You are on page 1of 356

MUKADDIME

IC1I-JDEK1LEP. - SF 352

Zat-i ahadiye bi-nihaye hamd u sena olsun ki, kenz-i mahfisini


aeti ve hakayik-i a'yan olan gevher-i esmasim feyz-i akdes ile sa-
ha-i ilm-i ilahisine sacti; ve bu gevherlerin zilali olan mezahire
ale'd-devam feyz-i mukaddes ile vucud-i izafi bahs. edip, bu
heyakilin hey'et-i mecmuasmi kamet-i zibasina mukabil kildi; ve
alem ipnde Adem'i kendi siireti uzerine halk edip, cemal-i ba-
kemaline ayine ittihaz eyledi. Nitekim Hafiz §irazl (k.s ) buyurur
Kit'a:

>j p* j>. U *•» °j-AJ -^ >> ir^e


Tercume: "Mahbub-i hakiki, kendi suretini gbstermek istedi;
Adem'in suyu ve camuru ma'rekesinde cadir kurdu; kendini tema-
§a i?in topraktan ayine yapti, kendi aksini gbrdii; gayretinden
curaleyi alt iist etti."

Salavat-i bi-gayat O'nun habib-i edib-i yektasi ve nebiyy-i


lebib-i bi-hemtasi Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz
iizerine
olsun ki, zat-i serifi Hakk'in zat-i pakine ayine / oldu. Zira
bi'l-
asale insan-i kamil odur; ve vucud-i zi-§am Hak ile halk beyninde
berzah-i azim vaki' olup, buradan gecilmeyince Hakk'a vusul
mumkin olmadi.

Tahiyyat-i safiye ve teslimat-i vafiye nokta-i daire-i viicud olan


o Nebiyy-i zi-sanm 51 u ashabina olsun ki, iktida edenler icin
her
biri niicum-i hiida ve bais-i celb-i rahmet-i Huda'dir.

Imdi bu kitab-i miistetab, varis-i ulum-i nebevi, §ems-i hakikat


ve nur-i zulmet-i alem-i tabiat Mevlana Celaleddin-i Rumi
(r.a.)
FIHt MA FIH

efendimizin Ffhi Mi Fih namindaki eser-i alilerinin terciimesidir.


Miitalaasmdan miisteban olacagi tizere, mecalis-i muhtelifede
fom-i saadetlerinden s,eref-sudur eden maarif ve hakayikm ashab-i
zevi'l-ihtirami tarafmdan zabti suretiyle vucud-pezir olmu§tur. Bir
bahr-i muhlt-i maanidir ki, emvac-i miitevaliyesi asla kesilraez; bir
§ems-i taban-i hiidadir ki, alem-i tabayi'-i miinccmide iizerine
mutetabiu'l-viirud olan hararet ve ziyasi asla kesilmez. Emraz-i
kalbiyyo-i ma'neviyye ile ma'lul olanlara sifa, basar-i basireti gisa-
ve-i akl-i ciiz'i ile kapanmis, olanlara kiihl ii ciladir. Zira mazmun-i
miinifi bastan basa Iubb-i Kur'an ve ahadis-i nebeviyyedir. Ednas-i
tabiiyye ile miilevves olanlar, bu bahr-i safide temizlenirler. Zaten
pak olanlar ise abdest iizerine abdest almis olacaklanndan, onlar
hakkinda da nurun-ala-nur olur. Miinkirler bundan nasibedar
degildir. Zira bir ham-i ezelinin pismek ve olmak ihtimali yoktur.
Mcsnevt:

[Ya'ni "Ham ervah olanlar, piskin ve yetiskin zevatin halinden


anlamazlar. O halde sbzii kisa kesmek gerektir vesselam."]
Belki biisbiitun tefessiih eder.

Bu eser-i munifin ash matbu' olmadigi gibi niisah-i muharrere-


si de / nadirdir. Eslaf-i kiram layiki vech ile i'tina etmemis. olduk-
lanndan nusah-i mevcfidenin ibarati maa't-teossiif pek hata-ahid
ve ba'zi nushalarda ciimleler ve hatta fasillar noksan bir haldedir.
Bu sebeple bidayet-i te§ebbtiste, terciime emrinin hiisn-i neticeye
iktiram nazar-i fakirde pek miiskil gbriindii. ihtimal ki, erbab-i
kemalden ba'zi zevat §imdiye kadar bu eser-i latifi terciime fik-
rinde bulunmu§ ve niishalardaki tesewiisten na§i ash tahrif olun-
mak havfiyle keff-i yed etmis,lerdir. Fakat urefadan ba'zi zevatin
bu husustaki emirlerini, enfas-i miibarekeleriyle va'd-i imdad te-
Iakki ettigimden, fakirde terciime daiyesi kuvvet buldu. Htisn-i
niyyete mukarin olunca, hatiat-i vakiamn derya-yi kerem olan ev-
liyaullah indinde hos gbriilecegine siibhem yoktur. Hususiyle
hiisn-i niyyetle ve huliis-i kalb ile bezl edilecek olan mesainin hal-
1-i miiskilatta miiessir olacagi miicerreb oldugundan, ruhaniyyeti
Hazret-i Pir-i dest-girden bi'1-istimdad bu emr-i hatire mubaseret
ettim.
MUKADDtME

Esna-yi tercumede faklrin yedindeki nusha ba'zi zevat-i


kiramda ve kutiibhanelerde bulunan diger yedi-sekiz nusha ile
bi'1-mukabele tashih olundu. Bu tashihat esnasmda nushalarda
musadif-i nazar olan ihtilaf-i kelimat bi't-teemmiil hangilerinin
ma'nalan bahis ile en ziyade miinasebetdar ise, onlar kabul edildi.
Ele gecen niishalann miinderecati bu suretle tatbik olundukda,
alti fash arabi olarak, yetmis. uc fasil bulundu. Ihtimal ki, manzii-
r-i olmayan nushalarda, baska fasillar da vardir. Fakat bun-
fakir
lan cem' edip, tedkik edebilmek fakir igin adimu'l-imkan idi. Eger
bbyle ise bu nevakis erbab-i irfan tarafindan bi'1-ahire ikmal buy-
rulabilir.Nushalarda goriilen hatmt, fusul ve ebyat-i arabiyyede
daha ziyade idi. Fakir-i hakirin lisan-i arabide killet-i bidaasi bu-
lundugundan / Allah razi olsun, erbab-i fazailden ba'zi zevata bil-
miiracaa bu mu^kilat dahi hall ve hatalar tashih kilmdi.
Ma'lum oldugu uzere ehlullah cevamiu'l-kelimdir. Onlann
akval-i §erifelerinde ibraz-i belagat hevesiyle tasarruf etmek asla
caiz degildir. Bunun igin tarz-i tercumede uslub-i asliden tebaud
olunmamakla beraber, miimkin oldugu kadar ibaratda lisammi-
zin sivesine muvafakat ve tezyin-i elfazdan bi'1-ictinab, acik
iba-
relerle nakl-i ma'na gozetildi. Zira bu kitab-i latifden havas
ve
avamin nasibi vardir. Bu tarz-i muhtar ile avamm dahi istifadesi
te'min edilmis olur. Diger taraftan bu Fihi MS Fih m hakayik ve
r

maarif-i miindericesi Mesnevi $erifin, yine sahib-i Mesnevi haz-


retleri tarafindan §erhi makammda oldugundan, hemen her ciim-
lesine ebyat-i Mesnevf'nin bir veya birkaci tekabul etmektedir.
Kiilfet-i tetebbu' olmaksizin, tesaduf edilen ba'zi ebyat-i
miite-
kabile hasiyeye derc ve fehminde pek ziyade usret goriilen ba'zi
mebahis hakkinda da ala-kadri'1-istitaa izahat i'ta kilindi.
Mesnevi-i ^enTin hin-i mutalaasinda daima ilm-i maaninin
"vasl" kaidesinden gaflet etmemek icab eyledigi gibi, bu tekarir-i
Hazret-i Pir-i dest-girin mutalaasinda da aym kaidenin tatbiki ik-
tiza eder. Ilm-i maanide "vasl" kaidesi odur ki, iki kelam-i
miitega-
yir arasinda cihet-i camia olmamasi sebebiyle, bunlann arasina
diger bir kelam takdir olunarak munasebet-i tammc istihsal olu-
nur. Gerek Mesnevi-i $erif\n ve gerek Fih i Ma Fih'm iislubu, ke-
lamullahm / uslub-i latifine muvafik du^miis. oldugundan, suret-i
zahinide beynlerinde miinasebet goriilemeyen ciimlelerin maani-i
FIHI MA FIH

latifesi mutaliin-i kiramca ona gore


teemmiil buyrulmalidir. Bu
revabit ve munasebatm ta'yini, vus'at-i zevk ve
irfana
mutevakkif
olup, mutercim-i fakir ise, bu ihatadan
pek baid bulundugundan
hin-i terciimede, o vadiye kadem-nihade
olmaktan ictinab ve bu'
emr-i miihim, erbab-i fazl u irfana terk olundu.
Terciimede tesadiif olunacak nevakisin tashihini
ve bu kem-
bidaamn kiistahhkla tecrim buyrulmamasini erbab-i
fazl u kemal-
den nca ederim. Zira kalbi kasi ve miistagrak-i
maasi olan bu bi-
llim ve amel abd-i zelilin uzun seferdeki zad u zahiresiancak bu-
dur. Allahii Veliyyu't-tevfik. §iir:

Ya Rab nigah-i lutfun icindir bu me^gale


Zulmctde reh-niima bize ancak bu me$'alc
Her zerre taziyane-i hubbiinle sa'y eder
Hubb-i zuhur-i zat He koptu bu velvele
Sacid nikab-i vechine zilletle put-perest
Mii'min visal-i ru'yetine cekti besmele
Herkes huzu' iqinde onunde namazdadir
Halh namaza da'vet eden hep bu hayy'ale !
Taktin hirer inan, bilen bilmeyen ko$ar
Alim bu ke§meke$de ederkat'-i merhale
IMiinkirlerin inan-i seri zulfiinun teli
Mii'minlerin inam da teb§ir-i hervele.]*
AVNI der-i inayetini devr edip durur,
Can ver inayetinle o bi-ruh heykele.

Mutercim-i hakir
Ahmed Avni el-Mevlevi

* Bu beyit Sadlk Kur ? Be/in istinsah ettigi niishadan aim rai§tir.


BIRINCI FASIL

Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz: _^ j .l^/fl _,lj y, .LJUII ^


sfll V** <^^ii)l
"Ulemamn
^umera^1 V
j L yk ^,11 ^ .UUJI jl; ^. .I^VI Ya'ni:
§erlisi ziyaretine gidenler ve iimeranin hayirhsi
ulemayi ziyaret edenlerdir. Fakirin kapisma giden emir ne giizel
erairdir; ve emirin kapisina giden fakir ne fena fakirdir!" buyur-
muslardir. Halk bu hadis-i serifin zahirini alip, alimlerin
serlilerinden olmamak i^in, bir alimin, emirin ziyaretine gitmesi
caiz olmadigini soylerler. Halbuki bu kelam-i munifm ma'na-yi
serifi onlann zannettikleri gibi degildir; ve belki onun ma'nasi
bu-
dur ki AH mlerin serlisi iimeradan meded uman ve salah ve sedadi -—>
:

umjra_vasites]yja^oJan_ve onlann korku sundan_salaha sa'y eden


kimse dir^ve onun ziyaret-i umera hususunda~tahsil ettigTmyetT
iimeranm kendisine ihsan etmesi ve hiirmet eylemesi ve mansib -^
vermesidir. Binaenaleyh o alim, umera sebebiyle salah kesb eder
ve cehilden ilme gider; ve alim olunca onlann siyasoti korkusun-
dan miieddeb olur; ve ister istemez tarik-i muvafik uzerinde
yiiriir.Gerek emir, surette onun ziyaretine gelsin ve gerek o,
emirin ziyaretine gitsin, ala-kulli-hal o, emirin zairi ve emir, onun
mezuru olur. Velakin bir alim, iimera sebebiyle ilim ile muttasif
olmayip, belki onun ilmi ewelen ve ahiren Hak Teala Hazretleri
icin olmus. bulunursa, mezheb ve sa'yi rah-i savab iizerine
olur.
Zira onun tab'i ancak budur. Bahklar sudan gayri bir mahalde
zindegani edemedikleri gibi, o alim de o revi§den / gayrisine kadir
olamaz; ve ondan o hal zahir olur. Boyle bir alimin akli mudebbir
ve zacir olur. Qiinkii onun zamamnda cemi'-i halk gerek agah ol-
sunlar, gerek olmasmlar, heybetinden miinzecir olup aks-i perte-
FIHI MA FIH

vinden istimdad eylerler. Eger boyle bir alim sureta


emtrin ziyare-
emir zair ve o alim mezur olur. Zira cemi'-i ahvalde
tine gitse bile,
emir ondan istifade eder ve muavenet gbriir. Ve o
alim ise, emir-
den miistagnidir; gunes gibi nur-bahstir; isi ata ve
bahsisti'r. Ala-
sebili'1-umum ta§lan la'l ve yakut ve inci ve mercan
eder; ve top-
raktan olan daglan altm, giimu bakir ve demir
§ ,
ma'de'nlerinin
menba'i kilar; ve topraklara taze cimen ve agaclara
tiirlu tiirlii
meyveler bahs eyler. Onun hali ata ve bah istir.
? Verir, almaz; hal-i
Serffi arablann su: iib jIUU; L UJ*- J^
ogrendik, almayi bgrenmedik" "darb-i meselinin
^
Ya'ni "Biz vermeyi
I

ma-sadakidir.
Boyle olunca her bir halde onlar mezur ve emir zair
olurlar.
Soyledigim bahse munasebeti olmamakla beraber,
hatinma
atiyu'z-zikr ayet-i kerfmeyi tefsir
etmek keyfiyyeti hutur eyledi.
Mademki boyle bir hatira vaki' oldu soyleyivereyim, o da
bulun-
sun. Hak Teala (c.c.) buyurur:
!,£, *f 1

^ ^1 ^ y
"jj ^j|QJj
^
V
.

%>j J}u. liif, •£Sj£. j ^L sd \i ^j.j yj, j£jg ^


i jjj| (Enfal> g/
70) Ma'na-yi miinifi: "Ey benim n'ebiyy-i zi-' anim!
? Esirlerden eli-
n.zde olanlara de ki: Eger Allah Teala'mn ilm-i
ezelisinde kalbleri-
nizde hayir ve iman varsa, sizden alman
fidyeden hayirhsmi, size
verir ve gunahlanmzi magfiret eder; Allah
Teala Gafur ve Rahim'-
dir." Bu ayet-i kerimenin sebeb-i mizulu
bu idi ki: Mustafa (sala-
vatullahi aleyh) kafirleri maglub edip oldurmus ve
mallanm garet
etmis. ve birgok da estr ahp, ellerini ve
ayaklanm baglayarak getir-
mis idi. Esirleri arasinda amcalan / Abbas (r.a.)
bulunuyor idi. On-
lar butttn gece bend u acz u mezellet ve sefalet icindc aglarlardi;
ve artik kendilerinden umidlerini kesip kilica
ve katle muntazir
idiler; ve Mustafa (a.s.v.) Efendimiz,
onlarin hallerine bakip giil-
dii. Usera birbirlerine dediler:"Goruyor musunuz, onda be§eriyyet
vardir. Bende sifat-i beseriyyet yoktur diye da'va etmesi bilaf-i
hakikattir. iste bizi
bu bend u gull icinde, kendisine esir olmus bir
halde gordugunden dolayi, nefsant olan kimseler,
dii ? manlarina
zafer bulup onlan kendilerinin makhuru
gordukleri vakit, nasil
mesruren ? evka gelirler ise, bu da oylece § ad oluyor." Mustafa (sa-
lavatullahi aleyh) Efendimiz, onlarin zamirlerine
vakif olup bu-
yurdu: "Hasa! Ben du§manlan kendimin makhuru
gordiigum veya
onlan ziyanda mu ? ahede eyledigim icin giilmuyorum.
Ben ondan
BlRINCi FASIL

dolayi sad oluyorura ve o sebeble hande eyliyorum ki, bir kavmi,


kulhandan ve cehennemden vo kara dumanhklar icinden halkalar
ile 9eke ceke zor ile cennet ve ndvan tarafina gotiirdii-
ve zincirler
giimu ve halbuki onlann: Bizi mehlekedcn o gvilistan ve me'menc
nicin cekiyorsun? diye efgan ve nefir icinde olduklanm sir gbziiyle
gbriiyorum; iste bu sebeble beni giilme tutuyor. 1 Bununla beraber
sizdebenim dedigimi anbyacak ve asikare gorecek fehim ve nazar,
heniiz zahir olmadigmdan, Hak Teala Hazretleri bana emir buyu-
ruyor ki: "Bu esirlere sbyle ki, ewelen siz, askerler com' ettiniz ve
kendi §evketinize ve mertlik ve pehlivanhgmiza ve kesretinize
i'timad-i ktilli gosterdiniz; ve kendi kendinize biz, boyle yapahm ve
musliimanlan soyle makhur ve maglub edelim" dediniz ve kudre-
tinizin fevkinde sizden daha kadir gormediniz; ve kendi kahnmzm
balasinda bir kahir oldugunu bilmediniz. La-cerem her ne tedbir
eylediniz ise, butun onun aksi vaki' oldu; havf icinde kalmis. oldu-
gunuz su zamanda, yine o illetten tevbe ve riicu' etmemis oldugu-
nuzdan, nevmid oldunuz; ve kendinizin fevkinde bir kadir gbrmii-
yorsunuz. / Imdi beni kuwet ve §evket hali icinde gorup, kendinizi
benim makhurum bildiniz; i§ler asan olur ve hal-i havf icinde ben-
den umidinizi kesmeyiniz; zira sizi bu korkudan kurtarmaya ve
emin etmeye kadirim. Beyaz okiizden siyah bkiiz cikarmaya kadir
olan kimse, siyah okiizden beyaz cikarmaya da kadirdir. Qiinkii
'& c£jl \gSj c£Jl '& ^Jl
^>5 j $ll\ J
'jQSJI 'gg, j&\ 'Sii\ 'gj J
^iJl (Al-i Imran, 3/27) Ma'na-yi "Allah Zu'1-Celal Hazretleri
serifi:
geceyi giinduze ve giinduzii geceye idhal eder; ve oliiden diri ve
diriden blii cikarir." §imdi bu esaret hali icinde hazretimden
umidinizi kesmeyiniz. Ta ki sizin dest-giriniz olayim. Zira [^XJ V *;l

o'jji&l 'iyS\ H\ Jjl pj 'ja (Yusuf, 12/87) Ya'ni "Allah Teala'mn rahme-
tinden ancak kavm-i kafirin na-iimiddirler." Ve simdi Hak Teala
Hazretleri buyurur ki: "Ey esirler! Eger mezheb-i evvelden riicu'
eder ve havf u recada beni gorur ve su icinde bulundugunuz halde,
kendinizi benim kahnmin makhuru mii§ahede eyler iseniz, sizi bu
korkudan kurtannm. Sizin yagma ve telef edilen malmizi belki
ez'afiyle ve ondan daha iyisini yine size i'ta ederim; ve sizi afv
edip, devlet-i diinyfiya devlet-i ahireti dahi makrun kilarim."
Abbas (r.a.) dedi ki: "Tovbe ettim ve hal-i sabiktan riicu ettim."
FiHI MA FIH

Mustafa (a.s) buyurdu ki: «Bu ettigin daVaya Hak Teala senden
dehl istiyor. §„r:

Tcrcume: "Ask da'vasmda bulunmak


kolaydir; lakin o daVaya
dehl ve burhan ister."

Abbas (r.a.) dedi: "Bismillah, ne emir


buyuruyor ve nasil deltl
taiep ediyorsun?" Cenab-i
Risalet-penah buyurdular ki- "Eger
musluman olmus isen ve kuwet-i Islam', arzu
ediyor isen sende
olan ma lardan bir kismmi
lesker-i Islam'a tsar ot ki, Islam
askeri
kuwet bulsun." Abbas (r.a.) dedi: «Ya
Resulallah; benim nem
kalmi^r? Hepsini yagma etmisler ve
bir eski has,r b,rakmam,s-
lardir.Resul (a.s.v.) Efendimiz buyurdular
10
ki: Ijte gordun mfi>
S.dk uzre olmadm ve hfil-i
sabiktan / rucu' etmedin. Ne kadar
malm oldugunu ve nereye sakladigim ve
kime emanet eyledigini
ve hang, mahalle gomdiigimu
soyliyeyim mi?" Abbas: "Hasa!" dedi
Cenab-. Peygamber buyurdu:
"Senin su kadar mal-i muayyenin
vard.r; onu validene emanet
edip, filan mahalle gomdun; ve
vali-
dene vasiyyet edip dedin ki: Eger
avdet edersem, bana mabm, iade
eylers.n; ve eger geri donmezsem
§ u kadanm filan ise hare edersin
ve bu kadanm filana verirsin
ve su kadan da senin olur."
Vaktaki
Abbas (r.a.) bunu
i itti, parmagini
§ kaldinp s.dk-, lamam ile iman
gelird, ve dedi:
«Ey Peygamber! Ben kendimce
zannettim ki
muluk-, mutekaddimeden Haman
ve Seddad ve Nemrud ve gayri-
ler, gib!, devr-i felekden
sana bir ikbal tevecciih etmistir. Bunu
buyurdugun vakit anladrm ki, bu ikbal
batanJ ve ilahi ve rabbani-
dir. Mustafa (s.a.v.)
buyurdu: "Dogru sbyledin, bu defa
batmmda
olan § ekk zunnann, kopardigm,
isittim; ve onun sadas, benim
aemime vas.l oldu. Benim ayn-, canda
gizli bir kulag.m vard,r
Her km, sek ve kuffir zunnann,
parcalarise, ben onu gizli ku!a.~nm
He ? ,t,nm ve onun kopanlmasmm
,
sesi benim cammm kulagma
ensir. S,md, senin sidkin ve
iman getirmen, hakikattir.
Bu tefsiri Emir Pervane'ye 2 onun icin
soyledim ki, sen mukad-
dema Kendinu ve akl ve re'y ve tedbirimi
Islamm bakas, ve kes-
ret, maksadma feda edeyim
ta ki Islam pay,dar olsun" diyerek
mus umanlara siper olmus idm. Vaktaki
kendi re'yini begendin ve
Hakk, gormedin ve her seyi Hak'dan
bilmedin, imdi Hak Teala o
BiRiNCI FASIL

sebebin aynim ve kemal-i sa'yi sebeb-i noksan-i islam kildi. Zira


sen Tatarlar ile bir olup, SamMan ve Misirhlar'i / ifna etmek ve
vilayet-i islam'i harab eylemek icin muavenet ettin. 3 Islam'in
bakasina ait olan o sebebi, Hak
Teala sebeb-i naks-i islam eyledi.
Imdi, bu halde yiizunii mahall-i havf olan Hakk'a cevir ve arz-i
ihlas eyle ki seni bu feni halden, ya'ni havfdan, halas eylesin;
ve
her ne kadar seni byle bir taatten boyle bir ma'siyete atmis, ise de,
Hak'dan timid kesme! O taati sen kendinden gbrdiin, onun icin bu
ma'siyete du§tun. Simdi bu ma'siyet icinde dahi iimidini kesme ve
tazarru' eyle ki, o taattan ma'siyet peyda eden Hak Teala, bu
ma'siyetten de taat peyda etmege ve sana tbvbe miiyesser edip, se-
nin yine musliimanlarm kesretine sa'yin ve musliimanliga za-
hir olman esbabim ihzara kadirdir. Umidini kesme ki, Hak
Teala
ft^jt&l 'fji( *i\ J)l
cXi o-^.V
buyurur.* (Yusuf, 12/87) i§te be-
2l
nim garazim bu idi. Taanlasm ve bu halde sadakalar
ki o bunii /

versin ve tazarru' kilsin. Zlra emir, hal-i aliden hal-i sufliye


dii^musjtu. Bu hal-i dun icinde iimM-var olmasi lazimdi. Hak Teala
Hazretleri mekkardir; giizel suretler gosterir, fakat onun icinde
fena suretler olur. Ta ki bir adam, re'y-i mahbub ettim ve fiil-i
mergub is>dim diye magrur olmasin. Eger ki her^ey gbrundiigu
gibi olsa idi, byle bir nazar-i tiz-i munewer ve mii-nevvir ile Ne-
biyy-i Zi- ? ammiz (s.a.v.) Efendimiz Uf LSi\ UJ
,y, . p+UI Ya'ni "Ey
Allah'im e§yayi bize eldugu gibi gbster!" buyurmazlardi. Guzel
gbriirsun, halbuki hakikatte, o cirkindir; cirkin gbrursun
halbuki
hakikatte o latiftir. Binaenaleyh Nebiyy-i Zi-§ammiz Efendimiz,
herseyi bize nasil ise byle gbster, ta ki tuzaga dii§meyelim
ve
daima §asirmayahm, diye dua etmistir. $imdi, gerci senin re'yin
mahbub ve rusendir; velakin o Nebiyy-i Zi-§amn re'yinden daha
mahbub ve parlak degildir. bbyle sbyledi. Sen dahi herbir tasav-
vura ve herbir re'ye i'timad etme, tazarru' kil ve hail ol! I§te benim
garazim bu idi. Ve o bu ayet-i kerimeyi ve bu tefsiri kendi re'y ve
arzusuna gbre te'vil etti. Halbuki bizim asker sevk ettigimiz bu
saatte kendi re'yimize ve o askerlere i'timad etmemeliyiz. Ve
eger
maglub elur isek, n korku ve caresizlik icinde dahi O'ndan umidi
kesmemelidir. Sbz vefk-i muradim iizerine idi; ve garazim dahi bu
sbyledigimiz idi.
10 FIHi MA PIH

IKiNCi FASIL

Bms, "Mevlana
soz soylemez" der idi. Iste bugiin
soyledim Be-
mm hayalim, akibet bu sah S1 yamma
getirdi. Benim bu hayalim
nanism ne haldesin? diye ona bir soz soylemedi.
Hayalim soz
soylemeks.zin onu buraya cezb etti.
Eger benim hakikatim onu
soz soylemeksizin cezb eder
ve baska bir yere gcitiirurse,
sayan-i
taaccub degildir. Soz hakikatin
sayesi ve fcr'idir. Mademki bir
sfiye cezb ed.yor; hakikatin
cezb eylemesi bi-tartk-l evlad
Soz lr
bahanedin Insam insana cezb eden
soz degil, o ciiz'-i munasibdir
Bir kimsede bir nebi veya veliden 1
bir cuz olmaynca, onda yiizbin
mucizo ve beyan ve keramat gorse,
asla nisbet-i (aide htol olmaz
Iste bu cuz dur lo cfis ve
bi-kararhk icinde tutar." Eger bir
copte
kehrubamn cuz une mensub bir sey
bulunmasa, asla kehruba
can.bme muncezib olmaz. O cinsiyet
onlann arasmda hafidir
gorunmez./Bir ademi, her bir seyin
hayali, o sey tarafma gdturur'
Hayal-l bag baga, dukkamn hayali
dukkana sevk eder/Velakin bu
hayalat icinde gizli bir tezvlr
vardir. Gormez misin ki filan
halle gidip pi man olursun;
ma-
5 ve orada faide bulurum zannettim
bu-
lamadim, dersin. Imdi bu hayalat,
kadinlann carsaflan gibidir ve

t T
a
kalkar ve \'l
Wr klmSe mahfidir VaktSki ha lflt
hakayik ortfisiiz ve hayalsiz asikar
,

kiyamet olur Hal boyle olan bir


' ^
"tadan
olur; iste o vakit
mahalde, nedamet kalmaz. Sen
cezb eden her hakikat, o
hakikatten baska bir sey degildir; ancak
o
hakakatt.r k, seni cezb eyler.
taya pkanhp
J& J$ £ mnk; am) [arlann or _

yoklanacag! gun...] ayet-i kerimesinin


ma'nasi bu
dedigimdir. Hakikatte cezb eden
birdir; fakat muteaddid
goruniir
GBrmez misin ki bir adem gfinagun, yuz
sey arzu eder. Mesela tut-'
mac .stcnm*. borek isterim, helva isterim,
yahni isterim, meyve
istenm, hurma isterim ve incir
isterim der; ve bunlan ta'dad ile
hsana getinr. Velakin onun ash
acliktir ve o da birdir. Gormez
sin ki b.r seyden doyunca,
mi-
bunlann hicbirisi lazim degildir 7 der
Binaenaleyh malum oldu ki, on ve
yuz yoktur; belki bir vard.r. /C£

JS Wr ^
(Maddesir 7 4/3D Ya'ni "Halkm bu
. ta'dadi fitne-
dir Mesela halkin bu birdir ve onlar
.
yiizdur, ya'ni veliye birdir ve
iKiNCf FASIL
11

halk-i kesire yiizbindir demeleri fitne-i azimedir. Vl


IJwe l3ui Cj
ii (Miiddesir, 74/31). [Ya'ni"Onlann sayilanm ancak bir fitne
kildik"]Hangi yiiz, hangi elli, hangi altmis. veya yiizbinden bahse-
diyorsun? Sen simdi o halk-i kesire altmis veya yiiz veya bin
diyor-
sun ve veliye bir. Halbuki onlar hictir; ve bu, bin ve yiiz, binlerce
bindir. j^i \_^i jJ£ ya'ni "Sayihnca azdir, fakat
lil \ . |;i J_ii kuwet ve
mukavemete gelince coktur."

Padisahin biri, bendelerinden birisine yiiz kisilik


ekmek ver-
mis idi.Askerleri miinfail oldular. Padisah icinden: "Bir gun gelir
ben size gosteririm, nigin bbyle yaptigirm anlarsimz" dedi.
Vaktaki
muharcbe oldu, hepsi kactilar; ve o
bende miinferiden diismana
kill? caldi.Padisah dedi: "iste bu maslahat icin temyizini i'tiraz-
dan art kdan ve dinde bir muavin arayan adam Iazimdir". Din yar-
§inashktir, amma bir kimse bmrunu temyiz sahibi olmayanlar
ile
gecirirse,onun miimeyyizesi zayif olup yar-i dini taniyamaz. Sen
bu viicudu besledin, amma onda temyiz yoktur. Temyiz o insanda
Gormez misin ki bir mecnunun dahi, cesedi, eli ve
gizli bir sifattir.
ayagi vardir, velakin temyizi yoktur; ve her mulewese elini
uzat lr ,

ahp yer; ve eger bunun viicudunda o temyiz zahir olsaydi, necaseti


tutmaz idi. Binaenaleyh ma'lumumuz oldu ki, temyiz sende
bir
latif ma'nadan ibarettir. Halbuki sen gece giindiiz
o, bi-temyiz olan
viicudu beslemege mesgul olmu§sun. Miidafaaten
dersin ki:
Temyiz bu vucud ile kaimdir. Ben de derim ki: Bu viicud dahi,
o
temyiz ile kaimdir. Nasil olur ki, kulliyyen bu viicudu ti-mar
edip
temyizi tamamiyle miihmel birakmissm. Belki bu viicud,
o temyiz
ile kaimdir; / ve o, vucud ile kaim degildir.
O nur, bu goz ve kulak
vesaire pencerelerinden harice miintesir olur. Eger bu
pencereler
olmasa, baska pencerelerden zahir olur. Bu hal gunes
mevcud
iken, giinesi gbrecegim diye, cerag getirmene
benzer. Ha-sa, eger
cerag getirrnesen, giines. kendisini gosterir. Qeraga
ne ha-cet
vardir! Jll
A)'of ^L; V L; l(Yusuf, 12/87) [Ya'n/"Zira kafir kavimden
baskasi Allah'in rahmetinden limit kesmez."] Ayet-i
keri-mesi
mucibince Hak'dan timid kesmemelidir. timid, tarik-i
eymenin
basidir.Eger yola girmiyor isen, barf yolun basmi bekle>Egri-lik
ettim deme; dogruluk cambini tut! Hie egrilik kalmasiri.
Dogru-
luk, Musa (a.s.)in asasi gibidir. O egrilikler de sihirlere benzer;
12 FIHi MA FIH

dogruluk geldigi vakit, hepsini


yer. Eger egrilik etmis isen
dine etmissm, senin fenahgmdan ken-
ona ne? Siir:

Nazmen terciime: "Daga bir ku ? konup da ucsa eger


Daga noksan, ziyadelik gelmcz"

° egriliklerin ciimlesi kalmaz. Satan


m-lSS" J""?
me! Padxgahlar .le musahabet, ba
umldi kes-
§ gitmek ihtimSli olmasmdan do-
muhata
lay: „ degildl , Ba§ bugiin
musta.ddn-; fakat o, bu yiizden
o su
muhatarahdar
,
ST^S*
ki, onlar,
mp ejderha olmuslardir. Bir kimse kuwetle
bunlar ile sohbct edip, onlara
muhabbet ederek mallanm kabul
802 soylcmek ve gonullerini
edince, onlann miz Jna gore
gozeterek fena re'ylerini kabul
:

cab eder. Ona muhalif sSylenemez. etmek


iste bu yUzden hatar-nakdn-
Zira dine zarar verir. Onlann
tarafim ma'mflr edince, asj olan
dig rtaraf sana yabanci olu,
Ne kadar o tarafa gidor i en can b
ma suk olan bu taraf senden o kadar iTaz i

eder; ve sen ne kadar


ehl-i dunya .le sulha
rfgib olur isen / o sana o kadar
husunet gos-

t" ™
"
JU Ya nl
'

laTr
lah Teala ot- zahmi
* '
ffim kl zahme »«*« °>-
onun uzerine musallat kilar".
2» Al-
Qtinkti byledir di-
ye sen onun tarafim ihtiyar
eylersin. Mademki sen onun tarafina
gidiyorsun, Hak Teala akibet
onu sana musallat eder Herkes
deryadan cevherler ve pek cok
kiymetli seyler c.kard.klari halde
enm b.r mikdar suya veya bir testiye
kani' olman sayan-i teessS
tor Deryadan sualmanm ne
kiymeti vardir. Hie ataller bununla
ftihar eder ml? Belki alem
bir kopuktur; ve bu deryamn
suyu
G h6r nered6dir? BU 41em
poSr've'
puktur T
Velakin o 7, r
dalgalann tekallubfl ve deryanin
ko- V™*^
cusisi ve dal-
galann hareketi munasebetiyle
o kopuk, o toprak guzeHesir,
leta-
fet kesb eder. Nitekim
Hak Teala buyurur: ^ o]£il\ 'J. ^UJ [
e&\ j u:vG a£ji jyjG &•« yai
f o- paai >ua ; jj& .'di I

Qjjl i^l ^_G iufi CAl-i Wan,


3/14) Ya'ni'«Kadin ve ogullar ve kan-
ar tar He altin ve guinus ve
tammul-hilka hunerli JESS
*
ve deve ve okuz ve koyun
ve ekin sehvetine ve arzusuna
muhab-
aS teZyrn
*"* ' WS dU *h
Cenab Hak
Oenab-i , ^r^
T;T- zuyyme' ["tezyin kilmdi"] n met&! " ^di
buyurmus oldugundan o
UCUNCU FASIL 13

yalmz giizel degil, belki giizellikte nihayet mertebededir. Ve onun


letafeti mahall-i digerden olur. Kalp akce, boyanmis, altindandir.
Ya'ni bu diinya kdpiikttir, kalptir, bi-kadr ii kiymettir. Biz onun
boyanmis. altiniyiz. Zira "ztiyyine li'n-nas" ["nas i?in tozyin kihn-
di"] buyruldu. Nicin? der isen, adem Hakk'm usturlabidir. Velakin

bir muneccim lazimdir ki usturlabi bilsin; usturlab sebzeci veya


bakkalda da bulunabilir; fakat ondan ne istifade eder? Veya ahva-
1-i feleki ve onun devramm ve burucu ve onun te'siratim / ve inki-

labatim, ila-gayri-zalik ne bilir? Binaenaleyh usturlab, muneccim


hakkinda faidelidir. Zira ju, <J>ji. jl<u a—i; lj_^ y ya'ni "Nefsini bilen
Rabbini bilir." Bumm gibi bu bakir usturlab ahval-i felekin ayine-
sidir; ve ,'i\ jj £»£ jST] (isra, 17/70) [Ya'ni "Andolsun biz, Ademo-
gullanna izzet ve §eref verdik."] ayet-i kerimesi mucibince viicud-i
ademi, Hakk'in usturlabidir. Mademki Hak Teala onu kendine
alim ve dana ve as,ina kihms,tir, kendi viicudunun uslurlabindan
tecelli-i Hakk'i ve Cemal-i bi-Qunu dem-be-dem, lemha-be-lemha
goriir; ve o cemal asla bu ayineden hali olmaz. Hakk'in kullan
vardir ki, onlar kendilerini [hikmet] ve ma'rifet ve keramat ile setr
ederler. Her ne kadar halkta, onlari gbrebilecek nazar mevciid
degil ise de, yine onlar siddet-i gayretlerinden tesettiir ederler.
Nitekim Miitenebbi soyler. Beyit:

Terciime: "Mahbubeler tezeyyiin ve tecemmtil kasdi olmaksi-


zin, came-i rengin telebbiis ettiler; velakin onunla hifz-i cemal
miimkin olur mu?"

UQUNCU FASIL

Emir Pervane: "Gece gundtiz, can u dilim zat-i hazretlerine


merbuttur. Velakin fena me§guliyetler ve Mogol mesaili, huzur-i
§eriflerine gelmcye man;' oluyor", dedi.

Hz. Pir cevaben buyurdular ki: Bu i§ler dahi kar-i Hak'dir. Zi-
ra musliimanligin emn ii emamna ho^nud
sebebdir. Miislumanlari
etmek ve birkac musliimamn benim ile beraber taata me^giil ol-
malan icjn malen ve bedenen kendini feda etmissin; binaenaleyh
14 FiHi MA FIH

bu da kar-i hajr ve ibadet-i Hak'dir.


Ve mademki Hak Teala sizin
S b ° y le k lr ka
ragbet,
,
ha
.
" >™
meyil ihsan etmistir, bu kara fart-,
t
deM-, mayetdir. Vaktaki bu meyilde
bir futur vakf olursa
mayetsxzlik alametidir. Zira Hak
Teala onun sevab ve derecat-i
ahyeye mustehak olmamasi i in,
s bbyle bir hayr-, azimin zuhur se-
bebm, d.lemez. §una benzer ki:
Hamam s.caktir, onun o acaklig,
ot odun, tank ve saire
gibi kiilhan alatmdand.r. Hak
Teala bir-
takun/esbab peyda eder lu, eger o esbab
surette kabth ve mekruh
olsa b,le onun hakkmda
inayet olur. hamam gibi s,cak olur ve
onun faidesi halka erisir.

snadaySrga kapidan igeriye girdiler, Cenab-i Plr-i


gtr n"
- dest-
(kaddesallahu bi-sirrihi'l- m umr) efendimiz hazretleri ber-
vech-i ati 1 tizar buyurdular:

Ben size kiyam etmem ve soz soylemem ve istifsar-i hatir eyle-

vech rfe olur. ^amazda peder


ve biradere ta'zim etmek ve
hatirla-
nn, sormak carz degildir. Ehibba
ve akrabasma namazda iltifat
et-
meraek, ayn-, iltifat ve nevazistir.
Onlann yuzunden taat ve istig-
rakdan cuda olup, tesvise
dusmediginden, onlar da ikab ve itaba
mustehak olmazlar. Binaenaleyh
mucib-i ukubetleri olan bir sey-
den tevakki ettigi i in, ayn-i iltifat
? ve nevazis olur.
Cenab-i Pfr-i dest-gire, "Hak
Teala'ya namazdan daha yakm
diye Emir FervSne su * ! etti
du,!rkT Cevnben -
«SS
Namazdir, fakat yalmz bu sfiretten
ibarct degildir. Bu, nama-
z.n kahb„hr. Zira bu namazm
bir eweli ve bir ahlri vard.r
vel ve ahire mensflb
Vel-
olan sey kahphr. gunkii tekbir,
evveh ve selam ahiridir. Ve namazm
sehadet dahi boylodir. ehadet
mz hsanen soylenen degildir. Zira onun 9 yal-
icin dahi bir evvel ve bir
ah.rvardir Ve harfu savta gelen
herbir sey icin evvel ve fihir
varda, suret kahpto. Onun cam bi-cun ve bt-nihayedir. Ve onun
ewel veah.n olmaz. Nihayet bu
namaz, enbiya ve evlrya 12 har
etrmslenhr. ?lm di bu namaz:
,zhar eyleyen bu Peygamber

TV' ^ vt^^^rJ
boy e
Va-ni "Benim
HakT-
Hak V hazretlenyle bir vaktim vard.r
Teala
k.foraya „ eblyy -i
mursel ve melek-, mukarreb SI
gmaz.» imdi ma'lumumuz oldu ki
UQUNCU FASIL 15

namazin cam yalmz bu suret degildir. Belki bir istigrak ve bl-


husluktur ki, biitiin bu suretler, haricde kahr ve oraya sigmaz.
Oraya ma'na-yi mahz olan Cebrail (a.s.) bile sigmaz. Mevlana
Bahaeddin Veled (kuddise sirruhii'1-aziz) hazretlerinden hikaye o-
lunur ki: Bir gun ashab onu / mustagrak buldular. Namaz vakti
geldi. Muridandan ba'zilan, namaz vakti gelmistir, diye Mevlana'-
ya seslendiler. Mevlana birsey sbylemedi ve onlara iltifat eyleme-
di. O muridan kalkip namaza me§gul oldular. iki miirld seyhe

muvafakatla namaza durmadilar. Namazda olan miiridlerden


Hacegi namindaki birisine sir gbziiyle ayan gbsterdiler ki, namaz-
da olan ciimle ushabm arkalan, imamla beraber kibleye gelmis idi;
ve seyhe muvafakat etmis olan iki muridin yiizleri kibleye
miiteveccih idi. Zira seyh; Ijjji jl J^ ly^ [Ya'ni " Olmedcn once
bliinuz!"] hiikmiince "ma" ve "men" den, ya'ni bizlikten ve benlik-
ten gecip ve kendi kendinden fena bulup, nur-i Hak'da miistehlek
oldu; ve artik o, nur-i Hak olmustur. Ve her kim ki arkasim nur-i
Hakk'a dbniip, yuziinii duvara cevire, muhakkak siirette arkasim
kibleye dbndurmiis olur. Qilnku o, kiblenin cam olmustur. Evet
kiblenin cam odur. Bu halkin yuzlerini cevirdigi kibleyi Peygam-
ber bina etmistir. O evi o bina ettigi icin, kible-gah-i alem olmu§-
tur. Imdi onun zat-i sjerifinin kible olmasi, bi-tarik-i evladir. Qiin-
kii onun yiiziinden kible olmuftur.

Mustafa (a.s. v.) Efendimiz, ashabdan birisine: "Seni cagirdim,


]'

nipn gelmedin?" diye itab buyurdular. "Namaz ile mesgill idim"


diye cevap vcrdi. Nihayet, seni cagiran ben degil miyim?" buyurdu-
lar. "Ben bicareyim", diye cevap verdi. Buyurdular ki: Iyidir, eger
cemi'-i evkatta daima bicare olursan, her bir hal ipnde, hatta kud-
ret halinde bile, acz halinde oldugu gibi, kendini bicare gorursiin.
Zira senin kudretinin fevkinde bir kudret vardir; vc sen cemi'-i
ahvalde makhur-i Hak'sm; senin Mlin iki kisim degil midir? Ba'-
zan bi-carc ve ba'zan ba-care. Nazanm onun kudretine atf et ve
daima kendini bicare ve aciz ve miskin bil! Degil yalmz zayif olan 20
adem, belki arslanlar, kaplanlar ve timsahlar dahi, biitiin onun bi-
care ve lerzamdirlar; ve gbkler ve yerlerin kaffesi bicare / ve O'nun
hiikmiiniin miisahhandirlar. bir padisah-i azimdir. O'nun nuru,
ayin ve giinesin nuru gibi degildir. Zira onlann viicudu ile bir sey
yerinde durur; fakat onun nuru bi-perde zahir olunca, ne asuman
kahr, ne zemin, ne giines ve ne de ay. O padisahtan baska kimse

-
16
FiHi MA FIH

kalmaz. ^j Vl iuii .'2. '\k OR/sai rv


("Ka^as 28/88) - «~
-
.

ba ? ka he r? ey helak 01^ " *' "' ° nUn V6chind

° nUn
tth.Un.mfla'SSr kendtThT ^ "
fitab
" CemaIinin
6m; Se "' " asl1 hatirlayabi-
lirim? Fakat Hak T J
ah* !T Me
"^ 6dip kendisinde m "^-
rak k,ld,rn vaWt her Li 'T '

™OhL f f;^p^i
bendt
ir dl?ahln P6k hSs Ve 2i ^
de m ^arreb
Z
^
bi,
b n de s
? a hIye gitmek kasdmda bu
!uS"LI fh,° h et
on f veri teStl 7 ~
takdim etm6SI f
? in "« hallerini

taleblerinden ziyade o arak nt<JX ^j^" """Ww


m" :rve 'a" ttS^ ^ y Z I§
tWI h
Ve Hacetten
'
" " »»*» « ^
-
'
bil isi ""diron
nurdu. is'af olu-

DORDUNCU FASIL

Bins/, burada bir ey


? unutmu ? um, dedi
DORDUNCt) FASIL
17

olan hizmeti terk etmez isen, hicbir §ey terk etmemis


gibi olursun.
Imdi insan bu aleme bir hizmet-i muayyene icin
gelmi§tir; ve
maksud odur. hizmeti terk etmeyince, hicbir eyi terk etmemis
?
gibi olursun. l^J £Q
-,1 JC^f, Jj% ^^ J^ yr^f £,-£ g,
Y*> oCJVI qjii j QL ^iiiTj (Ahzab, 33/72) Ya'ni "Biz
Ujlfc jlir £l
emaneti, semavat ve'arza ve dag'lara arz ettik. Onlar
o emaneti ye-
rine getiremiyecekleri havfiyla onu yuklenmekten
iba edip, ref ini
rica ettiler. Onuinsan yuklenmekle zalum ve cehul oldu." Hak
Siibhanehu ve Teala, o emaneti goklere arz ettik, kabul
edemedi,
buyuruyor. Nazar eyle ki, o gbklerden ve yerlerden bu kadar
hide-
mat-i muhtelifb zuhfira geliyor ki, akil onda hayran
olur. Taslan
la'l ve ya'kut eyler. Daglan, altin
ve gumiis menba'i eder. Nebat
zemini cusa getirir ve ihya eyler ve cennet-i Adn misli
icin
kilar.
Zemin dalii, hubdbati ahz edip meyve verir ve maayibi setr
eyler;
ve serhe gelemeyen yiizbinlerce acaibi ahr, verir.
Ve daglar dahi
boylece maadin-i muhtelife hasil eyler; buttin
bunlari yaparlar.
Fakat insana mahsus olan bir hizmet onlann elinden
gelmez. Hak
Teala /.I £%'& ' (j S ra, 17/70) [Ya'ni "Andolsun
^ biz, Ademogul-
lanna izzet ve seref verdik."] buyurmus;
[Ya'ni "Andolsun biz, goklere ve arza izzet ve
j,Ji\3 ol^JI \^j
seref verdik."] buyur-
^
marms oldugu icin, o bir hizmet ancak insanda
zahir olur. Imdi ne
yerin ve ne gbgiin ve ne de daglann yapamadiklan
o bir hizmet in-
sandan zahir olunca, o zaliimluk ve cehulluk ondan muntef! olur.
Eger son der isen ki: "Ben o hizmeti yapmiyorum
amma, benden
bu kadar hidcmat-i muhtelife husule geliyor". Derim
ki, insam o
hidemat-i muhtelife icin yaratmamislardir. Bu
ona benzer ki sen
pulad-i hindiden ma'mul / ve padisahlarm
hazinesinde misli bu-
lunmayan gayet kiymetli bir kilici ahp, ben bunu muattal
birakmi-
yorum, bbyle bir hizmet ifa ediyorum diye tefessuh
etmis bir
okuziin etinde satirhk hizmetinde kullamyorsun;
veyahut bir altin
tencere getirmissin, onda salgam pisiriyorsun.
Halbuki onun bir
habbesinden yiiz tencere satin ahmr. Yahut miicevher
bir bicagi,
muattal bir halde birakmiyorum, is gbriiyorum ve
kabak ta'Hk
ediyorum diye, bir kink kabaga civi yapiyorsun. Bu haller cay-i
hande ve teessiif olmaz mi? O kabagin layiki, kiymeti
bir puldan
ibaret bulunan bir tahta veya demir civi
iken, yiiz altin kiy-
metindeki bir bicagi, bu iste isti'mal etmek ne akildir!
Hak Teala,
18 FiHl MA FIH

Sana aztm loymet takdir etmistir.


Nitekim buyurur: '<y J^t\ &\
^yi '$'& pC^'G £-£l
mu nanlerden nefislerini
^ l^l (Tevbe, 9/111) Ya'ni "Allah
cinada ve mallanm sadaka ve infaka
Teala
J,|

sar-
iedenlere bi 1-mukabele cermet
i'tasryla musterf oldu. 10 Siir:

Terciime: "Sen kiymetce iki cihanm


verasindasin; ne yapayim
kendi kadnm bilmiyorsun." Misra':

Terciime: "Kendini ucuz satma;


zira son cok agir bahahsm."
Hak Teala buyurur ki: Ben sizi ve evkat
ve enfas ve emvSl ve
ruzganmz, satin aldim. Eger bana
sarf eder ve bana verir iseniz
""'/^dandir. iste benira indimdeki krymetin
ZZr
budur. P
Eger sen kendmi cehenneme satar isen, kendine zulm et-
mis olursun. Bu tipki bir adamm
yuz altar, kiymetindeki bir bicagi
duvara ? ak,p,
ona bir kabak veya testi asmasina
benzer j&n

fSw
fikih ve 71 I
1 ki: B kendimi *" hizmetlere me flI edi
T
hlkmet / ve fb ve mantik ve niicum
)
vesaire gibi ulumu
^ ™;
V6ririm kl: BunIa " n C " mlesi kend,n
ctdrT .
^r^^'f
>cind, r Eger f.kih tahslhnde
isen bunu, elinden ekmegini bir
kim-
se kapmasm ve elbiseni

IZT
yorsan,
sathk
VT
ahvah ^ yirtmasin ve seni
^^ 6greniy° rsun
felek ve
emn u havf, hep
-
oldurmesin
Ve ^er niicum
onun te'slrati ve zemindeki bolluk ve
senin ahvaline taalluk eder ve
ke-
ta ki
tahsil edi-

senin icindir
Ve yildizlann sad ve nahsindan senin tali'in
mUtceasirdir. Bu da
semn lgi ndir. Teemmiil
edersen ami sensin ve bunlar butiin senin
fertndir. Ve senin fer'inin bu kadar tafsili ve
acaibati ve ahvali ve
bu 1-aceb ve bi-n,haye alemleri
olunca, nazar et ki, ashnin ahvali
ne olur? Ve senin fer'lerinin
uruc ve hubut ve sa'd ve nahs ve nef
ve darn olunca, sen ki asilsm, kendine
nazar et, alem-i ervahda ne
uruc ve hubut ve sa'd ve nahs ve
nef ve darr olur. Nitekim filan
nihun o hassiyyeti vardir ve ondan
bu zahir olur ve filan ise yarar

b.r g,da vardir ki;

yamnda geoelerim;
^ ^.^^
Senin 1C1 n alemde, bu hab u hor

O
alemde o guiayi unutmus ve bu
gidasindan baska, nur-

beni yedirir ve icirir"]


^,
Hak'-dan
(Ya 'ni "Rabb'imin
onun burhamdir Bu
gida ile mesgul olmussun; ve gece
DORDtlNCU FASIL ,g

ve giindiiz teni beslersin. Nihayet bu ten senin atmdir


ve bu alera
onun ahindir. Atin gidasi, binicinin gidasi olamaz. Onun meyli
hab u hor ve tena'umadir. Sebebi odur ki, hayvanhk ve behimelik
sana galebe etmistir. Sen atin iistunde, atlarm ahinnda
kalmis-
sin; ve alem-i bakanin padi§ahlan ve emirlerinin
safinda maka-
min yoktur; gonlun oradadir. Fakat ten galib olunca, tenin hiik-
mQne girip ona esir olmussun. Nitekim Mecnun Leyla'nin §ehrine
kasd edip, akh ba§mda oldukca devesini o tarafa siirdii. 12
Vaktaki,
bir lahza, Leyla'ya miistagrak olup / kendini ve devesini unuttu;
devesinin koyde bir yavrusu oldugundan, firsat bulup geri
dondu'
ve koye vasil oldu. Mecnun kendine gelince, iki
giinliik yoldan geri
donmustu. Boylece ay yolda kaldi. Akibet bu deve benim
iic

belamdir diye bagirip, deveden asagiya atladi ve masiyen


gitti ve
dedi: Siir:

Nazmen terciime: "Devemin arkadadir meyli; benimki onde.


Iki sevda-yi muhalif arasmda kaldim."

Seyyid Burhaneddin (k.s.) 14 soz soyler idi. Birisi dedi ki:


Senin
medhini filan kimseden isittim. Buyurdular ki: Goreyim
o filan
nasil adamdir; onun beni tamyip medh edecek
mertebesi var
midir? Eger o, beni soz ile tanimis ise, su halde beni
tanimamistir.
Zira bu soz ve bu harf u savt ve bu dudak ve
agiz kalmaz; biitiin
bunlar arazdir. Ve eger Hil ile tanimis ise, yine boyledir.
Ve eger
benim zatimi tanimis ise, o vakit bilirim ki, o benim medhimi
edebilir; ve o medh, benim medhim olur.

Hikaye: Padisahin bin oglunu ehl-i hiinerden bir taifeye


tevdf
etmis ve onlar, ona ilm-i nucum ve reml ve tib ve
saire bgretmis
idiler. g cuk kemal-i hamakat ve beladetiyle
beraber, tamamiyle
iistad olmustu. Birgiin padisah yiiziigunu
avucunun icine koyup,
oglunu imtihanen: "Gel avcumun icinde ne oldugunu
soyle!" dedi.
Qocuk cevap verdi ki: "Elinde tuttugun mudevverdir, sandir,
mucewefdir ve ma'denidir." Padisah dedi: "Mademki dog'ru nisan-
lar verdin, binaenaleyh boyle bir seyin ne olabilecegine
de hiikm
et!" Qocuk: "Kalbur olmak gerektir" cevabini
verdi. Padisah dedi:
"Ukulii hayran edecek derecede / dakik nisanlar
verdin. Bu kadar
tahsil ve danis. kuweti nereye gitti? Kalburun
avuc icine sigamiya-
20 FIHI MA FIH

cagini takdir edemedin."


§imdi ehl-i zamamn ilimleri de boyledir. Ulumda kill kirk ya-
rarlar, kendilerine taalluku olmayan seyleri gayet iyi bilmislerdir;
ve o ulumda onlara ihata-i kulliyye hasil olmu^tur; vc muhim olan
ve ciimleden ona daha lazim bulunan kendinin kendiligini bilmez.
Bu bu helaldir, o haramdir diye her §eye
caizdir, o caiz degildir; ve
hill ve hurmetle hiikm eder. Halbuki kendisini bilmez ki helal
midir, haram midir? Caiz midir, pak midir, yoksa na-pak midir?
Binaenaleyh bu tecvif ve sanhk ve naks. ve tedvir, ona anzidir.
Ates,e attigm vakit, bunlarm hicbiri kalmaz. Zati bunlann ciimle-
sinden safi olur. Ulumdan ve fiilden ve kavlden velhasil her §ey-
den verdikleri nisan boyle olur. Bunlann kaffesinden sonra, onun
baki olan cevahirine taalluku yoktur. Onlann nisani iste boyle
olur. Cumlesini soylerler ve §erh ederler; ve sonunda avuc icinde
kalbur olduguna hukm ederler. Cunku asl olan seyden haberleri
yoktur. Ben ne nevi' kusum, bulbul miiyiim, yahut tuti miyim?
Eger bana sadam tebdil et derlerse, edemem. Mademki benim
lisamm ancak budur, bunun gayrini soyliyemem. Bu halim o kim-
senin hilafinadir o kimse kus sadasmi ogrenmistir; fakat ken-
ki,
disi kus kuslann diismam ve sayyadidir. Kendisini kus
degildir;
zannetsin diye safir sadasim verir. Eger ona bu sadadan baska bir
sada cikar diye hukm ederlerse cikarabilir. Ciinkii bu sada onda
ariyetdir; ve o kendisinin olmadigindan, baska sada cikarmaya
kadir olur. Zira onu ogrenmi§tir. Halkm meta'ini calan kimse, her
haneden bir kumas. gosterir.

BE§iNCI FASIL

Emir Pervane dedi ki: "timid etmedigim ve ona Hyakatim


hatmmdan gegmedigi halde, Hz. Mevlana'mn te§rtf buyurmalan /
ne lutuftur. Bana gece giindiiz huzurda el baglayip, zumre-i
gakeran ve mulaziman safmda kaim olmak icab ederdi. Hentiz
ona da layik degilim. Bu te§rifne lutuf olmtiftur!"
Hz. Pir-i dest-gir buyurdular ki: "Benim sizi ziyaretim uluw-i
himmetiniz icindir. Mertebeniz aziz ve buyuktur. Hidemat-i aliye
ve azime ile mesgulsiinuz. Bununla beraber uliivv-i himmetinizi
kasir goriiyorsunuz; ve o hizmetleri kafi gormeyip iizerinize bircok
BE§iNCI FASIL
21

seyleri de lazim biliyorsunuz. Gerei bizim dahi gbnliimiiz, daima


size miiteveccihtir; velakin suret ile dahi muserref olmak istedik.
Cunkii suretin dahi azim i'tiban vardir. ftibar ne demek?... Belki
magz ile rausareketi vardir. Nitekim ma'nasi ve sureti olmayan bir
is husule gelmez. Ve nitekim cekirdegi kabuksuz
olarak dikersen,
ne§v u nema bulmaz. Amma beraber diksen, cikip bir biiyiik agac
olur. Imdi bu cihetten ten dahi, bir asl-i azimdir; ve onsuz is
viicuda gelmez ve maksud hasil olmaz. Ma'nayi bilen ve ma'na
olmu§ olan kimsenin indinde
^ c&Sj
asl olan sey ma'nadir. .JLoll

W-i U } LjJI ^ jJ. Ya'ni "iki rek'at namaz dunya ve mafihadan


hayirhdir" dedikleri herkese gore degildir. Bu o kimseye gbredir ki,
eger onun iki rek'at namazi fevt olursa, bu fevt ona dunya ve bala-
yi dunya ve mafihanin fevtinden daha miiskil gele.

Dervisin padisahin huzuruna gitti. Padisah ona: "Ey


birisi bir
zahid!" diye hitab Dervis ona: "Zahid sensin!" dedi. Padisah
etti.
cevap verdi: "Ben nasil zahid olurum ki, biitiin dunyaya malikim?"
Dervis dedi: "Hayir, aksini gorilyorsun; diinya ve ahiret ve onlann
mulku benimdir ve ben alemi tutmusumdur; sen
kaffe-i ise, bir
lokmaya ve hirkaya kanaat etmi§sin."
Jll v-j ^lyy
££fj (Bakara, 2/115) [Ya'ni "Nereye, hangi semte
doner, yonelirseniz Allah'in yiizii, iste oradadir."J dan murad
la-
yenkati' can ve rayic olan o vecihtir ki bakidir. Asiklar kendilerini
bu veche fedfi etmislerdir, ve ivaz taleb etmezler. Onlardan miite-
bakisi en'am ya'ni hayvanat gibidirler. Vakia onlar, en'amdirlar,
ya'ni hayvandirlar /, fakat miistehakk-i in'amdirlar; ve vakia
ahirdadirlar; velakin emir-iahinn makbuludurler. Isterse onlan
bu ahirdan halas edip nakl eyler ve tavile-i hassina gdtiiriir. Nite-
kim onun mebdei adem idi. Ona vucud verdi ve vucudunu tavile-i
cemadiye getirdi; ve tavile-i cemadiden nebatiye ve nebatiden
hayvaniye ve hayvaniden insaniye ve insaniden melekiye ila-ma-
la-nihaye getirdi. 15
Imdi bunlarm cumlesini onun bu cinsten
tavileleri cok oldugunu ve jJJ.
J, H £lj& ^ £
\& Vi^J (insikak,
84/19-20) [Ya'ni '

Siz ey insanl'ar hie §iihh'esiz o halden bu hale bine-


ceksiniz. Oyleyse onlara ne yor ki iman etmiyorlar?"] ayet-i
ol
kerimesi mucibince, birinin digerinden daha ali bulundugunu
ikrar etmen icin, sana gbsterdi ve buyurdu: Bunu sana onun icin
22 Fiffl MA FiH

OWX7 bU dDS
tavilelcrim ?<* oldugunu mulurr
^kT
Uto
mkar ed,p
nev lni
J
86
'

,
'

vf
° nU
ell dersm kr. Igte ustad-i san'at " ^
meVCMeyi
in ^-terdim. Zira
budur." Ve bunlann bir
teldd , malan fin gssterm .
env
.

^
P im ' n etmeleri 1?m g° ste ™--?tir. Nitekim
oMi^hTvT
pad b£
% ah h,l at venr ve ata eyler ve nevazi

rZ
eektjr
n
f ,n e vler
-
?

diger
°" Un ^ .
lhsani
hazami yoktur; bu kadar
'

T*-^ te P^Sh ^^ ^^
? fata; ve nevazi § i kendi-
*»«*• d i™eleri
budur, ba§ka in'am etmiye-

S \r P dl?ah Kr kimSeni b8 ^ le -y'iyecegini


1 ona
lecegmi bilse, asla
"
in'am etmez.
Zahid odur ki, ahiri goriir; ve
ve
ile iktifa eyler, desinler dfye
bje b"
ehl-i dunya ise ahm
k.n ehass ve anf olanlar goriir vela-
ne ahiri / ve ne de atari gol.
nazan evvele vfik? oln^tur; ve Onlann
her ? eyi„ mebdein, purler
fan, bugday eken bir arif NUe-
nihayet bugday pkacagm, bilir.
ah n gorur Mpa ve piri Ewelden
.
vesaire de b
r 6tmeZ Ahir 6VVelinde
Ev J^«
ona ma '>"™ ol mu§ tur ve
on -?
onlar nad.rdirler. TT -

Ve ahiri gorenler mutavass.tlard.r;


'

ve ah rda
olanlar ise en'am ya'iu
hayvanattirlar.

SS lnSana hb6r lan d6rddir Bir kimsede


ve o 1%ln heves ve asfa.
°
f bir i?i" derdi
derfinunda peyda olmad,k a, o i
mez ve o ,s derdsiz ona miiyesser ? ? e kasd et
-

uX
H Merye™ ,de°'r
n P " di?ahhk
°
olmaz. Dunya ol an ahfret
' Hm 0ls
' -. oLsun i „W
c-
—1
^
'

derd- haml peyda oIraadlk?a>


med, N,tekim Hak Teala
„ tarafina ^
buyurur: 3&Stl £, Jl >UJl U
(Meryem 19/23) Ya'ni «Derken d :&J
agacna dayanmaya
0gum
[

sevk
bir hurma .&£„£
etti.»] O derd, onu aga ? taranna goturdT

tty^s?? f
teas, Vdldl E , zuhflr
blzde derd ederg
u Ten Meryem sibidir = sst
dogar Ve efer derd olmazsa,
vasil olur. Ancak biz
o gizli yoldan gelen Isa
mahrum ve bi-behre kahnz. ?iir:
yine ZZ

^-'' ° an iS6riden f3kra Ve tabtat dl ^"dan leva-


6 '"
z.mS^I'
zim tedankine ve div-i nefs kesrpf "' oHri D „ * u
oldupnrHnn bunlann
oldugundan, K
hey'et-i
i T n !.
ekld «n tuhme illetine
.
miibtela
i

mecmuasmdan murekkeb olan


ALTINCI FASIL
28

Cemsid, ya'ni insan, sabah nes'etinden beri gida-yi ma'nevisini bu-


lamayip, a? kalmistir. Simdi bu emraza sen ilac et! Zira yeryuzun-
de Mesih sensin. Mesih felek tarafina gidince, ilac da fevt olup gi-
der.

ALTINCI FASIL

Bu muhtac olan ve soz ile idrak eden kimse icindir.


soz, seize
Velakin sozsuz idrak eden / kimse icin, soze ne hacet vardir!...
Nihayet gokler ve yerler, idrak eden kimse icin hep sbzdiir. Ve on-
lar sdzden dogmuslardir ki "Kun feyekun" ["01, hemen olur"] bu-
nun delilidir. imdi hafif sada ile i§iten kimsenin yaninda, yuksek
sada ile hitaba hacet var midrr?

Arabi tekellum eden bir §air, bir Turk padisahmin huzuruna


geldi; kendisi farisi bilmezdi. Sair padisah
i9in arapca mufassal bir
garra sijylemisti. Padi§ah tahtma oturmus ve ehl-i divanin
§i'r-i

cumlesi iimera ve viizera tertibi vech ile hazir olmuskr idi. Sair
ayaga kalkip siirini okumaga ba§ladi. Padisah mahall-i tahsine ge-
lince, tam yerinde basmi sallar; ve taaccub mahalline geldikde,
hayret-i vaz'i gosterir; ve tevazu' mahalline gelince, iltifat
eyler
idi. Ehl-i divan hayrette kahp: "Padi§ah bir
kelime bile arap?a bil-
mez, mecliste munasibi vech ile basini sallamasi, ondan nasil sadir
oldu? Acaba arapca biliyor da, bu kadar seneden beri bizden
mi
sakladi! Halbuki eger biz, arapga soylemi§ olsak, vay
bizim
halimize!" dediler. Padi§ahin bir gulam-i hassi vardi. Ehl-i divan
cem' olup ona hediyyeten at ve katir ve mal verdiler ve bu kadanm
da va'd ettiler, ve dediler ki: "Bizi padisahm lisan-i arabiyi hilip
bilmedigine vakif et! Eger arabi bilmiyor idiyse, mahall-i munasib-
de basini sallamasi nasil oldu? Yoksa keramat ve ilham nev'inden
mi idi?" Gulam akibet bir gun firsat buldu. gunkii padisah sikarda
bir cok av sayd etmis ve sen ve satir olmus idi. Gulam bunun
sebe-
bini o sirada padisahtan sordu. Padisah guldii ve dedi: "Vallahi
ben arapca bilmem; velakin oyle basimi salladim, ya'ni onun
siirden maksiidu ne oldugunu anladigim icin basimi salladim;
ve
ma'lumunuz vech ile tahsin ettim."
Imdi bundan ma'lum oldu ki asil, maksuddur. O §iir maksu-
FtHi MA FlH

dun fer'idir. Muhakkaktir ki, eger o maksud olmasaydi,


siir soy-
lenmemis olurdu. Eger maksuda nazar olunursa ikilik kalmaz,
iki-
lik furu'dadir. Asil ise birdir. Nitekim mesayih gerci mahal
tarik-i
ve makal ve ahval ve efal i'tibariyle surette
miitenevvi'dir. Fakat
maksud cihetinden bir seydir; ve o da / taleb-i Hak'dan ibarettir.
Ve nitekim bu icinde bulundugumuz konaga riizgar esip,
bir
hahnm kosesine dokunur; ve kilimlerde lztirab ve harekat peyda
eyler; has U hasaki havaya kaldmr. Havuzun
suyunu zerre zerre
diindurur, agaclan ve dallan ve yapraklan raksa
gctirir. Biitiin bu
ahval-i miitefavite-i rautenewiayi gosterir.
Velakin maksud, asil
ve haklkat cihetinden bir seydir. Zira ciimlesinin
hareketi bir
riizgardandir.

Bu sirada huzurda olanlardan birisi "Biz mukassinz" demesi


uterine Cenab-i Pir-i dest-gir atideki ifadata
batfadilar:
Bu endisede olan ve kendisine "Ah ben ne haldeyim ve nicin
bbyle yap ly orum!" diye itab eden kimse icin
bu hal, Hakk'in mu-
habbetine ve inayetine mensiib kilmasina delildir. Zira U +l\ J±_ _,

yUJI ^i, denilmistir. [Ya'ni "itab devam ettikce dostluk da devam


eder"] Qunkii itabi dostlara ederler,
yabanciya itab olunmaz. §imdi
bu itab dahi mutefavitdir. Uzerinde derdin te'siri ve ondan
haberi
olan kimse hakkmda bu itab, delil-i inayet ve
muhabbettir. Vela-
kin itab-i vaki', uzerinde te'sir hasil etmeyen kimse
icin delil-i mu-
habbet Nitekim tozlanm cikarmak icin bir haliya sopa
degildir.
vururlar. Akiller buna itab demezler. Velakin
kendi oglunu ve
ahbubim dbversen, ona itab derler; ve muhabbetin delili bbyle
bir
mahalde zahii olur. Mademki kendinde bir derd ve nedamet
gbru-
yorsun, bu Hakk'in itab ve muhabbetine delildir.

Eger din kardesinde bir ayip gbriirsen, o ayip sendedir,


halbu-
ki onda gbriiyorsun. Alem ayine gibidir, kendi
naksim onda
goriirsiin; cunku
^J.\ ;Ty ^.^1 [Ya'ni "Mu'min mu'minin aynasi-
dir") buyrulmustur. O aybi kendinden izale
et! Zira incindigin sey
sendedir. Bir fill su icmek icin bir pinara getirdiler.
Suyun icinde
kendini gorunce urkttu. Halbuki o, baskasmdan
urkttugiinu zan-
netti; kendisinden urktugiinu bilmedi. Sende zulum. kin, hased,
hirs, m»rhametsizlik ve kibir gibi butiin ahlak-i zemime' oldugu
halde, bundan munfail degilsin. Bunlan bir baskasinda
gorunce
ALTINCI FASIL 25

munfail olup, ondan iirkersin. Binaenaleyh bil ki, kendinden inci-


nir ve urkersin. Bir adarain / kendi noksam ve cibam kendisine
cirkin gortinmez. Yarah eliyle yemegini yer ve parmagim yalar; ve
asla onlardan midesi bulanmaz. Amma ba§kasinda bir ciban veya
biraz yara gorse, o taamdan igrenir ve hazm edemez. Ahlak-i
zeraime de, nakaisa ve cibanlara benzer. Bir adamin kendinde
olunca, ondan rencide olmaz. Fakat ba^kasinda onlardan bir
parcasini gorse, incinir ve nefret eyler. Sen ondan urktugun gibi,
onun da senden iirkmesini ve incinmesini ma'zur tut; senin incin-
men onun ozriidiir. Zira senin rencin onu gormedendir; ve o da
oylece goriir. Qunkii ^.jll sly, ^J
c l\ buyrulmustur. [Ya'ni "Mii'min
mii'minin aynasidir"] J&)\ f\j. J[$J\ [Ya'ni "Kafir kafirin ay-
nasidir"] denilmemi^tir. Bu kelam-i miinif kafirler icin mir'at yok-
tur demek degildir. Ancak kafirin kendi mir'atindan haberi yok-
tur, demek olur.

Padi§ahin biri gazubane, bir nehir kenannda oturmus. idi.


Umera onun gazabindan hirasan ve tersan olup, hicbir vecih ile
yuzii giilmiiyordu. Onun bir maskarasi olup, gayet mukarreb idi.
Umera, ona muracaat edip: "Eger padi§ahi guldiirursen sana sunu
veririz" dediler. Maskara padi§ahm yamna gitti, her ne kadar
cehd padisah ona nazar etmedi. Padi§ahi guldiirmek icin,
etti ise,

miidhike gosterdi. Fakat padisah suya nazar eder ve basmi


evza'-i
kaldirmazdi. Maskara padi§aha dedi: "Suyun icinde ne
goruyorsun?" Padisah: "Pezevengin birini goruyorum" dedi. Mas-
kara cevap verdi: "Ey padi§ah-i alem, bu bende dahi kbr degildir,
senin gordugunii o da goruyor."

O'nun, ya'ni Hakk'in huzuruna "iki" ve "ene", ya'ni "ben" ta'-


birlerisigmaz; sen "ene" dersin, o da "ene" der. Ya sen O'nun mu-
vacehesinde 61, yahut O senin muvacehende olsiin. Fakat O'nun
olmesine ne haricte ve ne de zihinde imkan yoktur. Zira jJJI ^Al _,»,

&jt "i Ya'ni "O, blmeyen bir diridir." O'nun o derece lutfu vardir ki,
eger mumkin ola idi, senin icin oliirdu. O vakit ikilik kalkardi.
Simdi mademki O'nun olmesi mumkin degildir, / sen 61, ta ki
sana tecelli eylesin -e ikilik kalksin. Aym cinsten iki kusu bera-
berce baglasan, iki kanat dorde miibeddel oldugu halde, ucamaz-
lar; ciinku ikilik kaimdir. Velakin diri kusa, bir olmiis. kus. bagla-
26 FIHi MA FiH

san o ucar; zira ikilik kalmamjstir.


Giinesin o mertebe lutfu var-
dir ki hufiagm huzurunda
blur. Fakat onun blmesine
imkan olma-
yinca boyle soyler: "Ey huffas,
lutfum butun cihana vasil olmustur
Semn hakk.nda dahi, ihsan etmek isterim.
Senin olmen miimkin
oldugundan, huzurumda 81, ta ki benim
nur-, celalimden behre-
mend ve huffashktan harice cikip kaf-a
kurbun ankas, olasm."
Hakk'in kullanndan bir kulun o
derece kudreti olmustur ki
kendjsin, b,r dostu icin ifna
eylemistir. Hak'dan o dostunun
kabulunu myaz etti. Hak kabul buyurmadi
ve nida gddi ki- Ben
onu istenuyorum. Hakk'm o kulu,
ilhah edip istid'adan farig ol-
mad. ve: Y4 Rabbi, bende bu niyazi
peyda eden sen.sin; o niyaz
benden za.l olmuyor." Nihayet nida
geldi ki: Eger onun makbuliy-
yetm, arzu edersen, basin, feda et ve
sen yok ol ve kalma ve alem-
??8 t'71 *? *** 0ldum "
feda kildi Akibet o dostun
^P ^
le yapti; ve basm, o dostu
icin
hasil oldu. Bir giinluk omrii,
isi
evvelen
ve ahiren biitun alemin
omrune muadil olan hayatmi feda edecek
derecede b,r bendede bir lutuf olunca,
lutuflan yaratan Hak Teala
Hazret en nde boyle bir lutuf olmaz
mi? Bu muhal midir? Velakin
mademk, onun fenas, mumkin degildir, bari onun huzurunda sen

YEDiNCI FASIL

Saktlin biri gelip mediate bir


buyiiffun ust tarafma otwdu
tiz. I'ir-i dcst-gir buyurdular ki:

Bviyuklerin indinde yukan ve


asagimn ne fork, vardir! Onlar
cerag gib.dirler. Eger erag tasaddur
? eylerse, kendisi kin degildir'
onun garaz, baskalanmn menfaatidir.
Onun yuziinden onlar haz
bulurlar Yoksa cerag, ister
yukanda, ister asa g .da her nerede
"'.S m
°' Urea '

r
6 ?erSgdlr A^-kam-hai
Zira afitab / ebedi mevcuddur.
- ceraga ne mahal vardir'
Eger onlar diinyan.n cah-i bulendi-
m taleb ederlerse, garazlan o degildir. Halbuki halkta
o nazar ol-
mad.gindan, onlann uliiw-i kadrlerini
gbremezler/o eazim-i ev-
uyfl, ehl-i dunyayi diinya
tuzagryla sayd edip, o mertebe-i
refia-i
ma n eviyyeye baskalanm da teal etmek ve
ahiret tuzagina diisfir-
YEDINCi FASIL 11

mek isterler^Nitekim Mustafa (s.a.v.) Efendimiz Mekke-i Miiker-


reme'yi ve bilad-i saireyi muhtac oldugu icin degil, ciimlcye hayat
bahs, etmek ve ru§enalik ve binahk ikram eylemek ipn zabt etti.
j» k ok 'j*^* j» L. yiuij jL ijM d£ li» Ya'ni "Bu dyle bir eldir ki, ver-
meyi i'tiyad etmistir; almayi i'tiyad etmemistir.") Onlar i'ta eyle-
mek icin halki aldatirlar. Yoksa onlardan bir sey almak icin degil.
Mesela bir kimse hile ile kuslan tutup, yemek ve satmak icin bir
tuzak kurar. Buna "mekr" ve "hile" derler. Fakat padisahin birisi
kendinin gevherinden haberi olmayan acemi ve bi-kiymet bir do-
gan kusunu tutmak ve kolu iizerinde onu miiserref ve muallem ve
mueddeb kilmak icin tuzak kurarsa, surette hile olmakla beraber
ona ma'nada "mekr" demezler. Bunu sidk ve ata-bahshk ve oluyii
diriltmek ve tasi la'l etmek ve olii meniyi insan kilmak ve bunlar-
dan daha ali etmek bilirle f. Eger dogan kusu kendisini nicin tut-
tuklanni bilse idi, tuzaga muhtac olmaz idi. Belki can ve dil ile
tuzagin bekcisi olur idi; ve padisahin elinde perran olur idi. Halk
onlann kelam-i zahirine bakip, biz bunlan cok dinledik, bu sozler
icimizde kat kat doludur, derler. "

fkj&l 11)1
'fO&'Si U&liji (jilij (Bakara, 2/88). [Ya'ni "Kalbleri-
miz perdelidir, dediler. Bilakis kiifurleri sebebiyle Allah onlara
la'net etti.] Kafirler dediler ki;
bizim goniillerimiz bu cins sozlerin
bundan doluyuz. Hak Teala Hazretleri onlara cevaben
gilafidir ve
buyurur: Hasa ki onlar bu sozden mail olsunlar. Onlar vesvas ve
hayalden ve sek ve sirkten ve belki la'netden doludurlar. il)l IjU Jj
ftj&j [Ya'ni :"Bilakis kiifurleri sebebiyle Allah onlara la'net etti.]
Keske bu hezeyanlardan bos olsalar idi. Hie olmazsa kabil olurlar
ve bu kelamlan kabul eylerlerdi. Onlar kabil de degildirler. Hak
Teala onlann kulaklanna, gozlerine, goniillerine muhiir vaz' eyle-
mistir. / Ta ki gozlerinin nu.ru baska bir renk ve Yusufu kurt
gorsiin; ve kulaklan baska bir ses isitsin ve
hikmeti herze ve he-
zeyan add eylesin; ve goniillerine baska bir levn hissettirmistir ki,
mahall-i vesvas ve hayal olsun. Nitekim kis, buzdan ve sogukluk-
tan kat kat sekiller ve hayaller cem' eylemistir. Zira ^JS Js. iljl 13.
JjUe fAjCJ ^1* j JkjjiII. Jlj (Bakara, 2/7) [Ya'ni "Allah onlann kalb-
leri ustiine de, kulaklan iistiine de muhiir basmis, gozlerinin
iizerine bir de perde cekmi§tir"] ayet-i kerimesi hiikmiince, hie on-
28 FiHIMAFiH

lar bu hikmetlerden mall


olur mu? Kokusunu bile bulmamislar
ve
muddet-i bmiirlerinde ne onlar ve
ne kendileriyle tefahur ettikleri
tamseler ve ne de ecdad, itrnemi lerdir.
§ i
? Ve onlann ash bir testi-
'
° nU> ba 2llanna su dolu
tZ^ *,
?
kanarlar; ve ba zilanna bo
gbsterir ve ondan igip
? gBsterir. Mademki testinin hakk.ndaki
muamelo boyledir, bu testiyi bo bulanin
? ? iikrune mahal var
nudir? fcukru testiyi dolu bulan
kimse eder; ve bu testi ise adem-
te. Vaktak, Hak Teala Hazretleri, Adem'.n
ab ve kilini yaratt ve

7t T J "? fi ^ '

"* Ka>lat 1Klrk sabah A(iem in ?amurunu ken-


di ehyle yogurdu"] hadis-i
'

? erifmde beyan buyruldugu uzere, onun


'

kahbin, tamam.y e duzdu; ve


bu kadar muddct zeminde kalmi
id. Ibhs (aleyhil-la'ne) ?
inip onun kalibina niifuz
eyledi ve onun
butun damarlanm dolasip tema
? a etti. Ve kan ve ahlat ,le mail
olan damarlanyla baglarmi
gordtt. "Eyvah, sak-, ar da zuhur
edeceg,n. gbrniii oldugum Iblls, ?
5 sakm bu olmasm, o iblls mutlak

"
1
*****' eS - BemmiX afe -^™" <Wa mecEsUn k,-
yamettnlr'

SEKIZiNCi FASIL

Atabek'inwahdumu geldi. Cm&b-i Pir-i Dest-gir buyurdular


ku Pedenn daw.fi Hak'la me § guldur; ve i'tikadmin galib oldugu
sozlennden zahirdir. 6 '

B r n At*^k dedi ki: -m&ran., rumi


.

fa,dmde ^
j vahdethisd olsun ve yeni dinTataxiara
olan
fa* verelim

kalks.n
miisMmanhk
dcd.ler. Cevap verdim ki: -Bu din ne vakit
bir olmusturl9
Dauna ifa ve flf olup, aralannda cenk ve
Jt>
htal kaim olagel m%tir
Sizdun nasil tevhid edebileceksiniz?"/
'

kiyamette olur; fakat bu dunyada


ISr
degildu 7
Z.ra f
burada her birinm turlu tiirlu
mumkin
murad. ve hevas,
vardir. Vahdet, burada mumkin
olmaz. Ancak kiyamette hep
bir
olurlar; ve tor mahalle nazar
ederler ve bir kulak ve bir dil
olurlar
Insanda cok ? eyler vardir. Fare vardir,
ku ? vardir. Bir kere ku
§
SEKlZINCi FASIL 29

kafesi balaya gbturiir ve fare yine a§agi ceker; ve insanda yiizbin-


lerce vuhu§-i muhtelife mevcuddur. Fare fareligini ve ku§, ku§lu-
gunu ancak oraya gidince terk edip hepsi bir olurlar. Zira matliib
ne yukanda, ne asagidadir. Matliib zahir olunca, ne yukari uijar ve
ne de asagiya ceker. Bir §eyi kaybeden kimse, sagim solunu,
oniinii ve ardini arar.O §eyi bulunca, ne yukariyi, ne a;agiyi, ne
sagim, ne solunu, ne oniinu ve ne de ardini aramaz; cem' olur.
Binaenaleyh yevm-i kiyamette hep bir gbz, bir dil, bir kulak ve bir
akil olurlar. Nitekim on kisi bir baga veya diikkana ortak olunca,
sozleri ve gamlan bir olur ve bir seyle mesgul olurlar; ciinkii
matliiblan birdir.

Imdi yevm-i kiyamette ciimlenin i§i Hak'la olunca, hepsi bir


olurlar. Bu ma'na ile herkes diinyada bir ifle mesguldiir. Kimi ka-
din, kimi mal, kimi kazanc, kimi ilim muhabbetindedir. Ciimlesi,
benim dermanim, zevkim, hosjugum, rahatim ondadir; ve o, rah-
met-i Hak'dir diye i'tikad eder. Bir dem miikedder olunca, o zevk
ve rahat taharrisi, dogru degilmis,, meger iyi arayamamisim,
tekrar taharri edeyim der. Vaktaki yine arar, yine bulamaz. Ta
rahmet hicabsiz yiiz gbsterinceye kadar boylece arar durur. Ondan
sonra yolun o olmadigim bilir. Velakin Hak Teala'nin kullan
vardir ki, kiyametten ewel boyledirler; ve onlar hakikati goriirler.
Nitekim Hz. Ali (kerremallahu vechehu) efendimiz L. . Ikill <
J ;
L

L-L Oijjl buyurdular. Ya'ni "Bu kahp kaldinhp kiyamet zahir olsa,
benim yakinim ziyade olmaz." Naziri boyledir ki, birtakim kimse-
ler karanhk geccde bir hane icinde her tarafa tevecciih ederek na-
maz kilarlar. Giinduz olunca tevecciihlerinde hata edenler Kible'ye
dbnerler. Velakin zaten gece Kible'ye miiteveccih olan kimse nicin
rucu' eylesin? Qiinkii herkes onun dondugii tarafa doner. /

Imdi biitiin bu diinyada yiizlerini Hakk'a tevecciih edip,


§eb-i
masivadan i'raz eden kullar hakkinda, kiyamet hazirdir. Bu sbziin
nihayeti yoktur. Velakin talibin isti'dadi mikdarinca varid olur.
Hak Siibhanehu Hazretleri: jLi
r
j'jJL VI '££ C j UL'Iji- \liu- .\Ji "^_. ;,l
*"i'l
j

(Hicr, 15/21) [Ya'ni "Halkin muhtac oldugu esyanin kaffesi, bizim


kudret ve emrimizin hazineleri indindedir. Biz onu ancak mikdar-i
ma'lum iizere inzal ederiz"] buyurmustur. Hikmet, baran gibidir;
ashnda hadd ii payam yoktur. Fakat talibin ihtiyaci mik-dannca

-
30 FfHi MA FIH

nazil olur. Kista, baharda, yazda ve sonbaharda


yagmur ihtiyac
mikdannca ve baharda boylece az ve cok nazil olur. Fakat
geldigi
mahalde yagmurun hadd u payam yoktur. Attarlar
sekerle-ri veya
mualecati kagitlara korlar. §ekerlerin mevcudu
kagitlara koyduk-
lan kadar degildir. §ekerlerin ve mualecatin
menbai bi-hadd ve bi-
nihayedir. Hie kagida sigar mi?

Kur'an-i Azimu' ? -§an Muhammed (s.a.v.)


Efendimiz'e nicin
sure sun- nazil olmayip, ayet ayet ve kelime
kelime indi diye tesni'
ederler.Mustafa (s.a.v.) buyurdu ki: "Bu ahmaklar, no
soyluyorlar
eger cumle-i vahide iizere nazil olsa eririm,
kalmam". Zira vakif
olan kimse, az seyden, cok qey fehmeder;
ve bir seyden seyler ve
bir satirdan kitaplar cikanr. Onun naziri
bbyledir ki, mesela bir-
takim kimseler oturup bir vak'a dinlerler. Onlardan
birisi, vak'a
lcindo bulunmus oldugundan, ahvali
tamamiyle bilir. Bir isa'retten
o hepsini fehmeyler ve saranp
kizanr; ve halden hale girer; ve
digerleri ahvalin kaffesine vakif olmadiklanndan
ittikleri ? kadar
i

anlarlar. Velakin vakif olan kimse, onlann anladiklarmdan cok


anlar.

Gelelim sadede. Attar diikkamna gittigin vakit


de, seker orada
coktur. Velakin ne kadar akce getirmis
isen, attar bakip, onun
mikdannca verir. Burada akce, himmet ve i'tikaddir.
Himmet ve
l'tikadmikdannca kelam nazil olur. §eker almaga geldigin vakit
cuvalma bakarlar. Bir kile mi, ya iki kile mi
ahr; ne kadar ise o'
kadar tartarlar. Ve eger deve katarlan ve bircok
cuvallar getirmis
olur isen, vezn icin kantarcilar celb
ederler. Bunun gibi adam
vardir ki, deryalar yetismez; ve yine adam
vardir ki, birkac katre
kifayet eder; ve ondan ziyadesi zarar
verir. Ve bu hal yalmz alem-i
ma'nada ve ulum ve hikmette degildir. Mallarda,
altinlarda / ve
maadinde ilh... her ? eyde bbyledir.
Velakin sahsin kadrine gore
nazil olur. Zira ondan ziyadesine takat getiremeyip deli
olur.
Mecnun, Ferhad vesair a§iklara nazar etmez misin?
Bir kadi-
mn askindan daglara ve cbllere diistiiler. Ciinku
kuvve-i ? ehveti
onlann iistiine ziyade doktiiler. Ve keza Fir'avn'a
nazar etmez mi-
sin? Miilk ve mah ziyade doktiiklerinden, uluhiyyet da'vasina
ki-
yam eyledi. (J&ji, VI 'Jj C j J. f> (jjL Sfl
.^ ^ -I ' (Hicr, 15/21)
Ya'ni "Iyiden ve kotiiden hicbir
? ey yoktur ki", indimizde hazine-i
DOKUZUNCUFASIL 31

bi-payani olmaya. Velakin havsala mikdarinca inzal eyleriz ki,


maslahat ondadir." Evet bu §ahis mu'tekiddir, fakat i'tikadmi bil-
mez. Nitekim bir cocugun ekmege i'tikadi vardir, amma neye mu'-
tekid oldugunu bilmez. Ve nitekim agac susuzluktan saranp kurur
ve susuzluk ne oldugunu bilmez/Adem'in viicudu bir sancak gibi-
dir. Sancagi evvela havaya kaldinrlar; ondan sonra her taraftan a-

kil, fehim, hi§im, gazab, hilim, kerem, havf ve reca ahval-i bi-pa-

yan ve bi-hadd sifat askerlerini o sancagin altinda cem' ederler. U-


zaktan nazar eden kimse, yalmz sancagi goriir. Amma yakina ge-
~)
len kimse, sancagin altinda sayisiz halki goriir. Ya'ni gafil, teni go-
riir; ve akil onda ne gevherler ve ne kadar ma'nalar oldugunu bilir •*
.

Bu sirada bir gahis geldi. Hz. Pir-i dest-gir "Nerede idin? Go-
recegimiz geldi; nicin gee kaldm?" buyurdu. O §ahis dahi: "Boyle
tesadiif etti" cevabim verdi. Hz. Mevlana efendimiz buyurdular:
Dua edelim, ta ki bu tesadiif donsiin ve zail olsun; firak-Sver
olan o tesadiif, lazim degildir/Eyvallah, her §ey Hak'dandir; ve her
§ey Hakk'a nisbetle iyidir; velakin bize nisbeten boyle degildir.
Dervi^lerin Hakk'a nisbeten iyidir dedikleri dogrudur; ve her §ey
Hakk'a nisbeten iyidir ve kemaldir. Fakat bize nisbeten her §ey
miisavi degildir. Zina ve na-paklik ve bi-namazhk ve namaz ve
kiifiir ve Islam ve §irk ve tevhid, ciimleten Hakk'a nisbetle iyidir. 16

/ Velakin bize nisbetle zina ve sirkat ve kiifiir ve §irk kotiidur; ve


tevhid ve namaz ve hayrat bize nisbeten iyidir; ve bunlarm
ciimlesi Hakk'a nisbetle iyidir. Nitekim bir padis,ahin miilkiinde
zindan ve daragaci ve hil'at ve mal ve emlak ve hi§im ve siir ve
§adi ve tabl ve alem hep mevcuddur. Padisjaha nisbetle bunlarin
hepsi iyidir. Hil'at nasil ki onun mulkiiniin kemali ise, daragaci ve
zindan dahi, Sylece onun miilkuniin kemalidir; ve ona nisbetle
ciimlesi kemaldir; fakat halka nisbetle hil'at ve daragaci bir ol-
mazy » .
,.

DOKUZUNCU FASIL

Namazdan efdal ne oldugunu sual ettin. Cevabin birisini maa-


izahat verdik. Ve namazin ruhu namazdan efdaldir dedik. Ikinci
FIHI MA FIH

cevab budur ki: iman namazdan efdaldir. Zira namaz


bes. vakitte
ve halbuki iman daima farzdir; ve namaz
edadan sonra sakit olur
ve te'hirine ruhsat vardir. Ve imamn namaza
miireccah oldugu
hakkmda tafsilat-i saire vardir. Iman hicbir bziir ile sakit olmaz ve
te'hirine ruhsat yoktur. Namazsiz iman faide verir; ve miinafikla-
nn namazi gibi, imansiz namaz menfaat vermez. Ve namaz
herbir
dinde bir turludiir; ve iman hicbir dinde tebeddul etmez;
ve ahvali
ve kiblesi vesairesi mutebeddil degildir.
Ve baska farklan da
vardir ki, miistemi'in cezbi mikdannca zahir
olur. ITjLb Vl .^i '^ '^1
j
fjti^ VII'Jg U j £l> (Hicr, 15/21) Ya'ni "Halkin muhtac oldugu
esyanin kaffesi, bizim kudret ve emrimizin hazineleri
indindedir.
Biz onu ancak mikdar-i ma'lum iizere inzal ederiz."
Miistemi' ha-
mur yoguran kimsenin bniinde un gibidir; ve kelam da su gibidir.
Una luzumu kadar su dokerler. §iir:

Terciime: "Gozum ba§kasma nazar eder. Ben ne yapayim, sen


kendinden sikayet et! Zira onun aydmhgi sensin."

>£*> u-Z J f--i» ["Goziim baskasma nazar eder."] Ya'ni senden


*>.

ba§ka bir mustemi' arar, ben ne yapayim, onun rusenaligi


sensin;
ciinkii sen, senligin ile sen, kendinden
kurtulmamissin ki senin
riisenaligin yuzbin sen ola idi.

Hikaye: Pek siska ve pek zayif ve hakir bir sahis var idi.
de-
recede ki, nazarlarda bir serce ku§u kadar
gayet hakir gbraniir idi;
ve suretleri hakir olan kimseler bile ona hakaretle
bakip, o §ahs-i
hakiri gbrmezden evvel kendi suretlerinin hakaretinden miisteki
olsalar idi, Hakk'a siikr ederler idi. Bununla
beraber o ahis §
divan-i padisjihide vezirin yuzune karsi durast soz soyler ve azim
miiddeayatta bulunur idi. Vuzera ondan munfail olmakla beraber
onun sbziinu hazm ederler idi. Akibet bir gun vezir hiddetlendi:
"Ey ehl-i divan! filan oglu filam kolelikten
kaldirdik ve nan ve
ni'metle perverde ettik. Bizim ve babalanmizin
nan-paresi ve
ni'meti ile adamoldu ve bu makama geldi. §imdi bize bu muame-
lede bulunuyor" diye bagirdi. O sahis dahi
onun yuzune atihp dedi
ki: "Ey ehl-i divan ve ekabir-i devlet ve
erkan-i memleket! Dogru
sbyluyor. Ben, onun ve babalanmn ni'meti ve
ekmek kinntilanyla
DOKUZUNCU FASIL
gg

perverdc oldum ve buyiidiim. Onun igin boyle hakir ve riisvay


ol-
dum. Eger baska birisinin nan ve ni'meti ile perverde olaydim, caiz
ki, suretim ve kametim ve kiymetim bundan
iyi ve bundan ziyade
olur idi. O Onun icin Cjj 'Ji jZS C (Am-
beni topraktan kaldirdi.
ine, 78/40)Ya'ni "Keske toprak olaydim" diyorum. Eger bir adam
olan kimse beni topraktan kaldirsa idi, boyle giilunc. olmazdim.

§imdi, merd-i Huda'dan perveris bulan bir muridin ruhu


per u
bal ve pal sahibi olur; ve bir miizewir ve riyakardan perverde
olan
ve ilim ogrenen ve terbiye ve miicahede bulan kimsenin
ruhu,
sahs-i hakir gibi zayif ve aciz ve gam-gin olup, tereddiidlerden
kur-
tulamaz ve onun havassi kasir olur. Ojilill Ifiyjl Ijyi" ^jjf,
oCiiJI J\ jjl\
^
'^j*! (Bakara, 2/257) "Kafirlerin mukarrebleri
olan Tagut onl'an, fitratlan olan nur-i Islam'dan cikanr "
Bi'l-
cumle lhmler, ademin tiynetinde ta'cin olunmus oldugundan
ruhu
mugayyebati gosterir. Nitekim, ab-i safi, altmda olan tas ve canak
40
/ ve comlek parcalarim ve ustunde olan seyleri
aks tarikiyla
gosterir. Suyun gevherine ve ta'lim bu hal vaz' edilmistir.
bi-ilac
Velakin su, toprakla vesair renkler ile muhteht olunca, o
hassiyyet
ve o danis ondan ciida olur ve onu unutur.
Hak Teala enbiya ve evliyayi cesim ve berrak sular gibi irsal
ve cari kildi. Kiiciik ve boyah, bulamk sular, onlann
derununa
akip dahil olunca, kendi bulamkhklanndan ve anzi olan
renkle-
rinden kurtulurlar. Binaenaleyh kendisini safi gorunce
"Ben mu-
kaddema boyle saf idim" diye ewelki halini tezekkiir eder ve o bu-
lamkhklann ve renklerin arizi oldugunu yakinen bilir. Ve bu
avanzdan ewelki halini tahattur edip:
J^ ^, £jj ^jjlGi (Bakara, 2/
25) Ya'ni "Bu evvelce merzuk oldugumuz se'ydir" ayet-i kerimesini
okur. imdi enbiya ve evliya, ona ewelki hali muzekkir
olurlar;
yoksa onun cevherine yeni bir sey koymazlar.
§imdi o bulamk sulardan ba'zilan, o safi olan cesim suyu tani-
di. "Ben ondanim, o da bendendir" deyip ihtilat
etti; ve ba'zilan, o
buyuk ve suyu tammadi ve onu kendinin ve cinsinin gayri
safi
goriip, kansmamak ve bu ihtilattan tebaud eylemek icin
deryaya
renklere ve bulamkhklara iltica etti. Nitekim Fahr-i alem
Efendi-
miz buyururlar: -vilsil l#* J&
U j wibii IfL. JjU Li Ya'ni "Aralann-
da muarefe olan ervah birbirleriyle i'tilaf eder ve tenakiir olanlar
FIHI MA FIH

da yekdigerine muhalif olurlar." Ve Hak Teala Hazretleri'nin 'M

(*— « 'ly 3j-j f^% (Tevbe, 9/128) [Ya'nt "And olsun, size kendiniz-
den byle bir Poygamber gelmi§tir ki..."] buyurmasi da bu makam-
dandir. Ya'ni biiyuk su, kiiciik suyun cinsinden ve onun nefsinden
ve gevherindendir; ve onu kendi nefsinden gormeyendeki o tena-
kiir suyun kendinden olmayip, kottiye mukarin olmasindan ve o
sii'-i karinin suya aksindendir. O kiiciik su, kendisinin o biiyuk Su-

dan ve bahirden, tcvahhusu nefsinden oldugunu ve bu sii-i karinin


aksinden bulundugunu §iddet-i ihtilati sebebiyle bilmez. Nitekim
toprak yemeyi i'tiyad eden kimse, topraga olan meylinin kendi ta-
biatindan ve tabiatinda memzuc olan bir illetten oldugunu bilmez.

Ma'lum olsun ki, isti§Md eyledikleri herbir ayet ve hadis,


vukuat-i muhtelifeye vakif iki §ahid gibidirler. Herbir makamdaki
sehadetleri, o makama munasib olur. Mesela bir hanenin vakfiyye-
tine iki sahid / Yine bu iki §ahid bir dukkamn bey'ine seha-
vardir.
det edebilirler; ve keza yine bunlar bir nikaha §ehadet eylerler.
Velhasil hazir olduklan her bir vak'aya ona muvafik olarak §eha-
det eylerler. §ahidlerin sureti birdir; fakat sehadet ettikleri seyle-
rin ma'nalan ba^kadir. dl_il w,
~J\ j .jjl jyj jjU\ Sl\ j *JJI bdij [ya'-
ni "Allah bizi ve sizi faydalandirsin. Renk kan rengidir; ve koku
misk kokusudur."]

ONUNCU FASIL

Onda sizi gormek arzusu vardir; ve "Hudavendigar'i gormek


isterim" dcdi, dedim. 11 Hz. Mevlana efendimiz buyurdular ki:

Hudavendigar'i §imdi hakikati ile gbrmez; zira onun Hudaven-


digar'i goreyim diye arzu ettigi §ey, Hudavendigar'in nikabidir;
Hudavendigar'i sjmdi nikabsiz gormez. Ve halkin e^ya-yi rnute-
nevviaya ve peder ve madere ve biradere ve ehibbaya ve yerlere ve
gbklere ve baglara ve saraylara ve ilimlere ve amellere ve taamla-
ra ve §arablara olan butiin arzulan ve vefalan ve muhabbetleri ve
§efkatleri bbylecedir. Cilmlesinde Hak arzusu vardir; ve seyler
hep nikabdir. Vaktaki bu alemden intikal ederler, o §eyler bu
nikablar ve yiiz ortuleri olmaksizin zahir olur. Matlublan hakikat-
ONUNCU FASIL
35

te bu bir sey olur, biitiin miiskiller hall olur; ve gonullerde


olan su-
allerin ve miiskillerin kaffesinin cevabini
i§itirler; ve her §ey ayan
olur. Ve cevab-i Hak her bir miiskil icin
ale'l-infirad, ayn ayn
cevab i'tasini iktiza eder bir vech ile degildir.
Bir cevab ile butiin
sualler defaten ma'lum ve mu^killer hall olur. Nitekim kis vak-
tinde soguktan her bir kimse bir libasa ve
bir kurke ve bir ocaga
ve bir sicak gara iltica eder. iste boylece ciimle
nebatat, agaclar ve
otlar ve saire sogugun zehrinden meyvesiz
ve yapraksiz kahp, so-
gugun zaran dokunmamak icin agaclar onlan iclerine
cekerek'giz-
Iemistir. Vaktaki bahar onlann cevabini bir
tecelli ile verir; ve on-
larm ihyadan ve nebattan ve mevaddan ibaret olan
muht'elif su-
allerini defaten hall eder; ve o zararlar mundefi' olur; ve
ciimlesi
baslanm di^an cikarip, o belamn / mucibi ne oldugunu
bilirler.

Hak Teala Cemal-i ba-kemalini bi-nikab gbsterse, bizim ona


takatimiz yoktur ve behremend olmayiz. Bu nikablar
vasitasiyla
meded ve menfaat buluruz. Bu gunese bak ki, biz onun niiru
icinde yuriir vc gbriiruz; ve nik fi bedi tefrik
ve temyiz ederiz ve
lsimnz; ve agaclar ve baglar meyve verir; ve ham
ve ek ? i ve aci
meyveler giinesin hararetinden pi§ip tath olurlar;
ve maadin onun
te'sirinden altin ve giimiis ve la'l ve yakut
izhar ederler. Ve eger
vesaita bu kadar menfaat veren giines,
pek yakina gelirse, hie
menfaat vermez. Belki ciimle alem ve ehli yanarlar.
Hak Teala da-
ga hicab ile tecelli ederse, agaclar ve giiller ve
cimenler ile rnali ki-
hp, tezyin eyler; fakat hicabsiz tecelli edince,
o dagi altust edip
zerre zerre kilar. Nitekim Kur"an-i Mecid'de
beyan buyrulur: llli
Siil^J^Jj £ J^ (AW, 7/143) [Ya'ni "Rabbi o daga tecelli edince,
onu paramparca etti.")

Huzurda olanlardan
bir sail su suali irM etti: "Nihayet kis
vaktinde dahi o giines mevcuddur." Hz. Pir-i
dest-gir cevaben
buyurdular ki:
Bizim burada haml etmekten maksadimiz bir misaldir.
Fakat
o makamda ne hamel vardir, ne de cemel. Mesel baska,
misal
baskadir. Gerci akil cehd ile o seyi idrak etmez.
Fakat akil, cehdi
nasil terk eder? Ve eger akil cehdi terk ederse, o akil degildir. Akil
odur ki, her ne kadar Hak
Teala miidrek ve kabil-i idrak olmasa
bile, yine Ban Teala'nin idraki hususunda tefekkiir ve cehd ve
ic-
FIHI MA FIH

tihaddan gece ve giinduz daima muztarib ve bi-karar ola. Akil


pervane ve ma'suk dahi sem' ve i§ik gibidir. Fi'1-vaki' pervane ken-
disini sem'e carpip, yanarak helak olur. Fakat pervane
odur ki,
her ne kadar ona yanmak zarar ve elemi anz olsa da, yine sem'e
sabr edemiye. Kendisini o nura carpmayan pervane degildir.
Ve
eger pervane kendisini sem'amn nuruna carpip yanmazsa, o
da
sem'a degildir. imdi niir-i Hak'tan yanmaga sabr etmeyen
ve ic-
tihad gostermeyen adam, adam degildir. Idrak olunan her §ey Hak
degildir. Adem odur ki, ictihaddan hill kalmayip, bi-aram ve bi-
karar olarak Hakk'in nflr-i Celal'inin etrafim devr eyliye.
Ve Hak
odur ki, ademi yakip yok ede ve hicbir akil onu idrak edemiye.

ONBIRiNCi FASIL

Emir Pervine dedi ki: "Mevlana Bahaeddin hazretleri ls Emir


benim ziyaretime gelmesin ve zahmet etmesin; zirS bizim
bh
takiw hallerimiz vardir. Hal olur ki, mukaleme eyleriz ve
bir hal
gelir ki, soylemeyiz. Bir halde halktan pervamiz olmaz; bir halde
uzlet ve halvet takazasi
zuhur eder. Bir halde hayret ve istigrak
vaki' olur. Belki Emir'in
gbnlunu alamiyacagnmz bir hal iginde
bulunuruz ve kendisinin mev'iza ve mukalemesiyle me$gul
ol-
mamiza miisaid bir feragat
bulunmaz. Binaenaleyh vakt-i feraga-
timizde, dostlarla me$gul olmak ve onlara faide is31 etmek daha
Biz gidip dostlan ziyaret edelim" diye bu bendeye i'tizar
a'ladir.
buyurdular. Mevlana hazretlerine cevap verdim ki: "Ben Mevlana
benunle me$gul olsun ve mukaleme eylesin diye gelmiyorum;
bel-
ki mii^erref olayim ve bendelerin ziimresine iltihak
edeyim, diye
geliyorum. Bu
saatte va~ki' olan §eylerden birisi budur ki; Mevla-
na me$gul gorunmedi, beni geg vakte kadar intizarda birakti.
idi,

Bu da eger musliimanlar ve salih kimseler benim kapima geldik-


lerivakit, onlari bekletir ve huzuruma cabuk kabul
etmezsem, bu
halin boyle sa'b ve dusvar ve aci oldugunu bilmem
icindir. Ba.fka-
lanna boyle yapmamam igin Mevlana onun acihgim bana tattirdi
ve beni te'dib eyledi."

Hz. Pir-i dest-gir cevaben buyurdu: Hayir, belki seni


intizarda
birakmasi ayn-i inayetten idi. Rivayet olundu ki, Hak Teala
Haz-
ONBIRlNCi FASIL
37

retleri: "Ey kulum, dua ve miinacat halinde senin


hacetini sur'atle
kaza eder idim. Fakat senin sesin ve munacatm bana hos. gelir.
Onun i<;in icabette te'hir vaki' olur. Ta ki bana hos gelen sadam ve
munacatini tekrir ve teksir edesin. 19 Mesela, iki dilenci / bir ahsin
?
kapisina geldi. Birisi matlub ve mahbubdur. Digeri ise azim meb-
guzdur. Hane sahibi kblesine der ki: "0 mebguz olan dilencinin
serian mundefi' olmasi icin, cabuk ve bila-te'hir biraz ekmek
ver!"
Halbuki o mahbub olan diger dilenciye: "Heniiz ekmek pismemis-
tir, sabr et, ekmek pi§sin" diyerek savsaklar. 20

Hatmm dostlan pek 90k gbrmek ve benim onlara, onlann ba-


na doya doya nazar etmemizi ister. Bu alemde bircok dostlar
var-
dir ki, birbirinin gevherini iyice gormu§ olurlar.
Asinalik kuvvet
bulmus oldugundan aleme gittikleri vakit, biz dar-i dunyada be-
raber idik, diye yekdigerini cabuk tamrlar ve bilirler ve birbirle-
riyle hos ittihad ederler. Zira insan refikim pek
?abuk zayi' eder.
Gormez misin ki, alemde bir kimse ile dost olmu§ ve onu canane
ittihaz eylemi? olursun ve nazannda bir Yflsuftur. Bir fiil-i kabih
ilegozunden du§er ve onu terk edersin. Yusufluk vasfi kurtluga
mubeddel olur. Onu ewelce Yusuf gbrurdun, simdi ise kurt
sure-
tinde gbrursiin. Vakia onun sureti tebeddul etmemistir; hemen
ev-
velki gbrdiigundiir. Bu bir hareket-i ami ile onu terk ettin. Yann
ba^ka bir ha§r zahir olur; ve bu zat ba§ka bir zata tebeddul
eder.
Eger onu iyi tanimami§ isen ve nazann zatma iyice niifuz etmemis.
ise, onu nasil tamyabileceksin? Velhasil yekdigerini iyiden iyiye
gormek lazimdir. Ve her bir adamda iyi ve kbtii sifatlar mustear-
dir; ondan ge?mek ve onun ayn-i zatma niifuz
etmck ve iyice
gbrmek icab eder. Zira insanlann yekdigerine verdikleri bu evsaf,
onlann evsaf-i asliyyesi degildir.
Menkuldur ki, §ahsin biri "Ben falan adami iyi taninm ve 0-
nun nisamni veririm" demis. "Sbyle bakahm" demisler. "Benim ka-
filemde idi ve iki de siyah bkiizii var idi" demi§. §imdi bu misale
muvafik olarak halk, / "Biz falan dostu gbrdiik ve tamdik" derler.
Onlann verdikleri ni§an, hakikatte iki siyah bkiizden nisan
ver-
mek hikayesine benzer. nisan, onun nisam degildir; ve ni§an
hi9bir ise yaramaz. Simdi... insanm nik ii bedinden ge?mek ve
onda ne zat ve ne gevher vardir diye zatma niifuz etmek lazimdir.
Gbr-mek onu bilmek degildir. Birtakim kimselerin, "Niteliksiz ve
38 FIHi MA FIH

bi-keyfiyyet olan ve mahal ve


mekflm ve sureti bulunmayan ftlem-i
bi-cur.ile evhya-yi as.kan
nasi! ask-bazhk ederler ve
ondan nasil
moded ve kuwet ahrlar ve mtlteessir
ederim. Nihayet, gece ve gunduz,
olurlar?" demesne taaccub
kendileri de bu hal icindeX
Bunu soyleyen kimse bir ahsa
§ muhabbet eder ve ondan meded
ahr. Nihayet bu mededi onun
lutuf ve ihsamndan ve Otan ve
zik
nnden ve onun sadi ve gammdan
ahr. Halbuki bunlann ciimlesi
alemde la-mekandir; ve o sahis,
de m -be-dem bu ma'nalardan
ded ahr ve muteessir olur da me-
kendisine taaccub gelmez. Boyle
Alem-i la-mekana nasil asik iken
oluyorlar ve ondan nasil istimdad
hyorlar ve onunla nasU ey-
ask-bazlik ediyorlar?" diye taaccub
eder-

Hakimin birisi bu ma'nalara munkir idi. Bir


gun hastalanm
kend.nden gecti ve hastabg, uzad, Bir hak Im -i .lanTonun zty"
ve lyadetine g,dip, t
aralannda su miikaleme vaki' oldu:
Hakim-i ilahi: §imdi sen ne istiyorsun?
Hakim: Sihhat.

onuSSSir
Hakim: Sihhatin
SlhHatin Sfiretmi Ve naS
" ° ,du ^ nu ^ *>

sureti yoktur, bi-cundur.


Hakfm-i ilahi: §imdi...
mademki sihhat bi-cundur onu nasil is
t.yorsun? Nihayet, s.hhatin ne
oldugunu soylemelisni
Hakim: Bunu bilirim ki, sihhat
gelince bende kuwet fatal olur
ve sem.n„ m; ve rengim beyaz ve
kirm.zi ve ter u taze olur ve
kuijayis, bulurum.

1 "1 W hi: Ben S6nden Slhhatm nak Inl


sormuyorum-
s.hh^^"
sihhat i , onu
ne seydir? soruyorum.
?
/

Hakim: Bilmiyorum, o bi-cundur.


Hakim-i ilahi: Eger musluman olup evvelki
mezhebine rucu>
11 SaM ?yaPlP ten " darast klla y' m v sana sihhat
eSm" '
° bahs

Mustafa (s.a.v.) Efendimiz'den


sual eyledilcr ki: FH-vaki' bu
ma na a b , ?0nd Ve ,a kin insanm sflretl
dan intifa mumk.n midir? Cevaben ma
buyurdular ki: "iste yerin
^
ve
ONBiRINCI FASIL
39

gogiin sureti! sfiret vasitasiyla o ma'na-yi kiilden intifa' olunur."


Cerh-i felegin tasarrufunu ve bulutlann yazin ve kism yagmur
yagdirmalanni ve riizgarlann tebedduliinii miisahede ettigin va-
savab ve hikmet iizere oldugunu gbrursiin. Niha-
kitte ciimlesinin
yet bu cemaddan
ibaret bulunan bulut yagmur vaktinde yagmur
yagdirmayi ne bilir! Ve bu yeryuziinu gbrursiin ki, nebatati nasil
ahp, bire on verir! Nihayet bunu birisi yapiyor. Onu gbr ve
bu
alem vasitasiyla ondan istimdad eyle! Insamn kahbi vasitasiyla,
onun ma'nasmdan istimdad ettigin gibi, bu alemin sureti vasita-
siyla da alemin ma'nasmdan istimdad eyle! Peygamberimiz
(a.s.v.)
Efendimiz mest olduklan vakit, bi-hod bir halde soz soyleseler idi;
JUi J) I
Jli ya'ni "Allah Teala buyurdu" derler ve nihayet sureta o-
nun lisani siiyler idi. Velakin arada kendileri olmayip, hakikatte
soyleyen Hak idi. Zira evvelce kendisinin boyle sbzlerden cahil ve
na-dan ve bi-haber oldugunu ve simdi ise, kendisinden boyle ke-
lamlar sudur eyledigini gorup, kendinin ewelki kimse olmadigim
ve bu tasarruf Hakk'in oldugunu bilir. Nitekim Mustafa
(a.s.),
kendi viicudundan bu kadar bin sene ewel enva'-i akvamdan ve
enbiyadan kimlerin ge?tigini ve karn-i alemin ahirine kadar neler
olacagini ve ar? ve kursi ve hala ve melayi haber verdi. Halbuki
onun vucudu hadis idi. O haberleri asla onun hadis olan viicudu
sbylemezdi. Hadis, kadimden nasil haber verir?

Imdi ma'lum oldu ki, o soylemiyor, Hak sbyluyor. Nitekim Hak


Teala buyurur: / y.£ 'J>j *i\\'j. jl j^j'l
Gj (Necm, 53/3-4)^^
[Ya'ni "O kendi u hevasindan sbylemez'o. O, kendisine Allah
re'y
tarafindan ilka edilegelen bir vahyden baska bir sey degildir."]
Hak Teala harf ve savttan munezzehdir. Onun kelami harf ve savt
haricidir. Velakin kelamim herhangi bir harf ve savttan ve
her-
hangi dilden isterse can kilar.

Yollarda kervansaraylar yapmislar ve havuzun basrna tastan


bir kus veya bir insan heykeli rekz etmislerdir. Onlann agizlann-
dan su gelir havuza akar. Akillerin cumlesi bilir ki, o su, o heyke-
lin agzindan gelmez; ba§ka bir yerden gelir. Bir adami
tammak is-
tersen onu soylet; soziinden bilirsin. Ve eger yankesici olursa ve
birkimse de ona, adami soziinden tamrlar demis olsa, o yankesici
kelaminda ihtiyat eder ve zabita me'muru onu anlamaz. Bu o hi-
40 FIHI MA FIH

kayeye benzer ki; sahrada bir (jocuk validesine dedi ki: "Karanhk
gecede bana dev gibi korkunc bir zenci goriiniiyor ve ben 90k kor-
kuyorum." Validesi cevap verdi ki: "Korkma, sureti gbrdugiin va-
kit, ona cesurane hiicum et! Hayal midir, yoksa hakikat midir belli

olur." Qocuk dedi: "Ey valide, ya zenciye de validesi bciyle vasiy-


1
yet etmis ise, ben ne yaparim?" S/imdi ona, "Soz sbyleme, halin
belli olmasm diye vasiyyet etmis olurlarsa, ben onu nasil taniya-
yim?" Bu halde onun huzurunda silkut et ve kendini ona ver ve
sabret! Belki onun agzmdan bir kelime firlar; ve eger firlamazsa,
belki senin zebamndan, arzun hilafina bir kelime firlar veyahut
hatirinda bir soz veya endise bas vurur. endiseden ve sozden
onun halini bilirsin. Qiinkii ondan mtiteessir oldun; ve 0, onun aksi
ve ahvalidir ki, senin derununda zuhur etti."

§eyh Muhammed Sererzi muridlerin arasinda oturmus^ ve


muridin birisi de bas kebabi istiha eylemisti. Seyh: "Falan icm ba§
kebabi getiriniz!" diye emr etti. Onun ba§ kebabma ihtiyaci oldu-
gunu ne ile bildin?" dediler. Cevap verdi ki: "Otuz senedir bende
ihtiyac kalmamistir ve kendimi biitun ihtiyajlardan pak etmisim-
dir ve miinezzehim. Ayine gibi saf ve nakissiz olmusum. Vaktaki
hatmma, bas kebabi geldi, bende istiha peydfi ve ihtiyac hasil
oldu. Onu falanin takazasi oldugunu bildim. Zira ayine nakissiz-
dir. Eger ayinede nakis gbriiniirse, gayrin naksidir."

Azizin biri maksudunu taleb icin halvette oturmus idi. Ona


"Boyle bir maksud-i all halvette hasil olmaz. Halvellen disanya
cik! Sana bir azizin nazari vaki' oldugu vakit, o maksudun hasil
olur" diye nida geldi. "0 nerede bulayim?" dedi. "Oami'de
azizi
bircok halkm arasinda bulursun" dediler. "Hangisi oldugunu nasil
bileyim?" dedi. "Git, seni tamr ve sana nazar eyler; ve alameti
odur ki, nazari senin iizerine vaki' olunca elinden ibrik diiser ve
bi-hfls olursun; onun nazari senin iizerine vaki' oldugunu bundan
bilirsin" dediler. Oyle yapti. Su dolu ibrigi eline alip, mescidin
cemaatine su dagitir ve saflann arasmi dolasirdi. Nagehan onda
bir hal zahir oldu ve na'ra vurup, ibrik elinden dustii ve bi-hus ola-
rak bir kb§ede kaldi. Halkm kaffesi gittiler. Vaktaki kendine geldi,
kendisini yalmz gordii. Ona nazar eden sahi orada gormedi.
Velakin maksuduna vasil oldu.
ONBIEiNCi FASIL 41

Hakk'in oyle ademleri vardir ki, gayet-i azametten ve gayret-i


Hak'dan yuzlerini gostermezler; fakat halki maksud-i azimlerine
isal ve bezl-i atifet eylerler; ve herkesin islerini Hakk'in
bildigi
kubbelerin iistiinden asinrlar. Ne kerim ve cevaddirlar! Boyle
padi§ahlar nadir ve nazenindirler. /

Bizler dedik: "Biitiin azizan sizin huzurunuza geliyorlar.^ 4


Cenab-i Pir-i dest-gfr cevaben buywdular:

Bizde huzfir kalmamistir. Eger gelirler ise i'tikad ctmii; olduk-


lan sfirete gelirler. isa (a.s.)a: "Senin evine gelelim mi?" dediler:
"Bizim i<;in hane nerede olur ve ne vakit olur?" diye ccvap verdi.

Menkuldur
ki: Isa (a.s.) bir sahrada gezer idi. §iddetli yagmur
yagdi.Yagmurun dinmesine intizaren bir lahzacik cakal denilen
hayvanin yuvasi olan bir magaranm kosesine sigindi. "gakalin yu-
vasindan cik ki, senin yiiziinden yavrulan rahat edemiyorlar" diye
vahy geldi. Cenab-i Isa (a.s.) nida eyledi ki:

lij^ fir* Crt


1
U-^J J lSj 1
ipl ji"i VJ k
24 "
Ya'ni "Qakalin yavrulanna bir melee' ve mahal vardir; Mer-
yem'in ogluna ise, ne melee' ve me'va ve ne hane, ne de makam
vardir" dedi.

Evet cakal yavrusuna yuva vardir, amma onu boyle bir ma'suk
me'vadan kogmuyor, seni boyle bir kovan vardir. Eger senin evin
olmazsa, a'ladir. Zira boyle bir kovamn lutfu Sana mahsus oldu.
Halbuki sana mahsus olan bir tard hil'atinin lutfu, yiizbinlerce
asuman ve zemine ve dunya ve ahirete ve ar§ ve kiirsiye degcr ve
daha ziyadedir ve onu da gecmi§tir.

Emir Pervane geldigi halde bizim ona gbrunmememizden do-


layi,hatin munkesir olmamahdir. Zira onun bu ziyaretten maksu-
du, ya bizim i'zaz-i nefsimiz veya kendisinin i'zazi idi.
Eger bizim
i'zazimiz icin idi ise, / cok oturup, bize intizar etmesinden 50
dolayi
bizim i'zazimiz daha ziyade hasil oldu. Ve eger garazi kendisinin
i'zazive taleb-i sevab idiyse, 50k intizar eyledigi ve mesakkat-i in-
tizari cektigi icin,ona da sevabi ziyade oldu. imdi her iki takdir
uzere dahi ne maksud ile gelmis ise, o maksud muzaaf ve ziyade
oldu. Binaenaleyh memnun ve mesrur olmalidir.
42 FIHI MA FIH

ONIKINCI FASIL

o»Lia i^jliJI [Ya'ni "Kalbler sehadet eder."] derler. Bu s6z,


haklkati kendilerine miinkesif olmu§ bir soz ve nakil dcgildir. Kalb
sehadet edince kelama ve lisamn §ehadetine ne hacet var idi?

Emir-i Naib (ya'ni Emir Muineddin Pcrvanc) dedi ki: "Evet


kalb sehadet eder; fakat kalbin ayrica bir hazzi vardir. Ve kulak
He goziin dahi, ayn ayn hirer hazlan vardir. Pek ziyade faide hu-
sulii icin her birisine ihtiyag vardir.

Hz. Pir-i dest-gir cevaben buyurdular. Eger goniil mustagrak


olursa, hepsi onun istilasmda mahv olurlar; lisana ihtiyag kalmaz.
Nihayet Leyla'mn hiisnil ki, hiisn-i rahmani degildi; cismani ve
nefsani idi ve ab u kilden idi. hiisne olan a§kin istigraki, Mec-
nun'u oyle istila ve gark eyledi ki, c,e§m-i zahir ile Leyla'yi go'rme-
ye ve kelamini kulak ve sada ile i§itmege hacet yok idi. Zira Mec-
nun Leyla'yi kendisinden ayn gormedi ve bbyle dedi:

v^ o^
1

^^ dji j ,j-> ,y ^— j J^ ^ &^


I

Nazmen terciime: "Gbziimde hayalin, dilimde adin,


Gbniil gark-i zikrin; bu mektub kime?"
Sirndi bir cismaninina§kmda, Mecnun'u bu hale koyacak ka-
dar kuwet vardir; o Mecnun kendisini ondan ayn gbrmez ve onun
25
hislerinin ciimlesi onda gark olurlar. Goz, kulak ve ?emm ve
saire gibi, diger uzuvlarm her birisi bir haz talcb etmez. Ciimlesini
miictemi' gbriir ve hazir addeder. / Eger dedigimiz bu uzuvlardan
bir uzuv, tamamen bir haz bulursa, hepsi o zevkte mustagrak olur-
lar ve diger bir haz taleb etmezler. Bir hissin ayrica bir hazz-i
diger taleb etmesi, ona delalet eder ki, bu bir uzuv, hakki olan bir
hazzi tamamen almamis ve bir noksan haz bulmustur. Bittabi' o
haz iginde gark olmamistir. Onun diger hissi, haz ister ve her bir
his icin ayn bir haz arzu eyler. Ve havas ma'na cihetinden miicte-
mi'dirler; ve siiret cihetinden mutefernktir. Bir uzva istigrak hasil
oldugu vakit, hepsi onda mustagrak olurlar. Nitekim sinek ucar-
ken, kanadi ve ba§i ve biitiin eczasi hareket eder. Vaktaki bala
gark olur, biitiin eczasi bir olur, hit; hareket kalmaz. Suya gark
ONIKINCi FASIL
4g

olan kimseden zahir olan her bir fiil, onun


fiili degildir, suyun fiili-
dir. Eger su icinde heniiz el ayak hareket ederse, ona gark
olmus
demezler. Halbuki o: "Eyvah boguldum" diye bagirir; buna da
istigrak demezler. Nihayet bu "Ene'1-Hak" demeyi herkes buyiik
da'vadir zanneder. "Ene'1-abd" da'vasi buyiiktur.
"Ene'1-Hak"
da'vasi azim tevazu'dur. Zira "Ben abd-i
Hudayim" diyen kimse,
iki mevcud isbat eder. Birisi kendisi
icin ve digeri de Huda icindir.'
Fakat "Ene'1-Hak" diyen kimse, kendisini yok edip
ve ber-heva ey-
leyip "Ene'1-Hak" der; ya'ni "Ben yokum,
hep O'dur; Huda'dan
baska mevcud yoktur; ben kulliyyen adem-i mahzim
ve hicim" der.
Bu makamda tevazu' ziyadedir. §u kadar ki, halk
anlamiyorlar
Hak icin hasbeten-lillah mertlik eden bu kimsenin nihayet
arada
bendehgi vardir. Bu mertligi her ne kadar Hak icin
ise do, kendisi-
ni gorur ve fiilini gbrur. O suya gark
olmadi. O kimse suya gark
olmustur ki, onda hicbir hareket ve fiil kalmiya.
Onun hareketleri,
ancak suyun hareketi ola.
Arslamn bin, bir ahuyu kovaladi; ahu / ondan kacti.
Kactigi
kadar, vucud var idi, birisi arslamn viicudu, digeri de
iki
ahunun
vucudu idi.. Fakat arslan ahuya yetisip, ahu
onun pence-i kahn
altma gitt lgi ve arslamn heybetinden bi-hus ve
bi-hud olarak onun
onunde dustiigu vakit, yalmz arslamn vucudu
kaldi. Ahunun
vucudu mahv oldu ve kalmadi. Iste istigrak budur. 27
Hak Teala evliyayi, halkin arslandan ve kaplandan ve
zalim-
den havflanmn gayri olan bir havf ile haif kilar;
ve havf ve emnin
ve lys u tarabin ve yeme ve uykunun
Hak'dan oldugunu onlara
kesf eyler. Hak Teala onlara, gbzleri acik
iken uyamkhkta, arslan
ve kaplan veya ati^s suretini, mahsfis ve
mahsus olarak gosterir
01 vech ile ki, hakikatte arslan ve kaplanm sureti bu
alemden ol-
mayip, musawer olan bir suret-i gaybi idigi
ona ma'lum olur. Ve
bbyle cemal-i azim ile kendi suretini gosterir;
ve keza bostanlar ve
envar ve enhar ve hur ve kusur ve taamlar ve
sarablar ve buraklar
ve sehirler ve menziller ve turlii tiirlu acaibler
gosterir. Ve o, haki-
katte onlann bu alemden olmadigim bilir.
Hak Teala o s'eyleri
onun nazanna gosterir ve musawer kilar. imdi ona havf ve reca-
mn ve bi'1-ciimle rahatlann ve musahedelerin
Hak'dan olduguna
yakin hasil olur. §imdi, onun bu havfi, halkin
havfina benzemez
Zira bu havf, miisahededir; deltl ile
degildir. giinku Hak Teala
44 FIHl MA FIH

cumlesinin kendisinden oldugunu ayanen gostermistir. Felsefi bu-


nu bilir, amma delil ile bilir. Delil ise payidar olmaz ve delilden
hasil olan zevkin bakasi yoktur. Ona delilden bahs ettikce, hos, ve
germ olur ve tazelenir. Delil bahsi kapamnca, ondaki zevk ve ha-
raret kalmaz. Nitekim bir kimse delil ile bildi ki, bu evin mi'man
vardir; ve delil ile bilir ki, bu mi'mann gozii vardir, kbr degildir;
kudreti vardir, aczi yoktur; / mevcud idi, ma'dum degildi; diri idi,
olii degildi; bina-yi haneden ewel var idi. Bunlann ciimlesini bilir,
amma delil ile bilir. Delil ise payidar olmaz, cabuk unutulur. Fa-
kat arifler hizmetler ettigi cihetle mi'man tamdilar ve ayne'1-ya-
kin gordiiler; ve beraberce tuz ve ekmek yedilcr ve ihtilat eyledi-
ler; ve mi'mar onlann nazarlanndan ve tasavvurlanndan asla ga-

ib olmadi. Binaenaleyh bbyle bir kimse fani-i Hak olur ve O'nun


maglub ve miistehleki oldukca, onun hakkmda gunah, giinah ve
riirum dahi curum olmaz.
Padisjahm biri, her birerleri ellerine birer kadeh almalarmi
bendelerine emr etti. Vaktaki padi§ah zuhur etti, onun gulam-i
hassi, padisahin didanndan, kendinden ge?ip mest oldu ve kadeh
elinden dii§iip kinldi. Digerleri onun bu halini goriip, galiba bbyle
yapmak lazim geliyor, diyerek ellerindeki kadehleri, kasden atti-
lar. Padi§ah: "Nicin bbyle yaptimz?" diye onlara itab etti. Onlar
dediler ki: "O mukarreb idi, bbyle yapti; biz dahi oyle yapahm de-
yip bu hali savab gorduk". Padisah dedi: "Ey ahmaklar onu o yap-
madi, ben yaptim." Zahir cihetinden o suretlerin cumlesi kabahat
idi, amma o bir kabahat, ayn-i taat idi, belki biitun taatlarm
fev-

kinde idi. Onlann cumlesinden maksud, o gulam idi. Diger gulam-


lar, onun tabi'i ve tufeylidirler. Zira o gulam, bu sbyledigimiz ma'-

naya nazaran, hakikatte padi§ahdir. Biitiin gulamlar padisahin


tabi'idirler. Binaenaleyh onun tabi'leri olurlar. Zira o ayn-i padi-

sahdir; ve kolelik onun suretinden baska bir sey degildir. Padisa-

hin cemalinden malamaldir. Hak Teala: jT*jn\ cOli U JVjJ SiJ [Ya'-
ni "Sen olmasaydin, sen olmasaydm eflaki halk etmezdim"] buyu-
rur. Bu da "Ene'1-Hak" demektir. / Ma'nasi budur ki: Eflaki ken-
dim i<;in yarattim. Bu lisan-i diger ile ve baska bir isaret ile "Ene'l-
Hak" demektir.
Buyuklerin kelamlan, her ne kadar, yiiz muhtelif suretlerd.
goriinuyorsa da, yine hepsi birdir. Hak bir ve yol bir olunca, so:
ONIKINCI FASIL 45

nasil iki olur?.. Surette muhalif goruniir, ma'nada birdir. Tefrika


sfirettedir; ve ma'nada hepsi muctemi'dir. Nitekim bir emir "Qadir
dikiniz!" diye emr eder. Birisi ip biiker ve birisi kazik yontar; ve bi-
risi kuma^im dokur ve birisi diker; ve birisi igne dbker ve birisi
bicer. Suretler her ne kadar zahiren muhtelif ve muteferrik ise de,
ma'nen muctemi'dir ve bir is. gbrultir. Ahval-i alem dahi bbyledir.
Eger dikkatli bakar isen, fasik ve salih ve asi ve muti' ve seytan ve
melek hepsi Hakk'a kulluk ederler. Mesela padis.ah ister ki,
kblelerini birtakim sebeblerle imtihan etsin, ta ki sebati olan kim-
dir ve sebatsiz olan kimdir? meydana ciksin; ve nik-ahd, bed-ahd-
den miimtaz olsun; ve vefalisi vefasizdan aynlsin. Sebatlan zahir
olmak icin, onlara bir miivesvis ve miiheyyic lazimdir. Ve eger ol-
mazsa, onlann sebati nasil zahir olur? Imdi, o miivesvis ve miihey-
yic padis.aha kulluk eder; cunkti padi§ahin muradi, onun bbyle
yapmasidir. Ve sabiti gayr-i sabitten ayirmak ve sivrisinekler gi-
dip, onlann gayrisi kalsm diye, sivrisinekleri agaclardan ve bag-
lardan kovmak icin onu gbnderdi.

