا ت ْد ۪ري نفس ماذا ت‬ ۚ ‫الغي‬
vakit içlerinden bir kısmı orta
34 ‫ي‬ ٌ ‫۪يم َخب‬ ٌ ‫الل َعل‬ َ ّٰ ‫وت ا َِّن‬ ُ ‫َغ ًداۜ َومَا تَ ْدري َن ْفٌس با َ ّي ا َ ْرض َت ُم‬
ۜ
yolu tutar. Zaten bizim âyet-
۪ ٍ ِ ِ ۪
ٌ ّ
lerimizi, ancak nankör hâinler
‫َمك َِّية‬ ٌ ّ َ ْ ْ ‫الس‬ َّ َ ُ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫ج َددة ِة ِ َمك َِّية‬ َّ ُ‫ورة‬
bilerek inkâr eder.
‫السج‬ ‫س‬
ً ٰ ً َ ٰ َ َ ُ ُ َ َ َ َ SÛRESİ
‫ايَة‬ َ ِ ‫َو‬
َ ِ ‫َو‬
33. Ey İnsanlar! Rabbinize 32 - SECDE
‫ه ثثون اية‬
karşı gelmekten sakının. Ne ‫ثثون‬ ‫ه‬
babanın evlâdı, ne evlâdın
babası için bir şey ödeyeme-
yeceği günden çekinin. Sakın
acaba demeyin, Allah’ın ver- 34. Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah’ın ka-
diği söz gerçektir. Sakın dün- tındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç
ya hayatı sizi aldatmasın ve kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nere-
şeytan, Allah’ın affına güven- de öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her
direrek sizi kandırmasın. şeyden haberdardır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


414 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َّ ُ َ ُ 414
ِ ‫ج َدة‬
3. «Onu Peygamber kendi-
21. CÜZ ‫سورة الس‬ SECDE SÛRESİ
si uydurdu» diyorlar öyle mi?
Bilakis o, senden önce kendi-
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ ‫الر‬ َّ ِ‫الل‬ ّٰ
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬ lerine hiçbir uyarıcı gelmemiş
bir kavmi uyarman için, doğru
َ َ َْ ّ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ۠ٓٓ
2 ‫۪ني‬ ۜ ‫ب العالم‬ ِ ‫اب ل ريب ف۪يهِ مِن ر‬ ِ ‫نيل الكِت‬ ۪ ‫ ت‬1 ‫الم‬
yolu bulsunlar diye Rabbin-
den gönderilen haktır.
ْ‫يهم‬ ُ ٰ ‫ك تلِ ُنْ ِذ َر قَ ْو ًما مَٓا اَت‬ َ ّ َ ْ ُّ َ ْ َ ُ ْ َ ُ ٰ َ ْ َ ُ ُ َ ْ َ
ِ ‫ام يقولون افتي ۚه بل هو الق مِن رب‬
4. Gökleri, yeri ve bunların

َ َ َّ ُ ّٰ َ َ َّ َ َ َ َ ْ
arasındakileri altı günde ya-
‫لل ال۪ي خل َق‬ ‫ ا‬3 ‫۪ير م ِْن قبْلِك ل َعل ُه ْم َي ْه َت ُدون‬ ٍ ‫مِن ن‬
‫ذ‬ ratan, sonra arşa nazar eden

ْ ‫ل ْرَض َومَا بَيْ َن ُه َما يف س َّتةِ اَيَّام ُث َّم‬ َْ َ


Allah’tır. O’ndan başka ne bir
‫اس َت ٰوى‬ ٍ ِ ۪ ‫ات وا‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ َّ veli ne de bir şefaatçınız var-

َ ََ َ َ َ ّ َ ْ ُ ْ ْ ُ َ َ ِْ َْ ََ
dır. Hala düşünüp öğüt almaz
‫۪يع اف‬ ٍۜ ‫ف‬ ‫ش‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ل‬ٍِ ‫و‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ن‬ ‫و‬‫د‬ ‫ع العر ۜش ما لم مِن‬ mısınız?

ُ‫ل ْرِض ُث َّم َي ْع ُرج‬ َ ْ َ َٓ َّ َ َ ْ َ ْ ُ ّ َ ُ َ ُ َّ َ َ َ 5. Allah, gökten yere kadar


‫ يدبِر المر مِن السماءِ ا ِل ا‬4 ‫تتذكرون‬ her işi düzenleyip yönetir. Allah’ta

َ ٰ َ َ ََْ ْ َ َ َ
‫ ذل ِك‬5 ‫ا ِلْهِ ۪يف يَ ْو ٍم كن مِق َد ُارهُٓ الف َس َن ٍة م َِّما ت ُع ُّدون‬
zaman mefhumu yoktur, size bin-
lerce sene gelir amma O’nun için

ْ َ ٓ َّ َ ُ ‫ادة ِ الْ َعز‬ َ َ َّ َ ْ َ ْ ُ َ


bir andır. Her şey O’nun yed-in-
‫ح َس َن‬ ‫ ال۪ي ا‬6 ۙ‫۪يم‬ ُ ‫الرح‬ َّ ‫يز‬
۪ ‫ب والشه‬ ِ ‫عل ِم الغي‬ dedir.

َ
‫ ث َّم َج َعل‬7 ۚ‫۪ني‬
ُ
‫ط‬ ْ ‫سان م‬
‫ِن‬ َ ْ ‫شٔ َخلَ َق ُه َو َب َدا َ َخلْ َق اْلِن‬ ْ َ َّ ُ 6. İşte, görülmeyeni de gö-
ٍ ِ ٍ ‫كل‬ rüleni de bilen, mutlak galip
َ َ َ َ ُ ّٰ َ َّ ُ َ ٓ َ ْ َ َ ُ ْ َُ َْ ve merhamet sahibi O’dur.
ِ‫ ثم سويه ونفخ ف۪يه‬8 ۚ‫ني‬ ٍ ‫نسله مِن سل ٍة مِن ما ٍء م ۪ه‬ 7. O ki, yarattığı her şeyi
ً َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َ َ َ
‫حه۪ وجعل لم السمع والبصار والفـِٔدةۜ ق۪ي‬ ِ ‫م ِْن ُرو‬
güzel yapmış ve ilk başta in-
sanı çamurdan yaratmıştır.
ْ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ ْ‫ َوقَالُٓوا َءا َِذا َضلَل‬9 ‫ون‬ َ ُُ َْ َ
‫ف خل ٍق‬ ۪ ‫ل‬ ‫ا‬‫ِن‬ ‫ا‬‫ء‬ ‫ض‬ ِ ‫ر‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫يف‬ ِ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ماتشكر‬ 8. Sonra onun zürriyetini,
nutfeden, hakir bir sudan tü-
ُ ّٰ ُْ َ َ َٓ ُ ْ
‫ قل َي َت َوفي ْم‬10 ‫۪يد بَل ه ْم بِلِقاءِ َر ّب ِ ِه ْم كف ُِرون‬ ٍ ۜ ‫جد‬
َ retmiştir.

َ ُ ُ ٰ ُ ُ َّ َّ ْ َ ْ ُ َ َ 9. Sonra onu şekillendir-


11 ‫ون‬ ۟ ‫ت ال۪ي ُوِك بِ ْم ث َّم ا ِل َر ّبِ ْم ت ْر َج ُع‬ ِ ‫ملك المو‬ miş, ona kendi ruhundan üf-
lemiştir. Ve sizin için kulaklar,
gözler, kalpler yaratmıştır. Ne
kadar az şükrediyorsunuz!
10. «Toprağın içinde kay-
32 - SECDE SÛRESİ bolduğumuz zaman, gerçek-
ten biz mi yeniden yaratılaca-
ğız?» derler. Doğrusu onlar
Bismillâhirrahmânirrahîm
Rablerinin huzûruna çıkmayı
1. Elif. Lâm. Mîm. inkâr etmektedirler.
2. Bu Kitab’ın, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş oldu- 11. De ki: Size vekil kılınan
ğunda asla şüphe yoktur. ölüm meleği canınızı alacak, son-
ra Rabbinize döndürüleceksiniz.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 415
ANA SAYFAYA DÖN

12. O günahkârların, Rab- 21. CÜZ


َ ُ ْ ْ َ
‫شون‬ ِ‫الاد۪ى والع‬ ُ ْ َ ‫ ا‬415
َ ْ ‫ل ْز ُء‬ SECDE SÛRESİ
leri huzurunda başlarını öne

ْ ُ َ َ ْ ْ َ َ
‫َول ْو ت ٰٓرى اِذِ ال ُمج ِر ُمون ناك ُِسوا ُر ۫ؤ ِس ِه ْم عِن َد َر ّب ِ ِه ۜ ْم َر َّب َنٓا‬
eğik halde, «Rabbimiz! Gör-
dük duyduk, şimdi bizi geri
َ َ َّ َ ‫ارج ْع َنا َن ْع َم ْل‬ ْ َ‫رنَا َو َسم ْع َنا ف‬ ْ َ ْ ‫اَب‬
‫ َول ْو‬12 ‫الًا ا ِنا ُموق ُِنون‬
gönder de, iyi işler yapalım,
artık kesin olarak inandık» di- ِ ‫ص‬ ِ ِ
yecekleri zamanı bir görsen!
ّ ُ ْ َ ْ َّ َ ْ ٰ َ َ ٰ ُ ْ َ َّ ُ َ ْ َ ٰ َ َ ْ
‫ن حق القول مِن۪ى‬ ِ ‫شِئنا لتينا ك نفٍس هديها ول‬
ْ َ َ َّ َ َ َّ َ َ ْ َ َ
13. Biz dilesek, elbette her-
‫ فذوقوا ب ِ َما‬13 ‫۪ني‬
ُ َُ َ ‫جع‬ َ ْ َ ‫ال َّنةِ َوانلَّاِس ا‬
ِ ‫لملـٔن جهنم مِن‬
kese hidayet verirdik. Fakat
«Cehennemi hem cinlerden
َ ‫اك ْم َو ُذوقُوا َع َذ‬ ُ َ َ َّ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ َٓ ْ ُ َ
hem insanlardan bir kısmıyla
‫اب‬ ‫نس۪يتم ل ِقاء يومِم هذاۚ ا ِنا نس۪ين‬
َ ‫ ا َِّنمَا يُ ْؤم ُِن باٰيَات َِنا َّال‬14 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ ُْ
dolduracağım» diye benden
kesin söz çıkmıştır. ‫۪ين‬ ِ ‫ل بِما كنتم تعمل‬ ِ ‫ال‬
14. Bu güne kavuşmayı
ٌ‫َس ْج َدة‬ ُ
‫حوا ِبَ ْم ِد َر ّب ِ ِه ْم َوه ْم‬ ُ ‫ا َِذا ُذ ّك ُِروا بهَا َخ ُّروا ُس َّج ًدا َو َس َّب‬
unutmanızın cezasını şimdi ِ
tadın bakalım! Doğrusu biz َ ُ َْ َ َ َ ْ ُُ ُُ ٰ َ ََ َ ُ ْ َ َْ َ
ْ
de sizi unuttuk; yaptıklarınız- ‫جعِ يدعون‬ ِ ‫ تتجايف جنوبهم ع ِن المضا‬15 ‫ليستك ِبون‬
َ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ َ ً َ
‫ ف ت ْعل ُم‬16 ‫َر َّب ُه ْم خ ْوفا َوط َمعًاۘ َوم َِّما َر َزق َناه ْم ُينفِقون‬
dan ötürü ebedî azabı tadın!

َ ُ ْ ُ َ ً َٓ َ ُ ْ َ َّ ُ ْ ْ ُ َ َ ْ ُ َٓ ٌ ْ َ
15. Bizim âyetlerimize an-
cak o kimseler inanırlar ki, 17‫اءبِمَاكانوا َيع َملون‬ ‫نيۚجز‬ ٍ ‫نفسمااخِفلهممِنقرة ِاع‬
bu ayetlerle kendilerine öğüt
َ َ َ ً َ َ َ َ ْ َ َ ََ
verildiğinde, büyüklük tasla- ‫ امَّا‬18 ‫اف َم ْن كان ُمؤمِنًا ك َم ْن كان فاسِق ۜا لي َ ْس َت ُو۫ن‬
ۘ‫ات ال َما ٰوى‬
ْ ْ ُ َّ َ ْ ُ َ َ
ِ َ ‫ال‬
َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬ َ ‫َّال‬
madan secdeye kapanırlar
ve Rablerini Hamd ile tesbih ‫ات فلهم جن‬ ِ ‫الص‬ ِ
ُ‫يهم‬ ُ ‫۪ين فَ َس ُقوا َف َما ْ ٰو‬ َ ‫ َواَمَّا َّال‬19 ‫ون‬ َ َُْ َ ُ َ َ ً ُُ
ederler.
16. Korkuyla ve umutla ‫نزل بِما كانوا يعمل‬
َ َ ‫۪يدوا ف‬ ُ ‫ادوا ا َ ْن َيْ ُر ُجوا مِنْ َٓها اُع‬ ُٓ َ َ ٓ َ َّ ُ ُ َّ
‫۪يها َوق۪يل‬ ‫انلا ۜر كلما ار‬
Rablerine yalvarmak üzere,
vücutları yataklardan uzak
َ ّ َ ُ ُْ َّ َ ‫ل َ ُه ْم ُذوقُوا َع َذ‬
kalır ve kendilerine verdiği-
miz rızıktan Allah yolunda
20 ‫اب انلَّارِ ال۪ي كن ُت ْم بِه۪ تذِبُون‬
harcarlar.
17. Yaptıklarına karşılık
olarak, onlar için nice sevin- 19. İman edip de, iyi işler yapanlara gelince, onlar için
dirici ve göz aydınlatıcı ni- yaptıklarına karşılık olarak varıp kalacakları cennet konak-
metler saklandığını hiç kimse ları vardır.
bilemez. 20. Yoldan çıkanlara gelince, onların varacakları yer
18. Öyle ya, mümin olan, ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde geri çevrilirler ve
yoldan çıkmış kimse gibi mi- kendilerine: Yalandır deyip durduğunuz cehennem azabını
dir? Bunlar elbette bir ola- tadın! Denir.
mazlar.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


416 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

21. CÜZ ْ ‫الس‬


ِ ‫ج َدة‬ َّ ُ‫ورة‬
َ ‫ ُس‬416 SECDE SÛRESİ 24. Sabrettikleri ve âyet-
lerimize kesinlikle inandıkları
ْ‫كَب لَ َع َّل ُهم‬ ْ َْ َ َْ َ ُ َْْٰ َ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ُ َ َ zaman, onların içinden, buy-
ِ ‫اب ال‬ ِ ‫اب الدن دون العذ‬ ِ ‫ونلذ۪يقنهم مِن العذ‬ ruğumuzla doğru yola ileten
َْ َ ْ َ ُ ٰ ّ ُ َْ َ َ َ ُ َْ
‫ات َر ّبِه۪ ث َّم اع َرض عن َهۜا‬ ِ َ‫ َوم ْن اظل ُم م َِّم ْن ذك َِر بِاي‬21 ‫جعون‬
rehberler tayin etmiştik.
ِ ‫ير‬ 25. Muhakkak ki Rabbin,
َ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ ٰ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ ْ َ َّ ihtilâf etmekte oldukları şey-
‫اب ف‬ ‫ ولقد اتينا موس الكِت‬22 ‫ون‬ ۟ ‫ا ِنا مِن المج ِرم۪ني منتقِم‬ ler hakkında kıyamet günü
َ َٓ ْ ٓ َ ً ُ ُ َ ْ َ َ َ َٓ ْ َ ْ ُ َ
23 ۚ ‫سائ۪ل‬ ِ ‫ت ْن ۪يف مِري ٍة مِن ل ِقائِه۪ وجعلناه هدى لِ ن۪ى ا‬
onların aralarında hükmede-
cektir.
َ‫بوا َوَكنُوا باٰيَات ِنا‬ ُ َ ُ ْ َ ً َّ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ
َ ‫ون با َ ْمرنَا ل َ َّما َص‬
ۜ ِ ِ ‫وجعلنا مِنهم ائ ِمة يهد‬
26. Kendilerinden önce ya-
ِ şamış, halen yurtlarında ge-
ُ َ َ ْ ُ ْ ُ َ َّ َ
‫۪يما كنوا‬ ‫ ا ِن َر َّبك ه َو َيف ِصل بَيْ َن ُه ْم يَ ْو َم القِيٰ َمةِ ف‬24 ‫يُوق ُِنون‬
zip dolaştıkları nice nesilleri
helâk edişimiz onları doğru
َ ْ ََْ َ َ َ َ َ ُ َْ
‫ ا َول ْم َي ْه ِد ل ُه ْم ك ْم اهلك َنا م ِْن قبْل ِ ِه ْم‬25 ‫ف۪يهِ ي َتلِفون‬
yola sevk etmedi mi? Bunlar-
da elbette ibretler vardır. Hâlâ
َ ََ َٰ َ َ ٰ َّ َ ُ ُ ‫م َِن الْ ُق‬
ٍۜ ‫ون َي ْمشون ۪يف َمسَاكِن ِ ِه ۜ ْم ا ِن ۪يف ذل ِك لي‬
kulak vermezler mi?
‫ات اف‬ ِ ‫ر‬
ُ ْ ‫ال ْرِض‬ َ ْ َ َ ٓ َ ْ ُ ُ َ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ َ
27. Kupkuru ve çorak yer-
َ
ُ‫الرز‬ ‫ اولم يروا انا نسوق الماء ا ِل‬26 ‫ي َ ْس َم ُعون‬ lere suyu ulaştırdığımızı,
onunla gerek hayvanlarının
َ ََ َُْ ُ ‫ك ُل مِنْ ُه اَنْ َع‬ ُ َْ ً ْ َ ْ َ
‫ام ُه ْم َوانف ُس ُه ۜ ْم اف‬ ‫ف ُنخ ِر ُج بِه۪ زرع تا‬
gerekse kendilerinin yiyegel-
dikleri ekini çıkarmakta oldu-
َ ‫ون َم ٰىت ٰه َذا الْ َفتْ ُح ا ِْن ُكنْ ُت ْم َصادِق‬ َ ُ ََُ َ ُ ُْ
‫ ويقول‬27 ‫رون‬
28 ‫۪ني‬ ِ ‫يب‬
ğumuzu da görmediler mi?
Hâlâ da göremeyecekler mi?
ُ َ ُ َ َ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ
‫۪يمان ُه ْم َوله ْم‬ ‫۪ين كف ُٓروا ا‬ ‫قل يوم الفتحِ ل ينفع ال‬ 28. Eğer doğru söylüyor-

َ َُ ُْ
sanız, bu fetih günü hani ne
َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ْ َ َ
30 ‫ فاع ِرض عنهم وانت ِظر ا ِنهم منت ِظرون‬29 ‫ينظرون‬ zaman? Derler.

َ‫َوِه‬ ٌ َّ َ َ ٌ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
29. De ki: Fetih gününde
‫هنِية‬َ ‫بح َزاب مدن َِّية َمو ِد‬
ِ
‫ا‬‫ز‬
ِ ‫سورة‬
‫ال‬ َ ‫لح‬
ُ ‫ا‬ inkârcılara çarpık inançları

ً َٰ ً ٰ َ ٌ ََ
‫ثث َ َو ََسبْ ْ ُع ُون َايَة‬ ٌ ََ
33 - AHZAB SÛRESİ fayda vermeyecek ve kendi-
‫اية‬ ‫وسبعون‬ ‫ثث‬ lerine mühlet de tanınmaya-
caktır!
30. Artık sen onları bırak
ve bekle. Zaten onlar da bek-
21. En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakın lemektedirler.
azaptan tattıracağız; olur ki dönerler.
22. Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatıldıktan sonra on-
lardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir! Muhakkak ki
biz, günahkârlara, ettiklerinin karşılığı olan cezayı veririz.
23. And olsun biz Mûsâ’ya kitap verdik, “sen ona kavu-
şacağından şüphe etme” dedik ve onu İsrail Oğullarına hi-
dayet rehberi kıldık.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 417


ANA SAYFAYA DÖN

21. CÜZ َ ُ ْ ْ َ
‫شون‬ ِ‫الاد۪ى والع‬ ُ ْ َ ‫ ا‬417
َ ْ ‫ل ْز ُء‬ AHZAB SÛRESİ

َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ
33 - AHZAB SÛRESİ ‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
َّ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ّٰ َّ ُّ َّ َ ُّ َ َٓ
Bismillâhirrahmânirrahîm
‫ح ِْز ٌب‬
4 ‫۪ني ا ِن‬ ۜ ‫ين َوال ُم َنافِق‬ ‫الل َول ت ِطعِ الكاف ِ۪ر‬ ‫يا ايها انلِب ات ِق‬
َۜ ِ ‫ك م ِْن َر ّب‬ َ ْ َ ٰٓ ُ َ ْ َّ َ ۙ ً َ ً َ َ َ َ ّٰ
1.Ey Peygamber! Allah’a ‫ك‬ ‫ واتبِع ما يوح ا ِل‬1 ‫الل كان عل۪يما حك۪يما‬
ٰ َ َ ّٰ َ َ ْ َّ َ َ َ ۙ ً َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ّٰ َّ
karşı takva sahibi ol, kâfirlere
ve münafıklara boyun eğme. ‫اللِ وكف‬ ۜ ‫ وتوك ع‬2 ‫ا ِن الل كان بِما تعملون خ ۪بيا‬
َْْ َ ْ ُ ّٰ ‫ مَا َج َع َل‬3 ‫۪ي‬ ً َ ّٰ
۪ۚ‫ني ۪يف َج ْوفِه‬ ُ ‫الل ل َِر‬
Elbette Allah her şeyi bilmek-
te ve yerli yerince yapmakta-
ِ ‫ب‬‫ل‬ ‫ق‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ل‬
ٍ ‫ج‬ ‫بِاللِ وك‬
ُ َ َّ ُ َّ ُ ْ َ ُ َ ُ ٔ ٓ ّٰ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ َ َ َ
dır.
ْ‫ِم‬
2.Rabbinden sana vah- ۚ ‫وما جعل ازواجم ال۪ تظاهِرون مِنهن امهات‬
ُ ُ َ ُ ٰ ُ َ ٓ َ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َ َ َ َ
‫اءك ۜ ْم ذل ِ ْم ق ْول ْم‬
yedilene uy. Şüphesiz Allah,
bütün yaptıklarınızdan haber- ‫عياءكم ابن‬ ِ ‫وما جعل اد‬
dardır.
4 ‫الس ۪بيل‬
َ َّ ُ
‫ال َّق َوه َو َي ْه ِدي‬ َ ْ ‫ول‬ ُ ُ َ ُ ّٰ َ ْ ُ
‫بِاف َواهِ ۜم والل يق‬
َْ
ٰ ُ ُْ
3. Allah’a güven. Vekil ola-
ُ ٓ ٰ ٓ َ ْ َ َ ْ َ ّٰ ْ ُ ْ َ ُ
rak Allah yeter.
‫اد ُعوه ْم ِلبَٓائ ِ ِه ْم ه َو اق َسط عِن َد اللِۚ فا ِن ل ْم تعلمُوا ابَا َءه ْم‬
ٌ ‫ ْم ُج َن‬ ُ َْ َ َ ََْ ْ ُ ُ ُ َْ َ
‫۪ين َو َم َوال۪ي ۜم وليس علي‬ ّ ‫ ْم يف‬
4. Allah, bir adamın için-
de iki kalp yaratmadığı gibi, ‫اح‬ ِ ‫ادل‬ ِ ‫فا ِخوان‬
ُ‫الل‬ ّٰ َ َ َ ْ ُ ُ ُ ُ ْ َ َّ َ َ َ ْ ٰ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َٓ
«zıhâr» yaptığınız eşlerinizi
de analarınız yerinde tutmadı ‫ن ماتعمدت قلوب ۜم وكن‬ ِ ‫ف۪يما اخطاتم بِه۪ۙ ول‬
ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ ٰ ْ َ ُّ َّ َ ً ‫َغ ُف‬
‫س ِه ْم‬ ِ ‫ انلِب اول بِالمؤ ِمن۪ني مِن ان‬5 ‫ورا َرح۪يمًا‬
ve evlâtlıklarınızı da öz oğul-
larınız olarak tanımadı. Bun- ‫ف‬
ٰ َ َْ ُ ُ ُ ُ َََْ
‫ام َب ْعض ُه ْم ا ْول ب ِ َب ْعٍض‬
ُ ِ َ‫اج ُٓه ا َّم َه ُات ُه ۜ ْم َوا ۬ولوا ال ْرح‬
lar sizin ağızlarınıza gelive-
ren sözlerden ibarettir. Allah ‫وازو‬
ise gerçeği söyler ve doğru
ُٓ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ‫۪ني َوال ْ ُم‬ َ ‫اللِ م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ّٰ َ
yola O eriştirir. ‫ج ۪رين ا ِل ان تفعلوا‬ ِ ‫ا‬ ‫ه‬ ‫اب‬
ِ ‫۪يف كِت‬
5. Onları babalarına nisbet ً ُ ْ َ َ ْ َ ٰ َ َ ۜ ً ُ ْ َ ْ ُ َٓ ْ َ ٰ ٓ
ederek çağırın. Allah yanın- 6 ‫اب مسطورا‬ ِ ‫ا ِل او ِلائ ِم معروفا كان ذل ِك ِيف الكِت‬
da en doğrusu budur. Eğer
babalarının kim olduğunu bil-
miyorsanız, bu takdirde onla-
6. Peygamber, müminlere kendi canlarından daha üs-
rı din kardeşleriniz ve görüp
tündür. Eşleri, onların analarıdır. Akraba olanlar, Allah’ın
gözettiğiniz kimseler olarak
kitabına göre, birbirlerine ensar ve muhacirlerden daha ya-
kabul edin. Yanılarak yaptık-
kındırlar; ancak, evliyanız için uygun bir vasiyet yapmanız
larınızda size vebal yok; fakat
müstesnadır. Bunlar kitapta yazılı bulunmaktadır.
kalplerinizin bile bile yöneldi-
ğinde günah vardır. Allah çok
bağışlayandır, çok merha-
metlidir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


418 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ
‫اب‬ َ ْ ْ َُ ُ
21. CÜZ
ِ ‫سورة الحز‬ 418 AHZAB SÛRESİ 10. Onlar hem yukarınız-
dan hem aşağı tarafınızdan
َ ‫وح َواِب ْ ٰره‬ ُ
ٍ ‫ك َوم ِْن ن‬ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ ّ َّ َ َ ْ َ َ ْ ِ َ üzerinize yürüdükleri zaman;
‫۪يم‬ ‫واذ اخذنا مِن انلب ِ ۪ين م۪يثاقهم ومِن‬ gözler yılmış, yürekler ağızla-
ً َ ً َ ْ َْ َ َ ٰ
7ۙ ‫َو ُموس َوع۪يَس اب ْ ِن َم ْر َي َمۖ َواخذنا مِن ُه ْم م۪يثاقا غل۪يظا‬
ra gelmiş ve siz Allah hakkın-
da türlü türlü şeyler düşünü-
ً ‫ين َع َذ‬
‫ابا‬ َ ‫ص ْدقِه ْم َوا َ َع َّد ل ِلْ َكف ِر‬
ِ ‫ن‬ْ ‫۪ني َع‬ َّ ‫ل َِي ْس َـ َٔل‬
َ ‫الصادِق‬ yordunuz;
۪ ۚ ِ 11. İşte orada iman sahip-
ْ ْ ُ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ ُ ُ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ
‫ يا ايها ال۪ين امنوا اذكروا ن ِعمة اللِ عليم ا ِذ‬8 ۟‫ال۪يمًا‬
leri imtihandan geçirilmiş ve
şiddetli bir sarsıntıya uğratıl-
َ َ َ ً َ َ ْ ََ ٌ ُ ْ َ َٓ
‫اءت ْم ُج ُنود فا ْر َسل َنا عليْ ِه ْم ۪ريًا َو ُج ُنودا ل ْم ت َر ْوه ۜا‬
mışlardı.
‫ج‬
12. Ve o zaman, münafıklar
ُ َ ُ ُ ْ َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ
‫ ا ِذ جَٓاؤ۫ك ْم م ِْن ف ْوق ِ ْم‬9 ۚ‫۪يا‬ ً ‫ون بَص‬ ‫وكن الل بِما تعمل‬ ile kalplerinde hastalık bulu-

ََ ُ َ َْْ
nanlar: Meğer Allah ve Resû-

‫وب‬ ُ ُ‫ت الْ ُقل‬ ِ ‫ار َو َبلغ‬ ‫ت البص‬


َ َ ْ ُ ْ َََْ
ِ ‫َوم ِْن اسفل مِن ْم َواِذ زاغ‬
lü bize sadece kuru vaatlerde

َ ُ ُّ ّٰ َ ُّ ُ َ َ َ َ َ ْ
bulunmuşlar! Diyorlardı.
َ ْ ْ َ ُْ َ َُ
‫ل ال ُمؤم ُِنون‬ ِ ‫ت‬ ‫اب‬ ‫ِك‬ ‫ل‬‫ا‬ ‫ن‬ ‫ه‬ 10 ‫ا‬ ‫جر وتظنون بِاللِ الظنون‬ ِ ‫النا‬ 13. Onlardan bir grup da

َ ‫ون َو َّال‬ َ ُ َ ُْ ُ ُ َ ْ َ ً ‫َو ُزلْزلُوا زل ْ َز ًال َشد‬


demişti ki: Ey Medineliler! Ar-
‫۪ين‬ ‫ واِذ يقول المناف ِق‬11 ‫۪يدا‬ ِ ِ
tık sizin için durmanın sırası

ْ َ‫ َواِذْقَال‬12‫ورا‬ ً ‫الل َو َر ُسو ُ ُل ٓا َِّل ُغ ُر‬


ُ ّٰ ‫يف قُلُوبه ْم َم َرٌض مَا َو َع َدنَا‬
değil, haydi dönün! İçlerinden
‫ت‬ ِِ ۪ bir kısmı ise: Gerçekten evle-

ُ ْ ُ َ َ َ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ َٓ ْ ُ ْ ٌ َ َٓ
rimiz emniyette değil, diyerek
‫ج ُعواۚ َوي َ ْس َتاذِن‬ ْ َ‫ ْم ف‬
‫ار‬ ‫ثب ل مقام ل‬
ِ ِ ‫طائ ِفة مِنهم يا اهل ي‬
peygamberden izin istiyordu;

َ ُ ُ َّ َ ُ ُ َ َّ َّ ُ ُ ْ ٌ َ
oysa evleri tehlikede değildi,
ْ َ ِ ‫وت َنا َع ْو َرةٌ َومَا‬
‫ه ب ِ َع ْو َر ٍةۜ ا ِن‬ ‫ف ۪ريق مِنهم انلِب يقولون ا ِن بي‬ sadece kaçmayı arzuluyor-

ُ ُ َّ ُ َ َ ْ َ ْ ْ ْ َ َ ْ َ ُ ْ َ َ ً َ َّ َ ُ ُ
lardı.
‫خلت علي ِهم مِن اقطارِها ثم سئ ِلوا‬ ِ ‫ ولو د‬13 ‫ي ۪ريدون ا ِل ف ِرارا‬ 14. Eğer Medine’nin her

َ َ ُ َ ْ َ َ َ ً َ َّ َٓ ُ َّ َ َ َ َ َ ْ َ ٰ َ َ َ ْ ْ
yanından üzerlerine saldı-
ُ
‫ ولقد كانوا عهدوا‬14 ‫الفِتنة لتوها وما تلبثوا بِها ا ِل يس۪يا‬ rılsaydı da, o zaman savaş-
ً ُ ْ َ ّٰ ُ ْ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ُّ َ ُ َ ُ ْ َ ْ َ ّٰ maları istenseydi, şüphesiz
15 ‫ار وكن عهد اللِ مسؤ۫ل‬ ۜ ‫الل مِن قبل ليولون الدب‬ hemen savaşa katılırlar ve
evlerinde pek kalmazlardı.
15. And olsun ki daha önce
7. Hani biz peygamberlerden söz almıştık; senden, onlar, sırt çevirip kaçmaya-
Nuh’tan, İbrahim’den Mûsâ’dan ve Meryem oğlu İsa’dan caklarına dair Allah’a söz ver-
da. Biz onlardan pek sağlam bir söz aldık. mişlerdi. Allah’a verilen söz
mesuliyeti gerektirir!
8. Allah bu sözü, doğrulara sadakatlerinden sormak için
aldı. Kâfirler için de çok acı bir azap hazırladı.
9. Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın;
hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr
ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptı-
ğınızı çok iyi görmekteydi.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 419


ANA SAYFAYA DÖN

16. De ki: Eğer ölümden 21. CÜZ َ ُ ْ ْ َ


‫شون‬ ِ‫الاد۪ى والع‬ ُ ْ َ ‫ ا‬419
َ ْ ‫ل ْز ُء‬ AHZAB SÛRESİ

veya öldürülmekten kaçıyor-


sanız, kaçmanın size asla ً َ ْ َْ َ ْ َْ َ ْ ُْ ََ ْ ُ َ ْ ُ ُ َ َْ َ ْ َ ُْ
faydası olmaz! O takdirde de, ‫ت اوِ القت ِل واِذا‬
ِ ‫قل لن ينفعم الفِرار ا ِن فررتم مِن المو‬
yaşatılacağınız süre çok de-
ّٰ َ ْ ُ ُ ْ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ً َ َّ َ ُ َّ َ ُ َ
ğildir. ِ‫ قل من ذا ال۪ي يع ِصمم مِن الل‬16 ‫لتمتعون ا ِل ق۪ي‬
َ َ َ َ َ ً َ ْ َ ْ ُ َ َ َ ْ َ ً ُٓ ْ ُ َ َ َ ْ
‫ي ُدون ل ُه ْم‬ ِ ‫ا ِن اراد بِم سوءا او اراد بِم رحةۜ ول‬
17. De ki: Allah size bir
kötülük dilerse, O’na karşı sizi
kim korur; ya da size rahmet
‫ني‬ َ ‫الل ال ْ ُم َع ّوق‬ ً ‫اللِ َو ِ ًّلا َو َل نَص‬
ُ ّٰ ‫ قَ ْد َي ْعلَ ُم‬17 ‫۪يا‬ ّٰ
‫ون‬
ُ ْ
dilerse? Onlar, kendilerine ِ۪ ِ ‫مِن د‬
َّ ْ ْ َ ُ ْ َ َ َُ ْ َ َٓ ْ َ ْ ُ ْ
‫۪ني ِلِخ َوان ِ ِه ْم هل َّم ا ِلْ َناۚ َول يَاتون الَاَس ا ِل‬
Allah’tan başka ne bir veli
bulurlar ne de bir yardımcı. ‫مِنم والقائِل‬
َ ُ ْ َ ُ َ ْ َ َٓ َ َ ْ ُ ْ َ َ ً َّ َ ۙ ً َ
‫ال ْوف َرا ْي َت ُه ْم َينظ ُرون‬ ‫ ا ِشحة علي ۚم فا ِذا جاء‬18 ‫ق۪ي‬
18. Allah, içinizden savaş-
tan alıkoyanları ve yandaşla-
rına: «Bize katılın» diyenleri َ َ ْ َْ َ َْ َ ٰ ْ ُ َّ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ُ ُ َ َ ْ َ
gerçekten biliyor. Zaten bun- ‫ت فا ِذا‬ ِۚ ‫ا ِلك تدور اعينهم كل۪ي يغش عليهِ مِن المو‬
ların pek azı savaşa gelir. َ ٰ ٓ ۬ ُ ْ َ ْ َ َ ً َّ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ
‫ي اولئ ِك‬ ِ ۜ ‫حدا ٍد ا ِشحة ع ال‬ ِ ‫سن ٍة‬ِ ‫ذهب الوف سلقوكم بِال‬
ّٰ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ ْ َ
19. Size karşı çok haset
beslerler. Hele korku gelip
19 ‫۪يا‬ ً ‫اللِ يَس‬ ‫لم يؤمِنوا فاحبط الل اعماله ۜم وكن ذل ِك ع‬
çattı mı, üzerine ölüm bay-
َ ُّ ُ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ
‫اب يَ َودوا ل ْو‬ ‫ت الحز‬ ِ ‫يسبون الحزاب لم يذهبواۚ واِن يا‬
gınlığı çökmüş gibi gözleri
dönerek sana baktıklarını
ُ َ َ ُ َْ َ َ ُ َْ
َ ‫ل ْع‬ َ ُ َ ْ ُ َّ َ
‫اب ي َ ْس َـٔلون ع ْن انبَٓائ ِ ۜ ْم َول ْو كنوا‬ ‫ر‬ ‫ا‬ ‫يف‬
ِ ‫انهم باد‬
‫ون‬
görürsün. Korku gidince ise,
mala düşkünlük göstererek ِ
sizi sivri dilleri ile incitirler. ّٰ ُ َ ْ ُ َ َ َ ْ ََ ً َ َّ ُٓ َ َ َ ْ ُ
Onlar iman etmiş değillerdir; ‫الل‬
ِ ِ ‫ل‬ ‫و‬ ‫س‬ ‫ر‬ ‫يف‬
۪ ‫م‬  ‫ل‬ ‫ن‬ ‫ك‬ ‫د‬ ‫ق‬ ‫ل‬ 20۟ ‫۪ي‬ ‫ف۪يم ما قاتلوا ا ِل ق‬
bunun için Allah onların yap-
َ‫الل‬ ّٰ َ َ َ َ َ ٰ ْ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ َ َ ْ َ ٌ َ َ َ ٌ َ ْ ُ
tıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, ‫خر وذكر‬ ِ ‫اسوة حسنة ل ِمن كن يرجوا الل والوم ال‬
Allah için, kolaydır.
ُ‫الل‬ ّٰ َ َ َ َ َ َ ٰ ُ َ ۙ َ َ ْ َ ْ َ ُ ْ ُ ْ َ َ َّ َ َ ً َ
20. Bunlar, düşman birlik- ‫ ولما را المؤمِنون الحزاب قالوا هذا ما وعدنا‬21 ‫كث۪يۜا‬
ً ْ َ َ ً َ ٓ َّ ْ ُ َ َ َ َ ُ ُ ُ َ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ ُ ُ َ َ
22 ‫ورسول وصدق الل ورسول ۘوما زادهم ا ِل ا۪يمانا وتسل۪يم ۜا‬
lerinin bozulup gitmedikleri
evhamı içindedirler. Mütte-
fikler ordusu yine gelecek
olsa, isterler ki, çölde göçebe
Araplar içinde bulunsunlar 21. And olsun ki, Resulullah da, sizin için, Allah’ın terti-
da, sizin haberlerinizi sorsun- bine göre, ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok
lar. Zaten içinizde bulunsalar- zikredenler için mükemmel bir örnektir.
dı dahi pek savaşacak değil-
22. Müminler ise, düşman birliklerini gördüklerinde: İşte
lerdi.
Allah ve Resûlü’nün bize vaat ettiği! Allah ve Resûlü doğru
söylemiştir, dediler. Bu ancak onların imanlarını ve Allah’a
bağlılıklarını arttırdı.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


420 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

‫اب‬ َ ْ َْ َُ ُ
21. CÜZ
ِ ‫ سورة الحز‬420 AHZAB SÛRESİ 25. Allah, o inkâr edenleri
hiçbir şey elde edemeden
ْ‫الل َع َليْهِ فَ ِمنْ ُهم‬ َ ّٰ ‫۪ني رجَ ٌال َص َدقُوا َما َع َه ُدوا‬ َ ‫الم ْؤ ِمن‬ ُ ْ ‫م َِن‬ öfkeleri ile geri çevirdi. Allah
ۚ ِ savaşta müminlere yetti. Allah
ً َ ُ ْ ْ َْ ٰ َ
23 ۙ ‫َم ْن قض ن َب ُه َومِن ُه ْم َم ْن يَن َت ِظ ُرۘ َومَا بَ َّدلوا تبْد۪ي‬
güçlüdür, mutlak galiptir.
26. Allah, Ehl-i kitaptan,
ْ َ ْ ّ ُ ّٰ ‫جز َي‬
‫۪ني ا ِن‬ ‫۪ني ب ِ ِص ْدق ِ ِه ْم َو ُي َع ِذ َب ال ُم َنافِق‬ َ ‫الصادِق‬ َّ ‫الل‬ ْ َ
ِ ‫ِل‬
küfür ehline yardım edenleri
kalelerinden indirdi ve kalp-
ُ ّٰ ‫ َو َر َّد‬24ۚ‫ورا َرح۪يمًا‬ ً ‫ان َغ ُف‬ َ َ َ ّٰ َّ ْ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َٓ lerine korku düşürdü; bir kıs-
‫الل‬ ‫شاء او يتوب علي ِهۜم ا ِن الل ك‬ mını öldürüyor, bir kısmını da
َ ‫الل ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ ُ ّٰ ‫يۜا َو َكَف‬ ً ْ ‫ك َف ُروا ب َغيْ ِظه ْم ل َ ْم َي َنالُوا َخ‬ َ َ َّ esir alıyordunuz.
‫۪ني‬ ِ ِ ‫ال۪ين‬
ُ َ َ َ َّ َ َ ْ َ َ َ َ َ َۜ َ ْ
27. Allah, onların yerlerine,

‫۪ين ظاه ُروه ْم‬ ‫ وانزل ال‬25 ۚ‫يزا‬ ً ‫الل قَويًّا َعز‬ ُ ّٰ ‫كن‬ ‫القِتال و‬ yurtlarına, mallarına ve ayak
۪ ِ
ُّ ‫م ِْن ا َ ْهل الْك َِتاب م ِْن َص َياص۪يه ْم َوقَ َذَف يف قُلُوبه ُم‬
basmadığınız topraklara sizi

‫ب‬ َ ‫الر ْع‬ mirasçı yaptı. Allah’ın her


ِِ ۪ ِ ِ ِ şeye gücü yeter.
َ َ ُ َ َ ً َ َ ُ ََ َ َُْ ً َ ْ ُ
‫ َوا ْو َرث ْم ا ْرض ُه ْم‬26 ۚ‫سون ف ۪ريقا‬ ِ ‫ف ۪ريقا تقتلون وتا‬ 28. Ey Peygamber! Eşle-

ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ َ َ ْ َ ً ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ َ
rine şöyle söyle: Eğer dünya
‫ودِيارهم واموالهم وارضا لم تطؤ۫ه ۜا وكن الل ع ك ِل‬ dirliğini ve süsünü istiyorsa-

َ ْ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ُّ َّ َ ُّ َ َٓ ً َ َْ
nız, gelin size boşanma be-
‫جك ا ِن كنت ت ِردن‬ ِ ‫ يا ايها انلِب قل ِلزوا‬27 ۟‫شٔ قد۪يرا‬ ٍ
dellerinizi vereyim de, sizi gü-

ُ ْ ّ َ ُ َ َّ ُ ْ ّ َ ُ َ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ ُّ َ ٰ َ ْ
zellikle salıvereyim.
َّ‫ن‬ ‫سح‬ ِ ‫اليوة ادلنيا و ۪زينتها فتعالني امتِعن وا‬ 29. Eğer Allah’ı, peygam-

َ‫ادلار‬ َّ ‫ول َو‬ ُ َ ‫الل َو َر ُس‬ َ ّٰ ‫ت تُر ْد َن‬ َّ ُ ْ‫ َوا ِ ْن ُكن‬28 ‫۪ي‬ ً َ ً َ َ berini ve ahiret yurdunu dili-
ِ ‫ساحا ج‬ yorsanız, bilin ki, Allah, içiniz-

ً َ ً ْ َ َّ ُ ْ َ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ّٰ َّ َ َ َ ٰ ْ den güzel davranan hanımlar


29 ‫ات مِنن اجرا عظ۪يما‬ ِ ‫سن‬ ِ ‫خرة فا ِن الل اعد ل ِلمح‬ ِ ‫ال‬ için büyük bir mükâfat hazır-

ْ َ َ َ َ َّ ُ ْ ْ َ ْ َ ّ َّ َ َٓ َ
‫حش ٍة ُم َب ّي ِ َن ٍة يُضاعف‬
lamıştır.
ِ ‫ت مِنن بِفا‬ ِ ‫ب من يا‬ ِ ِ ‫يا ن ِساء انل‬ 30. Ey peygamber hanım-
ً ‫اللِ يَس‬ ّٰ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ َ ْ ُ ‫لَهَا الْ َع َذ‬ ları! Sizden kim açık bir hayâ-
30 ‫۪يا‬ ‫ني وكن ذل ِك ع‬ ِۜ ‫ضعف‬ ِ ‫اب‬ sızlık yaparsa, onun azabı iki
katına çıkarılır. Bu, Allah için
kolaydır.
23. Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice
erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda
canını vermiştir; kimi de beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde
sözlerini değiştirmemişlerdir.
24. Çünkü Allah sadâkat gösterenleri sadâkatları sebe-
biyle mükâfatlandıracak, münafıklara dilerse azap edecek
yahut tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışla-
yandır, esirgeyendir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 421


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 421
31. Sizden kim, Allah’a ve 22. CÜZ ‫شون‬ ۪ ‫الزء اثل‬
ِ‫ان والع‬ AHZAB SÛRESİ

resûlüne itaat eder ve sâlih


amel işlerse yararlı iş yapar-
ُ ْ َ‫ا‬
ُْ
‫الًا نؤت َِٓها‬ ِ ‫ص‬ َ ‫ول َو َت ْع َم ْل‬ ّٰ ُ ْ ْ ُ ْ َ ْ َ َ
۪ ِ ‫ت مِن َّن ِللِ َو َر ُس‬ ‫ومن يقن‬
sa ona mükâfatını iki kat ve- ‫ل ْز ُء‬

َ َٓ‫ يَا ن ِس‬31 ‫ج َرهَا َم َّر َتْنيۙ َوا َ ْع َت ْدنَا لَهَا ر ْزقًا َكريمًا‬ ْ َ‫ا‬
22
ririz. Ve ona bol rızık hazırla-
‫ب‬ ّ َّ‫اء انل‬ ِ
mışızdır. ِِ ۪ ِ
َْ َ ْ َ َ َ َّ ُ ْ َ َّ ِ َٓ ّ َ َ َ َّ ُ ْ َ
32. Ey Peygamber hanım- ‫ت ف تض ْع َن بِالق ْو ِل‬ ‫ت كا َح ٍد مِن النِساء ا ِِن اتقي‬ ‫لس‬
ları! Siz, kadınlardan herhan-
ً ْ ً َ ُْ ٌ َْ َّ ْ َ
gi biri gibi değilsiniz. Eğer 32 ۚ‫ف َيط َم َع ال۪ي ۪يف قلبِه۪ َم َرض َوقل َن ق ْول َمع ُروفا‬
takvâ sahibi iseniz, çekici ٰ ُ ْ َّ َ ْ َ ُّ َ َ َ ْ َّ َ َ َ َ َّ ُ ُ ُ َ ْ َ َ
bir eda ile konuşmayın; son- ‫وقرن ۪يف بيوت ِن ول تبجن تبج الاهِلِيةِ ال۫ول‬
َ َ ّٰ ‫كوةَ َوا َ ِط ْع َن‬ ٰ َّ َ ٰ َ َ ٰ َّ َ ْ َ َ
ُۜ ‫الل َو َر ُس‬
ra kalbinde hastalık bulunan
kimse ümide kapılır. Güzel ‫ول‬ ‫واق ِمن الصلوة وات۪ني الز‬
ْ َ َْ ْ ّ ‫ ُم‬ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ ّٰ ُ ُ َ َّ
ِ ْ‫الرجَس ال الَي‬
söz söyleyin.
33. Evlerinizde vakarınızla ‫ت‬ ِ ‫ا ِنما ي ۪ريد الل ِلذهِب عن‬
oturun, eski cahiliye âdetinde َّ‫ِن‬ ُ ُُ ُْٰ َ َ ْ ُ ْ َ ً ْ َ ْ ََُّ َُ
olduğu gibi açılıp saçılmayın. ‫ واذكرن ما يتل ۪يف بيوت‬33 ۚ‫ويط ِهركم تط ۪هيا‬
ً ‫ان لَط۪يفًا َخب‬ َ َ َ ّٰ َّ َ ْ ْ َ ّٰ َ ٰ ْ
34 ۟‫يا‬ ‫ك‬ ‫الل‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ة‬
ِ ۜ ‫م‬ ‫ِك‬ ‫ال‬ ‫و‬ ِ ‫الل‬ ‫ات‬ِ ‫مِن ا‬‫ي‬
Namazı kılın, zekâtı verin,
Allah’a ve resûlüne itaat edin. ۪
َ ْ ْ َ ْ ْ ْ ْ َ ْ ْ َّ
‫ات‬ ِ ‫ات َوال ُمؤ ِمن۪ني َوال ُمؤمِن‬ ِ ‫ا ِن ال ُمسلِم۪ني َوال ُمسل ِ َم‬
Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden,
sadece şek ve şüpheyi
َ َّ َ َّ َ َ ْ َ َ ْ
‫ات‬ ِ ‫ات َوالدِق۪ني َوالدِق‬ ِ ‫َواقنِت۪ني َواقن ِت‬
gidermek ve sizi tertemiz

ْ َ َ َْ َ
yapmak istiyor.
َ ‫الَا ِش‬ َّ َّ َ
34. Evlerinizde okunan ‫ات‬ ِ ‫ع‬ ‫و‬ ‫۪ني‬ ‫ع‬ ‫ش‬ِ ‫ات وال‬ ‫ا‬ ِ ‫ين َوالب ِ َر‬ َ ‫البر‬
ِ۪ ‫و‬
Allah’ın âyetlerini ve hikme-
ٓ َّ َ ٓ َّ َ ّ َ َ ْ َ ّ َ َ ْ
ti hatırlayın. Şüphesiz Allah, ‫ات‬ ِ ‫ات َوالصائِم۪ني َوالصائ َِم‬ ِ ‫َوال ُمتص ِدق۪ني َوال ُمتص ِدق‬
her şeyin iç yüzünü bilendir
ً‫الل َكث۪يا‬ َ ّٰ ‫ين‬ َ ‫كر‬ َّ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ُ َ َ ْ َ
ve her şeyden haberdardır.
۪ ِ ‫ات والا‬ ِ ‫والافِظ۪ني فروجهم والاف ِظ‬
َ ْ َ ً ْ َ ُ ّٰ َّ َ َ َّ
35 ‫الل ل ُه ْم َمغفِ َرة َواج ًرا عظ۪يمًا‬ ‫ات اعد‬ ِ ‫ك َر‬ ِ ‫َوالا‬

35. Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin


erkekler ve mümin kadınlar, taâta devam eden erkekler
ve taâta devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru
kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevâzi
erkekler ve mütevâzi kadınlar, sadaka veren erkekler ve
sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan
kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve koruyan kadınlar,
Allah’ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya;
işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat
hazırlamıştır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


422 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ
‫اب‬ َ ْ ْ َُ ُ
22. CÜZ
ِ ‫ سورة الحز‬422 AHZAB SÛRESİ 37. Hani Allah’ın nimet ver-
diği, senin de kendisine iyilik
َ ُ َ ْ َ ً ْ َ ٓ ُ ُ ُ َ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ ُ َ َ َ َ ettiğin kimseye: Eşini yanın-
‫وما كن ل ِمؤم ٍِن ول مؤمِن ٍة ا ِذا قض الل ورسول امرا ان يون‬ da tut, Allah’tan kork! Diyor-
ً َ َ َّ َ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ ََُ ْ ُ َُ dun. Allah’ın açığa vuracağı
‫لهم الِية مِن ام ِره ِۜم ومن يعِص الل ورسول فقد ضل ضل‬ şeyi, insanlardan çekinerek
َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ ٓ َّ ُ ُ َ ْ َ
ِ‫ت عليْه‬ ‫ واِذ تقول ل ِل۪ي انعم الل عليهِ وانعم‬36 ‫ُم ۪بينًا‬
içinde gizliyordun. Oysa asıl
korkmana lâyık olan Allah’tır.

ُ ّٰ ‫ِك مَا‬ َ َْ ْ ُ َ ّٰ َّ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ ْ َ
‫الل َوتف۪ى ۪يف نفس‬
Zeyd, o kadından ilişiğini ke-
‫الل‬ ‫امسِك عليك زوجك وات ِق‬ since biz onu sana nikâhladık

ٰ َ ََ ٰ َْ َْ َ ُ ّٰ َ َ َّ َ َْ َ
‫الل ا َح ُّق ان تشي ُۜه فل َّما قض َزيْ ٌد‬ ‫ُمبْد۪يهِ وت‬
ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişki-
‫اس و‬ ۚ ‫انل‬ ‫ش‬ lerini kestiklerinde müminlere

َ ‫ع ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ َ َ َ ُ َ َ َ َ َ َ ْ َّ َ ً َ َ َ ْ bir güçlük olmasın. Allah’ın


‫۪ني َح َر ٌج‬ ‫مِنها وطرا زوجناكا ل ِيكْ ل يون‬ emri yerine getirilmiştir.

ّٰ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َ َْ ََْ ٓ
ِ‫اج ادع َِيٓائ ِ ِه ْم ا ِذا قض ْوا مِن ُه َّن َوط ًرۜا َوكان ام ُر الل‬
38. Allah’ın, kendisine helâl
ِ ‫۪يف ازو‬ kıldığı bir şeyi yerine getir-
َ ُ ّٰ َ َ َ َ ََ َ َ َ ً َُْ
ۜ‫الل ُل‬ ‫ب م ِْن َح َر ٍج ف۪يما فرض‬ ّ َّ‫ع انل‬
mekte peygambere herhangi
ِِ ‫ان‬ ‫ك‬ ‫ا‬ ‫م‬ 37 ‫ول‬ ‫مفع‬ bir vebâl yoktur. Önce gelip

ّٰ ُ ْ َ َ َ َ ُۜ ْ َ ْ ْ َ َ َ َّ
ً ‫اللِ قَ َد ًرا َم ْق ُد‬ ّٰ َ
‫ُس َّنة اللِ ِيف ال۪ين خلوا مِن قبل وكن امر‬
geçenler arasında da Allah’ın
38ۙ‫ورا‬ âdeti böyle idi. Allah’ın emri
َّ َ َ َ َ َْ َ َ َ ْ ّٰ َ َ ُ ّ َ َّ َ
mutlaka yerine gelecektir, bu
‫ت اللِ َو َيخش ْون ُه َول يش ْون ا ًدا ا ِل‬ ِ ‫۪ين ُي َبل ِغون رِ َسال‬ ‫ال‬ yazılmış bir kaderdir.

ُ ََٓ َُ َ َ ّٰ ٰ َ َ ّٰ
‫ مَا كان م َّم ٌد اب َا ا َح ٍد م ِْن رِجَال ِ ْم‬39 ‫الل َوكف بِاللِ َحس۪يبًا‬
39. O peygamberler ki
ۜ Allah’ın gönderdiği emirleri

ٔ‫ش‬ ْ َ ّ ُ ُ ّٰ َ َ َ َ ّ َّ َ َ َ َ ّٰ َ ُ َ ْ ٰ َ duyururlar, Allah’tan korkarlar


ٍ ‫ن رسول اللِ وخاتم انلب ِ ۪ي ۜن وكان الل بِ ِل‬ ِ ‫ول‬ ve O’ndan başka kimseden
َ ًْ ّٰ ُ ُ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
41 ‫ يا ايها ال۪ين امنوا اذكروا الل ذِكرا كث۪يا‬40 ۟‫َعل۪يمًا‬
ً َ
korkmazlar. Hesap görücü
ۙ olarak Allah yeter.

ُ‫ ْم َو َملٰٓئ َِك ُته‬ُ ْ َ َ ّ َ ُ َّ َ ُ ً َ ْ


‫ هو ال۪ي يص ۪ل علي‬42 ‫حوهُ بُ َرةً َواص۪ي‬ ُ ‫َو َس ّب‬ 40. Muhammed, sizin er-
ِ keklerinizden hiçbirinin baba-
َ ‫كن بال ْ ُم ْؤ ِمن‬
َ َ َ ُّ َ ُّ َ ْ ُ َ ْ ُ
َ ُ‫الظل‬
43 ‫۪ني َرح۪يمًا‬
sı değildir. Fakat o, Allah’ın
ِ ‫و‬ ‫ر‬
ِۜ ‫و‬‫انل‬ ‫ل‬ِ ‫ا‬ ‫ات‬
ِ ‫م‬ ‫ِلخ ِرجم مِن‬ resûlü ve peygamberlerin
sonuncusudur. Allah her şeyi
hakkıyla bilendir.
41. Ey inananlar! Allah’ı
36. Allah’ın hükmünü resul tebliğ ettiği zaman, inanmış çokça zikredin.
bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı
yoktur. Her kim Allah ve resûlüne karşı gelirse, apaçık bir 42. Ve O’nu sabah-akşam
sapıklığa düşmüş olur. tesbih edin.
43. Sizi karanlıklardan ay-
dınlığa çıkarmak için üzerinize
melekleriyle beraber rahmetini
gönderen O’dur. Allah, mümin-
lere karşı çok merhametlidir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 423


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ
44. Kendisinin huzuruna 22. CÜZ ‫شون‬ ۪ ‫الزء اثل‬
ِ‫ان والع‬ 423 AHZAB SÛRESİ

çıktıkları gün, Allah’ın onlara


َ َ ْ َ َ َ َ َ َ َْ َ
‫ يَٓاايُّهَا‬44 ‫تِ َّي ُت ُه ْم يَ ْو َم يَلق ْون ُه َس ٌمۚ َواع َّد ل ُه ْم اج ًرا ك ۪ريمًا‬
iltifatı, «selâm» dır. Allah on-
lara çok değerli mükâfat ha-
zırlamıştır.
ً‫عيا‬ ََ ۙ ً َ َ ً ّ َ ُ َ ً َ َ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ ُّ َّ
45. Ey Peygamber! Biz ِ ‫ ودا‬45 ‫انلِب ا ِنا ارسلناك شاهِدا ومبِشا ونذ۪يرا‬
ْ‫۪ني با َ َّن ل َ ُهم‬ َ ‫ َوب َ ّش ال ْ ُم ْؤ ِمن‬46 ‫۪يا‬ ً ُ‫ساجًا من‬َ َ ْ ّٰ َ
ِ ِ ِ ‫ا ِل اللِ بِا ِذنِه۪ و‬
seni hakikaten bir şahit, bir
müjdeleyici ve bir uyarıcı ola- ِ
َ‫ين َوال ْ ُم َنافِق۪ني‬ َ ‫كاف ِر‬ َ ْ ُ َ َ ً َ ً ْ َ ّٰ َ
۪ ‫ ول ت ِطعِ ال‬47 ‫مِن اللِ ف ك ۪بيا‬
rak gönderdik.

َ‫ يَٓا اَيُّها‬48 ‫۪ي‬ ً َ ّٰ ٰ َ َ ّٰ َ َ ْ َّ َ َ َ ْ ُ ٰ َ ْ َ َ


46. Allah’ın izniyle, bir da-
vetçi ve nûr saçan bir kandil
‫اللِ وكف بِاللِ وك‬ ۜ ‫ودع اذيهم وتوك ع‬
َ ْ َّ ُ ُ ُ ْ َّ َ َّ ُ َ ْ ُ ْ ُ ُ ْ َ َ َ ُٓ َ ٰ َ َّ
olarak.
ْ
‫ات ثم طلقتموهن مِن قب ِل‬
47. Allah’tan büyük bir lütfa ِ ‫ال۪ين امنوا ا ِذا نحتم المؤمِن‬
َ َْ ََ ُ َ َ ُ َ َْ
ۚ‫ان ت َم ُّسوه َّن فمَا ل ْم عليْ ِه َّن م ِْن ع َِّد ٍة تع َت ُّدونهَا‬
ereceklerini müminlere müj-
dele.
48. Kâfirlere ve münafıkla- ٓ َّ ُّ َّ َ ُّ َ َٓ ً َ ً َ َ َّ ُ ُ ّ َ َ َّ ُ ُ ّ َ َ
ra boyun eğme. Onların ezi- ‫ب ا ِنا‬ ِ ‫انل‬ ‫ا‬ ‫ه‬ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫ا‬ ‫ي‬ 49 ‫۪ي‬ ‫فمتِعوهن وس ِرحوهن سراحا ج‬
yetlerine aldırma. Allah’a gü-
ْ ‫ك‬ َ َ َ َ َ َّ ُ َ ُ ُ َ ْ َ ٰ ٓ ّٰ َ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ
venip dayan, vekîl ve destek ‫ت‬ ‫احللنا لك ازواجك اتل۪ى اتيت اجورهن وما مل‬
َ َ َ َ َ َ َ ُ ّٰ َ َٓ َ ٓ َّ َ ُ َ
ِ ‫ات ع ّ ِمك َو َبن‬ ِ ‫الل عليْك َو َبن‬
olarak Allah yeter.
49. Ey iman edenler! Mü- ‫ات‬ ‫يم۪ينك مِما افاء‬
َ َ َ ّٰ َ َ َ َ َ َ َ َ َ
‫اج ْرن‬ ‫ات خالت ِك اتل۪ى ه‬ ِ ‫ات خال ِك َو َبن‬ ِ ‫ع َّمات ِك َو َبن‬
min kadınları nikâhlayıp da,
henüz zifafa girmeden onları
َ َ ْ ّ َّ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ ً َ ْ ُ ً َ َ ْ َ ۘ َ َ َ
‫ب ا ِن ا َراد‬
boşarsanız, onları sayaca-
ğınız iddet müddetince bek- ِ ِ ‫معك وامراة مؤمِنة ا ِن وهبت نفسها ل ِلن‬
ْ ْ ُ ْ َ َ ً َ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُّ َّ
َۜ ‫ون ال ُمؤ ِمن‬
letmeniz gerekmez. Onları
memnun edin ve güzel bir ‫۪ني‬ ِ ‫انلِب ان يسنكِحهاۗ خال ِصة لك مِن‬
‫د‬
ُ َ ْ َ ََ ََْ َ ‫ض َنا َعلَيْه ْمٓيفا َ ْز‬ ْ ََ َ َْ َ َْ
‫تا ْي َمان ُه ْم‬
şekilde serbest bırakın.
‫ج ِهموماملك‬ ِ ‫ا‬‫و‬ ۪ ِ ‫قدعلِمنامافر‬
ً ‫الل َغ ُف‬ ُ ّٰ ‫كن‬َ َ َ ٌۜ َ َ َ ْ َ َ َ ُ َ َ ْ َ
50 ‫ورا َرح۪يمًا‬ ‫ل ِي يون عليك حرج و‬

50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını,


Allah’ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında
bulunan cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcanın,
halanın, dayının ve teyzenin kızlarını sana helâl kıldık. Bir
de kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin de
kendisini almayı istediği mümin kadını, diğer müminlere
değil, sırf sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Biz,
hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında
müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. Bu sana bir zorluk
olmaması içindir. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


424 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ
‫اب‬ َ ْ ْ َُ ُ
22. CÜZ
ِ ‫ سورة الحز‬424 AHZAB SÛRESİ 52. Bundan sonra artık
başka kadınlarla evlenmen,
َ ْ‫ك َم ْن تَشَٓا ُءۜ َو َمن ابْ َت َغي‬ َ ْ َ ٓ ْ ُ َ َّ ُ ْ ُ َٓ َ ْ َ ْ ُ elinin altında bulunan cari-
‫ت‬ ِ ‫تر۪يج من تشاء مِنهن وتـ ۪ٔوي ا ِل‬ yeler hariç, güzellikleri hoşu-

َّ‫ك ذٰل َِك ا َ ْد ٰٓن ا َ ْن َت َق َّر ا َ ْع ُي ُن ُهن‬ َ َ َ ُ َ َ َ ْ َ َ ْ َّ


َۜ ْ‫اح َعلي‬ ‫مِمن عزلت ف جن‬
na gitse bile, bunların yerine
başka hanımlar alman sana
َ ُ ّٰ َ َّ ُ ُّ ُ َّ ُ َ ْ َ ٰ َٓ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ َ
‫الل َي ْعل ُم‬
helâl değildir. Allah her şeyi
‫ول يزن ويرضني بِما اتيتهن كنۜ و‬ görüp gözetleyendir.

ُ َٓ‫النِس‬ ّ َ َ ُّ َ َ ً َ ً َ ُ ّٰ َ َ َ ْ ُ ُ ُ َ 53. Ey iman edenler! Bir


‫اء‬ ‫ليِللك‬51‫ما ۪يفقلوبِۜموكناللعل۪يماحل۪يما‬ yemek için size izin verilmiş
َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َّ َ َّ َ َ ْ َ َٓ َ ُ ْ َ ْ
‫ج َبك ُح ْس ُن ُه َّن‬
olması hali müstesna, pey-
‫اج ولو اع‬ٍ ‫مِن بعد ول ان تبدل ب ِ ِهن مِن ازو‬ gamberin evlerine girmeyin.
ً َ ٔ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ َ َ َۜ ُ َ ْ َ َ َ َ َّ Yemek kabını gözetlemeyin.
52 ۟‫ش رق ۪يبا‬ ٍ ‫ا ِل ما ملكت يم۪ينك وكن الل ع ك ِل‬ Davet edildiğiniz vakit girin.
َ َ ْ ُ ْ َ ٓ َّ ّ َّ َ ُ ُ ُ ُ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ Yemeği yediğinizde hemen
‫ب ا ِل ان يؤذن‬ ِ ِ ‫يا ايها ال۪ين امنوا ل تدخلوا بيوت انل‬ dağılın. Sohbete dalmayın.

ْ‫۪يتم‬ ُ ‫يهۙ َولٰ ْن ا َِذا ُدع‬ ُ ٰ ‫ين ا ِن‬


َ َ َْ َ َ َ ٰ ْ ُ َ Çünkü bu hareketiniz pey-
ِ ‫لم ا ِل طعا ٍم غي ناظ ِ۪ر‬ gamberi üzmekte, fakat o

َ َ َْ ْ ُ َ َ ُ َْ َ ْ ُْ َ َ َ ُ ُ ْ َ utanmaktadır. Ama Allah,


‫۪يث‬ ٍۜ ‫فادخلوا فا ِذا طعِمتم فانِشوا ول مستانِس۪ني ِلد‬ hakkı söylemekten çekinmez.

ُ ّٰ ‫ ْمۘ َو‬ ُ ْ ْ َ ْ َ َ َّ َّ ْ ُ َ َ ْ ُ ٰ َّ Peygamberin hanımlarından


‫الل‬ ‫ مِن‬ ۪  ‫ي‬ ‫ف‬ ‫ب‬ ِ ‫انل‬ ‫ِي‬ ‫ذ‬‫ؤ‬ ‫ا ِن ذل ِم كن ي‬ bir şey istediğiniz zaman per-

ُ ُ َ ً َ َ َّ ُ ُ ُ ْ َ َ َ ِ َ ّۜ َ ْ َ َْ ْ َ َ
‫اع ف ْس َـٔلوه َّن‬
de arkasından isteyin. Bu,
‫ مِن ال ِق واذا ساتلموهن مت‬ ۪ ‫لي‬
hem sizin kalpleriniz, hem
ُُ ُ ُ ُ ْ َ ُ ٰ de onların kalpleri için daha
‫اب ذل ِ ْم اط َه ُر ل ِقلوبِ ْم َوقلوب ِ ِه َّۜن َومَا‬ َ ِ ِ‫م ِْن َو َٓراء‬
ٍۜ ‫حج‬ temiz bir davranıştır. Sizin

َ ‫ِحوا ا َ ْز َو‬ ُٓ ‫اللِ َو َٓل ا َ ْن َتنْك‬ ّٰ َ ُ َ ُ ْ ُ ْ َ ْ ُ َ َ َ


Allah’ın resûlünü üzmeniz ve
‫اج ُه‬ ‫كن لم ان تؤذوا رسول‬ kendisinden sonra onun ha-

ْ َ ّٰ ْ َ َ ُ ٰ َّ َ
nımlarını nikâhlamanız asla
‫ ا ِن‬53 ‫م ِْن َب ْع ِد ٓه۪ ابَ ًد ۜا ا ِن ذل ِ ْم كان عِن َد اللِ عظ۪يمًا‬ caiz olamaz. Çünkü bu, Allah

ْ َ ّ ُ َ َ َ ّٰ َّ َ ُ ُ ْ ُ ْ َ ً ْ َ ُ ْ ُ
katında büyük bir günahtır.
ً َ ٔ
54 ‫ش عل۪يما‬ ٍ ‫تبدوا شيـٔا او تفوه فا ِن الل كان بِ ِل‬ 54. Bir şeyi açığa vursanız
da, gizleseniz de şüphe yok
ki Allah, her şeyi gayet iyi bil-
mektedir.
51. Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanı-
na alırsın. Kendilerinden uzak durduğun kadınlardan arzu
ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah
yoktur. Böyle yapman onların gözlerinin aydın olmasına,
üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olma-
larına daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah
hakkıyla bilendir, cezada acele etmeyendir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 425


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 425
55. Onlara babaları, oğul- 22. CÜZ ‫شون‬ ۪ ‫الزء اثل‬
ِ‫ان والع‬ AHZAB SÛRESİ

ları, kardeşleri, kardeşlerinin


ْ َٓ َ َٓ ٰ َّ ْ َ َ َ َ ُ َ
‫ــن ۪ ٓيف ابَ ٓائ ِ ِه َّن َول ابْن َٓائ ِ ِه َّن َول ا ِخ َوان ِ ِه َّن‬
oğulları, kız kardeşlerinin
oğulları, kadınları ve elleri- ‫ل جناح علي ِه‬
َ َ َ َ َٓ ْ َ َٓ
‫َول ابْ َنٓــاءِ ا ِخ َوان ِ ِه َّن َول ابْ َٓناءِ اخ َوات ِ ِه َّن َول ن ِسَٓــائ ِ ِه َّن‬
nin altında bulunan câriye-
lerinden dolayı bir günah
yoktur. Allah’a karşı takva sa- َ َ َ ّٰ َّ َ ّٰ َ َّ َ َّ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ
hibi olun; şüphesiz Allah, her ‫الل ا ِن الل كان‬ ۜ ‫ولما مت ايمانهنۚ واتق۪ــني‬
şeye şahittir.
ّ‫ب‬ َّ‫ع انل‬ َ َ َ ُّ َ ُ ُ َ َ ٰٓ َ َ َ ّٰ َّ ً َ َْٔ ُّ َٰ
ِۜ ِ ‫ ا ِن الل وملئ ِكته يصلون‬55 ‫ش ش ۪هيدا‬ ٍ ‫ع ك ِل‬
َ ‫ ا َِّن َّال‬56 ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َص ُّلوا َعلَيْهِ َو َس ّل ِ ُموا ت َ ْسل۪يمًا‬ َ ‫يَٓااَيُّهَا َّال‬
56. Allah ve melekleri, pey-
gamberi çok överler. Ey mü- ‫ح ِْز ٌب‬
2 ‫۪ين‬
َ ْٰ ُ َ ‫الل َو َر ُس‬
ُ ّٰ ‫ول لَ َع َن ُه ُم‬
minler! Siz de ona salavat
ْ ُّ َ ّٰ ‫ون‬ َ ُ ُْ
getirin ve tam bir teslimiyetle
‫خ َرة ِ َوا َع َّد‬ ِ ‫ادلن َيا َوال‬ ‫الل ِيف‬ ‫يؤذ‬
َ ْ ْ َ ْ ْ َ ُ ْ َ ‫ َو َّال‬57 ‫ل َ ُه ْم َع َذابًا ُمهينًا‬
selam verin.
57. Allah ve resûlünü in- ‫ات‬ ِ ‫۪ين يُؤذون ال ُمؤ ِمن۪ني َوال ُمؤمِن‬ ۪
ْ ً ُ ْ ََ ُ َ َْ َ َْ
58 ۟ ‫ــبوا فق ِد اح َت َملوا ُب ْه َتانا َواِثمًا ُم ۪بينًا‬
citenlere Allah, dünyada ve
ahirette lânet etmiş ve onlar ‫ي مااكس‬ ِ ‫بِغ‬
َ‫ك َو َب َنات َِك َون َِٓســاءِ ال ْ ُم ْؤ ِمن۪ني‬ َ َ ْ َ ْ ُ ُّ َّ َ ُّ َ َٓ
için horlayıcı bir azap hazırla-
mıştır. ‫ج‬ِ ‫يا ايها انلِب قل ِلزوا‬
58. Mümin erkeklere ve َ‫ِــك ا َ ْد ٰٓن ا َ ْن ُي ْع َر ْفن‬
َ ٰ َّ َ َ ْ َّ ْ َ َ َ
‫يُ ْدن۪ــني علي ِهن مِن جب۪يب ِ ِهنۜ ذل‬
mümin kadınlara, yapmadık-
ْ َ َ ً ‫الل َغ ُف‬ ُ ّٰ ‫ان‬ َ َ َ َ َْ ُْ َ َ
ِ‫ لئ ِْن ل ْم يَن َته‬59 ‫ورا َرح۪يمًا‬
ları bir şeyden dolayı eziyet
edenler, şüphesiz bir iftira ve ‫ــن وك‬ ۜ ‫ف يؤذي‬
apaçık bir günah yüklenmiş- َ ‫ون يف ال ْ َمد‬ َ ُ ْ ُ ْ َ ٌ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ َ ُ َ ُ ْ
lerdir. ِ‫۪ينة‬ ِ ‫جف‬ ِ ‫المناف ِقون وال۪ين ۪يف قلوب ِ ِهم مرض والمر‬
ً َ َّ َ َ ُ َ ُ َ َّ ُ ْ َ ْ َ
59. Ey Peygamber! Ha-
60 ۛ‫۪ي‬ ۚ ‫۪يهــا ا ِل ق‬ َٓ ‫ك ف‬ ‫نلُغ ِر َي َّنك ب ِ ِهــم ثم ل ياوِرون‬
ّٰ َ ً ْ َ ُ ُ ُ ُ ُٓ ُ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ
nımlarına, kızlarına ve mü-
minlerin kadınlarına dış ör-
ِ‫ ُس َّنة الل‬61 ‫خذوا َوق ّتِلوا ق۪ي‬ ِ ‫ملعون ۪ۚنيۛ اين ما ثقِفوا ا‬
ً ْ َ ّٰ َّ ُ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ْ َ َ َ َّ
tülerini üstlerine almalarını
söyle. Onların tanınması ve 62 ‫تد ل ِسنةِ اللِ ب۪ي‬ ِ ‫ِيف ال۪ين خلوا مِن قبل ۚ ولن‬
incitilmemesi için en elverişli
olan budur. Allah bağışlayan-
dır, esirgeyendir.
60. And olsun, ikiyüzlü- 61. Hepsi de lânetlenmiş olarak nerede ele geçirilirlerse,
ler, kalplerinde hastalık bu- yakalanır ve öldürülürler.
lunanlar, şehirde kötü haber 62. Allah’ın önceden geçenler hakkındaki kanunu budur.
yayanlar, vazgeçmezlerse, Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
onlara musallat ederiz; sonra
orada, senin yanında ancak
az bir zaman kalabilirler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


426 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

‫اب‬ َ ْ َْ َُ ُ
22. CÜZ
ِ ‫ سورة الحز‬426 AHZAB SÛRESİ 66. Yüzleri ateşte evrilip,
çevrildiği gün: Eyvah bize!
ّٰ َ ْ َ ُ ْ َّ ْ ُ َ َّ َ َُ َْ
ۜ ‫اع ۜ ِة قل ا ِن َما عِلمها عِند‬ ‫اس َع ِن الس‬ ُ َّ‫ك انل‬ Keşke Allah’a itaat etseydik,
ِ‫الل‬ ‫يسـٔل‬ peygambere de itaat etsey-
َ َ ّٰ َّ َ ُ ُ َ َ َ َّ َّ َ َ َ ْ ُ َ َ
‫الل ل َع َن‬ ‫ ا ِن‬63 ‫اعة تون ق ۪ريبًا‬
dik! Derler.
‫وما يد ۪ريك لعل الس‬ 67. Ey Rabbimiz! Biz reis-
َ َ َ ً َ َ َٓ َ َ ً ‫ين َوا َ َع َّد ل َ ُه ْم َسع‬ َ ْ
‫ي ُدون‬ ِ ‫ادل۪ين ف۪يها ابداۚ ل‬ ِ ‫ خ‬64 ۙ‫۪يا‬ َ ‫كاف ِر‬
۪ ‫ال‬
lerimize ve büyüklerimize uy-
duk da onlar bizi yoldan sap-
َ ُ ُ
‫ب ُو ُجوه ُه ْم ِيف انلَّارِ َيقولون‬
ُ ُ ‫ يَ ْو َم ُت َق َّل‬65 ۚ‫۪يا‬ً ‫َو ِ ًّلا َو َل نَص‬ tırdılar, derler.

َ َ ٓ َّ ُ َ َ َّ َ ْ َ َ َ َ ّٰ َ ْ َ َ َٓ َ ْ َ َ
68. Rabbimiz! Onlara iki
‫ َوقالوا َر َّب َنٓا ا ِنا اط ْع َنا‬66 ‫الر ُسول‬ ‫يا لنا اطعنا الل واطعنا‬ kat azap ver ve onları büyük

ْ َ ْ ْ ٰ َٓ َّ َ َ َّ َ ُّ َ َ َ َ َ َٓ َ ُ َ َ َ َ َ
bir lânetle rahmetinden kov.
‫ني‬
ِ ‫ف‬ ‫ع‬ ‫ض‬
ِ ‫م‬ ‫ه‬
ِ ِ ‫ت‬‫ا‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ب‬‫ر‬ 67 ‫ي‬ ‫سادتنا وكباءنا فاضلونا ال ۪ب‬ 69. Ey iman edenler! Siz
ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ً ‫م َِن الْ َع َذاب َوالْ َعنْ ُه ْم لَ ْعنًا َكب‬
‫۪ين ا َم ُنوا‬
de Mûsâ’yı incitenler gibi ol-
‫ يا ايها ال‬68 ۟‫يا‬ ۪ ِ mayın. Nihayet Allah onu, de-

َ َ ُ َ َّ َ ‫۪ين ا ٰ َذ ْوا ُموٰس َف‬


ُ ّٰ ُ‫باَه‬ َ ‫ونُوا َكَّل‬ ُ َ َ
dikleri şeyden temize çıkardı.
‫الل م َِّما قالوۜا َوكن‬ ‫لت‬ O, Allah’ın yanında şerefli idi.
ً َ ُ ُ َ ّٰ ُ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ّٰ ْ
‫الل َوقولوا ق ْول‬ ‫ يا ايها ال۪ين امنوا اتقوا‬69 ‫عِن َد اللِ َوج۪يهًا‬
70. Ey iman edenler!
Allah’tan korkun ve doğru söz
ُ َ ُ ُ ْ ُ َ ْ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ ْ ُ ًۙ َ
‫وب ۜ ْم‬
söyleyin.
‫ يصلِح لم اعمالم ويغ ِفر لم ذن‬70 ‫سد۪يدا‬ 71. Allah işlerinizi düzel-
ْ َّ َ َ َ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ
‫ ا ِنا َع َرض َنا‬71 ‫از ف ْو ًزا َعظ۪يمًا‬ ‫َو َم ْن يُ ِطعِ الل ورسول فقد ف‬
tir ve günahlarınızı bağışlar.
Kim Allah ve resûlüne itaat
َ‫ني ا َ ْن َيْ ِملْ َنها‬ ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ َ َ َ ْ
َ ْ ‫ال َبال فَا َ َب‬ ederse büyük bir kurtuluşa
ِ ِ ‫ات والرِض و‬ ِ ‫المانة ع السمو‬ ermiş olur.
َ‫ ِلُ َع ِّذب‬72ۙ‫ول‬ ً ُ َ ً ُ َ َ َ ُ َّ ُ َ ْ ْ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ
‫انا ِنهكنظلوماجه‬ ۜ ‫واشفقنمِنهاوحلهاالِنس‬ 72. Biz emaneti, göklere,
yere ve dağlara teklif ettik de
َ‫كت َو َي ُتوب‬ َ ْ ُْ َ َ ْ ُْ َ َ َ ُْ َ َ َ ُ ْ ُ ّٰ
ِ ‫ش‬ ِ ‫شك۪ني والم‬ِ ‫ات والم‬ِ ‫الل المنافِق۪ني والمناف ِق‬
onlar bunu yüklenmekten çe-
kindiler, korktular. Onu Âdem
ً َ ً ُ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ّٰ
73 ‫ات وكن الل غفورا رح۪يما‬ ِ ۜ ‫الل ع المؤ ِمن۪ني والمؤمِن‬
yüklendi. Doğrusu o çok za-
lim, çok cahildir.
73. Münafık erkeklere ve
münafık kadınlara, müşrik er-
63. İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: keklere ve müşrik kadınlara
Onun bilgisi Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı azap edecek, inanan erkek-
yakındır. lerin ve inanan kadınların da
tevbesini kabul buyuracaktır.
64. Şu muhakkak ki, Allah kâfirleri rahmetinden kovmuş
Allah çok bağışlayandır, çok
ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır.
esirgeyendir.
65. Onlar orada ebedî olarak kalacaklar, ne bir veli ne de
bir yardımcı bulacaklardır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 427


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 427
22. CÜZ ‫شون‬ ۪ ‫الزء اثل‬
ِ‫ان والع‬ SEBE SÛRESİ

ٌ َّ ّ َ ٌ ّ ُ‫ورة‬
‫ه‬َ ِ ‫َو‬ ‫كية‬ َ ِ ‫ك َّية َوم‬ ُ َ َ َ ‫ُس‬
ِ‫ه‬ ِ ‫سب ُسأ ٍو َرة َس َبأ ٍ َم‬
34 - SEBE SÛRESİ

ً َٰ 34 - ً SEBE ٰ َ ُ ْ َ َ SÛRESİ
‫سون َايَة‬ ْ‫اَ ْر َب ٌع َ َوخ‬ َ
Bismillâhirrahmânirrahîm ‫اية‬ ‫وخسون‬ ُ ‫اْرَبٌع‬
ْ ‫الر‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ّٰ
َّ ِ‫الل‬
1. Hamd, göklerde ve yer-
de bulunanların hepsini yara-
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
tan Allah’a mahsustur. Ahiret- َ ْ ‫ل ْرِض َو َ ُل‬
‫ال ْم ُد‬
َْ
‫ات َومَا ِيف ا‬ َّ ‫ل ْم ُد ِ ّٰللِ اَّل۪ي َ ُل مَا يف‬
ِ ‫الس ٰم َو‬ ِ َ ْ َ‫ا‬
te de Hamd O’na mahsustur.
O, hikmet sahibidir, her şey- َْ َْ
‫ َيعل ُم مَا يَل ُِج ِيف ال ْرِض‬1 ‫ي‬ ُ ‫الب‬ َ ْ ‫۪يم‬ َ ْ ‫ِيف ْالٰخ َِر ۜة ِ َو ُه َو‬
ُ ‫الك‬
den haberi olandır. ۪
ُ َ ُ ُ ْ َ َ َ ِ َٓ َّ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ
2. Yerin içine gireni ve on- ‫۪يه ۜا َوه َو‬ ‫نل مِن السماء وما يعرج ف‬ ِ ‫وما يرج مِنها وما ي‬
ْ ُ ُ َ َّ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َّ َ َ َ ُ ‫۪يم الْ َغ ُف‬
dan çıkanı, gökten ineni, ora-
ya çıkanı bilir. O, çok esirge-
‫الساع ۜة قل‬ ‫ وقال ال۪ين كفروا ل تات۪ينا‬2 ‫ور‬ ُ ‫الرح‬ َّ
yendir, çok bağışlayandır.
َ ُ َْ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ ّ َ َ ٰ َ
3. İnkârcılar: Kıyamet saati ‫ب ل َي ْع ُز ُب عن ُه مِثقال ذ َّر ٍة‬ ِۚ ‫بل ور ۪ب تلات ِينم عل ِ ِم الغي‬
ْ َ َٓ َ َ ٰ ْ ُ َ ْ َ َٓ َ ْ َ ْ َ
bize gelmeyecek, dediler. De
‫ب‬ َُ‫ك‬ ‫ات َول ِيف الرِض ول اصغر مِن ذل ِك ول ا‬ َّ ‫يف‬
ِ ‫الس ٰم َو‬
ki: Hayır! Gaybı bilen Rab- ِ
bim hakkı için o, mutlaka size
َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬ َّ َ ْ َ ُ ‫ا َِّل يف ك َِتاب‬
gelecektir. Göklerde ve yer- ‫ات‬ ِۜ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ ِ َ ‫ال‬ ‫ي‬‫ز‬
ِ ‫ج‬ ‫ل‬ِ 3 ۙ ‫ني‬ ‫ب‬
ٍ ۪ ٍ ‫م‬ ۪
َ‫۪ين َس َع ْو ٓيف اٰيَات ِنا‬ َ ‫ َواَّل‬4 ‫يم‬ ٌ ‫اُ۬ولٓ ٰئ َِك ل َ ُه ْم َم ْغفِ َرةٌ َور ْز ٌق َكر‬
de zerre miktarı bir şey bile
O’ndan gizli kalmaz. Bundan
۪ ۪ ِ
ُ ُ َ َّ َ َ َ ٌ َ ْ ْ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ٰ ٓ ۬ ُ َ
daha küçük ve daha büyüğü
‫ ويرى ال۪ين ا ۫وتوا‬5ۗ‫ج ۪زين اولئ ِك لهم عذاب مِن رِج ٍز ال۪يم‬ َ ُ
ِ ‫معا‬
de şüphesiz, apaçık kitapta-

ٰ ٓ ْ َ َ َّ َ ْ َ ُ َ ّ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ٓ َّ َ ْ ْ
dır.
4. Bu, Allah’a, iman edip ‫اط‬ ِ ‫ص‬ َ ِ ‫الي ان ِزل ا ِلك مِن ربِك هو الق ۙويهد۪ي ا ِل‬ ۪ ‫العِلم‬
sâlih amel işleyenleri mükâ- ٰ َ ُ ُّ َ ْ َ َ َ َ َّ َ َ َ َ ْ ‫الْ َعزيز‬
fatlandırması içindir. Onlar ‫۪ين كف ُروا هل ن ُدل ْم ع َر ُج ٍل‬ ‫ وقال ال‬6 ‫الم۪ي ِد‬ ِ ۪
َ ْ َ َ ْ ُ َّ ُ َّ ُ ْ ُ ْ ُ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ
için büyük bir mağfiret ve gü-
zel bir rızık vardır. 7 ‫۪يد‬ ٍۚ ‫ينبِئم ا ِذا م ّ ِزقتم ك م َم َّز ٍقۙ ا ِنم ل۪ف خل ٍق جد‬
5. Âyetlerimizi hükümsüz
bırakmak için yarışırcasına
uğraşanlar için de, en kö-
tüsünden ve elem verici bir 7. Hakkı inkâr edip Kâfir olanlar kendi aralarında şöyle
azap vardır. dediler: Siz öldükten sonra didik didik parçalandığınız va-
kit yeniden dirileceğinizi söyleyerek size bir takım haberler
6. Kendilerine ilim verilen-
veren kişiyi gösterelim mi?
ler, Rabbinden sana indiri-
lenin gerçek olduğunu bilir;
onun, mutlak galip ve övgüye
lâyık olan Allah’ın buyurduğu
yola ilettiğini görürler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


428 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

22. CÜZ ٍ ‫ورةُ َس َبأ‬


َ ‫ ُس‬428 SEBE SÛRESİ 11. Geniş zırhlar imal et,
dokumasını ölçülü yap. İyi
َ‫خرة‬ ٰ ْ َ ُ ْ ُ َ َ َّ َ ٌ َّ ْ َ ً َ ّٰ َ َ ٰ َ ْ َ
ۜ
işler yapın. Kuşkusuz ben,
ِ ‫جنة ب ِل ال۪ين ل يؤمِنون بِال‬ ِ ۪‫افتى ع اللِ ك ِذبا ام بِه‬ yaptıklarınızı görmekteyim,

‫ني‬ َ ْ ‫ اَفَلَ ْم يَ َر ْوا ا ِٰل مَا َب‬8 ‫ال َل ْالَع۪ي ِد‬ َّ َ
‫و‬ ‫اب‬
َ َْ diye vahyettik.
ِ ِ ‫ِيف الع‬
‫ذ‬ 12. Süleyman’a da sabah
ْ َْ ْ ََ ْ َْ َّ ‫اَيْد۪يه ْم َومَا َخلْ َف ُه ْم م َِن‬
‫سف‬ ِ ‫ض ا ِن نشا ن‬ ِۜ ‫الس َٓماءِ َوال ْر‬
gidişi bir aylık mesafe, akşam
ِ dönüşü yine bir aylık mesafe
َ ٰ َّ َّ ‫ط َعلَيْه ْم ك َِسفًا م َِن‬ ْ ُْ َْ َ َْْ ُ
‫الس َٓما ۜ ِء ا ِن ۪يف ذل ِك‬
olan rüzgârı verdik. Onun için
ِ ‫ب ِ ِهم الرض او نس ِق‬ erimiş bakırı kaynağından sel
ً
ْۜ َ‫ َول َق ْد اتَيْ َنا َد ُاو َ۫د م َِّنا ف‬9 ‫۪يب‬
ٰ َ ُ ْ َ ّ ُ ً َٰ َ gibi akıttık. Rabbinin izniy-
۟ ٍ ‫لية ل ِك ِل عب ٍد من‬ le cinlerden bir kısmı, onun
َْ ْ َ َ َ ْ ُ َ َّ َ َ َ َ ْ َّ َ ُ َ َ ّ َ ُ َ َ önünde çalışırdı. Onlardan
‫ ا ِن اعمل‬10 ۙ‫جبال اوِ ۪ب معه والطيۚ وانلا ل الد۪يد‬ ِ ‫يا‬ kim emrimizden sapsa, ona
َ ُ َ ّ َ ‫اع َملُوا‬ ْ َ ْ َّ َ َ َ
‫ال ًۜا ا ِ۪ن بِمَا ت ْع َملون‬ ‫ات َوق ّ ِد ْر ِيف السدِ و‬
alevli azabı tattırırdık.
ِ ‫ص‬ ٍ ‫سابِغ‬ 13. Onlar Süleyman’a ka-
َ ُ َ َ َ ٌ ْ َ َ ُّ ُ ُ َ ّ َ ٰ ْ َ ُ َ
‫احهَا ش ْه ٌ ۚر‬ ٌ َ lelerden, heykellerden, ha-
‫الريح غدوها شهر ورو‬ ۪ ‫ ول ِسليمن‬11 ‫بص۪ي‬ vuzlar kadar leğenlerden,
ْ ْ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ّ ْ َ َ ْ ْ َ ْ َ َُ َْ َ ََ sabit kazanlardan ne dilerse
‫ال ِن من يعمل بني يديهِ بِا ِذ ِن‬ ِ ‫واسلنا ل عني القِطرِۜ ومِن‬ yaparlardı. Ey Davud ailesi!
َّ َ َ ْ ُْ ُ َ َْ ْ َ ْ ُْ ْ َ ْ ََ َّ Şükredin. Kullarımdan şükre-
12 ‫۪ي‬ ِ ‫اب السع‬ ِ ‫رب ِ ۪ۜه ومن ي ِزغ مِنهم عن ام ِرنا ن ِذقه مِن عذ‬ den azdır!

َ‫ل‬ َ ْ ‫ج َفان َك‬ ‫و‬


َ َ َ َ َ َ َ ْ ُ َٓ َ َ ُ َ َ ُ َ ْ َ
َ ‫۪يل‬ ‫اريب وتماث‬
‫اب‬ ‫و‬ ۪ ‫يعملون ل ما يشاء مِن م‬
14. Süleyman’ın ölümüne
ِ ٍ ِ hükmettiğimiz zaman, onun
ٌ َ ْ ُ َ َ َ ٰ ُٓ ْ ُ ُ‫َوق‬
‫ات ا ِع َملوا ال د ُاو۫د شك ًرۜا َوقل۪يل م ِْن ع َِباد َِي‬ ۜ ٍ ‫ور َرا ِس َي‬
öldüğünü, ancak değneğini
ٍ ‫د‬ yiyen bir ağaç kurdu göster-
ٰ َ َّ َ َ ْ َ َ َ َ َ َ ُ َّ
‫ فل َّما قضيْ َنا عليْهِ ال َم ْوت مَا دل ُه ْم ع َم ْوت ٓ ِ۪ه‬13 ‫ور‬ ُ ‫ك‬ di. Bu suretle yere kapanıp
‫الش‬ yıkılınca öldüğü anlaşıldı.
ْ َ ُّ ْ َ َّ َ َ َّ َ َّ َ َ ُ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ َٓ َّ Eğer cinler gaybı bilselerdi, o
‫الن ان‬ ِ ‫ت‬ ِ ‫ا ِل دابة الرِض تاكل مِنسات ۚه فلما خر تبين‬ küçük düşürücü azap içinde

14 ‫ني‬ ‫ه‬ ‫م‬ ُ ْ ‫ب مَا َل ُثوا يف الْ َع َذاب ال‬ َ ْ‫ون الْ َغي‬ َ َُْ َ ُ َ َْ
‫لو كانوا يعلم‬
kalmazlardı.
ِ ۪ ِ ِ ِ

8. «Acaba o, yalan yere Allah’a iftira mı etmiştir? Yoksa


kendisinde delilik mi var?». Hayır! Ahirete inanmayanlar
azaptadırlar ve derin bir sapıklık içindedirler.
9. Onlar, gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında bu-
lunanı görmüyorlar mı? Dilesek onları yere batırırız, ya
da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphesiz bunda
Rabbine yönelen her kul için bir ibret vardır.
10. And olsun, Davud’a tarafımızdan daha fazla lütuf ve
ihsanda bulunduk. «Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber
tesbih edin» dedik. Ona demiri yumuşattık.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 429
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 429
15. Andolsun, Sebe’ kav- 22. CÜZ ‫شون‬ ۪ ‫الزء اثل‬
ِ‫ان والع‬ SEBE SÛRESİ

minin oturduğu yerler-de bü-


yük bir ibret vardır. İşte bu
‫ال‬ ٍۜ ‫۪ني َو ِش َم‬ ‫م‬ َ‫كنِه ْم اٰيَ ٌة ۚ َج َّن َتان َع ْن ي‬ َ ْ َ َ َ َ َ ْ ََ
sağdan soldan iki bahçe. ٍ ِ ِ ‫لقد كن ل ِسباٍ ۪يف مس‬
“Rabbinizin rızkından yiyin
ٌ ُ َ ٌّ َ َ ٌ َ ّ َ ٌ َ ْ َ ُۜ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ ّ َ ْ ْ ُ ُ
ve O’na şükredin.” Güzel bir 15‫كوا مِن رِز ِق ربِم واشكروا ل بلة طيِبة ورب غفور‬
memleket ve çok bağışlayan
ْ‫اه ْم بَ َّنَيْهم‬ ُ َ ْ َّ َ َ ِ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ
bir yaratıcı! ِ ِ ‫فاعرضوا فارسلنا علي ِهم سيل الع ِرم وبدنل‬
َ ْ ْ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ
16 ‫۪يل‬ ٍ ‫شٔ مِن ِسد ٍر قل‬ ٍ ‫ني ذوايت اك ٍل خ ٍط واث ٍل و‬ ِ ‫جن‬
16. Ama onlar yüz çevirdiler.
Bu yüzden üzerlerine Arim
selini gönderdik. Onların iki َ ُ َ ْ َّ ٓ َ ُ ْ َ َ ُ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ٰ
bahçesini, buruk yemişli, acı 17 ‫ازي ا ِل الكفور‬ ۪ ‫ذل ِك جزيناهم بِما كفروۜا وهل ن‬
ılgınlı ve içinde biraz da sedir ً َ َ ً ُ َ َ ْ َ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ َ
ağacı bulunan iki bahçeye ‫وجعلنا بينهم وبني القرى اتل۪ى باركنا ف۪يها قرى ظاهِرة‬
çevirdik.
18 ‫۪ني‬ َ ‫ال َواَيَّامًا ا ٰ ِمن‬ َ ِ َ‫۪يوا ف۪يهَا َل‬ ُ ‫يس‬ َّ ‫َوقَ َّد ْرنَا ف۪يهَا‬
َۜ ْ ‫الس‬
ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ ُ َ َ
17. Nankörlük ettikleri için
onları böyle cezalandırdık. ْ‫اهم‬ ‫فقالوا ربنا باعِد بني اسفارِنا وظلموا انفسهم فجعلن‬
Biz nankörden başkasını ce-

‫ك‬
ُّ
ِ ‫ل‬ ‫ات‬ َ‫ك ُم َم َّزق ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰي‬ َّ ُ ْ ُ َ ْ َّ َ َ َ َ َ
‫احاد۪يث ومزقناهم‬
ٍ
zalandırır mıyız?
ِ ۪ ٍۜ
ُ‫ َولَ َق ْد َص َّد َق َعلَيْه ْم ا ِبْل۪يُس َظ َّن ُه فَ َّات َب ُعوه‬19 ‫كور‬ ُ َ َّ َ
18. Onların yurdu ile

ِ ٍ ‫ار ش‬ ٍ ‫صب‬
içlerini bereketlendirdiğimiz
memleketler arasında,
َ ْ ُ ْ ْ ْ َ َ ُ َ َ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ً َ َّ
‫ان‬ ٍ ‫ وما كان ل علي ِهم مِن سل‬20 ‫ا ِل ف ۪ريقا مِن المؤ ِمن۪ني‬
‫ط‬
sırt sırta nice şehirler var

ٰ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ َّ
ettik ve bunlar arasında
ّۜ َ َ ْ‫خ َرة ِ م َِّم ْن ُه َو مِن‬
yürümeyi konaklara ayırdık.
‫ك‬ ٍ ‫ش‬ ‫يف‬ ۪ ‫ا‬ ‫ه‬ ِ ‫ا ِل نلِ علم من يؤمِن بِال‬
َ ‫اد ُعوا َّال‬ ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ُّ َ َ
Oralarda geceleri, gündüzleri
ْ‫۪ين َز َع ْم ُتم‬ ْ ُ
korkusuzca gezin dolaşın,
‫ ق ِل‬21۟ ‫شٔ حف۪يظ‬ ٍ ‫وربك ع ك ِل‬
َ َّ ‫ون مِثْ َق َال َذ َّرة يف‬ َ ُ ْ َ َ ّٰ
dedik.
ُ ْ
19. Bunun üzerine: Ey ‫ات َول‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ ِ ٍ ‫ون اللِۚ ل يملِك‬ ِ ‫مِن د‬
Rabbimiz! Aralarında yol-
َ ْ ْ ُْ َُ َ َ ْ ْ َ ْ َُ َ َ ْ َ ْ
22 ‫ي‬ ٍ ۪ ‫ِيف الرِض وما لهم ف۪ي ِهما مِن ِش ٍك وما ل مِنهم مِن ظ‬
‫ه‬
culuk yaptığımız şehirlerin
arasını uzaklaştır, dediler ve
kendilerine yazık ettiler. Biz
de onları, ibret kıssaları ha-
line getirdik. Onları darma- 21. Hâlbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu.
dağın ettik. Şüphesiz bunda, Ancak ahirete inananı, şüphe içinde kalandan ayırt edip
çok sabreden ve çok şükre- bilelim diye. Rabbin gerçekten her şeyi gözetleyen ve ko-
den herkes için ibretler vardır. laylayandır.

20. Andolsun İblis, onlar 22. De ki: Allah’tan başka tanrı saydığınız şeyleri çağı-
hakkındaki zannını gerçek- rın! Onlar ne göklerde ne de yerde zerre ağırlığınca dahi
leştirdi. İnanan zümrenin bir şeye sahip değildirler. Onların buralarda hiçbir ortaklığı
dışında hepsi ona uydular. yoktur, Allah’ın onlardan bir yardımcısı da yoktu.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


430 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

22. CÜZ ٍ ‫ورةُ َس َبأ‬


َ ‫ ُس‬430 SEBE SÛRESİ 26. De ki: Rabbimiz he-
pimizi bir araya toplayacak,
َ ُ َ ٓ َ َ َ َّ ْ ُ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ
‫اعة عِن َدهُٓ ا ِل ل َِم ْن اذِن ُۜل َح ّٰىت ا ِذا ف ّ ِزع‬
sonra aramızda hak ile hük-
‫ولتنفع الشف‬ medecektir. O, en âdil hüküm

‫ل‬
ْ
ُّ ِ ‫ال َّق ۚ َو ُه َو ال َع‬ َ ْ ‫ ۜ ْم قَالُوا‬ ُ ُّ َ َ َ ۙ َ َ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ
‫عن قلوب ِ ِهم قالوا ماذا قال رب‬
veren, her şeyi hakkıyla bi-
lendir.
َْ ُ ُُ َْ ْ َ ُْ َ ْ
‫ض‬ ِۜ ‫ات َوال ْر‬ ِ ‫و‬َ ٰ
‫م‬ ‫الس‬َّ َ
‫ِن‬ ‫م‬ ْ
‫م‬  ‫ق‬‫ز‬ ‫ر‬ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ق‬ 23 ‫ي‬ُ ‫ب‬
۪ ‫ال‬
‫ك‬ ‫ح ِْز ٌب‬
3
27. De ki: O’na şirk koştu-

ُ ‫ض َل‬ َ ْ َ ً ُ ٰ َ َ ْ ُ َّ ِ ْ َ ٓ َّ ِ َ ۙ ُ ّٰ ُ
ğunuz şeyleri bana gösterin.
24 ‫ني‬ ٍ ۪ ٍ‫ب‬ ‫م‬ ‫ق ِل الل وانا او اياكم لعل هدى او ۪يف‬ Hayır! Yegâne galip ve her

َ ُ َ َ ُ ُ َ َ َُ ُْ َ ُْ
şeyi hikmetle idare eden an-

25 ‫ج َر ْم َنا َول ن ْس َـٔل ع َّما ت ْع َملون‬ ْ َ ‫ون َع َّ ٓما ا‬ ‫قل لتسـٔل‬ cak Allah’tır.

ُ ‫ال ّۜق َو ُه َو الْ َف َّت‬ َ ْ ‫قُ ْل َيْ َم ُع بَيْ َن َنا َر ُّب َنا ُث َّم َي ْف َت ُح بَيْ َن َنا ب‬
28. Biz seni bütün insanla-
‫اح‬ ِ ِ ra ancak müjdeleyici ve uya-
َّ َ َ َٓ َ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َّ َ ُ َ ْ ُ ُ ‫الْ َعل‬
rıcı olarak gönderdik; fakat
‫اء ك‬ ‫وين ال۪ين القتم بِه۪ شك‬ ِ ‫ر‬ ‫ا‬ ‫ل‬ ‫ق‬ 26 ‫۪يم‬ insanların çoğu bunu bilmez-

ً َّ َٓ َّ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ َ ْ ‫يز‬ ُ ‫الل الْ َعز‬ ُ ّٰ ‫بَ ْل ُه َو‬


ler.
‫اك ا ِل كافة‬ ‫ وما ارسلن‬27 ‫۪يم‬ ُ ‫الك‬
۪ 29. Eğer sözünüzde doğru
َ َ َ َ ْ َّ َ ٰ ً ‫۪يا َونَذ‬
28 ‫اس ل َي ْعل ُمون‬ َ ‫ك‬
ِ َّ‫ث انل‬ ِ ‫۪يرا َول‬ ً ‫اس بَش‬ َّ ‫ل‬ iseniz bu vaat ettiğiniz şey ne
‫ن ا‬ ِ ‫ِلن‬ zaman kopacak? Derler.
َ ‫صادِق‬ َ ‫كُْ ْم‬ ُ ْ ُ ْ َْ َ ٰ ٰ َ َ ُ ُ َ َ
29 ‫۪ني‬ ‫ويقولون مىت هذا الوعد ا ِن‬
30. De ki: Size öyle bir gün
vaat edilmiştir ki, siz ondan
َ ًَ َ ُ ْ َ َ ُ َْ َْ َ َْ ُ َ ْ ُ َ ُْ
‫اعة َول‬ ‫رون ه س‬ ِ ‫قل لم م۪يعاد يو ٍم لتستا‬
ne bir saat geri kalabilirsiniz,
ne de ileri geçebilirsiniz.
ٰ ُْ َ ْ ُ َ َ َ َ َّ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ
‫۪ين كف ُروا ل ْن نؤم َِن ب ِ ٰهذا الق ْرا ِن‬ ‫ وقال ال‬30 ‫ون‬ ۟ ‫تستق ِدم‬ 31. Kâfir olanlar dediler ki:

َ ُ ُ َ َّ َ َ َ ْ ‫َو َلب َّال۪ي َب‬


Biz hiçbir zaman bu Kur’an’a
‫ني يَ َدي ْ ۜهِ َول ْو ت ٰٓرى اِذِ الظال ُِمون َم ْوقوفون‬ ِ ve bundan önce gelen kitap-

َ ‫ول َّال‬ ُ َُ َْ َْ ْ ٰ
lara inanmayacağız. Sen o
‫۪ين‬ ‫ج ُع َبعض ُه ْم ا ِل َبعٍضۨالقول ۚيق‬
ُ ْ َْ ْ َّ َْ
ِ ‫عِند رب ِ ِه ۚم ير‬ zalimleri, Rablerinin huzu-

ُ َ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ
runda tutuklanmış, birbirleri-
31 ‫۪ني‬ َ ‫ك َّنا ُم ْؤ ِمن‬ ‫استضعِفوا ل ِل۪ين استكبوا لول انتم ل‬ ni suçlayarak söz atarlarken
bir görsen! Zayıf sayılanlar,
büyüklük taslayanlara: Siz
olmasaydınız, elbette biz ina-
23. Allah’ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimseler- nan insanlar olurduk, derler.
den başkasının şefâati fayda vermez. Nihayet onların yü-
reklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? Derler.
Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.
24. De ki: Göklerden ve yerden size rızık veren kimdir?
De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya doğru
yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir.
25. De ki: Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsi-
niz; biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 431


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 431
32. Büyüklük taslayanlar, 22. CÜZ ‫شون‬ ۪ ‫الزء اثل‬
ِ‫ان والع‬ SEBE SÛRESİ

zayıf sayılanlara: Size hida-


ُ َْ ْ َ َ ُٓ ْ ْ َ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َّ َ َ
‫اس ُتضعِفوا ان ُن َص َددناك ْم‬
yet geldikten sonra sizi on-
dan biz mi çevirdik? Bilakis ‫قال ال۪ين استكبوا ل ِل۪ين‬
َ َ َ ‫ك ْم بَ ْل ُكنْ ُت ْم ُمْرم‬ ُ َ َٓ ْ َ ْ َ ٰ ُ ْ َ
‫ َوقال‬32 ‫۪ني‬
siz suç işliyordunuz, derler.
33. Zayıf sayılanlar da ِ ‫ع ِن الهدى بعد ا ِذ جاء‬
َّ ْ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ َّ
‫بوا بَل َمك ُر الْ ِل َوانلَّ َهار‬ ‫ال۪ين استض ِعفوا ل ِل۪ين استك‬
büyüklük taslayanlara: Ha-
yır! İşiniz gece gündüz tuzak
َ ُّ َ َ ‫ل اَن ْ َد ًاداۜ َوا‬ُٓ َ َ َ ْ َ َ ّٰ َ ُ ْ َ ْ َ َٓ َ ُ ُ ْ َ ْ
‫سوا انلَّ َد َامة‬ ‫ا ِذ تامروننا ان نفر بِاللِ ونعل‬
kurmaktı. Çünkü siz daima
Allah’ı inkâr etmemizi, O’na
َ َ َ َّ َ ْ َ ٓ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ ْ ُ َ َ َّ َ
‫۪ين كف ُروۜا‬
ortaklar koşmamızı bize em-
rederdiniz, derler. Artık azabı ‫اق ال‬ ِ ‫اب وجعلنا الغل ۪يف اعن‬ ۜ ‫لما راوا العذ‬
gördüklerinde, pişmanlıkla- َ‫ َومَٓا ا َ ْر َسلْ َنا يف قَ ْرية‬33 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ َ
rını içlerine atarlar; biz de o ٍ ۪ ‫هل يزون ا ِل ما كانوا يعمل‬
inkâr edenlerin boyunlarına َ ُ َ ْ ُ ْ ْ ُ َٓ َّ َٓ ُ َ ْ ُ َ َ َّ َ ْ
demir halkalar takarız. On- 34 ‫۪ير ا ِل قال متفوها ا ِنا بِما ار ِسلتم بِه۪ كاف ِرون‬ ٍ ‫مِن ن‬
‫ذ‬
lar ancak yapmakta oldukları َّ ْ ُ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َ َ ۙ ً َ ْ َ َ ً َ ْ َ ُ َ ْ َ ُ ْ َ ُ َ َ
günahları yüzünden cezalan- ‫ قل ا ِن‬35 ‫وقالوا نن اكث اموال واولدا وما نن بِمعذب۪ني‬
ََ‫ك‬ ْ َ َّ ٰ َ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ ْ ّ ُ ُ ْ َ ّ َ
‫ث انلَّاِس‬
dırılırlar.
34. Biz hangi ülkeye bir
‫ن ا‬ ِ ‫الرزق ل ِمن يشاء ويق ِدر ول‬ ِ ‫ر ۪ب يبسط‬
ُ َ ُ َّ ُ ُ َ َ َٓ ُ ُ َ َ َ َ
‫ َومَٓا ا ْم َوال ْم َول ا ْولدك ْم بِاتل۪ى تق ّ ِر ُب ْم‬36 ‫ون‬ ۟ ‫ل َي ْعل ُم‬
uyarıcı göndermişsek mutla-
ka oranın varlıklı ve şımarık
kişileri: Biz, size gönderilmiş ُ‫الًاۘ فَا ُ ۬ولٰٓئ َِك ل َ ُه ْم َج َٓزاء‬ ِ ‫ص‬ َ ‫عِنْ َدنَا ُزلْ ٰ ٓف ا َِّل َم ْن ا ٰ َم َن َو َعم َل‬
ِ
olan şeyi inkâr ediyoruz, de-
mişlerdir.
‫۪ين‬ َ ‫ َو َّال‬37 ‫ون‬ َ ُ ٰ
‫ات امِن‬
َ ُْ ُ ُ َ
ِ ‫الضعِف بِمَا ع ِملوا َوه ْم ِيف الغ ُرف‬
ْ ّ
ِ
َ ُ َ ُْ َ َْ َ ٰٓ ۬ ُ َ َ ‫ي َ ْس َع ْو َن ٓيف اٰيَات َِنا ُمع‬
35. Ve dediler ki: Biz mal-
ca ve evlâtça daha çoğuz, biz
38 ‫ضون‬ ‫اب م‬ ِ ‫ذ‬ ‫ع‬‫ال‬ ‫يف‬ِ ‫ِك‬ ‫ئ‬ ‫ول‬ ‫ا‬ ‫ين‬ ‫ز‬
ِ۪‫ج‬ ‫ا‬ ۪
َ ْ َٓ َ ْ َ َ ْ ّ ُ ُ ْ َ ّ َ َّ ْ ُ
azaba uğratılacak da değiliz.
36. De ki: Rabbim, dilediği- ‫اء م ِْن ع َِبادِه۪ َو َيق ِد ُر ُۜل‬ ُ ‫ش‬ ‫الرزق ل ِمن ي‬ِ ‫قل ا ِن ر ۪ب يبسط‬
َ ‫الرازق‬ ُ ْ َ ُ َ ُ ُ ْ ُ ُ َ ْ َ ‫َومَٓا اَنْ َف ْق ُت ْم م ِْن‬
ne bol rızık verir ve kısar; fa-
kat insanların çoğu bilmezler. 39 ‫ني‬ ۪ ِ َّ ‫شٔ فه َو يلِف ۚه وه َو خي‬ ٍ
37. Hiçbirinizin malları ve
evlatları huzurumuzda size
bir yakınlık sağlamaz. İman 39. De ki: Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık ve-
edip sâlih amel işleyenler rir ve kısar. Siz her ne infak ederseniz, Allah onun yerine
müstesna; ancak onlara yap- daha çok verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
tıklarının kat kat karşılığı var-
dır. Onlar cennet odalarında
güven içindedirler.
38. Âyetlerimizi boşa çı-
karmaya çalışanlara gelince,
onlar da azapla yüz yüze bı-
rakılacaklardır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


432 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

22. CÜZ ٍ ‫ورةُ َس َبأ‬


َ ‫ ُس‬432 SEBE SÛRESİ 43. Onlara apaçık âyetleri-
miz okunduğu zaman demiş-
ُ َ ُ َٓ ُ ٰٓ َ َ ٰٓ ْ ُ ُ ُ َ ُ ُ َُْ َََْ
‫شه ْم ج۪يعًا ث َّم َيقول ل ِل َملئ ِكةِ اه ۬ؤلءِ ا ِيَّاك ْم كنوا‬
lerdi ki: Bu, sizi babalarınızın
‫ويوم ي‬ taptığı şeylerden çevirmek
ُ َ ْ ُ َ َ َ ْ ُ ُ َ
َ ْ ‫ك اَن‬ َ ْ
‫ت َو ِ ُّل َنا م ِْن دون ِ ِه ْۚم بَل كنوا‬ ‫ قالوا سبحان‬40 ‫َيع ُب ُدون‬
isteyen bir adamdan başkası
değildir. Ve yine bu da uydu-
ُ ْ َ َ َْ َْ َ َ ُ ْ ُ ْ ْ ُ ُ َ ْ َ َّ ْ َ ُ ُ ْ َ rulmuş bir yalandan başka bir
‫ فالوم ليمل ِك‬41 ‫النۚ اكثهم ب ِ ِهم مؤمِنون‬ ِ ‫يعبدون‬ şey değildir, dediler. Hak ken-
ُ ُ َ َ َ َّ ُ ُ َ َ ًّ َ َ َ ً ْ َ ُ ُ ْ
‫۪ين ظل ُموا ذوقوا‬ ‫َبعض ْم لِ َ ْعٍض نفعا ولضاۜ ونقول ل ِل‬
dilerine geldiğinde onu inkâr
edenler de: Bu, apaçık bir bü-
َ ُْٰ َ َ ّ َ ُ ُْ َّ َ ‫َع َذ‬
‫ َواِذا تتل َعليْ ِه ْم‬42 ‫اب انلَّارِ اتل۪ى كن ُت ْم ب ِ َها تذِبُون‬
yüdür, başka bir şey değildir,
dediler.

