Professional Documents
Culture Documents
Yazarlar
Prof.Dr. Elif UÇKAN DAĞDEMİR (Ünite 1, 3)
Prof.Dr. Sadık Rıdvan KARLUK (Ünite 2)
Prof.Dr. Funda Rana ADAÇAY (Ünite 4)
Prof.Dr. Nurdan ASLAN (Ünite 5, 6, 7)
Prof.Dr. Selahattin TOGAY (Ünite 8)
Editör
Prof.Dr. Elif UÇKAN DAĞDEMİR
Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.
İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt
veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.
Öğretim Tasarımcıları
Prof.Dr. Cengiz Hakan Aydın
Doç.Dr. Evrim Genç Kumtepe
Kapak Düzeni
Prof.Dr. Halit Turgay Ünalan
Grafikerler
Hilal Özcan
Aysun Şavlı
E-ISBN
978-975-06-3146-7
İçindekiler
Sunuş .................................................................................................................. ix
Üretim Etkisi.................................................................................................................. 31
Tüketim Etkisi ............................................................................................................... 32
Gelir Etkisi...................................................................................................................... 33
Yeniden Dağıtım Etkisi................................................................................................. 33
OPTİMUM TARİFE..................................................................................................... 34
KORUYUCU GÜMRÜK TARİFELERİNE EKONOMİK ARGÜMAN:
GENÇ SANAYİLER VE ETKİN TARİFE ORANI................................................... 35
TARİFE DIŞI KISITLAMALAR.................................................................................. 38
Miktar Kısıtlamaları...................................................................................................... 39
Diğer Tarife Dışı Kısıtlamalar...................................................................................... 40
Özet................................................................................................................................. 42
Kendimizi Sınayalım..................................................................................................... 44
Yaşamın İçinden............................................................................................................ 45
Okuma Parçası............................................................................................................... 46
Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı.......................................................................... 47
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı ............................................................................................. 47
Yararlanılan Kaynaklar................................................................................................. 49
Sunuş
Son yıllarda gündelik ekonomik yaşantımız içinde uluslararası işlemlerin ne kadar bü-
yük bir yere sahip olmaya başladığını hepimiz fark etmekteyiz. Dünya giderek küçülüyor
ve adeta global bir köye dönüşüyor. Bu değerlendirmeyi yaparken sadece taşımacılığın
geliştiğini, teknolojinin işlemlerin hızını arttırdığını, iletişimin insanlar arasındaki mesa-
feleri ortadan kaldırdığını değil; aynı zamanda malların, hizmetlerin ve sermayenin alınıp
satılması için uluslararası piyasaların en az ulusal piyasalar kadar etkin işlemeye başladı-
ğını da ifade etmeye çalışıyoruz.
Günümüz dünyasında uluslararası ekonomik işlemlerdeki bu gelişmeler, Uluslararası
İktisat Politikası ders konularının kapsamını değiştirmekte ve sürekli güncellenmelerini
gerekli kılmaktadır. Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi için yazılmış olan bu Ulusla-
rarası İktisat Politikası kitabı, uluslararası iktisat teorisine dayanılarak uluslararası iktisat
politikalarındaki güncel gelişmeler paralelinde yazılmış bir ders kitabıdır. Kitabın amacı,
öğrencilerin uluslararası iktisat politikalarını analiz edebilmelerine yardımcı olmaktır.
Bu kitap bir ekip çalışması ürünüdür. Kitapta yer alan ünitelerin yazımını üstlenen
değerli öğretim üyeleri ve meslektaşlarım Prof.Dr. Sadık Rıdvan KARLUK’a, Prof.Dr. Nur-
dan ASLAN’a, Prof.Dr. Selahattin TOGAY’a ve Prof.Dr. Funda Rana ADAÇAY’a, titiz ve
özverili çalışmalarından dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca kitap yazım sü-
recinin sorunsuz bir şekilde tamamlanmasını sağlayan Prof.Dr. Müjgan YAZICI ve ekip
arkadaşlarına da teşekkürlerimi iletirim.
Uluslararası İktisat Politikası ders kitabının tüm öğrencilerimize yararlı olmasını di-
lerim.
Editör
Prof.Dr. Elif UÇKAN DAĞDEMİR
Eskişehir, 28 Kasım 2018
1
ULUSLARARASI İKTİSAT POLİTİKASI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Uluslararası iktisat politikası ile genel iktisat politikası arasındaki ilişkiyi ortaya
koyabilecek,
Ülkelerin farklı uluslararası ticaret politikası tercihlerini belirleyebilecek,
Serbest dış ticaret politikasını savunan tezleri açıklayabilecek,
Korumacı dış ticaret politikası tezlerini tartışabilecek,
Uluslararası ticaret politikası araçlarını değerlendirebilecek ve ekonomik etki-
lerini analiz edebilecek
bilgi ve becerilere kazanabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• İthalat Tarifesi • Dışsallıklar
• İthalat Kotası • Bebek Endüstri Tezi
• Dış Ticaret Dengesi • Stratejik Ticaret Politikası
• Dış Ticaret Hadleri • Damping
İçindekiler
Literatürde genellikle uluslararası ticaret politikası yerine dış ticaret politikası terimi
kullanılmaktadır. Bu ünite kapsamında da iki terim birbirinin yerine kullanılmıştır.
mektedir. Ülkenin X malı ithalatına ithalat tarifesi uyguladığını varsaydığımızda Otarşi: Uluslararası
ticaretin olmadığı, kendi
X malının iç fiyatı Pw olan dünya fiyatının üzerine çıkmakta, fiyat artışı X malı- kendine yeten bir ekonomiyi
nın yerli üreticilerinin üretimlerini arttırmaları sonucunu doğurmaktadır. Ülke- tanımlamaktadır.
de karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olunmayan X malının üretiminin artmasıyla
birlikte ABC üçgeninin temsil ettiği üretim sapma maliyeti, yani ekonomik etkin-
sizlik ortaya çıkmaktadır. X malının fiyatının Pw+t olmasıyla birlikte tüketiciler
daha az X malı talep etmektedir. Bu durum, DEF üçgeninin temsil ettiği tüketim
sapma maliyeti yani ekonomik etkinsizlik yaratmaktadır.
Şimdi de ülkenin X malı ithalatına tarife uygulamadığını, diğer bir ifadeyle ülkede
serbest dış ticaret politikasının uygulandığını varsayalım. Bu durumda ülkede üretim
sapma maliyeti ve tüketim sapma maliyeti oluşmayacak ve ekonomik etkinlik nede-
niyle ülkenin refahı artacaktır. İthalat tarifesine ilişkin ayrıntılı analize kitabımızın
ikinci ünitesinde yer verildiği için konuya burada kısaca değinilmekle yetinilmiştir.
Dış ticaret dengesinin sağlanması için ithalatın kısıtlanması dışında hangi önlem-
lere başvurulabilir? 2
Ödemeler dengesi içinde yer alan dış ticaret dengesi, kitabımızın Ödemeler Dengesi
ve Denkleşme Mekanizmaları isimli altıncı ünitesinde ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Küçük ülke dünya ticaretinde büyük paya sahip olmadığından ithalatını sınırladığı
malın dünya talebini ve dolayısıyla fiyatını etkileyemez.
Uluslararası iktisat teorisi kitabımızdaki iki ülke ve iki mal varsayımımızı hatır-
layarak büyük ülke olan A ülkesinin B ülkesine X malı ihraç ettiğini, B ülkesinden
Y malı ithal ettiğini ve ticaretin dengede olduğunu düşünelim. Bu durumda ticaret
8 Ulusl ar ar as ı İkt is at Pol it ik as ı
Optimum tarife oranı konusu, kitabımızın Gümrük Tarifeleri ve Tarife Dışı Kısıtla-
malar isimli ikinci ünitesinde ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
1. Ünite - Uluslararası Ticaret Politikaları 9
Bebek endüstri tezi: Literatürde çocuk sanayi argümanı veya genç endüstri tezi ola-
rak da ifade edilmektedir.
Bebek endüstri tezine ilişkin grafiğin yer aldığı Şekil 1.5.’te A ülkesi için oto-
mobil endüstrisinin yeni gelişmekte olan bir endüstri olduğunu varsayalım. Ül-
kenin bebek endüstri tezine dayanarak otomobil endüstrisine korumacı dış ti-
caret politikası araçlarından ithalat tarifesi uygulamaya başladığını düşünelim.
Bugünkü otomobil iç piyasasının yer aldığı (A) Paneli’nde, ülkedeki otomobil iç
fiyatının dünya fiyatından yüksek olduğu ve serbest ticaret koşullarında ülkenin
hiç otomobil üretmeyip talebi ithalatla karşıladığı görülmektedir. Ancak A ülkesi
hükûmetinin ülkenin otomobil endüstrisinde karşılaştırmalı üstünlük potansiye-
line sahip olduğunu düşünerek ithalata geçici süreyle tarife uyguladığını kabul
edelim. İthalat tarifesi nedeniyle fiyatlar yükselmiş ve yerli firmalar 20 birim oto-
mobil üretmeye başlamıştır. Diğer taraftan, ithalat tarifesi ABCD ve EFG alanları
kadar refah kaybı yaratmıştır.
Şekil 1.5’in (B) Paneli’nde görüldüğü gibi, A ülkesi otomobil üretimini arttır-
dıkça ölçek ekonomilerinden yararlanmaya başlayacak, üretim maliyetleri düşe-
cek ve iç fiyatlar dünya fiyatlarına yaklaşacaktır. Böylece otomobil endüstrisi be-
bek endüstri olmaktan çıkacak ve ülke ithalat tarifesi uygulamasına son verecektir.
Ayrıca bu rekabetçi yerli üretim, KLM alanı kadar bir üretici artığı da yaratacaktır.
A ülkesi ithalat tarifesi öncesinde otomobil talebinin tamamını (80 adet) ithalatla
karşılarken, bebek endüstri tezine dayanarak uygulayacağı geçici ithalat tarifesi
sonucunda, 80 adet olan toplam otomobil talebinin 50 adedini dünya fiyatından
üreterek yerli üretimle karşılayacak, 30 (LN mesafesi) birimini ise ithal edecektir.
Şekil 1.5
Bebek Endüstri Tezi P P
S
S
C G Pw+t
4
M L N
3D Pw 3 Pw
A B E F
D
D
K
Q Q
0 20 60 80 0 50 80
(A) Paneli (B) Paneli
İthalat Tarifeleri
İthalat tarifeleri, ithal edilen mallar üzerinden tahsil edilecek vergileri belirleyen
listelerdir. İthalat tarifeleri literatürde ithal edilen mal üzerinden alınan vergiler
olarak da tanımlanmaktadır. İthalat tarifeleri, kitabımızın ikinci ünitesinde, güm-
rük tarifeleri başlığı altında ayrıntılı olarak açıklanmış olduğundan, burada detay-
lı bir incelemeye yer verilmemiştir.
İthalat Kotaları
İthalat kotası, belirli bir zaman diliminde ithal edilebilecek mal miktarına uygulanan
fiziki kısıtlamadır. İthalat kotası, serbest ticaret koşullarında ithal edilebilecek mal
14 Ulusl ar ar as ı İkt is at Pol it ik as ı
İhracat Sübvansiyonları
İhracat sübvansiyonu, ihracat yapan firmaya hükûmet tarafından yapılan doğru-
dan ödeme veya verilen destektir. İthalat tarifesinde olduğu gibi ihracat sübvansi-
yonu da spesifik (birim başına belirli bir tutar) veya ad-valorem (ihraç tutarının
belirli bir oranı) sübvansiyon olabilir. İhracat sübvansiyonları, ithalat tarifeleri ve
ithalat kotalarında olduğu gibi, ticaret ve refah etkilerine sahiptir. Şimdi bu etkile-
ri Şekil 1.6 üzerinde inceleyelim:
Şekil 1.6’da görüldüğü gibi küçük ülke olan A ülkesi, serbest ticaret koşulları
altında 130 birim X malı üretmekte, 100 birim X malı tüketmekte ve 30 birim X
malı ihraç etmektedir. Şekil’de Dw, küçük ülkenin karşı karşıya olduğu dünya X
malı talep eğrisidir. Dw eğrisi, küçük ülkenin serbest ticaret durumunda dünya
fiyatından dilediği kadar X malı satma olanağına sahip olduğunu göstermektedir.
Hükümetin X malı ihracatına birim başına 1 dolar ihracat sübvansiyonu uygula-
dığını varsaydığımızda, sübvansiyon dünya talep eğrisinin birim başına uygula-
nan sübvansiyon kadar yukarı kaymasına ve Dw+s halini almasına neden olmak-
tadır. Dünya talep eğrisinin Dw+s halini almasının nedeni, ihracatçıların ihracat
birimi başına dünya fiyatı ile sübvansiyon toplamı kadar gelir elde etmeleridir.
Sübvansiyon uygulaması sonrasında yerli üreticilerin iç piyasada karşılaştıkları
fiyat 3 dolardan 4 dolara yükselmektedir. Yerli üreticiler fiyat artışı karşısında üre-
timlerini 130 birimden 160 birime arttırmakta, tüketiciler ise tüketimlerini 100
birimden 50 birime azaltmaktadır. İhracat ise 30 birimden 110 birime yüksel-
mektedir. Tüketici artığı ABCD alanı kadar azalmakta, üretici artığı ise AKMD
alanı kadar artmaktadır. ELMC alanı hükûmet müdahalesini yani ihracat sübvan-
siyonunu göstermektedir. EBC alanı ile KLM alanı X malı ihracatını ihracat süb-
vansiyonu ile korumanın maliyetidir. Hükûmet ihracat sübvansiyonu ile X malı
ihracatçılarının refahını arttırırken, toplumun refahını EBC ve KLM alanlarının
toplamı kadar azaltmıştır.
Şekil 1.6
P İhracat
Sübvansiyonunda
S Kısmi Denge: Küçük
Ülke
D C M Dw+s
4
3 Dw
A E B K L
Q
0 50 100 130 160
Ürün Standartları
Hükûmetler toplum sağlığını gerekçe göstererek ithal edecekleri mallar için ürün
standartları geliştirebilirler. Ürün standartları genellikle sağlık, hijyen, güvenlik
ve çevre standartlarından oluşmaktadır. İlgili standartlar sadece ithal malların
uyması zorunlu standartlar olmayabilir; yerli mallar da aynı standartlara tabi ola-
bilir. Ancak uygulamada, ithal malların standartlara uygunluğu daha ciddiyetle
takip edilebilir.
Ürün standartlarının tarife dışı kısıtlama olarak uygulanmasına çok sayı-
da örnek verilebilir. Örneğin geçmişte ABD, yerli üreticileri korumak amacıyla
Arjantin’de yetişmiş sığır etinde toplum sağlığını tehdit eden gizli bir virüs bulun-
duğunu iddia ederek Arjantin’den gerçekleştirdiği sığır eti ithalatını kısıtlamıştır.
Benzer şekilde AB, büyüme hormonu ile yetiştirilmiş sığır etinin insan sağlığını
tehdit ettiği gerekçesiyle sığır eti ithalatını kısıtlamıştır.
Ürün standartları, ithalat tarifelerini yükseltmezler veya hükûmetlere gelir
sağlamazlar. Tam tersine, hükûmetlerin yerli mallara da standartlara uyma zorun-
luluğu getirmesi, ilave kaynak kullanımı gerektirmektedir. Bu durumda standart-
lardan, toplum sağlığını, güvenliğini ve çevreye duyarlılığı geliştirerek toplumun
refahını yükseltmeleri beklenmektedir.
Damping: İki koşulun varlığına bağlıdır: Bu koşullardan ilki, aksak rekabet piyasa-
sının varlığıdır. Bilindiği gibi, aksak rekabet piyasasında firmalar fiyat kabullenici
değil, fiyat belirleyicidir. İkinci koşul ise piyasaların bölümlenmiş olmasıdır. Bö-
lümlenmiş piyasalarda yerli tüketiciler ihraç mallarına kolayca erişemezler.
Telafi edici vergi ise daha önce de belirtildiği gibi, ülkesinde sübvansiyonla
üretilmiş olan ve bu nedenle haksız rekabet yaratan ithal mala uygulanmaktadır.
Telafi edici vergi uygulamaları da DTÖ kuralları ile düzenlenmiştir.
Emek Standartları
Küreselleşmenin etkilerinin her alanda görülmeye başlandığı 1990’lı yıllardan
itibaren, uluslararası emek standartlarının geliştirilmesi konusu, önemli tartışma
konularından biri hâline gelmiştir. Acaba ithalatçı ülkeler ihracatçı ülkelerden
emek standartlarına uymalarını talep ederek emek standartlarını tarife dışı kı-
sıtlama olarak kullanmalı mıdır? Acaba emek standartlarına uyma zorunluluğu,
ülkelerdeki olumsuz çalışma koşullarının ve özellikle çocuk işgücü gerçeğinin
önüne geçebilir mi? Bu sorulara yanıt aranırken geliştirilecek emek standartla-
rının etkinliği dikkate alınmalıdır. Bu noktada iki önemli husus gözden kaçırıl-
mamalıdır: Öncelikle dünya ticaret hacmini etkileme gücüne sahip olmayan kü-
çük ülkelerin emek standartlarına dayalı ithalat yapması, ihracatçı ülkelere emek
standartlarına uyma baskısı yaratmayacaktır. Çözüm ise küçük ülkelerle birlikte,
arz ve talep yönüyle dünya ticaretini etkileme gücüne sahip olan büyük ülkelerin
ithalatta emek standartlarına uyum koşulunu aramalarından geçmektedir. Emek
standartlarının etkinliği ile ilgili bir diğer önemli husus, ilgili standartların ihra-
catçı ülkelerde çalışma koşullarını iyileştirmeyip aksine üretimi informal sektöre
kaydırma olasılığıdır. Bilindiği gibi, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin büyük
bir bölümünde informal sektör ülke ekonomileri içinde önemli bir paya sahiptir.
18 Ulusl ar ar as ı İkt is at Pol it ik as ı
Özet
Uluslararası iktisat politikası ile genel iktisat poli- Serbest dış ticaret politikasını savunan tezleri
1 tikası arasındaki ilişkiyi ortaya koymak. 3 açıklamak.
Bir ülkede uluslararası iktisat politikası ile iç Uluslararası ticaret teorisine göre ülke refahının
ekonomik denge ve dış ekonomik dengeyi aynı artışı için en iyi politika, işbölümü ve uzmanlaş-
anda sağlamayı amaçlayan genel iktisat politi- maya dayanan serbest dış ticarettir. Serbest dış
kası karşılıklı etkileşim içindedir. İç ekonomik ticaret politikasını savunan tezler, ilgili politika-
denge, ekonominin tam istihdam düzeyine nın ekonomik etkinliği arttırdığı, dinamik ka-
ulaştırılması ve enflasyonun kabul edilebilir bir zançlar yarattığı ve rant arayışını sona erdirdiği
düzeyde tutulması ile sağlanırken, dış ekono- görüşlerine dayanmaktadır.
mik dengeye ise ödemeler bilançosu dengesinin Ekonomik etkinlik artışı tezine göre, serbest dış
sağlanması, diğer bir ifadeyle ülkeye giren döviz ticaret koşullarının geçerli olduğu bir ekonomi-
tutarı ile ülkeden çıkan döviz tutarının eşitlen- de ülke karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu
mesi ile ulaşılmaktadır. İç ekonomik denge ile malları üretmekte, tüketiciler bu malları dünya
dış ekonomik dengenin aynı anda sağlanması ile fiyatlarından satın almakta ve böylece ekonomik
genel ekonomik dengeye ulaşılmaktadır. etkinliğe ulaşılmaktadır. Aksi durumda, koru-
Uluslararası iktisat politikası ile genel iktisat po- macı dış ticaret politikasının uygulandığı bir
litikasının karşılıklı etkileşimi içinde uluslarara- ekonomide ülke karşılaştırmalı üstünlüğe sahip
sı ticaret politikası çok önemli bir yere sahiptir. olmadığı malları üreterek ekonomik etkinsizlik
Hükûmetler dış ekonomik dengeyi sağlamak yaratmaktadır. Ekonomik etkinsizlik iki nedenle
üzere harcama kaydırıcı politikalara başvurabil- ortaya çıkmaktadır. İlk neden, üretim faktör-
mektedir. Harcama kaydırıcı politikalar, toplam lerinin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olunan
talebin yerli ve ithal mallar arasında kaydırılma- malların üretiminden karşılaştırmalı üstünlüğe
sını sağlayan ithalat tarifeleri, ithalat kotaları, sahip olunmayan malların üretimine aktarıl-
döviz kontrolleri, devalüasyon, revalüasyon, it- masıyla ortaya çıkan üretim sapma maliyetidir.
halat veya ihracat sübvansiyonları ya da vergile- İkinci neden ise tüketicilerin ilgili malları dünya
ri şeklinde doğrudan dış açıklar üzerinde etkili fiyatından daha yüksek iç fiyattan satın almak
olan politika araçlarıdır. Harcama kaydırıcı po- durumunda kalmalarından kaynaklanan tüke-
litikalar içinde yer alan ithalat tarifeleri, ithalat tim sapma maliyetidir.
kotaları, ithalat veya ihracat sübvansiyonları Dinamik kazançlar yaratma tezine göre, serbest
veya vergileri uluslararası ticaret politikası araç- dış ticaret politikası statik kazanç olarak nitelen-
larıdır. dirilebilecek olan ekonomik etkinlik kazancının
yanı sıra uzun dönemde ortaya çıkabilen ve bu
Ülkelerin farklı uluslararası ticaret politikası ter- nedenle dinamik kazançlar olarak nitelendirilen
2 cihlerini belirlemek. ek kazançlar da yaratmaktadır. Dinamik kazanç-
Temelde ülkelerin tercih edebileceği iki ulusla- lar, fayda-maliyet analizinde yer almayan ve öl-
rarası ticaret politikası mevcuttur. Bunlar, ser- çülmesi zor kazançlardır. Ancak buna rağmen
best dış ticaret politikası ve korumacı dış ticaret son yıllarda dinamik kazançların ekonomiye kat-
politikasıdır. Günümüzde, ekonomik etkinlik kısının, ekonomik etkinlik kazanımından daha
açısından en ideal tercih olarak kabul edilen fazla olduğu görüşü genel kabul görmektedir.
serbest dış ticaret politikası tam anlamıyla sa- Serbest dış ticaret politikası iki önemli dinamik
dece Hong Kong tarafından uygulanmaktadır. kazanç yaratmaktadır. İlgili kazançlardan biri
Kısacası, üzerindeki bütün olumsuz tartışmalara ölçek ekonomileri, diğeri ise artan rekabettir.
rağmen, günümüzde ülkeler farklı uluslararası Serbest dış ticaret politikasının benimsendiği bir
ticaret politikası araçlarını kullanarak serbest dış ekonomide rekabet artar, firmaların aşırı kâr elde
ticarete müdahale etmektedir. etme olasılıkları ortadan kalkar. Bu durum piya-
salara yeni firmaların girmesini engeller. Böylece
piyasalarda faaliyet gösteren firmalar üretim ha-
1. Ünite - Uluslararası Ticaret Politikaları 19
cimlerini arttırarak ölçek ekonomilerinden yarar- olumlu dışsallığın varlığında üretimi arttırmak
lanabilir. Ayrıca artan rekabet nedeniyle üreticiler gerekmekte; üretimi arttırmak için ise genellikle
ithal mallarla rekabet edebilmek için yeni arayış- ithalat tarifelerine başvurulmaktadır.
lar içine girmektedir. Bu arayışlar ileri teknolojiyi Herhangi bir diplomatik kriz veya ulusal güven-
ve yenilikleri beraberinde getirmektedir. liği tehdit edecek bir gelişme karşısında hazırlık-
Rant arayışını sona erdirme tezine göre, koru- lı olmak amacıyla ülke için stratejik öneme sahip
macı dış ticaret politikası araçlarından biri olan endüstriye korumacı dış ticaret politikası araçla-
ithalat kotası üretim sapma maliyeti ve tüketim rı uygulanabilmektedir.
sapma maliyetinin yanı sıra bir de ithalatçıya ek
bir rant yaratmaktadır. İthalatçının kazancı ola- Uluslararası ticaret politikası araçlarını değerlen-
rak adlandırılan bu kazanç, ülke refahında ise 5 dirmek ve ekonomik etkilerini analiz etmek.
ek bir kayıp oluşturmaktadır. İthalatçılar ithalat
Başlıca uluslararası ticaret politikası araçları
kotasından doğan bu rantı elde edebilmek için veya diğer bir ifadeyle korumacı dış ticaret po-
çoğu zaman ek maliyetlere katlanmaktadır. Ser- litikası araçları, ithalat tarifeleri ve tarife dışı
best dış ticaret politikası uygulayan bir ülkede kısıtlamalardır. Başlıca tarife dışı kısıtlamalar
üretim sapma maliyeti ve tüketim sapma mali- ise ithalat kotaları, ihracat sübvansiyonları, gö-
yeti oluşmayacağı gibi rant arayışından kaynak- nüllü ihracat kısıtlamaları, kamu alımlarına iliş-
lanan ek maliyetler de sözkonusu olmayacaktır. kin düzenlemeler, yerli katkı zorunluluğu, ürün
standartları, anti-damping ve telafi edici vergi
Korumacı dış ticaret politikası tezlerini tartışmak. uygulamaları, emek standartlarıdır.
4
Korumacı dış ticaret tezleri temel olarak, dış ti- İthalat kotası, belirli bir zaman diliminde ithal edile-
caret dengesinin ve dış ticaret hadlerinin iyileşti- bilecek mal miktarına uygulanan fiziki kısıtlamadır.
rilmesi, piyasa başarısızlıklarına müdahale, işsiz- İthalat kotası da ithalat tarifesine benzer ekonomik
liğin azaltılması, korunan endüstride istihdamın etkilere sahiptir. Bunlar ticaret ve refah etkileridir.
arttırılması, hazineye gelir sağlanması, ulusal İthalat kotası bir taraftan ticareti kısıtlarken, diğer
güvenlik/savunma tezi, dampinge ve dış sübvan- taraftan da negatif refah etkileri yaratmaktadır.
siyona karşı korunma, bebek endüstri tezi ve stra- İhracat sübvansiyonu, ihracat yapan firmaya
tejik ticaret politikası tezleridir. hükûmet tarafından yapılan doğrudan ödeme
Dış ticaret dengesizliğinden kaynaklanan ödeme- veya verilen destektir. İhracat sübvansiyonları,
ler bilançosu açığı sorunu yaşayan ülkeler, geçici ithalat tarifeleri ve ithalat kotalarında olduğu
süreyle korumacı dış ticaret politikası araçlarına gibi, ticaret ve refah etkilerine sahiptir.
başvurarak ithalatlarını kısıtlama yoluna gidebi- Gönüllü ihracat kısıtlamaları, ihracatçı ülkenin ih-
lir. Böylece ödemeler bilançosu açığı kapatılabilir racat miktarını gönüllü olarak sınırlaması esasına
ancak korumacı araçlar nedeniyle ihracatları kı- dayanan bir tarife dışı kısıtlamadır. Gönüllü ihra-
sıtlanan ülkeler de benzer araçlarla korumacılık cat kısıtlaması anlaşmalarıyla ihracatçılardan mo-
uygulamaya başlarsa ülkeler arasında ticaret hac- nopol gücüne sahip firmalar gibi satışlarını azalt-
mi giderek daralır ve sonuçta bu durumdan sade- maları ve fiyatları yükseltmeleri beklenmektedir.
ce korumacılık uygulayan ülkelerin refahı değil, Gönüllü ihracat kısıtlamasının ekonomik etki-
dünya refahı olumsuz etkilenir. leri bazı yönleriyle ithalat kotalarının etkilerine
Görünmez el mekanizması ile ekonomik etkin- benzese de aralarında önemli farklar bulunmak-
liğin sağlanamadığı durumlara, piyasa mekaniz- tadır. Her iki tarife dışı kısıtlamada da ithalat
masının başarısızlığı anlamında piyasa başarısız- miktarı sınırlandırılmaktadır. Ancak söz konusu
lıkları denilmektedir. Piyasa başarısızlıklarının kısıtlama ithalat kotasında ithalatçı ülke tarafın-
temel nedenleri, dışsallıklar, kamu malları, eksik dan ithalat lisansları aracılığıyla yapılırken gö-
bilgi, aksak rekabet ve gelir dağılımında adaletsiz- nüllü ihracat kısıtlamasında bu kısıtlama bizzat
liktir. Piyasa başarısızlıklarının telafisi için devlet ihracatçı ülke tarafından ihracat lisansları aracı-
müdahalesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bir piyasa lığıyla yapılmaktadır. Diğer bir önemli farklılık
başarısızlığı olan dışsallıklara korumacı dış ti- ise ithalatın kısıtlanmasından doğan kazanç it-
caret politikası uygulanabilir. Örneğin üretimde halat lisansına sahip olan ithalatçıya aitken gö-
20 Ulusl ar ar as ı İkt is at Pol it ik as ı
nüllü ihracat kısıtlamasında aynı alana karşılık li mallar üreten üreticilere zarar vermesi duru-
gelen ihracatın kısıtlanmasından doğan kazanç munda ülkelere koruma önlemi uygulama hakkı
ihracat lisansına sahip olan ihracatçıya aittir. tanımaktadır. İthalatçı ülke dampingin yerli üre-
Hükûmetler, kamu alımlarında yerli malları it- ticiye zarar verdiğini tespit ederse anti-damping
hal mallara tercih edebilmektedir. Hükûmetler vergisi uygulama hakkına sahiptir. Telafi edici
bu tercihi çeşitli yönetsel düzenlemelere veya vergi ise ülkesinde sübvansiyonla üretilmiş olan
yasalara dayanarak uygulamaktadır. Ancak bu ve bu nedenle haksız rekabet yaratan ithal mala
tercih de serbest ticareti kısıtladığı için negatif uygulanmaktadır. Telafi edici vergi uygulamaları
refah etkileri yaratmaktadır. Buna rağmen gü- da DTÖ kuralları ile düzenlenmiştir.
nümüzde çoğu ülkede kamu alımlarında yerli Uluslararası emek standartlarının geliştirilmesi
mallar tercih edilmektedir. ve uluslararası ticarette ilgili standartlara uyma
Günümüzde pek çok ürün farklı ülkelerden zorunluluğu aranması konuları ise son yılların
farklı girdiler ve parçalar ile üretilmektedir. önemli tartışma konularıdır.
Buna karşılık, güçlü işçi sendikaları ve örgütle-
ri yerli katkı zorunluluğu tezine dayanarak dış
kaynak kullanımını ve üretimi paylaşmayı sınır-
landırmak üzere üretime yerli katkı zorunluluğu
için lobi faaliyetleri yürütmektedir.
Son yıllarda hükûmetler toplum sağlığını gerek-
çe göstererek ithal edecekleri mallar için ürün
standartları geliştirmektedir. Ürün standartları
genellikle sağlık, hijyen, güvenlik ve çevre stan-
dartlarından oluşmakta ve serbest dış ticarete
birer tarife dışı kısıtlama yaratmaktadır.
Aynı malın farklı tüketicilere farklı fiyattan sunul-
ması, fiyat farklılaştırması olarak adlandırılmak-
tadır. Damping, uluslararası ticarette en sık görü-
len fiyat farklılaştırmasıdır. Bir uluslararası ticaret
politikası aracı olarak başvurulan damping, hak-
sız bir uygulama olarak nitelendirilmekte ve özel
damping düzenlemelerine tabi olmaktadır. DTÖ
düzenlemeleri dampingin ithal mallara rakip yer-
1. Ünite - Uluslararası Ticaret Politikaları 21
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi, bir harcama kaydırıcı po- 7. Stratejik ticaret politikası için aşağıdakilerden han-
litika aracı değildir? gisi yanlıştır?
a. İthalat tarifesi a. Korumacı dış ticaret politikası tezlerinden biridir.
b. İthalat kotası b. Gelişmekte olan ülkelerin benimsediği bir tezdir.
c. Dolaylı vergiler c. Gelişmiş ülkelerin benimsediği bir tezdir.
d. Devalüasyon d. Politika, ülkenin uzun dönemde karşılaştırmalı
e. İhracat sübvansiyonları üstünlüğe sahip olacağını varsayar.
e. Politika, ülkenin uzun dönemde rekabet gücü-
2. Serbest dış ticaret politikasının geçerli olduğu bir nün artacağını varsayar.
ekonomide ekonomik etkinliğe nasıl ulaşılır?
a. Yurt içi üretim teşvik edilerek 8. Aşağıdakilerden hangisi bir tarife dışı kısıtlama de-
b. İhraç mallarına sübvansiyon verilerek ğildir?
c. Karşılaştırmalı üstünlüğe dayalı mallar üretile- a. İthalat kotaları
rek b. İhracat sübvansiyonları
d. İthalata rakip mallar üretilerek c. Spesifik vergi
e. Tüketiciler yasalarla korunarak d. Ürün standartları
e. Yerli katkı zorunluluğu
3. Aşağıdakilerden hangisi serbest dış ticaret politika-
sının yarattığı dinamik kazançlardan biridir? 9. Aşağıdakilerden hangisi bir tarife dışı kısıtlamadır?
a. İleri teknoloji kullanımı a. Çevre standardı
b. Üretici refahındaki artış b. İthalat tarifesi
c. Hazineye gelir sağlanması c. Gümrük vergisi
d. Dış ticaret dengesinin iyileşmesi d. İthalat tutarı
e. Ödemeler bilançosu açığının kapatılması e. İhracat taksiti
4. İthalat tarifesinin bir ülkenin dış ticaret haddini 10. Uluslararası emek standartlarının etkinliği aşağı-
iyileştirmesi hangi koşulun varlığına bağlıdır? daki koşullardan hangisinin varlığına bağlıdır?
a. Küçük ülke olma koşulu a. Standartların büyük ülkeler tarafından uygu-
b. Büyük ülke olma koşulu lanmasına
c. Az gelişmiş ülke olma koşulu b. Standartların küçük ülkeler tarafından uygu-
d. Ad-valorem tarife uygulaması koşulu lanmasına
e. Spesifik tarife uygulaması koşulu c. Standartların büyük ülkeler tarafından gelişti-
rilmesine
5. Dışsallık nedir? d. Standartların küçük ülkeler tarafından gelişti-
a. Üretimin ülke dışında gerçekleştirilmesi rilmesine
b. Üretimde ithal girdi kullanılması e. Standartların minimum koşullar getirmesine
c. Dışa açık ekonomi politikası izlenmesi
d. Fiyatlandırılamayan fayda veya maliyetin varlığı
e. İhracata dönük üretimin teşvik edilmesi
Yaşamın İçinden
Avrupa Birliği ve Korumacılık yorlar. Bazı bankalar hükûmetleri tarafından kendi
Avrupa Birliği (AB) ortak pazar kurallarına göre, ülkelerinde yatırım yapmaya zorlanıyorlar. Uluslara-
sermaye ve işgücü hareketliliğinin önünde engel bu- rası bankaların yabancı ülkelerdeki faaliyetlerini dur-
lunmaması gerekiyor. Yirmi yedi AB ülkesinde genel durmaları kredi krizine neden olurken, fon bulmakta
anlamda iş koşullarının da aynı olması bir diğer ge- zorlanan reel sektöre yönelik kurtarma planlarının da
reklilik. Ortak rekabet kuralları bugün AB anayasa- gündeme gelmesine neden oluyor. Finansal korumacı-
sı niteliği taşıyor ve bu kuralların denetimi Avrupa lığın yaratacağı sorunların AB için siyasi, ekonomik ve
Komisyonu’nun elinde bulunuyor. yasal açıdan önemli bir test niteliği taşıyacağını belir-
Fakat küresel ekonomik krizin ardından İngiltere’de ten uzmanlar, özellikle bankacılık sektöründe enteg-
yabancı işçilerin istihdamına karşı gösteriler, Fransa’da rasyonun sağlanamamış olmasının AB’ne büyük zarar
otomotiv sektörüne verilen destek, İspanya’da tüke- vereceğine dikkat çekiyorlar. Korumacılık baskılarının
ticilerin İspanyol mallarını satın almalarına yönelik AB ve özellikle Euro Bölgesi için ciddi bir tehdit oldu-
uyarılmaları gibi gelişmeler Avrupa’da korumacılık ğu, Avrupa Merkez Bankası tarafından da birçok kez
rüzgarlarının esmeye başladığının işareti olarak değer- ifade edilmişti. Bu noktada uzmanları gündeme ge-
lendiriliyor. Her ne kadar ticari engeller geliştirilmesi tirdikleri soru şu: Gerçekten finansal korumacılık mı
uzak bir olasılık olsa da devletlerin bankacılık sektö- yaşıyoruz yoksa bankalar kredilerini mi sınırlıyorlar?
ründe artan rollerinin yeni bir ekonomik milliyetçilik Avrupa Uluslararası Ekonomi Politikaları Merkezi
modelinin ufukta olabileceğine yönelik endişelere yol Başkan Yardımcısı Razeen Sally’ye göre, her iki durum
açıyor. da sözkonusu. Sally bazı bankaların finans krizinden
İngiltere’nin Ekonomiden Sorumlu Bakanı Mandel- yararlanarak finansal korumacılık yaptığını söylüyor.
son, “korumacılık ekonomik resesyonu depresyona Finansal korumacılık tehdidinin en fazla yaşandığı
çevirir” uyarılarında bulunsa da korumacılığın ucuz bölge ise Doğu ve Güney Avrupa ülkeleri. Bu ülkeler-
işgücünü sona erdireceğini ve büyümeyi destekleyece- de yaşanan en büyük endişe, bankaların sermayelerini
ğini savunan ekonomistler de var. geri çekebilecek olmaları. Özellikle eski komünist ülke-
Geçmişe baktığımızda, ekonomistler korumacılık ön- ler bu endişenin en yoğun yaşandığı yerler. Uluslarara-
lemlerinin 1930’lu yıllarda yaşanan krizi daha ciddi sı bankalara fonlarını kaçırmamaları için yerel yardım-
boyuta taşıdığını ifade ediyorlar. Dönemin ABD Baş- lar bile yapılıyor.
kanı Hoover’in 17 Haziran 1929 tarihinde ABD’ye ithal Finansal korumacılığın yarattığı bir diğer tehdit ise
edilen bazı ürünlere yönelik gümrük vergilerinin art- devlet yardımlarının bankacılık dışındaki sektörlere
tırılmasını içeren anlaşmayı imzalamasının ardından, yönelmesi. İsveç’in otomotiv sektörüne yönelik ha-
dünya genelinde korumacılık önlemleri artmaya başla- zırladığı kurtarma paketi, Fransa’nın otomobil üre-
mış, ithal ürünlerin fiyatları yükselişe geçmişti. Ülkeler ticilerine 6 milyar euro destek sağlaması ve bunun
rekabetçi olabilmek için devalüasyona gitmek zorunda karşılığında istihdam ve üretimlerini yurt dışına ta-
kaldılar. Bunun üzerine para birimlerine yönelik güven şımamalarını istemesi, İtalya’nın zarar eden havayolu
azaldı ve dünya ticareti zor bir döneme girdi. şirketi Alitalia’yı yabancılara kaptırmaması, İspanyol
Bugün her ne kadar AB hükûmetleri kendi vatandaş- hükûmetinin vatandaşlarını İspanyol malı tüketmeye
larını küresel krizin etkisinden korumaya çalışsalar davet etmesi, İngiltere’nin yabancı işçilerin istihdamı-
da ticari korumacılık önlemlerinin geri gelmesi pek na tepki göstermeye başlaması, korumacılık uygula-
mümkün görünmüyor. Bunun başlıca nedeni ise bir malarından bazıları.
yandan DTÖ’nün, diğer yandan da AB’nin gümrük Gümrük vergilerinin ve devlet yardımlarının azaltıl-
vergilerinin yükseltilmesini engelleyen kuralları. Fakat masına yönelik Aralık 2008’de gerçekleştirilen Doha
farklı ekonomik milliyetçilik modellerinin gündeme Kalkınma Turu toplantılarında bir sonuca varılamadı.
geldiği de bir gerçek. Toplantılar ABD Başkanı Obama döneminde bir kez
Korumacılık modelleri arasında en tehlikeli olarak daha gerçekleşecek. Uluslararası Gıda Politikaları ve
değerlendirilenlerden biri finansal korumacılıktır. Araştırma Kurumu (International Food Policy and Re-
Hükûmet yardımlarının ardından daha ulusal bir yak- search Institute) tarafından yapılan bir çalışmaya göre,
laşım içine giren bankalar, kendi ülkelerine geri dönü- anlaşma sağlanması durumunda dünya ticaretinde 336
1. Ünite - Uluslararası Ticaret Politikaları 23
Okuma Parçası
milyar dolarlık bir artış sağlanacak. Fakat başarısızlık Japon Otomobillerine Uygulanan Gönüllü İhracat
durumunda korunma önlemleri dünya ticaretinin 728 Kısıtlaması
milyar dolar daralmasına yol açabilir. Uzmanlara göre ABD 1980’lerde bir resesyon yaşamıştır. ABD’li oto-
Avrupa’da korumacılığın yükselişe geçişinin ne kadar mobil üreticilerine göre ekonomik yavaşlama, yeni
ciddi olup olmadığını, dünya genelindeki politikalar ve güvenlik ve emisyon düzenlemelerine uyum sağla-
öncelikle ABD’nin tavrı belirleyecek. maya çalıştıkları ve giderek artan Japon rekabetine
Bu arada krize karşı önlem almak amacıyla ABD Tem- maruz kaldıkları, çok kötü bir döneme denk gelmişti.
silciler Meclisi’nde geçen hafta kabul edilen ve halen Japonya’dan gerçekleştirilen otomobil ithalatı 1979 yı-
Senato’da tartışılmakta olan 825 milyar dolarlık teşvik lında piyasanın yüzde 15.2’sine karşılık gelirken 1980
paketinde yer alan “Amerikan malı alın (Buy Ameri- yılında yüzde 22.2’sine yükselmiştir. Otomobil piyasa-
can)” söylemi, başta AB olmak üzere ABD’nin tüm sına ilişkin yeni düzenlemelerin, ithalat baskısının ve
ticari ortakları arasında tepkilere neden oldu. AB ve ekonomik yavaşlamanın etkileriyle ABD’li otomobil
Kanada Kongre’ye gönderdikleri mektuplarda, kamu üreticileri 1980 yılında 4.7 milyar dolar zarar etmiştir.
alımlarında ABD demiri, çeliği ve mamul mallarının Haziran 1980’de otomobil işçileri sendikası, ABD
kullanılmasını öngören bu maddenin kaldırılmasını Uluslararası Ticaret Komisyonu’na, endüstriye geçici
talep ettiler. Başkan Obama ise ekonomik teşvik pake- koruma sağlanması için başvurmuştur. ABD Ulusla-
tindeki “Amerikan malı alın” söylemini değiştirmeye rarası Ticaret Komisyonu’nun görevi, ithalat artışının
çalışacağını, dünya ticaretinde düşüş olduğu bir dö- Amerikan endüstrilerine zarar verip vermediğini araş-
nemde ABD’nin sadece kendisi ile ilgileniyormuş me- tırmaktır. Komisyon, Kasım 1980’de araştırmasını ta-
sajı vermesinin yanlış olacağını kaydetti. mamlamış ve otomobil piyasasındaki sorunun ithalat
Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barraso ise artışı değil, otogaz ile çalışan otomobillerin kullanımı-
2008 yılının son AB Zirvesi’nin ardından küresel eko- nın yaygınlaşması olduğu görüşünü açıklamıştır. Başkan
nomik krize yönelik olarak “ya birlikte yüzeceğiz ya da Carter, Komisyon’un açıkladığı görüş karşısında otomo-
birlikte batacağız” yorumunu yapmış ve korumacılığa bil üreticilerinden gelen baskılara direnmiştir. Ancak
karşı olduğunu şu sözlerle ifade etmişti: “Oluşturdu- buna rağmen ABD Kongresi, 1981-1983 yılları arasında
ğumuz AB Kurtarma Planı, kısa vadede aksiyomu ve gerçekleştirilecek olan otomobil ithalatını, yıllık 1.6 mil-
daha geniş bir çerçevede ulusal düzey ve uluslarüstü yon ile sınırlayan bir karar almıştır. Ocak 1981’de ABD
kurumsal düzeyde işbirliğini ve koordinasyonu hedef- Başkanlık görevini devralan Reagan, aynı yılın Mayıs
liyor. İhtiyacımız olan şey, toplumun en savunmasız ayında Japonya ile bir gönüllü ihracat kısıtlaması anlaş-
kesimini koruyacak ve kollayacak ulusal ve uluslara- ması üzerinde anlaştıklarını açıklamıştır. Gönüllü ihra-
rası desteği sağlayabilmektir. Krizden çıkışın şimdilik cat kısıtlaması anlaşması, Japonya’nın ABD’ye taşıt aracı
bir yolu özel ve devlet sektörünün ortak hale gelmesi ihracatını 1981 yılında 1.82 milyon adetle, 1982 ve 1983
olarak görünse de biz desteğe evet ama korumacılığa yıllarında yıllık 1.68 milyon adetle sınırlamıştır. Sınır-
hayır diyoruz. Yaşanan kriz korumacılık uygulamala- lamalar 1984 ve 1985 yıllarında da sürdürülmüş ancak
rının yeniden hortlamasına bir mazeret olmamalıdır”. sınırlama miktarı yıllık 1.85 adede yükseltilmiştir.
Küresel kriz sonrasında ortaya çıkan ulusalcı yakla- Gönüllü ihracat kısıtlaması anlaşmasıyla uygulanan
şımlar ve korumacılık önlemleri Davos’ta gerçekleşti- kotalar hem yerli hem de ithal otomobillerin fiyatlarını
rilen Dünya Ekonomik Forumu’nun da gündem mad- yükseltmiştir. Japon otomobillerindeki fiyat ortalama
delerinden birini oluşturdu. Liderler korumacılığın artışı otomobil başına 725 dolar ila 960 dolar arasında
tehlikelerini gündeme getirseler de uygulamalar şu an tahmin edilirken, ABD otomobillerindeki ortalama fi-
için bu yönde ilerlemiyor. Her hükûmet öncelikle ken- yat artışı 360 dolar ila 425 dolar arasında tahmin edil-
di ekonomisini, kendi şirketlerini ve kendi işçilerini miştir. 1984 yılı itibariyle Japon otomobillerindeki fiyat
korumayı tercih ediyor. artışının Japonlara yılda yaklaşık 2 milyar dolarlık bir
katkı sağladığı iddia edilmiştir. Ancak diğer taraftan,
Kaynak: http://www.euractiv.com.tr/ticaret-ve-sanayi/ gönüllü ihracat kısıtlaması ise sağlanan korumanın tü-
link-dossier/ab-ve-korumacilik-000067 Erişim tarihi: keticilere maliyetinin ise yıllık 5.8 milyar dolar olduğu
2 Temmuz 2012. tahmin edilmiştir. Yaklaşık 2.6 milyar dolar olan tüke-
tici artığındaki azalma, üretici artığındaki artışa karşılık
24 Ulusl ar ar as ı İkt is at Pol it ik as ı
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Gümrük tarifeleri ile gümrük vergilerini tanımlayabilecek,
Tarifelerin kısmi denge analizinde ekonomik etkilerini açıklayabilecek,
Optimum tarife, koruyucu gümrük tarifelerine ekonomik argüman ve etkin tarife
oranı kavramlarını tanımlayabilecek,
Tarife dışı kısıtlamaları açıklayabilecek
bilgi ve beceriler kazanabileceksiniz
Anahtar Kavramlar
• Tarife • İkinci En İyi Politika
• Advalorem Vergiler • Mill-Bastable Testi
• Spesifik Vergiler • Etkin Koruma
• CIF Fiyat • Genç Sanayiler
• FOB Fiyat • Kota
•
Optimum Tarife • Sözleşmeli Tarife
İçindekiler
• GİRİŞ
• GÜMRÜK TARİFELERİ
• GÜMRÜK VERGİLERİ
Gümrük Tarifeleri • GÜMRÜK TARİFELERİNİN KISMİ DENGE
Uluslararası İktisat Politikası ve Tarife Dışı ANALİZİNDE EKONOMİK ETKİLERİ
• OPTİMUM TARİFE
Kısıtlamalar • KORUYUCU GÜMRÜK TARİFELERİNE
EKONOMİK ARGÜMAN: GENÇ
SANAYİLER VE ETKİN TARİFE ORANI
• TARİFE DIŞI KISITLAMALAR
Gümrük Tarifeleri ve
Tarife Dışı Kısıtlamalar
GİRİŞ
Küresel dünya ekonomisinde serbest dış ticaret ilgili tüm taraflara kazanç sağlar.
Ülkeler arasında serbest dış ticaret söz konusu ise uluslararası uzmanlaşmanın
tüm avantajlarından yararlanmak mümkündür. İş bölümü sonucunda ekonomik
kaynaklar daha verimli ve etkin bir şekilde kullanılır, geniş pazar imkânlarından
yararlanmak mümkün olur. Büyük ölçekte üretim yapmanın sonucunda birim
başına üretim maliyetleri azalır. Buna karşılık serbest ticaretin ülke ekonomile-
ri üzerinde olumsuz etkileri olacağını savunanlar da vardır. Onlara göre serbest GATT/WTO: GATT (General
dış ticaret ülke ekonomisinde yeni kurulan ve gelişen sanayilerin korumasız bıra- Agreement on Tariffs and
Trade), II. Dünya Savaşı
kılmasına ve bunun sonucunda ulusal sanayinin gelişememesine yol açabilir, dış sonrasında uluslararası ticareti
ticaretin açık vermesine sebep olur ve dışa bağımlılığı arttırabilir. Günümüzde ül- serbestleştirmek amacıyla
imzalanmış olan Tarifeler ve
kelerin ekonomilerini dışa açarak, uluslararası ekonomik ilişkilerini arttırmaları Ticaret Genel Anlaşması’dır.
ve dünya ekonomisine entegre olmaları onların yararınadır. Bu yarar sağlanmaya GATT, 1995 yılında Dünya
çalışılırken ülkeler ekonomilerini korumak amacıyla dış ticarete müdahale eder- Ticaret Örgütü (World Trade
Organization-WTO)’nün
ler. GATT/WTO kapsamında gümrük tarifelerinde önemli indirimler yapılması- kurulmasıyla birlikte
na rağmen tarifeler ve tarife dışı kısıtlamalar ile dış ticarete kısıtlamalar getirilme- Örgüt bünyesindeki temel
anlaşmalardan biri olmuştur.
ye devam edilmektedir. Bu ünitede gümrük tarifeleri ile tarife dışı kısıtlamalar ile
bunların ekonomik etkileri incelenecektir.
GÜMRÜK TARİFELERİ
Gümrük tarifeleri, geniş anlamda dış ekonomi politikasının, dar anlamda ise dış
ticaret politikasının en çok kullanılan araçlarındandır. Gümrük tarifesi iki temel
kavrama dayanır. Bunlar; vergi ve tarifedir. Gümrük vergileri dış ticaret yapan iki Gümrük vergileri: Belli
bir malın gümrük sınırını
veya daha fazla ülke arasında mal ve hizmetlerin ülkeye girişlerinde alınan vergi geçişinde ödenen vergi ve
ve harçlardır. Gümrük tarifesi ise dış ticarete konu olan mal ve hizmetlere uygu- harçlardır.
lanan vergileri belirleyen listelerdir. Gümrük vergileri, gümrük yükümlülüğünün
doğduğu tarihte yürürlükte olan gümrük tarifesine göre hesaplanır. Uygulamada
başlıca üç tür tarife sistemi vardır. Bunlar, tek kolonlu (single-column) çift ko-
lonlu (double-column) ve üç kolonlu (triple-column) tarife sistemleridir. Güm-
rük vergileri yasa ile konuyorsa böyle tarifelere otonom tarife denir. Eğer vergiler
uluslararası anlaşmalar ve karşılıklı görüşmeler sonucunda belirleniyorsa bu tip
28 Uluslararası İktisat Politikası
tariflere sözleşmeli tarife (conventional tariff) adı verilir. Gümrük vergileri ulus-
lararası anlaşmalarla belirlenince, bunların artık tek taraflı kararlarla değiştiril-
mesi mümkün değildir.
Tek kolonlu tarife sistemleri otonom nitelik taşır ve ayırımcı (discriminatory)
özelliği yoktur. Bu sistemde, her mala ülke orijinine bakılmaksızın bir tek vergi
uygulanır ve yasal düzenleme yapılmadan karşılıklı görüşmelerle değiştirilemez.
Bu tip tarife sistemleri, sadece gelir veya koruma amacı güden ülkeler için
yararlıdır. Çift kolonlu tarife sistemlerinde her mal için iki vergi vardır. Eğer her
iki vergi de yasa ile konmuş ise burada maksimum-minimum formlu bir otonom
tarife sistemi söz konusudur. Eğer sadece yüksek vergiler yasa ile belirlenmiş,
buna karşılık düşük olanı uluslararası anlaşmalarla ödün olarak verilmiş ise bu
durumda kısmen otonom ve kısmen de sözleşmeli tarife sisteminden söz edilir.
Buna genel ve sözleşmeli form adı verilir.
WTO üyesi devletlerin tarife cetvelleri iki kolonludur ve genel ve sözleşmeli
form şeklindedir. Tarifelerden yüksek olanı otonom karakterdedir ve üye
olmayanlara uygulanır. Diğeri ise üye ülkelere karşı uygulanan ödünlü tarifelerdir.
Genel tarifeye göre bu özel tarifenin oranlarındaki düşüklük ticaret anlaşmaları
için bir pazarlık marjı sağlar. Düşük tarifeden yararlanmak isteyen ülkeler, kendi
tarifelerinde de indirim sağlamalıdırlar.