Padi^ahm biri, bir cariyeye "Siislen ve emanet ve hiyanetleri


zahir olmak icin kendini gulamlanma arz et!" diye emr etti.
Cariyenin bu fiili, her ne kadar zahiren ma'siyet goruniir ise de,
hakikatte padiijaha kulluk eder. Bu bendeler, delil ve taklid ile
degil, belki bi-perde ve bi-hicab muayene ile, bu alemde kendisini
gbrdiiler. .jliu '-^1 H\ '^ '^ j\ j (Isra, 17/44) [Ya'ni "Hicbir §ey ha-
ric, degil hepsi O'na hamd ile tesbih eder"] ayet-i kerimesi
mucibince, iyi ve kbtii ciimlenin Hakk'a kulluk ve taat / eyledikle-
rini mu§ahede Binaenaleyh hakikatte bu alem onlar igin
ettiler.
kiyamet olur. 29 Zira kiyamet, ciimlenin Hakk'a kulluk etmelerin-
den ve O'nun kullugundan gayri bir i§ yapmamalanndan ibarettir.
Ve onlar, Imam-i Ali (kerremallahu vechehu) ve (r.a.) efendimiz
L .'dJJI JlLZ J
hazretlerinin L_i coajl [ya'ni "Eger perde acilsa be-
nim yakinim ziyadele§mez"] kelam-i §erifinde isaret buyruldugu
uzere, bu ma'nayi burada gbriirler.

Liigat i'tibariyle alim ariften daha alidir; ciinkii Huda'ya


"a-lim" derler, amma "arif demek caiz degildir; ve arifin ma'nasi
o-dur ki, evvelce bilmez idi, fakat ba'dehu bildi. Bu ise Huda
hakkin-da layik degildir. Fakat brf i'tibariyle arif efdaldir. Zira arif
46 FIHi MA FIH

bar seyi dclilden haric olarak bilenden


ibarettir. Alemi mtisahede
ve muayene ile gbrmustiir. iste orfen "arif buna derler.
Bir alim ytiz zahidden iyidir, demislerdir. Zira zahid zuhdiinu
ilim lie icra eder. Ilimsiz zuhd muhaldir. Nihayet, ziihd nedir?
Dunyadan iVaz etmek ve yiiziinii taata cevirmek
ve alem-i ahirete
teveccuh etmcktir. Bu halde diinyayi ve
onun sebatsizhgin, ve
cirkinhgini ve ahiretin letafet ve sebatim
ve bakasim bilmek lazim
ge hr; ve nasil taat edeyim ve ne taat kilayim?
diye taatde ictihada
vakif olmak icab eder. Bunlarm
cumlesi ilimdir. Halbuki onun
maksudu .lim degildir; binaenaleyh ilim olmaksizm
ziihd muhal-
dir. Bu halde zahid, hem
alimdir ve hem de zahiddir. Yiizbin
zahidden iyi olan bu alim, acaba nasil
olur? Onun ma'nasmi anla-
mamislardir. O baska ilimdir Id, Hak Teala
Hazretlcri, evvelce o
tamsemn fcendisinde olan bu ilim ve zuhdiinden sonra ona o ilmi
ihsan eyler. Bu ikinci ilim, o ilim ve
zuhdiin semeresi olur Elbette
boyle aim,, yiizbin zahidden iyi
olur. Bunun naziri odur kr Bir
kimse agac diker ve bu agac meyve verir.
/ Meyve veren bu agac
elbette henuz meyve vermeyen
yuz agactan iyidir. giinkii o agac-
lann meyve vermemeleri ihtimali vardir; ve cunku
yolda bircok
afetler vardir; ve Ka'be'ye vasil
olan bir haci, heniiz beriyyede ve
yolda giden yuz hacidan iyidir. Onlarda vusul ve adem-i vusul
endisesi vard:r. Amma bu, hakikate vasil olmustur. Bir
hakikat
yiizbin sekten iyidir.

Emir-i NSib (ya'ni Mmneddin Pervane)


cen&b-i Pir'c hitaben
dedi: "O vasil olmayan kimsede umid-i vusul
vardir." Cenab-i
Pir-i dest-gfr ccvaben buyurdular:

Vasil olan kimse ile, timid eden kimse


arasinda, havfdan ta
emne kadar bircok farklar vardir. Izaha ne
hacet! Bunun farki
herkese zalurdir. Soz emndedir. Halbuki
emnden emne azhn fark-
lar vardir. Mustafa (s.a.v.)
Efendimiz'in enbiya-yi saire iizerine
fazh, nihayet emn cihetindendir.
Yoksa enbiyamn kaffesi emn icin-

j£ Sj l^ \-£
dedirler ve havfdan gecmislerdir. '
Ancak oij:
(Zuhruf, 43/32) [Ya'ni "Kimini derece
der'ece di'ger kiminin iistune
cikardik"] ayet-i kerimesi mficibince,
emn icinde makamlar vardir
Alem-i havfda makamat-i havf icin
nisan vermek mumkindir fa-
kat makamat-i emn bi-nisandir.
Alem-i havfa nazar olundukda
ONtKINCi FASIL 47

herkesin Hak yolunda bezl ettikleri gbruliir. Bin vucudunu, biri


mahm, birisi canmi bezl eder. Kimi oruc tutar, kimi zekat verir,
kimi on rek'at, kimi yiiz rek'at namaz kilar. Binaenaleyh onlann
menazili musawer ve muayyendir; onlardan ni§an vermek mum-
kindir. Nitekim Konya'dan Kayseri'ye kadar olan menziller mu-
ayyendir; amma Antalya'dan Misir'a kadar olan deryadaki men-
ziller bi-nisandir; onu gemiciler bilir ve kara ahalisine sbylemez-
30
ler; ciinkii anhyamazlar. /

Emir-i Naib dedi: "Soylemek dahl faidelidir. Eger hepsini bil-


mezler ise de, biraz bilirler ve izlerler ve zann ve tabmin ederler."
Hz. Pir-i dest-gir buyurdular:
Eyvallah! Giinduz canibine gidiyorum azmi ile bir kimse ka-
ranhk gecede, uyanik olarak oturur. Her ne kadar gitmek keyfiy-
yetini bilmez ise de, mademki giindiize muntazirdir, giindiize ya-
kin olur. Bir kimse bulutlu ve karanlik gecede, kervan arkasindan
gider; nereye gittigini ve
nereden gectigini ve ne kadar mesafe kat'
eyledigini bilmez.
Fakat giindtiz oldugu vakit, o gitmenin faidesini
goriir ve bir mahalle vasil olur. Her kim hasbeten-lillah, iki
gbzunu kaparsa; (J£ iji Dlii. [pj '&> (Zelzele, 99/7) [Ya'ni "Kim
','J,_
'j

zerre agirhginca bir hayir yaparsa onu gbriir"] ayet-i kerimesi


mucibince, o zayi' olmaz. Ancak onun batim muzlim ve mahcub ol-
duk?a, ne kadar ileriye gittigini goremez. lj?j\ Itjy LjjJI [Ya'ni
"Diinya ahiretin tarlasidir"] hiikmiince, burada ne ekmis ise, orada
onu bi(;tigini gbriir.

Yahya (a.s.) cok aglar idi. Cenab-i Yah-


Isaja.s.) cok giiler ve
ya Hz. Isa'ya dedi ki: "Sen galiba Hak Teala'nin incecik mekrlerin-
den geregi gibi emin olmussun ki guluyorsun." Hz. Isa cevaben
dedi ki: "Sen de Hakk'in
latif, garib ve gizli olan inayetlerinden ve

lutuflanndan pek ziyade nevmid olmussun ki, bbyle aghyorsun."


Bu macerada evliyadan ba'zi kimseler hazir idi. Bu iki zattan han-
gisi ve kimin makami daha all oldugunu Hak Teala'dan sual etti-

l er: iJ-^ jfc x* LI ^i Lfc ^; »4i^>l Ya'ni "Bana zanm en guzel


tj.

olanin makami daha alidir; ve ben kulumun zanm indindeyim, ben


kulumun zanm olan mahaldeyim". Her kulumda bir suret ve hayal
vardir. Benim hakkimda, o her ne hayal ederse, ben orada olurum
cevabi eriijti. Ben, Hakk'in bulundugu hayalin bendesiyim ve
FIHl MA FIH

Hakk'in bulunmadigi hakikatten bizanm. "Ey benim kullanm! /


Cay-gahim ve makamim olan hayalleri pak ve tathir ediniz!"
§imdi sen kendini yokla, teeriibe et ki, aglamadan, giilmeden,
oructan, namazdan, halvetten ve cem'iyyetten ve bunlann gayrin-
den senin hakkinda ziyade faideli olan hangisidir ve ahvalin han-
gisi ile tarik-imiistakime gidersin ve terakkin ziyade olur, o hiz-
meti ihtiyar et! &*1\ J la ^1 j djs cOiLj Ya'ni "Alemin miiftileri sa-
I

na fetva kalbinden istifta et!" 32 Senin batimn-


verirlerse, o fetvayi
da bir mufti-i ma'nevi vardir. Miiftilerin fetvasim ona arz et, ona
muvatik gelen seyi ahz eyle! Nitekim tabib bir hastamn nezdine
gelir;ve senin icindeki tabibden sual eder. Zira derunda bir tabib
vardir; o da senin mizacindir ki, red veya kabul eder. Bunun icin
tabib-i harici o tabib-i dahiliden "Yedigin falan §ey nasil idi, agir
mi, yoksa hafif mi idi; cevabin nasildir? diye sorar. Tabib-i deruni-

nin haber verdigi §ey iizerine tabib-i harici hiikmeder. Binaena-


leyh asl olan o tabib-i dahilidir; o da hastamn mizacidir. Vaktaki
bu tabib zayif ve mizac fasid olur, za'f sebebiyle birtakim seyleri
aksine goturiir ve egri haber verir; fekere aci ve sirkeye tath der;
bu halde mizaci karar-i sabik tizerine gelmek iijin, ona imdad eyle-
mek uzere tabib-i hariciye muhtac olur; ondan sonra yine kendi
tabibine gosterip, ondan fetva abr. Bunun gibi ma'na cihetinden
dahl, ademde bir mizac vardir. zayif oldugu vakit, onun havass-i
batmesi her ne gbriir ve her ne soylerse, hilaf uzerine olur. Imdi
enbiya ve evliya tabibdirler ve mizaci mustakim olmak ve •UiVI \lj

y* LS [Ya'ni "E^yayi bize oldugu gibi goster!"] hadis-i serifinde i?a-


ret buyruldugu uzere, dil ve dini kuwet bulmak icin, ona imdad
ederler.

Insan biiyiik seydir; onda herfey yazilmishr. / Zulumat perde-


leri kendindeki o ilimleri, onu okumaya birakmaz. Zulumat perde-
leri, diinyamn bu turlii tiirlii mefguliyetleri ve tedbirleri ve arzu-

landir. Bu zulumaticinde olmak ve bu perdelerin mahcubu bulun-


mak ile beraber, yine bir $ey okur ve ondan ba'zilanna vakiftir.
Nazar eyle ki, zulmetler ve perdeler kalktigi vakit, nelere vakif
olur ve kendinden ne ilimler izhar eder. Nihayet terzilik ve mi'-
marhk ve dulgerlik ve kuyumculuk ve ilm-i nucum ve tib ve saire
gibi sayilmakla bitmeyen tiirlii hiref ve sanayi' insamn batinmdan
ONIKTNCi FASIL 49

peyda olmustur. Tartan ve kerpicten zuhur etmemistir. Oluyii me-


zara gbmmesini insana bir karga ta'lim etti derler. O da insanin
kusa 9arpan bir aksi idi. Takaza-yi ademi onu o hale sevk etti.
Nihayet hayvan beserin cuz'iidur. Cuz' kiille nasil ta'lim eder? Bu
hal ona benzer ki, bir kimse sol eli ile yazi yazmak ister ve kalemi
ele ahr. Her ne kadar gonlii kavl ise de, yazarken eli titrer,
fakat
el kalbin emri ile yazar.

Emir Pcrvdne, Hz. Mevtena efendimizin azim ve all sozler bu-


yurduklanni anlayip, dugar-i hayret oldugundan, cenab-i Plr-i
dest-gir atldeki iz&hata ba$ladilar:

Sbz, ehl-i kelam olan kimselerden miinkati' degildir. Kelam


daima ona vasil olur ve sbz ona muttasildir. Eger agaijlar ki§ vak-
tinde yaprak ve meyve vermiyorlar ise, onlann is gbrmedikleri
zannolunmasin; onlar daima me§g-uldur. Ki§ irad ve yaz masraf
vaktidir. Masrafi herkes goriir, Iradi gormez. Nitekim bir kimse-
nin birtakim i^leri olur, masraf eder, bunu herkes goriir; fakat
muhimmati icin azar azar topladigi iradi gormezler ve bilmezler.
Halbuki asl olan iraddir. Masraf o iraddan olur. Bize ittisali olan
kimse ile dem-be-dem sbz icindeyiz ve muttehid ve muttasihz. Su-
kut / ve gaybet ve huzur vaktinde ve belki cenk ve gavga zama-
mnda beraberiz ve muhtelitiz.
Her ne kadar yumruk vurur isek
de, onunla mukalemedeyiz ve miittehidiz, muttasihz. Sen onu
yumruk gbrmc! O yumrugun iginde kuru uziim vardir. inanmaz
isen a? da gor! Kuru uzum ne demek ve lii'lii'-i azizin ne ehemmi-
yeti vardir!

Nihayet baskalan da nazim ve nesir ile rakayik ve dakSyik ve


hakayik ve maarif soylerler. Ve meyl-i Emir'in bu tarafa ve bize ol-
masi, dakayik ve mev'iza cihetinden degildir. Mademki her yerde
bu cins kelam mevcuddur ve eksik degildir, o halde bana muhab-
bet edip meyl etmesi, onlann gayri sebebiyledir. baskalannda
gbrdugii seylerin verasmda, diger bir §ey gbriiyor ve baska bir
rii§enalik buluyor.

Mervtdir ki: Padi§ah Mecnun'u ihzar etti ve ona dedi: 33 "Sana


ne olmu^tur ki, kendini riisvay ettin ve Mnumandan gecip harab
ve fena oldun? Leyla ne oluyor ve onun ne giizelligi vardir? Gel
sana guzeller ve zarif dilberler gostereyim; ve sana feda edip ihsan
edeyim." Vaktaki dilberleri ihzar eylediler ve onlar Mecnun'a guzel
50 FIHI MA FiH

giizel cilveler ettiler; Mecnun ba§ini egmi§, online bakar idi. Padi-
§ah buyurdu: "Ay egul, basmi kaldinp baksan a!" Mecnun cevap
verdi: "Leyla'nin aski kilic cekmi§tir, korkuyorum; eger ba§imi
kaldinrsam, o kibci ba§ima vurur."
Mecnun Leyla'nin a§kinda o kadar miistagrak olmu§ idi ki,
Leyla'nin gayrine bakmasi bldiirucu bir kilic Nihayet baskala-
idi.

nnda da gbz, dudak, yanak ve burun vardi. Acaba onda ne gbrmiis


idi ki onunla bbyle oimu§ idi?.. /

onuquncu fasil

Hz. PIr, Emir Pervane'ye hitaben buyurdu: "Biz mu^takiz, an-


cak sizin mesalih-i halk ile mesgul oldugunuzu bildigimizden, zah-
met vermektcn ictinab ediyoruz."
Emir Pervane cevaben dedi: "Bu bizim iXzerimizc. vacib idi;
artik deh^et kalkti.Bundan sonra huzura geliriz."
Hz. Pir-i dest-gir buyurdu: Bir fark yoktur, hepsi birdir. Sizin
hakkimzda ciimlenin bir olmasi lutfu vardir. Zahmetlerden nasil-
smiz? El-yevm sizin hayrat ve hasenat ile mes.gu.1 oldugunuzu bil-
digimizden, biz sizi ziyaret ediyoruz. Simdi bu bahiste idik ki, eger
bir adamin lyali var ve digerinin yok ise, ondan alip o birine verir-
ler. Ehl-i zahir muilden alip, muilin gayrine veriyorsun derler.
Vaktaki nazar edesin, hakikatte muil odur. Nitekim bir gevher
sahibi olan ehl-i dil, onu bir sahsa vurur ve o kimsenin burnunu ve
agzini cerh eder; herkes, mazlum olan madrubdur derler. Amma
hakikatte mazlum, daribdir; o madrub ise zalimdir. Qiinkii bu da-
rib gevherin sahibidir ve miistehlek-i Hak'dir. Onun fiili, Hakk'in
fiilidir. Huda'ya ise zalim denmez. Nitekim Peygamberimiz (a.s.v.)
bldurdii ve kan dbktii ve yagma Bununla beraber zalim on-
eyledi.
lar idiler; cenab-i Peygamber ise mazlum idi. Mesela bir magribli,
magribde mukimdir, halbuki sahib-i giiherdir. Bir ma^nkli mag-
ribe geldi, garib olan o magriblidir. Halbuki onun masnkdan geli§i
ne garibdir! Fakat mademki ciimle alem bir haneden ibarettir,
garib degildir. Bu odadan o odaya veya bu kb§eden o kb§eye gitmi§
blur. Nihayet bu hanenin 7 icinde degil midir? Amma b gevhere
ONfJgtTNCU FASIL
51

malik olan o magribli hanenin haricinden gelmistir. Nihayet -X.VI


U> U ya'nf "Islam, garib olarak zuhur etti" buyrulmustur. L J>dl
Lj> ya'ni "Masnk garib olarak zahir oldu" denilmemistir. Nitekim
Resul (a.s.) mecruh oldugu vakit, mazlum oldugu gibi,
cerh ettigi
vakit dahi mazlum idi. Zira her iki halde, hak onun elindedir;
ve
mazlum, elinde hak olan kimsedir.
Mustafa (s.a.v.)in gonlii israya yatti, Hak Teala Resul'iinun
tatyib-i hatm "Bu halet icinde, onlara sbyle ki, siz zincirde ve
icin:
bagdasmiz. Eger hayra niyet ederseniz, Hak Teala sizi bundan ha-
las eder ve elinizden gideni, yine size ez'afi ile verir; ve
ahirette
gufran ve ridvan i'ta eyler. Iki hazine ihsan eder. Birisi elinizden
gideh, digeri de genc-i ahirettir" diye vahy gonderdi.

Emir Pcrvane sual etti ki: "Bir kul amel ettigi vakit o tevlik ve
hayir,amclden mi inbias eder, yoksa ata-yi Hak'dan midir?"
Hz. Pir-i dest-gir buyurdular ki: Ata-yi Hak'dir ve tevfik-i
Hak'dir. Lakin Hak Teala, gayet-i lutfundan her ikisini
bendeye
izafet edip-J^i IpW U '.[£ (Secde, 32/17) [Ya'ni "Artik onlar i ? in,
islemckte olduklanna bir imikafat olarak..."] ayet-i kerimesi
muci-
bince sendendir buyurur.

Emir Pcrvane dedi: "Mademki Hakk'm bu lutfu vardir, o hal-


de her kirn taleh-i hakiki eylerse, o lutufzuh ur eder. "
Hz. Pir-i dest-gir cevaben buyurdular: Velakin salarsiz ve
miirsidsiz olmaz. Nitekim Miisa (a.s.)in ummeti, muti' olduklan
vakit, denizde yollar peyda oldu ve deryadan toz
kalkti ve gectiler.
Amma muhalofete basladiklan vakit filan beyabanda bu kadar
sene kaldilar. Zamanm salarlan dahi tevabi'in kendilerine
hende
ve muti' ve ferman-berdar olduklanm gbrduk?e,
onlann islahi
kaydmda olurlar. / Mesela bu kadar asker, bir emirin hizmetinde
muti' ve ferman-ber olduklan vakit, o da akhni onlann
kanna sarf
edip lslahlan kaydinda olur. Amma eger muti'
olmazlarsa, hie
akhni onlann umuruna sarfa sa'y eder mi?Akil insanin teninde
bir emir gibidir. Reaya-yi ten ona itaat ettik?e, biitun
isleri lslaha
sa'y eder; amma muti' olmadiklan vakit, ciimlesinde
fesad zahir
olur. Gbrmez misin ki bir sarhos gelir, sarap icmistir;
bunun elin-
den ve ayagindan ve dilinden ve reaya-yi vucudundan ne
fesadlar
:»2 FIHI MA FIH

zahir olur. Ertesi gun ayildiktan sonra: "Ah ne yaptim ve nicin


vurdum ve nicin sogdum!.." der.

y Imdi, o yolda bir rets olup, tevabi'i de ona muti' olduklan bir
vakitte, isler salaha yiiz tutar. §imdi, akil dahi kendi fermamna
tabi'olduklan vakit, reaya-yi tenin lslahi fikrinde olur. Mesela bir
kimse "Gideyim" diye fikr eder. Bunu ayak, onun fermamna muti'
oldugu vakitte fikr eder; ve ilia ayagi muti' olacak bir halde degil
ise, bu fikirde bulunmaz. Simdi akil, ten icinde emir gibidir. Ken-
disinin biitiin akil ve dani§i ve nazan ve ilmi ile, a'za-yi insaninin
ba§i hukmiinde olan o veliye nisbetle, insanin a'za-yi sairesi hiik-
miinde olan halkm kaffesi sirf tendirler; ve onlann arasinda akil, o
velidir. Mademki halk ten gibidirler, o veliye muti' olmadikca on-
lann ahvali daima peri§anhk ve pismanhk icinde gecer. Ve muti'
olduklan vakitte itaatleri byle olmabdir ki, o her ne yaparsa miin-
kad olmah ve kendi alullanna miiracaat etmemelidirler. Zira onu,
kendi akillanyla anliyamamalan caizdir. Ona kulliyyen muti' ol-
malan icab eder. Nitekim bir cocugu bir terzi diikkamna verirler,
onun ala-ktilli-hal ustadina itaati lazimdir. Eger dikmek icin uq-
kur verirse, uckur diker; ve elbiseye dikilecek siyah ni^aneler ve-
rirse, onlan diker; san'at bgrenmek isterse, kulliyyen kendi tasar-
rufundan gecip iistadimn emrine mahkum olmabdiryHak Teala'-
dan iimidimiz vardir ki, mahza inayeti olan bir hali izhar buyura...
/ Ve o hal bin cehd ve gu§i§in fevkindedir. J^i. Jl"^ ^li j_j3l iD
(Kadir, 97/3) [Ya'ni "Kadir gecesi bin aydan hayirlidir'' ayet-i
kerimesiyle, ijOiiJI ijU j* j_i. jil oLJU- ^ iJU [Ya'ni "Hakk'in cezbe-
lerinden bir cezbe ins ve cinnin ibadetinden hayirhdir"! hadis-i
§erifi ma'nen muttehid-i kelamdir. Ya'ni onun inayeti erisince,
yiizbin ve daha ziyade sa'yin i§ini goriir. Sa'y ve gus,is dahi ho§tur
ve miifiddir; velakin inayetin yamnda ne hukmu olur?

Emir Pervane sua! etti ki: "Inayet sa'y ve gusise sebeb olur
mu?" Hz. 11r-i dest-gir cevaben buyurdular:
Nicin sebeb olmasin?. Inayet eristikde sa'y dahi gelir. Isa (a.s.)
dan ne gibi mesai sadir oldu ki besik icinde L^liSJl ^jCi Jjl xi
J I

(Meryem, 19/30) [Ya'ni "Ben hakikat Allah'm kuluyum. 6 bana k'i-


tab verdi"] dedi; ve Yahya (a.s.) batn-i maderde iken onu vasf eyler
idi; ve Muhammed Resulullah bi-sa'y iken..Vj'.u* Djl WJi 'JJ'i (Ziimer,
ONUgUNCU FASIL 53

39/22) [Ya'ni "Allah'in gbgsiinde Miislumanhk i?in in§irah verdigi


bir kimse..."] buyruldu. Evvelen fazldir. Vaktaki bir kimseye dala-
letten bidarhk gelir, iste o Hakk'in fazh ve ata-yi mahzidir. Eger
bbyle degilse, bu fazl u ata, nicinbu gibi zevatin karnlan bulunan
riifekasihakkinda tecelli etmedi? Bundan sonra fazl ve ceza var-
dir. Mesela bir kivilcim sicradi, onun ibtidasi atadir; amma o kivil-

cimi pamuga vaz' etmek sfiretiyle besleyip ziyadelestirdigin vakit-


te atadan sonra fazl ve ceza olur. Insan 'iLjJi jllj"il jli j (Nisa, 4/

28) [Ya'ni "insan zayif olarak yaratilmishr"] ayet-i kerimesi hiikm-


i miintfince, vehle-i fllada kiiciik ve zayiftir. Nitekim evvelen
kizgin demirden ve tartan bir §er&re sicrar; evvelen zayiftir. O
zayif olan ates yiikselir ve cihani yakar; ve ates cesamet peyda
eder. «tie jl» J^i itfl j (Kalem, 68/4) [Ya'ni "Hie. siibhesiz sen bu-
yiik bir ahlak iizerindesin."]

DedimP^Mevlana'mn size pek ziyade muhabbeti vardir.

Hz. Pir-i dest-gtr buyurdular ki: Benim gelmem ve mukale-


mem, dostluk mikdannca degildir. Ben ne olursa onu sbyltiyorum.
Eger Cenab-i Hak murad ederse, bu az sbzii nan' ve sizin batim-
mzda kaim kilar; / ve azim menfaatler eyler. Amma murad etmez- g5
se, yiizbin soz sbylenmis olsa, asla goniilde karar etmez, hepsi ge-
9er ve unutulur. Ve nitekim bir elbiseye bir kivilcim sicrar, eger
Hak isterse kivilcim te'sir edip ate§ biiyiir; ve eger istemezse, elbi-
seye yuz kivilcim sicrasa sbner, hie te'sir etmez. oljlljl \£* Jj j

u^'Jifj (Feth, 48/4) [Ya'ni "Gbklerin ve yerin butiin ordulan Allah'-


mdir"] ayet-i kerimesinde isaret buyruldugu iizere, bu sbzler
Hakk'in askerleridir; kal'alan Hakk'in izniyle feth ve zabt ederler
ve ahp acarlar. Eger bu kadar siivariye: "Filan kal'a iizerine
fakat zabt etmeyin!" diye emr ederse bbyle yaparlar; ve
yiiriiyiin,
eger bir siivariye: "Git, filan kal'ayi zabt et!" diye emr etse, o da
gidip kal'anin kapisim acarak zabt eder; ve bir sivrisinegi Nem-
rud'a musallat edip helak eyler. Nitekim jLull j j;U1I ,J,UI xs. ^yjj

indinde metelik ve altin ve arslan ile ke-


i^JI j j^i\ j Ya'ni "Arifin

di musavidir" derler. Eger Hak Teala bir metelige bereket verirse,


yiizbin altinm ve daha fazlasimn ismi gbriir; ve eger bin altindan
bereketi kaldinrsa, bir meteligin isini gbremez; ve arslan da bbyle-
54 FlHi MA FIH

dir. Eger bir kediyi ona musallat ederse, Nemrud'un


sivrisinegi gi-
bi helak eder. Ve eger kediyi helak etmemek
iizere arslam gonde-
nrse, arslanlar o kediden titrer veyahut
onun merkebi olur. Nite-
kim ba'zi dervislerin arslana bindikleri vaki'dir.
Nitekim ates Ib-
rahim (a.s.)a berd selam ve yesillik ve guhstan oldu. Qtinku onu
yakmaya Hakk'in izni olmadi.

Ve'1-hasil onlar bildiler ki, hep Hak'dandir.


Onlann indinde
hersey miisavi oldu. Sizin dahl bu sbzleri
kendi batinmizdan Ejit-
rnenizi Hak'dan timid eyleriz. Zira
mufid olan odur. Eger haricden
bin hirsiz gelse, onlara iceriden bir hirsiz
muavenet etmcdik ? e ka-
piyi acamazlar. Haricen bin soz
sbylersen, batmen musaddik olma-
dikca faide vermez. Nitekim bir agacin
/ kokunde yasl.k olmazsa
eger bin sene su doksen faide vermez.
Onun nesv u nemasina me-
ded etmek lcin koku yas olmak lazimdir.
§iir:

:' ,
''
j>'J^lji^'; 1^. jlj» A* JS\
':

Nazmen tercume:

"Gerci cesmin nuru yiizbinlerce esyayi gbriir


Asl-i ntirun gayrisi ustunde o etmez karar."
Butun alem nura gark olsa, gozde nur olmadikca,
asla o nuru
gormez. §imdi... aslolan, nefisdeki o kabiliyyettir.
Nefis baska mil
baskadir. Gormez misin ki, nefis uykuda nerelere gider; halbuki
ruh tendedir. Amma nefis doner diger bir sey olur. Binaenaleyh
Hz. Imam-i Ali (kerremallahu vechehti):
ni "Nefsini bilen, Rabb'ini bilir"] kelammi
M.^ii Jj* ^ J^
[Ya'- ^
o nefis i s in soyledi- ruh
19m soylemedi. Ve eger bu nefis icin soyledi der
isen ma'kQl d'egil-
dir. Ve eger o nefsi serh etsen,
herkes bu nefsi anhyacaktir. girnku
onlar o nefsi bilmezler. Mesela eline bir kii?uk
ayine aldin; ayinede
lyi gorursiin, kbtti goriirsun,
btiyuk veya kucuk gorursiin, hep
odur. Sbylemek ile anlamak muhaldir.
Sbylemek ile ancak bu ka-
dar anlasihr. Dinleyen kimsede "Bizim
gbrdugiimiiz alemin hari-
cinde bir alem vardir, onu taleb edelim"
diye bir iztirab zahir olur
Bu dtinya ve ezvak, ademin hisse-i hayvaniyyetidir.
insan bunla-
nn cumlesim kuwe-i hayvaniyyesine verir. Halbuki insaniyyetten
ibaret olan ash, za'f icindedir. Nihayet,
insan hayvan-i natikdir
derler.
ONOgUNCOTASIL 5g

Binaenaleyh insan iki §eydir. Kuwe-i hayvaniyyede miindemic


olan sey sehevattir ve arzulardir. Amma
omin hulasasi ve gidasi
olan sey, ilm u hikmet ve didar-i Hak'dir. Ademin hayvaniyyeti
Hak'dan ye insaniyyeti diinyadan girizandir. Nitekim Hak Teala
buyurur: '^.J. '^'/jM
'£f (Tegabiin, 64/2) / [Ya'ni "Kiminiz ka-
fir oluyor, kiminiz mii'min'..."] Bu vticud icinde
iki sahis gavga-
dadir. Misra':

Nazmen terciime:

"Acaba baht kimindir ve kime yar olacak?"


Bunda sek yoktur ki, bu alem kistir. Cemadata nicin cemad
diyorlar? Zira muncemiddirler. Bu ta§lar ve daglar ve viicudu setr
eden elbise hep miincemiddir. Ve eger kis raevcud degil ise, alem
nicin muncemiddir? Alem ma'na-yi basittir, gbrunmez. -.

Amma ha-
vamn ve sogugun mevcudiyyetini te'sir ile bilmek mumkindir. Bu
ciimle alem, ijita fash gibidir. Zira ciimlesi
muncemiddir. Nasil
sitadir? §ita-yi aklidir, sita-yi hiss! degildir. O
hava-yi ilahi geldigi
vakit, daglara erime keyfiyyeti anz olur, alem su
olur. Nitekim
temmuz sicagi gelince biitiin donmuslar erir. Kiyamet giinunde o
hava geldigi vakit, hep bu muncemidler erir. Hak Teala bu ke-
limati diismanlanmza karsi size sed ve sebeb-i kahr-i a'da olmak
icin sizin etrafmizda bizim askerimiz kilar. a'da, a'da-yi batint-
dir; a'da-yi zahiri birsey degildir. Gbrmez misin? Bu kadar kafir,
padisahlan olan bir kafirin esiridir.

Imdi malum oldu ki, is. endisenindir. Qunkii bu kadar binlerce


halk, zayif ve miikedder olan bir endi§enin esiridirler. Nazar
et ki,
bi-payan endisenin sahiblerinde ne azamet ve §evket vardir!
Ve
a'dayi nasil kahr ederler ve ne alemleri teshir eylerler! Biz
ayanen
gbriiyoruz ki, yuzbin suret, bi-hadd u payan asker, bir sahrada
sahs-i vahidin esiridirler. O sahis da hakir bir endisenin 36
esiridir.
Mademki bunlann ciimlesi bir endisenin esiridirler, acaba azim,
hatir, kudsi ve ulvi olan bi-payan endiseler nasil olurlar? Binaen-
aleyh ma'lum oldu ki, is endiselerindir. Suretlerin kaffesi / tabi' ve
aletdirler; ve endise olmaymca muattaldirlar ve cemaddirlar.
Boyle olunca sureti goren kimse, cemad demektir. 37 kimse
ma'naya yol bulamaz; her ne kadar sureta ihtiyar ve yuz yasinda
56 FIHI MA FIH

ise de, o cocuktur, na-baligdir.Nebi (a.s.v.) Efendimiz: al+il j* b*>j


jSi\ ^1 >-^l["Kucuk cihaddan biiyiik cihada dondiik"] bu-
jLjil

yurdular. Ya'ni "Suretlerin cenginde idik ve suri dusmanlar ile


cenk ediyor idik. Simdi iyi havatmn kotu havatin maglub etmeleri
ve vilayet-i tendcn ihrac etmeleri icin lesker-i havatir ile cenkede-
lim° ma'nasim murad ettiler. Binaenaleyh ekber olan ciliad budur.
Ve §imdi bu cenkde i§ gbren fikirlerdir ki, ten vasitasi olmaksizin
hizmet ederler. Nitekim akl-i fa'al, aletsiz cerhi dbndiiriir. Misra':

Terciime: "Sen bir cevhersin; ve her iki cihan muhakkak senin


arazindir."

Mademki arazdir, araz olan sey icin baka layik olraaz. Zira bu
cevher nafe-i mii§ke benzer; ve bu alem ve ezvaki da misk kokusu
gibidir. Bu misk kokusu kalmaz; zira arazdir. Her kim kokuya
kani' olmayip, nafe-i mii§ki taleb ederse iyidir; amma kim misk ko-
kusu uzerinde karar kilarsa, o fenadir. Zira o kimse elinde
kalrmyacak olan bir seye vaz'-i yed etmi§tir. Ciinkii koku miskin
sifatidir. Miskin bu alemde ne kadar vechi varsa kokusu gelir.
Vaktaki hi cab irine girip ba§ka bir aleme tevecciih eder, onun ko-
kusu ile yaijayanlar oliirler. Zira koku miske muttasil olup, miskin
cilve ettigi mahalle gider. imdi tali'i yaver olan kimse odur ki, ken-
disine koku gelir ve onun aym olur. Ondan sonra o kimse icin fena
kalmaz ve miskin ayn-i zatmda baki olup misk hiikmiine girer; ve
ba'dehu koku alc.mine vasil olup cihan o kimseden hayat bulur.
Onda olan sey ise / namdan baska bir§ey degildir. Nitekim bir at
veya baska bir hayvan tuzlada tuz olmus. olsa, onda hayvanhktan
bir kuru namdan ba§ka birsey kalmami§ olur. Fiilde ve te'sirde
tuzlanm ayni olur. O ismin ona ne ziyam vardir? O hayvan baijini
tuz olmakhktan dis,anya cikaramaz. Ve eger bu tuz cevherine ba§-
ka bir ad koysan, yine tuzluktan harice gikamaz. Binaenaleyh in-
san Hakk'in pertevi ve aksi olan bu ezvak ve eltafdan gecmeli ve
bu kadar ile kani' olmamahdir. Gerci bu kadan dahi Hakk'in lut-
fundandir; ve cemal-i Hakk'm pertevidir; velakin baki degildir.
Gergi Hakk'a nisbetle bakidir; fakat halka nisbetle baki degildir.
Hanelere akseden sua'-i afitab dahi gergi afitabin sua'idir ve nflr-
dur; velakin afitaba muttasildir. Giine§ gurub edince aydinhk kal-
maz. Imdi ayrihk havfi kalmamak icin giine§in zati olmak lazim-
ONDORDUNCU FASIL 57

dir.

Sa'y vardir; vukuf vardir. Ba'zilann sa'yi olur ise de, vukufu
olmaz; ve ba'zilann vukufu vardir amma sa'yi yoktur. Velakin her
ikisi de olursa, byle kimsenin muvaffakiyyeti azim olur. Boyle bir
kimse bi-nazirdir. Mesela bir kimse yola cikar, amma bu cikar yol
mudur, degil midir bilmez. Caiz ki bir horoz sadasi veya eser-i
umran zahir olur diye ale'1-amya gider. Bu kimse nerede ve yolu
bilip giden kimse nerede! Yolu bilen ni§ana muhtac degildir; onun
i§i i§tir. Binaenaleyh vukuf ciimlenin verasidir.

ONDORDUNCU FASIL

Nebi Efendimiz ijj£r yj ^^j^. jl^dlj dUl^t i_^i- }U


(a.s.v.) JJJI J^
jUUL ya'ni "Gece uzundur, onu uykun ile kisaltma; ve giindiiz ay-
dinliktir, / onu gtinahlarin ile karartma" buyurdular. Halkin te§vi-
§i ve dostlann ve diisjnanlarin zahmeti olmaksizm sir soylemek ve

hacat taleb eylemek icin gece uzundur. Bir halvet ve siikut hasil
olmustar. Ve Hak Teala ameller riyadan masun ve mahriis bulun-
mak ve hfilisan-lillahi Teala olmak icin bir perde cekmistir. Ve ge-
celeyin riyakar olan adam, muhlisten fark olur. Gece vakti hersey
mestur olup, giindiiz riisva olurlar. Riyakar olan adam ise gecele-
yin riisva olur. O der ki: "Mademki bir kimse gbrmuyor, kimin icin
yapayim?" Ona derler "Bir kimse goriiyor; velakin sen bir kim-
ki:
se degilsin ki, o bir kimseyi gbresin." Senin halini byle bir kimse
goriiyor ki, biitun kimseler onun kabza-i kudretindedir. Ve acz
vaktinde onu caginrlar; ve di§ agnsi, goz agnsi, kulak agnsi ve
tbhmet ve havf zamanlannda hep onu yad ederler; ve onun isjtti-
gine ve hacetlerini reva eyliyecegine kuwetle i'timad ederler. Ve
bir hastamn sihhati ve belamn defi icin, gizli gizli sadaka verirler.
Ve keza o atayi ve sadakayi kabul ettigine mutmain olurlar. Onla-
ra sihhat ve feragat ihsan eyledikde, o yakin onlardan geri gider
ve hayal-endi^lik avdet eyler. Ve "Hudavenda! O zindan kb§esinde
usanmaksizin bin "Kul hiivallah" okuyarak sidk ile seni cagirma-
miz ve senin bizim hacatimizi reva eylemen ne hal idi?" derler.
§imdi biz zindan icinde nasil muhtac idiysek, zindan haricinde de
58 FIHi MA FIH

bylece muhtaciz; ta ki bizibu alem-i zulmani zindamndan, nurani


olan alem-i enbiyaya ihrac eyliyesin.

§imdi... Zindan ve hal-i derd haricinde iken, o ihlas, bize nicin


gclmiyor? Zira acaba faide eder mi, yoksa etmez mi? Diye bize bin
hayal anz oluyor; ve bu hayalin te'siri bin tembellik ve melalet ve-
riyor. Hani o hayalsiz olan yakln? Hak Teala cevaben buyurur ki:
• t£i1 fSjJ* j 41^ W«S t (Mumtehine, 60/1) "[Benim de diismanim,
sizin de diisjmamniz olanlan dostlar edinmeyin!.."] Ya'ni sizin ve
bizim dusmammizdir dedigim bu aduyu, daima zindan icinde
miicahedede tutunuz. / Zira o zindan ve bela ve renc icinde bulun-
duk?a, ihlasimz zahir olur ve kuvvet kesb eder. Dis agnsindan,
ba§ agnsindan ve ten korkusundan kendinde ihlasin zuhurunu
bin kere tecriibe ettin. Nigin tenin rahati kaydinda oldun ve onu
timar ile istigai eyledin? Ser-risteyi unutmaym ve murad-i ebediye
vusul ve karanhk zindandan halas icin, daima nefsi bt-murad tu-
tun. Zira Jj Ul ^
iliJl j,0 £$\ &.
'J£}\
'^ 'j
f
^ & '
Lit '£ lif j (Na-
ziat, 79/40-41) ya'ni "Mev'kif-i itabda Rabb'inin indinde hazir ola-
cagmi bilip, ondan korkarak, nefsini heva ve sehevatmdan nehy
eden kimsenin menzil ve karargahi cennettir."

ONBE§iNCI FASIL

$eyh Ibrahim 39 dedi: "Seyfeddin Ferah, bir kimseyi diigse idi,


birisine hikaye ile kendisini me§gul eder idi. Akibet onlar da onu
dbgerler ve bu tarik ve §ive 40
ile §efaat ileri gitmcz idi."
Hz. Pir-i dest-gir buyurdular ki: Bu alemde; her ne gbriir isen,
o alemde de bylecedir. Belki burilar hep o alemin niimunesidir; ve
bu alemde her ne mevcud ise, cumlesini o alemden getirmi§lerdir.
Nitekim Ilak Teala Hazretleri buyurur: iilji lijic Vl -J~i. '^ jl j
(Hicr, 15/21) [Ya'ni "Hicbiri haric olmamak iizere licr §eyin hazine-
leribizim nezdimizdedir".] Ayak esnafi tablalann ttzerme, her yi-
gindan bir avuc biber, bir avuc. sakiz ve birer avuc sair edviye-i
muhtclife vaz' ederler. Yigmlann nihayeti yoktur. Velakin onun
tablasma bundan ziyadesi sigmaz. imdi insan dahi, esnafin tablasi
veya bir attar diikkam gibidir. Zira onun tablalanna ve hokka-
ONBE$iNCi FASIL 59

larina sifiit-i Hak hazinelerinden [bir] avug ve parca parca vaz'


etmi§lerdir. Ve bu alemde ticaret etmek icin kendi haline miinasib
sem'den ve basardan, nutukdan, akildan, keremden, / 'y, LL; jl L. j
b*Jj H\ jjjl ( isra, 17/85) [Ya'ni "Zaten size ilimden ancak az bir sey
verilmistir"] ayet-i kerimesi mucibince ilimden bir parca veril-
mistir. iyimdi... Binaenaleyh bu insanlar bircok dolasip dururlar ve
cevelamn hakkini ahrlar ve gece giindiiz tablalanm doldururlar.
Halbuki sen bosaltir ve zayi' eyler veya onlarla ticaret edersin.
kuwet verirler. Mes-
Giin-diiz bosaltirsin, gece yine doldururlar ve
ela gbzun gbruculiigunu gorursun; o alemde de muhtelif gbrmeler
ve gozler ve nazarlar vardir. Bu alemde teferriicun icin, sana on-
dan niimune gonderdiler; gbru§ bu kadar degildir; velakin insan,
bundan ziyadesine tahammul edemez. Nitekim Hak Teala buyu-
iwr.fJU»j&i Vl 'J>' £ j iil> liiie H\j£i '& 'jG (Hicr, 15/21) [Ya'ni
"Hie biri haricolmamak iizere her seyin hazin'eleri bizim nezdimiz-
dedir. Onlan ancak ma'lum bir mikdarda indiririz."] Ya'ni bu bi-
nihaye san'atlar, butiin bizim canibimizden olup, sana kader-i
ma'lum ile gondeririz.
Imdi teemmul eyle ki, karnen-ba'de-karnin bu kadar halk gel-
diler, bu deryadan dolup tekrar bosaldilar. Nazar et ki, o anbar
nasil anbardir? §imdi her kimin o deryaya vukufu ziyade ise, onun
gbnlii o tabla uzerindeki mevaddan dahi o kadar sogur. Binaena-
leyh zannedersin ki cemi'-i alem, dirabhaneden 41 gelip, yine dirab-
haneye riicu' edcr. -jj^G 4J & J 1 &
£\ (Bakara, 2/156) [Ya'ni "Biz
diinyada Allah iciniz ve biz ah'ire'tt'e de O'na dbnuciileriz."] Ya'ni,
cemi'-i eczamiz, o mahalden geldiler ve o mahallin numuneleridir.
Ve yine kiiciik biiyiik ve hayvanat, o mahalle riicu' eder; amma bu
tabla icinde zahir oluyorlar. Bu tabla olmaksizin meydana cik-
miyorlar. Zira o alem latifdir, gbriinmez; bu ma'na nicin sana acib
geliyor? Nesim-i bahan gbrmiiyor musun? Escarda ve yesilliklerde
ve gulistanlarda ve reyhanlarda nasil zahir oluyor?... Bahann ce-
malini bunlar vasitasiyla temasa ediyorsun! Halbuki nesim-i ba-
hann zatini teemmul ettigin vakit, birnlardan hicbirisini giirmez-
sin.Bu adem-i rii'yet onda bu temasalann ve giilistanlann [mev-
cud olmamasindan degildir. Nihayet bunlar onun pertevinden de-
gil midir? Belki onda giilistanlann] ve reyahinin temewiicati var-
dir. Lakin emvac-i latifedir. Gbze gbrilnmezler, ancak vasita ile
HO FIHI MA FIH

gbriinurler ve letafetinden dolayi zahir olmazlar.

Nitekim insanda / dahi bu evsaf gizlidir, zahir dcgildir. Ancak


dahili ve harici vesait ile ya'ni bir kimsenin kelamindan ve azann-
dan ve cenk ve sulhtinden zahir olur. Sifat-i beseriyyeyi gbrmiiyor
musun? Kendinde teemmul edersin, hi?bir sey bulamazsin ve ken-
dini bu sifSttan tehi bilirsin. Bu hal, sende olan seyin tagayyiiriin-
den degildir, ancak sende mahfi olmasindandir; ve deryaya miisa-
bihdir. Derya, deryadan ancak tebahhurat vasitasiyla harice cikai
ve ancak mevc ile zahir olur. Emvac-i sifat kaynasmaga baslayinca
vasita-i harici olmaksizin senin deriinundan peyda olur. Velakin
derya sakin oldukca, hifbir sey goremezsin. Tenin dcniz kenandir
ve camn da denizdir. Gormez misin, onda bin tiirlii yilanlar ve
bahklar ve kuslar ve mahlfikat-i acibe peyda olup, ken-
tiirlii tiirlii

deryaya dalarlar. Senin gazab, hased


dilerini gtiaterirler; ve yine o
ve §ehvet vesaire gibi sifatlann i§te bu deryadan baslarini cikanr-
lar. Imdi senin sifatin, guya Hakk'm latif olan asiklandir. Vaktaki
esvab soyucular, onu iiryan ederler, ancak onlan o vasita ile gor-
mek miimkin olur. Yoksa onlar gayet-i letafetten gbriinmezler.

ONALTINCI FASIL

Insanda bir a§k, bir taleb, bir derd, bir lztirab ve bir takaza
vardir ki, cger bu alem-i miilkiin yiizbin mislini verseler, farig ve
musterih olmaz. Bu halk, herbir ma'rifet ve hirfet ve san'at ve
mansibi ve ulumu ve nuciimu vesaireyi tafsilatiyla tahsll eder; ve
asla gbnul musterih olmaz; ciinkii maksud olan seyi elde etme-
mi§tir. Nihayet ma'siika "dil-aram" derler; ya'ni gbniil onunla ka-
rar ve rahat eder. Boyle olunca ma'sukun gayri ile nasi] aram ve
karar edebilir? Bilciimle ezvak ve makasid bir merdiven gibidir. /
Mademki merdivenin basamaklan, ikamet ve tevakkuf mahalli ol-
mayip, ubur etmek icindir, ne mutlu o kimseye ki, uzun yolun kisa
olmasi icin pek cabuk bidar ve vakif olup, merdivenin bu basamak-
lannda bmriinii zayi' etmez.
Cenab-i Pir'den sual ettilerki: "Mogol Tatarlan bizim mallan-
mizi alirlar ve onlar dahi arasira bize birtakim emval bagi^Iarlar.
Acaba onun hukmii nasildir?" Hz. Pir-i dest-gir cevabcn buyurdu-
OXALTIXCI FASIL 61

lar:

Mogollar'in aldiklan sey, Hakk'm kabzasina ve hazinesine


dahil olmu§ bir §eydir. Nitekim deryadan bir testi veya bir kup
doldurup cikanrsm; su, testi veya kilp ieinde bulundukca, o senin
miilkiin olur veonda kimse tasarruf edemez; ve her kim senin iz-
nin olmaksizin, o kupten su ahrsa, gasib olur. Fakat o suyu yine
deryaya doktiigiin vakit, herkese helal olur ve senin mulkvinden
cikar. Binaenaleyh bizim mahmiz onlara harara ve onlann mail
42
bize helaldir.

/ i«»_, iiLJ-l f%Ji\ ,j i-JU^jV ["Islamiyette ruhbaniyet yoktur; ce- 75


maat rahmettir."J Resulullah (a.s.v.) cemiyet ieinde bezl-i mesai
buyurdu. Zira mecma'-i ervah icin azim ve hatir te'sirati vardir. O
te'sir vahdette ve yalmzhkta hasil olmaz. Bu sirra mebni, mahalle
ahalisinin ictima'i ve rahmet ve faidenin tezayudii icin mesacid
vaz' edilmistir. Ve evlerin ayn olmasi, tefrik ve setr-i uyub icin-
dir; onun faidesi ancak budur. Ve sehir ahalisi orada miictemi' ol-
mak icin cami' bina etmislerdir. Bilad ve ekalimden, halk-i kesir-i
alemin orada ictima'lan icin, Ka'be'yi vacib kilmislardir.

Huzzardan birisi dedi: "Mogollar bu vilayete vusullcrinden


mukaddem iiryan ve giplak idiler; ve bindikleri hayvan bkiiz idi
ve silahlan agagtan Bu zamanda
ihti§am peyda edip doydular
idi.

ve onlarda yekdigerinden a'la arab atlari ve giizel silahlar var-


dir."

Hz. Pir-i dest-gir cevaben buyurdular: O vakit ki munkesi-


ve zayif idiler ve kuwetleri yok idi, Hak Teala onlara
rii'1-kalb
inayet edip niyazlanm kabul eyledi. Bu zamanda muhtesem ve
kavi oldular. Hak Teala halkin en zayifi ile kullan helak eder; ta
ki onlann alemi zabt etmeleri, kendi kuvvetleriyle degil, Hakk'in
inayet ve mededi ile oldugunu bilsinler. Onlar evvelce halktan ba-
id, bi-neva ve rniskin ve ciplak ve muhtac bir halde sahrada yasar-

lar idi. Ancak onlardan ba'zilan, ticaret tarikiyle Harzemsah'in


memleketine gelirler ve ahz u i'ta edip, kendilerine elbise yapmak
icin kirbas satin alirlar idi. Harzemsah ticaretten men' etti ve
tacirlerinin oldurulmesini emr eyledi; ve onlardan harac dahi ahr-
di ve tacirlerini oraya duhule birakmazdi. Tatarlar "Helak olduk"
62 FIHi MA FIH

diye kendi padisahlannm huzuruna niyaza gittiler. Padi§ah onlar-


dan on gun miihlct taleb etti; ve bir karanhk magaramn icine gir-
di ve oruc tuttu ve huzu' ve husu' takdim eyledi. / Hak Teala'dan
"Niyazim kabul ettim, huruc et, her nereye gidersen mansur ola-
sin" diye nida geldi. Vaktaki huruc ettiler, emr-i Hak'la mansur ol-
dular ve alemi zabt ettiler.

O kimse dedi: "Ta.ta.rlar dahi ha$n ikrar edip yarm biryergu44


ve divan-i muhasebe olacak ve elbette bir giin besap sorulacaktir
diyorlar.

Hz. Pir-i dest-gir cevaben buyurdular: Yalan sbyliiyorlar ve


kendilerini muslumanlar ile mu§arik tutmak istiyorlar. Ya'ni biz
de mukirnz ve biliriz, demek istiyorlar. Deveye "Nereden geliyor-
sun?" dediler. "Hamamdan geliyorum" dedi. Ayaginin topuklarm-
dan bellidir, dediler. §imdi... Eger onlar hasn mukirr iseler, onun
alamet ve nisam nerede?.. Bu maasi vezulum ve kotuliik, kat kat
toplanmis, buzlar ve karlar gibidir. Tovbe ve pi^manhk ve ahiret
gami ve Allah korkusu, g-iines. tulu' ettikde nasil buzlan ve karlan
eritir ise, o da maasi karlanni bylece eritir. Ve eger bir kar veya
buz "Ben gunesj gordiim ve temmuzun gune§i iizerime pertev
saldi" der ve kendi yine evvelki hali uzere bulunursa, hicbir akil o
sozii kabul etmez; zira temmuz giine§i miin'akis olsun da, kar ve
buz erimesin, bu muhaldir. Gergi Hak Teala, hayir ve serrin ceza-
lanm ahirette verecegini va'd buyurmu§tur. Velakin onun niimu-
nesi bir mikdar dar-i diinyada dahi dem-be-dem ve lemha-be-lem-
ha zahir olur. Eger bir kimsenin gbnliinde meserret olursa, o hal
bir kimseyi mesrur etmesinin cezasidir; ve eger magmiim olursa,
bir kimseyi gamgin etmi§tir. Bu ma'nalar o alemdendir. Herkesin
bu az ile o cogu anlamalan icm, ruz-i eezadan numunedir. Nitekim
niimuneyi, bugday anbanndan bir avuc gbsterirler. /

O
kadar azamet ve buyiiMiigu ile beraber, Resul (a.s.v.)in bir
gece agndi. Bu agnnin cenab-i Abbas'm veca'-i destinin te'si-
eli

rinden oldugu ilham olundu. Zira onu esir edip diger (isera ile be-
raber baglamis idi. 45 Hz. Abbas'm elinin baglanmasi, emr-i
elini
Hak ile olmakla beraber, cezasi da eri§ti. Iste sana anz olan bu
kabzlar ve kederler ve na-ho§luklar, yaptigin azar ve ma'siyetin
te'siri oldugunu bilmen i?in boyle ceza olarak eri§ir. Gerci ne
ONALTINCI FASIL 63

yapmis oldugun tafsilatiyla hatinnda degildir; velakin cezadan,


efal-i zemime-i kesire yapmis oldugunu bill yaptigin kotii
miidur, veya cehilden ve gafletten midir, veyahut bir dinsize refa-
kat ettigin vakit, sana giinahlan teshil etmistir de, onun giinah
oldugunu mu bilmedin? Bunlan bilmezsen, cezaya nazar et ki, ne
kadar bastm ve ne kadar kabzm vardir?.. Suret-i kat'iyyede kabz
ma'siyetin ve bast taatin cezasidir. Nihayet, (S.a.v. ) parmagindaki

yuziigii gevirdigi igin "Seni ta'til ve mel'abe igin yaratmadim" diye


itab geldi. Nitekim Ilak Teala buyurur: l£i l£l3d»- tJl 'Jjl~kjl (Mii'-
minun, ancak bos yere yarattigimizi mi sandi-
23/115) [Ya'ni "Sizi
mz?"] Giinlerinin nasil miiriir ettigini, hayirda mi, yoksa serde mi
gectigini buradan kiyas et! Musa (a.s.), emr-i Hakk'a imtisalen,
halk ile mesgul idi ve Hak'la da me§giil idi. Amma onun bir ta-
rafmi Hak Teala'nin halk ile mesgul etmesi maslahat igin idi. Hal-
buki Hizir (a.s.)i kiilliyyen Zat-i ecell ve a'lasiyla mesgul etti. Mus-
tafa (a.s.v.) dahi evvelce bilkiilliyye Hak'la mesgul idi. "Halki
da'vet et ve nasihat ver ve lslah eyle!" diye emir geldi. Cenab-i
Mustafa (s.a.v.) "Ah ya Rabbena! ne giinah ettim? Beni huzurun-
dan nigin kovuyorsun? Ben halki istemem" diyerek figan ve zari
eyledi. Hak Teala buyurdu: "Ey Muhammed (s.a.v.) asla gam
yeme, zira / seni halk ile mesguliyyette birakmam; ayn-i mesguliy-
yetin icinde benim ile olursun; ve benim ile oldugun halde, kil ucu
kadar noksan olmaz. Cahstigin her bir iste, ayn-i vasl iginde olur-
sun."

Birisi sua] eyledi ki: "Ahkam-i ezeliyye ve Hak Teala'nin tak-


dir eyledigi sey, hig tebeddul etmez mi?" Hz. Pir-i dest-gir
cevaben buyurdular:

Hak Teala'nin iyilik igin iyilik, kbttiluk igin kbtiiliik olsun diye
ezelde hiikm ettigi sey asla tebeddul etmez. ZiraHak Teala
hakimdir... Hig iyilik bulmakmi? Hig bir kimse
icin kbtiiliik et der
bugday ekip arpa veya arpa ekip bugday biger mi? Bu olmaz.
Biitun enbiya ve evliya iyiligin cezasi iyilik ve kbtuliigiin cezasi kb-
tiiluktur demislerdir. Nitekim Hak Teala buyurur: ij'j 3l5L 'jljJ jlj

fjt t^i i/j JU&* 'jlJJ yk '} >j_ f^> (Zelzele,99/7-8) [Ya'ni "Iste kim zerre
agirhginca bir hayir yaparsa, onu goriir, kim de zerre agirhginca
ser yaparsa onu goriir."] Eger hukm-i ezeliden muradin, dedigimiz
fi.i
FIHI MA FIH

ve ?erh eyledigimiz ise,


asla tebeddul etmez.
Maazallah eger mu
radin y*&n
ve kotulugun cezas,,
artar ve eksilir ve t bed"
zulmu ne kadar fok yapar isen, kbtulukler de ziyade
ise, bu tebeddul eder; fakat ash olur demek
hokum tebeddul etmez

*4^ "" Btti


* ^ ^™ °» !d « -«. fO, Cdugunu
hutfki-fr
hut fikr-, hayr
*^***«kfcn ? akf mhfiyet iyilik etti veya-
eyled, fa said oldu; ve
o said dahi, fenahk etti
41 fifarde bulundu ki saki
oldu. Nitekim
veya
iblis 2& J ,0'J JK
* •«»
"

^SSnS^S^
yarattm
Adem dey lp
]

mel ai ke .ken mel'un-1 ebed


Beni bir ate?ten onu
(a.s.) hakkinda i'tiraz
,
eyledi
' ise

0,mh ,
ve matrud-i dergah oldu

^ ett, Eger o„u na kz ederse, kefKret


lazim gelir £ ge] ,Z
^T^m
kaviftf
SI JnfZ
CeVdb£a buy urd
°' Ur;
*** "^^ *e
^: Mezheb-i
™ add
§afn'd e bir
°>— He r
H T re md.nde,
Han, ,
Sa ° nUn Uzerine keff5ret
' gclir «» Amma
.

Ebu
nezir yem in ma'nasma
degild,, KtoK EJ
Bins, merkebw! kaybetmis
ve onu bulmak niyyetiyle
tutmu, u. U 9 gun sonra (ictfU, oruo
merkebini ola olarak bulup
ve mfiah sebeb.yle yuzunu

eVL
degilim. ^ ed
Bakahm benden
K' kark mi TT
LSffi oldu
asumana
n ayindan

^ ****«"» - •*•* -
cevirip dedi:

*
olacaksin'
«»» ~^^
J
r
E "it u*um
m

*£££ Ettl
ma ,
ife. P^idest-gtr cevaben buyurdular:
Ya'ni bu taatler ve hiz
ONALTINCI FASIL
65

fasl-i baharda halk ziraat ederler ve sahraya cikarlar


ve seferler
ihtiyar ve binalar insa ederler; bunlann kaffesi bahann
ata ve
bahsisidir. Aksi halde onlar, hep olduklan gibi, evlerde ve
kuliibe-
lerde mahbus olurlardi.
Imdi hakikatte bu ziraat ve bu teferrtic ve tena'um hep o baha-
nndir; ve veliyy-i ni'met odur. Insanlann nazan esbabadir ve isleri
o esbabdan bilirler. Onun icin miisebbibi gormezler ve bilmezler.
Amma evliyamn indinde, esbabin hicabdan ziyade bir sey olmadigi
meksfif olmu§tur. Bu ona benzer ki, bir kimse perde arkasindan
soz sbyler / ve perde sbz sbyliiyor zannederler; ve perdede bir 80
is. ol-

mayip, hicab oldugunu bilmezler. Vaktaki miitekellim olan kimse,


perdeden disanya cikar, perdenin bahane oldugu ma'lum olur. Ev-
liya-yi Hak, esbab haricinde, menku§en zahir olan birtakim isteri
gorduler. Nitekim dagdan naka cikti ve Musa (a.s.) in asasi bir
buyiik yilan oldu; ve bir mermerden on iki pinar akti; ve keza
Mustafa (s.a.v.) ayi aletsiz, bir isaretle sakk eyledi; ve Adem (a.s.)
babasiz ve anasiz, Isa (a.s.) babasiz viicuda geldi; ve Ibrahim (a.s.)
icin atesten giil ve giilistan peyda oldu; ve ila-ma-la-nihaye
bbyle
§eyler vaki' oldu. imdi vaktaki bunu gorduler, bildiler ki
esbab
bahanedir; ve isi goren baskasidir. Avamin mesguliyyeti icin esbab
birnikabdan baska birsey degildir. Zekeriyya (a.s.) a Hak Teala
"Sana evlad verecegim" diye va'd buyurdu. 0, "Ben ihtiyanm ve
zevcem de ihtiyardir; ve alet-i §ehvet zayif olmu§tur; ve zevcem
haml imkani olmayacak ve cocuk tevlid edemiyecek bir hale gel-
mistir. Ya Rab, bbyle bir kadindan, nasil cocuk olur?" diye feryad
eyledi. Nitekim Kx. an-i Mecid'de buyrulur: 'j
'Jte'
J ^& J' Ju 36
'j^- '* (Al-i
yffcl j '£$\ 'J&. imran, 3/40) Ya'ni "Ya Rab, benim nasil
oglum olur ki, bana ihtiyarhk geldi ve zevcem de doguramiyacak
derecede ihtiyardir." Cevab geldi ki: "Agah ol! Ey Zekeriyya, yine
ser-ri§teyi kaybettin. is>rinesbabdan haric oldugunu sana yiizbin
kere gbsterdim, onu unuttun; bilmez misin ki esbab bahanedir.
Ben bir lahzada gbzunun bniinde, kadinsiz ve hamlsiz, senden
yiizbin evlad peyda eylemege kadirim. Belki bir isaretim ile
alem
icinde alem olarak tamam balig ve dana olmak iizere bir
halk
peyda olur. Ben seni alem-i ervahda pedersiz ve madersiz icad et-
medim mi? Bu vucuddan ewel, benden sana birtakim lutuflar ve
inayetler mesbuk olmamis. mi idi? Onu nicm unutuyorsun?
FlHi MA FiH

Ahval-i enbiya / ve evliya ve halayik ve nik ve bed, hep merte-

beleri ve cevherleri mikdanncadir.

Misal odur ki koleleri, kafirlerin memalikinden, miisliimanla-


nn vilayetine getirip satarlar. Ba'zilanm be? ve ba'zilanm on ve
ba'zilanm da onbe§ yasmda getirirler. Cocuk olarak getirmis, ol-
duklan kbleler, bircok seneler miislumanlar arasinda beslenip bii-
yuyerek ihtiyarladiklannda, o vilayeti bi'1-kulliyye unuturlar ve
ondan hicbir §ey tahattur etmezler; ve biraz biiyiicek olunca az ta-
hattur eder; ve tamamiyle biiyiik olunca memleketini daha ziyade
yad eyler. Ervah dahi bbylece o alemde huzur-i Ilak'da idiler. Nite-
kim Kur'an-i Mecid'de i§aret buyrulmu§tur: JJ ijli 'J^i ^-Jr
(A'raf, 7/172) [Ya'nl "Allah Teala: Ben sizin Rabb'iniz degil miyim?
demisti; onlar da evet Rabb'imizsin demi§lerdi."] Ve onlarin gida
ve kuwetleri, bi-harf ve savt olan Hakk'in kelami idi. Ba'zilanm
cocuk olarak getirdiklerinden, o kelami i§itince, ahvalini ondan ta-
hattur etmez ve kendisine o kelam yabanci gelir. O taife kulliyyen
kiifur ve dalalete dalmi§ olan mahcublardir. Ba'zilanmn bir parca
hatinna gelir ve onlarin derununda o tarafin cusu ve hevasi ba§-
lar;ve onlar mii'minlerdir; ve ba'zilan o kelami i§ittikde, o hal ev-
velden nasil idi ise, yine bylece zahir olur; ve bi'1-kulliyye hicablar
kalkmi§ bulunur ve o asla vasil olurlar. Onlar da enbiya ve ev-
liyadir.

AshSbimiza vasiyyet ederiz ki, ma'na aruslan batinda sizlere


yuz gosterdigi ve esrar munke§if oldugu vakit, sakm, sakin agyara
sbylemeyiniz! ,j»j-JJiJl$l»l 3* U_>*it V j UjJ&J I4UI jjii l^J-\ \jkx; "i

Ya'ni "Hikmeti ehlinin gayrine vermeyiniz, [hikmete] zulmetmis


olursunuz; ve ehlinden dirig etmej'iniz, vine [hikmet ehline] zul-
metmis olursunuz." Eger sana bir mahbiib veya mahbiibe gelip ha-
nende saklansa ve "Beni kimseye gosterme, ben seninim" dese, 0-
nu pazarlarda dolastinp herkese hitaben: "Geliniz bu giizeli tema-
sa ediniz!" demek hie reva ve layik olur mu? Ve bu hal ma'sukaya
hos gelir mi? Elbette gelmez ve gonlu senden miisevves olup iirker
ve yiiziinu saklayip gazab eder. Hak Teala bu sbzleri agyara ha-
ram etmistir. / Nitekim ehl-i cehennem, ehl-i cennete hitaben bagi-
rarak derler ki: "Hani sizin kereminiz ve miiruwetiniz? Hak Tea-
la'mn size etmis oldugu atalar ve bahsislerden sadaka ve bende-
ONALTKCI FASIL
67

nevazhk olarak bize de bir sey isar etmis olsaniz ne olur? Zira,
misra':

Terciime: "Keriralerin kadehinden yerin de hissesi


vardir." Biz
ates icinde yanip eriyoruz. O meyvelerden veya
o saf ve berrak
olan sulardan bir katracik olsun bizim cammiza
dbkseniz ne olur?"
Nitekim Ku^an-i Azimii's-san'da hikaye buyrulmustur:
\jLLA J>\ij

0>&l (A'raf, 7/50) Ya'ni "Ehl-i nar, ehl-i cennete nida edip,
bize
cermetten su dbkun ki icelim; yahut Allah Teala'mn
size verdigi
nziktan verin ki yiyelim, diyeler. Ehl-i cennet onlara
o taam ve
sarabi, Allah Teala kafirlere haram etmistir,
diyeler."

Ehl-i cennet bbyle cevab verirler: Hak Teala Hazretleri bunu


size haram etmistir. Bu ni'metin tohumu dar-i dunyada idi, orada
ekmediniz ve sa'y etmediniz. tohum da iman ve sidk
ve'amel-i
salihidi. Mademki orada cahsmadiniz
ve ekmediniz, burada ne a-
lacaksimz? Ve eger biz keremen size isar etsek bile,
mademki Hak
Teala, onu size haram kilmistir,
bogazimzi yakar ve hulkumunuz-
dan asagiya gitmez; ve eger keseye koyarsamz, o kese
yirtihr, do-
kuliir.

Cenab-i Peygamber (s.a.v.)in huzuruna miinafiklardan


bir
cemaat geldi; halbuki ashab-i kiram esrar-i ilahiyyeyi
serh ederler
ve Mustafa (s.a.v.)i medh eylerler idi. Hz.
Peygamber remzen
ashab-i kirama: ^1 "Bardaklanmzm ve kaselerinizin
Xlj. Ya'ni
\

ve testilerinizin / agizlanm murdar ve zehirli bir hay-


ortuniiz; zira
van vardir; olmiya ki bardaklanmzm icine diissun ve bilmiyerek o
bardaktan su icesiniz ve size zarar erise" buyurdu. Ve
bu suret ile
onlara "Agyardan hikmeti saklayimz ve
agizlannizi ve dillerinizi
agyann yaninda baglayimz ki, onlar farelerdir ve bu hikmet
ve
ni'mete layik degillerdir" ma'nasmi beyan buyurdu.

Hz. Pir-i dest-gtr buyurdular:

Huzurumuzdan disanya cikan o emir, gerci soziimuzu tafsilen


anlamadi; fakat icmalen bizim kendisini Hakk'a
da'vet ettigimizi
bildi. Onun niyazmi ve bas sallamasim
ve mihr ii askim, anlamasi
(is FIHt MA FlH

makaminda tutanz. Nihayet sehre gelen bir koylii, ezam isittigi


vakit, her ne kadar ezanin ma'nasim tafsilen bilmezse de, maksu-
du anlar.

ONYEDiNCI FASIL

Her mahbubdur, guzeldir. Bunun aksi olmaz. Fakat her


kirn ki
giizelin mahbub olmasi lazim gelmez. Giizellik mahbubiyyetin
cuz'iidur; ve mahbubluk ise bir asildir. Mahbubiyyet olunca, elbet
giizellik de olur. Bir seyin kullunden ayri olmaz ve kulle
cfiz'ii,
mutlasil olur. Mecnun'un zamanmda Leyla'dan daha gtizel gii-
zeller yok mu idi? Fakat Mecnun'un mahbubu degil
idiler. Mec-
nun'a dediler ki:"Leyla'dan daha giizeller vardir, sana getirelim."
Mecnun cevab verdi ki: "Nihayet ben Leyla'nm suretine muhabbet
etmiyorum ve Leyla suret degildir. Benira elimde bir kadeh
gibi-
dir; ben o kadehten sarab iciyorum.
Binaenaleyh ben ondan icti-
gim saraba asikim; halbuki sizin nazanmz kadehedir.
Sarabtan
agah degilsiniz. Eger bana cevher ile murassa' zerrin
kadeh getir-
seniz ve onun icinde sirke veya §arabm gayri
bir sey olsa, o benim
ne isime yarar! Icinde sarab bulunan, eski ve kink
bir kabak, be-
nim indimde o kadehten ve onun gibi yiiz kadehten daha a'ladir.
Sarabi kadehten fark etmek icin bir ask ve bir sevk
lazimdir. /
Nitekim on gunden beri bir sey yememis olan bir a? ile,
bir giinde
bes defa taam yemis olan bir tokun her ikisi de
ekmege nazar
ederler. Tok olan kimse ekmegin suretini goriir; ac ise camn
suretini goriir. Zira bu ekmek, kadeh gibi ve onun lezzeti de, icinde
sarab gibidir; ve o sarabi, nazar-i istiha ve sevkin
gayri ile giirmek
miimkin degildir. SJmdi... Suret-bm olmamak ve kevn
ii mekan
icinde hep ma'siiku temasa eylemek icin, istiha
ve sevk hasil et!
Bu halk kadehlere benzer; ve
bu ilimler ve hiinerler ve danisler,
kadehin nakislan gibidir. Gormuyor musun ki, kadeh
kinhnca o
nakislar kalmaz. Binaenaleyh if, kadeh misali
olan kahpiardaki
sarabtadir; ve o sarabi goren ve icen kimse
hakkinda oCiUf,
olkllljl (Meryem, 19/76) [Ya'ni "Baka bulacak iyi ameller"J buyrul-
mustur.

Sail, sail olmak icin iki mukaddimeyi tasavvur edip, zihninde


ONYEDiNCl FASIL Ii9

tedvir eylemek lazimdir. Birisibudur ki: "Ben bu soyledigimde


muhtiyim; bundan baska da bir sey vardir" diye cazim olmalidir.
Ikincisi sudur ki: "Bundan a'la ve bunun fevkmde benim bil-
medigim bir kelam ve hikmet vardir" diye tefekkiir etmelidir. Bi-
naenaleyh ^1 ^i^i Jl>JI ya'ni "Sual ilmin yansi" oldugu malum
oldu. Iste herkesin, ytiziinii bir kimseye tevcih etmesi, bu
sebeb-
dendir; ve ciimle'nin matlubu Hak'dir; ve o iimid ile omriinu sarf
eder; fakat bu esnada bunlann arasmda musib olan kirn oldugunu
ve onun iizerinde padisahin gevganmdan miitehassil yaradan,
nisan olup olmadigini temylz etmek lazimdir; ta ki o gevgana bir
top ola ve muvahhid buluna.

Muvahhid-i miistagrak o kimsedir ki, derya onda tasarruf eder


ve onun derya iizerinde bir tasarrufu yoktur. Yiizen kimse ile,
gark olan kimsenin her ikisi de deryadadirlar; fakat miistagraki
su goturur ve mahmuldiir; ve yiizen kimse ise kendi kuwetinin
hamilidir ve kendi ihtiyan iledir. Binaenaleyh miistagraktan sadir
olan her bir hareket ve her bir fiil ve kavil, o sudan / hasil olur, 85
kendisinden degildir. Onun viicudu ortada bir bahanedir. Mesela
duvardan bir sada isitirsen, bilirsin ki duvardan degildir; duvan
soyleten bir kimse vardir. Iste evliya da boyledir; kable'1-mevt
olmiisler ve duvar hiikmune girmi§lerdir; onlarda bir kil
ucu ka-
dar varhk kalmamistir. Dest-i kudret-i Hak'da bir kalkan gibidir-
ler ve kalkamn hareketi kendinden degildir. iste
"Ene'l-Hakk"in
ma'nasi budur. Kalkan der ki, ben ortada yokurn; hareket dest-i
Hak'dandir. Bu kalkani Hak goriinuz ve Hak ile pencelesmeyiniz!
Zira boyle bir kimseye tecaviiz edenler, hakikatte Hak'Ia
cenk
etmislerdir ve kendilerini Hakk'a carpmislardir. 46 Devr-i Adem'den
bu ana kadar, onlann basma neler geldigini isittin. Bunlar Fir'avn
ve Seddad ve Nemriid ve Kavm-i Ad ve Kavm-i Lfit ve Kavm-i
Semud ve ila-ma-la-mhaye emsalidir. Ve ba'zisi sfiret-i enbiyada
ve ba'zisi da suret-i evliyada olarak, oyle bir kalkan, devren-ba'de-
devrin kiyamete kadar kaimdir. Ta ki etkrya eskiyadan ve a'da ev-
liyadan miimtaz ola.

Imdi her bir veli halk iizerinde hiiccettir; ve onlara olan taal-
luklan kadar halkin mertebe ve makamlan vardir. Ve .jTj Xo »T,
^
"jJI ..J;j*a> Ali ,x*ai j*j [Ya'ni "Onu goren beni gormiis, onu kasd e-

-
70 FIHi MA FIH

den beni kasd etmis olur"] misdakinca 47 eger


adavet ederse, Hak-
k'a adavet etmis olur; ve eger dostluga
sa'y ederse, Hakk'in d'ostlu-
guna sa'y etmis olur.Bendegan-i Huda, hadim agalan gibi, ha-
rem-i Hakk'in mahremleridir. Zira Hak
Teala varhk ve sehvet da-
marlanni ve hiyanet kbklerini, onlardan kulliyyen
kaf edip tahir
kilmistir. §iiphesiz mahdum-i alem
olmuslar, hakkinda S\ '*LZ V
O^JlJl (Vak ia 56/79) [Ya'ni "Ona tarn bir surette
,
temizlenmis o-
lanlardan baskasi el siiremez"] buyrulmus
olan, esrara mahrem
bulunmuslardir.

Eger kibann turbesine arka evrilmis ise, inkar ve


eizze-i
? gaf-
letten nasi yapilmamisUr. Yuz onlann eanibine muteveccihtir; zira
b IZ im agzimizdan S ikan o sdz, onlann
canibindondir. Eger arka /
tene ve yiiz, cana ^evrilirse zarar vermez.

Benim bir huyum vardir ki, benden hi?bir kimsenin


gonlii
kinldigim istemem. Birtakim kimseler, sema'
esnasinda kendileri-
m bana ? arparlar ve yaranm ba'zilan da onlan
men' ederler O
bana hos gelrnez; ve yuz def a demisimdir
ki, benim i in kimseye
?
bir § ey sbylemeyiniz; ben ondan raziyim,
o benden razi. Bu hadde
kadar gozetirim ki, benim huzuruma gelen
ahbabin melul olma-
lanndan havfen, onunla mesgul olsunlar diye siir
sbylerim. O ka-
dar terk ettigim halde, yine siir soylemek
icab eder. Yoksa siir ne-
rede, ben nerede!... Vallahi ki ben
siirden bizanm ve benim indim-
de siirden bedter bir is yoktur. Benim siir soylemem
ona benzer ki,
bir kimse misafirin arzusuna tebean elini iskembeye
sokup yikar!
Mademki misafir, iskembe istiha eylemi tir, benim i in bu
§ ? lazim-
dir. Nihayet bir adam, falan sehirde
halka hangi meta' lazim oldu-
guna ve ne gibi meta' satin ahndigina bakip, o dahi
velev ki en a-
§agi meta'lardan olsun, hemen istira ederek,
onu satar. Ben nez-
dime fazillar, muhakkikler, akiller ve dur-endisler
gelsinler de on-
lara nefis ve garib ve rakik seyler arz
edeyim diye tahsiller ettim
ve ulumda zahmetler ektim. Hak Teala
9 Hazretleri ise bbyle mu-
rad eyledi. Biitun o ulemayi burada cem' etti;
ve o mesaiyi bu isle
mesgul olmam icin neticelendirdi. Ne yapabilirim?
Bizim vilayeti-
mizde, kavmimiz indinde sairlikten daha
ayip bir is yok idi Eger
biz dahi, kendi
memleketimizde kalmis olsa idik, onlann tabiatle-
nne muvafik olarak yasardik; ve ders okutmak ve
kitaplar te'lif
ONYEDiNCI FASIL
71

eylemek ve va'z ve tezkir etmek ve zfihd ve amel-i zahire mesgiil


olmak gibi, onlann istediklerine sa'y eyler idik.
Emir Pervane bana: "Asil olan ameldir" dedi. Ona cevaben de-
dim ki:

Amel ve talib-i amel nerededir ki, onlara amel gbstereyim? Sen


halen kelamin talibisin, birsey dinleyeyim diye / kulak tutmussun.
Eger sbylemesem melul olursun. Talib-i amel ol ki, ameli sana gos-
tereyim. Biz alemde, ameli gostermek icin bir adam anyoruz. A-
melin miiKterisini bulmuyoruz, kelamm musterisini buluyoruz. O-
nun icin kelam ile mesguliiz. Sen mademki ami] degilsin, ameli ne
bilirsin? Ameli amel ile bilmek ve ilmi ilim ile ve sureti suret ile ve
ma'nayi da ma'na ile anlamak miimkindir. Mademki bu yolun yol-
cusu yoktur, bizim yolda ve amelde oldugumuzu nasil bilecekler-
dir. Nihayet bu amel, namaz ve oruc degildir; ve bunlar amelin

suretidir. Amel-i ma'nevi batindadir. Nihayet, devr-i Adem'den ta


devr-iMustafa (s.a.v.)e kadar, namaz ve oruc; bu sflretde degil idi;
halbuki amel mevciid idi. Binaenaleyh bu suret, amel degildir.
Amel insanda bir ma'nadir. Nitekim "Onda amel etti" dersin. Hal-
buki orada amelin sureti yoktur. Onda ancak bir ma'na vardir. Ve
keza "O adam filan sehirde amildir" derler; suretde birsey gbrmez-
ler. Ona taalluku olan a'mal vasitasiyla, amil derler. Binaenaleyh
bu amel, halkin anladiklan seyden ba§kadir. Onlar ameli, o zahir-
den ibarettir zannederler. Eger miinafik bu amelin suretini ifa
ederse, ona asla faidesi olmaz; gunkii onda ma'na ve sidk-i Iman
yoktur. Her seyin ash hep sozdilr ve kavildir. Senin sbzden ve
kavlden haberin yoktur. Onu hakir gbrursiin; soz, amel agacimn
meyvesidir; zfra soz amelden dogar. Hak Teala alemi kavl ile ya-
ratti. "Kun fe-yekfln" kelam-i munifi buna sahiddir; ve iman gb-
niildedir. Eger kavil ile soylemezsen faide vermez. Namaz ki fiil-
dir, eger Kur'an okumaz isen sahih olmaz. Ve sen simdi, kavil
mu'teber degildir deyip bu takrtri, yine kavil ile nefy ediyorsun.
Eger kavil mu'teber degilse, kavil mu'teber degildir, sbzunti sen-
den nasil isitiyoruz? Nihayet bunu da kavil ile sbyluyorsun. /
Birisi huzur-i Pir'de su suali irid etti: Biz hayr ettigimiz ve
amel-i salih i§ledigimiz vakit Hak'dan umid-var olsak ve miikafat
umsak, acaba bize zarar verir mi, yoksa vermez mi? Hz. Pir-i
dest-gir cevaben buyurdular:

^
FIHI MA FIH

Eyvallah, iimid etmek lazimdir; ve iman iste bu havf ve reca-


dir. Birisi bana sual etti ki: "Reca hostur, fakat bu havf ne oluyor?"
Ona sbyle cevab verdim: Sen bana recasiz bir havf ve havfsiz bir
reca goster; ve mademki yekdiferinden ayn degildirler, nicin so-
rarsm? Mesela birisi bugday eker, elbette bugday cikmasmi reca
eder; ve onun zimninda da, sakm bir mani' ve bir afet zuhur
et-
mesin diye haif olur. Binaenaleyh malum oldu ki reca, havfsiz
degildir; ve havfi recasiz yahut recayi havfsiz tasawur etmek
asla
miimkin degildir. Eger iimid-var olur ve miikafata ve ihsana mun-
tazir bulunursa, elbette o isde daha ziyade hahisi ve cidd
ve cehdi
olur. Ve o tevakku' onun kanadidir. Kanadi her ne kadar
ziyade
kavi olursa, ucmasi da daha ziyade olur. Ve eger na-iimid
olursa,
kahil olup ondan bir is ve taat zahir olmaz. Nitekim hasta,
aci ilaci
icip, on tane tath lezzeti terk eder. Eger onda sihhat umidi olmasa
idi, o aci ilaci icmege nasil tahammiil edebilirdi?

o^' CiU* i^-^' [Ya'ni "Insan konu§an hayvandir."] insan, hay-


1

vaniyyet ile nutuktan murekkebdir; ol vecih ile ki, hayvanhk


onda
daimdir ve munfekk degildir. Onun nutku dahi boyledir ve onda
daimdir. Her ne kadar zahiren soz soylemese de, batinda
soyler,
daima natikdir. Camurla kansik bir sel gibidir. O ab-i safi, onun
nutkudur ve o bulamk camur, onun hayvaniyyetidir. Ancak camur
o ab-i safide anzidir. Gormez misin ki, o camurlar ve kahplar gidip
curiirler. Halbuki ve ketii onlann nutku ve hikayesi ve ulumu
iyi
kalmi§tir. Sahib-i dil, kiildur; onu gordukde, hepsini gormu§
olur-
sun. . \Ji\ Oj> <y tlf_^-JI / Ya'ni "Biitun sikarlar, yaban esegi §ika-
n arasmdadir." 48 Alemin halki onun eczasidir ve o kuldur. Beyit:

Tercume: "Cuz'-i dervis oldu ciimle nik u bed


Kim ki boyle olmaya, dervis. degil."

Simdi... vaktaki kiill olan onu gordun, elbette biitun


alemi
gormu§ olursun; ve ondan sonra, her kimi gorur isen, miikerrer
olur. Ve onlann akvali akval-i kullde dahildir. Vaktaki
onlann
kavlini isitirsin, ondan sonra isittigin her soz miikerrer
olur. tjt &A
jlSv. Ji" j jl_;l Jf
^ U ISU J> yi Ya'ni "Kim ki onu bir menzilde
gordu, guya ki her insani ve her mekani gormiis oldu." Siir: 49
ONYEDLXCi FASIL 73

Tercume: "Ey insan, sen name-i ilahmin niishasisin. Cemal-i


sahinin ayinesi sensin. Alemde her ne varsa, senden hari? degildir.
Diledigin herseyi kendinde ara; zira hepsi sensin."

ONSEKiZiNCI FASIL

Hz. Pir'e bitaben naib (Emir Pervane) §byle dcdi: "Bundan ev-
vel,kafirlcr puta tapip secde ederlerdi./ Bu zamanda biz de oyle
yapiyoruz ve gidip Mogol Tatarlanna secdeler ediyoruz ve sonra
da kendimizi musliiman biliyoruz; ve batimmizda hirs ve hased
ve heva gibi bu kadar baska putlar da vardir ve biz bunlann
kaffesine muti'iz. Binaenaleyh zahiren ve batmen biz de aym isi
yapiyoruz; ve bununla beraber kendimizi musliiman biliyoruz."
Hz. Pir cevahen buyurdular:

Burada baska bir sey vardir. Mademki bunun fena ve na-


pesend oldugu hatinmza geliyor, elbette sizin kalb gbziiniiz bi-cun
ve niteliksiz azim bir §ey gormustiir ki, onu kabih goriiyor. Zira aci
su ile tath suyu goren ve icen kimse bilir. Qiinkii esya ezdad ile
miinkesif ve mubeyyen olur. Binaenaleyh Hak Teala cammza nu-
r-i imamkoymustur. Bu i§leri kabih gbriir ve nihayet latifin
mukabelesinde bunu, kabih musahede eder. Eger bbyle olraasa,
baskalannda bu derd nigin yoktur? Onlar bulunduklan hal icinde
mesrurdurlar; asil is budur derler. Hak Teala size matlubunuzu
ihsan eder ve himmetinizin eristigi makami ata kilar; zira jJz, .M I
_,

*="+ jJt i>"ji!j ^^ s0


Ya'ni "Kus kanatlanyla ucar, mu'min ise
himmet ile ucar."

Mahlukat uc simftir: Bir kismi melaikedir ki, onlar akl-i


mahzdirlar.Onlann taati ve ibadeti ve zikri ve tabiatlan ve gida-
lan ve taamlan hayatlandir. Mesela suda bahklann hayati su-
FIH! MA FIH

dandir; yatagi ve yastigi hep sudur. Onlar hakkinda bunlar kulfet


degildir. Ciinkii sehvetten miicerred ve pakdirler. Binaenaleyh
eger o pak olup, asla sehvete tabi' degilise, yahut saika-i nefs ile
hevaya meyl etmez ise, bir huner mi olur? Ciinkii bunlardan
paktir ve onun asla miicahedesi yoktur. Eger taat ederse, onu taat
etmis addetmezler; cunkii onun tabiati odur ve onsuz olamaz.

Ve diger behayimdir ki, onlar mahz-i sehvettirler. Akl-i


sinif-i
zacirleri olmadigindan, onlara teklif vaki' olmamistir. Kaldi, akil
ve sehvetten miirekkeb olan miskin ademi... Onun [yansi melek,]
yansi hayvan / ve yansi yilan ve yansi baliktir. Balikligi su tara-
fina ve yilanhgi toprak canibine ceker. Kesakei} ve niza' icindedir.
,>• y,;jl jp tlie ^U *;_*-: yii ^ j *£r>UI ^ ^Ul _^j <jj^ ^ *&* ^ i>*

pj.UJI Ya'ni "Akh sehvetine galib olan kimse melaikeden a'ladir; ve


§ehveti akhna galib olan kimse dahi behayimden asagidir." 51 §iir:

>\j {}j* jjU £jLo ji jl_i J^u > i plv >


-J
Tercume: "ilm ile buldu melek ne§v ii nema
Cehl ile oldu behayim peyda
Ilm ile cehl arasmda hayran
Kaldi da sasti zavalh insan."

§imdi, ademilerden ba'zilan o kadar akla miitabaat eylediler


ki, kiilliyyenmelek ve nur-i mahz oldular. Onlar, enbiya ve evliya-
dirlar; ve havf ve recadan kurtulmuslardir. Nitekim Kur'an-i Me-
cid'de beyan buyruluyor: 'oy^t '^'V j^li L>> V (Yunus, 10/62)
'j

["...Onlara korku yoktur ve onlar iiziilmeyecekler de."J Ba'zilanmn


akillanna sehvet galib oldugundan, akibet kiilliyyen hayvan
hukmiinu iktisab eylediler. Ve ba'zilan munazaada kaldilar; ve
|

onlar o taifedir batinlannda bir derd ve renc ve hasret ve efgan


ki,

zahir olur ve yasayislarindan razi degildirler. Bunlar mii'min-


lerdir. Evliya onlan kendi menzillerine eristirmek ve kendileri gibi
yapmak icin onlara muntazirdirlar. Ve seyatin dahi onlan esfelii's-
safiline, kendi taraflanna cekmek iein muntazirdirlar. §iir:

Terciime: "Biz caginyoruz, baskalan da caginyorlar; bakahm


baht kimindir ve kime yar olacaktir."
ONSEKtZiNCi FASIL
yg

... Jifj^ '.li lil (Nasr, 110/1) [Ya'ni "Allah'in nusrati gelince."]
Miifesslran-i zahir bu vech ile tefsir ederler ki: Mustafa (s.a.v.)in,
alemi / miisluman etmek ve Hak yoluna getirmek icin, himmetleri
var idi. Vaktaki vefat edecegini gordii, dedi: "Ah, omrum vefa
et-
medi ki halki da'vet edeyim." Hak Teala buyurdu: Bu saatte senin
asker ve kill? ile feth edip terk ettigin vilayetleri ve sehirleri,
cum-
leten leskersiz, muti' ve mii'min kilayim; ve iste onun
alameti bu
olsun ki, senin vefatin kartb oldugu vakit, halkm
uzaklardan gii-
ruh guruh gelip musluman olduklanni goresin. Bu alametin
zuhu-
runda vakt-i rihletin eristigini bil! Simdi tesbih et ve istigfar eyle
ki, o makama geleceksin! Fakat muhakkiklar derler: Onun
ma'nasi budur ki, insan evsaf-i zemimeyi, kendi ameli ve
ictihadi
ile kendisinden def eyledigini zanneder.
Vaktaki birgok mucahede
eder ve kuvvetlerini ve mesaisini sarf edip nevmid olur; Hak
Teala
ona der ki: Sen onun kuwet ve fiil ve amelin ile olacagini zannet-
tin; o benim vaz' ettigim bir adettir; ya'ni malik oldugun seyi, bi-
zim yolumuzda bezl ondan sonra, sana bizim ihsammiz v'asil
et;
olur. Bu bi-payan olan yolda, bu zayif olan
el ve ayak ile seyretme-
ni emr ediyorum. Bu zayif ayak ile ve belki
ytizbin ayak ile bu yol-
dan bir menzilin kat' olunamiyacagi bize ma'lumdur. Ancak vakta-
ki kudret ve takatin oldugu halde, yola giresin ve dusiip
artik
takatm kalmiya; ondan sonra Hakk'in inayeti imdadina yetisir.
Nitekim 9ocuk siit emer bir halde bulundukca, onu gozetirler;
ve
buyiidiigu vakit onu kendi haline terk ederler; o
gider. Simdi...
mademki kuwetlerin kalmadi ve mesailerin dokiiliip kaldi; ve
bu
kuwetlerin oldugu ve bu miicahedeleri icra eyledigin vakit,
uyku
veya uyanikhk halinde sana bir lutuf gosterir idik. Sen
dahi bizim
talebimizdu kavi ve iimid-var olur idin. aletin kalmadigi bu
saatte fevc fevc sana muteveccih olan atalanmizi ve
lutuflanniia
ve inayetlerimizi goriiyorsun. Halbuki ytizbin mesai
ile bu eltaaan
bir zerre musahede etmez idin. Simdi IJkL^
i£, ju^ J4_i (Nasr,
"Hemen Rabb'ini hamd ile tesbih ve tenzih et!"] Ya'ni
110/3) [Ya'ni
"Sen zannettin ki/ o is senin elinden ve ayagindan zahir
olacaktir
ve onu bizden gormedin. Simdi mademki bizden oldugunu
muca-
hede ettin, bu fikir ve zandan istigfar et! •,&& (Nasr,
tfj 110/3)
["Cunkii O, tovbeleri fazlaca kabul edendir."]

Bizim Emir'e (Muineddin Pervane'ye) olan muhabbetimiz


V

7fi
FlHi MA FIH

dunya lpn ve onun terWyesi .

ye hm ye ameH
Ian bunun lc ,n severler;

^2
halbuki Emirfn yuzLu firme
kas mi gor r g
ff e 2 ler tr
ar "
Emir ayrne ve ^

y> cev.nr ve o cevhenn talibi


nak.s yap.p cevher vaz>
olur. § imdi
arka "nTbTn ayLmn
etseler, aymenin yazfinc
ne ziyan7v ar dt"
E?ya add. He mutebeyyin oldugundan,
olmaks.zm m a rak in degil dl r.
bir ? eyi„ ta'riH onun
Hak Teala Hazretlen
3j
U^ J^J
habWo!^
habbet o tt.m buyurur.
3 '"'
"
Ben Mr
Halbuki kendisinin add,
^
haZtne idim bilmmeklige
mu-
olmad.frndan
'

nuru zah.r olmak ,cm,


zulmetten ibaret olan bu alerru
yaraS, r>

# '
[Ya nI " SlfatlanmIa ha
»—
d
d
t"

v
"T

olmak .cm, onlar

SSStt?"
Witek.m
Adem
f
dost ve

ancak
pkH
dusmandan ve mahrem ve
nur-, Hakk'm mazhan

? mukabelesinde »3S52i
-
kelam-, munifin-

na-mahremden
olmuslardir 7u S
Zld yoktur;
S
TT
s;
S d
d
air.
n
-T f
imdi heme
Ibr
(a.s.)in
Musa
Mm (a SJa kar?1 Ne
"?£S S* " ^-nihaye
'

kadar ma'nada zid yok


«
Iblls-

5 wllm
boyle
ve

.££32 vat
(a s >«

a v e
l7
T
ka

ise de /Hit Z
T»ai- -

^.831
.
„,
(Saff, 61/8)
- * J
Ma'na-y, munifr. "Onlar Allah
V
tf *"u r**!^ «G>J !*akJ jjlj
Teala Hazretle"
nn
onu
o n u kertb
nU ag !:myla SSndamek
"i:T
g T
orurl e
isterIer
,,e de, Allah Teala
her „ Tkadar
nurunu itmam ed
- ™- ddt"

i
jifji Jj-J jjj lUj
L.JI
ON'SEKiZtNCi FASIL 77

Nazmen terciime:
03 *
"Ay sagar nurunu, it av'avada
Aya bundan ne ziyan var, kbpegin tiyneti bu.
Iktibas etmede erkan-i sema aydan nur,
Kirn olur ki o kopek, yerde bulut olsun o."

Cok kimseler vardir ki, Hak Teala onlara ni'met ve mansib ile
azab eder; ve onlann cam, ondan girizandir. Fakirin birisi 04 vila-
yet-i Arab'da bir emir goriip, onun nasiyesinde, enbiya ve evliya
nurunu mu§ahede ederek ^L, »jLt yJUj ^
jU_, ya'ni "Kullanm
ni'metlcriyle ta'zib eden Hak Teala'yi tenzih ederim" dedi. /

ONDOKUZUNCU FASIL

Bu okuyan kimse, Kur'an'i dogru okuyor. Evet Kur'an'in


suretini dogru okuyor; fakat ma'nasindan bi-haberdir. Delili
budur
ki,buldugu ma'nayi reddediyor; korluk ile okuyor. Mesela bir
00
adamin elinde bir kunduz vardir. Ondan daha giizel bir kunduz
getiriyorlar, reddediyor. Imdi malum oldu ki, kunduzu tammiyor.
Birisi ona, bu kunduzdur, demi§tir, o da takliden elinde hifz et-
mektedir. Bu, ceviz oynayan cocuklara benzer. Eger onlara cevizin
icmi veyahut yagini versen, reddederler; 9iinkii onlann indinde ce-
viz "jag jag" diye sada veren §eydir. Halbuki icm sadasi ve jag jag
etmesi yoktur. Nihayet Hakk'm hazineleri ve alemleri coktur.
Eger Kur'an'i vukuf ile okuyorsa, diger-i Kur'an'i nicin reddediyor?
Kur'an okuyanlardan birisine, Kur'fin'da olan §u: 'ijfx^jjl
'j&'J ji

Jj oCJ? IiSS y $ '^2\ Ji3 Ji oCJSCJ (Kehf, 18/109) ["De ki: Rabbimin
kelimelerini yazmak icin biitun denizlerin suyu birmurekkep olsa
ve bir o kadar daha yardimci olarak ilave etsek dahi, Rabbimin ke-
limeleri tiikenmeden o denizler tiikenir."] ayet-i kerimesini boyle
takrir ettim: Sjmdi, elli dirhem murekkep ile bu Kur'an'i yazmak
miimkindir. Bu, ilm-i Huda'ya bir i^arettir. Ilm-i Huda'mn kaffesi,
yalmz bu Nitekim bir attar, bir kagit parcasi ic;ine biraz
degildir.
ilac, koyar. Attar dukkamndakilerin hepsi bunun icindedir der

misin? Bu ahmaklik olur. Nihayet Musa ve isa (a.s.)in zaman-


lannda Kur'an vardi ve kelam-i ilahi mevcuddu; ancak arabi degil
7S FIHI MA FlH

idi." / I§te bu takriri ettigim halde o mukriye te'sir etmedi; onu


kendi haline terk ettim.

Rivayet olundu ki, Resul (a.s.) zamamnda sahabeden her kim


bir ve yahut yanm sure ezberlese idi, ezberinde bir sure vardir
diye onu i'zam ederler ve parmakla 56
gbsterirlerdi. Bunun sebebi o
idi ki, onlar Kur'an'i yerler idi. Bir kimsenin
veya oniki bat-alti
man ekmek yemesi elbette azim bir haldir; ancak agzina alip cig-
nedikten sonra cikarmak sartiyla bin merkeb yukii ekmek yemek
miimkindir. Nihayet oJL, Jji\j jj}\ J|j
Vj Ya'ni "Qok Kur'an tila-
yet edenler vardir ki, Kur'an onlara la'net eder" varid olmustur.
Imdi bu Kur'an'in ma'nasma vakif olmayan kimseler hakkindadir.
Ancak bu da hikmete miistenid oldugundan, hayirdir.

Dunyayi ma'mur etmeleri iein, Hak Teala, bir kavmin gozleri-


ni gafletle bagladi. Eger bir kismmi gafil kilmasa, hicbir alem
ma'mur olmaz. Gaflet, ma'murluklara ve abadhklara baisdir. Ni-
hayet cocuk gafletten buyiir; akli kemale vasil olunca, artik biiyu-
mez olur. Binaenaleyh ma'mfirlugun sebeb ve miicibi gaflettir; ve
harabhgin sebebi de hiisyari ve intibahtir. Ifte bu benim sbyledi-
gim ikiden harii; degildir. Ya hasede binaen sbyliiyorum veya §ef-
kate musteniden sbyliiyorum. Hasa ki hased yiizunden ola. Mah-
sud olan kimsenin hased etmesi bostur. Kiymeti olmayan bir sey-
den ne cikar? Kelamim ancak mihr u sefkat ve merhametin ziya-
deligindendir. (Jiinkii aziz olan dostlanmi ma'na canibine cekmek
57
isterim. /

Hikaye: Mervidirki, bir sahis hac yolunda bir cole dusmiis ve


ona pek ziyade susuzluk galebe etmisti. Uzaktan kiiciik vc eski bir
cadir gorup oraya gitti. Bir cariye gordii. "Ben misafirim, el-mu-
rad!" diye nida etti; ve oraya nazil olup oturdu; ve biraz su istedi.
Ona su verdiler, icti. Verdikleri su atesten daha sicak, tuzdan da-
ha aci idi. Dudaklanni ve agzini ve gectigi yerleri yakti. Bu adam,
kemal-i sefkatinden o kadina nasihate baslayip dedi ki: "Sizin yii-
ziiniizden buldugum rahat kadar, sizin benim iizerimde hakkimz
oldu. §efkatim cus eyledi. Sbyliyecegime dikkat ediniz; iste Bag-
dad ve Kufe ve Vasit ve sair bliyuk sehirler yakmdir. Her ne kadar
fakr u ibtilamz varsa da, diise kalka oraya vusuliiniiz mumkindir.
Zira orada tath ve soguk sular goktur." Velhasil o sehrin turlii
ONDOKUZUNCU FASIL 7g

tiirlu taamlanm ve ni'metlerini ve lezzetlerini ta'dad eyledi. Biraz


sonra, onun kocasi arab
geldi; birkac tine col faresi tutmustu. Ka-
dma onlan pi^irmesini emretti ve ondan biraz sey de misafire ver-
diler. Misafir igrenerek ondan biraz yedi. Ba'dehu gece yansi,
ca-
dir haricinde yatip uyudu. Kadm zevcine: "Hie i^ittin mi ki mi-
safir ne vasiflar etti?" deyip kissa-i misafiri tamamiyle zevcine
hikaye etti. Arab dedi: "Ey zevcem! sakin bunlara kulak asma, a-
lemde cok hasudlar vardir; onlar ba'zi kimselerin devlet ve ra-
hatta olduklanni gordukleri vakit, hased ederler ve onlan oradan
avare kilmak ve devletten mahrum etmek isterler." §imdi bu da
bbyledir.

Bir kimse saika-i sefkatle bir nasihat ettigi vakit, hasede haml
ederler. Ancak kendisinde asil bulunan veya kendisi asla mensfib
olan kimse, ma'naya teveccuh eder. Ciinkii, ruz-i elestde onun uze-
rine bir katre damlatmi^lardir. katre onu ebhar-i asliye ceker. O
teller ve mihnetlerden halas eder. Gel! bizden daha ne kadar
uzak ve bigane duracaksin / ve tesvisler ve sevdalar arasmda ka-
lacaksm? Cinsini ne bir kimseden ve ne de kendi seyhinden i§it-
memis olan bir kavme bir kimse ne soz soyliyebilir? §iir:

Terciime: "Hanumamnda buyiikliik yok ise bir kismin,


Yad olundukca kibarm admi dinleyemez."
Fi'1-vaki' ma'naya teveccuh etmek vehle-i ulada, kadar latif
gorunmez; fakat gittikce daha ziyade tatli gorunur. Sflret ise bu-
nun hilafinadir; ewela latif gorunur, ba'dehu sfiret ile her ne ka-
dar ziyade iilfet edersen sogursun. Kur'an'm sureti nerede, ma'na-
sinerede! Insana nazar et, sureti nerede, ma'nasi nerede! Eger o
suretten ma'na giderse, bir lahza bile evinde tutmazlar.

Mevlanil §emseddin Tebrizi (k.s.) bir buyuk kafile ile bir yere
gittiler.Bir ma'mure ve su bulamadilar. Tesadufen bnlerine ko-
vasiz bir kuyu cikti. Bir bakrac getirdiler, ipleri bagladilar. Bu
bakraci suya sarkittilar, cektiler. Bakrac kopmustu; baskasini sar-
kittilar; da koptu. Ondan sonra kafileden birini iple baglayip ku-
yuya indirdiler, cikmadi. Birkac ki§i indirdiler, onlar da bbyle ol-
du. Orada bir akil kimse vardi. Ben giderim dedi. Onu indirdiler.
Kuyunun dibine yaklastigi vakit, kemal-i heybetle bir zenci zuhur
FIHI MA FIH

etti. Bu akil kendi kendine dedi ki: "Ben kurtulamryacagim


ban
ak imi basima toplayip, kendimden gecmiyeyim, bakayim bana ne
vaki olacaktjr?" zenci ona dedi: "Sbzii uzatma; sen
benim'esl-
nmsm. Ancak dogru cevap verdigin vakit, / kurtulabilirsin "
Akil-
Buyur!" dedi. Zenci: "Makamlardan
neresi daha a'ladir?" diye sor-
du. Akil kendi kendine: "Eger
Bagdad ve Semerkand veya saireyi
soylesem, onun makamini zemm ve
nefy etmis olurum" deyip-
Adam.n mums [oldugu] ve tins peyda ettigi
mahal a'ladir; her ne
kadar ka'r-i zemin olsa da, yine o a'ladir;
ve eger fare deligi bile
olsa, daha hostur" diye cevap
verdi. Zenci dedi: "Bin aferin sanal
I§te §imdi kurtuldun. Alemde insan
sen imissin; simdi ben seni
birakhm ve semn hurmetine digerlerini
do azad eltim Bundan
sonra hicbir cinayet islemiyeyim,
cihamn insanlanni senin mu-
habbetme bagisladim." Ba'dehu ehl-i kafile
su ictiler. $imdi bun-
dan garaz bir ma'nadir; yine bu ma'nayi
baska tiirlii ifade e'tmek
mumkindir; fakat mukallidler, ancak naksi
zabt ederler Onlara
soz sdylemek musldldir. §imdi, yine
bu sozii baska bir misal icinde
soylersen, dinlemezler. 59

YIRMiNCi FASIL

laceddin Kubai'ye dediler ki: "O mollalar,


bizim aramiza giri-
yorlar ve halki tarik-, dinde i'tikadsiz
ediyorlar." Ccvaben dedi-
Hayir, onlar bizim aramiza gelip bizi
bi-i'tikad edemezler Hasa ki
onlar bizden olsunlar."

Mesela, kelbin birisine miizehheb bir


tasma baglarlar; o tasma
lieona av kopegi demezler. Avcilik bir
ma'nadir; onda ister
muzehheb tasma olsun, ister yim tasma olsun.
Bu alimlik ciibbe ve
sank lie olmaz. Alimin zatmda bir hunerdir.
Zira o hiiner eger
kabada ve abada olsa idi, miitefavit olmaz
idi. Nitekim zaman-i
Peygamber (a.s.) da munafiklar din rehzenligine
kasd ederler- ve
bir mukallidi, tarik-i dinde zayif
kilmak icin libas-i namaz. giyer-
ler ,di. / Zira kendilerini
miisliimanlar
kisvesine buriimeyince o
rehzenhg, yapamazlardi. Yoksa bir frengin
veya cehudun ta'n-i din
etmesim kirn dinler?

jy>ul j_^ j ^\y ^ _ .^| ^i_ ^-^ ^ ^ wJJ| C) ^ ^AS


YiRMiNCI FASIL g.

(Maun, 107/5) Ya'ni


"Siddet-i azab, namazlanm gaflet ile la-
§ ey ad-
deyleyen ve halk yanmda riya ile kihp, tenhada terk
eden ve ze-
kati ehlinden men' eyleyen kimseler icindir."
Kelamm tamami bu-
dur. Sende adcmiyyetin nur tutuculugu yoktur. Ademiyyet
taleb
et, [maksud budur; bakisi ltnabdir. Kelami 90k tezyin ettikleri
va-
kit] maksud unutulur.
Bakkahn birisi bir kadmi severdi. Kadmin cariyesiyle "Ben
Ibyleyim, bbyleyim, a§ikim, yamyorum, rahatim
yoktur, eziyet
icindeyim; ve dun bbyle idim ve dun geceyi
? 6yle bir hal icinde
gecirdim" diye haberler gonderdi ve uzun kissalar
sbyledi. Vaktaki
cariye, kadimn yanina gelip: "Bakkal sana selam sbyledi; gel sana
§6yle, bbyle edeyim diyor" dedi. Kadm: "Bu btirudotle mi sbyledi?"
dedi. Cariye cevaben dedi: "O uzatti durdu;
fakat maksudu bu idi."
Asl olan maksuddur, baklsi bas agnsidir

YIRMiBiRiNCi FASIL

Gece gunduz kadmin ahlakmi tehzibe talib olup,


miinazaa
edersin ve kadmin levsini kendin ile tathir edersin.
Kendini onda
tathir etmek, onu kendinde tathir etmekten
a'ladir. Kendini onun-
la tehzlb et ve onun canibine git! Her ne kadar senin indinde sbz,
muhal ise de, onun dedigine razi ol ve her ne kadar vasf-i rical ise
de gayreti, kiskanchgi terk et! Velakin bu sebeple
iyi vasif, ya'ni
gayret, sende kbtii vasiflan zahir kilar. Bunun
icin Peygamber
(a.s.)
r
^L^^JUL» J_'!L[''islam'da ruhbaniyet yoktur"J buyurdu. 60
Ruhbanlar icin tarik-ihalvet ve daglarda sakin olmak ve kadin al-
mamak / ve diinyayi terk eylemek vardir. Hak Teala
(azze ve celle)
ince bir yolu, Pcygamber'e gizlice gbsterdi;
o da nedir? Cevirlerini
cekmek ve onlann muhalatmi dinlemek ve onun uzerine
sa'y et-
mek ve kendini muhezzeb kilmak icin kadm almaktir.
Ji. JU dlJTj

j~£i (Kalem, 68/4) [Ya'ni "Hi? subhesiz sen


buyuk bir ahlak iizere-
sm"] ayet-i kerimesinde, herkesin cevrine katlanmak
ve muhale
tahammiil etmek hususlarma isaret buyrulur. Sen ise,
levsini on-
lara surdun, halbuki yiike tahammiil etmek
sebebiylc hulkun iyi
olur; ve hiffet ve cevr eylemek sebebiyle,
onlann ahlaki kbtii olur.
62
FIHi MA FIH

8> vafat onun yanma gidiyorum." Bu tasawurun arkasmdan

ve t^^Sf^^^ Ve halvet Ve
!*««" ictinabdzr-

? 1S ay a glt
.
t ,
'
ta k] Bhutto mahrum olmiyasin. Eger bir Sa fan

siisiiiiiss
mZut
ni gbresin; ve boylece
gbnlumi T
Zahmetlerd
gorecegi-
^ S™* be-
nim bir fiidem JStaJS ^ u

ffS^fisx^r 1 "- Kendi bildiiind


- -•
YtRMiBiRiiYCi FASIL
gg

Mesela bir ekmegi al ve


koltugunun altina koy ve herkesten
saklayip de
'

ki: "Bunu kimseye vermiyecegim; ve vermemek


higbir
nedir, belki gostermiyecegim bile!" O
ekmek her ne kadar kapi-
lann bnune dbkulmiis ve kesretinden nasi kopekler
yememis olsa
bile, mademki bbyle men'a mubaseret
ettin, herkes ragbet eder ve
o ekmegin kaydina diiserler; ve niyaza ve
olmazsa senaata basla-
yip: "O senin saklayip, bizi gormekten
men' ettigin ekmegi mut-
laka gbrecegiz" derler. Hususan ki o ekmegi bir
yil yeninin icinde
saklayip vermemek ve gostermemek emrinde
mubalaga ve te'kid
edersen £* U J* uaij> |_jvi ["Insan, men'
se/e hartsdir"]
edildigi
misdakmca o ekmege olan ragbetleri, had ve endazeden
tecavuz
eyler.

Kadina her ne kadar tesettiir ile emr edersen, onda


kendini
gostcrmek dagdagasi daha ziyade olur; ve onun
saklanmasindan
halkin o kadina olan ragbeti, daha mutezayid
bulunur. Binaen-
aleyh sen, iki tarafin ragbetini tesdid edip
duruyorsun; ve islah-i
emr eyledigini zannediyorsun. Halbuki o yaptigin /
ayn-i fesaddir
Eger o kadimn gevheri su'-i fiile Mhisger degilse,
men' etsen de
etmesen de o iyi ve pak olan fitratma gore
hareket edecektir. Miis-
tenh ol ve miisewes olma! Ve eger bunun aksine
olursa, yine boy-
lece kendi tank ve tab'ma gore hareket Onu men' et-
eyliyecektir.
mek, ragbetin izdiyadindan baska bir seye
yaramaz.
Bu adamlar §emseddin Tebrizi'yi ale'l-hakika
gordiiklerini b°-
yanen: "Ey ef'endi biz onu gorduk" derler. Ey
hemsiresi kahbe olan
kimse, nerede gordiin? Birisi dam iistundeki
deveyi gbrmez; sonra
ben igne deligini gtirdum ve iplik ge irdim, der.
S Bana giizel olarak
soylediklen seyden giilme gelir. Birisi, bir zencinin parmak-
iki
lanmn ucunu siyah renge boyamasi ve digeri de bir
kbrun basmi
pencereden cikarmasidir. Onlar da bunun aymdir.
Kbr olan deriin-
lanmn ve batinlannin basmi, cisim ve kahp penceresinden
? ika-
nrlar. Ne goreceklerdir? Onlann tahsln veya
takbihinden ne ? i-
kar? Akil indinde, her ikisi de birdir. Mademki
her ikisini de gbr-
mermslerdir, herze soylerler. Gbriiculiik peyda
etmek ve ondan
sonra nazar eylemek lazimdir; ve binahk
hasil oldukda'dahi, on-
lan bulmadikca nasil gbrmek miimkin olur?
Alemde bu kadar en-
biya ve vasil evliya vardir; ve onlann
verasmda diger evliya da
vardir ki onlar, Hakk'in mesturlandir. Ve
bu evliya: "Ey azimii's-
FIKI MA FIH

san olan Huda, mesturlanndan bize birisini goster!" diye niyaz


ederler. Onlann muradi olmadrkca, her ne kadar goriicii goz olsa
da, o evliyayi gbrmek miimkin degildir. Umumhanedeki fahiseler
bile, kendilerini gostermedikce, onlara bir kimse vasil olamaz ve
goremez. Mesluran-i Hakk'i, onlann iradeleri olmaksizm, nasil
gbrmek ve tanimak miimkin olur? Bu is kolay degildir. Melaike
aciz kalip dediler ki: iU ^'j&j iJjlio p-J jki j (Bakara, 2/30) ["Biz-

ler hamdinlc sana tesbih ve seni takdis edip dudurken... "I Biz
ciimleten ask-i pakiz, ruhanileriz ve nur-i mahziz; ve ademiler ise,
bir avuc toprak ve sikem-har • CjJI ijjjLj j (Bakara, 2/30) T'Kanlar
dbkecek"l ya'ni hunrizdirler.

ijimdi, bunlann ciimlesi, insanin kendince lerzan olmasi iijin-

dir. Zira ne mah


ve ne cahi ve ne de hicabi olmayip, nur-i mahz
bulunan ve gidalari cemal-i Hak ve ask-i mahz ve dur-bin olan
melaike-i ruhani, keskin nazarlan ile beraber, ikrar ve inkar ara-
sinda idiler. Bu sebeple "Ben ne yapayim ve neresini bileyim?" di-
ye kendi kendine lerzan olmahdir. Ve eger onun iizerine bir nur
miin'akis olur ve bir zevk yiiz gosterirse, "Ben buna layik oldum"
diye Hak Teala'ya bin siikiir etsin.
1
Bu defa Mevlana §emseddin'in sbzlerinden pek ziyade
siz,

zevk bulacaksimz. Zira insanin gemi gibi olan viicudunun yelkeni


i'tikaddir. Yelken olunca, riizgar gemiyi uzak yerlere gbtiirur; ve
yelken olmadigi vakit, soz riizgar olur. A§ik ile ma'suk hosjtur; on-
lann arasinda bi-tekelliifi-i mahz vardir. Biitiin bu tekelliifler,
gayr icindir. Askm gayn olan her sey, ona haramdir. Bu sSzfi daha
ziyade takrir edordim; fakat vakti degildir. Gbniil havzma vasil ol-
mak icin, topragi cok kazmak ve cedveller acmak lazimdir. Ancak
miistemi'in melullerdir; veya kail meluldiir, bziir diler, yoksa miis-
temi'lnden melul olmayan o kail, iki pula degmez. Asik, hicbir
kimseye, ma'siikun bahs edemez; ve
giizelligi iizerine delilden
hicbir kimse asikin gonliinde ma'sukun noksamna dfill olan bir
delil ikame edemez. Imdi burada delilin isi olmadigi ma'lum oldu.
Burada talib-i ask olmak lazimdir. Eger beyitte ma'suka hakkmda
miibalaga edersen, o miibalaga degildir. Ve murid, kendi ma'nasi-
ni, seyhin suretine bezl ettigini gbriiyoruz. Misra':
YIRMiBtRKCi FASIL
85

Tercume: "Ey sureti bin ma'nadan daha hos olan!"


Zira seyhe gelen her miirid ewelen ma'na arzusuyla kiyam
eder ve §eyhe muhtac olur. / 105

Bahaeddin bu suali trad eyledi: "Miirid seyhin sureti ifin,


kendi ma'nasmdan gegmez, helki seyhin ma'nasi igin kendi
ma'nasmdan geger."
Cenab-i Hz. Pir-i dest-gir cevaben buyurdular: Boyle olmasi
miinasib degildir; o halde her ikisi §eyh olur. Bu nar-i tesvi^attan
halas ve eymen olmak icin, batmda bir nfir husuliine cehd etmeli-
sin.Boyle bir nur, mansib ve emaret ve vezaret gibi diinyaya taal-
luk eden ahval-i alem derununda parlayip, bir simsek gibi gecen
kimsenin butimnda hasil olur. Nitekim ehl-i diinya icin havf-i Hak
ve alem-i evliyaya §evk gibi, ahval-i alem-i gayb, iiylece parlayip,
bir simsek gibi gecer. Ehl-i Hak bi'1-kiilliyye Huda'ya mahsus ol-
muslar ve yiizlerini Hakk'a tevcih eylemislerdir ve miistagrak-i
Hak'dirlar. Dunya hevesleri, §ehvet-i mnin gibi, yttz gbsterir ve
karar etmez, gecer. Ehl-i diinya ise, ahval-i ukbada bunun aksine-
dir.

YIRMIIKINCi FASIL

§erif, suhteye soyliiyor:

-Oljlj. ..oJ ,i

Tercume: "Oihandan miistagni olan o miin'im-i kuds, ciimlenin


camdir.O ise candan miistagnidir. O, senin vehminin ihata ettigi
her §eyin kiblesidir; ve ondan mustagnidir."

Bu kelam pek miinasebetsizdir. Ne sahin ve ne de kendisinin


medhidir. Ey adamcik, onun senden miistagni olmasindan nihayet
senin icin ne zevk olur? Bu dostlann hitabi degildir ve olamaz; bu
dusmanlann hitabidir. Zira kendi dusmanma, "Ben senden
farigim ve mustagniyim" derler. Simdi halet-i zevkde, "Ben senden
mustagniyim" diye ma'§iikundan kendisine hitab varid olan §u
musliiman a§ik-i salike bak! Bu ona benzer ki, kiilhanbeyin birisi,
56 FIHI MA PtH

kiilhanda oturmu$; "Sultan ben kiilhancidan farigdir ve kiilhanci- hafi


lann kaffesinden miistagnidir" diyor. Bu kiilhanci adamcik i?in olm
padi§ahm ondan farig olmasmda ne zevk olur? Evet sbz kiilhan- ziir.

cirun "Ben kiilhanin darm iizerinde idim; sultan gecti, onu medh mu:
ettim; bana 90k bakti; onumden gecerken bana nazar etmekte idi" mis
demesi idi. Bu zevk verici bir sbz olur; fakat "Padisah kiilhancilar- mu:
dan farigdir" sozii padisah hakkinda nasil medh olur, ve bu soz bir list'

kulhanciya ne zevk verir? birl

£~^£ jJjj'"f*j'i'j^j* Ey adamcik, senin vehminden, bu'-


-!»-»* pad
diyyetten ve aynhktan gayri ne gececektir? Insanlar bile halinden ledi

ve vehminden miistagnidirler; ve eger onlara vehminden bahs ve nas


hikaye eder isen, usanip kacarlar. Senin vehmin nedir ki, Hak on- ipi

dan mustagni olmasin. Ayet-i istigna ise kafirler hakkinda nazil dm


olmu^tur. Ha^a ki bu hitab mii'minlere ola. Ey adamcik, onun dir.

istignasi sabittir; ancak eger senin bir §eye degen ve kiymeti olan etsi

bir halin olursa, izzetin mikdan senden mustagni olmaz. zev


tail
$eyh-i mahalle dedi: "Ewela miisahede, ba'dehu sbylemek ve
dinlemektir. Nitekim sultani herkes gb'riir; velakin has olan kim- Ian

padisahm oni
se, tckellilm ettigi kimsedir. Hz.Pir-i dest-gir cevaben
ala
buyurdular: Bu fikir egridir, fazahattir ve aksidir. Musa (a.s.)
nui
sbyledi ve dinledi ve didar istedi. Makam-i kelam, Musa (a.s.)in,
makam-i didar ise Mustafa (s.a.v.) Efendimiz'indir. Binaenaleyh mu
ia:
bu sbz, nasil dogru gelir? Bir kimse, sultan-i mahbubin Mevlana
._-
§emseddin Tebrizi hazretlerinin huzurunda "Ben delil-i kati' ile
Hakk'm mevcudiyyetini isbat ederim" dedi. Ertesi sabah, Mevlana
§emseddin hazretleri buyurdular ki: "Dun gece melaike gelmisler- Os
di ve o adam hakkinda: El-hamdiilillah bizim Huda'mizi sabit kil- :_-
di,ona Allah bmiirler versin; alemiyan hakkinda taksir etmedi" di- :=:
ye dua ettiler. Ey ademcik, Hak sabittir, O'nun delil nesine lazim?
Eger bir i§ gbrmek / ister isen, O'nun huzurunda kendine bir mer-
tebe ve makam
isbat eyle! Ve yoksa O, senin delilin olmaksizin
sabittir.Nitekim isaret buyrulur: »jlk, '^J, VI -J2 '^a J,l j (Isra, 17/
44) Ya'ni "Mahlukattan hicbir sey yoktur, ilia Allah f eala'ya hamd
ile tesbih ederler."
§ek yoktur ki bu fakihler, husyar ve sahib-i zekavettirler; ve
on kimse hiikmiindedirler. Miintesib olduklan fende on gbrurler;
velakin o alern ile onlarin arasina "yecuz, la-yecuz" kaidesinin mu-
YtRMilKDvCi FASIL
87

hafazasi igin bir duvar cekmislerdir. Eger o duvar onlann


hicabi
olmasa.onu hi? okumazlar ve o is muattal kahr. Mevlana-yi Bu-
ziirg (Sultanu'l-Ulema hazretleri) buna benzer bir
misal buyur-
muslardir: O alem bir derya misalidir. Bu alem dahi bir kopiik
misalidir; ve Hak Teala (azze ve celle) kbpiigun ma'mur olmasmi
murad edip, bir taifeyi kopugu ma'mur etmeleri igin, deryamn
ustunde ikame Eger onlar bununla mesgul olmasalar, halk
eyledi.
birbirini ifna eder ve bu yiizden kopugiin harabisi lazim
gelir. imdi
padisah igin, kurduklan bir cadinn i'malinde bir taifeyimesgul
ey-
ledi. Onlardan birisi der ki: "Eger ben ipi i'mal
etmese idim, cadir
nasil dururdu?" Onlardan birisi: "Eger ben kazik
yapmasa idim,
ipi nereye baglardi?" Herkesce ma'lumdur ki,
butun bunlar, ca-
dirda oturacak padisahin ve teferriic edecek ma'sukun
bendeleri-
dir. Binaenaleyh eger bir culha vezaret pesine
diisiip culhaligi terk
etse, herkes ciplak ve uryan kahr. imdi taifeye, o sive icinde, bir
zevk i'ta etmislerdir ki, ona kanaat etmistir. Bu hale nazarari
bu
taifeyi, kopuk aleminin ve alemi de velinin nizami icin yaratmis-
lardir. Ne mutlu o kimseye ki, onu alemin nizami
icin degil, alemi
onun nizami icin yaratauslardir. Binaenaleyh her birisine Hak
Te-
ala (azze ve celle), kanaat ve bir zevk ata kilar ki, eger o-
iste bir
nun yiizbin sene omrii olsa, ancak isi isler ve her gun iste onun
muhabbeti tezayiid eyler; ve iste ona incelikler zahir olur ve
on-
dan lezzat ye ezvak bulur. Nitekim ayet-i kerimede / isaret buyru-
lur: '&.J ^rf !^v > 'jZ (Mu'minun,23/53) Ya'ni "Herbir firka kendi-
lerinin indindeki seyle ferahlandilar" ve .jlk,
J4_/il . Vi [y. 'jl j
(Isra,17744) Ya'ni ["Hakk'i hamd ile tesbih etme'yen
higb'ir sey'yo'k-
tur."] ipcininbaska tesbihi ve kazik yapanin baska bir tesbihi ve
bez dokuyamn baska bir tesbihi ve cadir diregini yapan neccarm
baska bir tesbihi ve cadinn icinde oturup isret eden evliyamn
baska bir tesbihi vardir.
§imdi bizim nezdimize gelen bu taife, eger susarsan melul olup
incinirler; ve eger bir sey soyler isen, onlara layik
bir vech ile
soylemek icab eder. Biz inciniriz, giderler; ve bizden melul olduk-
lanndan tesni' ederler ve firar eylerler. Hie odun tencereden kacar
mi? Ancak atese takat getiremediginden, tencere firar eder. Imdi
atesin veodunun kacmasi, kacma degildir. Belki tencere zayif
oldugundan atesten tebaud eder. Binaenaleyh hakikatte ala-kulli-
88 FIHi MA FlH

hal tencere kacar.<* Bunun


gibi, bizim firanmiz, onlann
firandir
Biz ayineyiz, eger onlarda bir
iirar var ise, bizde zahir olur.
Biz on-'
lar icm kaciyoruz. Aytne
herkesin kendisini, icinde gbrdugii
bir
Seydir. O karar.onlann melaletidir; zira melalet
onlann sifatidir
Burada melaletin ne isi vardrr?
Sana hamamda bbyle vaki' oldu ki: Seyh
Salahaddin'e 63 cok
tevazu eder idim. O tevazu'a
mukabil, Seyh Salahaddin dahi ziya-
de tevazu eylerdi. Sikayet ettim;
gbnliime geldi ki: Sen tevazu'u
hadden asirdm; tevazu'u tedrfc ile
icra etmek laznndir. Evvelen
elm, ba dchfl ayagm, ogmahdir.
Tevazu'u yavas yavas zahir olma-
yacak ve gorunmeyecek bir raddeye
getirirsin; vo o tabii bir hale
gelm,, olur ijubhesiz onu zahmete
atmarms ve hizmete mukabil
bizmete sevk etmemis olursun. Ve
tedrtc ile / o tevazu'a onu aha-
brmis bulunursun. Dostlugu ve
dtismanlig, bbyle yavas yavas ve
tednc ,le yapmahd.r. Mesela bir
diismana, ewelen yavas yavas
bir
nasihat venrsm; eger dinlemezse,
o vakit dbgersin; ve eger
dinlemez ise, onu kendinden teb'id
nm do buyrulur: ^fcj, j
yi mumfi: Kad.nlara mulayimane
^^ » —
J^ (Nis3)4/34) fj

nasihat edin ve onlan firasmiz-


vine
edersin. Nitekim Kur'an-. Ke-

j^
danayinn ve a'zalan zedelenmiyecek
derecede darb edin!" Alemin
ahvah do bu minval uzere gider.
Baharm dostlugunu gbrmuyor
musun? IbUdaen azar azar ve ba'dehu
cok cok hararct gbsterir Ve
agaclara nazar et ki, nasil yavas yavas zahir
olurlar? Evvelen bir
tebessum, ba'dehu yaprak ve
meyve izhar eder; ve cumlesini
dervisane ve sufiyane ortaya kor ve
her nesi var i.se kattesim acar
B.naenaleyh dunya ve ukba umurunun
kaffesinde her kim acele
eder ve .btidfi-y, umurda miibalaga
gbsterirse,o is ona miiyesser
olmaz. Eger nyazet edecek ise,
onun tarikin, bbyle gbstermisler-
Jr fa, eger bir okka ekmek yemekte ise, her gun tedric He, birkac
dirhem tenkis etmelidir. Bir iki sene
bu vech ile gecerse, bir okka
yarim okkaya tenezzul eder viicud
onun tenakusunu duymaz Ve
ibadet ve halvet ve taata
teveccuh ve namaz dahi boyledir
Eger
hie namaz k.lmiyor ise, tarik-i Hakk'a
teveccuh ettikde, ewelen
bu- muddet, bes vakit namaza muvazabat
eder; ondan sonra '£ £2
Co^r, J^-SC J, (Mearie, 70/23) [Ya'nl
"Namaz kilanlar ki, onlar na-
16 " 111 edCnlerd "" i ziimresine du
™ ^inceye kadar
SeyTer!
YlRMIUgUNCU FASIL g9

YIRMiUgUNCU FASIL

Ibn Qavus'un, Seyh Salahaddin 64 hakkindaki miitalaa-i gaybi-


si, zihinde tutulacak bir asildir. / Hatta onunla ekseriya
intifa' ve
zulmetler ve hicablar def olunur. Bu Ibn Qavu§, kendi nefsine boy-
le soyledi: "Tahkikan halk ve nas, raemleketlerini, babalanm,
ana-
larmi ve ailesini ve akrabasmi ve kabilesini terk edip Hind'den
Sind'e sefer ederler ve demirden keskuller i'mal ederler. Ba'zan bu
alemden rayihasi olan bir adama mulaki olurlar. Ve nice kimseler
vardir ki, bunun hasretiyle oliirler ve necat bulmazlar; ve bu misil-
Iu bir adama mulaki olmazlar. Halbuki sen, bbyle bir adama evi-
nin icinde mulaki oldugun halde ondan i'raz ettin. Bu ancak bir
bela-yi azimdir."

Ibn Qavus bana, seyhu'l-mesayih Salahu'1-hak ve'd-din


(halledallahu miilkehfl) hakkmda nasihat edip dedi ki: "Onun
biiyuk bir kimse oldugu ve azamet sahibi bulundugu vechinde
zahirdir. Mevlana'mn hizmetine duhul ettigim gtinden beri, edna
§eylerden olarak isittigim §ey, sizin isminizi yad ettigi vakit, hicbir
gun LiJU- j 6a :

Uo j \il_y. j Ujl- ta birinden baska bir ta'bir isti'mal et-


memistir. Benim ondan mahcubiyyetim agraz-i fasideden nasi
degil midir?" Halbuki el-yevm Seyh Salahaddin'den / bahs ile, o-
nun bir sey olmadigini sbyliiyor. Seyh Salahaddin, kendi hakkmda
zannolunan seylerin gayridir. O, onun kuyuya du§tugunii goriir ve
sefkatinden na§i, gerek ona ve gerek sair nasa, "Kuyuya dusme"
der. Halbuki o bu §efk:atten istikrah eder. Agah ol ki, Salahad-
din'in razi olmadigi bir seyi isledigin vakit, onun kahnnin
va-
satinda bulunursun; ve onun vasat-i kahnnda bulundugun va-
kitte, lutfu sana nasil tecelli eder? Belki seni cehennemin
dumam
kaplayip kararhr. imdi sana nasihat edip: "Benim kahnmda sakin
olma. Dar-i kahr u gazabimdan, dar-i lutf u rahmetime intikal
eyle; zirasen benim nzama muvafik olan §eyi i§ler isen, dar-i mu-
habbetime ve dar-i lutfuma dahil olursun; ve o lutuf ve muhabbet
gonlune miitecellT olur ve nurani olursun" der. Yoksa sana garaz-
dan nasi nasihat etmez. Sen ise, bu sefltat ve nasihati, illete ve ga-
raza haml edersin. Boyle bir zatm, senin ile garaz ve adaveti olur
mu? Sana haram olan sarabtan veya afyondan veya esbabdan bir
90
FlHI MA FIH

k etmeksizin »akam-,
evliya olan^v^^T .enbiya 1
mettikleri £" ^112^ me ^ ih -' kadtmenin huk-l

ler ve zevceni terk


edenlor bulunur
*TteJ^2 ™ T**™da taha ^l
„e oil K^7
idi. siz'e 'T <"H
^ ^
frtZtZ " B u h
2 2 6)
,k
a,nf
"
B ?' zan mekrah gerd
«* «m»
l ezle lahkj kan bir kimse bir
veya bir kadina taa«„V y- sabiyef
Bw
..

ve SSttff v mjtd '


° n aIdatmCaya
r
kadar
' -1

«^£T^l
JS^J? "" " " aSihatl Ve

^^
reh-nttaalj
yor. imdi malum
Eger a ?lk ve tfilTb
oldu
olavd.
ki i

^ -^ '
T-
?
T"*
"W
** edili -
de6ildir -
YtRMlDORDUNCO FASIL
gi

YiRMIDORDUNCU FASIL

Tokat canibine gitraeli; zira o tarafin havasi sicaktir. Fi'1-vaki'


Antalya da sicaktir; ama orada rumiler coktur, lisammizi
anla-
mazlar. Vakmrumiler arasinda da anbyan kimseler vardir. Bir-
giin, bircemaat icinde soz soyliiyordum; onlann arasinda kafir-
lerden de bir taife vardi. Esna-yi kelamda agladilar ve
zevk ve hal
hasil ettiler.

Huzurda olanlardan birisi sual etti ki:"Onlar bu nevi' kelam-


dan ne anladilar ve ne bildiler? Giizide musliimanlarm binde bin
anlamadigi halde, onlar ne anladilar ki agladilar?"

