You are on page 1of 226

.

J
BE~iR AYVAZOGLU

~
OT OKEN
YA YIN NU : 336
KULTUR SERiSi: 110

1. Bas1m: Kas1m 1996


2. Bas1m: ~ubat 1997

ISBN 975-437-193-8

OTUKEN NE~RiYAT A.~.


istikliil Cad. Ankara Han 99/3 80060 Beyoglu-istanbul
Tel: (0212)2510350 • Faks: (0212)2510012
internet adresi: www.otuken.com.tr

Kapak Diizeni: Ozkul Eren


Kapak Bask1s1: Birlik Ofset
Dizgi-Tertip: Otiiken
Bask!: Ozener Matbaas1
Cilt: Yedigiin Miicellithanesi
istanbul - 1999 .
Ho§c;a bak zatma kim zilbde-i alemsin sen
Merdilm-i dlde-i ekvan olan ademsi n sen
. . .
I<;;INDEKILER

1
OSMANLl'NIN YADiGARLARI

Necmeddin Okyay ............................ ........ ..... .. ....................... 15


Nezahet Nureddin Ege....... .. .... .. ... ... .... .... ...... ......... ............... 21
Malik Aksel ...... .... ....... ......... ................. ... ..... ..... ...... .. ............. 26
Necip Fazil ....................... .. ... .......... ..... ................................... 30
Miinevver Aya§h ....... ..... .......................... ... .... ........................ 33
Nuri Arlasez ....... .. .... ....... .. ... .......... ........ ........ .... ..... .......... ...... 37
Fuat Bayramoglu .............................. ... ........ ... ......... ......... .. .... 42
Perihan Anburun..... ....... ... .. ..... .................................. ............ 47
Ahmet Yakupoglu .... .......................................................... .... 52
Turgut Cansever ... ......... ....................... ...... .......... .................. 56

2
YENi DEViR YENi YUZLER

Ahmet Kabakh ......................... ..... ..... .............................. ....... 63


Seda! Umran ....... ... .................. ........ .... ........ ... .. ...................... 68
Alaeddin Yava§"a ..... ....... ........... .... ... ..... ... ..... ... .. .... .. ............ 73
Tosun Bayrak .... .... ....................... ........ .. .. ............................... 78
Turgut Ozal ......... .................. ........... ..... ................ ..... ............. 84
Ziya Nur Aksun .... .................. .... ..... ....................... ............. .. . 89
<;:elik Gulersoy ..... ................. ...... .. ...... ... ....... ........ .. ... ...... .. ..... 94
Orhan Okay .. .... ......... .. ..... ... ... ............... ..................... ... .. ... ..... 98
Ero! Akyava§ .. ..... .. .... .. .. .............. ........ .. ........ .... ................... ... 102
Halit Refig .. ........ .. .......... ........ ...... .. ... ..... .......... ...... ................. 106
Hilmi Yavuz ..... .... ............. ...... .......... ............... .... .. ..... ......... ... 111
.Yavuz Biilent Bakiler ......... ... ... .. ...................... ...................... 116
Ero! Gungor ................................................... ... ... ................ .. . 121
Hiisrev Hatemi ... ... .... ..... ....... :..... ........ ............... .. ......... .......... 127
Cinu~n Tannkorur ........... ......... ..... ... ................................ .. .. 132
Ay§e ~asa ... ............................. ..................... ....... .............. ...... . 137
Saadettin Ok ten .................... ............. .. .............. ............... ...... 142
Ekmeleddini hsanoglu ................................... ...... .. .... ............ 147
Sevin'< <;okum ............................................... ....... ............. .. .... 152

3
46 SONRASI

Aydm Menderes .. ............................. ............................ ...... .... 159


Must.afa Kutlu ....... ................... .. .. ........ ........ ........ ... ........ ........ 164
Ali Birinci ........................ ........... ......... ........ ....... .. ............ ....... 169
ilhan Kesici ..... ............... .. ... .......... ... ...... .. ... ....... ... ... ........... ... .. 175
Must.ilfa <;ahk .......... ............. .. ..... ...... .. ........... .. ....................... 180
Ahmet Turan Alkan .............................................. ........ ......... 185
ismail Kara .... ........ ....................................................... ........ ... 190
Mustafa Ruhi ~irin ............ ........ ............................................. 196

4
ONLAR DA BiZDEN

Annemarie Schimmel ........ ............. ..................... ................... 203


Cengiz Aytmatov .............................. ..................... ...... .......... . 208
Kenize Murad .... ... .......................... ................ ..... ..... ... ........... 213
.. ..
ONSOZ

E
skiler, insan ic;in O/em-i sugra , yani kiic;iik a/em der-
lermi§ , ne kadar dogru . Bana sorarsamz , her insan
ayn bir aleme ac;ilan bir kap1 ; 0 kap1dan ic;eri girdik-
ten sonra labirentlerinde kaybolmak i§ten bile degil ; Fre-
ud'lann mroydlann ba§larma gelen nedir? S1radan zannetti-
gimiz insanlann bile uc;suz bucakslZ ic; dUnyalan varsa, bilim ,
sanat ve hareket adamlannm dUnyalan ne kadar bUyUkttir,
vann siz hesap edin . Dogru soylUyorum , onlan derinligine
anlamaya c;al1§mak, galaksiler aras1 yolculuga c;1kmak gibi
bir §ey olmal1. Ben mi? Ben sadece kap1lan korka korka
aralay1p ho§ca baktrm , gozlerim kama§tI .

1994'Un ortalanyd1; o gunlerde , istanbul Buyiik§ehir Bele-


diyesi Kultur i§leri Daire Ba§kanhg1 ic;in haz1rlad1g1m ~eyh
Ga/ib Giinleri projesiyle me§guldum . Buyuk §airin Divani
ve Hiisn ii A§k'1 elimden , unlu beyti de dilimden dii§mii-
yordu:

Ho§c;a bak zatrna kim ziibde-i alemsin sen


Merdiim-i dfde-i ekvan o/an ademsin sen

Y1l sonuna dogru c;1kanlmas1 planlanan Aksiyon dergisine


yazar olarak katk1da bulunma teklifini tam o gunlerde ald1m
ve prensip olarak kabul ettim . Arna ne tiir yazilar yazacag1-
ma karar veremiyordum ; birgun yine $eyh Galib'in beytini
kendi kendime mmldamrken birden akhma tamd1g1m insan-
Ian yazmak geldi; yLllardir gazeteci ve yazar olarak ortahkta
dola§iyordum ve c;ok say1da degerli insan tammt§hm ; oku-
yuculanm ic;in onlara daha yakmdan bakabilir, kurdugum
dostluklan o insanlan tamma §ans1 bulamayanlarla payla§a-
bilirdim . Bunlar halen hayattaki insanlar olmahyd1 ve gene;
ya§h aynm1 yapmadan yazmahyd1m.

insanlann degerlerini sadece onlan kaybettikten sonra say1p


dokmek ne kotil bir ah§kanhk!

***

Peki, kiminle ba§layacaktim? Dil§ilndilm, uzun zamandir ta-


md1g1m ve o gilnlerde .$eyh Ga/ib Gunleri projesi dolay1s1y-
la s1k s1k gbril§tugilm ressam Ero! Akyava§ iyi bir ba§lang1c;
olabilirdi ; oturdum, yazd1m . Ancak bu ilk yaz1y1 haf12ama
ve ar§ivime gilvenerek kendisiyle goril§meden yazm1§hm .
Ortaya hahralann , kanaatlerin, tasvir ve tahlillerin birbirine
kan§hg1 bir yaz1 c;1kh ; ilk okuyanlar s1cak diye nitelendirdiler.
Sonraki birkac; yaz1y1 da aym metodla yazd1m; ancak bu
metodu kullanarak bilinenleri farkh bir ilslupla tekrarlamanm
otesine gec;emeyecegimi c;abuk anlamt§hm . Yazmadan once
mutlaka gbril§meliydim.

Ve goril§erek yazmaya ba§lad1m . Benim ic;in son derece


heyecan verici bir ke§if yolculugu ba§lam1§h. Yazacak glizel
bir §eyler soyletmek ic;in sordukc;a, insanlar ister istemez c;o-
cukluklanna donilyorlard1, ah gilzel c;ocukluk! Hani §air "Bir
insam al, onu <;dz <;dz <;ocuk o/sun!" diyor ya, i§te oyle! Ben
insanlan c;ozdilkc;e kar§tma c;ocukluklan c;1k1yordu. Sonunda
anladtm ki, her §ey insanm c;ocuklugunda olup bitiyor. Te-
mel , c;ocukluk. Sonras1 hep bu temel ilzerinde yilkseliyor.
T em el saglamsa, korkmaym!

Boylece portrelerimde, kahramanlanmm c;ocukluk donem-


leri agirhk kazanmaya ba§lad1. Hatta dergideki yerim s1mrl1
oldugu ic;in bazan sadece c;ocukluklanm yazabiliyor, daha
sonraki donemlerini bir iki paragrafta ozetleyip yaz1y1 nokta-
hyordum . Bu metod sayesinde , birc;ok degerli insanm en
yakmlan tarafmdan bile bilinmeyen baz1 taraflanm ilk defa
ben yazd1m. "Fi/ancay1 y11/ardir tanmm, bu taraftm ilk deja
duyuyorum!" diyen okuyuculanm oldu. Bu bak1mdan Ya-
km Plan yazilan, yazd1g1m §ahsiyetler hakkmda ilerde ara§-
tirma yapacak olanlar ic;in vazgec;ilmez kaynaklard1r.

***
Yazd1g1m isimler c;ogald1kc;a bir §eyin farkma vard1m ; ben
bir c;e§it tarih yaz1yordum , bir ic; tarih , bizim gizli tarihimiz.
Tarihc;ilerin, hatta sosyal bilimcilerin kolay kolay yakalaya-
niayacaklan bir damardan girmi§, ba§ka bir deyi§le , fertten
yola c;1karak toplumun ktlcal damarlanna ula§manm mum-
kun oldugunu gi:irmli§tlim. Ferde "yakm plan"dan baktigmiz
zaman , onu hala besleyen , toplumu di:inli§turmek isteyen-
lerin ula§amad1klan ic;in kesemedikleri damarlan gi:irebiliyor,
daha da i:inemlisi, hie; bir gucun bu damarlan butunuyle
kesmesinin mumkun olmad1gm1 anhyorsunuz.

Ve bir §ey daha i:igrendim : Guzel adamlann hepsi guzel at-


lara binip gitmemi§ler ; c;ogu hfila aramizda ya§iyor. Ne
§anshy1m, onlarm c;ogunu tamyorum.

***

Bu i:insi:izu yazd1g1m tarihte , Aksiyon'da c;1kan Yakm Plan


yaz1lanmn say151 kirk be§e ula§mt§b. Elinizdeki kitaba bu ya-
ztlann otuz alh tanesini ald1m. Oi:irt yaz1 da (Nezahet Nured-
din Ege , Malik Aksel, Necip Faz1l , Annemarie Schimmel)
muhtelif tarihlerde muhtelif gazete ve dergilerde c;1kmt§!t.
Aslmda aym minval uzere yazmaya devam ediyorum ve
galiba dergim "Yeter" deyinceye kadar yazacag1m . Defte-
rimde Kirk Suret adma bakarak k1rkta kalacag1m1 zannetme-
yin; bu ad1 verirken, kirk kelimesinin aym zamanda belirsiz
bir c;oklugu ifade ettigini gi:iz i:inunde tuttum. Yani Defte-
rimde Kirk Suret Il'nin c;ikmas1 da uzak bir ihtimal degildir.

Portreleri , yaz1h§ tarihlerine gi:ire degil , bu portrelere konu


olan ki§ilerin dogum tarihlerini esas alarak di:irt bi:ilum ha-
linde tasnif ettim . Birinci bi:ilumdeki on ki§i Cumhuriyet'in
ilanmdan i:ince, ikinci bi:ili.imdeki on dokuz ki§i Tek Parti
devrinde, yani 1923-1946 tarihleri arasmda , uc;uncu bi:i-
10.mdeki sekiz k~i de c;ok partili donemde dogmu§lardrr.
Dorduncu bolumdekiler ise TO.rkiye d1§mdan uc; isim : An-
nemarie Schimmel, Cengiz Aytmatov ve Kenize Murad.

Son olarak, §Unu soylemek istiyorum : Elinizdeki kitaptaki


yaz1larda anlalllan §ahsiyetlerden sadece merhum Necmed-
din Okyay'la Annemarie Schimmel'i §ahsen tammad1m .
Malik Aksel, Nezahet Nureddin Ege, Necip Fazil ve Turgut
Ozal hakkmdaki yazilar, 610.mlerinden sonra yaz1lm1§ yazila-
nn geli§tirilmi§ bic;imleridir. Aydm Menderes'i ise gec;irdigi
trafik kazasmm ardmdan, ar§iv bilgilerine dayanarak ve onu
yakmdan tamyanlarla g6ru§erek yazd1m . Eger o me§'um
kazay1 gec;irmeseydi kendisiyle g6ru§erek yazacakllm .

Bu vesile ile, bu yazilan yazmama vesile olan Aksiyon der-


gisine ve kitab1mm en giizel §ekilde basilmas1 ic;in ozel bir
gayret gosteren Otuken Ne§riyat yetkililerine te§ekkur edi-
yor, degerli okuyuculanm1 sayg1yla selamhyorum .

Be~ir Ayvazoglu
istanbul, 16 Eyliil 1996
1
OsMANLI'NIN YADiGARLARI
Kendi Gok Kubbemizde
Bir Kuyruklu Y1ldtz
J
'----NECMEDDiN OKYA Y

at1ralarmm sonsuza kadar ya§at1lmas1 gerektigine

JI inand1g1m "aziz o!iiler" vardir; Hezarfen Necmed-


din Okyay gibi. Ak1lalmaz incelikteki Osm anh zev-
kinin ve estetigin imbiginden gec:;mi§ o hariku!ade adam na-
s1l unutulabilir!
Dskudar'm Toygartepesi'nde, tek kath, bahc:;eli guzel bir
Turk evinde masal gibi ba§layan ve yer yer kabuslarla karar-
sa da ruya gibi devam eden doksan ii<; y1lhk uzun bir omilr.
Masai gibi ba§layan dedim; Mehmed Akifin en guzel man-
zumelerinden birinin de kahramam olan "mecazib-i i!ahi-
ye" den Said Pa§a imam1, birgiln hie:; adeti olmad1g1 halde
kom§usu Nebi Efendi 'nin kap1s1m c:;alar ve "Bir oglun ola-
cak, adm1 Necmeddin koy!" deyip uzakla§Ir 1• Yeni Valide
Camii imam1 ve Mahke me-i Ser'iyye Ba§katibi Mehmed
Abdilnnebi Efendi o gece rilyasmda odasmm penceresine
bir kuyruklu y1Id1zm kondugunu gorecek ve bu hadiseden
dart ay soma dogan (29 Ocak 1883) ogluna Necmeddin ad1-
m verecektir 2 •
As1l ad1 R1 za olan Said Pa§a im a m1 , Akif'in ~ii rinde n de anla§1lacag1 iize-
1

re aym za mand a benzersiz bir sese sa hip bir mevlidhand1r.


2
Necmeddin "di nin y1ld1z1" demektir.
16/DEFfERiMDE 40 SUR ET

Miitevaz1 ah§ap evleri, avlu duvarlanndan a§1p sokaga


sarkan agaglan, gigekleri, golgeli sokaklan, ge§me!eri, kah-
veleri, sevimli mescidleri ve munis Karacaahmed'iyle Hoca
Ali R1za'mn nefis yaghboya ve suluboyalannda hala soluk
ahp veren o eski "fakir Uskiidar"m manevi: ikliminde milli:
hayatm biitiin ameliyelerinden gegen kiigiik Necmeddin'in
amin alay1 ile ba§lad1g1 Karargazi mahalle mektebinde neler
ya§ad1gm1 tahmin etmek igin o giinleri ya§aIDI§ olanlann hii-
t1ralanm okumak yeter. Mahalle mektebinde ba§lad1g1 h1f-
z1m Ravza-i Terakki Rii§diyesi 'nde tamamlayan Necmed-
din, burada yaz1 hocas1 Hasan Tal'at Bey'in dikkatini he-
men c;eker. Bu ilging adam, en kabiliyetli ogrencisine, heza-
ren gubukla ellerine vura vura Rik' a, Divan! ve Cell Divan!
me§k ettirip icazet verir. Hezaren gubuk darbelerine dair
ag1klamasma gelince, gok ho§tur: "Bir kuyumcunun eline
yontulmamt§ bir elmas gegerse onu k1ymetlendirmek i(!in
yontup diizeltir. Kaldmm ta§ma emek versen ne olur, ver-
mesen ne olur?"
Tal'at Bey, kendisinin ozenle yontup §ekillendirdigi el-
mas1 daha fazla deger kazanmas1 igin elinden tutup Siiliis ve
Nesih'de iistad olan Filibeli Bakkal Arif Efendi'ye gotiiriir
(18 Subat 1902). Necmeddin, Arif Efendi'nin Nuruosmani-
ye Medresesi vaktf odasmda sah giinleri verdigi derslere ka-
t!labilmek igin o s1rada devam etmekte oldugu Uskiidar
idadisi'nin yonetiminden istedigi izni koparamaymca hie; te-
reddiitsiiz Siili.is ve Nesih'i tercih etmi§tir. is miirekkebinin
kokusu ve kamt§ kalemin aharh kag1t iizerinde kayarken g1-
kard1g1 c1Z1rt1. .. Onun igin ya§amak budur ve art1k bol vakti
vard1r. 0 halde yaz1yla yetinmemeli, bu sanatla ilgili biitiin
yan bilgileri vakit gegirmeden edinmelidir. Nitekim Konyah
Vehbi Efendi'den eski usulde is miirekkebi imal etmesini
ogrenir, devrin en renkli §ahsiyetlerinden biri olan Seyh He-
zarfen Edhem Efendi 'den de ebn1 ve ahar ogrenmek igin
Dskiidar Ozbekler Tekkesi'ne gidip gelmeye ba§lar. Bu ara-
da cami derslerine devam ederek ilmiyye icazetnamesi al-
may1 da ihmal etmemi§tir.
Hezarfen Edhem Efendi bir ba§ka alemdir; dogramac1 -
lih., rnarangozluk, hakkakl1k. miihiirciiliik, dokmecilik, tor-
mw11·k , (kmin:il!k, tesviyecilik gibi bir y1gm zanaatte "iis-
DEFrERiMDE 40 SURET/17

tad-1 bl-nazlr" olan §eyh efendinin makinelere dii§kiinli.igi.i


ve bizzat imal ettigi i.ig beygir gi.ici.indeki buhar makinesini
bir sandala monte ederek Balaban iskelesi'nden Pa§alima-
m'na kadar gidip geli§i me§hurdur. Ebu'I-iz, Hezarfen Ah-
med Efendi ve Lagari Hasan <;elebi fasilesinden cins bir
mucit olan Edhem Efendi, giiniimi.izde §a§irt1c1 bir canhhk
kazanan ebn1 sanatmm da o giinlerde yegane temsilcisidir.
Bu sanat1 ondan devrahp gi.iniimi.ize ula§hran Necmeddin,
kom§ulan ressam Hoca Ali R1za Bey' den de renklerin birbi-
riyle imtizac1 hususunda dersler alm1§ ve ebn1da "es!af'm
big denemedigi yeni bir tarza viicut vermi§tir; karanfiller,
siinbi.iller, Jaleler, hercay1 menek§eler, fulyalar, gelincikler
ilk defa onun teknesinde agarlar. Yaz1h ebn1yu da ilk defa o
denemi§tir. <;igekli ve yaz1h ebruya bunun igin Necmeddin
Ebrusu denilmektedir.
Ogrendikge i§tiyala azalacak yerde artan Necmeddin 'in
gozii §imdi Ta'lik'dedir ve bu yaz1da devrin en biiyiik iistad1
Hattat Sarni Efendi'dir. 0 malarda klZlm kaybettigi igin
iizi.intiisi.inden derslerine ara veren iistada niifuz etmenin
yollanm arayan Necmeddin'e "Sultan Hamid irade etse bile
gostermez; reddedemeyecegi tek ki§i Ozbek ~eyhi Edhem
Efendi 'dir! " derler. Denilen dogru g1kar, arkada§I Abdiilka-
dir'i de ahp ebru ve ahar hocas1 Edhem Efendi'yle birlikte
gittikleri Sarni Efendi tarafmdan §eyhin hatmna kabul edilir
ve hemen derse ba§larlar. Ertesi hafta gittiklerinde Abdiil-
kadir'in me§kme balap sevimli bir ofkeyle "Bir daha boyle
gelirsen kendimi evde yok dedirtirim" diye tehdit eden iis-
tad, beti benzi atmI§ bir halde oni.ine bakan Necmeddin'i de
"Al bir gocuk oyuncag1 daha!" diye ha§lay1verir. Di.inya o an-
da geng haf1zm ba§ma yalalm1§hr, fakat bu tekdir onu kam-
g1layacak ve biitiin dikkatini vererek gah§maya devam ede-
cektir. Nitekim ertesi hafta me§ke §6yle bir bakan Sarni
Efendi "Himm, der, i§te bizim tekdirin biiyiik faydasJ!"
Bi.iti.in hocalanm son demlerinde yakalamay1 ba§aran
Necmeddin, elini gabuk tutmas1 gerektigini hissetmi§ gibi-
dir. Hezarfen Edhem Efendi 1904'te, Bakkai Hac1 Arif
Efendi 1909'da, Sarni Efendi de 1912'de "dar-1 beka"ya inti-
kal ederler. Sarni Efendi'ye vefatm a kadar tam on y1l devam
eden geng sanatkar, bu biiyiik i.istaddan ne kadar mi.imkiin-
se o kadar faydalanm1§tlr. Babasm1 da 1907 y1lmda kaybe-
18/DEITERiMDE 40 SUR ET

den Necmeddin, onun yerine Oski.idar Yeni Valide Camii


imam ve hatipligine tayin edilecek ve bu gorevi tam kirk y1l
si.irdi.irecektir.
Necmeddin'in bu arada okc;uluga merak sald1gm1 ve Sul-
tan Abdi.ilaziz'in Sultantepe'de oturan okc;uba§JSJ Seyfeddin
Bey'e devam ederek eski Ti.irk okc;ulugunu ogendigini unut-
mamak gerekir. Ancak kabza (icazet) alabilmek ic;in en az
800 gez atmak gerekrnektedir; en fazla 680 gez atabilen
Necmeddin kabza alamaz, fakat bu alandaki c;ah§malanm
da mutad1 oldugu i.izre geni§leterek devam ettirir. Nas1l m1?
Klasik tarzda son derece zarif ok ve yaylar imal ederek ve
Okrneydam 'm satmaya kalk1§an Evkaf idaresi 'ne kar§t ka-
rarh bir mi.icadeleyle ... Fatih tarafmdan vakfedilen ve spor
tarihimiz ac;1smdan da c;ok bi.iyi.ik bir onem ta§1yan Okmey-
dam 'nm sattlmasma 1922 ve 1940 y1llannda olmak i.izere iki
defa mani olan Necmeddin Efendi, hayatmm en bi.iyi.ik
i.izi.inti.ilerinden birini bu meydan elden c;1kmca ya§amt§tlr.
Soyad1 kanunu c;1kt1gmda Okyay'1 tercih etmesi onun her
§eyden once bir sanat olarak gordi.igi.i okc;uluk sporuna di.i§-
ki.inli.igi.ini.i gosterir.
Gene; sanatkan, daha sonra hat ve si.isleme sanatlanm
disiplin altma almak amac1yla kurulan ve ac;1h§1 18 Agustos
1915 'te yap1lan Medreseti.i 'l-Hattatin'de Tugrake§ ismail
Hakk1(Altunbezer)'nm dizi dibinde Celi Si.iii.is me§keder-
ken ve Tugra c;ekerken, c;ok gec;mede n de aym medresede
ebru ve ahar dersleri verirken gori.iri.iz. Aym y1llarda hocas1
ve dostu Tugrake§ ismail Hakki Bey'in ve Gi.ilci.i Si.ikri.i Ba-
ba'nm te§vikiyle, Toygartepesi 'ndeki baba evinin geni§ bah-
c;esinde gi.il ve !ale yeti§tirmeye ba§lar. El atttg1 bi.iti.in sanat-
larda oldugu gibi, gi.ilci.ili.ikte de c;ok gec;meden amatbrli.igi.i
a§arak Latince ilmi isimlerini bile bildigi dort yi.iz c;e§it gill
yeti§tirmeyi, hatta yeni varyeteler elde ederek Avrupa c;i-
c;ekc;ilerinin kataloglanna girmeyi ba§anr ve kat1ld1g1 sergi-
lerde onemli dereceler kazamr. Ne yaz1k ki i.istadm evi ve
bahc;esi heni.iz o hayatteyken elden c;1kanhp di.inyas1 daralt1-
lacakt1r.
Necmeddin Okyay, ebru ve ahar hocahgma Medrese-
ti.i'l-Hattatin'in 1925'te diger medreselerle birlikte lagv1
i.izerine ac;1lan Hattat Mektebi'nde devam eder. Cilt sanat1-
DE FTERiMDE 40 SURET/ 19

na da o siralarda ilgi duymu§ ve 1926 y1hnda K6§kli.i Meh-


med admda bir mi.icellidin kahplanm alarak mi.icellitlige so-
yunup oglu Sami'yle birlikte klasik cildin en gi.izel 6rnekleri-
ni vermeye ba§lam1§t1r. Harf ink1labmm hemen ardmdan
Hattat Mektebi kapat1lacak ve Necmeddin Efendi, gorevine
bu mektebin yerine ac;1lan, ancak art1k hat sanatmm 6gretil-
medigi Sark Tezyini Sanatlar Mektebi'nde devam edecektir
(1929). Bir hattat olarak, kendisi ic;in ya§ama tam haline
gelmi§ alfabeyi bu alfabe etrafmda bin y1lda olu§IDU§ ben-
zersiz bir sanatJ birden hayatm bi.itiin alanlanndan kovan
harf inkilabmm Necmeddin Efendi'yi nasil etkiledigini tah-
min etmek zor degildir. Birkac; y1l soma da (1933) oglu Sa-
mi'yi kaybedince kap1ld1g1 derin i.izi.inti.i ve i.imitsizlikten gi.il
bahc;esi, Mevlevi ho§g6ri.isi.i ve Me!amet ne§'esi sayesinde
kurtuldugunu soylemek herhalde yanh§ olmaz. bnceleri
belki de Hezarfen Edhem Efendi'nin etkisiyle Nak§i' olan
Necmeddin Efendi, gordi.igi.i bir ri.iya i.izerine Kulekap1s1
Mevlevihanesi §eyhi Ahmed Celaleddin Dede'ye intisab et-
mi§, "agabey" dedigi E§ref Efendi'den de Me!amet ne§'esi-
ne ermi§tir.
Necmeddin Okyay'm ya§ad1g1 en bi.iyi.ik i.izi.inti.ilerden bi-
ri de, gene; ya§mda ellerine gelen titreme yi.izi.inden ince bir
yaz1 c;e§idi olan Nesih'de eser veremez olmas1d1r. Bu hasta-
hg1 yenmek ic;in i.imitsiz bir mi.icadeleye giren i.istad, bir dos-
tuna duygulanm §6yle anlatm1§t1r: "Sol elimle sag elimi tu-
tup yazmaya c;ah§1yorum, yazamaymca da aglamaya ba§hyo-
rum!".
Sark Tezyin! Sanatlar Mektebi kapat1ld1ktan soma Gi.i-
zel Sanatlar Akademisi Tezyin! Sanatlar Boli.imi.i'nde ebru,
ahar ve Eski Ti.irk Ciltciligi dersleri veren Necmeddin Ok-
yay, 1948 y1lmda ya§ haddinden emekliye aynlm1§tlr. Aka-
demi'de devrin gene! havasmm bi.iti.in agirhg1yla hissedildigi
ve Tezyini Sanatlar Boli.imi.i hoca ve 6grencilerinin kendile-
rini d1§lanm1§ hissettikleri muhakkakt1r. Nitekim bir si.ire
soma ad1 Ti.irk Si.isleme Boli.imi.i olarak degi§tirilen boliim,
c;ok gec;meden Dekoratif Sanatlar Boli.imi.i'yle birlqtirilerek
fonksiyonunu icra edemez hale getirilir. Bununla beraber,
c;ogu goreve Medreseti.i'l-Hattatin doneminde ba§lam1§ eski
i.istadlann, sanat gi.ic;leri, kadim Osmanh irfanmdan gelen
vekar ve tevazulanyla Akademi'nin yerli ve yabanc1 hocala-
20/DEFTERiMD E 40 SURET

nnda derin bir sayg1 hissi uyandJrd1klanni, mesela ressam


Sefik Bursah'mn Necmeddin Okyay'dan yaz1 dersleri ald1g1 -
m biliyoruz. Cevat Dereli'nin ise iistadm zekasm1 ve dina-
mizmini ba§anyla yans1tan bir portre c;ah§mas1 vard1r.
Necmeddin Okyay, emekli olduktan soma da ya§amasm1
istedigi kitap sanatlanni talep eden herkese 6gretmi§, Niya-
zi Saym, Ali Alpaslan, Ugur Derman, oglu Sacid Okyay ve
yegeni Mustafa Diizgiinman gibi sec;kin sanatkarlar yeti§tir-
mi§tir.
Yaz1yla ilgilenmeye ba§lad1g1 tarihten itibaren toplama-
ya ba§lad1g1 eserlerle zengin bir hat kolleksiyonu viicuda ge-
tiren ve imzas1z yazilarm kime ait oldugunu tereddiitsiiz
soyleyebilen, hatta Rak1m, Sevki, Yesarizade gibi c;ok sevdi-
gi baz1 hattatlarm yaz1lannm hangi yil yaz1ld1klanm bile
kestirebilen Necmeddin Okyay, tarih dii§iirmede ve §ive
taklidinde de mahirmi§. Ugur Derman, Sahhaf Raif Yel-
kenci'nin birgiin kendisine "Senin hocan kisvesi miisait olsa
muhakkak ortaoyununa c;1kard1" dedigini anlatir.
Necmeddin Okyay, 5 Ocak 1976'da diinyaya gozlerini
kapad1gmd a s6nen gerc;ekten bir kuyruklu y1ld1z ve goc;en
-herhangi bir fert degil- bir alemdi. <;unku Osmanh irfani,
zevki , estetigi ve medeniyetimizin direni§ giicii onun §ahsm-
da 6zetlenmi§ gibiydi.
Buyuk Dli§linmesini
Bilen Bir Osmanh Hammefendisi

NEZAHET NUREDDiN EGE

JI
arvard Oniversitesi'nden iki profesor, William A
Graham ve Roy Parviz Mottahedeh, dort yll kadar
once, gorev yaptiklan iiniversitede bir Osmanh
Tarihi ve Tiirkliik Ara§t1rmalan Kiirsiisii kurmak i~in mad-
di ve manevl destek aramak iizere istanbul'a gelmi§lerdi. is-
lam Tarih Sanat ve Kiiltiir Ara§hrma Merkezi (IRCICA)
Gene! Direkt6rii Prof. Dr. Ekmeleddin ihsanoglu'nun Y1l-
d1z Saray1 <;it Kasn'nda verdigi, aym iiniversiteden Prof.
Dr. Cerna! Kafadar ile Prof. Dr. Nur Yalman'm da kat!ld1k-
lan yemekte, bu iki degerli profesor, Harvard'da Osmanh
Tarihi ve Tiirkliik Ara§tirmalan Kiirsiisii'niin kurulmas1 i~in
y1llardir miicadele ettiklerini ve sonu~ alamad1klanm, son
zamanlarda boyle bir kiirsiiye ye§il I§Ik yakllmasmm diinya-
da degi§en §artJarJa iJgiJi oJdugunu beJirterek ozetJe §Unian
soylemi§lerdi:
"Korfez Krizi'nden soma Tiirkiye'nin bolgede ~ok
onemli bir iilke ve bir istikrar adas1 oldugunun anla§Ilmas1
Arnerika Birle§ik Devletleri'nde Tiirkiye lehine bir havamn
esmesine yo! a~mI§hr. Bu bak1mdan, §U anda Tiirkiye lehine
degi§en §artlann iyi degerlendirilmesi gerekir. Siyasl kon-
jonktiiriin degi§mesi halinde bu §ans1 yitirebiliriz; bir daha
yakalamak da ~ok zor olabilir."
22/DEFrERiMDE 40 SURET

Ah§ap bir evde, bir ogretmenle ogretime ba§lad1g1 1638


y1lmdan beri faaliyet gosteren Harvard, Amerika Birle§ik
Devletleri'nin en eski ve en onemli i.iniversitelerinden biri-
dir. Mezunlan arasmda alt1 ABD ba§kammn bulundugunu,
diger i.iniversitelerdeki kalburi.isti.i ogretim i.iyelerinden c;o-
gunun da Harvard mezunu oldugunu soylersem, bu i.iniver-
sitenin onemi daha iyi anla§ihr samyorum. Dogrusu, boyle
bir iiniversitede Osmanh Tarihi ve Ti.irkli.ik Ara§tlrmalan
Ki.irsi.isi.i'ni.in bulunmas1 Ti.irkiye ic;in bi.iylik bir prestij kay-
nag1 olacakt1 ve bunun ic;in gereken para sadece i.ic; milyon
dolard1.

Prof. Graham ve Mottahedeh, o tarihte yakla§1k on mil-


yar Ti.irk lirasma tekabUI eden bu paranm yansm1 ABD'de
kendi imkanlanyla temin edeceklerdi; Tlirkiye de bir buc;uk
milyon dolarla katdabilirse, ki.irsi.iyi.i c;ok k1sa bir si.irede fa-
aliyete gec;irmenin mi.imki.in olabilecegini soyli.iyorlard1. Ay-
111 gi.inlerde bi.iylik bir §irketin tamtim maksad1yla Pavarot-
ti'yi Ti.irkiye'ye davet ederek a§ag1 yukan aym miktarda bir
para odedigini hatirlatmak isterim. Yani b1rakahm devleti,
birkac; bi.iyiik §irket ki.ic;i.ik fedakarhklarla bu ki.irsi.ini.in ku-
rulmasm1 saglayabilir, hem Ti.irkiye'ye, hem kendilerine hic;-
bir zaman unutulmayacak bir prestij kazand1rabilirlerdi.
Bunun ic;in Ekmeleddin Bey'in baz1 i§adamlanm arad1g1m,
ancak netice alamad1g1m, Ki.ilti.ir Bakanhg1'mn -sap1k ili§ki-
lerin anlatdd1g1 sbzi.im ona "sanatsal" filmlere milyarlar ode-
nirken- bu meseleyi gi.indemine bile almad1gm1, biliyorum.
c;:it Kasn'ndaki yemekten soma, Tiirkiye gazetesindeki
kb§emde "Harvard'a Osmanh Tarihi Ki.irsi.isi.i" (22 Haziran
1992) ba§hkh bir yaz1 yazmI§ ve "Eger, bizim ic;in gerc;ekten
prestij saglayacak ve Ti.irk tarihiyle, ki.ilti.iri.iyle, sanat1yla il-
gili ara§tirmalara h1z kazand1racak bir ki.irsi.i ic;in gereken on
milyar Ti.irkiye'den temin edilmezse, elimizden 'Yaz1klar ol-
sun! ' demekten ba§ka bir §ey gelmez" demi§tim. Bu yaz1y1
Erenkoy'de doksanhk bir hammefendinin kesip saklad1gm1
nereden bilebilirdim?
Yakla§1k on ay kadar soma, gazetede ki telefonum c;ald1;
sesinden c;ok ya§h oldugu anla§Jlan bir hammefendi, nefis
bir istanbul Ti.irkc;esi'yle "Harvard'a Osmanh Tarihi Ki.irsi.i-
DEFTERiMDE 40 SURET/23

si.i" ba§hkh yaz1m1 okudugunu, kurulmas1 di.i§i.ini.ilen bu kiir-


sii icsin on bin dolar bag1§lamak istedigini soyledi; on bin do-
lar.. . Arayan, ad1m csok duydugum ve tam§mak §erefine ula-
§amad1g1m Nezahet Nureddin Ege'ydi; meselenin ciddiyeti-
ni hemen kavrayarak heyecanlanm1§ ve imkanlanm zorlaya-
rak bir araya getirdigi on bin dolan, bir ba§lang1cs olmak
i.izere bankaya yat1rm1§t1. Di.inya csapmda bir kimya profeso-
rii olan klZI Seyhan Ege Harvard mezunuydu. Daha da
onemlisi, doksan iki ya§mdaki bu istanbul hammefendisi
hakiki bir Osmanh'yd1, yani bi.iyiik di.i§iinmesini biliyordu.
Erenkoy Ozel Giine§ Lisesi'nin kurucusu, sahibesi, mii-
diresi, k1sacas1 her§eyi olan Nezahet Nureddin Ege, bu asnn
hemen ba§mda dogmu§ (1901) ve Prens Sabahaddin'in og-
rencisi olmu§tur. Son anma kadar hocasmm fikirlerine sa-
d1k kalan ve kurdugu liseyle egitime dair orijinal gorii§lerini
uygulamaya c;ah§an Nezahet Hamm, hattat, §air, musiki§i-
nas ve mutasaw1f bir babamn, Mustafa Nazmi Efendi'nin
kmdJr, yani Osmanh -Ti.irk kiilti.iri.ini.in biitiin incelikleriyle
ve derinligine ya§and1g1 bir aile csevresinde yeti§mi§tir.
Yakla§1k ii<; bin metrekarelik bir araziyi bag1§layarak,
kendi ifadesiyle "merhum ve magfur pederinin ruh-1 azizini
§ad etmek ic;i.in" zarif bir cami ve ki.itiiphane yapt1ran ham-
mefendinin bence istanbul'a en biiyiik hizmetlerinden biri
de Erenkoy'de sahibi oldugu otuz i.ic; doni.imliik araziyi be-
tonun istilasmdan korumu§ olmas1d1r. Son nefesine kadar
oturdugu kb§kiin ve okulun bulundugu bu arazi §imdi, ce-
sim agacslan, c;icsek ve sebze bahc;eleriyle, Erenkoy-Kazas-
ker-Goztepe bolgesinin akcigeri gibidir. Nezahet Hamm,
sahibi oldugu giizellikleri ya§ad1g1 si.irece korumakla yetin-
memi§, bi.iyiik bir uzak gori.i§li.ili.ikle, kendisinden soma da
korunmas1 ic;in birinci derecede tarih! eser olarak tescil et-
tirmi§tir. Onun hakkmdaki ilk yaz1mda, "Ne olurdu" diye
yazm1§t1m, "Birc;ok nezih istanbul hammefendisi, Nezahet
Nureddin Ege gibi uzun ya§asalard1 da, sahip olduklan ara-
zileri, kb§kleri, bahcseleri, ac; kurtlar gibi sald1ran mi.iteahhit-
lerin h1§mmdan korusalard1"
Turk Ocaklan kurulduktan hemen sonra ilk kadm iiye-
lerden biri olarak faaliyetlere katilan Nezahet Nureddin
Ege, sadece okuluyla degil, makaleleri ve kitaplanyla da
24/DEITERiMDE 40 SUR ET

Ti.irk irfanma hizmet etmek ic_;in c_;1rpmm1§ idealist bir kadm-


d1r. Prens Sabahaddin/ Hayat1 ve ilmf Miidafaalan (1977) ve
Ziraat Aleminde Biiyiik Terakkiler ve Bu Muvaffakiyetlerden
Almacak Dersler (1980) adh eserlerinin yams1ra c;ocuklara
yonelik kitaplan da vard1r.
Nezahet Hamm'm telefonundan soma gidip kendisiyle
gori.i§mi.i§ ve ardmdan "Erenkoy'de Bir Osmanh Hamme-
fendisi" (10 May1s 1993) ba§hk11 bir f1kra yazm1§t1m. Gi.ine§
Lisesi'nin mi.idi.iri.i Veli Sirin, bu yazmm hammefendiye
adeta ilac; gibi geldigini ve yi.izlerce fotokopisini yapt1rarak
bi.iti.in c_;evresine dag1tt1gm1 soyledi. Aym yaz1, Emekli Sand1-
g1 Etiler Dinlenme ve Baklmevi'nde kalan emekli avukat
Ali Haydar Ocakc;10glu'nu da heyecanlandirm1§tJ. Kendisin-
den ald1g1m uzun mektup son derece manidardir:
"Osmanh Ti.irkleri'ni tamtan te§ebbi.islere hayramm. Bil-
hassa Amerika'da bu olursa pek <;ok sevinmek ve ko§arak
yard1m etmek gorevimiz olma!Jd1r. Bu i§te c_;ah§anlara nac_;i-
zane tebriklerimi ula§tirmamz1 bilhassa arz ve rica ederim
( ... ) Benim sizin i§e bir yard1m1m olamaz, ancak sevincim ve
goznurum yeter. Eger kabul olunursa i.ic_; yi.iz dolanm var,
onu takdim ederim. Bir de l.9.1993'te alacag1m emekli ma-
a§1mdan bir o kadar takdim edebilirim".
c;:ok duyguland1m ve Ocakc_;1oglu beyefendinin zengin
goni.illi.ili.igi.ini.i de ba§ka bir yaz1mda anlattJm. Nezahet Ha-
mm, bu 'yaz1dan somaki telefonlannda da, kendisinin bag1§-
Iad1g1 on bin dolarla Ocakc_;1oglu'nun i.i<; yi.iz dolan i.izerine
yeni bir bag1§m ilave edilip edilmedigini sorup durdu. Bu
arada Amerika'daki k1zlan vas1tas1yla William A Gra-
ham'Ia temasa gec;meyi ba§arm1§t1. Prof. Graham, Nezahet
Hamm'm bana da fotokopisini gonderdigi cevabi' mektu-
bunda, bu harika bag1§ haberinin kendilerini son derece se-
vindirdigini belirttikten soma §Unlan yaz1yordu:
"Prof. Ekmeleddin ihsanoglu ile, bildiginiz gibi, 1987 yi-
Imdan beri Harvard'da Ti.irkli.ik Ara§t1rmalan i<;in Ti.irki-
ye'de bir milyon dolarhk.bir tahsisat ara§tlrmas1 yap1yorduk.
Bu fonun gayesi, Ti.irkli.ik Ara§t1rmalan sahasmdaki faali-
yetlerimizin devamm1 saglayacak ki.irsi.iyi.i tesis etmekti.
Simdiye kadar hi.iki.imetten bir cevap alamad1k. Bu i§in ya-
nm kalmasmdan endi§e etmeye ba§lad1k. Sizin bu bag1§m1z
DEITERiMDE 40 SURET/25

bugi.ine kadarki c;ah§malanm1zm devamm1 temin edecektir.


Harvard'm 10 Haziran'da tertip edilecek olan an'anevl me-
rasiminde bu teberruunuzu resml olarak duyuracag1z. Bu
tarih, e§iniz Rag1p Nureddin Ege'nin 1933 y1lmda Ameri-
ka'da ilk Ti.irk Ki.ilti.ir Ate§esi olarak Ti.irk-Amerikan ogren-
ci programm1 hazlflamasmm 60. y1ld6ni.imi.inden bir gi.in
onceye rasthyor".
Temmuz 1994'te kaybettigimiz Nezahet Nureddin Ege,
-bunu ovi.inerek soyli.iyorum- sad1k bir okuyucumdu; pazar-
tesi gi.inleri yay1mlanan yaz1lanm1 okuduktan sonra mutlaka
arar, sozi.i doni.ip dola§tmp Harvard meselesine getirerek
yeni bag1§lar olup olmad1gm1 sorard1. Oimad1g1m soyleyince
ne kadar i.izi.ildi.igi.ini.i sesinden anlard1m. Mutad sorudan
sonra i.ilke meselelerinden soz etmeye ba§lard1; §a§Jrt1c1 bir
hafizaya sahipti ve doksamm devirdigi halde hie; olmeyecek-
mi§ gibi i.ilke meseleleri i.izerine kafa yormaya devam edi-
yordu.
Her faniye nasip olamayacak uzun bir omri.i dolu dolu
ya§ayan Nezahet Nureddin Ege oldi.i ama, kurdugu okul ve
betonla§masma izin vermedigi bi.iyi.ik arazideki agac;lar ve
c;ic;ekler -eminim- daha c;ok ya§ayacak. Bir de Harvard' a Os-
manh Tarihi ve Ti.irkli.ik Ara§tlrmalan Ki.irsi.isi.i'ni.in kurul-
dugunu gorebilseydi ...
I
1.

Anadolu'nun
Sanat Kap1lannda Bir Ressam

~--MALIK AKSEL--~

erciiman'da kiiltiir servisini yonetiyordum; 16 Subat


1987 sabah1 giinliik gazeteleri kan§tmrken goziime ii;
sayfalardan birinde bir k6§eye s1k1§tmlm1§ "Ressam
Malik Akc;elik oldii" ba§hkh k1sa bir haber ili§ti. Ad1m hie;
duymad1g1m bu ressam1 dogrusu merak etmi§tim. Haberi
okuyunca, sadece iyi bir ressam degil, ayrn zamanda c;ok se-
viyeli bir kiiltiir adam1 olan Malik- Aksel' den soz edildigini
anlad1m ve sars1ld1m. <.;ah§hg1m gazete de dahil olmak iize-
re, birc;ok gazete, gece gelen haberi Anadolu Ajans1'rnn ha-
tasm1 tekrarlayarak ayrn §ekilde vermi§ti. Kiiltiir ve sanat
adamlanmlZI ne kadar tarnd1g1m1Z1, onlara ne kadar deger
verdigimizi gostermesi bakimmdan ibret verici bir hadisedir
bu.
Oyle anla§1hyor ki, kiilti.ir ve sanat adamlan, Tiirkiye'de,
hie; olmazsa oldiikten soma adlannm yahut soyadlarmm
yanh§ yaz!lmamas1 ic;in baz1 tedbirler almak zorundad1rlar.
<.;unkii cilt cilt kitaplar yazarak memleketin kiiltiiriine hiz-
met etmek yetmiyor. Malik Aksel ki, terci.imeden gec;ilme-
yen gi.izel sanatlar alamnda, her bak1mdan yiizi.imiizii agar-
tacak kitaplar yazmI§ adamd1r. Sanat Hayat1 /Resim Sergisin-
de Otuz Giin ve Sanat ve Folk/or adh kitaplanndan ald1g1m
DEFTERiMDE 40 SURET/27

lezzeti i;sok az kitaptan alm1§1md1r. Onun ii;sin, TRT'de i;sah§-


t1g1m y1llarda yapt1g1m bir program vesilesiyle tam§ma §an-
s1m da elde ettigim bu i;sah§kan, zeki, hassas ve miitevaz1
adamm unutulmasma gonliim hii;s razi olmam1§tlr.
1903 y1lmda Selanik'e bagh Katerin'de dogan ve Se-
rez'de ba§lad1g1 tahsil hayatma Balkan harbi sirasmda gel-
dikleri istanbul'da devam eden Malik Aksel, resim sanatma
daha mahalle mektebindeyken ilgi duymaya ba§lar. 1921 y1-
lmda bitirdigi Dariilmuallimin'de, koyu bir akademik olan
ve cami resimleriyle tamnan Sevket Dag'm talebesi olur.
Maarif Vekaleti tarafmdan 1932 yilmda gonderildigi Ber-
lin'de resim ve resim pedagojisi ogrenimi gbren sanati;s1, An-
kara Gazi ve istanbul <:;apa Egitim Enstitiilerinde resim og-
retmenligi yapar. Berlin'den dondiikten soma yapt1g1 ilk re-
simlerde, atolyelerinde i;sah§tlg1 hocalan Lovis Corinth ve
Max Libermann'm etkileri goriilmektedir. Fakat zamanta
folklor i;sah§malanna paralel olarak tamamen kendine has
bir iislUp geli§tirecek ve "yerli" bir ressam olmay1 ba§aracak-
t1r.
Malik Aksel'in folklora ve halk resmine duydugu ilginin
temelinde, ilk eserlerini verdigi y1llarda biitiin sanatkarlann
ya§ad1g1, Cumhuriyet'le birlikte dogan Anadolu romantizmi
vard1r. 0 y1llarda Anadolu yeni yeni ke§fediliyor ve bu ke§-
fin heyecamyla ta§mdan i;sorak topragma, kerpii;s damlarm-
dan 9plak daglarma kadar her §eyiyle idealize ediliyordu.
Faruk Nafiz'in iinlii Sanat §iiri, bir baklma bu romantizmin
programm1 vermektedir:

Ba:jka sanal bilmeyiz, kar:jtmizda dumrken


Yazlimamt!f bir des/an gibi Anadolu 'muz

1937 y1lmdan itibaren i;sok say1da ressam bu yaz1lmam1§


destam renk ve i;sizgilerle yaz1p bakir giizellikleri kqfetme-
leri ii;sin Cumhuriyet Halk Flfkas1 tarafmdan Anadolu'nun
i;se§itli §ehirlerine gonderilmi§lerdir. iki egitimcinin, Nafi
Atuf ile R1dvan Nafiz Bey'Ierin kotard1klan bu geziler ii;sin o
zamana gore hatm say1hr bir para aynhr ve gorev verilen
biitiin rcssamlara yol paras1 olarak 150'§er lira odenir. Oste-
lik tamamlanan eserler degerlendirilerek dereceye girenlere
para odiilleri verilmektedir.
28/DEFfERiMDE 40 SUR ET

Bu ressamlar arasmda bulunan Malik Aksel, "Zey-


rek'ten ba§ka yoku§, sinekten ba§ka ku§ bilmeyen istanbullu
ic;in Anadolu sanat kap1lan ardma kadar ac;J!m1§ti" diyor ve
§byle devam ediyor: "Gebze'den ileri gitmeyen, istanbul'dan
ba§ka yer gormeyen ve senede bir Galatasaray'da sergiler
ac;an bu ressamlar kafilesi, yeni iklimler, yeni manzaralarla
kar§J kar§1ya gelmenin heyecamm duyacaklardt."
Ressamlann yakla§1k sekiz yil siiren bu sanat gezileri so-
nunda, biitiin Anadolu'yu, tabiatJ, mimari miras1, folkloru
ve toreleriyle yans1tan 675 resimlik bir koleksiyon dogar. Ne
var ki , ressamlar Anadolu'da demir asa, demir c;ank dola§tp
dururken Ankara'da ba§ka riizgarlar esmektedir. Milli Sef
devri ba§lam1§ ve onun Maarif Vekili Hasan-Ali Yiicel ma-
rifetiyle uygulanan kiiltiir siyaseti, geminin rotasm1 Gre-
ko-Latin kiiltiiriine c;evirmi§tir. Sanat diinyasmda ise kii-
bizm firtmas1 esmekte, sadece ressamlar degil, mimarlar bi-
le her §eyi kiip, koni ve silindirler §eklinde gormektedirler.
Bu toz duman arasmda, Anadolu'ya gonderilen ressam-
lann Ankara Atatiirk Lisesi konferans salonunun biti§igin-
deki odaya list iiste geli§igiizel y1g1lan resimleri de unutulur.
Bir ara, o y1llarda Halk Partisi Gene! Sekreteri olan Tahsin
Banguoglu bu resimleri Maarif Vekaleti' ne satmak ister. De;
ki§ilik bir komisyon kurulur. Ancak temizlenip listesi c;1ka-
nld1g1 halde para bulunamad1g1 ic;in satm almamayan resim-
ler, bu sefer Evkaf Apartmam'nda, Tatbikat Sahnesi'nin
iizerindeki darac1k odaya tikabasa doldurulacaktir. Bir sure
sonra tiyatro idaresi buray1 aksesuar odas1 olarak kullanma-
ya karar verir. Sonunda Halkevi'nin c;atisma ta§man resim-
ler, akan yagmur sulan altmda kalarak tanmmaz hale gelir-
ler. Nakiller s1rasmdaki yagma da ic;ler ac1s1d1r. Saglam ka-
lan resimler, §imdi kimdedir, hangi evlerin duvarlanm siis-
lemektedir, Allah bilir!
Tuhaftir, Anadolu 'yu kan§ kan§ gezerek giizel eserlerle
donen ressamlann c;ogu esen riizgarlara kap1larak binbir
emekle ortaya koyduklan resimleri bir daha aray1p sorma-
m1§lard1r. Sivas ve Denizli'de nefis etiidler yapan Malik Ak-
sel'in c;1rpm1§lan da kar etmez. Yalmz o, modalann tuzag1-
na dii§memi§, Anadolu'da gezerken tamd1g1 giizelliklerin ve
zenginliklerin pe§ini bir daha b1rakmam1§, resimlerinde her
DEFTERiMDE 40 SURET/29

zaman Anadolu'yu ve kiiltiiriinii yans1ttig1 gibi, omriiniin


sonuna kadar bu kiiltiiriin yilmaz bir ara§tmc1s1 olmu§tur.
Ta§bask1s1 kitap resimlerinden yaz1-resimlere, camaltJ re-
simlerinden ku§evlerine kadar, el degmemi§ bir y1gm konu-
yu ilk defa inceleyen odur.
Malik Aksel, c;iglf ac;an olaganiistii bir sanatkar degildi;
fakat kelimenin tam manas1yla iyi ve kendine has bir res-
samd1. Turk insamm biitiin karakteristik c;izgileriyle yans1t-
hg1 nefis yaghboyalarmda uzaktan uzaga Gauguin havas1 se-
zilir. S1cak bir palet, rahat bir desen, ozellikle kotanld1g1 iz-
lenimi veren sevimli naiflik.. Suluboyada da biiyiik bir ba§a-
n kazanm1§tlf ve bu ba§annm s1m, Sezer Tansug'un dedigi
gibi, "gozlemlerini siir'atle bic;imlendirme ihtiyacmda sakh-
d!f". F!ft;asm1 hie; bir zaman zorlamam1§, biiyiik yollar ac;-
mak ic;in fantezist denemelere girmek yerine, yapabildigini
yapm1§ ve ba§anh olmu§ bir ressamd1. Tiirk-islam kiiltiirii-
niin estetik tarafma biiyiik bir vukufu vard1 ve bir kannca
c;ah§kanhg1yla biriktirdiklerini, t1pk1 resmi gibi, kendiligin-
den olu§mU§ ta th iislubuyla siirekli yazard1.
1
Yeniden bas!lmalanm o kadar arzu ettigim kitaplanm
boyle yazm1§, miitevaz1 hayatm1, hie; bir zaman koleksiyoncu
i§tihasma kap1lmadan, c;ok sevdigi Anadolu'nun gbz nurla-
nyla zenginle§tirmi§ti. AJayi§siz bir hayatl vard1. Biiyiik i§le-
rin biiyiik yaygaralar kopanlmadan da yap1labilecegini gos-
teren miistesna bir sanatkar ve sec;kin bir kiiltiir adam1yd1.
Ah, onun gibiler artJk ne zor yeti§iyor!

1
Sann/ Hayatz/Resim Sergisinde Otuz Gtln (1943), istanbul Mirnarisinde Ku-
§evleri (1959), Anadolu Halk Resimleri (1960), Tzlrklerde Dinf Resimler
(1967), Snnat ve Folk(or (1971 ), istanbul'un Ortns1 (1977)
T ek Ba§ma Bir Nesil

NECIP FAZIL

JV
ecip Faz1l, bi.iti.in dahiler gibi, anla§1lm_as1 ve anlatJl-
mas1 son derece zor bir sanatkard1r. Inamlmaz ze-
kas1 ve muhayyilesi, fikrin cang1llarla dolu oyle bol-
gelerinde gezinir ki, yeti§emezsiniz; oyle tehlikeli
uc;larda oyle hassas dengeler kurar ki, yi.ireginiz agzm1za ge-
lir. Necip Faz1! gibiler hakkmda yaz1labilecek her cilt, onlan
ancak bir taraflanyla yakalayabilir. Bi.iti.ini.iyle kavramak,
ruh ve zeka µortrelerini eksiksiz c;izmek imkans1zd1r.
Necip Faz1l, srradan insanlardan oylesine farkhyd1, oyle-
sine fertti ki, devamh kendi kendisiyle didi§tigi §ahane yal-
mzhgmda, ri.izgann oni.inde si.iri.iklenen iradesiz ve tepkisiz
kalabahklan hep ci.ice topluluklan gibi gordi.i. Kalabahkla-
rm yitirdigi hayatiyetin tamam1 onda toplanm1§tl sanki. Ba§-
ka bir deyi§le, kendisini kalabahklann kaybedilmi§ §Uuru gi-
bi hissetti. Onlann yerine de ba§kaldird1 ve "Durun kalaba-
hklar!" diye haykird1.
En yi.iksek perdeden konu§an ve bazen kesafetten c;atla-
yacak raddelere gelen mi.ithi§ "ben"i, once durdurup soma
ba§ka tarafa sevketmek istedigi kalabahklan bile -onu soz-
ci.ileri olarak gordi.ikleri halde- zaman zaman rahats1z etmi§,
ferdiyetinin c;e§itli tezahi.irleri mi.itenakiz gibi gori.ilmi.i§ti.ir.
DEFTERiMDE 40 SURET/31

A§m tutarhhk, s1radan aydmlara has bir meziyettir. Ne-


cip Faz1I, hie; bir zaman bu manada tutarh olmad1. Bi.iyi.ik
zekalar, ancak bi.iyiik fikir sistemleri kurarak tutarh olabil-
mi§lerdir. Fakat bu tutarhhklar bile sistemin kendi ic;inde
gec;erlidir. Dehas1, Necip Faz1l'm bir akil ve mantik insanma
dogru sivrilmesine izin vermemi§ti denebilir. Yani o, "fikri
kendi tahlilci yi.iriiyi.i§iine birakan" bir ak1I ve mantik insam
degil, vecd adam1yd1. Kendisini bi.itiin varhg1 ku§atan i!ahl
sistemin bir sozciisii kabul eden ve fikri "zaman ve mekan
kay1tlannm i.isti.ine dogru iten" bir §air olarak, hakikati c;ok
farkh bir c;ehresiyle terenni.im etmeye c;ah§IDI§tl.
Necip Faz11'1 smirh ki.ic;iikli.ikler degil, s1mrs1z biiyi.ikliik-
ler ilgilendiriyordu. Bunun ic;in biitiin meselelerimize "mut-
lak olan"m adesesinden bakt1. Beyni "zonk zonk s1zlayan"
bir mistikti; varhg1 parc;alayarak anlamaya c;ah§an bir filozof
degil, yekpare olarak kavramaya c;ah§an bir §airdi. Ve gozle-
rini bir imparatorluk cografyasmda ac;1p §UUru aydmhga ka-
VU§tugunda kendini eskisine gore c;ok ki.ic;iik bir iilkenin va-
tanda§1 olarak bulan trajik bir neslin beyni yarah bir ferdiy-
di . Bir di.inyanm, bir hayat tarzmm, bir ki.iltiiriin toptan in-
kar edildigini gordii, kokten kopu§un, gitgide ki.ic;iilii§iin ac1-
lanm ya§ad1.
Aslma bak1hrsa, Necip Faz!I, bu biiyiik trajedinin farkina
varabilen birkac; ki§iden biriydi, belki de tekti. Bunun ic;in,
biitiin eserlerinde, yitirilmi§ bir biiyi.ikliige mersiye soyler gi-
bidir. Devlet-i Aliyye'nin s1mrlan kadar geni§ muhayyilesi
ve metafizik buruntulan, ya§ad1g1 c;erc;eveye bunun ic;in s1g-
mad1 ve bu yi.izden pek anla§1lmad1. Ona gore, iizerimizden
bir sam yeli estirilmi§ti ve bu yel, biitiin milll kabiliyetlerimi-
zi kavurmu§, sonunda bizi zaman ve mekan d1§ma iterek her
§eyi bir c;1kartma kag1d1 taklitc;iligine b1rakm1§t1.
Necip Faz11'm miithi§ "ben" duygusunu koriikleyen biraz
da cemiyetin biiyi.ik bir k1sm1m istila eden a§ag1hk taklitc;i-
likti. Onun ic;in hie; bir zaman riyakarca bir mahviyetin, teva-
zuun arkasma gizlenmedi; biitiin dii§i.indiiklerini hie; kimse-
den c;ekinmeksizin, dosdogru ve en yiiksek perdeden soyle-
me cesaretini gosterdi. Yine de o, ba§kalanna ragmen, ba§-
kalan ic;in var olmaya c;ah§tI. Fakat hie; bir zaman ba§kalan-
nm normlanna uymadi. Bu yiizden hangi gruptan yiiz c;evir-
32/DEFTERiMDE 40 SURET

diyse, as1l §ahsiyetini yapan taraflan zaaf gibi goriilmii§,


hangi tarafa gec;tiyse, zaaflan bile meziyet olarak kabul edil-
mi§tir. Pqinden siiriikledigi fertler ve gruplar onu hep ken-
dilerinden oldugu olc;iide kabul etmi§lerdir. Halbuki o ken-
dini, yani hakikati anyordu.
Bat1h biitiin c;agda§lanyla e§it seviyede, hatta daha yiik-
sek perdeden konu§urdu. Hie; bir zaman bir iic;iincii diinyah
gibi "mazlum" edas1 takmmad1, biiyiik bir imparatorlugun ve
biiyiik bir kiiltiiriin mirasc;1s1, daha da 6nemlisi, biiyiik bir
dinin mensubu oldugunun §Uurundayd1, bunun ic;in magrur
ve kendinden emindi. $iiri de, aym §ekilde erkek sesli, yani
yakman degil meydan okuyan bir §iirdi. Tiirk §iiri, ne yaz1k
ki, Necip Faz11'dan soma bu kendinden emin sesini kaybet-
mi§, modern goriinii§lii, fakat siirekli bir §eylerden yakman,
kendisine acmd1ran, epeyce geveze bir "iic;i.incii diinyah §iiri"
haline gelmi§tir. Turk §iiri Necip Faz!l'dan soma tikanan §i-
ir damanm yeniden ke§fetmek zorundad1r. Devasa §iir biri-
kimimizin kalbine ancak o damardan ula§1labilir.
$uras1 bir gerc;ektir ki, Necip Faz1l tek ba§ma bir nesildi.
Sanat ve fikir diinyam1z onsuz yoksuldur.
Bogazi~i'nde Bir Guzel "Haminne"
1

'------ MUNEVVER A YA~LI _~

V
a§hlann gbzlerine bakarken, hep, onlann gbrdi.igi.i,
benim gbremedigim gec;;mi§ zamanlardan kalma 1§tlt1-
lar aranm. Haminnenin gbzlerindeki i§tltilarda eski
Rumeli vardlf, desem inamr m1sm1z? Yakmdan bir
bakarsamz, eminim, nazh Tuna'mn sulad1g1 topraklarda ya-
§anmt § eski gi.izel hayatlardan canh sahneleri bir film §eridi
gibi seyredebilirsiniz.
Haminne, 1906 y1hnda Avrupa-i Osman! §ehirlerinden
Selanik'te dogdugunu sbylerken eklemeyi hie;: bir zaman ih-
mal etmez: "Fekat umumi manada anla§tld1g1 gibi Selanikli
degil, Ti.irk'i.im". Selanik, Osmanh devrinde dbnmeleriyle
i.inli.idi.ir ve istanbul 'da Selanikli birinin dbnme olmad1gma
c;;evresini inand1rabilmesi ic;;in epeyce gayret gbstermesi ge-
rekir. Bunun ic;;in babas1 Cafer Tayyar Bey'in Evlftd-1 Fati-
han 'dan oldugunu her defasmda i.izerine basa basa sbyleyen
haminnenin annesi de c;:erkes Abdi Pa§a'mn km Hayriye
Serife Hamm'd1r.
Selanik, ah Selanik! istanbul ' u ilk defa i.ic;; ya§mdayken
gbren haminneye "istanbul gi.izel mi? " diye sormu§lar, me§-

I Haminne, istanbul Turkc;esi 'nde "hanim ninc"nin lasaca soyle ni §idir.