Üç kolonlu tarife sistemlerinde üç ayrı vergi oranı vardır. Sistem çift kolonlu
tarife sistemine daha düşük oranlı bir verginin eklenmesiyle oluşur. Bu, tercihli
sistem (preferential system) olarak da anılır ve sistemin birçok üyesi arasındaki
ticareti teşvik etmek için düzenlenir. İngiliz Uluslar Topluluğu (Commonwealth)
bu sistemi uygular. Ayrıca, WTO üyesi olan Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB)
kaynaklı mallara uyguladığı tarifeler de bu gruba girer.
Günümüzde gümrük vergileri ithalattan alınır. Bununla beraber belli bir malın
ihracını kısıtlamak ve gelir sağlamak amacıyla ihracattan da gümrük vergisi alma
yoluna gidilmektedir. Gelir sağlamak için ihracattan vergi alınması, özellikle
hammadde üreten ülkeler tarafından uygulanır. İhracat vergisi çok yüksek olursa,
verginin gelir sağlama etkisi tamamen ortadan kalkabilir. Çünkü vergi yüzünden
artan hammadde fiyatları diğer ülkelerde teknolojik gelişmelere yol açar ve yeni
sentetik maddelerin üretilmesine sebep olur. Bunun klasik örneği Şili’dir. Bu
ülkenin doğal nitrat ihracatını 1919 yılında aşırı vergilendirmesi, diğer ülkelerin
sentetik ikame maddeleri üretmelerine yol açmıştır. Böylece Şili, doğal nitrat
pazarlarını kaybederek büyük bir gelir kaybına uğramıştır.
Özellikle tarımsal madde üretiminde tekel durumunda olan ülkeler, bu maddelerin
ihracatına vergi koyarak daha fazla gelir elde etmek isteyebilirler. Üretimde tekele sahip
oldukları için de ihraç malları rekabet gücünü koruyabilir. İthalat ve ihracattan alınan
gümrük vergilerinin dışında, ayrıca transit ticaretinden alınan transit gümrükleri
de vardır. Fakat günümüzde bütün ülkeler transit işlemlerini kolaylaştırma yoluna
gittikleri için transit gümrükleri artık önemini kaybetmiştir.
Dış ticaretin vergilendirilmesi, ticaretin doğuşu ile başlar. Dış ticarete konulan
gümrük vergilerinin başlıca iki amacı vardır. Bunlar, devlet hazinesine gelir
sağlamak ve yerli sanayi dış rekabete karşı korumaktır. Gümrük vergileri, devletin
kolay gelir sağlama yollarından biri olduğu için dış ticaret politikasının en eski
aracıdır. Kolay tahsil edilir, kısa sürede istenilen gelir elde edilir. Özellikle gelişme
yolunda olan ülkelerde devlet hazinesinin önemli gelir kaynağını oluşturur.
Gümrük vergilerinden etkili gelir sağlayabilmek için bu vergilerin geniş tüketim
alanı olan mallara uygulanması ve ticareti kısmayacak şekilde gümrük gelirlerini
maksimize eden seviyede olması gerekir.
Vergiler, dışarıdan gelen malların yurt içi fiyatlarını arttırarak bu malları yurt
içinde üreten yerli üreticileri dış rekabetten korur. Koruma, verginin ithalatı
ne ölçüde kısıtladığına bağlıdır. Eğer tam bir koruma isteniyorsa yurt içi ve
yabancı üreticiler arasında birinciler aleyhine olan marjinal maliyet farkı ortadan
kaldırılmalıdır. Eğer vergi ile kısmi bir koruma amaçlanıyorsa vergi oranı bu
farkın daha altında belirlenmelidir. Kısmi korumada bir kısım malların ülkeye
girmesine izin verilir. Diğer bir deyişle sınırlı ithalat yapılır ve aynı zamanda devlet
gümrük vergisi geliri de elde eder. Ülke içinde üretimi yapılmayan bir maldan
vergi alınıyorsa bu sadece gelir sağlamak içindir. Türkiye’de kahve ve kakaodan
alınan gümrük vergileri buna örnektir.
Gümrük vergilerinin iki temel görevinin dışında bir diğer görevi daha vardır.
O da ödemeler dengesi etkisidir. Vergilerde meydana gelen bir değişiklik ülkenin
dış ticaret ve ödemeler dengesini etkiler. Ödemeler dengesinde meydana gelen CIF (Cost, Insurance,
Freight) fiyat: Malın alıcı
değişiklikler ise ülkede fiyatlar genel seviyesi, üretim, gelir ve istihdam üzerinde ülkenin limanına ulaştığı
olumlu ya da olumsuz etkiler yaratır. andaki fiyatıdır. Mal bedeli,
sigorta ve navlunu kapsar.
CIF fiyat uygulamasında
GÜMRÜK VERGİLERİ malın taşıma ve sigorta
Gümrük vergileri advalorem ve spesifik olmak üzere ikiye ayrılır. Ayrıca bunla- giderlerini satıcı (ihracatçı)
ülke üstlenmektedir. Bu
rın birleşiminden oluşan karma (compound) vergiler de vardır. Advalorem ver- fiyatta, taşıma sırasında
giler ithal edilen malın değeri üzerinden yüzde olarak alınır. Spesifik vergiler ise malların kayıp ve hasar riskine
karşı deniz sigortası sağlama
ithâl edilen malın fiziki birimleri başına sabit miktarlarda tahsil edilir. İthal bir yükümlülüğü de vardır.
otomobilin CIF (Cost, Insurance, Freight) fiyatı üzerinden %50 oranında vergi CIF terimi, malların ihraç
işlemlerinin satıcı tarafından
alınırsa bu advalorem, vergi ithal edilen her bir otomobil başına 5 bin TL olarak yapılmasını öngörür.
tahsil edilirse, bu spesifik gümrük vergisidir.
Advalorem vergiler, pahalı imalat sanayi ürünleri, spesifik vergiler ise standart mal-
lar için daha uygun gümrük vergi türleridir.
Advalorem vergiler, yüksek fiyatlı imalat sanayi ürünlerine, spesifik vergilere FOB (Free on board)
oranla daha etkili uygulanabilir. Çünkü tek bir advalorem oran yurt içi sanayine fiyat: Malın satıcının
limanında gemiye yüklendiği
özellikle artan fiyatlar karşısında uygun bir koruma sağlayabilir. Fiyatların hızla andaki fiyattır. FOB fiyat
yükseldiği bir ortamda spesifik vergi tarifesi yürürlükte ise devletin vergi gelirinde uygulamasında malın taşıma
ve sigorta giderlerini alıcı
artış olmaz. Alınan vergiler miktarlara bağlı kaldığından, fiyat hareketlerini (ithalatçı) ülke üstlenmektedir.
izlemekte çok başarısızdır. Fiyat artışları sebebiyle ithalat azalmış ise devletin
gümrük vergi gelirinde düşme de gözlenebilir. Advalorem vergilerde vergi
matrahını oluşturan değerin belirlenmesi çok önemlidir. Uygulamada bu değer
FOB (Free on Board) fiyat ve CIF fiyat olarak iki şekilde belirlenmektedir.
30 Uluslararası İktisat Politikası
Spesifik vergiler, bir malın düşük kalitelerini yüksek kalitelilerine oranla daha
fazla vergilendirdiği için sakıncalıdır. Bir adet otomobil ithalatından 5 bin TL spesifik
gümrük vergisi alınırsa, bu durumda ithalatçı CIF fiyatı daha pahalı olan Mercedes
marka otomobili daha ucuz fiyatlı Skoda marka otomobile tercih edecektir. Bunun
sonucunda ithalat, ucuz kaliteli mallardan pahalı kaliteli mallara kayacaktır.
Bu sakıncayı önlemek için spesifik vergi tarifesini malın kalitesine göre
farklılaştırmak mümkündür. Fakat bu durumda ortaya birçok bürokratik zorluklar
çıkar. Spesifik vergilerin bu sakıncalarına karşılık uygulanmasının kolay olması,
malın fiziki birimi gibi objektif kriterlere dayanması ve anlaşmazlıklara fazla yol
açmaması sebebiyle belli tür ithalatlarda tercih edilmektedir.
Karma gümrük vergileri daha çok hammaddesi vergilendirilmiş mamul
mallara uygulanır. Spesifik vergi burada telafi edici vergi (compensatory duty)
niteliğindedir. Hammadde endüstrilerine vergi ile getirilen korumayı dengeler.
Advalorem vergi ise tamamlanmış malları üreten sanayi dalına koruma sağlar.
Birkaç istisna dışında dünya ülkelerinin büyük çoğunluğu advarolem vergiyi be-
nimsemişlerdir.
Üretim Etkisi
Gümrük tarifelerinin koruyuculuğunda yurt içi üretimi arttırmak veya ithal ika-
mesine gitmek kıt kaynakların israfına yol açar. Çünkü her bir birim üretim artışı
daha yüksek reel maliyetlerle gerçekleşir. Her ek birimin üretiminde kullanılan
kaynakların verimliliği, bir önceki üretim seviyesinden daha düşüktür. Eğer eko-
nomide atıl kaynak yoksa (tam çalışma varsayımı) ithal ikamesini gerçekleştirmek
için gerekli olan kaynaklar, marjinal verimi daha yüksek olan diğer sektörlerden
(ihracat sektörü) çekilir. Bunun sonucunda verimi daha düşük olan sektörde üre-
tim yapılır ve ekonomide reel bir kayıp söz konusu olur. Buna gümrük tarifeleri-
nin koruma etkisi (protection effect) ya da üretim etkisi denir.
Gümrük tarifesinin koruma etkisi, bir sektör veya ekonomi için olumlu sonuçlar
yaratabilir. Koruma, ülke ekonomisi açısından belki bir kayba da yol açabilir. Fakat
tarife ile ülke içi fiyatlar yükseleceğinden sektör kısa dönemde kârlı çıkabilir. Uzun
dönemde ise etkin olmayan üretim alanlarında kullanılan kaynaklar daha verimsiz
sektörlere kayabilir.
33 H E M
Pw+t
C a c d L
b
30 Pw
B D K
g
21
A Dd
0
S0=60 S1=80 D1=140 D0=160 Miktar
(bin adet)
32 Uluslararası İktisat Politikası
Şekil 2.1 üzerinde öncelikle kısmi denge analizinde gümrük tarifelerinin bir
sektördeki üreticiler üzerindeki üretim (koruma) etkisini görelim. Örnekte,
Türkiye’de otomobil ithalatına gümrük tarifeleri ile koruma sağlandığı, Türkiye’nin
sektörde dünya fiyatlarını etkiyemeyecek kadar küçük bir ülke olduğu, dünya
fiyatlarının ise değişmediği kabul edilmiştir. Bu varsayımlar altında eğer otomobil
fiyatı dünyada 30 bin TL ise, serbest ticaret durumunda Türkiye’de üretim S0’da
(60 bin adet) gerçekleşir. Tüketim ise 0D0 (160 bin adet) kadardır. 0D0 tüketiminin
0 S0 kadarı yurt içi üretimdir. Bu durumda S0D0 kadar otomobil ithalatı (100 bin
adet) yapılır. Dünya fiyatından (PW) üretici istediği kadar otomobil satar.
Otomobil fiyatı 21 bin TL olduğu zaman üretici ilk otomobili üretir ve 21 bin
TL maliyetindeki ilk otomobili 30 bin TL’den satarak bir otomobile 9 bin TL kazanç
sağlar. Üretici A noktasından B noktasına gelinceye kadar her üretim artışında
(maliyetler fiyatların altında kaldığı için) kazanç elde ettiğinden üretimini arttırır.
Şekilde ABC üçgeni, yani (g) üçgeni üretici artığını gösterir. Bu alan, üreticinin
giderek azalan getiriler toplamıdır. Çünkü her ek birimde maliyetler artacağı için
maliyet ile satış fiyatı arasındaki fark giderek daralır.
Şimdi, Türkiye’nin ithal otomobile %10 oranında gümrük tarifesi uyguladığını
kabul edelim. Türkiye küçük bir ülke olduğu için fiyat kabul eden konumdadır.
Her bir otomobil için 3 bin TL gümrük vergisi ödeneceğinden ithal otomobillerin
fiyatı 33 bin TL’ye yükselecektir. Yerli üreticiler de bu fiyattan otomobil üretip
satacaklardır. Yerli üreticiler üretimlerini, marjinal gelirleri marjinal maliyetlere
eşitlenene kadar arttıracaktır. Otomobil ithalatına %10 vergi uygulanması
sonucunda üreticiler üretimlerini 20 bin adet çoğaltacaklardır (S0S1). Çünkü 30
bin ve 33 binTL’lik fiyat aralığında marjinal maliyet, marjinal gelirin altındadır.
Rekabetçi bir piyasada üretici, marjinal gelir marjinal maliyeti geçtiği sürece üretim yapar.
Yeni fiyat doğrusu olan 33 bin TL’nin altında kalan ve arz eğrisinin üzerindeki
alan üretici artığı (g + a)’dır. Tarife uygulanması sonucunda üretici artığı (a)
alanı kadar artmıştır. (a) alanını ikiye ayırarak incelemek gerekir. Vergiden önce
60 bin adet otomobil üretilmektedir. Vergiden sonra fiyatlar yükseldiği için ek
20 bin adet otomobil üretilecektir. Özetle, 3 bin TL’lik ithal vergisi üreticilerin
üretimlerini S0’dan (60 bin) S1’e (80 bin) kaydırmalarına yol açar. 3 bin TL
tutarındaki vergi otomobil üreticilerine koruma sağlayarak üretimlerini 20 bin
otomobil kadar arttırmalarına imkân yaratır. Bu durumda tarife, BDE (b) alanı
kadar üretim etkisi yaratmıştır.
Tüketim Etkisi
Gümrük vergileri fiyatları yükselterek tüketimin kısılmasına yol açar. Tüketim-
de meydana gelen azalma, ithal malının talep esnekliğinin büyüklüğüne bağlıdır.
Esneklik birden büyük ise vergi sebebiyle artan fiyatlar tüketimi daha fazla kısar;
tüketici eskisine oranla daha az mal tüketeceği için refahında bir azalma meydana
gelir. Buna tüketim etkisi (consumption effect) denir. Otomobil üzerine vergi ko-
nulması fiyatları arttıracağı için tüketiciler tüketimlerini kısacaklar ya da yüksek
bir bedel ödeyerek otomobil alacaklardır. Tüketiciler ilk otomobile 54 bin TL ver-
meye isteklidirler. Fakat tüketiciler 54 bin TL yerine dünya fiyatı olan 30 bin TL
ödeyerek otomobil satın alabilir ve 24 bin TL kazanabilirler.
Şekil 2.1’de, iç talep (Dd) eğrisinin altında, fiyat doğrusunun (30 bin TL) üstünde
kalan alan tüketicinin kazancıdır. Serbest ticaret durumunda CLF üçgeni tüketici
artığını göstermektedir. Ülke otomobile %10 gümrük tarifesi uyguladığında yurt
2. Ünite - Gümrük Tarifeleri ve Tarife Dışı Kısıtlamalar 33
içi fiyatlar 33 bin TL’ye yükselecektir. Düşük olan serbest dünya fiyatından (30 bin
TL) 160 bin adet talep varken, yurt içi fiyatların yükselmesiyle birlikte tüketiciler
ya her bir otomobil için 3 bin TL fazla ödeyecekler ya da fiyatlar 33 bin TL’ye
yükseldiği için bu fiyattan daha az otomobil alacaklardır.
Gümrük vergisi sebebiyle tüketimde meydana gelen azalma aynen koruma etkisin-
de olduğu gibi reel bir kayıptır. Gelişme yolunda olan ülkelerde yeni kurulan sektör-
lerin belli sürelerle gümrük tarifesi ile korunma sürecinde tüketiciler daha yüksek
fiyatlarla mal satın almak zorunda kalabilir ve refah kaybına uğrayabilirler. Fakat
uzun dönemde, korunan sektörde üretim maliyetleri ve fiyatlar düşerse, tüketicile-
rin katlanmış oldukları refah kaybı giderilmiş olur.
Şekil 2.1’de görüldüğü gibi %10’luk gümrük tarifesi nedeniyle talep D0’dan
(160) D1’e (140) düşecek, otomobile talep 20 bin adet azalacaktır. Tüketicinin
kaybı ise (a + b + c + d) alanı kadar olacaktır. Tüketici artığı da CLF üçgeninden
HMF üçgenine düşecektir. (a + b + c + d) alanı, her otomobilde 3 bin TL yüksek
fiyat ödendiği için tüketici artığındaki azalmadır. KLM (d) alanı aynı zamanda
yüksek fiyatlar sebebiyle tüketicinin satın almaktan vazgeçtiği alanı gösterir.
Tarife sebebiyle yurt içi tüketicilerinin kaybı, üreticilerin kazançlarından daha
fazladır. Çünkü üreticiler fiyatların yükselmesi sebebiyle ek kazanç elde ederler.
Fakat tüketiciler, hem artan yurt içi fiyatlar ve hem de ithal otomobillere yüksek
fiyat ödedikleri için kayıptadırlar. Gümrük tarifesi Türkiye’de otomobil üreticisine
sadece (a) alanı kadar kazanç sağlarken tüketiciler (b + c + d) alanı kadar
kayba uğrarlar. Özetlemek gerekirse, 3 bin TL’lik gümrük tarifesi, Türkiye’deki
tüketicilerin yerli ya da ithal otomobillere daha yüksek fiyat ödemelerine yol açar.
Talep miktarı, fiyatlar arttığı için D0’dan D1’e geriler. Tüketiciler her ithal otomobil
başına 3 bin TL ödedikleri için KLM (d) alanı kadar kayıptadır. Diğer bir ifadeyle
tarife, KLM (d) alanı kadar tüketim etkisi yaratmıştır.
Gelir Etkisi
Gümrük tarifeleri devlete önemli gelir sağlar. Gelir, gümrük tarifesi ile ithal edilen
ürün miktarının çarpımıyla bulunur. Şekil 2.1’de gelir (c) alanı ile gösterilmiştir.
Diğer bir ifadeyle DKME dikdörtgeni, gümrük tarifesinin gelir etkisini (revenue
effect) gösterir. Türkiye’nin otomobil ithalatından her yıl elde ettiği gelir 180 bin
TL (3 bin TL x 60 bin adet)’dir. Gelir ülke içinde kullanılacağı için toplum refahını
olumlu yönde etkiler ve tüketici artığındaki kaybı kısmen telafi eder.
beple ortaya çıkan etkiye gelirin yeniden dağıtım etkisi denir. Gümrük vergisi ile
ekonomide fiyat artışı olunca, marjinal firmalar üretici rantı elde etmeye başlarlar.
Piyasa fiyatı piyasaya en son giren firmanın marjinal maliyetine eşitlenince sektör
dengesi yeniden sağlanır ve marjinal firma için normal üstü kâr ortadan kalkar.
OPTİMUM TARİFE
Optimum (en uygun) tarife, ticaret hacmindeki daralmanın olumsuz etkilerine
karşılık, ticaret hadlerindeki iyileşmeden doğan net refah artışlarını maksimum
Büyük Ülke: Dünya ticaret yapan gümrük tarifesidir. Gümrük tarifesi büyük ülke refahı açısından iki farklı
hacminde büyük bir paya etki yaratır. Bunlar ticaret hadlerindeki iyileşme (olumlu etki) ve ticaret hacmin-
sahip olan ülkedir. Bu nedenle,
ticarete konu olan malların deki daralmadır (olumsuz etki). En uygun tarife aşıldıktan sonra her birim güm-
dünya fiyatlarını etkileme rük tarifesi artışı refah kaybına yol açar. Tarife aşırı artarsa bu noktada ticaret hac-
gücüne sahiptir.
mi sıfıra düşebilir (yasaklayıcı tarife). Tarife koyanın refah artışı, diğer ülkelerin
refah düşüşü pahasına gerçekleştiği için tarife uygulanan ülkeler tarife uygulayan
ülkelere misilleme yaparlar. Bunun sonucunda tüm taraflar kaybeder. Tarifenin
optimum özelliğine sahip olması için diğer ülkelerin karşılık vermemesi, yani mi-
silleme yapmaması gerekir. Eğer misilleme olarak onlar da gümrük tarifelerini
arttırırlarsa beklenen refahın maksimum olması mümkün olmaz. Karşılıklı tarife
yükseltilmesine dönüşen tarife savaşı sonucunda kimse amacına ulaşamaz. Dün-
ya genelinde daralan ticaret hacmi sebebiyle herkes bu uygulamadan zarar görür.
1930’lu yıllardaki uygulama buna örnektir.
Şekil 2.2
Optimum tarife Kumafl
x2 T2
x1
OC1*
OC1 T1
y1
K2 OC2
R
K1 S
0 B1 B2 Bu¤day
Bir ülke, misilleme olmaz ise ithal ettiği mallara gümrük vergisi uygulayarak
ticaret hadlerini kendi lehine değiştirebilir ve toplumsal refahını arttırabilir. Acaba
ülke ne kadar tarife uygulayarak ticaret hacmini de azaltmadan ülke refahını arttı-
2. Ünite - Gümrük Tarifeleri ve Tarife Dışı Kısıtlamalar 35
rılabilir? Şekil 2.2 bunu açıklamak için çizilmiştir. Genel denge analizinde serbest
ticaret dengesi, OC1 ile gösterilen A ülkesinin teklif eğrisinin, OC2 ile gösterilen
B ülkesinin teklif eğrisi ile kesiştiği (R) noktasında, (T1) ticaret haddinde sağlan-
mıştır. Bu noktada dış ticaret hacmi OB2 kadar buğday ve OK2 kadar kumaştır.
A ülkesi (R) serbest ticaret denge noktasına teğet (x1) farksızlık eğrisinin temsil
ettiği kadar refah elde etmektedir. B ülkesi ise (R) serbest ticaret denge noktasına
teğet (y1) farksızlık eğrisinin temsil ettiği kadar refah elde etmektedir.
Şimdi, A ülkesinin kendi refahını maksimize etmek için ithal ettiği kumaşa
gümrük tarifesi uyguladığını; buna karşılık B ülkesinin ise misillemede
bulunmadığını varsayalım. Gümrük tarifesi uygulaması nedeniyle A ülkesinin
teklif eğrisi sola doğru kayacak ve OC1* hâlini alacaktır. Tarife uygulaması ticaret
hacmini daraltacak, daralan ticaret hacmi ise A ülkesinin büyük ülke olması
nedeniyle ticaret haddini iyileştirecektir. A ülkesinin ticaret haddinin iyileşmesi,
B ülkesinin ticaret haddinin bozulması demektir. Tarife uygulaması ile birlikte
yeni dış ticaret dengesi iki ülkenin teklif eğrilerinin kesiştiği (S) noktasında,
(T2) ticaret haddinde sağlanacaktır. A ülkesinin ulaşabileceği en üst seviyedeki Optimum tarife: Büyük
ticaret farksızlık eğrisi, B ülkesinin teklif eğrisine teğet olanıdır. Böylece A ülkesi ülkede toplumsal refahı
maksimize eden tarife
optimum tarife uygulaması sonrasında (x2) farksızlık eğrisinin temsil ettiği kadar düzeyidir.
refah elde edecektir. Optimum tarife uygulamasında A ülkesinin elde ettiği refah
artışı, B ülkesinin alehine bir refah artışıdır. Diğer bir deyişle, A ülkesi optimum
tarife ile refahını artırırken B ülkesi refah kaybı yaşayacaktır. Bu durum ise B
ülkesini misilleme yapmaya itecektir.
Yeni kurulan genç sanayi dallarını korurken, seçilen üretim tekniği ile en düşük ma-
liyet sağlanıncaya kadar o sanayi dalının hep aynı seviyede korunmasına dikkat et-
mek gerekir. Böyle yapılmazsa, korumanın sağlamış olduğu rekabetten uzaklaşma
sonucu maliyetlerde istenilen düşüş sağlanmayabilir. Diğer bir deyişle, genç sanayi-
ler hiçbir zaman büyüyemezler.
Korunan sanayi dalına sağlanan imkânlar sonsuz olmayıp, ilk kuruluş dönemin-
de karşılaşılması kaçınılmaz olan darboğazları genişletinceye kadardır. Koruma ile
teşvik, ekonomideki bütün sanayi dallarını değil, ileride nispi avantaja sahip olma-
sı muhtemel, öğrenme dönemini çabuk aşacak ve dış pazarlarda rekabet edebilecek
sanayi dallarına selektif olarak sağlanmalıdır. Gelişme yolunda olan ülkelerde tüm
sanayi birden teşvik etmeye kalkmak, ekonomide zaten sınırlı miktarda bulunan kay-
nakların gelişme potansiyeline sahip olan sanayi dallarından esirgenmesine yol açar.
Böylece, gelişme imkânına sahip sanayi dalları gerekli kaynakları sağlayamama du-
rumuyla karşılaşabilir ve sonuçta ekonomik kalkınmanın hızlanması engellenebilir.
Etkin koruma oranı ( v' - v ) olarak ifade edildiğinde, (v’) iç fiyatlar ile katma
v
değeri, (v) dünya fiyatları ile katma değeri gösterir. Bu durumda etkin koruma
oranı, nominal koruma oranından yüksek ve negatiftir. Çünkü (v’) değeri (v) de-
ğerinden daha küçüktür. Bazı özel durumlarda (v) değerinin negatif olması söz
konusu olabilir. İç üretim çok düşük olduğu için iç fiyatlar ile katma değer düşük
kalabilir.
1980’li yıllarda dış ticarette tarife dışı engellerin yaygınlaşmasıyla korumacılık Gümrük tarifeleri:
Günümüzde dış ticarete
tartışmaları yeniden gündeme gelmiştir. Günümüzde gümrük tarifeleri ve müdahale aracı olarak çok
kotalar dışında çok sayıda ticareti kısıtlayan engeller (nontariff distortions daha az kullanılan ve fazla
obstacles) vardır. Bu kısıtlamaları başlıca ithal-yönlü (import-directed) ve ihraç- etkin olmayan bir araç
durumuna gelmiştir. Buna
yönlü (export-directed) olmak üzere iki temel gruba ayırmak mümkündür. İthal karşılık tarife dışı kısıtlamalar,
yönlü tarife dışı kısıtlamalar, ithal mallarının yurt içi fiyatlarını yükselterek ithal gerek gelişmiş ve gerekse
gelişme yolunda olan ülkeler
ikamesi malları üreten sanayicileri korur. İhraç yönlü tarife dışı kısıtlamalar, açısından önem kazanmaya
suni olarak dış satışları arttırmak için ihracata yapılan yardımlar ile ihracatın başlamıştır.
kısıtlanması için alınan önlemleri kapsar.
Ünitede tarife dışı kısıtlamalar, miktar kısıtlamaları ve diğer tarife dışı
kısıtlamalar olarak iki ana başlık altında ele alınıp incelenecektir.
Miktar Kısıtlamaları
Miktar kısıtlamaları diğer bir deyişle kotalar, tarife dışı kısıtlamalar içinde en
Global veya ayırım
önemli olanıdır. Kota, gümrük tarifesinden farklı olarak, ithalat miktar veya de- yapmayan ithal kotalar:
ğeri üzerinde mutlak bir sınırlama getirir. Kota bir çeşit tarifedir. Aralarındaki tek Tarifelere çok benzemektedir.
fark, kotanın maliyetleri dikkate almaksızın otomatik bir koruma sağlamasıdır. Çünkü bir ülke belli bir malın
arz ve talep eğrilerinin şekli
Gümrük tarifeleri, ithal malının fiyatlarını arttırarak bu malların ithalatını dolaylı konusunda bilgi sahibi ise ve
yoldan etkilerken, ülkeye girecek mal miktarını doğrudan sınırlandırır. bu eğriler esnek değilse, tarife
ve kota arasında çok az fark
Kota uygulamasının sebebi, ülkenin dış ticaretinde meydana gelen açığı vardır. Kota sonucu tüketim
gidermek amacıyla ithalata ayırdedici bir kontrol sistemi getirmektir. Kotalar, ve yeniden dağıtım etkileri
tarifelerde olduğu gibi olur.
çeşitli şekillerde uygulanır. Türkiye, 2018 yılında 1.000 adet otomobil ithal Fark sadece gelir etkisinde
etmeye karar vermiş ise bu ithal kotasıdır. Aynı şekilde Türkiye ülke ihtiyaçlarını görülür.
düşünerek 100.000 ton krom cevheri ihraç etmeyi planlıyor ise bu ihraç kotasıdır.
Bu tip kotalara global veya ayırım yapmayan (non-discriminatory) kotalar
denir. Çünkü kota sınırları içinde kalmak şartıyla ithalat ve ihracat her ülkeden
yapılabilir. Sınıra ulaşıldıktan sonra ithalat veya ihracata izin verilmez.
Buna karşılık seçici (selective) veya ayırımcı (discrimatory) kotalarda toplam
hacim sınırı yanında ülke ayırımı da yapılır. Türkiye eğer yılında Almanya’dan
1.000 otobüs motoru ithal etmeyi planlıyor ise bu selektif bir kotadır. Uygulamada
bu tip kotalar, ülkeler arasındaki iki yanlı ticaret anlaşmaları ile belirlenir. Diğer
bir kota şekli de tarife kotalarıdır. Tarife kotasında ithal olunacak malın miktar
veya değeri üzerine limit konur ve bu sınır içindeki ithalata düşük tarife uygulanır.
Sınır aşıldığında ithalat yüksek tarifeden yapılır. Türkiye, 2019 yılında ithal edeceği
ilk 1.000 otomobile %20 advalorem tarife uygular. Bu sınırın üzerindekilerden ise
%50 gümrük vergisi alır.
Kotalar, dünyada ilk defa 1929-1930’larda uygulamaya konulmuştur.
Tarifelerin daha eski tarihlere kadar gitmesinin sebebi, hükûmetlerin tarifeler
ile kolay gelir elde etmek istemeleridir. Oysa kotalar, doğrudan gelir sağlayıcı bir
fonksiyona sahip değildir. 1930 yılında dünyada ilk defa kota uygulayan ülke olan
Fransa, arzı esnek olmayan buğday fiyatını kota ile yükselterek buğday üreticisini
korumak istemiştir. Bu tarihte Avustralya, buğday ürünü fazlasını Avrupa’ya
satmak ve buğday stoklarını elden çıkarmak, buna karşılık Fransa kendi buğday
üreticisini korumak amacındadır. Fransa kota yerine gümrük tarifesi uygulasaydı
arz fiyatlara karşı esnek olmadığından yurt içi üretim artmayacak ve ithalat
azalmayacaktı. 1930’lardan sonra kotalar çeşitli amaçlarla kullanılmış, özellikle
gelişme yolunda olan ülkelerde yaygın bir uygulama alanı bulmuştur.
Kotalar, hükûmete gelir sağlayıcı etkiye sahip değildir. Kotalar, iç piyasada mal
arzını kısıtlayarak iç fiyatların dünya fiyatlarının üzerine çıkmasına yol açar ve kıtlık
40 Uluslararası İktisat Politikası
rantına sebep olur. İthalatçı ülkenin kota uygulaması sonucunda yükselen mal
fiyatları, bazı üreticilerin üretimi arttırmasına yol açacaktır. Üretim artışı her
malda aynı ölçüde ve hızda olmayacaktır. Ancak, sonuçta yurt içi üretimin az ya
da çok artışından doğan bir üretim etkisi yaşanacaktır.
Yükselen fiyat, bir kısım tüketicinin mal satın almaktan vazgeçmesine yol
açacağı için tüketim üzerinde olumsuz bir etki var olacaktır. Ayrıca, piyasada
oluşan fiyatın altında bir fiyattan mal arz edebilecek bir kısım üreticiler de
yüksek piyasa fiyatından mal satarak ülkede gelirin tüketicilerden üreticilere
aktarılmasına (gelirin yeniden dağıtımı etkisine) yol açacaklardır.
Kota uygulamasıyla doğan gelir ya hükûmete kalmakta ya da ithalatçılar
ile yabancı ihracatçılar arasında paylaşılmaktadır. Kota sonucunda ithalat
kısıtlanacağı için yabancı üreticiler ihracatı, yüksek fiyatla ürünleri satarak
gerçekleştirirler. Böylece, ihracatçı firmalar daha kaliteli ve yüksek fiyatlarla
ihracat yapmaya teşvik edilmiş olurlar.
ABD, 1930’lu yıllarda İtalya’dan ithal etmiş olduğu konfeksiyon ürünlerine
kota uygulamasına gitmişti. Bunun üzerine İtalyan ihracatçılar o dönemde
kaliteli olmayan ürünlerinin kalitesini arttırarak daha az ürünü yüksek fiyatla
ihraç etmişlerdir. Böylece ABD kotası, İtalyan konfeksiyon üreticilerinin ürün
kalitesini arttırmalarına yol açmıştır.
1980’li yıllarda Japonya’nın otomobil ihracatına ABD gönüllü ihracat
kısıtlaması getirince, Japonya ABD’de yatırım yaparak üretimini ABD’ye kaydırmış
ve kısıtlamalardan kurtulmuştur. Ayrıca, gönüllü ihracat kısıtlaması sonucunda
Japon firmaları daha kaliteli otomobil üretme konusunda teşvik edilmişlerdir.
Daha büyük ve kaliteli otomobiller ile ABD piyasasına giren Japon firmaları
bunun sonucunda fiyatlarını da yükseltmişlerdir.
Kota uygulaması sonucunda artan iç fiyatlar ile dünya fiyatları arasındaki
farkı dünya fiyatlarına bölerek bulunan tarifeler ise WTO kurallarına uygundur.
Dünya ticaretinde geçmişte sanayileşmiş ülkeler Çok Elyaflılar Sözleşmesi
(MFA) kapsamında gelişme yolunda olan ülkelere uygulamakta oldukları kotaları
kaldırarak bunları tarifelere dönüştürmüşlerdir. WTO kapsamında dünya
tarım ürünleri ticaretine uygulanmakta olan kotaların da gümrük tarifelerine
dönüştürülmesi süreci devam etmektedir.
Özet
Gümrük tarifeleri ile gümrük vergilerini tanım- marjinal verimi daha düşük olan sektörde üretim
1 lamak yapılır ve ekonomide reel bir kayıp söz konusu
Gümrük tarifeleri, geniş anlamda dış ekonomi olur. Buna gümrük tarifelerinin koruma etkisi
politikasının, dar anlamda ise dış ticaret politi- denir. Gümrük vergileri fiyatları yükselterek tü-
kasının en çok kullanılan araçlarındandır. Güm- ketimin kısılmasına yol açar. Tüketimde meyda-
rük tarifesi iki temel kavrama dayanır. Bunlar, na gelen azalma, ithal malının talep esnekliğinin
vergi ve tarifedir. Gümrük vergileri dış ticaret büyüklüğüne bağlıdır. Esneklik birden büyük ise
yapan iki veya daha fazla ülke arasında mal ve vergi sebebiyle artan fiyatlar tüketimi daha fazla
hizmetlerin ülkeye girişlerinde alınan vergi ve kısar. Tüketici eskisine oranla daha az mal tüke-
harçlardır. Tarife ise dış ticarete konu olan mal teceği için refahında bir azalma meydana gelir.
ve hizmetlere uygulanan vergileri belirleyen lis- Buna tüketim etkisi denir. Gümrük tarifeleri
telerdir. Gümrük vergileri, gümrük yükümlülü- devlete önemli gelir sağlar. Bu gelir, gümrük ta-
ğünün doğduğu tarihte yürürlükte olan gümrük rifesi ile ithal edilen ürün miktarının çarpımıyla
tarifesine göre hesaplanır. Gümrük vergileri, bulunur. Buna gelir etkisi denir. Gümrük vergi-
yasa ile konuyorsa böyle tarifelere otonom ta- leri ekonomide gelirin yeniden dağılımına yol
rife denir. Eğer vergiler uluslararası anlaşmalar açar. Bu ise yeniden dağıtım etkisidir.
ve karşılıklı görüşmeler sonucunda belirleniyor-
sa bu tip tarifelere sözleşmeli tarife adı verilir. Optimum tarife, koruyucu gümrük tarifelerine
Gümrük vergileri kolay tahsil edilir, kısa sürede ekonomik argüman ve etkin tarife oranı kavram-
3
istenilen gelir elde edilir. Özellikle gelişme yo- larını tanımlamak
lunda olan ülkelerde devlet hazinesinin önemli Optimum tarife, ticaret hacmindeki daralma-
bir gelir kaynağını oluşturur. İthal bir otomo- nın olumsuz etkilerine karşılık, ticaret hadle-
bilin CIF fiyatı üzerinden %50 oranında vergi rindeki iyileşmeden doğan net refah artışlarını
alınırsa bu advalorem, vergi ithal edilen her bir maksimum yapan gümrük tarifesidir. Güm-
otomobil başına 5 milyon olarak tahsil edilirse, rük tarifesi ülke refahı açısından iki farklı etki
bu spesifik gümrük vergisidir. Advalorem vergi- yaratır. Bunlar ticaret hadlerindeki iyileşme
ler, yüksek fiyatlı imalat sanayi ürünlerine, spe- (olumlu etki) ve ticaret hacmindeki daralmadır
sifik vergilere oranla daha etkili uygulanabilir. (olumsuz etki). En uygun tarife aşıldıktan sonra
Çünkü tek bir advalorem oran yurt içi sanayine her birim gümrük tarifesi artışı refah kaybına
özellikle artan fiyatlar karşısında uygun bir ko- yol açar. Tarife aşırı artarsa bu noktada ticaret
ruma sağlayabilir. Fiyatların hızla yükseldiği bir hacmi sıfıra düşebilir. Buna yasaklayıcı tari-
ortamda eğer spesifik vergi tarifesi yürürlükte fe denir. Koruma, dünya fiyatlarının üstünde
ise devletin vergi gelirinde hiçbir artış olmaz. üretim yapan yerli üreticileri ithal mallarının
Alınan vergiler miktarlara bağlı kaldığından, rekabetinden sakınmak için ithal mallarının
fiyat hareketlerini izlemekte başarısızdır. Ad- iç fiyatlarını bir tarife ile yükseltmektir. Güm-
valorem vergilerde vergi matrahını oluşturan rük tarifeleri ile koruma, malların nispi dünya
değerin belirlenmesi bu tür verginin en önemli fiyatları ile onların yurt içi fiyatları arasında
sakıncasıdır. Uygulamada bu değer FOB ve CIF ikinciler aleyhine olan farklılığı, gümrük tari-
fiyat olarak iki şekilde belirlenmektedir. fesi ile ortadan kaldırmak ve ekonomi politika-
nın gereklerine göre bu fiyatlar arasında ikin-
Tarifelerin kısmi denge analizinde ekonomik etki- ciler lehine bir farklılık yaratmaktadır. Böylece
2 lerini açıklamak sübvansiyon ile koruma, tarife ile korumadan
Gümrük tarifelerinin ülke ekonomisi üzerinde ayrılmış olmaktadır. Gelişme yolunda olan bir
dört önemli etkisi vardır. Ekonomide atıl kaynak ekonomide yeni kurulan genç sanayilerin içsel
yoksa ithal ikamesini gerçekleştirmek için gerek- ve dışsal ekonomilerden yararlanabilmeleri için
li olan kaynaklar, marjinal verimi daha yüksek belirli bir süre dış rekabete karşı korunmaları
olan diğer sektörlerden çekilir. Bunun sonucunda gerekmektedir. Koruma yapılırken seçilen üre-
2. Ünite - Gümrük Tarifeleri ve Tarife Dışı Kısıtlamalar 43
tim tekniği ile en düşük maliyet sağlanıncaya Tarife dışı kısıtlamaları açıklamak
4
kadar o sanayi dalının hep aynı seviyede korun- Dış ticaretin hızla büyüdüğü ve karmaşıklaştığı
masına dikkat etmek gerekir. Böyle yapılmazsa, 20’nci yüzyılın ilk yarısında tarife dışı kısıtlama-
korumanın sağlamış olduğu rekabetten uzaklaş- lar önemli bir dış ekonomi politikası aracı hâline
ma sonucu maliyetlerde istenilen düşüş sağlan- gelmiştir. Tarife dışı kısıtlamalar, gümrük tarife-
mayabilir. Diğer bir deyişle, genç sanayiler hiçbir lerinden ayrı olarak dış ticarete müdahale için
zaman büyümezler. Etkin koruma oranı, aynı kullanılan araçların tümünü kapsar. Büyük ço-
döviz kuru ile nominal gümrük tarifesi sebebiyle ğunluğu ithalat kısıtlamalarına yönelik olmak-
bir malın katma değerindeki tarifelerin olmadı- la beraber, ihracatın ve diğer döviz kazandırıcı
ğı duruma göre ortaya çıkan yüzde artıştır. Oran işlemlerin teşvik edilmesi amacıyla da kullanıl-
sadece tamamlanmış mal üzerindeki tarife ora- maktadır. Tarife dışı kısıtlamalar, miktar kısıtla-
nını değil fakat o malın üretiminde kullanılan maları ve diğer tarife dışı kısıtlamalar olarak iki
ara malların üretimlerindeki tarife oranlarına temel gruba ayrılır. Miktar kısıtlamaları, (kota-
da bağlıdır. Ham ve yarı mamul maddeye uy- lar) tarife dışı kısıtlamalar içinde en önemli ola-
gulanan nominal tarife tamamlanmış mala uy- nıdır. Kota, gümrük tarifesinden farklı olarak,
gulanan tarifeden büyük ise etkin koruma oranı ithalat miktar veya değeri üzerinde mutlak bir
nominal tarifeden küçüktür. Tamamlanmış mal sınırlama getirir. Diğer tarife dışı kısıtlamalar,
üzerindeki etkin koruma oranı, girdilerin üreti- uluslararası ticarete konu olan mallar, hizmetler
minde kullanılan diğer girdilerin nominal güm- veya kaynakların potansiyel dünya reel gelirini
rük tarifelerinden etkilenmektedir. arttıracak şekilde tahsisine engel olan kamu veya
özel kesim tarafından dış ticarete getirilen bütün
kısıtlayıcı önlemleri kapsar.
44 Uluslararası İktisat Politikası
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi uluslararası anlaşmalar ve 6. Gümrük vergileri fiyatları yükselterek tüketimin
karşılıklı görüşmeler sonucunda belirlenen tarifeleri kısılmasına yol açar. Aşağıdakilerden hangisi tüketim-
tanımlamaktadır? de meydana gelen azalmanın nedenidir?
a. Anlaşmalı tarife a. İhraç malların talep esnekliği
b. Tek kolonlu tarife b. İthal malların talep esnekliği
c. Çift kolonlu tarife c. İthal malların fiyatı
d. Sözleşmeli tarife d. İhraç malların fiyatı
e. Üç kolonlu tarife e. Gümrük vergisinin miktarı
2. Aşağıdakilerden hangisi DTÖ üyesi devletlerin ta- 7. Aşağıdakilerden hangisi, ticaret hacmindeki daral-
rife cetvellerinin özelliklerinden biri değildir? manın olumsuz etkilerine karşılık ticaret hadlerindeki
a. İki kolonludur iyileşmeden doğan net refah artışlarını maksimum ya-
b. Genel tercihli sistemdir pan gümrük tarifesidir?
c. Genel ve sözleşmeli formdur a. Advalorem tarife
d. Tarifelerden yüksek olanı otonom karakterdedir b. Spesifik tarife
e. Üye olmayan devletlere yüksek tarifeler uygulanır c. Sözleşmeli tarife
d. Optimum tarife
3. Aşağıdakilerden hangisi ticaretin vergilendirilme- e. Otonom tarife
sinin nedenlerinden biri değildir?
a. Hazineye gelir kaynağı sağlaması 8. Aşağıdakilerden hangisi, günümüzde tarife dışı kı-
b. Politika aracı olarak kullanılabilmesi sıtlamaların gümrük vergilerinin yerini almasının ne-
c. Yerli sermayeyi koruması denlerinden biri değildir?
d. Dış ticaret dengesini etkilemesi a. GATT’ın yerini DTÖ’nün alması
e. Fiyat seviyesini olumlu etkilemesi b. Gümrük tarifelerinin uluslararası düzeyde be-
lirlenmesi
4. Aşağıdakilerden hangisi spesifik vergilerin sakın- c. Çoğu ülkede tarife artırımı için parlamento
calarından biridir? onayı gerekmesi
a. Ürün kalitesi ile vergilendirmenin ters orantılı d. Gümrük vergilerini gizli bir şekilde arttırmanın
olması mümkün olmaması
b. Malın değerinden yüzde oranında alınması e. Tarife dışı kısıtlamaların tüketicilerin lehine ol-
c. Karma bir vergilendirme yapısına sahip olması ması
d. Standart mallar için daha uygun olması
e. Vergi matrahının belirlenmesinin zor olması
Yaşamın İçinden
9. Miktar kısıtlamaları diğer bir deyişle kotalar için Türk Gümrük Tarife Cetveli
aşağıda sayılanlardan hangisi geçersizdir? Türk Gümrük tarife Cetveli, Dünya Gümrük Örgü-
a. Kota, gümrük tarifesinden farklı olarak, ithalat tü bünyesinde uluslararası ticarete konu eşyaların sı-
miktar veya değeri üzerinde mutlak bir sınırla- nıflandırılmasında yeknesaklığı sağlamak amacıyla
ma getirir 01.01.1958 tarihinde yürürlüğe giren ve Örgüt’e üye
b. Kota bir çeşit tarifedir ülkelerin ulusal tarife cetvellerinin temelini oluşturan
c. Kota maliyetleri dikkate almaksızın otomatik Armonize Mal Tanımı ve Kodlama Sistemi´ ne uygun
koruma sağlar olarak 14.05.1964 tarihinde 474 sayı ile kabul edilen
d. Gümrük tarifeleri, ithal malının fiyatlarını art- Türk Gümrük Tarife Cetveli Hakkında Kanun´a daya-
tırarak bu malların ithalatını dolaylı yoldan et- nılarak her yıl Bakanlar Kurulu tarafından yenilenerek
kilerken, kotalar ülkeye girecek mal miktarını kabul edilen ulusal, eşya ve ekonomik değer sınıflan-
doğrudan sınırlandırır dırma indeksidir. Armonize Sistem Nomanklatürde
e. Kota uygulayan ülkeye diğer ülkeler kısıtlama eşya kodları altı haneli rakamlarla gösterilir. Ulusal
Tarife Cetvellerinde eşya kodları 12 haneli rakamlarla
olmadan ihracat yapabilirler
gösterilir. Armonize Sistem, Dünya Gümrük Örgütü
tarafından yürürlüğe konan sözleşmeye, nomanklatür
10. Dış ticarette uygulanan, ithal hacmini doğrudan
ise tarife cetvellerinin ilk altı hanesinden oluşan ulus-
etkileyen bütün iradi ve teknik düzenlemeler aşağıda-
lararası indekse verilen isimdir.
kilerden hangisi ile ifade edilir?
Eşyanın tarife pozisyonu deyiminden, yürürlükteki
a. Sübvansiyonlar
hükümlere uygun olarak söz konusu eşyanın girdiği;
b. Görünmeyen engeller • Türk Gümrük Tarife Cetvelinin veya tamamen veya
c. Fiyat denetimleri kısmen Türk Gümrük Tarife Cetveline dayanan veya
d. Kamu alımları bu cetvele alt açılımlar ekleyen ve eşya ticaretine iliş-
e. İthal teminatları kin tarife önlemlerinin uygulanması için tespit edi-
len diğer cetvelin bir alt pozisyonunun,
• Tamamen veya kısmen Türk Gümrük Tarifesine da-
yanan ya da bu tarife cetveline alt açılımlar ekleyen
ve özel alanlara ait eşya ticaretine ilişkin tarife dışı
önlemlerin uygulanması amacıyla Bakanlar Kurulu
Kararı ile oluşturulan bir diğer cetvelin alt pozisyo-
nunun belirlenmesi anlaşılır.
Türk Gümrük Tarife Cetvelinde eşyalar 12 haneli ra-
kamlarla gösterilir. İlk altı hanesi Armonize Sistem
Nomanklatür kodunu, yedinci ve sekizinci haneler
kombine nomanklatür kodunu, dokuzuncu ve onuncu
haneler milli alt açılım kodunu, onbirinci ve onikinci
haneler istatistik kodunu gösterir.
• Mükellefler 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 9.
maddesine istinaden;
• İthalat ya da ihracat vergilerinin belirlenmesi,
• Tarım politikası kapsamında ihracat vergi iadeleri ile
ithalata ya da ihracata verilen diğer bütün ödemele-
rin hesaplanması,
• Belgelerin, söz konusu tarife veya menşe bilgisine
istinaden verilmiş olması koşuluyla, eşyaya ait güm-
rük beyannamesinin tescili için gümrük işlemleri-
nin yürütülmesi sırasında verilen ithalat, ihracat ya
da ön izin belgesinin kullanımı için Bağlayıcı Tarife
Bilgisi talebinde bulunabilirler.
46 Uluslararası İktisat Politikası
Okuma Parçası
Yazılı talep üzerine Müsteşarlık veya yetkilendirdiği GATT/WTO Kuralları Kapsamında Kotalar
gümrük idaresi tarafından bağlayıcı tarife bilgisi ve- GATT/WTO sisteminde bazı şartlarda kota uygulama-
rilir. Bağlayıcı tarife gümrük idarelerini, hak sahibine sına gidilebilir. Genel Anlaşma’ya göre geçici ödemeler
karşı sadece eşyanın tarife pozisyonu konusunda, yal- dengesi zorluğu çeken ülkeler, bir süre için ithalatlarını
nızca bilginin verildiği tarihten sonra tamamlanacak kısıtlayabilirler. Bu çerçevede Genel Anlaşma’da gelişmiş
gümrük işlemlerine konu olan eşya için bağlar. Bağla- ülkeler için 12. Madde, gelişmekte yolundaki ülkeler
yıcı tarife bilgisi alan kişi beyan edilecek eşya ile ve- için ise 18/B Maddesi yer almaktadır. Ödemeler denge-
rilen bilgide tanımlanan eşya arasında her bakımdan si sorunlarıyla ilgili olarak WTO içinde özel bir komite
uygunluk bulunduğunu kanıtlamak zorundadır. Bağ- vardır. Komite, başvuruda bulunan ülkenin durumuna
layıcı tarife bilgisi veriliş tarihinden itibaren altı yıl ge- göre ayrıntılı bir araştırma gerçekleştirir ve bunun için
çerlidir. Talep edenin verdiği yanlış veya eksik bilgiye IMF ile işbirliği yapar. Sıkı kurallara tabi 12 Madde çok
dayanan bağlayıcı bilgi iptal edilir. az kullanılmış ise de GATT döneminde gelişme yolun-
Bağlayıcı tarife bilgisi aşağıdaki durumlarda geçerlili- daki ülkeler 18/B Maddesi’ne sürekli başvurmuşlardır.
ğini kaybeder: Gelişme yolunda olan ülkelerin başvurularının yüzde
a) Türk Gümrük Tarife Cetvelinde değişiklik yapılma- 80’i kabul edilmiştir.
sı ve verilen bilginin söz konusu değişiklikle getiri- Ödemeler Dengesi Komitesi’nin son yıllarda onayını
len hükümlere uymaması, daha zor verdiği ve özellikle bu onayı geçmişte Güney
b) Dünya Gümrük Örgütünün uymakla yükümlü bu- Kore gibi GATT sistemi içinde gelişme yolunda olan ülke
lunduğumuz nomanklatür, izahname, tarife pozis- statüsü taşıyan fakat bu statüsü uygulamada tartışmalı
yonlarına ilişkin kararlarındaki bir değişikliğe uy- ülkeler için esirgediği gözlenmiştir. Genel Anlaşma’nın
maması, 18/B Maddesi’ne göre uygulanan kota ile bir üründen
c) Bağlayıcı tarife bilgisinin iptal edildiğinin veya de- ithal edilebilecek miktar, dolaysız bir şekilde sınırlan-
ğiştirildiğinin bilgi verilen kişiye tebliğ edilmesi. dırılmaktadır. Dolayısıyla kota bağlayıcı olduğu sürece
(a) ve (b) bentlerinde belirtilen hâllerde bağlayıcı tarife ekonomideki ayarlama yurtiçi fiyatın yükselmesi ile sağ-
bilgisinin geçerliliğini kaybetme tarihi, söz konusu de- lanmaktadır. Kota gümrük vergisine eşdeğer bir etkiye
ğişikliklerin Resmi Gazetede yayımı tarihidir. Geçer- yol açmakta, fakat kota kârlarından yararlanacak kesim
liliğini kaybeden bağlayıcı tarife bilgisinin hak sahibi, genelde gümrük vergisinden yararlanacak kesimden
söz konusu bilgiye dayanarak ve bu bilginin geçerli- farklı olmaktadır. GATT/WTO çerçevesinde kotalar, it-
liğini kaybetmesinden önce, ilgili eşyanın alımı veya hal yasaklarının yanında ithalatı izne tabi tutmayı veya
satımı üstüne bağlayıcı sözleşmeler yaptığı takdirde, şartlı ithal izinlerini de kapsamaktadır. GATT/WTO’ya
geçerliliğini kaybeden tarife bilgisini, söz konusu yayı- göre ancak kamu güvenliği veya sağlığı gibi durumlar-
mın ya da tebligatın yapıldığı tarihten itibaren altı aylık da ithal yasakları tam olarak uygulanabilir. Şartlı ithal
bir süre boyunca kullanabilir. Ancak, gümrük işlemleri izinleri ise bir malın ithalatına ancak ihracat yapma veya
sırasında söz konusu ürünler için bir ithalat, ihracat ya diğer yollarla döviz getirme gibi şartların gerçekleşme-
da ön izin belgesinin gümrüğe verilmesi hâlinde, bu si durumunda izin verilmesi sistemidir. İthalat şartlara
belgenin geçerlilik süresi esas alınır.” bağlı olduğundan, ithal edilebilecek miktar kısıtlanmak-
tadır.
