You are on page 1of 380

SAPIENS' n yazarından

Yuval Noah Harar

21.

YÜZYIL

İÇİN

21 DERS

Türkçes Sel n S ral

Yuval Noah Havar 2002'de Oxford Ün vers tes 'nde tar h doktorasını
tamamladı, halen Kudüs İbran Ün vers tes Tar h Bölümü'nde dünya
tar h dersler vermekted r. 2oı4'te yayımlanan Hayvanlardan
Tanrılara:Sap ens ve 2017' de yayımlanan Homo Deus: Yarının Kısa
B r Tar h onlarca d le çevr lm ş, dünya çapında çoksatanlar
l steler n altüst etm şt r.

Yazarın şu an üzer nde çalıştığı makro-tar hsel sorular şunlardır:


Homo sap ens ve d ğer hayvanlar arasındak en temel fark ned r?
Tar hle b yoloj arasında nasıl b r l şk kurulab l r? Tar hte adalet var
mıdır? Tar h n b r st kamet var mıdır?

Yayıncının Notu: Bu k tapta yer alan yerelleşt rmeler yazarın steğ ve


zn dah l nded r.

21. Yüzyıl İç n 21 Ders

Yuval Noah Harar

21. Yüzyıl İç n 21 Ders

Özgün Adı

21 Lessons for the 21st Century

©Yuva! Noah Harar , 2018 - © Kolekt f K tap, 2018

ISBN; 978-605-2205-08-2

Türkçes : Sel n S ral, 2018 Yayıma Hazırlayan: Eda Çaça Son


Okuma : C han Kara Sayfa Düzen Sem h Büyükkurt Kapak
Tasarımı; Kolekt f Tasarım

1. Baskı, Eylül 2018, İstanbul Sert f ka No: 25574

Baskı ve C lt Berdan Matbaacılık Güven Sanay S tes C Blok No:


215-216 Topkapı, İstanbul - 0212 613 11 12 Sert f ka No : 12491

kolekt f.
k tap. b l ş m ve tasarım Itd. şt .

Kuloğlu Mah. Turnacıbaşı Cad. No: 26/5 - Beyoğlu, İstanbul


www.kolekt fk tap.com - nfo@kolekt fk tap.com T: 0212 252 89 30 -
F: 0212 243 96 39

Yayıncının zn olmaksızın elektron k ya da mekan k herhang b r


yolla çoğaltılamaz ve let lemez.

Tüm hakları saklıdır.

21. Yüzyıl İç n 21 Ders

Yuval Noah Harar

Türkçes : Sel n S ral

YUVAL NOAH HARARI’NÎN DİĞER KİTAPLARI Hayvanlardan


Tanrılara Sap ens: İnsan Türünün Kısa B r Tar h

Homo Deus: Yarının Kısa B r Tar h

Yıllar boyunca sevg ve destekler n es rgemeyen eş m Itz k, annem


Pn na ve büyükannem Fanny'e.

İÇİNDEKİLER

Grş

1. Kısım: Teknoloj k Zorluk

UYANIŞ: 21 Tar h n sonu ertelend

İŞ: 35

Büyüdüğünüzde şs z kalab l rs n z
ÖZGÜRLÜK: 57 Büyük ver n n gözü üzer n zde

EŞİTLİK: 81

Ver y el nde tutan geleceğ de el nde tutar

l. Kısım: S yas Zorluk

TOPLULUK: 91 İnsanların bedenler var

MEDENİYET: 99

Dünyada sadece tek b r meden yet var MİLLİYETÇİLİK: 113

Küresel sorunlara küresel cevaplar gerek DİN: 127

Tanrı artık m llet n h zmet nde GÖÇ: 137

K m kültürler d ğerler nden daha mı y ?

111. Kısım: Umut ve Umutsuzluk

TERÖRİZM: 153 Pan k yok

SAVAŞ: 163

İnsanların aptallığını küçümsemey n

ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK: 173 Dünyanın merkez değ ls n z

TANRI: 185

Adını boş yere anmayın

LAİKLİK: 191 Gölgen z tanıyın

İV. Kısım: Hak kat

CEHALET: 203
Sandığınızdan daha az şey b l yorsunuz ADALET: 209

Adalet algımızın tar h geçm ş olab l r

HAKİKAT SONRASI: 215 K m yalan haberler kalıcıdır

BİLİMKURGU: 227

Gelecek f lmlerde gördüğünüz g b değ l

V. Kısım: D renç

EĞİTİM: 239

Değ şmeyen tek şey değ ş md r

ANLAM: 247 Hayat b r anlatı değ l

MEDİTASYON: 279 Sadece zle

Teşekkür: 289

Notlar: 291

D z n: 323

Grş

Yerl yers z b lg yağmuruna tutulan b r dünyada net olmak güç


demekt r. Teor de herkes nsanlığın geleceğ hakkında f k r yürüteb l r
ama net b r görüyü muhafaza etmek son derece zordur. İnsanlığın
geleceğ ne da r süreg -den tartışmanın ya da konuya da r asl
soruların neler olduğunun farkında b le değ l z çoğunlukla.
M lyarlarca nsan bu konuyu araştırma lüksünden yoksun çünkü
yapılacak daha öneml şler var: çalışmak, çocuklara bakmak, yaşlı
anne babalarla lg lenmek gerek yor. Fakat maalesef tar h
affetm yor. S z çocukların yemes çmes , kılık kıyafet yle meşgulken
nsanlığın geleceğ karara bağlanırsa ortaya çıkan sonuçlardan ne
s z muaf tutulursunuz ne de çocuklarınız. Bu h ç de ad l değ l ama
k m dem ş tar h ad ld r d ye?

B r tar hç olarak nsanların yemek veya kıyafet ht yaçlarını


karşılaya-mam ama duruma b r nebze açıklık get rmeye çalışarak
küresel oyun sahasının düzenlenmes ne katkı sağlayab l r m. Bu
çabam hep topu b r avuç nsana daha türümüzün geleceğ
hakkındak tartışmaya katılma şevk ver rse, kend m görev m yer ne
get rm ş sayarım.

İlk k tabım Sap ens nsanın önems z b r maymundan nasıl dünyanın


efend s ne dönüştüğünü mercek altına almıştı.

İk nc k tabım Homo Deus hayatın uzun vadel geleceğ n


sorgulayarak nsanların tanrı mertebes ne yükselme olasılığını ve
zekâyla b l nc n n ha kader n n ne olab leceğ n göz önüne serm şt .

Bu k taptaysa günümüze yakından bakmak st yorum. Odağımı


güncel meselelere ve nsan toplumlarının yakın geleceğ ne
çev r yorum. Ş md ne oluyor? Ş md karşımızdak en büyük zorluklar
ve seç mler neler? Nelere d kkat etmel y z? Çocuklarımıza neler
öğretmel y z?

Elbette yed m lyar nsanın yed m lyar gündem var ve daha önce de
bel rtt ğ m g b büyük res m hakkında kafa yormak, görece nad r
rastlanan b r lüks. Gecekondu mahalles nde tek başına k çocuk
büyütmeye çalışan b r annen n derd b r sonrak öğünü nasıl
çıkaracağı, Akden z’ n ortasında ş şme b r botla yol alan göçmenler n
derd karaya nasıl ulaşacakları, büyük şeh rdek kalabalık b r
hastanede ölüm döşeğ nde yatan adamın derd kalan son gücüyle b r
nefes daha alab lmek. Heps n n küresel ısınma ya da
l beral demokras n n ç ne düştüğü kr zden çok daha müh m sorunları
var. Tüm bunların hakkını vermeye h çb r k tabın gücü yetmez ve
ben m el mde de böyle dertlerle boğuşan nsanlara vereb leceğ m b r
ders yok. Onlardan ders almayı umab l r m sadece.

Bu k tapta gündem m küresel. Dünya genel nde toplumları


şek llend ren ve gezegen m z n tamamının geleceğ n etk leme
olasılığı taşıyan öneml etmenler ele alıyorum. İkl m değ ş kl ğ ölüm
kalım savaşı veren nsanları alakadar etmeyeb l r ama bu sorun gün
gel p gecekonduları yaşanmaz hale get reb l r, Akden z’de yen
göçmen dalgalarına sebep olab l r ve sağlık h zmetler n n dünya
çapında açmaza g rmes ne yol açab l r.

Gerçekl k pek çok s ls leden oluşur ve bu k tap eks ks z olma dd ası


taşımadan küresel ahval m z n farklı hususlarına değ nmeye
çalışıyor. Sap ens ve Homo Deus’un aks ne bu k tap tar hsel b r
anlatı olarak değ l b r ders seçk s şekl nde tasarlandı. Bu
derslerbas t cevaplara ulaşmaya çalışmıyor. Amaçları daha fazla
düşünmeye teşv k etmek ve okurların günümüzün
öneml tartışmalarından bazılarına katılab lmeler ne yardımcı olmak.

Esasen bu k tap nsanlarla d yalog hal nde kaleme alındı. Bölümler n


çoğunu okurların, gazetec ler n ve meslektaşlarımın sorularına
cevaben yazdım. K m kısımların lk haller farklı yerlerde, farklı
formatlarda yayımlandı ve bu da bana gelen ger b ld r mler
doğrultusunda argümanlarımı elden geç rme fırsatı tanıdı. Bölümler n
bazıları teknoloj ye, bazıları s yasete, bazıları d ne, bazılarıysa
sanata odaklanıyor. B rtakım bölümler nsan b lgel ğ n överken
d ğerler nsan aptallığının can alıcı rolünün altını ç z yor. Fakat
heps n kapsayan soru aynı: Günümüzde dünyada neler oluyor ve
bu olayların altında yatan anlam ne?

Donald Trump’ın yüksel ş ney n gösterges ? Yalan haber salgını


karşısında ne yapab l r z? L beral demokras neden kr zde? Tanrı ger
m döndü? Yen b r dünya savaşı yolda mı? Dünyaya hang
meden yet hâk m: Batı, Ç n, İslam? Avrupa kapılarını göçmenlere
açık tutmalı mı? Eş ts zl kve kl m değ ş kl ğ n n açtığı dertlere
m ll yetç l k deva olab l r m ? Terör zm konusunda ne yapmalıyız?

K tabın küresel b r perspekt f olsa da b reysel düzlem göz ardı


etm yorum. Aks ne çağımızın büyük devr mler yle b reyler n ç
dünyası arasındak bağlantıları vurgulamak st yorum. Örneğ n
terör zm hem küresel b r s yas sorunken hem de çsel, ps koloj k b r
mekan zma. Terör zm z h nler m z n der nl kler nde yatan korku
butonlarına basıp m lyonlarca b rey n şahs mgelem n gasp etmek
suret yle şl yor. Benzer şek lde l beral demokras kr z de sadece
mecl s ve oy sandıklarında değ l aynı zamanda nöron ve s naps-
larda cereyan ed yor. K ş sel olanın s yasal olduğunu d le get rmek
kl şe olsa da b l m nsanlarmm, ş rketler n ve hükümetler n nsan
beyn n hacklemey öğrend ğ b r dönemde herkesçe b l nen bu
gerçek her zamank nden daha netamel . Bu doğrultuda bu k tap
toplumların genel hakkında olduğu kadar b reyler n tutumları
hakkında da gözlemler çer yor.

Küresel dünya k ş sel tutum ve ahlakımız üzer nde eş benzer


görülmem ş b r baskı yaratıyor. Her b r m z her yer kaplayan sayısız
örümcek ağına yakalanmış vaz yettey z. Bu ağlar hareketler m z
sınırlamakla b rl kte en ufak b r kıpırdanışımızı b le çok uzak
st kametlere let yor. Gündel k alışkanlıklarımız dünyanın öbür
ucundak nsanların ve hayvanların hayatını etk l yor ve k m k ş sel
tavırlar beklenmed k şek lde tüm dünyayı ayağa kaldırab l yor;
Muhammed Buaz z ’n n Tunus’ta kend n yakmasının Arap Baharı'nı
ateşlemes ve c nsel tac z h kâyeler n paylaşan kadınların
#MeToo akımını körüklemes nde olduğu g b .

Şahs hayatlarımızın böyle küresel b r boyut taşıması d n ve s yas


önyargılarımızın, ırk ve toplumsal c ns yet ayrıcalıklarımızın,
kurumsal zulümlere farkında olmaksızın yardım ve yataklık
ed ş m z n su yüzüne çıkarılmasının her zamank nden daha öneml
olduğu anlamına gel yor. Pek bu gerçekç b r g r ş m m ? Ufkumu
aşan, bütünüyle nsan kontrolünün dışında dönen ve tüm tanrılarla
deoloj lere gölge düşüren b r dünyada sağlam b r et k zem n bulmam
mümkün mü?

K tap mevcut s yasal ve teknoloj k açmazları nceleyerek başlıyor. 20.


yüzyıl sona ererken faş zm, komün zm ve l beral zm arasındak
büyük deoloj k çatışmalar l beral zm n ez c üstünlüğüyle
sonuçlanmış zlen m ver yordu. Demokrat k s yaset, nsan hakları ve
serbest p yasaya dayalı kap tal zm tüm dünyayı ele geç rmeye
namzet g b yd . Ama alışılageld ğ üzere tar h beklenmed k b r şek lde
çark ett ve faş zmle komün zm n çöküşünün ardından l beral zm de
çıkmaza g rd . Öyleyse nereye doğru g d yoruz?
Bu soru b lhassa vah m çünkü tam da b l ş m teknoloj ler yle b yotek-
noloj n n yarattığı k l devr m, b z türümüzün ş md ye dek karşı
karşıya kalmadığı büyüklükte zorluklarla yüzleşt r rken l beral zm
t bar kaybed yor. B yoteknoloj ve b lg teknoloj ler n n kaynaşması
kısa süre sonra m lyarlarca nsanı ş dünyasının dışına teb l r ve
özgürlükle eş tl ğ sarsab l r. Büyük ver algor tmaları yüzünden kt dar
tümüyle b r avuç seçk n n el ne geçerek çoğunluğun sadece st smar
ed leb l r değ l, çok daha kötüsü, gereks z konumuna düşmes ne
sebep olacak d j tal d ktatörlükler ortaya çıkarab l r.

B yoteknoloj ve b lg teknoloj ler n n kaynaşması konusunu Homo


Deus’ta etraflıca ele almıştım. Fakat o k tapta uzun vadel , yüzyıllar,
hatta b n yıl sonrasını lg lend ren olasılıklar üzer nde odaklanırken,
bu k tapta daha ved toplumsal, ekonom k ve s yasal kr zlere
yoğunlaşıyorum. Burada norgan k yaşamın yaratrlma olasılığından
z yade, sosyal devlet yapısıyla Avrupa B rl ğ g b bell başlı
kurumların karşılaştığı tehd tlerle lg len yorum.

K tapta yen teknoloj ler n yarattığı tüm etk ler ele almaya
çalışmıyorum. Teknoloj pek çok muhteşem gel şmeye gebe olsa da
ben m buradak amacım b lhassa tehd t ve tehl kelere d kkat çekmek.
Teknoloj k devr m yönlend ren ş rketler ve g r ş mc ler, doğal olarak,
yaratılarına meth yeler düzüp durduklarından, kaz etmek ve tehl ke
s nyaller n vermek ve b r şeyler n b n b r türlü yolla fec şek lde ters
g deb leceğ n ortaya koymak ben m g b tar hç lere, sosyologlara ve
f lozoflara kalıyor.

Önümüzdek zorlukları kısaca ortaya koyduktan sonra, k tabın k nc


kısmında bu zorluklara karşı gel şt r leb lecek b r d z potans yel
tepk y ele alıyoruz. Facebook mühend sler yapay zekâ kullanarak
nsanların özgürlük ve eş tl ğ n koruma altına alacak küresel b r
topluluk oluşturab l r m ? Küreselleşme sürec n ters ne çev r p ulus-
devlete yen den güç kazandırmak çözüm olab l r m ? Yoksa daha da
ger lere dönüp kad m d n gelenekler membaından mı medet
umalım?

Üçüncü kısımda, eş benzer görülmem ş sözkonusu teknoloj k


zorluklara ve son derece ş ddetl s yasal uzlaşmazlıklara rağmen,
korkularımızı kontrol altında tutup görüşler m z konusunda b r nebze
daha alçakgönüllü olduğumuz takd rde, nsanlığın bu durumun
üstes nden gelmes n n gayet mümkün olduğunu göreceğ z. Bu
kısımda terör zm belası, küresel savaş ve bu tarz uyuşmazlıkları
ateşleyen önyargılar ve düşmanlıklar masaya yatırılıyor.

Dördüncü kısım, hak kat sonrası (post-truth) olgusu üzer nde duruyor
ve hâlâ küresel gel şmeler anlamamızın ve haksızlığı adaletten
ayırab lmem z n b r yolu olup olmadığını sorguluyor. Homo sap ens
yarattığı dünyayı anlamlandırma yet s ne sah p m ? Gerçekl ğ
kurmacadan ayıran bel rg n b r sınır kaldı mı?

Beş nc ve son kısımda farklı zlekler b r araya get r p esk anlatıların


çö-küpyer ne yen ler n n gelmed ğ bu şaşkınlık çağında yaşamı daha
genel b r şek lde değerlend r yorum. B z k m z? Hayatımızı ne
yaparak geç rmel y z? Ne tür becer lere ht yacımız var? B l m, Tanrı,
s yaset ve d n hakkında b l p b lmed ğ m z her şey göz önüne alacak
olursak, günümüzde hayatın anlamı hakkında ne söyleneb l r?

Kulağa fazla dd alı geleb l r ama Homo sap ens' n beklemeye vakt
yok. Felsefe, d n ve b l m topyekûn vades n doldurmak üzere.
İnsanlar b nlerce yıldır hayatın anlamını tartışıp duruyor. Bu
tartışmayı sonsuza kadar sürdüremey z. Ufuktak ekoloj k kr z,
g derek artan k tle mha s lahları tehl kes ve sıçrama yaratacak
n tel kte yen teknoloj ler n ortaya çıkması buna mahal vermeyecek.
Belk de en öneml s şu k yapay zekâ ve b yoteknoloj , nsanlığa
yaşamı yen den şek llend r p tasarlama gücü bahşed yor. Çok kısa
süre sonra b r n n çıkıp hayatın anlamına da r örtük ya da alen
b r anlatı çerçeves nde, bu gücün nasıl kullanılacağına karar vermes
gerekecek. F lozoflar son derece sabırlı nsanlar ama mühend sler o
kadar sabırlı değ l, yatırımcılarsa h ç değ l. Hayatı tasarlama gücüyle
ne yapacağınızı b lmezsen z, p yasayı dare edenler b r karara
varmanız ç n b n yıl oturup beklemeyecekt r. P yasanın görünmez
el , el yordamıyla bulduğu kend cevabını dayatacaktır. Hayatın
geleceğ n üç aylık gel r raporlarının nsafına bırakmaya razı
değ lsen z, yaşamın ne fade ett ğ konusunda bel rg n b r f kre sah p
olmanız gerek r.
Bu son kısımda, türümüzün rol aldığı sahnen n perdeler kapanıp
bambaşka b r t yatro oyunu başlamadan önce, oyun arkadaşlarından
b r ne seslenen b r Sap ens m sal b rkaç k ş sel görüşümü
paylaşıyorum.

Bu düşünsel yolculuğa çıkmadan önce altını ç zmek sted ğ m öneml


b r nokta var. K tabın büyük b r kısmı l beral dünya görüşünün ve
demokrat k s stem n yeters z kaldığı noktaları tartışıyor. Böyle
olmasının sebeb l beral demokras n n temelde sorunlu olduğuna
nanmam değ l, aks ne nsanların modern dünyanın zorluklarıyla
başa çıkmak ç n gel şt rd ğ ş md ye kadark en başarılı ve kapsamlı
s yasal model olduğuna nanıyor olmam. Gel ş m n farklı
aşamalarındak farklı toplumların heps ç n uygun b r model olmasa
da d ğer seçeneklere kıyasla daha çok toplumda ve daha çok
durumda rüştünü spatlamış b r model. Dolayısıyla önümüzde yatan
yen zorlukları ele alırken l beral demokras n n sınırlarını anlamak ve
bu s stem n mevcut kurumlarını nasıl dönüştürüp gel şt receğ m z
sorgulamak önem taşıyor.

Ne yazık k ç nde bulunduğumuz s yasal ortamda l beral zm ve


demokras ye da r her tür eleşt rel düşünce nsanlığın geleceğ n
dürüstçe tartışmak yer ne, tek derd l beral demokras n n t barını
sarsmak olan otokratlarla farklı dar görüşlü akımlar tarafından gasp
ed l p kullanılab l yor. Bu tarz yaklaşımlar l beral demokras n n
sorunlarını masaya yatırmaktan hoşnutken kend ler ne yönelt len
eleşt r lereyse neredeyse h ç tahammüller yok.

Bu yüzden b r yazar olarak zorlu b r karar vermem gerekt . Aklımdan


geçenler olduğu g b d le get r p sözler m n bağlam dışına çıkarılarak
serp lmekte olan otokras ler doğrulamak adına kullanılması r sk n m
göze alacak, yoksa kend me sansür mü uygulayacaktım? Özgür
fadey kend sınırları dışında b le zora koşmak tutucu rej mler n
alamet far kasıdır. Bu tarz rej mler n g tg de yaygınlaşması sonucu
türümüzün geleceğ hakkında eleşt rel düşünce üretmek günbegün
daha da tehl kel hale gel yor.

B r süre v cdan muhasebes yaptıktan sonra özgür fadey kend me


sansür uygulamaya yeğled m. L beral model eleşt rmeden onun
hatalarını düzeltmem z ya da onu aşmamız mümkün değ l. Ama
lütfen unutmayın k bu k tabın yazılmasını mümkün kılan, nsanların
sted kler n düşünmekte ve kend ler n d led kler g b fade
edeb lmekte hâlâ b r derece özgür olmasıdır. Bu k tabı değerl
buluyorsanız fade özgürlüğünü de değerl bulmalısınız.

1. Kısım

TEKNOLOJİK ZORLUK

B yoteknoloj ve b lg teknoloj ler nsanlığın daha önce


karşılaşmadığı zorluklar çıkarırken, nsanlık geçt ğ m z onyıllar
boyunca küresel s yasete hâk m l beral anlatıya nancını y t r yor.

Uyanış
Temel ne demek?
Özgürlük
Eş tl k
Topluluk
Meden yet
M ll yetç l k
Dn
111. Kısım
Terör zm
Savaş
Alçakgönüllülük
Tann
La kl k
İV. Kısım
Cehalet
Adalet
Hak kat Sonrası
B l mkurgu
V. Kısım
Eğ t m
Anlam
Gerçekl k test
Med tasyon
1.
www.dhamma.org
Uyanış

Tar h n sonu ertelend

İnsanlar bulgular, sayılar veya denklemlerden z yade anlatılar


üzer nden düşünür ve anlatı ne kadar bas tse o kadar y d .r Her
nsanın, grubun ve m llet n kend öyküler ve m tler vardır. Fakat 20.
yüzyılda New York, Londra, Berl n ve Moskova’da dünyaya şek l
veren seçk nler tüm dünyanın geçm ş n açıklama ve geleceğ n
öngörme dd ası taşıyan üç büyük anlatı formüle ett ler: faş st anlatı,
komün st anlatı ve l beral anlatı. II. Dünya Savaşı faş st anlatıyı dev
rd ve 1940’ların sonlarından 1980’ler n sonlarına kadar
dünya sadece k anlatının savaş alanıydı: komün zm ve l beral zm.
Sonra komün st anlatı çöktü ve l beral anlatı baskın b r b ç mde, en
azından dünya çapındak seçk nlere göre, nsanlığın geçm ş ne
rehberve dünyanın geleceğ n n olmazsa olmaz kılavuzu hal ne
geld .

Liberal anlatı özgürlüğün değer n ve gücünü el üstünde tutar. Bu


anlatıda nsanlığın b nlerce yıldır b reylere son derece kısıtlı s yasal
haklar, ekonom k mkânlarve k ş sel özgürlükler tanıyan; b reyler n, f
k rler n ve malların dolaşımını kısıtlayan baskıcı rej mler altında
yaşadığı anlatılır. Ama nsanlar özgürlükler ç n savaştı ve özgürlük
yolunda adımlar atıldı. Vahş d ktatörlükler n yer n demokrat k
rej mler aldı. Serbest g r ş mler ekonom k kısıtlamaları alt ett .
İnsanlar körü körüne bağnaz d n adamlarına ve tutucu geleneklere
taat etmey bırakıp kend ler ç n düşünmey ve yürekler n n
ses n d nlemey öğrend . Duvarların, hendekler n ve d kenl tellerle
çevr l ç tler n yer n açıkyollar, sağlam köprüler ve vızır vızır şleyen
haval manları aldı.

L beral anlatı dünyada her şey n yolunda olmadığını ve üstes nden


gel necek daha pek çok engel olduğunu kabul eder. Gezegen m z n
büyük kısmına zorbalar hâk md r ve en l beral ülkelerde b le çoğu
vatandaş yoksulluk,
ş ddet ve baskıdan mustar pt r. Ancak en azından bu sorunların
üstes nden gelmek ç n ne yapılması gerekt ğ n b l yoruz: İnsanlara
daha çok özgürlük tanımalıyız. İnsan haklarını korumalı, herkese oy
hakkı tanımalı, serbest p yasalar oluşturmalı ve b reyler n, f k rler n ve
malların küresel dolaşımını mümkün mertebe kolaylaştırmalıyız.
Ufak farklılıklar barındırmakla b rl kte, George W. Bush’un da Barack
Obama’nın da uygun bulduğu bu l beral s h rl ks re göre s yas ve
ekonom k s stemler m z özgürleşt rmeye ve kü-reselleşt rmeye
devam ett ğ m z müddetçe herkes kapsayacak b r barış ve refah
ortamı sağlayab l r z.1

Bu engellenemez gel ş m yoluna g ren ülkeler barış ve refahtan


paylarını daha kısa sürede alacak. Kaçınılmaz olana d renen
ülkelerse sonunda doğru yolu bulup sınırlarını açana, toplumlarını,
s yasetler n ve p yasalarını öz-gürleşt rene dek cezalarını çekecek.
Zaman alab l r ama n hayet nde Kuzey Kore, Irak ve El Salvador da
Dan marka’ya ya da Iowa’ya benzeyecek.

1990’larda ve 2000’lerde bu anlatı küresel b r düstur hal ne geld .


Brez lya’dan H nd stan’a pek çok ülke bu amansız tar h geç d ne
katılma amacıyla l beral reçeteler uygulamaya soktu. Bu yolu
zlemey becereme-yenleresk çağlardan kalma fos ller g b
görünüyordu. 1997’de ABD başkanı B ll Cl nton, kend nden em n b r
şek lde, Ç n hükümet n n Ç n s yaset n l -beralleşt rmey
reddetmes n n onu “tar h n yanlış tarafında” konumlandırdığını fade
etm şt .2

Fakat 2008’de yaşanan küresel f nans kr z n n ardından l beral anlatı,


dünyanın dört b r yanında g tt kçe daha fazla nsanı hayal kırıklığına
uğratıyor. Duvarlar ve güvenl k duvarları tekrar su yüzüne çıkıyor.
Göç ve t caret anlaşmalarına karşı d ren ş tırmanışa geçt . Sözde
demokrat k devletler hukuk s stem n h çe sayıyor, basın özgürlüğünü
kısıtlıyor, her tür muhalefet ha nl k d ye n telend r yor. Türk ye ve
Rusya g b ülkeler n başındak kt dar sah pler yen bağnaz
demokras t pler deney p düpedüz d ktatörlük uyguluyorlar.
Günümüzde pek az nsan çıkıp Ç n Komün st Part s ’n n tar h n yanlış
tarafında olduğunu dd a edeb l r.
Br tanya’dak Brex t oyları ve ABD'dek Donald Trump'ın yüksel ş n n
damgasını vurduğu 2016 yılı bu uyanış dalgasının Batı ve Kuzey
Amer ka'nın merkez ndek l beral devletlere ulaştığı dönem olarak
d kkat çek yor. Amer kalı ve Avrupalılar bundan b rkaç sene önce
Irakve L bya’yı s lah zoruyla özgürleşt rmeye çalışırken, Kentucky ve
Yorksh re'dak çoğu nsan l beral görüşü ya nahoş ya da er ş lemez
b r şey olarak kabul ett . K m ler esk h yerarş k yapıya sah p
dünyaya sempat duymaya başladı ve ırk, m llet ve toplumsal
c ns yete dayalı ayrıcalıklarını eller nde tutmak ster oldu. K m ler de
(doğru ya da yanlış b r b ç mde) l beralleşme ve küreselleşmen n
çoğunluğu h çe sayan b r avuç seçk n kayırmaya yönel k b r
düzenbazlıktan baret olduğu sonucuna vardı.

1938’de nsanların terc h edeb leceğ üç küresel anlatı mevcuttu,


1968’de sadece k , 1998'deyse tek b r anlatı hüküm sürüyor g b yd ;
2018’e gel nd ğ ndeyse el m z boş kaldı. Dünyaya hâk m l beral
seçk nler n geçt ğ m z yıllarda sarsılmışveafallamış olmasına
şaşmamalı. Tek b r anlatı olması kadar güven ver c b r durum yoktur.
Her şey tamamen ortadadır. B rdenb re anlatıdan yoksun kalmak
dehşet ver c d r. H çb r şey b r anlam fade etmez.
1980’ler n Sovyetler B rl ğ ’n n seçk nler g b l beraller de tar h n
önceden bel rlenm ş zleğ nden nasıl saptığını anlamıyor ve eller nde
gerçekl ğ yorumlamaya yarayacak başka b r mercek de yok. Kafa
karışıklığı sebeb yle durumu kıyamet alamet , tar h n öngörülen mutlu
sona ulaşmaması, olsa olsa mahşer yer ne doğru g d ld ğ yönünde
değerlend r yorlar. İnsan z hn gerçekl ğ değerlend rmekten ac z
kalınca felaket senaryolarına sarılır. Nasıl k korkunç baş ağrısı
çeken b r nsan beyn nde tümör olduğu f kr ne kapılır, çoğu l beral
de İng ltere’n n Avrupa B rl ğ ’nden ayrılmasının ve Donald Trump’ın
başa geçmes n n meden yet n sonunun geld ğ ne delalet olmasından
korkuyor.

S nek avından düşünce avına

Yaşanan serseml k ve kapıya dayanan kıyamet h ss teknoloj k


sıçrama hızının artışıyla daha da ş ddetlen yor. Buharlı mak neler,
petrol raf ner ler ve telev zyonları dare etmek ç n sanay çağında
şek llend r lm ş l beral s yasal s stem, b l ş m teknoloj ler yle
b yoteknoloj alanlarında süreg den devr m-lerle başa çıkmakta
zorlanıyor.

S yasetç lerle seçmenler yen teknoloj ler ve bu teknoloj ler n çığır


açıcı potans yeller n şlevsel kılmak şöyle dursun, ne olduğunu b le
zar zor anlıyorlar. İnternet devr m s yas part lerden z yade
mühend sler tarafından yönlend r lm ş olsa da İnternet dünyayı
1990’lardan bu yana herhang başka b r etkenden çok daha fazla
değ şt rd den leb l r. İnternet hakkında b r oylamaya katıldığınız oldu
mu? Demokrat k s stem başına ne geld ğ n anlamakta hâlâ güçlük
çekt ğ g b yapay zekânın yüksel ş ve blok z nc r devr m g b yen
sıçramalara neredeyse h ç hazırlıklı değ l.

B lg sayarlar f nansal s stem daha ş md den pek az nsanın


anlayab leceğ düzeyde karmaşıklaştırmış durumda. Kısa sürede
gel ş m kaydeden yapay zekâ karşısında h ç k msen n f nanstan
anlamadığı b r noktaya geleb l r z. Böyle b r durumda ne tür b r s yas
süreç yaşanacak? El kolu bağlı b r şek lde bütçen n ya da yen verg
reformunun b r algor tma tarafından onaylanmasını bekleyen b r
devlet hayal edeb l yor musunuz? Öte yandan uçtan uca blok z nc r
ağları ve b tco n g b kr pto para b r mler mal s stem n yüzünü
bütünüyle değ şt r p rad kal verg reformlarını kaçınılmaz kılab l r.
Örneğ n çoğu t car şlem b r m ll para b r m ya da esasen herhang
b r para b r m değ ş tokuşu gerekt rmeyeceğ nden, dolar
üzer nden verg lend rme yapmak mkânsız ya da yers z hale
gelecekt r. Dolayısıyla hükümetler tamamen yen verg ler cat etmek
durumunda kalab l rler, mesela (ekonom dek en öneml malvarlığı ve
çoğu alışver şte değ ş tokuş ed len tek şey hal ne gelecek) b lg n n
verg s kes leb l r. S yasal s stem paralar suyunu çekmeden bu kr zle
başa çıkab lecek m ?

Daha da öneml s b l ş m ve b yoloj k teknoloj ler k l s , ekonom ler ve


toplumların yanı sıra bedenler m z ve z h nler m z yen den
şek llend reb -l r. B z nsanlar geçm şte dış dünyayı kontrol etmey
öğrend k ama ç dünyamız üzer nde çok az kontrole sah pt k. Baraj
nşa ed p neh rler n akışını durdurmayı b l yorduk ama bedensel
yaşlanma nasıl durdurulur b lm yorduk. Kanal zasyon s stem
tasarlamayı b l yorduk ama beyn n nasıl tasarlandığı konusunda
h çb r f kr m z yoktu. Kulağımızın d b nde vızıldayıp
uykumuzu kaçıran s nekler avlamak b ld ğ m z b r şeyd fakat
z hn m z meşgul eden b r düşünceden ötürü uyuyamadığımızda,
çoğumuz bu düşüncey nasıl avlayacağını b lm yordu.

B yoteknoloj ve b l ş m teknoloj s alanlarındak devr mler b ze ç


dünyamızın kontrolünü bahşedecek, yaşam üret m ve mühend sl ğ
yapab lmem z sağlayacak. Bey nler tasarlamayı, yaşam süreler n
uzatmayı ve uygun gördüğümüz vak t düşünceler avlamayı
öğreneceğ z. Ortaya çıkacak sonuçların neler olacağını k mse
b lm yor. İnsanlar oldum olası, aletler cat etmekte aletler akıllıca
kullanmaktan daha başarılı olmuştur. Üzer ne baraj nşa ed p nehr n
akışına müdahale etmek, bunun ekoloj k s stemde
yaratacağı karmaşık sonuçları öngörmekten daha kolaydır. Benzer
şek lde z h nler m z n akışını yönlend rmek, bunun ps koloj m z ya da
toplumsal s stemler üzer ndek etk s n n ne olacağını tahm n
etmekten daha kolay olacaktır.

Geçm şte etrafımızdak dünyayı şek llend rme, tüm b r gezegen


yen den b ç mlend rme gücüne na l olmuştuk ama küresel ekoloj n n
karmaşıklığına vâkıf olmadığımızdan yol açtığımız değ ş kl kler,
kasıtlı olmasa da tüm ekoloj k s stem bozduğu ç n ş md ekoloj k
çöküşle karşı karşıyayız. Önümüzdek yüzyılda b yoteknoloj ve
b l ş m teknoloj s sayes nde ç dünyamızı şek llend rme ve kend m z
yen den b ç mlend rme gücüne er şeceğ z ama kend z h nler m z n
karmaşıklığına vâkıf olmadığımız ç n yol açacağımız değ ş kl kler
z h nsel s stem m z arızaya sebep verecek ölçüde altüst edeb l r.

B yoteknoloj ve b l ş m teknoloj s ndek devr mler, verd kler kararların


potans yel s yas sonuçlarının pek de farkında olmayan ve h ç
şüphes z k msey tems l etmeyen mühend sler ve yatırımcıların
el nde. Mecl sler ve part ler duruma müdahale edeb l r m ?
Hal hazırda öyle görünmüyor. Teknoloj k sıçrama s yas gündem n
başat maddeler nden b r b le değ l. O yüzden 2016 ABD başkanlık
yarışında teknoloj k kargaşa H llary Cl nton'ın elektron k postaları
f yaskosundan3 barett ve nsanların şler n kaybedeceğ nden
söz açılsa da adayların h çb r otomasyonun potans yel etk ler ne
değ nmed . Donald Trump seçmenler Meks kalıların ve Ç nler n
şler n eller nden alacağı konusunda uyarıp Meks ka sınırına duvar
çekmeler gerekt ğ n bel rt-t .4 Algor tmaların şler n eller nden
alacağı g b b r uyarıda asla bulunmadığı g b Kal forn ya sınırına
güvenl k duvarı çekme öner s b le get rmed .

L beral Batı'nın kalb n n attığı yerlerdek seçmenler n b le l beral


anlatı ve demokrat k sürece nançlarını kaybed yor olmalarının
sebepler nden b r de bu olab l r (tab tek sebep bu değ l). Sıradan
nsanlar yapay zekâ ya da b yoteknoloj y anlamayab l rler ama
geleceğ n eller nden kayıp g tt ğ n sez nleyeb l yorlar. 1938'de SSCB,
Almanya ya da ABD'de yaşayan alelade b r vatandaş vah m
durumda olab l rd ama bu vatandaşa durmadan dünyadak en
öneml şey n kend s olduğu ve geleceğ tems l ett ğ söylen yordu
(elbette “sıradan b r nsan” olması yan Yahud ya da Afr kalı
olmaması koşuluyla). Genell kle madenc ler n, dem r çel k şç ler n n
ve ev kadınlarının kahramanca pozlarda resmed ld ğ propaganda
af şler nde kend n göreb l yordu: “Bu af ştek ben m! Geleceğ n
kahramanı ben m!”5

2018’de yaşayan alelade b r vatandaş kend n g tg de daha şe


yaramaz h ssed yor. TED konuşmalarında, hükümetler n düzenled ğ
bey n takımı toplantılarında, ler teknoloj konferanslarında herkes n
ağzına pelesenk olan b r d z g zeml kel me heyecanla telaffuz
ed l yor (küreselleşme, blok z nc r , genet k mühend sl ğ , yapay zekâ,
mak ne öğrenmes ) ve sıradan nsanlar bu kel meler n h çb r n n
kend ler yle b r alakası olmadığını varsaymakta haklı sayılırlar.
L beral anlatı sıradan nsanların anlatısıydı. S borg ve ağ tabanlı
algor tmaların dünyasında geçerl l ğ n nasıl koruyab l r?

20. yüzyılda halk k tleler sömürüye karşı ayaklanıp ekonom dek


hayat roller n s yas güce dönüştürmeye çabalamıştı. Artık halk
k tleler şlevs z kalma korkusu taşıyor, eller nde kalan s yas gücü
çok geç olmadan kullanab lmek ç n debelen yor. Bu sebeple Brex t
ve Trump’ın seç lmes geleneksel sosyal st devr mler n aks
st kamet nde seyred ld ğ n gözler önüne ser yor olab l r. Rus, Ç n ve
Küba devr mler s yas güçten yoksun ama ekonom de hayat rol
oynayan nsanlar tarafından gerçekleşt r lm şt ; 2016’da Trump
ve Brex t halen s yas güce sah p olsalar da ekonom k değerler n
y t rme korkusu taşıyan nsanlar tarafından desteklend . Belk de 21.
yüzyılda halk ayaklanmaları nsanları sömüren sermaye sah pler ne
karşı değ l de artık kend ler ne ht yaç duymayan sermaye sah pler ne
karşı yapılır.6 Ama bu savaşın sonunda zafer elde ed lemeyeb l r.
İşlevs zl ğe karşı mücadele sömürüye karşı mücadeleden çok daha
zordur.

L beral Zümrüdüanka

İlk defa özgüven kr z yle karşı karşıya kalmıyor l beral anlatı. Bu


anlatı 19. yüzyılın k nc yarısında küresel nüfuz elde ett ğ nden bu
yana dönem dönem böyle kr zler atlatıldı. Küreselleşme ve
l beralleşmen n lk dönem , küresel lerleme adımlarının
mparatorlukların kt dar pol t kaları tarafından sekteye uğratıldığı 1.
Dünya Savaşı’nda ortalığın kan gölüne dönmes yle sona erd .
Arş dük Franz Ferd nand’ın Saraybosna’da öldürülmes n tak p
eden günlerde, büyük güçler n l beral zmden z yade emperyal zme
nandığı ortaya çıktı ve bu güçler özgür ve barışçıl t caret aracılığıyla
dünyayı b rleşt rmek yer ne kaba kuvvet yoluyla yerküreden daha
büyük b r d l m kapma yoluna g tt . Y ne de l beral zm Franz
Ferd nand vakasını atlatıp bu büyük fırtınadan güçlenerek çıktı ve
yaşanan savaşın “tüm savaşları sonlandıran savaş” olduğu vaad nde
bulundu. Eş benzer görülmem ş bu katl am, güya nsanlığa
emperyal zm n korkunç sonuçlarını gösterm şt ve artık nsanlık
özgürlük ve barış lkeler çerçeves nde yen b r dünya düzen
kurmaya n hayet hazırdı.

Sonra 1930'larla 1940’ların başlarında, b r sürel ğ ne çok caz p


görünen faş zmle b rl kte H tler vakası peydahlandı. Bu tehl ken n
mağlup ed lmes adeta b r sonrak n n haberc s yd . 1950'lerle 1970'ler
arasında Che Guevara rüzgârları eserken y ne l beral zm yıkılacak
ve gelecek komün zm n el ne geçecek g b görünüyordu. Sonuçta
yıkılan komün zm oldu. Süpermarketler gulag kamplarından güçlü
çıktı. Daha da öneml s l beral anlatı d ğer tüm rak pler nden daha
esnek ve d nam k çıktı. Emperyal zm , faş zm ve komün zm , bu
anlatıların en parlak f k r ve uygulamalarını bünyes ne alarak alt ett .
Özell kle de komün zmden empat çember n gen şletmey ve
özgürlüğün yanı sıra eş tl ğe de değer vermey öğrend .

Başlangıçta l beral anlatı esasen ortasınıf Avrupalı erkekler n


özgürlükler ve ayrıcalıklarını umursuyordu ve şç sınıfı, kadınlar,
azınlıklar ve Batılı olmayanlara duyarsız görünüyordu. 1918’de
savaştan gal p çıkmış Br tanya ve Fransa özgürlük söylevler
ver rken dünyanın dört b r yanına yayılmış mparatorluklarındak
tebaaları akıllarına gelm yordu b le. Mesela H nd stan’dak özerkl k
talepler ne 1919’da Amr tsar katl amıyla karşılık ver lm ş ve yüzlerce
s lahsız göster c İng l z ordusu tarafından katled lm şt .

Batılı l beraller II. Dünya Savaşı’nın ardından b le sözde evrensel


değerler n Batılı olmayanları çerecek şek lde uygulamakta büyük
zorluk çek yordu. Buna st naden 1945’te beş yıllık Naz şgal
zulmünden kurtulan Hollanda’nın yaptığı neredeyse lk şey, b r ordu
tert p ed p bu orduyu esk kolon ler Endonezya’yı yen den şgal
etmek ç n dünyanın öbür ucuna göndermek oldu. 1940’ta kend
bağımsızlığını dört günü anca geçen kısa sürel b r mücadelen n
ardından tesl m eden Hollanda, dört yılı aşkın zorlu seneler boyunca
Endonezya’nın bağımsızlığını ortadan kaldırmak ç n savaştı. Çoğu
m ll özgürlük hareket n n umutlarını, kend ler n özgürlük savunucusu
lan eden Batılılara değ l de Moskova ve Pek n’e
bağlamasına şaşmamak gerek.

Ancak l beral anlatı yavaşça ufkunu gen şlett ve en azından teor de,
ayrım gözetmeks z n tüm nsanların özgürlükler n ve haklarını
gözet r oldu. Özgürlük çember gen şlerken, l beral anlatı sınırları
ç nde komün st tarzda sosyal yardım programları uygulamanın
önem de fark ed ld . B r tür sosyal güvenl k ağıyla desteklenmed ğ
müddetçe özgürlüğün pek b r değer yoktur. Sosyal demokrat
devletler demokras ve nsan haklarını devlet destekl eğ t m ve
sağlık h zmetler yle b rleşt rd . Ultra kap tal st ABD b le özgürlüğün
korunmasının, en azından b r ölçüde, devlet destekl sosyal h zmete
ht yaç duyduğunu kabul ett . Açlık çeken çocukların özgürlüğünden
söz ed lemez.

1990’ların başına gel nd ğ nde düşünürler de s yasetç ler de “Tar h n


Sonu” geld d ye haykırıyor, kend ler nden em n b r şek lde geçm ş n
tüm s yas ve ekonom k sorunlarının karara bağlandığını, ger ye
kalan tek şey n demokras , nsan hakları, serbest p yasalar ve devlet
destekl sosyal h zmetlerle donatılmış l beral paket olduğunu ler
sürüyorlardı. Dünyanın dört b r yanına ulaşmak, tüm engeller
aşmak, tüm ulusal sınırları kaldırmak ve nsanlığı özgür b r küresel
topluluğa dönüştürmek bu paket n alın yazısıydı sank .7

Ama tar h n sonu gelmed ve Franz Ferd nand vakası, H tler vakası
ve Che Guevara vakasının ardından ş md de Trump vakasıyla karşı
karşıyayız. Ancak bu defa l beral anlatının karşısında emperyal zm,
faş zm ya da komün zm g b tutarlı b r deoloj k rak p yok. Trump
vakası çok daha n h l st b r ortamda cereyan ed yor.

20. yüzyılın anaakımlarının heps , ster küresel hâk m yet ster devr m
ya da özgürleşme olsun, tüm nsanları kapsayan b r görüşe sah pken
Donald Trump böyle b r şey sunmuyor. Tam aks ne. Trump’ın temel
mesajı ABD'n n küresel b r görüş bel rleme ve gel şt rme g b b r
görev olmadığı yönünde. Benzer şek lde Brex t destekç s îng l zler
de Ayrık Krallık’ın geleceğ hakkında elle tutulur b r plana sah p
değ ller; Avrupa'nın ve dünyanın geleceğ görüş açılarının fersah
fersah dışında kalıyor. Trump’a ve AB'den ayrılmaya oy verenler n
çoğu l beral paket topyekûn reddetm ş değ l, daha z yade
küreselleşme kısmına nançlarını y t rm ş durumdalar. Demokras ye,
serbest p yasaya, nsan haklarına ve sosyal sorumluluğa nanmayı
sürdürüyorlar ama bu lat f f k rler n bell sınırlar ç nde kalab leceğ n
düşünüyorlar. Hatta Yorksh re ya da Kentucky'de hürr yet ve saadet
korumak ç n sınırlara duvar örüp yabancılara hoşgörüsüz
davranmanın uygun bulunab leceğ ne nanıyorlar.

Yükselen süpergüç Ç n de neredeyse tam ters b r görüntü serg l yor.


Yerel s yaset l beralleşt rmekten sakınsa da dünyanın ger kalanına
karşı çok daha l beral b r yaklaşım serg l yor. Hatta serbestt caret ve
uluslararası şb rl ğ sözkonusu olduğunda, X J np ng ç n Obama'nın
gerçek vâr s den leb l r. Marks st-Len n st deoloj y rafa kaldıran Ç n,
l beral dünya düzen nden son derece hoşnut görünüyor.