َ ُ ْ َ ُ ُ ٌ ُ َ َّ َٓ ٰ َ ُ َ َ ‫اٰيَ ُات َنا بَ ّي‬


‫يد ان يَ ُص َّدك ْم ع َّما‬
44. Hâlbuki biz onlara oku-
‫ات قالوا ما هذا ا ِل رجل ي ۪ر‬ ٍ ِ ‫ن‬ yacakları kitaplar vermediği-
َ‫ت ۜى َوقَ َال َّال۪ين‬ ً َ ‫ك ُم ْف‬ ٌ ْ‫۬ك ْم َوقَالُوا َما ٰه َٓذا ا َّ ِٓل ا ِف‬
ُ ُ َٓ ٰ ُ ُ ْ َ َ َ miz gibi senden önce onlara
ۚ ‫كن يعبد اباؤ‬ bir uyarıcı da göndermemiş-
ُ َٰ
‫ َومَٓا اتيْ َناه ْم‬43 ‫ني‬ ٌ ‫ِح ٌر ُمب‬ ْ ‫اء ُه ْمۙا ِْن ٰه َٓذا ا َِّل س‬
َ َٓ‫ح ّق لَمَّا ج‬َ ْ‫ك َف ُروا ل ِل‬ َ tik.
۪ ِ 45. Onlardan öncekiler de
َ ْ َ َ ْ َ ْ ْ َ ٓ َ ْ َ ْ َ َٓ َ َ َ ُ ُ ْ َ ُ ُ ْ inkâr etmişlerdi. Bunlar, ön-
44 ‫۪ير‬ ٍ ۜ ‫ب يدرسونها وما ارسلنا ا ِل ِهم قبلك مِن ن‬
‫ذ‬ ٍ ‫مِن كت‬ cekilere verdiklerimizin onda
َّ َ َ ُ ْ َ ٰ َ َ ْ ُ َ َ َ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ َّ َ َ
‫ار مَٓا اتي َناه ْم فكذبُوا‬
birine erişmemişlerdi. Pey-
‫وكذب ال۪ين مِن قبل ِ ِهمۙ وما بلغوا مِعش‬ gamberimi yalanladılar. Peki,
ُ ُ َ َّ ْ ُ َ َ َ َ َ َ ۠ ُُ
‫ قل ا ِنمَٓا اعِظ ْم ب ِ َواح َِد ٍۚة‬45 ‫۪ي‬ ِ۟ ‫ل فكيْف كان ن‬
benim inkârım nasıl oldu!
۪ ‫رس‬ 46. De ki: Ben ancak şu
ُ َ ‫ك ُرو۠ا مَا ب‬ َّ َ َ َ َّ ُ ٰ َ ُ َ ٰ ْ َ ّٰ ُ ُ َ ْ َ
‫حبِ ْم‬ ِ ‫صا‬ ‫ان تقوموا ِللِ مثن وفرادى ثم تتف‬
iki şeyden biri ile öğüt veriyo-
ِ rum: İkişer ikişer veya teker
َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ٌ َ َّ َ ُ ْ َّ ْ
46 ‫۪يد‬ ٍ ‫اب شد‬ ٍ ‫جن ۜ ٍة ا ِن هو ا ِل نذ۪ير لم بني يدي ع‬
‫ذ‬ ِ ‫مِن‬
teker karşımda durmanızı
sonra arkadaşınızda delilik-
ُ ّٰ َ َ َّ ْ َ ‫ ۜ ْم ا ِْن ا‬ُ َ َ ُ َ ْ َ ْ ْ ُ َُْ َ َ ْ ُ
‫ج ِر َي ا ِل ع اللِۚ َوه َو‬
ten hiçbir eser olmadığını iyi
‫قل ما ساتلم مِن اج ٍر فهو ل‬ düşünmenizi istiyorum. O an-
ُ ‫ال ّق َع َّ ُم الْ ُغ‬ َ ْ ُ ْ َ ّ َ َّ ْ ُ ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ cak şiddetli bir azap gelip çat-
48 ‫وب‬ ِ ‫ي‬ ۚ ِ ِ ‫ قل ا ِن ر ۪ب يق ِذ‬47 ‫شٔ ش ۪هيد‬
‫ب‬ ‫ف‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫ع‬ madan evvel sizi uyaran bir
peygamberdir.
47. De ki: Ben sizden bir
40. O gün Allah, onların hepsini toplayacak; sonra me- ücret istemişsem, o sizin ol-
leklere: Bunlar size mi tapıyordu? Diyecek. sun. Ücretim yalnız Allah’a
41. Onlar da: Sen yücesin, bizim velîmiz onlar değil, aittir. O, her şeye şahittir.
sensin. Belki onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara inan- 48. De ki: Kuşkusuz, gaybı
mıştı; diyecekler. bilen Rabbim gerçeği ortaya
42. Bugün birbirinize ne fayda, ne de zarar vermeye gü- koyar.
cünüz yeter. Biz zalim olanlara, yalanlamakta olduğunuz
ateş azabını tadın! Diyeceğiz.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 433


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 433
49. De ki: Hak geldi; artık 22. CÜZ ‫شون‬ ۪ ‫الزء اثل‬
ِ‫ان والع‬ FÂTIR SÛRESİ

bâtıl kayboldu, ne bir şey or-


َّ َ ُ ْ َ َ ْ ْ ُ ُ ُ َ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ُّ َ ْ َ َٓ ْ ُ
‫ت فا ِنم َٓا‬
taya çıkarabilir ne de geri ge-
tirebilir. ‫ قل ا ِن ضلل‬49 ‫قل جاء الق وما يبدِئ الاطِل وما يع۪يد‬
ٌ ‫۪يعقَر‬ ٌ ‫با ِنَّ ُه َسم‬ ّ َ َّ َ ٓ ُ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ ٰ َ ُّ َ
50‫يب‬ ۜ ‫ر‬ ‫ل‬ ِ ‫ا‬ ‫وح‬ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ب‬ ‫ف‬ ‫ت‬ ‫ي‬‫د‬ ‫ت‬ ‫اه‬ ‫ن‬ِ
ِ ۚ ‫ا ِضلعن‬
‫ا‬‫و‬ ‫ى‬ ‫س‬
۪ ‫ف‬
50. De ki: Eğer saparsam,
kendi aleyhime sapmış olu- ۪ ۪ ۪ ِ
ُٓ َ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ ٰٓ َ ْ َ َ
‫ َوقالوا‬51 ۙ‫يب‬ ‫ر‬ ‫ق‬ ‫ن‬ ‫ك‬ ‫م‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬‫ِذ‬ ‫ولو ترى ا ِذ ف ِزعوا ف فوت واخ‬
rum. Eğer doğru yolu bulur-
sam, bu da Rabbimin bana ٍ ۪ ٍ
vahyettiği şey sayesindedir. ََ
۪‫ َوق ْد كف ُروا بِه‬52 ‫۪يد‬
َ َ َ َ ْ ُ ُ ‫اتل َن‬
ٍۚ ‫اوش مِن مك ٍن بع‬ َّ ‫ا ٰ َم َّنا به۪ۚ َوا َ ّٰن ل َ ُه ُم‬
Şüphesiz O, işitendir, yakın- ِ
dır. َ َ
َ ْ ‫۪يل بَيْ َن ُه ْم َو َب‬
‫ني‬ ‫ وح‬53 ‫۪يد‬ َ َ َ ْ ْ‫ون بالْ َغي‬ َ ُ ََْ َُْ ْ
‫مِن قبل ۚويقذِف‬
51. Telaşa düştükleri za-
ٍ ‫ب مِن مك ٍن بع‬ ِ ِ
ُ‫ك‬ ّ َ ُ َ ْ ُ َّ ُۜ ْ َ ْ ْ َ ْ َ َ ُ َ َ َ ُ َ ْ َ َ
man, onları bir görsen! Hiç
kaçacak yerleri yoktur, yakın
54‫يب‬ ٍ ۪ ٍ ‫مايشتهونكمافعِلبِاشيا ِع ِهممِنقبلا ِنهمكنوا ۪يفش‬
‫ر‬ ‫م‬
ٌ ّ َ ّ َ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫ه‬َ ِ ‫َو‬ ‫هك َِّية‬ ‫م‬ ‫ر‬‫ط‬ِ ‫ا‬ ‫ف‬
bir yerden yakalanmışlardır.
ٌ َ ُ
َ
َ ِ ‫كية و‬ َّ َ
ِ ‫اط ٍر م‬ ِ ‫سو ٍرة ف‬
َ ُ
ً ٰ ٰ َ َ ُ َ ْ َ َ َ SÛRESİ
ُ‫َخْ ٌس َوواا ْررب َبععو‬ َْ
52. «Ona inandık» demiş- 35 - ً FÂTIR
lerdir, ama uzak yerden ima- ‫ايَة‬ ‫نيَة‬ ‫ون ا‬ ‫خٌس‬
na kavuşmak onlar için nasıl
ْ ‫الر‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ّٰ
َّ ِ‫الل‬
mümkün olur?
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
53. Hâlbuki daha önce onu
ٓ ۬ ُ ً ُ ُ َ ٰٓ َ ْ َ‫ال ْرِض ج‬ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ّٰ ُ ْ َ ْ َ
inkâr etmişlerdi. Gayba uzak ‫ول‬۪ ‫ا‬  ‫س‬ ‫ر‬ ‫ة‬
ِ ‫ِك‬ ‫ئ‬‫ل‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫ِل‬
ِ ‫ع‬‫ا‬ ‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫و‬‫م‬ ‫الس‬ ِ ‫المد ِللِ ف‬
‫ِر‬
‫ط‬ ‫ا‬
ّٰ َّ ۜ ُ َٓ َ َ ْ َ ْ َ ََُ َ َُٰ َْٰ َ ْ َ
bir yerden atıp tutuyorlardı.
َ‫الل‬ ‫يد ِيف الل ِق ما يشاء ا ِن‬ ُ ‫اع يَز‬ ۜ ‫اجن ِح ٍة مثن وثلث ورب‬
54. Artık, kendileriyle arzu ۪
ettikleri şey arasına perde çe- َ ْ ُ َ َ َْ َ ْ َّ ُ ّٰ َ ْ َ َ ٌ َ ٔ ْ َ ّ ُ ٰ َ
kilmiştir. Tıpkı bundan önce ‫ ما يفتحِ الل ل ِلناِس مِن رح ٍة ف ممسِك‬1 ‫ش قد۪ير‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫ع‬
benzerlerine yapıldığı gibi.
ُ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َُ َ ْ ُ َ َ ْ ْ ُ َ َ َ َ
Çünkü onlar, kendilerini en- 2 ‫لهاۚ وما يمسِكۙف مرسِل ل مِن بع ِده۪ۜ وهو الع ۪زيز الك۪يم‬
ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ ُ َ ّٰ َ َ ْ ُ ُ ْ ُ َّ َ ُّ َ َٓ
‫ت اللِ َعليْ ۜ ْم هل م ِْن خال ٍِق غ‬
dişeye düşüren bir korku için-
deydiler. ‫ي الل‬ ‫ياايها انلاس اذكروا ن ِعم‬
َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ُ َّ ٰ َٓ ْ َ ْ َ َٓ َّ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ
3 ‫ض ل ا َِل ا ِل ه َوۘ فان تؤفكون‬ ِۜ ‫يرزقم مِن السماءِ والر‬

35 - FÂTIR SÛRESİ 2. Allah’ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup


engelleyecek olamaz. O’nun tuttuğunu da O’ndan sonra
salıverecek yoktur. O, üstündür, hikmet sahibidir.
Bismillâhirrahmânirrahîm
3. Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın;
1. Gökleri ve yeri yaratan,
Allah’tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir
melekleri ikişer, üçer, dörder
yaratıcı var mı? O’ndan başka tanrı yoktur. Nasıl oluyor da
kanatlı elçiler yapan Allah’a
çevriliyorsunuz!
hamdolsun. O, yaratmada
dilediği artırmayı yapar. Şüp-
hesiz Allah, her şeye gücü
yetendir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
434 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ُ 434
22. CÜZ ‫ورةُ فاط ٍِر‬ ‫س‬ FÂTIR SÛRESİ 7. İnkâr edenler için şüp-
hesiz çetin bir azap var, iman
ُ ّٰ َ َۜ ْ َ ْ ٌ ُ ُ ْ َ ّ ُ ْ َ َ َ ُ ّ َ ُ ْ ِ َ
‫ِك َوا ِل اللِ ت ْر َج ُع‬
edip sâlih amel işleyenlere de
‫وان يذِبوك فقد كذِبت رسل مِن قبل‬ mağfiret ve büyük bir mükâfat
ُ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫ ُم‬ ُ َّ َّ ُ َ َ َ ٌّ َ ّٰ َ ْ َ َّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ ُ ُ ُ ْ vardır.
‫ يا ايها انلاس ا ِن وعد اللِ حق ف تغرن‬4 ‫المور‬ 8. Kötü işi kendisine güzel
ُ َ َ َ َّ َّ ّٰ ْ ُ َّ َّ ُ َ َ َ ۠ َ ْ ُّ
ُ ‫اللِ الْ َغ ُر‬
‫ ا ِن الشيْطان ل ْم َع ُد ٌّو‬5 ‫ور‬
gösterilip de onu güzel gören
ِ ‫ادلنيا ول يغرنم ب‬ kimse mi? Allah dilediğini da-
َّ ‫حاب‬ َ ‫كونُوا م ِْن ا َ ْص‬
ُ َ َُْ َّ َ
ُ ‫ات ُِذوهُ َع ُد ًّواۜ ا َِّن َما يَ ْد‬ lalete düşürür, dilediğini de
6 ‫۪ي‬ ِۜ ‫ع‬ ‫الس‬ ِ ‫ل‬ِ ‫ه‬ ‫ب‬ ‫ِز‬‫ح‬ ‫وا‬‫ع‬ ‫ف‬ hidâyete erdirir. O halde on-
َ َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬
َ َّ َ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ ُ َ َ َ َّ َ lar için üzülerek kendini helak
‫ات‬ِ ِ
‫ال‬ ‫الص‬ ِ ‫ال‬ ‫ال۪ين كفروا لهم عذاب شد۪يدۜو‬ etme. Allah onların ne yaptık-
ٰ َ َ ُ ُٓ ُ َ َ ّ ُ ْ َ َ َ ٌ َ ٌ ْ َ َ ٌ َ ْ َ ْ ُ َ
‫وء ع َملِه۪ ف َراهُ َح َس ًن ۜا‬
larını biliyor.
‫ افمن زيِن ل س‬7۟ ‫لهم مغفِرة واجر ك ۪بي‬ 9. Rüzgârları gönderip de
َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ُۘ ٓ َ َ ْ َ ُ َٓ‫الل يُ ِض ُّل َم ْن يَش‬
َ ّٰ ‫فَا َِّن‬
‫ب نف ُسك‬ ‫اء َو َي ْهد۪ي من يشاء ف تذه‬
bulutları harekete geçiren
Allah’tır. Biz onu ölü bir
َ َ َّ ُ ّٰ َ َ ُ َ ْ َ َ ٌ َ َ ّٰ َّ َ َ ‫َعلَيْه ْم َح‬
‫الل ال۪ٓي ا ْر َسل‬
bölgeye göndeririz de
‫ و‬8 ‫ات ا ِن الل عل۪يم بِما يصنعون‬ ٍۜ ‫س‬ ِ ölümünden sonra toprağa
َ َْ ْ َ ‫ابا فَ ُس ْق َناهُ ا ِٰل بََل َم ّيت فَا‬ ُ ‫اح َف ُتث‬
‫ح َييْ َنا بِهِ ال ْرض‬ ً ‫ح‬َ ‫۪ي َس‬ َ ‫الر َي‬
ّ onunla hayat veririz. Ölülerin
ٍ ِ ٍ ِ yeniden dirilmesi de böyle
ُ‫يد الْع َّزةَ فَل ِّٰله الْع َّزة‬ ُ ‫ َم ْن َك َن يُر‬9 ‫ور‬ ُ ‫ش‬
ُ ُّ َ ٰ َ َ ْ َ َ ْ َ
‫بعد موت ِه ۜا كذل ِك الن‬
olacaktır.
ِ ِ ِ ۪ 10. Kim izzet ve şeref isti-
َ‫الصال ُِح يَ ْر َف ُع ُۜه َو َّال۪ين‬َّ ‫ب َوالْ َع َم ُل‬ َّ ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ً َ
ُ ‫الط ّي‬
ِ ‫ج۪يعا ۜا ِلهِ يصعد الك ِم‬
yorsa, bilsin ki, izzet ve şeref
tamamen Allah’a aittir. O’na

10 ‫ور‬ ُ ‫ك ُر اُ۬ولٰٓئ َِك ُه َو َي ُب‬ ْ َ َ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ّ َّ َ ُ ُ ْ َ


ۜ ‫ٔات لهم عذاب شد‬
‫۪يد وم‬ ِ ‫يمكرون السيِـ‬
ancak güzel sözler yükselir.
Onları da Allah’a amel-i sâlih
َ ُ َ ُ َْ ُ ُ َ ُ ْ ْ ُ َ َ َ ُ ّٰ َ
‫اب ث َّم م ِْن نطف ٍة ث َّم َج َعل ْم ا ْز َواجً ۜا‬
ulaştırır. Kötülüklerle tuzak
ٍ ‫والل خلقم مِن تر‬ kuranlara gelince, onlar için
ْ َّ َ َ َ ٰ ْ ُ ُ َْ
‫َومَا ت ِمل م ِْن انث َول تض ُع ا ِل بِعِل ِم ۪هۜ َو َما ُي َع َّم ُر م ِْن ُم َع َّم ٍر‬
çetin bir azap vardır ve onla-
rın tuzağı bozulur.
ٌ ‫اللِ يَس‬ ّٰ َ َ َ ٰ َّ َ ‫َو َل ُينْ َقُص م ِْن ُع ُمر ٓه ۪ ا َِّل يف ك‬
11 ‫۪ي‬ ‫اب ا ِن ذل ِك ع‬ ٍۜ ‫ِت‬ ۪ ِ
11. Allah sizi topraktan,
sonra meniden yarattı. Sonra
sizi çiftler kıldı. O’nun bilgisi
olmadan hiç bir dişi ne gebe
4. Eğer seni yalanlıyorlarsa bil ki, senden önceki pey- kalır ne de doğurur. Bir can-
gamberler de yalanlanmıştı. Bütün işler yalnızca Allah’a lıya ömür verilmesi de, onun
döndürülecektir. ömrünün azaltılması da mut-
5. Ey insanlar! Allah’ın vaadi gerçektir, sakın dünya ha- laka bir kitaptadır. Şüphesiz
yatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı şeytan da Allah hakkında bunlar, Allah’a kolaydır.
sizi kandırmasın!
6. Çünkü şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman
sayın. O, kendine uyan taraftarlarını ancak ateş ehlinden
olmaya çağırır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 435


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 435
12. İki deniz birbirine eşit 22. CÜZ ‫شون‬ ۪ ‫الزء اثل‬
ِ‫ان والع‬ FÂTIR SÛRESİ

olmaz. Bu tatlıdır, susuzluğu


keser, içilmesi kolaydır. Şu da َ ٰ
‫شابُ ُه َوهذا‬ َ َ ‫سائ ٌِغ‬ َٓ ‫ات‬ ٌ ‫ح َران ٰه َذا َع ْذ ٌب فُ َر‬ ْ َ‫َومَا ي َ ْس َتوي ْال‬
tuzludur, acıdır. Hepsinden ِۗ ِ
َ ْ َ َ َ َ ُ ُ َْ ُّ ُ ْ
‫اج َوم ِْن ك ٍل تاكلون لْمًا ط ِريًّا َوت ْس َتخ ِر ُجون‬ ۜ ٌ َ‫مِل ٌح اج‬
de taze et yersiniz ve taktı-
ğınız süs eşyası çıkarırsınız.
ُ ْ َ ْ ُْ َ َ َْ ً ْ
‫خ َر تلِ َب َتغوا‬ ِ ‫حل َية تلبَ ُسونهَاۚ َوت َرى الفلك ف۪يهِ َم َوا‬
Allah’ın lütfunu arayıp da
şükretmeniz için gemilerin, ِ
denizi yarıp gittiğini görürsün.
‫ار‬ َ َّ‫ يُول ُِج َّالْ َل يف انل‬12 ‫ون‬
‫ه‬
َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْ َ ْ
‫مِن فضلِه۪ ولعلم تشكر‬
13. Allah, geceyi gündüzün ِ ِ
ٌّ ُ َْ َّ َّ َّ
‫ار ِيف الْ ِل ۙ َو َسخ َر الش ْمَس َوالق َم َرۘ كل‬ َ ‫َو ُيول ُِج انلَّ َه‬
içine sokar, gündüzü de ge-
cenin içine sokar; güneş ve
ۜ‫ك‬ ُ ْ ُ ْ ُ َ ْ ُ ُّ َ ُ ّٰ ُ ُ ٰ ًّ َ ُ َ َ َْ
‫م ذل ِم الل ربم ل المل‬ ‫س‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ج‬ ‫ل‬ ِ ‫ي‬ ‫ر‬
۪‫ي‬
ayı emri altına almıştır. Her
ۜ ٍ
ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ َ
biri belirtilmiş bir süreye ka-
ْ ْ َ ُ ْ َ َ
13 ‫۪ي‬ ٍ ۜ ‫وال۪ين تدعون مِن دونِه۪ ما مِون مِن ق ِطم‬
dar akıp gider. İşte Rabbiniz
Allah’tır. Mülk O’nundur. O’nu
َ ‫اس َت‬ْ ‫ك ْم َول َ ْو َسم ُعوا مَا‬ ُ َ َٓ ُ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ
‫جابُوا‬ ِ ۚ ‫ا ِن تدعوهم ليسمعوا دعاء‬
bırakıp da kendilerine taptık-
larınız ise, bir çekirdek kabu-
َ َ َ ُ ْ َ ُُْ َ َٰ ْ َََْ ْ ُ َ
‫شكِ ۜ ْم َول يُن ّب ِ ُئك‬
‫ح ِْز ٌب‬
ِ ِ ‫لۜم ويوم ال ِقيمةِ يفرون ب‬
ğuna bile sahip değillerdir.
4

ُ ُ ّٰ َ ّٰ َ ُ َٓ َ ُ ْ ُ ُ ْ َ ُ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُْ
14. Eğer o putları çağırır-
sanız, sizin çağırmanızı işi- ‫الل ه َو‬ ‫ يا ايها انلاس انتم الفقراء ا ِل اللِۚ و‬14 ۟‫ي‬ ٍ ‫ب‬
۪ ‫خ‬ ‫مِثل‬
temezler. İşitseler bile, size
َ ‫بلْق‬ َ ََْ ْ ُ ْ ْ ُْ ََ ْ ُ ‫الم‬ َ ْ َْ
ُّ
‫ن‬
16 ‫۪يد‬ ٍۚ ‫د‬ ‫ج‬ ٍ ِ ‫ت‬ ِ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫و‬ ‫م‬  ‫ِب‬ ‫ه‬ ‫ذ‬ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫ش‬ ‫ي‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ 15 ‫۪يد‬ ِ ‫ال‬
‫غ‬
cevap veremezler. Kıyamet

ْ ُ َ َ ّٰ َ َ َ ٰ َ َ
‫ َول ت ِز ُر َوازِ َرةٌ وِ ْز َر اخ ٰر ۜى‬17 ‫يز‬
günü de sizin ortak koşmanızı
‫ز‬ ‫ع‬َ ‫اللِ ب‬ ‫وما ذل ِك ع‬
ٍ ۪ ِ
reddederler. Sana, her şey-

َ َ َ ٌَْ ْ ْ ُْ َ ْ ٰ ٌَ َْ ُ َ ْ
‫َواِن ت ْدع ُمثقلة ا ِل ِحلِهَا ل ي َمل مِن ُه شٔ َول ْو كان‬
den haberi olan Allah gibi hiç
kimse haber veremez.
15. Ey insanlar! Siz Allah’a
‫اموا‬ ُ َ‫۪ين َيْ َش ْو َن َر َّب ُه ْم بالْ َغيْب َواَق‬ َ ‫َذا قُ ْر ٰبۜ ا َِّنمَا ُتنْ ِذ ُر َّال‬
muhtaçsınız. Zengin ve övül- ِ ِ
meye lâyık olan ancak O’dur.
ُ َ ْ ّٰ َ ِ َ ْ َ ّٰ َ َ َ َ َّ َ ّٰ َ َ ْ َ َ َۜ ٰ َّ
16. Allah dilerse sizi yok 18 ‫س ۪هۜ وال اللِ المص۪ي‬ ِ ‫الصلوة ومن تزك فا ِنما يتك نلِ ف‬
eder ve yerinize başka bir
mahlûk halk eder.
17. Bu Allah’a zor değildir. 18. Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.
Yükü ağır gelen kimse onu taşımak için başkasını çağır-
sa, bu çağırdığı akrabası da olsa, onun yükünden bir şey
yüklenmez. Sen ancak görmeden Rablerinden korkanları
ve namazı kılanları uyarabilirsin. Kim temizlenirse, kendi
menfaatine temizlenmiş olur. Dönüş Allah’adır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


436 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ُ 436
22. CÜZ ‫ورةُ فاط ٍِر‬ ‫س‬ FÂTIR SÛRESİ 25. Eğer seni yalanlıyorlar-
sa bil ki, onlardan öncekiler
ُ ُّ‫ات َو َل انل‬ ُ َ ‫الظلُم‬ ُّ َ َ ُ َ ْ َ ٰ ْ َ ْ
‫ ول‬19ۙ‫َومَا ي َ ْس َتوِي العم والص۪ي‬
de yalanlamışlardı. Peygam-
20ۙ ‫ور‬ berleri ise onlara açık âyetler,

ُۜ ‫اء َول ال ْم َو‬


َ ْ َ ُ َٓ ْ َ ْ
‫ َومَا ي َ ْس َتوِي الحي‬21ۚ‫ور‬ ُ ‫ال ُر‬ َ ْ ‫الظ ُّل َو َل‬ ّ َ
ِ ‫َول‬
sahifeler ve aydınlatıcı kitap
‫ات‬ getirmişlerdi.
ُْ َ ْ ‫اء َومَٓا اَن‬ َٓ َ ْ َ ُ ْ ُ َ ّٰ َّ
22 ِ‫ت ب ِ ُم ْس ِم ٍع َم ْن ِيف الق ُبور‬ ُۚ ‫ا ِن الل يس ِمع من يش‬
26. Sonra ben, o inkâr
edenleri yakaladım. Benim

‫۪يرۜا‬ً ‫۪يا َونَذ‬ ً ‫ال ّق بَش‬ َ ْ ‫اك ب‬ َ ‫ ا ِنَّٓا ا َ ْر َسلْ َن‬23 ‫۪ير‬ ٌ ‫ت ا َِّل نَذ‬ َ ْ ‫ا ِْن اَن‬ cezalandırışım nasıl oldu!
ِ ِ
ْ َ َ َ ُ ‫ ّذ‬ َ َ َ َ َّ َّ ُ ْ ْ َ
27. Görmedin mi Allah gök-
َ ُ َِْ ٌ
‫ وان ي ِ بوك فقد‬24 ‫واِن مِن ام ٍة ا ِل خ ف۪يها نذ۪ير‬ ten su indirdi. Onunla renkleri

ْ ْ ُ ُ ُ ُ ْ ُ ْ َ َٓ ْ ْ َ ْ َ َّ َ َّ َ
çeşit çeşit meyveler çıkardık.

‫ات‬ َ ّ َ
ِ ‫كذب ال۪ين مِن قبل ِ ِه ۚم جاءتهم رسلهم بِاليِن‬
Dağlarda da beyaz, kırmızı,

َ َ َ َّ ُ ْ َ َ َّ ُ ْ ْ َ ُ ُّ َ
değişik renklerde ve simsiyah
ُ
‫ ثم اخذت ال۪ين كفروا‬25 ‫۪ي‬ ُ َ
ِ ‫اب المن‬ ِ ‫وبِالزب ِر وبِالكِت‬
yollar yaptık.

َّ ‫الل اَن ْ َز َل م َِن‬ َ ّٰ ‫ اَل َ ْم تَ َر ا َ َّن‬26 ۟‫ان نَ۪ي‬ َ َ ََْ َ


28. İnsanlardan, hayvan-
ِ‫الس َٓماء‬ ِ ‫ك‬ ‫ف‬ ‫فكي‬ lardan ve davarlardan da yine

َ ْ َ َ َ ُ ََْ ً َْ ُ َ َ ‫ج َنا به۪ َث‬ ْ َ ْ َ َ ً َٓ


böyle türlü renkte olanlar var.
‫البا ِل‬ ِ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ا‬
ۜ ‫ه‬ ‫ان‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ا‬ ‫ف‬ ِ ‫ل‬ ‫ت‬ ‫م‬ ‫ات‬
ٍ ‫ر‬ ‫م‬ ِ ‫ماءۚ فاخر‬ Kulları içinden ancak âlimler,

ُ ‫ُج َد ٌد بيٌض َو ُحْ ٌر ُمْ َتلٌِف اَل ْ َو ُان َها َو َغ َراب‬


Allah’tan korkar. Şüphesiz
ٌ
27 ‫يب ُسود‬ ۪ ۪
Allah, daima üstündür, çok

َّ َ ٰ َ ُ ْ َ ٌ ْ ُ ِ َ ْ َ ْ َ ّ َٓ َّ َ
bağışlayandır.
‫ام م َتل ِف ال َوان ُه كذل ِۜك ا ِن َما‬ ‫اب والنع‬ ِ ‫اس وادلو‬ ِ َّ‫َوم َِن انل‬ 29. Allah’ın kitabını oku-

ٌ ‫يز َغ ُف‬ ٌ ‫الل َعز‬ َ ّٰ ‫الل م ِْن ع َِبادِه ِ الْ ُعلَ ٰٓم ُ ۬ؤ ۜا ا َِّن‬ َ ّٰ ‫َيَْش‬
yanlar, namazı kılanlar ve
28 ‫ور‬ ۪ kendilerine verdiğimiz rızık-

َّ‫الصلٰوةَ َوانْ َف ُقوا مِما‬ َ َّ ‫اموا‬ ُ َ‫اللِ َواَق‬ ّٰ َ َ َ ُ ْ َ َ َّ َّ


tan gizli ve açık infak edenler,
‫ا ِن ال۪ين يتلون كِتاب‬ asla zarara uğramayacak bir

ْ‫ ِلُ َو ّف َِي ُهم‬29ۙ ‫ور‬ َ ‫ارةً لَ ْن َت ُب‬ َ َ‫ون ِت‬ َ ُ ْ َ ً َ َ َ َ ًّ ْ ُ َ ْ َ َ


kazanç umabilirler.
‫رزقناهم ِسا وعنِية يرج‬ 30. Çünkü Allah, onların
ُ َ ٌ ُ َ ُ َّ ْ َ ُ َ ََ ْ َُ ُ ُ
ٌ ‫ك‬ ‫يده ْم م ِْن فضل ِ ۜ ۪ه ا ِنه غفور ش‬
mükâfatlarını tam öder ve
30 ‫ور‬ ‫اجورهم وي ۪ز‬ lütfundan onlara fazlasını da
verir. Şüphesiz O, çok bağış-
layan, şükrün karşılığını bol
19. 20. 21. Kör ile gören, karanlık ile aydınlık ve gölge bol verendir.
ile sıcak bir olmaz.
22. Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediği-
ne işittirir. Elbette sen kabirlerdekilere işittiremezsin!
23. Sen sadece bir uyarıcısın.
24. Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönder-
dik. Her millet içinde mutlaka bir uyarıcı bulunur.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 437


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 437
31. Sana vahyettiğimiz 22. CÜZ ‫شون‬ ۪ ‫الزء اثل‬
ِ‫ان والع‬ FÂTIR SÛRESİ

kitap, kendinden öncekini


َ‫ال ُّق ُم َص ّ ِدقًا ل ِما‬ َ ْ ‫ك م َِن الْك َِتاب ُه َو‬ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ
doğrulayıcı olarak gelen ger-
çektir. Allah, kullarından ha- ِ ‫الي اوحينا ا ِل‬ ۪ ‫و‬
berdardır, görendir.
َ‫ ُث َّم ا َ ْو َرثْنا‬31 ‫۪ي‬ ٌ ‫ي بَص‬ ٌ ‫لب‬ َ َ ۪‫الل بع َبادِه‬ َ ّٰ ‫ني يَ َديْهِ ا َِّن‬ َ ْ ‫َب‬
32. Sonra Kitab’ı, kulları- ۪ ِ ِ ۜ
ْ َ ٌ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َّ َ َ ْ
َ
‫س ۪ۚه‬ ِ ‫الكِتاب ال۪ين اصطفينا مِن عِبادِناۚ ف ِمنهم ظال ِم نلِ ف‬
mız arasından seçtiklerimize
verdik. Onlardan kimi kendi-
sine zulmeder, kimi orta yol- َ ٰ ّٰ ْ َ ْ َ ْ ٌ َ ْ ُْ َ ٌ َُْ ْ ُْ َ
da gider, kimi de Allah’ın iz- ‫اللِ ذل ِك‬ ۜ ‫ات بِا ِذ ِن‬ ِ ‫ومِنهم مقت ِص ۚد ومِنهم سابِق بِالي‬
َ َّ ُ َ ُ ُ ْ ْ َ ُ َّ َ َ ْ ُ ْ َْ ُ
‫ات عد ٍن يَدخلون َها يَل ْون‬ ُۜ ‫ه َو الفضل الك ۪ب‬
niyle hayırlarda öne geçmek
için yarışır. İşte büyük fazilet ‫ جن‬32 ‫ي‬
budur.
33 ‫ير‬ ٌ ‫۪يها َحر‬ َ ‫اس ُه ْم ف‬ ُ َ ِ‫۪يها م ِْن ا َ َساو َر م ِْن َذ َهب َول ُ ْؤل ُ ً ۬ؤاۚ َول‬ َ ‫ف‬
۪ ٍ ِ
َ ْ ‫ب َع َّنا‬ َ ْ ‫َوقَالُوا‬
33. Adn cennetleri... Oraya
girerler. Orada altın bilezikler
‫ور‬ ٌ ‫ال َز َۜن ا َِّن َر َّب َنا لَ َغ ُف‬ َ ‫ال ْم ُد ِ ّٰللِ اَّل۪ٓي اَذْ َه‬
takarlar ve incilerle süslenir-
ler. Orada giyecekleri elbise- َ ْ َ
‫امةِ م ِْن فضلِه۪ۚ ل َي َم ُّس َنا‬ َ ‫ اََّل۪ٓي ا َ َح َّل َنا َد َار ال ْ ُم َق‬34ۙ ‫ور‬ ٌ ‫ك‬ ُ َ
‫ش‬
leri de ipektir.
ُ َ َ َ َّ َ ٌ ُ ُ َ َ ُّ َ َ َ َ ٌ َ َ َ
34. Şöyle derler: Bizden
‫ وال۪ين كفروا‬35 ‫ف۪يها نصب ول يمسنا ف۪يها لغوب‬
َ ُ َ َ ُ ُ َ َ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ َّ َ َ ُ َ ْ ُ َ
tasayı gideren Allah’a ham-
dolsun. Doğrusu Rabbimiz ْ‫ي َّفُف َعنْ ُهم‬ ‫لهم نار جهن ۚم ل يقض علي ِهم فيموتوا ول‬
َ ُ َ ْ َ ْ َُ ُ َ َّ ُ َْ َ ٰ َ َ َ َ ْ
çok bağışlayan, çok nimet

‫ وهم يصط ِرخون‬36 ۚ‫ور‬ ٍ ‫مِن عذابِه ۜا كذل ِك ن ۪زي ك كف‬


verendir.

ُ َّ َ ْ َ ً َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ َٓ َّ َ َ
ۜ‫ي ال۪ي ك َّنا َن ْع َم ُل‬
35. O ki lütfuyla bizi gerçek
ikamet yurduna yerleştirdi. ‫الا غ‬ ِ ‫ف۪يهاۚ ربنا اخ ِرجنا نعمل ص‬
ُ َ َٓ َ َ َّ َ َ ْ َ َّ َ ُ َ َ
Artık orada bize ne bir yor-
ُ
gunluk dokunacak ne de ora- ‫اءك ُم‬ ‫ا َول ْم ن َع ّ ِم ْرك ْم مَا َي َتذك ُر ف۪يهِ من تذكر وج‬
َّ َ َ ُ ُ َ ُ َّ
da bize bir usanç gelecektir.
36. İnkâr edenlere de ce- ‫الل َعل ُِم‬ َ ّٰ ‫ ا َِّن‬37 ‫۪ي‬ َ
ٍ۟ ‫۪ني م ِْن نص‬ َ ‫ِلظالِم‬ ‫انلذ۪ي ۜر فذوقوا فما ل‬
ُّ ‫۪يم ب َذات‬ َ ُ َّ ِ ‫ال ْر‬ َ ْ َ َ ٰ َّ ْ‫َغي‬
38 ِ‫الص ُدور‬ ِ ِ ٌ ‫ض ا ِنه عل‬
hennem ateşi vardır. Öldürül-
mezler ki ölsünler, cehennem ۜ ‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫و‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫ب‬
ِ
azabı da onlara biraz olsun
hafifletilmez. İşte biz, küfürde
ileri giden her nankörü böyle 37. Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, yaptığımızın ye-
cezalandırırız. rine iyi işler yapalım! Diye feryad ederler. Size düşünecek
kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size
uyarıcı da gelmedi mi? Öyleyse tadın! Zalimlerin yardım-
cısı yoktur.
38. Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. O, sadırların
özünde ne varsa onu da hakkıyla bilendir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


438 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ ُ 438
22. CÜZ ‫ورةُ فاط ٍِر‬ ‫س‬ FÂTIR SÛRESİ 41. Şüphesiz Allah gökleri
ve yeri, nizamları bozulmasın
ِْ‫ك َف َر َف َعلَيه‬ َ ْ ََ َْ َ َٓ َ ُ َ َّ ُ
ِۜ ‫ه َو ال۪ي َج َعل ْم خئ ِف ِيف الر‬
ْ diye tutuyor. Andolsun ki on-
‫ض فم ن‬ ların nizamı eğer bir bozulur-

‫يد‬ ُ ‫ك ْف ُر ُه ْم عِنْ َد َر ّبه ْم ا َِّل َم ْقتًاۚ َو َل يَز‬ ُ َ


‫ين‬ ‫ِر‬
َْ ُ َ َ َُُْ ُ sa, Allah’tan başka hiç kimse
۪ ِِ ۪ ‫كفرهۜول ي ۪زيد ال‬
‫ف‬ ‫ك‬ onları tutamaz. Şüphesiz O,

َ ‫ك ُم َّال‬ُ َ َٓ َ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ً ‫ك ْف ُر ُه ْم ا َِّل َخ َس‬ُ َ َْ halîmdir, çok bağışlayıcıdır.


‫۪ين‬ ‫ قل ارايتم شكء‬39 ‫ارا‬ ‫الكف ِ۪رين‬ 42. Kendilerine bir uyarıcı
َ َْ َْ َُ َ َ ُ َ ‫اللِ ا‬
ّٰ ُ ْ َ ُ َْ
‫وين مَاذا خلقوا م َِن ال ْرِض ام ل ُه ْم‬
gelirse, herhangi bir milletten
۪ ‫ر‬ ۜ ‫ون‬ ِ ‫تدعون مِن د‬ daha çok doğru yolda olacak-
ْ َْ ُْ َ ّ َ ٰ َ ْ ُ َ ً َ ْ ُ َ ْ َ ٰ ْ َ َ ٰ َّ ٌ ْ larına dair bütün güçleriyle
‫ت مِن ۚه بل ا ِن‬ ٍ ‫ات ام اتيناهم كِتابا فهم ع بيِن‬ ِۚ ‫ِشك ِيف السمو‬ Allah’a yemin etmişlerdi. Fa-
ُ
‫الل ُي ْمسِك‬ َ ّٰ ‫ ا َِّن‬40 ‫ورا‬ ً ‫ضا ا َِّل ُغ ُر‬ ً ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ُ َّ ُ َ
‫يعِد الظال ِمون بعضهم بع‬
kat onlara uyarıcı gelince, bu,
onların haktan uzaklaşmala-
َ َ َْ ْ َٓ َ َ َ َْ َ َْ
‫ات َوال ْرض ان ت ُزولۚ َولئ ِْن َزاتلَا ا ِن ام َسك ُه َما م ِْن ا َح ٍد‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ َّ rından başka bir şeyi arttır-
madı.
َ ّٰ َْ ً ‫م ِْن َب ْع ِده۪ۜ ا ِنَّ ُه َك َن َحل۪يمًا َغ ُف‬
‫ َواق َس ُموا بِاللِ َج ْه َد ا ْي َمان ِ ِه ْم‬41 ‫ورا‬
43. Çünkü, onlar yeryüzün-
de büyüklük taslıyor ve kötü
ُ َ َٓ َّ َ َ َ ُ ْ َ ْ ْ ٰ ْ َ ُ ُ َ ٌ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ
‫اءه ْم‬ ‫۪ير لَكون َّن اهدى مِن ا ِحدى الم ِۚم فلما ج‬
tuzaklar kuruyorlardı. Hâlbu-
‫لئ ِن جاءهم نذ‬ ki kötü tuzak ancak sahibine
ّ َّ َ ْ ََ َْْ ً َْ ْ ً ُ ُ َّ ْ ُ َ َ َ ٌ َ dolanır. Onlar öncekilerin
ۜ‫ ا ِستِكبارا ِيف الرِض ومكر السي ِ ِئ‬42 ‫نذ۪ير ما زادهم ا ِل نفورا‬ ۙ kanunundan başkasını mı

‫ت‬ َ ‫ون ا َِّل ُس َّن‬ َ ُ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ َّ ُ ّ َّ ُ ْ َ ْ ُ َ َ َ


‫ول ي۪يق المكر السيِئ ا ِل بِاهل ِ ۜه۪ فهل ينظر‬
bekliyorlar? Allah’ın kanu-
nunda asla bir değişme bula-
ّٰ َّ َ َ ‫۪ي َولَ ْن‬ ً ْ َ ّٰ َّ ‫ني فَلَ ْن َت َد ل ُِس‬ َ ‫ال َّول‬ َْ
ِ ‫تد ل ُِسن‬
mazsın, Allah’ın kanununda
ِ‫ت الل‬ ِ ۚ ‫د‬ ‫ب‬ ‫ت‬ ِ ‫الل‬ ‫ت‬ ِ ‫ن‬ ِ ۚ ۪ kesinlikle bir sapma da bula-
ُ َ َ َ َ ُ ْ َ َْ ُ ‫ ا َ َول َ ْم يَس‬43 ‫ي‬ً َْ
‫۪يوا ِيف ال ْرِض ف َينظ ُروا كيْف كن َعق َِبة‬
mazsın.
‫ت ۪و‬ 44. Bunlar yeryüzünde ge-
ُ‫الل ِلُ ْعج َزه‬ ُ ّٰ ‫۪ين م ِْن َقبْلِه ْم َوَكنُٓوا ا َ َش َّد مِنْ ُه ْم قُ َّوةًۜ َومَا َك َن‬ َ ‫اَّل‬ zip de kendilerinden önceki-
ِ ِ lerin sonunun nasıl olduğunu
ً َ ً َ َ َ ُ َّ ْ َْ َ َ َ ٰ َّ َْ ْ görmediler mi? Hâlbuki onlar,
44 ‫ض ا ِنه كن عل۪يما قد۪يرا‬ ِۜ ‫ات ول ِيف الر‬ ِ ‫شٔ ِيف السمو‬ ٍ ‫مِن‬ bunlardan daha güçlü idi-
ler. Ne göklerde ne de yerde
Allah’ı âciz bırakacak bir güç
39. Sizi yeryüzünde halifeler yapan O’dur. Onun için, vardır. O, bilendir, güçlüdür.
kim inkâr ederse, inkârı kendi zararınadır. Kâfirlerin küfrü,
Rableri katında kendileri için ancak gazabı arttırır. Kâfirle-
rin küfrü, ziyandan başka bir şeyi çoğaltmaz.
40. De ki: Siz; Allah’tan başka taptığınız, şu tanrılarınızı
gördünüz mü? Gösterin bana! Onlar yerdeki hangi şeyi ya-
rattılar! Yoksa onların göklerde mi bir ortaklıkları var! Yahut
biz onlara, bir kitap mı verdik de onlar, o kitaptaki bir deli-
le dayanıyorlar? Hayır! O zalimler birbirlerine, aldatmadan
başka bir şey vaat etmiyorlar.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 439
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 439
45. Eğer Allah, yaptıkları 22. CÜZ ‫شون‬ ۪ ‫الزء اثل‬
ِ‫ان والع‬ YÂSİN SÛRESİ

yüzünden insanları hemen


ٰ َّ َٓ َ َْ َٰ َ َ َ َ َ ُ ّٰ ‫َول َ ْو يُ َؤاخ ُِذ‬
‫ ْن‬
ِ ‫الل انلَّاس بِمَا ك َس ُبوا ما ت َرك ع ظه ِرها م ِْن داب ٍة َول‬
cezalandırsaydı, yeryüzünde
hiçbir canlı yaratık bırakmaz-
dı. Fakat Allah, onları belir-
ً ‫الل َك َنبعِ َبادِه۪بَص‬
45‫۪يا‬ َ َٓ‫يُ َؤ ّخ ُِر ُه ْما ِ ٓ ٰلا َ َجل ُم َسًّمفَا َِذاج‬
َ ّٰ ‫اءا َ َجلُ ُه ْمفَا َِّن‬
tilmiş bir süreye kadar erteli- ِ ۚ ٍ
ٌَّ َ ّ ٰٓ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫َوه َِى‬ ‫ك ّية‬
yor. Vakitleri gelince… Çünkü
Allah, kullarını görmektedir. ِ ‫سو َرةُ ي ٰ ٓس َم ِك َّي ٌة َومهِ َى‬
ُ‫ي س‬
ً َٰ 36 - ً YÂSİN ٰ َ َ ُ ُ َ َ َ َ SÛRESİ
‫ونيَة‬
ٌ ََ
‫ثث َووثثمَمانانون ا‬ ٌ ََ
‫اية‬ ‫ثث‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ ‫الر‬َّ ِ‫الل‬ ّٰ
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
36 - YÂSİN SÛRESİ ٰ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َّ ْ ْٰ ُْ َ ٰ
‫اط‬ ٍ ‫ص‬ َ ِ ‫ع‬3‫ا ِنكل ِمنالمرسل۪ني‬2ۙ‫والقرا ِنالك۪ي ِم‬1ۜ‫ي ٓس‬
ۙ َ
ُْ َ ْ
‫ تلِ ُن ِذ َر ق ْومًا مَٓا ان ِذ َر‬5 ۙ‫الرح۪ي ِم‬ َّ ‫يل الْ َعزيز‬ َ َْ
‫ن‬ َ ْ ُ
۪ ‫ ت‬4 ٍ ۜ ‫مستق۪ي‬
Bismillâhirrahmânirrahîm
ِ ۪
ْ‫كَثهِم‬ ْ َ ٰ ٓ َ ُ ْ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ ُ َٓ ٰ
1. Yâ, Sîn.
2. Hikmet dolu Kur’an hak- ِ ‫ا‬ ‫ع‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ق‬ ‫ال‬ ‫ق‬ ‫ح‬ ‫د‬ ‫ق‬ ‫ل‬ 6 ‫ون‬ ‫اباؤ۬هم فهم غف ِل‬
َ ِ َ‫ ا ِنَّا َج َعلْ َنا ۪ٓيف ا َ ْع َناق ِ ِه ْم ا َ ْغ َ ًل ف‬7 ‫ون‬ َ ُ ُْ َ ْ َُ
kı için,
3.4. Sen doğru yol üzerine ‫ه‬ ‫فهم ليؤمِن‬
َ َْ ْ َْ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َُ ََْْ َ
‫ني ايْد۪ي ِه ْم‬ ‫ب‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ج‬ ‫و‬ 8 ‫ون‬ ‫ان فهم مقمح‬ ِ ‫ا ِل الذق‬
gönderilmiş peygamberler-
densin. ِ
َ ُ ْ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ ًّ َ ْ ْ َ ْ َ ًّ َ
5. Üstün ve çok merhamet-
9 ‫رون‬ ِ ‫سدا ومِن خل ِف ِهم سدا فاغشيناهم فهم ليب‬
َ ُ ْ ُ َ ْ ُ ْ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ ٌ َٓ َ َ
li Allah tarafından indirilmiştir.
6. Bu kit ap, ataları uyarrıl- 10 ‫وسواء علي ِهم ءانذرتهم ام لم تن ِذرهم ل يؤمِنون‬
ْ ِ ّ َ‫الر ْح ٰ َن بالْ َغيْب فَب‬ َ َ َ ْ ّ َ َ َّ َ ُ ْ ُ َ َّ
mamış, bu yüzden kendile-
ُ‫شه‬ َّ ‫ش‬ َ ِ ‫ا ِنما تن ِذر م ِن اتبع الِكر وخ‬
ri de gaflet içinde kalmış bir
ِۚ ِ
ْ َ َ ٰ ْ َ ْ ْ ُ ُ ْ َ َّ َ ْ َ ‫ب َم ْغف َرة َوا‬
toplumu uyarman için indiril-
ُ‫ ُتب‬ ‫ الموت ون‬ ‫ن‬ ‫ن‬ ‫ن‬ ‫ا‬‫ِن‬ ‫ا‬ 11 ‫ي‬ ‫ر‬ ‫ك‬ ‫ر‬ ‫ج‬ ٍ ِ ِ
miştir.
ِ ٍ ۪ ٍ
َ ْ َ َّ ُ َ ْ ُ َ َ ٰ َ ُ َّ َ َ
۟ ٍ ‫شٔ ا ْح َصيْ َناهُ ۪ٓيف ا ِمَا ٍم ُم ۪ب‬
7. Andolsun ki onların çoğu
azabı hak etmişlerdir. Çünkü 12 ‫ني‬ ٍ ‫ما قدموا واثاره ۜم وكل‬
onlar iman etmiyorlar.
8. Biz, onların boyunlarına
halkalar geçirdik. O halkalar 10. Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir,
çenelere kadar dayanmakta- inanmazlar.
dır. Bu yüzden kafaları yukarı 11. Sen ancak zikre uyan ve görmeden Rahmân’dan
kalkıktır. korkan kimseyi uyarabilirsin. Onları, bir mağfiret ve güzel
9. Önlerinden bir set ve bir mükâfatla müjdele.
arkalarından bir set çektik 12. Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları
de onları kapattık, artık göre- her işi, bıraktıkları her izi yazarız. Biz, her şeyi İmam-ı
mezler. Mübin de sayıp yazmışızdır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


440 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ٓ ٰ ُ‫ورة‬
‫يس‬ َ ‫ ُس‬440
22. CÜZ YÂSİN SÛRESİ 17. «Bizim vazifemiz, açık
bir şekilde Allah’ın buyrukları-
َ ُ ْ َ َ َٓ ْ ۢ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ً َ َ ْ ُ َ ْ ْ َ
ۚ ‫اءها ال ُم ْر َسل‬
nı size tebliğ etmekten başka
13 ‫ون‬ ‫اضب لهم م اصحاب القريةِ ا ِذ ج‬ ِ ‫و‬ bir şey değildir.»
ُٓ َ َ َ َ ْ َ ُ َّ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ٓ َ ْ َ ْ َ ْ
‫ني ذبُوهمَا ف َع َّززنا بِثال ٍِث فقالوا‬
18. Doğrusu siz bize uğur-
ِ ‫ا ِذ ارسلنا ا ِل ِهم اثن‬ suz geldiniz. Eğer bu işten
ُ ْ ٌ َ َ َّ ْ ُ ْ َ َٓ ُ َ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ٓ َّ
‫ش مِثل َنا‬
vazgeçmezseniz, andolsun
‫ قالوا ما انتم ا ِل ب‬14 ‫رون‬ ‫ا ِنا ا ِلم‬ sizi taşlarız. Ve bizden size
ُ َ َ ُ ْ َ َّ ْ ُ ْ َ ْ ٔ ْ َ ْ ُ ٰ ْ َّ َ َ ْ َ َٓ َ
mutlaka fena bir kötülük do-
‫ قالوا‬15 ‫شۙ ا ِن انتم ا ِل ت ِذبون‬ ٍ ‫وما انزل الرحن مِن‬
kunur, dediler.

ُ َ َ ْ َّ َٓ ْ َ َ َ َ َ ُ َ ُ َ ٓ َّ َ
‫ وما علينا ا ِل البغ‬16 ‫َر ُّب َنا َي ْعل ُم ا ِنا ا ِلْ ْم ل ُم ْر َسلون‬
19. Elçiler şöyle cevap
verdi: Sizin uğursuzluğunuz

ُ َ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َّ َ َ َّ ُٓ َ ُ ُ ْ
sizdendir. Size nasihat edili-
‫ج َّن ْم‬ ‫ قالوا ا ِنا تطينا بِ ۚم لئ ِن لم تنتهوا لن‬17 ‫الم ۪بني‬ yorsa bu uğursuzluk mudur?

َٓ ُ َ ٌ َ ٌ َ َ َّ ْ ُ َّ َّ َ َ َ َ
Bilakis, siz aşırı giden bir ka-
ُ ُ
‫ قالوا طائ ُِرك ْم َم َع ۜ ْم‬18 ‫۪يم‬ ‫ولمسنم مِنا عذاب ال‬
vimsiniz.

َ‫اء م ِْن اَقْصا‬ َ ُ ْ ُ ٌْ َ ْ َُْ َْ ْ ُْ ّ ُ ْ َ


20. Derken şehrin öbür
َ َٓ‫ َوج‬19 ‫ون‬ ‫سف‬
ِ ‫ائ ِن ذكِرت ۜم بل انتم قوم م‬
ucundan bir adam koşarak

ْ ُ َّ ْ َ َ َ َ ٰ ْ َ ٌ ُ َ َ َ ْ
geldi. «Ey kavmim! Dedi, bu
َ َ ْ ُ
20 ۙ‫المد۪ينةِ رجل يسع قال يا قو ِم اتبِعوا المرسل۪ني‬
elçilere uyunuz!»

َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ ً ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ ْ َ ُ َّ
21. «Sizden herhangi bir
‫ل‬ َ ِ ‫ َومَا‬21 ‫ون‬ ‫ا ِتبِعوا من ل يسـٔلم اجرا وهم مهتد‬ ücret istemeyen bu kimselere
tâbi olun, çünkü onlar hidaye-
ُ ُ َّ َ َ ُ َ َ َ َّ ْ َ َٓ
‫ َءاتِذ م ِْن دون ٓ ِ۪ه‬22 ‫ل اع ُب ُد ال۪ي فط َر ۪ين َوا ِلْهِ ت ْر َج ُعون‬
te ermiş kimselerdir.»

َ َ َ ّ َ ْ ُ َ ّ ُ ُ ٰ ْ َّ ْ ُ ْ ً َ ٰ
22. «Ben, beni yaratana
ً‫اع ُت ُه ْم َشيْـٔا‬ ‫ض ل تغ ِن عن۪ى شف‬ ٍ ِ ‫ال ِهة ا ِن ي ِرد ِن الرحن ب‬
niçin ibadet etmeyeyim! Hâl-
buki hepiniz O’na döndürüle-
ُ‫ ا ِّٓن ا ٰ َمنْت‬24 ‫ ا ِّٓن ا ًِذا لَف َض َل ُمبني‬23 ‫َو َل ُينْقِ ُذون‬ ceksiniz.»
۪ ٍ ۪ ٍ ۪ ۪ ِۚ
َ َ ْ َ َ َ َ َۜ َّ َ ْ ُ ْ َ
23. «Ben O’ndan başka
ْ
‫ ق۪يل ادخ ِل النة قال يا لت قوم۪ى‬25 ‫ون‬ ِۜ ‫اس َم ُع‬ ْ َ‫ ْم ف‬
ُ َّ
ِ ‫بِرب‬
tanrılar edinir miyim hiç? O
çok esirgeyici Allah, eğer
َ ‫ك َرم‬ ْ ُْ َ َ ّ ََ َ َْ
‫ بِمَا غف َر ۪ل َر ۪ب َو َج َعلن۪ى مِن الم‬26 ۙ‫َيعل ُمون‬
bana bir zarar dilerse onların
27 ‫۪ني‬ şefâati bana hiçbir fayda ver-
mez, beni kurtaramazlar.»
24. «İşte o zaman ben
13. Onlara, şu şehir halkını misal getir: Hani onlara elçi- apaçık bir dalaletin içine gö-
ler gelmişti. mülmüş olurum.»
14. İşte o zaman biz, onlara iki elçi göndermiştik. Onları 25. «Hâlbuki, ben, Rabbi-
yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik. On- nize inandım, beni dinleyin.»
lar: Biz size gönderilmiş Allah elçileriyiz! Dediler.
26. Gir cennete! Denildi.
15. Onlar da dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer in-
sansınız. Rahmân, herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak 27. «Keşke, dedi, Rab-
yalan söylüyorsunuz. bimin beni bağışladığını ve
beni ikrama mazhar olanlar-
16. Onlar dediler ki: Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size dan kıldığını kavmim bilsey-
gönderilmiş elçileriz. di!»
KUR’AN-I KERİM MEALİ 441
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 441
28. Biz ondan sonra, onun 23. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلال ِث والع‬ YÂSİN SÛRESİ

kavmini helâk etmek için


َ‫الس َٓماءِ َوما‬ َّ ‫ع قَ ْو ِمه۪ م ِْن َب ْع ِده۪ م ِْن ُجنْد م َِن‬ ٰ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ
‫وما انزنلا‬
üzerlerine gökten herhangi
bir güç indirmedik ve indire-
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ٍ
ْ‫ح َدةً فَا َِذا ُهم‬ ً َ ْ َ َّ ْ َ َ ْ ْ ُ َّ ُ
23
َ
ِ ‫ ا ِن كانت ا ِل صيحة وا‬28 ‫نل۪ني‬ َ
ِ ‫كنا م‬
cek de değildik.
29. Çünkü onların helâkı
ُ ‫ع الْعِ َبادِ مَا يَاْت۪يه ْم م ِْن َر‬ ََ ًَ ْ َ َ َ َ
sadece bir tek sayhadan baş- ‫ول‬ ٍ ‫س‬ ِ ۚ ‫ يا حسة‬29 ‫خام ُِدون‬
َ َ ْ ََْ َ ََ َ ُ ُ َ َّ
ka bir şey değildi. İşte o az-
gınlar bir anda sönüverdi. ‫ ال ْم يَ َر ْوا ك ْم اهلك َنا قبْل ُه ْم‬30 ‫ا ِل كانوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن‬
30. Ne kadar acınacak du-
ٌ ‫ك ل َ َّما َج‬ ٌّ ُ ْ َ
‫ واِن‬31 ‫ج ُعون‬
َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ ُ َّ َ ‫م َِن الْ ُق ُر‬
rumdadır kullar! Onlara bir ‫۪يع‬ ِ ‫ون انهم ا ِل ِهم ل ير‬ ِ
peygamber gönderildiğinde, َ َْ َ ْ َ ُ َْ َْ ُ ْ َ ْ ُ َُ ٌ َٰ َ َ ُ َ ُْ َْ ََ
ille de onunla alay etmeye ۚ
‫ واية لهم الرض الميتة احييناها‬32 ‫ون‬ ۟ ‫دلينا مض‬
kalkışırlar.
‫ات‬ َّ ‫ َو َج َعلْ َنا ف۪يهَا َج‬33 ‫ون‬
‫ن‬
َ ُ ُ ْ َ ُ ْ َ ًّ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ
‫واخرجنا مِنها حبا ف ِمنه ياكل‬
ٍ
ُ ُ ْ ُ ‫۪يها م َِن الْ ُع‬ َ ‫م ِْن َن۪يل َوا َ ْع َناب َوفَ َّج ْرنَا ف‬
31. Görmüyorlar mı ki, on-
lardan önce nice kavimler
‫ ِلَاكلوا‬34 ۙ‫ون‬ ِ ‫ي‬ ٍ ٍ
َ ُ ْ َ ََ َ َْ َ
helâk ettik. Onlar tekrar dö-
َ َ ْ ُ َ
nüp de bunlara gelmezler.
‫حان‬ ‫ سب‬35 ‫م ِْن ث َم ِرهۙ َ۪ومَا ع ِملت ُه ايْد۪ي ِه ۜ ْم اف ي َ ُرون‬
ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ َّ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ
‫ت ال ْرض َوم ِْن‬
32. Elbette onların hepsini
karşımıza çıkaracağız. ‫ال۪ي خلق الزواج كا مِما تن ِب‬
ْ ُ َ َ ُ َّ َ ٌ ٰ َ َْ َ َُْ
‫ َوايَة ل ُه ُم الْل ۚ ن ْسلخ مِن ُه‬36 ‫س ِه ْم َوم َِّما ل َيعل ُمون‬
33. Kendisine hayat ver-
diğimiz ölü toprak hakikat- ِ ‫انف‬
َ َ َْ َّ َ ْ ُ َ َ َ َ َّ
‫ َوالش ْمُس ت ۪ري ل ُِم ْس َتق ٍّر ل َه ۜا‬37 ۙ‫ار فا ِذا ه ْم ُمظل ِ ُمون‬ ‫انله‬
te bir ibret ayetidir. Çünkü
biz onu yağmurla dirilttik de
َ َ َ َْ َ ْ ‫۪ير الْ َعز‬ ُ ‫ذٰل َِك َت ْقد‬
‫ َوالق َم َر ق َّد ْرناهُ َم َنازِل َحّٰىت‬38 ‫۪يم‬ ِ ۜ ‫يز العل‬
ondan pek çok tarım ürünleri
çıkarttık. İşte onlar bunlardan ِ ۪
ُ ْ َ َٓ َ ْ َّ َ َْ ُ ‫َع َد َكالْ ُع ْر‬
‫ ل الش ْمُس يَن َبغ۪ى لها ان ت ْدرِ َك‬39 ‫ون القد۪ي ِم‬ ‫ج‬
yerler.
ِ
َ ََ ٌّ ُ ُ َّ َ َْ
34. Biz, yeryüzünde nice
nice hurma bahçeleri, üzüm 40 ‫الق َم َر َول الْل َساب ِ ُق انلَّ َهارِۜ َوك ۪يف فل ٍك ي َ ْس َب ُحون‬
bağları yarattık ve oralarda
birçok pınarlar kaynattık.
35. Onların meyvelerinden
ve elleriyle bunlardan imal et- 37. Gece de onlar için bir ibret ayetidir. Biz ondan gün-
tiklerinden yemeleri için. Hâl düzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler.
böyle iken onlar şükretmezler 38. Güneş, kendi yörüngesinde akar gider. İşte bu, Azîz
mi? ve Alîm olan Allah’ın takdiridir.
36. Yerin bitirdiklerinden, 39. Ay için de birtakım menziller tayin ettik. Nihayet o,
insanoğlunun kendi varlı- eğri hurma dalı gibi incelir de geri döner.
ğından ve henüz mahiyetini
40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçe-
bilmedikleri şeylerden bütün
bilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.
çiftleri yaratan Allah’ı tesbih
ve takdis ederim.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


442 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ٓ ٰ ُ‫ورة‬
‫يس‬ َ ‫ ُس‬442
23. CÜZ YÂSİN SÛRESİ 45. Onlara “yapmakta ol-
duğunuz ve yapıp arkada bı-
َ‫ َو َخلَ ْقنا‬41ۙ‫حون‬ ُ ‫حلْ َنا ُذ ّر َّي َت ُه ْم يف الْ ُفلْك ال ْ َم ْش‬ َ َ ‫َواٰيَ ٌة ل َ ُه ْم اَنَّا‬ raktığınız işlerde Allah’a iltica
ِ ِ ِ ِ edin; sadece ondan korkun,

َ َ َ َ ْ ُ ْ ْ ُ ْ ََ ْ َِ َ ُ َ َْ َ ْ ْ ْ َُ
böyle yaparsanız esirgenme-
‫صيخ‬ ۪ ‫ وان نشا نغ ِرقهم ف‬42 ‫لهم مِن مِثلِه۪ ما يركبون‬ niz umulur.” denildi.
ٰ ً َ َ َ َّ ً َ ْ َ َّ َ ُ َْ ُ ْ ُ َ َ ْ َُ 46. Rablerinin ayetlerinden
44 ‫۪ني‬ ٍ ‫ح‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫اع‬ ‫ت‬‫م‬ ‫و‬ ‫ا‬ ‫ِن‬
‫م‬ ‫ة‬ ‫ح‬ ‫ر‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ 43 ۙ ‫ون‬ ‫لهم ولهم ينقذ‬ bir ayet geldikçe, mütemadi-

ُ َّ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ َ َ ُ َّ ُ ُ َ َ َ َ
‫ني ايْد۪ي ْم َو َما خلف ْم ل َعل ْم‬
yen ondan uzaklaşıyorlardı
‫واِذا ق۪يل لهم اتقوا ما ب‬ 47. Allah’ın size rızık ola-
ُ َ َّ ْ ّ َ َ ٰ ْ َ ٰ ْ ْ ْ َ َ َ َ َُ ُ
ِ ‫ وما تات۪ي ِهم مِن اي ٍة مِن اي‬45 ‫ت ْرحون‬
rak verdiklerinden hayra sarf
‫ات رب ِ ِهم ا ِل كنوا‬ ediniz, denildiğinde, kâfirler

ُ ّٰ ‫ ُم‬ ُ َ َ َ َّ ُ ْ َ ْ ُ َ َ َ ِ َ َ ‫َعنْ َها ُم ْعرض‬


müminlere dediler ki: Allah’ın
ۙ‫الل‬ ‫ واذا ق۪يل لهم انفِقوا مِما رزق‬46 ‫۪ني‬ ِ
dileseydi doyuracağı kim-

ّٰ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ُ ُ َ ُٓ َ ٰ َ َّ ُ َ َ َ َّ َ َ
ْ
seleri biz mi doyuralım? Siz
ُ‫الل‬ ‫قال ال۪ين كفروا ل ِل۪ين امنوا انطعِم من لو يشاء‬ gerçekten sapıtmış kimseler-

ُ ‫اَطْ َع َم ُهۗ ا ِْن اَنْ ُت ْم ا َِّل يف َض َل‬


siniz.
َ ٰ َ ُ ُ
‫ َو َيقولون َم ٰىت هذا‬47 ‫ني‬ ‫ب‬
ٍ ۪ ٍ‫م‬ ۪ 48. Onlar: Eğer gerçekten

ً‫ح ًة َواح َدة‬ َ ْ‫ون ا َِّل َصي‬


َ ُُ َْ َ َ ‫ال ْ َو ْع ُد ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬
doğru söylüyorsanız, bu teh-
ِ ‫ ماينظر‬48 ‫۪ني‬ َ ‫صادِق‬ dit ne zaman gerçekleşecek-

ٰ ٓ َٓ ً ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ُ ّ َ ْ ُ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ
tir? Derler.

‫ص َية َول ا ِل‬ ِ ‫ ف يستط۪يعون تو‬49 ‫تاخذهم وهم يِ ِصمون‬ 49. Onlar, birbirleriyle çeki-

ْ َ ْ َ ْ ُ َ َ ُّ َ َُ َ ُ َْ ْ َْ
şip dururken kendilerini ansı-
‫اث‬ َ
ِ ‫ ونفِخ ِيف الصورِ فا ِذا هم مِن الجد‬50 ‫ون‬ ۟ ‫جع‬ ِ ‫اهل ِ ِهم ير‬
zın yakalayacak korkunç bir
sesi bekliyorlar.
َ َْ َ ْ ََََ ْ َ َََْ َ ُ َ َ ُ َْ ْ َّ ٰ
‫ قالوا ياويلنا من بعثنا مِن مرق ِدن ۢ۔ا‬51 ‫سلون‬ ِ ‫ا ِل رب ِ ِهم ين‬ 50. İşte o anda onlar ne bir

َّ ْ َ َ ْ َ ُ ْ َ
tavsiyede bulunabilirler, ne
ْ َّ َ َ َ َ َ ٰ
‫ ا ِن كنت ا ِل‬52 ‫الرح ٰ ُن َو َص َدق ال ُم ْر َسلون‬ ‫هذا ماوعد‬
de ailelerine dönebilirler.

ْ َ َ ُ َ ُْ َْ ََ ٌ َ ْ ُ َ َ ً َ َ ً َ ْ َ
51. Sûr’a üflenmesi yak-
‫ فالَ ْو َم‬53 ‫ضون‬ ‫حدة فا ِذا هم ج۪يع دلينا م‬ ِ ‫صيحة وا‬ laştı: Bir de bakarsın ki onlar

َّ َ ْ ُ َ َْ َْ ُ َ
kabirlerinden kalkıp koşarak
َ ُ َ ُْ َ
54 ‫ل تظل ُم نفٌس شيْـًٔا َول ت َز ْون ا ِل مَا كن ُت ْم ت ْع َملون‬
Rablerine gidiyorlar.
52. Derler ki: “Eyvah, ey-
vah! Bizi kabrimizden kim
kaldırdı?” “Bu, Rahmân’ın va-
41. Onların zürriyetlerini dopdolu bir gemide taşımamız adettiğidir. Peygamberler ger-
da onlar için ibret alınacak büyük bir ayettir. çekten doğru söylemişler!”
42. Onlar için, bunun gibi binecekleri başka şeyler de 53. Sadece müthiş bir ses!
yarattık. Onların hepsi hemen huzuru-
43. Eğer biz Azimüş-şan dileseydik onları suda boğardık. muzda hazır bulunurlar.
O zaman ne onların imdadına koşan olurdu, ne de kurta- 54. Artık bugün hiçbir kim-
rılırlardı. se en ufak bir haksızlığa
44. Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet onları kurtardı uğramaz. Siz orada ancak,
ve belli bir zamana kadar dünyadan faydalanmaları uygun dünyada yaptıklarınızın kar-
görüldü. şılığını alırsınız.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 443
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 443
55. Bugün cennetlikler, ni- 23. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلال ِث والع‬ YÂSİN SÛRESİ

metler içinde safa sürerler.


ْ‫ ُهم‬55 ‫ون‬ َ ُ َ ُ ُ َ ْ َ ْ َّ َ ْ َ َ ْ َ َّ
ۚ ‫ا ِن اصحاب النةِ الوم ۪يف شغ ٍل فاكِه‬
56. Onlar ve eşleri gölgeler
altında tahtlara kurulurlar.
َ‫ ل َ ُه ْم ف۪يها‬56 ‫ل َرٓائ ِِك ُم َّتك ُِؤ َ۫ن‬ َْ ََ َ ُ ‫َوا َ ْز َو‬
57. Orada onlar için her ‫اج ُه ْم ۪يف ظِ ٍل ع ا‬
َ ‫ َس َ ٌم قَ ْو ًل م ِْن َر ّب‬57 ‫ون‬ َ ُ َّ َ َ ْ ُ َ َ ٌ َ َ
çeşit meyve vardır. Bütün ar-
zuları yerine getirilir.
58 ‫۪ي‬ ٍ ‫ح‬ ‫ر‬ ٍ ۚ ‫فاكِهة ولهم ما يدع‬
ُ َ ْ َ ََ َ
‫ ال ْم اع َه ْد ا ِلْ ْم يَ َابن۪ٓى‬59 ‫ج ِر ُمون‬ ْ ‫ازوا ْالَ ْو َم اَيُّهَا ال ْ ُم‬ ْ ‫َو‬
ُ ‫ام َت‬
58. Çok merhametli
Rab›den “selam!” sözü vardır.
59. «Ayrılın bir tarafa bu- َ
‫ َوا ِن‬60ۙ‫ني‬ ٌ ‫ ْم َع ُد ٌّو ُمب‬ ُ َ ُ َّ َ َ ْ َّ
‫ل‬ ‫ه‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ان‬ ‫ط‬ ‫ي‬ ‫الش‬ ‫وا‬ ‫د‬ُ ‫ا ٰ َد َم ا َ ْن َل َت ْع ُب‬
gün, ey günahkârlar!» ۪ ۚ
ُ ْ َّ َ َ َ َ ٌ َ َ ٰ ْ
‫ َولق ْد اضل مِن ْم‬61 ‫۪يم‬ ٌ ‫اط ُم ْس َتق‬ ‫ص‬ ِ ‫وين هذا‬ ۜ ۪ ‫اع ُب ُد‬
60. «Ey Âdemoğulları!
Ben size, “şeytana tapmayın,
َّ ٰ َ ُ ْ َ ُ ُ َ َ َ َ ً َ ًّ
‫ ه ِذه۪ َج َه َّن ُم اتل۪ى‬62 ‫۪يۜا افل ْم تونوا تع ِقلون‬ ‫جبِ كث‬
çünkü o sizin apaçık bir
düşmanınızdır» demedim ِ
َ ُ ُ ْ َ ْ ُْ ُ َ َْ َْ َ ْ َ ْ َ ُ َ ُ ْ ُْ ُ
64 ‫ ا ِصلوها الوم بِما كنتم تفرون‬63 ‫كنتم توعدون‬
mi?

ْ‫ ّل ِ ُم َنٓا اَيْد۪يه ْم َوت َ ْش َه ُد ا َ ْر ُجلُ ُهم‬ َ ُ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ


61. «Ve bana kulluk edin,
doğru yol budur» demedim
ِ ‫الوم نتِم ع افواهِ ِهم وت‬
ْ‫ع ا َ ْع ُينِهم‬ ٰ ٓ َ َ ْ َ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ
mi?
َ ُ ْ َ ُ َ َ
62. Şeytan sizden pek çok
ِ ‫ا‬ ‫ن‬‫س‬ ‫م‬ ‫ط‬ ‫ل‬ ‫اء‬‫ش‬ ‫ن‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫و‬ 65 ‫ون‬ ‫سب‬ ِ ‫بِما كنوا ي‬
ُ ْ َ ُ َٓ َ ْ َ َ َ ُ ْ ُ ّٰ َ َ َ َ ّ ُ َ ْ َ
‫اء ل َم َسخ َناه ْم‬ ِ ‫فاس َبقوا ال‬
kimseyi kandırıp saptırdı.
Hâlâ akıl erdiremiyor musu- ‫ ولو نش‬66 ‫رون‬ ِ ‫راط فان يب‬
َ ُ ْ َ َ َ ًّ ُ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ٰ َ
nuz?
ْ‫ َو َمن‬67 ‫ون‬ ۟ ‫جع‬
63. İşte, bu size vaat edi- ِ ‫ضيا ول ير‬ ِ ‫ع مكانت ِ ِهم فما استطاعوا م‬
ُ‫ َومَا َع َّل ْم َناه‬68 ‫ون‬ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َْ ّ ُ ُ
‫ن َع ّ ِم ْرهُ ن َنك ِْس ُه ِيف الل ِۜق اف يعقِل‬
len cehennemdir.
64. İnkârınız sebebiyle bu-
gün oraya girin!
69 ۙ‫ني‬ ٌ ‫الش ْع َر َومَا يَنْ َبغ۪ى َ ُلۜ ا ِْن ُه َو ا َِّل ذ ِْك ٌر َوقُ ْرا ٰ ٌن ُمب‬ ِ
ّ
۪
َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َّ َ َ ًّ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ
65. O gün onların ağızla-

70 ‫ين‬ َ ‫كافِر‬
۪ ‫حق القول ع ال‬ ِ ‫ِلن ِذر من كن حيا وي‬
rını mühürleriz; yaptıklarını
bize elleri anlatır, ayakları da
şahitlik eder.
66. Dilesek onların gözle- 68. Kime uzun ömür verirsek biz onun yaratılışını bozar,
rini büsbütün kör ederdik. O beli bükük hale getiririz. Hiç düşünmüyorlar mı?
zaman doğru yolu bulmaya
koşuşurlardı, ama nasıl göre- 69. Biz ona şiir öğretmedik. Hem bu ona gerekli de de-
ceklerdi? ğildir. Onun söyledikleri, ancak Allah’tan gelmiş bir hatırlat-
ma ve açık bir okumadır.
67. Eğer biz dilese idik ol-
dukları yerde onların şekille- 70. Bununla onun, diri olanları uyarmasını ve kâfirlere
rini değiştirirdik de ne ileriye cezanın , hak olduğunu söylemesini istedik.
gitmeye güçleri yeterdi ne de
geri gelmeye!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


444 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ٓ ٰ ُ‫ورة‬
‫يس‬ َ ‫ ُس‬444
23. CÜZ YÂSİN SÛRESİ 75. Hâlbuki o mabut edin-
dikleri putların onlara yardım
َ َ َْ َ ْ َ َ َّ ْ ُ َ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ َ
‫ت ايْد َ۪ينٓا ان َعامًا ف ُه ْم ل َها‬
etmeye asla güçleri yetmez.
‫اولم يروا انا خلقنا لهم مِما ع ِمل‬ Bilakis onlar, bu mabutlar için
َ ُ ُ ْ ْ َ َ ْ َّ َ َ َ ُ َ
ُ ‫اها ل َ ُه ْم فَمنْ َها َر ُك‬
72 ‫وب ُه ْم َومِن َها يَاكلون‬
yardıma hazır askerlerdir.
ِ ‫ وذللن‬71 ‫مال ِكون‬ 76. O halde onların sözle-
ُ ْ ُ َ َّ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ
‫ون‬ِ ‫ واتذوا مِن‬73 ‫ب اف يشكرون‬
‫د‬ ۜ ِ‫ولهم ف۪يها مناف ِع ومشار‬
ri sakın seni üzmesin. Çünkü
biz, onların gizlemekte olduk-
َ ُ َُ ْ َ َ ُ َ َْ َ ُ َ ْ‫اللِ اٰل َِه ًة لَ َع َّل ُه ْم ُين‬
‫ره ْمۙ َوه ْم ل ُه ْم‬ َۜ ‫ر‬ ّٰ larını da, açığa vurduklarını
‫ ليستط۪يعون ن‬74 ‫ون‬ da biliyoruz.
َ ُّ ُ َ ُ َ ْ َ َّ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ ُْ ٌُْ
‫ ف يزنك قوله ۢم ا ِنا نعلم ما يِسون‬75 ‫ضون‬ ‫جند م‬ 77. İnsan görmüyor mu ki,

ُ َ ْ ْ ََ َََْ َ ُ ْ ُ َ َ
biz onu nutfeden yarattık. Bir
َ‫ان اَنَّا َخلَ ْق َناهُ م ِْن ُنطْ َف ٍة فَا َِذا ُهو‬ ‫ اولم ير الِنس‬76 ‫وما يعلِنون‬
de bakıyorsun ki, açıkça is-
yan ediyor.
ْ ُ ْ َ َ َ ُ َْ َ َ َ َ ً َ َ ََ َ َ َ َ ٌ ُ ٌ َ
 ِ ‫ وضب نلا م ونِس خلق ۜه قال من ي‬77 ‫خص۪يم م ۪بني‬
78. Kendi yaratılışını unu-

َ َ َٓ َ َ ْ َ َّ َ ْ ُ ْ ُ ٌ َ َ َ َ َ ْ
tarak bize karşı misal getir-
ُ
‫يها ال۪ٓي انشاها ا َّول َم َّر ۜ ٍة َوه َو‬ ‫ قل ي ۪ي‬78 ‫العِظام وِه رم۪يم‬ meye kalkışıyor ve: «Şu un

ْ َ ْ َ َّ َ ْ ُ َ َ َ َ َّ َ ٌ َ ْ َ ّ ُ
ufak olmuş kemikleri kim diril-
َ ‫خ‬
‫ض‬
ِ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ر‬
ِ ‫ج‬ ‫الش‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫م‬  ‫ل‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ج‬ ‫۪ي‬ ‫ل‬ ‫ ا‬79 ۙ‫بِ ِل خل ٍق عل۪يم‬ tecek?» diyor.

َ ٰ َّ َ َ َ َّ َ ْ َ َ َ َ ُ ُ ُ ْ ْ ُ ْ َ َٓ َ ً َ 79. De ki: Onları ilk defa


‫ات‬ ِ ‫ اوليس ال۪ي خلق السمو‬80 ‫نارا فا ِذا انتم مِنه توق ِدون‬ yaratmış olan diriltecek. Çün-

ُ َ ْ ُ َّ َ ْ َ ُ َ ٰ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ٰ ٓ َ َ َ ْ َ ْ َ kü O, her türlü yaratmayı ga-


81‫والرض بِقاد ٍِر ع ان يلق مِثلهۜم بل وهو الق العل۪يم‬ yet iyi bilir.

ُ ُ َ ُ َ َ ُ ْ َ َ َ َ َٓ َ َّ
82 ‫ا ِنمَٓا ا ْم ُرهُٓ ا ِذا ا َراد شيْـًٔا ان َيقول ُل ك ْن  َيون‬
80. Yeşil ağaçtan sizin için
ateş çıkaran O’dur. İşte siz
َ ُ َ َْ ُّ ُ ُ ََ َ َّ َ َ ْ ُ َ
83 ‫شٔ َوا ِلْهِ ت ْر َج ُعون‬
ateşi ondan yakıyorsunuz.
ٍ ِ ‫ل‬ ‫ك‬ ‫وت‬ ‫ك‬ ‫ل‬ ‫م‬ ‫ه‬
۪ ‫د‬
ِ ‫ي‬ِ ‫ب‬ ‫۪ي‬ ‫ل‬ ‫فسبحان ا‬ 81. Yaratan, onların ben-
ٌ ّ َّ ٓ َّ ُ‫ورة‬
َ ِ ‫َو‬ ‫ات َّ َ ّ َّ ٌ َ َم َك َِّية‬ َ ‫ُس‬ zerlerini yaratmaya kadir de-
‫ه‬ ‫كية و ِه‬ ِ ‫ات م‬ ِ ‫سورة الصاف‬
ٓ َّ ِ ُ ‫اف‬ َ ‫الص‬ ُ ğil midir? Evet! Elbette kadir-
ً َٰ 37 -ً َ ٰ SAFFÂT
َ ُ ‫ون َاي َة‬
َ
َ ‫َ ْ ِم َ َائَ ٌة َواثنَ َت ِان وثمان‬
ُ َ َ َ ْ
SÛRESİ
ٌَ dir. O, her şeyi hakkıyla bilen
‫اية‬ ‫وثمانون‬ ‫ان‬
ِ ‫واثنت‬ ‫مِائة‬ yaratıcıdır.
82. Bir şey yaratmak istedi-
ği zaman O’nun «Ol» demesi
kâfidir. Hemen oluverir.
71. Görmüyorlar mı ki, biz kudretimizin eseri olmak üze-
re onlar için birçok hayvan yarattık. Bu sayede onlar bun- 83. Her şeyin mülkü kendi
lara sahip olmuşlardır. elinde olan Allah’ın şanı ne
kadar yücedir! Siz O’na dö-
72. Bu hayvanları onların emrine amade kıldık. Onların
neceksiniz.
bazısını binek olarak kullanırlar, bazısını da yerler.
73. Bu hayvanlarda onlar için nice faydalar ve içilecek
sütler vardır. Hâlâ şükretmezler mi?
74. Onlar, yardım göreceklerini umarak Allah’tan başka
ilâhlar edindiler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 445
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 445
23. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلال ِث والع‬ SAFFÂT SÛRESİ

ْ ‫الر‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ّٰ
َّ ِ‫الل‬
37 - SAFFÂT SÛRESİ ‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
ْ َّ َ‫ ف‬2 ۙ‫ج ًرا‬
ْ َ َّ َ ًّ َ َّ ٓ َّ
3 ۙ‫ات ذِك ًرا‬ ِ َ‫ال‬ ِ ‫اتل‬ ‫ات ز‬ِ ‫ج َر‬ِ ‫ فالزا‬1 ۙ ‫ات صفا‬ ِ ‫َوالصاف‬
َْ
Bismillâhirrahmânirrahîm
َّ ‫ َر ُّب‬4ۜ ‫ ْم ل َ َواح ٌِد‬ُ َ ٰ َّ
1. 2. 3. 4. Saf, saf dizilmiş- ‫ات َوال ْرِض َومَا بَيْ َن ُه َما َو َر ُّب‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ ‫ا ِن ا ِله‬
ً ْ َ ْ َ َ ْ‫ادلن‬ َ َْ
lere, toplayıp sürenlere, zikir
‫ َوحِفظا‬6 ۙ‫ِب‬ ‫ك‬ ‫ا‬‫و‬َ‫ك‬ ‫ال‬ ‫ة‬ ‫ين‬‫ز‬ ‫ب‬ ‫ا‬‫ي‬ ُّ ‫اء‬ َّ ‫ ا ِنَّا َز َّي َّنا‬5 ۜ‫شارق‬
َ ‫الس َٓم‬
okuyanlara yemin ederim ki,
ِ ۨ ٍ ِ۪ ِ ِ ‫الم‬
َ ُ َ ْ ٰ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ َّ َّ َ َ
ilâhınız birdir.
َ ‫ط‬ َ ْ َ ُّ ْ
5. O, hem göklerin, yerin ‫ الع َو ُيقذفون‬ ِ ‫ ليسمعون ا ِل ال‬7 ٍۚ‫ان مارِد‬ ٍ ‫ك شي‬ ِ ‫مِن‬
ve ikisi arasındakilerin Rabbi,
َ َ َّ ٌ ‫ورا َول َ ُه ْم َع َذ‬ً ‫ ُد ُح‬8 ‫ك جَان ِب‬ ُّ ْ
hem de doğuların ve doğuş- ‫ ا ِل َم ْن خ ِطف‬9ۙ‫ب‬ ٌ ‫اص‬ِ ‫اب َو‬ ٍۗ ِ ‫مِن‬
ْ َ ً ْ َ َ َ ُ َ ْ ْ َ ٌ َ ٌ َ ُ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َْ
ların Rabbidir.
6. Biz yakın göğü, bir süs- ‫اس َتفت ِ ِه ْم اه ْم اش ُّد خلقا ام َم ْن‬ ‫ ف‬10 ‫الطفة فاتبعه شِهاب ثاق ِب‬
َ َ َ ْ‫ بَ ْل َعجب‬11 ‫اه ْم م ِْن ط۪ني َلزب‬ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ
le, yıldızlarla süsledik.
7. Ve itaat dışına çıkan her 12ۖ‫ت َوي َ ْسخ ُرون‬ ِ ٍِ ٍ ‫خلقن ۜا ا ِنا خلقن‬
ُٓ َ َ ْ َ َْ ً ٰ َ َ َ ُ ْ َ ّ ُ َ
‫ َوقالوا‬14 ۖ‫خ ُرون‬ ِ ‫ َواِذا َرا ْوا ايَة يسس‬13 ۖ‫َواِذا ذك ُِروا ليَذك ُرون‬
şeytandan gökyüzünü koru-
duk.
8. Onlar, artık mele-i âlâ da َّ َ ُ ُ ْ َ
‫ َءا ِذا مِت َنا َوك َّنا ت َرابًا َوعِظامًا َءا ِنا‬15 ۚ‫ني‬ ْ ‫ا ِْن ٰه َٓذا ا َِّل س‬
ٌ ‫ِح ٌر ُمب‬
olup bitenleri dinleyemezler. ۪
َ َ َُْ َ َ ُْ َ ُ َ ْ َ ُ َٓ ٰ َ َ ُ ُْ َ
ۚ ‫ قل نع ْم َوانت ْم داخ ُِر‬17 ۜ‫ ا َواباؤ۬نا ال َّولون‬16 ۙ‫ل َمبعوثون‬
Dinlemeye kalkışsalar her ta-
raftan taşlanırlar. 18 ‫ون‬
َٰ َ َ َ ُ ََ َ ُ ْ ُ َ َ ْ ‫ه َز‬ َ ِ ‫فَا َِّن َما‬
‫اويْل َنا هذا‬ ‫ وقالوا ي‬19 ‫ج َرةٌ َواح َِدةٌ فا ِذا ه ْم َينظ ُرون‬
9. Kovulup atılırlar. Ve on-
lar için sürekli bir azap vardır.
َ ّ َ ُ ُْ َّ َْ َٰ
21 ‫ون‬۟ ُ‫ هذا يَ ْو ُم الف ْص ِل ال۪ي كن ُت ْم بِه۪ تذِب‬20 ‫۪ين‬ ّ َُْ
ِ ‫يوم ادل‬
10. Ancak bir söz kapan
olursa, onu da delen ve ya-
kan bir alev takip eder. ُ ْ َ ُ ُ ْ َ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َّ ُ ُ ْ ُ
11. Şimdi sor onlara! Ya-
‫ح ِْز ٌب‬ ِ ‫ مِن د‬22 ۙ‫احشوا ال۪ين ظلموا وازواجهم وما كنوا يعبدون‬
‫ون‬
َ ْ ‫اط‬
2
ratılış bakımından kendilerini َ ُُ َّ ُ ُ
24 ۙ‫ َوق ِفوه ْم ا ِن ُه ْم َم ْسؤ۫لون‬23 ۙ‫الح۪ي ِم‬ َ ِ ‫وه ْم ا ِٰل‬
ِ ‫ص‬
ُ ُ ْ َ ّٰ
‫اللِ فاهد‬
yaratmak mı daha zor, yoksa
bizim yarattıklarımız mı? Zira
biz kendilerini yapışkan bir
çamurdan yarattık.
12. Hayır, sen şaşıyorsun. 17. «İlk atalarımızda mı?»
Hâlbuki onlar alay ediyorlar. 18. De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak.
13. Kendilerine öğüt veril- 19. O korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen
diği vakit öğüt almazlar. onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar.
14. Bir mucize görseler 20. Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler.
alay ederler. 21. İşte bu, yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür.
15. Bu ancak apaçık bir 22. 23. 24. Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını
büyüdür, derler. ve Allah’tan başka tapmış oldukları putlarını toplayın. On-
16. «Gerçekten biz öldü- lara cehennemin yolunu gösterin. Onları tutuklayın, çünkü
ğümüz, toprak ve kemik oldu- onlar suçludurlar!
ğumuz zaman mı, diriltilece-
ğiz?»
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
446 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ٓ َّ ُ َ ُ 446
23. CÜZ ‫ات‬
ِ ‫ورة الصاف‬ ‫س‬ SAFFÂT SÛRESİ 32. «Biz sizi azdırdık. Çün-
kü kendimiz de azmıştık.»
َ َْ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ ََ َ ْ ُ َ َ
‫ َواق َبل‬26 ‫ بَل ه ُم الَ ْو َم ُم ْس ْسل ُِمون‬25 ‫اصون‬
33. Şüphesiz o gün onlar
‫مالم ل تن‬ azapta ortaktırlar.
َ ُ ْ َ ْ ُ ُ َّ ُٓ َ َ ُ َ َٓ َ َ ْ َٰ ُ ْ
‫ قالوا ا ِن ْم كن ُت ْم تاتون َنا‬27 ‫اءلون‬ ‫َبعض ُه ْم ع َبعٍض يس‬
34. İşte biz, suçlulara böy-
le yaparız.
َ َ َ
‫ َومَا كان نلَا‬29 ۚ‫۪ني‬ َ ‫ونُوا ُم ْؤ ِمن‬ ُ َ َْ َْ ُ َ
‫ قالوا بل لم ت‬28 ‫۪ني‬ ‫م‬ َ‫َعن ْال‬ 35. Çünkü onlara: Allah’tan
ِ ِ başka tanrı yoktur, denildiği
ََ َ ْ
َ ‫ ْم م ِْن ُسل َطان بَ ْل ُكنْ ُت ْم قَ ْومًا َطاغ‬ ُ َْ َ
‫ ف َح َّق عليْ َنا‬30 ‫۪ني‬
zaman kibirle direnirlerdi.
ٍۚ ‫علي‬ 36. «Mecnun bir şair için
َّ َ َ ‫اك ْم ا ِنَّا ُك َّنا َغو‬ ُ ََْْ ََ َ ُ َٓ َ َّ َ ّ َ ُ ْ َ
‫ فا ِن ُه ْم‬32 ‫ين‬
biz tanrılarımızı bırakacak
۪ ‫ن‬ ‫ي‬ ‫و‬ ‫غ‬ ‫ا‬ ‫ف‬ 31 ‫ون‬ ‫قول ربِناۗ ا ِنا لائ ِق‬ mıyız?» derlerdi.

‫۪ني‬َ ‫جرم‬ ْ ‫ ا ِنَّا َك ٰذل َِك َن ْف َع ُل بال ْ ُم‬33 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ َ َْ


‫تك‬ ََْ 37. Hayır! O, gerçeği getir-
ِ ِ ِ ‫اب مش‬ ِ ‫يومئ ٍِذ ِيف العذ‬ di ve peygamberleri de doğ-
َ ُ ُ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َّ َ ٰ َٓ ْ ُ َ َ َ ُٓ َ ْ ُ َّ
‫ َو َيقولون‬35 ۙ‫بون‬
ruladı.
ِ ‫ ا ِنهم كنوا ا ِذا ق۪يل لهم ل ا ِل ا ِل الل يستك‬34 38. Siz acı azabı tadacak-
َ
‫ال ّ ِق َو َص َّدق‬ َ ْ ‫اء ب‬ َ َٓ‫ بَ ْل ج‬36 ۜ‫اَئ َِّنا َتلَار ُٓكوا اٰل َِهت ِ َنا ل َِشاعِر َمْ ُنون‬ sınız.
ِ ٍ ٍ ِ 39. Çekeceğiniz ceza yap-
َّ َ ْ َ ْ ُ َ َ َْ َ َ ْ ُ َٓ َ ْ ُ َّ َ َ ْ ُ ْ makta olduğunuzdan başka
‫ وما تزون ا ِل‬38 ‫اب الل۪ي ِۚم‬ ِ ‫ ا ِنم لائ ِقوا العذ‬37 ‫المرسل۪ني‬ bir şeyin cezası değildir.
َ َ ٰٓ ُ َ ‫خلَص‬ ْ ُ ْ ّٰ َ َ َّ َ ُ َْ ُْ
‫ ا ۬ولئ ِك ل ُه ْم‬40 ‫۪ني‬ ‫ ا ِل عِباد اللِ الم‬39 ۙ‫َماكن ُت ْم تع َملون‬
40. Ancak Allah’ın hâlis
kulları istisnâ edilecek.
َّ َ َ ُ ْ ُ ُ ُ َ ٌ ُْ َ ٌْ
43 ۙ‫ات انلَّع۪ي ِم‬ ِ ‫ ۪يف جن‬42 ۙ‫ ف َواكِ ۚه َوه ْم مك َرمون‬41 ۙ ‫رِزق معلوم‬
41. 42. 43. 44. Onlar için
bilinen bir rızık, türlü meyve-
َ ‫ض‬ َٓ ْ َ ۙ َ ْ ْ َ ْ َْ َ ُ َ ُ َ ََُ ُ ُ َٰ ler vardır. Naîm cennetlerin-
‫اء‬ ‫ بي‬45‫۪ني‬
ٍ ‫ع‬ ‫م‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫س‬ ٍ ‫ يطافعلي ِهمبِا‬44‫عس ٍرمتقابِل۪ني‬ de karşılıklı koltuklar üzerine

ْ‫ َوعِنْ َد ُهم‬47 ‫ون‬ َ َُْ ُ َْ َ ْ ُ َ َ ٌْ َ َ َ َ َّ َّ َ kurulmuş oldukları halde ken-


‫ ل ف۪يها غول ولهم عنها ينف‬46 ۚ‫ل ٍة ل ِلشارِ ۪بني‬ dilerine ikram edilir.

ُ َ ََْ ٌ ْ ٌ َّ َ َ ٌ َّ ُ َ َ
‫ فاق َبل َب ْعض ُه ْم‬49 ‫ كنه ُ َّن َبيْض َمك ُنون‬48ۙ‫۪ني‬ ‫ات الط ْر ِف ع‬
45. Onlara kaynaktan ka-
‫اص‬
ِ ‫ق‬ dehler dolaştırılır.

َ ُ َ َٓ َ َ ْ َ ٰ َ
ٌ ‫ قَ َال قَٓائ ٌِل مِنْ ُه ْم ا ِّن َك َن ل قَر‬50 ‫ون‬
46. Berraktır, içenlere lez-
51 ۙ‫ين‬ ۪ ۪ ۪ ‫ع بعٍض يساءل‬ zet verir.
47. O içkide ne sersemlet-
me vardır ne de onunla sar-
hoş olurlar.
25. Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?
48. Yanlarında güzel ba-
26. Evet, onlar o gün zilletle boyun eğeceklerdir.
kışlarını yalnız onlara tahsis
27. Onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini so- etmiş, iri gözlü eşler vardır.
rumlu tutmaya çalışırlar.
49. Sanki onlar sedefler
28. Siz bize sağdan gelirdiniz, derler. içindeki incilerdir.
29, 30. «Bilâkis, derler, siz kendiniz inanan kimseler de- 50. İşte o zaman, birbirleri-
ğildiniz. Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz de yoktu. Fakat ne dönerek soracaklar.
siz kendiniz azgın bir toplum idiniz.»
51. İçlerinden biri: «Benim,
31. «Onun için Rabbimizin sözü bize hak oldu. Biz ceza- bir arkadaşım vardı» der.
yı mutlaka tadacağız.»
KUR’AN-I KERİM MEALİ 447
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
52. 53. Derdi ki: Sen de 23. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلال ِث والع‬ 447 SAFFÂT SÛRESİ

inananlardan mısın? Biz


ölüp, kemik ve sonra da top-
ً‫ َءا َِذا مِتْ َنا َو ُك َّنا تُ َرابًا َوعِظَاما‬52 ‫۪ني‬ َ ‫ك لَم َن ال ْ ُم َص ّ ِدق‬ َ َّ َ ُ ُ َ
rak haline geldiğimiz zaman ِ ‫يقول ائ ِن‬
ُ‫اطلَ َع فَ َراٰه‬ َّ َ َ َّ َْ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َّ َ
‫ ف‬54 ‫ قال هل ان ُت ْم ُمطل ِ ُعون‬53 ‫۪ينون‬
cezalandırılacak mıyız?
54. 55. Siz işin gerçeğine ‫ءا ِنا لمد‬
vâkıf mısınız? Dedi. İşte o َ ََْ ْ ُ َ َ ْ ْ ّٰ َ َ َ َ ْ َٓ َ
zaman konuşan baktı, arka- ‫ ولول‬56 ۙ‫۪ين‬ ِ ‫ قال تاللِ ا ِن كِدت لتد‬55 ‫۪يف سواءِ الح۪ي ِم‬
daşını cehennemin ortasında
58ۙ‫۪ني‬ َ ‫ ا َ َف َما َنْ ُن ب َم ّيت‬57 ‫ين‬ َ ‫ض‬ َ ‫ح‬ ْ ‫ت م َِن ال ْ ُم‬ ُ ْ‫كن‬ ُ َ َّ َُْ
‫ن ِعمة ر ۪ب ل‬
gördü. ِ ِ ۪
َ ْ َ َ ٰ َّ َ ‫ول َو َما َنْ ُن ب ُم َع َّذب‬ ٰ ُ ْ َ َ َ ْ َ َّ
‫ ا ِن هذا ل ُه َو الف ْو ُز‬59 ‫ني‬ ۫ ‫ا ِل موتنا ا‬
‫ل‬
56. 57. «Yemin ederim ki,
sen az daha beni de helâk ۪ ِ
ٌ ْ ‫ اَذٰل َِك َخ‬61 ‫ون‬ َ ُ َْ َ ْ َْ َ َ ٰ ْ ُ ‫الْ َعظ‬
‫ي‬ ‫ ل ِ ِمث ِل هذا فليعم ِل العامِل‬60 ‫۪يم‬
edecektin. Rabbimin nimeti
olmasaydı, şimdi ben de
َ ‫ِلظالِم‬ َّ ً َ ْ َ َ ْ َ َ َّ ُّ َّ ُ َ َ َ ْ َ ً ُ ُ
ِ ‫الزق‬
cehenneme getirilenlerden
olurdum» dedi. 63 ‫۪ني‬ ‫ ا ِنا جعلناها ف ِتنة ل‬62 ‫وم‬ ‫نزل ام شجرة‬
ُ‫طلْ ُع َها َكَنَّهُ ُر ُ ۫ؤس‬ َ َ ْ ْ َ ٓ ُ ُ ْ َ ٌ َ َ َ َ َّ
58. 59. 60. 61. Birinci ölü-
ۙ
64 ‫ا ِنها شجرة ترج ۪يف اص ِل الح۪ي ِم‬
َ ُ ُ ْ َ ْ َ ُ َ َ َ ْ َ ُ ٰ َ ْ ُ َّ َ
mümüz hariç, bir daha biz
ۜ َّ
َ ‫الش‬
66 ‫ فا ِنهم لكِلون مِنها فمال ِؤ۫ن مِنها الطون‬65 ‫۪ني‬ ‫ط‬ ‫ا‬ ‫ي‬
ölmeyecek ve bir daha azap
görmeyeceğiz. değil miyiz? ِ
Şüphesiz bu, büyük kurtu-
‫ج َع ُه ْم‬ ْ ‫ ُث َّم ا َِّن َم‬67 ‫ُث َّم ا َِّن ل َ ُه ْم َعلَيْ َها ل َ َش ْوبًا م ِْن َح۪ي‬
‫ر‬
luştur. Çalışanlar, böylesi bir ِ ٍۚ
ٰٓ َ ْ ُ َ َ ّ َٓ ْ ُ َ ٓ َ ٰ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ
‫ فهم ع‬69 ۙ‫ ا ِنهم الفوا اباءهم ضال۪ني‬68 ‫لِل الح۪ي ِم‬
kurtuluş için çalışsın.

َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َّ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َٰ
62. 63. İkamet yeri olarak,
71ۙ‫ني‬ َ ‫ل َّول‬ ‫ا‬ ‫ث‬ ‫ك‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ل‬ ‫ب‬ ‫ق‬ ‫ل‬ ‫ض‬ ‫د‬ ‫ق‬ ‫ل‬ ‫و‬ 70 ‫ون‬ ‫اثارِهِم يهرع‬
۪
cennet ehli için anılan bu ni-

َ َ َ َ ُ ْ َ َ ‫َولَ َق ْد ا َ ْر َسلْ َنا ف۪يه ْم ُمنْ ِذر‬


metler mi daha hayırlı, yoksa
ُ
zakkum ağacı mı? Biz onu
‫ فانظ ْر كيْف كن َعق َِبة‬72 ‫ين‬ ۪ ِ
َّ
zalimler için bir fitne kıldık.
ٌ ُ‫ينا ن‬ َ ‫اد‬ ٰ َ‫ َولَ َق ْد ن‬74 ‫۪ني‬ َ ْ ْ ّٰ َ َ ‫ال ْ ُمنْ َذر‬
64. Zira o, cehennemin di- ‫وح‬ ۟ َ ‫ ا ِل ع َِباد اللِال ُمخلص‬73ۙ‫ين‬ ۪
binde bitip yetişen bir ağaçtır.
َْ ْ ْ َ
َ َ ُ ْ َ ُ َ ْ َّ َ َ ُ ُ َ ْ َ َ
َ َ ْ
65. Tomurcukları sanki 76ۘ‫ب العظ۪ي ِم‬ ِ ‫ ونيناه واهله مِن الكر‬75 ‫ون‬ ۚ ‫فلنِعم المج۪يب‬
şeytanların başları gibidir.
66. Onlar ondan yerler ve
karınlarını onunla doldururlar.
lerinden koşup gittiler.
67. Sonra zakkum yemeği-
71. And olsun ki, eski milletlerin çoğu dalâlete düştü.
nin üzerine onlar için, kaynar
su karıştırılmış bir içki vardır. 72. Yine andolsun, biz onların içinden kendilerine uyarı-
cılar göndermiştik.
68. Sonra kesinlikle onla-
rın dönüşü, çılgın ateşe ola- 73. Uyarılanların âkıbetinin ne olduğuna bir bak!
caktır. 74. Allah’ın ihlâslı kulları müstesna.
69. 70. Çünkü onlar atala- 75. Andolsun, Nuh bize dua edip yalvarıp yakardı. Biz
rını dalâlette buldular da peş- de duayı ne güzel kabul ederiz!
448 H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri 76. Kendisini ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtardık.
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ٓ َّ ُ َ ُ 448
23. CÜZ ‫ات‬
ِ ‫ورة الصاف‬ ‫س‬ SAFFÂT SÛRESİ 86. «Allah’tan başka bir ta-
kım uydurma ilâhlar mı istiyorsu-
َ ‫ َوتَ َر ْك َنا َعلَيْهِ يف اْلٰخِر‬77 ۘ‫۪ني‬ َ ‫َو َج َعلْ َنا ُذ ّر َّي َت ُه ُه ُم ْالَاق‬
nuz?»
78 ۘ‫ين‬ ۪ ِ ِ 87. «O halde âlemlerin Rabbi
َ ‫ح ِسن‬ ْ ‫ ا ِنَّا َك ٰذل َِك َنْزي ال ْ ُم‬79 ‫۪ني‬ َ ‫وح يف الْ َعالَم‬ ُ َٰ ٌ َ َ hakkındaki düşünce ve görüşü-
80 ‫۪ني‬ ِ ٍ
ِ ‫سم ع ن‬ nüz nedir?»

َّ
‫ َواِن‬82 ‫ين‬ َ ‫ ُث َّم ا َ ْغ َر ْق َنا ْال ٰ َخر‬81 ‫۪ني‬ َ ‫ا ِنَّ ُه م ِْن ع َِبادِنَا ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ 88. Bunun üzerine İbrahim yıl-
۪ dızlara şöyle bir baktı.
َ َ ْ َ ْ َ ُ َّ َ َ َٓ ْ َ ۢ ‫۪يعتِه۪ َلِب ْ ٰره‬ َ ‫م ِْن ش‬ 89. Ben hastayım, dedi.
‫ ا ِذ قال‬84 ‫۪ي‬ ٍ ‫ ا ِذ جاء ربه بِقل ٍب سل‬83 ‫۪يم‬ 90. Ona arkalarını dönüp git-

َۜ ‫يد‬ ُ ‫اللِ تُر‬ ّٰ َ ُ ً َ ٰ ً ْ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ َ tiler.


86 ‫ون‬ ۪ ‫ ائ ِفك ال ِهة دون‬85 ‫ون‬ ۚ ‫ِلب۪يهِ وقو ِمه۪ ماذا تعبد‬ 91. 92. Yavaşça putlarının ya-
َ ََ
ۙ ِ ُ ُّ ً َ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ ّ َ ْ ُ ُّ َ َ َ nına vardı: Yemiyor musunuz?
‫ فقال‬88 ‫ فنظر نظرة ِيف انلجوم‬87 ‫ب العالم۪ني‬ ِ ‫فما ظنم بِر‬ Neden konuşmuyorsunuz? Dedi.
َ ََ ٰ ٰٓ َ َ َ ‫ َف َت َول َّ ْوا َعنْ ُه ُم ْدبر‬89 ‫۪يم‬ ٌ ‫ا ِّن َسق‬
‫ ف َراغ ا ِل ال َِهت ِ ِه ْم فقال‬90 ‫ين‬
93. Bunun üzerine, yanlarına
ِ۪ ۪ gelip sağ eliyle vurdu.

ْ َ ‫اغ َعلَيْه ْم‬ َ ََ َ ُ َْ َ ْ ُ َ َ َ ُ ُ َْ ََ


‫ضبًا‬
94. Koşarak İbrahim’e geldi-
ِ ‫ر‬ ‫ف‬ 92 ‫ون‬ ‫ق‬ ‫ط‬ِ ‫ن‬ ‫ت‬ ‫ل‬ ‫م‬  ‫ال‬ ‫م‬ 91 ‫ون‬
ۚ ‫ال تاكل‬ ler.
َ َْ َ
95ۙ‫ قال اتع ُب ُدون مَا تن ِح ُتون‬94 ‫ فاق َبلوا ا ِلْهِ يَ ِزفون‬93 ‫۪ني‬
ْ َ َ َ َ َ ُّ َ ُٓ ْ َ َ
‫م‬ َ‫ب ْال‬ 95. 96. Yonttuğunuz şeylere
ِ ِ mi ibadet edersiniz! Oysaki sizi
ُ‫ قَالُوا ابْ ُنوا َ ُل بُنْ َيانًا فَاَلْ ُقوه‬96 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ َ ُ ّٰ َ ve yapmakta olduklarınızı Allah
‫والل خلقم وما تعمل‬ yarattı, dedi.
َ َ َ َ َ ْ َْ ُ ُ َْ َ َ َ ً ْ َ ُ َََ َ ْ 97. Onun için bir bina yapın ve
‫ وقال‬98 ‫ فارادوا بِه۪ كيدا فجعلناهم السفل۪ني‬97 ‫ِيف الح۪ي ِم‬ derhal onu ateşe atın! Dediler.

َ َّ َ ْ َ ّ َ ْ َ َ َّ ٰ ٌ َ ّ 98. Böylece ona bir tuzak kur-


100 ‫ال۪ني‬ ِ ‫ب هب ۪ل مِن الص‬ ِ ‫ ر‬99 ‫۪ين‬ ِ ‫ا ِ۪ن ذاهِب ا ِل ر ۪ب سيهد‬ mayı istediler. Fakat biz onları

َّ َ ‫ع قَ َال يَ ُاب‬ َّ ‫ فَلَ َّما بَلَ َغ َم َع ُه‬101 ‫شنَاهُ ب ُ َم َحل۪ي‬


alçaklardan kıldık.
‫ن‬ َ ْ ‫الس‬ ْ َّ َ‫فَب‬
ٍ ٍ ِ 99. 100. Ben Rabbime gidiyo-
َ َ َ َ َ َ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ ّٓ َ َ ْ َ ّٓ
rum. O, bana doğru yolu göste-
‫ت‬ ِ َ‫ا ِ۪ن ا ٰرى ِيف ال َمن ِام ا ۪ن اذبك فانظ ْر ماذا ت ٰر ۜى قال يَٓا اب‬ recek. Rabbim! En sevdiğim şeyi
sana kurban edeceğim Bana er-

102 ‫ين‬ َ ‫الصابر‬ َّ ‫الل م َِن‬ ُ ّٰ ‫اء‬ َ ‫ْاف َع ْل مَا تُ ْؤ َم ُرۘ َس َتج ُد ٓن ا ِْن َٓش‬ kek bir evlat ver, dedi.
ِ۪ ۪ ِ Not: İbrahim as. Hazreti
Allah’a “bana erkek bir evlat
ver En sevdiğim şeyi sana
kurban edeceğim.” Diye Vaâd de
bulundu.
77. Biz yalnız Nuh’a tâbi olanları kalıcı kıldık.
101. İşte o zaman biz onu
78. Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık uslu bir oğul ile müjdeledik.
79. Bütün âlemlerde Nuh’a selam olsun! 102. Babasıyla beraber yürü-
80. İşte biz muhsinleri böyle mükâfatlandırırız. yüp gezecek çağa erişince: “Ya
İbrahim vaadini yerine getir” de-
81. Zira o, bizim inanmış kullarımızdan idi. nildi. Yavrucuğum! Rüyada seni
82. Nihayet, ötekileri suda boğduk. boğazladığımı görüyorum; bir
83. Şüphesiz İbrahim de onun milletinden idi. düşün, ne dersin? Dedi. O da
cevaben: Babacığım! Emrolun-
84. Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi. duğun şeyi yap. İnşallah beni
85. Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsu- sabredenlerden bulursun, dedi.
nuz? Dedi.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 449
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
Not: İbrahim As. Mânâsında 23. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلال ِث والع‬ 449 SAFFÂT SÛRESİ
vâadini yerine getirmesi için ikaz
edilince yüzlerce deve kurban etti
ُ ٰ ْ ٓ َ َْ ُ ََْ ََ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ ْ َ ٓ َّ َ َ
“OLMADI Ya İbrahim En sevdiğini ۙ
104 ‫ وناديناه ان يا ا ِبره۪يم‬103 ۚ‫ني‬ ِ ‫فلما اسلما وتله ل ِلج ۪ب‬
ْ ْ َ َ ٰ َ َّ َ ْ ُّ َ ْ َّ َ ْ َ
kurban edeceksin” diye ikaz edil-
َّ َ ْ ُ
‫ ا ِن‬105 ‫سن۪ني‬ ِ ‫قد صدقت الرءياۚ ا ِنا كذل ِك ن ِزي المح‬
di. “Yarabbi ben aciz kaldım, ne
yapmam gerekir” diye mürâcaat
edince “En sevdiğim şey dedin! En
َ‫ َوتَ َر ْكنا‬107 ‫ َوفَ َد ْي َناهُ بذبْح َعظ۪ي‬106 ‫ني‬ ُ ُ ْ ُ ٰٓ َ ْ َ ُ َ َ ٰ
sevdiğin oğlun İsmail!” Denildi. ٍ ٍ ِِ ‫هذا لهو اللؤا الم ۪ب‬
َْ َ ٰ َ ْ ٰٓ َ ٌ َ َ ْٰ ََ
َ ٰ َ ‫خر‬ ِ۪ ‫عليْهِ ِيف ال‬
103. 104. 105. 106. Her ikisi de
teslim olup, onu alnı üzerine yatı- ‫ كذل ِك ن ِزي‬109 ‫ سم ع ا ِبره۪يم‬108 ‫ين‬
ُ‫شنَاه‬ ْ َّ َ ‫ َوب‬111 ‫۪ني‬ َ ‫ ا ِنَّ ُه م ِْن ع َِبادِنَا ال ْ ُم ْؤ ِمن‬110 ‫۪ني‬ َ ‫سن‬ ْ ْ
rınca: Ey İbrahim! Rüyayı doğru-
ladın. Biz iyileri böyle mükâfatlan-
ِ ‫ال ُمح‬
ٰٓ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َ
dırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir
imtihandır, dedik.
‫ح َۜق‬ ٰ ‫ع ا ِْس‬ ‫ وباركنا عليهِ و‬112 ‫ال۪ني‬ ِ ‫الص‬ َّ ‫ح َق نَب ًّيا م َِن‬ ٰ ‫با ِْس‬
ِ ِ
َّ‫ َولَ َق ْد َم َننا‬113 ‫ني‬ ْ َ ٌ َ َ ٌ ْ ُ َ َّ ّ ُ ْ َ
Not: İbrahim As. mın İsmail
ٌ۟ ‫سه۪ ُمب‬
۪ ِ ‫سن وظال ِم نلِ ف‬ ِ ‫ومِن ذرِيت ِ ِهما م‬
As. mın boğazına vurduğu bıçak
İsmail As. mı kesmeyince bıçağı
taşa vurdu. Bıçağın keskinliğinden
ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َّ َ َ َ ُٰ َ ٰ ُ َٰ
taş ikiye ayrıldı. İbrahim As. “Ey bı- ‫ب‬ ِ ‫ ونيناهما وقومهما مِن الكر‬114 ‫ون‬ ۚ ‫ع موس وهر‬
ُ َْ َٰ َ َْ ُ ُ ُ َ َ ْ ُ َْ َ ََ ْ
çak İsmail’i neden kesmezsin sen
beni rabbime asimi etmek istersin” َ‫اهما‬ َ
‫ واتين‬116 ۚ‫ ونرناهم فكنوا هم الغالِ ۪ني‬115 ‫العظ۪ي ِۚم‬ َ
َ ْ ُ ْ َ َ ّ ‫اه َما ال‬ ُ َْ َ َ َ َ َ ْ ُْ َ َ ْ
deyince bıçak lisanı hal ile “Ey İb-

118 ‫۪يم‬ َۚ ‫راط المستق‬ ‫ وهدين‬117 ۚ‫الكِتاب المس ۪بني‬


rahim Sen kes diyorsun, Allah kes-
me diyor” dedi. O bıçağın kestiği ِ
taş kıymetlendi Kâbe’yi Muazza-
َ ُٰ َ ٰ ُ َٰ ٌ َ َ َ ٰ ْ َ َْ َ ََََْ
ma’da “Rüknü Yemani” denilen Ye- 120 ‫ سم ع موس وهرون‬119 ‫خ ۪رين‬ ِ ‫وتركنا علي ِهما ِيف ال‬
َ َّ ْ ْ ْ َ َ ٰ َ َّ
men tarafına konulmuş taş budur.
Hacılar ona istilam ederler.
‫ ا ِن ُه َما م ِْن ع َِبادِنا‬121 ‫۪ني‬ َ ‫سن‬ ِ ‫ا ِنا كذل ِك ن ِزي ال ُمح‬
َ َ ْ ْ َ َ َ ْ َّ َ َ ‫ال ْ ُم ْؤ ِمن‬
َۜ ‫اس ل ِم َن ال ُم ْر َسل‬
107. 108. 109. 110. 111. Biz,
oğluna bedel ona büyük bir kur- ‫ ا ِذ قال‬123 ‫۪ني‬ ‫ واِن ا ِل‬122 ‫۪ني‬
ْ َ ‫ون ا‬ َ ُ َ َ َ ً ْ َ َ ُ ْ ََ َ ُ َ ََ
ban verdik. Geriden gelecekler
َ
‫ح َس َن‬ ‫ اتدعون ب وتذر‬124 ‫ل ِق ْوم ٓ ِ۪ه ال ت َّتقون‬
arasında ona iyi bir nam bıraktık:
İbrahim’e selam! Dedik. Biz böyle
mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim
َ َّ َ ْ ُ ُ ٓ َ ٰ َّ َ َ ْ ُ َّ َ َ ّٰ َ َ َْ
mümin kullarımızdandır. 126 ‫ الل ربم ورب ابائ ِم الول۪ني‬125 ‫الالِق۪ني‬ ۙ
112. 113. Sâlihlerden bir pey-
gamber olarak O’na İshak’ı müjde-
ledik. Kendisini ve İshak’ı mübarek 117. Her ikisine de apaçık anlaşılan bir kitap verdik.
eyledik. Lâkin her ikisinin neslin-
118. Her ikisini de doğru yola ilettik.
den iyi kimseler olacağı gibi, ken-
dine açıktan açığa kötülük edenler 119. 120. Sonra gelenler içinde, Mûsâ ve Harun’a selam olsun,
de olacak. diye iyi bir nam bıraktık.
114. Andolsun biz Mûsâ’ya da 121. Doğrusu biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız.
Harun’a da nimetler verdik. 122. Şüphesiz, ikisi de mümin kullarımızdandı.
115. Onları ve kavimlerini o bü- 123. İlyas da şüphe yok ki, peygamberlerdendi.
yük sıkıntıdan kurtardık.
124. 25. 126. O, milletine: Sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi
116. Kendilerine yardım ettik de olan, sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarınızın da Rabbi olan
galip gelen onlar oldu. Allah’ı bırakıp da puta mı taparsınız? Demişti.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
450 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ٓ َّ ُ َ ُ 450
23. CÜZ ‫ات‬
ِ ‫ورة الصاف‬ ‫س‬ SAFFÂT SÛRESİ ğerlerini yok ettik.
137. 138. Elbette siz de
َ َ ْ ُ ْ ّٰ َ َ َّ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َّ َ ُ ُ َّ َ َ
128 ‫ ا ِل عِباد اللِ المخلص۪ني‬127ۙ‫ضون‬ ‫فكذبوه فا ِنهم لمح‬
sabah ve akşam onlara uğru-
yorsunuz. Hâlâ akıllanmaya-
َّ َ َ ْ ٰٓ َ ٌ َ َ َ ْٰ ْ َ َ ََََْ cak mısınız?
‫ ا ِنا‬130 ‫ سم ع ا ِلياس۪ني‬129 ‫خ ۪رين‬ ِ ‫وتركنا عليهِ ِيف ال‬ 139. Doğrusu Yunus da
َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ َْ َ ٰ َ gönderilen peygamberler-
132 ‫ ا ِنه مِن عِبادِنا المؤ ِمن۪ني‬131 ‫سن۪ني‬ ِ ‫كذل ِك ن ِزي المح‬ dendi.
َ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ َ ُ َ ْ َّ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ً ُ َّ َ
ۙ
134 ‫ ا ِذ نيناه واهله اجع۪ني‬133 ‫۪ني‬ ۜ ‫واِن لوطا ل ِمن المرسل‬
140. Hani o, dolu bir gemi-
ye binip kaçmıştı.
ْ‫م‬ ُ َّ ِ َ َ َ ٰ ْ َ ْ َّ َ َّ ُ َ َ ْ ً ُ َ َّ
‫ وان‬136 ‫ ثم دمرنا الخ ۪رين‬135 ‫ا ِل عجوزا ِيف الغاب ِ ۪رين‬ 141. Gemide olanlarla kar-
şılıklı kur’a çektiler de kaybe-
َّ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َّ َ ۙ َ ْ ُ ْ ْ َ َ َ ُّ ُ َ َ
ِ‫ وان‬138 ‫ون‬ ۜ
۟ ‫ وبِال ِل اف تعقِل‬137 ‫تلمرون علي ِهم مصبِح۪ني‬
denlerden oldu.

ْ َْ ْ ُْ َ َ ََ ْ ْ َ َ َُ ُ
142. Yunus kendini kınayıp
140 ‫ون‬ ۙ ُ َ
ۜ َ ْ ُ
ِ ‫ك المشح‬ ِ ‫ ا ِذ ابق ا ِل الفل‬139 ‫يونس ل ِمن المرسل۪ني‬
dururken onu bir balık yuttu.

َ‫وت َو ُهو‬ ُ ْ ‫ فَ ْاتلَ َق َم ُه‬141 ۚ‫۪ني‬ َ ‫اه َم فَ َك َن م َِن ال ْ ُم ْد َحض‬ َ َ َ


143. 144. Eğer Allah’ı tes-
ُ ‫ال‬ ‫فس‬ bih edenlerden olmasaydı,

ٓ‫ث يف َبطْن ِ ۪ه‬ َ َ َ ۙ َ ّ َ ُ ْ َ َ َ ُ َّ َ َٓ ْ َ َ ٌ ُ


tekrar dirilecekleri güne ka-

۪ ِ ‫ للب‬143 ‫ فلول انه كن مِن المسبِح۪ني‬142 ‫مل۪يم‬


dar onun karnında kalırdı.

ْ َْ ٌۚ ‫ َف َن َب ْذنَاهُ بالْ َع َٓراءِ َو ُه َو َسق‬144 ‫ون‬ َ ُ َْ ُ َِْ ٰ


145. Halsiz bir vaziyette
‫ َوانبَت َنا‬145 ‫۪يم‬ ِ ‫ا ِل يوم يبعث‬ kendisini dışarı çıkardık.

َْ َ ٰ ْ َ َْ ْ ًَ َ َ َْ َ
‫ َوا ْر َسل َناهُ ا ِل مِائةِ الٍف‬146 ‫۪ني‬
146. Ve üstüne kabak tü-
ۚ ٍ ‫عليهِ شجرة مِن ي‬
‫ط‬ ‫ق‬ ründen geniş yapraklı bir ne-

ْ ْ َ ٰ ْ ُ َ ْ َّ َ َ ُ َ ٰ َ َ ُ َ َْ
bat bitirdik.
‫اس َتفت ِ ِه ْم‬ ‫ ف‬148 ‫۪ني‬ ٍۜ ‫ح‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫اه‬ ‫ن‬ ‫ع‬‫ت‬ ‫م‬ ‫ف‬ ‫وا‬ ‫ن‬ ‫م‬‫ا‬ ‫ف‬ 147 ‫ون‬
ۚ ‫او ي ۪زيد‬ 147. Onu, yüz bin veya
ً َ َ َ ٰٓ ْ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ ََْ َ ّ َ َ
‫ ام خلق َنا ال َملئ ِكة ا ِناثا‬149 ۙ‫ات َول ُه ُم الَ ُنون‬
daha çok kişiye peygamber
‫ال ِربِك الن‬ ‫ ح ِْز ٌب‬olarak gönderdik.
3
َ َ ُ ُ َ ْ َّ َٓ َ َ َ ُ
‫ َو َدل‬151 ۙ‫ك ِه ْم لَقولون‬ ِ ‫ ال ا ِن ُه ْم م ِْن ا ِف‬150 ‫َوه ْم شاه ُِدون‬
148. Sonunda ona iman
ettiler, bunun üzerine biz de
ْ ََ َ َ‫طَف ْال‬ َ ْ َ َ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ۙ ُ ّٰ
onları bir süreye kadar yaşat-
153 ‫۪ني‬ َۜ ‫ات ع الَن‬ ِ ‫ن‬ ‫ص‬ ‫ا‬ 152 ‫ون‬ ‫الل واِنهم لكاذِب‬ tık.
149. Putperestlere sor:
Kızlar Rabbinin de erkekler
onların mı?
127. 128. Bunun üzerine İlyas’ı yalanladılar. Onun için 150. Yoksa biz melekleri
Allah’ın ihlâslı kulları müstesna; onların hepsi cehenneme onların gözü önünde kız ola-
götürüleceklerdir. rak mı yarattık?
129. 130. Sonra gelenler içinde, kendisine bir ün bırak- 151. 152. Dikkat edin, ke-
tık, «İlyas’a selâm!» dedik. sinlikle yalan uydurup söy-
131. Şüphesiz biz, iyileri işte böyle mükâfatlandırırız. lüyorlar; «Allah doğurdu»
diyorlar. Onlar şüphesiz ya-
132. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı. lancıdırlar.
133. Lût da elbette peygamberlerdendi. 153. Allah, kızları oğullara
134. 135. 136. Geridekiler arasında kalan yaşlı bir ka- tercih mi etmiş!
dın dışında, Lût’u ve ailesinin hepsini kurtardık. Sonra di-
KUR’AN-I KERİM MEALİ 451
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
154. 155. 156. Ne oluyor 23. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلال ِث والع‬ 451 SAFFÂT SÛRESİ

size? Nasıl hükmediyorsu-

ٌ َ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َّ َ َ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ْ َ ْ ۠ ُ َ َ
nuz? Hiç düşünmüyor musu-
‫ ام ل ْم ُسلطان‬155 ‫ون‬ ۚ ‫ اف تذكر‬154 ‫ما لم كيف تكمون‬
nuz? Yoksa sizin açık bir deli-
liniz mi var?
ُ َ ‫ ْم ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬ ُ َ ُْ َ
157. Doğru sözlülerden
iseniz, kitabınızı getirin! ‫ َو َج َعلوا بَيْ َن ُه‬157 ‫۪ني‬ َ ‫صادِق‬
ِ ‫تاب‬ِ ِ ‫ فاتوا ب‬156 ۙ‫ني‬ٌ ‫ُمب‬
۪
َ َ ْ ُ ۙ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َّ ُ َّ ْ َ َ ْ َ َ َ ًۜ َ َ َّ ْ َ ْ َ َ
158. Allah ile cinler arasın-
da da bir hısımlık uydurdular.
‫ سبحان‬158 ‫النة ا ِنهم لمحضون‬ ِ ‫ت‬ ِ ‫النةِ نسبا ولقد عل ِم‬ ِ ‫وبني‬
ُ َّ َ َ ‫خلَص‬ ْ ُ ْ ّٰ َ َ َّ َ ُ َ ّٰ
‫ فا ِن ْم َومَا‬160 ‫۪ني‬ ‫ ا ِل عِباد اللِ الم‬159 ۙ‫اللِ ع َّما يَ ِصفون‬
Andolsun, cinler de kendile-
rinin hesap yerine götürüle-

َ ْ ‫صا ِل‬ َ ‫ ا َِّل َم ْن ُه َو‬162ۙ‫۪ني‬


َ ‫ َٓمااَنْ ُت ْم َعلَيْهِ ب َفاتِن‬161ۙ‫ون‬
َ َُُْ
ceklerini bilirler.
159. Allah, onların isnat 163 ‫الح۪ي ِم‬ ِ ‫تعبد‬
ْ َ‫ َواِنَّا َنل‬165 ‫ون‬
َ ُّ ٓ َّ ْ َ َّ ٌ ُ ْ َ ٌ َ َ َ َّ ٓ َّ َ
‫ح ُن‬ ۚ ‫ َواِنا نلَح ُن الصاف‬164 ‫َوما مِنا ا ِل ُل مقام معلوم‬
edegeldiklerinden yücedir,
münezzehtir.

ْ َ ْ َّ َ َ َ ُ ُ َ ُ َ ْ َ ْ
‫ ل ْو ان عِن َدنا ذِك ًرا‬167 ۙ‫ َواِن كانوا لَقولون‬166 ‫ال ُم َس ّب ِ ُحون‬
160. Allah’ın ihlâsa erdiril-
miş kulları müstesnadır.
َ َ َ َ َ َ َ ْ ُ ْ ّٰ َ َ َّ ُ َ ۙ َ َّ َ ْ َ
‫ فف ُروا بِه۪ۚ ف َس ْوف‬169 ‫۪ني‬
161. 162. 163. Sizler ve
taptığınız şeyler, hiçbiriniz, ‫ لكنا عِباد اللِ المخلص‬168 ‫مِن الول۪ني‬
َ َّ َ ‫ت َك َِم ُت َنا لِع َبادِنَا ال ْ ُم ْر َسل‬
ْ ‫ َولَ َق ْد َس َب َق‬170 ‫ون‬
َ ََُْ
cehenneme girecek kimse-
den başkasını Allah’a karşı ‫ ا ِن ُه ْم ل ُه ُم‬171 ۚ‫۪ني‬ ِ ‫يعلم‬
azdırıp saptıramazsınız.
ْ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ْ َّ َ ُ ُ ْ َْ
164. 165. 166. Bizim her ‫ ف َت َول عن ُه ْم َحّٰىت‬173 ‫ َواِن ُجن َدنا ل ُه ُم الغالِ ُون‬172 ۖ‫ورون‬ ‫المنص‬
birimiz için, bilinen bir makam
َ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ ََ َ ُ ْ ُ َْ َ َ ْ ُ ْ ََْ ۙ
176 ‫جلون‬ ِ ‫ افبِعذابِنا يستع‬175 ‫رون‬ ِ ‫رهم فسوف يب‬ ِ ‫ واب‬174 ‫۪ني‬ ٍ ‫ح‬
vardır. Şüphesiz biz, orada
sıra, sıra dururuz ve şüphesiz
Allah’ı tesbih ederiz. ْ َ َّ َ
‫ َوت َول عن ُه ْم َحّٰىت‬177 ‫ين‬ َ ‫اح ال ْ ُمنْ َذر‬
ُ ‫اء َص َب‬ َ ‫فَا َِذا نَ َز َل ب َس‬
َ َٓ‫احتِه ْم فَس‬
167. 168. 169. Putperest- ۪ ِ ِ
َ ْ ّ َ َ ّ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ ُ َْ َ َ ْ ََْ ۙ
‫ب العِ َّزة ِ ع َّما‬
ler: Eğer öncekilere verilen-
lerden bizde de bir kitap ol- ِ ‫ سبحان ربِك ر‬179 ‫رون‬ ِ ‫ر فسوف يب‬ ِ ‫ واب‬178 ‫۪ني‬ ٍ ‫ح‬
َ ْ ‫ َو‬181 ۚ‫۪ني‬
َ ‫ال ْم ُد ِ ّٰللِ َر ّب الْ َعالَم‬ ََ ٌ َ َ َ َ ُ َ
َ ‫ع ال ْ ُم ْر َسل‬
saydı, mutlaka Allah’ın ihlâslı
kulları olurduk! Diyorlardı. 182 ‫۪ني‬ ِ ‫ وسم‬180 ‫ون‬ ۚ ‫ي ِصف‬
ً ٰ َ ُ َ َ َ َ ٌ َّ ّ َ
‫ َوث َمانون ايَة‬38
‫ا ٍن‬-‫ث َم‬SÂD‫ه‬ ‫ُسو َرةُ ٓص‬
170. İşte şimdi onu inkâr
ettiler. Ama ileride bilecekler- ‫مكية و‬
ِ SÛRESİ
ِ
dir!
171. Andolsun ki, peygam-
ber kullarımıza söz vermişiz-
dir: 176. Onlar azabımızı acele mi istiyorlar?
172. Onlar mutlaka zafere 177. Azap onların yurtlarına indiğinde, uyarılıp ta uyma-
ulaşacaklardır. yanların sabahı ne kötü olur!
173. Bizim ordumuz şüp- 178. Sen bir zamânâ kadar onlara uyma.
hesiz üstün gelecektir.
179. Onların halini gör, onlar da göreceklerdir.
174. Onun için sen bir sü-
180. Senin izzet ve ikram sahibi Rabbin, onların isnat
reye kadar onlara uyma.
etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir.
175. Onların halini gör, on-
181. Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun!
lar da görecekler.
182. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a da Hamd olsun!
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
452 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

23. CÜZ ‫ورةُ ٓص‬


َ ‫ ُس‬452 SÂD SÛRESİ şaştılar ve kâfirler: Bu yalancı
bir sihirbazdır! Tanrıları, tek

‫الرح۪ي ِم‬ ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬
tanrı mı yaptı? Doğrusu bu
ِ ‫ﷱ اللِ الر‬ tuhaf bir şeydir! Dediler.

َ َ َّ ُ َ َ َ َّ َ ْ ّ ْٰ ُْ َ ٓ 6. 7. 8. Onlardan ileri ge-


2 ‫اق‬ ٍ ‫ِق‬ ‫ش‬ ‫و‬ ‫ة‬
ٍ ‫ِز‬‫ع‬ ‫يف‬۪ ‫وا‬ ‫ر‬ ‫ف‬ ‫ك‬ ‫۪ين‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ل‬
ِ ‫ب‬ 1 ‫ر‬
ِ ۜ ‫ِك‬ ‫ال‬ ‫ِي‬ ‫ذ‬ ‫ن‬
ِ ‫ص والقرا‬ lenler: Yürüyün, tanrılarınıza

َ َ َ َ َ َ َْ ََ َْ ْ ْ َْ ْ َْ ََْْ َ
bağlılıkta direnin, sizden is-
3 ‫كم اهلكنا مِن قبل ِ ِهم مِن قر ٍن فنادوا ولت ح۪ني مناٍص‬ tenen şüphesiz budur. Son

َْ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ُٓ َ َ
dinde de bunu işitmedik. Bu,
َ ٰ َ ْ
‫اءه ْم ُمنذ ٌِر مِن ُه ْمۘ َوقال الكف ُِرون هذا َساح ٌِر‬ ‫جبوا ان ج‬ ِ ‫وع‬
ancak bir uydurmadır. Kur’an
aramızdan ona mı indirildi?
َ ‫شٔ ُع‬ ٌ ْ َ َ ‫ِدا ا َِّن ٰه َذا ل‬
ً ٰ َ ْٰ ََ َ َ ٌ ‫َك َّذ‬
5 ‫اب‬ ٌ ‫ج‬ ۚ ‫ اجعل الل َِهة ا ِلهًا َواح‬4 ‫اب‬
Diyerek kalkıp yürüdüler.
ۚ Hayır! Onlar kitabım hakkın-
َ ٰ َّ ُ ٰ ٰٓ َ ُ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ْ َ َ َ ْ َ
‫بوا ع ال َِهتِ ْۚم ا ِن هذا‬
da şüphe içindedirler. Hayır!
ِ ‫وانطلق ال مِنهم ا ِن امشوا واص‬ Azabımı henüz tatmadılar.
ٌ َ ْ َّ َٓ ٰ ْ َ ٰ ْ َّ ْ َ ٰ َ ْ َ َ ُ َ ُ ٌ ْ َ َ
7ۚ‫ ماس ِمعنابِهذاِيفال ِملةِالخِرة ِۚا ِنهذاا ِلاخِق‬6ۚ‫لشٔيراد‬
9. Yoksa Azîz ve lütufkâr
olan Rabbinin rahmet hazi-
َ ْ ْ ّ َ ُ َْ َ َْ ْ ّ َْ َ َ ُْ
‫ي بَل لمَّا‬ ۚ ‫َءان ِزل عليهِ الِك ُر م ِْن بين ِن ۜا بل ه ْم ۪يف ش ٍك م ِْن ذِك ۪ر‬
neleri, onların yanında mıdır?
10. Yahut göklerin, yerin
َّ ْ َ ْ‫كال‬ َ ّ َ َ ْ َ ُ َٓ َ ْ ُ َ ْ ْ َ َ َ ُ َُ
ۚ ِ ‫يزال َوه‬
ve ikisi arasında bulunanların
9‫اب‬ ِ ۪ ‫ز‬ ‫ع‬ ِ ‫ امعِندهمخزائ ِنرحةِرب‬8‫اب‬ ِ ۜ ‫يذوقواعذ‬ hükümranlığı onların elinde
ُ َ ْ َ ْ َ َ۠ ُ َ ْ َ َ َ َْ ُ ْ ُ ْ َُ َْ
‫ات َوال ْرِض وما بينهما فل‬ َ ٰ َّ midir? Öyleyse onun yolların-
‫يتقوا‬ ِ ‫و‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫ك‬ ‫ام لهم مل‬ da yükselsinler bakalım!

ْ‫ َك َّذبَت‬11 ‫ح َزاب‬ َْ َ ٌ ُْ َ َ َُ َ ٌُْ


ْ ‫ل‬ َ ْ َْ 11. Onlar, çeşitli gruplar-
ِ ‫ جند ما هنال ِك مهزوم مِن ا‬10 ‫اب‬ ِ ‫ِيف السب‬ dan oluşmuş bir toplumdur ki,
ُ ُ َ ُ َ ََْْ ُ ُ َ ٌ َ ٍ ُ‫َقبْلَ ُه ْم قَ ْو ُم ن‬
ٍ ‫ َوث ُمود َوق ْوم ل‬12ۙ ِ‫وح َوعد َوف ِْرع ْون ذوالوتاد‬
işte şurada bozguna uğratıla-
‫وط‬ caklardır.

َ ُّ َ َّ َ َّ ٌّ ُ ْ َ ْ َ ٰٓ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ
ْ ‫ال‬
ُ ‫ح َز‬
‫الر ُسل‬
12. 13. Onlardan önce
‫ ا ِن ك ا ِل كذب‬13 ‫اب‬ ‫واصحاب لـٔيك ۜ ِة ا۬ولئ ِك‬ Nuh kavmi, Âd kavmi, sarsıl-

َ‫ح ًة َواح َِدةً مَا لَها‬َ ْ‫ َومَا َينْظُ ُر ٰٓه ۬ ُؤ َٓلءِ ا َِّل َصي‬14 ‫ح َّق ع َِقاب‬ َ َ‫ف‬
maz bir saltanatın sahibi Fi-
ِ۟ ravun, Semûd, Lût kavmi ve

َ ْ ْ َ َ ْ َ َ َّ َ َ ْ ّ َ َ َّ َ ُ َ َ َ َ‫م ِْن ف‬
Eyke halkı da peygamberleri
16 ‫اب‬ ِ ‫ِس‬ ‫ال‬ ِ
‫م‬ ‫و‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ب‬ ‫ق‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ِط‬ ‫ق‬ ‫ا‬ ‫نل‬ ‫ل‬ ‫ج‬
ِ ‫ع‬ ‫ا‬ ‫ن‬‫ب‬‫ر‬ ‫وا‬‫ال‬‫ق‬‫و‬ 15 ‫اق‬
ٍ ‫و‬ yalanladılar. İşte bunlar da
peygamberlere karşı birleşen
topluluklardır.
14. Onların her biri gön-
derilen peygamberleri yalan-
ladılar da bu yüzden azabım
38 - SÂD SÛRESİ hak oldu.
Bismillâhirrahmânirrahîm 15. Bunlar da ancak, bir an
1. 2. Sâd. O şanlı Kur’an’a yemin ederim ki, doğrusu, gecikmesi olmayan korkunç
inkâr edenler bir gurur ve tefrika içindeler. bir ses beklemektedirler.
3. Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. O zaman fer- 16. Rabbimiz! Bizim payı-
yat ettiler. Hâlbuki artık kurtulma zamanı değildi. mızı hesap gününden önce
ver, dediler.
4. 5. Aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesine
KUR’AN-I KERİM MEALİ 453
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 453
17. Onların söylediklerine 23. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلال ِث والع‬ SÂD SÛRESİ

sabret, kulumuz Davud’u, o


kuvvet sahibi zatı hatırla. O, َْ َ َ ُ َ َََْ ْ ُ ْ َ َ ُ َُ َ َٰ ْ ْ
ٌ ‫لي ْ ِۚد ا ِنَّ ُٓه ا َ َّو‬
hep Allah’a yönelirdi. 17 ‫اب‬ ‫ا ِص ِب ع ما يقولون واذكر عبدنا داو۫د ذا ا‬
َّ َ
َ ْ ‫الط‬ ْ ّ َ ُ ُ َ َ َ َ ْ َ ْ َّ َ َّ
َ ْ ْ َ ّ ِ ‫ح َن بالْ َع‬
18. 19. Doğrusu biz akşam
sabah onunla beraber tesbih
‫ي‬ ‫ و‬18ۙ‫اق‬ ِ ‫ش والِش‬ ِ ِ ِ ‫البال معه يسب‬ ِ ‫ا ِنا سخرنا‬
َ َ َ ْ ْ ْ َٰ َ ْ َ ْ َ ُٓ َ ٌّ ُ ًۜ َ ُ ْ َ
ٌ ‫ل ا َ َّو‬
eden dağları, toplu halde kuş-
ları onun emri altına vermiş-
‫ َوش َددنا ُملك ُه َواتي َناهُ ال ِك َمة َوف ْصل‬19 ‫اب‬ ‫مشورة ك‬
َ َ ْ ْ ُ َّ َ َ ْ ْ َْ ُ ََ َ َٰ ْ َ َ َ ْ
21 ۙ‫ وهل اتيك نبؤ۬ا الص ِم ۢ ا ِذ تسوروا ال ِمحراب‬20 ‫اب‬ ِ ‫الِط‬
tik. Hepsi O’na yönelmiştir.

َٰ َ ْ َ ََْ َ ُ َ ْ ُْ َ ََ َ ُ َ َٰ ُ َ َ ْ
20. Onun hükümranlığını
kuvvetlendirmiş, ona hikmet ‫ان بغ‬ ِ ‫ف خصم‬ ۚ ‫ا ِذ دخلوا ع داو۫د فف ِزع مِنهم قالوا ل ت‬
ve güzel ses vermiştik.
َٓ ْ َ ْ ْ ُ َ َ ّ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َٰ َ ُ َْ
21. 22. Sana davacıların ‫بعضنا ع بعٍض فاحم بيننا بِال ِق ول تش ِطط واهدِنا‬
haberi ulaştı mı? Mâbedin
َ‫ج ًة َول‬ َ ُ ْ َ ٌ ْ ُ َ َ َٓ ٰ َّ
َ ‫ون َن ْع‬ َ ّ ٓ َ َ ٰ
duvarına tırmanıp, Davud’un ِ ‫خ ل ت ِسع وت ِسع‬ ۪ ‫ ا ِن هذا ا‬22 ‫اط‬ ِ ‫ر‬ ِ ‫ا ِل سواءِ ال‬
ْ‫ قَ َال لَ َقد‬23 ‫ال َِطاب‬ ْ َ ‫كفِلْن‬ ْ َ َ َ َ ٌَ َ ٌ َ َْ
‫۪يها َو َع َّز ۪ين ِيف‬
yanına girmişlerdi de Dâvud
onlardan korkmuştu. «Kork- ِ ‫نعجة واحِدة فقال ا‬
ma! Biz birbirine hasım iki
ْ َ َ َٓ َ ُ ْ َ ً َ َّ َ َ ٰ َ َ َْ َ ُ َ َََ
davacıyız, aramızda adaletle ‫غ‬ ِ
۪ ‫جه۪ۜ وان كث۪يا مِن اللطاء لب‬ ِ ِ ‫ظلمك بِسؤا ِل نعجتِك ا ِل ن ِعا‬
hükmet, haksızlık etme; bize ٌ َ َ َ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ َْ ‫ع‬ َٰ ْ ُ ُ َْ
doğru yolu göster» dediler. ‫ات وقل۪يل‬ ِ
ِ ‫بعضهم بعٍض ا ِل ال۪ين امنوا وع ِملوا الصال‬
23. Bu, kardeşimdir. Onun ٌ‫َس ْج َدة‬
24 ‫اب‬ ْ َ‫اه ۜ ْم َوظَ َّن َد ُاو ُ۫د اَنَّمَا َف َت َّناهُ ف‬
َ َ ‫اس َت ْغ َف َر َر َّب ُه َو َخ َّر َراكِعًا َواَن‬ ُ َ
‫م‬
doksan dokuz koyunu var.
ُ َ ٰ ٰ ْ َ َ ْ َ َّ َ ٰ َ َ َ َ َ
‫ يَا د ُاو۫د‬25 ‫فغف ْرنا ُل ذل ِۜك َواِن ُل عِن َدنا ل ُزلف َو ُح ْس َن َما ٍب‬
Benimse bir tek koyunum
var. Böyle iken «Onu da bana
ver» dedi ve tartışmada beni َ ْ ‫ني انلَّاِس ب‬
‫ال ّ ِق‬ َ ْ ‫ ْم َب‬ ُ ْ َ
‫اح‬ ‫ف‬ ‫ض‬ ِ ْ‫ل‬
‫ر‬
َْ
‫ا‬ ‫يف‬
ً َ َ َ َ ْ َ َ َّ
ِ ‫ا ِنا جعلناك خل۪يف‬
‫ة‬
yendi. ِ
َ ُّ َ َ َّ َّ ّٰ َ ْ َ َ َّ ُ َ ٰ َ ْ َّ َ َ َ
24. Davud: Andolsun
‫ضلون‬ ِ ‫ي‬ ‫۪ين‬ ‫ال‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ِ ‫الل‬
ۜ ‫يل‬‫ب‬
ِ ۪ ‫س‬ ‫ن‬ ‫ع‬ ‫ضلك‬ ِ ‫ول تبِعِ الهوى في‬
ْ
ki, senin koyununu kendi
َ ٌ ‫اب َشد‬
۟ ِ ‫۪يد ب ِ َما ن ُسوا يَ ْو َم ال َِس‬ ٌ ‫اللِ ل َ ُه ْم َع َذ‬
ّٰ
‫يل‬ َ ْ َ
26 ‫اب‬ ِ ‫عن س ۪ب‬
koyunlarına katmak
istemekle sana haksızlıkta
bulunmuştur. Doğrusu
ortakçıların çoğu, birbirlerinin
haklarına tecâvüz ederler. 25. Böylece onu bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun
Yalnız iman edip de sâlih yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.
amel işleyenler müstesna.
Bunlar da ne kadar az! Dedi. 26. Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde
Davud, kendisini denediğimizi insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma,
sandı ve Rabbinden mağfiret sonra bu seni Allah’ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah’ın
dileyerek eğilip secdeye yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık
kapandı, tevbe edip Allah’a çetin bir azap vardır.
yöneldi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


454 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

23. CÜZ ‫ورةُ ٓص‬


َ ‫ ُس‬454 SÂD SÛRESİ 31. Öğleden sonra kendisi-
ne, üç ayağının üzerine durup
َ ‫ال ْرَض َومَا بَيْ َن ُه َما بَاط ًِ ۜذٰل َِك ظَ ُّن اَّل‬ َ ْ َ َ َٓ َّ َ ْ َ َ َ َ bir ayağını tırnağının üzerine
‫۪ين‬ ‫وما خلقنا السماء و‬ diken çalımlı ve safkan koşu
ٰ َ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َّ ٌ ْ َ َ ُ َ َ
‫۪ين ا َم ُنوا‬ ‫ ام نعل ال‬27 ِ‫۪ين كف ُروا م َِن انلَّا ۜر‬
atları sunulmuştu.
‫كفرواۚ فويل ل ِل‬ 32. 33. Süleyman: Gerçek-
َ‫ال ْرِض ا َ ْم َنْ َع ُل ال ْ ُم َّتق۪ني‬ َْ ْ ْ َ َ َّ ُ
‫۪ين ِيف‬ َ ‫سد‬ ِ ‫ات كل ُمف‬ ِ ‫ال‬ ِ ‫َو َع ِملوا الص‬
te ben mal sevgisini, Rabbi-
ۘ mi anmak için istedim, dedi.
َّ َ ٰ َ َْ ُ َْ ََْ ٌ َ ُْ َ
‫ار ٌك ِلَ َّدبَّ ُٓروا ايَاتِه۪ َو ِلَ َتذك َر‬ َ ‫ك ُم َب‬ ‫ كِتاب انزنلاه ا ِل‬28 ِ‫كلف َّجار‬
Nihayet güneş battı. O atları
tekrar bana getirin, dedi. Ba-
َ ْ َ َ‫ال ْل‬ َْ ُ ُ
ٌۜ ‫ َو َو َهبْ َنا ِ َدل ُاو َ۫د ُسليْ ٰم َۜن ن ِْع َم ال َعبْ ُۜد ا ِنَّ ُٓه ا َّو‬29 ‫اب‬ ‫ا۬ولوا‬
caklarını ve boyunlarını sı-
30 ‫اب‬ ِ vazlamaya başladı.
ُ ْ‫ح َبب‬ ْ َ ‫ َف َق َال ا ِّٓن ا‬31ۙ ‫اد‬ ُ َ ْ ُ َ َّ ّ َ ْ ْ َ َ َ ُ ْ
‫ت‬ ۪ ‫الي‬ِ ‫ش الصاف ِنات‬ ِ ِ ‫ا ِذ ع ِرض عليهِ بِالع‬
34. Andolsun biz Süley-
man’ı imtihan ettik. Tahtının
َ َ ُّ ُ ْ ْ َ َ َ ّٰ َ ّ َ ْ ْ َ ْ َ ْ َّ ُ
‫ع‬ َّۜ َ ‫وها‬ ‫ رد‬32 ‫اب‬ ِ۠
َ ‫ال‬
‫ِج‬ ِ ‫ب حىت توارت ب‬ ۚ ۪ ‫ي عن ذِك ِر ر‬ ِ ‫حب ال‬
üstüne bir ceset bırakıverdik,
sonra o, yine eski haline dön-
ََْ َ َ ََ َ ‫ال ْع‬َْ َ َ َ
‫ َولق ْد ف َت َّنا ُسليْ ٰم َن َوالقيْ َنا‬33 ‫اق‬ ‫ن‬ ‫و‬ ‫وق‬ ‫الس‬ُّ ‫حا ب‬ ً ‫طف َق َم ْس‬
ِ ‫ف‬
dü.
ِ ِ ِ
ًْ ُ ْ ََ ْ ْ ّ َ َ َ َ َ َّ ُ ً َ َ ّ ْ ُ ٰ َ
35. Süleyman: Rabbim!
‫ب اغفِر ۪ل وهب ۪ل ملك‬ َ
ِ ‫ قال ر‬34 ‫ع كرسِيِه۪ جسدا ثم اناب‬
Beni bağışla; bana, benden

َ َ َّ َ ُ ‫ت ال ْ َو َّه‬ َ ْ‫َل يَن‬


sonra kimsenin ulaşama-
‫ ف َسخ ْرنا ُل‬35 ‫اب‬ َ ْ ‫ك اَن‬ َ َّ ْ ََ
‫ي ا ِن‬ۚ ۪‫غ ِلح ٍد م ِْن َبعد‬ ۪ ‫ب‬ yacağı bir hükümranlık ver.
Şüphesiz sen, hep bağışta
ٓ َّ ُ َ َ َّ َ َ َ‫ث ا‬ ُ ْ َ ً َٓ ُ ْ َ َْ َ ّ
‫۪ني ك َب َّنا ٍء‬ ‫ والشياط‬36 ۙ‫اب‬ َ ‫ص‬ ‫يح ت ۪ري بِام ِره ۪ رخاء حي‬ ‫الر‬
۪
bulunansın, dedi.

ْ ُ ‫ام‬ ْ َ‫اؤ۬نَا ف‬ ُ َٓ َ َ ٰ َ ْ َ ْ َ َّ َ ُ َ َ ٰ َ َ
36. 37. 38. Bunun üzerine
‫ن‬ ‫ هذا عط‬38 ِ‫صفاد‬ ‫ واخ ۪رين مقرن۪ني ِيف ال‬37 ۙ‫َوغ َّوا ٍص‬ biz de, istediği yere onun em-

ٰ ٰ ْ َ َ ْ َ َّ ْ َْ َْ
riyle kolayca giden rüzgârı,
40 ‫ب‬ ۟ ٍ ‫ َواِن ُل عِن َدنا ل ُزلف َو ُح ْس َن َما‬39 ‫اب‬ َ ‫ِك ب َغ ْي ح‬
‫ِس‬
ٍ ِ ِ ‫او امس‬
bina kuran ve dalgıçlık yapan

ُ َ ْ َّ َ َّ َ ّ َ ُٓ َّ َ ٰ َ ْ َ ُّ َ َٓ َ ْ َ ْ ُ ْ َ
şeytanları, demir halkalarla
‫ب‬ ْ ‫ان ب ُن‬
ٍ ِ ‫وب ا ِذ نادى ربه ا ۪ن مسِن الشيط‬
‫ص‬ ۢ ‫واذكر عبدنا اي‬ bağlı diğer yaratıkları onun
emrine verdik.
ٌ ‫ش‬ َ َ ‫جل َِك ٰه َذا ُم ْغَ َس ٌل بَار ٌد َو‬ ْ ‫ض بر‬ ْ ُ ُْ َ َ َ
42 ‫اب‬ ِ ۚ ِ ِ ‫ك‬ ‫ر‬ ‫ا‬ 41 ‫اب‬ ۜ ٍ ‫وع‬‫ذ‬ 39. «İşte bu bizim bağışı-
mızdır. İster ver, ister tut; he-
sapsızdır» dedik.
27. Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yarat- 40. Doğrusu onun, bizim
madık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Vay o inkâr edenlerin katımızda büyük bir değeri ve
ateşteki haline! güzel bir yeri vardır.
28. Yoksa biz, iman edip de sâlih amel işleyenleri, 41. Kulumuz Eyyûb’u da
yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya an. O, Rabbine: Doğrusu
Allah’tan korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız? şeytan bana bir yorgunluk ve
eziyet verdi, diye seslenmişti.
29. Sana bu mübarek Kitab’ı, âyetlerini düşünsünler ve
aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik. 42. Ayağını yere vur! İşte
yıkanacak ve içilecek soğuk
30. Biz Davud’a Süleyman’ı verdik. Süleyman ne güzel
bir su!
bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah’a yönelirdi.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 455
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 455
43. Bizden bir rahmet ve 23. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلال ِث والع‬ SÂD SÛRESİ

gönül sahipleri için de bir ib-


ُ ٰ ْ َ َّ ً َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ُٓ َ َ ْ َ َ َ
ret olmak üzere ona hem ai-
lesini hem de onlarla beraber ‫ول‬ ِ ۬ ‫ووهبنا ل اهله ومِثلهم معهم رحة مِنا وذِكرى ِل‬
bir mislini bağışladık.
ُ‫ث ا ِنَّا َو َج ْدنَاه‬ َ َ ْ َ ًْ َ َ ْ ُ َ َْْ
44. Eline bir demet sap al ْۜ ‫ب بِه۪ َول تْ َن‬ ْ ‫اض‬
ِ ‫ف‬ ‫ا‬ ‫ث‬ ‫غ‬ ‫ض‬ِ ‫ِك‬‫د‬ ‫ي‬ ِ ‫ب‬ ‫ذ‬ ‫خ‬ ‫و‬ 43 ‫اب‬
ِ ‫ال‬
َ ‫ل‬
َ َ ْ ُ ْ َ
َ ‫ادنَٓا ا ِب ْ ٰره‬
ٰ ‫۪يم َوا ِ ْس‬ ٌ ‫صاب ًرۜا ن ِْع َم الْ َعبْ ُۜد ا ِنَّ ُٓه ا َ َّو‬
da onunla vur, yeminini böy-
le yerine getir. Gerçekten biz ‫ح َق‬ ‫ واذكر عِب‬44 ‫اب‬ ِ
َ
َ ْ َ ٓ َّ َْ َ َْ
Eyyûb’u sabırlı bulmuştuk. O,
َ ُ ُ َ ََُْ
ne iyi kuldu! Daima Allah’a
yönelirdi.
‫ ا ِنا اخل ْص َناه ْم ِبال َِص ٍة‬45 ِ‫صار‬ َ ْ ‫الب‬ ‫ول اليْد۪ي و‬ ۬
ِ ‫ويعقوب ا‬
ُ ْ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ْ ْ ُ َّ َ َّ ‫ذ ِْك َرى‬
45. Kuvvetli ve basiretli ‫ َواذك ْر‬47ِ‫ني الخ َيار‬ ‫ واِنهم عِندنا ل ِمن المصطف‬46ِۚ‫ادلار‬
kullarımız İbrahim, İshak ve
َّ ْ َ ٰ ْ َْ ٌّ ُ ْ ْ َ ْ َ
‫ هذا ذِك ٌۜر َواِن‬48 ِ‫ا ِْس ٰمع۪يل َوال َي َس َع َوذا الكِف ۜ ِل َوك م َِن الخ َيا ۜر‬
Ya’kub’u da an.

ُ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ً َ َّ َ ُ ْ َ ِ ‫ َج َّن‬49 ۙ‫ل ْس َن َماٰب‬ ُ َ ‫۪ني‬ َ ‫ل ِلْ ُم َّتق‬


46. Biz onları ahiret yurdu-
nu düşünen ihlâslı kimseler
kıldık.
50 ‫اب‬ ۚ ‫ات عد ٍن مفتحة لهم البو‬ ٍ
51 ‫اب‬ َ َ ‫ك َ۪ي ٍة َو‬
‫ش‬
َ
‫ة‬ٍ
َ ‫۪يها ب َفاك‬
‫ِه‬ َ ‫ون ف‬ َ ُ َْ َ َ
‫كـ۪ٔني ف۪يها يدع‬ َّ
ِ ‫ُمت‬
ِ
47. Doğrusu onlar bizim
katımızda seçkin iyi kimseler- ٍ
َ َ ُ َ َ ٰ ٌ ‫الط ْر ِف اَت ْ َر‬ َّ ُ َ َ ْ ُ َ ْ َ
‫وع ُدون ِلَ ْو ِم‬ ‫ هذا مات‬52 ‫اب‬ ‫اصات‬ ِ ‫وعِندهم ق‬
dendir.

َ ْ
48. İsmail’i, Elyesa’yı,
َّ َ ٰ ََ ُ َ َ ٰ َّ
Zülkifl’i de an. Hepsi de ‫ح ِْز ٌب‬
iyilerdendir. 4 ‫ هذاۜ َواِن‬54 ۚ‫ ا ِن هذا ل ِر ْزق َنا َما ُل م ِْن نفا ٍد‬53 ‫اب‬ ِ
َ ‫ال‬
‫ِس‬
َ ٰ ُ ْ ْ َ َ َ ٰ َّ َ َ َ َّ
49. İşte bu, bir hatırlatma-
dır. Doğrusu Allah’a karşı gel-
‫ هذا‬56 ‫ َج َه َّن َۚم يَ ْصل ْون َهاۚ فبِئَس ال ِم َهاد‬55 ۙ‫ش َما ٍب‬ ‫ل ِلطاغ۪ني ل‬
َ ٰ ٰ ٌ َّ َ َ ٌ َ ُ ُ ُ َ ْ َ
ٌۜ ‫ َوا َخ ُر م ِْن َش ْك ٓ ِ۪ه ا َ ْز َو‬57 ۙ‫اق‬
‫ هذا‬58 ‫اج‬ ‫فليذوقوه ح۪يم وغس‬
mekten sakınanlara güzel bir
gelecek vardır.
ُ َ ُ َّ َ ُ َُْ ٌ َ
50. Kapıları yalnızca ken-
dilerine açılmış Adn cennet- ‫ قالوا‬59 ِ‫ح ٌم َم َع ْۚم ل َم ْر َحبًا ب ِ ِه ۜ ْم ا ِن ُه ْم َصالوا انلَّار‬
ِ ‫ف ْوج مقت‬
َْ ْ َ َ ْ َ َْ ُ َ َْ ْ
60 ‫بَل ان ُت ْ۠م ل َم ْر َحبًا بِ ۜ ْم ان ُت ْم ق َّدم ُت ُموهُ نلَاۚ فبِئَس الق َر ُار‬
leri vardır.
51. Onlar koltuklara yas-
ً َ َ ْ َ َ ٰ َ َ َّ َ َ َ َّ ُ َ
61 ِ‫ض ْعفا ِيف انلَّار‬ ِ ‫قالوا َربنا م ْن قدم نلَا هذا ف ِزدهُ عذابًا‬
lanıp kurularak orada birçok
meyveler ve içecekler isterler.
52. Yanlarında, eşlerinden
başkasına bakmayan, kendi-
lerine yaşıt güzeller vardır.
53. İşte, hesap günü için 57. İşte bu; kaynar su ve irindir. Onu tatsınlar.
size vaat olunan şeyler bun- 58. Buna benzer daha başkaları da vardır.
lardır.
59.İnkârcıların ileri gelenlerine: İşte bu topluluk, sizinle
54. Şüphesiz bu, bizim ver- beraber gerçeğe karşı direnenlerdir. Onlar rahat yüzü gör-
diğimiz rızıktır. Ona bitmek mesin. Onlar mutlaka ateşe gireceklerdir. Denir
tükenmek yoktur.
60. Toplulukta bulunanlar ise “Hayır, asıl siz rahat yüzü
55. Bu böyle; ama azgınla- görmeyin! Bizi buraya süren sizsiniz! Ne kötü bir duraktır!”
ra kötü bir gelecek vardır. derler.
56. Onlar cehenneme gire- 61. Yine onlar: Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim ge-
cekler. Orası ne kötü bir kal- tirdiyse onun ateşteki azabını iki kat artır! Derler.
ma yeridir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
456 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

23. CÜZ ‫ورةُ ٓص‬


َ ‫ ُس‬456 SÂD SÛRESİ 67, 68. De ki: Bu büyük bir
haberdir. Ama siz ondan yüz
ُ َ ْ َ َّ َ َ ْ‫ل‬ َ ْ َ ْ ُ ُّ ُ َ َّ ُ ً َ َ َ َ ُ َ
‫ اتذناه ْم‬62ِۜ‫شار‬ ‫َوقالوا مَا نلَا ل ن ٰرى رِجال كنا نعدهم مِن ا‬
çeviriyorsunuz.
69. Onlar orada tartışırken
ْ َ ُ ُ َ َ ٌّ َ َ َ ٰ َّ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ ًّ ْ benim mele-i âlâ hakkında
‫ ا ِن ذل ِك لق تاصم اه ِل‬63 ‫سِخ ِريا ام زاغت عنهم البصار‬ hiçbir bilgim yoktu.

65 ۚ‫ار‬ ُ ‫الل ال ْ َواح ُِد الْ َق َّه‬ُ ّٰ ‫ قُ ْل ا َِّنمَٓا اَنَ۬ا ُمنْذ ٌِر ۗ َومَا م ِْن ا ٰ ٍِل ا َِّل‬64 ۟‫انلَّار‬ 70. Ben ancak apaçık bir
ِ uyarıcı olduğum için bana
ٌ َ ُ ْ ُ ُ َّ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ ِ ْ ‫ال‬ َْ َّ ‫َر ُّب‬
‫ قل ه َو ن َبؤا‬66 ‫ار‬ ‫ات َو رض وما بينهما الع ۪زيز الغف‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
vahyolunuyor.
71. Rabbin meleklere de-
َ َْ ْ ْ َ َ َ َ َ ُ ْ ُ ُْ َ ْ َُْ ٌ َ
  ‫ال‬ ‫ب‬  ‫ِل‬‫ع‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ن‬ ‫ك‬ ‫ا‬ ‫م‬ 68 ‫ون‬ ‫ انتم عنه مع ِرض‬67 ۙ‫عظ۪يم‬
mişti ki: Ben balçıktan bir be-
ِ ِ ٍ ِ şer yaratacağım.

70 ‫ني‬ ٌ ‫۪ير ُمب‬ ٌ ‫وح ا ِ َ َّل ا َّ ِٓل اَنَّمَٓا اَنَ۬ا نَذ‬ ٰٓ ُ ْ


‫ي‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ 69 ‫ون‬
َ ُ َ ْ َ ْ ٰٓ ْ َ ْ
‫الع ا ِذ يت ِصم‬ 72. Onu tamamlayıp, ru-
۪ humdan üfürdüğüm zaman,
ُ‫ فَا َِذا َس َّويْ ُته‬71 ‫شا م ِْن ط۪ني‬ ً َ َ ‫ك ل ِلْ َملٰٓئ َِكةِ ا ِّن خَال ٌِق ب‬ َ ُّ َ َ َ ْ
‫ا ِذ قال رب‬
derhal ona secdeye kapanın!
ٍ ۪ 73. Bütün melekler toptan
ُ َ ٰٓ ْ َ َ َ َُ ُ َ َ ْ َََ
‫ ف َس َج َد ال َملئ ِكة‬72 ‫۪ين‬ ‫جد‬ ِ ‫وح فقعوا ل سا‬
ُ ‫ت ف۪يهِ م ِْن‬
‫ر‬ ُ ‫خ‬ ‫ونف‬
secde ettiler.
۪
َ َ َ َ ْ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ ٓ َّ َ َ ْ َ ُّ ُ
74. Yalnız İblis secde et-
‫ قال‬74 ‫۪يس ا ِستكب وكن مِن الكف ِ۪رين‬ ۜ ‫ ا ِل ا ِبل‬73ۙ‫ك ُه ْم اج ُعون‬ medi. O büyüklük tasladı ve
kâfirlerden oldu.
ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َّۜ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ ُ ْ َٓ
‫ت ام‬ ‫يا ا ِبل۪يس ما منعك ان تسجد ل ِما خلقت بِيدي استكب‬ 75. Allah: Ey İblis! İki elimle

َْ َ َ ْ َ ‫ي مِنْ ُۜه َخلَ ْق‬ ٌ ْ ‫ قَ َال اَن َ۬ا َخ‬75 ‫۪ني‬ َ ‫ت م َِن الْ َعال‬ َ ْ‫ُكن‬
yarattığıma secde etmekten
‫ار َوخلق َت ُه‬ ٍ ‫ن‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫۪ى‬ ‫ن‬ ‫ت‬ seni meneden nedir? Böbür-
lendin mi, yoksa yücelerden
َ َ َ َّ َ َّ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ
‫ َواِن عليْك‬77 ۚ ‫۪يم‬ ٌ ‫ك َرج‬ ‫ قال فاخرج مِنها فا ِن‬76 ‫۪ني‬ ٍ ‫مِن ط‬
ْ misin? Dedi.

ٰ ٓ ََْ ّ َ َ َ ّ ‫لَ ْع َنت۪ٓى ا ِٰل يَ ْو ِم‬


76. İblis: Ben ondan hayır-
َ ُ
79 ‫ب فان ِظ ْر۪ين ا ِل يَ ْو ِم ُيبْ َعثون‬ ِ ‫ر‬ ‫ال‬ ‫ق‬ 78 ‫۪ين‬
ِ ‫ادل‬ lıyım! Beni ateşten yarattın,
onu ise balçıktan yarattın,
َ َ ُ ْ ْ َْ ْ َ ٰ َ ‫ك م َِن ال ْ ُمنْظَر‬ َ َّ َ َ َ
ِ ‫ت ال َم ْعل‬ ِ ‫ ا ِل يو ِم الوق‬80 ۙ‫ين‬
dedi.
‫ قال‬81 ‫وم‬ ۪ ‫قال فا ِن‬
77. 78. Allah: Çık oradan!
َ ‫خلَص‬ ْ ُ ْ ُ ُ ْ َ َ َ َّ َ ‫جع‬ َ ْ َ ‫ل ْغو َي َّن ُه ْم ا‬ُ َ َ َّ َ
83 ‫۪ني‬ ‫ ا ِل عِبادك مِنهم الم‬82ۙ‫۪ني‬ ِ ‫فبِعِزت ِك‬
Sen artık kovulmuş birisin,
ceza gününe kadar lânetim
senin üzerindedir! Buyurdu.
79. İblis: Ey Rabbim! O hal-
62. Derler ki: Kendilerini dünyada iken kötülerden saydı- de tekrar diriltilecekleri güne
ğımız kimseleri burada niçin görmüyoruz? kadar bana mühlet ver, dedi.
63. Alaya aldığımız onlar değil miydi? Yoksa onları göz- 80. 81. Allah: Haydi, sen
den mi kaçırdık? bilinen güne kadar mühlet ve-
rilenlerdensin, buyurdu.
64. İşte bu, cehennem ehlinin tartışması, şüphesiz bir
gerçektir. 82. 83. İblis: Senin mutlak
kudretine andolsun ki, onlar-
65. De ki: Ben sadece bir uyarıcıyım. Tek ve kahhâr olan
dan ihlâsa erdirilmiş kulların
Allah’tan başka bir tanrı yoktur.
bir yana, hepsini mutlaka az-
66. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi dıracağım, dedi.
daima üstündür, çok bağışlayıcıdır.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 457
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 457
84. 85. Doğrusu ki, ben 23. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلال ِث والع‬ ZÜMER SÛRESİ

hep doğruyu söylerim mut-


ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ ُ َ َ ْ َ ُّ َ ْ َ َ َ
‫ لمل َـ َّٔن َج َه َّن َم مِنك َوم َِّم ْن تب ِ َعك مِن ُه ْم‬84ۚ ‫ال َّق اقول‬
laka sen ve sana uyanların
hepsiyle cehennemi doldura- ‫قال فالق ۘو‬
cağım! Buyurdu.
86 ‫۪ني‬ َ ‫ ْم َعلَيْهِ م ِْن ا َ ْجر َومَٓا اَنَ۬ا م َِن ال ْ ُم َت َكِّف‬
ُ ُ َ ْ َ َٓ ْ ُ َ َ ْ َ
‫ قل ما اسـٔل‬85 ‫اجع۪ني‬
86. De ki: Buna karşılık ben ٍ
sizden bir ücret istemiyorum. َ ‫ َوَتلَ ْعلَ ُم َّن َن َباَهُ َب ْع‬87 ‫۪ني‬ َ ‫ِك ٌر ل ِلْ َعالَم‬
ْ َّ َ ُ ْ
Ve ben kendiliğimden bir şey 88 ‫۪ني‬ ٍ ‫ح‬ ‫د‬ ‫ذ‬ ‫ِل‬ ‫ا ِن هو ا‬
َ ِ ‫َو‬ ٌ َّ ّ َ ٌ ّ َ ُّ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫ه‬ ‫هكِية‬ َ ِ ‫ك َّية َوم‬ ُّ ُ‫ررة‬
ِ َ ‫الز ُسمو‬
teklif edenlerden de değilim.
ِ ‫الز َم ِر َم‬
ً َٰ ً ٰ َ َ ُ ُ ْ ْ َ َ SÛRESİ َْ
87. Bu Kur’an, ancak âlem-
‫نيَة‬ َ َ ٌ ْ‫َخ‬
‫خٌس‬
39 - ZÜMER
ler için bir öğüttür.
‫اية‬ ‫ون ا‬ ‫ع‬
‫وسبعو‬ ‫ب‬‫س‬ ‫و‬ ‫س‬

َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ
88. O’nun verdiği haberin
doğruluğunu bir zaman sonra ‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
َ َ ْ ْ َ ٓ َّ َ ْ ‫اللِ الْ َعزيز‬ ّٰ َ َ ‫يل الْك‬ ُ َْ
çok iyi öğreneceksiniz.
‫ ا ِنا ان َزنلَٓا ا ِلْك‬1 ‫الك۪ي ِم‬ ِ ۪ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫اب‬
ِ ‫ِت‬ ‫ن‬
۪ ‫ت‬
ّ ِ‫ ا َ َل ِ ّٰلل‬2 ‫۪ين‬ ّ ‫صا َ ُل‬ ً ِ ‫الل ُمْل‬
َ ّٰ ‫اع ُب ِد‬ ْ َ ّ َْ َ َ ْ
ُ ‫ادل‬
‫۪ين‬ َۜ ‫ادل‬ ‫الكِتاب بِال ِق ف‬
َّ ُ َ َ َٓ‫اتَ ُذوا م ِْن ُدون ٓ ِ۪ه ا َ ْو ِل‬ َّ َ َّ َ ُ َ ْ
39 - ZÜMER SÛRESİ ‫اءۢ مَا ن ْع ُب ُده ْم ا ِل‬ ‫ص وال۪ين‬ ۜ ِ ‫الال‬
ُ ُ ْ َ َ ّٰ َّ ٰ ْ ُ ّٰ َ َٓ ُ ّ َ ُ
Bismillâhirrahmânirrahîm ‫الل ي ُم بَيْ َن ُه ْم ۪يف مَا ه ْم ف۪يه‬ ‫ف ا ِن‬ ۜ ‫ِلق ِربونا ا ِل اللِ زل‬
ُ‫الل‬ ّٰ َ َ َ ْ َ ٌ َّ َ ٌ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ ُ َ ْ َ
1. Bu kitap izzet ve hikmet
‫ لو اراد‬3 ‫ون ا ِن الل ل يهد۪ي من هو كذِب كفار‬ ۜ ‫يتلِف‬
ّٰ َ ُ ُۜ َ َ ْ ُ ۙ ُ َٓ َ َ ُ ُ ْ َ َّ ٰ َ ْ َ ً َ َ َ َّ َ ْ َ
sahibi Allah katından indiril-
miştir. ُ‫الل‬ ‫خذ ودلا لصطف مِما يلق ما يشاء سبحانه هو‬ ِ ‫ان يت‬
َ ُ ّ َْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ ُ ‫ح ُد الْ َق َّه‬ َ ْ ‫ال‬
2. Şüphesiz ki Kitab‘ı sana
ُ‫ ّور‬ ‫ي‬ ‫ق‬ ‫ال‬ ‫ب‬ ‫ض‬ ‫ر‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫ات‬ ِ ‫و‬‫م‬ ‫الس‬ ‫ق‬ ‫ل‬ ‫خ‬ 4 ‫ار‬ ِ ‫ا‬‫و‬
hak olarak indirdik. O halde
ِ ۚ ِ ِ
َّ َ َ َ َ َّ ُ ّ َ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ َّ
sen de, dini Allah’ın emrine
َّ َّ
uyumlu olarak, kulluk et. ‫ار ع الْ ِل َو َسخ َر الش ْمَس‬ ‫الل ع انلهارِ ويوِر انله‬
ُ ‫يز الْ َغ َّف‬ ُ ‫ل َجل ُم َسًّم ا َ َل ُه َو الْ َعز‬ َ ْ َ ٌّ ُ َ َ َ ْ َ
3. Dikkat et, hâlis din yal-
nız Allah’ındır. O’nun tertibin- 5 ‫ار‬ ۪ ۜ ٍ ِ ‫ي‬ ‫ر‬۪ ‫والقم ۜر كل ي‬
den başka evliya edinenler:
Onlara, bizi sadece Allah’a
yaklaştırsınlar diye kulluk edi-
yoruz, derler. Doğrusu Allah, 4. Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, elbette yarat-
ayrılığa düştükleri şeylerde tıklarından dilediğini seçerdi. O, yücedir. O, tek ve kahhâr
aralarında hüküm verecektir. olan Allah’tır.
Şüphesiz Allah, yalancı ve
5. Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündü-
inkârcı kimseyi doğru yola
zün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor.
iletmez.
Güneş ve ay emri altındadır. Her biri belli bir süreye kadar
akıp gider. Dikkat et! O, Azîz’dir ve çok bağışlayandır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


458 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

23. CÜZ ُّ ُ‫ورة‬


‫الز َم ِر‬ َ ‫ ُس‬458 ZÜMER SÛRESİ 7. Eğer inkâr ederseniz,
şüphesiz Allah, size muhtaç
ُ َ َ َْ ْ َ ُ َْ ُ ََ َ
‫خلق ْم م ِْن نفٍس َواح َِد ٍة ث َّم َج َعل مِن َها َز ْو َج َها َوان َزل ل ْم‬
değildir. Bununla beraber O,
kullarının küfrüne rıza gös-
ْ‫ِم‬ ُ َ َّ ُ ُ ُ ْ ُ َُُْ َ ْ َ ََ َ َ ََْْ َ termez. Eğer şükrederseniz
‫ون امهات‬ ِ ‫اج يلقم ۪يف بط‬ ۜ ٍ ‫ام ثمانِية ازو‬ ِ ‫مِن النع‬ bundan hoşnut olur. Hiçbir
َ ُ ُ ّٰ ‫ِ ُم‬ ُ ٰ َٰ َ ُُ ْ َ َْ ْ ًْ َ
‫الل َر ُّب ْم ُل‬
günahkâr diğerinin günahını
‫ث ذل‬ ٍۜ ‫ات ثل‬
ٍ ‫خلقا مِن بع ِد خل ٍق ۪يف ظلم‬ çekmez. Nihayet hepinizin

َ ّٰ ‫ ُف ُروا فَا َِّن‬ ْ َ ْ َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ ُ َّ َ ٰ َٓ ُۜ ْ ُ ْ dönüp gidişi, Rabbinizedir.


‫الل‬ ‫ ا ِن ت‬6 ‫رفون‬ ‫الملك ل ا ِل ا ِل هوۚ فان ت‬ Yaptıklarınızı O, size haber

َ ُ َْ ْ ْ ُ ْ ٰ َ ُ َْ َ
‫ن عن ْم َول يَ ْرض لِعِ َبادِه ِ الف َرۚ َواِن تشك ُروا يَ ْرض ۬ ُه‬
verir. Çünkü O, sadırlarda
ٌّ ‫غ‬
ِ olan her şeyi hakkıyla bilen-

ُ ُ ّ َ ٰ َّ ُ ٰ ْ ُ َ ْ ٌ َ َ ُ َ َ َ ْ ُ َ
dir.
‫ج ُع ْم‬ ْ ‫ ْم َم‬
‫ر‬
ِ ِ ‫لۜم ول ت ِزر وازِرة وِزر اخر ۜى ثم ا ِل رب‬ 8. İnsanın başına bir sıkın-

7 ِ‫الص ُدور‬ ُّ ‫۪يم ب َذات‬ َ ُ َّ َۜ ُ‫ ْم بمَا ُكنْ ُت ْم َت ْع َمل‬


ُ ُ ََُّ
ِ ِ ٌ ‫ون ا ِنه عل‬
tı gelince, Rabbine yönelerek
ِ ‫فينبِئ‬ O’na yalvarır. Sonra Allah
ً َ ْ ُ َ َّ َ َ َّ ُ ْ َ ً ُ ُ َّ َ َ َ ٌّ ُ َ َ ْ ْ َّ َ َ َ kendisinden ona bir nimet
‫واِذا مس الِنسان ض دع ربه من۪يبا ا ِلهِ ثم ا ِذا خول ن ِعمة‬ verince, önceden yalvarmış
َّ ُ ً َ ْ َ ّٰ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ ْ َ ُٓ ْ َ َ َ َ َ َ ُ ْ olduğunu unutur. Allah’ın yo-
‫ضل‬ ِ ‫مِنه نِس ما كن يدعوا ا ِلهِ مِن قبل وجعل ِللِ اندادا ِل‬ lundan saptırmak için O’na

َ ‫ص‬ ْ َ ْ َ َّ ً َ َ ْ ُ ْ ‫َع ْن َسبيلِه۪ۜ قُ ْل َت َم َّت‬


eşler koşar. De ki: Küfrünle
‫اب‬ ِ ‫ح‬ ‫ا‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫ك‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ۗ ‫۪ي‬  ‫ق‬ ‫ك‬ ‫ر‬
ِ ‫ف‬  ِ ‫ب‬ ‫ع‬ ۪ biraz eğlenedur; çünkü sen,

َ َ ٰ ‫اء َّالْل َساج ًدا َوقَٓائ ًِما َيْ َذ ُر ْال‬ َ ٓ َ‫ ا َ َّم ْن ُه َو قَان ٌِت اٰن‬8 ‫انلَّار‬
muhakkak cehennem ehlin-
‫خِرة‬ ِ ِ ِ densin!

َ ‫ون َو َّال‬
‫۪ين‬
َ ُ َ ْ َ َ َّ
‫حة َر ّبِه۪ۜ قل هل ي َ ْس َتوِي ال۪ين يعلم‬
َْ ُْ ََْ َ ُ ََْ
‫ويرجوا ر‬
9. Yoksa o geceleyin sec-
de ederek ve kıyamda dura-

َ‫ قُ ْل يَا ع َِبادِ َّال۪ين‬9 ‫اب‬ َ ْ َ ْ ُ ُ ُ َّ َ َ َ َ َّ َ ُ َ ْ َ َ rak ibadet eden, ahiretten çe-


۟ ِ ‫ليعلموۜن ا ِنما يتذكر ا ۬ولوا الل‬ kinen ve Rabbinin rahmetini
ُ َ ٌ ْ ُّ
‫ادلن َيا َح َس َنةۜ َوا ْرض‬
ٰ ْ َ َ ‫ ۜ ْم لَِّل‬ ُ َّ َ ُ َّ ُ َ ٰ
ِ ‫۪ين اح َس ُنوا ۪يف ه ِذه‬
dileyen kimse gibi midir? De
‫امنوا اتقوا رب‬ ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler

َ ‫ج َر ُه ْم ب َغ ْي ح‬ ْ َ ‫ون ا‬ َ ُ َّ َّ َ ُ َ َّ ۜ ٌ َ َ ّٰ bir olur mu? Doğrusu ancak


10 ‫اب‬ ٍ ‫ِس‬ ِ ِ ‫ر‬ِ ‫ب‬‫ا‬ ‫الص‬ ‫يف‬ ‫اللِ واسِعة ا ِنما يو‬ akıl sahipleri bunları hakkıyla
düşünür.
10. Söyle: Ey inanan kulla-
6. Allah sizi bir tek nefisten yarattı, sonra ondan da eşini rım! Rabbinize karşı gelmek-
yarattı. Sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getir- ten sakının. Bu dünyada iyilik
di. Sizi de annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık için- yapanlara iyilik vardır. Allah’ın
de çeşitli safhalardan geçirerek yaratıyor. İşte bu yaratıcı, yeryüzü geniştir. Sabredenle-
Rabbiniz Allah’tır. Mülk O’nundur. O’ndan başka tanrı yok- re, mükâfatları hesapsız öde-
tur. Öyleyken nasıl oluyor da aksini düşünebiliyorsunuz? necektir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 459


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 459
11. De ki: Ben, dini Allah’a 23. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلال ِث والع‬ ZÜMER SÛRESİ

hâlis kılarak O’na kulluk et-


mekle emrolundum.
‫ت ِلن‬
ْ َ ُ ْ َُ
‫ وامِر‬11 ۙ‫۪ين‬ ّ ‫ِصا َ ُل‬
َ ‫ادل‬ ً ‫الل ُمْل‬ ُ ‫قُ ْل ا ّٓن اُم ِْر‬
َ ّٰ ‫ت ا َ ْن ا َ ْع ُب َد‬
12. Bana da Müslümanlar- ِ۪
dan olmam emrolundu.
‫اب‬ َ ‫ت َرّب َع َذ‬ ُ ْ‫ قُ ْل ا ِّٓن اَخَاُف ا ِْن َع َصي‬12 ‫۪ني‬ َ ‫ون ا َ َّو َل ال ْ ُم ْسلِم‬
َ ُ َ
‫اك‬
۪ ۪
َ ً ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ّٰ ُ
13. De ki: Rabbime karşı
ْ َ َ َْ
gelirsem, doğrusu büyük gü- ‫ فاع ُب ُدوا‬14 ۙ‫ِصا ُل د۪ين۪ى‬ ‫ ق ِل الل اعبد مل‬13 ‫۪ي‬ ٍ ‫يو ٍم عظ‬
ُ ْ َ ُٓ َ َ َّ َ َ ْ َّ ْ ُ
nün azabından korkarım.
ُ ُْ َ
14. De ki: Ben dinimde ih- ‫سوا انف َس ُه ْم‬ ِ ‫خ‬ ‫۪ين‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ين‬ ‫س‬ِ۪ ‫ما شِئت ْم م ِْن دونِه۪ۜ قل ا ِن ال‬
‫ا‬
lâs ile ancak Allah’a ibadet
ْ‫ ل َ ُهم‬15 ‫ني‬ ُ ‫ان ال ْ ُمب‬ ُ َ ْ ُْ َ ُ َ ٰ ََ َ ٰ ْ َ ْ َ ْ ْ ََ
ederim. ۪ ‫واهل۪ي ِهم يوم القِيم ۜ ِة ال ذل ِك هو الس‬
15. Siz de O’ndan başka ُ ّٰ ‫ي ّوُف‬ َ ُ َ ٰ ٌ َ ُ ْ ْ َ ْ َ َّ َ ٌ َ ُ ْ ْ َ ْ
dilediğinize tapın! De ki: Ger- ۪‫الل بِه‬ ِ ‫مِن فوق ِ ِهم ظلل مِن انلارِ ومِن تت ِ ِهم ظللۜذل ِك‬
َ ْ َ َ ُ َّ َ ْ َ َّ َ ُ َّ َ َ َ ُ َ َ
‫وت ان َي ْع ُب ُدوها‬ ‫اج َتن ُبوا الطاغ‬
çekten hüsrana uğrayanlar,
kıyamet günü hem kendile- ‫ وال۪ين‬16 ‫ون‬ ِ ‫عِبادهۜ يا عِبادِ فاتق‬
َ
‫۪ين ي َ ْس َت ِم ُعون‬ َ ‫ اََّل‬17 ۙ ِ‫ش ع َِباد‬ ْ ِ ّ َ‫شى فَب‬ ْ ُ ْ ُ ُ َ ّٰ َ ُٓ َ َ َ
ۚ ٰ ‫وانابوا ا ِل اللِ لهم الب‬
rini, hem de ailelerini ziyana
sokanlardır. Dikkat edin: Bu,
ُ َ ٰ ٓ ُ ُ ّٰ ُ ُ ٰ َ َ َّ َ ٰ ٓ ۬ ُ ُۜ َ َ ْ َ َ ُ َّ َ َ َ ْ َ ْ
‫الل َوا ۬ولئ ِك ه ْم‬
emri ilâhiyenin hilafına hare-
ket etmek apaçık hüsrandır. ‫القول فيبِعون ا حسنه اولئ ِك ال۪ين هديهم‬
ُ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ َ َْ ُ ُ
َ‫ال ْل‬ ‫ا۬ولوا‬
16. Onların üstlerinde
ateşten tabakalar, altlarında ‫ت تنقِذ‬ ‫ب افان‬ ِۜ ‫ا‬ ‫ذ‬ ‫ع‬‫ال‬ ‫ة‬ ‫ِم‬ ‫ك‬ ِ ‫ه‬‫ي‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ق‬ ‫ح‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ف‬ ‫ا‬ 18 ‫اب‬
ِ
َ ٌ ُ َ َ َّ َ َّ ٰ
‫۪ين اتق ْوا َر َّب ُه ْم ل ُه ْم غ َرف م ِْن ف ْوق َِها‬ ِ ‫ ل‬19 ِۚ‫م ْن ِيف انلَّار‬
َ
da ateşten tabakalar var. İşte
Allah kullarını bununla korku- ‫ ِن ال‬
ُ ّٰ ‫اللِ َل ُيْلُِف‬ ّٰ ْ َْْ َْ َْ ٌ ٌ ُ
ۜ ‫غ َرف َمبْن ِ َّية ۙت ۪ري م ِْن تت ِ َها الن َها ُۜر َوع َد‬
tuyor. Ey kullarım! Yalnızca
benden korkun. ‫الل‬
َ ‫ك ُه َي َناب‬ َ َ َ َ ً َٓ َٓ َّ َ َ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ َ َ ْ َ َ َ َ ْ
‫يع‬ ‫ الم تر ان الل انزل مِن السماءِ ماء فسل‬20 ‫الم۪يعاد‬
17. 18. Tâğut’a kulluk et-
mekten kaçınıp, Allah’a yö- ۪
ُ‫تيه‬ ٰ َ ‫يج َف‬ ُ ‫ل ْرِض ُث َّم ُيْر ُج به۪ َز ْر ًع ُمْ َتل ًِفا اَل ْ َوانُ ُه ُث َّم يَه‬ َْ
‫ِيف ا‬
nelenlere müjde vardır. Din-
leyip de sözün en güzeline ۪ ِ ِ
َ َْْ ُ ٰ ْ َ َ ٰ َّ ً َ ُ ُ ُ َ ْ َ َّ ُ ًّ َ ْ ُ
ِ ِ ‫مصفرا ثم يعله حطام ۜا ا ِن ۪يف ذل ِك لِكرى‬
۬
uyan kullarımızı müjdele.
İşte Allah’ın doğru yola ilettiği 21 ‫اب‬ ۟ ِ ‫ول الل‬ ‫ل‬
kimseler onlardır. Gerçek akıl
sahipleri de onlardır.
19. Hakkında azap hük- 21. Görmedin mi? Allah gökten bir su indirdi, onu yerde-
mü gerçekleşmiş kimseyi ve ki kaynaklara yerleştirdi, sonra onunla türlü türlü renklerde
ateşte olanı sen mi kurtara- ekinler yetiştiriyor. Sonra onlar kurur da sapsarı oldukları-
caksın! nı görürsün. Sonra da onu kuru bir kırıntı yapar. Şüphesiz
bunlarda akıl sahipleri için bir öğüt vardır.
20. Fakat Rablerinden sa-
kınanlara, üst üste yapılmış,
altlarından ırmaklar akan
köşkler vardır. Bu, Allah’ın
verdiği sözdür. Allah, verdiği
vâadden caymaz.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
460 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

23. CÜZ ُّ ُ‫ورة‬


‫الز َم ِر‬ َ ‫ ُس‬460 ZÜMER SÛRESİ yol gösteren bulunmaz.

ُ ٰ َ َ ُ َ ِ َ ْ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ َ َ
24. Zalimlere «Kazandı-
ٌ َ
‫ور م ِْن َر ّبِه۪ۜ ف َويْل‬ ٍ ‫افمن شح الل صدره ل ِِسم فهو ع ن‬
ğınızı tadın!» denilirken, kı-
yamet gününde, o azabın
ُ َ َ َ ٰ ٓ ۬ ُ ّٰ ْ ْ ْ ُ ُ ُ ُ َ َ ْ
22 ‫ني‬ ٍ ‫اللِ اولئ ِك ۪يف ض ٍل م ۪ب‬ ۜ ‫ل ِلقا ِسيةِ قلوبهم مِن ذِك ِر‬
şiddetinden yüzünü kim koru-
yacak?
ُّ‫انۗ َت ْق َشعِر‬ ْ َ َ ْ َ َ َّ َ ُ ّٰ َ
َ ِ ‫۪يث ك َِتابًا ُمَ َشابِهًا َم َث‬ َ
ِ ‫الل نزل احسن الد‬ 25. Onlardan öncekiler de

ُ ُ‫ود ُه ْم َوقُل‬ ُ ُ ُ ُ َ َّ ُ ْ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ ُ ُ ُ ُ ْ
yalanladılar farkına varma-
‫وب ُه ْم‬ ‫مِنه جلود ال۪ين يشون ربه ۚم ثم تل۪ني جل‬ dıkları bir yerden onlara azap

ّٰ ْ ٰ
çattı.
ْ
‫اءۜ َو َم ْن يُضل ِ ِل‬ ُ َٓ‫اللِ َي ْهد۪ي به۪ َم ْن يَش‬ ّٰ
‫ى‬ ‫د‬َ ‫اللِ ذٰل َِك ُه‬
ۜ ‫ا ِل ذِك ِر‬
ِ 26. Bu suretle Allah, dün-
َ َ ْ َ ُٓ ْ َ َّ ‫ ا َ َف َم ْن َي‬23 ‫الل َفمَا َ ُل م ِْن َهاد‬ ُ ّٰ
‫اب يَ ْو َم‬
ya hayatında onlara rezilliği
ِ ‫ذ‬ ‫ع‬ ‫ال‬ ‫وء‬ ‫س‬ ‫ه‬
۪ ‫ه‬ ‫ج‬
ِ ِ ۪ ‫و‬ ‫ب‬ ‫ق‬ ‫ت‬ ٍ tattırdı. Ahiret azabı daha bü-
َّ َ َ ْ َ ُْ ُ ُ َ َّ َ َ َ ٰ ْ
‫ كذ َب‬24 ‫س ُبون‬ ِ ‫۪ني ذوقوا مَا كن ُت ْم ت‬
yüktür. Bunu bilselerdi!
‫القِيم ۜ ِة وق۪يل ل ِلظالِم‬ 27. Andolsun ki biz, öğüt
َ
25 ‫اب م ِْن َحيْث ليَش ُع ُرون‬
ْ َ ُ ُ ‫يه ُم الْ َع َذ‬ ُ ٰ ‫۪ين م ِْن َقبْلِه ْم فَاَت‬ َ ‫اَّل‬ alsınlar diye, bu Kur’an’da
ِ insanlara her türlü misali ver-
ُۢ َ ‫ك‬ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ َ ْ ْ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ dik.
‫ب‬ ‫خرة ِ ا‬ ِ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫اب‬ ‫ذ‬ ‫ع‬ ‫ل‬‫و‬ ۚ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫ادل‬ ِ ‫ة‬‫و‬‫ي‬ ‫ال‬ ‫يف‬ ِ ‫ي‬ ‫ِز‬ ‫ال‬ ‫فاذاقهم الل‬ 28. Korunsunlar diye, pü-
ْٰ ُْ َ ٰ َ َ ‫ َولَ َق ْد‬26 ‫ون‬ َ َُْ َ ُ َ َْ
‫ضبْ َنا ل َِّلناِس ۪يف هذا القرا ِن‬ ‫لو كانوا يعلم‬
rüzsüz Arapça bir Kur’an in-
dirdik.
َ ْ ‫ قُ ْرا ٰ ًنا َع َربيًّا َغ‬27 ‫ون‬ َ ُ َّ َ َ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ ّ ُ ْ
‫ي ذ۪ي‬ ِ ۚ ‫مِن ك ِل مث ٍل لعلهم يتذكر‬ 29. Allah, çekişip duran

َٓ َ ُ ً ً َ ُ ّٰ َ َ َ َّ َ
birçok ortakların sahip oldu-
َ ُ
‫شك ُء‬ ِ‫الل َم َر ُج ف۪يه‬ ‫ ضب‬28 ‫ع َِو ٍج ل َعل ُه ْم َي َّتقون‬ ğu bir adam ile yalnız bir kişi-

ً َ ‫ون َو َر ُج ً َسلَمًا ل َِر ُجل َه ْل ي َ ْس َتو‬


ye bağlı olan bir adamı misal
َۜ‫ان َم‬ ِ ِ‫ي‬ ٍۜ
َ ُ َ َُ
‫مشاكِس‬ olarak verir. Bu ikisi eşit mi-

َ َ َ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ّٰ ُ ْ َ ْ َ
dir? Hamd Allah’a mahsustur.
َّ ٌ ّ َ َ َّ
‫ت َواِن ُه ْم‬ ‫ ا ِنك م ِي‬29 ‫ثه ْم ل َي ْعل ُمون‬ ‫المد ِللِۚ بل اك‬ Fakat onların çoğu bilmezler.

َ َْ ُ ْ ْ ُ َّ ُ َ
30. Muhakkak sen de öle-
31 ‫ون‬ ۟ ‫ ث َّم ا ِن ْم يَ ْو َم القِيٰ َمةِ عِن َد َر ّبِ ْم ت َت ِص ُم‬30 ۘ‫َم ّي ِ ُتون‬ ceksin, onlar da ölecekler.
31. Sonra şüphesiz, siz de
kıyamet günü, Rabbinizin hu-
22. Allah kimin gönlünü İslâm’a açmışsa o, Rabbinden zurunda muhakeme olacak-
bir nûr üzerinde değil midir? Allah’ın zikrinden mahrumi- sınız.
yetle kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar
apaçık bir sapıklık içindedirler.
23. Allah ayetleri birbirine benzeyen ve mükerrem ge-
len kitabı sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden
korkanların, bu kitabın etkisinden içleri ürperir, sonra hem
bedenleri ve hem de gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumu-
şar. İşte bu kitap, Allah’ın, dilediğini kendisiyle doğru yola
ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona
KUR’AN-I KERİM MEALİ 461
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 461
32. Allah’a karşı yalan uy- 24. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الرا ِبع والع‬ ZÜMER SÛRESİ

duran, kendisine gelen ger-


ْ ّ َّ َ ّٰ َ َ َ َ َْ َ َ
ِ ِ ‫ف َم ْن اظل ُم م َِّم ْن كذ َب ع اللِ َوكذ َب ب‬
çeği yalan sayandan daha
zalim kim? Kâfirler için ce-
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ‫الصد ِق‬
َّ َ َ ْ ً ْ‫اءهُۜ اَلَيَْس يف َج َه َّن َم َمث‬ َ َٓ‫ا ِذْ ج‬
24
hennemde bir yer mi yoktur?
‫ وال۪ي‬32 ‫ين‬ َ ‫كاف ِر‬ ‫ِل‬ ‫ل‬ ‫ى‬ ‫و‬
۪ ۪
33. Doğruyu getiren ve onu
َ ُ ْ ُ َ ٰ ُ ٓ َ
tasdik edenler var ya, işte on-
33 ‫الص ْد ِق َو َص َّدق ب ِ ٓه۪ ا ۬ولئ ِك ه ُم ال ُم َّتقون‬ ّ
ِ ِ ‫اء ب‬ َ ‫ج‬َٓ
ْ ْ ُٓ َ ٰ َ
lar müttakîlerdir.
َ ‫سن‬ ْ َ ُ َٓ َ
34. Onlar için Rableri ya- 34 ۚ‫۪ني‬ ِ ‫ل ُه ْم مَا يشاؤ۫ن عِن َد َر ّب ِ ِه ۜ ْم ذل ِك َج ٰزؤا ال ُمح‬
ُ ْ َ ْ ُ َ َّ َ َ ْ َ ُ ّٰ َ ّ َ ُ
‫الل عن ُه ْم ا ْس َوا ال۪ي ع ِملوا َو َيج ِز َي ُه ْم اج َره ْم‬
nında diledikleri her şey
vardır. İşte bu, muhsinlerin ‫ِل ِفر‬
َ ُ ّٰ ْ ََ َ ُ ْ َ ُ َ َّ َ ْ َ
ٍ ِ‫ اليَس الل ب‬35 ‫بِاحس ِن ال۪ي كانوا يع َملون‬
mükâfatıdır.
35. Böylece Allah, onla- ‫اف‬
ُ ّٰ ‫ضلِل‬ ْ ُ ْ ََ ُ ْ َ َّ َ َ ُ ّ َ ُ َ ُ َ ْ َ
‫الل‬ ‫ي‬ ‫ن‬ ‫م‬‫و‬ ‫ه‬
۪ ۜ ِ ‫ن‬ ‫و‬ ‫د‬ ‫عبدهۜ ويخوِفونك بِال۪ين مِن‬
rın geçmişte yaptıkları en
kötü hareketleri bile örtecek ِ
ۜ‫ض ّل‬ ُ‫الل َف َما َ ُل م ِْن م‬ ُ ّٰ ْ َ ْ َ َ
‫ ومن يه ِد‬36 ۚ‫فما ل مِن ها ٍد‬
َ ْ َُ َ َ
ٍ ِ
ve yaptıklarının en güzeli ile
mükâfatlarını ihsan edecektir.
َ َ َْ َ َ ْ ُ ّٰ ‫اَلَيَْس‬
36. Allah kuluna kâfi değil ‫ َولئ ِْن َساتلَ ُه ْم َم ْن خل َق‬37 ‫يز ذِي انتِقا ٍم‬ ‫ز‬
ٍ ۪ ِ
َ ‫الل ب‬
‫ع‬
midir? Seni O’ndan başkala-
َ َْ َ َ َ ْ ُ ُ ّٰ َّ ُ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ
rıyla korkutuyorlar. Allah, kimi ‫الل قل اف َرا ْي ُت ْم مَا تد ُعون‬ ۜ ‫ات والرض لقولن‬ ِ ‫السمو‬
ُ ‫ض َه ْل ُه َّن كَاش َف‬ ُ ّٰ ‫ن‬ َ َ َ ْ ّٰ ُ ْ
saptırırsa artık onun yolunu
‫ات‬ ّ ُ ‫الل ب‬ َ
doğrultacak biri yoktur. ِ ٍ ِ ِ ‫ون اللِ ا ِن ار‬
‫اد‬ ِ ‫مِن د‬
ْ ُ َ ْ َ ُ َ ْ ُ َّ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ّ ُ
ِ ‫ض ٓه ۪ ا ْو ا َراد ۪ن بِرح ٍة هل هن مم‬
37. Allah kime de hidayet
ederse, artık onu saptıracak ‫حتِه۪ۜ قل‬ ‫سكات ر‬ ِ
َ ُْ َ ُّ ْ ُ َّ َ َ ُ ّٰ َ ْ َ
‫ قل يَا ق ْو ِم‬38 ‫الل عليْهِ َي َت َوك ال ُم َت َو ِكون‬
yoktur. Allah, mutlak güç sa-
hibi ve kötülüklere karşılık ve- ۜ ‫حسِب‬
ren değil midir?
ۙ َ ََُْ َْ َ َ ٌ َ ّ ْ ُ َ َ َ َٰ َُ ْ
38. Andolsun ki onlara:
39 ‫اعملوا ع مكنتِم ا ِ۪ن عمِل ۚ فسوف تعلمون‬
ٌ ‫اب ُمق‬ ٌ ‫ح ُّل َعلَيْهِ َع َذ‬ َ ‫اب ُيْزيهِ َو‬ ٌ َ َ َْ ْ َ
40 ‫۪يم‬ ِ ‫ي‬ ‫ذ‬ ‫ع‬ ِ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫ت‬‫من يا‬
Gökleri ve yeri kim yarattı?
Diye sorsan, elbette ۪
«Allah’tır» derler. De ki:
Öyleyse bana söyler misiniz?
Allah bana bir zarar vermek 39. 40. De ki: Ey kavmim! Elinizden geleni yapın; doğ-
isterse, Allah’ı bırakıp da rusu ben de yapacağım! Kendisini rezil edecek azap kime
taptıklarınız, O’nun verdiği gelecek, kime sürekli azap inecek, yakında bileceksiniz!
zararı giderebilir mi? Yahut
Allah, bana bir rahmet dilerse,
onlar O’nun bu rahmetini
önleyebilirler mi? De ki: Bana
Allah yeter. Tevekkül edenler,
ancak O’na tevekkül etsinler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


462 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

24. CÜZ ُّ ُ‫ورة‬


‫الز َم ِر‬ َ ‫ ُس‬462 ZÜMER SÛRESİ 43. Yoksa onlar Allah’tan
başkasını şefâatçiler mi edin-
ٰ َ ْ َ َ ّ َْ َّ َ َ
ِ ‫ا ِنا انزنلا عليك الكِتاب ل ِلن‬
ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ diler? De ki: Onlar hiçbir şeye
‫اس بِال ِق ۚ فم ِن اهتدى‬ güç yetiremezler ve akıl erdi-
َ َ ْ َ َٓ َ َ ْ َ َ ُّ َ َ َّ َ َّ َ ْ َ َ َْ َ
‫ت َعليْ ِه ْم‬
remezlerse de mi?
‫ضل عليهاۚ وما ان‬ ِ ‫س ۪ۚه ومن ضل فا ِنما ي‬ ِ ‫فلِنف‬ 44. De ki: Bütün şefâat
ْ ‫۪ني َم ْوت ِهَا َواَّتل۪ى ل َ ْم َت ُم‬ َ ‫لنْ ُفَس ح‬ َ ْ َّ َ َ َ ُ ّٰ َ
‫ت‬ ‫ الل يتويف ا‬41 ‫۪يل‬ ۟ ٍ ‫ب ِ َوك‬
Allah’ın iznine bağlıdır. Gök-
lerin ve yerin hükümranlığı
ُ َ ْ َ َ ٰ َ َّ ُ ْ ُ َ َ َ َ
‫سك اتل۪ى قض عليْ َها ال َم ْوت َو ُي ْر ِسل‬
O’nundur. Sonra O’na dön-
ِ ‫۪يف منامِهاۚ فيم‬ dürüleceksiniz.
َ
‫ات ل ِق ْو ٍم‬ َ‫خ ٰٓرى ا ِ ٰٓل ا َ َجل ُم َسًّم ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰي‬ ْ ُْ
‫ال‬
ٍ ۪
45. Allah, tek olarak anıl-
ۜ ٍ
ُ َ َّ َ
dığı zaman, ahirete inanma-
ْ ُ َ َٓ َ ُ ّٰ ُ ْ َ ُ َّ َ َ َ
‫ون اللِ شفعاءۜ قل‬ ِ ‫ ا ِم اتذوا مِن د‬42 ‫يتفكرون‬
yanların içlerine sıkıntı basar.
Ama Allah’tan başkası anıldı-
ّٰ ْ ُ َ ُ ْ َ َ َ ًْ َ َ ُ ْ َ َ ُ َ َََْ
ِ‫ قل ِلل‬43 ‫اولو كانوا ل يملِكون شيـٔا ول يعقِلون‬
ğı zaman hemen yüzleri gü-
ler.
ِْ‫ض ُث َّم اَِله‬ ْ َْ َ َّ ‫ك‬ ُ ْ ُ ُ َ ۜ ً َ ُ َ َ َّ
ۜ ِ ‫ات والر‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ ‫الشفاعة ج۪يعا ل مل‬ 46. De ki: Ey gökleri ve yeri

َ ‫وب َّال‬ ُ ُ‫ت قُل‬ ْ َّ َ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ ُ َ َ


yaratan, gizliyi de aşikârı da
َ ُ
‫۪ين‬ ‫ واِذا ذكِر الل وحده اشماز‬44 ‫ت ْر َج ُعون‬ bilen Allah! Kullarının arasın-

َ ‫خ َرة ِۚ َوا ِ َذا ُذك َِر َّال‬ ْٰ َ ُ ْ َ


da, ayrılığa düştükleri şeyin
ُ َ ُ
‫۪ين م ِْن دون ِ ٓه۪ ا ِذا ه ْم‬ ِ ‫ل يُؤمِنون بِال‬ hükmünü ancak sen verecek-

َْ َ َّ ُ ّٰ ُ
sin.
َ ُ َْ َْ
‫ات َوال ْرِض َعل َِم‬ ِ َ
‫و‬ ‫م‬ٰ َّ
‫الس‬ ‫ر‬ َ ِ ‫ ق ِل اللهم ف‬45 ‫شون‬
‫ط‬ ‫ا‬ ِ ‫يستب‬ 47. Eğer, yerde ne varsa

ُ َ َ َ َ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ َّ َ ْ َ ْ
hepsi ve onunla birlikte bir
‫ب والشهادة ِ انت تم بني عِبادِك ف۪يما كانوا‬ ِ ‫الغي‬ misli daha o zulmedenlerin

َْ َ َ َ َّ َّ َ ْ َ َ َ ُ َْ
olsaydı, kıyamet gününde
‫ ولو ان ل ِل۪ين ظلموا ما ِيف الرِض‬46 ‫ف۪يهِ ي َتلِفون‬
ْ َ ُ azabın fenalığından kurtul-

َ َْ ْ ‫َج۪يعًا َومِثْلَ ُه َم َع ُه َل ْف َت َد‬


mak için, elbette bunları fedâ
ُٓ ْ
‫اب يَ ْو َم‬ ِ ‫ذ‬ ‫ع‬ ‫ال‬ ِ ‫ء‬‫و‬ ‫س‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ب‬ ‫ا‬‫و‬ ederlerdi. Hâlbuki onlar için,

ََْ ُ ُ َ َ ْ
Allah tarafından, hiç hesaba
َ ّٰ
47 ‫س ُبون‬ ِ ‫القِيٰ َم ۜ ِة َو َب َدا ل ُه ْم م َِن اللِ مَا ل ْم يَونوا ي‬ katmadıkları şeyler ortaya
çıkmıştır.

41. Şüphesiz biz bu Kitab’ı sana, insanlar için hak olarak


indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim
de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların
üzerinde vekil değilsin.
42. Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uy-
kusunda ruhları alır. Bu suretle hakkında ölümle hükmettiği
ruhu tutar, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır. Şüphe
yok ki, bunda düşünen bir kavim için ibretler vardır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 463


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 463
48. Onların kazandıkları 24. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الرا ِبع والع‬ ZÜMER SÛRESİ

kötülükler açığa çıkmış, ala-


ُ َ َ َ ُ ‫َو َب َدا ل َ ُه ْم َس ّي َـ‬
۪‫ٔات مَا ك َس ُبوا َوحَاق ب ِ ِه ْم مَا كانوا بِه‬
ya aldıkları şey, kendilerini
sarmıştır. ِ
ْ
ُ‫ض َد َعنَاۘ ُث َّم ا َِذا َخ َّونلَاه‬ ٌّ ُ ‫ان‬َ َْ ْ َ َ َ ُ
‫ فا ِذا َمَّس الِنس‬48‫ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن‬
49. İnsana bir zarar do-
kunduğu zaman bize yalvarır.
َّ‫ن‬ ٰ َ ٌ َ ْ َ ْ َ ْ ٰ َ ُ ُ ُ َٓ َّ َ َ َّ ً َ ْ
ِ ‫ن ِعمة مِنا ۙقال ا ِنما ا ۫وت۪يته ع عِل ٍۜ بل ِه ف ِتنة ول‬
Sonra, kendisine tarafımız-
dan bir nimet verdiğimiz vakit,
«Bu bana ancak bilgimden
dolayı verilmiştir» der. Hayır,
َ
‫۪ين م ِْن قبْل ِ ِه ْم فمَٓا‬
َ َ ‫ قَ ْد قَالَهَا اَّل‬49 ‫ون‬ َ َُْ َ َ ْ ُ ََ ْ َ
‫اكثهم ل يعلم‬
o, bir imtihandır, fakat çokları
ُ ‫اب ُه ْم َس ّي َـ‬ َ َ ‫ فَا‬50 ‫ون‬
َ ‫ص‬ َ ُ ْ َ ُ َ َ ْ ُْ َ ْٰ َ
bilmezler. ‫ٔات‬ ِ ‫سب‬ ِ ‫اغن عنهم ماكانوا ي‬
50. Bunu onlardan önceki- ُ‫۪يب ُه ْم َس ّي َـٔات‬ ُ ‫۪ين ظَلَ ُموا م ِْن ٰٓه ُؤ َٓ۬لءِ َس ُيص‬ َ ‫اك َس ُبوۜا َو َّال‬َ َ
‫م‬
ler de söylemişti; ama kazan- ِ
dıkları şeyler onlara fayda َ ّٰ ‫ ا َ َول َ ْم َي ْعلَ ُٓموا ا َ َّن‬51 ‫ين‬
‫الل‬ َ ‫اك َس ُبواۙ َومَا ُه ْم ب ُم ْعجز‬ َ َ
‫م‬
vermedi. ۪ ِ ِ
‫ات ل ِق ْو ٍم‬
َ َ‫اء َو َي ْق ِد ُۜر ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰي‬ ُ َٓ َ ْ َ َ ْ ّ ُ ُ ْ َ
‫الرزق ل ِمن يش‬
ٍ ۪ ِ ‫يبسط‬
51. Bunun için işledikle-

ُ ْ َ ٰ ٓ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ َ ْ ُ
ri kötülükler onları musibete
َ ْ
ْ‫سهم‬
ِ ِ ‫ قل يا عِبادِي ال۪ين اسفوا ع انف‬52 ‫ون‬ ۟ ‫يُؤم ُِن‬
uğrattı. Bunların içinde zul-
medenlerin de işledikleri kö-
ُ َّ َ َ ُ ُّ ُ ْ َ َ ّٰ َّ ّٰ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ
‫وب ج۪يعًۜا ا ِن ُه ه َو‬ ‫اللِ ا ِن الل يغ ِفر الن‬ ۜ ِ‫ل تقنطوا مِن رحة‬
tülükler, başlarına gelecektir.
Bu hususta Allah’ı âciz bıra-
kamazlar. ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ّ َ ٰ ُٓ َ َ ُ َّ ُ ُ َ ْ
‫ وان۪يبوا ا ِل ربِم واسلِموا ل مِن قب ِل‬53 ‫الغفور الرح۪يم‬
ْ َ ‫ َواتَّب ُٓعوا ا‬54 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ َ َّ ُ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ
52. Bilmiyorlar mı ki
َ‫ح َسن‬ ‫ان ياتِيم العذاب ثم ل تنر‬
ِ
Allah, rızkı dilediğine bol bol

ُ ‫ ُم الْ َع َذ‬ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ْ ُ ّ َ ْ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َٓ
verir, dilediğinden de kısar.