Hz. Pir-i dest-gir cevaben buyurdular ki: Bu kelamin


kendisi-
ni anlamak lazim degildir. Bu sozde asl olan seyi anlarlar.
Nihayet
hcrkes Hakk'm birligini ikrar ederler ve Huda'mn
Hahk ve Razik
olduguna ve kaffe-i esyada mutasarnf bulunduguna ve
riicu'un
O'na olacagina ve ikab ve afvin O'ndan idigine mu'terifdirler.
Vak-
taki Hakk'in vasfl ve zikri olan bu sozii
isittiler, cumle i?in iztirab
ve zevk ve sevk hasil oldu. Zira bu sozden onlann
matlub ve ma'-
sukunun kokusu gelir. Her ne kadar yollar muhtelif ise
de, mak-
sud birdir. Gormez misin ki Ka'be'nin yolu oktur;
? ba'zisi Eum'-
dan, ba'zisi §am'dan, ba'zisi Acem'den, ba'zisi
Cin'den, karadan,
denizden, Hind'den.Yemen'den, her taraftan gelir.
imdi eger yolla-
ra bakarsan, azim ihtilaT ve bi-had mubayenet
vardir. Fakat mak-
suda nazar edersen, hepsi miittefik ve muttehiddirler; ve
ciimlenin
nihadinda Ka'be'ye azim bir irtibat ve ask ve muhabbet
vardir ki,
oraya hicbir ihtilaf sigmaz. taallukda ne kuftir ve ne de iman
vardir. Ya'ni o taalluk mesub ve kansik degildir.
Sbyledigimiz o
muhtelif yollar, oraya vasil oldukda ve Ka'be goriildukde,
yollarda-
ki miibahase ve kavga ve ihtilaf ve yekdigerine
atil ve mubtil de-
meleri munkati' olur. Zira ciimlenin maksudu birdir.
Mesela eger
kasenin cam olaydi, kasecinin bendesi olup, onunla
a§k-bazhk eyl-
er idi.

§imdi... bu kaseyi yapmi§lardir. Ba'zilan bunu boylece sofraya


koymah, derler. Ba'zilan da onun i?ini yikamah, derler; ve
ba'zilan da icini, disini.her tarafini yikamah derler. Ba'zilan' ise,
F1HI MA FIH

yikamaga hacet yoktur derler. Ihtilaf bu seylerdedir; fakat kasenin


elbettebir haliki ve sani'i oldugu ve kendinden mevcud olmadigi
ilmi, miittefakun-aleyhdir; ve hicbir kimsenin onda ihtilafi yoktur.
Geldik sjmdi... / adcmiyan, gbnullerinde batin cihetinden Ilakk'in
muhibbi ve talibidirler; ve miinacatlan O'nadir ve her seyi O'ndan
timid ederler; ve Hak'dan gayrisini e^yada Kadir ve mutasarnf bil-
mezler. Boyle bir ma'na ne ktifiirdur, ne de iman; ve balinda o
ma'namn bir adi yoktur. Fakat o ma'na suyu, batindan dil olugu-
na akip donarak; nak§ ve ibare ve "hi" ve "dal" harfleri oldukda,
burada onun adi kiifur ve iman ve mk ii bed olur. Nitekim ycrden
cikan nebatatm ibtidada bir sureti yoktur. Vaktaki ytiziinii bu
aleme tevcih eder; ibtida-i nes/etde latif ve nSzik gorunur ve beyaz
renkte olur. Bu alemde ne kadar hatve-endaz olur ve alom tara-
fma gelirse, o kadar kesif ve galiz olur; ve baska renge giror. Mii'-
min ile kafir, beraber oturduklan vakit, ibare ile bir §ey sbylemez-
lerse, muttehiddirler; ve dii§iinceden muahaze olunmak yoktur. Ve
alemin batimnda hurriyet vardir; cunku efkar latiftir. Onun tizeri-
ne hiikm olunamaz. J^_ JJI j j.\^\,
^
y*i yahut j\^\ J_^,_ Ya'nt
"Biz zahir iizerine hiikm eyleriz; seraire Allah zu'1-Celal Hazretleri
muttali'dir." O endiseleri sende peyda eden Hak Teala'dir. Sen on-
lan, yiizbin cehd ile ve la-havle ile kendinden def edemezsin.

Imdi Huda'nin alete ihtiyaci yoktur derler. GBrmiiyor musun


ve kalemsiz ve renksiz olarak, o endi§eler ve tasavvurlar
ki, aletsiz
sende nasil peyda oluyor? endiseler, havada uean kusjar ve
vahsl ahiilar gibidir. Onlan tutup kafese koymadan evvel satmak
ser'an caiz olmaz. Ctinku senin havai bir kusu satmaga kudretin
yoktur. Neyi teslim edersin? Binaenaleyh efkar batinda oldukca
bi-nam ve ni^andirlar: onlar iizerine ne kiifur ile, ne de islam ile
hiikm olun&maz. Hie kad; "Sen icinden boyle ikrar ettin veya boyle
sattm veyahut gel icinden boyle dii^unmedigine yemin et" dor mi?
Demez. ZTra kimsenin batmi iizerine hiikiim yoktur. Efkar, hava-
da ucan kusjar gibidir Lafiz ve ibareye geldikleri vakit, kiifur ve
Islam ve nik u bed ile hurcmetmek / miimkindir. Nitekim ecsamin
bir alemi ve tasavvuratin bir rlemi ve tecelliyat ve tevehhtimatm
bu- alemi vardir; Hak Teala lse butfln alemlerin verasindadir. Ne
dahiijir. ne de haricdir. §imdi bu t^sawuratda Hakk'in tasar-
rufutma . -?ar cyic ki, buni-in nasil biciin .-» niteliksiz ve k.'lcmsiz
YIRMIDORDUNCU fasil 93

ve aletsiz olarak tasvir eder? Nihayet eger o hayal ve tasawuru


birkimsede arasan ve sinesini yarsan ve zerre zerre etsen, o endi-
§eyi onda bulamazsin. Kanmda bulamazsm, damannda bulamaz-
sin, yukansinda bulamazsm, asagismda bulamazsin ve hicbir
ciiz'unde bulamazsm. Bi-cihet ve bi-cun ve niteliksizdir. Ve boylece
haricinde de bulamazsm. imdi O'nun tasarrufu, bu tasavvuratda
bi-nisan bir letafetle olunca, bunlarm cumlesini yaratan Zat-i
Ecell ve A'la'mn nasil bi-ni§an olacagina ve ne vech ile latifin latifi
bulunacagina nazar et! Bu kahplar maaniye nisbeten nasil eshas-i
kesife ise, latif ve bi-cun ve niteliksiz olan bu maani dahi letafet-i"
Ban Teala'ya nisbetle, oylece kesif ecsam ve suretdirler. §iir:

Nazmen terciime: Ciksaydi eger o ruh-i kudsiin


O vech-i latifi perdelerden
Insandaki akl u ruhu elbet,
Addeyler idin kesif bir ten."
Hak Teala alem-i musavverata ve musavvirin onu muhit ol-
masi lazim gelecegine binaen, alem-i tasawuratm sigdigi bir ale-
me de sigmaz. Imdi 0, tasavvurlann ve alemlerin Hahk'idir.
Li 'jl l>Jl j*Ul yi'jU ji]l C'j\ 'Jjlj yj|
il)l '.

f j^
J2 (Feth,48/27)
Ya'ni "Allah Teala ResuFiine gbsterdigi rii'yamn hak oldugunu
tasdik etti; ey mii'minler, Allah Teala'mn iradesiyle, siz elbette
Mescid-i Haram'a girersiniz." Herkes Ka'be'ye gidelim, derler; ba'-
zilan ise, insaallah gidelim, derler. / Istisna ile soyleyen a§iklar-
dir. Zira aijik kendisini bir i§te
muhtar gormez; her i§i ma'suka
muallak Boyle olunca ma'suk isterse, gidelim der. Mescid-i
bilir.

Haram, ehl-i taat indinde ziyaret ohman Ku'be'dir. Asiklann ve


haslann indinde ise, visal-i Hak'dir. Binaenaleyh eger Hak Teala
murad ederse, ona vuslat bulur ve didan ile mii§erref oluruz der-
ler; velakin ma'sukun "insaallah" demesi garibdir ve onun hikaye-
si garibdir. Garib olan hikayeyi dinlemek ve dinleyebilmek icin,
bir garib lazimdir. Hak Teala'mn kullan vardir ki, onlar ma'suk ve
mahbubdurlar. Hak Teala onlann talibidir; ve asiklann vazifesi
her neden ibaret ise, o onlann hakkinda icra edip gosterir. A§iklar
nasil ki, "In^auliah vasil oluruz" derler ise, Hak Teala dahi o aziz-
ler hakkinda "Insaallah" der. Eger onun §erhi ile me§gul olsak, ev-
94 FIHi MA FiH

liya-yi vasilin ser-risteyi gaib ederler.


Binaenaleyh boyle ahval ve
esran, halka soylemek nasil mumkin
olur. Misra':

Terciime: Buraya gelince kalemin ucu kinldi. 67

Minarenin iistiindeki deveyi gormeyen kimse, devenin agzin-


daki ki] telini nasil goriir?

Geldik evvolki bahse. §imdi, "insaallah" diyen,


ya'ni ma'sukun
kan uzcrinde olan asiklar, eger ma'suk isterse, Ka'be'ye
gidelim
derler. tgte onlar gark-! Hak'dirlar.
Oraya gayr sigmaz ve gayrin
yadi haramdir. Gayriyyet ne demek;
kendisini mahv etmedikje
oraya dahil olmaz. JJI ^ jU| j ^ Ya'ni "Darda Hak'dan baskas'i
yoktur." §imdi Kur'an'da Cjj\ 'j£, ry ant « ResalUne gQsterdigi
.

ru'vayi.J (Feth, 48/27) buyrulmasi, a ? iklann ve sadiklarm ve


mustaklann / ru'yalanna isarettir. Ve onun ta'biri o
alorado zahir
o ur; belki ahval-i alemin ciimlesi
rii'yadir.Ta'biri o alemde peyda
olur.Nitekim at uzerinde bir siivari gorursiin;
muradma nail olur-
sun. At ile muradm ne miinasebeti vard
lr ? Eger rii'yada sana te-
miz para verdiklerini gbriir isen, onun ta'biri,
bir alemden kelam-i
savab ve latif dinlemene isarettir. Para soze
benzer mi? Eger seni
dar agacina asdiklarim goriir isen, bir
taifeye reis olursun Dar
agaci riyfiset ve siirura nasil benzer?
Ahval-i alem boylc dedigimiz
gibi hep rii'yadir. ^Ul
gibidir." Onlann
^
ta'birleri
UJI "Diinya uyuyan
baska
kirasenin rii'yas,
bu alc-me benzemez
tiirlii olur,
Onu muabb.r-i ilahi ta'bir eder; zira ona ciimlesi
meksufdur Bir
bahceye giren bir bahcivan agaclara nazar
eder; dallarmda meyve-
sim gormeksizin, "Bu hurmadir, bu incirdir,
bu nardir, bu armut-
tur, bu asmadir vesairedir" diye
hukm eder. Onun ilmi ma'lumdur-
kiyamete hacet yoktur ki ne oldugunu ve o
ru'yanin ne netice ve-
recegini ta'bir etsin; zira ne netice
verecegini ewelden gormu tur
?
Nasil ki bahcivan bu agacin mutlaka ne
meyve verecegini ewelden
gorur. Mai ve kadin ve libas ve biitiin
alemin esyasi matlubun-li-
gayrihidir, matlubun-li-zatihi degildir.
Gormez misin ki /eger se-
nin yuzbin kurusun olup da ac olsan ve
ekmek bulamasan; o para-
Ian yemek ve onu kendine gida eylemek
miimkin degildir Kadin
evlat ve kaza-yi § ehvet icindir ve elbise
sogugu def etmek icindir'
YlEMIDOEDONCC fasil 95

Cumlesi boylece miiteselsilen ta Hak Celle Celaluhu Hazretleri'ne


kadar gider; zira matlubun-li-zatihi O'dur; Onu O'nun i?in isterler,
baskasi icin degil. Zira mademki o ciimlenin verasindadir ve ciim-
leden iyi ve cumleden e§ref ve eltafdir; binaenaleyh O'nu O'ndan
daha edna olan §ey icin nasil isterler? O halde her sey'in munte-
hasi vardir. Hakk'a erisilip, matlub-i kulliye vusul hasil oldukda,
artik oradan ileriye gecilmez. insamn bu nak§i mahall-i subhe ve
iskaldir. Hicbir vech ile ondan subhe ve iskali def etmek miimkin
degildir; meger ki asik ola. Ondan sonra onda subhe ve iskal
ol-
maz. ^aj j ^jj .^-£11 iiL> [ya'ni "Bir§eye muhabbetin kor ve sagir
eder"l iblis vaktaki Adem'e secde etmedi ve emre muhalefet edip
uvt ^a &£&.j ii •;, j£&- (Sad,38/76) ["Beni ate§ten ve onu topraktan
ya'rattin"] Ya'ni "Benim zatim atesten ve Adem'in zati balciktan-
dir. Yuksegin alcaga secdesi nasil munasib olur?" dedi. iblis'e
bu
curmu ve mukabele eylemesi ve tidal etmesi sebebi ile, Hak Teala
la'net edip onu tard eyledi. Iblis, "Ya Rabbi! hepsini sen yaptin ve
senin fitnen idi; §imdi bana la'net edip, tard eyliyorsun" dedi. Ve
Adem dahi gunah ettigi vakit, Hak Teala onu cennetten cikanp,
ona dedi ki: "Ey Adem, isledigin gunah ile seni muaheze edip zecr
eyledim; nitin benim ile miibahase etmedin? Nihayet senin itin
huccet var idi. Bana diyebilir idin ki: "Her§ey sendendir ve sen
yaptin; sen her neyi istersen o olur ve her neyi istemez isen o asla
viicuda geimez; biiyle bir hiiccet-i vazihan var iken nitin siiyleme-
din?" Adem cevaben dedi: "Ya Rab, bilir idim; fakat Hazret'ine
karsi terk-i edeb edemedim ve senin askin / birakmadi ki muahaze
edeyim." Bu, §er'-i miite§erra'dir; ya'ni nasib ve kismettir. Onun
emsali budur ki:Padi§ahin divamnda emir ve nehiy ve adl ve dad
ve avam ve havas icin siyaset gibi ahkam-i padisah vardir. Ve ah-
kam-i divan-i padisah bi-haddir ve kabil-i ta'dad degildir ve pek
giizel ve piir faidedir; ve alemin kivarm onunladir. Velakin
padisah
ile musahib olan dervi§an ve fukaranm ahvalinde bir
fark-i azim
vardir. Onlann ashab ve ahvali, itinde fakihler bulunan bir
med-
rese gibidirki, herbir fakih itin, miiderris onun isti'dadina gore,

birine on ve birine yirmi ve birine otuz vazife verir. Biz dahi ke-
lami, herkesin fehmi ve isti'dadi kadar sbyleriz. Zira JU ^Ul \jJS

piijic jji Ya'ni "Nasa akillan erdigi kadar soyleyiniz" buyrulmu§-


tur.
jI

96 FIHI MA FIH

YiRMiBE§INCi FASIL

ile yapar. Ya bir keremin izhari


Bir kimse bu imareti bir niyet
icindir, ya bir nam yShut sevab icindir. Hak Teala'mn
icindir; ve
maksudu ise, mertebe-i evliyamn refi ve onlann tiirbe ve makabi-
rinin ta'zimidir. Onlar ise ta'zime muhtac degildirler; ve kendi ne-
fislerinde muazzamdirlar. Cerag eger yiiksege vaz' olunmasmi is-
terse, ba§kalan icin ister; kendisi igin degil. Onun i<;in alt nedir,
list nedir? Her nerede olsa, cerag ziya-pas olur. Ancak nurunun ]
baskalarma vusuliinii ister. Fevk-i asumanda olan bu giines egerl
altta olsa, yine o giinestir; ancak alem karanhk kahr. Binaenaleyfl I
fevk, kendisi icin degildir; gayri icindir. El-hasil onlar iistten ve I

alttan ve halkin ta'ziminden miinezzehdirler. Eger sana o alemin


bir zerre zevki ve bir lemha letafeti yuz gosterse; o lahzada iistten,
alttan, efendilikten ve bendelikten ve riyasetten ve her seyden, :

sana daha yakin olan kendinden bizar olursun; hatinna bile gel-
mez. Onlar ki o nurun kam ve ma'deni ve aslidirlar / ve zevk i^in-l
dedir; hie alt ve list ile mukayyed olurlar mi? Onlann mufaharesi]
Hak iledir; ve Hak alttan ve iistten mustagnidir. Bu alt ve iist, el'
ve ayak sahibi olan bizler icindir. Resul (a.s.) buyurdu ki: ^JJl^ju V

Ya'nt "Eger beni Yiinus iizerine tafzil ederseniz, onun urucu, bali-,1
gin karmnda ve benim urucum fevk-i asumanda oldugundan dola-il
yi tafzil etrneyiniz." Zira Hak Teala ne iisttedir, ne alttadir; O'nunl
tecellisi iistten ve alttan miinezzehdir ve O'nun indinde hep birdir.

Hizmetler eden cok kimseler vardir ki, garazlari bas,ka birl


seydir; Hakk'in maksudu ise baska bir §eydir. Hak Teala din-i Mil
hammed (s.a.v.) in muazzam olmasmi ve zahir olup ta ebedii'd-
dehr bakSsmi murad eylediginden; nazar eyle ki, Kur'an icin, onar]
onar ve sekizer sekizer ve dorder dbrder cild ne kadar tefsir yap-
mi§lardir. Garazlari kendi fazillanm izhardir. Kes§af, Zemahserf j

kendilerini izhar icin bu kadar dakayik-i nahviyye ve liigaviyye ile j


Akibet bundan maksud hasil
ibare-i fasiha isti'mal etmislerdir. I

olur. O da, din-i Muhammed Binaenaleyh


(s.a.v.)in ta'zimidir. I

halkin kaffesi de Hakk'in hizmetini ifa ederler. Halbuki Hakk'in


YiRMiBESiNCI FASIL
97

garazindan gafildirler. Onlarra maksudu ise ba§kadir. Hak Teala


alemin bakasim murad eder; onlar §ehvetle me^gul olurlar ve ken-
kadm ile sehvetlerini icra ederler. Oradan cocuk
di lezzetleri icin,
peyda olur ve kendi zevk ve lezzetlerinin zimmnda bbylece bir hiz-
met ffa ederler; o da alemin kivamma sebeb olur. imdi hakikatde
Hakk'a ifa-yi ibadet eylerler. Su kadar ki onlar, o niyyet ile yap-
mazlar. Mesacid yaparlar, onun kapisma ve duvanna ve tavanma
bu kadar masraflar ederler /; ancak i'tibar kible icindir ve maksud
kiblenin ta'zimidir. Onlann maksudu her ne kadar o degil ise de,
ta'zlm-i kible fifziin olur.

Evliyamn buyiikliigii, suret cihetinden degildir; eyvallah, onlar


icin fevkiyyet ve buyukluk vardir; fakat bi-cun ve bt-cigunedir.
Nihayet bu kuru§, pulun fevkidir. Onun fevkiyyeti suret cihetin-
den degildir. Bi'1-farz giimu§u damin iistiine ve altini a§agiya koy-
san, muhakkak surette altin ala-kulli-hal fevkta; ve la'l ister altta,
ister ustte olsun, altimn fevkmdedir. Kepek kalburun iistundedir
ve un altta; kat'an un ustiindiir. Binaenaleyh alem-i ma'nada fev-
kiyyet. suret cihetinden degildir. Mademki o giiher ondadir; cemi'-i
ahvalde o baladir.

YIRMiALTINCI FASIL

Huzur-j Pir'e bir $ahis geldi; Cenab-i Pir-i dest-gir buyurdular


ki:

O mahbubdur ve mutevazi'dir; ve bu hal onun gevherinin ik-


tizasidir.Nitekim meyvesi cok olan bir dab, o meyve asagrya ceker
ve meyvesi olmayan dahn kavak gibi ba§i yukandadir. Meyvenin
kesreti haddi asmca, busbiitun as,agi diismemek icin, dallara des-
tek koyarlar. Peygamber (a.s.) pek ziyade mutevazi' idi; zira ale-
min meyveleri ewel ve ahir onda toplanmis. idi. Subhesiz ciimle-
den daha ziyade muteavazi' idi. }_JI
r o»! jji J^ j_. l. Ya'ni
^
"Hicbir kimse Peygamber (a.s.)dan ewel Peygamber'e selam ver-
medi" denilmistir. Zira Peygamber, gayet-i tevazu'dan na§i herkesi
sebkat eyler idi; ve bi'1-farz selami ewel vermese idi bile, miiteva-
zi' yine o olur ve selamda sabik yine o bulunur idi.
Cunku herkes
KIHi MA FIH

selami ondan bgrendiler ve i§ittiler. Ewelin ve ahirinin her nesi

varsa, hep onun aksindendir ve onun sayesidir. Eger bir kimsenin


gblgesi, eve kendisinden ewel girerse /, her ne kadar gblge surette
sabik ise de, hakikatte ewel olan o kimsedir. Nihayet onu sebkat
eden gblge, o kimsenin fer'idir. Ve bu ahlak yeniden olma bir sey
degildir. Bu zerreler o vakitten beri ademin zerrelerinde ve ecza-
smda mevcud idi. Ba'zisi risen ve ba'zisi nim riiscn ye ba'zisi muz-
lim. O, §imdi zahir oluyor; fakat bu tabanbk ve rusenlik eskidir ve
onun zerresi, ademde, ciimleden daha safi ve daha rusen ve daha
miitevazi' idi. Ba'zilar evvele nazar ederler; ba'zilan da ahire.
Ahire nazar edenler azizdir ve biiyiiktur; zira nazari akibete ve
ahiretedir. Evvele nazar edenler ise has olanlardir. Onlar "Ma-
demki bugday (ikilince arpa cikmaz ve arpa ekilince bugday bigil-
mez; ahire nazar etmege ne hacet vardir?" derler. Binaenaleyh on-
larm nazarlan evveledir. Ve daha has olan bir taife vardir Ki, on-
lar ne ewele nazar ederler, ne de ahire. Ewel ve ahir, hatirlarina
bile gelmez. Onlar Hak'da miistagrakdirlar. Ve diger bir taife de
vardir ki, diinyada miistagrak olduklanndan §iddet-i gafletlerine
binaen, evvele ve ahire bakmazlar. I§te onlar cehennemin gidasi-
dirlar. Imdi J"ijJ JVjJ [Ya'ni "Sen olmasaydin, sen ol-
dl^j'il ciii- U
masaydin; bu yaratmazdim"] hadis-i kudsisi mucibince,
felekleri
ashn Sallallahu aleyhi vesellem oldugu malum oldu. Sereften,
tevazu'dan, hilimden makamat-i aliyyeden her ne mevcud ise, hep
onun bahsis ve sayesidir; zira ondan peyda olmu§tur. Nitekim bu
el her ne yaparsa, akil sayesinde yapar. Zira akhn sayesi, onun
iizerindedir. Gerci akhn bir sayesi yoktur; fakat o elin bir sayesi
vardir. Nitekim ma'namn varhksiz bir varhgi vardir. Eger insanin
tizerinde akhn sayesi olmasa, onun kaffe-i a'zasi muattal olur. El
yoluyla tutamaz, ayak dogru gidemez, goz bir sey gorcmez, kulak
egri i§itir. Binaenaleyh bu a'za akil sayesinde hidemati, yolu ile
icra eyler ve layik olam yerine getirir; ve hakikatte o hidemat,
biitiin akildan hasil olur; / a'za alettirler. Insan, boylece Hakk'in
halife-i azimi olur; ciinku o "akl-i kuirdiir. Ukul-i insaniyye onun
a'zasi gibidir; her ne yaparsa, onun sayesinden olur. Ve eger onlar-
dan egrilik zuhur ederse, bu hal, akl-i kullun onlardan sayesini
kaldirmis olmasindandir.

Nitekim bir adam divanelige ve na-pesendide isler islemege


YlRMIALTINCI FASIL
gg

baslayinca, onun basindan akli gittigi ve onun iizerine saye salma-


digiherkese ma'lum olur. Akil melek cinsidir. Gerci melegin
sureti
ve perr ii bali vardir ve akhn yoktur; fakat
hakikatte bir seydirler
ve bir fiili i ? lerler ve tabiatleri birdir. Mademki
ma'nada bir fiil
icra ediyorlar, surete nazar etmemek lazimdir. Mesela onlann su-
retlerini kaldmr isen, kamilen akil olurlar ve
onun perr ii balin-
den haricte hie bir sey kalmaz. Binaenaleyh onlann
tamamen akil
olduklan ve fakat miicessem bulunduklan ma'lum
oldu; onlara
"akl-i miicessem" derler. Bi'1-farz balmumundan
kanath bir kus.
yaparsin; fakat o yine balmumudur; onu erittigin
vakit, elsiz ve
ayaksiz ve kanatsiz yine mum
olur. Binaenaleyh ma'lumumuz ol-
du ki, mum yine o mumdur; ve mumdan i'mal olunan
kus, nak§-i
miicessem haline girmis olan aym mumdan ibarettir. Ve
keza buz,
sudur. Eritilince tamamiyle su olur; fakat buz
olmadan ewel, hic-
bir kimse onu elinde tutamaz. Binaenaleyh
fark, suretsiz olan su-
yun suret-pezir olmasindan ibarettir. Ahval-i insaniyye
dahl bbyle-
dir. Bir melegi getirmisler, bir esegin
kuyruguna baglamislardir;
ta ki o esek melegin sohbeti ile melek ola;
zira e§egin melek ile
hem-renk olup melek-sifat olmasi mumkindir. §iir:

j> j3 ^-lij^ Jir;lJJi>J s- jl44j{ riUi


J<tf-s* Jb j4 ,JJ._;|
Tercume: "Uctu eflake hazret-i Isa
Kanadi vardi akildan zira
E^eginde olaydi nim kanad
Adi kalmaz idi e§ek ebeda." /

Halbuki esegin adam olmasi ne acib seydir! Hak Teala


her §e-
ye kadirdir. Nihayet bu ocuk, ibtida-i tevelludiind<>,
? es.ekten be-
terdir. Elini
necasete siiriip agzina gbturtir. Esekte hie olmazsa
bir
temyiz vardir; tebewiil ettigi vakit, iistiine sicramasin
nev'-i
diye
ayaklanni a ? ar. Hak Teala mademki esekten beter
olan etfali fe-
him ve idrak sahibi kihyor; eger esegi insan eyler ise taacciib
olu-
nur mu? Hakk'm indinde hi bir acib sey yoktur.
s Kiyamette in-
samn biitun a'zasi birer birer ve ayn ayn sbz sbyler. 69
Feylesoflar
bunu te'vil edip derler ki: "El nasil sbz sbyler? Ancak
el uzerinde
bir alamet peyda olup siiz makamina kaim
olur. Mesela el uze-
rinde bir yara veya ciban zahir olur; bbgiirtlen
yedim, diye el ha-
ber veriyor demek mumkindir. Veya eli mecruh olur
veyahut siyah
LOO FlHI MA FIH

veyi siyah bir tencereye suruldugiinii ha-


olur. Eli bii;ak kestigini
ber verip sbz sbyluyor denebilir. Elin ve sair a'zanin sbz soylemesi
bu kiyas iizorcdir. Siinniler derler: "Hasa ve kella, belki o el ve
ayak lisanin sbyledigi gibi mahsiis olarak sbze gelirler. Kiyamet
giiniinde bir adam, hirsizhk etmedim diye inkar eder. Onun eli
zeban-i fasih ile "Evet galdin idi; hatta ben aldim" der. O §ahis
eline ve ayagina miiteveccih olup der ki: "Siz sbyleyici degildiniz,
nasil soz sbyliiyorsunuz?" Onlar da fasahat-i tamme ile cevab ve-
rirler ki: .J^i.
ki: Bizi
'g ^ ^Jl
her §eyi sbyleCen Allah
Hit Oikj'l l_Jlj (Fussilet,41/21) Ya'ni ["Dediler

sbyletti.] Bizi O Zat-i Ecell ve A'la


125 sbze getirdi ki, kaffe-i e§yayi, kapiyi ve duvan ve ta§i, kerpicji sbze
getirir. O bir Hahk'dir ki bunlarin / ciimlesine nutuk ihsan eyler;
bize de nutuk ata eyledi. Nitekim senin dilini nutka getirdi; senin
dilin ise, bir et parcasidir; benim elim dahi bir et parcasidir. Et
par?asindan ibaret olan dilin soz soylemesi nasil ma'kuldiir? Fakat
sen onun sbz sbyledigini cok gbrdiin; onun icin, sana muhal gbriin-
mez. Yoksa Hakk'in indinde lisan bahanedir; ona, sbz sbyle diye
emr ettigi vakit, soz soyler; ve her neye emr ederse nutka gelir.
Sbz insanin kudreti kadar gelir. Bizim sbziimuz borulann akittigi
su gibidir. Su, borulann kendisini bir giilzara veya ye^illige nere-
den ve hangi sahradan akittigim ne bilir? Bunu bilirim ki, eger su
90k gelirse, orada sulak yerler cok olur ve eger az gelirse, bilirim ki
orasi dar bir yerdir, bir bah$edir veya dort duvar arasinda kuijiik
bir mahaldir. ,>.- ,11 ~j> _,:& Cn^-ljJI jl~J Jii i^SJ-l (j-iL *JJI jl Ya'ni
"Hak Teala Hazretleri vaizlerin lisamna, dinleyenlerin himmetleri
mikdannca hikmet telkin eyler." 70 Pabuc. dikiciyim; dcri coktur,
ancak ayagin bl<;u.su kadar dikerim. §iir:

Nazmen terciime:

"Ademin gblgesiyim, kametinin blcusiiyiim


Ne kadarsa boyu, ben de kadarcik uzanm."
Birtakim hayvanciklar vardir ki, yer altmda yasarlar ve zul-
met icinde bulunurlar; onlann gbzleri ve kulaklan lezzet duydugu
makamda, gbze ve kulaga muhtac degildir. Mademki liiziimu
yoktur, Hak Teala ona nicin gbz versin. Yoksa Hakk'in indinde
gbziin ve kulagin kithgi mi vardir? / Yahut buhl mii ediyor? Ancak
YIRMIALTINCI FASIL 101

luzumu olan bir s,eyi ihsan eder. Bir §eyi luzumu olraaksizm verse,
o kimseye bir yiik olur. Hakk'm hikmeti ve lutfu ve keremi ytikii
def ettigi halde, bir kinase iizerine nasil yiik vaz' eyler? Mesela
dulgerin keser ve destere vesaire gibi aletlerini bir terziye verip
"Al bununla is gbr" desen, ona yiik olur. Binaenaleyh Hak Teala,
bir §eyi ihtiyaca gore verir. Nitekim yer altinda ve zulmet icinde
ya§ayan bir takim solucanlar vardir; onlar, hilkatleri icabmca bu
alemin zulmetine kani' ve razi olmusjardir; ve o aleme muhtac ve
didara miislak degillerdir. O cesm-i basiret ve gus ve hu§ onlann
ne i$ine gelir? Bu alemin kanm, malik olduklan bu cesm-i hissl ile
icra ederler ve o tarafa azm etmezler. O halde, onlara nicin cesm-i
basiret ihsan olunsun? Kit'a:

"
'j *S 4j* o* lj

,l~i,

Nazmen terciime: "Yok mu'samrsin acaba reh-revan


Hem dahi kamil sifat-i bi-ni§an
Mahrem-i esrar degilsin diye
Sanma degil vakif-i sir digeran"

Simdi, alem gafletle kaimdir. Eger gaflet olmasa, bu alem ba-


ka bulmaz ve §evk-i Hak ve yad-i ahiret ve §iikur ve vecd o alemin
mi'mandir. Eger herkes bu cihete dense, hep o aleme gitmemiz ve
burada kalmamamiz lazim gelir. Halbuki iki alemin kiyami icin,
Hak Teala Hazretleri burada olmamizi murad cyler. Binaenaleyh
alemin de ma'mur olmasi icin, biri gaflet ve biri teyakkuz ol-
iki
mak iizerr. iki hakim nasb etti.

YIRMIYEDiNCi FASIL

Haziren ve gaiben ibzal ettiginiz lutuflanniza ve sa'ylerinize


ve tertibatiniza mukabil eger ben sukiir ve ta'zim / ve i'tizar husu-
sunda kusiir edersem; kibre veya feragata veya bilmem neye miis-
temd degildir. Gerci mun'im hakkmda kavil ve fiil ile miikafat et-
melidir; lakin akide-i pakinizden dolayi onu halisen-lillah is,ledi-
ginizi bilirim. Mademki O'nun icin icra ettiniz; ben darn, onun

^
102 FIHi MA FIH

miikafatim da versin, diye Hakk'a havale ederim. Zira eger ben


ondan sonra, me§gul olup lisanen ikram ve medh eyler isem, size
Hakk'in verecegi ecirden ba'zisina ve miikafata nail olmui; bulu-
nursunuz. Zira bu tevazu'lar ve oziir dilemek ve mcdh eylemek
hazz-i dunyadir. Diinyada bir me§akkati cektigin ve bir mall bezl
eyledigin ve bir mansibi terk eyledigin vakit, onun ivazmin bi'l-
kiilliyye Ilak'dan olmasi hayirhdir. Oziir dilemek hazz-i diinya
oldugu icin, oziir dilemiyorum; zira mall yemezler ve matlub laine
degildir. Mai ile at ve kble ve cariye satin alirlar; ve herkes kendi-
lerinin medh ve senalanni etmeleri icin, mansib taleb ederler.
Diinya, biiyiik ve muhterem olamn, medih ve senasi siiylenen kim-
selerin layikidir.

§eyh Nessac Buhari, sahib-dil bir merd-i azim idi. Mollalar,


vaizler ziyaret kasdiyla onun nezdine gelirler ve iki diz iistii otu-
rurlar idi. O der idi ki: "Ben arapca bilmem; siz Kur'an'in ve
hadisin tercumesini sbyleyiniz; ben de onun ma'nasini soyliyeyim."
Onlar ayetin tercumesini soylerler, o da onun tefsir ve tahkikine
ba§layip "Mustafa (s.a.v.),falan makamda iken bu ayet geldi ve
makamin ahvali bbyledir" diyerek, o makamin derecesini ve onun
yollanm ve uriicunu tafsilen beyan eder idi. Bir giin Alevi-i Mu'-
arrif, onun huzurunda, kadiyi medh edip der idi: "Alemde boyle bir
kadi bulunmaz; rii§vet almaz, misali yoktur. Halisen ve muhlisen
bila-perva halk arasmda, Allah igin icra-yi adalet eder." Cevaben
dedi ki: Iste o riisvet almaz diyorsun; bir kere bu yalandir. Sen,
nesl-i Mustafa (s.a.v.)den bir Alevi oldugun halde, onu medh ve
sena ediyorsun; bu riisvet degil midir? Bundan a'la ne riisvet ola-
caktir ki onun karsismda §erh ediyorsun.
71
ijcyhu'l-islam Tirmizi der idi ki: Seyyid Biirhaneddinhakika-
te miitcalhk sbzleri giizel soyliiyor. Zira mesayihi
kiitiib-i ve on-
lann makalat ve esranni miitalaa etmi^tir. Birisi dedi ki: Nihayet
sen dahi miitalaa ediyorsun; nicin onun gibi sbz sbylemiyorsun?
Ona cevaben dedi: "Onun bir derdi ve miicahedesi ve ameli var-
dir." O kimse dahi: "O halde ni9in onu soylemiyor ve yad eylemi-
yorsun da, yalniz miitalaadan bahs ediyorsun? Asl olan odur. Biz
onu soyliiyoruz, sen dahi ondan bahs et." Onlar icin o cihanin der-
di yoktur; onlar gomillerini bu cihana baglami^lardir. Ba'zisi ek-
mek yemek ve ba'zilan da ekmegi tema§a etmek icin gelmi§lerdir.
YiRMiYEDiNCI FASIL
10 g

Bu sbzu ogrenip satmak icin isterler. 72 Bu soz bir gelin ve


mahbube gibidir; satmak i?in aldiklan giizel cariyeye nicin mu-
habbet etsinler ve nijin gonttl baglasinlar? O tacirin lezzeti
mademki satmak husiisundadir o, 'innindir. Cariyeyi ancak sat-
mak icin alir. Onda o raciiliyyet ve mertlik yoktur. Eger kadin
tabiath olan bir kimsenin eline simsir-i hindi geese, onu satmak
icin ahr veya eline bir pehlivanin yayi geese, keza
satmak icin ahr.
Qunkii onu gerecek bazii yoktur ve o kimse o kirisin layiki
altmin asigidir ve onlan sattigi vakit, bahalanni duz-
degildir. O,
giine ve rastiga verir.

Bu kelam siiryanidir. Sakm anladim demeyiniz. Her ne kadar


ziyade fehm ve zabt etmis olsamz, anlamaktan uzak
olursunuz.
Bunu anlamak, anlamamazhktir. Hos, senin bela ve musibetin o
anlamaktandir. O anlamak senin icin bagdir. O bagdan kurtul-
mabdir ki, birsey olasin. Sen dersin ki: "Ben kirbayi denizden dol-
durdum ve deniz benim kirbama sigdi." Bu muhaldir; evet / eger
benim kirbam, denizde gaib oldu der isen, bu gtizeldir, aslolan da
budur. Akil seni, padisahin kapisimn oniine gbturecek kadar
guzel
bir matlubdur. Onun kapisi famine eristigin vakit, akh sahver. Bu
zamanda akil senin zarann ve reh-zenindir. Ona vasil oldugun
vakit, kendini
ona teslim et. Artik cun ii cira ile senin isin yoktur.
Mesela dikilmemis kumasm var; onu setre veya ciibbe yaptirmak
istiyorsun. Akil seni terzinin oniine gotiiriir. iste akil
seni terzinin
oniine goturiinceye kadar, isine yarar. Simdi akh sahverip,
terzi-
nin oniinde tasarrufunu ve ma'lumatim terk etmek lazim
gelir. Ve
keza akil, hastamn kendisini tabibe gonderecek kadar
fiiidelidir. 73
Bundan sonra onun akhnin baska isi yoktur. Arlik kendisini
tabibe teslim etmesi icab eder. Senin gizli na'ralanm,
na'ra sahib-
lerininkulaklan isitir; bir seye malik olan veya bir gevheri ve bir
derdi bulunan kimse belli olur. Nihayet deve katannin
icinde
kizgin deve goziinden, reftanndan ve agzinin kbpiigunden
belli-
dir.Nitekim Kelam-i mecidde buyrulmustur:
J) ^ '^^ <j liC»-
jjkJl (Feth,48/29) "Onlann yiizlerinde secde eserinden
alametler
zahirdir." Agacin kokuniin ne mass uzerindeki yaprak ve
ettigi
meyvesinden zahir olur. Mass etmeyip pejmiirde olan agac hi? giz-
li kahr mi? Bu ettikteri hay u
huy-i biilendin sirri, bir sbzden
sbzler anlamak ve bir noktadan nukteler ve bir harften
isaretler
104 F1HI MA FIH

kapmaktir. Nitekim bir kimse Vasit nam kitabi ve kutiib-i Mutav-


74
vele'yi okumus, olur. Tenbih 'den bir kelime isjtince veya onun
§erhini miitalaa eyleyince, bir mes'eleden asillar ve mes'eleler
anlar. Bu harf igin tenbihler edip "Ben bunun tahtmda birtakim
§eyler gbriiyorum" der. Bu da, ben orada me§akkatler cektim, gece-
leri gundiize katip hazineler buldum / demektir. Nitekim: ^l: |J1

iljju^ it! (Insjirah, 94/1) [Ya'ni "Habibim, gogsiinu acip da genisjet-


medik mi?"| buyrulmu§tur. Dilin §erhi bi-nihayedir; o §crh okun-
dugu vakit, bir i§aretten cok §eyler anlas,ihr; ve heniiz miibtedi
olan kimse, o lafizdan ancak lafzm ma'nasim anlar. Onun ne habe-
ri ve hay u huyu olur. SBz, mustemi'in isti'dadi kadar gelir. O ne

kadar emip, miitegaddi olursa, §ir-i hikmet o kadar nazil ve zahir


olur. O emmeyince, hikmet dahi harice cikmaz ve yiiz gostermez.
"Acib §ey! Nicin kelam zuhur etmiyor?" dersin. Acib §ey! Sen
kelami nicin cezb etmiyorsun? Sana kuwet-i istima'i vermeyen
Zat-i Azimu'§-§an, kaile de, daiye-i kelami vermiyor.

Zaman-i Mustafa (a.s.) da bir kafirin, sahib-i giiher bir muslii-


man kolesi var idi. Seher vakti efendisi "Tasi getir ki hamama
gidelim" dedi. Esna-yi rahda mescidde Mustafa (s.a.v.) ashab-i ile
namaz kihyor idi. Kole dedi: "Ey efendi! Allah nzasi icin §u tasi bi-
raz tut da, iki rck'at namaz kilayvm; ondan sonra hizmette bulu-
nayim." Vaktaki mescide girip namaz kildi. Mustafa (a.s.) di^anya
cikti. Ciimlc ashab o gulam ile yalmz kaldilar. Efendisi mescidin
kapisinda ku§luk vaktine kadar intizar eyledi. Nihayet "Ey gulam!
di§anya cik" diye bagirdi. Gulam "Birakmiyorlar" dedi. Vaktaki in-
tizari hadden aijti. Efendisi birakmiyamn kim oldugunu gormek
irjin, ba§im mescidin kapismdan keriye uzatti; kimseden eser gor-

medi; nihayet "Seni birakmiyan kimdir; di^anya cik" dedi. Gulam


"Seni iceriye girmege birakmiyan ve gormedigin kimsedir" diye
cevab verdi.

Insan gormedigi ve i§itmedigi ve anlamadigi §eyin talib ve


onu arar durur. Ben gormedigi min
a§igidir; ve gece ve giindiiz
bendesiyim. Ilerkes anladiklan ve gordiikleri §eyden usanmi§lar-
dir ve girizandirlar. I§te bu sebebden dolayi felasife rii'yeti miin-
kirdirler. / Zira onlar derler ki, gordiigiin vakit doymak ve usan-
mak miimkindir; bu ise caiz degildir. Siinniler derler ki; doymak ve
YiRMiYEDINCi FASIL 105

bikmak bir levn iizre gorundugii vakit olur. Mademki ^ J> fy_ '$
u'Ci (Rahman, 55/29) [Ya'nl "O her giin bir tecellidedir"] ayet-i keri-
mesi mucibince, her bir lahzada yiizbin renk gorunur. Eger yiizbin
tecelli etse, asla birbirine benzemez. Nihayet sen dahi bu
saatte
Hakk'i asar ve efa] icinde goruyorsun ve her lahza tiirlu tiirlu mii-
sahede eyliyorsun. Zira bir fiil, bir fiile benzemiyor. Meserret vak-
tinde baska tecelli ve havf ve recada boylece baska tecelli. Madem-
ki Hakk'in efali ve O'nun tecelli-i ef ali ve asari turlii turludur ve
yekdigerine benzemez; binaenaleyh O'nun tecelli-i Zati'si de boyle
olur. Tecelli-i efalini buna kiyas eyle. Ve sen dahi kudret-i
Hak'-
dan bir cuz' oldugundan, lahzada bin tiirlu olursun ve bir karar
iizerine degilsin.
,.

Ba'zi bendegan vardir ki Kur'an'dan Hakk'a giderler; ve ba'-


zilan vardir ki, daha hastirlar; zira Hak'dan gelirler, Kur'an'i bu-
rada bulurlar. Onu Hakk'in gonderdigini bilir. lJ <Z\ ^jjl li£ ^J lj|
j
jjiilkl (Hicr,15/9) [Ya'ni "Kur'an'i biz indirdik.
Onun koruyuculan -

da §iibhesiz ki biziz."] Miifessirler bv ayet Kur'an hakkindadir


derler;bu da giizeldir; fakat hakikat-i ma'na budur ki: "Sende bir
gevher ve bir taleb ve bir sevk vaz' eyledik; onun nigehbam biziz;
onu zayi' etmeyiz ve mahalline isal eyleriz." Sen bir kere: "Hudu-
venda, hifzim sabit kil!" decumle belalar sana gelmesin. Ce-
ki,
nab-i Mustafa "Ben seni seviyorum" dedi. Bu-
(s.a.v.) e birisi gelip
yurdular ki: "Ileri gel ki, ne soyluyorsun?" Yine "Ben seni seviyo-
rum" dedi. Buyurdular ki: "Dikkat et ki, ne soyluyorsun?" Yine
"Ben seni seviyorum" soziinii tekrar etti. Buyurdular ki: "Simdi se-
bat et ki.seni kendi elin ile oldurecegim, vay senin haline!"

(Zaman-i Mustafa (s.a.v.)de birisi gelip dedi: "Ben bu dini iste-


miyorum; vallahi istemiyorum; bu dini geri al; senin dinine girdi-
gim gunden beri bir giin rahat etmedim. Mai gitti.zevce gitti, evlat
gitti, hurmet kalmadi." Cevaben buyurdular ki:
"Ha§a ki bizim
dinimiz onu kokiinden ve dibinden koparmadikca ve hanesini
su-
piirmedikce ve onu ij^Jl Sll 'LZ H (Vakia, 56/79) rYa'ni "Ona tarn
bir surette temizlenmis. olanlardan baskasi el siiremez")
ayet-i
kerimesi mucibince tathir etmedikee, gittigi mahalden geri gelsin."
O nasil bir ma's,uktur ki sende nefsine olan muhabbetin bir kill
j1

106 FiHl MA FlH

bald kaldikca.cemalini sana gosterir ve sen onun yolunda, kendini


feda etmedikce, nasil onun layik-i visali olursun? Ma'suk yiizunii
gbstermek icin bi'1-kiilliyye kendinden ve alemden bi-zar ve ken-
dine du^man olman lazimdir. Bir gonulde karar eden bizira dini-
miz, onu Hakk'a isal etmedikce ve onu bi-liizfim olan seylerden
ayirmadikga ondan el cekmez."

Peygamber (a.s.) yine buyurdular ki: "Senin adem-i istirahati-


nin ve gam cekmenin sebebi odur ki; gam cekmek, evvelki sadiler-
den istifrag etmektir. Mi'dende bingey olunca, yemek icin sana bir
sey vermezler. Vakt-i istifragda bir kimse bir sey yemez. Vaktaki
farig olur, ondan sonra taam yer. Sen dahi sabr et vo gam cek, ki
gam ?ekrnek istifrag etmektir. Istifragdan sonra sadi gelir; hem
byle §Sdi ki, onun garni olmaz. Oyle bir giil ki, dikeni bulunmaz ve
byle bir sarab ki hie bas. agrisi gelmez. Nihayet diinyada gece ve
giindiiz, feragat ve rahat istiyorsun; halbuki diinyada onun husulii
mumkin degildijj Maahaza bir lahza talebden hali kalmazsm.
Diinyada buldugun rahat dahi gecip giden ve karar etmeyen bir
?imsek gibidir. Hem byle bir shnsek ki, arkasi yagmur ve dolu ile j

dolu. Mesela bir kimse Antalya'ya azm eder; fakat Kayseri tarafi-
na gider ve Antalya'ya vusuliinii iimid eyler; ve bununla beiaber
sa'yi terk etmez. Halbuki bu yoldan Antalya'ya gitmek mumkin I

degildir. Ancak Antalya yoluna giden kimse, velev ki topal ve zayjj j

olsun, madomki bu yolun miintehasidir, Antalya'ya vasil olurT


Mademki diinya ve ahiret i§leri me§akkatsiz olmuyor; bar! bul
me§akkati zayi' / olmamak igin, ahiret tarafina sarf et! Son dersin |

ki: "Ey Muhammed (a.s.)! Benden dini al ki rahat edeyim." Bizim |

dinimiz onu maksuda eri§tirmedikce, hi? birakir mi?

Naklederler ki,muallimin birisi yoksulluktan, kis, mevsiminde


]

bir keten ciibbe giymis. idi. Meger seylab, ayinin birisini kapip,
ba§i su icinde kalrnis. idi. Qocuklar onun sirtini goriip dediler: I

"Hoca efendi, iste irmaga diismiis. bir kiirk! Sen iisuyorsun, onu al
da arkana giy!" Muallim §iddet-i ihtiyactan kiirkii almak icin
firladi. Ayi pencesini atti; muallim su icinde ayinin eline giriftar I

oldu. Qocuklar bagirdilar ki: "Hoca efendi, eger kiirkii cikarmak j

mumkin degil ise, birak da sen disanya cik." Muallim cevaben j

dedi: "Ben beni birakmiyor." §evk-i Hak ve


kiirkii biraktim; kiirk |

cezbe-i Hak hie seni birakir mi? Biz kendi elimizde olmayip,
YtRMtYEDiNCi FASIL 107

Hakk'in elinde bulundugumuz i9in, burada §iikr etmek lazimdir.


Mesela kiiciik bir cocuk validesinin siitiinden ba§ka bir s,ey bilmez.
<& VI *!l V Ya'ni "ilah ancak kucaktir." Hak Teala onu asla o ma-
kamda birakmayip ekmek yemek ve oyun oynamak makamma
getirir ve oradan dahi boylece cekip, makam-i akla kadar getirir.

O
aleme nisbetle cocukluktan ve bir nevi' memeden ibaret bu-
lunan bu halde dahi bylece birakmaz. Ve seni o makama isal eyler
ki, onun yamnda bu halin, cocukluktan ba§ka bir s.ey olmadigim

bilirsin. JL^JI ^ ,jL* ^1 ^ .jlii »ji«. ^JXJ U iJ.1 ^Jl bjj ^ ^ ^ c_«
>jL? JUSvlj JLJ.I J tjL» Ya'ni "Zincirler ile cennete cektikleri kav-
min haline taacciib ederim. Onlan tutup, ellerini boyunlarina
baglaym; ba'dehu naime isal edin; sonra visale ve ondan sonra da
cemale ve kemale isal eyleyin." 75 /
Balikcilar buyiik bahgi birdenbire cekmezler; zira olta baligin
bogazina saplandigmdan kam akip gev§esin ve zayif olsun, diye
bir parca cekerler yine birakirlar ve bi'1-kulliyye zayif oluncaya ka-
dar boyle cekerler. A§k oltasi dahi insanin damagma saplandikda,
ondaki batil olan kuvvetlerin ve kanlann yavas. yavas. gitmesi icin,
Hak Teala onu tedricile ceker. Nitekim Hak Teala buyurur: llllj

1^4i j J*X (Bakara, 2/245) Tahkikan "Allah Teala kabz ve bast


eyler."

"La ilahe illallah" iman-i ammdir ve "La ilahe ilia Hu" ise
iman-i hassdir. Mesela bir kimse rti'yasinda kendisini padisah
olrau§ ve tahta cikmi^ ve etrafina gulamlar ve hacibler ve umera
dizilmi§ gbriip "Benim padi§ah olmam icab eder; bugiin padi§ahhk
benden baskasmm degildir" [der.] Bunu rii'yada soyler. Uyandigi
vakit, evin icinde kendisinden ba§ka kimseyi gbrmez. Bu defa
"Benim, benden gayri kimse yoktur" der. §imdi, uyamk gbz lazim-
dir; uykulu gbz onu gbremez; ve bu onun vazifesi degildir. Her bir

taife, diger taifeyi nefy eder. Bunlar derler ki "Hak bizimdir ve


vahy bizimdir ve onlar batildirlar." Onlar dahi bunlara bbyle
sbylerler. Yetmis. iki millet yekdigerini nefy ederler. Binaenaleyh
miittefikan ciimle icin vahy yoktur, derler. Binaenaleyh ciimle
uzerine vahy olmamasmda mtittefikdirler; ve bu ciimleden birisine
vahy olmasinda ittifak eylerler. §imdi onun hangisi oldugunu bil-
mek icin bir miimeyyiz lazimdir; zira \*i jLi ^S ..
1> JXI Ya'ni "Mii'-
108 FIHi MA FlH

min zeki ve temyiz sahibi ve fatin olur."

Birisi sual eyledi ki: "Bilmeyenler goktur, bilenler ise azdir.


Eger biz, bilmeyenler ve gevher sahibi olmayanlar He, bilenlerin
arasmi tcfrik ve temyiz He mesgul olacak olur isek, uzun bir
mes'ele olur." Hz.Pir-i dest-gir cevSbcn buyurdular:
Gerci, bilmeyenler coktur; fakat
azim bildigin vakit, ciimlesini
bilmis. olursun. Nitekim bir avuc bugdayi goriir isen, biitiin alemin
anbarlanm bildin; ve keza bir parca sekeri tadar isen, eger seker-
den yiiz nevi' tath yapsalar, mademki sekeri bildin, orada §eker
bulundugunu bilirsin. Bir kimae bir boynuz seker yemis. olursa,
nasil olur da / tanimaz; meger ki onun iki boynuzu ola; ya'nt bkiiz
76
ola. Bu kelam size miikerrer gbriinuyor. Bu tekerrur ise, sizin ev-
135
velki dersi anlamadigimz icindir. Binaenaleyh benim bunu her
gun soylemem lazimdir. Nitekim muallimin birisi bir cocugu iic ay
okuttu; "Elifte bir sey yok" dan 77 ileriye ge9medi. Cocugun pederi
gelip dedi: "Biz hizmette kusur etmiyoruz ve eger bir kusur vaki'
olmus ise, emr et ki daha ziyade hizmet edelim." Muallim: "Hasa
sizin bir kusurunuz yoktur; fakat bu cocuk ileri gecemiyor" diye
cevab verdi; ve onu bniine ahp "Elifte bir §ey yok" de! dedi. Cocuk
"Bir §ey yok" deyip "Elif" diyemedi. Muallim "Iste hal gbrdiigiin
gibidir; mademki bundan ileriye gecmedi ve bgrenmcdi, ona nasil
yeni ders veririm?" diye cevab verdi. Peder "El-hamdiilillahi Rab-
bi'1-alemin" (Fatiha, 1/1) dedi. Iste biz de "El-hamdiilillahi Rabbi'l-
alemin" dedik. Bu hamd, nan ve ni'metin ziya'indan dolayi degil-
dir; nan ve ni'met bi-nihayedir, fakat i§tiha kalmadi vc misafirler

doydular. Bu nan ve ni'met-i diinya kalmadigi iijin "El-hamdiilil-


lah" denildi. Zira bu nan ve ni'met-i diinyayi istiha olmadigi halde
ne kadar istersen zor ile yemen miimkindir; cunkii cemaddir. Her
nereye ceker isen, senin ile beraber gelir. Ruhu yoktur ki munasib
olmayan mahalle gitmekten imtina' eylesin. Bu, diri bir ni'met
olan hikmet-i llahi'nin hilafmadir. Bu ni'met-i zinde i§tihan ol-
dukca ve ragbet-i kamile gosterdikce, senin tarafma gelir ve gidan
olur. Istiha ve meyl olmadigi vakit, onu zor ile yemen ve icmen
mumkin degildir. O vakit yuziinii brtii altma cekip, kendisini sana
gbstermez.
Hz. Pir-i dest-gir keramattan bahs buyuruyor idilcr, bu
hakayiki beyan eylediler: Birisi buradan bir giinde / veya bir lah-
YlRMIYEDINCi FASIL
109

zada Ka'be'ye gider. Bu o kadar acib ve keramet degildir. Bad-i


semumun seyrinde dahi bir lahzada her nereye isterse, gidecek
ka-
dar keramet vardir. Keramet odur ki, seni hal-i
siifliden hal-i
ulviye getirir. Oradan buraya ve cehilden akla
ve cemadhktan
hayata gelirsin. Nitekim ewelen toprak idin. 78 Seni alem-i
nebata
getirdi ve alem-i nebattan sefer ettin "alaka" ve
"mudga" alemine
geldin; ondan sonra alem-i hayvaniye ve oradan
alem-i insaniye
sefer ettin. Keramat, Hak Teala'mn sana boyle bir seferi karib
kilmasidir.Bu geldigin yollarda ve menzillerde gelecegin ve hangi
tarikden vurud eyliyecegin hie hatmnda ve vehminde
yok idi.
Vaktaki geldin ve seni getirdiler; §imdi asikare olarak
geldigini
goriiyorsun. iste seni boyle baskaca tiirlii tiirlii yiiz aleme getire-
ceklerdir. Munkir olma ve ondan haber verirlerse, kabul et!
Hz. Omer (r.a.)m huzuruna hediye olarak zehir
ile dolu bir
kase getirdiler. "Bu neye yarar?" buyurdu "Bu, ona
yarar ki bir
kimsenin asikare olarak bldurulmesi muvafik gorulmezse,
bundan
ona biraz verildigi vakit, gizlice oliir; ve eger kili ile
? bldurulemi-
yecek bir diisman oiursa, bundan gizlice bir parca verip
oldurur-
ler" diye cevab verdiler. Hz.Omer
"Qok iyi bir ? ey getirdin; bende
bir buyiik diisman vardir ki, ona kihc yetismez
ve alemde bana on-
dan ziyade dusmanlik eden kimse yoktur. Onu bana
veriniz ki, / o
zehri icireyim" buyurdular." Bunun hepsini
birden icirmek lazim
degildir; bir zerresi kafidir. Bu, yuzbin kimseye kifayet eder" dedi-
ler. Omer "Bunun dusmanhgi dahi bir kimse kadar degildir;
Hz.
dusmanligi bin adamhk kadardir ve yuzbin kimseyi
tepe taklak
etmi^tir" buyurdu. Ve derhal o zehri ahp ciimlesini birder, icti.
Orada bulunan gtiruh "Dinin haktir" deyip kaffesi
musluman oldu-
lar. Omer (r.a.) buyurdu: "iste hepiniz musluman oldunuz ve bu
kafir hala musluman olmadi." Simdi... Hz.Omer'in bu imandan ga-
razi,iman-i amm deg^l idi. Onda o iman ve ondan ziyadesi
ve belki
siddiklarm imam var idi. Fakat onun garazi, enbiyamn
ve havas-
sin imam ve ayne'l-yakin idi ve onu tevakku'
eyler idi.
Nitekim bir arslamn sohreti etrafa sayi' olmus idi.
Herkes
beray-i taaccub mesafat-i baideden o ormana
giderler ve o arslam
gormek icin bir sene yol me§akkati ihtiyar ederler ve kat'-i
menazil eylerler idi. Vaktaki o ormana gittiler ve arslam uzaktan
gbriip tevakkuf ettiler ve bir adim ileri atamadilar. O kimselere
J

Ill) FIHt MA Fill

dediler ki: "Nihayet siz bu arslanm aski ile bu kadar


yol teptiniz.

Halbuki bu arslanm bir hassiyyeti vardir ki, her kira onun huzu-
zarar
runda cosur olur ve ask ile elini ona surerse, o kimseye hi?
gelmez. Eger bir kimse ondan korkarsa, bu arslan ona gazab eder.
Ve belki ba'zilanna da, bu benim hakkimda ettigin sfi'-i zandir,
diye kasd eyler." §imdi bu boyle bir seydir. "Bir sene yollar tepti-
niz ve is> arslana karib oldunuz. Bu tevakkuf nedir? Adiminizi
ileri atiniz." Kimse bir adim ileri atmaga
cesaret edemeyip ce-

vaben dediler ki: "O attigimiz adimlann cumlesi kolay idi. Adim,
arslanm gozu oniinde atilan adimdir." §imdi, Hz. Omer'in oj
imandan mak-sudu, arslanm goziintin oniinde atilan adim idi. O
adim nadirdir; haslardan ve mukarreblerden gayrisinin isi degil-
dir ve asil adim budur. Bakisi adimin izleridir. Bu
iraan, kiilliyyen

canlanndan gecmis. olan enbiyadan gayrisine nasib olmaz.


Yar ho§ bir §eydir; zira / yar, hayal-i yardan kuvvet bulur vej
nesv ii nema hasil eyler; ve taze hayat kesb eder. Hayal-i Leyla'nm ]

Mecniin'a kuvvet vermesi ve ona gida olmasi ne acib seydir!


Ha-
yal-i ma'suk-i mecazinin bir yerde bu kadar kuwet ve te'siri olur-

sa, huzur ve gaybette yar-i hakikinin


kuvvetler bahs, etmesinej
camdir.
taacciib olunur mu? Hayal ne? O muhakkak hakayikin
Ona hayal demezler. Alem "hayal" iizerinde kaim oldugu halde,
nazanna gorundiigu ve mahsiis oldugu igin, bu aleme "hakikat"
diyorsun; ve bu alem, onun fer'i oldugu halde, o maaniye hayal di-

yorsun. Is. aksinedir. Muhakkak hayal bu alemdir. Zira o maani


gibi yuz alem peyda eyler ve ciirutiip harab eder
ve i'damj
bunun
eyleyip, tekrar yeni alem peyda kilar. ise eskimez; o, yenilikten
ve yenilik ile I
ve eskilikten munezzehdir; ve onun fer'leri, eskilik
muttasiflardir ve bunlarm muhdis ve mubdi'i olan O, her ikisindenj
munezzehtir ve her ikisinin verasmdadir. Bir muhendis gonlunde j
'

bir hane tasarlar. Sofasmm arzi bu kadar ve


havlisinin turn bu ka-

dar, diye hayal peyda olur. Buna hayal demezler.


Zira o hakikatj

bu hayalden dogar ve bu hayalin fer'idir. Evet muhendisin gayrU


tasavvurl
olan bir kimse, gonlunde boyle bir suret peyda kilar ve
eylerse, ona hayal derler; ve arif olan adamlar, mi'mar
olmayan vej
hayalindir,
ohale vukufu bulunmayan boyle bir kimseye, bu senin
derler.
YlRMtSEKlZINCi FASIL 111

YiRMiSEKiZINCI FASIL

Dervislerden sual sormamak iyidir; zira onu yalan ihtira'ina


tahris etmis olursun; nicin? Zira eger ona sual soran cismani ise,
onun aklma muvafik surette cevab vermek Iazim gelir; ve hak olan
nasil ise, onu soylemek miimkiri degildir. Ciinkii onun layiki ve
kabili degildir; ve onun agzi ve bogazi bbyle bir lokmaya layik
degildir. Binaenaleyh onun suali raundefi' olmak icin havsalasina
ve isti'dadma layik bir cevab-i kazib ihtira' etmek lazimdir. Vakia
dervis her ne sbylerse yalan olmaz; velakin suale nisbeten cevab
olmakla beraber, sbz ve hak onun yalan olmasidir. /Amma dinle-
yene nisbetle dogru olur ve dogrulugu fazladir bile.

Bir dervi^in bir §akirdi varidi; onun ic.in tese'iil cderdi. Bir
gtin mahsul-i tese'iilolmak uzere ona bir taam getirdi, o dervis de
yedi. Gece ihtilam oldu. Bu taami kim tarafindan getirdin diye sor-
du. §akird: "Bana bir guzel kiz verdi" diye cevab verdi. Ve dervis.
dedi: "Vallahi ben yirmi seneden beri ihtilam olmami^imdir; bu
Onun lokmasinin eseri idi." Dervi§e boylece ihtiraz lazimdir ve her-
kesin lokmasmi yememelidir. Zira- dervis latiftir, ona cabuk te'sir
edip, birlakim §eyler zahir olur. Nitekim bir beyaz libas-i tahire,
siyahhk bula§irsa, zahir olur; fakat siyah bir libas iizerine, kir ve
kara te'sir etmez. Ne kendisine ve ne de halka zahir olur. imdi ma-
demki haram yiyicilerin ve cisma-
bbyledir, dervisin zalimlerin ve
nilerin lokmasmi yememesi lazimdir; zira o lokma cabuk te'sir
eder. Bigane lokmanm te'sirinden, efkar-i faside zahir olur. Nite-
kim o kmn taamindan dervi§ ihtilam oldu.

YIRMiDOKUZUNCU FASIL

Taliblerin ve saliklerin evradi, miicahede ve ibadet ile mesgul


olmalandir; ve her iste zamam taksim etmi§ olsunlar ki, adet hiik-
miine girip o zaman, bir rakib gibi onlarin miivekkeli olsun. Me-
sela sabahleyin kalksm; o saatte ibadet daha evladir.Zira nefis pek
ziyade sakin ve safidir. Herkes kendine layik ve seref-i nefsine
FIHi MA FIH

muvafik olan nev'-i ibadeti ifa eder. Kur'an'da II j oy -^" j*3


1

"J
J

ijklUJl J,iJ (Saffat,37/ 165-166) buyrulmustur. Ya'nt "Biz ma'§er-i


melaike hizmetlerimizde saf saf durur ve Hakk'i tesbih eyleriz."
Yuzbin saf vardir; ne kadar ziyade pak olursa, o kadar ileriye
gotururler; ve ne kadar kemter olursa, kadar saff-i evvelde ucar.
ail .^.JA ..*_>
cy0»iM Ya'ni "Hakk'm geri biraktigi haysiyyetten
geri kaldilar." Bu kissa uzundur ve bu uzunluktan giriz yoktur.
Her kim bu kissayi kisaltir ise, omrunii ve canini kisaltir; ancak
140 buyurdugu kimseler mtistesnadir. /
Allah'ui muhaf'aza

Evrad-i vasilana gelince, anlayacak kadar soyliyeyim. Soyle ki,


sabahleyin ervah-i mukaddese ve mel&ike-i mutahhara ve p^lll. V

11)1 *il (Ibrahim, 14/9) [Ya'ni "Allah'dan baskasimn bilmedigi..."]

mucibince Hak Teala'mn isimlerini mahfi tuttugu halk, Islam gay-


retinin siddeti sebebiyle, o vasillann ziyaret ve selamina gelirler.
Nitekim isaret buyrulur: J) &i J, aJS-ji ^-lill c$, (Nasr, 110/2)
I 's

[Ya'ni "Sen de insanlann Allah'm dinine gireceklerini gbrdugun-


de."] ve v l<
# 0- 'ri3* 'oJ±-k i^^ 1
J (Ra'd. 13/23 > [Ya'ni" Melekler de
j

her bir'kapidan onlann yamna sokulacaklar..."] Sen onlarin ya-


ninda oturmus. oldugun halde gbrrmiyorsun ve onlann kelamlarmi
ve selamlanni ve handelerini i^itmiyorsun; ve buna neden taaccub
ediyorsun? Kasta blum haline karib olunca, birtakim hayalat
gbriir ki, yaninda bulunan kirasenin haberi olmaz ve ne dodikleri-
ni isjitmez. hakayik bu hayalattan bin defa daha latiftir; ve has-
ta olmadikca bbyle hayalati gormez ve bu hakayiki isjtmcz; ve 61-
meden ewel blmedikce, o hakikatleri gbrmez, ahval-i naziki-i ev-
liyayi ve onlarin azametini ve seher vakti, onlann huzuruna bu
kadar sayisiz melaike ve ervah-i mutahhara geldigini bilen ziya-
retciler, bbyle bir evrad arasmda dahil olup, §eyhe zahmet verme-
mek icin, tevakkuf ve intizar ederler. Nitekim her sabah kbleler,
saray-i padisahi kapisinda hazir olurlar ve onlarin viirudu, her bi-
rinin makam ve hizmet-i ma'lumunda bulunmasidir. Ba'zilan u-
zaktan hizmet ederler ve padi§ah onlara nazar eder ve ancak padi-
sahin bendeleri, falan su hizmeti etti, diye onu gbrurler. Vaktaki
padisah blur; onun virdi, bendeganm her taraftan kendisinin hiz-
metine gelmesinden ibaret bulunur. Zira artik bendelik kalmaz ve
I

YIRMiDOKUZUNCUFASIL
ng
*l)l S^l l^iUc [Ya'nS "Allah'm ahlakiyla ahlaklanimz."]
veJci
Lr~j Uu- [Ya'nS"Onun icin kulak ve goz olurum.") sirn zuhur
eder
Ve bu azim bir makamd.r ki.bundan
kelam-i azim sbylemek dahi
beyhuded lr Ciinkii onun azameti «£ ve
.
"i? ve ve ["azim"] "J> V ile
azan etinden bi ^z zahir olsa, ne "ayn"
hr^nedT-wf
Ur.nedfl ayn harfimn mahreci
? T" ka-
ve ne "zi~ kahr, ne de "zi» harfinin
mahreci; ve ne el kahr, ne de mevcud.
Envann leskerlerinden
vucud sehn harab olur. Nitekim
Kur'an-i Kerim'de buyrulur •

SjSlJI jy lift.*, iil iJ^I (Neml, 27/34) Ya'ni "Padisahlar bir sehre
dahil oldukda, o sehri harab ederler."

Devenin biri fare kovuguna ayagim bast,; kovuk harab oldu"


takat o harabhk i9inde bin hazine
cikti. Beyit:

Nazmen tercume: "Viranede gizli kenz vardir


Ma'mure kilaba ca-yi seyran."
Vaktaki uzun uzad.ya saliklerin
makammin
serhinden bahs
ett.k; vasillann ahvalinin
serhinde ne soyliyelim? Ancak onlann
mhayeti vardir; fakat bunlann nihayeti
yoktur. Saliklerin nihayeti
visaldir; vasillann ».ih yeti ne
olur? 0, bir vasildir ki, onun icin
firth olmak miimkin degildir. Hicbir
iiziim tekrar koruk olmaz ve
nicbir olmus meyve tekrar ham
olmaz. 79 Beyit:

Nazmen tercume: Halka sbz soylemeyi gerci


haram addederim
Acihrsa sozun ancak sbzu tatvil ederim."
Vallahi tatvil etmiyorum; bi'I-akis
taksir ediyorum. 80 Beyit:

Nazmen tercume: Ben kan icerim, halbuki


sen bade samrsin;
Can almadasm, halbuki sen dada samrsin."
Her kirn bunu kisaltt, ise, dogru yolu birakip, beyaban-i miih-
hk tarafim tuttu. /
"

114 FIHi MA FIH

OTUZUNCU FASIL81

Cerrah-i Mesihi dedi ki: Sadreddin'in 82 ashabmdan bir taife


benim nezdimde su igip boyle dediler: "Isa (a.s.) sizin zu'm etti-
giniz gibi Allah'dir; -Hasa- Biz bunun hak oldugunu biliriz; lakin
muhafazaten-li'1-mille bunu kasden ketm edip inkar eyleriz."
Mevlana ccvaben buyurdular: Allah'in diismani yalan
(r.a.)

soyledi. -Hasa bu kelam Allah'm indinden matrud ve muzill


lillfih -

ve zelil ve mudill ve dSII bulunan §eytamn sarabindan sarhos olan


kimsenin kelamidir. Yahudilerin mekrinden bir mahalden bir ma-
halle kacan vo kameti iki arsmdan daha az bulunan bir sahsin, ye-
di kat gbkleri hifz etmesini nasil tecviz edersin? Halbuki herbir gb-
gun sihani besyiiz yilhk ve her bir serna arasimn mesafesi keza
bes-yiiz yilhktir. Ve her bir arzm arasi, diger arza kadar besyiiz
yilhk mesafedir; ve arsin tahtmda bahir vardir; derinligi yine bu
kadardir. Allah'm bir melegi vardir ki, bu bahir topuklanna kadar
gelir. Bunlan ve bunlarm ez'afim bu suretlerin ez'afi olan bir
sahsin mutasarnf ve miidebbir olmasim akhn nasil kabul eder de,
ba'dehu Isa (a. a.) gbklerin ve yerlerin hahkidir, denilir." La; jJ'u*_.|

jjlUiJI Jjh. [Allah, zalimlerin dediklerinden munezzehdir.]


Mesihi dedi: "Hake mensub olan kismi hake, pake mensub ]

olan kismi da pake gitli.

Hz.Pir-i dest-gir buyurdular: "Eger Isa (a.s.) in ruhu, Allah


ise, o nalde ruhu nereye gitti? Halbuki ruh, ancak aslina ve Ha-
hk'ina gider; ve eger asl ise o Halik'dir, nereye gider?"
Mesihi dedi: "Biz boyle bulduk ve mezheb ittihaz eyledik."
Mevlana (r.a.) buyurdular: Eger babamn terekesinden kalp,
kara, fasid altim miras olarak bulsan, onu sahihu'1-ayar ve gill ii i

gisdan safi olan altin ile tebdil etmiyerek, "Biz boyle bulduk" diye,
o kalp altim kabul eder misin? / Yahut babandan sana colak ola-

rak kalan bir eli lslah edecek bir ilac ve tabib bulsan: "Ben elimi
boyle colak buldum, tebdiline ragib degilim" der misin? Veyahut
bir bostanda tuzlu su buldun ve pederin o bostanda vefat etti ve
sen de onun icinde yasiyorsun. Ba'dehu sana, bir baska bostan he-
diye olundu ki suyu leziz, sebzesi tath ve icinde sakin olanlar
OTUZUNCU FASIL 115

sahihu'l-biinyedir. Sen oraya nakle ragbet etmiyorsun. Halbuki


onun leziz suyunu senden emraz ve ilel gider. Sen ise, "Biz
icsen,
muris-i ilel olan ve tuzlu suyu bulunan bu bostani bulduk",
deyip
imsak ediyorsun. Hasa akil ve hiss-i sahih sahibi olan kirase bunu
yapmaz ve demez. Tahkikan Hak Teala sana pederinin akhndan
baska bir hiddet-i akil ve pederinin nazanndan baska bir hiddet-i
nazar ve bir hiddet-i temyiz ihsan eyledi. imdi nazanm ve akhm
ta'tiletme ve seni irda eden ve hidayetden baid kilan §eyi aklen te-
tebbu' eyle. Eger bir kimsenin babasi pabuccu olsa ve
kendisi
huziir-i sultana vasil olup, ona adab-i rnulfik ve silahdarhk
ta'lim
olunsa ve yiiksek menasib verilse, o kimse asla, "Biz babamizdan
pabugculuk bulduk, bu mertebeyi istemeyiz. Ey sultan bana pa-
bucculann carsisinda bir diikkan ihsan et" demez. Eger kelbe avci-
hk ta'lim edilip, sultanm avcisi olsa, kemal-i hisseti ile beraber,
babasindan ve anasmdan buldugu viranelerde ve camurlarda
sakin olmak ve cifeye harts buiunmak tabiatlanm unutup,
hayl-i
sultana ve sayyada ittiba' eyler. Ve keza dogan kusunu padisah
terbiye etse, asla "Biz babamizdan cibalin zirvelerini ve
meyyite
eklini bulduk; binaenaleyh sultanm emrine ve
saydina iltifat et-
meyiz" demez. Imdi hayvanm akli ebeveyninden buldugu
seyden
daha giizeline tesebbus ederse, akil ve temyiz ile ehl-i arz uzerine
mufazzal olan insan, kabih-i fahisi temyizde hayvandan ekall
olur
mu? ajj jx «UL ij*J ["Ya'ni "Bundan Allah'a sigimnz."] Evet Hz.
Isa'nin Rabb'i Isa'dan eazz ve ona karibdir. "Isa'ya hizmet eden,
Rabb'e hizmet etti ve ona itaat eden Rabb'e itaat eyledi" denilirse
sahih olur. /

Imdi Hak Teala Hazretleri Isa'dan efdal bir nebi ba's


ve
Isa'nin yedinde zahir kild-.gi ve ondan ziyadesini onun
yedinde
izhar eyledigi vakit, aym icin degil, Allah icin bu nebiye
mutabaat
vacib olur; ve onun "ayn"ina ancak Allah icin ibadet olunur. Ve o
nebinin "ayn"i, ancak Allah icin sevilir; ve Allah'in masivasi
ancak
Allah icin sevilir. y^lDl i£ '
J\ jj (Necm, 53/42) [Ya'ni "Subhesiz
ki en son vans ancak Rabb'ine'dir."] Miintehanm ma'nasi
budur ki;
Allah'a muntehi oluncaya kadar, gayre muhabbetin ve
gayri taleb
etmen, onun "ayn"ma muhabbetindir. Siir:
j
1

116 FlHI MA FIH

Nazmen torcume: "Bir hevcsten miinbaisdir ortii vaz'i Ka'be'ye


Yoksa kafidir cemal-i nazenini Ka'be'nin."

Misra':

Nazmen torcume: "Siirme cekmek gozlere benzer mi hiij,


Kudret-i Hak'dan (jekilmis surmeye."

Elbisenin eskiligi ve pejmurdeligi, lutf-i gmayi ve ihtisami sak-


lar. Ve keza libasm ciyadeti ve hiisnii fakirlerin simalanni ve on-|
larin cemal-i ma'nevilerini ve kemallerini gizlerler. Dervisin elbi-
sesi yirfeldigi vakit, kalbi aplir. 83

Ba§ vardir ki kiilah-i zerrin ile miizeyyen olur; ve yine


vardir ki tac-i murassa' ile onun kakulunun cemali brtulmii§ bulu-
nur. Zira giizellerin kakiilii, cezzab-i askdir ve tahtgah-i dildir;
j
tac-imurassa' cemaddir. O ma'sukun ortusti fuaddir. Hatcm-i Su-1
leymaniyi her sey icmde aradik, fakr icmde bulduk. Bu mahbubal
kar§i, butiin hileleri isti'mal ettik; buna razi oldugu kadar, higbicl
seye razi olmadi. Ben sahid-bazim; i§imin inceligi bu olmustur;!
nasil bilmem! Mani'leri / bu kaldinr. Perdeleri bu yakar. Butiin 1
taatlerin ash budur; bakisi fiiril'dur. Nitekim koyunu bogazlarsm
|
ve derisinin yiiziilmesine faidesi olsun diye bacagindan iiflersin.
Savm, hazain-i ezvakin bulundugu adem canibine goturiir. Nite-
kim Kur'an'da ^jlLjl £
illl j (Bakara, 2/249) [Ya'ni "§ubhesiz kil

Allah sabr edenlerle beraberdir"] buyrulmu§tur. Qarsida her nel


kadar dukkan varsa ya me'kfilata, ya mesrubata veya ev esyasina
veya bir meta'a veyahut bir san'ata dairdir. Onlardan her birinin
sebebi, nefs-i insanideki ihtiyachr.o sebeb ise gizlidir. O sey, Uzrm
olmadikca, o sebeb hareket etmez ve za'nir olmaz. Iste bunun gibi,
rtih-i insanide dahi, her bir milletten ve her bir dinden ve her bir

keramattan ve bir mu cizeden


:

ve biitiin ahval-i enbiyadan bir ser-


riste vardir. ihtiyac hareket etmedikce, o ser-riste dahi hareket
j

etmez ve zahir olmaz. ^j.C.1 ,J '.£^.'1 .JJi ^5" (Yasin, 36/12) [Ya'-
j
ni "Zaten biz her seyi apacik bir kitapta yazip saymisizdir."]

Sual ettiler ki: "Iyiligin ve kotulugiin faili ve muessiri bir sey I

midir, yoksa iki sey midir?" Cevaben buyurdular:


OTUZUNCU FASIL 117

Tereddud vakti, miinazarada bulunmalan cihetinden elbette


iki olurlar; zira bir kimse kendi kendine muhalefet etmez; ve
kbtulugiin iyilikten miinfek olmamasi cihetinden dahi ikidir;
zira
iyilik, kbtuliigun terkidir ve kotuliigiin terki
kotuluksiiz muhaldir.
Izahi budur ki, kotulugiin terki iyiliktir. Eger iyilik
daiyesi olmasa
idi, kbtuliigun terki bulunmaz idi. Binaenaleyh mecusilerin
Tezdan iyiliklerin ve Ehrimen kbtiiluklerin ve menfur olan
§eylerin hahkidir" dedikleri vech ile, aynca ser yoktur. Biz onlara
cevaben deriz ki:

Mahbiibat mekruhattan ayn degildir. Zira mekruhsuz mahbiib


muhaldir. Sjadi, garam zevalidir. Gamm zevali ise gamsiz
muhal-
dir. Su halde bunlar, la-yetecezza bir sey
olurlar. Bir sey fani ol-
madikca, onun faidesi zahir olmaz. Nitekim kelamm hurufu,
esna-
yi nutukda fani olmadikca, onun faidesi dinleyene
vasil olmaz. Her
kirn arifi zemm ederse, hakikatte onu medh eder; zira arif o fena
sifattan girizandir;zemmin rati' oldugu o fena sifata diismandir.
Binaenaleyh o sifah zemm eden kimse, arifin dusmamm zemm
eder ve arifin madihi olur. Qiinkil arif boyle bir mezmumdan
ka-
car. Mezmumdan kagan kimse ise mahmud
olur. Ve esya ziddi ile
miitebeyyin olur. Binaenaleyh arif hakikatte o kimse,
kendisinin
dfismam ve zemm edicisi olmadigmi bilir. Kendi ise bag-i
harem /
misalidir ve etrafinda bir duvar vardir. O duvann
iistiinde de
bagin miis/ihedesine mani' olan birtakim hailler ve dikenler
mev-
cuddur. O kimse o duvar ve alayisj gorup onlan zemm
eder. Bun-
dan dolayi baga ne! Ancak bu zemm onun hakkinda muzirdir;
ciinkii o zemmi baga kadar isal itin ewela
duvar hakkinda yap-
mak lazim gelir. Binaenaleyh bu duvann zemmi o kimseyi bagdan
baid kilar. O halde kendisini helak etmis olur. Imdi
Mustafa
(a.s.v.) J^ai ^_^}l,UI[Ya'ni "Ben dahuk-i
katfiliim"] buyurdu.
Ya'ni benim bir dusmamm yoktur. §u halde ne sebeble kahr icinde
gazflb olsun. Cenab-i Fahr-i alem (s.a.v.) bir kafir
yuz nev'i iizere
kendisini cildurmemek itin, onu bir nevi' ile bldurur.
La-cerem bu
katl de dahuk olur.

i
j '

ll« FtHi MA FIH

OTUZBiRINCi FASIL

Daima zabtiye hirsizlan arar; hirsizlar ise ondan kacar. Bu


acib vaki' olmustur ki, bir hirsiz zabtiyeyi arar ve zabtiyeyi
tutmak
?" dedi. Bayezid -uj M jl iM
ister. Hak Teala Bayezid'e "Ne istersin

Ya'ni "istememekligimi isterim" diye cevab verdi.


hicbir
§imdi... insanin iki hali vardir. Ya ister, ya istemez. Iste
seyi istememek,sifat-i ademiyyet degildir; boyle bir
kimss kondin-
den tehi olmus ve kulliyyen kalmamishr. Zira o, kalmis olsa idi, 1

onda sifat-i ademiyyet rnevcud olur ve o halde ya ister veya iste-


mez idi. Hak Teala ba'dema onu ikilik ve firak sigmiyacak ve
Imdi
bulunacak olan bir makama isal ederek ka-
vasl-i kttlli ve ittihad
mil kilmak ve tarn bir seyh yapmak murad eyledi. Zira biitiin
elemler, senin bir §ey istemenden ve onun da muyesser olma- j

masindan tevellud eder. Istemedigin vakit, elem de kalmaz.


Insanlar aksama miinkasimdir ve onlarm tarikde meratibi
vardir. Ba'zilan kalben ve fikren istedikleri seyi sa'y
ve cehd ile fii- I

le getirmek murad ederler. Bu makdur-i beser /degildir. Onu cez- j


be-i Hak'dan baskasi izhar edemez. >C3l I J^Q' !i»j o^ «^ J5 jj 1 1 '-> 1

iSjij itfUsra, 17/81) [Ya'ni "De ki: Hak geldi, batil zeval buldu.

§iibhesiz ki batil daim zeval bulucudur."] ve Utl <lijy jU &» y L. j> j

^jU [Ya'ni "Ey mu'min durma gee;; ciinku senin nurun, benim ate-
§imi sondiiruyor/'l Tamamen iman-i hakiki sahibi olan mu'min an-

cak Hakk'm isledigi fiili isler. fiilister kendisinin ve ister

Hakk'in cezbesi olsun.


Mustafa den sonra vahy nazil olmaz derler. Nicin ol-l
(s.a.v.)

masin? Olur; ancak ona vahy demezler. iillj^ Jo* &*<jU (Ya'ni "Mif-j
Allah'in nuruyla bakar"] dediklerinin ma'nasi budur. Bir
kim-
min
se nur-i Huda ile nazar ettigi vakit, ewel ve ahir ve gaib ve hazir
her seyi gbrur. Zira nur-i Huda' dan boyle bir sey nasil
mestur ]

kahr? Ve eger mestur kahrsa o, nur-i Huda degildir. Imdi her nej

kadar ona vahy denmez ise de, onda ma'na-yi vahy vardir.

Osman (r.a.) halife oldu; minbere cikti. Halk ne buyuracak?


OTUZBiRINCi FASIL J 19

diye muntazir idiler. Sakitane nazar edip higbir §ey soylemez idi.
Halk iizerine bir hal ve ve vecd nazil oldu; oyle ki, di^anya gikma-
ga mecallcri kalmadi ve yekdigerine ve nerede oturduklanna
§uurlan olmadi. Yiiz tezkir ve va'z ve hutbe ile onlara oyle bir ho§
hal vaki' olmami§ idi. Oyle fevaid ve muka§efat hasil ve esrar
malum oldu ki, bu kadar amel ve va'z ile olmamis. idi. Meclisin ni-
hayetine kadar, bbyle nazar eder ve bir §ey buyurmaz idi. A§agiya
inmek istedikde Jljj U >. ^£-11 ir*.\ j jj. JUi U jl
84
^Ya'ni "Sizin
f f
icin fa'al olan imam, kavval olan imamdan hayirh ve ahsendir"
deyip indi. Dogru buyurdu. Mademki kelamdan murad, faidedir ve
tebdil-i ahlaktir; sbz soylemeksizin bu faidenin ez'afim hasil etmis,
idiler ve bu faidenin husulu miiyesser oldu; binaenaleyh bu-
yurduklan ayn-i savSb idi. Gelelim kendisine "fa'al" demesine.
Gerci minberde o hal icinde zahiren bir fiil / icra etmedi ki onu
gbzle giirmek mumkin olsun. Namaz kilmadi, hacc etmedi; hutbe
okumadi; bunlardan trig birisi v&ki' olmadi.

Imdi ma'lumumuz oldu ki amel ve fiil denilen sey, yalmz o su-


bu sfiretler o amelin suretidir. O amel ise can-
retler degildir; belki
dir. Nitekim Mustafa (s.a.v.) ^.xal ^jluI ^l
fytJ\S ^1
[Ya'ni
"Ashabim yildizlar gibidir; hangisine iktida ederseniz, hidayet bu-
lursunuz"] buyururlar idi. Bir kimse yildizlara bakip kat'-i rah
eder. Hie yildizlar ona sbz sbyler mi? Hayir, ancak miicerred o
yildizlarabakmak ile yolu tanir ve menzile vasil olur. iste bbylece
senin evliya-yi Hakk'a nazar etmen ile onlann sende tasarrufu ve
bi-kelam ve bahs olarak maksudlarm husulu ve seni menzil-i vasla
eristirmelori mumkindir. Beyit:

Terciime: "Kim isterse bana baksin; zira benim manzarim ve


he/etim, a§ki kolay zannedenlere bir nezirdir."
Alemde cidden muhale tahammiilden daha miiskil hiijbir §ey
yoktur. Mesela sen bir kitap okuyup tashih etmis. ve i'rabmi vaz'
eylemis. bulunursun; birisi yamnda oturup, o kitabi yanhs okur;
hie ona tahammiil edebilir misin? Mumkin degildir. Eger onu oku-
mami§ olsan, mademki sen dogruyu temyiz etmemissin;
egriyi ve
ister yanhs. okusunlar, ister
dogru okusunlar, farki yoktur. Bina-
enaleyh muhale tahammiil azim bir miicahededir.
FIHI MA FlH

§imdi... Enbiya nefislerini miicahededen tahlis etmezler. Mii- nuff


cahedelerinin ibtidasi katl-i nefs ve terk-i sehevattir; o da cihad-i pzle
ekberdir. Vaktaki vasil olup makam-i emnde bulundular ve onlara E : mi
egri ve dogru miinke§if oldu.bildiler. Ondan sonra mucahede-i
azimede bulundular. Zira bu halkm efali butiin egridir ve onlan
gbriiptahammul ederler. Eger tahammul etmeyip de sbyleseler ve
onlarin egriliklerini ve dogruluklanm / beyan etseler, hicbir kimse
onlarin huzurunda durmaz ve onlara miislumanlann selanuni
vermez. Ancak Hak Teala onlara, vus'-i azim ve havsala-i vest'
ihsan etmis oldugundan tahammul edip, halka giran gelmemek ve
iahi
egrilikleri mestur kalmak iijin, yuz egriliklerden birisini sbylerler;
-;-;"
ve tedric ile bu egrilikleri birer birer onlardan ref etmek ipn, belki
Kite
egri dogrudur, diye onu medh ederler. Nitekim muallim bir cocuga
yazi mesk eder. Satir yazmak derecesine getirince, o cocuk, satir
yazip muallime muallimin indinde, onun hepsi egridir ve
giisterir;
^za
fenadir. Halbuki san'ati icabinca miidara edip "Hepsi iyidir; aferin,
aferin, ancak satir arasinda bu bir harf fena olmu§tur; bbyle yaz-
-T
mak lazimdir" dcyip onu gosterir. Cocugun gbnlii lirkiip zaif olma- - ir
mak ve kuvvet peyda etmek iein bakisini tahsin eder. iste bbylece
Ehi
bi't-tedric ta'lim ile faide hasil olur.

Insaallah Hak Teala Emir'in 85 gbnltinde ne varsa ve ne isterse


makasidma nail etmesini ve gbnlune gelmeyen ve ne oldugunu bil-
memesi hasebiyle istemedigi §eylere ve devletlere isal eylemesini
iimid eylcriz. Aslin ash ise bu hatira gelmeyen seylerin ihsamdir; . za
bunun muyesser olmasi timid olunur. Onu gbrdugii ve muttali'
oldugu ve o atalar kendisine vasil oldugu vakit, bu evvelki istek-
lerden ve temennilerden, bna haya anz olup "Benim indimde bbyle : r
bir sey var imi§; acib seydir ki bbyle bir devlet ve ni'met ile ben on-
lan nasil temenni eder imi§im" diye mahcfib olur.

Ata, ademin vehmine gelmeyen ve hatinndan gecmeyen seye


derler. Zira hatirdan gecen sey onun himmetinin blcusii ve kadri-
nin endazesi olur. Ata-yiHak dahi kadr-i Hakk'in endazesidir. Bi-
naenaleyh ata-yi Hak kulun vehmi ve himmeti layikinca degil,
Hakk'in layikinca olur. Nitekim JU jki "S j -• jjl V j oij ujiVli

j±ji_i» [Ya'ni "Gbzlerin gbrmedigi, kulaklann isrtmedigi, beser kal-

binin tahattur etmedigi..."] hadis-i kudsisinde i§aret buyrul-


OTUZBIRINCi FASIL 121

mu§tur. Tefsiri budur Gerci senin iimid ettigin atalanmi,


ki:
gbzler / gormiis, ve kulaklar onun cinsini i§itmistir; ve onun cinsi 150
gonullerde musawer olmu§tur. Fakat benim atam, bunlann ciim-
lesinin haricinde ve kaffesinin verasindadir.

OTUZIKINCi FASIL

Sifat-iyakin bir seyh-i kamildir. Savab olan husn-i zanlar


dahi, onun miiridleridir. Zan miitefavittir. Boyle derece derece
agleb ve ezyed olan her bir zan, yakine akreb ve inkardan eb'addir.
Nitekim J^, ^1 jlil jj, J [Ya'ni "Ebu Bekir (r.a.) in imam tartil-
86
sa..."] hadis-i serifinde i§aret buyrulmu^tur. Butiin savab olan
zanlar yakinden sut emerler ve ziyadelesjrler; ve o siit emmek ve
tezayiid, ilim ve amel ile o zanmn tahsil-i efzayisi alametidir. Bu
suretle, o zanlar yakin mertebesine gelirler ve yakinde fani olur-
lar. Zira o zanlar, yakin olduklan vakit kalmazlar; ve bu seyh ile
miiridler, 87 o seyh-i yakinin ve onun miiridlerinin alem-i ecsamda
zahir olmus. nakislandir. Delili budur ki, bu naki§lar devren-ba'de-
devrin ve karnen-ba'de-karnin mutebeddildir. Ve bu seyh-i yakin
ile, onun zunun-i savabdan ibaret olan evlatlan ala-merri'1-edvar
ve'I-kurun, tebdile ugramaksizm alemde kaimdirler. Diger taraf-
tan zunun-i galit ve dall ve munkir §eyh-i yakinin merdududur. Ve
o zanlar / her gun yakinden eb'ad ve ezell olurlar. Zira her gun o
su'-i zanm artiracak esbabi tezyid ederler. Nitekim Kur'an-i Ke-

rim'de <JJ* ill Ji'sljS j£ J^JS J (Bakara,2/10 ) [Ya'ni "Kalblerinde


bir maraz vardir onlann. Allah da marazlanm artirdi") buyrul-
mu^tur.

§imdi... develerin sahibleri hurma ve develer diken yerler. Vj1

C-& 'Jl$ JjOl


J\ 'oj'JZ, (Gasiye, 88/ 17) [Ya'ni "Onlar hala ibretle bak-

mazlar mi o deveye, nasil yaratilmishr o ?") ve 3-i


jcy^'j
'^"&* VI

jgMLi j^-tl, 11)1 'SxL dlJjU UO bCi(Furkan, 25/70) [Ya'ni "Meger ki


sirkten tbvbe edip iyi amel ve harekette bulunan kimseler ola. iste
Allah bunlann kbtuliiklerini.iyiliklere fevirir."] Fesad icinde etmis.
olduklan her bir tahsil, ba'dehti zanmn lslahl emrinde kuvvet
1

122 FIHI MA FIH

olur. Nitekim iistad bir hirsiz tbvbe edip.zabtiye (polis) olur. Onun
ogrendigi biitiin tarrarhklar adl ii ihsan emrinde kendisine muin seksi
bulunur; vo onun ewelce hirsiz olmayan zabtiyeler iizerine fazh
bu zabtiye, hirsizlann §ivesini iyi
vardir. Zira san'ati hirsizlik olan
bilir;hirsizlann ahvali ona mestur kalmaz. Boyle bir kimse eger
seyh olursa, pek kamil ve rehber-i alem ve mehdi-i zaman olur.

otuzuquncu fasil

Tercume: "Bizden ictinab et; artik aramizda takarriib kalmadi,


dediler. Bu, nasil olur; halbuki benira hacetim sizsiniz; ictinab ede-
bilir miyim ?"

Ma'lum olsun ki her bir kimse, her nerede bulunursa bulun- j

sun, kendi hacetinin yanmdadir; hie ondan aynlmaz; ve her bir


hayvan, kendi hacetinin yaninda bulunur. §byle ki, haceti ona ba-
basindan ve anasindan daha yakmdir ve ona miiltesikdir ve onun
haceti, bir yular gibi kendisini o tarafa,
bu tarafa ceken bir bagdir.
Halbuki bir kimsenin kendisini baglamasi muhaldir. $u halde bi'z-
zarure / onu basjka birisi baglarm§ olur. Mesela sihhati isteyen bir
kimse, kendisini mariz etmemis. olur; Zira o kimsenin hem marazi
f

ve hem de sihhati istemesi muhaldir. Ve kendi hacetinin yaninda


bulunmasi, hacetini kaza eden kimsenin yaninda bulunmasinil
icab eder. Ve mademki kendi yulan ile beraberdir, o halde bu yu-
lan ceken kimse ile de beraber olur. Ancak onun nazan kendi yu-
lannadir. Onun icin kadr ii izzeti olmaz. Eger nazan, yulan
cekene olsa idi, yulardan kurtulur idi. Ve onun yulan.bu yulan j

geken bulunur idi. Ona yulan, yularsiz olarak yulan cekene gitme-
:-i
digi ve yulara nazar ettigi icin takmi§lardir. La-cerem Jt " M
yakmda onun burnuna damga vura-
»jt^1 (Kalem, 68/16) ["Biz
arkamizdan yularsiz gelmedigi cihetle,istegi
cagiz"] Ya'ni o bizim |

olmaksizm onun burnuna halkayi takip cekeriz." buyrulur.

yjj.1 uuL_JI J-i


i
Jj> j oiii i-oJu lt\JLjL!I jj<j
J> j_p_ji
OTUZUgUNCC FASIL 12 3

Tercume: "Seksen yasindan sonra, oyun olur mu dcrler. Ben de


sekseninden ewel oyun olur mu derim."

Hak Teala fazhndan pirlere, sibyamn haberdar olmadigi bir


arzu ve meyli ihsan eylemi§tir. Zira meyil ve arzu, o fazl sebebiyle
tazelik getirir ve sicratir ve gulduriir ve mel'abe arzusunu verir.
Nitekim sibyan nasil ki ciham yeni gorup melul olmamis, ise, bu
ptr dahi cihan-i nev goriir ve boylece o yeni alemin mel'abesini
arzu eder ve eti ve kam cegahr.

v-5'^ jfUl ^ ja*, i_i oi Ui'jU'jl lr^iJl vj2i-


Jj. jlS)

Tercume: "Her bir ak kil,zahir oldukca, lehvden ibaret bir mer-


keb, kosar bir halde olursa, ihtiyarhgin / kari azim bir sey olur.
Ya'ni ihtiyarhk tezayiid ettikce, la'b ve lehv ile me^guliyet de artar
ise, o ihtiyarhk miiskil bir hal olur."

Imdi ihtiyarhgin celaleti, celalet-i Hak'dan efzun olur. Zira ce-


Hakk'in bahan zuhura gelir ve ihtiyarhk hazam, ona galib
lalet-i
bulunur; ve hazana mensub olan tab'i kendisini birakmaz. imdi
Hak baharimn za'fidir ki, her bir di ? in dbkiilmesi ile bahar-i
fazl-i

Hakk'in handesi eksilir; ve her bir kilin agarmasiyla fazl-i Hakk'in


hoslugu gaib olur; ve hazana mensub olan her bir girye-i baran
ile
bag-i hakayik mukedder olur.

OTUZDORDUNCU FASIL

88
Onu hayvan-i vahsi suretinde gbrdiim. Uzerinde tilki derisi
var idi; onu tutmak istedim. Halbuki o bir kuciik cardakta, mer-
diven ayagindan bakiyor idi. Ellerini kaldirdi, bbyle bbyle 89 sicradi.
Ondan sonra onun yaninda "dele" 90 suretinde filanu'd-dini 91 gbr-
dum idi. Onu tuttum, beni isirmak istedi; basini ayaklan-
sicrar
min altina aldim. Icinde ne varsa hepsi cikincaya kadar iyice
/
ez-
dim. Ba'dehfi cildinin giizelligine bakip dedim ki: "Bu cild, altm
ve
elmas ve incive yakut ve bunlardan daha kiymetli seyler doldurul-
maga layiktir." Ondan sonra "Ben istedigimi aldim; ey ziplak,
ne-
reye istersen zipla ve gozun hangi tarafi gbriirse oraya sicra"
de-
124 FiHl MA FIH

dim. Onun sicramasi o, (ya'ni dele suretinde goriilen sahis) reka-


yik-i §ihabiyye 92 vesaireyi tasawur edip kalbinde hifz eder. O,
muhafazasina cehd eyledigi ve iltizaz eyledigi bu tarikden her bir yec
seyi ve her bir kimseyi, idrak etmek isterse de, bu mumkin degil- mi
dir. Zira arif ve onun hali bu ag ile avlanamaz; ve sahih ve miista-

klm olsa dahi, bu ava, o aglar ile yetismek mumkin olmaz.


Imdi mudrekinin idraki emrinde muhtardir. Bir kimsenin
arif,

onu idrak etmesi, ancak arifin ihtiyanyla kabil olur. Nitekim sen tet
sayd igin mirsada oturdun. O sayd senin niyyetini ve hileni goriir. TC
O muhtardir; onun gececegi yollar, senin tuzak kurdugun yola mt
miinhasir degildir. O senin mirsadmdan gecmeyip, yollann birin- sa;
den gecer; Allah'in arzi vasi'dir. '.& lli Sfl jJL '^ 'J^. b^-~~ H j fes

(Bakara, 2/255 ) [Ya'ni "Mahlukati onun ilminde'n yalniz ke'ndisi- lie

nin dilediginden baska hicbir seyi kabil degil kavrayamazlar."] is,

Imdi bu rekayik lisanma ve idrakine geldigi vakit, rekayik olarak fti


kalmaz, belki sana ittisali sebebiyle fasid olur. Nasil ki arifin fe- —.:

mine ve idrakine vaki' olan her fasid ve salih ala-halihi kalmaz; sol
J

belki baska bir sey olur. Inayat ve keramata burunur ve brtiinur. vi


Asayi gormiiyor musun? Musa (a.s.)m yedinde nasil ortundii? Asa -_-

hey'etinde oldugu iizere kalmadi. Resfil (a.s.)in yedinde "Siitun-i -.-


j

hannane" 93 ve kamis 94 ve Isa (a.s.)in feminde / dua ve Davud [


1=
(a.s.)m elinde demir ve dagm onun ile hali, hey'etleri iizere kal-
madi; belki oldugu halden baska bir sey oldu. Isle bunun gibi
rekayik ve deavat bir zulmani ve cismanide vaki' oldugu vakit, bu- =1:

lundugu hal iizere kalmazlar. Beyit:

M Lt^
Izahen tercume: "Sen, zatmda senin olduk^a Ka'be, iba- ile

detin ve taatm ile sana karsi


bir fiicur-hane haline gelir. Ka'be'nin fa-
Ka'be'ligi kalmaz; belki bir fiicur-hane hiikmiinde olur. Zira
Hakk'a degil, viicud-i kesifinin hazzma taabbiid etmis. olursun ve
meyhane ve umumhane gibi mahaller ise, hazz-i nefse taabbiid
olunan yerlerdir. Binaenaleyh esma'-i ilahiyyenin zikrine, ibadul-
lah iizerinde tasarruf kasdiyla degil, halisen-li-vechillah miidave-
met edip Wl .0, iil^ Isljij %' (Kehf,18/110) [Ya'ni "...Rabbine ibadet-

te hicbir kimseyi ve hicbir seyi ortak tutmasm"] emr-i munifine


tebean ibadet-i Hakk'a nefsi tesrik etmemelidir.
OTUZDORDtJN'CU fasil i^n

Kafir yedi mi'delik kadar taam yer. Bi-haber olan ferrasin


(Pervane'nin) ihtiyar-kerdesi bulunan bu esek sipasi sams dahl
yedi mi'delik kadar yer. Eger bir mi'delik kadar yemis olsa idi, yet-
mi§ mi'delik kadar yemi§ olurdu. 95
Mahbub cinsinden olan her §ey mahbub oldugu gibi, mebguz
cinsinden olan her sey dahl mebguzdur. Ve eger ferras (Pervane)
burada olsa idi, ben onun nezdine gidip nasihat eyler idim ve onu
teb'id ve tard etmedikge, onun yamndan cikmaz idim. Zira dinini
ve kalbini ve ruhunu ve akhm ifsad eder. Keske siirb-i hamr ve
muganniye cariyeler ile mesgul olmak mutemayil ol-
gibi fesadata
saydi da, sahib-i inayetin inayatina muttasil oldugu vakit, bu
fesadat salaha munkalib bulunsa idi. Velakin o, haneyi seccadeler
ile doldurdu. Ne ola idi ki sen o §ahsi, seccadeye sanp yaksa idin
de, Pervane ondan ve onun serrinden halas / idi. Zira onun
olsa
i'tikadim sahib-i inayetten ifsad eder ve o sahib-i inayetin kudu-
munda gozuyle isaret edip onu ta'yib eyler. ferras (Pervane) ise
siikut edip nefsini helak eder ve onu tesbihat ve evrad ve ed'iye ile
avladi. Me'miildur ki bir giin, Hak
Teala Hazretleri sahib-i inaya-
tin tahmetinden te'hir ve teb'id edeni o Pervane'nin gozune
gbste-
rir. Ve ol vakit o, eli ile boynuna vurup der ki: "Beni helak
ettin;
hatta benim giinahlanm ve efalimin suretleri ictima' etti. Muka-
§efatta goriildugu gibi, kabayih-i a'malim ve akaid-i faside-i taine
arkamda, evin kosesinde cem' olmustur. Ben ise onu nefsimde
sahib-i inayetten gizler ve arkama vaz' ederim. Halbuki o, benim
ihfa ettigime muttali'dir." sahib-i inayet der ki: "Sen neyi sakh-
yorsun? Ncfsim yed-i kudretinde olan Zat-i Ecell ve A'la'ya kasem
ederim ki; eger bu suver-i habiseyi da'vet etsem; birer birer aya-
nen benim huzuruma gelir ve kendisini izhar edip, halinden ve
kendisinde mektum olan §eylerden haber verir." Hak Teala, maz-
lumlan, bunlar gibi yol kesicilerden ve tarik-i Hak mani'lerinden
halas eylesin. 96

Miiluke muvafakaten ehl-i sehrin kital ve melhameye hazir


olmaga kudreti olmayanlanna gostermek icin, mubarizlerin miiba-
rezelerine ve kat'-i ruus-i a'daya ve ruusun yuvarlanmasina ve
muhariblerin hamle ve savletlerine ve gah hiieum ve firarlarina
timsalen, meydanda cirid oynarlar ve top yuvarlarlar. Imdi bu
oyun meydan-i tecrubede bir cidd i?indir ki, o ciddiyyet dahi
126 FIHi MA FIH

kitalde vaki' olur. Ehlullah i9in salat ve sema' dahi bunun gibidir.
Onlar sirren isjittiklerini, evamir ve nevahl-i ilahiyyeye muvafa-
katdan dolayi onlari bend ve te§vik icin nazirine gbsterirler.
Sema'da muganni, salatda imam gibidir; ve ehl-i sema' ona ittiba'
ederler.Eger muganni agir teganni ederse, onlar da agir raks
ederler; ve eger hafif teganni eylerse, onlar da hafif raks eylerler.
Bu hal emir ve nehyin miinadisi olan batinda onlann mutabaatla-
nna timsalen vaki' olur. 97

OTUZBE§iNCI FASIL

Hak Teala'nm Kur'an-i Mecid'de, ahval-i arifani §erh buyur-


dugu gu d)*"$ "jjJ X>'(Kalem, 68 /10) Ya'ni "Ilak ve batilda
py
cok yemin eden bi-mikdar kimselere itaat etme" ayet-i kerimesin-
den bu hafizlarm nasil koku almadiklanna taaccub ederim. "Falan
kimse bbyledir, diye her ne soylerse dinleme" dedigi icin Cli jlli .

** j?*UJ f (Kalem, 68/11-12) Ya'ni "O bi-mikdar kimse


W» M >-
frU>
r: :

halki ta'yib ve fesad maksadiyla halkm kelammi birbirine nakl ve


gamz ve nasi hayirdan men' edicidir" ayet-i kerimesi mucibince
kendisi gammazin en a'lasidir. Ancak Kur'an acib bir sehhar ve
gayurdur. Sihri oyle akd eder ki, hasmm kulagina anladigi gibi
agik olarak okur. Halbuki onun hie haberi olmaz. Kendini yine
sur'atle ceker. ill I
j^» (Bakara,2 II) [Ya'ni "Allah miihiir basmis"]
ayet-i kerimesin-de i^aret buyrulan muhriiniin acib bir letafeti
vardir. Kur'an'i isitirler, anlamazlar; bahs ederler / Allah latifdir,
kahn latifdir, muhrii latifdir. Fakat muhrii bizim bildigimiz gibi
degil;onun acilmasi tavsife sigmaz. Ben eger eczamdan mutefernk
olursam, O'nun lutf-i bi-nihayesinin ve lezazetinin muhr-kii§aligi
ve bi-cunlugu ve fettahhgi vaki' olacaktir. Sakm haslahgi ve mev-
ti, benim hakkirnda takbih etmeyiniz; zira o nikab icindir. Benim
bir eltaf ve bir bi-misil katilim olacaktir. cekilen bicak veya kihc
agyann nazanm def etmek icindir; ta ki yabanci menhus nazarlar
o katilin musahibini idrak etmiyeler.
OTUZALTINCI FASIL 127

OTUZALTINCI FASIL

Suret, a§kin fer'idir. Zira bu suretin a§ksiz kadri yoktur. Asl


olmaksizin mevcud olamayan §ey fer'dir. Binaenaleyh Allah'a sii-
ret denmez. Suret fer" oldugu vakit, ona fer' demek raumkin olmaz.
Zira ask dahi, surctsiz mutasavver ve mun'akid degildir. Binaen-
aleyh fer'-i siiret olur. Nidn ask bi-suret mutasawer degildir? Di-
yoruz; belki bais-i suretdir. Yuzbin suret askdan inbias eder. 98
Hem mumessildir, hem muhakkik. Eger naki§, nakka^siz degil ise,
nakkas, dahi nakis,siz degildir; lakin nakis, fer' ve nakkas. asildir.
Bu parmagin hareketi, yuziigun hareketi ile bcraber olmasina
hal,
benzer. Hanenin a§ki olmadikca, miihendis asla hanenin suretini
tasavvur etmez. Ve keza bugday bir sene altinin ve bir sene topra-
gin nasibidir. Bugdayin siireti ise, yine odur. Binaenaleyh bugda-
yin suretinin kadr u kiymeti a§k iledir. Ve keza talib ve a§iki
oldugun hiinerin senin indinde kadri vardir ve hunerin talibi ol-
mayan bir devirde asla o hiineri bgrenmezler ve ona cahsmazlar. /
Ask bi'n-netice iftikar ve bir seye ihtiyactir, derler. imdi ihtiyac asl
olunca, muhtaciin-ileyh dahi fer' olur. Eger "Bu sbyledigin sbzii
hacet sebebiyle soyluyorsun" denilirse, bu sbz nihayet senin hace-
tin sebebiyle mevcud bu sbze meylin oldugundan,
oldu; zira senin
bu sbz Binaenaleyh ihtiya? mukaddem olur ve bu
tulu' etmi§tir.
sbz dahi ondan dogar. Bu halde sbz olmaksizin, ihtiyac mevcud bu-
lunur. Binaenaleyh ask ve ihtiyac onun fer'i olmaz. Eger "Nihayet
o ihtiya<;tan maksud bu sbz idiyse, o halde maksud nasil for" olur?"
denilirse, cevab veririz ki, daima fer' maksuddur. Zira asl olan
agacin kbkiinden maksud, meyveden ibaret olan agacin fer'idir.

OTUZYEDINCi FASIL

Hz. Ptr-i dnst-gtr buyurdular ki: Bu ettikleri cariye da'vasi 9£


eger yalan ise ileriye gitmez. Fakat bu cemaatin vehminde bir sey
yerle§ti. Bu insanin vehmi ve batim bir ev alti gibidir. Evvela ev
altina girilir, ondan sonra eve. Bu biitun dunya bir evdir. Ev alti
gibi olan batina her ne gelirse, mutlaka evde zahir olur. Mesela bu
i

las FiHi MA FlH

oturdugumuz evin sureti, muhendisin gdnlunde peyda oldu; ondan


sonra ev oldu. Imdi dedik ki, bu btitiin diinya bir hanedir. Vehim
ve fikir ve endi§e bu evin dehlizidir. Dehlizde her ne peyda
oldugunu gbriirsen, hane derununda da peyda olacagim hakikat
bil ve hayr ve §erden diinyada peyda olan §eylerin cumlesi evvelen
j

dehlizde peyda olmu§tur; ondan sonra da burada. Hak Teala


alemde garaib ve acayibden ve baglardan bostanlardan ve ulum ve
tesanifden tlirlii tiirlii / §eylerin peyda olmasim murad eyledigi
vakit, batinlara onlarintakazasim vaz' eyler; ta ki ondan bu peyda I

ola;ve keza bu alemde her ne goriir isen, bilmis. ol ki o alemde


mevcuddur. Mesela nemde ne gbriirsen, bil ki yemde vardir; zira I
bu nem o yemdendir. 100 Ve keza Hak Teala bu gbgiin ve yerm vej
ar§in ve kursiin ve diger acaibatm takaza-yi hilkatlerini ervah-i
j

mukaddeseye ilka etmis, idi. La-cerem alem onun icin peyda oldu.

Ve alem kadimdir diyen kimselerin sbzii nasil mesmii' olur?


Ba'zilan hadisdir, derler ve boyle sbyleyenler alemden daha kadim I

olan enbiya ve evliyadir; ve Hak Teala alemin takazasinij


hilkat-i
onlann ervahina vaz' etmi§, ondan sonra alem peyda olmu^tur.
Binaenaleyh onlar alemin hadis oldugunu hakikat iizere bilirler ve I
kendi makamlanndan haber verirler. Mesela biz bu evde otur-l
mu§uz; omriimuz altmi§ sekiz veya yetmi§ sekizdir. 101 Gbrdiik ki j
bu hane mevcud degil idi. Bu hane bir kac seneden beri mevcudl
oldu. Eger bu hanede birtakim hayvanlar miitevellid olsalar; vej
mesela der u divannda kurt ve fare ve yilan gibi evlcrde peyda I
olan hayvanat-i sagire dogsalar, onlar haneyi ma'mur gbriip, bu I
hane kadimdir, deseler bize hiiccet olmaz. Qiinkii biz bu hanenin
hadis oldugunu gordiik. i§te, o hanenin der u divannda yeti§erek|
bu hfineden gayri bir sey bilmeyen ve gbrmeyen hayvanciklar gibi j
birtakim halk vardir ki, bu diinya evinde yeti§mis lerdir; onlardal
i

cevher-i ulvi yoktur. Men§e'leri buradandir ve yine burada uful ey-l


lerler. Eger onlar enbiya ve evliyaya kar^i, alem kadimdir, der-l
lerse hiiccet olmaz. / Zira sen nasil ki hanenin hudusunu gbrmiis, I

isen, onlar da hudus-i alemi gbrmiisjlerdir. O enbiya ve evliyanm


j

viicudu, alemden yiizbinlerce sene mukaddemdir. Senenin ve ade-


din ne yeri vardir? Onun ne haddi ve ne de addi yoktur.

Ondan sonra o feylesofcuk siinniye der ki: "Sen hudus-i alemi,


OTUZYEDINCI FASIL 129

ne ile bildin?" Ey esek! Sen kidem-i alemi ne ile bildin? Nihayet


alem kadimdir dediginin ma'nasi, hadis degildir; demek olur. Bu
ise nefye sehadet olur. Nihayet isbata sehadet.nefye sehadetten
kolaydir. Zira nefye sehadetin ma'nasi odur ki; "Bu adam falan i§i
yapmamisUr." Halbuki buna lttila' miiskildir. O sahid olan kimse,
o adamm evvel-i omrunden, ahir bmriine kadar gece ve giindiiz,
uyurken ve uyanik iken beraber bulunmasi lazim gelir ki "Elbette
bu isi yapmamistir" diyebilsin; dese de hakikat olmaz. Caiz ki
bunu, o uyurken yapmis olsun, yahut o kimse helaya gitmis olabi-
lir ki, burada beraber bulunmak miimkin degildir. Bu sebeble
nefy
iizerine sehadet caiz degildir; zira makdur degildir. Fakat isbata
sehadet makdurdur ve kolaydir. Zira onunla beraber bulundugum
vakit, boyle dcdi ve bbyle yapti, der. Subhesiz bu sehadet makbul-
diir; zira makdflr-i beserdir. Simdi... ey kelb, bu kimsenin hudusa

§ehadeti, senin kidem-i aleme olan sehadetinden daha kolaydir.


Zira sehadetin hasih hadis degildir, demek olur. Binaenaleyh nef-
ye sehadet etmis olursun. Imdi her ikisine de bir delil yoktur. Ve
alem hadis midir? Yoksa senin dedigin gibi kadim midir? Bu
gbrulmemistir. Kadim oldugunu ne ile bildin? Nihayet da'van pek
miiskil ve pek muhaldir

OTUZSEKiZiNCI FASIL

Mustafa (s.a.v.) sahabe ile oturmuslar idi; kafirler i'tiraza bas-


ladilar. Onlara cevaben buyurdular ki: "Nihayet siz dahi alemde
sahib-i vahy bir kimse oldugunu ve vahyin ona nazil / oldugunu ve
byle herkese gelmedigini ve o kimsenin alametleri ve ni§anlan bu-
lundugu ve bu nisan ve alametin o kimsenin kavlinde, fiilinde ve
biitiin eczasinda oldugunu muttefikan mu'terifsiniz. Simdi
ma-
demki o nisanlan gordiinuz; ona teveccuh ediniz ve onu kavi tutu-
nuz ki, sizin dest-giriniz olsun. Onlar maglub oldular ve artik
sbzleri kalmadi. Ellerini kihca vurdular ve tekrar gelip ashabi
rencide ettiler, dogdiiler ve istihza eylediler. Mustafa (s.a.v.) bu-
yurdular ki: "Onlar bizim uzerimize galib oldular ve dini galebe ile
zahir kilmak istediler dememeleri icin, sabr ediniz. Hak Teala bu

I
130 FIHI MA FiH

dtni zahir kilacaktir." Ve sahabe miiddetlerce namazi gizli kildila

ve nam-i Mustafa (a.s.)i gizli zikr ettiler. Nihayet bir miiddet son-
ra, "Siz de kihc cekiniz ve cenk ediniz!" diye vahy geldi.

Mustafa (salavatullahi aleyh)e "ummi" derler idi. Onun ummi-


ligi yazi yazmaga ve uluma muktedir olmamasmdan degil idi. Bu

sendeki yazi ve ulum ve hikmet onda mader-zad olmaktan ve


miikteseb bulunmamasmdan dolayi ona "ummi" derler idi. Kamer
iizerine yazi yazan, kagit uzerine yazi yazmasim nasd bilmez; ve
alemde onun bilmedigi ne olur? (Jiinkii herkes ondan bgrcniyorlar.
Akl-i cuz'inin ne vukufu olur ki, akl-i kullinin ona vukufu olmasin.

Akl-i ciiz'i cinsi gbriilmemis. olan yeni bir §eyi kendi kendine
102
ihtira' etmege muktedir insanlann ettikleri tasnifat vel
degildir.
gbsterdikleri hendeseler ve vaz' eyledikleri mebani, yeni bir icad
degildir. Onu gSrmu§ler ve tezyid eylemisjerdir. Yeniden ihtira'
edenler akl-i kiildiirler. Akl-i ciiz'i, bgrenmeyi kabul eder ve
ta'lime muhtacdir. / muhtac de-
Akl-i kiill ise muallimdir, ta'lime
gildir. Ve ciimle sanayi'i bbylece ta'mik etsen, asli ve ibtidasi vahy
olmu§tur; ve akl-i kiil olan enbiyadan bgrenmisjerdir. Nitekim
Kabil Habil'i bldiirmus, idi; ne yapacagim bilmedi. Bir karga bir
|

kargayi bldiirdii; topragi kazdi, o kargayi defn etti; uzerine de top-


rak brttii. Kabil karganm ta'limi vechi ile mezar kazdi ve definl
usulunii bgrendi. Ve hirfetlerin kaffesi bbyledir. Her kimde akl-i

ciiz'ivar ise ta'lime muhtacdir; akl-i kiill ise, her §eyin vazi'idir ve
onlar akl-i ciiz'iyi, akl-i kiilliye muttasil kilip miittehid olmu§-
lardir. Mesela el ve ayak ve goz ve kulak, gbniilden ve akildan
kabiil-i ta'lim ederler. Ayak akildan reftari ve el tutmayi, goz
gbrmeyi ve kulak i§itmeyi bgrenir. Fakat eger gbniil ve akil olmaz-
sa, havas asla is. gbremez. ijimdi... bbylece bu cisim, akla ve gbnille
Ve bu kesif, o latif ile]
nisbetle kesif ve galizdir; ve onlar ise latifdir.
kaimdir.Ve eger letafeti ve tazeligi varsa, ondan ahz eder. Onsuz
muattal ve murdar ve kesifdir. I§te bbylece ukul-i ciiz'iyye dahi,
akl-i kiille nisbetle alettir, ondan ta'lim eder ve ondan istifade ey-

ler, ve akl-i kiilliin muvacehesinde kesif ve galizdir.

Birisi dedi ki: "Beni himmetle yad et! Asl olan himmcttir. |

olmadikca sbz olmaz. Soz fer'dir."


OTUZSEKlZINCI FASIL
131

Hz. Plr-i dest-gir cevaben buyurdulax: "Nihayet bu himmet,


a-
lem-i ecsamdan mukaddem, alem-i ervahda mevcud idi. Binaena-
leyh bizim icin bila-maslahat, onu alem-i ecsamda
gormek muhal
olur. Imdi soz miiessirdir ve pur faidedir.
Kayisi cekirdeginin icini
yere diker isen, birsey cikmaz. Kabugu ile beraber
diktigin vakit
nesv ii nema bulur. Bu halde suretin dahi / miiessir oldugu ma'lum.
oldu. Namaz dahi batinda olur. Nitekim ^iii\ jy^^, VI
'.J^ 1 [Ya'ni
"Ancak kalb huzuru ile namaz olur"] buyrulmustur. Fakat suretini
icra etmek ve riiku' ve siicud eylemek lazimdir ki,
ba'dehu behre-
mend olasin ve maksuda erisesin. '^Jjh '^rU Jl
70/23) [Ya'ni
^ ^_jji (Mearic,.
"Namaz kilanlar ki, onlar nainazlanna devam eden-
'

lerdir"] ayet-i kerimesinde beyan buyrulan namaz, bu namazm


ruhudur; namazm sureti muvakkattir, o daim olamaz. Zira alemin
rfihu deryadir, buna nihayet yoktur. Cisim ise sahildir ve bir ka-
radir, mahdud Ve salat-i daim, ruhdan baskasimn makduru
olur.
degildir. Binaenaleyh ruhun riiku'u ve sucfldu vardir; fakat bu
riiku' ve siicudu suret ile zahir kilmak lazimdir. Zira ma'namn
surete ittisali vardir; ikisi
beraber olmadikca faide vermez. Nite-
kim kabuksuz bir gekirdek nesv u nema bulmaz. Sen
"Suret
ma'namn fer'idir ve suret raiyyet, goniil ise padisahtir" diyorsun.
Nihayet, "Bu esma izafiyattir, bu onun fer'idir" diye nasil
dersin?
Fe^ olmadikca asliyyet nami ona nasil izafet olunur? Binaenaleyh
o asil bundan for' oldu. Eger bu fer* olmasa
idi, onun nami olmaz
idi. "Rab" dedigin vakit, na-car
bir "merbub" lazimdir; ve "hakim"
d edi i kil b ' r " mahkum " iktiza ey'er- Hiisameddin Er-
'

f ,

zincani"o•^
.

hizmet-i fukaraya vusulden mukaddem onlar ile sohbet


eder ve azim bir bahhas idi. Her nereye giderse cidd
ile bahs ve
munazara eyler idi; hos soyler idi. vaktaki dervisler ileAmma
miicaleset etti, o bahs ve munazara gbnlunde sogudu.
Misra':

Terciime: "Aski ancak bir baska ask izale eder."

Jj^jJI >i j. ^^j^u m £. Jlfl


<J
ji jiji ^ Ya'ni "Allah ile oturmak is-
teyen, ehl-i tasawuf ile beraber otursun." Bu ilimler ahval-i fuka-
raya nisbeten bir oyundur ve omrii zayi' etmektir. Nitekim
Kur'a-
n-i Mecid'de ^
j LJ C'aJI ij^Jl Ul (Muhammed, 47/36) [Ya'ni
"Diinya hayati ancak bir oyun ve bir eglencedir"]
buyrulmustur.
FIHI MA FIH

165 §imdi... bir insan balig ve akil ve kamil olunca /, artik oyunla
mes.gfil olmaz; olsa da, §iddet-i hicabi sebebiyle gizler. Onun bu i_:

kiyl u kali ve hevesleri hep havadir. Insan ise topraktir. Hava top-
rak ile memzuc oldugu vakit, her nereye gitse gozleri hasta eder;
ve onun vucfidunda te§vi§ ve i'tirazdan baska bir s,ey hasil olmaz.
Amma s.imdi toprak oldugundan, i§ittigi her bir sbz ile aglar; K:
goziiniin yaiji ab-i revan gibidir. Nitekim ayet-i Kerime'de iijaret
buyrulur: «JoJI ^ jaJt ~i±s-\ ^j' (Maide, 5/83) [Ya'ni "...GiJzlerinin
ya§la dolup tas.tigim goriirsiin."] Simdi... Hava yerine topraga su
dbkulurse, is. aksine olur. Toprak suyu buldukda, uzerinde ye§illik
ve reyhan ve menek§e ve giil cikar.

Bu tarik-i fakr bir yoldur ki, onda arzfilarinm kiiffesine nail '.

olursun. Temenm etmi§ oldugun her ne sey varsa, mutlaka o yolda


sana gelir. Leskerleri maglub etmek ve a'daya zafer bulmak ve
memleketler zabt etmek ve halki teshir eylemek ve akrana tefev-
vuk etmek ve fasahat ve belagat ve'1-hasil her ne muradin olursa,
tarik-i fakn ihtiyar ettigin vakit, bunlann ciimlesi sana gelir. Tu-
ruk-i saire hilafina olarak bu yolda §ikayet eden kimse yoktur. Her
kim o turuk-i saireye salik oldu ve cah§ti ise, binde birisinin j

maksudu hasil oldu. da gonlii hos, ve musterih olarak degil; zira


her bir tarikin ondaki maksudun husulii icin bir esbabi ve birj
usulii vardir; ve maksud ancak esbab tarikinden hasil olur. 0|
tank ise baid ve afet-i mani' ile malamaldir. Zira o esbab maksud-
dan tahalliif eder. Simdi... Alem-i fakra gelip cah^tigin vakit, Hakj
Teala sana vehmine getirmemis. oldugun miilklcri ve ilimleri vel
alemleri ihsan eder; ve sen "Eyvah, bbyle bir §ey var iken, nicin
boyle bir hakir §ey istedim durdum!" diye evvelce tcmenni edip is-

tedigin §eyden utamrsin. Hak


Teala buyurur ki: "Fi'1-v'aki' sen on-
dan miinezzeh oldugun vakit istemezsin ve bizarsin; fakat o vakit,
hatirmdan gecmis. idi. Bizim irin terk ettin. Bizim kerernimiz bi-
nihayedir. Elbet onu da sana muyesser kildim. Nitekim Mustafa]
(a.s.) §bhret-ifesahat / ve belagata vusulden mukaddem a'rabil
goriip "Keske benim de bbyle fesahat ve belagatim olsa idi" dedi.
Vaktaki ona alem-i gayb miinke§if ve mest-i Hak oldu, o taleb ve j

temenni kiilliyyen gbnlunde sogudu. Hak Teala buyurdu ki: ]

"istemis. oldugun o fesahat ve belagati sana verdim." "Ya Rab! be- ]

nim ne isjime gelir; ondan farigim, istemem" dedi. Hak Teala bu-
OTUZSEKiZINCi FASIL
133

yurdu: "Gam yeme, da bulunsun. Feragat dahi kaim olsun ve bu-


o
nun asla ziyam yoktur." Hak Teala ona bir kelam ihsan etti ki,
ciirnle alem onun zamamndan bu vakte kadar
kelarmnm serhinde
tiirlu tiirlu bu kadar miicelledat tasnif ettiler; ve
el-yevm de et-
mektedirler; hala onun idrakinden kasirdirlar. Hak Teala buyurdu
ki: "Senin namim ashab za'f ve serr-i hasudan korkusu
sebebiyle
kulaklara yavasca soyliiyorlar; senin azametini bir hadde kadar
nesr edeyim ki, yiiksek minareler iizerinde 104 ekalim-i alemde bes
vakitte bagirsinlar ve yiiksek sadalar ve giizel elhan ile
masnkda
ve magribde meshur olsun." §imdi... Her kim kendisini bu
yola
saldi, onun dint ve diinyevi makasidi miiyesser oldu.
Ve hi? bir
kimse bu yoldan asla sikayet etmedi. Soziimuz hep nakiddir. Na-
kid, bir adamin ayagi gibidir. Nakil ise adamm ayagi seklinde
agaijtan ma'mul kahp gibidir.
-
§imdi... Aga?tan ayagi bu kadem-i asliden calmislardir ve
onun olciisiinii bundan almislardir. Eger alemde ayak olmasa idi,
onlar bu kalibi nereden tasni' edeceklerdi. Imdi sozlerin
ba'zisi na-
kiddir ve ba'zisi da nakildir ve yekdigerine benzerler.
Nakdi nakil-
den fark eder bir miimeyyiz lazimdir. Temyiz imandir; kufur ise
temyizsizliktir. Gfirmez misin ki Fir^avn zamamnda, vaktaki
Musa
(a.s.)in asasi ejder oldu ve sahirlerin degnekleri
ve ipleri de
cumleten yilan oldu, temyiz sahibi olmayan kimse, hepsini bir
renkte gordii ve fark etmedi; ve temyiz sahibi olan kimseler
ise /
sihiri Hak'dan anlayip bu temyiz vasitasiyla
mii'min oldu. Bina-
enaleyh imanin temyiz oldugu ma'lum oldu.
Nihayet, bu fikhin ash vahy idi; fakat halkin efkari ve havassi
ve tasarrufu ilekansinca o letafet kalmadi. Ve fi-zamanina vahyin
letafetine hie benzer mi? Nitekim bu su sehre "Turut"
ismindeki
dagdan caridir. Menba'i oradadir; bak ki ne latiftir ve ne kadar
sarin safidir. Vaktaki sehre gelir ve ehl-i sehrin
mahallelerinden
geger; ve bu kadar halk ellerini ve ytizlerini ve ayaklanni
ve a'za-
larini ve elbiselerini onda yikarlar ve hayvanatin
necasati onun
icine dokiiliip kansir ve oradan baska tarafa akip gider. 105
Yine o
su oldugunu gorursiin. Topragi camur eder ve susamisi
kandinr ve
sahralan yesillendirir. Fakat bu suyun ewelce haiz oldugu letafe-
tin kalmadigini, ona na-hos seyler kansmis oldugunu anlayacak
bir miimeyyiz lazimdir. Zira J5U £i ^ ^ ^i [Ya'ni "Mii'min

1
MA FlH
134 Fffll
1
zoki, miimeyyiz, anlayish ve akildir."] Bir ihtiyar mel'abe ile mea
giil olunca, akil degildir. Eger yiiz yasmda Ve
olsa yine cocuktur.
eger cocuk olup mel'abe mesgul olmasa, o pirdir. Burada ya§a
ile

i'tibar yoktur. Hak Teala ^J\ jli .£ '^ (Muhammed, 47/15) [Ya'ni

"Vasfi bozulmayan sudan..."] buyurur. j-i _4i > £ odur ki, btiti

murdarlan tathir eder; ve keidisine asla te'siri olmaz. Yine oyleci


saf ve latif durur; ve mi'dede erir ve taaffun etmez. O da ab-ij
hayattir.

Birisi su suali irad etti: "Birisi namazda na'ra vurup aglasa,


namazi batil olur mu, yoksa olmaz mi?"
Hz. Pir-i dest-gir cevaben buyurdular: Bunun tafsili vardir.
Eger o girye ona mahsiisat haricinde baska bir alem gbrunmesin-j
den miinbais ise, gerci ona gbz yasi derler, acaba gbzii / ne gijrdii?!
Eger namaz cinsinden ve namazi miikemmel kilan bbyle bir sey
gbrmiis. ise, namazdan maksud o oldugundan, onun namazi sahihj
ve kamil-ter olur. Eger bunun aksine olarak diinya icin aglami$ ise
veya ona bir du§man galib gelip kini sebebiyle girye gelmi^ ise vi
yahut "Onun bu kadar serveti vardir; benim yoktur" diye bir kimse
hakkinda hase_d eylemis. ise, namazi ebter ve nakis ve batil oluij
Binaenaleyh imanin hak ile batil ve nakd ile nakl beynindeki fark^|
temyizden ibarel oldugu malum oldu; ve her kimin temyizi yok isd
mahrumdur.
IJimdi... Bu sbyledigimiz sozler hakkinda her kimin temyizi va
ise ber-hordar oldu; ve her kimin temyizi yok ise bu soz onu
bniinde zayi'dir. Mesela akil ve sehadete kafi iki sjehirli gidip bii
koyliinun menfaati icin §efekaten sehadet ederler; fakat kbylu
saika-i cehl ile bir sey sbyleyiverir. §ehadet akim kahr ve onS
lann mesaisini izaa eder. I§te bunun icindir ki "Bir kbylunuaj
§ahidi kendisiyle beraberdir" derler. Amma hal-i sekir mustevlii
olunca, sarhos. artik burada miimeyyiz var midir, yok mudur? Vd
bu kelamin miistehikki ve ehli mevcud mudur, degil midir? Bunal
nazar etmez. Bosu bo§una sarf eder durur. Nitekim bir kadimul
memeleri silt ile dolunca agnmaya baslar ve gidip mahallenidj
kopek yavrulanni toplayip siitunu sagar. §imdi... Bu sbz bi-temyizl
bir kimsenin eline gectigi vakit kiymetdar bir inciyi, onun kadrini
j '

bilmeyen bir cocugun eline vermege benzer. O cocuk senin


0TUZSEKJ2INCI FASIL
135

yanindan aynhnca, eline bir elma verip o gevheri ondan abrlar;


zira temyizi yoktur. Binaenaleyh temyiz biiyuk bir ni'mettir.