34/DEITERiMDE 40 SURET

hur Rumeli kibriyle " Eh, fena degil!" demi§. <;ocuklugunda


istanbul'u bile kiic;iimsemesine yo! ac;an bu derin Selanik ve
Rumeli sevgisi haminncnin kalbinden hie; bir zaman silin-
meyecek, aksine gitgide artarak derin bir hicran ve tahassii-
re donii§ecektir. Asker babasmm gbrevleri dolay1s1yla Dev-
let-i Aliyye'nin ba§ka bolgelerinde, mesela Halep'te de ya-
§ayan ve her biri ic;in kalbinde s1cak ki:i§eler ay1ran hamin-
nenin Rumeli sevgisi bir ba§kad1r ve bu sevgiyi "irreel bir
riiya ve hiilya §ehri" diye tarif ettigi istanbul'un siizgecinden
gec;irerek zarif bir Osmanhhk §UUru haline getirmi§tir. Za-
ten Osmanh, biraz da Rumeli demek degil midir?
Selanikli haminnenin Aya§hhg1, Ankara'da, Hariciye
Vekaleti'nde memur olarak c;ali§1rken tam§1p evlendigi
(1930) Sadullah Pa§aziide Nusret Aya§h 'dan kalan aziz bir
mirast1r. Cumhuriyet'ten once ve soma sefir olarak onemli
gorevlerde bulunan "merhum ve magffir zevci"nin Biinya-
min-i Ayii§I hazretlerinin soyundan geldigini her vesileyle
hatJrlatan haminne, asalete c;ok onem verdigini ac;1kc;a de-
gilse bile, her haliyle hissettiren bir aristokratt1r; ama bunu
Avrupal miiniismda bir asalet saplant1s1 olarak gormemelisi-
niz.
Haminnenin anlad1g1 asalet, Osmanh cografyasmm de-
rinliklerine dal budak salm1§ ve bu topraklarda ye§erip is-
tanbul'un imbiginden gec;en yiiksek kiiltiirii temessiil etmi§
olmakt1r. Bir de suyun oteki yakasmdansamz, aliyyiiliilii.
Gbrii§melerimizden birinde nereli oldugumu sormu§tu da,
"Sivashy1m" deyince -galiba hem§ehrim Nurettin Sozen be-
yefendiyi dii§iiniirek- yiiziinii ek§itmi§ti. Esasen belediye
ba§kanlan, haminnenin yiiziinii her zaman ek§itmi§tir; c;iin-
kii ona gi:ire istanbul'un ba§mda oteden beri ii<; bela vard1r:
Zelzele, yangm ve belediye ba§kanlan .
Haminne evlendikten k1sa bir sure soma istanbul'a
"nakl-i hiine" ederek kocasmm <;engclkoy'deki muhte§em
yahsma yerle§ir, Sadullah Pa§a Yahs1 ' na. Bir riiya sarayma
benzeyen yahda su ve elektrik yok, fakat Nusret Bey'in ilk
e§i olan prensesin hat1ras1m ya§atarak yeni gelinin hayatim
biisbiitiin karartmaya kararh iki han1m vard1r. Bir de orta-
hkta gezinen giizcl giizel kediler..
Nusret Bey'in niyeti yahya iyiden iyiyc yerle§mcktir, fa-
DEITER iMDE 40 SURET/35

kat haminne istemez. <;unkii 1881 y1hnda mahkeme karany-


la Aya§h Esad Muhlis Pa§a'ya gegen ve oglu Sadullah Pa-
§a'mn ad1yla amlmaya ba§lanan yalmm bedduah olduguna
ve aileye hig iyi gelmedigine inanm1§tlf: Birinci Abdiilhamid
devrinde mevcut oldugu bilinen ve belki de Bogazigi 'nin en
eski yap1s1 olan bu benzersiz yahda, sefir olarak Avrupa 'ya
gonderildigi igin oturma firsat1 bulamayan Sadullah Pa§a,
Viyana'da gegirdigi bir buhran sonunda intihar eder. Sonra-
lan biiyiik oglu Asaf Bey de intihar edecek, kiigiik oglu ise
Almanya'da bir akil hastanesine yatmlacaktir. Yahda otu-
ran haremi "asil ve kibar" Necibe Hamm'sa hastahktan hig
kurtulamaz; klZI Nazh Hamm'm d6rt gocugu vardlf, d6rdii
de hasta.
Sonunda haminnenin dedigi olur, Te§vikiye'de geni§ bir
apartman dairesi tutup ta§1mrlar. Artik i§i antikac1lan ve es-
ki mobilya satan diikkanlan dola§maktir. "Aman Yarabbi"
diyor haminne, "Neler yoktu, neler yoktu istanbul'da!
1930'1arda Osmanh zenginligi heniiz tiikenmemi§ti! Bugiin
bir§eycikler yok, tekne kazmtlsmdan ba§ka!" Bu arada Os-
manh'dan artakalm1§ segkin ailelerle tam§t1g1 gibi hanedan
mensuplanyla da yakm ili§kiler kuran haminnenin o muhte-
§em aileye hala devam eden baghhg1 gergekten goz ya§art1c1
bir sadakat 6rnegidir.
Edebiyata ve plastik sanatlara ilgisi, alafranga Te§vikiye
y1llannda haminneye kiiltiir ve sanat gevrelerinden de
6nemli dostlar kazandirm1~tJr. Abdiilhak Hamid'den Yahya
Kemal'e, Necip Faz11'dan Asaf Halet'e, Ismail Hami Dani§-
mend'den Midhat Cemal'e, Burhan Toprak'tan Nam1k is-
mail'e kadar birgok §air, yazar ve ressam1 gok yakindan ta-
mr. Bu bak1mdan i§ittiklerim Gordiiklerim Bildiklerim (1973)
ad1yla yay1mlanan hatirat1, kiiltiir ve edebiyat tarihimiz ag1-
smdan biiyiik 6nem ta§1maktad1r.
Te§vikiye, haminnenin sosyal hayati bakimmdan son de-
rece verimliyse de, Bogazigi'nin tad1m alm1§ istanbullu bir
aristokrat hammefendinin "som ziimrut ortasmda aktp giden
firiize nehir"den fazla uzak kalmas1 dii§iiniilemez. Nitekim
1936 y1hnda, yiiksek devlet g6revlerinde bulunmu§ Talat
Bey'in Beylerbeyi iskel e Caddesi'ndeki harap yahs1m satm
ahr ve devrin biiyiik mimarlanndan Sedad Hakk1 Eldem'e
bir proje <;izdirerek yeniden in§a ettirirler. Sadullah Pa§a
36/DEFfERiMDE 40 SURET

Yahs1 ise uzak akrabadan Ahmed Ferit Tek'e satilmI§, on-


dan da km Emel Esin'e gec;mi§tir.
Haminne, Nusret Aya§h'y1 1944'te kaybedince yapayal-
mz kahr. istanbul kibannm -kendi tabiriyle- tenhay1, tenha-
hg1 hie; sevmedigi (Abdulhak Hamid, "Kirk odah ve her
odasmda'n ba§ka bir c;ehrenin gorundugu bir konakta otur-
mak isterim" dermi§) du§unUlecek olursa, onun nas1l bir
bo§lugun ic;ine yuvarland1gm1 tahmin etmek kolayla§1r. An-
cak haminne kendini tez toparlay1p hayatim yazarak dol-
durmaya ba§lam1§hr. Yazarhk ve Yeni istanbul'daki gazete-
cilik hayati ona yepyeni bir c;evre, yepyeni dostlar kazand1-
nr.
Haminnenin- en takdir edilecek taraflaru1dan biri, hie;
§uphesiz, gorduklerini, bildiklerini, ya§ad1kl::mm kendine
saklamay1p yazm1§ olmas1d1r. Koskoca bir imparatorlugun
guru! guru! c;oku§une, yeni bir devlet dogarken, bir kultu- -
run, bir hayat tarzmm, bir estetigin, bir terbiyenin de yok
olu§una, her amm derinden ya§ayarak §ahit olmu§ son Os-
manhlardan biridir ve hala yazacak ne c;ok §eyi vard1r! Der-
saadet adh eserinde, bizim art1k bir masal gibi dinledigimiz,
fakat kendisinin ya§ad1g1 istanbul'u ve Bogazic;i medeniyeti-
ni anlat1r. Avrupa-i Osmanf ve MuhteJem istanbul (1990)'da
ise kaybettigimiz Rumeli'ye doktugu gozya§lanmn ac1hg1m
hissedersiniz.
Bir zamanlar mektep kitaplannda Avrupa-i Osman! diye
zikredilen, bugun vizesiz giremedigimiz topraklarm, c;ok de-
gil, bu asnn ba§lanna kadar birer Turk ulkesi oldugunu ve
vah§i Balkan kavimlerinin Turk izlerini sile sile bitiremedik-
lerini yeni nesillere anlatmak ne zordur.
i§te haminne, bugun bizim hayal bile edemedigimiz o
zamanlann ic;inden c;1kip gelmi§tir.
Bir Medeniyeti
<;opluklerden Toplayan Adam

NURi ARLASEZ

Jg az1 adamlar vardlf, §bhretten bucak bucak kagarlar;


gi.inki.i §bhretin afet olduguna dair peygamber ke!a-
mmdaki derin hikmeti gok erken kavram1§lard1r.
Kendi §bhretlerinin ve servetlerinin esiri olmad1klan igin,
gergek hi.irriyeti onlar ya§arlar. insanhga as1l bi.iyi.ik hizmeti
verenler de onlardir; Nuri Arlasez gibi. Bu ad1 duyanlarm
parmakla say1lacak kadar az oldugunu biliyorum. <;i.inki.i
ba§kalan §bhret ve servct ii saman pqinde ko§arken, o,
kendi kendini gergekle§tirmek ic.;in didinmi§ ve inkar edilen
degerlerin gbniilli.i bckgiligine soyunmu§tur.
1910 yilmda, istanbul'da, devrin en i.inli.i ceza avukatla-
nndan Hi.isni.i Selim Bey'in oglu olarak di.inyaya gelen kah-
ramamm1z, ashnda istese, kendisini paraya ve §bhrete zah-
metsizce kavu§turacak imka nlara sahiptir. Galatasaray'da
okur ve babasmm 1sranyla Mekteb-i Hukuk'a yaz1hr. Bitir-
digi an yaz1hane ve §bhret hazird1r. Fakat onun tek istedigi
' -ne §bhret, ne para- istediklerini yapabilmek igin bol vakit-
tir! Asgari maddi imkan ve bol vakit! Nuri Bey'e gore, zan-
nedilenin aksine, hi.irriyetin en bi.iyi.ik di.i§mam paradlf, c.;i.in-
ki.i sizi -kendi §artlanm benimseterek- esirle§tirir.
Aym di.i§iincelerle bmri.i boyunca evlilige de yana§mayan
Nuri Bey, ihtiyag duydugu bol vakti, Hukuk'tan aynlarak el-
38/DEFfERiMDE 40 SURET

de eder ve ~i§li'deki baba evinde, okumaya ve kendi ic;ine


gomulerek bir c;e§it murakabe halini ya§amaya ba§lar. Bir-
gun bahc;ede oturmu§, bir arkada§mm gelmesini beklerken
sokakta §ezlong satan bir sat1cmm sesini duyar ve laf olsun
diye c;agmr. Yeterli paras1 olmad1g1 ic;in pantalonlanndan
birini vererek ald1g1 §ezlonga uzamp bulutlan seyretmeye
ba§lar. Annesi Yegane Hamm'1 tela§land1ran bu ha!, Nuri
Bey'in ic;inde bir huzur ba§lang1c1d1r. Ve gece! Yild1zlar go-
runmeye ba§lar. 0 halii yerinden lam1ldamam1§tlr. "ic;imde
inamlmaz bir rahathk hissediyordum" diyor Nuri Bey, "Ha-
yat1mda ilk defa o gun kendime ait meseleleri berrak bir bi-
c;imde gormeye ba§lad1m. Eskiden koruklu fotograf makine-
leri vard1, metrajm1 yapmca buzlu cammda goruntu berrak
bir bic;imde belirirdi, i§te oyle! Benim as1l dogum gunum, o
gundur!"
Nuri Bey, o gun ya§ad1g1 halin bir c;e§it meditasyon oldu-
gunu Hint felsefesiyle ugra§maya ba§lad1ktan soma anlar.
Kader onu adeta bu felsefeye dogru suri.iklemektedir. Bir-
gi.in Ha§et Kitabevi'nde gozi.ine, Romain Rolland'm buyuk
Hint di.i§unurlerinden Ramakrishna ve onun yeti§tirdigi
Swami Vive Kananda haklandaki kitab1 ili§ir. ic;inde birden
bu kitaba sahip olmak ic;in dayamlmaz bir arzu uyanm1§t1r.
Fakat o kadar paras1 yoktur. Her zaman yapt1g1 gibi, ba§kas1
gbri.ip almasm diye raflardaki diger kitaplann arkasmda
saklar ve eline para gec;er gec;mez gidip satm ahr. Bu yolla
gozi.ine kestirdigi butun kitaplara sahip olan Nuri Bey, ken-
disinde iyi kitab1 ve degerli insam bir bala§ta anlama hassa-
smm c;ok erken geli§tigini sayli.iyor. Zaten Arlasez, soyad1
kanunu 9kt1gmda, day1zadesi tarafmdan bu iki ozelligini
ifade etmesi ic;in, 0 devrin havasmda, sanat manasma gelen
"Ar"la sezmek fiilinden "sez" birle§tirilerek elde edilmi§tir.
Romain Rolland'm harikulil.de bir Frans1zca'yla yaz1l-
m1§, ustelik Hint felsefesinin en onemli metinlerini ihtiva
eden kitab1, gene; Nuri'nin onunde yepycni ufuklar ac;ar. Po-
zitivizmin kol gezdigi ve Bat1hla§manm §edid bir devlet po-
litikas1 olarak uyguland1g1 bu devirde, Dogu'ya ve mistisiz-
me yonelen Nuri Bey, bazan bir kitab1 elde etmek ic;in i.ic;
dart sene ugra§may1 gaze alarak Hint felsefesiyle ilgili c;ok
say1da nadide kitaba sahip olacakt1r. " Gerc;i Hindistan'a hie;
DEITERiMDE 40 SURET/39

gidemedim" diyor. "Arna o bana geldi. Hindistan'da sene-


lerce kahp da hi<; bir §CY almayanlar var".
Nuri Arlasez, babas1111 1930, annesini de 1940 y!lmda
kaybeder ve ~i§li 'de, ablas1yla ke ndisine miras olarak intikal
eden on dort odah ah§ap evin 1s1tabildigi tek odasmda, tam
elli y!l, Hint felsefesine dair kitaplar okuyarak ve asgarl
maddl imkanla, el yazmalan, fermanlar, vakfiyeler, levhalar,
i§lemeler toplayarak tek ba§ma ya§am1§t1r. Bu arada ingiliz-
ce de ogrenir. Almanca'y1 ise, ikinci Di.inya Sava§1 s1rasmda
Yalova 'daki askerligi s1rasmda ah§kan!Jk haline getirdigi
uzun yi.iri.iyi.i§ler SJrasmda kendi kendine ogrenmi§tir. Ve y1l
1962. Bir k1§ gi.ini.i kitaplanm masasmda yaym1§ <;al!§makta-
d1r. Derkcn kap1 <;ahmr:
"Kalk1p a<;t1m, bakt1m Fethi Bey'in oglu Osman Okyar,
yamnda da bir ingiliz. Adm1 soyledi ama, anlayamad1m.
Odaya buyur ettim. ingiliz beyefendisi masamn i.izerindeki
Hint felsefesiyle ilgili kitaplan gori.ince mi.ithi§ ilgilendi,
oturdu ve incelemeye ba§lad1. ilk defa geldigi bir evde, ar-
kada§m1 da, ev sahibini de unutmu§, hanl hanl not ahyor-
du ."
Bu olaydan sonra, birlikte <;1kt1klan, bir haftahk "ri.iya
gibi" bir Bursa seyahat1 SJrasmda, Arnold Toynbee oldugu-
nu anlad1g1 ingiliz beyefendisinin yakm dostlugunu kazanan
Nuri Bey, her ziyaretinde Ti.irkiye'yi gezdirdigi bu bi.iyi.ik ta-
rih<;iyle y1llarca mektupla§m1§t1r. Toynbee'nin yazd1g1 yakla-
§lk yetmi§ me ktup §U anda IRCICA Ar§ivi 'nde muhafaza
ediliyor ve kitap olarak yay1mlanmak i.izere Ekmeleddin ih-
sanoglu tarafmdan hazirlanm1§ bulunuyor. Sadece Toynbee
ile dcgil , yakm dostlanndan i.inli.i teorik fizik<;i Heisen-
berg'le de uzun si.ire mektupla§an Arlasez, Avrupa ve Ame-
rika'da §a§irt1c1 bir §bhrete sahiptir. Uzakdogu ve Osmanh
ki.ilti.iri.ine ilgi duyan yabanc1lann istanbul'a yollan di.i§ti.i-
gi.inde ilk arad1klan ki§ilerden biri odur. Hatta Joan Flemin
ad!J bir yazann konusu istanbul'da ge<;en ve 1967 y1hnda
Amerika'da bast seller olan When I Grow Rich adh polisiye
romanmda olaylar, Filozof Nuri Bey diye sbz edilen Nuri
Arlasez'in etrafmda cereyan etmckted ir.
Yabancilar, Nuri Bey"in sadece bilgcliginc degil, aym za-
manda, eski istanbul hakkmdaki benzersiz bilgisine ve ala-
40/DEFTERiMDE 40 SURET

gani.isti.i zenginlikteki koleksiyonlanna tutulmu§lardir. Nuri


Bey her zaman bu koleksiyonlan Cumhuriyet devrinin c;op-
li.iklerinden toplad1g1 eserlerle meydana getirdigini soyler.
Harf ink!lab1 y1lland1r ve ortahkta kol gezen deh§et havasm-
da, eski harfli say1s1z yazma ve basma eser ya yakdir, ya top-
raga gomi.ili.ir. Bir o kadan da kaldmmlara doki.ilmi.i§, yok
pahasma sat1lmaktad1r. Nuri Bey, birgi.in Beyaz1t'taki bir ki-
tap sergisinde gi.izel bir yaz1 gbri.ip ahr. Bu, Sultan II. Beya-
z1t'111 bir vakfiyesidir ve hattI ~eyh Hamdullah'a aittir.
"Deh§ete dii§ti.im ve misyonumu o giin farkettim" diye
devam ediyor Nuri Bey, "Kurtarabildigim kadanm kurtara-
cakt1m. Ve yemek bile yemeyip mini minnac1k bi.it<_;emle
bunlan satm almaya ba§lad1m. ~imdi bir tanesi bile insam
milyarder eder. Kendi kendime dedim ki, 'Bu bir emr-i hayr
olacak, ac; ka lsan ac;1kta kalsan bile, zinhar satmak yok!"
Gec;im ba§ka yoldan. Boyle boyle, paha bi<_;ilemez cinsten
say1s1z eser toplad1m. Elyazmas1 kitaplar, fermanlar, vakfi-
yeler, levhalar, i§lemeler.. Alt1 yi.iz elli y1ll1k irfan me§'alesini
ellerinde tutan, k1ravat takmad1klan ve bagda§ kurup otur-
duklan ic;in bu nadide eserlcrle birlikte adeta <_;opli.ige atilan
adamlar, bu e'. ~rleri toplay1p yok olmaktan kurtard1g1ma
inand1klan ic;in benimle ilgilendiler. Mesela Sahhaf Raif
Yelkenci mcrhum .. Osmanh hars ve irfanmm son mC§'ale
ta§1y1c1lanndan .. 0 ki.i<_;i.icek dt1kkamnda ecdattan veraset
tariki ile intikal eden maddi ve manevi mamelegimizin he-
ni.iz di.i§iiri.ilmemi§, mi.itevaz1 vc o nisbette de muhte§em son
kal 'alanndan biri".
Nuri Bey, elli y!l boyunca, hi<_; birini elden <_;1karamama-
casma toplad1g1 elyazmas1 kitaplan, fermanlan, vakfiyeleri
ve levhalan Si.ileymaniye Ki.iti.iphanesi 'ne, zengin i§leme ko-
leksiyonunu Topkap1 Saray1 Mi.izesi'ne, matbu kitaplanm,
mektuplanm ve bizzat <_;ektigi yedi bin civanndaki i stanbul
fotograf1111 da IRCICA'ya bag1§lam1§tlr. Yok olan istan-
bul 'un belgelendigi fotograflar, Nuri Bey'in aym zamanda
bi.iyl.k bir fotograf ustas1 oldugunu gostermektedir.
Nuri Arlasez, Si.ileymaniye Ki.iti.iphanesi'ne bag1§ yapar-
ken, ceylan derisine kufi hatla yazlim1§ bin iki yi.iz y1ll1k bir
Kur'an-1 Kerim'i aymr ve " Yalmz bunu emanet olarak veri-
yorum!" der. Bir an, bu ya§hhk gi.inlerindc muhtac; duruma
DEFfERiMDE 40 SURET/41

di.i§mekten endi§e etmi§tir. Ve hemen o gi.in "Eger boylc


yaparsan, teslimiyet iddian edebiyattan oteye gec;emez!" di-
ye kendi kendisiyle s1kl bir hesapla§maya girerek ertesi gi.in
onu da bag1§lar. Bununla da yetinmeyecek, olmayan para-
s1yla Si.ileymaniye ve Bagh Ki.iti.iphaneleri Geli§tirme Vak-
f1'm kuracaktir. Kendisini dinleyelim.
"On masraflar yap1ld1ktan soma, avukat1m elli milyon li-
raya daha ihtiyac; oldugunu soyledi. Bende o kadar para ne
gezer? <;aresiz kalmca, omri.imde ilk defa elyazmas1 bir
Kur'an-1 Kerim'i satt1m, o da Ki.ilti.ir Bakanhg1'na, yani dev-
lete. Aslmda yi.iz milyondan fazla ederdi. Elli milyon verdi-
ler. "Tamam" dedim, " Zaten benim ihtiyac1m o kadar! " Pa-
ra ad1ma bankaya yatmld1. Fakat ic;imde bir huzursuzluk
var. Si.ileymaniye Ki.iti.iphanesi'nin Mi.idi.iri.i Muammer Di-
ker Beyefendi'ye dedim ki, 'Yazma bir Kur'an-1 Kerim'i sat-
m1§ olmaktan rahats1zhk duyuyorum. Bu paraya dokunur-
sam murdar olacakm1§ gibi geliyor. Bir adam1m ver, ben im-
zalayay1m, o alsm parayi!' Oyle yapt1k, yani paraya elimi
si.irmedim. iki dairemi de bu vakfa bag1§lad1m" .
Nuri Bey, §imdi, kurdugu vakfa bag1§lad1g1 bombo§ da-
irelerden birinde tek ba§ma ya§1yor. Ya§h vi.icudunda bir
gram bile et yok. S1hhati yerinde gori.ini.iyor, fakat "mi.iba-
rek" diye nitelendirdigi oli.imle dost. <;i.inki.i ona gore hayat-
la oli.im bir elmamn iki yans1, yani bir ki.ill. Vasiyetine gelin-
ce, islaml kaidelere tamamen uygun, fakat c;ok az insamn
kat1ld1g1 bir cenaze toreniyle gomi.ilmek. Ve isimsiz bir me-
zarta§1!
Diplomat Bir Rubai ~airi

andilli'deki lebiderya yaltsmda, raflara itina ile yer-

K le§tirilmi§ ve hemen hepsi ozel olarak ciltlenmi§ na-


dide kitaplar, antikalar, duvarlan bezeyen husni.ihat
levhalan ve tablolar arasmda sohbet ederken, yi.izi.indeki
c;izgilere, "Muhtemelen bu c;izgilerden biri, bir zamanlar
-kimbilir hangi derin manay1 ifade etmek i.izere- Hac1 Bay-
ram Veli'nin c;ehresinde de mutad kavsini c;iziyordu" diye
di.i§i.inerek baklyordum. Kar§1mdaki herhangi bir mon§er
degil, be§ am once

Niigehan of ~ara vardim of ~an yapd1r gordiim


Ben dahi bile yapLldim ta~ u toprak arasmda

m1sralanyla bu topraklann vatan olu§undaki s1rn mucizevi


bir be!agatla ifade etmi§ bir velinin on altmci ku§aktan toru-
nuydu.
Bu i.ilkeye Ba§bakanhk 6zel Kalem Mudi.iri.i, konsolos,
ortaelc;i, bi.iyi.ikelc;i, D1§i§leri Yuksek Mi.i§aviri ve Cumhur-
ba§kanhg1 Gene! Sekreteri olarak y11Iarca hizmet etmi§ bir
§airden, Fuat Bayramoglu'ndan soz ediyorum. Seksen i.ic;
ya§mda olmasma ragmen, ya§ad1g1 zengin hayat1 daha di.in-
DEFrERiMDE 40 SURET/43

mii§ gibi biitiin teferruatiyla hatJrlayan, halii canh ilgilere


sahip emel<li bir diplomat.
Bir Osmanh vatanda§1 ve Hac1 Bayram dergah1 postni§i-
ni ~eyh Tayyib Efendi'nin oglu olarak 1912 yilmda diinyaya
gelen Fuat Bayramoglu, <;ocul<lugunu Anadolu'da bir oliim
kahm sava§mm verildigi Milli Miicadele y1llanmn yoksul
Ankara'smda ve tekke atmosferinde ya§am1§tlr. ~eyh Tay-
yib Efendi'nin odas1 Birinci Meclis'teki sanl<l1lann topland1-
g1 mekanlardan biridir ve bir keresinde Mevliina Asitanesi
§eyhi Abdiilhalim <:;elebi'nin ba§kanhgmda son derece
onemli bir toplant1 bu odada yap1lm1§t1r. Ancak ~eyh Tay-
yib Efendi 20 May1s 1920'de, Ramazan'm ilk gecesi sahur-
dan sonra yatt1g1 yatakta, uykudayken ge<;irdigi bir kalp sek-
tesi sonucu vefat edecek ve kii<;iik Fuat, heniiz sekiz ya§m-
dayken yetim kalacaktir.
Tayyib Efendi'nin oliimiinden sonra Hac1 Bayram postu-
na Fuat Bayramoglu'nun agabeyi ~emseddin Efendi oturur.
Neler olup bittigini pek anlamayan ve o giinlerde mahalle
mektebine devam etmekte olan Fuat, k1sa bir siire Dariil-
muallimin Mektebi'nin uygulama okulu olan Tatbikat Mek-
tebi'ne devam eder. Daha sonra Menba-1 Fiiylizat Mekte-
bi'nin ikinci s1mfma, 1921 y1lmda da An~ra Sultanisi
Kism-1 ibtidaisi ii<;iincii sm1fma yazdmhr. 0 y1llarda Ta§
Mektep diye tanman bu okulda Fuat'm en yakm arkada§J,
sonralan D1ranas soyad1yla Tiirk §iirinin gii<;lii seslerinden
biri haline gelecek olan Ahmet Muhip'dir.
Fuat Bayramoglu, ilkokul diplomasm1, kii<;iik agabeyi
Re§at'm Hukuk Fakiiltesi'ne yaz1lmas1 iizerine evlerini is-
tanbul'a naklettil<leri i<;in Pertevniyal Valide Sultan ilk
mektebinden almI§, altmc1 ve yedinci s1mflan ise Davut Pa-
§a orta mektebinde okumu§tur. Sekizinci sm1fa ge<;tigi yil
Re§at Bey Hukuk Fakiiltesi'ni bitirir ve aile Ankara'ya, ba-
ba ocagma doner. Ankara Lisesi'nde ilkokul arkada§J Ah-
met Muhip'le tekrar bulu§an Fuat, lise y1llarmda iyiden iyi-
ye §iirle ugra§maya ba§lam1§t1r. Bizim Gaz(!te ad1yla <;1kar-
d11<lan sm1f gazetesinde ikisinin §iirleri de sik s1k yer almak-
tad1r. Hatta Fuat, Dervi§ takma ad1yla §iirler yazan Ahmet
Muhib'e, Nedim'in kafir redifli iinlii gazelini ornek alarak
yazd1g1 §iirde §6yle hitap eder:
44/DEFTERiMDE 40 SUR ET

Cihiin-1 nesri y1ktm siihib-i iifan mtsm Dervi§


Ca zel/er tarh eden bir Biiki-i devran mtsm Dervi§

~iire oylesine tutkundur ki, sekizinci s1mfta bir divan ter-


tip etmeye bile kalk1§mI§hr: Divan-t Fuad Bayramiztide. Bu
divanda gazellerinin yamsira, bir miinacaat, bir na't, bir ter-
kibibend, hatta bir de "FuzU!i-yi §ehir"e bir "nazire-i acizi"
vard1r. 0 y1llarda Ankara Lisesi'nde Ahmet Hamdi Tanp1-
nar, Emin Ali <;avh, Nurullah Ata<!, Suut Kemal Yetkin gibi
gi.i<!lii fikir ve edebiyat adamlannm ogretmen olarak gorev
yapt1klan dii§iini.ili.irse, Fuat Bayramoglu ve arkada§lannm
ne kadar §ansh olduklan daha iyi anla§1hr.
inamlmaz bir titizlige sahip olan Fuat Bey, bunlan anla-
tirken belgesini hemen oniiniize koyuveriyor. Fotograflar,
diplomalar, 'ilk yaz1 ve §iirlerin kesikleri, el yazmas1 divan<!e-
si, <!Jkard1g1 dergiler... i§te 1932 y1lmda <!1kard1g1 Kor dergisi-
nin ilk ve tek say1s1! N'olurdu, biitiin bu sanat<!Iiar, yazarlar,
devlet adamlan ve diplomatlar, birgiin biyografisini yazacak
§ansh yazann ihtiya<! duyacag1 biitiin malzemeyi hazirlayan
bu titiz ve zarif diplomatm gosterdigi hassasiyetin hi<! degil-
se onda birini gostermi§ olsalard1!
Fuat Bayramoglu'nu liseden soma tekrar istanbul'da go-
riiyoruz; heniiz Ankara'ya ta§mmam1§ olan Miilkiye'de, en
yakm arkada§lanndan biri -ki aym siray1 payla§irlar- yine §a-
irdir: Cahit S1tki. Ve ada§J degerli bir hoca: Ali Fuad Ba§gil.
Fuat'm doktora tezi hazirlarcasma titizlik gosterdigi bitirme
tezini Ali Fuad Hoca kabul etmi§tir.
Gen<! Fuad, Miilkiye'yi bitirdikten soma, hemen bir i§~
girmek yerine askerligi aradan c;1karmay1 tercih eder. Hede-
fi oni.indeki engelleri kaldird1ktan soma Hariciye'ye intisap
etmek, oradan gazetecilige gec;mek ve soma politikaya atJl-
maktJr. Bunun i<!in kendini en iyi §ekilde yeti§tirmeye karar
verir. Yedek subayhgm1 Soke'de tamamlad1ktan sonrn, ba-
badan kalma evi satarak Frans1zca'sm1 ilerletmek, aynca
bilgi ve gorgi.isi.ini.i artirmak iizere Paris'e gide.-. Ancak kay-
d1m yaptird1g1 Science Politique'in seviyesi l:endisini tatmin
etmedigi ic;in klsa bir sure soma Belc;ika'ya ge~rek Liege
Oniversitesi'nin Science Politique k1smll1a kayd1m yaptmr.
Fuat Bey, Liege Oniversite'sini bitirip -kendi tabiriyle-
kap1 gibi diplomas1m alm1§, doktoraya bile ba§lam1§tlr. Ya-
DEFTERiMDE 40 SURET/45

z1k ki, birinci k1sm1m tamamlad1g1 Turk Milliyetr;iligi Uzerine


Bir Deneme konulu tezinin ikinci k1smm1 haz1rlamak i.izere
Ti.irkiye'ye geldigi s1rada ikinci Di.inya Sava§a patlad1g1 ic;in
Liege'e donemez ve bu yi.izden doktoras1 yanm kahr.
1972'ye kadar devam edecek olan Hariciye y1llan, di.in-
yanm birden 1smd1g1 o sanc1h gi.inlerde ba§lam1§tlr. Aym
gi.inlerde Cevat Dursunoglu, Bedrettin Tuncel, Suut Kemal
Yetkin, ismail Habib Sevi.ik, Ahmet Hamdi Tanpmar, ~em­
settin Sirer ve Ahmet Kutsi Tecer gibi edebiyat ve ki.ilti.ir
adamlannm <;ar§amba Sofras1'na dahil olur. Onceleri Ab-
dullah Efendi, daha soma da Turan Lokantas1'nda c;aqam-
ba gi.inleri toplanarak derin §iir, edebiyat ve politika sohbet-
lerine dalan bu aydmlann c;ogu daha soma politikaya da gi-
receklerdir. Fuat Bayramoglu, Avrupa y11lannda uzak kald1-
g1 §iiri, <_;ogu §air olan bu aydmlar arasmda tekrar kesif bir
bic;imde ya§amaya ba§lar. Esasen bir okuyucu olarak §iirle
baglanm hi<; bir zaman koparmam1§, ozellikle hayran oldu-
gu Yahya Kemal'i ad1m ad1m takip ederek bi.iti.in §iirlerini
kirm1z1 maroken kaph zarif bir deftere yazm1§t1r.
Ve yil 1945. Fuat Bey, birgi.in bir arkada§1yla birlikte An-
kara. Palas'a yemege gider; kendisine verilen masa, tesadi.i-
fen Yahya Kemal'in bir dostuyla yemek yedigi masamn he-
men yanmdad1r. Arkada§ma yi.iksek sesle §iirlerini okuyan
bi.iyi.ik §air, baz1 beyitleri hat1rlayamad1g1 i<_;in s1k s1k durak-
Jamaktad1r. Fuat Bayramoglu dayanamaz, onun her durak-
Jay1§mda, unuttugu beyti ezberden okumaya ba§lar. Bir si.ire
sessiz kalan Yahya Kemal, sonunda doni.ip hayretle sorar:
"Beyefendi, siz kimsiniz?
Fuat Bey, Hariciye'de memur oldugunu ve bi.iti.in §iirle·
rini ezbere bildigini, hatta si.irekli yamnda ta§1d1g1m soyleyip
kirmlZI maroken kaph §iir defterini gosterince son derece
duygulanan Yahya Kemal'in gozlerinden birkac; damla ya§
si.izi.ili.ir. 0 gi.in, yalmzca i.i<_; damla gozya§mm perc;inledigi s1-
k1 bir dostlugun ba§lang1c1 degil, aym zamanda Fuat Bayra-
moglu'nun bir rubai §airi olarak dogum gi.ini.idi.ir. <.;:i.inki.i bu
tam§ma, Yahya Kemal'in hummah bir bi<_;imde rubai yazd1g1
ve devamh rubaiden, rubai §airlerinden soz ettigi siralara
rastlar. Hatta Pakistan elc;iliginin gi.indemde oldugu gi.inler-
de Ankara'ya ugraymca, iki ay birlikte rubai c;ah§m1§lard1r.
46/DEITERiMDE 40 SUR ET

"Bu yil (1995)" diyor Fuat Bayramoglu, "Benim rubaide el-


linci y1hmdir! 11
Bayramoglu'nun Yahya Kemal'le halft devam eden dost-
lugu, buyi.ik §airin kendisine armagan ettigi bir rubai ve "g6-
nul gonule" redifli gazelle ebedllqmi§tir.
Diplomatllgmm ve §airliginin yams1ra, ince zevkli bir
kultur adam1, sec.;kin bir ara§tJrmac1 ve c.;ok bilgili bir kolek-
siyoncu olan Fuat Bayramoglu, 6zellikle Turk cam sanatm-
da dunya c.;apmda bir uzman olarak kabul edilmi§ ve litera-
ture gec.;mi§, bu 6zelliginden dolay1 Hacettepe Oniversitesi
tarafmdan "Sanatta Onursal Doktora"yla 6dullendirilmi§tir.
Turk Cam Sanatt ve Beykoz i§leri (1974) adh eseri, halft sa-
hasmda tektir.
Daha da 6nemlisi, Fuat Bey, Turk Tarih Kurumu tara-
fmdan yay1mlanan iki ciltlik Haci Bayram-1 Veli (1989) adh
buyuk eseriyle hayru'l-halef oldugunu gostermi§ ve milletin
1
gonlunde yerini alm1§tlr.

1
Fuat Bayramoglu, 30 Haziran 1996 Pazar giinii i:ildii ve ertesi giin Edir-
nekap1 Mezarhg1'na defnedildi.
Yassiada' da
Yarg1lanan Bir Pa§a K121

V
11 1877. Manastir zaimlerinden Hali! Pa§a, butun van-
m yogunu harcad1g1 gibi, bir hayli de bor<5lanarak bu-
tun masraflanm kar§1lad1g1 bir gonullu birligiyle 93
Harbi'ne kat1hr ve canla ba§la sava§1r. Ancak sava§-
tan sonra devletten vaadedilen yard1m1 goremeyince son
derece mli§klil bir vaziyete dii§er ve bor<5lu kalmay1 gururu-
na yediremedigi i<5in kalbine bir kur§un s1karak intihar eder.
Naci Pa§a'nm o zaman bir bu<$uk ya§mda oldugunu soy-
leyen Perihan anne "Sevgili babac1g1mm babas1yla ilgili hi<$
bir hatiras1 yoktu" diyor. Gencecik annesiyle anneannesi ta-
rafmdan biiyutU!en ve haf1zlann Kur'an okudugu, kurbanh,
duah bir torenle mektebe ba§latilan kli<$lik Naci i<5in Manas-
t1r'da, Drahor Irmag1 'nm kenanndaki evlerinin bah<5e kap1-
sma biti§ik kli<$iik bir de selamhk yap1hm§. Oraya kapamp
hocas1 Bursah Tahir Bey' in tavsiye ettigi kitaplan okur,
okurmu§.
Perihan Anburun, ya§1 sekseni <$Oktan a§t1g1 halde halii
<$Ok din<$ ve son derece zarif bir hammefendi. Ya§ad1g1 her
§eyi dunmi.i§ gibi hatirhyor ve babasmdan soz ederken, goz-
leri derin bir Rumeli dai.iss1las1yla parhyor. Naci Pa§a, bu-
tun ger<5ek Rumelililer gibi, o guzel vatan par<5asm1 kaybet-
48/DEFTERiMDE 40 SURET

tigimiz i<;in <;ok i.izi.ili.irmi.i§; 1897 y1ltnda <;anakkale Kabate-


pe'de gorev yaparken uzunca bir Rumeli mersiyesi de yaz-
m1§; Perihan anne okumaya ba§hyor:

Seni ben kendi elimle kime verdim Rumelim


Seni ve1mekle bu diinyada kmldt emelim.

Harbiye'den mezun olduktan sonra lisan tahsili i<;in Al-


manya'ya gonderilen ve bir yil kadar Alman Ordusu 'nda i.is-
tegmen olarak gorev yapan Naci Bey'in 1897'de heni.iz <;i<;e-
gi burnunda bir yi.izba§1yken "muallim" olarak tayin edildigi
Harbiye 'deki talebelerinden biri de Mustafa Kemal'mi§. Ba-
bas1 hakkmda Atatiirk'iin Ogretmeni (1994) adh bir de kitap
yazan Perihan anne , bundan bi.iyi.ik bir gururla bahsediyor
ve Naci Pa§a'nm 1918 yiimda Sultan Vahdeddin'in seryaveri
olmasmdan soz ederken de, "Babam" diyor, "Sultan Vah-
deddin'i de <;ok sever, onun fevkaJade iyi ve vatansever bir
insan oldugunu soylerdi."
~i§li'de, ~air Nigar Sokag1'ndaki evlerinde 23 Ocak
1913 'te dogan Perihan Anburun'un zihninde babas1yla ilgili
ilk imajlardan biri, onun saraydan eve gosteri§li atlann <;ek-
tigi gi.izel arabalarla geli§idir. Ne var ki ki.i<;i.ik Perihan, once
Mekatib-i Askeriye Umumi Mi.ifetti§i olarak gorevlendiri-
len, daha sonra Anadolu'daki Milli Mi.icadele 'ye aktif ola-
rak katJ!an babasm1 <;ok seyrek gorebilecektir. " Kirk y1lda
bir gelir, birka<; saatligine otururdu. 0 Anadolu'dayken biz
dedem Kami! Pa§a'nm Fatih'teki konagma s1gmm1§t1k. Bir
keresinde, <;ok iyi hat1rhyorum, babamm kirmlZI <;uha kaph
bir masas1 vard1, i.izerine <;1km1§, dertop olup oturmu§tum.
Onun bi.iyi.ik bir mandalinay1 itina ile soydugunu hat1rhyo-
rum. Tek bir mandalina, oyle bir devir. Bir dilim anneme
verdi, bir dilim kendisi yedi. Kalamm bana yedirdi. HaJa
gozlerimin oni.indedir o manzara."
Perihan Hamm'm annesi Makbule Hamm, birka<; defa
sadrazam olan i.inli.i Kibnsh Mehmed Kami! Pa§a'nm km-
d1r. Bu arada Ordi.in Krah Hi.iseyin ile Perihan annenin kar-
de§ torunlan oldugunu hat1rlatmahy1m. Zeyni.i§§eref Ha-
mm, yani Kral Hi.iseyin'in annesi, Sadrazam Mehmed Kamil
Pa§a'nm kardqi Udi ~akir Pa§a'nm torunudur.
<;anakkale muharebeleri si.iresince, Dr. Besim Omer Pa-
DEFfERiMDE 40 SURET/49

§a'nm yamnda gbni.illi.i ameliyathanc hem§iresi olarak c;ah-


§an Makbule Hamm, ilk kiz1rn iki ya§mdayken kaybetmi§.
Perihan Hamm, annesinin onceleri kendisine pek 1smmad1-
gm1, hatta nedense okula da gondermek istemedigini soyli.i-
yor. "Halbuki Fatih'teki Ta§ Mekteb'e gitmeyi ne kadar isti-
yordum. " Ancak bir si.ire sonra Makbule Hamm kizmm
i.izerine fazlaca di.i§meye ba§lar, ozel hocalar tutulur. Bi.iyi.ik
bir h1zla okuma yazmay1 ogrenen ki.ic;i.ik Pcrihan daha sonra
Dame de Sion'a verilir. Ancak Naci Pa§a 1924 y1hnda 5. Ko-
lordu Kumandan Vekili olarak Konya 'ya tayin edilince bu-
radan aynlmak zorunda kalacakt1r. Haf1zasmda k1rm1Z1 ka-
difeli kompartmamyla ozcl bir yer tutan bir trene binip
Konya'ya yollamrlar.
Konya'da egitimine "iki sor'un fi tarihinden kalm1§ mek-
tebi"nde devam eden Perihan Hamm, Konyahlar'm her cu-
ma Aziziye Camii'ne giden babasm1 c;ok sevdiklerini soylii-
yor. Bir ara, 2. Ordu Mi.ifetti§i Fahrettin Pa§a bu camii y1k-
tmp yerine park yaptlrmak ister. Tabii Konyahlar'm aklma
ilk gelen, cuma namazlanm Azi ziye'de ktlan Naci Pa§a'd!f.
Fahrettin Pa§a, Naci Pa§a 'rnn araya girmesi iizerinc camii
y1kt1rmaktan vazgec;er ama, etrafmdak.i on uc;i.incii yiizy!ldan
kalma Selc;uklu kabirlerinin alt1111 i.istiine getirir: ·

Bu olaydan son derece etkil e nen ve kisa bir si.ire sonra


emekliligini isteyerek ordudan aynlan Naci Pa§a'y1 daha
soma Cebel-i Bcreket milletvek.ili olarak Meclis'te gbriiriiz.
Perihan Hamm'm Ankara y1llan boylece ba§lar. <;1knkc;1lar
Yoku§u'nda "sefertas1 gibi maskara bir ev. " ilk defa bu evde
bir odas1 olur. Sevinc;ten uc;acakt1r neredeyse. Ankara Kiz
Lisesi ve edebiyat hocas1 Faruk Nafiz <;amhbel. Son derece
aktif bir bgrenci olan Perihan, " ~air Nigar Sokag1 'nda dog-
dugu ic;in mi nedir", §iire bzel bir ilgi duyar. En sevdigi §air
Fuzuli'dir ve ba§hca zevklerinden biri pa§a babas1yla kar§l -
hkh Fuzuliyane konu§maktir. Bunlan anlatirken hemen Fu-
zull'den bir gazeli hakk1111 vererek okumaya ba§hyor. Liseli
Perihan'm ikinci buyuk a§ki ise tiyatrodur. Ankara Kiz Lise-
si'nde okul temsillerinin hemen hepsinde rol ahr. "Hala ti-
yatroya bi.iylik a§k1m var, mesela §imdi bi.iyi.ikanne roli.ini.i
c;ok iyi oynayacag1m1 samyorum, boyle bir teklif gelse kabul
50/DEFTE RiMDE 40 SUR ET

de ederim." Sonra gi.ilerck ekliyor: "Arna bakm, kaynana


roli.i istemem! "
Ankara K1z Lisesi'nden sonra iki yII gecikmeyle Ankara
Hukuk Faki.iltesi'ne gircn ve 1931 y1hnda mezun olan Peri ··
han Hamm, Turkiye'nin ilk hamm avukatlanndan biridir,
ama bu i§i yapmaya pck firsat bulamaz; sadece iki davaya
girebilmi§tir, birini kazamr, digerini kaybeder. 0 y11larda
Ankara'da iki lisan bilen nadir hammlardan biri oldugu ic;in
yabanc1 elc;i ha111mlann111 da davetli oldugu toplant1lann
gozdesidir. Perihan anne, ki.ilti.iri.imi.izi.i tamtmak ic;in bir fir-
sat olarak kabul ettigi bu toplantilarda bazan sarayh bir ak-
rabalannm kendine armagan cttigi onsckizinci yi.izy1ldan
kalma i.ic; etekliyi giydigini soyli.iyor. Eski elbiselere, i§leme-
lere ve Anadolu giyim ku§amma merak1 o gi.inlerden beri
hie; eksilmemi§. "Hem zaten, diyor, ben koyli.i si.iti.i emdim,
si.itannem bir Yoncah k1Z1yd1. "
Perihan anncnin diger a§klan da Mevlana ve Nasreddin
Hoca. Gerc;ek egitimin mlanmn bu iki bi.iyi.ik adamda oldu-
gunu soyli.iyor: "<;ocuklanm1 Hoca·nm hikayeleriyle uyutur-
dum. Hatta, inamr m1s1111z, bir kercsindc ri.iyama girdi. Di§-
leri inci gibiydi , tath siyah gbzleri vard1. i§ligc benzer, eski,
fakat tertemiz bir gomlegi ... "
Ve cvlilik ... Perihan Eldcniz 1940 y1hnda gene; bir hava
subay1 ile hayat1rn birlqtirir; <;anakkale'de son ferdine ka-
dar §ehit di.i§en i.inli.i 57. Alay'm §ehit kumandam Hi.iseyin
Avni Bey'in oglu Tckin Anhurun'la. De; yil once kaybettigi
sevgili qini "Tayyarecim" diyc anarken gozlerinde oylesine
derin bir sevgi vc hasret ifadcsi beliriyor ki, sizin yapacag1-
mz tek §ey sayg1yla susmak! Bu bi.iyi.ik sevgide herhalde
onun da babas1 Naci Eldeniz gibi yetim bi.iyi.imi.i§ olmas1mn
bi.iyi.ik pay1 var. Hi.iseyin Avni Bey §ehit oldugunda Tckin
heni.iz on ya§111daym1§.
Pcrihan Anburun'un hayatmdaki en bi.iyi.ik dbnemec;,
§i.iphesiz, 1957 sec;imlerinde izmir milletvekili olarak parla-
mentoya girmesidir. Ardmdan 27 May1s darbesi ve deh§et
dolu gCmler. Uzun Yassiada c;ilesini anlatirkcn "Zalim Ta-
§Ol'un 'Sizi buraya t1kan kuvvet boyle istiyor' deyi§i hala ku-
laklanmda" diyor. Salim Ba§ol'a aralannda Zalim Ta§ol
· derlermi§. Perihan Ar1burun tam dbrt y1l iki ay mahkum
DEITERiMDE 40 SURET/51

edilecek ve Kayseri Cezaevi'nde e§iyle birlikte yakla§1k iki


yil yatacakt1r. Tek suc;u Demokrat Parti milletvekili olmak.
Cezaevindeki tek kan -koca Anburun'lardlf ve Perihan Ha-
mm, mahkum olan yedi kadmdan biridir. Soma iki kadm
daha gelir. Ferdane Polat'la Zeytinburnu muhtan Kadriye
Caymaz. ikisi de koyu "demirk1rat" olan bu kadmlar protes-
to gosterisi yapmaya kalki§mca tutuklamp apartopar mah-
kemeye sevkedilmi§ ve ismet Pa§a'ya suikast haz1Thg1 suc;uy-
la mahkum edilerek Kayseri Cezaevi'ne gonderilmi§lerdir.
1963 y1lmda tahliye edildikten soma, Tekin Anburun,
Adalet Partisi saflannda politikaya atJlacak, senator sec;ile-
cek ve y11Jarca Cumhuriyet Senatosu Ba§kanhg1 yapacaktJr.
Perihan Hamm ise kendisini korlere vakfeder. Korlere l§1k
Dernegi'nin kuruculan arasmda yer ald1g1 gibi, onbe§ y1l sii-
reyle Ankara Korler Ortaokulu'nda haftada bir gun kitap
okur ve bir Yabanc1 Di! Laboratuvan kurulmasm1 saglar.
Perihan anne, korlere duydugu bu ilgiyi dedesi Sadrazam
Mehmcd Kami! Pa§a'ya baghyor: "istanbul'da korler ic;in ilk
defa okul ac;an dedemdir. Pembe Hamm admda gozleri gor-
meyen bir kizkarde§i varm1§, c;ok severmi§. Ona duydugu
sevgi biitiin kbrlere yonclmi§ ve daha soma k1zlar ic;in bir
boliim de ilave ettirdigi korler okulunu ac;m1§."
Perihan anne §imdi Ankara 'da, pa§a babasmm ve sevgili
tayyarecisinin hat1ralanyla dolu evinde, oglu Bintug'la bir-
likte sakin bir hayat siiriiyor.
Hezarfenlerin Sonuncusu:

endini Kiitahya'ya adamI§ bir adam. Sohretten bu-

K cak bucak kac;an giic;lii bir yaghboya ressam1, mer-


hum A.Siiheyl Unver'den el alnu§ bir nakka§ ve mii-
zehhib, Hali! Dikmen'den me§ketmi§ bir neyzen ve nihayet
tek ba§ma biiyiik i§ler ba§armI§ hakiki bir c;evre korumac1.
Yani bir hezarfen, hezarfenlerin sonuncusu ... ic; gbc;iin in-
san malzemesini kirk elli y1ldir harmanlad1g1, yerlilik kavra-
mmm anlamm1 adeta unutmu§ §ehirlerde, onun gibilerin
nesli ya tiikenmi§tir, ya tiikenmek iizeredir.
Tiirkiye 'de §ehirler betonarmenin h1zla istila ettigi
" kent"ler haline gelirken yerlilerini de kaybederek kendile-
rine her gun biraz daha yabanc1la§1yorlar. Her zaman soyle-
rim, bir §ehrin yerlisi kalmami§sa, o §ehrin kendine has c;eh-
resini ve hususiyetlerini koruyacak ve savunacak kimse de
kalmam1§ demektir. Ne yaz1k ki, §ehirlerimizde astl mana-
smda yerlilerin say1s1 biiyiik bir h1zla azalmakta ve kalanla-
rm c;ok az1, dogup biiyiidiikleri §ehrin kimligini koruma yo-
lunda miicadeleyi goze almaktad1r.
Ahmet Yakupoglu i§te bu az say1daki "has" adamlardan
biridir. " Goz ac;1p gbrdiigii gbniil verip sevdigi" Kiitahya 'mn
kimligini goz gore gbre kaybedip kentlqmesine ra21 olma-
DEITERiMDE 40 SURET/53

yan, ~1Jgmca tahribattan ne kurtarabilirse kar sayan "nev'i


§ahsma munhas!f" bir adam. Bakm1§ ki, butun Turkiye'de
oldugu gibi, Kutahya'y1 Kutahya yapan guzellikler de buyuk
bir h1zla yok oluyor, sanlm1§ boyaya ve f1r~aya, bu guzellik-
Jeri yok olmadan once tuvaline aktarabilmek i~in zamanla
amans1z bir yan§a girmi§. Bunun i~in sanatta yeni egilimleri,
yeni aray1§lan bir ~e§it ltiks sayarak, modern resim akimla-
nndan hi~ birine iltifat etmemi§, Kutahya'y1 b11Gp usanma-
dan resimlemi§; bir fotograf makinesi sadakatiyle, fakat bu-
tun sevgisini, heyecamm ve samimiyetini renk~i paletinde
yogurarak elde ettigi e§siz lirizmi tuvallerine aktararak, tam
kirk yil ...
Yakupoglu, 1940'Iann sonlannda ba§lad1g1 ve haJa de-
vam ettigi bu buylik ~ah§mayla, Kutahya'nm §imdi buyuk
bir k1sm1 tarihe kan§ml§ olan sokaklanm, camilerini, evleri-
ni, ~e§melerini, hanlanm, hamamlanm, aga~Janm, daglan-
m, derelerini ve tabii insanlanm yaghboya tablolar halinde
sure lfmagmdan ~ekip alarak ebedile§tirmi§tir. Yahya Ke-
mal'in

Canul isterdi ki miizfni dirilten san'at


Sana tarihini her lahza hayiil ettirsin

m1sralanndaki temenni, Ahmet Yakupoglu tarafmdan Ku-


tahya i~in hayata ge~irilmi§ ve §ansh Kutahyahlar, §ehirleri-
nin "kent"le§meden onceki halini yans1tan nefis bir koleksi-
yona sahip olmu§lard1r. Bu zengin koleksiyondan se~me
eserler, Ahmet Aydm Bolak beyefendinin himmetiyle Turk
Petrol Vakf1 tarafmdan nefis bir album halinde yay1mlan-
m1§tlr1.
Yakupoglu'nun yaghboyalannda gulumseyen Kutah-
ya'da tek bir motorlu vas1ta bile yok, beton yok, glirultu
yok! Sanatm diinyasmda zamanm pen~esinden kurtanlm1§
bir asude §ehir; zarif ah§ap evler, aga~lar; ~i~ekler, daglar,
1
Ku§e kag1da bas1lan bez ciltli bu nefis albiim Rengarenk Kiitahya (istan-
bul 1991) ad1m ta§1maktad1r. Ba§mda da Yakupoglu'nun Kiitahya hak-
kmda yazd1g1 uzun bir metin yer almaktad1r. Bogazi~i resimlerinden bir
kJsm1 da yine Tiirk Petrol Vakf1 tarafmdan bir albiim halinde yay1mlan-
m1§t1r: Ahmel Yakupog/11 '111111 Ftr>asindan Bogazir;i /A nadolu Yakas1 (is-
tanbul 1983).
54/DEFTERiMDE 40 SUR ET

c;agil crag1l akan sular, hele sular, hele sular! Nazh nazh akan
dereleri, gi.iri.il gi.iri.il c;e§meleri, ki.icri.ik c;aglayanlann CO§kun
doki.ili.i§i.ini.i ve kopi.irmi.i§ ye§illikleri (ye§ilin her tonunu)
bi.iyi.ik bir ustahkla tuvaline aktaran Yakupoglu, hemen hie;
birini elden cr1karmad1g1, c;ah§ma odasmm dort duvanm ta-
vana kadar dolduran resimlere bakarken, yi.izlerce pencere-
den Ki.itahya'nm gec;mi§ine bakar gibidir.
Ahmet Yakupoglu kimdir, bilenler bilir! Gi.izel Sanatlar
Akademisi'ni bitirdikten sonra memleketi Ki.itahya'ya done-
rek kendine has bir di.inya kuran ve resimlerine neredeyse
imza atmaktan bile c;ekinen, bildiginiz sanatcr1 kahplanndan
hie; birinin icrine s1gdiramayacag1mz, nesli ti.ikenmi§ bir sa-
natkar. Ki.itahyah bir Hoca Ali R1za, dervi§-me§rep bir res-
sam, bir silfi, goniil ehli bir mus1ki§inas ...
Bu ho§sohbet Germiyanoglu, bu ivazs1z Ti.irkmen kocas1,
1920 y1Imda Ki.itahya'da dogmu§tur. Kendini bildiginden
beri resme merakhd1r. Devlet Gi.izel Sanatlar Akademisi di-
ye bir mektep bulundugunu Kiitahya Lisesi 'nde resim hoca-
smdan ogrenir. Aym lisede gorev yapan i.inli.i ressam Ahmet
Doguer'in de dikkatini c;ekmi§tir. Liseyi bitirdikten sonra,
istanbul 'a giderek adm1 duydugu gi.inden beri hayallerini
siisleyen Akademi'ye girebilmek ic;in baz1 kap1lan zorlam1§,
ancak bozguna ugramI§hr. ~ans1, 1941 y1lmda Kiitahya 'ya
gelen ve bir si.ire Vahit Pa§a Ki.itiiphanesi 'ndeki yazmalar
iizerinde crah§an merhum A.Si.iheyl Dnver'le tam§mca ac;1hr.
Onun delaletiyle Gi.izel Sanatlar Akademisi'ne girer ve Fey-
haman Duran Atelyesi'nden mezun olur. Bu arada A.Si.i-
heyl Dnver hocadan tezhib ve minyatiir dersleri ahrken, ay-
m zamanda bi.iyi.ik bir neyzen olan ressam Hali! Dik-
men'den de ney me§kedecektir. Niyazi Saym'm da hocas1
olan Hali! Dikmen, Ahmet Hamdi Tanpmar'm Huzur adh
romanmm kahramanlanndan olan Neyzen Emin (Yaz1c1)
Dede 'nin talebesidir..
Yakupoglu, Akademi'den mezun olduktan sonra solugu
Avrupa'da degil, koklerinin bagh oldugu Ki.itahya'da almt§,
bir yandan hocas1 Feyhaman Duran'm tavsiyesiyle talebeli-
ginde ba§lad1g1 Ki.itahya resimlerine devam ederken, diger
yandan c;ok say1da neyzen yeti§tirerek bu crini beldesini ade-
ta bir "neyzenler beldesi" haline getirmi§tir. Gayesi Ki.itah-
DEFTERiMDE 40 SURET/55

ya'y1 sadece gi:iri.inti.i o larak kurtarmak degil, bi.iti.in hi.iviye-


tiyle gelecege aktannakt1r. Nitckim Demirkap1 diye bilinen
Vacidiye Medresesi 'nin mi.ize olarak di.izcnlenmesini sagla-
ITII§ ve bu mi.izede di:irt yil gi:irev yapm1§t1r. Yelice dag1 etek-
lerindeki yirmi bin di:ini.imden fazla arazinin c;am korusu ha-
line getirilmesi ic;in vcrdigi i:irnek mi.icadeleyi de unutma-
mak gerekir.
Yakupoglu 'nun evi ve tasanmm1 kendisinin yapt1g1 ca-
mii, Ki.itahya'ya hakim bir tepede yi.ikscliyor. D1§1111 Si.imer-
bank, ic;ini ise Ki.itahya c;inilcriniyle kaplad1g1 bu biblo gibi
zarif cami, Beylikler devri mimarisinin derin c;izgilerini ta§1-
maktad1r. Evi ise betonanne, fakat Ti.irk i.islubunda. Ba§an-
s1z bir evlilikten soma, §imdi bu mi.izeye benzer evde tek ba-
§JOa ya§ayan, bir yandan resim , minyati.ir ve mus1ki ile ugra-
§Irken, diger yandan da camiinin eksiklerini gidermeye c;ah-
§an Yakupoglu, kurdugu vak1t1a bi.iti.in tablolanm, ki.iti.ipha-
nesini ve evini Ti.irk ki.ilti.iri.ine armagan etmi§tir.
Yakupoglu'nun a§klanndan biri de Bogazic;i'dir. Bogazi-
c;i'nin §iirini c;ok az insan onun gibi dcrinligine ya§ami§tir
dersem, abartm1§ olmam. Her yd birkac; ay istanbul'a gele-
rek bu fin1ze nehrin benzersiz gi.izelliklerini realistc;e, fakat
realizmini mus1kidcn ve minyati.ir estetiginden gelen bir §iir
duygusuyla yumu§atarak tuvallerine aktanr.
Ki.itahya rcsimlerinclc oldugu gibi, Bogazic;i peyzajlann-
cla da gi.ini.imi.ize has c;irkinliklcri yok ederek tarih ve tabi-
atm sentezindeki saf gi.izclligi elde ctmeye c;ah§an deivi§
ressam, bugi.ini.i tarihin si.izgecinden gec;irerek ya§amr kll-
mamn s1rnna ermi§ bir sanatkf1 rd1r.
Ahmet Yakupoglu, Ki.itahya' nm gi:ini.illi.i ev sahibidir.
Yolu bu gi.izel §Chre cli.i§en ki.ilti.ir ve sanat adamlan ona ug-
ramadan gcc;mczler. Sizin de birgi.in yolunuz dli§erse ona
ugraym ve bizden selam soyleyin. iham e decek bir bardak
clemli c;ay1 mutlaka bulunur.
;

- - - -- ·- . ----- . _ j
Bilge Bir Mimar k:in
Bir Portre Denemesi

JS
eni derinden etkileyen ve uzun uzun di.i§i.indi.iren ne-
fis bir sbz: "Cahil kafal arda bi.iti.in csranm kaybeden
Islam, entelekti.iel bir kafada ne kadar gi.izeldir."
Bu sbzi.in ifade ettigi hakikati, onu tamd1ktan sonra da-
ha iyi anlam1§1md1r. Mimardir ve mesela Ankara'da Ti.irk
Tarih Kurumu binas1 onun eseridir, dersem, ki.ilti.ire, sanata
biraz a§inahg1 olanlar, kimden bahsettigimi §1p diye anlar-
lar. 0 bir istanbul efendisi, kat1ks1z bir entelekti.iel, halis bir
sanatkar ve benzersiz bir mi.imindir. Bir konu§maya ba§lad1
m1 , <;ok degil , birka<; dakika ii;inde bir di.i§i.ince solosu dinle-
meye ba§lad1gm1ZI hisseder ve bir si.ire sonra ardarda s1rala-
d1g1, jjJgi ve di.i§i.ince yogunlugundan adeta i;atlayacak red-
delere gelen ci.imleleri takip edemez olursunuz; <;i.inki.i zih-
niniz yorulmaya ba§lam1§t1r. Fakat hoca yorulmaz; her di.i-
§i.ince, onun zihnini biraz daha ai;makta, biraz daha parlat -
maktad1r.
Bilim ve sanat adamlanndan i;ogunun kendilerini ihtisas
sahalanna hapsetmek i<;in kulland1klan kavram ve terimler,
onun dilinde tarihe, felsefeyc, estetige, sosyoloji ve antropo-
lojiye, tasawufa ve metafizige, k1saca, bilginin ve di.i§i.ince-
nin u<;suz bucaks1zhgma a<;1lan J§1k!J kap1lara dbni.i§mi.i§ti.ir.
DEFTERiMDE 40 SURET/57

Lao Tse ile Yunus, ibn Arabi ile Nietzsche·, Gazzali ile He-
idegger, Mevlfina ile Max Scheler, o 1§1kh diinyada, Si-
nan'la, La Corbusier ile, Van der Rohe ile bulu§ur ve onun
diliyle soyle§irler. <;e§itli §ekillerde dayat1Jan bir y1gm yanh§
gorii§, sakat iddia, pe§in hiikiim, hocayla bir saat konu§tuk-
tan sonra yerlerini §a§irt1c1 dogrulara b1raklr. Art1k ortac;a-
ga, Ronesans'a, Selc;uklu'ya, Osmanh'ya ba§ka bir gozle
bakmaya ba§lar, daha da 6nem1isi, ortahkta kiiltiir ve sanat
adam1 diye dola§1p yaygarac1hk yapan birtak1m adamlann
zavalh medya §arlatanlan olmaktan 6te bir deger ta§1mad1k-
lanm hayretle farkedersiniz.
Hoca, daha ya§h oldugu gene; cumhuriyetimizin biitiin
birikimini tevariis ettigi gibi, Osmanh irfamm temsil eden
son ku§aklan yaklndan tamma §ansma da kaVU§ffiU§; c;ok iyi
bildigi ve tahlil ettigi Bat! kar§ismda bir ii<;:iincii diinyah gibi
degil, muhte§em bir medeniyetin magrur c;ocuklanndan biri
olarak ba§mI dimdik tutmay1 ba§aran, hatta Bat1'da yap1lan-
larm d1§mda durmak §art1yla, birc;ok alanda Bat1'mn 6niine
bile gec;ilebilecegine, ozellikle mimaride yeni yoneli§lerin
bundan boyle ancak Tiirkiye'de olabilecegine inanan; ina-
1
nan degil, bunu bizzat gosteren bir bilge/ mimardir •
Evet, hoca kat1ks1z bir entelektiiel, as1I manasmda bir
miitefekkirdir; fakat mimarhk meslegi onu siirekli pratigin
ic;inde bulunmaya zorlad1g1 ic;in yazmaya pek fazla vakit bu-
Jabildigi s6ylenemez2.
Bugiin yetmi§ ii<; ya§mdadir ve mimar olarak hayata atJl-
d1g1 giinkii heyecamndan zerrece kaybetmeksizin hayal etti-
gi mimarinin pe§inde ko§maya devam etmektedir. Yani ha-
la pratigin ic;indedir; esasen bu durumdan pek §ikayetc;i ol-
dugu soylenemez, c;iinkii o Osmanh'dir, yaparak dii§iiniir.
Turk Ocaklan kuruculanndan Dr. Hasan Ferit Canse-
ver'in oglu olan hoca, Antalya'da dogmu§ olmakla beraber
(1921), §Uurunun te§ekkiil ettigi c;ocukluk donemini Bur-
1
Bin;ok milletleraras1 yan§mada 6nemli derece"ieri bulunan hoca , Tiirk
Tarih Kurumu binas1, Bodrum'daki Ertegiin Evi ve D e mir Turizm
Kompleksi'yle ii\; defa Aga H a n Mimarhk Odiilii'ne lay1k g6riilmii§tiir.
2
Hocanm Thoughts and Architecture (Ankara 1981) adh ingilizce bir kitab1
vard1r. Yaz1lan ve ke ndisiyle yapilm1§ baz1 r6portajlar d a Sehir ve Mimari
(istanbul 1992) ve Ev ve Sehir (istanbul 1994) adlanyla kitapla§tmlm1§Ur.
58/DEFfERiMDE 40 SURET

sa'da ya§am1§ ve ya§anacak bir §ehrin nas1l olmas1 gerektigi-


ne dair ilk fotograflar, zihnine Hisar sokaklannda ko§up oy-
narken yerle§mi§tir. Mimar ve §ehirci olarak felscfesine te-
mel te§kil eden nefis fotograflar ve §a§lftlCI ses kay1tlan ..
Mesela Bursah hammlann aralannda zaman zaman §byle
konu§tuklanm berrak bir §ekilde hat1rlamaktad1r:
"Bey diyor ki, 'Su bizim evin ~ivit rengi art1k benim cam-
m1 s1kmaya ba§lad1 hamm. Bu sokakta, §U bey filanca sany1
koydu. 0 sannm yanmda bizim ~ivit rengi iyi di.i§mi.iyor,
onu kald1rahm da, beyaza boyayahm' diyor. Ben de diyorum
ki, 'Eger evin d1§1m beyaza boyarsak o zaman i~ini ne yapa-
cag1z?' Obi.ir hamm 'Arna sizin sokakta §uraya l§lk di.i§er, o
l§Ik o kadar gi.izeldir ki, mavi renkle beraber, beyaza boyar-
samz kaybolacak."
Bu, mi.ithi§ bir ~evre §uurudur. Gosteri§i, kom§ulanna
baskm ~1kmay1, onlarla yan§1 degil, ~evreyle uyum i~inde ol-
may1, onu gi.izellqtirmeyi gozeten bir anlay1§. Ev yaparken
yahut duvarlanm boyarken yap1lar aras1 ili§kileri, kom§uluk
ili§kilerini bncelikli olarak di.i§i.inen bir insan tipi. Hoca,
Ti.irk insamnm i§te bu §UUru kaybettigini di.i§i.inmektedir.
Bat1da oldugu gibi bizde de insamn insan olarak gi.izel bir
di.inyada ya§amas1 ve varhktaki bi.iti.inli.igi.in §Uuruna varmas1
ama~ olmaktan ~1km1§t1r. insan, art1k teknolojinin, politik
ve ekonomik gi.i~lerin hakir bir hizmetkand1r. Mimariye de
yans1yan bu korkun~ yamlg1, teknolojiye ve ekonomik 9kar-
lara oncclik veren, insam ki.i~i.ilten, ezen, se~me ve karar
verme yeteneklerini k1s1tlayan dev bl~i.ilerin ve gayri insanl
bir ~evrcnin ortaya ~1km asma, dolay1s1yla fiziki, ruhl ve ki.il-
ti.irel alanlarda kirlilige yol a~m1§t1r.
Hocaya gore insamn temel gorevlerinden biri, hadis-i §e-
rifte de ifade edildigi i.izere, di.inyay1 gi.izelle§tirmektir ve
bunun en kestirme yolu mimariden ge~er. Ancak mimariyi
vi.icuda getirirken her an varhgm bi.iti.inli.igi.ini.i gbz oni.inde
tutmak §artt1r. Varhgm gi.i~lerinin ve yasalannm toplamm-
dan ba§ka bir §ey olan bu bi.iti.inli.ik daha bi.iyi.ik ve yi.icedir.
islaml ya§ama di.izcninin ve ki.ilti.iri.ini.in temel niteliklerini
belirleyen, bu yi.ice varhgm himayesine mazhar olundugu-
nun §UUruna varm1§ olmakt1r. Huzurlu, nq 'e ve i.imit dolu,
1§1kl1, renkli ve gi.izel di.inya, bir zamanlar bu §UUrla var ol-
DEFrERiMDE 40 SURET/59

mu§tur ve bundan soma da ancak bu §Uurun bir sonucu ola-


rak var olabilecektir.
Osmanh §ehircilik tecriibesi, hocaya gore, bu manacta in-
sanltk tarihinin en yiiksek c;oziimlemesiydi; ne yaz1k ki, onu
da kendi ellerimizle yok ederek gelecek nesillere kar§t bii-
yiik bir sue; i§lemi§izdir. Tahribatm en yiiksek noktasma
ula§t1g1 devirleri ya§ayan ve tek ba§ma biiyiik bir miicadele-
nin ic;ine giren hoca, siyasi otoritelere "Siz §ehircilikte bizi
bile gec;tiniz! " diye yaltaklanan sbzde §ehirci mimarlann
imar adma i§ledikleri cinayetlere her zaman isyan etmi§ ve
fe)aketi onJeyememenin aCIS1111 ya§Un1I§tlr.
Boyle biiyiik bir suc;un farkma vc c;evreyi giizellqtirme
bilincine varmt§ olanlar, gel ecek nesillere ve insanhga borc;-
lanm bdeyebilmek ic;in o giizel ve insanl c;evreyi yeniden
kurmakla gorevlidirler. Hoca bir mimar ve §ehirci olarak i§-
te bu asll gorevinin adam1d1r. Gayesi , §UUru bic;imler diinya-
sma yans1tmak; sosyal, iktisadl, biyolojik, psikolojik ve psi§ik
varhk alanlanmn da biitiin gereklerini dikkatle yerine geti-
rerek maddl varhk tabakas1111 tqkil eden teknolojiyi ve in§a-
at malzemesini, fikir ve inane; diinyam1z111 transandantal
c;erc;evesine yerle§tirmektir.
Hocanm bu muhte§em vizyonunda insanhgm mimarhk
macerasmdan siiziiliip gelmi§ engin bir tecriibenin ve biitiin
bir felsefenin , daha da bnemlisi bugiin Tiirkiye'de ve diinya-
da §ehir diye in§a edilen cehennemlere ve insam hic;e sayan
lenduha mimariye ne kadar §iddetli bir reddiyenin yatt1g1111,
onun liigatini ezbere bilmeyenlere anlatmak c;ok zordur.
2
YENi DEViR YENi YDZLER
Golli.i.bag'dan Ko§e Yazarhgma

~-- AH~::e::AKLI __J


enim neslimin muhafazakar kanad1 Terciiman ok~ya­

fl rak bi.iyi.imi.i§ti.ir. 0 y11I arda Terciiman dcmek, b1raz


da Ahmet Kabakh demekti . Yazilanm okuyarak he-
yecanland1g1m1z, ofkelendigimiz, rahatlad1g1m1z, sevindigi-
miz Ahmet Kabakh. Edebiyat hocalanm1z sm1fa onun i.ic.;
ciltlik edebiyat tarihiyle girer, onun yonetiminde c.;1kan Tiirk
Edebiyat1. dergisini tavsiye ederlerdi.
Ay ba§lannda yi.irek c.;arpmt1lanyla bekledigim Tiirk
Edebiyatt benim ilk goz agnmd1r. Gerc.;i mahalll gazetelerle
Hisar ve Defne gibi dergilerde birkac.; parc.;a §iirim yay1mlan-
m1§h , fakat arac1s1z olarak gonderdigim ilk §iir, ilk genc.;lik
y11Ianmm koyu Turanc1hgm1 yans1tan iriyan bir mi.istear ad-
la Tiirk Edebiyat1'mn -yamlm1yorsam- on birinci say1smda
c.;1kt1.
Kabakh Hoca'y1 ilk defa 1974 yilmda Terciiman 'm Caga-
loglu 'ndaki binasmda, merhum Tank Bugra'yla payla§t1g1
odada gormi.i§ti.im. (Y1llar sonra yakm dostlugunu kazana-
cag1m Tank Bugra'y1 ilk defa- o giin gordiigi.imii bu yaz1y1
yazarken hatirlad1m) . Tiirk Edebiyatz'mn yaz1 i§leri mi.idiir-
li.igiinii yapan Turgut Giiler'le birlikte gitmi§tik. Yammda
yeni bir §iirim vard1; aruzla yazd1g1m, ba§tan sona c.; sesleri-
64/DEFTERiMDE 40 SURET

nin c;mlad1g1 bir §iir: <;intemani. Hoca okumaya ba§lad1, he-


yecandan kalbim duracak gibiydi. ~iiri okuyup bitirdikten
sonra, bir kag1da biyografimi yazmam1 istedi. Yirmi ya§m-
daki bir §iir heveslisinin biyografisi, i.ic; sat1r..
Yanmdan aynld1ktan sonra, Turgut, hocanm beni yeni
baslasm1 hazirlad1g1 Turk Edebiyatt kitabmm uc;iincii cildine
alacagm1 soylemez mi? Sevirn;ten oleyazd1m. Gerc;ekten de
iic;iincii cildin iic;iincii bask1smda iic; sat1rhk biyografim <;in-
temani §iiriyle birlikte yer alm1§t1, yani edebiyat tarihine
gec;mi§tim. Olacak §ey degildi! Belki de yaz1 hayatmda JSrar
etmi§ olmakhg1m, Kabakh hocanm o benzersiz iltifat1 saye-
sindedir. Ba§ka dergilere de yazmakla beraber, ilk goz agn-
m1, Turk Edebiyatt dergisini -zaman zaman ihmal ettimse
de- hie; terketmedim.
Hocayla yollanm1z Tercuman'da birlqti. Y1llarca okuyu-
cusu oldugum gazetenin ink1raz doneminde kiiltiir ve sanat
sayfasm1 yonetirken en biiyiik destegi ondan gordiigiimii
soylemeliyim. Sonra Tiirkiye gazetesinde bulu§tuk. Ve iki y1l
kadar once birlikte bir Elaz1g seyahatimiz oldu. Harput ve
civanm, yani hocanm c;ocuklugunun gec;tigi yerleri birlikte
gezdik. Golliibag'1 bana uzaktan gostererek c;ocukluk y1lla-
nndan soz ederken gozlerinin nas1l hiilyah bir hasretle par-
lad1gm1 gbrdiim.
Golliibag, Harput'a be§ kilometre kadar uzakta, Da§h-
bag, Tundura Bagi an, Sareyip (San Eyiip) Bagi gibi, bir de-
renin s1ymp gec;tigi, ceviz agac;lannca golgelenen iki goletle
bezenmi§ bir c;e§it sayfiye yeri. Harput civannda bu baglar-
da oturanlara bagmanc1 denirmi§. Yorenin c;ok bilinen tiir-
kiilerinden birinde bu dereden ve bu baglardan soz edil-
mektedir:

Bu dere baJtan baJa cevizli bag


Cevizler §lk §lk eder don geri bak.