Kaynak: http://www.gumruktarife.com/ Erişim tarihi: Türkiye’de Ocak 1981’de yürürlüğe giren 1981 İthalat Re-
7 Mart 2018. jimi Kararı ile ithalatta kotalar azalmış, 1984 yılı başında
yürürlüğe giren İthalat Rejimi ile kota listeleri tamamen
kaldırılmıştır. Böylece kota rantı yok edilmiştir. Sonuçta
bir malın yurtiçi fiyatı, yaklaşık o malın gümrük çıkış fi-
yatına (CIF fiyat) eşitlenmiştir. Ayrıca 1984 İthalat Reji-
mi ile yasak ve izne tabi maddeler listeleri yayımlanarak
bunların dışında kalan malların ithali serbest bırakılmış;
diğer bir deyişle ithal edilebilecek maddeler değil, tersine
yasak mallar istisna hâline getirilmiştir. Silah, cephane,
2. Ünite - Gümrük Tarifeleri ve Tarife Dışı Kısıtlamalar 47
Yararlanılan Kaynaklar
Atik H., Türker O. (2011). Modern Dış Ticaret Ku- Salvatore, D. (2009). International Economics, New
ramları, Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. York: John Wiley and Sons, Inc.
Baldwin, R. E. (1969). “The Case Against Infant-In- Seyidoğlu, H. (2017). Uluslararası İktisat, İstanbul:
dustry Tariff Protection”, Journal of Political Eco- Güzem Yayınları.
nomy, 77, ss. 295-305. Ünsal, E. M. (2007). Uluslararası İktisat: Teori, Po-
Chacholiades, M. (1981). Principles of International litika ve Açık Ekonomi Makro İktisadı, Ankara:
Economics, New York: McGraw-Hill Book Com- Seçkin Yayıncılık.
pany. Yılmaz, Ş. E. (2016 ). Dış Ticaret Kuramlarının Evri-
Çelik, K. (2015). Uluslararası İktisat, Trabzon: Celep- mi, İstanbul: Elif Yayınevi.
ler Matbaacılık Yayın ve Dağıtım. http://www.wto.org Erişim tarihi: 25 Şubat 2018.
Ertürk, E. (1996). Uluslararası İktisat, Bursa: Alfa Ya- http://www.gumruktarife.com/ Erişim tarihi: 17 Nisan
yınları 2018.
İyibozkurt, E. (2001). Uluslararası İktisat, Bursa: Ezgi
Kitabevi.
Kemp, M. C. (1995). The Gains from Trade and the
Gains from Aid: Essays in International Trade
Theory. New York: Routledge.
Karluk, S. R. (1975). “Sanayileşme Süreci Yönünden
Gümrük Tarifelerinin Genç Sanayileri Koruyucu
Etkisi”, Eskişehir İTİA Dergisi. 137-150.
Karluk, S. R. (2014). Küreselleşen Dünyada Uluslara-
rası Kuruluşlar, İstanbul: Beta Basım A.Ş.
Karluk, S. R. (2013). Uluslararası Ekonomi, İstanbul:
Beta Basım AŞ.
Karluk, S. R. (2014). Avrupa Birliği, İstanbul: Beta Ba-
sım AŞ.
Kibritçioğlu, A. (1996). “Friedrich List’s Infant Industry
Argument”, MPRA (Munich Personal RePEc Arc-
hive) No. 2449.
Krugman, R. P., Obstfeld, M. (2009). International
Economics: Theory and Policy, New York: Pear-
son/Addison Wesley.
List, F. (2007). The National System of Political Eco-
nomy, (Çev. George A. Matile) Kessinger Publis-
hing.
Melitz, M. J. (1968). “When and How Infant Industri-
es be Protected,” Journal of International Econo-
mics, 66, ss. 177-196.
Negishi, T. (1960). “Protection of the Infant Industry
and Dynamic Internal Economies”, Economic Jo-
urnal, 44, ss. 65-67.
OECD (1997). Indicators of Tariff and Non-Tarif
Trade Barries, Paris.
Pugel, T. A. (2004). International Economics, New
York: Mc Graw Hill Company.
3
ULUSLARARASI İKTİSAT POLİTİKASI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Uluslararası ticaretin serbestleştirilmesine ilişkin düzenlemeleri açıklayabilecek,
Uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi sürecindeki temel sorunları belirleyebilecek,
Ekonomik entegrasyonların uluslararası ticaretin serbestleştirilmesine ilişkin
düzenlemelerle uyumunu saptayabilecek,
Ekonomik entegrasyon teorisini açıklayabilecek,
Farklı coğrafyalardan ekonomik entegrasyon örnekleri verebilecek
bilgi ve beceriler kazanabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• GATT 1947 • İkinci En İyi Teorisi
• GATT 1994 • Avrupa Birliği
• DTÖ • NAFTA
• Gümrük Birliği • Mercosur
İçindekiler
Dünya Bankası ile ilgili detaylı bilgi için http://www.worldbank.org/ sitesine bakı-
nız (Erişim tarihi: 4 Haziran 2014).
IMF ve Dünya Bankası’nın yapısı, oluşumu, faaliyetleri gibi konular için Küreselle-
şen Dünyada Uluslararası Kuruluşlar adlı kitaba bakabilirsiniz (S. Rıdvan Kar-
luk, İstanbul: Beta Yayınları, 2014).
GATT 1947 toplam yirmi üç ülkenin taraf olduğu çok taraflı bir uluslararası
anlaşmadır. GATT 1947’nin amacı, üye ülkelerin yaşam standartlarını yükseltmek,
istikrarlı büyüme ile kaynakların tam kullanımını sağlamak, üretimin ve
uluslararası ticaretin geliştirilmesine katkı sağlamaktır. Bu doğrultuda GATT
1947’nin temel önceliği, tarife ve tarife dışı engelleri kaldırarak uluslararası
ticaretin serbestleştirilmesi olmuştur.
GATT 1947 bir uluslararası kuruluş değil, çok taraflı bir uluslararası anlaşmadır.
G
P0
Pd C F M Sw+t
Pw Sw
B D E K L
A
›
Dd
Dd
0
S0 S1 D1 D0 D2 Miktar
(bin adet)
54 Uluslararası İktisat Politikası
Küçük ülke: Tıpkı tam Şekil 3.1’de görüldüğü gibi küçük ülke olan A ülkesinin X malı ithalatına
rekabet piyasasında faaliyet
gösteren bir firma gibi dünya tarife uyguladığını varsayalım. X malı A ülkesinin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip
piyasasında fiyat kabullenici olmadığı maldır. Nitekim A ülkesinde otarşi durumunda X malının yurtiçi fiyatı
durumda olan ülkedir. Diğer P0 düzeyinde olup malın serbest ticaret durumunda dünya fiyatını temsil eden Pw
bir ifadeyle küçük ülke, dünya
piyasasında malın dünya düzeyinden yüksektir. Bu durum, A ülkesinin X malında karşılaştırmalı üstünlüğe
fiyatını etkileme gücüne sahip olmadığını göstermektedir. Serbest ticaret durumunda A ülkesinde X malı
sahip olmayan ülkedir. Bunun
nedeni, küçük ülkenin ilgili S0 düzeyinde üretilmekte, D0 düzeyinde tüketilmekte ve S0 D0 düzeyinde ithalat
malın ticaretinde dünya ticaret yapılmaktadır. A ülkesi X malı ithalatına tarife uyguladığında malın yurt içi
hacmini etkileyemeyecek
kadar küçük bir paya sahip fiyatı Pw+t düzeyine yükselmekte; bu fiyattan S1 düzeyinde üretim, D1 düzeyinde
olmasıdır. tüketim, S1 D1 düzeyinde ithalat gerçekleşmektedir.
Otarşi: Uluslararası ticaretin A ülkesinde herhangi bir nedenle X malına olan talep arttığında yurt içi fiyat
olmadığı, dışa kapalı, kendi düzeyinde (Pw+t) bir değişiklik olmayacak; aynı fiyattan talep edilen miktarda D1
kendine yeten bir ekonomiyi D2 düzeyinde bir artış olacaktır. Talep edilen miktardaki bu artış ithalat artışıyla
tanımlamaktadır.
karşılanacak ve ithalat S1 D2 düzeyinde gerçekleşecektir. Yurt içi üretimde bir
artış olmayacağı için ABC alanından oluşan üretim sapma maliyetinde bir
artış ortaya çıkmayacaktır. Tüketilen X malı miktarının D1’den D2’ye artması
sonucunda ortaya çıkan, KLM alanının temsil ettiği tüketim sapma maliyeti, DEF
alanından oluşan, talep artışından önceki tüketim sapma maliyeti ile aşağı yukarı
aynı olacaktır. Dolayısıyla ithalat tarifesi uygulamasında talep artışı ülke için ilave
bir refah kaybına neden olmayacaktır.
Şekil 3.2
İthalat Kotasında
Kısmi Denge: Küçük
Ülke
Sd
G
P0 R kota M
Pd› C F
Pd Sw+q
kota L
Pw Sw
B S D K
A E
›
Dd
Dd
0
S0 S1 S2 D1 D2 D0 Miktar
(bin adet)
Şimdi A ülkesinin X malı ithalatına ithalat tarifesi yerine ithalat kotası uyguladığını
varsayalım. Şekil 3.2’de görüldüğü gibi serbest ticaret durumunda S0 düzeyinde
üretilen, D0 düzeyinde tüketilen ve S0 D0 düzeyinde ithalatı yapılan X malının,
CF miktarında bir ithalat kotası uygulaması sonrasında üretimi S1’e yükselecek,
3. Ünite - Uluslararası Ticaretin Serbestleştirilmesi ve Ekonomik Entegrasyonlar 55
tüketimi D1’e düşecektir. İthalat ise ancak ithalat kotasının izin verdiği miktarda,
S1 D1 düzeyinde gerçekleşecektir. Analizimiz buraya kadar ithalat tarifesi için
yaptığımız analizle aynıdır. Farklılık, X malına olan talepte bir artış olduğunda
ortaya çıkmaktadır. Talepteki artış, ithalat kotası nedeniyle ithalatı artırarak
karşılanamadığı için, yurt içi fiyatı pd düzeyinden p’d düzeyine yükseltecektir.
Yurt içi fiyattaki artış, yurt içi üretimi S1’den S2’ye artıracaktır. Yurtiçi üretimdeki
bu artış, ABC alanı ile temsil edilen üretim sapma maliyetini artıracak; yeni
üretim sapma maliyeti ASR alanı kadar olacaktır. Tüketiciler piyasadan diledikleri
miktarda ithal X malı satın alma şansına sahip olamayacak; yurt içinde üretilen
X malına daha yüksek fiyat ödemek durumunda kalacaktır. Ayrıca DEF alanının
temsil ettiği tüketim sapma maliyeti artacak; yeni tüketim sapma maliyeti KLM
alanı kadar olacaktır. Görüldüğü gibi ithalat kotası uygulamasında talep artışı
ülke refahında ilave bir refah kaybına neden olacaktır.
Serbest ticareti kısıtlayıcı engellerden ithalat tarifesi, neden ithalat kotasına tercih
edilmelidir? 1
Uluslararası ticaretin şeffaflaştırılması: Ülkelerin tarife oranlarını Bağlı tarife oranı: GATT
yükseltmemeleri esasına dayanmaktadır. GATT 1947’ye taraf olan ülkelerin 1947 ve günümüzde DTÖ
kapsamındaki ticaret
yükseltmemeyi taahhüt ettikleri tarife oranları bağlı tarife oranı olarak turlarında tarifelerle
adlandırılmaktadır. Tarife oranlarının bağlı tarife oranlarına dönüşmesi ilgili müzakereler bağlı
tarife oranları üzerinden
uluslararası ticarette şeffaflığı artırmakta ve böylece uluslararası yatırımları ve yürütülmektedir. Ancak
istihdamı teşvik etmektedir. Bağlı tarife oranlarının değiştirilmesi ancak taraf uluslararası ticarette
uygulanan tarife oranlarının
ülkelerin tümünün onayı ile mümkün olabilmektedir. Bu koşul, ülkelerin tarife tümü bağlı tarife oranı
oranlarını keyfi olarak değiştirme şanslarını ortadan kaldırmaktadır. değildir. Uruguay Ticaret
Turu öncesinde sanayi
Uluslararası ticarette adil rekabet kurallarının benimsenmesi: Uluslararası ürünlerine uygulanan ithalat
ticarette adil rekabeti bozan ihracat sübvansiyonu, anti-damping, anti-sübvansiyon tarifelerinin % 43’ü bağlı
gibi uygulamaların önlenmesi esasına dayanmaktadır. Adı geçen uygulamalar, tarife oranı iken Uruguay
Ticaret Turu sonrasında bu
uluslararası ticarette haksız rekabet yaratarak oluşturulmaya çalışılan serbest oran % 83’e yükselmiştir.
ticaret kurallarını ihlâl etmektedir. Günümüzde DTÖ, Anti-Damping Anlaşması Günümüzde Avrupa Birliği
ülkeleri, ABD, Norveç,
ve Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Düzenlemeler Anlaşması ile uluslararası ticarette Japonya, Kanada gibi gelişmiş
adil rekabetin sağlanması için çaba göstermektedir. ülkeler ve Arjantin, Brezilya,
Şili, Meksika, Uruguay ve
Uluslararası ticaretin ekonomik kalkınmayı desteklemesi ve ekonomik reformu Çin gibi gelişmekte olan
teşvik etmesi: GATT 1947’nin ilk yılları az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ülkeler ithalat tarifelerinin
tümünü bağlı tarife oranına
önceliklerinin gözardı edildiği yıllar olmuştur. Ancak zaman içinde GATT dönüştürmüştür (WTO, 2007).
1947’ye taraf olan ülkeler arasında az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin Tarım ürünleri ithalatında
sayısı artmaya başlayınca ekonomik kalkınma konusu ticaret müzakerelerinde bağlı tarife oranı uygulaması
ise sanayi ürünleri ithalatına
tartışılan en önemli konulardan biri hâline gelmiştir. Uluslararası ticaretin kıyasla daha düşüktür. Bu
ekonomik kalkınmayı desteklemesini sağlamak amacıyla özel ve lehte muamele durum, uluslararası tarım
ürünleri ticaretinin korumacı
uygulamaları adı altında bazı imtiyazlı düzenlemeler geliştirilmiştir. Ancak uygulamalara sanayi
özel ve lehte muamele uygulamalarının ekonomik kalkınmayı desteklediğine ürünlerine oranla daha açık
olduğunu göstermektedir.
ve ekonomik reformu teşvik ettiğine dair somut bulgular mevcut değildir. Bu
durum, ilgili ilkeyi GATT 1947’nin ve günümüzde DTÖ’nün en fazla tartışılan
ilkesi hâline getirmiştir.
DTÖ Anlaşması ve Ek’leri ile ilgili detaylı bilgi için http://www.wto.org/ sitesine ba-
kınız (Erişim tarihi: 5 Haziran 2014).
Günümüzde DTÖ üye toplam yüz elli üç ülkenin otuzbiri az gelişmiş ülke statüsün-
dedir. Diğer taraftan, gelişmekte olan ülke veya gelişmiş ülke statüsüne ilişkin resmî
bir DTÖ tanımı yoktur. Ülkeler, bizzat kendileri tarafından beyan edilen gelişmişlik
statüsü esas alınarak değerlendirilmektedir.
GATT 1947 sürecinden itibaren var olan asimetri az gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkeler için geliştirilmiş olan özel ve lehte muamele uygulamalarıyla giderilmeye
çalışılmıştır. Ancak az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin özel ve lehte muamele
uygulamalarını bir kazanım olarak görmeleri müzakerelerde daha aktif rol
oynamalarına engel teşkil etmiştir. Diğer bir ifade ile az gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkelerin özel ve lehte muamele uygulamalarını uluslararası düzenlemelerden
bir kaçış olarak görmeleri, onları müzakere sürecinin dışına itmiştir. Dolayısıyla
uluslararası müzakerelerde aktif rolü gelişmiş ülkeler üstlenmiş ve müzakereler
onların çıkarları doğrultusunda şekillenmiştir. Sonuçta ise ortaya, gelişmiş ülkelerin
ekonomik çıkarlarına uygun alanlarda serbestleşmenin sağlandığı onlar için hassas
kabul edilen fakat az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik çıkarları için
hayati önem arz eden alanlarda korumacı uygulamaların sürdürüldüğü bir yapı
çıkmıştır. Ancak 1980’li yıllarda dışa açık ekonomi politikalarının benimsenmeye
başlanması, küreselleşmenin hız kazanması ve Uruguay Ticaret Turu sonrasında
DTÖ’nün kurulmasıyla birlikte uluslararası düzenleme yapılacak alanların artması,
var olan asimetriyi daha da belirgin hâle getirmiştir.
DTÖ’ye üye ülkeler arasındaki uzlaşmazlıklar, Aralık 1996’da toplanan
DTÖ’nün kuruluşundan sonraki ilk Bakanlar Konferansı olan Singapur Bakanlar
Konferansı’nda belirginleşmeye başlamıştır. Singapur Bakanlar Konferansı’nda
gelişmiş ülkeler yatırımlar, rekabet, kamu alımlarında şeffaflık ve ticaretin
kolaylaştırılması gibi yeni konuların DTÖ’nün gündemine alınmasını talep
etmiştir. Bu talep mevcut ticaret düzenlemelerine uyum sağlamakta bile zorlanan
az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tepkisine neden olmuştur.
Aralık 1999’da gerçekleştirilen Seattle Bakanlar Konferansı ise birçok yönüyle
tarihe geçen bir Konferans olmuştur. Seattle Bakanlar Konferansı sadece az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki değil, gelişmiş
58 Uluslararası İktisat Politikası
Kaynak: http://
content.lib.
washington.edu/
wtoweb/index.html
Erişim tarihi: 28
Nisan 2012.
Ekonomik entegrasyon teorisi ile ilgili ayrıntılı bilgi için İktisadi Birleşmeler Teorisi
adlı kitaba bakabilirsiniz (Emin Ertürk, İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım 1998).
tahsisinde etkinlik ile ilgilidir ve bu yolla refahı olumlu veya olumsuz yönde etkile-
mektedir. Gümrük birliklerinin ticaret yaratma etkisi, kaynak tahsisinde etkinliği
artırır ve dünya refahını olumlu yönde etkiler. Gümrük birliklerinin ticaret saptırma
etkisi ise kaynak tahsisinde etkinliği azaltır ve dünya refahını olumsuz yönde etkiler.
Viner analizinde sadece üretim etkisi üzerinde durmuş tüketim etkisini
analizine dahil etmemiştir. Viner’in varsayımları, tüketimde sabit katsayılar,
üretimde de sabit maliyetler varsayımlarıdır. Viner sonrası dönemde Meade,
üretim etkisinin yanı sıra tüketim etkisi üzerinde de durmuş; etmiş; ayrıca
Viner’in varsayımlarını yumuşatmıştır (Ertürk, 1998: 15-16).
Ticaret Yaratma
Gümrük birliklerinin ticaret yaratma etkisi, bir malı yüksek maliyetle üreten bir
gümrük birliği üyesi ülkenin aynı malı daha düşük maliyetle üreten diğer gümrük
birliği üyesi ülkeden satın aldığında ortaya çıkmaktadır. Ticaret yaratma etkisi
karşılaştırmalı üstünlüğe dayalı uzmanlaşmanın bir sonucu olup kaynak tahsisin-
de etkinliğe işaret etmektedir.
Şekil 3.3
Gümrük
Birliklerinin Ticaret
Yaratma Etkisi:
Kısmi Denge
Sx Analizi-Küçük Ülke
G
30
L C F
20 SB+T
K
10 SB
A B D E
DX
0 10 25 50 70 Miktar
(bin adet)
Ticaret Saptırma
Gümrük birliklerinin ticaret saptırma etkisi, bir malı yüksek maliyetle üreten bir
ülkenin gümrük birliği öncesinde aynı malı en düşük maliyetle üreten ülkeden
satın alırken, gümrük birliği sonrasında aynı malı daha yüksek maliyetle üreten
gümrük birliği ülkesinden satın almaya başlamasıyla ortaya çıkmaktadır. Diğer
bir ifadeyle, ticaretin en düşük maliyetli üretim yapan ve gümrük birliği üyesi
olmayan ülkeden, daha yüksek maliyetli üretim yapan ve gümrük birliği üyesi
olan ülkeye kayması, gümrük birliklerinin ticaret saptırma etkisi olarak adlandı-
rılmaktadır. Bu durumda ticaret, en verimli-gümrük birliği dışı ülkeden daha az
verimli-gümrük birliği ülkesine kaymaktadır.
Gümrük birliklerinin ticaret saptırma etkisini daha önceki örneğimize
dönerek küçük ülke varsayımı altında, kısmi denge analizi ile inceleyelim.
Hatırlanacağı gibi örneğimizde bir birim X malının serbest ticaret fiyatı sırasıyla
A ülkesinde 30 TL, B ülkesinde 10 TL, C ülkesinde 15 TL idi. Şimdi A ülkesinin
X malı üretiminde B ülkesine kıyasla daha az verimli olan C ülkesi ile gümrük
birliği oluşturduğunu varsayalım. X malı üretiminde en verimli ülke olan B ülkesi
gümrük birliği dışında kalacağı için A ülkesi B ülkesinden ithal ettiği X malına
birim başına % 100 ad-valorem tarife uygulayacaktır.
Şekil 3.4’den görüldüğü gibi, X malının B ülkesinden ithali birim başına 20
TL’lık, C ülkesinden ithali ise birim başına 15 TL’lık maliyet doğuracaktır. Birim
başına 15 TL fiyattan talep edilen X malı miktarı 60 birim olurken, bunun 20
birimi yurtiçinde, yerli üreticiler tarafından üretilecektir. Bu durumda A ülkesi,
gümrük birliği üyesi olan C ülkesinin serbest ticaret fiyatı olan 15 TL’dan 40
birim X malı ithal edecektir. Böylece, tüketici rantı MNFL alanı kadar artacak;
üretici rantı MPCL alanı kadar azalacak; A ülkesi RSFC alanı kadar gelir kaybına
(gümrük birliği nedeniyle C ülkesine uygulanan tarifenin sıfırlanması sonucu)
uğrayacaktır. Diğer taraftan, PRC alanı ve SNF alanı kadar bir refah artışı ortaya
çıkacaktır. A ülkesi ile C ülkesinin oluşturduğu gümrük birliğinin PRC ve SNF
alanları toplamı kadar ticaret yaratma etkisi ortaya çıkmıştır. Gümrük birliğinin
ticaret yaratma etkisi, A ülkesinin refahındaki artışa karşılık gelmektedir. Ancak
ilgili refah artışı net refah artışı değildir.
64 Uluslararası İktisat Politikası
A ülkesi ile C ülkesinin oluşturduğu gümrük birliğinin ticaret yaratma etkisi neden
5 A ülkesinin refahında net bir artışa karşılık gelmemektedir?
G
30
L C F
20 SB+T
M P R S N
15 SC
K
10 SB
A B D E
Dx
10 20 25 50 60 70 Miktar
(bin adet)
Tam rekabetin önemli varsayımlarında biri, özel maliyet ile sosyal maliyet
(özel fayda ile sosyal fayda) arasındaki farkın sıfır olmasıdır. Diğer bir ifadeyle
bir malın piyasa fiyatı, o malın üretiminin hem onu üreten özel kişilere (özel
maliyet/özel fayda) olan maliyetini ve onlara sağladığı faydayı hem de topluma
olan maliyetini ve sağladığı faydayı göstermektedir. Tam rekabet koşullarında
özel maliyet (özel fayda) ile sosyal maliyet (sosyal fayda) arasında bir sapma
olmaz. Fakat bu varsayımın gerçeklere ters düşmesi de olasıdır. Gerçek hayatta
devlet müdahaleleri, üretimdeki dışsallıklar veya özel monopoller, özel maliyet
(özel fayda) ile sosyal maliyet (sosyal fayda) arasında bir sapma yaratmaktadır.
Bu durumda tam rekabet koşullarından söz edilemez ve sadece serbest ticaret
uygulamalarıyla üretimde ve tüketimde Pareto optimumu sağlanamaz.
Pareto optimumu ve ekonominin genel dengesi konuları için Mikro Ekonomi (Zey-
nel Dinler, Bursa: Ekin Yayınları, 2009) ve Mikroiktisat (Muammer Yaylalı, İstan-
bul: Beta Yayınları, 2004) adlı kitaplara bakabilirsiniz.
Ölçek ekonomileri: Üretim • Yatırımları özendirme: Gümrük birliklerinin piyasaların genişlemesine yol
hacminin genişlemesi açması, yabancı yatırımları teşvik etmektedir. Yabancı yatırımcılar, geniş-
nedeniyle ortalama
üretim maliyetlerinin leyen piyasalar ve artan rekabetten yararlanmak için yatırımlarını gümrük
düşmesinden kaynaklanan birliğine üye olan ülkelere kaydırabilmektedir. Ayrıca gümrük birliklerinin
ölçek ekonomileri, içsel
ölçek ekonomileri ve dışsal ticaret yaratma etkisi, kaynak tahsisinde etkinliği arttırarak millî gelirde
ölçek ekonomileri olarak artışa neden olabilmektedir. Millî gelirdeki artış ise tasarrufları ve yatırım-
ikiye ayrılmaktadır. İçsel ları arttırıcı etki yaratmaktadır.
ölçek ekonomileri, firmanın
kendisinden kaynaklanan • Teknolojik ilerleme: Gümrük birliğine üye olan ülkelerde teknolojik ilerle-
maliyet tasarruflarıdır. me hızlanmaktadır. Artan rekabet nedeniyle firmalar araştırma-geliştirme
Dışsal ölçek ekonomileri ise
firmanın mensubu olduğu faaliyetlerine daha fazla harcama yapmakta ve diğer ülkelerden teknoloji
endüstriden kaynaklanan transferi önem kazanmaktadır.
maliyet tasarruflarıdır.
Endüstride üretim ölçeğinin • Kaynak verimliliğindeki artış: Esasen kaynak verimliliğindeki artış gümrük
artması firmalara maliyet birliğinin değil, ortak pazarın ortaya çıkardığı bir dinamik etkidir. Ortak
tasarrufu sağlıyorsa firmaların pazar kapsamında üretim faktörlerinin serbest dolaşımı, kaynak verimli-
dışsal ölçek ekonomilerinden
yararlandığı kabul liğini arttırmakta ve bu yolla üye ülkelerin refahının yükselmesine neden
edilmektedir. olabilmektedir (Salvatore, 2007: 346-347).
Uluslararası ticareti açıklamaya yönelik yeni dış ticaret teorilerinin gelişimine
paralel olarak, klasik gümrük birliği teorisi olarak da nitelendirilebilecek Viner’in
gümrük birliği teorisi sorgulanmaya başlamıştır. Ancak teorideki gelişmelere rağmen
gümrük birliklerini statik ve dinamik etkiler üzerinden inceleyen klasik gümrük
birliği teorisi önemini ve güncelliğini korumayı sürdürmektedir (Karluk, 2009: 288).
NAFTA ile ilgili detaylı bilgi için http://www.naftanow.org/ sitesine bakınız (Erişim
tarihi: 8 Nisan 2012).
Özet
Uluslararası ticaretin serbestleştirilmesine ilişkin keyfiyeti vermiştir. Ayrıca, uluslararası ticaret
1 düzenlemeleri açıklamak uyuşmazlıklarını çözme mekanizmasının işle-
Uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi çalış- yişindeki zorluklar da GATT 1947’nin diğer bir
maları II. Dünya Savaşı sonrasında başlamıştır. zayıf yönünü oluşturmuştur.
Savaş sonrasında yeni bir dünya ekonomik düze- 1995 yılında kurulan DTÖ, GATT 1947’nin zayıf
ni yaratmayı amaçlayan ülkeler Bretton Woods yönlerini güçlendirmiş ve uluslararası düzenle-
Konferansı’nda IMF ve Dünya Bankasının yanı me yapılacak faaliyet alanlarını genişletmiştir.
sıra uluslararası ticaretin serbestleştirilmesine DTÖ Anlaşması toplam dört Ek’ten oluşan, kap-
ilişkin kurallar geliştirmek üzere bir uluslararası samlı bir anlaşmadır. EK 1 A’da GATT 1994’ü de
kuruluş (Uluslararası Ticaret Örgütü-ITO) ku- kapsayan Mal Ticaretinde Çok Taraflı Anlaşma-
rulmasına karar vermiştir. ITO ile ilgili ülkeler lar, EK 1 B’de Hizmetler Ticareti Genel Anlaş-
arası görüşmelerde uzlaşma sağlanamaması üze- ması (GATS) ve Ekleri, EK 1 C’de Ticaretle İlgili
rine bu girişimden vazgeçilmiş ve uluslararası Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIPS) yer
ticaretin bir anlaşma ile düzenlenmesine karar almaktadır. EK 2’de Anlaşmazlıkların Çözüm-
verilmiştir. Bu karar üzerine 1947 yılında Tari- lenmesinde Kural ve Yöntemleri Tespit Eden
feler ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT 1947) Mutabakat Metni (DSU), EK 3’de Ticaret Poli-
imzalanmıştır. tikalarını Gözden Geçirme Mekanizması ve EK
GATT 1947’nin temel amacı, tarife ve tarife dışı 4’te ise Çoklu Ticaret Anlaşmaları mevcuttur.
engelleri kaldırarak uluslararası ticaretin ser- Anlaşma’nın içeriğinden anlaşıldığı gibi DTÖ,
bestleştirilmesi olmuştur. GATT 1947, ulusla- uluslararası mal ticaretinin yanı sıra başka alan-
rarası ticaretin serbestleştirilmesine ilişkin dü- ları da düzenleme yetkisine sahip bir uluslarara-
zenlemeleri, günümüzde Dünya Ticaret Örgütü sı kuruluşa dönüşmüştür.
(DTÖ) tarafından da benimsenmiş olan beş te-
mel ilke çerçevesinde gerçekleştirmiştir. Bu il- Uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi sürecin-
keler, uluslararası ticarette ayrımcılığın ortadan 2 deki temel sorunları belirlemek.
kaldırılması, uluslararası ticaretin serbestleşti- GATT 1947 sürecinde ve DTÖ’nün ilk yıllarında
rilmesi, uluslararası ticaretin şeffaflaştırılması, uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi müza-
uluslararası ticarette adil rekabet kurallarının kerelerinde aktif rolü gelişmiş ülkeler üstlenmiş
benimsenmesi, uluslararası ticaretin ekonomik ve müzakereler onların çıkarları doğrultusunda
kalkınmayı desteklemesi ve ekonomik reformu şekillenmiştir. Müzakerelerde gelişmiş ülkelerin
teşvik etmesi ilkeleridir. karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu alanlarda
GATT 1947’nin en önemli başarısı, yıllar için- serbestleşme sağlanmış; az gelişmiş ve gelişmek-
de sanayi ürünleri ticaretinde gümrük tarifele- te olan ülkelerin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip
rini kademeli olarak indirmek olmuştur. Ancak olduğu alanlar gelişmiş ülkeler için hassas alan-
GATT 1947’nin bir uluslararası kuruluş olmayıp lar kabul edilmiş ve onlar üzerindeki korumacı
çoktaraflı bir uluslararası anlaşma olması, ulus- uygulamalar sürdürülmüştür. 1980’li yıllarda
lararası ticaretin düzenlenmesinde bazı önemli dışa açık ekonomi politikalarının benimsenme-
zayıf yönler ortaya çıkarmıştır. GATT 1947’nin ye başlanması, küreselleşmenin hız kazanması
en zayıf yönü, tarım ve tekstil gibi az gelişmiş ve ve Uruguay Ticaret Turu sonrasında DTÖ’nün
gelişmekte olan ülkelerin karşılaştırmalı üstün- kurulmasıyla birlikte uluslararası düzenleme
lüğe sahip olduğu alanların GATT 1947’nin kap- yapılacak alanların artması, var olan asimetriyi
samının dışında tutulmuş olmasıdır. Bu eksiklik, daha da belirgin hâle getirmiştir. Üye ülkeler ül-
GATT 1947’nin sadece gelişmiş ülkelerin çıkar- keler arasındaki asimetri, uluslararası ticaretin
larına hizmet eden bir anlaşma olarak anılması- serbestleştirilmesi sürecindeki temel ve yapısal
na neden olmuştur. GATT 1947’nin uluslararası bir sorundur.
kuruluş olmaması, ülkelere kendi çıkarlarına Gelişmiş ülkelerin Singapur konuları olarak
uygun bulmadıkları düzenlemeleri uygulamama adlandırılan, yatırımlar, rekabet, kamu alımla-
70 Uluslararası İktisat Politikası
rında şeffaflık ve ticaretin kolaylaştırılması ko- rini ve serbest ticaret bölgelerini aynı istisna kap-
nularının DTÖ kapsamına alınması yönündeki samında değerlendirmeyi sürdürmektedir.
talepleri ile az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkele- GATT 1994’ün XXIV. maddesine göre ülkeler
rin tarım ürünleri ticaretinin serbestleştirilmesi arasında oluşturulan gümrük birliğinin veya
konusuna verdikleri öncelik örtüşmemekte, zen- serbest ticaret bölgesinin istisna kapsamında yer
gin-kuzey ile yoksul-güney arasındaki çatışmayı alması için üç koşulu sağlaması gerekmektedir.
belirgin hâle getirmektedir. Çıkar çatışmaları, Bunlardan ilki, oluşturulan gümrük birliğinin
küreselleşme karşıtlarının gösterileriyle birleş- veya serbest ticaret bölgesinin üye ülkeler ara-
mekte ve DTÖ görüşmeleri birer protesto eyle- sında ticareti artırması gereğidir. İkinci koşul,
mine dönüşmektedir. üye ülkelerin gümrük birliğinin veya serbest ti-
DTÖ, giderek artan sorunlara ve uyumsuzlara caret bölgesinin dışında kalan ülkelere karşı yeni
çözüm bulabilmek, artan eleştirilere yanıt ve- ve daha sıkı koruyucu önlemler geliştirmemesi;
rebilmek ve az gelişmiş ve gelişmekte olan ül- üçüncü koşul ise söz konusu ekonomik enteg-
kelerin ekonomik kalkınma süreçlerine destek rasyonun makul bir süre içinde ve bir plan çer-
olmak üzere, 2001 yılında Doha Kalkınma Gün- çevesinde hayata geçirilmesidir.
demi adı altında yeni bir ticaret turu başlatmış-
tır. Doha Kalkınma Gündemi kapsamına tarım Ekonomik entegrasyon teorisini açıklamak
4
ürünleri ticaretine uygulanan sübvansiyonların Ekonomik entegrasyon teorisi, ekonomik en-
kaldırılması ve yüksek tarifelerin düşürülmesi, tegrasyon oluşturmak üzere bir araya gelen ül-
tarım dışı ürünlerde pazara girişin kolaylaştı- kelerin, diğer ülkelere ayırımcılık uygulayarak
rılması ve hizmet ticaretinin serbestleştirilmesi kendi aralarındaki ticarete uyguladıkları ticaret
konuları alınmıştır. engellerini kaldırmalarının yarattığı etkileri in-
Doha Kalkınma Gündemi çerçevesinde sürdü- celemektedir. Teoriye göre ülkeler arası ticari ve
rülen müzakerelerde tarım ürünleri ticaretine ekonomik bağımlılığın en az olduğu ekonomik
uygulanan ihracat sübvansiyonlarının kaldırıl- entegrasyon aşaması tercihli ticaret düzenleme-
ması, tarımsal üretime verilen iç sübvansiyonla- leridir. Tercihli ticaret düzenlemelerini serbest
rın aşamalı olarak azaltılması ve tüm ürünlerde ticaret bölgeleri, gümrük birlikleri, ortak pazar-
tarifelerin düşürülmesi öngörülmektedir. An- lar ve ekonomik birlikler izlemektedir.
cak ülkeler arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle Ekonomik entegrasyonların ekonomik etkile-
Doha Kalkınma Gündemi Müzakereleri Tem- ri, en temel ekonomik entegrasyon biçimi olan
muz 2006’da süresiz olarak askıya alınmıştır. gümrük birlikleri üzerinden analiz edilmektedir.
Gümrük birliklerinin ekonomik etkileri siste-
Ekonomik entegrasyonların uluslararası ticaretin matik bir şekilde ilk kez Jacop Viner tarafından
3 serbestleştirilmesine ilişkin düzenlemelerle uyu- incelenmiştir. Viner’den önce gümrük birlikleri
munu saptamak serbest ticaret için atılmış bir adım olarak de-
Gümrük birlikleri ve serbest ticaret bölgeleri ğerlendirilmiş ve bu nedenle gümrük birlikleri
uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi çabala- pozitif refah etkilerine sahip girişimler olarak
rına karşıt girişimler gibi görünmektedir. Ancak kabul edilmiştir. Ancak Viner gümrük birlikle-
GATT 1947 ve günümüzde DTÖ’nün kapsamın- rinin negatif refah etkiler de doğurabileceğini
da uluslararası mal ticaretini düzenleyen GATT kanıtlamıştır.
1994, uluslararası ticaretin serbestleşmesi süreci- Gümrük birliklerinin ticaret yaratma ve ticaret
ne karşıt gibi görünen ekonomik entegrasyonlara saptırma etkileri, gümrük birliklerinin statik et-
belirli şartlar dâhilinde izin vermektedir. GATT kileri olarak adlandırılmaktadır. Gümrük birlik-
1947’nin XXIV. maddesi gümrük birliklerini ve lerinin ticaret yaratma etkisi, kaynak tahsisinde
serbest ticaret bölgelerini uluslararası ticarette etkinliği arttırmakta ve dünya refahını olumlu
ayrımcılığın ortadan kaldırılması ilkesinin alt il- yönde etkilemektedir. Gümrük birliklerinin ti-
kesi olan en çok kayırılan ülke ilkesinin istisnaları caret saptırma etkisi ise kaynak tahsisinde etkin-
kapsamında değerlendirmiştir. Günümüzde de liği azaltmakta ve dünya refahını olumsuz yönde
GATT 1994’ün XXIV. maddesi gümrük birlikle- etkilemektedir.
3. Ünite - Uluslararası Ticaretin Serbestleştirilmesi ve Ekonomik Entegrasyonlar 71
Gümrük birliklerinin ticaret yaratma etkisi, bir Farklı coğrafyalardan ekonomik entegrasyon ör-
malı yüksek maliyetle üreten bir gümrük birli- 5 nekleri vermek.
ği üyesi ülkenin aynı malı daha düşük maliyetle Günümüzde ekonomik entegrasyonlara çok
üreten diğer gümrük birliği üyesi ülkeden satın sayıda örnek vermek mümkündür. Kuşkusuz
aldığında ortaya çıkmaktadır. Ticaret yaratma en güçlü ve başarılı entegrasyon örneği AB’dir.
etkisi karşılaştırmalı üstünlüğe dayalı uzman- AB, ekonomik entegrasyon aşamalarından ortak
laşmanın bir sonucu olup kaynak tahsisinde pazarı tamamlamış, ekonomik birlik aşamasına
etkinliğe işaret etmektedir. Dolayısıyla gümrük ulaşmayı hedefleyen bir ekonomik entegrasyon-
birliklerinin ticaret yaratma etkisine sahip olma- dur. Bu hedef doğrultusunda Ekonomik ve Pa-
sı, refahın artmasına neden olmaktadır. rasal Birlik süreci başlamış ve 2002 yılında tek
Gümrük birliklerinin ticaret saptırma etkisi ise para birimi olan euro tedavüle girmiştir. Ancak
bir malı yüksek maliyetle üreten bir ülkenin 2008 yılında başlayan ve diğer ekonomiler gibi
gümrük birliği öncesinde aynı malı en düşük AB ekonomisini de derinden etkileyen küresel
maliyetle üreten ülkeden satın alırken, gümrük mali kriz, AB’nin ekonomik birlik yolunda iler-
birliği sonrasında aynı malı daha yüksek ma- leme sürecini yavaşlatmıştır.
liyetle üreten gümrük birliği ülkesinden satın NAFTA, ekonomik entegrasyon aşamaların-
almaya başlamasıyla ortaya çıkmaktadır. Bu dan serbest ticaret bölgelerine verilebilecek bir
durumda ticaret, en verimli-gümrük birliği dışı örnektir. 1994 yılında ABD, Kanada ve Meksi-
ülkeden daha az verimli-gümrük birliği ülkesine ka tarafından oluşturulan NAFTA, üye ülkeler
kaymaktadır. Ancak gümrük birliklerinin tica- arasında mallara ve hizmetlere serbest dolaşım
ret saptırma etkisinin varlığında da bir ticaret hakkı tanımaktadır. 2008 yılı itibariyle NAFTA
yaratma etkisi ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla ülkeleri arasındaki mal ticareti, NAFTA öncesi-
ticaret saptırma etkisine sahip olan gümrük bir- ne oranla üç kat artmıştır.
liklerinin net refah etkisini belirleyebilmek için Arjantin, Brezilya, Uruguay ve Paraguay tarafın-
ticaret yaratma etkisi ile ticaret saptırma etkisi dan 1991 yılında oluşturulan Mercosur ise eko-
karşılaştırılmalıdır. Ticaret yaratma etkisi ticaret nomik entegrasyon aşamalarından ortak pazara
saptırma etkisinden büyük olduğunda gümrük verilebilecek bir örnektir. Mercosur, Latin Ame-
birliğinin net refah etkisi pozitif, küçük oldu- rika ülkeleri için önemli bir entegrasyon girişimi
ğunda ise negatif olacaktır. olmasına rağmen kendinden beklenilen başarıyı
Gümrük birlikleri kısa dönem-statik etkilerin henüz elde edememiştir. Bunun en önemli nede-
yanı sıra uzun dönem-dinamik etkilere de sa- ni, üye ülkelerin ekonomik kalkınma düzeyleri
hiptir. Dinamik etkiler artan rekabet, ölçek eko- arasında belirgin farklar bulunmasıdır.
nomileri, yatırımları özendirme, teknolojik iler-
leme ve kaynak verimliliğindeki artış etkileridir.
Son yıllarda yapılan ampirik çalışmalara göre
gümrük birliklerinin dinamik etkileri, statik et-
kilerine göre yaklaşık altı kat daha fazladır.
Ayrıca gümrük birlikleri, ikinci en iyi teorisinin
en bilinen uygulama alanlarından biridir. İkinci
en iyi teorisine göre, Pareto optimumunun sağ-
lanamadığı durumlarda, sapmayı ortadan kal-
dırmaya yönelik tedbirler almak yerine mevcut
kısıtlamaları dengeleyecek yeni kısıtlayıcı ön-
lemler alınması ülke refahı açısından daha ya-
rarlı olabilir. Birinci en iyi politika olarak kabul
edilen tam rekabet ve serbest ticaretin gerçekleş-
mediği durumda mevcut kısıtlamaları dengele-
yecek yeni kısıtlayıcı önlemlerin uygulanması,
ikinci en iyi politikaları oluşturmaktadır.
72 Uluslararası İktisat Politikası
Kendimizi Sınayalım
1. GATT 1947 için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? 6. Gümrük birliklerinin ekonomik etkileri sistematik
a. Uluslararası ticaretin serbestleşmesi için çalışan bir şekilde ilk kez kim tarafından analiz edilmiştir?
uluslararası bir kuruluştur. a. Adam Smith
b. Uluslararası parasal işbirliğini güçlendirmeyi b. David Ricardo
amaçlayan bir kuruluştur. c. Jacob Viner
c. Ülkelere altyapı projeleri için finansman sağla- d. John Stuart Mill
yan uluslararası bir kuruluştur. e. Raul Prebisch
d. Çok taraflı bir uluslararası anlaşmadır.
e. 1947 yılında kabul edilen uluslararası parasal 7. Gümrük birliklerinin ticaret yaratma etkisi ile ilgili
sistemin adıdır. aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a. İthalat düşük maliyetli gümrük birliği ülkesin-
2. Aşağıdakilerden hangisi GATT 1947’nin ve
den gerçekleştiğinde ortaya çıkmaktadır.
DTÖ’nün temel ilkelerinden biri değildir?
b. Net refah etkisi pozitiftir
a. Uluslararası ticarette ayrımcılığın ortadan kal-
c. Net refah etkisi negatiftir
dırılması
d. Kaynak tahsisinde etkinliğe işaret etmektedir
b. Uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi
e. Gümrük birliklerinin statik etkilerinden biridir
c. Uluslararası ticaret hacminin ekonomik enteg-
rasyonlar aracılığıyla arttırılması
d. Uluslararası ticarette adil rekabet kurallarının 8. Aşağıdakilerden hangisi birinci en iyi politikadır?
benimsenmesi a. Serbest ticaret
e. Uluslararası ticaretin ekonomik kalkınmayı b. Tarifikasyon
desteklemesi c. Eksik rekabet
d. Gümrük birliği
3. GATT 1947’nin öncelikli hedefi ne olmuştur? e. Ortak pazar
a. İthalat tarifelerinin düşürülmesi
b. Sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi 9. Aşağıdakilerden hangisi ikinci en iyi teorisinin en
c. Tarım ürünleri ticaretinin serbestleştirilmesi bilinen uygulama alanlarından biridir?
d. Hizmet ticaretinin serbestleştirilmesi a. Serbest ticaret bölgeleri
e. İşgücünün serbest dolaşımı b. Gümrük birlikleri
c. Ortak pazarlar
4. Tarifikasyon nedir? d. Ekonomik ve parasal birlikler
a. Tarifelerin kademeli olarak indirilmesi e. Ekonomik birlikler
b. İthalat kotalarının kademeli olarak ithalat tari-
felerine dönüştürülmesi 10. NAFTA nedir?
c. İthalat tarifelerinin kademeli olarak ithalat ko- a. Kuzey Avrupa ülkeleri arasında oluşturulmuş
talarına dönüştürülmesi ortak pazardır
d. Gönüllü ihracat kısıtlamalarının kademeli ola- b. Latin Amerika ülkeleri arasında oluşturulmuş
rak ithalat tarifelerine dönüştürülmesi
serbest ticaret bölgesidir
e. Gönüllü ihracat kısıtlamalarının kademeli ola-
c. Latin Amerika ülkeleri arasında oluşturulmuş
rak ithalat kotalarına dönüştürülmesi
ortak pazardır
d. Kuzey Amerika ülkeleri arasında oluşturulmuş
5. Aşağıdakilerden hangisi DTÖ Anlaşması’nın
ortak pazardır
Ek’lerinden biri değildir?
a. Mal Ticaretinde Çok Taraflı Anlaşmalar e. Kuzey Amerika ülkeleri arasında oluşturulmuş
b. Hizmetler Ticareti Genel Anlaşması serbest ticaret bölgesidir
c. Ticaretle İlgili Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması
d. Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme Meka-
nizması
e. Hizmet Politikalarını Gözden Geçirme Meka-
nizması
3. Ünite - Uluslararası Ticaretin Serbestleştirilmesi ve Ekonomik Entegrasyonlar 73
Yaşamın İçinden
DTÖ’ne göre, Avrupa borç krizinin uluslararası ticareti rıca mallar Almanya’nın Münih kentine gitmek üzere
olumsuz etkilemeye devam etmesi ile birlikte malların tırlara yüklendiğinde ek bir gümrük tahsilatı sözko-
küresel ticareti bu yıl yüzde 3.7 artış ile 2011 yılındaki nusu olmayacaktır. Bu sistemin basit bir şekilde işle-
tahmini yüzde 5 büyümenin altında kalacak. yebilmesi için gümrük birliğine üye ülkelerin gümrük
DTÖ Genel Direktörü Pascal Lamy, “2008-2009’da dış birliği dışındaki ülkelere uygulanacak tarife oranları
ticaretin çökmesinin üzerinden üç yıldan fazla bir süre üzerinde anlaşması gerekmektedir: Uygulanacak tarife
geçti ancak dünya ekonomisi ve ticareti kırılganlığını oranının tüm gümrük birliği ülkelerinde aynı olması
koruyor” dedi ve “Henüz düzlüğe çıkmış değiliz” de- gerekmektedir. Çünkü aksi bir uygulamada ithalatçılar
ğerlendirmesinde bulundu. ödeyecekleri gümrük vergilerini minimize etmek için
Gelişmiş ülkelerin yüzde 2’lik tahmini dış ticaret bü- ithalatı en düşük tarifeyi uygulayan ülkeden gerçek-
yümesi dikkate alındığında, gelişmekte olan ülkelerin leştirecektir. Ancak ortak gümrük tarifesi uygulaması
ihracatlarındaki tahmini yüzde 5.6 büyüme ile bu yıl göründüğü kadar basit değildir: Ortak gümrük tarife-
da malların dış ticaretindeki büyümeye öncülük ede- si uygulamasının sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için
cekleri anlaşılmaktadır. DTÖ’ne göre 2013 yılında dış üye ülkelerin bu konudaki yetkilerini devredecekleri
ticaret, ticaret hacmindeki tahmini yüzde 5.6 genişle- uluslarüstü bir kuruluşa ihtiyaç duyulmaktadır.
me ile birlikte toparlanacak. Günümüzde en sağlıklı işleyen gümrük birliği, Avru-
2012 yılı için tahminler, küresel üretim büyümesinin pa Birliği ülkeleri arasındaki gümrük birliğidir. Çün-
yüzde 2.1 olacağı varsayımına dayanıyor. Bu oran ge- kü Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki gümrük birliğine
çen yıl için yüzde 2.4 seviyesindeydi. DTÖ tahminlere ilişkin tarife oranı ve diğer benzeri kararlar, uluslarüstü
ilişkin riskler arasında, Avrupa’da beklenenden daha niteliğe sahip olan Avrupa Birliği kurumları tarafından
keskin bir daralma, Avrupa borç krizinin yayılması ve alınmaktadır. II. Dünya savaşının yıkıcı ekonomik ve
jeopolitik riskleri gösterdi. sosyal izlerini taşıyan üye ülkelerin, ekonomik enteg-
Lamy, yavaş dış ticaret büyümesinin hükümetleri iç rasyonun bu izleri sileceği düşüncesine sahip olmaları,
sanayilerini korumak için tedbirler almaya yöneltebi- Avrupa Birliği’nin gümrük birliği başarısına çok büyük
leceğine de dikkat çekti. katkı sağlamıştır. Ancak diğer ekonomik entegrasyon
örneklerinde böyle bir inanca ve gönüllülüğe rastla-
Kaynak:http://www.bloomberght.com/haberler/ mak mümkün değildir. Örneğin NAFTA’yı ele alalım:
haber/1121425-dunya-ticareti-bu-yil-yuzde-37- NAFTA’ya üye olan ABD, Kanada ve Meksika’nın ta-
artacak Erişim tarihi: 21 Nisan 2012. rifelerin yönetimini, oluşturacakları bir uluslarüstü
kuruma devretmeleri olası görünmemektedir. Bu ne-
denle NAFTA bir gümrük birliği değil, serbest ticaret
bölgesidir. Dolayısıyla üye ülkeler arasında mallar ser-
Okuma Parçası best dolaşmakta, fakat NAFTA dışındaki ülkelere ortak
Serbest ticaret bölgesi ile gümrük birliği arasındaki en gümrük tarifesi uygulanmamaktadır.
temel fark, serbest ticaret bölgesinin bir bürokrasi yu- NAFTA dışındaki ülkelere ortak gümrük tarifesi uygu-
mağı olması, gümrük birliğinin ise ağır bir bürokrasi lanmayışı, farklı bir sorun daha yaratmaktadır. NAF-
yükü yaratmamasıdır. TA kapsamında Meksika’lı işçilerin ürettiği gömlekler
Öncelikle gümrük birliğini ele alalım. Gümrük birliği ABD’ne sıfır tarifeyle, gümrük vergisiz girmektedir.
oluşturulduğunda tarifelerin belirlenmesi ve yöneti- Ancak örneğin ABD’nin Meksika dışındaki ülkeler-
mi nispeten kolaydır: Mallar gümrük birliği sınırına den ithal ettiği gömleklere yüksek tarife uygulamak
geldiğinde belirlenen tarife üzerinden gümrük vergisi isterken, Meksika’nın daha düşük tarife uyguladığını
tahsil edilir; ondan sonra mallar gümrük birliği için- varsayalım. Bu durumda Meksika’nın düşük tarifeyle
de serbest dolaşıma girer. Mal yüklü bir konteynerin Bangladeş’ten ithal ettiği gömleklerin, Meksika üzerin-
Fransa’nın Marsilya limanında veya Hollanda’nın Rot- den ABD’ye sıfır tarifeyle girmesine nasıl engel oluna-
terdam limanında gemiden indirilmesi arasında, öde- caktır? Bu durumda, ABD ve Meksika arasında serbest
necek gümrük vergisi yönüyle bir farklılık olmayacak- ticaret kuralları geçerli olmasına rağmen, taraflar ara-
tır. Çünkü mallar gümrük birliği içine hangi limandan sındaki ticarette sınırlarda gümrük kontrolü uygula-
girerse girsin, uygulanacak tarife ortak olduğu için ması sürdürülmek zorundadır. Örneğimize dönersek,
ödenecek gümrük vergisi tutarı da aynı olacaktır. Ay- Meksika’dan ABD’ye giriş yapmak üzere yola çıkan
74 Uluslararası İktisat Politikası
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Uluslararası ticaret politikalarının temel stratejiler çerçevesinde ekonomik kal
kınmadaki temel amaçlarını açıklayabilecek,
Uluslararası ticaret politikalarına dayanak oluşturan temel teorileri tartışabilecek,
Uluslararası ticaret politikalarının temel stratejiler çerçevesinde ekonomik kal-
kınmadaki temel aşamalarını belirleyebilecek,
Uluslararası ticaret politikalarının temel stratejiler çerçevesinde ekonomik kal-
kınmadaki temel araçlarını açıklayabilecek,
İhracata dayalı sanayileşme ve ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejilerini
değerlendirerek, bütünleştirilmiş stratejinin önemini tartışabilecek
bilgi ve beceriler kazanabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Uluslararası Ticaret Politikası • Korumacılık
• Kalkınma Stratejileri • Sanayileşme Stratejileri
• İçe Dönük Kalkınma • Dışa Dönük Kalkınma
• İthal İkamesi • İhracat
İçindekiler
• ULUSLARARASI TİCARET VE
EKONOMİK KALKINMA
• SERBEST ULUSLARARASI TİCARET
POLİTİKALARI VE EKONOMİK
Uluslararası Ticaret Politikaları KALKINMA
Uluslararası İktisat Politikası
ve Ekonomik Kalkınma • KORUMACI ULUSLARARASI
TİCARET POLİTİKALARI VE
EKONOMİK KALKINMA
Uluslararası Ticaret
Politikaları ve Ekonomik
Kalkınma
Toplam ihracat içinde sanayi su dönemde sınırlı ölçüde dışa açık sanayileşme politikaları uygulayabilmişlerdir.
malları payını ve ihracatı
arttıracak politikaların İthal ikameci sanayileşme stratejileri olarak adlandırılan bu politikaların temel-
uygulanmasına ihracat leri ise ilerleyen kısımlarda ayrıntılı olarak açıklanacak olan Singer-Prebisch tezi-
ikamesi denir. Tarım ürünleri ne dayanmaktadır.
ve geleneksel olmayan
hammaddelerin işlenmiş Dış ticaretin kalkınmayı olumsuz yönde etkileyebileceğini savunan görüş-
ve yarı işlenmiş olarak lerden en ön planda olanı Singer-Prebisch tezidir. Ancak başka pek çok benzer
ihraç edilebilmesi ve/veya
işlenmiş ve yarı işlenmiş sınai görüş ya da yaklaşım söz konusudur. Örneğin, F. List’in azgelişmiş ülkelerdeki
mal ihracatının geleneksel genç endüstrilerin dış ticarette rekabet gücünün olamayacağını, yerli endüstrile-
hammadde ihracatı yerine
geçmesi (ikame edilmesi) rin gelişebilmeleri için üretimin dış rekabete getirilecek sınırlamalarla korunması
gibi uygulamaları da gerektiğini savunan Genç / Bebek Endüstriler Tezi bu görüşlerin en eskisidir.
içinde barındıran bu terim, Diğer bir örnek, Myrdal’a ait olan, gelişmemiş ülkeler üzerinde dış ticaretin baş-
literatürde ihracatın
öncülük ettiği büyüme lıca etkisinin, niteliksiz işgücü kullanılan ilkel maddeler üretimini ve dolayısıyla
(export-led growth) stratejisi ihracatını uyarmak olduğunu savunan görüştür. Genel anlamda denilebilir ki, dış
veya ihracata dayalı
sanayileşme stratejisi ticarette korumacılığı savunan görüşler, karşılaştırmalı üstünlükler teorisine yö-
yerine kullanılabilmektedir. nelik eleştirilerden doğmuşlardır.