‫اب‬ ‫ماان ِزل ا ِلم مِن ربِم مِن قب ِل ان ياتِي‬


Şüphesiz bunda inanan bir
kavim için ibretler vardır.
ٰ َ ْ َ َ ٌ َْ َ َُ َْ َ َْ َ َْ ً ْ
53. De ki: Ey kendi nefisleri ‫ست‬ ‫ ان تقول نفس يا ح‬55 ۙ‫َبغ َتة َوان ُت ْم ل تش ُع ُرون‬
aleyhine haddi aşan kullarım!
َ ‫خر‬ َّ ‫ت لَم َن‬ ُ ْ ُ ْ ِ َ ّٰ َْ ُ ْ َّ َ َ ٰ َ
Allah’ın rahmetinden ümit
kesmeyin! Çünkü Allah bütün
56ۙ‫ين‬ ِ۪ ‫السا‬ ِ ‫ن‬‫ك‬ ‫ن‬ ‫ا‬‫و‬ ِ ‫الل‬ ‫ب‬ِ ‫ن‬‫ج‬ ‫يف‬
۪ ‫ع ما فرط‬
‫ت‬
günahları bağışlar. Şüphe-
siz ki O, çok bağışlayan, çok
esirgeyendir. 55. Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gel-
54. Size azap gelip çatma- mezden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline tâbi
dan önce Rabbinize dönün, olun.
O’na teslim olun, sonra size 56. Kişinin: Allah’a karşı aşırı gitmemden dolayı bana
yardım edilmez. yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


464 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

24. CÜZ ُّ ُ‫ورة‬


‫الز َم ِر‬ َ ‫ُس‬ 464 ZÜMER SÛRESİ 61. Allah, takvâ sahiplerini
imanları sebebiyle kurtuluşa
َ َّ ُ ْ َ ُ ُْ َ ٰ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ erdirir. Onlara hiçbir fenalık
ۙ
57 ‫الل هدين۪ى لكنت مِن المتق۪ني‬ ‫او تقول لو ان‬ dokunmaz. Onlar mahzun da
َ ُ ََ َ َّ َ َ َ َ َ ْ َ َ َ َُ َ
‫اب ل ْو ان ۪ل ك َّرةً فاكون‬ ‫۪ني ت َرى العذ‬ ‫ا ْو تقول ح‬
olmazlar.
62. Allah her şeyin yaratı-

‫ت ب ِ َها‬ َ ْ ‫ك َّذب‬ َ َ َ ٰ َ ْ َ َٓ ْ َ ٰ َ
‫ايت ف‬ ‫ي‬‫ا‬ ‫ك‬ ‫ت‬ ‫اء‬‫ج‬ ‫د‬ ‫ق‬ ‫ل‬ ‫ب‬ 58 َ ‫سن‬
‫۪ني‬ ْ ‫م َِن ال ْ ُم‬
‫ح‬
cısıdır. O, her şeye vekildir.
۪ ِ
ْ َ ْ َ َ َُْ َ َْْ َْ َ
63. Göklerin ve yerin
ِ‫ َو َي ْو َم القِيٰ َمة‬59 ‫ين‬ َ ‫كاف ِر‬
۪ ‫واستكبت وكنت مِن ال‬
anahtarları O’nun yed-

َ َ َّ ُ ُ ُ ّٰ َ َ ُ َ َ َ َّ َ َ
indedir. Allah’ın âyetlerini
‫جوه ُه ْم ُم ْس َودةٌۜ اليَْس‬ ‫ترى ال۪ين كذبوا ع اللِ و‬ inkâr edenler var ya, işte

َ ‫الل َّال‬ َ َ ُ ْ ً ْ َ َ َّ َ َ
onlar hüsrana uğrayanlardır.
ْ‫۪ين َّات َقوا‬ ُ ّٰ ‫ َو ُي َن ّج‬60 ‫ين‬ َ ‫كّب‬
ِ ۪ ِ ‫۪يف جهنم مثوى ل ِلمت‬ 64. De ki: Ey cahiller! Bana

ُ‫ ا َ ّٰلل‬61 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ُ ٓ ُّ ُ ُ ُّ َ َ َ ْۘ َ َ َ
Allah’tan başkasına kulluk et-
‫بِمفازت ِ ِهم ل يمسهم السوء ول هم يزن‬ memi mi emrediyorsunuz?

ُ‫ َ ُل َمقَال۪يد‬62 ‫۪يل‬ ٌ َ َْٔ ُّ َٰ ََُ َْ ُّ ُ َ 65. Şüphesiz, sana da


‫ش وك‬ ٍ ‫شٔۘ وهو ع ك ِل‬ ٍ ‫خال ِق ك ِل‬ senden önceki peygamberlere
َ ٰ ٓ ۬ ُ ّٰ َ ٰ ُ َ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ de vahyolunmuştur: Andolsun
‫ات اللِ اولئ ِك‬ ِ ‫ض وال۪ين كفروا بِاي‬ ۜ ِ ‫ات والر‬ ِ ‫السمو‬ ki Allah‘a ortak koşarsan,
َ ْ َ ّٓ ُٓ ُ ْ َ ّٰ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ُ َْ ُ ُ
‫وين اع ُب ُد ا ُّي َها‬
işlerin şüphesiz boşa gider ve
۪ ‫ر‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫ت‬ ِ ‫الل‬ ‫ي‬ ‫غ‬ ‫ف‬ ‫ا‬ ‫ل‬ ‫ق‬ 63 ۟
‫ون‬ ‫اس‬ِ ‫هم ال‬ hüsranda kalanlardan olursun!
َ َ َ َ ‫ك َواَِل اَّل‬ َ َْ َ ِ ُ ْ ََ َ َ ُ َْ
‫۪ين م ِْن قبْلِكۚ لئ ِْن‬
66. Hayır! Yalnız Allah’a
‫ ولقد ا ۫وح ا ِل‬64 ‫الاهِلون‬ kulluk et ve şükredenlerden
َ َ ْ َ َّ َ ُ َ َ َ َ ُ َ َ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ol.
65 ‫سين‬ ۪ ِ ‫اشكت لحبطن عملك وتلكونن مِن الا‬ 67. Onlar Allah’ı hakkıyla
َ‫الل‬ّٰ ُ َ َ َ َ َ َّ َ ْ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ّٰ َ
‫ وما قدروا‬66 ‫ب ِل الل فاعبد وكن مِن الشاك ِ۪رين‬
tanıyıp bilemediler. Kıyamet
günü bütün yeryüzü dahi
ُ‫الس ٰم َوات‬ َّ ‫ض ُت ُه يَ ْو َم الْقِيٰ َمةِ َو‬ َ ْ َ ً َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َّ َ
‫حق قدرِۗه ۪والرض ج۪يعا قب‬
O’nun tasarrufundadır. Gök-
ler O’nun kudret eliyle dürül-
َ ُ ْ ُ َّ َ ٰ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ َ ‫ات ب‬ ٌ ‫َمطْو َّي‬ müş olacaktır. O, müşriklerin
67 ‫شكون‬ ِ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ع‬ ‫ال‬ ‫ع‬ ‫ت‬ ‫و‬ ‫ه‬ ‫ان‬ ‫ح‬ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ه‬
۪ ۜ ِ ‫ن‬‫۪ي‬ ‫م‬ ‫ي‬ ِ ِ ortak koşmalarından yüce ve
münezzehtir.

57. 58. Veya: Allah bana hidayet verseydi, elbette sa-


kınanlardan olurdum, diyeceği azabı gördüğünde: Keşke
benim için bir kez daha imkân bulunsa da iyilerden olsam!
Diyeceği günden sakının.
59. Evet! Âyetlerim sana gelmişti de sen onları yalanla-
mış, büyüklük taslamış ve inkârcılardan olmuştun.
60. Kıyamet gününde Allah hakkında yalan söyleyenle-
rin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenler için
cehennemde barınacak bir yer mi yoktur?

KUR’AN-I KERİM MEALİ 465


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 465
68. Sûr’a üflenince, Allah’ın 24. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الرا ِبع والع‬ ZÜMER SÛRESİ

diledikleri müstesna olmak


َّ ْ َ ْ ْ َ َ َ ٰ َّ َ َ َ َ ُّ َ ُ
ِ ‫َونفِخ ِيف الصورِ فصعِق م ْن ِيف السمو‬
üzere göklerde ve yerde ne
varsa hepsi ölecektir. Sonra ‫ات ومن ِيف الرِض ا ِل‬
ona bir daha üflenince, bir
َ ُ ُ ْ َ ٌ َ ْ ُ َ َ ٰ ْ ُ َ ُ َّ ُ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ
de ne göresin, onlar ayağa 68 ‫من شاء اللۚ ثم نفِخ ف۪يهِ اخرى فا ِذا هم قِيام ينظرون‬
kalkmış bakıyorlar!
َ‫اب َو ٓ ۪يج َء بانلَّب ّين‬ ُ ‫ض َع الْك َِت‬ ُ َ َ ّ َ ُ ُ ْ َْ ََ ْ ََ
69. Yeryüzü, Rabbinin nûru ِ۪ ِ ِ ‫ت الرض بِنورِربِها وو‬ ِ ‫واشق‬
ile aydınlanır, kitap konulur, َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ّ َ ْ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َ َٓ َ ُّ َ
peygamberler ve şahitler ge- 69 ‫والشهداءِ وقِض بينهم بِال ِق وهم ل يظلمون‬
َ ُ ْ َْ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ ُّ ُ ْ َ ّ ُ َ
۟ ‫ت َوه َو اعل ُم بِمَا َيف َعل‬
tirilir ve aralarında hakkani-
yetle hüküm verilir. Onlara 70 ‫ون‬ ‫ت كل نفٍس ما ع ِمل‬ ‫ووفِي‬
َ ُ َ ٓ ٰ َ َ َ َّ َ َ
‫۪ين كف ُٓروا ا ِل َج َه َّن َم ُز َم ًرۜا َحّٰىت ا ِذا جَٓاؤ۫ها‬
asla zulmedilmez.
70. Herkes ne yaptıysa, ‫وس۪يق ال‬
ٌ ُ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َٓ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ُ
‫فتِحت ابوابها وقال لهم خزنتها الم يات ِم رسل‬
karşılığı noksansız verilir.
Allah, onların yaptıklarını en
iyi bilendir. ْ‫م‬ ُ َ ُ َُْ ْ ُ َّ َ ٰ ْ ُ َْ َ َ َُْ ْ ُ ْ
‫ات ربِم وين ِذرون‬ ِ ‫مِنم يتلون عليم اي‬
َ َ ْ ُ َ َ ْ َّ َ ْ ٰ َ ٰ َ ُ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ َٓ
71. O küfredenler, bölükler
halinde cehenneme sürülür.
‫اب‬ ِ ‫ن حقت كلِمة الع‬
‫ذ‬ ِ ‫ل ِقاء يومِم هذاۜ قالوا بل ول‬
َ ْ ََ
Nihayet oraya geldikleri za-

ۚ‫۪يها‬ َ ‫۪ين ف‬ َ ‫ادل‬ َ


ِ ‫اب َج َه َّن َم خ‬ َ ‫اد ُخلُٓوا اَب ْ َو‬ ْ َ
‫ ق۪يل‬71 ‫ين‬ َ ‫كاف ِر‬
۪ ‫ع ال‬
man kapıları açılır, bekçileri
onlara: Size, içinizden Rab-
َ َّ َ َّ َ َ َ ‫كّب‬ َ َ ُْ َْ َ َ ْ َ
‫۪ين اتق ْوا َر َّب ُه ْم‬ ‫ وس۪يق ال‬72 ‫ين‬ ۪ ِ ‫فبِئس مثوى المت‬
binizin âyetlerini okuyan ve
bugüne kavuşacağınızı ihtar
َ َ َ َ ْ َ ُ َ َ ُ َٓ َ ٓ ّٰ َ ً َ ُ َّ َ ْ َ
‫ت اب ْ َو ُاب َها َوقال ل ُه ْم‬ ‫ا ِل النةِ زمرۜا حىت ا ِذا جاؤ۫ها وفتِح‬
eden peygamberler gelmedi
mi? derler. «Evet, geldi» der-
َ َ ُ ُ ْ َ ُ ََ َ َ َ
َ ‫ادل‬ ِ ‫خ َزن ُتهَا َس ٌم عليْ ْم ِطبْ ُت ْم فادخلوها خ‬
ler ama azap kâfirlerin üzeri-
ne hak olmuştur. 73 ‫۪ين‬
َ ْ َْ ََ َ ََْ ُ َ ْ َ ََ َ َ َّ ّٰ ُ ْ َ ْ ُ َ َ
72. Onlara: İçinde ebedî
‫وقالوا المد ِللِ ال۪ي صدقنا وعده واورثنا الرض‬
ْ ُ ْ َ َ ْ َ ُ َٓ َ ُ ْ َ َّ َ ْ َ ُ َّ َ َ َ
kalacağınız cehennemin ka-
pılarından girin; kibirlenenle- َ َ
74 ‫نبوا مِن النةِ حيث نشاءۚ فنِعم اجر العا ِمل۪ني‬
rin yeri ne kötü! Denilir.
73. Rablerine karşı gel-
mekten sakınanlar ise bö-
lük, bölük cennete sevk 74. Onlar: Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, diledi-
edilir, oraya varıp da kapıları ğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan
açıldığında bekçileri onlara: Allah’a hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne
Selam size! Tertemiz geldiniz. güzelmiş! Derler.
Artık ebedî kalmak üzere girin
buraya, derler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


466 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

24. CÜZ ُّ ُ‫ورة‬


‫الز َم ِر‬ َ ‫ ُس‬466 MÜ’MİN SÛRESİ 2. 3. Bu Kitap mutlak galip,
hakkıyla bilen, günahı bağış-
َ ُ ّ َ ُ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ّ َٓ َ َ ٰٓ َ ْ َ َ َ
‫حون ِبَ ْم ِد‬
layan, tevbeyi kabul eden,
ِ ‫وترى الملئ ِكة حاف۪ني مِن حو ِل العرِش يسب‬ azabı çetin, lütuf sahibi Allah
َ ‫ال ْم ُد ِ ّٰللِ َر ّب الْعَالَم‬ َ ْ ‫۪يل‬ َ َ ّ َْ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َ ْ ّ َ tarafından indirilmiştir. O’n-
75 ‫۪ني‬ ِ ‫رب ِ ِه ۚم وقِض بينهم بِال ِق وق‬ dan başka ilâh yoktur, dönüş
ٌ ّ َ ٌ ّ ْ ُْ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬
ancak O’nadır.
‫ه‬ ِ‫ه‬َ ِ ‫ك َّية َوم‬ َ ْ ُ ْ ‫ِن‬
ِ ‫سورة المؤ ِم ِن م‬ ِ ُ ‫م‬
َ ‫ؤ‬ ُ ‫م‬ ‫ال‬
ً َٰ
4. İnkâr edenler müstes-
ً َ ٰ َ َ ُ ُ َ َ َ َ SÛRESİ
َ َ ٌ ْ‫َخ‬ َْ
‫خٌس‬
40 - MÜ’MİN
‫اية‬ ‫ة‬ ‫ي‬ ‫ا‬
‫وثمانون‬ ‫ون‬ ‫ان‬ ‫م‬‫ث‬‫و‬ ‫س‬ na, hiç kimse Allah’ın âyetleri
hakkında tartışmaz. Öyleyse,
‫الرح۪ي ِم‬ َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ
ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
o inkârcıların şehirlerde gezip
dolaşması seni aldatmasın.
َ ْ َّ
‫ب َوقاب ِ ِل‬
َ َ ْ ‫اللاِ لْ َعز‬ ّٰ َ َ ‫يلالْك‬ُ ْ َ ۜٓ ٰ
ِ ‫غف ِِرالن‬2ۙ‫يزالعل۪ي ِم‬ ِ ۪ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫اب‬ِ ‫ِت‬ ‫ن‬
۪ ‫ت‬1‫حم‬ ‫ح ِْز ٌب‬ 5. Onlardan önce Nuh kav-mi
ْ ْ َ َ ُ َّ َ ٰ َٓ ْ َّ
2
َ ْ
ve onlardan sonraki top-
ُ َ َ ْ َّ
3 ‫اب ذِي الطو ۜ ِل لا ِل ا ِل ه ۜو ا ِلهِ المص۪ي‬ ِ ‫ب شد۪ي ِد العِق‬ ِ ‫اتلو‬ luluklar da yalanlamış, her
ُّ َ َ ْ َ َ َ َ َ َّ َّ ّٰ ٰ ٓ ُ َُ َ ümmet kendi peygamberi-
‫۪ين كف ُروا ف َيغ ُر ْر َك تقل ُب ُه ْم‬ ‫ات اللِ ا ِل ال‬ ِ َ‫ما يادِل ۪يف اي‬ ni yalanlamaya azmetmişti.

ْ َ ْ َ ٍ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َّ َ َ ْ
Bâtılı hakkın yerine koymak
ْ
‫اب م ِْن َبع ِده ِْۖم‬ ُ ‫ح َز‬ ‫ كذبت قبلهم قوم نوح وال‬4 ِ‫ِيف البِد‬ için mücadele etmişlerdi. Bu-

ُ ْ َُ ُ ُ ْ ُ ُّ ُ ْ َّ َ َ
nun üzerine ben onları yaka-
‫ت ك ا َّم ٍة ب ِ َر ُسول ِ ِه ْم ِلَاخذوهُ َوجَادلوا بِالَاط ِِل ِلُ ْدحِضوا‬ ‫وهم‬ ladım. İşte, cezalandırmamın

ْ ‫ َو َك ٰذل َِك َح َّق‬5 ‫كيَْف َك َن عِقَاب‬ َ َ ْ۠ ُ ُ ْ َ َ َ َّ َ ْ


nasıl olduğunu gör!
‫ت‬ ِ ‫بِهِ الق فاخذتهم ف‬ 6. İnkâr edenlerin

‫۪ين‬َ ‫ اََّل‬6 ۢ ‫اب انلَّار‬ ُ ‫ح‬ َ ‫ص‬ ْ َ ‫َ َ ُ َ ّ َ َ َ َّ َ َ َ ُٓ وا اَنَّه ُ ْم ا‬


‫ك ِمت ربِك ع ال۪ين كفر‬
cehennem ehli olduklarına
ِ dair Rabbinin sözü böylece
َ ْ َ ُ ّ َ ُ َُْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ
‫حون ِبَ ْم ِد َر ّب ِ ِه ْم َو ُيؤم ُِنون‬
gerçekleşecek.
ِ ‫ي ِملون العرش ومن حول يسب‬ 7. Arş’ı yüklenen ve bir de
ْ ً َ ْ َ ْ َ َّ ُ َ ْ َ َ َّ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َ َ
‫حة َوعِلمًا‬ ‫شٔ ر‬ٍ ‫بِه۪ ويستغفِرون ل ِل۪ين امنواۚ ربنا وسِعت ك‬
onun çevresinde bulunan-

ْ َ َ َ ْ َ َ َ َ ُ َ َّ َ ُ َ َ َّ ْ ْ َ
lar, Rablerini Hamd ile tesbih
َ
7 ‫فاغفِر ل ِل۪ين تابوا واتبعوا س ۪بيلك وق ِ ِهم عذاب الح۪ي ِم‬ ederler, O’na iman ederler.
Müminlerin de bağışlanması-
nı isterler: Ey Rabbimiz! Se-
nin rahmet ve ilmin her şeyi
75. Melekleri görürsün ki, Rablerine Hamd ile tesbih ede- kuşatmıştır. O halde tevbe
rek Arş’ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle eden ve senin yoluna giden-
hükmolunmuş ve “âlemlerin Rabbi olan Allah’a Hamd’e- leri bağışla, onları cehennem
derler.” azabından koru!

40 - MÜ’MİN SÛRESİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Hâ, Mîm.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 467


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 467
8. Rabbimiz! Onları da, 24. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الرا ِبع والع‬ MÜ’MİN SÛRESİ

onların atalarından, zevcele-


rinden, nesillerinden iyi olan-
ْ‫ات َع ْدنۨاَّتل۪ى َو َع ْد َت ُه ْم َو َم ْن َصلَ َح مِن‬ ِ
َّ‫َر َّب َنا َوا َ ْدخلْ ُه ْم َجن‬
ِ
ları da kendilerine vaat ettiğin ٍ
Adn cennetlerine koy. Şüphe-
ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َّ ْ َّ ّ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َٓ ٰ
siz Azîz ve Hakîm olan sen- 8 ‫۪يم‬ ۚ ‫ج ِهم وذرِيات ِ ِه ۜم ا ِنك انت الع ۪زيز الك‬ ِ ‫ابائ ِ ِهم وازوا‬
ْ ْ ََ َ َّ ‫الس ّي َـٔات َو َم ْن تَق‬
‫ٔات يَ ْو َمئ ٍِذ فقد َر ِح َت ُۜه‬ ِ ‫الس ّيِـ‬ ِ ۜ ِ َّ ‫َوق ِ ِه ُم‬
sin!
9. Bir de onları, her türlü ِ
َ َ َ َ َ َّ َّ ْ َْ ُ َ ٰ
‫۪ين كف ُروا ُي َناد ْون‬ ُ۟ ‫َوذل ِك ه َو الف ْو ُز ال َعظ‬
kötülüklerden koru. O gün
sen kimi kötülüklerden korur- ‫ ا ِن ال‬9 ‫۪يم‬
َ ُ ْ ُ َُْ ُ ْ ْ َ ّٰ ُ ْ َ َ
‫ب م ِْن َمقتِ ْم انف َس ْم ا ِذ ت ْد َع ْون‬ َُ‫ك‬
san muhakkak ki onu rahme-
tine mazhar etmiş olursun. ‫لمقت اللِ ا‬
Bu en büyük kurtuluştur.
‫ني‬
ْ َ َ ْ َ َّ َ َ َٓ َّ َ ُ َ
‫ت‬ ‫ن‬ ‫اث‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ت‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫ا‬‫ن‬ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫وا‬ ‫ال‬‫ق‬ 10 ‫ون‬
َ ُُْ ََ
‫ر‬ ‫ف‬  ‫ت‬ ‫ف‬ ‫ان‬ َ ‫اَِل ْال‬
‫۪يم‬
10. İnkâr edenlere şöyle ِ ِ
ُ ُ ٰ ْ َ َ َ ُ ُ َْ ََ ْ َ ََْْ ََْ َ ْ ََ
‫وج‬ ٍ ‫ر‬ ‫خ‬ ‫ني فاعتفنا بِذنوبِنا فهل ا ِل‬ ِ ‫واحييتنا اثنت‬
nidâ edilir: Allah’ın gazabı,
sizin kendinize olan kötülü-
ğünüzden elbette daha bü- ُ ََ
‫الل َوح َدهُ كف ْرت ْۚم‬
ْ ُ ّٰ ‫ع‬ َ ِ ‫ِ ْم بِاَنَّ ُٓه ا َِذا ُد‬ ُ ٰ
‫ ذل‬11 ‫يل‬ ‫ب‬
۪
َ ‫م ِْن‬
‫س‬
yüktür. Zira siz imana davet ٍ
َْ َْ ّٰ ُ ْ ُ ْ َ ُ ْ ُ ْ َ ُْ َِْ
ّ
ediliyor, fakat inkâr ediyordu-
nuz. 12 ‫ي‬ ِ ‫ب‬
۪ ‫ك‬ ‫ال‬ ‫ل‬
ِِ ‫ع‬ ‫ال‬ ِ ‫لل‬ ِ ‫م‬  ‫ال‬ ‫ف‬ ‫ا‬ ۜ ‫و‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫ؤ‬ ‫ت‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ب‬ ‫ك‬ ‫وان يش‬
ُ َ ُ ّ َ ُ َ َٰ ْ ُ ُ َّ َ ُ
11. Onlar: Rabbimiz, bizi ۜ‫الس َٓماءِ رِ ْزقًا‬ َّ ‫ ْم م َِن‬ ‫نل ل‬ ِ ‫هو ال۪ي ي ۪ريم اياتِه۪ وي‬
ُ‫۪ني َل‬ َّ ُ َّ َ َ َ َ َ
iki defa öldürdün, iki defa di-
rilttin. Biz de günahlarımızı iti- َ ‫الل ُمْلِص‬ َ ّٰ ‫اد ُعوا‬ ْ َ ُ ُ
‫ ف‬13 ‫وما يتذكر ا ِل من ين۪يب‬ ْ َ
raf ettik. Bir daha çıkmaya yol
َْ ُ َ َّ ‫يع‬ ُ ‫ َرف‬14 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َ ََْ َ ّ
‫ش‬ ۚ ِ ‫ات ذو الع ْر‬ ِ ‫ادل َرج‬ ۪ ‫ادل۪ين ولو ك ِره الكاف ِر‬
var mıdır? Derler.
12. Onlara; o bir olan Allah’a
َ‫اء م ِْن ع َِبادِه۪ ِلُنْ ِذر‬ ُ َٓ‫ع َم ْن يَش‬ ٰ َ ْ َ ْ َ ُّ ْ
çağrıldığınız zaman inkâr
۪ ‫يُلِق الروح مِن ام ِره‬
ّٰ َ َ ٰ ْ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ
ettiniz. O’na şirk koşulunca
tasdik ediyorsunuz. Artık
ِ‫ون ل يف ع الل‬ ۚ ‫ يوم هم بارِز‬15 ۙ‫ي ْوم ال ِق‬
َْ ْ ّٰ َ ْ ُ ْ ْ ٌَْ
hüküm, yücelerin yücesi
ْ
Allah’ındır.
16 ِ‫ح ِد الق َّهار‬ ِ ‫مِن ُه ْم شٔ ۜ ل َِم ِن ال ُملك الَ ْو ۜم ِللِ ال َوا‬
13. Size âyetlerini göste-
ren, sizin için gökten rızık in-
diren O’dur. Allah’a yönelen-
den başkası ibret almaz. 15. Dereceleri yükselten, Arş’ın sahibi Allah, bu günle-
14. Haydi, kâfirlerin hoşu- rin dehşetinden korkutmak için kullarından dilediğine vahyi
na gitmese de Allah’a, Allah indirir.
için dindar ve ihlâslı olarak 16. O gün onlar kabirlerinden çıkarlar. Onların hiçbir şeyi
dua edin! Allah’a gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kimindir? Kahhâr
olan tek Allah’ındır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


468 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ ْ َ ُ 468
24. CÜZ ‫ورةُ ال ُمؤم ِِن‬ ‫س‬ MÜ’MİN SÛRESİ 20. Allah, adaletle hükme-
der. O’nu bırakıp taptıkları
َ‫الل‬ ّٰ َّ َۜ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ُّ ُ ٰ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ise, hiçbir şeye hükmede-
‫الوم تزى كل نفٍس بِما كسب ۜت ل ظلم الوم ا ِن‬ mezler. Şüphesiz Allah, hak-

َ َ ُ ُ ُْ َ ٰ ْ ََْ ْ ُ ْ ََْ َ ْ ُ َ kıyla işiten ve görendir.


‫ وان ِذرهم يوم الزِفةِ اِذِ القلوب دلي‬17 ‫اب‬ ِ ‫سيع ال ِس‬ ۪ 21. Onlar, yeryüzünde ge-
َ َ َ َ ْ َ َّ َ َ َ َ َ ْ
ۜ ‫ج ِر كا ِظم‬
zip dolaşmadılar mı ki, kendi-
‫۪يع‬ ٍ ‫۪ي ول شف‬ ٍ ‫۪ني ما ل ِلظالِم۪ني مِن ح‬ ِ ‫النا‬ lerinden öncekilerin âkıbeti-
ُ ‫الص ُد‬ ُّ ‫ال ْعُني َومَا ُتْف‬ َ ْ َ َ َٓ ُ َ ْ َ ُ َ ُ
ۜ
nin nasıl olduğunu görsünler!
19 ‫ور‬ ِ ِ ‫ة‬‫ِن‬ ‫ئ‬ ‫ا‬‫خ‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ي‬ 18 ‫اع‬ ‫يط‬ Onlar, kuvvet ve yeryüzün-
َ ُ ْ َ ُ َ ْ َ َّ َ ّ َ ْ ْ ُ ّٰ َ
‫۪ين يَد ُعون م ِْن دونِه۪ ل َيقضون‬ ‫الل َيقض۪ى بِال ۜ ِق وال‬
deki eserleri yönünden bun-
‫و‬ lardan daha da üstündüler.
ُ ‫ ا َ َول َ ْم يَس‬20 ‫۪ي‬ ْ ُ َّ َ ُ َ ّٰ َّ ْ َ
ُ۟ ‫۪يع الَص‬
Böyleyken Allah onları gü-
‫۪يوا‬ ‫شٔ ا ِن الل هو السم‬ ٍۜ ِ ‫ب‬ nahları yüzünden yakaladı.
ُ َ َ َّ ُ َ َ َ َ ََْ ُُ ََْ ْ َْ Onları Allah’ın gazabından
‫ِيف الرِض فينظروا كيف كان عق ِبة ال۪ين كانوا‬ koruyan da olmadı.

ْ َْ ً َ‫م ِْن َقبْلِه ۜ ْم كَانُوا ُه ْم ا َ َش َّد مِنْ ُه ْم قُ َّوةً َواٰث‬ 22. Bunun sebebi, pey-
‫ارا ِيف الرِض‬ ِ gamberleri kendilerine apa-
َ ‫اللِ م ِْن‬ ّٰ َ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ ُ ُ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ çık mucizeler getirdikleri hal-
21 ‫اق‬ ٍ ‫و‬ ‫فاخذهم الل بِذنوب ِ ِهم وما كان لهم مِن‬ de, inkâr etmeleri idi. Allah
ََ َ َّ ْ ُ َْ ْ َ َ َّ َ َ ٰ
‫ات فف ُروا‬ ِ ‫ذل ِك بِانه ُ ْم كانت تات۪ي ِه ْم ُر ُسل ُه ْم بِالَيِن‬
da kendilerini tutup yakalayı-
verdi. Doğrusu O, kuvvetlidir;
ْ ََ َ ْ ُ َ ٌّ َ ُ َّ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ
‫ َولقد‬22 ‫اب‬
azabı da pek çetindir.
ِ ‫الل ا ِنه قوِي شد۪يد ال ِع‬
‫ق‬ ۜ ‫فاخذهم‬ 23. 24. Andolsun ki biz
َ ْ َ ْ ٰ ۙ ُ َ ْ ُ َ َ َٰ ٰ ُ َْ َ َْ
‫ ا ِل ف ِرعون‬23 ‫ني‬ ٍ ‫ان م ۪ب‬ ٍ ‫ارسلنا موس بِايات ِنا وسلط‬
Mûsâ’yı mucizelerimiz ve
apaçık hüccetle, Firavun,
ْ‫اء ُهم‬ َ َٓ‫ فَلَ َّما ج‬24 ‫اب‬ ٌ ‫ح ٌر َك َّذ‬ َ ُ ََ َ ُ ََ َ َ َ َ
ِ ‫وهامان وقارون فقالوا سا‬
Hâmân ve Karun’a gönder-
dik. Onlar: Bu, yalancı bir si-
ُ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َم َعه‬ َ ‫اء َّال‬ َ ٓ‫اق ُتلُٓوا اَبْ َن‬ ْ ُ َ َ ْ ْ ّ َْ hirbazdır! Dediler.
‫بِال ِق مِن عِن ِدنا قالوا‬
َّ َ
25. İşte o, tarafımızdan
َ َ َ ْ َ ُ َ َٓ ُ ْ َ ْ َ
25 ‫ين ا ِل ۪يف ض ٍل‬ ‫اءه ۜ ْم َومَا كيْ ُد الكاف ِ۪ر‬ ‫واستحيوا ن ِس‬
kendilerine hakkı getirince:
Onunla beraber iman edenle-
rin oğullarını öldürün, kadın-
ları sağ bırakın! Dediler. Ama
kâfirlerin tuzağı elbette boşa
17. Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün çıkar.
haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
18. Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o onda
dehşet içinde yutkunurken yürekleri gırtlaklarına dayanır.
Zalimlerin ne bir koruyucu ne de sözü dinlenir bir şefâatçisi
vardır.
19. Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini
bilir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 469


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 469
26. Firavun: Bırakın beni, 24. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الرا ِبع والع‬ MÜ’MİN SÛRESİ

dedi. Mûsâ’yı öldüreyim de


Rabbine yalvarsın bakalım! ُ َ َ ّٓ ُ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ٰ ُ ْ ُ ْ َ ٓ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ
Çünkü ben onun, dininizi de- ‫وين اقتل موس ولدع رب ۚه ا ِ۪ن اخاف‬ ۪ ‫وقال ف ِرعون ذر‬
ğiştireceğinden yahut yeryü- َ ََ َ َ َْ ْ َْ َ ْ ُ ْ َ َْ ْ ُ َ َ َُّ ْ َ
zünde fesat çıkaracağından ‫ وقال‬26 ‫ان يب ِدل د۪ينم او ان يظ ِهر ِيف الرِض الفساد‬
ُ‫كّب َليُ ْؤمِن‬ َ َ ُ ّ ُ ْ ْ ُ ّ َ َ ّ َ ُ ْ ُ ّ ٰٓ ُ
korkuyorum.
27. Mûsâ da: Ben, hesap ٍِ ‫موس ا ِ۪ن عذت بِر ۪ب وربِم مِن ك ِل مت‬
ُ‫ ُتم‬ ْ َ َ ْ َْ ٰ ْ ٌ ْ ُ ٌُ َ َ ََ َ ْ َْ
۟ ِ ‫بِيو ِم ال ِس‬
gününe inanmayan her kibir-
liden, benim de Rabbim, sizin ‫ وقال رجل مؤمِنۗمِن ا ِل ف ِرعون ي‬27 ‫اب‬
ُ َ َٓ ْ َ َ ُ ّٰ َ ّ َ َ ُ َ ْ َ ً ُ َ َ ُ ُ ْ َ َ ُٓ َ َ
‫اءك ْم‬
de Rabbiniz olana sığındım,
dedi. ‫ا۪يمانه اتقتلون رج ان يقول ر ِب الل وقد ج‬
ُ ْ َ َ َ َ ُ ْ ُ
‫ات م ِْن َر ّبِ ۜ ْم َواِن يَك كاذ ًِبا ف َعليْهِ ك ِذبُ ُۚه َواِن يَك‬ َّ ْ
ِ ‫بِالَيِن‬
28. Firavun ailesinden
olup, imanını gizleyen bir mü-
َ َ ّٰ َّ ْ ُ ُ َ َّ ُ ْ َ ْ ُ ْ ُ ً َ
‫الل ل َي ْهد۪ي‬ ‫صادِقا ي ِصبم بعض ال۪ي يعِدك ۜم ا ِن‬
min şöyle dedi: Siz bir adamı
«Rabbim Allah’tır» dediği için
ْ ُ ْ ْ ُ َ َ ٌ ‫َم ْن ُه َو ُمْسٌف َك َّذ‬
‫ يَا ق ْو ِم ل ُم ال ُملك الَ ْو َم‬28 ‫اب‬
mi öldüreceksiniz? Hâlbuki o,
size Rabbinizden apaçık mu- ِ
َ َ َٓ ْ ّٰ ْ َُ ُ َْ ْ ََ َْْ َ َ
‫رنا م ِْن بَاِس اللِ ا ِن ج‬
cizeler de getirmiştir. Eğer o
yalancı ise yalanı kendisine- ‫اءن ۜا‬ ‫ض فمن ين‬ ِۘ ‫ظاه ِ۪رين ِيف الر‬
dir. Eğer doğru söylüyorsa َ َ َّ ْ ُ ْ َ َٓ َ ٰ َ َٓ َّ ْ ُ ُ َٓ ُ ْ َ ْ َ َ
sizi tehdit ettiğinin, bir kısmı ‫قال ف ِرعون ما ا ۪ريم ا ِل ما ارى وما اهد۪يم ا ِل س ۪بيل‬
olsun gelip sizi çarpar. Şüp- َ ْ ْ ُ ْ َ َ ُ َ َ ّٓ ْ َ َ َ َ ٰ ٓ َّ َ َ َ َ َّ
hesiz Allah, haddi aşan, ya- ‫ وقال ال۪ي امن يا قو ِم ا ِ۪ن اخاف عليم مِثل‬29 ِ‫الرشاد‬
lancı kimseyi doğru yola eriş-
َ‫ود َواَّل۪ين‬ َ ُ َ َ َ َ ٍ ُ ِْ َ َْ َْ َ ْ َْ َْ
tirmez. ‫ب قوم نوح وع ٍد وثم‬ ِ ‫ مِثل دا‬30 ۙ‫اب‬ ِ ‫يو ِم الحز‬
ّٓ َ ْ ْ ُ ُ ُ ُ ّٰ َ َ ْ ْ َ ْ
‫ َو َيا ق ْو ِم ا ِ۪ن‬31 ِ‫يد ظلمًا ل ِلعِ َباد‬ ‫مِن بع ِده ِۜم وما الل ي ۪ر‬
29. Ey kavmim! Bugün, bu
topraklara hakim kimseler
ُ َ َ ْ ُ َ ُّ َ ُ َ ْ َ ۙ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َ َ
‫ينۚ مَا ل ْم‬ ‫ يوم تولون مدب ِ ۪ر‬32 ِ‫اخاف عليم يوم اتلناد‬
olarak hükümranlık sizindir.
Ama Allah’ın azabı bize ge-
َ َ َ ُ ّٰ ْ َ ّٰ
33 ‫الل ف َما ُل م ِْن ها ٍد‬ ‫ص ٍۚ َو َم ْن يُضل ِ ِل‬ِ ‫م َِن اللِ م ِْن ع‬
lip çatarsa, kim bize yardım
eder? Firavun: Ben size ken-
di görüşümü söylüyorum ve
yine size ancak doğru yolu
gösteriyorum dedi.
30. 31. İman etmiş olan adam dedi ki: «Ey kavmim! Doğ-
rusu ben sizin için, Nuh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan
sonra gelenlerin durumu gibi, peygamberleri yalanlayan
toplulukların uğradığı bir günün benzerinden korkuyorum.
Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir.»
32. «Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağrışıp çağrış-
ma gününden korkuyorum.
33. Arkanıza dönüp kaçacağınız gün sizi Allah’ın aza-
bından kurtaracak kimse yoktur. Kim Allah’ın buyruğundan
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
saparsa, artık onu doğru yola iletecek de yoktur.»
470 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ ْ َ ُ 470
24. CÜZ ‫ورةُ ال ُمؤم ِِن‬ ‫س‬ MÜ’MİN SÛRESİ 36. 37. Firavun: Ey Hâmân,
bana yüksek bir kule yap;
َ َ ‫الَ ّي‬ ْ َُْ ْ ُ ُ ُ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َ
‫ات ف َما‬
belki yollara, göklerin yol-
ِ ِ ِ ‫ن‬ ‫ب‬ ‫ل‬ ‫ب‬ ‫ق‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ف‬ ‫ولقد جاءكم يوس‬ larına erişirim de Mûsâ’nın
ُْ َ ََ َ ٓ ُ َ َٓ َّ ّ َ ْ
‫اءك ْم بِه۪ۜ َحّٰىت ا ِذا هلك قل ُت ْم‬ ‫زِتلُ ْم ۪يف ش ٍك مِما ج‬
Tanrısı’na yükselip çıkarım!
Doğrusu ben onu, yalancı

َ‫الل َم ْن ُهو‬ ُ ّٰ ‫ض ُّل‬ ُ‫ول َك ٰذل َِك ي‬ۜ ً ُ َ ْ َ ْ ُ ّٰ َ َ ْ َ ْ َ


‫لن يبعث الل مِن بع ِده۪ رس‬
sanıyorum, dedi. Böylece Fi-
ِ ravun’a, yaptığı kötü iş süslü
ْ‫الل ب َغي‬ ّٰ َ ٰ ٓ َ ُ َ ُ َ َّ َ ٌ َ‫ُمْسٌف ُم ْرت‬
gösterildi ve yoldan saptırıldı.
ِ ِ ِ ‫ات‬ ِ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫يف‬
۪ ‫ون‬ ‫ِل‬ ‫د‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫۪ين‬ ‫ل‬ ‫ا‬ 34 ‫اب‬
ۚ ِ Firavun’un tuzağı tamamen

ُ َ ٰ َ َّ َ ْ َ ّٰ َ ْ ً ْ َ َ ُ ْ ُ ٰ َ َ َ ْ ُ boşa çıktı.
‫ان اتيه ۜم كب مقتا عِند اللِ وعِند ال۪ين امنوۜا‬ ٍ ‫سلط‬ 38. O iman eden kimse:
َّ َ ّ َ َ ُ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ ٰ َ Ey kavmim! Dedi, Mûsâ’nın
35 ‫ار‬ ٍ ‫ب جب‬ ٍ ِ ‫ب متك‬ ِ ‫كذل ِك يطبع الل ع ك ِل قل‬ inandığı gibi iman edin ki sizi
ُ ُ َ ّٓ َ ُ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ ََ
‫صحًا ل َع ۪ل ابْلغ‬ ْ َ ‫ان ابْن ل‬ hakikate götürsün.
۪ ِ ‫وقال ف ِرعون يا هام‬
ٰ ُ ٰ ٰ ٓ َ َّ َ َ َْ
39. Ey kavmim! Şüphesiz
َ ٰ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ
‫ات فاطلِع ا ِل ا ِلِ موس‬ ِ ‫ اسباب السمو‬36 ۙ‫السباب‬
bu dünya hayatı, geçici bir
eğlencedir. Ama ahiret, ebedi
َ ُ ُٓ َ ْ َ ْ َ ّ ُ َ ٰ َ َ ۜ ً َ ُ ُّ ُ َ َ ّ ِ َ
۪‫وء ع َملِه‬ ‫وا ۪ن لظنه كاذِبا وكذل ِك زيِن لِفِرعون س‬
kalınacak yurttur.

َ َّ َ َ َ َ َّ ُ َ
40. Kim bir kötülük işlerse,
37 ‫اب‬ ۟ ٍ ‫يل َومَا كيْ ُد ف ِْرع ْون ا ِل ۪يف ت َب‬ َّ
ِ ۜ ‫وصد ع ِن الس ۪ب‬
onun kadar ceza görür. Kim

َ َّ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َّ ِ ْ َ َ َ َ ٰ ٓ َّ َ َ َ
de kadın veya erkek, mümin
38 ۚ‫الرشا ِد‬ ‫ون اه ِدكم س ۪بيل‬ ِ ‫الي امن يا قوم اتبِع‬ ۪ ‫وقال‬ olarak faydalı bir iş yaparsa

ٰ ْ َّ ٌ َ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ ٰ َّ َ
işte onlar, cennete girecekler,
‫ه‬ َ ِ َ‫خ َرة‬ ِ ‫ادلن َيا َمتاعۘ َواِن ال‬ ‫يَا ق ْو ِم ا ِنمَا ه ِذه ِ اليوة‬ orada onlara hesapsız rızık

َ ْ َّ ُْ َ َ ً َْ ُ َ
verilecektir.
َ َ
ۚ‫ َم ْن ع ِمل َس ّي ِ َئة ف ي ٰٓزى ا ِل مِثلهَا‬39 ِ‫ار الق َرار‬ ‫د‬
ْ ُ ٰ ُْ َ َ َ َ ‫َو َم ْن َعم َل‬
‫الًا م ِْن ذك ٍر ا ْو انث َوه َو ُمؤم ٌِن‬ ِ ‫ص‬ ِ
َ ْ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ َّ ‫ال‬ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ٰٓ ُ َ
40 ‫اب‬ ٍ ‫حس‬ ِ ‫ي‬ ِ ‫فا۬ولئ ِك يدخلون نة يرزقون ف۪يها بِغ‬

34. Andolsun ki, önce Yusuf size açık burhanlar getir-


mişti ve onun size getirdiği şeyler hakkında da şüphe edip
durmuştunuz. Nihayet o vefat edince «Allah ondan sonra
peygamber göndermez» dediniz. İşte Allah o aşırı giden
şüphecileri böyle saptırır.
35. Onlar kendilerine gelmiş hiçbir hüccet olmadığı hal-
de Allah’ın âyetleri hakkında mücadele edenlerdir. Gerek
Allah yanında gerekse iman edenler yanında bu davranışa
karşı kin ve öfke büyümüştür. Allah, büyüklük taslayan her
zorbanın kalbini işte böyle mühürler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 471
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 471
41. Ey kavmim! Nedir bu 24. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الرا ِبع والع‬ MÜ’MİN SÛRESİ

hal? Ben sizi kurtuluşa çağı-


rıyorum, siz beni ateşe çağı- ٌ ْ
‫حِزب‬ َ َْ
‫جوة ِ َوتد ُعونن۪ٓى‬ ٰ َّ‫وك ْ اَِل انل‬ ُ ُ َْ ٓ َ َِْ َ َ
‫ويا قوم ما ۪ل ادع‬
rıyorsunuz. 3
َْ
‫ش َك بِه۪ مَا ليَس‬
ْ ُ َ ّٰ َ ُ ْ َ
‫ا‬‫و‬ ِ ‫الل‬ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ف‬ ‫ك‬ ‫ل‬ ِ ‫۪ى‬ ‫ن‬
َ ُ َْ
‫ون‬‫ع‬ ‫د‬ ‫ت‬ 41 ‫ار‬ َّ‫اَِل انل‬
ِ ِۜ
42. Siz beni, Allah’ı inkâr
ِ
َ ‫ َل‬42 ‫وك ْم اَِل الْ َعزيز الْ َغ َّفار‬ ُ ُ ْ َ َََ ٌ ْ
etmeye ve hiç tanımadığım
nesneleri O’na ortak koşma-
‫ج َر َم‬ ِ ِ ۪ ‫۪ل بِه۪ عِلمۘ وان۬ا ادع‬
َ ْ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ ٓ َ ُ ْ َ َ َّ َ
ya çağırıyorsunuz. Ben ise
ْ ُّ
sizi, Azîz ve çok bağışlayan
‫ادلن َيا َول ِيف‬ ‫ل دع َوةٌ ِيف‬ ‫انما تدعونن۪ى ا ِلهِ ليس‬
ْ َ ‫۪ني ُه ْم ا‬ َ ‫اللِ َوا َ َّن ال ْ ُمْسف‬ ّٰ َ َٓ َّ َ َ َّ َ َ ِ َ ٰ ْ
Allah’ın rahmetine çağırıyo-
rum. ُ‫حاب‬ َ ‫ص‬ ‫خرة وان مردنا ا ِل‬ ِ ‫ال‬
ِ
َ ُ َُ ُ َ ُ َُ َ ُ ْ َ
‫ ف َس َتذك ُرون مَٓا اقول ل ۜ ْم َواف ّوِض ا ْم ۪رٓي‬43 ِ‫انلَّار‬
43. Gerçek şu ki, sizin beni
davet ettiğiniz şeyin dünyada
da ahirette de davete değer
َ ّ َ ُ ّٰ ُ ٰ َ َ َ ْ ٌ َ َ ّٰ َّ ّٰ َ
bir tarafı yoktur. Dönüşümüz ‫ٔات‬ ِ ‫ فوقيه الل سيِـ‬44 ِ‫اللِ ا ِن الل بص۪ي بِالعِباد‬ ۜ ‫ا ِل‬
Allah’adır, aşırı gidenler de
ُ‫ اَنلَّار‬45 ‫اب‬ َ َ ْ ُ ُٓ َ ْ َ ْ ٰ َ َ َ ُ َ َ َ
ateş ehlinin kendileridir. ۚ ِ ‫ما مكروا وحاق بِا ِل ف ِرعون سوء العذ‬
44. Size söylediklerimi ya- ُ ۠ َ َّ ُ ُ َ َ ْ َ َ ًّ َ َ ًّ ُ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ ُ
kında hatırlayacaksınız. Ben ‫شياۚ ويوم تقوم الساعة‬ ِ ‫يعرضون عليها غدوا وع‬
işimi Allah’ın tertip ve tanzi- َ ُّ َٓ َ َ ْ َ َ َ ْ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ٰ ُٓ ْ َ
mine havale ediyorum. Şüp- ‫اجون‬ ‫ واِذ يتح‬46 ‫اب‬ ِ ‫خلوا ال ف ِرعون اشد الع‬
‫ذ‬ ِ ‫اد‬
ُ َّ ُٓ َ ْ َ ْ َ َّ ُ ٰٓ َ ُّ ُ ُ َ َ َّ
‫بوا ا ِنا ك َّنا‬
hesiz Allah, kullarını çok iyi
görendir. ‫ِيف انلارِ فيقول الضعفؤ۬ا ل ِل۪ين استك‬
َ َ َ ْ َْ ْ َ َ ُ َ
47 ِ‫ل ْم ت َبعًا ف َهل ان ُت ْم ُمغ ُنون ع َّنا نص۪يبًا م َِن انلَّار‬
45. Nihayet Allah, onların

َ َ ْ َ َ ّٰ َّ َٓ ٌّ ُ َّ ُٓ َ ْ َ ْ َ َّ َ َ
kurdukları tuzakların kötülük-

‫ح َم‬ ‫قال ال۪ين استكبوا ا ِنا كل ف۪يها ا ِن الل قد‬


lerinden bu zatı korudu, Fira-

َ ‫ َوقَ َال َّال‬48 ِ‫ني الْعِ َباد‬


vun’un kavmini ise kötü azap

‫ج َه َّن َم‬ َ ِ‫ل َزنَة‬ َ ِ ‫۪ين يف انلَّار‬ َ ْ ‫َب‬


ِ
kuşatıverdi.
ِ
46. Onlar sabah akşam o
َ َ ْ َ ً ْ َ َّ َ ْ ّ َ ُ ْ ُ َّ َ ُ ْ
ateşe sokulurlar. Kıyametin 49 ‫اب‬ ِ ‫ادعوا ربم ي ِفف عنا يوما مِن الع‬
‫ذ‬
kopacağı gün de: Firavun ai-
lesini azabın en çetinine so-
kun!
47. Ateşin içinde birbirleriy- 48. O büyüklük taslayanlar ise: Doğrusu hepimiz bunun
le çekişirlerken zayıf olanlar, içindeyiz. Şüphe yok ki Allah kulları arasında vereceği hük-
o büyüklük taslayanlara: Biz mü verdi, derler.
size uymuştuk. Şimdi ateşin 49. Ateşte bulunanlar cehennem bekçilerine: Rabbinize
birazını bizden savabilir misi- dua edin, bizden, bir gün olsun azabı hafifletsin! Diyecek-
niz? Derler. ler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


472 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ ْ َ ُ 472
24. CÜZ ‫ورةُ ال ُمؤم ِِن‬ ‫س‬ MÜ’MİN SÛRESİ 53. 54. Andolsun ki biz
Mûsâ’ya hidayeti verdik ve
ٰ َ ُ َ َ ّ َ ْ ْ ُ ُ ُ ُ ْ ُ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ ُٓ َ İsrail Oğullarına, akıl sahip-
ۜ‫ات قالوا بل‬ ِ ۜ ‫قالوا اولم تك تات۪يم رسلم بِاليِن‬ leri için bir öğüt ve doğruluk
َ َ َّ َ َ ْ ُ ٰٓ ُ ْ َ ُ َ
۟ ٍ ‫قالوا فاد ُعواۚ َومَا دعؤا الاف ِ۪رين ا ِل ۪يف ض‬
rehberi olan Kitab’ı miras bı-
50 ‫ل‬ raktık.

َ‫ادلنْ َيا َو َي ْوم‬ ُّ ِ ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا ِيف‬ َ ‫ر ُر ُسلَ َنا َو َّال‬ ُ ُ ْ‫ا ِنَّا َنلَن‬ 55. Şimdi sen sabret.
Çünkü Allah’ın vaadi
ْ‫۪ني َم ْع ِذ َر ُت ُهم‬ َ ‫الظالِم‬ َّ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ
ۙ ُ َ َْْ ُ َُ gerçektir. Günahının
‫ يوم لينفع‬51 ‫يقوم الشهاد‬ bağışlanmasını iste. Akşam-
َ ُ َ ْ َٰ ْ َ َ َ َّ ُ ُٓ ْ ُ َ َ ُ َ ْ َّ ُ ُ َ َ sabah Rabbini Hamd ile tes-
‫ ولقد اتينا موس‬52 ِ‫ولهم اللعنة ولهم سوء ادلار‬ bih et.

ً ُ َ َ ْ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ ْ َ ْ ََ ٰ ُْ
‫ هدي‬53 ۙ‫اب‬ ِ ‫الهدى واورثنا بن۪ى ا ِساي۪ل ال‬
56. Kendilerine gelmiş kesin
bir delil olmaksızın, Allah’ın
ّٰ َ ْ َ َّ ْ ْ َ َ َْْ ُ ٰ ْ َ
۬
âyetleri hakkında münakaşa
ِ‫ فاص ِب ا ِن وعد الل‬54 ‫اب‬ ِ ‫ل‬ ‫ال‬ ‫ول‬
ِ ِ ‫وذِكري‬ ‫ل‬ edenler var ya, hiç şüphe

ّ ِ ‫ك بِالْ َع‬ َ ّ َ ْ َ ْ ّ َ َ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ٌّ َ yok ki, onların kalplerinde,


‫ش‬ ِ ِ ‫حق واستغ ِفر ِلنبِك وسبِح ِبم ِد رب‬ asla yetişemeyecekleri bir
ّٰ َ ٰ ٓ َ ُ َ ُ َ َّ َّ َ ْ ْ َ büyüklük hevesinden başka
ِ‫ات الل‬ ِ ‫ ا ِن ال۪ين يادِلون ۪يف اي‬55 ِ‫والِبار‬ bir şey yoktur. Sen Allah’a

ْ‫ب مَا ُهم‬ ٌ ْ ِ‫ص ُدوره ِْم اَِّل ك‬ ُ ‫يه ْمۙ ا ِْن يف‬ ُ ٰ ‫طان اَت‬ َ ْ ُ َْ sığın. Çünkü O, işiten ve
ِ ۪ ٍ ‫ي سل‬ ِ ‫بِغ‬ görendir.
ْ ُ َّ َ ُ ُ َّ ّٰ ْ َ ْ َ
ُ َ ۜ ِ ‫ب ِ َبالِغ۪ي ۚهِ فاستعِذ ب‬
57. Göklerin ve yerin yara-
56 ‫اللِ ا ِنه هو السم۪يع الص۪ي‬ tılması, insanların yaratılma-
ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َْ َ َّ ‫لَلْ ُق‬ َ
ِ ‫الس ٰم َو‬
sından elbette daha büyük
‫ات والرِض اكب مِن خل ِق‬ bir şeydir. Fakat insanların
َ َْ َ ََ‫ك‬ ْ َ َّ ٰ َ
‫ َومَا‬57 ‫اس ل َيعل ُمون‬ ِ َّ‫ث انل‬ ِ َّ‫انل‬
çoğu bilmezler.
‫ن ا‬ ِ ‫اس ول‬
ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُ َ ْ َ ٰ ْ َ ْ
58. Kör olanla gören, ina-

‫ي َ ْس َتوِي العم والص۪ي وال۪ين امنوا وع ِملوا‬


nıp iyi amellerde bulunanla
kötülük yapan bir olur mu?
َ ُ َّ َ َ َ َ ً َ ُ ٓ ُ ْ َ َ َ َّ
58 ‫ات ول المس۪ىءۜ ق۪ي ما تتذكرون‬ ِ ‫ال‬ ِ ‫الص‬
Ne kadar az düşünüyorsu-
nuz!

50. Bekçiler “Size peygamberleriniz açık açık deliller ge-


tirmediler mi?”. Onlar da: “Getirdiler,” cevabını verirler. “O
halde kendiniz yalvarın,” derler. Hâlbuki kâfirlerin yalvar-
ması boşunadır.
51. Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem
dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde
yardım ederiz.
52. O gün zalimlere, özür dilemeleri hiçbir fayda sağla-
maz. Artık lânet de onlarındır, kötü yurt da onlarındır!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 473
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
59. Kıyamet günü mutlaka 24. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الرا ِبع والع‬ 473 MÜ’MİN SÛRESİ

gelecektir, bundan hiç şüphe


ََ‫ك‬ ْ َ َّ ٰ َ َ َ ْ َ َ ٌ َ ٰ َ َ َ َّ َّ
‫ث انلَّاِس‬
edilmesin. Fakat insanların
çoğu buna inanmazlar. ‫ن ا‬ ِ ‫ا ِن الساعة لتِية لريب ف۪يها ول‬
ْ‫ ۜم‬ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ ُ ْ ُ ُ ُّ َ َ َ َ َ ُ ُْ َ
‫جب ل‬ ِ ‫وين است‬ ۪ ‫ وقال ربم ادع‬59 ‫ليؤمِنون‬
60. Rabbiniz şöyle buyur-
du: Bana dua edin, istedi-
َ‫ج َه َّنم‬ َ ‫ون‬ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ َّ َّ
‫ا ِن ال۪ين يستك ِبون عن عِباد ۪يت سيدخل‬
ğinizi vereyim. Çünkü bana
ibadeti bırakıp büyüklük tas-
ُ ُ ْ َ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َ َ َّ ُ ّٰ َ َ
‫ الل ال۪ي جعل لم الل ل ِسكنوا‬60 ‫ين‬ ۟ َ ‫خ ۪ر‬ِ ‫دا‬
layanlar aşağılanarak cehen-
neme gireceklerdir.
َّ ََ ْ َ ُ َ َ ّٰ َّ ً ْ ُ َ َ َّ َ
61. Allah, geceyi dinlen-
‫رۜا ا ِن الل لو فض ٍل ع انلاِس‬ ِ ‫ف۪يهِ وانلهار مب‬
َ ُ ُ َْ َ ََ‫ك‬ ْ َ َّ ٰ َ
meniz için, gündüzü de gör-
ُ‫الل‬ ّٰ ُ ُ ٰ
meniz için aydınlık yapandır.
‫ ذل ِم‬61 ‫ث انلَّاِس ل يشكرون‬ ‫ن ا‬ ِ ‫ول‬
َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ ُ َّ َ ٰ َٓ ٔ ۢ ْ َ ّ ُ ُ َ ْ ُ ُّ َ
Şüphesiz Allah, insanlara
karşı lütufkârdır. Fakat insan-
62 ‫ش ل ا ِل ا ِل هوۘ فان تؤفكون‬ ٍ ‫ربم خال ِق ك ِل‬
ٰ ُ َ َ َّ ُ َ ْ ُ َ ٰ َ
ların çoğu rahmeti ilahiye ye
َ ُ َ ْ َ ّٰ َ
63 ‫ات اللِ يحدون‬ ِ ‫كذل ِك يؤفك ال۪ين كانوا بِاي‬
şükretmezler.

ً‫اء بنَٓاء‬ ً ‫ض قَ َر‬ َ َْْ ُ ُ َ ََ َ َّ ُ ّٰ َ


62. İşte O, her şeyin yara-
َ َٓ ‫السم‬ َّ ‫ارا َو‬ ‫الل ال۪ي جعل لم الر‬
tıcısı olan Rabbiniz Allah’tır.
ِ
O’ndan başka yaratıcı yoktur.
َّ ُ ََ ُ ُ ْ ََ ُ َ
O halde nasıl olup da aksini ‫ات‬ ِ ۜ ‫َوص َّو َرك ْم فاح َس َن ص َو َرك ْم َو َرزق ْم م َِن الط ّي ِ َب‬
َ ‫ب الْعَالَم‬ َ ‫ ْم َف َت َب‬ ُ ٰ
düşünebiliyorsunuz!
ُّ ‫الل َر‬ ُ ّٰ ‫ار َك‬ ُ ُّ َ ُ ّٰ
63. Allah’ın âyetlerini inatla 64 ‫۪ني‬ ۚ ‫ذل ِ ُم الل رب‬
inkâr edenler işte böyle küfre
َ‫۪ين‬ ّ ُ َ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ُ َّ َ ٰ َٓ ُّ َ ْ َ ُ
döndürülür. ۜ ‫هو الح ل ا ِل ا ِل هو فادعوه ملِص۪ني ل ادل‬
64. Yeri sizin için yerleşim َ‫ع ُبد‬ ْ َ ْ َ ُ ُ ّ ُْ َ َ َ ْ ّ َ ّٰ ُ ْ َ ْ َ
alanı, göğü de bir bina kılan, ‫ قل ا ِ۪ن ن ۪هيت ان ا‬65 ‫ب العالم۪ني‬ ِ ‫المد ِللِ ر‬
size şekil verip de şeklinizi
‫ات‬ ُ ‫ن ْالَ ّي َن‬ َ َ َٓ‫اللِ لَمَّا ج‬
‫اء‬
ّٰ
‫ون‬
ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ
‫د‬ ‫ال۪ين تدعون مِن‬
güzel yapan ve sizi temiz be- ِ ِ ِ
sinlerle rızıklandıran Allah’tır.
66 ‫۪ني‬ َ ‫ب الْعَالَم‬ ّ ‫ت ا َ ْن ا ُ ْسل ِ َم ل َِر‬ ُ ‫م ِْن َرّب َواُم ِْر‬
İşte Allah, sizin Rabbinizdir. ِ ۪
Âlemlerin Rabbi Allah, yüce-
lerden yücedir.
65. Allah daima diridir; O’n- 66. De ki: Bana Rabbimden apaçık deliller gelince, sizin
dan başka hiçbir tanrı yoktur. Allah’ı bırakıp o taptıklarınıza kulluk etmem bana yasak-
O halde dinde ihlâslı ve sa- landı. Bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.
mimi kişiler olarak O’na dua
edin. Her türlü övgü âlemlerin
Rabbi Allah’a mahsustur.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


474 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ ْ َ ُ 474
24. CÜZ ‫ورةُ ال ُمؤم ِِن‬ ‫س‬ MÜ’MİN SÛRESİ 70. Onlar, Kitab’ı ve pey-
gamberlerimize gönderdikle-
ََ ُ َْ ُ ُ َُ ْ ْ ُ ََ َ َّ َ ُ
‫اب ث َّم م ِْن نطف ٍة ث َّم م ِْن َعلق ٍة‬
rimizi yalanlayanlardır. Onlar
ٍ ‫ر‬‫ت‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫م‬  ‫ق‬ ‫ل‬ ‫خ‬ ‫۪ي‬ ‫ل‬ ‫هو ا‬ gerçeği yakında anlayacak-
ُ ُ َ َّ ُ ْ ُ َّ ُ َ ُٓ ُ ْ َ َّ ُ ً ْ ْ ُ ُ ْ ُ َّ ُ lar!
‫ثم ي ِرجم ِط ثم تلِ بلغوا اشدكم ثم تلِ كونوا‬ 71. 72. Boyunlarında de-
ً َ َ ُٓ ُ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ّٰ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ً ُ ُ
‫شيوخاۚ ومِنم من يتويف مِن قبل وتلِ بلغوا اج‬
mir halkalar ve zincirler oldu-
ğu halde, sıcak suya sürük-
ُ‫ َو ُيم۪يت‬ ْ ُ َّ َ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ًّ َ ُ lenecekler, sonra da ateşte
ۚ ۪ ‫ي‬ ‫۪ي‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫و‬ ‫ه‬ 67 ‫ون‬ ‫مسم ولعلم تعقِل‬ yakılacaklardır.
َ ََ ُ ُ َ ُ َ ُ ُ َّ َ َ ٰٓ َ َ َ
‫ ال ْم ت َر‬68۟ ‫فا ِذا قض ا ْم ًرا فا ِن َما َيقول ُل ك ْن ف َيكون‬ 73. 74. Sonra onlara: Al-

َ ‫ اََّل‬69 ۛ ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ ّٰ ٰ ٓ َ ُ َ ُ َ َّ َ
lah’ı bırakıp da koştuğunuz

‫۪ين‬ ۚ ‫رف‬ ‫اللِ ان ي‬ۜ ‫ات‬ ِ َ‫۪ين يادِلون ۪يف اي‬ ‫ا ِل ال‬ ortaklar nerededir? Denile-

ْ َ َ ‫َك َّذبُوا بالْك‬


cek. Onlar da: Bizden uzak-
َ َْ َ َ َ
70ۙ‫اب َوبِمَٓا ا ْر َسل َنا بِه۪ ُر ُسل ۠ َناۛف َس ْوف َيعل ُمون‬ ‫ِت‬
laştılar, zaten biz önceleri
ِ ِ
َ َ ْ ُ ُۜ َ َّ َ ْ َ ْ َ ٓ ُ َ ْ َ ْ
hiçbir şeye tapmıyorduk, di-

71 ۙ‫ح ُبون‬ ‫اِذِ الغل ۪يف اعناق ِ ِهم وال ِسل يس‬
yecekler. İşte Allah kâfirleri
böyle şaşırtır.
ُْ َ َ َ ُ َ ُ َ ْ ُ َّ ُ َْ
‫ ث َّم ق۪يل ل ُه ْم ا ْي َن مَاكن ُت ْم‬72 ‫ون‬ ۚ ‫ر‬ ‫ج‬ ‫س‬ ‫ي‬ ِ ‫ار‬ ‫انل‬ ‫يف‬ ‫م‬ َّ
ِ ‫ِيف الم۪ي ِم‬
‫ث‬ 75. Bu, sizin yeryüzünde

ُ َ َ ْ َ ُّ َ ُ َ ّٰ َ ُ ُْ
haksız olarak şımarmanız-
ُ ْ
‫اللِ قالوا ضلوا ع َّنا بَل ل ْم ن ْن‬ ۜ ‫ون‬ ِ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫م‬ 73 ۙ‫ون‬ ‫شك‬ ِ ‫ت‬
dan ve aşırı derecede sevinip

َ ْ ُ ّٰ ُّ ُ َ ٰ َ ً ْ َ ُ ْ َ ْ
böbürlenmenizden ötürüdür.
َ ُ َْ
74 ‫ضل الل الكاف ِ۪رين‬ ِ ‫ندعوا مِن قبل شيـٔ ۜا كذل ِك ي‬ 76. İçinde ebedî kalmak

َ‫ال ّق َوبما‬ َ ْ ‫ل ْرِض ب َغ ْي‬ َْ َ ُ َ َْ ْ ُْ ُ َ ْ ُ ٰ üzere cehennemin kapıların-


ِ ِ ِ ِ ‫ذل ِم بِما كنتم تفرحون ِيف ا‬ dan girin! Kendisinde varlık

َ َ ‫ ا ُ ْد ُخ ُٓلوا اَب ْ َو‬75 ‫ون‬ َ ُ ْ َ ُْ ُ


َ ‫۪ين ف‬ ِ ‫اب َج َه َّن َم خ‬ ۚ ‫كنت ْم تم َرح‬
görürcesine kibirlenenlerin
ۚ‫۪يها‬ َ ‫ادل‬ dönüp gidecekleri yer ne

َّ‫اللِ َح ٌّق فَا ِما‬ ّٰ َ ْ َ َّ ْ ْ َ َ ّ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ


çirkindir!
ۚ ‫ فاص ِب ا ِن وعد‬76 ‫بين‬ ۪ ِ ‫فبِئس مثوى المتك‬ 77. Onun için, sen sabret!
َ َ َ َ َّ َ َ ُ َ َّ َ َ ُ
77 ‫ن ِر َي َّنك َب ْعض ال۪ي نعِ ُده ْم ا ْو ن َت َوف َي َّنك فا ِلْ َنا يُ ْر َج ُعون‬
Şüphesiz Allah’ın vaadi ger-
çektir. Onlara söz verdiğimiz
azabın bir kısmını ya sana
gösteririz yahut seni kendimi-
67. Sizi topraktan, sonra meniden, sonra kan pıhtısın- ze alırız. Nasıl olsa onlar bize
dan yaratan sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü döneceklerdir.
kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız ki içi-
nizden daha önce vefat edenler de vardır ve belli bir vakte
ulaşmanız için sizi yaşatan O’dur. Umulur ki düşünürsünüz.
68. Allah, hem dirilten hem de öldürendir. Allah, herhan-
gi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız «Ol!» der, o da
oluverir.
69. Allah’ın âyetleri hakkında tartışanlara bakmadın mı?
Nasıl da döndürülüyorlar!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 475
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 475
78. Andolsun, senden önce 24. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الرا ِبع والع‬ MÜ’MİN SÛRESİ

de peygamberler gönderdik.
Onlardan sana kıssalarını َ َْ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُْ َ ْ َ ْ ً ُ ُ َْ َ َْ ْ ََ َ
anlattığımız kimseler de var, ‫ولقد ارسلنا رس مِن قبلِك مِنهم من قصصنا عليك‬
َ‫ول ا َ ْن يَاِْيت‬ َ َ َ َ َۜ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ
ُ‫ان ل َِرس‬
durumlarını sana bildirmedi-
ğimiz kimseler de var. Hiçbir ٍ ‫ومِنهم من لم نقصص عليك وما ك‬
َ‫ال ّق َو َخِس‬ َْ ‫ض ب‬ ُ ّٰ ُ ْ َ َ َٓ َ َ ّٰ ْ َّ َ ٰ
peygamber Allah’ın izni ol-
maksızın herhangi bir âye- َ
ِ ِ ِ ‫بِاي ٍة ا ِل بِا ِذ ِن اللِۚ فا ِذا جاء امر اللِ ق‬
ti kendiliğinden getiremez.
َ‫النْ َعام‬ َْ ُ ُ َ ََ َ َّ ُ ّٰ َ َ ُ ْ ُْ َ َ ُ
Allah’ın emri gelince de hak ‫ الل ال۪ي جعل لم‬78 ۟ ‫هنال ِك المب ِطلون‬
ُ َ َ ُ ُ َْ ْ ْ َ َْ
‫ َول ْم ف۪يهَا َم َناف ُِع‬79 ۘ‫تك ُبوا مِنهَا َومِنهَا تاكلون‬
uygulanır ve o zaman bâtılı
seçenler hüsrana uğrayacak- ِ‫ل‬
ْ ُْ ََ ََ ُ ُ ُ ً َ َ ََ ُُْ
ِ ‫َوتلِ َبلغوا عليْ َها حاجة ۪يف صدورِك ْم َوعليْ َها َوع الفل‬
lardır.
79. Allah, kimine binesiniz, ‫ك‬
َ ْ ُ ّٰ ٰ ََ ٰ ُ َ ُ ُْ
81 ‫ات اللِ تنك ُِرون‬ ِ َ‫ َو ُي ۪ري ْم ايَاتِه۪ۗ فا َّي اي‬80 ‫ت َملوۜن‬
kimini yiyesiniz diye sizin için
hayvanları yaratandır.
ُ َ َ َ َ ُ ْ َ َْ ُ ‫اَفَلَ ْم يَس‬
‫۪يوا ِيف ال ْرِض ف َينظ ُروا كيْف كان َعق َِبة‬
80. Onlarda sizin için daha
nice faydalar vardır. Gönül-
ً َ‫ث مِنْ ُه ْم َوا َ َش َّد قُ َّوةً َواٰث‬ ََ‫ك‬ ْ َ ُٓ َ ْ ْ َ ْ َ َّ
‫ارا‬ ‫ال۪ين مِن قبل ِ ِه ۜم كانوا ا‬
lerinizdeki bir arzuya, onlara
binerek ulaşırsınız. Onların
َ ْ ُ َ َْ ْٰ َ َ َْ
82 ‫س ُبون‬ ِ َ‫ِيف ال ْرِض ف َٓما اغن عن ُه ْم مَا كانوا ي‬
ve gemilerin üstünde taşınır-
sınız.
ُ ْ َ ْ ْ ُ ُ ُ ُ ْ ُ ْ َ َٓ َّ َ َ
َ ‫الَ ّي‬
81. Allah size âyetlerini
‫ات ف ِر ُحوا بِمَا عِن َده ْم‬ ِ ِ ِ ‫فلما جاءتهم رسلهم ب‬
‫ن‬
َ ََ ُ َ ْ ْ
gösteriyor. Siz, Allah’ın âyet-
َ ُ َ
lerinden hangisini inkâr eder-
‫ فل َّما َرا ْوا‬83 ‫م َِن ال ِعل ِم َو َحاق ب ِ ِه ْم مَا كانوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن‬
ْ ُ َّ ُ َ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ ّٰ َّ َ ٰ ُٓ َ َ َ ْ َ
siniz?

84 ‫شك۪ني‬ َ
82. Onlar yeryüzünde ge-
ِ ‫باسنا قالوا امنا بِاللِ وحده وكفرنا بِما كنا بِه۪ م‬
ّٰ َ َّ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ ْ ُ ُ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ
zip dolaşmadılar mı ki, ken-
dilerinden öncekilerin sonu ِ‫فلم يك ينفعهم ا۪يمانهم لما راوا باسن ۜا سنت الل‬
nasıl olmuştur, görsünler!
َ ُ َ ْ َ َُ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َّ
Öncekiler bunlardan daha 85 ‫اتل۪ى قد خلت ۪يف عِبادِ ۚه۪ وخِس هنال ِك الكاف ِرون‬
çoktu, kuvvetçe ve yeryüzün-
deki eserleri bakımından da
daha sağlam idiler. Fakat ka-
zandıkları şeyler onlara asla 84. Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman: Allah’a
fayda vermemiştir. inandık ve O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik, derler.
85. Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendile-
83. Peygamberleri onla-
rine bir fayda vermeyecektir.Allah’ın kulları hakkında sü-
ra apaçık bilgiler getirince,
regelen âdeti budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana
kendilerinde bulunan bilgi ile
uğrayacaklardır.
gururlandılar. Alaya aldıkları
şey kendilerini kuşatıverdi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


476 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ‫ورةُ فُ ّصل‬
24. CÜZ ‫ت‬ ِ َ ‫ ُس‬476 FUSSİLET SÛRESİ 4. Müjdeleyici ve uyarıcı-
dır. Fakat onların çoğu yüz
ٌ ّ َ
ْ ْ ‫ص َل‬ ّ ُ ُ‫ُ َ ُف‬ ُ‫ُسوَرة‬
‫َمكِىَّة‬ ٌ َّ ّ َ ‫ت‬ çevirdi. Zira onlar işitmezler.
‫سورة ف ِصلت مكِية‬ّ ِ
ً ٰ ً َ َ ٰ َ ُ ْ َ َ ٌ َ ْ َ SÛRESİ
َ ُ ْ ‫ون اية‬ َ ‫َ ْ َ ٌ َو ِ َه اربع وخس‬
5. Ve dediler ki: Bizi çağır-
‫ايَة‬ َ ِ ‫َو‬
41 - FUSSİLET
‫وخسون‬ ‫اربع‬ ‫ه‬ dığın şeye karşı kalplerimiz
örtüler içindedir. Kulakları-
ْ ‫الر‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ّٰ
َّ ِ‫الل‬
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬ mızda da bir ağırlık vardır. Bi-

ًٰ ُ ُ ٰ ْ َ ّ ُ ٌ َ
zimle senin aranda bir perde
َّ ‫الر ْحٰن‬ ٌ َْ ٓ ٰ
‫ت ايَات ُه ق ْرانا‬ ‫ كِتاب ف ِصل‬2 ‫الرح۪ي ِۚم‬ ِ
َّ ‫يل م َِن‬ ‫ن‬
۪ ‫ ت‬1ۜ ‫حم‬ ‫ ح ِْز ٌب‬var. Onun için sen istediğini
4
َ ُ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ً َ َ ً َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ًّ َ َ
yap, biz de yapıyoruz!
‫ثه ْم ف ُه ْم‬ ‫ بش۪يا ونذ۪يراۚ فاعرض اك‬3 ۙ‫عربِيا ل ِقو ٍم يعلمون‬ 6. De ki: Ben de ancak sizin
َ َٓ َ َ ٓ َُ ُُ ُ ََ َ َ
‫ك َّن ٍة م َِّما ت ْد ُعونا ا ِلْهِ َو ۪ٓيف‬ ‫ وقالوا قل‬4 ‫ل ي َ ْس َم ُعون‬
gibi bir insanım. Bana ilâhını-
ِ ‫وبنا ۪يف ا‬ zın bir tek ilâh olduğu vahyo-
ُْ َ ُ َّ ْ ْ َ ٌ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ٌ ْ َ َ َ ٰ
‫ قل‬5 ‫اب فاع َمل ا ِن َنا َعمِلون‬
lunuyor. Artık O’na yönelin,
‫اذان ِنا وقر ومِن بين ِنا وبين ِك حِج‬ O’ndan mağfiret dileyin. Or-

‫۪يموا‬ ْ َ‫ ْم ا ٰ ٌِل َواح ٌِد ف‬


ُٓ ‫اس َتق‬ ُ ُ ٰ َٓ َّ َ َّ َ ٰٓ ُ ْ ُ ُ ْ ٌ َ َ َ۬ َ َٓ َّ
‫ا ِنما انا بش مِثلم يوح ا ِل انما ا ِله‬
tak koşanların vay haline!
7. Onlar zekâtı vermezler;
َ ٰ َّ َ ُ ْ ُ َ َ َّ َ ۙ َ ْ ُ ْ ٌ ْ َ َ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ َ
‫ ال۪ين ل يؤتون الزكوة‬6 ‫شك۪ني‬ ِ ‫ا ِلهِ واستغفِروهۜ وويل ل ِلم‬
ahireti inkâr edenler de onlar-
dır.
َ ‫ ا َِّن َّال‬7 ‫ون‬
َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬ َ ُ َ ْ ُ َ ْٰ ْ َُ
‫ات‬ِ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ ِ ‫وهم بِالخِرة ِ هم كف ِر‬ 8. Şüphesiz iman edip sâ-
َ َ َّ َ ُ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ‫ل َ ُه ْم ا‬
ُ ْ ‫ج ٌر َغ‬
lih amel işleyenler için tüken-
‫ قل ائ َِّن ْم تلَف ُرون بِال۪ي خل َق‬8 ‫ون‬ ۟ ٍ ‫ي َم ْم ُن‬ meyen bir mükâfat vardır.

ُٓ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ
َ ‫ل اَن ْ َد ًادا ذٰل َِك َر ُّب الْ َعالَم‬ َ َْْ 9. De ki: Siz, yeri iki günde
9 ۚ‫۪ني‬ ۜ ‫ني وتعلون‬ ِ ‫الرض ۪يف يوم‬ yaratanı inkâr edip O’na or-
َ ْ َ َٓ َ َّ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ِ َ َ َ َ َ َ َ
‫۪يها اق َوات َها‬
taklar mı koşuyorsunuz? O,
‫وجعل ف۪يها رواس مِن فوق ِها وبارك ف۪يها وقدر ف‬ âlemlerin Rabbidir.
ٌ َ ُ َ َ َٓ َّ َ ٓ ٰ َ ْ َّ ُ َ ٓ َّ ً َٓ َ َّ َ َ َ ْ َ ٓ
‫هدخان‬ ِ ‫ ثماستوىا ِلالسماءِو‬10‫۪يفاربعةِايا ٍمۜسواءل ِلسائِل۪ني‬ 10. O, yeryüzüne sabit
dağlar yerleştirdi. Orada be-
َ َ ْ َ َ َٓ َ َ ً ْ َ ْ َ ً ْ َ َ ْ
َ ‫طٓائِع‬ َْ َ َ ََ
11 ‫۪ني‬ ‫فقال لهَا َول ِ ْرِض ائِيا طوع او كره ۜا قاتلا اتينا‬ reketler yarattı ve orada tam
dört günde rızıklarını arayan-
lar için fark gözetmeden gı-
dalar takdir etti.
11. Sonra buhar halinde
41 - FUSSİLET SÛRESİ olan göğe yöneldi, ona ve
yerküreye: İsteyerek veya is-
Bismillâhirrahmânirrahîm temeyerek, gelin! Dedi. İkisi
de «İsteyerek geldik» dediler.
1. Hâ. Mîm.
2. Bu, Rahmân ve rahîm olan Allah katından indirilmiştir.
3. Bilen bir kavim için, âyetleri Arapça olarak açıklanmış
bir kitaptır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 477


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 477
12. Böylece onları, iki gün- 24. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الرا ِبع والع‬ FUSSİLET SÛRESİ

de yedi gök olarak yarattı ve


َ َ ُّ ٰ ََْ ْ ََْ َ ٰ َ َ ْ َ َّ ُ ٰ َ َ
‫ك َس َٓما ٍء ا ْم َره ۜا‬
her göğe görevini vahyetti. Ve
biz, yakın semâyı kandiller- ِ ۪ ‫ني واو‬
‫يف‬ ‫ح‬ ِ ‫ات ۪يف يوم‬
ٍ ‫فقضيهن سبع سمو‬
le donattık, bozulmaktan da
َ ْ ُ ْ َ َ ٰ ً ْ َ َ َ َ َ ْ ُّ َ َٓ َّ َّ َّ َ َ
koruduk. İşte bu, Azîz, Alîm ِ ‫حفظا ۜذل ِك تقد۪ير الع ۪ز‬
‫يز‬ ِ ‫وزينا السماء ادلنيا بِمصاب۪يحۗ و‬
olan Allah’ın takdiridir. َْ ً َ َ ْ ُ ُْ َ َْ ْ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ
13. Eğer onlar yüz çevi- ‫ فا ِن اعرضوا فقل انذرتم صاعِقة مِثل‬12 ‫العل۪ي ِم‬
َ ْ َ ْ ُ ُ ُّ ُ ُ ْ َ َٓ ْ َ ََُ َ َ َ
‫ني ايْد۪ي ِه ْم‬ ِ ‫ ا ِذ جاءتهم الرسل مِن ب‬13 ‫صاعِقةِ ع ٍد وثمو ۜد‬
rirlerse de ki: İşte sizi Âd ve
Semûd’un başına gelen ka-
َ ََْ َ َٓ ‫الل قَالُوا ل َ ْو ش‬ ّٰ َّ َ َّ َ ْ َ
‫اء َر ُّب َنا لن َزل‬ َۜ ‫َوم ِْن خلفِ ِه ْم ال ت ْع ُب ُٓدوا ا ِل‬
sırgaya benzer bir kasırgaya
karşı uyarıyorum!
ْ َ ْ َ ٌ َ َّ َ َ َ َ ْ ُ َّ َ ً َ ٰٓ
‫بوا‬ َُ‫ك‬ ‫ فاما عد فاست‬14 ‫َملئ ِكة فا ِنا ب ِ َٓما ا ْر ِسل ُت ْم بِه۪ كف ُِرون‬
14.Onlara: Önlerinden
ve arkalarından gelerek
َ َ ً ُ ََ ُ َ َْ ْ َ َْ
‫ال ّ ِق َوقالوا َم ْن اش ُّد م َِّنا ق َّوةۜ ا َول ْم يَ َر ْوا‬ ‫ي‬ ‫غ‬ ‫ب‬ ‫ض‬ ِ ‫ر‬ْ‫ل‬ ‫ِيف ا‬
Allah’tan başkasına
kulluk etmeyin, diyerek ِ ِ
ٰ ُ َ ُ ْ ََ ُ ََ َ َّ َ ّٰ َّ َ
‫الل ال۪ي خلق ُه ْم ه َو اش ُّد مِن ُه ْم ق َّوةًۜ َوكانوا بِايَات َِنا‬ ‫ان‬
önlerinden ve arkalarından
peygamberler geldiği vakit,
«Rabbimiz dileseydi elbette
‫ات‬ ‫س‬ َ ِ‫صا ٓيف اَيَّام َن‬ ً َ ‫ص‬ ْ َ ‫ فَا َ ْر َسلْ َنا َعلَيْه ْم ريًا‬15 ‫ون‬ َ ُ َ َْ
‫ي حد‬
melekler indirirdi. Onun için ٍ ٍ ۪ ۪ ِ
biz sizinle gönderilen şeyleri
َ‫خرة‬ ٰ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ ْ ْ َ َ َ ْ َُ ُ
inkâr ediyoruz» demişlerdi. ِ
ِ ‫نلِ ذ۪يقهم عذاب الِز ِي ِيف اليوة ادلني ۜا ولعذاب ال‬
ُّ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ُ ُ َ َّ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ٰ ْ َ
15. Âd kavmine gelince,
yeryüzünde haksız yere bü-
‫ واما ثمود فهديناهم فاستحبوا‬16 ‫اخزى وهم ل ينرون‬
ُ َ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ ُ ْ َ َ ََ ٰ ُْ ََ ٰ َ ْ
‫ون بِما كانوا‬ ِ ‫اب اله‬ ِ ‫العم ع الهدى فاخذتهم صاعِقة العذ‬
yüklük tasladılar ve: Bizden
daha kuvvetli kim var? Dedi-
ُ َ ْ‫ َو َي ْو َم ُي‬18 ‫ون‬ َ ُ ُ َ ٰ َ َّ َ ْ َّ َ َ َ ُ ْ َ
‫ش‬ ۟ ‫۪ين ا َم ُنوا َوكنوا َي َّتق‬ ‫ ونينا ال‬17 ‫ون‬ ۚ ‫سب‬ ِ ‫ي‬
ler. Onlar kendilerini yaratan
Allah’ın, onlardan daha kuv-
َ َ ُ َ ٓ َ َ ُ ْ ُ َ َّ َ ّٰ ُ َٓ ْ َ
‫ َحّٰىت ا ِذا مَا جَٓاؤ۫ها ش ِه َد‬19 ‫وز ُعون‬
vetli olduğunu görmediler mi?
Onlar bizim âyetlerimizi inkâr ‫اعداء اللِ ا ِل انلارِ فهم ي‬
َ ُ ُ َ ُ ُ ُ ُ ُ َ ََْ ْ ُ ُ ْ َ ْ َْ َ
20 ‫اره ْم َو ُجلوده ْم بِمَا كانوا َي ْع َملون‬
ediyorlardı.
16. Bundan dolayı biz de
‫علي ِهم سمعهم وابص‬
onlara dünya hayatında zillet
azâbını tattırmak için o uğur-
suz günlerde bir rüzgâr gön- 17. Semûd kavmine gelince onlara doğru yolu gösterdik,
derdik. Ahiret azabı elbette ama onlar körlüğü, doğru yola tercih ettiler. Böylece yap-
daha çok rüsvay edicidir. On- makta oldukları kötülükler yüzünden alçaltıcı azabın yıldı-
lara yardım da edilmez. rımı onları çarptı.
18. İnananları ve Allah’tan korkanları kurtardık.
19. Allah’ın düşmanları, ateşe sürülmek üzere toplatıl-
dıkları gün, hepsi bir araya getirilirler.
20. Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve
derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik ede-
478 H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU cektir.
Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ‫ورةُ فُ ّصل‬
24. CÜZ ‫ت‬ ِ َ ‫ ُس‬478 FUSSİLET SÛRESİ 24. Şimdi, dayanamaya-
cakları yerleri ateştir. Ve eğer
َّ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ ُٓ َ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُُ ُ ََ
‫الٓي‬
dünyaya dönüp memnun ol-
۪ ‫الل‬ ‫للودِهِم ل ِم ش ِهدتم علين ۜا قالوا انطقنا‬ ِ ‫وقالوا‬ mak isterlerse, memnun edi-
َ ُ َ َ َ ُ َ َ َ ُ ْ َ َّ ُ َ َ ْ َ
‫ َومَا‬21 ‫شٔ َوه َو خلق ْم ا َّول َم َّر ٍة َوا ِلْهِ ت ْر َج ُعون‬
lecek değillerdir.
ٍ ‫انطق ك‬ 25. Biz onlara birtakım ar-
ُ ُ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ
‫ارك ْم‬ ‫كنتم تس ِتون ان يشهد عليم سمعم ول ابص‬
kadaşlar musallat ettik de on-
lar önlerinde ve arkalarında

‫۪يا م َِّما‬ ً ‫الل َل َي ْعلَ ُم َكث‬


َ ّٰ ‫ ْن ظَ َننْ ُت ْم ا َ َّن‬ ٰ ُ ُ ُ ُ َ
ِ ‫َولجلودك ْم َول‬
ne varsa hepsini bunlara süs-
lü gösterdiler. Kendilerinden
ُ َ ُ ْ َ َّ ُ ُّ َ ُ ٰ َ ُ َ
‫ َوذل ِ ْم ظن ُم ال۪ي ظ َنن ُت ْم ب ِ َر ّبِ ْم ا ْر ٰدي ْم‬22 ‫ت ْع َملون‬
önce gelip geçmiş olan cinler
ve insanlar için o söz onlara
ْ َ ْ ُ َّ َ ُ ْ َ ْ َ َ َْ ُ ْ ْ ََ
‫ار َمث ًوى ل ُه ْۚم َواِن‬ ِ۪ ‫فاص َبحت ْم م َِن ال‬
da gerekli olmuştur. Çünkü
‫ فا ِن يص ِبوا فانل‬23 ‫اسين‬ onlar hüsrana düşenlerdir.
َ َ َٓ َ ُ ْ ُ َ َ ْ َّ َ َ
‫اء ف َز َّي ُنوا‬ ‫ وقيضنا لهم قرن‬24 ‫ني‬ َ ‫ي َ ْس َت ْعت ُبوا َفمَا ُه ْم م َِن ال ْ ُم ْع َتب‬
ِ
26. İnkâr edenler: ”Bu
۪ Kur’an’ı dinlemeyin, okunur-
ُ ُ َْ ََ َْ َ َ َ َْ َ ْ َُ
ٍ ‫ني ايْد۪ي ِه ْم َو َما خلف ُه ْم َو َح َّق عليْ ِه ُم الق ْول ۪ٓيف ا َم‬ ‫لهم ما ب‬
ken gürültü yapın. Umulur ki
gerçeği saptırmakta muaffak
َ َ ُ َ ْ ُ َّ ْ ْ َ ّ ْ َ ْ ْ َ ْ ْ َ َ ْ َ olursunuz”, dediler.
25 ‫ين‬ ۟ ‫اس‬ ۪ ِ ‫س ا ِنهم كانوا خ‬ ۚ ِ ‫ال ِن والِن‬ ِ ‫قد خلت مِن قبل ِ ِهم مِن‬ 27. O inkâr edenlere şid-
َْ ٰ ُْ َ َ َ َ َ َ َّ َ َ َ
ِ‫۪ين كف ُروا ل ت ْس َم ُعوا ل ِٰهذا الق ْرا ِن َوالغ ْوا ف۪يه‬ ‫وقال ال‬ detli bir azabı tattıracağız ve
onları yaptıklarının en kötü-
ً ‫ك َف ُروا َع َذابًا َشد‬ َ َ َّ َّ َ ُ َ َ َ ْ َ ُ َّ َ
‫۪يدا‬ ‫ فلنذ۪يقن ال۪ين‬26 ‫ل َعل ْم تغل ُِبون‬
süyle cezalandıracağız.

ُ ‫ ذٰل َِك َج َٓز‬27 ‫ون‬ َ َُْ َ ُ َ َّ َ َ ْ َ‫َوَنل‬


28. İşte böyle. Allah düş-
‫اء‬ ‫ج ِز َي َّن ُه ْم ا ْس َوا ال۪ي كانوا يعمل‬ manlarının cezası, ateştir.

ُْْ َ َ ْ ُ َ ُ َّ ّٰ ِ َٓ ْ َ
Âyetlerimizi bile bile inkâr et-
ٰ ُ َ
‫اء بِمَا كانوا بِايَات َِنا‬ ً ‫لۜ َج َٓز‬ ِ ‫۪يها د ُار ال‬ ‫اعداء اللِ انلارۚ لهم ف‬ melerinden dolayı, ceza ola-
rak orada, onlara ebedî kal-
َ َّ َ َ َٓ َّ َ ُ َ َ َ َّ َ َ َ
َ‫ليْن ا َ َض َّنَا مِن‬ َ ُ َ َْ
ِ ‫ا‬ ‫ا‬ ‫ن‬ِ ‫ر‬ ‫ا‬ ‫ا‬ ‫ن‬‫ب‬ ‫ر‬ ‫وا‬ ‫ر‬‫ف‬ ‫ك‬ ‫۪ين‬ ‫ال‬ ‫ال‬ ‫ق‬‫و‬ 28 ‫ون‬ ‫يحد‬ ma yurdu vardır.

َْ َ َ ُ َ َ ََْ َ َْ َ ُْ ََْ ْ ْ َ ّ ْ
َ ‫ال ْس َفل‬
29. Kâfirler cehennemde:
29 ‫۪ني‬ ‫ال ِن والِنِس نعلهما تت اقدامِنا ِلكونا مِن‬ ِ Rabbimiz! Cinlerden ve in-
sanlardan bizi saptıranları
bize göster de onları ayakla-
rımızın altına alalım, onlar en
21. Derilerine: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? Derler. aşağıda kalanlardan olsun-
Onlar da: Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. lar! Diyecekler.
İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O’na döndürülüyorsunuz,
derler.
22. Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin aley-
hinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınız-
dan çoğunu Allah’ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.
23. İşte Rabbiniz hakkında beslediğiniz bu zan var ya,
işte sizi o mahvetti ve ziyana uğrayanlardan oldunuz.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 479
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
30. Şüphesiz, Rabbimiz 24. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الرا ِبع والع‬ 479 FUSSİLET SÛRESİ

Allah’tır deyip, sonra


dosdoğru yolda yürüyenlerin
ُ‫ن ُل َعلَيْهم‬ َّ َ ََ‫اموا ت‬ ْ ‫الل ُث َّم‬
ُ ‫اس َت َق‬ ُ ّٰ ‫۪ين قَالُوا َر ُّب َنا‬ َ ‫ا َِّن َّال‬
üzerine melekler iner. Onlara: ِ
َّ َ ْ ُ ِ ْ ‫ِك ُة ا َ َّل َتَافُوا َو َل َتْ َزنُوا َواَب‬ َ ٰٓ َ ْ
‫ال َّنةِ اتل۪ى‬
Korkmayın, üzülmeyin, size
vaat olunan cennetle sevinin! ‫شوا ِب‬ ‫الملئ‬
Derler.
‫ادلن َيا‬
ْ ُّ
ِ ‫اليٰوة‬َ ْ ‫ك ْم ِيف‬ ُ ُ َٓ ْ َ ُ ْ َ
‫ نن او ِلا ۬ؤ‬30 ‫وع ُدون‬
َ َ ُ ْ ُْ ُ
‫كنتم ت‬
ُ َ ُ ُ َ ْٰ
31. 32. Biz dünya hayatın-
َُْ َْ
da da, ahirette de sizin velî-
‫خ َرة ِۚ َول ْم ف۪يهَا مَا تش َت ۪هٓى انف ُس ْم َول ْم‬ ِ ‫َو ِيف ال‬
ُ َ ْ ً ُُ
leriniziz. Gafûr ve rahîm olan
Allah’ın ikramı olarak orada
‫ َو َم ْن‬32 ‫۪ي‬ ۟ ٍ ‫ور َرح‬ ٍ ‫ نزل مِن غ‬31 ‫ون‬
‫ف‬ َۜ ‫۪يها مَا تَ َّد ُع‬ َ ‫ف‬
َّ َ َ َ ً َ َ َ َ ّٰ َ َٓ َ ْ َّ ً ْ َ ُ َ ْ َ
sizin için canlarınızın çektiği
her şey var ve istediğiniz her
‫الا وقال ا ِنن۪ى‬ ِ ‫احسن قول مِمن دع ا ِل اللِ وع ِمل ص‬
َّ ‫ال َس َن ُة َو َل‬ َ ْ ‫ َو َل ت َ ْس َتوي‬33 ‫۪ني‬ َ ‫م َِن ال ْ ُم ْسلِم‬
şey orada sizin için hazırdır.
33. Allah’a çağıran, iyi iş ۜ‫الس ّي ِ َئ ُة‬ ِ
ٌ‫ك َو َبيْ َن ُه َع َد َاوة‬ َ ََْ َّ َ َ ْ َ‫ه ا‬ َ ِ ‫ا ِْد َف ْع بِاَّتل۪ى‬
‫ح َس ُن فا ِذا ال۪ي بين‬
yapan ve «Ben Müslümanlar-
danım» diyenden kimin sözü

‫بواۚ َومَا‬ َُ‫ص‬ َ ‫۪ين‬ َ ‫يها ا َِّل َّال‬ َٓ ‫ َومَا يُلَ ّٰق‬34 ‫۪يم‬ ٌ ‫ل َح‬ ٌّ ‫َك َانَّ ُه َو‬
daha güzeldir?
34. İyilikle kötülük bir ol- ِ
َ َ َ ْ َ َّ ِ َ َ ّ َ ُ َّ َٓ ّٰ َ ُ
‫نغ َّنك م َِن‬
maz. Sen en güzel bir ta-
vırla önle. O zaman seninle ‫ واما ي‬35 ‫۪ي‬ ٍ ‫ظ‬ ‫ع‬ ‫يلقيها ا ِل ذو ح ٍظ‬
ُ ‫۪يع الْ َعل‬ َّ ‫اللِ ا ِنَّ ُه ُه َو‬ ّٰ ْ َ ْ َ ٌ َ َ ْ َّ
ُ ‫السم‬ ۜ ِ ‫ان ن ْزغ فاستعِذ ب‬
arasında düşmanlık bulunan
kimse, sanki candan bir dost 36 ‫۪يم‬ ِ ‫الشيط‬
olur.
‫ج ُدوا‬ ُ ‫الش ْمُس َوالْ َق َم ُر َل ت َ ْس‬ َّ َ ُ َ َّ َ ُ ْ َّ
‫َوم ِْن ايَاتِهِ الل وانلهار و‬
ٰ
ۜ
ْ َّ ُ َ َ َ َّ ّٰ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ
35. Buna ancak sabreden-
َّ
ler kavuşturulur; buna ancak ٌ‫َس ْج َدة‬
‫ل ِلش ْمِس ول ل ِلقم ِر واسجدوا ِللِ ال۪ي خلقهن ا ِن‬
ْ َ َّ َ ُ َ ْ َ ْ ُْ
büyük nasibi olan kimse ka-
َ َ َْ
vuşturulur.
‫۪ين عِن َد‬ ‫ فا ِِن استكبوا فال‬37 ‫كن ُت ْم ا ِيَّاهُ تع ُب ُدون‬
َ َ ُ َّ ُ َ َ ُ ّ َ ُ َ ّ َ
38 ‫ل بِالْ ِل َوانلَّ َهارِ َوه ْم ل ي َ ْس َـ ُٔمون‬
36. Eğer şeytandan gelen
kötü bir düşünce seni dürte- ‫ربِك يسبِحون‬
cek olursa, hemen Allah’a sı-
ğın. Çünkü O, işiten, bilendir.
37. Gece ve gündüz, gü-
neş ve ay O’nun âyetlerin- 38. Eğer insanlar büyüklük taslarlarsa bilsinler ki Rabbi-
dendir. Eğer Allah’a ibadet et- nin yanında bulunanlar hiç usanmadan, gece gündüz O’nu
mek istiyorsanız, güneşe de tesbih ederler.
aya da secde etmeyin. Onları
yaratan Allah’a secde edin!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


480 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ‫ورةُ فُ ّصل‬
24. CÜZ ‫ت‬ ِ َ ‫ ُس‬480 FUSSİLET SÛRESİ 42. Ona önünden de
ardından da bâtıl gelemez.
َ ٓ ‫ل ْرَض خَا ِش َع ًة فَا َِذٓا اَن ْ َز ْنلَا َعلَيْ َها ال ْ َم‬ َ ْ َ َ َ َّ َ ٓ َ ٰ ْ َ O, hikmet sahibi, çok övülen
‫اء‬ ‫ومِن ايات ِه۪ انك ترى ا‬ Allah’tan indirilmiştir.
ّ ُ ٰ َ َّ ٰ ْ ْ ُ َ َ َ ْ َ ٓ َّ َّ ْ َ َ َ ْ َّ َ ْ
‫ ال َم ْوتۜ ا ِن ُه ع ك ِل‬ ِ ‫اهتت ورب ۜت ا ِن ال۪ي احياها ل‬
43. Sana söylenen, sen-

ْ َ َّ َّ
den önceki peygamberlere
َ َ ََْ َ ٰ َ ٌ ‫شٔ قَد‬ َْ
‫ح ُدون ۪ٓيف ايَات َِنا ل يف ْون َعليْ َن ۜا‬ ِ ‫۪ين يُل‬ ‫ ا ِن ال‬39 ‫۪ير‬ ٍ
söylenmiş olandan başka bir
şey değildir. Elbette ki senin
ُ ْ ْ ٰ ْٓ ْ َ ٌ ْ َ َّ ْٰ ََ
‫ي ام َم ْن يَا ۪يت امِنًا يَ ْو َم ال ِقيٰ َم ۜ ِة ا ِع َملوا‬ ‫اف َم ْن يُلق ِيف انلارِ خ‬
Rabbin, hem mağfiret sahibi
hem de acı bir azap sahibidir.
َ َ َ َّ َّ ٌ ‫ون بَص‬ َ ُ َ ْ َ َ ُ َّ ْۙ ُ ْ َ
‫۪ين كف ُروا‬ ‫ ا ِن ال‬40 ‫۪ي‬ ‫ما ِشئتم ا ِنه بِما تعمل‬ 44. Eğer biz onu, yabancı

ُ َْ َْ َ َ ُ َّ َ ْ ُ َ َٓ َّ َ ْ ّ
dilden bir Kur’an kılsaydık,
ۙ ٌ َ
‫ ل يات۪يهِ الا ِطل‬41 ‫بِالِك ِر لما جاءه ۚم واِنه لكِتاب ع ۪زيز‬ ٌ َ diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsi-

ٌ َْ ْ َ ْ َ َ ََْ َْ ْ
latlı şekilde açıklanmalı değil
َ َ ْ
42 ‫۪يد‬ ٍ ‫۪ي ح‬ ٍ ‫نيل مِن حك‬ ۪ ‫ني يديهِ ول مِن خلفِه۪ۜ ت‬ ِ ‫مِن ب‬
miydi? Arab’a yabancı dilden

َ ْ َ َ َّ َ َ ُ َ ُ َ
kitap olur mu? De ki: O, ina-
َ َّ َ َّ َۜ ْ َ ْ ُ ُّ
‫ما يقال لك ا ِل ما قد ق۪يل ل ِلرس ِل مِن قبلِك ا ِن ربك‬ nanlar için doğru yolu göste-
ren bir kılavuzdur ve şifadır.
َ ‫ َول َ ْو َج َعلْ َناهُ قُ ْراٰنا ً ا َ ْع‬43 ‫لو َم ْغف َرة َو ُذو عِقَاب اَل۪ي‬ َُ
‫ج ِم ًّيا‬ ٍ ٍ ِ
İnanmayanlara gelince, on-
ٍ ların kulaklarında bir ağırlık
ٰ َ َّ َ ُ ْ ُ ٌّ َ َ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ ٰ ْ َ ّ ُ َ ْ َ ُ َ َ
‫۪ين ا َم ُنوا‬ ‫ب قل هو ل ِل‬ ۜ ِ ‫م وعر‬ ٌّ ِ ‫لقالوا لول ف ِصلت ايات ۜه ءاعج‬ vardır ve Kur’an onlara göre
bir körlüktür. Sanki onlar uzak
َ ُ ْ َ ٰ َ ْ َ َ َّ َ ٌ َٓ َ ً ُ
‫۪ين ل يُؤم ُِنون ۪ٓيف اذان ِ ِه ْم َوق ٌر َوه َو َعليْ ِه ْم‬ ‫هدى و ِشفاءۜ وال‬
bir yerden çağırılıyorlarmış
gibi!
ْ َٰ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ٰٓ ُ ً َ
‫ َولقد اتي َنا ُموَس‬44 ‫۪يد‬ ٍ۟ ‫ان بَع‬ ٍ ‫م ا۬ولئ ِك ينادون مِن م‬
‫ك‬ ۜ ‫ع‬
45. Andolsun biz Mûsâ’ya

َ ِ ‫ك لَ ُق‬ َ َّ ْ ْ ََ َ ٌ َ َ َ ََْ َ ُْ َ َ َ ْ
Tevrat’ı verdik, onda da ay-
‫ض‬ ‫۪يهِ ولول كِمة سبقت مِن ر ِب‬ ۜ ‫ف‬ ‫ف‬ ِ ‫الكِتاب فاختل‬ rılığa düşenler oldu. Eğer
Rabbinden bir söz geçmiş
َ ‫ َم ْن َعم َل‬45 ‫ك مِنْ ُه ُمريب‬ ّ َ َ ْ ُ َّ ِ َ ْ ُ َ ْ َ
‫الًا‬ ِ ‫ص‬ ِ ٍ ۪ ٍ ‫فش‬ ۪ ‫بينه ۜم وانهم ل‬
olmasaydı, aralarında derhal
hükmedilirdi. Onlar Kur’an
َ ْ َّ َ َ ُّ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ َٓ َ ْ َ َ َْ َ
46 ‫سه۪ ومن اساء فعليه ۜا وما ربك ب ِ ٍم ل ِلع ۪بي ِد‬ ِ ‫فلِنف‬
hakkında da derin bir şüphe
içindedirler.
46. Kim iyi bir iş yaparsa,
bu kendi lehinedir. Kim de
39. Senin yeryüzünü kupkuru görmen de Allah’ın âyetle- kötülük yaparsa aleyhinedir.
rindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, hare- Rabbin kullara zulmedici de-
kete geçip kabarır. Ona can veren, elbette ölüleri de diriltir. ğildir.
O, her şeye kadirdir.
40. Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe
sapanlar bize gizli değildir. O halde, ateşin içine atılan mı
daha iyidir, yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Diledi-
ğinizi yapın! Doğrusu O, yaptıklarınızı görendir.
41. Onlar, Kitap kendilerine gelince onu inkâr ettiler. Hâl-
buki o, Allah tarafından ihsan edilmiş bir kitaptır.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 481
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 481
47. Kıyamet gününün bil- 25. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الا ِمس والع‬ FUSSİLET SÛRESİ

gisi, O’na havale edilir. O’nun


َ‫كمَامِها‬ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ َ َّ ُ ْ ُّ َ ُ ْ َ
ٍ ‫ا ِلهِ يرد عِلم الساعةِۜوما ترج مِن ثمر‬
bilgisi dışında hiçbir meyve
kabuğundan ayrılmaz, hiçbir
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ‫ات مِن ا‬
ْ َّ َ َ َ ٰ ْ ُ ُ َْ
25

‫َومَا ت ِمل م ِْن انث َول تض ُع ا ِل بِعِل ِم ۪ۜه َو َي ْو َم ُي َناد۪ي ِه ْم‬


dişi gebe kalmaz ve doğur-
maz. Allah onlara: Ortaklarım
ْ َ َّ َ َ ْ َّ َ َ َّ َ ٰ ُٓ َ ٔ ٓ َ َ ُ َ ْ َ
‫ َوضل عن ُه ْم‬47 ‫يد‬ ٍۚ ‫ى قالوا اذناكۙما مِنا مِن ش ۪ه‬ ۙ ۪ ‫اين شك‬
nerede! Diye seslendiği gün:
Buna dair bizden hiçbir şahit
َ َ َ ُ َ َ ْ ُ َ
olmadığını sana arz ederiz,
48 ‫مَا كانوا يَد ُعون م ِْن قبْل َوظنُّوا مَا ل ُه ْم م ِْن م۪يٍص‬
ُ َ ُّ َّ ُ َّ َ ْ ِ َ ْ َ ْ ِ َٓ ُ ْ ُ َ ْ ْ ُ َ ْ َ َ
derler.
48. Böylece önceden tap- ‫ش ف َي ۫ؤٌس‬ ‫يۘ وان مسه ال‬ ِ ‫ل يسـٔم الِنسان مِن دعء ال‬
ْ ٓ َّ َ ‫ح ًة م َِّنا م ِْن َب ْعد‬ َ ْ ‫ َولَئ ِْن ا َ َذ ْق َناهُ َر‬49 ‫وط‬ ٌ َُ
‫اء َم َّست ُه‬َ ‫ض‬
tıkları onlardan uzaklaşmıştır.
Kendilerinin de kaçacak yer- ِ ‫قن‬
leri olmadığını anlamışlardır.
َ َّ ُّ ُ َ َٓ َ
ُ ‫اع َة قَٓائ َِم ًة ۙ َولَئ ِْن ُرج ْع‬ َ ٰ َّ َ ُ َ َ
49. İnsan hayır istemekten ‫ت‬ ِ ‫الس‬ ‫ن‬ ‫ظ‬ ‫ا‬ ‫ا‬‫م‬‫و‬ ۙ
‫ل‬ ۪ ‫لقولن ه‬
‫ا‬ ‫ذ‬
َ َ َ َّ َّ َ ّ َ ُ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ ُ َ ْ َّ ّٓ ٰ
‫۪ين كف ُروا‬ ‫ا ِل َر ۪ب ا ِن ۪ل عِنده للحسنۚ فلننب ِئ ال‬
usanmaz. Fakat kendisine
bir kötülük dokunursa hemen
ْ َ َٓ َ َ َ ْ ْ ُ َّ َ ُ َ َ ۘ ُ َ َ
‫ َواِذا ان َع ْم َنا‬50 ‫۪يظ‬ ٍ ‫اب غل‬ ٍ ‫بِما ع ِملوا ونلذ۪يقنهم مِن ع‬
‫ذ‬
ümitsizliğe düşer, üzülüverir.