Ahmet, dedeleri Da§hbag'da meyve, sebze ve ozellikle


kabak yeti§tirdigi ic;in Kabakhlar denilen aileden Omer
Efendi'nin oglu ve yedi kardqten i.ic;i.inci.isi.i olarak 1924 y1-
hnda di.inyaya gelmi§tir. Zihnindeki ilk ve en belirgin imaj,
Golli.ibag'da, goller i.izerine uzanan golgeli ceviz agac;lan ve
§Ik §Ik eden cevizlerdir. Harput Saray Ha tun Camii'nde mu-
DEFTERiMDE 40 SURET/65

ezzinlik eden babas1 Omer Efendi'yi heniiz ii<; ya§mdayken


kaybeden ve onunla ilgili hie; bir hat1ras1 bulunmayan kiic;iik
Ahmet'in §ahsiyeti, annesinin tesiri altmda §ekillenir. Adeta
bir masal ve efsane hazinesi olan ve masallanm c;ok defa
kendince besteleyerek anlatan biilbiil sesli Mi.inire Hamm,
sabahlan erkenden tiirkiide ge($en cevizli baga gidip maya
soyleyerek bi.ilbi.illerle atJ§lfilll§.
Ahmet Kabakh, Golli.ibag'da annesinden mayalar, ma-
sallar dinleyip yorenin efsaneleriyle beslenerek ve geceleri
arkada§lanyla Ay Tutmaca oynayarak ge($irdigi -koyu yok-
sulluga ragmen gi.izel- c;ocukluk gi.inlerini, y1llar sonra, c;o-
cuklar ic;in yazd1g1 ilk ve tek kitap olan Ejderha Ta§i'nda an-
latacakt1r. Aile Elaziz'e indiginde a§ag1 yukan okul c;agmda-
dtr. ilkokulu Ni.imune Mektebi'nde bitirir ve aym binada fa-
aliyete gec;en ortaokula devam eder. Hayatmdaki ikinci
oneml i kadm, Ti.irkc;e ogretmeni Cemile Hamm'd1r; gi.izel,
heyecanlt vc gi.ic;li.i milli duygulara sahip gene; bir kadm ..
Elaziz Lisesi'nde ise, Cahit Okurer, Cerni! Meri($ vc Vehbi
Gi.iney gibi, ogrencilerini kuwetli §ahsiyetleri, derin bilgile-
ri, heyccanlan ve di.iri.istli.ikleriyle etkileyen sec;kin ogret-
menler .. Frans1zca ogretrneni Cerni! Meric;'e, o c;ok okuyan,
c;ok konu§an ve ogrencilerine en yakm arkada§lanyrn1§ gibi
sarnirni davranan rni.ithi§ ogretrnene, etrafta korni.inist oldu-
guna dair rivayetler dola§rnasma ragrnen hayranhk duyan
Ahrnet Kabaklt, "Kendisini i.iniversite y1llanrnda da zarnan
zarnan ziyaret ettirn" diyor, "Sonra aradan y1llar gec;ti, 1959
veya 60't1, birgi.in Sahhaflar'da kar§tla§tik. Tammad1 beni,
neredeyse bi.iti.in gorme hassas1m kaybetrni§ti. Ne kadar
iizi.ildi.igi.imi.i tahmin edernezsiniz. Terciiman'da yazrnaya
ba§lad1g1rn giinlerdi; yaz1lanm1 okudugunu ve fikirlerirni
payla§ttgm1 soyledi."
Kabakl1 Hoca, Cerni! Meric;'Je irtibat1m koparrnamak
ic;in hususi bir gayret gostermi§, hatta 1967 y1lmda, onu
Hind ve Bali ba§hkh yaz1lanm Mehrnet <;marlt'ya gonderip
Hisar'da yay1mlanmasm1 saglayarak yeni okuyucu kesirniyle
tam§tJrrn1§tJr. Yani dii§i.ince hayat1rn1zda "Cerni! Meri<; <;a-
g1"m ba§latan Ahmet Kabakh 'dtr.
Ahrnet Kabak11'mn yaz1 hayat1, paras1z yat1h irntihamm
kazanarak girdigi istanbul Yi.iksek Ogretrnen Okulu'ndaki
66/DEITERiMDE 40 SUR ET

ogrenciligi Slfasmda ba§lar. Abdi.ilbaki Golpmarh'y1 Yunus


Emre hakkmdaki yanh§ gori.i§leri dolay1S1yla ele§tirdigi ilk
yaz1s1 Son Saat gazetesinde 9km1§t1r (1947). Aym y1l Nuret-
tin Topc;u'nun 9kard1g1 Hareket dergisinde Aym Herciimerci
ba§hg1 altmda polemik yazilan yazar. Hatta Semseddin Ye-
§il'i bobstil bir §eyh olmakla ele§tirdigi yaz1s1 dava konusu
olmu§ ve daha sonra ogretmen maa§mdan t1k1r t1kn odedigi
yiikli.ice bir tazminata mahkum edilmi§tir. 0 gi.inlerde epey-
ce gi.iri.ilti.i koparan bu dava, Ahmet Kabakl1'nm hayatmda,
aleyhine ac,:ilan ilk dava olmas1 ve admm duyulmasm1 sagla-
mas1 balammdan onemli bir doni.im noktas1d1r.
Aym y1llarda Bizim Tiirkiye, istanbul ve Hisar gibi dergi-
lerde de imzasma rastlad1g1m1z Kabakl1, Edebiyat Faki.iltesi
Ti.irkoloji Boli.imi.i'nden 1948 yilmda mezun olur ve Diyar-
balar Lisesi'ne tayin edilir. Burada kendisine teslim edilen
Karacadag dergisine -Halkevi'nin dergisi olmasma ragmen-
yepyeni bir kimlik kazand1ran gene,: edebiyat ogretmeni, bir
yandan da Si.ileyman Nazif ve Ziya Gokalp gibi i.inli.i Diyar-
balarhlar ic,:in geceler di.izenlemi§tir. Aylar si.iren bir hazirhk
sonunda gerc,:ekle§tirdigi Divan EdebiyatJ Gecesi'ni hft!a
lezzetle hat1rlayan Diyarbalarhlarm bulundugunu biliyo-
rum. iki y1l kald1g1 bu kadim §ehirde ummad1g1 bir ki.ilti.ir
c,:evresiyle kar§1la§an ve c,:ok §ey ogrenen Kabakl1 Hoca, Di-
van §iirini kendisine hissettirmeden ogreten bir Mustafa
Bey'den soz ediyor ve dai.iss!lah bir sesle "Neler vard1 o
gi.inlerin Diyarbalar'mda, neler!" diyor.
Sonra Manisa'da askerlik, ardmdan Aydm Ticaret Lise-
si'nde edebiyat ogretmenligi. Hayatm1 burada tam§t1g1 ma-
tematik ogretmeni Me§kure Hamm'la birle§tiren ve bir yan-
dan da talebesi oldugu Ankara Hukuk Faki.iltesi'ni bitirebil-
mek ic,:in kahn hukuk kitaplanyla bogu§an Kabakh, Milli
Egitim Bakanhg1 tarafmdan gonderildigi Paris'te de bir y1!
staj yapacak ve donii§te c;:apa Egitim Enstiti.isii'ne tayin edi-
lecektir. Hukuk'tan 1960 y1lmda mezun olur.
Kabakl1 Hoca'nm hayatmdaki en 6nemli doniim noktas1,
§iiphesiz, Terciiman gazetesinin 1955 y1lmda ac,:t1g1 f1kra ya-
fl§masmda Emil Galip Sandalc1 ve Hakla Giilmen'le birlik-
te kazand1g1 birinciliktir. Oc,: birinci once miinavebeli olarak
yazarlar. Hakk1 Gi.ilmen'in bir sure sonra c,:ekilmesi iizerine,
k6§e Sandalc1 ile Kabakh'ya kahr. Paris'teki staj1 s1rasmda
DEFfERiMDE 40 SURET/67

da Tercuman '1 ihmal etmeyen ve haftada bir Paris Mektubu


yazan gene; yazar, bir gazetede devamh yazmay1 biiyiik bir
ihtirasla istemektedir; c;iinkii yazmak ya§amakt1r. Yurt d1-
§tnda kald1g1 siirece, Tercuman'da devre d1§1 b1rak.Ilmaktan
biiyiik endi§e duydugunu samimiyetle ifade ediyor. Ancak
korktugu olmayacak, 1961'e kadar arahklarla -ve genellikle
para almadan- yazd1g1 Tercuman 'da, 1961'den sonra Gun
l~igmda ba§hg1 altmda siirekli yazmaya ba§layacaktir.
Bana oyle geliyor ki, Kabakl1 Hoca'mn §iirden uzak dur-
masm1 gazetecilik ve k6§e yazarhg1 sevdasma baglamak
miimkiindiir. Kendisine sorarsamz, biiyiik bir alc;akgoniillii-
liikle, Yahya Kemal ve Tanpmar gibi §airleri kavraymca §iir-
de bir yere varamayacagm1 anlad1gm1 soyleyecektir. Halbu-
ki bildigimiz birkac; §iiri, onun 1950'lerde biiyiik §airlige
aday oldugunu gosteriyor. Nurullah Atac;, Okuruma Mek-
tuplar'da yer alan bir yaz1s1m Ahmet Kabakl1'nm bir §iirine
ay1rm1§t1r. Bu yaz1dan k.Isa bir boliim aktarmak istiyorum:
"Giizel bir §iir benim bugiin size okuyacag1m §iir, belli
ki, vergili bir §airin elinden c;1km1§. Eskilerden degil, yeni-
lerden birinin, bir gencin, daha ilk §iirini yazan bir gencin.
Ahmet Kabakl1 'nm, belki duymam1§s1mzd1r adm1. Ben de
duymam1§t1m. Kendini de gormedim, tamm1yorum, bu §iiri
okuduktan sonra bir mektup yazd1m, cevap verdi. Biitiin
dostlugumuz, ahbaphg1m1z i§te bu kadar. Kar§ila§sak belki
de sevmeyiz birbirimizi. Kendi de soyliiyor: Okurmu§ benim
yaz1lanm1 ama dii§iincelerim arasmda, kulland1g1m kelime-
ler arasmda ho§lanmad1klan varm1§. KIZ1yordur onlara ( ... )
Ahmet Kabak11 ile gec;inmege niyetim yok. Arna inanm ba-
na, iyi §air."
Kabak11 Hoca'nm mektubunda Nurullah Ata~' a neler
yazd1gm1 bilmiyorum; ama yazd1klanmn bugiine kadar sa-
vunduklannm bir 6zeti oldugundan eminim. Son Saat'te c;1-
kan ilk yaz1smdan itibaren, Atac;'m ve benzerlerinin temsil
ettigi zihniyetle, efendilik smulanm a§maks1zm miicadele
eden Kabak11 Hoca, bagnndan kopup geldigi Anadolu'nun
sesi olmu§tur. inanmazsamz, yazilanm dikkatlice okuyun,
ii;inizde bir yerde Miinire Hamm'm maya'lanm duyacaks1-
mz.
Butun Omrunu
;>iire Adayan Adam

SE DATUMRAN

970'1erin ba§lanyd1; hi~ unutmam, Marmara Kiraatha-


nesi'nde nas!lsa tam§tik ve kendimi birden onunla aym
/ masada derin bir §iir sohbetine dalm1§ buldum. Tabii §i-
ir adma i.icra bir kb§ede yaprak k1m1ldasa ku§lann yemeyip
i~meyip haberi onun kulaklarma f1s!ldad1g1m heni.iz bilmi-
yordum. Hele benim gibi bir yeniyetmenin §iirlerini okumu§
olabilecegine hi~ ihtimal veremezdim. Mq 'aleler'in ve Le-
ke'nin §airi, i§i gi.ici.i yok da, ad1 duyulmam1§ birinin §iir diye
karalad1klanm okuyacak! Arna okumu§tu, i§te kar§1mdayd1,
sohbet ediyorduk. Dstelik kara ~antasmdan kara kaplt bir
Leke ~1kanp imzalam1§t1. Bana §iir kitabm1 imzalayan ikinci
§airdi Sedat Umran.
0 gi.in ona Tiirk Edebiyat1'nm son say1smda ~1kan gazeli-
mi heyecanh bir sesle okumu§tum. Yamm1zda §iirle ilgili bi-
ri daha vard1; kim oldugunu ne yaz1k ki hatirlamad1g1m bu
zat, gazelin ilk m1srasm.d aki kipklZll kelimesine taklld1. Kip-
klZll , kapkara, simsiyah gibi Jatlann kendisine "o kapkara si-
yah gozler" §ark1s1m hat1rlatt1g1m ve §iire yakl§mad1gm1 soy-
li.iyordu. Bu itiraz i.izerine Sedat Umran ' m soyledikleri beni
~ok ·etkilemi§tir. Kelimesi kelimesine hatlflam1yorum, ama
mealen demi§ti ki; "Eger di!, klz1lla yetinmemi§, klZllhk du-
DEFTERiMDE 40 SURET/69

rumunu daha gi.ic;:li.i bir bic;:imde ifade etmenin imkanlanm


da haz1rlam1§sa, §airin yapacag1 bu imkanlan kullanmaktir.
Kipklztl varsa , di! ona ihtiyac;: duydugu ic;:in vardir!"
Ad1ma imzalanm1§ Leke gi.inlerce elimden di.i§medi; goz-
lerinde gozya§mdan ipliklerle hi.izi.inlerini di.igmelere dola-
yan ignelerin, dost bildigi ilik tarafmdan boguian diigmele-
rin, ic;:ine kapamp di.inyay1 unutan kutularm, konu§mas1 ya-
p1§tlfmak olan, bu yi.izden ag1zlanm hie;: ac;:mayan zamklarm,
s1k1ld1 m1 hi.ingi.ir hi.ingi.ir aglayan sungerlerin, a§kmm dag1-
lan parc;:alanm i.i§i.iyen vi.icudunun her noktasmda toplayan
m1knat1slann vb. acayip di.inyasmda bir si.ire §a§kln bir halde
gezindigimi hatirhyorum ... 0 gi.ine kadar okuduklanma hie;:
benzemeyen bir §air; konu§an o degil, sanki e§yanm kendi-
siydi.
Sedat Umran'la ikinci defa, tam on be§ y1l soma kar§I-
la§tik; ama Marmara K1raathanesi'nde daha di.in beraber-
mi§iz gibi tamyorduk birbirimizi. Terciiman'daki k6§emde
§iir hakkmda yazd1g1 yaz1lan yay1mlad1m. Aram1zdaki, bi.i-
yi.ik ya§ farklna ragmen si.irekli ilerleyen bir dostluktu . Dog-
rusu, biraraya geldigimizde §iirden ba§ka bir §ey konu§ma-
d1g1m1z ve renkli kag1tlara ozenle daktilo ettigi yeni §iirleri-
ni okudugumuz Sedat Umran 'a g1pta ediyordum; ancak
boyle §air olunabilirdi. Bana oyle geliyor ki, yeryi.izi.inde Se-
dat Umran cinsinden c;:ok az §air kalm1§tlf.
"Sadece §iir di.i§i.inen, hayata sadece §iirin penceresin-
den bakan §airier, nerdesiniz?" diye bir c;:agn yap1lsa, ilk ses
verecek §air, herhalde yetmi§lik Sedat Umran olurdu: Yet-
mi§lik dedim ya; Mart 1996'nm onun yetmi§inci dogum ytl-
doni.imi.i oldugunu bu ci.imleyi yazarken farkettim.
1926 Mart'mda Kumkap1'da dogan ve babas1 Islahiyeli
Mehmet Kaz1m Ocal kendilerini terkedip sma kadem ba-
smca, i.ic;: ya§mda yetim kalai: Sedat Umran, c;:ocuklugunu,
annesi Emine Sadiye Hamm'm yakm akrabalanndan Mene-
menli Said Pa§a'nm Erenkoy'deki muhte§em k6§ki.inde, bi.i-
yi.ikbabas1, bi.iyi.ikannesi, annesi, iki teyzesi ve iki teyze k1z1y-
la birlikte ya§ai'. Ne var ki bu kalabahk aile c;:evresine rag-
men, babas1zhk, onda si.irekli ve derin bir yalmzhkt1r. "Yal-
mzhk, diyor Sedat Umran, §iirlerimdeki e§ya sevgisinin de
kaynag1d!f, <;i.inki.i e§ya ihanet etmez insana."
70/DEITERiMDE 40 SUR ET

Kalabahk ortasmda ya§ad1g1 yalmzhk, ki.i<;i.ik Sedat'm


muhayyilesini de derinden etkilemi§tir; akil almaz masallar
uydurup teyze kizlanna o kadar ciddi eda ile anlatirm1§ ki,
inamrlarm1§. Okudugu masallar da uydurdugu masallara
kan§arak sadece kendisinin ya§ad1g1 bir c;e§i t §iir iklimine
doni.i§i.irmi.i§. Ve masallar ona §iirin kap1lanm ac;m1§.
ilkokul birinci sm1ftan ba§layarak ders kitaplanndaki
bi.iti.in §iirleri ezberleyen Sedat, heni.iz on dort ya§mda bir
ortaokul ogrencisiyken, birgi.in Cagaloglu'na gider ve day1s1-
nm verdigi harc;hkla Semih Li.itfi Kitabevi'nden Ahmet Ha-
~im 'in Siirleri'ni ahr. Gece Erenkoy'e donerken trende oku-
yup bitirdigi Piyale ve Gal Saatleri'ndeki yakutlar, mercan
dallar, zi.imri.itler, alev dallar, kiz1l havalar ve yarin dudagm-
dan getirilmi§ karanfillerle bi.iyi.ilenmi§, tuhaf bir kiskanc;hk
duygusuyla "Hah, demi§tir ic;inden, i§te benim istedigim §i-
ir!" Kendi di.inyasmm §iirini bulmu§tur ve k6§ke vard1gmda
artlk §airdir. 0 heyecanla bi.iti.in duvarlan §iirlerle donatma-
ya ba§lar. Evdekiler c;Ildirma raddelerine gelirler. Oylesine
bir tutkudur ki bu, "§imdikiyle mukayese bile edilemez!"
Yaz!lan §iirler ozenle temize c;ekilip dikkatle zarflanarak
dergilere gonderilmektedir. Devrin en gozde dergisi Yedi-
giin'di.ir ve her say1s1 yi.irek c;arpmtllanyla beklenmektedir,
bir, i.ic;, be§ .. Ve pe§pe§e hayal kink11klan ...
Y1l 1943! Sedat Umran'm hayatmda 6nemli bir doni.im
noktas1; Erenkoy'deki k6§kte yangm c;1kar ve mecburen
Kumkap1'daki babadan kalma eski eve ta§1mrlar. Lise o y1l
biter ve iktisat Faki.iltesi'ne kay1t yaptmhr. Ve yine o y!l,
Yedigun'e bir §iiri kabu! edilir, say1 564, §iirin ad1 Ak§am!
Sedat Umran, "Gozlerime inanamad1m, diyor, sevinc;ten c;Il-
d1rabilirdim. Yazd1klan notu bile hatirhyorum: Hissinizin
ve hayalinizin gi.izel §eyleri sec;ip bulma kabiliyeti yerinde.
~iirinizi si.itunlanm1zda goreceksiniz."
Bu not, Sedat Umran'm §airliginin tescili manasma gel-
mektedir. Artik o §airdir ve iktisat umurunda bile degildir.
Nitekim ba§ans1z olur ve ikinci y1! evrakim ahp Edebiyat
Faki.iltesi'nin o y1llarda Dolmabahc;e Saray1'nda ogretim ya-
pan Alman Dili ve Edebiyatl Boli.imi.i'ne gec;er. Bu yi.izden,
eski bir mutasarnf olan ve emekli maa§1yla bi.iti.in aileyi ge-
c;indiren bi.iyi.ikbabas1 c;ok kizacak ve Sedat'la tam bir y1l ko-
nu§mayacaktir.
DEFTERiMDE 40 SURET/71

Siirle yatlp kalkan Sedat'm ashnda filolojiyi bitirecegi de


§iiphelidir; ancak imdadma Alman §airleri yeti§ir. S1rf onlan
okumak igin Almanca'ya biitiin giiciiyle as1lan geng §air, N.
Lenau, Eduar Moricke, Goethe, Schiller, Rilke gibi biiyiik
Alman §airlerini yutarcasma okumaya ba§lar. Birgiin Filolo-
ji kiitiiphanesinde Rilke'nin Buch der Bilder(imajlar Kita-
b1)'ini okur ve o kadar begenir ki, dayanamaz, gocukga bir
hevesle iizerine imzasm1 ativerir. Bu, fakiiltede biiyiik bir
hadise olacak, hakkmda tahkikat bile ag1lacakt1r. Filoloji-
den hocas1 olan Fuch, Behget Necatigil'in Titze ile birlikte
gevirdigi Matte Lauridis Brigge 'nin Notlan 'na yazd1g1 i:insi:iz-
de bu hadiseden si:iz etmi§, "Sair ruhlu biri irnzalarsa affedi-
lir" diye yazm1§t1r.
Oniversiteden 1948 y1hnda mezun olan ve mezuniyetinin
hemen ardmdan askere giden Sedat Umran, Ankara Leva-
z1m Okulu'nda Haluk Nihat Pepeyi'nin yegeniyle tam§1r.
Pepeyi, o s1ralarda igi§leri Bakanhg1 miiste§and1r. Yegeni-
nin kendisine getirdigi Sedat Umran'm §iirlerine ilk okuyu§-
ta tutulur ve hemen big para harcatmadan istanbul'daki
Karde§ler Matbaas1'nda bas1lmas1m saglar. Me§'aleler
(1949) eline geldiginde §airimiz Kayseri Zencidere Gedikli
Erba§ Okulu'nda levaz1m subay1d1r; o anda nas1I bir seving
ve heyecan ya§ad1g1m, ancak aym duygulan ya§ayan §airier
tahmin edebilir. Ah o ilk kitaplar! Ah o yeni basJ!m1§ kitap-
lann biiyiilii kokusu!
Sedat Umran'm terhis sonras1 hayat1, inamlmaz bir §ft-
iraneliktir. Memur olarak girdigi Merkez Bankas1'nda, her
zaman oldugu gibi, i§iyle degil §iirle daha gok ilgilendigi igin
herkes terfi ederken o yerinde sayar. Ve iig y1lhk mukavele-
si biter bitmez, allahaismarlad1k! Ardmdan Maliye Enstitii-
sii. Orada da bir buguk y1I dayanabilecektir. Birgiin bir ilan
gi:iriir, Kayseri Anadolu Tekstil Fabrikas1'na miitercim
aranmaktad1r. Miiracaat eder, kazamr, fakat i§e ba§lamak
igin §artlan vardir: "Ben kahvede oturur, kitab1m1 okur, §i-
irimi yazanm. Herhangi bir evrak geldiginde, gi:inderirsiniz
terciime ederim". Kabul ederler, giinkii fabrikada Almanca
bilen adama ihtiyag vard1r. "Ne var ki, diyor Sedat Umran,
Kayseri 'de deniz meniz yok, §iir yazilacak gibi degil. Alt1 ay
zor dayand1m!"
72/DEITERiMDE 40 SUR ET

Daha sonr,a Mannesman-Siimerbank izmit Boru Fabri-


kas1'nda miitercimlik, kisa bir siire soma istifa, istanbul'a
donii§, i~sizlik, aym fabrikada yeniden i§e ba§lay1§, yeniden
istifa, <;e§itli i§lere giri§ <;iki§lar, ve kahve k6§elerinde §iir iil-
kesine uzun yolculuklar ... Sedat Umran, hemen biitiin §iir-
lerjni kahvelerde yazm1§t1r.
Son ve en uzun siiren i§i yine izmit Boru Fabrikas1'nda-
d1r. Orada <;ah§irken evlenir ama, evlenirken "Sah ve cuma
giinleri evde yokum. Hi<; kan§mayacaksm1z!" diye §art ko-
§ar. Ancak §airimiz, pek uzun siirmeyen bu mutsuz evlilige
emekli olur olmaz son verecektir (1974). Ku§lar gibi hi.irdiir
art1k; cebinde hatm say1hr bir emekli ikramiyesi. Moda'da,
liiks bir otele yerle§ir. Boylece tam yedi yil siirecek bir otel
hayat1 ba§lam1§tlr. Lokantalarda yemek, kahvelerde §iir,
otellerde uyku ... Ger<;i §imdi Erenkoy'de, teyze klzlanmn
yard1m1yla edindigi dairede ya§1yor ama, otel ah§kanhklan-
m terketmi§ degil. Onun asil evi §iirdir ve §iirle mua§akas1
eksilmeksizin devam etmektedir. Ve kahveler ha!a vazge<;e-
medigi mekanlar!
Birgiin herhangi bir kahvede, uzun boylu, esmer yi.iziin-
de derin <;izgiler belirmi§, giimi.i§ sa<;lan dag1mk ve kalm
gozliiklii bir adam1, oniindeki renkli kag1tlara gomiilmii§
halde goriirseniz, bilin ki o Sedat Umran'd1r ve eger tercii-
me yapm1yorsa, biiyiik ihtimalle uzatmah Giil 'iine §iir yaz-
maktad1r.
Sakln dokunmaym.
Sesinde ve Tavnnda
Bullin Bir Ge<;mi§i Ya§atan Sanatkar

ilis'te, ii<;:ii k1z, ii<;:ii erkek alt1 karde§in en kii<;:iigii

K olarak 1 Mart 1926'da diinyaya gelen Alaeddin oyle


bir aglamak tutturur ki , susturmak ne miimkiin! Bi-
zar olan ailenin ne gecesi kalm1§t1r, ne giindiizii. Bir musiki
merakhs1 olan Yava§cazadc Cerni! Bey, tam o giinlerde bir
gramafon ve Tanburi Cerni! Bey'in baz1 ta§ plaklanm satm
alarak eve getirir. "Tekne kazmt1s1", her zamanki gibi viyak-
lamaktadir; c;:1ld1racak raddelere gelen zavalh adam, giiriil-
tiiyii bastlfmak ic;:in gramofona bir plak koyar. Birden musi-
kiyle birlikte derin bir sessizlik ba§lam1§t1r. Cerni! Bey ku-
laklarma inanamaz, denemek ic;:in gramafonu susturunca
kii<;:iik Alaeddin yeniden feryad1 basar. "Gramofon ba§hyor
ben susuyorurn" diyor. Alaeddin Yava§Ca, "Ben ba§hyorurn,
grarnofona hernen yeni bir plak konuluyor!"
Grarnofon, o y1llarda ula§1rn irnkanlan son derece kit bir
hudut kasabas1 olan Kilis'e ancak ula§abilrni§ ve Cerni!
Bey'i, ada§mm benzersiz m1zrabmdan dokiilcn biiyiilii nag-
rnelerle dayamlrnaz bir i§kcnceden kurtarrn1§t1r. Yava§caza-
deler Kilis'in koklii ailelerinden biridir; divan sahibi §air bir
babanm, Mehmed Sezai Efendi 'nin oglu olan Cerni! Bey, zi-
74/DEFTERiMDE 40 SUR ET

raatle ugni§makla beraber kiiltiirlii, musikiye merakh ve


dindar bir adamd1r.
Asude bir ev, yasemin ve iiziim asmalanyla bezenmi§ bir
bahc;e ve ku§ sesleri. Cerni! Bey, sabah namazlanm genellik-
le evde Jalar ve daha sonra guzel sesiyle Kur'an okurmu§.
Alaeddin Yava§ca, ku§luk vakitlerinde babasmm giizel sesi-
ne kan§an ku§ c1VI!t1lanm hie; unutamad1gm1, ruhunda derin
izler b1rakan bu musikinin kendisinde giizel sese ve giizel
nagmeJere kar§I benzersiz bir i§tiyak uyandird1gm1 SOyJiiyor.
Musikiye kabiliyetli olarak dogup Tanburl Cemil Bey'i
dinleyerek biiyiiyen ve bir eseri iki dinleyi§te ezberine alabi-
len Alaeddin'in biiyiik §anslanndan biri de babasmm dostla-
nndan Zihni <;elikalp'tir. Kisa boylu, §ehJahgm1 gizlemek
ic;in siyah gozliik takan, sinirli ve c;ok kiilturlii bir miizik og-
retmeni. Bat! 'inliZigi egitimi almI§tlr, s1k1 bir Bat1c1dir ama,
Turk musikisini de aym derecede sever, ogrencilerine mese-
Ia s1k s1k Sedat bztoprak'la Fahri Kopuz'un birlikte bestele-
dikleri Suzidil Saz Semalsi'ni dinletirmi§.
Birgiin yeni gelen plaklan sormak ic;in evlerine gelen
Zihni Bey, c;ok sayg1 duydugu Yava§cazade Cemil Bey'in ri-
cas1 iizerine, heniiz sekiz ya§mdaki Alaeddin'i dinler. Ba-
caks1z, Munir Nureddin'in yeni 78'\ik ta§ plaklanndan birin-
deki yiiriik semalyi, III. Selim'in ''Ab u tab ile bu §eb hdneme
cdndn geliyor" giifteli Suzidiliira yiiriik semalsini ve ~evki
Bey'in "Gulzdre nazar ktldun" giifteli U§§ak §arlasm1 eksiksiz
okumu§tur. Zihni Bey, hie; tepki gostermez, fikrini de soyle-
mez. Fakat ertesi gun elinde iki kemanla c;1kagelir.
Beraberinde bir de portatif sehpa getirmi§tir. Ve c;anta-
smdan bir metod kitab1 c;1kanp "Haydi bakahm, derse ba§II-
yoruz" deyiverir. Zihni <;elikalp'ten bir y1ldan fazla bir sii-
reyle Bat! miizigi keman dersi alan kiic;iik Alaeddin, o yII so-
nunda Halkevi ekibinde c;alarsa da, Jasa bir sure soma ho-
cas1 ba§ka bir yere tayin edildigi ic;in kemanla iinsiyeti orada
kalacaktir.
ilk ve ortaokulu Kilis'te okuyan Alaeddin, Iise ogrenimi-
ne 1941 y1lmda Konya Lisesi'nde yatih olarak ba§lar, ancak
§artlarm zorlugu yiitiinden zatiirreeye yakalanmca o y1h
kaybeder. Ertesi y1I ailece istanbul'a ta§1mr, Divanyolu'nda,
Firuzaga Camii'nin kar§ISmdaki ah§ap konagm en list katI-
na yerle§irler. Lise ogrenimine istanbul Erkek Lisesi'nde
DEFTERiMDE 40 SURET/75

devam ederken bir yandan da Artaki Candan'dan kanun


dersleri almaya ba§layan Alaeddin'in hayatmdaki ikinci
onemli ogretmen de, renkli ve zengin dersleriyle tamnan
Hakla Si.iha Gezgin'dir. Sadece degerli bir edip degil, aym
zamanda iyi bir musiki§inas olan bu iriyan ve sevimli edebi-
yat ogretmeni, Alaeddin'i ke§fedince evinde her hafta iki
gece yap1lan fas11lara davet eder.
Hakla Si.iha Bey sayesinde, kendini birden musiki haya-
tmm ortasmda bulan Alaeddin Yava§ca, ibni.ilemin'in Beya-
z1t'taki konagmda yap1lan me§hur pazartesi toplant1lanna
ve Dr. <;er~op Sarni Bey'in evindeki fas11lara da devam et-
mi§, bu evlerde, sadece ileri gelen musiki i.istadlanm degil,
musikiye merakl1 bi.iti.in kalburi.isti.i bilim adamlanm, bi.irok-
ratlan ve devlet adamlanm tamma imkamm bulmu§tur.
Ti.irk musikisi, o y11larda yasak gev§emi§ olmakla beraber,
Tek Parti ki.ilti.ir politikasmm ka~1mlmaz bir sonucu olarak
hala horlanmakta ve egitim kurumlanna sokulmamaktadir.
Bu yi.izden evlere s1gman Ti.irk musikisi, hayatiyetini bi.iti.in
olumsuz §artlara ragmen §a§irt1c1 bir bi~imde devam ettir-
mektedir.
Yava§ca, istanbul Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra is-
tanbul Tip Faki.iltesi'ne girmi§, bu arada Erci.iment Berker
tarafmdan 1942 y1lmda kurulmu§ bulunan Oniversite Koro-
su'na devama ba§lam1§tir (1945) istanbul Belediyesi Kon-
servatuvan'nda Ti.irk musikisi enstri.imanlan egitimi yap1l-
mad1g1 i~in, i.iniversite korosu ~ah§malanm, bu eksikligi gi-
dermek maksad1yla, Marmara Sinemas1'mn altmdaki lokal-
de, konservatuvar di.izeniyle y;iri.itmektedir. Fikret Kultug
kanun, Laika Karabey tanbur, Hi.iseyin Sadeddin Arel naza-
riyat, Salih Murat Uzdilek de ses fizigi dersleri vermektedir-
ler. Gen~ Alaeddin, Artaki Candan'la ba§lad1g1 kanun ders-
lerine Fikret Kutlug'la devam eder.
Oniversite Korosu, Erci.iment Berker askere gidince da-
g1lma tehlikesi ge~irir. Esasen Alaeddin doktora s1mf1 say1-
lan i.i~i.inci.i sm1fa ge~mi§tir; dersler ~ok agir oldugu i~in mu-
sikiyi b1rakmak zorunda kahr. Bir si.ire sonra kar§1sma arka-
da§lanndan ~i.ikran Gungor ~1kar; koro Nevzad Athg yone-
timinde yeniden ~ah§malara ba§lamJ§tlr, yakmda bir konser
vereceklerdir ve soliste ihtiya~lan vard1r. Alaeddin, dersleri-
76/DEITERiMDE 40 SUR ET

nin agirhgm1 one si.irerek kabul etmek istemezse de, Si.ikran


Gi.ingor'i.in a§m 1srarma dayanamaz ve koroya donerek
Nevzad Athg'Ia tam§1r. Ardmdan Tepeba§1 Komedi Tiyat-
rosu 'nda ba§anh bir konser! Yava§ca, bu konserde De-
de 'nin ilk eseri olan "Ziilfiindedir benim baht-t siyahun" gi.if-
teli Buselik §ark1sm1 okumu§tur. Konseri dinleyen Burha-
nettin Okte o kadar duygulanm1§tJr JG, kulise dahp gozya§-
lan dokerek Alaeddin'i aper.
istanbul Radyosu, deneme yaymma o siralarda ba§la-
mI§tir (1949). Ankara Radyosu'nda k1sa bir si.ire once verdi-
gi konser geni§ yank! uyandird1g1 ic;in istanbul Radyosu'nda,
c;e§itli c;evrelerin muhalefetine ragmen girmekte zorlanma-
yan Oniversite Korosu'na ayda iki gi.in, kirkar dakikahk ya-
ym verilir. Programm yirmi be§ dakikas1m koro, son on be§
dakikas1m ise Alaeddin Yava§ca 'nm solosu doldurmaktad1r.
Bu konserlerin beklenmedik bir ilgi gormesi i.izerine, radyo-
nun mi.izik yaymlan §efi Cevdet <;agla, Alaeddin'i c;ag1rarak
yakinda ac;Ilacak imtihana girmesini tavsiye eder. Bu tavsi-
yeye uya rak girdigi imtiham ba§anyla veren gene; sanatkar
art1k radyoda muntazam program alan bir solisttir. Bir yan-
dan da son sm1fa gec;tigi ic;in Haseki Hastahanesi'nde , Ord.
Prof. Dr. Tevfik Remzi Kazanc1gil'in ba§mda bulundugu
klinikte kadm dogum staj1 yapmaktad1r. Yani nefes alacak
zamam yoktur. Yine de Nevzad Athg'la birlikte ibni.ile-
min'in evindeki pazartesi toplant1lanm hie; kac;irmaz.
Bir pazartesi gecesi, radyodaki dostlanndan Cevdet
<;agla, Si.ilcyman Erguner, Haluk Recai ve Hi.isni.i Co§ar'1
pe§ine takip ibni.ilemin'in Bakirc1lar'daki konagma damlar.
0 gece ibni.ilemin'in c;ok onemli misafirleri vard1r. Mi.ikri-
min Hali\ Yinanc;, Fuat Kopri.ili.i, Ahmet Hamdi Tanpmar,
Hasan-Ali Yi.ice!, Kaz1m ismail Gi.irkan, Fahrettin Kerim
Gokay, Muzaffer Esat Gi.ic;han ... ve klinikte yanma yakla§-
maya bile cesaret edemedigi Tevfik Remzi Kazanc1gil. Sim-
di bu onemli zevatm §anma yara§tr bir fas1l yap1lmahd1r.
Hemen aralannda anla§Ip Bayati Fash'na ba§larlar. "Bir
yandan da kritik ediyorum" diyor Alaeddin Yava§ca, "Ka-
z1m ismail keyifleniyor, zaman zaman i§tirak ediyor, fakat
Tevfik Remzi Bey ilgisiz. Sanki uyuyor, aras1ra ba§ml kald1-
np gozli.igi.ini.in i.izerinden bakiyor, ama manas1z baki§lar.
<;ok i.izi.ildi.im. Halbuki musikiyi ve edebiyatJ c;ok sevdigini
DEFTERiMDE 40 SURET/77

soylerJer. Neyse, fas1! bitti, temenna edip c;1klyoruz. Tam ka-


p1da bilegime bir el yap1§t1. ':Gel bakahm, sen neredesin?"
Bu soru, Alaeddin Yava§ca'nm oni.ini.i ac;acak, Tevfik
Remzi Kazanc1gil gibi son derece etkili bir §ahsiyetin kanat-
lan altmda, bir yandan kadm dogum ihtisas1 yaparken, bir
yandan musiki faaliyetlerine, ozellikle radyodaki gah§mala-
nna devam edecektir. Hatta bir keresinde Tabibler Oda-
s1'mn rektorli.ige onun hakkmda yapt1g1 §ikayeti, Tevfik
Remzi Bey gogi.islemi§tir. Yava§ca, ibni.ilemin'in evinde o
gece Dede'den okudugu Bayati §arklnm megerse Tevfik
Remzi'de degerli bir hatirasmm bulundugunu, bunun ic;in
ilgisini c;ektigini belirterek, "Dede'nin ruhaniyeti, diyor, ge-
lecegimle ilgili olarak kara kara di.i§i.indi.igi.im bir donemde,
en bi.iyi.ik hocay1 kar§1ma c;1kard1."
Alaeddin Yava§ca, Mesut Cerni! d6neminde, istanbul
Radyosu'nun s6zle§meli sanatc;1lan arasma katilacak, boyle-
ce maddl problemlerini hallederek jinekoloji ihtisasm1 ba§a-
nyla -fakat birbirinden tamamen farkh iki i§ arasmda boli.in-
di.igi.i ic;in olagani.isti.i bir c;aba gostermek suretiyle- tamam-
layacakt1r. Ozellikle radyonun canh yaym d6neminde g6rev
yapt1g1 ic;in son derece ilgi c;ekici ve heyecanh bir meslek ha-
yat1 ya§ayan Yava§ca, sesinin benzersiz rengi, icrac1hg1 ve
bestekarhgmm yamslfa, kanaryalan ve -bir koltukta birkac;
karpuzu birden ta§1mas1 yi.izi.inden- dalgmhg1 ile de me§hur-
dur.
Zeki Akif Ataergin, Mi.inir Nureddin Selc;uk, Saadeddin
Kaynak gibi 6nemli mi.izik adamlanndan mqk eden ve
ozellikle son y1llannda Sadeddin Kaynak'm c;ok yaklnmda
bulunan Alaeddin Yava§ca'mn mqk silsilesi, bir koldan
Dede Efendi'ye, bir koldan Kazasker Mustafa izzet'e, bir
ba§ka koldan da Enderunl Ali Bey'e kadar .u zanmaktad1r.
Yani Alaeddin Yava§ca, bir eseri icra etmeye ba§lad1g1 za-
man, sec;kin tavnnda, bi.iti.in bir gec;mi§, derinden derine ses
vererek ic;imizi titretir.
Evlenme firsatm1 ancak 1980 y1lmda bulan ve §imdi sev-
gili e§i Ayten hammla sakin bir emeklilik hayat1 ya§ayan
Alaeddin Bey, bir 6mi.irli.ik musiki birikimini iTO Ti.irk Mu-
sikisi Devi et Konservatuvan 'ndaki 6grencileriyle payla§iyor.
Anar§ist Ressamhktan Dervi§lige

~-- TOSUN BAYRAK--~

ahmetli Muzaffer (Ozak) Efendi'nin Amerika'da da


halifelerinin ve onlar vas1tas1yla yapt1g1 ciddi "ir§ad"
/(
faaliyetlerinin bulundugunu bilirdim, fakat bu halife-
lerin kimler olduklan, nerede ya§ad1klan, neler yapt1klan
hakkmda hemen hi~ bilgim yoktu. Dogrusu Tosun Baba'nm
adm1 da ne ressam, ne de Muzaffer Efendi'nin halifesi ola-
rak duymu§tum. Bana ondan ilk soz eden ressam Ero! Ak-
yava§ oldu. 1970'1erde Amerika'da bir ~e§it happening nite-
ligi ta§1yan Shock Art ak1m1yla, tabir caizse, ortalig1 nas1l
birbirine katt1g1m Ero! Bey'den dinledim ve mi.ithi§ bir me-
raka kap1ld1m. Tam§mah ve yazmahyd1m Tosun Baba'y1. ..
Aslmda bu yaz1y1 ge~en y1l (1995) yazacakt1m; Bosna
ir;in insanltk Giri§imi'nde onun da yer ald1gm1 duyunca, bu
uzun yolculuk s1rasmda nas1l olsa tam§lf, konu§ur ve doni.i§-
te yazanm diye hesaplam1§t1m. Ancak grubun hareket tarihi
zorunlu olarak birka~ defa ertelenince, Tosun Baba'nm
kendi imkiinlanyla yola ~1kt1gm1 duydum. Bizim Bosna'ya
girdigimiz gi.in, o temaslanm tamamlam1§ doni.iyordu; habe-
rini ald1k, fakat kar§ila§mak nasip olmad1. Bir dahaki yaz1
beklemekten ba§ka ~are yoktu.
DEFTERiMDE 40 SURET/79

Tosun Baba, neredeyse yanm asirdlf Amerika'da ya§1-


yor. Fakat onu yazlan iki ay boyunca Kanhca Slftlanndaki
kahverengi boyah ah§ap evinde ziyaret etmek miimkiin. Ha-
yat'ta oturup Mihrabiid ormammn ye§illikleri arasmdan Bo-
gaz'1 seyrederek -ve Cemile Hamm'm giizel c;aylanm yu-
dumlaya yudumlaya- sanata, estetige ve tasavvufa dair derin
bir sohbete dalmanm giizelligini okuyuculanmm muhayyile-
sine tevdi ediyorum. c;:unkii Tosun Baba sadece eski bir
anaqist ressam ve post sahibi bir sufi degil, aym zamanda
Amerikan iiniversitelerinde sanat tarihi ve islam sanah
okutmu§ bir hoca. Arna sizinle son derece miitevaz1 bir der-
vi§ edas1yla konu§uyor ve "Aman, diyor, yazd1klanmzda gu-
rur ve enaniyet zehab1 uyandiracak bir iislilp bulunmasm!"
Ve hie; ben demiyor, biz yahut gelenege uyarak fakir diyor,
yaptik, gittik, ettik.. diyor. Hele mangffdan soz etmek zo-
runda kalmca ses tonunda beliren istihfaf c;ok §a§lftIC1. Evet
evet, Tosun Baba halis bir Osmanh .. ve bir uc;beyi.
Adi da Osmanh'y1 c;agn§tlrm1yor mu? Fotograflanm
gordiigiim zaman bende balta kesmez cinsinden palab1y1kla-
nyla Omer Seyfettin'in hikayelerinden (Ferman hikayesinin
kahramam Tosun Bey degil miydi?) 9k1p gelmi§ bir sipahi
hayali uyand1rm1§t1. Babas1 Tursun Bey'in kendisine nic;in
bu ad1 verdigini bilmiyor; belki de bir tosuncuk olarak dog-
dugu ic;in (21 Ocak 1926). Tosun Bey, artik eski kilosuna
degil ama, genc;Iiginde yiiz otuz kiloya ula§an bir dev adam-
m1§. Robert College'de okudugu s1ralarda, eski Giire§ Fe-
derasyonu ba§kanlanndan Vehbi Bey (babasmm yakm ar-
kada§1ym1§) Tosun'u greko-romen stilde Londra Olimpiyat-
lanna ciddi bir bic;imde hazirlam1§. Giire§te istanbul takim1-
na giren, hatta istanbul §ampiyonu da olan Tosun Bey, bir
keresinde c;:oban Mehmet'i say1yla nas1l yendigini de anlat-
t1.

Tosun Bey, annesi Afife Hamm'm Kanhcah oldugunu


bir tiirlii kabul etmeyen ve Si§li, Mac;ka gibi semtlerde otur-
mak isteyen "alafranga"hga hevesli bir hamm oldugunu soy-
liiyor. Bu yiizden kendisinin pehlivanhk merakina da fena
halde ic;erler, Sipahi Ocag1'nda tenis oynamas1m arzularm1§.
Oglunun c;:oban Mehmet'le giire§ecegini duyunca yiiregine
80/DEFTERiMDE 40 SUR ET

ineyazm1§. "Gi.ire§ gi.ini.i geldi ~att1- diye gi.ilerek anlatmaya


devam ediyor Tosun Bey- Tepeba§1'nda kap1§t1k <;oban
Mehmet'le, derken beni kopri.iye getirdi, tam o s1rada bir
c;1ghk: 'Birak evlad1mi!' Annemin orada oldugunu bilmiyor-
dum. <;oban c;1ghg1 duyunca §a§mp bocalad1, ben de f1rsat1
ka~1rmad1m, hop diye s1ynhp kurtuldum kopri.iden . Say1yla
yendim. Annem kurtard1 beni. Allah rahmet eylesin burada
(Kanhca'da) yatar".
Ziyad Ebuzziya, Necip Fazil gibi idealist ve entellekti.iel
hocalann ders verdigi y1llarda Robert College'de (Bi.ilent
Ecevit'le aym donemde) okuyan Tosun Bey, 1945 yilmda
mezun olur ve Gi.izel Sanatlar Akademisi Resim Boli.imi.i'ne
girerek Bedri Rahmi atolyesine devam etmeye ba§lar. Fakat
babas1 onun mimar olmas1m ve yurt d1§mda egitim gormesi-
ni istemektedir. Tam resme 1smm1§ken kendini California
Oniversitesi'nde mimarhk ogrencisi olarak bulan Tosun
Bey, giire§e bir si.irc Amerika'da da devam ederse de 130 ki-
loda olimpiyatlara katilarak di.inya §ampiyonu olma hayalle-
rine veda etmek zorunda kahr. Sosyalizme kmmz1 lmavatla-
rm i§aret olarak kullamld1g1 o y1llarda bula§IDI§, Amerika'da
da iyiden iyiye 1s111m1§t1r. Sava§ somas1d1r ve Sovyetler Birli-
gi mi.ittefik oldugu i~in sosyalizm ABD'de heni.iz "out" de-
gildir.

California Oniversitesi'nde s1kmt1h iki yII .. C::i.inki.i Tosun


Bey'in gozi.i hala ressamhktad1r. Bu arada Hint ki.ilti.iri.ine il-
gi duymaya ba§lar, hatta hayran oldugu Rabindranath Ta-
gore'un ~antiniketan ' daki mektebinde okumay1 aklm a ko-
yar. Ancak bu hevesten babasmm mi.idahalesiyle vazgec;erek
Paris 'e gidecek, orada k1sa bir si.ire kald1ktan soma Ege Va-
puru'yla Ti.irkiye 'ye doni.ip Pan Amerikan 'da c;ah§maya ba§-
layacakt1r. Daha soma babasmm 1sranyla tahsilini tamamla-
mak i.izere Londra'ya giden Tosun Bey, sanat tarihi egitimi
gormek i.izere Londra Oniversitesi'ne bagh Courtauld Insti-
tute'e girer. 0 y11larda Bi.ilent Ecevit, Can Yi.ice! ve Ali
Neyzi gibi bugi.ini.in i.inli.i isimleri hep Londra'da okumakta-
d1rlar, daha dogrusu okuduklan samlmaktad1r. Tosun Bey,
"Mektebe kimsenin ugrad1g1 yoktu, diyor, Lingfield diye bir
koye ta§md1k hepimiz, orada oturuyoruz, Bi.ilent, Can, Ali ..
DEFrERiMDE 40 SURET/81

BBC' de filan c;ah§t1k bir ara, mang1r yapmak it;i'l . Sonra ben
Paris'e gittim".

Y1l 1949'dur ve Tosun Bey, hayatmm seyrini tamamen


degi§tirecek bir karar vermi§, Paris'te tam§t1g1 <;ekoslavak
asilh bir ressam hammla evlenip -kendi tabiriyle- ba§1m be-
laya sokmu§tur. Lingfield yaram aym y1l Ti.irkiye"ye doner;
Biilent Ecevit, CHP'nin yaym orgam olan Ulus'a, Ali Neyzi
ile Tosun Bey de Basm-Yaym'da i§e girerler. Bu arada re-
sim yapmaya devam eden ve c;e§itli karma sergilere katilan
Tosun Bey, bir sure sonra fabrikalannda hazlf elbise i.ireten
kaympederinin i§lerine yard1m etmek i.izere Casablanca'ya
gitmek zorunda kahr.
Ti.irkiye Demokrat Parti iktidanna hazirlamrken Tosun
Bey'in de Casablanca'da on y1l si.irecek seri.iveni ba§lam1§tlr;
kaympederi oli.ince i§ler bi.iti.ini.iyle onun iizerinde kahr ve
sevdigi §eylerle, ozellikle resimle istedigi gibi ilgilenemez.
Bununla beraber resimden hie; kopmam1§, her y1l iki i.ic; defa
gittigi Paris'te onemli Salon d'Automme ve Salon Prin-
temps'e resim sokmay1 ba§arm1§t1r. Orada ya§ayan Fikret
Mualla, Abidin Dino, Avni Arba§ gibi Ti.irk ressamlan ya-
km dostland1r. Bu arada bir ticaret adam1 olarak Casablan-
ca'da adamak1lh zenginle§ir, hatta Fas'm politik hayatmda
sbz sahibi olacak kadar bi.iyi.ik bir gi.ic; kazanarak istiklal
Partis'i saflarmda ihtilal hazirhklanna kan§Ir. 0 siralarda
Ti.irk gazetecilerinin Cezayir yoluyla Fas'a gayriresml olarak
girmesini saglay1p evinde misafir ederek istiklal Partisi li-
derleriyle tam§tirm1§, hatta aradaki k1sa bag1ms1zhk done-
minde Adnan Menderes tarafmdan Ti.irkiye'nin fahrl kon-
solosu olarak gorevlendirilmi§tir. Ne var ki c;ok gec;meden
· parti yoneticileri Frans1zlarla anla§acak ve sultan geri do-
ni.ince Tosun Bayrak istenmeyen apam olacakt1r.
' . Casablanca'da bir si.ire gozaltmda tutulduktan soma bir
yolunu bularak Amerika'ya giden Tosun Bayrak, c;1kard1g1
parayla To,ronto'da elli daireli bir apartman satm ahr; c;ah§-
mayacak, kiralarla gec;inerek sadece resim yapacakt1r. An-
cak Yahudi menajerinin ba§ma c;orap ordi.igi.ini.in farkmda
degildir; bir si.ire soma yepyeni apartmanm geliri giderini
kaq1lamaz olur; som,rnda da Tosun Bey'e inamlmaz bir ver-
l I
82/DEFTERiMDE 40 SUR ET

gi borcu 9kanlarak apartmamna el konulacaktlr. Bi.iti.in


bunlar olurken 1951 y1lmda Resident Artist olarak girdigi
Fairlegh Dickinson Oniversitesi'nde hoca olarak gbrev yap-
maya ba§layan Tosun Bey, bu i.iniversitede Sanat Bbli.i-
mi.i'ni.i kurmu§, aynca international Seminar ad1yla yedi y1l
devam eden bi.iylik bir organizasyonu gergekle§tirmi§tir.
"Di.inyamn her tarafmda ressam arkada§lar var, §Unlan top-
layahm da gi.izel bir yaz gegirelim dedik, ilk seminere Ti.irki-
ye'den Bedri'yle kans1 Eren'i de davet ettik" diyor Tosun
Bey, bu seminerlerin sonuncusunda ikinci e§i Jean (Cemi-
le)'le tam§lr ve ilk kans;yla bo§and1ktan sonra bu "melii-
ike"yle evlenir (1968). Bunlan anlatJrken gi.ili.imseyerek bizi
dinleyen Cemile Hamm'1 i§aret ediyor ve "Oyle si.ikli.im
pi.ikli.im durduguna bakmaym, me§hur heykeltra§tlf" diyor.

Fransa'da ve Arnerika'daki ilk y1llarmda expressionizm


ve post-imressionizm etkisinde resimler yapan Tosun Bay-
rak, 1950'lerde Arnerika'da gok etkili olan abstract expressi-
onizm'i benimserse de, 1970'lerde halkm bi.iylik ilgisini ge-
ken yo! tiyatrolan ve happening furyasmdan nasibini ahr;
etle, kanla, bagirsakla vb. heykeller yapmaya ba§lar. Tosun
Bey, sanat ele§tirmenlerinin Shocak Art ad1m verdikleri bu
sanatJ kiminin "protest" ve harp aleyhtan sanat olarak, kimi-
nin de tasavvufi manada yorumlad1g1m soyli.iyor ve "Halbu-
ki, diyor, bizim maksad1m1z, insanlara, d1§ardan bakmca bir
§eye benziyoruz, ama igimizde neler var; damarlar, kan,
irin, et, kemik, bag1rsak.. Bakm da ne mal oldugunuzu anla-
ym, gururu b1rakm' demekti".
Anar§iSt bir yakJa§Jm]a keJimenin as1J manasmda "§ok"
edici bir y1gm gosteri gergekle§tirerek materyalist ve emper-
yalist Bat1'ya gergek yi.izi.ini.i gbstermeye gah§an Tosun Bay-
rak, o y1llarda Gurjieff~ilerle de temastad1r. Ne var ki, Gur-
jieffin doktrini onu ve qini tatmin etmekten uzak oldugu
i~in bi.iylik bir aray1§ igine girerler. 1968 y1hnda Ti.irkiye'ye
yapt1klan ziyaret s1rasmda Konya'ya giderken tam§t1klan
Mi.inevver Aya§h onlara Muzaffer Efendi'den sbz eder. iki
y1! sonra yine Mi.inevver Hamm vas1tas1yla Karagi.imri.ik'e
giden Tosun Bey'in hayc.itmda art1k yeni bir safha ba§lam1§-
t1r. Hilafet ald1ktarr soma New York'ta kendi dergah1m ku-
DEFfERiMDE 40 SURET/83

ran ve ressamhk donemiyle ilgili biitiin doki.imanlan, slayt-


lan (ve sanatkarl!k enaniyetini) i.inlu koleksiyoncu Yah§I
Baraz'a teslim ederek sanat hayatm1 noktalayan Tosun Bey,
New York'a kirk be§ dakika mesafedeki Chestnut Ridge ka-
sabasmda, ye§illikler i<;indeki dergahmda, <;ogu ihtida etmi§
Amerikah entellektueller olan dervi§leriyle ozledigi huzuru
ya§1yor ve misyonu icra ediyor. 0 artJk Shaykh Tosun Bay-
rak al-Jmahi al-Halveti. Bir eli ~iii ve Arjantin'de, bir eli
Bosna'da ..
Gonlii ve dergah1 ise herkese a<;1k.
Bir Cumhurba§kanmm
ic;imizden Biri Olarak Portresi

~--TURGUT OZAL--~

imiklerinden jestlerine, sakallanndan b1y1klanna,

M baki§lanndan kulland1klan kelimelere kadar, her


§eyleriyle adeta "Ben sizden degilim!" diye hayk1-
ran ve her nas1lsa, her devirde bir §ekilde iktidar-
da kalmay1 ba§aran adamlar vard1r; aram1zda hep bir ya-
banc1 gibi dola§ir, toplum olarak bize asil kimligimizi kazan-
d1ran ve <;e§itli tezahi.irleriyle gi.inli.ik hayat1m1zm aynlmaz
par<;alan olan degerlerden veba gormi.i§ gibi ka<;arlar. Tur-
gut Ozal onlardan degil , "yerli" ve sempatik bir .§i§mand1; .
tath dili, tavirlan ve yi.iz <;izgileriyle, kahvede yarenlik ettigi-
miz, camide aym safta namaz k1Id1g1m1z, mahallede selarrl
verip sayg1 gosterdigimiz adamlara benziyordu, yani bizden
biriydi. 1983 'te kendisine ge<;it vermemeye kararh gi.i<;lere
ragmen kazanmasmm Slfflnl once §ahsiyetinin bu hususi
renginde ve <;izgilerinde aramak gerekir.
Turgut Ozal, ashnda -bi.irokrasi kademelerinde birlikte
<;ah§tig1, kendisine yi.irekten inanmakla beraber hi<; politika
tecri.ibesi bulunmayan ~ekirdek kadroyu saymazsamz- etra-
fmdaki bi.iyi.ik kalabahga ragmen yalmz bir adamd1. Ba§ara-
cagma inanmayan eski "kurt"Jardan hi~ birini yanma ~eke-
DEFTERiMDE40 SURET/85

medigi ic;;in, herhangi bir tecriibesi ve beklentisi bulunma-


yan, belki de sadece §anslanm denemek niyetindeki insan-
larla birlikte politikaya atilarak girdigi ilk sec;;imden, deh§et-
le ac;;1lm1§ gozler oniinde ba§bakan olarak c;;1km1§, iistelik.
kendilerini birden iktidarda bulup neye ugrad1klanm §a§t-
ran yol arkada§lanm ustaca yonlendirerek Tiirkiye 'nin c;;eh-
resini degi§tirmi§ti. Ve sonunda, cuma namazma gitmekten
c;;ekinmeyen ve "tabu"lara sava§ ac;;an ilk cumhurba§kam ol-
du. Kim ne derse desin, Turgut Ozal, Cumhuriyet tarihimi-
zin en cesur ve en ak1lh devlet adamlanndan biriydi; en bii-
yi.ik arzusu, Tiirkiye'yi bolgede tarihindeki biiyiikliigiine ya-
ra§tr bir giiciin ve misyonun sahibi olarak gormekti. Ufku
son derece geni§ti; uzaklara bakabiliyordu. Kurdugu parti-
nin §imdiki haline bakarak hiikiim vermek gerekirse, kendi-
sine ayak uydurabilecek k1vamda bir kadroya hie;; bir zaman
sahip olamad1g1 da soylenebilir.
Turgut Ozal'm yapt1g1, kendi ifadesiy!e "c;;agm temel di-
namiklerini dogru okuyarak" diinyanm nereye yoneldigini
farketmek ve Tiirkiye'yi diinyadan tecrit eden duvarlan bii-
yi.ik olc;;iide kald1Tarak ferdi te§ebbiise dayah ve serbest re-
kabete ac;;1k bir piyasa ekonomisine gec;;mekti. Bu giri§im so-
nucunda, Tiirkiye'nin c;;ehresi degi§irken degerler sistemin-
de ya§anan iinl c;;oziilme ve yaygmla§an "k6§e doniiciiliik",
sadcce Turgut Ozal'a ve serbest piyasa ekonomisine bagla-
namayacak c;;ok yonlii bir hadisedir. Sehirlerdeki niifusun
sosyolojik miiniida koyliile§mesinden, egitim sistemi kulla-
mlarak gerc;;ekle§tirilmek istenen sekiilerle§tirme siirecinde
dinl degerlerden bo§alan yere yeni ahliiki degerlerin konu-
lamam1§ olmasma kadar bir y1gm faktor, serbest piyasa eko-
nomisiyle birlikte, "yagma diizeni" izlenimi veren c;;ilgmhgm
ya§anmasma da yol ac;;m1§t1r. Ba§ka bir ifadeyle, Turgut
Ozal, 1980'lerde, Tiirkiye'nin t1kanan kanallanm biiyiik bir
iyi niyetle ac;;maya c;;ah§irken Pandora'nm kutusunu da ac;;a-
cakt1r. Gerc;;i durumun farkmdadlf, fakat zamanla ta§Iarm
yerlerini bulacagm1 iirrid ederek hamlelerine devam eder.
Bu c;;arp1klikta y11Iardlf iktidarda bulunan muhafazakar mii-
hendisler neslinin meselelere sadece miihendis olarak bak-
malarmm da kiic;;iimsenemeyecek bir paya sahip oldugu in-
kar edilemez.
86/DEFfERiMDE 40 SURET

Ozal, Siileyman Demirel ve Necmettin Erbakan gibi


onemli isimlerin de mensup oldugu, Tiirkiye'nin c;ehresini
biiyiik bir h1zla degi§tiren muhafazakar miihendisler neslin-
dendir. ideolojik bir donii§iimii ve zihniyet devrimini hedef-
ledigi ic;in sanayile§me ve ekonomik kalkmma meselelerini
biitiiniiyle rafa kald1ran ve sadece kiiltiire abanan Tek Parti
despotizmine tepki duyarak Demokrat Parti'nin hazirlad1g1
zeminde i§e koyulan bu miihendisler, ne yaz1k ki kiiltiirii ih-
mal edecek ve bu sahada ciddi hie; bir ad1m atmayacaklar-
dtr. Muhafazakar miihendislerin iyi saatte olsunlan iirkiit-
memek ic;in res:ni ideolojiyle ozde§le§mi§ kiiltiirel kurumla-
ra ili§mek istemeyi§lerini ve bu kurumlan CHP'li kadrolara
terketmi§ olmalanm (yani kiiltiirel iktidara da sahip olmak
ic;in ozel bir gayret gostermemelerini) anlamak miimkiin-
diir. Ne var ki 'muhafaza' edilmesi miimkiin kiiltiir miras1
kar§tsmdaki duyars1zhklan c;ok §a§trtlc1d1r ve bu, ancak ye-
ti§me §artlan itibariyle kiiltiirel ve estetik altyap1lanmn za-
y1f kalmt§ olmasma baglanarak ac;1klanabilir. Cumhurba§ka-
m olarak Makedonya'ya yapt1g1 ziyarette Osmanh'dan gii-
niimiize ula§mI§ bir tekkeyi ziyaret etmekten c;ekinmeyen
Turgut Ozal 'm, muhtevas1 Milli ~ef devrinde belirlenmi§
"humanist" kiiltiir ve tarih gorii§iiniin savunuldugu, 1986 y1-
lmda Frans1zca olarak yay1mlanan La Turquie en Europe 'a
imza atmI§ oJmaSI iizerinde Onem]e duruJmaSI gereken tu-
haf bir c;eli§kidir.
Kiiltiirel altyap1smm yetersizligi yiiziinden, Ozal'm da-
m§manlar kadrosunu iyi sec;medigi, dolay1s1yla iyi "enfor-
me" edilmedigi dii§iiniilebilir. Kitlelere ac;ilmaya c;ah§trken
zaman zaman popiilizme kaymas1, mesela "sanatc;1" deyince
aklma nedense popiiler miizik mensuplanndan ba§kasmm
gelmemesi, ote yandan e§ini ve c;ocuklanm kontrol edeme-
mesi yiiziinden -moda tabirle- imaj kaybma ugramas1, daha
da miihimmi, Amerika'ya pek fazla giivenerek politikalanm
bu devlete endekslemesi vb. Ozal'm olumsuzluklar hanesine
kaydedilebilecek tarafland1r.
Tiirkiye'de politika, ne yaz1k ki, biiyiik olc;iide, c;ok para-
s1 olan ve "ayak oyunlan"m iyi yapabilen insanlann meslegi
haline gelmi§tir. Kotii paranm iyi paray1 kovmas1 gibi, kotii
politikacmm da iyi politikac1y1 kovdugunu soylerler. Bu
DEFfERiMDE 40 SURET/87

"kotii" kavrammm i<!ine cehaleti, dar gori.i§liiliigii ve kor-


kakhg1 da koyabilirsiniz. Dar gori.i§liiliiklerine ragmen, ihti-
raslan ve kurtluklanyla temayiiz etmi§ politikacliar, ba§ara-
cagm1 anlad1ktan soma Ozal'm <!evresinde yerlerini yava§
yava§ alm1§lardir. Ancak Ozal yaman bir adam sarraf1yd1 ve
kimin ne oldugunu c;ok iyi biliyor, hatta kar§1smda el ovu§-
turup "Efendim maaile saghgm1za duac1y1z, sizin gibisi diin-
yaya gelmemi§tir" diye laflar edip de, birakm uzaklara ba-
kabilmeyi, burnunun dibini goremeyen politikaclian harca-
maktan da <!ekinmiyordu. <:;unkii i§ine yaramad1klan gibi,
ayakbag1 da oluyorlard1. Son zamanlarda biraz panlt1 gor-
diigii insanlara nas1l sanld1g1rn biliyorum.
Ozal'm en onemli hususiyetlerinden biri de, Cumhuriyet
donemine has korkulan ve "kii<!iik devlet" alma kompleksi-
ni yenebilmi§ olmas1yd1. Cesurdu, aras1ra soylenmemesi ge-
reken §eyleri soylerdi ama, hi<! bir zaman hie; bir konuda ac-
zini ilan etmedi. Kendisini Osmanh'nm varisi olarak hisse-
den adamd1, onun i<!in gozlerini Osmanh mirasmm hala bi.i-
tiin canhhg1yla ya§ad1g1 geni§ ve zengin cografyaya dikmi§ti.
Bu, §iiphesiz futuhat hevesi degil, tarihteki misyonumuzun
ve konjonktiiriin bizi getirip b1rakt1g1 noktadaki sorumlu-
luklanm1zm §uurunda olmakt1.
Ve Turgut Ozal, ger<!ekten Tiirkiye'de d6rt, hatta daha
fazla egilimi birle§tirmi§ hakiki bir liderdi. Cenaze torenini
hatirlayahm: Yedisinden yetmi§ine, din adammdan pop §ar-
klc1sma, kara <!ar§afl1smdan blucinlisine, sagc1smdan solcu-
suna, Tiirk'iinden Kiird'iine kadar, her ya§tan, her gorii§ten,
her kesimden yiizbinlerce insarn biraraya getirebilmek, ko-
lay kolay ula§1labilecek bir biiyiikliik degildir. Ozal'm cena-
ze torenindeki manzara, Ti.irk toplumunun son on yli i<!inde
ald1g1 biiyiik mesafeyi gostermesi bak1mmdan ayn bir onem
ta§1yordu. Kar§1m1zda din!, fikrl ve etnik farkl1hklan zengin-
lik olarak kabul eden, olgun, ho§g6riili.i, belli noktalarda
mutabakata varm1§, en azmdan bu yolda onemli ad1mlar at-
m1§ bir toplum vard1 ve bu toplumun hem devleti, hem de
aydmlan a§tig1 a<!1kga goriiliiyordu. As1l birlik ve beraberli-
gin Ve as1J manasmda millet OJU§Un, farkJt fikirlerin, farkh
inan<!lann, farkh kiiltiirlerin bir arada, birbirine sayg1 duya-
rak, birbirine tahammiil ederek ya§amas1 oldugunu anlam1§,
88/DEFfERiMDE40 SURET

kimsenin kendi dogrulanm zorla ba§kalanna kabul ettirme-


ye hakk1 bulunmad1g1m bgrenmi§ bir toplum ...
Aslmda Ti.irk toplumunun "i:;ogulculuk", daha geni§ ma-
nas1r.da sivil toplum pratigi vard1r. (iinkii farkh 1rklara, din -
lere ve mezheplere mensup topluluklan asirlarca birarada
ya§atmay1 ba§arm1§, dahas1, zorda kalanlara da kapJlanm
hie; tereddiit etmeden ardma kadar ac;m1§ biiyiik bir devletin
mirasc;1s1d1r. Denebilir lci, Turgut Ozal, biiyiik Osmanh 'nm
bu bnemli mirasmm farkma vanp siirekli vurgulayarak ger-
c;ekle§tirmek istedigi degi§imin sosyal zeminini hamlam1§t1.
Dort egilimi birle§tirdigi iddias1, aydmlar tarafmdan ciddiye
alinmam1§t1; ama cenaze tbreni, bu iddianm toplum tarafm-
dan ciddiye ahnd1gm1 ve benimsendigini c;ok a<.;ik bir bii:;im-
de gbsteriyordu.
Turgut bzal'm Tiirkiye 'de geri:;eklC§tirdigi asJI ink1lap
budur. Ve beklenmedik bir zamanda blerek, adeta toplu-
mun ald1g1 mesafenin farkma varamayan c;evreleri "§ok" te-
siriyle uyarmak ve uyand1rmak istemi§ti. Ba§ka hie; bir lide-
rin, hayat1 boyunca miicadele ettigi tabulardan bir k1sm1m
da olerek y1kt1g1 goriilmemi§tir.
Ti.irk toplumunun Turgut bzal'a lay1k g6rdiigii cenaze
toreni, kaybettigi zannedilen hafizas111111 yerinde durdugunu
gosterdigi gibi, yepyeni bir dbnemin ba§lang1c1 ve yepyeni
bir gelecege at1lan giii:;lii bir ad1m olmu§tur. Belki biraz da
bunun ii:;in §Olen havasma biiriinen bu muhte§em ugurlay1§,
Ti.irk toplumunun medya terbriinden ve bask1s111dan s1ynla-
rak kendisini ve sevgisini hiir bir bii:;imde, bir tugyan halinde
ifadc edi§i ve hiirriyetin tadm1 i:;1kan§1yd1. Kendisiyle ve gec;-
mi§iyle ban§mas1yd1. Arna ne zamana kadar?
bzal 'm en biiyiik talihsizligi halefsizlikti!
Fetih Devirlerinden
Kopup Gelmi§ Bir Adam

JV
e inhitat devri Osmanh aydmlanna benzerdi, ne
Cumhuriyet aydmlanna. Konu§maya ba§lad1g1 za-
man fi.ituhat devirlerinden ~1klp gelen su kat1lma-
m1§ bir Osmanh'mn konu§tugunu zannederdiniz.
Adi Ziya Nur'du; as1l soyad1m pek kimse bilmez, Nur'u so-
yad1 zannederlerdi.
Onu 1970'lerin ba§mda tamd1m, fakat sanki as1rlardan
beri tam§iyorduk. Galiba s1cak bir sonbahar ak§am1yd1 ve
Marmara Kuaathanesi'nde, Yahya Kemal'in bir gazeline
yazd1g1m tahmisi benim titrek sesimden dinlerken yiiziinde
1
memnuniyet ifade eden ho§ bir tebessiim geziniyordu • Soh-
betin daha soma nerelere kayd1g1m hat1rlam1yorum. istan-
bul'a yeni dii§mii§ ~ocuk ya§taki ta§rah, hasretini ~ektigi bir
ortamda, uyamr uyanmaz unutacag1 bir riiyada gibiydi.
Kimdi Ziya Nur? 1930 y1lm111 29 May1s'mda, yani fethin
477. y1ldoniimiinde Konya'da dogan ve geleneklere bagh bir
aile ~evresinde derin bir islaml hassasiyetle yeti§en bir Ana-
dolu ~ocugu. Onu Ziya Nur yapan, ders kitaplanndaki tari-
1
S6ziinii ettigim tahmisi, o giin Yahya Kemal Enstitiisii 'nde merhum Ni-
hat Sarni Banarh'ya da okumu§ ve samimi bir aferin alm1§t1m.
90/DEFTERiMDE 40 SURET

bin gerc;ekleri yans1tmad1g1m daha ilkokulda farketmi§ ol-


mas1d1r. Birgiin bir ayakkab1 tamircisinde halktan adamla-
rm, okulda K1Z11 Sultan diye ogretilen Sultan Abdiilh a-
mid'den biiyiik bir sayg1yla "Abdiilhamid efendimiz" diye
soz ettiklerini goriince hayretler ic;inde kahr ve §a§1rt1c1 te-
cessiisu o gi.inden sonra tarihe yonelir.
ilkokul ve ortaokulda hocalanm ah§mad1klan sorularla
bunaltan Ziya'nm lise y1llannda arkada§lan arasmdaki ad1
Tarihc;i'dir. Aym y1llarda tasavvufla da ilgilenen ve Filibeli
Ahmet Hilmi'nin Amak-1 Hayal'ine, elli lira gibi, o zamana
gore hatm say1hr bir paray1 hie; dii§i.inmeden odeyen Ziya,
gariptir, liseden sonra tarih degil, hukuk tahsilini tercih
eder. Bununla beraber, c;evresinde hukukc;ulugu ile degil,
mi.itebahhiresiyle, yani derin din, tasavvuf ve tarih bilgisiyle
one c;ikacaktJr. Ankara Oniversitesi Hukuk Faki.iltesi'nde
okudugu y1llarda s1k s1k ziyaret ettigi Bedii.izzaman'la yakm-
hg1 ise onun az bilinen bir tarafid1r. Yaz tatillerinde Emir-
dag'da Risale c;ogaltmak suretiyle s1kI bir disiplinden gec;en
Ziya'nm ismindeki Nur, soyad1 degil, c;ok yaklmnda bulun-
dugu Bediiizzaman'a baghhgm1 gosteren bir ni§anedir.