Bayezid-i Bistami'yi
(k.s.) pederi cocuklugunda fikih bgrenmek
irinmedreseye gbturmus idi. Muderrisin nezdine gbtiirdiikde: "Bu
fikhullah mi?" dedi. "Bu Ebu Hanife (rahimehullah)in fikhidir" di-
ye cevab verdiler. "Ben fikhullahl isterim" dedi. Nahvinin nezdine
gbturdiigu vakit dahi "Bu nahvullah mi?" dedi. "Bu Sibeveyh'in
nahvidir" diye cevab verdiler. "Ben bunu istemiyorum" dedi. Her
nereye / gbtiirduler ise, bbyle soyledi. Pederi aciz kahp onu kendi
haline birakti. Ondan sonra bu taleb ile Bagdad'a geldi. Cuneyd'in
halini gbrdukde na'ra vurup "Iste fikhullah!" dedi. Mademki o
siitun razi'idir, kuzunun anasim tammamasi nasil olur? O ise akil a
ve temyizden dogmustur. Sureti terk et!

Bir seyh var idi. Miiridlerini elleri bagh olarak huzurunda a- v


vt: C.
yakta tutardi. Ona dediler ki: "Ey Seyh! bunlan nicin oturtmuyor- ''
.:-'

sun; zira bu tarz dervislerin adeti degildir. Bu umeramn ve &


mulukun kaidesidir." Cevaben dedi ki: "Hayir, susunuz; ben on-
lann ber-hordar olmalan icin bu tariki muazzam tutmalanni iste-
rim. Gerci ta'zim goniildedir, velakin "zahir batinin iinvamdir":
i^M a!** j»l^l- Unvamn ma'nasi nedir? Ya'ni iinvandan mektubun
1

kime oldugu ve kitabin unvamndan icinde ne bablar ve ne fasillar


bulundugunu bilirler. Ta'zim-i zahirden ve mutavaatdan ve ayak-
ta durmaktan Hakk'a nasil ta'zim olundugu, batmda ma'lum olur.
Ve eger zahirde ta'zim gbriinmezse, batinin bi-bak oldugu ve mer-
dan-i ilahiyi muazzam tutmadiklan bilinir.

OTUZDOKUZUNCU FASIL

Sual olundu ki: "Sultamn hadim agasi olan Cevher'e haya-


tinda bir seyi bes kere telkin ederler de, sbzu anlatamazlar. 01-
diikten sonra ona ne sual sorarlar? Zira bldukten sonra ona, og-
renmis oldugu mesaili de unuttururlar." Cevap verdim ki: Ma-
demki bgrenmis oldugunu unuttururlar, siibhesiz saf olur ve layi-
k-i dergah olur. Sen bgrenilmemis, mesaili o saatten simdiye kadar
isjtiyorsun ve ba'zilanm nim kabul eyliyorsun ve ba'zilan icin te-
136 FIHI MA FIH

vakkuf cdip bahs ediyorsun. Batinirnn red ve kabulunii ve bahsini ve i

hicbir kimso i§itmiyor. Orada bir alet yoktur; her ne kadar kulak siik
tutsan, derunundan kulagina bir sada gelmez. Eger deriinunda a- Qui
rasan, hicbir sbyleyici bulamazsin. Senin bu ziyarete gelmen, ag- isti;

zin ve dilin olmaksizin "Bana yol gbsteriniz ve gostermis. oldugu- Kei


nuz §eyi de / daha ziyade izah ediniz" diye ayn-i sualdir. Ve bizim (En
sizinle bu sakit veya guya olarak oturmamiz, o gizli suallerinizin catl
cevabidir. Buradan padi§ahm huzuruna avdet ettigin vakit, o kat:
padi§ah ile sual ve cevaptir. Her gun padifahm "Nicin durdunuz, lar.
ni9in baktiniz?" diye bendelerine suali vardir. Eger bir kimsenin
mal
derununda bir egri nazar varsa, onun cevabi da labiid egri gelir nin
veyahut cevab-i savab soylemek zahir olmaz. Nitekim lisamnda dile
rekaket olan kimse, sozii her ne kadar diiriist soylemek istese,
Odv.
muktedir olamaz. Kuyumcunun altim ta§a vurmasi sualdir; altin bah
dahi, i§te ben halisim yahut ma'susum diye cevap verir. ijiir:
guli
ded
olar
Nazmen terciime: "Eritip suzdiigiirianda sana pute soyler,
oldt
Zer midir, yoksa bakir mi, boyah altm mi?"

Achk "Hane-i tende bir hale) vardir. Bir kerpic. ve biraz camur
ver" diye tabiatm sualidir. Yemek, "Al!" diye cevaptir; ve yememek nsi
"Heniiz hacet yoktur ve o siva heniiz kurumamis., onun ustiine
si A
ba§ka bir siva yaki§maz" diye cevaptir. Tabibin nabzi tutmasi
neft
sualdir ve damann hareketi cevaptir. Karureye nazar sualdir ve
riz.
cevabi kelamsizdir. Cekirdegi yere dikmek, "Bana filan meyve
sahi
lazimdir" diye sualdir ve agacin ne§v ii nemasi, bi-kelam cevaptir.
kay:
Ve eger
Zira cevap, bi-harflir; sual dahi bi-harf / olmak lazim gelir.
hi,;
cekirdek ciiriiyiip 9ikmazsa, hem sualdir ve hem de "Benim ma-
bun
yem yoktu, ben ne vereyim!" diye cevaptir. ijl>j ijljil J^ jl cJj. LI
ceye
Terk-i cevap, cevap oldugu ma'lumun olmadi mi?"
sun'
Bir padi^ah arz-i hali iic def a okuyup cevap yazmadi. Miisted'- Lusu
i,"Uc defadir ki huzura ariza takdim ediyorum, kabul ve red her verc
ne olursa emir buyursunlar" diye bir §ikayet-name yazdi. Padi§ah serd
arz-i halin zahnna o_,S II j^>VI ^iy. ^—^ 1*1 [Ya'-
»_>lj> yU^-l ^y i' soyl
ni "Cevabi terk etmenin cevap oldugunu bilmedin mi? Ahmagin raui
1
cevabi siikuttur"] diye yazdi. Agacm cikmamasi terk-i cevaptir;
'
:asl
§ubhesiz cevap olur. Ademin her icra eyledigi bir hareket sualdir rida
OTUZDOKUZUXCU FASIL 137

ve onun kar§isina ne cikarsa cevaptir; ve eger iyi cevap i^itirse,


sukr etmok lazimdir. Ve oihitl stikru, hep o sualin cinsini etmektir.
Qiinkii o suale karsi, iyi cevap ahyor. Ve eger na-hos cevap isitirse,
istigfar edip, artik asla o cins suali etmemelidir. Nitekim Kur'an-i
Kerim'de isaret buyrulur '^Jj 'c_j '^j j \JtJ& ul'C '£.$ 'i\ V 'Jl
(En'am, 6/43) [Ya'ni "I§te onlar kendilerine oyle bir azabimiz gelip
cattigi zaman olsun yalvarmah degil miydiler? Fakat yiirekleri
katilasmis.."] Ya'ni cevabm, suallerine mutabik oldugunu anladi-
lar.ojL* \jg £ -jlL^iJI
^
iS, (En'am, 6/43) [Ya'ni "Seytan da yap-
makta olduklan ma'siyetleri siisleyip piislemiijti."] Ya'ni sualleri-
nin cevabim gijrup bu cevap kabihdir, o sualin layiki degildir, de-
diler; ve dumanm ate§ten degil, odundan oldugunu bilmediler.
Odun her ne kadar kuru olursa, dumani o kadar az olur. Gitlistam
bahcivana tevdi' ettin, eger oradan na-hos koku gelirse, kabahat
giilistanin degil, bah?ivanindir. Birisine "Anam nicin bldiirdiin?"
olmayan bir seyini gordum" dedi. "O na-mahrem
dediler. "Layik
olan adami odure idin" dediler. "Sonra benira her giin bir adam
oldurmem lazim gelirdi" dedi. 108

§imdi...Karsma her ne cikarsa, nefsini te'dib et ki, her giin bi-


risi ile munazaa / ve cidal etmiyesin. Eger Jjl Ac- '$* JJ" [Ya'ni "Hep-
si Allah'in indindendir"] derlerse, biz dahi "Alemi birakip kendi
nefsine itab etmek dahi «BI juc ^ [ya'ni "Allah'in indinden"] dir de-
riz. Nitekim agaca jikip meyvesini silker ve yer idi. Bagm
birisi bir
sahibi cagirip "Allah'dan korkmuyor musun?" O da "Nicin kor-
kayim! Agac Allah'in agaci, ben de Allah'in kuluyum. Allah'in ku-
lu, Allah'in ni'metini yiyor" dedi.
Bagin sahibi "Dur ki sana ceva-
bim vereyim. Ip getiriniz ve onu bu agaca baglayimz; cevap verin-
ceye kadar dbguniiz" dedi. Madrub, "Allah'dan korkmuyor mu-
sun?" diye bagirdi. Sahib-i bag "Nicin korkayim? Sen Allah'in ku-
lusun ve bu sopa Allah'mdir, Allah'm kulunu dbgiiyor" diye cevap
verdi. Hasil-i ma'na budur ki, alem dag misfllidir. 109 Hayir ve
§erden ne sbylersen, yine o sadayi i§itirsin. Eger, ben guzel
sbyledim, fakat dag bana kabih cevap verdi diye zannedersen
muhaldir. Zira biilbul bttugii halde, dagdan karga sadasi veya
baska bir ses gelmez. Binaenaleyh yakinen bil ki, her ne vech ile
nida etmis. isen, o nidamn cevabim i§itirsin. §iir:
FIHI MA FIH

Nazmen terciimesi:

de dag ifinde bagir.


"Giizel sesin var ise gel
Esek sadasi cikarma sakin daga kar§i."

KIRKINCI FASIL

Hz. Pir-i dcst-gir buyurdular ki: Biz suyun sathinda bir su


kasesi gibiyiz. Kasonin su tlzerinde hareketi, kase hiikmiiyle dcgil,
suyun hukmiiyledir.
Birisi dcdi: "Bu ammdir, ancak ba'zilan bilirlcr ve ba'zilan
bilmezler.7

Hz. Plr-i dest-gtr cevaben buyurdular: Eger 3mm olaydi


Dy—=VI o%j ,y<jll y-Jj [Ya'ni "Mu'minin kalbi iki parmak arasinda-
dir"] sabih olmazdi. Ve Kur'an-i Kerim'de dahi ^7j3l lli '&*?J\ (Rah-
man, 55/1) [Ya'ni "Kur'an'i o esirgeyici Allah dgretti"] buyrul-
mu§tur. Bu ammdir denilemez. Biitun ilimleri o ta'lim etti. Tahsi-
s-i Kur'an nedir? Ve keza "jJJifj'&f^Lit ji» (En'am, 6/1) [Ya'ni "Gok-

leri ve yeri yaratti"] buyrulmu^tur. ,»

Mademki kaffe-i esyayi ale'l-urmim halk eyledi, asuman ve


zeminin tahsisi nedir? Jjiibhesiz biitiin kaseler, ab-i kudret ve me-
§iyyetin tizerindedir. Velakin suda mezmum olan seye muzaf ey-
lerlerse, o bi-edublik olur.Mesela .1 il^l j J_JI jJU. b Ya'ni
i)l_, jr\j
l

"Ey giibrelerin ve sadali sadasiz yellenmelerin Halik'i!" denilmez;


belki J_,l*)l jJU- t ^/'j'i'lj olj<_JIjJli. L Ya'ni: "Ey goklnrin ve yerin

Halik'i, ey akillann Halik'i! "demek miinasib olur. Fi'1-vaki' amm


ise de, tahsisin faidesi vardir. Binaenaleyh bir seyin tahsisi o seyin
giizideligine delalet eder. Ve'1-hasil kase suyun sathinda yiizer ve
su, onu bir vcch iizere gbtiirur ki, biitiin kaseler, o kasenin tema-
§a-gerleri olurlar. Ve yine kaseyi suyun sathinda bir vech iizere
hareket ettirirler ki, biitiin kaseler tab'an kacarlar ve ictinab ey-
lerler; ve su onlara firari ilham eyler ve onlarda kuvvet-i firan

peyda kilar. Nitekim ewelen Ijju *l. Ujj ^jiJI Ya'ni "Ya Rab, ondan
KIRHNCI FASIL 139

uzakhgimizi tezyid eyle!" derler. [Ve simdi ise Ij a, Ujj .^JUI "Ya
Rab onun bize kurbiinu tezyid eyle!" derler.]
Amm goren kimse, miisahhariyyet cihetinden her ikisi de be-
raberce suyun miisahharlandir der. cevaben der ki: "Eger sen o
suyun letafetini ve guzelligini ve bu kaseyi giizel kilmasim gorey-
din; o sifat-i ammdan senin pervan olmaz idi." Nitekim bir kimse-
nin ma'siiku vucud ve cismiyyet cihetinden cumle necasat ve mez-
mumat ile miisariktir. Hie as,igin hatinna "Benim ma'sukum mez-
mumat miisarikdir" hatirasi gelir mi? Maa-haza o vasf-i
ile amm
icinde her ikisi de cisim ve miitehayyizdirler ve alti cihet icindedir-
ler ve kabil-i fenadirlar. Evsaf-i ammeden onlann gayrileri vardir.
Asigin hatinna asla bunlar gelmez. Her kim ki o ma'siiku sifat-i
ammdan yad eder; onu kendisine diisman ittihaz eder ve kendinin
seytam bilir. Imdi / mademki o cihet-i amma nazar etmek senin

hatmnda yer buluyor; o halde sen bizim hiisn-i hassimizin ehl-i


temasasi degilsin; senin ile miinSzara etmek layik degildir. Zira
bizim miinazaramiz husn ile memzucdur. Ehlinin gayrine izhar-i
hiisn ise zulm olur. Nitekim ^ Ujjci V j [*jj&^ l^JUl jj. l*£J.\ \J^ v
UjJJi^ Ya'ni "Hikmeti ehlinin gayrine vermeyiniz, [hikmete]
l+UI

zulm etmis olursunuz ve ehlinden de dirig etmeyiniz, yine [o za-


man zulm etmis. olursunuz." Bu, ilm-i nazardir, ilm-i mii-
ehline]
nazara Gul ve meyve sonbaharda acilmaz; zira munazara
degildir.
olur. Ya'ni fasl-i hazana mukavemet ve mukabele etmek olur.
Hal-
buki giilun sonbahara mukabele edecek tab' ve isti'dadi yoktur. E-
ger afitabin nazan, Hamel burcuna vaki' olursa, mu'tedil ve adil
havada zuhfir eder. Aksi halde basmi iceriye cekip, ashna riicu' e-
der. Fasl-i hazan ona der ki: "Eger sen kurumus bir dal degilsen
ve
merd iscn, benim karsima cik!" O da cevaben der ki: "Ben senin
muvacehende bir kurumus dalim ve na-merdim, istedigini yap!
Siir:

Tercume: "Ey sadiklarm padisahi! Benim gibi bir munafik


gormiis. miisim? Ben senin dirilerin ile diri ve bliilerin ile bluyiim."
Mevlana Bahaeddin, eger disi dokulmiis. ve yuzii keler sirti
gibi burusmus olan bir kocakan karsina cikip: "Eger mert isen ve
140 FIHj MA FIH

delikanh isen, iste ben geldim. Iste at, i§te meydan, erkekligini
goster bakalim" dese, sen "Maazallah, vallahi ben erkek degilim.
Sana benim erkek oldugumu haber verenler yalan soylemislerdir. j
Mademki sen e§ olacaksin, na-mertlik hostur" dersin. Mesela ak-
rep, seni sokmak iizere ignesini kaldinp gelir ve "Ey merd-i han-
dan ve sen! Sen dersin ki: "Sen gel-J
Giil ki senin giilmeni gbreyim."
digin vakit, bende asla giilmekalmaz ve asla tab'-i zevk bulunmaz;!
sana haber verdikleri yalandir. Ben handeden / baidim. Ne vakit
gidecegini ve benden tebaiid eyliyecegini diisuniip dururum."

Birisi dedi ki: "Ah ettin, zevk gitti; ah etme ki, zevk gitme
sin."
n0

Hz. Pir cevaben buyurdular: Ihtilaf-i ahvale binaen ba'zan


etmezsen zevk gider. Ve eger boyle olraasa idi Hak Teala: j^GJl \

pJ> iljS/ (Tevbe, 9/114) [Ya'nl "Ibrahim cidden pek cok tazarru'
niyaz eden, halim bir zat idi"] buyurmazdi. Ve hicjbir taati izhar (

memek lazimdir. Zira izhar dahl zevkdir; ve bu sbyledigin soz


zevk husulii icin soyliiyorsun. Eger dafi'-i zevk ise, zevk husulq
zevki izale eden seye mubaseret ediyorsun. Bu ona benzer ]
i?in,
uyumu^ olan bir kimseye "Kalk, gunduz oldu, kervan gidiyor!" diy
baginyorlar. Ba'zilan diyorlar ki: "Bagirma, o zevk icindedir; zevk
zail olmasin." O
kimse dahi: "0 zevk helaktir, bu zevk ise helak
den halasdir" diyor. Tekrar ona diyorlar ki: "Te§vis. verme, zira 1

nida fikre mani'dir." O kimse de cevap veriyor ki: "Uyumu§ ok


kimse, bu nidii ile fikre gelir. Bu uyku i?inde onun ne fikri olu
uyandiktan sonra fikre gelir." Nida iki nevi' (Izerine olur. Eger i

da eden kimse ilimde onun fevkinde olursa, fikrin ziyadeligir


miicib olur. Zira mademki onun munebbihi sahib-i ilimdir, o kimsel
icin teyakkuz hasil olur. Agah olan bir kimse onu gafleUen ika
ettigi vakit, onu kendi ilminden agah eder ve o tarafa ceker
Binaenaleyh onun fikri teali eyler. Zira ona makam-i aliden nida
eylediler. Fakat aksi olursa, ya'ni miinebbih akilda onun madunn
olursa, onu ikaz ettigi vakit, o kimsenin nazan safile vaki" olur.|
Zira onun munebbihi esfeldir. Labiidd onun nazan esfele vaki' olu
ve fikri de alem-i siifiiye gider.
KIRKEIRIXCI FASIL 141

KIRKBiRINCi FASIL

Bu tahsil etmi§ ve etmekte bukmmu§ olan kimseler, eger bu-


raya dovarn ederlerse, ilmi unutacaklardir zannederlor. Belki bu-
raya geldikleri vakit ilimleri canlamr. Ilimler hep naki§dirlar; can-
landiklan vakit, blmiis bir cesedin hayat bulmasina benzerler.
Biitiin bu ilimlerin ash harfsiz / ve savtsiz olan alemdendir. Ora-
dan harf ve savt alemine intikal ederler. Cj£5 [^Ja u)I jS j (Nisa,
4/164) [Ya'ni "Allah Musa'ya da hitab ile konu^tu"] ayet-i kerime-
sinde beyan buyruldugu iizere, Hak Teala Hazretleri Musa (a.s.)a
soz soyledi; fakat bu kelami, humf ve savt ile sbylemedi. Zira har-
fin zuhuru icin agiz ve dudak lazimdir. Hak Teala ve Tekaddes
Hazretleri ise agizdan ve dudaktan miinezzehdir. Imdi enbiyamn
harfsiz ve savtsiz olan alemde, Hak ile dudaktan ve agizdan gtift il
§inidi vardir ki, bu ukul-i ciiz'iyyenin evhami oraya vasil olursa
da ta'kib edemez. Fakat enbiya alem-i bi-harfiden, alem-i harf ve
savta gelip, bu cocuklann hatm icin, kendileri de tifil olurlar. Zira
Ui»> cjjv Ya'ni "Ben muallim olarak gonderildim "buyrulmustur.
Simdi... Fi'1-vaki' bu cemaat harf ve savtda kalmislardir ve ahval-i
enbiyaya vasil olmami§lardir. Fakat kuweti onlardan ahrlar ve
onlardan nesjv ii noma bulurlar; ve o enbiya ile aram ederler. Nite-
kim tifl-i ncvzad tafsilatiyla validesini bilmez; fakat onunla aram

edip kuvvet iktisab eyler; ve keza meyve dal iizerinde aram eder
ve leziz olur. Halbuki agactan haberdar degildir. i§te halk bbylece
enbiya ve evliyamn harf ve savtmdan biiyiirler; gfirci buna vakif
degildirler. Fakat onlardan kuwet ahrlar ve perverde olurlar.

Ciimle niifusta akhn ve harf ve savtin verasinda bir sjey ve bir


alem-i azim olduguna kanaat vardir. Gormez misin ki biitiin halk
mecazibin ziyaretine giderler ve "Belki bu odur" derler. Dogrudur,
bbyle bir $ey vardir. Fakat mahallinde galat etmisjerdir; o s,ey akla
sigmaz. Akla sigmayan her ne ise odur. Her ceviz yuvarlaktir; fa-
kat her yuvarlak ceviz degildir. Onun ni§am dedigimizdir. Fi'l-
vaki' enbiya ve evliyamn bir hali vardir ki, / ifadeye ve zabta gel-
mez. Lakin akil ve can ondan kuvvet ahr ve perverde olur. Etrafim
devr ettikleri mecazibde bu ma'na yoktur; ve halleri tebeddiil et-

L
142 FiHI MA FIH

mez ve onlar ile aram etmezler. Halbuki onlar aram ettiklerini

zannederler.Ben onlar icin aram vardir demem. Nitekim valide-


sinden aynlan bir cocuk, bir lahza'ba§kasryla oyalanir. Qocugun"
bu haline aram demem; zira galat etmi§tir. Tabibler derler ki:
"Mizaca her ne ho§ gelirse ve tabiat neyi i§tiha eylerse, ona kuwet
verir ve kani tasfiye eder." Fakat o illetsiz ho? gelmclidir. Bi'1-farz
"toprak yemek" iUetine miibtela olan bir kimseye, toprak ekli hSr
ne kadar ho§ gelir ise de ona muslih-i mizacdir demeyiz. 111 Ve kcza
safra icin ek§i ho§, §eker ise naho§ gelir. O hosluga i'tibar yoktur;
zira bir illete miibtcnidir. Hosluk ona illetten ewel hos. gelmelidir.
Mesela birinin elini cerh etmister veya kirmislardir. Bu sebeble
carpilmisUr. Cerrah onu dogrultur ve evvelki yerine yer-lestirir;
bu ameliyye ona ho§ gelmez. Qiinku agn ve sanci peyda
oldugundan evvelki carpikhk ona hos gelir. Cerrah ona der ki:
"Mukaddema sana elinin dogru olmasi hos gelir ve onunla asude
olur idin. Vaktaki carpildi; muteellim ve muteessir oldun. §imdi
sana o carpikhgm hos gelmesi bir zevk-i kazibdir; ona i'tibar yok-
tur." Iste bunun gibi ervahm dahi zikr-i Hak'dan ve Hak'da istig-
rakdan dolayi alem-i kudside melaike gibi bir zevki ve hosjugu var
idi; eger onlar ecsamlan sebebiyle mariz ve ma'lul / olup, onlara

camur ve toprak ekli hos. gelirse, tabib olan enbiya ve evliya derler
ki: "Bu zevk kazibdir; sana baska bir sebeble geliyor, onu unut-
mu§sun. Senin mizac-i asli-i sahihin zevki sana ewelce ho§ gelen
idi; bu illet sana hos. geldigi icin, onu zevk zannediyorsun."

Arifin birisi bir nahvinin kar§ismda oturmus. idi. Nahvi: "Soz


iicten haric degildir;ya isim, ya fiil veya harf olur" dedi. Arif camo-
sini cak edip "Eyvah, yirmi senelik omriim ve sa'y u talebim hava-
ya gitti! Zira ben, bu iicten baska soz vardir umidi ile mucahedeler
etmis. idim. Sen benim umidimi mahv ettin!" dedi. Gerci arif bunu
soylemekle beraber maksuduna vasil olmus. idi; ancak bir tank ile
nahviyi ikaz eyledi.

Menkuldur ki Hasan ve Huseyin (radiyallahii anhiima) ey-


yam-i tufuliyyetlerinde bir adami na-mesrii' bir surette abdest
ahrken gordiiler. Tarik-i ahsen ile ona abdest almayi ta'lim etmek
istediler ve o kimseye dediler ki: "Biz senin huzurunda abdest ala-
lim; sen bak, ikimizden hangisinin abdesti daha dogru ve meijru'-
dur." Her ikisi de onun oniinde abdest aldilar. O adam dedi: "Ev-
KIRKBiRINCi FASIL 1-13

latlanm, o sizin abdestiniz pek dogrudur; ben miskinin abdesti


yanks, olmu§tur."

Misafir her ne kadar 50k olursa, kadar biiyiik hane tedarik


ederler ve db^emeleri ve taami tezyid ederler. Gormez misin ki, bir
90cugun boycugu kiicuktiir; onun misafir olan endi§eleri de hane-i
kahbina layiktir; 112 siitten ve dayeden ba§kasim bilmcz. Buyiidu-
gii vakit / endi§eleri, akil ve idraki ve temyizi de ziyadelefir. A§k
misafiri geldigi vakit haneye sigmaz. Haneyi tahrib edip, yeniden
binalar yapar ve padisahm perdeleri ve berdaberdi ve le§kerleri ve
debdebesi onun evine sigmaz; ve perdeler bu kapinm layiki ol-
maz. Oyle hadsiz debdebe icin, hadsiz bir mahal lazimdir. Perdele-
ri astiklan vakit, bu alemin perdelerinin hilafina olarak, aydinhk-

lar bahs, odor ve hicablar kalkar ve gizliler a§ikar olur. Bu alemin


perdeleri ise hicabi tezyid ederler. Bu perdeler perdelerin aksine-
dir. Sjiir:

J— «JII i>> cy j 1 jtll *^w ^ *j^*l jjjj t j ^SL, £^JiS


Tercume: "Ba§ima gelen muskil i^lerden §ikayet ederim; fakat
onu ta'yin edemem. Nas
ister bzrume haml etsinler, ister melamet
eylesinler.Nitekim §em' aglar; fakat onun siri§ki ate? ile sohbet
sebebiyle midir, yoksa baldan iftiraki hasebiyle midir; bu bilin-
mez."

. Bir §;ihis "Bunu Kadi Ebu Mansur Herevi soylomistir" dedi.

Hz. Pir-i dcst-gir buyurdular ki: Ebu Mansur kapali soyler ve


tereddud-amiz ve mutelevvin olur; fakat Mansur, cekinmeyip agik
ve asjkare sbyledi. Ciimle alem esir-i kazadir ve kaza dahi s/ihidin
esiridir. §ahid izhar eder, gizli birakmaz.

Hz. Pir "Kadi'nin sozlerinden bir sahife oku!" dedi. O sahis da-
hi okudu. Ondan sonra /Hz. Pir-i dest-gir efendimiz buyurdular:

Hakk'in kullan vardir ki, bir kadim car§afli gordiikleri vakit


"Nikabi kaldir; yuziinii goreyim; bakayim kimsin ve ne §eysin. Zira
sen kapali kaldikca seni goremem ve bu kimdir, ne §ahistir? diye
bende te$vis. hasil olur. Ben senin yuziinii gbriince, sana mefturi o-
lacak ve gciniil verecek kimse degilim. Hayli zamandan beri, Hak
"

FiHt MA FIH

Teala beni sizden pak ve farig kilmi§tir; sizi gbrmekle tesvise diis,-

mekten eymenim. Ancak gbrmezsem, kimdir? diye te§vi§e dii§e-


rim" der.

Bu Eger onlar giizelle-


hal, ehl-i nefs olan taifenin hilafinadir.
rin yuzunu acik onlann fitnesi olur ve te§vi§e diiserler;
gbriirlerse,
binaenaleyh fitneden halas olmalan icin onlar hakkmda yiizlerin
acilmamasi iyidir.

Bir kimse dcdi: "Harezm'de higbir kimse asik ohnaz; zira ora-
da giizeller coktur. Vaktaki bir giizeli gortip gontil verirler; ondan
sonra o guzelden daha a'lasmi goriirler ve evvelkinin muhabbe-
tinden gbn ulleri sogur.

Cenab-i Pir-i dest-gir buyurdular kit" Eger Harezm'in giizelle-


rine a§ik olmak miimkin olmazsa, nihayet Harezm'e a§ik olraah-
dir; zira onda bi-nihaye giizeller vardir. O da Harezm fakndir ki,
onun dahilinde huban-i ma'nevi ve suver-i ruhani bi-hadd ii hisab-
dir.Her nereye nazil olup ikamet eylesen, bir baskasi zahir olur. O
ewelkini unutursun. ila-ma-la-nihaye boyledir. Bu halde, icinde
boyle giizeller bulunan nefs-i fakra a§ik olalim.

KIRKIKINCI FASIL 1

Seyfeddin Buhari Misir'a gitti. (Ya'ni ey ihvan Seyfcddin Mi-


sir'a gitti, diye ihbardir.) I Her birisi (Ya'ni kendisi ve tevabi'i bylc
kimselerdir sever ve mir'atin sifatina ve fevaidine 3§ik
ki) mir'ati
olur. (Ya'ni onlar Hakk'm ayine-i Cemal'i olan suver-i cemileyi
sever ve o suretlerin cilve ve isve ve gamze gibi sifatina ve takbil
ve der-agus ve istimta' gibi fevaidine asik olur.) Halbuki o onun
hakikat-i vechini arif degildir. 0, ancak nikabi yiiz zanneder. Mir'-
at-inikab ise, onun vechinin ayinesidir. (Ya'ni Seyfeddin-i mer-
kum, suver-i cemilenin hakikat-i vechini ve zatmi bihnez de, onu
vech ve zat zanncyler. J.^ }J C—
ii J£_»
M [Ya'ni "Bu heykel ade-
\

min yiiz brtiisiidiir"] hukmiince, nikab mesabesinde olan o mir'at


vech-i mahbub-i hakikinin ayinesidir. Zira o mir'at, Hakk'm bir
mazharidir ve vech-i Hak o ayineden gbruniir.) Sen yuzunu ac, ta
ki beni vechine mir'at bulasin ve benim sana mir'at oldugumu
KIRKlKlNCt FASIL 14.1

kabul et.(Ya'ni nikab mesSbesinde olan taayyununii kaldir ki


vech-i mutlaktan ibaret olan huviyyetin zahir olsun. Ve o vakit
benim taayyunumun dahi senin vechine ya'ni hakikatine mir'at
oldugunu anla.) Merkum Seyfeddin dedi ki: "Benim indimde en-
biya ve evliyamn zann-i batil iizerine olduklan ve da'valannin
kuru da'vadan baska bir §ey olmadigi tahakkuk etti."

Hz. Pir-i dest-gir Seyfeddin mecliste hazir farziyla ona hita-


ben buyurdu:

Sen bu sozii soylece giizaf ve tahmini olarak mi sbyluyorsun,


yoksa hakikatini mtisahede ettin de mi sbyluyorsun? Eger rii'yete
binaen sbyluyor isen, o halde alem-i viicudda rii'yet denilen sey ta-
hakkuk etmi§ oldu. {Ya'ni bila-tahakkuk soyluyor isen, bahse
dcger ycri yoktur. Mutlak bu iddia rii'yet ve musahedeye mebni
olmak lazim gelirJVe bu rii'yet denilen sey dahi alem-i viicudda
esyanin eazz ve esrefidir ve enbiyayi tasdik demek olur. Zira en-
biya ancak alem-i viicudda rii'yet oldugunu da'va ettiler. (Ya'ni en-
biyi rii'yete ve musahedeye da'vet ettiler. Nitekim Kur'an-i Ke-
rim'de buyrulur. j HilSlij 'it, |2l? [^j% of^lll o1 Ij^lT ^.jjl J, |£l

'oj^-Jt bUl 'j> .J^, 'g . CJl ^ UCi (Enbiya, 2Vm)[Ya'ni "Goklerle yer
bitisik bir halde iken, biz onlan birbirinden yarip ayirdigimizi,
her diri seyi de sudan yarattigimizi o kufur ve inkar edenler gbr-
mediler mi? Hala inanmiyacaklar mi onlar?] '£
,J '^£h I4JI 'Jj'J,
"jj

'oj'f£. 'r* ^ j byj^t V &/'j» jl Xy>j& (Tevbe, 9/126) [Ya'ni "Munafik-


'f
lar gbrmuyorlar mi ki, onlar her yil ya bir, ya iki kcre cesitli
belalara garpihrlar da yine nifaklanndan tbvbe ctmezler ve onlar
bundan ibrct de almazlar."] ve 'J^)\ *?$ ojll- '^ ^'jl Ji. 1 C. J-
jj*> '&*
4} J» (Miilk, 67/3) [Ya'ni "0 gok esirgeyici Allah'm yarattigi
seylerde hig bir nizamsizhk goremezsin. iste gbzunii bir defa
daha gbge cevir, bak orada hig bir gatlak gdrehilecek misin?'] iste
sen de bunu ikrar ettin. imdi rii'yet, ancak mer'Inin viicuduyla
zahir olur. Qunkii rii'yet efal-i miiteaddiyyedendir. Mutlaka mer'I
ve rai lazimdir. Mer'i matlub, rat de talibdir. Yahut / ber-aksdir.
(Ya'ni rai matlub ve merl tahbdir. Ciinkii ma'suk cemalini asiki
igin tezyin eder ve asikin talibidir ve asik ma'sukun talibi olmak-
la bcraber ma'sukun dahi matlubu olmus olur.) §u halde senin
146 FIHI MA FiH

inkann ile beraber talib ve matlub ve alem-i viicudda rii'yet sabit


olmus oldu. Imdi uluhiyyet ve ubudiyyet onun nefyinde ve isbatin-
da elbette vacibetii's-siibut bir kaziyye olur. (Ya'ni uluhiyyei've
ubudiyyet vardir veyahut yoktur diye da'va. olunsa, nigin
yoktur
veya vardir diye bi'1-isbat tahkiki lazim gelen hirer kaziyye olur;
ve tahakkuk ise, ilem-i viicudda ancak rii'yetden ibarottir.)

Bana dediler ki: "0 cemaat-i


muridan bu mugfile nasil meyl ile
ta'zim ederler?" Ben de cevaben dedim ki: Bu seyh-i mugfil, tartan
ve puttan daha a§agi degildir. Zira ona perestis
edenlerin ta'zimi
ve tefhiymi ve recasi ve §evki ve suali ve hacati ve
biikasi vardir.
Halbuki ta^ta bunlardan bir §ey olmadigi gibi, bunlara vukufu
ve
hissi dahl yoktur. Imdi Allah Teala, o eyhi o
? muridlerin bati-
mnda sidk husulune sebeb kildi. Halbuki bu kaziyyede hayir yok-
tur. Bir fakih, bir cocugu dogiiyor idi. "Nicin
dogiiyorsun" denildi.
"Siz bu veled-i zinayi bilmezsiniz neler yapar"
diye cevap verdi.
"Kabahati nedir, ne yapiyor?" denildi. "Vakt-i inzalde kaciyor.
Ya'-
ni hin-i der-agusda onun hayali kaciyor ve inzali
bana ibtal ediyor"
dedi. §ubhesiz onun aski sabinin hayaliyledir. Halbuki sabinin
bundan haberi yoktur. iste bunun gibi o cemaat-i muridan,
bu
§eyh-i battahn hayali ile mua§aka ederler. O §eyh
ise onlann hecr-
lerinden ve vasllanndan ve hallerinden gafildir. Lakin
ask, galata
ve hataya dusurucii hayal ile oldugu vakit dahi mucib-i
vecd olur-
sa da, bu vecd Habir ve Basir olan ma'suk-i hakikiye
asik olan
asigin vecdi gibi degildir. O a§igm hali, / karanhkta,
ma'suk zan-
myla, diregi kucaklayip aglayan ve sikayet eden kimseye
benzer.
Bunun lezazeti, Hayy ve Habir olan ma'sukun boynuna sanlmaga
benzemez. 111

KIRKUQUNCU FASIL

Bir mahalle sefer etmek azminde bulunan herbir kimsede


bir-
takim ma'kul du?unceler peyda olup der ki: "Eger oraya gidersem,
bircok isler miiyesser olur ve ahvalim nizam-pezir
olup, dostlanm
sevinir, diismanlarima galib olurum." I§te onun dusuncesi budur.
Hak Teala'mn maksudu ise baska seydir. Bu kadar tedbirler ile
KIRKUgUNCU FASIL
14?

sefere ciktiktan sonra, dusunduklerinin birisi


bile muradma gore
miiyesser oln.az; bununla beraber yine kendisinin tedblr
ve ih-
tiyarma i'timad eder. Beyit:

j; Li jjj Lai- sji^ j^j: jl>Lu ^ji- _, ui, juS" ^jj


Nazmen terciime: "Takdir-i ilahfyi bilmez, kul eder
tedbir
Meshur meseldir bu, tedbiri bozar takdir."

Bu
hal suna benzer ki, bir kimse ru'y^sinda bir
sehirde garib
oldugunu ve orada hicbir asinasi bulunmadigim goriip,
hayrette
kahr. Ne kimse onu tamr, ne de o kimseyi. O adam,
"Hicbir bil-
digim ve ahbabim bulunmayan bu sehre nicin geldim?"
diye gama
diiser ve hasret ceker ve elini eline vurup
dudagim isirir. Uyandigi
vakit, ne sehri, ne de adamlanm goriir. / Bu gam ve
teessiifun
faidesiz oldugunu anlayip o halden nadim olur ve o dakikalanni
zayi' olmus bilir. Bir baska defa yine uykuya vanp tesadiifen
ken-
disini boyle bir sehirde goriir. O sehre geldiginden dolayi
ve gam
gussa cekmege baslar. Hi? dusiiniip demez ki, "Ben
hal-i yakazada
bu gamdan nadim olmus ve beyhude ve ru'ya ve bi-faide
oldugunu
bilmis idim". Simdi yine boyledir. H'alk, azim
ve tedbirlerin batil
oldugunu ve hicbir isin kendilerinin muradi uzere meydana gelme-
digini yiiz bin kere gormuslerdir. Hak Teala
onlara bir nisyan mu-
sallat eyleyip, bunlann ciimlesini unuturlar
ve kendi dusunce ve
ihtiyarlarma tab? olurlar.
"Allah kisi ile
-J3
kalbi arasina'girer."]
j p '^'Jj^ Jjl -,1 (Enfal, 8/24) [Ya'ni

Ibrahim Edhem (k.s.), padisahhk zamanmda ava gitmis idi.


Bir ahunun arkasmdan, askerinden tamamiyle aynhp
uzak dii-
sunceye kadar kostu. Ter icine batti. Hala o beyabanda ta'kib eder
idi. Ta'kib hadden ash. Ahu soze gelip, yiiziinu arkasina 9evirerek
dedi: Ij+I coU- U Ya'ni, "Seni bunun icin yaratmadilar" ve beni avla-
mak icin getirmediler. Haydi beni sayd ettin farz et;
acaba ne hasil
olur? Ibrahim (k.s.) bunu isitince bir na'ra
vurup kendisini atindan
asagiya atti. O sahrada cobandan gayri hi? kimse
yok idi. Muras-
sa' olan libas-i sahanesini ve silah ve
atim cobana verip, onun ar-
kasina giydigi abayi kendisine vermesini ve bu hali
hie kimseye
soylememesini ve kimseye ahvalinden nisan vermemesini
rica etti;
ve o abayi giyip yola cikti. Sen simdi onun
garazina bak ki ne idi;
FlHi MA FIH

ve Hakk'm maksudu ne idi. ahuyu sayd etmek diledi; Hak Teala


ise, onu ahu ile sayd etti; ta ki bu alemde Hakk'in muradi vakj'
olur idigini bilesin.

Hz. Omer (r.a.) islamdan evvel hem§iresinin evine geldi.


Hemsiresi Kur'an tilavet eyler ve avaz-i bulend ile l3^fO ii (Taha,
20/1) sure-i serifesini okur idi. Biraderini gbriince sakladi ve sustu.
Hz. Omer (r.a.) "Ne okudugunu ve nicin sakladigim
kihcini cekip
mutlaka sbylemelisin / ve ilia §imdi boynunu vururum; hie aman
yoktur" dedi. Hemsiresi hi§im ve mehabetini bildiginden, cok
korktu ve can korkusu ile mukirr olup "Hak Teala Hazretleri'nin
bu zamanda Muhammed (a.s.v.) hazretlerine irsal eyledigi kelam-
dan okuyorum" dedi. Hz. Omer "Oku, ben de dinleyeyim!" dedi.
Yavasca \££i 'JjS\ iQi $j( C it (Taha, 20/1) [Ya'ni "Ta Ha. Biz
Kur'an'i sana zahmet cekesin diye indirmedik."] suresini okudu.
Hz. Omer pek ziyade hiddetlendi, gazabi yuz derece ziyadele^ti ve
dedi: "Eger §imdi seni bldurur isem, zebunkusliik olur, ewela gi-
dip onun basmi keseyim, ondan sonra senin icabina bakayim." §id-
det-i gazabindan bbylece yahn kihc Mescid-i Nebevi'ye miiteveccih
oldu. Vaktaki yolda sanadid-i Kureys. onu gbrduler: "Isjte Omer,
Muhammed'e (s.a.v.) kasd etmege giriyor. Eger bir is yaparsa, o
yapar" dedilor. Zirii Hz. Omer'in kuwet ve raculiyyeti azim idi ve
hangi leskere miiteveccih olsa, mutlaka galib gelirdi. Mustafa
(a.s.v.) Efendimiz buyururlar idi ki: "Ya Rab, benim dinime Omer

veya Ebu Cehil ile nusret ver!" Zir& bu ikisi ahdinin yegane ve
merdanesi idiler ve flkibet birisi musluman oldu. Hz. Omer daima
aglayip der idi ki: "Ya Resulallah! Vay benim halime! Eger Ebu
Cehl'i mukaddem tutup, ya Rab, benim dinime ya Ebu Cehil veya
Omer ile kuwet ve nusret ver dese idin; benim hSlim ne olur idi?
Dalaletde kahr idim." Ve'1-hasil yolda yahn kihc Mescid-i Ne-
bevi'ye teveccuh etti. sirada Cebrail (a.s.) vahiy getirdi. "Ya
Resulallah, iste Omer musluman olmak icin geliyor; onu yanina
al!" dedi. esnada idi ki Hz. Omer mescidin kapisindan iceriye
girdi; ve nurdan bir ok, Mustafa (s.a.v.) Efendimiz canibinden
cikip kalbine saplandigim ayanen gbrdii. Bir na'ra vurup bi-hus, o-
larak dii§tu.Camnda bir muhabbet ve a<jk zahir oldu ve siddet-i
muhabbetden Hz. Risalet-penahin kapisinda eriyip mahv olmak
istedi. Ve "Ya nebiyyallah, bana iman arz buyur ve o kelime-i
HRKOCONCUFASIL 14 g

miibarekeyi sbyle; ben istteyim" dedi. Musliiman oldukda dedi ki:


"Simdi yalin kill? senin viicud-i miibarekine kasda gelmis. idim;
bundan sonra / onun keffareti olmak iizere, senin hakkinda her iss
kimden senin §an-i §erefine nakisa verir bir $ey isjtir isem, fi'l-hal
ona eman vermiyeyim." Mescidden cikti; kar§isina pcderi rast gel-
di. "Dinini tebdil mi ettin?" dedi. Derhal ba§im teninden ciida eyle-
di ve kihci kanla miilemma' oldugu halde gider idi. Sanadid-i Ku-
reys. hun-filud olan kihci gordiiler. Dediler ki: "Getirecegini va'd
ettigin baij hani?" "Iste basj" diye cevap verdi. "Bu ba§i oradan mi
getirdin?" dediler. *Hayir, bu ba§, o bas. degildir" dedi. Sjimdi nazar
eyle; Omer'in maksadi ne idi, Hak Teala ne murad eylodi? Bundan
ma'lum olsun ki, O'nun diledigi i§ler zuhfira gelir. Siir:

*ik JU ^-*< ji -til U> [\> ji jj Jj-j JUai jj


j-r i
• <:
:^_ * '

Terciime: "Omer kihcuu kasd etti.


cekti, Resul'e
Tutuldu dam-i Huda'ya, su bahta bak bak §asj"

§imdi eger size dahi ne getirdiniz derlerse, bas, getirdik deyi-


niz. Biz bu ba§i gormus. idik derler ise, bu bas, o ba§ degildir, deyi-
niz. Bas. odur ki onda bir sir ola. Yoksa bin bas. bir pula degmez.

Bu ayet-i kerimeyi okurlar: IjijJl j lil j ^lil) iTUi i~Jl l3u» 'il
j

JCoi 'f^Q flu. '^ (Bakara, 2/125) Ya'ni "Zikr edin ki, biz beyt-i Ka'-
be'yi nas icin mahall-i sevab ve makam-i emn kildik. Ey mii'min-
ler, sizmakam-i ibrahim'i namaz-gah ittihaz edin!" Ibrahim (a.s.)
buyurdu: Ya Rab, mademki beni nza-yi serifinin hil'atiyla muser-
ref kildin; bu kerameti benim ziirriyyatima da ihsan eyle! Hak
Teala buyurdu: ^Jlill ^j^i D£ V (Bakara, 2/124)Ya'ni "Z£lim olan
kimseler benim hil'at ve kerametime Iayik degildirler." Cen^b-i
Ibrahim (a.s.) Hak Teala'nm zalimlere ve tagilere inayeti olmadi-
gini bilince: "Ya Rab, iman getirip zalim olmayanlan benim nz-
kimdan / nasibedar eyle ve bunu ding eyleme!" dedi. Hak Teala
buyurdu ki: "Rizik umumidir, ciimlenin nasibi vardir ve bu misa-
fir-hanede biitun halayik muntefi' olvrLir. Ancak hil'at-i nza ve
kabul ve tesrif havassin ve mumtaziar.n nasibidir". Ehl-i zahir
derler ki: "Beytden maksad Ka'be'dir; ona iltica eden eman bulur;
ve orada sayd haramdir ve bir kimseye eza caiz degildir; Hak Te-
ala onu mumtfiz kilmi§tir."
150 FtHI MA Pffl

Bu kelam dogrudur ve guzeldir; ancak Kur'an-i Mecid'in


zahiridir. Muhakkikan
derler ki: Beyt, insanin batimdir; ya'ni ya
Rab, batim vesvasdan ve mesagil-i nefsaniyyeden hali kil; hevalar-
dan ve efkar-i faside ve batileden hi?
havf kalmaymcaya kadar,
pak et! Emn
zahir olup, senin mahall-i vahyin olsun. §eytan ve
vesvas ona yol bulamasm. Nitekim Hak Teala, melaikenin ahvali-
ne kimse vakif olmasm ve onlar fitnelerden uzak olsun diye esrar-i
melaikeyi istima'dan men' etmek iizere, seyatm-i racira icin, gok
yiizune sihablar nasb eylemistir. (Ya'ni, ya Rab, sen dalu in'ayeti-
nin pasbammbizim batimmiza nasb eyle; ta ki vesvas-i seyatin ve
nefs hevanin mekirleri bizden bald olsunlar.) Bu, ehl-i batin
ii

olan muhakkiklerin kavlidir. Zira herkes kendi


makamindan ha-
reket eder. Kur'an iki yiizlii bir dibadir. Ba'zisi bu
yiizden behre
bulur; ba'zilan da o yuzden. Her ikisi de dogrudur;
^unku Hak
Teala, her iki kavmin miistefid olmalanm murad
buyurmustur.
Nitekim bir kadinin zevci ve But emeu ?ocugu vardir; her ikisi
de
ondan baska haz ahr. Qocuk iqin meme ve siit lezzeti ve zevc icin
miizavece lezzeti vardir.
Halaik, yolun gocuklandir; Kur'an'dan lezzet-i zahiri bulurlar.
Ancak meblag-i ricale vasil olup kemale gelmis olanlarm maani-i
Kur'an'da baska bir teferrucleri ve baska bir fehimleri vardir.
Makam ve musalla-yi Ibrahim (a.s.), havali-i Ka'be'de bir mahal-
dir. Ehl-i zahir "Orada iki rek'at namaz kilmak lazimdir" derler.
Bu guzeldir, eyvallah. An-cak muhakkiklerin indinde budur
ki,
Ibrahim (a.s.) gibi / kendini Hak igin atese atasin ve Hak yolunda
cehd ve sa'y ile kendini bu-makama isal edesin; ta ki ibrahim
(a.s.)in kendini feda ettigi, ya'ni nefsinin bir hatan kalmadigi ve
kendinden korkmadigi bu makamda, iki rek'at namaz guzol ola; ve
ancak bu namazin kiyami bu alemde ve ruku'u o alemde olur.
"Ka'be'den" maksud, Hakk'm mahall-i vahyi olan enbiya ve evliya-
mn gbnliidur; veKa'be onun fer'idir. Eger goniil olmazsa, Ka'be ne
i§eyarar? Enbiya ve evliya kulHyyen kendi muradlanni terk et-
mi§ler ve Hakk'in muradina tabi' olmuslardir. O her ne emr
eder-
se,onu icra eylerler; ve her kime onun inayeti olmazsa, babasi ve
anasi bile olsa, ondan bizar olurlar ve gozlerine diisman
goruniir.
§iir:

r*~£ i> I l?-j£ y? j» b J^jUt ll« 3


KIRKUgUNCU FAS1L 151

Terciime: "Gonliimiizun yularmi senin eline verdik. Sen her ne


soylersen benim saadetimdir. Biz her ne soylersek yakici atestir."

Bizjm sbylediklerimiz "misal"dir, mesel degildir. Mesel baska,


misal baskadir. Hak Teala misal olarak nurunu "misbah"a ve vii-
cud-i evliyayi "zucac"a tesbih buyurdu. Bu misal icindir. Onun nu-
ru kevn ii mekana sigmaz; ziicaca ve misbaha nasil sigar? Mesa-
rik-ienvar-i Celle Celaluhu hie gonle sigar mi? Ancak onun talibi
oldugun vakitde, O'nu gonulde bulursun. mirun gbniilde olmasi,
zarfiyyet cihetinden degildir; belki onu orada bulursun. Nitekim
kendi nak§im ayinede bulursun; maahaza naksm ayinede degildir.
Ancak ayineye baktigin vakitde kendini goriirsiin. Ma'kul gbriin-
meyen §eyler icin misal dermeyan olununca, ma'kul olurlar ve
ma'kul olduklan vakitte de mahsiis olurlar. Nitekim bir kimse go-
ziinii kapasa, acib §eyler goriir ve suver ve eskal-i mahsiise
mii§a-
hede eyler ve gbzunii acmca bunlardan hicbir soy gormez. Bunu
hicbir kimse de bilmez ve o kimsenin bbyle §eyler gordugiine kim-
se inanmaz. Ancak misal ile soylersen, / bunun nasil oldugu ma'-
lum olur. Nitekim bir kimse rii'yasmda yiizbin §ey gorur; halbuki
uyamkhkta onlan gbrmek mumkin degildir. Ve keza zihninde bir
hane tasawur eden bir miihendise, arz ve tul ve §ekl-i ma'kul, go-
riinmez; ancak onun sureti bir kagida menku? olunca zahir olur ve
muayyen olunca onun keyfiyyeti ma'kul olur. Ve ba'dehu ma'kul
olunca miihendis, hane bina eyler. nesak iizere mahsiis olur.
Imdi ma'lum oldu ki na-ma'kulatm ciimlesi misal ile ma'kul ve
mahsiis olur. Ve yine derler ki o alemde kiminin sag eline ve kimi-
nin sol eline nameler ucar; ve melaike ve izz u naz ve cennet ve
mizan ve hisab ve kitab vardir. Bunlarm misali beyan olun-
madikca ma'lum olmaz. Gerci bu alemde onlann misali yoktur; an-
cak misal ile muayyen olurlar; ve bu alemde onun misali odur
ki,
gece biitun halk uyurlar. Fakir ve padi§ahin ve akil ve gafilin ve
san'atm du§iinceleri miirtefi' olur ve hig kimsede
bi'1-ciimle ehl-i
endive kalmaz. Subh-i sefid ve sur-i Israfil gibi nefhasim ufuriir;
onlann zerrat-i ecsamim ihya eyler. Yine her birinin diisuncesi,
ucan nameler gibi, herkes tarafina gelir, hi? yanhshk vaki' olmaz.
Terzinin diisuncesi terziye fakihin dusiincesi fakihe, zalimin
du§iincesi zalime ve adilin endisesi adile gelir. 114 ' Hi? terzinin uyu-
yup, sabahleyin kunduraci kalktigi vaki' oldu mu? Hayir, bil ki o
152 FIHI MA FIH

alemde dahi bbyle olur ve bu muhal degildir ve bu alemde de


vaki'dir. jj^i* jy^i Li' j jyji jj^-jC US' Ya'ni Tasadiginiz gibi olur-
siinuz ve bldugiinuz gibi hasr olursunuz." ^

Imdi bir kimse bu misale mesgul olup ser-risteyi eldc ederse, o


alemin kaffe-i ahvalini bu alemde miisahede eyler ve o ahval ona
mek§uf olur. Nihayet kudret-i Hakk'in her seyi ihata eyledigini bi-
lir.Kabirde gordiigiin bircok curumus kemikler, ancak bir rahatin
alakadandir. Hos, ve ser-mest bir halde uyumu§ ve o lezzet ve
mestliktcn haberdar bulunmustur. Nihayet "Onun topragi, uzerin-
de hos ola" dedikleri beyhude degildir. Imdi, eger topragm hosluk-
tan haberi olmasa idi, bunu nasil sbyler idi? / §iir: 115

it jiS >jliljjl(tX^J il> ,J*J *-« jl Oj ^LL JL, JU?

Terciime: "O ay gibi olan ma'sukam, yuz yil baka bulsun. Be-
nim gbnliim onun gamimn okuna mahfaza olsun, o ma'ijukun ha-
k-i derinde gbnliim hos. ho? oldu. Ya Rab, acaba (Haki hos olsun)
diye kim dua etti?"

Ve bunun bu alem-i mahsiisde vaki'dir. Mesela iki kim-


misali
se bir dbsekte uyuyup, birisi kendisinihuban ve giilistan arasinda
ve cennet icinde ve birisi de yilanlar ve cehennem zebanileri
arasinda gortir. Eger tefahhus edersen, ne bunu goriirsiin, ne onu.
Imdi ne acib seydir ki kiminin eczasi kabirde lezzet ve rahat ve
mestlik icinde ve kimi elem ve mihnettedir. Ve sen isc, ne bunu ve
ne de onu goriirsiin.

Iste bundan ma'lum oldu ki, na-ma'kul seyler misal ile ma'kul
olur. Ve misal, mesele benzemez. Nitekim arifler ferahliga ve
hosluga ve basta "bahar" ve kabz ve gama da "hazan" tesmiye
> eder. Halbuki suret cihetinden ho§luk bahara ve gam hazana
benzer mi? Bu ancak misaldir. Zira bunsuz, bu akil o ma'nayi ta-
sawur ve idrak edemez. Ve nitekim Hak Teala ve Tekaddes Haz-
retleri dahi buyurur: H } 'j^)\ "i j oC&JI V j \_ aj\ j yliVf Ss^—i £ j

'J^iX H j jkl (Fatir, 35/19-21) Ya'ni "A'ma ile basir ve zulumat ile
niir ve gblge ile hararet musavi degildir." Hak Teala imam nura ve
kiifrii zulmete veya imam ho§ bir golgeye ve kiifrii insamn beynini
KIRKUCUNCt) FASIL
loo

kaynatan /yakici ve bi-aman giinese nisbet buyurdu. Halbuki ima-


190
mn aydinhgi ve letafeti bu cihamn nuruna veya kufriin cirkinligi
ve zulmeti bu alemin karanligma benzer mi?

Eger bir kimse biz soylerken uyursa,


bu uyku gafletden degil,
belki emniyyetdendir. Nitekim geceleyin sa'b ve mahuf yoldan gi-
den bir kervan, diismanlardan bir zarar gelmesin korkusuyla
sii-
riip giderler. Kulaklanna kelb ve horoz sesi
gelince farig olup, a-
yaklanni uzatarak guzelce uyurlar. Yolda W9 ses ve gulgule olma-
yinca korkudan uykulan gelmez; ve kbyde emniyyet oldugundan,
kelblerin gulgulesi ve horozlann sadasi ile farig ve hos bir
halde
uykuya giderler. Bizim soziimiiz dahl ma'murluk ve emniyyet geti-
enbiya ve evliya kelamidir. Ervah, asinalann kelamim
rir; ciinkii

isitinceeymen ve korkudan halas olurlar. Zira bu sbzden devlet


kokusu gelir. Nitekim karanhk bir gecede kervana kahlan bir
kimse siddet-i havfmdan her lahza haramilerin kervana kanstik-
lanni zannedip, arkadaslanmn sbziinu dinlemek ve onlan sbzle-
rinden anlamak ister. Vaktaki onlann sozlerini isitir, emin olur.

\J\ ^>v L JS [Ya'ni "gbyle, ya Muhammed


oku!"] Sen sbyle, zira
zatin latifdir. Nazarlar oraya vasil olamaz. Sen
sbyleyince, senin
ervaha asina oldugunu anlarlar da emin olurlar, rahat
ederler. Sbz
ne
fi cJUl ^J,U> "i J
sbyle! Ya'ni "Benim muhatabam olmasa idi,
Jj
beni gbrmez idin." Ekinlik icinde kuciik bir hayvan
vardir ki, pek
kuciik oldugundan gbrunmez; ancak bagirmaga baslayinca
sadasi
vasitasiyla onu gbrurler. Ya'ni halayik dunya ekinligi
icinde miis-
tagrakdirlar ve siddet-i letafetinden seni gbremezler. Sbz sbyle,
ta
ki seni tamsinlar. Sen bir yere gitmek istedigin
vakit, ewela gbn-
lun gider gbriir ve onun ahvaline muttali' olur. Gonliin
avdet ettik-
de, bedeni o tarafa ceker.

§imdi... Bu halayikm / kaffesi, enbiya ve evliyaya nisbeten


ec-
samdirlar. Alemin gbnlu onlardir. Ewela onlar alemde seyran
ederler ve beseriyyetden cikarlar ve alemin altini ustiinii muta-
laa ederler ve kat'-i menazil eylerler. Yola nasil
gitmek lazim gel-
digini anlarlar. Avdet ettiklerinde halayiki da'vet edip
derler ki:
"Alcm-i asliye geliniz. Bu alem bir harabedir ve fani bir evdir;
ve
biz bir hos yer bulduk size haber verelim." imdi ma'lum
oldu ki,
gbnul cemi'-i ahvalde dildarin miilazimidir ve onun icin kat'-i
154 FiHIMAFiH

menazile hacet ve rehzen korkusu yoktur; ve devcye ve palana ih-


tiya? gbriinmez. Ten ise miskin olup, bunlar ile mukayyeddir. Siir:

;l:

Tercume: "Gonliime dedim ki: Ey gbnul! saika-i cehaletle ki-


min hizmctinden mahrum oldugunu biliyor musun?" Gonliim bana
cevaben dedi: "Ilayir, bu yazi tahtasim yanh§ okuyorsun. Ben
daima hizmetdeyim; sergerdan olan sensin."
Her neredc olur isen ve ne halde bulunur isen, muhib ve asik
olmak icin cehd et! Muhabbet senin miilkiin oldugu vakit, kabirde
ve ha§irde ve cennetde ta ma-la-nihaye muhib olursun. Bugday
ekince bugday (nkar ve anbar i$inde yine bugday bulunur; ve firm
icinde dahi ancak o bugdaydir.

Mecnun Lcyla'ya mektup yazmak istedi. Kalemi eline aldi, bu


beyti siiyledi:

Nazmen tercume:

"Dtdemde hayalin var, ismin de dehammda


Mektuba ne hacet var, zikrin dil u cammda.7
Imdi hayalin <;e§mimde mukimdir ve namin dahi zebandadir;
ve zikrin ise samim-i candadir. Binaenaleyh mektubu kime ya-
zayim? Sen buralarda cevelan ettigin ic.in kalem kinldi ve kagit
yirtildi. Cok kimseler vardir ki gonlii bu sbzlerden malidir. Su ka-

dar ki, her ne kadar buna a§ik ve talib ve niyaz-mend olsa da,
ibare ve elfaz ile beyana kadir degildir. Buna taacciib olunma-

mahdir; ve bu hal aski mani' degildir; belki asil ancak goniildiir ve


niyaz ve asktir. Nitekim gocuk siite a§iktir ve ondan meded bulur
ve kuwet ahr. Maahaza her ne kadar onun cam talib ve siite as.ik
ise de, siitii ta'rif edemez ve onun haddini ibare ile beyan eyliye-
mez. Mesela ben siit icmekten bu derece lezzet bulurum ve onu
icmemekten su suretle muteellim ve zayif olurum diyemez. Halbu-
ki balig olan kimse, egergi siitii bin tiirlii ta'rif eder, velakin siitten
hig lezzet almaz ve ondan hazzi yoktur.
K1RKD0RDUNCU FASIL
155

KIRKDORDUNCU FASIL

Huzurda: "O delikanhnm ismi nedir?" suali vaki' olmasi iize-


rine, "Scyfeddin'dir" cevabi verildi. Cenab-i Pir-i dest-gir atldeki
maariti beyan buyurdular:

Seyf gilafindadir, gorulemez. Seyfeddin o kimse olur ki, din


icin cihad eyler ve onun sa'y-i beligi Hak icin olur; ve savabi hata-
dan fark eyler ve Hakk'i b&tildan temyiz eder; ve cengi ancak ev-
vela kendisi ile eyler. §iir:

Nazmen tercume:

"Herkesle cenk eden ki§iyi sanma merd olur


Nefsiyle cenk eden ki§i Riistem ve merd imi§.7
Ve kendisinin ahlakim miizehheb kilar. J^i; ^J ,.l ;• ,Ujl

Ya'ni "Nasa soyledigin nasayihi evvela nefsine sfiyle!" Ve bi'1-ciimle


nasayihi kendi nefsine edip der ki: "Ey nefis, nihayet sen dahi bir
adamsin. Elin, ayagin, basm, kulagin, aklin, agzin var. Devletlere
nail olup, maksQdlanna erisen enbiya ve evliya dahi beser idiler
ve bizim gibi ecza ve a'zalan var idi. Ne ma'nasi vardir ki, onlara
yol versinler ve kapiyi acsmlar da, beni mahmm etsinler." Kula-
gmi acar ve gece giindiiz kendisiyle miicahede eyler ve "Acaba ne
yaptm ve senden ne hareket sadir oldu ki makbul-i Huda olmuyor-
sun? Ta ki seyfullah ve lisanu'1-Hak olasin" der. Mesela on kisi bir
eve girmek isterler; dokuzuna duhule icazet verirler ve bin haric-
de kahr ve kat'a ona yol vermezler. Bu kimse kendi kendine diisii-
nup mahzunen "Acaba ben ne yapbm ki, beni iceriye birakmadilar
ve benden ne gibi bir bi-edeblik sadir oldu?" diye kendini tecrim
eder ve mukassir ve bi-edeb bilir. Yoksa "Hakk'in bana olan mua-
melesi bbyledir; ben ne yapayim, onun muradi bu vech iledir. Eger
murad ede idi, bana yol verir idi" demez. Zira bu ifade
kinaye
Hakk'a ta'rizdir ve Hakk'a karsi kihc vurmaktir. Imdi o
tarlkiyle
kimse bu ma'naya gore seyf-ale'1-Hak olur, seyfullah olmaz. Hak
Teala taallukat ve akrabadan munezzehtir. 'JjJ 'Jj V( 'J (ihlas, 112/3
[Ya'n "Dogurmamistir, dogrulmarmstir O."] Onu bulanlar ancak
156 FiHI MA FiH

abdiyyet ile buldular; zira I(/2l 121 j JjsSJl H)Q (Muhammed, 47/38)
[Ya'ni "Allah ganidir; siz ise fakirsiniz, muhtacsimz."] Hicbirkimse
hakkinda "O kimse Hakk'i buldu ama, o benden daha yakin idi ve
benden daha asma idi ve o miiteallikatmdan idi" denemez. Bina-
enaleyh kurbet ancak abdiyyet ile olur; ve Hak Teala HazrcUeri
ise ale'I-itlak Mu'ti"dir. Denizin kenarmi gevher ile mall kilar ve
dikene giil hil'atini giydirir ve bir avuc topraga garazsiz ve sebeb
mesbuk olmaksizin hayat ve ruh ata eyler ve butiin ecza-yi alem,
ondan nasibini ahr. Bir kimse "Filan §ehirde bir kerim vardir ki,
azim bahsi§ler verir ve ihsanlar eyler" dediklerini iijitse, / ondan
behre-mend olmak iimidi ile elbette oraya gider.

Imdi mademki in'amat-i ilahiyye bbylece meshurdur ve ciimle


alem onun lutfundan haberdardir; nijin ondan tese'ul edip hil'at-i
vuslat tama'mda bulunmazsin ve tenbeller gibi oturup "Eger o
murad ederse, bana ata eyler" dersin ve hi? talebde bulunmazsin.
Akil ve idraki olmayan kopek bile karm acikip, yiyecek bir §ey bu-
lamayinca, scnin online gelip kuyrugunu sallar. Ya'ni "Ekmegim
yoktur; sonde olandan bana biraz ekmek onun
ver" der. Iste
temyizi bu kadardir. Nihayet sen bir kbpekten daha asagi degilsin.
O kopeklik icinde yatip ve eger isterlerse bana ekmek verirler de-
meyip, temclluk eder ve kuyruk sallar. Sen dahi kuyruk sallayip
Hak'dan iste ve tese'ul eyle ki, bbyle Mu'ti'nin huzurunda tese'ul
matlub-i azimdir. Mademki devletin yoktur, devleti sahib-i baht ve
devlet olan kimseden iste!

Hak sana pek yakindir. O senin her bir fikir ve tasavvurun ile

beraberdir. Zira o tasavvur ve endiseyi icad eyler ve Sana


mukarin kilar. Pek yakm oldugu i?in gormek miimkin degildir. Ve
ne acib seydir ki, i§ledigin her bir isde, aklm senin ile beraberdir
ve o ise senin ile beraber surii' eyler. Halbuki akh hie gbremezsin.
Her ne kadar eserini goriir isen de, zatim goremezsin. Mesela bir
kimse hamama gidip, hararet kesb eder. Hamamda dola^tigi her
bir mahalde ates, onunla beraberdir ve tab-i atesin te'sirinden si-
cakhk hisseder; ancak ate§i goremez. Vaktaki di^anya cikip atesi
ayanen goriir ve ate^ten lsindigim bilir ve malum olur ki, hama-
min biitiin harareti ate^tendir. Viicud-i ademi dahi bir hamam-i
sigrefdir; ve onda akil ve ruh ve nefsin harareti mevcuddur. Ancak
kirkdOrduncu fasil 157

hamamdan disanya cikip bu alemden gittigin vakitde, zat-i akb


ayanen goriir ve zat-i nefsi ve zat-i ruhu mii^ahede / eylersin; ve o jj> 5
firaset ve idrakin tabi§-i akildan oldugunu ve o telbis ve hilelerin
nefisden idigini ve hayatin eser-i rub. bulundugunu muayyen ola-
rak bilirsin ve her birinin zatmi ayanen goriirsun. Ancak hamam-
da oldukca atesi mahsiis olarak goremezsin; ancak eseriyle bilir-
sin. Veyahut bunun gibi ki, asla ab-i revani gbrmemis, olan bir
kimsenin gozlerini baglayip suya atarsan, onun cismine yumusak
yumusak bir sey temas eder. Yalmz onun ne oldugunu bilmez.
Vaktaki gozunii acarlar, su oldugunu muayyen olarak bilir. Ev-
velce eseriyle bilmisti, simdi zati Imdi tcse'ulu Hak'dan
ile goriir.
et ve hacctini ondan Hak Teala
dile ki, asla zayi' olmasin. Zira

fiU ^^J ^^i\ (Mii'min, 40/60) [Ya'ni "Bana dua edin; size icabet
ve duanizi kabfll edeyim"] buyurmu§tur.

Semerkant'da idik ve Harzemsah Semerkand'i muhasara et-


mis idi; ve asker sevk edip cenk eyler idi. mahallede pek ziyade
cemal sahibesi bir kiz var idi. Oyle ki, o sehirde onun naziri yoktu.
Her lahza "Ya Rab, zalimlerin eline benim teslimimi nasil reva
gbriirsiin? Halbuki senin bunu caiz gormedigini ben bilirim ve
sana i'timadim vardir" dedigini i§itir idim. Vaktaki §ehri yagma
edip ahalisini esir ettiler ve o kizin cariyelerini de esir aldilar. Ona
hicbir elem erismedi; ve kemal-i husnii ile beraber kimse ona ilti-
fat ve nazar eylemez idi. Her kirn kendisini Hakk'a tevdi' ederse,
belalardan emin olup selamette kaldigini ve hie kimsenin haceti
onun zat-i hazretinde zayi' olmadifim bundan bilesin.

Bir dervisjn cocugu var idi. Her ne isterse "Allah'dan iste!" der
idi. Cocuk aglar ve ber-mucib-i arzusunu Hak'dan taleb ey-
ta'lim
ler idi. O vakit istedigini ihzar eylerler idi. Bbylece sender gecti;
cocuk bir gun evde yalmz kalmis. idi. Cam herise denilen taarm
arzu eyledi. Adet-i ma'hud iizerine "Ya Rab, herise isterim" dedi.
Nagah canib-i gaybdan bir kase herise hazir oldu. Qocuk doyun-
caya kadar yedi. Peder ve validesi gelip / "Birsey ister misin?" diye
sordular. Cocuk, "Allah'dan herise istedim ve yedim" cevabim ver-
di. Pederi, Elhamdiilillah bu makama vasil oldun ve Hakk'a olan

i'timadin kuvvct buldu" dedi.

Cenab-i Meryem'in validesi, Meryem'i dogurdugu vakit, onu


158 FIHI MA FIH

mescide vakf cdip, hicbir is. gordiirmiyecegini Hakk'a kanji nezr


etmi§ oldugundan bir mescid kosesinde birakti. Zekeriyya (a.s.)
onun umur ve hususuna bakmak istedi. Ba§kalan da bunu deruh-
de etmege talib idiler. Aralarmda miinazaa vaki' oldu. O devirde
adet boyle idi ki, herkes suya birer degnek atarlar ve her kiinin
degnegi su iizerinde kahrsa, o §ey onun olur idi. Tesadiifen fal,
Zekeriyya (a.s.)a cikti. "Hak bunundur" dediler. Ve Zekeriyya (a.s.)
her giin taam getirdigi vakit mescidin kb§esinde o cinsten taam
bulur idi. "Ey Meryem senin vasin benim; bunu nerodon buldun?"
dedi. Cenab-i Meryem cevap verdi ki, "Taama muhtac oldugum
vakit, her no istersem Hak Teala gbnderir, O'nun kerem ve rahme-
ti bi-nihayedir; ve her kim O'na i'timad ederse, asla zayi' olmaz."

Zekeriyya (a.s.) dedi: "Ya Rab, m&demki sen herkesin hacetini


reva ediyorsun, benim de bir hacetim vardir, miiyesser eyle ve
bana bir evlad ihsan et ki, senin dostun olsun ve benim tesyikime
hacet kalmaksizm seninle miivaneseti bulunsun ve taatma mesgfll
olsun." Hak Teala Yahya (a.s.)i viiciida getirdi. Halbuki Zekeriyya
(a.s.)m ihtiyarliktan beli bukiilmu§ ve zayif olmu§ idi; ve Yahya

(a.s.) in validesi de gencliginde akim ya'ni kisir idi. Ihtiyarhginda


hayiz gbrdu ve hamile oldu.

Ma'lumun olsun ki, biitiin bunlar Hakk'in kudreti indinde


bahanedir ve hep O'dur ve hakim-i mutlak O'dur. Ve mii'min o
kimsedir ki perdenin arkasmda birisi oldugunu ve bizim ahvali-
mize bir bir muttali' bulundugunu ve her ne kadar biz O'nu gbrme-
sek bile / O'nun bizi gordiigiinii bilir; ve bu bir masaldir, deyip
inanmayan kimsenin hilflfma olarak bu i'tikadda ona yakin hasil
olur. Bir giin gelir ki, o inanmayan kimsenin kulagi agihr. Pieman
olup "Fena sbylemisim, hata etmisim, hep O imi§, ben ise, O'nu
nefy ettim" der. Mesela sen rebab calmasim bilirsin. Benim duvar
arkasinda dinledigimi anlayinca kemal-i i'tina ile rebab calar ve
ondan munkati' olmazsin. Bu namaz, biitiin giin kiyam ve riiku' ve
siicud etmek icin degildir. Ancak garaz odur ki, namaz-i zahiride
olan hal sende ale'd-devam bulunmak lazimdir. Uyudugun, uyamk
bulundugun, yazdigin ve okudugun vakitte ve'1-hasil cemi'-i ahval-
de zikr-i Hak'dan hali olmamahsm, ta ki &jA '~$\JL, ^ 1» ^J'l
(Maaric, 70/23) [Ya'ni "Namaz kilanlar ki, onlar namazlanria
devam edenlerdir"] vasfiyla mevsuf olan ziimreye lahik olasin. Bu
KIRKDORDUNCUFASIL 159

sbylemek ve susmak ve yemek ve uyumak ve gazab ve afv ve ce-


mi'-i evsaf donen degirmenin devridir. Onun bu devri, kat'a su
vasitasiyla olur. Zira kendisini susuz dahi tecriibe etmistir. imdi
eger degirmen bu devri kendisinden goriirse, ayn-i cehl ve gaflet
olur. Binaenaleyh bu devir ve meydan dardir. Zira bu alemin ah-
validir. "Ya Rab, bana bu seyr ve devirden ba§ka bir devr-i ruhani
miiyesser kil! Cunkii biitun hacati kaza eden sensin; ve kerem ve
rahmetin cemi'-i mevciidat iizerine ammdir" diyerek Hakk'a kar§i
nale et!

Imdi hacatim dembedem Hakk'a arz eyle ve O'nun zikrinden


gafil olma! Zira zikr-i Hak, miirg-i ruhun kuvveti ve per ii balidir.
Eger maksud-i kiilli hasil olursa, nurun-ala-niir olur. Ve aksi
halde o zikr-i Hak ile yava§ yava§ batin munevver ve senin icin /
alemden Mesela kus asumana uc-
bir inkita' keyfiyyeti hasil olur.
mak ister. Asumana olmasa bile, dembedem zeminden uzak-
vasil
lasir; diger ku§Iardan daha teali eyler. Veyahut mesela bir misk
hokkasi vardir ve agzi dardir. Elini icine s.karsin, misk cikara-
mazsin. Fakat bununla beraber elin muattar olur ve mesammin
giizel bir koku duyar. Iste Hakk'm zikri de bbyledir. Fi'1-vaki' zat-i
serifine vasil olamazsin; ancak O'nun zikri (celle celaluhfi) sana
te'sir eder ve bu zikirden faideler hasil olur.

KIRKBE§INCi FASIL

117
§eyh Ibrahim aziz bir dervistir. Onu gbrdiigum vakil, dostlar
hatira gelir. Mevlana §emseddin'in (k.s.) onlara azim inayeti var
idi. Daima "Bizim seyh
Ibrahim'imiz" buyurur ve kendine izafet
eyler inayet baska seydir ve ictihad / baska bir istir. Enbiya
idi.

makam-i niibiiwete ictihad ile eri§mediler, o devleti inayetle bul-


dular. Ancak adet budur ki, her kime o makam hasil olursa, onun
siret ve zindeganisi, tarik-i ictihad ve salah iizerine olur. Bu da
kendilerine ve sbzlerine i'timad etmeleri icin, avama kar§i bir hal-
dir. Zira halkin nazan batina vaki' olmaz. Onlar zahir-bindirler.
Avam zahire miitabaat edince, onun / vasitasi ve bereketi ile ba- 200
tina yol bulurlar. Nihayet Fir'avn dahi, bir ictihad-i azim ve bezl-i
ihsan ve isaa-i hayr etti. Ancak mazhar-i inayet olmadigindan,
-

160 FIHI MA F1H

§iibhesiz o taat ve ictihad ona furug-ba 1"} olmadi ve ciimlesi mes-


tur kaldi. Nitekim emirin birisi, kal'a icinde ehl-i kal'aya ihsan ve
hayr eder. Garaz padi§ah iizerine huruc ve isyan etmek oldugun-
dan §iibhesiz o ihsamn kadr u inayeti olmaz. Maahaza kiilliyyen
inayet ondan nefy olunamaz. Hak Teala Hazretleri'nin onun hak-
kinda bir inayet-i hafiyyesi olmak caizdir. Bir maslabat icin onu
merdud kilar. Zira padi§aha kahir ve lutuf ve hil'at ve zindamn
her ikisi de lazimdir. Ehl-i dil olanlar, ondan kulliyyen inayeti nefy
etmezler; ancak ehl-i zahir onu bi'1-kulliyye merdud olmu§ bilirler.
Kivam-i zahir i<;in maslahat ondadir.
Padi§ah birisini daragacma cekip ala-melei'n-nas bir yilksek
mahalle asar. Halbuki onu, baska siiretle gizlice helak etmek
miimkindir. Fakat bundan maksat, herkesin gormesi ve ibret al-
masi, ve nefaz-i hiikmiin ve padi^Shm emrine imtisalin zahir ol-
masidir. Daragaglannm hepsi, agactan olmaz. Diinyamn mansib
ve rif ati ve devleti dahi, biiyuk bir daragacidir. Hak Teala Hazret-
leri bir kimseyi muahaze etmek murad eyledikde, ona Fir'avn ve

Nemrud ve saire diinyada azim bir mansib ve biiyiik bir


gibi,
padisahhk verir. 0, Hak Teala bi'1-ciimle
daragaci gibidir. Zira
halailun muttali' olmalan irin, onlan o makama nasb eder.

Bunun icin Cenab-i Hak: ... .J_^l j>l .-_ n Lii^. \jS cuSliya'ni
"Ben gizli bir hazine idim; bilinmemi sevoTm"1T)uyurur. Ya'ni
ciimle alcmi yarattim. Ondan garaz ba'zan lutuf ve ba'zan kahir
ile biitun bizim izharimiz idi. Bu, memlekete bir alamet kifayet

edecek bir padi.'jah degildir. Eger zerrat-i alem hep muarrif olsa-
lar, onun ta'rifinde / aciz ve kasir olurlar. Binaenaleyh biittin hala-
lk gece ve giindiiz, Hakk'i izhar eylerler. Ancak ba'zilan bilirler ve
izhara vakiftirlar ve ba'zilan gafildirler. Ne suretle olursa olsun,
izhar-i Hak sabit olur. Mesela emirin biri, birini doviip te'dib et-
melerini emr eder. O kimse baginr, feryad eder; ve maahaza her
ne kadar o kimse bagirsa da, me'mur emirin hukmiinii izhar eder.
Ve herkes bilir ki, darib ve madrub emirin mahkumudur; ve her
ikisinden emirin hukmu peyda olur. Miisbit-i Hak olan kimse
daima Hakk'i izhar eder. Nefy eden kimse dahi Hakk'i muzhirdir.
Zira nefy vaki' olmaksizm bir §eyin isbati tasavvur-pezir olmaz.
Olsa da lezzetsiz ve bi-meze olur. Mesela miinazinn biri meclisde
bir mes'ele mevzu'-i bahs eder. Eger orada "la niisellim" diyen bir
KIRKBESINCi FASIL jg-.

muanz olmazsa, o neyi isbat eyler? Onun niiktesinde


ne zevk
olur? Zira isbat, nefy mukabelesinde hos olur. 118
Bunun gibi bu
alem dahi izhar-i Hak mahallidir. Musbit ve nafT olmaksizin bu
mahalde bir revnak bulunmaz; ve her ikisi de mazhar-i Hak'dir-
lar.

Yaran emirin huzuruna gittiler. Onlara gazab edip dedi


ki:
"Bunlann hepsinin burada ne isi vardir?" Cevap verdiler ki:
"Bi-
zim izdihamimiz ve kesretimiz, bir kimseye zulm etmek
icin degil-
dir./Sabir ve tahammiil hususunda kendimize
muavenet ve yek-
digerimizo tenasur icindir". Nitekim ta'ziye
hususunda halk top-
lamrlar. Bu ietima' olumii def etmek icin degildir. Garaz ancak
sahib-i musibeti muteselli kilmak ve hatirmdan
vahseti def eyle-
mektir. Zira J*.lj ^kS lij~J.\ Ya'ni "Mu'minler nefs-i vahide gibi-
dir" buyrulmustur.
Dervisler bir ten hiikmiindedir. Eger a'zadan
bir uzuv, / derde
giriftar olursa ecza-yi mutebakiye muteellim
olur. Goz gormekten
kulak isitmekten ve dil soylemekten kahr ve
cumlesi o uzv-i
marizde ietima' ederler. Dostlugun sarti, kendisini
dosta feda et-
mek ve dost icin kendisini kavgaya atmaktir.
Zira ciimle yiiz bir
seydir ve bir bahra mustagraktir. Eser-i iman
ve sart-i islam bu-
dur. Ten tarafma ceken bir dost, can
tarafina ceken bir dosta ben-
zer mi? Mii'min kendisini Hakk'a feda ettigi
vakit beladan ve el ve
ayagimn kesilmesi havfindan hie endise eyler mi? tj/ !
Jl L l
J^i
i^C^uara, 26/50) Ya'ni "Sahirler Fir'avn'a dediler ki, senin
fii-
linden bize zarar yoktur; biz Rabbimize riicu' ederiz" ayet-i
kerimesinde isaret buyruldugu iizere, mademki
Hak tarafina gi-
ayaga ne ihtiyac vardir? El ve ayagi kendi canibinden
diyor, el ve
bu tarafa sefer edesin diye verdi. Mademki el ve ayagi
yaratan ta-
rafina gidiyorsun, eger elden gidip, ayaktan
diiserek sahare-i
Fir'avn gibi elsiz ve ayaksiz olur isen ne gam
vardir. Kit'a:
>j> <jl* >-i >»*> J^<~. ^il jj> jl_^ jr^r. <JS
_,L jl ^j

Tercume: "Yar-i simberin elinden zehir icmek kabildir.


Onun
acisozu seker gibi yenip yutulabilir. O mahbub-i
hakikinin nez-
dinde lezzet-aver olan tuzdan pek 50k bulunur.
Tuz bulunan bir
yerde ise, ciger yemek miimkindir."/
FIHI MA FIH

KIKKALTINCI FASIL

Allah Teala Hazretleri hayn ve serri murad eder; fakat ancak

hayra razi olur; zira Jjcl jl >^~»U Ui. \j£ cuS" Ya'ni "Ben bir gizli
119
hazine idim; bilinmege muhabbet ettim" buyurmusjtur. Hak
Teala'nin emir ve nehyi murad buyurduguna subhe yoktur. Halbu-
ki me'mur, emr olundugu seyde tab'an karih olmazsa, emr sahih
olmaz ve a? olan kimseye "Ey a?, helva ve s;eker ye!" denilmez.
Eger denilirse, bu emir degil, belki ikramdir. insanin ragib ol-
madigi §eyden nehy olunmasi sahih olmaz. Tas. yeme, diken yeme
demek sahih degildir; ve eger denilirse, buna "nehy" tesmiye olun-
maz. Hayir ile emrin ve §erden nehyin sahih olmasi icin, serre
ragib olan bir nefsin viicudu lazimdir. Bu nefsin irade-i viicudu,
serri iradedir. Velakin Hak serre razi olmaz; eger razi olsa idi, ha-
yir ile emr etmez idi. Bunun naziri budur ki, tedrisi murad eden
kimse miiteallimin cehlini murad eder. Zira tedris ancak miitealli-
min cehli ile miimkin olur; ve bir §eyi murad etmek, onun levazi-
mindan olan §eyi murad etmektir. Velakin o kimse cehle razi de-
gildir. Razi olsa ta'lim etmez idi. Ve keza tabib tababeti murad et-

tigi vakit, nasin marazim murad eyler. Zira onun zuhur-i tibbi an-

cak nasin marazi iledir. Fakat / nasin marazina razi olmaz. Eger
razi olsa idi, nasi tedavi eylemezdi. Ve keza ekmekcl kesb u maa$i-
nin husulii i?in nasin achgim murad eder; velakin onlann achgina
razi degildir. Eger razi olsa idi, ekmek satmaz idi. Ve keza iimera
ve tevabi', tasallut etmek igin muhalifi ve adunun viicudunu
murad eyler. Eger etmemis olsalar, onlann reculiyyeti ve sultana
muhabbetleri olmaz ve adem-i ihtiyac. sebebiyle sultan onlan cem'
etmez idi. Velakin onlar muhalife razi olmazlar; olsalar mukatele
etmezler idi. Ve kezalik insan, hadd-i zatinda seref-i nefsine ait

devaiyi murad eder. Zira te§ekkiir edeni ve itaat eyleyeni ve


miittakiyi sever. Bu ancak nefsinde olan devainin viicudu ile
ise
miimkin olur. Ve bir §eyi murad etmek, onun levazimindan olan
seyi murad etmektir. Velakin ona razi degildir. Aksi halde nefsin-
den bu seylerin izalesine cehd eder idi.
KIRKALTINCI FASIL

Imdi bilindi ki, §er bir vecihden murad olunur ve bir vecihden
murad olunmaz. Buna muhalif olan hasim ise 12 ° "§er, her vecih-
den murad olunmaz" diyor. Halbuki bir sfeyi murad edip onun
levazimindan olan seyi murad etmemek muhaldir. Tab'an
§erre
ragbet ve hayirdan nefret eden bu nefs-i ebiyye ve serkes,
emir ve
nehyin levazimindandir; ve diinyada cemi'-i siirur bu nefsin
leva-
zimindandir. Imdi btrsurur murad olunmazsa, nefis murad
olun-
maz; ve nefis murad olunmadigi vakitde de emir ve nehy ve nefsin
melzumlan / murad olunmaz idi. Ve eger o nefs-i serke§e nza bu-
205
lunsa, bast-i sabik vech ile ona emir ve nehy taalluk
etmez idi.
Velhasil §er, muradun-li-gayrihidir; ya'ni diger, bir sebebden
nasi
murad olunur. Bundan baska biz deriz ki, hayratta def-i §iirur
ma'nasi mundemic oldugundan, cemi'-i hayn murad eden
kimse,
def-i siirfiru miirid olmus olur. Halbuki def-i §er, ancak
serrin
viicudu ile miimkindir. Yahut deriz ki, irade-i iman
ancak kii-
fiirden sonra olur. Bu halde kufur, imanin levazimindandir. Elha-
sil irade-i ser, ancak "ayn"i igin murad olundukda kabihdir. Fakat
hayir murad olundugu vakit irade-i §er kabih degildir. Nitekim
Hak Teala Hazretleri 5^ ^C^Jl
^
j& j (Bakara, 2/179) [Ya'ni
"Kisasta sizin icin hayat vardir*] buyurur. Kisas siibhesiz
ser ve
bunyan-i ilahiyi hedmdir. Velakin bu bir serr-i cuz'idir. Halki
ka-
tilden siyanet ise7 hayr-i kullidir; ve hayr-i kiilli
iradesiyle, serr-i
cuz'iyi murad eylemek kabih olmaz. §err-i kiilliye
razi olarak,
serr-i ciiz'inin iradesini terk etmek kabihdir.
Bunun naziri budur
ki, valide serr-i ciiz'iye nazar ettigi icin veledin zecrini murad et-
mez. Peder nazaran onun zecrine razi olur. Akile,
ise serr-i kiilliye
ya'ni yenirce illetine miibtela olan kimsenin ciiz'-i
ma'luliiniin ke-
silmesi de buna benzer. Allah Teala Afiivv ve Gafur ve
§edidii'l-
ikab'dir.

imdi bu aksami tasdik etmek ister mi, istemez mi? "Beli"


de-
mek lazimdir. Hak Teala'mn Afiivv ve Gafur olmasi ancak
giinahlann viicudu iledir; ve bir seyi irade etmek, onun levazimim
iradedir. Ve keza Hak Teala bize afv ile ve sulh ve lslah ile emr
etti. Bu emrin faidesi ancak husumetin viicudu iledir. Bunun
naziri, Sadr-i Islam'in dedigi §eydir. §oyle ki: Muhakkak
Allah
Teala bize kesb ve tahsil-i mal ile emr etti. Ciinkii Jjl *
J_. 1 ijujl
(Bakara, 2/195) [Ya'ni "Allah yolunda harcayin"] buyurdu. fnfa'k-i
164 FiHIMAFiH

mal ise, ancak mal ile miimkindir. Binaenaleyh tahsil-i mal ilejemr

etmis oldu. Ve namaz ile emr etti. Bu halde vuzu' ile emr etmis
oldu. Ve abdest su ile olacagindan, su tahsiliyle ve namazin levazi-
mmdan bulunan seylerin kaffesiyle emir buyurmus oldu.

KIRKYEDINCi FASIL 121

§ukur, ni'metleri avlayip baglamaktir. Sada-yi siikrii isittigin


amade olursun. Hak Teala Hazretleri bir ku-
vakit, tezyid-i ihsana
lunu sevdikde, ona bela verir. Eger sabr eylerse, derecesini all ey-
ler;ve eger §iikr ederse onu ber-giizide kilar. Ba'zilan Allah'in lut- j

funa ve ba'zilan da Allah'in kahnna sukr ederler. Onlann her biri-


si de hayirhdir. Zira §ukur bir tiryakdir ki, kahn lutfa tebdil eder. I

Akil ve kamil, huzur ve bela icinde Huda'ya siikr eden kimsedir.j


Eger muradi derek-i nar bile olsa bu kimse Hakk'in istifa ettig
kimsedir. Imdi siikiir maksuda isali ta'cil eder; zira sikayet
zahire, sikayet-i batineyi tevlid eder. Peygamberimiz (s.a.v.) Efen
dimiz buyurmustur: Jy^JI Jjs^JaJI 01 [Ya'ni "Ben dahCik ve katu
lum."] Cafinin ve sitemgerin yiiziine karsi olan dahkim onu oldu
mektir. "Dahk"den murad, §ikayet olunacak yerde sukr etmektir.^

Hikaye olundu ki:Resulul!ah (s.a.v.) Efendimiz'in ashabinda


birisinin biryahudi komsusu var idi. Yahudinin evinden ahdas i
encas ve ebval-i sibyan ve camasir sulan akardi. Halbuki o sahah
yahfidiye tesekkiir ve ailesine de tesekkiir etmeyi emr ederdi.
kiz sene bu hal uzere miirur etti. Muslim vef'at ettikde yahud
ta'ziye i?insahabinin ailesi nezdine gitti. Evin icinde bu necaselj
ve bunlann cereyan eyledigi menafizi gbrdii. Miiddet-i maziy
deki macera ma'lumii olunca, kendisinden nedamet-i sedide ha
oldu ve ailesine "Van size! / Bu hali bana nicin haber vermedin
de, daima tesekkiir edip durdunuz?" Cevap verdiler ki: "Merhu
bize siikr ile emr eder ve terk-i siikiir hususunda bizi tehdid eyk

idi." Yahudi bunu isitince iman etti. Beyit:

Nazmen tereume: "Suleha zikri eder hal-i salaha tesvik


Hatira bade gelir mutnb anilsa nitekim."
KIRKYEDtNCl FASIL
165

Bunun icin Allah Teala Hazretleri Kur'an-i Kerim'inde en-


biyasim ve ibadimn salihlerini ve efal-i ilahiyyeye olan sukiirleri-
ni ve zalimin zulmiine sabir ve intikamdan afv edenleri sena ile
122
zikr eylemistir.

§iikiir, ni'met memesini emmektir. Meme ne kadar siit ile


memlu olursa olsun, memenin basma kadar gelmez; ya'ni onu em-
mek lazundir.
Birisi $ukursuzliigun sebebi nedir ve §iikre man/' olan $ey ne-
dir? diye sordu. $eyh 123 buyurdu:
§ukre mani' olan sey ham-tama'hktir. Zira bu tama' sahibi
kendisinin eline gecen seyi daha ewel tama' etmisti. Iste o tama'-i
ham onu sukursiiz kildi. Binaenaleyh kendi aybmdan gafil oldu ve
arz ettigi nakdin ayDindan ve kalbhgindan gaflet eyledi. O tama'-i
ham, meyve-i ham ve cig ekmek ve et yemek gibi oldugundan, siib-
hesiz ve sukursiizliik tevelliidunu mucib olur. Bir kimse mu-
illet

zir bir sey yedigini bildigi vakit ona istifrag vacibdir.


istifrag et-
mek ve o zann-i fasidden farig olmak ve o bir illet, yiiz illet olma-
mak icin Hak Teala hikmeti ile / onu sukiirsuzliige miibtela eyledi.
Nitekim Kur'an-i Kerim'de buyurur: ^fc] o£ljl j oCJJl 'filTjLj

oj**jt (A'raf, 7/168) Ya'ni, "Biz onlan gina ve sihhat ve gah fakr ve
sid'det ile ihtibar eyledik; ta ki onlar ma'siyetden taata riicu' ede-
4
ler." Bu zevatm nazan Allah'a serik gibi olan esbabdan
gibi
riicu' eder. Nitekim Bayezid buyurmu§tur ki: Ta Rab,
ben sana
§irk kosmadim." Hak Teala Hazretleri ise "Sat gecesi dogil!"
Ya'ni
bir gece sut icip "Bana zarar verdi" dedin. Halbuki Darr ve
Nafi'
hep benim, buyurdu. Cenab-i Hak sebebe nazar eyliyerek onu
musrik addiyle siitten ewel ve sonra Darr olan benim, lakin siitu
kabahat gibi ve mazarrati da ustadin te'dibi gibi kildun buyurdu.
Imdi ustad tilmizine "Meyve yeme!" dedigi halde tilmizi yese, us-
tad onun ayaginm altina vurdugu vakit, tilmizin, Tedigim meyve
ayagima mazarrat verdi" demesi dogru olmaz. Lisan, bu asil
iizerine ^irkten muhafaza olundukda, Hak Teala Hazretleri nezd-i
uluhiyyetinde kesir add buyurdugu sirk-i kalil a'razindan o kimse-
nin taharet-i riihuna tekeffiil buyurur. Ni'metlere hamd etmek ile
§ukr eylemek arasindaki fark budur ki, onun cemaline ve sec-
aatine sukr ettim, denilmez. Hamd ise sukurden eamdir.
166 FIHI MA FIH

J
KIRKSEKiZINCi FASIL

Bir kimse imamet ediyordu 6 Ui j Vjs £\ LfJcSf (Tevbe, 9/97)


[Ya'ni "Bedeviler kiifiir ve nifak bakimmdan, daha beterdir"] ayet-i
kerimesini tilavet etti. Meger bedevilerden bir arap orada bulu-
nuyormu§. Ona s,iddetli bir tokat vurdu. imam ikinci rek'atte
V.
>S/f ^/i j JjU
f
'^J.J, vC^ "^ /(Tevbe,
1 9/99) [Ya'ni "Bedevilerden
oylesi de vardir ki Allah ve ahiret gtiniine inanir"l ayet-i kerime-
sini okuyunca, o arap "Bir tokat seni lslah etti" dedi. / Her neyi
oniimiize ceker isek, canib-i gaybdan her dem tokat yeriz. O tokat
ile bizi ondan teb'id ederler. Yine baska bir §eyi oniimiize cekeriz,

yine bbyle olur. Nitekim "Bizim hasf ve kazfe takatimiz yoktur" ve


"Kat'-i evsal, kat'-i visalden daha ehvendir." denilmi^tir. "Hasf"-
den murad, diinyaya dahp, ehl-i diinyadan olmaktir; ve "ehl-i
kazPden mur;ld dahi, evliyaullahin gbniillerinden (jikmaktir. Nite-
kim bir kimse yemek yiyip midesi eksiyince, onu istifrag eder.
Eger o taam ek§imeyip istifrag edilmese idi, ademin ciiz'ii olacak
idi. £jimdi...Miirid dahi s,eyhin gonluni? girmek icin temelluk ve
hizmet etmek lazimdir. El-iyazii billah, miiriddfrn s,eyhe hos. gel-
miyeeek bir sey sadir olup da, imir§idi onu gonliinden'ihrac ederse,
ekl edilip ek§imesi hasebiyle disanya cikanlan ve ciiz'-i ademi ola-
mayan taama benzer. Zira o miirid dahi, miiriir-i eyyfim ile §eyh
olacak idi; na-hos. hareketi sebebiyle goniilden disanya atildi. §iir:

IjLfJj L-

>y.iSj\

Terciime: "Senina§km alemde miinadilik edip, nihayet gonul-


leri §ur u §errin eline teslim eyledi. Ondan sonra o goniillerin ciim-
lesini yakip kul etti ve getirip bi-niyazlik yeline verdi."

Hakister olan goniillerin zerreleri o bi-niyazhk yeli icinde raks


ederler ve na'ra vururlar. Eger boyle olmasalar idi, bu haberi kim
getirir ve her dem bu haberi kim tazeler idi? Ve eger goniillerin
kendi hayatim, o bad-i bi-niyaz icinde yaktiklanni ve o bada kan§-
tigini gbrmeseler idi, onda yanmaga nasil bu kadar ragbet ederler
idi. §ehevat-i diinya ate§leri icinde yanip kiil olan goniillerin

hicbir siyt.ve revnakmi gbriip isjitiyor musun? / §iir:


KIRKSEKIZiNCi FASIL — 167

Terciime: "Israf benim ahlakimdan olmadigi ma'lumdur. Riz-


kim olan sey muhakkak bana vasil olacaktir. Rizk icin kosup onu
aramak beni yorar. Eger oturursam nzkim bila-zahmet bana ge-
lir."

Ben kaide-i nzki muhakkak surette bilmi§imdir. Bo§ yere


ko§mak ve zariiretsiz mesakkat ?ekmek benim adetim degildir.
Benim altin ve gumiise ve taam ve kisveye ve bar-i §ehvete miiteal-
lik olan nzkim oturdugum halde bana gelir. Ben bu nzkm tale-
binde ni^in ko§ayim? Bunlan aramak, bizi rencide ve aciz ve zelil
kilar; ve eger sabr edip, bir yerde oturursam, mesjakkatsiz ve zil-
letsiz o bana gelir. Zira rizk dahi bana talibdir ve o beni ceker.
Mademki beni cekebiliyor ve bana geliyor; ben byle onu cezb ede-
mem ki, arkasmdan gideyim.
Hasil-i kclam budur ki, din uimiruna me§gul ol! Ta ki diinya
senin arkandan kossun. Ve bu oturmaktan murad, din umuru
iizerinde oturmaktir. Boyle bir kimse her ne kadar kosarsa, din
hususunda kosmus. olacagindan, o kimse yine oturmus hiikmiinde-
dir. Eger oturdugu vakit diinya icin oturmu§ ise, yine kosmus.

hiikmundedir. (S.a.v.) Efendimiz JL, ail .US' Wj U* fJ*$\ J*> y


*aj^ Ya'ni "Humumu hemm-i vahid kilan kimsenin sair humumu-
na Hak Teala kifayet eder" buyurmustur. 125 Her kimin ki on tane
garni olup, bunlardan bir tanesi olan din gamim ceke, Hak Teala
dokuzunu onun sa'yine hacet kalmaksizm rast kilar. Nitekim en-
biya (aleyhimu's-selam), nam ve nan kaydmda olmayip, ancak n-
za-yiHak talebi kaydinda idiler. Onlann nanini ve namim ta§idi-
lar.Her kim ki nza-yi Hak talebinde olursa, bu cihanda ve o
cihanda / Peygamber ile bir yerde otururlar ve bir yerde uyurlar.
'^Cjfj (j+s}(j ^xJI j ^lljl J^Ii iljl j^j! ^jtfl £ ajj \1- (Nisa, 4/
.
^
69) Ya'ni "Iste onlar Allah Teala'mn in'am etti'gi enbiya ve siddik-
lar ve sehidler ve salihler ile beraberdir" ayet-i kerimesi bu maka-
mi haber verir. ^J\ ^
^^Wjyji'm "Ben, beni zikr edenin celisi-
yim"] hadis-i kudsisi rmlcibince, o kimse belki Hak Teala ile hem-
nismdir. Eger Hak onun hem-nismi olmasa idi, onun gbnliinde
L68 FIHI MA FIH

sevk-i Hak olmaz idi. Zira hicbir vakitte giil kokusu giilsiiz ve-
misk kokusu misksiz olmaz. Bu sbziin nihayeti yoktur. Eger olsa
idi, baska soz olmamak lazim gelir idi. §iir:

Nazmen terciime:

"Sbziimiiz bitmedi hala, gece ahir oldu


Ne sucu var gecenin, cunkii uzundu sozumiiz."
Bu
alemin gecesi ve karanhgi gecer; fakat o soziin nfiru her
vakit zahir-ter olur. Nitekim 6mr-i enbiyanm geccleri gecli; fakat
onlann nur-i ahadisi gecmedi ve munkati' olrnadi ve olmayacaktir
da. Mecniin'a dediler ki: "Ne acib seydir ki, her ikiniz bir mektebde
cocuk oldugunuz halde, sen Leyla'yi seviyorsun?" Mecnun cevaben
dedi ki: "Bu adamlar ahmaktir, utzl; "i i«J- ^1 } Hangi sahib-i ce-
mal olan kadin istenmez?" Giizel kadma meyl etmeyen hicbir a-
dam olur mu? Belki kendisinde gida ve meze bulunan ask odur.
Nitekim peder ve maderin didan ve evlad zevki ve sehvet ve en-
va'-i lezzat ondan bulunur. ilm-i nahivde Amr ile Zeyd misal
oldugu gibi, Mecnun dahi ancak misal olarak kalmistir. / Beyit:

lJjj» v'j* js *fv" •*< &»j- '^ ^^ i^U* j Jh* y. 0>?


Terciime: "Eger bu alemde meyin saf ve a'lasini icip, uzerine
de mcze ve kebab yemekte isen, bil ki ru'yada su icmis oluyorsun.
Uyandigin vakit, yine susuz bir alemdesin. Senin o ru'yada icmis
oldugun suyun sana asla faidesi yoktur." JLJI US' LjjJI Ya'ni "Diin-
r
ya uyuyan kimsenin rii'yasi gibidir." Diinya ve diinyanin miitena'-
imi ona benzer ki, bir kimse rii'yasinda bir seyi ister ve onu verir-
ler; akibet uyanir, rii'yasinda yedigi seyin hicbir eser ve nefini bul-
maz. Sjimdiki halde ru'yada bir sey istenilmis ve ona verilmistir.
•51SJI jjJ Jljdl jlSo Ya'ni, ata, soz mikdanncadir.

KIRKDOKUZUNCU FASIL

Birisi: "Biz ahval-i ademi hirer hirer ogrendik. Onun mizac


ve tabiati ve germi ve serdisi kil ucu kadar bizden hafi degildir.
KIRKDOKUZUNCU FASIL jgg

Onda baki kalacak olan §eyin ne oldugunu hig anlamadik" dedi.

Hz. Kr-i dest-gir cevaben buyurdular: Eger onu bilmek kavl-i


miicerredle miimkin ve hasil olsa idi, bu kadar sa'y ve
feusise ve
enva'-i miicahedeye ihtiyac olmaz ve hi? kimse kendisini
mesakka-
te sahp feda etmezdi. Mesela birisi, denize girip /
tuzlu sudan ve
timsahlarla bahklardan baska bir sey gbrmez; ve denizde bulun-
dugunu haber verdikleri gevher nerededir? Yoksa hadd-i zatinda
gevher mi yoktur? der. Halbuki gevher, mucerred denizi gormekle
ne vakit hasil olur? §imdi... Eger yuzbin kere denizin suyunu tas
tas alsa gevher bulamaz. Gevhere vusul icin dalgic lazimdir;
o da

her dalgic degil. Calak ve tali'i yaver bir dalgic ister. Bu hilnerler
ve ilimler, denizin suyunu tasla almak gibidir. Gevhere
yol bul-
mak baska turliidur. Cok kimseler vardir ki, biitiin hiinerler ile
araste olmuslar ve sahib-i mal ve cemal bulunmuslardir.
Ancak
onlarda o ma'na yoktur. Ve yine gok kimseler vardir ki, zahirleri
harab ve hiisn-i suret ve belagatten aridirler. Ancak o baki olan
ma'na onlarda bulunur; ve o ma'na budur ki, insan onunla muser-
ref ve mukerrem olmustur; ve o vasita ile sair mahliikat
iizerine
kesb-i riichan eylemistir. Arslanlann, kaplanlarm ve mahlukat-i
sairenin hunerleri ve sifatlan ve hassiyyetleri vardir. Ancak
o baki
kalacak olan ma'na onlarda yoktur. Eger bir adam o ma'naya
yol
bulursa, kendi faziletini kendisi tahsil etmis olur; ve ilia o fazilet-
ten onun behresi olmaz. Bu hunerlerin ciimlesi, ayinenin
arkasina
gevher vaz' etmege benzer. Ayinenin yiizii, o gevherden farigdir.
Ayinenin yuzunu safi kilmak lazimdir. Yiizii cirkin olan kimse,
ayinenin arkasina tama' eder. Cunku ayinenin yiizu gammazdir.
Yiizii giizel olan kimse de can
ile ayinenin yuzunu ister; cunku
yiiz
ayinenin yiizii, onun guzelliginin
mazhandir. Yusuf-i Misri'nin bir
dostu seferden geldi. Cenab-i Yusuf "Benim icin ne hediye getir-
din?" dedi. O kimse cevap verdi ki: "Sende mevcud olmayan
/ ne-
dir?Ancak senin cemalinden daha gilzel hicbir sey olmadigi icin
sana bir ayine getirdim. Her vakit cemal-i ba-kemalini onda miisa-
hede eyliyesin." 127 Hak Teala Hazretleri'nin nesi yoktur ve O'nun
neye ihtiyaci vardir? O'nun huzur-i muallasina rflsen bir
goniil
gbturmek lazimdir; ta ki onda cemal-i ba-kemalini miisahede bu-
yura. Nitekim hadis-i serifde buyrulmustur: Y
j ^j^, J\ J^j v *i)l jl
l^Jj v" M ^1 j f&ILel ^1 Ya'ni "Muhakkak Hak Teala Ha'zretleri
170 FIHI MA FIH

sizin suretlerinize ve amellerinize nazar etmez; ancak kalblerinize


nazar cdcr." Beyit:

Nazmen terciime: "Ne istersen bulursun bu schirde


Onun noksam ancak akilandir."
Bir §ehir ki hub-rulardan ve lezzatdan ve mtlstehadan ve ara-
yi§-i guna-gundan her ne istersen onda bulursun. Ancak bir akil
bulamazsin. Keske onun aksi olaydi. I§te o §ehir, insanin viicudu-
dur. Eger iki bin hiiner olup, o ma'na olmazsa, o §ehrin harab ol-
masi evla-terdir. Ve eger o ma'na mevcud olup da, arayi§-i zahiri
bulunmazsa, beis yoktur. Onun sirn ma'mur olmak lazimdir. Bir
215 insan her ne halde / olursa, onun sirn mes.gul-i Hak'dir; ve o i§ti-
gal-i zahiri, batinin me§guliyetine mani' degildir. Nitekim hamile
bir kadin, sulhda, kavgada, yemekte, uyumakta, ve'1-hasil her ne
halde bulunursa bulunsun, o cocuk onun karmnda ne§v ii nema
bulur ve kuvvet ve havas iktisab eyler. Halbuki validenin ondan
haberi yoktur. Insan dahi o sirnn hamilidir ki, Hak Teala buyu-
rur: 'Vjii lijlt alS'Jl J,Chff LjLi j (Ahzab, 33/72) Ya'ni "0 emaneti
insan yiiklendi, muhakkak o zalum ve cehuldiir." Ancak onu Hak
Teala zuliim ve cehl icinde birakmaz ve suret-i insanin mahmul
olu§undan murafakat ve muvafakat ve bin a§inahk peyda olur; ve
ademin hamil oldugu o sirdan ba'del-mevt, yarhklar ve asmahklar
zuhuru taacciibe deger mi? Ve o sirlardan neler peyda olur! Sir
ma'mur olmak lazimdir. Qiinkii sir agacm kokii gibidir. Her ne ka-
dar mahfi ise de, onun eseri agacin dallannda zahir olur. Eger iki
dal kinlmis. olursa, kok muhkem olunca yeniden surer ve nc§v u
nema bulur; ve eger kok bozulmus. olursa, ne dal kahr, ne de yap-
rak.

Hak Teala Hazretleri ,—JIUi 1 ^l_.U pXJI Ya'ni "Senin iizerine ve


senin cinsinden olanlann iizerine selam olsun" buyurdu. Ve eger
Cenab-i Hakk'm garazi bu ma'na olmasa idi, Hz. Muhammed Mus-
tafa (a.s.) muhalcfct etmez ve uvALsJI JJI iL* J& j UJkt .XJI [Ya'ni
"Selam bizim ve Allah'in salih kullannm iizerine olsun"] buyur-
mazdi. Ya'ni selam kendisine mahsus olsa idi, o selarm ibad-i sali-
hine izafet etmez idi; ve bana verdigin selam bana ve benim cin-
simden olan senin ibad-i salihininedir buyurmaz idi. Nitekim
KIRKDOKUZUNCU FASIL 171

Cenab-i Mustafa (a.s.) abdest akrken, namaz ancak bu abdest ile


sahih olur buyurdular. / Maksud, o muayyen olan abdest degildir.
(Ya'ni o dakikada aldiklan abdestin
aym degildir.) Eger §art-i sih-
hat-inamaz, Cenab-i Mustafa (a.s.)m abdesti olsa idi, aksi halde
kimsenin namazi sahih olmamak icab eder idi. (Qtinkii herkesin
aldigi abdest o abdestin aym degildir.) imdi garaz, her kim ki bu
cins abdesti almazsa, namazi sahih olmaz demektir. Nitekim "Bu
tabak giilnardir" derler; ma'nasi nedir? Ya'ni giilnar ancak budur,
bundan baskasi yoktur, demek degildir. Belki, bu tabak giilnar
cinsindendir demektir.

Koyluniin biri §ehre geldi ve bir sehirliye misafir oldu. ijehirli


helva getirdi; koylu i§tiha ile yeyip dedi: "Ey sehirli, ben gece
gimdiiz un ta'lim etmis. idim; §imdi helvanm tadim tattim, un lez-
zeti goziimden diistti ve artik her vakit helva bulamiyacagim
ve
elimdeki §eylerden sogurum. Ne care ittihaz edeyim?" Kbylii hel-
vanm tadim tattiktan sonra §ehre meyl eder; eunkii §ehirli
onun
gonlunii cezb etti. Nacar meyl ve muhabbet icinde zindegani la-
zundir.

Ba'zi kimseler olur ki, selam verirler ve selamlanndan misk


kokusu Ba'zilan da vardir ki, selam verirler, selamlanndan
gelir.
duman kokusu duyulur. Bunu mesammi olan kimse duyar. Sonun-
da pi§man olmamak icin, bir kere imtihan etmek lazimdir; adet-i
ilahiyye budur. Jj£
w ^ d-** fjL.1 [Ya'ni "NSsa sbyledigin nasihat-
leriewela nefsine sbyle!"] Nefis dahi eger kulluk da'vasim ederse,
onun bu da'vasim imtihansiz kabul etme. / Abdest alirken suyu
buruna gotiiriirler; ondan sonra tadarlar ve mucerred gbrmek ile
kanaat etmezler. Zira suyun hey'eti yerinde olmakla beraber tu'm
ve kokusunun miitegayyir olmus bulunmasi caizdir. O suyun sih-
hatini anlamak icin bu bir imtihandir; imtihandan sonra yiize
gbtiiruliir.

Senin gbnlunde iyiden ve kotiiden her ne mevcud ise, Hak


Teala onu senin zahirinde peyda kilar. Agacin kbku, her neyi mass
ederse, onun eseri dallannda, yapraklannda zahir olur.
128
Nitekim
Hak Teala Hazretleri buyurur: sjkijl J) 'qJ
^J^'j ^i liU—, (Fetih,
48/29) Ya'ni "Onlann sima ve alamet'leri'nd'en, yiizlerinde secde
'
eserleri zahirdir." Ve yine buyurur: ^>Jl Js. V. „"„ (Kalem, 68/16)
r
172 Ftffl MA FlH

Ya'ni "Yakinda biz onu burnu iizerine dag ile alametleyip ru-siyah
ederiz."Eger herkes zamfrine muttali' olmazsa, yiiziiniin rengini
ne yapacaksin? (Ya'ni senin zamirini herkes yuzunun renginden
anlar.)

ELLINCI FASIL

Terciime: "Her seyi aramadikca bulmazsin; ancak bu dostu


bulmadikca aramazsm."

Bir adamm talebi, bulunmarms. bir seyi istemesi ve gece giin-


diiz onu ciist ii cuda bulunmasidir. Yoksa bulunmus ve maksud
hasil olmu§ ve talib olan kimse onu tahsil etmis iken, bir seyi taleb
etmek acibdir; ve bbyle bir taleb insanm vehmine sigmaz ve be§er
onu tasavvur edemez. Zira onun talebi bulunmamis. olan bir sey
icindir. Ve bulundugu halde taleb olunan sey ise, taleb-i Hak'dir.
Ciinkii her sey Hak Teala'yi bulmustur ve kaffe-i e§ya O'nun kud-
retinde / mevcuddur. jl»UI j>yi jj£_i ^
[Ya'ni "01 (der) ve vacid
macid olur"| Vacid odur ki, her §eyi bulmus ola. Bununla beraber
Hak Teala talibdir. Ciinkii talib ve galib O'dur. Imdi bu beyitten
maksud odur ki: Ey insan, sen her ne kadar hadis olan ve vasf-i
adcmi bulunan bu taleb icinde bulunmakta isen de, maksuddan
baidsin. Vaktaki talebin taleb-i Hak'da fani olur ve taleb-i Hak se-
nin talebinde miistevli bulunur, i§te o vakit, taleb-i Hak ile talib
olursun.

Bu sirada h uzurda olanlardan birisi sbyle dedi: "Veliyy-i Hak


olan ve Hakk'a vasil bulunan kim oldugunu bilmek igin, ne kavl
ve ne fill ve ne de keramat, ve'1-hasil higbir §ey nokta-i nazann-
dan, bence higbir delil-i kat'i yoktur. Zira kavlin ogrenilmis ol-
masi caizdir. Ve fiil-i keramat papaslarda da vardir; ve onlar kes-
f-i zamir ederler ve sihir tarikiyle birgok acibe izhar ederler."

Buna mumasil seyler ta'dad etti.

Hudavendiganmiz hazretleri buyurdular: "Sen hicbir kimseye


mu'tekid misin, yoksa degil misin?"
"

ELLINCi FASIL 173

Sai7 dedi: "Eyvallah, mu'tekidim ve asikim."

Hz. Hudavendigar buyurdu: "Senin o kimse hakkmdaki


i'tikadin bir delil ve ni§ana mi miibtenidir, yoksa sbylece goz ka-
payip da mi o kimseyi intihab ettin?"

Sail dedi: "Hasa, o zata olan i'tikadim delilsiz ve nisansiz de-


gildir."

Hz. Pir-i dest-gir buyurdular: "O halde i'tikad hususunda


nicin hicbir delil yoktur diyorsun; miitenakiz soz sbyliiyorsun?"

Huzurda buhmanlardan "Her vcliyy-i


bir digeri $iiyle dedi:
aziz, kendisinin Hakk'a olan yakmhgmm
kimsede bulunmadigini
ve Hakk'm kendisine olan bu inayetinin kimseye olmadigim,zu'm
eder.

Hz. Pir-i dest-gir cevaben buyurdular: "Bunu kim soylodi? Ya


veyuhut velinin gayri soyledi. Eger veil sbyledi ise, bu
veil sbyledi /
halde o kimse her velinin nefsi hakkmdaki i'tikadi bu oldugunu
bildi.Binaenaleyh bu inayet ona mahsus olmami§ olur. Ve eger
velinin gayri sbylemis ise, bu halde fi'1-hakika Hakk'in veliyy-i
hassi odur. Zira Ilak Teala bu sirn evliyamn ciimlesinden gizledigi
halde, ondan gizlemedi."

Hz. Pir'in izahati uzerine sail su misali irad eyledi: Mesela


birpadisabm on cariyesi var; bu cariyeler, "Padisahm indinde ici-
mizden kim daha ziyade mahbubdur? Bunu bilmek istcriz" derler.
Padisah dahi: "Bu yiizuk yarm her kimin odasmda bulunursa, en
ziyade sevgili olan odur" buyurur. Ve padisah yuzuk gibi on la-
ne daha yapilmasmi emr edip, ertesi giin ii her bir cariyeye verir.
Bu misal uzerine Hz. Pir buyurdular: "Sual heniiz kaimdir ve
bu misal cevab degildir ve bu bahse taalluku yoktur. Bu kelami,
eger on cariyeden birisi bu halde o, bu yuziigiin kendisine
dedi ise,
mahsus olmadigim ve her onun misli bulundugunu
bir cariyede
bildi. Bu suretde, onda ruchan bulunmaz ve mahbub-ter olmaz. Ve

eger bu sozu o on cariyenin gayri sbylediyse, halde cariye, pa-


di§ahin karin-i liassi ve onun mahbubudur."

Huzzardan birisi dedi: "A§ikm zelil ve hor ve hamul olmasi


lazimdir." (Bu evsaftan daha birtakim seyler ta'dad etti.)

Hz. Pir-i dest-gir buyurdular. A§ik, ma'§iikun muradina tabi'


FlHI MA FIH

olmak lazimdir. Eger bu zillet ma'siikun muradi hilafina olursa, o


220 a§ik olmaz. Kcndi muradina tabi' / olmus olur. Ve eger ma'sukun
muradina tabi' olup da, ma'sfik onun zelil ve hor olmasmi istemez-
se, o a§ik nasil zelil olur?

Bundan ma'lum oldu ki ahval-i a§ik, ma'sukun muradi ne


oldugu anlasilmadikca bilinmez.

Isa (a.s.) oljJ-l Jit ^±S jljj.1 j, Cyjte buyurmustur. Ya'ni "Hay-
van hayvamn etini nasil yedigine taacciib ederim." Ehl-i zahir der-
ler ki: "Insan hayvan etini ekl eder, halbuki her ikisi de hayvan-
dirlar." Buhatadir, nicin? Zira insan et yer; velakin o yedigi hay-
van degildir, cemaddir. Ciinkii bliince hayvanhk kalmaz. Ancak
garaz budur ki, seyh muridini bi-keyfiyyet ve niteliksiz bir halde
yutar. Boyle garib bir hale taacciib ederim. 129

Huzzardan birisi su suali irad eyledi: "Ibrahim (a.s.) Nem-


rud'a dedi ki: Benim Rabbim oliiyii diriltir ve diriyi bldiirur. (Ba-
kara, 2/258). Nemrud: Ben dahi birisini ma'zul ederim, bu onu 61-
diirdum gibidir; ve birine mansib veririm, bu da onu diriltmem
gibidir, diye cevab verdi. O vakit Ibrahim (a.s.) ondan riicu' etti ve
mulzem oldu. Baska delile suru' edip: Benim Rabb'im giinesi mas-
nkdan cikarir ve magribden batinr. Sen de onun aksini yap! (Ba-
kara, 2/258) dedi. Bu soz, zahir cihetden ewelki delile muhalcfet-
tir."/

Hz. Pir-i dest-gir cevaben buyurdular: Hasa ki Ibrahim (a.s.)


Nemrfld'un delili ile mulzem ola ve onun icin cevab kalmiya. Belki
bu kelam, misal-i diger ieinde ewelki kelamm aymdir. Ya'ni Hak
Teala cenini masnk-i rahimden cikanr ve magrib-i kabirden bati-
nr. Eger sen uluhiyyet da'vasi ediyor isen, onun aksini yap! Ya'ni
magrib kabrinden cikar ve masnk-i rahme irca' eyle. Binaenaleyh
Ibrahim (a.s.)in irad eyledigi delil bir sbzden ibaret olmus. olur. 130
Hak Teala Hazretleri Adem'i her lahza yeniden yaratir ve onun
batinma yeni §eyler isal eder ki, eweli sonuna benzemez. Ancak o
kendisinden gafildir ve kendisini bilmez.
Sultan Mahmud'a bir esb-i bahri getirmi§ idiler ki gayet guzel
ve latif sureti var idi. Bayramda ona onu temasa
bindi; biitun halk
icin damlara cikmis ve seyre dalmis Sarhosun bin odasina
idiler.
Sekilmiij idi. "Gel sen de esb-i bahriyi temasa et!" diyerek onu ceb-
ELLINCI FASIL 175

ren dama gotiirdiiler. "Canim ben kendimle me^guliim ve onu


gormek merakinda degilim" dedi ise de care olraadi. Vaktaki da-
mm kenanna geldi, pek sarhos, oldugundan, sultani o atm iizerin-
de goricek: "Benim indimde bu atin ne ehemmiyyeti vardir; egei
§imdi bir mutrib terenniime ba§lasa ve onun ati benim olsa, fi'l-hal
ati mutribe bagi§lanm" dedi. Sultan bunu i§itip gazaba geldi ve
onu habs etmelerini emr etti. Bunun uzerine bir hafta gecti; bu a-
dam: "Benim kabahatim ne idi? §ah-i alem beyan buyursunlar, ta
ki bu bendeye ma'lum olsun" / haberiyle sultana birisini gonderdi.
Sultamn cmri uzerine onu ihzar eylediler. Padi§ah: "Ey rind-i bi-
edeb, bu sbzu nasil soyledin?" dedi. O kimse: "Ey §ah-i alem, bu
sbzu ben sbylemedim. O vakit damin kenannda sarhos. bir adam-
cik vardi, o sozii o soyledi ve gitti" diye cevab verdi. Onun bu ceva-
bi padi^aha hos. geldi. Hacetini kaza edip ona hil'at ihsan eyledi ve
hapisten ltlak etti.

Her kimin
ki bize taalluku vardir ve bu §araptan mest olmu§-
tur,her nereye giderse gitsin ve her kimle oturur ise otursun ve
her hangi taife ile sohbet ederse etsin, hakikatte bizimle oturur ve
bu cins ile ihtilat eyler. Zira sohbet-i agyar, ayine-i lutf-i yaridir ve
cinsin gayri ile amizis, mucib-i muhabbet ve cins ile ihtilatdir; zira
e§ya ziddi ile tebeyytin eder.

Ebu Bekr-i Siddik (r.a.) sekere "Ummi" tesmiye buyurmu§lar-


di. Ya'ni §irin-mader-zad demek
Simdi diger meyveler §ekere
idi.

kar§i tefahur edip derler ki: "Biz tathhk mertebesine gelinceye


degin, bu kadar acihklar cekmi§iz; sen ise acihgin me§akkatini
cekmemis. oldugun cihetle tatlihgin lezzetini ne bilirsin?"

ELLIBIRINCi FASIL

Hz. Pir-i dest-girden bu beytin tefsirini sual eylediler:

Nazmen tercume: "Eri$dikde meyl ii hevi gayete


Muhabbet, adavet olur ser-be-ser"
Hz. Hudavendigar'imiz §u suretle izah buyurdular: Alem-i
176 FIHI MA FIH

adavet, alem-i rauhabbete nisbeten dardir. Zira alem-i muhabbete


vusul icin alem-i adavetten kacarlar. Ve alem-i muhabbet dahi,
muhabbet ve adavetin viicud buldugu aleme nisbeten dardir. Dost-
luk, du^manlik, kufur ve iman ikiligi mucibdir. Qiinkii kiifur in-
karchr. Munkire bir kimse lazimdir ki, onun miinkiri olsun; ve ke-
za mukirra bir kimse lazimdir ki, ona ikrar eylesin. Imdi malum
oldu ki, yeganegi ve biganegi mucib-i isneyniyyettir; ve o alem,
kufiir ve iman ve muhabbet ve adavetin verasindadir. Ve mademki
muhabbet ikiligi mucibdir; ve bir alem vardir ki, orada ikilik yok-
tur ve ittihad-i mahz vardir; oraya erisildikde ikilikten cuda olu-
nur. Imdi ikilikten ibaret olan alem-i ewel askdir; ve muhabbet
§imdi nazilin nakl eyledigi bu aleme nisbetle dundur, onu istemez
ve adaveti vardir. Nitekim Mansur'un muhabbeti derece-i nihaye-
ye vasil oldukda, kendisine diisman oldu; ve kendisini ma'dum
kihp "Ene'1-Hak" ya'ni "Ben fani oldum, Hak kaldi" dedi. Bu ise
gaye-i tevazu' ve nihayet-i abdiyyettir; ya'ni ancak O'dur demek
olur. Binaenaleyh da'va ve tekebbiir, "Sen Huda'sin ve ben bendey-
im" demendir. Bu halde kendinin mevcudiyyetini de isbat etmi§
olursun; / ve burada ikilik icab eder. Ve senin "Hiive'1-Hak" demen
dahi ikiliktir. Zira "ene" olmadikca "Hiive" miimkin olmaz.
Binaenaleyh "Ene'1-Hak" kelammi Hak soyledi, ciinkii O'ndan gay-
ri bir mevciid yoktu; ve Mansiir ftni olmus idi, o soz Hakk'in
kelami idi. Alem-i hayal, alem-i musawerat ve mahsiisate nisbetle
vasi'dir. Zira butun musawerat hayalden dogar; ve alem-i hayal,
hayalin vucud buldugu aleme nisbetle dardir. Soz ile bu kadar
anla§ihr, yoksa hakikat-i ma'nanm lafiz ve ibaredon ma'lum ol-
masi muhaldir. 131
Huzzardan birisi $u suali irad eyledi: "Bu halde ibire ve
elfazm faidesi nadir?"
Cenab-i Mevlana (k.s.) efendimiz buyurdular: "Soziin faidesi
odur ki, seni talebe sevk eder; yoksa soz matlubu hasil etmez. Eger
boyle olsa idi, bu kadar mticahedeye ve kendinin fenasma hacet ol-

maz idi. Nitekim uzaktan bir seyin hareket ettigini gbriir ve onu
gormek icin arkasmdan gidersin. Yoksa onu gormen hareket sebe-
biyle degildir. insanin natikasi dahi batinda bbyledir. Her ne ka-
dar hakikatte sen onu gbrmez isen de, o ma'nanm talebinde senin
225 ifin miiheyyicdir. /
ELLiBIRiNOi FASIL
177

Huzzardan birisi $6yle dedi: "Ben bu kadar ulum tahsil ettim


ve zabt-imaani eyledim; insanda baki kalacak olan o ma'nanm
neden ibaret oldugu ma'lum olmadi."132

Hz. Pir-i dest-gtr buyurdular: Miicerred sbz ile


ma'lum olsa
idi,fena-yi viicuda ihtiyac olmaz ve bu kadar
mesakkatler cekil-
mezdi. Baki kalacak olan o seyi bilmen 19m, sen
kalmayincaya ka-
dar sa'y etmek lazimdir. Mesela birisi, "Ben Ka'be'nin
mevcud ol-
dugunu isjtiyorum; velakin damakadar nazar eyledigim
cikip
halde Ka'be'yi gbrmiiyorum" der. Bittabi' kimse dama
cikip ba-
sini uzatarak Ka'be'yi gbremez, miinkir
olur. Nitekim kism kiirkii
canla taleb edersin; yaz geldikde kiirkii atarsm ve
hatir ondan
muteneffir olur. §imdi, kiirk talebi, sicaklik husulii icindir. ',

Kisin
mani' olmasi sebebiyle sicaklik bulamadin ve kiirkun
tavassutuna
muhtac oldun. Fakat mani' zail olunca kiirkii attin. '-'':!
CLj| fil '.

(Ins ikak, 84/1) Ya'ni "Gbk yanldikda" ve Vfjjj 'J$\ cJjlj Gl (Zelzele,
99/1) Ya'ni, "Arz siddetle hareket ettikde" a'yetleri' sana 'isarettir.
Ya'ni sen, lezzet-i ictima'i gbrdiin; simdi bir gun
gelir ki, bu ecza-
nin lezzet-i iftirakim gbriirsiin ve o alemin viis'atini
mutalaa eyler-
sin vebu darliktan halas olursun. Mesela birini carmiha baglarlar;
zanneder ki, orada hostur; ve lezzet-i halasi unutur. Qarrmhtan
kurtuldukda ne azab icinde bulunduguna vakif olur. Ve
kezalik 50-
cuklann perveris ve asayisi besikte olur. Halbuki onun icinde
elle-
rini baglarlar. Eger bir besige bir balig olan kimseyi koyup bagla-
salar, azab olur. Ba'zilann zevki ve mezesi, ecza-yi kullun / ciimle-
ten miitefcrrik olup kendi aslina vasil olmasindadir.
Ba'zilan da
hie yarlik ve ask ve muhabbet ve kiifur ve iman
kalmayip kendi
asillanna vusulii isterler. Zira biitiin bu ecza, birtakim
duvarlar-
dir; ve ikiligi mficibdir ve darliktan ibarettir.
O alem ise mucib-i
viis'at vo veeddir. Bu sbz denilen sey kiictiktur,
kadar buyiik
degildir; kuvveti yoktur. Nasil biiyiik olur? Nihayet
sbzdiir; belki
sbz za'fi mucibdir. Miiessir Hak'dir ve muheyyic O'dur.
Bu sbz ise
ortada nikabdir. Iki uc harfin terkibi nasil mucib-i hayat ve
heye-
can oluyor?

Mesela birisi senin huzuruna geldi. Ona riayet ettin ve "Ehlen


ve sehlen" dedin. Onunla hoslandi ve bu sbz miicib-i
muhabbet
oldu. Ve birisine sbgdiin, o iki iic lafiz miicib-i gazab oldu. §imdi...
178 FIHI MA FIH

muhabbet ve nzamn izdiyadina ve gazab ve


iki iic lafiz terkibinin
adavetin kiyamina ne taalluku vardir? Ancak Hak Teala her biri-
nin nazan, kendisinin cemal ve kemaline vaki' olmak icin, bunlan
esbab ve hicabat kilmishr. Zayif olan hicablar, zayif olan nazarla-
ra munasibdir. Hak Teala ise hicablann arkasindan hukiimler
eder ve sebebler ihzar buyurur. Bu ekmek vaki'de sebeb-i hayat
degildir. Ancak Hak Teala onu sebeb-i hayat ve kuvvet kilmishr.
Nihayet o, bir cemaddan ibarettir. Onda hayat-i insaniyye yoktur
ki, kuwetin ziyadeligini mucib olsun. Eger onun hayati olsa idi,

kendi kendini zinde tutar idi.

ELLiiKINCi FASIL

Hz. Mevlana efendimize bu beyt-i serifin ma'nasmi sordular:


,134
'^-i-ij J j'j" • .lA/jOl jU> y jjl_rf |_jl

Tercume: "Ey birader, sen ancak endisedcn ibaretsin; senin


bald kalan seyin kemik, damar, sinir ve elyafgibi seylerdir."

Cevaben buyurdular ki: Bunun ma'nasmi tecmmiil et. jU>

*lis_X\ [Ya'nt "Endtijeden ibaretsin"] endise-i mahsusa ve


i§arettir;

siihu-let-i fehm icin onu "endive" lafziyla ta'bir ettik. Velakin


hakikatte o endive degildir. Olsa dahi herkesin anladigi "endi§e"
cinsinden degildir. Lafz-i endiseden bizim garazimiz bu ma'na idi;
ve eger bir kimse fehm-i avam icin pek rakik te'vil etmek isterse
jtU ;,!_,-» jl ;"il [Ya'ni "Insan, konu§an hayvandir"] dor. Nutuk ise,

ister muzmer ve ister muzhar olsun "endl§e"dir; ve bu hayvamn


gayridir.Imdi insamn endiseden ibaret bulunmasi ve mutebakisi-
nin kemik ve elyaf olmasi dogru olur. Kelam giines. gibidir. Biitun
insanlar ondan hararet ve hayat bulurlar. Giine§ ise daima mev-
cuddur; ve kaffe-i esja daima ondan iktisab-i hararet eylerler. An-
cak giines. nazara gelmez ve ondan hayat ve hararet bulundugunu
bilmez. Ama ister §iikur, ister §ikayet, ister hayir, ister §er olsun,
bir lafiz ve ibare ile soylenilmis. oldugu vakit nazara gelir. Afitab-i

/ daima tabandir. Velakin §ua'i duvar uzerine miin'akis


feleki gibi
olmadikca nazara gelmez. Nitekim harf ve savt vasitasi olmazsa,
daima mevcud olmakla beraber, afitab-i kelamm §ua'i zahir olmaz;
ELLIIKINCI FASIL 179

ciinkii afitab latifdir ve hava latifdir. Kesafet lazimdir ki, o kesafet


vasitasiyla nazara gelsin ve zahir olsun.