Yen den d r len Rusya kend n l beral düzen n çok daha d şl b r rak b
olarak görüyor ama asker gücünü toparlamış olsa da deoloj k
açıdan ceb del k. H ç şüphes z Vlad m r Put n hem Rusya’da hem de
dünyanın çeş tl yerler ndek sağcı akımlar arasında popüler b r s m,
fakat kend s n n İspanyol asıllı şs zler , durumlarından ş kâyetç
Brez lyalıları ya da Cambr dge'de okuyan uçarı öğrenc ler
cezbedecekküresel b r dünya görüşü yok.

Rusya l beral demokras ye alternat fb rmodel sunuyor ama bu model


tutarlı b r s yas deoloj değ l. Bu daha z yade ol garş y ben msem ş
b rtakım yönet c ler n, ülken n varlıklarının ve kt dar alanlarının
çoğunu tekeller ne alıp basın yayın organları üzer ndek kontroller n
kullanarak etk nl kler n g zleme ve egemenl kler n pek şt rme amacı
güttüğü s yas b r uygulama. Demokras Abraham L ncoln'ın, “Tüm
nsanları b r süre kandırab l rs n z, b rtakım nsanları sürekl
kandırab l rs n z ama tüm nsanları sürekl kandıramazsınız,” prens b
üzer ne kuruludur. B r hükümet yozlaşmış ve nsanların hayatını
y leşt rmekten ac zse, en nde sonunda yeterl sayıda
vatandaş durumu drak eder ve bu hükümet n yer ne başkasını
get r r. Ancak hükümet n medya üzer ndek kontrolü L ncoln’ın
mantığını boşa çıkarır çünkü bu durum vatandaşların hak kat n
farkına varmasını engeller. Medyayı tekel ne alan ol garş tüm
başarısızlıklarını tekrar tekrar başkalarının üzer ne atıp d kkat hayal
ya da gerçekdışı m hraklar üzer ne çeker.

Böyle b r ol garş de yaşadığınızda öncel k, sağlık h zmetler ve çevre


k rl l ğ g b sıkıcı konular değ l her da m patlak veren şu veya bu
kr zd r. M llet dış saldırılara ya da şeytan darbelere maruzken, dolup
taşan hastaneler ve k rl dereler k m kafaya takar k ? Yozlaşmış b r
ol garş dur durak b lmeyen kr z sel n bahane ederek egemenl k
süres n d led ğ nce uzatab l r.8
Uygulamada sürekl l k gösterse de bu ol garş model k mseye çek c
gelmez. Görüşler n gururla lan eden d ğer deoloj ler n aks ne
yönet mdek ol garş ler uygulamalarından gurur duymazlar ve başka
deoloj ler s s perdes olarak kullanır. Dolayısıyla Rusya demokras
takl d yapar ve yönet c ler ol garş ye değ l Rus m ll yetç l ğ ve
Ortodoks Hır st yan değerler ne bağlılıklarını beyan ederler. Fransa
ve Br tanya'dak aşırı sağcılar Rusya' dan medet umup Put n’e
hayranlıklarını d le get rseler de bu seçmenler b le gerçekten Rus
model n n kopyası olan, yolsuzluğun kol gezd ğ , h zmetler n
şlemed ğ , hukukun üstünlüğünün olmadığı, sarsıcı b r eş ts zl ğ n
hüküm sürdüğü b r ülkede yaşamak stemezler. B rtakım ölçümlere
göre Rusya eş ts zl k konusunda ön sıralarda yer alıyor; nüfusun en
zeng n yüzde ıo'u servet n yüzde 87's n el nde bulunduruyor.9 Front
Nat onal'ın şç sınıfına mensup kaç destekç s böyle b r servet
dağılımını Fransa’ya aktarmak ster?

însanların oylarını ayakları ele ver r. Dünyayı gez p dolaşırken ABD,


Almanya, Kanada ya da Avustralya’ya göç etmek steyen b r sürü
nsanla tanıştım. Tanıştıklarım arasında Ç n’e ya da Japonya'ya göç
etmek steyenler de vardı. Ama bugüne bugün Rusya’ya göç etme
hayal kuran b r yle karşılaşmadım.

“Küresel İslam” konusuna gel nce, bunu caz p bulanlar genell kle
zaten bunun ç ne doğmuş olanlar. Sur ye ve Irak’tak bazı nsanlara
hatta Almanya ve B rleş k Krallık'tak yabancılaştırılmış Müslüman
gençlere h tap etse de (Kanada veya Güney Kore şöyle dursun)
Yunan stan ya da Güney Afr ka g b ülkeler n dertler ne deva bulmak
ç n küresel b r hal fel ğe katılacağını düşünmek zor. İnsanların oyunu
bu hususta da ayakları ele ver yor. Müslüman b r teokras altında
yaşamak ç n Almanya’dan Ortadoğu’ya g den her genç başına
muhtemelen yüzlerce Ortadoğulu genç ters st kamette
seyahat etmey ve l beral Almanya’da yen b r hayat kurmayı
arzuluyor.

Bu da günümüzde yaşanan nanç kr z n n öncek lerden daha haf f


olduğuna şaret edeb l r. Son b rkaç yılın olayları karşısında
umutsuzluğa düşen b r l beral n, durumun 1918, 1938 ya da 1968’de
ne denl daha kötü göründüğünü kend ne hatırlatması kaf gelecekt r.
Sonuçta nsanlık l beral anlatıyı b r kenara atmayacak çünkü el nde
başka b r seçenek yok. İnsanlar h ddete kapılıp s stem n karnına
tekmey basab l r ama g decek başka yerler olmadığından en nde
sonunda ger dönecekler.

Buna alternat folarak, nsanların küresel anlatıdan tamamen


vazgeçmes ve yerel m ll yetç ve d n anlatılara sığınması da
mümkün. 20. yüzyılda m ll yetç hareketler son derece öneml s yas
aktörlerd ama gezegen n bağımsız ulus-devletlere bölünmes n
desteklemek dışında dünyanın geleceğ ne da r tutarlı b r görüşe
sah p değ llerd . Bu doğrultuda Endonezyalı m ll yetç ler Hollanda
hâk m yet ne karşı savaştı ve V etnamlı m ll yetç ler özgür b r V etnam
arzuladı ama nsanlığın bütününü lg lend ren b r Endonezya ya
da V etnam anlatısı yoktu ortada. Endonezya, V etnam ve tüm d ğer
bağımsız m lletler n b rb r yle nasıl l şk leneceğ ve nsanların nükleer
savaş g b küresel sorunlarla nasıl başa çıkacağı g b meselelerde,
m ll yetç ler st nasız b r şek lde ya l beral ya da komün st f k rlere
başvurdular.

Ama artık hem l beral zm hem de komün zm gözden düştüğüne göre


nsanların tek b r küresel anlatı f kr n toptan b r kenara atması
gerek r m ? Ne de olsatümbu küresel anlatılar, komün zm b le, Batı
emperyal zm n n ürünü değ l m yd ? V etnamlı ç ftç ler neden Tr er'l
b r Alman'ın ve Manchester'lı b r sanay c n n buluşuna bel bağlasın
k ? Belk de her ülke kend kad m geleneğ tarafından şek llend r lm ş,
farklı ve kend ne özgü b r yol zlemel d r? Hatta Batılılar da dünyayı
yönetmeye çalışmaktan vazgeç p bu defa kend şler ne m baksa?

Tüm dünyada olup b tenler de zaten b raz bu m nvalde, z ra


l beral zm çökünce ortaya çıkan boşluk b r sürel ğ ne esk güzel
günler nostalj s yle dolduruluyor. Donald Trump ABD’y soyutlama
pol t kasının yanına Amer ka'yı esk s g b har ka b r yer hal ne
get rme sözü de serp şt rm şt (“Make Amer ca Great Aga n”); sank
1980’ler n ya da 1950'ler n Amer ka'sı kusursuz b r toplumdu da
Amer kalılar aynısını 21. yüzyılda yen den yaratmalıydı. Brex t
destekç ler hâlâ Kral çe V ctor a dönem nde yaşıyorlarmış ve
“şaşaalı tecr t s yaset ’’, İnternet ve küresel ısınma çağında
uygulanab l rm ş g b Br tanya'yı bağımsız b r güç hal ne get rme
hayal kuruyorlar. Ç n'l seçk nler Batı' dan thal ett kler müphem
Marks st deoloj ye eşl k edecek hatta onu kame edecek yerel
mparatorluklarını ve Konfüçyüsçü m raslarını yen den keşfett .
Rusya'da Put n’ n resm görüşü yolsuzluğa bulaşmış b r ol garş nşa
etmek değ l esk çarlık rej m n d r ltmek. Bolşev k Devr m 'nden yüz
yıl sonra Put n Baltık Den z ’nden Kafkaslara uzanan Ortodoksluğa
sarılmış otokrat b r hükümetle Rus m ll yetç l ğ eşl ğ nde esk çarlığın
şaşaasını vaded yor.

M ll yetç bağlarla d n gelenekler kaynaştıran benzer nostalj k


hayaller H nd stan, Polonya, Türk ye ve b rçok başka ülkedek
rej mler n bel rley c özell ğ d r. Bu tür fantez ler n en ş ddetl
tezahürler de Ortadoğu'da görülüyor: İslamcılar 1400 yıl önce Hz.
Muhammed tarafından Med ne'de kurulan s stem d r ltme
peş ndeyken, köktend nc Yahud ler onların b r adım ötes ne g d p
2500 yıl önces ne, Tevrat zamanlarına dönme hayal
kuruyorlar. İsra l’ n başındak koal syon hükümet n n üyeler modern
İsra l' n sınırlarını Tevrat'ta bahs geçen sınırlara yakınlaştırma,
Tevrat kanunlarını yürürlüğe koyma ve hatta Kudüs'tek Mesc d-
Aksa'nın yer ne esk Süleyman Tapınağı'nı nşa etme umutlarından
açık açık bahsed yorlar.'0

L beral seçk nler bu gel şmeler dehşet ç nde zley p nsanlığın b r


felaket yaşanmadan l beral ç zg ye ger dönmes n umuyor. Başkan
Obama 2016'da B rleşm ş M lletler'e son defa h tap ederken
d nley c ler , “Nuh Neb 'den kalma m llet, kab le, ırk ve d n ayrımları
doğrultusunda kesk n b r b ç mde bölünmüş ve sonuç olarak çatışma
ç ne düşmüş b r dünyaya” doğru ger lemek konusunda uyarmıştı.
Bunun aks ne, “Serbest p yasalar ve sorumluluk sah b yönet mler n,
demokras n n ve nsan haklarının ve uluslararası hukukun lkeler (...)
nsanlığın gel ş m ç n yüzyılımızın en sağlam temeller d r,” dem şt ."

Obama l beral paket n çeş tl yeters zl kler ne rağmen, d ğer


seçeneklerden daha parlak b r s c l olduğunu fade etmekte haklıydı.
Pek çok nsan 21. yüzyıl başlarındak l beral düzen n h mayes nde
yaşanan barış ve bolluğu daha önce h ç tatmamıştı. Tar hte lk defa
salgın hastalıktan ölen nsan sayısı yaşlılıktan ölenlerden, kıtlıktan
ölenler n sayısı aşırı k lodan ölenlerden ve zorbalıktan ölenler n
sayısı traf k kazalarında ölenlerden daha az.

Ancak l beral zm n karşımızdak en büyük sorunlara, ekoloj k çöküş


ve teknoloj k sıçramaya vereb ld ğ net b r cevap yok. L beral zm
geleneksel olarak ekonom k büyümen n zorlu toplumsal ve s yas
sorunları s h rl b r şek lde çözeceğ ne nanıyordu. Herkese pastadan
daha büyük b r pay vade-derek proletaryayı burjuvaz yle, nançlıları
ate stlerle, yerl ler göçmenlerle, Avrupalıları Asyalılarla uzlaştırmıştı.
Pastanın boyutları büyüyüp durduğu ç n böyle b r şey mümkündü.
Ne var k ekonom k büyüme küresel ekos ste-m kurtarmayacak,
aks ne ekoloj k kr z n sebeb . Ekonom k s stem teknoloj k sıçramanın
get rd ğ sorunları da çözemeyecek, aks ne varlığı, sıçrama
yaratacak teknoloj ler cat ed lmes ne bağlı.

L beral anlatı ve serbest p yasa kap tal zm mantığı, nsanları


muazzam beklent lere sürükler. 20. yüzyılın son dönemler nde, ster
Houston ya da Şanghay'da ster İstanbul'da ya da Sao Paulo'da
yaşıyor olsun, her nes l öncek nden daha y b r eğ t m, daha gel şm ş
b r sağlık h zmet ve daha fazla gel r n tadını çıkardı. Fakat
önümüzdek yıllarda teknoloj k sıçramayla eko-loj kçözülmen n ortak
etk s sonucunda genç kuşaklar ç n aynı sev yey tutturmak b le şans
sayılır.

Mütemad yen dünyanın güncellenm ş b r anlatısını yaratma görev yle


baş başa kalıyoruz. Sanay Devr m ’n n yarattığı büyük değ ş kl kler n
20. yüzyılın yen deoloj ler n doğurması g b önümüzdek b l ş m
teknoloj ler ve b yoteknoloj devr mler n n de yen b r bakış açısı
get rmes muhtemel. Bu yüzden önümüzdek seneler n bel rley c
özell ğ yoğun b r çsel sorgulama ve yen toplumsal ve s yas
modeller n gel şt r lmes olab l r. L beral zm 1930'lar ve 1960’larda
yaşanan kr zlerde olduğu g b b r kez daha kend n yen den
şek llend r p öncek nden daha caz p hale geleb lecek m ?
L beraller n bulamadığı cevabı geleneksel d nler ve m ll yetç l k bulup
kad m b lg ler güncel b r dünya görüşü yaratmakta kullanab l r m ?
Yoksa geçm şe sünger çek p sadece esk tanrılar ve m lletler n değ l
özgürlükve eş tl ğ n de ötes ne geçen bütünüyle yen b r anlatı
kurgulamanın vakt geld m ?

İnsanlık hal hazırda bu sorular üzer nde uzlaşmaya varmaktan çok


uzak. İnsanların esk anlatılara nancını y t r p henüz yen b r anlatıya
kucak açmadığı, hayal kırıklığı ve kızgınlığın yarattığı n h l st
aşamadayız hâlâ. Pek sırada ne var? İlk adım, kıyamet
kehanetler n n ses n kısıp pan k durumundan şaşkınlık durumuna
geçmek. Pan k b r k b r b ç m d r. Dünyanın ne yöne (aşağı doğru)
lerled ğ n b ld ğ ne em n b r h sten kaynaklanır. Şaşkınlık duymak
daha mütevazı, dolayısıyla daha sağduyuludur. İç n zden kend n z
sokağa atıp, “Kıyamet gel yor!” d ye bağırmak gel yorsa, kend n ze
şunu söylemey deney n: “Yok, öyle değ l. İş n aslı dünyada
neler olup b tt ğ n anlamıyorum, o kadar.”

İlerleyen bölümlerde önümüzdek b rtakım şaşkınlık ver c yen


olasılıkları ve bu noktadan nasıl lerleyeb l r z sorusunu açıklığa
kavuşturmaya

çalışacağım. Ama nsanlığın ahval ne l şk n muhtemel çözümler


masaya yatırmadan önce teknoloj n n önümüze çıkardığı zorlukları
daha y kavramamız gerek yor. B l ş m ve b yoteknoloj devr mler
henüz emekleme çağında ve bunların l beral zm n ç ne düştüğü bu
kr zden gerçekten ne denl sorumlu oldukları tartışmalı b r konu.
B rm ngham, İstanbul, St. Petersburg ve Mumba ’de yaşayan çoğu
nsan yapay zekânın yüksel ş ve bunun hayatları üzer ndek
potans yel etk ler n n olsa olsa çok az farkındadır. Oysa önümüzdek
yıllarda teknoloj k devr mler n vme kazanacağı ve bunun nsanlığı
eş benzer görülmem ş zorlukta sınamalara tab tutacağı su
götürmez b r gerçek. İnsanlığı kend s ne çekme amacı güden
herhang b r anlatı her şeyden önce b l ş m ve b yoteknoloj den
oluşan ç fte devr mle başa çıkma yet s üzer nden değerlend r lecek.
L beral zm, m ll yetç l k, İslam veya yen b r öğret 2050’n n dünyasını
şek llend rmek st yorsa, sadece yapay zekâyı değ l, büyük ver
algor tmalarını ve b yomühend sl ğ de anlamlandırması ve
bunları anlamlı b r yen anlatının ç ne yed rmes gerekecek.
Bu teknoloj k zorluğun doğasını anlayab lmek ç n öncel kle ş
p yasasına bakmak yer nde olab l r. 2015’ten bu yana dünyayı
dolaşıp nsanlığın durumu hakkında devlet memurları, ş nsanları,
akt v stler ve öğrenc lerle konuşuyorum. Yapay zekâ, büyük ver
algor tmaları ve b yomühend sl k konularında dönen muhabbetten ne
zaman sıkılsalar, lg ler n ger kazanmak ç n tek b r kel me sarfetmem
yet yor: ş. Teknoloj k devr m kısa süre ç nde m lyarlarca nsanı ş
dünyasının dışına atıp mevcut h çb r deoloj n n nasıl başa
çıkılacağını b lmed ğ , an toplumsal ve s yas değ ş mlere sebep
verecek gen şl kte şlevs z b r k tle oluşmasına yol açab l r.
Teknoloj ve deoloj konuları kulağa son derece soyut ve uzak
geleb l r ama k tlesel şs zl k ya da k ş sel şs zl k g b son derece
gerçek olasılıklar karşısında k mse kayıtsız kalamaz.

ş
Büyüdüğünüzde şs z kalab l rs n z

2050' de ş p yasasının neye benzeyeceğ konusunda h çb r f kr m z


yok. Mak ne öğrenmes ve robot teknoloj s n n yoğurt yapımından
yoga eğ tmenl ğ ne hemen her ş alanını etk leyeceğ yaygın b r kanı.
Sadece değ ş m n doğası ve ne zaman gerçekleşeceğ hususlarında
karşıt görüşler var. K m ler ne göre on la y rm sene g b kısa b r
sürede m lyarlarca nsan ekonom k düzen n sürdürülmes ç n şlevs z
hale gelecek. K m ler de uzun vadede b le otomasyonun yen ş
kolları yaratmaya devam edeceğ ve herkes ç n refah sağlayacağı
görüşünde.

Pek dehşet ver c b r dönüşümün mü kıyısındayız, yoksa bu tarz


tahm nler asılsız temellere dayanan Ludd te hareket benzer
h ster lere b r başka örnek m ? Söylemes zor. Otomasyonun k tlesel
şs zl ğe yol açacağına da r korkular 19. yüzyıla kadar uzanıyor ve
ş md ye kadar bu korkuların gerçeğe dönüştüğü görülmed . Sanay
Devr m 'n n başından t baren mak nelere kaptırılan her ş koluna
karşılık en azından b r adet yen ş kolu yaratıldı ve ortalama hayat
standardı çarpıcı b ç mde arttı.' Y ne de bu defa meselen n farklı
olduğunu ve mak ne öğrenmes n n oyunun kurallarını
değ şt receğ n düşünmek ç n geçerl sebepler var.

İnsanlar f z ksel ve z h nsel olmak üzere k tür becer ye sah pler.


Geçm şte mak neler çoğunlukla doğrudan f z ksel becer ler alanında
nsanlarla yarışıyor, nsanlar mak nelere karşı muazzam z h nsel
avantajlarını koruyorlardı. Buna st naden tarım ve sanay de elle
yürütülen şler otomasyona geç nce şley ş sağlamak ç n ortaya yen
çalışma alanları çıktı ve bunlar sadece nsanların z h nsel becer ler n
gerekt r yordu: öğrenme, anal z etme, let ş m kurma ve her şeyden
öneml s nsan duygularını anlama. Fakat ya-

pay zekâ artık bu becer ler n, nsan duygularını anlamak dah l, pek
çoğunda g tg de nsanları aşacak b r sev yeye gel yor.2 F z ksel ve
z h nsel alanın dışında nsanların avantajı eller nde tutmaya devam
edeb leceğ üçüncü b r faal yet alanından haberdar değ l z.

Yapay zekâ devr m n n yalnızca b lg sayarların daha hızlı ve daha


akıllı hale gelmes nden baret olmadığını drak etmek son derece
elzem. Bu devr m fen b l mler ve sosyal b l mlerdek lerlemelerden
de beslen yor. İnsan duygularına, arzularına ve terc hler ne zem n
oluşturan b yok myasal mekan zmaları ne kadar y anlarsak,
b lg sayarlar da nsan davranışlarını anal z etmek, nsanların
terc hler n kest rmek ve nsan şoförler n, bankacıların ve avukatların
yer ne geçmekte o kadar başarılı olurlar.

Geçt ğ m z yıllarda yapılan s n rb l m ve davranışsal ekonom g b


alanlardak araştırmalar, b l m nsanlarının nsanların şlet m s stem ne
er ş m sağlamasına ve özell kle de nasıl terc h yaptıklarını daha y
kavramalarına mkân tanıdı. Ne y yeceğ m zden tutun da k m nle
ç ftleşeceğ m ze kadar verd ğ m z türlü kararın, g zeml b r özgür
radeye değ l olasılıkları b r sal sede hesaplayan m lyarlarca nörona
bağlı olduğu ortaya çıktı. Yere göğe sığdırılamayan “ nsan sezg ler”
esasen “örüntü tanıma” yet s d r.3 İy şoförler n, bankacıların ve
avukatların traf k, yatırım ve müzakere konularında s h rl sezg ler
yok; yaptıkları şey tekrar eden örüntüler drak ederek d kkats z
yayaların, uygunsuz kred taleb nde bulunanların ve yalancı
hırsızların farkına varıp bunlardan uzak durmaya çalışmak. Ayrıca
nsan beyn n n b yok myasal algor tmalarının h ç de mükemmel
olmadığı ortaya çıktı. Bunlar şehr n keşmekeş ne değ l Afr ka
savanasına adapte olmuş, kest rmelere ve kısa yollara başvuran
köhne devreler. İy şoförler n, bankacıların ve avukatların da k m
zaman hata yapmasına şaşmamak gerek.

Bu demek oluyor k yapay zekâ, “sezg ” gerekt rd ğ varsayılan


şlerde b le nsanlara üstün geleb l r. Yapay zekânın nsanlarla
rekabet n esrareng z önsez ler üzer nden sürdüreceğ n
düşünürsen z bu kulağa mkânsız gel r. Ama yapay zekâ, s n r
ağlarıyla olasılık hesabı ve örüntü tanıma dalında yarışacaksa bu
daha az ürkütücü gelecekt r.

Yapay zekâ b lhassa başka nsanlar hakkında sezg gerekt ren


şlerde daha y b r performans serg leyeb l r. Yayaların dolaştığı b r
sokakta araba sürmek, yabancılara borç para vermek ve ş
anlaşması pazarlığı yapmak g b çoğu ş dalı başka nsanların h s ve
arzularını doğru değerlend rme yet s gerekt r r. Şu çocukyolamı
atlayacak? Karşımdak takım elb sel adam paramı alıp tüyecek m ?
Bu avukat tehd tler nde c dd m yoksa blöf mü yapıyor?

Bu tarz duygu ve arzulara madd olmayan b r ruhun yol açtığını


düşündüğünüz vak t, b lg sayarların asla ve asla nsan şoförler n,
bankacıların ve avukatların yer n alamayacağı gün g b aş kâr. B r
b lg sayar, kutsal yaratının ürünü nsan ruhunu nasıl anlayab l r?
Fakat bu duygu ve arzular esasında b yok myasal algor tmalardan
baretse b lg sayarların bu algor tmaları deş fre edememes ve bunu
herhang b r Homo sap ens’ten daha y yapamaması ç n h çb r
sebep yok.

Yayanın n yet n öngören b r şoför, muhtemel kred taleb n n


güven l rl ğ n değerlend ren b r bankacı ve müzakere ortamının
nabzını tutan b r avukat büyücülüğe başvurmaz. Onun yer ne,
kend ler de farkında olmadan, bey nler yüz fadeler n , ses tonlarını,
el kol hareketler n ve hatta vücut kokularını anal z ederek
gözlemled ğ b yok myasal örüntüler tanır. Doğru sensörlerle
donatılmış b r yapay zekâ tüm bunları b r nsandan daha sabetl ve
güven l r b ç mde yapab l r.

Dolayısıyla ş kaybı tehd d n n tek kaynağı b l ş m teknoloj ler n n


yüksel ş değ l. Bu tehd t b l ş m teknoloj s n n b yoteknoloj yle
kes ş m nden doğuyor. fMRI tarayıcıdan ş p yasasına çıkan yol uzun
ve çetref ll , y ne de bu yolun önümüzdek ell yıl ç nde kated lmes
mümkün. Bey nle uğraşan b l -m nsanlarının am gdala ve bey nc k
hakkında bugün öğrend kler , 2050’ye gel nd ğ nde b lg sayarların
nsan ps k yatr stler ve bar feda ler n aşmasına mkân tanıyab l r.

Yapay zekâ sadece nsanları hackley p ş md ye kadar nsanlara has


sayılan becer lerde onlardan daha y performans serg lemeye gebe
değ l. Bunun yanı sıra nsan olmayanlara has becer ler de var. O
yüzden yapay zekâyla nsan şç arasındak fark sadece sev ye değ l,
onun ötes nde b r n tel k meseles . Yapay zekânın sah p olduğu
nsandışı becer lerden b lhassa önem taşıyan k s , b rb r ne
bağlanab l r ve güncelleneb l r olmalarıdır.

B rer b rey olduklarından nsanları b rb r ne bağlamak ve heps n n


güncell ğ n sağlamak zordur. B lg sayarlarsa tam aks ne b rer b rey
olmadığı g b onları tek b r değ şken ağın bünyes ne dah l etmekse
çok kolay. Dolayısıyla mevzubah s olan m lyonlarca tek l şahıs şç n n
yer ne m lyonlarca tek l robot ve b lg sayarın geçmes değ l, mümkün
görünen nsan b reyler n yer ne bütünleş k b r ağın doldurulması. Bu
yüzden otomasyonu değerlend r rken tek b r nsan şoförü tek b r
otonom arabayla ya da tek b r nsan doktoru tek b r yapay zekâ
ürünü doktorla karşılaştırmak yanlış olur. Yapmamız gereken b r grup
nsanın becer ler n bütünleş k b r ağın becer ler yle kıyaslamak.

Mesela pek çok sürücü değ şen traf k kurallarından haberdar değ l ve
sık sık kuralları hlal ed yor. Ayrıca her araba otonom b r b r m
olduğundan k araç b r kavşağa aynı anda yaklaştığında, sürücüler n
n yetler n b rb r ne doğru şek lde letememes ve çarpışması
mümkün. Otonom arabalarsa topluca b rb r ne bağlanab l yor. Bu tarz
k araç aynı kavşağa yaklaştığında, esasında sözkonusu olan k ayrı
b r m değ l aynı algor tmanın parçalarıdır. Bu yüzden yanlış anlaşıp
çarpışmaları çok daha düşük b r ht mald r. Ulaştırma Bakanlığı
b rtakım traf k kurallarını değ şt rmeye karar ver rse, otonom
arabaların tamamı aynı anda güncelleneb l r ve programda b r
aksaklık yaşanmadığı sürece heps yen kuralları harf harf ne
uygulayab l r.4

Buna benzer şek lde, Dünya Sağlık Örgütü’nün tesp t ett ğ yen b r
hastalık ya da b r laboratuvarda üret len yen b r laç g b gel şmeler
hakkında dünyanın dört b r yanındak tüm doktorların b lg ler n
güncellemek neredeyse mkânsız. Oysa dünya üzer nde her b r tek
b r nsanın sağlık durumunu gözet m altında tutan yapay zekâ ürünü
ıo m lyar doktor b le olsa, heps n şıp d ye güncelleyeb l rs n z ve
heps bu yen hastalık ya da laçla lg l ger b ld r mler n b rb r yle
paylaşab l r. Bağlanab l r ve güncelleneb l r olmanın muhtemel
avantajları öyles ne çok k münfer t olarak k m nsanlar her halükârda
mak nelerden daha y ş çıkarıyor olsa b le, en azından k m ş
dallarında tüm nsanların yer ne b lg sayarları geç rmek mantıklı
olab l r.

İnsan b reylerden b lg sayar ağına geç ş yaparsak, özgünlüğün


get rd ğ avantajları kaybedeceğ m z öne süreb l rs n z. Örneğ n
nsan b r doktor yanlış karar aldığında dünyadak tüm hastaların
ölümüne neden olmuyor ve yen laçlar gel şt r lmes n n önünü
topyekûn tıkamıyor. Oysa bütün doktorlar aslında tek b r s stemse ve
bu s stem herhang b r hata yaparsa büyük b r felaket yaşanab l r.
Ancak ş n aslı, bütünleş k b r b lg sayar s stem özgünlüğün
faydalarından ödün vermeden bağlantının avantajlarını azam
sev yeye yükselteb l r. Aynı ağ dah l nde pek çok algor tma
yürüteb l rs n zve böylece ormanın ç nde ıssız b r köyde yaşayan b r
hasta akıllı telefonunu kullanarak tek b r yetk l doktora değ l de
performansları mütemad yen b rb r yle kıyaslanan yüzlerce yapay
zekâ ürünü doktora er şeb l r. IBM doktorunun ded kler nden
hoşlanmadınız mı? Sorun değ l. Kl manjaro'nun etekler nde mahsur
kalmış olsanız da k nc b r görüş almak ç n kolaylıkla Ba du
doktoruna başvurab l rs n z.

İnsan toplumu adına böyle b r şey n muazzam faydaları var. Yapay


zekâ ürünü doktorlar m lyarlarca nsana, özell kle de mevcut
durumda h çb r sağlık h zmet alamayanlara çok daha y ve ucuz b r
sağlık h zmet sağlayab l r.

Azgel şm ş ülkeler n yoksul köylüler akıllı telefonları aracılığıyla


öğren m algor tmaları ve b yometr k sensörler sayes nde günümüzde
en zeng n nsanların en gel şm ş şeh r hastaneler nde aldığından çok
daha y b r sağlık h zmet ne ulaşab l r.5

Aynı şek lde otonom arabalar da nsanlara çok daha y b r ulaşım


h zmet sunacak ve özell kle traf k kazalarının yol açtığı ölümler
azalacaktır. Günümüzde her sene 1,25 m lyona yakın nsan hayatını
traf k kazalarında kaybed yor (bu sayı savaş, suç ve terör kaynaklı
ölümler n toplamının k katı).6 Bu kazaların yüzde 90’ından fazlası
düpedüz nsan hatalarından kaynaklanıyor: alkollü araç kullanmak,
d reks yon başında kısa mesaj yollamak, uyuyakalmak, yola d kkat
edeceğ ne dalıp g tmek. ABD Ulusal Karayolu Traf k Güvenl ğ
İdares 2012'de ABD’de gerçekleşen ölümcül kazaların yüzde 31’ n n
alkol kullanımı, yüzde 3’ünün hız, yüzde 21’ n n de d kkat dağınıklığı
sebeb yle yaşandığını söylüyor.7 Otonom arabalar bunların
h çb r n yapmayacak. Bu taşıtların kend sorunları ve sınırları
bulunsa da (ve k m kazalar kaçınılmaz olsa da) tüm nsan
sürücüler n yer n b lg sayarlar aldığında traf k kazalarının neden
olduğu yaralanma ve ölümler n yüzde 90 oranında azalması
beklen yor.8 B r başka fadeyle, otonom arabalara geç lmes yılda b r
m lyon hayatı kurtaracak.

Bu açıdan bakınca, ulaşım ve sağlık h zmet alanlarında sırf nsanları


şler nden etmemek ç n otomasyonun önüne geçmek del l k olur.
Sonuçta esas korumamız gereken nsanların kend s , şler değ l.
İş nden olan şoför ve doktorların yapacak başka b r şey bulmaları
gerekecek.

Mak nedek Mozart

Yapay zekâ ve robot teknoloj ler en azından kısa vadede tüm ş


alanlarını tamamen ortadan kaldıracak değ l. Kısıtlı b r alanda b r d z
rut n faal yet üzer nde uzmanlaşma gerekt ren şler otomasyona tab
tutulacak. Ama o kadar rut n olmayan, gen ş b r becer yelpazes n n
eşzamanlı kullanımını ve öngörülemeyen senaryolarla başa çıkmayı
gerekt ren şlerde, nsanların yer ne mak neler get rmek o kadar
kolay olmayacak. Örneğ n sağlık h zmetler ne bakalım. Çoğu doktor
neredeyse tamamen eldek b lg ler değerlend rmeye odaklanıyor:
tıbb ver ler algılıyor, anal z ed yor ve teşh s koyuyor. Oysa
hemş reler can acıtan ğneler yapmak, sargıları değ şt rmek ya da
ş ddet serg leyen b r hastayı zaptetmek ç n hem motor hem de
duygusal becer ler kullanmak zorunda. Dolayısıyla güven l r b r robot
hemş reden yıllar yıllar önce, akıllı telefonumuzla ulaşab ld ğ m z
yapay zekâ ürünü b r a le doktoru ed nmem z daha muhtemel.9
Hastaların, çocukların ve yaşlıların bakımını üstlenen bakım sektörü
uzun b r süre daha nsanların kales olarak kalacakg b görünüyor.
Hatta büyük ht malle nsan ömrü uzayıp doğum sayısı azaldıkça
yaşlı bakımı nsan emeğ p yasasının hızla büyüyen sektörler nden
b r hal ne gelecek.

Bakımın yanı sıra yaratıcılık da otomasyonun karşısına z yades yle


zor engeller çıkarıyor. Müz ğ pazarlamak ç n nsanlara artık
ht yacımız yok; şarkıları Tunes’dan nd reb l yoruz ama bestec ler,
müz syenler, şarkıcılar ve DJ'ler halen et ve kem kten mürekkep.
Sadece yen müz k üret lmes ç n değ l akıl almayacak gen şl ktek
mevcut repertuvardan seçk ler yapmak ç n de onların yaratıcılığına
t mat ed yoruz.

Y ne de uzun vadede h çb r ş otomasyondan paçasını


kurtaramayacak. Sanatçılar b le. Modern dünyada sanat her da m
nsan duygularıyla l şk len-d r l yor. Sanatçıların çsel ps koloj k
enerj ler n açığa çıkardığını ve sanatın n ha amacının b z
duygularımızla let ş me geç rmek ve ç m zde yen duygular
uyandırmak olduğunu düşünürüz genell kle. Bu sebeple sanatı
değerlend r rken hedef k tle üzer ndek duygusal etk s n göz önünde
bulundururuz. Fakat sanatı bel rleyen nsan duygularsa, har c
algor tmalar nsanların duygularını Shakespeare'den, Fr da
Kahlo'dan ya da Beyonce’den daha y kavrayıp yönlend reb l r hale
geld ğ nde ne olacak?
Ne de olsa duygular esrareng z fenomenler değ l; b yok myasal b r
sürec n sonucunda ortaya çıkıyorlar. Bu yüzden çok uzak olmayan
b r gelecekte mak ne öğrenmes ne mukted r algor tmalar beden
üzer nde ve ç ndek sensörlerden let len b yometr k ver ler anal z
ed p k ş l k t p n z ve değ şen halet ruh yen z anal z ederek bell b r
şarkının ve hatta bell b r akordun üzer n zde yaratab leceğ etk y
hesaplayab l r.10

Tüm sanat dalları ç nde büyük ver anal z ne muhtemelen en yatkın


olanı müz k çünkü bu dalda hem g rd ler hem de çıktılar
matemat ksel olarak fade ed lmeye müsa t. G rd ler ses dalgalarının
matemat ksel modeller , çıktılarsa s n r fırtınalarının elektrok myasal
modeller . Önümüzdek yıllarda m lyonlarca müz k deney m n
tarayan b r algor tma hang g rd ler n hang çıktılara yol açtığını
tahm n edecek duruma geleb l r."

D yel m k sevg l n zle kavga ett n z. Ses s stem n zden sorumlu


algor tma hemen ç n zde kopan duygu fırtınasını algılayıp k ş l ğ n z
ve genel nsan ps koloj s hakkında b ld kler doğrultusunda,
üzüntünüze denk düşecek ve sıkıntınızı yansıtacak şarkılar çalmaya
başlayacak. Sözkonusu şarkılar başka nsanlar ç n b r şey fade
etmeyeb l r ama s z n k ş l k t p n ze b reb r uygun.

Hüznünüzün der nl kler yle yüzleşmen ze yardımcı olduktan sonra


aynı algor tma, belk s z n b le farkında olmadığınız, mutlu b r
çocukluk anınızı çağrıştırdığı ç n dünyada s z neşelend rmes
muhtemel o yegâne şarkıyı çalacak. Böyle b r yapay zekâyla
h çb r nsan DJ boy ölçüşemez.

Bu gerçekleşt ğ nde, yapay zekânın tesadüfler ortadan kaldıracağını


ve b z daha önce beğend ğ m z şeyler doğrultusunda b ç mlenen dar
b r müz k kozasına hapsedeceğ n ler süreb l rs n z. Bu şek lde yen
müz k zevkler ve türler nasıl keşfed lecek? Dert değ l. Algor tmayı
seçk n n yüzde 5 g b b r kısmını tamamıyla rastlantısal b r şek lde
bel rlemeye ayarlayab l r, karşınıza beklenmed k b r şek lde
Endonezya’ya özgü b r potpur , Ross n ’n n yazdığı b r opera ya da
Kore menşel b r pop şarkısı çıkarmasını sağlayab l rs n z. Yapay
zekâ zaman ç nde tepk ler n z gözlemleyerek rastlantısallığı en
uygun sev yeye get r p hoşnutsuzluğa sebep olmadan
keş fyapab lmen z sağlamak ç n tesadüf düzey n yüzde 3’e nd rme
ya da yüzde 8’e çıkarma yoluna g deb l r.

İler sürüleb lecek b r başka nokta da algor tmanın hang duyguyu


hedefleyeceğ n nereden b leceğ . Sevg l n zle kavganızın ardından
algor tma s z hüzünlend rmel m , neşelend rmel m ? Kesk n b r
şek lde “ y ” duygular ve “kötü” duygular d ye bel rlenm ş b r ölçeğ
körü körüne tak p m edecek? Bu hayatta hüzünlenmen n de y
geld ğ anlar yok mu? Elbette aynı soru nsan müz syenlere ve
DJ’lere de yönelt leb l r. Fakat sözkonusu b r algor tma olduğunda bu
b lmecen n pek çok lg nç çözümü var.

Seçeneklerden b r terc h müşter ye bırakmak. Duygularınızı


sted ğ n z şek lde değerlend reb l rs n z ve algor tma da s z n
d rekt fler n ze uyar. Kend n ze acıyarak debelenmek ya da sev nçten
taklalar atmak steyeb l rs n z, algor tma emr n ze amade. Hatta s z
ne sted ğ n z n açık seç k farkında olmasanız da algor tma d led ğ n z
şey n ne olduğunu algılamayı öğreneb l r.

Bunun yanı sıra eğer kend n ze güvenm yorsanız, tanınmış


ps kologlardan hang s ne güven yorsanız onun tavs yes
doğrultusunda hareket etme d rekt f de vereb l rs n z. Net cede
sevg l n z s z terk ederse, algor tma yas sürec n n beş resm
aşamasından geçmen ze önayak olab l r: önce olan b ten nkâr
etmen ze yardımcı olmak ç n N lüferden “Boş Verm ş m
Dünyaya”, sonra öfken z kamçılamak ç n Esmeray’dan “Unutma
Ben ”, s z pazarlığa teşv k etmek ç n Sezen Aksu’dan “Ger Dön”,
bunalımın d b ne vurmanız ç n Gülden Karaböcek'ten
“Sürünüyorum” ve Neşe Karaböcek’ten “Kemancı”, son olarak da
durumu kabullenmen ze yardımcı olmak ç n Ajda
Pekkan’dan “Bambaşka B r ” parçalarını çalar.

Algor tmanın geçeceğ b r sonrak aşama şarkılar ve melod lerle


oynamaya başlamak, onları s z n eğ l mler n ze göre az b raz
değ şt rmek. Belk b r şarkıyı, tek b r yer har ç muhteşem
buluyorsunuz. Algor tma bunu anlıyor çünkü ne zaman bu nahoş
kısmı duysanız kalb n z farklı atıyor ve oks tos n sev yen z azıcık
düşüyor. Algor tma bu rahatsız ed c notaları değ şt reb l r ya da
çıkarab l r.

Algor tmalar zamanla sıfırdan beste yapmayı öğren p nsanların


duygularıyla, bu duygular p yanonun tuşlarıymış g b oynayab l r.
B yometr k ver ler n z kullanarak s ze özel, koca kâ natta b r tek s z n
zevk n ze uygun melod ler üreteb l r.

İnsanların sanatla l şk ler n n sanat eserler nde kend ler n


bulmalarına dayandığı söylenegelm şt r. Mesela Facebook
hakkınızda b ld ğ herşeye dayanarak s ze özel sanat eserler
yaratmaya başlarsa, bu durum şaşırtıcı ve b r m ktar da tüyler
ürpert c sonuçlara yol açab l r. Sevg l n z s z terk ederse, Facebook
s ze Ajda Pekkan'ın ya da Sezen Aksu’nun kalb n kırmış
meçhul şahıs hakkındak şarkıyı değ l, b zzat s z n kalb n z kıran o
aşağılık şahıs hakkında yazılmış özel b r şarkı sunab l r. Şarkı
l şk n z sırasında gerçekten yaşanmış, başka k msen n haber
olmayan olayları b le hatırlatab l r s ze.

Elbette k ş sel sanat asla rağbet görmeyeb l r çünkü nsanlar


herkes n sevd ğ evrensel h tlerden hoşlanmayı sürdürecekt r. S zden
başka k msen n b lmed ğ b r şarkıyı b rl kte söylemek ya da böyle b r
şarkıyla hep beraber dans etmek mümkün olab l r m ? Ama
algor tmalar dünya çapında tutacak parçalar üretmekte, nev şahsına
münhasır şarkılar yazmaktan daha başarılı olab l r. Algor tma
m lyonlarca nsandan elde ed lm ş büyük çaplı b yomet-r k
ver tabanlarını kullanarak, herkes del ler g b dans ett recek dünya
çapında b r h t üretmek ç n hang b yok myasal unsurları tet klemek
gerekt ğ n b leb l r. Sanat gerçekten de nsan duygularını harekete
geç rmekle (ya da yönlend rmekle) lg l yse, böyles b ralgor tmayla
boy ölçüşmek çok az nsan müz syen n harcıdır (belk de h çb r n n);
sonuçta h çb r müz syen teller n tıngırdattığı esas enstrümanı, yan
nsanların b yok myasal s stem n , böyle b r algor tma kadar y
anlayamaz.

Tüm bunlar muhteşem sanat eserler ortaya çıkmasını sağlar mı? Bu


sorunun cevabı sanatın nasıl tanımlandığına bağlı. B r eser n güzel
olup olmadığı d nley c n n beğen s ne kalıyorsa ve müşter da ma
haklıysa, b yometr k algor tmaların tar h boyunca üret lm ş en y
sanat eserler n ortaya çıkarma olasılığı yüksek. Sanat nsanların
duygularından daha der nse ve b yok m-. yasal t treş mler n ötes nde
b r hak kate şaret ed yorsa, b yometr k algor tmalardan pek de y
sanatçılar çıkmayab l r. Ama çoğu nsandan da çıkmıyor zaten.
Sanat p yasasına g rmek ve çoğu nsan bestec ve
performansçının yer n almak ç n lle de Çaykovsk ’y gölgede
bırakmaları gerekm yor. Br tney Spears'ı aşsalar yeter.

Yen meslekler?

Sanattan sağlık h zmetler ne her alanda pek çok geleneksel


mesleğ n elden g tmes , nsanlar ç n yen meslekler n yaratılmasıyla
kısmen telaf ed leb l r. B l nen hastalıkları teşh s eden ve alışılageld k
tedav ler uygulayan prat syen hek mler n yer ne yapay zekânın
geçmes mümkün. Ama tam da bu yüzden çığır açıcı araştırmalar
yapmaları ve yen laçlar ya da cerrah uygulamalar gel şt reb lmeler
ç n nsan doktorlara ve laboratuvar as stanlarına ödeneb lecek çok
daha fazla para bulunacak.'2

Yapay zekâ nsanlar ç n başka şler yaratılmasını da sağlayab l r.


İnsanlar yapay zekâyla yarışmak yer ne yapay zekânın dame
ed lmes ve desteklenmes ne odaklanab l rler. Örneğ n nsan
p lotların yer n nsansız uçakların almasıyla k m meslekler ortadan
kalkarken bakım, onarım, uzaktan kumanda, ver anal z ve s ber
güvenl k alanlarında yen ş olanakları doğdu. ABD s lahlı kuvvetler ,
Predator ya da Reaper model nsansız uçakların Sur ye'n n
tepes nde uçurulması ç n uçak başına otuz k ş ye ht yaç duyuyor ve
uçuşların sonucunda toplanan b lg ler n anal z ed lmes ç n en az
seksen k ş daha gerek yor. ABD Hava Kuvvetler 2015’te tüm bu
görevler ç n gerekl eğ t ml personelden yoksundu ve dolayısıyla
nsansız uçakları dare edecek nsan bulamamak g b ron k b r kr zle
karşı karşıya kaldı.'3

Durum böyle olursa, 2050'n n ş p yasasının çehres n nsanlarla


yapay zekâların rekabet nden z yade bu k s n n şb rl ğ bel rleyeb l r.
İnsanla yapay zekânın b r araya gelmes nden oluşan ek pler
asay şten bankacılığa pek çok alanda hem nsanları hem de
b lg sayarları aşan b r performans serg leyeb l rler. 1997’de IBM’ n
satranç programı Deep Blue, Gary Kasparov’u yend kten sonra
nsanlar satranç oynamayı bırakmadı. Aks ne satranç ustası nsanlar,
yapay zekâ ürünü antrenörler sayes nde her zamank nden daha
y b r sev yeye geld ve “sentorlar" tab r ed len nsan ve yapay
zekânın b rl ktel ğ nden oluşan satranç ek pler , b r sürel ğ ne de olsa,
hem nsanları hem de b lg sayarları alt ett . Yapay zekâ aynı şek lde
gelm ş geçm ş en y dedekt fler n, bankacıların ve askerler n
yet şt r lmes ne yardımcı olab l r.'4

Fakat bu tarz yen meslekler n genel sorunu, heps n n muhtemelen


yüksek düzey uzmanlık gerekt recek olması ve dolayısıyla vasıfsız
emekç ler n

şs zl k sorununu çözmeyecek olması. İnsanlar ç n yen meslekler


yaratmak, nsanları bu meslekler dolduracak şek lde yen den
eğ tmekten daha kolay olab l r. Öncek otomasyon dalgalarında
nsanlar genell kle düşük vasıflı b r şten d ğer ne geç ş yapab l yordu.
1920’lerde tarımda mak neleşme sonucu şten çıkarılan b r toprak
şç s traktör üreten b r fabr kada yen b r ş bulab l yordu. 1980’lerde
şs z kalmış b r fabr ka şç s süpermarkette kas yer olarak çalışmaya
başlayab l yordu. Bu tür meslek değ ş kler makuldü çünkü tarladan
fabr kaya, fabr kadan süpermarkete geç ş ç n kısa b r eğ t m sürec
yeterl yd .