Ziya Nur, tereddiitsi.iz diyebilirim ki, Yahya Kemal,


Mi.ikrimin Hali! Ymanc; ve Emin Ali <:;avh cinsinden hakiki
bir sohbet adam1 ve frenklerin erudit dedikleri cinsten ben-
zersiz bir mi.itebahhirdi; Marmara Kiraathanesi 'ndeki o gii-
zel sohbetlerin -ne yaz1k ki- c;ok azma katilabilmi§imdir.
1960'larda ve 70'lerin ba§larmda, Beyaz1t'ta, bir baklma
Ki.illi.ik'iin yerini alan Marmara Kiraathanesi 'ne yollan di.i-
§enler, ak§amlan , c;ogunlukla meydana bakan camm oni.in-
de, birle§tirilmi§ birkac; masada, baz1 aydmlan koyu bir soh-
bete gomiilmii§ halde gorebilirlerdi. c;e§itli fakiiltelerden
iiniversite ogrencileri de ili§tikleri sandalyelerde, uzaktan,
sohbetin daima merkezinde yer alan Ziya Nur'un duyulur
duyulmaz bir sesle anlattiklanm dinlemeye c;ah§1rlard1. ikisi
de beklenmedik bir bic;imde aram1zdan aynlan Diindar Ta-
§er ve Ero! Gi.ingor'iin bulundugu giinlerde Marmara soh-
betleri ayn bir revnak kazamr ve gee; vakitlere kadar devam
ederdi.
DEFrERiMDE 40 SURET/91

<:;aylar ve sigaralar siirekli tazelenirken, giiniin meselele-


rini enine boyuna tahlil eden Ziya Nur ve arkada§lan her
meseleye tarihl arka plamm ac;arak bakar, tarihin mucizesi
olarak gordiikleri Osmanh'ya her vesileyle at1fta bulunur-
lardi. Hie; bir izah1 ah§ilm1§ izahlara benzemez, yapt1klan
her tahlil, beyninizin bir k6§esine yerle§mi§ resml dogrular-
dan birini mutlaka y1kardi. Saatler ilerledikc;e geni§leyen
sohbet halkas1, Ziya Bey adeta f1s1lt1yla konu§tugu ic;in -ne-
ler konu§uldugunu anlamak isteyenlerin s1k1§tirmas1 yi.iziin-
den- aym zamanda darahrdi. Marmara sohbetleri, iiniversi-
te ogrencileri ic;in ikinci bir iiniversiteydi.

Ziya Bey, Marmara sohbetlerinden ba§ka, her y1l Ertug-


rul Gazi §enliklerine kat1lmak iizere Sogiit'e gitmeyi de bir
gelenek haline getirmi§ti. Osmanh Devleti'nin kurulu§ y1lla-
rma derin bir romantizmle baghyd1; Sogiit'e ilk ziyaretlerini
yakm dostlanndan Prof. Dr. Saadettin Okten, bir yaz1smda
~ok giizel anlatm1§hr. Ancak Ziya Bey, kurulu§ y1llanna ne
kadar derin bir romantizmle baghysa, inhitat ve inklraz yil-
lanm da o kadar ger~ek~i bir bi\:imde tahlil ederdi.
Ben 1970'lerin ba§lannda Bursa'da bulunuyordum. Bu
yi.izden ancak istanbul'a yolum dii§tiik~e ko§tugum Marma-
ra sohbetleri, yaz1k ki son demlerini ya§1yordu. Bulabildigim
bir sandalyeye ili§ip biitiin dikkatimi toplayarak Ziya Bey'i
dinlemeye ve anlamaya c;ah§ird1m. Ne var ki hie; bir zaman
tam bir marmarator olamad1m.
Marmara sohbetlerinin miidavimlerine "marmarator"
deniyordu. Zaman zaman §im§ek gibi ~akan esprilerle tad1-
na doyum olmaz bir revnak kazanan sohbetler, miida'vimle-
rine her meseleye Osmanh tarihinin adesesinden bakabilme
ve Osmanh tarihini bir Osmanh gibi gbriip degerlendirme
ah§kanhg1 kazand1rm1§h.

Diindar Ta§er de Ziya Bey'in yakm dostu ve Marma-


ra'nm miidavimlerindendi; e§i az bulunur zekas1 ve eriidis-
yonuyla Osmanh tarihine \:Ok farkh yorumlar getirirdi.
Onun genelge~er gbrii§leri altiist eden yorumlan, daha son-
ra Ziya Nur tarafmdan yazilm1§ ve Dundar Ta§er'in Buyuk
Turkiyesi (1974) ad1yla yay1mlanm1§t1r. Aslmda 27 May1s'm
gen\: ve iinlii binba§1s1yla Ziya Nur'un dostluklan, gorii§leri
92/DEFfERiMDE 40 SURET

arasmdaki bi.iyi.ik mutabakattan kaynaklamyordu. Bu ba-


klmdan sozkonusu kitapta Ziya Nur, Di.indar Ta§er'i kODU§-
turarak kendi gori.i§lerini anlatm1§tir denebilir. Esasen Ziya
Nur'un bi.iyi.ik bir Osman!t Tarihi yazmakta oldugu bilinir,
fakat o, titizligi ve mi.i§ki.ilpesentligi yi.izi.inden bu tarihi gi.i-
11l§Igma 9karmak istemez, ibn Haldun'un Mukaddime'si gi-
bi §i.imulli.i bir giri§ yazmak istedigini soylerdi. Niyeti, bir ba-
k1ma Osmanh tarihinin felsefesini yapmakt1.
Ziya Nur'un yazmak isteyip de yazamad1g1 Giri§'in Ti.irk
irfam i<5in ne bi.iyi.ik kay1p oldugunu, ancak onu yakmdan ta-
myanlar bilebilirler. Bir tesellimiz var; elyaz1s1yla yakla§1k
ii<$ bin sayfa tutan asil metin, degerli dost Ero! K.ilm($ tara-
fmdan yayma hazirlanm1§ ve Oti.iken Yaymlan arasmda Os-
1
manh Tarihi ad1yla ($Ikm1§tlr • Ziya Nur'un islam ve Osman-
h tarihine vukufu, lise y11Iannda Amak-i Haya/'ini okuyarak
tamd1g1 Filibeli Ahmet Hilmi'nin yine Oti.iken tarafmdan
1974 yilmda yay1mlanan islam Tarihi'ne yazd1g1 "istidrat"lar
ve notlardan da a<$Ik<$a anla§1lmaktad1r.

Marmara'da ilk ac1 ri.izgar, Di.indar Ta§er'in §i.ipheli bir


trafik kazas1 sonucu oli.imi.iyle esmi§tir. Marmaratorler bu
oli.imi.in Ziya Bey'i son derecc sarst1gm1 soylerler. Ondan
sonraki sohbetlerde haftalarca sadece Di.indar Ta§er konu-
§Ulur. Esasen o gi.inlerde Marmara'nm eski havas1 da pek
kalmam1§tlr. Sohbetler bir si.ire Karakoy'de, Ziya Bey'in or-
taklanndan oldugu, Faki.ilteler Matbaas1'nda devam eder.
Yine hi<$ beklenmedik bir zamanda, sag tarafma inen ag1r
bir fel<51e onun da aradan <5ekilmesi, .seyrek de olsa devam
eden sohbetlerin sonu olur (1976). Marmaratorler degi§ik
kahvelerde mekan tutulmaya <5ah§Jrlarsa da, art1k Di.indar
Ta§er'siz ve Ziya Nur'suz sohbetin tad1 m1 olur?

Ziya Nur, tam on dokuz y1ld1T, yazmaktan, okumaktan,


sohbet etmekten, yani en sevdigi §eylerden mahrum bir hal-
de, derin bir yalmzhg1 ya§1yor. Fakat denedigi yeni bir di!
var: Resim. Duygulanm, di.i§i.incelerini, daha once hi<$ kul-
lanmad1g1 sol eliyle resim diline aktararak payla§maya <5ah-
§1yor. Sannm hakim oldugu, uzaktan uzaga Van Gogh'u ha-
' Ziya Nur Aksun: Osmanlt Tarihi I-VJ Otiiken Ne§riyat, istanbul 1995
DEFrERiMDE 40 SURET/93

t1rlatan s1cak renkler, ir;indeki ate§i d1§an vurmak ir;in ozel-


likle ser;ilmi§ gibi. ilk resimlerindeki koyu ve soguk renkle-
rin zamanla yerlerini bu s1cak renklere birakm1§ olmas1,
§iiphesiz, onun inamlmaz direncini ve ya§ama azmini goste-
nyor.
Evet, tarihr;i, hukukr;u, matbaac1, yaymc1 ve sohbet ada-
m1 Ziya Nur'un §imdi konu§abildigi tek di!, resim dili. Ve
onunla da Osmanh'y1 anlahyor.
istanbul'da
Bir Masah Ya§ayan Adam:

. ..
~- <;ELIK GULERSQY _ _

asal kelimesini en olumlu manasmda kullanarak

;U diyebilirim ki, <;elik Giilersoy'un Istanbul Estetigi


(1983), okudugum en gi.izel masal kitaplanndan
biridir. Daha soma genellikle "Aziz .. ic_;;in Bir Ha-
t1ra" diye irnzalay1p gonderdigi, yahut satm alarak okudu-
gum oteki kitaplannda da aym masalm ba§ka boli.imlerini
anlatt1gm1 gordi.im, istanbul masalmm. Bir varm1§, bir yok-
mu§.
Ya§ad1g1 §ehrin gec_;;mi§ine onun kadar bagh adam az bu-
lunur. Hele Ti.irkiye gibi, devletin gec_;;mi§i unutturmak i($in
ozel politikalar uygulad1g1, bir donemde de yanl!§ §ehirle§-
me ve sanayile§me politikalan yi.izi.inden h1zl a koyli.ile§en
ni.ifusun -ozel politikalara gerek kalmaks1zm- ge($mi§ten ka-
lan izleri bilinc_;;sizce yok ettigi bir i.ilkede, onun tipinde
adamla n mumla ararsamz bulamazs1mz. Ni.ifusu on milyo-
nu c_;;oktan a§ffil§ bulunan istanbul'da, baz1 tarih ve tabiat
parc_;;alanm, yanh§ imar planlanyla onlerine sonsuz imkanlar
ac_;;ilan rant yagi;nacilanmn elinden kurtarmak ic.;:in verdigi
mi.icadele, yapt1g1 i§in niteligi ne olursa olsun, ona sayg1 gos-
terilmesi ic_;; in yeterli sebeptir.
DEFfERiMDE 40 SURET/95

1930 y1lmda, babasmm Jandarma Kumandam olarak


§ark hizmeti yapt1g1 ku§ u~maz kervan ge~mez Hakkari'de
diinyaya gelen <;elik Giilersoy'un §UUru, ii~ ya§mdayken is-
tanbul'da, Fatih semtinde uyanmaya ba§lar. Oturduklan ko-
nagm ii~iincii kat balkonundan baktig1 zaman gordiigii Fa-
tih-Sultanselim, yemye§il bah~eler ve bostanlar i~ine gomiil-
mii§ §irin, miitevaz1 evleri, daha da onemlisi, benzersiz sii-
kfmetiyle Mia gozlerinin oniindedir. Sadece Fatih mi? is-
tanbul, 1930'1arda bah~e-§ehir kimligini heniiz biiyiik ol~ii­
de korumaktad1r. Nitekim bir sure sonra ta§macaklan Y1l-
d1z da, alafranga mimari dokusuna ragmen, tabii dokunun
§ehrin gene! estetigine baglay1p onun bir par~as1 haline ge-
tirdigi, diger_biitiin istanbul semtleri gibi manav nedir bil-
meyen gozde bir semttir.
Manav nedir bilmeyen bir semt. <;unkii her evin bah~e­
sinde birka~ ~e§it meyve agac1 bulundugu gibi, hangi yone
dogru iki sokak yiiriinse mutlaka etraf1 meyve aga~lanyla
~evrilmi§ bir bostanla kar§1la§1hr. <;ocuklann birka~ ~e§idini
tamd1g1 erik meyveden bile say1lmaz. incir, dut ve §eftali is-
temediginiz kadar. Ve ~i~ekler, ~i~ekler...

Giilersoy, i§te bu inamlmaz ~evrede ya§ad1g1 ~ocuklugu­


nu i~inde siirekli korumu§ adamd!T. Ba§ka bir deyi§le, bu-
giin altm1§ be§ ya§mda olmasma ragmen, istanbul'a bakar-
ken Mlft bah~e ve bostanlannda taze erik, §eftali ve salata-
hk yiyen, halft Fatih'teki konagm ii~iincii kat balkonunda
ye§ilin, kavruk ah§ap rengi ve kiremit k1rm1Z1s1yla izdivacm-
dan dogmu§, masal giizelligindeki benzersiz §ehir dokusunu
seyreden ~ocuktur.
Tiirkiye Turing ve Otomobil Kurumu'nu yoneten, aslm-
da bu ~ocuktan ba§kas1 degildi. Eski istanbul 1940'lardan
itibaren imar ad1 altmda i§lenen cinayetlerle yok edilirken,
her y1lalan evle birlikte y1lalan, her sokiilen ta§la birlikte so-
kiilen bir duygulu ~ocuk.
Bu ~ocuk, biiyiik bir §ans eseri olarak, Turing'in gene!
miidiirii Re§it Saffet Atabinen'in kom§usu ve ~ocuklannm
arkada§I olmu§tur. Onun delaletiyle heniiz lise ogrencisiy-
ken ~ah§maya ba§lad1g1 TTOK'da, Abdiilhak ~inasi Hisar,
Hamdullah Suphi Tannover ve Henri Prost gibi onemli
96/DEFrERiMDE 40 SURET

adamlarla tam§tr ve ilk olarak turizmin bir yatmm meselesi


olmaktan c;ok, bir ki.ilti.ir meselesi oldugunu ogrenir.
Ve y1l 1949. <;elik Gi.ilersoy'un bir Turing mensubu ola-
rak §ahit oldugu ilk Gene! Kurul. Simdi yerinde Sheraton
Oteli'nin bulundugu Belediye Gazinosu'nda yap1lan toplan-
t1ya, devrin valisi ve belediye ba§kam Dr. Li.itfi .Kirdar da
fraklanm c;ekip gelmi§tir.
istanbul'da bi.iyi.ik c;apta ilk y1klmlan gerc;ekle§tiren Dr.
Kirdar, gi.inli.ik !ayafetleriyle toplantiya kat1lanlar arasmda,
iri ci.issesi, giydigi frak, tepesine gec;irdigi silindir §apka ve
ic;i parlak larmlZI atlastan kara peleriniyle bir tehdit gibi
oturmakta ve Tek Parti zihniyetini kusursuz bir bic;imde
temsil etmektedir. Nitekim y1lhk raporda, imar hareketleri
sirasmda bir daha yerine konulamayacak gi.izel evlerin, zarif
c;e§me ve sebillerin de kazmaya kurban gittigi dile getirilin-
ce, bi.iti.in heybetiyle ayaga kalk1p, "istanbul'un Avrupal bir
manzaraya kavu§mas1 ve hallan asrlle§mesi ihtiyac1"ndan
sbz ederek gerekirse bu toplant1y1 feshedebilecegi tehdidini
savurur.
Dudaklan o gi.in korku ve §a§kmhktan uc;uklayayazan
<;elik Gi.ilersoy, Li.itfi Kirdar'm fikirlerinin sonraki donem-
lerde de <;e§itli vesilelerle kar§ISma c;1khgm1 soyli.iyor. Hem
de s1k s1k! Degi§en sadece kavramm kar§1hg1d1r. Yani art1k
asrlle§me yerine "c;agda§la§ma" kelimesi kullamlmaktad1r.
0 kadar!
Zamanla gene! mi.idi.ir yard1mc1hgma kadar yi.ikselen
<;elik Gi.ilersoy, Re§it Saffet Atabinen'in 1965'te oli.imi.i
i.izerine gene! mi.idi.ir olmu§ ve kuruma daha dinamik bir ya-
p1 ve yeni fonksiyonlar kazandirm1§tlr. Bu c;ah§malan s1ra-
smda bi.iyi.ik engellerle kar§1la§acaktir. Ancak ona gbre, "Bu
Gi.ilersoy, yalmz bir adam. Biz buna c;ullamrsak, kimse ona
sahip c;1kmaz. Mason degil, Mi.ilkiyeli degil, Crtllatasarayh
degil" diye di.i§i.inerek i.izerine gelenler, kuruma vakit kay-
bettirmck d1§mda kayda deger bir ba§an kazanamam1§lar-
d1r.
Gi.ilersoy'un devrald1g1, Asmahmescit Sokag1'ndaki bir
hanm ikinci katmda ii<; memurla c;ah§an ki.ic;i.ik TTOK,
1980'lere gelindiginde Si§li'de bi.iyi.ik bir binamn tamamma
yerle§mi§, 789 c;ah§am, on iki ta§ra bi.irosu ve on alt1 turistik
tesisiyle, Ti.irkiye'nin milll ve amator en bi.iyi.ik kurulu§udur.
DEn-ERi MDE 40 SURET/97

~imdi SJra, Giilersoy'un itSindeki ($OCuktad1r, eski istan-


bul'u bi.itun giizellikleriyle ya§aITIJ§ c;ocukta ... V c Malta Ko~ ­
ku 'yle ba§layan hummalt bir rcstorasyon faaliyeti. Sonra
c;:amhca'da canlandmlan on sekizinci yuzyII atmosferi. Ar-
dmdan Beyaz Kb§k ve Hidiv Kasn. Dcrken Kariyc, Soguk-
ISC§me Sobg1, Ye§il Ev vc biti§i gindeki mcdrese. Ve istan-
bul konulu kitaplar ve istanbul Kitaphg1...
Ahmet Hamdi Tanpmar'm ($Ok kulland1g1 bir ifadeylc,
"onun bir masah vardir", ve cskilerin tahiriyle "fena
fi'l -istanhul" olmu§ bir tSC§it mistiktir (clik Gulcrsoy; yap-
t1klan111 ist ~ r mimar gozuyle bak1p bcgenm:::yin, ister resto-
rator goziiylc bak1p k1yas1ya ele§tirin, ister bir c;evreci olarak
binbir kusur bulun ...
Hakli olabilirsiniz, ama, onun, birtalrnn mckfmlan zama-
11111 elinden vc kurtlann penc;esinden c;ekip ald1g1m ve belki
garibanlann gircmcdigi, ama ba§ka tlirlu ayakta kalmas1
mumki.in olmayan, en azindan c;ic;eklcriylc, temiz ve bak1ri1h
gbrunii§lcriyle goz zevkimizi ok~ayan, betonarme kaosunun
ortasmda biraz nefes alabildigimiz " postmodern guzellik-
ler"e dbnli§tlirdi.igunu inkar edemezsiniz. Ben kendi hesab1 -
ma o c;ocuga biiyuk sayg1 duyuyorum .
Ah, o i~imizdcki c;ocuk!

!
Erzurum 'un "lstanbullu Hoca··s1:

____ ORHAN O KAY

:D
ergah'ta eski istanbul yangmlanyla ilgili yaz1lanm ($1-
karken bir mektup alm1§t1m; Orhan Okay Hoca, Er-
zurum'dan gonderdigi bu ho§ mektupta, Seyh Ga-
lib'in i.izerlerine her gah ate§ler yagan ve k1v1Jc1m taneleri
ekip par($a par($a kalpler bi($en Beni Muhabbet Kabilesi ile
semenderler gibi ate§le i<$i<$e ya§amay1 neredeyse bir hayat
tarn haline getirmi§ eski istanbul halk1 arasmda kurdugum
ili§kiyi isabetli buldugunu belirttikten soma, zarif bir i.islup-
la, ilki Zeynep Hamm Konag1'm ki.il y1gmma <$eviren yangm
olmak i.izere, §ahit oldugu birka<$ bi.iyi.ik istanbul yang1mn-
dan soz ediyordu.
Orhan Okay'm ashnda bir istanbullu oldugunu o gi.in
daha farkli bir bi<$imde, biraz da kendimi onun yerine koya-
rak di.i§i.indi.im. Meslek hayatmm tamamm1 ta§rada ge($irdigi
halde, zarafeti, <$elebiligi ve Ti.irk($e'siyle istanbullu kalmay1
ba§aran, nesli ti.ikenmi§ bir ideal adam1, hakiki bir ho ca ..
1931 y1lmda, ii<$ ku§aktan beri istanbul'da ya§ayan bir
ailenin ($Ocugu olarak, Salmatomruk'ta, ii<$ kath bir evde
di.inyaya gelen Orhan Okay'm ($OCuklugu, Edirnekap1 civa-
nnda, Arnavut'u, Rum'u, Yahudi'si, Ermeni 'si, Giritli'siyle
imparatorlugun ($Ok uluslu yap1s1m yans1tan son derece
DEFrERiMDE 40 SURET/99

renkli bir semtte ge<_;er. Babas1 polis oldugu i<;in <_;ocuklugu-


nun iki y1hm da Ankara'mn eski semtlerinden Samanpaza-
n'nda ya§ayan Orhan' m §ahsiyeti, hi<; §liphesiz, tarihl ve ta-
bil dokusuyla, nUfus yap1s1yla, terbiyesiyle Mila OsmanlI ka-
rakteri gosteren 1930'1ann istanbul'unda §ekillenmi§tir.
Kitab1, kitap9 dukkanlanm ve daha da onemlisi Sahhaf-
lar <;ar§1s1'm ortaokul y11lannda kqfeden Orhan Okay'm
Vefa Lisesi 'nde ge<_;en u<_; y1h," kitaplarla dostlugunun kitap
kurtluguna donli§tligu y11lard1r. Yine bu y11iarda iki onemli
insam tamr; Nurettin Top<_;u ve Nak§i halifesi AbdU!aziz
Bekkine Efendi.
Liseli Orhan, onceleri Kapah<_;ar§1'daki ki.i<_;uk bir mescit-
te cuma gunleri kar§1la§t1g1 ve daha soma tam§tmld1g1 Nu-
rettin Top<;u'nun bu tam§IklJktan birka<; ay soma <_;1karmaya
ba§lad1g1 Hareket dergisinde hasbl olarak tashih i§lerine ba-
kacak, lise son s1mfta ise ogrencisi olacakt1r. Vefa y1llannda
tamd1g1 bir ba§ka onemli insan da, Tahiri.i'l-Mevlevi'dir.
Merhumun Fatih Camii'nde verdigi Mesnevi derslerine de-
vam eden merakh <_;ocuk, art1k resml kulture ragmen kendi-
ne kanallar a<_;arak inamlmaz bir ya§ama sava§J veren klasik
kulturun ku§at1c1 iklimindedir ve kafas1, mevcut egitim sis-
teminin standartlan d1§mda, <_;ok fark.11 bir bi<_;imde te§ekki.il.
etmektedir.
Lise y11ianm <_;ok partili sistemin emekleme doneminde
ya§ayan Orhan Okay'm i.iniversite hayat1, Demorat Parti'nin
iktidara geldigi 1950 y1lmda ba§lam1§t1r. 0 y11larda lise bitir-
me ve olgunluk derecelerine gore istenilen fakultelere ko-
layca girilebildigi halde, Edebiyat Fakultesi'nin Turkiye'de
her zaman az tercih edilen Felsefe Bolumu'ne kaydm1 yap-
tmr. Bir y1I soma, hocalannm tavsiyesiyle mezun oldugunda
ogretmen olarak gorev alabilmek i<;in, Yi.iksek Ogretmen
Okulu'na ge<_;en Orban Okay'm en bi.iylik §ans1, Tanpmar,
Ali Nihat Tarlan, Re§it Rahmeti, Ahmet Ate§ ve Mehmet
Kaplan gibi bi.iyuk hocalann talebesi olmakt1r. Yine de fa-
ki.iltedeki egitimle yetinmeyecek, Celal Hoca diye me§hur
olan Celaleddin Okten'den Arap<_;a dersleri ald1g1 gibi, sah-
haf Raif Yelkenci 'nin bir kartvizitiyle gittigi Hattat Halim
Ozyaz1c1'dan da uzun bir si.ire husnuhat me§kedecektir.
Orhan Okay, Yi.iksek Ogretmen Okulu ile Edebiyat Fa-
100/DEFT ERiMDE 40 SURET

ki.iltesi 'nin Ti.irk D ili ve Edebiyat1 b6li.imlerinden 19.)5 ~u­


bat 'mda mezun olduktan sonra, islam Tedkiklcri Enstiti.i-
si.i 'nde agllan asistanhk imtiha111111 kazand1g1 halde, mecburi
hizmetle yi.ikiimli.i oldugu igin kendini edebiyat 6gretmeni
olarak Artvin 'de bulur, gi.inkii bakanhktan muvafakat ala-
mam1§t1r. istanbul'dan g1k1§ o g1k1§ ...
1940'Jann, 50'lerin Anadolu'suna, 6zellikle Dogu Ana-
dolu 'ya gitmek, bir balama di.inya ile irtibatJ koparmak ma-
nasma gelmektedir. Ancak Re§at Nuri'nin <;altku~u ve Ana-
dolu Notlan 'na ilaveten Grigori PetrofunAk Zambaklar Ul-
kesinde ve Mefkureci Muallim'inin okundugu y1llard1r. Ana-
dolu'da hizmet vererek "milletin ma'kus taliini yenmek" is-
teyen geng ve idealist 6gretmenler, bugiinkiilerin aksine, ta-
yinleri dogu §ehirlerine g1kt1g1 zaman sevinmektedirler.
Milliyetgiligini "Anadolu" fikri etrafmda tarif eden Nu-
rettin Topgu 'nun talebesi oldugu igin gok daha farkl1 duygu-
larla adeta ko§a ko§a Artvin'e giden Orhan Okay, orada bii-
tiin imkans1zhklara ragm_en, "Ne desem, ben orada Senfoni
Pastoral'i mi, yoksa Pan'1 m1 ya§ad1m?" diye tarif ettigi ve
hig unutmad1g1 bir y1! gegirir. Sonra Merzifon'da yedek su-
bayhk, ardmdan Diyarbak1r'a tayin .. Ve Diyarbalar'da, en
fazla bunald1g1 giinlerden birinde, hocas1 Mehmet Kap-
lan 'dan bir mektup ..
Erzurum'da bir iiniversite kurulmu§tur, Atati.irk Dniyer-
sitesi. Edebiyat Fakiiltesi'ne dekan olan Prof. Dr. Mehmet
Kaplan, mektubunda, eski ogrencisinden ag1lan asistanhk
imtiham igin miiracaat etmesini istemektedir. Orhan Okay
Hoca'mn otuz be§ yll siirecek Erzurum maceras1 b6ylece
ba§lar. 31 Agustos 1959 giinii, bir ayhk evli olarak Erzu-
rum 'a gelip yerle§en gigegi burnunda asistan, aslmda, hocas1
Ahmet Hamdi Tanpmar'm Be~ Sehir'inden ta111d1g1 bu §ehre
pek yabanc1 sayilmaz, giinkii anncannesi Erzurumludur.
Mehmet Kaplan'm ke§fettigi ve diger hocalan ah§trrd1g1
Erzincankap1'daki ~1klar Kahvesi, Orhan Okay'm ilk defa
asistanhk imtiham igin Ezurum'da bulundugu giinlerde g6-
tiiriildiigii ve sonraki y11larda bir bak1ma Erzurumluluk ta-
lim ettigi otantik mekanlardan biridir. Kor kandil gibi yanan
i§1g1, peykeleri, ham iskemleleriyle as1rlard1r hig degi§me-
mi§e benzeyen kahveye hocalar bir bir damlad1kga hikayesi-
DEFfERiMDE 40 SURETylOI

ni kesip irtical~n ho§geldin manzumeleri okuyan Meddah


Behc;et Efendi, Orhan Okay'm yakmdan tamd1g1 ilk Erzu-
rumludur denilebilir; katiks1z bir Erzurumlu, bir prototip ...
Orhan Okay'm doktora konusu da ilginc;tir; §3hsiyeti'
Nurettin Topc;u, Abdulaziz Bckkine, Tahiri.i'l-Mevlevi, Hat-
tat Halim, Celaleddin Okten gibi ruh adamlanmn manevi
iklimindc te§ekki.il eden ve 1950'Jerin Erzurum'u gibi keli-
menin tam manas1yla "§ark" hi.iviyetindeki bir §ehirde, ken-
disine doktora konusu olarak, hayatma intihar etmek sure-
tiye son veren ilk Ti.irk pozitivistini, Be§ir Fuad'1 sec;er.
Di.inya gori.i§i.i balammdan hic;bir yalanhk hissetmedigi bu
ilginc; adam1 sevgiyle ve bi.iyi.ik bir sab1rla ara§tlrarak adeta
bir kuyunun dibinden c;ekip gun I§Igma c;ikanr. Be~ir Fu-
ad!ilk Ti:irk Pozitivisti ve Natiiralisti (1969), Orhan Okay Ho-
ca'n.m heni.iz a§1lamam1§ eseridir. Daha birc;ok eser, yi.izler-
ce makale ve Dergdh 'ta parc;a parc;a yay1mlad1g1, tamamlan-
mas1m dort gozle bckledigimiz nefis Ahmet Hamdi Tanp1-
nar monografisi:.
Bir hoca, bir estet, bir ki.ilti.ir adam1 olarak tam otuz be§
y1I Erzurum'da bir cazibe merkezi olarak ya§ayan ve yi.izler-
ce talebe yeti§tiren Orhan Okay, 1950'lerden itibaren once
bi.iyi.ik merkezlerde ba§layan ve bir sure soma ki.ic;i.ik mer-
kezlere de sH;rayan degi§meyi, Erzurum'da, dikkatle -ve ac1
duyarak- izlemi§, Erzurumlular Erzurum'u terkederken, o,
istanbullu kalarak Erzurum'da ya§amakta israr etmi§tir.
<;unki.i Erzurum'u ve Erzurumlular'1, "gi.iven duyduklanna
ac;1ld1klan zaman duru ve berrak kalplerini adeta gozleriniz-
le gorebildiginiz" bu gi.izel insanlan hep sevmi§tir.
Orhan Hoca'mn otuz bq yilhk Erzurum maceras1
1995'te sona erdi. Yeni gorev yeri Sakarya Oniversitesi'yse
de art1k istanbul'da oturuyor ve ~ehir Tiyatrolan'nda Re-
pertuar Kurulu i.iyeligi yap1yor. Ancak Orban Okay ve Er-
zurum adlan birbirine o kadar bagl1dir ki, onsuz Erzurum
la§lan herhalde daha soguktur.
Putkmc1 Bir Ressam

. --~ EROL AKYA VA~ _ _

lt1 y1l kadar once Galeri Nev' de sergilenen Mirar;na-

A me konulu litografi dizisini hayranltkla seyrederken


miithi§ bir meraka kap1ld1g1m1 hat1rltyorum: Kimdi
bu Ero! Akyava§?
Ad1m s1k s1k duyar, New York'ta ya§ayan, eserleri mo-
dern sanat miizelerine kabul edilmi§ onemli bir ressam ol-
dugunu bilirdim. Fakat itiraf etmeliyim, ne kendisi, ne de
eserleri hakkmda bir fikrim vard1.
Dogrusu, Galeri Nev'deki sergiyi gezinceye kadar, "mi-
rac;" konusuyla ilgilenebilecek modern bir Turk ressam1 ta-
savvur edemezdim. Bizde ressam deyince, bir nicedir, ic;in-
den 9kt1g1 toplumun degerlerine kar§1 fena halde k1§kirt1l-
m1§, kafa yap1s1, k11Ig1 klyafeti, §ekli §emaili, k1saca her §eyi
ile "yabanc1 " adamlar akla gelir. Ero! Akyava§ da onlardan
biri miydi? Acaba Mirac; veya Kerbela olaylanm i§ler, Mat-
rakc;1 Nasuh'lann c;izgi ve renk diinyasmda seyahat ederken
bir oryantalist havasmda m1yd1, yoksa ic;inde, derinlerde bir
yerde bir klp1rt1, bir sanc1 hissediyor muydu? Gec;mi§ onun
ic;in sadece bir etnografik malzeme deposu muydu, yoksa
oradan bir§eyler ahp bugi.ine ta§1yarak ya§1yor muydu?
DEFfERiMDE 40 SURET/103

Terciiman gazetesinde Ki.ilti.ir Sanat Servisi mi.idi.iri.i ola-


rak gi:irev yaparken Galeri Nev'den gi:inderilen Mira<;name
sergisiyle ilgili basm dosyasmdaki fotograflan okuyarak Ak-
yava§'tn ki§iligi hakkmda herhangi bir ipucu elde etmeye c;a-
h§ml§, az c;ok ba§arm1§t1m da. Fotograflardan biri -ki bu fo-
tograf1 Dergah'ta yay1mlanan rbportaj1mda kullanm1§t1m-
c;ok ho§tu. Uzun, ince ve metru§ bir yi.iz, bu yi.ize epeyce ya-
la§an ince bir burun, uzun ve agarm1§ sac;lar, biri ba§irun
i.izerine c;ekilmi§, digeri burnunun ucunda iki gbzli.ik, Mira<;-
niime sayfalanndan birinin i.izerine egilmi§, bir elyazmasm1
(burc;name mi, falname mi, kimbilir nedir?) inceliyor. Yii-
ziin sol tarafim kaplayan gblgenin adeta bir bi.iyi.iciiye ben-
zettigi bir sanatc;1, bir c;izgi ve renk bi.iyi.ici.isii .. .

Sanmm bir y1! kadar somayd1, gazetede telefonum c;ald1;


Rauf Tamer, Erol Akyava§'m yanmda oldugunu, istersem
kendisiyle rbportaj yapabilecegimi sbyliiyordu. Hemen yu-
kanya, Rauf Bey'in odasma ko§tum; bakt1m, ufak tefek, za-
y1f, sakalh bir adam .. Arna sakah ne entel taifesinin arapsa-
c;ma dbnmii§ sakallarma, ne de karikati.irlerde ressam taife-
sinin aJamet-i farikas1 olarak c;izilen c;ene sakalma benziyor-
du. Basbayag1 Miisliiman sakahyd1 bu, herhangi bir Anado-
lu §ehrinde veya kasabasmda yi.iriirken s1k s1k gbzi.iniize c;ar-
pabilecek tiirden, yani sahibini toplumdan tecrit etmeyen,
mi.ibalagas1z, madan bir sakal. Halbuki "sanatc;1" ve "ya-
zar"lann sakallannda c;ogunlukla, topluma ybnelik bir istih-
faf ve meydan okuma vard1r.
Evet, Mira<;niime dizisi kadar, ressammm daha soma
kestigi sakah da §a§irtm1§t1 beni. Yirmibe§ y1ldir New
York' ta ya§ayan modern bir ressam, fakat hala bizden, ic;i-
mizden biri ... Olacak §ey degil! Birbirimizi o kadar c;abuk
anlad1k ki, bu, ancak aym ki.iltiiri.i, aym iklimi, aym duyarhg1
payla§an insanlar arasmda mi.imki.in olabilir.
Konu§maya ba§laymca Akyava§ 'm bizdenligi daha ac;1k
bir bic;imde belirdi. De; be§ y1l Avrupa'da veya Amerika'da
ya§ad1ktan soma Ti.irkc;e'yi unutmu§ numaras1 yaparak ak-
lmca ne kadar c;agda§la§t1klanm isbat eden k1ytmk heriflere
hie; mi hie; benzemiyordu. Etrafmda bir bak1§ta gbrdi.igii c;ar-
p1khklarla ve daha c;ok da kendisiyle tath tath dalga gec;en
104/DEFfER iMD E 40SURET

bir adam; Turkiye'dcn hig ayn lmam1§casma guzel konu§tu-


gu, esprili, zcngin, " lan "h , " h1yar'· h , "hirt"h hafif bir argo ve
edep smlflanm a§mayan bir dizi kufi.irle re nklendirilmi§ sel-
ler sular gibi bir Turkge ...
1932 yilmda ah§ap bir istanbul evinde dogan bu mliteva-
z1. fakat tevazuu riyaya donli§turmemi§, du§unduklcrini ha-
t1r gonul dinlemeden soyleyiveren sanatg1 istanbul ve Flo-
ransa Guzcl Sanatlar Akademilcri'ndeki egitiminden soma
P aris'te Andre Lhote ve Fernancl Leger ile gah§ml§,
ABD'dc Illinois Institute of Technology 'dc ise mimarhk
egitimi gormli§ti.ir. Dnlu Earo Saarinen'in mirnarhk buro-
sunda gah§arak baZI bnem]i projelere katk1da buJunan geng
mimar, bir sure soma mimarhktan s1kilarak ilk goz agnsma,
resme donccek New York'ta 1957 yilmda agt1g1 ilk sergisiyle
Modern Sanatlar Mi.izcsi'nin si.irekli koleksiyonuna girmeyi
ba§ard1g1 gibi , aym mi.izenin 1963 y1lmda hazlflad1g1, ge§itli
sanat merkczlerinde tekrarlanan Modern Resmin Tarihi ser-
gisinde de temsil edilccektir.
Ero! Akyava§, o gun buglindi.ir hi~ b1kmadan r.e sim yap1-
yor; ancak mimarltk nosyonu, resimlerindc bir ig disiplin
olarak kcndini slirckli hisscttirmektedir. Bu resimlerdc he-
mcn hisscdikn hir ba§ka §CY de, mistik/ trajik gerilim ve go -
runenlerin ardmdaki gorli nmeyeni arama cch~idir. Kendi
sanatm1 vc sanat anlay1§1111 tarif edcrken Giil:je1~-·; Raz gibi
tasawuf klasiklcrinc atdlarda bulunan sanat<;1ya, yaz ayla-
nnda hcrhangi bir gun, Karagumri.ik 'teki Cerrahi tekkcsin-
dc rastlarsamz, big §a§1rmamahsm1z.
Akyava~·m Paris 'tc, Michel Casse litografi atolyesinde
ger<~eklqtirdigi , ozel Yelin Arches kag1dma yi.iz nusha <;o -
galtilan ve sckiz orijinal litografiden olu3an Mirar;name dizi-
si, Picasso'nun Lysistrala ve Dali'nin halzi Komedya 's1 gibi,
i.lnli.i ressamlarm klasik temalan i§lediklcri orijinal bask1 di-
zilcri cinsindcn bir ~al!§mad1r. Daha once Kimya-yt Saadet
' vc Ha/lac-1 Mansur'1111 I'asyonu tcmalan i.izcrinde <_;ah§an ve
klasik temalan i§lemeye 1989 y1h nda istanbu l Bienali gerge-
vesi11dc Aya irini'dc sergilecligi ve Mcvlana 'mn i.inlii eserin-
den ilh amla Fihi Mafih ad1111 vercligi enstelasyonla devam
eden sanat<;1, ilk olarak Leningracl'claki Benois Palace'da
scrgilcdigi iknnoklastlur ir;in ikon!ar dizisiyle sanat111111 zir-
DEFTERiMDE 40 SURET/ 105

velerinde dola§maya ba§lam1§t1r. Lamine edilmi§ saydam


bloklar uzerinde duran antik sikke dial an, ustuste harfler ve
gizemli §ckiller, s1cak renklcrle elde edilcn 1§1lt1h bir dunya-
da erirken seyredenlere onemli mesajlar da ileten on dokuz
parc;ahk mi.ithi§ bir dizi ...
Sozkonusu dizide para temas1rn ele alan ve bir yandan
antik sikkelerde . beliren suretleriyle putla§tmlm1§ tiranlan
(dolay1s1yla tiranl1g1, totalitarizmi) yarg1layan Ero! M)'ava§,
diger yandan para mythe'i etrafmda maddeciligi ve maddeci
bat1 dunyasm1 sorgulam1§t1r.
ikonoklast "putkmc1" anlamma gclir. 0 halde ikonok-
lastlar ir,;in ikonlar dizisi, ayrn zamanda, Ero! Akyava§'m sa-
natma dair son derece onemli ipuc;lan ta§1maktad!f ve -ben -
ce- sanat escrine kutsalhk atfcderek onu adeta putla§t1ran
ve farkma varmadan sanat1 dinin yerine ikame eden sanat9-
lara verilmi§ bir cevapt1r.
Erol Akyava§'m modernizmle postmodcrnizm arasmda
bir sarkaca benzeyen sanatmda, kadim geleneklerin yeni bir
bic;im kazanarak verdigi asil bir cevap ..
Kediler ve
Ku§lar ve Vanurlar ve Sinema

. .
HALIT REFIG
-

e ihangir'deki evlerinin "Dikkat kedi var!" c;1kartmas1


yap1§tmlm1§ kap1sm1 c;alarsamz, sizi sadece zarif, gu-
leryiizlu Gulper Hamm'la sevgili e§i Halit Refig degil,
kediler de kar§ilar; ya bir pamuk y1gmma benzeyen Can, ya
1
iyice semirmi§ Adah, ya da Yast1k .. Ve tam ad1m1m1z1 atar-
ken ic;eriden "Merhaba" diye c;atlak bir ses gelirse, bilin ki,
Refig'lerin Gumu§tuy ad1m verdikleri iri ve gri Afrika papa-
gam tarafmdan istikbal edilmektesiniz.
Halit Refig bir sinema yonetmeni, Gulper Refig ise pi-
yanist ve Mimar Sinan Dniversitesi'nde muzik tarihi doc;en-
tidir. Yirmi y1l once evlenmi§ler. Dunya goru§leri, muzik
zevkleri ve hayvan sevgileri arasmda mukemmel bir uyum
var. ikisi de adeta antenlerini dikmi§, Turkiye'de ve dunya-
da olup bitenleri olanca dikkatleriyle takip ediyor, vatanda§
olma §Uuruyla gerektigi zaman tepkilerini herhangi bir §e-
kilde ifade etmekten c;ekinmiyorlar. Hayatlan hak§inas!Jk
uzerine kurulmu§tur dersem, samnm, Refig ailesini iyi tarif
etmi§ olurum. Halit Bey ve Gulper Hamm, belli konularda-

1 Gulper Refig, kedilerini ve onlarla ili§kilerini Kediciklcrim (1990) adh za-


rif kitab1nda anlatm1§t1r.
DEFrERiMDE 40 SURET/107

ki temel gbrii§lerinden hie_;; taviz vermez, fakat mesela Refah


Partili Recep Tayyip Erdogan ba§anh bir belediye ba§ka-
mysa, onun ic_;;in en yakm dostlanyla bile kavga etmekten
-dolay1s1yla yalmz kalmaktan- c_;;ekinmezler.
Halit Refig, ailesinin bir i§ dolay1s1yla iic_;; ayhgma gittigi
i zmir'de dogarsa da (5 Mart 1934), gozlerini Ni§anta§1'nda
ac_;;ar; yani dogma (degil ama) biiyiime istanbullu'dur. Baba-
s1 Cerni! Bey, tekstil sanayiini Selanik'ten Tiirkiye'ye getir-
mi§ sanayici/tiiccar bir aileler birliginin iiyesidir; bu bakim-
dan Halit Refig'in Tiirkiye'nin ilk burjuva ailelerinden biri-
ne mensup oldugunu soylemek yanh§ olmaz. Annesi ismet
H amm da Selanikli'dir, fakat daha miitevaz1 bir aileden ge-
lir.
Dokuz on ya§lanna kadar otoriter bir adam olan biiyiik-
b abanm golgesi altmda diizenli bir aile hayat1 ve mutlu bir
c_;;o cukluk ya§ayan Halit Refig, Burgaz Adas1'ndaki ah§ap
1
konakta biitiin ailenin biraraya geli§lerini, kaptanlan , Bo-
gaz vapurlanm ve vapur yolculuklanm hie_;; unutmayacaktir.
Dedenin oliimii, biiyiiyii bozar; aile ic_;;inde, ma! varhg1 pay-
la§ihrken c.;:1kan kavganm kendi evlerine yans1y1§ bic_;;imi,
ozellikle c_;;ok yumu§ak bir adam olan ve haks1zhklara kolay-
ca boyun egen babas1 Cerni! Bey'in bu kavgada adeta ufa-
lanmas1, hayat1 yeni yeni anlamaya ba§layan kiic_;;iik Halit'i
derinden yaralam1§, ailesinden ruhen kopard1g1 gibi para-
dan nefretine ve hakk1 olan miras1 -ileride- reddetmesine
yo! ac_;;m1§t1r.
Halit Refig, ilkokuldan beri okudugu ~i§li Terakki Lise-
si'nden mezun olduktan sonra, Robert Kolej'in Miihendis-
lik Boliimii'ne girer; ancak kafasma c_;;ocukluk y1llannda sey-
rettigi, belki de gok gabuk kaybettigi mutlulukla ozde§le§en
sinema sevgisi, onu bu alana dogru itmektedir. Nitekim Ne-
cip Erses'in Tiinel'de ki ses sti.idyosunda bir si.ire i.icretsiz c_;;a-
h§arak sinemanm altyap1s1 hakkmda bir c_;;e§it staj gorecek-
tir. Ardmdan iki y1hm gozden c_;;1kararak Robert Kolej'den
aynhr. Art1k kesin olarak sinemac1 olmaya karar vermi§tir;
bunun ic_;;in sinema egitimi gormek i.izere c_;;ekip Londra'ya,
1
Halit Refig, sinemac1 olmaya karar vermeden once kaptan o!may1 hayal
edermi§. Hamm adh nefis fi lminde, onun ilk ($OCukluk riiyalanna dair
ipu($lan bulmak miimkiindiir.
108/DEFTERiMDE 40 SURET

BBC Turkc;e Yaymlar'da c;ah§an amcaoglu Mehmet Re-


fig'in yanma gider (1953). Ancak o y1llarda sincma egitimi
Avrupa'da da birtalam teknik kurslardan ibarettir.
Dort ay kadar kald1g1 ingiltere'den sinema tarihi, teorisi
vc teknolojisiyle ilgili temel kitaplarla donen Halit Refig'i n
§imdi tek istedigi, askerligi aradan c;1kararak sinemaya rahat
bir §ekilde ba§lamakt1r. Topc;u Okulu'ndaki askerligi sira-
smda, ingilizcc bilenlere Kore'ye gitmek isteyip istemedik-
leri sorulunca, aile ic;inde yeni bir krize yol ac;an karanm ve-
rir ve gonullu olur. Uzakdogu'yu gorup ya§amak ic;in bulun-
maz bir firsattir bu (1954). Ne var ki o Kore'ye gidip birligi-
ne kat1Jd1gmda ate§kes sagJanilll§ Ve mutareke imzaJanmI§-
tJr.
<:;ekik gozluler iilkesinde sava§I ya§amadan askerlik ya-
pan ve bu arada bir amator kamera satm alarak ilk belgesel
filmlerini Kore ve Japonya'da c;eken Halit Refig, bir ara Bu-
dizm, Konflic;yanizm ve Taoizm gibi uzakdogu felsefeleriyle
ilgilenirse de, Amerikan askerlerinin "dunyamn efendisi"
(!) olduklanm ihsas ettiren tavirl anna tepki duyarak yava§
yava§ sosyalizme kayacakt1r. Kore'ye gidinccye kadar her-
hangi bir siyasi dli§lincesi bulunmayan Halit Refig, dondu-
giinde sosyalizan fikirlere sahiptir; bu yuzden koyu Demok-
rat Partili ailesinden busbutun uzakla§1r. Gerc;i hie; bir za-
man i§<;i s1mfmm diktatoryasma inanmam1§tir, ama sosyaliz-
mi samimiyetle bcnimser ve -1965 y1lmdan sonra,· sosyaliz-
min oncusu olarak ortahkta gezinen adamlann aslmda birer
madrabaz olduklanm farkedinceye kadar- sosya!ist solun
her rengini bannd1ran c;evrelcre girip c;ikar. Bir yandan da
Marksist literaturu ciddi bir bic;imde takip etmektedir. Das
Kapital'in ingilizce tercumesini edindiginde y111956'd1r.
Askerden dondukten sonra, sinemaya ilgisini ve biriki-
mini bilen dostlan , Halit Refig'i Ankara'da Metin Toker'le
tam§tinrlar. Boylece ailesinin nefret ettigi ismet Pa§a 'mn
damad1 tarafmdan c;1kanlan Akis'te sinema yazarl1gma ba§-
layan, daha sonra istanbul 'a donerek aym i§e Yeni Sabah 'ta
devam eden Rdig, bu sayede Metin Erksan, Omer Lutfi
Akad ve At1f Yilmaz gibi ustalarla tam§Ir. Bir y1l sonra At1f
Yilmaz'dan senaryo yazarhg1 ve rejisbr yard1mc11ig1 teklifi
alir. 0 s1ralarda yakm dostu Nijat Ozon'un tavsiyesiyle daha
DEFfERiMDE 40 SURET/ 109

once ad1m hie; duymad1g1 Kemal Tahir'in Korduman'1m ve


diger eserlerini okumu§tur. <;ok gec;meden bu bi.iyi.ik yazar-
la Baylan Pastahanesi'nde tesadi.ifen kar§!la§ir ve tam§Irlar.
Dokuz on ya§lanndayken kaybettigi gi.ic;li.i baba imaj1m ye-
niden bulmu§ gibidir.
Halit Refig, o gi.inlerde At1f Y1lmaz'la birlikte Ya~amak
Hakkimdtr adh filmde c;ah§maktad1r. <;ekimler masmda ah-
bab oldugu Alman kameramana kafasmdaki bir hikayeyi
anlatir ve birkac; ay soma Almanya'dan bir mektup ahr. Ka-
meraman bu zab1ta hikayesini bir Alman prodi.iktbre anlat-
mt§, o da filmi c;ekmeye karar vermi§tir, i.istelik Halit Re-
fig'in ybnetmesini istemektedir. Teklifi kabul eden gene; yo-
netmen, senaryo konusunda Kemal Tahir'den beklemedigi
olc;i.ide yard1m gorecektir. Bi.iyi.ik yazann bu senaryo vesile-
siyle kendisine dram konusunda verdigi temel bilgilerin bu-
gi.in bile i§ine yarad1gm1 soyleyen Halit Refig, sozkonusu fil-
mi, tam c;ekimlere ba§lanacag1 s1rada, Alman prodi.iktor ta-
rafmdan senaryoda Tiirkiye'yi yanh§ aksettirecek degi§iklik-
ler yapmaya zorland1g1 ic;in birakm1§t1r.
Halit Refig, bu tecriibe sayesinde bnemli bir gerc;egin
farkma vanr; Tiirkiye'nin gerc;ekleri Bat1hlar'm umurunda
bile degildir. Onlar ic;in onemli olan, kendi seyircilerinin ho-
§una gidecek olaylar ve gbri.inti.ilerdir. Ancak Bat1c1hgm ve
Bat1c1 aydmlann tam kar§Ismda yer ah§I daha sonradtr.
1960 y1lmda ilk filmini yapar. Halit Refig ve Metin Erksan
isimleri, 1960'1ann ba§mda sosyal gerc;ekc;i sinemayla ozde§-
le§mi§tir. Metin Erksan, Susuz Yaz filmiyle Berlin Film Fes-
tivali'nde Biiyiik Odiil 'ii kazanarak Ti.irk sinemasmm millet-
leraras1 ilk ba§ansma imzasm1 atar (1964).
Halit Refig, bu odi.ili.i kazanan biiti.in yonetmenlerin ve
filmlerin milletleraras1 alanda biiyiik bir §6hrete kavu§tukla-
nm, sadece Metin Erksan'm ba§ansmm c;ok anlaml! bir sii-
kutla kar§iland1gm1 soyliiyor. Aym y1l K!bns konusunda
ABD Ba§kam Johnson'un ismet Pa§a'ya yazd1g1, bir i.iltima-
ton niteligi ta§tyan i.inlii mektup da Tiirkiye'yi Batt diinyas1-
nm samimiyeti konusunda ilk defa ciddi bir tereddi.ide di.i-
§i.irmii§tiir. Biitiin bu olaylann kendisini Batt konusunda ye-
niden dii§i.inmeye sevkettigini anlatan Halit Refig, "Birgiin,
diyor, Kemal Tahir'le ~a§kmbakkal'da hem yiiri.iyor, hem
110/DEITERiMD E 40 SUR ET

de konu§uyorduk. Ne konu§tugumuzu §imdi hie; hat1rlam1-


yorum. Tek hatlflad1g1m onun §U sozi.i: 'i§te bu, Bat1hla§ma-
nm bizdeki fiyaskosudur '. Sanki bu ci.imleyi bekliyormu§um;
ic;imde, bu fikri hemen benimsememi saglayacak oyle bir bi-
rikim olu§mU§ ki, 'evet, dedim, fiyasko!'
Kemal Tahir'in o gi.in soyledigi ci.imle Halit Refig'i ate§-
leyecek, boylece Bat1c1hkla ve Batic1larla, Devlet Ana'nm ya-
z1lmasmdan tutun, Yorgun Sava§(;t'nm yak1lmasma kadar,
bir dizi olumlu ve olumsuz hadiseye zemin hazlflayan mi.ica-
dele ba§layacaktir. Ancak ic;ten ic;e geli§en kavga, 27 Tem-
muz 1966'da Sinemat~k Dernegi tarafmdan di.izenlenen
"Ti.irkiye'nin Toplumsal Yap1s1 ve Gelecegi" konulu ac;1k
oturumda su yi.izi.ine c;1kar. Halit Refig ve Duygu Sag1rog-
lu 'nun terkettikleri bu ac;1k oturum, Ti.irk sinemac1lanna
"primitif bir hakaret ayini" halini almI§tir. Sinematek c;evre-
sine hakim olan, Halit Refig ve arkada§lannm kaq1 oldugu
fikirler k1saca §6yle ozetlenebilir: Sinema evrensel bir sanat-
tir, o halde degerlendirme Bati'nm olc;i.ileriyle yap1lmal!d1r.
Bat! sinemas1 seviyesine ula§mad1kc;a, Ti.irk sinemas1yla ilgi-
lenmek anlams1zd1r.
Bu gori.i§lere kar§I hem filmleriyle, hem de yaz1lanyla
"Ulusal Sinema"mn onci.ili.igi.ini.i yapan Halit Refig'in yaz1-
lan, ilginc;tir, kitap olarak Hareket Yaymlan arasmda c;1kar:
Ulusal Sinema Kavgast (1971). Nurettin Topc;u c;evresinden
aydmlann kitaplanm yay1mlayan bu yaymevi bi.inyesinde o
malarda Hareket adh bir de dergi c;ikmaktadlf ve Hareket
Kemal Tahir'e yakm ilgi gostermektedir.
Ulusal Sinema'mn teorik temelleri ve i.iri.inleri §i.iphesiz
tartI§abilir; ancak Bat1c1larla ve Bat1c1 Marksistlerle " ulusal-
hk" adma kavga veren, daha da otesi, Osmanh 'y1 savunan
Kemal Tahir, Metin Erksan ve Halit Refig gibi "solcu" §air,
yazar ve sinemac1lann, iki kesim arasmda birtak1m kanalla-
rm ac;1lmasm1 saglad1klan su goti.irmez bir gerc;ektir.
Ve biz o zaman anlam1§1Zdlf ki bi.iti.in solcular " hain" de-
gil!
-I

Nam-1 Diger "irfan Kulyutmaz"

. .
~-- HILMI YAVUZ --~

973 y1hyd1; Yeni A dergisinin tesadi.ifen elime ge<;en bir

1 say1smdaki Tanpmar'm Solculugu Efsanesi ba§hkh yaz1y1,


o gi.inlerde Saatleri Ayarlama Enstitiisii i.izerine bir odev
hazirlad1g1m ic_;in ilgiyle okudugumu hatirhyorum. Bu, yazar
Hilmi Yavuz'dan okudugum ilk yaz1d1r. Yeni Ortam gazete-
sinde <;1kan Tanpmar Uzerine Notlar'mda Huzur yazannm
solcu oldugunu iddia ettigi i<;in Selahattin Hilav'1 adamakllh
hirpalayan Yavuz, kendisi de solcu oldugu halde "Hayir,
Tanpmar solcu molcu degil! " diyordu. Rahatlam1§tlm; dog-
rusu hayran oldugum yazan solculara kaptirsayd1m <;ok i.izi.i-
lecektim.
~air Hilmi Yavuz'u ise Bedrettin Ozenne Siirler'den tam-
d1m. Ger<;i ~eyh Bedreddin etrafmda olu§turulan soi "ro-
mantizm" bana tipik bir anakronizm gibi geliyordu, fakat
Hilmi Yavuz'un §iirindeki sesten hayli etkilenmi§tim. Soma
yaztlanndan bir kismm1 toplad1g1 Felsefe ve Ulusal Kiiltiir'u
okudum. Bu kitapta Marksist bir Ti.irk aydmmm benim de
ilgilendigim konulara baki§ tarn, mesela ge<;mi§ kiilti.iri.in
nas1! "gi.incel"le§tirilebilecegine, nastl ya§amr k1lmabilecegi-
ne dair sorulara verdigi cevaplar vard1.
l 12/DEFTERiMDE40 SUR ET

isranbul'a geldikten sonra, Hilmi Yavuz'u tamyan bir


dostum onun benim A~k Estetigi ve Eve Donen Adam adh
kitaplanm1 okudugunu ve ovgi.iyle sbz ettigini soyledi. Tam
o giinlerde bir yaz1smda Eve Donen Adam 'dan bir almt1
yapt1g1m gordi.im. Ve (1986 veya 1987 olmah) TOY AP Ki-
tap Fuan'ndaki bir imza giiniinde tam§t1k. Tarn§1khg1m1z, il-
gi duydugumuz konularm §a§irt1c1 benzerligi dolay1s1yla,
aram1zdaki ya§ farkma ragmen, s1k1 bir dostluga dogru iler-
ledi. Birbirimizin dilinden anhyorduk.
Tiirkiye'de ilk solcular, alafrangala§m1§ Tanzimat aris-
tokrasisinin c;ocuklandir; c;i.inkii Avrupa'ya gidip yabanc1
diller ogrenen, dolay1s1yla yeni fikirlerle ilk kar§Ila§an onlar
oldu. Hilmi Yavuz'un fark1, koklerine bagh Siirtli bir ailenin
~ocugu olarak diinyaya gelmesi, tasavvuftan, Kelam'dan,
imam-1 Safi'den, Gazall'den, E§'arl'den soz edilen Miisli.i-
man bir Ti.irk evinin atmosferini ya§aIDI§ olmas1d1r. Baba
Yahya Hikmet Bey -ki Sezai Karakoc;'un babasmm arka§1d1r
ve aym tekkeye devam ederler- iki had arasmda s1ki§1p kal-
mI§ Tanpmar tiplerine bcnzer; hem s1k1 bir Atati.irkc;i.i, hem
de hafiz-1 Kur'an'd1r. Birgiin elinden tutup Kocamustafapa-
§a'ya gotiirdiigii kii<;iik Hilmi'ye soyledigi §U sozler, onun i<;
diinyasma dair onemli ipuc;lan ta§imaktadir: "Sumbiil Efen-
di Hazretleri'nin manevi huzurunday1z, evlat. Allah muhab-
betinin kokusunu duyuyor musun?" Hilmi Yavuz, "Birden
c;ok tuhaf bir §ey oldu" diyor, "birden her yeri yamk ve kesif
bir siimbiil kokusu ku§att1. Duyuyordum, i§te avluyu Baki
Efendi'nin deyi§iyle 'gomgok tere batm1§' bir siimbiil koku-
su doldurmu§tu".
14 Nisan 1936 tarihinde, istanbul'da, Alman Hastahane-
si'nde sabaha kar§1 diinyaya gelen Hilmi Yavuz, c;evresini
§Uurlu olarak ilk defa babasmm kaymakam olarak gorev
yapt1g1 Orhangazi'de idrak eder. 1940'lar, yani sava§ ve yok-
sulluk y11Jan. Gaz Jambas1 I§1gmda okunan kitaplar, karart-
ma gecelerinde pencercleri s1k1 s1kiya kapatilm1§ odalarda
titrek 1§1gm duvarlardaki esrarh golge oyunlan ... A~1k Ga-
rip'ler, Sah jsmail'ler, Kan Kalesi Cenkleri ... Ve tren yolcu~
luklan .. Babasmm s1k s1k tayini c;1kt1g1 ic;in Kurtalan'a kadar
bi.itiin istasyonlann adlanrn bir c;irp1da sayabilen kii<;iik Hil-
mi, "bir §ehrin yerlisi" olmaya firsat bulamayan memur c;o-
DFFTE'~i\IDE 40 SL RET/11>

cuklanndanJ1r. Orhangazi"de ba§laJ1g1 ilkokulu Terme ·ue,


ortaokulu Siirftc hitirir.
Yahya Bey, son olarak tayin eJildigi ~cbinkarahi~ar·111
iklimi saghg1m olumsuz ctkilcyincc emckliligini istcyip ycr-
lqmck karanyla mcmlekcti Siirt'e go<; .:•.lcr. Hilmi YJvu ~­
ilk Jefa gi"irdi.igi.i baba yurdunda ilk izlenimin'i n §Chrc tuhaf
bir §Ckilde hakim olan bcyazhk oldugunu soyli.iyor. Bcy;nil k
ve korkunc; mezarhklar. Soma ailcnin yans1 harabe; c Jon-
mi.i§ konag1. Konaktaki ya§ama bic;iminin aynlmaz bir par-
c;as1 olan efsanclcr. Yahya Bey, hergi.in Kur'an okumakta,
evdc q Jost ve akrabalar arasmda c;e§itli din! mcselclcr ko-
nu§ulmaktaJ1r. Hilmi Yavuz, ailesinin Mi.isli.imanhg1 ya1a-
mas1 yolunda kendisine hi<; bask1 yapmad1gm1, ancak gecc-
leri annesi Vccide Hamm'm ogrcttigi dualan okumadan
yatmad1g1111 ve evdc konu§ulanlara istcr istemcz kulak :::isa-
firi oldugu ic;in din! meselc ve kavrarnlara yabanc1 kalmad1-
gm1 soyli.iyor. Daha da ilgi c;ekicisi, Vcciclc Hamm chl-i ta-
rik oldugu ic;in, bugi.in bin;ok insanm ti.iylcrini diken dikcn
eden KaJirl zikirleri de Hilmi Yavuz"un di.inyasma yabanc1
Jegildir.
Siirt'te lise bulunmad1g1 i<;in kisa bir si.ire soma Yavuz
ailesine tckrar yo! gi:>ri.ini.ir. Ya Diyarbak1r'a, ya istanbul"a
ta§milacakt1r. Yahya Hikmet Bey, Hilmi'yi Galatasaray'da
okutmak istcdigi ic;in istanbul"u tcrcih cdcr. Ve K1zta§1 .nda
kiralad1klan eve yerlqirlcr. 0 y1J lisclcr dort yila c;1kanl11111-
t1r. Dstclik Galatasaray'm haz1rhk s1111f1 da vard1r; bq y1lhk
lise tahsili Hilmi'nin gozi.inde bi.iyi.ir vc babasma lisan i:ig-
rcnmc sozi.i vererck Kabata§ Erkck Liscsi'nc parah yat1h
olarak girer. ~anshd1r, c;i.inh1 burada Bch<;ct Nccatigil gibi
bir edebiyat ogrctmcninin "tehzib"indcn gec;ccckti r. Hilmi
Yavuz'un bir §air ve ki.ilti.ir adam1 olarak hamurunJa, Ncca-
tigil mayas1 vard1r dcrscm, abartmI§ olmam. Antik mitoloji-
yc vc islami menftk1ba di.i§klinli.igl1, di\·;111 ~iii i zevki vc dilc
tasarrufunda, gcrc;ekten bu sec;ki11 edcbiyat<,;111111 dcrin izlc-
rini hemen sec;ebilirsiniz.
On i.ic; ya§mdan bcri §iirlc ilgilcncll w bir si.ire kahvcren-
gi kaph §iir deftcrinc tan111m1 ~ 'iairlc1·i, ~ 1 irlcrini kcnui ad1y-
la yazarak "tcmclli.ik" cdc.:11 I Iii mi Yavuz·un S,1/Jah/ann ·1 i1r-
kiisii adh ilk §iiri, Kabata§ Erkck Liscsi ogrencileri tar~ifin-
114/DEFfERiMDE 40 SUR ET

dan c;1kanlan ve §air Ozdemir Asafm matbaasmda basJ!an


Donum dergisinde yay1mlanm1§t1r (1 Arahk 1952). Boylece
ad1 §aire c;1kan Hilmi'nin §air kimligi onaylanm1§ olmakta-
dIT. Ancak §airlik sevdas1 yiiziinden, liseyi bitirdikten soma
babasmm arzusu iizerine girdigi Hukuk Fakiiltesi'nde anfi-
leri degil, Erda! Oz, Kemal Ozer, Adnan Ozyai<.;mer, Onat
Kutlar, Dogan H1zlan, Demir Ozlii gibi miistakbel §Ohretle-
rin yer ald1g1 "solcu" edebiyat c;evresince mekan tutulan fa-
kiilte kantinini tercih edecektir. A dergisi bu c;evrede dogar.
Her yeni dergi gibi , A da, putlan y1krnak, yani edebiyat diin-
yasmda k6§e ba§lanm tutmu§ eskilerin saltanatma son ver-
mek ii:;in c;1kanlmaktad1r. Dram Tiyatrosu olaymm arkasm-
da da aym heyecan vard1r.
Aralannda Hilmi Yavuz'un da bulundugu gene; edebi-
yatc;llar, ba§kanhgm1 Yakup Kadri'nin yapt1g1 Tiirk Edebi-
yatc;llar Birligi'nin Tepeba§1'ndaki Dram Tiyatrosu'nda dii-
zenledigi §iir gecesinde, gecenin ki§iliksizligini protesto et-
mek amac1yla, paradiden, Behc;et Kemal c;aglar'm §iir oku-
dugu s1rada "Matine doriiterleri esselamiin aleykiim" yaz1h
bir pankart ac;arlar. Ancak bu protesto onceden haber alm-
d1g1 ii:;in polise haber verilmi§tir. D erhal derdest edilirler.
Hilmi Yavuz karga§adan faydalanarak s1v1§may1 ba§anrsa
da, ertesi giin Ekspres gazetesinde man§etten verilen "Ko-
miinistler Dram Tiyatrosu'nu bast1" haberini goriince deh-
§ete kap1hr. Korktugu ba§ma gelecek, ertesi giin polislerce
evden ahnarak sorguya c;ekilecektir. Bu, onun ilk ve son
Sansaryan Han tecriibesidir. " Galiba, diyor Hilmi Yavuz,
1
eleba§I olarak Attila ilhan'm adm1 soyletmek istiyorlard1. "
Hukuk Fakiiltesi'ne devam ettigi y1llarda Vatan ve Cum-
huriyet gazetelerinde c;ah§an Hilmi Yavuz, 1963 y1lmda
Londra'ya gitmi§, be§ y1l siireyle bir yandan BBC'nin Tiirk-
c;e boliimiincie spikerlik ve terciimanhk yaparken, bir yan-
dan da Londra Dn:-;ersitesi Edebiyat Fakiiltesi Felsefe Bo-
liimii 'nde okumu§tur. Bu arada s1k s1k Londra ve Paris'teki
ogrenci hareketlerine kat1ld1gm1 saklam1yor. Ancak kendi
iilkesinin tarihine , kiiltiiriine yabanc1la§maya ba§lad1g1mn
da farkmdad1r. Bu farkmda olu§, onu, c;ocuklugunda ii:; diin-
1 Bu hadiseyi Tahir Alangu, Yenilik dergisini n M ay1s 1956 tarihli say1stnda,
Salah Birsel ise Ah Beyog/11 Vnh Beyog/11 ad h kitabtnda biitiin aynn t1l any-
la an lat m1 §lard1r.
DEFTERiMD E 40 SURET/ 115

yas1m besleyen ki.ilti.iri.in koklerine inmeye zorlayacak, hatta


Londra'dan Yeni Ufuklar'a gonderdigi bir yaz1da, "Bakl'yi,
Nefi'yi, Naima'y1 bilmeyen, fakat Kant, Wittgenstein, Hegel
deyince bi.ilbi.il kesilen aydmlanm1z1 gordi.ikc;e, sizi bilmem
ama, benim utanc;tan yi.izi.im kizanyor" diyecektir.
Bu di.i§i.ini.i§ bic;imi ve bir "kitap kurdu" olarak isJam ki.il-
ti.iri.ine, 6zellikle bu ki.ilti.iri:m Osmanh versiyonuna ili§kin
okuma faaliyeti, Hilmi Yavuz'u solcu ve Bat1c1 c;evrelerde
ayncahk.11 bir konuma yi.ikseltecektir. bzellikle Bogazic;i
Oniversitesi 'nde, yonetim ba§ka birini bulamayrnca i.istlcn-
digi isJam Di.i§i.incesine Giri§ dersi, onun bu ki.ilti.iri.in di.in-
yasma saglam bir " giri§" yapmasm1 da saglam1§tir. Art1k
Ti.irk tarihinden, ki.ilti.iri.inden, inane; sisteminden sbz eder-
ken gaf i.isti.ine gafyapan "cahil" Bat1c1 ve solculann ba§ be-
las1 bir "ki.ilyutmaz"d1r. Eski ki.ilti.irden soz ederken iri iri
c;amlar deviren aydmlarla tath tath alay etmek, ki.ilti.irli.i,
alafranga bir istanbul beyefendisi tiplemesi olan irfan Ki.il-
yutmaz'm en bi.iyi.ik zevkidir.
Hilmi Yavuz, Osmanh Ti.irkc;esi 'ni iyi bilir ve eski keli-
meleri gerektigi zaman yerli yerinde kullanmakta mahirdir.
Ancak ozti.irkc;eden hie; vazgec;medigini de soylemeliyim. Ve
ben bu takir tukur Ti.irkc;e'yi onun nas1l bu kadar gi.izel ko-
nu§abildigine hep hayret etmi§imdir. 1988'in 14 Ara-
hk'mdan beri hie; yakmad1g1 ~igarasm1 mmc1klaya mrnc1kla-
ya yapt1g1 birc;ok konu§may1 dinledim ve tekledigini hemen
hie; gbrmedim dersem, inanm. Hilmi Yavuz, belki de oz-
ti.irkc;eye Osmanh inceligini kazand1ran ilk ve son adamd1r.
Has1h Hilmi Yavuz, "irfan"1yla bizim di.inyam1za, ah§-
kanhklanyla Bodrum ideolojisine bagh, babas1 gibi iki had
arasmda ya§ayan bir Tanpmar adam1d1r.
Bir ;lair Politikaya Soyunsa
G6r Ba~ma Neler Gelir