Bir kimse Hak Teala'nm kendisine hicbir ma'na gbstermemesi


hasebiyle munkabiz ve efsiirde bir halde kaldigindan bahs etti.
Hak Teala sbyle etti, boyle buyurdu dedikleri vakit, hararetlendi
ve ma'nayi gordii. Imdi her ne kadar Hakk'in letafeti mevcud ve
ona mun'akis idiyse de gormez idi. Emir ve nehy ve halk ve kudret
vasitasiyla ona serh olunmadikca goremedi. Ba'zi kimseler vardir
ki, za'flarmdan bir taam arasmda, bala takat getiremediklerinden,
pilav, zerde ve helva vesaire yerler; ta ki kuwet bulup bi-vasita
bal yiyebilsinler.

Imdi malum
oldu ki, nutuk latif, taban ve gayr-i munkati' bir
giinesttr. Ancak sen sua'-i afitabi gbrmek ve haz almak icin kesif
bir v^sitaya muhta^sm. O afitabin sua'ini ve letafetini, kesafet va-
sitasi olmaksizin gbrdugiin ve onu gormege ahsdigin vakit, o giine-
§in temasasinda ciir'etkar ve kavi olursun; ve o deryayi letafetin
ayni ic;inde, acib renkler ve garfb manzaralar gbrursiin; ve ne acib
§eydir ki, sbylesen de, soylemesen de o nutuk daima sende mev-
ciiddur. Eger?i endisenin iginde bir nutuk yoktur; fakat soyle-
nildigidakikada nutuk daima mevcuddur. Nitekim jtU jlj,, jUTil
[Ya'ni "Insan, konu§an bir hayvandir"] derler. O hayvaniyyet
daima sen-de mevcuddur; ve sen hayatta oldukca, boylece nutkun
dahl daima seninle beraber olmak lazim gelir. Nitekim bu alemde
uyumak, zuhur-i hayvaniyyet icabidir. Uyumak ise sart degildir.
Ve keza nutuk i^in soylemenin / ve miikalemenin mucibi vardir; ve
soyle-mok ise, ijart degildir.

insamn uchali vardir: Evvelkisi budur ki, Hak etrafinda


dolasmaz. Kadin, erkek, mal ve hacer ve meder her ne olursa ol-
sun, ciimleye ibadet ve hizmet eder; ve Hakk'a ibadet etmez.
Ba'dehu ona bir ma'rifet ve lttila' hasil olunca Hakk'in gayrisine
hizmet etmez. Ve bu halden terakki ettikten sonra, sakit olup
Hakk'a hizmet ediyorum veya etmiyorum demez; bu iki mertebe-
den dahi harice 5ikmis olur; ve bu taifenin alemde bir ni§an ve
avazesi zahir olmaz. Cenab-i Hakne zahir ve ne de gaibdir. Her
ikisini de ya'ni huziir ve gaybi yaraticidir. Binaenaleyh her ikisi-
nin gayri olur. (Jiinku eger hazir olsa, gaybet olmamak lazim ge-
180 FIHI MA FIH

lir. Gaybet vardir ve hazir degildir; zira huzurun indinde gaybet


vardir. Binaenaleyh o huzur ve gaybet ile mevsuf olmaz. Aksi hal-
de ziddan zid dogmak lazim gelir. Qiinkii gaybet halindc huzuru,
onun halk etmi§ olmasi lazim gelir; ve huzur gaybetin ziddidir.
Binaenaleyh ziddm ziddan dogmasi caiz degildir; ve Hakk'm kendi
mislini yaratmasi caiz olmaz. Zira JxK [Ya'ni "O'nun benzeri yok-
tur") derler. Eger mislin misli yaratmasi miimkin olsa, tercih-i
bila-miiraccah lazim gelir. Hem de bir §eyin kendi nefsini icad et-
mesi iktiza eder. Halbuki ikisi de miintefidir.
Buraya vasil oldugun vakit, dur ve tasarruf etme ki, artik
akhn burada tasarrufu yoktur. O akil derya kenarina kadar gelip
durur. O kadar durur ki, durmak kalmaz. Biitiin kelamlar ve ilim-
ler ve hiinerlerin meze ve cesnisi bu sozdendir. Eger bu soz olma-
sa, hicbir i§te ve hirfetde meze ve zevk kalmaz. Gaye-i ma-fi'1-babi
bilmezler. Bilmek de §art degildir. Nitekim bir erkek, maldar, ko-
yunlan ve at siiruleri vesairesi olan bir kadmi almak ister; ve bu
erkek onlan timar eder ve baglan iska eyler. Her ne kadar bu hiz-
230 metlerle / mes,gul olursa da, bu i§lerin zevkini, o kadinm mevcu-
diyyetinden bulur. Zira eger o kadin ortadan kalkarsa, o i§lerde
hicbir zevk kalmaz vfe burudet hasil olur; ve ruhsuz goriiniir. Is, te
bunun gibi alemin biitiin hirfetleri ve uliimu ve sairesi, hayati ve
ho^lugu ve harareti, zevk-i arifin pertevinden ahrlar. Zira eger
onun zevki olmasa ve onun viicudu bu i§lere zevk ve lezzet ver-
mese, hep miirde goriiniir; vallahu a'lem.

ELLitigUNCU FASIL

Mukaddcma §iir soyler idik ve §iir sbylemeyi icab eden bir


azim daiyn var idi. mevcud idi. Daiyenin fiitura
vakit de eserler
ugradigi ve hal-i gurubda bulundugu bu saatde dahi eserler var-
dir. Adet-i ilahiyye boyledir ki e§yayi vakt-i §iirukda terbiye buyu-
rur; ve ondan asar-i azime ve hikmet-i kesire izhar eyler. Gurub
halindo dahi o terbiye kaimdir. Nitekim Hak Teiila vj*-^G Jj-1-^ Vj
(Miizzemmil, 73/9) [Ya'ni "O, dogunun da, batimr. da Rabb'idir"]
buyurur ki, devai-i §anka ve garibenin Rabb'i demektir.
ELLiUQUNCU FASIL
181

Mu'tezile: "Ef alin hahki kuldur ve kendisinden


sadir olan her
hahki o bendedir" derler. Boyle olmasi caiz degildir. Zira
bir fiilin
o
bendeden sadir olan her bir fiil, ya akil ve riih ve kuwet ve cisim
gibi kendisinde olan alet vasitasiyladir; yahut
cemi'-i ahvalde bi-
vasitadir. Vasita ile olunca onun hahk-i efal olmasi
caiz olmaz.
Zira o bende bu vasitalan cem'a kadir degildir. Binaenaleyh
o kim-
se bu alet vasitasiyla viicuda gelen bu fiilin hahki
olmaz; ciinku
alet,onun mahkfimu degildir; ve aletsiz fiilin hahki olmak caiz ol-
maz. Zira bu alet olmaksizin, ondan fiilin sudfiru / muhaldir.
imdi
ale'l-itlak ma'him oldu ki, efalin hahki Hak'dir,
bendo degildir.
Bendeden sadir olan her bir fiil, hayir olsun, ser olsun o onu bir
niyet ile meydana koyar. Amma o islerin hikmeti,
onun tasavvur
etligi ma'nS ve hikmet kadar degildir. O iste
ona goriinen faide,
ondan viicuda gelen fiilin faidesi kadar olur. Fakat onun
fevaid-i
kulliyyesini, ya'ni ondan ne semerat iktitaf edecegini
Hak bilir.
Mesela, sevab ve nik-nam ve diinyada emniyyet kazanmak
niyyeti
ile namaz kilarsin; fakat o namazm faidesi
ancak bu kadar olma-
yacaktir; yuzbin faideler verilecektir ki, o senin vehminden
gec-
mez. O hizmetler iizerine kazamlacak faideleri Cenab-i Plak bilir.

§imdi... Insan dest-i kudretin kabzasinda yay gibidir ve Hak


Teala Hazretleri onu hizmetlerde kullamr; ve hakikatte
fail, yay
degil, Hak'dir. Yay alet ve vasitadir; lakin
Hak'dan bi-haber ve
gafildir; ve onun imadi gaflettir. Gbrmez
misin ki, bir kimseyi
bidar ettikleri vakit diinyadan bizar olur ve sogur ve ondan
vaz
ge?er. insanin kuciiklugunden beri olan ne§v u
nemasi gaflet
vasitasiyladir; ve ilia nesv ii nema bulmaz ve biiyiimez
idi. imdi o,
gaflet vasitasiyla ma'mur ve cesim oldugundan,
onu gafletlerden
yikayip pak etmek icin, Hak Teala cebren ve ihtiyaren
yine
me§akkatleri ve mucahedeleri musallat kilar. Ondan sonra
o
aleme asina olmak miimkin olur. insanin viicudu bir
mezbele
misalidir. Gubre yigini, ancak giibre yigini!... Eger aziz ise, onda
hatem-i padisah oldugu i?indir. Adem'in viicudu bir bugday
cuvah
gibidir. Padisah "Bu bugdayi nereye goturiiyorsun?
Onun icinde
benim olcegim vardir" diye nidi eder. Halbuki o, blcekten gafildir
ve bl ? ek bugdaya batmistir. Eger o ol ege vakif olsa,
? hie bugdaya
iltifat eder mi?

§imdi... Seni alem-i / ulviye ?eken ve alem-i sufliden sogutup


"

182 FiHIMAFiH

fatir kilanher bir endive, o blcegin aksi ve pertevidir ki, insan o


sebcble o aleme meyl eder; aksi olarak alem-i siifliye mcyl ettikde,
bu hal, o blcegin hicab icinde ihtifa etmis olmasi alametidir.

ELLIDORDUNCU FASIL

Huzurda olanlardan biri dedi: "Kadi Izzeddin sclam eder ve


daima sena ve mahmedetinizi soyler.

Cenab-i Pir-i dest-gir cevaben buyurdular: Beyit:

Nazmen terciime: "Bizi her kim ki hayr ile ede yad


Hayr ile yad olunsun, olsun sad."
Eger bir kimse birisi hakkinda hayir soyler ise, o hayir ve iyi-
lik kendisine ait olur; ve haklkatte o senayi ve hamdi kendisine
soyler. Onun naziri budur ki, bir kimse evinin etrafina giil ve rey-
han diker; her baktigi vakitte, giil ve reyhan gbriir ve daima cen-
net icinde olur. Insanlar hakkinda hayir sbylemeyi i'tiyad edince,
birinin zikr-i hayriyle mesgul oldukda, o kimse onun mahbubu
olur ve onu yad edince mahbubu yad etmis olur. Mahbubu yad et-
mek ise, giil ve giilistan ve revh ve rahat olur; ve birinin fenahgini
soyleyince, onun nazannda mebguz olur. Onun hatir ve hayale gel-
mesi, yilan, akrep veya diken miisahede etmek gibi olur. Gece ve
giindiiz senin icin giilistan ve riyaz-i cennet gormok miimkin iken,
nicin yilanhk / ve dikenlik arasmda dola§irsin. Daima giil ve
giilistan icindeolmak icin ciimleyi dost tut! Herkesi diisman adde-
dersen, nazanna diismamn hayali gelir. Gece ve giindiiz yilanhk
ve dikenlik icinde dolasmis olursun. Binaenaleyh evliyamn herke-
si dost tutmasi ve iyi gormesi, gayrileri icin degildir. Nazar-
lanna hayal-i mekriih ve mebguz gelmemesi icin, bu hali kendile-
rinin faidesi zimmnda ihtiyar eylerler. Mademki insanlann zikri
ve hayali labiid ve zaruridir; kerahat-i mebguz yollanm te§vis et-
memek icin, halki zikr ettiklerinde, ciimlesinin mahbub ve matlub
bulunmasina cehd ederler. imdi iyilikten ve kbtiiliikten, halk hak-
kinda her ne yapar isen, sana ait olur. Iste bunun icin Hak Teala
ELLiDORDUNCU FASIL 1 g3

buyurur: 0^ '.C(& j -_ilU liJO '^c '£ (Fussilet, 41/46) Ya'ni


"Kim ki amel-i salih isjerse, nefsinin lehine ve kirn ki fenalik eder-
se, nefsinin aleyhinedir." Ve DliL "ji^ 'J. j ','J, (Jj. {£ Jul. [£J ^ j

ji G^jlA (Zflzfil, 99/7-8) Ya'ni "Kim ki zerre mikdan hayir i§lemi§-


se, onu gbriir; ve kim ki zerre kadar ser isterse, o da onu gorur."

Bilisi §u suali irad eyledi: "Hak Teala Hazretleri melaike


lisamnda: ypHi j Jjlk, J4lj "J»j j CoJl iulJ j Q—i UL[ '^ Lj-i
ilJ '.
^^ 1

(Bakara, 2/30) Ya'ni "fa Rab, yeryuzunde fcsad' edecek ve kan


dokccek kimse mi halk edeceksin? Halbuki biz senin hamdinle,
tesbih ve zikrinle takdis ederiz" buyurur. Halbuki Adem henuz
gelmcmi§ idi. Melaike Adem'in kan dokecegine ve fesad eyli-
yecegine nasil hukm ettiler?"

Hz. Pir-i dest-gir buyurdular: Buna iki vecih ile cevab verdi-
ler; biri menkul, digeri ma'kuldiir. Menkul olan odur ki, melaike
bir kavmin gelecegini ve sifatlan / boyle olacagini levh-i mahfuz-
dan miitalaa ettiler. Binaenaleyh ondan haber verdiler. Ikinci ve-
cih odur ki, melaike tarik-i akl ile o kavmin yeryuzunde zuhfira
gelecegini ve labiid hayvan olacaklanni ve hayvandan bu zahir
olacagini ve her ne kadar onlarda ma'na bulunur ve natik olurlar-
sa da, kendilerinde hayvaniyyet oldugundan, nacar fisk edecekle-
rini ve kan ddkuculiigun levazim-i ademiden oldugunu istidlal et-
tiler.

Bir taife baska bir ma'na beyan buyururlar, sbyle ki: Melaike
akl-imahz ve hayr-i sirftirlar ve onlann bir isde asla ihtiyan yok-
tur. Nitekim ru'yada bir fiil icra eylersin, onda muhtar olmazsm.
Eger h&let-i nevmde, gerek kiifr etsen ve gerek tevhid eylesen; ve
eger zina irtikab etsen, la-cerem sana i'tiraz olunmaz. Melaike ha-
1-i yakazada bu mesabededirler; ve ademiler ise, bunun aksinedir-
ler. Onlarda ihtiyar ve heves vardir. Her seyi kendi nefisleri icin
her ?ey kendilerinin olmak icin kan ederler. Bu hal ise,
isterler ve
hayvaniyyettir. Binaenaleyh melaike, ademiler halinin ziddi
sifat-i

olarak zahir oldu. Imdi her ne kadar orada bir soz ve zeban
mevcud degil idiyse de, boyle dediler diye bu tarik ile onlardan ha-
ber vermek caizdir. Onun takdiri boyle olur ki, eger bu iki hal-i
miitezadd sbze gelseler ve kendi halinden haber verseler boyle
olur. Nitekim §air der ki: Havuz, "Ben doldum" der. Havuz soz
184 FfHiMAFlH

sbylemez. Onun ma'nasi budur


ki, eger havuzun dili olsa idi, bu
hal icinde boyle der Her bir melegin batininda bir levh vardir
idi.
ki, o levhden kendisinin kuweti kadar, ahval-i alemi ve vuku' bu-
lacak seyleri ewelce okur; ve okuyup bildigi seyler, viicuda geldigi
vakit o melegin Ban Teala hakkmdaki i'tikadi ve aski ve mestligi
artar; ve Hakk'in azametine ve gaybdanhgina taacciib eyler; ve
onun ask ve i'tikadinm ziyadeligi ve taacciibii bi-lafz ve ibare
onun
235 tesbihi olur. Nitekim mi'mar bu evi bina edcrken, bu kadar ke-
/
reste ve bu kadar kerpic ve bu kadar civi gideccktir diye sakirdine
haber verir. Hanenin hitaminda bila-ziyade ve la-noksan, ancak o
kadar levazim sarf edilmis olur. §akirdin i'tikadi tezayiid eder.
Melaike dahi bu mesabededirler.

Birisi Hz. Seyh'den (Ya'ni Hz. Pir-i dest-girden) sunu sual


etti: "Hakk-i alilerinde J^iVI c&. U JVjJ JV^J [Ya'ni "Sen olmasay-
dm, sen olmasaydm felekleri yaratmazdim"] buyrulan Mustafa
(s.a.v.) bu azamet He beraber Lu*v jUj J jum Ya'ni "Ne
vj £*! b.

olaydi, Muhammed'in Rabb'i, Muhammed'i halk buyurmasa idi"


der. Bu nasil olur?"

Cenab-i Seyh bu vech He cevab verdi: Bu soz, misal ile tavaz-


zuh eder. Bir karyede bir erkek bir kadina asik oldu; ve her ikisi-
nin evleri yakindi. Beraberce oimir surerler ve bahklarm su ile
hayat bulduklan gibi, onlar da semirir ve ncsv u nema bulurlar;
ve hayatlan yekdigerinden olurdu. Nagah Hak Teala onlan zengin
etti. Okuzleri, koyunlan, at siiruleri, mallan, altmlan
ve hasem ve
hademleri cogaldi. Kesret-i tena'umdan sehre azm edip, her birisi
birer sahane konak satm aldilar ve orada ikamet eylediler. Bu
bir
tarafta, o bir tarafta.Hal bu gayeye erisince o ryse ve o visale mu-
vaffak olamadilar. Derunlan alt list ve cigerleri suzan olup, gizli
naleler ettiler; care olmadi. Bu suzis. derece-i gayeye vasil oldu.
Onlar, bu ates-i firak icinde kulliyyen yandilar. Boyle olunca na-
leleri mahall-i kabiilde vaki' olup, emval ve mevasiye noksan
anz
olarak, tedric ile ewelki hale riicu' eylediler. Bir zaman sonra ev-
velki karyede birlestiler ve rys
u vasla koyuldular; firkatin acihgini
yad ettiler. I.u^ jU^ ^ ju«
Vj cJ b [Ya'ni "Ne olaydi, Muham-
med'in Rabb'i Muhammed'i halk buyurmasa idi"] "avazi zahir ol-
du. Cunku can-i Muhammed (s.a.v.) miicerred olup alem-i kudsde
ELLiDORDUNCU FASIL jgg

ve Hak Teala'mn visalinde /nesv u nema bulur idi. Bahklar gibi o


derya-yi rahmete dalar idi. Gerci bu alemde peygamberlik ve hal-
ka reh-niimahk makamina ve padisahhk azametine malik ve soh-
ret ve sahabet icinde idi. Velakin yine lys-i ewele rucu' ettikde
"Keske peygamber olmasa idim ve bu aleme gelmese idim" der. Zi-
ra o visal-i mutlaka nisbetle biitiin bu memleket bar-i azab ve me-
sakkattir. Bu ilimlerin ve miicahedelerin ve bendeliklerin kafiesi
istihkak-i Bari'ye nisbetle, birisinin senin finiine ba§
koyup bir hiz-
met ederek gecip gitmesi Eger hizmet-i Hak'da daima ze-
gibidir.
raine ba§ koysan, bir kere basini zemine koymu§ gibi olursun. Zira
Hakk'in istihkaki ve lutfu, senin vticudundan ve hizmetinden mu-
kaddemdir. Seni nereden cikanp mevcud eyledi ve kulluga ve hiz-
rnete miistaid kildi ki, sen onun hizmetinden ve kullugundan dem
vuruyorsun. Bu ilimler ve kulluklar, agactan ve yiinden birtakim
ondan sonra huzur-i Bari'ye arz ederek: "Ya Rab,
suretler diiziip,
bu suretler bana hos geldi, yaptim; fakat can vermek senin ismdir.
Eger can verir isen, ilimlerimizi ve amellerimizi ihya buyurmus
olursun ve eger vermezsen ferman senindir" demege benzer.
Ibrahim (a.s.), Cenab-i Hak o Zat-i Ecell ve A'ladir ki, "Yuhyi
ve yiimit" ya'ni "Diriltir ve oldiirur" buyurdu. Nemrud ise j ^1 Ijl

Cw»1 (Bakara, 2/258) ya'ni "Ben de diriltir ve oldiiriiriim" dedi. Hak


Te'alaNemrud'a miilk ihsan etti. O, kudreti kendinden bilip,
Hakk'a havale eylemedi. "Ben dahi diriltir ve bldururiim" dedi. Bu
mulkten muradim danisdir. Hak Teala Adem'e ilira ve fetanet ve
mezak ihsan buyurmustur. O ise, ben bu ilim ve amel ile islere
viicud veririm, der ve kendine izafet eyler ve c~J LfZrl y, (A'raf, 7/
'j

158) [Ya'ni "O blduriir ve diriltir"] demez.

Mevlana (r.a.)dan (Ya'ni Hz. Pir'in pcder-i alileri


Birisi buyiik
olan Sultan-iUlema hazretlerinden) sual etti ki: Ibrahim (a.s.),
Nemrud'a: "Benim Rabb'im bliiyu diriltir ve diriyi olduriir" dedi.
Nemrud "Ben de bbyle yapanm" diye cevab verdi. Ibrahim (a.s.) 2<i
^C ill 'jfi j^iQ (Bakara, 2/258) ayet-i kerimesinde
jjllJl y, ^jJJuu
beyan buyruldugu iize're, tekrar baska bir delil getirip "Benim
Rabb'im gune§i masnkdan cikanp, magribden batinr. Eger sen
uluhiyyet da'vasi ediyorsan, onun aksini yap!" dedi. Bundan Nem-
rud'un Ibrahim (a.s.)i ilzam etmesi iktiza eder. Zira Hz. Ibrahim,
FIHI MA FIH

ewelki soziinii ve delilini terk edip cevap vermedi; ve ba§ka bir


delile §iiru' eyledi. Cenab-i Sultanu'l-Ulema, o kimseye cevap ver-
diler ki: "Ba§kalan herze sbyliiyorlar, sen de mi herze soyliiyor-
sun? Bu iki misal icinde bir sbzdiir. Sen de, onlar da hata etmi§si-
niz."

Bunun ma'nasi coktur. Bir ma'nasi odur ki: Hak Teala seni
ketm-i ademden, batn-i maderde tasvir eyledi; ve ma^nk validenin
batm idi. Oradan tulu' eyledin ve magrib-i kabre gurub eltin. Bu
ancak bas.ka ibarede ewelki kelamdir ki c_i j
^
i lya'ni "Diriltir
l

ve olduriir"] demektir. Simdi... Eger senin kudretin var ise, mag-


rib-i kabirden, ma§nk-i rahme iade eyle. Bunun diger ma'nasi
odur ki: Vaktaki taat ve miicShede ve ulum-i seniyye vasitasiyla
arife ru^enlik ve mestlik ve revh ve rahat hasil olur; ve onu terk
halinde, o ho§luk guriib eder. Imdi taatin bu iki hali onun masnk
ve magribi olmus. olur. Eger sen gurub halinde ve terk-i taat ve
ifsad halinde, muktedir isen, taatdan tulu' / eden o rtujenligi ve
zevki bu gurub halinde dahi izhar eyle! Bu ise kulun kan degildir;
ve bende asla ona muktedir degildir. Bu Hakk'in i§idir. Giine§i is-
terse magribden ve isterse ma§nkdan tulu' ettirir. Ctinkii ^jJl'ji

is-H j <J^y. (Bakara, 2/258) Ya'ni "ihya ve imate eden O'dur".

Hak Teala Haz-


Kafir ve mii'min, ikisi de tesbih ederler; zira
retleri,her kirn dogru yola gider ve dogruluga sa'y eder ve striata
ve tarik-i enbiya ve evliyaya miitabaat eylerse, ona hoshiklar ve
ru§enlikler ve dirilikler zShir olacagim; ve aksini yapanlann cinun-
de de, zulmetler ve korkular ve ucurumlar ve belalar bulundugunu
haber vermisjtir. Her ikisi de buna sa'y edince, Hak Teala va'd bu-
yurmus, oldugu §eyi bila-ziyade ve la-noksan onlara tevcih buyu-
rup izhar eyler. Mesela biri hirsizhk etti, astilar; o dahi muslii-
manlann vaizidir. Zira o maslub "Her kim hirsizhk ederse hali bu-
dur" der. Ve emanet ve siyaneti hasebiyle padi§ah birisine hil'at
ihsan etti. O da musliimanlarm vaizidir. Velakin hain o zeban ile
ve emin bu zeban ile va'z eder. Sen bu iki vaizin arasindaki farka
bak!..
ELLiDORDUNCt) FASIL ig7

ELUBESINCi FASIL

Hz. Pit, birisine hitaben buyurdu ki: Hatmn hos mudur,


nasildir? Hatir aziz bir seydir, bir tuzak gibidir. Sayd etmek icin,
tuzagin saglam olmasi lazimdir. Eger hatir na-hos olursa, tuzak
bozulmus yaramaz. imdi bir kimse hakkmdaki muhabbet
olur; ise
olmamahdir. Diismanlik da ifrat ile olmamalidir. Bu
ifrat iizere
her ikisinden tuzak bozulmus olur. ( t. ,j\ jy.'H jj. [Ya'ni "Islerin
i

hayirhsi ortasidir"] mucibince, vasat derecede olmahdir. Ifrat


uzere olmamahdir dedigim muhabbet Hak Teala'mn gayri hak-
Hak Teala hakkinda ise, hi? ifrat mutasavver degildir.
kindadir.
Onun hakkmdaki / muhabbet, her ne kadar ziyade olursa bihter-
dir.Vaktaki gayr-i Hakk'a olan muhabbet miifrit olur ve halk ise
devr-i felegin
musahhandirlar, felek doner ve halkin butiin ahvali
de doner, imdi muhabbet bir kimse hakkinda ifrat ile oldukda,
daima onun saadeti ve azameti arzu olunur. Bu ise muteazzirdir.
Binaenaleyh hatir miisewes olur ve adavet miifrit oldukda, daima
onun nuhflset ve nekbeti istenir; cerh-i felek ise dairdir; bir vakit
mes'ud ve bir vakit menhus olur. Ale'd-devam menhusiyyet dahi
miiyesser degildir. Binaenaleyh yine hatir miisewes olur. Hakk-i
Bari'deki muhabbet butiin alem ve halayikda, mecusi, yahiidi,
nasranide ve ciimle mevcudatta kamindir. Bir kimse mucidini
nasil sevmez? Muhabbet onda kamindir. Ancak mevani' onu
mahcub kilar. Mevani' miirtefi' olunca, o muhabbet zahir olur.

Mevcudat ne demek? Adem bile mevcud olmak umidiyle ciisis-


tedir. Nitekim dbrt kimse, mansib talebiyle padisahin huzurunda
saf olurlar vc her birisi padisahin mansibi kendisine vermesine
muntazir ve digerinden sermendedir. Zira birinin iimidi, digerinin
iimidini munafidir. Imdi icad olunmalan umidiyle saf baglayip
Hak'dan "Beni var eyle" diye kendilerinin mesbuku'1-icad olmalan-
m isteyen ademler, yekdigerilerinden sermendedirler. Imdi adem-
ler bbyle olunca, mevcudat nasil olur? tjunj 'jLl Vl •^ '$» -,1
j (Isra,
17/44) [Ya'ni "Hie bir sey hark degil/hep'si O'na' hamd've tesbih
ederler"] acib degildir. Acib olan budur: Beyit:
188 FIHi MA FIH

Terciime: "Birdir ve seriki yoktur, deyici olduklan halde, kiifiir


240 Jle dinin her ikisi de yolunda kos.ucudur.7

Bu hanenin binasi gafletteridir ve ecsam-i alemin biitiin


kivami gaflet iizerinedir. Bu cisim dahi gafletten nesjv vi noma bu-
lur. Gaflet ise kufurdendir; ve kiifriin viicudu ile beraber dinin
vucfidu mumkin degildir. Zira din, terk-i kufurdur. imdi, terki
mLmkin olan bir kufiir olmalidir. Binaenaleyh her ikisi de bir §ey-
dir. Bu onsuz, o bunsuz olmadigindan 13-yetecezzadirlar; hahklan
birdir. Eger hahklan bir olmasaydi, miitecezzi olurlar idi. Zira her
birisi bir ijeyi yaratir idi; miitecezzi olur idi. Imdi mademki Hahk
birdir J ijL^i V >.i>, [Ya'ni "0, ortagi olmayan bir tektir'1 olur.

Hazret-i Pir'e dediler ki: "Seyyid Burhaneddin 13S


(k.s.) sozii
giizel eda huyurwlar; ami Senai (k.s.) nun §iirini kcl3m araswda
gok okurlar."

Hz. Pir cevaben buyurdular: Seyyid, dedikleri gibi yaparlar.


Afitab giizeldir; nur verir, aybi budur. Zira Cenab-i Senai'nin kela-
imni zikr etmcsi, soyledikleri kelami izhar etmektir. Ve e§yayi gii-
nes. gosterir; rii'yet giinefin nuru icinde mumkin olur; ve giine§in
nurundan maksud e^yayi gostermesidir. Nihayet bu giines. bir-
taknn seyler gosterir ki, i§e yaramaz. Bir giine§ ki, i§e yarayan
§eyleri gosterir, giinesm hakikati odur; ve bu giines, ise o afitab-i
hakikinin fer'i ve mecazidir. Nihayet siz bu giinesten akl-i ciiz'iniz
mikdannca biktimz, melul oldunuz. Size gayr-i mahsiis olan sey-
lerin gbriinmesi ve danisterin tezayiidii icin, nur-i ilim taleb etti-
niz; ve her iistaddan ve ahbabdan bir §ey ogrenmek ve anlamak
iimidine diisUiniiz. Binaenaleyh afitab-i surinin gayn, ke§f-i maa-
ni ve hakayik / olunan bir giines. oldugunu bildin. Ve bu iltica edip
ho§landigimz ilm-i ciiz'i, o biiyuk ilmin fer'idir ve onun pertevidir.
Seni o buyuk ilme ve afitab-i asliye da'vet eder. jl&i '^ '&>£ iLjJ

a-v (Fussilet, 41/44) Ya'ni "Onlara mekan-i baidden nida olunur."


Sen o ilmi kendi tarafma ^ekersin. 0, "Ben buraya sigmam, sen
oraya gee vasil olursun. Benim buraya sigmam muhaldir; ve senin
oraya gelmen giictiir" der. Muhalin tekvini muhaldir. Ama sa'bm
tekvini mulial degildir. Binaenaleyh her ne kadar sa'b ise de, ilm-i
azime vusiil icin cehd et ve onun buraya sigacagmi iimid etme;
zira muhaldir. Iste bunun gibi, agniyaya sifat-i gina hasil olmak
ELLIBESiNCi FASIL igg

iein,Hakk'in ginasinin muhabbetinden, pul pul ve habbe habbe


gmadan hitab gelir ki: "Ben bviyiik ginS cani-
cem' ederler. Pertev-i
binden size miinadiyim. Beni niye buraya cekiyorsunuz? Ben bu-
raya sigmam; siz bu gina tarafina geliniz."

Elhasil asl olan akibettir; akibet mahmfid olaun! Akibetin


maliraud olmasi odur ki, bir agaein kokii o bag-i ruhanide sabit
olur ve dallan baska yerde muallaktir. Akibet o meyveleri, o baga
gbtiiriirler; zira kok o bagdadir. Ve eger aksi olursa, gerci surette
tesbih ve tehlil eder; fakat kokii bu alemde oldugundan, onun bii-
tiin o meyvelerini bu aleme gbtiiriirler ve her ikisi de o bagda olur-
lar ise nurun-ala-niir olur.

ELLIALTINCI FASIL

Ekmeluddin 7 dedi ki: "Mevlana'ya asikim ve didanna arzu-


1

mendim. Ahirntim hatirima gelmiyor. Mevlana'nm nak$im bu


endifeler ve hatiralar olmaksizm, munisim ve aramim gbruyo-
rum. Ayn-i sureti olsun veya hayali olsun, onun cemaliyle lezzet-
ler hasil oluyor."7

Cenab-i Pir-i dest-gir buyurdular: Her ne kadar ahiret ve Hak


hatira gelmez ise de, hepsi muhabbetin icinde muzmer ve mez-
kurdur. Bir halifenin huzurunda rakkasenin birisi zil cahyordu.
Halife i*i^. Jj* ^ Ya'ni "Elinde san'at vardir" dedi. Rakkase dahi:
^jl»j ^i cJlj Ya'ni "San'at ayagimdadir" diye cevap verdi ki, elimde-
ki hosluklar, ayagimda muzmer olan hosluklardandir, demek idi.
Binaenaleyh her ne kadar murid, tefasil-i ahireti hatira getirmez
ise de, seyhini gbrmekten hasil ettigi lezzet, biiliin o tefasili muta-
zammindir ve o tefasilin kaffesi, o lezzette muzmerdir. Nitekim bir
kimse ogluna veya biraderine iltifat edip muhabbet eyler; biitiin
uhuwetten ve umid-i vefadan ve onlann kendisine olan muhab-
betten ve akibet-i emrden, velhasil akrabamn akrabadan iimid et-
tikleri birtakim menfaatlerden hi? birisi hatinna gelmez. Velakin
bu tefasilin ciimlesi, o miilakat ve iltifatm icinde muzmerdir. Ve
nitekim gerek toprak ve gerek su icinde bulunsun, odunda hava
muzmerdir. Zira onda hava olmasa idi, ona ate§in te'siri olmaz idi.
190 Ftffl MA FiH

Qiinkii hava atesm gidasidir ve onun hayatidir. Gormez misin ate§


iifleyince hayat bulur. Odun suda olsun, toprakta olsun, onda hava
kamindir. Eger onda hava kamin olmasaydi, su yiiziinde durmaz
idi. Ve keza soz sbylersin. Bu soziin levazimindan bircok seyler

vardir. Mesela akil, dimag, dudak, agiz, damak, dildcn ve tenin re-
isleri olan ciimle eczadan ve erkan ve tabayi' ve eflakden alemin
kivamini mucib olan alem-i sifata kadar, yiizbin esbab vardir. On-
dan sonra da zat mevcuddur. Bunlann cumlcsiyle beraber bu
ma'nalar sbyledigin sbzde zahir degildir ve a§ikar olmaz; ciimlesi
zikr olundugu / vechile sozde muzmerdir.

Ademin kar$isma her gun bi-ihtiyar bes. alti kere bi-muradiik


9ikar. Bu bi-muradhkda onun kat'an te'siri yoktur; bu gayriden
olur. O adem, gaynn musahhandir ve o gayr, onun murakibidir.
Binaenaleyh bed fiillik ona renc u elem verir. Eger murakib olma-
sa, o fiilin munasibini nasil verir? Maahaza bi-muradhklan in-
sanin tab'i mukirr olmaz; ve "Ben bir kimsenin hukmii altmda-
yim" diye mutrnain bulunmaz.

«**> yl« jl M
*jf yi^ f i\ jli- Ya'ni "Allah Teala Adem'i, kendi
siireti uzerine, ya'ni sifati iizerine halk etti" hadis-i serifi mucibin-
ce,Hak Teala sifat-i ubudiyyetin ziddi olan vasf-i uluhiyyeti insan-
da ariyet koymu§tur. Bunun ariyet oldugunu ademin sirnna o ka-
dar soyledigi ve o mustean onda birakmadigi halde, insan yine bu
bi-muradhklan ^abuk unutur ve ona faide vermez. O musteann
kendi miilkii olmadigina yakin hasil edinceye kadar, tokattan
halas olmaz. Biz boyle ohjuguna mutlaka yakin hasil et diye ibram
etmiyoruz; ondan daha ednasim sbyliiyoruz. Ya'ni sende "Sakin
miisellem olarak sbyledikleri gibi olmasin?" diye bir zan peyda ol-
sun diyoruz. Sana boyle olduguna yakin hasil olmadi; ya bbyle ol-
madigina nasil yakin hasil oldu?

ELLIYEDiNCi FASIL

Arifin biri dedi: Gbnlume kiisayis, gelmek icin bazi evliyamn


gurizgahi olan kulhana gittim. Gordum ki kiilhancibasmin bir 91-
ragi olup, hizmet eyler idi; ve kulhanciba§i ona, soyle, bbyle et diye
ELLIYEDiNCt FASIL 191

emr eder, o da hizmetini sen' bir surette tfa eyler idi. Kiilhan onun

sur'ati ve emie itaati sebebiyle / iyice kizdi. Kulhanciba§i "Evet,


i§te boyle sen' ve calak ol ve edeb gbzet; ta ki makamirm sana ve-
reyira ve seni yerime oturtayim." der idi. Bana gulme geldi ve uk-
dem acildi. Gordiim ki bu alemin reisleri kendi cakerleriyle buttin
bu sifat uzerinedirler.

ELLISEKIZINCI FASIL

Huzurda olanlardan birisi dedi: O miineccim "Siz bu cfl&kin


vc kiire-i bakinin haricinde bir $ey mevcuddur diye da'vii edersi-
niz. Bcnim indhnde bunun gayri bir §ey yoktur, eger varsa ncrede
oldugunu gosteriniz" diyor.

Hz. Pir-i dest-gir cevaben buyurdular. Ewelen bu sual fasid-


dir; zira "Nerededir?" diyorsun. Halbuki onun yeri yoktur. Ondan

sonra gel sen sbyle ki, senin bu i'tirazm neredendir? Ve hangi ma-
haldedir? Dilde, agizda, gbzde ve sinede degildir. Bunlann ciimle-
sini tefahhus etsen ve pare pare, zerre zerre eylesen, bu i'tiraz ve
endi^eyi asla bulamazsin. Kendi endisenin mahallini bilemeyince,
hahk-i endisenin mahallini nasil bilirsin? Sana bu kadar bin
endive ve ahval gelir, elinde degildir ve senin magdurun ve mah-
kumun degildir. Ve eger buna muttali' olsan, senin iizerini pek
ziyade memerr ittihaz eden bu §eylerin ciimlesi nerede oldugunu
bilir idin. Halbuki sen bunlann nereden gelip, nereye gittiginden
ve ne yapacagindan bi-habersin. Mademki kendi ahvaline lttila'-
dan acizsin; hahkina lttila'i nasil timid eylersin? Bir mhise kadm
muneccime hitaben der ki: "Ey kelb, gokte yoktur diyorsun, olma-
digini nasil biliyorsun? Asumam / tamami tamamma Blcttin, her
tarafim dola§tin, jimdi geldin de orada olmadigim haber veriyor-
sun oyle mi? Hanende tuttugun fahi^eni bilmiyorsun, asumam na-
sil bileceksin?" Hey! sen asumam isitmissin. Yildizlann ve eflakin
adlanm haber asumandan tamamen balaya gide
veriyorsun. Eger
idin bu herzeleri sbylemez idin. Bizim asumanda degildir demek-
ten muradimiz, asumanda yok demek degildir. Ya'ni asuman O'nu
muhit degildir; ise asumam muhittir; ve asumana O'nun bi-gun
ve bi-keyfiyyet taalluku vardir. Sana olan taalluku da boyledir.
192 FIHi MA FIH

Hersey O'nun dest-i kudretindedir ve O'nun mazhandir ve O'nun


tasarrufundadir. Binaenaleyh asuman ve ekvandan haric
degildir;
ve bi'1-kiilliyye onda da degildir; ya'ni bunlar, O'nu
muhit degildir;
O her seyi muhittir.

Birisi "Yer, gbk, ars ve kiirsiden ewel Cenab-i Hak acaba nere-
de idi?" diye sordu. Ona cevaben ki: Evvelen bu sual fasid-
dedirn
dir; zira Hak, bir mahalli olmayandir; sen ise "Ciimleden ewel ne-
rede idi?" diye soruyorsun. Halbuki senin birtakim
seylerin vardir
ki mahalli yoktur. Bunlarm nerede oldugunu
bilmedigin halde,
ale'I-itlak bi-mahal olan Hakk'in mahallini
nicin soruyorsun? Se-
nin endisene bir mahal tasawuru miimkin degildir.
Nihayet hah-
k-i endise, endisoden daha ziyade latifdir.
Mesela evi yapan mi'-
mar, evden daha latifdir. Ciinkti birbirine benzemeyen bbyle isle-
rin ve tedbirlerin yiiz tanesini yapabiHr. Binaenaleyh
o pek ziyade
Iatif olmus olur; velakin onun letafeti goriinmez. Ancak alem-i his-
de zahir olan hane ve bir amel vasitasiyla onun o letafeti cemalini
gosterir. Kisin zahir olan bu nefes, yazm zahir
olmaz. Halbuki
nefes, yazin munkati' olmamistir. Yaz latiftir; nefes
ondan daha
latiftir. Onun icin kis hilafinda olarak zahir olmaz. / Bunun
gibi
senin evsafin ve ma'nalann latiftir, gbriinmezler. Ancak bir
biitiin
fiil vasitasiyla goruniirler. Mesela senin
hilmin mevcuddur; fakat
goriinmez. Bir kabahatliyi afv ettigin vakit, mahsiis olur. Ve
ila-
ma-la-nihaye buna kiyas eyle. Hak Teala Hazretleri'nin letafeti
derece-i nihayede oldugundan goriinmez. Kudret ve
san'ati mah-
sus olmak icin, yeri gbgii yaratti. Iste bunun icin buyurur: Ij^k.
llif

l* G&l&'f+lJ .£j\ 'J\ (Kaf, 50/6) Ya'ni "Miinkirler, uzorlerinde


olan semaya bakmazlar mi ki, biz onu nasil bina ettik!"

Soziim elimde degildir. Bu cihetten miikedder olurum; velakin


sbzumun benden balater olmasi ve ben onun mahkumu olmam ci-
hetinden sad olurum; zira Hakk'in soyledigi sbz, her nersye
erisir-
se ihya eder ve te'sirat-i azime gosterir. ^ij Hjl ^Sjj '
c^* 'j| e£j C }
(Enfal, 8/17) [Ya'ni "Attigm zaman da Habibim sen atmadin, ancak
Allah atti."] Hakk'in yayindan firlayan bir oka
hi? siper ve kalkan
mani' olur mu? Bu cihetten mesrur olurum. Eger ilim kulliyyen
in-
sana mustevli ola idi ve cehil olmaya idi; insani yakar, birakmaz-
di. Binaenaleyh cehil, baka-yi viicud onunla oldugu icin, matliib-
ELLISEKIZiNCi FASIL
ig3

dur; ve ilim ma'rifet-i Barf'ye veslle oldugu icin


matlubdur.
Imdi her ikisi yekdigerinin refikidir ve biitiin ezdad
boyledir.
Gece her ne kadar gundiizun ziddi ise de, ona muavedet
eyler ve
bir is i§ler. Eger daima gece olsa idi, hi? bir is
hasil olmaz idi; ve
eger daima giindiiz olsa idi, dimag ve bedenin aletleri
saskm ve
divane olurlar idi. imdi dimag ve fikir ve sem' ve basar
kuwet bul-
mak gece istirahat ederler ve giindiiz olunca o kuwetleri
icin,
hare
ederler. Binaenaleyh ezdadm cumlesi/ bize zid goruniirler; ve
hakime nisbetle hepsi bir is islerler ve zjd degildirler. Gbster'ba-
kahm, alemde hangi fenadir ki, onun zimmnda iyilik olmasm;
ve
hangi iyidir onun zimmnda fenahk bulunmasin!... Mcsela bi'risi
ki,
katl-i nefse kasd etti; zina ile mesgul oldu, o kan onun elinden
cikmadi. Zina olmak cihetinden fenadir ve mani'-i
katl olmak cihe-
tinden iyidir. Binaenaleyh fenahk ve iyilik gayr-i
mutecezzi bir
seydir. Bu cihetten bizim iqia mecusiler ile bir bahis vardir, sbyle
ki: Onlar iki ilah vardir, [bin hahk-i hayr ve digeri] hahk-i serdir
derler. Simdi... Ser olmayan bir hayn goster bakahm. Ta ki biz
de
llah-i ser baska ve ilah-i hayr baska oldugunu mukirr olahm.
Hal-
buki bu muhaldir. Zira hayir, serden cfida degildir.
Mademki hayir
ve ser iki sey degildir; bu halde iki hahk muhaldir.
Biz size bbyle
olduguna mutlaka yakin hasil et diye ibram etmiyoruz;ondan
daha
ednasim sbyluyoruz. Sbyle ki; olmaya ki miisellem olarak soyledik-
leri gibi olsun, diye sende bir zan peyda olsun; sana
bbyle oldugu-
na yakin hasil olmadi, ya bbyle olmadigma nasil yakin
geldi? Hak
Teala Hazretleri buyurur: Ey kafir^p b
'
j£, ^1 faj >J^ y
[Ya'ni "Onlar dusiinmezler mi ki, kendileri b'iiyuk bir
gunde hesap
vermek icin diriltilecekler"J (Mutaffifin, 83/4-5) Ya'ni bu
bizim
ettigi-miz vaadler, "salon dogru olmasm" diye sana
zan da mi hasil
olmadi? Kafirler bbyle muahaze olunacaktir: "Sana
zan gelmedi,
ni-cin ihtiyat etmedin ve bize talib olmadin?"

ELLIDOKUZUNCU FASIL

*•*•

Ebii Bekir
J
J J J; «*- j ,>>-» j !jL» ij£t
k ^
y J^j U [Ya'ni "Hz.
\

namaz, oruc ve sadakasimn coklugu ile degil, kalbinde


karar bulan seyle (istiin oldu"] Cenab-i Pir buyurur ki:
Hz. Ebu-
194 FlHI MA FIH

in sairler / iizerine tafdlli, namaz ve orucun kesreti cihe-


-feeler (r.a.)

tinden degil, belki ona inayet olmasi cihetindendir; ve o inayet,


onun kalbindeki muhabbettir. Riyamette, namazlan ve oruclan ve
sadakati getirip mizana vaz' ederler; velakin muhabbeti getirirler,
teraziye sigmaz. Binaenaleyh asl olan muhabbettir. §imdi... Ken-
dinde muhabbet goruyor isen, onu artir, ta ki miitezayid ola; ve
kendinde talebden ibaret olan sermayeyi gbrdiigun vakit, onu ara
ve tezcyyiid eyle ki olS^ otfjil ^i Ya'ni "Harekctlerde bereketler
vardir"; eger tezyid etmezsen, sermayeni Sen arzdan
zayi' edersin.
daha dun degilsin. Zemin harekat ile ba§ka tiirlii
ve bellenmek ile

olur ve nebat verir; ve terk edilince sertlesir. Binaenaleyh kendin-


de bir taleb gordiigiin vakit, gelip git. "Bu gelip gitmeden ne faide
vardir?" deme! Sen git, faide zahir olur. Bir kimsenin diikkanma
gitmesi icin faide garazina hacet yoktur. Rizki Hak Teala verir.
Eger evde oturursa, bu hal tarik-i istignadir, nzik gelmez. O yav-
rucugun aglamasi iizerine validesinin ona siit vermesi acib degil
midir? Eger o yavru, "Benim bu aglamamm ne faidesi vardir ve
neden siit verilmesini miicib olsun?" diye dii^iinse, siitten geri
kahr. Halbuki biz, bu sebeble ona siit verildigini goriiyoruz. Niha-
yet bir kimse, bu riiku' ve siicudda ne faide vardir, diye teemmiil
eder. Bir emirin ve reisin huzfirunda nasil hizmct odiyor ve egili-
yorsun ve taklak kiliyorsun! Akibet o emir sana merhamet edip,
bir ekmek parcasi veriyor. Emirdeki o merhamet, emirin eti ve de-
risi degildir. Oldiikten sonra bu et ve deri, yerde uyku ve bi-hu§luk
ifindedir. Velakin emirin huziirundaki bu hizmet zayi' olup git-
mi§tir. Emirde olan merhametin gbriinmedigi ma'luni oldu. / Imdi,
gormedigimiz bir §ey icin
et ve deri irinde, et ve deriden haric olup
hizmet nasil miimkindir? Evet miimkindir ve et ve deri icmdeki bu
§ey gizli degildir.

Ebu Cehil ve Mustafa aralannda fark yok idi.


(s.a.v.) bir idi;

Zahir cihetinden bu kulagin sagin ve iijiteni birdir; ancak o

kulagm icinde i§iten gizlidir, goriinmez. Binaenaleyh asl olan o


inayettir. Sen bir emirsin, iki kolen vardir; birisi cok hizmet edip
senin icin bircok seferler kilar; digeri ise kblelik hususunda tenbel-
dir. Sonunda gbriiyorum ki, senin o tenbel olan kbleye, o bende-i
hizmetkardan ziyade muhabbetin vardir. Ewelki hizmetkan da
metriik birakmazsin. Bu, boyle vaki' olur. Inayete hiikmetmek
ELL1D0KUZUNCU FASIL jgn

miimkin degildir. Bu goz sag ve bu goz sol, zahiren ikisi de birdir.


Acaba o sag goz, ne hizmet etti M, sol goz olmadi? Yevm-i cum'a
dahi boylece eyyam-i miitebakiyeden efdal oldu. Nitekim
buyrul-
mu ? tur: UJ.I fJi WJMj &W J ^S .Jljjl
j >
Mil JJ jl Ya'ni "Allah
Teala Hazretleri'nin nziklardan baska nziklan oldugu levhde
mu-
harrerdir. imdi o nziklan cum'a giinii taleb et!"

§imdi... Bu
cum'a, eyyam-i sairenin etmedigi ne hizmetleri
etti? Amma Hak Teala inayeti ona edip, bu serefi ona muhtass
kildi. Ve eger bir kor "Beni kbr yaratmislardir,
ma'zurum" derse,
bu, "Koriim ve ma'zurum" demekle asla ondan korliik gitmez;
ve
asla gunduziin ve giizel yuzlulerin cemalini gormez. imdi
korun ve
topalm "Ma'zuruz" demeleri faide vermez;ve onun renci gitmez.
Bu
kufur icinde bulunan kafirler, nihayet kufiir renci icindedirler.
Ir-
ca'-inazar ettigimiz vakit, o rencin ayn-i inayet oldugunu gbriiruz.
Zira rahat icinde fail-i hakikiyi unuturlar ve elem icinde
onu yad
ederler. Binaenaleyh
/ cehennem, kafirlerin ibadet-hanesidir; ciin-
250
ku Hakk'i orada zikr ederler. Nitekim zindan icinde ve birtakim
hastaliklar halinde, bir kimsenin perde-i gafleti yirtilrms olur;
ve
Hz. Hakk'i mukirr olup Ta Rab, ya Rahman!" diye nale
eder.
Sihhat buldugu vakit, yine gaflet perdeleri cekilir ve "Hani Hak?
Bulmuyorum, gbrmiiyorum; nasil oldugu hakkinda ne soyliyeyim?"
der. Vakt-i elemde buldun ve gordiin, §imdi gormiiyor
musun?..
Imdi sen, mademki Hakk'i dert icinde goriiyorsun, zakir-i
Hak ol-
man icin, senin iizerine elemi miistevli kilarlar.
Binaenaleyh ce-
hennemlik olan kafir rahat icinde Hak'dan gafil olup, Allah'i
daima cehennemde zikr eder. Halbuki Cenab-i Hak alemi ve nik ii
bedi hep kendisini zikr etmek ve zat-i erifme ibadet
? ve tesbih
olunmak icin halk buyurmushir. §imdi kafirler mademki rahat
icinde zikr etmezler ve halktan maksiid ise, O'nun zikridir;
bina-
enaleyh zakir olmak icin cehenneme giderler. Velakin mu'minler
icin rence hacet yoktur. Onlar bu rahat icinde o elemden gafil
degildirler ve o renci daima hazir goriirler. Akilh cocugun ayak-
lanm bir def a falakaya takarlar, kafi gelir; falakayi unutmaz. Fa-
katahmak cocuk unutur. Ona daima falaka lazimdir. Ve keza zeki
bir at, bir kere kamci yer, ikinci dayaga hacet yoktur. Fakat ah-
mak ata her vakit mahmuz lazimdir. Onun hamulesi insan olmak
layik degildir; ona giibre yukletirler.
196 FiHtMAFIH

ALTMISINCI FASIL

Kulagin tevatiirii isitmesi, rii'yet fiilini icra eder ve rii'yet


hiikmiindedir. Nitekim sen mader ve pederinden dogdun. Sana on-
lardan dogdugunu soylerler. Goziin / ile gormedin; fakat cok soy-
lemek indinde hakikat olur. Zira onlardan dogmadm deseler, kula-
gina girmez. Ve keza Bagdad'm ve Mekke'nin mevciid oldugunu
tevattir ile cok isUtin. Eger yoktur deseler ve yemin etseler inan-
mazsin. Imdi kulak tevattir ile isittikde rii'yet hiikmu hasil olur.
Nitekim zahir cihetinden haber-i tevatiire rii'yet hiikmunii verir-
ler. Bir §ahsin kelami, tevattir hiikmiinii haiz olur. Zira o, bir
degildir, ytizbindir. Binaenaleyh bir kelam olur. Her ne kadar bir
ise de, bu padi§5b-i zahirin yiizbin hiikmii haiz olmasi ne aceb
seydir! Eger ona yiizbin derlerse, dogru olur. Binaenaleyh madem-
ki zahirde vaki'dir, alem-i ervahda vuku'u bi-tarik-i evladir. Gerci
biitun alemi dola§tin, mademki onun icin gezmedin, senin i<;in be-
tekrar dolasmak lazim gelir. Jaji^. ^J \jj~. Ji (En'am, 6/11) [Ya'ni
"De ki: yeryiiziinde gezip dolasm."] dola§ma benim i?in olmayip,
bir garaza mebni idi. Ve o garaz senin hicabin olup, beni gormege
seni birakmazdi. Mesela carsida cidd ile birisini taharri edersin. O
sirada hi? kimseyi gormezsin ve gorsen de halki hayal gibi goriir-
siin. Yahut kitapta bir mes'ele ara§tinrsm, o kitapta o mes'elenin
gayrini gormezsin. Binaenaleyh mademki senin icin baska bir
maksad vi\ niyyet vardir, her nerede dolasmis olsan, o garazla mali
olmus olursun; bunu gormemis olursun.
Omer (r.a.) hazretlerinin zamamnda pek ihtiyar bir kirnse var
idi. derecede ki, evladi ona siit verir ve cocuklar gibi besler idi.

Omer (r.a.) o kiza buyurdu ki: "Bu zamanda senin gibi hakk-i pe-
dere riayet eden hicbir evlad yoktur." O kiz cevaben dedi: "Dogru
soylersin; velakin benim ile pederim / arasinda bir fark vardir. Fi'l-
vaki' ben hizmette hie kusur etmedim; fakat pederim beni besle-
digi vakit, aman benim uzerime bir afet gelmesin diye titrer idi.
Ben ise pederime hizmet ediyorum ve gece giindiiz Hakk'a dua
ederek, onun zahmetinden kurtulmak icin olumiinii istiyorum."
Omer (r.a.) buyurdular: _^t ^
<u\ >I» [Ya'ni "Bu Omer'den daha fa-
kihtir."] Ya'ni ben zahir iizerine hukm ettim ve sen onun magzim
ALTMISKCI FASIL
197

sbyledin. Fakih, bir seyin kunhiine muttali' olan kimsedir.


Ha§a ki
Hz. Omer (r.a.) isjerin haklkatine ve sirnna vakif olmaya. Ancak
ashab-i kiram hazarati nefislerini kesr edip, ba§kalanm medh
ederler.

Cok kimseler vardir ki, huzura takatlan


yoktur. Hal-i gaybette
daha Nitekim, butiin giindiizun aydinhgi giinestendir.
iyi olurlar.

Velakin eger bir kimse biitiin gun kurs-i semse bakarsa, gozleri
kamasir; ondan bir is gelmez olur. Giinese bakacagina o kimsenin
bir i$ ile mesgul olmasi daha hayirhdir. is ile mesgiiliyyet
ise,
kurs-i semse nazar etmekten gaybettir. Ve keza hastanin huzu-
runda at'ime-i nefiseden bahs edilmesi, o hastayi tahsil-i kuwet
hususunda tehyic eder; yoksa o taamlann huzuru hastaya zarar
verir. Hakk'i talebde lerze ve ask lazimdir. Her kimde
ki lerze yok-
tur, ona lerzendegana hizmet etmek vacibdir. Agacin
gdvdesi
ustunde hicbir meyve yetismez, zira govdenin lerzesi yoktur. Dal-
lann ucunda, ihtizaz vardir; fakat agacin gbvdesi de raukawimdir.
Dallann ucu balta yarasindan eymendir. Agacin kbkii mademki
baltaya gelecektir, lerzendegana hizmet etmek icin, onun
ihtizaz
etmemesi bihter ve sukunu evlaterdir. Zira muinii'd-dindir, ay-
nii'd-din degildir. "Ayn" uzerine ziyade olan "mim"
vasitasiyla nok-
san oldu jLii JUXJI
Jj. Jjljjl Ya'ni "Kemal uzerine ziyade, nok-
sandir." Nitekim bir kimsenin alti parmagi olsa, noksandir.
Ahad
kemaldir; Ahmed makam-i kemalde degildir. O "mim"
ise / heniiz
kalkinca kemal olur. Ya'ni Hak cumleyi muhittir. Ona
bi'I-kiilliyye
her nc ziyade kilarsan noksan olur. Bir adedi, a'dadin ctimlesinde
vardir; ve onsuz hicbir aded mumkin degildir.

Seyyid Burhaneddin (k.s.) ifade buyururlar idi: Ahmagin


biri,
onun kelami esnasinda "Bize misalsiz soz lazimdir" dedi. Hz. Sey-
yid buyurdular ki: "Sen bi-misal olarak gel, ta ki sozu bi-misal
ola-
rak dinleyesin." Nihayet sen kendinin misali degil misin? Senin
bu
sahsin, senin sayendir. Biri oldugii vakit, filan gitti derler. Eger
o,
bu ise, su halde nereye Binaenaleyh zahirinden batmina is-
gitti?
tidlal etmeleri icin, zahirin, batmimn misalidir.
Gbriinen her bir
sey kesafettendir. Nitekim nefes, biirudetin kesafet ve gilzatinden
zahir olur.

Nebiye, Hakk'in kuvvetini izhar ve da'vete tenbih etmek


198 FlHI MA FIH

varibdir. Yoksa bir kimseyi makam-i isti'dada isal, o nebiye vacib


degildir. Zira o Hakk'in isidir; ve Hakk'in iki sifati vardir: Kahir ve
Lutuf dur. Enbiya her ikisine de mazhardirlar. Mii'minler mazha-
r-i lutuf vc kafirler mazhar-i kahirdirlar. Ikrar edenler, kendilerini

enbiya kapisinda gbriirler. Kendi sadalanm onlardan i§itirler ve


kendi kokulanni onlardan bulurlar. O enbiyadan bir kimse kendi-
sini inkar etmez. Ummete derler ki, biz siziz, siz de bizsiniz. Bir
kimse, bu el benimdir der. Asia ondan sahid istemezler. Zira onun
ciiz'-i muttasilidir. Velakin eger filan benim oglumdur derse, on-

dan sahid isterler. Zira o ciiz'-i munfasildir.

ALTMI§BiRiNCi FASIL

Ba'zi kimseler muhabbet, mucib-i hizmettir derler. Halbuki bu


bbyle degildir; belki mahbubun meyli hizmeti muktezidir. Eger
mahbub, muhibbin hizmetle mesgul / olmasim isterse, muhib hep
hizmet eder; ve eger mahbub hizmet istemez ise, muhibbin terk-i
hizmet etmesi miinafi-i muhabbet degildir. Nihayet eger o hizmet
etmezse, o muhabbet ona hizmet eder; belki asl olan muhabbettir,
hizmet ise fer'dir. Eger yen hareket ederse, elin hareketindendir;
yoksa elin hareketi ile, yenin de hareketi lazim gelmez. Mesela bir
kimsenin biiyuk ciibbesi varmr; i9inde hareket eder; ve ciibbenin
taharriik etmemesi caizdir. Yoksa ciibbeyi tahrik eden olmadikca,
ciibbe taharriik etmez. Ba'zilan ciibbeyi bir §ahis zann etmisler ve
yeni, el tasawur eylemisjerdir. Bu el ve ayak, yen ve cizme baska
el ve ayaktir. Filan filamn elinin altmdadir ve filanin eli bu kadar
seye eri§ir ve filana soz el verir derler. O el ve ayaktan garaz
kat'an bu el ve ayak degildir. Nasil ki an balmumunu bal ile cem'
edip gitti ise, o emir geldi bizi cem' edip gitti. Zira onun viicudu ev-
velen sart idi; sonunda bakasi sart degildir.

Analanmiz, babalannuz o anlar gibidir ki, bir talibi matluba


cem' edip, kendileri bagteten u?arlar. Hak Teala onlan, balmumu
ile bah cem'a vasita kilmisUr. Onlar ugarlar, mum ve bah kahr.

Onlar bagin haricine gitmezler. Bu, icinden harice gitmek miimkin


olan bag degildir. Ancak bagin bir kosesinden bir kb^esine gider-
ler. Bizim tenimiz bir buyiik kovan gibidir. Iginde mum ve bal ve
ALTMISBIRiNCI FASIL
lgg

a§k-l Hak Anlar gibi olan valideler ve pederlerimiz gerci


vardir.
vasitadirlar; ancak terbiyeyi bagbandan bulurlar; ve kovam
bag-
ban yapar. Hak Teala o anlara baska bir suret
verdi. Bu isi isle-
dikleri vakit, baska elbiseleri vardi. O
aleme gittikleri vakit, ora-
daki 1? e munasib elbise giydiler. Zira
orada dahi onlardan baska
islcr husule gelir. Ancak sahis, ewelki
sahsin "ayn"idir. / Mesela 255
bir kimse ccnge giderken, cenk elbisesi
giyer; velakin meclisteki el-
bisesi baskadir; ve her bj makamda
boylece baska esvabi vardir
ancak §ahis yine odur. Amma sen onu o libas icinde
gbrmiis oldu-
gun i ? in, her ne vakit onu tahattur etsen, eger yiiz
libas degis-
tirmis olsa, onu o sekilde tasawur edeceksin.

Bir kimse bir mevzi'de bir yiizuk gaib


eyler. Her ne kadar o
yiiziigii,oradan alsalar, yine o mevziin etrafinda dolasir;
ya'ni ben
bu mahalde zayi' etmisimdir demek olur. Nitekim
yiizfigii
sahib-i
raezann etrafim dolasir ve duygusuz olan topragin
ta'ziye,
etrafmi
tavaf eder ve takbfl eyler. Ya'ni o yiizugu
burada zayi' ettim der
Halbuki hie onu orada birakirlar mi? Hak Teala
hikmet zimmnda
ruhu, kalip ile bir iki giin te'lif icin, bu kadar
san'at yapti ve kud-
ret izhar eyledi. Eger insan kahbiyla
beraber bir lahza mezann
icmde otursa, divane olmak havfi vardir. Dam-i
suretden ve kok-
mus kahptan siframamasi nasil olur? Hi? orada
kahr mi? Hak
Teala tahvif icin onu bir alamet kildi; ta
ki insanlann kalbinde
vahset-i kabirden ve topragin zulmetinden
bir korku peyda ola
Nitekim yolda, bir mevzi'de bir kervam vurduklarmda,
burasi
makam-i havfdir, diye alamet olmak uzere, iki tic
tasi birbiri
iistiine vaz' ederler. Bu mezarlar dahi
mahall-i hatar icin boylece
bir alamet-i mahsusedir. O korku onlara
te'sir eder; eserin fiilen
husfilu icab etmez. Mesela filan kimse
senden korkar, deseler;
sana ondan bir Mil sadir olmaksizm, o kimse
hakkmda kat'an bir
muhabbet zahir olur; ve eger bunun aksi olarak, filan kimse sana
hie lhtiram etmez ve sana bir kiymet vermez, deseler; mucerred
bu
sbz ile o kimse hakkinda bir hiddet peyda olur.
Bu kosmak havf eseridir. Butiin alem kosmaktadir. Ancak her
birinin kosmasi, kendi haline munasib
/ bir tarzdadir. Ademinki
baska turlu, nebatinki baska tiirlii ve ruhunki baska turliidur. Ru-
hun kosmasi, adimsiz ve bi-nisandir. Nihayet korugun ne kadar
kostuguna nazar et! Akibet siyah iiziim olmak ve tathlanmak mer-
200 FIHi MA FIH

tebesine vasil olur; ancak ko§masi goriinmez ve hissi degildir; ve


ancak o makama geldigi vakit, buraya gelinceye kadar pekcok
ko§tugu ma'lum olur. Nitekim bir kimse su icine girer ve kimse
onun oraya girdigini gormez. Nagah basmi sudan cikarinca, onun
suya girip, bu halde gbriindugu ma'lum olur.

ALTMI§iKtNCi FASIL

Dostlann gbnliinde render vardir ki, hicbir ilac ilc iyi olmaz;
ancak dostun cemaliyle §ifa bulur. Zira JJbJI Ui JJil .lil [Ya'ni .

"Dosta miilaki olmak hastamn sifasidir"] denilmis.tir. Bunun


hiikmii bir hadde kadar caridir ki, eger bir miinafik mii'minlerin
arasinda otursa, onlann te'sirinden o miinafik bir lahza mii'min
olur. Nitekim Hak Teala buyurur: UiT \Jti \JU'\ ^JJI I jilTjl j (Baka-
ra, 2/14) Ya'ni "Mii'minlere miilaki olduklannda, bizler de, sizler
gibi mii'minleriz derler." Imdi mii'min, mii'min ile oturursa, nasil
olur? Miinafiga bu te'siri gosterince, mii'mine ne menfaatler edece-
gine nazar cyle! Bak ki yiin bir akile miicaveretinden dolayi bdyle
bir bisat-i miinakkas; ve bu toprak akile miicaveret sebebiyle boyle
giizel konak olmu§tur. Akilin sohbeti cemadata boyle te'sir etti.
139
Gor ki mii'minin sohbeti, mii'mine ne te'sir gosterir. Nefs-i
ciiz'inin ve akl-i muhtasann sohbetinden / cemadat bu mertebeye
vasil oldular ve bunun kaffesi, akl-i ciiz'inin sayesidir. ijahsi saye-
sinden kiyas etmek miimkindir. 140

§imdi buradan kiyas eyle bu gokler ve ay ve giines, ve ta-


ki,
bakat-i zemin peyda ne akil ne ferheng lazimdir. Bu
olmak icin
ciimle mevciidat akl-i kiillinin sayesidir. Akl-i kiillinin sayesi, ken-
disine miinasib olan mevcudattir. Hakk'm evliyasi bu goklerden
ba§ka gokler mu§ahede etmi§lerdir ki, bu gokler onlann gbzlerine
gelmez ve hakir gbriiniir. Ayaklanm bu gbklerin iizerine koyup
141
gecmi^lerdir. Beyit:

jl+» jL_l ^L^i JS jU Co'Vjjj o-Lj;U-l

Terciime: "Can vilayetinde asumanlar vardir ki, o gokler bu


cihamn asumanma is, emr eder ve hukm eyler." 142
ALTMiglKINCI FASIL 201

Taaccube §ayan bir §eydir ki, ademlerin icinde bir adem


i ayagim Ziihal yildizma vaz' edecek kadar bir hususiyyet kazanir.
B Biz toprak cinsi degiliz, Hak Teala bize bir kuvvet miindemic
! kilmisUr ki, biz o kuvvet ile kendi cinsimizden mumtaz olduk ve
biz onun mutasamfi bulunduk; ve bizim onda her istedigimiz nevi'
ile tasarruf etmemiz icjin o bizim mutasarnfimiz oldu. Onu ba'zan

balaya koyanz, ba'zen sarajimn alt kati yapanz; ve ba'zan kase ve


testi kilanz; ve gah uzaltir, / gab. kisaltinz. Biz her ne kadar mu-
kaddema toprak idiysek de, Hak Teala bizi cinsimiz arasmda
bbylece mumtaz kildi. Eger Hak Teala ba'zi kimseleri mumtaz
kilip, biziona nisbetle cemad hiikmiinde tutarak, o bizde tasarruf
etse ve biz ondan bi-haber ve o bizden haberdar olsa, aclb olur mu?
Bi-haber demekten muradim, bi-haberi-i rnahz degildir. Belki bir
§eye olan her bir vukuf, diger bir §eyden bi-haberlikdir. Toprak
dahi, cemadiyyetiyle beraber, Hak Teala'nin kendisine ata eyledigi
§eyden haberdardir. Zira eger bi-haber olsaydi, suyu kabul eder
mi? Ve her bir habbeyi su vasitasiyla perverde eyler mi idi?
Vaktaki bir kimse bir i§e sa'y eder ve o kara mulazim olur, onun o
i^deki uyamkhgi, o i§in gayrinden bi-haberliktir. Bizim muradimiz
bu gaflet-i kiilli degildir.

Bir kediyi tutmak istiyorlardi, hi? miimkin olmadi. Bir giin o


kedi bir kus, tutmakla me§gul idi ve tamamiyle kendini o maksada
vermis, idi; onu bu hal icinde iken tuttular. imdi kar-i dunyaya
kulliyyen me§gul olmamah; zaruret mikdan tutup, onun kayd ve
bendinde olmamalidir. Olmiya ki veliyy-i sahib-i tasarrufu incit-
mi§ olasm. Genci, hazineyi zarar-dide etmemelidir. Eger seni bu
zaran def eder; fakat evliya incinirse,
ehl-i diinya incitirse, evliya
neuzii-billah o zaran kim def eyler? Eger senin her bir nevi'den
birtakim meta'in olsa, gark zamamnda elini nereye atarsin? Fi'l-
vaki' her §ey lazimdir; fakat pek nefisi olan bir §eye el atmak daha
akla yakindir. Zira bir gevher ve bir parca la'l ile binlerce tezyinat
yapmak miimkin olur. Agactan bir tath meyve peyda olurjher ne
kadar o meyve agacin bir ciiz'ii ise de, Hak Teala o ciiz'ii kiilden
mumtaz edip, ona o agacm ecza-yi miitebakiyesine vermedigi bir
halaveti vaz' etmi§tir. O halavet vasitasiyla o ciiz', o kul uzerine/

kesb-i riichan eyledi; ve liibab ve maksud ise, aga; oldu. Nitekim


bu ayet-i kerimede i§aret buyrulmu§tur: 'J^ 'j±L 'S. li 'jl ljl*i 'jS
PIHI MA F1H

(Kaf, 50/2) Ya'ni "Bella miinkirler kendi cinslerinden inzar edici


geldigine taacciib ettiler."


Bir kimsc: "Benim bir haletim vardir ki, Muhammcd (s.a.v.)
ve melek-i mukarreb sigmaz" dedi.
Cenab-i Pir-i dest-gir buyurdular ki: Acaba abdde Muhammed
(s.a.v.)in sigmiyacagi bir halet olur mu? Muhammed (s.a.v.)in, se-
nin gibi koltugu kokmusa sigmayacak bir haleti yok mudur? Bir
maskara, padisahin mizacim hal-i tabiisine getirmek istedi. Ume-
radan her birisi ona bir sey va'd ettiler. Zira padisah pck ziyade in-
cinmis olup, bir irmak kenannda gazubane gezinir ve hicbir vech
ile maskaraya nazar etmez idi; ancak suya bakar idi. Maskara aciz

kahp dedi: Ey sah-i alem, su icinde ne goriiyorsun ki, bu kadar na-


zar ediyorsun? Padi§ah cevap verdi: "Pezevengin birini gbriiyo-
rum." Maskara: "Bu kulun dahi kbr degildir" dedi. §imdi... Ma-
demki senin Muhammed (a.s.v.)in sigamiyacagi bir vaktin oluyor,
acaba Muhammed (a.s.v.) in o hah olmaz mi ki, senin gibi bir kol-
tugu kokmusa sigmasin? Nihayet senin buldugun bu kadar halet,
onun bereket ve te'sirindendir. Zira cumle atalan ewelen ona do-
kerler; ba'dehii ondan digerlerine bahs olunur. Adet-i ilahi bbyle-
dir. Hak Teala tftf y j .
i^»j ^Jl 1^1 aJt XJI [Ya'ni "Ey Nebi,
*JLII
_,
r
Allah'in selami, rahmet ve bereketi senin iizerine olsun"] Ya'ni
"Cumle senayi senin uzerine doktiim" buyurdu. Ve IIz. Muham-
med (a.s.v.) Efendimiz ijJ-UJI 4J1 jU Js. , [Ya'ni "Allah Teala'nin
salih olan kullan uzerine de olsun"] dedi. /

Rah-i Hak pek mahiif ve kapah ve kar ile mestur idi. ibtida
fedailigi o yapti ve atim surdii ve yolu yardi. Her kim bu yola gi-
derse, onun hidayet ve inayetindendir. Ciinkii yolu o izhar etti ve
her bir mahalle bir nisan vaz' edip siitunlar dikti ve bu tarafa gidi-
niz, o tarafa gitmeyiniz; ve eger o tarafa giderseniz helak olursu-
nuz, dedi. Nitekim Kavm-i Ad ve Semud eger bu canibe gide idiler,
mu'minler gibi halas olurlar idi. Biitiin Kur'an-i Mecid, bunu
beyan buyurur. 'oliL' oCl *_i (AM Imran, 3/97) [Ya'ni "Orada apacik
alametler vardir."] Ya'ni, bu yolda nisanlar dikmisiz. Eger bir kim-
se kasd edip bu siitiinlardan bir siitunu kirar ise, herkes "Sen bi-
zim yolumuzu tahrib ediyorsun ve bizim helakimize sa'y ediyor-
sun; galiba sen reh-zensin" diye ona kasd eylerler.
ALTMISiKiNCi FASIL 2 03

Simdi... Rehber Muhammed (a.s.v.)dir. Ewelen Muhammed


(a.s.)innezdine gelmedikce, bizim nezdimize erisilmez. Nitekim bir
mahalle gitmek istedigin vakit, ewela rehberligi akil edip der ki:
"Filan mahalle gitmek lazimdir, muvafiki budur." Ba'dehii goz
kilavuzluk eyler. Ondan sonra bu mertebe uzere a'za harekete ge-
lir. A'zanm gozden ve gbziin akildan haberi yoktur.
Egerci insan
gafildir, ancak ondan digerleri gafil degildirler.

Imdi kar-i dunyaya kuwetle sarilmamahdir; gevsek tutmali-


dir. Olmiya ki, umur-i diinyada kavi ve mucidd olup, hakikat-i
emirden gafil olasin. Riza-yi halki degil, riza-yi Hakk'i aramahdir.
Zira halkm rizasi ve muhabbet ve sefkati, halkda musteardir; Hak
vaz' etmi^tir.Eger murad etmezse, hi? cem'iyyet ve zevk vermez.
Viicud-i esbab ile beraber, nan ve ni'met ve tena'umat, renc
ve
mihnet olur.

Imdi esbabin kaffesi, dest-i kudret-i Hak'da bir kalem gibidir.


Muharrik ve muharrir Hak'dir. O istemedikce kalem hareket et-
mez. Simdi sen kaleme / nazar edip, "Bu kaleme bir el lazimdir"
dersin. Kalemi goriip, onu tahattur edersin. Fakat onlar daima
eli
goriip, bu ele bir kalem de lazimdir, derler. Belki elin giizelliginin
miitalaasindan dolayi kalemin mutalaasina liizum gbrmezler; ve
boyle bir el kalemsiz olmaz derler. Bir mahalde ki, kalemin lezzet-i
temasasi sebebiyle, senin icin elin temasasi kaydi yoktur; o elin
lezzet-i temasasi sebebiyle, onlar icin nasil temasa-yi kalem
kaydi
olur? Sen arpa ekmeginde lezzet buldugun cihetle, bugday ekmegi
hatinna bile gelmiyor. Hie onlar, bugday ekmegi var iken, arpa
ekmegini yad ederler mi? Senin icin zemine zevk bahs eden
asumana meylin yoktur. Halbuki mahall-i zevk asumandir; ve
yeryiizu, hayati asumandan ahz eyler. Ehl-i asuman hi?
yeryuziinu yad ederler mi? Sen simdi hosluklan esbabdan gbrme
ve o ma'nalar esbab icinde musteardir; zira Darr ve NafV Hak'dir.
Mademki darr ve nef Hak'dandir; o halde nicin esbaba yapismis
kalmissin? Jjj Ji U f
-&}\ ^ [Ya'ni "Soziin hayirhsi az olan ve yol
gosterenidir"] "Sozlerin a'lasi, cok olan degil, muhtasar olandir.
"Fi'1-vaki' 'i>\ il)l ^i 10 (Ihlas, 112/1) [Ya'ni "De ki: 0, Allah'dir, bir
tektir."] Siireta muhtasardir; velakin tavil olan siire-i Bakara'ya
ifade cihetinden ruchani vardir.
213-1 FIHi \IA Fill

Nuh
(a.s.), iimmetini bin sene da'vet eyledi, kirk kimse iman

etti.Mustafa (s.a.v.) hazretlerinin zaman-i da'veti ne kadar oldugu


meydandadir. Bu kadar ekalim iman getirdi; ve bu kadar evliya ve
evtad ondan zahir oldu. i'tibar cokluga ve azhga degildir; garaz
ifadedir. Ba'zilanna kelam-i kalilin, kelam-i kesirden daha miifid
olmasi caiz olur. Mesela bir firimn ate§i, derece-i gayeye geldikde,
ondan intifa' miimkin olmaz ve yanma vanlmaz. / Halbuki bu <;e-
rag-i zaiften istifade edersin. Binaenaleyh maksud faidedir. Ba'zi-
lanna ise, istima'-i kelam yerine gormek miifid olur; ve bu gormek
kafi gelir ve onlara faide verir; ve istima'-i kelamdan zarar hasil
ederler.

§eyhin bin Hindistan'dan Tebriz'de bir zat-i §erifi ziyaret kasd


etti;oraya vusiiliinde, seyhin zaviyesine duhul eylodi. "Gen don,
senin hakkinda enfa' olan budur- Eger bu kapida §eyhi goriirsen,
sana ziyan verir" diye bir sada geldi. Muhtasar ve miifid bir soz,
ona benzer ki, yanmi§ bir cerag veya mum, yanmami§ bir ceragi
takbil edip gitti;bu onun hakkinda kifayet etti ve o, maksuduna
vasil oldu.Peygamber o suret degildir ve o, peygamberin suretidir;
ve peygamber o a§ktir, o muhabbettir. O ise, daima bakidir. Nite-
kim Salih (a.s.)in nakasi, sureta nakadir; fakat o a§k vo muhabbe-
tin muhbiridir. O ask ise ebedidir.

Huzzardan birisi dedi: "Minarede yalmz Hakk'i zikr etmiyor-


lar, Muhammcd (s.a.v.)in nam-i §erifini de zikr cdiyorlar."

Hz. Pir cevaben buyurdular: Sena-yi Muhammcd (a.s. v.),


sena-yi Hak'dir. Mesela birisi, "Beni padi§aha isal eden veya onun
adim soyleyen kimseye, Allah uzun omiirler versin" der. Onun
senasi hakikatte padisahm senasidir. Peygamber, ben muhtacim,
bana bir sey veriniz; ya ciibbeni veya mahm bana ver demiyor. O,
ciibbeyi ve mail ne yapsin? Sana giinesin harareti vasil olmak icin
libasmi, ehaff kilmak ister. iLi CJJ ill i^'^'l j (Hadid, 57/18) Ya'ni
"Mallanm tasadduk etniekle Allah Teala'ya karz-i hasen verdiler."
Senden yalmz ciibbe ve mal istemiyor. Sana maldan baska ilim ve
fikir ve danis. ve nazar gibi bircok / §eyler ihsan etmi^tir. Ya'ni her
lahza nazanm ve fikrini ve endiseni ve aklmi bana sarf eyle diyor.
Nihayet mal, bu aletlerle ele girer. Hem ku§lardan, hem de tuzak-
tan sadaka ister. Eger giinesin muvacehesinde iiryan olabilirsen
ALTMSSiKTNX! FASIL 205

ne a'la; zira o gtine§ karartmaz, belki agartir. Eger iiryan olmaz


isen, ban esvabim hafifle§tir ki, gunesin zevkini gbresin. Bir
rniiddet eksiligi huy ettin, bir kere de tathligi tecriibe eyle!

ALTMI§UCUNCU FASIL

Hz. MevlSna (kaddesallahu sirrahu'1-aziz ve efazallahu aley-


na min envavihi) Emir Pervane'nin konagmda sohbet buyuruyor-
lar idi. Emir Pervane dedi: "Ey Mevla^a, asl olan mutabaat mi-
dir?"

Hz. Pir-i dest-gir cevaben buyurdular ki: Evet ama, halkin an-
ladiklan, bu mutabaat degildir. Miitabaatin ma'nasi odur ki, me-
sela ihsan ve atasi bol, adil, halim, kerim ve enva'-i mehasin ile
muttasif ve asakiri kesir ve memleketi ma'mur olan bir padisah ir-
tihal eder. Onun veliahdi olan varisini tahta cikanrlar. i,Vj . L1*JI

•Wil [Ya'ni "Alimler peygamberlerin varisleridir"] hiikm-i munifi-


ne tebean o varis, padisah-i miintakilin sireti ve ihsan ve atasi ve
ahlaki uzere sa'y eder. iste mutabaat buna derler. Yoksa her bir
dilenci ve kulhaninin mutabaat da'vasina kiyami degildir. Miita-
baat ba§ka, miibayaat baskadir.

ALTMISDORDUNCU FASIL

Ben kulliyyen adem-i mahzim ve hicim. Bu makamda tevazu'


pek ziyadedir. Herkes anlamaz. Bir kimse hasbeten-lillah kulluk
eder. Nihayet arada onun kullugu vardir. Her ne kadar / Allah icin
ise de, kendini ve Huda'yi gortir. O suya gark olmamis>r. Gark
olan o kimsedir ki, onda higbir hareket ve fiil kalmaz. Onun hare-
ketleri, ancak suyun hareketi olur. Arslamn birisi, bir ahuyu kova-
ladi; ahu kactikca kacti. Iki viiefld ve varhk var idi. Biri arslanm,
digeriahunun viicudu. Velakin arslan ahuya yetistigi vakit, ahii
onun pence-i kahnnda kaldi ve arslanm heybetinden bi-hus. ola-
rak, arslanm bniinde diistii. Bu saatte arslamn varhgi ve viicudu
kaldi; onun varhgi mahv oldu ve kalmadi.
206 FIHI MA FIH

Istigrak budur ki, Hak Teala evliyayi, halkm arslandan ve


kaplandan ve zalimden vaki' olan korkulannin gayri olarak, ken-
disinden haif kilar ve havfm Hak'dan ve emnin Hak'dan ve iy§ u
tarabin Hak'dan oldugunu onlara kesf eyler.

ALTMISBESINCi FASIL

Siraccddin dedi ki: "Bir mes'eleden bahs ettim, igimde elem


peyda oldu."

Hz. Pir-i dest-gir buyurdular ki: "0, bir miivekkildir; onu soy-
liyemiyesin, diye onu birakmaz. Gerci o miivekkili mahsusen gor-
mezsin; velakin §evk ve gayret ve elemi gordugiin vakit, miivekki-
lin raevcud oldugunu bilirsin. Bir bahgeye girersin, giillerin yumu-
§akhgi sana temas eder ve diger taraftan gittigin vakit, dikenler
265 batar. Her ne kadar ikisini de gormez isen bile, malum / olur ki, o
taraf dikenlik ve na-hos ve rencdir; ve bu taraf giilistan ve rahat-
tir. Buna vicdani derler; mahsusden daha zahirdir. Mescla achk ve

susuzluk ve gazab ve sadi, ciimlesi mahsiis degildirler; ama mah-


siisden daha ziyade zahirdirler. Zira eger gbziinu agsan, mahsusen
gormezsin; velakin agligi kendinden hie bir hile ile def etmek
mumkin degildir; ve sicak taamlardaki hararet de bbyledir. Sicak-
hk ve sogukluk ve tatlihk ve acihk taamlarda mahsiis degildirler;
fakatmahsusden daha ziyade zahirdirler. Nihayet sen, bu tene ne
nazar ediyorsun? Senin buna ne taallukun vardir? Sen bunsuz
kaimsin ve daima bunsuzsun. Eger gece olursa, ten kaydinda ol-
mazsin ve eger giindiiz olursa, i§ler ile mesgulsiin; asla ten ile
degilsin, basjka bir mahaldesin. Sen neredesin ve tan nerededir?
ilj
^ cJl j jlj
,y Ul Ya'ni "Ben bir vadideyim, sen bir vadidesin."
Zanneder ki ten bldii, o da bldu. Hey! Senin ne taallukun vardir?
Bu goz azim kayddir; ve ten azim bir maglatadir. Sahiran-i Fir'avn
bir zerre vakif olduklan vakit, teni feda ettiler. Kendilerinin bun-
suz kaim olduklanm gordiiler. Tenin onlara hi? taalluku yoktur. 144
Ve keza Ibrahim ve Ismail ve enbiya (aleyhimu's-selam) ve evliya
(kaddesallahu esrarehum) vakif olduklan vakit, tenden ve onun
bud u na-biidundan farig oldular. /
ALTMI§BE§L\Ci FASIL 207

Haccac, 90k taam yemi§ ve ba§mi kapiya dayamish. "Sakin


kapiyi tahrik etmeyin ki, ba§im diis,mesin" diye nida ederdi.
Ba;inin bedenden ayri oldugunu ve bir vasita ile kaim bulun-
dugunu zannetmis. idi. I§te bizim halkm ahvali boyledir. Kendileri-
nin bedene taalluklan vardir; veya kendilerini beden ile kaimdir
zannederler.

ALTMISALTINCI FASIL

««» ^M iS ' u"jj^' J* -jl JJI jU. [Ya'nl "Allah Teala Adem'i kendi
sureti, ya'nikendi sifati iizere yaratti."] Biitiin ademler mazhar is-
terler. Bircok kadinlar vardir ki mesturdurlar; velakin kendileri-
nin matlublarmi tecriibeten, yuzlerini acarlar. Nitekim sen ustu-
rayi tecriibe edersin; ve &s.ik ma'suka, ben sensiz uyumadim,
yemedim, §oyle oldum, bbyle oldum der. Onun ma'nasi bu olur ki:
"Ma'suka ma'^ukluk etmek ve ma'suka kendi askini ve hiisniinii
mazhar kilmak igin, sen bir mazhar istersin. i§te senin mazhann
benim." Iste boylece alimlerin ve hiiner-mendlerin ciimlesi mazhar
taleb ederler. 145 J,*! jl o_>U Lik* \^S ccS Ya'ni "Ben gizli bir hazi-

ne idirn, bilinmege muhabbet ettim" ve t_,j_» ^1 *Jjj-<» ,jJU ,i\ «JJI ^ii.

i^lSo-l Ya'ni "Hak Teala Hazretleri Adem'i sureti iizere, ya'ni ahka-
mmin sureti iizere halk buyurdu." Onun ahkaim kaffe-i mahlu-
katta zahir olurlar; / zira hep Hakk'm §ahsa ben-
zillidir. Ve giilge
zer. Eger bes, parmak aeilirsa, gblge dahi acihr ve eger sahis rii-
ku'a giderse, gblge de rttku'a gider; ve eger uzamrsa, saye de uza-
nir. Miitebakisi de bu kiyas iizeredir.

Imdi halk bir matlub ve mahbflbun talibidirler. Ciimlesinin


kendilerine muhib ve hazi' olmalanm isterler. A'da ile a'da, evliya
ile evliya olmak murad ederler. Bunun kaffesi ahkam ve sifat-i

Hak'dir ki, zilde gortiniir. Bu babda olan §eyin gayesi budur ki, bi-
zim gblgemiz bizden bi-haberdir; amma biz haberdanz. Velakin
ilm-i Ilakk'a nisbetle bizim bu vukufumuz, bi-haberlik hiikmiin-
dedir. Sahista her ne varsa, ba'zi sgeylerden maada, hep zilde gbru-
FIHI MA FIH

niir. Binaenaleyh sifat-i Hakk'm ciimlesi, bizim zillimizde gorii-


ntir. §u kadar var ki Sui S'l JUJl ^ JJL-ji U ', (isra', 17/85) Ya'ni "Size
ilimdea az bir sey verilmistir."

ALTMISYEDINCi FASIL

Dunyada tahsil ve kesb ile hasil olan her ilim, ilm-i ebdandir;
ve oldiikten sonra hasil olan ilim, ilm-i edyandir. Ene'1-Hak ilmini
bilmek, ilm-i ebdandir; ve ene'1-Hak olmak, ilm-i edyandir. Nur-i
ceragi ve atesi gormek, ilm-i ebdandir; [ateste yanmak ilm-i ed-
yandir. Musuhededen ibaret olan her sey, ilm-i edyandir. Danis-
den ibaret olan her sey ilm-i ebdandir.] Muhakkak olan sey, miisa-
hede ve rii'yettir. Baki hep ilimler, ilm-i hayaldir. Mesela miihen-
dis tefekkiir edip, medrese binasim hayal eyledi. Ger9i o fikir, dog-
ru ve savabdir; fakat hayaldir. Medresenin binasim ikmal ettigi
vakit hakikat olur. Simdi hayalden hayale farklar vardir. Ebu Be-
kir ve Omer ve Osman ve Ali (ndvanullahi Teala ale3'him ecmain)
hazaratimn hayalleri, ashab-i kiram (radiyallahu anhum) hazara-
timn hayalleri fevkmdedir./ 146 Nitekim mahir bir miihendis, bir
evin binasim hayal eyler; ve miihendis olmayan kimse de, bir ev
binasim hayal eder. Arasinda fark-i azim vardir. Zira muhendisin
hayali hakikate yakmdir. O taraf da boyledir. Alem-i hakayik ve
didarda miisahededen miisahedeye ma-la-nihaye farklar vardir.
Imdi zuliimattan yedi yiiz ve nurdan yedi yiiz perde vardir diye
soyledikleri sey, alem-i hayalden olan seyler huciib-i zulmani; ve
hakayikdan olan seyler, huciib-i nurani demektir. Amma hayal o-
lan zulmet perdelerinin arasmi, boyle amik farkm viicuduyla bera-
ber, hayalin gaj'et-i letafetinden tefrik etmek ve nazara getirmek
miimkin degildir. Hakayikda dahi farki anlamak mtimkin olmaz.

ALTMISSEKiZiNCI FASIL

Ehl-icehennem, cehennemin icinde diinyadakinden daha hos


bir halde olurlar. Zira
cehennemde Hak'dan haberdar bulunurlar.
Halbuki dunyada Hak'dan bi-haberdirler; ve Hak'dan haberdar ol-
ALTMigSEKtZlNCI FASIL 209

maktan daha tatli bir sey yoktur. Binaenaleyh kuffar hakkmda


diinyamn miireccah olmasi, bir amel ederek lutf-i muzhirinden,
Hak'dan haberdar olmalan icindir. Yoksa diinya cehennemden
daha hos degildir. Munafigi derek-i esfele atmalannin sebebi odur
ki, ona iman geldi; kufru kavi oldugundan amel etmedi. Hak'dan

haberdar olmasi i<jin ona pek ziyade azab olur. Kafire iman gelme-
diginden, kufrii zayiftir. Edna bir azab ile agah olur. Bunlar toz-
lanmis bir futa ile kilime benzer. Futayi bir kimse silkebilir; fakat
haliyi iyice silkmek i?in dbrt kimse lazimdir ki, onun tozu ciksin.
Ehl-i cehennemin ill j&S£ ll. j'l .11) 'y, £li \J^J\ jl (A'raf, 7/50)
I I

[Ya'ni "Suyunuzdan veya All'ah'm size verdigi riziktan biraz da


bize akitin"] demeleri, ha§a, taam ve sarab taleb etmeleri degildir.
Ya'ni "Buldugunuz ve size miinceli olan seylerden bize de ifaza /
ediniz" derler.

Kur'an-i Mecid bir arfis-i ziba gibidir. Ortusunu acan kimseye


yiizunu gbstermez. Ey Kur'an'dan bahs eden kimse! Sana bir zevk
ve kesf hasil olmamasi, ondandir ki, sen onun ortusunu a?tin, o
seni reddeyledi; ve sana mekr edip, yuziinii firkin gbsterdi; ben o
mahbub degllim, dedi. Hz. Kur'an, her ne suretle isterse gbriinme-
ge kadirdir; fakat ortusunu cekmeyip, rizasim taleb eyler ve O'nun
nzasina sebeb olan §eye sa'y eylersen, sen O'nun brtiisiinu cek-
meksizin, sana yiizimu gosterir. Ehl-i Hakk'i taleb et; zira Ce-
nab-i
gir
Hak
kullanmin
^ J±% i?ine.
^iQ. J ^U (Fecir, 89/29,
Gif ce'nn'etime."] buyurmu§tur.
Hak Teala
30) rYa'ni "Haydi

herkese sbylemez. Nitekim dunya padisahlan, her bir culhaya sbz


sbylemezler. Halki padisaha isal icin bir vezir ve naib nasb etmis-
lerdir. Hak Teala Hazretleri dahi, Hak talebinde bulunan her bir
kimsenin, onun kapisma gitmesi icin, bir bende intihab buyurdu;
ve enbiya ve evliya dahi, bunun icin gelmislerdir. Zira Hakk'a on-
lardan maada yol yoktur.

ALTMISDOKUZUNCU FASIL

* 5>VI j Lull J ^^1 j p&d >vffi .j] <Jjl ^jj L. :

f
5LJI *JU jr
,
_i ££ Jx-
liUi-i |^^j vi-ic j-S^i j' 'Jit 5-iUJ ,y= _^xi L. 3 LIU . «i!l -/ :Jlj
i
210 FIHI MA FIH

Ya'ni "Isa (a.s.)dan sual olundu ki: Ya Ruhullah, diinyada ve


ahirette a'zam ve as'ab olan §ey nedir? Buyurdu ki: Allah'in gaza-
bidir. Bizi bundan ne sey halas eder? dediler. Buyurdu ki: Kazm-i
270 gayz ile gazabiru kesr etmektir." 147/ Gazabi kesr etmenin tariki bu-
dur ki, nefis sikayet etmek istedigi vakit, onun hilafim yapmah ve
sukiir etmeli; ve derununda onun muhabbeti hasil oluncaya kadar
§iikiirde miibalaga etmelidir. Zira sahte olarak siikr etmek,
Hak'dan muhabbet istemektir. Mevlana-yi biiziirk, ya'ni Sultanii'l-
Ulema (kaddesallahu sirrahu'1-aziz) hazretleri: i,l5Li jlil ^c LlSLiJI

jllilj£ Ya'nf "Halktan §ikayet, Hahk'tan Sjikayettir" buyurdular.


[Ve yine buyurdular] ki: "Gaybetde adavet ve gayz ate§ gibi kat
kat gizlidir. Bir kivikimin sicradigim gordiigiin vakit, onu sbndiir,
ta ki gelmis oldugu ademe gitsin. Eger o kivilcima cevab ve
miicazat lafzi ile yardim edersen, ademden baskalan da sicrar.
Onu tekrar ademe irca' senin icin miiskil olur."

0—»1 \f ijJl< JJjI (Mii'minun, 23/96) Ya'ni "Sen seyyieyi ahsen


seyle def et!" ayet-i kerimesi hiikm-i
munifme tevfik-i muamele et;
ta ki diismam iki vecihten kahr etmis olasin. Vechin birisi budur
ki, du§man onun eti ve derisi degildir; bir endise-i redisidir. Siik-

riin kesreti ile senden def oldugu vakit, daima ondan dahi miin-

defi' olur. Sebeb-i indifa'in birisi jl_»VI o_t jLJVI [Ya'ni "Insan,
ihsamn kblesidir"] hiikmiince tab'andir; ve digeri dahi, adunun
faide gbrmemcsindendir. Nitekim cocuklar birisine bir ad takip
caginrlar. O soger. Sbzumuziin te'siri oldu diye onlarm o ad ile
Sagirmaya ragbeUeri ziyade olur; ve eger o kimsede tagayyur gbr-
mezler ve bu cagirmada bir faide miisahede etmezlerse, meyilleri
kalmaz.

Ikinci vech budur ki: Bu sifat-i afv, sende zahir oldugu vakit,

ma'lum olur ki, onun zemm etmesi kizbdir ve egri gbrmustiir. 0,


seni oldugun gibi gbrmemistir. Ve keza ma'lum olur ki, mezmum
olan sen degilsin, kendisidir. /Halbuki onun kendinin zahir olmasi
kadar hasmi mahciib edecek hicbir hiiccet yoktur. Binaenaleyh sen
§iikiir ve sitayis. ile ona zehir verirsin; ciinkii o senin noksanhgini

izhar eder. Sen ise kemalini ve mahbub-i Hak oldugunu zahir ey-
lersin. Nitekim Hak Teala buyurur: o^JJl

(Al-i
^
Ujl j ^Lll ^CJf,
imran, 3/134) [Ya'ni "O kimseler ki...'insanlan affederler.
^
ALTMISDOKZUNCU FASIL 211

Allah iyilik edenleri sever."] Mahbub-i Hak nakis olmaz. Onu o ka-
dar medh edesin ki, onuri ehibbasi "Galiba bizim ile nifak uzere ol-
mahdir ki, onun ile bu derece miittefiktir" diye ijiibheye du^erler.
Beyit:

Tercume: "Her ne kadar biyiklan kesir ise de, nfk ve miilaye-


metle onlann o biyiklanm yol; ve her ne kadar boyunlan kahn ise
de, sen onlann boyunlanm, hilim ile kir, egdir!"

YETMISiNCi FASIL

Hak ile kul arasinda hic&b ikidir; baki hicablar bundan zahir
olur: O da sihhat ve maldir. Sahihu'l-beden olan kimse "Hani Hak?
Bilmiyorum ve gbrmiiyorum" der. Kendisinde maraz peyda olunca,
"Ya Allah, ya Allah!" demege ba§lar; ve Hak ile hem-raz olup te-
kellum eder. Binaenaleyh gbrdiin ki, o sihhat onun hicabi idi ve
Hak o maraz tahtinda gizlenmis, idi; ve bir ademin ne kadar mal
ve kuvasi varsa, o kadar esbab ve muradatini muheyya kilar ve
gece giindiiz onunla mejjgul olur. Bi-nevahk tevecciih edince, nefis
zayif olup, Hak etrafinda dola§ir. Beyit:

Tercume: "Ilahi, zillet ve fakr ve el bosjlugu Sen'i bana getirdi.


Ben Sen'in zelil ve eli bos, bir kulunum."
Hak TeSlS Fir'avn'a dortyiiz yil omur verdi; ve memleket ve
padi^ahhk ve cemt'-i muradatini ihsan eyledi. Bunlann cumlesi,
onu Hz. Hak'dan teb'id eyleyen hicab idi. /Hakk'i zikr etmemesi
icin muradsizhk ve ba§ agnsi vermedi; ve ona arzulanna me§gul
ol ve bizi yad etme, dedi. Beyit:

j~, % jl cJLSj Ljjilj jUJ— jLi ^_ oXi» jl

Nazmen tercume: "Mulkden geldi Suleyman'a gma


Hazret-i Eyyub'e az geldi bela"
212 FIHl MA FIH

YETMiSBiRINCi FASIL

Hz. Pir-i dest-glr buyurdular ki: Insanm nefsinde hayvanat ve


siba'da olmayan bir ser vardir derler. Bu, insanin onlardan beter
olmasi cihetinden degildir. Bu o cihettendir ki, insanda bulunan
su'-i ahlak ve serr-i nefs ve §omluklar, onda olan bir gevher-i halT

hasebiyledir. Bu ahlak ve somluklar ve ser, o gevherin hicabi


olmuslardir. Gevher ne kadar enfes ve a'zam ve esref olursa, onun
hicabi da o kadar ziyade olur. Binaenaleyh bir ademin somlugu ve
serri ve su'-i ahlaki o gevherin sebeb-i hicabi olmu§tur; ve bu
hicablarm kalkmasi, ancak mucahedat-i kesire ile olur; ve miica-
hedatin enva'i vardir. Mucahedatin a'zami, Hakk'a tevecclih edip,
bu alemden i'raz eylemis yaran ile ihtilat etmektir. Yaran-i salih
ile oturmaktan daha kavi hie bir mucahede yoktur; ve onlan
mii^ahede etmek nefsin ifnasi ve terkidir; ve bundan dolayidir ki,
cehil yilam bir sene adem gormezse ejderha olur, derler. Ya'ni,
§erri ve §omlugu terke sebeb olan bir kimseyi gormezse demektir.
Her nereye biiyuk bir kilit vaz' ederlerse, orada riefis ve kiymetdar
bir ^ey bulunduguna delildir; ve her nerede hicab a'zam olursa,
gevher de a'la olur. Mesela bir hazinenin iizerinde yilan bulunur.
Sen yilanin cirkinligini gorme; hazinenin nefasetine bak! iktiza-yi
kemal, gayrin ona meylidir; ancak o meyil, kendisinin noksamna
degil, kemaline olur. Kemalullah mevcudatm kemalidir ve onun
hakkinda tecviz-i noksan sebeb-i kemal ve mucib-i mesalih-i alem /
ve adem-i betalet-i cihandir. 147 * Ve onun tecviz-i ademi, ibtal-i
alemdir.

Zevke suret verip, onun keyfiyyetini ve hududunu taharri


edersen, zevk gider. Imdi sen keyfiyyeti ve tasavvur-i fiili "Allah"

j'aparsm. Sende zevk hasil olmadigini bilmezsin. / Halbuki o ta-


sawurat ve o hayal "Allah" olmaz. Ya'ni bizim talib ve asikimiz ol
ve sana kemal hasil olmak icin, Allah'da tahayyiil ve tasawuru ve
hudud ve keyfiyeti ve i'tirazi terk et; ve hareket eden basini ve
ayagini cusis-i a§ktan, tencerenin agzmdan tasan bir kbpiik bil ki,
hayat ve onun gayri olan sifatullahdan her bir sifatda kendinden
bi-haber olmayasm; ve serh ve istiksafmda giinler gecirdigin ve
senelerce ugi'a§tigin fekahet ve §erh-i nahiv ve i'tirazat ve istikak-i
I

YETMI$BiRtNCi FASIL 213

arabiyye ve tababetteki niiktelerin ash, sana vaki' olur. O hos


halin buy-i miiski cihana miintes,ir bulunur; ve herkes seni kadr ve
§eref sahibi bilirler.O bir kelime icinde agahhgi arar isen, zevk
sahibi olursun. Enva-i uliimun kaffesinde, o lahzada agahlik
icinde olup, hangisini tezekkiir eylesen, sende bir tizlik ve fetanet
zahir olur. Zira biitun kelimeler birdir ve renklerin kaffesi, ruhun
rengidir. Eger o bir kelimede bi-vukuf ve bi-zevk olursan, o halet
icinde, enva'-i uliimun kaffesinde bi-zevk olursun. Zevk ve galebe
ve ikram odur ki, nefsini o me§akkata sahp, bu sifatla diger
ruhlann hallerini istila edecek bir hal peyda etmelisin; ta ki
yildizlann ve ceragin aydmhgi, gundiiziin aydmhgindan nasil zail
olursa, onlarin ihatalan ve hatirati dahi senin o halinin pertevi
icinde mens! ve na-bedid olsun. Lacerem senin o rus,enahgin onla-
148
ra goruniir; dcrler ki: "Ne alim ve zeki kimsedir!" / Simdi... Acele
etme ve omrii, bu kadar kisahgi ile beraber, birkac kelime icinde
tuket ve mesakkatler ve kitaplar ve ilimler senin olsun; bir daha
gelmeyiz." Hie gelme! Hakk'i gelmemek ile tehdid mi ediyorsun? 275
Eger gelir isen, kendin icin geliyorsun. /

YETMiSiKINCi FASIL

Bismillabi'r-rahmani-rrahim. Kavluhu Teala: 'Ucj jii M^j J


U_l (Fetih, 48/1) [Ya'ni "Biz hakikat sana apacik bir feth u zafer
Bu sure-i serifede Hak Teala, Mustafa (s.a.v.) Efendi-
yo'lu actik."]
miz'e olan ni'metlerini ta'dad buyurdu. Birinci ihbar budur ki:
Qaldigin bir kapiyi actim ve dualann. indimde miistecabdir. Ikinci-
si WsS JiJ (Fetih, 48/2) [Ya'ni "Allah'in sana magfiret etmesi
icin"Jmucibince magfirettir. Magfiret, muhabbet alametidir. Zira
sen her kimi seversen, onun kabahati sana kabahat ve aybi, ayb
gbriinmez. I§te sirr-i magfiret budur. Ucunciisu 'juii ls| j (Fetih,
48/2) [Ya'ni "Ni'metini tamamlamasi icindir"] mucibince ni'metin
itmamidir. Itmam-i ni'met ise, onun hususiyyetini beyandir. Zira
bu ayet-i kerime ba'zi ni'metlerin tamam olduguna bir delildir.
Binaenaleyh cenab-i Peygamber sair in'am olunanlardan daha has
ve daha ziyade yol bulmus. ve hakikatte Hakk'a vasil ve daha
214 FIHI MA FIH

ziyade Hak ile kaim olmus, olur. Dbrdiinciisii 111 I


'dJ-iL j (Fetih, 48/
3) [Ya'ni "Allah'm sana yardim etmesi kerimesi sal-
icindir"] ayet-i
tanat ve velayete delalet eder. Acaba bu velayet hangisidir? Her
seyi Hak'dan gbren, kuwet-i nazardir. Ibrahim (a.s.)in ate§e ve
Musa (a.s.)'m deryaya kademlerini vaz' etmeleri ve Siileyman
(a.s.)m gunes_e ve Nuh (a.s.)in ttifana hiikm etmeleri ve Davfid
(a.s.)in dcmiri hamur ve dagi muganni kilmasi ve isa (a.s.)m
ervah-i hayvaniye hiikm eylemesi ve Muhammed (a.s'.v.) Efendi-
miz'in tabakat-i semavati mi'rao gecmosi gibi. Bunun
ile yirtip
emsali la-yuaddir. Bu zevat-i mu§arun-ileyhim, vaktaki ciimleyi
Hakk'in me'muru ve bendesi bildiler ve Hakk'in emr-i kiillisini
gbrdiiler, hepsi onlarm ve onlar da Hakk'in miisahhan oldu.

Kavluhu Teala: 'pa C j iLJ'i '^ pSs £ 111 iU 'JiJ (Fetih, 48/2)
[Ya'ni "Bu gecmis. ve gelecek giinahim Allah'm magfiret etmesi
icindir."] / Ibn Ata der ki: ^Muhammed Mustafa (s.a.v.) mi'racda
Sidretu'l-miintnha agacma vasil oldugu vakit, ki orasi bala-yi
ar§dir, onun makami, Hz. Cibril'in a§iyanesidir; bu makamdan
dahi miirur etmek istedi. Refiki olan Hz. Cibril adimini geri aldi.
Hz. Fahr-i alcm Efendimiz buyurdular ki: "Ey kanndas.im Cebrail,
bu heybetli mevzi'de beni yalmz mi birakiynrsun?" Nida geldi ve
Hak Teala itaben buyurdu ki: "Bu iki iic adimda, onunla mi iilfet
peyda ettin?" I§te bu 'Jjl ilj JiJ (Fetih, 48/2) [Ya'ni "Allah'm seni
magfiret etmesi icin"] ayetinde i§aret buyrulan giinahdan murad,
bu giinahtir. Ya'ni seni iilfetten ve gayrin iinsiyyetinden pak ettik
ve gayrdan miistagni kildik, demektir.

Ibn Ata der ki: "Hak Teala Zat-i hazretine yalvarmalari ve on-
dan sonra onlan afv etmesi icm, enbiya ve evliyayi giinaha miib-
tela eyledi. Fakat Sultanli'l-enbiya ve burhanii'l-istifa ve Hz. Mu-
hammedii'l-Mustafa (s.a.v.)in giinah edip, miinacat eylemek halini
mestur kildi. Belki gecmis, ve gelecegi afv edip, o gunahin ne oldu-
gunu zikr etmedi. Bundan garaz, meratib-i sairenin fevkinde olan,
mertebe-i muhabbettir." Ibn Ata der ki: Sana gvinah-i mukaddemi,
ya'ni zelle-i Adem'i >•!} C j [Ya'ni "Ve gelecek olan"] ya'ni umidleri
sende olan ummetlerinin giinahlanm bagisjadik. Zira sen, onlarm
rehbcrisin. Maksfid budur ki, ewel ve ahire mensub olanlann vu-
sulleri ancak senin iledir.
YETMiSIJdNCi FASIL 215

Ve derler ki: Peygamber (a.s.v.) Efendimiz'in istigfan ayikhk


halinde, halet-i mestiden idi. Ve ba'zilan derler ki: Bclki mestlik
halinde, ayikhk halinden istigfar eyledi. Ve ba'zilan: Her iki halde
miistagrak idi. Zira onun nazan Hakk'a idi; ve sekr ve sahv ise,
kabil-i telewiin olan bendegana mahsustur. hazrete nisbetle
ne sekr ve ne de sahv vardir. imdi mademki Hakk'a nazir idi, her
iki halden de raustagfir idi. Zira bu sekr ve sahv, iki renktir. O ise
rengin eserinden mahv oldugu vakit, her ikisinden de miistagfir
olup, kabza-i ilahi'de bulunur idi derler. Ve levh ve kalem onu
serh edemoz; meger ki sifat-i Huda olan o levh ola. Onun nami
levhdir; velakin hakikatte bi-nihaye bir sifattir. Cerh-i felegin
altinda, halkm gbzlerinin iki gbrmesi coktur; meger ki inayet-i
Hak yetise. Ve her bir miiskil ind-i ilahi'de asandir. Bu gbrdiigu-
miiz seyleri, eger bize vakt-i tufuliyyette sbylese idiler, anlatmak
miimkin olmaz idi.

yi U-J j_»y Ya'ni "Ben Allah Teala'nm hakkimdaki kismetine razi


oldum ve isirai Hahk'ima ismarladim. Allah Zii'1-Celal Hazretleri,
ge^misi giizel yaptigi gibi, gelecegi de giizel yapar. Asar-i pakan-
dan gosterdigi bu kadar binlerce §eylerin §ukrunu eda edelim, zira
sebeb-i meziddir in§aallahu Teala. iQi lilk 14 j (Fetih, 48/2)
[Ya'ni "Senin iizerindeki ni'metini tamamlam'as'i icin."] Ni'metin
tamami, miilk-i muhabbettir. Ni'metin eweli, taleb-i muhabbetin
tevfikidir.Muhib idin, mahbub oldun; tabi'-i rusiil idin, metbu' ol-
dun. Muhtac idin, mi'raca gittin; ve aktan karadan halas olup, a-
kin ve karamn sultam oldun. Zakir idin; mihrablarda, minarelerde
ve sikkeler iizcrinde mezkur oldun.

Kavluhu Teala 'Uj£Li lil> Xx^ j (Fetih, 48/2) [Ya'ni "Seni bu


sayede dogru yola iletmesi icindir."] Ya'ni Hakk'a isal eden yol. ',

IjU il)l 'J'J^Z (Fetih, 48/3) [Ya'ni "Ve Allah'in sana cok yardim et-
mesi icindir"] hem seyatin-i cinn-i vesvas iizerine ve hem de kiif-
fardan ibarot olan seyatin-i ins iizerine mansiir oldun. f>ji (Fetih,
48/3) [Ya'ni "§erefli."] Oyle bir mansur oldun ki, zeval-i devlet kor-
kusu yoktur. iLOl 'S£l ^ jl J> (Fetih, 48/4) [Ya'ni "Sekineti, kuwe-i
ma'neviyyeyi in'diren O'dur."] "Sekine", basiretten zahir olan hal-
216 FIHI MA FIH

dir; ve sahib-i sekine esbabdan malik olmadigi §eyi, / kuvvet-i


i'timadi sebebiyle mevcud bilir. Ba'zilan "sekine" odur ki, e§yamn
zahirini nasil fark ederse, batimm da bylece fark etmektir, derler.
Ulil Ijsfyl) (Fetih, 48/4) [Ya'ni "Imanlanm artirsinlar diye."| On-
larm gbnullerinde nur-i iman yeni ay gibi yevmen-fe-yevmen
tezayiid eder. jijVf, oljlljl \jL ii j (Fetih, 48/4) [Ya'ni "Gbklerin ve
yerin biitiin ordulan Allah'mdir."] Semavatin ciinudu melaikedir
ve zeraininki dc nefsin gazileri ve miicahidleridir. Ba'zilan asuma-
mn leskerleri gbniillerdir, zemininki de kahblardir, derler. Ba'zila-
n da §eytan dahi onun le§keridir, sana ve buna galib gelmek is-
terler, derler. IjjbCi ilULjl tl (Fetih, 48/8) [Ya'ni "Biz seni §eksiz
§iibhesiz bir pallid olarak gonderdik.] Kavil, fill ve hal ile levhide
sahidler. fjlil.'j'tFetih, 48/8) [Ya'ni "Bir mujdeleyici olarak gonder-

dik."] Ya'ni, magfiret, f^ii j (Fetih, 48/8) [Ya'ni "Bir korkutucu ola-
rak gonderdik."] Bid'at ve dalaletten tahvif eder ve heva-yi ncfs ile
degil, Hakk'in izni ile besft- ve nezirdir. JjL IjL' Jj (Fetih, 48/9)

[Ya'ni "Ki hepiniz ey insanlar Allah'a iman edesiniz."] Dogru siiyle-

yeni, dogru sbyleyici bilmeleri icin tj^yc j (Fetih, 48/9) [Ya'ni "O'nu
biiyiiktamyasimz."] benim ikram edip, muhterem tuttugumu, siz
dahi hem
goniil ve hem hizmet ve hem de zeban ile muhterem tu-
tup, ona itaati bir vasf-i hulki ittihaz ediniz.

iltl '^C CjI iUjl'lJ ^.jjl -,1 (Fetih, 48/10) [Ya'ni "Sana hakiki
surette biat edenler, ancak Allah'a biat etmis. olurlar."] Sana dest-i
ahdi uzatanlar, o dest-i ahdi Hakk'a uzattilar. Ya'ni besoriyyct
sende ariyyettir. Vasita olan bir ariyyeti bi-vasita gormek lazim-
dir. "pfc-CJ 'JJ Jjl !b eli, onlann elleri
(Fetih, 48/10) [Ya'ni "Allah'in
ustiindedir."] Biatdeonlann minneti Huda'yadir; yoksa onlara Hu-
da'nm minneti yoktur. Ba'zilan derler: Ya'ni onlann biati ve kuv-
veti, Hakk'in kuweti iizerinedir. Eger onlari istihdam etmese idi,

hizmet etmezler idi. iji ~ij J_>> V [Ya'ni "Kudret ve kuwet yoktur."]
jj^a._^» Jl»_, "V jl j [Ya'ni "Sayet mii'min erler olmasaydi."] Siiheyl
(r.a.) demistir ki: Hakkryla mii'min olan o kimsedir ki, nefsinden
ve gbnliindon gafil degildir; ve kendi ahvalini ciist ii cu edip, filan
vakit ne yaptim ve nasil oldum? der; ve tagayyiir gordugii vakit,
miinacata ba§lar; ve yeryiiziine bela nazil olarak, ay ve giine§ tu-
YETMi$iKEXCi FASIL 217

tuldukda ve zelzele ve sjddetli yagmur ve muharebe ve veba /


mm vesaire vuku' buldukda, ehl-i zemin bunlarm, kendi gunahlan se-
ier -
bebiyle vuku'unu yakinen bilip, nasil miinacat ederlerse, mii'min
On- dahi bu yakinin gaib oldugunu ve goz yasinin kurudugunu ve
len goniil vebasmi gbrdiigii vakit, evkatinm miirde oldugunu bilip, by-
i ve lece miinacat ve zari eyler. Belki o diinyamn belalan firak-i Hak
dir nisani degildir. Halbuki gonulde bu tagayyiirat ve belalar, firak-i
iS- Hak nisamdir. imdi o noksanda ziyadelik gbriir. Nitekim diger
la- kimseler, diinya noksamndan tersandirlar; o ise diinyamn ziyade-
is- liginden tersan olur ve goniil biraz tagayyiiriinden ve taattan nef-
siz retinden ve taati faidesiz gormekten tersan olur. Zira az cogu
de bldiiriir.

3r " S^Jl |UJS J


\jJ& «jJl Lfc 'il (Fetih, 48/26) [Ya'ni "0 kiifr
la- edenlcr kalb'lerine o taassubu yerlestirdigi sirada."] Ya'ni, mii'min-
le leri imanlanndan dolayi, incitmek hususunda nefse miitabaat
'9) ederler ve bizim rysimizi mukedder ediyorlar ve bize akibeti ihtar
ediyorlar. Halbuki o rau'minlerin ma'liimudur ki, kendileri ry§i
mukedder etmezler; belki bu lysi, siirekli ve daim bir lysa muttasil
lu
kilmak isterler. Nitekim bir §ahis, cahil bir kimsenin bugdaymi
z
cebren alip, zahiresi munkati' olmamak icin, onun hesabina olarak
eker.O kimse ise, buna zultimdur diye feryad eder. Demirden
ma'mul bir yiiziik iizerine padisahm ismi naks olunmustu. Nak§i
olmayan bir altm yiiziige dedi:
-Senin bbyle naki§larm var midir?

Altin: Hayir.

Demir: fju halde ben senden efdalim.

Altm: Adm nedir?

Demir: Demirdir.
Altin: O nakis seni demirlikten kurtanr mi?

Demir: Hayir.
Altin: Oyle ise otur oturdugun yerde. Tasavvur et ki, nakdiy-
yet kime mahsustur ve kimin "ayn"idir. Vallahu a'lem. /
218 FlHiMAFIH

YETMi§UQUNCU FASIL
«

Hayrat-i §erifenizin miitevStir oldugu ma'lumdur; ve gilnes.


mahfi degildir. Bu sifatm mahzeni ve bu gevherin kani ve bu
faidesi etrafa m(inte§ir meyvelerin agaci olan bbyle bir zat 149 icin
dem-be-dem i§tiyak efzfin olur. Biz ise, o agacin saycsinde oturup
meyvelerini gormekle kani' olmayiz. Fe-§iikran summe §ukran
siirnme §iikran. Ya Rab, tezyid et, tenkis etme! Fakat bu ebedi ve
ezeli ikbal-i a'zam erbabimn hali baskadir. Bir kimse onlardan
ber-hor-dar olup hem-ni§in olabilir ve iinsiyyet oyliycbilir. O
sahib-i ikbal-i a'zam ise, onlarm lisanlan sbylemeksizin efsane-
lerini isitir ve onlann batmlarmdaki maani-i amika ve dakika
harfsiz olarak o sahib-i ikbalin gflf-i hus,una vasil olur. Zira onse-
kiz bin alemin padiijahimn bu bendegan-i has ile ilk oynadigi oyun
ve el opmnk resminin icrasmdan ewel -OLJ Ji JJI Jj* ^ ["Ya'ni "Al-
lah'i arif olanm lisani kelil olur"] misdakinca, onlan bi-zeban
kilmasiidi. Bu ise acib degildir. Zira resm-i alem budur. Qiinkii

ma'nanm kuvvetlendigi her yerde suret zayif olur. Ceviz ve findik,


kabugunun iginde bulundukca jag jag eder. Yan kinldigi vakit
sadanin msfi eksilir; ve tamamiyle kinldigi vakit asla aesi cikmaz;
ve nihayet safi ic olur. Kabuk, icin bekgisi oldugundan galiz ve
katidir. Zirasabah yakla§mca korku azalir ve bekciler evlerine gi-
derler. Ve onlar bu
ifade ile / hie sbz sbylemezler, demeyi murad
etraiyorum; ancak nefislerinde sbylemezler; ve yalniz iskalatin ce-
vabmi verirler ve indlerinde hallolunmus, olan §eyi hallederler; ve
basjka §eydcn dem vurmazlar. Mesela bir baba, sozil, kucuk cocuga
gore sbyler. Ve bittabi' zevcesinin gam ve §adisini ifl-i la-ya'kile
soylemez. Qocuga ancak, celik comak ve top ve ala ;a kus.cagiz ve
ceviz ve kuru uzumden bahs eder. Ve "dii du" ve "gti gu" gibi ke-
lamlar soyler. Iste cocuklann be§ir ve neziri bundan ibaret olabi-
lir.

Bu onsekiz bin alem icinde bu taifeden daha garib hicbir kimse


yoktur; ve Mustafa (s.a.v.) Efendimiz'in garibligi, bu gariblikten
idive kezalik onun yetimligi bu new' yetimliktcn idi; Abdiilmutta-
lib'invefatiyla degil idi; ve Mekke'den Medine'ye hicret etmesiyle
garib olmadi, belki onun garibligi hem-sehrf ve hem-zoban bulma-
YETMi$UQUXCU FASIL 219

masi idi. Imdi o gariblerin hie birisi hakkmda garib-nevazhga

tama' etmemek lazimdir. Belki onlann, biittin gariban-i alemin


fevkinde bir mahall-i nazi olup "Biz alem-i ulvinin garibiyiz; siz ise
aleme mensubsunuz" derler. Eger farisi sbyleseler fans! soyleyen-
ler anlamaz; ve eger evlad-i arabdan olup, arabca tekellum etseler,
sair arablar anlamaz. Yalmz kuvve-i vahimede mutasavver olan
ma'namn zahirini fehm eylerler; fakat garazlan ma'Ium olmaz. Zi-
ra ma'nayi anlamak baska, garazi anlamak baskadir. Nitekim bir
Arab §airi bir Turk padi§ahmm huzuruna onun medhi hakkinda
bir siir gotirdi; ve taht oniinde okumak i$in izin istedi; izin verildi.
Padisah beytin tahsin olunacak her bir mahallinde basini sallardi.
Vuzera ve ashab-i divan "Bu padisah arabi bilir mi imis? Bu kadar
vakitten beri haberdar etmedi. Acaba padisah bu lisani bili-
/ bizi

yor mu? Ve bu yekdigerimizle divanda arabi tekellum ettigimiz


vakit, kelarnlari tefaviit iizere soylemis olup olmadigimizi imtihan
mi etmistir?" diye tesvise diistiiler. Nihayet bir gun padisah av av-
lamis, pek mesrfir olmustu. Firsat buldular. Zira seyyid-i kainat
ve sem'-i arz u semavat Efendimiz ,.-m [Ya'ni "Mer-
13J\ j^.
. UjJI i_

hamet zamamnda duayi ganimet biliniz"] hadis-i serifinde vakt-i


munacattan nisan vermistir. Umera-i devletten ciir'etkar olan ve
padisahin mazhar-i teveccuhii bulunan birisi one gecip dedi: "Ey
padisah-i alem bizim bir miiskilimiz vardir."

Padisah: Soyle!

Vezir: Sah-i alem arabi lisanim bilir mi?


Padisah: Hayir.
Vczir: Su halde o gun o sairin divan-i sahanelerinde beyan ey-
ledigi garib ve miiskil olan o liigat-i arabiyyenin ma'nasmi size
mi tefhim ettiler? Zira siz her bir sah beytin hitaminda "Iyi
hile ile
soylomissin!" diye tahsinen basinizi sallardimz.

Padisah o kadar giildu ki, galebe-i handeden, arkasi iistune


yikildi.Padisah kahkahadan farig olunca dedi: Siz bilmez misiniz
ki ma'na ve terciiman-i kelam baska bir seydir ve garaz ise yine
baska bir seydir. Mesela bir bende huzurumuzda bir kabahat isler;
biz o kabahati izhar etmek istemeyiz. Onu baska bir kabahatinden
dolayi ala-melei'n-nas tevbih eyleriz ve boyle yaptin diye te'dib
ederiz. Halbuki bizim garazimiz lisanen soyledigimiz ve halkin an-
220 FlHI MA FIH

ladigi bu kabahat degildir. Garazimizi bir biz biliriz, bir de o


bendemiz bilir. Imdi birisi in'am iimidiyle bir hizmet ettigi vakit,
bu hizmet herkesin sem'ine vasil olmasim / istemeyiz. Soz ve sb-
ziin ma'nasi garazimiza perde olmak icin, mesela bir bendemizi bir
hizmet-i hafiyye ile gonderir ve zahiren ona ba§ka emirler veririz.
Sjimdi... gairin §iiri, diger muluk ve selatin iizerine tafdil etmek
ve melege ve felege tesbih eylemek siiretleriyle, bizim la'zim ve
tefhiymimize dair olan bir seydir; fakat o sairin garazi, hil'at ve
libas ve maas ve kurbetdir. i§te ben o garazi anladim ve kabul et-
tim. Sana da verelim, gbnlunu hos tut, diye basimi salladim.

jjimdi... !yeyh-i kebirin sema' esnasmda mutnbe "Gee geldin,


erkea gittin" demesi meshurdur. Qiinkii gee gelip, erken gitmek
giilun halidir. Bu kelam iizerine hazirundan uc ki§i na'ra vurup
diis,tuler. O sirada birisi dedi ki: "Bu kelam tic kimsenin haline
muvafik idi." §eyh buyurdu: Evet ama, onlarin arasinda fark-i
azim vardir. O kimse "Ey §eyh, beyan buyurunuz" dedi. Seyh ceva-
ben: "Onlann kendi lisanlanyla soylemesi daha evladir" dedi. Ge-
lip sbylediler. Ilikaye uzundur; hulasasi budur ki: "Birisi senelerce

bir kadim ta'kib ediyordu. Digeri de Hak Teala'mn kendisine bir


ogul ihsan etmesi arzusunda idi. Ikisi de birkac sene sonra emelle-
rine nail oldular. Fakat kadin ve 90cuk bir haftadan ziyade ya§a-
mamis, idiler. Ucuncusiiniin bir hali ve a§ki var idi; velakin ne
ogula, ne de kadina alakasi yoktu. Belki alakasi ogulun ve kadinm
Halik'ina idi.

Kur'an'i cok tefsir etmislerdir. Ancak az kimseler, Kur'an'in


garazim tefsir eylemislerdir. IjliT ^,jjl [Ya'ni "iman edenler"] i her-
kes "iman" ile tefsir etmislerdir. Halbuki Cenab-i Mustafa (s.a.v.)

in imam ve onun garazi mahfidir. oliJCaJI IjLc j [Ya'ni "Iyi amel ve


harekctte bulunanlar"] 1 herkes kendi ameliyle tefsir etmistir;
Peygamber'in amelini tefsir /hani? L»_,>1 LfXj [Ya'ni "Onlarin Rab'leri
katinda ecirleri, miikafatlan vardir."] Herkes kendi vehminde mu-
sawer olan ecri tefsir etmistir; garaz-i ecr-i Mustafavi nerede?
Biitun alem es'ar okurlar; "can" ve "dost" derler ve asiklardir. An-
cak her bir asigm serefi, ma'sukunun serefi kadar olur.

L~> t
g.i t.Li p^i^Li Wj^r> o^-—^ ij-^' ^Jj^*
YETNIiSOgONCC FASIL 221

Terciime: "Aksam-i nas, tiirlu tiirlu a^ikdirlar. Onlann e§refi,


ma'§uku kendisine ziyade me§akkat verendir."
Sivrisinekten file vanncaya kadar, her birisinin bir matliibu
ve ma'ijuku vardir. Necaset kelb ve yirticmm matlub ve gidasidir.
Enbiya ve evliyamn s,erefi, §eref icin matlubdur. As,ksiz hayat
muhaldir. Nitekim Sadr-i Islam buyurdu ki: "Her kim ben a§ik
degilim ve bir §eyi sevmem derse; kalkip onun burnunu kesiniz ve
gbzunu cikanmz; eger baginrsa, deyiniz ki: Bizim ma'§ukdan
muradimiz, iftiraki, feryada bais olan s,eydir." is,te anbardan bir
avuc ve kitaptan bir yaprak kafidir. Bakisi bu kiyas iizeredir.

'fi&itji '£)&• jsJ (Ibrahim, 14/7) [Ya'ni "IJiikrederseniz elbette


ni'metinizi artinnm."] Ya'ni "Eger sizde i^tiha gorursek, tezyid
ederiz." Zira bu ni'metin §iikrii, i§tihfidan gayri degildir. O hizmet,
izhar-i i§tihadir; yoksa i§tihanm gayri degildir. I^tiha kuvveti ol-
maksizin ni'metin ziyadeligi melal verir. Ciimleyi nakd-i ceyyid
gormek lazimdir. Nihfiyet ben miskin, ciimleden haricim, kimse-
den ariyet kabul etmemi§imdir; gonliimiin soyle dedigini sbylemi-
§imdir.

Hak (celle celaluhu) Hazretleri ale'l-itlak miitekellimdir ve


ezelden ebede kadar, la-yenkati' bi-harf u savt miitekellimdir. O-
nun her bir nebi ve veil ile kelami vardir; ve ciimlesinin kelami
miittehiddir, / ya'ni onda tenakuz yoktur. Nitekim eger biri Turk, 285
150
biriTacik olsalar bile, her iki §ahidin sozii birdir, derler. Eger
Kur'an yalniz bu hurufdan ibaret olsa idi, denizlerin miirekkeb ve
agaclann kalem olmasma hacet olmaz idi; bu Kur'an'in hurufu
yarim okka murekkeb ile yazilabilir; ve huruf-i kur'aniyyenin ib-
tida ve intihasi vardir. Halbuki kelam-i Huda'nin nihayeti yoktur.
Nitekim buyrulur: Jjl aC&'cilil£ (Lokman, 31/27) [Ya'ni "Allah'in
kelimeleri tukenmez."] Ve J>y_ 'J*]
*1\
J, 'jl ^\ £ ji£ C j (Necm,
53/3, 4) [Ya'ni "Kendi re'y ii hevasmdan sbylemez o. O, kendisine
Allah tarafindan ilka edile gelen bir vahyden baijka bir §ey degil-
dir."! Beyit:

Nazmen terciime: "Kavl-i Bari'yi isjt Bari'den


Perdedir gee negam-i kariden"
222 FIHI MA FIH

Imdi eger evliyanin kelami, Hakk'in kelami olmasa idi, *J cuS"

ULJ [Ya'ni "Onun lisa"m olurum"] batil olurdu. Zira eger lisandan
murad, nakl-i Kur'an olsa idi, Kur'an'in harfini mii'min ve miina-
fik nakl ettiklerinden, o halde lj_t c—»l [Ya'ni "Bir kulu severim"]

hitabma ne hacet vardi? Halbuki yj. jLJ JU jJiJ jil jl [Ya'ni


"Hak, Omer'in lisani iizere konus,ur"] hadis-i §erifi Hz. Omer'in
harf iizere tekelliimii hakkinda varid oldu ise,o halde Hz. Omer'e
scbeb-i tahsisi nedir? Bunda hep mii§terektir. Ve eger
sairleri de
*i3 ^a ISJ.\ j^b lYa'ni "Kalbinden hikmet pmarlan kaynar"J hadi-

s-i §erifi, harf-i Kur'an'i murSd eyliye idi, bunun icin UU» u±~J
[Ya'ni "Kirk sabah"] ihlasina hacet yok imdi eger bir kimse bu
idi.

harflerde garazsiz teemmiil ederse, ehl-i Kur'an ve havassi, ba§ka-


lan oldi: unu ve Hak Teala Hazretleri'nin alemde onlan intihab
buyurup, kendi hitabina mahal kildigmi ve onlann nur-i Hak'la
gorup, lisanlanyla soz sbylediklerini bilir. Nitekim Kur'an-i
'
Mecid'de buyrulur: / VjS 'jy\ 'j& i3il cijj '^* j'.QJ 'J* UXJl ,J»jj

(jjS(Bakara, 2/269) [Ya'ni "Allah hikmeti kime dilerse ona verir.