Ama 2050'de ş n robotlara kaptıran b r kas yer ya da tekst l şç s n n


kanser araştırmacısı, nsansız uçak operatörü ya da yarı nsan, yarı
yapay zekâdan oluşan b r bankacı ek b n n parçası olarak çalışmaya
başlaması çok zor. Bu nsanlar gerekl eğ t me sah p olamayacak. 1.
Dünya Savaşı’nda b nlerces ölecek m lyonlarca eğ t ms z genc
askere alıp mak nel tüfekler n başına geç rmek akla yatkındı. Bu
gençler n b reysel becer ler büyük önem taşımıyordu. Günümüzde
ABD Hava Kuvvetler nsansız uçak operatörü ve anal st açığına
rağmen personel ht yacını süpermarkettek ş nden
ayrılmış nsanlarla doldurmaya yanaşmıyor. Deney ms z askerler n
b r Afgan düğününü yüksek düzey Tal ban üyeler n n katıldığı b r
toplantı sanması arzu ed len b r durum değ l.

Bu nedenle, nsanlar ç n pek çok yen meslek ortaya çıksa da


“ şlevs z” b r sınıfın doğmasına tanıklık edeb l r z. Eşzamanlı b r
şek lde hem yüksek şs zl k oranı hem de n tel kl şç eks kl ğ n n
yaşandığı k yönlü b r belayla uğraşmak zorunda kalab l r z. Çoğu
nsan, 19. yüzyılda at arabası sürücüsüy-ken taks şoförlüğü
yapmaya başlayanların değ l, 19. yüzyılda büyük b r hızla ş
sahasının bütünüyle dışına atılan atların kader n paylaşab l r.'5

Buna laveten, arta kalan h çb r meslek otomasyonun gelecekte teşk l


edeceğ tehd tlerden azade olmayacaktır z ra mak ne öğrenmes yle
robot b l m lerleme kaydetmey sürdürecekt r. Kırk yaşında şs z
kalmış b r süpermarket kas yer , olur da nsanüstü b r çabayla kend n
nsansız uçak p lotu olarak yen den yaratab l rse, bu nsanın b r on
sene sonra kend n y ne yen baştan yaratması cap edecekt r çünkü
o süre zarfında nsansız uçakların uçurulma-sında da muhtemelen
otomasyona geç lecekt r. Bu gel p geç c l k yüzünden send ka kurmak
ya da şç haklarını güvenceye almak daha da zorlaşacaktır. Ş md
b le gel şm ş ekonom lerdek çoğu yen meslek güvence altına
alınmayan geç c şler, serbest meslek ve tek seferl k projeler sınıfına
g r yor.'6 On yıl-' lık b r sürede mantar g b b t p yok olan b r mesleğ n
send kası nasıl kurulur?

Aynı şek lde nsanla b lg sayardan oluşan sentor ek pler de hayat


boyu ortaklık anlaşması yer ne nsanla b lg sayar arasında da m b r
çek şmeye gebe. Sherlock Holmes ve Dr. Watson g b sadece
nsanlardan oluşan ek plerde çoğunlukla yerleş k b r h yerarş ve
yıllar boyu devam eden bell davranış b ç mler görülür. Ama IBM’ n
Watson adlı b lg sayar s stem yle (2011 yılında ABD'de yayınlanan
Jeopardy! adlı yarışma programını kazanınca meşhur olmuştu)
eşleşen nsan dedekt f her davranış b ç m n n aksaklığa, her tür
h yerarş n n de devr me davet çıkardığını göreb l r. Dünün
yancısı geleceğ n şef ne dönüşeb l r, tüm protokol ve kılavuzların her
sene baştan yazılması gerekecekt r.'7
Satranç dünyasına daha yakından bakarak uzun vadede şler n
nereye doğru g tt ğ ne da r çıkarımlarda bulunab l r z. Deep Blue'nun
Kasparov’u yenmes n tak p eden yıllarda satranç alanında nsanlarla
b lg sayarların şb rl ğ n n gel şt ğ doğru.Ancak son yıllarda
b lg sayarlar o kadar y satranç oynamaya başladı k kend ler ne eşl k
eden nsanlar değerler n y t rd ler. Çok yakında ek pte b r nsan
bulunması tamamen lüzumsuz hale geleb l r.

7 Aralık 2017’de kr t k b r dönüm noktasına gel nd : b r b lg sayarın b r


nsanı yenmes değ ld sözkonusu olan (satrançta bunun herhang b r
haber değer kalmadı), Google'ın AlphaZero programının Stockf sh 8
programını yenmes yd . Stockf sh 8, 2016 yılının b lg sayarlararası
satranç şamp yonu. İnsanlardan gelen yüzlerce yıllık satranç
deney m n n yanı sıra onca yıllık b lg sayar deney m ne de er ş m
vardı. San yede 70 m lyon satranç hamles hesaplayab l yordu. Oysa
AlphaZero san yede sadece 80 b n hamle hesap-layapab l yordu ve
nsan yaratıcıları kend s ne h çb r satranç stratej s öğ-retmem şt ;
standart açılışları b le. Onun yer ne AlphaZero en son
mak ne öğrenmes prens pler n kullanarak satrancı kend kend ne
oynayarak öğrenm şt . Çaylak AlphaZero buna rağmen Stockf sh
karşısında yüz oyundan y rm sek z n kazandı ve yetm ş k s nde de
berabere kalmayı başardı. B r kere b le yen lmed . AlphaZero
nsanlardan h çb r şey öğrenmed ğ ç n kazanmasını sağlayan
hamleler ve stratej ler nsanlara sıradışı geld . Bütünüyle dah ce
olmanın ötes nde yaratıcıydı da.

AlphaZero’nun sıfırdan satranç öğren p Stockf sh'le karşılaşmaya


hazırlanması ve böyles ne dah ce çgüdüler gel şt rmes ne kadar
sürdü ders n z? Dört saat. Bu b r yazım hatası değ l. Satranç
yüzyıllar boyunca nsan zekâsının en parlak örnekler nden b r
sayılmıştır. AlphaZero kara cah ll kten yaratıcı usta statüsüne dört
saatte, h çb r nsanın yardımı olmaksızın ulaştı.'8

Ortadak tek yaratıcı yazılım AlphaZero değ l. Artık pek çok program
sadece kaba hesap açısından değ l “yaratıcılık” açısından da
nsanlara her zaman üstün gel yor. Sadece nsanların yarıştığı
satranç turnuvalarında hakemler g zl ce b lg sayar yardımı alarak h le
yapmaya çalışan oyuncu var mı d ye tet kted rler. H lebazları
yakalamanın yollarından b r de oyuncuların serg led ğ özgünlük
sev yes n tak p etmekt r. Oldukça yaratıcı b r hamle
yapıldığında, hakemler çoğunlukla bunun nsan ş
olamayacağından, b lg sayar tarafından yapılmış b r hamle olması
gerekt ğ nden kuşkulanıyorlar. En azından satranç alanında,
yaratıcılık b lg sayarların alamet far kası hal ne geld ! Satrancı
b r çeş t felaket haberc s sayarsak, uyarı s nyal ver lm şt r d yeb l r z.
Günümüzde satranç oynayan nsan-yapay zekâ ek pler n n başına
gelen, lerde asay ş, tıp ve bankacılık alanlarında oluşturulacak
nsan-yapay zekâ ek pler n n de başına geleb l r.'9

Sonuç olarak, yen meslekler yaratılması ve bu mesleklere atanacak


nsanların eğ t lmes ç n tek seferl k b r çaba yeterl değ l. Yapay zekâ
devr m peş sıra yen b r yerleş k ş p yasası denges n n kurulduğu
tek seferl k b r dönüm noktası değ l. Aks ne daha büyük sıçramaların
önünü açacak b r kırılma. Çalışanlar ş md b le tüm hayatlarını tek b r
şte çalışarak geç rmey beklem yor.20 2050’ye gel nd ğ nde “ömür
boyu tek meslek” kavramının yanı sıra “ömür boyu tekuzmanlık”
kavramı da f tar h nden kalma b rolgu muameles göreb l r.

Durmadan yen meslekler cat ed p şgücünü baştan eğ teb lsek b le,


ortalama nsanın sonu gelmeyen n ş çıkışlarla dolu b r hayatın
gerekt rd ğ duygusal dayanıklılığa sah p olup olamayacağı şüphe
götürür. Değ ş m her da m stres kaynağıdırve 21. yüzyılın başlarında
yaşanan çalkantılı dönem de küresel b r stres salgınına yol açtı.2'
İnsanlar ş p yasasıve b reysel kar yerlerdek gel p geç c l ğ n daha da
artmasıyla başa çıkab lecek m ? Büyük ht malle Sap ens' n z hn n
ayakta tutab lmek ç n laçlar ve s n rsel ger b ld r m
yöntemler nden med tasyona uzanan b r yelpazede, çok daha etk n
stres azaltma tekn kler ne ht yaç duyacağız. 2050'ye gel nd ğ nde
sadece h çb r ş olmadığından ya da uygun eğ t m eks kl ğ nden
kaynaklanmayan, aynı zamanda z h nsel dayanma gücünün
yeters zl ğ ne bağlı b r “ şlevs z” sınıf ortaya çıkab l r.

Elbette bunların çoğu varsayımdan baret. 2018' n başında bu


satırlar kaleme alınırken, otomasyon pek çok endüstr ye s rayet ett ğ
halde k tlesel şs zl ğe yol açmış değ l. EsasenABD g b pek çok
ülkede şs zl k oranı en düşük sev yeler nde seyred yor. K mse yapay
zekâ ve otomasyonun gelecekte farklı meslekler üzer nde ne g b b r
etk yaratacağını tam olarak b lemez ve bu konularla l şk l
gel şmeler n takv m n kest rmek son derece zor; özell kle
de tamamıyla teknoloj k atılımlara bağlı olduğu kadar s yas kararlara
ve kültürel geleneklere de bağlı olduğu ç n. Bu yüzden otonom
arabaların nsan sürücülerden daha emn yetl ve ucuz olduğu
anlaşılsa b le s yasetç ler ve tüket c ler bütün bunlara rağmen yıllarca
ve hatta onlarca yıl boyunca değ ş m n önüne taş koyab l r.

Ancak kayıtsız kalmak g b b r seçeneğ m z yok.


Kaybed lenler nyer ne yeterl sayıda yen meslek çıkacağını
varsaymak tehl kel d r. Öncek otomasyon dalgalarında böyle olmuş
olması, 21. yüzyılın bambaşka koşullarında da öyle olacağı anlamına
kes nl kle gelm yor. Potans yel toplumsal ve s yasal kırılmalar o denl
end şe ver c k s stem k k tlesel şs zl k olasılığını, düşük dah
olsa, fazlasıylac dd ye almamız şart.

Sanay Devr m 19. yüzyılda mevcut toplumsal, ekonom kve s yas


modeller n n h çb r n n başa çıkamadığı yen koşullar ve sorunlar
yarattı. Feodal zm, monarş zm ve geleneksel d nler sanay leşm ş
metropoller , yer nden ed len m lyonlarca şç y ya da modern
ekonom n n durmadan değ şen doğasını dare etmeye uygun değ ld .
Bu sebeple nsanlığın l beral demokras ler, komün st d ktatörlükler ve
faş st rej mler g b bütünüyle yen modeller gel şt rmes gerekt ve bu
modeller tecrübe etmek, sapla samanı ayırmak ve en y
çözümler yürürlüğe sokmak ç n yüz yılı aşkın b r süre korkunç
savaşlar ve devr mler yaşandı. D ckens romanlarında anlatılan çocuk
şç ler, 1. Dünya Savaşı ve 1932 la 1933 yıllarında Ukrayna'da
yaşanan Büyük Kıtlık nsanlığın öded ğ bedeller n yalnızca küçük b r
kısmıydı.

B l ş m teknoloj ler ve b yoteknoloj n n 21. yüzyılda nsanlığın önüne


çıkardığı zorluklarmuhtemelen öncek yüzyılda buhar mak neler n n,
tren yollarının ve elektr ğ n çıkardığı zorluklardan çok daha büyük. Ve
meden yet m z n muazzam yıkıcı gücünü hesaba katarsak daha fazla
başarısız model , dünya savaşını ya da kanlı devr mler kaldırmayı
göze alamayız. Bu defa başarısız modeller n sonu nükleer savaşlar,
genet ğ yle oynanmış canavarlar ve b yosfer n tamamen flası olab l r.
Bu yüzden Sanay Devr m 'n n zorlukları karşısında gösterd ğ m z
çabanın fazlasını göstermem z gerek yor.

Sömürüden şlevs zl ğe

Potans yel çözümler üç ana sınıfa ayrılıyor: meslekler n


kaybolmaması ç n ne yapmak gerek yor, yeterl sayıda yen
mesleğ n yaratılması ç n ne yapmak gerek yor ve tüm çabalarımıza
rağmen kaybed len meslekler n sayısı, yaratılan meslekler n sayısını
aşarsa ne yapmak gerek yor.

Meslek kaybını bütünüyle engellemek g b b r stratej n n ne caz p ne


de savunulur b r tarafı var çünkü bu stratej y ben msemek, yapay
zekâyla robot b l m n n muazzam olumlu potans yel n b r kenara
atmak demek. Devletler buna rağmen, cereyan edecek sarsıntıları
azaltmak ve uyum sağlanmasına zaman tanımak ç n otomasyonun
hızını kasten yavaşlatab l rler. Teknoloj h çb r zaman bel rley c
değ ld r ve b r şey n yapılab l yor olması lla yapılması gerekt ğ
anlamına gelmez. Hükümet düzenlemeler t car olarak uygun ve
ekonom k açıdan kazançlı olsa da yen teknoloj ler n önünü
tıkayab l r. Örneğ n az gel şm ş ülkelerde “beden ç ftl kler ” kurarak,
çares z ama varlıklı alıcıların yarattığı ve doyma ht mal pek
bulunmayan b r talep barındıran, nsan organları p yasası
yaratab lecek teknoloj ye onlarca yıldır sah b z. Bu tarz beden
ç ftl kler m lyarlarca dolar edeb l r. Y ne de nsan beden parçalarının
serbestçe alınıp satılması yasal düzenlemelerle engellenm şt r ve
organ t caret yapılan b r karaborsa bulunsa da tahm n n zden çok
daha küçük çaplıdır.22

Değ ş m n hızını yavaşlatmak, kaybed lecek meslekler n yer ne


yeterl sayıda yen meslek koymak ç n zaman kazandırab l r. Ancak
daha önce de bel rtt ğ m g b ekonom k g r ş mc l ğ n eğ t m ve
ps koloj alanlarında b r devr mle desteklenmes gerek. Yen şler n y
maaşlı devlet memurluklarından baret olmayacağını varsayarsak, bu
şler büyük ht malle yüksek düzeyde uzmanlıkgerekt recekve yapay
zekâ gel şmey sürdürdüğü müddetçe çalışan nsanların
mütemad yen yen becer ler kazanması ve meslekler n değ şt rmes
cap edecek. Hükümetler n devreye g r p hem yaşam boyu eğ t m
sektörünü güçlend rmes hem de kaçınılmaz geç ş dönemler ç n
b r güvenl k ağı sağlaması lazım. Kırk yaşındak esk b r nsansız
hava aracı p lotunun sanal dünya tasarımcısı olarak kend n yen den
yaratması üç sene alacaksa, bu süre zarfında kend s n ve a les n
geç nd reb lmek ç n yüklü b r devlet desteğ ne ht yaç duyacaktır.
(Günümüzde İskand navya’da bu tarz b r uygulama mevcut.
İskand nav devletler “meslekler değ l çalışanları koru” prens b yle
hareket ed yor.)

Ancak yeterl devlet yardımı gelecek olsa b le m lyarlarca nsan akl


denges n y t rmeden kend n sürekl yen baştan yaratab lecek m ,
şte bu bell değ l. Buyüzden nsanlığınd kkatedeğerb r kısmı tüm
çabalarımıza rağmen ş dünyasının dışına atılırsa, ş sonrası
toplumlar, ş sonrası ekonom ler ve ş sonrası pol t kalar ç n yen
modeller arayışına g rmek zorunda kalırız. İlk adım geçm şten m ras
aldığımız toplumsal, ekonom k ve s yasal modeller n böyle b r
zorlukla baş etmeye elver şl olmadığını dürüstlükle kabul etmek.

Örneğ n komün zm düşünün. Otomasyon kap tal st s stem temelden


sarsmakla tehd t ett ğ ç n nsanın aklında komün zm n ger gelmes
olasılığı bel r yor. Ama komün zm bu türden b r kr zden st fade etmek
adına ortaya çıkmadı. 20. yüzyıl komün zm şç sınıfının ekonom
ç n hayat önem teşk l ett ğ ne hükmetm şt ve komün st düşünürler
proletaryaya bu muazzam ekonom k gücü s yas b r yumruğa nasıl
çev reb lecekler n öğretmeye çalışmıştı. Komün st s yas plan şç
sınıfı devr m n gerekt r yordu. K tleler ekonom k k fayet n y t r r ve
sömürülmekle değ l de şlevs zl kle boğuşmaya başlarsa bu öğret ler
ne denl şlevsel olur? İşç sınıfı olmadan şç sınıfı devr m nasıl
gerçekleşt r leb l r?

K m ler nsanların ekonom k şlev n asla y t rmeyeceğ n çünkü ş


ortamında yapay zekâyla yanşamayacak olsalar da tüket c olarak
her zaman nsana ht yaç duyulacağını dd a edeb l r. Ancak
geleceğ n ekonom s nde b ze tüket c olarak ht yaç duyulup
duyulmayacağı b le meçhul. Bu görev pekâlâ mak neler ve
b lg sayarlar da yer ne get reb l r. Teor de dem r üreten b r maden
şletmes n n bu dem r robot fabr kasına satması ve robot fabr kasının
da robot üret p bu robotları maden şletmes ne satması, böylece
daha fazla robot üret lmes ç n daha çok dem r çıkarılması ve bunun
bu şek lde devam etmes mümkün. Bu ş rketler büyüyüp evren n ücra
köşeler ne kadar yayılab l r ve bunun ç n tek ht yaçları robotlar ve
b lg sayarlardır; nsanlara ürünler almaları ç n b le ht yaç duymazlar.

Doğrusu günümüzde b le b lg sayarlar ve algor tmalar üret c l ğe


laveten müşter şlev de görmeye başladı. M sal algor tmalar,
borsadak en öneml h sse sened ve mal alıcıları statüsüne
yükselme yolunda. Benzer şek lde reklam sektörünün en öneml
müşter s de b r algor tma: Google'ın arama motoru algor tması.
İnsanlar İnternet s tes tasarlarken genell kle herhang b r nsanın
değ l Google'ın arama motoru algor tmasının beğen ler ne h tap
ed yor.

Elbette algor tmaların b l nc yok, o yüzden de satın aldıkları şey n


tadını çıkaramıyor, terc hler n duyu ve duygular doğrultusunda
yapmıyorlar. Google arama motoru algor tması dondurmanın tadına
bakamıyor. Algor tmalar seç mler n , daha z yade dah l hesaplamalar
ve yüklenm ş hazır terc hler doğrultusunda yapıyorlar ve bu terc hler
günbegün dünyamızı daha çok şek llend r yor. Google arama motoru
algor tması dondurma f rmalarının İnternet s teler n derecelend rme
hususunda çoksof st ke b r zevke sah p ve dünyanın en başarılı
dondurma f rmaları, tadı en güzel dondurmayı üretenler değ l Google
algor tmasının en üst sıraya koydukları.

Durumun böyle olduğunu kend deney mler mden b l yorum. B r k tap


yayımlayacağım zaman yayıncım benden k tabın çevr m ç ortamda
yer alacak tanıtımı ç n kısa b r yazı kaleme almamı st yor. Ama
yayınev nde yazdıklarımı Google algor tmasının zevk ne uygun hale
get rmek ç n çalışan b r uzman var. Bu uzman metn m n üzer nden
geç p, “Bu kel mey kullanma; onun yer ne şunu kullan. Bu sayede
Google algor tmasının daha çok d kkat n çeker z,” d yor. B l yoruz k
algor tmanın lg s n çekeb l rsek nsanların lg s n çekmek şten b le
değ l.

Pek , madem nsanlara ne üret c ne de tüket c sıfatıyla ht yaç var,


nsanların f z ksel olarak hayatta kalmaları ve ps koloj k sağlıkları
nasıl korunacak? Bu soruya cevap aramak ç n kr z n patlak
vermes n bekleyemey z. O noktaya gel nd ğ nde ş şten geçm ş
olacaktır. 21. yüzyılın eş benzer görülmem ş teknoloj k ve ekonom k
kırılmalarıyla başa çıkab lmek ç n b r an önce yen toplumsal ve
ekonom k modeller gel şt rmel y z. Bu modeller n meslekler değ l
nsanları koruma lkes çerçeves nde şek llenmes gerek. Pek çok
meslek tatsız tuzsuz angarya şler sınıfına g r yor zaten ve o
meslekler kurtarılmayı hak etm yor. Kas yerl k k msen n rüyalarını
süsleyen b r ş değ l. Odaklanmamız gereken nsanların
temel ht yaçlarını karşılayıp sosyal statü ve onurlarını korumak
olmalıdır.

Evrensel temel gel r g tt kçe daha çok lg uyandıran yen b r model.


Bu modele göre devletler, algor tma ve robotları kontrol eden
m lyarderler ve ş rketlerden aldıkları verg ler herkes n temel
ht yaçlarının karşılanmasına yetecek dolgun b r ödeneğ f nanse
etmek ç n kullanıyor. Bu sayede yoksullar ş kaybı ve ekonom k
açıdan müşkül durumda kalmaya karşı desteklen rken, zeng nler de
halkın öfkes nden korunuyor.23

Bununla bağlantılı b r başka görüş de “meslekler” added len nsan


faal yetler n n kapsamını gen şletmey öngörüyor. Günümüzde
m lyarlarca ebeveyn çocuklarına bakıyor, komşular b rb r ne kol kanat
ger yor ve vatandaşlar kolekt fler kuruyor. Bu faal yetler n h çb r
meslek olarak kabul ed lm yor. Belk de kafa yapımızı değ şt r p
çocuk bakımının muhtemelen dünyanın en öneml ve zor ş
olduğunun farkına varmamız gerek yordur. Bu durumda b lg sayarlar
ve robotlar tüm şoförler n, bankacıların ve avukatların yer ne geçse
de ş sıkıntısı yaşanmayacaktır. Tab ortaya, meslek olarak kabul
ed lecek bu görevler k m n değerlend receğ ve karşılığını k m n
vereceğ sorusu çıkıyor. Altı aylık bebekler n anneler n maaşa
bağlayamayacağını düşünürsek, sorumluluk devlete kalacak
demekt r. Ver lecek maaşın tüm a len n temel ht yaçlarını
karşılamasının arzulanacağını da hesaba katarsak, ortaya çıkan
sonuç evrensel temel gel rden pek de farklı değ l.

Öte yandan devletler evrensel temel gel r yer ne h zmet


uygulamasını f nanse edeb l r. İnsanlara sted kler şek lde
harcayacakları b r maaş vermek yer ne bedava eğ t m, bedava sağlık
h zmet , bedava ulaşım g b h zmetler sağlanab l r. Bu esasen ütop k
b r komün zm tasavvuru. İşç sınıfı devr m n başlatma f kr m adını
doldurmuş olsa da komün zm n amacını başka şek llerde
gerçekleşt rmey hedefleyemez m y z?

İnsanlara evrensel temel gel r (kap tal st cennet) sağlanması mı,


evrensel temel h zmet (komün st cennet) sunulması mı daha y d r,
tartışılır. Her k seçeneğ n de avantajları ve eks kl kler var tab . Ama
hang cennet terc h edersen z ed n, mesele “evrensel” ve “temel”
kavramlarının gerçekten ne fade ett ğ nde düğümlen yor.

Evrensel ne demek?

İster gel r ster h zmet şekl nde olsun evrensel temel destek
dend ğ nde kasted len genel olarak ulusal temel destekt r. Ş md ye
dek tüm evrensel temel gel r g r ş mler ya ulusal ya da bölgeseld .
F nland ya, Ocak 2017'de k senel k b r deney başlatarak 2000 şs z
F nland yalIya ş bulup bulmamalarından bağımsız olarakayda56o
avro ödemeye başladı. Kanada’nın Ontar o eyalet nde, İtalya'nın
L vorno şehr nde ve çeş tl Hollanda kentler nde buna benzer
deneyler yapılacak.24 (2016’da İsv çre'de m ll temel gel r uygulaması
başlatılsın mı d ye referandum yapıldı ama seçmenler bunu
reddett k)

Ancak bu tarz ulusal ve bölgesel uygulamalara l şk n sorun şu k


otomasyon mağdurları F nland ya, Ontar o, L vorno ya da
Amsterdam'da yaşamıyor olab l r. Küreselleşme b r ülken n
nsanlarını bütünüyle başka ülkeler n p yasalarına tab kıldı ama
otomasyon bu küresel t caret ağının gen ş kes mler n zayıf halkalara
yıkıcı zararlar verecek şek lde dağıtab l r. 20. yüzyılda doğal
kaynaklardan yoksun gel şmekte olan ülkeler, ağırlıklı olarak vasıfsız
şç ler n n ucuz şgücünü satarak ekonom k lerleme
katetm şt . Günümüzde m lyonlarca Bangladeşl ürett kler t şörtler
ABD'l müşter lere satarak, Bangalor'da yaşayanlar çağrı
merkezler nde ABD'l müşter ler n ş kâyetler yle boğuşarak
geç n yor.26

Ancak yapay zekâ, robot ve 3-D yazıcıların yüksel şe geçmes yle


ucuz vasıfsız emek gücü çok daha az önem taşıyacak. T şörtler
Dakka'da mal ed p bunların ABD'ye nakled lmes yle uğraşmak
yer ne Amazon'dan satın alıp New York'ta çıktısını alab leceks n z.
Beş nc Cadde' dek Zara ve Prada mağazalarının yer n
Brooklyn'dek 3-D yazıcı merkezler alab l r ve bu tarz yazıcılar
k m ler n n evler nde b le bulunab l r. Aynı zamanda yazıcınız
hakkında ş kâyette bulunmak ç n Bangalor’dak çağrı merkez n değ l
Google bulutunda duran, aksanı ve ses tonu terc hler n ze göre
şek llend r lm ş yapay zekâ tems lc yle konuşab l rs n z. Dakka ve
Bangalor’da şs z kalacak şç ler n ve çağrı merkez operatörler n n
son moda t şörtler tasarlamaya ya da b lg sayar kodu yazmaya
uygun b r eğ t m yok, o halde nasıl hayatta kalacaklar?

Yapay zekâlar ve 3-D yazıcılar gerçekten de Bangladeşl ler n ve


Bangalor-luların şler n eller nden alırsa, daha önceden Güney
Asya'ya akın eden hasılatlar Kal forn ya’dak b rkaç teknoloj dev n n
kasalarına dolmaya başlar. Ekonom k büyüme dünya çapında
y leşmeye sebep olacağına S l kon Vad s g b ler teknoloj
merkezler nde muazzam b r yen sermayen n b r kmes ne ve
gel şmekte olan ülkeler n çökmes ne yol açab l r.

Tab k H nd stan ve Bangladeş g b k m yen gel şen ekonom ler n


kazanan takıma katılmalarını sağlayacak b r hızla lerleme
kaydetmes de mümkün. Yeter nce zaman geçt kten sonra tekst l
şç ler n n ve çağrı merkez operatörler n n çocukları veya torunları
b lg sayarların ve 3-D yazıcıların üret c s ve sah b g r ş mc ler hal ne
pekâlâ geleb l r. Fakat bu geç ş ç n gerekl vak t daralıyor. Geçm şte
ucuz vasıfsız şgücü küresel ekonom k uçurumu güvenl b r şek lde
katetmeye yarayan b r köprü görev görmüştü. B r ülke yavaş
gel şme hızına rağmen sonunda sağlam b r noktaya ulaşab leceğ
beklent s taşıyab l yordu. Doğru adımlar atmak hızlı kalkınmadan
daha öneml yd . Ancak artık köprü sallantıda ve kısa süre ç nde
yıkılab l r. Ucuz şgücünden yüksek becer gerekt ren endüstr lere
terf ederek köprüyü geçm ş olanlar muhtemelen paçayı sıyıracak.
Ama ger de kalanlar kend ler n , karşı tarafa geçme umudu
olmaksızın, uçurumun yanlış tarafında bulab l r. K mse ucuz ve
vasıfsız şç ler n ze ht yaç duymuyorsa ve s z de y b r eğ t m s stem
kurup şç ler n ze yen becer ler kazandırmak ç n gerekl
kaynaklara sah p değ lsen z ne yapacaksınız?27

Sona kalanların sonu ne olacak? ABD'l seçmenler Amazon ve


Google ş rketler n n öded ğ verg ler n Pennsylvan a' dak şs z
madenc lere ve New York'tak şs z taks c lere aylık ya da h zmet
olarak sunulmasını onaylayab l r elbette. Pek ya ABD’l seçmenler,
aynı verg ler n Başkan Trump'ın “bok çukuru” tab r ett ğ ülkelerde
yaşayan şs z nsanlara destek olmak ç n gönder lmes n de onaylar
mı?28 Böyle b r şey n olab leceğ ne nanmakla Noel Baba ve
Paskalya Tavşanı’nın sorunu çözeceğ ne nanmak arasında pek b r
fark yok.
Temel ne demek?

Evrensel temel destek, temel nsan ht yaçların karşılanması


amacıyla düşünülmüş ama bunun neye tekabül ett ğ n n kabul
ed lm ş b r tanımı yok. Tamamen b yoloj k b r açıdan b r Sap ens’ n
hayatta kalab lmek ç n günde sadece 1500 la 2500 kalor ye ht yacı
var. Daha fazlası lükse g r yor. Ancak tar h boyunca her kültür bu
b yoloj k yoksulluk sınırını aşan ek ht yaçları da “temel” sınıfına dah l
etm ş. Ortaçağ Avrupa’sında k l se h zmetler ne er ş m yemek
ht yacından b le öneml added l yordu çünkü k l se gel p geç c
beden n z değ l ebed ruhunuzu gözet yordu. Günümüz
Avrupa'sında doğru düzgün b r eğ t m ve sağlık h zmet de temel
nsan ht yaç sayılıyor ve k m ler artık İnternet er ş m n n de her
erkek, kadın ve çocuk ç n zarur olduğunu savunuyor. 2050’ de
B rleş k Dünya Devlet , Detro t’ten Dakka'ya tüm nsanlara temel
destek sağlamak adına Google, Amazon, Ba du ve Tencent
ş rketler n verg lend rmeye karar ver rse, “temel” kavramını nasıl
tanımlayacak?

Örneğ n temel eğ t m ne çer yor: sadece okuma yazmayı mı yoksa


bunun yanı sıra b lg sayar programlama ve keman çalmayı da mı?
Sadece altı yıllık lkokulu mu yoksa doktora sev yes ne kadar her
şey m ? Pek ya sağlık h zmetler ? 2050’ye kadaryaşlanma sürec n
yavaşlatab len ve nsan ömrünü öneml ölçüde uzatan tıbb
gel şmeler kayded lm ş olursa, bu yen tedav lere on m lyar nsanın
tamamının er ş m sağlanacak mı yoksa bu yen l klerden sadece
b rkaç m lyarder m faydalanab lecek? B yoteknoloj ebeveynlere
çocuklarının “sürümünü yükseltme” mkânı sağlarsa bu da temel
nsan ht yaç sayılacak mı yoksa zeng n nsanüstüler zavallı Homo
sap ens’ katbekat aşan becer ler n n tadını çıkardığı b r ortamda,
nsanlığın farklı b yoloj k kastlara ayrıldığını mı göreceğ z?

“Temel nsan ht yaçlar” ney çer rse çers n, herkese ücrets z


sunulduğunda çantada kekl k sayılacaklar ve kıyasıya toplumsal
rekabetler ve s yas mücadeleler temel ht yaç sayılmayan şeyler
üzer nden dönmeye devam edecek: şık otonom arabalar, sanal
gerçekl k parklarında gez nt ya da b yoloj k mühend sl k eser
gel şt r lm ş bedenler g b lüksler. Fakat şs z k tleler ekonom k b r
kazanca sah p değ lse, bu tür lüksler elde etmey ummaları pek
mümkün olamayacak g b görünüyor. O yüzden zeng nler (Tencent
yönet c ler ve Google h ssedarları) le fak rler (evrensel temel gel rle
geç nenler) arasındak farkaçılmakla kalmaz kapatılması mkânsız
hale gel r.

Dolayısıyla 2050’de uygulanan evrensel destek, yoksul nsanlara


ş md k nden çok daha y b r eğ t m ve sağlık h zmet sunsa b le,
nsanlar küresel eş ts zl ğe ve toplumsal akışkanlık olmamasına
h ddet duymaya devam ederler. İnsanlar s stem n kend aleyhler nde
kurulduğunu, devlet n sadece ve sadece zeng nlere h zmet ett ğ n ,
kend ler ve çocukları ç n geleceğ n çok daha kötü olacağını
düşünürler.29

Homo sap ens tatm n olmak ç n yaratılmamış. İnsanların mutluluğu


nesnel koşullardan z yade beklent ler ne bağlı. Beklent lerse
koşullara göre şek llenme eğ l m nde; buna başka nsanların koşulları
da dah l. İşler düzel nce beklent ler de kabarıyor ve koşullar c dd
ölçüde düzelse b le memnun yets zl ğ m z aynı şek lde devam
edeb l yor. Evrensel temel desteğ n amacı 2050'de sıradan nsanların
nesnel koşullarını düzeltmekse, başarı şansı var. Ama amaç
nsanları öznel olarak tatm n etmek ve toplumsal
huzursuzluğu engellemekse muhtemelen başarısız olur.

Evrensel temel desteğ n amaçlarına gerçek anlamda ulaşab lmes


ç n d nden spora dek uzanan b rtakım anlamlı uğraşlarla
desteklenmes gerek yor. Belk de bugüne dek yapılmış en başarılı
“ ş sonrası dünyada nasıl hoşnut yaşanır” deney İsra l’de
uygulanıyor. Aşırı Ortodoks Yahud erkekler n yüzde 50’s h ç
çalışmıyor. Hayatlarını kutsal met nler n ncelenmes ne ve d n
r tüellere adıyorlar. Kısmen genell kle kadınlar çalıştığından,
kısmen de temel yaşamsal gereks n mlerden eks k kalmasınlar d ye
devlet n sunduğu yüklü yardımlar ve ücrets z h zmetler sayes nde, ne
onlar aç kalıyor ne de a leler . Adı koyulmadan önce uygulamaya
geçm ş b r evrensel temel destek bu.30
Bu aşırı Ortodoks Yahud erkekler yoksul ve şs z olsalar da yapılan
çeş tl anketlerde, İsra l toplumunun d ğer kes mler ne oranla
hayatlarından çok daha memnun oldukları ortaya çıkıyor. Bunun
sebeb cemaat ç l şk ler n n güçlü olması ve kutsal met nler
ncelemen n, d n r tüeller gerçekleşt rmen n kend ler ç n der n b r
anlam taşıması. Küçük b r odaya doluşup Talmud’u tartışan b r grup
Yahud adam, sıkış tep ş devasa b r fabr kada ter döken şç lerden
daha çok key f, mesul yet ve feraset serg leyecekt r.
Yaşam doyumunu ölçen küresel anketler n sonuçlarına göre İsra l,
bu şs z ve yoksul nsanların da katkısıyla, üst sıralara yakın b r
yerde yer alıyor.3'

La k İsra ll ler sık sık aşırı Ortodoksların topluma yeter nce katkısı
olmadığından ve başkalarının alın ter yle geç nd kler nden yakınırlar.
La k İsra ll ler aşırı Ortodoksların, özell kle de ortalama yed çocuk
sah b olduklarından, hayat tarzlarının sürdüreb l r olmadığını da
savunma eğ l m nded r.^ Er ya da geç devlet n gücü onca şs z nsanı
desteklemeye yetmeyecek ve aşırı Ortodokslar da şe g tmek
zorunda kalacaklar. Ama bunun tam ters de olab l r. Robotlar ve
yapay zekâ nsanları ş nden etmeye başlayınca, aşırı Ortodokslar
geçm şten kalma fos ller g b değ l de geleceğ n tems lc ler
g b görüleb l r. Herkes Ortodoks olup Talmud'u öğrenmek ç n
yeş vaya’ g decek değ l elbette. Ama anlam ve cemaat arayışı
herkes n hayatında ş arayışını gölgede bırakab l r.

Güçlü cem yetler ve anlamlı uğraşlarla evrensel b r ekonom k


güvenl k ağı örmey başarab l rsek, şler m z algor tmalara kaptırmak
lütuf g b b le geleb l r. Hayatımızın kontrolünü kaybetmekse çok
daha ürkütücü b ıj senaryo. K tlesel şs zl k tehl kes nden bağımsız
olarak, daha fazla end şelenmem z gerekt ren şey l beral anlatıya
olan nanç kırıntılarını b le yok edeb lecek ve d j tal d ktatörlükler n
önünü açab lecek şek lde otor ten n nsanlardan algor tmalara
geçmes .

* Yahud d n okulları. -yhn


Özgürlük

Büyük ver n n gözü üzer n zde

L beral anlatı nsanların özgürlüğünü başat değer kabul eder ve


yücelt r. En n hayet nde otor ten n b reyler n duyguları, arzuları ve
seç mler ne yansıyan özgür nsan rades nden kaynaklandığı
savunulur. S yasette l beral zm en y s n seçmenler n b ld ğ ne nanır.
Bu yüzden de demokrat k seç mler düzenler. Ekonom de l beral zm
müşter n n her zaman haklı olduğunu dd a eder. Bu yüzden de
serbest p yasa kurallarını uygular. K ş sel meselelerde l beral zm
nsanları, başkalarının özgürlükler n ç ğnememek şartıyla, kend ler n
ve yürekler n n ses n d nlemeye ve f k rler ne sadık kalmaya
teşv k eder. Bu b reysel özgürlük nsan haklarıyla tem nat altına
alınmıştır.

Günümüz Batı s yas söylem nde “l beral” kel mes k m zaman çok
daha dar, tarafg r b r anlamda, eşc nsel evl l ğ , s lahların kısıtlanması
ve kürtaj g b bell başlı davaları destekleyenler bel rtmek ç n
kullanılıyor. Fakat çoğu sözde muhafazakâr da gen ş anlamıyla
l beral dünya görüşünü ben ms yor. Özell kle ABD'de hem
Cumhur yetç ler n hem de Demokratların ateşl tartışmalarına nad ren
ara ver p serbest seç mler, bağımsız yargı ve nsan hakları g b temel
konularda anlaştıklarını kend ler ne hatırlatmaları gerek.

Ronald Reagan ve Margaret Thatcher g b sağcı kahramanların


sadece ekonom k özgürlükler değ l b reysel özgürlükler de
destekled ğ n hatırlamak b lhassa öneml . 1987'de yapılmış meşhur
b r röportajda Thatcher, “Toplum d ye b r şey yok. Erkek ve kadınların
oluşturduğu canlı b r doku var (...) ve yaşam kal tem z, her b r m z n
kend sorumluluğunu almaya ne kadar hazır olduğuna bağlı,”
dem şt .1

Thatcher'ın Muhafazakâr Part 'dek vâr sler s yas otor ten n seçmen
b reyler n duygu, terc h ve özgür radeler ne bağlı olduğu konusunda
İşç
Part s 'yle görüş b rl ğ ç nded r. Bu yüzden B rleş k Krallık’ın Avrupa
B rl ğ ’nden ayrılıp ayrılmaması sözkonusu olduğunda Başbakan
Dav d Cameron konuyu Kral çe II. El zabeth'e, Canterbury
Başp skoposu'na ya da Oxford ve Cambr dge hocalarına danışmadı.
Parlamento üyeler ne b le danışmadı. Onun yer ne her b r İng l z
vatandaşına, “Bu konuda ne h ssed yorsunuz?" d ye sorulan b r
referandum düzenled .

“Ne düşünüyorsunuz?" yer ne, “Ne h ssed yorsunuz?" d ye sorulmuş


olmasına t raz edeb l rs n z ama böyle b r yaklaşım genel b r
yanılsamaya düşmek olur. Referandum ve seç mler her zaman
nsanların duygularıyla l şk l d r, mantıklarıyla değ l. Demokras
mantıklı terc hler yapmaya l şk n b r mesele olsaydı, herkese eş t oy
hakkı tanımanın hatta belk de herhang b r oy hakkı tanımanın h çb r
mantıklı gerekçes olmazdı. Bazı nsanların d ğerler nden, b lhassa
da bell ekonom k ve s yas sorular sözkonusuysa daha b lg l ve
mantıklı oldukları yönünde bolcadel lvar.2 Brex t
referandumunun ardından ünlü b yolog R chard Dawk ns, İng l z
halkının, kend s de dah l, büyük b r kısmından böyle b r
referandumda oy kullanmasını stemen n yanlış olduğunu çünkü
gerekl ekonom ve s yaset b l m altyapısına sah p olmadıklarını fade
etm şt . “E nste n’ın ceb r hesaplamalarının doğruluğuna halk
oylamasıyla karar vermekten ya da p lotun hang p ste neceğ n
yolcuların oyuna bırakmaktan farksız b r şey.”3

Fakat öyle ya da böyle seç m ve referandumlar ne düşündüğümüzle


değ l nasıl h ssett ğ m zle alakalıdır. Ve ş h slere gel nce E nste n ve
Dawk ns' n h ç k mseden farkı yoktur. Demokras ye göre nsan
duyguları g zeml ve der n b r kavram olan “özgür radey ” yansıtır, bu
“özgür rade” otor ten n temel kaynağıdır ve k m nsanlar
d ğerler nden daha akıllı olsalar da tüm nsanlar eş t derecede
özgürdür. Okuma yazma b lmeyen b r h zmetç n n de E nste n ve
Dawk ns kadar özgür rades vardır. Seç m günü geld ğ nde
de verd ğ oya yansıyan h sler herkes nk kadar geçerl d r.

Duygular sadece seçmenler değ l l derler de yönlend r yor. 2016’da


düzenlenen Brex t referandumunda ayrılma taraftarı kampanyanın
başında Bor s Johnson'la M chael Gove bulunuyordu. Dav d
Cameron st fa ett kten sonra Gove başbakanlık görev ç n önce
Johnson’ı desteklerken, son dak kada Johnson'ın bu göreve uygun
olmadığını beyan ed p kend adaylığını koyma n yet n açıkladı.
Gove'un Johnson’ın şansını yok eden bu davranışı Mach avell var
b r s yas su kast şekl nde tanımlandı.4 Bunun karşısında Gove
duygularından dem vurarak, “S yas hayatımın her aşamasında
kend me tek b r soru sormuşumdur: ‘Doğrusu ned r? Yüreğ n ne
d yor?'” sözler yle kend tutumunu savundu.5 Gove’a göre Brex t ç n
canını d ş ne takmasının, vakt yle müttef k olan Bor s Johnson’ı
arkadan bıçaklamaya mecbur h ssetmes n n ve l derl k koltuğuna
kend n aday göstermes n n sebeb hep buydu; yüreğ n n ses n
d nlem şt .

Yüreğ n n ses n d nlemek l beral demokras n n zayıf noktası olmaya


namzet. Z ra Pek n ya da San Franc sco'da b r çıkar da nsan
yüreğ ne er ş p onu yönlend reb lecek teknoloj y gel şt r rse,
demokrat k s yaset duyguların oynatıldığı b r kukla göster s ne
dönüşeb l r.

Algor tmanın ses n d nle

B reyler n duyguları ve özgür seç mler ne duyulan l beral nanç ne


doğaldır ne de esk lere dayanır. İnsanlar b nlerce yıl boyunca
otor ten n nsan yüreğ nden değ l kutsal kanunlardan geld ğ ne ve
dolayısıyla nsanın özgürlüğünü değ l Tanrı kelamını kutsamamız
gerekt ğ ne nandı. Otor ten n kaynağı sadece b rkaç yüzyıl önce
sema tanrılardan çıkıp etten ve kem kten nsanlara aktarıldı.

Kısa b r süre sonra otor te yen den, bu defa nsanlardan


algor tmalara kayab l r. Nasıl k kutsal otor te d n m toloj ler, nsan
otor tes de l beral anlatı aracılığıyla meşrulaştırıldı, gelecek
teknoloj k devr m de büyük ver algor tmalarının otor tes n
meşrulaştırıp b r yandan da b reysel özgürlük kavramının temeller n
çürüteb l r.
Öncek bölümde de bel rtt ğ m z üzere bey n ve bedenler m z n
şley ş n nceleyen b l msel çalışmalar duygularımızın nsanlara has
ruhan b r özell k olmadığını ve herhang b r “özgür rade” teşk l
etmed kler n öne sürüyor. Aks ne duygular tüm memel ler n ve
kuşların hayatta kalmak ve üremek ç n hızlı hesaplar yapab lmes n
sağlayan b yok myasal mekan zmalar. Duygular sezg den, es nden
ya da özgürlükten değ l hesaplamalardan kaynaklanıyor.

B r maymun, fare ya da nsan, karşısında yılan görünce korku duyar


çünkü bey ndek m lyonlarca nöron çarçabuk gerekl ver ler hesaba
katıp ölüm r sk n n yüksek olduğu sonucuna varır. C nsel çek m farklı
b yok myasal algor tmalar c vardak şahsın başarılı eşleşme,
toplumsal bağ kurma ya da stenen başka b r amacın gerçekleşmes
ç n yüksek ht malle uygun olduğunu hesapladığında ortaya çıkar.
Öfke, suçluluk ya da bağışlama g b ahlak duygular da grup ç
şb rl ğ n sağlamak ç n evr mleşm ş s n rsel mekan zmalardan
kaynaklanır. Tüm bu b yok myasal algor tmalar m lyarlarca yıllık
evr m sürec nde yontulmuş. Çok esk atalarımızdan b r n n
duyguları hatalıysa, bu duyguyu şek llend ren genler b r sonrak
nesle aktarılmamış. Dolayısıyla duygular mantıkla ters düşmez;
evr msel b r mantık barındırır.

Genell kle duyguların b rer hesaplama ürününden baret olduğunu


fark edemey z çünkü bu ser hesap şlem farkındalık eş ğ m z n çok
altında b r yerde cereyan eder. Bey ndek hayatta kalma ve üreme
olasılığını şleyen m lyonlarca nöronu h ssedemed ğ m zden
yılanlardan korkmamızın, c nsel eş terc h m z n ya da Avrupa B rl ğ
hakkındak f k rler m z n esrareng z b r “özgür rade” sebeb yle ortaya
çıktığı yanılsamasına düşüyoruz.