Bir malı ithal etmek yerine Kısaca, II. Dünya Savaşı sonrasını kapsayan süreçte küresel dönüşümün bir
ilgili malın ikamesini
yurt içinde üretmek sonucu olarak, dünyadaki tüm kaynakların daha etkin bir şekilde kullanılması
ise ithal ikamesi olarak amacına hizmet eden uluslararası ticaretin, dünya ekonomisinin uzun vadeli bü-
adlandırılır. İthal ikamesini
gerçekleştirilebilmek, o malın yüme eğilimine girmesinde gittikçe artan bir katkısı olmuştur. Ancak, bu süreç
ithalatını zorlaştırmak başka serbestleştirme ve korumacılık politikaları arasında bir hâkimiyet mücadelesine
bir deyişle korumacı dış
ticaret politikası uygulamaya sahne olmuştur ve ticaretin serbestleştirilmesine taraf olan uygulamaların egemen
bağlı olacaktır. Bu nedenle konuma ulaşmasıyla sonuçlanmıştır. Söz konusu süreçte sonuç olarak uluslararası
ithal ikamesine yönelik ticaret ve yatırımların önündeki engellerin azalması; ve yeni teknolojilerin özel-
iç sanayileşme politikası
ile korumacı dış ticaret likle iletişim ve bilgi teknolojilerindeki gelişmelerin de etkisiyle ulusal ekonomi-
politikaları yan yana uygulanır. ler, dış ticarete ağırlık vererek küresel ekonomiyle hızla bütünleşmektedirler.
Yukarıda konu edilen görüşler, anlaşıldığı gibi kalkınma ekonomisi açısından
Strateji genel model azgelişmiş ülkeleri ya da gelişmekte olan ülkeleri temel olarak iki farklı uluslara-
veya yaklaşım demektir;
politikadan daha geniş rası ticaret politikasına yöneltmektedir. Bu iki cepheye ait söz konusu görüşlerin
kapsamlıdır. Bir strateji ancak detaylarını kalkınma analizi açısından, serbest ya da korumacı uluslararası ticaret
onunla uyumlu politikalar politikaları çerçevesinde incelemek mümkündür. Benzer şekilde bu ayrımı daha
aracılığıyla uygulamaya
konulabilir. da daraltarak, kalkınmanın sanayileşme ile özdeşlediği düşüncesinden hareketle
sanayileşme stratejileri açısından da inceleyebiliriz. Özetle, ithalat-ikamesi gibi
içe dönük bir sanayileşme stratejisi izleyen ülkelerde dış ticaret politikasının ana
amacı yerli endüstrilerin korunması iken, serbest yani dışa açık politika uygula-
yanlarda ise amaç, ihracatın özendirilmesi olmuştur.
ekonomik gelişme sorunları ile iç içe geçmiş durumdadır. Diğer bir deyişle, içeride
kalkınma (sanayileşme) sorununun, çözümü dış ticaret ve dış ekonomik ilişkilerde
uygulanacak politika ile karşılıklı etki yaratmaktadır. Azgelişmiş bir ekonomide eko-
nominin yapısı dış ticaret politikasını tayin ettiği gibi, uygulanan dış ticaret politikası
da sanayileşme stratejisini etkilemektedir.
Neoklasik iktisadi görüşün savunduğunun aksine, azgelişmiş ülkelerde sanayi-
leşme dolayısıyla ekonomik gelişme için kamunun ekonomiye müdahalesi, özellikle
de yerli özel sanayinin dışarıya karşı korunması ister istemez kaçınılmaz olmaktadır.
Bu durum, azgelişmiş ülkelerde dış ticaret politikasının iç ekonomi politikalarından
bağımsız tayin edilmesini engellemekte, iç sanayileşme stratejisini destekler şekilde
organize edilmesini zorunlu kılmaktadır. Azgelişmiş ekonomilerde iç sanayileşme
stratejisi ile dış ticaret politikası bir bütünün ayrılmaz parçalarıdır. Örneğin, ihra-
catın özendirilmesi yanında ilkel tarım ürünlerini dış piyasalardaki istikrarsızlık-
lardan korumak için ekonomik yapının çeşitlendirilmesi ya da döviz kaynaklarının
etkin kullanımının sağlanması (lüks tüketim malları ithalatının kısıtlanması ve it-
halatta ağırlığın yatırım ve ara mallarına verilmesi), az gelişmiş ülkelerde dış ticaret
politikasının geleneksel fonksiyonları arasında yer almıştır.
Sonuç olarak, azgelişmiş ülkeler açısından sanayileşmenin, kalkınmanın temeli, dış
ticaretin de gelişmenin motoru olduğu yaklaşımı genel kabul görmektedir ve kalkınma
stratejileri aynı zamanda sanayileşme stratejileri olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca,
uluslararası ticaret sadece ekonomideki var olan koşullarla değil, aynı zamanda gele-
cekte amaç edinilen yapı ile de ilgilidir. Bu bakımdan uluslararası ticaretin yapısı ve uy-
gulanan politikalar ekonominin kalkınmasını yakından ilgilendirmektedir. Bu açıdan
sanayileşme ile dış ticaret politikaları arasındaki bağ bakımından ihracata yönelme ve
ithal ikamesi alternatiflerini karşılaştırmak gerekmektedir.
1970’li ve 1980’li yıllarda Kruger, Bhagwati, Balassa ve diğer önde gelen ikti-
satçıların yaptıkları çalışmalar göstermiştir ki; Dış ticaretinde liberalleşmeye ağır-
lık veren ülkeler ihracatı artırmada başarılı olurken dış ticaret rejiminde ithalat
kısıtlamaları ve kambiyo kontrolleri ağır basan ülkeler aynı başarıyı göstereme-
mektedir. Yine bu yıllarda, Dünya Bankasının raporlarına göre, açık ekonomiye
ve serbest modele dayalı ülkeler, içe dönük ithal ikamesine dayalı modeli uygula-
yan ve devletin ekonomide ağırlıklı rol aldığı ülkelere göre daha başarılı olmuşlar-
dır. Bu ikilemde, Asya kaplanları olarak tanımlanan Güney Kore, Tayvan, Hong
Kong, Singapur Neoliberal politikaların uygulandığı Asya modelleri arasında en
başarılı örneklerdir. İthal ikameci modeli uygulayan ülkeler ise zamansal olarak
farklılık gösterseler de hızlı bir büyüme sürecinin ardından özellikle ikinci aşama
olan yatırım malları sanayinin oluşumunda darboğaz ya da tıkanma ile karşılaş-
mışlardır. Örneğin, Latin Amerika’da ithal ikamesine dayalı politikalar uygulayan
Brezilya’da 1964-1967, Meksika’da 1982 ve Türkiye’de 1978-1980 yılları kriz yılla-
rıdır. Kendi içinde farklı başarı örnekleri görülse de uzun süre bu modeli uygula-
yan hiçbir ülke Asya modelleri kadar başarılı olamamıştır.
1960’lı yılların başından itibaren dışa dönük sanayileşmeyi hedefleyen,
1973, 1979-1980 şoklarından sonra da sürdürebilen ülkeler sadece Güney Kore,
Singapur, Tayvan gibi Uzak Doğu ülkeleridir. Daha önce içe dönük kalkınmayı
denemiş olan Şili ve Uruguay ise 1974-1975 döneminde uluslararası piyasa koşul-
larından kaynaklanan şoklar karşısında dışa dönük politikalar uygulamaya baş-
lamışlardır. Yine Arjantin uzun süre ithal ikameci stratejiyi uyguladıktan sonra
1989’da Neoliberal reform sürecine girmiş, hızlı bir büyüme (% 9) gerçekleştir-
miştir. Ancak Arjantin 1995 ve 1996 yıllarında IMF raporlarında en başarılı ülke
örnek modeli gösterilmesine rağmen, 2001 krizini yaşamıştır.
Uzak Doğu planlama deneyimi, 1960-1970’li yıllardaki Türkiye deneyiminden
farklılık göstermektedir. Uzak Doğu örneğinde amaç, uzun vadede iç pazarı ge-
liştirmek değil, iç pazarı basamak olarak kullanıp uluslararası pazarlarda rekabet
edebilecek bir sanayi yapısına kavuşmak olmuştur. Başka bir farklılık örneği olarak,
Kore ve Tayvan’da küçük ama müdahaleci bir devlet yapısı, planlama yapısı ve aktif
bir sanayi politikası uygulaması söz konusudur. Genel anlamda Latin Amerika ve
Türkiye’ye göre, Uzak Doğu’da koruma oranları ve devletin payı küçük gözükse de
ayrıntılı olarak incelendiğinde bu modellerin başarısında ciddi bir devlet katkısı-
nın olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, kurumsal ve ayrıntılı çalışmalar sonradan
bu ülke deneyimlerinin başarısının iddia edildiği gibi Neoliberal dışa açık modele
dayalı olduğu konusuna farklı yaklaşımlar ve eleştiriler getirmişlerdir.
bir mal durumuna gelerek öteki ülkelerin eline geçtikten sonra, o ülkeler emeğin
ucuzluğu veya doğal kaynak üstünlükleri nedeniyle söz konusu malı ilk icat eden-
den daha ucuza üretirler. Böylece sözkonusu mal azgelişmiş ülkeler tarafından ih-
raç edilmeye başlanır. Malı ilk ihraç edenler bu ülkelerle rekabet edemedikleri için
onu şimdi dışarıdan ithal ederler. Dokumacılık ürünleri bunun en tipik örneğidir.
Örneğin, azgelişmiş ülkelerin tekstil üretimine başlamalarından sonra geçmişte
dünyanın en büyük tekstil üreticisi olan İngiltere’nin üretimi azalmış ve hatta bu
ürünlerin dışarıdan ithal edilmesi gerekmiştir.
Özetle, tek başına faktör yoğunluğu, üretim kararlarına yol göstermeyecektir.
Faktör yoğunluğu yanında, faktör fiyatlarının dinamik seyrini dikkatle izlemek
gerekecektir. Ayrıca, azgelişmiş ülkelerin hemen hepsinde var olan tarım sek-
töründeki gizli işsizlik, bu sektörde ücretlerin düşük olmasının esas nedenidir.
Dolayısıyla eğer sanayi ürünleri ithalatı, gümrükle korunursa tarımdan sanayiye
işgücü kayacak ve sanayide ücretler düşerken tarımda yükselecektir. F. List’e ait
Genç Endüstri Tezi olarak bilinen bu görüş, faktör yoğunluğuna bakılmaksızın
sanayileşmeyi öngörmektedir. Dolayısıyla azgelişmiş ülkelerin sanayiyi geliştir-
mekten ve söz konusu dinamik etkilerden vazgeçmemeleri önerilmektedir.
Çok çeşitli dış ticaret haddi tanımları olmakla beraber biz burada, ihracat fiyat en-
deksinin ithalat fiyat endeksine oranı olan net değişim dış ticaret hadlerini, yani Px/
Pm oranını kullanacağız. Eğer, ihracat fiyatları ithalat fiyatlarından daha hızlı artar-
sa dış ticaret hadleri ülkenin lehine değişiyor demektir. Dış ticaret hadlerinin ülke
lehine gelişiyor olması, yapılan dış ticaretten ilgili ülkenin kazançlı çıktığını göster-
mektedir. Bunun nedeni, bu ülke bir birim ihraç malı karşılığında daha fazla ithal
malı sağlamaktadır. Bu durum sonuçta ülke refahına olumlu katkılarda bulunur.
mesi nedeniyle çok düşük kalmıştır. Çünkü söz konusu ülkelerde güçlü sendikalar
ve tekel kuruluşların ya hiç bulunmayışı veya güçsüz olmaları nedeniyle verimlilik
artışları ihraç mallarının fiyatlarının düşmesine sebep olmuştur. Böylece, verimlilik
artışları ülkede tutulamayıp azgelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere devamlı bir gelir
akımı doğurmaktadır. Bu durum azgelişmiş ülkelerin satın alma güçlerini azaltarak
kalkınma çabalarını büyük ölçüde kısıtlamaktadır.
Özet olarak belirtmek gerekirse azgelişmiş ülkelerin ihraç etmiş oldukları ta-
rımsal ürünlere olan dış talep esnekliğinin birden büyük olması ve bu ülkelerin
ekonomilerinin yapısal esneklikten yoksun bulunması, dış ticaret hadlerinin adı
geçen ülkeler aleyhine gelişmesine sebep olmaktadır.
Döviz Kuru Politikası: Daha önce değinildiği gibi aşırı değerlenmiş döviz ku-
runun sınai mal ihracatına olan etkisi olumsuzdur. Aşırı değerlenmiş kur sürdük-
çe ithalat, ihracata kıyasla daha kârlı olacaktır. Bu durumda iç piyasa için üretim
daha çekici hale gelecektir ve dolayısıyla ihracata yönelik yatırımlar azalacaktır.
Enflasyonist bir ortamda bu etki daha da hızlıdır. Diğer yandan, aşırı değerlenmiş
kur, ithalatı özendirerek ticaret açığına ve ithalat kontrolüne neden olacaktır. Az
değerlenmiş döviz kuru politikası ihracatçının lehine olacaktır.
İhracatta Vergi İadesi: İhracatta vergi iadesi, ihracatı teşvik tedbirlerinden bi-
ridir. İhracatı teşvik edilmek istenen ürünlerin maliyetine dâhil vergilerin kısmen
veya tamamen ihracatçıya ödenmesi yoluyla, ihraç edilecek olan malın maliyeti
azaltılmaktadır. Bu şekilde ihraç edilecek malın uluslararası fiyatı düşürülerek re-
kabet avantajı yaratılmaktadır.
İhracatı Özendiren Diğer Uygulamalar: İhracatın özendirilmesinde kullanılan
diğer uygulamaları ihracat kredisi, ihracat sigortası, ulaşım kolaylıkları ve alt ya-
pının tamamlanması ve son olarak ithalatta liberasyon şeklinde özetleyebiliriz.
nedenle kalkınan bir ülke, ödemeler dengesi açığını kapatmak veya daha fazla art-
tırmamak için ithal ikamesini uygulayabilir ve bu yolla ek tasarruflarını da hareke-
te geçirebilir. Ayrıca, söz konusu ülkelerin farklı siyasi yaklaşımları sonucu ihracat
artışına konu olan dayanıksız tüketim malları, sanayileşmiş ülkelerin engellemeleri
ile karşılaşmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin sanayileşmelerinde engel olan bu so-
run, sanayileşmiş ülke pazarlarına girebilmeleri için ancak yüksek kalitede malların
üretimi ile çözülebilir.
İthal ikamesi ilk kez Büyük Bunalım sonrasında azgelişmiş ülkelerde (örneğin Latin
Amerika ülkeleri ve Türkiye’de) dış ticarette karşılaşılan zorluklar nedeniyle ortaya
çıkmıştır. Bu dönemde geçerli olan ithal ikamesi, kapsamlı bilinçli bir sanayileşme
stratejisinin bir parçası olmaktan çok, krizin ortaya çıkardığı acil sorunlara çözüm
bulmak için uygulanmıştır. Bu nedenle 1930’lu yılların ithal ikamesi ile 1945 sonra-
sı genişleme döneminde ortaya çıkan ithal ikamesini farklı değerlendirmek gerekir.
Çünkü bu dönemde ortaya çıkan ithal ikamesi, ticaretin yapılamamasından değil
tam tersine ticaretin gelişmesinin bir sonucudur.
gerekli olurken ithal girdiyle üretilen mallar ihracata dönük değildir. Bu mallar
daha çok iç piyasaya yöneliktir ve gerekli olan dövizi sağlamamaktadır. Daha
önce çeşitli nedenlerle değindiğimiz gibi bu ürünlerin dünya pazarında sürüm
güçlükleri vardır ve dış ticaret hadleri sürekli aleyhte gelişmektedir. Bu dışa ba-
ğımlılık yanında teknolojik bağımlılık ikinci nedeni oluşturur. Uluslararası pi-
yasalarda faaliyet gösteren büyük şirketler, azgelişmiş ülkelere transfer ettikleri
makinaları bir mal olarak değil, sermaye olarak transfer etmeyi tercih etmekte-
dirler. Bunlar yüksek fiyatlarla azgelişmiş ülkelere geçmektedir.
• İthal teknolojiye bağımlılık, teknoloji üretiminde bir atılıma izin vermezken
genellikle makine yapan makinecinin üretimi de gündeme gelmez. Dolayısıyla,
sanayileşme sürecinin derinleşmesi de olanaksızlaşır. Bu tür bir ithal ikamesi
geçerliyken ara malı üreten, sınırlı da olsa donanım üreten sektör ya yoktur ya
da bu işi devlet üstlenmiş durumdadır.
• İthal ikamesi yurt içi tasarrufun azalmasına yol açabilir. Tüketim mallarını it-
hal yoluyla sağlamak durumunda olan bir ekonomi döviz kıtlıkları nedeniyle
bu konuda kısıtlı hareket eder, dolayısıyla bu durum yurt içi tasarrufu arttırıcı
etki yapar. Ancak ilk aşamadan sonra, iç tüketimin özendirilmesiyle ekonomi
bir tüketim ekonomisi görünümünü alır ve tasarrufların azalmasına yol açar.
• Devlet bir yandan daha önce ithal edilen bir malın yurt içinde üretimine baş-
lanmasıyla gümrük vergisi gelirlerini, diğer yandan da yeni kurulan sanayi
üretim sürecinin ilk dönemlerinde teşvik için kurumlar vergisini ve diğer ver-
gileri almayarak, toplamda yurtiçi vergi gelirlerini kaybedecektir.
• İthal ikamesi yurt içi tekelleşmeyi arttırır. İç piyasa hacminin darlığı ve ihracat ola-
naklarının da gerek azgelişmiş ülkelerin koruyucu politikaları gerekse yabancı ser-
mayenin geldiği alanlarda anlaşmalara konan ihraç yasakları nedeniyle kısıtlı olma-
sı sonucunda, kurulu ve yeni kurulan firmaların tekel hâline gelmesine yol açabilir.
• Dış ticarette ithalat kısıtlamaları, aşırı koruma ve aşırı değerlendirilmiş kur-
ların uzun süre devam ettirilmesi hâlinde ülkenin dışa açılması zorlaşacak;
bu durum ekonomide etkinliğin ve verimliliğin düşmesine, maliyetlerin ve fi-
yatların yüksek kalmasına, dış piyasalarla rekabetin yapılamamasına ve buna
bağlı olarak da ihracata yönelmenin engellenmesine yol açacaktır.
Sonuç olarak denilebilir ki yalnızca tüketim mallarına yönelik bir ikame kısa
zamanda az gelişmiş ekonomiyi önemli dar boğazlara götürebilir. Ancak ithal
ikamesinin yatırım mallarından başlaması veya tüketim mallarında başlayan ika-
menin yatırım mallarından sürdürülmesi, dışa açık bir sanayileşmenin de ön ko-
şulu olarak görülmektedir. İthalat ikamesi hangi neden veya nedenlere dayanırsa
4. Ünite - Uluslararası Ticaret Politikaları ve Ekonomik Kalkınma 91
dayansın, bu şekilde kurulmuş olan sanayi dalları, sanayi üretiminde meydana İmalat sanayinde, ithal
ikamesine dayalı sanayileşme
gelen artışta önemli bir paya sahiptir ve hızla sanayileşen az gelişmiş ülkelerin stratejisi döneminde selektif
kalkınmasında büyük önem taşımaktadır. olmayan, genel koruma
ve aşırı değerlenmiş kur
politikaları sonucu yaratılan
İhracata Dayalı Sanayileşme ve İthal İkamesine Dayalı tekelci yapı, ihracata dayalı
Sanayileşme Stratejileri’nin Değerlendirilmesi: sanayileşme stratejisi
döneminde selektif olmayan
Bütünleştirilmiş Strateji teşvik politikaları altında
Buraya kadar yapmış olduğumuz açıklamalar, gerek ihracata dayalı sanayileşme devam etmiştir. Etkinlik
stratejisinin gerekse ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisinin sanayileşme ve verimlilik kaygılarından
uzak işletmeler ve yabancı
için tek başına yeterli olmadığını göstermektedir. 1997 Asya krizi sonrası Was- sermaye, bu rastgele her şeyin
hington sonrası uzlaşması (post-Washington consensus) olarak adlandırılabile- teşvik edildiği ekonomide,
gerçekçi kur ve yüksek faiz
cek bir dönem başlamıştır. Bu dönem, devletin önemli olduğu, serbest piyasanın politikalarının da etkisi ile
başarılı olması için devletin özellikle eğitim ve teknoloji alanlarında altyapı yatı- yatırımlarını üretken olmayan
rımlarında bulunması gerektiği, önemli olanın sadece devletin payını azaltması kesimlere kaydırmışlardır.
Her iki strateji döneminde
değil, devletin yeniden yapılandırılması olduğu bir dönemdir. Böylece serbest gerçekleşen büyümenin
piyasayı canlandıracak ve güçlendirecek bir senteze gitme gereği ortaya çıkmış; temel kaynağı, yurt içi talep
artışıdır. Bu durum 1980
giderek devlet ile piyasa birbirinin karşıtı değil, birbirini tamamlayan iki olgu ola- öncesinde aşırı ithal ikamesine
rak görülmeye başlanmıştır. Dışa açık bir ekonominin gerekli olduğu piyasa ile yol açarken 1980 sonrasında
devletin bir başarı sentezi ortaya çıkarabileceği görüşünde, Asya modelleri önem- ihracatçı kesimlerin kaynak
ve üretimlerini rantların
li rol oynamışlardır. Eski tarz sanayi politikası, yani belli sektörleri güçlendirme yüksek olduğu iç piyasaya
geri plana itilmiştir. Ayrıca bugün Dünya Ticaret Örgütü kuralları içinde bu tarz yönlendirmelerine, dolayısıyla
ihracatın engellenmesine yol
bir sanayi politikası uygulanması da zaten mümkün değildir. Bir yandan devletin açmıştır.
eğitim, teknoloji ve AR-GE yatırımlarının ne denli önemli olduğu vurgulanmak-
tayken diğer yandan geçmişteki selektif sanayi politikasının geri plana atıldığını
görüyoruz. 1960-1970’li yılların piyasa aksaklıklarını planlama ile çözmeye çalı-
şan devlet anlayışı, yerini 1980’li yıllarda piyasa mekanizmasından çözüm arayan
ve piyasayı terk eden bir devlet anlayışına bırakmıştır. Bunun da yetersizlikleri
görülünce 1990’li yıllarda yeni bir senteze gidilmiştir.
Dışa açık ekonomi mantığında kalkınmayı hedefleyen bir ülke, dünya pazar-
larında kendisine arta kalan üretim faaliyetini yürütmeyi değil, hedef aldığı pi-
yasaları ele geçirmek üzere atılım gerçekleştirmek ister. Bu çerçevede, gerek ithal
ikameci strateji gerekse ihracata dayalı strateji birbirine rakip olmaktan çok, bir-
birini tamamlayıcı özelliktedir. İthal ikamesinin, sanayileşmenin başlatılabilmesi
için gerekli olduğu ve ihracata dayalı bir sanayileşmenin ön aşamasını oluşturduğu
genel kabul gören bir görüştür. Gerçekte, ihracata konu olan mallar sanayii genel-
likle ithal ikameci bir politika sonucunda kurulmaktadır. Yeni kurulan ithal ikame
sanayine yönelik korumacılık uygulamaları, yani gümrük yasakları, miktar kısıt-
lamaları ve yüksek gümrük vergileri, ilk aşamalarda kaçınılmaz kabul edilebilir.
Yine de yeni kurulan ithal ikame sanayinin kısa süre içinde dış rekabeti karşılaya-
bilecek ve hatta ihracata yönelebilecek alanlarda olması gerekmektedir. Bu şekil-
de planlandırıldığı ve geliştirildiği durumda önce ithal ikame fonksiyonunu gör-
mek üzere kurulan herhangi bir sanayi sektörü kısa sürede rekabet gücü kazanır.
Koruma önlemleri yavaş yavaş azaltılmak şeklinde tamamen kaldırılabilir ve bu
sanayi sektörü zamanla ihracat sanayine dönüşebilir. Önceleri ithal ikamesi şek-
linde gerçekleştirilen sanayileşme belirli bir sınai üretim alanında ihracata dönük
hâle gelebilir. Böylelikle sınai ürün arz esnekliği dolayısıyla ihracatın da arttırıla-
bilme olanakları doğmaktadır. Rekabet gücü olarak geri planda olan bir gelişmekte
olan ülkenin söz konusu temel stratejilerin birlikteliğine dayalı Bütünleştirilmiş
Sanayileşme Stratejisinin esnekliğinden yararlanabilmesi, ilgili ülkenin rekabet
yarışında hızını ve hareket kabiliyetini arttıracaktır. Türkiye, İspanya, Yunanistan
ve eski Yugoslavya söz konusu modeli uygulayan ülkelerdendir.
92 Uluslararası İktisat Politikası
Özet
Uluslararası ticaret politikalarının temel strate- Uluslararası ticaret politikalarının temel strate-
1 jiler çerçevesinde ekonomik kalkınmadaki temel 3 jiler çerçevesinde ekonomik kalkınmadaki temel
amaçlarını açıklamak aşamalarını belirlemek
Azgelişmiş bir ekonomide ekonominin yapısı, İthal ikamesine dayalı stratejide kolay olan ilk
dış ticaret politikasını tayin ettiği gibi uygulanan aşamada dayanıksız tüketim malları; ikinci aşa-
dış ticaret politikası da sanayileşme stratejisini mada ise dayanıklı tüketim mallarının yanı sıra
etkilemektedir. İthal ikamesi gibi içe dönük bir sermaye-yoğun nitelikteki ara ve yatırım mal-
sanayileşme stratejisi izleyen ülkelerde dış tica- larının üretimi gerçekleştirilmektedir. İhracata
ret politikasının ana amacı yerli endüstrilerin dayalı sanayileşmenin, başka bir deyişle üreti-
korunması iken, serbest yani dışa açık politika min uluslararası hâle gelmesinin, dünyada iki
uygulayanlarda ise amaç, ihracatın özendirilme- aşamada, teknoloji yoğun ihracat ile ve çok ulus-
si olmuştur. İthal ikamesine dayalı sanayileşmeyi lu şirketler aracılığı ile gerçekleştiği söylenebilir.
uyaran nedenler ödemeler bilançosu güçlükleri,
savaşlar, kişi başına gelirdeki artışların uyardığı Uluslararası ticaret politikalarının temel strate-
efektif talep artışları olabileceği gibi bilinçli bir 4 jiler çerçevesinde ekonomik kalkınmadaki temel
politik tercih de olabilir. Her iki stratejide de dö- araçlarını açıklamak
viz tasarrufu ya da birikimi arttırılmak istenir. Her iki stratejide de dış ticaret politikasının
Çünkü kalkınma çabasındaki ülkelerde döviz yaygın doğrudan ya da dolaylı araçları olan kur
ihtiyacı, özellikle yurt içinde yeterli miktarda politikası, sübvansiyonlar ya da teşvik sistemi
üretilemeyen ara ve yatırım mallarının ithalinde çeşitli şekillerde uygulanırken; farklı olarak, it-
daha da önem kazanmaktadır. hal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisinde
kotalar, ihracata dayalı sanayileşme stratejisinde
Uluslararası ticaret politikalarına dayanak oluş- ise vergi iadesi uygulamaları kullanılmaktadır.
2 turan temel teorileri tartışmak
Klasik Dış Ticaret Teorisi’nin temeli olan Karşı- İhracata dayalı sanayileşme ve ithal ikamesine
laştırmalı Üstünlükler Teorisi’ne dayalı görüşler, 5 dayalı sanayileşme stratejilerini değerlendirerek,
serbest dış ticaretin faydaları üzerinde odaklanır. bütünleştirilmiş stratejinin önemini tartışmak
Statik varsayımlara dayalı geleneksel dış ticaret Bütünleştirilmiş sanayileşme stratejisi, kalkınma
teorisi azgelişmiş ülkelerin kalkınma dinamik- çabasındaki ekonomileri dışa açık, rekabetçi bir
lerine uygun olmadığı yönünde eleştirilince bu ekonomik yapıya kavuşturmak için bir alternatif
görüşü dinamik bir tahlil içine sokmak için yeni olabilecek niteliktedir. Bütünleştirilmiş strateji-
teoriler, özellikle Modern Uluslararası Ticaret nin korumacı yanı olan ithal ikamesine dayalı
Teorisi geliştirilmiştir. Bu konuda tam rekabet sanayileşme stratejileri ile bir yandan dünya
varsayımı gibi bazı temel varsayımlardan uzak- ekonomisinde ortaya çıkan yeni rekabetin, tica-
laşılıp teknoloji, verimlilik artışı, dışsal ekono- ret ve para sistemlerindeki hızlı gelişmelerin kal-
miler, fırsat maliyetlerinin ortaya konması gibi kınma çabasındaki ülkelerde oluşacak olumsuz
dinamik unsurların dikkate alınması hâlinde etkileri en aza indirilebilecek; diğer yandan ihra-
karşılaştırmalı üstünlüklerin ekonomik kalkın- cata dönük sanayileşme stratejisi ile sanayileşme
maya katkısı olabileceği savunulmuştur. İthal için gerekli döviz geliri sağlanmış olacaktır. İthal
ikameci sanayileşme stratejileri çerçevesinde yer ikamesi sektörleri aracılığıyla dış konjonktürde-
alan ticaret politikalarının temelleri ise koruma- ki beklenmedik olumsuz gelişmeler ve dalgalan-
cılığı öneren F. List’in ve Singer- Prebisch’in tez- maların olası etkileri en aza indirilirken, ihracat
lerine dayanmaktadır. ile gelişme için gerekli döviz sağlanmış olacaktır.
4. Ünite - Uluslararası Ticaret Politikaları ve Ekonomik Kalkınma 93
Kendimizi Sınayalım
1. Dış ticaretin azgelişmiş ülkelerin sanayileşmesi açı- 6. Japonya örneğinde olduğu gibi, zaman içinde geliş-
sından yarattığı özel etkiler arasında aşağıdakilerden mekte olan bir ülkenin emek-yoğun üretim yapısı ser-
hangisi sayılamaz? maye-yoğun üretim yapısına dönüşerek, karşılaştırma-
a. Ara ve yatırım malı temini lı üstünlüğünün de değişmesine yol açabilir. Bu durum
b. Piyasa genişletici etki hangi şekilde tanımlanmaktadır?
a. Leontief paradoksu
c. Ölçek ekonomilerinin yaratılması
b. Metzler paradoksu
d. Teknoloji aktarımı
c. Faktör oranları teorisi
e. Tekellerin önlenmesi d. Faktör yoğunluğunun tersine dönmesi
e. Ürün devreleri modeli
2. Aşağıdakilerden hangisi az gelişmiş ülkelerin yapı-
sal özelliklerinden biri değildir? 7. Aşağıdakilerden hangisi ihracata dayalı stratejide
a. İşsizlik ihracatı özendirmede kullanılan araçlardan biri olarak
b. Tam Kapasite sayılamaz?
c. Tekelci eğilimler a. Az değerlenmiş kur
d. Gelişim sürecinde ikili yapılar b. İhracat kotası
e. Faktör fiyatlarının fırsat maliyetlerini c. Vergi iadesi
yansıtmaması d. İhracat sigortası
e. Ulaşım olanaklarının sağlanması
3. Aşağıdaki ülkelerden hangisi bütünleştirilmiş stra-
8. Aşağıdakilerden hangisi ihracata dayalı sanayileş-
teji uygulamıştır? me stratejisine yönelme nedenlerinden biri değildir?
a. Türkiye a. Tüm sektörlerin eşanlı büyümesinin zor olması
b. İtalya b. Öncü sektörlerin ileri ve geri bağlantıları
c. Almanya c. İhracatın döviz kazandırıcı özelliği
d. Fransa d. İhracatçı sektörlerle diğer sektörler arası kaynak
e. Çin rekabetinin verimliliği arttırıcı etkisi
e. İhracat pazarlarının düşük ölçekli yatırımlar ge-
4. Aşağıdakilerden hangisi Karşılaştırmalı Üstünlük- rektirmesi
ler Teorisi’nin azgelişmiş ülkeler açısından eleştirildiği
eksiklerinden biri sayılamaz? 9. Türkiye’de ithal ikamesine dayalı sanayileşme stra-
tejilerinin bilinçli ve planlı şekilde uygulandığı yıllar
a. Teknoloji veridir
aralığı aşağıdakilerden hangisidir?
b. Verimlilik artışları göz ardı edilmiştir
a. 1929-1945
c. Dışsallık ve ölçek ekonomilerine yer verilme- b. 1957-1978
miştir c. 1963-1980
d. Alternatif maliyetler dikkate alınmamıştır d. 1929-1980
e. Faktör fiyatlarının eşitleneceği varsayılmıştır e. 1914-1960
5. Aşağıdakilerden hangisi ilkel ürün ihracatçısı azge- 10. Aşağıdakilerden hangisi ithal ikamesine dayalı sana-
lişmiş ülkelerin dış ticaret hadlerinin (Px/Pm) aleyhte yileşme stratejisine yönelik eleştirilerden biri değildir?
gelişmesinde etkili rol oynayan faktörler arasında sa- a. Özendirmelerle kaynak dağılımı bozulabilir
yılmaz? b. Aşırı korumalarla küçük ölçekli ve verimsiz iş-
a. Engel kanunu letmeler yaratılır.
c. İthal etmek yerine yurtiçinde üretmek kalitenin
b. Yapay maddeler üretimi
düşük kalmasına yol açar.
c. Tarım ürünleri arz esnekliğinin düşük olması
d. İç piyasanın sınırlı oluşu nedeniyle tekelci yapı
d. Sendikaların yokluğu ya da güçsüzlüğü doğarak, rekabet bozulabilir.
e. Tekelci faaliyetlerin güçlü olması e. İç tüketimin özendirilmesiyle ekonomi bir tü-
ketim ekonomisi görünümü alır.
94 Uluslararası İktisat Politikası
Sıra Sizde 3
1963’ten bu yana kalkınma planlarıyla yönetilen Tür-
kiye ekonomisinde ithal ikamesine dayalı sanayileşme
stratejisinin gerçekte ilk aşaması, bu dönemin başın-
da tamamlanmıştır. 1953 yılına kadar olan dönem-
de oldukça liberal dış ticaret ve sanayileşme stratejisi
uygulayan Türkiye, ortaya çıkan döviz darboğazı so-
nucu, ithal ikamesinin araçları olan kotaları, ithalat
yasaklarını, yüksek gümrük duvarlarını uygulamaya
koymuştur. Enflasyonist politikalar ve aşırı değerlen-
miş kur politikası da şiddeti giderek arttırılarak 1958
operasyonuna kadar sürdürülmüştür. 1960’lı yılların
ortalarına kadar gıda ve tekstil gibi dayanıksız tüketim
mallarının ithalatı yerli üretimle ikame edilmiştir. İthal
ikamesinin birinci aşaması olarak nitelendirilebilecek
bu aşamadan sonra, 1963 yılında I. Beş Yılık Kalkın-
ma Planı’nın yürürlüğe konması ile bilinçli ve planlı
olarak, içe dönük ithal ikameci sanayileşme stratejisi
uygulanmaya başlanmıştır. Gerçekte daha planlı dö-
nemin başında ekonomi, temel tüketim mallarının
üretimini tamamlayarak, gıda malları sanayi, özellikle
şeker, içki, dokuma ve giyim gibi temel tüketim malla-
rının ülke içindeki üretimini sağlayabilmiştir. Böylece
planlı dönemle birlikte ithal ikamesinin ikinci aşama-
sı başlamıştır. Ancak, ikinci aşama olan ara ve yatırım
malları üretimine tam anlamıyla geçilememiştir. Tı-
kanma noktasına gelen ekonomide bu strateji terkedi-
lip, 24 Ocak 1980 Kararları ile ihracata dönük kalkın-
ma stratejisine geçilmiştir.
96 Uluslararası İktisat Politikası
Yararlanılan Kaynaklar
Balassa B. (1978). “Exports and Economic Growth: Krueger A. O. (1974). Foreign Trade Regimes and
Further Evidence”, Journal of Development Eco- Economic Development: Turkey, Newyork: NBER
nomics, June. Conference Series Vol: 1.
Berksoy, T. (1981). Uluslararası Ticaret, İktisadi Kal- Krueger A. O. (1983). Trade and Employment in De-
kınma ve İthal İkamesi, Ankara: Toplum Bilim veloping Countries, Synthesis and Conclusion,
No.12. Chicago: NBER Conference Series, Vol.3.
Bhagwati J. N. (1986). “Rethinking Trade Strategy”, Krugman P. (1994). Rethinking International Trade,
Development Strategies Reconsidered, U.S No: 5, Cambridge, Mass.: MIT Press.
Overseas Development Council, Oxford. Krugman, P. (1979). “Increasing Returns, Monopolistic
Chenery, H.-Syrquın, H. (1986). “The Semi-Industrial Competition and International Trade”, Journal of
Countries”, H. Chenery, S. Robinson, M. Syrquin International Economics, 9:469-479.
(Ed.) Industrialization and Growth: A Compera- Krugman, P. (1980). “Scale Economies, Product Dif-
tive Study, World Bank Research Publication, Ox- ferentiation, and the Pattern of Trade”, American
ford Univ. Press. Economic Review, 70: ss.950-959.
Clark P. B. (1970). Planning Import Substitution, Manisalı, E. (1975). Gelişme Ekonomisi, İstanbul: İ.Ü.
Amsterdam: N. Holland Publ. Comp. İktisat Fak. Yay. No. 417.
Cohen, S., Zysman, J. (1988). “Puncture the Myths that Meier, G. M. (1963). International Trade and Deve-
Keep American Managers from Competing”, Har- lopment, Harper and Row, New York and Evans-
vard Business Review, (November-December). ton, p. XI.
Eski, H., (1989). İhracata Yönelik Sanayileşme Strate- Myint, H. (1964). The Economics of the Developing
jisi ve Güney Kore Deneyimi, İzmir: EBSO Yayını. Countries, London: Hutchınson Co.
Grossman G. M., E. Helpman (1993). Innovation Myint, H. (1958). “The Classical Theory of Internati-
and Growth in the Global Economy, Cambridge, onal Trade and the Under-developed Countries”,
Mass.: MIT Press. Economic Journal, June, 6. 231.
Gruber, W., D. Mehta, R. Vernon (1967). “The R&D Özbey (Adaçay), F. R. (1999). Bütünleştirilmiş Sana-
Factor in International Trade and Investment of yileşme Stratejisi Çerçevesinde Türkiye’de Sana-
United States Industries”, Journal of Political Eco- yileşmenin Değerlendirilmesi, Eskişehir: Anado-
nomy, ss: 20-37. lu Üniversitesi Yayını No: 1162.
Günalp, H. (1983). Gelişme Stratejileri ve Gelişme Posner, M. V. (1961). “International Trade and Tech-
İdeolojileri, Ankara: Yurt Yayınları. nical Change”, Oxford Economic Papers, No: 13,
Haberler, G. (1959). International Trade and Econo- ss: 323-341.
mic Development, Cairo: National Bank of Egypt. Prebisch, R. (1973). Kalkınma İçin Yeni Bir Ticaret
Han, E., Kaya, A. (1997). Kalkınma Ekonomisi Teori Politikasına Doğru, (Çev. E. Öney), Ankara: A.Ü.,
ve Politika, Eskişehir: Birlik Ofset. SBF.Yayını, No: 334.
Viner, J. (1937). Studies in the Theory of Internatio- Romer, P. M. (1994). “The Origins of Endogenous
nal Trade, London. Growth”, The Journal of Economic Perspectives,
Karluk, R. (1981). Türkiye’de İhracata Yönelik Dış Ti- 8:1 (January), ss. 3-22.
caret Politikası ve İhracatın Yapısal Analizi, Eski- Roubini, N., & RGE’s Analysts, Examine Critical Eco-
şehir: EİTİA Yay. No. 237/158. nomic Issues, Roubini Global Economics, www.
Karluk, R. (1991). Uluslararası Ekonomi, İstanbul: Bi- roubini.com (12.06.2012).
lim ve Teknik Yayınevi. Savaş, V. (1986). Kalkınma Ekonomisi, İstanbul: Beta
Kazgan G. (1988). Ekonomide Dışa Açık Büyüme, İs- Yay.
tanbul: Altın Kitaplar. Seyidoğlu, H. (1982). Türkiye’de Sanayileşme ve Dış
Kindleberger, P. C. (1956). “Terms of Trade for Primary Ticaret Politikası, Ekonomik ve Sosyal Araştırma-
Products”, The Terms of Trade A European Case lar: 2, Turhan Kitabevi, Ankara.
Study. New-York: MIT and Wiley & Sons Inc. Singer, Hans W. (1950). “The Distribution of Gains
Korum U. (1977). Türk İmalat Sanayii ve İthal İka- Between Investing and Borrowing Countries”,
mesi: Bir Değerlendirme, Ankara: A.Ü. SBF Yayını American Economic Review, Vol.40., Issue 2,
No: 408. USA, ss.473-485.
5
ULUSLARARASI İKTİSAT POLİTİKASI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Döviz piyasasını tanımlayabilecek, piyasanın katılımcılarını ve işlevlerini açık-
layabilecek ve özelliklerini belirleyebilecek,
Alış kuru - satış kuru, düz kur - çapraz kur, nominal kur - reel kur kavramlarını
tanımlayabilecek,
Satın alma gücü paritesi teorisine göre döviz kurlarındaki değişmeyi yorumla-
yabilecek,
Ülke parasının aşırı değerli ve eksik değerli olmasının sonuçlarını açıklayabi-
lecek,
Arbitraj ve spekülasyon işlemlerini ve farklarını açıklayabilecek,
Peşin ve vadeli döviz piyasalarını belirleyebilecek,
Vadeli döviz piyasası kapsamında forward, futures, opsiyon ve swap işlemlerini
açıklayabilecek,
Döviz kuru sistemlerini tanımlayabilecek
bilgi ve beceriler kazanabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Döviz ve Efektif • Forex Piyasa
• Kotasyon • Forward ve Futures Sözleşmeler
• Düz Kur, Çapraz Kur • Döviz Opsiyonları ve Swap
• Nominal ve Reel Kur İşlemleri
• Satınalma Gücü Paritesi • Dolarizasyon
• Aşırı Değerli ve Eksik Değerli Kur • Para Kurulu
• Arbitraj ve Spekülasyon • Parasal Birlik
İçindekiler
• DÖVİZ PİYASASI
Döviz Piyasası ve Döviz Kuru
Uluslararası İktisat Politikası • DÖVİZ KURU
Sistemleri
• DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ
Döviz Piyasası ve Döviz Kuru
Sistemleri
DÖVİZ PİYASASI
Ulusal işlemleri uluslararası işlemlerden ayıran temel özelliklerden birisi farklı
ulusal paraların kullanılmasıdır. Bir uluslararası işlemde iki farklı işlem vardır: İlk
işlem, yabancı paranın satın alınması, diğeri de bu yabancı paranın uluslararası
işlem için kullanılmasıdır. Yabancı ülkelerin paralarına genel olarak döviz adı ve- Döviz Piyasası: Bir ulusal
rilir. Döviz piyasası ise bir ulusal paranın yabancı bir para ile değiştirildiği veya paranın yabancı bir para ile
değiştirildiği veya yabancı
yabancı paraların birbirleriyle değiştirildiği her türlü ortamdır. paraların birbirleriyle
Döviz piyasasında işlem gören yabancı paralar nakit biçiminde veya nakte dö- değiştirildiği bir piyasadır.
nüştürülebilen varlıklar biçiminde olabilmektedir. Nakit biçiminde olan yabancı
paralara efektif adı verilir. Buna karşılık yabancı para cinsinden düzenlenmiş ban-
ka havaleleri, ödeme emirleri, poliçeler ve seyahat çekleri şeklinde nakte dönüştü-
rülebilen araçlar döviz olarak ifade edilmektedir. Türk Parası Kıymetini Koruma
Hakkında 32 Sayılı Karar’da döviz (kambiyo); “efektif dâhil yabancı parayla ödeme-
yi sağlayan her nev’i hesap, belge ve vasıtalar” olarak tanımlanmaktadır.
ticarette akreditif açma bu tür işlemlerdendir. Bunun dışında bankalar döviz pozis-
yonlarını denkleştirmek amacıyla gerek kendi aralarında gerekse merkez bankası
ile de döviz işlemleri yaparlar. Bu piyasada ayrıca döviz büfesi adı verilen banka dışı
finans kurumları da işlem yapmaktadır.
Döviz Piyasasının Resmi Döviz işlemlerini yürüten resmî kurumlar Merkez Bankası ve Hazinedir.
İşlemcileri: Bu piyasanın
resmi kurumları merkez Merkez Bankası bu piyasanın en düzenli resmî katılımcısıdır. Merkez Bankasının
bankası ve hazinedir. Merkez döviz işlemleri yapmasının temel amacı ulusal paranın değerini korumak ve dö-
bankasının döviz işlemleri viz rezervlerini belirli bir düzeyde tutmaktır. Ancak Merkez Bankaları ülkeye ya-
yapmasının temel nedeni, ülke
parasının değerini korumak bancı sermayeyi çekmek amacıyla döviz kurunu değiştirmek istedikleri zaman da
ve döviz rezervlerini belirli bir döviz piyasasına alıcı veya satıcı olarak girmektedir.
düzeyde tutmaktır.
Türkiye’de döviz işlemleri temel olarak üç farklı piyasada gerçekleştirilmektedir:
• Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Gözetimindeki Döviz ve
Efektif Piyasaları
• Bankalararası Döviz Piyasası
• Serbest Döviz Piyasası
Türkiye’de Döviz İşlemleri TCMB’nin görevi, Türk lirasının yabancı paralar karşısındaki değerinin be-
Yapılan Piyasalar: Türkiye’de lirlenmesini sağlamaktır. TCMB bünyesinde yer alan ve bu görevi yerine geti-
döviz işlemleri TCMB
Döviz ve Efektif Piyasaları, ren Döviz ve Efektif Piyasaları bankalar, katılım bankaları ve yetkili müessese-
bankalararası resmi piyasa lerden oluşmaktadır. Bu kuruluşlar, Döviz ve Efektif Piyasalarında işlem yapmak
ve serbest döviz piyasası
tarafından yürütülür. için teminat yatırmak zorundadırlar. Organize döviz piyasası olan bu piyasada,
TCMB’nin her gün saat 15.30’da ilan ettiği gösterge kurlar belirlenmektedir.
Ayrıca gerektiğinde Türk lirası karşılığında döviz alım satımı ya da döviz karşılığı
Türk lirası alım satımı faaliyetleri de yürütülmektedir.
Bankalararası Döviz Piyasası ise bilgi dağıtım şirketi Reuters önderliğinde ör-
gütlenmiş olup bankaları, yetkili müesseseleri ve katılım bankalarını içeren bir
ikincil piyasadır. Döviz piyasasında gerçekleştirilen işlem hacminin en önemli
kısmını oluşturan bu piyasada işlem yapmak için kurumlardan teminat talep edil-
mediği için işlem maliyeti düşük olmaktadır. TCMB de döviz kurlarına müdahale
etmek amacıyla zaman zaman bu piyasada alıcı ya da satıcı olmaktadır. Serbest
döviz piyasası ise toplam döviz piyasası işlem hacminin %10’u kadar hacmi olan
ve genellikle efektif işlemlerin yapıldığı bir piyasadır.
• Kredi kolaylığı sağlama: Uluslararası ticaret işlemlerinde malın ihracatçı Döviz Piyasasının Temel
tarafından sevk edilmesinden sonra ithalatçıya ulaşması zaman alabilmek- İşlevleri: Döviz piyasasının
işlevleri; satın alma gücünü
tedir. Bu süre içinde mal bedelinin ödenip ödenmemesi durumu ticaretin transfer etme, kredi kolaylığı
finansman riskini oluşturur. Ancak bu risk tarafların bankaları aracılığıyla sağlama, döviz kuru riskinden
korunma ve değer saklama
akreditif işlemleri yapmaları ile giderilmektedir. Akreditifli ticarette ihra- faaliyetleridir.
catçı malı sevk ettiğine ilişkin belgeleri bankaya ibraz ettikten sonra mal
bedelini tahsil etmektedir. İthalatçı ise malı teslim almak için gerekli belge-
leri bankasından alırken gerekli ödemeyi yapmaktadır. Böylece ticaretin fi-
nansmanı riski döviz piyasasının temel aktörlerinden olan bankaların kısa
süreli döviz kredisi vermesi ile ortadan kalkmış olur.
• Döviz kuru riskinden koruma: Döviz kurunun sık sık ve önemli ölçüde de-
ğişmesi dövizle işlem yapan ekonomik kesimleri olumsuz etkiler. Henüz dış
ticaret işlemleri kesinleşmeden döviz kurunun yükselmesi veya düşmesi,
dış ticaretçinin zarar etmesine yol açabilir. Ancak döviz piyasasında döviz
kuru riskinden kaçınmayı mümkün kılan finansal teknikler gelişmişse ve
bu teknikler ekonomik kesimler tarafından kullanılmakta ise kur riski ve
belirsizliği ortadan kalkar. Böylece döviz piyasasında kur riskinden kaçın-
ma (hedging) olanağı sağlanmış olur.
• Değer Saklama: Döviz piyasasının bir diğer işlevi de yüksek enflasyonlu
ülkelerde ulusal paraların sürekli değer yitirmesi karşısında tasarrufların
döviz cinsinden tutulması ve böylece tasarrufların değerinin korunmasıdır.
Yüksek enflasyonlu ülkelerin ulusal paraları hem değişim aracı olma hem
de değer saklama işlevini tam olarak yerine getiremez. Bu nedenle ülke yer-
leşikleri varlıklarını döviz olarak tutmayı tercih ederek karşılaşabilecekleri
finansal riskleri giderirler.
Bir ülkede ekonomik kesimlerin döviz işlemleri yapmalarının amacı nedir, bu iş-
1 lemlerin sağladığı temel fonksiyonlar nelerdir?
Döviz piyasası, işlemlerin belli bir mekânda değil, her türlü iletişim aracı vasıtasıyla
her ortamda yapıldığı bir piyasa olması nedeniyle örgütsüz (tezgâh üstü) piyasa ni-
teliğindedir. Ancak ülkemizde TCMB bünyesinde Döviz ve Efektif İşlemler Müdür-
lüğünün olması örgütlü piyasa yapısını ifade eder. Bu nedenle ülkemizde -bazı ül-
kelerde de olduğu gibi- örgütlü ve örgütsüz döviz piyasası bir arada yer almaktadır.
DÖVİZ KURU
Her bağımsız ülkenin bir ulusal parasının olduğu dünya ekonomisinde bu ulu-
sal paraların birbiri cinsinden fiyatı vardır. Bir ülke parasının diğer ülke parası
cinsinden fiyatına döviz kuru denir. Döviz kuru, döviz işlemlerinde geçerli olan
döviz fiyatının özel adıdır. Dünyada n kadar ulusal para olduğu kabul edilirse
döviz kuru sayısı;
n(n-1)/ 2
adet olur. T/$ ve $/T şeklinde her ulusal para için ikili kur hesaplandığından bu
ikili sayımdan arındırmak amacıyla n(n-1) olan kur sayısı 2’ye bölünür.