Kfme de hikmet verirse, muhakkak ki ona cok hayir verilmi§tir."]
Lacerem nazar-i inayet bbyle bir ademi arar. Nitekim buyrul-
mu§tur: oU_JI ^U ^^-Jl SJ U J\ \jjai Ijl bU J) jl Ya'ni "Hakk'in
oyle kullan vardir ki, ibadma nazar ettikleri vakit, onlara libas-i
saadeti giydirirler." Zira onlann nazarlan Hakk'in nazan ve
inayetleri Hakk'in inayeti, gazablan Hakk'in gazabidir. Gazab ve
nza hallerinde onlann sbyledikleri kelam, Hakk'in kelamidir. Zira
kelam-i Hak, ne arabidir, ne farisidir, ne siiryant ve ne de sair li-
sanlardir; harf ve savttan munezzehtir. Bir kulunun canim tathir
ettigi ve ce§me-i camndan nebean ettirip, o kulun lisamndan
fiskirttigi vakit, o cu^isin §iddetlerinden harfler akar. Mademki o
kelam, o cu^i^ten tevelliid etmistir, siiryani olsun, arabi olsun,
kelam-i Rabbu'l-alemfn olur; ve vaktin nakdi, Cenab-i
farisi olsun,
Huda'nin kendisine soz soyledigi sahis olur. Ve eger bir kimsenin o
kelami temyiz edecek ve onun nakd olup nakl olmadigini zevk ile
bilecek kadar temyizinde kuvvet yoksa, o sbzii huruf-i kur'aniyye
mihekkine vurmahdir. 101 Ciinkii o kelami, Muhammed (a.s.v.)
Efendimiz sbylemi^tir; ve avam ve havas arasinda meijhur olmu^-
YETMi§UQ0NCU FASIL 2 23

tur. Nitekim hadis-i serifde buyrulur: .j-i^li ^.a> ^ & &j Ijl

y»> ti)l> jl j .jLilj jilj jli jljjJL. Ya'ni "Size benden bir hadis rivayet
olundugu vakit, onu Kur'an'a arz ediniz, muvafik olursa kabul ve
muhalif bulunursa redd ediniz!" Padisah o nebiyy-i zi-sana altm
hediye etmistir. / Sair altmlan, o meshfir olan altin ile tatbik
et!Hak Teala Hazretleri buyurur: ^ 'jl jJX^ jl ,'.'.' '^('JLL^ ']
^ :

Ji.1
'f*
(Furkan, 25/44)Ya'ni "Ya Habibim! sen onlann
'j^CJ'V I? Sfl I

cogunu, isitip taakkul ederler zannedersin. Onlar hayvanlara ben-


zerler, ve belki onlardan daha saskmdirlar." Ve yine Hak
Teala
buyurur: J) J^L 'Jc ilJUj „>jVf
I
'£ -jg\ ^J
J
' (En'am, 6/116) Ya'ni
J,|

"Eger sen, yoryuziinde olanlarm'ekserine'muti' olurisen, seni sebi-


lullahdan ldlfil ederler." Ve yine buyurur: p3\ ijgZi '^
^fitj C'rf'J
r^» >ji 2»l ol •JJI o'ji; oQ? U^l ££
,jl; ^, 2^ ^f, (Lokman, 31/

27) Ya'ni "Eger yeryiiztinde olan butii'n ag'aclardan kalem olsa ve


bahr-i muhitten sonra yedi derya da imdad edip murekkeb olsa,
Allah Teala'mn kelimatim yazmak icin kifayet etmez. Onlar biter,
kelimatullah bitmezdi. Allah Teala emrinde aziz, hukmunde ha-
kimdir." Ve Nebi (a.s.v.) Efendimiz buyurur: Ly c^.\ \i\ JU; *UI Jli

Ya'ni "Allah Teala buyurur ki, ben bir kuluma muhabbet ettigim
vakit, onun sem'i ve basan ve lisam ve yedi olurum. Benimle isitir,
benimle giiriir, benimle soyler, benimle tutar." Ve yine buyurur:
j**- J 1— I ^ ck±> jJ-l jl Ya'ni "Hak, Omer'in lisam iizerinde
te-
kellum buyurdu." Ve yine buyurur: dJIj^
Ya'ni "Mu'minin firasetinden hazer ediniz; zira
M o,
*Jli ^JtJ l~\J l>-|
Allah'in niiru ile
nazar eder." Beyit:

jL> £}£ xi j jUB" jUii" ( l£, jii j^j, jj>

Nazmen tercume: "Mahv etse seni sabah-i giiftar


Giiftann olur kelam-i Cebbar"

/ ihvanmizdan birisi diinyadan tezehhud ettigi vakit, kelam


sahibi olur. Ona karin olunuz. Zira o, hikemiyyal-i ilahiyyeyi te-
lakki eder. Ciinkii evliyaullah rahmet-i ilahiyyeyc mahfuf ve nur-i
ilahiyi rniiltebisdir. l%i j '^U- llli 'jl *, '^i a;Cj *, jJ^J V (Kiyamet,
224 FIHi MA FIH

75/16-17) Ya'ni "O kelamin ahz ve hifzi icin acele edip, lisanim
tahrik etme ki, ol Kur'an'i kalbinde cem' ve kiraatini lisaninda
tesbft eylemek, bizim uhdemizdedir." O makamda her ne olursa ol-
sun, Hakk'in ihbanyla ve her ne mevcud bulunursa, Hakk'in
varhgmdan olur. Orada her ne varsa, tarac ve fenaya gitmistir. Bu
karanhgin icinde, acib birsusamis lazimdir ki, ab-i Hizr'i temyiz
edebilsin. Gerci susuzlugun kemali, temyizi kalmayip, kuyu suyu
ve irmak suyu, her ne gelirse icmektir. Husii-siyle kat'-i badiye ey-
lemis bir susuz! Lakin kemaliyle atsan olmakla beraber, temyizi
baki olup, ab-i Hizir'dan koku alan bir susuz, zulmete sigmaz.
Hadd-i zatinda bu baht ve kiymettir; temyizin kan degildir. Bu
baht-i zahiri olan temyizden gayri, bir ikbal-i temyiz bagislar ki,
diger temyizlere benzemez. Mesnevi:

L. JiU .^Llj-^l^jiyj Ujl jkl^jj. j\ j^> Ji


Terctime: "Gel ey susamis gafil, ab-i Hizr'i evliyaullah'in nutku
lrmagindan icelim." Beyt:

Terciirae: "Bir gun gelir kibu soz, ben ab-i hayatim, seni da'vet
ettim. Sen ise kendini sagir kildm diye mustemi'a karsi husumet
290 eyler." /

Maahaza ab-i hayat "Ben ab-i hayatim" diye sada ve gulgule-


siyle alemi doldurdu. Bu susuzlar isitmiyorlar ve isitseler bile
bahs ve macera ile o sadayi def ediyorlar. Seslendikleri kafidir; fa-
kat o sadayi bastinyorlar. Bu baht isidir. iskender'e vermediler;
yalniz taleb ve aski tattirdilar. Artik muanzlara ne verirler! Bcyit:

Ya'ni "Taleb etmek bulmaktir. Ab-i hayati icmeyi taleb etmek


ebediyyen kanmaktir; bulduktan sonra" ^Vf, jlijl 'J VI (A'raf,7/54)
[Ya'ni "Bilin ki, halk ve emr O'na aittir."] Ebna-yi emr olanlar,
ahval-i halktan daima renc icinde olurlar; zira -L^Yl J* -iUJI J-il

[Ya'ni "Belanin en siddetlisi nebiler iizerinedir."] varid olmustur.


Binaenaleyh enbiya tarikmda giden ve onlara mutabaat eden kim-
selerin, onlarin siddetlerinden nasibleri vardir. Vakia renc
gorunur, amma miibarek-baht olan me'murlar baska, mahluktar
YETMi§U<JUNCUFASIL 2 25

baskadir. 'jiL fl (Kehf, 18/110) [Ya'ni "Ben ancak bir beserim"]


buy-
rulmasi, ehl-i din, ehl-i tiynden aynlsm diye imtihan iem idi.
Ebna-yi emr, ya'ni ebna-yi ezel ile ebna-yi halk ya'ni ebna-yi amel
arasmda azim bir fark vardir.

Onsekiz bin alem iki kisimdan ziyade degildir. Onun yansi


cemad-i mutlak ve yansi zi-ruhdur ve agahdir. Agahlik ise, ya nebi
veya nebiden olanlar icindir. Nitekim buyrulur: Ji^^rJ
l j ^ j& c
*/- ir^i Ya'ni "Her kim ki agahdir, minni, ya'ni bendendir." Bakisi
cemaddir; halkdir, emrden agahliklan yoktur. Emri anlamadilar.
Bu kadar feylesofluk ile ve ince ilimler
iie beraber "Sen bizim cin-
"
simizsin, belki ilim ve akil bizden kemtersin. Biz piriz ve sen
ile
gencsin" diye ulii'l-emrden mu'cize taleb eylediler. Mademki halk
idiler, / mu'cizeyi de anlamadilar ve agah olmadilar. Istilahatm
kaffesi ve oniki alem ve onlann biitiin ilimleri cemad-i mutlaktir.
Zira daire-i halktan haric degildirler. jlijl ii VI (A'raf,7/54) [Ya'ni
"Biliniz ki halk O'na Vakia halk dahi Hakk'mdir; fakat
aittir."]
emre nisbetle cemaddir. Hakim-i alimin emri, min-lediinni emir-
dir; o da ilm-i enbiyadir; ve nebinin agahligimn ilmi halki agah
kilar.Imdi ilmin agahlik ilmi oldugunu ve agahligin gayri, her ne
var cemad-i mutlak idigini gordun. Binaenaleyh her kim ziyade
ise
agah ise, ziyade yakindir. Bu alem halkimn ve onlann uhim ve
a'malinin bir haddi ve cihati ve etraft vardir. Ve boyle olan her sey,
cisim vecemad olur. Amma agahligin ebedii'1-abad nihayeti yok-
tur.Seyr ederken dim bulmus. oldugun her §ey, bugiin bulduguna
benzemez. Onun icin Jj '^ p
jj (isra', 17/85) [Ya'nt "De ki:
\Jj\
Ruh Rabb'imin emri eumlesindendir"J buyrulmustur. Bir taife de-
diler ki: "Ruhun ne oldugunu, Peygamber dahi bilmedi ve kinaye
ile bir sey soyledi." Halbuki nasil vaki' ise, cenab-i Peygamber
byle
buyurdu. Ya'ni ruh emrdir, baki cemaddir, dedi. Fakat cemad
olanlar bunu anlamadilar. Vakia o cemadm dahi fehmi vardir;
amma kendi cemadhgina layiktir. Berr u bahrin tahammul edeme-
mesi "Biz halkiz, cemadiz; emre takatimiz yoktur" demeleri idi.
Akibet o ma'nadan dogmus. olan ademoglu elini gogsune koyup, "O
hamule ki, benim cammdir; ben yuklenirim" dedi. Siiyle bakalim,
bir kimse kendi canini nasil yuklenir? Bu onsekiz bin alemden her
ne gbriip isitiyorsan, kiyas ve tatbik edelim, bakalim hangi tarafa
FIHI MA FIH

vaki' oluyor? Eger Ruh-i Kuds'den bahs ve hikaye olunursa, bun-


suz o goriip is.ittiklerimizin agahligiru cemaddan sayanz; ve eger
bunlar lagv olunursa, bu hal, ruha ve Hakk'a olan / agahhktir. Bir
§ey daha vardir; §byle ki, bizi her ne ki helak ve fenadan halas
ederse, velev ki zehr-i mutlak olsun, tiryaktir, panzehirdir. Ma-
demki bu onsekiz bin alem muhtehtdir; bizim suret ile i§imiz yok-
tur. Ve her ne ki mucib-i helak olur ve muzir bulunursa, velev ki
ruhu'l-ervah olsun, zehr-i mahzdir. Zehir ile panzehir muhteht ve
halk ile emr, ma'cun oldugu icin, temylz denilon §ey vaz' edil-
mi^tir. Ruh ile beden munkasim degildirler; ve ilacin hassiyyeti,
ilacin suretinden haric degildir; ve kelamin ma'nasi, kelamm
suretinden ve lafzindan ayri degildir. Akreb, ayn-i Lu'd ipndedir.
Bunlar pek ince isjerdir. Burada nazar icin pek ziyade dikkat
lazimdir. Halkin suret ve ma'nadan anladiklan §ey, halk olur,
cemad olur. Bu nakis fehimlerden her ne ki halas olursa, emr olur
ve agahhga mensub bulunur. Imdi fehminin ru^onligini ne kadar
ziyade gbriirsen bil ki, seyrin o kadar cemadhk tarafinadir. Gbr-
mez misin ki, her kimin tahsili ziyade ise, o kadar miincemiddir.
Vasf-i Iblis olan varhk ve enaniyyet ile o kadar ziyade doludur. Ve
vaktaki o havassini erimi§, hayran ve mest ve mu§tak bir halde
kalmis, bulasm, i§te o hal, agahhgin galebesinden olur. Zira o
hamule ziyade agir olunca, kuvvet zayif olur. Eger hamule-i zaide
altinda fil bile olsa, bl-tab ve miskin olur. Binaenaleyh her nerede
ziyade noksan vardir ve meskenet ve iiftadolik ve tahayyiir
ziyadedir; orada ma'mfirluk da ziyade olur. Beyit:

c —^ _^jt iS ii £j> j-, s. \j c—S y c~iy ii c~-» o_^- ^ ^1


,

Cwjkj ^jW' j^ \SJji -^-""j,^ j*^ ^** j-^' *^i^-- <j~5 JL»>

/Terciime: "Ey ten, haberin varmi ki, sirtindaki kimdir? Fevk-i


felegekadem-nihade ol! Zira senin yiikiin periden ibarettir. Bir
kimsenin hammah oldun ki, biitiin bmriinde, gunes,in senin
yiiziine bakmaga takati yoktur."

i L; -ijc ^ [Ya'ni "Kim nefsini bilirse..."] Benim nefsimi kim


bildi? Emr, agahhk icin istenilmi§tir; yoksa kabil-i helak olajn

cemadm ma'rifeti icin degil. JJli ^li Js [Ya'ni "Her §ey helak olu-

cudur"] ile i+*j "il (Kasas, 28/88) [ya'ni "O'nun Zat'indan ba§ka].
hie yekdigerine nisbet kabiil eder mi? Ya'ni halik-i muhdes olan
YETMtgCgONCO FASIL 227

seyin ma'rifetiile kidemin ma'rifeti beyninde ne nisbet vardir? Ey

?esm, sende giine§ten bir nur vardir. Eger o nuru tamr isen, giine-
§i tamrsm; yoksa halik ve halk ve cemad olan goziin yagmdan iba-

ret bulunan §ebekesini ve karaligim ve akhgini tammakla arif-i


afitab olmazsm. Ey nur-i ciiz' i, sen asilda kiilli olmus idin. Bu don-
mus yagi, senin ayagina Ijkil (Bakara, 2/38) [Ya'ni "Hepiniz ini-

niz"] emri baglamistir. Onun icin cuz'i oldun ve


kelamin dahi 'JH, til
(Fussilet, 41/6) [Ya'ni "Ben ancak Bu yagin aym
bir beserim"] oldu.
icinde dahi eger kendini goriir ve tamr isen, bilirsin ki, sen ciiz'i
degilsin; yine oldugu gibi kiillsiin. Bu cemadat iginde bir maslahat
icin mevcud oldun. Vallahu a'lem.

>j=rs 5j— j »>rj J°~? (A (Al-i Imran, 3/106) [Ya'ni "O giinde ki
''

nice yiizler bembeyaz olacak, nice ytizler de kapkara kesilecek."]


Alamet-i kiyamet ak yiizliiniin, kara yiizluden fark olmasidir.
Binaenaleyh onun giines, yiizuniin vucuduyla, kara yiizlii ve ak
yiizlii zahir oldugundan, Peygamber'in viicudu kiyamettir; ve o
akhk ve karahk enbiya ile mu'minin-i hakikiye nazarindadir.
Evet, vucud-i Peygamber, kiyamettir; zira yann kiyamette her ne
olacak ise, onlar bugiin cumlesini pe§in olarak gortirler. Onlar
perde-i gafleti yirtmis. olduklarindan / la-cerem nazarlanndan bir
§ey mestur degildir. imdi o umumi olan kiyamete, onun icin
kiyamet derler ki, kafirlerin penahi ve makami olan diinya kal-
mayinca, §iibhesiz onlann gaflet perdeleri yirtilmis. olur ve kendi-
lerinin kara yiizliiluklermi ayanen goriirler. Kiyamet ve
Hudavend-i Huda'nin acaibati gaib degildirler; goz bniindedir ve
§ah damardan daha yakindir. Onun imi§ahedesine mani' olan an-
cak perde-i gaflettir. Her kim perde-i gafletin haricine cikarsa,
onun kiyameti pesm oldu. *^LJ c~»\i jiiul*^ [Ya'ni "Kim oliirse,
onun kiyameti kopar."] Her kim sifat-i be§eriyyetten ve nefs-i
kafirin tabiatmdan oldii ve yok oldu ise, onun kiyameti koptu ve
zahir oldu. Imdi kiyamet perde-i gafletten ve kendiliginden harice
cikmaktir ve afitab-i cemal-i ba-kemali mii§ahede etmektir.
Binaenaleyh Nebi (a.s.v.)in viicudu kiyamettir. Her kim onun
vucuduyla beraber kiyamete muntazir ola ve kiyameti onun gayri
bile, o kimse ahveldir, §a§idir; biri iki goriir; vahdetten uzaktir,
biganedir. O kiyamet dahi ancak bu cemal ve suret ve rusenalik
FiHi MA FiH

olacaktir; bunun gayri olmiyacaktir. Ewel ve ahir bir olur. Her bir
suretten ancak o bir sir zahir olup yiiz gosterir; ve akibet mahremi
kendine cekip, biganeyi ihrac eyler. Hak kiyamete "Giin" lakabim
verdi. Zira kirimzi ve sari olan cemali gosterir. Binaenaleyh
"giin"iin hakikati evliyanm sirridir. Giin onlarin giine§Ierinin
muvacehesinde gblgeler gibidir. Imdi na-mahrem, mahremden ve
kalb nakidden ve tortu saftan aynlmak icin alemin viicudu cu§i§
icindedir; ve sir gbziiyle / baktigin vakit, her birisi kendi ashna
miilhak olmak icin kaffe-i alemin bu gu§i§ ve cu§i§ icinde oldugu-
nu goriirsiin.

J oli_iJJ uvi_iJJ

j
I,
1
-^ lS i^> J yr y.152
I- I
1
.

j>

Terciime: Tayyibat, tayyibat canibine gelir, agah ol! Habisler


icin habiseler vardir.Yakin budur ki, aci acilara miilhak olur. Ne
vakit batil soz ve kabih amel ehl-i Hakk'a karin olur? Sen cehen-
nemin ciiz'ii olunca, aklim topla ki, ciiz' kendi kiillii canibinde
karar eder; ve eger sen cennetin ciiz'ii isen ey namdar, senin iysm
cennetten payidar olur."

Allah ile senin aranda perde senin nazanndir. O kadar


mucahede et ki, perde yirtilsin, kaffe-i mevcfidat Allah olsun.

Terciime: "Hak ile bizim aramizdaki tank nedir? Noksan-i


lyammizdan ba§ka bir §ey degildir. Hak ile mabeynimizdeki perde
ve hicab hani? Agir uykulu olan goziimiizden ba^ka bir §ey
degildir."

HITAM
DIPNOTLAR

1. Bu bahis Afesnevf-i §erffm uciincii cildinde •XJi *jt ^ ^J _£


j jU- 1 L. (Mesnevi,
3.Cild; 4459. beytin ba§inda.)

[Peygamber (a.s.)in eairlere bakmasi ve tebessiim etmesi vo:


"Bir ka-
vimden taacciibe du ? ar oldum ki zincir ile ve aglal ile cennete
fekerler"
buyurmasi.J
2. Emir Pervane Selatin-i Selcukiyye'den
Alaeddin Keykubad ile Sul-
tan Said Riikneddin'e hizmeti sebk eden viizeradandir.
ismi Siileyman
ve lakabi Muineddin'dir. "Pervane" lafzi ise, o
zamanlarda hizmet-i
mahsusayi haiz olan viizeraya verilen iinvandir.
NefehStu'l-Uns'de beyan
olundugu iizere kendisi sahib-i
Lemeat, Seyh Fahreddin Iraki hazretleri-
mn miirid-i mu'tekididir. Gerek Sultanul-Ulema hazretlerine ve gerek
Hz. Pir-i dest-gire ? iddet-i muhabbetleri
oldugundan, ekseriya ziyaret-
lenne gider ve onlar da bu zatin konaklarmi te§rtf ve
ona va'z ve nasihat
buyururlar imi ? Nitekim bu kitabm ekser fusul-i erifesinde
.

? munderic
maarif ve hakayikm esna-yi takririnde Emir Muineddin
Pervane'nin
dahi hazir oldugu anlajihr.

Z.T&rfh-i Osmani Enciimeni tarafindan ne§r olunan Osmanh


Tarihi'nin birinci cildinin 462. sahifesinde, Emir
Pervane'nin Mogollar
ile rauttehiden Misir Meliki iizerine
kiyami ? u vech ile beyan olunur.
"Misir Meliki Zahir Baybars memalik-i Selcukiyye'nin
zabti icin hareket
etti. Muineddin Pervane ve Mofol iimerasi
askerlerini toplayarak kar
?i
ciktilar. Elbistan sahrasinda iki ordu kar?ila tilar. Asakir-i
? Selcukiyye
mubarebeye cesaret edemiyerek meydan-i harbi terk ile firar
ettiler.
Mogollar sebat etti; fakat maglub oldular. Melik Zahir Kayseri
iizerine
yuriidu. Oraya kacan Muineddin Pervane, Sultan Giyaseddin
Key-
hiisrev'i alarak Tokafa cekildi. Melik Zahir
Pervane'ye adam gbnderip,
kendisini davet ettigi halde, kacmasi sebebini sual ve
devlet-i SeUm'
kiyye'yi Mogollar'm elinden kurtarmak maksadinda
oldugunu beyan etti.
FIHI MA FIH

Cevap alamadi. Bunun iizerine Kayseri'de serir-i saltanat-i Selcukiyye'ye


cuius ederck, de'b-i selatin-i Selcukiyye'yi icraya agaz ile namina hutbe
kiraat ettirdi. Bu minvfil iizere Kayseri'de on giin durduktan sonra,
Sam'a avdet etti."

4. Aym Tarih-i Osmani'nin birinci cildinin 463. sahifesindeki


beyanata nazaran Hz. Pir-i dest-girin nasayihi iizerine Emir Pervane'nin

ederek Melik Zahir ile Mogollar aleyhine ittifaka tesebbiis


tebdil-i fikr
ettigi anlasilmaktadir. Muineddin Suleyman Pervane, zahir halde
Mogollar'm miidahalatma miimasat gbsterir ise de, el altindan Melik
Zahir'e mektuplar yazip, Devlet-i Selcukiyye'yi Mogol tahakkiimiinden
tahlis etmesini temenni eder imis. Melik zahir bu mektuplari Abaka
Han'a gondermegin Pervane'nin hiyaneti ve muhaberat-i hafiyyesi Aba-
ka Han'a tamamen ma'lum olarak i'damma emir verdi. (676/1277) Dev-
let-i Selcukiyye'nin safha-i ahiresinde biiyuk bir mevki' tutan Muineddin
Suleyman Pervane fatin ve mizac-gir ve takdir-i umur ve ahvale kadir
bir zat olup, pederi iraniyyu'1-asl oldugu halde, kendisi Selgukiler'e
biiyiik bir irtibat gostermis ve ilhaniler'i kirmiyarak miiddet-i medide
mevki' ve istiklalini muhafaza etmis idi. Muntazam bir idare husulii icin
ibraz eyledigi himraet ve hamiyyet miinker degildir. Sonralan Abaka
Han ile gizli muhaberata girismesi sebeb-i mevti olmus bu ise de,
muhaberatin sirf bir maksad-i hayra miistenid olup olmadigmi tarih
kestiremiyor. Iste tarihin kestiremedigi bu muhaberatin bir maksad-i
hayra miistenid olup olmadigi mes'elesini FShi Ma Fih hal etmis oluyor
ki, bu da muvcrrihler icin kiymetli bir vesika-i tarihiyye olmak lazim ge-

lir. Melik Zahir'in mektuplari Abaka Han'a gondermesi Emir


Pervane'nin evvelki harekatina nazaran hiisn-i niyyetinden miinbais
olsa gerektir ki, bunda da Melik Zahir hata etmis olur.

oli^ ^_jj^- jlS" c~—^ ^jj olj^ow jULj jUI v^-y

(Mesnevi,
6. Cild; 1193-1194.) fMu'cizeler imanin mucibi olmaz; cin-

siyyet kokusu sifatlan ezb eder. Mu'cizeler diismanin kahn icindir; cin-
siyyet kokusu, gbnul gbturmek icindir.J
6. Tutmac: Zamm-i "ta" ve "cim-i farisi' ile bugday unundan ma'mul
1

bir nevi' taamdir. (§emsu'l-Lugat.

j\y- j_» L»ijj j> Aj c£


j^ y ls2-^ -r- j>? uf^. j'

ni*} £>ljlj» x*> \j ^f^ iS


[Qesit cesit yiiz binlerce yemekler vardir; fakat yemek olmak baki-
DIPN'OTLAR
231

mindan hepsi de bir seydir. Bir tanesini yedin de,


tamamiyle doydun rau,
elli tane yemek hepsinden sogursun. Fakat acken §asihgin tutar,'
olsa,
bir yemegi yuz bin yemek gorursiin.] Mesnevi. (Ceviren: V. Izbudak
-A
Golpinarh. tst, 1988, C.W3669-3671.)

^J- > jL~ b > \r - La \\j j aSL;.

(Mesnevi, 5 Cild; 2544.) [Maderaki bizim temyizsize


mensub olan-
lanmiza serverdirler, esegin sahibini esek yerine satin ahrlar.]

9.

±s..1U» J.1,-1
1
1-
-i;l

[Zuyyine linnas, hukmiince Hakk'm insanlar icin bezodigi


seylerden
halk nasi] kurtulabilir? Allah kadim erkeklere munis olmalc
iizere ya-
ratti. Adem nosil olur da Hawa'dan aynlabilir?]
(A. g. e. C. I, 2425-26)

10. (frsAUIMtf"*,.*^ l^-jlc—.LJ-^^i.


(Mesnevi, 2.Cild; 2427.) [Benim miisterim Huda'dir. O beni yukanya
ceker ki, 'Allah istera." (Allah satin aldi.)
]

11,
-j*j*

(Mesnevi, 5. Cilt; 3570-3571.) [insan cevherdir ve felek onun icin


arazdir. Ciimle fer' ve basamaktirlar; ve o garazdir.
Ey insan, akil ve ted-
birler ve idrak senin gulammdir. Nicin bbyle
kendini ucuz saticisin?]

12. iljj j,\ ,J y, ^ uu J_* ;,(„


^y sl ^ ^ 6> j_,

(MesnevT, 4. Cild; 1532, 1533.) [Mecnun'un meyli o Leyla'nin


onune
gidicidir; dovenin meyli arkaya, yavrusu igin ko§ucudur. Eger Mecnun
bir dem kendinden gafil olaydi; deve donerdi ve pek geriye gelir idi.]
13. Bu beyt-i arabi Mesnevi-i §ertfva dorduncu cildinde aynen
mundericidir. [Mesnevi, 1530 ile 1531. beyitler arasinda.]
4. Cild;

Nazmen tereiime: Devemin arkadadir meyli, benimki onde


Iki sevda-yi muhalif arasinda kaldim.
14. Seyyid Burhaneddin-i Muhakkik hazretleri, Hz.
Pir efendimizin
miir§id-i alileri ve pederlerinin halifesidir. Cenab-i Pir
efendimizin
232 FIHIMAFIH

sebavetinde de lalahgi hizmetini ifa buj'urur idi. Turbe-i serifeleri Kay-


seri'dedir.

15. y. ^j~~. f>y l<


jj
f'j

. j I dau jl
fJ u l-

j*U ^j _,j;l *
fj- J
1

j^*>lj «JI ULT .jjjf jj^j 1


uj> fJ* fj/ f -^ u-;

(Mesnevi, 3887-3889, 3891, 3892.) [Cemadliktan oldiim ve


3. Cild;

nam! oldum; ve nemadan oldiim, hayvana vurdum. Ilayvanhktan oldiim


veadem oldum; binaenaleyh ne korkayim; olmekten ne vakit noksan ol-
dum? Diger bir hamlede bes.erden olurum; ta ki melaikcdcn ayak ve bas.
cikannm. Diger defa melekten kurban durum; o §ey ki vehme gelmez, o
olurum. Boyle olunca adem olurum; ve adem erganun gibi bana der ki:
"Biz O'na rucu' edicileriz."]

**# >jfi »l*ij?il»* jj ij s^Jl; jjjl l+IL.

J^ ^'^-^I i>? t/U' jj

^L-Jl ^j- jlj_*. jl jt

cjj j Ul: j JJLt j^l _Li ij

[Not 78'e bakimz.]

16. Jl>^^ -jJUsC V^


(Mesnevi, 1. cild; 2027.) [Kufirr dahi Halik'a nisbetle hikmettir; bize
nisbet ettigin vakit, kiifiir afettir.]

-L.^. j %xf' -tii ^ Jj jlj jiS j) ,—ilj


(Mesnevi, 3. Cild; 1364.) [0 ihetten kufre raziyim ki kazadir; o cihet-
ten degil ki, bizim niza' ve hubsumiizdur.J

17. Bu kelam, Hz. Mevlana (r.a.) efendimizin takrir-i §eriflerini zabt


eden zatm ifadesi olmak gerektir; velakin Hz. Pir'i gbrmek arzusunda:
olamn kim oldugu tasrih edilmemis.tir.
18. Mevlana Bahaeddin hazretleri, Cenab-i Pir-i dest-gir efendimi-
zin peder-i alileri Sultanu'l-Ulema Bahaeddin Veled (k.s.) efendimizdir.
.

2o3

*^ <,r* J 5 i/*** i/J'j 1


lT> J' •u —JT
1
b J^M- j i\J>jb

(Mesnevi, 6. Cild; 4245, 4247-4248.) IBana onun avazi ve "Ya Rab!"


demesi; ve onun o razi ho§ gelir. Tutileri ve bulbiilleri begenmekten, latif
seslilikten dolayi kafes i^ine koyarlar. Kargayi ve baykusji nc vakit kafes
i^ine koyarlar? Bu ise kissalarda gelmedi.J

20. £* jgi>JSi»j J*rJ' tf^i5l &jj jj a*? jW • uLs tAsj

,3 *£ j<J\j j^S j jjl ^Li yjj jl a»l> jU js >

JJjj c^* 0^ 0^ ^^i *^ **? t^ (>^J &"-< u-^O^

(MesnevT, 6. Cild; 4249-4253.) [Mahbub-dostun bnune vaktaki iki


kimse gelir; o birisi bunak ihtiyar ve digeri latif tjeneli. Her ikisi ekmek
car^abuk
isterler; o fatiri ihtiyara getirir; der ki: "Al!" Ve digerine ki,
onun boyu ve yanagi guzeldir; ne vakit ekmek verir, belki te'hire birakir.
Ona der: "Bir zaman zararsiz otur ki, evde taze ekmek pi^iriyorlar.
Vaktaki ona zahmetten sonra, sicak ekmek erisjr; ona der: "Otur ki, hel-

va geliyor."]

21. ly^^oJJU/

jj JUji y JXb_& jl

(MesnevT, 6. Cild; 4922-4924, 4927.) [Nitekim ana, (jocuga dedi: "Eger


sana gecede bir hayal gelirse; yahut mezarhkta ve kerkun^ yerde, sen
kin dohi kara bir hayal goriirsen. Gonliinu kavi tut ve onun iizerine
hamle et; o derhal senden yuz gevirir. Sen ?evik dur diye bana
ogretiyorsun; o firkin hayalin dahi anasi vardir."]

22. Bu zat-i §erif, Muhammed Sererzi Gaznevi (kaddesallahu


ruhahu'1-aziz) hazretleridir. Mesnevi-i gerifm cild-i hamsisinde diger bir
menkabeleri de beyan buyrulmu§tur.

23. Ba'zi niishalarda yazilan ha§iyede o azizin Mevlana §umseddin


Tebrizi (k.s.) hazretleri oldugu gosterilmi^tir.
234 FIHi MA FIH

24. Hz. Pir'in "Gayet-i azametten ve gayret-i Hak'dan yiizlerini


gbstermeyen merdan-i Hak vardir" buyurmalari iizerine, takrir-i
alllerini zabt eden zat tarafmdan irad edilen bir sualdir. Ya'ni zat-i
ulyamz da, sahib-i azamet bir veliyy-i zi-§an oldugunuz halde, biitun
azizan ziyaretinize geliyorlar ve siz yuziiniizu gbstermiyorsunuz;
binaenalcyh kereminiz daha vasi'dir, demek olur.

24*. "Ibn Avi" Kamus'ia "caka]" ta'bir olunan hayvanin klinyesidir,


denilmistir. Ibarede "siyah gus" buyrulmasina gore Tiirkce "karakulak"
ta'bir olunan hayvan ma'nasina geldigi anlajilir.

25. c~.\J&\l -J\J ai \»Jti\s

(Mesnevi, 1. Cild; 575-576.) [O sir pamugunun kulagt bas kulagidir.


Bu sagir olmadikga, o batin sagirdir. "Ircil" hitabim i^itroeniz igin, hissiz
ve kulaksiz ve fikirsiz olunuz.]

26. J*J y*VrtJ >^j *y. . ^ j- y. 'j 'V^' V 1

j- 6J y. M* °jl^-' j j±i wL»jl j y Jijt Jj>

(Mesnevi, 1. Cild; 2883-2884.) [Denizin suyu oluyu ba^i iizere koyar;


ve eger diri olursa, ne vakit deryadan kurtulur? Sen beser vasiflarmdan
oldiigiin vakit; esrar denizi, seni ba§mm iizerine koyar.]

27. ^ J-y, jj jl^ — » W u* -" * ** J-y+y. iSj*l <Sy~ J-y,


(Mesnevi, 3. Cild; 3661.) [Bir arslamn oniinde bir ahO bi-hus. oldu;
onun varhgi, onun varhgina nikab oldu.]

28. iy u& ^ cow v±>j> ^L iji oy y* ^y^Ja-'l ^


(Mesnevi, 1. Cild; 2162.) [Istidlale mensub olanlann ayagi agactan
olur; agac ayak ise pek kuwetsiz olur.]

(Mesnevi, 6. Cild; 772.) [Binaenaleyh kiyamet ol, kiyameti gor! Bu


her ?eyi gdrmenin §artidir.J

(Mesnevi, 5. Cild; 800.) [Bu ayaklann ni^am, denizin kenanna ka-


dardir; sonra ayagin ni§am denizin ieinde "la" olur.]
31. *y. ^^ J-'i / ^>y ^ '
<-.y

(Mesnevi, 6. Cild; 435.) [Mertce tbvbe et ve yola bas. getir; zira "Kim
DIP.N'OTLAR
235

ki bir zerre miskali hayir i^lerse onun mukafatim gbriir."]

32. v>i jj/ -.^ s tL=i, ^ v>ai ijafc.i ^ jnf ^


(Mesnevf, 6. Cild; 384.) [Binaenaleyh Peygamber buyurdu ki: "Her ne
kadar muftiiler size haricte kelam-i tavil soylerlerse de, siz kalbinizden
fetva isteyin."]

33. J^ c_» jlj> c_; ^y i_ .JftjljCii^-.istfoWy

(Mesnevi, 5. Cild; 3282, 3283, 3284.) [Ahmaklar cehilden Mecnun'a


dediler: "Leyla'mn hiisnu kadar degildir, ehemmiyetsizdir. Bizim
sehrimizde ondan daha iyi, ay gibi yuzlerce dil-riiba vardir." Dedi: "Suret
bardaktir ve giizellik saraptir; onun naksindan bana sarabi Huda verdi."

34. Bu devir, devlet-i Selgiikiyye'nin inkiraz uzere oldugu zamandir.


Mogollar musallat olmustu. Emir Pervane'nin "dehset kalkti" demesi,
Tatarlann miitalebatina karsi, o siralarda bir suret-i tesviye bulunmus
oldugunu gustermektedir.

35. Bu sozii soyleyen, Hz. Pir'in takrir-i alilerini zabt eden zat ol-
mahdir; ve Emir Pervane'ye hitaben soyledigi anlasihr.

(Mesnsvt, 2. Cild; 1025, 1026.) [Egergi sultamn cismi surette birdir;

onun yiizbinlerce askeri arkasinda gider. §ah-i safinin sekil ve siireti


dahi, gizli bir fikrin mahkiimudur.]

'
37. j^. ..,,.
-
>.jl jX«U ^
. .
j*^~ oy;i J*-* oj^ J>1 &}y*
(Mesnevi, 6. Cild; 2973.) [Suret, cemad gibi ve tas gibi geldi; camidin
cinsiyyetten haberi yoktur.J

38. Wj^Jk "j* j*JSZ'J-

(Mesnevi, 2. Cild; 1333.) [Vaktaki olmiis esek tuzlaya diistu; o


esekligi ve oluliigii bir tarafa koydu.J

39. §eyh Ibrahim kirkbesini fasilda ismi mezkur olan zat-i serif olsa
.

236 FIHi MA FiH

gerektir.

40. Ya'ni, Seyfeddin namindaki zat, saika-i gazabla birisini dbgmus


olsa, bilahare nedamet ettigibu halin keffareti olmak uzere birtakim
kimseler arasmda, keyfryyet-i darbi nakl ve hikaye eder; ve madrflbun
haline onlann merhametini celb ve kendi hakkinda samitnin
gazablarmi
tahrik eyler ve onlar da, hiddet ve gazablanndan dolayi onu
dogerler; ve
cemaatin hepsini igzab etmis oldugundan, iclerinden hi; birisi sefaat'et-
mezmi 5 Seyfeddin'in bu
. hali Ij- Ltf jl JJ lj_ U [Ya'ni "Hesaba
cekilmeden once, kendinizi hesaba cekiniz"] emr-i serifine
imtisal
ma'nasim mulazammin olur.

41. "Dirab", "dad"in kesriyle „L Ya'ni erkek hayvanm


,. j, cs_, y _

disiye asmasi. Miintehabu'l-Liigat) §u halde "Dirab-hane" hayvanatin


tenasiil-gahi demek olur ki, kure-i arzin sathi murad olunur.

42. Ya'ni, deryamn suyu muhrez ve mukayyed olmayip, itlak


iizeredir; ve itlak uzere bulunan deryada herkesin hakk-i tasarrufu
vardir. Her kim deryadan bir testi su ahrsa, o su
miilkiyyet ile mukay-
yed olur. Artik onda baskalannm tasarrufu caiz degildir; ederlerse,
onla-
ra haram olur. Bunun gibi bilciimle esya dahi ale'l-itlak emlak-i
Ilahiyye'dir. Birmusluman vech-i jerl ile ondan bir sey ahz etse, o sey o
kimsenin mulkiyyeti ile mukayyed olur. Mogol Tatarlari ise,
put-perest
olup ser' ile mukayyed olmadiklarmdan, ellerindeki emval,
heniiz mer-
tebe-i mutlakiyyettedir. Binaenaleyh bir miislilmanin, Mogollar'm
mahm almasi deryadan bir testi su almak kabflinden oldugundan helal
ve fakat Mogollar'm muslumanlarm mahm ahz etmeleri,
deryadan
me'huz ve muhrez bir suyu almak kabilinden oldugundan, onlara haram
olur.

43. j- ~iJJi
zy tjj 1

-t<f

"Yergu", serheng ve sahneye derler; ve ehl-i Harezm'in


44.
muhaveresinde niza' ve husumet ma'nasina gelir (Burhan-i Kati'dan
terciime.)

45. Bu esaret vak'asi, birinci fasilda beyan buyrulmustu; ve


Bedir
Gazasi'mn netice-i zaferi idi.

JUS Ui,jl
46. Jj *UI j. >/ Oj^^, «Jj ii l

(Mesnevi, 2. Cild; 1173.) [Ey cok kimselerin ki suret yolunu vurdu;


suret kasd etti ve Allah uzerine vurdu.]
DIPNOTLAR 237

47. Bu hadis-i kudsi JSj ^ ^^,1 jUI &., ^.uJ J^j ^j ^ili ^11 ^,-ILoj
£>l
^;Tj Jii surutinde olarak Mesnevl-i $erifin be§inci cildinde JiUjI
,_^ pu
.
£11. . . .tf a_.j/ siirh-i serifinde miindericdir.

Mesnevi, 5. Cild; 2020. beytin ba§inda.) [Benira sifatlarim ile


halkima <;ik; seni gbren beni goriir; sana tevecciih eden, bana tevecciih
eder; ve seni seven, beni sever.]

48. "Fera" feth-i "fa" ile, yaban e§egi ma'nasmadir. Fariside "gurhar"
derler. Kesr-i "fa" ile ^i j^l [Ya'ni "Av, yaban
cem' olur. .IjSI ^jy.

e§eginin karnindadir"] denir. Bu mesel bir sey diger ijeyleri miistemil


oldugu vakitirad olur. (Miintehabu'l-Liigat'dan hulasaten terciime.)

49. Bu rubai Sa'deddin Hamevi hazretlerinindir. Bu zat, ijeyh Nec-


meddin Kiibra hazretlerinin ashabindandir. Tercume-i hali Nefehatii'l-
t/ns'iin 485. sahifesinde miindericdir. Hicretin 650 senesinde irtihaline
nazaran Hz. Pir ile muasir idi.

50. ;,l> v ^ ^-1 >^-»


fV j{ jl— b I jj,
^>r
L,
^j,

(Mesnevi, 6. Cild; 133-134.) [Kus yuvaya kadar kanat ile u?ar; ey


ademler, ademin kanadi himmettir. Bir a§ik ki, hayir ve serde kans^ms.
oldu. Hayir ve serre bakma, himmetine bak!] I

51. Bu bahis Mesnevl-i IjSerifin dordiincii cildinde JSLrsUI jU Jbj dl al

jjl — JiJI
r^j
i_f, j siirh-i serifinde tafsil buyrulmu^tur.
(Mesnevi, 4. Cild; 1496. beytin ba§mda.) [Mustafa (s.a.v.) in bu
hadisin tefsiri hakkindadir ki buyururlar: "Muhakkak Allah Teala
melaikeyi yaratti ve onlardaki akb tertib etti; ve hayvanlan yaratti ve
onlarda sehveti tertib etti. Ve beni ademi yaratti; onlarda akil ve sehveti
tertib etti. Imdi kimin akh, §ehvetine galebe etti ise, o meleklerden
a'ladir; ve kimin sehveti, aklma galebe etti ise, o behaimden ednadir.]

52. Bu hadis-i kudsi, Mesnevl-i gertfin behind cildinde jl ./^j"


£11 — iJ Vj; .i-iLc surh-i gerifinde vaki'dir.

53. xS gjA J .L jU
jj, ; xS £_,^j J- j jy j;LU ^

dL- fctUL ;l xS ^ &ij dj d^u jU_^* j jlj^i


(Mesnevi, 6. Cild; 2105-2106.) [Ay, nur sacar kopek hav hav eder.
Kbpck aym nurundan ne vakit tena'um eder? Gece gidiciler ve onun
238 FIHI MA FIH

sur'atli yoldaslan, kijpegin sesinden ne vakit gitmeyi terk ederler?


53*. [Burada birkac hecelik noksan vardir.J [Yayinlayan.]

54. Fakirin birisindenmurad, Mevlana §emseddin Tebrtzi (r.a.) haz-


retleridir. Nitekim Menalab-i Sipehsdlir'da bu vak'a bbyle beyan buyrul-
mustur.: "Menkuldur ki, bir defa Mevlana §emseddin Tebrizi hazretleri
yolda gidiyorlar idi. Atlilar ve hizmetkarlanyla bir bey onlara mulaki
oldu. Nazarlan yekdigerine tesaduf ettikde, o bey uzaktan atinm basim
cekip bircok zaman durdu. Ondan sonra aghyarak revan oldu. Mevlana
§emseddin (azzamallahii zikrehu) hazretlerinin lisan-i miibareklerinden
^»JL uLc •_>.!»; ^
jU_, [Ya'ni "Kullarma ni'met ile azab cdeni tesbih ede-
rim"l kelami cari oldu. Ashab onun keyfiyyetinden zat-i hazretlerine sual
ettiler. / Buyurdular ki: "Bu bey, gizli olan evliya ziimresinden olup bu

libfista mestilrdur. Beni goriip yalvardi ki, ibadet ve sulflk tarikim bu li-

bas icinde cem' ediyorum. Hak Teala'dan niyaz eyle, ta ki bi'1-kulliyye li-

bas-i fakr icine gireyim ve o libas icinde feragatle kendi Perverdigar'imin


ubudiyyetine mesgiil olayim. Vakta ki miinacat eyledim, isaret olundu
ki, ona da o libas icinde ubudiyyet etmek ve nur-i velayeti keduret-i ema-

ret ile cem' eylemek lazimdir. Hali anlayinea, aghyarak gitti."

55. "Kunduz", "hiirmuz" vezninde tilkiye miisabih bir hayvamn


adidir. Derisi gayet rnakbul oldugundan selatin ondan kiirk yaparlar,
pek kiymettardir. ($emsii'l-lugSt ve Burhan'dan terciime.)

56. Bu bahis Mesnevi-i §erif\a iicuncu cildinde ".uUw. jL< _,a <SS\ jL^i
Jjj ,_,—f -kiU" siirh-i serifinde tafsil buyrulmustur.

57.

(Mesnevi, 2. Cild; 1016.) [Nice bir aski, testinin naksina feda edersin;
testinin naksmdan gee ve suyu iste.]

58. L. jL^I j ^,> j,l Ij,


^ U jfe I ^> j\y j,
(Mesnevi, 2. Cild; 1091.) [Ve meserretin bizim cammiza
mukarenetinden, bize giizellik ve ihsan dogar.

-
^ A-l v> u"W .-> J Vil; -~- Oil >U> J. t

(Mesnevi, 5. cild; 3598.) LZJhir kulagi bu sozti zabt edicidir. Onun an


kulagi "kun!=ol!" sirlanm cekicidir.]

60. JpJ jl ^zjfj! ij, y^i Jj-j si ,/ ^ ^j j\


DIF.NOTLAK 239

(Mesnevi, 6. Cild; 483, 486.) [O Resul terehhiibden nehy etmistir. Ey


fuzul, nicin bir bid'ati tuttun? Ey baba! Nasin hayirlisi, nasa nef etmek-
tir. Eger bir tas degil isen, nicin kerpigin harifisin?]

61. Bu defa buyrulduguna nazaran bu takririn, Semseddin Tebrizi


efendimizin Konya'yi ikinci defa tesriflerinde vaki' oldugu anla^ilir.
Cunkii Hz. Sems ilk tesriflerinde ba'zi kiraselerin kiyl ii kali uzerine
bagteten gaybubet buyurmuslar idi. Tafsili Menakib-i Sipehsalar'da
miindericdir.

(Mesnevi, 6. Cild; 81-82.) [Bundan sonra sbz ince olacaktir; ates,i az

yap; onun odununu ziyade etme! Ta ki kiicuk olan comlekler gabuk kay-
namasin. Idraklerin cbmlegi kiiciiktur ve alcaktir.]

63. §eyh Salahaddin Zerkub-i Konevi hazretleri olmasi zann-i


kavidir. Zira Cenab-i Pir'in onlar hakkindaki lutuflan azim idi.

64. Hz. Pir-i dest-gir bu fash Hsan-i arabi iizere takrlr buyur-
musjardir. Ve bu zat-i serifm Seyh Salahaddin Zerkub-i Konevi hazretle-
ri olmasi zannolunur.

65. "Ui," "Rab" burada miirebbi ma'nasmadir. Rab coktur; "Rahbii'l-

erbab" Cenflb-i Hak'dir. "L=Jli" "Halk" ta'biri Kur'an-i Kerim'de Isa


(a.s.)dan naklen beyan buyrulan Jli\ a^f ^Ijl '^ jfi.1 (Al-i Imran,
J& J\
3/49) [Ya'ni "Hakikat ben size, eamurdan kus bicimi gibi bir sey ya-
panm"] ayet-i kerimesindeki "halk" kabilindendir. "Halk-i arir bahsi
Cenab-i Seyh Ekber Muhyiddtn ibni Arabi (r.a.) efendimizin Fususu'l-
Blfeemlerinde "Fass-i ishaki"de beyan buyrulmus, ve surrfih-i kiram dahi
bu beyanat-i munifeyi §erh ve tafsil eylemiskrdir. Ez-ciimle sadat-i
Naksiyye'den Ubeydullah Ahrar (kaddesallahu sirrahu) bu ma'nada buy-
ururlar ki: "Ba'zi ariflere, her ne dilerse, halk etmek kudretini ver-
misjlerdir; ve "mahluk-i Hak" ile "mahluk-i arir arasindaki fark, "haza-
rat" dan birinde arif onu isbat ettikge o mahluk baki olur." Bu kelamin
serhinde Mevluna Radiyuddin Abdulgafur hazretleri buyurmusjardir ki:
"Arif kendi mahliikuna hiss! ve §ehadi teveccuh ile miiteveccih olmak
lazim degildir; belki o mevcud-i sehadinin vucu-i hariisinin ibkasinda,
hazret-i misalde arifin sflret-i misalisinin tevecciihvi kafidir. Hazret-i
misalde veya hazret-i sehadette arifin o mevcud-i hissiye teveciihu bald
oldukca, o mevcud dahi, hazret-i §ehadette baki olur. O teveccuh her ne
240 FIHI MA FIH

zaman munkati' olursa, o mevcud derhal "ma'dum-i sirF olur." Ve


Cenab-i Mevlana (r.a.) efendimizin kendisine "kudret-i halk" bah§ buyru-
lan arifindon olduguna §iibhe yoktur.

66. j±j y*f. jLi i^-Jj loi-


j-; \&J

•'•
ci»- iji— Ufa**! jU- L jl jU- «^i>w ( il »ij*U lw l;I

(Meanevi, 1. Cild; 48-50.) [Fart-i meserretten "Eger Huda dilerse" de-


mediler; binaenaleyh Allah Teala onlara acz-i be$eri gbsterdi. istisnamn
terkinden muradim, bir kasvettir. Ariz bir hal olan ancak sbylemek
degildir. Ey, ne cok kimse istisnayi soze getirmemistir; onun cam, is-
tisnamn cam ile cifttir.]

67. Hz. Ptr-i dest-girin zaman-i saadetlerinde, li-hikmetin ala-


melei'n-nas izharindan tevakki buyurduklan sir, Allahu a'lem budur ki:
Allah Teala Hazretleri'nin kendi meratib ve maaricine olan ilm-i taf-
silisi, o meratib ve maaricin zuhurundan sonradir. Ve meratib ve maaric

gayr-i mec'ul olan isti'dadlan iizere tekewiin eder ve o suretle ma'lum-i

Ilahl olurlar. Zira "ilim ma'luma tabi'dir". 'Si* ^-^*UJl 1£J lJ^> 'J*l'Ji2fj
^LJf, (Muhammed, 47/31) [Ya'ni "And olsun sizi imtihan edecegiz.
Taki icinizden mucahidleri ve sabr u sebat edenleri belirtelim"] ayet-i ke-
rimesi bunun delilidir. Binaenaleyh cemi'-i esya iizerine kaza-yi Ilahi,
onlarin zuhuru anmda, kendilerinden kendi tizerlerine vaki' olur. Kaza,
isti'dadata ba'de'1-ilim taalluk ettigi ve mesiyyet-i ilahiyye dahi ilme tabi'
olundugu ve bu ahvalin ciimlesi, iktiza-yi Zat'dan ibaret oldu-gu cihetle
Hak Teala Hazretleri'nin JJI Li jl [Ya'ni "§ayet Allah dilerse"] demesi bu
.

ma'niiya miisteniddir. Nitekim Sure-i Tekvir'de vj 3H '^i S>1 ^' 0**^5 C>i
OyJCJl (Tekvir, 81/29) Ya'ni "Siz murad etmezsiniz, ancak' Rabbu'l-
ale'min'in murad ettigini murad edersiniz" buyrulur. §eyh-i Ekber Muh-
yiddin ibni Arabi (r.a.) efendimizin Fususu'I-Hikem'i Mek-
ile Futu-iiat-i
Jciyyelerini ve sair asar-i aliyyelerini miitalaa edip anlayanlar bu sirra
muttali' olmuslardir. Bu ma'rifet gayet inne oldugundan, evliya-yi vasi-
linden el-insanu'1-Kamil sahibi Abdiilkerim Cili ve Riikneddin Alaiid-
devle es-Simnani (kaddesallahu esrarehum) hazerati gibi ba'zi zevat,
Cenab-i §eyh Kkber'in beyanat-i aliyyelerine, kendi eserlerinde i'tiraz et-
mi§lerdir; ve i'tirazlann hie birisi de
musib degildir. Velakin Hz. Pir-i
dest-gir,bu hakayiki gerek Mesnevi-i SeriYlerinde ve gerek bu Fihi Ma
Fih'de fuhum-i ammenin kabul edebilecegi bir tarzda beyan buyurmus
olduklanndan, onlarin beyanat-i miimfeleri kaba sofular miistesna ol-
241

mak iizere, meratib-i muhtelife-i fiihumun i'tirazindan vareste kalrmstir.

68. Bu hadis-i serif Mesnevl-i §erifiii uciincii cildinde vaki' ^,1 •-

Cl' Ck 1
u-W J* ij^°& 1 >yj >& |J-j *J* aJJI Ju^, u iL. jj. siirh-i
serifinde miindericdir.

(Mesnevi, 3. Cild; 4498. beytin basmda.) [Mustafa (s.a.v.)in bu habe-


rinin tefsiridir ki: "Beni Metta'mn oglu Yunus uzerine tafdil etmeyiniz"
buyurdu.]

69. -Jm

•*y. Q* (>* -ti^J yJ

(Mesnevi, 5. Cild; 2212, 2213.) [El, ayak musteanm huzurunda, onun


fesadma beyan ile sahidlik verir. El der: "Ben boyle calmisLim;" dudak
der: "Ren boyle bpmustum."]

70. jdl .... UJ-\ yil «1JI jl surh-i serifi, Mesnevi-i $erif\n altini cil-
dinde mundericidir.
(Mesnevi, 6. Cild; 1675. beyitten once.) [(S.a.v.) buyurdu ki:
"Muhakkak Allah Teala hikmeti vaizlerin dilleri uzerine, dinleyicilerin
himmetleri mikdan telkin eder."]

71. Bu zat-i serif Sultanii'l-Ulema efendimizin halifeleri ve cenab-i


Pir-i dest-girin miirsid-i alileridir. Tafsil-i ahval-i aliyyeleri fakir ta-
rafindan mutercem ve matbii' Menakib-i Sipehsalar'da miindericdir.

'^- oj— * u'j p^— y. -^Lt~ ^ oji }y> Jj j jb jLl-jjj *jj*

(Mesnevi, 324.) [Aleak olan adara, bir selim zcrine o efsundan


1. Cild;
okiimak icin, dervislerin kelamim calar.]

73. JJis- jj j^J ^LJ


\ji
y«^ ff u^j 1
js?j J**

(Mesnevi, 4. Cild; [Hastanm akh, onu


3309.) tabib tarafma gotiiriir;
fakat ilactan onun akh musib olmaz.]
74. Tenbth fikih kitaplanndan birinin adidir.
75. Bu hadis-i serif Mesne vf-i $eriFm uciirlcu cildinde: v - i/ J&
fj>
&• fi» « ^ C&f j o*J f~?j 0U*-L>J fXJI iAi siirh-i serifinde
vaki'dir.

(Mesnevi, 3. Cild; 4459. beytin basmda.) [Peygamber (a.s.)in esirlere


bakmasi ve tebessiira etmesi; ve: "Bir kavimden taacciibe ducar oldura
ki, zincirler ile ve aglal ile cennete cekerler" buyurmasi.J
76. Zaman-i Hz. Pir'de §ekerlerin boynuz seklinde imal edildigi
FIHI MA FIH

anlasihyor. Onun icin "Bir boynuz seker" ta'biri isti'mal buyrulmustur.


Nitekim harb-i umumiden evvel mahrut seklinde yapilan sekerler icin
dahi "Bir kelle §eker" ta'biri kullamhr idi.

77. Nitekim kirk, elli sene mukaddem, mahalle mekteblerinde "elif


ba" yi cocuklara "Elifde yok, lj altmda bir nokta" tarzmda tedris ederler-
di. "jjlj; j^, ulf bu tarz tedrisin, zaman-i Hz. Pir'deki mukabili oldugu
anlasihyor.

78.

*ji?
jl ijjt; jL ^jL*» }j

^ ^'^^^ j>r ^Lj jj

o^Ij *^y-^ jl JutSL> ij-^ — '' i^-* b'jf j' j^


Jj J Uj J Jili j^fl ii b
^jl^l^l+U*

s
f j ji jUr'V f*j* -J-Jti j-J-!y-t JfV JiL> jl
f^f'' J y'^ jl fi^"
•>""* jl »j-< s^. 3 •*].*>

_'-
fj
- J I

!•*•» »
_':. Jl
f^1 JW "W" J' J5-!' A
(Mesnevi, 4. Cild; 3627-3629, 3635-3637.) [Evvela cemad iklimine
gelmistir; ve cemadhktan nebathga diistu. Senelerce nebuthkta omiir
yapti; halbuki cenkten dolayi cemadhktan yada getirmedi. Ve
nebathktan hayvanhga diistiigii vakit, nebathk hali onun halirina hie
gelmedi. O Halik onu tekrar hayvanhktan insanhk tarafma cekti; sen
onu bilirsin. Boyle iklimden iklime gitti; akibet simdi akil ve arifve kavi
oldu.Ona evvelki akillan yad etmek yoktur. Bu akildan dahi ona ta-
havvul etmek vardir.]

79. xi& *jjf L <^ •ij^^A x^&; ,jji Ji jjj^jl ^>


(Mesnevi, 2. Cild;1310.) [Hicbir iizum artik koruk olmadi; hicbir
olmus meyve turfanda olmadi.]

80. Bu nazim arasinda Hz. Pir-i dest-girin birinci beyte nesren cevap
vermeleri mustemiine degil, belki sirr-i ulvilerinde cilvelenen ma'suk-i
hakikiye hitab olsa gerektir.

"Sirr-i aski soylesem, sus dersin ey ma'suk-i can.

Saklasam raz-i dili dersin ki, feryad isterim." (Li-miitercimihi)


DIPNOTLAK 243

81. Bu fasil, arabiyyii'l-ibaredir.

82. Bu
zat-i $erif §eyh-i Ekber Muhyiddin ibni Arab!
hazretlerinin
terbiye-kerdeleri olan §eyh-i Kebir Sadreddin Konevi
hazretleridir.

83. Bu ibarelerden i'tibaren ash, farisidir.

84. Mesnevi-i $erifin dorduncii cildinde vaki' "^i, L^ ciXi jliT.^ii


J. Jl
wc- :
JLo «-** J
;

*5wl *JUT siirh-i §erifine


miiracaut buyrulsun.

(Mesnevi, 4. Cild; 489. beytin ba inda.) [Osman (r.a.)in


? hilafetinin
baslnngicmin ve onun hutbesinin kissasi; ve fa'al olan nasihin kavl
ile
kawal olan nasihten iyi oldugunun beyani.]
85. Enilr'den murad, Emir Suleyman Muinedd'm Pervane'dir.

86. Bu hadis-i ? erlfm tamami ?udur: >jVI J»l jU I ^ ^1 jUI jjj J


fi^rj" Ya'ni "Eger Ebu Bekr'in imam, arz ehlinin imam ile tartilsa, on-
lara racih olur."

87. Ya'ni sifat-i yakin §eyh ve zanlar dahi onun muridleri mesabe-
sindedir. Ve yakin
zan, birer ma'nadan ibarettir; ve cisim sahibi olan
ile
§eyhler ve muridler, bu ma'nalann suretleri olup, daima
"mevt-i suri" ile
fena bulurlar. Ve her asirda ba^ka ba ka eyhler ve muridler
? ? peyda olur.
Ve "yakin" ile "zan" ma'nalan ise, hicbir an tebeddule ugramaz. Bu ma'-
nfilar her zamanda mevcuttur.

Bu fashn ibtidasmdaki
8S. ibare " A> <Js. 3 ^, jljj. 0jJ_ ^ ^jlj
C 1 ' " y OJ~*" ^^ I
" suretinde evvelen farisi ve ba'dehu arabi olarak
ba^lar. "Jf zamir-i gaibinin merci'i huzzarca ma'lum olmasmdan na§i
tasrih buyrulmami§ olsa gerektir.

89. Esna-yi takrirde Hz. Pir'in miibarek elleriyle o


|ahsin evza'im
ta'rif buyurduklan anla§ihr.

90. "Dal" ve "lam" m fethi ile kediden biiyiik, siyah renklive pek
cesur bir hayvandir. ($emsii'l-Lugat'dan tercume)

91. Ba'zi niishalarda Celaleddin Tebrizi vaki' olmu?tur. Mutalaa


olu-
nan menakib kitablannda bu isme tesaduf edilmedi. Yalmz kimya gibi
§eyler ile i^tigalinden na§i, Cenab-i Pir'i igzab eden Bedreddin Tebrizi
nammda bir kimse varchr.

92. "Rekayik-i jihabiyye" ta'biriyle


§eyh §ihabeddin Maktul'iin
havassa miiteallik asarma i§aret buyrulur. Bu zatin bu yolda tasnifati
FIHt MA FIH

vardir. Esma-i Erbain bunlardan birisidir. Terciime-i hali Ncfehatii'l-


Uns'de zikr olunur. "Deleh" suretinde gorulen sahis her kim ise ijeyh
ijihabeddin'in ye sairenin havassi ile me§gul olur ve havas vasitasiyla
evliyaullahda tasarruf emelinde bulunur imis. Hz. Pir, bu havassi tuzaga
tesbih ile evliyamn onun ile avlanamiyacagini beyan buyururlar.

93. Bu mu'cize-i Resul-i Kibriya, Mesnevi-i .gerifin birinci cildinde


"jJI — j—iy. tsUi' d»r *>l* j-j^- j-W^ " siirhunda vaki'dir. MesnevJ, 1. Cild;
2145. beyitten once: [Cemaat cogahp: "Bir va'z esnasinda senin mubarek
yuzunii goremiyoruz" dedikleri icm, Peygamber (s.a.v.)e mahsus minber
yaptiklan vakit; Hann&ne direginin nalesi; ve Resfll ve ashabm o naleyi
isitmesi; ve Mustafa (a.s.)in direk ile sarahaten sua] ve cevabi.)

94. Bu mu'cize-i nebevi dahi Mesnevi-i £erffin cild-i rabi'inde


"J__
jJI... J— j->^ (J> L^l i£» ^ '
.
: fiij jJ*i" siirh-i serifinde mtindericdir.

95. Bu kelam " o»lj .U> ^J Jit. a»jtl j .UJ i«_ ^1 jrt, >1&U" hadis-i
serifmin mealidir. Cenab-i Pir-i dest-gir Mesnevi-i {terfAn besinci cild-i
evailinde bu hadis-i serifin sebeb-i vurudunu tafsilen beyan buyururlar.

96. Hz. Pir'e alem-i miikasefede iki kimsenin sifat-i nefsaniyyeleri hi-
rerhayvan suretinde meshud olup birisi kacmis ve digeri Cenab-i Pir'e
maglub oldugundan batmindaki varhk ve enaniyet bosalmis ve sonra
Hz. Pir, derisinin guzelligine, ya'ni isti'dadina nazar edip, bunun icine
maarif ve hakilyik altinlari ve cevherleri ve inci ve yakutlan doldurmak
layik oldugunu beyan buyurmuslardir. Malum oldugu iizere bu iimmet-i
merhumcde mesh-i zahir yok ise de, mesh-i batin vardir. Nitekim Mes-
nevi-i 4>en"fde buyrulur:

cii**M m ^i iji *» ^** i*y o^>.


fe~* -M
^i jij^
(Mesnevi, 5. Cild, 2593.) [Bu iimmette cisim meshi olmadi; ey fatan-
lar sahibi, goniil meshi olur.]

Imdi kacan sahis her kim ise, havas ile mesgul olup, herkesi te'sir-i
havas ile teshir etmek istemi§ ve ekabirden birisine musallat olup, onu
da havas ve azaime tesvik eder ve onun i'tikadim evliyaullahdan inhiraf
ettirmege sa'y eyler imi§. Halbuki havas ile istigal ve bu vasita ile
mahlukat-i ilahiyye iizerinde tasarruf, ehlullah indinde $irktir; zira
ekvanda mutasarnf, ancak Hak'dir ve bu suretle abdin tasarrufa kiyami,
tasarruf-iHakk'a i^tirak olur. Bilhassa salikin icin bu maksad ile
esmaya mudavemet onun rehzenidir.
DIPNOTLAR 2-; 5

97. Mevlevi-hanelerde esna-yi sema'da okunan ayin-i serifler dahi,


erbab-i musiki tarafmdan bu esas uzerine tertib olunmustur. Bunlar
"selam" ta'bir olunan dort fasila uzerine miiretteb olup, birincisi Diiyek
veya Devr-i hindt, ildncisi Evfer, u?uneusii kismen Devr-i kebir veya Fi-
renkcin veyahut Darb ve kismen dahi Yuriik Semai ve dordiincusii yine
Evfer usullcriyle bestelenmistir. Ayin-hanlar tarafmdan her bir selama
gectikfe, dervisan usullerin ahengine tabi' olan negamati i$itip, sema'-
dan farig nlurlar; ve ba'de's-selam yine sema'a miibaseret ederler. Bina-
enaleyh sema'da muganni ve mutnb salatda imam gibidir.

. (Mesnevi,
5. Cild, 3848-3849.) [Feleklerin devrini askin dalgasindan

eger a$k olmasa idi, cihan donar idi. Ne vakit bu cemad nebatta
bil;

mahv olurdu? Ne vakit nebatat riihun fedasi olurdu?]


99. Huzur-i Pir'de bir cariye da'vasindan bahs edilmesi uzerine bu
hakayikin takririne suru' buyruldugu anlasihr.

100. "Nem" "yem" deniz ma'nalannadir. Bittabi' ikisi de


rutiibet ve
sudur. Nemin kimyevi formulu iki kisim muvellidu'1-ma'
bir zerresinin
ve bir kisim miivellidu'I-humuza oldugu gibi, deniz suyunun bir zerresi-
nin kimyevi formulu de keza oyledir ve "Nem" havada deniz sulanmn te-
bahhurundandir.

101. Hz. Pir-i dest-girin omr-i serifleri altmis sekiz yi] oldugundan,
burada ona isaret buyurmuslardir. Veya yetmis sekiz ibaresini ilave bu-
yurmalan, tiz-fehm olan miistemi'mi taglit icin olsa gerektir.

102. c~_;
E U~ j ji ^i y* ^_j £ l>i.l Jii ^^ j^

^- j'^t^ tr^-J-i J -^^


1
U Ja* Cj/ LfW Ij £jj» £j*

(Mesnevi, 4. Cild; 1295-1298.) [Akl-i cuzl, akl-i istihrac degildir; fen-


ni kabul etmekten ve ta'lime muhtac olmaktan gayri degildir. Bu akil
ta'limi ve fehmi kabul edicidir; lakin ona vahy sahibi ta'lim verir. Yakin
budur ki, biitun hirfetler ewelen vahiyden oldu; fakat akil onu ziyade

etti. Hifbir san'ati bizim akhmiz ustadsiz bgrenmege kadir olur mu?J

103. Bu zat-i- serif, Hz. Pir-i dest-girin ahir vakitlerine erisjp, Celebi
Hiisameddin ve Sultan Veled (kaddesallahu sirrahuma) hazretlerinin
246 FIHI MA FIH

mazhar-i inayetleri olmus ve Hz. Sultan Veled efendimiz bilflhare o haz-


reti Erzincan'da kaim-makam nasb buyurmuslardir. Ulum-i akliyye ve
nakliyyede yed-i tula sahibi idi.

104. si»»jj(jijji'
(
ju 0o ijy oi/i. jt; j, ijU. 4,

^— * b ilrw J-»l .*5w j^i 3 iij^-rfc* jL*^ "^—


(Mesnevi, 4. Cild;
2870, 2873.) [Munkirlerin senasi hakkinda bir
minare bu alemde hani ki, ta nisan olsun! ijahlann sikkesi baska tiirlii
olur. Ahmed'in sikkesini miistakarra kadar gbr.]

105. yj j £ir ^ 1^ yi^.1 j c-if j»^ jjjjl o^l OJ*


-
^j\

(Mesnevi, 4. Cild; 741.) [Su vaktaki bevle ve kazurata kansti;


kansisindan dolayi onun mizaci aci ve keskin oldu.J

106. Karure, li-ecli'1-muayene, derununa hastanm idrari vaz' olunan


sircadan ma'mul kabtir.

107. o>_ 6UJL jl j^-il Jj, ^ cyj/j w IJ»1jlSVjj


(Mesnevi, 4. Cild; 1481.) [Ve eger bu zikir ve kunutun ehli olmazsa,
imdi ey sultan, ahmakin cevabi siikuttur.J

108. Bu kissa Mesnevi-i £erjTin ikinci cildinde "^^ v jj f


1 Jit
Fi C~ilj iAi 31- **b" siirh-i serifinde vaki'dir.

(Mesnevi, 2. Cild; 771. beytin basmda.) [Tohmet sebebiyle anasmi


oldiiren bir sahsa halkin melamet etmesi]
109. Ij—t? \j IaIjJ xl U jj—
(Mesnevi, 1. [Bu cihan dagdir ve bizim isimiz bagir-
Cild; 216.)
maktir; bngirmalarin sesi bizim tarafimiza gelir.J

y \Sj- A;' jk p* jj ^jSLu^ j C~~*_^" jL^> ^yl

(Mesnevi, 2. cild)

Huzurda olanlardan birisinin, Hz. Pir'in te'sir-i kelamiyla "ah"


110.
ettigive diger birinin dahi, "Boyle yiiksek sada ile ah etme ki, meclisin
zevki gitmesin" diye ihtarda bulundugu anlasihr.

111. C-jl Oji >> j l&jlUj -^J O-jjC^b $S Jes JjfijSjs;


£— I "jj 1
Jv >^jj j' 4;j c_! .jji" ^l^ly lj ,jJU.I Ljjj

(Mesnevi, 2. kimse gibi ki, marazdan nasi,


Cild; 1075, 1076.) [Bir
camuru sevdi; ger<;i zanneder ki, muhakkak o, onun kuvvetidir. Ash olan
gidayi unutmustur; yiizii, maraz-i gidasma getirmistir]
DIPXOTLAR 217

112. '^^j* j'-^ ^' !> 4>J 4JU%;U+- I

(Mesnevi, 5. Cild; 3638.) [Ey civan, bu cisim


misaHr-hanedir-
her sabah ko§arak yeni misafir gelir.]

l^-J <J>^ o>J ijb ,_i_» fViii^^ iu ^ j

(Mesnevi, 5. Cild; 3670.) [Her bir dem, bir


fikir, aziz bir misafir gibi
hergiin senin kalbine de gelir]

113. Bu fasd arabidir. Mu'tenzalar icinde olan


ibarat miitercim-i
fakinii izahatidir.

114. Edyan-i
batileye salik olanlann esna-yi
ibadetlerindeki vecd ve
bukalar. dab! bu kabildendir. Zira onlar,
hayallerinde lead ettikleri bir
ma'bud-i bi-haberin saika-i aski ile vecd ve
buka icindedirler Ve bu
ilahlar o ft.kad sahiblerinin icad ettikleri
kazib ilahlardan ibaret olduk-
lanndan, kendi mucidleri iizerlermde tasarruf M
edemezler. C±U. '^Li,
J&
'itsAi
^ ^X jjlil '^Vj CU, ^H; '^T, (Ankebut, 29/25) [Ya'ni
"...Kiminiz kiminize kufur, kiminiz kiminize
la'net edecektir
Barinacagimz yer ise atestir. Sizin o vakit
hicbir yanhmcimz da yok-
tur. J Bunlarm halidir. Zira herbir i'tikad sahibi
herkes kendi
ister ki
ilah-i mec'ulunu kabul etsin. Kendi hayalini baskalanna
kabul ettirmek
ic.nbirtakim delail iradi suretiyle ilah-i
mec'uliine yardim eder. Halbuki
bu hayali kendisine edemez. Ve d lg er
kimselerin hayallerinde dahi ta-
sarruf edemez. Hayy ve Habir olan ilah-i
hakikinin aski ile vecd ve biika
edenlerin hali burdara benzer mi?

114*. ;^S ju, jj jS 5> ^\j. ^ hj ^ ^^ ^ ^ ^ ^

(Mesnevi, 5. Cilt; 1775-1776.) [115. nota bakimz.l

15. s, j,l J.J, ^ ij, j^. ^ ^ ^ ^ ^j


ja .

ir* by, J-.l j) =y v >ji


!
jjj ^ij J-t^ J> tf jU
'>' \r <#" a **>" rSi jW >jj 41 j> 1 A-Ui, j> !„,

(Mesnevi, 5. Cild; 1774-1777.) [Her birinin


can., sabah vakti aklm
cisme geldigi gibi tekrar cisme gelir. Can kendisinin
cismini giindiiz vak-
tinde tamr; define gibi kendi harabisine
gelir. Kendinin cismini tamr ve
248 FIHI MA FIH

ona gider; kuyumcunun cam terzi taraiina ne vakit gider? Alimin cam
alim tarafina gider; zalimin ruhu, zalim tarafina gider.]

116. Bu misra' Miitenebbi'nin bir beytinin misra'idir. Beyit budur:

117. Bu §eyh Ibrahim'in onbe^inci fasilda ismi gecen zat oldugu


maznundur. Cenab-i §emseddin Tebrizi (k.s.) hazretleri kendi
Makalal\nda $eyh Ibrahim'in bir sualine §byle cevab i'ta buyururlar:" ^i
. JjjSw Jji- JU >^i-e>
\fj\
.lif 5 J_lL jj> jlj/j- - J—-j j^> if Sjj] JlSLil .Li- ^^k- j( *-*Lil

-
•k/ v* •&>-j^ |**j ji l(U>^w j*/ ^ f\ ^ , xS ^ oUi ^jL x5* ^ jlfijlj jj^
^ yi
jJI — l-j^ b Jj^-. j! JvL ^ jj jl Lftt jloJJ . jLt jij -*1
• -^ ^* ^-^ • -*4J*

Terciime: "§eyh Ibrahim Omer Hayyam'in sozii iizerine i^kal getirdi


de dedi ki: Mademki vasil oldu; nicin ser-gerdan ve hayran oluyor? De-
dim. Evet, kendi halinin sifatim sbyliiyor, o ser-gerdan ve hayran idi.

Tbhmeti ba'zan felege, ba'zan zamana, ba'zan tali'a, ba'zan Hz. Hakk'a
isnad eder. Ba'zan nefy eder ve inkar eder; ba'zan isbat eder; ba'zan
soyler ise de karanhk vehm icinde soyler. Mii'min ise ser-gerdan degildir.
Mii'min odur ki IIz. Nakkab, nikabi kaldirmi§ ve perdeyi tutmu§tur.

Kendi maksudunu gdrdii. Iyan icinde ayanen kulluk eder. Ma§nkdan


magribe kadar O'nun aynmdan bir lezzet bulur... ilh."

118. _*oUI^ L-
r
a/^ j* <_A j'«j~^ '

(Mesnevi, 6. Cild; 777.) [Isbat, senin nefyinden evvel urker; isbattan


koku goturmen icin nefy ettim.]

118*. [Bu fasil arabi olarak takrir buyrulmu§tur.J

119. Bu hadis-i kudsinin burada sebeb-i zikri hulasaten budur ki:


Zat-i ahadiyyetde mahfi olan sifat ve esma-yx ilahiyyeden birisi, lisan-i
isti'dad ile birer mazhar taleb ederler. Hak Teala Hazretleri kemal-i ke-
reminden, onlarm bi-harf ii savt olan taleblerini is'af buyurup, herbiri
bir mazhann murebbisi olmasim murad eder. Zira bilinmege muhabbet
etti; bilinmek ise esma ve sifatin mezahiri ile mumkin bulundu.
Binaenaleyh her isim, kendi mazhanmn
Rabb-i hassi oldu. imdi hayir,
ism-i HadT ve Mudill ve Darr'in mazhan olup,
Nafi'in; ve §er ism-i
Cenab-i Hak ikisinin vucudunu murad eyledi. Velakin her Rabb-i hassin
DiPNTJTLAR 249

terbiyesinden ">£Jl M l^J ^Jj, %" (Ztimer, 39/7) [Ya'ni "0 kullanmn \
kufriine razi olmaz"] ayet-i kerimesi mucibince razi olmadi.
Ya'ni
hayirdan razi oldu ve ?erden razi olmadi. Bu bahsin tafsili Fususu'l- i
Hikem'de "Fass-i Hudi" ve "Fass-i ismaili"de miindericdir.

120. Siyak-i beyana nazaran bu bahsin, muhalifinden birisine


j
veyahut i'tikad-i Mu'tezile'ye
cevaben Cenab-i Pir-i dest-gir efendimiz ta-
rafindan hitab buyruldugu anlasriiyor.

121. Bu fasil dahi arabi olarak takrir buyrulmu§tur.

122. Bu mahalden asagisi farisi olarak takrir buyrulmu?tur.

123. §eyhden murad Hz. Mevlana (r.a.) efendimizdir. takrir-i


alilerim zabL eden zat, kendisinin ?eyhi olmak miinasebetiyle bu ta'biri
isti'mal etmis.tir.
j

124. Buradan aijagi kismi dahi faslin nihayetine kadar arabidir.

Bu
125. hadis-i serif Mesnevi-i $erifin besinci cildinde miinderic
V
>iU» ^ -ilj
^1 yj dJf surh-i ^erifinde |erh ve izah buyrulmustar.

(Mesnevi,
5. Cild; 1083. beytin ba i.) fBir kimse gamlanni
bir gam
?
kilsa, Allah onun sair gamlanna kifayet eder. Ve bir kimse gamlanni
miiteferrik kilsa, Allah kayirmaz. Onlar herhangi bir vfidide
helak olur.]
126. Reviij-i ifadeye nazaran bu suali irad eden kimsenin o zamamn
j
etibbasindan birisi oldugu anlasilmaktadir; ve bu sualin naziri ellibirinci
fasilda gelecektir. 1

127. j|A.jl IjL^- jsjjl^cw o~*i J ±X J^JS ^ J*,

jlo ij Lilir ijl


fJi j jjU &>
jl jU.jl ^JS
ki.jj

•*~ ->> j> r jl >" ui- .iwj^^^.jol jjll


jl — I
j^ A_;_,ji jj» jijl i' j' J> y> jjj ,j^ »,t

(Mesnevi, 1. Cild; 3211, 3233, 3234, 3237-3239.) (Ya'ni "Misafire


hikayeyi anlattiktan sonra Yiisuf (a.s.) dedi ki: Ey fulan! Bize
hediye ola- i
rak ne getirdin? Yusuf (a.s.) misafire: Haydi bakalim hediyeni
getir ver j
dedi. O da bu talebden sikildigi icirt feryad edecek
hale geldi. Misafir
j
dedi ki: Senin i^in bir<;ok hediye aradim, lakin hicbirini gbziim
tutmadi.
250 FIHI MA PIH

Bu anbarda, ya'nl senin indinde ve Misir kit'asinda bulunmayan bir to-


hum, ya'nl bir ?ey yoktur, her §ey bol bol mevcuttur. Ancak senin
onun e§i bulunmaz. Nihayet munewer bir
guzelligin miistesnadir ki,
kalb aynayi huzuruna getirmeyi mtinasib gbrdum. Ey
gibi, cilah bir
giines gibi semamn nuru olan Hz. Yilsuf; o aynadan giizel yiizunii
gores in."

128. r^. jjL.dL- Jdj j j*} j\ £yj jl ijy- **Jl


-
•lfl$jl | .,,.,< T *jUJ| j Jjt^/ipy!

(Mesnevi, 5. Gild; 3083-3085.) [O kok o seyi ki zehirden ve ijekerden


yedi; i§te yiiksek dal miinadilik eder. Kiik eger gidadan ve mayadan bo§
ise,agaclar uzerinde yesjl yapraklar nedir? Toprak kbkun dili iizerine
miihur koyarsa, eli ve ayagi olan dal sahidlik verir.]

129. Bu hale "fena fi'j-sayh* demislerdir. Ehlullah buyurmuslardir


ki: Bir miirid bu makama geldikde, kendi viicudunu, seyhinin
vucudunda fan! olmus. goriir. Soyledigi vakit §eyhi soyler; dinledigi vakit
§eyhi dinler. Bu makamdan terakki ettikde "fena fi'r-Resul"e; ondan dahi
terakki edince "fena fillah"a vasil olur.

130. Ellidbrduncii fashn nihayetlerinde de bu bahse dair tafsilat


vardir.

131. ft ujI_J JL> J.1L i__-— $!j .is.

Jjjc— tjtej <6 -ul j&z &jj »l*l A


(Mesnevi, 1. ademden pek ziyade dar gel-
Cild; 3136-3138) [Hayalat
di; o sebepten hayal esbab-i gam olur. Keza varhk hayalden daha dar
olur; ondan dolayi aym yiizii hilal gibi olur. Keza guzelin ve renk
aleminin varhgi pek dar geldi; zirfi dar bir zindandir.]
132. Bu sualin naziri ve cevabi kirkdokuzuncu fasilda da miirur
etmis. idi.

133. $jL jl ifs-j jU jjS tx'j h& I»W ^kj> u>? '^ j^

[Olmiis ekmek cana es olunca dirilir, camn ta kendisi olur.]


(Mesnevi, Qev., V. Izbudak, C. II, 1342.)

134. Bu beyt-i serif, Mesnevt-i $enfin ikinci cildinde vaki' "jj^ jlS

*~4mA ltO-* **»t4< £* ^ jLJljj 1 ^ surhiinde irad buyrulmu§tur. Gerek


DIPNOTLAR

Ankaravi'de ve gerek Hind serhlerinde


serh-i alilerinden bahs
edilmemistir.
her nasilsa Hz. RH dest-girin
P

haU^T!' ^ ° ild;
nalkinin hasta zannetmesi.]1
242 be
-
^ n ba ?- da -) [Sufinin hayvanm., kervan

135^Cenab-i Sah Naksbend (r.a.) muridanma buyurmustur kr «Bu


beyt.ezberieyimz.Bizbundanfokfaidegorduk:

Terciime: "Cihanda her kim olsa iyileri dost tutar. Eger


Kocuien dost
kbtiileri
tutarsan, ortadan topu kaptin."

136. Hz. Seyyid, SultWl-Ulema


PIr m agar-, smlennde lalalan ve kiber-ihazretlerinin halifelcri
sinlerindc miirsid-i
ve Hz
'

al.Ieridir.
137. Kkmcladdtn, zaman-i Hz.
Pir'de bulunan etibba-i
ns, ve onlann mflrfdi idi Cenab-.
haz.kadan bi-
pir'i son
zamanlarda tedaviye sai olan-
hrdand.r k, fakir taranndan brt-tercume
MevlSni ntoiyla mersum Menaktb-,
tab' olunan ™Lhb*2
Sipehsalir'in 83, 84 no'
sahifelennde ismi mezkurdur.
(Rahmetullahi aleyh.)
138. jl^^VI^J, jlioWoL-^L^
(Mesnevi, 1. Cild; 732.) [Palderin
muhabbetini can icine dik- anoak
gonlu hos olanlann muhabbetine
gbnul ver.]

j^ — jIl^^^.^. jy jL jLi jj j_t 0>r

(Mesnevi, 2. Cild; 74,75.) [Vaktaki benim yarimin hayali halil


geldi-

vakit, onun hayalmde can, kendi hayalini gordii.]

139 ^U.jjl^-b-^
-
^Uc-iLs^T^I
;— aWH «-Ji jlj ^j I-
Jt/iPHs^Ljjjae^-
CMesnevi, Cild; 3002-3003.)
1. [O bir akilin sayesine gel ki onu
nak,l yoldan goturemez. Sen bir
afalin sayesine kac; ta ki
olan dusmandan kurtulasin.]
git;
o inac^
^

golgelTf'
golgede
6 Ci,d; 495 " 496 )
'

h,c meyve yiyemezain.


.
-

^Agah<** G-ci
ol!
golge dahn aksidir;
Gdlgeden dah taleb
Musebbibe g!t ; sebebden hazer et!] et
252 FIHi MA FIH

141. jljXl ijJ


i

.1 *Zj* ,vl ,-i

(Mesnevi, 1. Cild; 763-764.) [Yildizlann arkasmda yildizlar vardir ki,


onlarda ihtirak ve nahs olmaz. Bu meshur olan yedi semanin gayri ola-
rak ba$ka semalarda seyr ederler.]

142. Bu beyt-i serif Hakim Senai hazretlerinin olup, Mesnevi-i


^erffin birinci cildinde tefsir buyrulmustur.

143. Bu zatin Kadi Siraceddin (rahmetullahi aleyh) oldugu zannolu-


nur. Hz. Pir'in intikallerinde namazlarma imamet etmis idi.

1
144. l i J^^liL,s Ji -J (IS ! l>£i ^jj iji. Jju
r

(Mesnevi, 1. Cild; 2662) [Akil ise bu fikirlerden agah degildir; onun


dimagmda Allah gamindan baskasi yoktur.l

145. l+i,j;l o,j_» Ji <L>

jjil *jL- <jy Oyj ji Jj ^l j*


"iJ) of; 1
j! *iL- jj* J»t jlj

j^jjj cX*j jj\j ji iiU ^j^j u^j 1


y J*i
I>^£-"

[Sonsuz gidi§ler, sonsuz huner ve san'atlar hep diisiincelerdc dogan


siiretlerin golgesidir. Bir kavim dam kenannda bir hosca durmuslar.
Herbirinin gblgesi de bak, yere vurmus. saglam olamn iistiinde duran
dusiincenin, fikrin suretidir. O ne yaparsa asagida o gbriiniir. is yerde,
duvarda gbriinmcde, fikir gizli. Fakat tesir ve ulasma bakimmdan ikisi
de bir.] (Mesnevi, Cev., V. izbudak, 6. cilt; 3728-3731)

146. s.^jt,^ ^.Ujlj-lj^-VLi,

(Mesnevi, 1. Cild; 72.) [O hayaller ki evliyamn tuzagidir; Huda'nin


bostani meh-rulannin aksidir."

147. j ^. J^.; ^_t^ ^_, ^ _,Li> ^y, {ji_c js


^ j* 1
jJLr ^-* c-" 3 *'j' rf
^r*' v-" \M j J^ 1

jUj jXl yl-> p^ ^> ^^ jW *^i ** Iji- ,*i* ^ijl i^tf

(Mesnevi, 4. Cild; 113-115.) [Bir basi akilli, Isa'ya: "Ciimleden daha


miiskil nedir?" dedi. Ona: "Ey can! Hakk'in gazabidir ki, ondan cehen-
nem de bizim gibi titrer" dedi. "Huda'nm bu gazabindan aman ne olur?"
DIPN'OTLAR
253

dedi. "Zamamnda kendi ofkesioi terk etmektir" dedi.]

147*. Bu fikarati rauhtasaran izah lazim geldi, sbyle


ki: Cemi'-i
mevcudat Hakk'in mezahir-i esma ve sifatidir. Binaenaleyh bu
mezahir-i
namiitenahinin hey'et-i mecmuasi, Hakk'in namiitenahi
olan esma ve
sifatimn hey'et-i mecmuasma aylne hukmiinde
olur. Imdi mezahirden
her bir mazhar bir ismin taht-i terbiyesindedir.
O isim, o mazhan
nasiyesinden cekip, kendi sirat-i mustalumi iizerinde
goturiir. Nitekim
Hak Teala buyurur: j^J, if^, Ji ^~ fcj
11/56) [He bir can]] yoktur ki, 'Allah onuri nasiyesinden
"

|

V #, 'j. Cj (Hud, £ |

tu'tmamis bulun-
sun. Rabb'im elbette dogru yoldadir.] mazhar gerek "Hadi" ve gerek
"Mudill" isimlerinin taht-i terbiyesinde olsun, her
ikisi de kemallerine
miiteveccihtir. Binaenaleyh mevcfldatin bu
suretle kendi kemallerine
viisulu, kemulullah olur. Fakat "Hadi" isminin
terbiyesindcki bir maz-
har, "Mudill" isminin terbiyesindeki mazhan
noksan goriir. Bu noksan
mezahir arasindaki nisbetlere goredir. Yoksa Hahk'a nisbetle
ciimlesi
hikmet ve kemaldir. Nitekim Hz. Pir-i dest-gir Mesnevl-i §erfAn birinci
cildinde buyurur:

(Mesnevi, I. Cild; 2026-2027.) [Hudavend-i kabule


nisbet degil, cehul
olan mahluka nisbet ayip oldu. Kiifur dahi
Hahk'a nisbetle hikmettir,
bize nisbet ettigin vakit kiifur afettir.]

Ve keza cild-i salisde buyururlar:

_UU if,; jlj JSjS .

[Bk. not 16.]

£_^U 1^,1 Jl>,. y If |j p. c_J >f ,> UJ ^jl ^


(Mesnevi, 3. cild; 1365.) [Kiifiir kaza cihetinden muhakkak kiifur
degildir; llakk'a kafir deme burada durma.]
i?te onun icin mevcudat hakkmda tecviz-i noksan sebeb-i kemal ve
mucib-i mesalih-i alem olur. Ve esma-i ilahiyye
6 j> fM Jf (Rahman, UJ
55/29) [O her an bir istedir.] mucibince, her an-i gayV-i
miinkasimda bile
ta'til kabul etmedifinden mezahirin
yekdigerine nisbetle tecviz-i noksan-
lan adem-i bitalet-i cihan olur. Zira esma-i cemaliyye
ve celaliyye
miitekabilen hukumrandir. Eger bu noksan tecviz
olunmus olsa, esma-i
llahiyyeden ba'zilarirun ta'tiline cevaz verilmis
olacagindan, ibtal-i alem
edilmis olur.
254 FIHi MA FIH

148. Hz. Plr-i dest-girin bu hitab-i allien, huzurda bulunan birinin


kalbine vaki' olan bir i'tiraz-i batila cevab oldugu istidla.1 olunur. Zira.
ekabir-i evliyaullah insanin kalbine nazirdir. Varid olan hatirat-i
fasidenin cevabim, suret-i umumiyyede huzzara hitab tarzmda beyan
edip islah-1 ibada sa'y buyururlar.

149. Bu fasilda Hz. Pir'i dest-girin seref-i hitabina nail olan zatm
Emir Muineddin Pervane oldugu istidla.1 olunur. Zira bu zat-i §erife kes-
ret-i hayrati hasebiyle "Herkes ra sahib-i ata" lakabim vermislerdir.

150. Tacik, tacik, tazik; Arab ve Turk'iin gayrine derler. Ashnda


Acem iginde dogup buyumiis; olan arab ma'nasmadir. (Heft Kulziim ve
Burhan-i Kfiti'den terciime.)

151. Ji )jj j/ iiUw. ^j_ lj js jt

(Mesnevi, 4. Cild; 229G, 2297.) [Vehim ve akil miheksiz a^ikar olmaz;


her ikisini cabuk mihek tarafina nakl et. Bu mihek Kur'an ve enbiyamn
halidir; her kalbe mihek gibi der ki: "Gel!"]

152. Bu ebyat-i serife cild-i sani-i Mesnevi'nin evailindedir. (§erh-i


Ankaravi, sahife 29.)

(Mesnevi, 2. Cild; 269, 274, 272, 273.) [Tayyib olanlar, tayyiblerin ta-
rafina gelir. Agah ol! Habis olanlar, hablsler icindir. Muhakkak aci,
acilara miilhak olur. Dem-i batil ve vakit Hakk'a karin olur? Mademki
sen cehennemin ciiz'tisiin; binaenaleyh akilli ol, ciiz' kendinin kullii La-
rafinda karar tutar. Ey nam-dar, eger sen cennetin ciiz'ii isen, senin i§in
daima cennetten olur.]
Kitab-i §erifin Fihristi

Mukaddimc-i kitfib _._ - 1


Birinci Fasil _ 5
Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz'in bir gazada sair iisera meyanmda
amcalan Abbas (r.a.) hazretlerini esir etmeleri; ve emvalinden bir kismim
islam askerine isar etmesini taleb buyurmalan iizerine, Abbas hazretleri-
nin elinde hicbir §ey kalmadigim beyan ile inkar etmesi ve Resul-i Ekrem
hareilerinin bunun iizerine amcasinm ketm etmek istedigi emval ve
emlakini birer birer saymasi ve nerelerde, ne suretle saklanmis? olduk-
larini asjikar olarak saymasi ve beyan bu urmasi uzerine, Abbas hazretleri-

nin sidk u Tman getirmesi ___ g


Bu sahifcdc hasjye olarak Emir Pervane'nin hiiviyyeti hakkinda iza-
uat [Bk. Dipnot2]
Bu sahifede ha§iye olarak Osmanli Tarihi birinci cildinden ba'zi
mesruhat [Bk. Dipnot 3]
fkinci Fasil: 10
Soz hakkinda: Soz bahanedir; insam insana cezb eden soz degildir .
30
Bendelerindon birine, yiiz kisinin tahsisatim veren padisahin hika-
yesi 11
gJI ,..iiil
-
^DI l _o- ( _ r UJ 4>,;ayet-i kerimesinin tefsiri 12
Bualem piir-hasak kopiiktur - „ _
33
Ufuncu Fasil: 33
Hak Teala'ya namazdan daha yakin bir sey var midir? sualine Hz.
Pir'in cevabi _ _ _
_ 14
Padisahin has bendesinin ciizdanindaki arz-i halleri yoklamasi ve bu-
16
yurmasi; padisahin birisi: "Sana dergah-i Hak'da tecelli ve darb hasil
oldugu vakit bent hatirla" demesi ..._ __. „
Ifi

Dordiincii Fasil: „ ,
fi

pJI ,.^j*ft\ j ol^_)l ^ fcb?l Lu>^ U ayet-i kerimesi tefsiri 17


jJI... ijc-^ll &> j^\ *1JI jl ayet-i kerimesi tefsiri 17
Mecnun ve Leyla kissasindan bir bahis zikri „ 39
.

256 FIHlMAFIH

Seyyid Biirhaneddin (k.s.) hazretlerinin medhi hakkinda


/ Ehl-i zamanm alimleri de bdyledir: Ulumda kill kirk yararlar; ona
^lazim olan kendinin kendiligini bilmezler Ill

1 \ Besinci Fasil: _ A)
Suretin azim i'tiban vardir — _ 21
Padis. ahin, bir dervtse: "Zahid" diye hitabi iizerine, dervisin ona: "Zahid
sensin" dtfmesi 21
Cemaddan nebata, nebatdan hayvina, hayvandan insana sefer ve te-
rakki. j,i jt UJ. jtfji ayeti. Zahid odur ki ahiri goriir; ve ehl-i diinya ahin
(ahiir) goriir

Ten Meryem gibidir; her birimizin Isi'si vardir. Eger bizde derd zuhOr
ederse isa'miz peyda olur _
22
Altmci Fasil: „ _... _ 21
idrak eden kimse icin yerler ve gokler hep sbzdtir. „jSLi J hunnn
delilidir. Arabca bir kclime olsun bilmeyen padisahin huziirunda, farisi
bilmeyen bir Arab sfiirinin gayet belig bir §iir okumasi ve padisahin onu
tamamen anlamis gibi, miinasib yerlerinde tahsin ve takdirini i^aretler
ile ve evza'i ile beyan etmesi kissasi 23
Alem ayine gibidir; kendi nak§mi onda goriirsiin. Kendi aksinden
iirkersin; ba^kalannm aybini goriip incinirsin 24
Hakk'in o derece lutfu vardir ki, eger mumkin olsa idi senin icin
bliirdii; o vakit ikilik ortadan kalkardi 25
Yedinci Fasil: 2S
Resul-i Ekrem F.fendimiz Mekke-i miikerreme ve bilad-i saireyi no icin
zabt eyledi?
"Bu el, vermeyi i'tiyad etmisdir, almayi i'tiyad etmemistir" kelami-nin
izahi
27
Sekizinci Fasil:
23
Vahdet kiyamette olur. Kiyamet hakkinda mufassal izahat Kur'an-i
Kerim Peygarnber'e: "Nicin sure sure nazil olmayip; ayet ayet ve kclime
kelime nazil oldu?"diye tesni' edenlere karsi Resul-i Ekrem Efendimiz'in
cevablan _
"Her ijey kadr-i malum uzere nazil olur" ayet-i kerimesinin izahi.
Ademinin viicudu bir sancak gibidir; sancagi havaya kaldinrlar; uzaktan
nazar eden kimse, yalniz sancagi goriir. Her sey Hakk'a nisbetle iyidir;
velakin bize nisbetle boyle degildir
30
Dokuzuncu Fasil: 31
Iman, namazdan efdaldir esbabimn izahi; ve namaz ve iman hakkinda
tafsilat _. _ 31
Pek siska, za'tf, nahif ve hakir bir §ahsin bikayesi * 32
FIHRlST
257

Enbiya ve evliya, bir kimsenin cevherine yeni bir


sey koyroazlar; ancak
ona ewelki hali muzekkir olurlar
33
Biiyiik su, kiicuk suyun cinsinden ve gevherindendir
33
Onuncu Faail:
34
Halkm e S ya-yi mutenevviaya arzulan, vefatan, muhabbetleri hep
nikabadir. Vaktaki bu alemden intikal ederler,
seyler niksbsiz zahir olur
ve mat-lublan hakikatde bu bir sey olur... Mesel baska ve misal baskadtf.
Hak Teala cemalini nikabsiz gosterirse, bizim takatimiz
yoktur 34
Adem nedir? Ve Hak nedir? Tafsilen izahati
as
Onbirinci Faail:
36
Ademi gormek, onu bilmek degildir. Bi-cun olan Hakk'a nasil asik oluy-
Lorlar diye Uacciib edilmesi. Hakim-i ilahi ile hasta olan hakfmin kissasi 37
Hak, harf ve savtdan miinezzehdir; velakin kelamim
isteriigi dilden
cari kilar. insani tanimak nasil olur?
39
§eyh Muhammed Sererzi kissasi. Maksuda vusiil,
halvet ile degil,
kamilin nazanyladir
40
j»U~- v^ill kelamina dair izahat
42
Onikinci Pasil:
Jil U demeyi herkes azim bir da'va zan ederler;
halbuki bu kelam
azim tevazu'dur; j-JI LI sozu biiyiik da'vadir,
izahati
Kamilin havfi, halkm havfina benzemez; zira bu havf miisahededir,
delil ile degildir _ _
48
Bir hakikat, yiizbin sekden iyidir. Alem-i
emn ile, alem-i havf arasm-
daki farklar
Ma'na cihetinden ademde bir mizac vardir; o zaif oldugu vakit, havass-i
batmcsi her ne gbriirse, hilafiizerine olur
48
Oliiyii mezara gommesini insana
bir karga ta'lim etti. Kis frad,
yaz
masrafzamamd.r. Bize ittisali olan kimse ile dem-be-dem
soz icindeyiz ve
miittehid ve rmittasiliz. Baskalan da hakay.k
ve maarif ve nazm ve nesir
soylerler. Emirin bize meyli dekayik ve mev'iza cihetinden
degil, baska
sebeblerdendir
<v Mecniin ve Leyla kissasindan bir bahis
Oniiciincu Faail:
CO
Zalim ve mazlum ve garib kimdir?
50
Bir kul amel ettigi vakit, tevRk-i ilahi
amelden mi inbias eder, yoksa
ata-yi Hak midir? sualine cevab

Nefis baska, ruh baskadir. Bu diinya ve


ezvak ademin hisse-i hay-
vaniyyetidir
54
Alem kisdir, zira muncemiddir; sita-yi aklidir, sita-yi hissi degildir
55
Is cndisenindir. Binlerce halk endisenin esiridirler
S3
2:>- FlHtMAFtH

Sureti goren kimse, cemad demektir 56

jfi\ jl+J-IJ! >-»*! A|4>1^« li**j hadis-i §erifinin §erhi 56


Cevher ve araz hakkmda izahat ve misal 56
Hayvamn tuzlaya du§up, ayn-i tuz olmasi - 56

Sa'y ve vukuf vardir, vukuf ciimlenin verasidir 57

Ondordiincii Fasil: - 57

Ml.. .
Ji> JJJI hadis-i §erifinin §erhi
liLLi »^>i; :*> 57

Riyakar olan adam, geceleyin muhlisden fark olur - 57

Hak, sihhat ve afiyet ihsan edince, halktan yakin gider ve hayal-


endi^lik avdet edcr 57
Onbcginci Faail: - 58
Insan, ayak csnafinm tablasi veya bir attar diikkam gibidir 58
Zannedcrsin ki cemi'-i alem dirab-haneden, yine dirab-haneyc giderler.
(Hayvanlann tenasiil-gahi.) 59

Senin tenin deniz kenari, camn ise denizdir. Onda bircok mahlukat-i
acibe ve sifatlar peyda olur - 60

Onaltinci Fasil: 60

Bi'1-curale ezvak ve makasid merdiven gibidir; basamaklar tevakkuf


mahalli degildir 60

Mogol talarlan miisliimanlarin malini ahr ve ara-sira onlara mal bahs.

ederler; bunun hiikmii nasildir? sualine cevab 61

Cemaat rahmetdir. Mesacidin vaz'mm ve evlerin ayn ayn olmasinin


sebebteri hakkmda izahat - -.- - 61
Mogol tatarlarimn sebeb-i galebesi 61

Tatarlann hagri inkar etmedikleri, soziine karsj, Hz. Pir'in cevabi 62


Hayir ve §errin cezalan ahiretde verilecegi mev'ud olm;ikla beraber,
dunyada da bir mikdar nuraune gosterilir 62

Resul-i ekrem Ffendimiz'in bir gece eli agrtmasi sebesi. Ariz olan kabz
ve kederlerin esbabi 62

Resul-i ekrem (s.a.v.) Efendimiz, parmagindaki yiizugu cevirdigi icin


itab gelmesi. Halt ve Hak ile me§guliyyet
Ahkam-i ezeliyye ve takdir-i ilahi hie tebeddiil etmez mi? sualine
cevab. Saidin §aki ve §akmin said olmasmin sebebleri 63

Et-tahiyyat ve salavat ve tayyibat'in ma'nalan ve Izahi 64


Esbab bahanedir, i§i gbren ba§kasidir. Esbab bir nikabdan ba§ka bir
§ey degildir
Ahval-i enbiya ve evliya ve halayik ve nik u bed, hep vucuhlan mikda-
nncadir. Bunun misali ve izahi 96

Ervahin ewel mi, yoksa sonra mi tekewun ettigi hakkmda izahat 66

Hikmeti ehlinin gayrine vermeyiniz, zulm edersiniz ilh... hadis-i


FIHRiST

serifinin ma'nasi ve izahl


*"

Onyedinci Fasil: ™
bunun aksi de olur. Leyla'nin sureti Mecnun'un
( Mahbub olan gtizeldir;

elinde kadeh gibidir — ™


A? ile tokun her ikisi ekmege nazar ederler; birisi ekmegin suretini,

digeri ruhunu goriir. Bu ilimler ve hiinerler kadehin naksi gibidir — 68

olmak icin iki mukaddimeyi tasawur edip zihninde tedvtr


Sail, sail
et-

meklazimdir - — ™
Yuzen kimae gark olan kimsenin her ikisi de deryadadirlar.
ile,
69
Miistagrak olan kimsc, dest-i kudret-i Hak'da bir kalkan gibidir
jAI ^\j io hadis-i kudsisi serhi 68
J\j ,>.
"Benim bir huyum vardir ki, hie kimsenin gonlu kinldigini istcmem.
Birtakim kimseler soma' esnismda kendilerini bana carparlar; benden
razi, ben ondan raziyim." - - - - *>

Huzuruma gelenlere futur gelmemek icin siir sbylerim; halbuki ben

siirden bizanm ve indimde siir soylemekten daha bedter bir sey yoktur.
sbylemenin neye benzediginin bir misal ile izahl TO
Siir

Emir Pervane: "Asl olan ameldir" dedi- Hz. Pir'in ona cevabi ve amel

hakkinda miihim izahat «


Her seyin ash hep sozdur ve kavildir. Senin sozden ve kavilden habe-
-
rin yoktur
ne amel-i salih isledigimiz vakit, Hak'dan umid-var olsak, bize
Biz,
zarar verir mi, vermez mi sualine cevab ve izahat 71

Reca hostur; fakat havf ne oluyor sualine cevab: Reca, havfsiz olmaz 72

Insan, hayvan-i natikadir; ya'nt hayvaniyyet ile, nutuktan miirekkebtir 72

Onsekizinci Faail: - - ^
Emir Pervane dedi ki: "Bundan ewe] kafirler puta tapip, secde ederler-
bu zamanda biz de byle yapiyoruz. "Hz. Pir'in bu sbze cevabi 78
di;

Kus kanadi ve mu'min himmeti ile u^ar. Mahlukat iic simflir:


Bu ue sinifin vasiflari ve izahatl 78
Melaike, insan ve hayvan.
*i)\ j^ U. lil ayet-i kerimesinin serhi ve tefsiri - -

( Bizim Emir Pervane'ye muhabbetimiz diinya ve onun terbiyesi ve ilim

ve amel icin degildir -



Esya ziddi ile inkisifeder - W
ill... \J^\ySc^S hadis-i kudsisinin serhi 76

Bircok kimseler vardir ki, Hak Teala onlara ni'met ve mansib ile azab
77
ede

Ondokuzuncu Faeil:

Kur'an'in suretini okuyup, ma'nasmdan bi-haber olanlar bakkinda


izahat - - -
260 FiHiMAFIH

Ashab-i kiram arasinda hafiz-i Kui^an yok idi; ciinkii onlar Kur'an'i
yerler idi
Diinyayi ma'mur etmek icin Hak Teala bir kavmin gozlerini bagladi.
Qocuk akh, gaflet ile biiytir; kemale gelince, artik buyiimez olur.
Ma'murlugun sebebi gaflet, harabligin sebebi de hiisyari ve intibahdir
Bir sahsin, hac yulunda cole dii§up bedevilerin cadinnda misafir kal-
masi; saika-i ^eflcat ilc onun vaki' olan nasihatlerinin hasede ham] cdilme-
si kissast _ „...„ 78
Ma'naya teveccuh, vehle-i ulada latif gbrunmez; sonradan daha tatli
olur. Siiret ise, vehleten ho? goriinur - 7J
Hz. §em.s'in, bir biiyiik kafile ile kuyudan su
bir yere gidip; kovasiz
cekmek istedikleri vakit bakracin kopmasi ve onu cikarmak tizere kuyuya
inen birtakim insanlarm bir daha cikmamasi kissasi 79
Bu kissa bir ma'nadir; fakat mukallidler ancak onun naksmi zabt
ederler an
Yirminci Fasil: 90
Mollalar bizim aramiza girip, halkin i'tikadim bozuyorlar denilmesi
uzerine, Hz. Pir'in mukallid olan ulema-yi zahir hakkindaki bcyanat ve
izahati gg
Bir kadini seven bakkalin bin, o hammin cariyesi ile haberler gonder-
mesi ve hanifun cevabi hikayesi „ SI
Yinnibirinci Fasil: „.._ 81
Kadinlar hakkinda, erkegin meslegi nasil olmah; bu hususda izahat ...... 81
Gdrmek ve goriiculuk hakkinda izahat ve misaller - S3
Evliyaullahi gormck mumkin olur mu? — _ 83
Diinya hevesleri ehl-i Hakk'in kalbinde sehvet-i innin gibi yiiz gbsterir,
karar tutmaz. Ehl-i diinya ise, ahval-i ukbada bunun aksincdir 85
Yirmiikinci Fasil: .:
65
"Ewela musahedc, ba'dehO sbylemek ve dinlemektir" denilmesi uzerine
Hz. Pir'in izahati - _ __ __ aa
Hak sabitdir, delil Bu fakihler hiisyar ve aahib-i
nesine lazim.
zekadirlar. O alem ile onlann arasma "yecuzu, la-yecuzu" perdesini
cekmislerdir Hi
Yinniucuncii Fasil: 89
r& j± j> j ^
U»,& jl ^~e- ayet-i kerfmesinin serhi 90
Yirmiddrduncu Fasil: 91
Kafirlerdcn bir taife esna-yi kelamda agladilar. Birisi: "Miislumanlann
binde bin bu kelamdan bir sey anlamadigi halde, onlara ne oldu ki
agladilar?" dcmcsi uzerine, Hz. Pir'in cevabi ve izahati 91
Yerden cikan nebatatin ibtidada sureti yoktur; ibtida nAzik goriinur.
ririiuar 261

Bu alemde hatve-endaz oldukca kesif ve galiz olur.. Efkar dahi latifdir,


onlar iizerine hiikm olunamaz eg

-^Ir-"
Jj^.
*W
j jA\^iif^ij^. _
g2
Endiseleri sende peyda eden Hak'dir
g2
Ru'yalar ve rii'yi tabirleri hakkinda tzahat. -JUI J^S UJI 9J
Insamn naksi mahal]-i sek ve siibhedir; ondan siibheyi izale etmek hi?
bir vech ile miimkin degildir qg
Yinnibesinci Fasil: „ _ 93
Her bir kimse imareti bir niyyet ile yapar. Hak Teala'mn maksudu ise,
evliyamn turbelerinin ta'ztmidir ...-
gg
d 1
" <r* M 1
j--k v^ y>J^ 1 hadis-i serifinin izahi gg
Ewele ve ahire nazar mes'elesi qg
Qok kimselerin garazlan baskadir; Hakk'in maksudu ise, yine baska
seydir. Herkes kendini gostermek icin hizmetler ifa eder ve ondan baska
faideler hasil olur. Murad-i ilahi, bu alemin bakasidir. Hak Teala liizumu
olan scyleri ihsan buyurur. Bu bahisde sair tafsilat 9g
Yirmialtmci Fasil: oj
"Hie bir kimse, Peygamber (a.s.)dan ewel, kendisine selam vermedi"
kelarmmn serhi ve izahi m
Ewele ve ahire nazar edenlerin ahvali hakkinda tafsilat 98
Insamn a'za ve cevarihinin soz soylemesi bahsi 99
Siiz mustemi'in isti'dadi kadar gelir 100
Birtakim hayvanciklar vardir ki, yer altinda yasarlar; onlara giiziin
liizumu yoktur „ jqq
Tecelli-i efal bahsi
101
Alem, gaflet ile kaimdir. Iki alemin de ma'mur olmasi icin Hak Teala,
biri gadet ve biri tcyakkuz olmak iizere iki hakim nasb etti 101
Yinniyedinei Fasil: 101
§eyh Nessac-i Buhari hazretlerinin ahvali ve riisvet almak bahsinde
birkissasi _ _
102
< Seyyid Burhaneddin (k.s.) hazretlerinin hakayik ve maarife dair sozleri
hakkinda kissasi -109
J

Aklin vazifesi hakkinda bircok misiller iradl ve izahatl


103
dji~*JJ ^j
jjl ayet-i kerimesinin serhi
104
Kelami cezb etmek mes'elesi. Nicin kelam gelmez? Nicin sen onu cezb
etmezsin? 104
Sabah namazini kilmak iizere mescide girip cikamayan kble ile onun
efendisi olan yahudinin hikayesi
104
jLi^r* >*?*& ayet-i kerimesinin serhi 104
Mustafa (a.s.)a bir kimse: "Ben seni seviyorum" demesi ve Resul-i zi-
262 FIHiMAFIH

san Efendimiz'in cevablan 105


Gam cekmek, ewelki sadilerden istifragdir. Gam cekmek istifrag et-
mektir; ondan sonra §adilik gelir 106
Zincirler ile bagli olarak cennete cektikleri kavmin haline taacciib ede-
rim ilh... hadts-i serifinin serhi ve misaller ile Izahi 107
Her taife digerini nefy eder ve hak bizimdir ve vahy bizimdir derler.
Yetmis. iki millet boylece birbirini nefy ederler 107
Keramelin ta'rifi ve keramat hakkinda izahat 108
Sen evvela toprak idin; seni alem-i nebata getirdi ilh... insanin
cemadhktan nebatata ve hayvanata ve insanliga terakkisi istihaleleri
hakkinda lafstlat 109
Yirmisekizinci Fasil: - Ill
Dervislerden sua! sormamak iyidir, esbabimn izahi. Dervts latif
oldugundan lokmaya dikkat etmeli ve herkesin lokmasini yemekten ih-
tiraz eylemelidir. Bu bahsin izahati 111
Yirmidokuzuncu Fasil: Ill
Talib ve saliklerin evradi, miicahedat ve ibadati 111
Vasillann evradi. Ahval-i naziki-i evliya hakkinda izahat 112
Ij-— « j I. <J j^S Sim azim bir makamdir ki, ondan azim sbz
soylemek beyhudedir. Zira azim lafzi, o azameti ifade edemez 113
Vasillann vashmn nihayeti yoktur. Olgun meyve tekrar ham olmaz 113
Otuzuncu Fasil: _ 114
Mesihi ile Mevlana hazretleri arasinda Hz. fsa'ya dair miikaleme ve
miizakere 114
^^-11 <ikj ^11 jl 3 ayet-i kerimesinin tefsiri 115
Otuzbirinci Fasil: 118
Insanin iki hali vardir; ya ister veya istemez 118
Hz. Osman (r.a.) halife oldugu zaman minbere cikip saa tierce
sakitkalmis olmasi ve nihayet ^tl... ^ Ju f
Ul ^J jl buyiirarak minber-
den inmesi 118
Bu halkin efali biitiin egridir; velakin evliyaullah bunu setr edip ifsa
buyurmazlar. Bu halin, yazi mesk eden cocugun hali ve muallimin onu
tashih etmesi kissasi ile izahi 121
Otuzikinci Fasil: 121
Sifat-i yakin, bir seyh-i kamildir ve hiisn-i zanlar onun miiridleridir.
Zan ve yakin hakkinda izahat - - 121
Otuzucuncii Fasil: 122
Her bir kimse, nerede olursa olsun hacetinin yanindadir 122
Otuzdorduncii Fasil: 123
Ehlullah icin salat ve seraa' ne gibidir? izahi. Sema'da muganni,
FIHRiST
263

salatda imam gibidir; ehl-i sema' ona ittiba' ederler


126
Otuzbesinci Fasil:
126
Otuzaltmci Fasil:
127
(Suret askin fer'idir; suretsiz ask mutasawer degildir 127
Otuzyedinci Fasil: _.
127
Butun dunya bir hanedir; fikir, vehim ve
endfse bu evin dehlizidi
had ' 9 midir kadIm midir bahSL lsMta
?ehMet nefye « ehMetde °
m
'
kola dT "
'

TOg
Otuzsckizinci Fasil:
229
Akl-i ciiz'i ve akl-i kulli hakkinda
izahat
130
Rcsul-i zi-san Efendimiz'in fasahat
ve belagat temennfsi ve bi'I-ahire
bu temennidon sogumus olmasi
Temylz" imandir; kiifiir ise temyizsizliktir -
133
Bins, namazda na'ra vurup aglarsa,
namaz fasid olmaz m,?sualine Hz
i. inn cevabi ve izahati
034
Otuzdokuzuncu Faail:
135
Terk-i cevab, cevabdir; ahmakm cevab. siikutdur. Bir arz-, hale
cevab
vermeyen pad.sahin ve arz-, halini birkac defa tekrar eden Sabbahi'nin
hikayesi
136
Kirkinci Fasil:
138
Kirkbirinci Fasil: -

Mecazibin ahvaline dair izahat


141
Karsi karsiya oturan arif ile nahvinin
142
Kirkikinci Fasil:
144
Seyfeddin Buhari kissasi ve Hz. Ptr-in
izahati
144
Ask, galata ve hataya dusurucii haya]
ile oldugu vakit dahi,
mucib-i
vecd olursa da
144
Kirkiifuncii Fasil: __
146
Ibrahim Edhem
(k.s.) hazretlerinin, padisahlik
zamamnda ava gitmesi
ve bir ahu arkas.ndan kosmas,
ve nihayet padisahlik murassa'
elbfeesuri
bir cobana vercrek, tahtindan
feragat etmesi kissasi
147
Ve Hz.
Omer'in cahilivyet zamamnda,
muslfiman olan hemsfresini
oldurmek uzere eve gitmesi ve Taha"
sure-i serffesini dinlemesi ve
mutekabilen yahn kihc Resul-i zi-san
Efendimiz'i katl etmek uzere mes-
cide teveccuh etmesi ve mescidde
Resul-i ekremin bir nazanyla
diisup bi-
bus kalmasi ve islamiyyeti kabul
eylemesi menkabesi
148
Mesel baska, misal baskadir
151
Mesariku'l-Envar celaluhu) hie gdnle s.gar mi?
(celle
Ancak Onun
tal.b. oldugun vakit goniilde
bulursun; nitekim kendi naksm,
ayinede bu-
lursua
151
264 FiHI MA F1H

Ma'kul gorunmeyen seyler, misal zikr olununca ma'kul olurlar; ve


maTtul olunca da mahsiis olurlar 151
Bir kelamin bircok misaller ile izahi: Hie, bir terzi kalktigi vakit, ken-
disini kunduraci buldugu vaki' olur mu? Misal, mesele benzemez. Bu
soziin misaller i3e izahi _ 151
Biz, soz sbyler iken, bir kimse uyursa, bu uyku gafietden degil, belki
emniyyettendir _ i_ 151
Kirkdorduncii Fasil: 155
Seyfeddin'in ma'nasi .-.
155
•djifJj-^(J ve t.ijH\fSi\ j ^1*111 j ayet-i kerimelerinin ma'nasi. Kur-
bet ancak abdiyyet ile olur..Mademki devletin yoktur, devleti sahih-i babt
ve devlet olan kimseden iste. Tese'iil matlub-i azimdir 155
Semerkant'da sahibe-i cemal bir kizin kissasi 156
Her istedigini AllahMan tese'iil etmesini evladma ta'ltm eden bir
dervi§in oglunun nihayet kemale eri§mesi hikayesi 157
Hz. Meryem, Zekeriyya ve Yahya (aleyhime's-selam) kissalan 157
Kirkbesinci Fasil: 159
£?eyh Ibrahim hakkinda izahat. §ems-i Tebrizi hazretlerinin, $eyh
Ibrahim'm suali uzerine Omer Hayyam'm ahvaline dair mutaiaati. Farisi
metni ve tiirkceye terciimesi 159
Miisbit-i Hak olan kimse, daima Hakk'i izhar eder; nefy eden kimse
dahi Hakk'i muzhirdir. Nefy vaki' olmaksizin bir seyin isbati tasavvur-
pezir olmaz; olsa da tatsiz olur 160
Kirkaltinci Fasil: '
162
Arabidir. jJl...l^* l^^hadis-ikudsisi §erhi ~ 162
Hak Teala -dJI J^-. ^
ljii;l buyurdu. tnfak-i mal ise, ancak mal ile

mumkindir. Binaenaleyh llak Teala, tahsil-i mal ile emr etmis oldu 163
Kirkyedinci Fasil: _ _ 164
§iikur, ni'meLleri avlayip, baglamaktir 164
Kirksekizinci Fasil: 166
UlL } \ji£ j_:I ipil/VI ayet-i kerimesini namazda okuyan bir imama, bir
a'rabtnin tokat vurmasi kissasi - 166
Evliyaullahm gbnullerinden cikmak hakkinda tafsilat. Muridden hosa
gelmiyecek bir sey sadir otup da, miirsidi onu gbnliinden cikanrsa, o
miiridin haline el-iyazu billah...Mecnun ve Leyla kissasmdan: Sahib-i
cemal kadm ahnmaz mi? 168
Kirkdokuzuncu Fasil: 168
"Biz ahval-i ademi birer birer bgrendik; fakat onda baki olan seyi anla-
madik" denilmesi uzerine Hz. Plr'in beyan&t ve izahati 168
§ehre gelip ve sehirliye misafir olan kbyliiniin kissasi 171
PlHKiST 2( K

Ellinci Fasil:
L72
"Her seyi aramadikca bulma2sm ancak bu dostu bulmadikca ara-
mazsin" bcytinin serhi ve izahi
172
Ibrahim (a.s.) ve Nemriid kissasi. Nemrud hasa Ibrahim (a.s.)l ilzam et-
memistir
174
Bayramda bir esb-i bahriye binen Sultan Mahmud-i Gaznevi ve ati
temasa eden bir sarhosun kissasi _
L74
Ellibirinci Fasil:
175
"Erisdikde meyl u heva gayete Muhabbet, adavet olur
( ser-be-ser" beyti-
nin serhi ve iziihi
175
Hakikat-i ma'nanin lafiz ve ibareden malum olmasi muhaldir 176
Elliikinci Faail: „.._
178

Mesnevi-i $erif beyt-i serifinin Hz. Pir efendimiz tarafindan


mufassa-
lan serhi ve izahi
178
Insanin iic hali vardir; bunl'ann beyani ve izahati 179
Elliuciincu Fasil:
180
Mu'tozile'nin efal hakkindaki kavilleri ve onlara cevab
181
Insanin vuciidu bir mezbele misalidir; giibre yigim
181
Ellidbrdiincu Faail:
182
Bir kimse biri hakkmda hayir veya fer sbyler ise, kendisine aid olur.
Misaller ile izahi
182
Ij-~ jU, ,J i— v , oj L hadis-i serifinin serhi ve tefsiri ibrahim (a.s.)
ve Nemrud kissasi hakkinda Sultanu'l-Ulema hazretlerinin cevablan ve
izahati
185
Ellibesinci Fasil:
187
WJa-j j^-^
1 1
j*>- kelaminin izahi
187
jL/ *J Out 1 •»»_, o<oi >^-» jji jj ^ oil j jS beyt-i serifinin §erhi 187
Ellialtinci Fanil:
189
Etibba yi hflzikadan Ekmeluddin'in sbzii ve Hz. Pir efendimizin cevabi
ve izahati
189
Elliyedinci Fasil:
190
Ellisekizinci Faail:
191
Miineccimin, bu kiire-i hakinin haricinde yer yoktur demesi ve Hz.
Pir'in cevablan
191
Bizim, Hak gokte degildir, demekten muradimiz, gokte yoktur
demek
degildir
191
Birisi, yer, gbk, ars, kursiden ewel, acaba Cenab-i Hak nerede idi? sual
etmesi iizerine, Hz. Pir'in cevabi „ 192
Ellidokuzuncu Fasil:
193
2G6 FIHi MA FIH

Inayete hiikm etmek miimkin degildir. Sag gbz, nicin sol gozden efdal-
dir? Sair misallcr ile izahi igg
Altmisinci Fasil: _
193
Kulagin tevaturu isitmesi, rii'yet fiilini icra eder 196
Altmisbirinci Fasil: 198
(Muhabbet, mucib-i hizmetdir derler; haJbuki bbyle degildir, izahati 198
insani kabirde birakmazlar. Kabirler hakkinda izahat 199
Kosmak havf eseridir; butiin alcm kosmaktadir. Ancak her ijeyin
kosmasi, kendi haline miinasib tarzdadir; ademinki baska, nebatin
kosmasi yinc baskadir „
199
Altmisikinci Faail: _ _ 200
Sahib-i tasarruf, veliyy-i kamili incitmiyesin. Alem seni incitirsc, ve-
liyy-i kamil onu def eder - _ _ _ _ 200
Esbabin kalTesi dest-i kudret-i Hak'da bir kalem gibidir . 203
Altmisucuncu Fasil: 205
"Miitabaat" ve "miibayeafin ma'nalan ve aralanndaki farklar 205
Altmisd5rduncu Fasil: 205
"Istigrak"in ma'nasi ve izahi 206
Altmisbesinci Fasil: 206
Insanin cisme ve tene taalluku yoktur. Misaller ile izahi. Ten azim bir
maglatadir 206
Altmisaltinci Fasil: 207
^jj^ ^4* r ^ 4JI ^U- hadis-i serifinin serhi ve izahi 207
Altmisyedinci Fasil: 208
"Ene'1-Hak" ilmini bilmek, ilm-i ebdandir; "Ene'1-Hak" olmak, ilm-i
edyandir _ _ 208
Altmissekizinci Fasil: - _ 208
Diinya cehennemden daha hos degildir: fakat diinyanin miireccah ol-
masinin sebebi „ ._ _ _ 208
Altmisdokuzuncu Fasil: 209
Hz. Isa (a.sja "Dunya ve ahiretde a'zam ve as'ab olan sey nedir?" diye
sordular. "Allah'm gazabidir" buyurdu _ ...
211
Yetmisinci Fasil: 211
Hak ile kul arasinda hicab ikidir; baki hicablar hep bunlardan zahir
olur 211
Yetmisbirinci Fasil: 212
Mucahedelerin enva'i vardlr; a'zami, Hakk'a tevecciih etmektir, izahati 212
Yetmisikinci Fasil: 213
jll \^i LI sure-i serifesinin mufassalan serhi ve tefsiri 213
Yetmisiicuncu Fasil: _ 218
267

Mustafa (s.a.v.) hazretlerinin garfbligi ve yetimligi, Abdii'l-Muttalib'in


vefatiyla degil idi. Nasi] gariblik idi, izahati..§eyh-i Kebir'in sema'
esnasmda mutribe: "Ge^ geldin, erken gittin" demesi meshurdur. Bu
hususa dair otan kissanm hulasaten beyani
Sivrisinekten file vanncaya kadar, her birisinin bir ma'suku ve bir
matlubu vardir „

Onsekiz bin alem iki kisimdan ziyade degildir; yansi cemad-i mutlak
ve yansi zi-ruhdur __ „ 225
«ti v* 1>- CjJ' iP ayet-i kerimesi serhi ve bu hususda Nebiyy-i zi-sfin
1

Eferidimiz'in kelamlan 225


'jfj >j-^ 3 *j>j J^=^ fjt
ayet-i kerimesinin ma'nasi Viicud-i Peygamber,
kiyiimetdir. Kiyamet hakkmda mufassal Tzahat 227
Hak Teala kiyamete "giin" lakabmi ta'bir buyurdu 228
Allah ile senin aranda perde, senin nazanndir. kadar mucfthcde et
ki bu perde yirtilsin; kaffe-i mevcQdat Allah olsun
Fihrist
Si>

Hitam
EKLER:

LUGATgE ve INDEKSLER
LtJGATgE

A Agyar: Gayrlor; Hak'tan baska


Ab: Su.
§eyler, masiva.
Ab-i Hizr: Ab-i hayat.
Ahad: ikincisi olmayan bir; yegane
Ab-i revan: Akar su.
sayidan olmayan bir.
bir;
Aba: Yiinden yapilmts kaba elbise. Abad: Bir; kisi, kimse.
Abfid: Marnur, bayindir, sen.
Ahadis: Sozler; hadisler.
Ab u kil: Su vo (amur. Ahdas: Hadesler; pislikler; yeni
Aclb, acibe: Taaccub edilecek; peyda olan seyler; delikanlilar.
sasilacak.
Ahir, ahtre: En son.
Acz: Acizlik.
Ahirin: Sonra olanlar, sonrakiler.
A'da: Aduwler; diismanlar.
Ahkam: Hiikiimler.
Adab: Edebler; terbiyeler; usuller.
Ahlat (-1 erbaa): Dbrt hilt: Safra,
Adavet: Du^manhk.
dem, sevda, balgam.
Add: Sayma, sayi; itibar etme.
Ahsen: En giizel, daha giizel; en iyi,
Adem: Insan; adam. daha iyi.
AdemJ: Ademoglu, insan. Ahval: Haller.
Adem: Yokluk. Ahvel: Sasi.
Adem-i: ...inyoklugu; ...sizlik. Ahz u i'ta: Alma ve verme; alis-
Adem-i rU'yet: Gbrmeme, veris.
gbrmezlik; goriissuzluk. Akd: Baglama, dugiimleme, birbi-
Adem-i vuaul: Vasil olamama; riyle
birlestirme; sozlesme,
erisememe.
uyusma, nikah.
Adlmu'l-imkun: Mumkiin olmayan, Akdes: En kudsi; en mukaddes
imkansiz. Akil: Akilh.
Adl: Adalet; dogruluk.
Akile: Yenirce hastaligi.
Adu, adiivv: Dayman. Akim: Kisir; neticesiz;
Afitflb: Gimes.
semere
vermeyen
Afitab-i felekt: Felege mensup Akreb: En yakin; daha yakin.
gunes. Aka: Aksetme, yansima.
Afuvv: Daima afTeden, merhametli, Aksam: Kisunlar; boliimler.
bagislayan. Aksam-i nas: Insanlann kisimlan.
Agah: Bilgili, haberdar; uyanik. Akval: Kaviller; sozler.
Aglal: Boyuna gecirilen zincirler,
Akvam: Kavimler; topluluklar; mil-
^ prangalar, kelepceler. letler.
Agaz: Raslama. A'la:En iistiin; daha ustun.
Agleb: Daha galip, en galip; daha Alaka: Pihtilasmis kan.
kuwetli, en ustun.
Ala-kaderi'1-istitaa: Giic yettigi ka-
Agniya: Zenginler.
dar; elden geldigince.
Agraz: Garazlar; maksatlar. Ala-ktilli-hal: Her halde, her hal u
FIHI MA FIH

k&rda. Arus-i ztba: Siislu; guzel gelin.


Ala-melei'n-naB: Herkesin bniinde; As'ab: En zor, en giic; daha giic.
goz oniinde. Aaakir: Askerler.
AJa-merri'I-edvar ve'1-kurun: De- Asan: Kolay.
virler ve asirlar gec-tikce; devir-
Asar: Eserler; te'sirler; fuller.
ler ve asirlar boyunca.
Ashab: Sohbet arkada§lan.
Ala-Bebili'I-umum: Umumi yolda;
Asliyye, asli: Asia ait, asilla
umumi bir sekilde.
alakali; esash.
Alayia: Debdebe) gosteris.
Asliyyet: Asli olma, asil olma.
Ale'd-devam: Devamhhk iizere, de-
vfimh olarak, daima.
Asuman: Semii, gdk.
Ale'l-amya: Asikan: Asiklar.
Korii koriine,
Asiyan: Yuva; mcsken, ev.
gormeksizin, istcrneyerek.
Ask-bazlik: Sevgj gbsterisinde bu-
Ale'l-huktka: Hakikat iizere;
lunma, a§ikhk.
gercekten.
Ata: Verme, bagislama; ihsan,
Alc'l-itlak: Itlak iizere; mutlak
bagis.
surette; umumi olarak,
Ata-bahs,: Bahsijj veren; bagista bu-
umumiyetle.
lunan.
Ale'l-infirad: Ferd ferd; birer birer,
ayn ayn. Atf: Egme, meylettirme; baglama;
Ale'l-umum: Umumiyet iizere; ge-
dokunma.
nel olarak. Atifet: Karsihk beklemeden
Alem: Nisan, alamet; bayrak, san- gbsterilen sevgi; iyilik severlik.
cak; ozel isim. Atil: B03, faydasiz; tenbel.
Alemiyan: Aleme mensup olanlar, At'ime: Taamlar; yemekler.
insanlar. Ati: Gelen, gelecek.
Aleyhimii's-selam: Selam onlann Atiyyii'z-zikr: Zikri gelecek olan;
iizerine olsun. asagida zikredilecek olan.
Ali, aliye: Yuksek, yiice. At§an: Susuz.
A'mal: Ameller. Attar: Giizel koku; igne iplik
Amik, amika: Derin. vesaire satan, aktar.
Amil: Am el eden, isleyen; sebep; Avdet: Dbnme, doniis,
vergi Loplayan memur; devlet Avariz: Anzalar; sonradan olan
memuru. seyler; engeller.
Amizis: Kans,ma, gecinme.
Av'ava: Havlama, uluma.
Arum, §mme: Umumi, herkese ait;
Ayan: Belli, acik, asikiir, meydanda.
avaiii, balk.
A'yan: "Ayn"lar, hakikatler.
Araste: Bezenmis, stislenmis;.
Ayanen: A^ikar bir sekilde.
Arayis.: Siis, zinet; siisleme.
Aytne: Ayna.
Arayis,-iguna-gun: Qe^it cesit siis. Ayn: Goz; kaynak, cesme; asil,
Araz: zamanda baki olmayan ve
tki
hakikat, zat, ta kendisi, bizzat
varligi kendisinden olmayip
kendisi; bir seyin cismi, madde-
baskasindan olan §ey.
si.
A'raz: Arazlar.
Ayn-i can: Ruhun zati, ruhun biz-
Arizi, ariziyye: Sonradan gelen; zat kendisi.
gelip gecici olan.
Ayn-i bu'd: Uzakligm ta kendisi.
Art: Ciplak, soyulmus.
Ayn-i cehl: Cehaletin kendisi.
Arifan; Antler.
Ayn-i fesad: Fesadin ta kendisi.
Ariyet: Odiinc; igreti, gecJci.
Ayn-i inayet: Inayetin kendisi.
Ariza: Kiiciikten biiyuge yazilan di-
Ayn-i mesguliyyet: Mesguliyetin ta
lek yazisi; dilekce.
kendisi.
Arus: Gelin.
Ayn-i sual: Sualin ta kendisi.
lOgatqe
27,,

Ayn-i taat: Taatin ta kendisi.