Y ne de l beral zm, duygularımızın özgür radem z yansıttığını


düşünmekte yanılıyor olsa da bugüne kadar duygularımıza göre
hareket etmek uygulamada şe yarar b r yöntemd . Çünkü duyguların
s h rl ya da hür b r yanı bulunmasa da ne okuyacağımız, k m nle
evleneceğ m z ve hang part ye oy vereceğ m z hakkında karar
vermek ç n kâ nattak en y yöntem buydu. Ve duygularımı benden
daha y anlayab lecek h çb r har c s stem yoktu. İspanyol
Eng z syonu ya da KGB’n n gözü her gün her dak ka üzer mde
olsa b le bu kurumlar arzu ve seç mler m şek llend ren b yok myasal
sürec ele geç rmek ç n gerekl b yoloj k b lg ve b lg şlem
kapas tes nden yoksundu. Özgür radem olduğunu dd a etmek her
açıdan mantıklıydı çünkü radem büyük ölçüde dah l unsurların
etk leş m yle şek llen yor ve bunları dışardan bakan h ç k mse
görem yordu. Yabancılar ç mde neler olup b tt ğ n ve nasıl karar
aldığımı h çb r şek lde anlayamazken g zl dah l alanımı
kontrol ett ğ m yanılsaması ç nde yaşamayı sürdüreb l rd m.

Bununla bağlantılı olarak l beral zm nsanları, part mensubu b r


aparatç k’ ' ya da rah b n b r n değ l de yürekler n n ses n d nlemeye
yönlend rerek doğruyu yapmış oldu. Öte yandan kısa b r zaman
sonra b lg sayar algor tmaları nsan duygularından daha y b r rehber
hal ne geleb l r. İspanyol Eng z syonu ve KGB yer n Google ve Ba du
ş rketler ne bırakırken “özgür raden n” b r m t olduğunun fşa
ed lmes ve l beral zm n prat k avantajlarını kaybetmes mümkün.

Ne de olsa artık k muazzam devr m n eş ğ ndey z. B ryandan


b yologlar nsan beden n n ve b lhassa da bey nle nsan duygularının
g zem n deş fre ederken, öte yandan b lg sayar b l m yle uğraşanlar
b ze eş benzer görülmem ş b r ver şleme gücü sağlıyor.
B yoteknoloj devr m , b l ş m teknoloj ler devr m yle b rleşt ğ nde
duygularımı gözlemley p benden daha y anlayab lecek büyük ver
algor tmaları ortaya çıkacak ve büyük ht malle otor te de nsanlardan
b lg sayarlara geçecek. Özgür radeye sah p olduğum yanıl-* (Rus.)
Sovyet B rl ğ 'nde Komün st Part s mensubu. -yhn saması önceden
er ş lemez ç dünyamı anlayıp yönlend ren kurum, kuruluş ve devlet
kurumlarıyla karşılaştıkça dağılıp g decekt r herhalde.

Tüm bunlar tıp alanında ş md den gerçekleş yor aslında. Hayatımızın


en öneml tıbb kararları, hastaya da y olduğumuzu h ssetmem ze
ve hatta b lg sah b doktorlarımızın tahm nler ne göre değ l,
bedenler m z b zden çok daha y anlayan b lg sayarların
hesaplamalarına dayanarak ver l yor. Durmadan b yometr k ver lerle
beslenen büyük ver algor tmaları önümüzdek yıllarda sağlığımızı
7/24 gözlemleyeb l r. B r gr b n, kanser n ya da Alzhe mer hastalığının
başladığını, b z b r sorunumuz olduğunu fark etmeden çok daha
önce tesp t edeb l rler. Bunun akab nde f z ksel yapımıza, DNA
ve k ş l ğ m ze göre özel olarak tasarlanmış tedav , d yet ya da günlük
rej m öner ler nde bulunab l rler.

İnsanlar tar htek en y sağlık h zmet n alacaklar ama muhtemelen


tam da bu nedenle sürekl hasta olacaklar. Beden n b r yer nde her
da m b r sorun vardır. Her zaman ıslah ed leb lecek b r şeyler
bulunur. Geçm şte acı ya da topallama g b bar z b r sakatlık
h ssetmed ğ n z müddetçe kend n z gayet sağlıklı kabul ederd n z.
Ama 2050'ye gel nd ğ nde b yometr k sensörler ve büyük ver
algor tmaları sayes nde hastalıkların acıya veya sakatlığa
yol açmasına fırsat vermeden teşh s ve tedav s yapılab lecek. Bunun
sonucunda kend n z her da m b r “sağlık durumu”yla uğraşır ve şu
veya bu algor tma öner s n uygularken bulacaksınız. Böyle yapmayı
reddedersen z belk sağlık s gortanız ptal olacak, belk patronunuz
s z şten atacak; s z n d k başlılığınızın cezasını n ye onlar ödes n?

S gara çmen n akc ğer kanser ne yol açtığına l şk n genel


stat st klere rağmen s gara çmeye devam etmek başka, sol
akc ğer n z n üst kısmında on yed kanserl hücre tesp t eden
b yometr k sensörün verd ğ uyarıya rağmen s gara çmeye devam
etmek bambaşka b r şey. Ve sensörü d kkate almazsanız, sensör
uyarıyı sağlık ajansınıza, müdürünüze ve annen ze lett ğ nde ne
yapacaksınız?

Tüm bu hastalıklarla uğraşmaya k m n vakt ve enerj s yeter? Büyük


ht malle sağlık algor tmamıza bu sorunların çoğuyla nasıl b l yorsa o
şek lde başa çıkması komutu vereb l r z. En fazla, akıllı
telefonlarımıza düzenl olarak güncelleme yollayıp b ze, “On yed
kanserl hücre tesp t ed lerek yok ed ld ,” der. Hastalık hastaları bu
güncellemeler görev b l nc yle okur ama çoğumuz
b lg sayarlarımızdak s n r bozucu v rüs uyarılarını d kkate
almadığımız g b bunları da umursamayız.

Karar alma t yatrosu


Tıp alanında hal hazırda kayded len gel şmeler n g tg de çok daha
farklı alanlarda görülmes kuvvetle muhtemel. En temel buluş,
nsanların Üzerler ne ya da bedenler n n ç ne takılab len ve b yoloj k
süreçler b lg sayarların depolayıp anal z edeb leceğ elektron k
b lg ye dönüştüren b yometr k sensörler. Yeterl b yometr k ver ve
yeterl b lg şlem gücü olursa, dah l ver şleme s stemler tüm
arzularınızı, karar ve f k rler n z ele geç reb l r. Tamı tamına k m
olduğunuzu anlayab l rler.

Çoğu nsan kend n pek tanımaz. Ben y rm b r yaşındayken, yıllar


süren nkâr dönem n n ardından eşc nsel olduğumun n hayet farkına
vardım. Bu h ç de st sna b r durum değ ld r. Çoğu eşc nsel erkek
ergenl k yıllarını c nsel eğ l mler nden şüphe duyarak geç r yor. Ş md ,
2050’ de b r algor tmanın herhang b r ergene kend s n n
homoseksüel/heteroseksüel yelpazes nde tam olarak nereye tekabül
ett ğ n (ve hatta bu konumun ne denl her yöne çek leb l r olduğunu)
söyleyeb leceğ n düşünün. Belk algor tma s ze çek c kadın ve
erkekler n bulunduğu res m ve v deolar göster p gözhareketler n z ,
tans yonunuzu ve bey n faal yet n z ölçer ve beş dak ka ç nde
K nsey skalasında b r sayı çıkarır.6 Böyle b r şey olsaydı ben onca yıl
ger l m yaşamazdım. Belk kend kend n ze böyle b r test yapmak
stemezs n z ama d yel m k Mel s' n sıkıcı doğum günü part s nde
b rgrup arkadaş arasında buluyorsunuz kend n z ve b r çıkıp
herkes n sırayla bu süper yen algor tmayı denemes n öner yor (ve
herkes sonuçlara bakıp b r de yorum yapıyor). Çek p g der m s n z?

Çek p g tsen z, hatta kend n zden ve sınıf arkadaşlarınızdan


saklanmaya devam etsen z de Amazon’dan, Al baba'dan ya da g zl
pol sten saklanamazsınız. İnternette gezerken, Youtube'dan b r şey
zley p sosyal medyada paylaşılanları okurken algor tmalar g zl den
g zl ye s z gözetler, anal z eder ve s ze gazlı çecekler satmak
steyen Coca-Cola’ya üstü çıplak kızların rol aldığı reklamlarını değ l
üstü çıplak oğlanların rol aldığı reklamlarını kullanmasının daha y
olacağını söyler. S z n haber n z b le olmaz. Ama onların olur ve bu
b lg m lyon değer nded r.
Ama belk her şey apaçık ortada yaşanır ve nsanlar daha y
tavs yeler alab lmek ve algor tmanın n hayet nde kend ler adına
karar alab lmes n sağlamak ç n b lg ler n memnun yetle paylaşırlar.
Bu tarz şeyler hang f lm zleyeceğ n ze karar vermek g b bas t
şlerle başlar. B r grup arkadaşla key fl b r gece geç rmek ç n ekran
başına geçt ğ n zde, önce hang f lm zleyeceğ n ze karar vermen z
gerek r. Ell yıl önce b r seçeneğ n z yoktu ama günümüzde
sted ğ n z seç p zleyeb ld ğ n z kanalların yaygınlaşmasıyla b nlerce
f lm seçeneğ n z var. Ortak b r karara varmak zor olab l r çünkü s z
b l mkurgu ve ger l m f lmler n sev yorken, Arda romant k
komed ler terc h ed yor, Ceyda da oyunu sanatsal Fransız
f lmler nden yana kullanıyor olab l r. Sonuçta herkes hayal kırıklığına
uğratacak k nc sınıf vasat b r f lm zlemeye razı olab l rs n z.

Algor tmanın bu konuda yararı dokunab l r. Herkes önceden zley p


gerçekten beğend ğ f lmler söyler ve algor tma devasa stat ksel
ver tabanını baz alarak grup ç n en uygun f lm bulab l r. Maalesef
nsanların kend ler hakkındak beyanları, b l nd ğ üzere, gerçek
terc hler n anlamak ç n son derece güven lmez b r ölçüt olduğundan,
böyles ne üstünkörü b r algor tma kolayca yanlış yönlend r leb l r. Sık
sık b r sürü nsanın b r f lm şaheser d ye övdüğünü duyar, kend m z
f lm zlemeye mecbur h sseder ve yarısında uyuyakalsak da
kültürsüz görünmek stemed ğ m zden herkese ne kadar muhteşem
olduğunu söyler z.7

Oysa bu tür sorunlar, algor tmanın şa bel beyanlarımıza maruz


kalması yer ne b z f lmler zlerken gerçek zamanlı ver toplanmasına
z n verd ğ m z takd rde çözülecekt r. Öncel kle, algor tma hang
f lmler n tamamını zled k, hang ler n yarıda bıraktık gözlemleyeb l r.
Tüm dünyaya Rüzgar g b Geçt çek lm ş en y f lmd r desek de
algor tma esasen f lm n lk saat n çıkaramadığımızı ve Atlanta'nın
yandığını falan görmed ğ m z b l r.

Ama algor tma bundan çok daha ler ye de g deb l r. Mühend sler
nsanların duygularını göz hareketler ne ve yüz kaslarına bakarak
tesp t edeb len b r yazılım gel şt r yor şu sıralar.8 Telev zyona y b r
kamera eklemem z durumunda algor tma hang sahnelere
güldüğümüzü, hang sahnelerde üzüldüğümüzü ve hang sahnelerde
sıkıldığımızı anlayab l r. Sonra algor tma b yometr k sensörlere
bağlanırsa her b r karen n kalp atışımızı, tans yonumuzu ve bey n
faal yet m z nasıl etk led ğ n anlayab l r. Mesela Tarant no'nun Pulp
F ct on f lm n zl yoruz d yel m; algor tma tecavüz sahnes nde
neredeyse fark ed lemeyecek kadar az tahr k olduğumuzu,
V ncent Mark n' kazara vurduğunda suçlu suçlu sırıttığımızı ve B g
Kahuna Burger espr s n anlamasak da salak görünmemek ç n
güldüğümüzü kaydedeb l r. Kend m z gülmeye zorladığımızda,
gerçekten kom k olduğunu düşündüğümüz b r şeye gülerken
kullandığımızdan farklı bey n devreler kullanıyoruz. İnsanlar aradak
farkı çoğunlukla anlamıyor. Ama b yometr k b r sensör anlayab l r.9

Telev zyon kel mes Yunancada “uzak” anlamına gelen “tele"


kel mes yle Lat ncede görmek anlamına gelen “v s o" kel meler nden
gel yor. Aslen b r şey uzaktan görmem ze yarayan b r alet olarak
düşünülmüş. Ama b r süre sonra uzaktan görülmem z de
sağlayab l r. George Orwell' n B n Dokuz Yüz Seksen Dört k tabında
öngördüğü g b b z telev zyon zlerken telev zyon da b z zleyecek.
Tarant no’nun bütün f lmler n zled kten sonra çoğu aklımızdan çıkıp
g deb l r. Ama Netfl x, Amazon ya da telev zyon algor tmasının sah b
her k mse, o k ş b z m k ş l k t p m z ve ruhumuzun teller ne
nasıl dokunacağını b lecek. Böyle b r ver Netfl x ve Amazon’un tüyler
ürpert c b r doğrulukla b ze en uygun f lmler seçmes ne
yarayab leceğ g b ne okuyacağımız, nerede çalışacağımız ve
k m nle evleneceğ m z g b hayatımızın öneml kararlarını da b z m
adımızaalmalarını sağlayab l r.

Elbette Amazon her da m doğru sabet ett remeyecek. Bu mkânsız.


Algor tmalar yeters z ver , hatalı programlama, bulanık hedef
tanımlamaları ve hayatın kaot k doğası g b sebeplerle tekrar tekrar
hata yapab l r.10 Ama Amazon'un mükemmel olması şart değ l. B z
nsanların ortalamasından daha y olması yeter. Ve bu da çok zor
değ l çünkü pek çok nsan hayatlarının en öneml kararlarını ver rken
sıklıkla korkunç hatalar yapıyor. İnsanlar yeters z ver n n, hatalı
programlanmanın (genet k ve kültürel), bulanık hedef tanımlarının ve
hayatın kaot k doğasının cefasını algor tmalardan daha çok çek yor.
Algor tmaları kuşatan sorunları b r b r sıralayıp nsanların asla
algor tmalara güvenmeyeceğ sonucunavarab l rs n z. Fakat bu b r
nebze, demokras n n eks kl kler n l steley p aklı başında h ç k msen n
böyle b r s stem desteklemeyeceğ sonucuna varmaya benzer.
W nston Church ll' n meşhur b r sözü var: Demokras , d ğer tüm
s stemler saymazsak, dünyanın en kötü s yas s stem d r. İnsanlar,
doğru ya da yanlış, büyük ver algor tmaları konusunda da aynı
sonuca varab l r, b rçok aksaklıkları var ama daha y b r
seçeneğ m z yok d yeb l rler.

B l m nsanları nsanların nasıl karar aldığına da r daha der n b r


anlayış ed nd kçe algor tmalara t mat etmek daha caz p gelmeye
başlayab l r. İnsanların karar alma süreçler ne er ş m büyük ver
algor tmalarını daha güven l r kılmakla kalmayacak, eş zamanlı
olarak nsan duygularını da daha az güven l r yapacak. Devletler ve
ş rketler nsanların şlet m s stem ne er ş m sağlayınca yönlend rme,
reklam ve propagandadan oluşan hassas güdümlü b r
bombardımana tutulacağız. F k r ve duygularımızın bu kadar
kolayca yönlend r leb lmes karşısında, vert go atağı geç ren b r
p lotun kend duyularının kılavuzluğunu b r kenara bırakıp tamamen
uçağın aksamlarına güvenerek yol alması g b , sırtımızı algor tmalara
dayamak zorunda kalacağız.

Bazı ülkelerde ve bazı durumlarda, nsanlara b r seçenek tanınmayıp


büyük ver algor tmalarının kararlarına uyma zorunluluğu get r leb l r.
Ancak algor tmalar özgür oldukları ler sürülen toplumlarda b le
otor te kazanab l r çünkü çok çeş tl konularda onları d kkate almayı
deney mler m z sonucu öğren p sonunda yavaş yavaş kend adımıza
karar verme yet m z kaybedeb l r z. M lyarlarca nsanın y rm yıl
kadar kısa b r süre ç nde, tüm zamanların en öneml görevler nden
b r olan güncel ve güven l r b lg arama konusunda nasıl da
Google'ın arama motoruna güven r hale geld ğ n düşünün.
Artık b lg y aramıyoruz; Google'lıyoruz. Ve cevaplar ç n Google'a
g tg de daha çok bel bağladığımızdan kend kend m zeb lg ed nme
yet m z azalıyor. “Hak kat” ş md den, Google aramalarında en üstte
çıkan sonuçlarla bel rlen yor."
Aynı şeyyol almak g b f z ksel becer ler ç n de geçerl .
İnsanlarGoogle'dan rotalarını ç zmes n st yor. B r kavşağa
geld kler nde ç sesler “sola dön” dese de Google Maps “sağa dön”
d yor. İlk n sola dönüyor ve traf ğe yakalanıp öneml b r toplantıyı
kaçırınca b r sonrak sefer Google’ı d nley p sağa dönerek g decekler
yere zamanında varıyorlar. Google'a güvenmey tecrübe ederek
öğren yorlar. B r k sene geç nce Google Maps'ın her ded ğ n körü
körüne kabul ed yor ve akıllı telefonları çalışmadığında budala g b
ortada kalıyorlar.

2012’n n Mart'ında Avustralya'ya g den k Japon tur st yakınlardak


b r adaya günüb rl k g tmeye karar verm ş ve arabalarını dosdoğru
Pas f k Okyanusu'na sürmüş. Y rm b r yaşındak sürücü Yuzu Noda
sonrasında yaptığı açıklamada GPS' n komutlarını d nled ğ n
söylem ş: “Oradan g deb leceğ m z söyled . B z yola çıkaracağını
söyley p durdu. Sonra çakılıp kaldık.”'2 Benzer kazalar arasında bell
k GPS tal matlarına uyarak arabalarını göllere sürenler ya da
yıkılmış b r köprüye g r p düşenler de var.'3 Yol bulma yet s
kas g b d r, kullanmazsanız körel r.'4 Aynı şey doğru eş seçeb lme ve
meslek becer ler ç n de geçerl d r.

Her yıl m lyonlarca genc n ün vers tede ne okuyacağına karar


vermes gerek yor. Bu son derece öneml ve çok zor b r karar. Her
b r farklı menfaatler ve f k rler taşıyan anne babaların, arkadaşların
ve öğretmenler n baskısı altındasınız. Ayrıca başa çıkmanız gereken
korkularınız ve hayaller n z var. Kafanız Hollywood yapımı g şe
f lmler yle, ucuz romanlarla ve aleng rl reklam kampanyalarıyla
karıştırılıyor. Farklı mesleklerde başarılı olmak ç n ne
yapmak gerekt ğ n gerçekten b lmed ğ n z, zayıf ve güçlü yanlarınız
hakkında lle de gerçekç b r mgeye sah p olmadığınız ç n akıllıca b r
terc h yapmanız b lhassa zor. Nasıl başarılı b r avukat olunur? Baskı
altında nasıl b r performans serg ler m? İy b r takım oyuncusu
muyum?

B r öğrenc kend becer ler hakkında yanlış f k rlere kapıldığı ve


avukatlığın esasen neler gerekt rd ğ ne da r daha da çarpık b r
görüşe sah p olduğu ç n hukuk fakültes ne g deb l yor (bütün gün
çarpıcı konuşmalar yapıp “İt raz ed yorum, Sayın Hak m!” d ye
bağırılmıyor). Bu esnada b r arkadaşı da gerekl kem k yapısına ya
da d s pl ne sah p olmadığı halde çocukluk hayal n n peş nden koşup
profesyonel baler n olmaya karar ver yor. Yıllar sonra k s de
terc hler nden p şman. Gelecekte bu tarz terc hler m z Google'a
bırakab l r z. Google bana hukuk fakültes nde ya da bale okulunda
vakt m boşa harcayacağımı ama har ka (ve çok mutlu) b r ps kolog
ya da tes satçı olab leceğ m söyleyeb l r.15

Yapay zekâ kar yerler m z ve belk de l şk ler m z konusunda b zden


daha y karar alab l r duruma geld ğ nde, nsanlık ve hayat
hakkındak f k rler m z n değ şmes gerekecek. İnsanlar hayatı karar
aşamalarından oluşan b r t yatro oyunu şekl nde algılamaya alışık.
L beral demokras ve serbest p yasa kap tal zm b reyler sürekl
dünya hakkında kararlar alan otonom özneler şekl nde görüyor.
Shakespeare oyunları ya da Jane Austen romanlarından ucuz
Hollywood komed ler ne, sanat eserler genell kle başkahramanın
oldukça kr t k b r karar almasını gerekt ren durumlar etrafında
şek llen r. Olmak ya da olmamak. Karımın sözünü d nley p
Kral Duncan’ın canını almak ya da v cdanımın ses n d nley p
hayatını bağışlamak. Mr. Coll ns'le ya da Mr. Darcy'le evlenmek.
Hır st yan ve İslam teoloj ler de benzer b r karar alma t yatrosu
üzer ne yoğunlaşır ve ebed kurtuluşun ya da cehennem azabının
doğru terc h yapmaktan geçt ğ n öne sürer.

B z kararlarımızı yapay zekâya bırakmaya başladıkça bu tarz b r


hayat görüşüne ne olacak? Günümüzde f lm öner ler ç n Netfl x'e,
sağa mı sola mı döneceğ m z konusunda Google Maps'e
güven yoruz. Ama ne okuyacağımız, nerede çalışacağımız ve
k m nle evleneceğ m z g b konuları da yapay zekâya bırakırsak,
nsan hayatı karar aşamalarından oluşan b r t yatro oyunu olmaktan
çıkar. Demokrat k seç mler n ve serbest p yasanın b r anlamı kalmaz.
Çoğu d n n ve sanat eser n n de. Düşünün k Anna Karen na akıllı
telefonunu çıkarıp Facebook algor tmasına, Karen n'le evl l ğ m m
sürdürmel y m yoksa yakışıklı Kont Vronsk 'ye m kaçmalıyım
d ye soruyor. Yahut en sevd ğ n z Shakespeare oyununda tüm kr t k
kararların Google algor tması tarafından ver ld ğ n düşünün. Hamlet
ve Macbeth' n hayatları çok daha rahat olurdu ama bu nasıl b r hayat
olurdu k ? Böyle b r hayatı anlamlandırmak ç n b r model var mı
el m zde?

Otor te nsanlardan algor tmalara geçerse, dünyayı doğru kararlar


almaya çalışan otonom b reyler n oyun alanı şekl nde algılayamayız
artık. Onun yer ne tüm evren b r ver akışı, organ zmaları b rer
b yometr k algor tma şekl nde duyumsar ve nsanların kozm k
m syonunun her şey kapsayan b r b lg şlem s stem yaratmak ve
sonra da bu s stemle bütünleşmek olduğuna nanırız. Ş md den,
esasen k msen n anlamadığı devasa b r b lg şlem s stem n n ç ndek
m n k ç plere dönüşüyoruz. Her gün elektron k postalar, twe-etler ve
çevr m ç makaleler aracılığıyla gelen sayısız ver parçacığına
maruz kalıyor, bu ver ler şl yor ve karşılığında yen elektron k
postalar, tweetler ve çevr m ç makaleler yazarak ger b ld r mde
bulunuyorum. Esasen büyük resm n neres ne oturduğumu ya da
ben m ürett ğ m ver parçacıklarının m lyarlarca başka nsan ve
b lg sayarın ürett ğ parçalarla nasıl b r bağlantı ç nde bulunduğunu
b lm yorum. Öğrenmeye vakt m yok çünkü tüm bu elektron k
postalara cevap vermekle meşgulüm.

Felsef araba

İnsanlar algor tmaların asla b z m yer m ze öneml kararlar


alamayacağını çünkü öneml kararların et k b r boyutu olduğunu ve
algor tmaların et kten anlamadığını dd a edeb l rler. Lak n
algor tmaların et k konusunda b le ortalama b r nsanı aşamayacağını
farz etmek ç n h çb r sebep yok. Ş md b le akıllı telefonlar ve otonom
arabalar g b araçlar esk den nsanların tekel nde bulunan karar alma
ş ne soyunup nsanların b nlerce yıl boyunca yakasını kurtaramadığı
et k sorunların benzerler yle boğuşuyor.

D yel m k top peş nde koşturan k çocuk b r otonom arabanın önüne


atlıyor. Arabanın algor tması ş mşek hızıyla yaptığı hesaplamalar
sonucunda bu k çocuğa çarpmamanın tek yolunun ters şer de
d reks yon kırıp yaklaşan kamyona çarpma r sk n göze almak olduğu
sonucuna varıyor. Algor tma çarpışma gerçekleş rse arkada mışıl
mışıl uyuyan araç sah b n n ölme ht mal n n yüzde 70 olduğunu
hesaplıyor. Bu algor tmanın ne yapması gerek r?16

F lozoflar b nlerce yıldır bu tür “vagon problemler " hakkında tartışıp


dururlar (bunlara “vagon problem ” den lmes n n sebeb , ders
k taplarındak çağdaş felsef tartışmalar ç n örnekler ver l rken
otonom arabalara değ l, tren raylarında hızla lerleyen kontrolsüz b r
lokomot fe atıfta bulunulması).'7 Ş md ye kadar bu tür tartışmaların
f l davranışlar üzer nde utanç ver c derecede az etk s oldu çünkü
nsanlar kr z anlarında felsef görüşler unutup duygu ve çgüdüler
doğrultusunda hareket etmeye mey ll d r.

Sosyal b l mler tar h n n en nahoş deneyler nden b r 1970’ n Aralık


ayında, Pr nceton İlah yat Fakültes 'nde Presb teryen K l ses ’nde
va z olmak ç n okuyan b r grup öğrenc üzer nde gerçekleşt r lm şt :
Öğrenc ler n her b r nden çabucak uzaktak b r amf ye g d p İy
Sam r yel mesel üzer ne vaaz vermeler sten r. Bu meselde
anlatılan şudur: Kudüs’ten Er ha’ya g den b r Yahud yolda eşkıyalar
tarafından soyulup dövülür ve yolun kenarında ölmeye terk ed l r. B r
süre sonra b r rah ple Lev kab les nden b r n n de yolu o tarafa düşer
ama k s de adamı görmezden gel p geç p g derler. Sonra aynı yere
b r Sam r yel varır (Yahud ler n h ç hoşlanmadığı b r mezhebe
mensup b r s ) ama Sam r yel , öncek ler n aks ne, mağduru
görünce durup yardım eder ve adamın hayatını kurtarır. Bu mesel n
kıssadan h sses erdem n d n eğ l mlere göre değ l f l davranışlara
bakılarak değerlend r lmes gerekt ğ d r.

Hevesl lah yat öğrenc ler İy Sam r yel mesel nden alınacak ders
en y nasıl anlatacaklarını düşünerek amf ye koştururlar. Ama deney
yürütenler amf ye g den yolun üstüne gözler kapalı vaz yette b r kapı
eş ğ ne çökmüş üstü başı per şan b r n yerleşt rm şler. B r şeyden
haber olmayan öğrenc ler hızla geç p g derken “mağdur" aksırıp
tıksırıp acınacak halde nl yormuş. Çoğu öğrenc bırakın yardım el
uzatmayı, durup ney n var d ye b le sormamış. B r an önce amf ye
ulaşma gerekl l ğ n n Üzerler nde yarattığı duygusal gerg nl k,
yardıma ht yacı olan b r yabancıya yardım etmek g b b r
ahlak yükümlülüğün önüne geçm ş.18
Pek çok başka durumda da nsan duyguları felsef teor ler n önüne
geçer. Bu durum dünyanın ahlak ve felsef tar h n , şahane deallerle
deal olmaktan çok uzak davranışların ç karartıcı b r anlatısına
döndürmüştür. Kaç Hır st yan gerçekten de kend ne tokat atana ötek
yanağını uzatır? Kaç Bud st gerçekten benc l saplantılarını ger de
bırakır? Kaç Yahud gerçekten komşusunu kend canıymış g b
sever? Doğal seç l m Homo sap ens' böyle şek llend rm ş şte. Tüm
memel ler g b Homo sap ens de ölüm kalım meseles sözkonusuysa
hızlıca karar alab lmek ç n h sler n kullanır. Öfkem z , korkularımızı
ve arzularımızı her b r doğal seç l m n çet n kal te kontrol testler nden
geçm ş atalarımızdan m ras almışız.

Neyazık k , b r m lyon yıl önce Afr ka’nın savanalarında hayatta


kalmak ve üremek ç n şe yarayan şeyler 21. yüzyılın otobanlarında
sağduyulu davranışlar serg lemem z sağlayacak d ye b r kural yok.
Dalgın, öfkel ve sabırsız nsan sürücüler her yıl b r m lyondan fazla
nsanın traf k kazalarında hayatını kaybetmes ne neden oluyor. Bu
sürücülere tüm f lozoflarımızı, tüm peygamberler m z , tüm d n
adamlarımızı göndersek, yola çıktıklarınday ne memel hayvanlara
özgü h sler ve savanalardan kalma çgüdüler devreye g recek.
Dolayısıyla lah yat öğrenc ler telaş ç ndeyken yardıma ht yacı olan
nsanları görmezden gelecek, sürücüler kr z anlarında yayaları
ezecek.

İlah yat fakültes yle yol arasındak bu ayrılık et k alanının en büyük


sorunlarından b r d r. Immanuel Kant, John Stuart M ll ve John Rawls
ün vers teler n rahat amf ler nde oturup günlerce kuramsal sorunları
tartışab l rler ama vardıkları sonuçlar tehl ke anında stres altındak
sürücüler tarafından uygulamaya geç r lecek m ? Belk gelm ş geçm ş
en y sürücü olarak anılan Formula ı şamp yonu M chael
Schumacher yarış esnasında felsef düşüncelere dalma yet s ne
sah pt ama çoğumuz Schumacher değ l z.

Oysa b lg sayar algor tmaları doğal seç l m tarafından şek llend r l-


med ğ g b duygu ya da çgüdü sah b de değ l. Dolayısıyla et k
kurallarını doğru şek lde sayılar ve stat st kler olarak kodlamanın b r
yolunu bulab l rsek, kr z anlarında et k lkelere nsanlardan daha y
uyab l rler. Kant, M ll ve Rawls’a kodlama öğreteb lseyd k rahat
laboratuvarlarında otonom arabayı t nayla programlarlar ve araba
otoyola çıktığında verd kler komutları h ç şüphes z harf yen
uygulardı. Bunun sonucunda her araba yekvücut olmuş M chael
Schumacher’le Immanuel Kant tarafından kullanılırdı.

Şöyle k , otonom b r arabayı yardıma ht yacı olan b r yabancı


gördüğünde durup yardım etmeye programlarsanız, bu araba
kıyamet kopsa da bu komutu uygular (tab yazılıma gerçekten
kıyamet kopmasına da r b r st sna madde eklemezsen z). Aynı
şek lde otonom arabanız önüne atlayan k çocuğu kurtarmak ç n
ters şer de d reks yon kırmaya programlanmışsa tamı tamına öyle
yapacağına adınız g b em n olab l rs n z. Bu da demek oluyor k
Toyota ya da Tesla otonom arabalarını tasarlarken ahlak felsefes ne
l şk n teor k b r problem mühend sl k çerçeves ndek prat k b r
probleme dönüştürecek.

Felsef algor tmaların asla mükemmel olamayacağı ortada.


Yaralanmalara, ölümlere ve son derece karmaşık davalara neden
olacak kazalar lla k yaşanacaktır. (Tar hte lk defa, teor ler n n yol
açtığı vah m sonuçlara st naden b r f lozofu dava edeb leceks n z
çünkü felsef f k rlerle gerçek hayatta cereyan eden olaylar arasında
doğrudan sebep sonuç l şk s lk defa kurulab lecek.) Y ne de nsan
sürücüler n yer n almaları ç n algor tmaların kusursuz olmasına
gerek yok. İnsanlardan y olmaları yeterl . İnsan sürücüler n her yıl
b r m lyondan fazla k ş n n canını aldığı düşünülürse, bu pek de zor
değ l.

Ölçüp b çersen z, yanınızda seyreden arabayı sarhoş b r ergen n m


yoksa Schumacher-Kant İk l s n n m kullanmasını terc h eders n z?'9

Aynı mantık araba kullanmanın dışında başka pek çok durum ç n de


geçerl . Örneğ n ş başvurularını ele alalım. 21. yüzyılda b r n şe alıp
almama kararı g derek artan b roranda algor tmalar
tarafındanver lecek. Gerekl et k standartları bel rlemey mak nelere
bırakamayız; bunları y ne nsanların bel rlemes gerekecek. Ama ş
dünyasına da r et k standartları, örneğ n ırk veya c ns yet ayrımı
yapmanın yanlış olduğunu bel rled ğ m zde, mak neler n
bu standartları nsanlardan daha y uygulayıp koruyacağına em n
olab l r z.20

İnsan b r yönet c s yahlara ve kadınlara karşı ayrımcılık yapmamak


gerekt ğ n b lmen n yanı sıra bu görüşe katılmasına rağmen, s yah
b r kadın ş başvurusunda bulunduğunda b l nçs zce ayrımcılık yapıp
bu kadını şe almamaya karar vereb l r. İş başvurularını
değerlend rmeye b r b lg sayarı atar ve bu b lg sayarı ırk ve c ns yet
h çb r şek lde göz önüne almamaya programlarsak, b lg sayarın
gerçekten de bu unsurları d kkate almayacağına em n olab l r z
çünkü b lg sayarların b l nçaltı yok. Elbette ş başvurularını
değerlend reb lecek b r kod yazmak kolay olmayacaktır ve
mühend sler n kend b l nçaltlarındak önyargıları yazılıma
aktarmaları r sk hep olacaktır.21 Ama bu tür hataları fark ed p
yazılımı düzeltmek, nsanları ırkçılıktan ve kadın düşmanlığından
arındırmanın yanında devede kulak kalır.

Şoförler ve traf k pol sler dah l (b ld ğ n okuyan nsanların yer n


taatkar algor tmalar alınca traf k pol sler ne de gerek kalmayacaktır)
pek çok nsanın, yapay zekanın yüksel ş yle çalışma yaşamının
dışına atılab leceğ n gördük. Fakat ş md ye kadar sah p oldukları
yet ler p yasa değer barındırmazken, b rden kıymete b necek
felsefec ler ç n yen alanlar açılab l r. O yüzden ler de y b r ş
garant s bulunan b r dalda eğ t m almak st yorsanız sermayey
felsefeye yüklemek çok da yanlış olmayab l r.

Tab f lozofların doğru eylemen n yolları konusunda anlaştığı pek


görülmem şt r. Az sayıda “vagon problem ” tüm f lozofları tatm n
edecek şek lde çözülmüştür; John Stuart M ll g b eylemler ortaya
çıkan sonuca göre değerlend ren sonuççu düşünürlerle Immanuel
Kant g b eylemler mutlak kurallara göredeğerlend ren deontoloj st
düşünürlerb rb r nden oldukça farklı f k rlere sah pt r. Tesla'nın b r
araç üretmek ç n bu kördüğüm meseleler hakkında gerçekten de
bell b r tutum takınması mı gerekecek?
Belk de Tesla kararı p yasaya bırakmayı seçer, özgec Tesla ve
benc l Tesla adlı k ayrı otonom araç üret r. Özgec model tehl ke
anında çoğunluğun y l ğ n düşünüp sah b n kurban eder. Benc l
model ş n ucunda k çocuğun ölümü de olsa sah b n kurtarmak ç n
el nden ne gel yorsa yapar. Müşter ler de meylett kler felsef görüşe
en uygun arabayı satın alab l rler. Benc l model daha çok satılıyor
d ye Tesla’yı suçlayamazsınız. Ne de olsa müşter her zaman
haklıdır.

Bu b r şaka değ l. 2015 yılında yapılan öncü b r çalışmada, nsanlara


otonom b r arabanın b rtakım yayalara çarpmak üzere olduğuna da r
faraz b r senaryo sunulmuş. Çoğu nsan böyle b r durumda arabanın
sah b n öldürmek pahasına yayaların canını kurtarması gerekt ğ n
söylem ş. Bu nsanlara çoğunluğun yararı ç n sah b n tehl keye
atmaya programlı b r arabayı satın almak stey p stemeyecekler
sorulduğundaysa çoğu hayır cevabını verm ş. Kend ler sözkonusu
olunca terc hler benc l Tesla yönünde.22

Şöyle b r durum düşünün: Yen b r araba aldınız ama arabayı


kullanmaya başlamadan önce ayarlar menüsünü açıp seçeneklerden
b r n şaretlemen z gerek yor. Kaza anında araba hayatınızı mı
tehl keye atsın yoksa d ğer arabadak a ley m öldürsün? Bu yapmak
steyeceğ n z b r terc h m ? Hang kutu-cuğu şaretleyeceğ n z
konusunda eş n zle ne kavgalar edeceğ n z düşünün.

O yüzden belk de devlet n p yasanın şley ş n düzenlemek ç n


devreye g r p tüm otonom arabalar ç n geçerl b r et k kod şart
koşması gerekecek. K m kanun koyucu merc ler, n hayet her da m
harf harf ne uyulacak yasalar koyma fırsatı buldukları ç n çok
sev necekt r. Bu benzer görülmem ş ve total ter sorumluluk
karşısında dehşete düşecek kanun koyucular da çıkab l r tab . Ne de
olsa tar h boyunca, yen b r yasa yürürlüğe g rd ğ nde, yasal
yaptırımların kısıtlamaları kanun koyucuların önyargılarını, hatave
aşırılıklarının kontrol ed lmes ne mkân tanımıştır. Eşc nsell k ve d ne
aykırı davranışların cezalandırılmasına l şk n yasaların bütünüyle
uygulanamamış olması büyük b r şans. Beşer şaşar s yasetç ler n
kararlarının yerçek m denl sarsılmaz olduğu b r düzen ster m y z
gerçekten?

D j tal d ktatörlük

İnsanlar yapay zekâdan taatkâr kalmayacağını düşündükler ç n


korkar genell kle. Efend ler ne başkaldırıp sokaklarda başıboş
gezerek önler ne çıkanı öldüren robotlar hakkında hadd nden fazla
b l mkurgu f lm zled k. Oysa robotlarla lg l esas sorun bunun tam
ters . Muhtemelen her koşulda efend ler ne taat edecekler ve asla
başkaldırmayacakları ç n korkmalıyız onlardan.

Körü körüne taat eden robotlar y huylu efend lere h zmet ed yorsa
sorun değ l elbette. Savaş hal nde b le ş kat l robotlara bırakmak,
tar hte lk defa muharebe meydanında savaş kanunlarına f len
uyulmasını sağlayab l r. İnsan askerler k m zaman duygularının es r
olup c nayet, yağmalama ve tecavüz g b savaş kanunlarını hlal
eden davranışlarda bulunab l yor. Duygu dey nce aklımıza
merhamet, sevg ve empat yle lg l şeyler gel r genell kle ama savaş
zamanı kontrolü sıklıkla ele geç ren duygular korku, nefret ve
acımasızlık olur. Robotların duyguları olmadığına göre asker
kanunlara harf yen uyacaklarına, asla şahs korkularve nefret
yüzünden yoldan çıkmayacaklarına güven leb l r.23

16 Mart 1968 tar h nde Güney V etnam’ın My La köyünde çığrından


çıkan b r bölük Amer kan asker dört yüz kadar s v l katletm şt . Bu
savaş suçuna sebep olan şey aylarca ormanda ger lla savaşı
sürdüren erler n kend n s yat fler yd . Herhang b r stratej k amaca
h zmet etmed ğ g b , hem yasaları hem de ABD’n n asker lkeler n
hlal eden b r olaydı. Sorumlusu nsan duygularıydı.24 ABD,
V etnam’da kat l robotlar kullanab lseyd My La katl amı h ç
yaşanmayab l rd .

Ama y ne de kat l robotlar üret p sahaya sürme telaşına kapılmadan


önce, robotların her da m kodlarının taşıdığı özell kler b reb r
yansıttığını ve onları daha da güçlend rd ğ n kend m ze
hatırlatmamız gerek. Kod ılımlı ve y huyluysa robotlar da
muhtemelen sıradan b r nsan askerden çok daha y olacaktır. Ama
kod acımasız ve zal mse fec sonuçlar ortaya çıkacaktır. Robotlarla
lg l esas sorun kend yapay zekaları değ l, efend ler n n
doğal aptallığı ve zal ml ğ d r.

1995’ n Temmuz’unda Bosnalı Sırp b rl kler Srebren tsa c varındak


sek z b n aşkın Müslüman Bosnalıyı katlett . Başıboş My La
katl amının aks ne Srebren tsa’da şlenen c nayetler Bosna’yı
Müslümanlardan tem zlemey “ahlak görev" bellem ş Bosnalı
Sırpların pol t kasını yansıtan uzun soluklu ve organ ze b r
operasyondu.25 1995 yılında Bosna Sırplarının el nde kat l robotlar
olsaydı bu vahşet n boyutları büyük ht malle azalmaz, aks ne daha
da artardı. Ver len em rler uygulamakta b r san ye olsun
tereddüt edecek tek b r robot b le çıkmaz ve merhamet, yaptığından
ğrenme ya da sadece bezg nl k duygularına bağlı olarak tek b r
Müslüman çocuğun b le hayatı kurtulmazdı.

Böyles robotlara sah p acımasız b r d ktatörün, ne denl nsafsız ve


çılgın em rler ver rse vers n, asla askerler n n kend s ne karşı
çıkmasından korkması gerekmez. O dönemlerde b r robot ordusu
olsaydı, Fransız Devr m 1789'da başlar başlamaz bastırılırdı
muhtemelen. Ve 2011 yılında Hüsnü Mübarek’ n el n n altında kat l
robotlardan oluşan b r b rl k olsaydı, bu b rl ğ tarafdeğ şt r rler
korkusu taşımadan halkın üzer ne süreb l rd . Aynı şek lde
robotlardan oluşan b r orduya hükmeden emperyal st b r hükümet
de robotların mot vasyonlarını y t rmes ya da asker a leler n n göster
düzenlemes tehl kes olmaksızın, kamuoyunda destekgörmeyen
savaşlar açab l rd . V etnam Savaşı'nda ABD’n n el nde kat l robotlar
olsaydı My La katl amı engelleneb l rd ama savaşın kend s çok
daha uzun yıllar süreb l rd çünkü ABD hükümet n n moral bozuk
askerler, büyük çaplı savaş karşıtı göster ler ya da “savaşa karşı
savaş gaz ler ” akımı g b dertler olmazdı. (Bazı ABD vatandaşları
y ne de savaşa t raz edeb l rd elbette. Ama bu protestocular askere
alınma end şes duymayacaklarından, mesul oldukları zulüm
hafızalarına kazınmayacağından ya da sevd kler b r akrabalarını
kaybetme acısı taşımayacaklarından hem sayıca az hem de o denl
ateşl olmazlardı.)26
Otonom s v l arabalar ç n bu türsorunlarçokdaha az önemteşk l
ed yor çünkü h çb r üret c arabalarını nsanları hedef alıp öldürmeye
kasten programlamaz. Fakat otonom s lah s stemler fac aya
davet ye çıkarır çünkü k m düpedüz hab s k m de bozuk ahlaklı b r
sürü hükümetvar.

Tehl ke ölüm mak neler yle kısıtlı değ l. Gözetleme s stemler de b r o


kadar r skl . Gözetleme algor tmaları y huylu b r devlet n el nde
nsanlığın başına geleb lecek en y şeye dönüşeb l r. Ama aynı
büyük ver algor tmaları geleceğ n Büyük B rader’ n n gücüne güç
katmaya ve Orwell’ n kurguladığı g b b r gözet m rej m nde tüm
b reyler n durmadan zlenmes ne de sebep vereb l r.27

Hatta ş Orwell’ n d mağını aşacak noktalara b le geleb l r: hareket ve


konuşmalarımızı dışardan zlemekle kalmayıp ç deney mler m z
kaydetmek üzere beden m z n ç ne de s rayet edeb len mutlak b r
gözet m rej m . Kuzey Kore'n n K m rej m n n bu yen teknoloj yle
neler yapab leceğ n düşünün. Gelecekte tüm Kuzey Kore
vatandaşları yaptıkları ve söyled kler n n yanı sıra tans yonlarını ve
bey n faal yetler n de gözlemleyen b yometr k b r b lekl k takmak
zorunda bırakılab l r. KuzeyKore rej m nsan beyn n g derek daha y
kavramamızı ve mak ne öğrenmes n n muazzam gücünü kullanarak,
tar hte lk defa her b r vatandaşın anbean ne düşündüğünü ölçüp
tartmaya mukted r duruma geleb l r. B yometr k sensör K m Jong-
un'un resm ne bakarken kızgınlık bel rt ler (yüksek tans yon,
am gdala da faal yet artışı) gösterd ğ n z algılarsa ertes gün çalışma
kampını boylarsınız.

Kend n tecr t ett ğ düşünülünce Kuzey Kore rej m n n gerekl


teknoloj y kend kend ne gel şt rmes zor görünüyor. Ama teknoloj n n
bu alanın öncüsü ülkelerde gel şt r l p Kuzey Korel ler ve d ğer ger c
d ktatörlükler tarafından kopyalanması ya da satın alınab lmes
kuvvetle muhtemel.

ABD’den yaşadığım ülke İsra l’e pek çok demokrat k ülke g b hem
Ç n hem de Rusya durmaksızın gözet m araçları gel şt r yor. “Start-up
ülkes ” lakabı takılan İsra l’de son derece canlı b r ler teknoloj ve
üstün b r s ber güvenl k sektörü var. Bununla b rl kte İsra l,
F l st nl lerle ölümcül b r ht lafın pençes nde ve en azından bazı
l derler, generaller ve vatandaşlar gerekl teknoloj y elde eder etmez
memnun yetle Batı Şer a’da mutlak gözet m rej m oluşturacaktır.

Günümüzde b le F l st nl ler n her telefon konuşması, her Facebook


paylaşımı veya her şeh rlerarası seyahat İsra l’ n m krofonları,
kameraları, nsansız hava araçları ya da casus yazılımları tarafından
gözetlen yor muhtemelen. Toplanan ver ler daha sonra büyük ver
algor tmalarının yardımıyla anal z ed l yor. Bu sayede İsra l güvenl k
kuvvetler potans yel tehl keler tesp t ed p sahaya b r sürü asker
sürmeye gerek kalmadan etk s z hale get reb l yor. F l st nl ler Batı
Şer a’da b rtakım kasabaların ve köyler n dares ne sah p olsalar da
gökyüzünü, radyo frekanslarını ve s ber âlem İsra l kontrol ed yor. Bu
yüzden de Batı Şer a’dak 2,5 m lyon F l st nl y etk l şek lde kontrol
altında tutab lmek ç n şaşılacak kadar az İsra l asker ne ht yaç
duyuluyor.18

Ek m 2017’ de yaşanan traj kom k b r olay: F l st nl b r şç Facebook


sayfasında şyer ndek buldozer n yanı başında çek lm ş b r
fotoğrafını paylaştı. Fotoğrafın altına da “Günaydın!” yazdı. Otomat k
b r algor tma Arap harfler n n transl terasyonunda ufak b r hata yapıp
harfler “günaydın” anlamına gelen “Ysabechhum!" olarak değ l de
“saldır” anlamına gelen “Ydbachhum!" olarak algıladı. Adamın
buldozerle nsanları ezmey planlayan b r terör st olab leceğ nden
şüphelenen İsra l güvenl k kuvvetler , adamı b r çırpıda gözaltına
aldı. Algor tmanın hata yaptığı anlaşılınca adam serbest
bırakıldı. Ama soruna yol açan Facebook paylaşımı y ne de kaldırıldı.
D kkat elden bırakmamak lazım tab .19 Günümüzde Batı Şer a’da
F l st nl ler n başına gelenler, gün gel p dünyanın dört b r yanındak
m lyonların başına gelecekler n ön göster m nden baret olab l r.