5. Ünite - Döviz Piyasası ve Döviz Kuru Sistemleri 103
dolaysız kotasyondur. Bu tanıma göre 1 dolar 4.80 TL’dir. Bu durumda döviz kuru
arttığı zaman ulusal para, yabancı para cinsinden değer kaybetmiş (veya yabancı
para ulusal para karşısında değer kazanmış) olur.
Dolaylı (indirekt) kotasyon yönteminde ise döviz kuru, bir birim ulusal paranın
yabancı para cinsinden fiyatı olarak tanımlanır. Buna Amerikan tipi kotasyon denir.
Dolaylı ve dolaysız kotasyona göre döviz kuru yorumunun değiştiğine dikkat edi-
niz. Yabancı paranın bir birim olarak alınması ya da ulusal paranın bir birim ola-
rak alınması durumunda döviz kuru artışı veya azalışı ifadeleri farklı olmaktadır.
Türkiye’de bir birim yabancı para karşısında ulusal paranın değeri ölçülmektedir.
Bu nedenle döviz kuru artınca Türk lirasının değerinin düştüğü, döviz kuru düşün-
ce Türk lirasının değerinin arttığı anlaşılır.
şeklinde hesaplanır.
Bu marj döviz işleminin yapıldığı yere, zamana ve piyasa koşullarına göre de-
ğişir. Buna göre;
• döviz piyasasında işlem hacmi yeterince derin değilse
• piyasada beklentiler olumsuz yönde ise
• döviz işlemleri nakit (efektif döviz) şeklinde ise
• işlemler finans merkezlerinden uzakta gerçekleşmekte ise
104 Uluslararası İktisat Politikası
kur marjı yüksek olmaktadır. Ayrıca mali kurumların döviz açıklarına veya faz-
lalarına göre de alım satım işlemleri için verdikleri döviz kurları farklılıklar gös-
terebilmektedir.
1= 0.63 / 0.76 = 0.83 İngiliz poundu olur. Çapraz kur hesaplaması aşağıdaki
gibi yazılabilir:
£/$
= £ /
/$
Görüldüğü gibi İstanbul piyasasında ABD doları aracılığı ile bir İngiliz poun-
dunun euro cinsinden fiyatı (£ / ) hesaplanmıştır.
kabul edilen 2016 yılı endeksinin 104 olduğu, Türkiye’de %12 olan TÜFE’nin ise
112’ye çıktığı anlaşılmaktadır. Buna göre;
Bu durumda 2017 yılında nominal kur artarken reel kurun düştüğü görül- Reel Döviz Kuru: Reel döviz
mektedir. Aslında piyasada 1$ için açıklanan 4.60 TL değeri nominal bir değer ol- kuru, nominal kurun enflasyon
oranına göre düzeltilmesiyle
makta, gerçekte 1$ = T4.27 olmaktadır. Diğer bir deyişle 4.60 TL’nin enflasyondan elde edilen bir endeks olup
arındırılmış reel değeri 4.27 TL’dir. ülkenin dış rekabet gücü
açısından önem taşır.
Nominal ve reel kur ayrımı, birçok açıdan önemli olsa da özellikle ülkenin
rekabet gücü ve dış ticaret kalemleri açısından oldukça önemlidir. Yukarıdaki ör-
nekte 1$ = T4.50’den T4.60’ye çıkmış, nominal kur yükselmiştir. Kur artışı bilin-
diği gibi ihracatı arttırır, ithalatı azaltır.
Ancak 4.60 TL olan birim dolar fiyatı reel olarak 4.27 TL’ye düşmüştür. Reel
döviz kuru düşünce ihraç malları döviz cinsinden pahalanır ve ihracat azalır; ithal
malları ulusal para cinsinden ucuzlar ve ithalat artar. Görüldüğü gibi nominal ve
reel kur farklı değerler olarak bulunduğu zaman döviz kurundaki değişmenin yö-
nüne göre ihracat ve ithalat için tam zıt yorumlar yapılmaktadır. Ancak nominal
kur yorumu yanıltıcıdır. Bu nedenle döviz kurlarının nominal değil, reel olarak
hesaplanıp yorumlanması gerekmektedir.
Bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere;
• nominal döviz kuru yükselirse,
• dış fiyatlar artarsa,
• iç fiyatlar düşerse veya
• dış fiyatlar iç fiyatlardan daha yüksek bir oranda artarsa
reel kur yükselir. Diğer bir deyişle bir malın ulusal para ile dış fiyatı, iç fiyatına
göre artmış olur; bu nedenle ihracat artar, ithalat azalır.
Sadece nominal kurun dikkate alınması ile ülke parasının gerçek değeri açıklanamaz.
Bu nedenle iki ülke enflasyon farkını da içeren reel kurun hesaplanması gerekir.
PTR = 50 × 5 = T250
olmalıdır. Eğer A malının Türkiye’deki fiyatı 250 TL’den yüksek olursa, ürün
ABD’den satın alınıp Türkiye’de satılır. A malı gibi tek bir mal yerine bir mal se-
peti alınarak ülkedeki fiyatlar genel düzeyini açıklayan mutlak satın alma gücü
106 Uluslararası İktisat Politikası
Mutlak Satın Alma Gücü paritesi kavramı elde edilir. Mutlak satın alma gücü paritesi; bir mal sepetinin bir
Paritesi: Bu yaklaşım ülke
parasının geçerli döviz kuru ülkedeki fiyatının geçerli döviz kuru cinsinden dünyanın her yerinde aynı olması
cinsinden diğer ülkelerle aynı gerektiğini açıklar. Diğer bir deyişle bir birim ulusal para tüm ülkelerde aynı satın
alım gücüne sahip olduğunu alma gücüne sahip olmalıdır.
vurgular. Bir mal sepetinin
fiyatının tüm ülkelerde aynı Yukarıdaki eşitliği sembollerle yazarsak;
olması gerektiğini kabul eder.
Böylece döviz kurunun ne PTR = PUS × E
olması gerektiğini açıklar.
Burada PTR, Türkiye’de bir mal sepetinin fiyatındaki değişmeyi ölçen fiyat en-
deksini (TÜFE), PUS ABD’de fiyat endeksini, E ise döviz kurunu (foreing exchan-
ge) göstermektedir. Bu eşitlikten döviz kurunu elde etmek de mümkündür:
E = PTR / PUS
Görüldüğü gibi mutlak satın alma gücü paritesi, iki ülkedeki fiyat endeksi yardı-
mıyla döviz kurunun ne olması gerektiğini açıklamaktadır. Ülkelerin fiyat endeksleri
oranı olması gereken döviz kurunu vermektedir. Ancak gerçek hayatta birçok sınırla-
yıcı faktörün varlığı nedeniyle mutlak satın alma gücü paritesi teorisinin işleyemeye-
ceği açıktır. Özellikle taşıma giderlerinin varlığı, ticarete konu olmayan malların varlı-
ğı, ülkelerin fiyat endekslerinin farklı mal ve hizmetlerden oluşması, ülkeler arasında
malların kalite farklılığının olması, devletin fiyat eşitliğini bozacak şekilde müdaha-
leleri (vergilendirme, gümrük tarifesi veya kota getirmesi gibi) gibi nedenlerle hesap-
lanan kur düzeyinden sapmalar olması doğaldır. Bu nedenle mutlak satın alma gücü
paritesi, döviz kurlarını oldukça basit bir şekilde açıklayan bir yaklaşımdır.
Reel kuru hesaplamak neden önemlidir? Ülke parasının gerçek değeri konusunda
2 nominal ve reel kur açısından farklılık oluşur mu?
Nispi Satın Alma Gücü Burada E0 başlangıç dönemi döviz kuru, E1 sonraki dönem döviz kuru ol-
Paritesi: Nispi satın alma maktadır. Buna göre eşitliğin sol tarafı döviz kurundaki yüzde değişmeyi ifade
gücü paritesi döviz kurunun
iki ülke enflasyon farkı etmektedir. Eğer iki dönem arasında döviz kuru değişmesi enflasyon farkı ölçü-
kadar değişmesi gerektiğini sünden saparsa nominal ve reel kur farkı ortaya çıkar. Bu durumda ülke parası
açıklayan bir yaklaşımdır.
aşırı değerli veya eksik değerli olur.
Yukarıda nominal ve reel kuru açıklarken verilen örneğe geri dönersek, ör-
nekte iki ülke arasında enflasyon farkının %8 (%12 - %4) olduğu görülmektedir.
Öte yandan 2016-2017 döneminde döviz kurunun 1$ = T4.5’den 1$ = T4.6’ye
çıkması nedeniyle döviz kuru değişmesinin %2.2 olduğu bulunur. Döviz kuru,
iki ülke enflasyon oranları farkından daha küçük oranda değiştiği için nispi satın
alma gücü paritesinden sapma olmuştur.
5. Ünite - Döviz Piyasası ve Döviz Kuru Sistemleri 107
Görüldüğü gibi TL, enflasyon farkı oranından daha düşük oranda değer kay-
betmiştir. Türkiye’de ABD’ye nazaran %8 daha yüksek enflasyon olmasına rağ-
men, yani TL’nin fiilen %8 daha fazla değer kaybetmesine rağmen, bu fiili değer
kaybı resmî olarak döviz kuruna yansımamıştır. Bu duruma ülke parasının aşırı
değerlenmesi (appreciation) adı verilir. Aşırı değerlilik ülkenin rekabet gücünün
düşmesine, ihracatının azalıp, ithalatının artmasına yol açar. Örnekte döviz ku-
runun cari olarak 4.5 TL’den 4.6 TL’ye çıkmasına rağmen reel olarak 4.27 TL’ye
düşmesi ülke parasının reel anlamda aşırı değerli olduğunu ifade etmektedir.
Eğer ülke parası enflasyon oranı kadar değer kaybederse ülke parası gerçek
değerinde olur. Bu durumda nominal ve reel kur birbirine eşit olur. Buna karşılık
ülke parası enflasyon farkından daha fazla değer kaybederse ülke parasının eksik
değerli (depreciation) olduğu ifade edilir. Bu durumda ülkenin rekabet gücü ar-
tar, ihracatı artıp ithalatı azalır.
Sonuç olarak, satın alma gücü paritesinin döviz kurlarındaki değişmeyi sadece
enflasyon oranı ölçüsü ile ilişkilendirdiği ve sermaye hareketlerini ihmal ettiği
dikkati çekmektedir. Günümüzde oldukça yoğun olan sermaye hareketleri nede-
niyle, enflasyon oranları değişmese de döviz kurları oldukça sık değişebilmekte-
dir. Bu nedenle satın alma gücü paritesi ancak uzun vadede geçerli olmakta, döviz
kurlarının uzun vadede izleyeceği trendi açıklamaktadır. Buna karşılık kısa vade-
de döviz kurları birçok faktörün ve gelişmenin etkisiyle sık sık değişebilmektedir.
Bir ülke parasının aşırı ya da eksik değerli olduğu yargısına nasıl varılır? Bu yargı-
nın bir temel dayanağı var mıdır? 3
E = PTR / PUS
E = T8 /2$ = T4/$
olacaktır. Eğer cari döviz kuru bu değerin altında ise ülke parasının aşırı değerli
olduğu, üzerinde ise eksik değerli olduğu ileri sürülmektedir. 1$’ın cari değeri ör-
neğin 3.7 TL ise;
(4-3.7 ) / 4 = 0.075
ülke parasının %7.5 oranında aşırı değerli olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca ABD,
bu hesaplamaya dayanarak Çin para birimi yuanın yaklaşık %50 dolayında aşırı
108 Uluslararası İktisat Politikası
Big Mac Endeksi: Dünyanın değerli olduğunu; Çin’in bu nedenle ihracat alanında rekabet gücü kazandığını
birçok ülkesinde satılan Big
Mac fiyatlarından hareketle iddia etmektedir.
ülke parasının aşırı ya da eksik Ancak gerçek hayatta döviz kurlarının bu şekilde değerlendirilmesi oldukça ya-
değerli olduğunu ölçmek nıltıcı bir yaklaşımdır. Çünkü hamburgerin evrensel bir ürün olup olmadığı tar-
amacıyla kullanılan bir
endekstir. tışmalıdır. Çünkü hamburger ihracatı ve ithalatı yapılan bir ürün değildir. Ayrıca
hamburgerin fiyatını vergiler, gümrükler, kâr marjları, gayrimenkul kiraları gibi
birçok yerel faktörler etkilemektedir. 2007 yılında Avustralyalı yatırım bankası
Commonwealth Securities, hamburgerin üretim maliyetlerinin ülkeden ülkeye de-
ğiştiğini, bu nedenle ülkelerin döviz kurlarının değerlendirilmesinde yeterince has-
sas bir ürün olmadığını ileri sürmüştür. Banka üretim aşamasındaki işçilik maliyet-
lerinin her ülkede aynı düzeyde olması gerektiğini vurgulamıştır. Bunun sonucun-
da Commonwealth Securities, 2 GB’lık Apple Ipod Nano’nun endeks için en uygun
ürün olduğunu, cihazın hemen hemen tamamının Çin’de üretildiğini açıklamıştır.
Ipod baz alınarak hesaplanan endekse, The Commsec Ipod adı verilmiştir.
2007 yılında ilk kez yapılan Ipod endeksi hesaplamasına Türk lirası alınmamış
ancak daha sonraki yıllarda endekse dahil edilmiştir. 2009 yılında 8 GB Ipod fiya-
tının ABD’de 149 dolar iken Türkiye’de 315 dolar olması nedeniyle Türk lirasının
aşırı değerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu endekse duyulan güvenin giderek
arttığı ve endeksin Big Mac endeksinin yerini alabileceği ileri sürülmektedir.
Eğer iki dolaysız kur yardımıyla hesaplanan dolaylı kur; 4.00 / 0.80 = T5.00
yerine
1 = T5.20
olarak kote edilirse dolaylı dolaysız kur farkını gören arbitrajörler hemen hare-
kete geçerek sırasıyla şu işlemleri yaparlar:
Spekülasyon
Spekülasyon, beklentiler dikkate alınarak ve risk üstlenilerek kazanç sağlama fa-
aliyeti olup tahmine dayalı döviz işlemidir. Spekülatör öncelikle döviz kurunun
gelecekteki değerini tahmin eder, sonra bu beklentiye göre döviz alım ya da satım
kararı alarak kur riski üstlenir. Fiyatında artış beklediği dövizi satın alır, düşüş
beklediği dövizi ise satar. Finans literatüründe döviz kurunun yükselmesini bek-
leyen iyimser spekülatörlere boğalar (bulls), döviz kurunun düşmesini bekleyen
kötümser spekülatörlere ayılar (bears) adı verilir.
Spekülasyon ile arbitraj işlemleri arasında üstlenilen risk açısından fark var- Spekülasyon: Spekülasyon,
dır. Arbitrajda düşük fiyattan alınan dövizin aynı anda yüksek fiyattan satılması fiyat değişmesi tahminine
dayalı olarak alım ya da satım
ile risksiz kâr elde etme amacı vardır. Spekülasyonda ise amaç, belli bir dönem- işlemi yapmak ve tahminin
de satın alınan dövizin gelecekte daha yüksek fiyattan satılmasını beklemektir. gerçekleşmemesi olasılığı ile
risk üstlenmektir.
Beklentilerin gerçekleşmeme olasılığı nedeniyle spekülasyon, arbitrajın aksine,
riskli bir işlem olmaktadır.
Arbitraj işlemi yapma imkânı verecek piyasalar arası kur farkı ya da dolaylı dolaysız
kur farkı nereden kaynaklanır? Her kur farkı arbitraj işlemine yol açar mı? Bu fark 4
uzun süreli midir?
110 Uluslararası İktisat Politikası
şılıklı müzakereleri ile belirlenir. Bu tür piyasalar şeffaf olmayıp pazarlık gücüne
dayanır.
Forward döviz sözleşmeleri genellikle dış ticaretçilerin kur riskinden kaçın-
mak amacıyla kullandıkları işlemlerdir. Döviz kurunun artmasından endişe eden
ithalatçı örneğin üç ay sonraki ithalatı için gerekli olan döviz için bugünden ban-
kası ile kur sabitleme sözleşmesi yapar, dövizin teslimi ise vade sonunda yapılır.
İhracatçı ise döviz kurunun düşmesinden endişe duyan taraftır. Bu riskini gider-
mek isteyen ihracatçı, örneğin üç ay sonra gerçekleşecek olan ihracatı ile elde
edeceği dövizin kurunu bugünden sabitleme sözleşmesi yapar. İhracatçı, dövizini
vadesi geldiği zaman sözleşme kuru üzerinden sözleşme yaptığı bankasına satar.
Ancak bankalar forward sözleşmelerini itibarlı ve kredibilitesi yüksek müş-
terileri ile gerçekleştirirler, tüm talep edenlerle bu işlemleri yapmazlar. Bankalar
ile forward sözleşme yapamayan taraflar için borsa ile yapılan futures işlemler
(gelecek işlemleri) uygun olmaktadır.
Futures Sözleşmeler
Futures sözleşmeler; belli bir dövizin, belli bir kur üzerinden, belli bir tarihte alın-
ması veya satılması sözleşmeleridir. Görüldüğü gibi bu tanım yukarıda ele alınan
forward sözleşme tanımı ile aynıdır. Bu iki vadeli döviz işlemi arasındaki temel
fark forward sözleşmelerin banka ile futures sözleşmelerin borsa ile yapılmasıdır.
Bu nedenle futures işlemler literatürde borsa vadeli işlem sözleşmesi olarak ifade
edilir. Ülkemizde bu işlemler 2005 yılından Ağustos 2013 tarihine kadar İzmir’de
açılmış olan Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası’nda yürütülmüştür. Bu tarihten
itibaren ise Borsa İstanbul (BİST) bünyesine alınmıştır.
Futures işlemler ile forward işlemler arasındaki temel farklar şunlardır:
• Futures işlemler borsanın belirlediği standartlar çerçevesinde yapılır.
Dövizin cinsi, miktarı ve vadesi borsa tarafından belirlenir. İşlemci, stan-
dart kontratları alıp satabilir. Forward sözleşmeler ise tamamen banka ile
müşteri arasında karşılıklı olarak belirlenir. Bu nedenle standart kontratlar
işlemci için uygun değilse ve yeterince kredibilitesi de varsa banka ile kendi
koşullarına uygun forward sözleşme yapmayı tercih edebilir.
• Futures işlemler borsa ile yapıldığı için risk taşımaz; işlemler takasbankın
garantisi altında yürütülür. Banka ile yapılan forward işlemler ise her za-
man karşı taraf riski içerir.
• Futures işlemler borsa ile yapıldığı için şeffaftır; herkesin bilgisine açıktır.
Forward işlemlerde ise şeffaflık yoktur; fiyatlar pazarlık yolu ile belirlenir.
• Futures işlemlerde teminat sistemi vardır. İşlem yapan taraf, başlangıçta ka-
pora niteliğinde başlangıç teminatı yatırır. Sözleşme satın alındıktan sonra
ise günlük kur değişmeleri nedeniyle sözleşmenin değerinde meydana ge-
len artışlar teminata eklenirken azalışlar da teminattan çekilir. Bu günlük
denkleşmeler sonucunda teminat tutarı başlangıç teminatının %75’ine indiği
zaman takasbank tarafından teminat tamamlama çağrısı yapılır. Bu durum-
da yatırımcı teminatını tamamlayıp, borsada aldığı futures kontrat ile kâr
sağlama umudunu sürdürür veya kontratı satarak zararını kesinleştirir ya
da futures döviz alım kontratına karşı bir satım kontratı (veya tersi) alarak
zararını telafi etme yoluna gidebilir. Görüldüğü gibi futures kontratlarda biri
başlangıç teminatı, diğeri işlemleri yürütme teminatı şeklinde olmak üzere
iki tür teminat sistemi işlemektedir. Buna karşılık banka ile yapılan forward
kontratlarda ise herhangi bir teminat sistemi bulunmamaktadır.
112 Uluslararası İktisat Politikası
Futures İşlemler (Gelecek • Futures sözleşmeler standart olduğu için likidite çok yüksektir; bu nedenle
İşlemleri): Futures işlemler,
borsanın belirlediği vade, ikincil piyasa çok gelişmiştir. Futures sözleşmelerin yaklaşık %85’i ikincil
döviz cinsi, döviz miktarı gibi piyasada satılır. Vade sonu beklenerek dövizin teslim alınması veya satıl-
standartlara uygun olarak ması çok nadirdir. Buradan da anlaşılmaktadır ki futures piyasalar, dış ti-
hazırlanmış kontratların alınıp
satılması işlemleridir. caretçilerden çok yatırımcıların işlem yaptığı vadeli döviz piyasasıdır. Buna
karşılık forward sözleşmeler mutlaka vade sonunda dövizin alınması veya
satılması ile sonlandırılır. Sözleşmelerin ikincil piyasada satışı söz konusu
değildir. Bu nedenle forward işlemler genellikle dövizle işlem yapan dış ti-
caretçilerin tercih ettiği vadeli döviz piyasası işlemleridir.
Swap İşlemleri
Swap kelime anlamı olarak iki paranın takası demektir. Swap işlemleri 1980’lerden
bu yana uluslararası para ve döviz piyasalarında çok önemli bir yer tutmaktadır.
Swap işlemleri çok çeşitli olarak uygulanmakla birlikte temel olarak ikiye ayrılır.
• Döviz swapları
• Faiz swapları
Döviz swapları, bir uluslararası yatırımcının dış piyasalarda en uygun faiz ora-
nı ile borçlandığı parayı başka bir para birimi ile değiştirmesidir. Örneğin yatı-
rımcı firma dış piyasada dolar ile görece daha düşük faiz oranı üzerinden borç
5. Ünite - Döviz Piyasası ve Döviz Kuru Sistemleri 113
bulabilmiş ve uzun vadeli olarak dolar kredisi almıştır. Ancak bu firma Avrupa’da Döviz Swapı: Döviz swapı,
yatırım yapacağı için kazancını euro cinsinden elde edecek; böylece dolar-eu- bir firmanın en uygun koşulda
bulduğu kredinin faizini, diğer
ro paritesindeki değişmeler karşısında kur riskine açık olacaktır. Kur riskinden bir firmanın başka bir para
kaçınmak isteyen firmanın dolar kredisini euro ile değiştirmesi diğer bir deyişle birimi cinsinden ödeyeceği
kredi faizi ile değiştirmesidir.
swap etmesi gerekmektedir. Bu durumda firmanın bir karşı firma bulması di-
ğer bir deyişle euro kredisini dolar kredisi ile swap etmek isteyen bir firma bul-
ması zorunlu olmaktadır. Uygulamada genellikle karşı taraf banka olmaktadır.
Swap işlemi yapan bankalara swapbank adı verilir. Firma bu banka aracılığı ile
dolar kredisini euroya çevirir. Swap sözleşmesinde iki para biriminin uluslararası
piyasalardaki faiz oranına göre tarafların birbirlerine ödeyecekleri faiz oranları
belirlenir. Vade sonu geldiğinde vade başında belirlenmiş kur üzerinden tekrar
başlangıç para birimleri takas edilir.
Faiz swapları ise firmaların aynı para birimi cinsinden temin ettikleri kredile-
rin faiz yapısını değiştiren işlemlerdir. Örneğin, bir firma değişken faize nazaran
sabit faiz oranı ile daha uygun koşullarda dolar kredisi bulmuştur. Ancak bu fir-
ma faiz oranlarının düşeceği beklentisi içinde olduğundan değişken faiz yapısına
geçmek istemektedir. Bir başka firma ise değişken faiz oranı ile daha uygun ko-
şullarda borçlanmış ancak faizlerin artması endişesi ile sabit faize geçmeyi uygun
görmektedir. İşte bu iki firma birbirini bulabileceği gibi bankalar aracılığıyla da
bir araya getirilebilirler. Her iki faiz yapısını birbiri ile takas ederek istedikleri faiz
yapısına geçmiş olurlar.
Vadeli döviz piyasası ile spot döviz piyasası arasındaki temel fark nedir? Vadeli pi-
yasaların ortaya çıkış nedenleri nelerdir? Dış ticaretçiler için en uygun vadeli piyasa 5
türü hangisidir?
IMF’nin döviz kurlarına ilişkin yayınladığı raporda ülkelerin ilan ettikleri (de jure)
döviz kuru sistemleri esas alınmaktadır. Ancak ülkelerin ilan ettikleri döviz kuru
sistemi ile uyguladıkları (de facto) döviz kuru sistemleri her zaman aynı olmamak-
tadır. Bu nedenle IMF son yıllarda fiilen uygulanan kur sistemlerini de ilawn etmek-
tedir. Örneğin Türkiye’nin, 2001 yılında döviz kuru sistemini IMF’ye serbest dalgalı
kur sistemi olarak tescil ettirmiş olmasına rağmen, döviz piyasasına yapılan müda-
haleler nedeniyle fiilen yönetimli dalgalanma veya dalgalı kur sistemini uyguladığı
görülmektedir. Bu nedenle IMF 2010 yılı Ekim ayında Türkiye’nin fiilen uyguladığı
(de facto) kur sistemini serbest dalgalı olarak değil, dalgalı olarak ilan etmiştir.
Tablo 5.1 Ana Sınıflandırma Alt Sınıflandırma Rejimler
Döviz Kuru
Dolarizasyon
Sistemlerinin
Sınıflandırılması Katı Sabit Kur Para Kurulu
Sabit Döviz Kuru Sistemi Parasal Birlik
Tek Paraya Endeksli
Geleneksel Sabit Kur
Sepet Paraya Endeksli
Hedef Bölge veya Aralık
İçinde Dalgalanma
Kaygan Aralık
Ara Döviz Kuru Sistemleri
Yönlendirilmiş Sabit Aralık
Yönlendirilmiş Sabit Parite
(Sürünen Parite)
Yönetimli Dalgalanma
Dalgalı Döviz Kuru Sistemi
Serbest Dalgalanma
5. Ünite - Döviz Piyasası ve Döviz Kuru Sistemleri 115
Bir ülkenin kendi ulusal parası yerine yabancı bir ülke parasını, resmî para birimi ola-
6 rak kabul etmesine ne ad verilir? Bu sistemin ne gibi avantaj ve dezavantajları olabilir?
Bir ülkenin parasal birlik içinde yer almasının ne gibi olumlu ve olumsuz yönleri
olabilir? Günümüzde İngiltere neden euro alanına dahil olmamıştır? 8
Hedef Bölge veya Aralık İçinde Dalgalanma (Target Zones and Bands)
Bu rejimde döviz kurunun sabit bir değer etrafında dalgalanabileceği limitler be-
lirlenir. Döviz kuru belirlenen merkezî parite etrafında aşağı ve yukarı doğru belli
aralık içinde serbestçe dalgalanır. Aralık içinde gerçekleşen dalgalanmalar piyasa-
daki şok değişimleri giderir. Döviz kurunun alt ve üst limitleri çok sık zorlaması
durumunda Merkez Bankası tarafından müdahale edilir. Aralık genişliğinin de-
ğiştirilmesi mümkündür. Aralık daraldıkça rejim, sabit kur sistemine, aralık ge-
nişledikçe dalgalı kur sistemine yaklaşır. Bazı uygulamalarda hedef bölge ve aralık
rejimi, sürünen parite rejimi ile birleştirilerek kayan parite (sliding band) rejimi
oluşturulur. Sabit bir kur değerinin bulunmadığı bu sistemde ortalama kur değeri
ekonomik göstergelere göre ayarlanır.
Hedef Bölge: Bu rejimde Bu rejimin olumsuz yanı, aralığın çok dar olduğu ve makro politikaların sis-
döviz kuru, merkezî bir parite
etrafında aşağı ve yukarı teme uyumlu olmadığı durumlarda istikrar bozucu spekülatif ataklara yol açabil-
doğru belli aralık içinde mesidir. Ayrıca rejimin esnek olması nedeniyle gerek aralık gerekse merkezî pari-
serbestçe dalgalanır. te revize edilebilmektedir. Ancak bu durum uygulamanın kredibilitesini olumsuz
etkilemektedir. Eğer Merkez Bankası belirlenen aralığı korumada kararsız kalırsa
rejim çökebilir.
Bu rejimin en bilinen örneği, 1992-1993 döneminde geçerli olan Avrupa
Döviz Kuru Mekanizması (ERM)’dır. 1993’de ERM krizinde sistem önemli spekü-
latif baskılara maruz kalmıştır.
Serbest Dalgalanma
Bu sistemde döviz kuru, döviz arz ve talebine göre serbestçe belirlenmekte, Merkez
Bankasının parite kuru belirleme uygulaması bulunmamaktadır. Toplam döviz
120 Uluslararası İktisat Politikası
talebi ve toplam döviz arzının eşitlenmesi ile denge döviz kurları belirlenmekte,
döviz arz ya da talebinde ortaya çıkacak bir değişiklik ile döviz kurları değişmek-
tedir. Döviz arzı sabit kalırken, döviz talebinin artması döviz kurunu yükseltir ve
ulusal para değer kaybeder. Aksine döviz talebi sabitken döviz arzının artması
durumunda döviz kuru düşer ve ulusal para değer kazanır.
Piyasa güçleri tarafından belirlenen döviz kurlarına arada bir yapılan mü-
dahaleler, gereksiz dalgalanmaları önleme veya yumuşatma amacı taşımaktadır.
Para politikasının etkinliğinin tam olarak sağlandığı bu sistemde döviz rezervleri
ihtiyacı da oldukça azdır.
ex + em ≥ 1
ex, ihraç malı dış talep esnekliğini; em, ithal malı yurt içi talep esnekliğini
göstermektedir.
Marshall Lerner koşulu olarak bilinen bu denge durumu her zaman işle- Dalgalı Kur Sisteminin
Olumsuz Yönleri: Dalgalı
meyebilir. Esneklik değerlerinin kısa dönemde düşük olduğu ancak uzun kurların ekonomik kesimler
dönemde yeni fiyatlara uyum sağlanarak esneklik değerlerinin artacağı ile- üzerinde kur riski etkisi
ri sürülür. Bu nedenle kısa dönemde dalgalı kurlar küçük hacimde değişti- yapması, enflasyonist olması
ve spekülatif hareketlere yol
ğinde dış ticareti olumlu etkilemeyi başaramaz. açarak istikrarı bozması gibi
• Dalgalı kurlar, reel sektörü de her zaman etkiler. Özellikle döviz kurların- ileri sürülen bazı olumsuz
yönleri mevcuttur.
daki artışlar, üretimin her sürecinde malın üretim maliyetine yansır; böyle-
ce ülkede maliyet enflasyonu yaratır.
• Dalgalı kurların, genel olarak sabit kurlara nazaran daha enflasyonist ol-
duğu savunulur. Bu görüşe göre, döviz kurları kısa dönemde uzun dönem
hedef oranının üzerine çıkar (hedefi aşma) ve böylece ülkede enflasyonu
yükselteceği ileri sürülür.
• Dalgalı kur sisteminde döviz kurlarının sık değişmesinin spekülatif işlem-
lere yol açacağı, bunun da istikrarı bozarak kur dalgalanmalarını daha da
arttıracağı ileri sürülür. Ancak bu görüş bazı iktisatçılar tarafından redde-
dilmektedir. Döviz kuru artarken kurların daha da artacağı beklentisi ve
sürü psikolojisi ile spekülatörler döviz taleplerini arttırırlarsa döviz kuru
artışı gerçekten de şiddetlenir ve istikrar bozulur. Ancak spekülatörlerin
gerçekte döviz kuru artarken döviz almak yerine döviz satışı yapması pi-
yasanın aksi yönde hareket etmesi gerekir. Bu durumda istikrar bozulmaz,
aksine istikrar sağlanmış olur.
Günümüzde birçok ülkenin sabit kur yerine dalgalı kur sistemini veya ara kur sis-
temlerini tercih ettiği dikkate alınırsa, bunun temel nedenleri ne olabilir? 10
Resim 5.1
Forex piyasa olarak bilinen peşin döviz
piyasası, dünyanın en gelişmiş ve
likiditesi en yüksek finansal piyasaların
başında gelmektedir. Bütün dünyada
döviz parite değerleri ve fiyatları bu
piyasa aracılığı ile belirlenmektedir.
Amerikan doları, euro, İngiliz sterlini,
Japon yeni, İsviçre frangı en yoğun işlem
gören temel paritelerdir.
Kaynak:
http://www.borsarti.com
Erişim tarihi: 25 Nisan 2012.
122 Uluslararası İktisat Politikası
Özet
Döviz piyasasını tanımlamak, piyasanın katılım- Ülke parasının aşırı değerli ve eksik değerli olma-
1 cılarını ve işlevlerini açıklamak ve özelliklerini 4 sının sonuçlarını açıklamak
belirlemek Ulusal para enflasyon farkından daha fazla de-
Döviz piyasası, bir ulusal paranın yabancı bir ğer kaybederse eksik değerli olur. Bu durumda
para ile değiştirildiği veya yabancı paraların ülkenin rekabet gücü artar, ihracatı artıp ithalatı
birbirleriyle değiştirildiği piyasadır. Döviz piya- azalır. Ulusal para enflasyon farkından daha az
sasının katılımcıları firmalar, bireyler, bankalar değer kaybederse aşırı değerli olur. Bu durumda
ve resmî kurumlardır. Bu piyasanın işlevleri; ülkenin dış rekabet gücü düşer, ihracatı azalıp
satın alma gücünü transfer etme, kredi kolaylığı ithalatı artar.
sağlama, döviz kuru riskinden koruma ve değer
saklama işlevleridir. Arbitraj ve spekülasyon işlemlerini ve farklarını
Döviz piyasası, alıcı ve satıcıların karşı karşıya 5 açıklamak
gelmesinin gerekmediği, örgütsüz, evrensel, hiç İki ayrı döviz piyasasında kur farkından kazanç
kapanmayan bir piyasa olup bu özellikleri nede- sağlama işlemine arbitraj denir. Arbitraj Tek
niyle tam rekabet piyasası yapısındadır. Fiyat Yasası’nın bir sonucu olarak geliştirilmiş
bir işlemdir. Tek Fiyat Yasası’na göre devlet mü-
Alış kuru - satış kuru, düz kur - çapraz kur, nomi- dahalesinin olmadığı ve tam rekabet şartlarının
2 nal kur - reel kur kavramlarını tanımlamak geçerli olduğu bir ekonomide her ekonomik var-
Döviz alış işlemlerinde uygulanan kura döviz lığın tek bir fiyatı vardır. Belli bir anda oluşan fi-
alış kuru, satış işlemlerinde uygulanan kura yat farklılığı ise arbitraj işlemine yol açar. Ayrıca
döviz satış kuru denir. İki ulusal para arasında düz ve çapraz kur farkı da arbitraja neden olur.
piyasada fiilen oluşan döviz kuruna düz kur adı Döviz kurunun değişmesine ilişkin tahmine
verilir. Ulusal piyasalarda ülke parasının bulun- dayanarak döviz alıp satmak ise spekülasyon
madığı kurlara çapraz kur denirken, uluslararası işlemidir. Spekülatör öncelikle döviz kurunun
piyasalarda ABD dolarını içermeyen kurlar çap- gelecekteki değerini tahmin eder, sonra bu bek-
raz kur olarak tanımlanır. Ülkede fiilen geçerli lentiye göre döviz alım ya da satım kararı alarak
olan kura nominal kur denirken enflasyon oran- kur riski üstlenir. Fiyatında artış beklediği dövizi
ları dikkate alınarak hesaplanan kura ise reel kur satın alır, düşüş beklediği dövizi ise satar.
denmektedir.
Peşin ve vadeli döviz piyasalarını belirlemek
Satın alma gücü paritesi teorisine göre döviz kur- Döviz piyasası işlemleri peşin (spot) ve vadeli iş-
6
3 larındaki değişmeyi yorumlamak lemler olarak ayrılır. Spot döviz piyasası Forex
Satın alma gücü paritesi teorisi, ülkelerin tica- piyasa olarak ifade edilir. Forex piyasası dün-
ret konusu olan mal fiyatları ile döviz kurları yanın en büyük ve en hızlı ve en likit piyasası
arasındaki ilişkiyi açıklamaktadır. Mutlak satın niteliğindedir. Haftada 5 gün 24 saat açık olan
alma gücü paritesi döviz kurlarının ne olması bu piyasada işlemciler, işlem yapmaya yetkili bir
gerektiğini, nispi satın alma gücü paritesi ise dö- aracı kurumda ABD doları cinsinden hesap aç-
viz kurlarının, belli bir dönemde ne kadar değiş- tırdıktan sonra istedikleri para birimi cinsinden
mesi gerektiğini açıklar. işlemlerini yürütürler.
Vadeli döviz piyasası, dövizin fiziki tesliminin
belli bir tarihte yapılmasının sözleşme ile belir-
lendiği piyasalardır. Alım satıma konu olan dö-
vizin cinsi, miktarı, fiyatı ve teslim tarihi işlemin
yapıldığı tarihte bir sözleşme ile belirlenir, vade
sonunda ise fiziki teslim gerçekleştirilir. Vadeli
işlemlerde öngörülen vade süresi genellikle bir
yıldan kısadır.
5. Ünite - Döviz Piyasası ve Döviz Kuru Sistemleri 123
Vadeli döviz piyasası kapsamında forward, futu-
Döviz kuru sistemlerini tanımlamak
7 res, opsiyon ve swap işlemlerini açıklamak 8
Döviz kuru sistemleri sabit kur sistemi ve dalgalı
Vadeli döviz piyasası işlemleri kur riskinden ka-
kur sistemi olarak ikiye ayrılır. Bu iki temel siste-
çınmak amacıyla yapılan forward, futures, opsi-
min dışında çok sayıda ara kur sistemleri vardır.
yon işlemleri ve swap sözleşmeleridir.
Sabit kur sistemi, döviz kurunun bir yabancı pa-
Forward sözleşmeler belli bir dövizin, belirlen-
raya veya sepet paraya endekslenmesidir. Ayrıca
miş döviz kuru üzerinden belli bir tarihte satın
dolarizasyon, para kurulu ve parasal birlik de
alınması ya da satılması sözleşmeleridir. Bu iş-
katı sabit kur sistemidir. Ara döviz kuru sistem-
lemler, bankalar aracılığı ile gerçekleştirildiği
leri sabit kur ile dalgalı kur sistemleri arasında
için tezgâh üstü piyasa işlemleridir. Forward
yer alan uygulamalardır. Dalgalı kur sistemi ise
döviz sözleşmeleri genellikle dış ticaretçilerin
döviz kurlarının döviz arz ve talebine göre ser-
kur riskinden kaçınmak amacıyla kullandıkları
bestçe değişebilmesidir.
işlemlerdir.
Sabit kur sistemleri katı sabit kur sistemi ve ge-
Futures sözleşmeler belli bir dövizin, belli bir
leneksel sabit kur sistemi olarak ikiye ayrılır.
kur üzerinden, belli bir tarihte alınması veya
Katı sabit kur sistemi dolarizasyon, para ku-
satılması sözleşmeleridir. Anlaşılacağı gibi bu
rulu ve parasal birlik şeklinde rejimlere ayrılır.
tanım, yukarıda ele alınan forward sözleşme ta-
Dolarizasyon, resmî para birimi olarak ulusal
nımı ile aynıdır. Bu iki vadeli döviz işlemi ara-
para yerine yabancı parayı kullanmaktır. Para
sındaki temel fark forward sözleşmelerin banka
kurulu, Merkez Bankasının para basma yetkisini
ile futures sözleşmelerin borsa ile yapılmasıdır.
elinden alan ve sadece ülkenin döviz rezervleri
Opsiyon işlemleri belli bir dövizin, belli bir kur
kadar para arzı artışına izin veren uygulamadır.
üzerinden, belli bir tarihte alınması veya satıl-
Parasal birlik, ekonomik göstergeleri yakın alan
ması hakkı veren sözleşmelerdir. Bu tanımda gö-
ülkelerin ortak bir para birimini kabul etmele-
rüldüğü gibi forward ve futures sözleşmelerden
ridir. Geleneksel sabit kur sistemi ise tek para
farklı olarak hak ifadesi yer almaktadır. Çünkü
birimine endeksli veya birkaç para biriminden
opsiyon işlemleri, yatırımcıya işlemi uygula-
oluşan bir para sepetine endeksli olarak uygula-
maktan vazgeçme hakkı tanır. Yatırımcı piyasa
nan ayarlanabilir sabit kur sistemidir.
koşulları ile sözleşme koşullarını karşılaştırır ve
Ara döviz kuru sistemlerinde döviz kuru belir-
sözleşmeyi uygulayıp uygulamama kararı verir.
li bir değer olarak sabitlenmez. Ancak Merkez
Opsiyon sözleşmeleri hem banka hem de borsa
Bankası döviz kurunu belirli aralıklarda veya
ile yapılabilen sözleşmelerdir.
değerde tutabilmek amacıyla döviz piyasasına
Swap kelime anlamı olarak iki paranın takası
müdahale eder. Bu sistemde döviz kuru önceden
demektir. Swap işlemleri çok çeşitli olarak uy-
belirlenmiş bir bant içinde tutulmaya çalışılır.
gulanmakla birlikte temelde döviz swapları ve
Hedef bölge, kaygan aralık, sürünen pariteler
faiz swapları olarak ikiye ayrılır. Döviz swapları,
gibi birçok uygulamayı kapsamaktadır.
bir uluslararası yatırımcının dış piyasalarda en
Dalgalı kur sistemi de kendi içinde yönetimli
uygun faiz oranı ile borçlandığı parayı başka bir
dalgalanma ve serbest dalgalanma adı altında iki
para birimi ile değiştirmesidir. Faiz swapları ise
uygulamaya sahiptir. Yönetimli dalgalanmada
firmaların aynı para birimi cinsinden temin et-
döviz kuru döviz arz ve talebine göre belirlen-
tikleri kredilerin faiz yapısını değiştiren işlem-
mekte, Merkez Bankası gerektiğinde müdahale
lerdir.
edebilmektedir. Döviz kurları ile ilgili önceden
belirlenmiş bir değişme hedefi bulunmamakta-
dır. Serbest dalgalanmada ise döviz kuru, döviz
arz ve talebine göre serbestçe belirlenmekte,
Merkez Bankasının müdahalesi söz konusu ol-
mamaktadır.
124 Uluslararası İktisat Politikası
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki faaliyetlerden hangisi döviz piyasasının 6. İki ayrı piyasada, aynı anda döviz kurunda olu-
işlevleri arasında yer almaz? şan farklı kotasyonlardan yararlanma işlemine ne ad
a. Satınalma gücü transfer etme verilir?
b. Kredi kolaylığı sağlama a. Spekülasyon
c. Yatırımları teşvik etme b. Yer arbitrajı
d. Döviz kuru riskinden koruma c. Dolaylı ve dolaysız kur farkı arbitrajı
e. Değer saklama d. Döviz opsiyonu
e. Döviz swapı
2. Aşağıdaki ifadelerden hangisi döviz piyasasının
özelliklerinden biri değildir? 7. I-Alıcı ve satıcının vazgeçme hakkı vardır.
a. Örgütsüz piyasa olması II-Vade içinde veya vade sonunda uygulanabilir.
b. Evrensel piyasa olması III-Vazgeçme hakkının maliyeti olarak prim ödenir.
c. Hiç kapanmayan piyasa olması Yukarıdaki bilgilerden hangisi veya hangileri döviz op-
d. Alıcı ve satıcının karşı karşıya gelmesi siyonu işleminin özelliklerini oluşturur?
e. Tam rekabet piyasasına yakın piyasa olması a. I-II
b. I-III
3. Aşağıdakilerden hangisi döviz alış ve satış kuru c. Sadece II
arasındaki farkı etkileyen unsurlardan biri değildir? d. II-III
a. Piyasaya ilişkin bekleyişler e. Sadece I
b. Dövizin banka hesabı veya efektif olması
c. İşlemlerin finans merkezlerine uzaklığı veya ya- 8. Aşağıdaki özelliklerden hangisi dolarizasyon rejimi
kınlığı ile ilgili doğru bir ifade değildir?
d. Bankaların veya diğer finans kurumlarının dö- a. Parasal disiplini arttırır.
viz pozisyonları b. Döviz kuru istikrarsızlığını tamamen giderir.
e. Döviz işlemi yapan tarafların spekülatör olup c. Merkez bankasının rolünü güçlendirir.
olmaması d. Senyoraj gelirini ülkeye bırakmaz.
e. Krize karşı duyarlılığı arttırır.
4. 2017 yılında 1ABD doları = 4.80 TL, Türkiye’de enf-
lasyon oranı yüzde 14, ABD’de enflasyon oranı yüzde 9. Sadece ülkeye döviz girişi olduğunda para arzı ar-
4 ise Türk lirasının reel değeri nedir? tışına izin verilen ve kesin yasal düzenlemeler getiren
a. 4.92 döviz kuru rejimi aşağıdakilerden hangisidir?
b. 4.84 a. Parasal birlik
c. 4.76 b. Para kurulu
d. 4.37 c. Dolarizasyon
e. 4.20 d. Geleneksel sabit kur sistemi
e. Yönetimli dalgalanma
5. Aşağıdakilerden hangisi vadeli döviz piyasaları
kapsamında yer alan forward ve futures (gelecek işlem- 10. Aşağıdakilerden hangisi dalgalı kur sisteminin
leri) arasındaki farklardan biri değildir? olumlu yönlerinden biri değildir?
a. Forward işlemler banka ile yapıldığı için risk a. Yüksek oranlı ve ani devalüasyonlardan koru-
taşımaz; futures işlemler borsa ile yapıldığı için ması
risklidir. b. Ekonomiyi dış şoklara karşı koruması
b. Forward işlemler tezgahüstü işlemler iken futu- c. Rezerv ihtiyacını azaltması
res işlemler borsa işlemleridir. d. Paranın gerçek değerini yansıtması.
c. Forward işlemlerde teminat yatırma zorunlu- e. Otoritelerin sadece dış denge sorunu üzerinde
luğu yokken futures işlemlerde teminat sistemi yoğunlaşmalarını sağlaması
esastır.
d. Forward işlemlerde mutlaka vade sonunda dö-
viz alım veya satımı gerçekleşirken futures iş-
lemlerde ikincil piyasa işlemleri çok yoğundur,
genellikle vade sonu beklenmez.
e. Forward işlemler müşteri talebine uygun olur-
ken futures işlemler borsanın standart koşulla-
rına tabidir.
5. Ünite - Döviz Piyasası ve Döviz Kuru Sistemleri 125
Yaşamın İçinden
100 (JPY) Japon Yeni 2.1699 2.1782 2.1843 2.1927 2.1701 2.2010
Yukarıdaki tabloda 30 Nisan 2012 tarihinde TCMB ta- Türkiye’ye bakalım. Big Mac fiyatı 6.50 TL; ABD’de
rafından ilan edilen döviz kurları ve önceki güne göre ise 4.20 dolar. Buna göre iki fiyatı eşitleyen dolar kuru
değişim oranları yer almaktadır. TCMB tarafından her 1.55 TL çıkıyor. Halbuki o günkü fiili kur 1.84 TL.
iş günü saat 15.30’da gösterge niteliğinde kurlar belir- Böylece TL’nin yüzde 19 düşük değerli olduğu sonu-
lenmektedir. Bu kurlar ABD doları döviz satış fiyatı cuna varılıyor.
esas alınarak hesaplanmaktadır. 1 Nisan 2002 tarihin- Şimdi 25 Temmuz 2011’le karşılaştıralım. Big Mac fi-
den itibaren TCMB tarafından her iş günü saat 10.30- yatı gene 6.50 TL. Çok ilginç çünkü altı ayda enflasyon
15.30 arasında her saat başında toplam 6 defa, banka- tırmanmasına rağmen Big Mac fiyatı sabit kalmış! The
lararası döviz piyasasında 1 ABD doları karşılığında Economist’in yalancısıyım; kendim kontrol etmedim.
TL kotasyon veren bankaların alım ve satım fiyatları- Halbuki ABD’de altı ay önce Big Mac 4.07 dolara sa-
nın ortalamalarının ortalaması belirlenmektedir. Bu tılıyormuş. Yani ABD’de fiyatı yüzde 3,2 yükselmiş.
şekilde belirlenen 6 ortalamanın aritmetik ortalaması Buna göre iki fiyatı eşitleyen dolar kuru 1.60 TL oluyor.
Merkez Bankası’nca saat 15.30 itibariyle belirlenen Halbuki o tarihte fiili kur 1.72 TL, dolayısı ile TL %7
gösterge niteliğindeki 1 ABD doları döviz satış kuru düşük değerli imiş.
olmaktadır. Döviz alış kurları ise satış kurlarından her TL’nin reel değer kaybı Ne demek?
para birimi için farklı oranlarda iskonto yapılarak be- Reel döviz kurunu hamburger fiyatları ile hesaplayınca
lirlenmektedir. temmuzdan ocağa TL dolar karşısında yüzde 12 değer
kaybediyor. Dörtte biri (3.2 puan) fiyatın Türkiye’de sa-
bit iken ABD’de artmasından, geri kalanı ise (9 puan)
nominal kurun yükselmesinden kaynaklanıyor.
Okuma Parçası Bugün durum nedir? 11 Ocak’tan bu yana Big Mac fi-
Big Mac kurları yatlarının değişmediğini kabul ediyoruz. Bugünkü do-
Döviz kuru ne oluyor? TL çok mu değer kazandı? Son lar kurunu 1.76 TL alıyorum. TL %13.5 düşük değerli
günlerde kur tartışması gene canlandı. Hoş, zaten hiç çıkıyor. Dolayısı ile temmuza kıyasla hâlâ yüzde 6.5’luk
bitmemişti. “Hocam, ne olacak şu kur?” sorusu dai- bir rekabet avantajını koruyor.
ma geçerlidir. Kur yükselir; dövizle borçlananlar ağlar. Ocakta parası en değerli ülke İsviçre çıkıyor: Yüzde 62.
Düşer; sanayici şikâyet eder. Sabit kalır; iki taraf da te- İsviçre’de Big Mac 6.81 dolara satılıyor. Temmuz’da zir-
dirgin olur. vede Norveç vardı. Diğer uçta ise Hindistan yer alıyor:
Yıl sonunda TL’ye saldırı döviz sepetini 2.20 TL’ye tır- Big Mac fiyatı 1.62 dolar yani Rupee yüzde 61 düşük
mandırdı. Merkez Bankası piyasaları fonladığı faizi ko- değerli oluyor.
ridorun üst sınırında tutarak ve döviz satarak TL’yi ba-
şarılı şekilde korudu. Geçen hafta döviz sepeti 2 TL’ye Kaynak: Asaf Savaş Akat, 7 Şubat 2012, Vatan
iyice yaklaştı. İki hafta önce The Economist ünlü Big Gazetesi.
Mac döviz kuru endeksini yeniden yayınladı. Ocak fi-
yatlarını kullanıyor. Geçen temmuz fiyatları ile bulgu-
lara bu köşede değinmiştim (21 Ağustos 2011).
Hatırlatalım. Big Mac özel bir hamburger. Dünyanın
her yerinde tıpatıp aynı üretiliyor. Benzer dükkânlarda
benzer kıyafetler giyen personel tarafından satılıyor.
Böylece kalite ve miktar gibi ölçmeyi zorlaştıran so-
runlar ortadan kalkıyor.
Son hesapta 11 Ocak’ta geçerli fiyat ve kurlar kullanıl-
mış. Türkiye dahil kırkdört ülke ve euro bölgesi kapsa-
nıyor. Yerli fiyat ABD fiyatına bölününce dolarla satı-
nalma gücünü sağlayan kur bulunuyor. Sonra fiili kurla
mukayese ediliyor.
5. Ünite - Döviz Piyasası ve Döviz Kuru Sistemleri 127
Sıra Sizde 3
Bir ülke parasının aşırı ya da eksik değerliliği, iki dö-
nem arasında nominal kurda meydana gelen değişme-
nin, aynı döneme ait iki ülke enflasyon farkı ile karşı-
laştırılması şeklinde bulunur. Bu yaklaşım nispi satın
alma gücü paritesine dayanır. Nispi satın alma gücü
paritesine göre bir ülke parası enflasyon ölçüsünde de-
ğer kaybetmelidir. Eğer enflasyon oranından daha az
değer kaybederse aşırı değerli olur. Aksine enflasyon-
dan daha fazla değer kaybederse eksik değerli olarak
ifade edilir.
Sıra Sizde 4
Arbitraj işlemi yapma imkânı veren kur farklılığı, pi-
yasalar arasında döviz arz ve talebinin farklı olmasın-
dan kaynaklanabilir. Ayrıca dolaylı ve dolaysız kur far-
kı, kur kotasyonu yapan bankanın söz konusu dövize
olan ihtiyacına veya arz fazlasına bağlı olabilmektedir.
Bunların dışında kur kotasyonu esnasında çapraz kur
hesaplama hatası da dolaylı ve dolaysız kur farkından
doğan arbitraja yol açabilir. Çünkü döviz kurları günü-
müzde noktadan sonra beşli rakamlar olarak gösteril-
mektedir. Örneğin 1$ = T4.79812 şeklinde açıklanan
128 Uluslararası İktisat Politikası
Yararlanılan Kaynaklar
Appleyard, D. R., Field, A. J., Cobb, S. L. (2006). Inter-
national Economics, Boston: Mc Graw-Hill Irwin.
Bekaert, G., Hodrick, R. (2012). International Finan-
cial Management, Second Ed. Prentice Hall.
Berg, H.V. (2004). International Economics, Boston:
Mc Graw Hill Irwin.
Carbaugh, R .J. (2000). International Economics,
New York: South-Western.
Dornbusch, R. (1989). Open Economy Macroecono-
mics, New York: Academic Press.
Gerber, J. (2005). International Economics, Boston:
Pearson, Addison-Wesley.
Ghost, A. R., Gulde A. M. and Wolf H. C. (2003). Exc-
hange Rate Regime, Choice and Consequences,
The MIT Press.
Husain, M. A. (2006). ‘To Peg or not to Peg: A Temp-
late for Assessing the Nobler’ IMF Working Pa-
per, No:54.