ُ ُ َ ُّ َّ ُ َّ َ َ ِ َ َٰ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ
‫ش فذو د َٓع ٍء‬ ‫ان اع َرض َونا ِبَانِبِه۪ۚ واذا مسه ال‬
50. Andolsun ki, kendisine
dokunan bir zarardan sonra ِ ‫ع الِنس‬
ُ َ َ ُ ّٰ ْ َ َ ْ َ َ ُْ َ
‫ قل ا َرا ْي ُت ْم ا ِن كان م ِْن عِن ِد اللِ ث َّم كف ْرت ْم‬51 ‫يض‬
biz ona bir rahmet tattırırsak:
Bu, benim hakkımdır, kıya- ٍ ‫ع ۪ر‬
metin kopacağını sanmıyo-
َ‫ َسُنيه ْم اٰيَات ِنا‬52 ‫ب ۪ه َم ْن ا َ َض ُّل م َِّم ْن ُه َو يف ش َِقاق بَع۪يد‬
rum, Rabbime döndürülmüş ِ ۪ ٍ ٍ ۪ ِ
َ َ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ َ َ َّ َ َ َ ّٰ َ ْ ُ ْ َ ٓ َ َ ٰ ْ
‫ال ُّۜق ا َول ْم‬
olsam bile muhakkak O’nun
yanında benim için daha gü- ‫س ِهم حىت يبني لهم انه‬ ِ ‫اق و ۪يف انف‬ ِ ‫ِيف الف‬
zel şeyler vardır, der. Biz, o
ْ‫ ا َ َٓل ا َِّن ُهم‬53 ‫يد‬ ٌ ‫شٔ َشه‬ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ َّ َ َ ّ َ ْ َ
inkâr edenlere yaptıklarını ۪ ٍ ِ ‫ل‬ ‫ك‬ ‫ع‬ ‫ه‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ك‬ ‫ب‬
ِ ِ‫ر‬ ‫ب‬ ‫ف‬ِ  ‫ي‬
mutlaka haber vereceğiz ve ٌ ُ ْ َ ّ ُ ُ َّ َٓ َ ْ ّ َ َٓ ْ َ ْ
muhakkak onlara ağır azap- 54 ‫شٔ م۪يط‬ ٍ ‫۪يف مِري ٍة مِن ل ِقاءِ رب ِ ِه ۜم ال ا ِنه بِ ِل‬
tan tattıracağız.
51. Beni âdeme bir nimet
verdiğimiz zaman yüz çevi- 53. İnsanlara, ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi
rir ve yan çizer. Fakat ona göstereceğiz ki onun gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun.
bir şer dokunduğu zaman da Rabbinin her şeye şahit olması, yetmez mi?
yalvarıp durur.
54. Şüphesiz ki onlar Rablerinin nimetlerine kavuşma
52. De ki: Ne dersiniz, eğer konusunda şüphe içindedirler. İyi bil ki O, her şeyi kuşat-
o, Allah tarafından ise siz de mıştır.
onu inkâr etmişseniz o za-
man uzak bir ayrılığa düşen-
den daha sapık kim vardır?

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


482 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُّ ُ َ ُ 482
ٰ ‫الش‬
25. CÜZ ‫ورى‬ ‫سورة‬ ŞÛRÂ SÛRESİ 4. Göklerde ve yerde ne
varsa hepsi O’nundur. O, yü-
ٌ ّ َ ٌ ّ ُّ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫َو‬ ‫هك َِّية‬ ُّ‫الشو َ ُٰرى‬
cedir, büyüktür.
‫ه‬ َ ِ ‫ك َّية َوم‬ َ ٰ
ِ ‫سورة الشورى م‬ ُ 5. Allah’ın haşyetinden, ne-
ً َٰ 42 -ً َ ŞÛRÂ ٰ َ ُ ْ َ َ َ SÛRESİ
‫ثث َوخ ْس ُون اَية‬
ٌ ََ ٌ ََ redeyse gökler tepelerinden
‫اية‬ ‫وخسون‬ ‫ثث‬ çatlayacak! Melekler de Rab-
ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬ lerini Hamd ile tesbih ediyor-
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬ lar ve yerdekiler için mağfiret

ُ ّٰ ۙ‫۪ين م ِْن َقبْل َِك‬ َ ‫ك َواَِل اَّل‬ َ َْ ٓ ُ َ ٰ َ ٓ۠ ٓ ٓ ٓ ٰ


diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok
‫الل‬ ‫وح ا ِل‬ ۪ ‫ كذل ِك ي‬2 ‫ عسق‬1 ‫حم‬ bağışlayan, çok esirgeyendir.
ْ َْ َ ُ َْ ُ َ ْ
ُّ‫ض َو ُه َو ال َع ِل‬ ْ َ َ َ ٰ َّ َ ُ 6. Allah’ın tertibinden baş-
ِۜ ‫ات وما ِيف الر‬ ِ ‫ ل ما ِيف السمو‬3 ‫الع ۪زيز الك۪يم‬ kasını evliya edinenleri, Allah
ُ َ ٰٓ ْ َ َ َّ َ ُ َ ٰ َّ ُ َ َ ُ ‫الْ َعظ‬
‫ات َي َتفط ْرن م ِْن ف ْوق ِ ِه َّن َوال َملئ ِكة‬
onların üzerinde daima gö-
‫ تاد السمو‬4 ‫۪يم‬ zetleyicidir. Sen onlara vekil
ّٰ َّ َٓ َ ْ َ ْ َ َْ َْ َ َ ُ
َ‫الل‬ ِۜ ‫ي َس ّب ِ ُحون ِب ْم ِد َر ّب ِ ِه ْم َويستغفِ ُرون ل َِم ْن ِيف الر‬
değilsin.
‫ض ال ا ِن‬ 7. Şehirlerin anası olan
ٌ ُ ّٰ ‫اء‬ َ َٓ‫اتَ ُذوا م ِْن ُدون ٓ ِ۪ه ا َ ْو ِل‬ َّ َ َّ َ ُ َّ ُ ُ َ ْ َ ُ
‫الل َحف۪يظ‬
Mekke’de ve onun çevresin-
‫ وال۪ين‬5 ‫هو الغفور الرح۪يم‬ de bulunanları uyarman ve
ًٰ ُ َ َ َ َ ٰ َ َ ‫ت َعلَيْه ْم ب‬ َ ْ ‫َعلَيْه ْمۘ َومَٓا اَن‬
‫ َوكذل ِك ا ْو َحيْ َنٓا ا ِلْك ق ْرانا‬6 ‫۪يل‬
hakkında asla şüphe olma-
ٍ ِ ِ ‫ك‬ ‫و‬ ِ yan toplanma günüyle onları

َ‫ال ْمعِ َل َريْب‬ َ ْ ‫َع َرب ًّيا تلِ ُنْذ َِر ا ُ َّم الْ ُق ٰرى َو َم ْن َح ْول َ َها َو ُتنْذ َِر يَ ْو َم‬
korkutman için, sana böyle
ِ Arapça bir Kur’an vahyettik.
َ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ ٌ ‫ال َّنةِ َوفَر‬ ْ ٌ ‫ف۪يهِ فَر‬
‫ل َعل ُه ْم‬ َّ ‫يق يف‬
Bir takımı cennette, bir takımı
‫ ولو شاء الل‬7 ‫۪ي‬ ‫ع‬ ‫الس‬ ِ َ ‫يق ِيف‬
ِ ۪ ۪ ۜ da çılgın alevli cehennemde-
َ َ َّ َ ْ ‫اء يف َر‬ ُ َٓ‫ ْن يُ ْدخ ُِل َم ْن يَش‬ ٰ َ ً َ َ ً َّ ُ dir.
‫حتِه۪ۜ َوالظال ُِمون مَا ل ُه ْم‬ ۪ ِ ‫امة واحِدة ول‬ 8. Allah dileseydi onları bir

َ‫الل ُه َو ال ْ َو ُّل َو ُهو‬ ُ ّٰ َ‫اء ف‬ َۚ َٓ‫اتَ ُذوا م ِْن ُدون ٓ ِ۪ه ا َ ْو ِل‬ َّ َ َ ََ ّ َ ْ tek ümmet yapardı. Fakat O,
ِ ِ
‫ ام‬8 ‫۪ي‬ ٍ ‫ل ول نص‬ ٍ ِ ‫مِن و‬ dilediğini rahmetine kavuştu-

َْ ْ ْ ‫اخ َتلَ ْف ُت‬ ْ َ َ ٌ َ ٔ ْ َ ُّ ٰ َ َ ُ َ ٰ ْ َْ ْ ُ


rur; zalimlerin ise hiçbir velisi
ٔ‫ش‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫ الموتۘوهو ع‬
ٍ ‫ِن‬ ‫م‬ ِ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫ف‬ ‫م‬ ‫ وما‬9۟ ‫ش قد۪ير‬ ِ ‫ي‬
ve yardımcısı yoktur.

10 ‫۪يب‬ ُ ‫تۗ َواَِلْهِ اُن‬ ُ ْ ‫الل َرّب َعلَيْهِ تَ َوَّك‬ ُ ّٰ ‫ِ ُم‬ ُ ٰ ّٰ َ ُٓ ُ ْ ُ َ
‫اللِ ذل‬
ۜ ‫فحكمه ا ِل‬
9. Yoksa onlar Allah’ın ter-
۪ tip ettiği evliyadan başka bir-
takım evliyalar mı edindiler?
Hâlbuki velî yalnız Allah’tır. O
ölüleri diriltir, her şeye kadir-
dir.
42 - ŞÛRÂ SÛRESİ
10. Ayrılığa düştüğünüz
herhangi bir şeyde hüküm
Bismillâhirrahmânirrahîm vermek, Allah’a mahsustur.
İşte, bu benim Rabbim olan
1. 2. Hâ, Mîm. Ayn, Sîn, Kâf.
Allah’tır. O’na tevekkül ettim
3. Azîz ve Hakîm olan Allah, sana ve senden öncekilere ve O’na yönelirim.
işte böyle vahyeder.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 483


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 483
11. O, gökleri ve yeri yok- 25. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الا ِمس والع‬ ŞÛRÂ SÛRESİ

tan yaratandır. Size kendi-


ُ َُْ ْ ْ ُ َ َ َ َ ْ َْ َ َّ ‫فَا ِط ُر‬
‫س ْم‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
nizden eşler, hayvanlara da
eşler yarattı. Zira bu şekilde ِ ‫ف‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫م‬  ‫ل‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ج‬ ‫ض‬
ۜ ِ ‫ر‬ ‫ال‬ ‫ات و‬
ْ َ َْ ُ ُ ْ َْ ِ ََْْ َ َ ً ََْ
۪‫ام از َواجًاۚ يَذ َرؤ۬ك ْم ف۪ي ۜهِ ليَس ك ِمثلِه‬
üretir. O’nun benzeri hiçbir
şey yoktur. O işitendir, gören- ‫ازواجا ومِن النع‬
َْ ُ ‫ َ ُل َمقَال‬11 ‫۪ي‬ ْ ُ َّ َ ُ َ ٌ ْ َ
ِۚ ‫ات َوال ْر‬ َ ٰ َّ ُ َ
dir.
12. Göklerin ve yerin anah- ‫ض‬ ِ ‫و‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫۪يد‬ ‫ص‬ ‫ال‬ ‫شٔ ۚوهو السم۪يع‬
ٌ ‫شٔ َعل‬ ْ َ ّ ُ ُ َّ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ ْ ّ ُ ُ ْ َ
12 ‫۪يم‬ ٍ ‫الرزق ل ِمن يشاء ويق ِد ۜر ا ِنه بِ ِل‬ ِ ‫يبسط‬
tarları O’nundur. Dilediğine
rızkı bol verir, dilediğinden de
َ َّ ُ ّٰ ُ َ َ َ َ
‫۪ين مَا َوص بِه۪ نوحًا َوال۪ٓي ا ْو َحيْ َنٓا‬ ّ ‫ ْم م َِن‬
‫ادل‬ ‫شع ل‬
kısar. O, her şeyi bilendir.
ِ
َ ْ َ ٰٓ َ ٰ ُ َ َ ٰ ْ ٓ َ ْ َّ َ َ َ َ ْ َ
13. «Dini doğru tutun ve
onda ayrılığa düşmeyin» ُ
‫ا ِلك وما وصينا ب ِ ۪ه ا ِبره۪يم وموس وع۪يس ان اق۪يموا‬
ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُْ ََ َُ َ ُ َّ َ َ َ َ َ َ ّ
diye, Nuh’a tavsiye ettiğini,
ْ‫وهم‬ ‫شك۪ني ما تدع‬ ِ ‫ادل۪ين ول تتفرقوا ف۪ي ۜهِ كب ع الم‬
sana vahyettiğimizi, İbra-

َ ٓ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ٓ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ َ
him’e, Mûsâ’ya ve İsa’ya tav-
siye ettiğimizi Allah sizin için ُ ُ ْ َ ْ
13 ‫ا ِل ۜهِ الل يت ۪بى ا ِلهِ من يشاء ويهد۪ي ا ِلهِ من ين۪يب‬
َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ً ْ َ ُ ْ ْ ُ ُ َ َٓ َ ْ َ ْ َّ ُٓ َّ َ َ َ َ
de şeriat yaptı. Fakat kendi-
lerini çağırdığın bu nizam,
‫وما تفرقوا ا ِل مِن بع ِد ما جاءهم العِلم بغيا بينه ۜم ولول‬
َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َ ًّ َ ُ َ َ ٰ ٓ َ ّ َ ْ ْ َ َ َ ٌ َ َ
Allah’a ortak koşanlara ağır

‫كِمة سبقت مِن ربِك ا ِل اج ٍل مسم لقِض بينه ۜم واِن‬


geldi. Allah dilediğini kendisi-
ne seçer ve kendisine yöne-
ُ ُ ْ ّ َ َ ْ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ َّ
14 ‫يب‬ ٍ ‫ف ش ٍك مِنه م ۪ر‬ ۪ ‫ال۪ين ا ۫ورِثوا الكِتاب مِن بع ِدهِم ل‬
leni de doğru yola iletir.

ْ ُ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ْ َّ َ َ َ َ ْ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ َ ٰ َ
14. Onlar kendilerine ilim
geldikten sonra, sadece ara- ‫ف ِلل ِك فادعۚ واستقِم كما امِرتۚ ول تبِع اهواءه ۚم وقل‬
ُ ََْ َ ْ َ ُ ْ َُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ُ ْ َ ٰ
larındaki çekememezlik yü-
ْ‫ ۜم‬ ‫اب وامِرت ِلع ِدل بين‬ َ ْ ُ
zünden ayrılığa düştüler.
ۚ ٍ ‫امنت بِما انزل الل مِن كِت‬
ُ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ ُ َ ْ َ ٓ َ َ ْ ُ ُّ َ َ َ ُّ َ ُ ّٰ َ
Eğer belli bir süreye kadar
Rabbinden bir erteleme sözü ْ‫ ۜم‬ ‫الل ربنا ورب ۜم نلا اعمانلا ولم اعمال‬
ْ ْ َ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َّ ُ َ
geçmiş olmasaydı, araların-
da hemen hüküm verilirdi. ُ َ
15ۜ ‫لحجة بيننا وبين ۜم الل يمع بينناۚ وا ِلهِ المص۪ي‬
Onlardan sonra kitaba vâris
kılınanlar da onda bir şüphe
ve tereddüt içindedirler.
15. İşte onun için sen davet et ve emrolunduğun gibi
dosdoğru ol. Onların kötü arzularına uyma ve de ki: Ben
Allah’ın kitaptan indirdiğine inandım ve aranızda adaleti
gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz,
sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin
işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir durum
yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, dönüş de O’nadır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


484 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُّ ُ َ ُ 484
ٰ ‫الش‬
25. CÜZ ‫ورى‬ ‫سورة‬ ŞÛRÂ SÛRESİ 19. Allah kullarına lütufkâr-
dır, dilediğini rızıklandırır. O,
َّ ‫ح‬ ُ َ ‫يب‬ ْ ‫اللِ م ِْن َب ْعد مَا‬ ّٰ َ ُّ َٓ ُ َ َّ َ
‫ج ُت ُه ْم‬ ُ ‫ل‬ َ ‫اس ُتج‬ kuvvetlidir, galiptir.
۪ ِ ‫يف‬ ِ ‫وال۪ين ياج‬
‫ون‬ 20. Kim ahiret kazancını

‫اب‬ ٌ ‫ب َول َ ُه ْم َع َذ‬ ٌ ‫ض‬ َ َ ْ َْ َ َ ْ َّ َْ ٌ َ َ


‫حضة عِند رب ِ ِهم وعلي ِهم غ‬ ِ ‫دا‬
istiyorsa, onun kazancını art-
tırırız. Kim de dünya kârını is-

‫ان‬ َۜ ‫۪ي‬ َ ‫ال ّق َوالْم‬ َ ْ ‫اب ب‬ َ ‫الٓي اَن ْ َز َل الْك َِت‬ ۪


َّ ُ ّٰ َ
‫لل‬ ‫ا‬ 16 ٌ ‫َشد‬
‫۪يد‬
tiyorsa ona da dünyadan bir
ِ ِ şey veririz. Fakat onun ahi-
َّ
َ‫ ي َ ْس َت ْعج ُل ب َها ال۪ين‬17 ‫يب‬ ٌ ‫اع َة قَر‬
َ ‫الس‬ َّ ‫يك لَ َع َّل‬ َ ُْ َ َ rette bir nasibi olmaz.
ِ ِ ۪ ‫وما يد ۪ر‬
َ ُ َ ْ َ َ ۙ َ ْ َ ُ ْ ُ ُ َ ٰ َ َّ َ َ َ ُ ْ ُ َ
21. Yoksa onların, dinden

‫ل يؤمِنون بِهاۚ وال۪ين امنوا مشفِقون مِنها ويعلمون‬ Allah’ın izin vermediği şey-

َ ُ َ ُ َ َّ َّ َٓ َ ُّۜ َ ْ َ َّ َ
leri dinî kaide kılan ortakları
َ َ َ َ َّ
‫ف ض ٍل‬ ۪ ‫انها الق ال ا ِن ال۪ين يمارون ِيف الساعةِ ل‬
mı var? Eğer azabı erteleme
sözü olmasaydı, derhal ara-
ُ ُ َٓ َ ْ َ ُ ُ ْ َ ٌ َ ُ ّٰ َ َ
‫اءۚ َوه َو‬ ‫لل لط۪يف بِعِ َبادِه۪ يرزق من يش‬ ‫ ا‬18 ‫۪يد‬ ٍ ‫بع‬
larında hüküm verilirdi. Şüp-
hesiz zalimlere can yakıcı bir
ْ َ ْٰ َ َ ُ ُ َ َ ْ َ ْ ُّ َ ْ
‫خ َرة ِ ن ِزد‬ ِ ‫ح ْرث ال‬ ‫ من كان ي ۪ريد‬19 ‫يز‬ ُ۟ ‫ي ال َع ۪ز‬ ِ‫القو‬
azap vardır.

ْ ُ ْ ُّ َ ْ َ ُ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ َُ
22. Yaptıkları şeyler baş-
ْ
‫ادلن َيا نؤتِه۪ مِن َها‬ ‫ل ۪يف حرثِه۪ۚ ومن كان ي ۪ريد حرث‬ larına gelirken zalimlerin,

َ ُ ٰٓ َ ُ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ٰ ْ َُ َ َ
korkudan titrediklerini göre-
ُ َ
‫ ام لهم شك ۬ؤا شعوا‬20 ‫۪يب‬ ٍ ‫خرة ِ مِن نص‬ ِ ‫وما ل ِيف ال‬
ceksin. İman edip sâlih amel

ْ َ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ ُ ّٰ
işleyenler de cennet bahçe-
ْ ََْ َْ َ ّ ‫ل َ ُه ْم م َِن‬
‫۪ين ما لم ياذن بِهِ الل ۜ ولول كلِمة الفص ِل‬ ‫ادل‬
lerinde olacaklar. Rablerinin
ِ yanında onlara diledikleri her
ٌ َ‫۪ني ل َ ُه ْم َعذ‬ َّ
‫ ت َرى‬21 ‫۪يم‬
َ ٌ ‫اب اَل‬ َ ‫ض بَيْ َن ُه ۜ ْم َوا ِ َّن الظالِم‬ َ ِ ‫لَ ُق‬ şey vardır. İşte büyük lütuf
budur.

‫۪ين‬ َ ‫۪ني م َِّما َك َس ُبوا َو ُه َو َواق ٌِع به ۜ ْم َو َّال‬ َ ‫۪ني ُم ْشفق‬


ِ
َ ‫الظالِم‬ َّ
ِِ
َ َّ َ ْ ‫ضات‬ َ َّ ‫ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬
‫ات ل ُه ْم‬ ِۚ ‫الن‬ ِ ‫ات ۪يف َر ْو‬ ِ َ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ ِ
ُ ‫كب‬ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ُ َ ٰ ْ ّ َ َ ْ َ ُ َٓ َ َ
22 ‫ي‬ ۪ ‫ما يشاؤ۫ن عِند رب ِ ِه ۜم ذل ِك هو الفضل ال‬

16. İnsanlar kabul edip girdikten sonra, Allah’ın dini


hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Rableri katında
boştur. Onların aleyhinde bir gazap ve çetin bir azap vardır.
17. Allah, kitabı ve mizanı hak olarak indirendir. Ne bilir-
sin, belki de kıyamet saati yakındır!
18. Ona inanmayanlar, onun çabuk kopmasını isterler.
İnananlar ise ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bi-
lirler. İyi bilin ki, kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir
sapıklık içindedirler.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 485


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 485
23. İşte bu, Allah’ın, iman 25. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الا ِمس والع‬ ŞÛRÂ SÛRESİ

eden ve sâlih ameller işleyen


kullarına müjdelediği nimet-
َ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ ُ َ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ َّ َ ٰ
tir. De ki: Ben buna karşılık ‫ات‬ ِ ۜ ‫ال‬ ِ ‫ذل ِك ال۪ي يبِش الل عِباده ال۪ين امنوا وع ِملوا الص‬
sizden akrabalık sevgisinden ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ َّ َ َ ْ َّ ً ْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َٓ ْ ُ
başka bir ücret istemiyorum. ‫تف‬ ِ ‫قل ل اسـٔلم عليهِ اجرا ا ِل المودة ِيف القربۜ ومن يق‬
َ ُ ُ ْ َ ٌ ُ َ ٌ ُ َ َ ّٰ َّ ً ْ ُ َ ُ َ ْ َ ً َ َ َ
‫ ام َيقولون‬23 ‫ور‬
Kim bir iyilik işlerse onun
sevabını arttırırız. Şüphesiz ‫حسنة ن ِزد ل ف۪يها حسن ۜا ا ِن الل غفور شك‬
Allah bağışlayan, karşılık ve-
ُ‫الل‬ ّٰ ُ ْ َ َ َۜ ْ َ ٰ َ ْ ْ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ ً َ ّٰ َ َ ٰ َ ْ
rendir. ‫افتى ع اللِ ك ِذباۚ فا ِن يشا ِ الل يتِم ع قلبِك ويمح‬
24. Yoksa onlar, Allah’a ُ ُّ َ ٌ َ ُ َّ َ َ َّ َ ْ ُّ ُ َ َ َ ْ
karşı yalan uydurdu mu di- 24 ِ‫ات الصدور‬ ِ ‫الا ِطل وي ِحق الق بِلِماتِه۪ۜ ا ِنه عل۪يم بِذ‬
yorlar? Allah dilerse senin َْ
‫ٔات َو َيعل ُم‬ َ َّ ‫اتل ْو َب َة َع ْن ع َِبادِه۪ َو َي ْع ُفوا َعن‬
ِ ‫الس ّيِـ‬ َّ ‫َو ُه َو اَّل۪ي َي ْق َب ُل‬
kalbini mühürler, bâtılı yok ِ
eder; sözleriyle hakkı yerleş-
َ َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملوا‬
ُ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ ََُْ َ
tirir. Şüphesiz O, kalplerde ‫ات‬ ِ ‫ال‬ ِ ‫الص‬ ِ ‫ال‬ ‫يب‬ ‫ج‬
۪ ‫ت‬ ‫س‬‫ي‬ ‫و‬ 25 ۙ‫ون‬ ‫ما تفعل‬
olanları bilendir.
ٌ ‫اب َشد‬ ٌ ‫ون ل َ ُه ْم َع َذ‬ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ْ ُ ُ ََ
25. O, kullarından tevbeyi 26 ‫۪يد‬ ‫وي ۪زيدهم مِن فضل ِ ۜه۪ والكاف ِر‬
kabul eden, kötülükleri bağış- َُُّ ْ ٰ َ َْْ ْ َ َ َ َ َ ْ ّ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ َ
layan ve yaptıklarınızı bilen- ‫نل‬ ِ ‫ن ي‬ ِ ‫الرزق لِعِبادِه۪ لغوا ِيف الرِض ول‬ ِ ‫ولو بسط الل‬
dir. ُ ّ َ ُ َّ َ ُ َ ٌ ‫ي بَص‬ ٌ ‫اءۜ ا ِنَّ ُه بعِ َبادِه۪ َخب‬
ُ َٓ‫ب َق َدر مَا يَش‬
‫نل‬ ِ ‫ي‬ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫ه‬ ‫و‬ 27 ‫۪ي‬ ۪ ِ ٍ ِ
ْ ُّ َ ْ َ ُ َ ُ َ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ
26. Allah, iman edip sâlih
amel işleyenlerin tevbesini ُ َ
28 ‫الغيث مِن بع ِد ما قنطوا وينش رحت ۜه وهو الو ِل الم۪يد‬
َّ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ َ َ ٰ ْ َ
kabul eder, lütfundan onlara
fazla, fazla verir. Kâfirlere ge- َ‫ث ف۪يه َما م ِْن َٓدابَّ ٍةۜ َو ُهو‬ ‫ات والرِض وما ب‬ ِ ‫ومِن اياتِه۪ خلق السمو‬
lince, onlara da çetin bir azap ِ
َ‫۪يب ٍة فَبما‬ َ ‫ ْم م ِْن ُمص‬ ُ َ َ َ َٓ َ ٌ َ ُ َٓ َ َ ْ ْ َ ٰ َ
‫ وما اصاب‬29 ‫۪ير‬ ۟ ‫ع جعِ ِهم ا ِذا يشاء قد‬
vardır.
ِ
َ ‫ َومَٓا اَنْ ُت ْم ب ُم ْعجز‬30 ‫۪ي ْم َو َي ْع ُفوا َع ْن َكث۪ي‬ ُ َْ ْ َ َ َ
27. Allah kullarına rızkı
bol bol verseydi, yeryüzünde
‫ين‬ ِ۪ ِ ٍۜ ‫كسبت ايد‬
َ َ َ ّ َ ْ ّٰ ُ ْ ْ ُ َ َ َ ِ َْْ
azarlardı. Fakat O, dilediği
31 ‫۪ي‬ ‫ص‬ ‫ن‬ ‫ل‬‫و‬ ‫ل‬ ٍِ ‫و‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ِ ‫الل‬ ِ ‫ض وما لم مِن‬
‫ون‬ ‫د‬ ۚ ‫ِيف الر‬
ölçüde indirir. Çünkü O, kul-
larının haberini alandır, onları ٍ
görendir.
28. O, insanlar umutlarını 30. Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi elleriniz-
kestikten sonra, yağmuru in- le işledikleriniz yüzündendir. Allah çoğunu affeder.
diren, rahmetini her tarafa ya-
yandır. O, hakiki velidir, övül- 31. Yeryüzünde O’nu âciz bırakamazsınız. Allah’tan
meye lâyık olandır. başka bir veliniz de, bir yardımcınız da yoktur.

29. Gökleri, yeri ve bunla-


rın içine yayıp ürettiği canlı-
ları yaratması da O’nun ayet-
lerindendir. O dilediği zaman
onları toplamaya da kadirdir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


486 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُّ ُ َ ُ 486
ٰ ‫الش‬
25. CÜZ ‫ورى‬ ‫سورة‬ ŞÛRÂ SÛRESİ 36.Size verilen şey, yalnız-
ca dünya hayatının geçimidir.
َ ‫الر‬ ّ ‫ن‬ ْ ُ ‫ ا ِْن ي َ َشا ْ ي‬32 ‫ل ْع َ ِم‬ َ ْ َ ْ َْ َ ‫ال‬َ ْ َ‫َوم ِْن اٰي‬ Allah’ın yanında bulunanlar
‫يح‬ ۪ ِ ِ ‫س‬ ۜ ‫ك‬ ‫ر‬
ِ ‫ح‬ ‫ال‬ ‫يف‬
ِِ ‫ار‬‫و‬ ِ ‫ه‬ِ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫ ح ِْز ٌب‬ise daha iyi ve daha sürekli-
ُ َ َّ َ ّ ُ َٰ َ َ َ ََْْ ََ
َ‫ع ظَ ْهرهۜ ۪ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰي‬
2
dir. Bu mükâfat iman eden-
33ۙ ‫ور‬ ٍ ‫ك‬ ‫ش‬ ‫ار‬
ٍ ‫ب‬ ‫ص‬ ‫ك‬ِ ٍ ِ ‫ل‬ ‫ات‬ ۪ ِ ‫فيظللن رواكِد‬ ler ve Rablerine mütevekkil

‫۪ين‬ َ ‫ َو َي ْعلَ َم َّال‬34 ‫ا َ ْو يُوب ْق ُه َّن بمَا َك َس ُبوا َو َي ْعُف َع ْن َكث۪ي‬ olanlar içindir.
ٍۘ ِ ِ
َ ْ ْ َُ َ َ َٰ ٓ َ ُ َ ُ
37. Onlar, büyük günahlar-
ٔ‫ش‬ ْ َ ْ ْ ُ ُ َٓ َ
ٍ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫م‬ ‫يت‬ ۪ ‫ت‬ ‫۫و‬ ‫ا‬ ‫ا‬‫م‬ ‫ف‬ 35 ‫ص‬ ٍ ‫۪ي‬ ‫م‬ ‫يادِلون ۪يف ايات ِن ۜا ما لهم مِن‬ dan ve hayâsızlıktan kaçınır-

ٰ َ َ ُ َ ٰ َ َّ ٰ ْ َ َ ٌ ْ َ ّٰ َ ْ َ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ ُ َ َ َ
lar; öfkelendikleri zamanda
‫فمتاع اليوة ِ ادلنياۚ وما عِند اللِ خي وابق ل ِل۪ين امنوا وع‬ affederler.

َ َ َ ْ َ ْ ْ َ ٓ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ ُ َّ َ ّ
ۚ ‫َرب ِ ِه ْم َيت َوك‬
38. Ki onlar, Rablerinin da-
‫حش‬ ِ ‫ وال۪ين يتنِبون كبائ ِر الِث ِم والفوا‬36 ‫ون‬ vetine icabet ederler ve na-

ُ َ َ َ ْ ّ َ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ mazı kılarlar. Onların işleri,


‫ وال۪ين استجابوا ل ِرب ِ ِهم واقاموا‬37 ‫ون‬ ۚ ‫واِذا ما غ ِضبوا هم يغفِر‬ aralarında istişare iledir. Ken-

َ ‫ َو َّال‬38 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ ََْ


ۚ ‫ورى بين ُه ْمۖ َوم َِّما َرزقناه ْم ُين ِفق‬
َ ْ َ ٰ ‫الصلٰوةَ ۖ َوا َ ْم ُر ُه ْم ُش‬ َّ
dilerine verdiğimiz rızıktan da
‫۪ين‬ infak ederler.
ُْ ٌ ُٓ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ َٓ
ۚ‫ َو َج ٰز ۬ؤا َس ّي ِ َئ ٍة َس ّي ِ َئة مِثل َها‬39 ‫رون‬
39. Bir zulüm ve saldırıya
ِ ‫ا ِذا اصابهم الغ هم ينت‬ uğradıkları zaman, haddi aş-
َ ‫الظالِم‬ َّ ُّ ُ َ ُ َّ ّٰ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ maksızın karşı dururlar.
40 ‫۪ني‬ ‫اللِ ا ِنه ل يِب‬ ۜ ‫فمن عفا واصلح فاجره ع‬
َ ٰٓ ُ َ ْ ُ َ َ ‫َول َ َمن انْ َت‬
40. Bir kötülüğün cezası,
َّ
‫ ا ِن َما‬41 ‫يل‬ ٍۜ ‫ر َب ْع َد ظل ِمه۪ فا۬ولئ َِك َما َعليْ ِه ْم م ِْن َس ۪ب‬ ِ
ona denk bir kötülüktür. Kim

َْ َ ُ ْ َ َ َ َّ َ ُ ْ َ َ َّ َ َ ُ َّ
bağışlar ve ıslah ederse,
ْ ‫ال ْرِض ب َغ‬
‫ي‬
ِ ِ ‫يف‬ِ ‫الس ۪بيل ع ال۪ين يظل ِمون انلاس ويبغ‬
‫ون‬ onun mükâfatı Allah’a aittir.

َ َ ٰ َّ َ َ َ َ َ ْ َ َ َ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ٰ ٓ ُ ّ َ ْ
Elbette O, zalimleri sevmez.
‫ب َوغف َر ا ِن ذل ِك ل ِم ْن‬ ‫ ولمن ص‬42 ‫ال ۜ ِق ا۬ولئ ِك لهم عذاب ال۪يم‬ 41. Kim zulme uğradıktan
َ َ َ ُ ّٰ ْ ُْ
‫الل ف َما ُل م ِْن َو ِ ٍّل م ِْن َب ْع ِده۪ۜ َوت َرى‬ ‫ َو َم ْن يُضل ِِل‬43 ِ۟‫َع ْز ِم ال ُمور‬
sonra hakkını alırsa, böyle
hareket edenlerin aleyhine

َ ْ ّ َ َ ٰ ْ َ َ ُ ُ َ َ َ َ ْ ُ َ َ َّ َ َ َّ bir yol yoktur.


44 ۚ‫يل‬ ٍ ‫الظالِم۪ني لما راوا العذاب يقولون هل ا ِل مر ٍد مِن س ۪ب‬ 42. Yol, ancak insanlara
zulmedenlere ve yeryüzünde
haksız yere taşkınlık edenle-
rin aleyhinedir. İşte böyleleri-
32. Denizde dağlar gibi akıp giden şeyler de O’nun ayet- ne acı bir azap vardır.
lerindendir.
43. Kim sabreder ve affe-
33.Dilerse O, rüzgârı durdurur, gemiler denizin üstün- derse şüphesiz bu, yapılma-
de durakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden ya değer işlerdendir.
herkes için ibretler vardır.
44. Allah kimi saptırırsa,
34.Yahut yaptıkları yüzünden gemileri helâk eder. Birço- bundan sonra artık onun hiç-
ğunu da affeder. bir velisi yoktur. Göreceksin
35. Böylece âyetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine ki zalimler, azabı görecekleri
kaçacak bir yer olmadığını bilsinler. zaman: “geri dönülecek bir
yol var mı?” diyecekler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 487
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 487
45.Ateşe arz olunurlarken 25. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الا ِمس والع‬ ŞÛRÂ SÛRESİ

onların, zilletten dolayı baş-


larını öne eğerek göz ucuyla َ ُ ُ ْ َ ّ ُّ َ َ َ ََْ َ َ ُ َْ ُ ْ ُ ََٰ
gizli gizli baktıklarını göre- ‫وتريهم يعرضون عليها خا ِشع۪ني مِن ال ِل ينظرون‬
َ‫ين َّال۪ين‬ َ ْ َّ ُٓ َ ٰ َ َّ َ َ َ ّ َ َ
َ ‫اس‬ ٍۜ ِ ‫م ِْن ط ْر ٍف خ‬
ceksin. İnananlar da: İşte asıl
ziyana uğrayanlar, kıyamet ِ۪ ‫ف وقال ال۪ين امنوا ا ِن ال‬
günü kendilerini ve ailelerini
َ‫الظالِم۪ني‬ َّ َّ َٓ َ َ ٰ ْ َ ْ َ ْ ْ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ
ziyana sokanlardır, diyecek- ‫خِسوا انفسهم واهل۪ي ِهم يوم القِيمۜةِ ال ا ِن‬
َ ُ ُ ْ َ َ َٓ ْ َ ْ ْ ُ َ َ َ َ َ ُ ‫يف َع َذاب‬
‫رون ُه ْم‬
ler. Kesinlikle biliniz ki, zalim-
ler, sürekli bir azap içindedir- ‫ وما كان لهم مِن او ِلاء ين‬45 ‫۪ي‬ ٍ ‫ق‬ ‫م‬ ٍ ۪
َ َ ُ ّٰ ْ ّٰ ُ ْ
ٍۜ ‫الل فمَا ُل م ِْن َس ۪ب‬ ‫اللِ َو َم ْن يُضل ِ ِل‬
ler.
46.Onların Allah’tan başka 46 ‫يل‬ ۜ ‫ون‬ ِ ‫مِن د‬
ّٰ َ َّ َ َ ِ ْ ‫ ْم م ِْن َقبْل ا َ ْن يَا‬ ُ َّ ُ َْ
ۜ ‫يت يَ ْو ٌم ل َم َرد ُل م َِن‬
kendilerine yardım edecek
hiçbir evliyaları yoktur. Allah ‫الل‬ ِ ِ ‫ا ِست ۪جيبوا ل ِرب‬
kimi saptırırsa artık onun kur- َ ْ ْ ُ َ َ َ ََْ َ ْ َ ْ ْ ُ َ َ
tuluşa çıkan bir yolu yoktur. 47 ‫۪ي‬ ٍ  ‫ما لم مِن ملجاٍ يومئ ٍِذ وما لم مِن ن‬
َ َ ْ ً َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ُ َ ْ َ ْ َ
‫اك َعليْ ِه ْم َحف۪يظا ۜ ا ِن َعليْك‬ ‫فا ِن اعرضوا فما ارسلن‬
47. Allah’tan, geri çevril-
mesi imkânsız bir gün gel-
ْ َ َ َ َ ً َ ْ َ َّ َ َ ْ ْ َ ْ َ َ َٓ ٓ َّ َ ُۜ َ َ ْ َّ
‫ا ِل البغ واِنا ا ِذا اذقنا الِنسان مِنا رحة ف ِرح بِه ۜا واِن‬
mezden önce, Rabbinizin
çağrısına icabet edin. Çünkü
o gün, hiçbiriniz sığınacak
ٌ ُ َ َ َ ْ ْ َّ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ َ ٌ َ ّ َ ْ ُ ْ ُ
yer bulamazsınız, inkâr da 48 ‫ت ِصبهم سيِئة بِما قدمت ايد۪ي ِهم فا ِن الِنسان كفور‬
edemezsiniz.
ُ‫ب ل َِم ْن يَشَٓاء‬ ُ َٓ‫ض َيْلُ ُق َما يَش‬
ُ ‫اءۜ َي َه‬ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ ّٰ
48. Eğer yüz çevirirlerse, ِۜ ‫ات والر‬ ِ ‫ِللِملك السمو‬
ً ْ ُ َ َ ‫ال ُك‬ ُّ ُ َٓ َ ْ َ ُ َ َ َ ً َ
‫ ا ْو يُ َز ّوِ ُج ُه ْم ذك َرانا‬49 ۙ ‫ور‬ ‫ا ِناثا ويهب ل ِمن يشاء‬
biz seni onların üzerine bek-
çi göndermedik. Sana düşen
yalnız duyurmaktır. Biz insa-
‫ َومَا‬50 ‫۪ير‬ ٌ ‫۪يم قَد‬ ٌ ‫اء َعق۪يم ً ۜا ا ِنَّ ُه َعل‬ ُ َٓ‫ج َع ُل َم ْن يَش‬ ْ ‫اثا َو َي‬ ً َ
ۚ ‫َواِن‬
na katımızdan bir rahmet tat-
tırdığımız zaman ona sevinir.
‫اب‬ َ ‫ح‬
‫ج‬ ِٔ ۬ ‫ح ًيا ا َ ْو م ِْن َو َٓر‬
‫اى‬ ْ ‫الل ا َِّل َو‬ ُ ّٰ ‫ ّل ِ َم ُه‬ َ ُ َْ َ َ َ َ
Ama elleriyle yaptıkları yü- ٍ ِ ‫ش ان ي‬ ٍ ‫كان ل ِب‬
zünden başlarına bir kötülük
ٌ ‫ع َحك‬ ٌّ ِ َ ‫ح بِا ِذْنِه۪ مَا يَشَٓا ُۜء ا ِنَّ ُه‬ َ ِ ‫ول َف ُيو‬ ً ُ َ َ َُْْ
gelirse, işte o zaman insan 51 ‫۪يم‬ ‫اوير ِسل رس‬
nankördür!
49. Göklerin ve yerin mül-
kü Allah’ındır. Dilediğini ya- 51. Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde ar-
ratır; dilediğine kız çocukları, kasından konuşur yahut bir elçi gönderip izniyle ona diledi-
dilediğine de erkek çocukları ğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir.
bahşeder.
50. Yahut onları, hem er-
kek hem de kız çocukları ol-
mak üzere çift verir. Dilediğini
de kısır bırakır. O, her şeyi
bütünüyle bilendir, gücü ye-
tendir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
488 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُّ ُ َ ُ 488
ٰ ‫الش‬
25. CÜZ ‫ورى‬ ‫سورة‬ ZUHRUF SÛRESİ

َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ ً ُ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ َ ٰ َ َ
‫ت ت ْد ۪ري‬ ‫وكذل ِك اوحينا ا ِلك روحا مِن ام ِرن ۜا ما ك‬ 43 - ZUHRUF SÛRESİ

ُ َٓ‫ورا َن ْهد۪ي به۪ َم ْن نَش‬ً ُ‫ ْن َج َعلْ َناهُ ن‬ َٰ ُ َ ْ ََ ُ َ ْ َ


‫اء‬ ِ ِ ‫ما الكِتاب ولال۪يمان ول‬ Bismillâhirrahmânirrahîm
ّٰ َ ِ 52 ۙ‫اط ُم ْس َتق۪ي‬ َ ٰ ٓ ْ َ َ َ َّ َ َ َ ْ
‫اط الل‬ ِ ‫ص‬ ٍ ٍ ِ ‫مِن عِبادِن ۜا واِنك تلهد۪ى ا‬
‫ص‬ ‫ِل‬ 1. Hâ. Mîm.

ُ ُ ُ ْ ُ َ ّٰ َ َٓ َ ْ َ ْ َ َ َ ٰ َّ َ ُ َ َّ 2. Apaçık Kitab’a andolsun


53‫ضالا ِل اللِتص۪يالمور‬ ِۜ ‫اتوما ِيف الر‬ ِ ‫ال۪ي ل ما ِيف السمو‬ ki,

ٌ ّ َ ٌ ّ ْ ُّ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬ ُّ ِ ُ ‫الز ُخ َ ُر‬
3. Biz, düşünüp anlama-
‫ه‬ ِ ‫ف ْ ُ َ َّ َم‬
َ ِ ‫كية و‬
‫ه‬ ِ ‫سورة الزخر ِف م‬ nız için onu Arapça bir Kur’an
ً ٰ ً َ ٰ َ َ ُ ُ َ َ َ َ SÛRESİ
‫ت ِْس ٌع َوث َمانون اية‬
‫ايَة‬ ‫ت ِْس ٌع‬
43 - ZUHRUF yaptık.
‫وثمانون‬ 4. O, katımızda bulunan
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ Ana Kitap’tadır. Onun şanı
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬ yücedir, hikmetle dolu bir ki-
ُ َّ َ ً ُ ْ
‫ ا ِنا َج َعل َناهُ ق ْر ٰءنا َع َربِيًّا ل َعل ْم‬2ۙ‫ني‬
َّ
‫ب‬ ُ ْ ‫ َوالْك َِتاب ال‬1ۜ‫ح ٓم‬
‫م‬ ٰ taptır.
ِ ۪ ِ 5. Siz, haddi aşan kimseler
َ َ َ ‫ َواِنَّ ُه ٓيف ا ُ ِ ّم الْك‬3 ‫ون‬ َ ُ َْ
4 ‫۪يم‬ ٌۜ ‫ل َحك‬ ٌّ ِ ‫اب َدل ْي َنا ل َع‬ ِ ‫ِت‬ ۪ ۚ ‫تع ِقل‬
oldunuz diye, sizi Kur’an’la
uyarmaktan vaz mı geçelim?
َ ْ ُ ً ْ َ ْ ُْ ُ ْ َ ً ْ َ َ ْ ّ ُ ُ ْ َ ُ ْ َََ
5 ‫سف ۪ني‬ ِ ‫ضب عنم الِكر صفحا ان كنتم قوما م‬ ِ ‫افن‬
6. Daha önce gelen millet-

َّ ّ َ ْ ْ ْ َ َ َ َْ َ ْ َْ َ َْ ْ َ َ
lere nice peygamberler gön-
‫ب ا ِل‬ ‫ن‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫۪ي‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫م‬‫و‬ 6 َ
‫ني‬ ‫ل‬ َّ
‫و‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫يف‬ ‫ب‬ّ
ِ ۪ ِ ٍ ِ ‫وكم ارسلنا مِن ن‬
derdik.
ٍِ
ٰ ً ْ ْ ََ ْ َ ْ ََ َ ُ ُ َ
‫ فاهلك َنٓا اش َّد مِن ُه ْم َبطشا َو َمض‬7 ‫كنوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن‬
7. Onlar, kendilerine gelen
her peygamberi mutlaka ala-

َ َْ َّ ‫ َولَئ ِْن َسا َ ْتلَ ُه ْم َم ْن َخلَ َق‬8 ‫ني‬ َ ‫ل َّول‬ َْ ََُ


‫ات َوال ْرض‬
ya alırlardı.
ِ ‫الس ٰم َو‬ ۪ ‫مثل ا‬ 8. Biz de bunlardan daha
ُ َ َ َّ َ ُ ‫يز الْ َعل‬ ُ ‫َلَ ُقولُ َّن َخلَ َق ُه َّن الْ َعز‬
‫ ال۪ي َج َعل ل ُم‬9 ۙ‫۪يم‬
güçlü olanları helâk ettik. Ön-
۪ cekilerin örneği de geçmiştir.
َ ُ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ً ُ ُ َ ْ ُ َ َ َ َ َ ً ْ َ َ ْ َ ْ
10 ‫ون‬ ۚ ‫الرض مهدا وجعل لم ف۪يها سب لعلم تهتد‬
9. Andolsun, onlara gök-
leri ve yeri kim yarattı? Diye
sorsan; elbette «Onları çok
üstün, çok bilen Allah yarattı»
52. İşte böylece sana da emrimizle Kur›an›ı vahyettik. diyeceklerdir.
Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz
10. O, size yeri beşik kılan
onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola
ve doğru gitmeniz için yeryü-
eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu
zünde size yollar gösterendir.
göstermektesin.
53. O; göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın yoludur. Dik-
kat edin, bütün işler sonunda Allah’a döner.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 489


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 489
11. Gökten bir ölçüye göre 25. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الا ِمس والع‬ ZUHRUF SÛRESİ

suyu indiren O’dur. Biz onun-


la kupkuru, ölü bir memlekete
ً‫لةً َميْتا‬ َ َْ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ً َٓ َٓ َّ َ َ َّ َ َّ َ
hayat verdik. İşte siz de böyle ۚ ‫وال۪ي نزل مِن السماءِ ماء بِقد ٍرۚ فانشنا بِه۪ ب‬
َ َّ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ ُْ َ ٰ َ
‫اج كل َها َو َج َعل‬ ‫ َوال۪ي خلق الزو‬11 ‫كذل ِك ت َر ُجون‬
çıkarılacaksınız.
12. 13. Bütün çiftleri O,
َْ ْ ُْ َ ْ ُ َ
َ َ َ َ
‫ ل ِ ْس َت ُ ۫وا‬12 ۙ‫ام مَا ت ْركبُون‬ ِ َ ‫ك َوالنْع‬
yaratmıştır. Ve size bineceği-
niz gemiler ve hayvanlar var ِ ‫لم مِن الفل‬
etmiştir ki, böylece onların
ِْ‫اس َت َويْ ُت ْم َعلَيه‬ ْ ‫ ْم ا َِذا‬ ُ ّ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َّ ُ ُ ُ َٰ
sırtına binip üzerlerine yer- ِ ‫ع ظهورِه ۪ ثم تذكروا ن ِعمة رب‬
leşince, Rabbinizin nîmetini
َ ْ ُ ُ َ َّ ُ َ َ َ ٰ َ َ َ َّ َ َّ َ َ ْ ُ ُ ُ َ َ
anarak: Bunu bizim hizmeti- ۙ
13 ‫وتقولوا سبحان ال۪ي سخر نلا هذا وما كنا ل مق ِرن۪ني‬
mize vereni tesbih ve takdis
ً‫ َو َج َعلُوا َ ُل م ِْن ع َِبادِه۪ ُج ْزء ۜا‬14 ‫ون‬ َ ُ َ ْ ُ َ َ ّ َ ٰ ٓ َّ َ
ederiz, yoksa biz bunlara güç ‫واِنا ا ِل ربِنا لمنقلِب‬
yetiremezdik, diyesiniz.
َ ‫اتَ َذ م َِّما َيْلُ ُق َب‬ َّ َ ٌ ‫ور ُمب‬ ٌ ‫ك ُف‬ َ َ َ َ ْ ْ َّ
14. Biz şüphesiz Rabbimi- ‫ات‬ ٍ ‫ن‬ ِ
‫م‬ ‫ا‬ 15 ۜ
‫ني‬ ۪ ‫ا ِن الِنسان ل‬
ze döneceğiz.
َ‫ضب‬ َ َ ‫ش ا َ َح ُد ُه ْم بمَا‬ َ ِ ّ ُ ‫ َوا ِ َذا ب‬16 ‫۪ني‬ َ۟ ‫الَن‬ ْ ْ ُ ٰ ْ ََ
15. Ama onlar, kullarından ِ ِ ‫واصفيم ب‬
ْ‫ ا َ َو َمن‬17 ‫۪يم‬ ٌ ‫ج ُه ُه ُم ْس َو ًّدا َو ُه َو َكظ‬ ْ َ َّ َ ً َ َ ٰ ْ َّ
‫ل ِلرح ِن م ظل و‬
bir kısmını, O’nun bir cüzü
kıldılar. Gerçekten insan apa-
َُ َ َ ُ ْ‫ام َغي‬
ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ ْ ُ َّ َ ُ
ِ
çık nankördür.
‫ وجعلوا‬18 ‫ني‬ ٍ ۪ ‫ب‬ ‫م‬ ‫ِص‬ ‫ال‬ ‫يف‬ ِ ‫و‬ ‫ه‬ ‫و‬ ‫ة‬
ِ ‫ي‬ ‫ِل‬ ‫ال‬ ‫يف‬
ِ ‫ينش‬
‫۬ا‬
‫ؤ‬
َْ َ ْ َّ ُ َ ْ ُ َ َّ َ َ ٰٓ َ ْ
16. Yoksa Allah, yarattıkla-
ََ ً َ
‫الرح ٰ ِن ا ِناثاۜ اش ِه ُدوا خلق ُه ۜ ْم‬ ‫الملئ ِكة ال۪ين هم عِباد‬
rından kızları kendisine aldı
da oğulları size mi ayırdı?
ْ َّ َ َٓ ْ َ ُ َ َ َ ُ َُ َ ُ َْ ُ َ
17. Rahmân’a isnat edilen ‫الرح ٰ ُن‬ ‫ وقالوا لو شاء‬19 ‫ب ش َهادت ُه ْم َوي ُ ْس َـٔلون‬ ‫ستكت‬
َ ُ ُ ْ َ َّ ْ ُ ْ ْ ْ َ ٰ ْ ُ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ
kız çocuğuyla, onlardan biri
müjdelenince, hiddetinden ۜ
20 ‫ما عبدناه ۜم ما لهم بِذل ِك مِن عِلٍۗ اِن هم ا ِل يرصون‬
َ ُ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ ْ ً َ ْ ُ َْ َٰ ْ َ
yüzü simsiyah kesilir.
ْ
18. «Süs içinde yetiştirilip ‫ بَل‬21 ‫سكون‬ ِ ‫ام اتيناهم كِتابا مِن قبلِه۪ فهم بِه۪ مستم‬
َ ُ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٰٓ َ َّ َ َّ ُ ٰٓ َ َ َ ٓ َ ٰ َٓ ْ َ َ َّ ُٓ َ
savaş edemeyecek olanı is-
temiyorlar mı?» 22 ‫قالوا ا ِنا وجدنا اباءنا ع ام ٍة واِنا ع اثارِهِم مهتدون‬
19. Onlar, Rahmân’ın kul-
ları olan melekleri de dişi
saydılar. Acaba meleklerin
yaratılışlarını gördüler mi? 21. Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona
Onların bu şahitlikleri yazıla- sarıldılar mı?
cak ve sorguya çekilecekler- 22. Hayır! «Sadece, biz babalarımızı bir din üzerinde
dir. bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz» dediler.
20. Ve dediler ki: Rahmân 23. Senden önce de hangi memlekete uyarıcı gönder-
dileseydi biz onlara tapmaz- mişsek mutlaka oranın varlıklıları: “Biz babalarımızı bir din
dık. Onların bu hususta bir üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız,” dediler.
bilgileri yoktur. Onlar sadece
yalan söylüyorlar.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
490 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ ُّ ُ َ ُ 490
25. CÜZ ‫الزخ ُر ِف‬ ‫سورة‬ ZUHRUF SÛRESİ 28. Bu sözü, ardından ge-
leceklere devamlı kalacak bir
َ َ َّ َ ْ ََْ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ٰ َ َ miras olarak bıraktı ki, insan-
‫۪ير ا ِل قال‬ ٍ ‫وكذل ِك ما ارسلنا مِن قبلِك ۪يف قري ٍة مِن نذ‬ lar dönsünler.
َ ُ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٰ ٓ َ َّ َ َّ ُ ٰ ٓ َ َ َ ٓ َ ٰ َٓ ْ َ َ َّ ۙ َٓ ُ َ ْ ُ
23 ‫متفوها ا ِنا وجدنا اباءنا ع ام ٍة واِنا ع اثارِهِم مقتدون‬
29. Doğrusu bunları da
babalarını da kendilerine
ُٓ َ ُ َ ٓ َ ٰ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ َّ ٰ َْ ُ ْ َ ‫قَ َال ا َ َول‬
‫اءك ۜ ْم قالوا‬ ‫جئْ ُت ْم بِاهدى مِما وجدتم عليهِ اب‬ ‫و‬
hak ve hakikati açıklayan bir
ِ peygamber gelinceye kadar
َ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ َّ
‫ فان َتق ْم َنا مِن ُه ْم فانظ ْر كيْف‬24 ‫ا ِنا ب ِ َٓما ا ْر ِسل ُت ْم بِه۪ كاف ُِرون‬
geçindirdim.

َ ُ ْٰ َ َ ْ َ ّ َ ْ ُ َ َ
30. Fakat kendilerine hak
َّ َ
‫۪يم ِلب۪يهِ َوق ْوم ِٓه۪ ا ِنن۪ى‬ ‫ واِذ قال ا ِبره‬25 ‫ني‬ ۟ َ ۪‫كن َعق َِبة ال ُمك ِذب‬ gelince: Bu bir büyüdür, biz

َ َ َّ َّ
onu tanımıyoruz, dediler.
27 ‫۪ين‬ ‫د‬ ْ ‫ط َرين فَا ِنَّ ُه َس َي‬
‫ه‬ ‫ف‬ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ 26 ۙ َ ُ ُ ْ َ َّ ٌ َٓ َ
‫ون‬ ‫براء مِما تعبد‬
ِ ۪ 31. Ve dediler ki: Bu Kur’an

ُ ‫ بَ ْل َم َّت ْع‬28 ‫ون‬ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ‫َو َج َعلَ َها َك َم ًة بَاق َِي ًة يف‬


iki şehirden bir büyük adama
‫ت‬ ‫جع‬ِ ‫ر‬‫ي‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ل‬‫ع‬ ‫ل‬ ‫ه‬
۪ ‫ب‬ ‫ق‬
ِِ ۪ ‫ع‬ ِ indirilse olmaz mıydı?
َ ٌ ‫ول ُمب‬ ٌ ُ َ َ ُّ َ ْ ُ ُ َ َٓ ّٰ َ ْ ُ َ ٓ َ ٰ َ َٓ ُ ٰٓ
‫ َول َّما‬29 ‫ني‬
32. Rabbinin rahmetini
۪ ‫هؤ۬لءِ واباءهم حىت جاءهم الق ورس‬ onlar mı tanzim ediyorlar?
ُ ََ َ ُ َ َّ َ ٌ ْ َ ٰ ُ َ ُّ َ ْ ُ ُ َ َٓ Dünya hayatında onların
‫ وقالوا‬30 ‫جاءهم الق قالوا هذا ِسحر وانا بِه۪ كاف ِرون‬ ِ geçimliklerini aralarında biz
َ ََْْ َْ َ ُ َ ٰ َ ُْٰ ُْ َ ٰ َُّ َ َْ paylaştırdık. Birbirlerine iş
31 ‫۪ي‬ ٍ ‫ني عظ‬ ِ ‫لول ن ِزل هذا القران ع رج ٍل مِن القري‬ gördürmeleri için kimine öte-
َ َ َْ َ َّ َ َْ َ َ ُ َْ ْ َُ
‫ك ن ُن ق َس ْم َنا بَيْ َن ُه ْم َمع۪يش َت ُه ْم‬
kilerden daha fazla lutuf ve
ۜ ِ ‫سمون رحت رب‬ ِ ‫اهم يق‬ ihsanda bulunduk. Rabbinin
َ َّ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ْ ُّ ِ ٰ َ ْ rahmeti onların biriktirdikleri
‫خذ‬ ِ ‫ات ِلت‬ ٍ ‫ِيف اليوة ادلنيا ورفعنا بعضهم فوق بعٍض درج‬ şeylerden daha hayırlıdır.

َ َْ ٌ ْ ‫ك َخ‬َ ّ َ ُ َ ْ َ َ ۜ ًّ ْ ُ ً ْ َ ْ ُ ُ ْ َ
32 ‫ي م َِّما ي َم ُعون‬
33. Şayet insanların
ِ ‫بعضهم بعضا سخ ِريا ورحت رب‬ küfürde birleşmiş bir tek
ُْ ْ َ َ ً َ َ ً َّ ُ ُ َّ َ ُ َ ْ َ َٓ ْ َ َ
‫ل َعل َنا ل َِم ْن يَف ُر‬
ümmet olması mahzuru
‫حدة‬ِ ‫ولول ان يون انلاس امة وا‬ bulunmasaydı, Rahmân’ı
َ ْ ََ َّ ًُ ْ َّ
33ۙ‫الرح ٰ ِن لِ ُ ُيوت ِ ِه ْم ُسقفا م ِْن ف ِض ٍة َو َمعَارِ َج عليْ َها َيظ َه ُرون‬
inkâr edenlerin evlerini
ِ‫ب‬ ve çıktıkları merdivenleri
gümüşten yapardık.

24.“Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden


daha doğrusunu getirmişsem?” deyince, dediler ki: “Doğ-
rusu biz sizinle birlikte gönderilen şeyi inkâr ediyoruz.”
25. Biz de onlardan intikam aldık. Bak, yalanlayanların
sonu nasıl oldu?
26. Bir zaman İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki:
“Ben sizin taptıklarınızdan uzağım.”
27. Ben yalnız beni yaratana taparım. Çünkü O, beni
doğru yola iletecektir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 491


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َْ ُ ْ ُْ َ
34. Evlerinin kapılarını ve 25. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الا ِمس والع‬ 491 ZUHRUF SÛRESİ

üzerine yaslanacakları kol-


ُّ ُ ْ ً ْ َ ُ َ َ ُ ُ َ ً ََْ ْ ُُ َ
‫ َو ُزخ ُرفا ۜ َواِن ك‬34 ۙ‫س ًرا عليْ َها َي َّتك ِ۫ؤن‬
tukları da.
35. Ve onları altın zînetlere
‫ولِ يوت ِ ِهم ابوابا و‬
َ َّ ُ ْ َ ّ َ َ ْ ُ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ ُ َ َ َّ َ َ ٰ
35 ‫۪ني‬ ۟ ‫ذل ِك لما متاع اليوة ِ ادلنيۜا والخِرة عِند ربِك ل ِلمتق‬
boğardık. Bütün bunlar sade-
ce dünya hayatının geçimliği-
َ َ ً َ َ َ ْ َ ُ ْ َّ ْ َ ُ
‫الرح ٰ ِن نق ّيِض ُل شيْطانا ف ُه َو ُل‬ ‫َو َم ْن َي ْعش ع ْن ذِك ِر‬
dir. Ahiret nimeti ise, Rabbinin ‫ح ِْز ٌب‬
katında, Allah’ın azabından 3
sakınıp rahmetine sığınanla- ْ‫ون اَنَّهُم‬ َ ُ َ ْ ََ َّ َ ْ ُ َ ُّ ُ َ َ ْ ُ َّ ِ َ ٌ ‫قَر‬
ra mahsustur. ‫يل ويحسب‬ ِ ‫ب‬
۪ ‫الس‬ ‫ن‬ ِ ‫ع‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ون‬ ‫د‬ ‫ص‬ ‫ل‬ ‫م‬ ‫ه‬‫ن‬ ‫ا‬ ‫و‬ 36 ‫ين‬ ۪
َ َ
َ ْ‫اءنَا قَال يَا ل‬ َ َ َٓ‫ َح ّٰ ٓىت ا َِذا ج‬37 ‫ون‬ َ َُْ ُ
36. Kim Rahmân’ın zik-
‫ت بَيْن۪ى َو َبيْ َنك‬ ‫مهتد‬
ْ ُ َْ َ ُ ‫ُب ْع َد ال ْ َمْش َقْني فَبئَْس الْ َقر‬
rinden yüz çevirirse, ona bir
şeytanı arkadaş veririz ve o
şeytan onun yakın dostudur.
‫ َول ْن َينف َع ُم الَ ْو َم‬38 ‫ين‬ ۪ ِ ِ ِ
ُ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ َ ْ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ َ َ ْ
37.Şüphesiz bu şeytanlar ‫ت ت ْس ِم ُع‬ ‫ افان‬39 ‫تكون‬ ِ ‫اب مش‬ ِ ‫ا ِذ ظلمتم انم ِيف العذ‬
َ ُ ‫ان يف َض َل‬ َ َ ْ ََ َْ ُْ ْ ‫الص َّم ا َ ْو َت‬
onları doğru yoldan saptırırlar
da onlar, kendilerinin doğru ‫ فا َِّما‬40 ‫ني‬ ٍ ۪ ٍ‫ب‬‫م‬ ۪ ‫ك‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫م‬ ‫ع‬ ‫ال‬ ‫ِي‬ ‫د‬ ‫ه‬ ُّ
yolda olduklarını sanırlar.
ُ َْ َ َّ َ ُ َ َ ْ ْ َّ َ َ َّ َ َ ْ َ
38 O, en sonunda bize gel- ‫ ا ْو ن ِر َي َّنك ال۪ي َوعدناه ْم‬41ۙ‫ب بِك فا ِنا مِن ُه ْم ُمن َتقِ ُمون‬ ‫ن ذه‬
َ َ َ ِ ُ ٓ َّ ْ ْ َ ْ َ َ ْ َ َّ َ
ۚ‫ح ا ِلْك‬ ۪ ِ ‫ فاستمسِك ب‬42 ‫فا ِنا َعليْ ِه ْم ُمق َتد ُِرون‬
diği zaman: “Keşke benimle
senin aranda doğu ile batı ‫الي ا ۫و‬
arası kadar uzaklık olsaydı,
َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َ ٌ ْ َ ُ َّ َ َ ْ ُ َ ٰ َ َ َّ
ne kötü arkadaşmışsın sen!” ‫ واِنه لِكر لك ول ِقومِكۚ وسوف‬43 ‫۪ي‬ ٍ ‫اط مستق‬ ٍ ‫ص‬ ِ ‫ا ِنك ع‬
ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ ُ
‫ َو ْس َـٔل َم ْن ا ْر َسل َنا م ِْن قبْل ِك م ِْن ُر ُسل َِنۗا ا َج َعل َنا‬44 ‫ت ْس َـٔلون‬
der
39. İkiniz de zalim olduğu-
nuz için bugün nedâmet size ٰ ُ َْ َ َْ ْ ََ َ َ ُ َ ْ ُ ً َ ٰ ٰ ْ َّ ُ ْ
hiçbir fayda vermeyecektir. ‫ ولقد ارسلنا موس‬45 ‫ون‬ ۟ ‫ون الرح ِن ال ِهة يعبد‬ ِ ‫مِن د‬
Çünkü siz, azapta müşterek-
َ ‫ول َر ّب الْ َعالَم‬ ُ ُ َ ّ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ ٰ َٓ َ ٰ
siniz. 46 ‫۪ني‬ ِ ‫ئِه۪ فقال ا ِ۪ن رس‬ ۬ ‫بِايات ِنا ا ِل ف ِرعون وم‬
َ ُ َ ْ ْ ُ َ ٰ ُ َ َٓ َّ َ َ
47 ‫جاء ْم بِايَات َِنٓا ا ِذا  ْم مِن َها يَون‬
40. Sen mi sağırlara işitti-
receksin yahut körleri ve apa- ‫فلما‬
çık sapıklıkta olanları doğru
yola sen mi ileteceksin?
41. Ya biz seni alıp götür-
44. Doğrusu Kur’an, sana ve kavmine bir ikaz ve öğüt-
dükten sonra onlardan inti-
tür. Yakında ondan sorguya çekileceksiniz.
kam alırız.
45. Elçilerimizden senden önce gönderdiklerimize sor!
42. Yahut onlara vaadetti-
Rahmân’dan başka tapılacak tanrılar yapmış mıyız?
ğimiz azabı sana gösteririz.
Çünkü bizim onlara gücümüz 46. Andolsun biz Mûsâ’yı âyetlerimizle Firavun’a ve
yeter. onun ileri gelen adamlarına gönderdik de “Ben âlemlerin
Rabbinin elçisiyim” dedi.
43. Sen, sana vahyedilene
sımsıkı sarıl. Zira sen, dos- 47. Onlara âyetlerimizi getirince, birden bire onlarla alay
doğru yoldasın. etmeğe koyuldular.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


492 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ ُّ ُ َ ُ 492
25. CÜZ ‫الزخ ُر ِف‬ ‫سورة‬ ZUHRUF SÛRESİ 51. Firavun kavmine ses-
lendi ve dedi ki: «Ey kavmim!
ُ َْ َ َ ْ ُ َُ‫ك‬ْ َ َ َّ َ ٰ ْ ْ ُ َ َ
‫ب م ِْن اخت ِ َهاۘ َواخذناه ْم‬
Mısır’ın mülkü ve altımdan
‫وما ن ۪ري ِهم مِن اي ٍة ا ِل ِه ا‬ akıp giden şu ırmaklar benim
ُ ْ َّ ‫ َوقَالُوا يَٓا اَي ُّ َه‬48 ‫ون‬ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ ْ
‫ح ُر ادع‬
değil mi? Hâlâ görmüyor mu-
ِ ‫السا‬ ‫جع‬ ِ ‫اب لعلهم ير‬ ِ ‫بِالعذ‬ sunuz?»
ْ َ َ ََ َ َ َّ ْ َ َ
‫ فل َّما كشف َنا‬49 ‫نلَا َر َّبك بِمَا َع ِه َد عِن َد َك ا ِن َنا ل ُم ْه َت ُدون‬
52. «Ya da ben, kendisi
zayıf ve neredeyse söz anla-
َ ُ ٰ َ‫ َون‬50 ‫ون‬َ ُُ َْْ ُ َ َ َ َْ ُ ُْ َ
۪‫ادى ف ِْر َع ْون ۪يف ق ْو ِمه‬
tamayacak durumda bulunan
‫عنهم العذاب ا ِذا هم ينكث‬ şu adamdan daha hayırlı de-
َْ ُ ََْْ ٰ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ ََ ْ َ َ َ َ ğil miyim?»
‫قال يا قــو ِم اليس ۪ل ملك ِمر وه ِذه ِ النهار ت ۪ري‬
َّ َ ٰ ْ ٌ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ ْ
53. «Ona altın bilezikler

‫ ام ان ۬ا خي مِن هذا ال۪ي‬51 ‫ون‬ ۜ ‫ر‬ ِ ‫ى اف تب‬ ۚ ۪‫مِــن تت‬


verilmeli veya yanında ona
yardımcı melekler gelmeli de-
ٌ‫ق َعلَيْهِ ا َ ْسو َرة‬ ْ ُ َٓ ْ َ َ ُ ‫اد يُب‬ ُ َ َ َ َ ٌ َ َُ
ِ َ ِ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ل‬‫ف‬ 52 ‫ني‬ ۪ ‫هو م ۪هني ول ي‬
ğil miydi?»

َّ َ ْ َ َ ‫اء َم َع ُه ال ْ َملٰٓئ َِك ُة ُم ْقَتن‬ َٓ‫م ِْن َذ َهب ا َ ْو ج‬


54. İşte Firavun bu şekilde
‫اس َتخف‬ ‫ ف‬53 ‫ني‬ ِ۪ َ
ٍ
kavmini küçümsedi; onlar da

َ ُ ٰ ٓ ََ َ ‫اعوهُۜ ا َِّن ُه ْم كَانُوا قَ ْومًا فَا ِسق‬ َ ََ ُ ََْ


ona boyun eğdiler. Çünkü on-
‫ فل َّما ا َسفونا‬54 ‫۪ني‬ ُ ‫ط‬ ‫قومه فا‬ lar yoldan çıkmış bir kavimdir.

ً َ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َۙ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ْ 55. Bizi öfkelendirince on-


‫ فجعلناهم سلفا‬55 ‫انتقمنا مِنهم فاغرقناهم اجع۪ني‬ lardan intikam aldık, böylece

َ ً ََ ََْ َ ُْ َ ُ َّ ََ َ ْٰ ً ََ َ hepsini suda boğduk.


‫ضب ابن مريم م ا ِذا‬ ِ ‫ ولمــا‬56 ‫ين‬ ۟ ‫خ ۪ر‬ ِ ِ ‫وم ل‬ 56. Böylece onları, bir mazi
ُ َْ ٌْ َ ٰ ُٓ َ َ َ ُ ْ َ ُ َ
‫ي ام ه َۜو‬ ‫ َوقالوا َءال َِه ُت َنــا خ‬57 ‫ص ُّدون‬ ِ ‫ق ْومك مِنــه ي‬
ve sonradan gelenlere de bir
ibret kıldık.
ُ ْ َ َ ٌ َ ُ ْ َ ً َ َ َّ َ َ ُ َ َ َ
‫ ا ِن ه َو‬58 ‫ص ُمون‬ ِ ‫ضبوهُ لك ا ِل جدل ۜبل ه ْم ق ْوم خ‬ ‫ما‬
57. Meryem oğlu İsa, bir
misal olarak anlatılınca senin

59 ‫ل‬ َٓ ْ ِ ‫ج َعلْ َناهُ َمَ ً لِ َن۪ٓى ا‬


ۜ َ ٔ ۪‫ساي‬ َ ‫ا َِّل َعبْ ٌد اَنْ َع ْم َنا َعلَيْهِ َو‬ kavmin hemen bağrışmaya
başladılar.
َ َُُْ َ ْ ً َ ٰٓ ُ ْ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ
60 ‫ل َعل َنا مِن ْم َملئ ِكة ِيف ال ْرِض يلفون‬ ‫ولو نشاء‬ 58. “Bizim tanrılarımız mı
hayırlı, yoksa O mu?” dediler.
Bunu sana ancak tartışmak
için söylediler. Öyle ya onlar
48. Bizim onlara göstermekte olduğumuz âyetlerden her kavgacı bir toplumdur.
biri elbette diğerinden daha büyüktür. Biz onları azap ile
yakaladık. Umulur ki küfürden imana dönerler. 59. O, sadece kendisi-
ne nimet verdiğimiz ve İsrail
49. Dediler ki: Ey büyü ustası! Sana verdiği ahit uyarınca Oğullarına örnek kıldığımız
bizim için Rabbine dua et; çünkü biz doğru yola gireceğiz. bir kuldur.
50. Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden he- 60. Eğer dileseydik, içiniz-
men caymaya başladılar. den, yeryüzünde yerinize ge-
çecek melekler yaratırdık.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 493


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 493
61.Şüphesiz ki O, kıyamet 25. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الا ِمس والع‬ ZUHRUF SÛRESİ

için bir bilgidir. Sakın O’nda


şüpheye düşmeyin ve bana ٌ َ َ ٰ ُ َّ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ َ َّ ٌ ْ َ ُ َّ َ
uyun. Bu, bizim bildirdiğimiz ‫صاط‬ ِ ‫ون هذا‬ ِ ۜ ‫واِنه لعِلم ل ِلساعةِ ف تمتن بِها واتبِع‬
dosdoğru yoldur.
ٌّ‫ ْم َع ُدو‬ ُ َ ُ َّ ُ َ ْ َّ ُ ُ َّ َّ ُ َ َ َ ٌ ‫ُم ْس َتق‬
62.Sakın şeytan sizi yol- ‫ان ا ِنه ل‬ ۚ ‫ ول يصدنم الشيط‬61 ‫۪يم‬
dan çevirmesin. Çünkü o, si- ْ‫م‬ ُ ُْ ْ َ َ َ َ ّ َ ْ ٰ ‫اء ع‬َ َٓ‫ َولَمَّا ج‬62 ‫ني‬ ٌ ‫ُمب‬
zin için apaçık bir düşmandır. ‫جئت‬ ِ ‫د‬ ‫ق‬ ‫ال‬ ‫ق‬ ‫ات‬
ِ ‫ن‬ ‫ي‬
ِ ِ ‫ال‬ ‫ب‬ ‫۪يس‬ ۪
ُ َّ َ َ ُ ْ َ َّ َ ُ َ ََُّ َ َ ْ ْ
63. İsa, açık delillerle ge-
lince şöyle dedi: “Ben size
‫ني ل ْم َب ْعض ال۪ي ت َتلِفون ف۪ي ۚهِ فاتقوا‬ ِ ‫بِال ِكمةِ و ِلب‬
َ ٰ ْ َ ُ
‫الل ه َو َر ۪ب َو َر ُّب ْم فاع ُب ُدوهُۜ هذا‬
ّ ُ َ ّٰ َّ
‫ ا ِن‬63 ‫ون‬ ُ ‫الل َواَط‬
‫۪يع‬ َ ّٰ
ِ
hikmet getirdim ve ayrılığa

َْ َََْ َ ٌ َ ْ ُ ٌ َ
düştüğünüz şeylerden bir kıs-
ٌ َ
‫اب م ِْن بَيْن ِ ِه ْۚم ف َويْل‬ ُ ‫ح َز‬ ْ ‫ل‬ ‫ فاختلف ا‬64 ‫صاط مستق۪يم‬ ِ
mını size açıklamak için gel-
dim. Allah’a karşı takva sahi-
َّ َ ُ ْ ْ َ َ َْ َ َ ْ ُ َ‫۪ين ظَل‬
َ ‫لَِّل‬
‫ هل َينظ ُرون ا ِل‬65 ‫۪ي‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ي‬ ‫اب‬ ‫ذ‬ ‫ع‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫وا‬ ‫م‬
bi olun ve bana uyun.
ٍ ٍ ِ
ُ‫خ َّ ٓء‬ َ َْ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ َ ً َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ
64.Çünkü Allah, benim de
Rabbim, sizin de Rabbinizdir.
ِ ‫ ال‬66 ‫الساعة ان تاتِيهم بغتة وهم ليشعرون‬
ْ َّ ٌّ ُ َ
O’na ibadet edin. İşte bu,
doğru bir yoldur. َ
ِ‫ ياعِباد‬67 ۟ ‫۪ني‬ َ ۜ ‫يَ ْو َمئ ٍِذ َب ْع ُض ُه ْم لِ َ ْعٍض عدو ا ِل المتق‬
َ َّ ُ
65. Ama aralarından çıkan
ُ َ ٰ َ َّ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َٓ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ٌ ْ َ َ
gruplar, birbiriyle ihtilâfa düş- ‫ ال۪ين امنوا‬68 ‫ون‬ ۚ ‫لخوف عليم الوم ول انتم تزن‬
ُ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ْ ُ ُ ْ ُ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ٰ
tüler. Acı bir günün azabı kar-
şısında vay o zulmedenlerin ْ‫م‬ ‫ ادخلوا النة انتم وازواج‬69 ۚ‫بِايات ِنا وكنوا مسلِم۪ني‬
haline!
ْ َ َ َ ْ َ ‫طاُف َعلَيْه ْم بص‬ َ ُ َ َُُْ
66. Onlar farkında değiller- ‫اب‬ۚ ٍ ‫ب َواك َو‬ ٍ ‫ه‬ ‫ذ‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫اف‬ٍ ‫ح‬ ِ ِ ِ ‫ ي‬70 ‫تبون‬
َ ‫ني َواَنْ ُت ْم ف‬ ُ ُ ْ َ ْ ُّ َ َ َُْْ َ َْ َ َ
ۚ ‫َوف۪يها ما تشت ۪هيهِ النفُس َوتل الع‬
ken gelecek olan o günden
başkasını mı bekliyorlar? ‫۪يها‬
ُْ َ ْ ُ َّ ُ َّ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ
‫تلٓى ا ۫ورِث ُت ُموها بِمَا كن ُت ْم‬
67. Allah’a saygı duyup kö-
tülüklerden sakınanlar müs- ۪ ‫ وت ِلك النة ا‬71 ‫ون‬ ۚ ‫ادل‬ِ ‫خ‬
َ ُ ُ َْ ْ َ َ ٌ َ َ َ ْ ُ َ َ ُ َ ْ َ
73 ‫۪يةٌ مِنهَا تاكلون‬
tesna olmak üzere, birbir-
leriyle ahbap olanlar, o gün ‫ لم ف۪يها فاكِهة كث‬72 ‫تعملون‬
birbirlerine düşman kesilirler.
68. 69. Ey âyetlerimize ina-
nan ve Müslüman olan kulla- 71. 72. 73. Onlara altın tepsiler ve kadehler sunulur. Ora-
rım! Bugün size korku yoktur. da canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey vardır.
Sizler üzülmeyeceksiniz de. Ve kendilerine: Siz, orada ebedî kalacaksınız, işte yaptık-
larınıza karşılık size miras verilen cennet budur. Orada si-
70. Siz ve eşleriniz, ağır- zin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz, denilir.
lanmış olarak cennete giriniz!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


494 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ ُّ ُ َ ُ
25. CÜZ ‫الزخ ُر ِف‬ ‫سورة‬ 494 ZUHRUF SÛRESİ 80. Yoksa onlar, bizim ken-
dilerinin sırlarını ve gizli ko-
ُ ْ َ ُ َّ َ ُ َ َ ُ َ َ َّ َ َ َ َ َ ْ ُ ْ َّ
‫ت عن ُه ْم َوه ْم‬
nuşmalarını işitmediğimizi
‫ ل يف‬74 ‫ون‬ ۚ ‫ادل‬ِ ‫اب جهنم خ‬ ِ ‫ا ِن المج ِرم۪ني ۪يف ع‬
‫ذ‬ mi sanıyorlar? Aksine işitiriz;

َ ‫الظالِم‬ َّ ُ ُ ُ َ ْ ٰ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ُ ْ ُ yanlarındaki elçilerimiz de


76 ‫۪ني‬ ‫ن كنوا هم‬ ِ ‫ وما ظلمناهم ول‬75 ‫ون‬ ۚ ‫ف۪يهِ مبلِس‬ yazmaktadırlar.

َ ُ ُ َّ َ َ َۜ ُّ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ
77 ‫ك قال ا ِن ْم مَاكِثون‬ ‫َوناد ْوا يَا مَال ِك ِلَقِض علينا رب‬
81. De ki: Eğer Rahmân’ın
bir çocuğu olsaydı, elbette

َ ُ َ ّ َ ْ ْ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ّ َ ْ ْ ُ َ ْ ْ َ َ
ben ibadet edenlerin ilki olur-
78 ‫ن اكثكم ل ِلح ِق كرِهون‬ ِ ‫لقد ِجئناكم بِال ِق ول‬ dum!

ْ‫س ُهم‬ َّ ِ ‫ون اَنَّا َلن َ ْس َم ُع‬ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ ْ ُ َّ َ ً ْ َ ُٓ َ ْ َ ْ َ


82. Göklerin ve yerin Rab-
‫ ام يسب‬79 ‫ون‬ ۚ ‫بم‬ ِ ‫ام ابرموا امرا فا ِنا م‬ bi, Arş’ın da Rabbi olan Allah

ْ َّ َ َ ْ ْ ُ َ ُ ُ ْ َ ْ ْ َ َ َ ُ ُ ُ َ ٰ َ ْ ُ ٰ ْ َ َ
onların uydurdukları noksan
‫ِلرح ٰ ِن‬ ‫ قل ا ِن كن ل‬80 ‫ونويه ۜم بل ورسلنا دلي ِهم يتبون‬ sıfatlardan yücedir, münez-

َْ
zehtir.

‫ات َوال ْرِض‬ َّ ‫ان َر ّب‬


ِ ‫الس ٰم َو‬
َ َ ْ ُ
‫ح‬ ‫ب‬‫س‬ 81 َ ‫َو َ ٌدل ۗ فَاَنَ۬ا ا َ َّو ُل الْ َعابد‬
‫۪ين‬
ِ ِ 83. Sen bırak onları, azabı

ْ ْ ّ َ
ile tehdit edildikleri günlerine
ُ َُ ُ َ َ َ ُ َ
‫ فذ ْره ْم يوضوا َو َيل َع ُبوا َحّٰىت‬82 ‫ب ال َع ْرِش ع َّما يَ ِصفون‬ ِ ‫ر‬
kavuşuncaya kadar bâtıla
dalsınlar, oyun ve eğlence ile
َ ٌ ٰ َٓ َّ َّ َ ُ َ َ ُ َ ُ َّ ُ ُ َ ْ َ ُ َ ُ
‫ وهو ال۪ي ِيف السماءِ ا ِل و ِيف‬83 ‫يقوا يومهم ال۪ي يوعدون‬
meşgul olsunlar.

ُ ْ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ َ ْ ُ َْ َ ُ َ ٌ ٰ َْ
84. Gökteki ilâh da, yerde-
‫ وتبارك ال۪ي ل ملك‬84 ‫الرِض ا ِل ۜ وهو الك۪يم العل۪يم‬ ُ َ ْ ki ilâh da O’dur. O, Hakîmdir,
Alîm’dir.
َ َ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َْ
ِ‫الساع ِةۚ َوا ِلْه‬ ‫ات َوال ْرِض وما بينهماۚ وعِنده عِلم‬ َّ
ِ ‫الس ٰم َو‬ 85. Göklerin, yerin ve ikisi

َّ َ َ َ َّ َ ‫ك اَّل‬ُ ْ َ َ َ َ ُ َ ُْ
arasında bulunan her şeyin
ُ َ
‫اعة ا ِل‬ ‫۪ين يَ ْد ُعون م ِْن دونِهِ الشف‬ ِ ‫ ول يمل‬85 ‫ترجعون‬
mülkü kendisine ait olan Allah
yücedir! Kıyametin ilmi O’nun
ْ‫ َولَئ ِْن َسا َ ْتلَ ُه ْم َم ْن َخلَ َق ُهم‬86 ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ّ َْ َ َ ْ َ nezdindedir ve siz O’na dön-
‫من ش ِهد بِال ِق وهم يعلم‬ dürüleceksiniz.
َ َٓ ُ ٰٓ َّ ّ َ َ َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ُ ّٰ َّ ُ ُ َ َ
‫ب ا ِن ه ۬ؤلءِ ق ْو ٌم‬ ‫ر‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ه‬
۪ ِ ‫ل‬‫۪ي‬ ‫ق‬‫و‬َ 87 ۙ‫ون‬ ‫لقولن الل فان يؤفك‬
86. Allah’ı bırakıp da tap-
ِ tıkları putlar, şefâat etmeye
َ َ َ َ َ ُْ َْ َ ْ َ َۢ ُ ْ ُ َ
89 ‫اصف ْح عن ُه ْم َوقل َس ٌمۜ ف َس ْوف َي ْعل ُمون‬
malik değillerdir. Ancak bi-
‫ ف‬88 ‫ون‬ ‫ليؤمِن‬ lerek hakka şahitlik edenler
müstesnadır.
87. Andolsun onlara kendi-
75. Şüphesiz suçlular cehennem azabında ebedi ka- lerini kimin yarattığını sorsan
lacaklar. Zira kendilerinden hiç hafifletilmeyecektir. Onlar elbette «Allah» derler. O hal-
azap içinde kurtuluştan ümit keserler. de nasıl çevriliyorlar?
76. Biz onlara zulmetmedik, fakat kendileri zalim oldular. 88. 89. Resulullah’ın: “Yâ
77. Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin!” diye seslenir- Rabbi! Bunlar, iman etmeyen
ler. Mâlik de: “Siz böyle kalacaksınız!” Der. bir kavimdir” demesine karşı:
78. Andolsun biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz hak- “Şimdilik sen onlardan yüz
tan hoşlanmıyorsunuz. çevir ve size selam olsun,
de. Yakında bilecekler!”
79. Yoksa bir işe kesin karar mı verdiler? Biz de kararlı- buyuruldu.
yız!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 495
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َْ ُ ْ ُْ َ
25. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الا ِمس والع‬ 495 DUHÂN SÛRESİ

َ ِ ‫َو‬ ٌ َّ ّ َ ٌ ّ َ َ ُ ُّ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
44 - DUHÂN SÛRESİ
‫ه‬ ‫كية‬ َ ِ ‫ك َّية َوم‬
ِ‫ه‬ َ
ِ ‫ان م‬ ُّ ‫ان‬
ِ
ِ ‫سورة ادلخ‬
ُ َ ‫خ‬ ‫ادل‬
ً َٰ ً َ ٰ َ ُ ْ َ َ َ SÛRESİ
‫سون َاية‬ ْ‫ت ِْس ٌع َوخ‬
ُ ‫تِْسٌع‬
44 - DUHÂN
Bismillâhirrahmânirrahîm ‫اية‬ ‫وخسون‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ ‫الر‬َّ ِ‫الل‬ ّٰ
1.Hâ. Mîm.
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
ُ َّ َ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ ُ ْ ‫ َوالْك َِتاب ال‬1 ۜ‫ح ٓم‬
‫ارك ٍة ا ِنا ك َّنا‬
2.3.And olsun o Kitab-ı
‫ ا ِنا انزنلاه ۪يف لل ٍة مب‬2 ۙ‫ني‬ ‫ب‬‫م‬ ٰ
Mübin’e ki, biz onu mübarek
ِ ۪ ِ
َّ َ ْ َْ ْ َ ُّ ُ ُ ْ َ ‫ ف‬3 ‫ين‬ َ ‫ُمنْ ِذر‬
bir gecede indirdik. Çünkü biz
uyarıcıyızdır. ‫ ام ًرا م ِْن عِن ِدن ۜا ا ِنا‬4 ٍ ۜ ‫۪يها ُيف َرق ك ام ٍر َحك۪ي‬ ۪
ّ ‫ َر‬6 ۙ‫۪يم‬ ُ ‫۪يع الْ َعل‬ ُ ‫السم‬ َّ ‫ك ا ِنَّ ُه ُه َو‬ َ ّ َ ْ ً َ ْ َ َ ْ ُ َّ ُ
4.5.6.O gecede her hik-
metli buyruk ayrılır ve katı- ‫ب‬ ِ ۜ ِ ‫ رحة مِن رب‬5 ۚ‫كنا مر ِسل۪ني‬
َّ ٰ َٓ َ ‫ال ْرِض َومَا بَيْ َن ُه َم ۢا ا ِْن ُكنْ ُت ْم ُموقِن‬ َ ْ َ َ ٰ َّ
‫ ل ا َِل ا ِل‬7 ‫۪ني‬
mızdan bir emirle ilgilisine
yollanır. Çünkü biz, Rabbinin ‫ات و‬ ِ ‫السمو‬
ُ ْ َ ‫ال َّول‬ َ ْ ُ ُ ٓ َ ٰ ُّ َ َ ْ ُ ُّ َ ُ ُ َ ْ ُ َ ُ
‫ بَل ه ْم‬8 ‫ني‬
katından bir rahmet olarak
peygamberler gönderici- ۪ ‫۪يت ربم ورب ابائ ِم‬ ۜ ‫ ويم‬ ۪ ‫هو ي‬
yizdir. Gerçek şu ki işiten ve
ُ ‫اء ب ُدخَان‬ ُ َٓ ‫السم‬ َّ ‫ب يَ ْو َم تَا ْيت‬ ْ ‫ارتَق‬
ْ َ َ ََُْ ّ َ
bilen ancak O’dur. 10ۙ‫ني‬ ٍ ۪ ٍ‫ب‬‫م‬ ِ ِ ِ ‫ ف‬9 ‫۪يف ش ٍك يلعبون‬
7.Eğer kesin olarak inanı-
َ‫اك ِشْف َع َّنا الْ َع َذاب‬ ْ َ َّ َ ٌ َ ٌ َ َ َ ٰ َ َّ َ ْ َ
yorsanız, O, göklerin, yerin ‫ ربنا‬11 ‫اس هذا عذاب ال۪يم‬ ۜ ‫يغش انل‬
ve ikisi arasında bulunanların
ٌ ُ ٌ ُ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ٰ ْ ّ ُ ُ َ ّٰ َ َ ُ ْ ُ َّ
Rabbidir. ۙ
13 ‫ ان لهم الِكرى وقد جاءهم رسول م ۪بني‬12 ‫ا ِنا مؤمِنون‬
َ َ ْ ُ َ َّ ٌۢ ‫ُث َّم تَ َول َّ ْوا َعنْ ُه َوقَالُوا ُم َع َّل ٌم َمْ ُن‬
‫اب‬ ‫ذ‬ ‫ع‬ ‫ال‬ ‫وا‬ ‫ف‬ ‫ش‬ ‫ك‬ ‫ا‬‫ِن‬ ‫ا‬ 14 ‫ون‬
8. O’ndan başka ilâh yok-
tur. Her şeyi O, diriltir, O, öl- ِ ِ
dürür. Zira O sizin de Rab- َّ ٰ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ۢ َ ُ َٓ ْ ُ َّ ً َ
biniz, önceki atalarınızın da ‫ى ا ِنا‬ ۚ ‫ يوم نب ِطش الطشة الكب‬15 ‫ق۪ي ا ِنم عئ ِدون‬
ٌ ُ َ َٓ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َّ َ َ ْ َ َ َ َ ْ
‫اءه ْم َر ُسول‬ ‫ ولقد فتنا قبلهم قوم ف ِرعون وج‬16 ‫ُمن َتقِ ُمون‬
Rabbidir.
9. Fakat onlar, şüphe için-
ٌ ُ َ ْ ُ َ ّ ّٰ َ َ َّ َ ٓ ُّ َ ْ َ
ٌ ‫ول اَم‬ ٌ ‫َكر‬
de eğlenip duruyorlar.
18 ۙ‫۪ني‬ ۜ ‫ ان ادوا ا ِل عِباد‬17 ۙ‫يم‬
‫اللِ ا ِ۪ن لم رس‬ ۪
10. 11. Şimdi sen, göğün,
insanları bürüyecek açık bir
duman çıkaracağı günü gö- 14. Ondan yüz çevirdiler, “Bu, deli görünümünde eğitil-
zetle. Zira bu, elem verici bir miş biridir.”! dediler.
azaptır.
15. Biz sizden azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine
12. “Rabbimiz! Bizden döneceksiniz.
azabı kaldır. Doğrusu biz ar-
tık inanıyoruz.” 16. Zira biz büyük bir şiddetle çarpacağımız gün, kesin-
likle intikamımızı alırız.
13. Nerede onlarda öğüt
almak! Oysa kendilerine ger- 17. 18. Andolsun, kendilerinden önce biz, Firavun’un
çeği açıklayan bir elçi gelmiş- kavmini de imtihan etmiştik. Onlara: “Allah’ın kulları! Bana
ti. gelin! Çünkü ben size güvenilir bir resulüm” diyen şerefli bir
elçi gelmişti.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
496 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُّ ُ َ ُ
25. CÜZ ‫ان‬
ِ ‫سورة ادلخ‬ 496 DUHÂN SÛRESİ 24. Denizi sakin iken geri-
de bırak. Çünkü onlar boğu-
ْ ّ ُ ‫۪ي ْم ب ُسلْ َطان‬ ُ ٰ ّٓ ّٰ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ
‫ َوا ِ ۪ن ُعذ ُت‬19 ۚ‫ني‬
lacak bir ordudur.
‫ب‬
ٍ ۪ ٍ ‫م‬ ِ ‫وان ل تعلوا ع اللِۚ ا ِ ۪ن ات‬ 25. Onlar geride neler bı-

21 ‫ون‬
ُ َْ َ ُ ‫ َوا ِ ْن ل َ ْم تُ ْؤم‬20 ‫جون‬ ُ ُ ‫ ْم ا َ ْن تَ ْر‬
ُ ََّ َّ
ِ ‫تل‬ ‫اع‬ ‫ف‬ ‫ل‬ ‫وا‬ ‫ِن‬ ِ ‫بِر ۪ب ورب‬
rakmışlardı, nice bahçeler,
ِ ۪ ِۘ pınarlar,
ًَْ ْ َ ‫ فَا‬22 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ ٌ ْ َ َٓ ُ ٰٓ َّ َ ُٓ َّ َ َ َ َ
‫س بِعِ َباد۪ي لي‬ ِ ‫فدع ربه ان ه ۬ؤلءِ قوم م ِرم‬ 26. Ekinler, güzel konaklar,

َ ُ َ ْ ُ ٌ ْ ُ ْ ُ َّ ً ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ۙ َ ُ َ َّ ُ ْ ُ َّ
27. Zevk ve sefasını sür-
24 ‫ واتركِ الحر رهوۜا ا ِنهم جند مغرقون‬23 ‫ا ِنم متبعون‬ dükleri nice nimetler!
َ َََ ُ ُ َ ‫ك ْم تَ َر ُكوا م ِْن َج َّن‬ َ
ٍ ‫ َو ُز ُر‬25 ۙ‫ون‬
28. İşte böylece biz de on-
26 ۙ‫ي‬ ٍ ‫وع ومقا ٍم ك ۪ر‬ ٍ ‫ات وعي‬ ٍ ları başka bir topluma miras
َ َ ْ َ َ ٰ َ َ ‫۪يها فَاكِه‬ َ ‫كانُوا ف‬ َ َََْ
‫ كذل ِ۠ك َوا ْو َرث َناها ق ْومًا‬27 ۙ‫ني‬
bıraktık.
۪ ‫ونعم ٍة‬ 29. Gök ve yer onların
ُ َ ُ َ ْ ُ َٓ َّ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ َ َ ‫ا ٰ َخر‬
‫اء َوال ْرض َومَا كنوا‬
ardından ağlamadı; onlara
‫ فما بت علي ِهم السم‬28 ‫ين‬ ۪ mühlet de verilmedi.

30 ۙ‫ني‬ ‫ه‬ ُ ْ ‫ساي ٔ َل م َِن الْ َع َذاب ال‬


‫م‬ َٓ ْ ِ ‫نيْ َنا َبن۪ٓى ا‬ َّ َ ْ َ َ َ
‫د‬ ‫ق‬ ‫ل‬ ‫و‬ 29 ۟
‫ين‬َ ‫ُمنْظَر‬ 30. Andolsun biz, İsrail
ِ ۪ ِ ۪ ۪ Oğullarını o küçültücü
ُ ََْْ َََ
‫تناه ْم‬ ‫ ولق ِد اخ‬31 ‫ني‬ َ ‫م ِْن ف ِْر َع ْو َۜن ا ِنَّ ُه َك َن َع ِلًا م َِن ال ْ ُمْسف‬ azaptan kurtardık.
ِ۪ ‫ح ِْز ٌب‬
ٰٓ ْٰ ُ َْ َٰ َ َ َْ ََ ْ َٰ
4 31. Yani Firavun’dan. Çün-
‫ات َما ف۪يهِ بَل ٌؤا‬ ِ َ‫ َواتيناه ْم م َِن الي‬32 ۚ‫ع عِل ٍ ع العالم۪ني‬ kü o haddi aşan bir zorba idi.

ٰ ُْ َُ َّ َ ْ َ ُ ُ َ َٓ ُ ٰٓ َّ
‫ه ا ِل َم ْوت َنا ال۫ول‬ ٌ ‫ُمب‬
32. Andolsun biz İsrail
ِ ‫ ا ِن‬34 ۙ‫ ا ِن ه ۬ؤلءِ لَقولون‬33 ‫ني‬ ۪ Oğullarına, bilerek, âlemlerin

ُ ْ َٓ ٓ َ ٰ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ
üstünde bir imtiyaz verdik.
َ ‫صادِق‬ َ ‫م‬ْ ُ ْ ‫ك‬ ‫ فاتوا بِابائ ِنا ا ِن‬35 ‫شين‬
36 ‫۪ني‬ ۪ ‫وما نن بِمن‬ 33. Onlara, içinde açık bir
ُ َ ْ ُ َّ ْۘ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ َّ ُ ُ ْ َ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ َ imtihan bulunan ayetler ver-
‫اهم خي ام قوم تب ٍعۙ وال۪ين مِن قبل ِ ِه ۜم اهلكناهم ا ِنهم كانوا‬ dik.

َ ‫ل ْرَض َومَابَيْ َن ُه َما َل ِعب‬ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ْ َ َ َ َ َ ْ ُ 34. 35. 36. Bunlar diyorlar


38‫ني‬ ۪ ‫اتوا‬ ِ ‫ وماخلقناالسمو‬37‫م ِرم۪ني‬ ki: “İlk ölümümüzden sonra
َ َ َ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ّ َ ْ َّ ُ َ ْ َ َ َ
39 ‫ثه ْم ل َي ْعل ُمون‬ ِ ‫ما خلقناهمَٓا ا ِل بِال ِق ول‬
bir şey yoktur. Biz diriltilecek
‫ن اك‬ değiliz. Doğru söylüyorsanız,
babalarımızı getirin.”
37. Bunlar mı daha hayırlı,
yoksa Tübba’ kavmi ile onlar-
19. Allah’a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size dan öncekiler mi? Suç işle-
apaçık bir delil getiriyorum. dikleri için Biz onların hepsini
20. Ben, beni taşlamanızdan dolayı, benim ve sizin Rab- helak ettik.
biniz olan Allah’a sığındım. 38. Biz gökleri, yeri ve
21. Eğer bana inanmadınızsa, hemen yanımdan uzak- bunlar arasında bulunanları,
laşın. oyun ve eğlence olsun diye
yaratmadık.
22. Bunun üzerine Mûsâ: “Bunlar suç işleyen bir toplum-
dur,” diye Rabbine seslendi. 39. Onları sadece gerçek
bir sebeple yarattık. Fakat
23. Allah, “O halde kullarımla geceleyin çıkıp git. Çünkü onların çoğu bilmiyorlar.
takip edileceksiniz,” buyurdu.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 497
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 497
40. Şüphesiz hüküm günü, 25. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الا ِمس والع‬ DUHÂN SÛRESİ

hepsinin bir arada buluşacağı


gündür. ًْ َ ْ ُ َ ََْ َ َ َْ ْ ُُ َ ْ َ ْ َ ْ َ َّ
41.O gün, dostun dosta ‫ يوم ل يغن۪ى مول‬40 ‫ا ِن يوم الفص ِل م۪يقاتهم اجع۪ني‬ ۙ
ُ ّٰ ‫ح َم‬ َ ْ َ َّ َ ُ َ ُْ ْ ُ َ َ ًْ َ ًْ َ ْ َ
ۜ‫الل‬ ِ ‫ ا ِل من ر‬41 ‫عن مول شيـٔا ول هم ينرون‬ ۙ
hiçbir faydası olmaz, kendile-
rine yardım da edilmez.
42. Ancak Allah’ın merha- ُ ‫ط َع‬
‫ام‬
َ
43 ۙ ‫وم‬ ِ ‫الزق‬
ُّ َّ َ َ َ َ َّ
‫ ا ِن شجرت‬42 ‫۪يم‬ ُ۟ ‫الرح‬ َّ ‫يز‬ ُ ‫ا ِنَّ ُه ُه َو الْ َعز‬
۪
َ ْ ‫ َك َغ ْل‬45 ۙ‫ون‬ ُ ُْ ْ َ ْ ُْ َ َْ
met ettiği kimseler böyle de-
ğildir. Çünkü O, hem üstün-
46 ‫الم۪ي ِم‬ ِ ِ ‫ط‬ ‫ال‬ ‫يف‬ ‫ل‬
ِ ۪ ِۚ ‫غ‬ ‫ي‬ ۛ ‫ل‬ ‫ه‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫ك‬ 44 ‫۪يم‬
ۚ ِ ۛ ‫ث‬‫ال‬
َ ْ ِ‫اعتِلُوهُ ا ِٰل َس ٓ َواء‬
dür, hem de merhametlidir.
ْ َ َ ُ ْ َ ُ ُ ُ
43. 44. 45. 46. Zakkum ۪‫ ث َّم ُص ُّبوا ف ْوق َرا ِسه‬47 ‫الح۪ي ِۚم‬ ‫خذوه ف‬
ağacı, günahkârların yeme-
ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َّ ْ ُ َ ْ َ َ ْ
ğidir. Tıpkı erimiş maden gibi 49 ‫ ذقۚ ا ِنك انت الع ۪زيز الك ۪ريم‬48 ‫۪يم‬ ۙ ِ ۜ ‫اب الم‬ ِ ‫مِن عذ‬
َ َ َ َّ ُ ْ َّ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ٰ َّ
karınlarında kaynar. Bir baş-
ka yönden de kaynar suyun
‫ ا ِن المتق۪ني ۪يف مقا ٍم‬50 ‫تون‬ ‫ا ِن هذا ما كم بِه۪ تم‬
ْ ُ ْ َ ُ ََْ َ
kaynaması gibidir.
ُ ُ َّ َ
47. 48. 49. 50. Tutun onu! ‫ يلبسون مِن سندٍس‬52 ‫ون‬ ۚ ٍ ‫ات َوع ُي‬ ٍ ‫ ۪يف جن‬51 ۙ‫۪ني‬ ٍ ‫ا‬ ‫م‬
ُ‫اه ْم ب‬ ُ َ ْ َّ َ َ َ ۠ ٰ َ َ ‫بق ُم َتقَابل‬ ََْ ْ َ
Cehennemin ortasına sü-
rükleyin! Sonra azap olarak 54 ‫۪ني‬ ٍۜ ‫ور ع‬ ٍ ِ ‫ن‬ ‫ج‬ ‫و‬ ‫ز‬ ‫و‬ ‫ك‬ ِ ‫ل‬ ‫ذ‬ ‫ك‬ 53 ‫۪ني‬
ۚ ِ ٍ ‫واِس‬
َ ُ َُ َ َ ‫ ّل فَاك َِهة ا ٰ ِمن‬ ُ َ َ ُ َْ
üstüne kaynar su dökün! Tat
‫۪يها‬ َ ‫ون ف‬ ‫ ل يذوق‬55 ۙ‫۪ني‬ ٍ ِ ِ ‫يدعون ف۪يها ب‬
bakalım! Çünkü sen kendin-

َ ْ ‫اب‬ َ ‫يه ْم َع َذ‬ ُ ٰ‫۫ول َو َوق‬ ٰ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َّ َ ْ َ ْ


ce üstündün, şerefliydin! Bil
ki bu, şüphe edip durduğunuz
56 ۙ‫الح۪ي ِم‬ ۚ ‫الموت ا ِل الموتة ال‬
ْ َّ َ ‫ فَا َِّن َما ي‬57 ‫۪يم‬ ُ ‫ك ذٰل َِك ُه َو الْ َف ْو ُز الْ َعظ‬ ً َ
şeydir.
51. 52. 53. Müttakîler ise ُ‫سنَاه‬ َۜ ِ ‫ف ْ م ِْن َر ّب‬
hakikaten güvenilir bir ma-
َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ ْ َ ْ َ َ ُ َّ َ َ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ
kamdadırlar. Bahçelerde ve 59 ‫ فارتقِب ا ِنهم مرتقِبون‬58 ‫بِلِسان ِك لعلهم يتذكرون‬
ٌ َّ ّ َ ٌ ّ َ ْ َُ َ ْ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
pınar başlarındadırlar. Karşı-
َ‫َوِه‬ ‫كية‬ ِ‫ه‬ َ ِ ‫ك َّية َوم‬ َ ‫الساث‬
َ ِ‫ورِيةة‬ ُ
ِ ‫الاث َِيةِ م‬
lıklı oturarak ince ipekten ve

ً َٰ ً ٰ َ ُ ََ ٌْ َ
‫ َ َو َث َث ُون َايَة‬SÛRESİ
parlak atlastan giyerler.
‫َسبٌْع‬
45 - CASİYE ‫سبع‬
54. Böyle olduğu gibi biz ‫اية‬ ‫وثثون‬
onları, ayrıca iri gözlü hûriler-
le evlendiririz.
55. Orada, güven içinde
her meyveyi isterler. 57. Rabbinden bir lütuf olarak. İşte o büyük kurtuluştur.

56. Orada ilk ölümden 58. Biz Kur’an’ı, senin dilinde indirerek kolayca anlaşıl-
başka bir ölüm tatmazlar. masını sağladık. Umulur ki öğüt alırlar.
Ve Allah, onları cehennem 59. Bekle; zira onlar da beklemektedirler.
azabından korumuştur.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


498 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

25. CÜZ َ ْ ُ‫ورة‬


ِ‫الاث َِية‬ َ ‫ُس‬ 498 CASİYE SÛRESİ vardır.
5. Gecenin ve gündüzün
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ değişmesinde, Allah’ın gök-
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬ ten indirmiş olduğu rızıkta ve

َ ٰ َّ َّ َ ْ َ ْ‫اللِال‬ ّٰ َ َ ‫ َت ْن ُيل الْك‬1ۜ ‫ٰح ٓم‬ ölümünden sonra yeri dirilt-


‫ات‬ ِ ‫ ا ِن ِيف السمو‬2 ‫يز الك۪ي ِم‬ ِ ۪‫ز‬ ‫ع‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫اب‬
ِ ‫ِت‬ ۪ mesinde, rüzgârları değişik

َٓ ُّ ُ َْ َ ‫ل ْرِض َلٰيَات ل ِلْ ُم ْؤ ِمن‬ َْ َ yönlerden estirmesinde, ak-


‫ َو ۪يف خلقِ ْم َومَا َي ُبث م ِْن دابَّ ٍة‬3 ۜ‫۪ني‬ ٍ ‫وا‬ lını kullanan topluluklar için

ُ ّٰ ‫اخ ِ َ ِف َّالْل َوانلَّهَار َومَٓا اَن ْ َز َل‬ ْ َ َۙ ُ ُ ْ َ ٌ َ ٰ


pek çok ayetler vardır.

‫الل‬ ِ ِ ‫ و‬4 ‫ايات ل ِقو ٍم يوق ِنون‬ 6. İşte bunlar, Allah’ın âyet-

َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َٓ َّ َ
leridir. Sana bunları bihakkın
ِ‫الر َياح‬ ّ ‫ل ْرَض َب ْع َد َم ْوت َِها َوتَْريِف‬ ‫مِنالسماءِمِنرِز ٍقفاحيابِهِا‬
okuyoruz. Artık Allah’tan ve
ِ ۪ O’nun âyetlerinden sonra
ّ‫ال ّق فَباَي‬ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ ّٰ ُ َ ٰ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ٌ َ ٰ hangi söze inanacaklar?
ِ ِ ۚ ِ ِ ‫ ت ِلك ايات اللِنتلوها عليك ب‬5 ‫ايات ل ِقو ٍم يعقِلون‬ 7. 8. Vay haline, her yalancı
َ َّ َ ّ ُ ٌ ْ َ َ ُ ْ ُ َ ٰ َ ّٰ َ ْ َ
‫ ي َ ْس َم ُع‬7ۙ‫۪ي‬ ٍ ‫اك ا‬
‫ث‬ ٍ ‫ك اف‬ِ ِ ‫ ويل ل‬6 ‫۪يث بعد اللِ واياتِه۪ يؤمِنون‬ ٍ ‫حد‬
َ ve günahkâr kişinin! Ki, Allah’ın
kendisine okunan âyetlerini
ُ‫شه‬ ْ ِ ّ َ‫با َك َ ْن ل َ ْم ي َ ْس َم ْع َهاۚ فَب‬ ً ‫ر ُم ْس َت ْك‬ ُّ ِ ُ‫اللِ ُتتْ ٰل َعلَيْهِ ُث َّم ي‬ ّٰ
‫ات‬
ِ َ‫اٰي‬ işitir de sonra büyüklük tasla-
ِ yarak sanki hiç onları duyma-
َ َ ٰ ٓ ُ ُ َ َ َ َّ َ ٰ َ َ َ ََ
‫ َواِذا عل ِ َم م ِْن ايَات َِنا شيْـًٔاۨاتذها ه ُز ًوۜا ا۬ولئ ِك ل ُه ْم‬8 ‫۪ي‬
mış gibi direnir. İşte onu acı bir
ٍ ‫اب ا‬
‫ل‬ ٍ ‫بِعذ‬
azap ile müjdele!