20. yüzyılın sonlarında demokras ler d ktatörlükler ger de bırakıyordu


çünkü demokras ler ver şleme konusunda daha y yd . Demokras
b lg şlem ve karar alma yetk ler n farklı nsan ve kurumlara dağıtır.
Oysa d ktatörlükler b lg ve yetk y tek b r merc de toplar. 20. yüzyıl
teknoloj s çerçeves nde büyük m ktarda b lg n n tek b r yerde
toplanması ver ms zd . K msen n onca b lg y yeter nce hızlı şley p
doğru kararlar alması mümkün değ ld . Sovyetler B rl ğ ’n n ABD'den
çok daha kötü kararlar almış olması-nınve Sovyet ekonom s n n
Amer ka’nınk nden çok daha ger lerde kalmasının sebepler nden b r
de buydu.

Ancak yapay zekâ kısa b r süre sonra bu dengey ters ne çev reb l r.
Yapay zekâ kullanılarak devasa m ktarlarda b lg , merkez b r şek lde
şleneb l yor. Hatta yapay zekâ yüzünden merkez s stemler dağınık
s stemlerden çok daha ver ml hale geleb l r çünkü mak ne
öğrenmes , el nde anal z edecek ne kadar b lg varsa o kadar y
çalışıyor. K ş sel b lg ler n g zl l ğ ne saygı göstererek ver tabanınıza
b r m lyon nsan hakkında kısm b lg koyacağınıza b r m lyar nsana
a t tüm b lg ler , her tür g zl l k hakkını h çe sayıp tek b r ver tabanına
toplarsanız algor tmayı çok daha y çalışır hale
get reb l rs n z. Örneğ n otor ter b r hükümet tüm vatandaşlarına DNA
taramasına g rmey ve tüm tıbb ver ler n merkez b r otor teye
b ld rmey emrederse, genet k ve tıbb araştırmalar alanında tıbb
b lg ler n kes nl kle g zl tutulduğu toplum-lara karşı çok büyük avantaj
sağlar. 20. yüzyılda otor ter rej mlere ket vuran bu başlıca etmen,
tüm b lg y tek b r yerde toplama çabası, 21. yüzyılda bel rley c b r
avantaja dönüşeb l r.

Algor tmalar b z daha y tanıdıkça otor ter hükümetler de


vatandaşları üzer nde Naz Almanya’sını gölgede bırakacak
derecede mutlak b r kontrol elde edeb l r. Ve bu tarz rej mlere
d renmek tamamen mkânsızlaşab l r. Bu rej m nasıl h ssett ğ n z
b lmekle kalmayacak; s ze ne sterse onu h ssett reb lecek. D ktatör,
vatandaşlara sağlık h zmet ya da eş tl k get rmese de muhal fler
değ l de kend s n sevmeler n sağlayab lecek. Şu ank
hal yle demokras , b yoteknoloj ve b l ş m teknoloj ler n n ç çe
geçmes n kaldıra-mayab l r. Ya demokras kend n bütünüyle yen
baştan şek llend recek ya da nsanlar "d j tal d ktatörlük" altında
yaşamaya başlayacak.

H tler ve Stal n zamanlarına dönmek sözkonusu değ l. D j tal


d ktatörlük Naz Almanya'sından, Naz Almanya'sının Fransa esk
rej m nden farklı olduğu ölçüde farklı. XIV. Lou s merkez leşt rme
meraklısı b r otokrattı ama el nde modern b r total ter devlet kuracak
teknoloj yoktu. İkt darına k mse karşı çıkmıyordu ama radyo, telefon
ve tren olmadığından Bretonya'nın ücra köyler ndek ç ftç ler n ve
hatta Par s' n göbeğ nde yaşayan şeh rl ler n gündel k hayatları
üzer nde b r kontrolü de yoktu. Büyük b r part , ülke çapında b r
gençl k hareket ya da m ll eğ t m s stem kurmaya ne n yet ne de
kab l yet vardı.30 H tler'e bunları yapab lme mot vasyonu ve gücünü
sağlayan 20. yüzyılın yen teknoloj ler yd . 2084'ün
d j tal d ktatörlüğüne mot vasyon ve güç sağlayacak şey ş md den
kest remey z ama H tler ve Stal n' kopyalamakla yet nmeler düşük
b r ht mal. 1930’la-rın savaşlarını yen den vermek ç n s lah
kuşananlar bambaşka b r yönden gelen b r saldırıyla gaf l
avlanab l rler.

Demokras uyum sağlamayı ve ayakta kalmayı başarsa b le nsanlar


yen baskıların ve ayrımcılıkların mağduru olab l rler. B r sürü banka,
ş rket ve kurum daha ş md den ver ler anal z ed p hakkımızda
kararlar vereb lmek ç n algor tmaları kullanıyor. Bankaya kred
başvurusu yaptığınızda değerlend rmey yapan büyük ht malle b r
nsan değ l, algor tma. Algor tma s z n hakkınızda b r sürü ver y ve
m lyonlarca nsana l şk n stat st kler anal z ederek kred ver lecek
kadar güven l r olup olmadığınıza karar ver yor. Çoğunlukla da nsan
b r bankacıdan daha y ş çıkarıyor. Ama sorun şu k algor tma
bazı nsanlara haksız yere ayrımcılık uygularsa bunu tesp t etmek
zor. Banka s ze kred vermey reddeder ve s z de g d p “N ye?” d ye
sorarsanız bankanın cevabı “Algor tma hayır ded ,” olur. “Algor tma
n ye hayır ded ? Ben m ne g b b r kusurum var?” d ye sorarsanız
bankanın d yeceğ , “B lm yoruz. Bu algor tmayı anlayan nsan yok.
Kend s ler düzey mak ne öğrenmes n n b r ürünü.
Ama algor tmamıza güven yoruz, o yüzden s ze kred
verem yoruz.”31

Ayrımcılık, kadınlar ya da s yahlar g b tüm b r gruba uygulandığında


bu gruplar örgütlen p uğradıkları ayrımcılığı topluca protesto
edeb l rler. Ama artık b r algor tma şahsen s ze ayrımcılık
uygulayab l r ve s z neden n b lemezs n z. K m b l r, belk DNA’nızda,
geçm ş n zde ya da Facebook hesabınızda hoşuna g tmeyen b r şey
buldu. Algor tmanın s ze ayrımcılık uygulama neden kadın olmanız
ya da ırkınız değ l, s z olmanız. Algor tmanın hoşlanmadığı,
şahsınıza özel b r şeyvar. Bunun ne olduğunu b lm yorsunuz; b lsen z
de b reb r aynı haksızlıktan mustar p başka b r n daha
bulamayacağınıza göre örgütlen p protesto etmen z de mümkün
değ l. B r s z varsınız. 21. yüzyılda genel ayrımcılık yer ne k ş sel
ayrımcılık g b b r sorunun yaygınlaştığını göreb l r z.32

Algor tmaların sadece danışmanlık yaptığı, mutlak otor ten n hâlâ


nsanların el nde olduğu yanılsaması yaratmak ç n otor ten n en üst
sev yeler nde, sembol k l derler konumunda b rtakım nsanlar
kalab l r. Almanya Başbakanlığına ya da Google CEO'luğuna yapay
zekâ atamayacağız. Y ne de başbakan ve CEO tarafından alınan
kararları yapay zekâ şek llend recek. Başbakan çeş tl seçenekler
arasından b r terc h yapab l r ama tüm bu seçenekler büyük ver
anal z nden çıkacak ve nsanlardan z yade yapay zekânın dünyayı
nasıl algıladığına bağlı olacak.

Paralel b r örnek vermek gerek rse, günümüzde dünyanın çeş tl


yerler ndek s yasetç ler farklı ekonom k pol t kalardan b r n
seçeb l yor ama neredeyse her b r durumda sunulan seçenekler n
heps kap tal st ekonom anlayışını yansıtan pol t kalar. S yasetç ler
terc h yapab ld kler yanılsaması yaşıyor ama gerçekten önem
atfeden terc hler menüdek farklı seçenekler bel rleyen ekonom stler,
bankacılar ve ş nsanları tarafından çok önce yapılmış. S yasetç ler
b r süre sonra kend ler n yapay zekânın oluşturduğu b r menüden
seç myaparvaz yette bulab l rler.

Yapay zekâyla doğal aptallık

İy haberlerden b r şu k en azından kısa süre zarfında b l mkurguları


andıran b r b l nç kazanıp nsanlığı köleleşt rmeye ya da ortadan
kaldırmaya karar veren b r yapay zekâ kabusu yaşamayacağız.
Vereceğ m z kararları g tg de daha fazla algor tmalara bırakmaya
başlayacağız ama algor tmaların b l nçl b r şek lde b z
yönlend rmeye başlaması pek mümkün görünmüyor. B l nçler
olmayacak.

B l mkurgu zekâyı b l nçle karıştırma ve b lg sayarların nsanlarla boy


ölçüşmek ç n b l nç gel şt rmes gerekt ğ n varsayma eğ l m nded r.
Yapay zekâ hakkındak neredeyse tüm f lm ve romanlar b r b lg sayar
veya robotun b l nç kazandığı o büyülü an etrafında şek llen yor. Bu
gerçekleşt kten sonra da ya başkahraman robota âşık oluyor ya
robot herkes öldürmeye çalışıyor ya da bu k şey eşzamanlı
cereyan ed yor.

Oysa gerçekte yapay zekânın b l nç kazacağını varsaymayı


gerekt recek b r sebep yok çünkü zekâ ve b l nç apayrı şeyler. Zekâ
sorun çözme becer s . B l nç acı, neşe, aşk ve öfke g b şeyler
h ssedeb lme becer s . Bu k s n b rb r ne karıştırmamızın sebeb ,
bunların nsan ve d ğer memel lerde b r arada bulunması. Memel ler
çoğu sorunun üstes nden b r şeyler h ssederek gel r. B lg sayarların
sorunları çözme şekl yse bambaşkadır.

Üstün zekâya g den çok farklı yol var ve bunların sadece bazısı b l nç
kazanmayı gerekt r yor. Nasıl k uçaklar tüy çıkarmadan kuşlardan
hızlı uçab l yor, b lg sayarlar da b l nç gel şt rmeden memel lerden
daha y sorun çözer hale geleb l r. Yapay zekânın nsan hastalıklarını
y leşt rmek, nsan terör stler tesp t etmek, eş öner ler nde bulunmak
ve yayaların kol gezd ğ b r sokakta yol almak ç n nsanların
duygularını sabetl b r b ç mde anal z etmes gerekt ğ doğru. Ama
bunu duygu sah b olmadan da yapab l r. Algor tmanın neşel , s n rl
ya da ürkmüş maymunların farklı b yok myasal yapılarını tanımak ç n
neşe, öfke ya da korku h ssetmes gerekmez.

Tab yapay zekânın kend ne has duygular gel şt rmes tamamen


mkânsız değ l. Buna kes n kanaat get rmek ç n b l nç hakkında
yeterl b lg m z hâlâ yok. Genel hatlarıyla üç olasılığı göz önüne
almamız gerek yor:

ı. B l nç b r şek lde organ k b yok myaya bağlı olduğundan norgan k


s stemlerde b l nç yaratmak asla mümkün olmayacak.
2. B l nç organ k b yok myaya değ l zekâya bağlı ve b lg sayarlar
b l nç gel şt reb l r, bell b r zekâ sev yes ne er şmek ç n de b l nç
gel şt rmeler gerek r.

3. B l nçle organ k b yok mya ya da üstün zekâ arasında b r


bağlantı olması şart değ l. O yüzden b lg sayarlar b l nç gel şt reb l r
ama bu şart değ l. Sıfır b l nçle de süper zek olab l rler.

Şu ank b lg düzey m zde bu olasılıkların h çb r n eleyemey z. Ama


tam da b l nç hakkındak b lg eks kl ğ m z sebeb yle yakın zamanda
b l nçl b lg sayarlar programlamamız mümkün görünmüyor.
Dolayısıyla muazzam gücüne rağmen yapay zekânın kullanımı,
öngörüleb l r b r gelecek dah l nde, kısmen nsan b l nc ne bağlı
kalacak.

Tehl ke şurada yatıyor: tüm vakt m z yapay zekâ gel şt rmeye


harcayıp nsanları b l nçlend rmey es geçersek, b lg sayarların o pek
sof st ke yapay zekâları, olsa olsa nsanların doğal aptallıklarını
beslemeye yarar. Önümüzdek yıllarda b r robot ayaklanmasının
yaşanma olasılığı düşük ama duygularımızla anneler m zden daha y
oynayab len ve bu ted rg n ed c yeteneğ b ze araba, bell b r
s yasetç ya da kapsamlı b r deoloj g b şeyler pazarlamak ç n
kullanan robot sürüler karşımıza çıkab l r. Robotlar en der n
korkularımızı, nefretler m z ve tutkularımızı tesp t ed p bu çsel
eğ l mler aleyh m ze kullanab l r. Böyle b r şey n tadı dünyanın çeş tl
yerler ndek seç m ve referandumlarda ağzımıza çalındı b le.
Hackerlar nsanlar haklarındak ver ler anal z ed p mevcut önyargıları
st smar ederek seçmenler nasıl yönlend reb lecekler n öğrend ler.”
B l mkurgu f lmler tozun dumana katıldığı dramat k kıyametlerle
sonlansa da gerçek hayatta yüzleşeceğ m z son, onu bunu
tıklayacağımız bayağılıkta b r kıyamet olab l r.

Bu tarz sonuçlardan kaçınmak ç n yapay zekâya harcadığımız her


dolar ve her dak kaya karşılık nsan b l nc konusunda gel şme
kaydetmek ç n de aynı m ktarda dolar ve dak ka harcasak y eder z.
Maalesef an t barıyla nsan b l nc n araştırmak ve gel şt rmek ç n
pek b r şey yapmıyoruz. İnsan becer ler ne yönel k
araştırmavegel şt rme çabaları, b l nçl varlıklar olarak uzun vadede
neye gereks n m duyduğumuza göre değ l ekonom k ve
s yas s stem n anlık ht yaçlarına göre şek llen yor. Patronum
elektron k postaları b r an önce cevaplamamı st yor ama yed ğ mden
tat alma becer mle lg lend ğ yok. Sonuçta yemek yerken b le
elektron k postaları kontrol ed yor, duyumlarımı d kkate alma
yeteneğ m se kaybed yorum. Ekonom k s stem ben portföyümü
gen şlet p çeş tlend rmeye zorluyor ama merhamet duygumu
gen şlet p çeş tlend rmeye teşv k etm yor. Sonuçta borsanın
g zemler n anlamaya gayret ed yorum ama çek len ez yetler n altında
yatan der n nedenler anlamaya çok daha az çaba harcıyorum.

İnsanlar bu açıdan d ğer evc l hayvanlara benz yor. Yüklü m ktarda


süt veren ama onun har c nde vahş atalarının çok aşağısında kalmış
uysal nekler yet şt rd k. O denl çev k, meraklı ya da becer kl
değ ller.34 Ş md de yüklü m ktarda ver üreten ve dev b r ver şleme
mekan zmasının son derece etk n ç pler olma fonks yonunu yer ne
get ren yumuşak başlı nsanlar yet şt r yoruz ama bu ver nekler n n
nsanın potans yel n en üst sev yeye taşıdığı söylenemez. Esasen
nsanların azam potans yel n n ne olduğu konusunda b r f kr m z yok
çünkü nsan z hn hakkında çok az şey b l yoruz. Ve buna rağmen
nsan z hn n keşfetmek adına yeter nce yatırım yapmıyor, onun
yer ne İnternet bağlantımızın hızını ve büyük ver
algor tmalarımızın etk nl ğ n artırmaya yoğunlaşıyoruz. D kkatl
olmazsak gel şt r lm ş b lg sayarlar kullanarak kend ne ve dünyaya
büyük zararlar veren ger let lm ş nsanlara dönüşeceğ z.

B z bekleyen tek tehl ke d j tal d ktatörlükler değ l. L beral düzen


özgürlüğün yanı sıra eş tl ğ n önem n de ön planda tutmuştu. S yas
eş tl ğ en başından ber el üstünde tutan l beral zm zamanla
ekonom k eş tl ğ n de b r o kadar öneml olduğu kanısına varmıştı.
Z ra sosyal b r güvenl k ağı ve b r nebze ekonom k eş tl k yoksa
özgürlüğün de b r anlamı yok. Ama büyükver algor tmaları özgürlüğü
bastırdığı g b toplumlar arasında gelm ş geçm ş en der n uçurumları
da yaratab l r. Çoğu nsan sömürünün değ l ama çokdaha kötü b r
şey n, şlevs zl ğ n cefasını çekerken tüm servet ve güç, üç beş
seçk n n el nde toplanab l r.
Eş tl k

Ver y el nde tutan geleceğ de el nde tutar

Geçt ğ m z yıllarda dünyadak herkese nsanlığın eş tl k yolunda


lerled ğ ve küreselleşmeyle yen teknoloj ler n o noktaya daha çabuk
varmamıza yardımcı olacağı söylend . Gerçekte 21. yüzyıl tar h n en
orantısız toplumlarını doğurab l r. Küreselleşme ve İnternet
ülkelerarası açığı kapatsa da sınıflararası uçurum der nleşme
tehl kes taşıyor. Tam nsanlık küresel b rl ktel ğe er şecek derken
nsan türü farklı b yoloj k kastlara ayrılab l r.

Eş ts zl k Taş Devr 'ne kadar uzanır. 3000 yıl önce avcı toplayıcı b r
topluluk k m üyeler n b nlerce f ld ş boncuk, b lez k ve sanat eser yle
dolu şatafatlı mezarlara gömerken k m üyeler ne de bas t b r çukuru
layık görmüş. Kad m avcı toplayıcı topluluklar y ne de peş sıra gelen
nsan toplumlarından daha eş tl kç yd çünkü malvarlıkları çok azdı.
Malvarlığı uzun sürel eş ts zl ğ n önkoşuludur.

Tarım Devr m 'n tak ben çoğalan malvarlığıyla beraber eş ts zl k de


arttı. İnsanlar toprak, hayvan, b tk ve aletler n mülk yet n ed n nce
servet ve kt darın büyük kısmının seçk n azınlıklar tarafından
nes lden nesle daha çok tekelleşen h yerarş k toplumlar oluştu.
İnsanlar bu düzen doğal ve hatta tanrı buyruğu addetmeye başladı.
H yerarş sadece b r norm değ l, deal olandı. Ar stokratlarla halk
arasında, erkekle kadın arasında, ebeveynlerle çocuklar arasında
bel rg n b r h yerarş olmadan nasıl düzen sağlanab l r?
Dünyanın dört b ryanındak d n adamları, f lozoflarve şa rler sabırla
şunu açıklıyordu: Nasıl k nsan vücudunun tüm parçaları eş t değ ld r
ve ayaklar beyne taat etmek zorundadır, toplumsal eş tl k de
kargaşadan başka b r şeye yol açmaz.

Ancak modern çağın sonlarında eş tl k neredeyse tüm nsan


toplumları ç n deal b r olgu hal ne geld . Bunun sebeb kısmen
komün zm ve l bera-
l zm g b yen deoloj ler n doğuşuydu. Ama b r d ğer sebep de k tleler
her zamank nden daha öneml kılan Sanay Devr m . Sanay leşm ş
ekonom ler şç lerden oluşan halk k tleler ne gereks n m duyarken
sanay leşm ş ordular daaskerlerden oluşan k tlelere ht yaç
duyuyordu. Hem demokras ler hem de d ktatörlükler k tleler n sağlığı,
eğ t m ve refahına büyük yatırımlar yaptı çünkü ser malat
bantlarında çalışacak m lyonlarca sağlıklı şç ve cephede savaşacak
m lyonlarca sadık asker gerek yordu.

Buna bağlı olarak 20. yüzyıl tar h büyük ölçüde sınıflar, ırklar ve
c ns -yetlerarası eş ts zl ğ n azaltılması etrafında şek llend . 2000
yılının dünyası hâlâ b r dolu h yerarş barındırsa da 1900 yılından çok
daha eş t b r yerd . 21. yüzyılın lk yıllarında nsanlar eş tl kç sürec n
devam etmes ve hatta hızlanması beklent s taşıyordu. B lhassa da
küreselleşmen n, ekonom k rahatlığı dünya çapına yayacağını ve
bunun sonucunda H nd stan ve Mısır'dak nsanların F nland ya ve
Kanada'dak lerle aynı fırsat ve ayrıcalıklardan yararlanacağını
umuyorlardı. Tüm b r nes l bu vaatle büyüdü.

Artık bu vaat gerçekleşmeyeb l r g b görünüyor. Küreselleşme


kes nl kle gen ş b r nsan kes m n n ş ne yaradı ama hem toplumlar
arasında hem de b r toplumun kend ç nde eş ts zl k artışının
emareler görülüyor. Küreselleşmen n meyveler g derek bell
grupların tekel ne g rerken m lyarlarca nsan ger de bırakılıyor.
Ş md den en zeng n yüzde ı'l k grup dünya servet n n yarısını el nde
tutuyor. Daha da ted rg n ed c olanı, en zeng n yüz k ş n n servet n n
en yoksul dört m lyar nsanın toplam servet nden çok olması.'

Durum daha da kötüleşeb l r. Öncek bölümlerde açıklandığı üzere,


yapay zekânın yüksel şe geçmes çoğu nsanın ekonom k değer n ve
s yas gücünü ortadan kaldırab l r. Aynı zamanda b yoteknoloj
alanındak gel şmeler ekonom k eş ts zl ğ b yoloj k eş ts zl ğe
dönüştüreb l r. Süper zeng nler sonunda dehşet ver c servetler n
akıtmaya değecek b r şey bulurlar. Ş md ye kadar statü sembolü
şeyler satın almaktan fazlasını yapamayan zeng nler kısa b r süre
sonra hayatın kend s n satın almaya mukted r olab l rler.
Yaşam süres n uzatmak, f z k ve z h nsel becer ler güçlend rmek
ç n gel şt r lecek yen yöntemler pahalıya patlarsa nsanlık b yoloj k
kastlara ayrılab l r.

Zeng nler ve ar stokratlar tar h boyunca herkesten daha yetenekl


olduk-larınıve kontrolün bu yüzden kend ler nde olduğunu sanmıştır.
Göreb ld ğ m z kadarıyla bu doğru değ l. Ortalama b r dük ortalama
b r ç ftç den daha yetenekl değ l; üstünlüğünü sadece haksız yasal
ve ekonom k ayrımcılığa borçlu. Fakat 2100 yılına gel nd ğ nde
zeng nler gerçekten de varoşlarda yaşayanlardan daha yetenekl ,
daha yaratıcı ve daha zek olab l rler. Zeng nler ve yoksulların sah p
oldukları becer ler arasında c dd b r uçurum oluşursa bunu kapamak
neredeyse mkânsızdır. Zeng nler daha üstün olan becer ler n , onları
daha da çoğaltmak ç n kullanırsa ve daha çok para da daha üstün
beden ve bey nler satın almalarını sağlarsa, uçurum zamanla daha
da der nleş r. 2100’de en zeng n yüzde ı’l k kes m sadece dünya
servet n n değ l dünya güzell kler n n, yaratıcılığın ve sağlığın da
sah b olur.

Bu nedenle b yomühend sl k ve yapay zekâ alanında lerleme


süreçler n n b r araya gelmes sonucu nsanlık, küçük b r nsanüstü
sınıfla şlevs z Homo sap ens üyelerden oluşan b r altsınıf şekl nde
k ye ayrılab l r. K tleler ekonom k önem ve s yas güçler n y t rd ğ nde
devlet n bu k tleye sağlık h zmet , eğ t m ve refah sağlama
gerekçes n b r ölçüde b le kaybetmes , zaten korkunç olan durumu
daha da beter yapar. İşlevs z kalmak çok tehl kel . Böyle b r koşulda
k tleler n st kbal az sayıda seçk n n nsafına kalır. Belk b r sürel ğ ne
nsaf ederler. Ama kl m felaket g b b r kr z anında
lüzumsuz nsanları s lkeley p atmak son derece caz p ve kolay
gelecekt r.

Köklü b r l beral anlayış ve sosyal refah devlet geleneğ bulunan


Fransa ve Yen Zelanda g b ülkelerdek seçk nler, k tlelere ht yaç
duymasalar da onlara bakmayı sürdüreb l r. Ama ABD g b daha
kap tal st ülkelerdek seçmenler Amer kan sosyal refah devlet nden
ger ye ne kaldıysa onu da lağvedeb l r. H nd stan, Ç n, Güney
Amer ka ve Brez lya g b gel şmekte olan büyük ölçekl ülkeler çok
daha büyük b r sorun bekl yor. Buralarda halkın ekonom k değer n
y t rmes eş ts zl ğ n b rdenb re artması anlamına gel yor.

Dolayısıyla küreselleşme, küresel b rl ğe sebeb yet vereceğ ne


“türleşme” d ye b r şey n ortaya çıkmasına neden olab l r: nsanlık k
ayrı b yoloj k kasta ve hatta k farklı türe ayrılır. Küreselleşme ulusal
sınırları ortadan kaldırarak dünyayı yatay düzlemde b rleşt recek
ama aynı zamanda nsanlığı d key olarak sınıflandıracak. ABD’den
Rusya’ya kadar çeş tl ülkeler n yönet mler n el nde tutan ol garş ler
b rleş p sıradan Sap ens k tles ne karşı şb rl ğ yapab l r. Bu açıdan
bakıldığında, günümüzde halkların “seçk n”lere k n duyması sağlam
temellere dayanıyor. D kkat elden bırakırsak S l kon
Vad s kodamanlarının torunları Apalaş Dağları’nda yaşayan
taşralılardan ve S b ryalı köylülerden üstün b r ırka dönüşeb l r.

Uzun vadede böyle b r senaryo sonucunda kastın tepes ndek ler


dışarıdak “barbarlar” yağmalamasın d ye etrafını duvar ve
hendeklerle çev r p “meden yet” lan ett kler b r alana çek l nce,
küreselleşme sürec ters ne b le döneb l r. 20. yüzyılın sanay
toplumlarında ucuz şgücü, hammadde ve p yasa ç n “barbarlar”
gerekl yd . Bu yüzden şgal ed ld ler ve s nd r ld ler.

Ama 21. yüzyılın yapay zekâ, b yomühend sl k ve nanoteknoloj ye


dayalı sanay sonrası meden yet kend kend n dame etmekte çok
daha başarılı olab l r. Sırfbütün b r toplumsal sınıf değ l bütün b r ülke
ve kıta b le lüzumsuz added leb l r. Kend n meden yet lan eden,
b rb r ne mantık bombası atarak savaşan s borgların c r t attığı
alanlarla, eller nde palalar ve kalaşn koflarla b rb r ne saldıran vahş
nsanların yaşadığı topraklar, nsansız hava araçları ve robot
muhafızların koruduğu surlarla b rb r nden ayrılab l r.

Bu k tap boyunca nsanlığın geleceğ nden bahsederken sık sık b r nc


çoğul şahıs kullanıyorum. “B z m” sorunlarımız hakkında “b z” ne
yapmalıyız d ye soruyorum. Ama belk de “b z” d ye b r şey yok. Belk
en büyük sorunumuz farklı k tleler tamamen farklı gelecekler n
bekl yor olması. Belk dünyanın neres nde yaşadığınıza bağlı olarak,
çocuklarınıza ya b lg sayar kodu yazmayı ya da hızlı s lah çek p
düzgün ateş etmey öğretmel s n z.
Ver n n sah b k m?

Tüm servet ve kt darın az sayıda seçk n n el ne geçmes n


engellemek st yorsak bunun yolu ver mülk yet n düzenlemekten
geç yor. Esk zamanlarda dünyadak en kıymetl şey topraktı. S yaset
toprağı kontrol etme mücadele-s yd ve gen ş topraklar az sayıda
nsanın el ne geçt ğ nde toplum ar stokratlar ve halk d ye k ye
ayrılıyordu. Modern çağda mak neler ve fabr kalar topraktan daha
öneml hale geld ve s yas mücadeleler bu elzem üret m araçlarının
kontrolüne odaklandı. Fazla sayıda mak ne az sayıda nsanın el ne
geçt ğ nde toplum sermayedarlar ve proletarya d ye k ye
ayrılıyordu. Ancak 21. yüzyılda ver en kıymetl şey olma anlamında
hem toprağı hem de mak neler gölgede bırakacak ve s yaset ver
akışını kontrol etme mücadeles verecek. Ver az sayıda nsanın
el ne geçerse nsanlık k ayrı türe ayrılacak.

Ver y kapma yarışı başladı b le. Yarışın başını Google, Facebook,


Ba du ve Tencent g b ver devler çek yor. Ş md l k bu devler n çoğu
“ lg tüccarlığı” tab r ed len ş model n ben msem ş görünüyor.2 B ze
bedava b lg , h zmet ve eğlence sunarak lg m z çek yor sonra da bu
lg y reklamcılara satıyorlar. Ama muhtemelen ver devler n n esk lg
tüccarlarından çok daha büyük hedefler var. Esas şler kes nl kle
reklam satmak değ l. İlg m z çekerek hakkımızda aşırı m ktarda ver
toplamayı başarıyorlar k bu da reklamların toplam hasılatından daha
değerl . B z onların müşter s değ l mahsulüyüz.

Orta vadede bu ver st f , lk n reklam endüstr s n n kend s n mağdur


edecek son derece farklı ş modeller n n önünü açıyor. Yen ş model
otor tey nsanlardan alıp algor tmalara devretmeye dayanıyor. Buna
ney satın alacağımızı seçme ve onu satın alma otor tes de dah l.
Algor tmalar ürünler b z m adımıza seç p almaya başladığında
geleneksel reklam endüstr s flas edecek. Google'ı düşünün. Google
kend s ne her şey sorab leceğ m z ve dünyanın en y cevabını
alab leceğ m z b r aşamaya gelmek st yor. Google'a “Merhaba
Google, arabalar ve ben mle lg l ( ht yaçlarım,
alışkanlıklarım, küresel ısınma hakkındak görüşler m ve hatta
Ortadoğu pol t kası hakkın-dak görüşler m dah l) tüm b ld kler ne
dayanarak ben m ç n en y arabanın hang s olduğunu söyler
m s n?” d ye sorab ld ğ m zde ne olacak? Google bu konuda b ze y
b r cevap ver r ve deney mler m z b ze, kolayca yönlend r leb l r
duygularımız yer ne Google’a güvenmey öğret rse, araba
reklamlarının ne anlamı kalır?3

Uzun vadede ver devler yeterl ver ve yeterl şlem gücünü b r araya
get rerek yaşamın en g zl sırlarına er şeb l r ve bu b lg y sadece
b z m adımıza terc hler yapmak ya da b z yönlend rmek ç n değ l
organ k canlıları baştan tasarlamak ve norgan k yaşam formları
yaratmak ç n kullanab l r. Reklam satmak kısa vadede bu devler
ayakta tutmak ç n gerekl sayılsa da uygulamalar, ürünler ve
ş rketler get rd kler paradan z yade topladıkları ver üzer nden
değerlend r yorlar genell kle. Popüler b r uygulama ş
model nden yoksun ve hatta lk etapta para kaybed yor olab l r ama
ver emd ğ sürece bu uygulamanın değer m lyarları bulab l r.4 Ver y
paraya nasıl çev receğ n z ş md den b lm yor olab l rs n z ama her
halükârda el n zde tutmaya değer; sonuçta geleceğ kontrol etmen n
ve şek llend rmen n anahtarı bu ver lerde yatıyor olab l r. Ver devler
konuyu tam olarak bu şek lde m değerlend r yor b lm yorum ama
şletme anlayışları, ver b r k m ne alelade para b r mler nden daha
çok değer verd kler ne şaret ed yor.

Sıradan nsanlar bu sürece d renmekte çok zorlanacak. Günümüzde


nsanlar en değerl varlıklarını yan k ş sel ver ler n ücrets z
elektron k posta h zmetler ve kom k ked v deoları karşılığında tesl m
etmekten son derece memnun. Bu durum, ne yaptığının farkında
olmadan koca toprakları üç beş renkl boncuk ve ıvır zıvır
karşılığında Avrupalı emperyal stlere satan Afr ka ve Kuzey Amer ka
yerl ler n n durumuna benz yor b raz. Eğer sıradan nsanlar daha
sonradan karar alıp ver akışını kesmeye kalkışırsa, bunun her
defasında daha zorolduğunu fark edeb l rler; özell kle de o aşamada
tüm terc hler n , hatta sağlık ve f z ksel varlıklarını bu ağın
kollarına bırakmış olurlarsa.

însanlarla mak neler, bu ağın dışına çıkan b r nsanın hayatta


kalmasına olanak bırakmayacak kadar ç çe geçm ş olab l r. Daha
doğmadan bu ağa bağlanılacağı ç n hayatınızın lerleyen
safhalarında ayrılmaya kalkarsanız s gorta ş rketler s z
s gortalamayı, şverenler s ze ş vermey , sağlık h zmetler s ze
bakmayı reddedeb l r. Sağlık ve k ş sel g zl l k müsabakasını
parmağını kıpırdatmadan kazanacaktır sağlık.

B yometr k sensörler aracılığıyla beden ve beyn n zden toplanan


ver ler akıllı mak nelere akıp durdukça, ş rketler n ve devletler n s z
y ce tanıması, yönlend rmes ve s z n adınıza terc hler yapması
kolaylaşır. Daha da öneml s , tüm beden ve bey nler n özünde yatan
mekan zmayı çözeb l r ve bu sayede yaşamı tasarlama gücü
kazanab l rler. Küçük b r seçk n grubun böyles tanrısal güçler
tekel ne almasını ve nsanlığın k b yoloj k kasta
ayrılmasını engellemek st yorsak şunu sormalıyız: Ver n n sah b
k m? DNA, bey n ve hayatıma a t ver ler bana mı, devlete m , b r
ş rkete m , yoksa nsanlığın tamamına mı a t?

Devletler n ver ler kamuya açmasının şart koşulması muhtemelen


büyük ş rketler n gücünü d zg nler ama bu da ucube d j tal
d ktatörlüklere yol açab l r. S yasetç ler n müz syenler andıran b r
yanı vardır ve çaldıkları enstrüman nsanların duygusal ve
b yok myasal s stem d r. B r konuşma yapıp ülkey korkuya
sürükleyeb l yorlar. B r tweet atıyorlar ve öfke patlaması yaşanıyor.
Bence bu müz syenler n el ne daha karmaşık b r enstrüman
vermemel y z. S yasetç ler duygularımızın teller n doğrudan
t treteb l r, d led kler g b end şe, nefret, neşe ve sıkıntı yaratab l r
hale gel rse, s yaset sadece b r duygu s rk ne döner. Büyük ş rketler n
gücünden alab ld ğ ne korkmamız gerek ama tar h b ze kad r mutlak
devletler n kucağında da hal m z n b r o kadar harap olduğunu
göster yor. Mart 2018 t barıyla hakkımdak ver ler Vlad m r Put n'e
vereceğ me Mark Zuckerberg'e ver r m (gerç Cambr dge Analyt ca
skandalının gösterd ğ üzere böyle b r seçenek yok
çünkü Zuckerberg’e tesl m ed len ver ler dönüp dolaşıp Put n’ n el ne
geçeb l yor).

İnsanların kend ver ler n n mülk yet n saklı tutması f kr bu k


seçenekten daha caz p geleb l r ama bunun tam anlamıyla ne demek
olduğu bell değ l. Toprak mülk yet n düzenlemek konusunda
b nlerce yıllık deney m m z var. B r alanın etrafına ç t çek p kapıya
nöbetç d kerek g ren çıkanı nasıl kontrol edeceğ m z b l yoruz. Son
k yüzyılda sanay mülk yet n nasıl düzenleyeceğ m z de gayet y
öğrend k; bu sayede ster General Motors'un ster Toyota’nın
h sseler n alıp ş rket n b r kısmına ortak olab l yoruz. Ama ver
mülk yet düzenlemes konusunda fazla deney m m z yok ve toprak
ve mak nelerden farklı olarak hem her yerde olduğu hem de h çb r
yerde durmadığı, ışık hızıyla yer değ şt reb ld ğ ve sten ld ğ
kadar kopyalanab ld ğ ç n ver mülk yet n düzenlemek yapısal
olarak çok daha çetref ll b r ş.

O yüzden avukatlarımızı, s yasetç ler m z , f lozoflarımızı hatta


şa rler m z bu açmaza, “Ver n n mülk yet nasıl düzenlen r?”
sorusuna eğ lmeye çağıralım. Bu belk de çağımızın en öneml s yas
sorusu. Bu soruyu kısa zamanda cevaplayamazsak sosyopol t k
s stem m z çökeb l r. İnsanlar daha ş md den yaklaşmakta olan
felaket sez nl yor. Belk de dünyanın dört b r yanındak vatandaşlar
bu sebeple on sene önce karşı konulmaz buldukları l beral anlatıya
nançlarını kaybed yor.

Pek , bu noktadan ler ye nasıl g d l r ve b yoteknoloj yle b l ş m


teknoloj ler devr mler n n yol açacağı muazzam zorluklarla nasıl
başa çıkılır? Dünyanın tepetaklak olmasına b zzat sebep olan
b l m nsanları ve g r ş mc ler teknoloj k b r çözüm tasarlayab l r m ?
Örneğ n ağ tabanlı algor tmalar kolekt f olarak tüm ver ler n
mülk yet n el nde tutacak ve hayatın gelecektek gel ş m n gözetecek
küresel b r nsan topluluğunun temel n oluşturab l r m ? Küresel
eş ts zl k artar ve toplumsal gerg nl k dünya çapına yayılırsa, Mark
Zuckerberg k m lyar arkadaşını güçler n b rleşt r p b r şeyler
yapmaya çağırır belk .

l. Kısım

SİYASİ ZORLUK

B l ş m teknoloj ler yle b yoteknoloj n n kaynaşması çağdaş temel


değerler , özgürlük ve eş tl ğ tehd t ed yor. Teknoloj k zorluğa
get r lecek çözümler n küresel b r şb rl ğ çermes gerek yor. Ancak
m ll yetç l k, d n ve kültür nsanlığı b rb r ne düşman kamplara ayırıyor
ve küresel düzeyde b r şb rl ğ n oldukça güçleşt r yor.
Topluluk

İnsanların bedenler var

Kal forn ya depremlere alışık olsa da 2016 ABD seç mler n n yarattığı
s yas sarsıntının S l kon Vad s üzer ndek etk s çok sertt . Sorunun
b r parçası olab lecekler n drak eden b lg sayar dehaları duruma
mühend sler n en y b ld ğ şey yaparak, tekn k b r çözüm arayarak
tepk verd . Tepk ler n en güçlüsü de Facebook’un Menlo Park’tak
genel merkez nde cereyan ett . Bu anlaşılab l r b r durum. Z ra
Facebook’un ş toplumsal paylaşım ağı kurmak, bu nedenle
toplumsal huzursuzluklardan z yades yle etk len yor.

Mark Zuckerberg üç ay süren b r v cdan muhasebes nden sonra, 16


Şubat 2017’ de küresel b r topluluk oluşturma gerekl l ğ ve
Facebook’un bu projedek rolü üzer ne cesur b r man festo
yayımladı.' Zuckerberg bunu tak ben, lk 22 Haz ran 2017’de
düzenlenen Facebook Toplulukları Z rves ’nde b r konuşmayaparak,
günümüzde yaşanan yaygın uyuşturucu bağımlılığından zal m
total ter rej mlere çeş tl sosyopol t k çalkantıların büyük ölçüde nsan
topluluklarının parçalanıp dağılmış olmasından kaynaklandığı
yönünde b r açıklamada bulundu. “Yıllar ç nde her tür gruba katılım
oranı yüzde 25 g b düşük b r orana ger led . Bu da hayat gayes ve
dayanışma ç n başka kanallara yönelen çok sayıda nsan olduğu
anlamına gel yor,” d ye yakınıyordu Zuckerberg.2 Facebook’un bu
toplulukların yen den oluşumuna öncülük edeceğ ne ve cemaat
önderler n n omuzlarından attığı yükü mühend sler n n sırtlanacağına
söz verd . “Topluluk kurmayı kolaylaştıracak araçlar uygulamaya
koyacağız,” ded .

Açıklamasını şöyle sürdürdü: “S z n ç n önem taşıyan gruplar


önermek konusunda daha başarılı olab l r m y z d ye b r proje
başlattık. Bu amaçla b r yapay zekâ nşa etmeye başladık. Ve şe
yarıyor. İlk altı ayda yüzde 50
kadar daha fazla nsanın anlamlı topluluklara katılımına önayak
olduk.” Zuckerberg’ n n ha amacı, “B r m lyar nsanın anlamlı
topluluklara katılımına yardımcı olmak (...) Bunu başarab l rsek
sadece geçt ğ m z dönemlerde gördüğümüz topluluk üyel ğ ndek
düşüşün önüne geçmekle kalmaz, toplumsal dokunun güçlenmes n
ve dünyanın b rb r ne daha da yakınlaşmaya başlamasını sağlamış
oluruz.” Bu öyles ne öneml b r gaye k Zuckerberg, “Facebook’un
tüm m syonunu bu doğrultuda değ şt rmeye,” ant çt .3 Zuckerberg
nsan topluluklarının parçalanıp dağılmasına hayıflanmakta
kes nl kle haklı. Ancak bu andı çt kten aylar sonra, bu k tap baskıya
g derken patlayan Cambr dge Analyt ca skandalı, Facebook’a
emanet ed len ver ler n üçüncü şahıslar tarafından toplanıp dünyanın
çeş tl yerler ndek seç mler man püle etmek ç n kullanıldığını ortaya
çıkardı. Bu durum Zuckerberg’ n büyük vaatler n gülünç duruma
düşürdü ve halkın Facebook’a güven n yerle b r ett . Facebook’un
yen nsan toplulukları oluşturmaya kalkışmadan, kend n mevcut
toplulukların g zl l k ve güvenl kler n korumaya adamasını umuyoruz.

Y ne de Facebook’un müşterek algısını der nlemes ne ele almakta ve


güvenl k sağlama alındıktan sonra çevr m ç sosyal ağların küresel
boyutta nsan toplulukları oluşturulmasına yarayıp yaramayacağını
değerlend rmekte fayda var. 21. yüzyılda nsanlar tanrısal özell kler
kazanacak olab l r ama 2018 t barıyla halen Taş Devr ’nden kalma
hayvanlarız. Büyüyüp serp lmek ç n yakın olduğumuz topluluklara
tutunmaya hâlâ ht yaç duyuyoruz. İnsanlar m lyonlarca yıldır b rkaç
düz ne üyey aşmayan küçük nüfuslu gruplar hal nde yaşamaya
uyum sağlamış. Facebook’tak arkadaş sayımızla ne kadar övünsek
de çoğumuz ç n 150 k ş den fazlasıyla gerçekten haşır
neş r olab lmek pek mümkün görünmüyor.4 Bu gruplar olmadan
nsanlar yalnız ve dışlanmış h ssed yor.

Ne yazık k son k yüz yıldır sağlam bağları olan topluluklar


gerçekten de dağılmaya başladı. B rb r n gerçekten tanıyan küçük
grupların yer ne m llet ve s yas part üyeler n n oluşturduğu hayal
topluluklar koyma g r ş mler n n bütünüyle başarılı olduğu görülmüş
şey değ l. Ulusal a len zdek ler dah l m lyonlarca kardeş veya
Komün st Part üyes m lyonlarca yoldaş tek b r gerçek kardeş n ya
da arkadaşın sağladığı sıcaklığı, sam m yet sunamaz. Dolayısıyla
nsanlar her zamank nden daha bağlantılı b r gezegende her
zamank nden daha yalnız hayatlar yaşıyor. Çağımızın pek çok
toplumsal ve s yas parçalanması da bu nahoş durumla
l şk lend r leb l r.5

Bu sebeple, Zuckerberg’ n nsanları b rb r ne bağlama f kr gayet


yer nde. Ama lafla peyn r gem s yürümed ğ nden Facebook’un bu
f kr hayata geç rmek ç n ş model n baştan aşağı değ şt rmes
gerekeb l r. Parayı nsanların lg s n cezbed p bu lg y reklamcılara
satarak kazanıyorsanız küresel b r toplulukkurmanız pek mümkün
değ l. Buna rağmen Zuckerberg’ n böyle b r f kr gel şt rmeye stekl
olması dah takd re şayan. Çoğu ş rket kend ler n n para kazanmaya
odaklanması, devletler n mümkün mertebe az
müdahalede bulunması, nsanların da kend ler ç n gerçekten önem
atfeden kararları p yasanın şley ş ne bırakması gerekt ğ ne nanıyor.6
Bu yüzden eğer Facebook deoloj k olarak c dden nsan toplulukları
oluşturmaya adarsa kend n , böyle b r güçten korkan nsanların
“Büyük B rader!” n daları atarak Facebook'u ş rket kabuğuna
çek lmeye tmemes gerek. Aks ne d ğer ş rketler , kurumla-rı ve
devletler kend deoloj k sorumluluklarını alarak Facebook’la
rekabete teşv k etmel y z.

İnsan topluluklarının parçalanıp dağılmasından yakınan ve bu tür


toplulukları yen den kurmak steyen b r dolu organ zasyon var
elbette. Fem n st akt v stlerden aşırı İslamcılara herkes topluluk
kurmakla meşgul ve lerleyen bölümlerde bu çabaların bazılarını
nceleyeceğ z. Facebook’un hamles n n bel rley c özell ğ , küresel
çaplı ve ş rket destekl olmanın yanında, der n b r teknoloj nancı
barındırmasıdır. Zuckerberg Facebook’un yapay zekâsının “anlamlı
toplulukları” tesp t etmekle kalmayıp “toplumsal dokunun
güçlenmes ne ve dünyanın b rb r ne daha da yakınlaşmaya
başlamasını” sağlayacağına em n görünüyor. Bu yapay zekâyı araba
sürmek ya da kanser teşh s etmek ç n kullanmaktan çok daha dd alı
b r hedef.
Facebook’un topluluk v zyonu yapay zekânın küresel ölçekte
merkez , planlı toplum mühend sl ğ ç n kullanılması yönünde belk
de lk g r ş m. Dolayısıyla müh m b r örnek teşk l ed yor. Başarılı
olursa bu tür pek çok g r ş me daha tanık olab l r z ve algor tmalar
nsanların oluşturduğu toplumsal ağların yen efend ler olarak kabul
ed l r. Başarısız olursa yen teknoloj ler n sınırları açığa çıkar;
algor tmaların araba kullanmak veya hastalık tedav s nde şe
yarayab leceğ ne ama ş toplumsal sorunları çözmeye geld ğ nde
s yasetç ve d n adamlarına güvenmey sürdürmek
gerekt ğ ne kanaat get reb l r z.