Husted, S., Melvin M. (2007). International Econo-
mics, Boston: Pearson, Addison-Wesley.
Kenen, P. (2008). The International Economy, Camb-
ridge: Cambridge University Press.
Krugman, R. P., Obstfeld, M. (2006). International
Economics, Theory and Policy, Boston: Addison-
Wesley.
Moosa, A. I. (2005). Exchange Rate Regimes, Fixed,
Flexible or Something in Between?, London:
Macmillan Palgrave.
Wang, P. (2010). The Economics of Foreign Exchan-
ge and Global Finance, 2nd. Ed. United Kingdom:
Springer.
Pugel, T. (2004). International Economics, Boston:
Mc Graw Hill.
Reinhart, C. M., K. S. Rogoff. (2004). ‘The Modern His-
tory of Exchange Rate Arrangements: A Reinterp-
retation’, Quarterly Journal of Economics, Feb.
Vol.119, Iss.1, ss.1-49.
Salvatore, D. (2007). International Economics, New
York: John Wiley.
Stephan V. (2007). An Introduction to Global Finan-
cial Markets, 5th Ed. London: Palgrave Macmillan.
6
ULUSLARARASI İKTİSAT POLİTİKASI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Ödemeler dengesini tanımlayabilecek,
Ödemeler dengesinde yer alan temel hesapları ve bu hesapların alt kalemlerini
belirleyebilecek,
Dış ticaret açığı/fazlası, cari açık/fazla ve ödemeler dengesi açığı/fazlası kav-
ramlarını tanımlayabilecek,
İkiz açıklar kavramını açıklayabilecek,
Tasarruf ve yatırım özdeşliği açısından ve bütçe dengesi açısından cari hesap
dengesini belirleyebilecek,
Dış dengesizliklere yol açan veya onları etkileyen gelişmeleri belirleyebilecek,
Ödemeler dengesinde otomatik denkleşme mekanizmalarını ve dış denkleştir-
me politikalarını açıklayabilecek
bilgi ve beceriler kazanabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Ödemeler Dengesi • Rezerv Hareketleri
• Çift Kayıt Muhasebe Sistemi • Ödemeler Dengesi Açığı
• Dış Ticaret Dengesi • İkiz Açıklar
• Dış Ticaret Açığı • Otonom ve Denkleştirici İşlemler
• Cari İşlemler Dengesi • Dış Denkleştirme Mekanizmaları
• Cari Açık • Dış Denkleştirme Politikaları
• Net Hata Noksan • Devalüasyon, Revalüasyon
İçindekiler
• ÖDEMELER DENGESİ
Ödemeler Dengesi ve
Uluslararası İktisat Politikası • ÖDEMELER DENGESİNDE DENKLEŞME
Denkleşme Mekanizmaları MEKANİZMALARI
Ödemeler Dengesi ve
Denkleşme Mekanizmaları
ÖDEMELER DENGESİ
Ödemeler Dengesi Kavramı
Ödemeler dengesi, bir ekonomide yerleşik kişilerin diğer ekonomilerde bulunan Ödemeler dengesi: Ülke
yerleşik kişiler ile belirli bir dönem içinde yapmış oldukları ekonomik işlemlerin yerleşiklerinin diğer ülke
yerleşikleri ile yaptıkları tüm
kayıtlarını gösteren bir rapordur. İstatistiki nitelikte olan bu rapor aylık, üçer aylık ekonomik işlemleri gösterir.
ve yıllık olarak hazırlanır. Zamana bağlı olarak açıklanan, dinamik bir kavram
olduğu için ödemeler dengesi bir akım değişkendir.
Ödemeler dengesi tanımında bulunan yerleşik kişiler kavramı, bir ekonomide
en az bir yıl sürekli ve düzenli olarak ikamet eden ve söz konusu ekonomi içinde
faaliyette bulunan gelir ve giderleri olan kurum ve kişileri ifade etmektedir. Bu
çerçevede yerleşikler merkezî hükûmet, parasal otorite, bankalar ile gerçek ve tü-
zel kişileri kapsamaktadır.
Tanımda yer alan ekonomi kavramı ise bir hükûmet tarafından yönetilen,
sınırları belirlenmiş bir coğrafi bölgeyi ifade eder. Bu açıdan ödemeler dengesi,
farklı ekonomilerin yerleşik kişileri arasında gerçekleştirilen ekonomik akımları
ölçen bir rapor niteliğindedir. Yurt içi ve yurt dışı yerleşikler arasındaki ekono- Ekonomik işlemler: Ülke
mik işlemler ise mal ve hizmet gelir-gider işlemlerini, finansal varlıklar ve yü- yerleşikleri ile yabancı ülke
yerleşikleri arasında, mal,
kümlülükler ile ilgili işlemleri ve reel ya da finansal kaynakların karşılıksız olarak hizmet, sermaye ve gelir akımı
sağlandığı transferleri içermektedir. ile reel veya finansal karşılıksız
transfer işlemleridir.
Buna göre ülkeden mal çıkışı olduğu için ihracat kalemi 100 bin euro alacak-
lı olmaktadır. Buna karşılık ülkeye döviz girişi olduğu için Sermaye ve Finans
Hesabı’nda yer alan varlıklar kalemi 100 bin euro borçlandırılır. Böylece biri alacak
kaydı (pozitif), diğeri borç kaydı (negatif) olmak üzere iki muhasebe kaydı yapılır.
Alacak Borç
Cari İşlemler Hesabı
İhracat 100
Sermaye ve Finans Hesapları
Diğer Yatırımlar/Varlıklar 100
ÖRNEK 2
Bir Türk firması 100 bin euro tutarındaki bir ürünü ithal etmiş ve bedelini peşin
olarak ödemiştir.
Bu durumda ülkeye mal girişi olduğu için Cari İşlemler Hesabı’nda mal hesabı
borçlu olmaktadır. Ülkeden sermaye çıkışı olduğu için de Sermaye ve Finans He-
sapları alacaklı olur. Bu işlemin muhasebe kayıtları aşağıdaki gibidir:
Alacak Borç
Cari İşlemler Hesabı
İhracat 100
Sermaye ve Finans Hesapları
Diğer Yatırımlar/Varlıklar 100
6. Ünite - Ödemeler Dengesi ve Denkleşme Mekanizmaları 133
Ödemeler dengesinde Sermaye ve Finans Hesabı içinde rezerv varlıklar da yer aldığı
hâlde Merkez Bankaları bu hesabı kendi içinde ikiye ayırmakta, rezerv varlıkları
ayrı bir kalem olarak açıklamaktadır. Bu sunum ödemeler dengesi açık ya da fazla-
larının nasıl giderildiğini göstermesi açısından önem taşımaktadır.
134 Uluslararası İktisat Politikası
Yabancıların Türk hazine bonosu satın almaları ve bundan faiz geliri elde etmeleri
1 durumunda ödemeler dengesinin hangi hesaplarına kayıt yapılır?
Mal Ticareti
Bu hesapta mal ihracat ve ithalatı yer almaktadır. Ticaret konusu olan mallar; ge- Mal Ticareti Hesabı: Mal
nel mal ticareti, işlem gören mallar, onarım gören mallar, taşıtlar için limanlarda Ticareti Hesabı’nda; genel
mal ticareti, işlem gören ve
sağlanan mallar ve ticari mal niteliğinde olan altın şeklinde sınıflandırılır. onarılan mallar, limanlarda
temin edilen mallar ve üretim
amaçlı altın yer alır.
Hizmet Ticareti
Diğer ülkeler ile yapılan hizmet ticareti ile ilgili gelir ve giderler bu hesapta kayde- Hizmet Ticareti Hesabı:
dilir. Bu hesabın içinde aşağıdaki kalemler yer almaktadır: Hizmet Ticareti Hesabı’nda
taşımacılık, turizm, inşaat,
Taşımacılık: Bu hesabın içinde mal ticareti ile ilgili taşımacılık verilerini içeren sigortacılık, finansal hizmetler
navlun kalemi ve uluslararası yolcu ve bagaj taşımacılık işlemlerini içeren diğer ve resmî hizmetler yer alır.
taşımacılık kalemi yer almaktadır.
Turizm Gelir ve Giderleri: Bu hesaba ilişkin veriler ülkemizde TÜİK tarafından
üçer aylık dönemler itibariyle sınır kapılarında yürütülen anket sonuçlarından
elde edilmektedir. Böylece dış ülke yerleşiklerinin ülkemizde yaptıkları harcama-
lar ile ülke yerleşiklerinin yurt dışında yaptıkları harcamalar tespit edilmektedir.
İnşaat Hizmetleri: Bu hesap için veriler banka raporlarından elde edilir. Yurt
içinde yerleşik inşaat şirketlerinin yurt dışında yaptıkları inşaat hizmetlerinden
sağladıkları gelirler banka raporları aracılığı ile saptanır.
Sigorta Hizmetleri: Dış ülkelerde yerleşik kişilerle yapılan sigorta işlemleri ve-
rileri Türkiye’de yerleşik sigorta şirketlerinden doğrudan elde edilmektedir.
Finansal Hizmetler: Finansal hizmetler yerleşikler ile yerleşik olmayanlar ara-
sında gerçekleştirilen finansal aracılık hizmetlerini kapsamaktadır. Yurt içinde
yerleşik bankaların finansal hizmetler karşılığında yurt dışında yerleşik kişilerden
aldığı komisyon ve benzeri gelir ve giderler bu hesaba kaydedilmektedir. Gerekli
veriler banka raporlarından temin edilmektedir.
Ticaret Bağlantılı Diğer Hizmetler: Mal ticaretinden kaynaklanan komisyon ve
benzeri gelir ve giderler bu hesapta yer almakta ve ilgili veriler banka raporların-
dan temin edilmektedir.
Resmî Hizmetler: Hükûmetin dış teşkilat hizmetlerinden ve diplomatik hiz-
metlerinden kaynaklanan gelir ve giderler bu kalemde yer almaktadır. Elçilik ve
konsolosluklara ait veriler idari kayıtlardan elde edilirken diğer veriler TCMB ve
banka raporlarından sağlanmaktadır.
Diğer Hizmetler: Yukarıda belirtilenler dışında kalan hizmetlere ilişkin gelir ve
giderler bu hesapta izlenmektedir. Posta, kurye, haber ajansı ve telekomünikasyon
hizmetleri, telif hakkı ve lisans ödemeleri, kültürel ve eğitsel hizmet ödemeleri ve
çeşitli teknik hizmetler bu kapsamda yer almaktadır. Gerekli veriler ilgili kuruluş-
lardan, TCMB ve banka raporlarından elde edilmektedir.
Gelirler
Bu hesapta, farklı ülke yerleşikleri arasında yapılan ücret ödemeleri ile doğrudan ya- Gelirler Hesabı: Gelirler
tırımlardan, portföy yatırımlarından ve diğer yatırımlardan kaynaklanan kâr ve faiz hesabında ücret gelirleri
dengesi ile faiz ve kâr payı
gibi gelir ödemeleri yer almaktadır. Ülkede faaliyet gösteren yabancı şirketlerin ül- şeklinde yatırım gelirleri
kelerine götürdükleri kâr transferleri, yaptıkları ücret ödemeleri, yabancıların satın dengesi yer alır.
aldıkları tahvillere ilişkin faiz ödemeleri ve hisse senedi sahiplerine yapılan kâr payı
ödemeleri eksi (-) işaretle bu hesaba kaydedilir. Ülke dışında faaliyet gösteren yerle-
şiklerin ülkeye getirdikleri kâr, faiz ve kâr payı gelirleri ise artı (+) olarak kaydedilir.
Ülkemizdeki düzenlemelere göre gelir hesabının içinde yer alan kalemler şunlardır:
Ücret Ödemeleri: Türkiye’de çalışmakta olan yabancıların elde ettikleri ücretler bu
hesapta yer almaktadır. T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından
çalışma izni verilen yabancı sayısı yardımıyla ücret ödemeleri verisi hesaplanmaktadır.
136 Uluslararası İktisat Politikası
Cari Transferler
Ekonomiye mal, hizmet veya para girişinin herhangi bir kaynak çıkışı olmadan
gerçekleşmesi durumunda ilgili kalemler cari transferler hesabına kaydedilir. Di-
ğer bir deyişle bu kalem, farklı ülke yerleşikleri arasında yapılan karşılıksız öde-
melerin kaydedildiği bir hesap olup resmî veya özel bağışları, hibeleri, yardımları
ve işçi dövizlerini kapsamaktadır.
Yurt dışında çalışan işçiler o ülkenin yerleşiği olarak kabul edildiği zaman gön-
derdikleri döviz havaleleri ve diğer transferler, söz konusu ülkeden gelen karşılık-
sız ödeme niteliği taşımaktadır. Bu nedenle işçi havaleleri, karşılıksız transfer adı
da verilen Cari Transferler Hesabı’nda yer almaktadır.
Ödemeler dengesinin Cari İşlemler Hesabı’nda yer alan Mal Ticareti kalemi
Karşılıksız Transfer: Çift görünür ticaret adını alırken diğer kalemler görünmeyen kalemler dengesi ola-
kayıt ilkesine uymayan rak adlandırılır:
tek hesap olup bağışları,
yardımları ve işçi dövizlerini
kapsar. Dış Ticaret Dengesi (Görünür Ticaret)+Görünmez Ticaret Dengesi=Cari İşlemler Dengesi
Cari işlemler açığı kavramı ile dış ticaret açığı kavramı karıştırılmamalıdır. Cari iş-
lemler açığı döviz ödemelerinin döviz gelirlerini aşması durumu olurken dış ticaret
açığı sadece ithalatın ihracatı aşması durumudur.
Sermaye Hesabı
Bu hesap Sermaye ve Finans Hesabı’nın önemsiz bir kalemi olup ülkemizdeki dü-
zenlemelere göre şu alt kalemleri kapsamaktadır:
Göçmen Transferleri: Yurt dışından ülkemize göç eden kişilerin ülkemize ak-
tardıkları varlıklara ilişkin tutarları içermektedir.
Üretilmeyen ve Finansal Olmayan Varlıklar: Telif, ticari marka, kira, lisans ve
transfer sözleşmeleri gibi maddi olmayan varlıklar ile kara parçası gibi maddi var-
lıkları kapsamaktadır. Türkiye’deki spor kulüplerinden alınan ve bonservis bedel-
leri için yurt dışından elde edilen gelir ve gider tutarları bu hesapta izlenmektedir.
Finans Hesabı
Finans hesapları, Sermaye ve Finans Hesabı’nın en önemli kalemidir. Bu hesap,
özel ve kamu kuruluşlarına ait kısa ve uzun vadeli uluslararası sermaye akımlarını
kapsar. Diğer bir deyişle ülkeye gelen ve ülkeden çıkan tüm sermaye ana para
ödemeleri bu hesapta izlenir. Bu nedenle finans hesapları, bir ülkenin dış mali
varlıkları ve yükümlülüklerindeki değişmeleri gösterir.
Doğrudan Yatırımlar: Doğrudan yatırım, yatırımcının dış ülkelerde yaptığı
uzun vadeli yatırımı ifade eder. Yatırımcının bu kuruluşun sermayesinde % 10’dan
fazla paya sahip olması ya da yönetiminde ve denetiminde etkili olması gerekir.
Ülkemizdeki düzenlemelere göre doğrudan yatırımlar kalemi, yurt içi ve yurt
dışı doğrudan yatırımlar olarak ele alınmaktadır. Yurt içinde yerleşik kişilerin,
yurt dışında doğrudan yatırım amacıyla yaptıkları yatırımlar, bu yatırımların tas-
fiyesi ve yurt dışında gayrimenkul alımları yurt dışında doğrudan yatırımlar ka-
lemine kaydedilmektedir. Gerekli veriler banka raporlarından elde edilmektedir.
Öte yandan yurt dışında yerleşik kişilerin doğrudan yatırım amacıyla Türkiye’ye
getirdikleri sermaye tutarı, bu yatırımlar için sağlanan krediler ve onların geri
ödemeleri ile Türkiye’de satın aldıkları gayrimenkul bedelleri yurt içinde doğru-
dan yatırımlar kaleminde yer almaktadır.
Portföy Yatırımları: Portföy yatırımları menkul değerlere yapılan yatırımlar
olup özel ya da kamu bono ve tahvillerini, hisse senedini ve diğer finansal araçları
kapsar. Portföy yatırımlarında doğrudan yatırımların aksine, yatırımcının şirketi
yönetim hakkı ve denetiminde etkili olması söz konusu değildir. Yatırımcının sa-
dece sermaye katkısının olması, üretim teknolojisi ve işletmecilik bilgisi açısından
hiçbir katkı getirmemesi esastır.
Portföy yatırımları, varlık ve yükümlülük ana başlıkları altında sektörel dağılı-
mı da içerecek şekilde, hisse senedi ve borç senetleri olarak ayrılır.
Ülkemizdeki düzenlemelere göre Portföy Yatırımları Hesabı, hisse senetleri ve
borç senetleri işlemlerini kapsamak üzere Varlıklar ve Yükümlülükler şeklinde iki
kalemden oluşmaktadır. Yurt içinde yerleşik kişilerin yurt dışında alım satımını
yaptıkları menkul kıymet tutarları Varlıklar kaleminde yer almaktadır. Yurt dışın-
da yerleşik kişilerin BİST’de alım satımını yaptıkları pay senetleri ile bankaların
ve özel sektörün iç ve dış piyasada ihraç ettikleri tahviller ile ilgili işlemler ise
Yükümlülükler kaleminde takip edilmektedir.
138 Uluslararası İktisat Politikası
Diğer Yatırımlar
Diğer Yatırımlar Hesabı’nda; doğrudan yatırım, portföy yatırımları, finansal tü-
revler ve rezervler dışında kalan tüm sermaye hareketleri yer almaktadır. Bu bö-
lümde de kayıtlar türlere ve sektörlere göre ayrımlara tabi tutulur. Bu hesapta tica-
ri krediler, döviz mevcutları ve mevduat hesapları, diğer varlık ve yükümlülükler
yer almaktadır.
Dış ticaret açığı veren bir ekonomide aynı dönemde cari işlemler fazlası meydana
2 gelebilir mi? Nasıl?
6. Ünite - Ödemeler Dengesi ve Denkleşme Mekanizmaları 139
Sanayide hammadde olarak kullanım amacıyla ülkeye altın ithalatı yapılması ile rezerv
olarak altın girişi olması durumunda ödemeler dengesinin hangi hesaplarına kayıt yapılır? 3
Ödemeler dengesinin iki temel hesabı, cari hesap ve sermaye hesabı olduğu
için, cari hesap açığı sermaye hesabı fazlasına eşit olmak zorundadır. Diğer bir
deyişle (+) ve (-) veren kalemler alt alta sıralanıp toplanırsa toplam sıfır olacaktır.
Buna göre;
Cari İşlemler Hesabı açığının Sermaye ve Finans Hesabı fazlası ile (veya Ser-
maye ve Finans Hesabı açığının Cari Hesap fazlası ile) finanse edilememesi du-
rumunda resmî rezervler azalacaktır. Bu nedenle rezervlerdeki azalma kısaca dış Dış Açık: Uluslararası ticaret
açık adı da verilen ödemeler dengesi açığını ifade etmektedir. ve sermaye hareketleri
nedeniyle oluşan döviz talebi
artışı ve resmî rezerv azalışıdır.
(-) Dış Açık = (+) Resmî Rezerv Azalışı
Görüldüğü gibi rezervlerdeki bir azalış artı (+) olarak ifade edilmektedir. Dış
açık veren ve bu nedenle rezervleri azalan bir ekonomide muhasebe anlamında
ödemeler dengesi aşağıdaki gibi yazılır:
Ödemeler dengesi fazlası ise cari hesap dengesindeki fazlanın Sermaye ve Fi-
nans Hesabı’ndaki açık ile (veya Sermaye ve Finans Hesabı dengesindeki fazlanın
Cari Hesap açığı ile) dengelenememesi durumunda resmî rezervlerde oluşan faz-
ladır.
Görüldüğü gibi rezervlerdeki artış eksi (-) olarak ifade edilmektedir. Buna göre
dış fazla veren ve bu nedenle resmî rezervleri artan bir ekonomide muhasebe an-
lamında ödemeler dengesi şu şekilde yazılır:
Ödemeler dengesinde aktif-pasif dengesi sağlandığı hâlde neden dış açık veya dış
fazla kavramları kullanılır? 4
Aşağıda ödemeler dengesi hesapları ile ilgili iki örnek yer almaktadır:
ÖRNEK 3
Cari İşlemler Hesabı 40 birim açık veren bir ekonomide Sermaye ve Finans Hesabı
dengesi 50 birim fazla vermektedir. Bu ekonomide resmî rezervlerin 15 birim arttığı
tespit edilmiştir. Buna göre ödemeler dengesi için nasıl bir yorum yapılabilir?
Ödemeler Dengesi = Cari İşlemler Hs. + Düzenli Sermaye ve Finans Hs.+ NHN
+ Resmî Rezervler Hs.
=0
Ödemeler Dengesi = (-40) + (+50) + (+5) + (-15) = 0
Görüldüğü gibi resmî rezerv artışı ödemeler dengesinde eksi (-) olarak yer
almaktadır.
ÖRNEK 4
Cari İşlemler Hesabı 20 birim açık veren bir ekonomide Sermaye ve Finans Hesabı
16 birim fazla vermektedir. Bu ekonomide resmî rezervler 3 birim azaldığına göre ne
kadar kayıt dışı sermaye girişi olmuştur?
Bu ekonomide cari açığın büyük bir kısmının Sermaye ve Finans Hesabı fazlası
ile giderildiği ancak 4 birimlik bir otonom kalemler açığı kaldığı görülmektedir.
Resmî rezervler 3 birim azaldığına göre bu ekonomide 1 birim kayıt dışı sermaye
girişi olmuştur. Bu da NHN Hesabı’nda görülür.
Otonom kalemlerde oluşan 4 birimlik açığın 1 birimi kayıt dışı sermaye girişi
ile giderilirken geriye kalan 3 birimi de rezervlerin azalmasına yol açmıştır. Gö-
rüldüğü gibi 3 birimlik rezerv azalışı artı (+) olarak yer almaktadır.
Arz Şokları: Ülkelerin toplam arzları birçok faktörün etkisi ile değişebilmekte-
dir. Arz şokları olumlu veya olumsuz yönde olabilir. Petrol fiyatları, enerji fiyat-
ları artışı, küresel ısınma, kuraklık gibi durumlar, sel, deprem gibi doğal afetler
ülkenin üretim kapasitesini negatif yönde etkiler. Negatif arz şokları sadece ülke
ile sınırlı kalmışsa, söz konusu ülkenin ithalatı artar, ihracatı azalır; böylece öde-
meler dengesi bozulur. Bu şokların dünya ekonomisini etkileyecek boyutta olması
durumunda ise dünya üretim hacmi ve dolayısıyla dış ticaret hacmi küçülür.
Özel Tasarruf + Kamu Tasarrufu + Net Dış Dünya Ödemeleri = Toplam Yatırımlar
Devletin olmadığı bir ekonomide ulusal tasarruflar ulusal yatırımlara eşitse cari he-
sap dengesi sağlanır. Eğer ulusal tasarruflar yetersiz ise cari açık oluşur.
Y = C+I+G+(X-M)
veya millî geliri arttıran (ilaveler) ve azaltan unsurlar (sızıntılar) bir arada ya-
zılabilir,
I+G+X = S+T+M
Bu eşitlikte;
I=Yatırım, G=Hükûmet Harcaması, X=İhracat, S=Tasarruf, T=Vergi, M=İthalat’ı
göstermektedir. Burada yatırımlar, hükûmet harcamaları ve ihracat arttığı zaman
millî gelir de artar. Bu nedenle eşitliğin solunda görülen bu kalemlere ilaveler adı
verilir. Öte yandan tasarruflar, vergiler ve ithalat artınca millî gelir azalacaktır. Bu
nedenle eşitliğin sağında görülen bu üç kaleme de sızıntılar denmektedir.
Yukarıdaki eşitlik yeni bir düzenleme ile aşağıdaki gibi yeniden yazılabilir:
I = S + (T-G) + (M-X)
Yatırımlar(I) = Özel tasarruflar(S) + Kamu tasarrufu (T-G) + Dış ticaret açığı (M-X)
Demek ki ihracatçı ihraç ettiği her kalem için 4.0 TL kazanmaktadır. Şimdi bu
ülkede döviz talebi arttığı için döviz kurunun yükseldiğini ve
Bu durumda ihracatçının 1 kalemi 1 ABD dolarına değil, 0.80 cente ihraç et-
mesi gerekecektir. Çünkü artık 4.0 TL’yi, 0.80 cent kazandırmaktadır. Görüldüğü
gibi döviz kuru yükselince bu ülkenin ihraç malı döviz cinsinden ucuzlamıştır. Bu
durum ülkenin ihracatının artmasına yol açar.
Şimdi duruma ithalat açısından bakalım. A ülkesi 1 Amerikan dolarına 1 def-
ter ithal etmektedir. Başlangıçta,
Klasik miktar kuramına göre para arzı artınca mal fiyatları da aynı oranda artar.
Ayrıca dolaşımdaki paranın yüzde yüz altın karşılığı olması gerekir.
6. Ünite - Ödemeler Dengesi ve Denkleşme Mekanizmaları 147
Dış açık ile: altın ihracı ↑ ulusal para arzı ↓ fiyat düzeyi ↓ ihracat ↑ ithalat ↓
İthalatın azalıp ihracatın artması ile de başlangıçtaki dış açık kendiliğinden, Klasik dış denkleşme
hükûmet müdahalesine gerek kalmadan giderilmektedir. politikalarının temeli:
Klasik dış denkleşme
Yukarıda anlatılanların tam tersi mekanizma dış fazla karşısında işleyecektir: mekanizmasının temelinde,
klasik miktar kuramı ve para
Dış fazla ile: altın ithali ↑ ulusal para arzı ↑ fiyat düzeyi ↑ ihracat ↓ ithalat ↑ miktarında yüzde yüz karşılık
sistemi vardır.
İthalatın artıp ihracatın azaldığı bir süreçte başlangıçta oluşan dış fazla otoma-
tik olarak giderilmektedir.
Mekanizmanın işleyişinden de görüldüğü gibi dış dengesizlik para arzını oto-
matik olarak etkilemekte; böylece fiyatlar genel düzeyi ve dış ticaret dengesi değiş-
mektedir. Klasik yaklaşıma göre dış dengenin sağlanması ekonomi politikasının
temelini oluşturur. Bu nedenle parasal otoritenin otomatik olarak değişen para
arzına müdahale etmemesi gerekmektedir.
Klasik iktisadi görüşe göre ülkeden altın çıkışı olunca neden fiyatlar genel düzeyi düşer?
6
Keynesyen Millî Gelir Değişmesi ve Dış Denkleşme Mekanizması
Dışa kapalı ekonomi için geliştirilmiş Keynesyen millî gelir teorisinin açık ekono-
mi için de geçerli kabul edilmesi ile birlikte Keynesyen dış denkleşme mekaniz-
ması belirlenmiş olmaktadır. Bu yaklaşımın varsayımları şunlardır:
• sabit kur sistemi geçerlidir,
• fiyatlar genel düzeyi, faiz oranı ve ücretler sabittir.
Görüldüğü gibi klasik yaklaşımda değişken alınan fiyat düzeyi Keynesyen mo-
delde sabit varsayılmıştır.
Şimdi ekonomide bir dış ticaret açığının olduğunu kabul edelim. Gerek ithalat
fazlası gerekse ihracat yetersizliği nedeniyle oluşan dış ticaret açığı iç ekonomik
göstergelerde bozulmaya yol açmaktadır. İthalatın arttığı bir ekonomide ithal ika-
meci nitelikte üretim yapmak gereksiz olur. İhtiyaç duyulan mallar, ithalat yolu ile
temin edildiği için ithalatı ikame eden malların üretilmesine gerek kalmamaktadır.
Ayrıca ihracatın azaldığı bir ekonomide ihracata yönelik üretimin de azaltılması
gerekir. İhracatı yapılamayan malın üretimine gerek bulunmamaktadır. Böylece
dış açık veren bir ekonomide hem üretim hem de tüketim yapısı değişmekte ve
tercihler ithal mallara kaymaktadır. Böylece yurt içi üretim ve talep azalmaktadır.
148 Uluslararası İktisat Politikası
Keynes’e göre dış açık nedeniyle yurt içi talebin ve üretimin daralması iki etki
oluşturur: Millî gelir azalır, fiyatlar genel düzeyi düşer.
Çarpan: Keynesyen analizde Keynesyen modelde millî gelir dalgalanması çarpan mekanizması ile işlemek-
çarpan, harcamalardaki tedir. Keynes’in kabul ettiği çarpan ya da çoğaltan kavramı modelin temel de-
değişmenin millî geliri ne
kadar etkileyeceğini gösteren ğişkenlerinden biridir. Keynes’e göre harcamalar ile millî gelir arasında çarpan
bir katsayıdır. mekanizması ile kurulan bir ilişki vardır. Eğer yurt içi üretim ve yatırım artarsa
(azalırsa), millî gelir de çarpan katsayısı kadar artar (azalır).
Millî gelirin azalması nasıl bir etki oluşturur? Öncelikle millî gelirin azalması,
halkın satın alma gücünü düşürür, tüm mallara olan talep daralır. Millî gelir aza-
lınca ithalat azalır. Keynes’e göre ithalat, halkın ithal mallarına olan eğilimi (marji-
nal ithal eğilimi) kadar azalır. Modelde ithalat doğrudan millî gelire bağlı olan bir
kavramdır. Kısaca millî gelirin azalması ile ülkenin ithalat hacmi azalacaktır. Öte
yandan iç talep daraldığı için bir yandan da ihracat imkânı artacaktır. Çünkü ül-
kenin yurt içi üretim hacmi azalsa da iç piyasada talep yetersiz olduğu için sınırlı
olan üretim hacmi dış piyasalara yönelerek ihracata yol açacaktır.
Ayrıca Keynes’e göre yurt içi talebin ve üretimin daralması ve millî gelirin azal-
ması, ile bir yandan fiyatlar genel düzeyi de düşer. Diğer bir deyişle azalan yurt içi
→ talep enflasyon oranını düşürür. Enflasyon oranı düşünce ülkenin rekabet gücü
artar, ihraç malları döviz cinsinden daha ucuz olur. Böylece ihracat artar.
Görüldüğü gibi Keynesyen gelir mekanizmasına göre, gerek millî gelirin azal-
ması gerekse enflasyon oranının düşmesi nedeniyle ülkede ithalat azalır, ihracat
artar. Böylece başlangıçta bulunan dış açık kendiliğinden kapatılmış olur; dış
denge otomatik olarak sağlanır. Bu durumu aşağıdaki gibi ifade etmek müm-
kündür:
Bir yandan ihracat artışı, diğer yandan ithalat azalışı ile dış ödemeler dengesi
hükûmet müdahalesine gerek kalmadan otomatik olarak sağlanmaktadır.
Keynesyen gelir mekanizmasına göre dış açık, talebin, üretimin ve millî gelirin azal-
ması ve enflasyon oranının düşmesi sonucunda oluşan ihracat artışı ile giderilir.
Bu sürecin tam tersi bir durum dış fazla durumu için geçerli olmaktadır. Dış
fazla veren, diğer bir deyişle ihracatı ithalatını aşan bir ülkede millî gelir, yurt içi
üretim ve iç talep artar. Millî gelir artışı ithalatın artmasına yol açar. Diğer yan-
dan iç talebin artması fiyatlar genel düzeyinin yükselmesine, böylece enflasyon
sürecine girilmesine neden olur. Enflasyon ihraç mallarını pahalandırdığı için ih-
racatı olumsuz etkiler. Yurt içi fiyat artışları nedeniyle ithalat nispeten ucuz kalır
ve ithalat eğilimi artar. Böylece bir yandan ihracat azalırken bir yandan da ithalat
artar. Bu durum başlangıçta bulunan dış fazlanın ortadan kalkmasına, dış denge-
nin otomatik olarak sağlanmasına yol açar.
Keynesyen analize göre bir ekonomide ithalatın ihracatı aşması durumunda neden
7 yurt içi üretim ve talep düşer?
6. Ünite - Ödemeler Dengesi ve Denkleşme Mekanizmaları 149
Parasalcı modelde ve sabit döviz kuru sisteminde Merkez Bankası döviz kurunu ko-
rumak zorunda olduğu için dış açık durumunda piyasaya döviz sürüp para arzını
kısarak yurt içi talebi ve ithalatı azaltır.
Bu sürecin tam tersi bir süreç de dış fazla karşısında işlemektedir. Dış fazla
veren bir ekonomide döviz arzı artar, döviz arzı döviz talebini aşar. Ekonomide
oluşan döviz bolluğu nedeniyle döviz kuru düşme eğilimine girer, ancak Merkez
Bankası sabit kur sistemi izlediği için buna izin vermez. Döviz kurunun üzerindeki
aşağı yönlü baskıyı gidermek amacıyla piyasadan ulusal para karşılığında döviz sa-
tın alır. Böylece ulusal para arzı artar. Hane halkı artan para arzı ve geliriyle yerli ve
yabancı reel ve finansal varlıklara olan talebini arttırır. Yabancı varlık talebinin art-
masıyla da döviz talebi artar; böylece başlangıçta oluşan dış fazla giderilmiş olur.
150 Uluslararası İktisat Politikası
Parasalcı görüş: Parasalcı Bu mekanizmanın işleyişinde dikkat çeken husus, mal ve hizmet talebinin yanı
görüşe göre para arzı ve
gelir artınca mal ve hizmet sıra finansal varlık yani menkul kıymet talebinin de dikkate alınmasıdır. Bu du-
talebinin yanı sıra menkul rumda dış denge kavramının sadece Cari İşlemler Hesabı’nın dış ticaret kalemini
kıymet talebi de artar. değil, aynı zamanda Sermaye ve Finans Hesabı’nı da kapsadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan dalgalı kur sistemi izlenirse sonuç nasıl değişir? Dalgalı kur sis-
teminde Merkez Bankasının sabit döviz kurunu koruma gibi bir görevi olmadığı
için piyasaya döviz satma veya döviz satın alma gibi bir işlem yapılmayacaktır. Bu
durumda döviz kuru, döviz arz ve talebindeki değişmeye bağlı olarak kendiliğin-
den değişecek ve dış denge otomatik sağlanacaktır.
Parasalcı görüşe göre Merkez Bankasının para arzını arttırması durumunda dış
8 denge nasıl etkilenir?
Yurt içi enflasyon oranı, yurt dışı enflasyon oranından daha yüksek iken döviz kuru
sabit tutulursa ulusal para aşırı değerli olur, ithalat artar, ihracat azalır.
Bu durumun aksine, eğer ulusal paranın yurt içi ve yurt dışı enflasyon far-
kından daha fazla değer kaybetmesine yol açacak şekilde döviz kuru yükseltilirse
ulusal para gereğinden fazla değer kaybetmiş olur. Bu duruma ulusal paranın de-
ğer kaybetmesi (veya eksik değerli kur politikası) adı verilir. Ulusal paranın değer
kaybetmesi ile ihraç malları ucuzlar ve ihracat artar, ithalat ise azalır.
Hükûmetler bazen dış açıkları gidermek, bazen de sadece dış piyasalarda re-
kabet gücü kazanmak amacıyla sabit döviz kurunu yükseltirler. Sabit döviz kuru
sisteminde döviz kurunun hükûmetin onayı ile yükseltilmesi ve böylece ulusal
Devalüasyon: Sabit kur paranın değer kaybetmesine devalüasyon adı verilir. Diğer bir deyişle devalüas-
sisteminde döviz kurunun
yükseltilmesi ile ulusal yon, enflasyon nedeniyle fiilen değer kaybeden ulusal paranın bu değer kaybının
paranın değer kaybetmesidir. hükûmet tarafından resmen onaylanmasıdır. Bu durumun tersi de revalüasyon
adını alır. Revalüasyon, sabit kur sisteminde döviz kurunun düşürülmesi ile ulu-
sal paranın değer kazanmasıdır. Görüldüğü gibi devalüasyon ve revalüasyon kav-
ramları sabit kur sisteminde kullanılan kavramlardır. Dalgalı kur sisteminde bu
kavramlar yerine kur ayarlamaları ifadesi kullanılır.
Devalüasyon ve revalüasyon kavramları sadece sabit döviz kuru sisteminde geçerli olan
kavramlardır. Dalgalı kur sisteminde bu terimler yerine kur ayarlaması ifadesi kullanılır.
6. Ünite - Ödemeler Dengesi ve Denkleşme Mekanizmaları 151
İthal mallarına yönelik yurt içi talep esnekliğinin yüksek olması durumunda devalüasyon-
dan sonra ithalat azalır. Bu durumda ithal mallarına bağımlılığın düşük olduğu anlaşılır.
Öte yandan devalüasyonun ihracat üzerindeki etkisi nasıldır? Yukarıda da be- Devalüasyonun etkileri:
lirtildiği gibi devalüasyon öncesi 1 $ = T4.0 iken bir defteri 1 ABD dolarına ihraç Devalüasyonun fiyat etkisi
ve hacim etkisi olarak iki
eden bir ihracatçı devalüasyon sonrası 1 $ = T5.0 olduğunda ne kadar ihracat etkisi vardır. Bu etkilerden
yapar? Bu sorunun cevabı ihraç mallarının türüne ve dış talep esnekliğine bağ- biri olumlu iken diğeri
olumsuzdur.
lıdır. Devalüasyon sonrasında ihraç malı 1 ABD dolarına değil, 0.80 cente ihraç
edileceği için ihracat hacminin artması beklenmektedir. Görüldüğü gibi devalü-
asyonun ihracat üzerinde iki etkisi vardır:
• fiyat etkisi: İhraç mallarının döviz cinsinden nispi olarak ucuzlaması (olum-
suz etki).
• hacim etkisi: Devalüasyon sonrasında ihracat hacminde artış beklenmesi
(olumlu etki).
Devalüasyonun ihracat üzerindeki net etkisi, bu iki etkiden hangisinin daha
büyük olduğuna bağlıdır. Olumlu etki daha büyükse devalüasyon sonrasında ih-
racat geliri artar. Bu durumda olumlu etkinin ne zaman daha büyük olacağı so-
rusuna cevap aranmalıdır. Bu sorunun cevabı da ihraç mallarının yurt dışı talep
esnekliğine bağlıdır. Eğer ihraç malının dış talep esnekliği yüksekse devalüasyon
sonrasında ucuzlayan mala olan talep önemli ölçüde artar. Aksine dış talep esnek-
liği düşükse, devalüasyon nedeniyle ihraç malı fiyatı düşse de dış piyasada önemli
bir talep artışı olmaz.
Bir ihraç malının devalüasyon sonrası % 10 ucuzladığını düşünelim. Bu malın Devalüasyonun dış ticarete
dış talep esnekliği 1’den büyükse talep artışı % 10’dan daha büyük oranda ola- etkisi: Devalüasyon, ihraç
mallarının dış talebini arttırır,
cak; böylece toplam ihracat geliri artacaktır. Eğer ihraç malının dış talep esnekliği ithal mallarının yurt içi
1’den küçükse bu mal % 10 ucuzlasa da dış talebi % 10’dan daha az oranda artacağı talebini düşürür. Bu etkilerin
işlemesi ile dış ticaret açığı
için ihracat geliri devalüasyondan sonra düşecektir. azalır.
Görüldüğü gibi devalüasyonun beklenen etkileri,
• ihraç mallarına olan dış talebi arttırması
• ithal mallarına olan yurt içi talebi düşürmesidir.
152 Uluslararası İktisat Politikası
İhraç malı üretiminde dışa bağımlı olan bir ülkede yapılan devalüasyonun dış den-
9 geye etkisi nasıl olur?
J Eğrisi Hipotezi:
Esnekliklerin kısa dönemde Yapılan çalışmalara göre ithal ve ihraç malı talep esnekliklerinin kısa dönem-
düşük olduğu görüşüne göre,
de 1’den küçük olduğu görülmüştür. Bu durumda, devalüasyon sonrasında ihraç
devalüasyon sonrası dış ticaret
malı dış talebi hemen artamaz. Aynı şekilde ithal malı yurt içi talebi de hemen
açığı önce bir süre artar, zaman
içinde iyileşir. Böylece oluşan
kısılamaz. Ülke devalüasyondan sonra aynı miktarda fakat daha düşük fiyatla
eğriye J Eğrisi, bu hipoteze ise
ihracat yapar. İthalat da devalüasyon sonrasında aynı miktarda fakat daha yük-
J-Eğrisi Hipotezi adı verilir.
Şekil 6.1 sek fiyattan yapılır. Sonuç olarak ülkenin dış tica-
J Eğrisi ret dengesi olumsuz etkilenir, dış ticaret açığı artar.
Ekonomik kesimlerin devalüasyon sonrası oluşan
D›fl Ticaret Dengesi
yeni fiyatlara uyum sağlamaları zaman alır. Ancak
uzun dönemde esneklikler 1’den büyük olur; ihracat
+ J E¤risi artışı ve ithalat azalışı ile dış ticaret dengesi sağlanır.
Bu nedenle yapılan bir devalüasyon nedeniyle dış
ticaret dengesi önce bozulur, bir süre sonra iyileşir.
Dış ticaret dengesi bu süreçte J eğrisi şeklini almak-
0 Zaman
tadır. Bu nedenle devalüasyonun kısa dönemde ba-
şarısız, uzun dönemde başarılı olacağını ileri süren
-
hipoteze J Eğrisi Hipotezi adı verilir. Şekil 6.1’de
görüldüğü gibi başlangıçta dış ticaret dengesi sağ-
lanmış olan bir ekonomide devalüasyon sonrası bu
denge negatif düzeye inmekte ancak belli bir süre
geçtikten sonra iyileşme görülmektedir.
Faiz oranı değişmesi bir yandan ithalatı değiştirerek dış ticaret dengesi ve cari
denge üzerinde etkili olmakta, bir yandan da sermaye hareketlerini değiştirerek
Sermaye ve Finans Hesabı üzerinde etkili olmaktadır.
Daraltıcı para politikası uygulanırsa ekonomide likidite sıkışıklığı oluşması
nedeniyle faiz oranı artar. Bu nedenle yatırımlar ve millî gelir azalır. Böylece top-
lam harcamalar daralır. Millî gelirin azalması nedeniyle ithalat hacmi de azalır. Bu
durum dış ticaret açığını giderici etki yapar. Ayrıca ülkeye sermaye giriş çıkışına
yönelik yasal bir engel söz konusu değilse artan faiz oranı nedeniyle ülkeye ser-
maye girişi olur. Böylece ödemeler dengesinde Cari İşlemler ve Sermaye-Finans
Hesabı iyileşir.
Dış açık→ Para arzı↓ Faiz oranı↑ Yatırımlar↓ Millî gelir↓ İthalat↓ Cari denge iyileşir.
↓
Sermaye girişi↑ → Sermaye Hesabı iyileşir.
Görüldüğü gibi sıkı para politikası dış ödemeler dengesini iyileştirici etki yap-
maktadır.
154 Uluslararası İktisat Politikası
Ödemeler dengesi fazla veren bir ekonomide ise genişletici para politikası uy-
gulanır. Burada amaç likidite bolluğu oluşturarak harcamaları arttırmak ve oluşan
dış fazla sorununu gidermektir. Bu süreçte genişletici para politikası ile faiz oran-
ları düşer, yatırımlar artar. Artan yatırımlar çarpan etkisi ile millî geliri arttırır.
Millî gelir artışı ithalat artışını teşvik ederek dış ticaret fazlasının azalmasına yol
açar. Ayrıca artan para arzı faiz oranlarını düşürdüğü için ülkeden sermaye çıkışı
da yoğunlaşır. Böylece Sermaye ve Finans Hesabı fazlası da giderilmiş olur. So-
nuçta ödemeler dengesi sağlanır.
Daraltıcı para politikasının dış açığı giderici yönde olumlu etki yaptığını bilelim.
Para politikası ithalat üzerinden Cari İşlemler Hesabı’nı, faiz oranı üzerinden de
Sermaye ve Finans Hesabı’nı etkiler.
Dış açık sorunu karşısında harcama değiştirici politikalar çerçevesinde sıkı para
politikası veya daraltıcı maliye politikası uygulanarak toplam talep ve ithalat talebi
düşürülür.
Y= C + I+ G + ( X - M )
şeklindeki Keynesyen millî gelir dengesi yazılır. Bu eşitlikte tüketim (C), yatı-
rım (I) ve hükûmet harcamaları (G) toplamı toplam yurt içi harcamaları gösterir.
İhracat (X) ve ithalat (M) farkı (X-M) ise dış ticaret dengesini ifade eder. Böylece
reel üretim (Y), toplam harcamalar ile dış ticaret dengesinin toplamına eşit olur.
Bu eşitliğe göre eğer bir ekonomide toplam harcamalar reel üretime eşit ise dış
ticaret dengesi sıfır olacak; böylece dış ticaret açık ya da fazlası olmayacaktır. An-
cak bu eşitlik her zaman sağlanamaz. Eğer toplam harcamalar reel üretimi aşarsa
dış ticaret dengesi negatif olacaktır.
Toplam harcama yaklaşımına göre, reel üretim sadece toplam yurt içi harcamaları
karşılayabiliyor ancak ithalat talebini karşılayamıyorsa dış açık oluşur.
Bu durumun aksine, eğer reel üretim toplam harcamaları aşarsa dış ticaret
dengesi pozitif değer alacak; diğer bir deyişle dış ticaret fazlası meydana gelecek-
tir. Görüldüğü gibi bu yaklaşımda reel üretimin toplam harcamaları massetmesi,
tamamen karşılaması koşulu ile dış denge sağlanabilmektedir.
Şimdi bu massetme koşulu sağlanamadığı zaman dış ticaret dengesizliğinin
nasıl giderileceği sorunu üzerinde duralım. Bu sorunun çözümü ekonominin tam
istihdamda olup olmamasına göre değişmektedir. Eksik istihdamda bulunan bir
ekonomide reel üretimi arttırarak dış açığı kapatmak mümkün olurken, tam is-
tihdamda bulunan bir ekonomide üretimi arttırmak mümkün değildir. Dış ticaret
açığı sorunu olan bir ekonomi, üretimi arttırma veya toplam harcamaları kısma
yolu ile bu açığı kapatabilir. Bu amaçla hükûmetin izleyeceği politikalar; sabit kur
sisteminde devalüasyon veya harcama kısıcı politikalardır.
156 Uluslararası İktisat Politikası
Toplam harcama yaklaşımına göre dış açık veren bir ülkede üretimin arttırılabilme-
si için ekonominin eksik istihdamda bulunması gerekir.
Toplam harcama yaklaşımına göre sermaye yetersizliği sorunu olan gelişmekte olan
10 bir ekonomide dış açık giderilebilir mi?
Dış açıkların giderilmesinde ithalatı ve diğer harcamaları kısmanın yanı sıra ihraca-
tı ve diğer döviz gelirlerini arttırmaya yönelik politikalar da önemlidir.
Dış açıkların giderilmesinde Cari İşlemler Hesabı’nın yanı sıra Sermaye ve Fi-
nans Hesabı’ndaki döviz kazandıran işlemlerin de teşviki önemlidir. Bu amaçla
hükûmetler gerek kısa vadeli gerekse uzun vadeli sermaye girişlerinin teşvikine
yönelik düzenlemeler yapmaktadırlar. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları,
uzun vadeli olduğu için sermaye girişinin en sağlıklı yoludur. Bunun yanı sıra
yine uzun vadeli olan portföy yatırımları ve kısa vadeli sermaye girişleri de döviz
gelirleri açısından oldukça önemlidir. Ayrıca sermayenin ülkeden çıkışını gecik-
tiren veya caydıran bazı önlemlerin alınması da sermaye girişinin teşviki kadar
önemlidir. Bu amaçla vergilendirme, fon kesintisi gibi tedbirler alınabilmektedir.
Özet
Ödemeler dengesini tanımlamak dış ticaret fazlası oluşur. Bu dengeye hizmet tica-
1
Ödemeler dengesi, ülke yerleşikleri arasında ya- ret dengesi ile gelir hesabı ve tek yanlı transferler
pılan tüm ekonomik işlemlerin sonucunu gös- hesabı dengelerinin eklenmesi ile cari işlemler
teren sistematik bir kayıttır. İstatistiki nitelikte açığı veya fazlası elde edilir. Ödemeler dengesi
olan bu rapor aylık, üçer aylık ve yıllık olarak açığı veya fazlası ise tüm kalemlerin net sonu-
hazırlanır. Zamana bağlı olarak açıklanan, di- cu ile ilgilidir. Cari İşlemler Hesabı açığı (veya
namik bir kavram olduğu için ödemeler dengesi fazlası) ile resmî rezervler dışındaki Sermaye ve
bir akım değişkendir. Finans Hesabı fazlası (veya açığı) dengelendiği
Ödemeler dengesi tanımında bulunan yerleşik zaman ödemeler dengesi sağlanmıştır. Ancak
kişiler kavramı, bir ekonomide en az bir yıl sü- dengesizlik durumunda resmî rezervlerde mey-
rekli ve düzenli olarak ikamet eden ve söz ko- dana gelen azalış, ödemeler dengesi açığı adını
nusu ekonomi içinde faaliyette bulunan, gelir ve alır. Resmî rezervlerde meydana gelen artış ise
giderleri olan kurum ve kişileri ifade etmektedir. ödemeler dengesi fazlası olmaktadır.
Bu çerçevede yerleşikler merkezî hükûmet, pa-
rasal otorite, bankalar ile gerçek ve tüzel kişileri İkiz açıklar kavramını açıklamak
4
kapsamaktadır. Millî gelir muhasebesine göre; (I-S)+(G-T) =
Tanımda yer alan ekonomi kavramı ise bir (M-X) yazılabilir. Dış ticaret açığının (M-X)
hükûmet tarafından yönetilen, sınırları belirlen- veya hizmetlerin ve cari transferlerin eklenme-
miş bir coğrafi bölgeyi ifade eder. Bu açıdan öde- si ile daha geniş anlamda cari açığın giderilmesi
meler dengesi, farklı ekonomilerin yerleşik kişi- için bütçe açığının (G-T) azaltması ve/veya özel
leri arasında gerçekleştirilen ekonomik akımları tasarrufların arttırılması (S>I) gerekmektedir.
ölçen bir rapor niteliğindedir. Yurt içi ve yurt Hükûmetin gelirinden fazla harcama yapması
dışı yerleşikler arasındaki ekonomik işlemler ise (bütçe açığı) ve/veya özel sektörün tasarrufla-
mal ve hizmet gelir-gider işlemlerini, finansal rından daha fazla yatırım yapması, ödemeler
varlıklar ve yükümlülükler ile ilgili işlemleri ve dengesinde Cari İşlemler Hesabı açığına yol aç-
reel ya da finansal kaynakların karşılıksız olarak maktadır. Böylece gerek bütçe açıkları gerekse
sağlandığı transferleri içermektedir. tasarruf yetersizliği cari açığı beslemektedir. Bu
nedenle bütçe açığı ile Cari İşlemler Hesabı açı-
Ödemeler dengesinde yer alan temel hesapları ve ğına ikiz açıklar adı verilmektedir.
2 bu hesapların alt kalemlerini belirlemek
Ödemeler dengesinde iki temel hesap vardır: Tasarruf ve yatırım özdeşliği açısından ve bütçe
Cari İşlemler Hesabı ve Sermaye ve Finans He- 5 dengesi açısından cari hesap dengesini belirlemek
sabı. Cari İşlemler Hesabı’na mal ve hizmet ti- Bir ekonomide yatırımların tasarrufları aşması
careti, gelirler ve tek yanlı transferler kaydedilir. durumunda, bu ülkede ya tasarruf yetersizliği
Sermaye ve Finans Hesabı’nda ise sermaye he- olduğu ya da büyüme hızının yüksek olduğu
sabı, finans hesabı ve rezerv varlıklar yer alır. düşünülür. Bu durumda bu ülkenin dışarıdan
Ancak dış dengeyi daha iyi açıklayabilmek için kaynak girişi ile bu yatırımları yapabildiği; diğer
resmî rezerv varlıkları ayrı bir hesap olarak dü- bir deyişle yabancıların tasarruflarını aldığı an-
zenlenir. Ayrıca istatistik hatalarını gidermek laşılır. Böylece tasarruf-yatırım dengesizliği ve
amacıyla da Net Hata ve Noksan Hesabı eklenir. tasarruf yetersizliği cari açığa yol açmış olur.