َ َْ ْ َ ٌ َ‫َعذ‬
‫ م ِْن َو َٓرائ ِ ِه ْم َج َه َّن ُۚم َول ُيغن۪ى عن ُه ْم مَا ك َس ُبوا‬9 ۜ‫ني‬ ٌ ‫اب ُمه‬
9. O; ayetlerimizden bir
۪ şey öğrendiği zaman onunla

َ ٰ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ َ َٓ ْ َ ّٰ ُ ْ ُ َ َّ َ َ َ ً ْ َ
alay eder. Onlar için alçaltıcı
‫ هذا‬10ۜ‫شيـٔا ول ما اتذوا مِن دو ِن اللِاولِ اءۚولهم عذاب عظ۪يم‬ bir azap vardır!

َ ْ ْ ٌ َ َ ْ ُ َ ْ ّ َ َ ٰ ُ َ َ َ َّ َ ً ُ
10. Cehennem onların
ٌ
11۟ ‫ات رب ِ ِهم لهم عذاب مِن رِج ٍز ال۪يم‬ ِ ‫ى وال۪ين كفروا بِاي‬ ۚ ‫هد‬
peşlerindedir. Kazandıkları

ُ ْ ُْ ْ ُ َ َّ َّ ُ ّٰ َ
şeyler de, Allah’ın tertip etti-
ُ َ
‫لل ال۪ي َسخ َر ل ُم الَ ْح َر تلِ َ ْج ِر َي الفلك ف۪يهِ بِا ْم ِره ۪ َوتلِ َبْ َتغوا‬ ‫ا‬
ği evliyadan başkasına tabi
olanlara, hiçbir fayda vermez.
َّ ‫ ْم مَا يف‬ ُ َ َ َّ َ َ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْ َ ْ
ِ ‫الس ٰم َو‬
Büyük azap onlaradır.
‫ات‬ ِ ‫ وسخر ل‬12 ‫ون‬ ۚ ‫مِن فضلِه۪ ولعلم تشكر‬ 11. İşte bu Kur’an bir hi-
َ َّ َ َ َ ٰ َ َ ٰ َّ ُ ْ ً َ ْ َ ْ َ َ
13 ‫ات ل ِق ْو ٍم َي َتفك ُرون‬
dayettir. Rablerinin âyetlerini
ٍ ‫وما ِيف الرِض ج۪يعا مِن ۜه ا ِن ۪يف ذل ِك لي‬ inkâr edenlere gelince, onla-
ra tiksindiren can yakan bir
azap vardır.

45 - CASİYE SÛRESİ 12. Allah O’dur ki, denizde


yüzmek üzere gemileri ve lüt-
Bismillâhirrahmânirrahîm fedip verdiği rızkı onun emri-
1. Hâ. Mîm. ne göre aramanız için denizi
size hizmetçi kılmıştır. Umu-
2. Kitab’ın peyderpey indirilmesi, Azîz ve Hakîm olan lur ki şükredersiniz.
Allah tarafındandır.
13. O, göklerde ve yerde
3. Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar için birçok ne varsa hepsini size boyun
âyetler vardır
eğdirmiştir. Elbette bunda
4. Sizin yaratılışınızda ve yeryüzünde yaydığı canlılarda,
düşünen topluluklar için çok
kesin olarak inanan topluluklar için ibret verici işaretler
büyük ibretler vardır.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 499
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 499
14.İman edenlere söyle: 25. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء الا ِمس والع‬ CASİYE SÛRESİ

Allah’ın günlerinin geleceğini


beklemeyenleri bağışlasınlar.
َ‫جزي‬ ْ َ‫الل ل‬ ّٰ َ َّ َ َ ُ ْ َ َ َ َّ ُ ْ َ ُ َ ٰ َ َّ ْ ُ
O günler, Allah’ın her toplu- ِ ِ ِ ‫قل ل ِل۪ين امنوا يغفِروا ل ِل۪ين ليرجون ايام‬
َْ َ َ ‫ َم ْن َعم َل‬14 ‫ون‬ َ ُ ْ َ ُ َ َ ًَْ
ِ ‫الًا فلِنف‬
mu, yaptığına göre cezalan-
dırması içindir. ۪ۚ‫سه‬ ِ ‫ص‬ ِ ‫سب‬ِ ‫قوما بِما كانوا ي‬
15. Kim iyi sâlih amel iş- ْ َََ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ّ َ ٰ َّ ُ ۘ َ ْ َ َ َ َ َٓ َ ْ َ َ
lerse faydası kendinedir ve ‫ ولقد‬15 ‫ومن اساء فعليها ثم ا ِل ربِم ترجعون‬
kim de kötülük yaparsa zararı ْ‫اهم‬ ُ َ ْ َ َ َ َ َّ ُ ُّ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ ْ َ ٰ
yine kendinedir. Sonra Rab- ‫اتينا بن۪ى ا ِساي۪ل الكِتاب والم وانلبوة ورزقن‬
binize döndürüleceksiniz. ُ َ ْ َ ٰ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َّ َ َ َ ّ َّ َ
َ ‫اه ْم بَ ّي‬
‫ات‬ ٍ ِ ‫ن‬ ‫ واتين‬16 ۚ‫ات وفضلناهم ع العالم۪ني‬ ِ ‫مِن الطيِب‬
ْ ْ ْ ُ َ َٓ َ ْ َ ْ َّ ُٓ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ
16. Andolsun ki biz, İsrail

‫اءه ُم ال ِعل ُمۙ َبغيًا‬ ‫مِن الم ِرۚ فما اختلفوا ا ِل مِن بع ِد ما ج‬
Oğullarına kitabı, hükmü ve
peygamberliği verdik. Onları
ُ َ َ ْ ََْ ْ ََُْ ْ َ َّ ْ
ِ‫بَي َن ُه ۜ ْم ا ِن َر َّبك َيقض۪ى بينهم يوم القِيمةِ ف۪يما كانوا ف۪يه‬
َ ٰ
güzel rızıklarla besledik ve
onlara âlemlerden daha fazla
lutuf ve ihsanda bulunduk. َ‫ل ْمر فَاتَّب ْعها‬ َ ْ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ َ َ َّ ُ َ ُ ََْ
ِ ِ ‫شيع ٍة مِن ا‬ ۪ ‫ع‬ ‫اك‬ ‫ن‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ج‬ ‫م‬‫ث‬ 17 ‫ون‬ ‫يتلِف‬
َ ْ َ ُ ْ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ ُ َ ْ َ َ َ َّ َ َٓ ْ َ ْ َّ َ َ َ
17.Din konusunda onlara
açık deliller verdik. Ama onlar
‫ ا ِنهم لن يغنوا عنك‬18 ‫ول تبِع اهواء ال۪ين ليعلمون‬
َّ َّ َ ً ْ َ ّٰ َ
kendilerine bilgi geldiği halde,
ُ ّٰ ‫اء َب ْعض َو‬
‫الل‬ ُ َٓ‫۪ني َب ْع ُض ُه ْم ا َ ْو ِل‬
َ ‫الظالِم‬ ‫مِن اللِ شيـٔا ۜ واِن‬
ٍۚ
aralarındaki çekememezlik
yüzünden ayrılığa düştüler.
Şüphesiz Rabbin, ayrılığa
‫حة ل ِق ْو ٍم‬
َ ٌَْ َ َ ً ُ َ
‫صائ ُِر ل َِّلناِس وهدى ور‬ َٓ َ‫ ٰه َذا ب‬19 ‫۪ني‬ َ ‫َو ُّل ال ْ ُم َّتق‬
düştükleri şeyler hakkında ِ
َ ْ َ ْ َ َ ّ َّ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ ْ َ َ ُ ُ
‫ات ان ن َعل ُه ْم‬ ِ ٔ‫سب ال۪ين اجتحوا السيِـ‬ ِ ‫ ام ح‬20 ‫يوق ِنون‬
kıyamet günü aralarında hü-
küm verecektir.
ُ ُ ْ َ ً َٓ َ ۙ َ ِ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ
18. Sonra seni de din ko-
‫اء م َياه ْم َو َم َمات ُه ۜ ْم‬ ‫ات سو‬ ِ ‫ال‬ ‫الص‬ ‫وا‬ ‫كال۪ين امنوا وع ِمل‬
َ ْ ‫ال ْرَض ب‬ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ّٰ َ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َٓ
nusunda bir şeriat sahibi kıl-
ّ‫الق‬ ‫ات و‬
ِ ِ ِ ‫ وخلق الل السمو‬21 ‫ون‬ ۟ ‫ساء ما يكم‬
dık. Sen ona uy; bilmeyenle-

َ َُْ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ
rin isteklerine uyma.
ْ َ ُّ ُ ٰ ْ ُ َ
19. Çünkü onlar, Allah’a 22 ‫وتلِ جزى كل نفٍس بِما كسبت وهم ل يظلمون‬
karşı sana hiçbir fayda vere-
mezler. Doğrusu zalimler bir-
birlerinin dostudur; Allah da 21. Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıkların-
takvâ sahiplerinin velisidir. da kendilerini, inanıp sâlih ameller işleyenler ile bir mi tuta-
20. Bunlar, insanlar için bi- cağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
rer basirettir ve kesin olarak 22. Allah, gökleri ve yeri bihakkın yarattı. Böylece herkes
inanan bir toplum için de hi- kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.
dayet ve rahmettir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


500 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

25. CÜZ َ ْ ُ‫ورة‬


ِ‫الاث َِية‬ َ ‫ُس‬
500 CASİYE SÛRESİ 25. Onlara açıkça âyetle-
rimiz okunduğu zaman: Doğ-
ْ َ ٰ َ َ َ َ َ ْ ٰ َ ُ ّٰ ُ َّ َ َ َ ُ ٰ َ ُ َ ٰ َ َ َّ َ َ ْ َ َ َ َ ru sözlü iseniz, babalarımızı
‫افرايت م ِن اتذ اِلهه هويه واضله الل ع عِل ٍ وختم ع سمعِه‬ getirin, demelerinden başka
َ َ َ ّٰ ْ َ ْ ْ َ ْ َ َ ًَ َ َ َ َٰ ََ َ َ ََْ delilleri yoktur.
‫اللِ اف‬ ۜ ‫ره ۪ غِشاوة فمن يهد۪يهِ مِن بع ِد‬ ۜ ِ ‫وقلبِه۪ وجعل ع ب‬ 26. De ki: Allah sizi diriltir,
ُ ْ َ ُ ُ َ َ ْ ُّ َ ُ َ َ َّ َ َ ُ َ َ َ ُ َّ َ َ
‫وت َون َيا َومَا ُي ْهلِك َنٓا‬ ‫وقالواما ِها ِلحياتناادلنيانم‬23‫تذكرون‬
sonra öldürür. Sonra şüphe
götürmeyen kıyamet günün-
ُْٰ َ َ ُ َّ ُ ْ ْ َ ٰ َ ْ َّ َّ
‫ َواِذا تتل‬24 ‫ادله ُرۚ َومَا ل ُه ْم بِذل ِك م ِْن عِل ٍۚ ا ِن ه ْم ا ِل َيظ ُّنون‬
de sizi bir araya toplar. Fakat
‫ا ِل‬ insanların çoğu bunu anlaya-
ْ َٓ ٓ َ ٰ ُ ْ ُ َ ْ َ َّٓ ْ ُ َ َّ ُ َ َ َ َ ّ َ َ ُ َ ٰ ْ ْ َ َ mazlar.
‫ات ما كن حجتهم ا ِل ان قالوا ائتوا بِابائ ِنا ا ِن‬ ٍ ‫علي ِهم اياتنا بيِن‬ 27. Göklerin ve yerin mül-
ُ ْ َ ُ ُ ُ ُ َّ ُ ْ ُ ْ ُ ُ ّٰ ُ َ َ ْ ُ ْ ُ
‫۪يت ْم ث َّم ي َم ُع ْم‬ ‫ ق ِل الل ي ۪ييم ثم يم‬25 ‫كنتم صادِق۪ني‬
kü Allah’ındır. Kıyametin ko-
pacağı gün var ya, işte o gün
َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ ْ َ َّ ٰ َ َ ْ َ َ َٰ ْ َْ ٰ
26 ‫ون‬ ۟ ‫ن اكث انلاِس ل يعلم‬ ِ ‫ا ِل يو ِم القِيمةِ ل ريب ف۪يهِ ول‬
bâtıla sapanlar hüsrana uğra-
yacaklardır.
ُ‫اع ُة يَ ْو َمئ ٍِذ َيَْس‬ َ َّ ُ ُ َ َ ْ َ ‫ل ْرِض َو‬ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ ّٰ َ
‫ات وا ۜ يوم تقوم الس‬ ِ ‫وِللِ ملك السمو‬ 28. O gün her ümmeti, diz

َ‫ك ا ُ َّمة تُ ْد ٰٓع ا ِٰل ك َِتاب َها ا َ ْلَ ْوم‬ ُّ ُ ً ۠ َ َ َّ ُ َّ ُ ٰ َ َ َ ُ ْ ُ ْ


çökmüş görürsün. Her üm-

ِۜ ٍ ‫ وترى ك ام ٍة جاثِية‬27 ‫المب ِطلون‬ met kendi kitabına çağırılır.

َ ْ ‫ ْم ب‬ ُ َْ َ ُ ْ َ َُ َ َ ٰ َ ُ َ ْ َ ْ ُْ ُ َ َ ْ َُْ
«Bu gün, yaptıklarınızın kar-
ّ‫ال ۜق‬ ‫ هذا كِتابنا ين ِطق علي‬28 ‫تزون ما كنتم تعملون‬
ِ ِ
şılığını bulacaksınız!» denilir.

ُ ٰ َ َّ َّ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َّ ُ َّ
‫۪ين ا َم ُنوا َو َع ِملوا‬
29. «Bu, Bizim kitabımız-
‫ فاما ال‬29 ‫ا ِنا كنا نستن ِسخ ما كنتم تعملون‬ dır. Sizin hakkınızda gerçeği

َ ُ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ ُ َ ٰ َ ْ َ ْ ُ ُّ َ ْ ُ ُ ْ ُ َ َ َّ söylüyor Çünkü biz, yaptıkla-


‫ َوامَّا‬30‫ني‬ ‫اتفيد ِخلهمربهم ۪يفرحتِه۪ۜذل ِكهوالفوزالم ۪ب‬ ِ ِ‫الصال‬ rınızı kaydediyorduk.»

ْ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ ٰ ْ ُ َ ْ َ َ َ ۠ ُ َ َ َ َّ
‫بت ْم َوكن ُت ْم‬
30. İnanıp sâlih ameller
‫ايت تتل عليم فاستك‬ ۪ ‫ال۪ين كفروا افلم تن اي‬ işleyenlere gelince, Rableri

َ‫اع ُة َل َريْ َب ف۪يها‬ َ َّ َ ٌّ َ ّٰ َ ْ َ َّ َ َ ِ َ َ ْ ُ ً ْ َ


onları Rahmetine kabul eder.
‫ واذا ق۪يل ا ِن وعد اللِ حق والس‬31 ‫قوما م ِرم۪ني‬ İşte apaçık kurtuluş budur.

َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ ًّ َ َّ ُّ ُ َ ْ ۙ ُ َ َّ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ُ 31. Ama inkâr edenlere ge-


32 ‫قلتم ما ند ۪ري ما الساعة ا ِن نظن ا ِل ظنا وما نن بِمسيقِن۪ني‬ lince onlara: “Âyetlerim size
okunmuş, siz de büyüklenip
suçlu bir toplum olmuştunuz,
23. Hevâsını tanrı edinen ve Allah’ın bir bilgiye göre sap- değil mi?” denilir.
tırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de 32. «Allah’ın vaadi ger-
perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan baş- çektir, kıyamet gününde şüp-
ka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ ibret almayacak mısı- he yoktur» dendiği zaman:
nız? “Kıyametin ne olduğunu bil-
24. Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. miyoruz ancak birtakım tah-
Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder. Bu husus- minlerde bulunuyoruz, onun
ta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onların bilgileri zandan hakkında kesin bir bilgi elde
ibarettir. etmiş değiliz,” demiştiniz.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 501


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 501
33. Yaptıklarının kötülükle- 26. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السادِس والع‬ AHKÂF SÛRESİ

ri onlara görünmüş, alay edip


durdukları şey onları kuşat- َ ُ ُ َ َ
33 ‫ٔات مَا ع ِملوا َوحَاق ب ِ ِه ْم مَا كنوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن‬
ُ َ ُ ‫َو َب َدا ل َ ُه ْم َس ّي َـ‬
mıştır.
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬ ِ
ُ ْ َٰ ُ ُ ‫ي ْم َكمَا نَس‬ ُ ٰ ْ َ َ ْ َْ َ َ
26
34.Denilir ki: Bu güne ka- ‫اء يَ ْومِ ْم هذا َو َما ٰوي ُم‬ َ َٓ‫۪يت ْم ل ِق‬ ‫وق۪يل الوم ننس‬
ٰ ُ ْ َ َّ ُ َّ َ ُ ٰ ُ َ َ
vuşacağınızı unuttuğunuz
َ
gibi bu gün sizde unutulacak- ‫ات‬ِ َ‫ ذل ِ ْم بِان ُم اتذت ْم اي‬34 ‫ين‬ َ ‫اص‬ ِ۪ ‫انلَّ ُار َوما ل ْم م ِْن ن‬
ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ ُ ُ ْ َّ َ َ ً ُ ُ ّٰ
sınız. Yeriniz ateştir, yardım-
cılarınız da yoktur! ‫ادلن َياۚ فالَ ْو َم لي َر ُجون مِنهَا َوله ْم‬ ‫اللِ هزوا وغرتم اليوة‬
ّ‫ال ْرِض َرب‬ َْ ّ ََ َّ ّ ُ ْ ْ ّٰ َ َ ََْ ُْ
ِ ‫ فل ِلهِ المد ر ِب السمو‬35 ‫يستعت ُبون‬
َ ٰ َ َ
35.Bunun sebebi şudur:
Siz Allah’ın âyetlerini alaya ِ ‫ات ور ِب‬
ُ ‫الك‬ َ ْ ‫يز‬
ُ ‫ض َو ُه َوالْ َعز‬ ْ ‫ال‬َ ْ َ َ ٰ َّ ُ َٓ ْ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ
aldınız, dünya hayatı sizi al-
dattı. Artık bugün ateşten çı- 37‫۪يم‬ ۪ ۖ ِ ‫ر‬ ‫اتو‬ِ ‫بياءِيفالسمو‬ ِ ‫ك‬
ِ ‫ ول ال‬36‫العالم۪ني‬
ٌ ّ َ ّ َْ َْ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬
karılmayacaklar ve onların
özür dilemeleri de kabul edil- ‫ه‬ ِ‫ه‬ ‫م‬َ ٌ َّ
َ ِ ‫اف مكِية و‬ َ ِ ‫ح َرة الحق‬
َ ْ ‫ف‬
َ ِ ْ ‫ا‬ُ ‫ق‬ ‫ال ُسو‬
ً ٰ ً ٰ َ َ ُ ُ َ َ َ َ َ SÛRESİ ٌ ْ‫َخ‬ َْ
‫ايَة‬ ‫نيَة‬ َ ‫خٌس‬
meyecektir. 46 - AHKÂF
‫ون ا‬ ‫ث‬
‫وثثو‬ ‫ث‬ ‫و‬ ‫س‬
36. Hamd; yerin ve göğün
ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمــن‬
Rabbi ve bütün âlemlerin
Rabbi olan Allah’a mahsus-
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
َ ٰ َّ َ َْ َ َ َ ْ َ ْ‫اللِ ال‬
ّٰ َ َ ‫ َت ْن ُيل الْك‬1 ‫ٰح ٓم‬
‫ات‬ِ ‫ ماخلقنا السمو‬2 ‫يز الك۪ي ِم‬ ‫ز‬ ‫ع‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫اب‬ ‫ِت‬
tur.
ِ ۪ ِ ۪
37...Göklerde ve yerde bü- َّ
ْ ُ ٓ َ َ َ َ َ ًّ َ ُ َ َ َ ّ َ ْ َّ ْ َ َْ
tün yücelik yalnız O’na aittir. ‫۪ين كف ُروا ع َّما انذ ُِروا‬ ‫َوال ْرض َومَا بَي َن ُه َٓما ا ِل بِال ِق واج ٍل مسمۜ وال‬
ََُ َ ُ َ ّٰ ُ ْ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َََْ ْ ُ َ ُ ْ ُ
O Azîz’dir, Hakîm’dir.
‫وين مَاذا خلقوا‬ ۪ ‫ قل ارايتم ما تدعون مِن دو ِن اللِ ار‬3 ‫مع ِرضون‬
َٓ ٰ َ ْ ِ ‫ل ْرِض ا َ ْم ل َ ُه ْم‬ َْ َ
46 - AHKÂF SÛRESİ ‫اب م ِْن قبْ ِل هذا‬ ٍ
َ ‫ات ا ُ۪يتوين ب‬
‫ت‬ ِ ِ ۪ ۜ ِ ‫و‬ َّ ‫ش ٌك يف‬
َ ‫الس ٰم‬
ِ ‫مِن ا‬
Bismillâhirrahmânirrahîm ُ ُّ َ َ
‫ َو َم ْن اضل م َِّم ْن يَ ْد ُعوا م ِْن دو ِن‬4 ‫۪ني‬ َ ‫صادِق‬ َ ‫ا َ ْو اَث َ َارة م ِْن عِلْ ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬
ٍ ٍ
َ ُ َ ُ َ ُ ْ ٰ ٓ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ ّٰ
5 ‫۪يب ُل ا ِل يَ ْو ِم القِيٰ َمةِ َوه ْم ع ْن د َٓعئ ِ ِه ْم غف ِلون‬
1. Hâ, Mîm.
2. Kitabın indirilişi aziz ve
‫اللِ من ليستج‬
hakîm olan Allah tarafından-
dır.
3. Gökleri, yeri ve ikisi ara-
sında bulunanları biz, ancak 4. De ki: Allah’ı bırakıp da taptığınız şeyler hakkında ne
hak ile belli bir süre için yarat- dersiniz: Onlar yeryüzünde ne yaratmışlar? Göstersenize
tık. İnkâr edenler, uyarıldıkla- bana! Yoksa onların göklere ortaklığı mı vardır? Eğer doğ-
rı halde yüz çevirmektedirler. ru söyleyenlerden iseniz, size indirilmiş bir kitap yahut bir
bilgi kalıntısı varsa onu bana getirin.
5. Allah’ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine ce-
vap veremeyecek şeylere tapandan daha sapkın kim ola-
bilir? Oysa onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


502 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ْ َ ْ ُ َ ُ 502
26. CÜZ ‫اف‬
ِ ‫ورة الحق‬ ‫س‬ AHKÂF SÛRESİ 9.De ki: Ben peygamberle-
rin ilki değilim. Bana ve size
َ َ ْ َ َ ُ َ َ ً َٓ ْ َ ْ ُ َ ُ َ ُ َّ َ ُ َ َ ne yapılacağını da bilmem.
6 ‫واِذا حِش انلاس كنوا لهم اعداء وكنوا بِعِبادت ِ ِهم كف ِ۪رين‬ Ben sadece bana vahyedile-

َّ‫ك َف ُروا ل ِلْ َح ّق لَما‬ َ َ َّ َ َ َ ّ َ َ ُ َ ٰ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ ِ َ ne uyarım. Ben sadece apa-


ِ ‫ات قال ال۪ين‬ ٍ ‫واذا تتل علي ِهم اياتنا بيِن‬ çık bir uyarıcıyım.

َ َ ‫تي ُۜه قُ ْل ا ِن ْاف‬ ٰ َ ‫ون ْاف‬ َ ُ ُ َ ْ َ ٌ ُ ٌ ْ َ ٰ ْۙ ُ َ َٓ


‫تيْ ُت ُه‬ ‫ ام يقول‬7ۜ‫جاءهم هذا ِسحر م ۪بني‬
10. De ki: Hiç düşündünüz
ِ mü; şayet bu, Allah katından
َ ُ ُ َ ُ َ ْ َ َ ُ ً ْ َ ّٰ َ َ ُ َْ ََ ise ve siz onu inkâr etmiş-
ِ‫۪يه‬
ۜ ‫ف‬ ‫ون‬ ‫۪يض‬ ‫ف‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬ ِ ‫ب‬ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ا‬ ‫و‬ ‫ه‬ ۜ‫ا‬ ٔ ‫ـ‬ ‫ي‬ ‫ش‬ ِ ‫الل‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ل‬۪ ‫ف تملِك‬
‫ون‬ seniz, İsrail Oğullarından bir
ْ ُ ُ َّ ُ ُ َ ْ َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ً َ ٰ َ şahit de bunun benzerini gö-
‫ قل‬8 ‫۪يم‬ ‫كف بِه۪ ش ۪هيدا بين۪ى وبين ۜم وهو الغفور الرح‬ rüp inandığı halde siz yine de
َّ َ ْ ُ َ ُ ْ َْ ُّ ‫تب ْد ًعم َِن‬ ُ ْ‫مَا ُكن‬
‫الر ُس ِل َومَٓااد ۪ريمَا ُيف َعل ۪ب َولبِ ۜ ْما ِناتب ِ ُع‬
büyüklük taslamışsanız hak-
ِ sızlık etmiş olmaz mısınız?
َ َ ْ َ َ ُْ
‫ قل ا َرا ْي ُت ْم ا ِن كن‬9 ‫ني‬ ٌ ‫۪ير ُمب‬ ٌ ‫وح ا ِ َ َّل َومَٓا اَنَ۬ا ا َِّل نَذ‬ ٰٓ ُ َ َّ
‫ا ِل ما ي‬
Şüphesiz Allah, zalimler top-
۪ luluğunu doğru yola iletmez.
ْ ٰ َ َ َٓ ْ ٓ َ ْ ٌ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ ّٰ ْ ْ
۪‫سائ۪لعمِثلِه‬ ِ ‫مِنعِن ِداللِوكفرتمبِه۪وش ِهدشاهِدمِنبن۪ىا‬
11. İnkâr edenler, iman
edenler için dediler ki: «Bu iş
َ َ َ َ َّ َ ْ َ ْ ْ َ َ َ ّٰ َّ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ٰ َ bir hayır olsaydı, onlar bizi ge-
‫ وقال‬10 ۟‫فامن واستكبت ۜم ا ِن الل ليه ِدي القوم الظالِم۪ني‬ çerlerdi.» Fakat inkâr edenler
ِْ‫يا مَا َس َب ُقونَٓا اَِل ۜه‬ ً ْ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا ل َ ْو َك َن َخ‬ َ ‫ك َف ُروا لَِّل‬ َ َ َّ doğru yola girmek arzusunda
‫ال۪ين‬ olmadıkları için «Bu eski bir
َ ٌ ‫ك قَد‬ ٌ ْ‫ون ٰه َٓذا ا ِف‬ َ ُ َُ َ َ َ ْ
۪‫ َوم ِْن قبْلِه‬11 ‫۪يم‬ ‫َواِذ ل ْم َي ْه َت ُدوا بِه۪ فسيقول‬
yalandır» diyecekler.
12. Ondan önce de bir
ً ٌ
‫اب ُم َص ّ ِدق ل َِسانا َع َرب ِ ًّيا‬ ٌ ‫ح ًۜة َو ٰه َذا ك َِت‬ َ ْ ‫وس ا ِمَامًا َو َر‬ٰٓ ُ ُ َ
‫كِتاب م‬
rahmet ve rehber olarak
Mûsâ’nın kitabı vardır. Bu da,
ُ َ َ َّ َّ ْ ‫ُ ْ َ َّ َ َ َ ُ َ ُ ْ ٰ ى ل ِلْ ُم‬
‫۪ين قالوا َر ُّب َنا‬ ‫ ا ِن ال‬12‫۪ني‬ َ ‫ح ِسن‬ ‫ِلن ِذر ال۪ين ظلمواۗوبش‬
zulmedenleri uyarmak ve ih-
san sahiplerine bir müjde ol-
َ ٰ ٓ ُ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ْ َ َ ٌ ْ َ َ َ ُ َ َ ْ َّ ُ ُ ّٰ
‫ ا۬ولئ ِك‬13 ‫ون‬ ۚ ‫الل ثم استقاموا ف خوف علي ِهم ول هم يزن‬
mak üzere Arap lisanıyla indi-
rilmiş, tasdik edici bir kitaptır.
َ ُ ُ َ َ َْ ُ َ ْ َ
14 ‫اء بِمَا كانوا َي ْع َملون‬ ً ‫۪يهاۚ َج َٓز‬ َ ‫۪ين ف‬ َ ‫ادل‬ ِ ‫ال َّنةِ خ‬ ‫اصحاب‬ 13. «Rabbimiz Allah’tır»
deyip sonra da dosdoğru
yaşayanlara korku yoktur ve
onlar üzülmeyeceklerdir.
6. İnsanlar bir araya toplandıkları zaman onlara düşman
kesilirler ve putlara tapınmalarını inkâr ederler. 14. Onlar cennet ehlidirler.
Yapmakta olduklarına karşı-
7. Onlara ayetlerimiz okunduğu zaman, Hak olan Ku- lık orada ebedî kalacaklardır.
ran’ı inkâr edenler Hak kendilerine sorulunca: «Bu, apaçık
bir büyüdür» dediler.
8.Yoksa «Onu uydurdu» mu diyorlar? De ki: Eğer ben
onu uydurmuşsam, Allah’tan bana gelecek cezayı önleme-
ye gücümüz yetmez. O, sizin yaptığınız taşkınlıkları çok
daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O, yeter.
O, bağışlayandır, esirgeyendir.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 503
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 503
15.Biz insana, ana-babası- 26. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السادِس والع‬ AHKÂF SÛRESİ

na iyilik etmesini tavsiye ettik.


ْ َ ً ُ ُ ْ َ َ َ ً َ ْ ْ َ َ َ َ ْ ْ َ ْ َّ َ َ
‫ۜحلت ُه ا ُّم ُه ك ْرها َو َوض َعت ُه‬
Annesi onu zahmetle taşıdı
ve zahmetle doğurdu. Taşın- ‫ووصينا الِنسان بِو ِادليهِ ا ِحسانا‬
ََ َُ ََ َ ٓ َ َ ُٰ َ ُ َ َ ُ ُ ْ َ َ ً ْ ُ
‫ِصا ُل ثلثون ش ْه ًرۜا َحّٰىت ا ِذا بَلغ اش َّدهُ َو َبلغ‬
ması ile sütten kesilmesi otuz
aydır. Nihayet insan, güçlü ‫كرها ۜ وحله وف‬
çağına erip kırk yaşına varın-
َ ‫ك اَّتل۪ٓى اَنْ َع ْم‬ َ َ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ٓ ْ َْ ّ َ َ ًَۙ َ َ َ َ ْ َ
ca der ki: Rabbim! Bana ve ‫ت‬ ‫ب اوزِعن۪ى ان اشكر ن ِعمت‬ ِ ‫اربع۪ني سنة قال ر‬
ُ ْ َ ُ ٰ ْ َ ً ِ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ َ ٰ َ َ َّ َ َ
‫يه َواصل ِْح ۪ل ۪يف ذ ّرِ َّيت۪ ۚى‬
ana-babama verdiğin nimete
şükretmemi ve razı olacağın ‫ع وع و ِادلي وان اعمل صالا ترض‬
sâlih amel işlememi nasip
ُ َّ َ َ َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ َ ْ ُ ْ َ ّ َ َ َْ ُ ُْ ّ
et. Benim için de zürriyetim ۬
‫ اولئ ِك ال۪ين نتقبل‬15 ‫ا ِ۪ن تبت ا ِلك وا ِ ۪ن مِن المسلِم۪ني‬
َ ْ َ ٓ ْ َّ َ ْ َ ُ َ َ َََ ُ َ َ َ َ ْ َ ْ ُْ َ
için de iyiliği devam ettir. Ben
sana döndüm. Ve elbette ki ‫اب‬ ِ ‫عنهم احسن ما ع ِملوا ونتجاوز عن سيِـٔات ِ ِهم ۪يف اصح‬
ben Müslümanlardanım.
ْ‫ادليه‬ َ ِ ‫ َو َّال۪ي قَ َال ل َِو‬16 ‫ون‬ َ ُ َ ُ ُ َ َّ ْ ّ َ ْ َ َّ َ ْ
16. İşte, kendilerinden, ‫الصد ِق ال۪ي كنوا يوعد‬ ِ ‫الن ۜ ِة وعد‬
َ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ٓ َ َ َ َٓ ُ َ ّ ُ
‫ت الق ُرون م ِْن قبْ ۪ل‬
yaptıklarını en güzel şekilde
kabul edeceğimiz ve ِ ‫ا ٍف لكما اتعِدانِن۪ى ان اخرج وقد خل‬
َٓ ٰ ُ ُ َ ّٰ ْ َّ ٰ َ َ َ ّٰ َ َ َْ ََُ
‫الل َويْلك ام ِْنۗا ِن َوع َد اللِ َح ٌّق ۚف َيقول َما هذا‬
günahlarını bağışlayacağımız
bu kimseler cennetlikler ِ ‫وهما يستغ۪يث‬
‫ان‬
ُ ُ َْ ََ َ ‫ اُ۬ولٰٓئ َِك اَّل‬17 ‫ني‬ َ ْ ُ َ َ ٓ َّ
ٍ ‫۪ين َح َّق عليْ ِه ُم الق ْول ۪ٓيف ا َم‬ َ ‫ل َّول‬
arasındadırlar.
17. Anne ve babasına: “Öf ۪ ‫ا ِل اساط۪ي ا‬
be size! Benden önce nice َ ‫س ا َِّن ُه ْم َكنُوا َخاِس‬ ْ ْ َ ّ ْ َ ْ َْ ْ ْ َ َ َْ
nesiller gelip geçmişken, beni 18 ‫ين‬ ۪ ۜ ِ ‫ال ِن والِن‬ ِ ‫قد خلت مِن قبل ِ ِهم مِن‬
َ َْ َ ُ َ ْ َ ّ ُ ٌ َ‫ك َد َرج‬ُّ َ
19 ‫ات م َِّما َع ِملواۚ َو ِلُ َوف َِي ُه ْم اع َمال ُه ْم َوه ْم ل ُيظل ُمون‬
mi tekrar dirilmekle tehdit edi-
yorsunuz?” diyen kimseye, ٍ ِ ‫ول‬
ُ َ َ ْ َ َّ َ َ ُ َ َ َ َّ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ
‫ارِ اذهبْ ُت ْم ط ّي ِ َبات ِ ْم‬
ana ve babası Allah’a sığı-
narak: “Yazıklar olsun sana! ۜ ‫ويوم يعرض ال۪ين كفروا ع انل‬
İman et. Allah’ın vaadi ger-
َ‫ابال ْ ُهونبما‬ َ ‫اس َت ْم َت ْع ُت ْمب َهاۚفَ ْالَ ْو َم ُتْ َز ْو َن َع َذ‬
ْ ‫ادلنْ َيا َو‬
ُّ ‫ِ ُم‬ُ ََ
‫۪يفحيات‬
çektir,” dedikleri halde o: “Bu, ِ ِ ِ
eskilerin masallarından baş-
َ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ّ َْ ْ َ ْ َْ َ ُ ْ َ َْ ْ ُْ ُ
ka bir şey değildir,” der. 20 ۟‫ي ال ِق وبِما كنتم تفسقون‬ ِ ‫كنتم تستك ِبون ِيف الرِض بِغ‬
18. İşte onlar, kendilerin-
den önce cinlerden ve insan-
lardan gelip geçmiş topluluk- 20. İnkâr edenler ateşe arz olundukları gün : “Dünyadaki
lar içinde, haklarında azap hayatınızda bütün güzel şeyleri harcadınız, onların zevki-
sabit olmuş kimselerdir. Ger- ni sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük
çekten onlar ziyana uğrayan- taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı alçaltıcı bir
lardandır. azap göreceksiniz!” denir.
19. Herkesin yaptıklarına
göre dereceleri vardır. Allah,
onlara yaptıklarının karşılığı-
nı verir, asla kendilerine hak-
sızlık yapılmaz.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
504 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ َْ َُ ُ
26. CÜZ ‫اف‬
ِ ‫ورة الحق‬ ‫ س‬504 AHKÂF SÛRESİ kavim olduğunuzu görüyo-
rum, dedi.
ُ َ َ ََْ َ ْ َ ْ ُ َْ َ َ َ َْ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ
‫ت انلُّذ ُر‬ ِ ‫ل‬ ‫خ‬ ‫د‬ ‫ق‬ ‫و‬ ‫اف‬
ِ ‫ق‬ ‫واذكر اخا ع ٍۜد ا ِذ انذر قومه بِالح‬
24. Nihayet onu, vâdîlerine
doğru yayılan bir bulut şeklin-
ْ‫م‬ ُ ْ َ َ ُ َ َ ّٓ َ ّٰ َّ ُٓ ُ ْ َ َّ َ ٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ
‫اللا ِ ۪ناخافعلي‬ ۜ ‫نييديهِومِنخلفِ ۪هالتعبدواا ِل‬ ِ ‫مِنب‬
de görünce: Bu bize yağmur
yağdıracak yaygın bir bulut-
َْ ٰ َ َ ْ َ َ ُٓ َ َ َْ َ َ َ
‫جئْ َنا تلِ َاف ِك َنا ع ْن ال َِهت ِ َناۚ فات َِنا‬ ِ ‫ قالوا ا‬21 ‫۪ي‬ ٍ ‫عذاب يو ٍم عظ‬
tur, dediler. Hayır! O, sizin
acele gelmesini istediğiniz

ِۘ‫الل‬ ّٰ َ ْ ُ ْ ْ َ َّ َ َ َ َّ ‫ت م َِن‬ َ ْ‫بمَا تَعِ ُدنَٓا ا ِْن ُكن‬ şeydir. İçinde acı azap bulu-
‫ قال ا ِنما العِلم عِند‬22 ‫الصادِق۪ني‬ ِ nan bir rüzgârdır!
َ ُ َْ َ ُ َ ٰ ُ ْ‫ ْم مَٓا ا ُ ْر ِسل‬ُ ُ ّ ََُ
23 ‫ت بِه۪ َولك ِّ۪نٓى ا ٰري ْم ق ْومًا ت َهلون‬ ‫وابلِغ‬ 25. O, Rabbinin emriyle
her şeyi yıkar, mahveder. Bu-
ٌ َ ٰ ُ َ َ َ ْ ً َ ََ
‫فل َّما َرا ْوهُ َعرِضا ُم ْس َتقبِل ا ْودِيَت ِ ِه ْمۙ قالوا ذا َعرِض‬
nun üzerine onların evlerin-
den başka bir şey görülmez

24 ۙ‫۪يم‬ ٌ ‫اب اَل‬ ٌ ‫۪يها َع َذ‬


َ ‫يح ف‬ ٌ ‫جلْ ُت ْم به۪ۜ ر‬ َ ‫اس َت ْع‬ ْ ‫ُم ْمط ُرنَ ۜا بَ ْل ُه َو مَا‬
ِ
oldu. İşte biz suç işleyen top-
۪ ِ lumu böyle cezalandırırız.

‫ساك ُِن ُه ۜ ْم‬ َ ‫حوا َل يُ ٰٓرى ا َِّل َم‬ ُ ‫ص َب‬ ْ ََ ََّ َْ َْٔ ‫ك‬
‫ش بِام ِر ربِها فا‬
َّ ُ ُ ّ َ ُ
‫تدمِر‬
ٍ
26. Andolsun ki, onlara

ْ َٓ ْ ُ َّ َّ َ ْ َ َ َ ْ ‫َك ٰذل َِك َنْزي الْ َق ْو َم ال ْ ُم‬


size vermediğimiz kudret ve
‫۪يما ا ِن‬ ‫ ولقد مكناهم ف‬25 ‫۪ني‬ َ ‫جرم‬
ِ ِ
serveti vermiştik. Kendileri-

ْ َ َ َْ ً َ ََْ ً ْ َ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ ُ َّ
ne kulaklar, gözler ve kalp-
‫ارا َوافـِ َٔدةًۘف َٓما اغٰن‬ ‫َمك َّناك ْم ف۪يهِ وجعلنا لهم سمعا وابص‬ ler vermiştik. Fakat kulakları,

ُ َ ْ ٔ ْ َ ْ ْ ُ ُ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ
gözleri ve kalpleri kendilerine
‫ش ا ِذ كنوا‬ ٍ ‫عنهم سمعهم ول ابصارهم ول افـِٔدتهم مِن‬
bir fayda sağlamadı. Zira bile
bile Allah’ın âyetlerini inkâr
َ ُ ُ َ َ ّٰ ٰ َ ُ َ َْ
26 ‫۫ن‬ ۟ ‫ات اللِ َوحَاق ب ِ ِه ْم مَا كنوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ‬ ِ َ‫يحدون بِاي‬
ediyorlardı. İnançsızca alay
edip durdukları şey, kendile-
َّ َ َ ٰ ْ َ ْ َّ َ َ ٰ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ
‫ات ل َعل ُه ْم‬ ِ ‫ولقد اهلكنا ما حولم مِن القرى وصفنا الي‬
rini kuşatıverdi.

ً ُ ّٰ ُ َ َّ َ َّ ُ ُ َ َ َ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ
27. Andolsun biz, çevre-
ُ ْ
‫ون اللِ ق ْر َبانا‬
ِ ‫د‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫وا‬‫ذ‬ ‫ فلول نرهم ال۪ين ات‬27 ‫جعون‬ ِ ‫ير‬ nizdeki memleketleri de yok

َ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ٰ َ ْ ُ ْ َ ُّ َ ْ َ ًۜ َ ٰ
ettik. Belki doğru yola döner-
28 ‫تون‬ ‫ال ِهة بل ضلوا عنه ۚم وذل ِك ا ِفكهم وما كنوا يف‬ ler diye âyetleri tekrar tekrar
açıkladık.
28. Allah’tan başka kendi-
21. Âd kavminin kardeşini hatırla. Zira o, Ahkaf’da kavmini lerine yakınlık sağlamak için
uyardı. Kendinden önce ve sonra uyarıcılar da gelmiş olan tanrı edindikleri şeyler, ken-
kavmine: Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin dilerine yardım etselerdi ya!
büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum, Hayır, onlardan kaybolup git-
demişti. tiler. Bu onların yalan olarak
uydurup durdukları şeydir.
22. «Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi geldin?
Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi
başımıza getir» dediler.
23. Hûd da: Bilgi ancak Allah’ın katındadır. Ben size,
bana gönderilen şeyi duyuruyorum. Fakat sizin cahil bir
KUR’AN-I KERİM MEALİ 505
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 505
29. Hani cinlerden bir gru- 26. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السادِس والع‬ AHKÂF SÛRESİ

bu, Kur’an’ı dinlemeleri için


sana yöneltmiştik. Kur’an’ı
ُ‫ضوه‬ ُ َ ‫ن فَلَ َّما َح‬ َ ٰ ْ ُ ْ َ ُ َ ْ َ ّ ْ َ ً َ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ ْ َ
dinlemeye hazır olunca «Su- ۚ ‫ال ِن يست ِمعون القرا‬ ِ ‫واِذ صفنا ا ِلك نفرا مِن‬
ٓ‫ قَالُوا يَاقَ ْو َم َنا‬29 ‫ين‬ َ ‫ض َول َّ ْوا ا ِٰل قَ ْو ِمه ْم ُمنْذِر‬ َ ِ ُ‫قَالُٓوا اَن ْ ِص ُتواۚ فَلَ َّما ق‬
sun!» demişler, Kur’an’ın
okunması bitince de uyarı- ۪ ِ
ِ‫ني يَ َديْه‬ َ ْ ‫ا ِنَّا َسم ْع َنا ك َِتابًا اُنْز َل م ِْن َب ْع ِد ُموٰس ُم َص ّدِقًا ل ِمَا َب‬
cılar olarak kavimlerine dön-
müşlerdi.
ِ ِ
30.Ey kavmimiz! Dediler,
َ ِ ‫يبوا َد‬ ُ ‫ يَا قَ ْو َم َنٓا اَج‬30 ‫ال ّق َوا ِ ٰل َطريق ُم ْس َتق۪ي‬ َ ْ َ ٓ َْ
doğrusu biz Mûsâ’dan sonra ‫اع‬ ۪ ٍ ٍ ۪ ِ ‫يهد۪ي ا ِل‬
indirilen, kendinden öncekini
‫اب‬ ‫ذ‬
َ َ ْ ْ ُ ْ َُ ْ ُ ُُ ْ ْ ُ َ ْ ْ َ
‫ع‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫م‬ ‫ك‬ ‫ر‬ ‫ج‬ ‫ي‬‫و‬ ‫م‬  ‫وب‬ ‫ن‬‫ذ‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫م‬  ‫ل‬ ‫ر‬ ‫ف‬ ‫غ‬ ‫ي‬ ‫ه‬
۪ ‫ب‬ ‫وا‬ ُ ‫اللِ َواٰم‬
‫ِن‬
ّٰ
doğrulayan, hakka ve doğru ٍ ِ ِ ِ ِ
َ َ ْ ْ ُ َ ْ َ َ ّٰ َ ِ ‫ب َدا‬ ْ ‫ َو َم ْن َل ُي‬31 ‫اَل۪ي‬
‫ج ٍز ِيف ال ْرِض َوليَْس‬
yola ileten bir kitap dinledik.
31.Ey kavmimiz! Allah’ın ِ ‫ع اللِ فليس بِمع‬ ِ ٍ
davetçisine uyun. Ona iman
‫الل ال۪ي‬
َّ َ ّٰ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ َ
‫ اولم يروا ان‬32‫ني‬ ‫ب‬ ‫م‬ ُ ‫َ ُل م ِْن ُدون ٓ ِ۪ه ا َ ْو ِلَٓا ُءۜ اُ۬ولٰٓئ َِك يف َض َل‬
edin ki Allah da sizin günah- ٍ ۪ ٍ ۪
ٰٓ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ
َ ْ‫بلْقِ ِه َّن بِقَادِر َع ا َ ْن ُي‬
larınızı bağışlasın ve sizi acı
bir azaptan korusun. ‫ي‬ ِ ٍ ِ ‫ات والرض ولم يع‬ ِ ‫خلق السمو‬
َ َ َ َّ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ ٌ َ ٔ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ َّ ٰ ٓ َ ۜ ٰ ْ َ ْ
‫۪ين كف ُروا‬
32. Allah’ın dâvetçisine
uymayan kimse yeryüzünde ‫ ويوم يعرض ال‬33 ‫ش قد۪ير‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫الموت بل ا ِنه ع‬
Allah’ı âciz bırakacak değil- َ‫ال ّۜق قَالُوا بَ ٰل َو َر ّب َن ۜا قَ َال فَ ُذوقُوا الْ َع َذاب‬ َ ْ ‫ع انلَّا ۜر اَلَيَْس ٰه َذا ب‬ ََ
dir. Kendisi için onun dışında ِ ِ ِ ِ
herhangi bir evliyada bulun-
‫الر ُس ِل‬ ُّ ‫ب اُ۬ولُوا الْ َع ْز ِم م َِن‬ َ َ ‫ب َك َما َص‬ ْ ‫اص‬ْ َ‫ ف‬34 ‫ون‬ َ ُ ُ ْ َ ْ ُْ ُ َ
‫بِما كنتم تفر‬
maz. İşte onlar, apaçık bir sa- ِ
ُٓ ْ َ َ َ َ َّ َ َ َ ْ ْ َ ْ َ َ َ
‫جل ل ُه ۜ ْم كنه ُ ْم يَ ْو َم يَ َر ْون مَا يُوع ُدونۙ ل ْم يَل َبثوا‬
pıklık içindedirler.
33. Gökleri ve yeri yaratan, ِ ‫ول تستع‬
َ ُ َ ْ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ٌ َ َ ً َ َ َّ
35 ‫اعة م ِْن ن َها ۜ ٍر بَغ ۚف َهل ُي ْهلك ا ِل الق ْو ُم الفاسِقون‬
bunları yaratmakla yorulma-
yan Allah’ın, ölüleri diriltmeye ‫ا ِلس‬
ٌ َ َ ٌ َُ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫َو‬ ‫هن َِّية‬ َّ ُ ‫م‬
de gücünün yettiğini görmü-
yorlar mı? Evet, O, her şeye ‫ه‬ َ ‫م ِد‬ َُ ُ‫د‬
َ‫م َّمد َم َدن َِّية و‬
ٍ
‫م‬
َ‫سو ٍرة‬
ً ٰ ً َ ٰ َ َ ُ ُ ََ َ َ َ َ SÛRESİ
َ
َ ‫َث‬
‫ايَة‬ ‫ان َووثث‬
kadirdir. 47 - MUHAMMED
‫ونية‬ ‫ثثون ا‬ ٍ ‫ثم‬ ‫ان‬ ‫م‬
34. İnkâr edenlere, ateşe ٍ
sunulacakları gün: “Nasıl, bu
gerçek değil miymiş?” denil-
diğinde: “Evet, Rabbimize an-
35. O halde, peygamberlerden azim sahibi olanların
dolsun ki gerçekmiş” derler.
sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar hakkında acele etme,
O’da “Öyleyse inkâr etmeniz-
onlar vaat edildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada
den dolayı azabı tadın!” der.
gündüzün sadece bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu,
bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helâk
edilir mi hiç!

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


506 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ َ ُ 506
26. CÜZ ‫ورةُ م َّم ٍد‬ ‫س‬ MUHAMMED SÛRESİ İşte böylece Allah, insanlara
kendi davranışlarını anlatır.
ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
4. Kâfirlerden güçsüz
düşüp esir olanların,
ٰ َ َّ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ ّٰ َ ‫ك َف ُروا َو َص ُّدوا َع ْن‬ َ َ َّ َ
‫۪ين ا َم ُنوا‬ ‫ وال‬1 ‫يل اللِ اضل اعمالهم‬ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ال۪ين‬
merhametimden bir nişane
‫ح ِْز ٌب‬
ِ ۪ 2 olarak boyunlarındaki
َ ُ ٰ َ َ ّ ُ َ ُ َ ٰ َ َ َّ
َ ْ ‫م َّم ٍد َو ُه َو‬ ُ
ۙ‫ال ُّق م ِْن َر ّب ِ ِه ْم‬ ِ ‫َو َع ِملوا الص‬
ağırlıkları alın, onlarla
‫ات وامنوا بِما ن ِزل ع‬ ِ ‫ال‬ bozulmaz bir anlaşma yapın.
َ َ َ َّ َّ َ َ ٰ َ َ َ ْ َ َّ َ
‫۪ين كف ُروا‬ ‫ ذل ِك بِان ال‬2 ‫كف َر عن ُه ْم َس ّي ِ َـٔات ِ ِه ْم َوا ْصل َح بَال ُه ْم‬
Savaş bittiğinde gitmek
isterlerse, ya karşılıksız ya
ْ َ َ ٰ َ ْ ّ َ ْ َّ َ ْ ُ َ َّ ُ َ ٰ َ َّ َّ َ َ َ َ ْ ُ َ َّ
‫ض ُب‬
da fidye karşılığı onları ser-
ِ ‫اتبعوا الاطِل وان ال۪ين امنوا اتبعوا الق مِن رب ِ ِهمۜ كذل ِك ي‬ best bırakın. Allah dileseydi
َ ّ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َّ ُ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ ُ ّٰ onlardan intikam alırdı. Allah
‫اب‬ِ ۜ ‫الرق‬ ِ ‫ فا ِذا لق۪يتم ال۪ين كفروا فضب‬3 ‫اس امثالهم‬ ِ ‫الل ل ِلن‬ yolunda öldürülenlere gelin-
َ َ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َٓ ٓ
‫َحّٰىت ا ِذا اثن ُت ُموه ْم فش ُّدوا ال َوثاقۙفا ِمَّا َمنًّا َب ْع ُد َوا ِ َّما ف َِٓد ًاء َحّٰىت تض َع‬
ce, Allah onların yaptıklarını
boşa çıkarmaz.
ُ ٰ ْ َ َ َ ْ َ ُ ّٰ ُ َٓ َ ْ َ َ ۛ َۜ ٰ ۛ َ َ َ ْ َ ُ ْ َ ْ
‫ ْن ِلَبْل َو۬ا‬
ِ ‫ر مِن ُه ْمۙ َول‬
5. Allah onları hidayete er-
‫الرب اوزارهاۚ ذل ِك ولو يشاء الل لنت‬ direcek ve durumlarını düzel-
َ ْ َ َّ َ َ ّٰ
4 ‫يل اللِ فل ْن يُ ِضل اع َمال ُه ْم‬ َ ‫ض َواَّل‬
َ ‫۪ين قُتِلُوا يف‬ ْ ُ َ ْ
ۜ ٍ ‫َبعض ْم ب ِ َبع‬
tecek.
‫ب‬ ‫س‬
ِ ۪ ۪ 6.Onları, kendilerine tanıt-
َ َ َ َ َْ ُ ُ ُ ْ ُ َ ْ ُ َ َ ُ ْ ُ َ ْ ْ َ َ
‫ يَٓا ايُّهَا‬6 ‫ال َّنة َع َّرف َها ل ُه ْم‬
tığı cennete sokacak.
‫ ويدخِلهم‬5 ‫سيهد۪ي ِهم ويصل ِح باله ۚم‬
7. Ey iman edenler! Eğer
َ ‫ َو َّال‬7 ‫ ْم‬
‫۪ين‬
ُ َ َ ْ َ ْ ّ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ُ ْ َ ْ ُٓ َ ٰ َ َّ
‫ال۪ين امنوا ا ِن تنروا الل ينركم ويبِت اقدام‬ siz Allah’ın buyurduğu yolu-
na yardım ederseniz O, da
َ َْ ُ َ َّ َ َ ٰ َ ْ َ َّ َ َ َ ْ َ َ َ
‫ ذل ِك بِان ُه ْم ك ِرهوا مَٓا ان َزل‬8 ‫كف ُروا ف َتعسًا ل ُه ْم َواضل اع َمال ُه ْم‬
size yardım eder, ayaklarınızı
kaydırmaz.
ََْ ُُ ََْ َْْ ُ ‫ اَفَلَ ْم يَس‬9 ‫الل فَا َ ْح َب َط ا َ ْع َمال َ ُه ْم‬
ُ ّٰ
‫۪يوا ِيف الرِض فينظروا كيف‬ 8. İnkâr edenlere gelince,
onların hakkı yıkımdır. Allah
ُ َ َ َ َ ْ َ ْ ْ َ َ ُ ّٰ َ َّ َ ْ ْ َ ْ َ َّ ُ َ َ َ َ
10 ‫ين ا ْمثال َها‬ ‫كن عق ِبة ال۪ين مِن قبل ِ ِهمۜ دمر الل علي ِهمۘ ول ِلكف ِ۪ر‬ onların yaptıklarını boşa çı-
karmıştır.
َ ٰ َ َ َ ْ َّ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ َ ٰ
11 ‫ين ل َم ْول ل ُه ْ۟م‬ ‫ذل ِك بِان الل مول ال۪ين امنوا وان الكف ِ۪ر‬ 9. Bunun sebebi, Allah’ın
indirdiğini beğenmemeleridir.
Allah da onların amellerini
boşa çıkarmıştır.
10. Onlar yeryüzünde ge-
47 - MUHAMMED SÛRESİ zip dolaşmadılar mı ki, kendi-
Bismillâhirrahmânirrahîm lerinden öncekilerin sonları-
nın nasıl olduğunu görsünler!
1. İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların işlerini Allah onları yere batırmıştır.
Allah boşa çıkarmıştır. Kâfirlere de onun benzeri
2. İman edip sâlih amel işleyenlerin, Rableri tarafından vardır.
hak olarak Muhammed’e indirilene de inananların günah- 11. Bu; Allah’ın, inananla-
larını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir. rın Mevla’sı olmasından do-
3. Bunun sebebi, inkâr edenlerin bâtıla uymaları, ina- layıdır. Kâfirlere gelince, on-
nanların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. ların Mevla’sı yoktur.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 507


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 507
12. Muhakkak ki Allah, ina- 26. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السادِس والع‬ MUHAMMED SÛRESİ

nıp sâlih amel işleyenleri, alt-


larından ırmaklar akan cen- َْ َّ ‫الَات َج‬ َّ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬ َ َّ ُ ْ ُ َ ّٰ َّ
netlere koyar; inkâr edenlerin ‫ات ت ۪ري‬ ٍ ‫ن‬ ِ ِ ‫الص‬ ِ ‫ال‬ ‫ا ِن الل يدخِل‬
ُُ َْ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ
‫۪ين  ُروا َي َت َم َّت ُعون َو َياكلون كمَا تا ك‬
ise zevkleri dünyada kalır,
hayvanların yediği gibi yerler. ‫مِن تتِها النها ۜر وال‬
Onların yeri ateştir.
ً َّ ُ ُّ َ َ َ َ ْ َ ْ ْ ّ َ َ َ ْ ُ َ ً ْ َ ُ َّ َ ُ َ ْ َ ْ
13.Biz, halkı seni yurdun-
‫ وكيِن مِن قري ٍة ِه اشد قوة‬12 ‫النعام وانلار مثوى لهم‬
ََ َ َ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ْ َ ْ
‫ اف َم ْن‬13 ‫اص ل ُه ْم‬
dan çıkaran şehrinden daha
kuvvetli nice şehirleri yok et- ِ ‫مِن قريتِك اتل۪ى اخرجتكۚ اهلكناهم ف ن‬
tik; onlara bir yardım eden de ْ ُ َ َٓ ْ َ ُٓ َ َّ َ َ َ ُ ُٓ ُ َ َ ّ ُ ْ َ َ ّ َ ْ َ ّ َ ٰ َ َ َ
çıkmadı. 14 ‫كن ع بيِن ٍة مِن ربِه۪ كمن زيِن ل سوء عملِه۪ واتبعوا اهواءهم‬
ٌ‫ار م ِْن مَٓا ٍء َغ ْي اٰسِن َواَنْ َهار‬ ٌ ‫۪يها اَنْ َه‬ َ ُ َّ ُ ْ َ ُ َّ َّ َ ْ ُ َ َ
َٓ ‫ون ف‬
ۜ
14. Rabbinden apaçık bir
ٍۚ ِ ‫مثل النةِ اتل۪ى وعِد المتق‬
delil üzerinde bulunan kimse,
ٌ ‫نيۚ َواَنْ َه‬ َ ‫ِلشارب‬ َّ َّ َ ْ َ ْ ٌ َ ْ َ َ ُ ُ ْ َ ْ َّ َ َ َ ْ َ َ َ ْ
kötü işi kendisine süslü gös-
‫ار‬ ِ۪ ‫ب لم يتغي طعم ۚه وانهار مِن خ ٍر ل ٍة ل‬ ٍ ‫مِن ل‬
terilen kimse ile, kötü arzula-
rına uyan kimse gibi olur mu? ْ
‫ات َو َمغفِ َرةٌ م ِْن َر ّب ِ ِه ۜ ْم‬ َّ ّ ُ ‫۪يها م ِْن‬
ِ ‫ك اثل َم َر‬ َ ‫ف َول َ ُه ْم ف‬ ۜ
ًّ َ ُ َ َ ْ
‫مِن عس ٍل مص‬
ِ
ُ َ َٓ ْ َ َ َّ َ َ ً َ ً َٓ ُ ُ َ َّ ٌ َ َ ُ ْ َ َ
15.Muttakilere vaat olunan
ْ
cennetin durumu şöyledir: ‫ َومِن ُه ْم‬15 ‫اءه ْم‬ ‫ادل ِيف انلارِ وسقوا ماء ح۪يما فقطع امع‬ ِ ‫ك م ن هو خ‬
ُ ُ َ َّ ُ َ َ ْ ْ َ َ ٓ َ َ
Orada bozulmayan sudan
ırmaklar, tadı değişmeyen ‫۪ين ا ۫وتوا‬ ‫َم ْن ي َ ْس َت ِم ُع ا ِلْكۚ َح ّٰىت ا ِذا خ َر ُجوا مِن عِندِك قالوا ل ِل‬
ُ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ ً ٰ َ َ َ َ َ ْ ْ
sütten ırmaklar, içenlere zevk
َّ
veren şaraptan ırmaklar ve ‫الل ع قلوب ِ ِه ْم َوات َب ُٓعوا‬ ‫العِلم ماذا قال ان ِف۠ا ا۬ولئ ِك ال۪ين طبع‬
ُ ٰ ‫اه َت َد ْوا َز َاد ُه ْم ُه ًدى َواٰت‬ْ َ َّ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ
süzme baldan ırmaklar var-
ْ َ ُ ‫يه ْم َت ْق ٰو‬
dır. Orada meyvelerin her çe-
‫ ف َهل‬17 ‫يه ْم‬ ‫ وال۪ين‬16 ‫اهواءهم‬
َ ّٰ َ َ ُ َ ْ َ َ َٓ ْ َ َ ً َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ َّ َ ُ ُ ْ َ
şidi onlar içindir. Bunlardan
öte Rablerinden de bağışla-
‫شاط َهاۚ فان ل ُه ْم‬ ‫ينظرون ا ِل الساعة ان تاتِيهم بغتة ۚفقد جاء ا‬
ma vardır. Bu ateşte ebedi
َ ْ َ ْ ْ َ ُ ّٰ َّ َ ٰ َٓ ُ َّ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ٰ ْ ْ ُ ْ َ َٓ َ
kalan ve bağırsaklarını parça
parça edecek kaynar su içi-
‫اس َتغفِ ْر ِلنبِك‬ ‫ فاعلم انه ل ا ِل ا ِل الل و‬18 ‫ا ِذا جاءتهم ذِكريهم‬
ُ ْ ُ َّ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ
19 ‫الل َي ْعل ُم ُم َتقل َب ْم َو َمث ٰوي ْ۟م‬ ‫ات و‬ِ ۜ ‫ول ِلمؤ ِمن۪ني والمؤمِن‬
rilen kimselerin durumu gibi
olur mu hiç?
16. Onların arasında, öy-
leleri vardır ki seni dinlerler.
Fakat senin yanından çıkınca 17. Doğru yolu bulanlara gelince, Allah onların hidayet-
kendilerine ilim verilmiş olan- lerini arttırır ve onlara takvasını öğretir.
lara «O az önce ne dedi?» 18. Onlar, kıyamet zamanının ansızın gelip çatmasından
diye sorarlar. Bunlar, Allah’ın başka bir şey mi bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri be-
kalplerini mühürlediği, hevâ lirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!
ve heveslerine uyan kimse- 19. Bil ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. Hem kendinin hem
lerdir. de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahlarının ba-
ğışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duraca-
ğınız yeri de bilir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


508 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ َ ُ 508
26. CÜZ ‫ورةُ م َّم ٍد‬ ‫س‬ MUHAMMED SÛRESİ 22. Demek, sizler iş başına
geçecek olursanız yeryüzün-
ٌ‫ورة‬ َ ‫ت ُس‬ ْ َ‫ورةٌ فَا َِذٓا اُنْزل‬
َۚ ‫ت ُس‬ َ ‫ول اَّل‬
ْ َ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا ل َ ْو َل نُ ّزل‬ ُ ََُ
‫ويق‬
de bozgunculuk yapacak, ak-
ِ ِ rabalık bağlarını koparacak-

‫۪ين ۪يف قلوب ِ ِه ْم‬


ُُ َ ‫ت َّال‬ َ ْ ‫۪يها الْ ِق َت ُال ۙ َراَي‬
َ ‫ك َم ٌة َو ُذك َِر ف‬ َ ُْ
‫م‬
sınız öyle mi?
23. İşte bunlar, Allah’ın
ْ َ ْ َ َْ َ ّ ْ َْ ََ َ َ َْ َ ُُ ْ َ ٌ َ َ
‫ت‬ ِ ۜ ‫ش عليهِ مِن المو‬ ِ ِ ‫مرض ينظرون ا ِلك نظر المغ‬
kendilerini lânetlediği, bu
yüzden kendilerini sağır ve
ْ‫ل ْم ۠ ُر فَلَو‬ َْ ََ َ َ َ ٌ ُْ َ ٌََْ ٌ َ َ ْ ُ َ ٰ ََْ
۠
gözlerini kör kıldığı kimseler-
‫ طاعة وقول معروف فا ِذا عزم ا‬20 ‫فاول له ۚم‬ dir.
َّ َ ْ ْ َ َ ً ْ َ َ َ َ َ ّٰ ُ َ َ
‫ ف َهل َع َسيْ ُت ْم ا ِن ت َولْ ُت ْم‬21 ‫يا ل ُه ْۚم‬ ‫صدقوا الل لكان خ‬ 24. Onlar Kur’an’ı düşün-

ُ َ َ ْ َ ُٓ ّ َ ُ َ ْ َ ْ
müyorlar mı? Yoksa kalpleri
َ ٰٓ ُ ُْ َْ
‫ ا۬ولئ ِك‬22 ‫ام ْم‬ ‫س ُدوا ِيف الرِض وتق ِطعوا ارح‬ ِ ‫ان تف‬
kilitli mi?

َ ََ ُ َ َ ْ َ ٰٓ ْ َ َ ْ ُ َّ َ َ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ َّ
25. Şüphesiz ki, kendile-
‫ اف‬23 ‫اره ْم‬ ‫ال۪ين لعنهم الل فاصمهم واعم ابص‬ rine doğru yol belli olduktan

َ‫ ا َِّن َّال۪ين‬24 ‫ع قُلُوب ا َ ْق َفالُهَا‬ ٰ َ ْ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ ُ َّ َ َ َ sonra, ona arka dönenleri,

ٍ ‫يتدبرون القران ام‬ şeytan sürüklemiş ve kendi-

ْ ُ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ٰ ٓ َ
lerine ümit vermiştir.
َْ
ۙ‫ارت ُّدوا ع ادبارِهِم مِن بع ِد ما تبني لهم الهدى‬
َ ُ 26. Bunun sebebi; onların,

َ ‫ ذٰل َِك با َ َّن ُه ْم قَالُوا لَِّل‬25 ‫ان َس َّو َل ل َ ُه ۜ ْم َوا َ ْم ٰل ل َ ُه ْم‬ ُ َ ْ َّ


Allah’ın indirdiğinden hoşlan-
‫۪ين‬ ِ ‫الشيط‬ mayanlara: Bazı hususlarda

ُ ّٰ ‫ال ْمر َو‬ َْ ْ ‫ ْم يف َب‬ ُ ُ ُ َ ُ ّٰ َ َّ َ َ ُ َ


size itaat edeceğiz, demeleri-
‫الل‬ ِۚ ‫ض‬ ِ ‫ع‬ ۪ ‫ك ِرهوا ما نزل الل سنط۪يع‬ dir. Oysa Allah, onların gizle-

َ ْ َ ُ َ ٰٓ َ ْ ُ ُ ْ َّ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ ُ َ ْ َ
diklerini biliyor.
‫ض ُبون‬ ِ ‫ فكيف ا ِذا توفتهم الملئ ِكة ي‬26 ‫يعلم ا ِسارهم‬ 27. Ya melekler onların
َ َ ْ َ َٓ ُ َ َّ ُ ُ َّ َ َ ٰ ْ ُ َ َََْ ْ ُ َ ُ ُ yüzlerine ve sırtlarına vura-
‫ ذل ِك بِانهم اتبعوا ما اسخط‬27 ‫وجوههم وادبارهم‬ rak canlarını alırken durumla-

َْ َ ْ َ َ ْ ََ َ ْ ُ َ َ ّٰ
َ ‫س‬ ِ ‫ ام َح‬28 ‫الل َوك ِرهوا رِض َوان ُه فاح َبط اع َمال ُه ْ۟م‬
rı nasıl olacak!
‫ب‬ 28. Ona sebep, onların
َ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ٌ َ َ ْ ُ ُ َ َّ
29 ‫الل اضغان ُه ْم‬
Allah’ı gazaplandıran
‫ال۪ين ۪يف قلوب ِ ِهم مرض ان لن ي ِرج‬ şeylerin ardınca gitmeleri ve
O’nu razı edecek şeylerden
hoşlanmamalarıdır. Bu
yüzden Allah onların işlerini
20. İman etmiş olanlar: “Keşke cihad hakkında bir sûre boşa çıkarmıştır.
indirilmiş olsaydı!” derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip 29. Kalplerinde hastalık
de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanla- olanlar, yoksa Allah’ın, bes-
rın, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana bak- ledikleri kinlerini ortaya çıkar-
tıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur! mayacağını mı zannettiler?
21. İtaat ve güzel söz… İş ciddiye bindiği zaman Allah’a
sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı
olurdu.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 509


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 509
30. Biz dileseydik onları 26. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السادِس والع‬ MUHAMMED SÛRESİ

sana gösterirdik de, sen on-


َ َ َ ُ ٰ ْ ََ َ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ
‫يه ۜ ْم َوتلَ ْع ِرف َّن ُه ْم ۪يف لْ ِن‬ ‫اء ل َريْ َناك ُه ْم فل َع َرف َت ُه ْم بِس۪يم‬
ları yüzlerinden tanırdın. An-
dolsun ki sen onları konuşma ‫ولو نش‬
ََْ ُ َّ ُ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ّٰ َ ْ َ ْ
‫ َونلَبْل َون ْم َحّٰىت نعل َم‬30 ‫الل َيعل ُم اع َمال ْم‬
üsluplarından tanırsın. Allah
bütün işlediklerinizi bilir. ‫القو ِۜل و‬
31.Andolsun ki içinizden َ ‫ ا َِّن اَّل‬31 ‫ار ُك ْم‬
‫۪ين‬
ْ َ َََُْ َ
َ ‫خ َب‬ ‫الصاب ِ ۪رينۙ ونبل۬وا ا‬ َّ ‫ ْم َو‬ ُ ْ َ
‫جاهِد۪ين مِن‬ َ ‫ال ْ ُم‬
cihad edenlerle sabredenleri
ْ َ َّ ُّ َٓ َ ّٰ َ ْ َ ُّ َ َ ُ َ َ
‫الر ُسول م ِْن َبع ِد‬
belirleyinceye kadar ve ha-
berlerinizi açıklayıncaya ka- ‫يل اللِ وشاقوا‬ ِ ‫كفروا وصدوا عن س ۪ب‬
َ ْ َ ُ ْ َ َ ّٰ ُّ ُ َ ْ َ ٰ ُ ْ ُ ُ َ َ َّ َ َ َ
32 ‫الل شيْـًٔا ۜ َو َس ُيحبِط اع َمال ُه ْم‬
dar sizi imtihan edeceğiz.
‫ماتبني لهم الهدىۙ لن يضوا‬
ُٓ ُ َ َ َّ ُ َ َ َ ّٰ ُ َ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
32.İnkâr edenler, Allah yo-
lundan alıkoyanlar ve kendi-
‫الر ُسول َول تبْ ِطلوا‬ ‫يا ايها ال۪ين امنوا اط۪يعوا الل واط۪يعوا‬
lerine doğru yol belli olduk-
َّ‫اللِ ُثم‬ ّٰ َ ْ َ ُّ َ َ ُ َ َ َ َّ َّ ُْ َ َ ْ َ
tan sonra peygambere karşı
gelenler, Allah’a hiçbir zarar
‫يل‬
ِ ‫ب‬۪ ‫س‬ ‫ن‬ ‫ع‬ ‫وا‬ ‫د‬ ‫ص‬ ‫و‬ ‫وا‬ ‫ر‬ ‫ف‬ ‫ك‬ ‫۪ين‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ 33 ‫م‬ ‫اعمال‬
َ َ َ َ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ َ ٌ َّ ُ ْ ُ َ ُ َ
‫ ف ت ِه ُنوا َوت ْد ُٓعوا‬34 ‫الل ل ُه ْم‬ ‫ماتوا وهم كفار فلن يغفِر‬
veremezler. Hâlbuki Allah on-
ların yaptıklarını boşa çıkara-
ْ‫كم‬ ُ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ َّ َ
‫ا ِل السل ِمۗ وانتم العلونۗ والل معم ولن ي ِت‬
caktır.

ُ َّ َ َ ُ ْ ُ ْ َ ٌۜ ْ َ َ ٌ َ َ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ َ َّ ْ ُ َ َ ْ َ
33. Ey iman edenler! Allah’a
itaat edin, peygambere ‫ ا ِنما اليوة ادلنيا لعِب ولهو واِن تؤمِنوا وتتقوا‬35 ‫اعمالم‬
َ ُ ْ ُ َ َْ ُ ْ َ َُ ُ ُْ ُ ُْ
itaat edin. Amellerinizi boşa
ْ
çıkarmayın. ‫ ا ِن ي َ ْس َـٔلك ُموها‬36 ‫ورك ْم َول ي َ ْس َـٔل ْم ام َوال ْم‬‫يؤت ِم اج‬
َٓ ُ ٰٓ ْ ُ ْ َ َٓ ُ َ َ ْ َ ْ ْ ُ َ َْ ُ ْ َ
۬ ‫ هاانتم‬37 ‫ف ُيحفِ ْم تبخلوا َو ُيخ ِرج اضغان ْم‬
34. İnkâr edip Allah yolun-
dan alıkoyanları ve sonra da ِ‫هؤلء‬
َُ ُ ْ َ ّٰ ُ ُْ َ ْ َ ُْ
‫يل اللِۚ ف ِمن ْم َم ْن َيبْخل ۚ َو َم ْن‬
kâfir olarak ölenleri Allah asla
َ
bağışlamaz.
ِ ‫تدعون تلِ نفِقوا ۪يف س ۪ب‬
ْ ُ َٓ َ ُ ْ ُ ُ ْ َ َ ُّ َ ْ ُ ّٰ َ ْ َ َ ُ َ ْ َّ َ ْ َ ْ
‫اءۚ َواِن‬ ِ ‫َيبخل فا ِن َما َيبخل ع ْن نف‬
35. Siz gâlip durumda
iken gevşeyip barış isteme- ‫سه۪ۜ والل الغِن وانتم الفقر‬
ُ َ َ َ ُٓ ُ َ ُ ُ َ ْ َ ً ْ َ ْ ْ َ ْ َ ْ َّ َ َ َ
38 ‫يك ْمۙ ث َّم ل يَونوا ا ْمثال ْم‬
yin. Allah sizinle beraberdir,
O, sizin amellerinizi zayi et- ‫تتولوا يسبدِل قوما غ‬
meyecektir.
36. Doğrusu dünya hayatı
ancak bir oyun ve eğlencedir. 38. İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsu-
Eğer iman eder ve sakınır- nuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik eder-
sanız Allah size mükâfatınızı se, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz
verir. Ve sizden mallarınızı ise fakirsiniz. Eğer O’ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden
tamamen sarf etmenizi iste- başka bir toplum getirir, sonrada onlar sizin benzerleriniz
mez. olmazlar.
37. Eğer onları isteseydi ve
sizi zorlasaydı, cimrilik eder-
diniz ve bu da sizin kinlerinizi
ortaya çıkarırdı.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
510 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 510
26. CÜZ ِ‫ورة الفتح‬ ‫س‬ FETİH SÛRESİ 4. İmanlarına iman
katsınlar diye müminle-

َ ِ ‫َو‬ ٌ َّ َ َ ٌ َُْ ْ ُ‫ورة‬


َ ‫ُس‬ rin kalplerine güven indiren
‫ه‬ ‫هنِية‬َ ‫م ِد‬
‫الفستوحِرة الفت ِح مدنِية و‬
َ َّ َ َ ْ َ ْ ُ َ O’dur. Göklerin ve yerin ordu-
ً ٰ َ‫ون َا ٰي‬
48 - ‫ ًة‬FETİH َ ُ ْْ SÛRESİ
‫ت ِ ْس ٌع َ َو ِعش‬
‫ايَة‬ ُ ‫تِْسٌع‬
ları Allah’ındır. Allah, bilendir,
‫و ِعشون‬ her şeyi hikmetle yapandır.

‫الرح۪ي ِم‬ ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬ 5. Mümin erkeklerle mümin
ِ ‫ﷱ اللِ الر‬ kadınları, içinde ebedî kala-
َ َْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ ۙ ً ُ ً ْ َ َ َ َ ْ َ َ َّ
‫الل َما تق َّد َم م ِْن ذنبِك‬
cakları, zemininden ırmaklar
‫ ِلغفِر لك‬1 ‫ا ِنا فتحنا لك فتحا م ۪بينا‬ akan cennetlere koyması,
ً َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ َ َ ْ َّ ُ َ َ َّ َ َ َ َ
2 ۙ ‫صاطا ُم ْس َتق۪يمًا‬
onların günahlarını örtmesi
ِ ‫وما تاخر ويتِم ن ِعمته عليك ويهدِيك‬ içindir. İşte bu, Allah katında
ُ ُ َ َ َّ َ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ ً َ ً ْ َ ُ ّٰ َ َ ُ ْ َ َ
büyük bir kurtuluştur.
ِ ‫ هو ال۪ي انزل السك۪ينة ۪يف قل‬3 ‫وينرك الل نرا ع ۪زيزا‬
‫وب‬ 6. Allah hakkında kötü zan-
َْ ُ ُ ُ ّٰ َ ْ َ َ َ ً َ ُٓ َ ْ َ َ ْ ُ ْ
ِۜ ‫ات َوال ْر‬ َّ ‫ود‬
ِ ‫الس ٰم َو‬
da bulunan münafık erkeklere
‫ض‬ ‫المؤ ِمن۪ني ل ِيدادوا ا۪يمانا مع ا۪يمان ِ ِهمۜ وِللِ جن‬ ve münafık kadınlara, Allah’a
َ ْ ْ َ ْ ْ َ ْ َ َ ُ ّٰ ‫كن‬ َ ََ
ِ ‫ ِلُدخِل ال ُمؤ ِمن۪ني َوال ُمؤمِن‬4 ۙ ‫الل عل۪يمًا حك۪يمًا‬
ortak koşan erkeklere ve or-
‫ات‬ ‫و‬ tak koşan kadınlara azap et-
َْ َّ َ ‫ار خَ ِادل‬ َْ َ َْ ْ
ُ ‫النْ َه‬ َْ َّ َ
‫۪يها َو ُي ِف َر عن ُه ْم‬ َ ‫۪ين ف‬ mesi içindir. Kötülük onların
‫ات ت ۪ري مِن تتِها‬ ٍ ‫جن‬ başlarına gelmiştir! Allah on-

َ‫ِب ال ْ ُم َنافِق۪ني‬ َ ‫ َو ُي َع ّذ‬5 ۙ ‫اللِ فَ ْو ًزا َعظ۪يمًا‬ ّٰ َ ْ َ ٰ َ َ َ ْ َ ّ َ lara gazap etmiş, lânetlemiş
‫سيِـٔات ِ ِهمۜ وكن ذل ِك عِند‬ ve cehennemi kendilerine ha-

ْ‫السو ۜ ِء‬َّ ‫اللِ ظَ َّن‬ ّٰ َ ّ َّٓ َ ْ ُْ َ َ ْ ُْ َ َ َ ُْ َ zırlamıştır. Orası ne kötü bir


ِ ‫كت الظان۪ني ب‬ ِ ‫ش‬ ِ ‫م‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫۪ني‬ ‫ك‬ ‫ش‬
ِ ‫م‬ ‫ال‬‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫والمناف ِق‬ yerdir!
َ َ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َّ ُ َ َٓ ْ ْ َ َ
‫الل َعليْ ِه ْم َول َع َن ُه ْم َوا َع َّد ل ُه ْم َج َه َّن َۜم‬
7. Göklerin ve yerin ordu-
‫علي ِهم دائ ِرة السوءِۚ وغ ِضب‬ ları Allah’ındır. Allah azîzdir,
ُ ّٰ ‫كن‬ َ ََ َْ ُ ُ ُ ّٰ َ ً ‫اء ْت َمص‬
ِۜ ‫ات َوال ْر‬ َّ ‫ود‬
ِ ‫الس ٰم َو‬ َ ‫َو َٓس‬ hakîmdir.
‫الل‬ ‫ضو‬ ‫ وِللِ جن‬6 ‫۪يا‬ 8. Şüphesiz biz seni, şahit,
ْ ً ‫شا َونَذ‬
‫ تلِ ُؤم ُِنوا‬8 ۙ‫۪يرا‬ َ ‫ ا ِنَّٓا ا َ ْر َسلْ َن‬7 ‫يزا َحك۪يمًا‬
ً ِ ّ َ‫اك َشاه ًِدا َو ُمب‬ ً ‫َعز‬ müjdeleyici ve uyarıcı olarak
۪ gönderdik.
ً َ ْ ُ ّ ُ ُ ّٰ
9 ‫ول۪ َوت َع ّ ِز ُروهُ َوت َوق ُِروهُۜ َوت َس ّب ِ ُحوهُ بُ َرةً َواص۪ي‬ ِ ‫بِاللِ َو َر ُس‬ 9. Sizler; Allah’a ve resû-
lüne iman edesiniz, O’na
destek olasınız, O’na saygı
gösteresiniz ve sabah akşam
Allah’ı tesbih edesiniz diye.
48 - FETİH SÛRESİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik.
2. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını
bağışlar, sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir
yola iletir.
3. Ve sana, şanlı bir zaferle yardım eder.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 511


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 511
10.Muhakkak ki sana biat 26. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السادِس والع‬ FETİH SÛRESİ

edenler ancak Allah’a biat et-


mektedirler. Allah’ın eli onla-
rın ellerinin üzerindedir. Kim
َ َ َ ّٰ
‫الل يَ ُد اللِ ف ْوق ايْد۪ي ِه ْۚم‬
ّٰ َ َّ َ َ
َۜ ‫۪ين ُي َباي ِ ُعونك ا ِن َما ُي َباي ِ ُعون‬ َ ‫ا َِّن َّال‬
ahdini bozarsa, ancak kendi
َ‫سه۪ۚ َو َم ْن ا َ ْو ٰيف ب َما َع َهد‬ ْ َ ٰ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ َ َ َ ْ َ َ
aleyhine bozmuş olur. Kim ِ ِ ‫فمن نث فا ِنما ينكث ع نف‬
َ ُ َّ َ ُ ْ َ َ ُ ُ َ َ ْ َ ‫َ َ ْ ُ ّٰ َ فَ َس ُي ْؤت۪يه ا‬
‫ سيقول لك المخلفون‬10۟ ‫ج ًرا َعظ۪يمًا‬
de Allah’a verdiği ahde vefa
gösterirse Allah ona büyük ِ ‫عليه الل‬
bir mükâfat verecektir.
َ ُ ُ َ َ َ ْ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َ َ َْْ َ
11.Bedevîlerden geri kal- ‫اب شغلتنا اموانلا واهلونا فاستغفِر نلاۚ يقولون‬ ِ ‫مِن العر‬
ّٰ ُ َ ُ َ ُْ ُُ َْ َ َْ
‫سنت ِ ِه ْم مَا ليَس ۪يف قلوب ِ ِه ۜ ْم قل ف َم ْن َي ْملِك ل ْم م َِن الل‬
mış olanlar, sana diyecekler
ki: «Mallarımız ve ailelerimiz ِ ‫بِال‬
bizi alıkoydu. Allah’tan bizim
ُ ّٰ ‫ ْم َن ْفعًا ۜ بَ ْل َك َن‬ ُ َ َ َ ْ َ ًّ َ ْ ُ َ َ َ ْ ً ٔ ْ َ
bağışlanmamızı dile.» Onlar ‫الل‬ ِ ‫شيـا ا ِن اراد بِم ضا او اراد ب‬
ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ً ‫ون َخب‬ َ ََُْ َ
‫الر ُسول‬
kalplerinde olmayanı dilleriyle
söylerler. De ki: Allah size bir ‫ بل ظننتم ان لن ينقلِب‬11 ‫يا‬ ۪ ‫بِما تعمل‬
ُ ُُ َ ٰ َ ْ َ ٰٓ َ ْ ْ
‫َوال ُمؤم ُِنون ا ِل اهل۪ي ِه ْم ابَ ًدا َو ُز ّي ِ َن ذل ِك ۪يف قلوبِ ْم‬
zarar gelmesini dilerse veya
bir fayda elde etmenizi ister-
ْ َ
‫ َو َم ْن ل ْم يُؤم ِْن‬12 ‫ورا‬ ً ُ‫الس ْوءِۚ َو ُكنْ ُت ْم قَ ْومًا ب‬َّ ‫َوظَ َننْ ُت ْم ظَ َّن‬
se O’na karşı kimin bir şeye
gücü yetebilir? Hayır! Allah

ُ ْ ُ ّٰ َ ً َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ ّٰ
۪ ِ ‫بِاللِ َو َر ُس‬
yaptıklarınızdan haberdardır.
َ
‫ وِللِ ملك‬13 ‫ول فا ِنا اعتدنا ل ِلكاف ِ۪رين سع۪يا‬
12. Aslında siz peygambe-
rin ve müminlerin ailelerine َ َ َ ُۜ َٓ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ ُ َٓ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ
bir daha dönmeyeceklerini ‫ض يغفِر ل ِمن يشاء ويع ِذب من يشاء وكن‬ ۜ ِ ‫ات والر‬ ِ ‫السمو‬
ْ َ َ ْ َ َ ُ َّ َ ْ ُ ُ ً ‫الل َغ ُف‬
ُ ّٰ
‫ َس َيقول ال ُمخلفون ا ِذا انطلق ُت ْم‬14 ‫ورا َرح۪يمًا‬
sanmıştınız. Bu sizin gönülle-
rinize güzel göründü de kötü
ُ ْ َ َ ُ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ ُ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ ٰ
‫يدون ان ُي َب ّ ِدلوا‬
zanda bulundunuz ve helâki
hak etmiş bir topluluk oldu- ‫ا ِل مغان ِم تلِ اخذوها ذرونا نبِع ۚم ي ۪ر‬
ُ َ
‫الل م ِْن قبْل‬ ُ ّٰ ‫ِ ْم قَ َال‬
ُ ٰ َ َ ُ َّ َ ْ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ
nuz.
13. Kim Allah’a ve resûlü- ‫اللِ قل لن تبِعونا كذل‬
ۜ ‫كم‬
ً َ َّ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َْ ْ َ ُ ُ َ
15 ‫ف َس َيقولون بَل ت ُس ُدون َن ۜا بَل كانوا ل َيفق ُهون ا ِل ق۪ي‬
ne iman etmezse bilsin ki biz,
kâfirler için çılgın bir ateş ha-
zırlamışızdır.
14. Göklerin ve yerin mülkü
Allah’ındır. O, dilediğini ba- 15. Siz ganimetlere gittiğinizde geri kalanlar: “Bırakın,
ğışlar, dilediğine azap eder. biz de size tâbi olalım” diyeceklerdir. Onlar, Allah’ın sözünü
Allah çok bağışlayandır, çok değiştirmek istiyorlar. De ki: «Siz bizimle gelmeyeceksiniz.
merhamet edendir. Allah daha önce böyle buyurmuştur.» Onlar size: “Bilakis,
kıskanıyorsunuz,” diyeceklerdir. Bilâkis onlar, pek az anla-
yan kimselerdir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


512 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َ ْ ُ َ ُ 512
26. CÜZ ِ‫ورة الفتح‬ ‫س‬ FETİH SÛRESİ 18. Andolsun ki o ağacın
altında sana biat ederlerken
َْ ُ َْ ٰ َ ْ َ ْ ُ َ
۬ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ ُ ْ ْ ُ Allah, o müminlerden razı
‫اب ستدعون ا ِل قو ٍم او ۪ل باٍس‬ ِ ‫قل ل ِلمخلف۪ني مِن العر‬ olmuştur. Kalplerinde olanı
َ ُ ّٰ ُ ُ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ُ ْ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ َ ُ َ
‫الل ا ْج ًرا‬
bilmiş, onlara güven indirmiş
‫ون فا ِن تط۪يعوا يؤت ِم‬ ۚ ‫۪يد تقات ِلونهم او يسل ِم‬ ٍ ‫شد‬ ve onları pek yakın bir fetihle
َ َ ُ ّ ُ َ َّ َ َ َّ َ ْ
‫َح َسنًاۚ َواِن ت َت َول ْوا ك َما ت َولْ ُت ْم م ِْن قبْل ُي َعذِبْ ْم عذابًا‬
mükâfatlandırmıştır.

َ ْ َْ ََ َ ْ َْ ََ َْ
19. Allah onları elde ede-
َ
‫ ليَس ع العٰم َح َر ٌج َولع الع َر ِج َح َر ٌج َول‬16 ‫ال۪يمًا‬ cekleri birçok ganimetlerle de

َّ ‫الل َو َر ُسو َ ُل يُ ْدخِلْ ُه َج‬ َ ّٰ ِ‫ع ال ْ َمريِض َح َر ٌۜج َو َم ْن يُ ِطع‬ ََ


mükâfatlandırdı. Allah üstün-
‫ات‬ ٍ ‫ن‬ ۪
dür, hikmet sahibidir.

َ َ ّ َّ َْ َ َْ ْ
ُ ‫النْ َه‬ َْ
17 ۟‫ارۚ َو َم ْن َي َت َول ُي َعذِب ْ ُه َعذابًا ال۪يمًا‬
20. Allah size, elde
‫ت ۪ري مِن تتِها‬ ‫ح ِْز ٌب‬
3
edeceğiniz birçok ganimet
َّ َ ْ َ َ َ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َ
ِ ‫ت الش َج َرة‬
vaat etmiştir. Bunu size
‫لقد رِض الل ع ِن المؤ ِمن۪ني ا ِذ يبايِعونك ت‬ hemen vermiş ve insanların

ً ْ‫۪ين َة َعلَيْه ْم َواَث َ َاب ُه ْم َفت‬ َ ‫السك‬ َّ ‫َف َعل َِم مَا يف قُلُوبه ْم فَاَن ْ َز َل‬
ellerini sizden çekmiştir ki bu,
‫حا‬ ِ ِِ ۪ müminlere bir işaret olsun

ً ‫الل َعز‬ ُ ّٰ ‫كن‬ َ ََ َ َ ُ ُ ْ َ ً َ َ َ َ َ َ ًۙ َ


19 ‫يزا َحك۪يمًا‬
ve Allah sizi dosdoğru yola
۪ ‫ ومغان ِم كث۪ية ياخذونه ۜا و‬18 ‫ق ۪ريبا‬ iletsin.
ٰ ُ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ َ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ
۪‫۪يةً تاخذون َها ف َع َّجل ل ْم ه ِذه‬
21. Bundan başka sizin
‫وعدكم الل مغان ِم كث‬ güç yetiremediğiniz ama
ُ
‫۪ني َو َي ْهدِيَ ْم‬ َ ‫ون اٰيَ ًة ل ِلْ ُم ْؤ ِمن‬َ ُ َ َْ ُ َْ
‫ِي انلَّاِس عن ۚم وتلِ ك‬ َ ‫َو َكَّف اَيْد‬ Allah’ın sizin için kuşattığı
ganimetler de vardır. Allah,
َ َ َْ ََ َْ َ ْ ُ ً َ
‫ َواخ ٰرى ل ْم تقد ُِروا عليْ َها قد ا َحاط‬20 ۙ ‫صاطا ُم ْس َتق۪يمًا‬
her şeye kadirdir.
ِ
َ ‫ ُم َّال‬ ُ ََ َ ََْ ً ‫شٔ قَد‬ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ ّٰ
22. Eğer kâfirler sizinle sa-
‫۪ين‬ ‫ ولو قاتل‬21 ‫۪يرا‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫الل بِها ۜ وكن الل ع‬
vaşsalardı, arkalarına dönüp

َ َّ ُ َ َ َ ًّ َ َ ُ َ َ َّ ُ َ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ُ َ َ
kaçarlardı. Sonra da ne bir
‫ سنة‬22 ‫يدون و ِلا ول نص۪يا‬ ً
ِ ‫كفروا لولوا الدبار ثم ل‬ veli, ne de yardım eden bir

ً ْ َ ّٰ َّ ُ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ْ َ َ ْ َ َّ ّٰ
kimse bulurlardı.
23 ‫تد ل ِسنةِ اللِ تبد۪ي‬ ِ ‫اللِ اتل۪ى قد خلت مِن قبل ۚ ولن‬ 23. Allah’ın, öteden beri
süregelen kanunu budur.
Allah’ın kanununda asla bir
değişiklik bulamazsın.
16. Bedevîlerden, geri kalmış olanlara de ki: Siz yakında
çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız.
Onlarla savaşırsınız veya onlar Müslüman olurlar. Eğer ita-
at ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önce-
den döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi elim bir
azaba uğratır.
17. Köre vebal yoktur, topala vebal yoktur, hastaya vebal
yoktur. Kim Allah’a ve peygamberine itaat ederse, Allah
onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri
kalırsa, onu elim bir azaba uğratır.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 513


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
24. O sizi onlara karşı mu- 26. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السادِس والع‬ 513 FETİH SÛRESİ

zaffer kıldıktan sonra, Mek-


ke’nin içinde onların ellerini ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َّ َ َّ َ ُ َ
sizden, sizin ellerinizi de on- ‫وهو ال۪ي كف اي ِديهم عنم واي ِديم عنهم بِبط ِن‬
lardan çekendir. Allah, yap-
َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َّ َ
tıklarınızı görendir. ‫مكة مِن بع ِد ان اظفركم علي ِه ۜم وكن الل بِما تعملون‬
ْ َ ْ َ ْ ُ ُّ َ َ ُ َ َ َ َّ ُ ُ ً َ
‫ج ِد‬ ِ ‫ هم ال۪ين كفروا وصدوكم ع ِن المس‬24 ‫بص۪يا‬
25.Onlar, inkâr eden ve si-
zin Mescid-i Haram’ı ziyareti-
nizi ve bekletilen kurbanların َ ُ ْ ُ ٌ َ َ ْ َ َ ُۜ َّ َ َ ُ ْ َ ْ َ ً ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ ِ َ َ ْ
yerlerine ulaşmasını engel- ‫الرام والهدي معكوفا ان يبلغ مِله ولول رِجال مؤمِنون‬
ْ ُ َ ُ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ٌ َ ْ ُ ٌ َٓ َ
‫۪يب ْم مِن ُه ْم‬
leyenlerdir. Eğer kendilerini
henüz tanımadığınız mümin ‫ون ِساء مؤمِنات لم تعلموهم ان تط ۫ؤهم فتص‬
ُ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ُ ْ ْ َ ٌ َّ َ َ
‫اءۚ ل ْو ت َز َّيلوا‬
erkeklerle mümin kadınları
bilmeyerek ezmek suretiyle ‫خل الل ۪يف رحتِه۪ من يش‬ ِ ‫ي عِل ٍۚ ِلد‬ِ ‫معرة بِغ‬
َ ْ َ َ ْ َ َ َ َّ َ ْ َّ َ َ
‫ ا ِذ َج َعل‬25 ‫۪ين كف ُروا مِن ُه ْم َعذابًا ال۪يمًا‬
bir vebalin altında kalmanız
ihtimali olmasaydı Allah sa- ‫لعذبنا ال‬
َ ََْ ْ َ َ َ َْ ُ ُ ُ َ َ َ َّ
‫ال ِم َّية ح َِّية الَاهِل ِ َّيةِ فان َزل‬ ‫۪ين كف ُروا ۪يف قلوب ِ ِهم‬
vaşı önlemezdi. Dilediklerine
rahmet etmek için Allah böyle ‫ال‬
َ َ َْ َ ْ ُْ ََ َ َٰ َ ُ ّٰ
‫۪ني َوال َز َم ُه ْم كل ِ َمة‬ ِ ‫الل َسك۪ين َت ُه ع َر ُس‬
yapmıştır. Eğer onlar birbirin-
den ayrılmış olsalardı elbette ‫ول۪ وع المؤ ِمن‬
onlardan inkâr edenleri elemli
ٔ‫ش‬ َْ ُّ ُ ّٰ ‫كن‬َ َ َ َ َ ْ َ َ َ َّ َ َ ُٓ َ َ ٰ ْ َّ
bir azaba çarptırırdık.
ٍ ِ ِ ‫ل‬  ‫ب‬ ‫الل‬ ‫اتلقوى وكنوا احق بِها واهله ۜا و‬
26. Hani inkâr edenler,
َّ‫ال ّق َتلَ ْد ُخلُن‬ َ ْ َ ْ ُّ ُ َ ُ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ َ ً َ
kalplerine taassubu, cahiliye ۚ ِ ِ ‫ لقد صدق الل رسول الرءيا ب‬26 ۟‫عل۪يما‬
taassubunu yerleştirmişlerdi.
ْ‫م‬ ُ َ ُ ُ َ ّ َ ُ ۙ َ ٰ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ
Allah da elçisine ve müminle- ‫جد الرام ا ِن شاء الل ا ِمن۪ني ملِق۪ني ر ۫ؤس‬ ِ ‫المس‬
re sükûnet ve güvenini indirdi
ُ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َۜ ُ َ َ َ ۙ َ ّ َ ُ َ
ve onları takvâ sözü üzerinde ‫ون‬ ِ ‫رين لتافون فعلِم ما لم تعلموا فجعل مِن د‬ ۪ ِ ‫ومق‬
ٰ ُ ْ ُ َ ُ َ َ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ َ ً َْ َ ٰ
‫ هو ال۪ي ارسل رسول بِالهدى‬27 ‫حا ق ۪ريبًا‬
durdurdu. Zaten onlar buna
lâyık ve ehil kimselerdi. Allah ‫ذل ِك فت‬
her şeyi bilendir.
ً َ ّٰ ٰ َ َ ّ ُ ّ َ َ ُ َ ْ ُ ّ َْ َ
27. Andolsun ki Allah, elçi- 28ۜ ‫۪ين كلِه۪ۜ وكف بِاللِ ش ۪هيدا‬ ِ ‫۪ين ال ِق ِلظ ِهره ع ادل‬ ِ ‫ود‬
sinin rüyasını doğru çıkardı.
Allah dilerse siz güven için-
de başlarınızı tıraş etmiş ve 28. Allah’ın göndermediği dinlerden üstün kılmak üzere,
kısaltmış olarak, korkmadan peygamberlerini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. Şa-
Mescid-i Haram’a gireceksi- hit olarak Allah yeter.
niz. Allah sizin bilmediğinizi
bilir. İşte bundan önce size
yakın bir fetih verdi.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


514 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َْ َُ ُ
26. CÜZ ِ‫ورة الفتح‬ ‫س‬ 514 HUCURÂT SÛRESİ

ُ ْ َ َ ُ ٓ َّ َ ُ ٓ َ َ َ َّ َ ّٰ ُ ُ َ ٌ َّ َ ُ
َ َ ‫ك َّفار ُر‬
‫اء بَيْ َن ُه ْم‬
ُ ٓ‫ح‬
ِ ‫اللِ وال۪ين معه اشِداء ع ال‬ ۜ ‫ممد رسول‬ 49 - HUCURÂT SÛRESİ

ُ َ ۘ ً َ ْ َ ّٰ َ ً ْ َ َ ُ َ ْ َ ً َّ ُ ً َّ ُ ْ ُ ٰ َ
‫۪يماه ْم‬ ‫تريهم ركعا سجدا يبتغون ف مِن اللِ ورِضوانا س‬ Bismillâhirrahmânirrahîm
َُ َّ ‫ود ذٰل َِك َم َثلُ ُه ْم يف‬ ُّ ‫يف ُو ُجوهِه ْم م ِْن اَثَر‬
‫اتل ْو ٰري ِةۚ ۛ َو َمثل ُه ْم‬ ِ ِ ۜ
ُ ‫الس‬
‫ج‬ ِ ِ ۪
1.Ey iman edenler! Allah’ın

ْ ْ
ve resulünün huzurunda öne
ْ َ‫ظ ف‬ َ َ ْ َ ْ َ َُ َ َٰ ُ َْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ
‫اس َت ٰوى‬ ‫يلۛ كزر ٍع اخرج شطـٔه فازره فاستغل‬ ِ۠ ‫ن‬۪ ِ‫ِيف ال‬
geçmeyin. Allah’tan korkun.
Şüphesiz Allah işitendir, bi-
َ‫الل َّال۪ين‬ ُ ْ ُ َ َ َ َّ ُّ ُ ْ ُ
ُ ّٰ ‫ك َّفا َۜر َو َع َد‬ ُ َٰ
‫جب الزراع ِلغ۪يظ ب ِ ِهم ال‬ ِ ‫ع سوقِه۪ يع‬
lendir. *EDEP*

َ ْ َ ً ْ َّ ‫ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا‬
2. Ey iman edenler! Sesle-
ْ
29 ‫ات مِن ُه ْم َمغفِ َرة َواج ًرا عظ۪يمًا‬ ِ َ ‫ال‬
ِ ‫الص‬ ِ rinizi peygamberin sesinden

ٌ ْ ُ‫ورة‬
fazla yükseltmeyin. Birbiri-
‫َم َدن َِّية‬ ٌ َّ َ َ ‫ات‬
‫ات مدنِية‬ ِ ََ ‫ج‬
‫ر‬ ُ
ُ ْ ‫ال‬
ُ
ِ ‫سورة الجر‬
ُ َُ ُ َ ‫ُس‬ nize bağırdığınız gibi, pey-

ً ٰ َ َ ِ ‫َ َ َو‬
ًَ َ ٰ َ َ ْ َ َ َ َ SÛRESİ
49َ -ْ HUCURÂT gambere yüksek sesle bağır-
‫ايَة‬ َ ‫ه ثم ِان عشة ايةع‬
‫شة‬ ‫ثماِن‬ َ ِ ‫َو‬
‫ه‬ mayın; öyle yaparsanız siz
farkına varmadan amelleriniz
ْ ‫الر‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ّٰ
َّ ِ‫الل‬
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬ boşa gidiverir. *EDEP*

َ ّٰ ‫الل ا َِّن‬ ّٰ ُ َّ ّٰ َ ‫يَٓا اَيُّهَا اَّل‬


َ ْ ‫۪ين ا ٰ َم ُنوا َل ُت َق ّد ُِموا َب‬
3. Allah’ın elçisinin huzu-
‫الل‬ َۜ ‫ول َواتقوا‬ ۪ ِ ‫ني يَ َد ِي اللِ َو َر ُس‬ runda seslerini kısanlar, şüp-

ّ َّ‫ ْم فَ ْو َق َص ْو ِت انل‬ ُ َ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ َ ٌ َ
hesiz Allah’ın kalplerini takvâ
‫ب‬ ِِ ‫ ياايها ال۪ين امنوا لترفعوا اصوات‬1 ‫سم۪يع عل۪يم‬ ile imtihan ettiği kimselerdir.

ُ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ِ‫َ َ َ ْ َ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ ل‬
Onlara mağfiret ve büyük bir
ْ‫م‬ ‫ولتهروا ل بِالقو ِل كجه ِر بع ِضم عٍض ان تبط اعمال‬ mükâfat vardır.

ّٰ ْ َ َ َ ُّ ُ َ َّ َّ َ ْ َ َ َْ
‫۪ين َيغضون ا ْص َوات ُه ْم عِن َد َر ُسو ِل الل‬ ‫ ا ِن ال‬2 ‫َوان ُت ْم لتش ُع ُرون‬
4. Sana odaların arka tara-
fından bağıranların çoğu aklı

ٌ ‫وب ُه ْم ل َِّلت ْق ٰوۜى ل َ ُه ْم َم ْغفِ َرةٌ َوا َ ْج ٌر َعظ‬


َ ُ‫الل قُل‬ُ ّٰ ‫۪ين ْام َت َح َن‬ َ ‫اُ۬ولٰٓئ َِك َّال‬
ermez kimselerdir.
3 ‫۪يم‬
َ ُ َ ُ ُ َ ْ َ َ ُ ُ ْ َٓ َ ْ َ َ ُ َ ُ َ َّ َّ
4 ‫ثه ْم ل َي ْعقِلون‬ ‫ات اك‬ ِ ‫ا ِن ال۪ين ينادونك مِن وراءِ الجر‬

29. Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunan-


lar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametli-
dirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün.
Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izin-
den nişanlar vardır. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İn-
cil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış,
gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine
dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçıların da hoşuna
gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâ-
fi rleri öfkelendirir. Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret
ve büyük mükâfat vaat etmiştir. KUR’AN-I KERİM MEALİ 515
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
5.Eğer onlar, sen yanlarına 26. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السادِس والع‬ 515 HUCURÂT SÛRESİ

çıkıncaya kadar sabretseler-


di, elbette kendileri için daha
‫ور‬ٌ ‫الل َغ ُف‬ ً ْ ‫بوا َحّٰىت َتْ ُر َج اَِلْه ْم لَ َك َن َخ‬
ُ ّٰ ‫يا ل َ ُه ۜ ْم َو‬ ُ َ ‫َول َ ْو اَنَّه ُ ْم َص‬
iyi olurdu. Allah çok bağışla- ِ
َْ ٓ َ َ َ ُ َ َٓ ْ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ َ
‫اءك ْم فاس ٌِق بِن َباٍ ف َتبَ َّي ُنوا ان‬
yandır, çok esirgeyendir.
6.Ey iman edenler! Eğer
‫ يا ايها ال۪ين امنوا ا ِن ج‬5 ‫رح۪يم‬
َْٓ َ ‫ع َما َف َعلْ ُت ْم نَادِم‬ َٰ ُ ْ َُ َ ََ ً َْ ُ ُ
‫ َواعل ُموا‬6 ‫۪ني‬
fâsıkın biri size bir haber
getirirse onun doğruluğunu ‫تص۪يبوا قوما ِبهال ٍة فتصبِحوا‬
araştırın. Yoksa bilmeden bir ْ‫ل ْمر لَ َعن ُِّتم‬ َْ َ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ّٰ َ ُ َ ْ ُ َّ َ
topluluğa kötülük edersiniz ِ ‫ا‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫۪ي‬
ٍ ‫ث‬ ‫ك‬ ‫يف‬
۪ ‫م‬ ‫۪يع‬ ‫ط‬ ‫ي‬ ‫و‬ ‫ل‬ ِ ‫الل‬
ۜ ‫ول‬ ‫س‬ ‫ر‬ ‫م‬‫۪ي‬ ‫ف‬ ‫ن‬ ‫ا‬
de sonra yaptığınıza pişman َ‫ ْم َو َك َّره‬ ُ ُ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َّ َ َ ّٰ َّ ٰ َ
olursunuz. ِ ‫ن الل حبب ا ِلم ال۪يمان وزينه ۪يف قلوب‬ ِ ‫ول‬
7.Hem bilin ki, içinizde َ
7 ۙ‫الراش ُِدون‬ َّ ‫ان اُ۬ولٰٓئ َِك ُه ُم‬ ْ َ ُ ُْ َ َ ْ ُ ْ ُ ُ َْ
َۜ ‫وق َوالعِ ْص َي‬ ‫ا ِلم الفر والفس‬
Allah’ın elçisi vardır. Şayet
َ َ َٓ ْ َ ٌ َ ٌ َ ُ ّٰ َ ً َ ْ َ ّٰ َ ً ْ َ
ِ ‫ واِن طائ ِفت‬8 ‫ف مِن اللِ ون ِعمةۜ والل عل۪يم حك۪يم‬
‫ان‬
o, birçok işte size uysaydı,
sıkıntıya düşerdiniz. Fakat
Allah size imanı sevdirmiş ُ ‫ت ا ِْح ٰد‬
‫يه َما‬ َ ‫م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن‬
ْ ‫۪ني ْاق َت َتلُوا فَا َ ْصل ُِحوا بَيْ َن ُه َماۚ فَا ِْن َب َغ‬
ve onu kalplerinize zinet
yapmıştır. Küfrü, fıskı ْ َ َٓ ْ َ ّٰ ْ َ ٰ ٓ َ ٓ َ ّٰ َ ْ َ َّ ُ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ
ve isyanı da size çirkin ‫اءت‬ ‫۪ى ا ِل ام ِر اللِۚ فا ِن ف‬
ٔ ‫ع الخرى فقات ِلوا اتل۪ى تبغ۪ى حىت تف‬
göstermiştir. İşte doğru yolda
9 ‫۪ني‬ َ ‫الل ُي ُِّب ال ْ ُم ْق ِسط‬ ُ ََْ ْ َْ َ ََُْ ُ ْ ََ
َ ّٰ ‫ِطوۜا ا َِّن‬
‫فاصل ِحوا بينهما بِالعد ِل واقس‬
olanlar bunlardır.
ُ َّ َ َ ّٰ ُ َّ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ُ ْ َ َ ٌ َ ْ َ ُ ْ ُ ْ َ َّ
8. Bu, Allah’tan bir lütuf
ve nimettir. Allah Alîm’dir,
‫الل ل َعل ْم‬ ‫ا ِنما المؤمِنون ا ِخوة فاصل ِحوا بني اخويم واتقوا‬
ْ َ ٰٓ َ ْ َ ْ ٌ ْ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ َُُْ
‫ يا ايها ال۪ين امنوا ليسخر قوم مِن قو ٍم عس ان‬10 ‫ون‬ ۟ ‫ح‬ ‫تر‬
Hakîm’dir.