Çevr mdışı çevr m ç karşıtlığı

Son yıllarda Facebook muazzam b r başarı yakaladı ve hal hazırda


k m lyardan fazla akt f çevr m ç kullanıcısı bulunuyor. Fakat bu yen
v zyonu yürürlüğe sokab lmek ç n çevr m ç yle çevr mdışı arasındak
uçurumu kapatması gerekecek. B r topluluk lk olarak çevr m ç
âlemde b r araya geleb l r ama gerçekten yol katedeb lmek ç n
çevr mdışı âleme de kök salması gerekecekt r. Gün gel r d ktatörün
b r ülkes nde Facebook’u yasaklar ya da küll yen nternet n f ş n
çekerse, topluluklar yokolup g der m yoksa tekrar toparlanıp
d ren rler m ? İnternet üzer nden haberleşemed kler nde
göster düzenlemey başarab l rler m ?

Zuckerberg Şubat 2017 tar hl man festosunda çevr m ç toplulukların


çevr mdışı toplulukları besled ğ n açıklamıştı. Bu k m açılardan
doğru. Ama çoğu zaman çevr mdışı topluluk çevr m ç n n zararına
oluyor ve bu k şey arasında temel b r fark var. F z ksel varlık
gösteren topluluklar sanal toplulukların, en azından yakın gelecekte
aşık atamayacağı b r der nl ğe sah p. İsra l’dek ev mde hastalanıp
yatağa düşersem Kal forn ya’dak çevr m ç arkadaşlarım ben mle
sohbet edeb l r ama bana b r tas çorba ya da b r bardak çay
get remezler.

İnsanların bedenler var. Teknoloj bu son yüzyılda b z


bedenler m zden uzaklaştırmaya başladı. Aldığımız kokuları ve tatları
d kkate alma yet m z y t r r olduk. Bunlar yer ne akıllı telefonlarımıza
ve b lg sayarlarımıza gömülmüş durumdayız. S berâlemde ne olup
b tt ğ , oturduğumuz sokakta ne olup b tt ğ nden daha çok lg m z
çek yor. Artık İsv çre’dek kuzen mle çok daha rahat konuşab l yorum
ama kahvaltı ederken eş mle sohbet etmem zorlaştı çünkü kafasını
telefonundan kaldırıp bana baktığı yok.7

Esk den nsanlar böyle b r d kkats zl ğ göze alamazdı. Avcı toplayıcı


atalarımız her da m tet kte ve pürd kkatt . Ormanda mantar aranırken
gözler yle toprağı tarar, mantara alamet olab lecek b r tümsek var mı
d ye bakarlardı. Çalıların arasında saklanan b r yılan olab l r d ye en
uf ak b r kıpırtıya kulak kabartırlardı. Yen leb l r görünen b r mantara
denk geld kler nde, benzer ama zeh rl b r mantarla karıştırıp
karıştırmadıklarını anlayab lmek ç n mantarın tadına büyük b r
ht mamla bakarlardı. Günümüzün varsıl top-lumlarının üyeler
böyles ne kesk n b r farkındalığa ht yaç duymuyor. Marketler n
kor dorlarında b r ler yle mesajlaşarak dolaşab l yor ve sağlık
otor teler n n denet m nde üret lm ş b n b r çeş t y yecekten
sted ğ m z seç p alab l yoruz. Ama ne seçersek seçel m sonunda
kend m z ekran karşısında, elektron kpostaları kontrol ederken
veyatelev zyon zlerken yed ğ m z şey n tadına öyle pek de ht mam
etmeden alelacele tıkınırvaz yette bulab l yoruz.

Zuckerberg Facebook’un başkalarıyla “deney mler n z


paylaşab lmen z ç n araçlar gel şt rmey ” sürdüreceğ n söylüyor.8
Ama belk de nsanların asıl ht yaç duyduğu kend deney mler yle
l şk kurmaktır. “Deney mler paylaşma” adına nsanlar başlarından
geçenler başkalarının nasıl algılayacağı üzer nden değerlend rmeye
teşv k ed l yor. Heyecan ver c b r şey yaşandığında Facebook
kullanıcılarının ç nden hemen telefonlarını çıkarıp bunu
fotoğraflamak ve paylaşıp beğen lmes n beklemek gel yor. Bu
süreçte kend ler n n ne h ssett kler n zar zor algılayab l yorlar.
Esasen ne h ssett kler , aldıkları çevr m ç tepk lere g derek daha çok
bağlı hale gel yor.

Bedenler nden, duyularından ve f z ksel çevreler nden uzaklaşan


nsanların yabancılaşma ve kafa karışıklığı yaşaması muhtemel.
Al mler bu tür h sler genell kle d n ve m ll bağların zayıflamasına
bağlar ama bedenle l şk n n kaybı muhtemelen daha öneml b r
etken. İnsanlar m lyonlarca yıl d n ve m ll yet olmadan yaşadılar;
muhtemelen 21. yüzyılda da bunlarsız mutlu mesut yaşayab l rler.
Fakat bedenler yle bağlantısı kopmuş b r şek lde mutlu mesut
yaşayamazlar. Kend beden n z ç nde rahat h ssetmezsen z dünya
üzer nde de rahat h ssedemezs n z.

Ş md ye kadar Facebook’un ş model nsanları çevr m ç âlemde


daha çok vak t geç rmeye teşv k etmek üzer ne kuruluydu; bu
çevr mdışı faal yetlere ayıracak daha az zaman ve enerj ler kalması
anlamına gelse b le. Pek sadece gerekt ğ nde çevr m ç olmaya ve
f z ksel çevreler , kend beden ve duyularına daha fazla eğ lmeler n
teşv k edecek yen b r modele geç leb l r m ? H ssedarlar böyle b r
model hakkında ne düşünür? (Bu tür b r alternat f model tasarısı,
teknoloj f lozofu ve eks b r Google çalışanı olan, “ y harcanmış
zaman” adıyla yen b r ölçü gel şt ren Tr stan Harr s tarafından öne
sürüldü.9)

Zuckerberg’ n toplumsal kutuplaşmaya get rd ğ çözümü çevr m ç


l şk ler n sınırları da baltalıyor. Zuckerberg nsanları b rb r yle l şk ye
sokup onları farklı f k rlerle yüzleşt rerek toplumsal ayrışmaları
ortadan kaldıramayacağımızı çünkü “ nsanların kend
düşündükler n n aks n dd a eden b r makaleyle karşılaştıklarında
farklı bakış açılarını yabancı görüp kutuplaşmayı der nleşt rd ğ ”
yönünde doğru b r tesp tte bulunuyor. Bunun yer ne “söylem
gel şt rmek ç n en y çözüm b r nsanı bell b r görüş dah l nde değ l
tüm yönler yle tanımaktır ve Facebook b lhassa bunun ç n
uygun olab l r. İnsanlarla ortak yanlarımız; spor takımları, telev zyon
programları, lg alanlarımız üzer nden l şk kurarsak ters
düştüğümüz konularda d yalog kurmak kolaylaşır” öner s nde
bulunuyor.'0

Ancak nsanların b rb rler n “tüm yönler yle” tanıması son derece


güç. Bu çok uzun zaman alır ve doğrudan f z ksel etk leş m gerekt r r.
Daha önce de bel rt ld ğ üzere, ortalama b r Homo sap ens
muhtemelen 150’den fazla k ş yle çl dışlı olamıyor. İdeal durumlarda
topluluklar oluşturmak, kazananın olmadığı b r oyun olmamalı.
İnsanlar aynı anda farklı gruplara bağlılık göstereb l r. Ama ne yazık
k yakın l şk lerde b r taraf kazanırken d ğer büyük olasılıkla
kaybed yor. Bell b r noktadan sonra İran ya da N jerya'dak çevr m ç
arkadaşlarınızı tanımaya harcayacağınız vak tkapı
komşularınızı tanıyab lmen ze mal olab l r.

Facebook asıl sınavını, mühend s n b r nsanların çevr m ç


alışver şe daha az vak t harcayıp arkadaşlarıyla çevr mdışı ve
anlamlı etk nl klerde bulunmasına sebep olacak yen b r araç
gel şt rd ğ nde verecek. Böyle b r aracı ben mseyecek m bastıracak
mı? Gerçekten gözünü karartıpparasal çıkar yer ne toplumsal
meselelere önem verecek m ? Öyle yapar da flas etmemey
başarırsa, şte bu hatırı sayılır b r dönüşüme yol açar.

Üç aylık b lançoları yer ne çevr mdışı hayata ehemm yet vermen n


Facebook'un verg lend rme pol t kaları üzer nde de etk s olur.
Amazon, Google, Apple ve pek çok başka teknoloj dev g b
Facebook da defalarca verg kaçırmakla suçlandı." Çevr m ç
etk nl kler verg lend rmen n çerd ğ zorluklar, bu küresel ş rketler n
her tür yaratıcı muhasebec l ğe başvurmasını kolaylaştırıyor.
İnsanların çoğunlukla çevr m ç hayatlar sürdüğünü ve onlara
çevr m ç varlıkları ç n gerekl araçlar sunduğunuzu
düşünürsen z, çevr mdışı devletlere verg ödemekten kaçtığınızda
b le faydalı b r toplumsal h zmet sağlıyor g b göreb l rs n z kend n z .
Ama nsanların bedenler olduğunu ve bu yüzden de halen yollara,
hastanelere ve kanal zasyon s stemler ne ht yaç duyduklarını drak
edersen z verg kaçırmanın gerekçelend r -lecek b r tarafı kalmaz. En
öneml kamusal h zmetler madd açıdan desteklemey reddederken
nasıl çıkıp toplulukları öveceks n z?

Umarız Facebook ş model n değ şt r r, çevr mdışı hayata önem


veren verg pol t kaları uygular, dünyanın kucaklaşmasına yardımcı
olur ve tüm bunları yaparken de kâr etmey sürdürür. Y ne de
Facebook'un küresel topluluk f kr n hayata geç rme becer s
konusunda gerçekdışı beklent lere kapılmamak gerek. Tar he
baktığımızda ş rketler n toplumsal ve s yasal dev-r mlere önderl k
etmek ç n b ç lm ş kaftan olmadıklarını görürüz. Gerçek b r devr m
en nde sonunda bu ş rketler n, çalışanlarının ve h ssedarlarının göze
almak stemeyecekler fedakârlıklarda bulunmayı gerekt r r. Bu
yüzden de devr mc ler k l seler, s yas örgütler ya da ordular kurarlar.
Arap dünyasında yaşanan sözde Facebook ve Tw tter devr mler n n
temeller umut dolu çevr m ç topluluklarda atılmış olsa da ş
çevr mdışı dünyanın keşmekeş ne geld ğ nde kontrol kökten d nc lere
ya da asker cuntalarageçt . Facebookar-tık küresel b r devr me
önayak olmak st yorsa çevr m ç yle çevr mdışı ara-

sındak açığı kapatmak konusunda daha fazla çalışmalı. Hem


Facebook hem de d ğer çevr m ç devler nsanları on parmak, b r
ekran ve b r kred kartına bağlı b r ç ft göz ve b r ç ft kulaktan oluşan
görsel- ş tsel (odyov züel) hayvanlar şekl nde algılıyor. İnsanlığı b r
araya get rme yolunda atılacak en öneml adımlardan b r , nsanların
bedenler olduğunu kavramak.

Elbette bunu kavramalarının get receğ olumsuzluklar da var.


Çevr m ç algor tmaların sınırlı olduğunu anlamak, teknoloj devler n n
er ş m alanlarını gen şletmes nden başka b r şe yaramayab l r.
Google Glass g b c hazlar ve Pokémon Go tarzı oyunlar çevr m ç yle
çevr mdışı arasındak farkı kaldırmak, bu k şey artırılmış gerçekl k
bünyes nde b rleşt rmek üzere tasarlanıyor. Daha da der n b r
düzeyde b yometr k sensörler ve bey nle b lg sayar arasında
doğrudan oluşturulacak arayüzler elektron k mak neyle
organ k beden arasındak sınırı aşmayı ve gerçek anlamda ç m ze
şlemey amaçlıyor. Teknoloj devler nsan beden f kr yle barışınca
ş md gözler m z , parmaklarımızı ve kred kartlarımızı yönlend rd kler
g b tüm bedenler m z yönlend rmeye başlayab l r. Çevr m ç yle
çevr mdışı âlemler n farklı olduğu günler özlemle anar hale
geleb l r z.
Meden yet

Dünyada sadece tek b r meden yet var

Mark Zuckerberg nsanlığı çevr m ç ortamda b rleşt rme hayaller


kurarken, son zamanlarda çevr mdışı d yarda cereyan eden olaylar
“meden yetler çatışması” tez n n ateş n körükled . Pek çok âl m,
s yasetç ve sıradan vatandaş Sur ye ç savaşı, IŞÎD’ n
peydahlanması, Brex t’ n yarattığı kargaşa ve Avrupa B rl ğ ’nde
yaşanan st krarsızlık g b konuların heps n n “Batı Meden yet ”yle
“Îslam Meden yet ” arasındak çatışmadan kaynaklandığına nanıyor.
Batı'nın Müslüman m lletlere demokras ve nsan hakları get rme
g r ş mler ş ddetl b r Îslam tepk ye yol açtı ve Müslüman göçü
dalgası beraber nde gerçekleşen Îslam terör saldırıları sonucu
Avrupalı seçmenler çokkültürlülük hayaller n rafa kaldırıp yabancı
düşmanı yerel k ml klere meyletmeye başladı.

Sözkonusu teze göre nsanlık ezelden ber b rb r yle uzlaşması


mümkün olmayan dünya görüşler ne sah p b reyler n oluşturduğu
farklı meden yetlere ayrılmıştı. Bu b rb r yle bağdaşmayan dünya
görüşler meden yetlerarası çatışmayı kaçınılmaz kılıyordu. Nasıl k
tab atta farklı türler doğal seç l m n acımasız yasaları doğrultusunda
hayatta kalmaya çalışıyordu, meden yetler de tar h boyunca
defalarca çatışmış ve sadece en güçlü olanlar hayatta kaldığından
olan b ten onlar aktarmıştı. Bu amansız hak kat göz ardı
edenler, ster l beral s yasetç ler ster akılları beş karış havada
mühend sler olsun, hatalarının ceremes n çekeceklerd .'

“Meden yetler çatışması” tez n n pek çok s yas çıkarımı var. Tez n
savunucuları “Batı”yla “Müslüman âlem ” b rleşt rmeye yönel k
herhang b r g r ş m n başarısızlığa mahkûm olduğunu ler sürüyor.
Müslüman ülkeler asla Batı’nın değerler n ben msemeyecek, Batılı
ülkeler de asla Müslüman

azınlıkları özümsemey başaramayacak. Buna st naden ABD, Sur ye


veya Irak'tan gelen göçmenler kabul etmemel ve Avrupa B rl ğ de
çokkültürlü-lük yanılgısından kurtulup göğsünü gere gere Batı
k ml ğ ne bürünmel d r. Uzun vadede doğal seç l m sınavından
sadece tek b r meden yet geçecekt rve Brüksel'dek bürokratlar
Batı'yı İslam tehl kes nden korumayı redded yorsa o vak t B rleş k
Krallık, Dan marka ya da Fransa bu ş n altından kend başına
kalkmalıdır.

Oldukça yaygın olsa da hatalı b r tezd r bu. Aşırı İslam c dd b r


tehl ke arz ed yor olab l r ama tehd t ett ğ “meden yet”, Batı'ya özgü
b r fenomen değ l tüm dünya meden yet . IŞİD, İran'la ABD’y ona
karşı b rl k olmaya boşuna tmed . Ayrıca ortaçağdan kalma tüm
fantez ler ne rağmen, aşırı İslamcılar b le sırtlarını 7. yüzyıl Arab stan
kültüründen z yade çağdaş küresel kültüre dayıyor. Ortaçağ ç ftç ve
tüccarlarının değ l dışlanmış modern gençler n korku ve umutlarına
h tap ed yorlar. Pankaj M shra ve Chr stopher de Bella gue'un güçlü
b r şek lde ortaya koyduğu üzere, rad kal İslamcılar Hz. Muhammed
kadar Marx veFoucault'dan da etk lenm ş, Emev veAbbas hal feler
kadar 19. yüzyıl Avrupalı anarş stler n n de m rasını
devralmışlardır.2 Dolayısıyla IŞİD' dah gökten nm ş esrareng z b r
ağacın meyves g b değ l de hep m z n paylaştığı küresel kültürden
türem ş kötü b r tohum şekl nde düşünmek daha doğru olur.

Daha da öneml s “meden yetler çatışması” tez ne dayanak olarak


tar hle b yoloj arasında kurulan alegor yanlış. Küçük kab lelerden
devasa meden yetlere kadar her tür nsan topluluğu hayvan
türler nden esas t barıyla farklıdır ve tar hsel çatışmalar doğal
seç l mden büyük farklılıklar göster r. Hayvan türler b nlerce yıl
sağlam kalan nesnel k ml klere sah pt r. Şempanze m gor l m
olduğunuz nançlarınıza göre değ l genler n ze göre bel rlen r ve farklı
genler başka toplumsal davranışlar dayatır. Şempanzeler d ş
erkek karışık gruplar hal nde yaşar. İkt dar ç n her k c ns yetten
destekç ler n tt fakını sağlayarak yarışırlar. Buna karşın gor llerde tek
b r baskın erkek, d ş lerden oluşan b r harem kurar ve l der genell kle
konumunu sarsma tehl kes taşıyan d ğer erkekler kovar.
Şempanzeler gor llere özgü toplumsal düzenlemeler ben mseyemez,
gor ller şempanzeler g b örgütlenemez ve b ld ğ m z kadarıyla
şempanze ve gor ller n kend ler ne özgü toplumsal s stemler onyıl-
lardır değ l yüz b nlerce yıldır süregelm şt r.

İnsanlarda buna benzer b r şey göremey z. Evet, nsan


topluluklarının da kend ler ne has toplumsal s stemler var ama
bunları bel rleyen genler değ l, ayrıca b rkaç yüzyılı aşkın süre
boyunca sağlam kalan b rs stem de pek yok.

Örneğ n 20. yüzyılda yaşayan Almanları ele alalım. Yüz yıldan kısa
b r süre ç nde Almanlar kend ler n altı farklı s stem çer s nde
teşk latlandırdı: Ho-henzollern Hanedanı, We mar Cumhur yet ,
Üçüncü Re ch, Alman Demokrat k Cumhur yet (namıd ğer komün st
Doğu Almanya), Almanya Federal Cumhur yet (namıd ğer Batı
Almanya) ve son olarak yen den b rleşen demokrat k Almanya.
Elbette Almanlar Almanca konuşmayı, b ra ç p bratwurst yemey
sürdürmüştür. Ama Almanları tüm d ğer m lletlerden ayıran
kend ler ne has ve II. W lhelm’den Angela Merkel’e kadar
değ şmeden kalmış b r öz var mı? Ve böyle b r şey buldunuz d yel m,
o şey b n ya da beş b n yıl önce de var mıydı?

Yürürlüğe g rmeyen Avrupa B rl ğ Anayasası Önsözü, “Avrupa’nın


hlal ed lemez ve şahısların el nden alınamaz nsan hakları,
demokras , eş tl k ve hukukun üstünlüğü g b evrensel değerler n
oluşmasına temel sağlayan kültürel, d n ve nsan m rasın” esas
alındığını fade ederek başlıyor.3 Bu söylem doğrultusunda Avrupa
meden yet n nsan hakları, demokras , eş tl k ve özgürlük lkeler n n
bel rled ğ zlen m n ed neb l r z rahatlıkla. Ant k At na demokras s yle
günümüz Avrupa B rl ğ arasında doğrudan b r bağlantı kurarak
Avrupa’nın 2500 yıllık özgürlük ve demokras geleneğ n öven
pek çok söylev bulunur. Durum f l n kuyruğunu tutup f l denen
hayvanı b r çeş t fırça sanan kör adamın h kâyes nden farksız.
Avrupa’nın yüzlerce yıldır demokrat k f k rler barındırdığı doğru ama
bu f k rler h çb r zaman bütünlüklü değ ld . At na demokras s tüm
görkem ne ve yarattığı etk ye karşın sadece k yüz yıl hayatta
kalab lm ş ve Balkanlar’ın ufak b r köşes nde steks zce uygulanmış
b r deneyden barett . Avrupa meden yet geçt ğ m z 2500 yıl
boyunca demokras ve nsan haklarının beş ğ olduysa, Sparta le Jül
Sezar’ı, Haçlılar le Konk stadorlar’ı, Eng z syon le köle t caret n ,
XIV. Lou s le Napolyon’u, H tler le Stal n’ nereye oturtacağız?
Bunların heps yabancı meden yetlerden gelen davets z m saf rler
m?

Esasen Avrupa meden yet n Avrupalıların ona yükled ğ anlam


bel rl yor; nasıl k Hır st yanlığı Hır st yanların Hır st yanlığa yükled ğ
anlam, İslam’ı Müslümanların İslam’a yükled ğ anlam, Yahud l ğ
Yahud ler n Yahud l ğe yükled ğ anlam bel rl yorsa. Ve bu
meden yete yüzyıllar ç nde son derece farklı anlamlar yüklenm ş.
İnsan topluluklarını süreg den herhang b r şeyden z yade uğradıkları
değ ş mler tanımlar ama nsanlar h kâye anlatma becer ler
sayes nde kend ler ne her koşulda kad m b r k ml k
yaratmayı başarırlar. Ne tür devr mler yaşanırsa yaşansın nsanlar
genell kle esk yle yen y aynı potada er t rler.

B reyler b le devr m n tel ğ taşıyan şahs değ ş mler n anlamlı ve


güçlü b r hayat h kâyes oluşturacak şekle sokab l r: “B r zamanlar
sosyal stt m ama sonra kap tal st oldum; Fransa’da doğdum ama
ş md ABD' de yaşıyorum; evl yd m ama boşandım; kansere
yakalandım ama y leşt m.” Aynı şek lde Almanlar g b b r topluluk da
kend ler n geç rd kler deney mler üzer nden tanımlayab l r: “B r
zamanlar Naz yd k ama ders m z aldık ve artık barış yanlısı
demokratlarız.” Önce II. W lhelm, sonra H tler ve son olarak da
Merkel dönemler nde kend n gösteren nev şahsına münhasır b r
Alman n tel ğ aramaya gerek yok. Alman k ml ğ n bel rleyen, bu
kökten dönüşümler n ta kend s . 2018' de Almanlık l beral ve
demokrat değerler savunurken Naz l ğ n ağır
m rasıylacebelleşmekdemek. 2050’de ne anlama gel r k m b l r.

İnsanlar çoğunlukla, özell kle de konu temel s yasal ve d n değerler


olunca, bu değ ş mler görmezden gel r. Sah p olduğumuz değerlere
yed cedd m zden kalma kıymetl m raslarmış muameles yaparız. Ne
var k böyle yapab lmem z n yegâne sebeb cedd m z n ölüp g tm ş ve
söz alamayacak olmasıdır. Örneğ n Yahud ler n kadınlara karşı
tutumunu ele alalım. Günümüzde aşırı Ortodoks Yahud ler kamusal
alanda kadın mges ne yer ver lmes ne z n verm yor. Aşırı Ortodoks
Yahud lere yönel k reklamlarda sadece erkeklere ve erkek çocuklara
yer ver l yor; kadınlar ve kız çocukları asla kullanılmıyor.4

2011'de aşırı Ortodoks tandanslı Brooklyn gazetes D Tze tung,


Usame b n Lad n' n kamet ett ğ komplekse düzenlenen baskını
zleyen ABD'l devlet görevl ler n n fotoğrafını, fotoğraftak Dış şler
Bakanı H llary Cl nton da dah l, kadınları d j tal yöntemle s lerek
yayınlayınca b r skandal patlak verm şt . Gazete daha sonra yaptığı
açıklamada, Yahud “tevazu ka deler ” gereğ böyle yapmak zorunda
kaldıklarını söylem şt . Benzer b r skandal Ha-Mevaser gazetes
Charl e Hebdo katl amının ardından düzenlenen göster de çek lm ş
b r fotoğraftan Angela Merkel ’ , olur da Merkel ' n resm sadık
okurlarının z hn ne şehvet tohumları ekerse d ye çıkarınca
yaşanmıştı. Başka b r aşırı Ortodoks gazeten n yayıncıları da bu
davranışı desteklem ş, “Arkamızda b nlerce yıllık Yahud geleneğ
var,” d ye açıklamıştı. 5

Kadınların görülmes n n en c dd şek lde yasaklandığı yer de


s nagoglar. Ortodoks s nagoglarında kadınlar erkeklerden t nayla
ayrı tutuluyor ve dua eden ya da Kutsal K tap okuyan erkekler
ezkaza kadın beden görmes n d ye b r perden n arkasında yer alan
sınırlı b r alanda duruyorlar. Pek ama tüm bunlar b nlerce yıllık
Yahud geleneğ ne dayanıyorsa, arkeologlar İsra l’dek M şna ve
Talmud dönemler nden kalma ant k s nagogları kazdığında ortaya
çıkan gerçekler , c ns yet ayrımına da r h çb r kanıt
bulunmamasından öte, k m yarı çıplak den leb lecek kadınların
resmed ld ğ güz de yer moza kler n ve duvar res mler n ne
yapacağız? M şna ve Talmud’u kaleme alan hahamlar bu
s nagoglarda dua ed p çalışmış ama günümüz Ortodoks Yahud ler
bunları günah, d ne hakaret ve esk geleneklere saygısızlık olarak
değerlend r yor.6

Esk gelenekler n bu m nvalde çarpıtılmasına da r örneklere her


d nde rastlanır. IŞİD, İslam’ın özgün ve saf hal ne dönmekle övünür
ama aslında yepyen b r İslam anlayışları var. Esk kutsal met nlerden
alıntı yaptıkları doğru ama hang met nler kullanıp hang ler n göz
ardı edecekler ve alıntıladıkları kısımları nasıl yorumlayacakları
hususunda ht yatlı davranıyorlar. Esasen kutsal met nler şler ne
geld ğ g b yorumlama tavırları da başlı başına çağdaş b r olgu.
B l nd ğ üzere, tefs r, eğ t m görmüş ulema sınıfının, Kah re’dek El-
Ezher g b saygın kurumlarda İslam hukuku ve teoloj s çalışan
âl mler n tekel ndeyd . IŞİD l derler n n pek azı böyle b r eğ t me
sah p; ulema sınıfının en saygın mensupları, Ebu Bek r el-Bağdad
ve şürekâsını cah l ve azılı mücr mler olarak görüp kınıyorlar.7

Bu durum IŞİD’ , k m ler n n dd a ett ğ g b “İslam dışı” ya da “İslam


karşıtı” kılmıyor. Barack Obama g b Hır st yan l derler n kalkıp Ebu
Bek r el-Bağdad g b Müslümanlığı k ml k ed nm ş k ş lere Müslüman
olmanın ne demek olduğunu anlatmaya cüret etmes de son derece
ron k.8 İslam’ın özüne da r hararetl tartışmaların h çb r anlamı yok.
İslam’ın bell b r DNA'sı yoktur. Müslümanlar ona ne anlam atfederse
İslam da o anlama gel r.9

Almanlar ve gor ller

İnsan gruplarıyla hayvan türler n b rb r nden ayıran çok daha kesk n


b r fark var. Türler çoğu kez ayrılır ama asla b rleşmez. Yed m lyon
yıl kadar önce şempanze ve gor ller n ortak b r atası vardı. Bu tek ata
türü zamanla kend farklı evr msel yollarını tutan k popülasyona
ayrıldı. Böyle b r sürec n b r kez gerçekleşt kten sonra ger dönüşü
yoktur. Farklı türlere a t canlılar ç ftleşt ğ nde kend aralarında
üreyeb len yavrular doğuramadığından, türler n kaynaşması mümkün
değ ld r. Gor ller şempanzelerle, zürafalar f llerle, köpekler ked lerle
b rleşemez.

Bunun aks ne nsan kab leler zaman ç nde g tt kçe daha büyük
gruplar meydana get recek şek lde kaynaşma eğ l m nded r. Çağdaş
Almanlar kısa b r süre önces ne kadar b rb r nden pek haz etmeyen
Saksonlar, Prusyalılar, Svabyalılar ve Bavyeralıların b rleşmes yle
oluşmuştur. Den ld ğ ne göre,

Otto von B smarck (Darw n' n Türler n Köken eser n okuduktan


sonra) AvusturyalIlarla nsan arasındak kayıp halkanın Bavyeralılar
olduğunu fade etm şt r.'0 Fransız halkı Franklar, Normanlar,
Bretonlar, Gaskonlar ve Provanslıların b r araya gelmes yle
oluşmuştur. Kanalın d ğer tarafında da İng l z, İskoç, Gall ve
İrlandalıların ( steseler de stemeseler de) kay-naştırılmasıyla
Br tanyalılar meydana gelm şt r. Çok geçmeden Almanlar, Fransızlar
ve Br tanyalılar da kaynaşıp Avrupalıları oluşturab l r.

Londra, Ed nburgh ve Brüksel’de yaşayan nsanların bugünlerde


güçlü b r b ç mde fark ett ğ üzere b rleşmeler her da m ebed
olmuyor. Brex t hem B rleş k Krallık hem de Avrupa B rl ğ 'n n
eşzamanlı olarak çözülmes n pekâlâ tet kleyeb l r. Ancak uzun
vadede tar h n ne yönde seyredeceğ bell . On b n yıl önce nsanlık
sayısız münfer t kab leye bölünmüş durumdaydı. Geçen her b n yıl
bu parçalar daha büyük yığınlar meydana get recek şek lde ç çe
geçt ve b rb r yle bağlantısı bulunmayan meden yetler g derek
azaldı. Kalan b rkaç meden yet de tek b r dünya meden yet ne
dönüşecek şek lde kaynaşıyor. S yas , etn k, kültürel ve ekonom k
ayrımlar hâlâ var ama bunlar asl b rl ğ bozmuyor. Hatta k m
ayrımları mümkün kılan da bu gen ş ve kapsamlı ortak yapı. Mesela
ekonom de, herkes aynı p yasaya şt rak etmezse şbölümü başarıyla
sağlanamaz. B r ülken n oto-mob lveya petrol üret m nde
uzmanlaşması ancak buğdayve p r nç üreten başka b r ülkeden gıda
ürünü tem n edeb l yorsa mümkündür.

İnsanların b rleşme sürec n n k bel rg n b ç m var: farklı zümreler


arasında bağlantı kurmakve zümreler arasındak faal yetler
homojenleşt rmek. Oldukça farklı davranmaya devam eden zümreler
arasında b le bağlantılar kurulab l r. Hatta can düşmanı zümreler
arasında b le bağlantı kurulab l r. İnsanlar arasındak en kuvvetl k m
bağlar b zzat savaşla kurulur. Tar hç ler, küreselleşmen n 1913’te
z rveye ulaştığını, ardından dünya savaşları ve Soğuk Savaş
sırasında uzunca b r süre düşüşe geç p ancak 1989'dan sonra
yen den yükselmeye başladığını dd a ederler çoğunlukla. " Bu tesp t
ekonom k küreselleşme açısından doğru kabul ed leb l r ama fark
çermekle beraber aynı derecede önem taşıyan asker
küreselleşmey göz ardı eder. F k rler n, teknoloj ler n ve nsanların
dört b r yana yayılma hızı t caretten çok savaşla artar. 1918'de
ABD'n n Avrupa’yla bağı 1913'e nazaran daha güçlüydü ve k dünya
savaşı arasındak dönemde uzaklaşan tarafların kader 11. Dünya
Savaşı ve Soğuk Savaş'la ayrılmaz b r şek lde ç çe geçt .

Ayrıca savaş nsanların b rb r ne lg s n körükler. ABD’n n Rusya'ya


duyduğu lg Soğuk Savaş dönem nde doruğa ulaşmış, Moskova
kor dorlarında b r öksürse Wash ngton merd venler nde b r
koşuşturma başlar olmuştu. İnsanların düşmanlarına duyduğu alaka
t caret ortaklarına duyduklarını katbekat aşar. V etnam hakkında
çek lm ş f lmler n sayısı, Tayvan hakkındak f lmler n sayısını en az
ell ye katlar.

Ortaçağ ol mp yatları

21. yüzyılın başında dünya farklı zümreler arasında bağlar


kurulmasının çok ötes ne geçt . Dünyanın farklı yerler ndek nsanlar
b rb r yle let ş m kurmakla kalmayıp g derek daha çok benzer nanç
ve davranış b ç mler n ben msemeye başladılar. B n yıl önce
gezegen m z düz nelerce farklı s yas modele elver şl topraklara
sah pt . Avrupa’da bağımsız şeh r devletler ve ufak çaplı
teokras lerle çek şen feodal beyl klerle karşılaşab l rd n z.
İslam dünyasında evrensel hâk m yet dd ası taşıyan b r hal fe
bulunsa da krallıklar, sultanlıklar ve em rl kler de mevcuttu. Ç n
mparatorları kend ler n tek meşru s yas merc olarak görüyor,
kab leler n oluşturduğu b rl kler Ç n’ n kuzey yle batısında b rb r yle
çatışıp duruyordu. H nd stan ve Güneydoğu Asya’da rej m çeş tl l ğ
hüküm sürerken Amer ka, Afr ka ve Güneydoğu Asya’dak adalar
boyunca hem küçük avcı toplayıcı gruplar hem de gen şleyen
mparatorluklar yer alıyordu. Bırakın uluslararası yasaları, komşu
nsan gruplarının b le ortak d plomat k prosedürler üzer nde
anlaşamamasına şaşırmamak gerek. Her toplumun kend s yas
parad gması bulunuyordu ve yabancı s yas kavramları anlayıp
bunlara saygı göstermeler zordu.

Aks ne günümüzde her yerde kabul ed len tek b r s yas parad gma
var. Gezegen m z k yüz bağımsız devlete bölünmüş durumda ve bu
devletler aynı d plomat k protokoller ve ortak uluslararası hukuk
konusunda genell kle uzlaşıyor. İsveç, N jerya, Tayland, Brez lya;
heps atlaslarımızda aynı t p renkl şek ller hal nde göster l yor; heps
B rleşm ş M lletler üyes ; pek çok farklılık barındırsalar da heps aynı
hak ve ayrıcalıklara sah p egemen devletler olarak tanınıyor. Aslında
heps tems l organları, s yas part ler, genel oy hakkı ve nsan
haklarına en azından s mgesel b r nancı da ç ne alan pek çok ortak
s yas anlayış ve uygulamaya sah pler. Londra’da ve
Par s’te bulunduğu g b Tahran’da, Moskova’da, Cape Town’da ve
Yen Delh ’de de b r mecl s bulunuyor. İsra ll lerle F l st nl ler, Ruslarla
Ukraynalılar, Türklerle Kürtler küresel kamuoyunun kend taraflarını
tutması ç n yarışırken hep aynı söylem ; nsan hakları, bağımsız
devlet ve uluslararası hukuktan dem vuran söylem kullanıyorlar.

Dünya belk “başarısız devletler” s ls les nden payını almıştırama


b ld ğ tek b r başarılı devlet parad gması vardır. Dolayısıyla küresel
s yaset Anna Karen na prens b ne göre şl yor: başarılı devletler n
heps aynı ama tüm başarısız devletler baskın s yas formülün şu
veya bu çer ğ n eks k bıraktıkları ç n kend ler ne has b r b ç mde
başarısız oluyor. Kısa b r süre önce IŞİD bu formülü toptan redded p
tamamıyla bambaşka, evrensel hal fel ğ esas alan b r s yas varlık
göstermek stemes yle d kkat çekt . Fakat tam da bu
sebeple başarısız oldu. Pek çok ger lla hareket ve terör örgütü yen
ülkeler kurmayı ya da var olanları ele geç rmey başardı. Ama bunu
yapab lmeler n n sebeb küresel s yas düzen n temel lkeler n kabul
etmeler yd . Tal ban b le uluslararası arenada bağımsız Afgan stan’ın
meşru hükümet olarak tanınmanın peş ne düştü. Ş md ye kadar
küresel s yaset n lkeler n reddeden h çb rgru-bun kaydadeğer b r
bölgede kalıcı kontrol sağlayab ld ğ görülmed .

Belk de küresel s yas parad gmanın gücünü ortaya koymanın en y


yolu savaş ve d plomas g b ağır s yas sorulardan bahsetmektense,
2016 R o Ol mp yatları g b b r konuya değ nmek. Ol mp yatların nasıl
organ ze ed ld ğ n düşünün. ıı b n sporcu d n, sınıf ya da d l
gözet lmeden, m ll yetler esas alınarak delegasyonlara ayrılıyor.
Bud st delegasyonu, proletarya delegasyonu ya da İng l zce
konuşanlar delegasyonu d ye b r şey yok. B rkaç örnek dışında
(özell kle de Tayvan ve F l st n), sporcuların m ll yet n bel rlemek
gayet bas t.
5 Ağustos 2016’da düzenlenen açılış tören nde sporcular gruplar
hal nde geçerek m ll bayraklarını salladı. M chael Phelps ne zaman
yen b r altın madalya kazansa Amer kan m ll marşı eşl ğ nde
Amer kan bayrağı çek ld göndere. Em l e Andeol judo dalında altın
madalya kazanınca “Marse lla se” çalınıp Fransa’nın üç renkl
bayrağı dalgalandırıldı.

Duruma uygun şek lde dünyadak her ülken n aynı evrensel model
çerçeves nde b r m ll marşı var. Neredeyse tüm m ll marşlar orkestra
eşl ğ nde söyleneb lecek b rkaç dak kalık kompoz syonlar, yan
yalnızca d n göreve veraset yoluyla gelm ş bell b r zümren n
okuyab ld ğ y rm dak kalık lah ler sözkonusu değ l. Suud Arab stan,
Pak stan ve Kongo g b ülkeler b le m ll marşları ç n Batılı müz k
standartlarını ben msem ş. Çoğu marş Beethoven’ın kılını
kıpırdatmadan besteleyeb leceğ n tel kte. (Arkadaşlarınızla b r araya
geld ğ n zde tüm gecey YouTube’dan çeş tl m ll marşlar çalıp
hang s n n hang ülken n marşı olduğunu tahm n etmeye çalışarak
geç reb l rs n z.) Marşların sözler b le dünya genel nde neredeyse
aynı; aynı ortak s yas görüşler ve topluluğa bağlılık anlayışını
yansıtıyorlar. Örneğ n s zce aşağıdak m ll marş hang ülkeye a t
olab l r? (Yalnız ülken n adını genel b r fade olsun d ye “ülkem”
şekl nde değ şt rd m):

Ülkem, vatanım,

Toprağına kanımı akıttığım,

Başında bekl yorum,

Bekç s y m vatanımın.

Ülkem, m llet m,

Halkım ve vatanım,

B rl kte haykıralım “B rl k ol vatanım!”

Yaşasın toprağım, devlet m,


M llet m, vatanım, hep b r bütün kalsın.

Ruhu d r ls n, canlansın beden ,

Büyük ülkem ç n bunların heps !

Büyük ülkem, bağımsız ve özgür,

Sevd ğ m ev m ve ülkem.

Büyük ülkem, bağımsız ve özgür,

Sen çok yaşa büyük ülkem!

Cevap Endonezya. Pek Polonya, N jerya ya da Brez lya desem


şaşırır mıydınız?

M ll bayraklara da aynı sıkıcı temayüller hâk m. Tek b r st sna var.


Tüm bayraklar b r d kdörtgen kumaş üzer ne şlenm ş son derece
sınırlı sayıda renk ve geometr k şek lden baret. B r tek Nepal farklı.
Nepal bayrağı k üçgen şekl nde (ama Ol mp yatlarda h ç madalya
almadılar). Endonezya bayrağı beyaz üstünde kırmızı şer t. Polonya
bayrağı kırmızı üstünde beyaz şer t. Monako bayrağı Endonezya
bayrağıyla aynı. Renk körü b r n n Belç ka, Çad, F ld ş Sah l , Fransa,
G ne, İrlanda, İtalya, Mal ve Romanya bayraklarını b rb r nden
ayırması mümkün değ l; heps nde değ ş k renklerde yan yana üç
şer t var.

Bu ülkeler n bazıları b rb rler yle kıyasıya savaşmış ama 20. yüzyılın


çalkantıları esnasında Ol mp yat Oyunları savaş yüzünden sadece
üç defa ptal ed lm ş (1916, 1940 ve 1944’te). 1980’de ABD bazı
yandaşlarıyla beraber Moskova Ol mp yatları’nı boykot etm ş. 1984’te
Sovyet bloğu Los Angeles’ta düzenlenen ol mp yatları boykot etm ş.
Ve çeş tl seneler Ol mp yat Oyunları s yas çalkantıların göbeğ nde
cereyan etm ş (bunların en öneml ler Naz dönem nde Berl n’de
düzenlenen 1936 Ol mp yatları ve 1972 Mün h Ol mp yatlarında
F l st nl terör stler n İsra l takımını katletmes ). Fakat genele bakarsak
s yas anlaşmazlıklar Ol mp yat projes n yoldan çıkaramamış.
Ş md b n sene önces ne g del m. D yel m 1016 yılında ortaçağ
ol mp yatlarını R o’da düzenlemek st yorsunuz. O vak tler R o’nun
Tup halkının yaşadığı küçük b r köy olduğunu12 ve Asya, Afr ka ve
Avrupa yerl ler n n Amer ka Kıtası’ndan haber b le olmadığını b r
anlığına unutun. Dünyanın en y sporcularını uçak yokken nasıl
R o’ya get receğ n ze da r loj st k sorunları kafanızdan çıkarın. Dünya
çapında herkes n yaptığı pek az ortak spor dalı bulunduğunu ve
herkes koşsa b le koşu yarışı ka deler konusunda herkes n
anlaşamayacağını da unutun. Sadece yarışacak
delegasyonları neye göre gruplayacağınızı düşünün. Günümüzün
Ol mp yat Kom tes Tayvan ve F l st n sorunu üzer ne saatlerce kafa
patlatıyor. Ortaçağ ol mp yatlarının s yas sorunları üzer ne kaç saat
harcamanız gerekeceğ n bulmak ç n bu sürey on b nle çarpın.

Öncel kle 1016’da Ç n’dek Song İmparatorluğu dünyadak başka


h çb r s yas oluşumu kend deng görmüyordu. Dolayısıyla kend
Ol mp yat delegasyonuyla Kore’n n Koryo Krallığı ya da V etnam’dak
Da V et Krallığı, hele hele den z aşırı yerlerdek lkel barbarların
delegasyonlarıyla aynı kefeye konulmasını akla hayale sığmayacak
b r aşağılanma olarak algılardı.

Bağdat’tak hal fe kend n evrensel hegemonyaya sah p görüyor ve


çoğu Sünn Müslüman tarafından d n l der statüsünde tutuluyordu.
Ancak prat kte hal fen n Bağdat yönet m nde pek b r sözü yoktu. O
halde tüm Sünn sporcular tek b r hal fe delegasyonu altında mı
toplanacak yoksa Sünn dünyasına hükmeden sayısız em rl k ve
sultanlıklara göre m ayrılacaklar? Ama ş neden em rl kler ve
sultanlıklarla sınırlı kalsın? Arab stan çöller nde Allah’tan başka
hükümdar tanımayan b r dolu özgür bedev kab le yaşıyor. Bunların
her b r n n okçuluk ya da deve yarışı dallarında müsabaka edecek
bağımsız takımlar göndermes ne z n ver lecek m ? Avrupa da
aynı ölçüde baş ağrısına sebep verecek n tel kte. Norman kasabası
Ivry’den çıkan b r sporcu Ivry Kontu’nun mu yoksagüçsüz Fransa
Kralı’nın mı sancağı altında yarışacak?

Bu s yas oluşumların pek çoğu yıllar ç nde bel r p kaybolmuş. S z


1016 Ol mp yatları’na hazırlık yaparken hang delegasyonların zuhur
edeceğ n önceden b lmen z mümkün değ l çünkü k mse b r sonrak
sene hang s yas oluşumların varlık göstermey sürdüreceğ n
b lm yor. İng ltere Krallığı 1016 Ol mp yatları’na katılmış olsa
sporcular madalyalarını alıp eve dönünce Londra’nın Dan markalılar
tarafından şgal ed ld ğ n ve İng ltere'n n Dan marka, Norveç ve
İsveç'le b rl kte Kral Büyük Knud’un Kuzey Den z İmparatorluğu'na
dah l ed ld ğ n görürlerd . Y rm yıl sonra bu mparatorluk dağıldı ama
ondan otuz sene sonra İng ltere yen den, bu defa Normand -ya Dükü
tarafından şgal ed ld .

Bu gel pgeç c s yas oluşumların pek çoğunun ne çalacak b r m ll


marşı ne de göndere çekecek b r bayrağı bulunmadığını söylemeye
gerek b le yok. Tab k s yas semboller öneml yd ama Avrupa
s yaset n n sembol k d l yle Endonezya, Ç n ya da Tup s yasetler n n
sembol k d ller b rb r nden son derece farklıydı. Zafer gösterges
teşk l edecek ortak b r protokol üzer nde anlaşmak neredeyse
mkânsız olurdu.

O yüzden 2020 Tokyo Ol mp yatları'nı zlerken m lletler arasındak bu


sözde çek şmen n aslında muazzam b r küresel uzlaşmayı tems l
ett ğ n unutmayın. Kend ülkeler n n tems lc ler altın madalya
kazanıp bayrakları göndere çek l nce herkes m ll gurur duygusu
kaplıyor ama esasen nsanlığın böyle b r etk nl k düzenleyeb lmes
çok daha büyük b r gurur kaynağı.

Heps ne hükmedecek b r dolar

Modern dönemler önces nde nsanlar sadece farklı s yas s stemler


denemekle kalmamış, aynı zamanda akıllara durgunluk verecek
kadar çok çeş tl ekonom k modeller de uygulamışlar. Rus boyarlar,
H nt m hraceler, Ç n mandar nler ve Kızılder l kab le re sler para,
t caret, verg lend rme ve st hdam konularında bambaşka f k rlere
sah pt ler. Oysa ş md lerde neredeyse herkes aynı kap tal st temanın
az b raz değ ş k türler ne nanıyor ve hep m z tek b r küresel üret m
bandının d şl ler y z. İster Kongo ya da Moğol stan'da ster Yen
Zelenda ya da Bol vya'da yaşayın gündel k yaşam şekl n z ve
ekonom k varlığınızı aynı ekonom k kuramlar, aynı ş rket ve bankalar,
aynı döner sermaye bel rl yor. İsra l' n ve İran'ın mal ye bakanları
beraber öğle yemeğ ne çıksa, ortak b r ekonom d ller olduğundan
b rb rler n n dertler n kolayca anlayıp paylaşab l rler.

IŞİD Sur ye ve Irak’ın büyük b r kısmını şgal ett ğ nde b nlerce nsanı
öldürdü, arkeoloj k kalıntıları tahr p ett ve öncek rej mlerle Batı
kültürünün etk s n taşıyan semboller s stemat k b r b ç mde yok ett '3
ama yerel bankalara g r p üzer Amer kan başkanlarının res mler ve
Amer ka'nın s yas ve d n dealler n öven İng l zce sloganlarla dolu
destelerce Amer kan dolarını bulunca, Amer kan emperyal zm n
tems l eden bu sembolü ateşe vermed . Çünkü dolar banknotuna
dünyadak tüm s yas ve d n görüşler hürmet ed yor. Kend kend ne
b r şe yaramasa da (dolar banknotunu y y p çemezs n z) dolar ve
ABD Merkez Bankası’nın h kmet ne duyulan nanç o kadar güçlü
k aşırı İslamcılar, Meks kalı uyuşturucu karteller ve astığı astık
kest ğ kest k Kuzey Korel hükümdarlar b le ona tamah ed yorlar.