YAVUZ BULENT BAKiLER _j

avuz Bi.ilent Bakiler'i galiba ilk defa 1969 sc<;imleri

V oncesinde, Adalet Partisi'nin meydan toplant1lann-


dan birinde dinledim; daha once gori.i§mi.i§-mi.iydi.im,
hatirlam1yorum. Herkes ondan ovgi.iyle soz ediyordu;
Hukuk Faki.iltesi mezunuymu§, ama TRT'de <;ah§1yormu§.
Belediye ba§kanhg1 se<;imlerinde Adalet Partisi 'nden aday
olmak i<;in istifa ederck memlcketi Sivas'a yerle§mi§, ancak
adayhgma hukukl bir engel <;1km1§. Ve §airmi§!
Siyaset kurtlanmn bt:lediye ba§kanl1gma aday gostermek
va"diyle i§indeh ayJrd1klan, ancak hesaplan tutmaymca us-
tahkh bir manevrayla milletvekilligine aday gostereceklerini
soyleyip atlatt1klan gen<; adamm o gi.in dinledigim propa-
ganda konu§masmdan <;ok etkilenmi§tim. Fevkalade tesirli
konu§uyordu, mikrofonik bir sesi vard1, dili siir<;miiyor, me-
ram1m ee, aa, 111 etmeden §3§Irt1c1 bir belftgatle anlatabili -
yordu . Fizigi, §6hreti ve hitabetiyle goz dolduran gen<;, cer-
bezeli bir politikac1... Kendisi de, <;evresi de se<;ilcceginden
ve parlak bir politik gelccegc sahip oldugundan yi.izde yi.iz
emindi. CHP'nin iki , Adalet Partisi 'nin alt1 milletvekili <;1-
kard1g1 Sivas'ta yeni kurulan Birlik Pai:tisi 'ne hi<; §ans tanm -
DEFrERiMDE 40 SUR ET/117

m1yordu. Ve Yavuz Bi.ilent, be§inci s1radayd1! Yani millet-


vekilligi <;antada keklik!
Sonu<;: brkeki se<;imlerde altt milletvekili <;tkaran Ada-
let Partisi, 1969'da dbrt milletvekiliyle yetinmek zorunda
kaldt. Birlik Partisi, beklenmedik bir atak yapm1§ ve Si-
vas'tan parlamentoya iki milletvekili gbndermi§ti. Yavuz
Bi.ilent'in cam sagolsundu! Bu sefer olmad1ysa, bir dahakine
in§aallah!
Politikaya iyiden iyiye 1sman Yavuz Bi.ilent, heni.iz nas1l
bir bataga saplandtgmm farkmda degildir; aym y1l, partisi-
nin ii ba§kanhgma aday olur ve Gene! Merkez'e ragmen
dbrt oy farkla se<;iJir. Gene! Merkez'e ragmen diyorum,
<;i.inki.i muhalifleri Si.ileyman Demirel'e onun Koca Reis eki-
binden olduguna dair "hilaf-1 hakikat" bir haber u<;urmu§-
lard1r. Yavuz Bi.ilent §airdir, haysiyetli ve magrur bir adam-
d1T; kendisini defterden ebediyyen silen gene! ba§kanma gi-
dip Bilgi<;'<;i olmad1g1m, bi.iti.in kongrelerde istisnas1z kendi-
sine oy verdigini sbylemeyi gururuna yedirememi§tir.
Aram1zdaki agabey karde§ mi.inasebeti, ya o y1l, ya da
1970'te ba§ladt. Se<;imlerinden sonra, bir yandan AP ii Ba§-
kanhg1'm yi.iri.iti.irken, bir yandan da avukathk yap1yor ve
haftahk Hizmet gazetesine yazd1g1 ate§li ba§makalelerde
solcularla stkJ polemiklere giriyordu. Her konferans1 bir he-
yecan firtmas1yd1 ve harikulflde bir §iir okuyu§u vard1. Ada-
let Partili bile olsa, gen<; i.ilki.ici.iler olarak onu kendimizden
. say1yor, Ben Doguluyum, Kerkuk Agll1 ve Antepli Sahin gibi,
yiireklerimizi titreten §iirlerini ezberliyorduk:

BenAntepliyim, fiahin'im agam


Ma vzer omuzuma yuk
Ben yumnik/anmla dovii:jecegim
Yumrnklanm memleket kadar biiyiik

Sivas Ni.ifus Mi.idi.iru Cezmi Bey'in oglu olarak 23 Nisan


1936'da Sivas'ta di.inyaya gelen Yavuz Bulent, 1830 ytlmda
Karabag'm Ruslar tarafmdan i§gali uzerine Anadolu'ya gb<;
ederek Mara§'a yerlqen Mehemmed Sabir'in soyundan gel-
diklerini, Bakiler soyadmm da Karabagiler'den bozma oldu-
gunu soyli.iyor. Eski Ramazanlar ve <;owklugttm, Sivas Has-
reti, Anaml/1 Namazlarr, Anamm Tiirkiileri gibi §iirlerinde
118/DEFrERiMDE 40 SUR ET

anlatt1g1 ~ocuklugunu bir Miislliman evinin huzurlu iklimin-


de ya§ayan ve babasmm Serdenger;ti dergilerini okuya okuya
koyu bir milliyet~i olarak yeti§en Yavuz Biilent'in ilk §iiri li -
seden mezun oldugu y1! (1953) Tiirk Sanatt dergisinde ~1k­
m1§, iiniversite tahsili i~in gittigi Ankara'da ilk arad1g1 ise
Osman Yuksel Serdenge~ti olmu§tur. Onun vas1tas1yla Turk
Ocag1 ~evresine girerek Hamdullah Suphi, Galip Erdem,
Halide Nusret Zorlutuna ve Arif Nihat Asya gibi onemli
kultiir ve edebiyat adamlanyla tam§Ir. Art1k o bir Turan-
c1 'd1r. Kokleriyle bagh oldugu ve annesi Hayriye Hamm'm
yamk tiirkiilii masallar diinyas1 i~inde tamy1p sevdigi Azer-
baycan'a, Karabag'a ve butiin Turk diinyasma §iirler soyle-
meye ba§lar. Gozya§1 ve hasret dolu §iirler. Gozya§1 dedim
de ... Ben Yavuz Biilent kadar kolay ve i~ten aglayan ba§ka
birini tammad1m. Hem aglar, hem aglat1r. Yamlm1yorsam,
Struga ~iir Alqamlan dolay1s1yla gittigi Makedonya'dan
dondiikten sonra Ankara Aydmlar Ocag1'nda izlenimlerini
anlatm1§t1. Toplant1ya biraz gecikerek gitmi§tim. 0 giin sa-
lona girince gordiigum manzaray1 hi~ unutam1yorum: Ya-
vuz Biilent'in de, dinleyicilerinin de gozleri aglamaktan §i§-
mi§ti ve mendiller smls1klamd1.
Beni once bu yigit edah, fakat gozya§lanyla y1kanm1§ §i-
irleriyle yakalayan Yavuz Biilent, her §eyden once yazmay1
o kadar istedigim Hisar'da surekli §iirleri ~1kan Yalnizltk
(1962) §airiydi. Ve onun ba§yazarhk yapt1g1 Hizmet'te be-
nim de kmk dokuk §iirlerim yay1mlamyordu. Bir sure sonra,
yazd1g1m §iirleri gostermek i~in Belediye Sitesi'ndeki yaz1-
hanesine s1k s1k ugramaya ba§lad1m. Yalmz yakalayabildi-
gim zamanlarda, §iir diye yazd1g1m sa~mahklan buyiik bir
sabirla satir satir okuyup duzeltir, tavsiyelerde bulunur, hat-
ta haia hayret ettigim bir al~akgonulliikle kendi §iirlerini
gosterip fikrimi sorard1 . Avukat olarak mii§terileri boldu ve
parlak bir avukat olarak tammyordu. Arna aslmda son dere-
ce diiriist oldugu ve hakkaniyet gozettigi i~in bu meslekte
de diki§ tutturamam1§t1. Miivekkillerinin haks1z olduguna
kanaat getirince kendi kendini reddederek hem kar§J taraf1,
hem de savc1 ve hakimleri hayret ve deh§et i~inde b1rakt1g1
~ok olmu§tur.
DEITERiMDE 40 SURET/119

Sivas ii Ba§kam olarak partisine de tam dort yil aym dii-


riistliikle hizmet eden Yavuz Biilent, 1973 se<;imlerinde dor-
diincii madan aday gosterilmi§tir. Yine herkes -tabii sec;me-
nin nabz1m tutmakta mahir kurt politikac1lar haric;- onun
parlamentoya gireceginden emindir. Milli Selamet Partisi
mi? Avucunu yalar! Sonuc;: AP ve MSP'ye iic;er milletveki-
li ... Biiyiik bir hayal kmkl1gma ugrayan §air politikac1, 73 se-
c;imlerinden soma Sivas'ta fazla kalamam1§, 1974 y1lmda
Ankara'ya "nakl-i hane" etmi§tir. Ve bir y1l siiren i§sizlik
donemi ... 1975 y1lmda Ba§bakanhk Toprak ve Tanm Refor-
mu Miiste§arhg1'nda hukuk mii§aviri olarak goreve ba§layan
kahramamm1z, Nevzat Yalc;mta§'m IGSa gene! miidiirliik do-
neminde TRT'ye program yap1mc1s1 olarak doner. Yollan-
m1z bu kurumda tekrar birle§mi§ ve bir siire beraber c;ah§-
m1§1zd1r.
Yavuz Biilent, devlet memurluguna donmii§tiir donme-
sine, ama ic;indeki politika kurdu Mia lapir lapirdir; 1977
sec;imleri gelip c;atmca, o kadar hayal kmkhgma ragmen
§ansm1 bir daha denemeye karar verir. Milliyetc;i Hareket
Partisi'nin atak yapabilecegi tahmin edilmedigi ic;in, art1k
Sivas'ta herkes ona milletvekili goziiyle bakmaktad1r. Ne
var ki MHP bir milletvekili c;1karmca, AP ikiye dii§er. Oc;iin-
cii siradaki §air yine ac;1kta kalm1§tlr. Yeniden TRT.. . Arna
giin donmii§, devran degi§mi§tir. Biiyiik emekler vererek
haz1rlad1g1 Anadolu'da Eski Turk Ba§kentleri adh program,
~aban Karata§ doneminin ac1s1m (!) c;ikarmak istercesine su
ba§lanm daha s1la bir §ekilde tutan solculann h1§mma ug-
rar. Kendisini de Giiniz Sokak'taki TRT Misafirhanesi'nin
bodrum katma siirgiin ederler. Aym giinlerde ben de asker-
den doniip eski g6revime ba§lamak istemi§tim. Oc; ay bek-
lettikten soma Van Radyosu'na memur olarak tayin etmi§-
lerdi. Gozi.ikara bir bekar olarak hie; dii§iinmeden istifa et-
mi§tim, fakat Yavuz agabey, tam iki buc;uk y1l, inatla, o ki.i-
mese benzeyen, rutubetli, karanhk bodrum katmda diren-
mi§ti. Hem§ehrimiz Dogan Kasaroglu TRT Gene! Mi.idiir-
liigii'ne tayin edilinceye kadar...
1979 yilmda, yani ikinci MC doneminde Kiiltiir Bakanh-
g1 'na Sivas Milletvekili Tevfik Koraltan getirilince bu ba-
kanhga mi.iste§ar yard1mc1s1 olarak atanan Yavuz Biilent, 12
I ~ ll DEFrERiMDE 40 SURF::T

h !Lil.den sPnraki tasfiyccJc gorevdcn alm1p mi.i~avir yap1 la-


L.1 kt1r. Oku) uculanrn bclki ina111m1yacakt1r ama, Yavuz Bi.i-
1,·nt" in ic;ind.:ki pol1tika kurdu o gi.inlcrdc hata hareketlidir;
I' ! ~ 3 sec;imlcrindc, rahmctli Ozal' in Sivas'ta Anavatan Par-
th1 .nin ba§ma gcc;m c tcklifini reddcJcn:k Milliyetc;i De-
n11>krasi Partis .. nclen aday olur. Bu sefcr ikinci s1radadJr ve
12 Eyli.i I yonet imini n Oz.i !'a gu.;1t v,: rmcyeccgine inarnld1g1
i<;in parl amcnt:JyJ gireccgine kesin ghzi.iyle bakilmaktad1r.
Ne var ki , §air politikac1 yine yanlJ ~ ;, ·. a oynairn~t1r. ANAP
don, MDP bir miJl etv :: kili c;1kanr. Bu, art1k Yavuz Bi.ilent'in
son dencmesidir. Sec;iml crden som<i Ki.ilti.1r Bakan!Jg1'ndaki
gorevinc doncr vc ! " 1:tikadan tamamen koparak kcndini
cser Jeri nc vcrir.
Yavuz Bi.ilcnt'lc voll ;1 ;·1m1z Ki.ilti.ir Bakanhg1'nda da ke-
s i ~ mi ~ tir. Gokhan !\.Lira ~ doncminde bakan!Jk mi.i§aviri ola-
r;.i k atand1 g1m Ki.ilti..r B..1 b nl1g1'nda , aym kaderi payla§t1k.
DYP-CHP koali syo11un un ilk gi.inlcrinde Ki.ilti.ir Bakam
Fikri Saglar taraf111J an ··garcvlendirm c'· ad1 altmda, o Bat-
rnan·a, bcn Van'a si.1rgt.i 1 cdildik. 0 direndi , dircncn diger
mi.i§mirlerle birlik tc P "5bakanlik'ta gorcvlendirildi; ben hie;
d i.i~ i.inmeden istifa elt rn 1 vc Tiirkiye gazctesindc c;alI§maya
ba§lad1m. Bir si.m.: yoll ~1 ·11 rnz yenidcn birlqti: Tiirkiye'de ay-
111 ko§cyi payla§maya ba <lad1k. Yoncttigim ki.iiti.ir sayfasmda
ben pazartcsilcri yaz1ymdum, o cumartesileri.
1994.te emckli ol ara k lstanbul'a yerle§en Yavuz Bi.ilent
Bakilcr, ayrn ytl hy-pas-; ameliyat1 gec;irmesine ragmen, ya-
zar olarak Tiirkiye gazctcsinde, programc1 olarak da Saman-
yolu Tclcvizyonu ·nda <,;:il1 ~ 111aya dcvam ediyor. Bir daha po-
litika m1? Aman, Allah gostcrmesin!
arih 24 Nisan 1983; TRT Televizyonu'nda ana haber
bi.ilteninin sonlanna dogru spikerin birkac; sani)'ede
okuyup gec;tigi k1sac1k bir haber: "Kanya Selc;uk Uni-
versitesi Rektori.i Prof. Dr. Erol Gungor, bu sabah ge(firdigi
kalp krizi sonucu istanbul'da vefat etti."
Donup kalm1§t1m; bir ilim ve fikir adam1, en verimli c;a-
gmda, rnisyonunu tamamlamadan nasil olebilirdi? 0 giin, 0
haber Ero! Gi.ingor'i.i gerek §ahsen, gerekse eserlerinden ta-
myan herkesi peri§an etti. Aslmda rektorli.igi.i kabul edince,
altma girdigi agir sorumlulugun zay1f kalbini zorlayabilece-
gini di.i§i.inmi.i§ti.ik. Soz ondan ve rektorli.igi.indcn a(f1hnca
"Ke§ke biraz daha dii§i.inseydi! " diye diye hay1fland1g1m1z
CfOk olmu§tur. <:;:unki.i gen(f ya§mda ciddi bir kalp krizi ve
by-pass ameliyat1 ge(firmi§ti.
Bana biri Cfikip " Ger(fek Ti.irk ayd1m nasil olmahd1r?" di-
ye sorsa, hie; tereddi.it ctmedcn "Erol Gungor gibi!" derim,
evet Erol Gungor gibi . Onu yakmdan tamm1§ ve a§ag1 yuka-
n bi.iti.in yazd1k)anm okU111U§ biri oJarak soyli.iyorum bunu . .
imzas1yla ilk defa Tore'dc mi kar§Ila§mI§tim, Hisar'da m1,
emin dcgilim; ancak o zamana kadar gozi.imi.izde fazla bi.i-
yi.itti.igi.imi.iz Ziya Gokalp hakkmda T(ire'de Cfikan agirba§h
122/DEFTERiMDE 40 SURET

ele§tirisini ve bu ele§tirinin uyandird1g1 aptalca tepkileri <;ok


iyi hatirhyorum. Ondan sonra Ero! Gungor imzas1m ta§1yan
hi<; bir yaz1y1 ka<;irmamaya <;ah§tlm. Benim neslimin ilk
gen<;lik y1llarma ve heyecanlarma tekabul eden Ortadogu
gazetesine yazd1g1 ba§makaleleri okumak i<;in sabahlan iple
<;ekerdim. 0 y1llarda, okudugum Ero! Gungor imzah her ya-
z1dan sonra dunyay1 daha aydmhk ve hayat1 daha guzel bul-
mu§umdur.
Ero! Gungor'u en iyi tarif edecek kelimeleri bulmakta
zorland1g1m1 itiraf ederim; yalmz beylik de olsa, §U sozu kul-
lanmay1 zaruri gori.iyorum: "O bizden biriydi." Anadolu 'nun
tam gobeginde, Kir§ehir'de, Hac1haf1zlar diye bilinen, gele-
negi en ozlu bi<;imiyle tevarus etmi§ koklu bir ailenin <;ocu-
gu olarak dunyaya geldi (24 Kas1m 1938). Yakm dostlann-
dan Ali ihsan Yurt, buyuk dedesinin Ahi tekkesinin son
§eyhi oldugunu, dolay1s1yla Ero! Gungor'un as1rlarca Kir§e-
hir esnafma pe§temal ku§atan bir aileden geldigini yazm1§-
tir. ilk ve orta tahsilini dogdugu §ehirde yaptiktan sonra is-
tanbul Hukuk Fakultesi'ne giren Ero! Gungor'un hi<; vakit
kaybetmeden sagdaki kultur ve edebiyat mahfillerine girip
<;1kmaya ba§lad1g1 ve <;ok ge<;meden, bir neslin yeti§mesinde
buyuk emegi bulunan Fethi Gemuhluoglu ile tam§tig1 anla-
§ihyor. 0 inamlmaz adam sarrafmm bu <;elimsiz delikanh-
daki cevheri ilk g6ru§te sezdiginden ve Hukuk Fakiilte-
si'nde harcanmasma gonlunun raz1 olmad1gmdan eminim.
Onu Prof. Dr. Mumtaz Turhan'la tam§tirmas1m ba§ka turlu
izah etmek zordur.
Mumtaz Turhan, Kir§ehirli delikanhy1 tamd1ktan sonra
fakultesini degi§tirip kendisiyle birlikte <;ah§masm1 tavsiye
edecek ve Ero! Gungor, s1mfim ge<;tigi halde Hukuk'tan ay-
nlarak Edebiyat Fakultesi Sosyoloji Bolumu'ne girecektir.
Boylece daha birinci sm1ftayken, sosyoloji ve sosyal psikolo-
ji alanmda Turkiye'nin yeti§tirdigi en buyiik ilim adamlann-
dan biri olan Mumtaz Turhan'm adeta asistam olarak c;ah§-
maya ba§layan Ero! Gungor, akademik kariyerini yaparken,
universitenin duvarlan d1§mdaki hayattan da kopmam1§, bir
yandan gazetelerde yazarken, diger yandan ba§ta Marmara
Kiraathanesi olmak uzere, alternatif bir kultur hayat1mn
canh bir §ekilde ya§and1g1 mahfillere girip <;1kmaya ba§la-
DEITERiMDE 40 SURET/123

m1§tlr. Bu mahfillerde Ziya Nur, Ali ihsan Yurt vb. gibi Os-
manh irfamm devam ettiren bir<5ok insandan faydalanmak
i<5in <50k ozel bir gayret sarfeden ve kitaplardan edinileme-
yecek bilgileri onlardan bgrenen Erol Gi.ingbr'i.i birgi.in is-
kenderpa§a cemaatiyle sohbet ederken, bir ba§ka gi.in Yah-
ya Efendi Dergiih1'nda Mesnevi dersi dinlerken yahut Ziya
Uygur'la Tevrat, Yahudilik ve masonluga dair meseleleri
tart1§1rken gbrmenin mi.imki.in oldugunu yakm dostlanndan
dinlemi§tim. Bir ara Nihal Ats1z'a da gidip gelmi§. Ti.irk mu-
sikisiyle ilgilendigini, hatta uzunca bir si.ire tanburla me§gul
oldugunu, divan tarzmda §iirler yazd1gm1 ve tarih di.i§i.irme-
ye merakh oldugunu bilmezdim. Babasmdan ogrendigi ve
hem§ehrilerinden ki.iti.iphaneci Li.itfi ikiz'le <5ah§arak ilerlet-
tigi eski yaz1yla derslerde ve konferanslarda, tek kelime ka-
<5trmadan not tutabildigini onu yakmdan tamyanlar bilirler.
Hocas1 Hilmi Ziya Ulken iki ciltlik Tii.rkiye'de <;agda~ Dii.-
~iince Tarihi(l966) 'ni Ero! Gi.ingbr'i.in tuttugu notlan tadil
ederek meydana getirmi§tir. <;ok h1zh ders anlatan ve kim-
senin soru sormasma firsat vermeyen Hilmi Ziya'nm dersle-
rinde eski yaz1y1 bildigi i<5in not tutabilen tek bgrenci odur.
Daha soma bu notlan Latin harfleriyle teksir ederek arka-
da§lanna dag1tt1g1 gibi, bir ni.ishasm1 da hocasma veren Ero!
Gi.ingbr'i.in Osmanhca bilgisi Mi.imtaz Turhan'm da i§ine
<50k yarayacak, hatta bu bi.iyi.ik hoca eski yaz1yla okumu§ ne-
silden oldugu halde, bir<50k mi.i§ki.ili.ini.i gen<5 talebesi ve
asistam sayesinde <56zecektir. Piyade Okulu'nda Erol Gi.in-
gbr'le aym may1 payla§an Hidayet Nuhoglu da derslerde
birlikte Osmanhca not tuttuklanm, bunu gbren ke§if hocas1
albaym "Size hayatta a<5 kalmak yok, tapu dairesinde rahat-
hkla i§ bulursunuz" dedigini sbyli.iyor.
Ero! Gungor, 1961 y1lmda mezun olur; aym y1l hocas1
Mi.imtaz Turhan'm yamnda Tecri.ibi Psikoloji asistam ola-
rak gbreve ba§lar ve doktorasm1 tamamlad1ktan soma
(1965) ABD'ye giderek iki bu<5uk y1I kadar kald1g1 Colorado
Universitesi'nde ihtisas tahsili ve ara§tlrmalar yapar. Bu
i.iniversitenin hocalanndan Prof. Kenneth Hammond, Prof.
Dr. Sabri Ozbaydar'a gbnderdigi mektupta, Ero! Gi.ingbr'i.in
sadece Ti.irkiye'de degil, di.inyamn bi.iti.in birinci sm1f i.ini-
versitelerinde ders verecek seviyede bir ilim adam1 oldugu-
1~4/ DEFfERiMDE 40 SURET

nu yazm1§t1r. Ne var ki , istanbul Oniversitesi'nde ideolojik


sebeplerle drn;cntligi bir y1l bekletilecek, sahasmdaki yetkin-
ligi inkar edilemedigi i<;in ertesi y1! ister istemez kabul edile-
cektir. Kii<;iikliik kompleksinin if§asmdan ba§ka bir §CY ol-
mayan bu ti.ir davram§larla her zaman kar§ila§abilecegini
tahmin ettigi i<;in, doc;entligi kabul edilinceye kadar as1l
ad1yla pek yazmayan Ero! Gungor, 1968'e kadar genellikle
A Bugra vc E. Kiqehirlioglu miistearlanm kullanm1§, Tiir-
kiye'de misyonerlik faaliyetlerine dair kitabm1 E. Kir§ehirli-
oglu imzas1yla yay1mlam1§tir.
Benim Ero! Giing6r'ii okumaya ba§lad1g1m tarih , onun
Ero! Gungor olarak dergilerde ve gazetelerde yazmaya ba§-
lad1g1 tarihtir. Birc;ok meslekta§mm aksine ve hocas1 Mi.im-
taz Turhan'm akademik sec;kinciligine ragmen, onun, bilgi-
sini ve dii§i.incelerini geni§ kitlelere ula§mayan akademik
dergilere hapsetmeyi dogru bulmad1g1 anla§ihyor. Esasen
gazctecilige talebelik y1llannda bula§mI§, yaym hayatma
1960 y!lmda ba§layan Yeni jstanbul gazetesinde miistear im-
zalarla yazm1§tlr. Geceleri de Marmara Kiraathanesi 'ne gi-
der, dostlanyla bulu§arak gee; vakitlere kadar sohbet eder-
mi§. Marmara sohbetleri uzun y1llar devam edecek, Ziya
Nur, Di.indar Ta§er ve Ail ihsan Yurt gibi onemli "marma-
rator"lerin katild1g1 tadma doyum olmaz sohbet halkalan ,
1980'1erin ba§lanna kadar kurulacakt1r.

Ero! Gi.ing6r'iin bir ilim ve fikir adam1 olarak ba§ans1111,


sadece zekasma, engin tecessiisi.ine ve Miimtaz Turhan gibi
bir hocamn rahle-i tedrisinden gec;mi§ olmasma baglayarak
a9klamak zordur. Bana sorarsamz, o, iiniversitenin d1§111a
c;1karak sokaktaki adamla ve kahvedeki entelektiielle igic;e
ya§amay1 seviyor, bu yolla, toplumun k1lcal damarlarma ka-
dar yay1lan yeni fikirleri, yeni egilimleri ve yeni heyecanlan
as1! kaynagmda yakalayabilecegini biliyordu. Daha da otesi,
Osmanh'nm hala ya§ayan temsilcileriyle tam§arak edindigi
hurda teferruat1 kullanarak, ictimal tarihin gizli kapakh ko-
§elerine ni.ifuz etmenin yollanm da bulmu§tu. Osmanh ki.il-
tiirii ve medeniyetiyle ilgili her konuda yetkinlikle konu§up
yazabilirdi. 1980'\crin hemen ba§mda js[iim 'm Bugiinkii Me-
seleleri (198 1) vc js[dm Tasavvufunun Meseleleri (1982)'ni
DEFfERiMD E 40 SURET/ 125

yazarak bir sosyal bilimci olarak bugiin giindemimizi i§gal


eden meseleleri o gi.in gormii§tii.
Ve yazd1 ; 1970'ten sonra aynlmaz bir ikili tqkil ettikleri
Mehmet Genc;'in aksine, siirekli yazd1. Bildigini iyi bilen ve
iyi ifade eden biitiin aydmlar gibi, son derece aydmhk bir
iisluba sahipti. 0 y1llarda konjonktiiriin kendilerine saglad1-
g1 haks1z bir kiiltiirel iktidann tadm1 c;1karan solcu aydmlar,
bilgi ve i.islup fukarahklanm gizlemek igin kulland1klan, da-
ha c;ok argoya benzeyen, hatta argodan ba§ka bir §ey olma-
yan c;etrefil Tiirkgeleriyle en basit meseleleri bile anla§ilmaz
hale getirirlcrken, Ero! Gi.ingor, en karma§1k mcseleleri do-
lambagh yollara sapmadan ve yabanc1 kelime kullanmadan,
herkesin anlayabilecegi bir di! ve i.islupla anlatird1. Onun
yazd1klanm okurken, zihnimdeki karanhklann once yava§
yava§ agard1g1111 ve sonra birden kuvvetli bir I§Ikla silindigini
hissederim.

Ero! Gungor, as1! manasmda ilim adam1 haysiyetine sa-


hip oldugu igin, Ti.irkiye'de pozitivist ilim ideolojisinin ade-
ta yasaklad1g1 alanlara biiyi.ik bir cesaretle girmi§, Turk top-
lumunun kimliginde as1l belirleyici olan isJam'a ve tasavvu-
fa bir sosyal bilimci olarak egilmek ihtiyac1 hissetmi~tir.
<:;i.inki.i, is!am'1 tasavvufi yorumlan da dahil olmak i.izerc de-
rinligine kavramad1kc;a , Ti.irk toplumunun karakter c;izgile-
rini anlammm mi.imki.in olmad1g1111 c;ok iyi biliyordu. Yani
Ero! Gi.ingor, ayaklanm yere basan bir ilim adam1yd1. Hoca-
s1 ve dostu Sabri Ozbaydar'm §U ciimleleri, bence Ero! Gi.in-
gor'i.i c;arp1c1 bir bigimd~ tarif etmektedir: " K1qehir'in bir
mahallesindeki c;ocukluk arkada§lanm ve ihtiyarlan s1k s1k
hattrlar, biti§ik kom§udaki gok c;ocuklu ailenin sabahm er-
ken saatlerindc c;ay ic;i§lcrini hatirlar ve hep heraber c;ay
bardaklanndaki §ekeri kan§tmrken g1kard1klan sesin mi.izi-
gine dalard1. Ve buradan sosyal psikolojiye doner, ama c;ay
bardagmdan c;1kan mi.izigi de unutmazd1."
Konya Selc;uk Oniversitesi'ne rektor olarak atanmas1 ,
her ne kadar hasta kalbini dii§i.inerek endi§eyc kap1lm1§sak
da, bizi c;ok sevindirmi§ti. Galiba onun rektorli.igi.ini.i yepye-
ni ve mutlu bir ba§lang1c;, bir mi.ijde gibi alg1lam1§t1k . Sevin-
cimiz ne kadar k1sa si.irmi.i§ti.i! Yun us bir §iirinde:
126/DEFrERiMDE 40 SURET

Su diinyada bir tek §eye yanar ii;im goyniir oziim


Yigit iken olenlere gok ekini bi<;m~ gibi

diyor; yigit iken olen, bir de Ero! Gungor gibi az bulunur


cinsten bir zeka, az yeti§ir cinsten bir ilim adam1ysa, i~imiz
daha ~Ok yanar, ozi.imi.iz daha ~Ok goyni.ir.
Evet, Ero! Gungor, oldi.igi.inde 45 ya§mdayd1. Arkasmda
~k say1da telif, bir o kadar terci.ime ve binlerce makale b1-
rakt1. Ama as1l kitaplanm heni.iz yazmam1§tl.
Aho yaz1lmam1§ kitaplar!
Eski Gi.inlerin ve
Hatiralann Tapu Sicil Muhafiz1

.. .
HUSREV HATEMI

8
smer <;ehresinde zekice panldayan gozleri, i<;indeki
<;ok renkli diinyaya a<;1lan iki kii<;iik pencere gibidir.
E§ref saatlerinden birini yakalar da konu§turmay1 ba-
§arabilirseniz bu renkli diinyada uzun bir seyahate 9kma
§ansm1z olabilir. Eger onunla ilk defa kar§1la§mI§Samz, ko-
nu§ma tarzmdaki ve ses tonundaki biteviyeligi once yadirga-
yacak, fakat bir sure soma sohbetin orijinal bulu§lar, espri-
ler, yakas1 a<;1lmad1k benzetmeler ve haI1za kudretiyle bir
Hiisrev Hatemi solosuna donii§erek sizi nefes almadan din-
lemeye icbar ettigini hayretle farkedeceksiniz.
Hiisrev Hatemi'nin i<; diinyas1, <;ocuklugunun Feri-
koy'iinden bir Evliya <;elebi tecessiisiiyle biitiin O~manh
cografyasma a<;ilan <;ok zengin bir imajlar diinyas1d1r. Buna
bir de onun Giiney Azerbaycanh bir ailenin <;ocugu olarak
tevariis ettigi, A§Ik Garip Cografyas1'nda ye§ermi§ zengin
kiiltiirii ilave ederseniz, hayal ufuklanmn geni§ligi hakkmda
daha a<;1k bir fikir edinebilirsiniz. Ancak Evliya <;elebi ve
A§Ik Garip cografyalannm <;ok biiyiik bir kism1 kaybedilmi§
oldugu i<;in, Hiisrev Hatemi'nin hayal diinyasma siinbiill bir
hiiziin ve bu hiiziinle yogrulmu§ derin bir nostalji hakimdir.
Baba Ali Asgar Hatemi, kokleri Giiney Azerbayom'm
128iDEFTERiMDE 40 SUR ET

Dilmcgan §ehrinde, kollan ise Kuzey Azerbaycan'a, Gi.ircis-


tan'a ve Ti.irkiye'yc uzanmt§ geni§ bir aileye mensuptur.
Amcasmm oglu Kaz11n Reccvl ized, baz1 Ti.irk §airlerinin §i-
irlerini Farsc;a'ya c;eviren i.inli.i bir §airdir ve halen Tah-
ran'da ya§amakla beraber -~ah devrinde ~ahpur ad1 veril-
mi§se de devrimden sonra eski adma kavu§an- ata yurdu
Dilmegan'a gidip gclmektedir.
Azerilerin c;ogu gibi ticarete yatkm bir adam olan Ali
Asgar Hatemi, 1918 y1hnda gittigi Tiflis'in Kmlordu tarafm-
dan i§gali iizerine kac;1p kendisinden iki y1J o nce istanbul'a
yerlqmi§ olan babas:na s1gm1r. Bir sure sonra, 6liimtine ka-
dar devam edecegi kirtasiyecilik i§ine girer ve 1930'Jann ba-
§mda Cemile Hamm'la evlenir. Giiney Azerbaycanh bir
ailenin ikizlerinden biri olan Ccmile Hamm, Ali Asgar
1
Bey'e, biri erkck, digeri k1z iki c;ocuk verdikten soma, irsi-
yetinin gercgini ycrinc getirerek ikiz doguracakttr (1938).
ilk iki c;ocuk Yedikule'de, ikizlcr ise Ferik6y'de, (oba-
noglu Sokag1'ndaki iki kath evde dogmu§lard1r. ikisi de er-
kek olan ikizlerin yirmi dakika once dogamna Hiiseyin Per-
viz, digerine de Hasan Hiisrcv ad1 vcrilir. Oniversiteye gi-
rinceye kadar li.igatlerindc ben kelimcsi bulunmayan ikizler
kendilerini bildiklerinde sava§ di.inyay1 kas1p kavurmakta,
Tek Parti diktatoryas1 altmda karanhk giinler gcc;iren Tiirki-
ye ise katilmad1g1 sava§m bi.itiin s1k111t1lan111 eksiksiz ya§a-
maktad1r.
ikizlerin ya§amad1klan tek s1kmt1 kag1t ve defter s1kmt1-
s1dir; kirtasiycci babamn zeki c;ocuklan belki de bu imtiyaz
sayesinde okumay1 okula gitmeden once saker ve Talatpa§a
ilkokulu'ndu 6grctmenlcrinden ald1klan ilk afcrin saycsin-
dc, babalan taraf1ndan Kerem ile Aslr, A~tk Ga rip ve Koroglu
kitaplanyla 6diillendirilirlcr. Maarif Kitaphancsi halk hikii-
yelcri serisindc c;tkan -ve babalan tarafmdan kopup geldik-
Jeri cografyay1 hatl!'latt1g1 ic;in 6zellikle scc;ildigi anla§ilan-
bu kitaplar, kag1tlanmn ftdiligine, resimlerinin vc bask1lan-

1 c;:ocuk hastalt kl an mf1tchass1s1 olan Prof. Dr. Nadir Hatemi 1981 yilmda,
heniiz 48 ya~1 11d ayke n o!mu~tiir. Hlisrcv Hatcmi, agabeyinin ktsactk ha-
yat111a <;ok ~cy s1gd1rd1g1n1, Ti'lrk miizigi ilc ilgilendigini, hatta bir de bt:s-
tcsinin bulunclugunu siiy!liyor. Ablalan Guzin Han1111 ise hayattad1r.
DEFTERiMDE 40 SURET/ 129

nm ilkelligine ragmen, onlann hayatmda yeni bir donemi


ba§latm1§t1r: Kitaph donem ..
Kom§u teyzelerden Sahure Hamm'111 hediye ettigi zarif
kam1§ kalemler ve mi.irekkep hokkalannm dibine konulan
ham ipekten ori.ilmi.i§ llkalar, yine kom§ulardan daha sonra
tarih profesori.i olacak olan Muammer Kemal Ozergen 'in
okumalan igin verdigi ge§itli kitaplar ve Celile Hamm 'm ez-
berlettigi beyitler, kitaph donemin gok renkli ya§anmasm1
saglam1§t1r. ikizler, Trabzonlu Yelkencizade ailesindcn Da-
ri.i§§afaka kurucusu Ali Naki Bey'in yegeni Sahure Hamm'1
ve onu s1k s1k ziyarete gelerek kendilerine beyitler ezberle-
ten Celile Bolay1r'1 hig unutmayacaklard1r. Tevfik Fikret'in
,Sermin'ini hediye ederek eski hartleri 6grenmelerine vesilc
olan Celile Hamm, Nam1k Kemal'in gelini, yani Ali Ekrem
Bolaylf'm e§idir. Eski hartleri ilk sokcn HLiseyin olur.
Ve Hafiz, ~eyh Sadi ve Hayyam .. Ali Asgar Bey'in her
hafta sonu ki.iti.iphanesindeki ta§bask1s1 Divan, Gii/istan ve
Rubliiyyat'tan iki§er i.iger sayfa okuma ah§kanhg1 vard1r. Ba-
zan ba§Jm kaldmp bir beyti yahut bir rubaiyi aile fertlerine
yi.iksek sesle okuduktan soma "Ne gi.izel demi§! " deyip o gi.i-
zelligi hazmetmek igin kitab1 kap at1r. Babalannm bir ge§it
riti.iel haline getirdigi bu ah§kanhg1 sayesinde, ikizlerin ben-
zersiz haf1zalan , gocuk ya§ta bu i.ig §airden gok say1da m1sra
ve beyitle bezenmi§tir. Hi.isrev'in §arkiyatg1 olmak istemesi-
nin temelinde, belki de Ali Asgar Bey'in bu Hafiz, Sad! ve
Hayyam seanslan vard1r.
Evde ya§anan dinl atmosferin ikizler i.izerindeki derin
tesirlerini unutmamak gerekir. Abdestsiz ad1m atmayan gok
dindar bir anneannenin etrafmda, iki di.inyamn adeta birbi-
riyle kesi§tigi noktadaki flu 'lukta ya§anan bir gocukluk. An-
ne Cemile Hamm ise, Hi.isrev Bey'in tabiriyle. morbid bir
dindard1r, dini psikopatalojik bir bi<;imde ya§ar; ikizleriyle
<;1kt1g1 ak§am gezintilerinde, aklma, Ferikoy Mezarhg1 'ndan
ba§ka yere gitmek gelmez.
Halbuki o y1llarda istanbul hala eski istanbul'dur ve Fe-
rikoy civannda bile gezilip gori.ilecek gok yer van.hr. Gece-
leri ailecek yild1zlan ve karartma gecelerinde prujekt6rlerin
kesi§en I§Iklanrn seyrettikleri balkondan bakt1klannda gor-
di.ikleri, §imdiki gibi beton y1gmlan degil, bir ye§illik denizi-
130/DEFTERiMDE 40 SUR ET

ne benzeyen bahc;e ve bostanlardu. C::obanoglu Sokag1, C::ar-


§amba'dan Si.ileymaniye'ye kadar bi.iyi.ik bir di Ii mi gori.ir.
Cemile Hamm'm i.irpertici mezarhk gezintilerine once
Hi.iseyin isyan etmi§tir, soma Hi.isrev. Hi.iseyin, Hi.isrev'e
gore daha daha mhh, hakk1m daha gi.ic;li.i bir bic;imde savu-
nan, daha d1§a doni.ik ve sistem adamhgma daha yatkmd1r.
C::ocukken sevdikleri §arkllarda bile ki§iliklerindeki bu belir-
gin farkl1hk ac;1kc;a gbri.ilebilir. Hi.iseyin "Su gi.izele bir bakln
bakl§I nur sac;1yor" gibi ne§'e telkin eden §arkllan sec;er.
Hi.isrev'inkiler ise "Gurbet elde her ak§am bath bagnmda
gi.ine§" gibi hi.izi.inli.i §arkllard1r.
Ya§ad1klan c;ok renkli c;ocuklugun Hi.iseyin ve Hi.isrev'i
§air olmaya zorlad1g1 soylenebilir. ilk §iirlerini alt1 buc;uk,
yedi ya§lannda yazarlar. Hi.iseyin mahallenin manavm1 tas-
vir etmi§tir:

Manavm ad1 Suk1'd1r


Onun eli s1k1d1r.

Daha bi.iyi.ik laflar pe§indeki Hi.isrev ise §iir macerasma

Birgiin ben de indim bir dere kenanna


.Kapzlml§lm biilbiiller gibi olmamak ahiizanna

diyerek ba§lar. Atati.irk Erkek Lisesi y11lannda aruzu kulla-


nan ve aruzla yaz1lmayan §iiri §iir saymayan Hi.isrev Hatemi,
karde§inin yakalad1g1 lirizme bir ti.irli.i ula§amad1g1 ic;in once
heceye, soma da serbeste gec;tigini soyli.iyor.
Liseyi bitirdiklerinde, ikiz,er hala kendileri ic;in biz, ba§-
kalan ic;in siz'dirler. Ben ve sen olabilmek ic;in, her ne olur-
sa olsun, ayn faki.iltelere girmeye karar verirler. Bu kesin
bir karardir; Hi.iseyin Hukuk Faki.iltesi'ni, Hi.isrev ise -§arki-
yatc;1 olmay1 c;ok istemesine ragmen- §artlar oyle gerektirdi-
gi ic;in agabeyi Nadir Hatemi'nin yolunu takip ederek Tip
Faki.iltesi'ni sec;er. Ve faki.iltelerini ba§anyla bitirip sahala-
nnda pr.ofesorli.ige kadar yi.ikselirler. Siirde sonuna kadar
israr eden Hi.isrev Hatemi'dir.
Tip tahsili ve kariyeri, Hi.isrev Hatemi'nin ic;indeki §arki-
yatc;1hk ozlemini kulleyecek yercte beslemi§tir. Sairliginin
yamsira sec;kin bir entelekti.iel, unutulmu§ degerleri tozlu
DEITERiMDE 40 SURET/131

kitaplar arasmda bulup gun 1§1gma c;1karan bir edebiyat ar-


keologu ve bir "amlar kuyumcusu" olarak kiiltiir diinyam1z-
da ayn bir yere sahip olan Hiisrev Hatemi'nin bir ozelligi
de, olc;iiyi.i hie; bir zaman kac;Jrmamas1d1r. Kendimizi over-
ken kantann topuzunu kac;mnca "Yok 0 Kadar da Degil"
adh hayall kitabmm birinci cildini, yabanc1lar veya ic;imiz-
den biri bizi kiic;iik gormeye kalki§1rsa ikinci cildini hi~ te-
reddiit etmeden a~1p dogrusunu gosterir.
Hiisrev Hatemi bir c;e§it vak'aniivistir; §iirinde ya§ad1g1-
m1z sosyal degi§meyi ad1m ad1m takip edebilirsiniz. Ve bir
tapu sicil muhaf1z1: Sadece eski giinler ve amlann degil, bii-
tiin kiiltiiriimiiziin gozliiklii ve siyah kolluklu tapu sicil mu-
hafiz1...
Titiz ,
Mukemmeliyetc;i ve Mli§klilpesent. ..

I
l _ CiNUf;EN TANRIKORUR _ _

ogrusu kcndimi titiz ve mi.ikcmmcliyct<;-i samrd11n.

1) Asl111da nc katlar dag1111k, nc kadar dikkatsiz, itin a-


. s1z, yapl!g1 i1lcri nc katlar ba~tan savma yapan bir
adam oldugumu Cinw;cn Tannkorur'u tamyrnca an lad1m.
Bana hep Yahya Kcm al'i n "(:ini bir kasede bir (:in t;ay1
i~-m ekteydi " m1srn1111 hallrlatan Cinuc;cn ad1111, 1970'lerin ba-
~rntlan beri biliyorum, ama onu yakrndan ilk defa on y1l ka-
dar once, Bursa'da , Dcvlct Gi.izcl Sanatlar Galerisi'nde ver-
digi resital sirasmtla gtirmi.i~ti.im; yi.iri.iyi.i~i.indcn dinleyicile-
rini sclarnlay1~111a, pantalonunun i.iti.isi.indcn sar,;lanm tara-
ma bi c;irnine, kclimclcri tclaffuzundan kurdugu ci.imlelcre
kadar, her ~cyi, her jcsti, hatta her mimigi, milimetrik ola-
rak hcsaplanm1~ gihi t'ilc;i.ili.i bic;iliydi. Ve usta parmaklan za-
rif harckctlerlc ud'un tellerindc gezinmeye ba1lay111ca, sa-
lon c;o k forkli bir 1111zrab111 ctkileyici titrqimleriyle doldu.
Ycni vc c;nk farkl! bir icra idi , ama dikkatlc kulak verirscniz,
kadim bir gclcncgi, tarihin derinliklcrindcn gelip sizi kalbi-
nizdcn y~1kalayan csr;_ircngiz bir t1111 olarnk duyabiliyordu-
nuz.
istanbul'a geldiktcn soma yakrndan tamd1g1m ve dos.tlu-
gunu kazand1g1m Cinur,;cn Bey'i en kestirme yoldan nasil ta-
DEITERiMDE 40 SURET/13.l

rif edebilirim, bilmiyorum: ilginc; diyccegirn arna, ne kadar


dar bir kclirne! Eskilerin nev·i §ahsma rni.inhasir, frcnklcrin
sui gcneris dedikleri cinstcn bir adam . Ashnda farkliltk,
onun gcnlerindc vardir. Tepcdclenli Ali Pa~a 'dan inme bir
aileye mensup olan ve bir ara Halcp Jandarma Kumanc!an-
hg1 yapan dede HacI Tahir Cidali Bey, Sultan II. Abdi.ilha-
mid'e suikast haz1rhgI ic;indeyken clbombasiyla yakalarnp
Fizan'a si.iri.ilmi.i§ ve istanbul 'a ancak Mqrutiyet'in ilarnn-
dan soma donebilmi§ yaman bir ittihatc;:I ve hcccav bir §air-
dir. Ve en bi.iyi.ik mcrak1, c;:ncuklanna Li.itf-1 Hak, Savn-I
Hi.ida, San-I Zafer, Di.irr-i Semln, Mecd-i Nevin gibi, ebced
hesabiyla dogum tarihlerini veren isirnlcr koyrnaktir.
Yakmlanrnn kisaca Zafer§an dediklcri San-I Zafer
Bey'in ilginc;:likte babasmdan a§agI kalmadigI anla§Ihynr.
Frans1zca 'dan gec;:emedigi ic;in lise son Sintftan aynlan Za-
feqan Bey, terzilikten kunduracihga, mobilyacihktan ciltc;i-
lige kadar, kirka yakm meslekte birinci smif sanatkar ve gee;
kalmI§ bir entelekti.ieldir. Babasmdan devraldigI orijinal
isirn merakmI, 2 Subat 1938'de di.inyaya gelen ogluna, dil
devriminin de etkisiyle, kirnsenin bilmedigi ozti.irkc;e bir
isim vererek devam ettirir: Cinuc;en, galip ve muzaffer anla-
rnmi'.I gclen -yenuc;:en/yenici kelimesinin §ark Ti.irkc;:esinde al-
digt bic;irndir.
Zafer§an Bey, edebiyat merak1111 da ogluna uzun uzun
§iirler ezberleterek tatmin etmi§ ve Cinuc;cn, altI ya§mday-
ken Pa§abahc;e ilkokulu mi.idircsine Mehmed Akifin <;a-
nakkale Sehitlerine §iirini ba§mdan sonuna kadar hatasiz
okuyunca, ikinci s1111fa ba§latilmt§t1r. Siirlc bcrabcr musiki
de Cinuc;:en'in ki§iligini §Ckillendiren sanatlardan biridir;
kulaklanrn, onu dogurdugu gi.imlc11 ha~layarak gi.izel sesi ve
farkh okuyu§ i.islubuyla beslcycn Adalct Hamm , daha sonra
bestckar Mustafa Sunar'dan ud derslcri almaya ba§layacak
vc boylcce Cinuc;en, ud 'la ta111§acakt1r.
Ann esi saycsinde ki.ic;i.ik ya§ta zengin bir repcrtuvar edi-
ncn Cinuc;en, bir ara Fatih"tc oturan Ycsari As1111 Arsoy'a
giiti.iri.ilmi.i§, ancak maddl sebcplcrle ders almasI saglanama-
1111§tir. Bununla beraber, 1948 ytlmda ilkokulu bitirince ba-
bas1 tarafmdan c;ar§1kap1 'daki Gi.ileryi.iz Rad yo Magaza-
SI'nda yetmi§ sekiz devirJi bir hat1ra p!agI ile odi.iJJendirilir.
134/DEFTERiMDE 40 SUR ET

Heni.iz on ya§mdad1r ve ikinci §arkmm meyanmda Hicazkar'


dan okudugu gaze!, §a§1rtic1 bir kulak, ses ve irtical kabiliye-
tini mi.ijdelemektedir.
Zafer§an Bey, Cinw;en'i, en iyi §ekilde yeti§mesi ve ya-
banc1 di! ogrenmede kendisi gibi s1kmtJ gekmemesi igin il-
kokuldan soma italyan Lisesi'ne gonderir. Hayat1mn bnem-
li bir doni.im noktas1 sayd1g1 bu lisede, italyanca, Latince ve
Frans1zca ogrenen Cinw;en'in hocalan arasmda gok etkilen-
digi biri vard1r ki, y1llar sonra italya'da ziyaretine de gitmi§-
tir: italyanca ve Latince hocas1 Dr. Giuseppe Garino. Arap-
ga, Farsga ve Ti.irkge dahil olmak i.izere yedi di! bilen Gari-
no, Kur'an-i Kerim 'i dort defa ba§tan sona okumu§ ve sm1fta
baz1 ayetleri ogrencilerine de okuyup ag1klam1§t1r. Cinugen,
onun ozellikle bir ci.imlesini hie_; unutmayacakt1r: "Sizin bi.i-
ti.in ki.ilti.iri.ini.iz eski harflerinizle yazilm1§t1r. Eger bu harfle-
ri ogrenmeden blecek olursan, obi.ir tarafta kar§Ila§t1g1m1z-
da seni tammam, ba§1m1 geviririm!"
i§te Cinugen'i, yabanc1 bir okulda okudugu halde, devle-
tin okullannda yerli ogretmenlerin horlay1p unutturmaya
gah§t1g1 degerlere s1ms1kI baglayan, haf1zasma bir kitabe gi -
bi kaz1d1g1 bu ci.imledir.
Cinugen Bey, italyan Lisesi'ne ba§lad1g1 y1I (1956), kistli
bobrek hastahg1 geken annesi Adalet Hamm'1 kaybeder. Bu
hastahk ailede irsidir ve kendisi de ileride aym hastahga ya-
kalanarak Amerika'da bobrek nakli ameliyat1 gec_;irecektir.
Ud'u ilk defa annesinin oli.imi.inden sonra eline ahr ve ah§ o
ah§! Artik bu perdesiz, govdesi adeta gec_;mi§ zamanlann de-
n1ni ahengiyle memh1 sazm ses cografyasmda uzun ve reh-
bersiz bir ke§if yolculugu ba§lam1§t1r. Aym yolculuga kon-
servatuvarda devam etmek isteyince, Zafer§an Bey'in §id-
detli muhalefetiyle kar§Ila§an· Cinugen'in tercih §ans1 yok-
tur ; ya mimari tahsili, ya gi.ile gi.ile! <:;arnac;ar boyun eger.
Yine de Gi.izel Sanatlar Akademisi Mimarhk Boli.imi.i'ndeki
ogrencilik y1llan, babasmm yapt1g1 iki ba§ans1z evlilik yi.i-
ziinden gok s1kmt1h gec;ecektir. Dvey annelerle ya§anan hu-
zursuzluk, onu evden uzakla§tmr. "Oyle ki" diyor Cinugen
Bey, "Akademi'nin tahta Siralarmda uyuyarak sabahlad1g1m
gi.inler oldu. Beni, o donemde iltica ettigim musiki kurtar-
m1§t1r!"
DEFfERiMDE 40 SURET/135

Maddi ve manevi s1kmt1lar ve hastahklar yi.izi.inden dart


y1lhk Akademi'yi, son ii<; y1lda <;ocuklarma italyanca dersi
verdigi bir ailenin yanmda kalarak ancak yedi y1lda bitirebi-
len kahramamm1z, ba§lang1<;taki isteksizligine ragmen, mi-
mari tahsili yapm1§ olmay1 en bi.iyi.ik §anslanndan biri olarak
kabul ediyor. Zira bestelerindeki yap1 saglamhg1m bi.iyi.ik 61-
<;i.ide bu formasyonuna bor<;ludur.
Devlet Gi.izel Sanatlar Akademisi'ni bitirdikten sonra
imar ve iskan Bakanhg1 M armara Bolge Planlama Daire-
si'nde §ehirci mimar olarak devlet hizmetine giren ve Anka -
ra'ya yerle§en Cinu<;en Bey, 1973'te TRT'ye ge<;er, 1982'de-
ki istifasma kadar programc1hktan daire ba§kanhgma kadar
<;ok <;e§itli gorevlerde bulunur. Bu arada ba§ans1z bir evlilik
de ya§am1§tir. ikinci evliligini TRT'den aynld1g1 y1I yapan
Cinu<;en Bey, Barihi.ida Hamm '1 hayat1 boyunca <;ektigi s1-
kmtilann mi.ikafati olarak gonderilmi§ ilahi bir li.ituf say1yor.
1946 y1lmda <;inli bir babamn km olarak Jamaika'da do-
gan ve Boston Wellesley College'da sanat tarihi egitimi go-
ren Barihi.ida Hamm'm as1I ad1 Charmaine Angela Moo'
dur; California Oniversitesi'ndeki resim ve heykel hocahg1
s1rasmda, havaalanmda tesadi.ifen kar§1la§t1g1 Konyah Mev-
levi §eyhi Si.ileyman Hayati Dede eliyle Mi.isli.iman olur ve
1976 y1lmda Konya 'ya gelerek Hac1 Fettah Mahallesi 'nde,
mezarhk duvanna biti§ik kerpi<; bir evin klZI olarak Mevlevi
<;ilesine soyunur. Cinu<;en Bey, Barihi.ida diyor, "Sanki <;ilesi
bitmemi§ gibi benimle evlenerek ikinci bir <;ileye ba§lad1."
Ancak Jamaikah hammefendi, e§inin titizliginden, mi.i§ki.il-
pesentliginden, hatta pantolon ve gomleklerini kendisine
i.iti.iletmemesinden hi<; §ikayet<;i degil. Biliyor ki, "Hi<; kimse
Cinu<;en Bey'den daha iyi pantolon ve gbmlek i.iti.ileyemez."
Barihi.ida Hamm, Cinu<;en Bey'in biri bitmeden digeri
ba§layan hastahklannda da hep bir melek sabn ve §efkatiyle
ba§ucundad1r. Heni.iz mimarhk bgrencisiyken kanserle tam-
§an ve cenin kanseri te§hisiyle or§iektomi ameliyat1 ge<;ire-
rek otuz bir seanshk kobalt §ua tedavisi goren Cinu<;en Bey,
sonuncusu 1995 y1h ba§larmda olmak i.izere, bugi.ine kadar
sekiz ameliyat ge<;irmi§tir ve bunlann ii<;i.i kanser yi.izi.inden-
dir. Di.i§i.ini.iyorum da, bu hastahklardan sadece biri bile,
herhangi bir insam <;bkertmeye yeterdi. Arna Cinu<;en Bey
136/DEFrERiMDE 40 SURET

hepsini bir "imtihan" olarak gorup inamlmaz bir metanet ve


mumince teslimiyetle kar§ilamI§, hatta ABD 'de dializ teda-
visi gbrdugi.i iki y1l i~inde 117 beste yapm1§, Maryland ve
Princeton universitelerinde i:irnekli iki konferans vermi§, iki
buyuk makale yazarak Turkish Music Quarterly dergisinde
yay1mlam1~, hocas1 Garino'nun tavsiyesine uyarak ogrendigi
eski yaz1y1 geli§tirmek i~in dostlanna eski harflerle surekli
mektup yazm1§, dahas1, ABD'li hattat Muhammed Zekeri-
ya'dan hat dersi almI§tlr.
Cinu~en Bey, mi.iziktc kelimenin tam manas1yla bir oto-
didakt olmasma ragmen, bestecilik dehas1, ud icrasmda
eri§tigi virti.iozite, Ti.irk ve Bat1 muzigi alanlanndaki derin
bilgisi, orijinal gori.i§leri ve i.islup sahibi bir mi.izik yazan ola-
rak, dost kazand1g1 kadar, mebzul miktarda muhalif edin-
meyi de ba§arrm§llr. (i.inki.i di.i§i.indi.iklcrini hat1r goni.il din-
lemeden soyleyiverir ve oklannm ucu genellikle zehirlidir.
Aslma bak11Irsa , scslerini hi~ ~1karmasalar bile, pesten-
keriini ve aleladcnin ba§ tac1 edildigi, adam sendeciligin,
ba§tan savmac11Ig111 kol gezdigi Ti.irkiye'de, Cinu~en Bey gi-
bi yapt1g1 i~i en iyi §ekilde yapmaya c;alt§an, dolay1s1yla titiz-
ligi, mi.ikcmmeliyetc;iligi, mi.i§klilpescntligi hayat tarn haline
getirmi§ adamlann y1gmla di.i§man kazanmalan mukadder-
dir.
Batiya Gide Gide
Doguya <;1kan Kadm

A
y§e Sasa'y1 birkac; y11 once tamct1m; ilk izlenimlerimi
§6yle ozetleyebilirim: K1vrak bir zeka, muthi§ bir te-
cessus ve bilgi ac;hg1, ic;ine girdigi yeni c;evreyi daha
iyi tammak ic;in son derece samimi bir c;irpmt§. Ve
gozlcrinde, yalmz nekahet donemini ya§ayan hastalarda go-
rulcbilir cinsten c;ok renkli mutluluk pmlttlan ve samimi
dindarlara has t§tlttlar.
Gayrettepe'de, lenduha bir apartmanm on uc;unci.i katm-
da qi Bulent Oran'Ja mutevaz1 bir hayat ya§ad1g1 dairenin
§izofrenik dagm1khg1m hie; yad1rgamad1g11m daha soma far-
kettim. Kitaplar, resimler, dergiler, gazete y1gmlan ve bu
dag1mkhg1 ai len in epeycc eskilere kok sahm§ gec;mi§iyle irti-
batland1ran, yenileriyle tuhaf bir §ekilde kayna§mI§ eski C§-
yalar.. Ve Zubin, Ay§e Sasa'nm, goturdi.igiim c;ic;ekelerle
k1rk yild1r hasretmi§ gibi oyna§tp kokla§an sevimli kedisi ...
Ziyaretine ilk defa Mustafa Kutlu'yla birlikte gitmi§tim.
0 gun nclcr konu§tugumuzu pek hat1rlam1yorum ama, gali-
ba daha soma da s1k s1k doncccgimiz trajedi mesclesine gir-
mi§tik. A§k E.stetigi'nde benim c;ok farkh bir ac;1dan cle ald1-
g1m bu mesclc Ay§e Sasa'y1 c;ok ilgilendiriyordu, c;i.inki.i dc-
rin bir trajedinin ic;indcn c;1k1p gelmi§ti.
138/DEFTERiMDE 40 SUR ET

Bu trajedi, 1941 y1lmda, zengin bir ailenin gocugu olarak


Amerikan Hastahanesi'nde dogan Ay§e'nin daha anne §ef-
katini ve s1cakhg1m hissetmeden Macar Yahudisi bir mi.i-
rebbiyenin eline teslim edildigi gi.in ba§lam1§t1r. <;ocuklanna
en yi.ice deger olarak spor tutkusunu a§ilayan modern baba,
sonsuz bir iyiniyetle, sevgili kizmm mi.ikemmel bir bat1h ola-
rak yeti§mesini istemektedir. Yaz1k ki Ay§e'yi o gi.in kaybet-
tiginin farkma bile varamaz.
0 y1llarda, tam bir cinnet halinde sava§an Avrupa'dan
kag1p Ti.irkiye'ye s1gman kadmlar, istanbul'da mi.irebbiyeli-
ge soyunmu§lard1r. Halii Tanzimat kalmt1s1 bir alafrangahg1
ya§ayan aileler nezdinde sirf Avrupah olduklan igin bi.iyi.ik
bir itibar goren bu kadmlar, bir sure sonra mi.irebbiyelik
teklifi ald1klan ailelere "<;ocuklanmz1 bize teslim edecek ve
hig bir §eye kan§mayacaksm1z!" diye §artlar bile ko§arak
kendilerini ag1rdan satmaya ba§lam1§lard1r.
Boyle kay1ts1z §arts1z teslim edildigi Yahudi, Katolik,
Protestan, Gregoryen mi.irebbiyelerin disipliner egitimi al-
tmda, kabusa benzer bir gocukluk ya§ayan Ay§e ~asa, Ya-
hudi-Hiristiyan hayat tarzmm trajik muhtevas1yla gok erken
kaq1la§m1§ ve aslmda batihlarm ne kadar bedbaht oldukla-
nm bizzat ya§ayarak anlam1§tlr: Soluk ah§lanm bile bizim-
kinden gok farkl1 k1lan mi.ithi§ bir kasvet, 1zd1rap ki.ilti.iri.i,
trajik ve §iddet.. Alafranga Ti.irk ailelerinin aczini gok iyi bi-
len mi.irebbiyeler, kendilerine teslim edilen gocuklan, hi<$
sevmedikleri mi.isli.iman Ti.irk toplumunun degerlerinden
koparmak igin her yolu denemi§, elgiliklerde Noel ve Pas-
kalya gibi vesilelerle di.izenlenen eglencelere, hatta kiliseye
goti.irdi.ikleri gibi, zaman zaman ba§ta dayak olmak i.izere
ge§itli i§kence metodlarma ba§vurmaktan da gekinmemi§-
lerdir.
Ay§e, on ikinci ya§ma geldiginde mi.irebbiyelerden kur-
tulacak, fakat bu sefer de kendini Amerikahlarca kurulan
Arnavutkoy Kiz Kolleji'nde bir yat1h olarak bulacakt1r. Bu-
rada, ogrencilerini sava§ sonras1 edebiyata kanalize eden
Amerikah hocalann telkinleriyle, Sartre, Camus, Kafka gibi
yazarlann eserlerini okuyan Ay§e, ($OCuk denecek bir ya§ta,
bu yazarlann eserlerinden adeta ta§an mi.ithi§ karamsarhk
ve nihilizmle, daha da 6nemlisi, batmm gi.inah1 cazip hale
DEITERiMDE 40 SURET/139

getiren demonik biiyiisiiyle kaq1 kar§1ya gelir. Aile ve gele-


nek dii§mam bir edebiyattir bu.
Ay§e §imdi ~ok kii~iik ya§larda ba§layan ve gitgide derin-
le§en, ailesinin hi~ bir zaman farkma varamad1g1 bir nevro-
zun i~inde ~1rpmmaktad1r. On dort ya§mdadir ve birgiin ay-
namn kar§isma ge~ip ailesinden 6~ almaya yemin eder. i~in­
den ~1kt1g1 ziimrenin sahip oldugu imtiyazlardan ve kibirden
nefret etmektedir. Artik o bir asidir. Bu yiizden on sekiz ya-
§mdayken aykm bir yo! tutmaya karar verir: Sinemayla ilgi-
lenecektir. <;unkii kendisini ozel hocalar tutarak ~oksesli
bat1 miizigine ve resme yoneltmek isteyen ailesi sinemay1
horgormektedir.
Aslmda yazarhga egilimi oldugunu farkeden annesi
onun oyun yazan olmasm1 istemektedir. Nitekim kollejin
son sm1fmda, yak.tn ~evresinde ~ok begenilen bir oyun yazar
ve bu oyun, bir arkada§1mn evinde kar§1la§t1g1 Halit Refig'le
dostluk kurmasm1 saglar. Onun Yasak A§k adh filmi i~in
yazd1g1, ancak ba§ans1z oldugu i~in kullamlmayan, dialog-
lar, Ay§e Sasa'mn sinema diinyasma ve Marksist aydmlar
~evresine att1g1 ilk ad1md1r, denebilir. "Burjuvazi kar§Ismda,
kii~iik burjuvazinin yapt1g1 muhalefet ve onun ideolojisi sol-
culuktur" ve Ay§e, sinema kanahyla, hi~ tereddiit etmeden o
ittifakta yerini ahr.
Simdi, son derece trajik bir noktadadir; ailesinin de
mensup oldugu bat1 taklit~isi burjuvaziye ve batJ kiiltiiriine
tepki duyarak solcu olan Ay§e'nin solculugunun temelinde,
aslmda, miirebbiyeler tarafmdan kendisine a§Ilanan ve <;ar-
mihtaki isa figiiriinde somut ifadesini bulan ~at1§ma fikri
vard1r.

Solculugun da bir ~e§it bat1c1hktan ba§ka bir §ey olmad1-


gm1 anlaymca, Ay§e'nin ya§ad1g1 buhran daha da derinle§-
mi§tir. c;:evresine girdigi Kemal Tahir'in, genelge~er solcu
yakla§1mlarla kar§1la§tmld1gmda ~ok farkh olan gorii§leri de
onu tatmin etmez. Biiyuk romancmm etkisiyle, yerli ve kok-
lii bir gelenek pe§ine dii§erse de, gelenege Marksist ve ma-
teryalist bir yakla§imla bakmanm kendisini yeni ~1kmazlara
siiriikledigini ~ok ~abuk farkedecektir. Bu arada evlendigi
At1f Y1lmaz'm asistanhgm1 yapmakta ve filmlerinin senar-
140/DEFfERiMDE 40 SURET

yolanm yazmaktad1r. Gurbet Ku~lan ve Ah Giizel htanbul


gibi filmier bu donemde dogar.
Ay§e Sasa, c;ocuklugunda ve ilk genc;liginde ald1g1 Yahu-
di-HJristiyan tesirleriyle hesapla§maya da bu donemde gir-
mi§, ozellikle 1968 y1!111da scnaryosunu yazd1g1 Utan<; fil-
minde kcndi ruh c;eli§kilcrini gorerek agJr bir kimlik buhra-
nma si.iri.iklenmi§tir. Birgi.in, Ti.irk toplumunun ve Ti.irk si-
nemasmm ya§ad1g1 §izofreniyle ilgili bir makale i.ize.rinde c;a-
h§1rkcn zihni aniden bulamr ve §iddetli bir §izofreni nobeti
gec;irmeye ba§lar.
0 gun hemen hastahaneye kaldmlan gene; kadm, kor-
kunc; hastahkla y11larca bir odada yalmz ba§ma bogu§acak
ve di§ di.inya ile baglant1s1111 sadece telefonla kurabilecektir.
Bi.iyi.ik acilar, tam on sekiz yil si.iren bir inziva ve si.irekli bir
ic; hesapla§mas1.. Dcrken birgi.in cline Thomas Kuhn'un Bi-
limsel Devrimlerin Yap1s1 adh kitab1 gec;cr VC adeta kudsiyet
izafe edilen Bat1 biliminin ashnda ideolojik bir kurgudan
ba§ka bir §CY olmad1g1111 anlay1verir. Eskisinden c;ok farkh
bir bilgi anlay1§ma ilk ad1mm1 atm1§t1r. Ne var ki asil bi.iyi.ik
doni.i§i.imi.i, 1980 y1lmda, sebebini bilmedigi §iddetli bir ar-
zuyla yurt d1§mclan getirttigi Fiisl'tsii '1-Hikem terci.imesini
okucluktan sonra ya§ayacakt1r. Bu, ibni.i"l-Arabi'nin eserinin
nefis bir ingilizce tcrci.imesidir. Okudukc;a, kozmik bir §iire
VC semfivi bir mimariyc benzcyen 0 e§Siz metafizik goz]erini
kam C1§tmr, bir claha, bir daha, bir daha okur!