Baki, bakiye: Geriye kalan,
Ayn-i vasl: Vuslatin ta kendisi. bundan
baska; baki olan, devamli olan,
Ayne'l-yakin: Gorerek kesin bir
daimi.
sekildc bilme.
Bal: Kanat; kol; boybos; list,
Aynu'd-dSn: Dinin kendisi, dinin yukan
Bal u pal: Kanat ve ip; kol-kanat;
zati.
A'z§: Uzuvlar; organlar.
guc-kuwet.
BSla: Yukan, ust; yuksek, yiice.
A'z4-yi saire: Diger organlar.
Balater: Daha yuksek, pek yuksek.
Azaim (ilm-i): Tilsimli sozler ilmi
Balig, baliga: Buluga eren; vasil
Azar: Tekdir, incitme; kirilma, olan, erisen, yetisen; son merte-
kinklik, kirginlik.
beye ulasan; yekun.
Azamet: Biiyiikliik, yucelik.
Bar: Yiik; defa, kerre; meyve; izin,
Azim, azimc: Ruytik.
musaade.
Aziziin: Azizler.
Baran: Yagmur.
Aziz, azize: izzet sahibi; muhte-
Bart: Temiz ve saglam bir nizam
rem; degnrli, krymetli; sevgili.
uze.-e yaratici.
Azm etmek: Niyet etmek, kasdet-
Basar: Gorme, gbrus.
mek.
Basin Eksiksiz gorcn, goriicu olan;
gorme duyusu veren.
B Bast: Yayma, acma; genisletme,
Bab: Kapi; fasil, boliim, mevzu;
fe-
rahhk; uzun uzadiya anlatma.
husus, mes'ele.
Bast-i sabik: Yukanda gecen
Bfi-care: Care ile, careli.
genisce anlatma.
Bade: Sarap, icki.
Batil, batile: Gercckligi
Ba'dehfl: Ondan sonra; sonradan. olmayan,
ger9ek olmayan; bos, beyhude!
Ba'de'1-ilm: iliraden sonra; bildik-
abes.
ten sonra.
Batin, batine: ic, gizli.
Ba'de'1-movt: Oliimden sonra.
Batn-i mader:Ana karni.
Ba'dema: Bundan sonra, bundan
Batmen: Batin bakimindan; icten;
boyle.
icyuziinde, icinden.
Bad-i senium: Senium riizgan.
Battal: ise yaramaz; cesur, kahra-
Bagteten: Birden bire, ansizin.
man; pek biiyiik.
Baha: Kiymet, deger.
Bazu: Pazi; giic, kuvvct, istidat
Bahhas: Cuk bahseden; bahsi seven;
Bed: Kotu.
cok arasliran; 50k miinakasaci;
Bed-ahd: (Ezelde) sdzlesmesi kotu
iddiaci.
olan; sozunde durmayan,
Bahr, bahir: Deniz.
vefasiz.
Bahr-i muhft: ihata eden deniz;
Bedter: Daha kotu, cok kotu, beter.
kusatan deniz; okyanus.
Bahri.bahriyye: Denize ait, deniz Behaim, behayim: Behimeler; hay-
ile ilgili.
vanlar.
Baha: Bagis, ihsan. Behime: Dort ayakh hayvan.
Bahsis: Bagis. Behremend: Behreli, hisseli.
Bald: Uzak, Irak. Beladet: Akilsizlik, budalal.k,
ap-
"
Bai8: Sebeb olan; gonderen, leap taihk.
et-
tiren. Belagat: iyi ve guzel soz soyleme
Bak: Korku, cekinme, ka"gi. Belt: Evet.
Baka: Baki olma, bakilik, devamh Bend: Bag.
olma, devam etme; sebat. Bende: Kul, kale.
Ba-kemal: Remain. (Cemal-i ba- Bendegan:
kemal: Tam Bendeler; kullar
ve miikemmel koleler.
giizellik.)
Bende-nevazlik: Kulunu, k61esini
274 FlHiMAFIH

taltif edicilik. Bi-harf ve savt: Harfsiz ve sessiz.


Bern Kara, toprak; kit'a ve genis, Bf-hemt&: Benzersiz, es,siz.
kara par^asi. Bl-hicab: Ortiisiiz, pcrdesiz.
Ber-aka: Aksine, tersine.
Bi-hod: Kendiliksiz, kendi ol-
Berfly-i: ...icin, ...maksadiyla.
maksizin.
Berdfiberd: "Savulun, cekilin!" di-
Bl-hud, M-hod: Kendiliksiz; ken-
yen kimse; muhafiz.
dinden gegmis; baygin.
Ber-giiztde: Se^ilmis, segkin.
Bibter: Daba iyi, pek iyi.
Bcr-heva: Havaya gitmis,, ucurul-
Bi-hus: Akilsiz; §a§kin, sersem,
mu^; kaybolmu?.
§uursuz, kendindcn gc^mis,.
Ber-hordar: Hayirli bir i§in karsi-
Bi-il&c: Ila^siz; garesiz, tedbirsiz;
hgini goren; mes'ut, mutlu.
tedbiir ve tedavi olmaksizin.
Beriyye: C^dl, kir, sahra; halk, in-
Bi-kadr: Degersiz.
sanlar.
Bl-karar: Kararsiz.
Ber-mucib-i: ...geregince. Bilad: Beldeler; memleketler,
Berzah: iki $ey arasmdaki fasila; §ehirler.
iki gey arasmi ayiran ve Bi"I-a\hire: Sonradan, sonra.
birle§tiren hat.
Biia-maslahat: Bir maslahat (is.,
Bestr: Miijdeleyen, miijdeci; giiler-
yarar)o!maksizin.
yiizlu.
Biia-perva: Pcrva etmeden; kork-
Betfllet: I^sizlik, avarelik; cesaret,
madan, gekinmeden.
kahramanlik. Bi'1-asale: Asaletlc, asaleten, asil
Be-tekrar: Tekrar tekrar.
olarak.
Bevl: Idrar.
Bila-te'hir: Geciktirmeden.
Bey': Satma, sati§.
Bila-zahmet: Zahmetsiz; me§akkat-
Beyaban: Kar, c5l. siz, sikintisiz.
Beyninde: Arasmda.
Biia-ziyfide ve la-noksan: Fazlasiz
Bezl: Bol bol venne; sa?ma.
ve eksiksiz.
Bezl-i mechud etmek: Olanca
Bi'1-farz: Faraza, farz edelim ki,
gucunii sarf etmek.
diyelim ki.
Bt-arSm: Durup dinlenmiyen; ra- Bi'1-ictinab: Sakinmak suretiyle.
hatsiz.
Bi'1-iabat: Isbat ile; isbat etmek
Bl-bak: Korkusuz, ?ekinmesi olma-
suretiyle.
yan, kaygisiz. Bi'1-iatimdfid: Istimdat ile; medet
Bi-behre: Behresiz; nasipsiz, mah-
dilemek suretiyle,
rum, yoksun. Bilkulliyye: KiillT olarak, kflllt
Bl-gfire: C^aresiz, zavalli.
surette.
BS-cigunc: Nasilsiz, keyfiyetsiz, ni- Bi'1-mukabele: Mukabele ile,
teliksiz. kar§ilas,tirma suretiyle, kar§ilik
Bl-cun: Emsalsiz, e§siz; ni^insiz. olarak.
Bt-cfin ii cirfi: Niqinsiz ve neden- Bi'1-miiracaa: Muracaat ile; ba§
siz. vurmak suretiyle.
Bidar: Uyanik, uyumayan, uyku- Bi-meze: Tatsiz tutsuz.
suz. Bi-mikdar: Degersiz.
Bidayet: Basjanf^. Bi-murad: Muradsiz; muradina
Btg&ne: Kayitsiz, ilgisiz; yabanci. eri§memis, istedigini elde ede-
BIgfinegl: Yabancihk; ba§kahk. memis,.
B5n&: Goren, gbrucii; gbz.
Bl-gayat: Gayetleri, nihayetleri ol-
Binfien: ...den dolayi; dayanarak.
mayan; sonu olmayan.
Bf-nev&: Zavalli, faresiz, fakir, na-
Bt-haberi: Habersizlik; bilgisizlik.
sipsiz.
Bi-hudd: Hadsiz, smirsiz, pekcok.
LUGATCE
275

BI-nihaye: Nihayetsiz, sonu olma-


yiiriiyen; yuriirliikte olan.
yan.
Cavidan: Ebedi.
BS-pflyan: Nihayetsiz, ttikenmez.
Cay-i hande: Gulme yeri; guliine-
Bt-perde: Perdesiz.
cek §ey.
Bisat: Yaygi, doseme; kilim, min-
Cazim: Cezm eden; karar veren,
der.
kestirip atan.
B!-aa'y: Calismasiz, gayretsiz.
BS-tab: Giicsiiz, kuvvetsiz; bitkin, Cebbfir: Qok cebr edici; 50k giiclu ve
kudretli; dilegini yaptlrmaya gu-
yorgun.
Bi-tarik-i evla: cu yeten, kendisine karsi cikila-
Daha ustun, daha
uygun yol ile.
mayan.
Bi-tarSk-i sfiret:
Cedvel: Su arki, kanal.
Siiret yoluyla,
siiret bakimindan. Cehd: Cabsma, cabalama, gayret.
Bf-tckelliift: Teklifsiz olma, teklif- Cehil, cohl: Cohalet; bilgisizlik.
sizlik; kiilfetsizlik, sikintisizhk, Cehud: Yahudi, cifit.
labnlik. Cehul: Qok cahil.
Bittabi': Tabiatiyla, tabu olarak. Celalct: Buyiikliik, ululuk.
Bi't-tedric: Tedric ile; azar azar, Celb: Cekme, kendine cekme;
yavas yavas. cagirma.
Bi't-teemmul: Dusiinmek suretiyle, Celts: Kcndisiyle birlikte oturulan,
inco ince diisiinerek. birlikte oturan; arkadas.
BtzSr: Rahatsiz, bikmis, usanmi§; Celle celaluhfl: Celali yuce olsun!
kiiskiin. Cem': Toplama, bir araya getirme,
Bud: Varlik. biriktirme; cem' mertebesi ve
Bud u nS-bfld: Varhk ve yokluk; makami.
var ve yok. Ceroadf: Cemadlik.
Bu'diyyet: Uzakhk. Cemadiyyet: Cemadlik, cemad
Buhl, buhul: Cimrilik; kiskanma, olma.
men' etme. Cemal: Giizellik.
Burhfln: Delil, kesin delil. Cemal-i ba-kemai: Tarn ve
Burhanu'l-iBtifa: Seckinligin delili, mukemmel guzellik.
seckinlik delili. Cemel: Deve.
Buruc: Bursar. Cemi': Biitun, ciimle, hepsi.
Burfidet: Sogukluk. CemS'-i ahval: Biitiin haller, du-
Buy-i musk: Misk kokusu. rumlar.
Biik4: Aglama. Cerh: Yaralanma; ciiriitme, reddet-
Bii'1-aceb: Cok tuhaf, sasilacak. me, kabul etmeme.
Bulend: Yiiksek, yiice.
Cesamet: Buyiikluk, irilik.
Burfidet, burudet: Sogukluk.
Cesim, cesime: tri, buyiik.
Buziirg: Buyiik, ulu.
Cevad: Cud sahibi; cdmert.
c Cevahir: Cevherler.
Ca, cay: Yer, mevki. Cevamiu'l-kelim: Bircok manayi
Cafi: Cefa eden; eziyet eden. cami olan; bircok manayi ken-
Cah: Makam, mevki, itibar. dinde toplayan.
Caiz: Cevaz verilen; olabilir, olur. Cevelan: Dolasma, dolanma, gezin-
Came: Elbise, camasir. me.
Cami', cami'a: Cem' eden; toplayan, Cevr: Haksizlik, eza, cefa, eziyet,
bir araya getiren, birlestiren. zuliim.
Canan, canane: Sevgili, dost. Ceza: Karsilik verme, karsilik;
Canib: Taraf, cihet, yan. miikafat, ceza.
Cart: Cereyan eden; akan, gecen, Cezb: Kendine cekme, cekme,
276 FlHiMAFIH

cjekilme. ve dile ait ince bahisler.


Cezzab: Cok cezbedici; ?ok ?ekici. Daklk: Ince; anla^ilmasi gii£.
Cibftl: Daglar. Dall: Delalet eden, gosteren, delil-
Cid&l: Miicad^Ie; kar§ilikh kavga, lik eden.
savasma. Dall, dalle: Dalalette olan, sapan,
Cidd: Ciddiyyet; gahgma, gayret, se- sapik.
bat Dam: Tuzak.
Cihat: Cihetler; yonler. Dana: Bilen, bilici; ftrif; bilgin.
Ciy&det: lyilik, giizellik; yenilik, Danis: Bilgi, bili§.
tazelik. Dar: Ev, yurt, yer.
Cu§: Cosma, kaynama. Darb: Vurma, dogme.
Cu§is: Co^na, kaynama. Darb etmek: Vurmak.
Ciidfi: Ayn, aynlnns,. Darb-i meael: Atasozii.
Cxilua: Oturma, tahta gikma. Darib: Darb eden; vuran, dogen.
Ciimle: Biitiin, hcpsi; topluluk; sis- Darr: Zarar.
tem. Darr: Elem ve zarar verici seyleri
Cumle-i vfihide: Bir tek biitiin. hikmeti geregi yaratan.
Ciinud: Askerler, ordular. Daye: Dadi, siitnine.
Curiim, ciirm: Su<;, giinah. Deavat: Dualar.
Ciist u cu: Arastirma, arama. De'b: Adet usul, tarz; gelenek.
f

Cuz': Kisim, parga. Def aten: Bir defada, birden.


Dehan: Agiz.
Dele: Kakum, sansar, dag kedisi;
C^akerfin: Kullar, koleler, cariyeler. beyaz tilki.
Qalak: Cevik, eline ayagina 9abuk. Delle: Vaktiyle Misir'da kanyikhk
9ikaran meshur hilekar kadin;
Qerag: Mum.
hile; fukaranin giydikleri salktm
Cerb: Carh; felek; cark, tekerlek.
saqak hirka.
Qeam: Goz. Dem-be-dem: Vakit vakit, daima.
Qesm-i basiret: Basiret gozu. Der: Kapi.
Casm-i hissi: His gozu; bes duyu- Der-agus: Kucaklama, sarma.
dan bin olan goz. Derc: Sokma, koyma, arasina
Qevgan: Cirit oyununda kullamlan sikistirma.
degnnk; ucu egri degnek. Derecat: Dereceler.
Qulha: Dokumaci. Derek, dereke: A$agi dogru inen
Cun u yira: Nasil ve nice. basamak, kat.
Derek-i esfel: (Cehennemin) en
D a§agi kati.
Dad: Verme, vergi, ihsan; adalet, Derek-i n&r: Cehennemin kati.
dogruluk; veri§, sati§; feryat; Dermeyfin etmek: Ortaya koymak,
kismet, nasip. ileri siirmek.
Dfide: Verilmis,; ihsan, vergi. Der ii divar: Kapi ve duvar.
Dahk: Giilme, giilus. Derun: I9, batin.
Dahuk: Cok giilen. Dest: El.
Dair, daire: Devreden; don en, Dest-gir: Elden tutan, yardim
donucu. eden.
Daiye: Arzu, istek; iddia. Devai: Daiyeler; istekler, arzular;
Dakayik, dekaik: "Dakika"lar; in- sebepler, bahaneler; davalar, id-
celikler; anlasjlmasi giic ve dik- dial a r.
kat gerektiren seyler. Devai-i §anka ve garibe: insamn
Dakayik-i nahviyye ve liigaviyye: i^inde dogan vc batan, kaybolan
Nahiv ve dil incelikleri; gramere istekler.
LUGATgE
277

Devlet: Biiyiik saadet, zenginlik;


Ed'iye: Dualar.
baht, talih; buyuk rutbe ve
EdnS: En asagi, en algak,
mevki. daha
asagi.
Devren-ba'dc-devrin: Devirden de-
Ednas: Kirler, pislikler.
vire, dcvir devir; her
devirde. Edviye: tlaclar.
Dibs: Renkli, dokuma motiflerle
Edyan: Dinler.
siisliibir cosit ipek kumas.
Didflr: Yiiz, cehre.
Ef SI: Fnller.
Efal-i muteaddiyye: Miiteaddi
Dfde: Goz.
(gecisli) fiiller.
Diger: Baska, bteki, diger.
EfSzallahu alcynS min envSrih!:
DigerSn: Digerleri, otekiler,
Allah onun nurundan iizerimize
ba^kalan.
yaysin.
DO: Gonul.
Efdal: Daha fazfletli; daha
Dil-flram: Gonul dinlendiren; iistiin,
gonul en ustun.
oksayan.
Efgan: Pig !ln e tme; inleme,
Dildflr: Sevgili.
Dirig: Esirgeme; men' bagnsma.
etme, EfkSr: Fikirler.
onlome; eyvSh, aman, yazik.
Eflik: Felekler.
Dtv: Dov; seytan, cin.
DtvSr: Duvar.
Efsiirde: Donmu 5 donuk; kansiz,
,

gayretsiz, duygusuz, durgun


DufSr: Ugramis, tutulmus, maruz
EfzSyis: Artma, cogalma.
kalmis.
Efzfln: Fazla, cok, askin
Duhul: iferi girme; girme.
Ehaff: Daha hafif, en hafif.
Dun: Asagi.
Ehass: Eh hass; en hususi, en
Dur-bin: Uzagi giiren; ilerisini seckin.
goren, gelecegi goren.
Ehibba: Dostlar.
Dur-endfj: Ilerisini dusunen, uzagi
Ehlen ve sehlen: "Hos geldin'"
du§unen.
Ehven: Daha hafif, daha kolay.
Duriist: Kaba, sert, kati.
Eizze: Azizler; muhteremler.
Dugvflr: Zor, gu?.
Ekabir: Buyukler, ileri gelenler.
E Ekahm: Iklimler, memleketler
diyarlar.
Eazim: En buyiikler.
EbdSn: Bedenler. Ekall:En az, daha az.
Ekber: En biiyuk, daha biiyiik.
EbedS: Elieden; asla, hi t bir zaman Ekl: Yemckyeme.
Ebedu'I-SbSd: Ebedlerin ebedi; e- EkvSn: Kevnler; kainat; varliklar
bediyyen.
alemler.
Ebcdu'd-dehr; Dehr baki oldukea; Elfaz: Lafizlar; kelimeler,
zaman devam ettikce. sbzler.
ElhSn: Nagmeler.
EbhSr: Denizler.
Ebiyye: Kibirli, onurlu
E1 biIlah: S >g>nma
'J?,H?
Allah adir; Allah esirgesin,
Ebna: Ogullar.
Allah'a sigminz.
EbnS-yi emr: Emr ogullan; El-murad: Dilek, istek; dileeim
Hakk'in emrine bas. egenler.
varl
Ebter: Zurriyeti kesik ve
hayirsiz Eltaf: En latif.
(kimse); faydasiz, neticesiz
bos Eltaf: Lutuflar.
Ebval: Bevller; idrarlar
El-yevm: Bugiin, gunumuzde.
Ebyfit: Beyitler.
Ecdad: Cedler.
Eman: Eminlik, giiven; yardim is-
teme, aman dileme.
Ecza: Ciiz'ler; pargalar.
Edib: Edcbli, tcrbiyeli, nazik;
Emanet: Emin olma, giivenilir
ede- olma;
biyat^i. guvenilen kimseye
birakilan sey.
278 FIHlMAFtH

Emaret: Emirlik, emirolma. lar.


Emir: Bir toplulugun ba§i, bey; dev- Evimir: Emirler.
let ydneticisi. Evham: Vehimler.
Emlak: Miilkler. Evkat: Vakitler.
Emu: Eminlik, giivenlik. Evla: Daha uygun, daha iyi, iistiin.
Emraz: Marazlar; hastahklar. Evla-ter: Daha da iistiin, daha da
Emvac: Mevcler; dalgalar. uygun, daha da iyi.
Emval: Mallar. Evrad: Virdler; okunmasi adet olan
En'fim: At, deve, sigir ve koyun gibi dualar.
hayvanlar. Evsaf: Vasiflar, sifatlar.
EnSniyyet: Benlik. Evsal: Mafsallar, oynaklar, eklem-
Eneas: Necslcr; pislikler. ler.
Endize: Olcek; iilcu; tahmin, tak- Evtad: Vetedler; agac kaziklar, di-
dir; merUibe, derece. rekler. Bin doguda, hiri batida,
Endtee: Diisiince, fikir; vesvese, biri kuzeyde, digeri de giineyde
kaygi; gam, keder, suphe; korku. bulunan dort biiyiik veli, Allah
no: Ben.
I'.
bu bdlgeleri bu kullari araciligi
Ene'1-abd: Ben kulum. ile korur.
Ene'1-Hak: Ben Hakk'im. Evveltn: Once olanlar, dncekiler.
Enfa': En faydah, daha faydah. Evza': Va'zlar; vaziyetler, durum-
Enias: Nefesler. lar; davramsjar.
EnhSr: Nehirler. Eymen: Emin, emniyetli
Enva": Nevilcr, ce§itler, tiirler. (manasmda Farsca'da imin veya
Envar: Nurlar, eymin telaffuz edilir); hayirh,
Erbfib: Sahipler; Rabler. talihli, kutlu; sag taraftaki.
Erbab-i kemSl: Kemal sahipleri. Eyy&m: Giinler.
Erkan: Riikiinler; esaslar, destek- Ez'fif: Bir seyi bir kac misli yapan
direkler; reisler, niifuzlu
ler, fazlaliklar, katlar.
kimseler. Ez'afiyle: Kat kat daha fazlasiyla.
Ervah: Ruhlar. Ezdad: Zidlar.
Esaret: Esirlik. Ezell:En zelil, en asagi; daha zelil.
Esb: At, beygir. Ezvak: Zevkler; tadmalar, tad alma-
Esbab: Sebepler. lar; hazlar.
Esfelu's-aflfilln, esfel-i sftfflin: Ezyed: En ziyade, en fazla, daha
Asagilarm en asagisi; tabiat ale- fazla.
mi.
Eslaf: Selefler; bncekiler, gecmi§-
ler. Fa'fil: Qok is>yen; daima harekette
Esma: Isimler. bulunan; gayretli, caliskan.
Esrfir: Sirlar. Fahis: Miibalagali, ta^kin, asm;
Esvab: Sevbler; giyecek seyler; biiyiik; ahlaksiz, ahlaka aykin,
giyimler. cirkin, kotu.
Eg'&r: §iirler. Pail, faile: Isjeyen, yapan; aktif;
Escar: Agaclar. dzne.
Eshas: §ahislar. Fair: Fakirlik.
Eskal: §ekiller. Farig: Bos kalan, bos kalmi§, isini
Esref: En §erefli. bitiren; vaz gecen, vaz gecmis.
Etfal: Tifillar; cocuklar. Fart: Asm gitme, ifrat, taskinlik.
Etibba: Tabipler; doktorlar. FasShat: Fasfh olma; giizel ve acik
Etkiya: Takiler; miittakiler; Allah'- konusma.
dan cekinenler. Fasahat-i tamme: Tam bir fasahat.
Et-tahiyyat: Seklmlar, hayir dua- Fasik: Fisk eden; giinah isleyen,
LUGATQE
279

kotiiluk eden.
olsun!"
FaBil, fasl: Bblum; mevsim.
Fasid, fflside: Kotii, yanh§, Fetanet: Fatinlik; zihin acikhgi-
bozuk; cok zeki ve kavrayish olma.
fesada ugrayan, yok olan.
Fasfh, fasSha: Asikar, Fettah: Acan; feth eden.
acik;
fasahatli; giizel ve diizgiin Feviid: Faydalar; faydali bilgiler
soz
eoyleyen. Fevc fevc: Boluk boliik
Fasl-i bahar: Bahar mevsimi. Fevk: Ost.
Fatan, fetan: Zeka, akil, anlayis Fevkiyyet: Ust olma, ustunliik.
kavrayis. Fevt; Kaybetme, kasirma;
Fattn: Zeki, akilh, uyamk, kav- olme.
Feyz: Suyun tasmasi, tasma;
rayish. ilahi
zuhur ve tecelli; zuhur; ilham-
Fattr: Mayasiz sac ekmegi, bazla-
llim.
ma; olmamis, heniiz kivamim Fikhullah: Allflh'in fikhi; Allah'i
bulmamis soy. bilme, Allah'l hilme ilmi.
Fatir: Fiiturlu; durgun,
bezgin, Fisk: Hak yoldan ? ikma; gunah
usanmiij, bikmis.
lsleme, isyan etme, ahlaksizlik
Fazflhat: Edebsizlik, alcakhk FigSn: Inleme, (aglayip)
Fazail: Faziletler. sizlama,
sizlanma.
Ffizil: Faziletli; iistiin;
fazla olan Fi'l-hal: Hemen, simdi,
artan.
bu anda
Fil-vaki 1

Vakia,
:
hakikaten
FazI, fazil: Fazflet, ustiinliik
iyi- gergekten.
lik; fazlalik, fazla.
Firak-fiver: Aynhk getiren,
Fehm, fehim: Anlayis, idrak, anla-
aynlii
veren.
ma. Firar: Kacma, kacis.
Fekahet: Fakihlik.
Firag: Dosek, yatak.
Felasife: Feylesoflar, felsefeciler
Fi-zamanina: Zamammizda,
Felseft: Felseieye ait, felsefeye
guniimuzde.
mensup, felsefe ile ilgili; filozof. Fuad: Kalb, gonul, yurek.
r em: Agiz.
FuhQm: Fehimler; anlayisjar
Fenfl-nilah: Allah'da fani olma
Fukara: Fakirler; derviskr.
Fena-fi'r-resOl: Resulullah'da FusQl: Fasillar; holumler;
fant
olma. mevsim-
ler.
Fenfl-fi's-seyh: §eyhte fani olma.
Futa: Pestemal.
Fer': Bir asla dayanan sey; su'be FuzQl, fudttl: Liizumsuz, fazla
dal. sey
veya sbz; kendisine diismeyen
Feragat: Bos olma, issiz olma;
is- sozler sbyleyen.
tirahat, dinlenme; vaz gecme.
Fucur-hanc: Fiicur evi; giinah ve
Ferheng: Bilgi, hiiner, akil.
ahlaksizlik evi.
Fennun: Emir, buyruk, buyrultu.
Fiiru': Fer'ler; dallar,
Ferman-ber: Aldigi emri yerine ge- subeler.
Fiirug-bahs: Isik bagislayan,
tiren. par-
lakhk bahseden.
Ferman-bcrdflr: Aldigi emri yerine
Fiitur: Zayiflik, bezginlik,
getiren, fermana uyan. usanma
bikma.
Ferras: Dbsemeci; hizmetci
supurgeci.
Fesfld: Bozulma, yok olma; kotuliik Gafur: Qok magfiret eden,
Fesfidat: Fesatlar.
gunahlan bagislayan, affeden.
Fe-sukran Biimme sukran summe
Gaib: Hazir olmayan, yok
aukran: "$ukiirler olsun, tekrar olan,
kayip; gbrunmeyen.
siikurlor olsun, tekrar siikurler
Galat: Yamlma, yanhs.
280 FIHlMAFIH

Galebe: Galip gelme; iistiin gelme. Germ: Sicak; iyi tath. T

Galit, galita: Yanilan, yanh§a Germi ve serdi: Sicaklik ve soguk-


diis.en. luk; yumusakbk ve sertlik.
Galiz, galtza: Kaha, cirkin; seffaf Gevher: Cevher.
olmayan, kahn. Gilaf: Kilif, kin, mahfaza.
Gam-gin: Kederli, tasah, uzuntiilii. Gill: Gizli kin, garaz, du^manlik,
Gammaz: Goz kirpan; kas. goz Gill ii gi§: Garaz ve hainlik; garaz
i§aretiyle hirseyler sbyleyen; ve karisikhk; kin ve hile.
miinafik, kogucu, fitneci. Gilzat: Galizlik, kabalik, kahnlik,
Garaz: Goz kirpma, gbziinii kapa- sertlik.
ma. Gina: Zenginlik; muhtac olmama;
Gamze: Siizgun baki§. nagme.
Gar: Magara, in. Gi§§: Kansjkhk, hile; saf olmama;
Garct: Yagma, gapul. hainlik.
Garib, garibe: Gurub eden; batan. Gisave: Perde, ortii.
GarTban: Garipler. Giriz, (giiriz):Kacma; kacan.
Garlb-nevaz: Garibi ok§ayan; Girizan: Kaqici, kacan.
garibi tesclli eden. Girye: Aglama, gozya^i.
Gark: Bogulma, batma. Gull: Mahkumlann boynuna ve bi-
Gark-i zikr: Zikirde, hatirlamada leklerine gegirilen demir halka,
ve anmada gark olma. pranga.
Garra': Ak, parlak, giizel, gosteri§li, Gulam; Qocuk, kble.
gatafath. Giinagun: Renk renk, tiirlii tiirlii.
Gasib: Gasbeden; sahibinden izin- Gurub: Batma, gunes,in batmasi.
siz zorla ve htle ile alan; zorba, Gussa: Keder, kaygi, tasa.
yagmaci, gapulcu. Gus: I§itme; kulak.
Gaybdan: Gaybi bilen. Gus-i hiis: Akil kulagi.
Gaybet: Gaib olma; kaybolma; ken- Gusi§: Qahsma, cabalama.
dinden gecme. Guya: Soyleyen; sanki.
Gayb!, gaybiyye: Gayb ile ilgili. Giiftar: Soz.
Gaybubet: Kaybolma, goz oniinde Giift ii sinid: Soyleme ve isitme.
olmama. Giiher: Gevher, cevher; degerli.
Gayet: Nihayet, uc, son; <;ok, fazla,
Giilistan: Gul bahcesi.
son derecc.
Gayr: Baska; Hak'tan baskasi, Giilnar: Nar cicegi, nar agaci.
masiva. Gulzar: Giil bahcesi.

Gayr-i mahaiis: Hissedilmeyen; Giirizgah: Kagip sigmilan yer.


duyularla algilanmayan. Giiruh: Cemaat, topluluk, hbliik.
Gayr-i mec'ul: Yapilmamis, Giizaf: Beyhude, bos.
kilmmann?; yaratilmami§.
Gayr-i munkati': Kesilmeyen, ke- H
siksiz. Hab: Uyku.
Gayret: Kiskanma, kiskanclik; ca- Hab u hor: Uyku ve yemek.
h§ma, cabalama. Habaset: Habislik; kotiiluk, alcak-
Gayriyyet: Gayr olma; gayrihk, hk
baskahk. Habbe: Dane; bugday vesaire dane-
Gayur: Kiskanc; 90k gayretli; gok si.

cah§kan. Habib: Sevgili.


Gayz: Hiddet, bfke, kizgmhk, hing. Habir: Herseyden haberdar olan;
Gazub: Qok gazapli, cok ofkeli. gizlilikleri bilen.
Gazubane: Qok gazapli bir surette. Habis, habisat: Kirli, pis, murdar,
Geac: Hazine, define. igrenc.
LUGATQE 2,<1

Habtsat: (Kadin icin) Habisler, lik


kotiiler; kbtii §eyler. Ham: Qig, pismemis, olgunlasma-
Hacat: Hacetler; ihtiyaglar. mis.
Hacer: Ta§. Hamakat: Ahmaklik, aptalhk.
Hacib: Kapici, perdeci; padisaha en Hamel: Kuzu.
yakm memur; perde, kas. Hamil: Tasiyan, yuklu, haiz, sahip;
Hadd: Sinir, kenar; derece; deger; gebe.
nihayet, son; tarif. Hamiyyet: Taassup; namustan, do-
Hadd u payan: Smir ve nihayet. layisiyla bir seyden cekinip ar
Hadem: Hizmetciler, hadimler. etme, izzet-i nefis.
Hadis, hadise: Sonradan vaki olan, Haznl: Tasima; hamilelik; yiik; isnat
yeni meydana geien; sonradan etme, atfetme.
var olan, muhdes; kadim olmay- Ham tama'lik: Ham tamahhk, ol-
mayacak seyi isteme.
Hafi, hafiyye: Gizli, sakh. Hamfile: Yiik, ta^inan sey, yukle-
Hahis: Isteme, istek, arzu. nilen sey.
Hahis-gcr: Istckli, isteyici. Hande: Giilmo, guliis.
Haif: Korkan. Hanuman: Ev bark, ocak.
Hail: Mani, engel.
Harabi: Haraphk, viranhk.
Hak: Toprak.
Haricen: Haricten; dtstan, disari-
Hakayik, hakaik: Hakikatler.
dan.
Hakim: Hikrnet sahibi; her seyi yer-
Harif: Meslekdas; arkadas, dost.
yerine koyan.
li

Hakim: Hikrnet sahibi; filozof. Harr: Hararet, sicakhk.


Hakister: Kul, ates kulii. Harr: Hararetli, kizgin, sicak.
Hakk: Varhgi gercek olan; varhgi Hasbeten-lillah: AUah'tan ecir ve
yok olmayan; varhgi hie degis- sevabmi bekleyerek; Allah nzasi
meyen. igin.

Hala: Bos olrna; bosluk. Hasf: Isigi sonme, ay tutulmasi; ye-


Hala ve melfi: Bosluk ve doluluk; rin dibine gecirme, batirma; yere
bo§ ve dolu. batma, algalma.
Halayik, halaik: Mahluklar, ya- Has (hasfl), hassa: Mahsus,
ratiklar. hususi, se^kin, sccHmis.
Halel: Tki sey arasmdaki bosluk; Has hasak: Qercbp, kirinti.
ii

bozma, bozukluk, eksiklik. Hassiyyet: Husiisiyet; te'sir, kuv-


Haiik: Halk eden, yaratan. vet.

Hali: Tenha, bos. Hasiid: Hasetgi; cekemeyen, kis-


kanc.
Hali: Hale Ait, hal ile ilgili.
Hasudan: Hasetciler, haset eden-
Halik: Helak olan, yok olucu.
Ier.
Halik-i muhdee: Hetak olucu ve Hasa: Asia, kat'iyyen, hicbir vakit,
sonradan ortaya cikmi§ olan. Allah gbstermesin.
Halisan-Iillah: Allah icin halis bir Hasak: Qbp, supriintii, cercop; Piir-
surette, Allah icin temiz bir
hasak: Qercop dolu.
yiirekle.
Hasa-lilah: Allah gostermesin, asla,
Hall: Halletme, c/izme.
kat'iyyen, hie bir vakit.
Hall-i muskilat: Muskilleri gbzme, Hasa ve kella: Kat'iyyen, asla.
giiclukleri cbzme.
Hasem: Maiyet, hizmet icin
Halledallahu mtilkehu: Allah miil- yanmda bulunan kimseler; aile.
kunii daiini kilsm. Hasiye: Bir seyi serh ve Tzah eden
Halvet: Yalmz olma, tenhaya cekil-
not veya kitap.
me, yalmzlik; tenha yer, tenha- Hata-alud: Hata bulasmis; hata
FIHI MA FIH

dolu, pek £ok yanlisi olan. (Tiirkge'de daha 90k doktorlar


Hatar: Tehlikc. id n kullamlir.)
Hatar-nfik: Tehlikeli. Hazirfln: Hazir olanlar.
Hatem: Muhiir, yiiziik; son. Hazret: Mertebe.
Hatir: Kalb, gbniil, zihin; kalbe ge- Hazz: Nasip, hisse.
len sey, ilham. Hecr, (hicr): Ilicran, aynhk, aynl-
HatJat: Hatielur; giinahlar; yanhs- ma
lar; su^lar. Hediyyeten: Hediyc olarak.
Hatir: Yuce, ulu; muhatarah, teh- Hemm: Gam, tasa, kaygi; endise.
likeli.
Hem-nigln: Birlikte oturan, celis.
Hatve-cndfiz: Adim atan.
Hem-raz: Sirdas.
HavalS: Etraf, gevre, ybre.
Havas (ilm-i): Biiyii ilmi, tilsimlar
Hem-renk: Ayni rcnkte; ayni
vastfta.
ilmi
Havfiss i^j-): Hasseler; hiaseden Hem-zeban: Ayni dili konusan.
organlar, duyular, duygular. Herfse: Keskek yemegi.
Hav§8B-i bamBe: Bes duyu. Hervele: Ko^ma, yiiriiyus.
Hav§8B-i b&tine: Ic duyular. Herze: Bos lakirdi, satjrna.
Havaes C*1>): Hasslar, se<;kinler, Heva: Istek, arzQ, heves; sevgi;
ileri gelenlor; ariflerin segkin- hava.
leri; hassalar, hususiyetler. Heyakil: Heykeller; cismani suret-
HavStir: Hatiralar; kalbe gelen, ler, cisimler, cesetler, bedenler.
ilham olunan seyler. Hey'et: $ekil, suret, hal, gbruniis,;
Havf: Korkma, korku.. astronomi (ilmi).
Havfii reca: Korku ve limit. Hey'et-i mecmua: Tamami, topu,
Havfen: Korkarak. hepsi.
Havl: Cevre, etraf; sene; kuvvet, Heykel: Cismani suret, cisim,
maddikalip, ceset, beden.
Havsala: Mide, kursak; anlayis, Hidemat: Hizmetler.
idrak, akil, zihin. Hiffet, hiffet: Hafiflik; hoppalik.
Hayalfit: Hayaller. Hifz: Muhafaza etme; koruma,
Hayal-endislik: Hayal dusuniilu- saklama; ezberleme.
ciik, hayal kuruculuk. Hill: Helal olma, helal.
Hay u huy: Guriiltu, patirti; gighk. Hiref: Hirfetler; san'atlar, meslek-
Hayl: At, at surusii; ziimre, takim, ler.
guruh, topluluk. Hisim, hism: Kizginlik, bfke.
Hayrfit: Hayirlar. Hiddet: Keskinlik, bfke.
Haysiyyet: bakim.
ltibar; Hilaf: Ihtilaf; fikir anlasmazhgi;
Hayvan-i natik: Konusan ve kar§i, zit.
dus,iinen hayvan. Hil'at: Siislii ve kiymetli elbise, kaf-
Hayvaniyyet: Hayvan olma, hay- tan.
vanhk. Hikemiyyat-i ilfihiyye: ilahi hik-
Hayy'ale: Ezanda okunan "hayye metle ilgili seyler.
ala's-sala" "haydi namaza"dan ki- Himmet: Bir seym elde edilmesi,
saltma. meydana getirilmesi icin kalben
Hazain: Hazineler. ve ruhen gbsterilen gayret, cahs-
Hazan: Sonbahar. ma; kuvvetli istek.
Hazarat: Hazretlcr; mertebeler. Hin: Esnasinda.
Hazer: Sakinma, sekinme. HirSsan: Korkan, korkak.
Hazi': Bas egen, al^ak gonulluliik Hisset: Cimrilik, tamahkarhk, ne-
gbsteren; huzu' sahibi. keslik.
Hfizik, hazika: I$inin ehli, usta. Huban: Hublar, guzeller.
LUGATCE
283

Hubb: Muhabbet, sevgi. Innin, innin: Kisir, iktidarsiz.


Hub-ru: Giizel yiizlii.
Istilahat: Istdahlar; terimler.
Hubs: Murdarhk, pislik; kotuluk.
Itlak: Mutlak
olus, mutlakhk; sah-
Hubttt, hiibut: Yukandan asagi verme, blrakma; bosama; hapis-
inmc, diisme, inis. ten, ceza vs. den kurtarma.
Hucub-i zulmSnt: Zulmani hicap- Itlak edilmek, olunmak: Denil-
lar; zulmant perdeler.
mek, isim verilmek.
Huda: Tann, Allah. Itnab: Sozii uzatma; liizumsuz
Hudivenda: Ey Allah'im; ey efen- tafsilata bogma.
dim, ey sahibim. Iyal: Bir kimscnin gecindirmek
zo-
Hudfivendigar: Amir, hukiimdar; runda olilugu kimseler; aile.
efendi. Iyan: Asikarhk, goz ile gorme.
Hudus: IlAdis olma; sonradan olma; IyS, (ays): Yasama, hayat, dirlik;
sonradan var olma. maiset, ekmek.
Haflus: Yarasa. Izhar: Zabir etme, zuhura cikarma;
Hulkt: Hulk ile ilgili; ahlaki. asikar etme, meydana cikarma.
Hulk: Tabiat, buy, ahlak. Iztirab: Titreme, titresim;
dalga-
Hulkum: Bogaz. lanma; iztirap.
HumQm: Hcmmler; tasalar,
kaygilar, gamlar. I
Hun-aiud: Kan bulasmis; kanli. Iba: gekinme, kabul etmeme; razi
HQnriz: Kan dokiicu, kan doken. olmama.
Hurmet: Haram olma, haramhk. Ibad: Kullar.
Hurrem: §en, sevincli. jbad-i salihin: Salih kullar.
Hurtle: Cikma, cikis; isyan bas Ibadat: ibadetler.
kaldirma. Ibarat: Ibarcler; ciimleler, ifadeler.
HurOf: Harfler. Ibka: Baki kilma, devam etme;
ev-
Huaul: Hasil olma; plana elde .
velki halinde birakma.
edilme. IbrSm: Israr etme, ustune diisme,
Hfls: Akil. zorlama.
Husfl': Gonul alcakligi. Ibtal: Batil kilma; hukiimsiiz bl-
Husiinet: Ha$inlik; sertlik, katihk. rakma; bozma, bosa cikarma;
Hutur etmek: Hatira gelmek. .
lagv etme, fesh etme.
Huzfl': Tevazu, aleak gonulliiliik. Ibtila: Miibtela olma.
Huzur: Hazirolma, hazir bulunma, Ibraz: Meydana cikarma, gosterme,
mevcut bulunma, ilahi huzurda ortaya koyma.
bulunma. Icabet: Kabul etme; muvafakat
Huccut: Burhan, delil; senet. etme.
HiidS: Hidayct; yol gosterme. Icmai: (Tafsilin ziddi) Toplama,
Hiincr-mend: Hiiner sahibi; kisaltma, hiilasa etme; hiilasa.
hiinerli. Icmalen: Icmal yoluyla; kisaltarak,
Husn, husun: Gilzellik, iyilik. kisaca.
Husn-i netice: Giizel bir netice. ictihad: Giicii yettigi kadar
Hiisyari: Akillihk. cahsma.
Hiive: 0.
Ictinab: Sakmma, cckinme.
I'dam: Adem haline getirme; yok
Hiive'1-Hak: O Hak'tir. etme.
Idbal: Dahil etme; iceriye koyma,
I
icine sokma.
Idlal: Dalalcte diisurme; saptirma, Ifadat: Ifadeler.
sasirtma, yoldan cikarma. Ifaza: Tasacak derccedc doldurma;
feyz vermc, feyizlendirme.
2M FIHi MA FIH
J
ifna: Fan! kilma; yok etme.
me.
Iftikar: §iddet!i ihtiya$, muhtag ila-gayri-zalik: Ve bundan ba^kasi,
olma. vesaire.
Igzab: Gazaplandirma, ofkelendir- Ila-ma-la-nihaye: Nihayeti olmaya-
me. rak, sonu gelmiyecek §ekilde.
Ihata: Ku$atma, sarma; tam kavra- Del: illetler; sebepler; hastahklar.
ma; geni§ bilgi. Ilhah: Uzerine du§me, israr etme.
Ihbax: Haber verme; bildirme, an-
Hastahk, sebep; bir §eyin var
Illet:
Iatma; ogretme. olmasmi saglayan sebep.
thffl: Gizlemc, saklama.
ilm-i niicum: Yildizlar ilmi; astro-
Ihvfln: Kardfi$Ier; ayni tarikat ve nomi.
meslekte olanlar. Ilm-i edyan: Dinler ilmi; dinler ile
Ihtibfir: Dencme, sinama; tecriibe ilgili ilim.
ile bilme. Ilm-i ebdan: Hedenler ilmi; beden-
Ihtilfif: Muhtelif olma; ayn ayri ler ile ilgili ilim.
olma; farklihk, cesitlilik. ilm-i maani: Dilbilgisinin i^cizulme-
Ihtilat: Kan^ma, katilma; birbiri si giiq ve ince mes'elelerinden
arasma katilma. bahseden ilim.
etme; ke$fetme; ke^if.
Ihtirfi": Icat
Ilm-i nahv: Gramer ilmi.
Ihtirak: Yanma, tutu?ma; birgezeg- Iltihak: Katilma, kan§ma.
enin guneije yakla§masi, giine§le iltizaz: Lezzet alma.
bir burcta bulunmasi. ilz§m: Susturma, cevap veremez
Ihtirfim: Hiirmet, saygi.
duruma
getirme; birinin tarafini
Ibtiyar: Siiijme; hiir ve serbest ol-
tutma; gerektirrne.
ma, diledigini yapabilme; irade. Inkilabat: Inkrtablar.
Ihtiyar-kerde: Ihtiyar edilmi§; ter- Imad: Direk, siitun.
cih edilmi§, se^ilmi?. imsak: Tutma, elinde bulundurma,
Jhtiyfit: Sakinma, tedbirli olma. vermeme; bir $eyden el $ekme^
Ihtizaz: Titreme, titre§im; sallan-
kendini tutma.
ma, hareket. Imate: Oldurme.
thyfi:Yeniden hayat verme, diritl- Imtisal: Uyma, itaat etme; bir
me. ornege gore hareket etme.
Ihzar: HaziHama.
Imtisalen: Uyarak, itaat etmek
Ikab: Ceza, cezalandirma; azap, suretiyle, ornek alarak.
sikinti. Inam: Nime*. verme, iyilik etme.
Ikbfil: Talihli olma, saadetli olma; Inan; Dizgin.
baht, talih, g67.de olma, bir mev- Inamat; Inamlar.
kide bulunma. Inayat; Inayetler.
tkllm: Memleket, diyar, iilke. inbias: Meydana <;tkma, dogma, ile-
Ikmal: Kemale erdirme; olgun-
_
ri gelme; gonderilme.
la§tirma; tamamlama. Ind: Yan, kat.
Ikrar: Tasdik etme, kabut etme, Indifa': Miindefi' olma; ortadan
dogrulama; evet deme. kalkma, def olunma.
Iktida: Uyma, tabt olma, birini Infak: Nafaka verme; ge^indirme.
ornek ahp hareketlerini aynen Infial: Bil fiili kabullenme, bir
uygulama. §eyin yapilmasini kabul eder
Iktifa: Yetinme, yeterli bulma. olma; passiflik; gucenme, kiril-
jktirfin: Yakla§ma, yanma gelme.
ma.
Iktiaab: Kesb etme; kazanma, edin- Inhiraf: Sapma.
me, elde etme. Inkiraz: Cokme, yikilma.
tktitaf: Meyve toplama, dev§irme. InkitaV: Kesilme, arkasi kesilme,
Iktiza: Gerek; gerekme, lazim gel-
tiikenme.
LUGATQE
2A5

lnkisaf: Ke?f olunma; asikar


olma bir sey istememe; yiiz
aciga cikma. gevirip
tnn£n, mnin: Kisir; iktidarsiz. bakmama.
Istihrac: Netice cikarma,
Insirfih: Acilma, ferahlama; mana
kalp- cikarma, yeni bir sey veya
den perdenin kaldinlmasi. mana
cikarma.
Intibah: Uyanma, uyamklik;
gSz JBtigrak: Bir seyin icine
acikligi. dalma
gomulme; bir seye kendini fazla-
tntifa:Faydalanma. ca kaptirma.
Intih&b: Secme, secim. Istihsal: Hasil etme;
meydana ge-
lntizdr: Beklcrae. tirme; elde etme; iiretme.
Intizaren: Bekleyerek, Istihza: AJay etme.
gbzleyerek
Inzflr: Uyarma. Istikrah: Kerih gorme;
trad: Getirme, soyleme;
:

igrenme-
gelir ka- begenmeme.
zanc. jstiksaf:
Kesf ctmeye calisma.
Iraniyyu'l-asl: Iran asilli.
Iatlla: Kuvvet kullanarak ele gecir-
j'raz: Yiiz cevirme, sakmma.
me; hiikmii ve idaresi altina
Irca': Dordiirme, geri cevirme. al-
ma; yayilma, kaplama.
Irca -l nazar: Bakisi cevirme .

Isti'mal: Kullanma.
Ircit: Bana don!
Irda: Asagi diisiirme, iatimdad: Meded dileme, yardim
is-
alcaltma: teme.
nelak etme.
Irsal: istimta': Faydalanma.
Gbnderme.
Irtihal: Iatirhimat: fstirhamlar;
R.hlet etme; goc etme- merhamet
olme. dilemeler; yalvarmalar;
istekler.
Is'af: Istegini istisna: Ayirma, ayn tutma
kabul edip yerine ge-
tirme. Istisna ile soyleme: Bir sozii "in-
jefil: Ulastirma, kavusturma. saallah" (Allah dilerse)
ciimlesini
lB«r: Tercih, ikram, soyleyerek soyleme
comertlik; bol
bol verme, kendisinin Istishad: Sahid getirme,
ihtiyaci sahid
oldugu halde verme; baskasim gbsterme.
kendine tercih etme. I?aa: Yayma, duyurma
Isbflt: Sabit kilma, var
Iskal: Miiskillik, gucluk;
kilma; bir giides-
tirme.
seym var oldugunu soyleme.
IakS: Sulama, su verme. Iskalat: Iskaller; miiskiller,
giirluk-
ler, zorluklar.
Isneyniyyet: Ikiiik.
IsrS: Geceleyin yuriitme; Isret: Yasama, gecinme; arkadaslik
isra
Istid'u: dostluk; isret.
Yalvararak isteme, dua ve
Istiha: Mcyil, istek, arzu;
niyaz etme. istah
Ietikak-i arabiyye:
Isti'dad: Kabiliyet. Arapcada ke-
Bir dclile dayanarak
tatidlfll: hme turetme.
netice Istira: Satin alma.
cikarma; bir seyi delfl yoluyla
Iftiyak; Siddetle arzu etme,
eliieetme; aki] yuriitme. ozleme
Iatifrag: Farig I ta: Verme; ddeme.
olmak isteme; bos Itab: Azarlama, paylama,
olma, bosalma. danlma
1 tibar: Ibret alma; gdz
Istifsar-i hatir; Hatir sorma. bniinde bu-
Istima': isjitme, lundurma; tahmin, takdir, kabul
duyma.
Istifta: edis, farz etme, kilmet
Fetva almak isteme, fetva bicme-
sorma. izafiolma; rolatif olma.
I'tija: Yiikselme; yukan mertebe-
tstigfar: Magfiret dileme.
Istigna: Miistagnf olma; .
lere erisme.
muhtac ol- I'tilaf, Itilfif:
mama; elindekini yeterli gortip Ulfet etme, birbiriyle
anlajma, uyusma.
FIHI MA FIH

I'timad: Dayanma, giivenme > kiymet, itibar.


giiven.
KafTe: Butiin, hep, ciimle.
I'tir&zat: ltirazlar; bir fikri, bir
Kafiran: Kafirler.
hiikmu curiitmeye kalki§malar.
Kafirin: Kafirler.
I'tiyad:Ahskanhk.
I'tizar: Oztir dileme, oziir beyan
Kahil: Hareketi agir, gayretsiz, ten-
bel; durgun; orta yash, 30-50 yas,
etme.
arasinda olan.
i'ta: Verme.
Kail: Sbyleyen; kanaatini tasiyan,
ttab: Azarlama, paylama, danlma. diisuncesine sahip olan.
Ittisal: Bitisme, kavusma, yapi§ma. Kaim: Ayakta duran; var olan,
Ivaz, lvaz: Kanjilik, bedel, varhk bulan; birinin yerini tu-
tzaa: Zayi' etme; kaybetme. tan, birinin yerine gecen; bir iste
IzafI, iaafiyyc: Nisbetle olan, bir sebat eden.
seyegore olan, nisbT; rolatif. Kaim-irakam Bir kimsenin
izfifiyatr IzafT §eyler. makami temsil eden; halife, kay-
Izale: Ortadan kaldirma, yok etme. makam.
i'zam Gl>0< Yollama, gbnderme. Kal'a: Kale.
I'zam (j.Li*l): Biiyiitme; liizumundan KalbT, kalbiyye: Kalb ile il^ili,
fazla ehemmiyet verme. kalbe ait olan.
t'zaz: Aziz kilma; saygi gbsterme; Kamer: Ay.
ikram etme, agirlama. Kamet: Boybos, boy.
tzdiham: Kalabahk, yigdma. Kamin: Gizti, sakh.
K Kan; Maden ocagi; kaynak.
Kaba: Uste giyilen elbise, cubbe. Kar: I§; kazanc.
Kabih, kabiha: firkin, kbtii. Ka'r: Dip, derinlik, nihayet.
Kabayih, kabaih: Kabihalar; cirkin Ka'r-i zemin: Yerin dibi.
seyler. Karib, karibe: Yakin.
Kabil, kabile: Kabul eden; bir isi, Karih: Kerih gbren; nefret eden,
bir fiili kabul edici, igrenen, isteksiz olan.
Kabil-i ta'dad: Sayilabilir. Karin: Yakm; arkadas; birlikte olu-
Kable'1-mevt: Olumden once. nan arkadas.
Kabz: Eli ile tutma; avuc icine Karin-i hass: Se<;kin, cok yakin ar-
alma, kavrama, sikma,sikilma. kadas.
Kabza: Pence, avuc; ijiddetle, sikica Karn: Yuz yilhk zaman; vakit, za-
tutma. man; ya§da§, yasit; boynuz.
Kaddesallahii bi-airnhi'1-munir: Karnen-ba'de-karnin: Asirdan
Allah onun nur sacan sirnni asira, yiizyildan yiizyila, asirlar
takdis etsin. boyunca.
Kaddesallahu esrarehum: Allah Karye: Kby.
onlann sirlanm takdis etsin. Karz-i hasen: Faizsiz ve kar^ihksiz
KaddeHallahu sirrahu'1-aziz: bdunc verme, borg verme.
Allah onun aziz simni takdis et- Kasem: Yemin.
sin. Kasir, kasira: Kusurlu; aciz; kisa.
Kaddesallahu-sirrahiima: Allah Kasi: Kati, hissiz, tas, gibi.
ikisinin sirnni takdis etsin.
Kasir: Kisa; az.
Kadem-nihade: Ayak basmi§, gel-
Kat'an, kata: Kat'iyyen, asla.
mis olan.
Kat' etmek: Kesmek; bicmek, hal-
Kadim: Kidemi olan;evveli, oncesi
letmek, sona erdirmek; (yol) al-
olmayan; hadis olmayan; eski.
mak, gecmek.
Kadir: Kudretli, giicii yeten.
Kat'-i badiye: Qa\ kat' etme; col
Kadr: Mikdar; derece, riitbe; deger,
lOgatce
2S7

gecme.
Kesb: Kazanma, kazanc.
Kat'-i evsfll: Viicuttaki mafsallar
Kesir; Cok.
(eklemler)in kesilmesi. Kesr; Kirma.
Kat'-i menazil: Menziller kat' Kesret: gokluk.
etme.
Kesakes: Cekisme, miinakasa; bir
Kat'-i merhale: Merhale kat' etme,
seyi iki ucundan (ekme; gam,
konak yerlerini gepne, yol alma.' keder; felaket.
Kat'-i riius-i a'dS: Diismanlann
Kesktil: Hindistan cevizi veya
baslannin kesilmesi. aba-
nozdan yapilmis canak.
Kat'-i visfil:Kavusmaktan kesilme, Ketm: Gizleme, saklama; gizlilik.
vuslala mani olma.
Kfiti': Kesici, keaen; kesin,
Ketm-i adem: Adem, yokluk gizli-
kat'l.
ligi.
KatQl: Cok dlduren, 50k oldurucu
Kavi: KuweOi, saglam. Keyfiyyet: Nitelik; husus.
Kavil, kavl: Soz; gortts. Kible-gah: Kible yeri.
Kavliihu Teflla: Allah Teala'nm Killet: Azlik, az olus. '

kavli, sozii, buyrugu. Killet-i bidaa: Sermaye kitligi;


bil-
Kavval: Cok sdyleyen, geveze, gi azligi.
cenesi diisuk; sema meclisle- Kisaa: Hikaye, fikra; vak'a, macera.
rinde kaside vs. okuyan kimse. Kital: Vurusma, savasma; aldiirme.
Kaza: Hukmetme; ifa etme; sonra- Kibar: Biiyiikler, ulular; ince,
dan yerine getirme. nazik.
Kazf: Atma, atdma, firlatma. Kiber-i sinn: Yas buyiiklugii.
Kazib, kflzibe: Yalanci. Kilab: Kopekler.
Kaziyye: Hiikiim; dnerme; dava, Kirbas: Bez, kumas; keten ve pa-
mes'ele, is; ciimlecik. muk bez.
Kazm-i gayz: Ofkeyi yenme; ofke Kizb: Yalan.
ve hirsini tutma. Kuddise airnhu'I-aziz: Onun aziz
KazurSt: Pislikler; insan pisligi. sirn takdis olunsun!
Keff-i yed etmek: El Kunut: Taat, dua,
? ekme, ibadet.
kansmama, vaz gecme. Kurb: Yakmlik.
Keffflret: Bir giinaha kar§i olmak Kurbet: Yakinlik.
iizere verilen ceza.
Kura-i sems: Giincs kuresi.
Kehriiba: Kehribar; (miknatis.)
Kusur: Kasirlar; koskler.
Kclam: Soz; kelam ilmi.
Kuva: Kuvvetler; duyular; kuvvel-
Kelamullah: Allah'in kelami; Al-
er, giicler.
lah'in sozii.
Kelb: Kopek.
Kuwe: Kuvvet; mcleke, gug, duyu;
Keltl: Yorgun, blkmis, zayif; (Dil
fiile gelmeyip tasavvur ve du-
siince halinde olma, kabiliyet
hakkmda:) soylemeyen, cok az ve
konusan, konusmaktan kacan
giic halinde olma.
Kelimat: Kclimeler. Kuvve-i vahime: Vehmedici gii ? ;
Kelimetullah: Allah'in kelimeleri. vebim giicii.
Kem-bidaa: Sermayesi kit, bilgisi Kuduret: Bulaniklik; gam, tasa
az. kaygi.
Kemter: Daha Kuhl, kuhl: Siirtne; giiz ilaci.
asagi, hakir, itibar-
siz; eksik,
Kiilhan; Hamam ocagi.
noksan.
Kenz: Hazine. Kiilliyyen: Kiilli olarak; biisbiitiin,
Kertm: Comert, kerem sahibi. tamumiyle, toptan.
Kerremallahu Kun-fe-yekun: 01! (der) derhal
vechehu: Allah
olur.
onun vechini serefli ve miibarek
kilsin.
Kunh: Asil, kok, hakikat, oz.
Kiire-i haki: Yer kuresi.
288 FIHiMAFIH

Kiig&yi?: Acdma, acih§; ferahhk. ziddi); yogun olmama; gbzle go-


Kiitiib: Kitaplar. riilmeyecek durumda olma.
Levazim: Lazimeler; lazim olan
L seyler; bir seyden ayn diisu-
La'b: Oyun. nulmesi imkanstz olan seyler.
La-bud: Lazim, gerekli, kagimlmaz, Levh: Levha.
§iiphesiz. Levn: Renk, boya; sifat; nevi, cesit.
L§-cerem: §Qphe&iz, elbette. Levs: Pislik, kir.
Lagv: Faydasiz, beyhiide, bos; ya- Lezazet: Lezzetli olma, lezzetlilik.
nilma, atlama; kaldirma, hii- Lezzat: Lezzetler.
kumsiiz birakma. Lezzet-aver: Lezzet verici.
Libas: Elbise, ortiinecek gey, ortii.
L§-havle: "La havlc vela kuwete
ilia billah" (KuvvtiL ve giig ancak
Li-ecli'1-muayene: Mufiyene mak-
sadiyla.
Allah iledir) ciimlesinin
Li-bikmetin: Bir bjkmetten dolayi.
kisaltilmis sekli: Bir sikmti ve
Lisami'1-Hak: Hakk'in dili.
bela vukuunda sabrm tiikendi-
gini ifade etmek iq'm okunur.
Liyakat: Layik olma; iktidar,
fazilet, hiiner.
L&hik, lfihika: Liihuk eden; biti-
LiibtLb: Bir seyin iyisi, ici, ozu,
sen, eklenen, baglanan, katilan.
seckini.
Lahza: Kisa bir an.
Liibb: Oz, ig.
Lain, Jaine: Lanetlenmi^; nefretka-
zanmis, istenilmeyen.
La'l: Kirmizi renkLe degerli bir tas.
M
Ma': Su.
LA-mekfiii: Mekansiz, mekansizhk.
Ma-i hayat: Ab-i hayat.
Lfi-niisellim: Teslim etmeyiz; kabul Ma (farsca): Biz.
etmeyiz. Maa-; Beraber, birlikte, ile.
L§ olmak: Yok olmak. Maa-izahat: Agiklamalar ile.
La-aey: Bir sey degil; hi?, pek Maada: ...den baska.
degersiz. Maadin: Madenlcr.
Latif, latife: "Kesif'in ziddi; yogun Maa-hazS: Bununla beraber.
olmayan; gozle goriilmeyen; yu- Maani: Manalar.
musak. Maaric: Mi'raclar; merdivenler,
La-ya'kil: Akil etmez; suursuz, akh dereceler, basamaklar.
ermcz. Maarif: Marifetler; manevi ve ta-
La-yenkati': Kesiksiz, kesintisiz, savvufi bilgiler.
kesilmcksizin.
Ma£si: Ma'siyetler, isyanlar,
La-yetecezza: Parcalanmaz, boliin-
itaatsizlikler.
mez.
Maas: Yasayis; geginecek sey,
Lebib: Akilli, zekl; akil ve zeka
gegim.
sahibi.
Maa't-teessiif: Teessufle; yazik ki.
Lehv: Oyun, eglence; faydasiz i§.
Lemha: Bir goz atts, bir g62 atis Maayib: Ayip sayilan seyler;
am; panlti, parlama. kusurlar, ayiplar.
Lemha-be-lemha: Vakit vakit, an- Maazallah: Yegane sigmacak yer
be-an; her an, her gbz atista; Allah'dir; Allah esirgesin, Allah
parga parga. korusun.
Lerzan: Titreyen. Mabeyn: Iki seyin arasi.
Lerze: Titreme, titreyi§; hareket. Macid: §an, seref ve kemal sahibi.
LerzendegSn; Titreyenler. Ma'cun: Hamur kivaminda olan
Lesker: Asker. sey; hamur kivamma gotirilmis.
Letafet: Latif ulma (kesafetin Mader: Anne.
LOGATQE
i!S9

Mader-zad Anadan dogma; Mahuf: Korkulu, korkunc.


dogustan.
Mahsus, mahsusa: Tahsis edilmis;
Madih: Medh eden; oven.
has kilmmis; hususi, mustakil'
Madrub: Darb olunmus; dbvulmiis,
ayn, ozel.
vurulmus.
Mahsus, mahsusc: Hissedilmis; bes
Ma'dOm, ma'dflme: Yok, mevcud
duyudan biriyle idrak edilmis;
olmayan.
hissed ilebilir.
Ma'dum-i Birf: Mutlak yok olan.
Mahsiisat: Hislorle, duyularla
Madfln: Asagi, asagida olan, asa-
idrak edilen seyler.
gisi.
Ma'hfid, ma'hud'e: Ahd olunmus;
MafTha: Jcindeki sey.
bihnen, malum; sozu gecen, sdzu'
Ma-fi'1-bab: Bab icindeki; is, edilen.
mes'ele ve mcvzu icindeki.
Mahz, mahza: Halis, katiksiz, sirf,
Magdur: Gadre ugramis; haksizhga
tarn, sade; mutlak.
ugramis.
Mahza: Sirf, sadece, ancak, yalniz.
Maglata: Zihin kanstinci, sasirtici
Makabir; Makberler; kabirler
sbz.
Makal: Soz.
Magmum: Gamh; kcderli, huziinlu
MakamSt: Makamlar.
Magz: II i It; ic, oz.
Makasid: Maksatlar; niyetler, istek-
Mahbub, mahbube: Sevilmis, sevi- ler.
len, sevgili.
Makbuliyyet: Kabul olunma.
Mahbubat: Sevgililer; sevilen Makdur-i beser: Beserin
seyler. gucii ye-
ten sey, beserin elinden gelebile-
Mahbube: Kadin sevgili. cek.
Mahbubin: Mahbublar; sevilmisler,
Makhur: Kahra ugramis; bozguna
sevgililer.
ugramis; gazaba ugramis.
Mahbiibiyyet; Sevgili olma, se- Makrun: Bitisik, yakin, ilgili;
vilme.
kavusmus, erismis.
Mahbub-ter: Daha sevgili. Maiamal: Dopdolu.
Mahbus: Habsedilmis.
Ma-la-nihaye: Nihayeti olmayan,
Mahcub: Hicaplanmis; perdelen-
sonu olmayan.
mis, ortulii.
Maldar: Mai sahibi; zengin
Mahdflm: Kendisine hizmet edilen; Mali: Dolu.
efendi.
Ma'lul: illetlenmis, illetli; illeti
MahfT: Gizli, sakh. kabul eden, varligi illctle (sebep-
Mahfuf: (Cizme ve mest gibi le) olan; hasta.
scylnri) giyinmis, ayagina Ma'mul: imal edilmis; yapilmis.
gecirmis.
Ma'nen: Mana itibariyle.
Mahkum: Hukm olunan; hakkmda Mansib: Makam, mevki.
hiikiim verilen.
Mansflr: Kendisine nusret erisen;
Mahmedet: Medhetme; ovme. yard™ edilen; galip gelen, mu-
Mahmud, mahmu.de: Kendisine zaffer olan.
hamd edilen, hamd olunan; Manzar: Nazar edilen yer; bakilan
bvulen.
yer; gbruniis; cehre.
Mahmul: Yiiklenmis, yiiklii; atfo- Manzur: Nazar edilen, bakilan,
lunmus, ham] olunmus.
bakilmis, goriilen, gdrulmu$.
Mahrec: Huruc edecek yer; cikis Manzur-i fakir: Fakirin gormiis
yeri, kapi; bir harfin agizdan
oldugu.
ciktigi yer.
Ma'reke: Savas meydani; meydan
Mahrus, mahruse: Muhafaza edi- Ma-sadak: Tasdik ettigi", "dogru-
len,korunmus. ladigi"; yygun, tipki.
Mahrut: Koni. Ma'eiyet: Asilik, itaatsizhk, isyan,
I
290 FIHiMAFffl

gun ah. ululuk.


Maslahat: i§, husus, madde; dirlik Mehasin: Gtizellik.
diizenlik, iyilik. Mehleke: Helak olacak yer; tehlike-
Mass etmek: Emmek; emerek igine li yer.
gekmek. Meh-ru: Ay yiizlii; giizel.
Maaiin: Siyanet olunmu§; korun- Me'huz: Ahz olunmu§; ahnmi§;
mus. odiinc ahnmis.
Ma'ger: Cemaat, topluluk. Mekkar: Mekr eden; hile eden,
M&giyen: Yuriiyerek. oyun eden, aldatan.
Ma's, us: Kan§ik, hileli; saf olmayan Mekr: Oyun, tuzak, bile; aldatma.
hileli para. Mekruh: Kerib giiriilen; begenil-
MatlOb: Talcb olunmu§; istenilmi§, meyen, fena goriilen.
istenilen, arzu edilen. Mekruh&t: Kerib goriilen seyler.
MatlGbun-li-gayrihi: Baska bir Mekgflf: Kes/olunmus; acilmi§,
§eyden dolayi i.stenilen. agik.
Matlubun-li-zatihS: Bizzat kendisi Mektum, mektume: Ketm olun-
igin istenilen. mus; gizli, sakh.
Maye: Maya; asil, esas; para, mal; Me'kulat: Yenilecek §eyler, yiyecek-
iktidar, giig; bilgi. ler.
Ma'yub: Ayiplanmis; kusurlu. Mel'abe: Oyun, eglenme.
Mazarrat: Zarar, ziyan,
Melalet: Usanma, bikma; sikilma,
Mazmun: Zimmnda olan mana; sikmti.
mana, mefhum.
Maznun: Zann olunmu?, zannolu- Melamet: Levm etme; ayiplama,
kinama.
nan; kendisinden §iiphe edilen;
samk. Melee': Iltica olunan yer; siginak.
Ma'zul: Azl edilmis; isinden Melek-sifat: Melek vasifli, melek
gikanlmi§. nitelikli.

Ma'zul etmek: Azletmek; i§ten Melhame: Kanb sava§.


gikarmak. Me'luf: Ulfet edinilmis; ah§ilmis,
Mebahis: Mebhasler; bahisler, ko- ahsmi§.
nular. Melul: Usanmi§, biking, bezmi$;
Mebanf: Binalar, yapilar; temeller. mabzun, uzulmu§, iizgun.
Mebde': Baslama yeri; ba§Iangig, Mel'un: Lanetlenmis, lanele
ewel; asil, pren.sip. ugrami§, kovulmu§, uzak-
Mebguz; Bugz edilmis, nefret edil- lastinlmi§.
mis, sevilmeyen. Melzum: Liizumlu kibnan; gerek.
Mecalis: Meclisler; oturumlar. Memalik: Memleketler; iilkeler.
Mecazib: MeczGblar.
Me'men: Emin ve giivenilir yer;
Mechud Ccbd ulunmus; gayret
:
sigimlacak yer.
edilmis^ gali§dmi§; kudret, giig.
Memerr: Gegilecek yer; gegit.
Mecma': Toplama, birle§me yeri, Memzuc, memzuce: Mecz olun-
cera' olmayeri. mu?; kan§mi§, karisik.
Mecruh: Cerh olunmus; yara- Men (Farsga): Ben.
lanmi§; <;urutulmiiij Menazil: Menziller; duraklar, ko-
Meded: Yardim, imdat naklar.
Meder: Kuru camur, kerpig; koy, Menba': Kaynak.
mahalle. Menhus: Ugursuz.
Medhiis: Dehsete dusmii§.
Menhusiyyet: Menhus olma; ugur-
Medid, medide: Cekilmi§, uzatil- suz olma.
mis; uzun.
Menkul: Nakl olunmus, nakledilen;
Mehabet: Heybctli olma; azamet, anlatilan.
LUGAT<?E
291

Menkus: Naksolunmvuj.
MenkQscn: Naksolunmu gorulen, gbrulmus.
? surette Mejiyyet: irade, dileme.
Mens!: Unutulmus.
Menzil: Yoldaki konak yen; konak- Mesub: Kansmis, karisik, lekeli.
mesafe.
Meta Mai,: esya, sermaye, elde bu-
Merbub: lunan varhk.
Rabb'i olan, Rabb'e kul
olan; kul.
Metruk: Terk olunmus; birakilmis
Morbflt: Rabt olunmus; baglanmis,
Mevfl: Sigmacak yer; mesken
yer
bagh, bili§ik, ekli.
Mevadd, mev4d: Maddeler.
Merci': Kiicu yeri, raci' olunan MevSni' Manlier, engeller
:

yer Mevasi: Davar ve


doniilecek yer. okiiz, inek gibi
Merd: Adam, insan; erkek; yigit- er hayvanlar.
Merdan: Merdler; yigitler, erler Mevc: Dalga.
Mevt: Oliim.
Mer!, mer'iyye: Rii'yet edilen;
Mevt-i surl: Suret Sliimii;
gonilen, gdriinen. bedenin
olumii, maddibliim.
Merkcb: Binek, binit.
Merkum, merkflme: Rakm Mevcud-i schadi: ijehfldet alemln-
edilmis; de mevcut olan.
yazdmis, adi gecen.
Mev'iza: Vaaz, ogut.
Mersurn: Resmolunmus; yazilmi§;
Mevklf; Durulacak yer, durak
bahsi gecmi:;, mezkur; an'ane'
Meyl: Egilme, egiklik; sevme,
gelenek. gdniil
Mervf: Rivayet olunan. verme.
Merzuk: Rmklanims, nzki Meyvedar: Meyveli, meyve verici
veril- Meyyit, meyyite: OIu.
mis.
Mesacid: Mescidler. Meyyite: OIu hayvan, hayvan
lesi
Meaafat: Mesafeler. Mezah.r: Mazharlar, zuhiir
yerleri-
tecelli yerleri.
Mesail: Mes'eleler.
MeBalih: maslahatlar; isler Mezak: Zevk alma; tadma; zevk
lezzet; damak.
Mesbflk, meebuka: Sebk etmis;
Mezbele: Cbpliik, supruntii
gecmis, geri kalrms, gecilmis; dokii-
len yer.
onde bulunan.
Meze: Tad, lezzet, cesni
Mcsbuku'1-tcad: Kendisini icad
(var cdilme) gecmis; var edilme-
Mezellet; Zelillik, horiuk, itibar-
sizhk, asagilik.
ye mazhar olmu§
Mescl: Ornck, benzer, numune; Mezheb: Gidilen yol; benimsenen
inane ve gdriis.
dokunakh ve manah soz; hikaye
Meserret: Sevinc, senlik. Meztd: Artma, cogalma; artmis,
Mesh: §ekfl ve suret degistirme, cogaltdmis.
Mezkur, mezkfire: Zikr edUen;
baska bir siirote burunme. am-
lan, hatirianan.
Meskenet: Miskinlik fakirlik
Meamu': Mezmumat: Mezmum seyler
Isitilmis, duyulmus, din-
lenmi§.
Mezur: Ziyaret olunmus, ziyaret
Mest: Sarhos. edilen.

Meatfir, meeture: Setr


Misbah: Kandil, cl ra, mesale
olunmus, Misdak: Bir seyin dogru oldugunu
ortulmus, nrtunmu§.
lsbat eden ijey; bleu, kriter.
Mestfiran: Mesturlar; ortulmiisler
gizliler.
Mihekk: Mehenk; miyar, oleek
Mcsagil: Mesgaleler; mesguliyetler Mihnet: Zahmet, eziyet; s.k'intl,
dert; bela, musibet.
Meaamra: Koku alma duygusu
Mesayih: ijeyhler. Mihr: Giines, sevgi.
Mesayfh-i kadime: Eski seyhler Mikdar: Kis.m, parca; derece;
bleu-
Meshud, meahflde: Sahid olunan- kiymet
Muminin; MiiYninler
2)2 PIHI MA FIH

Min-Iedunni: (Allah) katindan Mudill, mudille: Dalalete diisiiren, I


olan. §asirtan, yoldan saptiran.
Minnt: Benden. Muhabbetullah: Allah sevgisi.
Mir'at: Ayna. Muhaberat: Muhabereler; ha-
Mirsad: Rasad yeri; gbzetme yeri, berlesmeler.
gbzetleme yeri. Muhafazaten-li'1-mille: Din ehlini
Mizac: Huy, tabiat; sihhat. korumak maksadiyla.
Mizac-gir: Nabza gore serbet ver- Muhakkik, muhakkik: Marifette
meyi bilen. tahkik ve tahakkuk sahibi olan;
Mfz&n: Terazi, tarti. bir seyin hakikatine eren;
Muabbir: Tabir eden; riiya yorum- e§yamn hakikati kendisine
layan. munke§if olan.
Muadil: MiisavT, denk. Muhakkikan, muhakkikin: Mu-
Muahaze: Azarlama, ciki§ma, hakkiklar.
cezalandirma. Muhal: Olmasi miimkiin olmayan,
Mualecat: Mualeceler; Hag yapma- olmasi du§uniilemiyen.
lar, ilagla tedavller; tedaviye ya- Muhalat: Muhaller; mumkiin ol-
rayan ilaglar. mayan seyler; olmayacak seyler.
Mualla: Yiice, yiiksek.
Muharrer, muharrere; Tahrir
Muallak: Ta'lik edilmi$; alakah,
edilmif yazilmis.
;
bagh; bir geye veya §arta bagh.
Muallem: Talim gtinmia, talimli. Muhatara: Tehlike; zarar, ziyan,
korku.
Muallim: Talim eden; ogre ten,
dgretici.
Muhavere: Karsilikli olarak
konusma.
Muarefe: Bili^me, tani§ma.
Muanz: Muaraza Muhdia: Ihdas eden; sonradan var
eden; kar§i ge-
eden, meydana getiren.
len.
Muarrif: Tarif eden; bildiren;
Muhit: Ihata eden; ku§alan,
te§rifatci.
ku§atici; cenber, cevre.
Muasir: Qagda§. Muhlis: Ihlash olan; halis,
Mua§aka: Seviijme, birbirini sevme. katiksiz.
Muattal: Ta'til edilmi§; faaliyetten Muhrez: Ihraz olunmu§; aide edil-
alakonulmu?; birakilmi§, kul- mi§, kazamlmi§.
lamlmaz; huktimsuz; nefy olun- Muhtar: Secilmi$, seckin; serbest,
mu§. hiir.
Muattar: Itirh; giizel kokulu. Muhtasar: ihtisar olunmua;
Mu&venet: Yardim etme, yardim- kisaltilrms; kisa; ozet.
lasma; yardim, destek. Muhtass: Tahsis edilmig; mahsus
Muavin: Yardimci. olan; bir seye hass olan.
Muayene: Gozle giirme; gozden Muhteht, muhtelita: kan§ik,
gecirme. kari§mis.
Muayyen, muayyene: Tayin olun- Muhtelif, muhtelife: Qe^itli, farkh,
mus; belirlenmi§, belli. degisik, kansik.
Muazzam: Tiizim edilmi§, hiirmet Muil: Coluk cocugu ve bakacak kim-
edilmi§; ulu, miihim, degerh.
sesi cok olan.
Mubtil: Ibtal eden; batil kilan;
Muln: Yardimci.
hiikiimsuz birakan, bozan.
Muimi'd-dm: Dinin yardimcisi.
Mucib: Icab eden; gereken, gerekti-
Mufarakat: Aynlma; uzakla§ma.
ren; sebep, veslle.
Mufassal: Tafsil olunmu?; tafsilath,
Mucibince: Geregince.
aynntilan olan.
Mucid: „cad eden; var eden.
Mufazzal: Tafdil olunmus; ustiin
Mudga, muzga: Bir par$a et.
LCGATtJE
2':H

tutulmu§.
MurSdat; Muratlar;
Mugannf: Teganni eden; sarki,
dilekler istek-
Ier.
kaside vs. okuyan.
Muganniye: $arkici kadin. Muradun-li-gayrihf: Baskasindan
dolayi istenilen.
Mugayycbat: Gayb ile ilgili seyler; Murakib: Murakabe eden; gozeten-
ve goriinmez seyler.
gizli
kontrol eden.
Mugfil: Jgfal eden; aldatan.
Murd4r:_Kirli, pis.
Mukaddem: Takdim edilen, sunu- Muris: Iras eden; getiren,
lan; onde ulan, onden giden; once veren,
kazandiran; miras birakan
gelen, onceki; once; degerli Muraesa'; Kiymetli taslarla
ustiin. bezen-
mis.
Mukaddema: Onceleri, once, Musaddik: Tasdik eden
onceden, daha once. Musahabet: Arkadas olma, arka-
Mukarenet: Yak.nlik, iliski. dashkla bulunma, sohbet etme
Mukarin: Bitisik, yakin, beraber Musahib: Musahabe eden; birlikte
olan. bulunup sohbet arkadasi olan-
Mukarreb: Yakinlastmlmis; yakm arkadas; padisahlarm
yakminda
Mukassir: Takstr eden; kusur eden, bulunan.
kusur isteycn, hata eden; gucii' MusalW: Namazgah; namaz kilinan
yetmeyip yapamayan. yer.
Mukatele: Savasma, savas. Musawer: Tasvir edilmis; suret ve-
Mukavvim: Kivama getiren; egriyi rilmis.
dogrultan, duzelten. Musavverat: Tasvir olunan seyler-
Mukayycd, mukayyede: Kayith suret verilmis seyler.
izafi Etibfirt; bagli, baglanmis,' Muslb: isabet eden, isabetli
kaydedilmis; sarta bagli; mutlak Mutalebat: Talepte bulunma,
is-
surette olmayip bazi teme; dava.
seylerle
baglanmis olan (Mutlak ziddi).
Mu'teriza: Parantez.
Mukirr: Ikrar eden; bir seyi kabul Musib.musibe: isabet eden-
ettigini, henimsedigini, isabetli, dogru
dogrula
digim soyleyen. Muslih: Islah eden; iyilestiren,
Mukim: Ikamet eden; yerlesen, otu- duzelten.
ran; yer eden. Mutahhar.mutahhara: Tathir edil-
Mukrf, mukri': (Kur'an) kiraat mis; temizlenmi§, temiz
eden, okuyan. Mutavaat: Itflatetme; bas egme
MuktezI: Ikliza eden; gerektiren. Mutavassit: Tavaasut eden;
vasatta
olan, ortada olan, bir
Munfaeil.munfasile: Infisal eden- seyin veya
ayrilan, ayn; bitisfik olmayan yolun ortalannda bulunan
Mums: Unsiyet edilen, kendinde Mu'tekid: itikad eden; inanan-
unsiyet bulunan; alisilan baglanan; bir kimseye bagli
Munkabiz: Kabz olunan; olan.
sikllmis
snkilan; inkibaz halinde olan Mu'terif: Itiraf eden; kendi
kusuru-
Munkati': inkita' eden; kesilen, nu kabullenen.
ke- Mu'ti: i'ta eden; veren;
silmis, kesik; arkasi bagista bu-
gelmeyen- lunan.
aynlmis; fasilali.
Muti', mutia: itaat eden,
Munkati' olmak: Kesilmek, son boyun
bulmak, aynlmak. egen; bagli.

Muntazir: Intizar eden; bekleyen- Mutmain.mutminne: itmi'nan bul-


mus; tatmin edilmis; siiphesi
gozleyen.
kalmamis.
Muradetmek: Irade etmek; dile- Mutnb; galgi calan.
mek.
Muttali': Vakif alan, bilen,
haberi
294 FIHIMAFIH

olan; haberli, bilgili. beraber bulunma.


Muttasif: ittisaf eden; vasiflanmi?, Miicazat: Karsihgini verme; ceza
sifatlanmis. verme.
Muttasil: ittisal eden; bitten, Miicerreb: Tecriibe edilmis, denen-
kavusan; arahksiz. mis.
Muvficche: Yiiz yiize gelme; kar§i, Miicerred, muccrrede: Tecrid edil-
on. mis; soyulmus; kansik olmayan;
Muvafakat: Uyma, uygunluk; razi soyut; tek, yalniz, ancak.
olma. Miicessem: Tecessiim etmis; cisim-
Muvafik: Uygun, yerinde. lenmis.
Muvahhid: Tevhid eden; birleyen; Mxicidd: Qok gayret gosteren,
Allah'm birligine inanan. cahsan, sebat eden; ciddi olan.
Muvakkat: Vakitlenmis; vakitvakit Muctemi': Cem' olmus; topIanmi§,
olan; ge^ici, igreti, siiresiz. bir araya gelen.
Muvazabat: Mesgul olma, bir isle Mudafaaten: Mudafaa, savunma
daimi ugrasma. suretiyle; savunarak.
Muzaaf; Iki kat, kat kat, katmerli. Miidara: idare etmek; yiize karsi iyi
MuzSf: tzafe olunmus; ait kilmmi§; davranma, hoijlukla muamele
izafet yapilmis; bagh, alakali; edip idare etme.
katilrms, eklenmis, Miidahalat: Miidahalcler; karisma-
Muzhar: Izhar edilmis^ a^iga lar.
cikanlmis. Mudavemet: Devam etme; devam-
Muzhir: Izhar eden; zuhura hlik.
£ikaran, meydana cikaran, Muddeayat: iddia olunmu§ s,eyler;
gosteren, zahir kilan. iddialar.
Muzirr: Zarar veren; zararh, zarara Miidebbir: Tedbir eden, idare eden,
sokan. yoneten, (;ckip ceviren.
Muzlim,muzlime: Zulmetli; ka- Miidewer: TedvTr edilmi§; dbn-
ranhk. diirulmu§; yuvarlak, degirmi.
Muzmer: Izmar edilmis; gizli, giz- Miidhik, miidhike: Giildiiren, gu-
lenmis, disan vurulmamis. lling.
MiibfihaBe: Konusma; bahse Miidrek: Idrak edilen, idrak olu-
girisme; miinakasa, tartisma. nan, idrak edilebilen.
Miibfiseret: Iiizzat bir ise girisme, Miieddeb: Te'dtb edilmis; edeblen-
hasjama, dirilmi§; edebli, terbiyeli.
Miibfiyaa,miibayaat: Biatla^ma; Mxiessir, miiessire: Te'sir eden; et-
biat ctme; sdyle^me; bir seyhe kileyen.
murid olup baglanma; satin Mufahare: Ogunme.
alma. Miifessiran: Mufcssirler.
Miibayenet: Aynhk, baskalik; zit- Miifid: Ifade eden, anlatan; manah;
lik, faydah.
Mubdi': Ibda eden; icat eden, ben- Miifrit, miifrita: ifrat eden; asiri
zersiz ve en giizel sekilde viicuda giden, smin ge^en; asm.
getiren. Miifsid, miifside: Ifsad eden, fesat
Miibeddel: Tebdil olunmus; degif- qikaran, bozan.
tirilmi§.
Muheyya: Hazir.
Miiheyyic: Heyecan veren, costu-
Mubeyyen: Tebeyyiin etmis; meyda-
ran.
na cikanlmis; aciklanmis.
Miibezzeb: Islah edilmis, dii2eltil-
Mubtent: Ibtina edilen; bina olu-
mi§, temizlenmis.
nan, kurulan, yapilan; dayanan.
Miihimmat: Miihim §eyler; lii-
Miicaleset: Birlikte oturma;
zumlu, gerekli §cyler; gerek duy-
LUGATQE

ulan geyler
Miihlik mii hlike: eden; donmus, donan,
Helak eden donuk
nclake suriikleyen
Muhmcl: ihmal olunmu danda olan, Asikar
? ; birakil-
Muacezib: Jncirfb eden; eezb oln-
Miihr-kQ S a:
Muhur acan. nan, fekilen.
Mukaleme: Konusma Mundefi': Der edilmis;
Mukascflit: Miikasefeler
savus-
Mukedder: Bulandmlmts, Mundemic: Icmde bulunan;
tmlamk- icinde
a2 !lr lanm 1? kederli,
Mukcrrer: Tekrarlanm.s.
MuISkat:
iizuntulu
;

Sen.'
Munderecflt: tcindekiler
5 bUlUnan
' ««!
Kavu Sma
gorusme.
;
,W|
birlesme-
Munderic: (Bir S eyi„, icinde yer
?' k: Kar Ia 5mak, b»-
taS t'r
lu?mak, kavusmak. Miinebbih: Tenbih
eden; uyaran
Mulflzin,: Sanl.p ay Muneyver: Nurlanm,,,
"

rl ] m ayan, tu- nurIl])


m "^;^
tunupkalan.

l
&
seye bagli bulunanlar
yere veya bir kim-
ainlanmi^.
Munevvir: Tenvtr eden; nur-
' *

lard.ran,
aydmlatan
M
t? fl

Mfllawes mulDwese:
'

: Parla ^ «nk renk,


Munfail, munfaile:
muteess
Bir fiil den
olan; bir fiili, b
r e?
Telvis edil- k.y.kabuleden^assif;^;^
mr, krrletilm.s, pislenmis; pis gucenm.s, alinmis. '

^ 1 h ak
,
Multejns:
t
/.
Ilha ked I I m is,kat
G.yinmis; baska
1 ]mfs
bir
a
n
vnl m
aynlmis,
kk
ayn.
-' Innkak Cden
' Wlan.
Miinferiden: Yaln.z,
olan, tek olarak-
«u P hel,, tereddutlii, ayn ayn, tek tek.
ka-
Mtohasir: inhisar eden;
Multc ai k:Biti s ik,ya
plsl k;birbirin e l™, ? ya ln ,z bir 5 eye
Slnir .
baglanmis.
;
mabsus
Mulflk: Melikler; Munff.munife: Yiiksek.ulu,
hukumdarlar biiyuk
Mulzem; Ilzam edilmis;
susturul-
mus; luzumlu goriilen
Mumasat:y„Ma § ],k,berabergit
g»z yumma.
Mumeyyize: Tefrik etme
m
6"Jiie,
e-
Uii

MU
^: Ink " flb
** -n, d

" U
S N "ia
aeilal, muezzin.
Miin'akis; Akseden
.
•*»!
giicii
S sIenen; i°nen
M(i ka t1 ''
m: K

T
'
bo-

akStl lnk tfi "fen-


S ' mlara

'

:
^™;
'

tag-. ke SllmiS aynlan,


'

ke i '

ayn ;

Mflnker: inkar edilmi,,


kabul edil-
Miinascbetdar: Miinasebetli-
'*" me m ,s; ca,z gbriilmeyen
Munfisib: Uygun, "' item
yak
Munazaa^eki^caglzkavgasi k,r2'
r:
k,r,Im,s; l!^'
k,rg,n, gucenmis.
8
" Eden -
k '"'-n.
Munazara: Miinakasa, Mankestru'I-kalb: Kalbi
tartisma
? Kln
k.nk
Munaz.r: Munazara Tden- gonlii tank, goniu *>
kln ,

munakasa eden, tartisan Munke 8l f:i nki5afcde


n 2aa nan, ac.lan; goriilen.
J
"dt:'-? okt /
eden; kav - Munk.r: Inkar eden;
kabul etme-
Munba In9:lnblaseden:ilerige]eni
Miintakil: intikal
eden; «
gecen
c V e n, .

Miincemid, miincemide: miras kalan; clen


incimad
Muntefi:Nefyedilen;yokediIen.
2£*i FIHI MA FIH

Muntehfl: Son bulan yer; vari- Mustemi': Isiten, dinleyen.


labilen son yer, son, uc. Mustenid: Istinad eden; dayanan.
Miintebi: Nihayet bulan, sona eren, Miistetab: Ho§ ve giizel bulunan;
biten; son; bir $eyin nihayetinde begenilmis, giizel.
olan, o §eyitamamlayan. Miistenh: Istirahat eden; rahat bu-
Muntegir, muntcgire: Inti§ar lan, gbnlii rahat, kaygisiz.
eden; yayilan, dagilan. Mustevli: Istfla eden, ele geciren;
Munzecir: Zorla boyun egip yapan, yayilan, her tarafi kaplayan.
itaat eden. Miis§reket: Ortakhk.
Miirde: Olii; cansiz. Musarik: Ortak.
Miirg: Ku§. Miisarun-ileyhim: Kcndilerine
Miiridan: Muridler. isaret olunan; adi ge<;enler.
Mursel: Irsal oJunmu§; gbnderil- Miisevves: Kansmis, karisik; ici
mis; resul. kansmis, ici altiist olmus;
Miiruvvet: Mertlik, yigitlik; co- diizensiz.
mertlik, iyilik severlik. Mii§tak: Siddetle arzu eden, i§tiyak
Miisadif: Tes^duf eden. duyan; isteyen, ozleyen.
Miisadif-i nazar: G6ru§e tesaduf Musteh^: Istiha duyulan sey; iste-
eden; gbze carpan. nilen, arzu edilen.
Musahhar: Teshir olunmus,; boyun Miisteki: Sikayet eden.
egmis,, itaat etmi§; amade. Miitabaat: ittiba' etme; tabi' olma,
Miisahhariyyet: Musahhar olma; uyma.
teshir olunma; boyun egme, itaat Miitalaa: Oku ma, incelerae;
altinda olma. dusiince.
Miisebbib: Sebep olan. Mutaliin: Miitalaa edenler; okuyu-
Miisellem: Teslim edilmis; kabul cular.
olunmu§. Muteaddid, muteaddide: Taaddiid
Muslim: Miisliiman. eden; cogalmi§; cok, pek cok.
Miistagfir: Istigfar eden.
Miiteallikat: Mutcallik olanlar;
Mustagni: Istigna eden; ihtiyaci ol- yakin kimseler, akraba.
mayan; tok gozlii.
Miiteallim: Ogrenen, ogrenci.
Miistagrak: Gark olmug; dalmis,
batmi§, gomulmu?, bogulmu§.
Muteazzir: Zor, giic;.
Mustaidd: Jstidatli, kabiliyetli
Miitebaki: Geriye kalan, baki ka-
olan. lan; artan.
Mustakarr: Nihayette karar edilen Mtitebedd.il: Tebeddiil eden;
yer. degisen, ba$ka bir hale giren;
Miiatakim, mustakfme: Duz, dog- kararsiz.
ru. Miitebeyyin: Tebcyyiin eden, mey-
Mustean: Kendisinden yardim bek- dana gikan; anlasilan.
lenen, yardim istenen. Mutecelli: Tecelli eden.
MiisteSr: Ariyet olan; igreti, odiinc; Miitecezzi: Cuz ciiz olan; parca-
takma. lanan, parcalanna aynlan.
Miisteban: Meydanda olan, acik, Miitefavit: Birbirinden farkh olan,
asjkar; apk olarak anlasdan. ?esit]i olan, ce§itli.
Miistecab: Kabul olunmus.. Miiteferrik, miiteferrika: Ayri ayn
Miisted'f: Isteyen, dileyen; dilekge olan, aynlmi?; daginik.
veren. Miitegaddt: Tegaddi eden; gidala-
Miistehikk: Istihkak eden; hak- nan, beslenen.
eden, kazanan. Miitegayir, miitegayire: Birbirin-
Miistehlek: Helak olmus, yok ol- den baska olan, farkh olan.
mus. Miitehassil: Hasil olan; meydana
LUGATQE v.17

'
gelen. kendine vekil eden.
Mutehayyiz: Tahayyiiz eden; yer MuveUidu'l-humuza: Oksijen.
tutan, mekiin i$gal eden. Muvellidu'1-ma: Hidrojen.
Miitekabil, miitekabile: Tekabiil Muverrih: Tarihgi.
eden, kar§isinda olan, kargihk Miiveavis: Vesvese veren; kuruntu-
olan. cu; kuruntu eden.
Miitekaddim, miitekaddime: Te- Miiyesser: Kolayla§tinlmi§; kolay
kaddiim eden, once gelen, gecen, gelen; nasip olan.
gegmi§. Miiyesser olmak: Kolay olmak;
Miitekellim: Konu§an. nasip olmak.
Miitelevvin, miitelevvine: Renk- Miizehheb: Altin suyuna batinlmi§,
ten renge giren, renk renk olan, yaldizlanmi§.
renkli. Miizekkir: Zikr ettiren, hatirlatan,
Miitena'im: Tena'um eden; nlmet- andiran; zikreden, hatirlayan.
lenen, nimet elde eden. Miizevvir: Tezvir eden; yalani tel-
Miitenfikiz: Birbirini nakz edici; leyip pullayan; arabozucu.
celigen, c^li^kili. Miizill: Zillete diisjiiron, zelil edici.
Muteneffir: Nefret eden; tiksinen.
Mutenevvi', mutenevvia: Ce§itle- N
Na-balig: Bali§ olmayan; biiluga er-
nen; ce§it ce^it olan.
memi§.
Miitercem: Terciirae edilmi§.
Na-bedid: Gorunmez, belirsiz,
Miiteselsilen: Zincirleme olarak;
kayip.
sira ile, birbiri arkasindan.
Na-gar: Caresiz; ister istemez;
Mutetabi'u'l-vlirOd; Gelmesi pes- ...zorunda kalmts,; zavalli.
pe§e olan, gelisi birbirini takip N§-d^n: Bilmeyen, cahil, bilgisiz;
eden.
kaba, tcrbiyesi kit,
Miitcvakkif: Tevakkuf eden; bir §e-
Nadim: Nedamet duyan; pi§man
ye bagh olan, ancak o geyle ola- olan.
bilen.
Nafe-i mu^k: Misk kokusu.
MiitevalS, miitevfiliye: Tevali Nafi: Nefy edici; yok edici.
eden; pespe§e gelen, birbiri ar- Nafi': Hayir ve fayda verici §eyler
dmca gelen.
yaratan, fayda ve menfaat veren.
Miitevatir: Tevatiir yoluyla nakl Nafi', nafia: Faydali, yararh.
edilen; pek c_ok kimse tarafindan
Nagah: Ansizin.
nakledilip soylenilen. Nagehan: Ansizin, birden bire.
Muteveccih: Tevecciih eden; bir ta-
Nahs: Ugursuzluk.
rafa donen, yonelen. Nahv, nahiv: Gramer.
Mutezadd: Birbirine Zlt.
Nahvi: Nabiv ile ilgili; gramerci.
Miittaki: Ittika eden; sakinan, Nahvullah: Allah'in nahvi; Allah'i
gekinen. bildiren gramer ilmi.
Miittefakun-aleyh: Uzerinde it-
Nairn: Nimet, cennet.
tifak edilmis,, anla§ilmi§. Naka: Di$i deve.
Miittefik: Ittifak eden; birle§en, Nakais, nakiiyis: Kusurlar, eks-k-
anla^an; hem-fikir olan. likler, ayiplar.
Miittehid: tttihad eden; birle§en, Nakd, nakid: Akce, maden para;
birle^mi^; bir olan. kalp olmayan gercek para.
Miivaneset: Unsiyet peyda etme, Nakd-i ceyyid: lyi akge, kalp ol-
beraber yasama. mayan para.
Miivekkel: Vekil tayin edilen; vekil Nakdiyyet: Nakd olma; akgelik,
olan. akce olma, gercek para olma key-
Miivekkil: Vekil tayin eden; birini fiyeti.
2SH FIHi MA FIH

Naklsa: Eksiklik, kusur, ayip. Nedimet: Pis,manbk.


Nakkab: Nikabi, perdeyi kaldiran. Nef Menfaat, fayda, yarar.
:

Nakl: Bir $eyi baska bir yere gij- Nefaz: Gegme; sbzii ge<;me.
turme; aktarma, gecjrme; anlat- Nefha: Ufiirme;, esme; nefes; giizel
ma, sbyleme; terciime etme. koku.
Naka: Noksan olma, noksanhk, Nefir: Bagnsma, ctglik, baginp
azalma. ^agirma.
Nakz: Bozma, kirma; bir sbzlesmeyi Nefs-i fakr: Faknn kendisi.
bozma; i^eli^me. Nefs-i vahide: Bir tek nefis.
Nam: Isim; iin. Nefy: Surme, uzaklastirma; isbatin
Na-ma'kulat: Makul ziddi; negatif (olumsuz) hale ge-
(akledilebilir)
olmayan seyler. tirme; yok etme.
NamdSr: Namh, iinlii. Negam-i kari: Okuyueunun nag-
Name: Mcktup, kitap, mecmua. meleri.
Na-merd: Mert olmayan, aleak; kor-
Nekbet: Talihsizlik, bahtsizhk;
kak. duskiinliik, felaket, muslbet.
Na-me§rfl': §cr'an uygun olmayan. Nesak: Tarz, sekil, uslup, yol.
Nan: Ekmek. Nesim: Hafif riizgar, riizgar.
Nfin-pare: Ekmek parcasi, bir parca Nesren: Nesir olarak, nesir sek-
ekmek; get;inmeye yarayan sey. linde.
Na-pak: Temiz olmayan; pis, mur- Nes'et, nes'e: Hadis olma, meydana
dar. gelme, var olma, viicuda gelme,
NS-pesend: Begenilmez. ortaya cikma.
Nfi-pesendide: Begenilmeyen, mak- Nesv il nema: Yeti^ip biiyiime,
bul olmayan. siiriip cikma; yetisme.

Nar: Ate?, cehennem. Neuzii-billah: Allaha sigininz.


Nfis: Insanlar, halk.
Nev; Yeni, taze, kbrpe.
Nevahi: Nehiyler.
Nasayih, nasaih: Nasihatlar.
Nevakie: Noksanlar, kusurlar, ek-
Naab: Tayin etme; dikme.
siklikler.
Naaih: NasThat eden. Nevazis: Oksama, gbniil alma, il-
NSsiye, nasiye: Aim. tif'at.
Nasi: Nes/et eden; ...den ileri gelen, Nevm: Uyku.
dolayi, otiirii. Nevmid: Umitsiz, umidini kaybet-
Natik, natika: Suyleyen, konusan; mi§.
idrak eden, dii^iinen. Nevzad: Yeni dogmus.
Natika: Dujjiinup sbyleme giicii;
Nezir: Uyarici, korkutucu.
diizgiin soz sbyleme. Nezr: Adama, adak.
N£-umid: Umitsiz. Nifak: Munafikhk; iki yuzluliik.
Nazar: Bakma, bakis, gb'riis;
Nigah: Bakis.
diis;iinme, diisiince. Nigehban: Gbzcii, bekcL
Nazar-i tSz: Keskin gbriis. Nihad: Tabiat, huy, yaratilis.
Nazentn: Cok nazh; narin, ince Nik: Iyi, hos, guzel, begenilen.
yapih. Nikab: Ortii, perde.
Naziki: Naziklik; nezaket; incelik; Ntk-ahd: {Ezelde) sbzlesmesi iyi
giizellik, zarafet. olan; sbziinde duran, vefah.
Nazil: Niizul eden, inen. Nik-nam: Iyi nam kazanmis, iyi iin
Nazir: Benzer, misil, es,. sahibi.
Necasat: Necasetler; pislikler. Nik ii bed: Iyi ve kbtii.
Necfiset: Pis olma, pislik. Nim: Yanm.
Necat: Kurtulma, kurtulus. Nisyan: Unutma.
Neccar: Marangoz, diilger. Nisane: Iz, alamet, belirti.
LtJGATgE

Niyflz-mend: Niyaz eden; yakaran. nen.


Niza': Miinazaa; 9eki§me, kavga, Rah: Yol.
miinakasa. Rahimehullah: Allah ona rahmet
Nizam-pezir: Nizam bulan; diizene etsin.
giren. Rahman: Pek 90k merhametli; her
Nuhuset: Ugursuzluk. §eye rahmet eden; pek cok rah-
Nur-bahs: Nur verici. met sahibi.
Nurun-alu-nur: Nur uzerine nur. Rahmetullahi aleyh: Allah'in rah-
Nusrat, nuaret: Yardim. meti onun uzerine olsun.
Nutuk, nutk: Sbz soyleme; sbz Rai: Rii'yet eden; gbren.
soyleme giicu; sbz.
Rakayik, rekaik: Rakik §eyler; in-
Nucum: Necmler; yildizlar,
cclikler.
Nufus: Nefisler; canlar; insanlar. Rakik, rakfka: Ince.
Nusah: Nushalar. Raka: Oynama.
6 Rayic, raic: Revacta olan, siirumii
Orf: Adet, hiikiim, gelenek.
olan.
Rayiha: Koku.
Raz: Sir.
Padisahi: Padisaha ait; padisahhk. Razik: Rizik veren.
Puka.ii: Pak kimseler, temizler. Razi', razia: Siit emen cocuk; siit
Payan: Nihayet, son, kenar, uq. karde§.
Payidar: Saglam, devamh, siirekli. Reaya: Raiyyeler; bir hukumdarin
Peder: Baba. idaresi altinda bulunan halk;
Pejmurde: Eski pusku; daginik; biitiin halk, vatandaslar.
perisan.
Reca: Limit; niyaz, temenni.
Penah: Siginma, siginacak yer. Redi, redie: Kotii, fena, bayagi,
Perestig: Tapinma, tapma.
aleak.
Perran: Ucan, u£ucu. ReF: Yiiceltme, yiikseltme; yukan
Per, perr: Kanat. kaldirma; hukiimsuz birakma,
Per u bal: Kanat ve kol. hiikmiinu kaldirma.
Pertev: Isjk, nur. Refakat: Refiklik; arkada§hk.
Perverde: Beslenmi§; terbiye edil- Reft', refia: Yuksek, yiice.
mi§, buyiitulmu§, yeti§tirilmis. Refik: Refakat eden; arkadas;.
Perverdigar: Besleyen, terbiye Reftar: Gidiij, yuriiyu§, hareket.
eden, riziklandiran. Reh-numa: Yol gbsterici, yol
Perverts: Besleme, beslenme; ter- gosteren.
biye etme, yeti§tirme; ilerleme.
Reh-revan: Yola giden, yolcu.
Pir: Ya§li, ibtiyar; §eyh, pir.
Rehzcn: Yol kesen, yol kesici.
Pulad-i hindi: Hind celigi. Reis: Baska 1, ba§.
Putc: Icinde maden eritilen tava. Rekaket: Gevseklik, zayifhk; ke-
Pul-sikim: Put kinci. kemelik, dilde tutukluk.
Rekz; Yere saplama, dikme, kirma.
Reml: Bir cesit falcilik.
Rabbena: Rabbimiz. Remz: tsaret, isaretle anlatma; gizli
Racih: Ustiin, once, agir basan. ve kapaji soyleme, Tma, sembol.
Racim: Ta$lanmi§, lanetlenmif. Remzen: Ima sftretiyle, isaret yo-

Raciiliyyet, reciiliyyet: Erkek luyla, sembolik olarak.


olma, erkeklik, erlik. Rene: Agn, sizi; zahmet, sikinti,
eziyet.
Radiyallahu anhiim: Allah onlar-
Rencide: tncinmis, kinlmi§.
dan razi olsun.
Rengin: Renkli, parlak; guzel,
Ragib: Ragbet eden; isteyen, imre-
siislu.
300 FiHI MA F1H

Revfibit: Rabitlar; baglar, miina- mis. olan.


sebetler, ili^kiler. Sacid: Secde eden.
Rev&n olmak: Gitmek. Sa'd: Kutluluk, ugur.
Revh: Rahat, gonul rahathgi; rah- Sadakat: Sadakalar.
met; canlihk. Sadat: Seyyidler; efendiler.
Revi§: Gidi§, yuriiyii§; tarz, iislup, Sadir, sadira: Sudur eden; gikan,
yol. ortaya cikan.
Revnak: Parlaklik, giizellik, tazelik, Safi, safiye: Temiz, pak, an, saf,
siis. halis.
Re'y; Gdrtis, dugiince. Safir: Ishk, ince, giizel ses.
ReyShfn: Reyhanlar; feslegenler. Sagir, sagtre: Kiicjiik, ufak.
Reyhan: Feslegen. Sahth, sahiha: Sihhatli; gercek,
Ridvfln: Razi olma, ho§nutluk; cen- dogru, saglam.
nette bir melek. Sahihii'1-ayar: Ayan sihhatli, ayan
Ridvanullani Teaia aleyhim dogru.
ecmam: Allah'in nzasi onlarin Sahihii'l-beden: Bedeni, viicudu
iizerine olsun. saglam, sihhatli olan.
Rifk: Yumusakhk, yava^hk, tatlihk. Sahir: Sihirbaz.
Rihlet: Gog etme, goc,. Sahiran: Sihirbazlar.
Riyaz: Ravzalar; bahceler. Sahv: Uyaniklik, ayik olma,
Ruhbaniyet (rehbaniyyet): Rahip- §uuruna sahip olma.
lik, kesisjik; evlenmeme ve miin- Saika: Sebep.
zevt yasama. Said: Saadet sahibi, ahiret saade-
Ruhsat: Izin, musaade. tine ermi§ kimse; Allah indinde
Ruhu'I-ervah: Ruhlarm ruhu. makbul olan, ebedi kurtulu§a
Ru-siyah: Siyah yuzlii, ytizu kara. ermis. olan.
Rugen: Aydin, par]ak; belli, asikar. Saik, saika: Sevkeden, ybnlen-
Ru§en&: Aydin, parlak; belli, mey- diren; sebep, gerek; siirukleyen.
danda. Sail: Sual eden; soran; isteyen; dile-
Rusenfihk: Aydinhk, parlaklik. nen, dua eden.
Ruzgar: Zaman, devir, dunya. Sair, sfiire: Diger, oteki.
Rflz-i elest: Elest giinii; "Ben sizin Sak: Aga^ gbvdesi, agacm dah
Rabbiniz degil miyim" hitabmin budagi.
vaki' oldugu an. Sakit: Dii§en; hiikum ve itibardan
Ruz-i ceza: Mukafat ve ceza giinii. diisen, hukiimsuz; diisuk.
Ruchan: Usliin olma, iistunliik. Sakil: Agir; sikinti veren, can
Rusv&, riisvay: Rezil, itibarsiz, sikan, cirkin, kaba.
bayagi, asja&lik, haysiyetsiz. Sakin, sakine: Oturan, mukim;
Rtius: Basjlar. hareketsiz olan; hareketsiz, ses-
Rii'yet: Gorme, goriis; Allah'i siz.
gbrme. Sslkit:Susan, sessiz.
Ru'yetull&h: Allah'in gorulmesi. Salah: Diizelme, iyilesme, iyilik; ra-
hatlik, bang.
S Salahu'1-hak ve'd-dln: Hakkir. ve
Sa'b: Zor, gii$. dinin salahi.
Sabavet: Qocukluk. Salar: Ba§bug, kumandan, bas, en
Sabik, sSbika: Once olan, onceki; biiyiik amir.
one gegen, ileride buluaan, Salavat: Salatlar; dualar; namaz-
gecen; gegmis. lar.
Sabfc Cocuk. Salavatullahi aleyh: "Allah'in
Sa\bit, sabite: Degi^meyen, degis- salati onun iizerine olsun!"
mez; var olan, mevcut; isbat edil- Salih, saliha: Elveri^li, uygun, iyi;
LUGATQE 301

dinen makbul, iyi, yararh. ^ekilmi? kihc.


Salikin: Salikler; tarikate siiluk Seyfeddin: Dinin kdinci.
edenler. Seyyie: Kotiiluk, fenahk.
Samim: 1$, bz, asil, merkez. Sibyan: Cocuklar.
Sanadld: Ba§kanlar, ileri gelenler, Sidk: Dogruluk.
biiyukler. Sifat: Nitelik.
Sanayi': Sanatlar, zanaatlar. Sifat: Sifatlar; nitelikler.
Savab: Dogruluk, duriistliik; dogru, Sifatullah: Allah'in sifatlan.
duriist. Sryanet: Konima.
Savt: Ses. Siyt: Iyi olarak amlma; me§hur
Sa'y: Qalisma, gay ret; ko§ma, olma, iin.
yiirume. Sigar-i sinn: Ya§ kuijiiklugu.
Sayd: Av; avlama, avlanma.
Sihan: Kalmhk, ici bo? §eylerin
Sfiye: Gblge.
gapi.
Sayyad: Avci.
Sim-ber: Gumiiij gbgiislii.
Sebtlullah: Allah yolu.
STret: Bir kimscnin ii; hali, ahlaki.
Sebkat: One gecme, gecme, iler-
leme, ileride olma. Ovme.
Sitayi§:
Sebk etmek: Geijmek. Sitemger: Zu I mi! den, haksizlik
Sedfid: Dogruluk, hatasizhk. eden; sitcmci. \j

Sedd, sed: Kapama, tikama; engel Siyak-i beyan: tfadenin gelis §ekli.
olma; engel, mania, perde. Siyaset: Terbiye etme, ydnetme,
Sehhar: Buyiicu, biiyuleyici. idare etme; olum cezasi verme.
Sekinet: Karar, sakinlik, dinlenme; Subh-i sefid: Beyaz sabah vakti.
rahathk, gbnul rahathgi. Sudur: Sadir oima; cikma, meydana
Sekir, eekr: Sarho^luk. gelme; sadniar, gbgiisler.
Selatin: Sultanlar. Suhte: Yanmi§, yanik; softa. med-
Sem": tijiLme, dinleme, kulak verme; rese talebesi.
i^itme duygusu. Su'-i karin: Yakinin kbtiilugu,
Semerat: Meyveler. yakin arkada§ kbtuliigu, fena-
Somere: Meyve. bgi.
Semum: Sam yeli, sicak ruzgar; ze- Suleha: Salih kimseler.
hirli §ey. Sultanii'l-enbiya: Nebilerin sulta-
Sena: Ovme; takdtr etme, begenme. m.
Seni, seniyy, seniyye: Yuksek, Siir: Dugiin, ssiyaret, §enlik.
yuce. Sureta: Gbrimu^te, suret itibariyle,
Ser: Ba&. zahiren.
Ser-be-ser: Ba§ba§a, ba§tan ba§a. Suret-bin: Siireti gbrucii; sadece
Ser-gerdan: Ba§i doncn, sersem, dis sureti goren.
•jaijkin; pensan. Suret-i tesviye: Uzla^ma sekli.
Serheng: Cavu§, kavas, yasakgi. Suret-pezir: Suret kabul eden;
Sen', seria: Sur'atli; gabuk. suret kazanan.
Serian: Sur'atli bir §ekilde, SurT, suriyye: Surete ait, gbrunii^e
ijabucak. ait; sekli, maddt.
Sermcdl, eermediyye: Dai mi, Suzan: Yanan, yakici.
siirekli. Suzi§: Yanma, yakinma, yiirek ya-
Ser-mest: Sarho§. nigi.
Ser-ri§te: Ipucu, tutamak. Siihulet: Kolayhk; yava§hk, nazik
Setr: Ortme, perdeleme. muamele; elveri§Iilik.
Setr-i uyub: Ayiplan ortme. Siirh: Kirmizi, kirmizi murekkep;
Seyf: K1I19. kirmizi miirekkeple yazilmi^
Seyf-ale'l-Hak: Hakk'a kar§i konu ve boliim basjhgi.
302 FIHI MA FIH

SutGn-i hannane: Ses cikaran, in- §a§ilacak gey,


leyen, bzleyen direk. §ihab: Alev, ate§ parcasi, kivilcim;
akan yildiz.
§ihabi, §ihabiyye: Kivilcim ile ilgi-
§adi: Sevincli olnna, memnuniyet, li; akan yildiz ile ilgili.
gdniil ho§lugu. Sikar: Av; avlanma; avlanan hay-
Sad olmak: Memnun otmak, sevin- van.
mek. §ikem-har: l^kembe yiyen; obur;
§§.hf: §aha, hiikumdara ait, §aha bogaz tokluguna hizmet eden
mensup, §ah ile ilgili. hizmetci.
§ahid-baz: Giizel oynatan, guzelle Siken: Kiran, kjrici.
oynayan; sevgili ilu oyna§an. §im§ir-i hindl: Hint kihci.
Sahne (Sihne): Inzibat me'muru, $inid: i§itme.
emniyet me'muru. $ir: Siit; arslan.
SakT: "Said "in ziddi, bcdbaht; Allah §i'r-i garra: Parlak, giizel, gatafath
indinde makbul olmayan, ebedi bir §iir.
kurtulu^tan mahrum olan. §irin-mader-za\d: Anadan dogma
Sakird: Talebe, cirak, yamak. tath.
Sakk etmck: Yarmak, ikiye ayir- Sita: Kis.
mak. §ive: Naz, eda; tarz, tavir.
§ank, sanka: Dogan; parlayan, $dhret-gir-i afak: Uiitiin alemde
parlak. §6hreti olan.
§atir: Ne§'eli, kcyifli, §en. Sua": Bir 151k kaynagmdan yayilan
§ayan: Yakisjir, deger. tel tel i§iklar; i§in.
§eb: Gece. §ua-i afitab: Giine§ i§ini.
§edid, sedide: Siddetli; sert, kati, Sur: Tuzlu; kekremsi; §amata, gii-
siki. rultii.
Sedidii'1-ikab: Cezalandirmasi §id- Surrah: Sarihler.
detli olan. $uru': Bahama.
Sehadi: Sehadet alemine ait. $iirb-ihamr: Sarap icme.
§ehevat: Sehvetler; arzular, a§in Siiruk: Giine^in dogmasi.
istekler. §iirur; Serler.
§ekk: Suphe, tereddut, zan.
$em': Mum, balmumu, cerag.
$em'a: Mumlu Fitil. Taacciib: Sa§ma, hayret etme.
$emm: Koklama, koku alma. Taaffun: Curiiyup kokma.
Sems: Giine$.
Taakkul: Akil erdirme; du§iinme;
$er3re: Kivilcim.
hahrlama.
$eref-Budur etmck: Serefle sadir
Taalluk: Alakasi olma; ilgi, ili§ik.
olan, ortaya gelen.
§er'-i mute^erra': Vaz' edilmi§
Taam: Yemek.
kanunla§mi$ kanun.
§eriat,
Taa§§uk: A§ik olma.
§ermende: Utanmi§, mahcub. Taat: Taatler; itaat etmeler;
§err: Kbtiiluk,'fenalik, kbtu i§.
ibadetler.
§erli: Kbtii, hayirsiz. Tab: Gug, kuvvet, takat; i$ik, par-
$evket: Buyukluk, hey bet. lakhk; hararet.
$eyatin: Seytanlar. Tab': Tablat, yaratih§, huy.
$eyatin-i racim: Ta$lanmi§, lanet- Tabakat: Tabakalar.
lenmi§ §eytaniar. Tab'an: Tabiat itibariyle.
JJeyhu'l-megayih: Seyhh rin §eyhi. Taban: I^ikh, parlak.
Sigref: Giizel ve latif; ii kalin; iyi
;
,
Tabayi': Tab'lar; tabiatlar, (dort)
ve yaki§ikh; ulu ve muhte§em;
tabiat.

:
LUGATQE 303

Tabi': Uyan, boyun egen, bagh ka- Tahvif: Korkutma.


lan, birinin emri altinda bulu- Taife: {Bir meslege mensup) toplu-
nan. luk.
Tatflb: Doktor. Tain, taine: Ayiplayan, kusur go-
ren; iftira eden.
Tab?t, tabtiyye: Tabiata mensup,
Takarriib: Yaklagma, yana§ma,
tabiatla ilgili.
yakmbk, yakinlasma.
Tabi§: Pari ay is,, panldayi§.
Takaza: Taleb, istek.
Tabl: David. Takbih: Kabih gorme; kotiileme.
Ta'cSl: Acele ettirme, dhe aldirma, Takbil: Opme.
cabukla§tirma. Takdis: Mukaddes kilma; temiz ve
Tflcir: Tuccar. ari kilma; Oenab-i Hakk'i zatina
layik olmayan §eylerden tenzih
Ta'cin: Hamur yapma, yogurma,
etme.
hamur haline getirme.
Takrir: Anlatma, anlati§; yerle§-
Ta'dad: Sayma.
tirmc; saglamlastirma.
Tafdll (tafzil): Daha faziletli addet- Taksir: Bir seyi eksik veya kusurlu
me; iistiin tutma, iistunliik ver- yapma, bir $eyi yapabilecekken
me. yapmama; kusur etme; kusur,
TafeSlen: Tafsil itibariyle, tafsitt su^; kisaltma.
olarak, mufassal olarak, teferru- Tali': Tulu eden, dogan; talih,
ath olarak. kismet; kader, baht.
Tagayyiir: Ba^kalasma, degi§me. Talib: Isteycn, talep eden; miirid,
talebe.
Tagayyiir: Ba§kala§ma, degi§me.
Ta'lik: tli§tirme, baglama, asma,
Tagi: Tugyan eden; ast, azgin.
takma, tesblt etme.
Tagltt: Yamltma, yanh§im cikart- Ta'lim: Bildirme; bgretme, ilim
ma. verme.
Tagut: Kayiptan haber veren buyii- Tama': Tamah; doymazlik, ac, gbzlii-
cii; $eytan; put. liik.
Tahalluf: Geride kalma, arkada Ta'mtk: Derinlestirme; esasina var-
kalma; uygun gelmeme; degi§ik acak §ekilde inceleme.
olma, basjka tiirlu olma. Tamm, tarn me: Eksiksiz, nok-
Taharet: Temizlik. sansiz, tain, butiin; olgun, mii-
Taharrl: Arama, ara^tirma, kemmel.
arastinlma. Tammu'l-hilka: Hilkati tarn; ya-
Tahattur: Hatirlama. ratibsi tarn ve mukemmel olan.
Tahayyiir: Hayrete d£i§me, hay- Ta'n: Ayiplama.
ranlik. Tarab: §eviri<,-lilik; genlik; coskun-
Tfihir, tahire: Temiz. luk.
Tahiyyat: Selamlar. Tarac: Yagma, talan; yagma etme.
Tahkikan: Gercekten. Tard: Kovma, siirme, uzaklastirma.
TahlTs: Kurtarma. Tarik: Yol.
Tahrif: Degisjtirme, bozma. Tarrar: Yankesici.
Tahrtk: Hareket ettirme. Tasaddur: Bas kbseye oturma, en
Tahria: Hirslandirma. basta oturma.
Tahsil: Hasil etme, ele getirme, Tasallut: Musallat olma; sa^a§ma;
elde etme; bgrenme. bukrnii ve tasarrufu altina alma.
Tahain: Giizelle§tirme; giizel bul- Tasarruf: Idare etme, kullanma;
ma, takdir etme. sahip ve malik olma.
Tahetnen: Giizel bulup takdir ede- Tasavvur-pezir: Tasavvur kabul
rek; begenerek. eden; tasavvur edilebilir.
304

Tashih: Diizeltme. ilerleme, ilerletme; azar azar ha-


Tashihat: Tashihler; duzeltmeler. reket etme.
Tasnt': Yapma; uydurma, yaki§- Tedris: Ders verme.
tirma. Tedvlr: Dbndurme, ^evirme;
Tasntfat: Tasnifler; tasnif edilmi$ degirmi, yuvarlak §ekle sokma.
eserler. Teemmiil: Etrafhca du§unme.
Tatbik: Uydurma, yaki§tirma; kar- Tefahhus: Ara§tirma, soruijturma,
§ila§tirma, mukabele, mukayese;
inceleme.
uygulama. Tefahiir: Ogiinme.
Ta'til: Durdurma.faaliyetten ah Tefasil: TafsMer.
koyma; muattal kilma, nefy
Tefaviit: Farkli olma, degisjk olma;
etme, yok sayma; Allah'in sifat-
fark, farkhhk.
lanni nefy etme.
Tatvfl: Uzatma. Teferriic: Agilma, ferahlama; gezin-
Tatyib: Ho§nut etme, gijnlunu tiye ijikma, gezinti.

alma, iyi davranma. Tefessiih: Ciiriime, kokuijma.


Tatyib-i h§tir: Gbnlunii alma. Tefevvuk: Fevkinde olma; iistun
Tayyib, tayyibe: Giizel, iyi, ho§, gelme, ustiin olma.
faziletli, temiz. Tefhiym (tefhim): Biiyiik sayma,
Tayyibat; Tayyibler; iyi ve ho? ululama, tazim etme.
§eyler; tertemiz kadinlar. Tefrik: Ayirma, se^me; farkh kilma,
Tavazzuh: Vuzuh kazanma, vazih farkli olma; "fark" ve "tefrika"
olma; aciklanma. haline koyma.
Tavil: Uzun. Tefrika: Farkli olma, fark; aynlik;
Tavile: Ahir, tavla. ayrilma; ikilik, (jokluk; "Cem" "ve
Tazarru': Tevazu ile yalvarma. "cem'iyyet" mukabili.
Taziyane: Kirba^, kamgi; mecazen: Teganni: (Musikt okuina,
eseri)
Sebep. sbyleme.
Ta'ziye: Ba§ saghgi dileme. Tehi: Bo?, bo§una.
Tebahhurat: Buharla$malar. Te'hir: Geriye birakma, sonraya
Tebaud: BaTd olma, uzaklasjma. birakma, geciktirme, gecikme.
Tebdil: Degi§tirme, ba§ka bir hale Tehlil: "La ilahe Mullah" dcme, ke-
koyma. lime-i tevhldi sbyleme.
Tebean: Tabi olarak, uyarak. Tehzib: Islah etme, duzeltme, te-
Tebeddiil: Degis.me, ba§ka bir hale mizleme.
girme. Tekalliib: Bas>a bir kaliba girme;
Tebewul: i§eme. degi^me; dbnme, tjevrilme.
Teb§Ir: Mujdeleme. Tekarir: Takrirler; anlatmalar,
Tecaviiz: Otesine ge9ine, a^ma; ileri yazili bildirmeler.
gitme. Tekebbiir: Kibirlenme; biiyiiklen-
Tecemmiil: Giizelle^me; suslcnme, rae.
siis. Tekefful: Kefil olma.
Tecrim: Suclama, cezalandirma. Tekelliini: Konu?ma.
Tecriibeten (tecribeten): Tecrube
Teklif: Mukellef kilma; yapilmasim
ederek, smayarak.
isteme.
Tecvif: Oyma, oyuk hale koyma; Tekrir: Tekrar etme, tekrarlama.
oyuk yer, bo?luk, i$i bo§ olma.
Tecviz: Caiz gbrme, cevaz verme; Tekslr: Kesir kilma; gogaltma.
mumkiin gonme. Tekvin: Viicuda getirme; var etme.
Te'dib: Edeblendirme, terbiye etme. Telakki: Alma, kabul etme; bgren-
Tedric: Dereceleme; derece derece me.
LUGATCE 305

Telbta: Sureti haktan goruniip al- Tese'iil: Isteme, dileme, dilenme.


datma, bile yapma, siipheye sii- Teshil: Kulayla^tirma.
riikleme, kans,tirma; bir geyi Te'airat: Te'sirler.
oldugundan baska gosterme. Teslimat: Teslimler; selam verme-
Telebbiia: Giyme, giyinme. ler; selamet dileyerek dua etme-
Telef: Yok etme, bldiirme; bos. ye re ler.

harcama. Tesviye: Diizleme, diizeltme;


Televviin: Renkten renge girme, odeme; neticeye baglama.
renk degi§tirme; kararsizlik; Te§did: §iddetlendirme, sjddet ve
temkin halinin ziddi. kuwet verme; artirma.
Te'llf: Uzlastirma, bagdastirma; Teaevviis: Karmakansik ve dagimk
banstorma, toplama; eser meyda- olma, kansikhk.
na getirme. Tesnf: Ayiplama, kusur bulma.
Telkin: Soz sbyleyip anlatmak, Tesvis: Kan^tirma, bulandirma;
ogre Lm ok. kansjkhk, it; kan§ikhgi.
Temasa-ger: Temasa eden; seyirci. Tesvi§at: TesyTsJcr.
Temclluk: Yaltaklanma. Tetebbu': Inccleme, arasUrma, bilgi
Temevvucat: Temevviicler; dalga- edinme.
lanmalar. Tevabi': Tabi' olanlar; bir merkeze
Temyiz; Ayirma, tefrik etme, ay- bagli olanlar; peykler, uydular.
nlma. Tevahhug: Yalnizhktan ileri gelen
Ten: tnsan viicudu, gbvde, beden. korkma, urkme, korku.
TenakuH: Azalma, eksilme. Tevakkl: Sakinma, cakinme, korun-
Tenakiir: Birbirine yabanci olma, ma.
birbirini tanimama. Tevakku": Bekleme, umma, arzii
Tenasur: Yardimlasma. etme.
Oreme yeri.
Tenasiil-gah: Tevakkuf: Durma, bekleme; bagli
Tena'um: Nimetlenme; nimet icm- olma; bir konuda hiikiim ve ka-
de yasama. naatini belirtmcme.
Ten-diiriiat: Saglam viicutlu, sag- Tevatiir: Pek cok kimse tarafindan
lam. rivayet edilme.
Tenkta: AzalLma; ^karma. Tevbih: Tekdir, azarlama.
Terukki: Yiikselme; ilerleme. Tevdi: EmS.net etme.
Turbiye-kerde: Terbiyesi altinda Tevecciih: Qevrilme, ybnelme, dog-
bulunmus,, terbiye edilmi§. rulma; giiler yiiz ve yakinhk
Tercih-i bila-mureccah: Kendisine gosterme.
tercih edilen olmaksizin tercih Tevehhumat: Tevehhumler; vehm
etme; sebepsiz tercih, sebepsiz etmeler; var zannetmeler.
iistiin tutma. Tevehhum: Vehm etme; var zannet-
Tereddiid-amiz: Tereddiidle kan- me.
sik; tereddiitlii; kararsiz, karar- Tevelliid: Dogma.
sizlik veren. Tevfik: Muvai'ik ve mutabik hale
Terehhub: Rahib olma, ruhbanhk. getirme, uydurma; Allah'in rau-
Tersan: Korkan, korkak. vaffak kiltnasi; ilahi yardim ve
Ter ii taze: Ya^ ve taze. hidayet.
Tesanif: Tasnif edilen eserler, ki- ayn bir
Te'vil: Sbzii cjovirme, sbze
taplar. mana verme; yorumlama.
Teabih: Allah'i iirkan alemine ait Tevlid: Dogurma; meydana ge-
niteliklerden tenzih ve takdis tirme.
etme; "Subhanallah" demo. Teyakkuz: Uyanikhk, dikkatlilik.
Tesbihat: Tesbihler. Tezayiid: Ziyadeles,me; artma,
Tesettiir: Qrtiinme, gizlenme. cogalma.
,306 FIHI MA FiH

Tezehhud: Diinyadan yiiz ^evirme;


zahidlik etme; ibadet etme. Ueret: Zorluk, giicluk.
Tezekkur: Hatirlama. Usturlab: Yildizlann arza nazaran
Tezelliil: Kendini hor ve hakir yiikseklik derecesini bulmakta
gosterme, al^alma, ku^iilme. kullamlan alet.
Tezeyyud: Artirmaya, cogaltmaya
gayret etmek.
Tezeyyun: Suslenme; siis. Uftade: Dii§kiin, blcare; a§ik.
Tezkir: Hatirlatma. tTIul-emr: Emrsahibi.
TezvSr: Yalan kanstirma; hile ve tJmerfi.: Emirler; beyler, devleti
yalan kullanma; yalan dolan; ko- ydnetenler.
vuculuk yapma, arabozuculuk Umid-var: Umitli.
yapma. Ummi: Benim annem.
Tezyid: Ziyadele§tirme, artirma. Unvan: Baslik; isim.
Tezyln: Siisleme. Usera.: Esirler.
Tilmiz: Talebe.
Ttmar: Yara bakimi, tedavi; bakim.
Tiryak: Panzehir. Vacibetu's-siibut: Subutu vacib
Tlz: Keskin; sik; tez, i^abuk. olan; sabit olmasi zaruri olan.
Tiz-fehm; Anlayi§i sur'atli; cabuk Va'd-i imdad: imdad etmeye sbz
anlayan. verme; yardim etme vaadi.
Tufeyl: Dalkavuk. Vafi, vafiye: Yeterli, elverir, turn.
TufQliyet: Cocukluk, kuciikliik. Vahid, vahide: Bir.
Tuhme: Mlde dolgunlugu, hazim- Vakfiyyet: Vakif olma.
sizlik. Vaki", vakia: Vuku bulan; meydana
TGI: Uzunluk, boy; boylam. gel en.
Tulfi': Dogma, dugu§. Vakia; Gerci, her ne kadar; gercek-
Tu'm: Tad, $e§ni; yiyecek, azik. ten.
Valide: Anne.
Turuk: Tarikler, tankatler; yollar.
Vallahu a'lem: Ve Allah en iyi bi-
Tuti: Dudu ku§u; papagan cinsin- lir.
den bir ku§. Varid, varide: Vurud eden; gelen,
eri§en.
U Vasat: Orta.
Ubudiyyet: Kulluk. Vasilan: Vasillar; erenler, ermiijler.
Ubur: Gegme; diger tarafa gecme. Vasilin: Vasillar; erenler, ermisjer.
Uftil: Batma, kaybolma, gorunniez V&si': Geni§, bol.
olma; dime. Vast: Bir bliinun vasryyetini yerine
Uhuwet: Kardesjik; dostluk. getirmeye memur olan kimse; bir
Ukde: Dugiim; zor ve kansik i§; ic yetimin veya zayif, hasta bir
sikintisi. kimsenin mahni tdfire eden kim-
Ukubet: Cezalandirma, ceza. se.
Ukul: Akillar. Vaz'; Koyma, konulus,; durum, va-
Ulema: Alimler. ziyet, durus,, tavir.
Uluhiyyet: Ilahhk, tannhk. Vaz'-i yed: El koyma.
Ulum: Ilimler. Vaz' etmek: Koymak.
Uliiw: Yiikseklik, yiicelik. Vazi": Vaz' eden; koyan.
Umran: Mamurluk; bayindir olma; Vazih, v£ziha: Acik, asjkar.
§ehir. Veca': Agn, aci.
Umur: I§ler. Vech, vecih: Yiiz; suret, §ekil,
Urefa: Arifler. cephe, yon.
Uruc: Yukan cikma, yiikselme, ml- Vefk: Uyma, uygun gelmc, uygun-
FIHiMAFIH

Ink. Yevmen-fe-yevmen: Gunden giine.