Ama çağdaş nsanlığın yekvücutluğu kend n en çok doğayla nsan


beden ne yönel k bakışımızda göster yor. B n yıl önce b r hastalığa
yakalandığınızda nerede yaşadığınız son derece bel rley c yd .
Avrupa’da mahalle papazınız Tanrı’yı kızdırdığınızı ve sağlığınıza
kavuşmak ç n k l seye b r şey bağışlamanızı, kutsal b r mekânı
z yaret etmen z ve Tanrı’dan af d lemek ç n var gücünüzle dua
etmen z söyleyecekt muhtemelen. Öte yandan kasabanın cadısı
ç n ze şeytan kaçtığını ve şarkı, dans ve kara tavuk
kanıyla ç n zdek şeytanı çıkarab leceğ n de söyleyeb l rd .

Ortadoğu’da geleneksel öğret lerle yet şm ş doktorlar beden


tab atınızın denges n n bozulduğunu ve doğru beslen p kötü kokulu
ks rlerle bunu düzeltmen z gerekt ğ n açıklayab l rlerd . H nd stan’da
Ayurveda uzmanları dosha d ye b l nen üç bedensel unsurun
denges ne l şk n teor ler n sunarak ş falı otlar, masaj ve yoga
duruşlarından oluşan b r tedav öner rd . Ç n hek mler , S b rya
şamanları, Afr kalı büyücü hek mler, Kızılder l ş facılar; her
mparatorluk, krallık ve kab len n kend ne has gelenekler ve
uzmanları vardı ve heps nsan beden yle hastalığın doğasına l şk n
farklı görüşlere sah pt . Her b r n n kend ne özgü b r dolu r tüel , ş falı
karışımı ve tedav yöntem bulunuyordu. Bunların k m ler şaşırtıcı
ölçüde etk l yken k m ler ölüme davet ye çıkarmakla b rd . Avrupa,
Ç n, Afr ka ve Amer ka’ya özgü tıbb yöntemler n tek ortak noktası
her yerde çocukların en az üçte b r n n yet şk nl ğe er şmeden ölmes
ve ortalama yaşam süres n n ell yaşın çok altında seyretmes yd .'4

Artık hastalandığınızda nerede yaşadığınız o kadar öneml değ l.


Toronto, Tokyo, Tahran ya da Tel Av v’de aynı t p hastanelere
götürülür, benzer tıp fakülteler nde benzer b l msel kuramlar
öğrenm ş beyaz önlüklü doktorların huzuruna çıkarsınız. B reb r aynı
protokoller ve testler uygulayıp aşağı yukarı aynı teşh sler koyarlar.
Sonra da aynı uluslararası laç f rmalarının ürett ğ aynı laçları reçete
ederler. Halen ufak tefek kültürel farklılıklar var ama Kanadalı,
Japon, İranlı ve İsra ll doktorlar nsan beden ve
hastalıklar konusunda aynı görüşlere sah pler. IŞİD Rakka ve
Musul’u ele geç rd ğ nde yerel hastaneler yakıp yıkmadı. Aks ne
dünyanın farklı yerler nde yaşayan Müslüman doktor ve hemş reler
buralarda h zmet vermeye çağırdı.'5 Görünen o k İslamcı doktor ve
hemş reler de nsan vücudunun hücrelerden meydana geld ğ ne,
hastalıkların patojenlerden kaynaklandığına ve ant b yot kler n
bakter ler öldürdüğüne nanıyor.

Pek bu hücre ve bakter ler nelerden oluşur? Sah tüm dünya


nelerden oluşur? B n yıl önce her kültürün kâ nat ve kozm k çorbanın
temel muhtev yatına da r kend anlatısı vardı. Artık dünyanın farklı
yerler ndek eğ t ml nsanların tümü madde, enerj , uzay ve zaman
hakkında aynı şeylere nanıyor. Örneğ n İran ve Kuzey Kore'n n
nükleer programlarını ele alalım. Sorun tamamen İran ve Kuzey
Kore’n n İsra l ve ABD’yle aynı f z k anlayışına sah p olmasından
kaynaklanıyor. İranlı ve Kuzey Korel ler e=mc4 formülüne nansaydı,
İsra l ve ABD bu ülkeler n nükleer programlarını zerre kadar
umursamazdı.

İnsanlar hâlâ farklı d n ve m ll k ml klere sah pler. Ama konu devlet,


ekonom , hastane kurmak ya da bomba yapmak g b prat k meseleler
olunca neredeyse hep m z aynı meden yete dah l z. Anlaşmazlık
çıktığı doğru ama her meden yette dah l uyuşmazlıklar yaşanır.
Hatta bel rley c olan bu uyuşmazlıklardır. İnsanlar k ml kler n
özetlemeye çalışırken sıklıkla ortak özell kler l steler. Bu yanlış b r
yöntem. Ortak çatışmaları ve açmazları l stelemek daha y sonuç
ver r. Mesela 1618 Avrupa'sının ortak b r d n k ml ğ yoktu; o dönem
Avrupa'sını d n çatışmalar tanımlıyordu. ı6ı8’de Avrupalılık,
Katol klerle Protestanlar, Kalv n stlerle Lutheryanlar arasındak
ufak tefek öğret farklılıklarını umursamak ve bu farklılıklar yüzünden
öldürmey ve öldürülmey göze almak demekt . 1618'de yaşayan b r
nsan bu çatışmaları dert etm yorsa, kend s muhtemelen ya Türk ya
da H nt kökenl yd , Avrupalı değ l.

Aynı şek lde 1940’ta B rleş k Krallık ve Almanya’ya oldukça farklı


s yas değerler hâk md ama her k s de “Avrupa Meden yet ”n n
dem rbaşlarıydı. H tler, Church ll'den daha az Avrupalı değ ld . Tar h n
o aşamasında Avrupalılığı bu k güç arasındak çek şme
tanımlıyordu. Buna karşın 1940'ta !Kung üyes avcı toplayıcı b r ne
Avrupalı denemezd çünkü Avrupa'nın ırk ve mparatorluk çatışmaları
bu k ş ç n h çb r şey fade etmezd .

Kavga ett ğ m z nsanlar genell kle kend a lem zdend r. K ml k


üzer nde anlaştığımız şeylerden z yade karşıtlık ve açmazlar
tarafından bel rlen r. 2018’de Avrupalı olmak ne anlama gel yor?
Beyaz tenl , İsa'ya nançlı ya da özgürlük savunucusu olmak değ l.
Daha z yade göç meseles , Avrupa B rl ğ ve kap tal zm n sınırları
hakkında hararetle tartışmak, ayrıca saplantılı b r şek lde, “K ml ğ m
tanımlayan ne?” d ye sorgulamak ve yaşlanan nüfus, kontrolsüz
tüket m ve küresel ısınma konularında end şelenmek
anlamına gel yor. 21. yüzyılın Avrupalıları 1618 ve 1940 yıllarında
yaşayan atalarından farklı olsa da, g derek Ç nl ve H nt t caret
ortaklarına benz yor.

Gelecekte b z ne tür değ ş mler beklerse bekles n, bunlar büyük


olasılıkla yabancı meden yetler n çatışmasına değ l tek b r meden yet
ç ndek kardeş kavgasına neden olacak. 21. yüzyılın büyük
zorlukları küresel çapta yaşanacak. İkl m değ ş kl ğ ekoloj k
felaketler tet kled ğ nde ne olacak? B lg sayarlar g tt kçe daha çok
alanda nsanlardan daha y performans serg lemeye başlayıp daha
fazla ş alanını nsanların el nden aldığında ne olacak? B yoteknoloj
nsanlara sınıf atlattırıp yaşam süres n uzatınca ne olacak? Bu
sorular üzer ne büyük tartışmalar ve tatsız kavgalar kopacağı
şüphes z. Ama bu tartışma ve kavgaların b z b rb r m zden
uzaklaştırması pek mümkün görünmüyor. Tam ters ne. B z
b rb r m ze daha bağımlı hale get recek. İnsanlık uyumlu b r topluluk
oluşturmaktan çok uzak olsa da hep m z aynı harala gürelen n, aynı
küresel meden yet n parçasıyız.

Madem öyle, dünyanın büyük kısmını kasıp kavuran m ll yetç l k


dalgasına ne d yeceğ z? Belk küreselleşme heves yle o esk
m lletler m z gözden çıkarmakta acelec davranmışızdır. Yaşadığımız
çares z küresel kr z n çözümü geleneksel m ll yetç l ğe ger dönmekte
m yatıyor? Küreselleşme bunca soruna yol açıyorsa n ye
vazgeçm yoruz?
M ll yetç l k

Küresel sorunlara küresel cevaplar gerek

Madem artık nsanlık ortak zorluklar ve fırsatlardan nas b n alan tek


b r meden yetten baret, neden îng l zler, Amer kalılar, Ruslar ve pek
çok başka zümre m ll yetç l ğ n kabuğuna çek lme eğ l m göster yor?
M ll yetç l ğe sığınmak küresel dünyamızın eş benzer görülmem ş
sorunlarına gerçekten çare olab l r m , yoksa nsanlığı ve tüm b r
b yosfer felakete sürükleyecek b r çeş t gerçeklerle yüzleşmeme
eğ l m m ?

Bu soruyu cevaplamadan önce yaygın b r hurafey çürütmek gerek.


Genel algının aks ne m ll yetç l k ne nsan ruhunun doğal ve ebed b r
parçasıdır ne de kaynağını nsanların b yoloj k özell kler nden alır.
İnsanların tüm yönler yle toplumsal hayvanlar sayıldığı ve gruba
sadakat anlayışının nsan genler ne kazılı olduğu b r gerçek. Ancak
Homo sap ens ve onun nsang ller fam lyasına dah l ataları yüz
b nlerce yıl boyunca b r düz ney aşmayan sayıda üyes bulunan ve
yakın l şk ler n kurulduğu küçük topluluklar hal nde yaşamış. İnsanlar
kab le, p yade bölüğü ya da a le ş rket g b yakın l şk ler n kurulduğu
ufak gruplara kolayca sadakat gel şt reb l rken yed kat yabancıların
oluşturduğu m lyonlara sadık kalmak nsan doğasına o kadar da
uygun değ l. Bu tür k tlesel bağlılıklar yalnızca son b rkaç b n yılda,
evr msel olarak bakıldığında daha dün sabah ortaya çıkmış g b d r ve
bunu sağlamak toplumsal nşa açısından muazzam b r çaba
gerekt r r.

İnsanlar tek b r kab len n altından kalkamayacağı zorluklarla karşı


karşıya kaldıkları ç n m ll müşterekler kurma zahmet ne g rm şt r.
Mesela b nlerce yıl önce N l Nehr boyunca yaşayan esk kab leler
düşünel m. Yaşam kaynakları bu neh rm ş. Tarlalarını onunla suluyor,
ürünler n onun üzer nden taşıyorlarmış. Fakat N l sağı solu bell
olmayan b r müttef k. Az
yağmur yağarsa nsanlar açlıktan kırılıyor, çok yağarsa neh r
kıyılarını su basıyor ve köyler yerle b r oluyormuş. Her kab le nehr n
ufak b r kısmına hâk m olduğu ve b rkaç yüz şç den fazlasını şe
koşamadığı ç n kab leler n h çb r bu sorunu kend başına
çözem yormuş. Bu kudretl nehr d zg nlemen n tek yolu koca koca
barajlar nşa etmek ve yüzlerce k lometre kanal kazmak ç n ortak b r
çaba göstermekm ş. Kab leler n yavaşça b r araya gelerek baraj ve
kanallar nşa ed p nehr n akışını düzenleme, kıtlık yılları ç n tahıl
ambarları nşa etme ve ülke genel ne yayılan b r ulaşım ve let ş m
ağı kurma gücüne sah p yekvücut b r m llet meydana get rmeler n n
sebepler nden b r budur.

Bu tür avantajlara rağmen kab le ve klanları tek b r ülke hal ne


get rmek ne geçm şte ne de günümüzde kolay değ ld r. Böyle b r
m lletle özdeşleşmen n zorluğunu drak etmek ç n kend n ze, “Bu
nsanları tanıyor muyum?” d ye sormanız yeterl d r. İk kız kardeş m n
ve on b r kuzen m n adlarını sayıp bütün gün onların karakterler ,
tuhaflıkları ve b rb rler yle l şk ler hakkında konuşab l r m. Ben m g b
İsra l vatandaşı olan sek z m lyon nsanın adınıysa söyleyemem. Bu
nsanların çoğuyla tanışmadığım g b gelecekte de tanışacağımı h ç
sanmam. Buna rağmen kend m bu muamma yumağına
a t h ssedeb lmem, avcı toplayıcı atalarımdan m ras kalmadı, yakın
geçm ş n keramet . Homo sap ens hakkında sadece anatom k ve
evr msel b lg ye sah p Marslı b r b yolog bu maymunların m lyonlarca
yabancıyla toplumsal bağlar kurmaya mukted r olduğunu asla tahm n
edemezd . Ben “İsra l” ve onun sek z m lyon vatandaşına sadakat
duymaya kna etmek ç n S yon st akım ve İsra l devlet n n devasa b r
eğ t m, propaganda ve bayrak sallama mekan zmasının yanında m ll
güvenl k, sağlıkve refah s stem gel şt rmes gerekl yd .

M ll bağların kötü olduğu anlamına gelm yor bu. K tlesel bağlılıklar


olmadan devasa s stemler şleyemez ve nsanların empat çember n
gen şletmen n yararı su götürmez. Vatanseverl ğ n ılımlı b ç mler
nsanın en cömert buluşlarından b r d r. M llet m z n eşs z, bağlılığıma
layık b r m llet olduğuna ve bu m llet n mensuplarına karşı bell
yükümlülükler m bulunduğuna nanmak başkalarını önemsemeye ve
onlar ç n fedakârlıklar yapmaya yönlend r r ben . M ll yetç l k ortadan
kalksa l beral b r cennet ç nde yaşarız d ye düşünmek tehl kel b r
hata. Kab le kargaşasının ç ne düşmem z daha mümkün. İsveç,
Almanya ve İsv çre g b huzurlu, varlıklı ve l beral ülkeler n heps
güçlü b r m llet algısına sah p memleketler. Sağlam m ll bağların
eks k olduğu ülkeler arasında Afgan stan, Somal , Kongo ve b rtakım
başarısızlığa uğramış devletleryer alıyor.'

Sorun, ılımlı vatanseverl k şovence b r aşırı m ll yetç l ğe


dönüştüğünde başlıyor. M llet m n her m llet g b eşs z olduğuna
nanmak yer ne, üstün olduğuna, sadece ve sadece kend m llet me
sadakat besled ğ m ve başka k mseye herhang b r yükümlülüğümün
bulunmadığı f kr ne kapılmaya başlayab l r m. Ş ddet çeren
çatışmalar böyle b r zem nde yeşer r. Nes ller boyunca m ll yetç l ğe
yönelt len en temel eleşt r , savaşlara sebeb yet verd ğ yönündeyd .
Ancak m ll yetç l kle ş ddet arasındak l şk , m ll yetç aşırılıkları
d zg nlemeye pek yaramadı z ra her m llet kend asker
açılımını komşularının entr kalarından korunması gerekt ğ n dd a
ederek gerekçe-lend r yordu. B r m llet, vatandaşlarının çoğuna
emsals z sev yede güvenl k ve refah sağladığı müddetçe halk da
bedel kanla ödemeye hazırdı. 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın
başlarında bu pazarlık hâlâ son derece caz p görünüyordu.
M ll yetç l k eş benzer görülmem ş ölçekte korkunç çatışmalara yol
açsa da çağdaş ulus-devletler sağlık, eğ t m ve sosyal yardım
alanlarında gen ş çaplı s stemler de kuruyordu. M ll sağlık h zmetler ,
Passchendaele ve Verdun muharebeler nde çek len acılara
değ yordu.

1945’te her şey değ şt . Nükleer s lahlar m llet meseles n ş razeden


çıkardı. H roş ma’nın ardından nsanlar, alışılageld k b r savaşa
neden olur d ye değ l, nükleer savaşa yol açar d ye korkmaya başladı
m ll yetç l kten. K tlesel mha korkusu nsanların z hn n açıverd ve
büyük ölçüde atom bombası yüzünden mkânsız b r şey gerçekleşt :
M ll yetç l k c n kısmen de olsa çıktığı lambaya ger sokuldu. Nasıl k
esk çağlarda N l Havzası’nda yaşayan köylüler n sadakatler n n b r
kısmını yerel klanlarından alıp daha büyük b r krallığa tesl m
etmes yle tehl kel neh r d zg nleneb ld , nükleer çağda da çeş tl
m lletler n üstünde küresel b r topluluk kuruldu, çünkü nükleer bl s
zaptetmek ancak böyle b r topluluğun harcıydı.

Lyndon B. Johnson’ın 1964 ABD başkanlık seç m kampanyası


dah l nde telev zyon tar h n n en başarılı propagandalarından kabul
ed len şu meşhur “Papatya” reklamı yayınlanıyordu. Reklamın
başında küçük b r kız çocuğu b r papatyanın yapraklarını sayarak
koparıyor ama kız on ded ğ nde devreye metal k b r erkek ses g r yor
ve füze fırlatılmasını hatırlatacak şek lde ondan ger saymaya
başlıyor. Sıfıra gel nd ğ nde ekranı nükleer patlamanın yarattığı
parlak ışık kaplıyor ve başkan adayı Johnson Amer kan halkına
seslenerek şöyle d yor: “Önümüzde k seçenek var. Ya Tanrı’nın tüm
çocuklarının yaşayab leceğ ya da karanlığa karışıp g decek b r
dünya yaratacağız. Ya b rb r m z seveceğ z ya da ölüp g deceğ z.”2
“Savaşma sev ş” sloganını 1969'ların sonunda ortaya çıkan
karşıkültürle özdeşleşt r r z ama aslında daha 1964'te Johnson g b
sab t f k rl s yasetç ler b le bu düsturu ben msem şt .

Bu nedenle Soğuk Savaş dönem nde m ll yetç l k daha küresel b r


uluslararası s yaset n arka planında yer aldı ve Soğuk Savaş sona
erd ğ nde küreselleşme geleceğ n kaçınılmaz akımı olarak görüldü.
İnsanlığın m ll yetç s yaset tamamen ger de bırakması, bu
yaklaşımın, olsa olsa b rkaç ger kalmış ülken n b lg yoksunu
ahal s ne caz p geleb lecek, daha lkel zamanların b r kalıntısı hal ne
gelmes beklen yordu. Ancak son yıllarda yaşanan
olaylar m ll yetç l ğ n sadece Rusya, H nd stan ve Ç n' de değ l
Avrupa ve ABD vatandaşları arasında b le gücünü y t rmed ğ n
göster yor. Kap tal zm n gay-r şahs etk ler tarafından
yabancılaştırılmış ve m ll sağlık, eğ t m ve sosyal yardım
s stemler n n geleceğ nden end şe eden dünyanın çeş tl
yerler ndek nsanlar tesell y ve hayatın anlamını m llet n kollarında
arıyor.

Ama Papatya reklamında Johnson'ın ortaya attığı soru, günümüzde


1964'tek nden çok daha geçerl . İnsanların b r arada yaşayab leceğ
b r dünya mı yoksa hep beraber karanlığa boğulacağımız b r dünya
mı kuracağız? Donald Trump, Theresa May, Vlad m r Put n,
Narendra Mod ve kab neler m ll duygularımızı körükleyerek dünyayı
kurtarab l r m , yoksa yaşanan m ll yetç l k akımı yüz yüze geld ğ m z
çet n küresel sorunlardan kaçmanın b ryolu mu?

Nükleer zorluk

Önce nsanlığın artık aş na olduğu can düşmanını, nükleer savaşı


ele alalım. Papatya reklamı Küba füze kr z n n k yıl ardından,
1964’te yayımlandığında nükleer mha elle tutulur b r tehd tt . Hem
uzmanlar hem de sıradan nsanlar nsanlığın yıkımı engelleyecek
d rayete sah p olmadığından end şe ed yor ve Soğuk Savaş'ın
ortalığı ateşe vermes n n an meseles olduğunu düşünüyorlardı.
Sonuçta nsanlık nükleer meseles n n altından başarıyla kalktı.
Amer kalılar, Sovyetler, Avrupalılar ve Ç nl ler b n yıllık jeopol t k
alışkanlıkları değ şt r p Soğuk Savaş'ın fazla kan dökülmeden sona
ermes n sağladı ve yen uluslararası dünya düzen beraber nde
benzer görülmem ş b r barış dönem n n önünü açtı. Nükleer savaş
bertaraf ed lmekle kalmamış savaşın her türlüsü düşüşe geçm şt .
1945’ten bu yana açık saldırı sebeb yle yen den ç z len sınır ç zg s
hayret ver c derecede azdır ve çoğu ülke savaşı standart b r s yas
araç n yet ne kullanmaktan vazgeçm şt r. 2016'da Sur ye, Ukrayna ve
başka sorunlu bölgelerde süren savaşlara rağmen nsan kaynaklı
ş ddetten ölenler n sayısı obez te, traf k kazası ve nt har sebeb yle
ölenlerden az.3 Dönem m z n en büyük s yas ve ahlak başarısı
budur b le den leb l r.

Maalesef artık bu başarı kanıksadığımız ve dolayısıyla da haf fe


aldığımız b r şeye dönüştü. İnsanların ateşle oynamayı göze
almasının neden kısmen bu. Rusya ve ABD şu sıralar yen b r
nükleer s lahlanma yarışında, son dönemler n zor ed n lm ş
kazançlarını ortadan kaldırıp b z y ne nükleer felaket n kıyısına
get recek yen kıyamet mak neler gel şt r yorlar.4 Bu süre zarfında
halk ya end şe etmey bırakıp bombaları sevmeye başladı
(Dr. Strangelove f lm nde öner ld ğ g b ) ya da bombaların varlığını
unuttu g tt .
Dolayısıyla büyük nükleer güçlerden tutun da B rleş k Krallık’tak
Brex t tartışmalarına pek çok konu daha z yade ekonom ve göç
eksen nde dönerken, Avrupa B rl ğ 'n n küresel barışa hayat katkıları
göz ardı ed ld . Yüzyıllar süren korkunç katl amların ardından
Fransızlar, Almanlar, İtalyanlar ve Br tanyalılar n hayet kıta
sak nler n n y geç nmes n sağlayacak b r mekan zma kurmuştu k
İng ltere halkı bu muc zev teker n çarkına çomak soktu.

Nükleer savaşı engelley p küresel barışı muhafaza eden


enternasyonal st rej m oluşturmak fazlasıyla zordu. Bu rej m
dünyanın değ şen koşullarına uydurmanın, örneğ n ABD'ye daha az
bel bağlayıp Ç n ve H nd stan g b Batılı olmayan güçlere daha büyük
roller vermen n şart olduğu ortada.5 Ama bu rej m toptan rafa
kaldırıp m ll yetç kt dar pol t kalarına dönmek sorumsuzca kumar
oynamaya tekabül eder. Evet, 19. yüzyıl ülkeler nsanlığın yarattığı
meden yet yok etmeden m ll yetç l k oyununu oynamayı
başardı. Ama sözkonusu olan H roş ma önces dönem. O zamandan
bu yana nükleer s lahlar olayın boyutunu değ şt rd ve savaşla
s yaset n temel doğasını farklılaştırdı. İnsanlar uranyum ve
plütonyum elementler n nasıl güçlend recekler n b ld ğ müddetçe
hayatta kalmaları, herhang b r m llet n çıkar-larındansa nükleer
savaşı engellemeye öncel k vermeler ne bağlı. “Önce vatan!” d ye
haykıran ateşl m ll yetç ler n kend ler ne, sağlam b r
uluslararası dayanışma olmadan ülkeler n n b r başına dünyayı hatta
kend s n nükleer yıkımdan koruyup koruyamayacağını sorması
gerek.

Ekoloj k zorluk

İnsanlık önümüzdek dönemlerde nükleer savaşın üstüne b r de 1964


yılının s yas radarına pek takılmayan başka b r varoluşsal sorunla,
ekoloj k çöküşle yüz yüze gelecek. İnsanlar küresel b yosfer n
denges n dört b r koldan bozuyor. Doğadan g tt kçe daha fazla
kaynak çıkartıp ger ye yüklü m ktarda atık ve
zeh rpompalayaraktoprağın, suyun ve atmosf er n yapısını
değ şt r yoruz.
M lyonlarca yılda şek llenm ş hassas ekoloj k dengey ne denl farklı
şek llerde bozduğumuzun ayırdında b le değ l z. Örneğ n
gübrelemede fosfor kullanımını düşünün. Fosfor ufak dozlarda
b tk ler n yet şt r lmes ç n elzem b r bes n öğes d r. Ama fazla
kullanıldığında zeh rl hale gel r. Çağdaş sanay leşm ş tarım,
tarlaların bolca fosforla sun gübrelenmes ne dayanıyor ve
tarlalardan boşalan aşırı fosfor yüklü atıklar neh rler , göller ve
okyanusları zeh rley p den zlerdek yaşam üzer nde c dd tahr bata
yol açıyor. Dolayısıyla Iowa'da mısır yet şt ren b r ç ftç stemeden de
olsa Meks ka Körfe-z 'ndek balıkların ölümüne sebep vereb l yor.

Bu tür faal yetler sonucunda hab tatlar aşınıyor, hayvanların ve


b tk ler n soyu tüken yor ve Avustralya'dak Büyük Set Res f ve
Amazon yağmur ormanları g b gen ş kapsamlı ekoloj k s stemler yok
olma tehl kes yle karşı karşıya kalıyor. Homo sap ens b nlerce yıldır
ekoloj y hedef almış b r ser kat l g b davranıyor ama artık ekoloj k
anlamda k tlesel katl amlara yönelmeye başladı. Bu yoldan lerlersek,
sadece b rçok yaşam türünün kökünü kazımakla kalmaz,
meden yet n temeller n de yıkarız.6

Beklenen en korkutucu manzara da kl m değ ş kl ğ . İnsanlar yüzb n-


lerce yıldır varlar ve b r sürü buz devr ve sıcak dönem atlattılar.
Ancak tarım, şeh rler ve karmaşık toplumların varlığı en fazla on b n
yıl önces ne dayanıyor. Holosen olarak adlandırılan bu dev rde
Dünya'nın kl m büyük ölçüde sab t seyred yor. Holosen
standartlarında en ufak b r sapma mevcut nsan toplumlarını daha
önce karşılaşmadıkları ölçüde muazzam zorluklara maruz bırakır.
M lyarlarca kobayın açık uçlu b r deneye tab tutulması g b b r durum
çıkar ortaya. İnsanların yarattığı meden yetler en nde sonunda yen
koşullara ayak uyduracak olsa da bu uyum sürec nde kaç
k ş n n telefolacağı meçhul.

Bu dehşetver c deney harekete geç r ld b le. Gelecekte gerçekleşme


ht mal taşıyan nükleer savaşın aks ne kl m değ ş kl ğ günümüzün
gerçekl ğ . İnsan faal yetler n n, özell kle de karbond oks t g b sera
gazlarının salını-mının dünya kl m n korkutucu b r hızla değ şt rd ğ
hususunda b l msel b r f k r b rl ğ var.7 Dönüşsüz b r felaket
tet kleyecek noktaya gelmeden atmosfere daha ne kadar
karbond oks t salmayı sürdüreb leceğ m z k mse b lm yor. Fakat
el m zdek en geçerl b l msel tahm nlere göre, önümüzdek y rm yıl
ç nde sera gazı salınımını öneml ölçüde düşüremezsek
ortalama küresel sıcaklık 2 °C'den8 fazla artarak çöller n
gen şlemes ne, buz tabakasının yok olmasına, okyanusların
yükselmes ne, kasırgave tayfun g b ş ddetl hava olaylarının daha
sık yaşanmasına yol açacak. Bu değ ş mler sonucunda da tarımsal
üret m baltalanacak, şeh rler sel basacak, dünyanın büyük b r kısmı
yaşamaya elver şs z hale gelecekve yüz m lyonlarca göçmen
barınacak yen yerler aramaya koyulacak.9

Dahası büyük b r hızla pek çok konuda taşma noktasına doğru


lerl yoruz. Bu aşamalardan sonra, sera gazı salınımında bel rg n b r
düşüş yaşansa da bu düşüş kl msel eğ l m ters ne çev r p tüm
dünyayı vuracak b r fac ayı engellemeye yetmeyecek. Örneğ n
küresel ısınma kutuplardak buz örtüsünün er mes ne neden oldukça,
Dünya yüzey nden atmosfer dışına daha az güneş ışığı yansıyacak.
Bunun sonucunda gezegen daha fazla ısı emeceğ nden sıcaklık
daha fazla artacak ve buzullar daha hızlı er yecek. Bu ger b ld r m
döngüsü kr t k eş ğ aştıktan sonra karşı konulamaz b r vme
kazanacak ve nsanlar kömür, akaryakıt ve gaz yakmayı bıraksa b le
kutup bölgeler ndek tüm buzlar er yecek. O yüzden önümüzdek
tehl ken n farkına varmak yeterl değ l. Gerçekten b r şey yapmamız
şart, hem de hemen.

Ne yazık k 2018 t barıyla sera gazı salınımının bırakın azaltılmasını


küresel olarak artışını sürdürmes sözkonusu. İnsanlığın fos l yakıt
kullanma alışkanlığından kurtulmak ç n çok az vakt var. Hemen
rehab l tasyon görmeye başlamalıyız. Seneye ya da önümüzdek ay
değ l, ş md . “Merhaba, ben Homo sap ens. Ben b r fos l yakıt
bağımlısıyım.”

M ll yetç l k bu end şe ver c tablonun neres ne oturuyor? Ekoloj k


tehl keye çözüm get recek m ll yetç b r yaklaşım var mı? Ne kadar
güçlü olursa olsun b r ülke tek başına küresel ısınmayı önleyeb l r
m ? Münfer t ülkeler çevren n yanı sıra ekonom ye de fayda
sağlayab lecek b r d z yeş l pol t kayı uygulamaya sokab l r elbette.
Hükümetler karbon salınımını verg lend reb -l r, benz n ve gaz
f yatına dışsallık mal yet n ekleyeb l r, daha sağlam çevre yasalarını
yürürlüğe sokab l r, çevrey k rleten sanay ler yer ne
yen leneb l r enerj ye geç lmes n teşv k edeb l r. Ayrıca b r tür ekoloj k
Manhattan Projes m sal , çığır açıcı doğa dostu teknoloj ler n
araştırılıp gel şt r lmes ç n daha çok fon sağlayab l rler. İçten yanmalı
motor son yüz ell yılda pek çok gel ş me çanak tuttu ama sarsılmaz
b r f z ksel ve ekonom k ortamda yaşamayı sürdürmek st yorsak
kend s n emekl ye ayırmalı ve yer ne fos l yakıtla çalışmayan yen
teknoloj ler koymalıyız.'0

Teknoloj k atılımlar enerj dışında pek çok alanda da yardım


sağlayab l r. Örneğ n “tem z et” üreteb lme ht mal n düşünün.
Günümüzde et endüstr s duygu sah b m lyarlarca canlıya akıl almaz
acılar çekt rmen n yanında küresel ısınmanın asl nedenler nden
b r d r; en büyük ant b yot k ve zeh r tüket c ler nden; hava, toprak ve
su k rl l ğ n n önde gelen mümess ller nden.

Mak ne Mühend sler Kurumu’nun 2013 tar hl b r raporuna göre b r


k lo sığır et üretmek ç n 15 b n l tre tem z su tüketmek gerek yor. B r
k lo patates üretmek ç n gereken su m ktarıysa 287 l tre."

Çevre üzer ndek baskı, Ç n ve Brez lya g b refah düzey artan


ülkelerde daha fazla nsanın patates yemey bırakıp düzenl olarak et
tüketmeye başlamasıyla daha da artacak g b görünüyor. Ç nl ler ve
Brez lyalıları b ftek, hamburgerve sos s yemektenvazgeç rmek zor
olacaktır; Amer kalılarve Almanlar da cabası. Pek ya mühend sler
hücrelerden et üretmen n b r yolunu bulursa? Hamburger m
st yorsunuz? O zaman koca b r nek yet şt r p kesmekten ve
bu hayvan leş n b nlerce k lometre taşımaktansa hamburger
yet şt reb l rs n z.

Kulağa b l mkurgu g b geleb l r ama dünyanın lk tem z hamburger


2013 yılında üret l p yend b le. Mal yet 330 b n dolardı. Dört yıllık
araştırma ve gel şt rme sonucu bu m ktarün te başına ıı dolara
nd r ld ve on yıl kadar sonra endüstr yel olarak üret lm ş tem z et n
f yatının hayvan keserek elde ed len etten daha ucuza geleceğ
tahm n ed l yor. Bu teknoloj k gel şme m lyarlarca hayvanı sefalet
ç nde geçen b r hayattan kurtarıp m lyarlarca eks k bes n alan nsanı
doyurmaya h zmet etmen n yanı sıra ekoloj n n flas etmes n
engellemeye de katkı sağlayab l r.12

Dolayısıyla kl m değ ş kl ğ n önlemek ç n hükümetler n, ş rketler n


ve b reyler n yapab leceğ çok şey var. Ama etk l olab lmeler ç n
dünyanın her yer nde uygulanmaları gerek. Mesele kl m olduğunda
ülkeler bağımsız değ l. Kaderler gezegen n d ğer ucundak nsanların
attığı adımların nsafına kalıyor. Pas f k Okyanusu'nda b r ada ülkes
olan K r bat Cumhur yet sera gazı salınımını sıfıra b le nd rse,
d ğerülkeler aynı şey yapmadığı takd rde y ne de sular altında kalır.
Çad ülkedek her çatıyı güneş paneller yle donatsa, uzaklarda
yaşayan yabancıların sorumsuz çevre pol t kaları yüzünden
toprakları kurak çöllere dönecekt r. Ç n ve Japonya g b güçlü ülkeler
b le ekoloj k anlamda bağımsız değ l. Şangay’ı, Hong Kong'u ve
Tokyo’yu yıkıcı seller ve tayfunlardan korumak ç n Ç nl ler n ve
Japonların, Rus ve ABD hükümetler n “değ şen b r şey yok”
tavrından vazgeç rmeler gerek r.

M ll soyutlanma kl m değ ş kl ğ bağlamında nükleer savaş


bağlamından çok daha tehl kel belk de. K tlesel b r nükleer savaş
tüm m lletler yok etme tehl kes taşıdığından tüm m lletler bu
tehl key önlemey eş t derecede önemser. Halbuk küresel ısınma
muhtemelen değ ş k ülkelerde farklı etk ler gösterecek. K m ülkeler,
öncel kle de Rusya, bu durumdan fayda b le sağlayab l r. Rusya’nın
kıyı şer d nde n speten daha az varlığı bulunuyor. Dolayısıyla Ç n ve
K r bat ’ye oranla suların yükselmes konusunda daha az
end şelen yor. Ve yükselen sıcaklık Çad’ı çöle çev recekken
S b rya’yı da dünyanın buğday ambarına dönüştüreb l r. Üstel k
kuzeydek buzlar er d ğ nde Rus hâk m yet ndek Arkt k rotalar
küresel t caret n anayolu hal ne geleb l r ve dünyanın kes ş m noktası
unvanı S ngapur'dan Kamçatka’ya geçeb l r.'3

Aynı şek lde fos l yakıtlardan yen leb l r enerj kaynaklarına geç lmes
büyük ht malle k m ülkelere d ğerler nden daha caz p gelecekt r. Ç n,
Japonya ve Güney Kore yüklü m ktarda petrol ve gaz thalatına
bağımlı. Bu yükten kurtulduk d ye bayram edeceklerd r. Rusya, İran
ve Suud Arab stan se petrol ve gaz hracatına bağımlı. Petrol ve
gaz b rdenb re yer n güneş ve rüzgâr enerj s ne bırakırsa bu
ülkeler n ekonom ler çökecekt r.

O nedenle Ç n, Japonya ve K r bat g b ülkeler n küresel karbon


salını-mını b r an önce azaltmak konusunda çabalaması
muhtemelken, Rusya ve İran g b ülkeler o kadar hevesl olmayab l r.
ABD g b küresel ısınma sonucu kaybedecek çok şey olan ülkelerde
b le tehl key yeter nce önemsemeyen dar görüşlü ve benc l
m ll yetç ler bulunab l yor. Buna da r küçük ama aydınlatıcı b r örneğ
Ocak 2018'de, ABD yurtdışından gelen güneş paneller ve güneş
enerj s teçh zatına yüzde 30 gümrük verg s get r p,
yen leneb l r enerj ye geç ş yavaşlatma pahasına, Amer kalı güneş
enerj s üret c ler n desteklemeye karar verd ğ nde gördük.14

Atom bombası k msen n göz ardı edemeyeceğ derecede bar z ve


an den olup b teb lecek b r tehd t. Oysa küresel ısınma daha örtük ve
uzun vadeye yayılan b r mus bet. Bu sebeple kısa zamanda uzun
soluklu çevresel sorunlara yönel k sancılı fedakârlıklarda bulunmak
gerekt ğ nde m ll yetç ler, m llet n ac l ht yaçlarını ön plana alıp
çevreyle sonra lg len r z ya da başkaları düşünsün d ye kend ler n
avutma eğ l m göstereb l yor. Öte yandan sorunu topyekûn
yadsımaları da mümkün. Küresel ısınmadan kuşku duymanın
m ll yetç sağcılara özgü olması b r rastlantı değ l. Sol tandanslı b r
sosyal st n, “İkl m değ ş kl ğ Ç nl ler n uydurmasıdır,” d ye tweet
attığını pek göremezs n z. Küresel ısınmaya m ll b r cevap
olmadığından, k m m ll yetç s yasetç ler böyle b r sorun olmadığına
nanmayı terc h ed yorlar.15

Teknoloj k zorluk

Aynı d nam kler m ll yetç l ğ 21. yüzyılın üçüncü varoluşsal tehd d ne,
teknoloj k sıçramaya çare olmaktan da mahrum edeb l r. Öncek
bölümlerde gördüğümüz g b b l ş m teknoloj ler yle b yoteknoloj ,
d j tal d ktatörlüklerden küresel ölçekte şlevs zl ğe b r dolu kıyamet
senaryosunun kapısını aralıyor. Pek m ll yetç l ğ n bu müs betlere b r
cevabı var mı?

M ll yetç l ğ n b r cevabı yok. Ulus-devlet kl m değ ş kl ğ g b


teknoloj k sıçrama konusunda da tehd d ele almak ç n yanlış b r
çerçeve. Araştırma ve gel şt rme tek b r ülken n tekel nde
olmadığından, ABD g b b r süpergüç b le bu unsurlara kend başına
gem vuramaz. ABD hükümet genet k mühend sl k eser nsan
embr yolarını yasakladığında bu yasak Ç nl mühend sler
bağlamayacak. Ve ortaya çıkan gel şmeler Ç n’e öneml ekonom k ya
da asker avantajlar bahşederse ABD de yasağı kaldırmaya
meyledecek. Hele hele yabancı düşmanlığının kol gezd ğ bu kurtlar
sofrasında tek b r ülken n yüksek r sk-yüksek kazanç güdümlü b r
teknoloj k rotayı terc h etmes , d ğer ülkeler n de aynı yoldan
lerlemeye mecbur kalmasına sebep ver r çünkü k mse ger de
kalmayı göze alamaz. Bu şek lde b r d be vurma yarışını engellemek
ç n nsanlığın b r tür küresel k ml ğe ve küresel sadakate ht yacı
olacaktır.

Dahası nükleer savaş ve kl m değ ş kl ğ nsanlığın yalnızca f z ksel


varlığını tehd t ed yorken, teknoloj k sıçramalar nsanlığın doğasını
değ şt rme potans yel taşıyor ve bu sebeple de nsanların en temel
et k ve d n nançlarıyla ç çe geçm ş durumda. Nükleer savaşın ve
ekoloj k çözülmen n engellenmes gerekt ğ nde herkes mutabık ama
b yomühend sl k ve yapay zekânın nsanları üst sev yelere taşımak
ve yen yaşam formları yaratmak ç n kullanımı konusunda oldukça
farklı görüşler var. İnsanlıkdünya genel nde kabul gören et k esaslar
tasarlayıp bunları yürürlüğe sokmayı başaramazsa, ortalık Dr.
Frankenste n örnekler yle dolup taşab l r.

Bu tür et k esaslar bel rlemek sözkonusu olduğunda, m ll yetç l k her


şeyden önce hayal gücü kıtlığından mustar p. M ll yetç ler yüzlerce yıl
süren bölgesel çatışmalar üzer nden düşünüyor ama aslında 21.
yüzyılın teknoloj devr mler n kozm k ölçekte değerlend rmek gerek.
Doğal seç l mle evr mle-şen dört m lyar yıllık organ k yaşamın
ardından b l m akıllı tasarımla şek llend r lm ş norgan k yaşam çağını
açıyor.
Bu süreç ç nde Homo sap ens’ n kend s muhtemelen yok olacak.
B z hâlâ nsang ller fam lyasına dah l z. Pek çok açıdan hâlâ
Neandertaller ve şempanzelerle aynı bedensel özell klere, f z ksel
becer lere ve z h nsel yet lere sah b z. Sadece eller m z, gözler m z ve
beyn m z değ l tutkumuz, sevg m z, s n r m z ve toplumsal bağlarımız
da bel rg n b ç mde nsang ller fam lyasına özgü. B yoteknoloj ve
yapay zekâ b rl ktel ğ b r k yüzyıl ç nde ortaya nsang llere özgü
kalıpları tamamen kıran bedensel, f z ksel ve z h nsel n tel kler
çıkarab l r. Hatta k m ler b l nc n herhang b r organ k
yapıdan ayrıştırılıp tüm b yoloj k ve f z ksel kısıtlamalardan kurtulmuş
vaz yette s ber âlemde dolanab leceğ ne b le nanıyor. Öte yandan
zekâyla b l nc n b rb r nden büsbütün ayrıldığına şah t olab l r z ve
yapay zekânın daha da gel şmes yle dünyaya süper zek ama tam
anlamıyla b l nçten yoksun varlıklar hükmedeb l r.

îsra l, Rusya ya da Fransa m ll yetç l ğ n n bu konuda söyleyecek nes


olab l r? Yaşamın geleceğ ne l şk n akıllı seç mler yapab lmek ç n
m ll yetç bakış açısının ötes ne geç p olaylara küresel ve hatta
kozm k b r çerçeveden bakmalıyız.

Dünya uzaygem s

Bu üç sorundan her b r ; nükleer savaş, ekoloj k çöküş ve teknoloj k


sıçrama nsanların yarattığı meden yet n geleceğ n tehd t etmeye
mukted r. Ama heps b r araya geld ğ nde, özell kle de b rb rler n
destekley p ş ddetlend recekler nden, ortaya akla hayale sığmayan
b r varoluşsal kr z tablosu çıkıyor.

Mesela ekoloj k kr z b ld ğ m z anlamda meden yet n varlığını tehd t


etse de yapay zekâ ve b yomühend sl ğ n n önünü kesmes pek
mümkün görünmüyor. Yükselen okyanus sularının, azalan gıda
kaynaklarının ve k tlesel göçler n d kkat m z algor tma ve genlerden
uzaklaştıracağını umuyorsanız tekrar düşünün. Ekoloj k kr z
ş ddetlend kçe yüksek r sk, yüksek kazanç get ren teknoloj ler n
gel ş m olsa olsa daha da artar.
Hatta kl m değ ş kl ğ pekâlâ dünya savaşlarının gördüğü şlev n
aynısını göreb l r. 1914 la 1918 ve sonra tekrar 1939 la 1945
yıllarında teknoloj k gel ş m hızı tavan yaptı çünkü topyekûn savaşa
g ren m lletler tedb rl ve ekonom k davranmayı bırakıp her tür cesur
ve akıl almaz projeye muazzam kaynaklar aktardı. Bu projeler n çoğu
başarısız oldu ama k m n n sonucunda tanklar, radar s stemler ,
zeh rl gazlar, süperson kjetler, kıtalararası füzeler ve nükleer
bombalar ortaya çıktı. Aynı şek lde kl m felaket yle karşı karşıya
kalan m lletler de umutlarını dehşet ver c teknoloj k r sklere
bağlamayı terc h edeb l r. İnsanlığın yapay zekâ ve b yomühend sl k
konularında pek çok geçerl end şes var ama nsanlar kr z anlarında
r skl eylemlerde bulunurlar. Zarara yol açacak teknoloj ler hang
yasalarla kontrol ed lmel d ye düşünüyorsanız, b r de kl m değ ş kl ğ
küresel gıda sıkıntısına, dünyanın çeş tl yerler ndek şeh rler n su
altında kalmasına ve yüz m lyonlarca nsanın sınıraşırı göç etmes ne
sebep verd ğ nde de bu yasalar geçerl l ğ n korur mu d ye sorun
kend n ze.

Bunun akab nde teknoloj k sıçramalar hem küresel ger l m artırarak


hem de nükleer güç denges n bozarak kıyamet savaşları r sk n
yükselteb l r. Süpergüçler 1950'lerden bu yana b rb r yle çatışmaktan
sakındı çünkü savaş çıkmasının k tarafın b rden mhasıyla
sonuçlanacağını b l yorlardı. Ama yen saldırı ve savunma s lahları
meydana çıkınca, teknoloj k açıdan yüksel şe geçen b r süpergüç
kend s ne b r zarar gelme r sk olmadan düşmanlarını yok
edeb leceğ ne kanaat get reb l r. Buna karşılık düşüşe geçen güç,
geleneksel nükleer s lahlarım yakın zamanda kullanılmaz hale
gelecek, en y s s lahlar elden g tmeden bunları kullanayım, d ye
düşüneb l r. Karakter st k olarak nükleer karşılaşmalar aşırı rasyonel
b r satranç oyununu çağrıştırıyordu. Pek ya oyuncular s ber
saldırıyla rak b n taşlarını ele geç reb ld ğ nde, k ml ğ bel rs z üçüncü
b r tarafkend n ele vermeden b r p yonu ler süreb ld ğ nde ya da
AlphaZero b ld ğ m z satranç oyununu bırakıp nükleer satranç
oynamaya başladığında ne olacak?

Farklı sorunlar b rb r n kışkırtab ld ğ g b b r sorunla yüzleşmek ç n


gerekl y n yetl g r ş mler de başka b r cephedek sorunlar tarafından
baltalanab l r. S lahlı rekabete k l tlenm ş ülkeler n yapay zekânın
gel şt r lmes n sınırlandırmak konusunda uzlaşmaya varması pek
mümkün değ l ve rak pler n n teknoloj k başarılarını ger de bırakmak
steyen ülkeler n kl m değ ş kl ğ n durduracak ortak b r plan üzer nde
mutabakata varması oldukça zor. Dünya rak p m lletlere bölünmüş
kaldığı sürece bu üç sorunun heps yle aynı anda başa çıkmak çok
güç olacaktır ve tek b r cephede başarısız olunması b le felaketle
sonuçlanab l r.