Bat1ya gide gide sonunda cloguya c;1kan ve Fiisl'ts 'u on y1l


elinclcn di.i§i.irmeyen Ay§e Sasa, 1990'lann ba§mda da Wal-
do Sen neden Bumda Degilsin 'i okumtl§ ve bi.iti.in ccsaretini
toplay1p yazan ismet Ozel'i aram1§t1r. (:i.inki.i o da eski bir
Marksis ttir vc kcndisinin son clerecc dramatik bir hi<;imde
ya§ad1g1 doni.i§i.imi.in bir ba§ka c;c§idini ya§am1§t1r.
ismct Ozel'in gc)sterdigi samimi ilgi, Ay§e Sasa·nm haya-
tmda ycpycni hir donemin ha§lamasma yo! a<;ar. Bi.iti.in so-
rulanm bi.iyi.ik bir sahirla cevapland1ran §airi, onun vas1ta-
s1yla Dergrlh clergisi c;evrcsini ve ba§ka insanlan yakmdan ta-
myan J\y§c Sasa art1k o kadar mutludur ki , tipik mi, atipik
mi oldugu konusuncla aynlsalar da, hastahgma her zaman
~izofrcni tC§hisi koyan ve iyile§mc ihtimali gbrmcyen dok-
DEFTE RiMDE 40 SURET/ 141

torlarm hayret dolu baki§lan altmda h1zh bir iyile§me siire-


cine girer. Ve evet, §ifa!
idrak edemedikleri bir 1zd1rap ic;inde k1vramp bas1k bir
labirentin koridorlannda dbnenen insanlardan koparak
"mesut insan reflekslerine sahip" yeni dostlar edinen Ay§e
~asa, art1k sosyal ve entellektiiel hayat1m saghkl1 bir bic;im-
de siirdiiriiyor. Ancak acJ!arla dolu on sekiz yilhk inzivadan
onda c;ok belirgin bir iz kalm1§tir: Telefon bag1mhhg1.
Telefonunu elinden ahrsarnz, Ay§e ~asa ya§ayamaz.
Bir istanbul Beyefendisi:
Hem Mistik, Hem Teknokrat

r am§ir tam§maz kayna§t1g1m insanlar da vard1r, y11Iar-


d1r tammama ragmen kammm kaynamad1klan da.
Saadettin Okten Hoca birinci gruptandir; muarefe-
miz be§ on seneyi gei;medigi halde , onu sanki kendimi bil-
dim bileli tamyorum. Galiba aralannda ruh akrabahg1 bulu-
nan insanlar, birbirlerini goriir gormez tamyor ve sars1lmaz
dostluklar kuruyorlar. BO§UOa "ezelden a§inamm" dememi§
§air.
Saadettin Okten, eger bir Dogu-Bati sentezi miimkiinse,
bunu ki§iliginde geri;ekle§tirebilmi§ nadir Miisliimanlardan
biridir; sufiyane murakabelere dalarken de kendisidir, Mi-
mar Sinan Oniversitesi'ndeki kiirsiisiinde ogrencilerine en
son teknolojik geli§meleri anlat1rken de, dersem hakikati
ifade etmi§ olurum.
Bu ii; ban§1k11k, ona babasmdan miras kalm1§t1r; hakiki
bir Osmanh ve bir miimin olmakla beraber yeni felsefe
ak1mlanm takip edebilmek ii;in Frans1zca ogrenen ve islam
felsefesi hakkmda orijinal gorii§lere sahip olan Celal Hoca,
i;ocuklanna, Bat1 diinyasma kbriikoriine hayranhk kadar,
koriikoriine dii§manhgm da yanh§ -ve dogrusunun bu farkh
DEFT'E RiMD E 40 SURET/ 143

dunyay1 anlamaya c;ah§mak- oldugunu ogretebilmi§ bilge bir


§arkhd1r.
Saadettin, Soganaga'daki apartman dairesinde diinyaya
geldiginde (1 Eyhil 1942) Celal Hoca tam altm1§ ya§mdad1r.
Bu sonbahar meyvasmm, ilk oglunu c;ok ki.i<;i.ik ya§mda top-
raga veren ve iki klZI bulunan merhumu ne kadar sevindir-
digini tahmin edebiliriz. Esasen onun bu bi.iyi.ik sevinci ken-
dini Saadettin admda ele vermiyor mu?
imam-Hatip okullanmn kurucusu ve mukemmel bir
Arapc;a hocas1 olarak tamnan , Kabata§, Vefa ve Dari.i§§afa-
ka Liseseleri 'nde de y11Iarca edebiyat ogretmenligi yapan
Celalettin Okten (Celal Hoca), c;ok sevdigi Atikali'ndeki
Ti.irk evinden Beyaz1t Soganaga'daki apartman dairesine,
klzlanmn okudugu istanbul Klz Lisesi 'ne yakln olmak ic;in
ta§mmI§tir. 0 y11Iarda Soganaga da, i.iniversite, Devlet Kii-
tiiphanesi, Sahhaflar <;ar§1s1, Ki.illi.ik ve daha soma da Mar-
mara Kahvesi 'yle istanbul'un en etkili ki.ilti.ir c;evresi say1lan
Beyaz1t'm hemen yamba§mda, yerli dokusunu Mila koruyan,
g6rgiilu, hali vakti yerinde bir semttir.
Soganaga'da, eski mua§eretin bi.iti.in inceliklerini ogre-
nerek tam bir istanbullu olarak yeti§en Saadettin, elif ci.izi.i-
ni.i annesi Emine Mahmude Hamm'dan okumu§tur. Aslen
Filibeli bir ailenin klz1 olmasma ve zaman zaman yamk Ru-
meli ti.irkiileri mmldanmasma ragmen, mua§ereti ve mutfa-
g1yla kat1ks1z bir istanbul hammefendisi olan Emine Ha-
mm, evin ic;inde varhklanm hie; hissettirmeyen, ancak yok-
luklannda ne bi.iyi.ik varhk olduklanm anlad1g1m1z o kanaat-
kar, fedakar, mi.itedeyyin ve mi.itevekkil Ti.irk annelerinden
biridir. Saadettin Hoca, annesinin pek fazla yemek c;e§idi
bilmese de, bildiklerini c;ok iyi pi§irdigini soyli.iyor. Celal
Hoca'nm dostlanndan ozellikle Nurettin Topc;u ve Mahir
iz, Emine Hamm'm etli pilavlanna ve komi.ir ate§inde bii-
yi.ik bir maharetle pi§irdigi pathcan kebaplanna bay1hrlar-
m1§.
Kl§lan Soganaga'daki apartman dairesi, yazlan da Kan-
hca'da kiralanan yail, Celal Hoca'nm dostlan sayesinde, Sa-
adettin ic;in adeta ikinci bir universite olur. bzellikle Kanh-
ca'daki yah, Bogazic;i'ni ve Bogazic;i ki.ilti.iri.ini.i tamma imka-
m vermesi baklmmdan, Saadettin Okten'in hayatmda ayn
144/DEITERiMDE 40 SUR ET

bir yere sahiptir. 6mri.ini.in sonuna kadar yazhk ah§kanh-


gmdan vazgec;cmeyen Celal Hoca, on y1l kadar Heybeli-
ada'ya gitmi§, daha sonra Mahir iz'in delaletiyle, Kanh-
ca'daki Seyhi.ilislam Hi.iseyin Hi.isni.i Efendi Yahs1'nm bir
boli.igi.ini.i kiralamaya ba§lam1§t1r.
Heni.iz Bogazic;i'nin ke§fedilmedigi y1llard1r; su ve elekt-
rigi bulunmayan, ah§ap olduklan ic;in baklmlan son derece
zor, ula§1m imkanlan da (tek ula§1m arac1 adeta f1s1lt1yla c;a-
h§an buharh vapurlard1r) k1s1th olan hariku!ade yahlann c;o-
gu 0 y1llarda kendi hallerine terkedilmi§tir ve ogretmen ma-
a§Iyla bile kiralanabilmektedir. Aslen Trabzonlu olmakla
beraber, istanbul'un ya§ama ki.ilti.iri.ini.i ozi.imsemi§ bir Os-
manh bakiyyesi olan Celal Hoca, Bogazic;i'nin hakiki bir is-
tanbullu ic;in ne ifade ettigini c;ok iyi bilmektedir. Yegane
li.iksi.i, yazlan, Bogaz'a naz1r bir yahda oturmak, okumak ve
dostlanyla sohbet etmektir.
Kanhca'daki yahy1 s1k s1k ziyaret edenlerden biri, ki.ic;i.ik
Saadettin'in "dede" dedigi, astragan kalpag1, beyaz sakah ve
siyah pardesi.isi.iyle dikkati c;eken Gencine-i Guftar Ferheng-i
Ziya mi.iellifi Ziya Si.ikun'dur. Mihrabad yoku§undaki dar
bir sokakta, ah§ap bir evde oturan Ziya Bey, §apkaya sonu-
na kadar direnenlerdendir. Erzurum mebusu Raif Hoca ve
kaymbiraderi Mahir iz'in de dahil oldugu ki.ic;i.ik Kanhca
sosyetesine, Saadettin Okten'in ruhunda "mi.ihri.in balmu-
munda b1raktig1 gibi iz b1rakan" Nurettin Topc;u da zaman
zaman kat1hr. Ve daha birc;ok dost... Hepsi de Osmanh ba-
kiyyesi , hayatlanm is!aml esaslara gore tanzim ettikleri ic;in
yeni donemin ag1r bask1s1m si.irekli i.izerlerinde hisseden,
gene) aki§m d1§mda b1rak1lm1§, di.iri.ist, c;ok bilgili, sab1rh ve
mi.itevekkil insanlard1r. Ki.ic;i.ik Saadettin'in hamuru bu c;ev-
rede yogrulur.
Burada, Celaf Hoca'nm, Saadettin'i ilkokulu bitirdikten
soma fikir babas1 ve kurucusu oldugu imam-Hatip Oku-
lu'na degil, Vefa Lisesi 'ne, lise bittikten sonra da istanbul
Teknik Oniversitesi'ne kaydettirmesi, i.izerinde durulmas1
gereken onemli bir husus olarak kar§Iill!Za <;1kmaktad1r. Ba-
na oyle geliyor ki, Celal Hoca, kendi i.izerinde hissettigi bas-
kly1 oglunun i.izerinden uzakla§tirmak istemi§tir. Onun gibi
di.i§i.inenlerin, sistemin ic;inde Mi.isli.iman aile c;ocuklanmn
DEFTERlivWE 40 SURET/145

yol alabilccegi bir kanal a<_;t1klan, merhum Turgut Oza1'111


da aralanncla bulundugu iTD"den yeti§mc muha faza kar bir
neslin daha sonra Ti.irkiyc'nin kaderinc hakim olclugu unu-
tulmamahd1r. ilginc; olan, Cclal Hoca ·mn liseyi bitircn Sa-
adettin'i elinden tutup Mchmet Zahit Kotku'ya goti.irerek
dua istemesi, c;ok daha ilginc; olan cla Zahit Kotku Hoca ·nm
sozleridir: "Dua ederim ama, ycter ki gitsin Teknik Dniver-
siteye girsin! "
iTD in§aat Faki.iltesi'nden 1964 yilmda Yiiksek in§aat
Miihendisi olarak mezun olan Saadettin Oktcn, Mimarhk
Fakiiltesi Betonarme Ki.irsiisii'nclen alcl1g1 bir tekiif iizerine
aym iiniverslteye asistan olarnk girccek, kazand1g1 bir bursla
Amerika'ya giderek Lehigh Dniversitesi'ndc 6ncmli ara§t1r-
malar yapt1ktan sonra, akademik kariycrini Tiirkiye'dc ta-
mamlayacaktir.
ir,;inden r,;1k1p geldigi r,;evreyle iTU'de girdigi <_;evrenin
diinya gori.i§leri ve ya§ama bic;imlcri birbirinden o kadar
farkhd1r ki, Saaclettin Oktcn'in bizim tek bir ciimleyle ozet-
leyiverdigimiz donemi son derece sanc1h ya§ad1g1 muhak-
kakllr. Demokrat Parti, aym y1llarda askeri bir darbeylc ik-
tidardan uzakla§tmlm1§ ve muhafazakarlar ic;in zor gi.inlcr
yenicte·n ba§lam1§t1r. Babas1m da ogrenciliginin ikinci y1hnda
(21 Kas1m 1961) kaybeden ve kcndini hirden derin bir bo§-
lukta bulan Saadettin, ya§ad1g1 gerili mden, bir dostu vas1ta-
s1yla girdigi Dniversite Korosu'nda Ti.irk Musikisi'nc iltica
edcrck uzakla§maya c;ah§1r. Bu arada, Yahya Kemal 'in kitap
olarak pc§pc§e yay1rnlanan §iir vc yazilan111 okuyarak Os-
manh kiilti.iri.1 i.izerinde yeniclen dii§iinmcye ha§lam1§t1r. Ar-
dmdan Belediye Konservatuvan·na girer ve 1969 y1hmla ev-
lenecegi Edebiyat Fakiiltesi 6grencisi Meri<; H arnm'Ja tam-
§Jr.
Celal Hoca'nm c;evrcsi, oli.imiindcn som a ister istcmez
dagilm1§t1r. Birgi.111 Nurcttin Topc;u vc Mahir iz, gene; Sa
adcttin'e '·Art1k sen bize gcleceksin! " deyivcrirler. Bu ihtar,
onun cemiyete a<;llmas1111 saglayacakt1r. 1%0.larda , muhafa-
zakar kesimdeki yeni olu§umlan yonlencliren derncklere 1
ozellikle Milliyet<;iler Dernegi'ne gidiµ gdmeye ba§layart
Saadettin Okten'in en buyi.1k §anslan ndan biri, ~uphesiz, bu
dernektc Nurcttin Topr,;u'yla dostlugunu ilcrlet1m:si, digcri
146/DEFfERiMDE 40 SURET

merhum Fethi Gemuhluoglu 'nu tammas1 olmu§tur. Ameri-


ka'ya gitme imkam dogunca ilk dam§hg1 Fethi Bey'dir veal-
d1g1 cevap kelimenin tam manas1yla Fethi Bey'cedir: "Gi.ile
gi.ile git, gi.ile giile gel, ancak erenlere bir fatiha i.ic_;: ihlas1 ek-
sik etme!"
Bat1'y1 ve Bat! ki.ilti.iri.ini.i Amerika ve Belc_;:ika'da bulun-
dugu y11larda tamyan Saadettin Okten, Ti.irkiye'de sozde
Bat1hla§m1§ c.;:evrelerce dayatilan Bat1'nm gerc.;:egine hie.;: ben-
zemedigini hayretle gormi.i§ti.ir. Dstelik tek bir Bat1 yak, i<;i-
c.;:e gec_;:mi§ birc_;:ok Bat! vard1r. Dogu'yla Bat!, kafasmda bu
gen;egi farkettikten soma ban§ir; art1k bir Yesar!zade hat-
t1yla bir Van Gogh'dan, yahut Dede'nin bir aylniyle Beetho-
ven'in bir senfonisinden aym zevki alabilmektedir.
Saad~ttin Hoca, bi.iti.in bilgeler gibi, bilir ki "Dogu ve
Bat! Allah'mdir".
Bir Bilim Adammm
Romana Benzer Hayati

EKMELEDDiNiHSANOGLU

ahire'de dogup biiytimii§ zarif bir Turk, Ekmeleddin

K ihsanog~u. Dostlan ona k1saca Ekmel Bey derler. is-


tanbul Universitesi'nde kurdugu Bilim Tarihi Bolii-
mii'niin ba§kam, islam Konferans1 Te§kilat1'na bag!J islam
Tarih Sanat ve Kiiltiir Ara§tJrma Merkezi(IRCICA)'nin
Gene! Direktorii, aym te§kilata bagh islam Kiiltiir Mirasm1
Koruma Komisyonu'nun sekreteri, Paris ilim Tarihi Akade-
misi ve Harvard Oniversitesi Ortadogu Ara§tirmalan Mer-
. kezi Milletleraras1 Dam§ma Kurulu iiyesi .. .
Ekmel Bey'in unvanlanm, iiye olarak yerald1g1 vak1fla-
rm, derneklerin, milletleraras1 bilim kurumlannm, yaym ku-
rulunda bulundugu ilmi dergilerin tamarrum saymaya kal-
ki§sam, Aksiyon'un bana ayird1g1 iki sayfa herhalde t:olard1.
Bu dernek, vak1f, dergi ve kurumlann faaliyet gosterdigi iil-
keler arasmda mekik dokuyarak Tiirkiye'nin goniillii bilim
ve kiiltiir el<iiligini yapan Ekmel Bey'in dinamizmi hayret
vericidir. Vaktinin <iOk biiytik bir kism1 yolculuklarda ge<itigi
halde o kadar makale ve bildiriyi yazmak, editor olarak im-
za attJg1 kitaplan hazirlamak, daha da onemlisi IRCICA'nm
faaliyetlerini planlamak i<iin nas1! vakit bulur, dogrusu, mii-
l ~S: DEFfERiMDE 40 SURET

mL:yyiz vasfi tembellik olan yeni Ti.irk insammn anlayabilc-


cegi i§ degil.
Ekmcl Bey'in romam, 1943 y1hnda Kahire 'de ba§lar. Ba-
-bas1 ihsan Efcndi, Yozgat'ta ba§lay1p istanbul'da devam et-
tigi tahsilini Ezher Oniversitcsi'mlc tamamlamak ic;in, 1924 ·
y1hnda, Mehmed Akifi de ta§1yan gemiyle M1sir'a gitmi§ ve
orada Rodoslu bir Ti.irk ailesinin klZI olan Scniye Hamm'la
evlenmi§tir. Rados, yakmhg1 dolay1s1yla, asnn ba§lannda
M1sirh Ti.irk aristokrasisi tarafmdan sayfiye olarak kullaml-
maktad1r. Seniyc Hamm'm teyzesi ve ablas1 yazlan Rodos'a
tatil ic;in gelen M1sirh Ti.irk ailelerinc gelin gidcrler. Bu gi.i-
zcl ada italyanlar'm eline gc<;ince, Seniyc Hamm'm ailesi,
tabii olarak iki k1z verdikleri M1sir'a s1gmmay1 tercih ede-
ccktir.
ihsan Efcndi, Ezher'den mczun olduktan soma, kraliyet
saraymm Osmanh Ar§ivleri Boli.imi.i 'nde gorev ahr. Bir yan-
dan da Sultan Mahmud Mcdrcsesi'nde mi.idcrris ve yonetici
olarak c;ah§maktad1r. 1951 yilmda kurulan Ayn Sems 0 ni -
versitcsi'nin Sarkiyat Boli.imi.i'nde Ti.irk Dili vc Edebiyat1
Ki.irsi.isi.i 'ni.i de ihsan Efendi kurnrn§ ve oli.imi.ine kadar
(1961) burada gorcv yapm1§t1r. 1952 ihtilalinden sonra, sa-
raydaki gorcvindcn aynlarak Milli Ki.iti.iphane'nin Sarkiyat
B6IC1mi.i'nde c;ah§maya ba~layan vc burada Ti.irkistanh Nas-
rullah T1riizi' ilc birlikte lllirt ciltlik Osmanlt Yazmalan Kata-.
/og11 'nu haz1rlayan ihsan Efendi'yc, Dcmokrat Parti donc-
minde Mendercs tarafmdan dolayh olarak Diyanct i§leri
Ba§kanhg1 tcklif edildigini biliyoruz.
Mchmct A.kif, M1sir'da kald1g1 si.irece en bi.iyi.ik yak1nhg1
Yozgath ihsan Efendi'den gormi.i§ti.ir. Ekmel Bey, babas1yla
A.kif arasrndaki dostlugun r;ok derin oldugunu, bunun ka-
rakter bak1mmdan birbirlcrinc c;ok hcnzemelcrindcn ilcri
geldigini si:iyli.iyor. Nitekim A.kif, yayilmas1111 istcmedigi
Kw"an-1 Kerim terci.imesini ondan ha§kasma cmanet edc-
mcmi§Lir. ·
Ekmel Bey, Akifin oli.imi.indcn yedi yil sonra dogar;
ama dogdugu ev, onun hatiralanyla doludur. M1m'da ya§a-
yan ve Kahire'ye okumak ic;in gelmi§ Ti.irkler bir ;.naya gcl-
diklerinde hep bi.iyi.ik §airden soz eder ve §iirlerini okurlar.
ihsan Efendi, dogdugu gi.inden itibaren kulaklan A.kif ad1y-
DEFrERiMDE 40 SUR ET/1 49

lave onun §iirini{l sesiyle dolan ki.ic;i.ik Ekmel'in edebi Ti.irk-


c;e 'yi en iyi §Ckilde i:igrenmesi ic;in bi.iti.in gayn:tini gbster-
1\lektedir. Ekmel Bey, c;ocukluguncla Saatli Maarif Takvi-
mi'nin c;ok oncmli bir yeri oldugunu, takvim yapraklanmn
arkas111claki bcyitleri, di:irtli.ikleri, atasi:izlerini, ycmek tarif-
lerini babas1yla birliktc okuyup Arapc;a 'ya c;evircliklerini, da-
ha soma bunu kcnclisinin tck ba§llla yapt1g1m soyli.iyor.
Esasen evdc hep Ti.irkc;e konu§ulmaktad1r. Bu bak1mdan
anadilini bgrenmc konusunda hie; s1k111t1 c;ekmcyen ki.ic;i.ik
Ekmcl, zamanla Saatli Maarif Takvimi 'nden babasmm ki.i-
ti.iphanesindeki kitaplara gec;er ve Hamid , Nam1k Kemal,
Fikret, Akif, R1za Tevfik, Yahya Kemal gibi birc;ok bnemli
Ti.irk §air ve yazanm okur. Si.ileyman Sevkct'in Giizel Yaz1-
lar adh antolojisindeki metinlcri de okuya okuya adcta ez-
berlemi§tir.
M1s1r'da, Ekmeleddin Bey'in yakmdan tamd1g1 son Os-
manh ncsli, Devlet-i Aliyye'nin bat1§ y1llanm bi.iti.in acilany-
la ya§am1§ bir ncsildir. Mensup olduklan ki:ikli.i ki.ilti.iri.i bi.i-
ti.in incelikleriylc ifade eden bir ya§ama i.islubuna, davram§
adabma ve kOl1ll§ll1a tarzma sahip, <;Ok ki.i]ti.ir]i.i, <;Ok di] bi-
Jen, gcni§ ufuklu, olgun, clerinlikli, scc;kin insanlar. Herkes-
ten sayg1 gbrseler de, hep bir hi.isran cluygusu ic;incledirler.
Ne maclcli imkanlan vard1r, ne tqkilatlan . Gozleri her za-
man d ai.issila duygusuyla bugulu, zaman ic;inde kaybolup
gitmeyc mahkum bir nesil. Dstclik Nasir rejirninin agir bas-
kis1111 ya§am1~, M1sn '111 di.i§ti.igi.i bi.iti.in fclflketlcri Osman-
h'ya baglayan nkc;Ilann insafs1zca suc;lamalanna hedef ol-
mak tal ihsizligine de ugrarn1§lard1r.
Ekmel Bey, M1s1r'cla ya§ayan Ti.irklcr ic;in c;ok zor gec;ti-
gini soyledigi 1950'1i yillan, Hicliv ismail Pa§a tarafmdan
kurulan vc Kahire'nin en iyi lisclcrindcn biri sayilan Hidivi-
ye Lisesi 'nde ya§ar. Fakat ba§anh bir ogrencidir, gelecegc
dair i.imitleri vardir ve si.iper gi.ic;lerin uzay yan§1m heyccan
ve tecessi.isle takip ederkcn fen bilimlcrinc bi.iyi.ik bir ilgi
duyrnaya ba§lam1§t1r. Bunun ic;in liscyi bitirincc hie; tcreddi.it
etmeden Ayn Sems Dniversitcsi Fen Faki.iltcsi'nc yaz1hr.
Ne var ki, aym y1l, babas111111 tili.irni.iylc derinden sarsilacak,
i.istelik ailenin bi.iti.in yi.iki.i ornuzlanna binecektir. ihsan
Efendi M1sir vatanda§hg111a gcc;medigi ic;in Scniye Hamm 'a
150/DEFTERiMDE 40 SUR ET

emekli maa§1 baglanamaz. Boylece c;ah§mak zorunda kalan


Ekmeleddin, babasmm da gorev yapt1g1 Milli Ki.itiiphane'de
i§ bularak Tiirkc;e yazma ve basma kitaplarm kataloglanma-
smda Nasrullah T1razi' ile birlikte c;ah§maya ba§lar
(1962-1966) . Bu c;ah§ma s1rasmda Ti.irk kiiltiiriini.in temel
kaynaklanm yakmdan tamyan ve yazma, basma, binlerce
eseri gozden gec;iren gen~ Ekmel'in ilgi alam siirekli geni§-
lemi§tir.
Hem okumak, hem c;ah§mak zorunda kalmasma rag-
men, ingilizce ogretim yapan Fen Fakiiltesi'ni 1966'da peki-
yi dereceyle bitiren Ekmel, bu iki yonlii ~ah§ma sayesinde
yeni bir disipline, bilim tarihine yonelir. Mezuniyetinden
hemen soma birc;ok i§ teklifi alma da, o, fen bilimleri, bilim
tarihi ve edebiyat c;ah§malanm birlikte yi.iri.itmek niyetinde-
dir. Bu arada Ezher Oniversitesi'nden gelen teklifi kabul
eder ve master'1m asistan olarak girdigi bu iiniversitede ta-
mamlar. Ezher'deki gorevi masmda, mezun oldugu Ayn
~ems Oniversitesi'nde de Ti.irk Dili ve Edebiyat1 okutmam
olarak gorev alm1§t1r.
0 y1llarda M1sir'da ya§anan canh fikir hayatma katk1da
bulunmak ic;in hummah bir faaliyet ic;ine giren Ekmel
Bey'in, bir yandan bilim tarihiyle ilgili c;ah§malar yaparken,
diger yandan da Turk kiiltiiri.inii Araplar'a tamtmak ic;in
Hamid, Tevfik Fikret, Mehmed Akif, Yahya Kemal , Necip
Faz1l gibi §airlerden birc;ok eseri Arapc;a'ya terciime ettigini
ve Turk edebiyatiyla ilgili eti.idler yay1mlad1gm1 gori.iyoruz.
Gene; Ekmel'in bu faaliyeti, c;ok gec;meden bi.iyiikelc;i Semih
Gi.inver'in dikkatini ve ilgisini c;ekecektir. Birgiin Naz1m
Hikmet'in Ferhat ile Sirin'ini Ekmel Bey'e veren Semih
Giinver, c;ok begendigi bu eserin Arapc;a 'ya c;evrilmesinde
fayda gordiigiini.i soyler. Y1! 1968'dir. Ekmel Bey, kitab1
okur, herhangi bir sakmca gormedigi ic;in c;ah§maya ba§lar
ve k1sa siirede tamamlanan terci.ime, onemli bir incelemeyle
birlikte bas1hr. Ekmel Bey, giilerek, " Kitap basild1ktan son-
ra" diyor, "Semih Bey, nedense benden bucak bucak kac;-
maya ba§lad1."
Ekmel Bey, daha sonra on lie; Ti.irk yazanndan birer hi-
kayenin yer ald1g1 bir antoloji hamlar. 1970 y1hnda M1sir
Ki.iltiir Bakanhg1 tarafmdan yay1mlanan bu antolojinin ba-
DEFTERiMDE 40 SURET/151

§Inda elli sayfahk bir etud vard1r. Kultiir Bakam'mn imzas1-


m ta§1yan 6ns6z, aslmda o s1rada bakan dam§mam olan Ne-
cip Mahfuz tarafmdan yaz1lm1§tlr.
1970 y1lmda, master'm1 tamamlayan Ekmel Bey, art1k
M1s!f'daki misyonunu tamamlad1g1m dii§iinerek annesi Se-
niye Hamm'1 ahp o gune kadar hi<s gormedigi anavatana ge-
lir ve doktorasm1 yapacag1 Ankara Universitesi Fen Fakiil-
tesi'nde goreve ba§lar. iki yil soma da Prof. Dr. Emin Bil-
gi<s'in klZI eczac1 Fusun Hamm'la hayat1m birle§tirir. Do-
<sentligini de aym fakultede alan Ekmel Bey, 1984 y1lmda da
istanbul Dniversitesi Fen Fakultesi'ne profesor olarak inti-
sap ederek Bilim Tarihi Anabilim Dah 'm kuracakt1r. Turki-
ye'nin ilk Bilim Tarihi Kurumu da Ekmel Bey'in damgasm1
ta§1maktad1r.
Ekmel Bey, as1! buyuk hizmetlerini, §uphesiz, mukem-
mel Arar<sa 's1, ingilizce'si ve islam dunyas1 hakkmdaki de-
rin bilgisi dolay1s1yla 1980 y1lmda ba§ma getirildigi IRCICA
bunyesinde ger<sekle§tirmektedir. On be§ yil i<sinde Turk ve
islam kulturu konusunda benzersiz bir ihtisas kutuphanesi-
ne ve ar§ivine sahip olan IRCICA, yay1mlad1g1 kitaplar, du-
zenledigi milletleraras1 ilml toplant1lar, yan§malar, geli§tir-
digi projeler ve islam ulkeleri arasmda kurdugu saglam kul-
tiir koprusuyle bugun dunya <sapmda bir itibara sahiptir ve
bunu 6ncelikle Ekmel Bey'e bor<sludur.
Ve siz bu yaz1y1 okurken, Ekmel Bey, eger herhangi bir
islam ulkesinden gelen kalabahk bir heyeti aglflam1yorsa,
kendisini mesela Malezya'ya goturen bir u<sakta, bir gun
soma toplanacak milletleraras1 kongrede yapacag1 konu§-
may1 hazlfhyor olabilir.
Bir. Hikayecinin
Dogu§U Uzerine Bir Deneme

~-- SEViN<; <;OKUM __ _

erciinwn ' m kbtii gi.inleriydi, maa§ alam1yorduk. Bu-


nalm1 §t1k, bunalm1§t1m. Ba§kalanm bilmem ama, be-
nim hftlimi hie; soran yoktu. Ve birgi.in bir telefon:
"Ben Scvinc; ablan .. ." ,
Sevin<; C::okum, yakmllk hissettigi'linsanlann " Sevin<; Ha-
mm" gibi resmiyet ifade eden hitaplanndan hie; ho§lanmaz,
kendisinden ya§c;a ki.ic;i.ikseler "Sevin<; Abla" demelerini is-
ter. Evet, te lefondaki Sevin<; ablamd1 ve " Ne yap1yorsun, ne
cdiyorsun?" diye soruyordu. istanbul gibi ycrde, hele bir de
kirac1ysan, maa§ almadan ya§amr m1yd1 hie;? isterse m be-
nim ic;in c;ah§t1g1 gazetenin patronuyla komi§abilirdi. Dog-
rusu c;ok duygulanm1§t11n, te§ekki.ir ettim; Ki.ilti.ir Bakanh-
g1'na dam§man olarak tayinim c;1kmak i.izereydi, onun ic;in
§imdilik herhangi bir tqehbi.iste bulunmasma gerek yoktu.
Ancak dam§manhg1m pek uzun surmeyccek, 1991 sec;imle-
rinin ardmdan kurulan koalisyon hi.iki.imetinde Ki.ilti.ir Ba-
kanhg1 'na Fikri Saglar getirilince istifa etmek zorunda kala-
cakt1m. Sevin<; Hamm art1k patronuyla konu§abilirdi; ko-
nu§tu, gbri.i§memi saglad1 ve hen yeni i§ime ba§lad1m.
Sevin<; Abla'yla tan1§1khg11mz epeyce eskilere, 1970'lerin
ba§lanna kadar uzamr. Turk Edebiyati Yaymlan arasmda
DEFrERiMDE 40 SURET/153

Bolii§mek (1974) ad1yla c;1kan ikinci hikaye kitab1 hakkmda-


ki ilk ele§tirilerden birini ben yazm1§t1m ve bu yaz1 galiba
"ele§tiri" denebilecek ilk yaz1md1 benim. Onun ic;in Sevinc;
<;okum, yazarhk hayat1mda bzel bir yere sahiptir. Gencecik
bir edebiyat heveslisi olarak onun gibi usta bir hikayeciyle
tam§1yor olmaktan dogrusu gurur duyard1m. Sonralan hem
kendisiyle, hem de e§i Rifat <;okum 'la dostlugumuz bir hay-
li ilerledi. Ve hakkmdaki bilgilerim artt1kc;a aslmda onu ne
kadar iyi tamd1g1m1 anlad1m; Sevinc; <;okum hikayelerindey-
di; biitiin c;ocuklugu, ko§up oynad1g1 sokaklar, kom§u teyze-
ler ve ablalar, s1cak insan ili§kileri, eski evlerin pencerele-
rinden ta§an sardunyalar, kiipe <$i<$ekleri, feslegenler, duvar-
lara tlfmanan hammelleri ... Yani istanbul, kaybettigimiz is-
tanbul.
Sevin($ <;okum dogma biiyiime istanbul'ludur; Be§ikta§,
<;lfagan Caddesi'nde bir ah§ap evde diinyaya gelir (25
Agustos 1943). Bir Ermeni madamma ait birka<$ kath, bah-
<$eli ah§ap bir ev. Yoksul bir hayat, fakat biraz btede deniz,
takalar, mavnalar ve evle deniz arasmdaki caddeden ge($en
tramvaylar: Sevin($ <;okum'un gbzlerinde hi<$ kaybolmadan
duran ilk istanbul resmi budur. Ve bir ba§ka resim: Ev sahi-
binin list katta sofada duran kuyruklu piyanosu. Kii<$iik Se-
vinc;'i miizikle bulu§turan, fakat aym zamanda tats1z bir ha-
tlras1 bulunan kocaman bir piyano. Bir keresinde merak1m
yenemeyerek tu§lanna dokundugu i($in Ermeni madam ken-
disini merdivende yakalay1p korkutmu§ ve ic;ine ha!a belli
belirsiz devam eden bir merdiven korkusu koymu§tur.
SeviH<$ heniiz d6rt ya§mdayken babas1 Abdiirrahim
Bey'in Tuzbaba'da, Meddah ismet Yoku§u 'nda satm ald1g1
kii<$iik ah§ap eve ta§1mrlar. Buras1 ba§ka bir alemdir; tiirbe-
li, ($e§meli bir mahalle, civarda yangmlardan nas1lsa pa($ay1
kurtarm1§ konak yavrulan, duvarlanndan hammellerinin,
giillerin sarkt1g1 bah($eler, biilbiil sesleri ve hemen yakmla-
nnda lhlamur K6§kii. istanbul 'un heniiz bah($e-§ehir kimli-
gini korudugu y1llar. Zaman zaman ailecek Ihlamur Dere-
si'nin yamndan yiiriiniip Fulya Tarlas1'ndan ge($ilerek dut
aga($lanyla bezeli bir ye§illik denizine benzeyen Mecidiye-
k6yii 'ne piknige gidilmektedir. 0 y1llarda Tuzbaba, istan-
bul'un biitiin diger mahalleleri gibi ($OCuklar ic;in ayn bir
154/DEFfERiMDE 40 SUR ET

mekteptir. Sevin<; <:;okum'un <_;ocukluk hatJralannda ayn bir


yeri olan Ne§e Abla (ki mahallenin en sevilen ablalanndan-
d!f; bilir misiniz o eski ablalan?) ve Binba§1 Burhan Bey'in
onciiliik ettigi miisamereler, kartondan kesilmi§ suretlerle
evin ta§hgmda oynatilan Karagoz'ler ...
Tuzbaba'da oturduklan y1llarda, boya-cila imalat1yla ug-
ra§an Abdiirrahim <:;er<_;ioglu'nun, yani Sevin<; <:;okum'un
babasmm i§leri bir hayli yoluna girecektir. Aslen Siirt'in Til-
lo il<_;esinden olan Abdiirrahim Bey, babasmm ve iki agabe-
yinin beklenmedik oliimleri iizerine ii<;iincii agabeyi ile bir-
likte istanbul'a gelir; <;iinkii hocalar aileden hayatta kalan
erkeklerin Tillo'dan uzakla§masm1 uygun gormii§lerdir. An-
cak kader hiikmiinii yiiriitiir, askere ahnan ii<;iincii agabey
de <:;anakkale'de §ehit dii§iince, tek kelime bile Tiirk<;e bil-
meyen yedi ya§mdaki Abdiirrahim hi<; tammad1g1 koca §e-
hirde tek ba§ma kahr ve hem§ehrilerinin yard1m1yla hayata
atJhr. Miicadeleli bir ilk gen<_;lik doneminin ardmdan Kasta-
monulu bir ailenin klZI olan Saadet Hamm'la evlendirilen
Abdiirrahim'in ilk evi bir vagondur. Sonra Ermeni mada-
mm ah§ap evi ve ii<; k1z <_;ocuk: Sadiye, Saime, Sevin<;.
Sevin<; <;okum <_;ocuklugunda babas1yla y1ld1zlar altmda
uzun uzun konu§tuklanm, is!am'1, dogrulugu, temizligi, in-
san sevgisini, ileriye bakmay1, comertligi, kavgas1z miicade-
leyi, ilkokul diplomas1 bile bulunmayan bu Yunus baki§h
adamda gbrdiigiinii, Abdiilhamid'in Km! Sultan olmad1gm1,
Bediiizzaman'm biiyiik islam a!imi, Necip Faz1l'm kudretli
bir §air, Cingoz Recai'lerin yazannm ise Peyami Safa oldu-
gunu ilk defa ondan i§ittigini soyliiyor.
ilkokulu Biiyiik Esma Sultan'da, liseyi ise <;1ragan Cad-
desi'ndeki Be§ikta§ Kiz Lisesi'nde okuyan Sevin<; <:;okum,
daha ilkokulda yazd1g1 §iirler ve kompozisyonlarla ogret-
menlerinin dikkatini <;ekermi§. ~iiphesiz bu ilgilerinin kay-
nagmda evde okunan kitaplann biiyiik pay1 vard1r. Refik
Halit, Re§at Nuri, Mahmut Yesari, Muazzez Tahsin Ber-
kant, Kemalettin Tugcu gibi yazarlann romanlan, evin bii-
yiik km Sadiye tarafmdan yiiksek sesle okunmakta ve aile-
nin biitiin fertleri tarafmdan zevkle dinlenmektedir. Daha
sonra Cronin'ler, Steinbeck'ler ... Tiirk<;e ogretmeni Necmi
Seren'in Macarca'dan <_;evirdigi Pal Sokagi (:ocuklan, ozel-
DEFfERiMDE 40 SURET/155

likle bu romamn kahramanlanndan Nemec;ek, kii<;iik Se-


vinc;'i c;ok etkileyecektir. Ancak onu biitiin benligiyle ku§a-
tan ilk kitaplar, tam da 27 May1s'm ac1h giinlerinde okudu-
gu Charles Dickens'm jki Sehrin Hikiiyesi'yle Dostoyevs-
ki'nin Sue; ve Ceza's1 olur.
Sevinc;'in gene! olarak sanata (resim, miizik, tiyatro, ede-
biyat) yatkmhg1m ilk hisseden ve onun tiyatro sanatc;1s1 ya-
hut miizisyen olmasm1 isteyen biiyiik ablas1 Sadiye'dir. Bu
ke§if ve biraz da evin en kiic;iigii olmamn getirdigi imtiyaz,
Sevinc;'in yedi yil ozel hocalardan keman dersleri almas1m
saglam1§t1r. istanbul Amator Senfoni Orkestras1'nda ikinci
keman olarak birc;ok konsere de c;1kan Sevinc;'in yazar ola-
cagmt kimse aklmdan bile gec;irmez. Ancak evde okunan
roman Jar, onun ic;inde yazarhk ate§ini c;oktan yakrn1§t1r. He-
niiz lise ogrencisidir; Kudret gazetesinin ac;t1g1 "CHP Nic;in
iktidara Gelmemelidir?" konulu makale yan§masma kat1hr; ,
sonuc;, ikincilik. Be§ yiiz lira tutanndaki odiilii almak ic;in
Ankara'ya gittiginde gazete yoneticileri kii<;iik dillerini yuta-
yazarlar; <;iinkii yeti§kin birini beklerken kar§1lanna ufak te-
fek bir liseli klz <;1km1§tlr. Be§ yiiz lira o zamana gore kii-
<;iimsenemeyecek bir paradir; bir trenc;kot ahmr, eskiyen ke-
man yay1 yenilenir ve arkada§lara pastahanede nefis bir zi-
yafet c;ekilir.
Liseli Sevinc;'in bu yan§maya biiyiik bir istekle katJlmas1,
politikaya duydugu ilgiyle ve politik egilimleriyle ac;1klanabi-
lir. Nitekim, Demokrat Partili bir ailenin c;ocugu olarak 27
May1s darbesinin, Yassiada mahkemelerinin, idamlarm ac1-
sm1 derinligine ya§ayan ve s1k1 bir CHP muhalifi olarak yeti-
§en Sevin<;, liseyi birincilikle bitirip istanbul Universitesi
Edebiyat Fakiiltesi Tiirkoloji Boliimii'ne girdikten sonra
kendini birden politikanm ic;inde bulacakt1r. Derslerini ih-
mal etmek bahasma Adalet Partisi Be§ikta§ Genc;lik Te§ki-
latJ'm kurar, ba§kanhgm1 iistlenir, daha sonra ii te§kilatma
gec;er ve orada Rifat <;okum'la tam§lf. Rifat Bey de o Sirada
iktisadi ve Ticari ilimler Akademisi 'nde okumaktad1r ve
Adalet Partisi ~i§li Genc;lik Te§kilat1 Ba§kam'd1r. Birlikte
gec;irdikleri bir deniz kazas1 onlan birbirlerine s1ms1k1 bag-
lar. Evlendiklerinde ikisi de okullanm heniiz bitirmemi§ler-
dir (7 Ekim 1967). Bu arada babas1 hastalamr, bir sure son-
ra da vefat eder. Maddi s1klnt1lar yeniden ba§lam1§tlr.
156/DEFfERiMDE 40 SURET

Lisede c;ok parlak bir ogrenci olan Sevin<; <:;okum, §6hre-


ti Tiirkoloji'ye edebiyat ogretmeni Suzan Karamanhoglu
(merhum Doc;. Dr. Ali F. Karamanhoglu'nun qi) sayesinde
kendisinden once gitmesine ragmen, siyasete bula§mas1, ba-
basmm hastahg1 ve oliimu, maddi s1kmt1lar, ogrenci olayla -
n, ote yandan ni§anhhk ve evlilik tela§lan yuzunden ba§anh
bir ogrenci olarak sivrilemez; iistelik sinirleri bir hayli zay1f-
lar. Bu rahats1zhk, hem Rifat <:;okum'un sevgisi, ihtimam1
ve saglad1g1 huzurlu ortam, hem de yeniden hikaye yazmaya
ba§lamas1 sayesinde biiyuk bir buhrana donii§meden atlat1l-
m1§t1r. Fakat elinde biriken hikayeleri giirn§1gma nas1l c;1ka-
racaktir? Tamnm1§ yazarlara ula§mak, dergilere yollamak
cesaretini kendisinde bir turlii bulamaz. Yakm arkada§la-
nndan hikayeci Nurse! Duruel'in Tank Bugra'mn yegeni ol-
dugunu ogreninceye kadar.
Once Nurse! Duruel okur Sevin<; <:;okum'un hikayelerini
ve " istersen, der, day1ma gostereyim!" Tank Bugra'dan
uzunca bir zaman ses c;1kmaz; neden soma yegeni vas1tas1yla
bir mektup gonderir. Hikayeleri begenmi§tir, bu haliyle de
kitapla§abilirlcr. Arna zamanla ufku geni§leyecek ve buna
bagh olarak uslubu da zenginle§ecektir. Ashnda bu yiirek-
lendirici ve limit verici ifadeler "Acele etmeyin!" anlamma
gelmektedir. Tank Bugra bununla da kalmaz, hikayelerden
birkac;m1 sec;ip Gultekin Samanoglu vas1tas1yla Mehmet <:;1-
narh'ya gonderir. Sevin<; <:;okum, "Bir Eski Sokak Sesi" adh
hikayesini Hisar dergisinin ~ubat 1972 tarihli say1smda go-
riince §a§1racak ve c;ok heyecanlanacaktJr. <:;marh, Sanatr;1
Dostlanm (1979) adh kitabmda ilk hikayenin macerasm1 ve
sonras1m uzun uzun anlatm1§tlr. Bu, bir hikayecinin dogu-
mudur.
Ve bu hikayeciden butun Turk dunyas1m kucak.Jayan bir
romaric1 dogar 1.
Sevin~ <;:okum'un ilk hikaye kitab1 Egik Aga~/ar (1972)'d1r. Onu, Boliir-
1

mek (1974) , Makina (1976), Derin Yara (1984), Onlardan Kalan (1987) ve
Rozalra Ana (1993) takip eder. Romanian ise §Unlardir: Zar (1977), Bi-
zim Diyar (1978), Hila/ Gon·iniince (1984), Agustos Barag1 ( 1984), (;11p111 -
tilar ( 1991 ). Beyaz Sessiz Bir Zambak ve Yeniden Dogmak adh scnaryolan-
lll halirlatmak isterim. ikinci senaryo dizi olarak ~ekilip TRT'de yay11nla-
n111ca , Tii rkiye ile Bulgaristan arasmda , Aysel'in Tiirkiye'ye g6nderilme-
siyle sonu~lanan politik bir mesele haline ge lmi§ti.
3
46 SONRASI
Bir Ba§bakan
Oglunun Trajik Hayati

AYDIN MENDERES

• htilalde yedi ya§mdayd1m; annemin ki.i<;i.ik radyomu-


zun ba§mda ajans haberlerini dinleyerek hi.ingi.ir hi.in-
gi.ir aglad1g1m hatirlanm.
Menderes ad1 zihnime o gi.inlerde bu gozya§lanyla bir-
yerle§mi§tir. Tek Parti'nin amans1z bask1sm1 i.izerinde
herhangi bir §ekilde hissetmi§ herkesin kalbinde <;ok hususi
bir yere sahip olan ve adeta bir <;e§it kudsiyet ifade eden gi.i-
zel, §iirli bir ad, bir efsanenin ad1... Bunun i<;in Aydm Men-
deres'Ie tam§tlg1m1z gi.in ya§ad1g1m heyecam hi<; unutmam.
1980 sonras1yd1; birka<; dostla birlikte, Ankara'daki bi.iro-
sunda ziyaretine gitmi§tik. Belki de Menderes soyad1m ta§1-
yan biriyle tam§ml§, kisa bir si.ire de olsa, onunla aym meka-
m payla§ffil§ olmamn verdigi heyecan yi.izi.inden, o gi.in neler
konu§uldugunu hi<; hatirlam1yorum. Hatta ziyaretin sebebi
ne idi? Yanmda ne kadar kald1k? Bi.irosu hangi semtteydi?
Tamamen unutmu§Uffi. Sadece bi.iyi.ik bir heyecan! Adnan
Menderes ad1 ge<;ince hala derin derin i<; ge<;iren anneme
onun ogluyla tam§t1g1m1 ovi.inerek soyleyince gozleri parla-
ffil§t!.
Aradan y11Iar ge<;ti; galiba Bi.iyi.ik Degi§im Partisi'nin ku-
rulu§ arefesiydi; istanbul Dedeman Oteli'nde yaptig1 bir ta-
160/DEFfERiMDE 40 SURET

m§ma toplant1smda ikinci defa kar§ila§t1k. Ve Aydm Bey


beni hat1rlad1; hayretler ic;inde kalrn1§t1m, ad1m1 bile unut-
mamt§tl. Halbuki kendisini ziyaret ettigim gi.inlerde ad1 sam
pek duyulmam1§ gene; bir edebiyat heveslisinden ba§ka bir
§ey degildim. Anlad1m ki o, babasmm kuma§mdan, yani li-
der olarak doganlardand1.
Aydm Bey'i artlk yakmdan takip etmeye ba§lam1§t1m;
kuruculan arasmda birc;ok dostumun da yer ald1g1 Bi.iyi.ik
Degi§im Partisi'ne ilgi duyuyor, ba§latacag1 hareketin bzel-
likle Turgut Ozal'm oli.imi.iyle dogan biiyi.ik bo§lugu doldu-
racagma inamyordum, c;i.inki.i o bir ·' misyon"un sahibiydi.
Fakat bir ti.irli.i harekete gec;miyor, i.imitlerimiz gitgide i.imit-
sizlige doni.i§i.iyordu. Anla§1lan, Aydm Bey bu i§i ba§arama-
yacakt1!
Fakat ANAP-DYP koalisyon hiiki.imetinin program1
i.izerine Meclis ki.irsi.isi.inden yapt1g1 o be!agatli ve muhtevah
konu§ma ... Galiba Aydm Bey, herkesin farkedemedigi bir
gerc;egi, Refah Partisi'nin ic;ten ic;e ya§ad1g1 bi.iyi.ik doni.i§i.i-
mi.i ve Demokrat Parti'nin temsil ettigi misyonu devralmak
iizere oldugu gerc;egini c;ok erkenden farketmi§, i§i agirdan
alm1§t1, ad1mlanm c;ok ihtiyath at1yordu. Bi.iyi.ik iddialarla
yapacag1 bir c;1ki§m sonuc;suz kalmas1, I\lUl;ltemel bir ba§an-
s1zhk, Menderes admm bi.isbi.iti.in tarihc gomiilmcsine yol
ac;abilirdi.
Di.i§i.ini.iyorum da, c;ok partili sistemle ya§tt olan ve do-
gar dogmaz (3 May1s 1946) siyaset havas1 solumaya ba§la-
yan, dahas1, bi.iyi.ik ac1lann atqinde pi§en Aydm Bey'in sez-
gilerinin ve politik geli§melerle ilgili tahminlerinin daha
giic;li.i ve daha isabetli olmas1 c;ok tabildir. Unutmamak ge-
rekir ki, §UUru uyand1gmda, o, kendini bir ba§bakan oglu
olarak buldu, yani imtiyazh (fakat bu imtiyaz1 kullanmamas1
telkin edilen, bunun ic;in de normal bir ilkokula gonderilen)
bir c;ocuktu; c;ok iyi yeti§tiriliyordu. <:;ankaya ilkokulu'ndan
arkada§J olan Gulper Refig, Kavakhdere'deki evlerinin bah-
c;esinde onunla zaman zaman oynad1klanm, birgi.in kiic;i.ik
Aydm'm yere bir c;ubukla haritalar c;izerek kendisine Sel-
c;uklu tarihini uzun uzun anlatt1g1m sbyliiyor ve diyor ki:
"Bu hadiseyi hie; unutmam1§1mdir, di.i§i.inebiliyor musunuz,
ben ikinci sm1ftayd1m, o heniiz okula gitmiyordu. Daha son-
DEFTERiMDE 40 SURET/161

ra ikinci sm1ftan ba§lad1. 0 kadar zeki ve bilgiliydi ki, hi<;


akhmdan c;1kmaz."
Tarihl hadiseleri, hurda teferruatma kadar bilen ve bilgi-
sini yiiksek tefekkiire donii§tiirebilen Aydm Bey, haf1zas1 ve
geni§ tarih bilgisiyle kendisini tamyan herkesi §a§irtm1§t1r.
Esasen o yakm tarihimizi iliklerinde hissederek bizzat ya§a-
mI§ deg;il mi? Bu yaz1y1 okuduktan soma, o me§hur fotogra-
fa bir daha bakarsamz, Aydm Bey'i yakm tarihin trajik bir
amnda, trajik bir kahraman olarak goreceksiniz: ikisi ayak-
ta, dordii oturur vaziyette olmak iizere, alt1 ki§inin yer ald1-
g1, hie; unutulmamas1 gereken bir fotograftir bu. Ortada,
ic;inde zalim bir gardiyan besledigini defalarca isbat etmi§
olan Albay Tank Giiryay, zafer kazanm1§ bir komutan eda-
s1yla oturuyor. Berrin Hamm'la ogullan Yiiksel ve Mutlu
Bey'ler de oturtulmu§. Albaym sagmda ayakta duran eski
ba§bakan: Ya§ad1g1 biitiin ac1lar yiiziindeki ifadede kordii-
giim olmu§ gibi. Solunda ise delikanhhk donemine ilk ad1m-
lanm attig1 hissedilen bir c;ocuk, Aydm Menderes. Ve ylizle-
rindeki ifadeden, hepsinin bunun son bulu§ma oldugunu
hissettikleri anla§1hyor.
Ben, Aydm Menderes'in o giin i;ocuk olarak ayak bast1g1
Yassiada'dan babasmm temsil ettigi agir misyonu yiiklenmi§
bir yeti§kin olarak aynld1g1111 dii§iiniiyorum. Onu bir daha
hi<; goremeyecekti, kendisine bir ba§bakan oglu gibi davran-
mamay1 ogreten, her soziinii diistur edinip her davram§II11
brnek ald1g1 sevgili babasm1... Adnan Bey, eve gee; geldigi
giinlerde kiic;uk ·Aydm'1 uyandmr, onunla uzun uzun konu-
§ur ve konu§tururmu§ . ilkokuldan soma yat1h olarak verdigi
Robert Kolej 'de de hi<; ihmal etmemi§; daha soma park ola-
rak duzenlenen Y1ld1z mesiresinde s1k s1k uzun yliriiyii§lere
c;ikm1§l ar. Adnan Bey, kandillerden birine rastlayan 1960
y1lba§mda ise, ogluna, ak§am namazmdan soma "Seninlc
§byle bir c;1kahm, demi§. Bu gece hem miibarek bir gece,
hem y1lba§1. Bakahm halknmz hangisine ragbet ediyor?"
istanbullular'm camilere akm ettiklerini gbrdiikc;e baba-
smm yiiziinde beliren ho§ tebcssiimii ve mutluluk ifadesini
hie; unutmayan Aydm Menderes, halkm da ya§ad1g1 bu de-
rin mutlulugun hazmedilemedigini ve asla affedilmeyecegi-
ni o gunlerde hissetmi§ miydi, bilmiyorum.
162/DEFfERiMDE 40 SUR ET

. Aydm'm Robert Kolej'de son ziyaret<;isi, 27-28 Nisan


olaylannm hemen ardmdan istanbul'a gelen annesi Benin
Hamm'dir; birlikte Ankara'ya donerler. Tam imtihanlann
yak1a§tlg1 bir s1rada okuldan almmas1 onu bir hayli endi§e-
lendirmi§tir. S1kmtih bir bekleyi§le golgelenen upuzun bir
ay ... Ve 26 May1s! Babas1 Eski§ehir'de, agabeyleri ise yurt
d1§mdad1r. Gecenin ileri bir saatinde annesi tarafmdan te-
la§la uyandmhr: "Oglum, kalk, ihtilal oluyor!"
Kabus ba§lam1§tir! Kelimelerle tarif edilemeyecek dere-
cede deh§et verici bir kabus! Bin karabasan! Siradan vatan-
da§lar olarak bizim ya§ad1g1m1z dayamlmaz ac1y1, ofkeyi, is-
yam, o gi.inlerde delikanhhga ilk ad1mlanm heni.iz atm1§
olan Aydm'm nas1l ya§ad1g1m, ruhunda nas1l firtmalann
koptugunu, nas1l girdaplann donendigini tahmin edebilir
misiniz? Kabus, 17 Eyli.il gecesi doruk noktasma ula§1r:
Radyo 19.00 bi.ilteninde o me§'um haberi verince, birka<; sa-
niye si.iren ve derin, karanhk bir kuyuya benzeyen si.ikutun
ardmdan <;tghklar ... Bizim 9ghk1anm1z!
Menderes'ler, <;aresiz, i<;lerinde o 9ghk1arla ya§amay1
ogreneceklerdir. Hi<; biri hayata ki.ismez; kimseye kin besle-
meden, ama taviz de vermeden mi.icadeleye devam ederler.
Babalannm cenazesini bile kendilerine teslim etmeyen zih-
niyete kar§I, haysiyet ve iade-i itibar mi.icadelesi. Sonuna ka-
dar...
Aydm Menderes, Robert Kolej'den almd1ktan soma,
Yass1ada duru§malan devam ederken Ankara Koleji'nin or-
ta klsm1m dt§andan bitirmi§, daha soma lise klsmma devam
etmi§tir. Dostlanmn bile onlardan uzak durmaya <;ah§tiklan
s1klnt1h y11Iar... Hatta Aydm, Ankara Koleji'nde okurken
kimse velisi olmaya yana§mad1g1 i<;in, o siralarda ODTU'de
okuyan ve zaman zaman derslerinde yard1mc1 olan Ekrem
Pakdemirli imdadma yeti§ir. Ankara Koleji'nin .ardmdan
Ankara iktisadi ve Ticari ilimler Akademisi, iskenderun'da
deniz yedeksubay olarak askerlik ... Ve iki bi.iyi.ik ac1 daha:
Agabeylerinin §i.ipheli 6li.imleri .. .
Babasmm zengin hat1ralanm ta§1yan <:;:aklrbeyli <:;:iftli-
gi'nde toprakla kurdugu derin dostlugun ve bilgece ili§kinin
Aydm Menderes'i hayata yeniden baglad1g1 ve ofkeden, kin-
den, intikam duygulanndan annd1rd1g1 di.i§i.ini.ilebilir. Top-
ragm dostlugu gi.izeldir, bir si.ire soma kendi dilini 6gretme-
DEFTERiMDE 40 SURET/163

ye ba§lar. Agac;lann, ku§larm, ri.izgann, bulutlann dilini ...


Bakar "Yagmur var" der; bakar "Kar yagacak" der, yahut
mevsimin kurak gec;ip gec;meyecegini soyler. Gi.ine§in do-
garken ve batarken ald1g1 renklerin ertesi gi.in nasil bir ha-
vaya delalet edecegini, ri.izgar ne taraftan eserse yagmur ge-
lecegini bilir. Bildigi bir§ey daha vardlf Aydm Bey'in: Halk1-
nm dili. Yori.iklerle, c;obanlarla, c;iftc;ilerle di.i§i.ip kalkm1§,
onlarla oturup konu§mU§, sofralanm ve dertlerini payla§-
m1§t1r. Onu hie; umulmad1k bir zamanda, herhangi bir koyde
veya i.icra bir semtte, bir c;iftc;iyle yahut esnaftan biriyle hal -
le§irken gormek mi.imki.indi.ir.
Aydm Menderes, aktif politikaya Demokratik Parti'nin
Aydm ii ba§kam olarak girmi§, partisi AP ile birle§ince,
1977 sec;imlerinde Konya'dan milletvekili sec;ilmi§tir. Ancak
bu ilk politika denemesi uzun si.irmeyecek, 12 Eyli.il darbe-
sinden sonra yasaklilar arasmda yerini alacakt1r. Daha son-
raki maceras1 bilinen bir macera: Bi.iyi.ik Degi§im Partisi,
Demokrat Parti'nin 16 Ocak 1994'teki kavgah olagani.isti.i
kongresinde gene] ba§kanhk, 1995 sec;imleri, Refah Parti-
si'nden Istanbul Milletvekilligi ve .. ve o me§'um kaza!
Eger bir misyonu varsa -ki olduguna bi.iti.in kalbimle ina-
myorum- Aydm Bey iyile§ecektir. Dualanm1z onunla!
Bir Hikayecinin
<;ocuk ve Gene; Adam Olarak Portresi

~- MUSTAFA KUTLU ----------'

•• nceleri Hareket'teki hikaye ve desenleriyle tamd1g1m

0
Mustafa Kutlu'yla ilk nerede ve nas!l kar§1la§t1g1m1Z1
hatirlam1yorum, ama kar§1la§ir kar§lia§maz aram1z-
daki ruh akrabahg1m hissetmi§ olmahy1m. Zaten aym
iklimin ve aym duyarhklann besledigi bir cografyanm i;o-
cuklany1z. Aym §artlarda bi.iyi.imi.i§, aym ki.ilti.ir kaynaklany-
la beslenmi§, hatta eminim, hayatim1zm belli donemlerinde
aym kitaplan okumu§, aym §eyleri ozlemi§izdir. Ve aram1z-
daki dostluk ilerlediki;e, aym meselelere kafa yordugumuz,
aym sanc1Jan ya§ad1g1m1z ortaya i;1kacakt1r. Bu bak1mdan
Mustafa Kutlu'yu anlatmak, mahrumiyetlerle yi.ikli.i i;ocuk-
luklanm i;ok partili doneme ge<;i§in ve degi§imin sanc1lanm
iliklerinde hissederek, geni;liklerini ise 1970'Jerin kaotik or-
tammda pi§erek ya§am1§ bir aydm neslinin dramatik mace-
ras1111 anlatmak demektir.
Erzincan'm lh<; ilgesine bagh Kurui;ay nahiyesinde, nahi-
ye mi.idi.iri.i Nurettin Bey'in oglu olarak i;ok partili hayatm
hemen ba§mda dogan (6 Mart 1947) Mustafa Kutlu'nun i;o-
cuklugu, yedi ya§ma kadar, babasmm s1k s1k yer degi§tirme -
si yi.izi.inden, o nahiye senin, bu nahiye benim, dola§makla
gei;er. Suuru uyand1gmda, Kemah'm Kamerik nahiyesinde,
DEFTERiMDE 40 SURET/165

yorenin iinlii beylerinden Sag1rogullan'mn geni§ bir arazi


ortasmdaki Jar evinde oturmaktad1rlar. Nahiyede kirahk ev
bulunamad1g1 ic;in yerle§mek zorunda kald1klan bu "yalmz
ev", Kutlu'nun hayatmda ve hayal diinyasmda c;ok onemli
bir yer tutar. Bakir tabiat ortasmda yalmz bir c;ocuk .. Kom-
§ulan yalanlardaki Cebesoy istasyonu'nun lojmanlannda
oturan demiryolculard1r. Bu ev, bu istasyon, asker dolu
trenler, biraz oteden gec;en F1rat, karanhk geceler, kar, ge-
cenin sessizliginde yanlalanan tren diidiikleri ve kurt ulu-
malan .. .
Sag1rogullan'mn evinde oturduklan iki y1! boyunca top-
rakla ha§ir ne§ir olan ve barman vakitlerinde sirt iistii yahp
gokyiiziinii ve goc;men ku§larm giineye dogru uc;u§lanm sey-
retmekten biiyiik zevk duyan 'yalniz c;ocuk', biitiin agac;la-
rm, ku§larm, k1r c;ic;eklerinin adlanm (yani §imdiki c;ocukla-
rm hie; bilmedigi §eyleri) tek tek ogrenecek ve hepsiyle de-
rin bir dostluk kuracakhr. Medeniyet, biraz oteden gec;en ve
tuhaf bir bic;imde Tek Parti donemini simgeleyen kara tren-
den ibarettir. Birgiin Erzincan'a giden Nurettin Bey, elinde
karton bir kutuyla <loner. Ac;arlar, pm! pm! bir gazocag1. is-
pirtoyu koyup kibriti c;alanca mavi bir alev yiikselir ve ba§hk
lazarmaya ba§lar. "Egilip baktJm, diyor Mustafa Kutlu, ola-
ganiistii, biiyiilii bir §eydi!"
Babasmm yine bir Erzincan donii§ii getirdigi gaz sand1g1
biiyiikliigiindeki radyo da onun kiic;iik diinyasma biiyiik (ve
soyut) bir pencere ac;m1§hr; evdeki herkesin biiyiik dikkat
ve tecessiisle dinledigi seslerin geldigi bir pencere. Gazocag1
ve radyo, aslmda yeni bir devrin simgesi, bir§eylerin degi§-
meye ba§lad1gmm i§aretidir.
Nurettin Bey emekli olur olmaz Erzincan'a ta§mir ve
1939 de.p reminden sonra yap1lm1§, saglam, fakat heniiz
elektrik bile baglanmam1§ soguk yiizlii prefabrik evlerden
birine yerle§irler (1953). Dagm yamacma dogru planh bir
bic;imde .in§a edilen bu evlerin c;ogu halii bo§tur. 'Yalmz c;o-
cuk', ilk arkada§lanm yeni Erzincan'm ortasmda kalan ve
biitiin karakteristik ozelliklerini devam ettiren koyiin c;o-
cuklan arasmdan edinir. Ve ilkokul. Bir sure sonra mahal-
leye Erzincan'a yeni tayin edilmi§ bir hiikim ta§macak ve
Mustafa onun iyi egitilmi§ c;ocuklanyla arkada§ o!acaktir.
166/DEITERiMDE 40 SURET

Adlanyla (Atalay, (aglayan, Erciiment) bir baklma modern


Tiirkiye'yi temsil eden bu c;ocuklann kitap sevgisi, ona yeni
bir diinyamn kapilanm aralar. Emekli olduktan soma Cihan
Kiraathanesi'nde istidac1hk yapmaya ba§layan Nurettin
Bey'in c;ocuklanna okulda okutulanlar d1§mda kitap alacak
ekonomik giicii kalmam1§hr.
Atalay, (aglayan ve Erciiment, babalannm verdigi harc;-
hklarla kitap almaktad1rlar; hatta evlerinin bodrumunu kii-
tiiphane haline getirerek kendilerine riiyalanm ya§ayabile-
cekleri bir mekan edinmi§lerdir. Burada Michel Zeva-
co'Jan, Feridun Faz1l'lan, Abdullah Ziya'lan ve Tiirkiye Ya-
ymevi'nin Ka~ifier Alemi gibi kitaplanm okur, Karagbz oy-
nat1r, hatta tiyatro yaparlar. Derken mahalleye yeni bir c;o-
cuk dii§er: Seker Fabrikas1 Muhasebe Miidiirii'niin oglu
Atalay. Mahallenin tek me§in topu onundur; daha da
6nemlisi, haftahk Pekas Bil dergisine abonedir. Mustafa
Kutlu, Atalay'm "hamm evlad1" cinsinden bir c;ocuk oldugu-
nu ve topuyla kimseyi oynatmak istemedigini soyliiyor: "Biz
de onu kaptan yapar, 6yle raz1 ederdik. Pekos Bil'lerini de
biitiin mahalleli c;ocuklar, yalvar yakar okurduk sirayla."
\., :k kiic;iik ya§ta resim kabiliyetiyle c;evresinin dikkatini
c;eken ki.ic;i.ik Mustafa 'mn riiyalanm, sadece me§in top degil,
§Jk kutular ic;indeki boya kalemleri de siislemektedir ve il-
kokul iic;i.incii sm1fta, boyle bir tak1m sadece savcmm oglu
Tunc;'ta vard1r. Benzer bir c;ocukluk dbnemi ya§ayan herke-
sin hayatmda, toplanyla oynatmayan, bisikletlcrine bindir-
meyen, boya kalemleriyle k1skand1ran memur c;ocuklanmn
6nemli bir yeri vardir; adlanyla da ba§ka bir di.inyadan gel-
dikleri izlenimini uyandiran Tunc;'lara, Atalay'lara, ozene-
rek biiyiimii§iizdiir.
Mustafa, ortaokulda c;ok ba§anh bir ogrencidir; ozellikle
iki derste, resim ve edebiyatta temayiiz eder. Ne var ki ikin-
ci sm1fta babas1m kaybedecektir. Bu biiyi.ik ac1mn iizerine,
bir de gec;im s1kmt1s1 eklenir. Annesinin yiiki.inii biraz olsun
hafifletmek ic;in yazlan sebze halinde c;ah§maya ba§layan
kii c;iik Mustafa, sinemayla da o giinlerde tam§ml§tJr. Kar-
puz indirir ve kasa ba§ma yiiz para olmak i.izere domates di-
zer; 35 kuru§U tamamlad1 m1 ver elini Bezirci Sinemas1. Bu
bir c;e§it firardir; beyaz perdenin biiyiilii diinyasmda, kor-
DEFTERiMDE 40 SURET/167

sanlarla, kovboylarla vb. ya§anan heyecan verici seri.ivenlere


firar. Ancak onun sinemaya tutulan diger arkada§lanndan
bir farla vardir; yerli filmleri yabanc1lara tercih eder.
S1la bir Fenerbahgeli olan Mustafa Kutlu'da ortaokul s1-
ralannda ba§layan sinema ve futbol merala hala devam edi-
yor. Yeni Safak'ta futbol yaz1Jan g1kmaya ba§laymca hayret
edenler, onun mahalll ligde sag hafl1ga kadar ula§an eski bir
futbolcu oldugunu bilmezler. Fenerbahgeliligine gelince;
ortaokul siralarmda, mahallenin b1gkmlanndan "Y1lmaz
abi" bisikletine yalmz Fenerlileri bindirdigi igin o y1llarda
bi.iti.in mahalle gocuklanyla birlikte Fenerli olmu§tur. Fakat
futbol onu kitaplardan koparmaz. Hatta lise y1llannda oku-
mak tam bir tutku haline gelir; her gece bir kitap bitirilmek-
tedir. Re§at Nuri'ler, Peyami Safa'lar ve ba§ta Rus klasikleri
olmak i.izere bi.iti.in klasikler. ..
Mustafa'nm hayatmdaki bnemli bir olay da, Iise birinci
sm1fta, big kimseden etkilenmeden ve big bir telkine kap1l-
madan namaz k1lmaya ba§lamas1d1r. ilkokul y1llarmda, Ke-
rem ite Ash, Kan Kalesi Cengi gibi balk kitaplan satan bir
gergiden ald1g1 Kiyamet ve Ahiret adh kitab1 okudugu gi.in-
den beri, iginde din! ve mistik lapirdanmalar hisseden liseli
delikanhnm resim ve futbol tutkusu da devam etmektedir.
Mezun olduktan soma, bir arkada§1yla birlikte Gi.izel Sanat-
lar Akademisi imtihanlanna girmek niyetiyle istanbul'a gi- ,
der. ilk uzun yolculuk, istanbul'u ilk gbri.i§ ... Akademi'nin
daha kap1smda panige kap1Jan ve o kap1dan igeri ad1m at-
madan once bir §eylerden soyunmak gerektigini hisseden
Erzincanh Mustafa, kapag1 Erzurum Atati.irk Dniversitesi
Edebiyat Faki.iltesi'ne atar.
Erzurum, 1939 depremiyle birlikte asil ni.ifusunu kaybe-
den Erzincan'la mukayese edilemeyecek kadar gi.igli.i bir §e-
hir ki.ilti.iri.ine sahiptir. Ve ne de olsa bir i.iniversite §ehridir.
Boyac1 ismail Usta, Hatem Emmi, Meddah Behget Efendi
gibi, halk irfamm hakk1yla temsil eden ilging §ahsiyetler var-
d1r. Dstelik Edebiyat Faki.iltesi'nde Niyazi Aki, Kaya Bilge-
gil, Orban Okay ve Selahattin Olcay gibi her biri kendi sa-
hasmda birinci sm1f olan hocalar, gi.igli.i bir entellekti.iel gev-
renin olu§masm1 saglam1§lard1r. Yani Mustafa'nm edebiya-
ta bula§mas1 igin bi.iti.in §artlar hazirdir; ancak o, i.imitsiz bir
168(DEITERiMDE 40 SURET

c;aba oldugunu bile bile resim yapmaya devam eder; hatta


iki arkada§tyla birlikte Halk Egitim Merkezi Salonu'nda
sergi bile ac;ar. Ancak birgi.in Orhan Okay Hoca'nm odasm-
da Hareket dergisinin sahibi Erzurumlu Ezel Erverdi'yle
kar§1la§acak ve oni.inde yepyeni bir ufuk a9lacakt1r.
0 gi.inlerde felsefeyle ilgilepen ve Nietzsche okuyan
Mustafa, hie; bir §eyi begenmeme havalanndad1r. Ezel
Bey'in kendisine sonradan anlathgma gore, Erzurumlu en-
tellektiiellerin ugrak yeri olan Hem§in Pastahanesi'nde
mi.ithi§ bir Hareket de 1!!isi ele§tirisi yapar. ~i.inki.i bu dergiyi
daha once amcasmrn uglunda gormi.i§, desensiz mesensiz di-
ye pek begenmemi§tir. Ezel Erverdi, o gi.in goziine kestirdi-
gi Mustafa Kutlu 'dan Hareket'e desen gondermesini ister ve
gonderdigi ilk deseni de kapakta kullamr. Bu, onun ic;in ola-
ganiisti.i bir §eydir. Peki, ressam olarak katild1g1 Hareket'in
kendisini yaz1ya yoneltecegini hie; dii§i.inmi.i§ mi.idi.ir? "ina-
mr m1SJn, diyor Mustafa Kutlu, ne zaman yazmaya ba§lad1-
g1m1 hatirlam1yorum. ilk hikayemde, Erzurum'da yan mec-
zup bir Abdurrahman vard1, onu anlatt1m, ad1 O 'dur ve he-
men yay1mlanm1§t1r. Yani Hareket sayesinde, yazd1klanm1
yay1mlatmak gibi bir derdim hie; olmad1. Biiti.in yazd1klanm
yay1mland1."
Nurettin Topc;u'nun onderliginde bir sanat ve fikir c;ev-
resinin gori'1§lerini yans1tan ve Mustafa Kutlu ic;in gerc;ek bir
mektep olan Hareket, topraga baghhk, sosyal adalet, seviyeli
sanat ve yiiksek bir fikir zemini teklif etmekte, i.istelik biiti.in
bunlann Mi.isli.iman kalarak da mi.imki.in oldugunu goster-
mektedir. Yani belli bir sosyal tabana mensup gene; bir ada-
mm b;itu11 aray1§lanna cevap veren bir platform ...
Mustda Kutlu, hikaye ve desen c;ah§malanm bir sure
birlikte yiiri.itiirse de, resim kabiliyeti ve heyecam yava§ ya-
va§ hikayesinin ic;inde eriyerek onu besleyen bir kaynak ha-
line gelecektir. Bitirme tezini Sait Faik'te Plastik Unsurlar
konusunda vermesi bu bakimdan ilginc;tir.
Ve "o §imdi hikayeci"dir ve hikayesinin onemli ipuc;lan
yukanda, anlatt1klanm1zdad1r.
Kitap Kurdu
Bir Karadeniz U§ag1

e stanbul'da, agustos sonl annda veya eyliil ba§larmda


Ba§bakanhk Ar§ivi 'ne yahut mezarhklara yolu dii§en-

! ler, lark ya§lannda, orta boylu bir Karadenizliyi beige-


Jere gbmiilmii§ halde, yahut Rus pazanndan satm alm-
m1§ kii<;iik diirbiiniiyle mezarta§1 kitabelerini okurke n gbre-
bilirler. Buldugu bilgileri, ii<;iinci.i hamur kag1t arttklanndan
kestirilmi§ 12.5x20 cm. ebadmdaki bilgi fi§lerine ince u<;lu
bir kur§unkalemle (fakat kbti.i bir elyaz1s1yla) siirekli kayde-
den bu sempatik adamm yiizi.i, i§ini yaparken, ozellikle iize-
rinde <;ah§t1g1 herhangi bir konuda yeni bir bilgi yakalam1§-
sa, di.inyamn en mutlu adammm yiizi.idiir.
<;ok §Ohretli birinden degil, Ali Birinci'den sbz ediyo-
rum . Sohretli degildir, ama kitaplarla §byle veya boyle ili§igi
olanlar onu mutlaka ta111rlar. En iyi dostlan sahhaflar ve ki-
tap kurtland1r. Meslekta§lan, yani yakm tarihle me§gul iini-
versite hocalan ve ara§tlrmac1lar arasrnda pek fazla dostu-
nun oldugu sbylenemez; <;iinki.i herhangi bir §ekilde birbir-
Jerini ele§tirmi§lerdir. Ele§tirilerin <;ogu okuma hatalarm-
dan kaynaklamr. 'En ufak bilgi ve okuma hatalanm bile af-
fetmezler.
170/DEFTERiMDE 40 SURET

Ali Birinci'nin Karadenizli oldugunu anlamak ic;in hatm


say1hr bir burunla bezenmi§ yiiziine bakmak kafidir; ancak
ailesinin 1941 k1thgmda yerle§tigi Hendek'te dogup biiyii-
mii§tiir (25 Agustos 1947). Seker Bey'in Miizeyyen Ha-
mm'la evliliginden dogan Ali'nin ailesi gerc;ekten ilgi c;ekici-
dir. Dede Tiitiincii Nazmi, gelenege uyarak, olen karde§inin
e§i Havva Hamm'la evlenmi§tir. Bu yiizden, Ali'nin annean-
nesi, aym zamanda iivey babaannesidir. (iinkii Miizeyyen
Hamm, dedesinin iic;iincii hamm1 olan iivey babaannesinin
klz1d1r.
Tamamen ic;edoniik bir hayatm ya§and1g1 Bahkh§eyh
Koyii'nde, babasmm ic;giiveyisi olarak girdigi amca evinde
gec;en bir c;ocukluk, camide koy imammdan okunan elifba,
koyde ba§lanan, Hendek'te tamamlanan ilkokul, ogretmen-
lerden birinin oglundan odiinc; almarak okunan Kemalettin
Tugcu'lar, Oguz Ozde§'ler ve aym y1llarda Hendek pazarma
gelen Darendeli seyyar kitapc;1lardan satm alman ft§Jk ve
cenk kitaplan ..
Ortaokulu da Hendek'te bitiren, ancak ilc;ede lise bulun-
mad1g1 ic;in aile dostlanndan bir polisin delaletiyle yat1h ola-
rak Ankara Polis Koleji'ne giren Ali'nin kitap ac;hg1m, kole-
jin fakir kiitiiphanesi giderecek gibi degildir. Hafta sonlan
kendini kitapc;1lara zor atan polis aday1, koyden gelen harc;-
hgm hemen tamam1m kitaplara yatird1g1 ic;in yeni harc;hk
gelinceye kadar, iic;-di:irt hafta iistiiste izne c;1kmad1g1 c;ok ol-
mu§tur. Polis Koleji 'ni 1966'da bitiren ve iiniversite imtiha-
mm kazanarak Siyasal Bilgiler Fakiiltesi'ne girmeyi ba§aran
Ali'nin tarihe ybneli§i, burada okudugu iktisat Tarihi ve ik-
tisadl Dii§iince Tarihi gibi derslere duydugu biiyiik ilginin
sonuc;lanndan biridir.
Gene; Miilkiyelinin ayaklan onu hep Kocabeyoglu Pasaj1 '
na siiriiklemektedir. Sahhaflar ve kitap kurtlan, tarihle da-
ha ic;li d1§h olabilmek ic;in Osmanhca bgrenmek gerektigini
c;ok c;abuk farkeden ve eski harfli kitaplar toplamaya ba§la-
yan bu ufak tefek genc;le yakmdan ilgilenmeye ba§larlar.
Ozellikle Darii§§afaka'da Tahirii'l-Mevlevi 'nin ogrencisi
olan ve merakhlar arasmda Orman Miihendisi Fahri Bey di-
ye tanman Fahri Ba§aran, Ali Birinci 'nin c;ok §ey ogrendigi,
ilk sayfalan eksik kitaplan bile ilk bak1§ta tamyan hakiki bir
DEFfERiMDE 40 SURET/l 71

kitapseverdir ve tavsiyeleriyle Miilkiyeli gene;; dostuna de-


vamh yol gostermi§tir.
Ali Birinci'nin en biiyiik §anslanndan biri de, eskilerin
tabiriyle "me§ahlr-i mec;;hllle"den ve miizmin bekar kitap
merakhlannm son temsilcilerinden biri olan Necmettin Hi-
1
Jav'1 tammI§ olmakt1r • Arapc;;a, Farsc;;a, Almanca ve ingiliz-
ce'yi c;;ok iyi bilen ve Ali Emlrl'yi aratmayacak bir haf1zaya
sahip olan Necmettin Bey'in as1l meslegi miihendisliktir ve
Ali Birinci, eski kitaplar hakkmdaki geni§ bilgisinin biiyi.ik
bir k1sm1m ona borc;;ludur.
Siyasal Bilgiler Fakiiltesi'nin iktisat ve Maliye bi:iliimiin-
den mezun olduktan sonra, mecburi hizmeti bulundugu ic;;in
devlet hizmetine Emniyet Gene! Miidiirliigii'nde komiser
yard1mc1s1 olarak ba§layan Ali Birinci'nin polislikte kalmaya
niyeti yoktur ve sahhaflardan ayagm1 hie;; kesmemi§tir. (:i.in-
kii kitapc;;1lar, ya§ad1gm1 hissettigi mekanlard1r. 1971 y1hnda,
gelenege uyarak akrabasmdan Gi.izide Hamm'Ja evlenir ve
bu evlilikten iic;; c;;ocuk sahibi olur. 1974 y1lmda da Hacette-
pe Oniversitesi'ne ba§vurarak tarih dahnda yi.iksek lisansa
ba§layacakt1r. Sivas Cumhuriyet Oniversitesi, o s1ralarda
kurulu§ safhasmdad1r. Hocalanndan Prof. Dr. Nejat Gi:i-
yi.inc;;'i.in tavsiyesiyle bu iiniversiteye asistan olarak girer
(1976). Yedi y1h Hacettepe'de misafireten olmak iizere,
yakla§Ik on iic;; y1l Cumhuriyet Oniversitesi'nde gi:irev yapan,
ancak doktora ve doc;;entligini Hacettepe Oniversitesi'nden
alan Ali Birinci, halen Polis Akademisi'nde Tiirk Siyasi Ta-
rihi dersleri okutmaktad1r.
Birinci'ye gore, insan-kitap ili§kisi c;;e§it c;;e§ittir; kag1ttan
mamiil her §eyi toplayan merak!Ilar vard1r ki, onlara seliilo-
zofil denir. i§e yaray1p yaramad1gma bakmadan her c;;e§it ki-
tab1 gi:izi.i kapah satm ahp kapaklanm bile ac;;madan i.istiiste
y1ganlar da bibliyomanlard1r. Bibliyofillerse kitab1 hayatlan-
nm tek ve biiyi.ik zevki haline getirmi§, okurnasalar bile k1y-
metini bilen, degerli kitab1 gi:iri.ir gormez farkeden hakiki
kitapseverlerdir. Onlann bir ad1m i:itesinde, Ali'ye gi:ire, bel-
li konularda belli kitaplan §Uurla toplayanlar vard1r ki, her
biri bir "ehl-i vukuf'tur.