Diğer taraftan, devletin yer aldığı dışa açık bir
Dış ticaret açığı/fazlası, cari açık/fazla ve ödemeler ekonomide millî gelir dengesi, yatırımların,
3 dengesi açığı/fazlası kavramlarını tanımlamak kamu harcamalarının ve ihracatın, tasarruflara,
Cari İşlemler Hesabı’nda yer alan mal ticareti vergilere ve ithalata eşitlenmesi ile sağlanmak-
hesabının net sonucu dış ticaret açığını veya faz- tadır. Bu eşitlikte, millî geliri arttırıcı unsurlar
lasını verir. Buna göre ithalatın ihracatı aşması olmaları nedeniyle yatırımlar, kamu harcamala-
ile dış ticaret açığı, ihracatın ithalatı aşması ile rı ve ihracat ilaveler, millî geliri azaltıcı unsurlar
6. Ünite - Ödemeler Dengesi ve Denkleşme Mekanizmaları 159
olmaları nedeniyle tasarruflar, vergiler ve ithalat Ödemeler dengesinde otomatik denkleşme
sızıntılar olarak adlandırılmaktadır. Millî gelir 7 mekanizmalarını ve dış denkleştirme
eşitliği tekrar yazıldığında; politikalarını açıklamak
Dış ödeme dengesizliklerinin giderilmesi ama-
Dış Ticaret Açığı cıyla otomatik denkleşme mekanizmaları ve dış
(Özel yatırım
(hizmetlerin ve cari denkleştirme politikaları ileri sürülmektedir.
ve özel
transferlerin = + (Bütçe açığı) Otomatik mekanizmalar hükûmet müdahalesi
tasarruf
eklenmesi ile olmadan otomatik olarak dış dengenin sağla-
farkı)
Cari Açık) nabileceğini savunurken, dış denkleştirme poli-
hâlini almaktadır. Bu durumda cari açığın gide- tikaları harcamaların değiştirilmesi veya kaydı-
rilmesi için; rılması ile dış dengesizliklerin giderilebileceğini
bütçe açığının (G-T) azaltılması gerekmektedir. ileri sürmektedir. Dalgalı döviz kuru sisteminin
dış dengeyi otomatik olarak sağlayacağı savunu-
Dış dengesizliklere yol açan veya onları etkileyen lur. Ayrıca klasik iktisatçıların altın para sistemi
6 gelişmeleri belirlemek koşullarında ileri sürdükleri fiyat-para akımı
Bir ekonomide genişletici politikalar izlenmesi, mekanizması, millî gelir denge mekanizması ve
hızlı büyüme sürecine girilmesi, döviz spekülas- parasalcı yaklaşım dış dengenin otomatik olarak
yonları, üretimde verim düşüklüğü, ekonomik sağlanacağı görüşünü benimser. Buna karşılık
dalgalanmalar yaşanması ve arz şoklarının mey- sabit kur sisteminde dış dengesizliğin gideri-
dana gelmesi gibi faktörler dış dengesizliklere lebilmesi için devalüasyon veya revalüasyon
yol açan gelişmeler olarak sıralanabilir. kararları gerekli olduğu için hükûmet müdaha-
lesi zorunlu görülmektedir. Ayrıca hükûmetler
gümrük tarifeleri, kotalar, ithalat yasakları ve
döviz kontrolleri gibi dış ticareti kısıtlayan poli-
tikalar izleyerek harcamaların yerli mallara kay-
dırılmasını sağlayabildikleri gibi para ve maliye
politikaları ile de toplam harcamaları etkileye-
bilmektedirler.
160 Uluslararası İktisat Politikası
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki hesaplardan hangisi ödemeler dengesin- 6. Devalüasyonun başarılı olabilmesi için aşağıdaki
de yer alan temel hesaplardan biridir? koşullardan hangisi gereklidir? (ex = ihraç malı dış ta-
a. Tek Yanlı Transferler Hesabı lep esnekliğini, em = ithal malı yurt içi talep esnekliğini
b. Gelirler Hesabı gösterir)
c. Sermaye ve Finans Hesabı a. ex + em < 1
d. Mal Ticareti Hesabı b. ex + em =0
e. Hizmet Ticareti Hesabı c. ex + em ≥ 1
d. ex + em ≤ 1
2. Aşağıdaki hesaplardan hangisi ödemeler dengesi- e. ex - em ≥ 1
nin Sermaye ve Finans Hesabı içinde yer alır?
a. Yabancı sermaye yatırımcılarının elde ettikleri 7. Ulusal tasarrufların ulusal yatırımlara eşit (I=S)
kârlar olduğu bir ekonomide kamu gelirleri de kamu harca-
b. Dış borç faiz ödemeleri malarına eşit (G=T) ise aşağıdaki ifadelerden hangisi
c. Yabancı tahvil yatırımcılarının elde ettikleri faiz doğrudur?
geliri a. Hizmet ticareti açığı vardır.
d. Alınan dış borç tutarı b. Resmî rezervler artar.
e. Yabancı hisse senedi yatırımcılarının elde ettik- c. Ülkeden sermaye çıkışı olur.
leri kâr payı d. Cari transferler artar.
e. Dış ticaret dengesi sağlanır.
3. Yurt dışında çalışan işçilerin havale ile ülkelerine
gönderdikleri dövizler ödemeler dengesinin hangi he- 8. Toplam harcama yaklaşımına göre dış açığın kapatı-
sabına kaydedilir? labilmesi için aşağıdaki durumlardan hangisi gereklidir?
a. Cari Transferler Hesabı a. Bütçe dengesinin fazla vermesi
b. Sermaye Hesabı b. Tam istihdamın sağlanması
c. Finans Hesabı c. Ulusal tasarruflar ile ulusal yatırımların eşit ol-
d. Hizmet Ticareti Hesabı ması
e. Portföy Yatırımları Hesabı d. Ekonomide atıl kaynakların var olması
e. Para piyasasının dengede olması
4. Bir ülkede cari hesap dengesi 30 birim açık verir-
ken Resmî Rezerv hareketleri dengesi 10 birim fazla 9. Genişletici para politikasının izlenmesi durumun-
vermektedir. Buna göre Resmî Rezerv dışı Sermaye ve da aşağıdaki sonuçlardan hangisine ulaşılamaz?
Finans Hesabı dengesi ne kadardır? a. Faiz oranı düşer, yatırımlar artar.
a. 20 birim açık b. Dış denge durumu belirsiz olur.
b. 30 birim fazla c. Millî gelir artar.
c. 40 birim açık d. İthalat artar.
d. 20 birim fazla e. Ülkeden sermaye çıkışı olur.
e. 40 birim fazla
10. Aşağıdaki politikalardan hangisi harcama kaydırıcı
5. Klasik fiyat-para akımı görüşüne göre dış açık du- politikalar içinde yer almaz?
rumunda aşağıdaki gelişmelerden hangisi meydana a. Gümrük tarifeleri
gelmez? b. Kotalar
a. Ülkede ulusal para arzı artar. c. Açık piyasa işlemleri
b. Ülkeden altın çıkışı olur. d. Döviz kontrolleri
c. Fiyatlar genel düzeyi düşer. e. İthalat yasakları
d. İhracat artar, ithalat azalır.
e. Dış denge otomatik olarak sağlanır.
6. Ünite - Ödemeler Dengesi ve Denkleşme Mekanizmaları 161
Yararlanılan Kaynaklar
Appleyard, D. R., Field, A. J., Cobb, S. L. (2006). Inter- Maldonado, R. M. (1979). “Recording and Classifying
national Economics, Boston: Mc Graw-Hill Irwin. Transactions in the Balance of Payments” Interna-
Aslan, N. (2010). Makro İktisat, İstanbul: İkinci Sayfa tional Journal of Accounting, 15, Fall, ss: 105-133.
Yayıncılık. Marquez, J. (1990). “Bilateral Trade Elasticities”, Revi-
Backus, D. K., Kehoe, P. J., Kydland, F. E. (1994). ew of Economics and Statistics, 72 (1), ss: 70-77.
“Dynamics of the Trade Balance and the Terms of Pugel, T. (2004). International Economics, Boston:
Trade: The J-Curve” American Economic Review, Mc Graw Hill.
84 (1), ss: 84-103. Salvatore, D. (2007). International Economics, New
Bekaert, G., Hodrick, R. (2012) International Financi- York: John Wiley.
al Management, New Jersey: Prentice Hall, Second Seyidoğlu, H. (2009). Uluslararası İktisat, Teori, Poli-
Ed. tika ve Uygulama, İstanbul: Güzem Can Yayınları,
Berg, H.V. (2004). International Economics, Boston: No: 24.
Mc Graw Hill Irwin. http://www.dailymarkets.info/merkez-bankasi-ode-
Carbaugh, R .J. (2000). International Economics, New meler-dengesi-raporu Erişim tarihi: 30 Nisan 2012.
York: South-Western. http://www.ekoayrinti.com/news_detailphp Erişim ta-
Dornbusch, R. (1989). Open Economy Macroecono- rihi:11 Ocak 2012.
mics, New York: Academic Press. http://www.stargundem.com/resimler/58000/58 Eri-
Freenstra, R. C. (2003). Advanced International Tra- şim tarihi: 28 Nisan 2012.
de: Theory and Evidence, New York: Princeton
University Press.
Gerber, J. (2005). International Economics, Boston:
Pearson, Addison-Wesley.
Husted, S., Melvin, M. (2007). International Econo-
mics, Boston: Pearson, Addison-Wesley.
Karluk, R. S. (2009). Uluslararası İktisat, Teori-Politi-
ka, Beta: İstanbul.
Kenen, P. (2008). The International Economy, Camb-
ridge: Cambridge University Press.
Krugman, R. P., Obstfeld, M. (2006). International
Economics, Theory and Policy, Boston: Addison-
Wesley.
Lane, P. R., Milesi-Ferretti, G. M. (2001). “The External
Wealth of Nations: Measures of Foreign Assets and
Liabilities for Industrial and Developing Nations”,
Journal of International Economics, 55 (2), ss:
263-294.
7
ULUSLARARASI İKTİSAT POLİTİKASI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
İktisat politikası amaçlarını ve araçlarını tanımlayabilecek,
Mal ve para piyasası dengesi ile iç ekonomik dengenin nasıl sağlandığını belir-
leyebilecek
İç ve dış ekonomik dengeyi tanımlayabilecek
Para ve maliye politikalarının iç ve dış denge üzerindeki etkilerini belirleyebilecek
Sabit ve esnek kur sisteminde para ve maliye politikalarının etkilerini tartışabilecek
Tam sermaye hareketliliği durumunda izlenecek para ve maliye politikalarının
etkilerini açıklayabilecek
Sınırlı sermaye hareketliliği durumunda izlenecek para ve maliye politikaları-
nın etkilerini belirleyebilecek
Tam sermaye hareketsizliği durumunda izlenecek para ve maliye politikaları-
nın etkilerini açıklayabilecek
bilgi ve beceriler kazanabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• İç Ekonomik Denge • Sterilizasyon Politikası
• Mal ve Para Piyasası Dengesi • Esnek Kur Sistemi
• Dış Ekonomik Denge • Tam ve Sınırlı Sermaye
• Maliye Politikası Hareketliliği
• Para Politikası • Mundell-Fleming Modeli
• Sabit Kur Sistemi • İmkânsız Üçlü Hipotezi
İçindekiler
dan dış açıklar üzerinde etkili olan politika araçlarıdır. Harcama değiştirici politi-
kalar ise toplam talebi arttıran veya azaltan para ve maliye politikalarıdır.
Merkez bankası tarafından yürütülen para politikası genel olarak açık piyasa
Para politikası araçları: işlemleri, zorunlu karşılık oranları ve reeskont oranı araçlarını içerir. Merkez ban-
Genel olarak açık piyasa kasının devlet iç borçlanma senetlerini satın alması, zorunlu karşılık oranlarını ve
işlemleri, zorunlu karşılık
oranları ve reeskont reeskont oranlarını düşürmesi genişletici para politikası olmaktadır. Aksine piya-
oranlarıdır. saya devlet iç borçlanma senetlerini satarak likiditeyi daraltması, zorunlu karşılık
Maliye politikası oranlarını ve reeskont oranlarını yükseltmesi ise daraltıcı para politikasıdır.
araçları: Genel olarak kamu Hazine tarafından yürütülen maliye politikası araçları da genel olarak hükûmet
harcamaları ve vergileri
kapsar. harcamaları, transfer harcamaları ve vergileri kapsar. Hükûmet harcamalarının ve
transfer harcamalarının arttırılması ve vergilerin düşürülmesi genişletici maliye
politikası olmaktadır. Aksine harcamaların kısılması ve vergilerin yükseltilmesi
daraltıcı maliye politikasıdır.
Bir ekonomide para ve maliye politikası araçlarının kullanılması ile iç ve dış
denge etkilenir.
i↓ I↑ Y↑
Görüldüğü gibi faiz oranı ile reel üretim (ve millî gelir) arasında yatırımlar
aracılığı ile kurulan bir ters orantı söz konusu olmaktadır.
7. Ünite - Açık Ekonomi Makro İktisadı 167
Y
Y0 Y1
168 Uluslararası İktisat Politikası
LM eğrisi konumu: LM eğrisi LM eğrisi de bazı nedenlerle sağa veya sola kaymakta ve bu durumda ekono-
reel para arzı artışı ile sağa,
reel para arzı azalışı ile sola mide mevcut para piyasası dengesi değişmektedir. LM eğrisi şu nedenlerle sağa
kayar. veya sola kaymaktadır:
1. Fiyatlar genel düzeyi sabitken para arzı değişmesi ile LM eğrisi kayar. Para
arzı artınca LM eğrisi sağa, para arzı azalınca LM eğrisi sola kayar.
2. Para arzı sabitken fiyatlar genel düzeyi değişmesi ile de LM eğrisi kayar.
Fiyatlar genel düzeyi düşünce reel para arzı (M/P) artar, LM eğrisi sağa ka-
yar. Fiyatlar genel düzeyi artınca reel para arzı (M/P) azalır, LM eğrisi sola
kayar.
3. Fiyatlar genel düzeyi ve para arzı sabitken para talebi değiştiği zaman da
para arz ve talebi dengesi değişir. Para talebi azalınca para arzı artar, LM
eğrisi sağa kayar.
Kapalı ekonomide denge: Dışa Kapalı Ekonomide Genel Denge: Mal ve Para Piyasası Dengesi
Kapalı ekonomide denge mal
piyasası (IS eğrisi) ile para Dışa kapalı bir ekonomide iç denge, mal ve para piyasası dengesi ile sağlanmak-
piyasasının (LM eğrisi) birlikte tadır. Bu nedenle mal piyasası dengesini gösteren IS eğrisi ile para piyasası den-
dengeye gelmesi ile sağlanır.
gesini gösteren LM eğrisi dengeye geldiğinde kapalı ekonomide genel dengeye
ulaşılmış olur. Bu denge durumu
Şekil 7.3 Şekil 7.3.’te görülmektedir.
Kapalı Ekonomide i Şekil 7.3.’te E0 denge nokta-
Genel Denge sı IS eğrisi üzerinde olduğu için
LM
ekonomide tasarrufların yatırım-
lara eşit olduğunu ifade etmekte-
dir. E0 noktası aynı zamanda LM
E0 eğrisi üzerinde bulunmaktadır.
i0 Bu nedenle bu noktada ekonomi-
de para arz ve talebinin de denge-
de olduğu anlaşılmaktadır. Böy-
lece E0 denge noktasında mal ve
IS para piyasası dengesi sağlanmış,
tam istihdam hasıla düzeyine
Y (Yf) ulaşılmıştır. Bu denge ancak
Yf
izlenecek para veya maliye poli-
tikaları ile değiştirilebilmektedir.
Şekil 7.4
Farklı Sermaye
i BP i i Hareketliliği
BP Durumunda BP
•A Eğrisi
•A
•A •B D›fl Fazla
D›fl Fazla • E •B
Y Y Y
Y0
(A) Paneli (B) Paneli (C) Paneli
Tam Sermaye Hareketsizli¤i S›n›rl› Sermaye Hareketlili¤i Tam Sermaye Hareketlili¤i
sermaye hesabı açığı genel bir dış açık durumunu ifade etmektedir. Bu nedenle BP
eğrisi altında yer alan her noktada dış açık vardır. Öte yandan eğrinin sol üstünde
BP eğrisinde dış açık ve dış yer alan A noktasında hasıla düzeyi B noktasına göre daha azdır. Bu durumda it-
fazla durumu: BP eğrisinin
altında kalan her nokta dış halat azalır, dış ticaret fazlası oluşur. Ayrıca A noktasında faiz oranı B noktası faiz
açık durumunu gösterirken oranına göre daha yüksektir; bu nedenle sermaye girişi olur. Böylece bir yandan
üzerinde yer alan her nokta dış dış ticaret fazlası, diğer yandan sermaye hesabı fazlası ile ekonomide genel bir dış
fazla durumunu gösterir.
fazla oluşur.
Sermaye hareketlerinin tamamen serbest olduğu durumda ise BP eğrisi Şekil
7.4.’ün (C) Paneli’nde görüldüğü gibi yatay eksene paralel olmaktadır. Bu durum-
da sermaye giriş ve çıkışına herhangi bir engel bulunmamakta, sermaye faiz geti-
risinin yüksek olduğu ülkeye serbestçe gidebilmektedir. Tam sermaye hareketliliği
sonucunda finansal piyasalar arasında faiz oranı farkı ortadan kalkmaktadır. Faiz
oranı yüksek olan piyasaya sermaye fonları girişi ile sermaye arzı artmakta ve faiz
oranı düşmektedir. Faiz oranı düşük olduğu için sermaye çıkışının yaşandığı pi-
yasada ise sermaye arzı azalmakta ve faiz oranı yükselmektedir. Böylece sermaye
hareketlerinin serbestliği sayesinde uluslararası finansal piyasalar arasında faiz
oranları eşitlenmekte, bu durumda ulusal ve uluslararası menkul kıymetler ara-
sında tam ikame mümkün olmaktadır. Tam sermaye hareketliliği durumunda ya-
tay BP eğrisinin altındaki her nokta dış açığı gösterirken üzerindeki her nokta dış
fazlayı göstermektedir. BP eğrisinin altında yer alan her nokta, Y düzeyi sabitken
daha düşük faiz oranına karşılık gelmektedir. Bu durumda ülkeden sermaye çıkışı
olmaktadır. BP eğrisinin üzerinde ise Y düzeyi aynı iken faiz oranı daha yüksek
olmakta, böylece sermaye girişi gerçekleşmektedir.
BP eğrisinin eğimi dış dengeyi etkileyen unsurların önemine göre değişmekte-
dir. Bilindiği gibi dış ticaret ve sermaye hareketleri dış dengeyi etkileyen iki temel
kalemdir. Bu nedenle BP eğrisi eğimi;
• marjinal ithal eğilimine (dış ticaret ve ithalat açısından) ve
• ülkelerarası sermaye hareketlerinin faiz oranına duyarlılığına (sermaye ha-
reketleri açısından)
bağlı olmaktadır. Marjinal ithal eğilimi gelirde oluşan bir birimlik artışın it-
halat üzerinde oluşturduğu artıştır. İthalat eğilimi yüksek olan bir ülkeye ait dış
denge doğrusu eğimi fazladır, BP eğrisi dikeye yakındır. Bu ülkede gelir arttıkça
ithalat daha hızlı artacağı için faizin dış dengeyi sağlama rolü önemini kaybet-
mektedir. BP eğrisi dikeyleştikçe önceden BP eğrisi üzerinde bulunan ve dış den-
geyi ifade eden noktalar artık BP eğrisi altında kaldığı için dış açık durumunu
gösterir. Öte yandan sermaye hareketlerinin faize duyarlılığı da BP eğrisi eğimini
etkilemektedir. Bu duyarlılık arttıkça BP eğrisi yatıklaşmakta, yurt içi ve dünya
faiz oranı eşitlenmektedir.
Dışa açık ekonomide genel
denge: İç ve dış dengenin Dışa Açık Ekonomide Genel Denge: İç ve Dış Denge
aynı anda sağlanması; Dışa açık ekonomide genel denge, iç ve dış dengenin eş anlı olarak birlikte sağ-
böylece mal piyasası, para lanması durumudur. Bu durum mal ve para piyasasının dengede olmasının yanı
piyasası ve ödemeler dengesi
dengesizliğinin bulunmaması sıra dış açık sorununun da olmadığı ideal bir dengeyi ifade etmektedir. Şekil 7.5.’te
durumudur. açık ekonomi dengesi yer almaktadır.
7. Ünite - Açık Ekonomi Makro İktisadı 171
7. Ünite - Aç›k Ekonomi Makro ‹ktisad› 171
Şekil 7.5.’te E0 noktasında IS, Şekil 7.5
LMfiekil
ve BP eğrilerinin
7.5.’te kesiştiğiIS,gö-LM
E0 noktas›nda fiekil 7.5
Açık Ekonomide
rülmektedir.
ve BP e¤rilerininBu nokta hem
kesiflti¤i IS, hem
görülmekte- i i Genel
Aç›kDenge
Ekonomide
LM hemnokta
dir. Bu de dış dengeyi
hem IS, hemgösteren
LM hem BPde Genel Denge
eğrisi üzerinde
d›fl dengeyi yer aldığı
gösteren içinüzerin-
BP e¤risi açık LM LM
ekonomi
de yer ald›¤›genel
içindengesini ifade genel
aç›k ekonomi et-
mektedir. Bu denge
dengesini ifade ile ulaşılan
etmektedir. Bu denge Yf
hasıla düzeyiYfde
ile ulafl›lan hemdüzeyi
has›la tam istihda-
de hem
mın sağlandığı hem
tam istihdam›n de dış hem
sa¤land›¤› dengenin
de d›fl E0 E0
i0 i0 BP BP
sağlandığı hasıla düzeyidir.
dengenin sa¤land›¤› has›la Bu hası-
düzeyidir.
la
Budüzeyi
has›la ve genel ve
düzeyi denge
genelbirdenge
yandanbir
yurt
yandan içinde
yurtizlenecek para ve para
içinde izlenecek mali-ve
IS IS
ye politikaları
maliye ile bir
politikalar› yandan
ile bir yandandada dışd›fl
dünya ile yürütülen dış ticaret
yürütülen d›fl ticaret denge-
den-
Y
gesinin
sinin ve ve sermaye
sermaye hareketlerinin
hareketlerinin de¤ifl- Yf Yf
Y
değişmesi ile değişmektedir.
mesi ile de¤iflmektedir.
Para
Para arzı ↑ Faiz
arz› ↑ Faiz oranı Yatırımlar ↑↑ Millî
↓ Yat›r›mlar
oran› ↓ MillîGelir İthalat↑↑K(D›fl
Gelir↑↑‹thalat ‹ T ATicaret
(Dış P Açığı)
Ticaret A盤›)
K ‹ T A P
→ Ülkeden
Ülkeden Sermaye
Sermaye Çıkışı
Ç›k›fl› ↑ (Sermaye
↑ (Sermaye Hesabı
Hesab› Açığı)
A盤›)
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Para
Para politikasının daraltıcıyönde
politikas›n›n daralt›c› yöndekullan›lmas›
kullanılmasıile ilede
deterstersyönlü
yönlü olarakolarak d›fldış fazla
fazla
meydana
meydana gelecektir.
gelecektir. Sıkı S›k› para
para politikası
politikas› araçları
araçlar› ileile faiz
faiz oranı
oran› yükselir,
yükselir, yatırımlar
yat›r›mlar
azalır,
azal›r, millî gelir ve
millî gelir ve ithalat
ithalat azal›r.
azalır. Yüksek
Yüksek faizfaiz nedeniyle
nedeniyle ülkeye
ülkeye sermayesermaye girişi olur
girifli olur
‹ N T E R Niyileflir.
ET ‹NTERNET
ve ödemeler dengesinin hem cari dengesi hem de sermaye dengesi iyileşir.
ve ödemeler dengesinin hem cari dengesi hem de sermaye dengesi
Öte
Öte yandan
yandan maliyemaliye politikası araçları geniflletici
politikas› araçlar› genişletici yönde
yönde kullan›ld›¤›
kullanıldığı zaman zaman ilk ilk
olarak ülkede millî
olarak ülkede millîgelir
gelirart›fl›
artışıveveonun
onun teşvik
teflvik ettiği
etti¤i ithalat
ithalat art›fl›artışı görülür.
görülür. Ayr›ca Ayrıca
mil-
M A Kartt›r›rlar.
ALE MAKALE
millî
lî gelirgelir
art›fl›artışı nedeniyle
nedeniyle ülkedeülkede ekonomik
ekonomik kesimlerkesimler para taleplerini
para taleplerini arttırırlar.
Bu pa-
Bu para talebi günlük işlemlerin yürütülmesi için ekonomik kesimlerin yanların-
ra talebi günlük ifllemlerin yürütülmesi için ekonomik kesimlerin yanlar›nda daha
da
fazladaha
parafazla para bulundurmalarıdır.
bulundurmalar›d›r. Para talebiPara
art›fl›talebi
ile faizartışı
oran›ileyükselir
faiz oranı yükselirser-
ve ülkeye ve
ülkeye sermaye
maye girifli olur.girişi olur. Görüldüğü
Görüldü¤ü gibi genişletici
gibi geniflletici maliyeetkisiyle
maliye politikas› politikası d›fletkisiyle
denge
dış dengeiki
üzerinde üzerinde
ters yönlüiki ters
etki yönlü
meydana etkigelmektedir.
meydana gelmektedir.
Etkilerden Etkilerden
biri millî gelir birive millî
it-
gelir ve ithalat artışı ile Cari İşlemler Hesabı açığı, diğeri faiz artışı ve sermaye
halat art›fl› ile Cari ‹fllemler Hesab› a盤›, di¤eri faiz art›fl› ve sermaye girifli ile Ser-
girişi
maye ile Sermaye
Hesab› Hesabı
fazlas› fazlası oluşmasıdır.
oluflmas›d›r.
172 Uluslararası İktisat Politikası
Genişletici para politikası her zaman dış açığa yol açar. Ekonomideki parasal geniş-
leme ile bir yandan ithalat artarken bir yandan faiz oranlarındaki düşüş ile sermaye
çıkışı yaşanır. Sonuç kesin olarak dış açıktır. Aksine daraltıcı para politikasının so-
nucu da her zaman dış fazla yönündedir. Buna karşılık maliye politikası ile ilgili ola-
rak kesin bir sonuç söylenememektedir. Çünkü genişletici maliye politikası ile eko-
nomide oluşan genişleme ithalat artışını teşvik ederek dış ticaret açığına yol açar.
Ancak kamu kesimi mali genişlemesi, faiz oranları üzerinde yukarı doğru bir baskı
oluşturur ve böylece sermaye girişini teşvik eder. Eğer ülkede marjinal ithal eğilimi
yüksekse dış ticaret açığı önemli olur. Sermayenin faiz farklılığına karşı duyarlılığı-
nın yüksek olması -bir birim faiz oranı artışı karşısında ülkeye yoğun sermaye girişi
yaşanması-durumunda ise dış açık kalmaz, dış fazla ile karşılaşılır. İç denge oluşu-
mu ile ilgili bu iki politikanın etkileri arasındaki fark gözden kaçırılmamalıdır.
Sabit döviz kuru sisteminde merkez bankasının dış dengenin sağlanması uğru-
na iç dengenin bozulmasına izin vermesi pasif politika olmaktadır. Ancak merkez
bankasının elinde bu kötüleşmeyi önleyecek araçları bulunmaktadır. Eğer merkez
bankası iç ekonomide millî gelirin, üretimin ve istihdamın azalmasını istemiyorsa Sterilizasyon politikası:
ulusal para arzının azalmasına izin vermeyecek şekilde aktif politika izleyebilir ve Sabit döviz kuru sistemi ve
dış açık olan bir ekonomide
bu amaçla açık piyasa işlemlerini kullanabilir. Merkez bankası piyasaya döviz sü- merkez bankasının piyasaya
rerken eş anlı olarak açık piyasa işlemleri ile alım yaparsa para arzının azalmasını döviz satışı ile ulusal para
arzını kısarken eş anlı olarak
önlemiş olur. Açık piyasa işlemleri ile alım yapılması, devlet tahvili, hazine bono- açık piyasa işlemleri ile
su şeklindeki devlet iç borçlanma senetlerinin (DİBS) merkez bankası tarafından piyasaya ulusal para enjekte
etmesi; böylece bir politikanın
piyasadan satın alınması ve böylece para arzının arttırılmasıdır. Merkez bankası- etkisini başka bir politika ile
nın piyasaya döviz sürerken eş anlı olarak DİBS satın alması sayesinde ulusal para dengelemesidir.
arzının değişmemesine sterilizasyon politikası adı verilmektedir.
Sabit döviz kuru sisteminde sürekli dış açık veren bir ekonomide merkez bankası
ne zamana kadar döviz satışı yapabilir? Bu sistemde döviz kurunu sabit tutabilmek 5
amacıyla hükûmetler hangi maliyetlere katlanmak zorunda kalır?
Bir politikanın olumsuz etkisinin karşı bir politika ile giderilmesine, böylece ilk iz-
lenen politikanın nötr etki yapmasına ne ad verilir? 6
de olumsuz etki yaparken faiz artışı yurt dışından sermaye girişini teşvik ederek
Sermaye Hesabı üzerinde olumlu etki yapmaktadır. Böylece ödemeler dengesi için
zıt yönlü iki etki söz konusu olmaktadır. Ancak tam sermaye hareketliliği duru-
munda sermaye hareketlerinin faize karşı duyarlılığı sonsuz olduğundan faiz artışı
karşısında önemli ölçüde sermaye girişi gerçekleşir. Böylece sıcak para şeklindeki
döviz girişi, ithalat yolu ile döviz çıkışından daha fazla olacağı için genişletici mali-
ye politikası ile tam sermaye hareketliliği durumunda dış fazla oluşur.
Şekil 7.6
Tam Sermaye
i i Hareketliliği ve
Sabit Döviz Kuru
LM1 Sisteminde Para ve
LM2 Maliye Politikaları
LM1
LM2
E1
E0 i1
i0 BP
E0 E2 BP
i0
i1 E1
IS2
IS
IS1
Y Y
Y0 Y1 Y0 Y1 Y2
(A) Paneli (B) Paneli
Para Politikas› Maliye Politikas›
Dış fazla durumunda ülkede döviz arzı döviz talebini aştığı için döviz kurla-
rının düşmesi konusunda bir baskı oluşmaktadır. Ancak sabit kur sistemi olduğu
için merkez bankası buna izin vermez ve piyasadan ulusal para karşılığında döviz
satın alımları yaparak fazla dövizi çeker; böylece ulusal para arzı arttırılmış olur.
Ulusal para arzındaki artış LM eğrisinin sağa kayması ile belirlenir ve yeni denge
E2 noktasında sağlanır.
Kamu harcaması ↑ Y↑ i↑ Dış fazla ↑ Döviz satın alımı ↑ Ulusal para arzı ↑ Y↑ Sabit döviz kuru sistemi
ve maliye politikası:
Tam sermaye hareketliliği
Görüldüğü gibi genişletici maliye politikası ve sabit kur sistemi birlikte geçerli durumunda sabit kur
olduğu zaman faiz oranı önceki düzeyde tutularak azami millî gelir artışı sağlamak sisteminde maliye politikası
tam etkilidir.
mümkün olmaktadır. Bu nedenle sabit kur sisteminde maliye politikası tam etkilidir.
Şekil 7.7
Tam Sermaye i i
Hareketliliği ve LM
Esnek Döviz Kuru LM1
Sisteminde Para ve LM2
Maliye Politikaları E1
i1
E0 E2 E0
BP BP
i0 i0
E1
i1
IS2
IS1 IS2
IS1
Y Y
Y0 Y1 Y2 Y0 Y1
(A) Paneli (B) Paneli
Para Politikas› Maliye Politikas›
iki etkiden daha güçlü olan lehine sonuç oluşmaktadır. Tam sermaye hare-
ketliliğinin geçerli olduğu durumda sermaye hareketlerinin faize duyarlılığı
sonsuzdur. Bu nedenle faiz oranı artınca sermaye girişi ile sağlanan döviz
artışı, ithalat ile oluşan döviz çıkışından daha fazla olur. Böylece sonuç dış
fazla yönünde gerçekleşir.
Esnek kur sisteminde döviz girişinin etkisi ile döviz arzı artar ve döviz arzı
döviz talebini aşar. Döviz arzı fazlası nedeniyle döviz kuru düştüğü için ulusal
para değer kazanır. Aşırı değerli ulusal para ülkenin dış rekabet gücünü olumsuz
etkiler. Çünkü ulusal para değerlenince ihracat döviz cinsinden pahalanır, ihracat
azalır. İthalat ulusal para cinsinden ucuzlar ve ithalat artar. Böylece IS eğrisi sola
kayar ve E1 dengesi tekrar E0 dengesine geri döner.
Sabit döviz kuru sisteminde maliye politikası, esnek döviz kuru (dalgalı kur) sis-
teminde ise para politikası etkili sonuç verir. Dünya ekonomisinde 1944-1973 dö-
neminde ayarlanabilir sabit kur sisteminin benimsendiği Bretton Woods sistemi
geçerli olmuş ve bu dönemde Keynesyen maliye politikası önem kazanmış, bu iki
politika aracı birbirini mükemmel şekilde tamamlamıştır.1973 yılından itibaren ül-
kelerin esnek kur sistemine geçmeye başlamaları ve 1980’lerden itibaren monetarist
görüşün oldukça önem kazanması ile esnek kur ve para politikası şeklinde birbiri ile
uyumlu iki politika aracı tercih edilmeye başlanmıştır.
Tam sermaye hareketliliği ve sabit kur sistemi geçerli iken neden para politikası reel
ekonomi üzerinde hiçbir etki oluşturamazken maliye politikası tam etkili olabil- 8
mektedir?
IS2
IS2
IS1 IS1
Y Y
Y0 Y1 Y2 Y0 Y2 Y1
(A) Paneli (B) Paneli
BP e¤imi <LM e¤imi durumu BP e¤imi >LM e¤imi durumu
İzlenen genişletici maliye politikası yatık BP eğrisi durumunda dış fazlaya yol açar-
ken eğimi yüksek BP eğrisi durumunda neden dış açığa yol açmaktadır? 9
E0 E0 LM2
i0 i0
i1 E1 i1 E1
IS IS
Y Y
Y0 Y1 Y0 Y1
(A) Paneli (B) Paneli
BP e¤imi <LM e¤imi durumu BP e¤imi >LM e¤imi durumu
180 Uluslararası İktisat Politikası
Sabit döviz kuru sisteminde dış açık karşısında merkez bankası piyasaya ulusal
para karşılığında döviz sürerek döviz kurunun artmasını önler ve ulusal para arzı-
nın kısılmasına neden olur. Bu durum LM eğrisinin tekrar sola ve eski konumuna
geri dönmesine yol açmaktadır. Böylece herhangi bir millî gelir artışının olmadı-
ğı, sabit kur sisteminde sınırlı sermaye hareketliliği durumunda da tam sermaye
hareketliliğinde olduğu gibi para politikasının etkin olmadığı görülmektedir.
Sabit döviz kuru sistemine ilişkin yapılan inceleme sonucunda sermaye hareketlerinin
tam ya da sınırlı olmasının sonucu değiştirmediği, her durumda maliye politikası etkili
olurken para politikasının her durumda tamamen etkisiz olduğu görülmektedir. Sadece
sınırlı sermaye hareketliliği durumunda maliye politikasının etkinliği, tam sermaye ha-
reketliliği durumuna göre azalmakta, sermaye hareketi sınırlamaları arttıkça (BP eğrisi
eğimi arttıkça) etkinlik daha az olmaktadır. Para politikası ise tam sermaye hareketlili-
ğinde olduğu gibi sınırlı sermaye hareketliliği durumunda da sınırlamaların ölçüsü ne
olursa olsun (BP eğimi yüksek veya düşük), her durumda tam etkisiz olmaktadır.
Sabit döviz kuru ve sınırlı sermaye hareketliliğinin geçerli olduğu bir ekonomide
10 hükûmet hangi politikayı seçerse BP eğrisinin eğimini -sermaye hareketlerinin fai-
ze duyarlılığını- dikkate almak zorunda kalmaz?
Şekil 7.10
Sınırlı Sermaye
i i Hareketliliği ve
Esnek Döviz Kuru
Sisteminde Maliye
BP Politikası
LM
BP’
E1 BP’
i1 E2 LM
E2 BP
i2 i2
i1
i0 i0 E1
E0
E0
IS3
IS2
IS1 IS3 IS2
IS1
Y Y
Y0 Y2 Y1 Y0 Y1 Y2
(A) Paneli (B) Paneli
BP e¤imi <LM e¤imi durumu BP e¤imi >LM e¤imi durumu
182 Uluslararası İktisat Politikası
Şekil 7.11
Sınırlı Sermaye
i i Hareketliliği ve
Esnek Döviz Kuru
Sisteminde Para
LM1 LM2 BP BP’ Politikası
LM1
BP
LM2
BP’ E0
i0 E0 i0
i2 E2 i2 E2
E1
i1
i1 E1
IS2 IS2
IS1 IS1
Y Y
Y0 Y1 Y2 Y0 Y1 Y2
(A) Paneli (B) Paneli
BP e¤imi <LM e¤imi durumu BP e¤imi >LM e¤imi durumu
IS IS2
IS1
Y Y
Y0 Y1 Y0 Y1
(A) Paneli (B) Paneli
Para Politikas› Maliye Politikas›
7. Ünite - Açık Ekonomi Makro İktisadı 185
Tam sermaye hareketsizliğinin geçerli olduğu bir ekonomide sabit kur sisteminin
uygulanması durumunda ekonomik sorunlar için para ya da maliye politikası ke-
sinlikle hiçbir zaman etkili olamamaktadır.
Şekil 7.13
i i BP BP’ Tam Sermaye
BP BP’
Hareketsizliği ve
LM1 LM Esnek Döviz Kuru
Sisteminde Para ve
E2 Maliye Politikaları
LM2
E1
E0 i0 E0
i0 IS3
E1 E2
IS2 IS2
IS1 IS1
Y Y
Y0 Y1 Y2 Y0 Y1 Y2
(A) Paneli (B) Paneli
Para Politikas› Maliye Politikas›
ca döviz kuru artar, ulusal paranın değeri düşer. Bu durumda rekabet gücü artışı
nedeniyle ihracat artar ve ithalat azalır. Bu nedenle IS eğrisi tekrar sağa kayar ve
IS3 olur. Nihai denge E2 noktasında sağlanır. Ödemeler dengesinde oluşan iyileş-
meyi göstermek amacıyla BP eğrisi de BP’ olarak sağa kayar. Görüldüğü gibi millî
gelir önemli ölçüde artmıştır. Tam sermaye hareketsizliği durumunda esnek kur
sisteminde maliye politikası önemli ölçüde etkili olmuştur.
Ekonomik sorunlar tek bir iktisat politikası ile çözülemez. Bu nedenle hem para
hem de maliye politikasının eş anlı olarak birlikte uygulanması gerekmektedir. Böy-
lece hükûmet ve merkez bankası kendi görev alanları çevresinde ayrı ayrı politika
geliştirirler. Hükûmetin görevi iç dengeyi sağlamak, merkez bankasının görevi de
dış dengeyi sağlamak şeklinde belirlenir.
K›s›tl› Serbest
Sonuç olarak, sermaye hareketleri serbest iken merkez bankası hem faiz oranı-
nı, hem de döviz kurunu kontrol edemez.
Özet
İktisat politikası amaçları ve araçlarını tanım- Mal ve para piyasası dengesi ile iç ekonomik den-
1 lamak 2 genin nasıl sağlandığını belirlemek
İktisat politikalarının temel amacı iç ve dış eko- Makro iktisadi analizde mal piyasası dengesi IS
nomik dengenin bir arada sağlanabilmesidir. İç eğrisi (yatırım-tasarruf eğrisi) yardımı ile ince-
ekonomik denge amacının iki boyutu bulun- lenir. IS eğrisi, faiz oranı (i) ile üretim düzeyi
maktadır: Ekonomiyi tam istihdama ulaştırmak (Y) arasındaki ters orantıyı gösteren noktaların
ve enflasyonu kabul edilebilir bir düzeyde tut- geometrik yeridir. Bu eğri üzerindeki her nokta-
mak. Dış ekonomik denge amacı ise genel olarak da tasarruflar (S) yatırımlara (I) eşit olmaktadır.
ödemeler dengesini sağlamaktır. Dış denge, Cari Tasarruf-yatırım eşitliği ekonomide mal piyasa-
İşlemler Hesabı ile resmî rezervler dışı Sermaye sının dengede olduğunu gösterir. Faiz oranının
ve Finans Hesabı’nın açık ya da fazla vermeme- düştüğü bir ekonomide canlanma görülür ve ya-
si, diğer bir deyişle ülkeye gelen döviz tutarı ile tırımlar artar. Yatırım artışı bir ekonominin itici
ülkeden çıkan döviz tutarının dengede olması gücü olarak üretimi ve millî geliri arttırır.
durumudur. Para piyasası dengesi ise para arz ve talebi den-
İktisat politikası araçları ise harcama kaydırıcı gesini ifade eden LM eğrisi ile incelenir. LM
politikalar ve harcamalar değiştirici politikalar eğrisi para arzı ve talebi eğrisidir. LM eğrisi faiz
olarak ayrılmaktadır. Harcama kaydırıcı poli- oranı ile üretim (millî gelir) arasındaki doğru
tikalar; toplam talebin yerli ve ithal mallar ara- orantıyı gösteren noktaların geometrik yeridir.
sında kaydırılmasını sağlayan gümrük tarifeleri, Bu eğri üzerindeki her noktada para arzı (M)
kotalar, döviz kontrolleri, devalüasyon, revalü- para talebine ( Md=L likidite tercihine) eşittir.
asyon, ithalat veya ihracat sübvansiyonları ya da Dışa kapalı bir ekonomide iç denge, mal ve para
vergileri şeklinde doğrudan dış açıklar üzerinde piyasası dengesi ile sağlanmaktadır. Bu nedenle
etkili olan politika araçlarıdır. Harcama değiş- mal piyasası dengesini gösteren IS eğrisi ile para
tirici politikalar ise toplam talebi arttıran veya piyasası dengesini gösteren LM eğrisi dengeye
azaltan para ve maliye politikalarıdır. geldiğinde kapalı ekonomide genel dengeye ula-
Merkez bankası tarafından yürütülen para poli- şılmış olur.
tikası genel olarak açık piyasa işlemleri, zorun-
lu karşılık oranları ve reeskont oranı araçlarını İç ve dış ekonomik dengeyi tanımlamak
3
içerir. Merkez bankasının devlet iç borçlanma Bir ekonomide dış dengenin sağlanması ödeme-
senetlerini satın alması, zorunlu karşılık oranla- ler dengesi açığının olmaması durumudur. Ya-
rını ve reeskont oranlarını düşürmesi genişletici bancılarla yapılan ekonomik işlemler sonucun-
para politikası olmaktadır. Aksine piyasaya dev- da ülkeye gelen ve ülkeden çıkan döviz miktarı
let iç borçlanma senetlerini satarak likiditeyi da- birbirine eşitse dış denge sağlanmış demektir.
raltması, zorunlu karşılık oranlarını ve reeskont Ödemeler dengesinde Cari İşlemler Hesabı ile
oranlarını yükseltmesi ise daraltıcı para politi- resmî rezervler dışı Sermaye ve Finans Hesabı
kasıdır. dengesizlikleri birbirini dengelediği zaman dış
Hazine tarafından yürütülen maliye politika- denge sağlanmaktadır. Bu durum dış denge eğri-
sı araçları da genel olarak hükûmet harcama- si adını alan ve BP eğrisi (ödemeler dengesi =ba-
ları, transfer harcamaları ve vergileri kapsar. lance of payments) olarak ifade edilen bir eğri
Hükûmet harcamalarının ve transfer harcama- yardımıyla incelenir. BP eğrisi döviz kuru veri
larının arttırılması ve vergilerin düşürülmesi iken bir ülkede faiz oranı ile reel üretim (hasıla)
genişletici maliye politikası olmaktadır. Aksine düzeyi arasındaki ilişkiyi açıklamaktadır.
harcamaların kısılması ve vergilerin yükseltil- Dışa açık ekonomide genel denge, iç ve dış den-
mesi daraltıcı maliye politikasıdır. genin eş anlı olarak birlikte sağlanması durumu-
dur. Bu durum mal ve para piyasasının dengede
olmasının yanı sıra dış açık sorununun da olma-
dığı ideal bir dengeyi ifade etmektedir.
190 Uluslararası İktisat Politikası
Para ve maliye politikalarının iç ve dış denge merkez bankası döviz satışı yaparak piyasaya
4 üzerindeki etkilerini belirlemek müdahale eder; böylece artan döviz talebini kar-
Para politikası araçları genişletici yönde kulla- şılamış olur. Döviz satışı ulusal para karşılığında
nıldığı zaman öncelikle kısa dönemde faiz ora- yapıldığı için ekonomide ulusal para arzı azalır.
nını düşürür. Düşük faiz oranı ekonomide iki Bu durum para piyasası dengesini ifade eden
yönlü etki yapar. Bir yandan yatırımları teşvik LM eğrisinin sola kayması ile gösterilir.
ederek millî geliri arttırır, bu da ithalat artışına Ekonomide esnek döviz kuru sisteminin uygu-
yol açar. Diğer yandan ülkeden sermaye çıkışına lanması durumunda etkilenecek değişkenler ve
yol açar. Bu nedenle ödemeler dengesinin artan piyasalar değişmektedir. Öncelikle bir ekonomi-
ithalat nedeniyle dış ticaret açığı artar ve daha de izlenen genişletici para ya da maliye politikası
genel olarak Cari İşlemler Hesabı açık verir. Öte nedeniyle dış ödemeler dengesi açığının oluştu-
yandan ülkeden çıkan sermaye nedeniyle de ğunu varsayalım. Dış açık, döviz talebinin döviz
Sermaye Hesabı açık verir. Buna göre, genişletici arzını aşması durumu olup esnek kur sisteminde
para politikası her zaman dış açığa yol açar. döviz kurunun yükselmesine neden olmaktadır.
Öte yandan maliye politikası araçları genişletici Esnek kur sisteminde merkez bankasının döviz
yönde kullanıldığı zaman ilk olarak ülkede millî kuruna müdahalesi söz konusu değildir. Döviz
gelir artışı ve onun teşvik ettiği ithalat artışı gö- kuru yükselince ulusal paranın değeri düşer, dış
rülür. Ayrıca millî gelir artışı nedeniyle ülkede ticarette ülkenin rekabet gücü artar. İhraç malla-
ekonomik kesimler para taleplerini arttırırlar. rı döviz cinsinden ucuzladığı için ihracat artar,
Bu para talebi günlük işlemlerin yürütülmesi ithal malları pahalandığı için ithalat azalır. Böy-
için ekonomik kesimlerin yanlarında daha fazla lece başlangıçta oluşan dış açık kendiliğinden,
para bulundurmalarıdır. Para talebi artışı ile faiz merkez bankası müdahalesi olmadan giderilir.
oranı yükselir ve ülkeye sermaye girişi olur. Gö-
rüldüğü gibi genişletici maliye politikası etkisiy- Tam sermaye hareketliliği durumunda izlenecek
le dış denge üzerinde iki ters yönlü etki meydana 6 para ve maliye politikalarının etkilerini açıklamak
gelmektedir. Etkilerden biri millî gelir ve ithalat Tam sermaye hareketliliği durumu ve sabit döviz
artışı ile Cari İşlemler Hesabı açığı, diğeri faiz kuru sistemi geçerli olduğunda para politikası
artışı ve sermaye girişi ile Sermaye Hesabı fazlası tamamen etkisizdir, reel üretimi etkileyemez.
oluşmasıdır. Para arzı artınca faiz oranı düşer, ülkeden ser-
Genişletici maliye politikası ile oluşan bu iki ters maye çıkışı olur, dış açık oluşur. Merkez bankası
yönlü etkiden hangisi daha güçlü ise dış denge döviz kuru artışını önlemek amacıyla piyasaya
o yönde değişecektir. Ülkede ithalat eğilimi çok döviz sürer, ulusal para arzı azalır. Başlangıçta
yüksek ise dış açık oluşur; sermaye hareketleri- olan para arzı artışı azalış yönüne döner, ekono-
nin faize duyarlılığı yüksekse sermaye girişi ar- mide net etki oluşmaz.
tışı ile dış fazla meydana gelir. Daraltıcı maliye Tam sermaye hareketliliği ve sabit kur sistemi
politikası izlenmesi durumunda da bu sürecin geçerli iken maliye politikası uygulandığında
tersi durum ortaya çıkacaktır. ise etkili sonuç alınmaktadır. Genişletici maliye
politikası faiz oranı artışına ve ülkeye sermaye
Sabit ve esnek döviz kuru sisteminde para ve girişine yol açar; böylece dış fazla oluşur. Merkez
5 maliye politikalarının etkilerini tartışmak bankası döviz kurunun düşmemesi için piyasa-
Ekonomide sabit döviz kuru sisteminin izlendi- dan döviz alır, ulusal para arzını arttırır. Sonuçta
ğini ve genişletici para ya da maliye politikası ile reel ekonomide genişleme sağlanır.
dış açığın oluştuğunu varsayalım. Dış açık olan Tam sermaye hareketliliği ve esnek döviz kuru
bir ekonomide bir yandan ithalat artışı, bir yan- sisteminde para politikası tam etkili olmaktadır.
dan ülke dışına sermaye çıkışı olması nedeniyle Genişletici para politikası ile faiz oranı düşüp
döviz talebi artar, döviz talebi döviz arzını aşar. sermaye çıkışı olması ve dış açık oluşması ile
Bu durum döviz kuru üzerinde yukarı doğru bir ülke parasının değeri düşer. Esnek kur sistemin-
baskı oluşturur. Sabit kur sisteminde döviz kuru de merkez bankası müdahalesi olmaz, paranın
üzerinde artma yönünde bir baskı oluştuğunda değeri etkilenir. Paranın değeri düşünce ihracat
7. Ünite - Açık Ekonomi Makro İktisadı 191
artar, ithalat azalır, millî gelir artar. Böylece para Tam sermaye hareketsizliği durumunda izlenecek
politikası tam etkili olur. 8 para ve maliye politikalarının etkilerini açıklamak
Tam sermaye hareketliliği ve esnek kur sistemin- Tam sermaye hareketsizliğinin geçerli olduğu bir
de maliye politikası hiç etkili değildir. Genişleti- ekonomide dış denge sadece dış ticaret kalemle-
ci maliye politikası ile faiz oranı artıp sermaye rinden etkilenmekte, sermaye hareketlerinin dış
girişi yaşanması ile dış fazla oluşur. Ülke parası- denge üzerinde hiçbir rolü bulunmamaktadır.
nın değeri artar, ihracat azalıp ithalat artar. Millî Bu nedenle dış denge tamamen faize karşı du-
gelir azalır. Başlangıçta genişletici maliye poli- yarsız olmakta, bu nedenle dış dengeyi gösteren
tikası ile oluşan millî gelir artışı ortadan kalkar, BP eğrisi tamamen dikey olarak çizilmektedir.
politika tamamen etkisiz olur. Bu durumda ülkenin dış dengesi sadece dış tica-
ret dengesi tarafından belirlenmektedir.
Sınırlı sermaye hareketliliği durumunda izlenecek Sabit kur sisteminde oluşan genişletici para poli-
para ve maliye politikalarının etkilerini belirlemek tikası ile oluşan dış ticaret açığı nedeniyle döviz
7
Sınırlı sermaye hareketliliği durumunda BP eğ- talebi artınca merkez bankası piyasaya döviz sü-
risi pozitif eğimli olmaktadır. Bu durumda LM rerek bu talep artışını karşılamakta, ulusal para
eğrisine göre daha dikeye yakın olması duru- arzının kısılmasına yol açmaktadır. Sonuç olarak
munda sermaye hareketlerinin faize duyarlılı- millî gelirde hiçbir değişme olmaz.
ğının nispeten az olduğu anlaşılır. Buna karşılık Sabit kurda genişletici maliye politikası da dış
BP eğimi, LM eğrisi eğiminden daha küçük ol- ticaret açığına yol açtığı için süreç para politi-
duğunda sermaye hareketlerinin faiz duyarlılığı- kasındaki gibi işler. İzlenen politikanın ekonomi
nın yüksek olduğu kabul edilmektedir. üzerinde hiçbir etkisi olmadığı görülür.
BP eğrisinin eğimi arttıkça, diğer bir deyişle ser- Esnek kur sisteminde ise genişletici para politi-
maye hareketlerinin faize duyarlılığı azaldıkça kası ile dış ticaret açığı oluşunca, ulusal paranın
sabit kur sisteminde izlenen maliye politikasının değeri düşer. Böylece ihracat artar, ithalat azalır.
etkinliği azalmaktadır. Sabit döviz kuru siste- Net ihracat artışı ile IS eğrisi sağa kayar; böyle-
minde para politikası, sermaye hareketlerinin ce hem ekonomide etki sağlanmış olur hem de
faize karşı sınırlı duyarlı olması durumunda, dış denge kendiliğinden sağlanmış olur. Tam
tam sermaye hareketliliği durumunda olduğu sermaye hareketsizliği durumunda ve esnek kur
gibi tamamen etkisizdir. Sınırlı sermaye hare- sisteminde para politikası etkin olmaktadır.
ketliliği durumunda, sermaye hareketlerine ge- Esnek kurda genişletici maliye politikası ile de
tirilen sınırlamaların ölçüsü, diğer bir deyişle BP dış açık oluştuğundan süreç aynı para politika-
eğrisi eğiminin yüksek veya düşük olması politi- sındaki gibi işler. Esnek kur sisteminde döviz
kanın etkinsizliğini değiştirmemektedir. talebi artınca döviz kuru artar, ulusal paranın
Esnek kur sisteminde ise tam sermaye hareket- değeri düşer. Bu durumda rekabet gücü artı-
liliği durumunda etkili olmayan ve millî geliri şı nedeniyle ihracat artar ve ithalat azalır. Tam
değiştiremeyen maliye politikası, sınırlı sermaye sermaye hareketsizliği durumunda esnek kur
hareketliliği durumunda kısmen etkili olmak- sisteminde maliye politikası önemli ölçüde etkili
tadır. Tam sermaye hareketliliği durumunda ve olur.
esnek kur sisteminde tam etkili olan para politi-
kası ise sınırlı sermaye hareketliliği durumunda
nispeten daha az ekili olmakta, millî geliri değiş-
tirici etkisi sınırlı kalmaktadır.
192 Uluslararası İktisat Politikası
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi iktisat politikasının temel 5. Başlangıçta iç ve dış dengenin sağlandığı bir eko-
amaçları arasında yer almaz? nomide genişletici maliye politikası izlenmesinin etki-
a. Tam istihdamın sağlanması leri olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
b. Fiyat istikrarının sağlanması a. Millî gelir artar.
c. Yüksek büyüme hızının sağlanması b. Faiz oranı artar.
d. Denk bütçenin sağlanması c. Ülkeye sermaye girişi artar.
e. Ödemeler dengesinin sağlanması d. Dış açık oluşur.
e. İthalat artar.