ُ َ ْ َ ٰٓ َ َٓ ْ ٌ َٓ َ َ ْ ُ ْ ً ْ َ ُ ُ َ
9. Eğer müminlerden iki
gurup birbirleriyle vuruşurlar- ‫يا‬ً ْ ‫ َّن َخ‬ ‫يونوا خيا مِنهم ول ن ِساء مِن ن ِسا ٍء عس ان ي‬
ُ‫للْ َقاب بئَْس ِال ْسم‬ َ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ ْ َ َ َ َّ ُ ْ
sa aralarını düzeltin. Şayet
biri ötekine saldırırsa, Allah’ın
ِ ِۜ ‫مِنهنۚ ول تل ِمزوا انفسم ول تنابزوا بِا‬
َّ ُ َ ٰٓ ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ ُ ُ ْ
buyruğuna dönünceye kadar
َ
saldıran tarafla savaşın. Eğer
11 ‫ب فا۬ولئ ِك ه ُم الظال ُِمون‬ ‫ان ومن لم يت‬
ِۚ ‫الفسوق بعد ال۪يم‬
dönerse artık aralarını ada-
letle düzeltin ve adaletli dav-
ranın. Şüphesiz ki Allah, âdil
davrananları sever. 11. Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya
almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadın-
10. Müminler ancak kar- lar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden
deştirler. Öyleyse kardeş- daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü
lerinizin arasını düzeltin ve lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir
Allah’tan korkun ki esirgene- isimdir! Kim de tevbe etmezse işte böylesi kimseler zalim-
siniz. lerdir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


516 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُ ُ ْ ُ‫ورة‬
َ ‫ ُس‬516
26. CÜZ ِ ‫الج َر‬
‫ات‬ HUCURÂT SÛRESİ 14. Bedevîler «Îman et-
tik» dediler. De ki: Siz iman
ّ‫الظن‬ َّ َ ْ َ َّ ۘ ّ َّ َ ً َ ُ َ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ etmediniz. Fakat «İslam
ِ ‫يا ايها ال۪ين امنوا اجتنِبوا كث۪يا مِن الظ ِن ا ِن بعض‬ olduk» deyin. Henüz iman
ْ‫كم‬ ُ ُ َ َ ُّ ُ َ ۜ ً ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ َ َ َ ٌ ْ kalplerinize yerleşmedi.
‫ا ِثم ول تسسوا ول يغتب بعضم بعضا ايِب احد‬ Eğer Allah’a ve elçisine itaat

َ‫الل‬ ّٰ َّ َ ّٰ ُ َّ َ ُ ُ ُ ْ َ َ ً ْ َ َ َ َْ َ ُ ْ َ ْ َ ederseniz, Allah işlerinizden


‫الل ا ِن‬ ۜ ‫ان ياكل لم اخ۪يهِ ميتا فك ِرهتموهۜ واتقوا‬ hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü
ٰ ُْ َ َ ُ ْ َ َ َّ َ ٌ ‫تَ َّو‬
‫ يَٓا ايُّهَا انلَّاُس ا ِنا خلق َناك ْم م ِْن ذك ٍر َوانث‬12 ‫۪يم‬ ٌ ‫اب َرح‬
Allah çok bağışlayan, çok
esirgeyendir.

ْ ُ ْ َ َّ ُ َ َ َ َ َٓ َ َ ً ُ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َ
‫ارفوۜا ا ِن اك َر َم ْم عِن َد‬
15. Gerçek müminler; an-
‫وجعلناكم شعوبا وقبائ ِل تلِ ع‬ cak, Allah’a ve resûlüne iman
ْ ُ ٰ ُ َ ْ َ ْ َ َ ٌ َ ٌ َ َ ّٰ َّ ْ ُ ٰ ْ َ ّٰ
‫اب ا َم َّن ۜا قل‬
eden, ondan sonra asla şüp-
‫ت العر‬ ِ ‫ قال‬13 ‫اللِ اتقي ۜم ا ِن الل عل۪يم خ ۪بي‬ heye düşmeyen, Allah yolun-
ُ ُ ُ ُ َ ْ ُ ْ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ُٓ ُ ْ ٰ َ ُ ْ ُ ْ َ
‫۪يمان ۪يفقلوبِ ۜ ْم‬
da mallarıyla ve canlarıyla
‫نقولوااسلمناولمايدخ ِلال‬ ِ ‫لمتؤمِنواول‬ savaşanlardır. İşte doğrular
َّ َ ُ ْ َ ُ ْ َ َ ُ ‫َوا ِ ْن تُط‬
َ ّٰ ‫۪يعوا‬
‫الل َو َر ُسو ُل ل يَلِت ْم م ِْن اع َمال ِ ْم شيْـًٔا ۜا ِن‬
ancak onlardır.
16. De ki: Siz dini Allah’a
ّٰ ٰ َ َّ َ ُ ْ ُ ْ َ َّ ٌ َ ٌ ُ َ َ ّٰ
۪‫ول‬ ِ ‫۪ين ا َم ُنوا بِاللِ َو َر ُس‬ ‫ ا ِنما المؤمِنون ال‬14 ‫الل غفور رح۪يم‬
mı öğretiyorsunuz? Oysa
Allah göklerde olanları da
َ ٰ ٓ ۬ ُ ّٰ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ ُ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َّ ُ bilir, yerde olanları da. Allah
‫اللِ اولئ ِك‬ ۜ ‫يل‬ ِ ‫ثم لم يرتابوا وجاهدوا بِاموال ِ ِهم وانف ِس ِهم ۪يف س ۪ب‬ her şeyi hakkıyla bilendir.
ُ‫الل َي ْعلَم‬ ُ ّٰ ‫ ْم َو‬ ُ َ ّٰ َ ُ ّ َ ُ َ ْ ُ َ ُ َّ ُ
ِ ‫ قل اتعلِمون الل بِد۪ين‬15 ‫ه ُم الصادِقون‬ 17. Müslüman oldular diye

َ ُّ ُ َ ٌ َ ٔ ْ َ ّ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ َ َ ٰ َّ
seni minnet altında mı bırak-

‫ يمنون‬16 ‫ش عل۪يم‬ ِۜ ‫ات وما ِيف الر‬ َ


ٍ ‫ض والل بِ ِل‬ ِ ‫ما ِيف السمو‬
mak isterler. De ki: “Müslü-

ُ َ َ ْ َّ َ َ ُّ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ
manlığınızı benim başıma
ُّ‫الل َي ُمن‬ ُ ّٰ ‫ ْم بَل‬
ِ ۚ ‫عليك ان اسلموۜا قل ل تمنوا ع ا ِسم‬
kakmayın. Sizi imana erdirdi-
ği için asıl siz Allah’a minnet
َ ّٰ ‫ ا َِّن‬17 ‫۪ني‬
‫الل‬ َ ‫صادِق‬ َ ‫۪يمان ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬ َ ِْ‫ي ْم ل‬
ُ ٰ َ َْ ْ ُ َْ َ
‫عليم ان هد‬
borçlusunuz. Eğer doğrular-
ِ dan iseniz.”
َ ُ َ ٌ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ْ َ ُ َ ْ َ
18 ‫۪ي ب ِ َما ت ْع َملون‬ ‫ض والل بص‬ ِۜ ‫ات والر‬ ِ ‫يعلم غيب السمو‬ 18. Şüphesiz Allah,
göklerde ve yerdeki gaybı
bilir. Allah yaptıklarınızı
12. Ey iman edenler! Zandan çokça kaçının. Çünkü zan- görendir.
nın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın.
Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş
kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksin-
diniz! O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi
çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.
13. Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden
yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve ka-
bilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ola-
nınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir,
her şeyden haberdardır.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 517
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
26. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السادِس والع‬ 517 KÂF SÛRESİ

ٌ ّ َ ٌ ّ ٓ ٓ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
50 - KÂF SÛRESİ ‫ه‬َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬َ ِ‫ك َّية َوم‬
ِ‫ه‬ ِ ‫ق ُسو َرة ق َم‬
ُ
ً ٰ ‫خٌس َ َو َا ْْر َب َ ُع ُون اَية‬
50 -ً َ ٰ KÂFَ َ SÛRESİ َْ َْ
Bismillâhirrahmânirrahîm ‫ايَة‬ ‫واربعون‬ ‫خٌس‬
ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬
1. Kâf. Şerefli Kur’an’a an- ‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
َ ََ ْ ْ ُ َ َٓ ْ َ ُٓ َ ْ َ ْ ٰ ُْ
dolsun.
‫اءه ْم ُمنذ ٌِر مِن ُه ْم فقال‬ ‫ بل ع ِجبوا ان ج‬1 ‫ٓ ۠ق َوالق ْرا ِن ال َم ۪جي ِۚد‬
‫ح ِْز ٌب‬
2. Kâfirler, aralarından bir 4
uyarıcının gelmesine şaştılar
ٌ ‫ َءا َِذا مِتْ َنا َو ُك َّنا تُ َرابًاۚذٰل َِك َر ْج ٌع بَع‬2 ‫يب‬ ٌَْ َ ٰ َ ُ َْ
ٌ ‫شٔ َعج‬
da, «Bu, şaşılacak bir şeydir» 3 ‫۪يد‬ ۪ ‫الكف ِرون هذا‬
ٌ ٌ َ ‫ك‬ َ َْ َ ْ ُْ ُ ْ َْ ُ َُْ َ َْ َ ْ َ
4 ‫اب َحف۪يظ‬
dediler.
3. «Biz öldüğümüz ve top- ِ ‫قد عل ِمنا ما تنقص الرض مِنه ۚم وعِندن‬
‫ا‬
ُ ْ َََ َ َ ُ َ َٓ َّ َ ّ َ ْ َّ َ ْ
‫ افل ْم َينظ ُرٓوا‬5 ‫اءه ْم ف ُه ْم ۪ٓيف ا ْم ٍر َم ۪ريٍج‬ ‫بَل كذبُوا بِال ِق لما ج‬
rak olduğumuz zaman mı?
Bu denilen, uzak bir dönüş-
ُ َ َ َ َّ َّ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َّ َ
ٍ ‫ا ِل الس َٓماءِ ف ْوق ُه ْم كيف بنيناها َوزيناها َوما ل َها م ِْن ف ُر‬
tür.»
6 ‫وج‬
ُّ ْ َ ََََْْ َ َ َ َ َْ َََْ َ َْ َ َ َ ْ َ ْ َ
4. Biz, toprağın onlardan
neleri eksilttiğini kesinlikle ‫ك َز ْو ٍج‬ ِ ‫اس وانبتنا ف۪يها مِن‬ ِ ‫والرض مددناها والقينا ف۪يها رو‬
َّ ‫ َونَ َّز ْنلَا م َِن‬8 ‫ك َعبْد ُمن۪يب‬ ُّ ٰ ْ َ ًَ َْ
bilmekteyiz. Yanımızda o bil-
ِ‫الس َٓماء‬ َ
ٍ ٍ ِ ِ ‫ تب ِرة وذِكرى ل‬7 ۙ‫ب ۪ه ٍيج‬
gileri koruyan bir kitap vardır.

َ َ َ َ ْ َّ َ
‫ات ل َها‬ َ ْ ‫ات َو َح َّب‬ َّ َ َ ْ َ ْ َ َ ً َ َ ُ ً َٓ
5. Bilakis onlar, hak ken-
dilerine gelince yalanladılar. ٍ ‫ وانلخل باسِق‬9 ۙ‫الص۪ي ِد‬ ٍ ‫ماء مبارك فانبتنا بِه۪ جن‬
Şimdi onlar şaşırmış bir hal-
11 ‫وج‬ ُ ‫ال ُر‬ ُ ْ ‫ ر ْزقًا ل ِلْع َبادِ ۙ َوا َ ْح َييْ َنا به۪ بَ ْ َلةً َميْ ًت ۜا َك ٰذل َِك‬10 ۙ‫۪يد‬ ٌ ‫َطلْ ٌع نَض‬
dedirler. ِ ِ ِ
ُ ُ َ َ ‫وح َوا َ ْص‬ ُ َ َ َ ْ َ َّ َ
‫ َو َع ٌد َوف ِْر َع ْون‬12 ۙ ‫الرِّس َوث ُمود‬ َّ ‫اب‬ ُ ‫ح‬ ٍ ‫ت قبْل ُه ْم ق ْو ُم ن‬
6. Üstlerindeki göğe bak-
mazlar mı ki, onu nasıl bina ‫كذب‬
َّ‫الر ُس َل فَ َحق‬ ٌّ ُ َّ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ
ُّ ‫ك َك َّذ َب‬ ُ ُ ْ
ٍ ‫َواِخ َوان ل‬
etmiş ve nasıl donatmışız!
Onda hiçbir çatlak da yok. ‫ واصحاب اليةِ وقوم تب ٍۜع‬13ۙ‫وط‬
َْ َ ُ ْ َ ْ ْ َْ َ َ َ َ
7. Yeryüzünü de döşedik 15 ‫۪يد‬ٍ۟ ‫الل ِق ال َّو ِلۜ بَل ه ْم ۪يف لبٍْس م ِْن خل ٍق َجد‬ِ ‫ افع ۪يينا ب‬14 ‫وع۪ي ِد‬
َ
ve ona sabit dağlar koyduk.
Orada gönül açan her türlü
şeyi yetiştirdik.
8. Allah’a yönelen her kula yetiştirdik. Ve o su ile ölü bir toprağa can verdik. İşte
gönül gözünü açmak ve ibret yeniden diriliş de böyledir.
vermek için.
12. Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve Semûd da
9. Gökten bereketli bir su yalanlamıştı.
indirdik, onunla bahçeler ve
13. Âd ve Firavun ile Lût’un kardeşleri de.
biçilecek daneler bitirdik.
14. Eyke halkı ve Tübba’ kavmi de. Bütün bunlar pey-
10. 11. Kullara rızık olma-
gamberleri yalanladılar da üzerlerine tehdidim hak oldu!
sı için birbirine girmiş, küme,
küme tomurcukları olan 15. İlk yaratışta acz mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir
uzun boylu hurma ağaçları yaratılıştan şüphe etmektedirler.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
518 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ٓ َ ُ 518
26. CÜZ ‫ورةُ ق‬ ‫س‬ KÂF SÛRESİ gündür.
21. Herkes, yanında bir
ِْ‫ان َو َن ْعلَ ُم َما تُ َو ْسوُس به۪ َن ْف ُس ُۚه َو َنْ ُن اَقْ َر ُب اَِله‬ َ َ ْ ْ ََْ َ ْ َََ
‫ولقد خلقنا الِنس‬
sevk edici ve bir de şahitle be-
ِ ِ raber gelir.

‫الش َما ِل‬


ّ َ
ِ ‫۪ني َوع ِن‬ َ ْ َ ِ ‫ ا ِذْ َي َتلََّق ال ْ ُم َتلَ ّقِ َي‬16 ‫م ِْن َحبْل ال ْ َوري ِد‬
ِ ‫ان ع ِن الم‬ ۪ ِ
22. Andolsun sen bundan
gaflette idin; derhal biz senin
‫اءت‬
ْ َ َٓ َ
‫ وج‬18 ‫۪يد‬ ٌ ‫يب َعت‬ ٌ ‫ َما يَلْفِ ُظ م ِْن قَ ْول ا َِّل َ َدليْهِ َرق‬17 ‫۪يد‬ ٌ ‫قَع‬
۪
perdeni kaldırdık. Bugün artık
ٍ gözün keskindir.
ُّ ‫ َونُف َخ يف‬19 ‫۪يد‬ ُ ‫ال ّۜق ذٰل َِك َما ُكنْ َت مِنْ ُه َت‬ َ ْ ْ ‫َس ْك َرةُ ال ْ َم‬
‫ور‬
ِۜ ‫الص‬ ِ ِ ِ ِ ‫ب‬ ‫ت‬ ِ ‫و‬ 23. 24. 25. 26. Yanındaki

َ َ ٌ َ َ ٌ َٓ َ َ َ ْ َ ُّ ُ ْ َ َٓ َ ْ
arkadaşı: «İşte yanımdaki ha-
َ ٰ
‫ لق ْد‬21 ‫يد‬ ‫ وجاءت ك نفٍس معها سائ ِق وش ۪ه‬20 ‫ذل ِك يَ ْو ُم ال َوع۪ي ِد‬ zır, haydi ikiniz her inatçı kâ-
firi, hayra bütün hızıyla engel
َ‫ر َك ْالَ ْوم‬ ُ َ ‫اء َك َف َب‬ َ ٓ‫ُكنْ َت يف َغ ْفلَ ٍة م ِْن ٰه َذا فَ َك َش ْف َنا َعنْ َك غ َِط‬ olanı, azgın şüpheciyi, Allah
۪ ile beraber başka ilâh edine-
َّ ُ ْ َ ٌ َ َّ َ َ َ َ ٰ ُ ُ َ َ َ َ
‫ القِ َيا ۪يف َج َه َّن َم ك‬23 ‫۪يد‬ ۜ ‫ وقال ق ۪رينه هذا ما دلي عت‬22 ‫۪يد‬ ٌ ‫َحد‬ ni, şiddetli azaba birlikte atın!”
der.
ّٰ َ َّ َ ُ ‫اع ل ِلْ َخ ْي ُم ْع َتد‬ َّ ‫ َم‬24 ۙ‫َكفَّار َعن۪يد‬
ِ‫ ال۪ي َج َعل َم َع الل‬25 ۙ‫يب‬ ٍ ۪‫ر‬ ‫م‬ ٍ ِ ٍ ‫ن‬ ٍ ٍ
27. Müşrikin arkadaşı şey-
tan der ki: “Rabbimiz! Ben
َْ َ َ َ َ َّ َ َْ ُ َ ََْ َ َ ٰ ً ٰ
‫ قال ق ۪ر ُين ُه َر َّب َنا مَٓا اطغيْ ُت ُه‬26 ‫اب الشد۪ي ِد‬ ِ ‫ا ِلها اخر فالقِياه ِيف الع‬
‫ذ‬
onu azdırmadım. Fakat kendi-
si derin bir sapıklık içindeydi.”
َ َ َ َْ َ َ َ َ‫ ْن َك َن يف َض َل ب‬ َٰ
‫ قال لت َت ِص ُموا َدل َّي َوق ْد ق َّد ْم ُت‬27 ‫۪يد‬ ٍ ٍ‫ع‬ ۪ ِ ‫ول‬ 28. O esnada buyurur: Hu-
zurumda çekişmeyin! Ben
ْ َّ َ َ َ َ ُ َْ ُ ْ ُ َ
29 ۟‫ َما ُي َب َّدل الق ْول َدل َّي َومَٓا ان ۬ا ب ِ ٍم للِ َع ۪بي ِد‬28 ‫ا ِلْ ْم بِال َوع۪ي ِد‬ size daha önce uyarı gönder-
miştim!
َ َُْ َ ْ ْ َ ُ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َّ َ َ ُ ُ َ َ ْ َ
‫ت‬ ِ ‫ وازل ِف‬30 ‫يد‬ ٍ ‫يوم نقول ِلهنم ه ِل ام ِت وتقول هل مِن م ۪ز‬ 29. Benim huzurumda söz

َ َ َّ ُ ْ ُ َّ َ ْ
değiştirilmez ve ben kullara
َ َّ َ ُّ َ ُ َ ُ َ َ ٰ َ َ ْ
32 ‫۪يظ‬ ۚ ٍ ‫اب حف‬ ٍ ‫ك او‬ ِ ِ ‫ هذا ما توعدون ل‬31 ‫۪يد‬ ٍ ‫النة ل ِلمتق۪ني غي بع‬ asla zulmedici değilim.

َ َ َ ُ ُ ُْ ُ ‫اء ب َقلْب‬َ َٓ‫الر ْح ٰ َن بالْ َغيْب َوج‬ َ ِ ‫َم ْن َخ‬


30. O gün cehenneme
‫ ادخلوها بِ ۜ ٍم‬33 ‫۪يب‬ ‫ن‬ ‫م‬ َّ ‫ش‬
ٍ ٍ ِ ِ ِ «Doldun mu?» deriz. O da

ٌ ‫۪يها َو َ َدل ْي َنا َمز‬ ُ َٓ َ َ ْ ُ َ ُ ُْ ُ ْ َ َ ٰ


«Daha var mı?» der.
35 ‫يد‬ َ ‫اؤ َ۫ن ف‬ ‫ش‬ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ل‬ 34 ِ ‫د‬ ‫و‬ ‫ذل ِك يوم الل‬
۪ 31. Cennet de takvâ sahip-
lerine yaklaştırılır; zaten uzak-
ta değildir.
16. Andolsun, insanı biz yarattık, nefsinin kendisine fısıl- 32. 33. İşte size vaat edi-
dadıklarını biliriz ve biz ona verid damarından daha yakınız. len cennet! Ki o, Allah’a yö-
17. Çünkü onun sağında ve solunda oturan her davranışı nelen, emirlerine riayet eden,
yakalayıp tespit eden iki melek vardır. görmediği halde Rahmân’dan
korkan ve Allah’a yönelmiş bir
18. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen, de- kalp ile gelen insanlara mah-
diklerini zapt eden melek hazır olmasın. sustur.
19. Ölüm sarhoşluğu bir gün gerçekten gelir de: “İşte bu, 34. Oraya selâmetle girin.
senin öteden beri kaçtığın şeydir,” denir. İşte bu, ebedî yaşama günü-
20. Sûr’a üfürüldü mü? İşte bu, geleceği vaat edilen dür.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 519


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
35. Orada kendileri için di- 26. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السادِس والع‬ 519 ZÂRİYÂT SÛRESİ

ledikleri her şey vardır. Katı-


َ ْ َّ َ ً ْ ْ ََ ُ َ َ َ ْ ََْ َ
ِ‫َوك ْم اهلك َنا قبْل ُه ْم م ِْن ق ْر ٍن ه ْم اش ُّد مِن ُه ْم َبطشا ف َنق ُبوا ِيف البِ ۜد‬
mızdan daha fazlası da verilir.
36. Biz, onlardan önce nice
ََْ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ْ َْ
‫ ا ِن ۪يف ذل ِك لِك ٰرى ل َِم ْن كن ُل قل ٌب ا ْو الق‬36 ‫۪يص‬
nesilleri helâk ettik. Gerçekte
onlar bunlardan daha güçlü ٍ ‫هل مِن م‬
َ َْ َّ ‫ َولَ َق ْد َخلَ ْق َنا‬37 ‫يد‬ٌ ‫الس ْم َع َو ُه َو َشه‬
‫ات َوال ْرض َو َما بَيْ َن ُه َما‬ ِ ‫الس ٰم َو‬ َّ
idiler. Buna rağmen memle-
kette delikler aradılar: Kurtu- ۪
َ ُ ُ َٰ ْ ْ َ ُ ُ ْ َ َّ َ َ َ َّ َ َّ
‫ب ع َم َايقولون َو َس ّب ِ ْح‬
luş var mı?
37. Şüphesiz ki bunda aklı ِ ‫اص‬ ‫ف‬ 38 ‫وب‬
ٍ ‫۪يف سِتةِ ايامٍۗ وما مسنا مِن ل‬
‫غ‬
olan veya şahit olup kulak ve-
ْ‫ َوم َِن اَّلل‬39 ‫وب‬ ُ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َّ ِ ُ ُ َ ْ َ َ ّ َ ْ َ
ۚ ِ ‫ِبم ِد ربِك قبل طلوع الشمِس وقبل الغر‬
ren kimseler için bir öğüt var- ِ
َ ْ َ َ‫فَ َس ّب ْح ُه َوا َ ْدب‬
‫اس َت ِم ْع يَ ْو َم ُي َنادِ ال ُم َنادِ م ِْن َمك ٍن‬ ْ ‫ َو‬40 ِ‫الس ُجود‬ ُّ ‫ار‬
dır.
38. Andolsun biz, gökleri, ِ
yeri ve ikisi arasında bulu-
ِ ‫ال ُر‬ ُ ْ ‫ال ّۜق ذٰل َِك يَ ْو ُم‬ َ ْ ‫الصيْ َح َة ب‬ َّ ‫ون‬ َ َُ َْ ََْ ۙ َ
‫ يوم يسمع‬41 ‫يب‬
nanları altı günde yarattık. 42 ‫وج‬ ِ ِ ٍ ‫ق ۪ر‬
ُ َ ْ َّ َ َ ُ ‫۪يت َواَِلْ َنا ال ْ َمص‬ ُ ‫ َونُم‬ ْ ُ ُ ْ َ َّ
‫ يَ ْو َم تشق ُق ال ْرض‬43 ۙ‫۪ي‬
Bize hiçbir yorgunluk dokun-
madı. ۪ ‫ا ِنا نن ن‬
َ ُ َُ َ َُْ َ َُْ ٌ ‫ش َعلَيْ َنا يَس‬ٌ ْ ‫اع ذٰل َِك َح‬ َ ِ ‫َعنْ ُه ْم‬
‫ نن اعلم بِما يقولون‬44 ‫۪ي‬ ًۜ ‫س‬
39. Onların dediklerine
sabret. Güneşin doğuşundan
ُ ََ ٰ ُْ ّ َ َ َّ َ ْ ْ َ َ َ ْ َ َٓ َ
45 ‫ار فذك ِْر بِالق ْرا ِن َم ْن ياف َوع۪ي ِد‬
önce de, batışından önce de
Rabbini Hamd ile tesbih et. ٍ ‫وما انت علي ِهم ِبب‬
ٌ ّ َّ ُ‫ورة‬
40. Gecenin bir bölümün-
‫َمك َِّية‬ ٌ َّ ّ َ ‫ات‬
‫ات مكِية‬ ِ ََ ‫ُ َا ُل َّار‬
‫ي‬
ِ ‫سورة الا ِري‬
َ ‫ُس‬
ً ٰ ًٰ َ َ َ ُّ ِ َ SÛRESİ
de ve secdelerin ardından da

‫ايَة‬ ‫َوِهسسِتُّتون‬ َ ِ ‫َو‬


51 - ZÂRİYÂT
‫وناية‬ ‫ه‬
O’nu tesbih et.
ِ
ْ ‫الر‬ ّٰ
41. Çağıranın yakın bir
َّ ‫ح ٰمن‬
‫الرح۪ي ِم‬ َّ ِ‫الل‬ ‫ﷱ‬
ِ
yerden nida edeceği güne

ْ َ َ ْ َ
kulak ver.
ً ْ ُ ‫ات ي‬ ْ َ َّ
42. O gün insanlar bu Hak 3 ۙ‫سا‬ ِ ِ‫ فالَام‬1 ۙ‫ات ذ ْر ًوا‬
ِ ‫ فالَارِ َي‬2 ۙ‫ت وِق ًرا‬ ِ ‫َوالارِ َي‬
َ َ ّ َّ َ ٌ َ َ َ ُ َ ُ َ َّ َ َ ّ َ ُْ َ
‫ واِن ادل‬5ۙ‫ ا ِنما توعدون لصادِق‬4ۙ‫ات ا ْم ًرا‬
sesi yakinen işiteceklerdir.
İşte bu, çıkış günüdür. 6ۜ‫۪ين ل َواق ٌِع‬ ِ ‫فالمقسِم‬
43. Şüphesiz biz diriltir ve
öldürürüz. Dönüş de ancak
bizedir.
44. O gün yer yarılır, onlar
51 - ZÂRİYÂT SÛRESİ
çarçabuk çıkarlar. Bu, bize
göre kolay olan bir haşırdır.
45. Biz onların dedikleri- Bismillâhirrahmânirrahîm
ni çok iyi biliriz. Sen onların 1. 2. 3. 4. 5. 6. Esip savuranlara, yükünü yüklenenlere,
üzerinde bir zorlayıcı değil- kolayca süzülenlere, işi ayıranlara and olsun ki, size vaat
sin; sadece tehdidimden kor- edilen kesinlikle doğrudur ve ceza mutlaka vuku bulacaktır.
kanlara Kur’an’la öğüt ver.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
520 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ
26. CÜZ ِ ‫ورة الارِ َي‬
‫ات‬ ‫س‬ 520 ZÂRİYÂT SÛRESİ diğini alarak cennetlerde ve
pınar başlarında bulunacak-

ُ‫ يُ ْؤفَ ُك َعنْه‬8 ‫ ْم لَف قَ ْول ُمْ َتل ِف‬ ُ َّ ۙ ُ ُ ْ َ َٓ َّ َ lar. Çünkü bunlar dünyada da
ۙ ٍ ٍ ۪ ‫ِن‬ ‫ا‬ 7 ‫ك‬ِ ‫ب‬ ‫ال‬ ‫ات‬
ِ ‫ذ‬ ِ‫والسماء‬ güzel davranmışlardı.

َ ُ َ ُ َ َّ َ ۙ َ ُ َّ َ ْ َ ُ َ ُ
17. Geceleri pek az uyur-
11 ۙ‫۪ين ه ْم ۪يف غ ْم َر ٍة َساهون‬ ‫ ال‬10 ‫ قتِل الراصون‬9 ‫َم ْن اف ِۜك‬ lardı.

ُ ُ َ ْ ََ ُ َ َّ َ َ ُ َ ْ َ
18. Seher vakitlerinde de
‫ ذوقوا‬13 ‫ يَ ْو َم ه ْم ع انلَّارِ ُيف َت ُنون‬12 ‫۪ين‬ ِۜ
ّ ‫ان يَ ْو ُم‬
‫ادل‬ ‫يسـٔلون اي‬ istiğfar ederlerdi.

َ ‫ ا َِّن ال ْ ُم َّتق‬14 ‫ون‬ َ ُ َْ َْ ْ ُ ْ ُ َّ َ ٰ ُ َ ْ 19. Mallarında, ihtiyacını


‫۪ني‬ ‫ف ِتن َت ۜ ْم هذا ال۪ي كم بِه۪ تستع ِجل‬ aşan ve yoksul durumda bu-
lunan için bir hak olduğunu
َ ٰ َ َ ُ َ َّ
‫يه ْم َر ُّب ُه ۜ ْم ا ِن ُه ْم كنوا قبْل ذل ِك‬ ُ ٰ ‫۪ين َٓما اٰت‬
َ ‫خذ‬ ٰ
ِ ‫ ا‬15 ۙ‫ون‬ ُ ُ َ ‫يف َج َّن‬ kabul ederlerdi.
ٍ ‫ات وعي‬ ٍ ۪ 20. Kesin olarak inananlar
َ ْ َْ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ َّ َ ً َ ُ َ َ ‫ُمْ ِسن‬ için yeryüzünde işaretler var-
ِ ‫ار‬ ‫ح‬ ‫س‬ ‫ال‬ ِ ‫ب‬ ‫و‬ 17 ‫ون‬ ‫ع‬ ‫ج‬ ‫ه‬ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ل‬
ِ ‫ال‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫۪ي‬  ‫ق‬ ‫وا‬ ‫ن‬ ‫ك‬ 16 ۜ
‫۪ني‬ dır.
ْ ٓ َّ ٌّ َ ْ َ ْ َ ٓ َ َ ْ ُ
‫ َو ِيف‬19 ‫وم‬ ِ ‫ِلسائ ِِل َوال َم ْح ُر‬ ‫ و ۪يف اموال ِ ِهم حق ل‬18 ‫ه ْم ي َ ْس َتغفِ ُرون‬
21. Kendi nefislerinizde de
ibretler vardır. Görmüyor mu-
َ ُ ُْ َ ََ ْ ُ َُْ ٓ َ َ ْ ٌ ٰ َْ sunuz?
21 ‫رون‬ ِ ‫ و ۪يف انفسِۜم اف تب‬20 ۙ‫ال ْرِض ايَات ل ِل ُموقِن۪ني‬ 22 Rızkınız da size vaat
َْ َّ ‫ فَ َو َر ّب‬22 ‫ون‬ َ ُ َ ُ َ َ ْ ُ ُْ
edilen şeyler de semadadır.
‫الس َٓماءِ َوال ْرِض‬ ِ ‫الس َٓماءِ رِزقم وما توعد‬ َّ ‫َويف‬
ِ 23. Göğün ve yerin Rab-

َ ُ َ َ َٰ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َٓ َ ْ ٌّ َ َ ُ َّ
bine andolsun ki bu vaat, si-
ْ
‫ هل اتيك حد۪يث ضيِف‬23 ‫ون‬ ۟ ‫ا ِنه لق مِثل ما انم تن ِطق‬ zin konuşmanız gibi kesin ve
gerçektir.
َ َ َ َ َ ُ ََ َ َُ َ ْ ْ ُْ َ ْٰ
‫ ا ِذ دخلوا َعليْهِ فقالوا َسمًۜا قال َس ٌمۚ ق ْو ٌم‬24 ۢ‫۪ني‬ َ ‫ك َرم‬ ‫ا ِبره۪يم الم‬ 24. İbrahim’in şerefli misa-
firlerinin haberi sana gelmedi
ْ‫ َف َق َّر َب ُٓه اَِلْهم‬26 ۙ‫اء بعِ ْجل َسم۪ني‬ َ ٓ‫ج‬ َ َ‫اغ ا ٓ ِٰل ا َ ْهلِه۪ ف‬َ ََ َ َُ ُْ
‫ فر‬25 ‫منكرون‬
mi?
ِ ٍ ٍ ِ 25. Zira onun yanına gir-
ُ َّ َ ‫ف َوب‬ ََْ َ ُ َ ً َ ْ ََ َ ُ ُ َْ ََ َ َ
ُ‫شوه‬ ۜ ‫ فا ْو َجَس مِن ُه ْم خ۪يفةۜ قالوا ل ت‬27 ۘ‫قال ال تاكلون‬
mişler, selam vermişlerdi. İb-
rahim de selamı almış, ”Bun-

ْ َ‫ت َو ْج َه َها َوقَال‬


ْ ‫صة فَ َص َّك‬
ٍَّ َ ‫ت ْام َراَتُ ُه يف‬ ََََْ َ ‫ب ُ َم‬
lar, tanınmamış bir topluluk»
‫ت‬ ۪ ِ ‫ل‬ ‫ب‬ ‫ق‬ ‫ا‬‫ف‬ 28 ‫۪ي‬
ٍ ‫ل‬ ‫ع‬ ٍ ِ demişti.”

ُ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ُ َّ ُّ َ َ َ ٰ َ ُ َ ٌ َ ٌ ُ َ 26. Hemen ailesinin ya-


30 ‫ك ا ِنه هو الك۪يم العل۪يم‬ ِ ۜ ‫ قالوا كذل ِِكۙقال رب‬29 ‫عجوز عق۪يم‬ nına giderek semiz bir dana
kebabı getirmiş,
27. Onların önüne sürüp
«Yemez misiniz?» demişti.
7. 8. 9. Kendine has yollara sahip göğe andolsun ki, siz 28. Derken onlardan endi-
elbette farklı söz ve görüş içindesiniz. Bununla beraber al- şeye düştü. «Korkma» dedi-
datılanlar ondan geri çevirilirler. ler ve ona bilgin bir oğlan ço-
10. Kahrolsun o koyu yalancılara! cuğu müjdelediler.
11. Onlar koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir. 29. Karısı hayretle sesle-
nerek geldi. Elini yüzüne ka-
12. Ceza gününün ne zaman olduğunu sorarlar. payarak: «Ben kısır bir koca-
13. O gün onların ateşe sokulacakları gündür. karıyım!» dedi.
14. Azabınızı tadın! Acele gelmesini beklediğiniz şey bu- 30. Onlar: «Bu böyledir.
dur işte! Denir. Rabbin söylemiştir. O, hikmet
15. 16. Şüphesiz ki müttakîler, Rablerinin kendilerine ver- sahibidir, bilendir» dediler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 521
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 521
31. “O halde işiniz nedir, 27. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السابِع والع‬ ZÂRİYÂT SÛRESİ

ey elçiler?” dedi.
َ ٰ ْ ُ ٓ َّ ُٓ َ َ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َ َ
‫ قالوا ا ِنا ا ْرسِل َن ٓا ا ِل ق ْو ٍم‬31 ‫قال فمَا خط ُب ْم ايُّ َها ال ُم ْر َسلون‬
32. «Biz, dediler, suçlu bir
ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬
kavme gönderildik.»
َ ‫نس َِل َعلَيْه ْم ح‬ َ ‫ُمْرم‬
27
ْ ً ْ ‫ارةً م‬ ْ ُ ِ ‫ ل‬32 ۙ‫۪ني‬
33. «Üzerlerine çamurdan
taş yağdırmamız için geldik .»
‫ ُم َس َّو َمة عِن َد‬33 ۙ‫۪ني‬ ٍ ‫ط‬ ‫ِن‬ َ ‫ِج‬
ِ ِ
35 ۚ‫۪ني‬ َ ‫۪يها م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن‬ َ ‫ فَا َ ْخ َر ْج َنا َم ْن َك َن ف‬34 ‫ني‬ َ ‫ك ل ِلْ ُمْسف‬ َ َّ
ِ۪ ِ ‫رب‬
34. Onlar aşırı gidenler için
Rabbinin katında işaretlen-
ً ٰ َٓ َ ْ َ َ َ َ ‫ي َبيْت م َِن ال ْ ُم ْسلِم‬ َ ْ ‫َفمَا َو َج ْدنَا ف۪يهَا َغ‬
miştir.
‫۪يها ايَة‬ ‫ وتركنا ف‬36 ۚ‫۪ني‬ ٍ
َ ْ َ ْ ٰ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ٰٓ ُ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ُ َ َ َ َّ
35. Bunun üzerine orada
bulunan müminleri çıkardık. ‫ و ۪يف موس ا ِذ ارسلناه ا ِل ف ِرعون‬37 ‫۪يم‬ ۜ ‫ل ِل۪ين يافون العذاب الل‬
ُ‫ فَا َ َخ ْذنَاه‬39 ‫ون‬ ٌ ُ ْ َ ْ َ ٌ َ َ َ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ ُ ‫ب ُسلْ َطان‬
36. Zaten orada bir ev hal-
kından başka Müslümanlar- ‫ فتول بِركنِه۪ وقال ساحِر اومن‬38 ‫ني‬ ‫ب‬
ٍ ۪ ٍ ‫م‬ ِ
ْ َ ْ ٌ ‫اه ْم يف ْالَ ِّم َو ُه َو ُمل‬
dan kimse bulmadık.
ُ َْ َََ َُ ُُ َ
37. Acı azaptan korkanlar ‫ َو ۪يف َع ٍد ا ِذ ا ْر َسل َنا‬40 ۜ‫۪يم‬ ِ ‫وجنوده فنبذن‬
ْ َ َّ َ َ ْ َ َ ٔ ْ َ ْ ُ َ َ َ َ ‫يح الْ َعق‬ ّ ‫َعلَيْه ُم‬
için orada bir işaret bıraktık.
38. Mûsâ’da da: Onu apa- ‫ت عليْهِ ا ِل َج َعلت ُه‬ ‫ش ات‬ ٍ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ر‬ ‫ذ‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬ 41 ‫۪يم‬
ۚ
َ ‫الر‬
۪ ِ
َ ّٰ ‫۪يل ل َ ُه ْم َت َم َّت ُعوا َح‬
َ ْ َ َُ َ َّ ‫َك‬
çık bir delil ile Firavun’a gön-
dermiştik. ‫ ف َع َت ْوا‬43 ‫۪ني‬ ٍ ‫ح‬ ‫ىت‬ ‫ق‬ ‫ِذ‬ ‫ا‬ ‫ود‬ ‫م‬ ‫ث‬ ‫يف‬۪ ‫و‬ 42 ۜ‫۪يم‬
ِ ‫م‬ ‫لر‬
39. Firavun ordusuyla bir-
ُ ‫اس َت َط‬ ْ ‫ َفمَا‬44 ‫ون‬ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ َ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ ْ ّ َ ْ َ ْ َ
likte yüz çevirmiş ve «Mûsâ, ‫اعوا‬ ‫عن ام ِر رب ِ ِهم فاخذتهم الصاعِقة وهم ينظر‬
ُ َ َّ ُ َ ُ َ َْ ُ ُ َ َ َ َ ْ
ya bir büyücü veya bir delidir»
demişti. ‫وح م ِْن قبْ ۜل ا ِن ُه ْم كنوا‬ ٍ ‫ َوق ْو َم ن‬45 ۙ‫ين‬ َ ‫ر‬
۪ ِ ‫مِن قِيا ٍم وما كنوا منت‬
َ َ َّ َ َ َ َ َٓ َّ َ َ َ
47 ‫اء بَنيْ َناها بِاي ْ ٍد َواِنا ل ُموس ُِعون‬
40. Nihayet onu da ordula-
rını da yakalayıp denize attık, ‫ والسم‬46 ‫۪ني‬ ۟ َ ‫ق ْومًا فا ِسق‬
َْ َ َْ ُّ ْ َ َ ُ َْ َ ْ َ َ َ ْ ََ َ ْ َْ َ
bu esnada kendini kınamakta
idi.
‫شٔ خلق َنا‬ ٍ ِ ‫ك‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫و‬ 48 ‫ون‬ ‫والرض فرشناها فن ِعم الماهِد‬
ُ َ ّ ّٰ َ ٓ ُّ َ َ ُ َّ َ َ ْ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ
41. Âd kavminde de: Onla-
‫۪ير‬ٌ ‫ ْم مِنْ ُه نَذ‬ ‫اللِ ا ِ۪ن ل‬
ۜ ‫ ففِروا ا ِل‬49 ‫ني لعلم تذكرون‬
ra kasıp kavuran rüzgârı gön-
dermiştik.
ِ ‫زوج‬
ٌ ‫۪ير ُمب‬ ٌ ‫ ْم مِنْ ُه نَذ‬ ُ َ ّ َ َ ٰ ً ٰ ّٰ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ٌ ُ
42. Üzerinden geçtiği şeyi 51 ‫ني‬ ۪ ‫ ول تعلوا مع اللِ ا ِلها اخ ۜر ا ِ۪ن ل‬50 ۚ‫م ۪بني‬
canlı bırakmıyor, onu kül edip
savuruyordu.
43. Semûd kavminde de.
Onlara: Bir süreye kadar fay-
dalanın, denmişti. toplum idiler.
44. Rablerinin emrine karşı 47. Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz onu geniş-
geldiler. Bu yüzden, kendileri- leticiyiz.
ni göre göre yıldırım çarpıver- 48. Yeri de döşedik, biz ne güzel döşeyiciyiz!
di.
49. Her şeyden de çift, çift yarattık ki, düşünüp öğüt ala-
45. Ayağa kalkacak güçleri sınız.
kalmamış, yardım edenleri de
50. De ki! O halde Allah’a koşun. Şüphesiz ben, O’nun
olmamıştı.
katından gelmiş açık bir uyarıcıyım.
46. Bunlardan önce de
51. Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben
Nuh kavmini helâk etmiştik.
Çünkü onlar yoldan çıkmış bir sizi O’na karşı uyarıyorum.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
522 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َّ ُ َ ُ 522
27. CÜZ ِ ‫ورة الارِ َي‬
‫ات‬ ‫س‬ TÛR SÛRESİ diye yarattım.
57. Ben onlardan rızık iste-
ٌ‫۪ين م ِْن َقبْلِه ْم م ِْن َر ُسول ا َِّل قَالُوا َساحِر‬ َ ‫َك ٰذل َِك مَٓا ا َ َيت اَّل‬ miyorum. Beni doyurmalarını
ٍ ِ da istemiyorum.
َ ْ َ َّ َ َ ُ َ َ ُ ْ َ ‫ اَتَ َو‬52 ‫ون‬ٌ َُْ َْ
‫ ف َت َول عن ُه ْم ف َٓما‬53 ‫اص ْوا بِه۪ۚ بَل ه ْم ق ْو ٌم طاغون‬ ‫اومن‬ 58. Şüphesiz rızık veren,

ُ ‫اخلَ ْق‬َ َ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ ٰ ْ ّ َّ َ ْ ّ َ َ ُ َ َْ
güç ve kuvvet sahibi olan an-
‫ت‬ ‫ وم‬55‫ وذكِر فا ِن الِكرى تنفعالمؤ ِمن۪ني‬54ۘ‫ت ب ِ َملو ٍم‬ ‫ان‬ cak Allah’tır! De.

ْ ُ ُ َٓ ُ ‫ال َّن َو ْالنَْس ا َِّل ِلَ ْع ُب‬ ْ


‫يد مِن ُه ْم م ِْن رِ ْز ٍق َومَٓا‬
59. Muhakkak ki bu zulme-
‫ ما ا ۪ر‬56 ‫ون‬ ِ ‫د‬ ِ ِ denlerin de, arkadaşlarının
َّ َ ُ َ ْ َّ ُ ْ ُ ُ َّ َّ َ ُ َ ّٰ َّ ُ ِ‫يد ا َ ْن ُيطْع‬
ُ ‫اُر‬
payı gibi bir azap payı vardır!
‫ فا ِن‬58 ‫۪ني‬ ‫ ا ِن الل هو الرزاق ذو القوة ِ المت‬57 ‫ون‬ ِ ‫م‬ ۪ Acele etmesinler!
ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ َ َ ْ ً ُ َ ُ َ َ َ َّ 60. Vaat edildikleri günle-
59 ‫ون‬ ِ ‫جل‬ ِ ‫وب اصحاب ِ ِهم ف يستع‬ ِ ‫ل ِل۪ين ظلموا ذنوبا مِثل ذن‬ rinden dolayı vay o kâfirlerin
َ َ ُ َّ ْ َ ‫روا م ِْن‬ ُ َ‫ك‬ َ َ َّ ٌ ْ َ َ
60 ‫و ِم ِه ُم اذ۪ي و ُدون‬
haline!
‫ول ل ِل۪ين‬
َ ِ ‫َو‬ ٌ َّ ّ َ ٌ ّ ُّ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫ه‬ ‫هكِية‬ َ ِ ‫ك َّية َوم‬
ِ ‫الطورِ َم‬ ُّ ‫ورُِة‬‫الطسو َر‬
ُ
ً َٰ ‫ت ِ ْس ٌع َ َوَا ْ ْر َبَ ُع ُون َاية‬
52 -ً َ TÛR ٰ َ َ
‫تِْسٌع‬
SÛRESİ
‫اية‬ ‫واربعون‬ 52 - TÛR SÛRESİ
ْ ‫الر‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ّٰ
َّ ِ‫الل‬
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
ْ َْْ َ ُ ْ َ َ َ ُّ َ
Bismillâhirrahmânirrahîm
َُْ َّ
4ۙ ِ‫ت ال َم ْع ُمور‬ ِ ‫ والي‬3ۙ ‫ور‬ ٍ ‫ش‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ق‬ ‫ر‬
ٍ ۪ ٍ ‫يف‬ 2 ۙ ‫ور‬ ‫ط‬ ‫س‬ ‫م‬ ‫اب‬ٍ ‫ِت‬ ‫ك‬ ‫و‬ 1 ۙ ِ ‫ور‬‫الط‬ ‫و‬ 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. Tûr’a,
َ َ َ َ َ َّ ْ ْ ُ ْ ْ َّ َ
7ۙ‫اب َر ّبِك ل َواق ٌِع‬ ‫ ا ِن عذ‬6ۙ ِ‫ َوالَ ْح ِر ال َم ْس ُجور‬5ۙ ‫وع‬
satır, satır yazılmış ince deri
ِ ‫السقِف ال َم ْرف‬ ‫و‬ üzerine yayılmış Kitab’a,

ً ْ ‫ال َب ُال َس‬ ْ ُ َ َ ً ْ َ ُ َٓ َّ ُ ُ َ َ ْ َ َ ْ َُ َ


Mamûr Ev’e, yükseltilmiş ta-
10 ‫يۜا‬ ِ ‫۪ي‬ ‫س‬ ‫ت‬ ‫و‬ 9 ۙ ‫ا‬ ‫ر‬ ‫و‬ ‫م‬ ‫اء‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫ور‬ ‫م‬ ‫ت‬ ‫م‬‫و‬ ‫ي‬ 8 ۙ‫ِع‬
ٍ ‫ما ل مِن‬
‫ف‬‫ا‬‫د‬ vana, dolan denize andolsun

َ ْ ُ َ َّ َ ۙ َ ّ َ ُ ْ َ ْ َ ٌ ْ َ َ
ki, Rabbinin azabı mutlaka
َ
‫ يَ ْو َم‬12 ۢ‫۪ين ه ْم ۪يف خ ْوٍض يَل َع ُبون‬ ‫ ال‬11 ‫فويل يومئ ٍِذ ل ِلمكذِب۪ني‬ vuku bulacaktır. Ona engel

َ ّ َ ُ ْ ُ َّ ُ َّ ٰ ۜ ًّ َ َ َّ َ َ َ ٰ َ ُّ َ ُ
olacak bir şey yoktur.
14 ‫ار اتل۪ى كن ُت ْم ب ِ َها تذِبُون‬ ‫ ه ِذه ِ انل‬13 ‫يدعون ا ِل نارِ جهنم دع‬ 9. O gün gök sallanıp çal-
kalanır.
10. Dağlar yürüdükçe yü-
52. İşte böyle, onlardan öncekilere herhangi bir pey- rür.
gamber geldiğinde sadece “O, bir büyücüdür veya delidir,”
11. Yalanlayanların vay ha-
dediler.
line!
53. Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır, onlar az-
12. Ki, onlar daldıkları bâtıl
gın bir topluluktur.
içinde oyalanıp duranlardır.
54. Onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin.
13. 14. O gün cehennem
55. Ama yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda ateşine itilip atılırlar da «işte
verir. yalanlayıp durduğunuz ateş
56. Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler budur!» denilir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 523


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 523
15. Bir büyü müdür bu, 27. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السابِع والع‬ TÛR SÛRESİ

yoksa görmüyor musunuz?


ُٓ ْ َ َ ْ َ ْ َ ُ ْ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َٓ ٰ ٌ ْ َ َ
‫بوا‬ ‫اص‬ ‫ف‬ ‫ا‬‫ه‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫ِص‬ ‫ا‬ 15 ‫ون‬ ‫ر‬ِ ‫سحر هذا ام انتم ل تب‬ ِ ‫اف‬
16. Girin oraya, sabretse-
niz de sabretmeseniz de ar- ِ
tık sizin için birdir. Siz ancak َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ْ َ ْ ُ َ َّ ْ ُ ْ َ َ ٌ َٓ َ ُ ْ َ َ ْ َ
yaptıklarınızın karşılığını bu- 16 ‫اولتص ِبواۚ سواء عليۜم ا ِنما تزون ما كنتم تعملون‬
lacaksınız.
ْ‫يه ْم َر ُّب ُهم‬ ُ ٰ ‫ني ب َٓما اٰت‬ َ ‫ فَاكِه‬17 ۙ‫۪ني يف َج َّنات َونَع۪ي‬ َ ‫ا َِّن ال ْ ُم َّتق‬
17. 18. Şüphesiz müttakî- ۚ ِ ۪ ٍ ٍ ۪
ler, Rablerinin kendilerine َ‫يـٔا بما‬ ً ٓ ۪‫اش ُبوا َهن‬ َ ْ ‫ ُكلُوا َو‬18 ‫الح۪ي ِم‬ َ ْ ‫اب‬ َ ‫يه ْم َر ُّب ُه ْم َع َذ‬ ُ ٰ‫َو َوق‬
verdikleriyle sevinerek cen- ِ
ُ َ ْ َّ َ َ َ ُ ْ َ ُ ُ ٰ َ َ َّ َ ُ َْ ُْ
ْ‫اهم‬ ِ ‫ ُمت‬19 ۙ‫كن ُت ْم تع َملون‬
netlerde ve nimet içindedir-
ler. Rableri onları, cehennem ‫ك ۪ـٔني ع س ٍر مصفوف ٍةۚ وزوجن‬
ْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َّ ّ ُ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُ
‫لق َنا‬
azabından korumuştur.
19. 20. “Yaptıklarınıza ‫ان ا‬ ٍ ‫ وال۪ين امنوا واتبعتهم ذرِيتهم بِا۪يم‬20 ‫۪ني‬ ٍ ‫ور ع‬ ٍ ‫ِب‬
ْ ُّ ُ ْ َ ‫اه ْم م ِْن َع َمله ْم م ِْن‬ ُ َ ْ َ َ َٓ َ ْ ُ َ َّ ّ ُ ْ
‫شٔۜ كل ام ِر ٍئ ب ِ َما‬ ‫ب ِ ِهم ذرِيتهم وما اتلن‬
karşılık sıra, sıra dizilmiş
koltuklara yaslanarak afiyetle ٍ ِ ِ
َ ْ َ َ ُ َْ َ َ ‫َك َس‬
22 ‫ َوا ْم َددناه ْم بِفاك َِه ٍة َولْ ٍ م َِّما يَش َت ُهون‬21 ‫۪ني‬ ٌ ‫ب َره‬
yiyin, için.” Ayrıca biz onları,
ceylan gözlü hûrilerle evlen-
dirdik. ُ ُ
‫ َو َيطوف‬23 ‫۪يم‬ ٌ ‫۪يها َو َل تَاْث‬ َ ‫۪يها َكْسًا َل لَ ْغ ٌو ف‬ َ ‫ون ف‬ َ ُ َ َََ
‫ينازع‬
21. İman eden ve
zürriyetleri de iman ile ْ‫ َوا َ ْق َب َل َب ْع ُض ُهم‬24 ‫ون‬ ٌ ُ ْ َ ٌ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ ْ ُ َ ٌ َ ْ ْ ْ َ َ
kendilerine tâbi olanlar, işte ‫علي ِهم غِلمان لهم كانهم لؤل۬ؤ مكن‬
biz, onların nesillerini de ken- َ ْ ُ َ ْ َ ٓ ُ ْ َ َّ ُ َّ ُٓ َ َ ُ َ َٓ َ َ ْ َ ٰ َ
dilerine kattık. Onların amel- 26 ‫ قالوا ا ِنا كنا قبل ۪يف اهلِنا مشفِق۪ني‬25 ‫ع بعٍض يساءلون‬
ُ َ ُ َّ َ ‫ينا َع َذ‬ َ ٰ‫الل َعلَيْ َنا َو َوق‬ ُ ّٰ ‫َف َم َّن‬
‫ ا ِنا ك َّنا م ِْن قبْل‬27 ‫وم‬ ِ ‫الس ُم‬َّ ‫اب‬
lerinden de bir şey eksiltme-
dik. Herkes kazandıklarına
َ
‫ت َر ّبِك‬
ْ َ ْ َ َٓ َ ْ ‫ فَ َذ ّك‬28 ‫۪يم‬
ِ ‫ت بِنِع َم‬ ُ۟ ‫الرح‬َّ ‫ب‬ ُّ َ ْ ‫نَ ْد ُعوهُۜ ا ِنَّ ُه ُه َو ال‬
karşı bir rehindir.
22. Onlara canlarının iste- ‫ِر فما ان‬
diği meyve ve etten bol bol
‫ب‬ َ ْ‫ت َّبُص به۪ َري‬ َ ُ َُ َْ
َ َ ‫ون َشاع ٌِر َن‬ ‫ون‬ ُ ْ‫اهِن َو َل َم‬
‫ن‬
َ
verdik. ِ ‫ول‬ ‫ق‬ ‫ي‬ ‫م‬ ‫ا‬ 29 ۜ ٍ ٍ ِ‫ب‬
23. Orada öyle bir kadehi
31 ۜ‫۪ني‬ َ ‫ت ّبص‬ َ َ ‫ ْم م َِن ال ْ ُم‬ُ َ َ ّ َ ُ َّ َ َ ْ ُ
‫ع‬ ‫م‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ف‬ ‫وا‬‫ص‬ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ت‬ ‫ل‬ ‫ق‬ 30 ‫ون‬ ُ ‫ال ْ َم‬
‫ن‬
kapmaya çalışırlar ki, onda ِ ۪ ِ
ne sarhoşluk vardır ne de gü-
naha sokma.
24. Kendisine âit birtakım 27. «Allah bize lütfetti de bizi iliklere işleyen azaptan ko-
gılmanlar onların etrafında di- rudu.»
van dururlar. Bu gençler san-
28. «Gerçekten biz bundan önce O’na yalvarıyorduk.
ki sedefine gizlenmiş inciler
Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O’dur.»
gibi pırıl pırıldırlar.
29. Sen öğüt ver. Rabbinin nimetiyle sen ne bir kâhinsin,
25. Cennettekiler birbirleri-
ne de bir deli.
ne dönüp sorarlar:
30. Yoksa onlar: “Muhammed bir şairdir; onun, zamanın
26. Derler ki: «Daha önce
felâketlerine çarpılmasını gözetliyoruz” mu diyorlar?
biz, ailemiz hakkında endişe-
lenirdik.» 31. De ki: Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenler-
524 H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU denim.
Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ُّ ُ َ ُ
27. CÜZ
ِ‫ سورة الطور‬524 TÛR SÛRESİ 37. Yahut Rabbinin hazine-
leri onların yanında mıdır? Ya
ْ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ُ َ َ ُ ْ َ َٓ َ ْ َ ُ َْ َْ
‫ ام َيقولون تق َّو ُل ۚبَل‬32ۚ ‫ام تا ُم ُره ْم اح ُم ُه ْم ب ِ ٰهذا ام ه ْم ق ْو ٌم طاغون‬
da her şeye hâkim olan ken-
dileri midir?

ُ ُ َْ َ َ ُ َ ْ ٓ ْ
ۜ َ ُْ َْ َ َ ُ ْ ُ َ 38. Yoksa onların, üzerine
‫ ام خل ِقوا‬34 ‫۪يث مِثل ِ۪ه ا ِن كنوا صادِق۪ني‬ ٍ ‫ فلياتوا ِبد‬33ۚ ‫ليؤمِنون‬ çıkıp gizli sırları dinledikleri

ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ َ َ ْ َ َ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ
bir merdivenleri mi var? Öy-
‫ض بل‬ ۚ ‫ات والر‬ ِ ‫ ام خلقوا السمو‬35 ۜ‫شٔ ام هم الال ِقون‬ ٍ ‫ي‬ ِ ‫مِن غ‬
leyse dinleyenleri, açık bir
delil getirsin.
َ َْ َ ْ ُ َْ َ َ ُ ْ َْ َ َ
‫ ام ل ُه ْم‬37 ۜ‫ ام عِن َده ْم خ َٓزائ ُِن َر ّبِك ام ه ُم ال ُم َصيْ ِط ُرون‬36 ۜ‫ليُوق ُِنون‬ 39. Demek kızlar Allah’ın,
oğullar sizin, öyle mi?

‫ات‬ ُ ‫ ا َ ْم َ ُل ْالَ َن‬38 ‫ون ف۪يه فَلْ َياْت ُم ْس َتم ُع ُه ْم ب ُسلْ َطان ُمبني‬َ ُ َ ْ َ ٌ َّ ُ
‫سلم يست ِمع‬
ٍۜ ۪ ٍ ِ ِ ِ ِ ۚ 40. Yoksa sen kendilerin-
den bir ücret istiyorsun da,
َْ َ ُ َْ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َُْ ُ ُ َ َ
‫ ام‬40 ۜ‫ ام ت ْس َـٔل ُه ْم اج ًرا ف ُه ْم م ِْن َمغ َر ٍم ُمثقلون‬39 ‫ون‬ ۜ ‫ولم الن‬
bu yüzden onlar ağır bir borç
altında mı kalıyor?
َ َ َ َّ َ ً ْ َ َ ُ ُ ْ َ ۜ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ
‫۪ين كف ُروا‬
41. Yoksa gayba ait bilgiler
‫ ام ي ۪ريدون كيداۜ فال‬41 ‫عِندهم الغيب فهم يتبون‬ kendi yanlarında da, onlar mı
َ ُ ْ ُ َّ َ ّٰ َ َ ْ ُ ّٰ ُ ْ َ ٌ ٰ ْ ُ َ ْ َ ۜ َ ُ َ ْ ُ ُ yazıyorlar?
43 ‫شكون‬ ِ ‫اللِ سبحان اللِ عما ي‬ ۜ ‫ ام لهم ا ِل غي‬42 ‫هم المك۪يدون‬ 42. Yoksa bir tuzak mı kur-
ُ َ َ ٌ ُ ْ َ ٌ َ َ ُ ُ َ ً َ ِ َٓ َّ َ ً ْ ْ َ َ ْ ِ َ
‫ فذ ْره ْم‬44 ‫وم‬
mak istiyorlar? Asıl tuzağa
‫وان يروا كِسفا مِن السماء ساق ِطا يقولوا سحاب مرك‬ düşecek olanlar, inkâr eden-

ُ َ َْ ْ َ َ ُ ْ َّ ُ َ
lerdir.
‫ يَ ْو َم ل ُيغن۪ى عن ُه ْم كيْ ُده ْم‬45ۙ‫َحّٰىت يُقوا يَ ْو َم ُه ُم ال۪ي ف۪يهِ يُص َعقون‬ 43. Yoksa onların Allah’tan
ٰ َ ٰ َ ُ َ َ َ َ َ َّ َّ َ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ً ْ َ başka bir tanrısı mı var?
‫ َّن‬ ِ ‫۪ين ظل ُموا عذابًا دون ذل ِك َول‬ ‫ واِن ل ِل‬46ۜ‫شيـٔا ولهم ينرون‬ Allah, onların ortak koştukları
şeylerden münezzehtir.
ْ َ َ َّ َ َ ْ ُ ْ ْ َ َ َُْ َ َ ْ ََُ ْ َ
‫ل ِم َر ّبِك فا ِنك بِاع ُين ِ َنا َو َس ّب ِ ْح‬ ِ ‫ واص ِب‬47 ‫اكثهم ل يعلمون‬ 44. Gökten bir parçanın
düştüğünü görseler «Üst üste
ْ َ ُ ْ ّ َ َ ْ َّ َ َ ۙ ُ ُ َ َ َ
49 ‫ ومِن ال ِل فسبِحه واِدبار انلجوم‬48 ‫ِبَ ْم ِد َر ّبِك ح۪ني تقوم‬
ِ ُ ُّ َ َ yığılmış bulutlardır» derler.

ٌ ّ َ ٌ ّ ْ َّ
45. Artık çarpılacakları
‫ه‬َ ِ ‫َو‬ ‫ك َّية‬ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
ِ ‫هم‬
َ ِ ‫م َمك َِّية َو‬ ِ‫ُسو َراةُنلانلَّجْج ِم‬
günlerine kavuşuncaya kadar
onları kendi hallerine bırak.
ً ٰ ً ٰ َ
‫ان َ َو ِس ُّت ُّون َايَة‬
َْ َ َ‫اثْن‬
‫ايَة‬ ‫اثن َت‬
53 - NECM SÛRESİ
‫و ِستون‬ ِ ‫ان‬
ِ ‫ت‬ 46. O gün tuzakları kendi-
lerine hiçbir fayda vermez ve
yardım da görmezler.
47. Şüphesiz zulmedenle-
32. Onlara akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın re, ondan daha ağır bir azap
bir topluluk mudur? vardır. Fakat çokları bilmez-
33. Yahut «Onu kendisi uydurdu!» mu diyorlar? Bilakis, ler.
onlar iman etmiyorlar. 48. Rabbinin hükmüne
34. Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz meydana ge- sabret. Çünkü sen gözümü-
tirsinler. zün önündesin. Kalktığın
zaman da Rabbini Hamd ile
35. Acaba onlar herhangi bir yaratıcısız mı yaratıldılar? tesbih et.
Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?
49. Gecenin bir kısmında
36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! On- ve yıldızların batışından son-
lar düşünüp hakîkati anlamazlar.
ra da O’nu tesbih et.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 525
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 525
27. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السابِع والع‬ NECM SÛRESİ

ْ ‫الر‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ّٰ
َّ ِ‫الل‬
53 - NECM SÛRESİ
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
ْ َ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ ْ َّ َ
Bismillâhirrahmânirrahîm ‫ َومَا َين ِط ُق‬2 ‫ى‬ ۚ ٰ
‫و‬ ‫غ‬ ‫ا‬‫م‬‫و‬ ‫م‬  ‫ِب‬
‫ح‬ ‫ا‬‫ص‬ ‫ل‬ ‫ض‬ ‫ا‬‫م‬ 1 ۙ‫ى‬ ‫و‬ٰ ‫ه‬ ‫وانلج ِم ا ِذا‬
ُ ْ ُ َ ُ َ َّ َ ٰ ٌ ْ َ َّ َ ُ ْ َ ْ ‫َعن ال‬
5 ۙ‫۪يد الق ٰوى‬ ‫ علمه شد‬4 ۙ‫ح يُوح‬ ٰ
1. 2. 3. Battığı zaman an-
dolsun yıldıza ki, arkadaşınız ‫ ا ِن هو ا ِل و‬3 ‫ى‬ ۜ ‫و‬ ‫ه‬ ِ
sapmadı ve bâtıla inanmadı;
ّٰ َ َ َ َ َ َّ ُ ْٰ َْ ُُْ َ ُ َ ْ َ‫ُذو م َِّرةۜ ف‬
o, kötü arzularına göre de ko-
nuşmaz. 8 ۙ ‫ ثم دنا فتدل‬7 ۜ‫ وهو بِالف ِق الع‬6 ۙ‫اس َت ٰوى‬ ٍ
ٰ ْ َ ٓ َ ْ َ ٰ ٰٓ ْ َ َ ٰ َْ َْ ْ ََْ َ َ َ َ َ
10 ‫ح‬ ۜ ‫ فاوح ا ِل عب ِده۪ ما او‬9 ۚ‫ني او ادن‬ ِ ‫فكن قاب قوس‬
4. O vahyedilenden başka-
sı değildir.
ُ‫ َولَ َق ْد َراٰه‬12 ‫ع مَا يَ ٰرى‬َٰ َُ ُ َََُ ٰ ُ َ ُْ َ َ
‫ افتمارونه‬11 ‫مَا كذ َب الفؤاد مَا َراى‬
5. 6. 7. Çünkü onu kuvveti-
nin kuvvetlisi öğretti ki, o ak-
ْ ْ ُ َ ْ ٰ ْ ْ ْ ْ ُ ًَ َ
15 ‫ عِن َدها َج َّنة ال َما ٰو ۜى‬14 ‫ عِن َد س ِْد َرة ِ ال ُمن َته‬13 ۙ‫ن ْزلة اخ ٰرى‬
lında ve davranışında kâmil
bir melektir. Hemen kendi asli
suretine girip doğruldu. İşte o
zaman kendisi en yüce ufuk-
ta idi.
ََ َٰ
‫ لق ْد‬17 ‫ر َومَا طغ‬ ُ َ َ‫اغ ْال‬
َ َ َ ٰ ْ
‫ ما ز‬16 ۙ‫الس ِْد َرةَ مَا َيغش‬ ّ ‫ا ِذْ َي ْغَش‬
8. 9. 10. 11. Sonra ona َ‫ َو َمنٰوة‬19 ۙ‫ال َت َوالْ ُع ّٰزى‬َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ
‫ افرايتم‬18 ‫بى‬ ٰ ْ ‫ات َر ّبهِ الْ ُك‬ َ‫َراٰى م ِْن اٰي‬
yaklaştı ve sarktı, iki yay ka- ِ ِ
ٌ ً َ ْ ٰ ْ ُ ْ َ َ َّ ُ َ َ ْ ُْ َ
dar yahut daha yakın oldu.
Allah, vahyettiği şeyi bunun
üzerine vahyetti. Gördüğünü ‫ ت ِلك ا ِذا ق ِْس َمة‬21 ‫ ال ُم الك ُر َو ُل النث‬20 ‫اثلَّاثلِ َة الخ ٰرى‬
kalbi yalanlamadı. َ َْ ُ ُ ٰ ْ َ َٓ
‫اء َس َّميْ ُت ُموها ان ُت ْم َوابَٓاؤ۬ك ْم مَٓا ان َزل‬ٌ َٓ ‫ه ا َّ ِٓل ا َ ْسم‬َ ِ ‫ ا ِْن‬22 ‫۪يى‬
ٰ ‫ض‬
12. Onun gördükleri hak-
kında şimdi kendisi ile tartı-
ُ ‫لنْ ُف‬ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ َّ َّ َ ُ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ُ ّٰ
şacak mısınız? ‫س‬
ۚ ‫ا‬ ‫ى‬ ‫و‬‫ه‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬‫و‬ ‫ن‬ ‫الظ‬ ‫ِل‬ ‫ا‬ ‫ون‬ ‫ع‬ ِ ‫ب‬ ‫ي‬ ‫ِن‬ ‫ا‬ ‫ان‬
ٍ ‫الل بِها مِن سل‬
ۜ ‫ط‬
13. 14. Andolsun onu, Sid-
ّٰ َ َ َ َْ ْ َْ ٰ ُ ْ ُ ّ َ ْ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َ
retü’l-Müntehâ’nın yanında 24 ۘ‫ان ما تمن‬ ِ ‫ ام ل ِِ نس‬23 ‫ولقد جاءهم مِن رب ِ ِهم الهد ۜى‬
önceden bir defa daha gör-
ْ ُ َ َ ٰ َّ ََ ْ ْ ََ ٰ ُ ْ َ ُ َ ٰ ْ ّٰ َ
ِ ‫ وكم مِن مل ٍك ِيف السمو‬25 ۟‫فل ِلهِ الخِرة وال۫ول‬
müştü.
15. Cennetü’l-Me’vâ da
‫ات ل تغن۪ى‬
onun yanındadır. ٰ
26 ‫اء َو َي ْرض‬ ُ ّٰ ‫اع ُت ُه ْم َشيْ ًـٔا ا َِّل م ِْن َب ْع ِد ا َ ْن يَا ْ َذ َن‬
ُ َٓ‫الل ل َِم ْن يَش‬ َ َ َ
‫شف‬
16. Sidre’yi kaplayan kap-
lamıştı.
17. Muhammed’in gözü
kaymadı ve kamaşmadı.
22. O halde bu, insafsızca bir taksim!
18. Andolsun o, Rabbinin
23. Bunlar sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka
en büyük âyetlerinden bir kıs-
bir şey değildir. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirme-
mını gördü.
miştir. Onlar zanna ve nefislerin aşağılık hevesine uyu-
19. Gördünüz mü o Lât ve yorlar. Hâlbuki kendilerine, Rableri tarafından yol gösterici
Uzzâ’yı? gelmiştir.
20. Ve üçüncüleri olan öte- 24. Yoksa her arzu ettiği şey insanın mı olacaktır?
ki, Menât’ı.
25. Ahiret de dünya da Allah’ındır.
21. Demek erkek size, dişi
26. Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği
Allah’a mı?
ve hoşnut olduğu kimse için Allah’ın izin vermesi dışında,
526 H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU bir işe yaramaz.
Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َّ‫ورةُ انل‬
‫ج ِم‬ َ ‫ُس‬ 526
27. CÜZ NECM SÛRESİ 31. Göklerde ve yerde bu-
lunanlar hep Allah’ındır. Bu,
َ َ َ َ ٰٓ ْ َ َ ٰ ْ َ ْ َ َ َّ َّ
‫۪ين ليُؤم ُِنون بِالخ َِرة ِ ل ُي َس ُّمون ال َِة ت ْس ِم َية‬
Allah’ın, kötülük edenleri yap-
‫ا ِن ال‬ tıklarıyla cezalandırması, gü-
َّ َّ َّ َّ َ َّ ْ ْ َ ُْْٰ
‫ َومَا ل ُه ْم بِه۪ م ِْن عِل ٍۜ ا ِن يَب ِ ُعون ا ِل الظ َّنۚ َواِن الظ َّن‬27 ‫النث‬
zel davrananları da güzeliyle
mükâfatlandırması içindir.

َ ْ َ ّٰ َ َ ْ ْ ََ َ َْ َ ْ َ
‫ فاع ِرض ع ْن َم ْن ت َول ع ْن ذِك ِرنا‬28 ۚ‫ال ّ ِق شيْـًٔا‬ ‫ل ُيغن۪ى مِن‬
32. Ufak kusurları dışında,
günahın büyüklerinden ve çir-
َ َّ َ َّ ْ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ ٰ ْ ُّ َ ٰ َ ْ َّ ْ ُ ْ َ َ
kin işlerden kaçınanlara gelin-
‫ ذل ِك مبلغهم مِن العِل ِمۜ ا ِن ربك‬29 ‫ولم ي ِرد ا ِل اليوة ادلني ۜا‬ َ ce, şüphesiz Rabbin, affı bol
َْ َ ُ َْ َ ُ
olandır. O, sizi, daha toprak-
ّٰ ٰ ْ َ َّ َ
‫ َوِلل‬30 ‫ه َو اعل ُم ب ِ َم ْن ضل ع ْن َس ۪بيلِه۪ َوه َو اعل ُم ب ِ َم ِن اه َتدى‬ ‫ح ِْز ٌب‬
tan yarattığı zaman ve siz an-
nelerinizin karınlarında dahi,
َْ
2
ُ َ َ ُ َٓ َ َ َّ َ ْ َ
‫ات َومَا ِيف الرِضۙ ِلج ِزي ال۪ين اساؤ۫ا بِما ع ِملوا‬ ْ ِ ‫الس ٰم َو‬َّ ‫مَا يف‬ sizi en iyi bilendir. Bunun için
ِ kendinizi temize çıkarmayın.
ْ ْ َ َٓ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ ٰ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ Çünkü O, kötülükten sakınanı
‫ ال۪ين يتنِبون كبائ ِر الِث ِم‬31 ۚ‫ويج ِزي ال۪ين احسنوا بِالسن‬ da iyi bilir.
ُ َْ َ ُ ْ ْ َ َّ َّ َّ َ َ َ ْ َ
‫حش ا ِل الل َم َۜم ا ِن َر َّبك َواس ُِع ال َمغ ِف َر ۜة ِ ه َو اعل ُم بِ ْم‬ ِ ‫والفوا‬
33. Gördün mü arkasını dö-
neni?
ُ ُ ُ ُ ٌ َّ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ
‫ون ا َّم َهات ِ ْۚم‬ ِ ‫ا ِذ انشاكم مِن الرِض واِذ انتم ا ِجنة ۪يف بط‬
34. Azıcık verip sonra ver-
memekte direneni…
َّ َ ْ َ َ َ َ ٰ َّ َْ َ ُ ُ ُ ْ َ ُّ ُ َ َ
‫ت ال۪ي‬ ‫ افراي‬32 ۟‫ف ت َزكوا انف َس ۜ ْم ه َو اعل ُم ب ِ َم ِن اتق‬ 35. Acaba gaybın bilgisi

ٰ ْ َ َ ً َ ٰ ْ َ َ ۙ ّٰ َ َ
kendi yanındadır da o mu gö-
َ َْْ ُْ َُْ َ
‫ب ف ُه َو‬ ِ ‫ي‬ ‫غ‬ ‫ال‬ ‫م‬ ‫ِل‬
‫ع‬ ‫ه‬ ‫د‬ ‫ِن‬ ‫ع‬ ‫ا‬ 34 ‫ى‬ ‫د‬ ‫ واعطى ق۪ي واك‬33 ‫تول‬ rüyor?

ّٰ َّ َ ٰ ْ َ ٰ ْ َ ََْ 36. Yoksa kendisine haber


37ۙ ‫۪يم ال۪ي َويف‬ ‫ واِبره‬36ۙ‫ ام ل ْم يُن َّبا بِمَا ۪يف ُص ُحِف ُموس‬35 ‫يَ ٰرى‬ verilmedi mi, Mûsâ’nın sahife-
lerinde yazılı olanlar?
َّ َ ْ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ ٌ َ َ ُ َ َّ َ
39 ۙ‫ان ا ِل مَا َسٰع‬ ِ ِ ‫س‬ ‫ن‬ ِ ‫ل‬ ‫س‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ن‬ ‫ا‬‫و‬ 38 ۙ‫ى‬ ‫ر‬ٰ ‫خ‬ ‫ال ت ِزر وازِرة وِزر ا‬ 37. Ve sözünü yerine geti-

َ ٰ َّ َ ٰ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ٰ ْ ُ َّ ُ َ ْ َّ َ
ren İbrahim’in sahifelerindeki-
‫ َوان ا ِل َر ّبِك‬41ۙ ‫اء ال ْويف‬ ‫ ثم يزيه الز‬40 ۖ‫َوان َسع َي ُه َس ْوف يُ ٰرى‬ ler…

َ َ َ َ َ ُ ُ َّ َ َ ٰ َ َ ْ َ ُ َّ َ ٰ ْ ْ
44ۙ ‫ات َوا ْحيَا‬ ‫ وانه هو ام‬43ۙ‫ َوان ُه ه َو اض َحك َوابْى‬42ۙ‫ال ُمن َته‬
38. Gerçekten hiçbir gü-
nahkâr, başkasının günah yü-
künü yüklenemez.
39. Bilinsin ki! İnsan için
kendi çalışmasından başka
27. Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını ta- bir şey yoktur.
kıyorlar. 40. Ve çalışmasının eseri
ileride elbette görülecektir.
28. Hâlbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece
zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz, hakikat bakımından 41. Sonra ona amelinin kar-
bir şey ifade edemez. şılığı tastamam verilecektir.
29. Onun için sen zikrimize iltifat etmeyen ve dünya haya- 42. Ve şüphesiz en son va-
tından başka bir şey istemeyenlerden yüz çevir. rış Rabbinedir.
30. İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki 43. 44. Doğrusu güldüren
senin Rabbin, O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayet- de ağlatan da O’dur. Öldüren
te olanı da çok iyi bilir. de dirilten de O’dur.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 527


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 527
45. 46. Şurası muhakkak 27. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السابِع والع‬ KAMER SÛRESİ
ki, rahime atıldığında nutfe-
den, erkek ve dişiden ibaret
ٰ ْ ُ َ َْ ُ ْ ٰ ْ ُ ْ َ َ َ َّ ْ َ ْ َّ َ َ َ ُ َّ َ َ
olan iki çifti O yarattı. 46 ۖ‫ مِن نطف ٍة ا ِذا تمن‬45 ۙ‫ني الكر والنث‬ ِ ‫وانه خلق الزوج‬
47. Şüphesiz tekrar dirilt- ُ ْ َ َ ْ َّ ْ َ َ َّ َ َ
َ‫ َو َانَّ ُه ُهو‬48 ۙ‫ َو َانَّ ُه ُه َو ا َ ْغٰن َواَقْٰن‬47 ۙ‫ل ْخ ٰرى‬
mek de O’na aittir. ‫وان عليهِ النشاة ا‬
ٰ َ َ َ َ ٰ ُ ْ ً َ َ ْ َ ٓ َّ َ ْ ّ ُّ َ
51ۙ‫ َوث ُمود ۬ا ف َٓما اب ْق‬50ۙ ‫ َوان ُه اهلك َعداۨال۫ول‬49 ۙ‫الشع ٰرى‬
48. Zengin eden de varlıklı
kılan da O’dur. ِ ‫رب‬
ََ َْ ْ ٰ ْ َ َ ْ َ ُ ُ َ َّ ُ ْ َ ُ َ
‫ َوال ُمؤتفِكة‬52 ‫غ‬ ۜ ‫وح م ِْن قبۜل ا ِن ُه ْم كنوا ه ْم اظل َم َواط‬ ٍ ‫َوق ْو َم ن‬
49. Doğrusu O’dur Şi’râ
yıldızının Rabbi.
50. Durum şu ki birinci Âd َٰ
‫ هذا‬55 ‫ارى‬ ٰ ‫ فَبا َ ّي ا ٰ َٓلءِ َر ّب َك َت َت َم‬54 ‫ َف َغ ّٰشيهَا مَا َغّٰش‬53 ۙ‫ا َ ْه ٰوى‬
kavmini O helâk etti. ِ ِ ِ ۚ
ُ ْ ََ َ َْ َُ ْٰ َ َ ٰ ُْ ُ ٌ ‫نَذ‬
ِ ‫ ليس لها مِن د‬57ۚ ‫ت الزِفة‬
‫ون‬ ِ ‫ ازِف‬56 ‫۪ير م َِن انلُّذرِ ال۫ول‬
51. Semûd’u da… Ve geri-
ye hiçbir şey bırakmadı.
َ ُ َ ْ َ َ َۙ ُ َ ْ َ َ ْ َ ٰ ْ َ َ ٌ َ َ ّٰ
‫ وتضحكون‬59 ‫۪يث تعجبون‬ ِ ‫ اف ِمن هذا الد‬58 ‫اللِ كشِفة‬
52. Daha önce de çok za-
lim ve pek azgın olan Nuh
kavmini... ُ ُ ْ َ ّٰ ُ ُ ْ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ۙ َ ُ ْ َ َ َ
53. Altı üstüne gelen kasa-
ٌ‫َس ْج َدة‬
62 ‫ فاسجدوا ِللِ واعبدوا‬61 ‫ وانتم سامِدون‬60 ‫ول تبكون‬
ٌ ّ َ ٌ ّ َْ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫ه‬َ ِ ‫َو‬ ‫هك َِّية‬ ‫م‬ َ
ِ ‫ال ُسو َر ِة الق َم ِر م‬
‫ر‬ ‫م‬ ‫ق‬
balarını da devirip yıkmıştı.
َ ِ ‫ك َّية َو‬ َ َ ْ ُ
ً ٰ ً ٰ َ َ ُ ُ ْ ْ َ َ َ SÛRESİ َْ
54. Onlara azap örtüsünü
َْ
‫ايَة‬ ‫نيَة‬ ‫خٌس َووخ‬ ‫خٌس‬
54 - KAMER
örtmüştür! ‫ون ا‬
‫خسسو‬
55. Şimdi Rabbinin nimet-
‫الرح۪ي ِم‬َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ
ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
lerinin hangisinde şüpheye
düşersin!
ُ ُ ُ ً ٰ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َّ َ َ ‫ا ِْق‬
56. İşte bu da önceki
uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
‫ َواِن يَ َر ْوا ايَة ُي ْع ِرضوا َو َيقولوا‬1 ‫اعة َوانش َّق الق َم ُر‬ ‫ت الس‬ ِ ‫ت َب‬
َ ُّ ُ ُ َ َٓ ْ َ ُٓ َ َّ َ ُ َّ َ َ ٌّ َ ْ ُ ٌ ْ
57. Yaklaşan, yaklaştı! 3 ‫اءه ْم َوك ا ْم ٍر ُم ْس َتقِ ٌّر‬ ‫ وكذبوا واتبعوا اهو‬2 ‫سِحر مست ِمر‬
58. Onu Allah’tan başka ْ
َ‫ِك َم ٌة بَال َِغ ٌة َفما‬ ۙ ٌ َ َْ ُ َ ٓ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َ
açığa çıkaracak yoktur. ِ
‫ ح‬4 ‫ولقد جاءهم مِن النباء ماف۪يهِ مزدجر‬
59. Şimdi siz bu söze mi
ُ ُ ْ َ ٰ ِ َّ ُ ْ َ َ ْ َ ْۢ ُ ْ َ َّ َ َ َ ۙ ُ ُ ُّ ْ ُ
şaşırıyorsunuz? 6ۙ ‫شٔ ن ٍر‬ ٍ ‫ فتول عنهم يوم يدع ادلاع ا ِل‬5 ‫تغ ِن انلذر‬
60. Gülüyorsunuz da ağla-
mıyorsunuz!
61. Ve siz habersiz oyalan-
maktasınız! 2. Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve:
62. Haydi Allah’a secde Eskiden beri devam ede gelen bir büyüdür, derler.
edip O’na kulluk edin! 3. Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Hâlbuki her
işin bir durma yeri vardır.
4. Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli
haberler gelmiştir.
54 - KAMER SÛRESİ 5. Bunlar gayesine ulaşan birer hikmettir. Fakat pey-
Bismillâhirrahmânirrahîm gamberlerin uyarıları fayda vermiyor!
1. Kıyamet yaklaştı ve ay 6. Çağıranın görülmemiş, tanınmamış bir şeye çağırdığı
yarıldı! gün, sen de çağrıya uymayanlardan yüz çevir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
528 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ َ ُ
27. CÜZ ‫ورةُ الق َم ِر‬ ‫س‬ 528 KAMER SÛRESİ miş bir işin olması için birleş-
mişti.

ٌ ِ َْ‫اث َكَنَّهُ ْم َج َر ٌاد ُمن‬ َ ْ َْ َ ُ ْ َ ُ ُ َ ْ َ ً َّ ُ


ِ ‫اره ْم ي ُرجون م َِن الجد‬
13. Nuh’u da tahtalardan
7 ۙ‫ش‬ ‫خشعا ابص‬ yapılmış, çivilerle çakılmış ge-

َ ُ َ ْ ُ ُ َ ِ َّ َ َ ْ ُ
miye bindirdik.
‫ت‬ ْ َ‫ َك َّذب‬8 ‫س‬ ٌ ِ ‫ون ٰه َذا يَ ْو ٌم َع‬ ‫مه ِطع۪ني ا ِل ادلاعۜ يقول الكف ِر‬ 14. İnkâr edenlere karşı bir
mükâfat olmak üzere gemi,
َ ُ ْ ٌ ْ َ ُ َ َ َ َّ َ َ ٍ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ
‫ ف َد َع‬9 ‫وح فكذبُوا عبْ َدنا َوقالوا م ُنون َوازد ِج َر‬
gözümüzün önünde akıp gidi-
‫قبلهم قوم ن‬ yordu.
ْ َ ‫ح َنٓا اَب ْ َو‬ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ٌ ُ ْ َ ّ َ ُ ٓ َّ َ
11 ۘ‫الس َٓماءِ ب ِ َٓما ٍء ُمن َه ِم ٍر‬ َّ ‫اب‬ 15. Andolsun ki onu bir ib-
‫ ففت‬10 ‫ر‬ ِ ‫ربه ا ۪ن مغلوب فانت‬ ret dersi olarak geride bırak-

ُ‫حلْ َناه‬ ٰ ٓ َ ُ ٓ َ ْ َ َ ْ َ ً ُ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َّ َ َ
tık, ibret alan yok mudur?
َ َ ‫ َو‬12 ‫ع ا َ ْمر قَ ْد قُد َِر‬ ‫وفجرنا الرض عيونا فاتلق الماء‬
ۚ ٍ
16. Benim azabım ve uyarı-
larım nasılmış?
َ َ ً ‫ َتْري با َ ْع ُين ِ َناۚ َج َٓز‬13 ۙ‫اح َو ُدُس‬ َ ْ ‫ات اَل‬ َ َٰ
‫اء ل َِم ْن كان‬ ِ ۪ ٍ ٍ ‫و‬ ِ ‫ذ‬ ‫ع‬ 17. Andolsun biz Kur’an’ı
öğüt almak için kolaylaştırdık.
َ َ َ َ َ ْ َ ً ٰ َٓ ْ َ ْ َ َ ُ
‫ فكيْف كان‬15 ‫ َولقد ت َرك َناها ايَة ف َهل م ِْن ُم َّدك ٍِر‬14 ‫كفِ َر‬
Düşünüp öğüt alan yok mu-
dur?
ْ َ ْ ّ َ ٰ ُ ْ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ ُُ َ َ
17 ‫سنا الق ْران ل ِلِك ِر ف َهل م ِْن ُم َّدك ٍِر‬ ‫ ولقد ي‬16 ِ‫عذا۪ب َونذر‬
18. Âd kavmi de yalanladı:
ama azabım ve uyarılarım
nasıl oldu? Görsünler bakalım!
ً‫ ا ِنَّٓا ا َ ْر َسلْ َنا َعلَيْه ْم ريا‬18 ‫ت َع ٌد فَ َكيَْف َك َن َع َذاب َونُ ُذر‬ ْ َ‫َك َّذب‬
ِ
19. Biz onların üstüne,
۪ ِ ۪ uğursuzluğu devamlı bir gün-
ُ ‫ج‬
‫از‬ َ ‫اس َكَنَّهُ ْم ا َ ْع‬ َ َّ ُ ْ ‫ َت‬19 ۙ ‫صا يف يَ ْو ِم َنْس ُم ْس َتم ّر‬ ً َ ‫ص‬ ْ َ de dondurucu bir rüzgâr gön-
ۙ ‫نع انل‬ ِ ٍِ ٍ ۪ derdik.

َ ٰ ُ ْ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ ُُ َ َ َ َ َ َ َْ َْ
‫سنا الق ْران‬ ‫ ولقد ي‬21 ِ‫ فكيْف كن َعذا۪ب َونذر‬20 ‫ن ٍل ُمنقعِ ٍر‬
20. O rüzgâr, insanları, sö-
külmüş hurma kütükleri gibi
yere seriyordu.

‫شا‬ ً َ َ ‫ َف َقالُٓوا اَب‬23 ‫ود بانلُّ ُذر‬ ُ ُ َ ْ َ َّ َ


‫م‬ ‫ث‬ ‫ت‬ ‫ب‬‫ذ‬ ‫ك‬ 22 ۟
‫ِر‬ ‫ك‬ َّ ‫ل ِّل ِْكر َف َه ْل م ِْن ُم‬
‫د‬
ِ ِ
21. Nasılmış? Benim aza-
ٍ ِ bım ve uyarılarım, görsünler
ََ ْ ّ ْ َ
ِ‫ق الِك ُر عليْه‬ َ ِ ‫ َءاُل‬24 ‫م َِّنا َواح ًِدا نَ َّب ِ ُع ُٓهۙ ا ِنَّٓا ا ًِذا لَف َض ٍل َو ُس ُعر‬
bakalım.
ٍ ۪ 22. Andolsun biz Kur’an’ı
ْ
ُ ‫ون َغ ًدا َمن ال َك َّذ‬ َ َََُْ ٌ ‫م ِْن بَيْن َِنا بَ ْل ُه َو َك َّذ‬
ٌ ِ َ ‫اب ا‬
düşünüp öğüt almak için ko-
‫اب‬ ِ ‫م‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫ي‬ ‫س‬ 25 ‫ش‬ laylaştırdık. Düşünüp öğüt
alan yok mudur?
ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ً َ ْ َ َّ ُ ْ ُ َّ ُ َْ
ۘ
27 ‫ ا ِنا مرسِلوا انلاقةِ ف ِتنة لهم فارتقِبهم واصط ِب‬26 ‫الِش‬ 23. Semûd kavmi de uyarı-
cıları yalanladı.
24. «Bizden bir insana mı
uyacağız? O takdirde biz apa-
çık bir sapıklık ve çılgınlık et-
7. 8. Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi gözleri miş oluruz» dediler.
düşkün bir halde ve davetçiye koşarak kabirlerden çıkarlar.
O esnada kâfirler “bu çok çetin bir gündür!’” derler. 25. «Vahiy, aramızda ona
mı verildi? Hayır, o, yalancı ve
9. Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanladı, hem de ku- şımarığın biridir» .
lumuzun yalancı olduğuna ısrar ederek “O delirdi” dediler.
Ve zorlandı. 26. Yarın onlar, yalancı ve
şımarığın kim olduğunu bile-
10. Bunun üzerine, Rabbine: Ben yenik düştüm, bana ceklerdir.
yardım et! Diyerek yalvardı.
27. Gerçekten onları im-
11. Biz de derhal nehir gibi devamlı akan bir su ile göğün tihan etmek için o dişi deve-
kapılarını açtık. yi gönderen biziz. Sen onları
12. Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. Her iki su, takdir edil- gözetle ve sabret.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 529
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 529
28. Onlara, suyun araların- 27. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السابِع والع‬ KAMER SÛRESİ
da paylaştırıldığını haber ver;
ُّ ُ ْ ُ َ ْ َ ٌ َ ْ َ ٓ َ ْ َّ َ ْ ُ ْ ّ َ َ
Her içene düşen miktar hazır
kılınmıştır. َ َ
‫ ف َناد ْوا‬28 ‫ض‬ ٌ َ ‫شب ُمْ َت‬ ْ ِ ‫ك‬ ‫ونبِئهم ان الماء ق ِسمة بينه ۚم‬
29. Bir arkadaşlarını çağır- ٍ
ْ َ ٓ َّ ُُ َ َ َ َ َ َ َ َ ٰ َ
‫ ا ِنا ا ْر َسل َنا‬30 ِ‫ فكيْف كن َعذا۪ب َونذر‬29 ‫صاح َِب ُه ْم ف َت َعاطى ف َعق َر‬ َ
dılar, o da cüret gösterip kılıcı-
nı çekerek deveyi kesti.
َ ْ َّ َ ْ َ َ َ ْ َ ُ ََ ً َ
‫ ولقد ي‬31 ‫َعليْ ِه ْم َصيْ َحة َواح َِدةً فكنوا ك َهش۪ي ِم ال ُم ْح َت ِظ ِر‬
30. Bu azgınlara uyarılarım
ve azâbım nasıl oldu? ‫سنا‬
ٓ َّ ُ ُ ُ ْ َ ْ َ َّ َ َّ ‫الْ ُق ْرا ٰ َن ل ِّل ِْكر َف َه ْل م ِْن ُم‬
31. Biz onların üzerlerine
korkunç bir ses gönderdik,
hayvan ağılına konan kuru ot ‫ ا ِنا‬33 ِ‫وط بِانلُّذر‬ ٍ ‫ل‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ق‬ ‫ت‬ ‫ب‬ ‫ذ‬ ‫ك‬ 32 ‫ِر‬
ٍ ‫ك‬ ‫د‬ ِ
gibi oluverdiler.
ْ‫ ن ِْع َم ًة مِن‬34 ۙ ‫اه ْم ب َس َحر‬ َ
ُ َ ْ َّ ۜ ُ َ ٰ ٓ َّ ً َ ْ ْ َ َ َْ َ َْ
32. Andolsun biz Kur’an’ı, ٍ ِ ‫وط نين‬ ٍ ‫اصبا ا ِل ال ل‬ ِ ‫ارسلنا علي ِهم ح‬
‫ار ْوا‬ َ ‫ َولَ َق ْد اَن ْ َذ َر ُه ْم َبطْ َشَ َنا َف َت َم‬35 ‫عِنْدِنَ ۜا َك ٰذل َِك َنْزي َم ْن َش َك َر‬
anlaşılıp öğüt alınması için
۪
kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt
alan yok mudur?
ُ َُ ْ َ َ َ َ َ ُ ََ ُ
‫ َولق ْد َر َاودوهُ ع ْن ضيْفِه۪ فط َم ْس َنٓا اع ُي َن ُه ْم فذوقوا‬36 ِ‫بِانلُّذر‬
33. Lût’un kavmi de uyarıcı
peygamberleri yalanladı.
ُ َُ ٌ ‫ َرةً َع َذ‬ ْ ُ ْ ُ َ َّ َ ْ َ َ َ ُُ َ
‫ فذوقوا‬38 ۚ‫اب ُم ْس َتقِ ٌّر‬ ‫ ولقد صبحهم ب‬37 ِ‫َعذا۪ب َونذر‬
34. 35. Biz de üstlerine taş
gönderdik. Ancak Lût ailesi
ْ َ ْ ّ َ ٰ ُ ْ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ ُُ َ َ
müstesna; katımızdan bir ni-
met olarak onları seher vak-
tinde kurtardık. Biz şükredeni 40 ‫سنا الق ْران ل ِلِك ِر ف َهل م ِْن ُم َّدك ٍِ۟ر‬ ‫ ولقد ي‬39 ِ‫عذا۪ب َونذر‬
ُ َْ َ ََ ُّ ٰ َّ َ ُ َ َ َ ٰ َ َٓ ْ َ َ َ
‫ كذبُوا بِايَات َِنا ك َِها فاخذناه ْم‬41 ۚ‫اء ال ف ِْرع ْون انلُّذ ُر‬
böyle mükâfatlandırırız.
36. Andolsun ki, Lût onları ‫ولقد ج‬
ُ َ ْ َ ُ ٰٓ ُ ُ ُ َّ ُ َ ْ َ َ ْ َ
bizim şiddetli azabımızla uyar-
‫ي م ِْن ا ۬ولئ ِ ْم ام ل ْم‬ ٌ ْ ‫ك ْم َخ‬ ‫ اكفار‬42 ‫يز ُمق َتد ٍِر‬ ٍ ۪ ‫اخذ‬
‫ز‬ ‫ع‬
dı. Fakat onlar ikazlarda kuş-
kuya düştüler.

‫ َس ُي ْه َز ُم‬44 ‫ر‬ ٌ ِ ‫۪يع ُمنْ َت‬ٌ ‫ون َنْ ُن َج‬ َ ُ َُ َْ


‫ ام يقول‬43 ۚ‫الز ُب ِر‬ ُّ ‫اءةٌ يف‬ َ َ
ِ ‫ب َٓر‬
37. Onlar Lût’un misafirleri-
ne karşı kötülük yapmayı plan-
ٰ ْ َ ُ َ َّ َ ْ ُ ُ ْ َ ُ َ َّ َ ُّ َ ُ َ ُ ْ َ ْ
lamışlardı. Hemen biz onla-
rın gözlerini kör ettik. «Haydi,
azabımı ve uyarılarımı tadın!» ‫اعة اده‬ ‫ بَ ِل الساعة موعِدهم والس‬45 ‫ادلبُ َر‬ ُّ ‫ون‬ ‫المع ويول‬
38. Bir sabah kendilerine, َ
‫ يَ ْو َم ي ُ ْس َح ُبون ِيف انلَّار‬47 ۢ‫۪ني ۪يف ض ٍل َو ُس ُع ٍر‬
َ َ َ ‫ ا َِّن ال ْ ُم ْجرم‬46 ‫َوا َ َم ُّر‬
yakalarını bir daha bırakma- ِ
َ َ ُ َ ْ َ َ ٔ ْ َ َّ ُ َّ َ َ َّ َ ُ ُ ْ ُ ُ ٰ َ
yacak olan bir azap gelip çattı.
َ
39. Azabımı ve uyarılarımı
tadın!
49 ‫ش خلقناه بِقد ٍر‬ ٍ ‫ ا ِنا ك‬48 ‫ع وجوهِ ِهمۜ ذوقوا مس سقر‬
40. Andolsun biz Kur’an’ı,
öğüt almak için kolaylaştırdık.
Düşünüp ibret alan yok mu- 44. Yoksa «Biz, birbirimize yardım eden bir topluluğuz»
dur? mu diyorlar?
41. Şüphesiz Firavun’un 45. O topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını dö-
kavmine de uyarıcılar gelmişti. nüp kaçacaklardır.
42. Lâkin onlar bütün âyet- 46. Bilakis kıyamet onlara vaat edilen asıl saattir. O saat
lerimizi yalanladılar. Biz de on- cidden çok feci ve acıdır.
ları çok kuvvetli ve kudretli bir 47. Şüphesiz suçlular bir sapıklık ve çılgın ateşler içinde-
yakalayışla yakaladık. dirler.
43. Şimdi sizin kâfirleriniz, 48. O gün yüzüstü ateşe sürüklendiklerinde «Cehennem
onlardan daha mı iyidirler? ateşini tadın!» denir.
Yoksa kitaplarda sizin için bir
berât mı var? 49. Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
530 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َْ َ ُ
27. CÜZ ‫ورةُ الق َم ِر‬ ‫ س‬530 RAHMAN SÛRESİ

ٓ‫ك َنا‬ ْ َْ َ ْ َََ َ َ ْ ْ َ َ ٌ َ َ َّ َٓ ُ ْ َ َٓ َ


‫ ولقد اهل‬50 ‫ر‬ ِ ‫حدة كلم ٍح بِال‬ ِ ‫وما امرنا ا ِل وا‬ 55 - RAHMÂN SÛRESİ

ُ‫شٔ َف َعلُوه‬ ْ َ ُّ ُ َ
‫ل‬ ‫ك‬ ‫و‬ 51 ‫ر‬ ‫ك‬ ِ
َّ ‫ ْم َف َه ْل م ِْن ُم‬
‫د‬
ُ َ ََْ
‫اشياع‬
ٍ ٍ
َ ‫ ا َِّن ال ْ ُم َّتق‬53 ‫ط ٌر‬ َ َ ْ ُ ََ
Bismillâhirrahmânirrahîm
‫۪ني‬ ‫ي مست‬ ‫ب‬ ‫ك‬ ‫و‬ ‫۪ي‬ ‫غ‬ ‫ص‬َ ‫ك ُّل‬ ُ َ
‫و‬ 52 ‫ر‬ ُ ‫الز‬
‫ب‬ ُّ ‫يف‬
ٍ ۪ ٍ ِ ِ 1. 2. 3. 4. Rahmân olan
ْ َ َْ ْ ََْ َ َّ َ
55 ‫۪يك ُمق َت ِد ٍر‬ ِ ‫ ۪يف مقع ِد‬54ۙ ‫ات َون َه ٍر‬
Allah Kur’an’ı öğretti. İnsanı
ٍ ‫صد ٍق عِند مل‬ ٍ ‫۪يف جن‬ yarattı. Ona beyanı öğretti.
ٌ َ ٌ ّ ْ َّ ُ‫ورة‬
‫َم َدن َِّية‬ ‫الرح ٰ ُس ِن َورةُ َّالر ْحٰن ََمم ّككَِّي ٌَِّية اَة ْو َم َدن َِّي ٌة ا ْو‬ َ ‫ُس‬ 5. Güneş ve ay bir hesaba
göre hareket eder.
ِ
ً َٰ َ -ُ RAHMÂN ًْ ََ ٰ َ ُ ْ َ َ َ َ SÛRESİ َ ‫َ َ َو‬
‫انِه ثم ٍان وسبعونَوايسةبعون‬ َ ِ ‫َو‬
55
‫اية‬ ٍ ‫ثم‬ ‫ه‬ 6. Bitkiler ve ağaçlar secde
ederler.
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ َّ ّٰ
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬ 7. Göğü Allah yükseltti ve
َ ْ َّ َ َ ْ ْ َ َ َ ۜ َ ٰ ْ ُ ْ َ َّ َ ُ ٰ ْ َّ َ
4 ‫ َعل َم ُه الَ َيان‬3ۙ‫سان‬
mîzanı da O, koydu.
‫ خلق الِن‬2 ‫ علم القران‬1ۙ‫الرحن‬ ‫ح ِْز ٌب‬ 8. Sakın tartıda haksızlık
َ ‫لش ْمُس َوالْ َق َم ُر بُ ْس‬ َّ َ
3
َ ‫الش َج ُر ي َ ْس ُج‬ َّ َ ُ ْ َّ َ
6 ‫ان‬ ‫د‬ ‫و‬ ‫م‬ ‫ج‬ ‫انل‬ ‫و‬ 5 ‫ان‬ ‫ب‬ ‫ا‬
etmeyin!
ِ ٍۖ ِ
َ ‫ ا َ َّل َتطْ َغ ْوا يف الْم‬7 ۙ‫ان‬ َ َ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َٓ َّ َ
9. Tartıyı doğru yapın, tera-
8 ‫ان‬ ِ ‫۪ي‬ ِ ‫والسماء رفعها ووضع الم۪ي‬ zide eksiklik yapmayın.

َ َْْ َ َ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ْ ْ َ ْ َْ ُ ََ 10. Allah, yeri canlılar için


‫ والرض‬9 ‫۪يان‬ ‫واق۪يموا الوزن بِالقِس ِط ول تِسوا الم‬ koymuştur.

ِ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َّ َ ٌ َ َ َ ۙ ِ ََْ َ َ َ َ
11 ‫ ف۪يها فاكِهة وانلخل ذات الكمام‬10 ‫وضعها ل ِنام‬ ۖ
11. Orada meyveler ve sal-

ْ َ
kımlı hurma ağaçları vardır.
ُ َٓ ٰ َ َ ُ َ ْ َّ َ ْ ‫ال ُّب ُذوالْ َع‬
‫ فبِا ِّي الءِ َر ّبِ َما‬12 ‫ان‬ ۚ ‫ح‬ ‫ي‬ ‫الر‬ ‫و‬ ‫ف‬ ِ ‫ص‬ َ ‫و‬ 12. Yapraklı daneler ve
َ َ َّ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ َ َ‫ ِّذب‬ َ ُ
hoş kokulu bitkiler vardır.
‫ َوخل َق‬14ۙ ِ‫ال كلفخار‬ ٍ ‫ص‬ ‫ل‬ ‫ص‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ان‬ ‫س‬ ‫ن‬ِ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ق‬ ‫ل‬ ‫خ‬ 13 ‫ان‬
ِ ‫ت‬ 13. Rabbinizin nimetlerin-
َ‫ ِّذب‬ َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ َ ْ َ‫ان م ِْن م‬ َّ ٓ َ ْ den hangisini inkâr ediyorsu-
16 ‫ان‬ ِ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬  ِ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ء‬‫ل‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ِ ِ ٍۚ ‫ا‬ ‫ب‬ ‫ف‬ 15 ‫ر‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ج‬ ٍ ِ ‫ار‬ ‫ال‬ nuz?
14. Allah; insanı, pişmiş
çamura benzeyen bir balçık-
tan yarattı.
50. Bizim buyruğumuz, ancak bir göz açıp kapanana ka-
15. Cinleri de halis ateşten
dar bir tek andır.
yarattı.
51. Andolsun biz, küfür ve inkârda sizin benzerlerinizi
16. Rabbinizin nimetlerin-
hep helâk ettik; düşünüp ibret alan yok mudur?
den hangisini inkâr ediyorsu-
52. Yaptıkları her şey kitaplarda mevcuttur. nuz?
53. Küçük büyük her şey satır, satır yazılmıştır.
54. Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarla-
rındadır.
55. Güçlü ve Yüce Allah’ın huzurunda, hak meclisindedirler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 531
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 531
17. O, iki doğunun ve iki 27. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السابِع والع‬ RAHMAN SÛRESİ

batının Rabbidir.
18. Rabbinizin hangi ni- َ‫ ّذِب‬ َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُّ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُّ َ
metlerini inkâr ediyorsunuz? 18 ‫ان‬ ِ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬  ِ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ء‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫ب‬ ‫ف‬ 17
ِ ِ ۚ ِ ‫ني ورب المغ ِرب‬
‫ني‬ ِ ‫شق‬ ِ ‫رب الم‬
19. İki denizi birbirine ka-
‫ فبِا ِّي‬20 ‫ان‬
َ َ َ
‫ي‬ ‫غ‬ ْ‫ بَيْ َن ُه َما بَ ْر َز ٌخ َل َيب‬19 ۙ‫ح َريْن يَلْ َتق َيان‬ ْ َ‫َم َر َج ْال‬
vuşmak üzere salıvermiştir. ِۚ ِ ِ ِ ِ
20. Aralarında bir engel ْ
ُ َ ْ َ َ ُ ُ ْ ُّ َ ُ ْ ُ ُ ْ َ َ‫ ّذِب‬ َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ
vardır, birbirine geçip karış- 22 ‫ان‬ ۚ ‫ج‬ ‫ر‬ ‫م‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫ؤ‬
۬ ‫ل‬ ‫ؤ‬ ‫الل‬ ‫ا‬‫م‬ ‫ه‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫ج‬ ‫ر‬ ‫ي‬ 21 ‫ان‬
ِ ‫الء ربِما ت‬
mıyorlar.
ْ َْ ُ ٰ َ ْ ُ ْ َ َْ ُ َ َ َ ّ َ ُ َ ُ ّ َ َٓ ٰ ّ َ َ
21. Rabbinizin nimetlerin- ‫ ول الوارِ المنشات ِيف الح ِر‬23 ‫ان‬ ِ ‫فبِا ِي الءِ ربِما تذِب‬
den hangisini inkâr ediyorsu-
َ‫ك َم ْن َعلَيْها‬ ُّ ُ َ ّ َ ُ َ ُ ّ َ َٓ ٰ ّ َ َ َ ْ َْ َ
nuz? 25 ‫ان‬ ِ۟ ‫ فبِا ِي الءِ ربِما تذِب‬24 ۚ‫كلعم‬ ِ
َٓ ٰ َ َ ْ ْ َ َ ْ ُ َ َّ ُْ َ ََْٰ َ
ِ‫ فبِا ِّي الء‬27 ۚ‫ ِل َوالِك َر ِام‬
22. İkisinden de inci ve
mercan çıkar. ‫ ويبق وجه ربِك ذو ال‬26 ‫ان‬ ٍۚ ‫ف‬
َّ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َُُ َْ َ‫ ّذِب‬ َ ُ َ ُ َّ
‫ض ك يَ ْو ٍم‬ ِ ‫ يسـٔله م ْن ِيف السمو‬28 ‫ان‬
23. Rabbinizin nimetlerin-
den hangisini inkâr ediyorsu- ِۜ ‫ات والر‬ ِ ‫ربِما ت‬
ُ َ ُ ْ َ‫ ّذِب‬ َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ ْ َ َُ
nuz?
24. Denizde uzun dağ- ‫ َس َنف ُرغ ل ْم‬30 ‫ان‬ ِ ‫ت‬ ‫ا‬‫م‬  ِ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ء‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ي‬
ِ ِ ‫ا‬ ‫ب‬ ‫ف‬ 29 ‫ن‬
ۚ ٍ ‫هو ۪يف شا‬
lar gibi yükselen gemiler de ْ َ َ ْ َ َ َ‫ ّذِب‬ َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ َ َ َّ َ ُّ َ
O’nundur. ‫ال ِّن‬ ِ ‫ش‬ ‫ع‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫ي‬ 32 ‫ان‬ِ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬  ِ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ء‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ِ ِ ‫ا‬ ‫ب‬ ‫ف‬ 31 ‫ن‬
ِۚ ‫ايه ال‬

25. O halde, Rabbinizin
َْ َ َْ ْ ُ َُْ ْ َ ْ ُْ َ َ ْ ْ ْ َ
nimetlerinden hangisini inkâr ‫ات َوال ْرِض‬ ِ َ
‫و‬ ٰ
‫م‬ ‫الس‬َّ
ِ ‫ار‬ ‫ط‬ ‫ق‬ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ذ‬ ‫ف‬ ‫ن‬ ‫ت‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫ت‬ ‫ع‬ ‫ط‬ ‫ت‬ ‫اس‬ ‫ِن‬
ِ ِ ‫والِن‬
‫ا‬ ‫س‬
ّ َ ُ َ ُ ّ َ َٓ ٰ ّ َ َ َ ْ ُ َّ َ ُ ُ ْ َ َ ُ ُ ْ َ
ediyorsunuz?
َ
26. Yeryüzünde bulunan 34‫ان‬ ِ ‫فبِا ِيالءربِماتذِب‬33‫ان‬ ِ ۚ ٍ ‫فانفذۜوالتنفذونا ِلبِسلط‬
َ ِ ‫اظ م ِْن نَار َو ُنَاٌس فَ َ تَنْ َت‬ ٌ َ ُ َ ُ َْ َ ُ َُْ
her canlı yok olacak;
َ َ
27. Ancak azamet ve ikram ‫ فبِا ِّي‬35 ‫ان‬ ِۚ ‫ر‬ ٍ ‫يرسل عليكما شو‬
َّ َ ْ َ َ َ ّ َ ُ َ ُ ّ َ َٓ ٰ
sahibi Rabbinin Zâtı bâki ka-
ً‫ت َو ْر َدة‬ ْ َ‫اء فَ َكن‬ ُ ‫الس َٓم‬ َّ ‫ت‬ ِ ‫ فا ِذا انشق‬36 ‫ان‬ ِ ‫الءِ ربِما تذِب‬
lacak.