Vehle-i ula: Ilk anda, ilk once. Yuhyl ve yiimit: Diriltir ve bldii-
Velcd: Cocuk.
Velev: Olsa da, bile, hatta, ister, is-
terse.
Veliyy-i ni'met: Nimet sahibi; Zabt: Tutma, yakalama; kaydetme,
nimet verip besleyen. not etme.
Velvele: Guriiltu, patirti. Zacir: Onleyen, yasaklayan; zorla-
Vera: Ote, geri, arka. yan, zurla yaptiran.
Vesfiit: Vasitalar. Zad u zahlre: Azik ve yiyecek.
Vesi', vesta: Genis, bol. Za'f: Zayiflik, acizlik.
Veevas: Vesvese veren; seytan. Zahid: Diinyadan yiiz ijeviren, diin-
Vezn: Tartma. yaya ragbet etmeyen.
Vird" Tarikat ehlinin belirli zaman- Zahtr: Yardimci, arka gikan, destek
larda okuduklan dua. olan.
Vukuflt: Vaki' olan seyer; olanlar, Zahir-bin: Zahiri, disi goren.
olup biten seyler. Zahiren: Zahirde; dis gbruniiste.
Vukuf: Durma, kalma; anlama, bil- Zahir-ter: Daba zahir; daha fisikar.
gi, bilme, vakif olma; haberli ol- Zahr: Sirt; arka.
ma. Zaid, zaide: Ziyade olan; eklenen,
Vuhup: Vah§T hayvanlar. artan; luzumsuz, fazla; matema-
Vusiil: Vuslat; ulasma, varma, eri$- tikte: arti.
me, yetisjme. Zail, zaile: Zeval bulan; gec,ip gi-
Vuzu': Abdost. den, kaybolan, yok olan.
Viicud-pezir olmak: Varhk bul- Zair: Ziyaret eden, ziyaretgi.
mak, varlik kazanmak, varlik Zakir: Zikr eden; anan, hatirlayan.
kabul ttmek; meydana gelmek. Zalum: Cok zalim olan.
Viis':6O5, kuvvet; bolluk, genislik. Zamir: Insamn gizli dusiincesi, sak-
Vus'at: Genislik. iadigi sir.
Viizera\: Vezirler. Zarar-dide: Zarar gbrmiis; zarara
ugramis.
Zarfiyyet: Zarfolma; zarf gibi i^ine
Yad-i ahiret: Ahireti anma. alma.
Yakaza: Uyamkhk, uyamk olma. Zari: Aglayip sizlama.
Yakin: Kat'i, kesin ve stiphesiz bil- Zayi" elmek: Kaybetmek.
gi; kesinlik, kat'iyyet. Zeban: Dil, lisan.
Yakincn: Kat'i Burette; kesin ve Zebunkus: Kendinden zayifa giicii

siiphesiz olarak, kesin bir bilgi yeten ve yiiklenen, diiskiinij ve


halinde. zayifi ezen.
Yari: Dostluk. Zecr: Onleme, yasaklama; zorlama,
Yfir-sinashk: Dostluk. siki§tirma.
Yaver: Yardimci. Zekavet: Zekilik, gabuk anlama.
Yecuz, lfi-yecuz: Caiz olur, caiz 0]- Zelil: Hor, haktr, aleak, asagilan-
maz. mis.
Yed: El. Zelle: Kuguk hata ve giinah; siirg-
Yed-i tula sahibi: Cok genis. bilgisi me.
olan. Zemim, zemime; Kiitiilenen, bege-
Yeganegi: Bir olma; teklik, biricik- nilmeyen; kbtii.
lik. Zemm: Kbtiileme.
Yekta: Tek, essiz, benzersiz. Zen AHin.
Yemra: Deniz. Zerrat: Zerreler.
Yevm: Gun. Zerrin: Altindan yapilmiij, altin.
308 FIHi MA FIH

Zevat: Zatlar. Zulmani: Zulmete, karanhga men-


Zevce: Kadin e§. sup, zulmetle ilgili.
Zevi'l-ihtiram: Saygi sahipleri. Zulmet: Karanhk.
Zilal: Ziller, golgeler. Zulumat: Zulmetler; karanhklar.
Zill: Golge. Zu'm: Zannetme, zan; yanhs ka-
Zimn: Ic. taraf, ic/, dolayisiyla an- naat.
latilmak istenen; gizli maksat. Zunun: Zanlar.
Zi-: Sahip. Zticac: Sirija, cam.
Zi-rflh: Ruh sahibi; canh. Ziihd: Diinyadan yiiz cevirme,
ZI-§an: §eref sahibi, serefli. diinyaya ragbet etmeme.
Zfba: Giizel. Ziinnar: Papazlarm bellerine bag-
Zinde: Diri, canh; din?, saglam. ladiklari ucjan sarkik, ipten 6r-
Zindegani: Hayat, yasama, ya§ayis. me ku§ak.
Ziya.: I§ik. Ziirriyyat: Zurriyetler; nesiller.
Ziya-pas: Ziya, i§ik sacan.
:m

AYET-I KERiMELER INDEKSI


Sure isimlerinden sonra ilk numaralar sure sira numarasini,
ikinciler ayet numaralarim, ug noktadan sonraki numaralar
kitapta ayetlerin ge?tigi sahtfe numaratanni gosterir.

Ahzab, 33/72 ...17,170. Feth, 48/4 ...53, 215. 216.


Al-i Imran, 3/14 ...12. Feth, 48/8 ...216.
Al-i imran, 3/27. 7. Feth, 48/9 ....216.
Al-i Imran, 3/40 .65. Feth, 48/10. ..216.
Al-i Imran, 3/49 .239
... Feth, 48/26 ...217.
Al -i Imran, 3/97 ....202. Feth, 48/27 ...94.
Al-i tmran, 3/ 106....227. Feth, 48/29 ...103.
Al-i tmran, 3/134 .210. Furkan, 25/44 ...223.
Amme, 78/40 ...33 Furkan. 25/70 ...121.
Ankebiit, 29/25 247 Fussilet, 41/6 ...227.
A'raf, 7/50 ...67, 209. Fussilet, 41/21 ...100.
A'raf. 7/54 ...224, 225. Fussilet. 41/44 ...188.
A'raf, 7/143 ...35. Fussilet, 41/46 ...183.
A'raf, 7/158...185. Gisiye, 88/17 ...121.
A'raf, 7/168 ...165. Hadid, 57/18 ...204.
A'raf, 7/172 ...66 Hicr, 15/9 ...105.
Bakara, 2/7 ...27, 126. Hicr, 15/21 ...29. 30, 32, 58, 59.
Bakara, 2/10 ...121. Hud, 11/56 253
Bakara, 2/14. ..200. Ibrahim, 14/7 ...221.
Bakara. 2/25 ...33. Ibrahim, 14/9 ...112.
Bakara, 2/30. ..84, 183 Ihlas, 112/1 ...203.
Bakara, 2/38 ...227. Ihlas, 112/3 ...155.
Bakara, 2/88 ...27. tnsikak, 84/1 ...177.
Bakara, 2/115 ..21. insikak, 84/19-20 ...21.
Bakara, 2/124 ...149. Insirah, 94/1 ...104.
Bakara, 2/125 ...149. Isra, 17/44 ...45, 86, 87, 187.
Bakara, 2/156 ...59. Isra, 17/70 ...13, 17.
Bakara, 2/179 ...163. Isra, 17/81 ...118.
Bakara, 2/195 ...163. isra, 17/85 ...208,225.
Bakara, 2/216 ...90. Kadr, 97/3...52.
Bakaru, 2/245 ...107. Kaf, 50/2 ...202.
Bakara, 2/249 ...116. Kaf, 50/6 ...192.
Bakara, 2/255 ..124. Kalem, 68/4 .53, 81.
Bakara, 2/287 ...88. Kalem, 68/10 ...126.
Bakara, 2/258 ...174, 185, 186. Kalem, 68/11-12 ...126.
Bakara, 2/269 ...222, Kalem, 68/16 ...122, 171.
En'am, 6/1 ...138. Kasas, 28/88.. .15, 226.
En'am, 6/11 ...196. Kehf, 18/109 ...77.
En'am, 6/43 ...137. Kehf, 18/110 ...124, 225.
En'am, 6/116 ...223. Kiyamet, 75/16-17 ...224.
Enbiya, 21/30 ...145. Lokman, 31/27 ...221,223.
Enfal, 8/17... 192. Maide, 5/83.. .132.
Enfal, 8/24.. .147. Maun, 107/5 ...81.
Enfal, 8/70 ...6. Mearic, 70/23.88, 131, 158.
Fatir, 35/19-21 ...152. Meryem, 19/23 ...22.
Fecr, 89/29-30 ...209. Meryem. 19/30 ...52.
Feth, 48/1 ...213. Meryem, 19/76 ...68.
Feth, 48/2 ...213, 214, 215. Muhammed, 47/15 ...134.
Fcth. 48/3 ...214, 215. Muhammed, 47/31 ...240
310 FIHi MA FiH

Muhammed. 47/36 ...131. Sad, 38/76 ...64, 95.


Muhammed, 47/38 ...156. SafT, 61/8 ....76.
Mutaffifin, 83/4-5 ...193. Saffat, 37/165-166 ...112.
.

Muddessir, 74/31 ...10, 11. Secde, 32/17 ...51.


Miilk, 67/3 ...145. Suara, 26/50 ...161.
Miimin, 40/60 ....157. Taha, 20/1 ...148.
Muminun, 23/53 ...87. Tank, 86/9 ...10.
Muminun, 23/96 ...210. Tegabun, 64/2 ...55.
Muminun, 23/: 15 ...63. Tekvir, 81/29 ....240
Miimtehine, 60/1 ...58. Tevbe, 9/97 ...166.
Miizzemmil, 73/9 ...180. Tevbe, 9/99 ...166.
Nasr, 110/1 ...75. Tevbe, 9/111 ...17.
Nasr, 110/2 ...112. Tevbe, 9/114 ...140.
Nasr, 110/3 ...75. Tevbe, 9/126 ...145.
Naziat, 79/40-41... 5B. Tevbe, 9/128 ...34.
Necm, 53/3-4 ...39, 221. Vakia, 56/79 ...70, 105.
Necm,53/42...115. Yisin, 36/12 ...116.
Neml, 27/34 ...113. Yunus, 10/62 ...74.
Nisa, 4/28 ...53. Yusuf, 12/87 ...7, 9, 11.
Nisa, 4/34 ...88. Zelzele, 99/1 ...177.
Nisa, 4/69 ...167. Zelzele, 99/7 ...47.
Nisa, 4/164 ...141. Zelzele, 99/7-8 ...63, 183.
Rad, 13/23 ...112. Zuhruf, 43/32 ...46.
Rahman, 55/1. ..138. Zumer, 39/7 ....248
Rahman, 55/29 05, 253
... 1 Zumer, 39/22 ...53.
-
HADISLER VE KELAM-I KIBAR 1NDEKSI
Burada sadece metni veya metninin hir porgasi zikredilen
hadisler ve kelam-i kibarlar verilmi$tir.

171....J>-^ r-jl_i (
IJ< l

118, 223 ....JJl^>->u^li.l> IjW

47....^ ,> . ui Li
y^i U» .

^ f+~» l

76,237 Jb-JJi+tfA
223 . . ..jjy uBU. jl j tJ y U jjlj «»U iljJII* .j^jiU i,j» >. fSJ jjj lil

222 . .. -l>l—i» Oyu_ji

48 ....a^aicHdiiijijyjc-cJ
53.
224 LjVlyU.^Uliil
119 f*
219 ...iIjnja..U>)Mjjs*l

51 .... Ujitjjj.3L.1ll

83 ...^l* ^U ijatj* j'—I"


210 ... sL*1lj„»il_rtl
94, 168... f ;Ul f WlJjJl
47 ....-.>•*£*,>. UjOI

170,202 ....oyLUIlJJI )U ,> j U-U XJl yJl^.iaJ*,XJI


f

2i0 ...^U-l^ilSUjlii^iiS^JI
73 ... *i«4* ^rJ^ Cr*^ J *9*^W jA je^'
205 LjVUJjj.LUll
34....oi_ii
e c-Ji Jf jJijJJuJ
_,
iJ

9,48... v»Ui'.Lri'illUjlC(^UI)
57 .. . cUL'i .ySJ 5U ^ jVJ' j JUU« >>B 3U Jyt JJJ

107, 133... ztcMyrfv*


24,25...^!;^^
312 FIHi MA FIH

118,223 ....*Ulj,*>,^jl1
161 ... j-lj^i^ll
167 ...^J>wJ*W
47 ...^^^j^U
117, 164 .... JjiUI J^Jl Ul

222,223 ... ^ U ^ >g jil J


169 ... C> ji^uijpSJUl^JlVj^^^l^v^iji
r
100 ... Oy-i-il^jJi^yi jLJ ^^il^il JJI jl

195 ...i*Jjr\ s_
f
l
(; IMi CJJJI ^ J y^jljjl ^ Ulj.,1 J) jl

222 .... »iL_ ji


^y ^j-ji ,jU yJi Ij>j Ijl bu ji ji
141 ... Li~oi~
113 .... JJI ,J»l< Iji^'

118 ... . ^U Utl dj^; jli ^.> L j»


95 . . .
p^i j j~** i uffill ^
190, 207 ... jL»JI vj- ^U jU-jj^ ^U fJ T JJI jli
2.0 ... o- .-_- jy^j' 'Jw .il *j_l> _^j

67 ....^ii..^.
203 ... Jj j J; u r t£J\ jS
78 . . .oJ; oi>ll j oL^yi Jb vj

56 ... ^«i jI +i.i^)I>^ii jl+ii^ t^_,


21 — l^_J Uj LyjJI ,>* ^*i- tjLoJI ^ Cr~*Sj
209 . . . .i>VI j UJI „i y«J j ^1 J^J ^ JJI CJJ U *J* yr-^ 0D J^
1 lyiljIj^.UWI.^
107 ...jjL^ [^aJI *J ijJJu tji> J_/)LJ L iJ-l Jjj*u .ji j* c~?s.

168 ...
r
t*SJIjJiJl>JlilSJ

^JS l^lj.U.li >_ tJi>'lyliJli


,

244 JL,lj.U. t
J

cfo .... i_ibil L^it _^Lu U j -Jizjl L^l* OjLhJ l»j

194 ....o^o^>l^
^^- lij UUj Ij^jj L^.j^Vc_.l Ijl ^JU JJI Jl»
^llo, ££.£,) ZZo — i^^ri i_fi J iy*-1. <y. _> j-^i ij( j f '
m
138 — i^*_^>^/l uy i>vll ifJJ

11 .... ^S \,il
IjJLi IS1 111 JJi
95 .... ^VU j^i ^U u-ldl Ijjtf
U

IXDEKSLER 313

152 ...^
76, 160, 162, 207 . J^cl jl ^_»u *&« !j* ^
113,(222,223)... ^jk-J^
113,(222, 223j....u_i-J ,^-

66, 139 ...^jJkJi+1.1 -j. l>^ i' j Ujji^ V*l >) i^U-i i>* •>'

.yrjy- j ^>' cA ^ **->> otf Jy ^ ^ u-<* J* ^ '*** *

96 ....uijdl^.UJI^isir
61,81 . ..^jULil^-ii^i^UjM
131 ....^iiUjj^^-mj^-i
200 .... J-LJI.UiJJiUUJ
29, 45 .... luioijl u.lkiJlOii'jJ

44, 98, 184 ... . liNJSI ^jU- U J-y JVjJ


153 ...^,- JJLl^i.li--S 1
JJ

243 ^^/iiJ^L^^iiWijjjl
14...cjJ .0Jl
t.J
97 ...^l^j^lJJlJj-jj-U
193 ....iJi^i
li yj
Jj U.U. j f_^ j
">jJ~» !>&< jSy j(l J-^i L.

120 ....^iUi Jx^^jC—jSII/joij^l'


131 ... jj-^JI >l __Udi ^' f U-^N o il)l >»
j-.
|
1

12 ...Us JJI.ikL.tlU> jUI^


167 ....^.j->^l-J)liUrij.ljL.
r
j-4)l>.^
69 . . .yiJu^i Jii >J^ai o> j ^b £> »b 0-
218...4;UJi-JJioy:^
13, 54, 226 ... sj >-</• ji> •—i; J^. i^

^ ^Jal ^ JJU ^1* Cj+i v^ > J iS'^UI j'^iV *>>** J* ^ -^* 0-"

227....^.LJ^b-jiioU
74 rV .
CK

15 .... Ij7y jl^p IjJjj

6 J>U jl UJjl7 U ^Joju jl IlJ*j ^j


92..
24 .....jts.ll
v« UvJ-l.
27
184 .... l-u~ JU. ,J -u~ VJ c_J t

222 ...ai^i-SUIj-bi

-I
314 INDEKSLER

§AHIS, MESLEK VE YER iSIMLERi INDEKSI

Abaka Han: 230 Erzincan: 246.


Abbas (r.a.): 6, 7, 8, 62. Eyyub(a.s.):211.
Abdulkerim Cili: 241
Abdulmuttalib: 218. Ferhad : .30.
Acem: 91, Fir'avn : .30, 76, 133, 159, 160, 161, 211.
Ad (Kavm-i): 69, 202. Giyaseddin Keyhiisrev: 229.
Adem (a.s.): 1, 28. 64, 65, 71, 76, 95 Habil: 130.
183,231. Haccac .207.
:

Alaaddin KeykQbat: 229. Hacegi .15.


:
Alevi-i Muarrif: 102.
Hafiz^irazi : 1.
Ali, Hz. 29, 45, 54, 208.
:
Hakim Senai: 252.
Amr 168.
:
Hallac-i Mansur: 176.
Antalya 91, 106.
:

Haman : 8.
Atabek:28. Harezm : 144, 236.
Harzemsah:61.
Bagdad: 135, 196. Hasan (Hz): 142.
Bahaeddin: .85. Hawa: 231.
Bahaeddin Velcd (Sultanu'l-Ulema)- 15 Hizirfa.s.): 63.
36, 87, 139, 185, 186, 210,229, 232 241 Hind: 89, 91.
251.
Hindistan : 204.
Bayezid-i Bistami: 118, 135, 165. Hiisameddin Erzincani: 131
BedirGazasi: 237. Hiiseyn (Hz.): 142.
Bedreddin Tebrizi: 244.
Burhaneddin: 19, 102, 188, i97. Iblis:28, 64, 76, 95, 226.
Burhaneddin,(Seyyid, Muhakkik): 231. Ibn Ata 214. :

ibn Cavus: 89.


Cebrafl, Cibril:15, 148, 214. Ibrahim (a.s.): 54, 65, 76, 140, 149, 150,
Celaleddfn Tebrizi: 244. 174, 185, 206, 214.
.

Celebi Hiisameddin: 246, Ibrahim Edhem: 147.


Cemsid: 22. Ibrahim, §eyh: 58, 159, 236, 248
Cerrah-i Mesihi 114. :
Ilhaniler: 230.
Cevher (Sultanin hadim agasi): 135. Isa (a.s.) 22, 41, 47, 52, 65, 77, 82, 99,
:

Cuneyd(Bagdadi): 135. 114,115,124,174,210,214,253.


.

Celebi Hiisameddin: 246. Iskender 224. :

Ismail (a.s.): 206.


Cin: 91. Izzeddin, Kadi: 182.

Davud (a.s.) : 124, 214. Ka'be: 46, 61, 91, 93, 94, 108, 150, 177.
Kabil: 130.
Ebu Bekr-i Siddik (r.a.): 175, 193, 208 Kayseri 47, 106, 229, 230, 232.
243. Ke|saf...96.
Ebu Cehil:76, 148, 194. Konya ...47, 239.
Ebu Hanife (Imam-i): 64, 135. Kufe ...78.
Ebu Mansur Herevi, Kadi: 143.
Ekmeliiddin 189, 251.
:
Leyla: 19, 42, 49, 50, 68, 110. 154, 168
Emir Pervane: .8, 13, 14, 20, 36,41 42 231,235.
46, 47, 49, 71, 73, 75, 76, 120 125 Lut (Kavm-i): 69.
205,229, 230, 235. 243, 254
Elbistan: 229.
Mahmiid, Sultan: 174.
FIHi MA FIH 315

Makam vc musalla yi Ibrahim ..150. Riistem: 155.


Mecnun: 19, 30, 42, 49, 50, 68, 110, 154, Sadeddin Hamevi: 237.
168,231,235. Sadreddin: 114.
Medine: 218. Sadreddin Konevi: 243.
Mcltko: 27, 196, 218. Sadr-i islam: 163, 221.
Mcryem, Hz: 22, 157, 158. Said Riikneddin: 229.
Mescid-i Haram: 93. Salahaddin, Seyh: 88, 89, 90.
Meseid-i Nebevi: 148. Salahaddln Zcrkubi: 239.
Mesih: 23. Salih (a.s.): 204.
Mesnevi-i §erif: 2, 3. Sel?ukiler, Sel?ukiyye: 229, 230, 235.
Mevlana Celaleddin-i Rumi, Hz. PTr-i Semerkand:80.
dest-gir, Hudavendigar: 1-3, 10, 13, 14, Semud (Kavm-i): 69, 202.
16, 20, 24,26, 28, 31, 34, 42, 46, 449, 50, Senai: 188.
53, 58, 60-64, 67, 71, 73, 91, 97, 108, Seyfeddin: 155.
114, 127, 130, 13, 134,138, 143-145, Seyfeddin Buhari: 144, 145.
169, 172-178, 182 184, 187-189, 191, Seyfeddin Ferah: 58.
193, 202, 204-206, 212, 213, 235, 244, Sind: 89.
246, 247, 249, 251, 254. Siraceddin: 206.
Misir: 47, 144. Siraceddin, Kadi: 252.
Misirhlar: 9. Sultanul-Ulema (Bk. Bahaeddin Veled)
Mogol, Mogollnr, Tatarlar: 9, 13, 28, 60, Sultan Veled: 246.
61,62, 73. 229, 230, 235, 236. Suleyman(a.s.):211,214.
Muhammad Is. a.), Mustafa, Resul, Sam: 91, 230.
Efendimiz7"PeyEamberimiz, Fahr-i alem : Samlilar ...9.

1, 5, 8, 9, 14, 15, 27, 30, 33, 38, 39, 46, Seddad : .8, 69.
50-52, 56, 57, 62, 63, 65, 67, 71, 75-78, SeraseddSn, Mevlana ...159.
81, 82, 86, 96,-98, 102, 104-106, 117, §ems-i Tebrizi: 79, 83, 84, 86, 233,238,
119, 124, 127, 130, 132, 148, 149, 153, 239, 248.
164, 167, 170, 171. 184, 194, 202-204, Seyh: 165.
214, 215, 218-220, 222, 223, 225, 227, $ihabuddin Maktul: 244.
229, 235, 237, 239, 241, 242, 244, 246.
Muhammed Sererzi, §eyh:40, 233. Taceddin Kubai: 80.
Muhyiddin Ibn Arabi: 240, 241, 243. Tacik: 221.
Musi (a.s.): 1 1, 51, 63, 65, 76, 77, 86, 124, Tatarlar (Bk. Mogollar)
133,141,214. Tebriz: 204.
Miitencbbi: 13, 248. Tirrnizi, Seyhul-islam: 102.
Tokat: 91, 229.
Naksbend, Sah: 251. Turut: 133.
Naksiyye: 240. Turk: 221.
Nenirud:8, 54, 69, 76, 160, 174, 185. Ubeydullah Ahrar: 240.
Nessac, Buhari, $eyh: 102.
Nuh (a.s.): 204, 214. Vasit: 78.

Osman (r.a.): 118, 208, 243. Yahya (a.s.): 47, 52, 158.
Omer <r.a.):109, 110, 148, 149, 196, 197, Yemen: 91.
208. 222, 223. Yunus (a.s.): 96, 241.
Omer Hayyam: 248. Yusuf (a.s.): 27, 37, 169, 250.

Pervane (Bk. Emir Pervane) Zahir Baybars, Melik Zahir, Misir


Meliki: 229, 230.
Radiyyiiddin Abdiilgarur: 240. Zekcriyya (a.s): 65, 158.
Riikneddin Alauddevle es-Simnani: 241. Zemahseri : 96.
Rum: 91. Zeyd: 168.
316

KITAP ISIMLERI INDEKSI

Ankaravi, ijierh Mesnevi: 251, 254.


i Makalat: 248.
Burhan-i Kati': 236, 238, 254. Mc-nakib Sipehsalar: 238, 239, 241, 251.
I

Esma-i Erbarn: 244. Mesnevt-i ?erir: 2, 3, 229, 233, 237, 238,


Fihi MaFih: 2, 3. 230, 241. 241-246, 249. 251-253.
Fususu'l-Hikem: 240. 241, 248. Mutawele: 104.
Futuhat-i Mekkiyyw: 241. Muntehabii'l-Lugat: 236. 237.
Heft Kulziim: 254. Nefehatul-Uns: 229, 237, 244.
el-Insanii'l-Kamil: 241. §emsu'l-lugat: 230. 238. 244.
Kamus: 234. Tenbih: 104, 242.
Lemeat: 229. Vasit: 104.
ISTILAHLAR VE BAZI KELIMEI.ER IXDEKSI

ab-i hayat, 134 Skibct, 98


ab-i hayat zulmettedir, 90 akil, 35, 36, 51, 52, 59, 74, 79, 80, 93, 98,
fib-i Hizr, 224 99, 231. 237, 241, 247, 252, 254
ab-i revan, 157 akl-i ciiz'i, 200
abd-i Hudayim, 43 akl-i cuz, 130, 188, 245
abdost, 142, 143, 170, 171 akl-l fa'tl, 56
abdiyyct, 156, 176 akl-l istihrac, 245
acele, 88 aki-i kail, 98
acz, 15, 240 akl-i kulli, 130,200
a?. 68 akl-imahz, 73, 183
aclik, 10 akl-lmuhtasar, 200
a'da, 207 akilin sayesi, 251
hatmi, 55
a'dii-yi akrep, 140
adavet, 70, 175, 178, 187, 210 alaka, 109
aded, 197 alem, 24, 39, 45, 56, 58, 59, 72, 73, 76, 87,
adem Hakk'm usturlabidir, 13 92, 97, 101, 109, 110, 128, 152, 160,
Adem'in vucudu bir sancak gibidir, 31 168, 18, 181, 187, 188, 196, 219,
adem, 21, 116, 187, 190, 210, 212, 232, alem bir kopiiktur, 12, 13
250 alem dag misalidir, 137
adem-i mahz, 205 alem kadimdir, 128
idet-i ilahiyye, 171, 180 alem kistir, 55
add, 162 alem kosmaktadir, 199
afitab, 26 alem-i adavet, 176
afitab-i asli, 188 alem-i asli,153
afitab-i cemal-i ba-kemal, 227 alem-i azim, 141
afitab-i suri, 188 alem-i baka, 19
Afiiv, 163 alem-i bi-cun, 38
afv,210 aiem-i bi-harli, 141
agahlik, 225, 226 alem-i ecsam, 131
aga(;, 201.218, 221 alem-i enbiya, 57
agyar, (Dk. gayr), 66, 67, 126 alem-i ervah, 18, 65, 196, 131
ah etme, 140, 246 alein-i fakr, 132
aluidis, 2 alem-i gayb, 132
ahir, 18,21.22,98 Alem-i hakayik, 208
Ahirct, 21, 26, 46, 62, 96, 101, 106, 189, alem-i hnrfvesavt, 141
210, alem-i havf, 46
ahkam-i ezeliyye. 63 alem-i hayal, 176.208
ahlak, 81, 113, 205 alem-i hayvani. 109
ahtak-i zemime, 24, 25 alem-i his, 192
ahmak, 246 alem-i insani, 109
Ahmed, 197 alem-i kuds, 184
ahu, 43, 147, 148, 205, 234 alein-i kudsi, 142
ahval-i evliya, 66 alem-i la-mekan, 38
318 FlHI MA FIH

Slem-i ma'na, ,30, 97 asliyyet, 131


alem-i mahsiis, 152 asuman O'nu muhit dcgildir, 191
alem-i muhabbet, 176 asuman, 191,203
alem-i Muhatnmedi, 82 a§ik, 84, 90, 94, 95, 139, 144, 145, 148,
alem-i musawerat, 93, 176 154, 173, 173, 174, 174, 184, 207, 21,
alem-i miikasefe, 244 220,221,237,238
alem-i miilk, 60 85
a§ik-i salik,
alem-i nebat, 109 asma, 153
alem-i sifat, 190 a?k, (Bk. ask). 42, 60, 67, 68, 68. 8, 95,
alem-i sulli, 181, 182 107, 116, 119, 127, 131, 143, 146, 166,
alem-i tasawurat, 93 168, 176, 177,184, 197, 204, 207, 212,
alem-i ulvi, 219 220, 221, 224, 238, 245, 247
Slem-ivucud, 145, 146 ask-bazhk, 38
alem-i zulmani zindani, 57 ask-i Hak, 199
alem-i/ulvi, 181 ask-i mahz, 84
alet, 181 at, 18, 94
alim firiften daha iilidir, 45 ata, 6, 53, 64, 66, 75, 120,121, 168,202
ahm, (Bk. alim), fi, 45, 46, 247 ata-yiHak,51, 120
alimlik cubbe ve sank ile olmaz, 80 ata-yi mahz, -53
Allah, 127,212,228 ates, 95, 194, 214
AJlah'dan iste, 157 ates,-i firak, 184
Allah'm indinden, 137 attSr, 30, 58, 77
altm, 244 av,237
aman, 176 avam, 3
amel, 51, 71, 75, 102, 119, 119, 121, 170, ay, 152, 237
185,220 ayak, 100, 133,234,240
amel-i ma'nevi batindadir. 71 ayb, 213
amel-i salih, 67, 71 ayet, 34
amelin sureti, 71 ayet-i istigna, 86
amm, 138, 139 ayi, 65
ana, 137 ayikhk, 215
analar, 198 ayip, 24
anbar, 108 ayin-han, 245
fin-i gayr-i miinkasim, 253 ayin-i §erif, 245
anka, 26 ayine, 1, 13. 24, 40, 54, 73, 76, 88, 144,
anlamak, 103 169, 250, 253
arap, 166, 254 ayn, 9, 56, 115, 163, 197, 199, 217, 227,
araz, 56, 231 248
arif, 22, 44, 45, 46 117, 124, 126, 142, ayn-i can, 8
152, 180, 186, 218, 227, 239, 242 ayn-i cehl, 159
ariyet, 190 ayn-i fesad, 83
arslan, 43, 109, 1 1 0, 205. 234 ayn-i inayet, 36, 195
arslana binmek, 54 ayn-i me§guliyet, 63
ars, 39, 192,214 ayn-i padi§ah, 44
arus-i ziba, 209 ayn-i savab, 119
asa, 11,65, 124,133, ayn-i sual,136
asar, 105 ayn-i suret, 189
ashab, 15, 104, 119, 129, 133, 164, 244 ayn-i taat, 44
ashab-i kiram, 82, 197, 208 ayn-i vasl, 63
asi, 45 ayn-i zat, 37, 56
asker, 53, 75 ayna, (Bk. ayine), 25
asl, 18, 20, 21, 23, 49. 54, 66, 68, 79, 81, ayne'I-yakm, 109, 44
91, 98, 102, 103, 114, 116. 120, 127, aynii'd-din, 197
141, 154, 177 a'za, 98, 99, 203
asl olan akibettir, 189 a'za alettirler, 98
asl olan muhabbettir hizmct ise fer'dir, a'zanijn soz soylemesi, 100
198 azab, 209
asl olan muhabbettir, 194, 198 azaim, 244
319

aziz, 40, 93 camid, 235


can, 14, 15, 22, 60, 161, 185, 220, 225
babalar, 198 can kulagi, 238
bag, 117, 198 can vilayeti, 200
bahar, 35, 59, 65, 152 cariye da'vasi, 103, 127, 173, 245
bahcivan, 137 Cebbar,223
baht, 224 cehd, 35
Bakara, 174 cehennem, 7, 18, 98, 195, 208, 209, 228.
baka-yi vucud, 192 252
balmumu, 99 cehil, 63, 74, 109, 192, 212
baran, (Bk. yagmur), 29 cehul, 17, 253
Ban, 221 cells, 167
basar, 59, 193 cem'iyyet, 48
Baair, 146 cemad, 39, 55, 109, 174, 178, 201, 225,
basiret, 215 226, 226, 227, 235, 242, 245
bast, 63, 107, 152 cemad-i mutlak, 225
battn, 54, 66, 74, 83, 85, 92, 126, 127, cemadat, 200
131, 136, 150, 159, 170, 174, 197, 234 cemadiyyet, 201, 232, 242
batn-i mSder, 186 cemal, 13, 35, 76, 106, 107, 145, 169
baykus, 233 cemiyet, 61
bcd-ahd, 45 cenk, 155
beden, 207, 226 cennet, 7, 95, 107, 151, 154. 228, 229, 254
Bedeviler, 166 cennet-i Adn, 17
behaiin, 237 cevab, 35, 111,136,137
bela, 57, 58, 164, 211, 216, 224 cevamiu'l-kelim, 3
belagat, 3, 132, 169 cevher, (Bk. gevher), 33, 56, 128, 231,
ben, (Bk, men, ene), 25 244
beni adem, 237 ceviz, 77, 141,218
benlik, 15 cezbe, 52
berdaberd, 143 cezbe-i Hak, 106, 118
bcrcket, 53, 194, 202 cihad, 18, 56, 155
berzah, 1 cihad-i ckbcr, 120
beser, 225, 232 cins. 175
bescriyyet, 153, 216 cinsiyet, 10, 230, 235
besik, 177, 216, 218 arid, 125
bey, 238 cisim, (Bk. ecsam), 131, 225, 235, 247
beyit, (Farsca-Arapca), 13, 72, 113, 113, cum'a, 195
119, 124, 147, 154, 164, 168, 170, 182, cubbe, 198
187,200,211,221,223,224 cuniid, 216
beyt, 149, 150 ciiz', 49, 68, 72, 105, 201, 228, 254
Riganegt, 176 cuz'-i muttasil, 198
biat, 216 cuz'-i miinasib, 10
bid'at, 216 ciiz'i munfasil, 198
bilen, 108 ciizt, 227
bilmek, 208
bilmeyenler, 108 cadir, 87
biradedi, 197 cakal,41, 234
bir, 10, 24,45, 228 carmih, 177
bizlik, 15 ?arsaf, 10, 143
bicare, 15 cekirdek, 21, 131, 136
bostan, 114 cerag, 11,26, 96
boynuz seker. 242 cerh-i felek, 187, 215
bud ti rm-bud, 206 cesm-i basiret, 101
bugday, 72, 98, 108, 127 ciban, 25, 99
buz, 62, 99 cirkin, 9
biilbul, 233 cocuk, 134, 154
cocukluk, 107
cami', 61 col, 78
:an PIHi MA FIH

Col faresi, 79 dogan kusu. 27, 115


dost, 37, 85, 161, 182, 200, 220
da'va, 176 dostluk, 176, 53, 88
da'vet, 197, 204 dostun cemali, 200
dag, 138 dua, 9, 37, 157,213,219
dagi muganni kilma, 214 diinya kbpiiktur, 12, 13
dahiik, 164 diinya, 21, 37, 46, 54, 62, 67, 88, 94, 102,
dahuk-i katul, 117 106, 127, 128, 160, 167, 201, 203, 208,
daire-i halk, 225 209,210.217,223,227
dakayik, 49 diinyayima'mur etme, 78
dal, 2S0, 251 dlisman, 58, 85, 90, 109, 117, 182, 210
datalet, 53, 66, 216 diismanlik, 176, 187, 88
dalgie, 169 151
diisiince,
dar agaci, 94, 160 diisunceden muaheze olunmak yoktur,
Dar, 203
darb-i mesel, 6
darib, 160 ebr,a-yi amel,225
darlik, 177 ebna-yiemr, 224, 225
Darr, 165, 203, 248 ebna-yiezel, 225
deavat, 124 ebna-yihalk, 225
de'b-i selatin.-230 edyan-ibatil, 247
degirmen, 159 ecsam.iBk. cisim), 93, 153
dehliz, 128 edeb, 64, 95
dele, 123, 244 et"al,(Bk. fiilj, 105
delil, 43, 44, 45. 46, 84, 86, 173 efal-a ilahiyye, 165
demir, 214 efalin habki Hak, 181
deniz, (Bk. derya), 60, 103, 169, 221. 234 efalin hahki kuldur. 181
derd, 22, 24, 60, 74. 102, 103 efkar-i faside, 111
derek-i esfel, 209 eflak. (Bk. felek), 191
dervis, 16, 21, 31, 54, 72, 111, 116, 131, ehass. 22
135, 157, 159, 241 Eh!-i asuman, 203
dervisler bir ten hiikmundedir, 161 ehl-i batin, 150
dervisan, 95 ehl-i cehennem, 66, 208, 209
derya, 12, 59, 60, 61, 69, 87, 131, 179, ehl-i cennct, 66, 67
180, 214 236 , ehl-i dil, 50, 160
derya-yi rahniet, 185 ehl-i diinya, 12. 22. 26, 85, 166, 201
dest-i ahd, 216 ehl-i Hak, 85. 209
dest-i Hak, 69 ehl-i kazf, 166
dest-i kudret-i Hak, 192, 203 ehl-i Kuran, 222
devai, 162, 180 ehl-i nefs, 144
deve, 113, 121, 62 ehl-i tasavvuf, 131
devir, 159 ehl-i tiyn, 225
devr-i felek, 187 ehl-i zahir, 50, 149, 150. 160, 174
devr-i ruham, 159 ehlullah, 3. 126,244
dmUhane, 236
59, Bhrimen, 117
dil, (Bk. lisan), 39 ekmek, 83, 178. 250
dil-aram, 60 ekmekci, 162
37
dilenci, el, 100, 241
dimag, 193 elbise, 116, 199
din, 11, 12, 32, 80, 167, 104, 105, 103, eiem, 195, 206
129, 167, 188 emanet, 17
din-i Muhammed. 96 emir, (Bk. umera), 6, 51, 67, 126, 160,
dinde vahdet, 28 194
dinlerriek, 86 emlak-i ilahiyye, 236
direk, 244 emn, 206, 43, 46
din, 174 emr, 162, 163, 179, 225, 226
diba. 150 enaniyyet, 226, 244
div-i nefs, 22 enbiy'a, (Bk. nebi), 14, 33, 39. 46. 48, 63,
INDEKS 321

66, 69, 74, 76, 77, 83, 109, 110, 116, fakih, 197
120, 128, 130, 141, 142, 145, 150, 153, fakir, 5
155, 159, 165, 167, 168, 186, 198, 206, fakr,22, 116, 132, 144 .211
209.214,221,224,227 fal, 158

endisc, 40, 55, 92, 93, 128, 143, 151, 156, falaka, 195
178, 179, 182, 191, 192, 204, 210 fani-i Hak, 44
encl-abd, 43 fare, 28, 29, 67,
cnc'lhak, 43, 44, 69, 176 farz. 32
Ene'l-Hak ilmi, 208 fasahat, 132
cne, (Bk. men), 176,25 fasik, 45
erganun, 232 fatin, 107
crkek, 140, 180, 231 fatir, 233
ervah, (Bk. run), 33, 61, 66, 128, 142, 153 fehim, 31
ervah-] hayvani, 214 fehm,31,225,226
ervah-] mukaddese. 112. 128 felasife, (Bk. feytesuf) 104
esb-i bahri, 174 fclck, (Bk. ollak), 184 187 231 241, 248
esbnh, (Dk. sebeb), 65, 132, 178, 203 felsefi, 44
esbab bahanedir, 65 fena, 26, 176, 193
esbah, 14 fena fill&h, 250
eser, 157 fena fi'r-Resul, 250
esfelu's-sjifiliri, 74 fena fi's-seyh, 250
esir.6. 7.62, 229, 241 fenS-yi vucud, 177
esma, 1,131,244,248 fer\ 18, 24, 98. 110. 127, 130, 131, 150,
esma-i cemaliyye ve celaliyye, 253 188
esma'-i ilahiyye, 124, 248. 253 fera', 237
esrar, 66, 70 ferras, 125
esrar denizi, 234 fesad. 121, 126, 183
esrar-i ilahiyye, 67 fesadat, 125
esrar-i melaike, 150 fetanet, 185
esek, 99, 235 feth, 53, 75
eskiya. (Bk. saki), 69 fetva, 48
esya, 236 feylesof, (Bk. felasife! 99, 128
etkiya, 69 feylesofluk, 225
ettahiyyat, 64 feyz-i akdes, 1

ev,61, 127,128 feyz-i mukaddes, 1

evliya, (Bk. veli), 12, 14, 26, 33, 43, 47, fikhullah.135
48, 63, 65, 69, 74, 76, 77, 83, 84, 87, • fikih, 18, 133, 135
90, 96, 97, 112, 119, 128. 141, 142, fisk, 183
145, 150, 153, 155, 182, 186, 190, 200, fidye, 6
201, 204, 206, 206, 209, 214, 221, 222, nil, (Bk. efal), 19, 118, 119, 142, 181,
238 183, 192
evliya-i asikar,, 38 flkir, 128, 156, 193, 208, 205, 23* 247,
252 •

evliya incinirse, 201 filanu'd-din, 123


evlivSnin sirri, 228 firak, 113, 118
evliyaullah, 166, 223, 244, 253 firak-i Hak, 217
cvliyaullah'in niitky, 224 firaset, 223
evlivamn tiizagi, 252 firkat, 184
evi id, 1 1 1, .125 fitne, 11. 144
•evraa"-i'.vasilai\ ;
112 fuad. 116
evtaa,204.i* ;'•'-.-*.•.*. ..•" fuhum-i amme. 240
ewel. 22'; 28 if S -.':'.'.•''.•'• •', :
;'
\, '•/.:.
"
fukara*,95 . O '.;

ezan.67 !
. ;
•'.". \
:
.'••'":•-'-..-.'"•. ''•"• f
ezdad. 73,193 ' .• • gauet/63. 7S,.'9.8;'l01 , 15S :.i8! .188 195
"-> : V- * :
\/ -.j2Zi'.\' •••.':/
t
,
:"'

fa'al, 119 . -' •


V -. - •.; '.ga7netftol!i..20-i_..'.;
'
fail. 181 Gafur: 163 "V '•..
r -<-
fail-i hakiki, 195 gamVlOo, 117, 147. 152; 167 249 250
322 FIHI MA FIH

262 Hak §erre razi olmaz, 162


gammaz, 126, 169 Hak'dan bilme, 8
garaz, 219, 220, 231 Hakk'm letafeti, 179
gariblik, 218 Hakk'in me'muru, 214
garib, 218, 219, 50 Hakk'in mevcudiyyetini isbat, 86
gayb, 166 Hakk'in miisahhan, 214
gaybct, 110,179, 180,197 Hakk'in zilli, 207
gayr, (Bk. masiva), 40, 94, 115 hakayik, 2, 49, 110, 188. 208
gayr-i mec'ul, 240 hakayik-i a'yan, 1
gayret, 81, 82 hakim, 131
gayret-iHak,41, 234 hakikat, 10, 24, 29, 34, 46, 48, 102, 110
gayrin linsiyyeti, 214 145, 197, 208
gayriyyet, 94 hakikat-i ma'na, 176
gayur, 126 hakikat-i vech, 144
gayz, 210 hakim, 38, 63, 193
gaza, 82 hakim-i alim, 225
gazah, 31, 60, 177, 178, 206, 210, 222, 252 hakim-i ilahi, 38
gece, 193, 47, 57, 84 hal, 119
gevher, (Bk. cevher), 34, 37, 50, 83, 97, hala ve mela, 39
103, 105, 108, 169 Halaik, 150, 153, 187
gevher-i hafi, 212 halet, 202
gida, 246 Halik, 114, 188,210
girra,189, 211 hahk-i efal, 181
golge, (Bk. zill), 98, 100, 152, 207, 228 hahk-i endi?e, 191, 192
251 halik-i hayr, 193
gonul, (Bk. kalb), 42, 60, 130, 131, 150, hahk-i §er, 193
151, 153, 154, 154, 166, 216, 217 halife, 118
goz, 54, 59, 100, 206, 227 halk, 52, 63, 68, 69, 225, 226, 227, 239
gurhar, 237 halk ile me§guliyet, 63
gurub, 186 halkin efali, 120
gussa, 147 halktan §ikayet, 210
guher, (Bk. gevher), 104 halk-i arif, 239
gill, 168, 182, 220, 228 halvet, 36, 40, 48, 81, 82, 88
giinah, 44, 57, 63, 95, 163, 214, 217 ham-i ezeii, 2
gunduz, 47, 57, 193, 197 hamam, 156, 157
giines, 11, 35, 56. 62, 69, 153, 174, 178, hamd, 108, 165, 182, 187
179, 185, 180, 188, 197, 204, 204, 205, Hamel burcu, 139
214,218,227,228 hamiie, 170
giinesin hakikati, 188 hamiyyet, 82, 230
giirizgah, 190 hamiil, 173
gfizel, 9, 58, 144 hamiile, 225
guzellik, 68, 235 haram, 20
hareket, 136, 138. 194
haber-i tevatur, 1 96 harem-i Hakk'in mahremleri, 70
Habir, 146, 247 harf,39, 141, 142
habis, 228, 254 harise, 157
hScat, 37, 122, 159, 157, 158 has, 98. 105, 110, 218
Hadi, 248, 253 hased, 24, 60, 73, 78, 79
hadim agasl,135 hasf, 166
hadis, 34, 39, 128, 129, 102 hasta, 57, 72, 112,241
hadis-i kudsi, 98, 120, 248 hastahk, (Bk. maraz), 126, 195
hadis-i serif, 5, 28. 48, 52, 121, 169, 190, hasr, 62, 152, 154
219, 222, 223, 237, 241, 243, 244 hatem-i padisah, 181
hafiz, 126 hatem-i Siileymani, 116
Hak, 35, 36, 39, 41, 47, 69, 93, 105, 156 hatir, 187
176, 192,211 hatirat, 253
Hakciimleyi muhittir, 197 hava, 132, 190
Hak ne zabir ve ne de gaibdir, 179 havas, 3, 42, 149, 109
INDEKS

havass-i batine, 48 hilim, 31,98, 211, 192


havas (ilm-i), 244 hiikat, 101
havatir, 56 hilkat-i alera, 128
havf, 7, 9, 31, 43, 46, 72, 74, 105, 206 himmet, 130, 131, 30, 73, 237
havuz, 183, 184 hisab, 151,236
hayal, 10, 27. 47, 48, 58, 93, 110, 146, hizmet, 16, 17, 18, 64 96, 96, 115. 154,
154, 176, 182, 208, 212, 233, 247, 250, 166, 179, 194. 195, 198, 221
252 hizmet-i Hak, 185
hayal bu alemdir, 110 hor, 173, 174
hayal-iyar, 110 huciib-i nurani, 208
hayalat, 10, 112, 250 huciib-i zulmani, 208
hayat, 203 Huda'dan ba^ka mevcC d yoktur ,43
hayat-l bakiye-i sermediyye, 90 Hudavendigar, 34
hayir, 13, 14, 51, 63, 128, 137, 162, 163, hudii, 129
181, 182, 183, 193, 235, 237, 248, 249 hudus-l alem, 128
hayr-i kiilli, 163 huffas, 26
hayr-i sirf, 183 huruf-i kur'aniyye, 221 ,222
hayrat, 31 hutbe, 119,243
hayret, 36 huzur, 41, 110, 180,197
hayvan, 21, 74, 174, 183, 237 huzQr-i Hak, 66
hayvan-i natik, 54 hiiccet, 69
hayvanat, 22 hiikm-i ezeli, 63
hayvani, 21 hiirriyet, 92
hayvaniyet, 54, 72, 179 hiisn, 139, 42
hayvanhk, 18, 232. 242 husn-i zan, 121
hayy, 146, 247 huvel-hak, 176
hazan, 152 hiive, 176
hazarat, 239 hiiviyyet, 145
hazine, (Bk. kenz), 76, 160, 162, 207, 212
hazret-i misal, 239 itlak, 236
hazret-i sehadet, 239 izhar-i Hak, 160
helal,20
hem-main, 167 ibad-i salihin, 170
hom-§ehri, 218 ibadet, 13, 88, 97, 111, 112, 124 173 195,
hem-zeban, 218 238
hemm-i vahid, 167 ibadet-i Hakk, 124
hep Hak'daruiir, 54 ibn avi, 234
hep O'dur, 158 icabette teliir, 37
her§ey Hakk'a nisbetle iyidir, 31 icad, 130, 187
hersey Hak'dandir, 31 ictihad, 160
heva, 73, 74 ictima', 61
heva-yi nefs, 216 idrak, 35, 36, 143, 231, 239
heyakil, 1 iirat, 187
heykcl,4, 144 iftikar, 127
hirfet, 48, 60. 130, 245 ihlas, 58
hire, 24, 73 ihsan, 210
hirsiz, 118, 122 ihtilam. 111
hirsizlik, (Ilk. sirkat), 100, 186 ihtira', 130
hisim, 31 ihtirak, 252
hicab, (Bkz. nikab), 35, 56, 65, 143, 178, ihtiyac, 29, 127
196,211,212 ihtiyar, 134, 147, 183
hikemiyyat-i ilahiyye, 223 ihtiyarhk, 123
hikmet, 18, 27, 28, 29, 30, 66, 67, 69, 78, ihtizaz, 197
100, 101, 104, 130, 139, 165, 180, 181, ihya, 185, 186, 192
199, 222, 241, 253 iki gorme, 215
hikmet-i Ilahi, 108 iki vucud. 205
hil'at, 186 iki, 25, 45
hile, 27 ikilik, 24, 25, 118, 176 177
324 FiHIMAFlH

iklim, 242 israf, 167


ilac, 72 istememek, 118
ilah, 247 isti'dad, 29. 95, 104, 111, 139, 198, 240.
ilah-i hakiki, 247 244
ilah-i mec'ul, 247 istidlal, 234
ilah-i hayr, 193 istifraj, 106, 165, 166
ilah-i ser, 193 istigfar, 75, 215
ilim, 19, 46, 59, 71, 74, 121, 132, 141, istigna, 86
185, 193, 204, 208, 213, 225 istigrak, 14, 36, 42, 43, 142, 206
ilim maluma tabi'dir, 240 istihkak-l Bari, 185
ilm-i 188
ciiz'i, istisna, 93, 240
ilm-i ebdan, 208 i5, 13
ilm-i edyan, 208 iStiha, 221
ilm-i Hak, 207 itaat, 52, 115,216
ilm-i hayal, 208 itab, 24
ilm-i Huda, 77 i'tikad, 30, 31, 34, 173, 184, 247
ilm-i maani, 3 i'tikad-i Mu'tezile. 249
ilm-i miinazara, 139 i'timad, 157, 158
ilm-i nahiv, 168 i'tiraz, 212
ilm-i nazar, 139 ittihad, 118
ilm-i nucum, 19, 48 ittihad-i mahz, 176
ilm-i enbiya, 225 ittisal, 49
imam, 15, 245 iyilik, 63, 64, 117,183,193
iman namazdan efdaldir, 32 izafiyat, 131
iman, 8, 32, 67, 71, 72, 92, 109, 110, 133. islam, 8, 9, 31, 51
134, 152. 153, 161, 163, 177, 209, 220,
230, 243 kabahat, 213
iman-i amm, 109 KaT>e, 116, 124,149. 150
iman-i hakik, 118 kabiliyet, 54
iman-i hass, 107 katil, 126
iman-l amm, 107 kabir, 152, 154, 199
imaret, 96 kabuk, 218, 231
imtihan, 171, 240 kabz, 62, 63 107, 152 .

iniyet, 14, 16, 24. 47, 52, 61. 65, 75, 125, kabza, 61
159, 160, 194, 195, 202, 215, 222 kabza-i ilahi, 215
incinmek, 24. 25 kadeh, 68
infak, 163 kadin, 81, 82, 83, 97, 143, 180, 207, 231
mnin, 85 kadim, 39, 128
insan, 17, 22, 48, 54, 55, 58, 60, 72, 73, kadr, 30
74, 79, 115, 118. 127, 132, 170, 174, kaf-i kui-b, 26
• 212,231,253 • kales, 233
insan konusan hayvandir, 72, 178, 179 kafir, 117, 125, 186, 193. 195, 209, 227,
insan, men' edildig] sey'e harisdir, 83 90, 92
insan-] kamil, 1
kahir. 198, 164
insanin vucudu, 181 kaim-makam, 246
insani, 21 kakul, 116
insaniyyet, 54, 242 kaib gozii, 73
insaallah, 93, 94 kalb, (Bk. gonul), 42, 116, 170, 247. 253
intizar, 36,41 kalbler sehadet eder. 42
hade, 163 kalem, 203, 215,221
irade-i iman. 163 kahp. 14, 199. 68", 69
irade-i ser, 163 kalkan. 69
ircii. 234 kalp altin, 114
isbat, 86, 160, 161, 248 kan dokiiciiluk, 183
isbata sehadet, 129 kanat, 237
ism (Bk. esma), 142. 240, 244 kar, 62
isneyniyyet, (Bk. ikilikj, 176 karakulak, 234
isra, 51 karga, 49, 130, 233
kam-i Mem, 39 kbk, 103. 170. 171. 189.250
kartre. 246 kole. 06, 1C4, 1 12. 194 •

lease, 138 kblelik, 44

kat'-i visSl, 166 kopek, 156, 237


katl-i nefs, 120, 193 kcpuk. 12. 13. 87
katul. 164 k6r,S3. 195
kavvftl. 119, 243 ktlulsV-,63, 64. 117. IP2
kaza, 143,232, 240,253 koylii. 171
kazf, »6o kudref-i halk, 240
kaziyye, 146 kul,93 2Ll.'z22
kazm-i ^ayz, 210 kaliuk, 45, 64. 171.205
krder, 62 kunduz, 77, 238
keffaret, 64, 236 kunat, 246
kehruba, 10 Kur'an. 2. 30, 77, 78. 79, 102, 105,
kelain. (Bk. soz), 30, 32, 66, 71, 95, 119, 150.200,220,221,223
133, 176. 222, 223, 226, 241 kurbet, 156
kelam-i Hak, 222 Kureys, 149
kelam-i Huda. 221 kuj, 28, 29, 159, 237
kel&m-i ilahi, 77 kuvve-i hayvaniyye, 54, 55
kelam-i kalil, 204 kuwe-i vahime, 219
kelamullah, 3. 253 kiifur, 8, 31, 66, 92, 133, 152, 153, 163,

kelam-i 204
kesir. 176, 177, 188, 195, 209, 232, 247, 248,
kelimatullah, 223 253
kelime, 213, 221 kflll, 49, 68, 72, 201. 227, 228. 254
kelle §ekcr, 242 kulhan, 86, 190
Kemal uzerine ziyade noksandir, 197 kiin!,238
kemal. 31, 107, 150, 197, 212, 253 kiin fe-yekun, 23, 71
kemalullah mevciidatin kemalidir, 212 kunh, 197
kendinin kendiligini bitmek, 20 kurk, 177
kenz, (Bk. hazinc). 113 kursi, 39, 192
keramat, 10, 13. 31, 59, 66, 108, 109, 116,
124, 149, 159, 172 14,234
kesafet, 179 La itahe ilia Hu. 107
kesif, 130 lat, (Bk. oyun), 123
kesf, 209 251
lala, 232,

ke^f-i zamir, 172 27


la'net,

ketin-i adem, 186 la-mekan, 38


kible, 15, 29, 32, 97 lafz, 226
k.dem, 227 latif, 130. 192
kidem-i alom, 129 latifin latifi, 93
kilic. 17, 155 letafet, 59, 153, 179, 192, 208
kisas, 163 letal'et-i Ban Teala, 93
kiskanchk, 81. 82 levh, 184, 195, 215
kis, 35, 49,55 levh i mahfuz, 183
kifa, 1, 101 libas. 199, 204
kilal, 126 libas-l fakr, 238
kiyam, 150 lisan, (Bk. dil), 222, 223
kiyamct, 28, 29, 45, 55, 69, 94, 99, 227, lisan-i isti'dad, 248
228, 234 lisanul-Hak, 155
kiymet, 100 lokma, 111
kibir, 24, 101 lutf, 164, 198

kilit, 212
kimya. 243 ma, (Bk. su), 15

kin. 24 ma-i hayat, 90


kitab, 151 maani, (Bk. ma'na), 93, 110
kocakan, 139 maani-i Kur'an, 150
korku, 153. 199, 250 maaric, 240
ko$mak, 199 maarif. 2. 49. 229, 244
326 FIHI MA FlH

maasi, 62 ma'fiik, (Bk.mahbub), 12, 36, 41, 60, 84


macid, 172 85, 87, 91, 93, 94, 105, 106, 116 139,
f
madrub, 160 145, 173, 207, 220, 221,
ma'dum, 239 ma^uk-i hakiki, 146, 242
magfiret, 213, 214, 216 ma'§uk-i mecazi, 110
magrib, 174, 185, 186 ma'suku tema$a, 68
magrib-i kabir, 174, 186 ma'§ukun muradi, 174
magribli, 50 matlub, 34, 69, 91, 103, 145, 146, 176,
magz,21 192,207,221,
mahal, 192 matlub-i kulli, 95
mahalle mektebleri, 242 matliibun-li-gayrihi, 94
mahbub, <Bk. ma'suk), 66, 68, 93, 125, matlubun-li-zatihi, 94, 95
182,198,207,215 maya, 250
mahbub-dost, 233 mazhar, 192, 207, 248, 253
mahbub-i Hak, 210,211 mazhar-i Hak, 161, 198
mahbub-i hakiki, 161 mazhar-i lutuf, 198
mahbubat, 117 mazlum, 50, 51, 125
mahbiibiyet, 68 mebde, 22
mahdiim-i alem, 70 mebguz, 125, 182
mahlukat ii$ simrbr, 73 mecazib, 141
mahluk-i arif, 239 mecusi, 117, 187, 193
mahluk-i Hak, 239 medh, 19, 102, 197
mahmud, 117 mehdi-i zaman, 122
mahrut, 242 meh-ru, 252
mahsiis, 206 mekkar, 9
mahz-i §ehvet, 74 mekr, 27, 47
makbul-i Huda, 155 mekryhat, 117
maksud, 16, 21, 23, 24, 40, 41, 60, 81, 91, mel'abe,(Bk. oyun), 123, 134
96, 97, 106, 119, 127, 132, 134, 146, melaik, 151, 216
148, 150, 171, 172, 195, 201 melaike, (Bk. melek), 64, 73, 74, 84, 86,
makam, 102, 150, 159 142, 150, 183, 184, 232, 237
makam-i didar, 86 melaike-i mutahhara, 112
makam-i emn, 120 melaike-i ruhani, 84
makam-i enbiya, 90 melamet, 246
makam-] Ibrahim. 149 melee', 41
makam-i ketam, 86 melek, (Bk. melaike), 45, 74, 99
makamat-i aliyye, 98 melek-i mukarreb, 202
rnakamat-i emn, 46 meleki, 21
makamat-i havf, 46 men, (Bk. ben), 15
maTtuI, 151, 152 menazil, 47, 153, 154
mal, 211 menzil-i vasl, 119
malumat, 103 meratib, 240
ma'na, (Bk. inaanT), 21, 31, 38, 39, 45, 48, merbub, 131
71. 76, 77, 78, 79, 80, 84, 85, 92, 98, merd-i Huda. 33, 234
99, 131, 141, 169, 170, 179, 183 190 merdan-i iiahi,135
192, 203, 218, 225, 226, 243, 251 merdiven, 60
ma'nS aruslan, 66 merhametcizlik, 24
mansib, 77, 160 mertebe-i muhabbet, 214
mantik, 18 mesacid, 61
maraz, (Bk. hastahk), 122, 162, 246 Mescid-i Haram, 93
ma'nfet, 13, 60, 226, 227, 240 mesel, 35, 151,152,237
ma'rifet-i Bari, 193 meserret, 238, 240
ma'siyet, 9, 45, 62, 63, 165 mesh, 244
maskara, 25, 202 mesh-i batin, 244
masiva, (Bk. gayr, agyar), 29, 115 mesh-i zahir, 244
ma$nk,51, 174,185, 186 meskenet, 226
ma^nk-i rahim, 174, 186 mest-j Hak, 132
magnkh, 50 mestlik, 215
327

mestur, 83, 84, 207, 238 muhalin tekvini muhaldir, 188


me§akkat, 213 Muhammed (a.s.v.), 202
me^ayih, (Bk, $eyh), 102 muharebe, 217
me$ayih-i kadime, 90 muhatab, 153
me^iyyet, 240 muhdes, 226
mevc, 60 muhib, (Bk. a§ik}, 198, 215
mevcudat akl-i kiiUtnin sayesidir, 200 muhit, 191
mevcudat, 187, 228, 253 muhrez, 236
mevlevi-hane, 245 muinu'd-din, 197
mevt,(Bk. iSlmck), 126 mukaddime, 68
mevt-i suri, 243 mukallid, 80
meyhane, 124 mukarreb, 44, 1 10
meyve, 97, 201,218 murad etmek, 162
mezahir-i esma ve sifat, 253 muradun-li-gayrih, 163
mezar, 199 musalla-yi Ibrahim, 150
mezheb, 114 mutasamf, 244
mezhcb-i §afii, 64 mu'tekid, 172
mezkiir, 215 Mu'tezile, 181
mezmiim, 117 Mu'ti, 156
misbah, 151 muti', 45, 51
misra', (Kars.-Ar.), 18, 65, 56, 67, 94, 84, mutlakiyyet, 236
116, 131 mutnb, 164, 220, 245
mihekk, 254 muvahhid-i miistagrak, 69
mihekk Kur'an ve enbiyamn halidir, 254 miima§at. 230
mi'mar,44, 110, 184 mii'min, 66, 73, 74, 90. 92, 107, 133, 1

tninare, 246 186, 195,198,200,223


mi'rac, 214, 215 mii'minm-i hakiki, 227
minare, 133 mubayaat, 205
mir'at, (Bk. ayine), 144, 145 miicahede, 102, 111, 112, 120, 169, 1

mir'at-i nikab, 144 186,228


misafir, 143 miidara, 120
misal, 35, 80, 151, 152, 168, 174, 184, 186 miiderris.135
misalsiz soz, 197 mudrek, 124
misk, 159, 168 miiessir Hak'tir, 177
mislin misliyaratmasi, 180 miiftii, 235
mizac, 48, 142 miifti-i ma'nevi, 48
miras, 114 muhendis, 1 10, 127, 128, 151, 208
in /.an,
i 151 miihur, 27, 126
Mogol Tatarlan, 60 miilkiyyet, 236
molla, 102,80 miimtaz, 149
niiiallihi, 141 miinacat, 37, 219
muiiyene, 45, 46 munafik, 32, 67, 71, 80, 200
mucid, 187 miinazaa, 137
mu'cizc, 10, U6, 225, 230, 244 miinebbih, 140
mudga, 109 miineccim, 191
Mudill, 248, 253 murebbi, 239, 248
muganniye, 125 miirekkeb, 221
muganni, 126. 245 miirg-i ruh, 159
mugayyebal, 33 miirid, 15, 33, 40, 84, 85, 121, 135, 1
mugfil, 146 174, 189
muhabbet, (Bk. a§k), 24, 29, 75, 87, 105, miiridan, 146
115, 148, 154, 162, 175, 176, 177, 178, mur§id, 51, 166,251
187,189,194. 198,204,213,215,223, muriiwet, 66
248,251 musahhariyet, 139
muhabbct-i ^eyh, 90 musbit-i hak, 160
muhabbetullah, 90 musebbib, 65, 251
muhakkik, 150,75 musltinian, 73, 91
muhal, 119 miistagni, 85, 86
328 FfHt MA FTH

rmistagra.k,'16.98 • '
- \ '* \ *.*•*".".
-nerededii, 191 .- - .

MusteSn.241. .
*."- "••*....-:•-- .ineslr/J*9 "
.
.*' "
.-
'

miisteftr, 190, "2U3 *• ,\.\'" ~^'


]
' '
. . ne§v 1S1
li-nenia. •
tniistehlek-i Hak, 5& *
"
' " * -J '»-"-',; aezir, 64, i!16^218- ,' I '
mii'sahetie, 43, 45, 46, 86,. 152, 208, 227 ni'mk,77, 106.213.215*,' .V '

mu^rik, 165 .*- "\ " ' -- :*.*." -'. . ni'metije a*ab, 238.
miitir.baal 2C5 . uik5b,_(Bk. iucab;. $4, 35, 126, 144, 145,
mutalaa, 102 * "
'
'."."•' .177-
miitehayyiz, 139 ...'.''* ~
'

niteiiksiz,'37.73,92, 93
mUtfckeilim, 65. 221 niyaz, 61,62
miitevazi, 97' nizam, 57
muvekkil, 2C6 nik-ahd, 45
muveilidii'l-Iiumuzn, 245 noksan, 25
muvelliduVmf., 245 nckti-i dairfc-i viicud, 1
nuc, 54, 81, 85, 151. 152, 153, 223, 227
nabz.136 nur-i ciiz'i, 227
nafe-i muijki, 56 niir-i Hak, 36, 76, 222
Nafi', 165, 203, 248 niir-1 Huda, ] 18
nahs, 18, 252 nur-i iiim, 188
nahvi, 142, 135 nur-i mahz, 74, 84
nahvullah,135 nur-i velayet, 238
nakd, 134, 165. 222 nutuk, 59, 72, 179
nakd-ceyyid, 221 niicum, (Bk. yildiz), 18
nakdiyyet, 217 niimune, 58, 62
nakid, 133
naki$, 127 O her ^eyi muhittir, 192
nakka$, 127 O'nu muhit degildir, 192
nakl, 133, 134 odun, 190
namaz, 14, 15. 21, 29, 31, 32, 47, 48, 71, ok, 148, 192
80, 81, 88, 130, 131, 150, 158, 164, olmak, 208
171,181, 194 olta, 107 .

namaz-i zahiri. 158 onsekiz bin alem, 225, 226


namazdan efdal, 31 orta, 187
namazin ruhu namazdan efdaldir, 31 oruc, 47, 48, 62,64,71, 194
nasayih, 155 oturmak, 167
nasiye, 253 oyun, (Bk. la'b, mcl'abe), 123, 131,
nasrani, 187
nazar, 118, 222 bfke,252
nazim, 49 olmek, 25, 26
nebat, 199, 242, 245 olmeden evvel olme, 112
nebatat, 35 olii, 174
nebati, 21 oliiyii mezara gbmmc, 49 .

nebi (Bk. enbiya). 10, 115, 197, 198, 221, oziir dilemek, 102
224, 225
necasat, 139 pabucculuk, 115
nedamet, 24 padi^ah, 11, 15, 16, 21, 22, 27, 31, 41, 44,
nefes, 192, 197 45, 87, 103, 112, 113, 115, 136, 131,
nefis, 18, 54, 58, 105, 111, 137, 150, 155, 139, 143, 160, 173, 175, 186, 187, 204,
156, 157, 183. 197, 210, 211, 212, 213 205,209,218,223
nefs-i ciiz'i, 200 padi§ah-i zahir, 196
nefs-i fakr, 144,227 padi^ahlar ile musahabet, 12
nefs-i vahid, 161 padi§ahhk, 185
nefsini bilmek, 226 pakler, 251
nefsiyle cenk, 155 panzehir, 226
nefy, 160,161,248 papas, 172
nefye $ehadet, 129 perde, 48, 116, 143, 158, 196, 208. 221,
nehy, 126, 162, 163, 179 228,248
nem, 245 perde-i gaflet, 227
329

pervane, 36, 229 sa'd, 18


peygamber, (Bk. nebi), 204 sadaka, 18, 57
peygamberlik, 185 safra. 142
pir, 123 sag g<Sz, 195
put, 73, 251 sahabe, 78, 130
put-siken, 251 sahare-i Fir'avn, 161
sahib-i dil kuldiir, 72
Rab, 115, 131, 195,239 sahib-i inayet, 125
Rabb-i has, 248 sahir, 133
rah-i Hak, 202 sahiran-i Fir'avn, 206
rahat, 195 sahv, 215
Rahman, 195 sail, 68
rah met, 159,202 said, 64
rahmet-i ilahiyye, 223 sak-l ars, 28
raiyyct, (Bk. reaya), 131 salar, 51
rai, 145 salat, 126
raks, 126 sa]at-i drlim, 131
re'y,8 salavat, 64
re<iya-yi ten, 51, 52 salih, 45, 167
reaya-yi viicud, 51 salik, 111, 113, 244
rebiib, 158 seii'at, 252
reca, 7, 31, 43, 72, 74, 105 sanayi', 48, 130
Rehber Muhammed (a.s.v.), 203 sarhos. 174, 175
rehber, 22, 214 savm, (Bk. oruc), 116
rehber-i alcm, 122 savt, 39, 141
reis, 52, 191, 194 sa'y. 9, 52, 57
rekayik, 49, 124 sayd, 124
rekayik-i sihabiyye, 124, 243 saye, (Bk. gblge, all), 200
reml, 19 sebeb, (Bk. esbab), 9, 45. 116, 165, 251
rcmz, 67 sebeb-i hayat. 178
renk, 105, 213, 215 sekir, 134
reyhan, 182 sekine, 216
nik, 211 sekinet, 215
nza, 149, 178. 222 sekr, 134, 215
nza-yi Hak, 203 selam, 97, 98, 1 12, 170, 171, 245
nza-yi halk, 203 scm', 59, 193
nzik, 67, 149,167, 194, 195, 209 sema, 70, 126. 182, 220, 252
rical. 150 sema', 245
riya, 57, 81 Sena-yi Muhammed (a.s.v.), sena-yi Hak,
riyakar, 57 204
riyazet, 88 serheng, 236
ruh, 18, 33, 54, 93, 114, 131, 156, 157, ser risto, 58, 65, 94, 116, 152
181, 199, 213, 225, 226, 247 setr-i uyub, 61
ruh emrdir, 225 seyf-ale'l-Hak, 155
ruh-i insani, 116 seyfeddin, 155
Ruh-i Kuds, 93, 226 seyyie, 210
ruhban, 81 sibyan, 123
ruhbaniyet, 61, 81 siddik, 109
Ruhullah, 210 sidk, 67
rutubet, 245 Sidretii'l-mUnteha, 214
ruz-i ceza, 62 sifat, 190.207,237, 248
ruz-i elest, 79 sifat-t beseriyye, 60
rii'yet, 104, 145. 196, 208 stfat-i beseriyyet, 6, 227
riikii, 150 sifat-i Hak, 58, 207, 208

riisvet, 102 sifSt-i hayvaniyyet, 183

rii'ya, 94, 104, 107, 147, 151, 168, 183 sifat-i nefsaniyye, 244
sifat-i yakin, 243
sabr, 36, 82, 106, 129, 164, 165 sifatullah, 212
5

330 FlHi MA FIH

sihhat, 38, 57, 64. 72, 122. 165, 195 211


fehvet, (Bk. sehevat). 60, 70, 74 82 85
sir, 170, 228, 234
97, 168
sir gbzii, 15, 228 seker, 175. 250
Slrat-i mustakim. 253
sekk, 8, 27, 46
sihir, 11. 133, 172
sem', 36
sirkat, (Bk. hirsizhk), 31
ser, 63, 117, 128, 137. 162, 163, 181 183
sikke, 246
193. 237, 248, 249
sivrisinek, 53, 54
seriat,186
siret, 205
serik, 188
sohhet-i agyar, 175
serr-i cuzl, 163
sol gbz, 195
soylemek, 86, 179
serr-i nefs, 212
sevk, 206
soz amelden dogar, 71
sevk-i Hak, 101, 106, 168
soz, (Bk. kelam), 10, 19, 23, 39,
40 44 seyatin, (Bk. seytan), 74
49, 53, 54, 71, 80, 91, 99, 100 IO4'
seyatin-i cinn-i vesvas, 2 1
113, 119, 127, 130, 131, 153, 168 176'
seyatin-i ins, 215
177, 180, 183, 184, 186, 190, 192 203
' seyatin-i racim, 150
239
seyh, (Bk. mesayih) 15, 40, 79,84 85
su, (Bk. ma) 100, 115, 132, 133 90
138 164 112, 118, 121, 122, 135, 146, 166 174'
190, 200, 205, 236
189, 204, 243, 250
su'-i zan, 121
seyh-i battal. 146
ahlak, 212
sti'i
seyh-i kamii, 121
sual, 35, 111, 136, 137
seyh-i kebir, 220
sual ilmin yansi, 69
5eyh-i mugfil, 146
sultan, (Bk. padisah), 115, 235
seyh-i yakin, 121
sultan-i mahbubin, 86
seyhul-mesayih, 89
sur-i israfil, 151
§eytan, (Bk. seyatin), 45. 150. 216
suret, 14, 38, 39, 42, 44, 45,
47, 55 56 siir sdyleme, 70, 180
68, 71, 76. 79, 85, 93, 97, 99, 119 127'
siir, (Fars?a-Arapca), 8,
12, 18, 22, 32
131, 135, 170, 185, 190, 199, 204 207'
54. 72, 74, 76. 79. 99, 100, 115, 138
218, 226, 235, 236, 243, 251
139, 136. 143. 149, 150, 152. 154 155
suret-bin, 68
166,168
suret-i insan, 170
sikayet, 132, 133, 164, 210
suret-i misali,239
sirk, 27,31, 165,244
siiretin dahi azim i'tiban vardir, 21
sita-yi akli, 55
siiluk, 238
sita-yi hissl, 55
sunni, 100, 104, 128
sukiir, 28, 101, 107, 137, 164, 165
suryani, 103 210
221
sijtun-i hannane, 124
siirb-i hamr, 125
suvari, 94

taalluk, 191
sadi, 106,117,206
taat, 116, 160
sah-i sad, 235
taat, 44, 63, 165, 186, 217
sahid, 34, 129, 143, 216, 241, 250
taayyiin, 145
sahne, 236
tabi', 44
sair, 70
tabib, 48, 103, 136, 142, 241
saki, 64
tabib-i dahili, 48
sarab, 68, 175, 235
tabib-i harici, 48
seb-i dunya, 29
taTiir, 94
?edidiil-ikab, 163
ta'Ill, 120
sefkat, 78, 79, 89. 90
tabla, 58, 59
sehadet, 14, 34, 42, 129
tagi, 149
sehadl, 239
taharet-i riih, 165
sehvet, 237
tahattur, 16, 66
sehevat, 55, 58
tahsil-i mal, 163, 164
sehevat-i dunya, 166
tahsis, 138
sehirli,171
takbil, 204
sehid, 167
takdir, 63
331

takdir- ilahi, 147 tevccciih, 239


taklid, 45 tevehhiimat, 92
takaza, 36, 40. 60, 128 tevfik. 51
takaza-yi ademi, 49 tevfik-iHak, 51
takaza-yi hilkat, 128 tevhid.31.216
taleb, 105, 172, 176, 194, 197, 224. 248 teyakkuz, 101
taleb-] Hak, 24, 172 tezehhiid, 223
-

tfili , 18, 56, 248 tib, 18, 19, 48


talib, 29, 90, 104, 111, 145, 146, 172, 207 tohum, 67
talib-i amel, 71 tok,68
talib-i ask, 84 toprak yemek, 142
tama', 165 toprak, 95, 132, 200, 201
lank, 135 tdhmet, 246
tarik-i fakr, 132 ttivbe, 7, 9, 62. 234
tank Hak, 125 i tufan, 214
tarik-i Isa, 82 tut!, 233
tarik J Muhammedi, 82 tutmac, 10, 230
tarik-i miistakim, 48 tuzak, 187
tarikde meratib, 118 tuzla, 56, 235
tasarruf, .'19, 69, 92, 93, 103, 119, 192, tiirbe, 70, 96
236, 244, 247
tasavvur, 92, 93, 156, 212 ubudiyyet, 146, 190, 238
tasavvuriit, 92 ukba, 88
ta'til,253 uku] i insaniyye, 98
tavile-i cemad, 21 ulema, (Bk. alim), 5, 70
tayyib, 254 uluhiyyet da'viisi, 30
tayyibat. 64, 228 uluhiyyet, 146, 185, 190
ta'ziye, 161. 199 umumhane, 82, 84, 124
ta'zim-i zahir,135 ur,96
te'vil, 9 uruc, 96, 102
tacelliyat, 92 usturlab, 13
tecclli" 13, 16. 25, 35, 96. 105 uyku, 57
tecelli-i efal, 105 uytimak, 179
tecelli-i Zati, 105 uzlet, 36
tecviz-i noksan, 253
tedbir, 146, 147, 231 ttlfet, 214
tefckkur, 35 iimera, (Bk. emir), 5, 229
tofcrriic, 59, 87, 150 umid.9, 11. 12.72
tefewuk, 132 ilmmet, 198, 204, 214
tefrika, 45 ummct-i merhume, 244
tefsir, 9, 96 iimrni, 130, 175
tekebbilr, 176 tins,80
teklif, 74 unvan,135
telcvviin, 215 iistad. 245
temyiz, 11, 133, 134, 135, 143
ten, 18, 19, 21, 22, 31, 51, 54, 56, 58, 60, vacid. 172
93, 154, 198. 206, 226 vahdet, 28, 61,227
terk-i cevap,136 vahy, 107, 118, 129, 130, 133, 150, 221,
terk-i sehevat, 120 245
tesaduf, 31 vaiz, 100, 102, 186,241
tesbih, 75, 87, 184, 186, 187, 195 vans, 205
tesbihat, 125 varlik, 69, 70, 226, 244, 250
tese'iil. Ill, 156,157 vasf-i aim, 139
tesettiir, 83 vasil, 112. 113,248
teshir, 132 vasl, 3
te^ekkiir, 164 vaslikulli, 118
tevatiir, 196 veba, 217
tevazu, 43, 88, 97, 98, 102, 176, 205 vecd, 101, 119. 146, 177
:w> FIHI MA FIH

vech, 21, 144, 145


yildiz, 119,252
vech-i mahbub-i hakiki, 144
yok ol, 26
vech-i mutlak, 145
yoI,91, 150, 153
vehm, 86, 127, 248, 254 yuhyi ve yiimit, 185
velayet, 214
yuzuk, 173, 199
veliyy-i hak. 172
veliyy-i has, 173
zabtiye. 118, 122
veliyy-i sahib-i tasarruf, 201 zafer, 132
veli, 10, 11,52,69,87,173,221 zahid, 21, 22, 46
veliahd, 205
zahir batinm iinvarndir,135
vesvas, 27, 150
z&hir iizerine hiikm, 92
vezir, 209, 229
zahir, 159, 194, 196, 197
vicdani, 206
zahr, 194
visal, (Bk. vuslat), 106, 107, 113 zakir, 195, 215
visal-i Hak, 93
zakir-i Hak, 195
visal-i mutlak, 185 zalam, 170
virane, 1 13
zalim, 12, 50, 111. 149, 165, 247
vukuf, 57
zalum, 17
vuslat, (bk. visal), 156 zamam takstm etmek, 111
vuzu, 164
zamir, 172
vucud, 185 zan, 121,193,243
vucud 113
s,ehri,
zann-i fasid, 165
viicud-i ademi. 156 zarfiyyet, 151
vucud-1 izafi, 1
zat, 19,37, 157, 190
zat-i ahadiyyet, 248
yaban es,egi, 237 zehir, 109, 226, 250
yagmur, (Bk. baran), 30 zekat, 47
Yahudi, 114, 164, 187 zeki, 107
yakin, 58, 121,243
zeltl, 173, 174
yalnizlik, 61
zelle-i Adem, 214
yar, 110, 251
zelzele, 217
yar-i hakiki, 110
zenci, 79, 83
yar-i simber, 161
zevk, 87, 90, 96, 140, 180, 203, 209 212
yaran-i salih ilc oturmak, 212 213
yas, 134
zevk-i kazib, 142
yay, 181, 192
zid, 76, 117, 175, 193
yaz, 49
zill,(Bk. golge), 207,208
yeciiz, la-yecuz, 86 zilal, 1
yed-i tula, 246
zikr, 124, 154, 159, 167, 195, 211, 246
yeganegi, 176
zikr-iHak, 142, 158,159
yelken, 84
zillet,174,211
yem,<Bk. deniz), 128,245 zina, 31, 198
yemek, 230, 231 zindan, 57, 58
yemin, 64, 126 ziyaret, 20, 36, 50
yeniden yaratir. 17415 zulm, 18,24,62, 139, 165
yergu, 62, 236 zulmet, 48, 76, 101, 152,153
yeryiizu, 203
zulumat, 48
yetim, 218
Ziihal, 201
yetmis, iki millet, 107
ziihd, 46
Yezdan, 117 ziirriyyat, 149
yilan, 212
zuvyine li'n-nas, 12, 13, 231
'

',.,,.. .. .. ,- 1 .x.. -•'.. ',•». .'

'''I' ..-'. '', .-J. CUV '


r^l«3

........ . . ...I. /' „.. .^(Jj r ,y, *,JI

'•
-)• .- .:,>- .' ,.~.V <-'"<•"' J./../V-

.
,,..-..,, v ,..H'.'. !
••- !-'" (*-

,,.'.. .„>'-. u* ;:/' „i-'-' .«*' ^A'A.:., ...

"I/ •''••' ->' iJ'.-"-' J ^- c' -^ >-<•»«*•— ^J* * <u l'.' U . ^_i^*3

*-J1-' *i->
'-• y l\c ,-C.i ..^(.l. ,vU-. v , „y,j
(

Miistensihin el yazisive Merhum Avni Bey 'in lmzasi: "Miitercim-i

hakir el-Mevlevi Ahmed Avni"


,

. »,
^_
t

-.;.i

'J
i"--*

— -V Xr -J*,

«*'*:
"- -y-l

***** .V . _

Merhum Ahmed Avnl Konuk'un


el yaz,s.
-.••.., >--.-"'. ,
-;:--'---'--^h.'.i 'liv. ;>,. A

->-<-.' . I-
u
<.< • »tu Cl.s''
--
./\ -
r '-•

.1^

r-r-
^.j.-vi-U.

z 1
,:,,.. lv)

Fihi Ma Fth'in bazi sayfalanni yazan miistensihin el yazisi

L
TAKDIM

Allah Tealaya hamd ve sevgili Hablbine


salat ve selam olsun
Genu] iklimimn mutenevvf ve mebzul
rayihalanyla dolu cicekleri
arasmda, o nurasm yeUmleriyiz. Milletler
akan bir nehre benze, Her mdletin
mazisi, hah ve istikbah vardir.

h.
bir af
5
a zile'
ati olursak,
,
h41e 'aS'mayan milletler, istikbale
i" oz
r i

vatammizda garib kalmayiz.


uzanamazlar. "Kbku mazide

kDndi kim,i
ni bir b^kasinda aramasi, haf.za
kaybma yol acar
Ba,ka milleUenn efsanes,^kadar, tanhi derinligi olan
R^k^T','! ,.

bir millet*. Maziyi hale


ta 5 ,mak, ecdad rmras.n,
gunumuz insammn idrakine sunmakt.r. Sadece
olup gorenekg, b,r anlay, §1 ya atmak, nakil
? insanlan atalete sevkeder. O mtras bizle-
™ '"hf- kaynaklan ve hafua pmarlan clmahd.r. Bu pmarlann kaybi.
BrfU
UfcS!
UCU
halmde Hd lf ndan
A
'
^ ^?
tefekk,ir,i Eayinat r Ber
ta 5 ,ma ah 5 kanhg,, zihinlerimizi
non a gore tamamen maddi yonde geli mi
mahkum
ema "<* Scalar
'
'

eder Rene Gue-


^
5 tek medeniyet, bat, medeniyet.dir
"
§
Rahmet d.mnm mensflbuyuz ve rahmet
Peygamber inin ummetiyiz
C,han- urnul o an dmirmz, bu boyutuyla
? butun milletleri kucakhyor. islam.n
hedefi adem milleti viicuda getirtnektir.
ilabf n„ ;n? e'li olan kitabumz Wan-, Kerim, zaman ve mekan boyuturm
a,m„ ve la-yuht, '
(hattez) dir. Gunumuze kadar ona yap,!,,,,, yorumlar i"e
;
besenoldufrundanbuozelligita^mazlar.MehmedAkirin:
"Dogrudan dogruya Kuran'dan ahp ilhami

sadas>dfr
Sr,n idrakine Say ' etmeliyiz tslamV
b" anlay, ? ,n bir aks-i
'

Hergtfn aym tazelikte nazil olan bu ilahi nameyi,
gunumuz insammn
drakine sunmak farz-, kifayedir. Bu ilahi kelam,

BifttE?*
Muhammed
tefs:Her ictihadIar
'
zamana
-**"
vabeste kdmak "se
fakat ° *•-* k ^
is a.v.) giilzannda yeti 5 mi ve diinyaya o
? bahcenin rayihasim
atoa " g° nul erler '. bu aSW kaynagm ilham sunuculand.r
Mev lanan.n eserleri arasinda bulunan Fih,
iL Hz
Ma F!h de, bu ilahi boyuttL uza-
nan nikmctler yumagmdan oriilmu bir kaftan
5 ve Rabbani b,r ilhamdir
Merhum Ahmed Avni Konuk'un, farsca ashndan yapmi§ oldugu bu
terciime eseri, guniimiiz okurlanna ula§tirmak istedik. Bu eser kiituphanelerde
mevcut yedi-sekiz niishanin kar§ila§tinlmasi suretiyle hazirlanmis olmasi
bakimindan da ayn bir hususiyet tas,imaktadir.
Bundan birkac sene evvel, ne§re hazirladigimiz Fususu'l-Hikem terciime
ve serhinin bir cildini takdim etmek icin ziyaretine gittigimiz muhterem Sadik
Kurc beyle sohbet ederken, kiitiiphanesinde bulunan ve kendisinin istihsah
etmis oldugu Flhi Ma Fih tercumesini bize gbsterdiler. Birkac gun bizde kal-
masi istegimizi kabul buyurdular. Okudugumuzda, bu terciimenin de ne§rinin
faydah olacagini dutjiinduk.
Zaten bundan once merhum Ahmed Avni beyin Fususu'l-Hikem Terciime
ve §erhi'ni nes,re hazirlamayi manevt bir isaret olarak telakki etmi^tik. Muhte-
rem Prof. Dr. Mustafa Tahrah beyin itinah sahsmalan ve her cild icin yazdigi
makaleleri ve aynca biiyiik bir emekle nesre hazirlayip Iz yaymlan Istanbul,
1992 tarihinde basilan Tedbirat-i Ilahiyye Terciime ve §erhi bizde, Ahmed Avni
beyin diger eserlerinin de nesri is,tiyakim artirdi. Birkac seneden beri bu velud
insanin 34 defter tutan Mesnevi-i §erif §erhi'ni de nesre hazirlama gahs,m;ilan
icindeyiz.
Nesre hazirladigimiz Fihi Ma Fih adh eserin yazma bir nushusi Konya
Mevlana muzesi kutiiphanesi 3895 numarada kayithdir. Mukaddimesinin so-
nunda mutercimin imzasi bulunmaktadir. Bu niisha, mutercimin el yazismdan
baska, iki ayn §ahis tarafindan yazilmistir. Ikinci niisha Istanbul Belediye
kiitiiphanesi Osman Ergin kitaplan arasinda 24 numaradadir. Bu nushada da
mutercimin el yazisindan ba§ka, iki ayn fahis tarafindan yazilmis, kisimlar
mevcuttur.
Biz bu c^lismamizda Konya Mevlana miizesi kutiiphanesindeki niisbayi
esas aldik ve Sadik Kur? beye ait nushadan da faydalandik. Farkli nushadan
yaptigirmz il§velcri ko§eli parantez ile belirledik.
Miitercim tarafindan terciime edilmemi§ olan ayet, hadTs, kelam-i kibar ve
beyitlerin terciimelerini yapip, yine ko§eti parantez icinde gosterdik.
Ahmed Avni bey tarafindan hazirlanmis. olan dip notlarda yazih Mfesnevt
beyitlerinin biiyiik bir kismmin hangi cildde olduklari belirlilmis,, fakat
manalan verilmcmistir. Biz, Mesne vi-i §erif §erhinin 34 defterini tanyarak, cok
azi miistesna bu beyitlerin bulunduklan cild ve beyit numa-ralarmi tesbit ettik
ve terciimelerini de yine kbs,eli parantez icinde oradan verdik.
Bu eserin nejjri hazirhklarinda mukabele ve genel tashihi ile birliktc, dip
notlardaki Mesnevi beyitlerini bulmakta biiyiik yardimlan olan, liigat ve indek-
sleri hazirlayan muhterem Prof. Dr. Mustafa Tahrah beye §ukranlanmi arzediy-
orum.
Bu guzel eserin, gbnullerimizin inbigi, kimligimizin muhurii, uzun ve
me^akkatli hayat yolumuzun rehberi olmasi dilegimizdir.

Dr. Sel(;uk E raydin


Erenkby 17 Aralik 1993
FiHi MA FIH HAKKINDA

_
Fihi Ma Fih, buyiik miitefekkir, muhakkik, miirsid, tarikat
pin Hz. Mevlana'mn sohbetinde bulunanlardan
bazilan tarafin-
dan tutulan notlann birlestirilip tasnif edilmesinden
meydana
gelmi§tir.
Tasavvuf buyiiklerinin, bilhassa tarikat pirammn bu kabil
sohbetlerinin kaydedilip zaptedilmesi, yakm
zamana kadar de-
vam etmis. eski bir gelenektir.
Haberlosme vasitalarmin yok denecek durumda
oldugu devir-
lerde, seyh-miirid munasebetlerinin
devami, mektuplar ve bu ka-
bil sohbetlerm tesbit edilip ihvana
gonderilmesiyle gerceklestiril-
*
mi§tir.
AbdulbakJ GBlpinarh Hz. Mevlana'mn bu
sohbetlerinin
hayatinm son yillanna ait oldugunu, bazi tarih
tesbitleriyle isbat
etmeye cahsiyor.' Biz genis bir zaman seridi
icinde yapti-i
konusmalann bir kisminm tasnifmden meydana gelmis
bir eser
olarak degerlendirmeyi daha uygun buluyoruz.
Bu sohbollerin kimler tarafindan kaydedildigini ve
kimlerin
tasnif ve tertib ettigini soyleraek hemen
hemen imkansiz olmakla
beraber, Mevlana'ya en yakin kimselerin
hazirlamis olduklanm
llade edebiliriz.
Buesere "Fihi Ma Fih" isminin hangi maksatla
verildigini ke-
sin bir tarzda sbylernek dogru olmaz; fakat
"idnde olmasi gereken
seyler buradadir" manasinin kastedelmis
olabilecegi ihtimalini
du§unebilii'iz.

Abdiilbaki Gblpmarh'nin, fasillann tasnifini


Kuran-i Kerirn-

1. MevlanS Celaleddin, Fihi Ma Fih, (Ter. AbdiilbSki Golpinarh) 1st.


1959, s VI.
.
XII FiHl MA FIH

in tertibine 2
benzetme fikri de kanaatimizca pek isabetli gorul-
medi; zira ortalarda ve sonlarda mevcut bazi
fasillar, basta olan-
lardan dalia hacimlidir.
Hz. Mevlananm bu eserinin yazma niishalan,
muhtelif
kutuphanelerde mevcuttur. Bu hususta gerek Prof. Dr.
Meliha
Ulker Anbarcioglu'nun cevirisi olan '§ark Islam
Klasikleri yayin-
lan 28. kdabi" olarak Milli Egitim Bakanhgi
tarafindan Istanbul
1954 tarihinde Maarif Matbaasinda basilan eserin
onsoziinde ve
Abdulbaki Golpinarh'nin 1959 tarihinde Remzi
Kitabevi tara-
findan nesredilen kitabm sunus kisminda
kafi derecede malumat
venldigi icin, tekrarma luzum gormedik.
Fihi Ma Fih fars ? a olarak iic kere tab'
edilmistir. Bunlardan
binsi 1928 tarihinde Hindistan'dad lr En
eskisinin istinsah tarihi.

1105 h. olan yedi nushadan derlenmistir.


Ikincisi 1334 h. tarihinde Tahran'da
basilrnistir.
_
Uciinciisii, Tahran Universitesi Ilahiyat Fakiiltesi Profesbr-
lennden Bediu'z-Zaman Firuzanfer tarafindan
Tahran Univer-
sitesi yayinlarmin 105. kitabi
olarak 1330 semsi hicride Tahran
Mechs Matbaasinda basilrnistir. 3
Fihi Ma Fih ilk defa tiirkceye Ahmed
Avni Konuk (1868-1938)
tarafindan terciime edilmistir. Miitercim
mukaddimesinde de be-
lirttigi gibi yedi-sekiz niishayi karsilastirarak, bu terciimeyi
mey-
dana getirmistir. Eserin yazma niishasi Konya
Mevlana Miizesi
3895 numarada kayithdir. Diger bir niishasi da Istanbul
Belediye
Kutuphanesi Osman Ergin Kitaplan 24 numarada bulunmak-
tadir.
Merhum Ahmed Avni Konuk beyefendinin bu eserini nesret-
memize husus sebep olmustur. Bunlardan birincisi ona
iki
ait
olan butun oserlen nesretme diisuncesiyle
yola cikisimizdir. Ikin-
cisi ise milh kulturiimuziin bir
butun icinde dcvfimim saglamak
ve onu ilerki nesillere aktarmaktir.
Bugiin elimizde bulunan iki terciimeden farkh ozellikler gos-
teren bu tasawufi istilahlan muhafaza etmis; Hz. Mevlana-
eser,
mn sohbetlerindeki meramim tam manasiyla biziere aktarmaya
muvaflak olmustur.
Bilhassa mevzu ile alakali Mesnevl beyitlerinin
dipnot olarak
llaveside bu esenn nesredilme sebeplerindendir.
Fihi Ma Fih'deki fasilla rda irsad nokta-i
nazanndan son de-
2. A. g.e. VII.
3. Fazla bilgi i
? in bk. A. g. e. Sunuj, s. XIII.
FIHI MA FIH HAKKINDA

rece mebzul hikmetler, mesel ve misaller vardir. Edebi san'atlarla


miizeyyen bu cumleler, insan havsalasina yeni boyutlar ka-
zandigirdigi gibi, yeni ufuklar ve yeni pencereler de aciyor; ve
ahsa-geldigimiz degerlendirmcler di§mda, eski, fakat bizim icin
yeni degerlendirmeler sistemi elde etmeyi saghyor. Bu hususu
te'yid edecek birkac ornek verebiliriz:
IIz. Mevlana'ya gore mesel ve misal baska bas>a §eylerdir.
Hak Teala Kuran-i Kerim'de misal olarak nurunu "misbah'a ve
velilerin viicudlarini "ziicac'a benzetmi^tir. Ljte
bu benzetis. misal
O'nun nuru kainata sigmaz. 4
icindir; gercekte
Hz. Mevlana sttkrii, ni'meti fark etmek tarzmda ta'rif eder.
Ni'meti fark etmemek, kufran-i ni'met olur ki, halk arasinda bbyle
kimselere "nan-kbr" ta'bir edilir.
Hz. Mevlana ni'meti bir memeye benzetir ve "§iikur, ni'met
memesini emmektir" der. 5 Meme ne kadar sut ile dolu olursa ol-
sun, memenin ucuna kadar gelmez; emmek, o ni'meti istemektir.
Hz. Mevlana kendi sbzlerini, baskalanmnkiyle mukayese
ederken, kendi sozunii "nakit" digerlerini "nakil" olarak vasiflan-
dinr. Hz. Mevlana'ya gore nakil, nakdin fer'idir. Nakid bir ada-
min kendi ayagi, nakil ise ayak seklinde agactan yapilmis kahp-
6
tir.

Hz. Mevlana nakdi, nakilden tefrik edemiyenleri, yolunu


§as,irmis. sapiklara benzetir. 7

Kur'an-i Kerim'de zahir ve batin meselesi:


Hz. Mevlana Kur'an-i Kerim'i iki yiizlii bir diba (siislii ipekli
kuma§) olarak vasiflandinr. Bir kisim insanlann, bir yuztinden,
bir kismimn da diger yuziinden nasiplendiklerini ve her ikisinin
de dogru oldugunu ifade eder. 8
Hz. Mevlana §u misal ile bu gbriisune acikhk getirmistir:
"Nitekim kadmin zevci ve siit emen cocugu vardir; her ikisi de on-
dan baska haz ahrlar." 9
Kur'an-i Kerim'in manasina tevecciih etmek ve ondan
gidalanmak esastir. Kur'pi-i Kerim'i yiizunden okumakla iktifa
4. Mevlana Celalcddin Rumi, Fihi AM Fih, (Ter. Ahmed Avni Konuk) 1st. 1993 s 151
5. A. g. e. 164.
G. A. g. e. 133.

7. Ahmed Avni Konuk, Mevlana Celaleddin, Mesnevi $erhi, Konya Mevlana Miizesi.
Nu. 4740 (34 defter). HI. Cild; 2556. (Tarafimizdan yayina hazirlanmaktadir.)
8. Mevlana, A, g, c. 150.
9. A. g. e. 150.
^

XVI FlHi MA FIH

Hz. Mevlana teni ata ve bu alemi de ahira benzetir; ve atm


gidasimn, binicisinin gidasi olmadigim hatirlatir. Zira atin,
yam
tenin meyli uyku, yemek, icmek gibi seylerdir.
"Ten muradi yemek, icmek, miilk u mal" 24 Insanin hayvanhk
tarafimn ustiinlugu onu at iistiinde ahirda tutar; halbuki insanin
rhanasi bekaya mensubtur. 25 "Can temennasi cemal-i zui-celal" 26
Amel ve fiil sadece goriinen sekiller degildir; belki o sekiller o a-
melin sfiretidir. 27 Mevlana'ya gore araeli amel ile, ilmi ilim
ile,
sureti suret ile ve manayi mana ile anlamak mumkiindiir.
Mesela amel namaz ve oruc vs. degildir; bunlar amelin
suretidir. Halk ameli zahirden ibaret zanneder. Halbuki miinafik
amelin suretini yerine getirmekle ibadet etmis olmaz.
Namazin ruhu, namazdan efdaldir; ciinkii namazda ve diger
butiin ibadetlerde aslolan manadir. ibadetlerdeki sfiretler
insan-
lari dinin bziine gbturen vasitalardir.
Kur'an-i Kerim'de isaret
buyrulan: jg.1i j^C £ ^Jr(Mefiric, 70/23) "Onlar namazlannda
devamhdir" aye(-i kerime'sinden murad, bu namazin rfihudur;
ciinku kilman namazin sureti devamhlik arzetmez.
Ruhun ruku''
ve secdesi vardir; namazda olan ruku' ve secde
mananin suret ile
zahir olan cihetidir. 28 Salat-i daimeden murad, biitiin
hallerde
Allah'i hatirlamaktan hali olmamaktir. 29
Hz. Mevlana mahbub olamn giizel olmasi gerektiginden
yola
cikarak, kime kirn guzelse, mahbub odur neticesine
vanyor.
Mevlana'ya gore her giizel mahbub degildir; ciinkii giizellik,
mahbilbiyyetin cuz'udur, mahbubluk ise asildir; mahbfibiyyet
olunca, giizellik de olur. Zira bir seyin ciiz'u, kiilliinden
ayn de-
gildir. Insanin sfiretine muhabbet edilmez;
ciinku insan sadece
siiretten ibaret degildir. Mevlana sureti kadehe, manayi da
lcmdeki saraba benzetmi§tir. Asik kadehin icine, baskalan
ise
sfiretine nazar ederler. §arabi kadehten ayn
gorebilmek icin ask,
sevk ve istiyak lazimdir. 30
Hz. Mevlana istiyakin, duyulan achgin mikdan ile dogru
o-
rantih olarak arttigini, tok olan kimselerin, sadece
ekmegin
suretini gbrebildiklerini; gtinlerce agzina bir lokma ekmek ve bir

24. Aziz mahmud Hudayi.


25. Mevlana, A. g. e. 21.
26. Aziz Mahmud Hudayi.
27.Mevlana, A. g. e. 119.
2S.A.g.e. 131.
29. A. g. a. 158.
30. A. g. e. 68.
FIHI MA FlH HAKKINDA XV

liimanlar eskidikce kendilerini hep yeni kalacak olan Kuran-i


Kerim'le yenilemelidir.

Suret ve mana:
Mevlana sureti cemad hukmunde rautalaa eder ve sadece
sureti gbren kimsenin, manaya yol bulamiyacagim; suret-bin olan
kimselorin hangi ya§ta olurlarsa olsunlar, yolun cocuklan
mesabesinde bulunduklanm sbyler.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in, Bedir gazvesinden donerken
soyledigi rivayet edilen ^Tsi ,1*1.1 ji j^su
:
fc^, "Kiiciik^^
cihaddan, biiytik cihada dondiik" hadfs-i §erifini su tarzda yorum-
larmsUr: "Suretlerin cenginde idik; suri diismanlar ile cenk edi-
yorduk. Simdi iyi havatinn, ya'ni (fikir ve diisuncelerin) kotii
havatin maglup etmesi icin havatir askerleriyle cenk edelim." 17
Hz. Mevlana'ya gore "cihad-i ekber" denilen bu cengde i§ go-
ren fikirlerdir ve ten vasitasi olmaksizin hizmet ederler. 18
Hz. Mevlana insani, hayvani ve insani kuwetlerin ictima-
mdan meydana gelmis bir varlik olarak vasiflandinr. Hayvani
kuvvetler §ehvet ve arziilardir; fakat insanm hiilasasi ve gidasi
olan §ey ilim, hikmet ve Hak didandir. 19 Mevlana'ya gore ademin
hayvaniyyeti Hak'dan ve insaniyyeti dunyadan kacicidir. 20
Tenin muradi nefsi besler ve insam hayvani kuvvetlerinin
esiriyapar. Mevlana'ya gore nefis dusmamm daima zindan icinde
mucahedede tutmahdir. bela ve sikinti icinde bulunduk9a,
ihlas ve samimiyyet zahir olup giiclenir. 21
Mana birdir, aynhk surettedir. Hz. Mevlana, cadir yaparken
suret cihetinden herkesin ayn ayn cah§tigi, fakat hepsinin cadir
yapma icinde birle§tigi misalini vererek bu gorusune acikhk ge-
tirmi^tir. 22
Insan yaradih? bakimindan suret ve manadan ibarettir. Bu
dlinyada manasi ve sureti olmayan bir is. meydana gelmez; mana
zaten siiretsiz miisahede edilemez. Qekirdek bile kabuguyla eki-
lirse ne§v u nema bulur. 23

17. A. g. e. 56.
18. A. g. e. 56.
19. A. g. e. 55.
20. A. g. e. 55.
21. A. g. e. 58.

22. A. g. e. 45.
23. A. g. e. 21.
Xyj FIHi MA FiH

Hz. Mevlana teni ata ve bu alemi de ahira benzetir; ve atin


gidasinin, binicisinin gidasi olmadigim hatirlatir. Zira atin, yani
tenin meyli uyku, yemek, icmek gibi seylerdir.
"Ten muradi yemek, icmek, mttlk u mal" Insanin hayvanbk
24

tarafimn ustiinliigu onu at iistiinde ahirda tutar; halbuki jnsamn


26
manasi bekaya mensubtur. 25 "Can temennasi cemal-i zti'l-celai"
Amel ve fiil sadece goriinen sekiller degildir; belki sekiller o a-
melin suretidir. 27 Mevlana'ya gore ameli amel ile, ilmi ilim ile,
manayi mana ile anlamak mumkundur.
sureti suret ile ve
Mesela amel namaz ve oruc vs. degildir; bunlar amelin
suretidir. Halk ameli zahirden ibaret zanneder. Halbuki miinafik
amelin suretini yerine getirmekle ibadet etmis olmaz.
Namazin ruhu, namazdan efdaldir; ciinku namazda ve diger
butun ibadetlerde aslolan manadir. Ibadetlerdeki suretler insan-
lan dinin ozune gbtiiren vasitalardir. Kur'an-i Kerim'de isaret
buyrulan: jJJ\, L^rjC 'J» j> ^.jJf(Mearic, 70/23) "Onlar namazlarmda
devamhdir" aye'£-i kerime'sinden murad, bu namazin ruhudur;
ctinkii kilinan namazin sureti devamlilik arzetmez. Ruhun riiku
ve secdesi vardir; namazda olan riiku ve secde mananin suret ile
zahir olan cihetidir. 28 Salat-i daimeden murad, butun hallerde
Allah'ihatirlamaktan hali olmamaktir. 29
Hz. Mevlana mahbub olamn giizel olmasi gerektiginden yola
cikarak, kime kim giizelse, mahbub odur neticesine vanyor.
Mevlana'ya gore her giizel mahbub degildir; cttnkii guzellik,
mahbubiyyetin cuz'iidiir, mahbubluk ise asildir; mahbubiyyet
olunca, guzellik de olur. Zira bir seyin cuz'ii, kiilliinden ayn de-
gildir. Insanm suretine muhabbet edilmez; cunkii insan sadece
suretten ibaret degildir. Mevlana sureti kadehe, manayi da
icindeki saraba benzetmistir. Asik kadehin icine, baskalan ise
suretine nazar ederler. §arabi kadehten ayn gbrebilmek i(;in ask,
sevk ve istiyak lazimdir. 30
Hz. Mevlana istiyakm, duyulan acligin mikdari ile dogru o-
rantili olarak arttigim, tok olan kimselerin, sadece ekmegin
suretini gbrebildiklerini; giinlerce agzina bir lokma ekmek ve bir

24. Aziz mahmud Hudayi,


25. Mevlana. A. g. e. 21.
26. Aziz Mahmud Hudayi.
27. Mevlana, A. g. e. 1 19.
28. A. g. e. 131.
29. A. g. e. 158.
30. A. g. e. 68.
FIHI MA FIH HAKKINDA XVU

yudum su girmemis. insanin ise canin suretini gorecegini soyler. 31


Ekmek suret olarak kadeh, lezzeti ise icindeki sarap gibidir. Tok
olanlar onun suretine bakacaklan icin, lezzetinden habersiz olur-
lar.

Sadece sureti goren bir kimse olmamak, dunya hayatmda


hakiki ma'§uku temasa etmok, posta degil, dosta, giile degil kulie,
yani tek kibleye yonelmek isteyenler, iftiha ve sevk hasil etme'i-
dir. Aksi taktirde sadece suret ve sebebi goreceginden, kiblesmi
cogaltmis olur.
Hz. Mevlana halki kadehlere, surete nazar eden insanlarda
bulunan ilim, hiiner, maharet ve bilgileri de o kadehlerin nakis-
lanna benzetir. Kadeh kinlinca, o naki§lar da yok olur. 32
Hz. Mevlana ger?ek tevhid ehlini, deryamn kendisinde tasar-
ruf eden ve kendisinin derya iizerinde tasarrufu olmayan kimse
olarak tarif eder. 33 Denize gark olan bir kimsenin hareketi ve ha-
reketsizligi kendisinden olmayip, o deryadandir. Allah Teala'ya
nafilelerle yaklasan bir kulun Hak Teala gbren gozii, i§iten
kulagi, tutaneli ve yuriiyen ayagi olur. O'nunla gbrur, O'nunla
isUir,O'nunla tutar ve O'nunla yurur. 34 A§ik kendisini bir iste
muhtar gormez, her i§i ma'^uktan bilir:
"Oyle samrdim aynyim, dost gayridir, ben gayriyim
Bende olup isiteni bildim ki ol canan imis" 35
Hz. Mevlana "Mescid-i Haram, zahir ehline gore ziyaret edi-
len Kabe'dir, a^iklann ve vasillarin indinde ise visal-i Hak'dir"
der. 36
Hz. Mevlana'ya gore insanlar iki yiizlu bir aynaya benzerler.
Insamn sifatlan aynanin arkasina konmus kiymetli inciler gibi-
dir. Altma ve elmasa asik olanlarm nazarlari, aynanin arkasina-
dir; aynaya a§ik olanlarm nazarlari ise inciye ve altina degildir. 17

Ikilik yok birlik var:

Bir gonulde iki sevda olamaz. Gbnul ya Mevla'yi, ya da


diinyayi sever. Ilahi iradeye baglanan goniil, dunya esaretinden
kurtulur. Bu durumda kul, Allah Teala'ya olan ihtiyacim devamli
hisseder. Muallim Naci bu hususu bir beytiyle su tarza hulasa
31. Af. e. 68.
32. A. g. e. 68.
33. A. g. e. 69.
34. Buhari, Rikak. 38. Ahmed b. Hanbe], 6/256.
35. Niyazi-i Misri.
36. Mevlana. A. g. 0. 93.
37. A. g. e. 76.
XVIII FiHI MA FiH

etmistir:
"Zengin samnz kendimizi lik fakiriz,
Hurriiz deriz amma ki, hakikatte esiriz!"
Bu mertebede kul henuz ikilikten kurtulmus. degildir. Tasav-
vuf lstilahinda buna "fark" hali dcnir. Kur'an-i Kerim'de "iyyake
na'budu" (Ancak sana ibadet ederiz) (Fatiha,l/5) bu makama
isarettir. "Cem" ve "Cem'u'1-cem"' hali "Ve iyyake nestain" (Ancak
senden yardim bekleriz) (Fatiha, 1/5) dir ki, cam canana verip
azade olmaktir.
Muhabbet ikiligi mucibdir. Bir alem vardir ki, orada ikilik
yoktur. Oraya ulasildiginda ikilik kalmaz. Mirac, benligin fena-
sidir. ikilikten ibaret olan ilk alem asktir. Mansur'un muhabbeti
nihai dereceye ulasmca kendisine diisman oldu ve kendisini
ma'dum kihp "Ene'1-Hak" yani, "ben fani oldum, Hak kaldi" dedi.
Tevazu'un ulastigi son nokta "ene=ben"i yok kabfil etmek ve bu
yoklugu ya§amaktir. Dava ve tekebbiir "Sen Iluda'sm ve ben. ku-
lum" demektir ki ikiliktir. 38
Mevlana'ya gore "Huve'l-Hak= O Hak'dir" demek dahi ikilik-
tir. "Ene'1-Hak" sbzii -mutlak olarak- Hakk'a aittir; cunkii O'ndan

baska bir mevcud-i hakiki diisunmek muhaldir. 39


Hz. Mcvlana'mn bu beyamni "mutlak" olarak anlamaliyiz;
zira "mukayyed" manada "Ene'1-Hak" sbzii kiifiir, yani Hak ve ha-
kikati setretmek olur.
Biitiin alem bir mense'den gelip, yine o men§ee riicu eder: dl
iji»G 41l t5l j Jj (Bakara, 2/156) "Biz Allah icin vanz ve biz sonunda
O'ha' dbne'cegiz" ayet-i kerimesini Hz. Mevlana su tarzda
mahalden gelmis, yine hepsi ma-
aciklamiijtir: "Biitiin ciizler o
halle riicu' ederler. Biitiinbu alis-veris miicerred ve miisahhas
kevni suretler tablalarmda zahir olur. Zira alem (ilmi suretler
mertebeleri) latiftir, gorunmez. Bahar riizgan agaclarda, bahce-
lerde kendini gosterir. Bahardaki giizellikler, gbriinmeyen rtiz-
gann eseridir. Bahar riizgarinin kendisini dusiindugiimiiz za-
man, bunlann hicbiri gorunmez olur. 40
Ibadetler, kulluklar vs., biitiin Hakk'in atasidir ve miilkudur.
Ya'ni fail-i mutlak Allah Teala'dir. Mesela Hak bize sihhat ver-

mezse insanin yapabilecegi bir sey yoktur.


Salavat ve tayyibatin Allah icin olmasi, hakikattir; kulun

38. A. g. e. 43.
39. A. g. e. 176.
40. A. g. e. 59.
FIHI MA FIH HAKKINDA XIX

degildir. Hep O'nundur ve O'nun miilkudiir. Baharda halkin bir-


takim isjer gbrmesi, bahann vergisidir. 41
Insanlar seheblere nazar ederler ve i§leri o sebeblerden bilir-
ler. Hz. Mevlana'ya gore esbab bahanedir ve igi goren ba§kasidir.
Halk sebebleri, arifler ise musebbibi gbriirler; zira fail-i mutlak
Allah Teala'dir. 42 Gerfi golge dahn aksidir, golgeden hi? meyve
yenemez; golgeden dah taleb etmek lazimdir.
Ikiligin kalkmasi "ene=ben"in blmesiyledir. Aym cinsten iki
ku§u kanatlanndan baglasalar ucamaz; ciinkii ikilik vardir. Fa-
kat blii bir ku§u, diri bir kusja baglasalar ucar; zira ikilik kal-
mami^tir. 43
Hz. Mevlana bu durumu, perde arkasindan seslenen bir kim-
seyi gbrmeyen halkin, perdenin konu^luguna zahib olmasma ben-
zetmi^tir. 44
Hz. Mevlana'ya gore "Ene'l-Hakk"in manasi, "hareketler,
Hak'tandir" demektir. 45
Bu alem bir kbpiik misalidir. 46 Denizin dalgalanmasmdan
meydana gelen varhklann devarm, bu dalgalanmalara (tecellile-
re) bagh olan kbpuklerdir.
Hz. Mevlana Mesnevi'sindeki bir beytinde: "Biz yoklanz; ve
bizim varhklanmiz da yoktur. Sen, fanileri gbsteren mutiak bir
viicutsun" buyurur. 47 Mukayyed viicudun camid ve mutlak olarak
tie itibari vardir. Mutlak viicud tarife sigmaz; diger viicudlar, o

viicudun izafetlerindendir. Hz. Mevlana'ya gore mukayyed viicud,


bayraga nak§edilmi§, hareketleri riizgardan olan arslan suretine
benzer. Mukayyed viicudun hareketleri, arslan suretinin hareketi
gibi his gbzuyle gbriiniir; fakat onun muharriki olan mutlak
viicud bu gozle gbriinmez.

Emir Pervane:
Hz. Mevlana'nm goniil deryasimn enginligini fark edemeyen-
ler,onu bazen Mesnevi-i fjerifdeki beyitlerinde vermek istedigi
mesajlarmi kendi isti'dadlan nisbetinde yorumlayarak; bazen,
§ems-i Tebrizi'ye duydugu derin muhabbeti, yine kendi iz'anlan

41. A. g. e. 65.
42. A. g. e. 65.
43. A. g. e. 25.
44. A. g. e. 65.
45. A. g. e. 69.
46. A. g. e. 87. i.

47. Ahmed Avni Konuk, A. g. e. I. Cild; 610.


XX FIHi MA Fill

ve zanlan istikametinde degerlendirerek, ale'1-ade bir muhabbet-


mi§ gibi goriip tenkid etmisterdir. Yani, Hz, Mevlana'mn tabiriyle
"kendi zanlannin Mevlana'smi bulmus" begenmiij veya yer-
misjerdir.
Hz. Mevlana'mn Emir Pervane'ye karsi gbsterdigi alakayi,
farkh degerlendirerek onu Mogol sempatizam ve Mogol casusu ol-
arak itham edenler bile olmustur. Halbuki Hz. Mevlana sohbet-
lerinin birinde Emir Pervane'yi, Mogollar'a kar§i yanlis tutumun-
dan dolayi acikca ve yiizune kar§i tenkid etmekten cekinmemis. ve
sunlan sbylemistir:
"Sen: "Kendimi, akhmi ve tedbirimi Islam'm bakasi mak-
sadina feda edeyim ta ki islam payidar olsun" diyerek miislu-
manlara siper olmus idin. Kendi fikir ve gbriislerini begenmeye
basjadigin zaman, Hakk'i gbrmedin ve her seyi Hak'dan bilmedin
ve Tatarlar'la bir olup §amhlar'i ve Misirhlar'i yok etmek ve
Islam beldelerini harab etmek icin yardimci oldun. Senin bu
yanlis davramsm neticesinde Hak Teala Islam'in bakasina ait o
sebebi, sebeb-i naks-i islam eyledi. Simdi, bu halde yuziinu havf
mahalli olan Hakk'a cevir ve samimiyyetini arz eyle ki, seni bu
fena halden, yani havftan kurtarsm; ve her ne kadar seni byle bir
taattan, bbyle bir ma'siyete atmis. ise de, Hak'dan iimid kesme! O
taati, sen kendinden gbrdiin; onun i?in bu ma'siyete dii§tun.
Simdi bu ma'siyet icinde dahi iimidini kesme ve tazarru' ve tasad-
duk eyle ki, o taattan ma'siyet peyda eden Hak Teala, bu
ma'siyetten de taat peyda etmege ve sana tovbe miiyesser edip, se-
nin yine muslumanlann kesretine sa'yin ve musliimanhga zahir
(yardimci) olman esbabini ihzara kadirdir. Umidini kesme ki,
Hak Teala i/ylSlf'^i Jji £, ^ ^
V 'Ji (Yusuf, 12/87) "Kafirler top-
'-ii

lulugundan baskasi Allah'in rahmetinden urnid kesmez" buyur-


mustur." 48
Hz. Mevlana bir baska fasilda Emir Pervane'ye olan muhab-
betinin sebebini de su tarzda acikhyor:
"Bizim Emir Pervane'ye muhabbetimiz, diinya icin degildir;
ba§kalan bunun icin severler." 49
Emir Pervane'nin Hz. Mevlana meclisinde tevhid inancina
olan hassasiyyetini ve onu ihlal endi§esini dile getiren suali, pi§-
manhgim ve teessiiriinu gbsteren bir i'tiraf-i ziinub (gunahlarini
i'tiraf etme)tur. Emir Pervane Hz. Mevlana'ya $byle bir sual

48. Mevlana, A. g. e. 9.
i. g. e. 75-76.
FIHi MA FIH HAKKINDA XXI

tevcih ediyor:
"Bundan once kafirler, puta tapip, secde ederlerdi. Bu zaman-
da biz de oyle yapiyor, gidip Mogol Tatarlan'na secdeler ediyoruz
ve sonra da kcndimizi musluman biliyoruz. Batimmizda hirs,
hased ve heva gibi bu kadar ba§ka putlar da vardir; biz bunlarm
bepsine itaat ettigimize gore, zahiren ve batmen biz de aym i?i
yapiyor ve yine kendimizi musluman biliyoruz." 50
Hz. Mevlana'nm bu suale cevabi §byle olmu§tur: "Bunu kabih
gbrmen iman nurunun alametidir; halbuki onlar bulunduklan
hali kabih gbrmczler." 51

Rizik hakkinda:
Rizki veren Allah Teala'dir; herkesin nzkim takdir ve tak-
sirn otmi§tir. llakk'in takdirini degi^tirmek mumkiin olmadigina
gore, insanin kendisini Kur'an-i Kertm'e gore degi§tirmesi
isabetli bir davramsjtir.
Hz. Mevlana'ya gore insanlarin nzkin pe§inde ko§malan lii-
zumsuz bir gayrettir; zira rizkin insana talib olmasi ve onu taleb
etmesi lazimdir.
Bu ifadeler kaderci bir anlayi§in ileri siirdugu fikirler gibi
gorunuyorsa da, gercekte Ehl-i Sunnet itikadinin degi§ik bir yo-
rumudur.
Ya'ni mii'min Allah Teala'nm pe§inde ko§arsa, nzkim pe-
§inden ko§turmus, olur. Rizkin degil, nzki veren Rezzak'in ar-
dmca yurumek, ictimai miinasebetlerimizi de miisbet bir tarzda
geli§tirir ve kalabaliklann cemaat §uuruna sahib olmalanni te-
min eder. 52
Hz. Mevlana cok kibleli bir tevhid anlayi§im reddeder. Her
§eyi bir §ey igin yapmak istikametinde bir inane geli^tirmenin
care ve tedavisinin regetesini sunuyor. Mevlana'nm hedefi, her i§i
Hak igin yapma istegidir; farkh du§iince ve davrams,lar hedefi
cogaltir ki, bu da bir ce§it hedefsizlik olur.
Mesela rizkin pe§inde koijmayip, Rezzak'in pe^inde ko§mak,
insanin hareketlerinin Kuran'a gore tanzimini saglar. Miilkiin
sahibi olan Allah kulu icin ezelde ne takdir etmi^se, ziyade ve
noksansiz olarak ona ula§ir. Rizkin pesjne dii§en insan, Rezzak'-
dan uzakla§acagi icin, me§ru' ve gayr-i me§ru' sinirmi kaybeder,

50. A. g. e. 73.
Sl.A.g.e.73.
52. A. g. e. 167.
XXII

blciiyii kacirir; ihtiras, kiskanchk vs. gibi kotii huylann hiikmii


altma girer. Bu kimse
de Allah Teala ezelde onun icin ne taksim
etmi§se, ziyade ve noksansiz yine ona sahip olur.
Rizkin pe§inde ko§an, ava gidip avlanan avci gibi, sahip
oldugunu zannettigi mahnin esiri olur. Rizki verenin arkasindan
giden ise, verenin nzasma gore kazancim tasarruf eder.
Diinya mah bazan golir, bazan gider. Diinya mail insana te-
vecciih ettigi zaman onu sevindirir, gitmesi de tizer. Gelip-gidene
degil de bu med ve cezrin Rabb'ine tevecciih edon kimse, kar-
zarar pe§inde ko§maktan kurtulur. Nitekim bir ayet-i kerimede:
jjij Jlii '£ L>J V Jbfj jiX-i li Ijiy; '1 j JJSti C 'Jt fj^G'KSJ (Hadid, 57/23)
"Bbylece elinizden cikana uzulmeyiniz ve Allah'in size verdigi
nimetlerle sevinip simarmayimz. Qiinkii Allah kendini begcnip
bbburlenenleri sevmez" buyrulur.

Kusur aramak:
Insanlarda mevcut olan telafi psikolojisi, onu baskasinda ku-
sur aramaya zorlar. Edeb Allah icin olmahdir. Ki§inin menfaatine
gore yon degi§tirmesi ve bunu itiyad haline getirmesi, edeb anla-
yi§im zedeler. Miisliiman edebli olmayi islami bir §iar oldugu icin
benimsemeli, her insana gore ayn bir davrams. sergilememelidir.
Hz. Mevlana, ki§inin bir baskasinda gbrdugii ayibin, gercekte
gbrenin kendisine ait eldugunu, alemin ayna mesabesinde bulun-
dugunu ileri siirerek, bu hususta §unlan soyliiyor:

"Sende zuliim, hased, hirs, merhametsizlik ve bunlar gibi ko-


tii huylar oldugu halde, bunlardan miinfail olmuyorsun, ya'ni gii-

cenmiyorsun da; bunlan bir baskasinda gbriince miinfail olup,


iirkiiyorsun. Bu iirku§, insamn kendisinden iirkmesidir." 53
Hz. Mevlana kusurlari cibanlara benzetir. Kendinde olandan
Uksinip rencide olmadigi halde, baskasinda gbriince rahatsiz olan
insanlar, aynalardan uzakla§mi§, ba^kalarinm kusurlanyla avu-
nup, kendini unutmus kimseler gibidir.
Insan, baskasinda cok acik ve net olarak gbrdiigu fenahgi,
kendisinde de aym netlikte gbremiyor. I§te bu gbrii§e sahip olan-
lar once kcndi nefislerinin diismam olurlar.
,

Kusurlar, gbze takilan renkli gozliikler gibi gorii^ii renklendi-


rir. Mesela kibir, gazap, vs. gozliigunu takan kimseler, herkeste o

sifatlan gbrmege ba§lar."Kisiyi kendin gibi bilmek" tabiri bu

53. A. g. e. 24.
:

F1HI MA FIH HAKKIN'DA XXIII

manada kullamlmis.tir.
Insan nefsani sifatlanndan heniiz kurtulmarms.sa, gbziinden
bu sifatlan silemez. Akil gozii acik olanlar, kendi kusurlanyla
me§gul olduklan icin, kimseyi kusurlu goriip, onlar hakkmda fu-
zuli sozler sbylemezler. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu hususta
soyle buyurmuijtur: liL-Ij »JL. j, jiUi jjui, ^.ui ^j^ ^ *_* tin J ^,J>
Jj> ja "Insanlann kusurlanm birakip, kendi kusfiruyla me§-
Jjjiii

gul olan; malinin fazlasim infak eden ve fuzuli sbzleri zaptedip


imsiik eden kimseye ne mutlu!"
Insan, benliginin temsilcisi olan nefsani sifatlanyla etrafina
nazar ettigi zaman, iyiyi ve kbtiiyii tefrik etme blciisunii kaybeder.
Hz. Mevlana Mesnevi'sinde de §unlan sbyluyor:
"Hirs kbrdiir, insanlann aybim inceden inceye gortir ve ma-
halle mahalle siiyler." Dunyaya haris olan kimselerin, kalb gozleri
kbrdiir. "O her ne kadar ayip arayiei ise de, kendi aybinm bir zer-
resini bile onun gozii gormez."
Alim- Emir miiniisebeti:
Fihi Ma Fih'in ilk fasillan arasinda yer alan ve Emir Per-
vane'nin de hazir bulundugu bir sohbette gecen alim ile siyaset
adami arasindaki miinasebeti, Hz. Mevlana Peygamber (s.a.v.)
Efendimiz'in bir hadisine istinaden acikhyor. Peygamber (s.a.v.)

V L "Ulemamn §erlisi, umeramn ziyaretine gidenler; ve


j^i\
umeramn hayirhsi, ulemayi ziyiret edenlerdir. Fakirin kapisina
giden emir ne giizel emirdir; ve emirin kapisina giden fakir, ne
fena fakirdir." buyurmu§tur.
Hz. Mevlana hadisi §u tarzda yorumlami^tir: "Alimlerin
§erlisi emirlerden imdad uman ve salah ve sedadi (iyiligi ve
dogrulugu) devlet adamlan vasitasiyla olan ve onlarm korkusun-
dan salaha sa'y eden kimsedir. Onun devlet adamlanm ziyaret
hususunda tahsil ettigi niyyet, onlarm, kendisine ihsanda bulun-
masi, iyi davranmasi ve mansib ya'ni mcvki vermesidir.
Bir kimse, bu niyyetle tahsil eder ve Hakk'in nzasim degil de,
kendi menfaatinin arzusuna ram olursa; menfaatinden dolayi
niifuzlu insanlann dumen suyunda gitmeyi tercih eder. Bu du-
rumda emir surette onun ziyaretine gelsin ve gerek o emirin
ziyaretine gitsin, o emiri ziyaret etmis. olur.
Allah nzasi icin ilim tahsil etmis. olan bir alim en dogru yol-
dadir. Boyle bir alim sureta devlet adamim ziyaret etse bile, dev-
FilltMAFiH

let adami onu ziyaret etmi§ hiikmundedir." 54


I§te devlet adamlanmn her zaman faydalanacagi ve yardim
gbrecegi ilim adamlanmn hususiyetleri bu olmalidir.
Gercek Hak'dan istemek ve mahlukattan
fakirlik, ihtiyacini
v .ustagni olmaklir."Abdullah (Allah'in kulu) olmayanlar, "abdu'§-
§ehvet","abdu's-servet" veya "abdii'l-mansib" ya'ni makamin kulu
olmaktan kurtulamazlar.
Hz. Mevlana padi§ahlar ile sohbeti ve yakinligi ba§ gitmek ih-
timalinden dolayi tehlikeli gbrmez; ciinkii ba§ bugun olsun, yann
olsun mutlaka gidecektir. Mevlana'mn endive ettigi asil tehlike;
bir kimsenin, bunlar ile sohbet edip, onlara muhabbet ederek
mallanm kabul etmesiyle, onlann arzusuna ve mizacma gore sfiz
sbylemesi ve gbnullerini gbzeterek fena gbrii§lerine isjtirak etme-
sidir.
Devlet adamlanmn
kendi menfaatlerini du^tinerek hareketi,
Hakk'a ve halka hizmet anlayi^im zedeler. Ilmi, kcndisine men-
faat saglayan bir vasita olarak goren Slimlerin ijogalmasi taatm
fesadina sebeb olur ve halkin ahlaki da bozulur. Bu ahlaki cbkii§,
kazanc yollanm da bozar.
Bu fesad, devlette adaletsizligi, ogretim imiesseselerinde ta-
mahkarhgi, halkta riyakarhgi artinr.
Devlet adamlan, kiblesini cogaltmami§, "abdullah" (Allah'in
kulu) olma idealini kaybetmemi§ alimlerden yiiz cevirmedikge;
Slimier menfaat ve mansib niyyetiyle devlet adamlanna yak-
la§madik?a ve halk her i§i itibar talebiyle yapmadikca tefessuh
etmez.
Tasawuf edebiyati klasiklerinden Keijfu'l-Mahcub isimli ese-
rin yazan Hucviri'ye gore, ilimsiz emir, takvasiz alim, tevekkiil-
55
siiz halk §eytamn yolda§i olur.

Dr. Selguk Eraydm

54. A. g, e. 5.

55. Hucviri, Kvfful-Mahcub, (Ter. Suleyman Ulutkig) 1st. 1982. s. 246.


igiNDEKILER

— Takdim JX
- Fihi M9 Fih Haktanda XI

MukaddLme-i Kitab __ 1
Biririd Fiisil ,
e
Tkinci Fasil:
_ iq
(j^iincu Fasil; \
, _ ^3
Dorduncii Fasil:
lg
Besind Fasil:
20
AlLina Fasil:
23
Yedind Fasil:
^ 26
Sekizind Fasil: 28
Dokuzuncu Fasil: .31
Onuncu Fasil:
34
Onbirind Fasil: _ 3g
Onikind Fasil: __ 42
OnttgtincQ Fasil: _ §q
Ondbrduncu Fasil: ....,
57
0nbe§incj Fasil:
5g
Onalbnci Fasil:
go
Onyedind Fasil:
gg
Onsekizind Fasil: 73
Ondokuzuncu Fasil:
77
Yirmind Fasil:
gQ
Yinnibirinci Fasil: gi

Yirmiikind Fasil: g5
Yirmiiiguncu Fasil: , gg
Yinnidorduncii Fasil: 91
Yirmibcsind Fasil: 9g
Yinniallinci Fasil: , 97
VI FIHI MA FIH

Yirmiyedinci FasiJ: ...


101
Yirmisekizinci Fasil:
111
Yirmidokuzuncu Fasil:

Otuzuncu Fasil:
114
Otuzbirinci Fasil:

Otuzikinci Fasil:
121
Otuzufiincu Fusil; .
122
Otuzdordiincu Fasii: , 123
Otuzbesinci Fasil: jog
Otuzaltina Fasil: 197
Otuzyedinci Fasil: 197
Otuzsekizinci Fasil:
!29
Otuzdokuzuncu Fasil: 105
Kirkuia Fasil: ,

Kirkbirinci Fasil:
141
Kiridkinci Fasil:
144
Kirkufiincii Fasil: 14a
Kirkdordiincii Fasil: 1«
Kirkbesinci Fasil:
15 q
Kirkaltinct Fasti:
]6 2
Kirkyedinri Fasil: ig4
Kirksekizirici Fasil: tgg
Kirkdokuzurtcu Fasil:
Igg"
Ellinci Fasil:
172
EUibirinci Fasil: -inn

Elliikinri Fasti:
,yg
Elliu^iincii Fasil: joq
Ellidordiincu Fasil: igo
Ellibefinci Fasil: 1 an
EUialtinci Fasil: ,09
Elliyedinci Fasil:
19 q
Ellisekizinci Fasil: ,*,
19!
Ellidokuzuncu Fasti: igo
Altmisinci Fasil: iqg
Altmisbirinci Fasti: iqo
Altmisikinci Fasil:
200
Altmisii^iincu Fasil:
205
AltmisdordiincU Fasil: :
205
Altmisbesinci Fasti:
20g
Altmisaltmci Fasti:
207
iCINDEKILER yjj

Altmi§yedinci Fasil: ,
208
Altimssekizinci Fasil:
208
Altirnsdokuzuncu Fasil:
209
Yetmismci Fasil: ,
2H
Yetaiisbirinci Fasil:
212
Yetmis.ikinci Fasil: , 213
Yctmisiigiinai Fasil:
218
Dipnotlar _ , 229
KiLab-i §erifm Fihristi
255

EKLER VE INDEKSLER ..
.
255
-Lugal^e 271
- AyeUi Kertmeler Indeksi 3gg
-Hadisve Kelam-i Kibar Indeksi 3 11
§alus, Mclek ve Yer isimleri Indeksi
314
- Kitap Isimleri indeksi
3 jc
- Istilahlar ve Bazi Kelinieler Indeksi
317
A A A A

MEVLANA CELALEDDIN RUMI

FlHi MA FIH

Ahmed Avni KONUK

Dr. Selcuk Eraydin

3 IZYAYINCILIK
FlHi MA FIH
Hz. Muhammed (s.a.v.) giilzannda yetismis. ve
ula§tiran goniil
bu dunyaya o bah?enin rayihasmi
erleri, ilahi kaynagm ilham
sunuculandir. Hz. Mev-
lana'nin eserleri arasinda bulunan
Fihi Ma FTh de.

bu ilahi boyuttan uzanan hikmetler


yumagmdan
ilhamdir.
orulmus bir kaftan ve RabbanT bir

Merhum Ahmed Avni Konuk'un. Farsqa aslin-


eseri gu-
dan yapmis. oldugu bu ilk Tiirk^e terciime
niimuz okurlarma ula§tirmak istedik. Bu
eser, kii-

tuphanelerde mevcut yedi-sekiz niishanm karsjla§-


tinlmasi suretiyle hazirlanmis. olmasi
bakimindan
da ayri hususiyet tasjmaktadir.
bir
klasigini. Dr.
iz Yayincilik, bu kiymetli Islam
zahmetli qali§masiyla
Selquk Eraydin'm titiz ve
sunmaktadir.
(Kap;ik hatti: Neyzen Mehmed Emin Efendi)

ISBN 975-355-086-3
^

t _

You might also like