1
Salih Necrneddin Hilav, felsefeci Selahaddin Hilav'm kii<;iik karde§idir.
172/DEFTERiMDE 40 SURET

Tevazu gostererek kendisini bibliyofil olarak nitelendi-


ren Ali Birinci, gen;ekte, c;oktan Ali Emlrl'lerin, Muallim
Cevdet'lerin, ibniilemin'lerin ziimresine dahil olmu§tur. Ki-
tab1 bir c;e§it yatmm arac1 olarak goren ve miizayedelerde
biiyiik paralar odeyip satm alarak hem fiyatlann a§m dere-
cede yiikselmesine sebep olan, hem de ald1klan kitaplan
hapsederek ba§kalanmn faydalanmasm1 engelleyen sahte
kitapseverlerden nefret eder.
Ali Birinci, tarihc;idir ve ald1g1 kitabm oncelikle i§e yara-
mas1m ve ara§tird1g1 konularda kendisine l§Ik tutmasm1 is-
ter. Yani tek olc;iisii, kitabm nadir olU§U degildir. Ba§kalan
ic;in hie; bir anlam ifade etmeyen iic;-be§ sayfahk bir risale bi-
le, onun ic;in paha bic;ilemez bir kaynak olabilir. Kitap kendi
i§ine yaram1yorsa, c;ok degerli de olsa, ihtiyac1 olanlara he-
diye etmekten kac;mmaz, ben §ahidim.

Osman Nuri Ergin'in Muallim Cevdet'i gibi, y11larca b1-


kip usanmadan arad1g1 kitaplar vard1r. Baz1 kay1tlara alda-
narak hie; olmayan kitaplann pe§ine dii§tiigiinii de biliyo-
rum . Mesela Bir Koy Risalesi. Hasan Refik Ertug'un Basin
ve Yaym Hareketleri Tarihi'nde soz ettigi bu kitap, 1802'de
ac;1lan Oskiidar Matbaas1'nda bas1lm1§ ilk kitaptlr ve hare-
keli olmas1 bakimmdan da ayn bir onem ta§1maktad1r. Ali
Birinci, aym zamanda, bizde koy meselesi hakkinda yaz1lm1§
ilk kitap olabilecegini dii§iinerek bu kitabm pe§ine dii§er ve
aramad1g1 kiitiiphane, bakmad1g1 katalog kalmaz. Y1llarca
arad1ktan soma, sozii edilen kitabm Birgivf Risalesi oldugu-
nu anlayacak ve hayretler ic;inde kalacakt1r. Ertug, kef harfi
biraz ayn dii§tiigii ic;in Birgivi kelimesini "bir koy" diye oku-
mu§tur.

Y1llarca pqinde ko§ulan bir kitabm ele gec;irilmesi, Ali


Birinci'nin jargonunda "operasyon csokertmek" tir ve csoker-
tilen operasyonlann say1s1m bilen yoktur. Arayarak bulduk-
lan kadar, aramadan buldugu c;ok degerli kitaplar, gazete
ve mecmu a koleksiyonlan da vard1r. "Niisha-i yeganesi ben-
dedir" derken duydugu zevkin derecesi ancak kitap kurtla-
nnca idrak edilebilir. Mesela Paris'te 1828 y1hnda basilm1§
Turk Dilinde Guzide Meseller, Ali Birinci'ye gore, belki de
. Tiirkiye Tiirkcsesi'yle bas1lm1§ ilk fikra kitab1d1r. Kitab1 bas-
DEITERiMDE 40 SURET/173

ttran Letellier hakkmda bilgi aramt§, bulamad1g1 i<;in kitap


hakkmda tamtma yaz1s1 yazmam1§t1r, <:;:aylak Tevfik'in ki.i-
tliphanelerde birka<; say1s1 bulunan As1r (1870) gazetesinin
altm1§ dokuz, Edirne'de c;1km1§ Ordu (1908) mecmuasmm
on dort, Sivas'ta 1909'da <;1km1§ Vicdan 'm yirmi be§ ve Ada-
na'da c;1km1§ itidal(1908)'in yetmi§ alt1 say1hk tam koleksi-
yonu Ali Birinci'nin ki.iti.iphanesini "tezyin" etmektedir.

Ali Birinci'ye gore, fiyatt ne olursa olsun, iyi kitap he-


men ahnmahd1r, nasil olsa odenir. Kitab1 ac;manm da usuli.i
vardir; sol ele ahmr, kapak asla 180 derece ac;Ilmaz. Sayfa-
lar, sag elin i§aret ve ba§ parmaklan vas1tas1yla sag i.ist k6§e-
den ac;1lmahd1r. iyi okuyucular, okuduklan her kitapta,
mutlaka kur§un kalemle tashih ve ikmallerde bulunmahdJr-
lar. Boylece matbu kitaplar, laymetli notlarla yan mat-
bu-yan yazma, daha laymetli kitaplar haline gelecektir. Ve
hakiki kitapsever odi.inc; vermez.

Y11Iardir ta§1d1g1 ve yanmdan hie; ayJrmad1g1 me§in c;an-


tasmda, sahhaflarda ya c;ok ucuza, yahut isyan ettirecek ka-
dar pahahya satm ahnm1§ k1ymetli kitap, risale ve mecmu-
alarm yamsJra, ki.ic;i.ik bir di.irbi.in, bir lub, bilgi fi§leri, ak1I
defteri ve mutlaka birkac; limon bulunur. Ak1J defterinde
neler bulunmaz ki? Ki.iti.iphanesindeki si.ireli yaymlann ek-
sik sayilannm tarihleri, ara§hrd1g1 §ahsiyetlerin torunlanna
ait telefon numaralan ve adresler, vefayat Iistesi, tarad1g1
gazete ve dergilerdeki o!Um ilanlanyla ilgili notlar.. Bu not-
lardan yola c;1karak ara§tlrd1g1 ki§ilerin ailelerini tesbit ettigi
gibi, vefat tarihlerini ve nereye defnedildiklerini de hatas1z
bir bic;imde ogrenir. Son olarak <;ok onemli bir sozli.ik olan
Yeni Turkr;e Lugat'm mi.iellifi M. Bahaeddin'in klZlm bu yol-
la bulmu§tur ve hammefendi, li.igatin tashihli ve ikmal edil-
mi§ ni.ishasm1 kendisine armagan edecektir.

Bir si.iredir, Bahkhane Nazm Ali R1za Bey'in pe§inde


olan Ali Birinci'yi, son bulu§malanm1zdan birinde c;ok i.iz-
gi.in gormi.i§ti.im, <;i.inkii merhumun Egrikap1 Mezarh-
g1'ndaki kabrini bulamam1§tl. Bu, di.i§i.ini.ilen makalenin ka-
bir bulununcaya kadar yaz1lmayacag1 anlamma gelmektedir.
174/DEFTERiMDE 40 SUR ET

Boyle, eksik bilgiler yi.izi.inden beklettigi kitap ve makalele-


1
rin say1sm1 kimse bilmiyor .
Ali Birinci'ye gore, yeni bir bilgi ve fark.11 bir gori.i§ getir-
medikten soma, yazmanm hi<_;bir anlam1 yoktur . Anlayana
ne bi.iyi.ik ders!

1
De;; kitab1 ve ~ok say1da makalesi bulunan Ali Birinci'nin en iinemli eseri,
Dergah Yaymlan arasmda ~1kan "Hiin"iyet ve itilaf F1rkas1/ll. Me~mtiyet
devrinde ittihat ve Terakki'ye Kar~1 <;1kanlar" (1990)'d1r.
Kosedag Yaylalarmdan
Burokratik ve Politik Zirvelere

. . .
~--ILHAN KESICI--~

A
vrupa Ekonomik Toplulugu nezdinde Ti.irkiye Tem-
silciligi ve Devlet Planlama Te§kilah Mi.iste§arhg1 gi-
bi (!Ok onem)j gorev)erde buJunmU§Sa da, kamuoyu,
onu daha c;ok ANAP istanbul Bi.iyi.ik§ehir Belediye
Ba§kam aday1 ve Demirel ailesinin damad1 olarak tamyor.
Ben tamd1g1mda heni.iz ODTO ogrencisi ve "dava"m1zm
onde gelenlerinden biriydi; Sivas'a geli§lerinde ya istasyon
Caddesi'nde turlayarak, yahut Cib1llar Park1'nda birkac; ma-
say1 birle§tirip geni§ bir halka tqkil ederek davadan konu-
§urduk. Daha dogrusu o, sorulanmlZI kendine has konu§ma
i.isJubuyJa Ve herhangi bir §ekilde itiraz etmemizi onJeyen SI-
)a bir mant1k di.izeni ic;inde cevaplandinrd1. Her zaman §tk,
balamh ve moderndi. Ben mesela portfoy dedikleri el c;an-
tasm1 ilk defa onun elinde gormi.i§i.imdi.ir.
ilhan agabeyle tam§tkhg1m1z 1960'1ann sonlannda ba§la-
m1§t1, ama ailelerimiz Zara'dan tam§1yorlard1. Bizim evde,
ozellikle dedesi Molla Hi.iseyin 'den s1k s1k soz edildigini ha-
t1rlanm. Babas1 Osman Nuri Bey de annemin ilkokuldan s1-
mf arkada§1ym1§. ilhan Kesici, dedesi Molla Hi.iseyin'in ken-
di gayretiyle zengin olmu§, ticaretle ugra§makla beraber
mi.ilk edinmeye, 6zellikle toprak satm alarak ortakc;Ilara ek-
176/DEFTERiMDE 40 SURET

tirip bic;tirmeye meraklr, atak, te§ebbiis ruhu son derece ge-


li§mi§ bir insan oldugunu sbyliiyor. Nitekim 1949 y1lmda,
Halk Partisi'nin oy kayg1s1yla hac yasagm1 kald1rmas1 iizeri-
ne, "Hicaz"da solugu ilk alan Molla Hiiseyin olmu§ ve o ta-
rihten soma hep Hac1 Molla Hiiseyin diye amlm1§t1r.
Oc; oglu, dbrt klZI olan Hac1 Molla Hiiseyin'in biiyi.ik og-
lu Osman Nuri Bey, ilhan Kesici'nin babas1d1r. Ni.ifus kag1-
dmda dogum tarihi olarak 22 Kas1m 1948 kayd1 varsa da,
Kesici, ay ve giiniinden emin degil. <;;iinkii annesi Halise
Hamm, onun "Harman vakti" diinyaya geldigini sbylermi§.
Harman vakti, yani biiyiik ihtimalle eyliil... 1956 y1lmda Si-
vas'a goc;en Kesici ailesinin Zara'yla irtibat1 hie; kesilmemi§-
tir. ilhan, yaz tatillerini hep Kosedag'daki yaylaklarda gec;i-
rir ve <;;am§1h agz1 ti.irki.ilerle biiyiir. ic; di.inyas1mn te§ekki.i-
liinde dert ve hasret yiikli.i tiirki.ilerin son derece onemli bir
yeri vard1r; me§hur Zarah Halil'e yeti§mi§ ve onun dizinin
dibinde tiirkiiler soylemi§tir.
ilhan Kesici'nin ilk ki.iltiir kaynaklan bu ti.irkiiler ve de-
delerinin Saatli Maarif Takvimi 'nden ogrenerek anlatt1klan
din! ve tarihl anekdotlard1r. Daha sonra cami avlulannda
satilan Hazreti Ali Cenkleri, bir ara da Amerikan c;izgi ro-
manlan. Ozellikle <;;elik Bilek'in macerelanna merakh olan
kiic;i.ik ilhan, bir sure sonra Mike Hammer tiryakisi olur. Li-
se y11Iannda ise yakm tarihle ilgili kitaplara ve hatiratlara
merak salacak, Cite yandan di.inya gori.i§iini.in te§ekkiili.inde
Ziya Gokalp ve Nihal Ats1z'la birlikte Bedii.izzaman'm eser-
leri q zamanh olarak rol oynayacaktir.
Aile Demokrat Parti'lidir; 1960'dan sonra tabii olarak
Adalet Partisi saflarmda yer ahr. Osman Nuri Bey,
1950-1960 arasmda DP'den, 1961-1971 arasmda da AP'den
ii Gene! Meclisi iiyesidir. Halk Partisi'ne duyulan ofke, Ke-
sici ailesinde, dolay1s1yla ilhan Kesici'de kac;m1lmaz olarak
bu partinin damgas1m ta§1yan resml tarih i.izerine §iipheler
uyandmr. Ozellikle Kaz1m Karabekir'in istiklal Harbimiz 'ini
okuduktan soma, tarih ders kitaplanm ciddiye almamaya
ba§layan gene; ilhan, lisede itirazc1, cedelci, atak ve isyankar
bir ogrencidir. Babas1 Osman Nuri Bey de, resmi tarihin
unutturmaya c;ah§t1g1 tarihi gerc;ekleri c;e§itli yollarla ogre-
nerek ogluna aktarmaktadir. "Babamm" diyor ilhan Kesici,
DEFfERiMDE 40 SURET/177

"Can ogul diye s6ze ba§layarak anlatt1klanmn hepsi daha


sonra dogrulanm1§hr. Bu bilgileri kimlerden nas1l edinirdi,
hiila bilmiyorum. Hayret edilecek §eydir!"
Harf ink1labmm yap1ld1g1 ytl ilkokul uc;uncu sm1fta oldu-
gu ic;in eski harfleri de, yeni harfleri de en iyi §eblde yaz1p
okuyacak kadar ogrenen Osman Nuri Bey, bundan oglunu
da mahrum b1rakmam1§ttr. Oyle ki, bir ara yanm hafiz say1-
lacak kadar h1fza c;ah§an ve uzun sure be§ vakit namazm1 ih-
mal etmeyen ilhan, universite y11Iannda babasm1 memnun
etmek i<;in mektuplanm eski harflerle yazacaktir.
Ve universite. 1965 y1lmda Ortadogu Teknik Oniversite-
si'ne giren ilhan Kesici, ki.ic;i.ik Anadolu §ehir, kasaba ve
koylerinden gelen bi.itun genc;lerin kac;m1lmaz olarak ya§a-
d1g1 §Oku ya§ar. Tamamen yabanc1s1 oldugu bir ortama di.i§-
mu§ti.ir; ODTU'de okuyanlann c;ogu yi.iksek hayat standart-
lanna ula§mt§ ailelerin c;ocuklandir ve buyi.ik bir k1sm1 kolej
<;tla§hd1r. Anadolu'nun duz liselerinden mezun olup da na-
s1lsa ODTU'ye girmeyi ba§aranlar, Ankara Koleji (ki bu ko-
lej ODTU'ye ogrenci yeti§tirmesi ic;in ozel olarak dizayn
edilmi§tir), Robert Kolej, Tarsus Amerikan Koleji gibi imti-
yazh okullardan mezun, butun yerli degerlerden koparilmt§
ve hemen hepsi modaya uyarak sosyalist olmu§ ogrenciler
arasmda, uzaylt yarat1klan gibi yabanc1d1rlar. Yogun din!
hayatm ya§and1g1 bir aile ortammda, Kaz1m Karabekir'in
hatiratm1, Bediuzzaman'm Risale'lerini, Ziya Gokalp'i vb
okuyarak yeti§mi§, hatta h1fza c;ah§mI§ namazlt niyazh ilhan,
kolejlilerin ya§ad1klan modern hayata ve sosyalizme §iddet-
le muhalif, beraberinde getirdigi degerleri sonuna kadar ko-
rumaya kararh bir ta§rah psikolojisiyle, hi<; tereddi.itsi.iz an-
tikomunist-milliyetc;i cenahta yerini ahr.
Ulkeyi 12 Mart muhtirasma goti.iren 1970 oncesi ogrenci
hareketlerinin ya§and1g1 s1lant1h y1llard1r. ODTU'ye ba§lar
ba§lamaz, ogrenci hareketlerinin i<;ine, bagh oldugu deger-
leri korumak gayesiyle "bahklama" denecek bir h1zla dalan
gen<; ilhan, bir sure sonra, olup bitenlerin ogrenci iradesini
c;ok a§tlgm1 ve birileri tarafmdan kullamld1klanm farkeder.
Masum ogrenci hareketleri olarak ba§layan olaylar, baz1
gi.i<;ler tarafmdan profesyonelce yonlendirilmektedir. Bunu
fark eder etmez kendini ger= - ':'.!n ve bu arada okuduklan
l 78/DEITERiMD'E 40 SURET

arasma nedense Nietzsche, Scophenhauer gibi karamsar fi -


lozoflan ve Dostoyevski'nin romanlanm ekleyen ilhan Ke-
sici, Dosto'dan, mutlak kahraman bulunmad1gm1, insam za-
aflan ve meziyetleriyle birlikte kabul etmek gerektigini ve
dunyay1 -ara tonlan atlayarak- s1rf siyah-beyaz olarak gor-
menin yanh§ oldugunu ogrenir.
1971 y1lmda Muhendislik Fakultesi Endustri Muhendis-
Iigi Boliimu'nden kazas1z belas1z mezun olan ilhan Kesici,
aym universitede master'1m da yapt1ktan soma Devlet De-
mir Yollan'nda c;ah§maya ba§layacakt1r. Etliye sutliiye ka-
n§mad1g1 "sade vatanda§hk donemi" .. Bu arada kazand1g1
bir bursla ingiltere'ye giderek Bradford Oniversitesi'nde
"Ekonomik Kalkmma ve A1tyap1 Projeleri" egitimi goren
Kesici, 1980 6ncesini politikanm uzagmda bir burokrat ola-
rak ya§am1§t1r. 12 Eyliil gelip c;att1gmda DPT'de iktisadi
Planlama uzmam olarak c;ah§maktad1r. Bir sure soma aym
kurumda Daire Ba§kam olur ve Londra Kraliyet Kamu Yo-
netimi Enstitusu'nden Devlet Yiiksek Kademe Yoneticiligi
diplomas1 ahr. Merhum Turgut Ozal 'm da c;ok yakmmda
bulunan ve onun doneminde AET nezdinde Tiirkiye temsil-
cisi olarak gorevlendirilen Kesici, belki biraz da aileden ge-
len ah§kanhkla kendisini Siileyman Demirel'e daha yakm
hissetmekte ve onun "yasak11" olu§una tahammiil edeme-
mektedir. Politikaya o y11Iarda yeniden 1smmaya ba§lar.
Ozellikle Turgut Ozal'm iinlii referandumda, yasaklann de-
vam1 yoniinde c;ah§mas1, Kesici'yi ondan uzakla§t1racak ve
c;ok fazla haks1zhga ugrad1gma inand1g1 Siileyman Bey'e
yakla§tiracaktJr.
Bu yakmhk meyvelerini vermekte gecikmez; Demirel,
gene; ve parlak burokratmm 1987 sec;imlerinde istanbul'dan
milletvekili aday1 olmasm1, 1990 y1Imda da DYP Gene] ida-
re Kurulu'na sec;ilmesini saglar. Koalisyonun birinci done-
minde DPT Muste§an olarak gordiigumuz ilhan Kesici,
Turgut Ozal 'm beklenmedik olumiiyle sars1lan dengelerde
politik bir ac;mazm ic;ine dii§ecektir. Siileyman Bey'in
K6§k'e c;1kmas1 ve Tansu <:;iller'in DYP Gene] Ba§kanhg1'na
sec;ilerek Ba§bakanhk koltuguna oturmas1, onu yepyeni bir
durumla kar§I kar§1ya b1rakm1§t1r. 0 s1ralarda ~evket Demi-
re l'in klZI Binhan Hamm'la ni§anh olan Kesici, biitiin gorii§-
DEFTERiMDE 40 SURET/179

Ierine kar§I oldugu <;iller'e "Milli Damat" damgas1 yeme-


den muhalefet edebilmek i~in partiden aynlmay1 tek ~1 kar
yo! olarak gormli§tlir. Ve biz onu birden kar§1m1zda Anava-
tan Partisr'nin istanbul Buylik§ehir Belediye Ba§kan aday1
olarak buluruz.
Biiylik§ehir Belediye Ba§kanlig1'na soyundugu gunlerde,
Ommuhan Binhan Hamm'la dunya evine girerek Kb§k'e
damat olan ilhan Kesici, §imdilerde ANAP Gene! Ba§ka-
m'na Ekonomi Dam§manhg1 yap1yor ve <;am!Jca'daki evi n-
de, kutuphane olarak duze nledigi buyuk salonda -hep boyle
bir kutuphane odasma sahip olmay1 ozlemi§tir- ~ogunu
Amerika 'dan getirttigi, tarihe, siyasete ve ekonomiye dair
kitaplan okuyarak ~evresindeki herkesin ~ok parlak olacag1-
1
na inand1g1 politik gelecegine hazirl amyor.
Gii~lii bir haf1zaya ve zengin bir tarih kulturiine sahip
olan ilhan Kesici'yi, §iiphesiz, bir~ok politikac1dan ay1ran en
onemli ozellik, i~inden 9kt1g1 toplumu ~ok yakmdan tam-
mas1, diline, orfiine, inancma yabanc1 olmamas1, istedigi an
onun diliyl e konu§up <;am§Ih agz1yla turkiiler soyleyebilme-
sidir.
Kesici'nin i~inde hala Kosedag yaylalanmn ruzgarlan
eser.

' Kesici, 24 Arahk se.,imlerind e Anavatan Partisi Bursa milletvekili olarak


Meclis'e girdi .
Mulkiye'yi
Ankara Terminali'nde Bitiren Adam

.___ MUSTAFA c_;ALIK _ ____,

E
az1 insanlar vard1r ki karamsarhk mikrobu ta§irlar;
di.inyay1 felaketin e§igindeymi§ gibi gormeniz i~in on-
Jarla be§ on dakika bera•, er olmamz yeter. Baz1lan-
nm da heyecanlan saridir; sislerin dag1hp ufkunuzun a~1!­
mas1m ve gelecege dair i.imitlerinizin canhhk kazanmas1m
saglarlar. Mustafa <:;ahk ikinci gruba girer. Onu yakla§1k yir-
mi y1ld1r tamnm, fakat bir gi.in olsun karamsarhga di.i§mi.i§
halde gormedim. Her zaman yapacak bir§eyler olduguna ve
mutlaka bir ~Iki§ yolu bulunacagma inamr ve bulur da.
Mustafa, her §eyini kaybetse bile i.imidini ve heyecamm
kaybetmeyecek cinsten bir adamd1r. Ve ci.issesinden umul-
mayacak kadar i§tahh (bir oturu§ta ii~ adam1 doyuracak ka-
dar yemek yer), cesur, cedelci, mi.icadeleci ... Agz1 iyi laf ya-
par; inamlmaz bir ikna kabiliyetine sahiptir. Demokrasinin
gerekliligine inamr, fakat heyecanlanm biraz da gizli kalmI§
komitac1hk ruhundan ald1gm1 soyleyebilirim. Te§kilat~1d1r;
. §a§JTtJc1 bir h1zla insanlan biraraya getirip organize edebilir.
Kimdir Mustafa <:;ahk? Hangi aym hangi gi.ini.inde dog-
dugunu bilmeyen o kavruk Anadolu ~ocuklarmdan biri. An-
nesi Muazzez Hamm, 1955 veya 1956 y1Jmda "kara giiz vak-
ti" dogdugunu soylermi§, Gi.imi.i§hane'nin fakir dag koyle-
DEFTERiMDE 40 SURET/181

rinden <;ahk'ta. Ve koyden §ehre, §ehirden koye defalarca


goc;. <;ahk koyli, Ankara ve Giimii§hane arasmda, her sefe-
rinde tas1 tarag1 toplayarak mekik dokuyan "seyyar" bir aile.
Mustafa'nm c;ocuklugu hastahklarla bogu§arak gec;mi§-
tir; bu ylizden akranlanna gore epeyce c;elimsizdir, ama ha-
§anhkta eline kimse su dokemez. Bir seferinde giiya vaktin-
den evvel ogul vermelerini saglamak ic;in an kovanlanndan
birine c;omak sokmu§ ve ytizlerce annm saldmsma ugraya-
rak oliimlerden donmii§tiir. i§in kotiisii, bu tecriibe "ah§-
kanhk yapacak" ve Mustafa s1k s1k an kovanlanna c;omak
sokacakt1r. 12 Mart Muhtiras1'nm verildigi yil, siyasl cere-
yanlara kar§I biiylik bir ilgi duymaya ba§lar; "adeta ic;indeki
§eytanlar d1§an ugram1§tir". Ortaokul iic;iincii sm1fta kendi-
ni birden MHP hareketinin ic;inde bulur, giri§ o giri§! MHP,
Mustafa'ya, Ortega y Gasset'nin ifadesiyle, "hem yuva hem
mapushane" olacaktir; c;ok daha once ba§layan fikrl ve siya-
sl farkhla§malann tabii sonucu olarak baglanm biitiiniiyle
kopard1g1 1983 y1lma kadar. ..
<;ok kiic;iik ya§ta siyasete bula§an Mustafa, aslmda son
derece ba§anh bir ogrencidir; 1968 y1lmda ilkokulu birinci-
likle bitirdigi gibi, aym y1l Milliyet gazetesinin ac;tig1 bilgi ya-
n§masmda ii birinciligini kazanm1§t1r. Orta ikinci s1mfa ge-
c;erken not ortalamas1 9.2'dir ve y11lardir Giimii§hane Orta-
okulu'nda hi<; bir ogrenci bu Ortalamay1 tutturamamI§tIL
Ancak "iilkiicii"liigii yiiziinden ozellikle lisede s11antih giin-
ler ya§ayacaktir. Nitekim son sm1fta Giimii§hane Lise-
si'nden kovulur. Bayburt Lisesi bu "ba§belas1"m almamak
ic;in binbir mii§kilat c;1kanrsa da sonunda "def-i belft" kabi-
linden kabul edip diplomasm1 verir.
Liseyi bitirdigi y1l on ya§mdan beri ihtirasla istedigi ve
ilk s1rada tercih ettigi Siyasal Bilgiler Fakiiltesi'ni kazanan
Mustafa <;ahk, adm1 ilk defa babasmdan duydugu bu fakiil-
tenin riiyasm1 gorerek biiytimii§tiir. Kazand1gm1 ogrendigi
zaman, Giimii§hane'nin <;ahk koylinden garip Mustafa'nm
ne kadar sevindigini tahmin etmek zor degildir. Ostelik
SBF'ye giren iic; yliz ki§i ic;inde 89'uncu siraya yerle§erek kii-
c;iimsenemeyecek bir ba§an kazanm1§tlf. 0 y1lki kod numa-
rasm1 bile hatirlayan Mustafa, bu riiyanm hie; bir aynntism1
unutmad1gm1 soyliiyor. <;iinkii bu ba§an ona kaymakamhk,
182/DEFrERiMDE 40 SUR ET

valilik ve siyasetin yolunu ac;m1§t1r. Ne var ki ikinci sm1fta


okutulan Siyasi Fikirler Tarihi dersine c;ah§1rken hayatla il-
gili tasawurlanm yeniden gozden gec;irerek vali ve siyasetc;i
olmaktan vazgec;ecek, faki.ilteyi bir an once bitirip siyaset il-
mi doktoras1 yapmaya karar verecektir. Ancak 1980 oncesi-
nin en karanhk gi.inleridir; okula sokulmayan "fa§istler"den
oldugu ic;in, SBF'ye dort yII boyunca, otuz dokuz gi.ini.i bi-
rinci sm1fta, iki gi.ini.i de ikinci s1mfta olmak i.izere toplam 41
(kirk bir) gi.in devam edebilir.
Mustafa'yla tam§1khg1m1z o deh§et gi.inlere tesadi.if eder;
ic;inde yer ald1g1m1z hareketle ilgili rahats1zhklanm1z benzer
sebeplere dayand1g1 ic;in dogrusu c;ok c;abuk kayna§m1§1zd1r.
Ben Hergiin gazetesinde c;ah§1yor ve ayhk Divan dergisini
yonetiyordum. Divan'm ilk saytlanndaki yazarlardan biri
Mustafa, digeri de Ahmet Turan Alkan'd1. 0 yt! SBF'nin
son s1111fmda olan M ustafa'mn Ankara Sehirleraras1 Oto bi.is
Terminali'nde istanbul yolcusunu be§ liraya, Erzurum yol-
cusunu on liraya satt1gm1 ogrenince hayretler ic;inde kalm1§-
t1m. Bu i§in terminal li.igatindeki ad1 "yolcuba§1 yapmak"
veya "kellecilik"mi§. Babas1 FazII Bey'in uzun yo! §Ofori.i ol-
mas1 dolay1s1yla §Ofor di.inyasm1 ve argosunu c;ok iyi bilen
Mustafa'nm §Oforli.igi.ine gelince, hafazanallah! Onun kul-
land1g1 arabaya binerseniz yi.ireginiz agz1mza gelir!
Terminalde yolcuba§1 yapan, ama bir soze ba§lad1 m1,
daha ilkokuldayken bi.iti.in teferruat1yla ogrendigi Frans1z
ihtilali 'ni eksiksiz anlatabilen, Weber'leri, Aron'lan, Duver-
ger'leri okumu§ "i.ilki.ici.i" Mi.ilkiyeli, 1970'1erin sonlannda,
partininkinden epeyce farkl1 bir "soylem"e sahip, sosyal de-
gi§meden, demokrasiden, insan haklanndan soz eden ve ta-
rih, sosyoloji, siyaset bilimi gibi disiplinlerle ilgilenen ki.i<;i.ik
bir gruba dahildir. Bu grup, yaym hayatma 1989'da ba§layan
Tiirkiye Gunliigu 'ni.in c;ekirdek kadrosunu tqkil edecektir.
Tiirkiye Giinliigii 'ne gec;meden once hikayeyi tamamla-
mahy1m: Bi.iti.in zor §artlara ragmen, Mi.ilkiye'yi dort y1lda
iyi dereceyle bitiren Mustafa, 1979 y1lmda Bogazi<;i Oniver-
sitesi'nin siyaset ilmi doktora imtihamm da birincilikle ka-
zanm1§ ve Mi.imtaz'er Ti.irkone'yle birlikte Hazirhk Oku-
lu'na ba§lam1§t1r. Mustafa, "Buraya devam ettigimiz i.i<; bu-
c;uk ay ic;inde ya§ad1g1m1z sefalet ve peri§anhk roma n olur"
DEFTERiMDE 40 SURET/183

diyor. Her §eye ragmen devama kararhdirlar, fakat teror


daha fazlasma izin vermez. Ve buyiik bir hevesle ba§lad1kla-
n Bogazic;i'ni terketmek zorunda kahrlar.
Yeniden kurkc;u diikkam, yani Ankara. 1980 y1lmda kay-
makamhk ve Devlet Planlama Te§kilatI uzman yard1mc1hg1
imtihanlanna girerek ikisini de birincilikle kazanan, ancak
DPT'yi tercih eden Mustafa, 1985'te ABD'ye giderek Den-
ver Universitesi'ne bagh Graduate School of International
Studies'de milletleraras1 politika dahncr.:t master yapm1§tlr.
Daha once Mulkiye'de ba§lad1g1 siyaset ilmi doktorasm1 ise
1992'de tamamlayabilecektir.
Mustafa, Denver'deki huzunlu gunlerde bir yandan siga-
ra ve demli c;ay refakatinde memleket turkuleri dinlerken,
bir yandan da c;1karmay1 du§undiigu dergiyle ilgili hiilyalara
dahp yaz1 kurullan olu§turdugunu soyluyor. Ekim 1987'de
donup DPT'deki i§ine ba§lad1gmda kafasmda tek §ey vard1r:
Dergi c;1karmak. ilk i§i, boyle bir dergide beraber olabilece-
gi kim varsa, listesini c;1kanp hepsiyle bir bir goru§mek olur.
1988 y1lmda, birgun Terciiman'daki telefonum c;ald1, kar-
§imda y1llard1r gormedigim Mustafa <;ahk. Galiba o gun ak-
§am bizim evde bulu§tuk. Ankara'da bir dergi c;1karmak
uzere uzunca bir suredir yap1lan toplant1lardan ve c;1karma-
y1 planlad1g1, daha sonra birc;ok isim arasmdan sec;tigimiz
TUrkiye Giinliigii ismiyle c;1kacak olan dergiden soz etti.
Uzun uzun konu§up tarh§t1k ve anla§t1k. Yaz1 kurulunda
ben de yer alacakt1m. Mustafa'nm Amerika'daki yalmzhk
gunlerinde kafasma koydugu, Ankara'da, izmir Cadde-
si'ndeki Girgin Kiraathanesi'nde, sigara dumanlan arasmda
pi§irilen Tiirkiye Giinliigii'nun, Adakale Sokak' ta tutulan ve
bitpazanndan satm ahnm1§ e§yalarla tefri§ edilen burosun-
da kuc;uk bir arkada§ grubunun hazirlad1g1 ilk say1s1 Nisan
1989 tarihini, dosya konusu ise "Gerc;ekle§meyen Ruya: De-
mokrasi" ba§hgm1 ta§1yordu.
Beklenmedik olc;ude buyuk bir ilgiyle kar§1lanan Tiirkiye
Giinliigii, Turk fikir hayatmda damgasm1 vuran dergilerden
biri olmu§tur. Dergiyle rahatc;a ilgilenebilmek ic;in bir sure
sonra DPT'deki gorevinden istifa ederek aynlan ve Cedit
A.~.'yi (k1sa bir sure once de Cedid Vakh'm) kuran <;ahk,
Turgut Ozal'm da dikkatini c;ekmi§, ozellikle cumhurba§-
184/DEFfERiMDE ~ 's uR,ET

kanhg1 doneminde merhumun yakm i;evresinde yer alm1§t1r.


Baz1 okuyuculanm belki hatirlar; Turkiye Gunlugii tarafm-
dan di.izenlenen bir a151k oturumu bizzat Turgut Ozal yonet-
mi§ti. Bana sorarsamz, cumhurba§kamm a151k oturum yo-
netmek gibi teami.illeri alti.ist eden bir i§e ancak Mustafa
<;ahk raz1 edebilirdi.
Mustafa, galiba, Mi.ilkiye'nin ikincl sm1f111dayken verdigi
siyasetle ugra§mama karanm Turgut Ozal'la tam§t1ktan
sonra bozdu. Parti program1 i.izerinde birlikte 15ah§t1klanm
biliyorum. Eger Ozal ya§asayd1, Mustafa §U anda belki de
aktif siyasetin ii;inde olacakt1.
Bir ara Aydm Menderes'le birlikte siyaset yapmay1 da
deneyen Mustafa'mn i;omag1, bakahm ne zaman hangi ko-
vana dalacak.
Zirvelere
T a§rada Goz Diken Y azar

~ AHMET TURAN ALKAN _

ocuklugumuzu Altmc1 ~ehir'de, aym y1llarda, aym


manevi ve ki.ilti.irel havay1 soluyarak ya§ad1k; kuma§-
lanm1z aym.
Z1hnimde onunla ilgili ilk imaj, tekkenin avlusunda tek
ba§ma oynayan beyaz tenli tombi§ bir <;ocuk imaj1d1r. Aym
Nak§i §eyhine bagh olan annelerimiz bizi de zaman zaman
Ta§hsokak'taki koyu ye§il kap1h tekkeye goti.iri.irlerdi; orada
kar§1la§ird1k. Arna aym mahallelerde oturmad1g1m1z ve aym
okullara gitmedigimiz i<;in dostlugumuz <;ok sonralan s1k1
bir tavla ma<;mm ardmdan "dava" arkada§hg1 olarak ba§la-
m1§tlr.
Devlet Demiryollan Fabrikas1 ustaba§1lanndan Talat
Bey ile Zeynep Hammm oglu olarak 24 Mart 1954'te dogan
Ahmet, i.i<; k.Izdan soma gelen tek erkek evlat oldugu i<;in
evin k1ymetlisidir ve galiba Ahmed-i Turan ti.irbesinde fati-
halar okunarak ve ku§burnu <;ahsma <;aputlar baglanarak di-
lenilmi§tir. Yi.iz Ahmet Turan'dan doksan dokuzunun Si-
vash oldugunu soyleyebilirim; <;i.inki.i <;ocugu olmayan, <;o-
cuklan ya§amayan veya erkek <;ocuk sahibi olmak isteyen
kadmlar, Soguk <;ermik civanndaki bir tepede yatan ve Bat-
ta! Gazi'nin yolda§lanndan oldugu rivayet edilen Ahmed-i
186/DEITERiMDE 40 SUR ET

Turan Gazi'nin turbesine gider, fatiha okuduktan sonra ba-


§Ucundaki ku§burnu c;ahsma c;aput baglar, ta§lardan minik
evler ve be§ikler orerek dilek dilerler. Ve dogan c;ocuk er-
kek olursa mutlaka Ahmet Turan ad1 verilir.
Adaklar adanarak, dilekler dilenerek sahip olunan ve
anne, ablalar ve haladan olu§an mli§fik bir kadm kalabahg1
arasmda el bebek gul bebek buyliyen Ahmet'in mutlu c;o-
cukluk donemi uzun surmeyecektir; bir c;ocugun ba§ma ge-
lebilecek en buylik felaketlerden biri Ahmet'in ba§ma gelir;
alt1 ya§mdayken, yani §Uurunun henuz uyanmaya ba§lad1g1
c;agda babasm1 kaybeder. Yetim Ahmet, c;ocuklugunda an-
nesinden c;ok halas1yla halvet olmu§tur. "Halamm romam
nic;in yaz1lmad1?" ba§hkl1 nefis denemesinde anlatt1g1 bu
mubarek kadma duydugu buyuk sevginin sebebi, herhalde
onda babasmdan bir§eyler bulmas1d1r.
Ahmet hayal meyal hahrlad1g1 babasmm c;evrede "has-
ta" bir demokrat olarak tamnd1gm1 ve 1960 ihtilalinden bir
ay once oldugunu soyluyor. Demokrat Partililik ruhu, aile-
de, §liphesiz, Talat Bey'in olumunden sonra da devam etmi§
ve Ahmet'in kuma§mda, bu ruhun renk verdigi ilk desenler
halasmm tezgahmda §ekillenmi§tir. Sus olarak, kudretten
surmeli gozlerine aras1ra sunnettir kavliyle Kabe surmesi
c;eken, omrunun sonuna kadar be§ vakte ilave ettigi tehec-
cud, i§rak, duha ve evvabin namazlannda niyaz gozya§lan
dokmli§, c;ocuksuz -ve c;ocuksuzlugun ac1sm1 karde§inin yeti-
minde gideren- bir hala ..
Ahmet o y11larda Sivash her c;ocugun gec;tigi butiin ame-
liyelerden gec;mi§, sokaklann kuytu k6§elerinde doya doya
a§1k oynad1g1 gibi, K1Z1hrmak'ta gizli gizli c;immi§tir de. Ki-
tab1 da aym y1Ilarda ke§feder; K1Z1hrmak ilkokulu'nun kii-
tuphanesine nas1l dadand1gm1, eni§tesinin kitaphgmdaki
Butiin Dunya'lan yutarcasma nas1! okudugunu, bir ara Tek-
sas ve Tommiks gibi Amerikan c;izgi romanlarma nas!l tutul-
dugunu bana defalarca anlatm1§hr. Ben de aym yollardan
gec;tigim ic;in sohbetlerimiz halii zaman zaman bir nostalji
f1rtmasma donii§lir. ikimiz de Hazreti Ali Cenkleri'yle ba§la-
y1p Teksas ve Tommiks ciltleriyle devam eden, Binbirgece
Masallan.'ndan, Kelile ve Dimne'lerden, Grimm ve Andersen
masallanna, Jules Verne'lerden Dogu ve Bah klasiklerine
DEFrERiMDE 40 SURET/187

uzanan heyecanh bir okuma seri.iveni ya§am1§1zd1r. ~imdiki


c;ocuklar pek bilmez, okumak ne bi.iyi.ik bir zevk, ne bi.iyiik
bir saadetti!
Ahmet'le tam§t1g1m1zda, yeti§me tarzlanm1zm bizi kac;i-
mlmaz olarak getirip b1raktJg1 yerdeydik, i.ilki.ici.iydi.ik. <:;i.in-
~i.i bagh oldugumuz degerleri MHP'nin temsil ettigine ina-
ruyorduk. Genc;ligimizi 1970'1erin kaosunda dava ugruna
paranteze ald1k. Korkunun daglan bekledigi gi.inlerdi; c;ok
zaman bir bardak c;ay ve bir simide kat1k edecek yuz gram
peynir ic;in para bulamad1g1m1z gi.inlerde, davaya hizmet
ic;in dergiler c;1kard1k. Arna ic;imizde hep bir §i.iphe vard1; bir
yerlerde yanh§ yapild1gm1 hissediyorduk, fakat kendi ayak-
Janm1z iizerinde durmaya cesaretimiz yoktu.
Ahmet Mi.ilkiye'yi di.i§e kalka o kaos ortammda bitirdi
ve Sivas'a kapand1. Tatvan'da yedeksubayhk giinleri ve zo-
runlu olarak yapt1g1 k1sa siireli seyahatler sayilmazsa, o gi.in
bugi.indiir Sivas'ta ya§1yor ve yaz1yor. Uzunca bir si.ire ma-
halll Hakikat gazetesinde c;ah§tl ve §a§1rt1c1 giizellikte k6§e
yaz1Jan yazd1. Deneme tadmdaki bu klsa yaz1lar daha geni§
kitlelere ula§mal!ydi! Arna Ahmet tuhaf bir atalet ic;indeydi,
bu yonde herhangi bir §ekilde harekete gec;meye yana§mI-
yordu. i§in koti.isi.i, birkac; y1J soma eni§telerinden biriyle
muhasebecilik yapmaya ba§lad1. Sivas'a gidi§lerimde, bu
meslege ruhen ne kadar yabanc1 oldugunu ve ne kadar azap
c;ektigini goriir, onun hesabma i.izi.ili.irdi.im. Bu azaptan,
1985 y1lmda, Cumhuriye t Universitesi'ne tayin edilen tarih-
c;i Ali Birinci sayesinde kurtulmu§tur. Biiti.in kitap kurtlan-
nm yaklndan tamd1g1 Ali Birinci, iyi kitab1 ve hakiki kitapse-
veri ilk baki§ta farkeden o zarif dost, Ahmet'i hemen kqfet-
mi§ ve universiteye intisap etmesini saglam1§t1r.
Ve soma Tiirkiye Giinlugii. .. Ahmet' in y1ld1Z1, mi.i§terek
dostumuz Mustafa <:;ahk'm te§ebbi.isiiyle c;1kan ve k1sa si.ire-
de Ti.irk entelektiiel hayatma da mgas1m vuran, yaz1 kuru-
lunda birlikte yer ald1g1m1z Turkiye Gunliigu 'nde parlad1. Bu
dergide bunca y1ll1k dostumuzun bir ba§ka tarafm1 ogren-
dik: Ahmet, aym zamanda usta bir mizahc;1yd1; Recai Gi.il-
lapdan miistear ad1yla yazd1g1 yazilarda, i.ilke meselelerine
bir megaloman olarak bak1§1 ve Molla Kas1m'la at1§malan
c;ok ho§tu.
188/DEITERiMDE 40 SURET

Bu arada Revak gibi mahalli dergilerde eski Sivas hak-


kmda nefis yaz1lan c;:1k1yordu. Birc;:ogunu heni.iz yaz1h§ saf-
hasmda veya yay1mlanmadan once okumu§ ve c;:ok sevmi§,
hatta birini Tercuman'daki kb§emde iktibas etmi§tim. Bu
yaz1lar biraraya getirildigi takdirde nefis bir kitap olabilirdi,
fakat Ahmet, Sivas'm "ic;: hayat"ma dair yazd1klannm Sivas-
hlar'dan ba§ka kimsenin ilgisini c;:ekmeyecegini zannediyor-
du. Bense tam aksini di.i§i.ini.iyor, bi.iti.in Anadolu §ehirlerin-
de benzer bir hayatm ya§and1gma, boyle bir kitapta, Erzu-
rumlusunun da, Erzincahsmm da, Diyarbakuhsmm da, Bur-
sahsmm da kendisini bulacagma inamyordum. Ustelik Ah-
met, folkloru a§amayan herhangi bir "mahalli" yazar degil,
geni§ bir ufka ve ki.ilti.ire daha da onemlisi son derece §ahsi
bir i.isluba sahip, i.istelik bilgilerini sosyolojik bir zemine
oturtabilen, sosyoloji ve siyaset bilimi formasyonu alm1§, ta-
rih sahasmda da doktora sahibi bir entelekti.ieldi. Yazd1kla-
nnda eski Sivas'tan soz ederken bile, Sivas'1 a§an ve bi.iti.in
Ti.irkiye olarak ya§ad1g1m1z degi§im depremini merkez i.is-
si.inde yakalayan maharetli bir gozlemciydi. Nitekim Oti.i-
ken Ne§riyat'm sahibi Nurhan Alpay dosyay1 okuyunca c;:ar-
p!ld1; c;:i.inki.i Ahmet'in Sivas hakkmda yazd1klannda ispir'de
ya§ad1g1 c;:ocuklugunu bulmu§tU.
Uzun sozi.in klsas1, Altmct §ehir dosyasm1 Ahmet'in elin-
den zorla ald1g1m1 soylersem, abartmI§ olmam. Hatta kita-
bm "Efendi Hazretleri" ba§hk11 boli.imi.ini.i de benim 1sranm
i.izerine daha sonra yazmI§tlr. Altmci §ehir'le kitapla§ma si.i-
recinde -kapak kompozisyonu haric;:- yaklndan ilgilendim,
sevgiyle ve hayranhkla. <;i.inki.i o kitapta benim yitik cenne-
tim de var. ·
Altmet §ehir'in Ahmet'i de §a§irtan olagani.isti.i bir ilgiyle
kar§1land1g1m ve klsa si.irede ikinci basklsm1 yapt1gm1 soyle-
meye gerek var m1, bilmiyorum?
Ahmet bugi.in hftrika bir i.isluba ve c;:ok ozel bir okuyucu
kitlesine sahip bir yazar ve sec;:kin bir entelekti.ieldir, ama Si-
vas'ta tam bir Sivash gibi ya§ar; rahatma di.i§ki.indi.ir, kolay
kolay yeripden klm1ldatamazsm1z. Benim istanbul'a nas1!
tahammi.il edebildigime hie;: akJI erdirememi§tir; istanbul 'a
yolu di.i§ti.igi.inde ya§ad1g1 saatler deh§et saatleridir ve i§i
neyse bir an once gbri.ip Sivas'a donmek ic;:in can atar. Gidip
DEFrERiMDE 40 SURET/189

fildi§i kulesinde, sevgili Macintosh'unun (Ahmet bir Macin-


tosh fanatigidir ve aram1zda daktiloya ilk ihanet eden odur)
ba§ma ge<;ecek ve -inanm- birka<; giinde edindigi izlenimle-
re dayanarak, istanbullu bir<;ok yazann beceremeyecegi yet-
kinlikte bir istanbul yaz1s1 <;1karacaktJr.
Dogrusu, Ahmet kadar h1zh yazabilen ba§ka yazar tam-
mad1m. Benim bir haftada yazd1g1m bu yaz1y1 o bir oturu§ta
<;1karabilirdi. Ve daha giizel bir yaz1 olurdu, bundan emi-
nim.
Ahmet yalmzhg1 sever; iyi bir konu§mac1 ve sohbet ada-
m1 degildir; yazd1klanm okuyan birinin onu dinlediginde
hayal kmkhgma ugramas1 muhtemeldir. Zaten konu§urken,
biraz s1k1hr veya heyecanlamrsa, hafiften kekelemeye ba§la-
yacaktJr. Kekemeligi yenmeyi ba§arm1§ eski bir kekemedir
Ahmet; kendisi yazarak anlatmadaki ba§ansm1, <;ocuklu-
gunda ya§ad1g1 agJr kekemelik yiiziinden meramm1 y11larca
dogru diiriist anlatamam1§ olmanm azabma baglar. Kag1tla,
kalemle ve kelimelerle ya§ad1g1 inamlmaz mua§aka, ona
Tiirk<;e'nin biitiin gizli kapakl1 ko§elerini ogretmi§, biitiin
biiyiisiine ve s1rlanna a§ina k1lm1§tJr.
Ahmet, Tiirk<;e'nin dehasm1 ta§rada yeniden ke§feden
ve ta§rada kalarak da zirvelere goz dikilebilecegini ispat
eden adamd1r.
H1fzm1 Tamamlam1§
Bir Siyaset Bilimd

Jl
az1 insanlar vardir, ne kadar ya§lamrsa ya§lansmlar,
yi.izlerindeki c;ocuksuluk degi§mez; Ismail Kara onlar-
dand1r. 1978 y1lmdan beri gidip geldigim Dergah Ya-
ymevi'nin bendeki ilk hat1ra ve imajlan, onun her zaman la-
sa kesilmi§ sanya yalan kumralhkta sac;lan, zeki bala§h yqil
gozleri ve sevimli bir giili.imseyi§in hie; eksik olmad1g1 degir-
mi yi.iziindeki c;ocuksu ifadeyJe §a§IrtICI bir bic;imde Ortii§U-
yor. Ve kiic;iik masas1.. Yaymevinin adresi birkac; defa degi§-
mi§, fakat her zaman diizenli bir bic;imde istif edilmi§ kallavi
kitaplar ve dergilerle dolu kiic;iik masa degi§memi§tir. Sair-
lerin, yazarlarm, gaze tecilerin, iiniversite hocalannm ugrak
yerlerinden biri olan Dergfih'm hareketli trafigi onun c;ah§-
masma engel olmaz; esasen ismail c;ok konu§an biri degil-
dir; hem i§iyle me§gul olur, hem de kulak misafirligi ettigi
hararetli sohbetleri zaman zaman zekice mi.idahaleleriyle
renklendirir.
Aslmda gec;mi§ zaman sigasm1 kullanmahyd1m; c;i.inki.i
art1k Dergah eski Dergah degil; ismail Kara da , degi§mez
bir ikili te§kil ettikleri Mustafa Kutlu da i§leri ba§lanndan
a§lan oldugu ic;in haftada en fazla iki gi.in ugrayabiliyorlar.
Miidavimlerin c;ogu da ayaklanrn kesmi§ gibi. Kendimden
DEFTERiMDE 40 SURET/191

biliyorum; eskisi kadar c;ok ugramaya vaktim yok; vakit bul-


sam bile Dergah'taki o eski havay1 bulam1yorum.
"O eski hava"y1 ancak solumu§ olanlar bilebilirler. Rah-
metli Nurettin Topc;u'nun etrafmda ve fikirleri istikametin-
de olu§an bu hava, yans1masm1, Divanyolu'nda, §imdi yerin-
de ba§ka bir binanm yiikseldigi Ersoy Pasaj1'ndaki ki.ic;i.ik
yaz1hanede c;1kanlmaya ba§lanan Fikir ve Sanatta Hareket
dergiside bulacak, boylece bir mektep denilemezse de, farkh
bir tav1r ah§, farkh bir duyu§ tafZI dogacakt1r. Zamanla Der-
gah Yaymevi'ne d6ni.i§erek yay1mlad1g1 kitaplarla ki.ilti.ir ha-
yatim1za c;ok bi.iyiik katlalarda bulunan grup, Turk Dili ve
Edebiyatt Ansiklopedisi gibi bi.iyiik bir i§e soyunduktan son-
ra, i§in tabiat1 icab1, c;ok farkh c;evrelerle temas kurmu§, ide-
olojik kamplarm di§mda kalmak ic;in g6sterdigi 6zel gayret-
le de, bu farkh kesimler arasmda, 1970'lerde tek ileti§im ka-
nah olmu§tur. 0 kaosta, Kemal Tahir ve Halit Refig gibi
"solcu"larm adlanm sevdigimiz Hareket dergisinde gori.ince
ne kadar §a§lfIDl§tik!
isll)ail Kara §anshdlf; c;i.inkii istanbul'a di.i§er dii§mez,
kendini daha once agabeyi Mustafa Kara'nm ke§fettigi Er-
soy Pasaj1'ndaki ki.ic;iik yaz1hanede, o havanm ic;inde bulur.
1969 y1hnm Mart ay1dlf; korka korka gittigi Hareket Yaymla-
n'nda, yazilanndan tamd1g1 birc;ok Hareket'c;iyi, ve en 6nem-
lisi, Nurettin Topc;u'yu g6riir. ismail o giin ya§ad1g1 duygula-
n anlatirken "Deh§et bir §eydi, riiyada gibiydim!" diyor. Ba§-
Jay1§ o ba§lay1§; ilk giinlerde belki pek fazla dikkati c;ekme-
yen san§m, ye§il gozli.i ki.ic;iik imam-Hatip'li zamanla gru-
bun aynlmaz parc;as1 haline gelecektir. Ezel Erverdi, isma-
il'i goziine o gi.inlerde kestirmi§tir.
ismail Kara, bugiin belli konularda fikrine mutlaka mii-
racaat edilen giic;lii bir bilim adam1 ve sec;kin bir aydm olu-
§Unu, hie; §iiphesiz biiyiik 6lc;iide c;ok erken dahil oldugu bu
yiiksek kiiltiir muhitine borc;ludur. Ancak kendini babas1
Kutuz Hoca'dan ald1g1 saglam bilgi ve inane; temeli iizerine
in§a ettigini unutmamak gerekir. Biiyi.ik bir §ehirde, miiref-
kh ve kiiltiirlii bir aile ortammda doganlardan degil, dogum
tarihini bile kesin olarak bilmeyen, yoksullugu tatm1§ kav-
ruk Anadolu c;ocuklanndan biridir; ama babas1mn Hac1§eyh
koyi.i Merkez Camii'nde imamhk eden Kutuz Hoca oldugu-
192/DEFTERiMDE 40 SURET

nu soylersem bunun ne manaya geldigini 0 koyi.i ve 0 {fevre-


1
yi bilenler hemen anlayacaklardtr.
Sahilden elli kilometre kadar i{ferde, bi.iti.in Karadeniz
koyleri gibi dagm1k bir koy olan Hact§eyh'in en onemli ozel-
ligi, Ahmed Ziyaeddin Gi.imi.i§hanevi'nin onemli halifelerin-
den birinin koyi.i olmast ve bu zatm ba§latt1g1 gi.i{fli.i haf1zhk
gelenegidir. Of ve <;aykara nas1l bol bol "Ofli Hoca" yeti§ti-
ren medreseleriyle tamnmt§Sa, Hact§eyh de yeti§tirdigi gi.i{f-
li.i haf1zlarla i.in salmt§hr. Ailenin dordi.inci.i CfOcugu olarak
1955 yilmm "Yeniyil gecesi" di.inyaya gelen ve Kutuzun Ge-
lini'ne zaman zaman "Yeniy1l gecesi o kadar eziyet Cfekece-
gime {famura ta§ koysayd1m daha iyi olurdu" dedirtecek ka-
dar yaramaz bir CfOcuk olan ismail, zapt u rapt altma alm-
mas1 i{fin be§ ya§mda gonderildigi ilkokulu bitirir bitirmez
babasmm dizleri dibine Cf6ki.ip h1fza ba§lar (1965).
ismail kitaplarm ve dergilerin di.inyasma da, istanbul
imam Hatip Okulu'na 1963 y1lmda ba§layan ve ilk yaz tati-
linde koye bir y1gm kitapla gelen agabeyi Mustafa'nm dela-
letiyle girmi§tir. Ger{fi evde babasmm kitaplan vardir, fakat
hepsi medreselerde okutulan ula§1lmaz Arap(fa kitaplard1r.
Mustafa eski sand1klardan birinin i{fine raflar {fakarak bir
ki.iti.iphane yapar. ismail Kara o gi.inlerden ozellikle Buyuk
Dogu, Dirili§, Oku ve Tohum dergilerini hatirhyor. Agabeyi-
nin tavsiyesiyle bu dergilerden baz1 ki.i{fi.ik yaz1 ve hikayeleri
okumu§ ve Necip Faz1l, Sezai Karakotf gibi belli ba§h isimle-
ri CfOk erken ogrenmi§tir. Sonra, 0 Siralarda M1sir'da yarg1-
lanmakta olan Seyyid Kutup'un admt duyar. bzellikle aga-
beyinin gazete ve dergilerden kestigl fotograf ve yaz1lan bir
harita metod defterine yap1§hrarak meydana getirdigi al-
bum onu CfOk etkilemi§tir. Defalarca ba§tan sona gozden ge-
{firip okudugu bu albi.imde "islam'm yumrugu" Muhammed
Ali Clay'in gogi.is kabart1c1 fotograflanmn yams1ra, Seyyid
Kutup'u daragacmda gosteren sars1c1 fotograflar da vard1r.
Ve Seyyid Kutup'tan zihnine bir daha silinmeyecek bir bi-
{fimde yerle§en bir soz: "Nasir'dan ozi.ir dilemektense dara-
gacmda can vermeyi tercih ederim!"
ismail, hafizhgm1 tamamlad1g1 1967 y1lmda a{f1lan Rize
imam-Hatip Okulu'na ilk kaydedilen ogrencilerden biri
1
Rize ikizdere'ye bagh bir k6y olan Hact§eyh'in giiniimiizdeki ad1 Giiney-
ce'dir.
DEFTERiMDE 40 SURET/193

olur; numaras1 32'dir. Hem kavi bir haf1z, hem de az <;ok


okumu§, imam-Hatip"lilere bi<;ilen misyon ic;in haz1rhkh,
bulunmaz bir bgrenci. Ba§kalan gibi ne <;izgi roman oku-
mu§tur, ne masal kitab1. Dogrudan Seyyid Kutup'larla ba§-
layan bir macera. Bu hazirhk sayesindc, bi:itun imam-Ha-
tiplilerin bir sure soma hissettikleri "di.inyay1 kurtarma" rnis-
yonunu o ba§lar ba§lamaz farkeder. Halkm, yapt1rma ve ya-
§atma dernekleri kurup <;ocuklanrn kendi dunyasmdan ko-
paran resml egitim kurumlanna alternatif olarak a<_;t1g1, si-
yasi iktidarlar tarafmdan hem oy kayg1s1yla, hem de dene-
tim altmda tutup "musbet ilimlerle mucehhez, gen;ek din
bilgisine sahip aydm din adam1" yeti§tirmek ic;in sisteme da-
hil edilen imam-Hatip Okullanmn art1k oturdugu ve §a§1rt1-
c1 derecedc yuksek bir egitim seviyesine ula§t1g1 y11lard1r.
Ancak Kutuz Hoca, yeni a<;J!an Rize imam Hatip Oku-
lu'nun istedigi seviyede cgitim veremeyecegini dii§iinerek
ismail'i, yanm y1lhk yat1h ucreti olan 500 Iiray1 beline SikI Sl-
kI baglayarak istanbul'a gbnderir; her isteyenin kolay kolay
kabul edilmcdigi bir okul olan istanbul imam-Hatip'e, Be-
yaz1t Camii'nde imamhk yapan hem§ehrileri me§hur San
1
Hoca 'nm dclaletiyle girebilen Ismail, sbzunu ettigim mis-
yon hissini burada daha gu<;lu bir bic;imde hissedecektir.

0 y11larcla say1lan otuzu bulan imam-Hatip Okullan


aras111da istanbul imam-Hatip'in sec;kin yeri ve ustunlugi.1
tart1§ilrna.z; ba§anlanyla, kulturel ve sportif faaliyetleriyle
gbz doldurmu§ ve ger<;ekten parlak mezunlar vermi§tir,. Bu-
gun istanbul Buyiik§ehir Belediye Ba§kam olan Recep Tay-
yip Erdogan'la ismail Kara'rnn aym donemde mezun olduk-
lanm belirtmekle yetiniyorum. Ancak ismail, altmca s1111fta
yeclinci sm1f111 imtihanlanna da gircrek bir yil erken mezun
olan "si.iper"lerclenclir ve farkh alanlara yi:inelmek isteyen
butun imam-Hatip mczunlan gibi, aym y1!111 eylulunde "fark
derslerini vcrerek" Rize Lisesi 'nden de diploma alm1§t1r
(1973).
Dniversite imtihanlannda da ba§anh olarak aym anda
hem istanbul Dniversitesi Tarih Bblumu'ne, hem de istan-
bul Yi.iksek islam Enstiti.isifne kayd1111 yaptll'an ismail Ka-
' San Horn , Prof. Dr. Hi.iseyin Atay'111 habas1d1r.
194/ DEFrERiMD E 40 SUR ET

ra, 1977 y1hnda ikisini de bitirir ve istanbul 'a gelir gelmez


devama ba§lad1g1 Hareket Yaymlan 'nda, yay111evinin sahibi
Ezel Ervcrdi 'nin teklifiyle i;ah§maya ba§lar. Ancak yaymevi-
nin ad1 artik Hareket degil , Dergah' t1r. "Yaz1 yazmaya da
Ezel Bcy'in te§vikiyle ba§lad1m, diyor ismail Kara, hirgi.in
Mannan'm islam Ekonomisi adh kitab1 hakkmda bir yaz1 is-
tedi , oturdum yazd1m. Hareket'te yay1mlanan bu yaz1, be-
nim ilk yaz1md1r".