2. Aşağıdakilerden hangisi iktisat politikası amaçları-
nı gerçekleştirmeye yönelik politika araçlarından biri 6. Bir ekonomide genişletici para politikası izlen-
değildir? mesinin etkileri olarak aşağıdakilerden hangisi söy-
a. Para politikası araçları lenemez?
b. Maliye politikası araçları a. Faiz oranı düşer.
c. Özelleştirme b. Yatırımlar ve millî gelir artar.
d. Dış ticaret politikası araçları c. Ülkeye sermaye girişi olur.
e. Devalüasyon, revalüasyon d. İthalat artar.
e. Ülkeden sermaye çıkışı olur.
3. Bir ekonomide iç ekonomik dengenin sağlanması
ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? 7. Tam sermaye hareketliliği durumunda dış açık ve-
a. Sadece mal piyasasında tasarruf-yatırım denge- ren bir ekonomide sabit kur sisteminin geçerli olduğu
si sağlanmış olmalıdır. varsayımı ile genişletici maliye politikası izlenmesinin
b. Sadece para piyasasında para arzı ve para talebi etkilerinden biri olarak aşağıdakilerden hangisi söyle-
dengesi sağlanmış olmalıdır. nemez?
c. Üretim hacmi toplam harcamalardan fazla ol- a. Döviz kuru üzerinde aşağı yönlü bir baskı olu-
malıdır. şur.
d. Para arzı para talebini aşmalıdır. b. Dış açık oluşur.
e. Mal ve para piyasasında birlikte denge sağlan- c. Merkez bankası piyasadan döviz satın alır.
mış olmalıdır. d. Ulusal para arzı artar.
e. Millî gelir artar.
4. Dışa açık bir ekonomide dış dengeyi gösteren BP
eğrisi ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi 8. I. Sabit kur sisteminde para politikası tamamen
yanlıştır? etkisizdir.
a. Alternatif döviz kuru sistemlerine göre eğrinin II. Sabit kur sisteminde maliye politikası kısmen
eğimi değişir. etkilidir.
b. Ülkeler arasındaki faiz farklılığına bağlı olarak III. Esnek kur sisteminde para politikası kısmen et-
sermaye hareketliliğini ve dış ticaret dengesini kilidir.
temsil eder. IV. Esnek kur sisteminde maliye politikası kısmen
c. Tam sermaye hareketsizliği durumunda eğri di- etkilidir.
key eksene paralel olur. Yukarıda verilen politika araçlarının etkinliği ile ilgili
d. Sermayenin ülkeler arası faiz farklılığına olan sonuçlardan hangileri sınırlı sermaye hareketliliği du-
duyarlılığı arttıkça eğri yatıklaşır. rumunda geçerlidir?
e. Eğrinin altında yer alan her noktada dış açık a. I-III
vardır. b. II-IV
c. I-II-III
d. II-III-IV
e. I-II-III-IV
7. Ünite - Açık Ekonomi Makro İktisadı 193
Yaşamın İçinden
9. Mundell’in Tahsisler Kuralı’na göre enflasyon ve dış İmkânsız üçlüde ‘köşe kapmaca’
açık sorunu olan bir ekonomide izlenmesi gereken po- Başkan Dr. Erdem Başçı’nın sözünü ettiği ‘imkânsızlık
litikalar aşağıdakilerden hangisidir? üçgeni’ içindeki esneklik, bir tercih değil ‘köşeye sıkış-
a. Daraltıcı maliye, genişletici para politikası mışlık’ sonucudur.
b. Daraltıcı maliye, daraltıcı para politikası İktisatta ‘imkânsız üçlü’ olarak bilinen mekanizma;
c. Genişletici maliye, genişletici para politikası sermaye hareketlerinin serbestîsi, sabit kur rejimi ve
d. Genişletici maliye, daraltıcı para politikası
bağımsız bir para politikasının üçünün bir arada ola-
e. Gelirler politikası ve devalüasyon
mayacağını söyler. ‘İmkânsız üçlü’ ilkesi, şu üç hedef-
ten birinin feda edilmesi gerektiğini işaret eder: döviz
10. Aşağıda verilen alternatif politika araçlarından
hangisi bir arada uygulandığında ekonomi üzerinde kuru istikrarı, bağımsız para politikası ve finansal piya-
hiçbir etki oluşturamaması nedeniyle İmkânsız Üçlü salarla olan bütünleşme. İmkânsızlığın tanımı budur.
Hipotezi olarak ifade edilir? Kambiyo rejimleri serbest olan yani sermaye hareket-
a. Tam sermaye hareketliliği, esnek kur sistemi ve lerinin serbest olduğu ülkelerde, hem döviz kurunun
maliye politikası hem de faizin kontrol edilmesinin zor olduğuna işaret
b. Tam sermaye hareketliliği, esnek kur sistemi ve edilir. Sermaye hareketlerinin serbestîsine sınır konu-
para politikası lursa, kısmen faiz, kısmen döviz de kontrol edilebilir.
c. Sınırlı sermaye hareketliliği, sabit kur sistemi ve ‘İmkânsız üçlü’nün ‘köşe noktaları’ sabit bir koşul de-
maliye politikası ğil. Esnek olunabileceği; sabit noktalar arasında gidip
d. Tam sermaye hareketliliği, sabit kur sistemi ve gelinebileceği, bunun bir politika tercihi olabileceği
para politikası
yaklaşımı da var. Son dönemde bunu benimseyenler
e. Tam sermaye hareketliliği, sabit kur sistemi ve
arasında ülkemizdeki para otoritesi Merkez Bankası da
maliye politikası
var. Geçen yıl hedefi ikiye katlayan, bu yıl da enflas-
yon hedefini yılın başında tutturamayacağını açıklayan
Merkez Bankası da, bir ‘duruma göre’ stratejisi ile bu
‘esnekliği’ benimsiyor.
Başkan Dr. Erdem Başçı, Cuma günü Bursa’daki konuş-
masında “İmkânsızlık üçgeni diye bir üçgen vardır. Bu
üçgenin dışına çıkamazsınız. Biz de bu üçgenin dışına
çıkmaya çalışmıyoruz. Üçgenin köşesinde olmaktansa,
yani ‘faiz oranları tamamen sabit; kurlarda bir azalma
var’ yerine, ‘faiz oranları bir miktar oynak; kurlar daha
az dalgalanıyor’. Bu bir politika tercihidir. Bu yapıla-
bilir. Pek çok ülke bunu yapmıyor ama biz yapıyoruz”
diye açıklamıştı.
Cuma günü bu konuşmayı yaptıktan sonra, Dr.
Başçı’nın bu konuşmasını ‘büyümeyi önceleyen-enflas-
yonu umursamaz’ ya da ‘faiz koridorunun üst çıtasını
aşağı indirmeye hazırlanıyor’ biçiminde yorumlayan
mali piyasalarda, pazartesi ve Salı günü döviz kuru hız-
la yukarı doğru hareketlendi.
Kur artışı gölgesinde Salı günü banka ekonomistleriyle
yapılan toplantıda, enflasyon hedefinde ne kadar ciddi
olunduğu fazlasıyla vurgulanırken, Dr. Başçı’nın Çar-
şamba günü altınla ilgili bir toplantıda yaptığı konuş-
194 Uluslararası İktisat Politikası
manın da odağında enflasyon vardı. Dün de Merkez ka sorunun önüne geçebilir. 1970’lerde Avrupa ekono-
Bankası sert biçimde karşılık verdi; piyasaya verdiği mik bir dev olarak yükselirken bu bölge için bir para
parayı kısıverdi, kuru baskıladı. birimi öneren Mundell, bugün de küresel ekonominin
İşin doğrusu, Merkez Bankası’nın bu ‘imkânsızlık üç- itici gücü olmaya oynayan Çin’in Merkez Bankası’na
geni’ içinde ‘köşe kapmaca’ oynayarak uzun bir süre- danışmanlık yapıyor.
durumu idare edeceğini düşünemiyorum. Enflasyon
hedeflemesi (ki kalmadığı çok açık), kural odaklı çalı- Kaynak: http://www.fortuneturkey.com Ocak 2009,
şan bir politika çapasıdır. Esnek de olsa her şeyi kont- Erişim Tarihi: 12.05.2012.
rol etmek, her hedefe yakınsamak olanaklı değildir. Bir
süre durum idare edilebilir mi? Evet. Ama bir süre, o Resim 7.1
kadar.
Okuma Parçası
Küresel paranın tam zamanı
1970’li yıllarda Avrupa Birliği’nin para birimi euronun TCMB Sembolü
temel prensiplerini ortaya koyan, bu çalışmasıyla da
Nobel ödülü alan Robert Mundell, on yıllardır savun- Türkiye’de Merkez Bankası iki temel politika uygula-
duğu küresel para biriminin küresel krizin hakkından masından sorumludur. Bu politikalardan biri para po-
geleceğine inanıyor. litikası olurken, diğeri de döviz kuru politikasıdır. Para
1970’li yıllarda dünya ekonomilerinin doları referans politikası uygularken Merkez bankasının yükümlülü-
olarak aldığı Bretton Woods sistemi çökerken bir eko- ğü fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir. Döviz
nomist, küresel ya da bölgesel para birimlerinin birçok kuru stratejisi ise dalgalı kur sistemidir.
mali sorunu çözecek ilaç olduğunu savunuyordu. Baş-
ta yadırganan Profesör Robert Mundell, savunduğu bu Kaynak: http://www.sde.org.tr/tr/haberler/1604/
görüşlerle bugün 304 milyon insanın günlük hayatını merkez-bankasi-para-ve-kur-politikasi.aspx, Erişim
döndüren, dünyanın da ikinci büyük rezerv parası olan Tarihi: 12.05.2012.
euronun temellerini atan isimlerden oldu. 1999 yılında
da, bir ekonominin aynı anda hem finansal serbestliği,
hem bağımsız bir para politikasını, hem de kurda is-
tikrarı hedefleyemeyeceğini söyleyen “imkansız üçlü”
kuramının fikir babası olarak Nobel ekonomi ödülünü
kucaklıyordu.
Dalgalı kur rejiminin bugünkü krize yol açan türev
piyasalardan bile tehlikeli olduğunu savunan Profesör
Mundell, on yıllardır savunduğu küresel ya da bölgesel
para birimine bugün bir şans vermek gerektiğini söy-
lüyor. Kur oynaklıklarına ve ekonominin temelindeki
birçok soruna bu sayede çare bulunacağını savunu-
yor. 76 yaşına gelmiş olmasına rağmen hâlâ Columbia
Üniversitesi’nde görev yapan Kanadalı profesöre göre
ABD-AB ya da ABD-Çin arasında kurulacak ortak
para birimi bölgeleri kur oynaklıklarının ve birçok baş-
7. Ünite - Açık Ekonomi Makro İktisadı 195
piyasaya döviz satıp ulusal para alması ile giderilir, sa- fazla oluşur. Bu durum sermaye hareketlerinin faize
bit kur korunmuş olur. Ancak merkez bankası bu arada duyarlılığı yüksek olduğunda (yatık BP) geçerli olur.
ulusal para arzının da azalmasını istemiyorsa para po- Buna karşılık faiz oranı artsa da sermaye girişi fazla ol-
litikası araçları ile bu olumsuzluğu giderebilir. Merkez muyorsa yani sermaye hareketlerinin faize duyarlılığı
bankası, piyasaya döviz satarken genişletici para po- düşükse, dış dengeyi ithalat hacmi belirler. Genişleti-
litikası ile de likidite arz ederek hem likiditenin azal- ci maliye politikası ile artan millî gelir ithalat artışını
masını önlemiş hem de sabit kuru korumuş olur. Bu teşvik ederek dış açığa yol açar. Bu nedenle sermaye
politikaya sterilizasyon politikası adı verilir. hareketlerinin faize duyarlılığı (BP eğrisi eğimi) önem
taşımaktadır.
Sıra Sizde 7
Tam sermaye hareketliliğinin ve sabit kur sisteminin Sıra Sizde 10
geçerli olduğu bir ekonomide hükûmetler millî gelir Sabit kur ve sınırlı sermaye hareketliliğinin geçerli
artışı sağlamak için vergi oranlarını düşürmeyi tercih olduğu bir ekonomide hükûmet para politikası uygu-
etmelidirler. Çünkü tam sermaye hareketliliği ve sabit lamayı seçerse BP eğrisinin eğimini (sermaye hare-
kur sistemi geçerli iken para politikası tamamen etki- ketlerinin faize duyarlılığını) dikkate almak zorunda
sizdir, reel ekonomi üzerinde hiçbir etki oluşturamaz. kalmaz. Çünkü sabit kur ve sınırlı sermaye hareketliliği
Bu nedenle millî gelir artışı amacıyla genişletici maliye durumunda BP eğrisi eğimi ne olursa olsun para poli-
politikası aracı olarak vergi oranlarının düşürülmesi tikası hiçbir durumda etkili değildir.
uygun bir tercih olur.
Sıra Sizde 11
Sıra Sizde 8 Sınırlı sermaye hareketliliğinin geçerli olduğu bir eko-
Tam sermaye hareketliliği ve sabit kur sistemi geçerli nomide hükûmet işsizlik sorununu mutlaka genişletici
iken para politikasının reel ekonomi üzerinde hiçbir para politikası uygulayarak çözmek isterse esnek kur
etki oluşturamamasına karşılık maliye politikasının sistemini tercih etmek zorundadır. Çünkü para poli-
tam etkili olmasının temelinde faiz oranı yer almak- tikası sadece esnek kur sisteminde etkili olabilmekte,
tadır. Genişletici para politikası izlenmesi faiz oranını sabit kur sistemi ile ekonomi üzerinde bir etki oluştu-
düşürücü etki yaparken genişletici maliye politika- ramamaktadır.
sı izlenmesi faiz oranını yükseltici etki yapmaktadır.
Sermaye hareketliliğinin sonsuz esnek olduğu bir eko-
nomide genişletici para politikası etkisi ile düşen faiz
oranı ekonomiden önemli ölçüde sermaye çıkışına yol
açar, böylece dış açık meydana gelir. Buna karşılık ge-
nişletici maliye politikası etkisi ile yükselen faiz oranı
ekonomiye önemli ölçüde sermaye girişine yol açar,
böylece dış fazla oluşur. Bu noktada sabit kur sistemin-
de merkez bankası devreye girer, dış açık varsa piyasa-
ya döviz sürer, dış fazla varsa piyasadan döviz alır. Bu
farklı işlemlerin ekonomideki etkileri de farklı olmak-
tadır. Sonuçta para politikasında bir etki oluşmazken
maliye politikasında tam etki oluşur.
Sıra Sizde 9
Maliye politikasının BP eğrisi yatıkken dış fazlaya yol
açması, BP eğrisi dikeye yakın olduğunda ise dış açı-
ğa yol açması da faiz oranı ve faiz oranı değişmesine
karşı sermaye hareketliliğinin duyarlılığı ile ilişkilidir.
Genişletici maliye politikası, BP eğrisi eğimi ne olur-
sa olsun, her zaman faiz oranını yükseltir. Ancak bu
faiz artışı karşısında yoğun sermaye girişi olursa dış
7. Ünite - Açık Ekonomi Makro İktisadı 197
Yararlanılan Kaynaklar
Appleyard, D. R., Field, A. J., Cobb, S. L. (2006). In-
ternational Economics, Boston: Mc Graw-Hill
Irwin.
Aslan, N. (2012). Makro İktisat, İkinci Sayfa Yayıncı-
lık, 3.Basım, İstanbul.
Begg, D., Fischer S., Dornbusch R. (1994). Econo-
mics, NewYork: Mc Graw-Hill.
Berg, H.V. (2004). International Economics, Bos-
ton: Mc Graw Hill Irwin.
Calvo, G., Reinhart, C. M. (2002). “Fear of Floating”,
NBER Working Paper, 793.
Carbaugh, R .J. (2000). International Economics,
New York: South-Western.
Dornbusch, R. (1989). Open Economy Macroeco-
nomics, New York: Academic Press.
Fischer, S. (2008). “Mundell-Fleming Lecture: Exchan-
ge-Rate Systems, Surveillance and Advice”, IMF
Staff Papers, July, ss. 367-383.
Freenstra, R. C. (2003). Advanced International
Trade: Theory and Evidence, New York: Prin-
ceton University Press.
Gerber, J. (2005). International Economics, Bos-
ton: Pearson, Addison-Wesley.
Husted, S., Melvin, M. (2007). International Econo-
mics, Boston: Pearson, Addison-Wesley.
Karluk, R. S. (2009). Uluslararası İktisat, Teori -
Politika, Beta: İstanbul.
Kenen, P. (2008). The International Economy,
Cambridge: Cambridge University Press.
Krugman, R. P., Obstfeld, M. (2006). International
Economics, Theory and Policy, Boston: Addi-
son-Wesley.
Mundell, R. (1995). “Stabilization and Liberalization
Policies in Semi-Open Economies”, (der). Edwards.
S., Capital Controls, Exchange Rates and Mo-
netary Policy in the World Economy, Camb-
ridge: Cambridge Uni. Press, ss. 19-33.
Pugel, T. (2004). International Economics, Boston:
Mc Graw Hill.
Salvatore, D. (2007). International Economics,
New York: John Wiley.
Seyidoğlu, H. (2009). Uluslararası İktisat, Teori,
Politika ve Uygulama, İstanbul: Güzem Can Ya-
yınları, No: 24.
8
ULUSLARARASI İKTİSAT POLİTİKASI
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Klasik altın standardında merkez bankalarının oyunun kuralına uymalarının
önemini açıklayabilecek,
ABD’nin Bretton Woods Sistemi’ndeki rolünü değerlendirebilecek,
Dünyada iki önemli rezerv paraya sahip ülkelerin krizle yüz yüze kaldıkları
bir ortamda, Türkiye gibi ülkeler açısından sağlam politikalar izlemenin hayati
öneme sahip olduğu çıkarımını yapabilecek,
Uluslararası düzeyde kullanılan rezerv paranın tek bir ülkenin koşullarına bağ-
lı olmasının yaratabileceği sorunları tartışabilecek
bilgi ve beceriler kazanabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Altın Para Sistemi • Net-Work Dışsallıkları
• Oyunun Kuralı • İlk Günah Sorunu
• Altın Akım Mekanizması • Son Ödünç Veren Rolü
• İntibak Sorunu • Sabit Kur Sistemi
• Güven Sorunu • Dalgalı (esnek) Kur Sistemi
• Likidite Sorunu • İç Denge
• İmkânsız Üçlü • Dış Denge
İçindekiler
Malların para olarak kullanılması bir ekonomide yurt içi ticari faaliyet hacmini
azaltıcı etki yapar mı? 1
Mal para sisteminden günümüze kadar paranın ve bankacılık sisteminin nasıl bir
evrim süreci geçirdiğini detaylı biçimde öğrenebilmek için Nasıl Bir Para Sistemi?
Parasal Disiplin ve Parasal İstikrar için Alternatif Öneriler adlı kitaba bakabi-
lirsiniz (C. C. Aktan, U. Utkulu ve S. Togay, İstanbul: İMKB Yayını,1997, ss:11-25).
Şekil 8.1
Klasik Altın
Standardının İşleyişi
D2
I
5.08 E
D1
T A B C F
5.03
5.0 E II
E
R
H
4.97 G
S1 J K
4.90 E
III
S2
8 10 12 14 16 18 20 22 24 25 26 (Milyon pound)
Verdiğimiz örnekte, ABD dalgalı kur sisteminde olsaydı, döviz kuru arz talep koşul-
larına göre değişecekti. ABD’de pound talebi arttığında döviz kuru 1£ = 5.08 $ dü-
zeyine yükselecek; ABD doları değer kaybedecekti. Tersine pound arzı arttığında,
döviz kuru 1£ = 4.90$ düzeyine düşecek; ABD doları değer kazanacaktı.
202 Uluslararası İktisat Politikası
Verdiğimiz örnekte, pound talep eğrisi, ABD’nin İngiliz mallarına olan talebini temsil
ederken pound arz eğrisi, İngilizlerin ABD mallarına yönelik talebini temsil etmektedir.
Ülkelerin altın rezervleri sınırlı olduğuna göre, bir ülkenin ödemeler dengesi
açığı sürekli olarak devam edemez. Bu noktada, David Hume’nin altın akım meka-
nizması (specie-flow mechanism) bir otomatik denkleştirme mekanizması olarak
devreye girmektedir. Döviz kuru, bu mekanizmanın işlemesi sonucu, 1£ = 5$ düze-
yinde oluşacak ve altın standardı uzun dönemde fiyat istikrarını sağlamış olacaktır.
Tek fiyat yasası ile altın akım mekanizması arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?
2
8. Ünite - Uluslararası Parasal Sistem 203
Para arzındaki değişmelerin reel gelir düzeyini (Y) etkilememesi paranın yansızlığı ola-
rak isimlendirilmektedir. Klasik iktisatçılar uzun dönemde paranın yansız olduğunu;
para arzındaki artışın sadece fiyatlar genel düzeyini değil tüm malların fiyatlarını aynı
oranda arttırdığını, para arzı değişirken göreli fiyatların değişmediğini savunurlar.
Net-work (ağ) dışsallığı: lamaktadır. Meissner (2002, s.3) ise, bir ülkenin altın standardını benimsenmesi
Uluslararası alanda ortak bir
para uluslararası ödeme aracı ve altın standardına geçişindeki zamanlamanın izahı açısından, net-work dışsal-
kullanılıyorsa bu ödeme aracını lıklarının son derece önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bir ülke açısından altın
kullanan ülke sayısı artıkça, ilgili
ödeme aracıyla işlem yapmanın standardına katılmanın diğer ülkelerle yapılan dış ticarette maliyetleri azaltarak,
maliyetinin azalması ve ortaya dış ticaret hacmini arttırıcı etki yaptığını vurgulamaktadır.
çıkan faydanın artmasıdır.
Klasik altın standardı sistemi dünyada altın para standardının altın çağı olarak
nitelendirilmektedir. Ancak 1870-1914 döneminin bir altın çağ hâline gelişi tek
başına klasik altın standardının yarattığı bir sonuç olarak görülmemelidir. Çünkü
Dış denge: Ödemeler bu dönem, dünyada bilimsel ve teknolojik gelişmelerin çok yaygın olduğu, önem-
bilançosunun dengede olması, li savaşların yaşanmadığı, sermaye hareketlerinin arttığı, işbölümü ve uzmanlaş-
mal akımları ve sermaye akımları
itibarıyla döviz girişinin döviz maya dayalı serbest ticaret ilkesi doğrultusunda sanayileşmeye ağırlık verilen ve
çıkışına eşit olması demektir. üretim düzeyindeki artışa bağlı olarak doğal kaynakların etkin biçimde kullanıl-
dığı bir dönemdir (Özbek vd. 2011, s.41). Benzer biçimde, klasik altın standardı-
nı sonlandıran unsur olarak I. Dünya Savaşı’nı görmek, sistemin işleyişi ile ilgili
hiçbir sorunun olmadığı yanılgısına yol açabilir. Klasik altın standardının bünye-
İç denge: Bir ekonominin fiyat
istikrarına, düşük bir işsizlik
sinde barındırdığı potansiyel sorun, ülkelerin para politikası uygulamasında dış
oranına, yüksek ve sürdürülebilir dengeye odaklanması ve iç dengenin geri planda kalmasıdır. Bu sorun, I. Dünya
bir büyüme oranına ulaşması Savaşı sonrası dönemde, değişen toplumsal yapılarla birlikte altın para sistemine
demektir.
geri dönüş çabalarının önündeki en büyük engel olmuştur.
Bir ülke açısından en önemli sorun iç denge ile dış dengenin birlikte sağlanmasında
ortaya çıkan güçlüklerdir.
ABD’nin altın para sisteminde kalmaya devam etmesi, yurt dışına verdiği kredi-
lerde de ciddi bir azalma yaratmıştı. Bu şekilde ABD altın para sisteminde kalmak
için kendi ülkesinde yarattığı deflasyonu dünyaya ihraç etmiş oluyordu. Dünyadaki
bütün ülkeleri sabit bir kur sistemi ile birbirine bağlayan altın standardı 1929 bunalı-
mının tüm dünyaya yayılmasına yol açıyordu. Bu süreçte sanayi üretimi Almanya’da
%41,8, Fransa’da %31,3 oranında gerilemiştir (Romer, 2003, ss.1-10). Altın döviz
sistemi olarak nitelendirilen bu sistem sadece altı yıl devam etmiştir.
1929 Dünya Bunalımı sürecinde, İngiltere 1931’de altın para sistemini terk
etmiştir. İki savaş arası dönem, ülkelerin dalgalı kur sistemine yönelmek zorun-
da kaldığı; döviz spekülasyonlarının yaşandığı; rekabetçi devalüasyonların döviz
kontrolleri ve ayrımcı ikili ticaret anlaşmalarına yol açtığı ve böylelikle dünya
ticaret hacminin ciddi biçimde daraldığı bir dönem olmuştur. II. Dünya Savaşı
sonrasında inşa edilen Bretton Woods sistemi böyle bir mirası devralmıştır.
ABD’nin domine edeceği bir para bölgesi için düşünülmüş olan bir alternatifti.
Bugünkü terimlerle ifade edersek ABD’nin unitas önerisi, küresel finans sistemi-
nin işlemez hâle geldiği bir dönemde, bölgesel bir para birliği yaratma düşünce-
sinin sonucu olarak ortaya çıkmış olan bir öneriydi. Bretton Woods görüşmele-
rinde uluslararası düzeyde yeni bir ödeme aracının yaratılması başarılamamıştı.
Uluslararası Para Fonu (IMF)’nin kuruluş süreci, savaş sonrası dönemde fazla ve-
ren ülke (ABD) ile açık veren ülke (İngiltere)’nin tartışma sürecinin sonucu olarak
şekillenmiştir. IMF imkânlarının 8,8 milyar dolarla sınırlı kalması Bretton Woods
Ayarlanabilir sabit kur sistemi: sisteminin sabit kur sistemi değil ayarlanabilir sabit kur sistemi olmasını belirleyen
Bretton Woods para sistemine
özgü bir döviz kuru uygulamasıdır. temel faktörlerden birisi olarak ortaya çıkmıştır denilebilir (Savaş, 2010, ss.58-59).
Buna göre ödemeler bilançosu Doğal olarak bir döviz kuru sisteminin ortaya çıkışı tek bir faktörle açıklanabi-
fazlaların oluştuğu durumda
ulusal para revalüe edilecek; lecek bir süreç değildir. Ayarlanabilir sabit kur sistemine geçişi şekillendiren belki
ödemeler bilançosu açığı de en önemli faktör iki savaş arası dönemde yaşanan gelişmelerdir. 1929 sonrası
oluştuğunda devalüe edilecektir.
Böylece ekonominin dış şoklara
yaşanan büyük depresyon sürecinde rekabetçi devalüasyonların, dış ticarette ko-
karşı esnekliği artmış olacaktır. rumacı uygulamaların ve döviz spekülasyonlarının yaygınlaşması dünya ticaret
Ayarlanma bandının gerçekçi hacmini ciddi biçimde daraltmıştı. Dolayısıyla iki savaş arası dönemde yaşanan-
biçimde belirlenmesi bu kur
sisteminin en kritik noktasıdır. lar dikkate alındığında birçok ülke ne sabit kur sistemini ne de dalgalı kur sistemi-
ni istiyordu. Ayarlanabilir sabit kur sistemi aslında her iki sistemin avantajlarını
da bünyesinde barındıracak bir sistem olarak görülüyordu.
Kırk dört ülkenin katılımıyla 1 Temmuz 1944’te başlayan Bretton Woods
Konferansı 22 Temmuz 1944’te sona ermiştir.
SDR fiziki olarak var olan bir para değildir. Ülkelerin genel olarak IMF ile ilişkile-
rinde kullandıkları bir ödeme aracıdır. SDR özel piyasalarda kullanılmamaktadır.
Günümüzde SDR’nin değeri euro, Japon yeni, İngiliz poundu ve ABD dolarından
oluşan bir sepete bağlıdır. Sepet içinde hangi paranın hangi ağırlıkta yer alacağı
IMF tarafından beş yılda bir belirlenmektedir.
ler aslında Bretton Woods sonrası dünyada egemen olan dalgalı kur sisteminin
alt yapısını oluşturmuştur. Başka biçimde söyleyecek olursak üçüncü öneri fiilen
devreye girmiştir ve sistemin sonunu belirlemiştir.
Sabit kur, dalgalı kur ve ara kur rejimlerinin kendi içinde türleri var mıdır?
3
Yapılan tartışmalarda Bretton Woods sistemi, genel olarak sabit kur sis
temi olarak nitelendirilmekle birlikte aslında teorik düzeyde yapılan kur sistemi sı-
nıflamasına göre, bir ara kur rejimidir.
Kur rejimleri ile ilgili detaylı bilgi için, Azim Özdemir ve Gülbin Şahinbeyoğlu, Al-
ternatif Döviz Kuru Sistemleri, adlı yayına bakabilirsiniz (TCMB Araştırma Genel
Müdürlüğü, Tartışma Tebliği, Eylül 2000).
Bir ülkede sermaye hareketleri tamamen yasaksa imkânsız üçlü kavramına göre o ül-
kede merkez bankası döviz kuru ile yurt içi faiz oranını eş anlı olarak kontrol edebilir.
Bir ekonominin imkânsız üçlünün kısıtlarıyla en fazla yüz yüze geldiği durum sizce nedir?
4
1997-1998’de yaşanan Asya krizi sonrasında köşe çözümü, yükselen piyasa
ekonomileri için tartışılmaya başlanmıştır. Bu görüş bir anda öylesine benim-
senmiştir ki, Meltzer (2001) Raporu olarak isimlendirilen ve ABD Kongresi’ne
sunulan raporda, IMF’nin ara kur rejimi uygulayan ülkelere borç vermemesi; sa-
bit kurun en katı biçimlerini (para kurulu ve resmi dolarizasyon) ya da dalgalı
kur sistemini uygulayan ülkelere borç vermesi önerilmiştir. Hatta bazı iktisatçılar,
IMF’nin kendisinden borç talep eden ülkelere ara kur rejimlerinden vazgeçmeleri
yönünde baskı yapması gerektiğini dile getirmişlerdir.
İmkânsız üçlü kavramı: Ülkemizde merkez bankasının analiz aracı olarak kullan-
dığı kavramlardan birisidir. Bu konuda bilgi edinmek için http://www.tcmb.gov.tr
sitesine bakınız.
naklığın azalması, yurt içi faiz oranlarında ciddi dalgalanmalar yaratarak hem iç
borç servisini zorlaştırmakta, hem de uzun vadeli yurt içi borçlanma piyasaları-
nın gelişimini sınırlamaktadır. Bu hâliyle uluslararası düzeyde yaşanan ilk günah,
ulusal düzeydeki ilk günahı büyütmektedir. İlk günahın uluslararası boyutu ile
ulusal boyutu karşılıklı etkileşim içine girerek, GSYİH’daki istikrarsızlığın, ser-
maye akımlarındaki oynaklığın, döviz kuru yönetimiyle ilgili sorunların, ülkenin
uluslararası kredi notu dalgalanmalarının temel belirleyicisi hâline gelmektedir.
Calvo (2006, s.8) yükümlülüklerin dolarizasyonu ile sermaye girişlerinin ani-
den durmasını ilişkilendirmektedir. Calvo’ya göre, sermaye girişlerinin aniden
durması (sudden stop) ve yükümlülüklerin dolarizasyon derecesinin yüksekli-
ği, yeni gelişen piyasa ekonomilerinin iki temel özelliğidir. Ani duruş koşulları Ani duruş (sudden stop):
ortaya çıktığında, yurt içi ekonomik birimler uluslararası piyasalardan döviz fi- Başarısız iktisat politikası
uygulamaları gibi içsel nedenlerle
nansmanı bulamamakta ve döviz ihtiyaçlarını yurt içinden merkez bankasından ya da küresel likidite koşullarının
karşılamaya çalışmaktadırlar. Bu durum ise merkez bankasının döviz piyasasına kötüleşmesi ya da diğer
ülkelerdeki krizlerin bulaşması
müdahale etmesini gerektirmektedir. Merkez bankasının döviz müdahalesi yap- gibi dış nedenlerle bir ülkeye
ması ise, sistemi fiilen sabit kur sistemine benzer bir yapıya dönüştürmektedir. yönelik sermaye girişlerinin
aniden durması ve sermaye
Bu analizden hareketle Calvo (2006)’nun ulaştığı temel sonuç şudur: Yeni çıkışlarının başlaması durumudur.
gelişen piyasa ekonomileri bağımsız para politikası uygulamak istiyorlarsa yurt
içinde yükümlülüklerin dolarizasyonunu ve diğer finansal kırılganlıkları azaltıcı
politikalar uygulamalıdır. Bu politikalar hayata geçirilemezse ilgili ülkelerin ba-
ğımsız para politikası uygulaması söz konusu olamaz. Bu saptamadan hareketle,
ilgili ülkelerin bağımsız para politikası uygulamaları mümkün değilse, ayrı bir Sağlam Para: Bir ulusal paranın
istikrarlı, itibarlı ve tam konvertibl
ulusal paranın varlığına gerek var mı? sorusu ortaya çıkmakta ve bu soruya cevap olmasıdır. Paranın istikrarlı olması
olarak da bu ülkelerin tam dolarizasyon sistemine yönelmeleri önerilmektedir. orta ve uzun dönemde satın alma
gücünü korumasını; itibarlı olması
parayı yaratan merkez bankasının
Tam Dolarizasyon Önerisi enflasyonist davranmayacağına
inanılmasını; tam konvertibl
Tam dolarizasyon sistemi bir ülkenin tek taraflı bir kararla ulusal parasını terk olması ise sadece ulusal düzeyde
ederek, başka bir ülkenin parasını, (örneğin ABD dolarını ya da euroyu) resmî değil uluslararası işlemlerde de
para birimi olarak kullanmasıdır. Tam dolarizasyon sisteminde ulusal para olma- kabul görmesini ifade etmektedir.
dığı ve ulusal para yerine sağlam para yasal ödeme aracı olarak kullanıldığı için
paranın politize edilmesi, karşılıksız para basılması ve ödemeler bilançosunun
durumuna göre ortaya çıkan sermaye giriş/çıkışlarının sterilize edilmesi müm-
kün değildir.
Ulusal parasını terk ederek tam dolarizasyon sistemine geçen bir ülke ulusal düzey-
de bağımsız bir para politikası uygulayamaz. Merkez bankası ulusal para yaratma-
dığı için para yaratma nedeniyle elde edilen gelirden (senyoraj) tamamen vazgeçmiş
olmaktadır.
Özet
Klasik altın standardında merkez bankalarının ilen sona ermiştir. ABD’nin sistemin patronajını
1 oyunun kuralına uymalarının önemini açıkla- yapması Bretton Woods’un ilk döneminde ortaya
mak çıkan sorunları aşmanın bir aracı olurken ikinci
Klasik altın standardı sisteminde, ülkelerin döneminde sistemin çöküşüne yol açmıştır.
ödemeler bilançosu dengesizlikleri altın akım
mekanizması ile ortadan kalkmaktadır. Ancak Dünya’da iki önemli rezerv paraya sahip ülkelerin
bu mekanizmanın istenen etkileri hızlı biçimde 3 krizle yüz yüze kaldıkları bir ortamda, Türkiye
yaratabilmesi için merkez bankalarının oyunun gibi ülkeler açısından sağlam politikalar izleme-
kuralına uygun hareket etmeleri gerekmektedir. nin hayati öneme sahip olduğu çıkarımını yap-
Çünkü altın akım mekanizmasına göre ödeme- mak
ler bilançosu fazlası veren ülkelerde yurt içi fi- Her ülke kendisi için en iyi kur rejimine yönel-
yatların hızlı biçimde yükselmesi ve ödemeler menin arayışı içindedir. Bu arayışlar özellikle
bilançosu açığı olan ülkelerde yurt içi fiyatların 1990 sonrası dönemde, literatürde yoğun tartış-
hızlı biçimde düşmesi, yani fiyatlardaki değişi- malara yol açmıştır. Türkiye ekonomisi de dalga-
min tek nedeninin para arzındaki değişim olma- lanma korkusu, ilk günah ve ani duruş sorunları
sı gerekmektedir. Yurt içi fiyatların arz ve talep ile yüz yüze olan bir ülkedir. Çünkü Türk lira-
koşullarına hızlı biçimde intibak edebilmesi için sı uluslararası düzeyde rezerv para statüsünde
merkez bankalarının bu süreci kolaylaştırıcı ve değildir. Bunun yarattığı doğal bir sonuç gerek
hızlandırıcı bir davranış içinde olmaları gerek- kamu kesiminin gerekse özel kesimin yurt dışın-
mektedir. dan döviz cinsinden borçlanmak zorunda olma-
sıdır. Bu durum ise Türkiye gibi ülkelerde ciddi
ABD’nin uluslararası para sistemi içindeki rolünü düzeyde para birimi uyumsuzluğu sorununa yol
2 değerlendirmek açmaktadır. Dışarıdan borçlanan ekonomik bi-
Bretton Woods para sisteminde ABD doları rimlerin bilançolarının aktif tarafı ile pasif tarafı
doğrudan altına, diğer ülkelerin parası ise ABD arasında para birimi açısından uyumsuzluk or-
dolarına bağlanmıştı. Bu biçimde diğer ülkele- taya çıkmaktadır. Döviz pozisyonu açığı olarak
rin ulusal paraları ABD doları aracılığı ile altına görülen bu durum, ekonomik birimlerin döviz
bağlı hâle gelmişti. Dünyada altının genel olarak kuruna duyarlılığını arttırmaktadır. Döviz ku-
kıt olduğu dikkate alınırsa dünya ticaret hacmi rundaki ani yükselmeler ekonomik birimlerin
artarken ülkelerin uluslararası rezerv ihtiyaçları bilançolarında ciddi tahribatlar yaparak iflasla-
doğal olarak artacaktır. Altın kıt olduğuna göre rına neden olabilmektedir. Türkiye ekonomisi
uluslararası rezerv olarak ülkeler ABD dolarını gibi ekonomilerin kısa dönemde ulusal parala-
kullanacaktır. Böyle bir ortamda ABD ödemeler rını uluslararası düzeyde kabul gören bir para
bilançosu fazla veriyorsa ne olacak? sorusu bu hâline getirmeleri mümkün olamayacağına göre
açıdan kritik bir soru olarak ortaya çıkmaktadır. çözümün en önemli saç ayağı yurt içi tasarruf
ABD’nin ödemeler bilançosu fazla verirse diğer oranını arttırarak dış tasarruflara olan bağımlı-
ülkeler açısından ABD doları da kıt bir rezerv lığı, yani dış kaynak ihtiyacını azaltmaktadır.
hâline gelecektir. Peki, bu sistemin işleyişi nasıl
sağlanacaktır? Bu açıdan bakıldığında, ABD sis- Uluslararası düzeyde kullanılan rezerv paranın
temin patronajını yaparak sadece kendi çıkarla- 4 tek bir ülkenin koşullarına bağlı olmasının yara-
rını gözeten bir politika uygulamamış; dış dün- tabileceği sorunları tartışmak
yanın likidite ihtiyacını arttıracak programları Dünya ekonomisi bir bütün olarak kapalı bir eko-
devreye sokmuştur. Ancak Bretton Woods’un nomidir ve bu anlamda dünya ekonomisinde cari
ikinci döneminde ABD kendi çıkarlarına daha işlemler açıklarının toplamı kadar cari işlem faz-
fazla odaklandıkça ABD’nin ödemeler bilanço- lası vardır. Cari işlem fazlalarının cari açık veren
su hızlı biçimde artmış ve ABD doları ile altın ülkelere etkin biçimde tahsisini mümkün kılacak
arasındaki bağ kopmaya başlamış ve 1973’te fi- mekanizmaların geliştirilebilmesi, en önemli
8. Ünite - Uluslararası Parasal Sistem 215
gündem maddesidir. Çünkü günümüz dünya-
sında en önemli sorun, en büyük cari fazlayı
veren ülkenin (Çin) en büyük cari açık veren
ülkeyi finanse etmesidir. Bunun tarihsel olarak
en önemli sebebi, ABD dolarının dünyadaki en
güçlü rezerv para statüsünde olmasıdır. Ancak
ABD ekonomisi kriz sürecine girdiğinde dola-
rın değeri düşebilmekte bu ise dolar cinsinden
finansal varlıklara yatırım yapmış ülkeler açısın-
dan, biriktirdikleri döviz rezervinin önemli bir
kısmı dolar ile olduğu için, büyük bir endişe ya-
ratmaktadır. Bugünün para sisteminin temel so-
runu küresel ölçekte likiditenin neredeyse bir ül-
kenin (ABD) ekonomik koşullarına bağlı olma-
sıdır. Bu anlamda euronun uluslararası rezerv
para olarak sahneye çıkması ve merkez bankala-
rı tarafından rezerv biriktirme aracı olarak kul-
lanılması ABD dolarının egemenliğini kısmen
azaltmaktadır. Fakat Avrupa Birliği’nin ciddi bir
kriz sürecine girmesi ve Euro Bölgesi’nin dağı-
lacağının konuşulmaya başlanması, ABD doları-
nın egemenliğinin yakın gelecekte azalmayaca-
ğını ortaya koymaktadır.
216 Uluslararası İktisat Politikası
Kendimizi Sınayalım
1. Klasik altın standardı sisteminde merkez bankala- 5. Aşağıdakilerden hangisi dolar kıtlığına yol açan
rının altın akım mekanizmasının öngördüğü intibak faktörlerden biri değildir?
mekanizmasını hızlandırıcı biçimde davranmasına ne a. Hammadde yetersizliği
ad verilir? b. Tasarruf oranlarının düşüklüğü
a. Oyunun sonu c. Politik istikrarsızlıklar
b. Tek fiyat yasası d. ABD dışı ülkelerdeki verimlilik artışı
c. Oyun teorisi e. Girişim gücünün zayıflaması
d. Oyunun kuralı
e. Altın ihraç noktası 6. Aşağıdakilerden hangisi, dünyada 1950’lerin so-
nunda dolar kıtlığı sorununu büyük ölçüde ortadan
2. Uluslararası alanda ortak bir uluslararası ödeme ara- kaldıran gelişmelerden bir tanesi değildir?
cı kullanıldığında, bu ödeme aracını kullanan ülke sayısı a. Marshall Planı
artıkça, bu ödeme aracıyla işlem yapmanın maliyetinin b. Avrupa Ödemeler Birliği’nin oluşturulması
azalması ve bu ortak ödeme aracını kullanma nedeniyle c. İngiliz poundunun itibarını kaybedişi
ortaya çıkan faydanın artmasına ne ad verilir? d. IMF’nin prestijinin azalması
a. Net-work (Ağ) dışsallığı e. ABD dolarının itibarını kaybedişi
b. Oyunun kuralı
c. Altın ithal noktası 7. Sermaye hareketleri açısından dışa açık bir ülkenin
d. Senyoraj döviz kuru ile faiz oranını eş anlı kontrol edemeyeceği
e. Dış denge analizi aşağıdaki kavramlardan hangisi aracılığı ile ya-
pılmaktadır?
3. Aşağıdakilerden hangi 1929 dünya bunalımının ne- a. İmkânsız üçlü
denlerinden biridir? b. Köşe çözümü
a. ABD merkez bankasının uyguladığı sıkı para c. Dalgalanma korkusu
politikası d. İlk günah
b. ABD merkez bankasının faiz oranlarını düşür- e. Triffin çelişkisi
mesi
c. ABD merkez bankasının hisse senedi fiyatların- 8. Aşağıdakilerden hangisi, bir uluslararası para siste-
daki düşüşü önlemeye çalışması minin tanımlanmasında yer alan saç ayaklarından bi-
d. ABD’de toplam talebin şiddetli biçimde artması ridir?
e. ABD’de para arzının artması a. Ülkelerin merkez bankalarının bağımsızlık de-
recesi
4. Bretton Woods sisteminin kur sistemi aşağıdakiler- b. Ülkelerin bankacılık sistemlerinin sağlamlık
den hangisidir? derecesi
a. Sabit döviz kuru sistemi c. Ülkelerin üretim yapıları
b. Ayarlanabilir sabit döviz kuru sistemi d. Ülkelerin sermaye hareketi açısından dışa açık-
c. Esnek döviz kuru sistemi lık derecesi
d. Ayarlanabilir esnek döviz kuru sistemi e. Ülkelerin siyasi rejimleri
e. Gerçek döviz kuru sistemi
8. Ünite - Uluslararası Parasal Sistem 217
Yaşamın İçinden
TOBİN VERGİSİ KRİZE ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?
9. Aşağıdakilerden hangisi, Bretton Woods sisteminin ‘Devrim’ adlı bir beyin takımının üyesi olan ekono-
çöküş nedenlerinden biridir? mist Patrick Nolan’a göre verginin masaldan farkı yok:
a. ABD ödemeler bilanosu açıklarının sürekli art- “Tobin vergisinin işe yaraması mümkün değil. Çünkü
ması farklı ülkelerde kolaylıkla dolaşabilen işlemlerden
b. ABD ödemeler bilançosu fazlalarının sürekli vergi alınmasına olanak sağlıyor. 1980’de İsveç gibi
artması bu yönteme başvuran ülkeler, bunun yapılamayacağı-
c. Altın rezervlerinin artması nı gördü. Tahviller üzerinden yüzde 0,0003 oranında
d. Fiilen esnek döviz kuru sisteminin uygulanma- vergi alınmasına izin veren bu sistem yüzünden ülke,
ya başlaması sadece bir haftada finansal işlemlerinin yüzde 85’inin
e. Uluslararası ilişkilerde istikrarsızlığın artması başka ülkelere kaydığına şahit oldu. Şu anda vergi-
lendirilmek istenen sektör çok hareketli olduğu için,
10. Bir ekonomide toplam tasarruflar 100 dolar ve top- verginin uygulamaya konması çok zor.” Fakat Avrupa
lam yatırımlar 200 dolar olduğuna göre cari açıkla ilgili Birliği’nin Almanya, Fransa ve İtalya gibi önemli ak-
olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur? törleri bu vergiyi destekliyor. İşsizlik ve bütçe açığı ile
a. Bu ülkede cari işlemler dengesi 300 dolar açık savaşan hükümetler sistemi kendilerine bir yardımcı
verir olarak algılıyor. Bununla birlikte bazı uzmanlar, Tobin
b. Bu ülkede cari işlemler dengesi 300 dolar fazla vergisinden en çok zarar göreceklerin Avrupalı tüketi-
verir ciler ve küçük işletmeler olacağı konusunda uyarıyor.
c. Bu ülkede cari işlemler dengesi 100 dolar fazla Simon Chouffot ise bu uyarıların ciddiye alınmaması
verir görüşünde: “Bu, rakiplerimizin bulduğu çok yaratı-
d. Bu ülkede cari işlemler dengesi 100 dolar açık cı bir kanıt. Ama, tamamıyla yanlış. Bankamatikten
verir paranızı çektikten sonra yurt dışına tatile gittiğinizde
e. Bu ülkede cari işlemler dengesi 200 dolar fazla yaptığınız perakende alış verişle bu durumun hiç bir
verir alakası yok. Bu, apayrı bir durum. Bu vergi, mali kri-
ze neden olan ve primleri ödemeye devam eden ban-
ka yatırım sistemlerini ve spekülatörleri hedef alıyor.
Gelecekteki krizleri önlemek, krizden asıl etkilenen fa-
kirlere yardım edebilmek istiyorsak bu vergi sistemini
kullanmaya başlamalıyız.” “Bence bu Tobin vergisinin
tekrar gün yüzüne çıkmasının nedeni finansal kriz. Ve
sanki finansal çevreleri, özellikle de bankaları cezalan-
dırıyormuşuz gibi bir durum söz konusu. Ama bu ta-
mamen yanlış bir bakış açısı. Bizim asıl anlamamız ge-
reken çok daha sağlam ve istikrarlı bir finans sistemine
sahip olmamız gerektiği. Biz beraber daha güçlüyüz.
Yani cevap, daha iyi düzenlemelerle daha fazla vergi
yükünden kaçınmak.” Vergilendirmek yerine sisteme
yeni kurallar getirmek. Mali krizin çözümünde fikir
ayrılıkları yaşayan ülkeler, bakalım ne karara varacak.
Tobin vergisinin uygulanıp uygulanmayacağı gelecek
Avrupa Birliği zirvesinde belli olacak.
Yararlanılan Kaynaklar
Sıra Sizde 3 Abaan, D. E. ( 2004). “Para:Para Hukuku ve Kaynakları”,
Bu üç kur isteminin kendi içinde türleri bulunmakta- TCMB Araştırma Genel Müdürlüğü Çalışma
dır. Buna göre klasik altın standardı sistemi, para ku- Tebliği, No:04/05, www.tcmb.gov.tr/ research /dis-
rulu sistemi, tam dolarizasyon sistemi ve para birliği, cus /WP 04 05TUR.pdf
sabit döviz kuru rejiminin türleridir. Tam dalgalanma Bordo, M. D. (1981). “The Classical Gold Standart:
sistemi ve gözetimli (kirli dalgalanma) sistemi, dalgalı Some Lessons for Today”, Federal Reserve Bank of
döviz kuru rejiminin türleridir. Aralık içinde dalgalan- St Louis, May, ss.1-17.
ma sistemi, kaygan aralık sistemi, yönlendirilmiş sabit Bordo, M. D. (1992). “The Bretton Woods International
aralık sistemi, yönlendirilmiş sabit parite sistemi, ayar- Monetary System: An Historical Overview” , NBER
lanabilir sabit döviz kuru (Bretton Woods) sistemi ise Working Paper No. 4033, March.
ara kur rejimlerini oluşturmaktadır. Bordo, M. D. (1984). “The Gold Standard: The
Traditional Approach”, A Retrospective on the
Sıra Sizde 4 Classical Gold Standard, 1821-1931, Editor: M.
Sermaye hareketlerinin serbest olduğu ve merkez banka- D. Bordo and A. J. Schwartz, USA: University of
sının yurt içi faiz oranını kontrol etmeye çalıştığı bir para Chicago Press, ss.23-120.
politikası rejimini düşünelim. Bu ekonomiye dış dünya- Calvo, G. ve Reinhart, C. (2002). “Fear of Floating”, The
dan yoğun bir sermaye girişi olduğunda, yurt içinde döviz Quarterly Journal ofEconomics, 117, ss.375-408.
arzı artacak ve imkânsız üçlü hipotezinin mantığı gere- Calvo, G. (2006). “Monetary Policy Challenges
ği bu ekonomi, dalgalı kur sisteminde olduğu için döviz in Emerging Markets: Sudden Stop, Liability
kuru düşecek; yani ulusal para değerlenecektir. Ulusal Dollarization, and Lender of Last Resort”, NBER
paranın değerlenmesi, bir yandan ihracatı azaltıcı etki ya- Working Paper No. W12788.
parken diğer yandan ithalatı arttırıcı etki yapacak ve bu Cohen, B. J. (1987). Organising the World’s Money,
ekonominin dış ticaret açıkları ve dolayısıyla cari işlemler USA: The Mc Millan Press.
açığı artacaktır. Bu anlamda ulusal paranın reel olarak aşı- Dooley, M. P., Folkerts-Landau, D. and Garber, P.
rı değerlendiği durum bir ekonominin imkânsız üçlünün M. (2003). ‘The Revived Bretton Woods System’,
kısıtlarıyla en fazla yüz yüze geldiği durumdur. International Journal of Finance and Economics,
9, ss. 307-313.
Sıra Sizde 5 Fischer, S. (2007). “Exchange Rate Systems,
Ülkemizde, 2001 krizi sonrası döneme bakıldığında Surveillance, and Advice”, http://www.imf.org/ex-
enflasyon oranının ciddi düzeyde düştüğünü ve Türk ternal/np/res/seminars/2007/arc/pdf/sf.pdf Erişim
lirasının satın alma gücünün sürekli olarak arttığını tarihi: 30 Haziran 2012.
görüyoruz. Türkiye ekonomisinde, henüz fiyat istikra- Haussman ve Panizza (2003).”On Determinants of
rı olarak nitelenebilecek bir düzeye düşmemiş olsa da Original Sin: An Empirical Investigation”, Journal
paranın giderek istikrarlı hale geldiği görülmektedir. of International Money and Finance, 22, ss.957-
2001 yılında merkez bankası kanununda yapılan de- 990
ğişiklikle merkez bankasının kamu kesimine kredi aç- IMF (2011). Uluslararası Para Fonu Özet Bilgi,
ması yasaklanmıştır. Bu nedenle merkez bankası kamu http://www.imf.org/ external/np/exr/facts/tur/sdrt.
kesimini finanse ederek enflasyonist davranış içinde pdf Erişim tarihi: 30 Mayıs 2012.
olmamıştır. Bu nedenle paramızın daha itibarlı hale IMF (2012a), World Economic Outlook Database,
geldiği söylenebilir. Ancak Türk lirası tam konvertibl http://www.imf.org/ external/data.htm Erişim tari-
bir para değildir. Yani uluslararası işlemlerde genel ola- hi: 28 Nisan 2012.
rak kabul görmemektedir. Örneğin Türkiye’deki bir fir- IMF (2012b), IMF Country Report, http://www.imf.
ma Almanya’dan bir ithalat yaptığında bunun bedelini org/, No. 12/57.
Türk lirası ile ödeyemez. Siz yurt dışına seyahat yaptı- Işık, S ve Togay, S. (2002), “Para Krizi Modellerinin
ğınızda bir otel faturasını Türk lirası ile ödeyemezsiniz. Eleştirisi ve Uluslararası Para Sisteminin
Tam konvertibl olmadığı için Türk lirasını sağlam para Düzenlenmesine Yönelik Keynesyen Öneriler;”
olarak nitelendirmek mümkün değildir. İktisat, İşletme ve Finans, 191, ss.31-53.
220 Uluslararası İktisat Politikası