َ َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ
28. Rabbinizin hangi ni-
ُ َ َ‫ ّذِب‬ َ ّ َ
metlerini inkâr ediyorsunuz?
‫ ف َي ْو َمئ ٍِذ ل ي ُ ْس َـٔل‬38 ‫ان‬ ِ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬  ِ ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ء‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ي‬ِ ِ ‫ا‬ ‫ب‬ ‫ف‬ 37 ‫ان‬
ِۚ ‫كدل‬
‫ِه‬
َ‫ ّذِب‬َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ ۚ ٌّ َٓ َ َ ٌ ْ ٓ ْ َ ْ َ
29. Göklerde ve yerde bu-
lunan herkes, O’ndan ister.
O, her an yaratma halindedir.
40 ‫ان‬ ِ ‫ فبِا ِي الء ربِما ت‬39 ‫عن ذنبِه۪ ا ِنس ول جان‬
30. O halde, Rabbinizin ni-
metlerinden hangisini yalanlı-
yorsunuz? sultan olmaksızın geçemezsiniz.
31. Ey insan ve cin! Sizin 34. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
de hesabınızı ele alacağız. 35. Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir de birbi-
32. Rabbinizin nimetlerin- rinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.
den hangisini inkâr ediyorsu- 36. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
nuz?
37. Gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gülün
33. Ey cin ve insan top- kırmızılığında olduğu zaman…
lulukları! Göklerin ve yerin
çerçevesinden geçmeye gü- 38. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
cünüz yetiyorsa geçin. Bir 39. İşte o gün insana da cine de günahı sorulmaz.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
40. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
532 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َّ ُ َ ُ 532
27. CÜZ ‫الرح ٰ ِن‬ ‫سورة‬ RAHMAN SÛRESİ 48. İki cennet de çeşit çeşit
ağaçlarla doludur.
َ َْْ َ ُ َ ْ َ ُ ٰ َ ْ ‫ُي ْع َرُف ال ْ ُم‬
41 ۚ‫يه ْم ف ُيؤخذ بِانلَّ َواص۪ى والقدام‬ ‫ج ِر ُمون بِس۪يم‬
49. Rabbinizin nimetlerinden
ِ hangisini inkâr ediyorsunuz?

ُ ‫ ّذ‬ َ ُ َّ ُ َّ َ َ ٰ َ ّ َ ُ َ ُ ّ َ َٓ ٰ ّ َ َ 50. İkisinde de akıp giden


‫ِب‬ ‫ ه ِذه۪ جهنم اتل۪ى ي‬42 ‫ان‬ ِ ‫فبِا ِي الءِ ربِما تذِب‬ iki kaynak vardır.
َٓ ٰ َ َ ٰ َ ََْ َ َََْ َ ُ ُ َ َ ُ ْ ُْ َ
ِ‫ فبِا ِّي الء‬44 ‫۪ي ا ٍ ۚن‬
51. Rabbinizin hangi ni-
ٍ ‫ح‬ ‫ني‬ ‫ب‬ ‫و‬ ‫ا‬‫ه‬ ‫ن‬ ‫ي‬ ‫ب‬ ‫ون‬ ‫وف‬ ‫ط‬ ‫ي‬ 43 ۢ
‫ون‬ ‫بِها المج ِرم‬ metlerini inkâr ediyorsunuz?
َ َ َ ‫ام َر ّبه۪ َج َّن‬ َ ‫ َول َِم ْن َخاَف َم َق‬45 ۟‫ ّذِبَان‬ َ ُ َ ُ َّ
‫ فبِا ِّي‬46 ‫ان‬
52. İkisinde de her tür mey-
ِۚ ‫ت‬ ِ ِ ‫ربِما ت‬ veden çift, çift vardır.

ُ َٓ ٰ َ َ َ ‫ َذ َواتَٓا ا َ ْف‬47 ۙ‫ ّذِبَان‬ َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ


‫ فبِا ِّي الءِ َر ّبِ َما‬48 ‫ان‬
53. Öyleyken Rabbinizin
ٍۚ ‫ن‬ ِ ‫الء ربِما ت‬ hangi nimetlerini inkâr ediyor-

ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ َْ َْ َ َ َّ َ ُ
sunuz?
َ‫ما‬ ‫ فبِا ِي الء ر ِب‬50 ‫ان‬ َ
ِۚ ‫ان ت ِري‬ ِ ‫ ف۪ي ِهما عين‬49 ‫ان‬ ِ ‫تذِب‬ 54. Hepsi de, örtüleri at-
َٓ ٰ َ َ َ ْ َ َ َ ّ ُ ‫ ف۪يه َما م ِْن‬51 ‫ ّذِبَان‬
lastan döşemelere yaslanır-
ُ َ ُ
‫ فبِا ِّي الءِ َر ّبِ َما‬52 ‫ان‬ ِۚ ‫ك فاكِه ٍة زوج‬ ِ ِ ِ ‫ت‬ lar. İki cennetin de devşirilen
meyvesi yakındır.
َ ْ َ‫ع فُ ُرٍش َب َطٓائ ُِن َها م ِْن ا ِْس‬ ٰ َ َ َّ ُ َ‫ ّذِب‬َ ُ
‫ب ٍۜق َو َج َنا‬ ‫ك ۪ـٔني‬ ِ ‫ مت‬53 ‫ان‬ ِ ‫ت‬ 55. Rabbinizin nimetlerinden
hangisini inkâr ediyorsunuz?
ُ ‫اص‬ َ ِ َ‫ ف۪يه َّن ق‬55 ‫ ّذِبَان‬ َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ َ ْ َ َّ َ ْ
‫ات‬ ‫ت‬ ‫ا‬ ‫م‬  ‫ب‬ ‫ر‬ ‫ء‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫ب‬ ‫ف‬ 54 ‫ان‬
ۚ ٍ ‫ني‬‫د‬ ِ ‫الن‬
56. Oralarda gözlerini yal-
ِ ِ ِ ِ ِ nız eşlerine çevirmiş dilberler
ُ َٓ ٰ َ َ ٌّ َ َ َ ْ ْ ْ َ ْ َّ
‫ فبِا ِّي الءِ َر ّبِ َما‬56ۚ ‫ف ل ْم َيط ِمث ُه َّن ا ِنٌس قبْل ُه ْم َول جَٓان‬
vardır, bunlardan önce onla-
ۙ ِ ‫الطر‬ ra ne insan ne de cin dokun-

ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ُ ُ َ ْ َّ ُ َّ َ َ َّ َ ُ
muştur.
َ‫ما‬ ‫ فبِا ِي الء ر ِب‬58ۚ ‫ كنهن الاقوت والمرجان‬57 ‫ان‬ ِۚ ‫تذِب‬ 57. Rabbinizin nimetlerinden
َٓ ٰ ّ َ َ ُ َ ْ ْ َّ ْ ُ َٓ َ ْ َ َّ َ ُ
hangisini inkâr ediyorsunuz?
ِ‫ فبِا ِي الء‬60 ۚ ‫ان ا ِل الِحسان‬ َ ْ
ِ ‫ هل جزاء الِحس‬59 ‫ان‬ ِ ‫تذِب‬ 58. Sanki onlar yakut ve
َٓ ٰ َ َ
mercandırlar.
ُ
‫ فبِا ِّي الءِ َر ّبِ َما‬62ۚ ‫ان‬ َ ‫ َوم ِْن ُدونِه َما َج َّن‬61 ‫ ّذِبَان‬
‫ت‬
َ ُ َ ُ َّ
‫ربِما ت‬
ِ ِ ِ 59. Öyleyken Rabbinizin han-

َ ّ َ ُ ُ ّ َٓ ٰ َ َ
gi nimetlerini inkâr ediyorsunuz?
َ ‫ام‬َّ ‫ ُم ْد َٓه‬63 ۙ‫ ّذِبَان‬ َ ُ
65 ‫ان‬ ِۚ ‫ فبِا ِّي ال ِء َربِ َما تذِب‬64 ۚ ‫ان‬ ِ ‫ت‬ ِ ‫ت‬ 60. İyiliğin karşılığı iyilikten

َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ
başka bir şey midir?
67 ‫ان‬ َ‫ ّذِب‬ ‫ فبِا ِي الء ربِما ت‬66 ۚ ‫ان‬ َ َ َّ َ ‫ف۪يه َما َعيْ َن‬
ِۚ ِ ‫ان نضاخت‬ ِ ِ 61. Öyleyken Rabbinizin han-
gi nimetlerini inkâr ediyorsunuz?
62. Bu ikisinden başka iki
cennet daha vardır.
41. Suçlular, simalarından tanınır, alınlarından ve ayak-
63. Rabbinizin nimetlerinden
larından yakalanırlar.
hangisini inkâr ediyorsunuz?
42. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
64. Bu cennetler koyu ye-
43. İşte bu, suçluların yalanladıkları cehennemdir. şildirler.
44. Onlar, cehennemle kaynar su arasında dolaşır du- 65. Rabbinizin nimetlerinden
rurlar. hangisini inkâr ediyorsunuz?
45. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz? 66. İkisinde de durmadan
46. Rabbinin makamında durmaktan korkan kimselere fışkıran iki kaynak vardır.
iki cennet vardır. 67. Rabbinizin nimetlerinden
47. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz? hangisini inkâr ediyorsunuz?
KUR’AN-I KERİM MEALİ 533
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 533
68. İkisinde de her tür mey- 27. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السابِع والع‬ VÂKIA SÛRESİ

veler, hurma ve nar vardır.


َ ّ َ ُ ُ ّ َٓ ٰ َ َ ٌ َّ ٌ ْ َ ٌ َ َ
ِۚ ‫ فبِا ِّي الءِ َربِ َما تذِب‬68ۚ ‫ف۪ي ِه َما فاكِهة َونل َو ُرمان‬
69. Rabbinizin nimetlerin-
den hangisini yalanlıyorsunuz? 69 ‫ان‬
ٌ ‫ ُح‬71 ‫ان‬ َ ّ َ ُ ُ ّ َٓ ٰ َ َ ٌ َ ٌ َ ْ َ
‫ور‬ ِۚ ‫ فبِا ِّي ال ِء َربِ َما تذِب‬70ۚ ‫ف۪ي ِه َّن خيات حِسان‬
70. İçlerinde güzel huylu,
güzel yüzlü kadınlar vardır.
َ ّ َ ُ َ ُ ّ َ َٓ ٰ ّ َ َ َ ْ ٌ َ ‫َم ْق ُص‬
71. Rabbinizin nimetlerinden
hangisini inkâr ediyorsunuz? 73 ‫ان‬ ِۚ ‫ فبِا ِي الءِ ربِما تذِب‬72 ۚ‫ورات ِيف الِيام‬ ِ
ّ َ ُ ُ َٓ ٰ َ َ ٌّ َ َ َ ْ ْ ْ َ
72. Çadırlar içinde gözleri-
ni yalnız kocalarına çevirmiş
75‫ فبِا ِّي الءِ َربِّ َا تذِبَا ِۚن‬74ۚ‫ل ْم َيط ِمث ُه َّن ا ِنٌس قبْل ُه ْم َول جَٓان‬
hûriler vardır. ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ
َ‫ما‬ َ ّ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ٰ َ َ ٔ َّ ُ
73. Rabbinizin nimetlerinden ِ ‫ فبِا ِي الء رب‬76 ‫ان‬ ۚ ٍ ‫ض وعبق ِر ٍي حِس‬ ٍ ‫ك ۪ني ع رفر ٍف خ‬ ِ ‫مت‬
ْ ْ َ َ َ ْ َ ْ ‫ار َك‬َ ‫ َت َب‬77 ‫ ّذِبَان‬ َ ُ
78 ‫اس ُم َر ّبِك ذِي ال ِل والِكرام‬
ِ َ ‫ت‬
hangisini inkâr ediyorsunuz?
ِ
ٌ َّ ّ َ ّ ْ
74. Bunlara onlardan önce
‫ه‬َ ِ ‫َو‬ ‫كية‬ َ َ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
َ ِ ‫ك َّية َوم‬
ِ‫ه‬ ِ ‫ةال َواق ِ َع ِة َم‬
ْ ِ ُ‫الواُسقو َِعرة‬
ne bir insan ne bir cin dokun-
muştur.
ٌ
ً َٰ ً ٰ َ َ ُ ُ ْْ َ SÛRESİ ٌّ ‫ِس‬
‫نيَة‬ ‫ِست َووتت ِسِسععو‬
56 - VÂKIA
‫ون ا‬ ٌّ
75. Rabbinizin nimetlerinden
hangisini inkâr ediyorsunuz?
‫اية‬ ‫ت‬
ْ ‫الر‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ّٰ
َّ ِ‫الل‬
76. Yeşil yastıklara ve hâ-
rikulâde güzel döşemelere
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬
yaslanırlar. َ ٌۙ َ َ ٌ َ َ ٌۢ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ُۙ َ َْ َ َ َ َ
‫ ا ِذا‬3 ‫ خاف ِضة راف ِعة‬2 ‫ ليس ل ِوقعتِها كذِبة‬1 ‫ت الواق ِعة‬ ِ ‫ا ِذا وقع‬
77. Rabbinizin nimetlerinden
ۙ ًّ َ ْ ُ ً َٓ َ ْ َ َ َ ۙ ًّ َ ُ َ ْ َّ ُ َ ۙ ًّ َ ُ ْ َ ْ َّ ُ
6 ‫ فكنت هباء منبثا‬5 ‫البال بسا‬ ِ ‫ت‬
ِ ‫ و بس‬4 ‫ت الرض رجا‬ ِ ‫رج‬
hangisini inkâr ediyorsunuz?
78. Büyüklük ve ikram sa-
ْ ُ َ ْ َ َٓ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ ً َ ٰ َ ً َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ
8 ۜ‫اب ال َميْ َم َن ِة‬ ‫ فاصحاب الميمن ِة ما اصح‬7 ۜ‫وكنتم ازواجا ثلثة‬
hibi Rabbinin adı yücelerden
yücedir.
َ ُ َّ َ ُ َّ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َٓ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ
10ۙ‫السابِقون‬ ‫ والسابِقون‬9ِۜ‫واصحاب المشـٔمةِ ما اصحاب المشـٔمة‬
ٌ َ َ ‫ل َّول‬َ ْ َ ٌ َّ ُ َّ ‫ يف َج‬11 ‫ون‬َ ُ َّ َ ُ ْ َ ٰ ٓ ۬ ُ
56 - VÂKIA SÛRESİ ‫ َوقل۪يل‬13ۙ‫ني‬ ۪ ‫ا‬ ‫ِن‬
‫م‬ ‫ة‬ ‫ل‬ ‫ث‬ 12 ‫م‬
ِ ‫۪ي‬ ‫ع‬َّ ‫انل‬ ‫ات‬
ِ ‫ن‬ ۪ ۚ ‫اولئ ِك المقرب‬
َ ‫ني َعلَيْ َها ُم َت َقابل‬َٔ ‫ك‬ َّ ‫ ُم‬15ۙ ‫سر َم ْو ُضونَة‬ ُ ُ َٰ َ ْٰ َ
16 ‫۪ني‬ ‫ت‬ ‫ع‬ 14 ۜ ۪ ‫مِن ال‬
‫ين‬ ‫ِر‬ ‫خ‬
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Kıyamet koptuğu za-
ِ ِ۪ ٍ ٍ
man,
2. Onun oluşunu yalanla-
yacak hiçbir kimse yoktur;
sağdakilere!
3. O; alçaltıcıdır, yükseltici-
dir. 9. Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar!
4. Yer şiddetle sarsıldığı, 10.Önde olanlar, onlar öncüdürler.
5. Dağlar parçalandığı, 11, İşte onlar, en çok yaklaştırılmış kimselerdir.
6. Dağılıp toz duman hali- 12. Naîm cennetlerindedirler.
ne geldiği, 13. Çoğu önceki ümmetlerden,
7. Ve sizler de üç sınıf ol- 14. Birazı da sonrakilerdendir.
duğunuz zaman,
15.Mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.
8. Sağdakiler, ne mutlu o
16. Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
534 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َُ ُ
27. CÜZ ِ‫ورة ال َواق َِعة‬ ‫ س‬534 VÂKIA SÛRESİ 27. Sağdakiler, ne mutlu o
sağdakilere!
ْ َ َ َََ ْ َ َ ُ َّ َ ُ ٌ َ ْ ْ ْ َ َ ُ ُ َ
‫يق َوكٍس‬ َ‫ك‬ 28. Dikensiz kirazlar
‫ار‬
۪ ‫ب‬ ‫ا‬‫و‬ ‫اب‬ٍ ‫و‬ ‫ا‬ِ ‫ب‬ 17 ۙ ‫ون‬ ‫يطوف علي ِهم وِدلان مل‬ 29. Meyveleri tıklım, tıklım
َ َ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ ُ َّ َ ُ َ ۙ َ ْ
‫ َوفاك َِه ٍة م َِّما‬19 ۙ‫نفون‬
dizili muz ağaçları,
ِ ‫ ليصدعون عنها ول ي‬18 ‫۪ني‬ ٍ ‫مِن مع‬ 30. Yayılmış gölgeler,
َََْ ٌ ‫ور ع‬ ٌ ‫ َو ُح‬21 ۜ‫ون‬ َ ُ َ ْ َ َّ ْ َ ْ َ َ ۙ َ ُ َّ َ َ َ 31. Çağlayarak akan sular,
‫ كمثا ِل‬22ۙ‫۪ني‬ ‫ي مِما يشته‬ ٍ ‫ ول ِم ط‬20 ‫يتخيون‬ 32. Pek çok meyve arasın-
َ‫ون ف۪يها‬ َ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ ً َٓ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ ُّ da,
‫ ليسمع‬24 ‫ جزاء بِما كنوا يعملون‬23ۚ ‫ون‬ ِ ‫اللؤلؤ۬ ِ المكن‬ 33. Tükenmeyen ve ya-

‫۪ني مَٓا‬ َ ْ ُ َ ْ َ َ ً َ َ ً َ َ ً َّ ً َْ َ َ ًَْ


saklanmayan,
ِ ‫ واصحاب الم‬26 ‫ ا ِل ق۪ي سما سما‬25ۙ ‫لغوا ول تاث۪يما‬ 34. Ve yükseltilmiş döşek-
ّ ُ ْ َْ ُ َْ
‫ َوظ ٍِل‬29ۙ ‫ َوطل ٍح َمنضو ٍد‬28ۙ ‫ ۪يف س ِْد ٍر مضو ٍد‬27 ۜ‫۪ني‬ َ‫اب ْال‬ َ ‫ا َ ْص‬
ler üstündedirler.
‫م‬ ُ ‫ح‬
ِ 35. Gerçekten biz hûrileri

َ ُ ْ َ َ ‫ َوفَاك َِهة َكث‬31 ۙ‫وب‬


yepyeni bir yaratılışla yarattık.
ُ ْ َ َٓ َ ۙ ُ ْ َ
‫ ل َمقطوع ٍة‬32ۙ ‫۪ي ٍة‬ ٍ ٍ ‫ وما ٍء م‬30 ‫ممدو ٍد‬ 36. Onları, bâkireler kıldık.

َٓ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ‫ َوفُ ُرش َم ْرف‬33 ۙ ‫وعة‬ َ ُْ َ َ


ٍ ‫َولممن‬
37. Eşlerine düşkün ve ya-
35 ۙ ‫اء‬ ً ‫ش‬ ‫ ا ِنا انشاناهن ا ِن‬34 ۜ‫وع ٍة‬ ٍ şıttırlar.

َ ْ َ
َ ‫ل ْص‬ ً ‫ ُع ُر ًبا اَت ْ َراب‬36 ۙ‫ارا‬
ً  َ ْ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ
38. Amel defteri sağ tara-
38۟ ‫۪ني‬ ِۜ ‫م‬ ‫ال‬ ‫اب‬ِ ‫ح‬ ِ 37 ۙ ‫ا‬ ‫فجعلناهن اب‬ fından verilenler içindir.

ّ ُ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ٌ َّ ُ َ َ َّ َ ْ َ ٌ َّ ُ
39. Birçoğu önceki ümmet-
‫ال مَٓا‬ِۙ ‫الش َم‬
ِ ‫ واصحاب‬40 ۜ‫ وثلة مِن الخ ِ۪رين‬39 ۙ‫ثلة مِن الول۪ني‬
lerdendir.
40. Birçoğu da sonrakiler-
َْ ّ
43 ۙ‫ َوظ ٍِل م ِْن ي ُمو ٍم‬42 ۙ‫۪ي‬
ََ ُ َ َ ِ ّ ‫اب‬ُ ‫ح‬َ ‫ا َ ْص‬
ٍ ‫ ۪يف سمو ٍم وح‬41 ۜ‫الشما ِل‬
dendir.
41. Vay! Defteri sol tarafın-
ُ َ َ ‫تف‬ َ ْ ُ َ ٰ َ ْ َ ُ َ ْ ُ َّ َ ََ َ َ
‫ َوكنوا‬45 ۚ‫ني‬
dan verilenlere!
۪ ‫ ا ِنهم كنوا قبل ذل ِك م‬44 ‫ي‬ ٍ ‫لبارِ ٍد ولك ۪ر‬ 42. İçlerine işleyen bir ateş
ُ ْ َ َ َ ُ ُ ُ َ ْ ْ ْ َ َ َ ُّ ُ
‫ َوكنوا َيقولون ائ ِذامِت َنا َوك َّنا‬46 ‫ث ال َعظ۪ي ِۚم‬
ve kaynar su içinde,
ِ ‫رون ع ال ِن‬ ِ ‫ي‬ 43. Kapkara dumandan bir
َّ ْ ُ َ ُ َْ َُ ٰ َ َ ُ َ َّ َ ُ
‫ قل ا ِن‬48 ‫ ا َوابَٓاؤ۬نا ال َّولون‬47 ۙ‫ت َرابًا َوعِظامًا َءا ِنا ل َمبْ ُعوثون‬
gölge altındadırlar;
44. Ne serindir, ne de
ُ
50 ‫ات يَ ْو ٍم َم ْعلو ٍم‬
َ ٰ َ ُ ْ َ
ِ ‫ ل َمج ُموعون ا ِل م۪يق‬49 ۙ‫ين‬ َ ‫۪ني َو ْالٰخِر‬
َ ‫ال َّول‬َْ hoştur.
۪ 45. Çünkü onlar bundan
önce varlık içinde sefâhate
dalmışlardı.
46. Büyük günahı işlemek-
17. Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar. te direnir dururlardı.
18. Maîn’den doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle. 47. Ve diyorlardı ki: “Biz öl-
dükten, toprak ve kemik yığı-
19. Ki bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları gi- nı haline geldikten sonra, biz
derilir. mi bir daha diriltileceğiz?
20. Beğendikleri meyveler, 48. Önceki atalarımız da mı?”
21. Canlarının çektiği kuş etleri, 49. De ki: Hem öncekiler
22. 23. Saklı inciler gibi, iri gözlü hûriler, hem de sonrakiler,
24. Yaptıklarına karşılık olarak verilir. 50. Belli bir günün belli
vaktinde mutlaka toplanacak-
25. Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
lardır!
26. Duydukları söz, yalnız «selâm, selâm» dır. KUR’AN-I KERİM MEALİ 535
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 535
51. Sonra siz ey sapıklar, 27. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السابِع والع‬ VÂKIA SÛRESİ

yalancılar!
َ ‫َش‬ َ ُ ٰ َ َ ّ َ ْ َ ُّ ٓ َّ َ ُ َّ ُ
‫ لكِ ون م ِْن‬51ۙ ‫ث َّم ا ِن ْم ايُّهَا الضالون ال ُمكذِبُون‬
52. Elbette bir ağaçtan,
zakkum ağacından yiyecek- ‫ج ٍر‬
ََ َ َ َ َ ُ ْ ْ َ ُ َ ُّ َ ْ
ِ‫عليْه‬ ‫ فشارِ ُبون‬53 ۚ ‫ فمَال ِ۫ؤن مِن َها الُطون‬51 ۙ‫وم‬
siniz.
53. Karınlarınızı hep on- ٍ ‫مِن زق‬
dan dolduracaksınız. ّ ‫ ٰه َذا نُ ُزل ُ ُه ْم يَ ْو َم‬55 ‫ش َب الْهيم‬ َ ُ َ َ
ْ ُ ‫ون‬ َ ْ َ
54. Üstüne de kaynar su-
56ۜ‫۪ين‬
ِ ‫ادل‬ ِ
ۜ ۪ ‫ب‬ِ ‫ار‬ ‫ش‬ ‫ف‬ 54ۚ ‫۪يم‬
ِ ‫م‬ ‫ال‬ ‫مِن‬
َ ُ َ ََ َ ُ ُ َ ََ ُ َْ َ َْ
58 ۜ‫ اف َرا ْي ُت ْم مَا ت ْم ُنون‬57۟ ‫ن ُن خلق َناك ْم فل ْول ت َص ّدِقون‬
dan içeceksiniz.
55. Susamış develerin
ُ َ ْ َ َ ْ َّ َ ُ ْ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ُ ٓ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َ
َ ‫ ُم ال ْ َم ْو‬
‫ت‬ ‫ نن قدرنا بين‬59 ‫ءانتم تلقونه ام نن الال ِقون‬
suya saldırışı gibi içeceksiniz.

ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ّ َ ُ ْ َ ٰٓ َ ۙ َ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َ
56. İşte ceza gününde on-
lara sunulacak ziyafet budur! ْ‫م‬ ‫ ع ان نبدِل امثالم وننشِ ئ‬60 ‫وما نن بِمسبوق۪ني‬
57. Sizi biz yarattık. Tasdik
َ َ َ ٰ ُ ْ َ َ ْ َّ َ ْ ََ َ ََْ َ
etmeniz gerekmez mi? ‫ َولقد عل ِْم ُت ُم النشاة ال۫ول فل ْول‬61 ‫۪يف مَالتعل ُمون‬
َْ َْ َ َ َْ َ ُ َْ َ ََ َ َّ َ َ
‫ َءان ُت ْم ت ْز َر ُعون ٓ ُه ام ن ُن‬63 ۜ‫ اف َرا ْي ُت ْم مَا ت ُرثون‬62 ‫تذك ُرون‬
58. Söyleyin öyleyse, dök-
mekte olduğunuz meni nedir?

َ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ
65 ‫ل َعل َناهُ ُحطامًا فظل ُت ْم تفك ُهون‬ ‫ لو نشاء‬64 ‫الزارِ ُعون‬ َّ
59. Onu siz mi yaratıyorsu-
nuz yoksa yaratan biz miyiz?
60. Aranızda ölümü takdir َّ َ ٓ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ۙ َ ُ َ ْ ُ َ َّ
eden biziz. Ve biz, önüne ge- ‫اء ال۪ي‬ ‫ افرايتم الم‬67 ‫ومون‬ ‫ بل نن مر‬66 ‫ا ِنا لمغرمون‬
ُ َٓ‫ ل َ ْونَش‬69‫ون‬َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ُ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َۜ ُ َ ْ َ
çilebileceklerden değiliz.
61. Böylece sizin yerini- ‫اء‬ ‫نل‬
ِ ‫ ءانتمانزتلموهمِنالمز ِنامننالم‬68‫تشبون‬
ze benzerlerinizi getirelim ve
َ ُ ُ َّ َ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ ً َ ُ ُ َ ْ َ َ
sizi bilmediğiniz bir yaratılışla 71ۜ‫ورون‬ ‫ افرايتم انلار اتل۪ى ت‬70 ‫جعلناه اجاجا فلول تشكرون‬
َ ْ َْ َ ُ ْ ْ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ ُْ َ ْ َ ْ ََُْ
tekrar var edelim diye.
62. Andolsun, ilk yaratılışı ‫ ن ُن َج َعل َناها‬72 ‫ج َرتهَٓا ام ن ُن ال ُمنشِ ۫ؤن‬ ‫ءانتم انشاتم ش‬
bildiniz. Düşünüp ibret alma- ٌ ْ
ْ َ َ ُْْ ً َََ ً َْ
ْ ‫ فَ َس ّب ْح ب‬73 ‫ين‬
74 ‫اس ِم َر ّبِك ال َعظ۪ي ِ۟م‬ ۚ ‫تذك َِرة ومتاع ل ِلمق ۪و‬
‫حِزب‬
nız gerekmez mi? 4 ِ ِ
63. Şimdi bana, ektiğinizi
ٌ ‫ون َعظ‬ َ ُ َ ْ َ ْ َ ٌ َ َ َ ُ َّ َ ۙ ِ ُ ُّ ْ ُ َٓ َ
haber verin. 76 ۙ‫۪يم‬ ‫ واِنه لقسم لو تعلم‬75 ‫ف اقس ُِم ب ِ َم َواق ِعِ انلجوم‬
64. Onu siz mi bitiriyorsu-
nuz, yoksa bitiren biz miyiz?
65. Dileseydik onu kuru bir
çöp yapardık da şaşar kalır- 70. Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerek-
dınız. mez mi?
66. «Doğrusu borç altına 71. Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,
girdik.
72. Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz
67. Daha doğrusu, biz yok- miyiz?
sul kaldık!»
73. Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda
68. Söyleyin bana şimdi iç- yaptık.
tiğiniz suyu,
74. Öyleyse O, yüce Rabbinin adını tesbih et.
69. Buluttan onu siz mi in-
75. Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,
dirdiniz, yoksa indiren biz mi-
yiz? 76. Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
536 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َُ ُ
27. CÜZ ِ‫ورة ال َواق َِعة‬ ‫ س‬536 HADÎD SÛRESİ 85. Biz ona sizden daha
yakınız, ama göremezsiniz.
َ َ ْ َّ َ ُ ‫ يف ك َِتاب َم ْك‬77 ۙ‫يم‬ ٌ ‫ا ِنَّ ُه لَ ُق ْرا ٰ ٌن َكر‬
79 ۜ‫ ل َي َم ُّس ُٓه ا ِل ال ُمط َّه ُرون‬78 ۙ‫ون‬
86. Mademki ceza görme-
ٍ ‫ن‬ ٍ ۪ ۪ yecekmişsiniz,
َ ُ َْ َ ْ َْ ْ َ ٰ ََ َ َ َْ ّ َ ْ ٌ ْ َ
‫ َوت َعلون‬81ۙ‫۪يث ان ُت ْم ُمده ُِنون‬ ِ ‫د‬ َ
‫ال‬ ‫ افبِهذا‬80 ‫نيل مِن ر ِب العالم۪ني‬ ۪ ‫ت‬
87. Onu geri çevirsenize,
şayet iddianızda doğru ise-
ْ‫ َواَنْ ُتم‬83 ۙ ‫وم‬ ُْ ‫ت‬
َ ‫اللْ ُق‬ َ َ َ َ َٓ ْ َ َ َ ّ َ ُ ُ َّ َ ُ َ ْ
ِ ‫ فلول ا ِذا بلغ‬82 ‫رِزق ْم ان ْم تذِبُون‬
niz!
88. Fakat ölen kişiye gelin-
َ ُ ْ ُ َ ْ ٰ َ ْ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ َ ُ ْ َ َ َۙ ُ ُ ْ َ َ
85 ‫رون‬ ِ ‫ن لتب‬ ِ ‫ ونن اقرب ا ِلهِ مِنم ول‬84 ‫ح۪ينئ ٍِذ تنظرون‬
ce, eğer o rahmete yaklaştırı-
lanlardan ise,

87 ‫۪ني‬ َ ‫صادِق‬ َ ‫ون َٓها ا ِْن ُكنْ ُت ْم‬ َ ُ ْ َ َۙ


‫ تر ِجع‬86 ‫ي َمد۪ين۪ني‬ َ ْ ‫فَلَ ْو َٓل ا ِْن ُكنْ ُت ْم َغ‬ 89. Ona rahatlık, güzel rı-
zık ve Naîm cenneti vardır.
َٓ َ ُ َّ َ َ ٌ َ ْ َ َ ٌ ْ َ َ ۙ َ َّ َ ُ ْ َ َ َ ْ َّٓ َ َ
‫ َوامَّا‬89 ‫۪ي‬ ٍ ‫ فروح وريحان وجنت ن‬88 ‫فاما ا ِن كن مِن المقر ۪بني‬
‫ع‬ 90. Eğer o defteri sağ tara-

َ‫حاب ْال‬ َ ‫ فَ َ َ ٌم ل َ َك م ِْن ا َ ْص‬90ۙ‫حاب ْالَم۪ني‬


fından verilenlerden ise,
91 ‫۪ني‬ ‫م‬ َ ‫ا ِْن َك َن م ِْن ا َ ْص‬
ِ ِ ِ ِ 91. «Ey sağdaki! Sana

َُ ْ ََ َ ْ ٌ ُ ُ َ ۙ َ ّ َّٓ َ ّ َ ُ ْ َ َ َ ْ َّٓ َ َ
selam olsun!»
‫ وتصل ِية‬93 ۙ‫۪ي‬ ٍ ‫ فنل مِن ح‬92 ‫واما ا ِن كن مِن المكذِب۪ني الضال۪ني‬ 92. Ama yalanlayıcı sapık-
ْ َ
96 ‫اس ِم َر ّبِك ال َعظ۪ي ِم‬ ْ ‫ فَ َس ّب ْح ب‬95 ‫ ا َِّن ٰه َذا ل َ ُه َو َح ُّق ْالَق۪ني‬94 ‫َجح۪ي‬
lardan ise,
ِ ِ ِۚ ٍ 93. İşte ona da kaynar su-

َ ِ ‫َو‬ ٌ َّ َ َ َ ْ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬ dan bir ziyafet vardır!
‫ه‬ ‫هنِية‬َ ‫الد۪ي ِد َم َدن َِّي ٌة َوم ِد‬
َ ‫۪يد‬
ْ َ ‫السد‬
ِ ُ‫ورة‬ ُ 94. Ve onun sonu cehen-
ً ٰ ً ٰ َ ُ ْ ْ SÛRESİ
‫ش ُون َايَة‬
‫ايَة‬ ‫تِْسٌع‬
َ ٌ ْ
‫ت ِسع َوو ِع ِعشون‬
57 - HADÎD neme atılmaktır.
95. Şüphesiz ki bu, kesin
ْ ‫الر‬
َّ ‫ح ٰمن‬ ّٰ
َّ ِ‫الل‬
‫الرح۪ي ِم‬ ‫ﷱ‬
bir gerçektir.
ِ 96. Öyleyse yüce Rabbinin
ُ ْ ُ َْ ََُ ْ َْ َ َّ ‫َس َّب َح ِ ّٰللِ مَا يف‬
َ
1 ‫ض وهو الع ۪زيز الك۪يم‬ ۚ ِ ‫ات والر‬ ِ ‫الس ٰم َو‬
adını tesbih et.
ِ
ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ُ َ ُ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ ُ َ
2‫شٔقد۪ير‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫۪يتوهوع‬ ۚ ‫ويم‬ ۚ ِ ‫اتوالر‬
۪ ‫ضي‬ ِ ‫لملكالسمو‬
ٌ ‫شٔ َعل‬ ْ َ ّ ُ َ ُ َ ُ َ ْ َ ُ َّ َ ُ ٰ ْ َ ُ َّ َ ْ َ ُ
3 ‫۪يم‬ ٍ ‫هو الول والخِر والظاهِر والاطِنۚ وهو بِ ِل‬ 57 - HADÎD SÛRESİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Göklerde ve yerde bu-
77. 78. Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan lunan her şey Allah’ı tesbih
değerli bir Kur’an’dır. etmektedirler. O, Azîz’dir,
Hakîm’dir.
79. Ona ancak temizlenenler dokunabilir.
2. Göklerin ve yerin mülkü
80. O, âlemlerin Rabbinden indirilmiş bir kitaptır. O’nundur. O, diriltir, öldürür.
81. Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz? O, her şeye gücü yetendir.
82. Allah’ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakta 3. O, Evvel’dir, Âhir’dir, Zâ-
mı buluyorsunuz? hir’dir, Bâtın’dır. O, her şeyi
83. Hele can boğaza dayandığı zaman, bilendir.
84. O vakit siz bakar durursunuz. KUR’AN-I KERİM MEALİ 537
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 537
4. O, gökleri ve yeri altı 27. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السابِع والع‬ HADÎD SÛRESİ

günde yaratan, sonra Arş’ın


ْ ‫ال ْرَض يف س َِّتةِ اَيَّام ُث َّم‬ َْ َ َّ ‫ُه َو َّال۪ي َخلَ َق‬
‫اس َت ٰوى‬ َ ‫الس ٰم‬
üzerine kurulandır. Yere gi-
reni ve ondan çıkanı, gökten ٍ ۪ ‫و‬ ‫ات‬
ِ ‫و‬
ineni ve oraya yükseleni bilir. ُ َْ َ َ َْ ُ َُْ َ َ َْْ ُ ‫ش َي ْعلَ ُم مَا يَل‬ ََ
ْ ‫ع الْ َع‬
Nerede olsanız, O, sizinle be- ‫نل‬ ِ ‫ي‬ ‫ا‬ ‫م‬‫و‬ ‫ا‬ ‫ه‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫ج‬ ‫ر‬‫ي‬ ‫ا‬ ‫م‬ ‫و‬ ‫ض‬ِ ‫ر‬ ‫ل‬ ‫ا‬ ‫يف‬
ِ ‫ِج‬ ۜ ِ ‫ر‬
raberdir. Allah yaptıklarınızı
görür.
ُ ّٰ ‫ ْم ا َ ْي َن مَا ُكنْ ُت ۜ ْم َو‬
‫الل ب ِ َما‬
ُ َ َ َ ُ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ِ َٓ َّ َ
‫مِن السماء وما يعرج ف۪يه ۜا وهو مع‬
ُ ّٰ َ َْ ُ ْ ُ َُ ٌ َ َ ُ َ ْ َ
‫ض َوا ِل اللِ ت ْر َج ُع‬ ِۜ ‫ات َوال ْر‬ َ ٰ َّ
5. Göklerin ve yerin mülkü
O’nundur. Bütün işler ancak ِ ‫و‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫ك‬ ‫ ل مل‬4 ‫تعملون بص۪ي‬
O’na arz olunur. ٌ ‫ار يف اَّلْ ۜل َو ُه َو َعل‬ َ ‫ يُول ُِج اَّلْ َل يف انلَّ َهار َو ُيول ُِج انلَّ َه‬5 ‫ور‬ ُ ‫ال ُم‬ ُْ
‫۪يم‬ ِ ِ ِ ِ
6. Geceyi gündüze katar,
ُ َ ُ َْ ّٰ ٰ ُّ ‫ب َذات‬
gündüzü de geceye katar. O,
‫ول َوانفِقوا م َِّما َج َعل ْم‬ ۪ ِ ‫ ام ُِنوا بِاللِ َو َر ُس‬6 ِ‫الص ُدور‬ ِ ِ
kalplerde olanı bilir.
ٌ ‫ ْم َواَنْ َف ُقوا ل َ ُه ْم ا َ ْج ٌر َكب‬ ُ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ َ َْ َ ْ ُ
7. Allah’a ve gönderdiği 7‫ي‬ ۪ ‫۪يهِ فال۪ين امنوا مِن‬ ۜ ‫مستخلف۪ني ف‬
elçilerine iman edin. Sizin
ُ ْ ُ ُ َّ َ ّٰ َ ُ ْ ُ َ ْ ُ َ َ َ
yönetiminize verdiği şeyler- ‫الر ُسول يَ ْد ُعوك ْم تلِ ُؤم ُِنوا ب ِ َر ّبِ ْم‬ ‫وما لم ل تؤمِنون بِاللِۚ و‬
den infak edin. Sizden iman
َُُّ َّ َ ُ َ ‫ ْم ا ِْن ُكنْ ُت ْم ُم ْؤ ِمن‬ ُ َ َ َ َ َ ََْ
ederek infak eden kimselere ‫نل‬ ِ ‫ي‬ ‫۪ي‬ ‫ال‬ ‫و‬ ‫ه‬ 8 ‫۪ني‬ ‫وقد اخذ م۪يثاق‬
büyük mükâfat vardır.
َّ َ ُ ُّ ُ َ ْ َ ّ َ َ‫ع َعبْد ٓ ِ۪ه اٰي‬ َٰ
8. Peygamber sizi, Rabbi- ‫ات ا ِل انلُّوۜرِ َواِن‬ ِ ‫ات ِلُخ ِرج ْم م َِن الظل َم‬ ٍ ‫ات بيِن‬ ٍ
ّٰ َ ‫ ْم ا َ َّل ُتنْفِ ُقوا يف‬ ُ َ َ َ ٌ َ ٌ ُ َ َ ْ ُ َ ّٰ
nize iman etmeye çağırdığı
halde niçin Allah’a inanmıyor- ‫يل الل‬ ِ ۪ ۪ ‫ب‬ ‫س‬ ‫ وما ل‬9 ‫الل بِم لرؤ۫ف رح۪يم‬
ََْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ َ ّٰ
‫ض ل ي َ ْس َت ۪وي مِن ْم َم ْن انف َق‬
sunuz? Hâlbuki Allah, sizden
kesin söz de almıştı; eğer ِۜ ‫ات والر‬ ِ ‫َوِللِ م۪ياث السمو‬
ُ َ ْ َ َ َّ َ ً َ َ َ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ۬ ُ َۜ َ َ َ ْ َ ْ ْ َ ْ
‫۪ين انفقوا م ِْن َب ْع ُد‬
inanmış iseniz.
9. Sizi karanlıklardan ay- ‫مِن قب ِل الفتحِ وقاتل اولئ ِك اعظم درجة مِن ال‬
dınlığa çıkarmak için kuluna
ٌ ‫ون َخب‬ َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ ٰ ْ ُ ْ ُ ّٰ َ َ َ ًّ ُ َ ُ َ َ َ
apaçık âyetler indiren O’dur. 10 ۟‫ي‬ ۪ ‫وقاتلوۜا وك وعد الل السنۜ والل بِما تعمل‬
Şüphesiz Allah, size karşı çok
ٌ ‫ضاع َِف ُه َ ُل َو َ ُٓل ا َ ْج ٌر َكر‬ َ ُ َ ً َ َ ً ْ َ َ ّٰ ُ ْ ُ َّ َ ْ َ
şefkatli, çok merhametlidir. 11ۚ ‫يم‬ ۪ ‫من ذا ال۪ي يق ِرض الل قرضا حسنا في‬
10. Ne oluyor size ki, Allah
yolunda harcamıyorsunuz?
Hâlbuki göklerin ve yerin
mirası Allah’ındır. Elbette güzel olanı vaat etmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
içinizden, hakikatler açığa 11. Kim Allah’a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah’da
çıkmadan önce infak eden ve onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir
savaşanlar, daha sonra infak mükâfatı vardır.
edip savaşanlarla bir değildir.
Onların derecesi, sonradan
infak eden ve savaşanlardan
daha yüksektir. Bununla
beraber Allah hepsine de en

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


538 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

27. CÜZ َ ْ ُ‫ورة‬


‫الد۪ي ِد‬ َ ‫ ُس‬538 HADÎD SÛRESİ 14. Münafıklar onlara: Biz
sizinle beraber değil miydik?
َ َ ََْ ْ ُ ُ ُ ٰ ْ َ َ ْ ُْ َ َ ْ ُْ ََ ََْ
‫ني ايْد۪ي ِه ْم َوبِايْمَان ِ ِه ْم‬
Diye seslenirler. Müminler de
‫ات يسع نورهم ب‬ِ ‫يوم ترى المؤ ِمن۪ني والمؤمِن‬ derler ki: “Evet, ama siz kendi
َ ‫۪ين ف‬ َ ‫ادل‬ َ ُ ََْْ َ َْ ْ ْ َ ٌ َّ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ٰ ْ ُ kendinizi fitneye düşürdünüz
‫۪يه ۜا‬ ِ ‫ار خ‬ ‫ات ت ۪ري مِن تتِها النه‬ ‫بشيم الوم جن‬ de gözleyip durdunuz, şüp-
ُ‫ون َوال ْ ُم َناف َِقات‬ َ ُ َ ُْ ُ ُ َ ََْ ُ َ ْ ُ ْ َْ َ ُ َ ٰ
‫ يوم يقول المناف ِق‬12 ۚ ‫ذل ِك هو الفوز العظ۪يم‬
heye düştünüz ve kuruntular
sizi aldattı. Nihayet Allah’ın
ُ َ َٓ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ ْ ْ َ ْ َ َ ُ ُ ْ ُ َ ٰ َ َّ
‫اءك ْم‬
emri gelip çattı! O çok alda-
‫ل ِل۪ين امنوا انظرونا نقتب ِس مِن نورِكم ق۪يل ار ِجعوا ور‬ tan, sizi, Allah hakkında ya-
ُ َ ْ َّ َ ُ ْ ُ ََْ َ ُ َ ً ُ ُ َْ َ
‫اب بَاط ُِن ُه ف۪يهِ الر‬
ۜ ٌ َ‫ور ُل ب‬
nılttı.
‫حة‬ ٍ ‫ضب بينهم بِس‬ ِ ‫فاتل ِمسوا نورا ۜ ف‬ 15. Bugün artık ne sizden
ُ َ ُ ُ َ ََ َ ُ َ ْ َ
‫ ُي َنادون ُه ْم ال ْم ن ْن َم َع ْمۜ قالوا‬13 ‫اب‬
ۜ ُ ‫َوظاه ُِرهُ م ِْن ق َِبلِهِ ال َعذ‬
ne de inkâr edenlerden fidye
kabul edilmez, varacağınız
ُ ْ َ َ َ ُ َُْ ْ َ ُ ٰ ٰ
‫بَل َولك َِّن ْم ف َتن ُت ْم انف َس ْم َوت َر َّب ْص ُت ْم َو ْارتبْ ُت ْم َوغ َّرت ُم‬
yer ateştir. Size yaraşan odur.
Ne kötü bir dönüş yeridir!
ْ َ ُ ‫اللِ الْ َغ ُر‬ّٰ ْ ُ َّ َ َ ّٰ ُ ْ َ َ َٓ ّٰ َ ُّ َ َ ْ
‫ فالَ ْو َم‬14 ‫ور‬ ِ ‫ان حىت جاء امر اللِ وغركم ب‬ ِ ‫الم‬
16. İman edenlerin; Allah’ın
zikrine ve O’ndan inen
ُ ْ َ َ َ َّ َ َ َ ٌ َ ْ ْ ُ ْ ُ َ ْ ُ َ
‫۪ين كف ُروۜا َما ٰوي ُم انلَّا ُۜر‬
gerçeklere karşı kalplerinin
‫ل يؤخذ مِنم ف ِدية ول مِن ال‬ huşû duyma zamanı daha
َ‫۪ين ا ٰ َم ُنٓوا ا َ ْن َتْ َشع‬ ُ ‫ ۜ ْم َوبئَْس ال ْ َمص‬
َ ‫ اَل َ ْم يَاْن لَِّل‬15 ‫۪ي‬ ُ َْٰ َ
‫ِه مول‬
gelmedi mi? Onlar daha önce
ِ ِ kendilerine kitap verilenler
ُ ُ َ َّ َ ُ ُ َ َ َ ّ َ ْ َ َ َ َ َ َ ّٰ ْ ْ ُ ُ ُ ُ gibi olmasınlar. Onların üze-
‫قلوبهم ِلِك ِر اللِ وما نزل مِن ال ِق ۙول يونوا كل۪ين ا ۫وتوا‬ rinden uzun zaman geçti de
ٌ ‫وب ُه ۜ ْم َو َكث‬ ُ ُ‫ت قُل‬ ْ ‫ل َم ُد َف َق َس‬ َْ ُ َْ َ َ َ َ َُْ ْ َ َ ْ kalpleri katılaştı. Onlardan
‫۪ي‬ ‫الكِتاب مِن قبل فطال علي ِهم ا‬ birçoğu fâsıktır.
َ َ َ ْ ْ ُ َ ّٰ َّ َ ُٓ َ ْ َ ُ َ ْ ُْ
‫ ال ْرض َب ْع َد َم ْوت َِهۜا ق ْد بَ َّي َّنا‬ ‫ي‬ ‫الل‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ‫وا‬‫م‬ ‫ل‬‫ِع‬ ‫ا‬ 16 ‫ون‬ ‫مِنهم فاسِق‬
17. Bilin ki Allah, ölümün-
ِ den sonra yeryüzünü can-
َ ّ َّ ْ َ ّ َّ ْ َّ َ ُ ْ َ ُ َّ َ َ َ ٰ ْ ُ ُ َ
ِ ‫ ا ِن ال ُمص ِدق۪ني َوال ُمصدِق‬17 ‫ات لعل ْم تعقِلون‬
landırıyor. Aklınız ersin diye
‫ات‬ ِ ‫لم الي‬ gerçekten, size âyetleri açık-
ٌ ‫اعُف ل َ ُه ْم َول َ ُه ْم ا َ ْج ٌر َكر‬
18 ‫يم‬
َ َ ُ ً َ َ ً ْ َ َ ّٰ ُ َْ
‫َواق َرضوا الل قرضا حسنا يض‬
ladık.
۪ 18. Sadaka veren erkekle-
re ve sadaka veren kadınla-
ra ve Allah’a güzel bir ödünç
verenlere, verdikleri kat kat
12. Mümin erkeklerle mümin kadınları, önlerinden ve
artırılır ve onlara şerefli bir
yanlarından, nurları koşarken gördüğün günde, “Bugün
mükâfat vardır.
müjdeniz, zemininden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî ka-
lacağınız cennetlerdir, denilir. İşte büyük kurtuluş budur.
13. Münafık erkeklerle münafık kadınların, müminlere:
“Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım.” diyeceği
günde kendilerine: “Arkanıza dönün de bir ışık arayın!“ de-
nilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap
bulunan bir sur çekilir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 539


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 539
19. Allah’a ve peygamber- 27. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء السابِع والع‬ HADÎD SÛRESİ

lerine iman edenler, işte on-


lar, Rableri katında şühedâ-
ُ ‫الش َه َٓد‬ ُّ َ َ ُ ّ ّ ُ ُ َ ٰ ٓ ۬ ُ ٓ ُ ُ َ ّٰ ُ ‫۪ين ا ٰ َم‬
َ َّ َ
dırlar ve sıddıktırlar. Onların ‫اء‬ ‫الصد۪يقونۗ و‬ ِ ‫م‬‫ه‬ ‫ِك‬ ‫ئ‬ ‫ول‬ ‫ا‬ ۪ ‫ه‬ِ ‫ل‬ ‫س‬ ‫ر‬ ‫و‬ ِ ‫الل‬ ِ ‫ب‬ ‫وا‬‫ن‬ ‫ال‬ ‫و‬
َّ َ َ َ َ َّ َ ْ ُ ُ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ ّ َ َ ْ
‫۪ين كف ُروا َوكذبُوا‬
mükâfatları ve nurları vardır.
İnkâr edip de âyetlerimizi ya- ‫عِند رب ِ ِه ۜم لهم اجرهم ونوره ۜم وال‬
ُ‫اليٰوة‬ َ ْ ‫ ا ِْعلَ ُٓموا اَنَّمَا‬19 ‫الح۪ي ِ۟م‬ َ ْ ‫اب‬ ُ ‫ح‬ َ ‫ص‬ ْ َ َ ٰ ٓ ۬ ُ َٓ َ ٰ
lanlayanlara gelince, onlar da
cehennemliklerdir. ‫بِايات ِنا اولئ ِك ا‬
20. Bilin ki dünya hayatı ٌ‫اثُر‬ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ ٌ ُ َ َ َ ٌ َ َ ٌ ْ َ َ ٌ َ َ ْ ُّ
ancak bir oyun, eğlence, ‫ادلنيا لعِب ولهو و ۪زينة وتفاخر بينم وت‬
süs, aranızda övünme ve َّ‫ار َن َباتُ ُه ُثم‬ َ ‫ك َّف‬ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ ََ َ ََْْ َ ََْْ
daha çok mal ve evlât sahibi ‫ث اعجب ال‬ ٍ ‫ِيف الموا ِل والول ۜ ِد كمث ِل غي‬
olma isteğinden ibarettir. ٌ‫خ َرة ِ َع َذاب‬ ٰ ْ َ ً َ ُ ُ ُ َ َّ ُ ًّ َ ْ ُ ُ ٰ َ َ ُ َ
Tıpkı yağmurun bitirdiği ve ِ ‫ي ۪هيج فتيه مصفرا ثم يون حطام ۜا و ِيف ال‬
zirâatçilerin de hoşuna giden ُ َ َ َّ ٓ َ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ َ َ ۜ ٌ َ ْ َ ّٰ َ ٌ َ ْ َ َ ٌ َ
bir bitki gibi önce yeşerir sonra ‫شد۪يدۙ ومغفِرة مِن اللِ ورِضوان وما اليوة ادلنيا ا ِل متاع‬
ُ ُ ْ ٰ ُٓ ُْ
‫ َسابِقوا ا ِل َمغفِ َر ٍة م ِْن َر ّبِ ْم َو َج َّن ٍة َع ْرض َها‬20 ِ‫الغ ُرور‬
kurur da sen onun sapsarı
olduğunu görürsün; sonra da
ّٰ ٰ َ َّ ْ َّ ُ ْ َ ْ َ َٓ َّ َ
۪ۜ‫۪ين ا َم ُنوا بِاللِ َو ُر ُسلِه‬ ‫ك َع ْرِض السماءِ والرِضۙ اعِدت ل ِل‬
çer çöp olur. Ahirette ise çetin
bir azap vardır. Yine orada
ْ ْ َ ْ ُ ُ ّٰ َ ُ َٓ َ ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ْ َ َ ٰ
21 ‫الل ذو الفض ِل ال َعظ۪ي ِم‬
Allah’ın mağfireti ve rızası
vardır. Dünya hayatı aldatıcı ‫ذل ِك فضل اللِ يؤت۪يهِ من يشا ۜء و‬
َّ ُ َُْ َ َْ َ َ ‫مَٓا ا‬
‫س ْم ا ِل‬ ِ ‫۪يب ٍة ِيف ال ْرِض َول ۪ٓيف انف‬ َ ‫اب م ِْن ُمص‬ َ ‫ص‬
bir geçinmeden ibarettir.
21. Rabbinizden mağfire-
َ َ ّٰ َ َ َ ٰ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ
ْ‫ ل ِي‬22ۚ‫۪ي‬ ٌ ‫اللِ يَس‬ َ
te; Allah’a ve peygamberle-
rine inananlar için hazırlan- ‫اب مِن قب ِل ان نباها ۜا ِن ذل ِك ع‬ ٍ ‫۪يف كِت‬
ُ ّٰ ‫ي ۜ ْم َو‬ ُ ٰ ٰ َٓ َْ َ ُ َ َ َٰ َْ
‫تا َس ْوا ع مَا فات ْم َول تف َر ُحوا بِما ات‬
mış olup genişliği gökle yerin
genişliği kadar olan cennete ‫الل‬
koşuşun. İşte bu, Allah’ın lüt- َ ْ َ ُ َ
‫۪ين َيبْخلون َو َيا ُم ُرون‬ َ ‫ اََّل‬23 ۙ ‫خور‬ ُ َ َ ْ ُ َّ ُ ُّ ُ َ
fudur ki onu dilediğine verir. ٍ ‫ال ف‬ ٍ ‫ليِب كل مت‬
ُ َ ْ َ ْ َ ُ َ ّٰ َّ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َّ
ُّ
Allah büyük lütuf sahibidir.
22. Yeryüzünde vuku bulan 24 ‫انلاس بِالخ ِۜل ومن يتول فا ِن الل هو الغِن الم۪يد‬
ve sizin başınıza gelen her-
hangi bir musibet yoktur ki,
biz onu yaratmadan önce o 24. Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler.
bir kitapta yazılmış olmasın. Kim yüz çevirirse şüphesiz ki Allah zengindir, Hamd’e lâ-
Şüphesiz bu, Allah’a göre ko- yıktır.
laydır.
23. Böylece elinizden çıka-
na üzülmeyesiniz ve Allah’ın
size verdiği nimetlerle şımar-
mayasınız. Çünkü Allah, ken-
dini beğenip böbürlenen kim-
seleri sevmez.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
540 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

27. CÜZ َ ْ ُ‫ورة‬


‫الد۪ي ِد‬ َ ‫ ُس‬540 HADÎD SÛRESİ 27. Sonra bunların izin-
den ard arda peygamber-
َ‫ات َواَن ْ َز ْنلَا َم َع ُه ُم الْك َِتاب‬ َ‫الَ ّين‬ْ ََ ُ ُ َْ َ َْ ْ ََ
ِ ِ ِ ‫لقد ارسلنا رسلنا ب‬
lerimizi gönderdik. Meryem
oğlu İsa’yı da arkalarından
ْ َْ َََْ ْ ُ َّ‫وم انل‬َ ‫ان ِلَ ُق‬ َ َ ْ َ
َ َ ۚ ِ ‫اس بِالقِ ْس‬
gönderdik, ona İncil’i verdik
ِ‫ط وانزنلا الد۪يد ف۪يه‬ ‫والم۪ي‬ ve ona uyanların kalplerine

ُ‫ره‬ ُ ُ ْ‫الل َم ْن َين‬ ُ ّٰ ‫اس َو ِلَ ْعلَ َم‬ ِ ‫۪يد َو َم َناف ُِع ل َِّلن‬ٌ ‫بَاٌْس َشد‬
bir şefkat ve merhamet koy-
duk. Uydurdukları ruhbanlığa

ً‫ َولَ َق ْد ا َ ْر َسلْ َنا نُوحا‬25۟ ‫يز‬ ٌ ‫الل قَو ٌّي َعز‬ َ ّٰ ‫َو ُر ُسلَ ُه بالْ َغيْب ا َِّن‬
gelince, onu biz yazmadık.

۪ ِ ِۜ ِ Fakat kendileri Allah rızasını

ْ‫اب فَ ِمنْ ُهم‬ َ ‫۪يم َو َج َعلْ َنا يف ُذ ّر َّيتِه َما انلُّ ُب َّوةَ َوالْك َِت‬
kazanmak için yaptılar. Ama
َ ‫َواِب ْ ٰره‬
ِ ِ ۪
buna da gereği gibi uyma-

ْ‫ع اٰثَارهِم‬ ٰ ٓ َ َ ْ َّ َ َّ ُ َ ُ َ ْ ُْ ٌ ََ َْ ُ
dılar. Biz de onlardan iman

ِ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ي‬‫ف‬‫ق‬ ‫م‬ ‫ث‬ 26 ‫ون‬ ‫مهت ٍۚد وكث۪ي مِنهم فا ِسق‬ edenlere mükâfatlarını ver-

ْ َ ْ ْ ْ َٰ
dik. İçlerinden çoğu da fâsık-

‫۪يس اب ْ ِن َم ْر َي َم َواتي َناهُ الِ ۪نيل َو َج َعل َنا‬ َ ‫ب ُر ُسل ِ َنا َو َق َّفيْ َنا بع‬
ِ ِ
tır.

َ ُ َ َ ْ ً َّ َ ْ َ َ ۜ ً َ ْ َ َ ً َ ْ َ ُ ُ َ َّ َ َّ ُُ 28. Ey iman edenler!


‫وب ال۪ين اتبعوه رافة ورحة ورهبانِيةۨ ابتدعوها‬ ِ ‫۪يف قل‬ Allah’tan korkun ve

َ ْ َ َ َ َ ّٰ ْ َ َٓ ْ َّ ْ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َ
peygamberine inanın ki
‫ان اللِ فما رعوها‬ َ
ِ ‫ما كتبناها علي ِهم ا ِل ابتِغاء رِضو‬ O, size rahmetinden iki

ٌ ‫ج َر ُه ْم َو َكث‬ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ ْ َ ٰ َ َ َ َ َّ َ
kat versin ve size ışığında
ْ‫۪ي مِنْ ُهم‬ ‫حق رِعيتِهاۚ فاتينا ال۪ين امنوا مِنهم ا‬
ۚ
yürüyeceğiniz bir nûr lütfetsin;

ٰ َ ّٰ ُ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
sizi bağışlasın. Allah, çok
َ ُ َ
۪ ِ ‫الل َوام ُِنوا ب ِ َر ُس‬
‫ول‬ ‫ يا ايها ال۪ين امنوا اتقوا‬27 ‫فا ِسقون‬ bağışlayan, çok esirgeyendir.

َ ُ َ ً ُ ْ ُ َ َْ ْ ََ َْ َ ْ َْ ْ ْ ُ ُْ
‫ورا ت ْمشون‬
29. Böylece Ehli Kitap bil-
‫ني مِن رحتِه۪ ويجعل لم ن‬ ِ ‫يؤت ِم كِفل‬ sin ki, Allah’ın lütfu kimsenin

ُ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ ُ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ْ ْ َ َ
tekelinde değildir. Çünkü lutuf
ۙ ٌ
‫ ل ِئ يعلم اهل‬28 ‫بِه۪ ويغفِر ل ۜم والل غفور رح۪يم‬ َ ٌ tamâmen Allah’ın elindedir

َ ْ َ ْ َّ َ َ ّٰ ْ َ ْ ٔ ْ َ ٰ َ َ ُ ْ َ َّ َ َ ْ
ve onu dilediğine bahşeder.
‫ش مِن فض ِل اللِ وان الفضل‬ ٍ ‫اب ال يق ِدرون ع‬ ِ ‫الكِت‬
Allah, büyük lütuf sahibidir.

ْ ْ َ ْ ُ ُ ّٰ َ ُ َٓ َ ْ َ ْ ّٰ
29 ‫الل ذو الفض ِل ال َعظ۪ي ِم‬ ‫ب ِ َي ِد اللِ يُؤت۪يهِ من يشاءۜ و‬

25. Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle


gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için
beraberlerinde kitabı ve nizamı indirdik. Biz demiri de
indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar
vardır. Bu, Allah’ın, dinine ve peygamberlerine görmeden
yardım edenleri bilmesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir,
daima üstündür.
26. Andolsun ki biz, Nuh’u ve İbrahim’i gönderdik, onla-
rın soyuna peygamberlik de verdik, kitap da. Onlardan kimi
hidâyeti bulmuştur; içlerinden birçoğu da fâsıktır. KUR’AN-I KERİM MEALİ 541
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 541
28. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلامِن والع‬ MÜCÂDELE SÛRESİ

ٌ َ َ ٌ ََ َ ُْ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
58 - MÜCÂDELE SÛRESİ ‫ه‬َ ِ ‫َو‬ ‫هن َِّية‬
َ ‫ادلَةِ َم َدنِ َّية َمو ِد‬
َ َ ِ‫ج َ ُاد ْل ُة‬
‫الم ُسورة المج‬
ً ٰ ً ٰ َ ُ ْ ْ َ َ SÛRESİ
‫ش ُون ا َيَة‬
َْ َ َ‫اثْن‬
‫ايَة‬ ‫ان َو ِع‬
58 - MÜCÂDELE
ِ ‫اثنت‬
Bismillâhirrahmânirrahîm ‫و ِعشون‬ ‫ان‬
ِ ‫ت‬
ْ َّ ّٰ
َّ ‫ح ٰمن‬
1. Kocası hakkında senin- ‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ اللِ الر‬
ّٰ َ ٓ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ َ ُ َّ َ َ ُ ّٰ
le tartışan ve Allah’a şikâyet-
َ َْ
te bulunan kadının sözünü ُ ْ َ‫ا‬
‫ل ْز ُء‬
28 ِۗ‫قد س ِم َع الل ق ْول اتل۪ى تادِلك ۪يف زو ِجها َوتشتك۪ى ا ِل الل‬
َ َ َّ َ ٌ َ ٌ َ َ ّٰ َّ َ ُ َ ُ َ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ
Allah işitmiştir. Allah, sizin
َ
konuşmanızı işitir. Çünkü ‫۪ين ُيظاه ُِرون‬ ‫ ال‬1 ‫والل يسمع تاوركم ۜا ا ِن الل سم۪يع بص۪ي‬
ْ‫ ْم م ِْن ن َِٓسائِه ْم مَا ُه َّن ا ُ َّم َهاتِه ۜ ْم ا ِْن ا ُ َّمه َ ُات ُه ْم ا َِّل ا ّ ٰ ٔل َو َ ْدل َن ُه ۜم‬
Allah işitendir, bilendir.
ُ ْ
2. İçinizden «Sen ۪ ِ ِ ‫مِن‬
ٌ ‫الل لَ َع ُف ٌّو َغ ُف‬ ً ‫ون ُمنْ َك ًرا م َِن الْ َق ْول َو ُز‬
َ ّٰ ‫ورۜا َوا ِ َّن‬ َ ُ ُ َ َ ْ ُ َّ َ
artık bana annem kadar
haramsın!» diyerek 2 ‫ور‬ ِ ‫واِنهم لقول‬
َ ُ ْ َ َ ُ َ َ َ ُ ُ َ َّ ُ ْ َٓ ْ َ ُ َ ُ َ َّ َ
‫ير َرق َب ٍة‬
hanımlarından ayrılanlara
gelince, eşleri hiçbir zaman ‫وال۪ين يظاهِرون مِن ن ِسائ ِ ِهم ثم يعودون ل ِما قالوا فتح ۪ر‬
anneleri olamaz, Onların
ٌ ‫ون َخب‬ َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ُ َ ُ ْ ُ ٰ ۜ َّ َٓ َ َ ْ َ ْ َ ْ
anaları ancak kendilerini do- 3‫ي‬ ۪ ‫مِن قب ِل ان يتماسا ذل ِم توعظون ب ِ ۪هۜ والل بِما تعمل‬
َ َّ َٓ َ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ
‫اساۚ ف َم ْن‬
ğuran kadınlardır. Şüphesiz
onlar çirkin ve yalan bir laf ‫ني مِن قب ِل ان يتم‬ ِ ‫يد ف ِصيام شهري ِن متتابِع‬ ِ ‫فمن لم‬
ّٰ ْ َ ٰ ً ْ َ ّ ُ َْ َ ْ َ َْ َْ
ِ ‫۪ين ۜا ذل ِك تلِ ُؤم ُِنوا بِاللِ َو َر ُس‬
söylüyorlar. Kuşkusuz Allah,
affedicidir, bağışlayıcıdır. ۪ۜ‫ول‬ ‫لم يست ِطع فا ِطعام سِت۪ني مِسك‬
َ ُّ ٓ ُ َ َّ َّ ٌ ‫اب اَل‬ ٌ ‫ين َع َذ‬ َ ‫اللِ َول ِلْ َكف ِر‬ ّٰ ُ ُ ُ َ ْ َ
‫۪ين يَادون‬
3. Kadınlardan zıhâr ile ay-
rılmak isteyip de sonra söyle- ‫ ا ِن ال‬4 ‫۪يم‬ ۪ ۜ ‫وت ِلك حدود‬
diklerinden dönenlerin karıla-
‫ات‬ َ ٰ ٓ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ ُ َ َ ُ ُ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ
rıyla temas etmeden önce bir ٍ ‫الل ورسول كبِتوا كما كبِت ال۪ين مِن قبل ِ ِهم وقد انزنلا اي‬
köleyi hürriyete kavuşturma-
‫الل ج۪يعًا‬
َ ُ ّٰ ُ ُ ُ َ ْ َ َ ْ َ
‫ يوم يبعثهم‬5 ۚ‫ني‬ ٌ ‫اب ُمه‬ ٌ ‫ين َع َذ‬ َ ‫ات َول ِلْ َكف ِر‬ ََّ
ları gerekir. Size öğütlenen ۪ ۪ ٍۜ ‫بيِن‬
budur. Allah, yaptıklarınızdan
۟ ٌ َ ٔ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ ُ ُ َ َ ُ ّٰ ُ ٰ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ َ
haberdardır. 6 ‫ش ش ۪هيد‬ ٍ ‫ك‬ ِ ‫فينبِئهم بِما ع ِملوۜا احصيه الل ونسوهۜ والل ع‬
4. Buna imkân bulamayan
kimse, temas etmeden önce
aralıksız olarak iki ay oruç
5. Allah’a ve resûlüne karşı gelenler, kendilerinden önce-
tutmalıdır. Buna da gücü yet-
kilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık âyetler
meyen, altmış fakiri doyurur.
indirmişizdir. Kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır.
Bu, Allah’a ve Resûlüne inan-
manızdan dolayıdır. Bunlar 6. O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını
Allah’ın hükümleridir. Kâfirler kendilerine haber verecektir. Allah onları bir, bir saymıştır.
için acı bir azap vardır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


542 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

َ َ َ ُ ْ ُ َ ُ 542
28. CÜZ ِ‫جادلة‬ ‫سورة الم‬ MÜCÂDELE SÛRESİ 8. Gizli konuşmaktan me-
nedildikten sonra yine o me-
ُ ُ َْ َ‫الل َي ْعلَ ُم م‬ّٰ َّ َ َ َ ْ َ َ
‫ض مَا يَون‬ ِۜ ‫ات َو َما ِيف ال ْر‬ َ ٰ َّ َ nedildikleri şeyi yapmaya
ِ ‫و‬ ‫م‬ ‫الس‬ ‫يف‬ ِ ‫ا‬ ‫الم تر ان‬ kalkışarak günah, düşmanlık
َٓ َ ْ ُ ُ َ َ ُ َّ َ ْ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ ُ َّ َ ٰ َ ٰ ْ َ ْ ve peygambere karşı gel-
‫مِن نوى ثلث ٍة ا ِل هو رابِعهم ول خس ٍة ا ِل هو سادِسهم ول‬ mek hususunda gizlice konu-
َ ُ ُ َ َ ُ َّ َ َ ْ َ َٓ َ َ ٰ ْ ٰ ْ َ
‫ث ا ِل ه َو َم َع ُه ْم ا ْي َن َما كنواۚ ث َّم يُن ّب ِ ُئ ُه ْم‬
şanları görmedin mi? Onlar
‫ادن مِن ذل ِك ول اك‬ sana geldikleri zaman seni,

َ ‫ اَل َ ْم تَ َر اَِل اَّل‬7 ‫۪يم‬ ٌ ‫شٔ َعل‬ ْ َ ّ ُ َ ّٰ َّ َ ٰ ْ َ ْ َ ُ َ َ


Allah’ın selamlamadığı bir
‫۪ين‬ ٍ ‫بِما ع ِملوا يوم القِيمۜةِ ا ِن الل بِ ِل‬ tarzda selamlıyorlar. Kendi
ْ ْ َ َ َ َ َ َ ُ ْ َ ُ ُ َ َ ُ ُ َ َّ ُ ٰ ْ َّ َ ُ ُ içlerinden de: “Bu söyledikle-
‫اج ْون بِالِث ِم‬ ‫نهوا ع ِن انلجوى ثم يعودون ل ِما نهوا عنه وين‬ rimiz yüzünden Allah’ın bize

َ ُ َ ُ َ َ ‫َوالْ ُع ْد‬
azap etmesi gerekmez miy-
‫الر ُسولِۘ َواِذا جَٓاؤ َ۫ك َح َّي ْو َك بِمَا ل ْم يَ ّيِك‬ ْ َ
َّ ‫ت‬ ِ ‫ان َومع ِص َي‬ ِ ‫و‬ di?” derler. Cehennem onlara

ُ ُ َ ُ ّٰ َ ُ ّ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ٓ َ ُ ُ َ َ ُ ّٰ
yeter. Oraya gireceklerdir. Ne
‫الل ب ِ َما نقولۜ َح ْس ُب ُه ْم‬ ‫س ِهم لول يعذِبنا‬ ِ ‫بِهِ اللۙ ويقولون ۪يف انف‬ kötü dönüş yeridir orası!

َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ُ ‫َج َه َّن ُم يَ ْصلَ ْو َن َهاۚ فَبئَْس ال ْ َمص‬


‫۪ين ا َم ُنٓوا ا ِذا‬
9. Ey iman edenler! Ara-
‫ يا ايها ال‬8 ‫۪ي‬ ِ ۚ nızda gizli konuşacağınız za-

‫الر ُسو ِل‬ َّ ‫ت‬ ْ َ


ِ ‫ان َومع ِص َي‬ َ ‫اج ْوا ب ْالِث ْ ِم َوالْ ُع ْد‬ َ ‫اجيْ ُت ْم فَ َ تََ َن‬ َ ‫َت َن‬
man günahı, düşmanlığı ve
ِ ‫و‬ ِ peygambere karşı gelmeyi
َّ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ٓ َّ َ ّٰ ُ َّ َ ٰ ْ َّ َ ّ ْ ْ َ َ َ َ
fısıldamayın. İyilik ve takvâyı
‫ ا ِن َما‬9 ‫شون‬ ‫وتناجوا بِال ِبِ واتلقو ۜى واتقوا الل ال۪ي ا ِلهِ ت‬ konuşun. Huzuruna toplana-

َٓ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُ ْ َ َ ْ َّ َ ْ َّ
cağınız Allah’tan korkun.
ْ‫ارهِم‬ ّ ‫ض‬ ‫ب‬ ‫س‬ َ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫وا‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫۪ين‬ ‫ال‬ ‫ن‬ ‫ز‬ ‫ح‬ ‫ل‬
ِ ‫ان‬ ‫ط‬ ‫ي‬ ‫الش‬ ‫ِن‬‫م‬ ‫ى‬ ‫و‬ٰ‫ج‬ ‫انل‬
ِ ِ ِ 10. Gizli konuşmalar şey-
َ‫ يَٓا اَيُّهَا َّال۪ين‬10 ‫ون‬ َ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ ّٰ َ َ َ ّٰ ْ َّ ً ْ َ
‫ك المؤمِن‬ ۜ ‫شيـٔا ا ِل بِا ِذ ِن‬
tandandır. Bu, iman edenleri
ِ ‫اللِ وع اللِ فليتو‬ üzmek içindir. Oysa şeytan,
ْ
ِ‫جالِِس فاف َس ُحوا َيف َسح‬
ْ َ َ ‫ ْم َت َف َّس ُحوا يف ال ْ َم‬ ُ َ َ َ ُٓ َ ٰ
‫امنوا ا ِذا ق۪يل ل‬
Allah’ın izni olmadıkça, mü-
ِ minlere hiçbir zarar veremez.
ٰ َ َّ ُ ّٰ َ ْ َ ُ ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ ُ ّٰ
‫۪ين ا َم ُنوا‬
Müminler Allah’a dayanıp gü-
‫الل ل ۚم واِذا ق۪يل انشوا فانشوا يرفعِ الل ال‬ vensinler.

ٌ ‫ون َخب‬ َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َ ْ ْ ُ ُ َ َّ َ ْ ُ ْ 11. Ey iman edenler! Size


11 ‫ي‬ ۪ ‫ات والل بِما تعمل‬ ٍۜ ‫مِنمۙ وال۪ين ا ۫وتوا العِلم درج‬ «Meclislerde yer açın» deni-
lince yer açın ki Allah da size
genişlik versin. Size «Kalkın»
7. Göklerde ve yerde olanları Allah’ın bildiğini görmüyor denilince de kalkın ki Allah
musunuz? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü sizden inananları ve kendile-
mutlaka O’dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı rine ilim verilenleri dereceler-
mutlaka O’dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nere- le yükseltsin. Allah yaptıkları-
de bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir. nızdan haberdardır.
Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir.
Doğrusu Allah, her şeyi bilendir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 543


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 543
12. Ey iman edenler! Pey- 28. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلامِن والع‬ MÜCÂDELE SÛRESİ

gamber ile gizli bir şey konu-


ُ َْ َ ُ َّ ُ ُ ْ َ َ َ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
َ ْ ‫ول َف َق ّد ُِموا َب‬
‫ني يَ َد ْي ن ٰوي ْم‬
şacağınız zaman bu konuş-
manızdan önce bir sadaka ‫يا ايها ال۪ين امنوا ا ِذا ناجيتم الرس‬
veriniz. Bu sizin için daha ha-
‫ور‬ َ ّٰ ‫ ْم َواَطْ َه ُر فَا ِْن ل َ ْم َت ُدوا فَا َِّن‬
ٌ ‫الل َغ ُف‬ ُ َ ٌ ْ َ َ ٰ ًۜ َ َ َ
‫صدقة ذل ِك خي ل‬
yırlı ve daha temizdir. Şayet ِ ۜ
bir şey bulamazsanız, artık
َ َ َ ْ ُ َْٰ ْ َ َ َ ْ َ ُ ّ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ََ ٌ َ
Allah bağışlayandır, esirge- ‫ات‬ ٍۜ ‫ ءاشفقتم ان تقدِموا بني يدي نويم صدق‬12 ‫رح۪يم‬
َّ ‫الصلٰوةَ َواٰتُوا‬
َ‫الزكٰوة‬ َّ ‫۪يموا‬ ُ ‫ ْم فَاَق‬ُ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ
yendir.
13. Gizli bir şey konuşma- ‫فا ِذ لم تفعلوا وتاب الل علي‬
nızdan önce sadaka vermek-
‫۪ين‬ َ ‫ اَل َ ْم تَ َر اَِل اَّل‬13 ‫ون‬
َ ُ َ ٌ َ ُ ّٰ َ ُۜ َ ُ َ َ َ ّٰ ُ َ َ
۟ ‫ي ب ِ َما ت ْع َمل‬ ‫واط۪يعوا الل ورسول والل خ ۪ب‬
ten korktunuz da mı, yerine
getirmediniz? Allah da sizi َ ُ ْ َ َ ْۙ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ْ ُ َ ْ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ً ْ َ ْ َّ َ َ
affetti. Şu halde namazı kılın, ‫حل ِفون‬ ‫تولوا قوما غ ِضب الل علي ِه ۜم ما هم مِنم ول مِنهم وي‬
َّ ً َ ً َ َ ْ ُ َ ُ ّٰ َّ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ََ
‫۪يد ۜا ا ِن ُه ْم‬
zekâtı verin, Allah’a ve Resû-
lüne itaat edin. Allah yaptıkla- ‫ اعد الل لهم عذابا شد‬14 ‫ِب وهم يعلمون‬ ِ ‫ذ‬ ‫ك‬ ‫ع ال‬
َ ‫ ا َِّتَ ُٓذوا ا َ ْي َم َان ُه ْم ُج َّن ًة فَ َص ُّدوا َع ْن‬15 ‫ون‬
َ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ َٓ
rınızdan haberdardır.
14. Allah’ın kendilerine ga- ‫يل‬ِ ‫ب‬ ۪ ‫س‬ ‫ساء ما كنوا يعمل‬
zap ettiği bir topluluğa dönen- ْ‫لد ُهم‬ ُ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ٌ ُ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ّٰ
leri görmedin mi? Onlar ne ‫ لن تغِن عنهم اموالهم ول او‬16 ‫اللِ فلهم عذاب م ۪هني‬
sizdendirler ne de onlardan. َ‫ يَ ْوم‬17 ‫ون‬ َ ُ َ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ۬ ُ ً ْ َ ّٰ َ
Bilerek yalan yere yemin edi- ِ ‫مِن اللِ شيـٔ ۜا اولئ ِك اصحاب انلارِۚ هم ف۪يها خ‬
‫ادل‬
َ ْ ‫ ْم َو َي‬ُ َ َ ُ ْ َ َ َ ُ َ َ ُ ْ َ َ ً َ ُ ّٰ ُ ُ ُ َ ْ َ
‫ح َس ُبون‬
yorlar.
15. Allah onlara çetin bir
‫يبعثهم الل ج۪يعا فيحل ِفون ل كما يل ِفون ل‬
ُ َ َّ َ َ ْ َْ َ َ ْ ُ َّ َٓ َ ْ َ ٰ َ ْ ُ َّ َ
‫ح َوذ َعليْ ِه ُم الشيْطان‬ ‫ ا ِست‬18 ‫شٔ ال ا ِن ُه ْم ه ُم الكذِبُون‬
ٍ ۜ ‫انهم ع‬
azap hazırlamıştır. Gerçek-
ten onların yaptıkları şey çok
َ ْ َّ َ ْ َّ َٓ َ َ ْ َّ ُ ْ َ ٰ ٓ ُ ّٰ َ ْ ْ ُ ٰ ْ َ َ
ِ ۜ ‫اللِ ا۬ولئ ِك حِزب الشيط‬
kötüdür!
‫ان‬
ِ ‫ان ال ا ِن حِزب الشي‬
‫ط‬ ۜ ‫فانسيهم ذِكر‬
َ ُ َْ ُ ُ
16. Onlar yeminlerini kal-
َ ٰ ٓ ُ ُٓ َ ُ َ َ َ ّٰ َ ُّ ٓ َ ُ َ َّ َّ
kan yapıp Allah’ın yolundan
alıkoydular. İşte onlara küçük
‫ول ا ۬ولئ ِك‬ ‫ ا ِن ال۪ين يادون الل ورس‬19 ‫اسون‬ ِ ‫هم ال‬
ٌ َ ٌّ َ َ ّٰ َّ ُ ُ َ َ َ َّ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ََّْ
düşürücü bir azap vardır. ۬
21 ‫ كتب الل لغل ِب انا ورسل ۪ۜى ا ِن الل قوِي ع ۪زيز‬20 ‫ِيف الذل۪ني‬
17. Onların malları da oğul-
ları da Allah’a karşı kendileri-
ne bir fayda vermez. Onlar
cehennem ehlidirler. Orada 19. Şeytan onları istila etmiş, onlara Allah’ı zikretmeyi
ebedî kalacaklardır. unutturmuştur. İşte onlar şeytanın taraftarlarıdır. Şeytanın
18. Allah’ın onların hep- taraftarları mutlaka kaybedenlerdir.
sini yeniden dirilteceği gün, 20. Allah’a ve peygamberine düşman olanlar, işte onlar
dünyada size yemin ettikleri en bayağılar arasındadırlar.
gibi, O’na da yemin ederler.
Kendilerinin bir şey üzerinde 21. Allah: “Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz.” diye
olduklarını sanırlar. İyi bilin ki yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir.
onlar gerçekten yalancılardır.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


544 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ََ َ ُْ َُ ُ
28. CÜZ ِ‫جادلة‬ ‫ سورة الم‬544 HAŞR SÛRESİ

َ ّٰ ‫اد‬ َّ َٓ ْ َ َ ُّ َٓ ُ ٰ ْ ِ ْ َ ْ َ ّٰ َ ُ ْ ُ ً ْ َ ُ َ َ
‫الل‬ ‫تد قوما يؤمِنون بِاللِ والوم الخ ِِر يوادون من ح‬ ِ ‫ل‬ 59 - HAŞR SÛRESİ

َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ٓ َ ٰ ُٓ َ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ
‫۪يت ُه ۜ ْم‬ ‫ورسول ولو كنوا اباءهم او ابناءهم او ا ِخوانهم او عش‬ Bismillâhirrahmânirrahîm
ْ‫وح مِنْ ُۜه َو ُي ْدخِلُ ُهم‬ ُ ْ ُ َ َّ َ َ َ َ ْ ُ ُ ُ َ َ َ َ ٰٓ ُ
ٍ ‫ا۬ولئ ِك كتب ۪يف قلوب ِ ِهم ال۪يمان وايدهم بِر‬ 1. Göklerde ve yerde olan-
ların hepsi Allah’ı tesbih et-
ْ َ ُ ّٰ َ ِ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ َّ َ
‫الل عن ُه ْم‬ ‫ادل۪ين ف۪يه ۜا رض‬ ِ ‫ات ت ۪ري مِن تتِها النهار خ‬ ٍ ‫جن‬
mektedir. O, üstündür, hikmet
sahibidir.
َ ْ ْ ُ ّٰ َّ َٓ َ ۜ ّٰ ُ ْ َ ٰ ٓ ۬ ُ ُ ْ َ ُ َ َ
22‫اللِال ا ِن ح ِْز َب اللِه ُم ال ُمفل ُِحون‬ ‫ورضوا عن ۜه اولئ ِك حِزب‬ 2. Ehl-i Kitap’tan inkâr

ٌ َ َ ْ َْ
edenleri, ilk toplu sürgünde
َ ِ ‫َو‬ ‫هنِ َّية‬ ُ‫ورة‬
َ ‫ُس‬
‫ه‬ ‫د‬ ‫م‬ ٌ ْ َ ِ ‫السو َر ُة‬
ْ ‫ش‬ yurtlarından çıkaran O’dur.
َ ِ ‫الش َم َدنِ َّية َو‬ ُ
ِ
ً َٰ ٌ‫اَْرَبع‬
Siz onların çıkacaklarını san-
59 - ً HAŞR ٰ َ َ ُ ْ ْ SÛRESİ
َ َ ‫ا َ ْر َب ٌع‬
‫اية‬ ‫نيَة‬ ُ‫شو‬
‫ون ا‬ ‫ع ِعش‬ِ‫و‬‫و‬ mamıştınız. Onlar da kalele-
rinin, kendilerini Allah’tan ko-
َّ ‫ح ٰمن‬ ْ ‫الر‬
َّ ِ‫الل‬ ّٰ
‫الرح۪ي ِم‬ ِ ‫ﷱ‬ ruyacağını sanmışlardı. Ama
Allah’ın azabı, onlara bekle-
ْ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ٰ َّ َ ّٰ
ُ َ
1 ‫ض وهو الع ۪زيز الك۪يم‬ ۚ ِ ‫ات وما ِيف الر‬ ِ ‫َس َّب َح ِللِ ما ِيف السمو‬
medikleri yerden geliverdi.
O, yüreklerine korku düşür-
َ َ َّ َ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ
َ ‫ك َف ُروا م ِْن ا َ ْهل الْك‬
‫اب م ِْن دِيَارِه ِْم‬
dü; öyle ki evlerini hem kendi
ِ ‫ِت‬ ِ ‫هو ال۪ي اخرج ال۪ين‬ elleriyle, hem de müminlerin
َّ َ ٓ َ َْ َْ ْ َ ْ َْ َ
‫ش مَا ظ َنن ُت ْم ان ي ُر ُجوا َوظ ُّنوا انه ُ ْم مَان َِع ُت ُه ْم‬ ‫ِل َّو ِل‬
elleriyle harap ediyorlardı. Ey
ِۜ ‫ال‬ basîret sahipleri! İbret alın.
َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ُ ٰ َ َ ّٰ َ ْ ُ ُ ُ ُ
‫سبوا وقذف‬ ِ ‫حصونهم مِن اللِ فاتيهم الل مِن حيث لم ي‬
3. Eğer Allah onlara sürgü-
nü yazmamış olsaydı, elbette
َ ‫وت ُه ْم باَيْد۪يه ْم َواَي ْ ِدي ال ْ ُم ْؤ ِمن‬
‫۪ني‬
َ ُ ُ َ ُ ْ ُ َ ْ ُّ ُ ُ ُ
‫۪يف قلوب ِ ِهم الرعب ي ِربون بي‬
onları dünyada başka şekilde
ِ ِ cezalandıracaktı. Ahirette de
َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َْ ُ َٓ ُ َ ْ َ
‫الل َعليْ ِه ُم‬ ‫ ولول ان كب‬2 ِ‫صار‬ َ ْ ‫الب‬ ‫ول‬ ۬
ِ ‫فاعت ِبوا يا ا‬
onlar için ateş azabı vardır.

ُ ‫خ َرة ِ َع َذ‬ ْٰ َ ْ ُّ َّ َ َٓ َ ْ
3 ِ‫اب انلَّار‬ ِ ‫ادلن َي ۜا َول ُه ْم ِيف ال‬ ‫ َء ل َعذ َب ُه ْم ِيف‬ ‫ال‬

22. Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun baba-


ları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa Allah’a
ve resûlüne düşman olanlarla birbirlerini sevdiklerini gö-
remezsin. Allah, işte onların kalplerine îmanı yazmış ve
katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden
ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacak-
lardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan râzı ol-
muşlardır. İşte onlar, Allah’tan yana olanlardır. İyi bilin ki,
Allah’tan yana olanlar kuşkusuz kurtuluşa erenlerdir.

KUR’AN-I KERİM MEALİ 545


ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 545
4. Bu, onların Allah’a ve 28. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلامِن والع‬ HAŞR SÛRESİ

peygamberine karşı gelmele-


rinden dolayıdır. Kim Allah’a
َ ّٰ ‫الل فَا َِّن‬ َ ّٰ ‫اق‬ ّ َٓ ُ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ ُّ ٓ َ ْ ُ َّ َ َ ٰ
karşı gelirse bilsin ki Allah’ın ‫الل‬ ِ ‫ذل ِك بِانهم شاقوا الل ورسول ۚ ومن يش‬
ً َٓ َ ْ َ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ َ ْ ُ َ
‫۪ين ٍة ا ْو ت َرك ُت ُموها قائ َِمة‬
cezalandırması çetindir.
5. Hurma ağaçlarından,
‫ ما قطعتم مِن ل‬4 ‫اب‬ ِ ِ‫شد۪يد الع‬
‫ق‬
َ َٓ‫ َومَٓا اَف‬5 ‫۪ني‬ َ ‫خز َي الْ َفا ِسق‬ ْ ُ َ ّٰ ْ َ َ ُ ُ ٰ ٓ َ
‫اء‬ ِ ‫ع اصول ِها فبِا ِذ ِن اللِ و ِل‬
herhangi bir şeyi kesmeniz
veya kökleri üzerinde bırak-
َ َ َ ْ َ ْ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ْ ُ ‫ع َر‬ٰ َ ُ ّٰ
‫كب‬ ‫ر‬ ‫ل‬ ‫و‬ ‫ل‬ ‫ي‬‫خ‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ِ ‫ه‬ ‫ي‬ ‫ل‬ ‫ع‬ ‫م‬ ‫ت‬‫ف‬ ‫ج‬ ‫و‬ ‫ا‬ ‫ا‬‫م‬ ‫ف‬ ‫م‬ ‫ه‬‫ِن‬‫م‬ ۪ ِ
‫ول‬ ‫س‬ ‫الل‬
manız hep Allah’ın izniyledir.
Bu izin, yoldan çıkanları rezil ٍ ِ ٍ
etmek içindir. ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ ُۜ َٓ َ ْ َ ٰ َ ُ َ ُ ُ ُ ّ َ ُ َ ّٰ َّ ٰ َ
‫الل ع ك ِل‬ ‫ن الل يسلِط رسله ع من يشاء و‬ ِ ‫ول‬
6. Allah’ın, onların malla-
ّٰ َ ُْ ْ َ ٰ َ ُ ّٰ َ َٓ َ َٓ ٌ ‫شٔ قَد‬ َْ
rından peygamberine verdi-
ِ‫ول۪ م ِْن اه ِل الق ٰرى فلِله‬ ِ ‫الل ع َر ُس‬ ‫ ما افاء‬6 ‫۪ير‬ ٍ
َ ‫ام َوال ْ َم‬ ٰ ََْ َ ٰ ْ ُْ
ği ganimetler için, siz at ve
‫يل‬ ِۙ ‫الس ۪ب‬ َّ ‫ساك۪ني َوابْن‬ ‫ِلر ُسو ِل َو ِلِي القرب والت‬ َّ ‫َول‬
ِ
deveye binip onları sürmüş
ِ
ُ َّ ُ ُ ٰ ٰ َٓ َ ْ ُ ْ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ ً َ ُ َ ُ َ َ ْ َ
değilsiniz. Fakat Allah, pey-
gamberlerini dilediği kimsele-
re karşı üstün kılar. Allah her
‫الر ُسول‬ ‫ك ليون دولة بني الغنِياءِ مِن ۜم وما اتيم‬
ُ ‫الل َشد‬ َ ّٰ ‫الل ا َِّن‬ ّٰ ُ َّ ْ َ َْ ُ َ ُ ُ َ
şeye kadirdir.
‫۪يد‬ َۜ ‫فخذوهُ َومَا ن ٰهي ْم عن ُه فان َت ُهواۚ َواتقوا‬
ْ‫۪ين ا ُ ْخر ُجوا م ِْن دِيَارهِم‬ َ ‫ين َّال‬
َ ‫ ل ِلْ ُف َق َٓراءِ ال ْ ُمهَاجر‬7 ۢ ‫الْعِ َقاب‬
7. Allah’ın, fethedilen ül-
kelerin halkının mallarından
ِ ِ ِ۪ ِ
َ ُ ُ ْ َ َ ً َ ْ َ ّٰ َ ً ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ
peygamberine verdiği gani-
metler, Allah, Peygamber, ya- َ ّٰ ‫ون‬
‫الل‬ ‫واموال ِ ِهم يبتغون ف مِن اللِ ورِضوانا وينر‬
َ َ ْ َ َ َّ ُ َّ َ َ َ َّ َ َ ُ َّ ُ ُ َ ٰ ٓ ۬ ُ ُۜ َ ُ َ َ
kınları, yetimler, yoksullar ve
yolda kalmışlar içindir. Böyle- ‫ وال۪ين تبوؤ ادلار وال۪يمان‬8 ‫ون‬ ۚ ‫ورسول اولئ ِك هم الصادِق‬
َ ُ َ َ َ ْ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ُّ ُ ْ ْ َ ْ
ce o mallar, içinizden yalnız
ْ‫ون يف ُص ُدورهِم‬
ِ ۪ ‫يد‬ ِ ‫مِن قبل ِ ِهم يِبون من هاجر ا ِل ِهم ول‬
zenginler arasında dolaşan

َ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٓ َ َ ُ ْ ُ َ ُ ُ ٓ َّ ً َ َ
bir servet olmaz. Peygam-
ْ‫ان بهم‬
ِ ِ ‫حاجة مِما ا ۫وتوا ويؤث ِرون ع انف ِس ِهم ولو ك‬
ber size ne verdiyse onu alın,

َ ُ ْ ُ ْ ُ ُ َ ٰٓ ۬ ُ َ
size ne yasakladıysa ondan
ْ َ َّ ُ َ َ ٌ َ َ َ
da sakının. Allah’tan korkun.
Çünkü Allah’ın azabı çetindir.
9 ‫ون‬ ۚ ‫خصاصةۜ َوم ْن يُوق شح نف ِسه۪ فاولئ ِك هم المفلِح‬
8. Allah’ın verdiği bu gani-
met malları, yurtlarından ve
mallarından çıkarılmış olan, 9. Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine
Allah’tan bir lütuf ve rıza di- imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip ge-
leyen, Allah’ın dinine ve pey- lenleri severler ve onlara verilenler karşısında içlerinde bir
gamberine yardım eden fakir kaygı duymazlar. Kendileri zaruret içinde bulunanlar bile
muhacirlerindir. İşte sâdık ve onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden
doğru olanlar bunlardır. korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU


546 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN

ْ َْ ُ َ ُ
28. CÜZ
ِ ‫ سورة ال‬546
‫ش‬ HAŞR SÛRESİ 12. Andolsun, eğer onlar
çıkarılsalar, onlarla beraber
ْ َ ْ َ ُ ُ ُ َ َّ َ
‫اؤ م ِْن َب ْع ِده ِْم َيقولون َر َّب َنا اغفِ ْر نلَا َو ِلِخ َوان َِنا‬ ۫ َٓ‫۪ين ج‬
çıkmazlar; savaşa tutuşmuş
‫وال‬ olsalar, onlara yardım etmez-
َ‫غ ًّ لَِّل۪ين‬ َ‫۪يمان َو َل َتْ َع ْل يف قُلُوبنا‬ َ ْ َ ُ َ َ َ َّ ler; yardım etseler bile arka-
ِ ِ ۪ ِ ‫ال۪ين سبقونا بِال‬ larını dönüp kaçarlar, sonra
ُ َ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ٌ ‫ك َر ُ ۫ؤٌف َرح‬ َ َّ َٓ َّ َ ُ َ ٰ kendilerine de yardım edil-
‫۪ين نافقوا‬ ‫ الم تر ا ِل ال‬10۟ ‫۪يم‬ ‫امنوا ربنا ا ِن‬ ‫ح ِْز ٌب‬
2 mez.
َ َ ْ َْ ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ ُ ُ َ
ُ ‫ك َف‬
‫اب لئ ِْن‬ ِ ‫ِت‬‫ك‬ ‫ال‬ ‫ل‬ ِ ‫ه‬ ‫ا‬ ‫ِن‬ ‫م‬ ‫وا‬ ‫ر‬ ‫يقولون ِلِخوان ِ ِهم ال۪ين‬ 13. Onların kalplerinde

َ َ ُ ُ ‫ ْم َو َل نُط‬ ُ َ َ َّ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ْ ُ
sizin korkunuz, Allah’ın kor-
ۙ‫۪ي ْم ا َح ًدا ابَ ًدا‬ ‫۪يع ف‬ ‫اخ ِرجتم نلخرجن مع‬ kusundan fazladır. Böyledir,

َ َ َّ ْ ُ ّٰ َ ْ ُ َّ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ
çünkü onlar anlamayan bir
َ
11 ‫الل يَش َه ُد ا ِن ُه ْم لكاذِبُون‬ ‫واِن قوت ِلتم نلنرن ۜم و‬ topluluktur.

َ ُ ُ َْ َ ُ ُ ْ ََ ْ َُ َ َ ُ َُْ َ ُ ْ ُ ْ َ
ۙ‫رون ُه ْم‬
14. Onlar müstahkem şe-
‫لئ ِن اخ ِرجوا ل يرجون معه ۚم ولئ ِن قوت ِلوا لين‬ hirlerde veya duvarlar arka-
ََْ َ ُ َ ْ ُ َ َّ ُ َ ۠ َ ْ َ ْ َّ ُّ َ ُ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َ َ
‫ لن ُت ْم‬12 ‫رون‬
sında bulunmaksızın sizinle
‫ولئ ِن نروهم لولن الدبار ثم ل ين‬ toplu halde savaşamazlar.
َ َّ َ َ ٰ ّٰ َ ْ ً ْ ََ
‫اللِ ذل ِك بِانه ُ ْم ق ْو ٌم‬ ۜ ‫اش ُّد َره َبة ۪يف ُص ُدورِهِم مِن‬
Kendi aralarındaki savaşları
ise çetindir. Sen onları derli
َُ ُ َّ َ ُ َ ُ َ َ َ َْ َ
‫ ل ُيقات ِلون ْم ج۪يعًا ا ِل ۪يف ق ًرى م َّص َن ٍة‬13 ‫ل َيفق ُهون‬
toplu sanırsın, hâlbuki kalp-
leri darmadağınıktır. Böyledir,
َ ْ َ ٌۜ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ُ ُ ٓ َ َ ْ ْ َ
‫۪يد ت َس ُب ُه ْم ج۪يعًا‬
çünkü onlar aklını kullanma-
‫او مِن وراءِ جد ۜ ٍر باسهم بينهم شد‬ yan bir topluluktur.
ََ َ َ ُ ْ َ َ ٌ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ٰ ّٰ َ ْ ُ ُ ُ ُ َ
‫ كمث ِل‬14 ‫ون‬ ۚ ‫ىت ذل ِك بِانهم قوم ل يعقِل‬ ۜ ‫وقلوبهم ش‬ 15. Kendilerinden az önce

ٌ ‫۪ين م ِْن َقبْلِه ْم قَريبًا َذاقُوا َو َب َال ا َ ْمرهِ ْم َول َ ُه ْم َع َذ‬ َ ‫َّال‬
geçmiş ve işlerinin cezasını
‫اب‬ ۚ ِ ۪ ِ
tatmış olanların durumu gibi.

ََ ُْ َ ْ ‫طان ا ِذْ قَ َال ل ِ ْ ِن‬ َ ْ َّ ََ َ ٌۚ ‫اَل‬


Onlara acıklı bir azap vardır.
‫ان اكف ْرۚ فل َّما‬ ِ ‫س‬ ِ ‫ي‬ ‫الش‬ ‫ل‬
ِ ‫ث‬ ‫م‬ ‫ك‬ 15 ‫۪يم‬ 16. Münafıkların durumu

َ ‫الل َر َّب الْ َعالَم‬ َ ّٰ ‫ك ا ِّٓن ا َ َخاُف‬ َ ْ ٌٔ ٓ َ ّ َ َ َ َ َ


şeytanın durumu gibidir.
16 ‫۪ني‬ ۪ ‫كفر قال ا ِ۪ن ب ۪ري مِن‬ Çünkü şeytan insana “İnkâr
et” der. İnsan inkâr edince de:
“Ben senden uzağım, çünkü
ben âlemlerin Rabbi olan
10. Bunların arkasından gelenler şöyle derler: “Rabbi- Allah’tan korkarım.” der.
miz! Bizi ve iman ile daha önce bizi geçmiş din kardeş-
lerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir
kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok
merhametlisin!
11. Münafıkların, Ehl-i Kitap’tan inkâr eden yakınlarına:
“Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle
beraber çıkarız; sizin aleyhinizdeki kimseye asla uymayız.
Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz, dedikle-
rini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik
eder.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 547
ANA SAYFAYA DÖN

َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 547
17. Nihayet ikisinin de 28. CÜZ ‫شون‬ ِ‫الزء اثلامِن والع‬ HAŞR SÛRESİ

sonu, içinde ebedî kalacak-


ları ateş olacaktır. İşte bu, ُ َ ٰ َ
‫۪يه ۜا َوذل ِك َج ٰٓزؤا‬ َ ِ َ‫فَ َك َن َعق َِب َت ُه َٓما اَنَّهُمَا يف انلَّار خ‬
‫ادلي ْ ِن ف‬
zalimlerin cezası budur. ِ ِ
ٌ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ّٰ ُ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ َّ
‫ يا ايها ال۪ين امنوا اتقوا الل وتلنظر نفس‬17 ‫۪ني‬ ۟ ‫الظالِم‬
18. Ey iman edenler!
Allah’a karşı gelmekten
َ ُ َْ ٌ ‫الل َخب‬ َ ّٰ ‫الل ا َِّن‬ َ ّٰ ‫ت ل َِغد َو َّات ُقوا‬ ْ ‫مَا قَ َّد َم‬
18 ‫ي ب ِ َما تع َملون‬
sakının ve herkes, yarına ne
hazırladığına baksın. Allah’a, ۪ ۜ ٍۚ
ُ َ ٰٓ ُ ُ ْ َ ُ ٰ ْ َ َ َ ّٰ َ َ َّ َ ُ ُ َ َ َ
‫يه ْم انف َس ُه ۜ ْم ا۬ولئ ِك ه ُم‬ ‫۪ين ن ُسوا الل فانس‬
karşı gelmekten sakının,
çünkü Allah, yaptıklarınızdan ‫ولتونوا كل‬
haberdardır.
‫ال َّن ۜ ِة‬َ ْ ‫اب‬ ُ ‫ح‬ َ ‫ص‬ ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ ٓ َ ْ َ َ
‫ ليست ۪وي اصحاب انلارِ وا‬19 ‫الفا ِسقون‬
َ ُ َْ
19. Allah’ı unutup da
َ ٰ ُْ َ ٰ ْ َْ َ َ َٓ ْ ُ َ ْ ُ َ ْ َ
‫ ل ْوان َزنلَا هذا الق ْران‬20 ‫ال َّن ِة ه ُم الفائ ُِزون‬ ‫اصحاب‬
Allah’ın da kendilerini
unutturduğu kimseler gibi
olmayın. Onlar yoldan çıkan َ ْ َ ّٰ َ ْ َ ْ ً ّ َ َ ُ ً َ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ٰ َ
kimselerdir. ‫اللِ وت ِلك‬ ۜ ِ‫ع جب ٍل لرايته خا ِشعا متص ِدع مِن خشية‬
َّ ُ ّٰ َ ُ َ ُ َّ َ َ َ ْ ُ َّ َ َ َّ َ ُ ْ َ ُ ََْْ
20. Cehennem ehliyle cen-
‫ هو الل ال۪ي‬21 ‫اس لعلهم يتفكرون‬ ِ ‫ضبها ل ِلن‬ ِ ‫المثال ن‬
َ َ َّ َ ْ َ ْ ُ َ َ ُ َّ َ ٰ َٓ
net ehli bir olmaz. Cennet

22 ‫۪يم‬ ُ ‫الرح‬ َّ ‫الر ْح ٰ ُن‬ َّ ‫ادة ِۚ ُه َو‬ ‫ب والشه‬ ِ ‫ل ا ِل ا ِل هوۚ عل ِم الغي‬


ehli, kurtularak isteklerine eri-
şenlerdir.
ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ ُ َّ ٰ َٓ َّ ُ ّٰ َ ُ
21. Eğer biz bu Kur’an’ı bir ‫الل ال۪ي ل ا َِل ا ِل ه َوۚ ال َملِك الق ُّدوُس ال ُم ال ُمؤم ُِن‬ ‫هو‬
َ ُ ْ ُ َّ َ ّٰ َ َ ْ ُ ُ ّ َ َ ُ ْ ُ َّ َ ْ ُ َ ْ ُ ْ َ ُ ْ
dağa indirseydik, muhakkak
ki onu, Allah korkusundan
23‫شكون‬ ِ ‫بسبحان اللِعما ي‬ ۜ ِ ‫المهي ِمنالع ۪زيز البارالمتك‬
ْ ُ َٓ ْ َ ْ ُ َ ُ ّ َ ُ ْ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ ّٰ َ ُ
baş eğerek, parça parça ol-
ُ‫ن ي ُ َس ّبح‬ ٰۜ ‫ال ْس‬ ُ ‫هو الل الال ِق الارِئ المصوِر ل السماء‬
ِ
muş görürdün. Bu misalleri

َْ َ
insanlara düşünsünler diye
ُ َ ْ ُ َْ ََُ ْ ِ ‫الس ٰم َو‬َّ ‫َ ُل َما يف‬
24 ‫ض وهو الع ۪زيز ال۪يم‬ ۚ ِ ‫ات والر‬ ِ
veriyoruz.

ٌ َ َ َ ْ ‫ال ْ ُم ْم َتح‬ ُ‫ورة‬


22. O, öyle Allah’tır ki,
‫ه‬ َ ِ ‫َو‬ ‫هن َِّية‬ ‫د‬ ‫م‬ ٌ َ َ َ َ ‫ة‬
ِ ْ ‫ن‬ ِ ُ ُ
َ ‫ُس‬
O’ndan başka tanrı yoktur.
َ َّ

You might also like