Dergah i;evresi ve ki.ilti.irel atmosferinin ismail Kara ii;in


ikinci bir i.iniversite oldugu ve onu "klasik" bir imam-Hatipli
olmaktan kurtard1g1 muhakkakt1r. Bir yandan yaymc11ig1 bi.i-
ti.in incelikleriyle ogrenirken, diger yandan Tiirk Dili ve Ede-
biyat1 Ansiklopedisi ile js/ami Bilgiler Ansiklopedisi'nin ham-
hklan s1ras111da yi.izlerce bilim, ki.ilti.ir ve edebiyat adam1yla
temas ederek yakm dostluklar kurmak, birikimlerinden isti-
fade etmek §ans1m yakalam1§t1r. Bu arada 1977 y1hnda de-
vam1 bitirdigi halde bitirme imtihanlanna girmedigi Edebi-
yat Faki.iltesi Tarih Boli.imi.i'nden diplomas1111 alarak yi.iksek
lisans yapan ve ardmdan siyaset bilimi doktoras1 veren
(1993) ismail Kara, halen Marmara Oniversitesi ilahiyat
Faki.iltcsi 'nde ogretim gorevlisi olarak <;ah§1yor ve aym i.ini-
versiteye bagh Ortadogu ve islam O!keleri Enstiti.isi.i'nde
di.i§i.ince tarihi sahasmda yi.iksek lisans ve doktora dersleri
veriyor.
1980'lerin sonlanyla 1990'lann ba§lannda Dergah Yay1-
nevi 'ne ugrad1ki;a, ismail'i S1mt-1 Miistakim'in kalm ciltlcri-
ne gomi.ilmi.i§ gori.irdi.im; birka<; y1l boyunca si.irekli olarak o
muhte§em koleksiyonun labirentlerinde gezindi , tamam1111
satn satir okuyup fi§ledi. 0 ne sab1rd1 Yarabbi! Ve sonui;ta
ortaya js/amctlann Siyasi Gorii~leri (1994) ad1yla kitap ola-
1
rak da yay1mlanan nefis bir doktora tezi <;1kt1 •
ismail Kara, kenclini <;ah§t1g1 sahaya (hatta konuya) hap-
sedcn bilim adamlanndan degil; ilgi alanlan son derece ge-
ni§tir ve otedcn beri ilgilendigi meseleler, §ah1slar ve olay-
1
ism ail Kara ' nm Tiirkiye 'de islamc1bk Diii iin cesi adl1 ii<; ciltlik 6nemli bir
antol ojisi, <;o k say1da makalesi vc editor o!arak katk1da bulundugu <;ail§-
m;tlan vard1r. Kara , yak111 zarnanlara kadar Yeni !fafnk gazetesinde de k6-
§e ya z1s1yaz1yordu.
DEFfERiMDE 40 SURET/195

larla ilgili hi~ bir §ifahl bilgiyi, notu, yaz1y1 ve kitab1 ka~1r­
maz, hemen bir bilgi fi §lerine kaydeder yahut fotokopisini
edinir. Dikkatli , titiz ve takiViidir. Yakm Plan'da yazd1g1m
baz1 §ahsiyetlerle ilgili on notlanm1 bile isteyip gerektigi za-
man kullanmak uzere ilgili zarflara yerle§tirmi§tir. Ve ben
onun ilgilendigi alanlarda herhangi bir bilgiye ihtiya~ duyar-
sam hemen ona giderim.
inamr m1s1111z, hi~ elim bo§ donmemi§imdir.
<;unkii o ismail Kara'dir, daa.
Kendini (:ocuklara Adayan Adam

L_ MUS TAFA RUHi ~iRiN

S
oyad1m Mustafa kadar haketmi§ ba§ka birini tamm1 -
yorum; 6mriinii gocuklara adam1§, onlar igin §iirler,
hikayeler yazan, radyo programlan yapan ve vakif ku-
ran "Sirin" bir Karadenizli. Esasen, havasmdan m1 suyundan
m1 bilmem, Karadenizliligin 6zi.inde §irinlik vard1r. Musta-
fa'mnki ilave bir Sirin'lik .. Arna §irinligi haks1zhklar kar§1-
smda §iddetli tepkiler gostermesine engel degildir; ofkelen-
digi zaman, eger onu iyi tamm1yorsamz, §a§ar kahrsm1z.
Gozleri ate§ sagarken aim penge penge k1zanr. Mi.icadeleci-
dir, ba§lad1g1 i§i sonuna kadar goti.iri.ir ve tuttugunu kopar-
mas1m bilir. Becerikli, te§kilatc,;1 ve atakt1r.
Sanmm 1978 y1hnda Ankara'da tam§tlk; ben Hergiin ga-
zetesinde gah§1yor ve Divan dergisini g1kanyordum; Musta-
fa ise TRT'de gorevliydi. Ancak bu tam§1k11k birkag gori.i§-
mcnin otesine gegmemi§tir. Zaten ben bir si.ire sonra istan-
bul'a gitmi§, 1979 sonlanna dogru da evlenip gazetecilikten
aynlarak Bursa'ya yerle§mi§tim; hayat1m1 ogretmen-yazar
olarak idame ettirme niyetindeydim. Bu arada istanbul
Radyosu 'na prodiiktor olarak tayin edilen Mustafa'nm go-
cuk edebiyatiyla ilgili gah§malanm yakindan takip ediyor-
DEFTERiMDE 40 SURET/197

dum; hatta yanh§ hatirlam1yorsam mektupla§mI§tlk da. Mu-


tad istanbul seyahatlerimden birinde tekrar kaqila§t1g1m1z-
da art1k dosttuk. 1983 veya 1984'ti.i. Tuhaftlf, yat1h misafirli-
gi hie;: sevmedigim, hatta en yakm arkada§lanmm evlerinde
bile kalmaktan c;:ekindigim halde, o gi.ini.in gecesi ~irin'ler­
deydim. <;ok tath bir Karadeniz §ivesiyle konu§an annesi
Meryem teyzeyi de ilk ve son olarak o gi.in gormi.i§ti.im.
Gencecik ya§mda kocasm1 kaybedince alt1 c;:ocukla kalaka-
Jan c;:ileke§ bir Anadolu kadm1. ..
Meryem Hamm'la Mehmet Bey'in be§inci c;:ocuklan ola-
rak 2 Ocak 1955'te Of'un Ugurlu koyi.inde dogan Mustafa,
c;:ocuklugunu doyas1ya ya§ayamayan c;:ocuklardan oldugunu
soyli.iyor; kalabahk bir ailenin ic;:ine dogdugu i9in annesinin
ve babasmm ilgisini payla§mak ve c;:abuk bi.iyi.imek zorunda
kalan bir c;:ocuk, haylazhga vakit bulamayan minyati.ir bir ye-
ti§kin . Ri.iyalan, kendi kendine uydurdugu masallan ve
oyunlan vard1r. Aslmda masal nedir bilmez c;:ocuk Mustafa,
hie;: kimse ona masal anlatmam1§t1r. Ya koydeki beyaz bada-
nah evlerinin duvarlanna komi.irle resimler 9izer, yahut bol
ku§lu <;ukurdere'nin k.Jy1smda Aytmatov'un Beyaz Ge-
mi'sindeki c;:ocuk gibi hi.ilyalar kurar. Yaz kl§ eksilmeyen su-
yunun tath §mlt1smda adeta uzak i.ilkelerden derleyip getir-
digi masallan anlatan bir dere .. ve golci.ikler. Ki.ic;:i.ik Musta-
fa'nm en bi.iyi.ik zevklerinden biri eski resim defterlerinin
yapraklanm kopanp ki.ic;:i.ik kay1klar yaparak dereye sahver-
mektir. Bi.iyi.iyi.ince gemileri olacak, gemilerinde ku§ resimli
bayraklar dalgalanacakt1r.
Yorgun annesinin ve kalp hastas1 babasmm sevgisini is-
ter istemez be§ karde§iyle payla§an Mustafa'mn 9ocuklugu,
her §eye ragmen agac;:larla, ku§larla, boceklerle ic;:ic;:e ya§an-
ffiI§, apartmanlarda dogup bi.iyi.iyen c;:ocuklann hie;: tamma-
d1klan saadetlerle dolu, daima hasretle hatlflanan bir c;:o-
cukluktur. Birgi.in bahc;:elerindeki ceviz agacmm altmda s1rt-
i.isti.i yatlp dald1g1 uykudan tuhaf gi.iri.ilti.ilerle uyamr: Bir ka-
rakarga si.iri.isi.ini.in saldmsmdan kurtulmak i($in daldan dala
s1c;:rayan kocaman k.Jrm1z1 kuyruklu bir sincap "Vic;:! Viic;:!
Vii9!" diye c;:1ghklar atmaktad1r. Mustafa onu kurtarmak ic;:in
gomlegini c;:1kanp sallayarak kargalann i.izerine yi.iri.ir ve al-
d1g1 darbelerle yaralamp agacm dibine di.i§en sincab1 kapt1g1
198/DEFTERiMDE 40 SUR ET

gibi var gi.ici.iyle eve dogru ko§maya ba§lar. Karga si.iri.isi.i de


pe§inden. Alfred Hitchcock'un Ku~lar filmindeki gibi bir
saldm. 0 s1rada <;ay toplamakta olan annesinin olay1 farke-
dincc sopasm1 kap1p ko§mas1, bir yandan da "Mustafa, <;a-
buk uzakla§ oradan!" diye haykm§lan. Sonunda kendilerini
eve at1p kap1y1 kapatarak kargalann saldmsmdan kurtulur-
Jar. ~imdi Mustafa'nm bir arkada§J vardlf, ki.i<;i.ik, sevimli,
fmd1ga bay1lan bir arkada§. Ne var ki bir gi.in duvara komi.ir-
le arkada§mm resmini <;izmeye kalk1§mca olanlar olur. Kur-
tanc1s1 <;izgilerin i<;ini komi.irle karalarken tuhaf sesler <;1-
karmaya ba§layan sincap ki.iski.in bir tavlfla aglf ag1r uzak-
la§maya ba§lar ve soma birden gozden kaybolur. Mustafa, o
gi.in hi<; bir zaman iyi bir ressam olamayacagm1 anlam1§tlf,
<;i.inki.i duvardaki resim sincaptan <;ok uzun kuyruklu bir fa-
reye benzemektedir.
Mustafa'mn ilkokul oncesi <;ocuklugu bi.iyi.ik bir ac1yla
noktalanacaktlf; heni.iz oli.imi.in ne demek oldugunu ogren-
meden babasmm oldi.igi.ini.i ogrenir. Sarsila sars1la aglayan
bir anne, agabey ve ablalar, gozlerinden ya§lar si.izi.ilen ak-
rabalar, konu kom§u .. Ki.i<;i.ik Mustafa da koroya katilm1§tlf;
bi.iyi.ik a~cas1 "Aglama, der, sana masal anlatacag1m!" Ma-
sai m1? Masai da ne? Ablas1 kucagma al1p evlerinin bi.iyi.ik
odasma goti.iri.irken Mustafa masal kelimesine o anda yi.ik-
ledigi masah ya§amaktad1r. Aradan gi.inler, haftalar ge<;er,
fakat bi.iyi.ik amca soz verdigi masah bir ti.irli.i anlatmaz.
Esasen bi.iyi.ik amcanm masal bildigi de §i.iphelidir. Yeniden
kendi masallanna donen <;ocuk art1k agabeyinin himayesin-
dedir. 0 Slfada Ma<;ka'da ogretmenlik yapan Memduh ~irin
ailenin bi.iti.in yi.iki.ini.i omuzlad1g1 gibi karde§ini de yanma
ahr. Mustafa ilkokulu Ma<;ka ve Ahlat'ta agabeyinin yanm-
da, ortaok."UI ve liseyi ise Ofta okumu§tur.
Kitapla ilkokulda tam§an ve onceleri hepimiz gibi KlZll
Maske 'lere vb. tutulan Mustafa'nm okudugu kitap denebile-
cek ilk kitap, y11lar soma sebepsiz yere incitilmesine yo! a<;a-
cak olan Kur;iik Prens'tir. Kemalettin Tugcu ve Cahit U<;uk
gibi yerli <;ocuk edebiyat1 yazarlanm da o y1llarda okuyan ve
<;ok etkilenen Mustafa, yazarlann gozli.ikli.i , uzun boylu ve
<;ok §i§man adamlar olduklanm samrm1§. Masaic1lar ise ha-
yalinde minimini ihtiyarc1klarm1§. Soma Omer Seyfettin'ler,
DEITERiMDE40 SURET/199

Re§at Nuri'ler, Peyami Safa'lar, bah klasikleri .. Arna o hep


amcasmm kendisine s6z verip de anlatmad1g1 masahn pc -
§indedir; c;ocuklugunu da beraberinde si.iri.ikledigini ve ic;in-
deki c;ocugun hie; bi.iyi.imedigini, 1976 y1lmda Ko~ Gel Bona
adh §iirini yazd1gmda farkeder; fakat art1k o c;ocuk degil,
Ankara'da, iktisadi ve Ticari ilimler Akademisi Radyo Te-
levizyon Program Uzmanhg1 b6li.imi.inde 6grencidir ve B1-
rinci Amat6r Ki.ime'de §imdi Ankara Bi.iyi.ik§ehir B.alediye
Ba§kam olan Melih Gokc;ek'le birlikte top ko§turmaktachr.
<;marspor ve Cihanspor'un h1zh sag ac;1g1 hayata da h1211
atihr. Heni.iz i.ic;i.inci.i s1mftayken TUSAS'a basm mii~av1ri
olarak girer. Ve aym yll Nermin Hamm 'la evlenir. Hayat1-
nm y6ni.i ilk c;ocukla c;izilir; sanki ogluyla birlikte o da yeni-
den dogmu§, gitgide uzakla§hg1m hissettigi c;ocukluguyla
arasmdaki mesafe birden k1salm1§t1r. "ic;imdeki c;ocuga d6-
ni.i§, diyor Mustafa, benim ic;in mi.ithi§ bir c;ogalma, mi.ithi§
bir yolculuktu. iki mutlulugu bir arada ya§ad1m. Hem og-
lum hem c;ocuklugum dogmu§tU. Art1k hie; yalmzhk c;ekme-
yecektim."
Mustafa, hastahaneden d6ni.ip bebegi be§igine yat!fd1k-
lannda bi.iti.in yeni babalar gibi §a§krnhk ic;indedir; birden,
di.inyadan habersiz bir bic;imde uyuyan bebegin ic;inde ko-
nu§maya ba§lad1gm1 hisseder; ahr kalemi eline, yazar, ya-
zar! Bir c;e§it trans hali. Bu, bebegin annesine mektubudur
ve ardmdan yenileri gelecektir. 1983 y1hnda Masal Mektup-
lar ad1yla yay1mlanan ilk kitap ve c;ocuk edebiyatI yazan
Mustafa Ruhi Sirin b6yle dogar. Art1k o hep c;ocuklar ic;in
yazacak, c;ocuklar ic;in ya§ayacakt1r. Yi.izi.ini.i bile g6remeden
kaybettigi, o gi.inden beri ic;inde kendi c;ocukluguyla birlikte
ya§ayan ikinci oglu Omer, Mustafa'nm kalbini c;ocuklann
di.inyasma bi.isbi.iti.in baglam1§tlr, denebilir. Bu arada TU-
SAS'tan naklen TRT'ye gec;er. Okulunu 1978 y1lmd?. bitirir
ve 1981 yllmda istanbul Radyosu'na atamr. Bu kurumun t_; e-
§itli kademelerinde y1llard1r yonetici olarak g6rev yapan
Mustafa, c;ocuklarla ve c;ocuk edebiyat1yla ilgili be~ yi.izden
fazla programa imza atmJ§, Erdem Yaymlan tarafmdan ya-
y1mlanan yi.iz kitaphk dizinin edit6rli.igi.ini.i i.istlenmi§ ve
1987'den ba§layarak i.ic; y1l i.ist i.iste <;ocuk Edebiyati Ytlltgi'm
yay1mlam1§t1r.
200/DEFfERiMDE 40 SUR ET

<;;ocuk Vakf1'na gelince ... 0 , birlikte atild1g1m1z c;ocuksu


bir maceramn gi.izel sonucu .. Aslma bakll!fsa, yemegi pi§irip
oni.imi.ize getiren Mustafa oldu. itiraf ederim, <;;ocuk Vakf1
Gene! sekreteri olarak ben, imza atmaktan ba§ka bir i§ yap-
mad1m, yapamad1m. Ba§an bi.iti.ini.iyle Mustafa'nm ba§ans1-
du. Resmen 23 Arahk 1990'da kurulan ve ac,;:1h§1 merhum
Cumhurba§kam Turgut Ozal tarafmdan yapilan <;ocuk
Vakf1, bugi.in projesinde Turgut Cansever gibi bi.iyi.ik bir mi-
mann imzasmm bulundugu yedi kath zarif bir binaya sahip-
tir ve yakmda bu bina, c;ocuk radyosundan c;ocuk doki.iman-
tasyon merkezine, mini bir c;ocuk kliniginden konferans ve
sergi salonlanna kadar birc,;:ok birimin faaliyet gosterdigi bir
ki.ilti.ir merkezi olarak hizmete sunulacak.
Di.i§i.ini.iyorum da, Mustafa'nm c;ocuk §iiri ve hikayesi
yazmak, <;ocuk Edebiyatt Yilltgt yay1mlamak, <;;ocuk Vakf1
kurmak ve dostlannm yard1mma ko§mak ic,;:in (hie; i.i§enmez
Mustafa, kendisinden herhangi bir §ekilde yard1m isteyen
herkesin i§ine canla ba§la ko§ar) kulland1g1 meziyetlere ve
harcad1g1 enerjiye sahip olan herhangi bir Karadenizlinin
c,;:ok klsa bir si.irede ko§eyi donmesi i§ten bile degildir. Arna
kb§e donmek, Karadenizli Sirin karde§imin li.igatinde olma-
yan bir deyim; Afrika'da ac;Iik, Bosna'da ve <;;ec;enistan'da
ac1mas1z sava§ binlerce c,;:ocugun oli.imi.ine sebep olurken ko-
§e donmek ne kelime? B1rakm Afrika'y1, Bosna'y1, <;;ec;enis-
tan'1, Ti.irkiye'deki kimsesiz c;ocuklar bile, kalbinde biraz
merhamet kmnt1s1 kalm1§ bir insanm uykulanm kac,;:mnaya
yeter de artar bile. Mustafa kalbi merhametle, gozpmarlan
ya§la dolu nadir bulunur adamlardan biridir.
Hani Sezai Karakoc,;: bir §iirinde "Bir insan al onu ~oz {:OZ
{:Ocuk olsun" der ya Mustafa o insanlardandlf, c;i.inki.i ic,;:in-
deki c;ocugu oldi.irm1,,11i§, aksine si.irekli c;ogaltm1§, ve .. ina-
mr m1s1111z, 1977'den beri, biri haric; bi.iti.in sec;imlerde oy
pusulasma <;;ocuk Partisi diye yazip imzalam1§t1r.
4
0NLAR DA BiZDEN
;

Kedisever Bir Oryantalist

L
Yahut Nam-1 Diger Cemile Bac1

ANNEMARiE SCHIMMEL

A
merikah romanc1 Ernest Hemingway evinde tam kirk
kedi beslermi§. Mark Twain'in de bin;ok kedisi vard1.
Frans1z ressam Henri Matisse'in, korku hikayelerinin
biiyiik ustas1 Edgar Allen Poe'nun ve Emile Zola'mn
kedilere dii§kiin olduklan ve <;ah§irken yanlannda daima bi-
rer kedi bulundurduklan biliniyor. Frans1z romanc1 ve ma-
ceraperest Pierre Loti'nin kedisi de iinli.idiir. Bizde ise Tan-
buri Cerni! Bey' den Asaf Halet <:;elebi'ye, ismail Saib Efen-
di'den Nurullah Ata<;'a kadar, kedi severlikleriyle tamnan
<;ok say1da sanat ve kiiltiir adam1 vard1r.
Peki, biiyiik Alman oryantalisti Annemarie Schimmel'in
de kedileri a§k derecesinde sevdigini, gittigi her iilkede, ke-
dilere dair §iir, menkibe, hikaye, resim ... ne bulursa toplad1-
gm1 ve Orientalische Katze (~ark Kedisi) adh bir kitabmm
bulundugunu biliyor muydunuz? Schimmel, kedileri, sadece
yumu§ak tiiyleri ve tath mmlt1lanyla sahiplerini dinlendiren
munis hayvanlar olarak degil, Mev13na'da oldugu gibi, mis-
tik anlamda birer "dost" olarak goriiyor.
Kediseverlik deyince bir mim koymak gerekir; ortalama
bir Batilmm kediyi degil, k6pegi tercih ettigi dogruysa, kedi-
204/DEFfERiMDE 40 SURET

sever Batihlarda Dogulu bir "maya"nm varhgmdan sbz edi-


lebilir. Ti.irkiye'de daha <;ok Muhammed ikbal'den Tiirk-
<;e'ye <;evirdigi Cavidname ve Ti.irk<;e'ye yalan yanh§ aktan-
lan Tasavvufun Boyutlan adh onemli eseriyle tamnan Sc-
himmel'in hamurunda bu maya vard1r. Aslmda dinler tari-
hiyle ve tasawufla ilgilenenler, bir de Ankara Universitesi
l!ahiyat Fakultesi Dergisi'nin 1954-1960 y1llan arasmda c;1k-
m1§ say1lanm gozden ge<;irenler, onu daha yakmdan tamr-
lar. 1954-1959 y1llan arasmda ilahiyat Faki.iltesi'nde Dinler
Tarihi okutan Schimmel Cavidname (1958) terci.imesini ve
Din/er Tarihine Giri§ ( 1955) adh 6nemli eserini o y1llarda
hazirlam1§t1r.

Annemarie Schimmel, 1922 y1lmda Almanya'mn Erfurt


§ehrinde Paul adh bir posta memurunun klZI olarak di.inya-
ya gelmi§tir. Dogu'ya yoneli§inin temelinde, babasmm is-
lam'a duydugu ilginin yatt1g1 soylenebilir. On be§ ya§mday-
ken Ti.ibingen'li bir oryantalistin yanmda Arap<;a ogrenme-
ye ba§layan ve liseyi bitirdikten soma oryantalizm tahsil et-
mek i.izere Berlin'e giden Schimmel, 1941 y1lmda, yani he-
ni.iz on dokuz ya§mdayken Memluk Mism'nda Halife ve Ka-
dmlann Durumu konulu tezle doktorasm1 verir. Sava§ y11Ia-
nnda onu 01§i§leri Bakanhg1'nda mi.itercim olarak gori.iri.iz.
Gen<; oryantalist, sava§tan hemen soma, Marburg Oniversi-
tesi'nde Mem!Ctk Devleti'nde Asker, Emir ve Sultan/arm Sos-
yal ve Kulturel Rolleri konulu tezini vererek do<;ent olacak,
1953 y1lmda da islaml ilimler ve Arap Filolojisi dallannda
Associate Profesor unvamm kazanacaktir.

Annemarie Schimmel'in inamlmaz bir <;ah§ma azmi ve


ogrenme ihtiras1 vardir; Marburg Oniversitesi'nde ilahiyat
doktoras1 da vermi§, bu arada Tiirk<;e'yi mi.ikemmel bir bi-
<;imde ogrendigi gibi, istanbul'a gelerek tasawuf i.izerine <;a-
h§malar yapm1§tlr. Terciime Dergisi'nin May1s-Temmuz
1953 tarihli say1sm1 gorenler, Annemarie Schimmel imzah
Almanca bir gazelle bir rubaiyi okuyunca epeyce §a§1rm1§
olmahdirlar. <;unki.i Selahattin Batu'nun Ti.irk<;e'ye r;evirdigi
bu §iirlerde, bir islam mistiginin duyarhg1 ve Mevlftna'ya
atJflar vardir:
DEITERiMDE 40 SURET/205

Ben de bir zaman fyittim neyden


Nasti actydt ~arktlan
Her nagmede sevmeyi ogre/Ii bana
Giiven bu ~ark1ya, ey kalbim, korkma!

Schimmel, rubaisinde ise Vahdet-i Viicud'u terenniim


ediyordu:

Sen bir denizsin, ben dalga ucunda bir kopiik


Bir tomurcugum ben daltnda ey agai;!
Sen ~tkstn, ben ayna, kar~mda
Sen yiice geri;eksin, bense bir dii~.

Gen<; oryantalist bir sure soma istanbul dergisine Ccmi-


le Kirath miistear ad1yla Almanya Mektuplan yazmaya ba§-
lar. Marburg'a Davel ba§hg1yla derginin Nisan'54 tarihli sa-
y1smda yay1mlanan ilk mektubunda, bu kii<;iik iiniversite
§ehrini §a§Jrt1c1 giizellikte bir Tiirk<_;e'yle tasvir etmi§tir:
"May1s' ta gelirseniz biitiin §ehir <;i<_;ek a<_;an leylaklar,
koncalanan giillerle doludur. Yumu§ak tepcler arasmda kii-
c;iiciik bir nehrin kenanna serpilen Marburg, Almanya'nm
en romantik §ehirlerinden biridir. Gec;en asnn ilk senelerin-
de romantik §airlerin <_;ogunun arasJra burada ikamet etme-
leri §a§1rt1c1 degildir."
Ve aym derginin Ocak 1955 tarihli say1smda, Annemarie
Schimmel imzah bir yaz1: Garbm Mevlfrna Gorii~·ii .. Yazmm
ba§mda yer alan a<_;1klamada, istanbul okuyuculannm Al-
manya'dan gonderdigi Cemile K1rath imzah yaz1lanyla tam-
d1g1 Marburg Universitesi profesorlerinden Annemarie Sc-
himmel'in Arahk aymda Tiirkiye'ye geldigi ve Ankara Uni-
versitesi ilahiyat Fakiiltesi'nde goreve ba§lad1g1 bildirilmek-
tedir. Dergide yar alan yaz1s1 ise, ayagmm tozuyla Konya'ya
gidip 27 Arahk'ta yapilan Mevlana ihtifali'nde yapt1g1 ko-
nu§manm metnidir.
Ankara'da kald1g1 y11larda Yahya Kemal, Ahmet Hamdi
Tanpmar, Behc;et Necatigil, Selahattin Batu, Halide Nusret
Zorlutuna, Samiha Ayverdi, Mehmet Onder, Nihat Sarni
Banarh, Bedri Rahmi Eyiiboglu gibi §air ve yazarlarla yakm
dostluklar kuran ve Tiirk dostlarmm kendisine "Cemile Ba-
c1" veya "Cemile Sultan" diye hitap etmelerinden <_;ok ho§la-
206/DEITERiMDE 40 SURET

nan Schimmel, Tanm Bakanhg1'nda i;ah§an gen<; bir mi.i-


hendisle, Osman Tan'yla da hayatm1 birle§tirmi§, ancak bu
evlilik, bir Ti.irk hamm1 gibi bi.iti.in g6revlerini yerine getir-
mek ii;in i;1rpmmasma ragmen, gelip gidenlerin i;oklugu yi.i-
zi.inden ilmi i;ah§malan aksaymca bir si.ire soma bo§anmay-
Ja sonui;lanm1§tlr.
Schimmel, 1950'lerin sonunda iilkesine doner ve 1961 y1-
hnda Bonn Oniversitesi islami ilimler Boliimi.i'ne profesor
ve akademik dam§man olarak tayin edilir. Bu gorevi s1rasm-
da Fikrun Wa Fann (Fikir ve Fen) adh Arapga derginin edi-
torli.igi.ini.i i.istlenmi§, 1967 y1Jmda da Harvard Oniversite-
si'nin teklifini kabul ederek Arnerika Birle§ik Devletleri'ne
gitmi§tir. Harvard'da tam yirmi be§ y!I lndo-Muslim Culture
profesori.i olarak gorev yapan Schimmel, uzun y1llar, Millet-
Jeraras1 Dinler Tarihi Cemiyeti'nin ba§kanhg1m da yi.iri.iti.ir.
Bu arada New York'taki Metropolitan Museum'da islami
hat ve hattathk konulannda uzman olarak gah§tig1 gibi,
Londra'daki islam Enstiti.isi.i'nde de dersler verecektir.

1992 y1Jmda emekli olarak Almanya'ya donen "Cemile


Bac1", Joseph van Hammer-Purgstall'm Zwei Abhandlungen
zur Mystik und Magie Des Islam, Friedrich Ri.ickert'in Orien-
talische Dichtung adh eserlerini ve Siret-i ibn Haft Sirazi'yi
editor olarak yay1mlam1§, hepsi de islam ki.ilti.iri.iyle ilgili
otuz alt! esere imza atm1§tir. Bu eserlerden biri de, Nimm
eine Rose und nenne sie Lieder ad1yla ne§rettigi islam Ulkele-
ri Siir Antolojisi'dir. ingilizce, Frans1zca, Almanca, italyan-
ca, Hollandaca, isvegce, C::eki;e, eski Yunanca, ibranice,
Ti.irkge, Farsi;a, Arapga, Pe§tuca, Sindice ve Urduca bilen
ve bu dillerde yaz1lm1§ bi.iti.in kaynaklara gok rahat ula§abi-
Jen Schimmel'in klasik oryantalizmin kahplanm k1rmak igin
i;ok samimi bir gayret gosterdigini ozellikle belirtmek gere-
kir. Dinler arasmda saglam bir diyalogun kurulmas1 igin bi.i-
ti.in gi.ici.iyle gah§an ve Salman Ri.i§di ile Teslime Nesrin'i
-oldi.iri.ilmeleri igin fetva verilmesini dogru bulmamakla be-
raber- hig bir §ekilde tasvip etmeyen Schimmel, bu iki yaza-
rm, yazar olarak bir deger ta§1mad1klanm, sansasyon yoluy-
Ja §6hret kazanmak igin milyonlarca insamn duygulanna ve
inanglanna hakaret ettiklerini soyli.iyor.
DEFTERiMDE 40 SURET/207

Annemarie Schimmel, 1995 y1lmda Alman Yaymc1lar


Birligi tarafmdan Ban§ Odiilii'ne lay1k goriilmesi iizerine,
Salman Rii§di ve Teslime Nesrin'le ilgili gorii§leri yiiziinden
baz1 Alman aydmlan tarafmdan §iddetli bir karalama kam-
panyas1yla y1prat!lmak istendi. Ti.irk basmma da akseden bu
olay, Bat1'mn islam hakkmdaki pe§in hiikiimliiliigiiniin, do-
lay1s1yla Annemarie Schimmel'in bu pe§in hiikiimlere son
vermek i<:;in verdigi miicadelenin biiyiikliigiinii gostermesi
baklmmdan son derece 6nemlidir.
O!kesinde 1992 y1hndan beri emekli hayat1 ya§ayan ve
ilerlemi§ ya§ma ragmen <:;ah§malanna aym h1zla devam
eden Schimmel, oylesine bizden biridir ki, Ti.irk dostlanmn
ha!a kendisine "Cemile Bac1" diye hitap etmesini istemekte
ve bundan biiyiik bir zevk almaktad1r.
Tolom1§ Okayev,
Kar Leopannm Soyu ve

CENGIZ A YTMATOY

13
irgun telefonum c;ald1; Halit Refig Bey Mi mar Sinan
Universitesi Sinema Televizyon Merkezi'nde, K1Tg1z
yonetmen Tolom1§ Okayev'in iki filminin gosterilece-
gini, aynca yonetmenin de kat1lacag1 toplant1larda bu film-
lerin tart1§tlacagm1 sbyluyor, kat!hp kat1lamayacag1m1 soru-
yordu. Heyecanhyd1; ad1 pek duyulmam1§ olsa da, rahathkla
Tarkovski ve Akira Kurosawa gibi buyi.ik ybnetmenlerle k1-
yaslanabilecek bir seviye gosteren Tolom1§'1 butun dostlan-
na tamtmak niyetindcydi.
Halen, Klrg1zistan'm buyukelc;isi olarak Ulkemizde gorev
yapan Tolom1§'m filmlerinden sadece birini, Kar Leoparimn
Soyu 'nu seyredebildim. Sinema Televizyon Merkezi 'nin o
guzel salonunda, bir avuc; sinema merakhs1yla birlikte ya§a-
d1g1m1z o "gorse! §blen"i ke§ke anlatabilsem. Duygulanm1
tek kelimeyle ifade edebilirim: Buyulendim. Gerc;ek sinema
i§te bu olmahyd1; abartmas1z, dingin, dupduru bir anlat1m
ve hie; bir efekt "numara"sma ba§vurulmadan elde edilmi§
muhte§em goruntliler. .. Tiyen§an Daglan'mn ve K1Tg1z ha-
yatmm son derece sinematografik yap1sm1 §a§trt1c1 bir usta-
hkla goruntuleyen Tolom1§ Okayev, buyi.iklugunu, basit fa-
DEFfERiMDE 40 SURET/209

kat gok anlamh bir hikayeyi anlatt1g1 filmin her karesinde


hissettiriyordu.
Halit Refig Bey'in gori.i§lerine kat1hyorum; eger Tolom1§
bir K1rg1z Ti.irki.i degil de, bir Rus, hele hele bir Avrupah ve-
ya Amerikah olsa:·rl1, bugi.in bi.iti.in di.inyamn yakmdan tam-
d1g1, 6di.illere bogulmu§ bir yonetmen olurdu. Biz de on;a
bir avug merakhyla degil, salonu tikhm t1kl1m dolduran, ya~
ns1 ayakta kalm1§ seyirci kalabahg1yla birlikte seyrederdik.
Aslmda ya§ad1g1m1z bir ~e§it korli.ik; Avrupa'nm parmagm1
gozi.imi.ize sokarcasin ~ i§aret ettiklerinin d1§mda hig bir de-
geri gormi.iyor, gorsek bile onun bir deger oldugunun fark1-
na varam1yoruz.
Tolom1§'m bi.iyi.ik hem§ehrisi Cengiz Aytmatov da, eger
Aragon tarafmdan tamtilmasayd1, belki bugi.in ad1m bile
duymad1g1m1z bir yazar olarak kendi i.ilkesinin sm!flan i~in­
de ~abalay1p duruyor olacakt1. Halbuki o §imdi, Nobel Ede-
biyat 6di.illeri dag1t1hrken hi~ hatlflanmasa da, di.inya edebi-
yatma ma! olmu§ bir yazard1r. Cemile'nin, Gun Olur Asra
Bedel'in, Di~i Kurdun Riiyalan'mn yazan.
Cengiz Aytmatov'la, Ti.irk Di.inyas1 Edebiyatma Hizmet
Odi.ili.i'ni.i almak i.izere Ti.irkiye'ye geldiginde tam§1p gori.i§-
me imkam bulmu§tum. Soguk sava§m sona erdigi ve oni.i-
mi.izde birden bi.iyi.ik ufuklarm ag!ld1g1 -veya oyle oil ugunu
zannettigimiz- gi.inlerdi. Bir gazeteci olarak niyetim onunla
Ti.irk di.inyas1m yakmdan ilgilendiren politik meseleleri eni-
ne boyuna konu§makt1. Fakat Aytmatov, edebl kimliginin
politik kimliginden once geldigini ve her §eyden once bir ya-
zar oldugunu bclirterek sanatJyla ilgili sorular bekledigini
soylemi§ti. Bunun i.izerine, politik kimligini edebi kimligin-
den nas1! kolayca ay1rabildigini sordum. "Aslmda politikas1z
hayat yok" dedi. "Biliyorum, ama mi.imki.in oldugu kadar
politikadan ka~maya ~ah§1yorum. Yine de o gelip, buluyor
beni".
Kirg1zhgm1 bi.iti.in ~izgilerinde yans1tan yi.izi.inde anlamh
bir tebessi.im vard1. istese de rahat konu§amayacagm1 anla-
m1§tlm, gi.inki.i Kirg1zistan'm degil, Bag1ms1z Devletler Top-
lulugu'nun Li.iksemburg bi.iyi.ikelgisiydi ve pek yalmz b1rak1l-
m1yordu. Ancak onun da, Sovyet yazarlannm gogu gibi, Sta-
lin donemi hakkmda korkusuzca konu§acagmdan emindim.
210/DEFrERiMDE 40 SURET
I

<.;:iinkii hem Sovyet imparatorlugu'nun biitiin giinahlanm


Stalin'e yiikleyip rahatlamak kestirme ve tehlikesiz bir yol-
du, hem de Aytmatov, babas1 Torekul'u 1937'de, Stalin'in
estirdigi teror f1rtmasmda kaybetmi§ti .
1928 y1lmda, ba§kent Frunze'nin bir koyiinde dogan
Aytmatov, babasm1 kaybettikten sonra, iic; karde§iyle birlik-
te annesi Necime Aytmatova tarafmdan biiyiitiilmii§ ve ilk
tahsilini dogdugu koyde yapm1§tJr. <.;:ocuklugunu dolduran
ikinci Diinya Sava§1'nm biitiin ac1lanm ailesiyle birlikte ya-
§ayan ve genc;ler askere almd1g1 ic;in heniiz on be§ ya§mday-
ken koyiiniin kolhozunda sekreter olarak c;ah§mak zorunda
kalan Cengiz, sava§m sinema ve kitaplarda anlatJ!anlardan
c;ok fark11 , c;ok karma§Ik bir hadise oldugunu anlar. Daha da
bnemlisi, c;oluk c;ocuk, kadm erkek, ya§h gene;, biitiin halkm
gosterdigi fedakarhklara ve cephedekileri doyurmak ic;in ac;
kalma pahasma yap1lan c;ah§malara ragmen Alman ordula-
nmn Moskova'ya dogru ilerlemeye devam etmesi, hie; hata
yapmayacag1 ogretilen partinin de yamlabilecegini goster-
mi§tir. Gene; Cengiz, devletin ve partinin oncelikleri konu-
sunda o y1llarda §iipheye dii§er. ilk hikaye denemelerine de
aym y1llarda ba§lam1§tlr.
Aytmatov, sava§tan sonra Kazakistan'daki Cumbul Ve-
teriner Teknik Okulu'nu bitirir ve Kug1zistan Tanm Ensti-
tiisii'ne devam eder. Ogrenciligi s1rasmda Kug1z Tiirkc;e-
si'yle yazd1g1 bir hikayesi Rusc;a'ya c;evrilmi§ ve 1952 y1hnda
Pravda 'da yay1mlanm1§tJr. Bir y1l sonra Tanm Enstitii'nden
mezun olur ve hayvan yeti§tirme uzmam olarak goreve ba§-
lar. Boylece iilkesini ve insanlanm yakmdan tamma firsatJ
bulmu§tur. <.;:ocuklugunda ($0banhk yaparken yakalad1g1, ta-
biat-insan ili§kilerine dair ipuc;lan, bu gbrevi SJrasmdaki
gozlem ve tecriibeleriyle birle§erek eserlerinin zengin mal-
zemesini te§kil edecektir. 1956-1958 y11Ian arasmda Gorki
Edebiyat Enstitiisii'nde staj imkam bulan gene; yazar, " halk
dii§manmm oglu" damgas1m ta§1masma ragmen yiikseli§ini
siirdiiriir ve Enstitii'ye ba§lad1g1 y1I Moskova Edebiyat Fa-
kiiltesi'ne de girer. Kru§c;ev'in anti-Stalinist kampanyas1 s1-
rasmda Sovyet Yazarlar Birligi'ne ve Sovyet Komiinist Par-
tisi'ne kabul edilir. Art1k ba§ans1 herkes tarafmdan kabul
edilen onemli bir yazardlf: ilk Ogretmen, Cemile, Deve Go-
DEFTERiMDE 40 SURET/211

zit, Se/vi Boy/um Al Yazmahm gibi eserleri, Lenin Edebiyat


Odi.ili.i'ni.i almasm1 saglar.
Aytmatov, yazarhgmm ilk donemlerinde, kac;m1Jmaz ola-
rak partinin istekleri dogrultusunda yazm1§tlr. Ancak son
eserlerinde Kirg1z hayatmm, geleneklerinin ve efsanelerinin
ag1rhk!J bir bic;imde yer ald1g1 ve bu eserlerde Sovyet siste-
minin (dolay1s1yla bi.iti.in totaliter rejimlerin) ag1r bir bic;im-
de ele§tirildigi gori.ilmektedir. Gorbac;ov'un glasnost ve pe-
restroika politikalannm 6nde gelen savunuculanndan biri
olarak da 6nemli roller oynayan yazar, c;izgisindeki bu degi-
§ikligin sebeplerini sordugumda, 6zellikle Stalin doneminde
yazarlann hi.irriyetlerinin son derece k1s1th ve partinin istek-
leri d1§mda yazmanm c;ok tehlikeli oldugunu soylemi§ti. Ni-
tekim §artlar degi§ince kendi soyunun hayatma ve problem-
lerine yonelik eserler yazd1g1 gibi, yabanc1 dillere de c;evri-
len Yl:jzyuze adh hikayesine, tam otuz be§ y1I soma, yani
glasnost ve perestroika §artlannda ii<; yeni boli.im eklemek
ihtiyac1m hissetmi§tir.
Aytmatov'a gore, her yazar kendi miletinin hayatim an-
latmak, eserlerini, kendi millJ gelenek ve torelerini kaynak
olarak zenginle§tirmek zorundad1r. Fakat orada kahnd1g1
takdirde bir yere vanlamaz. Edebiyatm millJ hayati ve gele-
nekleri anlatmamn 6tesinde de hedefleri vard1r: Ufku milll
olanm 6tesine dogru geni§letmek ve evrensel olana ula§-
mak! Aytl]latov bunu ba§aran ve c;ok eski efsaneleri ahp i§-
leyerek insanm 6zi.ine, yani "evrensel"e ula§abilen benzersiz
bir yazard1r. Gun Olur Asra Bedel'de bir Kirg1z-Kazak efsa-
nesini, Sovyetler Birligi'nde uygulanan siyasetle paralellik-
ler kurarak anlatm1§ ve sosyal psikoloji literati.iri.ine yepyeni
bir kavram kazandirm1§hr: Mankurt.
Goc;ebe Ti.irkler'in tarihl di.i§manlan olan Juanjuan'lar,
sava§larda ald1klan esirlerin gi.ic;Ii.i kuvvetli olanlanm kendi-
Ierine ay1rarak dayamlmaz i§kencelerle mankurtla§t1rd1ktan
soma kale olarak kullamrlarm1§. Mankurt, yani gec;mi§ini
hat1rlamad1g1 gibi, en yakmlanm da tammayan, hatta efen-
dilerinin emriyle onlan 6ldi.irebilen bir c;e§it robot...
Bugi.in de koki.inden kopanhp duygusuzla§t!nlm1§, neyi
nic;in yaptig1m bilmeyen ve kendisine verilen emirleri hie;
di.i§i.inmeden uygulayan insanlar, c;agda§ mankurtlar olarak
212/DEFrERiMDE 40 SURET

ozellikle eski Sovyet cumhuriyetlerinde haJa i§ba§mdadJrlar.


Ancak bana mankurt kavramm1 ~ok daha geni§ bir alanda
kull anmak miimkun gibi goriiniiyor. Bat1, daha dogrusu Ba-
t1h biiyiik ileti§im tekelleri , ozellikle eskiden O~iincu Diinya
denilen iilkeleri mankurtlar diinyas1 haline getirmek i~in
biiti.in imkanlanm seferber etmi§lerdir. Neyi bilmemizi isti-
yorlarsa 0;1U biJiyor, nas1J dii§iinmemizi istiyorJarsa oyJe dii-
§Uniiyoruz. Bu korkun~ ger~egin farkma varanlar, ne yaz1k
ki seslerini hi~ kimseye duyuram1yorlar.
Tolom1§ Okayev'den onun i~in haberimiz yok.
Rengi Hintli,
KtiltUrti Frans12, Duygulan Osmanh

KENIZE MURAD

iirk kamuoyu, Sultan V. Murad'm torunlanndan Ke-


nize Murad'1 artik yakmdan tamyor. Ne var ki Tiirk-
\(e'ye Saraydan Siirgiine ad1yla \(evrilen ve sadece
Fransa'da bir milyonun iizerinde satarak 1987 y1lmda en
\(Ok satan kitaplar listesinin ilk s1ralannda yer alan De la
Part de la Princesse Marte adh roma-11, sanmm Tiirkiye'de
ikinci basklya ula§amad1.
Kenize Murad, 1990 y1h sonlannda, romanmm Tiirk\(e
terciimesinin yay1mlanmas1 miinasebetiyle istanbul'a gel-
mi§ti. Yaymc1smm saglad1g1 bir bulu§ma sayesinde kendisiy-
le uzun uzun gorii§mii§ ve daha soma Saraydan Siirgiine
hakklndaki ilk yaz1lardan birini ben yazm1§tlm. Hangi giin
g6ri.i§tiigiimiizii de biliyorum, \(iinkii prenses, kitabm1 ad1ma
imzalam1§ ve tarihini kaydetmeyi ihmal etmemi§ti: 20 Ara-
hk 1990.
Kenize Murad, dilimize Esin <;elikkan 'm ba§anyla ak-
tard1g1 romamnda V. Sultan Murad'm torunu Selma Ha-
mmsultan'm hayat hikayesini anlat1yor; sai·ayda ba§layan ve
siirgiinde biten "trajik" bir hayatm hikayesi. Aslmda Kenize
214/DEFTERiMDE 40 SURET

Murad'm trajedisi, biiyiik dedesi Sultan Murad'm "tecen-


niin" ederek <;1ragan Saray1'na kapahlmas1yla ba§lam1§t1r.
<;ok giizel, zeki ve atak bir prenses olan Hatice Sultan, yani
Kenize Murad'm anneannesi, kendilerini <;1ragan'a kapatan
Sultan II. Abdiilhamid'den intikam almak ii;in geri;ekten bir
Mnedan mensubu ii;in hayal bile edilemeyecek planlar ku-
rarak uygulamaya koymu§tur. Bu bak1mdan Selma Hamm-
sultan 'dan once, kelimenin tam anlam1yla bir "skandal" ka-
d1m hiiviyetiyle kar§1m1za i;1kan Hatice Sultan'm hayati he-
1
yecan verici bir roman konusudur .
Tiirkiye Biiyiik Millet Meclisi'nin 3 Mart 1924'te kabul
ettigi 431 say1h kanun mucibince Tiirkiye d1§ma i;1kanlan
144 ki§ilik hanedan mensuplan arasmda, Hatice Sultan'la
oglu Hayri ve klZI Selma Hammsultan da bulunuyordu.
1911 dogumlu Selma Hammsultan, 1930'larda Hintli bir ra-
cayla evlenmi§ ve Paris'te, ikinci Diinya Sava§1'nm hemen
ba§mda Kenize'yi diinyaya getirmi§ti (1939). Kenize Husse-
in de Kotwara, bir bui;uk ya§mda iken annesini kaybedecek
ve din! bir okulda bir Frans1z gibi egitim gorecektir.
Kenize Murad, sosyoloji ve psikoloji egitimi gbrdiigii
Sorbon'u bitirdikten soma, yirmi bir ya§ma kadar hi<; gor-
medigi babasmm iilkesine gider ve uzun bir sure, Kuzey
Hindistan'da kald1ktan soma, Fransa'ya donerek gazetecili-
ge ba§lar. On iki yil boyunca Yakmdogu ve Dogu'daki olay-
lan bir muhabir olarak takip eder. Yani prenses, her §eyden
once bir gazetecidir. Romamm okurken de bir gazeteciyle
kar§l kar§1ya oldugunuzu hissediyorsunuz. Ancak annesinin
hayat1m ve ya§ad1g1 i;evreleri biiyiik bir titizlikle ara§tird1g1
her ciimlesinde belli oluyor. Sonui;ta ortaya i;1kan, ula§ama-
d1g1 noktalarda muhayyilesini konu§turmu§ olmakla bera-
ber, biiyiik oli;iide geri;eklere dayanan belgesel bir roman.
Saraydan Siirgiine 'yi okumadan once tam bir Frans1z gibi
yeti§tirilen Kenize'nin saray hayatim oryantalizmin bilinen
kahplanm kullanarak anlatm1§ olabilecegi endi§esine kapil-
mad1g1m1 soyleyemem. Arna okumaya ba§laymca, bir Os-
manh ile kar§1la§tim. Kenize Murad, Bat1'nm Dogu hakkm-
daki tasavvurlarmdan ve pe§in hiikiimlerinden kurtulmay1
1
Hatice Sultan hakkmda geni§ bilgi i<;in bkz. Nahid Sim Orik: "V. Mu-
rad'm Kizlan", Taiih Diinyas1 III, istanbul 1952.
DEFTERiMDE 40 SURET/215

ba§armI§tl. Asnn ba§larmdaki istanbul'u, saray hayatm1, i§-


gal y1llannda halkm psikolojisi ve bag1ms1zhk mi.icadelesini,
herhangi bir Ti.irk gibi degil, milliyetc;ilik duygulan epeyce
ag1r basan bir Ti.irk gibi anlat1yor. Bana sorarsamz, bir insa-
nm hie; ya§amad1g1 bir i.ilkeyi, hie; tammad1g1 ve dillerini bil-
medigi insanlan bu kadar dogru anlatabilmesi ic;in c;ok ara§-
t1rma yapmI§ olmas1 yetmez; gi.ic;li.i bir hiss! ve irsl baghhk
da gerekir. Kenize Murad'da bunu gbrdi.igi.imi.i soyleyebili-
rim.
0 gi.in yapt1g1m1z gbri.i§me s1rasmda, Kenize Murad'm
romamyla ilgili di.i§i.incelerimi ve ele§tirilerimi bi.iyi.ik bir ol-
gunlukla kar§1lad1gm1 hat1rhyorum. Oryantalizmin ideolojik
kahplanndan ve BatJhlar'm pe§in hi.ikiimlerinden olabildi-
gince uzak durmaya c;ah§t1gm1, bununla beraber, baz1 sey-
yahlarm Osmanh i.ilkesiyle ilgili tasvirlerinden etkilenmi§
olabilecegini soylemi§ti. Fakat bu kitapla Osmanh hakkm-
daki birc;ok yanh§ kanaati diizelttigine, baz1 yanh§ imajlan
Bat11Ilar'm zihinlerinden sildigine inamyordu. Daha da
onemlisi, Frans1z Akademisi tarafmdan 1987 y1lmda odi.il-
lendirilen Saraydan Surgiine, Harvard Oniversitesi Sosyal
Antropoloji ve Siyaset Bilimi kiirsiilerinde yard1mc1 dcrs ki-
tab1 olarak okutuluyordu; yani etki alam akademik c;evrele-
re kadar uzanm1§tl.
Saraydan Surgiine'de Mustafa Kemal'in sarayla ili§kileri
konusunda da ilginc; bilgiler var. Sultan Vahdeddin'in klZI
Sabiha Sultan'la evlenmek isteyen ve sarayh hammlar tara-
fmdan "San Gui" lakab1yla amlan Mustafa Kemal'in bizzat
padi§ah tarafmdan Anadolu'ya gonderildigi vb. Prenses bu
bilgileri nereden ald1g1 yolundaki sorumu §ifahl kaynaklar-
dan yararland1g1m soyleyerek cevapland1rm1§tJ. Bu rivayet-
ler, ailenin ya§ayan temsilcileri arasmda ha!a anlatJhyor-
mu§, hatta bunlan bizzat Sabiha Sultan'm agzmdan duyan-
lar varm1§.
Romamm yazarken Tiirkc;e kaynaklan baz1 yakm dostla-
nnm yard1m1yla kullanan Kenize Murad, istanbul'a ilk gel-
diginde kendini c;ok yabanc1 hisseder. Dilini bilmedigi, kim-
senin kendisini tammad1g1 iilkesinde, yabanc1lar arasmda
bir yabanc1 olarak algiland1gm1 goriince c;ok teessiire ve
iimitsizlige kap1hr: "Yine ilk ziyaretimde -diye devam etmi§-
216/DEFfERiMDE 40 SURET

ti prenses- bir Frans1z turist kafilesiyle Topkap1 Saray1'm


geziyordum. Birden ic;imden oradaki objelerden birine do-
kunmak gec;ti. Fiziksel bir temas kurmak ic;in. Rehberler
derhal i'. ettiler. <:;:ok i.izi.ilmi.i§ti.im. Daha sonra, portreler
galerisini ,.czerken, rehber, bi.iyi.ik dedem Sultan Murad
hakkmda baz1 yanh§ bilgiler verdi. Dayanamad1m, di.izelt-
tim. Bu bilgileri nereden edindigimi sorunca kendimi tamt-
t1m . Ya§h rehberimiz-c;ok duygulanm1§t1. Digerlerini de c;a-
gird1. Etraf1m1zda bir c;ember olu§mU§tu §imdi. 0 anda bi.i-
ti.in yabanc1hk hissi yok oldu, kopukluk sona erdi. Bu top-
raklann bir parc;as1 oldugumu hissettim."
Vatandan si.irgi.in edilmi§ olmanm Osmanh hanedam
i.iyelerini son derece sarst1g1m ve kud1gm1 ve anneannesi
Hatice Sultan'm Beyrut'ta, vatan hasretinin dogurdugu ic;
buhran sonucu gene; ya§ta oldi.igi.ini.i anlatan Kenize Murad,
ailesinin c;ekilen biitiin acilara, yoksulluga ragmen Tiirki-
ye'ye bagh kald1g1m, hie; bir hanedan i.iyesinin Ti.irkiye aley-
hinde hcrhangi bir faaliyette bulunmad1g1m, hatta annesi
Selma Hammsultan'm Le Journal !'Orient gazetesine verdigi
bir mi.ilakatta "Onemli olan ailemizin menfaatlcri degil, iil-
kemizin menfaatleridir" dedigini hat1rlatm1§t1. Hatta Keni-
ze Murad 'a gore, biitiin hanedan iiyeleri, Mustafa Kemal'in
ba§lattig1 miicadelenin ba§anya ula§mas1 ic;in dua etmi§ler-
di, c;i.inki.i i.ilkelerini c;ok seviyor, aynca Mustafa Kemal'in
Anadolu'ya Sultan Vahdeddin tarafmdan gonderildigine
inamyorlard1. Gerc;i zaferden sonra si.irgi.in edilince, Musta-
fa Kemal hakkmdaki hissiyatlan degi§mi§ti, ama bunu tabii
kaq1lamak gerekirdi. Kendisi fert olarak Mustafa Kemal'in
zaferin biitiin meyvelerini toplci iasm1 anhyordu, fakat tabii
kar§Iiad1g1m soyleyemezdi. Vandeddin 'in ve ailenin vatan
haini olara : damgalanmasma gelince, i§te orada durulma-
hyd1:
"Bu hakikat degildir. Benim §ahsl kanaatimi sorarsamz,
Vahdeddin ya§h bir adamd1, vehimleri ve zaaflan vard1. 01-
di.iri.ilmekten korktu. Mahkeme oniine c;1kanlmaktan kork-
tu. Ele§tirdigim taraf1, istanbul'u terketmesidir. Kalmahyd1,
idam edilecekse, edilmeliydi . G zaman hie; degilse kahra-
man olacakt1. istanbul'u terketmesi yiiziinden biraz lekelen-
mi§tir. Bu di.i§i.incemi, aileden birkac; ki§i payla§1yor."
DEFfERiMDE 40 SURET/217

Koklerini y11lar soma kqfcden ve bir arkeolog titizligi


ile c;ah§arak ailesinin romarnni yazan Kenize Murad'm gay-
retini son derece sayg1deger tiuldugumu soylemek isterim.
Rengi ve yi.izi.indeki hakim c;izgiler, H!ntliliginin fizyolojik
olarak agJr bastigm1 gosteriyorclu. Ald1g1 kiiltiir ve ya§ama
bic;imi Frans1z'd1, ama o gi.in g6zlerindeki panltilann, bana
ruhundaki Osmanhhgm ipuc;lan gibi g6riindiigi.ini.i nic;in
saklayay1m?
Dogrusu, Saraydan Siirgiine'yi ne hakiki bir Hintli, ne de
hakiki bir Frans1z yazabilirdi.
iNDEKS

Abdulaziz, 18 ATA<;: Nurullah, 44. 67, 203


Abdlilhalim <;:elebi. 43 ATAERG!N Zeki Arif, 77
Abdlilhamid II, 17, 90, 133, 154 ATAY HUseyin. l 93
Abdlilhak Hamid, 35. 36, 149, 150 ATES Ahmet, 99
Abdiinnebi Efendi, 15 ATLIG Nevzad, 75, 76
Ahmed Celiileddin Dede, 20 ATSIZ Nihal, 123, l 76
Ahmed-i Turan Giizi, 185 A YASLI MLlnevver, 33-36, 82
Ahmet Hii~ im , 70 A YASLI Nusret, 34, 36
AKAD Omer LUtfi, 108 A YTMA TOV Cengiz, l 97, 208-212
AKI Niyazi, 167 A YVERDI Samiha, 205
AKSEL Malik, 26-29
AKSUN Ziya Nur, 89-93, 123, 124 Bilk!, 112, 115
AKYAVAS Ero!, 102-105 BAKILER Yavuz BUlent, l 16- 120
ALANGU Tahir. l 14 Bakkal Arif Efendi, 16
Ali Emiri Efendi, 171 , 172 Baltkhiine Niizm Ali R1za Bey, 173
Ali Naki Bey, 129 BANARLI Nihad Sami, 205
ALKAN Ahmet Turan , 182, 185- BANGUOGLU Tahsin, 28
189 BARAZ . Yah~ 1. 83
ALPASLAN Ali , 20 BASARAN Fahri, l 70
ALPA Y Nurhan, 188 BASGIL Ali Fuat, 44
AL TU NB EZER ismail Hakk1 , 18 BASOL Salim, 50
ANDERSEN, 186 BA TU Selahattin. 204, 205
ARA T Re~it Rahmeti, 99 BA YRAK Tosun, 78-83
ARBAS Avni, 81 BA YRAMOGLU Fuat, 42-46
AREL HUseyi n Saadettin, 75 Bedilizzaman, 90, 177
ARIBURUN Perihan, 47 -5 l BEETHOVEN, 146
ARIBURUN Tekin, 50 BEKKiNE AbdUlaziz, 99, IOI
ARLASEZ Nuri. 37-41 BERKANT Muazzez Tahsi n. 144
ARON R., 182 BERKER ErcU ment , 75
ARSOY Ycsari As11n. 133 Besim Omer Pa~a, 48
ASAF Ozdemir, l l 4 Be~ir Fuad, l 0 l
ASY A Arif Nihat l l 8 BEYATLI Yahya Kemal. 35, 45 , 46,
ATABiNEN Re~it Saffet, 96 53, 90, 132, 145. 149. 150, 205
220 I DEFTERiMDE 40 SUR ET

BiLGEGiL Kaya, 167 DERELi Cevat, 20


BiLGi<;: Emin. 151 DERMAN Ugur, 20
BiRiNCi Ali. 169-174, 187 DICKENS Charles, 155
BiRSEL Salah, 114 DIRANAS Ahmet Muhip, 43
SOLAK Ahmet Aydin. 53 DiKMEN Hali!, 52, 54
BOLA YIR Ali Ekrem, 129 DiNO Abidin , 81
Boyac1 ismail Usta, 167 DOGUER Ahmet. 54
BUGRA A.. 124 DOSTOYEVSKi, 155, 178
BUGRA Tank, 63. 156 DURAN Feyhaman, 54
BURSAU $efik, 20 DURSUNOGLU Cevat, 45
Bursah Tahir Bey, 47 DURUEL Nurse!, 156
Bunyiimin-i Aya~i. 34 DUVERGER M., 182
DUZGUNMAN Mustafa, 20
Cafer Tayyar Pa~ a. 33
CAMUS Albert. 138 Ebu'l-iz. 17
CANDAN Artaki, 75 EBUZZiY A Ziyad, 80
CANSEVER Hasan Ferit, 57 ECEViT Bulent, 80, 81
CANSEVER Turgut. 56-59, 200 EGE Nezahet Nurettin, 21-25
CA YMAZ Kadriye. 51 EGE Rag1p Nurettin, 25
CLAY Muhammed Ali, 192 EGE Seyhan. 23
CORINTH Lovis, 27 ELDEM Sedat Hakla, 35
CO$AR Husnu , 76 ELDENiZ Naci. 47-50
CRONIN. 154 Enderuni Ali Bey, 77
<;:AGLA Cevdet. 76 ERDOGAN Recep Tayyip, 107, 193
<;:AGLAR Behi;:et Kemal, 114 ERGUNER Stileyman, 76
<;:AUK Mustafa, 180-184 ERBAKAN Necmettin, 86
<;:AMUBEL. Faruk Nafiz. 27 , 49 ERDEM Galip, 117
<;:A VU . Emin Ali , 44, 90 ERGiN Osman Nuri , 172
<;:ELEBi Asaf Hiilet, 35, 203 ERKSAN Metin, 108, 109, 110
<;:ELiKALP Zihni , 74 ERSOY Mehmed Akif, 15, 133, 148,
<;:eri;:op Sarni Bey, 75 149, 150
<;:erkes Abdi Pa~a. 33 ERTUG Hasan Refik , 172
<;:INARU Mehmet, 65. 156 ERVERDi Ezel, 168, 191, 194
<;:iLLER Tansu , 179 Esad Muhlis Pa~a. 35
<;:oban Mehmet. 79, 80 ESiN Emel , 36
<;:OKUM Rifat, 155, 156 E~'ari, 112
<;:OKUM S'!vini;:, 152- 156 E~ref Efendi, 19
Evliya <;:elebi, 127
DAG $evket, 27 EYOBOGLU Bedri Rahmi, 80, 82,
DALi Salvador, 104 205
DANi$MEND ismail Hami, 35 EYUBOGLU Eren. 82
Dede Efendi, 77, 146
DEMiREL Stileyman. 86. 117, 178 Fahrettin Pa~a. 49
DEMiREL $evket, 178 Filibeli Ahmed Hilmi , 90, 92
DEFfERiMDE 40 SURET I 221

FLEMiN Joan , 39 HEIDEGGER Martin, 57


FuzGll, 44 HEISENBERG, 39
HEMINGWAY Ernst, 203
GARiNO Guiseppe, 134 Hezarfen Ahmed Efendi , 17
GAUGUIN. 29 HlZLAN Dogan, 114
Gazzall, 57 , I 12 Hidiv ismail Pa~a. 149
GEMUHLUOGLU Fethi, 122, 146 HiLAY Necmettin, 171
GEN<; Mehmet, 125 HiLAV Selahattin, 111, 171
GEZGiN Hakk1 Siiha, 75 HiSAR Abdiilhak ~inasi, 95
GOETHE.JI HiTCHCOCK Alfred, 198
GOGH Yan. 92, 146 HocaAliR1za, 16, 17,54
GOKALP Ziya, 121, 176 Hiiseyin (Urdiin Krah) , 48
GOKA Y Fahretlin Kerim, 76 Hliseyin Avni Bey, SO
GOK<;EK Melih , 199
GOLPINARLI AbdU!baki, 66 ibn Arabi, 57
GOYON<; Nejat, 171 ibniilemin Mahmud Kemal, 76, 77,
GRAHAM William A, 21 172
GRIMM Karde~ler, 186 iHSANOGLU Ekmeleddin, 21, 22,
GO<;HAN Muzaffer Esat, 76 24, 147-151
Giil_u ~likrli Baba, 18 iKBAL Muhammed, 204
l;lJLER Turgut, 63, 64 iKiZ Liitfi, 123
GOLERSOY <;elik, 94-97 iLHAN Attila, 114
GULLAPDAN Recai, 187 imam-1 ~iifi, 112
G0M0~HANEYi Ahmed Ziyaed- iNONO ismet(Pa~a),51 , 108, 109
din, 192 ismail Saib Efendi , 203
GUNGOR Ero!, 90 iz Mahir, 143, 144, 145
GUNGOR ~likran , 75 JOHNSON, 109
. GUNTEKiN, Re~at Nuri, 100, 154,
199 KABAKLI Ahmet, 63-67
GUN VER Semih, 150 KAFADAR Cerna!, 21
GURKAN Kaz1m ismail, 76 KAFKA Franz, 138
G0RYAY Tank, 161 KANANDA Swami Vive 38
KANT, 115
Hac1 Bayram Yeli, 42 , 43 KAPLAN Mehmet, 99, 100
Hafiz, 129 KARAKOt; Sezai, 112, 192, 200
HAMMER. 206 KARA ismail, 190-195
HAMMOND Kenneth, 123 KARA Mustafa, 191
Hasan Tal'at Bey, 16 KARABEY, Laika, 75
HATEMi Ali Asgar. 127, 128, 129 KARAMANLIOGLU, Ali F., 156
HATEMi Hiiseyin, 128, 130 KARAOSMANOGLU Yakup Kadri,
HATEMi Hiisrev, 127-131 114
HATEMi Nadir, 128, 130 KARA Y, Refik Halit, 154
Hayyam, 129 KARATA~ ~aban, 119
HEGEL, 115 KASAROGLU Dogan, 119
222/ DEFTERiMDE KIRK SURET

KA YNAK Saadettin, 77 Mehmed Vahdeddin, 48


KAZANCIGiL Tevfik Remzi, 76, MENDERES Adnan, 81 , 161
77 MENDERES Aydm, 159-163, 184
Kazasker Mustafa izzet. 77 MENDERES Berrio, 161
Kaz1m Karabekir, 176, 177 MENDERES Mutlu, 161
KESiCi ilhan, 175- 179 MENDERES Ytiksel. 161
KILIN<;: Ero!. 92 MERi<;: Cerni!, 65
KIRATLI Cemile. 205 Mesut Cerni!, 77
KIRDAR Llitfi, 96 Mevlana, 50, 57, 104. 203, 204, 205
KIR~EHiRLiOGLU E. , 124 Molla Kas1m, 187
KIRDAR Llitfi. 96 MORlCKE Eduar, 7 1
KlSAKUREK Necip Faztl, 30-32, MOTTAHEDEH Roy Perviz, 21
35, 80, 150, 154, 192 MUALLA Fikret, 8 1
Konyal1 Vehbi Efendi , 16 Muallim Cevdet, 172
KOPUZ Fahri, 74 Muhammed Zekeriya, 136
Koca Reis (Saadettin Bilgic;:), 117 MURAD Kenize , 2 13-217
KORALTAN Tevfik, 119 Mustafa Kemal, 48
KOTKU Mehmed Zahid, 145 Mustafa Nazmi Efendi , 23
KOZANOGLU Abdullah Ziya, 166
KOPROLO Fuat, 76 Nafi Atuf Bey, 27
Kii~k!U Mehmed , 19 . Naima, 115
KUHN Thomas, 140 Namtk ismail, 35
KUNTA Y Midhat Cerna!, 35 Nam1k Kemal , 129, 149
KUTLAR Onat, 114 Nasir, 149, 192
KUTLU Mustafa, 137, 164-168, 190 Nasreddin Hoca, 50
KUTLUG Fikret, 75 Naz1m Hikmet, 150
KUTUP Seyyid, 192, 19 3 NECATiGiL Behc;:et, 113, 205
Kutuz Hoca. 192 Necip Mahfuz, 150
Nedim, 43
LA CORBUSIER, 57 Nef'i, 115
Lagari Hasan <;:elebi , 17 NESRiN Teslime, 206, 207
Lao Tse, 57 Neyzen Emin Dede, 54
LEGER Femand, 104 NEYZi Ali , 80, 8 1
LENAU N., 71 NIETZSCHE Friedrich, 57, 178
LHOTE Andre, 104 NUHOGLU Hidayet, 123
LIBERMANN Max, 27
LOT! Pierre, 203 OCAK<;:IOGLU Ali Haydar, 24
OKAYOrhan,98-101, 167.1 68
MARA~ Giikhan , 120 OK UR ER Cahit. 65
MATISSE Henri , 203 OKY AR Fethi , 39
M.Bahaeddin , 173 OKY AR Osman . 39
Meddah Behc;:et Efendi , IOI , 167 OKYAY Necmeddi n, 15-20
Mehmed Kil.mil Pa~a (Ktbnsh ), 48, OKYAY Sacid , 20
51 OLCA Y Selahattin, 167
DEFfERiMDE 40 SURET I 223

OZAK Muzaffer, 78, 82 SAGIROGLU Duygu, 110


OKTEN Celalettin, 99, 101 SAGLAR Fikri , 120, 152
OKTEN Saadettin, 91, 142, 143; Said Pa~a imam1, 15
144, 145 SAMANOGLU Giiltekin, 156
Omer Seyfettin, 79 Sarni Efendi , 17
ONDER Mehmet, 205 SARTRE J.Paul, 138
OZAL Turgut. 84. 88, 120, 145, 160, SA YIN Niyazi , 20, 54
178, 183, 184, 200 SCHELER Max , 57
OZBAYDAR Sabri, 123, 125 SCHILLER. 71
OZEL ismet 140 SCHIMMEL Annemarie, 203-207
OZ Erda!, 114 SCOPHENHAUER, 178
OZDE$ Oguz, 170 SELc;:UK Miinir Nurettin, 74, 77
OZER Kemal, 114 Selim III, 74
OZLO Demir. 114 SERDENGEc;:Ti Osman Yiiksel ,
OZON Nijat, 108 118
OZTOPRAK Sedat, 74 SEREN Necmi, 154
OZYALc;:lNER Adnan, 114 SEVOK ismail Habib, 45
OZY AZICI Halim, 99, 101 SiRER Re~at $emsettin, 45
SOZEN Nurettin, 34
PAKDEMiRLi Ekrem,161 STEINBECK, J .. 154
PEPEYi Haluk Nihat, 71 SUNAR Mustafa, 133
PETROF Grigori. 100 Siilayman Hayati Dede. 135
PICASSO, 104 Siileyman $evket, 149
POE Edgar Allen, 203 Siimbiil Efendi, 112
POLAT Fadime, 51
Prens Sabahattin, 23 $ASA Ay~e. 137-141
PROST Henri, 95 $evkl, 20
$eyh Galib, 98
Riiktm, 20 $eyh Hamdullah, 40
RAMAKRiSHNA, 38 $eyh Hezarfen Edhem Efendi, 16,
RECAi Haluk, 76 17, 19
REFiG Gulper, 106, 160 $eyh Sadi, 129
REFiG Halit, I06-l 10, 139, 191 $eyh Tayyib Efendi , 43
REFiG Mehmet, 108 $eyhiilislam Hiiseyin Hiisnii Efendi,
R1dvan Nafiz Bey, 27 144
RILKE Ranier M., 71 $iRiN Mustafa Ruhi , 196-200
ROHE Van der, 57 $OKUN Ziya, 144
ROLLAND Romain. 38
RUCKERT Friedrich, 206 TAGORE Rabindranath, 80
R0$Di Salman, 206. 207 TAHiRKemal, 109.110, 139, 191
Tahirii' l-Mevlevi, 99, 101 , 170
SAARINEN Earo, 104 TAMER Rauf, 103
Sadullah Pa~a. 34. 35 Tanburl Cerni! Bey, 73 , 74, 203
SAFA Peyami, 154, 199 TANPlNAR Ahmet Hamdi , 44, 45,
224 / DEFTERiMDE 40 SURET

54, 76, 97. !00, 101. 111, 115, OLKER Muammer,41


205 0NVER A. SUheyl. 52. 54
TANRIKORUR Barihlida, 135 OLKEN Hilmi Ziya. 123
TANRIKORUR Cinm;en, 132-136
TANRIOVER Hamdullah Suphi, 95, WEBER Max, I 82
118 WITTGENSTEIN. 115
TANSUG Sezer, 29
TARANCI, Cahit S1tk1, 44 YAKUPOGLU Ahmet. 52-55
TARLAN Ali Nihat, 99 YALMAN Nur, 21
TA~ER DLlndar, 90, 91, 92, 124 YA VA~CA Alaeddin, 73-76
TECER Ahmet Kutsi, 45 YAVUZHilmi , lll - 115
TEK Ahmet Ferit, 36 YAVUZ Yahya Hikmet, 112, 113
Tepedelenli Ali Pa~a. 133 YELKENCi Raif. 20, 40, 99
Tevfik Fikret, 129, 149 YESARi Mahmut, 154
TIRAZi Nasrullah, 148, I 50 Yesiirlzfide. 20, 146
TOKER Metin, 108 YETKiN Suut Kemal , 44, 45
TOP<;:U Nurettin, 99. 100, IOI , 110, YILMAZ Allf, 108. 109, 139
143, 144, 145, 168, 191 YINAN<;: MLlkrimin IHalil, 76, 90
TOPRAK Burhan, 35 Yozgath ihsan Efendi. 148
TOYNBEE Arnold, 39 YILMAZ Auf. 108, 109
TUUCU Kemalettin, 154, 170, 198 Yunus Emre, 57, 66, 125
TUNCEL Bedrettin, 45 Y'JRT Ali ihsan, 122, 123, 124
TURHAN MLlmtaz, 122 Y0CEL Can , 80 . 81
TOLBENT<;:i Feridun Fazil, 166 YUCEL Hasan Ali, 28
T0RKONE MLlmtaz'er, 182
TWAIN Mark, 203 Zarah Hali!, 176
ZEVACO Michel, 166
U<;:UK Cahit, 198 ZeynLl~~eref Han1m, 48
Udl ~akir Pa~a, 48 ZOLA Emile. 203
UMRAN Sedat, 68 ZORLUTUNA Halide Nusret. 118,
UYGUR Ziya, 123 205
I -

' '

You might also like