Sonuç olarak, dünyada esen m ll yetç l k rüzgârı tar h 1939'a ya da


1914'e ger saramaz. Teknoloj h çb r m llet n tek başına
çözemeyeceğ çapta varo-luşsal tehd tler yaratarak her şey
değ şt rd . Ortak b r k ml k oluşturmak ç n en y katal zör ortak
düşmandır ve artık nsanlığın en az üç ortak düşmanı var: nükleer
savaş, kl m değ ş kl ğ ve teknoloj k sıçrama. İnsanlar bu ortak
tehd tlere karşın kend vatanlarına bağlılıklarını her şey n
üstünde tutmayı terc h ederse, doğacak sonuçlar 1914 ve 1939’
dak nden çok ama çok daha vah m olab l r.

Avrupa B rl ğ Anayasası çok daha y b r rota ç zerek şöyle d yor:


“Avrupa nsanları kend m ll k ml kler ve tar hler nden gurur
duymaklab rl kte esk ayrılıkları aşıp çok daha sağlam bağlarla
b rleşerek ortak b r yol ç zmekte kararlıdır.”'6 Bu tüm m ll k ml kler n
ortadan kaldırılması ve nsanlığın tek ton gr b r balçığa
dönüştürülmes anlamına gelm yor. Tüm vatansever fadeler men
etme anlamına da gelm yor. Aks ne Avrupa B rl ğ kıtayı
koruyan asker ve ekonom k b r kabuk oluşturarak Flandra,
Lombard ya, Katalonya ve İskoçya g b yerlerde yerel vatanseverl k
duygularının gel şmes ne katkı sağladı den leb l r. Alman st lasından
korkmanıza gerek yoksa ve küresel ısınma ve küresel ş rketlere
karşı arkanızda ortak b r Avrupa cephes varsa, bağımsız b r İskoçya
ya da Katalonya kurma f kr çok daha caz p geleb l r.

Dolayısıyla Avrupalı m ll yetç ler n rahatı yer nde. Tüm bu m llete


dönme laflarına rağmen pek az Avrupalı m llet ç n ölmey veya
öldürmey gerçekten göze alır. W ll am Wallace ve Robert Bruce
dönemler nde Londra'nın pençes nden kurtulmak stend ğ nde bunu
gerçekleşt reb lmek ç n b r ordu toplamak gerek yordu. Oysa 2014
İskoç referandumunda tek b r k ş b le ölmed ve b r dahak sefere
sandıktan bağımsızlık çıkarsa, Bannockburn Muharebes 'n n yen den
yaşanması g b b r ht mal görünmüyor. Katalan-ların İspanya'dan
ayrılma g r ş mler epey ş ddete yol açsa da 1939'da ya da 1714’te
Barselona'da yaşanan vahşetle kıyaslanamaz.

Dünyanın ger kalanı da Avrupa örneğ n feyzalab l r belk . İnsanın


kend vatanının eşs zl ğ n yücelteb leceğ ve vatanına karşı
sorumluluklarının altını ç zen türde b r vatanseverl k, b rleşm ş b r
dünyada dah mümkün. Fakat hayatta kalmak ve gel şmek st yorsak,
bu tür sadakatler küresel b r topluluğa karşı büyük
sorumluluklarımızla bağdaştırmak dışında pek b r seçeneğ m z yok.
B r nsan aynı anda a les ne, komşusuna, ş ne ve vatanına sadık
olab l r ve olmalıdır; neden bu l steye nsanlık ve Dünya gezegen
de eklenmes n k ? B rden fazla şeye sadık olduğunuzda k m zaman
çel şk ler yaşanmasının kaçınılmaz olduğu doğrudur. Ama k m dem ş
hayat bas t b r şeyd r d ye? Başa çıkacağız şte.

Öncek yüzyıllarda m llet k ml kler n n oluşturulma sebeb nsanların


yerel kab leler aşan ve ancak ülke çapında şb rl ğ yaparak
halledeb lecekler sorunlarla karşılaşmış olmalarıydı. 21. yüzyılda
m lletler de esk kab leler n durumunda; çağın get rd ğ en müh m
zorlukları çek p çev rmeye uygun b r yapı değ l artık. M ll kurumlar b r
d z küresel açmazı ele almaya mukted r olmadığından, yen b r
küresel k ml ğe ht yacımız var. Artık küresel b r ekoloj m z, küresel
b r ekonom m z ve küresel b r b l m m z var ama hâlâ saf m ll yetç
s yasete takılıp kalmış vaz yettey z. Bu uyumsuz eşleşme s yas
s stem n temel sorunlarımıza etk n b r şek lde karşılık vermes n
engell yor. Etk n b r s yaset ç n ya ekoloj y , ekonom y ve b l msel
lerlemey küresell kten çıkaracağız ya da s yaset
küreselleşt receğ z. Ekoloj yle b l m küresel olmaktan çıkarmak
mkânsız, ekonom y küresell kten çıkarmanın astarı yüzünden pahalı
olacağından tek gerçek çözüm s yaset küreselleşt rmek. “Küresel
hükümet” kurmayı kastetm yorum; şa bel ve gerçekdışı b r f k r bu.
S yaset küreselleşt rmek, daha z yade ülkeler n ve hatta
şeh rler n s yas d nam kler nde küresel sorunlara ve çıkarlara daha
büyük önem vermek anlamına gel yor. M ll yetç yaklaşımların bu
alanda sağlayacağı b r fayda yok g b görünüyor. O halde dünyayı
b rleşt rmeye yardımcı olması ç n nsanlığın evrensel d n
gelenekler nden medet umab l r m y z acaba? Yüzlerce yıl önce
Hır st yanlık ve İslam g b d nler zaten yerel değ l küresel ölçekte
algılanıyordu ve oldum olası şu veya bu m llet n s yas
mücadeles nden z yade yaşama da r büyük meseleler ele alma
derd ndeyd ler. Pek ama geleneksel d nler hâlâ geçerl m ? Dünyayı
şek llend rme güçler n muhafaza ed yorlar mı, yoksa bunlar çağdaş
devletler n, ekonom ler n ve teknoloj ler n muazzam güçler
tarafından oraya buraya serp şt r lm ş geçm şten kalma etk s z şeyler
m?
Dn

Tanrı artık m llet n h zmet nde

Çağdaş deoloj ler, b l m uzmanları ve ulus-devletler henüz nsanlığın


geleceğ ne da r geçerl b r görüş gel şt remed . Böyle b r görüş
nsanlığın d n gelenekler n n der n kuyusundan çek p çıkarılab l r m ?
Belk de cevap öteden ber K tabı Mukaddes, Kuran ya da Vedalar’ın
sayfalarında duruyordu.

La k nsanlar bu f kr gülünç ya da vah m bulacaktır. Kutsal met nler


ortaçağda b r amaca h zmet etm ş olab l r ama yapay zekâ,
b yomühend sl k, küresel ısınma ve s ber savaş çağında b ze nasıl
yol göstereb l rler k ? Ancak la k nsanlar azınlıkta. M lyarlarca nsan
hâlâ evr m teor s nden çok Kuran'a ve K tabı Mukaddes’e nanıyor.
H nd stan’dan tutun da Türk ye ve ABD’ye pek çok farklı ülkede d n
akımlar s yaset şek llend r yor. Ve N jerya'dan F -l p nlere pek çok
yerde d n husumetler çatışmaları tet kl yor.

O halde Hır st yanlık, İslam ve H ndu zm g b d nler ne ölçüde


geçerl ? Karşılaştığımız büyük sorunları çözmeye yardım edeb l rler
m ? Geleneksel d nler n 21. yüzyıldak rolünü anlayab lmek ç n
sorunları üç farklı türe ayırmamız gerek yor:

ı. Tekn k sorunlar. Örneğ n çorak ülkelerdek ç ftç ler küresel


ısınmanın neden olacağı c dd kuraklıklarla nasıl başa çıkacak?

2. S yas sorunlar. Örneğ n öncel kle hükümetler küresel


ısınmayı önlemek ç n ne tür tedb rler almalı?

3. K ml k sorunları. Örneğ n dünyanın öbür ucundak


ç ftç ler n dertler ben bağlar mı? Ben sadece kend kab lem n veya
ülkem n nsanlarının dertler yle lg lensem olmaz mı?

İlerleyen sayfalarda göreceğ m z g b geleneksel d nler tekn k ve


s yas sorunlar açısından büyük ölçüde k fayets z. Buna karşın
k ml ğe da r sorunlarda oldukça yararlı olab lecekken çoğu durumda
potans yel çözüm teşk l etmekten z yade sorunun büyük kısmını
oluşturuyorlar.

Tekn k sorunlar: Hır st yan tarımcılık

Modern zamanlardan önce d nler, tarım g b dünyev konulara da r


çeş tl sorunları çözmekten sorumluydu. Ne zaman ek l p ne zaman
b ç leceğ lah takv mlere göre bel rlen yor, yağış m ktarını artırmak
ve haşerattan korunmak ç n ay nler düzenlen yordu. Kuraklıkya da
çek rge st lası g b nedenlerle tarımda kr z yaşandığında tanrıya
yalvarsınlar d ye d n adamlarına başvuruluyordu. Tıp da d n n
alanına g r yordu. Hemen her peygamber, guru ve şaman ş facılık
rolü de üstlenm şt . Dolayısıyla Hz. İsa vakt n n çoğunu hastaları
y leşt rmeye, körler n gözünü açmaya, d ls zler konuşturmaya
ve del ler nsafa get rmeye harcıyordu. Esk Mısır’da ya da ortaçağ
Avrupa'sında yaşıyorsanız hastalandığınızda büyük ht malle doktora
değ l büyücüye görünüp hastaneye g tmek yer ne b l nd k b r tapınağı
z yaret ederd n z.

Son dönemlerde şamanların ve muc ze yaratan peygamberler n


yer n b yologlar ve cerrahlar aldı. Ş md Mısır’da çek rge st lası
yaşansa, Mısırlılar y ne Allah'tan yardım steyeb l r (Neden olmasın?)
ama daha güçlü z ra laçlarve böceklere dayanıklı buğday ırkları
gel şt rmeler ç n k myagerlere, böcekb l mc lere ve genet kç lere
başvurmayı da hmal etmezler. D ndar b r H ndu’nun çocuğu ağır b r
kızamığa yakalansa, baba Dhanvantar ’ye dualar ed p yerel tapınağa
ç çekler ve şekerler bırakır ama çocuğunu en yakın hastaneye
götürüp doktorların el ne tesl m ett kten sonra. Ş facıların son
kales akıl hastalığı b le bütünüyle b l m nsanlarının el ne geç yor;
üfürükçülüğün yer n nöroloj , c n çıkarmanın yer n Prozac alıyor.

B l m n zafer öyles ne kapsamlı k d n algımız b le değ şt . D nle tarım


ve tıp arasında b r alaka kurmuyoruz. Pek çok yobaz b le toplu bellek
y t m nden mustar p; geleneksel d nler n bu alanlarda b r hükmü
olduğunu unutmayı yeğl yorlar. “Mühend s ve doktorlara
başvuruyorsak bundan ne çıkar?” d yor yobazlar. “Bu h çb r şey fade
etmez. D n n tarım ve tıpla ne lg s var k ?”

Geleneksel d nler n pekçokkales düştü çünkü açıkçası tarım ya da


sağlık h zmet alanlarında h ç de y değ llerd . Hacı hocaların esas
meseles , en başından ber , ne yağmuryağdırmak ne ş favermekne
kehanetne de büyüydü. Ezelden ber yaptıkları tek şey yorumlamak.
İmam ded ğ m z, yağmur

duası etmey ve kuraklığı sona erd rmey b len k ş değ ld r. İmam


yağmur duasının n ye şe yaramadığını ve dualarımızı duymuyor g b
görünse de neden Allah'a nanmayı sürdürmem z gerekt ğ n
açıklayab len k ş d r.

Fakat d n l derler , b l m nsanlarıyla karşı karşıya kaldıklarında


dezavantajlı konuma düşüren de bu yorumlama yeteneğ n n ta
kend s d r. İş n kolayına kaçmayı ve del ller saptırmayı b l m nsanları
da b l yor ama n hayet nde b l m n alamet far kası hataları kabul ed p
farklı yollar deneyeb lmek. Bu sebeple b l m nsanları zamanla daha
y ek nler ve laçlar üretmey öğren rken, rah pler ve gurular sadece
daha y bahaneler uydurmayı öğren yorlar. Yüzyıllar ç nde
gerçekten nançlı nsanlar b le aradak farkın ayırdı-na vardı. Bu
yüzden de d n otor te tekn k alanlardak hâk m yet n g derek daha
çok kaybed yor. Ve y ne bu yüzden tüm dünya g derek daha çok tek
b r meden yet hal ne gel yor. B r şey gerçekten şl yorsa herkes onu
ben mser.

S yas sorunlar: Müslüman ekonom s

B l m kızamık tedav s g b tekn k sorulara net cevaplar vereb lse de


b l m nsanları s yasete l şk n sorular hakkında büyük anlaşmazlıklara
düşüyor. Neredeyse tüm b l m nsanları küresel ısınmanın gerçek
olduğu konusunda f k r b rl ğ ç nde ama bu tehl ke karşısında
ver lecek en y ekonom k tepk n n ne olduğuna da r ortak b r kanı
yok. Geleneksel d nler n bu meseley çözmem ze yardımcı
olab leceğ anlamına gelm yor bu elbette. Esk kutsal met nler çağdaş
ekonom ye rehberl k edecek n tel kte değ l ve örneğ n kap tal stler ve
sosyal stler arasındak fay hattı g b ana kırılma noktaları geleneksel
d nler arasındak ayrımlara denk düşmüyor.

İsra l ve İran g b ülkelerde haham ve ayetullahların hükümet n


ekonom pol t kası hakkında doğrudan söz sah b olduğu ve hatta
ABD ve Brez lya g b çok daha la k ülkelerde b le, d n l derler n
verg den çevre yasalarına pek çok konuda kamuoyunu etk led ğ b r
gerçek. Fakat daha yakından baktığımızda geleneksel d nler n
çağdaş b l msel kuramların gölges nde kaldığını göreb l r z. Ayetullah
Al Hamaney’ n İran ekonom s yle lg l müh m b r karar vermes
gerekt ğ nde, cevabı Kuran’ da bulması mümkün değ l çünkü 7.
yüzyılda yaşayan Arapların çağdaş sanay ekonom ler ve küresel
f nans p yasasının dertler ve mkânları hakkında b r f k rler yoktu. Bu
yüzden Hamaney ve yaverler n n çözüm üretmek ç n Karl Marx'a,
M lton Fr edman'a, Fr edr ch Hayek’e ve çağdaş ekonom b l m ne
başvurmaları cap ed yor. Hamaney fa z oranlarını artırmaya,
verg ler düşürmeye, devlet tekeller n özelleşt rmeye ya da
uluslararası gümrük anlaşması mzalamaya karar verd kten sonra
d n b lg ve otor tes n uygun görülen b l msel cevabı şu veya bu
Kuran ayet n n k sves altında kamuya Allah'ın emr ym ş g b sunmak
ç n kullanab l r. Ama k sve o kadar da öneml değ l. Ş İran, Sünn
Suud Arab stan, Yahud İsra l, H ndu H nd stan ve Hır st yan ABD'n n
ekonom pol t kalarını karşılaştırınca ortaya o kadar da büyük farklar
çıkmıyor.

19. ve 20. yüzyıllarda Müslüman, Yahud , H ndu ve Hır st yan


düşünürler çağdaş materyal zm, ruhsuz kap tal zm ve bürokrat k
devletler n aşırılıklarına sövüp sayıyordu. Kend ler ne şans tanınsa,
modern ten n tüm marazlarını çözüp kend öğret ler n n ebed manev
değerler doğrultusunda bambaşka b r sosyoekonom ks stem
kuracaklarını vaded yorlardı. Pekâlâ kend ler ne b rçok şans tanındı
ve çağdaş ekonom mabed nde yaptıkları elle tutulur tek değ ş kl k
yen b r boya badanayla çatıya koca b r h lal, haç, Yahud yıldızı ya
da Om şaret çakmak oldu.

Yağmur yağdırma meseles nde olduğu g b , konu ekonom


olduğunda da d n konu dışı bırakan, d n âl mler n n met nler
yorumlamadak katmerl hünerler d r. Hamaney hang ekonom
pol t kayı uygulamayı seçerse seçs n onu Kuran’la destekleyeb l r. Bu
şek lde Kuran gerçek b r b lg kaynağı olmaktan çıkarılıp saf otor te
kaynağına dönüştürülüyor. Zor b r ekonom k
açmazla karşılaştığınızda Marx ve Hayek' d d k d d k okursunuz ve
bu met nler ekonom s stem n daha y anlamanıza, olayları yen b r
açıdan görmen ze ve potans yel çözümler düşünmen ze yardım eder.
Çözüm yolunu bulduktan sonra Kuran’a bakar ve yeter nce yaratıcı
b r yorumla Hayek ya da Marx'tan çıkardığınız sonucu
gerekçelend reb lecek b r sure ararsınız. D ğer met nlerde
bulduğunuz çözüm ne olursa olsun, y b r Kuran âl m ysen z her
koşulda bu çözümü gerekçelend reb l rs n z.

Aynı şey Hır st yanlık ç n de geçerl . B r Hır st yan aynı rahatlıkla


kap tal st ya da sosyal st olab l r. İsa’nın söyled ğ bazı şeyler
düpedüz komün zm çağrıştırsa da Soğuk Savaş dönem nde ABD'l
kap tal stler İsa’nın dağdak vaazını st fler n bozmadan okumayı
sürdürmüştü. “Hır st yan ekonom s ”, “Müslüman ekonom s ” ya da
“H ndu ekonom s ” d ye b r şey yoktur.

K tabı Mukaddes'te, Kuran’da ya da Vedalar'da ekonom ye da r


görüşler var elbette ancak bunlar güncel değ l. Mahatma Gandh ,
Vedalar'ı yorumlayarak her b r kend khaddar kumaşını dokuyan,
çok az hraç ve daha da az thalatla geç nen, kend kend ne yeten
tarım topluluklarının oluşturduğu bağımsız b r H nd stan hayal
etm şt . Gandh en ünlü fotoğraflarından b r nde kend eller yle yün
eğ r yordu ve naç zane el çıkrığım H nt ulusal hareket n n sembolü
hal ne get rm şt .' Ancak bu kırsal görüş çağdaş ekonom
gerçekler yle uyuşmadığından, Gandh ’n n m lyarlarca rup banknot
üzer ne basılı ışık saçan mges nden başka pekb r şey kalmadı
ortada.

Geleneksel dogmalara kıyasla çağdaş ekonom kuramları o denl


sabetl k , d nle alakalı görünen çatışmaları ekonom bağlamında
açıklamak yaygın b r yöntemken, ters n yapmak k msen n aklına
gelm yor. Mesela k m ler Kuzey İrlanda Katol kler ve Protestanları
arasındak sorunların büyük ölçüde sınıf çatışmasından
kaynaklandığını dd a ed yor. Çeş tl tar hsel tesadüfler sonucu Kuzey
İrlanda’nın üst sınıf üyeler çoğunlukla Protestan, alt tabaka
da Katol k’t . Dolayısıyla lk bakışta İsa’nın fıtratına teoloj k b r
karşıtlık g b görünen şey, esasen varsıllar ve yoksullar arasında
yaşanan t p k b r mücadeleyd . Oysa 1970’ler n Güney Amer ka’sında
komün st ger llalarla kap tal st toprak sah pler arasında yaşanan
çatışmanın aslında alttan alta Hır st yan teoloj s ne da r der n b r
anlaşmazlıktan kaynaklandığını öne süren çıkmaz.

O zaman 21. yüzyılın büyük sorularıyla yüzleş rken d n ne şe


yarayacak? Örneğ n yapay zekâya nsanların hayatlarıyla; hang
okula g deceğ n zle, nerede çalışacağınızla, k m nle evleneceğ n zle
lg l kararlar alma yetk s ver p vermeme sorusunu düşünel m.
Müslümanların bu soru karşısındak tutumu ne olur? Pek ya
Yahud ler n? Bu noktada “Müslüman” ya da “Yahud ” tutumu d ye b r
şey sözkonusu değ ld r. Büyük ht malle nsanlık yapay zekâya
öneml yetk ler verme taraftarlarıyla buna karşı çıkanlar olarak k ana
cepheye ayrılacaktır. Her k cephede de hem Müslümanlar hem de
Yahud ler bulunab l r ve Kuran’la Talmud'u, hang tarafı
ben msed lerse onu gerekçelend recek doğrultuda, yaratıcı şek llerde
yorumlayab l rler.

Tab k d n gruplar bell konulardak görüşler nde daha katı tutumlar


takınıp bunları kutsal, ezel ve ebed dogmalarmış kılıfına
büründüreb l rler. 1970’lerde Lat n Amer ka’dak teologlar Özgürlük
Teoloj s d ye b r yaklaşım üret p Che Guevara’nın b r nev Hz. İsa
g b görülmes ne yol açmıştı. Aynı şek lde Hz. İsa küresel ısınma
tartışmalarına dah l ed lerekgüncel s yas tutum-ları d n n ezel
lkeler ym ş g b göstereb l r.

Ş md den olmaya başlamış b r şey bu. Çevre yasalarına karşıtlık k m


Amer kan Evanjel st papazların ateşl vaazlarına dah l ed l yor. Öte
yandan Papa Franc s küresel ısınmayla mücadelede Hz. İsa adına
(“Laudato s ” başlıklı k nc genelges nde görüldüğü üzere) başı
çek yor.2 2070’e gel nd ğ nde çevre sorunu meseles nde Evanjel st
ya da Katol k olmanız belk de büyük fark yaratacak bu yüzden.
Evanjel stler karbon salınımına herhang b r üst sınır
get r lmes ne karşı çıkarken, Katol kler n Hz. İsa'nın doğayı
korumamız gerekt ğ n öğütled ğ nancını taşıyacakları aş kâr.

Bu fark kullandıkları otomob llerden b le anlaşılacak. Evanjel stler


benz n çen kocaman araz araçları kullanırken, d n bütün Katol kler
usturuplu elektr kl araçlarının tamponuna, “Dünya'yı yakan
Cehennem'de yanar,” çıkartmaları yapıştıracak. Y ne de, tavırlarını
savunmak ç n çeş tl İnc l ayetler alıntılasalar da, aralarındak farkın
asıl tems lc s çağdaş b l m kuramları ve s yas akımlar olacak, İnc l
değ l. Bu açıdan bakıldığında, d n günümüzün büyük s yas
tartışmalarına pek de b r şey katacak g b durmuyor. Karl Marx'ın da
öne sürdüğü g b , d n b r tür kılıftır sadece.

K ml k sorunları: Kumdak ç zg ler

Y ne de Marx d n , güçlü teknoloj k ve ekonom k etkenler g zleyen b r


üstyapıya nd rgeyerek aşırıya kaçmıştı. İslam, H ndu zm ya da
Hır st yanlık çağdaş ekonom k yapı üzer ndek renkl süslemeler
olsalar da nsanlar bu süslemelerle özdeşleş r ve nsanların neyle
özdeşleşt ğ öneml b r tar hsel etk ye sah pt r. İnsanların gücü k tlesel
şb rl ğ ne, k tlesel şb rl ğ de k tlesel k ml k nşasına bağlıdır ve tüm
k tlesel k ml kler, b l msel gerçekler ya da ekonom k gereks n mler
üzer ne değ l kurmacalar üzer ne nşa ed l r. 21. yüzyılda nsanların
Müslümanlarla Yahud ler ya da Ruslarla Polonyalılar d ye ayrılması
halen d nsel m tlere dayanıyor. Naz ler n ve komün stler n, nsanların
k ml ğ n ırk ve sınıf üzer nden bel rleme g r ş mler n n tehl kel b rer
sözde b l m olduğu ortaya çıktı ve o vak tten ber b l m nsanları
nsanlar ç n herhang b r “doğal” k ml k bel rlemekten fazlasıyla
mt na ed yor.

Yan 21. yüzyılda d nler yağmur yağdırmıyor, hastalıkları


y leşt rm yor, bomba mal etm yor olsa da, “b z” k m z, “onlar” k m,
k m y leşt r p k m bombalayacağız g b soruların cevabını bel rleme
noktasına geld . Daha önce de bel rt ld ğ g b prat kte Ş İran, Sünn
Suud Arab stan ve Yahud İsra l arasında şaşırtıcı derecede az fark
var. Bunların heps bürokrat k ulus-devletler , aşağı yukarı aynı
kap tal st pol t kaları zl yor, heps çocukları çocuk felc ne karşı
aşılıyor ve heps bomba yapımı ç n k myager ve f z kç lere t mat
ed yor. Ş bürokras s , Sünn kap tal zm ya da Yahud f z ğ d ye
b r şey yok. O halde nsanlara emsals z olduklarını h ssett rmek,
onları b r nsan güruhuna sadık d ğer ne düşman belletmek ç n ne
yapacağız?

D n nsanlığın akışkan kum zem n ne sab t ç zg ler çekeb lmek ç n


ay nler, törenler ve seremon lere başvuruyor. Ş ler, Sünn ler ve
Ortodoks Yahud ler farklı kıyafetler kuşanıp farklı dualar ed yor ve
farklı yasaklara hürmet ed yor. Bu farklı d n gelenekler çoğunlukla
gündel k hayatı güzell klerle donatıp nsanları b rb rler ne daha naz k
ve yardımsever davranmaya sevk ed yor. Müezz nler n ses günde
beş vak t pazar yerler n n, of sler n ve fabr kaların gürültüsünü
bastırıp Müslümanları dünyev uğraşların harala gü-reles n b r
kenara bırakıp lah hak katle bağlantı kurmaya çağırıyor.
H ndu komşuları aynı amaca her gün mantra söyleyerek ve puja'yla
er şmeye çalışıyor. Her hafta Cuma akşamı Yahud a leler key f,
şükran ve b rl ktel ğ kutsayan özel b r yemeğe oturuyor. İk gün
sonra, pazar sabahı Hır st yan k l se koroları m lyonlarca nsanın
hayatına umut katıp cemaat n güven ve şefkat bağlarıyla
güçlenmes ne yardım ed yor.

Bu d nlere a t b rtakım geleneklerse dünyayı b r dolu ç rk nl ğe boğup


nsanların kaba ve acımasız davranmasına sebep oluyor. Örneğ n
d n kaynaklı kadın düşmanlığı ya da kast ayrımı leh nde sarfed lecek
b r söz yok. Ama güzel ya da ç rk n tüm bu d n gelenekler b rtakım
nsanları b r araya get r rken komşularından ayrı tutuyor. Dışarıdan
bakınca, nsanları ayıran d n gelenekler genell kle nc r çek rdeğ n
doldurmaz g b görünür ve Freud nsanların bu tür meseleler
hakkındak saplantılarını “küçük farklılıkların nars s zm ” şekl nde
tanımlar.3 Ama hem tar h hem de s yasette küçük farklılıklar çok şey
değ şt r r. Dolayısıyla gay ya da lezb yensen z İsra l'de m , İran'da mı
yoksa Suud Arab stan’da mı yaşadığınız gerçek anlamda
hayat memat meseles d r. İsra l'de LGBT örgütler yasalar tarafından
korunuyor ve k kadının evl l ğ n kutsayacak k m hahamlar b le var.
İran'da gay ve lezb yenler s stemat k şkenceye maruz kalıyor ve
hatta k m zaman nfaz ed l yor. Suud Arab stan'da lezb yen b r
2018’e kadar araba b le kullanamıyordu; bırakın lezb yen olmayı,
sadece kadın olduğu ç n.

Japonya belk de geleneksel d nler n çağdaş dünyada süregelen güç


ve önem ne ver lecek en y örnekt r. 1853'te Amer kan donanması
Japonya’yı çağdaş dünyaya açılmak durumunda bıraktı. Karşılık
olarak Japon hükümet hızlı ve son derece başarılı b r
modern zasyon sürec ne g rd . Japonya kısa b r süre ç nde b l m,
kap tal zm ve Ç n'le Rusya'yı yen p Tayvan'la Kore'y şgal edeb lecek
ve n hayet nde Pearl Harbor'da Amer kan donanmasını batırıp
Uzakdoğu'dak Avrupalı mparatorlukları yok edeb lecek
sev yede asker teknoloj yle donatılmış güçlü b r bürokrat k devlete
dönüştü. Ancak Japonya körü körüne Batı'nın b r kopyası olmaya
çalışmamıştı. Kend ne has k ml ğ n korumak ve Japonların b l m,
modern te ya da muğlak b r küresel topluluğa değ l de Japonya’ya
bağlılık duymasını sağlamak konusunda son derece kararlıydı.

Japonya bu doğrultuda, yerel Ş nto d n n Japon k ml ğ n n m henk


taşı belled . Esasen Japon devlet Ş nto d n n yen den cat ett .
Geleneksel Ş nto- zm her köy ve tapınağın kend makbul ruhları ve
yerel âdetler n n olduğu, çeş tl tanrı, ruh ve hayaletlere an m zm
çerçeves nde nanılan karman çor-man b r d nd . 19. yüzyılın sonları
ve 20. yüzyılın başlarında Japon devlet Ş nto zm' n resm b r
vers yonunu yaratıp nsanları çoğu yerel gelenekten caydırdı.
Sözkonusu “Devlet Ş nto'su” Japon seçk nler n Avrupalı
emperyal stlerden öğrend ğ oldukça çağdaş m llet ve ırk f k rler yle ç
çe geçm şt . Bud zm, Konfüçyüsçülük ve feodal samurayların nanç
s stem ndek devlete sadakat güçlend reb lecek unsurlar da karışıma
katıldı. Tüm bunlara ek olarak, Devlet Ş nto'sunun en müh m lkes
doğrudan güneş tanrıçası Amaterasu'nun soyundan geld ğ kabul
ed len ve yaşayan b r tanrıdan aşağı sayılmayan Japon
mparatorunun lahlaştırılmasıydı.4

İlk bakışta yen yle esk n n bu tuhafkarışımı hızlandırılmış


modern zasyon yolunda lerleyen b r devlet ç n son derece yers z b r
terc h g b görünüyordu. Yaşayan tanrı? An m zm? Feodal nanç
s stem ? Kulağa modern b r sanay leşm ş güçten z yade Neol t k b r
kab le g b gel yor.

Ama nanılmaz b r şek lde şe yaradı. Japonlar nefes kesen b r hızla


modernleş p aynı süreçte devlete fanat k b r bağlılık gel şt rd . Devlet
Ş n-to'sunun en b l nd k başarı sembolü Japonya'nın hassas
güdümlü füze üreten ve kullanan lk güç olmasıdır. ABD akıllı
bombayı sahaya çıkarmadan onlarca yıl önce ve Naz Almanya’sı V-
2 bal st k füzeler yen kullanmaya başlarken, Japonya hassas
güdümlü füzelerle düz nelerce düşman gem s batırmıştı. B z bu
füzeler kam kaze adıyla b l yoruz. Günümüzde hassas güdümlü
müh mmat b lg sayarlar tarafından yönlend r l yor. Kam kaze-ler
patlayıcı yüklü sıradan uçaklardı ve ger dönmemey göze almış
nsan p lotlar tarafından yönlend r l yordu. Bu gönüllülük Devlet
Ş nto'sunun yarattığı, ölümü göze alarak kend n feda etme ruhundan
kaynaklanıyordu. Dolayısıyla kam kazeler doğuran şey, en son
teknoloj ürünüyle en son d n öğret n n b leş m yd .5

Günümüzde pek çok hükümet b lerek ya da b lmeyerek Japon


örneğ n uyguluyor. Modern ten n evrensel araç ve yapılarını
ben mserken kend ler ne has m llet k ml ğ n korumak adına
geleneksel d nlere başvuruyorlar. Devlet Ş nto'sunun rolü daha
düşük ya da yüksek dozlarda Rusya'da Ortodoks Hır st yanlık,
Polonya'da Katol kl k, İran'da Ş l k, Suud Arab stan'da Vahhab l k,
İsra l'de Yahud l k tarafından oynanıyor. B r d n ne denl
arka k görünürse görünsün, neredeyse her da m b r nebze yaratıcılık
ve yen den yorumlamayla son teknoloj ürünü c hazlar ve en sof st ke
çağdaş kurumlarla aynı potada er t leb l r.

Devletler k m durumlarda kend k ml kler n desteklemek ç n yepyen


d nler cat edeb l rler. Günümüzde bunun en uç örneğ esk Japon
kolon s Kuzey Kore'de görülüyor. Kuzey Kore rej m vatandaşlarına
Juche adında fanat k b r devlet d n aşılıyor. Bu d n Marks zm-
Len n zm, bazı esk Kore gelenekler , Kore ırkının eşs z saflığına da r
ırkçı b r nanç ve K m 11-sung'un sülales n n lahlaştırılmasından
oluşan b r karışım. K mse K m a les n n güneş tanrısından geld ğ n
dd a etm yorsa da kend ler ne tar hte neredeyse h çb r tanrıya nas p
olmamış b r tutkuyla tapılıyor. Belk de Japon İmparatorluğu'nun
sonunda nasıl yen k düştüğünü b ld kler nden, Kuzey Kore’n n Juche
d n uzunca b r süre nükleer s lahları da ş n ç ne katmakta, nükleer
s lah gel şt rmey büyük fedakârlıklar gerekt ren kutsal b r
görev saymakta ısrarcıydı.6

M ll yetç l ğ n yardakçısı

O halde teknoloj nasıl gel ş rse gel şs n d n k ml kler ve r tüeller n


yen teknoloj kullanımını etk leyeceğ n ve hatta dünyayı b rb r ne
katacak b r gücü el nde tutacağını öngöreb l r z. Son teknoloj ürünü
nükleer füzeler pekâlâ ortaçağdan kalma met nler hakkında dogmat k
b r tartışmayı karara bağlamak ç n fırlatılab l r. İnsanlığın gücü
k tlesel şb rl ğ ne, k tlesel şb rl ğ de ortak kurmacalara dayandığı
sürece d nler, d nsel gelenek ve görenekler önem n koruyacaktır.

Ne yazık k bu durum geleneksel d nler çaren n değ l, nsanlığın


dertler n n b r parçası kılıyor. D nler hâlâ m ll k ml kler
temellend recek ve hatta III. Dünya Savaşı’na sebep vereb lecek
ölçüde s yas güç sah b . Ama küresel sorunları alevlend rmek değ l
de söndürmek sözkonusu olduğunda sundukları pek b r şey yok g b
görünüyor. Çoğu geleneksel d n evrensel değerler ben msey p
kozm k ölçekte geçerl l k dd asında bulunsa da günümüzde
çoğunlukla çağdaş m ll yetç l ğ n yardakçısı rolünde kullanılıyorlar; bu
Kuzey Kore'de de, Rusya, İran ya da İsra l’de de böyle. Bu yüzden
m ll farkları aşmayı ve nükleer savaş, ekoloj k çöküş ve teknoloj k
sıçrama g b tehd tlere küresel çözümler get rmey daha da
zorlaştırıyorlar.

Bu nedenle, küresel ısınma ya da nükleer s lahlanma konularında Ş


mamlar İranlıları, bu meseleler İran’la sınırlı dar b r çerçevede
değerlend rmeye, Yahud hahamlar İsra ll ler esas olarak İsra l’ n
yararını düşünmeye, Ortodoks rah pler de önce Rusları ve en çok
Rusya'nın çıkarlarını göz önüne almaya teşv k ed yorlar. Ne de olsa
Tanrı'nın seç lm ş ırkı b z z; b z m m llet m z memnun eden Tanrı’yı
da memnun eder. H ç şüphes z m ll yetç aşırılıkları redded p çok
daha evrensel b r görüş ben mseyen d n adamları da var. Ancak
maalesef bu tür d n adamları pek b r s yas varlık gösterem yorlar
bugünlerde.

O zaman, aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık b r durumda


sıkışıp kalmış bulunuyoruz. İnsanlık tek b r meden yet artık ve
nükleer savaş, ekoloj k çöküş ve teknoloj k sıçrama g b sorunlar
sadece küresel düzeyde çözüleb l r. Öte yandan m ll yetç l k ve d n,
meden yet m z farklı ve b rb r ne düşman kamplara bölmey
sürdürüyor. Küresel sorunlarla yerel k ml kler n bu şek lde çarpışması
şu günlerde dünyanın en büyük çokkültürlü deney n n, Avrupa
B rl ğ 'n n yakasına yapışan kr zde kend n göster yor. Evrensel l beral
değerlere er şme umudu üzer ne nşa ed len Avrupa B rl ğ ,
entegrasyon ve göç meseleler n n beraber nde get rd ğ zorluklar
yüzünden dağılmanın eş ğ nde ayakta durmaya çalışıyor.

Göç
K m kültürler d ğerler nden daha mı y ?

Küreselleşme gezegen m zdek kültürel farkları büyük ölçüde


azaltmış olsa da yabancılarla karşılaşmayı ve onların değ ş k
huylarından rahatsızlık duymayı da o ölçüde kolaylaştırdı.
Anglosakson İng ltere’yle H nd stan’ın Pala İmparatorluğu arasındak
fark, çağdaş B rleş k Krallık’la çağdaş H nd stan arasındak farktan
fersah fersah fazlaydı ancak Kral Büyük Alfred dönem nde
Londra’dan Delh 'ye d rek uçuş sağlayan b r Br t sh A rways yoktu.

İş, güvenl k ve daha y b r gelecek arayışıyla g tt kçe daha çok nsan


g tt kçe daha çok sınırı geçmeye başlayınca, yabancılarla karşı
karşıya kalma, as m le etme ve dışlama g b gerekl l kler daha katı
dönemlerde şek llenm ş s yas s stemler ve ortak k ml klerde
gerg nl ğe yol açtı. Bu sorun en kesk n şek lde Avrupa'da cereyan
ed yor. Avrupa B rl ğ Fransız, Alman, İspanyol ve Yunanlar
arasındak kültürel farkların ötes ne geçme umuduyla
kurulmuştu. Aynı b rl k Avrupalılarla Afr ka ve Ortadoğu’dan gelen
göçmenler arasındak farklılıkları barındıramadığı ç n dağılab l r. İş n
lg nç tarafı, bu kadar göçmen Avrupa'ya çeken de b zzat Avrupa’nın
zeng n b r çokkültürlü s stem yaratmadak başarısıydı. Sur yel ler n
Suud Arab stan, İran, Rusya ya da Japonya yer ne Almanya’ya göç
etmey terc h etme neden Almanya’nın d ğer olası st kametlerden
daha yakın ya da daha zeng n olması değ l göçmenler karşılama ve
ç ne alma konularında daha y b r s c le sah p olmasıdır.

Yükselen mültec ve göçmen dalgası Avrupalılar arasında farklı


tepk lere yol açıp Avrupa'nın k ml ğ ve geleceğ hakkında tatsız
tartışmaları tet kl -yor. Bazı Avrupalılar Avrupa'nın kapılarını sıkıca
kapamasını talep ed yor: Bu nsanlar Avrupa'nın çokkültürlü ve
toleranslı dealler ne hanet m ed yorlar yoksa sadece b r felaket
önlemek adına akıllıca önlemler m almaya

çalışıyorlar? Bazıları da kapıların daha da açılmasını savunuyor: Bu


nsanlar Avrupa’nın temel değerler ne sadıklar mı yoksa Avrupa’nın
sırtına gerçekleşmes mkânsız beklent ler yükled kler ç n suçlular
mı? Göçle lg l bu tartışma genell kle k msen n b rb r n d nlemed ğ
b r ağız dalaşına dönüşüyor. Konuya açıklık get rmek ç n göç
meseles n üç temel durum ya da koşul doğrultusunda ele almak
fayda sağlayab l r:

ı. Koşul: Ev sah b ülke göçmenler kabul eder.

2. Koşul: Karşılığında göçmenler geld kler ülken n en azından


temel normlarını ve değerler n kabul etmek durumundadırlar; bu
durum kend geleneksel norm ve değerler nden bazılarını
bırakmalarını gerekt rse de.

3. Koşul: Göçmenler yeterl ölçüde as m le olurlarsa zaman


ç nde geld kler ülken n eş t ve asl üyeler sayılırlar. “Onlar”
sıfatından kurtulup “b z” hal ne gel rler.

Bu koşullar, her b r koşulun ne fade ett ğ ne da r üç ayrı tartışma


doğuruyor. Dördüncü b r tartışma da bu koşulların sağlanması
hakkında. İnsanlar göç hakkında tartışırken bu dört ayrı tartışma
b rb r ne g rd ğ ç n k mse ne üzer ne tartışıldığını anlayamıyor. O
yüzden her b r n tek tek ele almak en doğrusu.
ı. Tartışma: Göç meseles n n lk maddes sadece ev sah b ülken n
göçmenler kabul ett ğ n fade ed yor. Pek bu b r görev g b m , yoksa
lütuf g b m anlaşılacak? Ev sah b ülke gelen herkese kapılarını
açmak zorunda mı, yoksa sted ğ n seçme veya göç alımını toptan
durdurma hakkı var mı? Göç taraftarları, ülkeler n n ahlaken sadece
mültec ler n değ l yoksulluk çeken ülkelerden ş ve daha y b r
gelecek arayışıyla gelenler n de kabul ed lmes yle yükümlü olduğunu
düşünüyor g b . B lhassa böyle küresel b r dünyada tüm nsanların
tüm d ğer nsanlara karşı ahlak yükümlülükler vardır ve
bu yükümlüklerden kaçanlar benc l hatta ırkçıdır.

Ayrıca çoğu göçmenl k taraftarı göçü tamamen engellemen n


mkânsız olduğunu ve ne kadar duvar ve ç t çekersek çekel m
çares z nsanların çer sızmanın b r yolunu bulacağını vurguluyor. Bu
yüzden nsan t caret , yasadışı şç ler ve resm belges bulunmayan
çocuklardan oluşan büyük b r yeraltı dünyası yaratmaktansa göçü
yasallaştırmak ve konuyla resmen lg lenmek daha y .

Göç karşıtları buna cevap olarak yeterl güç kullanırsanız göçü


tamamen engelleyeb leceğ n z ve belk vahş nfazlardan kaçan
mültec durumları dışında k mseye kapınızı açmak zorunda
olmadığınızı söyleyerek karşılık ver yor. Türk ye’n n sınırı geçmek
steyen Sur yel mültec lere z n vermek g b ahlak b r zorunluluğu
olab l r. Fakat bu mültec ler daha sonra İsveç’e geçmeye çalışırsa
İsveç bunu kabul etmeye mecbur değ l. İş ve refah
arayan göçmenlere gel nce, alınıp alınmamak ya da hang koşullarda
alınacakları tamamen ev sah b ülken n b leceğ b r şey.

Göçmenl k karşıtları her nsan topluluğunun en temel haklarından


b r n n kend n her tür ( ster ordu ster göç yoluyla) şgalden korumak
olduğunu vurguluyor. İsveçl ler varsıl b r l beral demokras kurab lmek
ç n çok çalışıp türlü fedakârlıklarda bulundular ve Sur yel ler aynısını
başaramadıysa bunun suçlusu İsveçl ler değ l. İsveçl seçmenler
herhang b r sebeple daha fazla Sur yel göçmen stemezse,
göçmenler ger çev rme hakları var. Ve bazı göçmenler kabul
ederlerse, bunu zorunluluktan değ l lütfett kler ç n yaptıkları
kes nl kle b l nmel . Yan İsveç’e g rmes ne z n ver len göçmenler,
kend memleketler ndeym ş g b b r d z taleple gelecekler ne,
sağlanan mkânlara son derece m nnettar olmalılar.

Dahası göçmenl k karşıtları, b r ülke sted ğ göçmenl k pol t kasını


uygulayab l r ve sterse sadece s c l ya da meslek becer ler değ l d n
g b konuları da nceleme altına alab l r d yorlar. İsra l g b b r ülke
sadece Yahud ler kabul ederse, Polonya g b b r ülke Ortadoğu'dan
gelenler sadece Hır st yan olmak şartıyla alırsa, bu nahoş b r durum
olur ama terc h gayet tab İsra ll ve Polonyalı seçmenlere kalmış.

İşler karıştıran şu k , çoğu durumda nsanlar ne yardan geçmek


st yor ne serden. B rçok ülke yabancıların enerj , becer ve ucuz
şgücünden faydalanmak ç n yasadışı göçe göz yumuyor ve hatta
geç c sürel yabancı şç alımına g d yor. Ancak aynı ülkeler
sonrasında göçmen stemed kler n söyley p bu nsanlara yasal b r
statü tanımayı redded yorlar. Uzun vadede bu yaklaşım Katar ve pek
çok d ğer Körfez ülkes nde olduğu g b üst sınıfların güçsüz
yabancıları st smar ett ğ h yerarş k b r toplum yapısına
sebep olab l r.

Bu tartışma karara bağlanmadıkça, bunu tak p eden tüm soruları


cevaplamak son derece güç. Göç taraftarları nsanların stekler
doğrultusunda başka b r ülkeye göç etme hakkı ve ev sah b ülken n
bu nsanları kabul etme yükümlülüğü taşıdığını düşündüğünden, göç
hakkı hlal ed l nce ve ülkeler kabul yükümlülükler n yer ne
get rmekten ger durunca manev öfke nöbetler ne g rerek tepk
ver yorlar. Bu tür b r bakış açısını göç karşıtlarının aklı almıyor.
Onlara göre göçmenl k b r ayrıcalık, kabul de lütuf. Başkalarının
ülkeler ne g rmes ne z n verm yorlar d ye nsanları ırkçılık ya da
faş stl kle suçlamak da ney n nes ?

Göçmenler n g r ş ne z n vermek b r görev değ l de b r lütuf olsa b le


göçmenler yerleşt kten sonra ev sah b ülke zaman ç nde bu
nsanlara ve onların çocuklarına karşı b r sürü yükümlülük altına
g r yor elbette. O yüzden günümüzde ABD’de görülen Yahud
karşıtlığı, “Büyük büyükannen 1910’da bu ülkeye alarak lütufta
bulunduğumuz ç n ş md sana sted ğ m z g b davranırız,” d yerek
gerekçelend r lemez.
2. Tartışma: Göç meseles n n k nc maddes , kabul ed len
göçmenler n yerel kültüre as m le olma zorunluluğu bulunduğunu öne
sürüyor. Pek bu as m lasyonun sınırı ne olacak? Göçmenler ataerk l
b r toplumdan l beral b r topluma g tt kler nde fem n st olmak
zorundalar mı? Son derece d ndar b r toplumdan geld kler halde la k
b r dünya görüşü ed nmeler m gerek yor? Geleneksel kıyafetler n
ve yemekle lg l tabularını değ şt rmeler m lazım? Göçmenl k
karşıtları çıtayı yüksek tutarken göç taraftarları çok daha aşağılara
çek yor.

Göçmen alımını savunanlar, Avrupa’nın zaten nanılmaz çeş tl l kte


b r yer olduğunu ve yerel halkın da çeş tl f k r, alışkanlık ve değer
barındırdığını öne sürüyor. Avrupa’yı canlı ve güçlü kılan şey bu.
Göçmenler neden az sayıda Avrupalının gerçekten t mat ett ğ hayal
b r Avrupalı k ml ğ ne bağlı kalmaya zorlansın? Çoğu İng l z
vatandaşı k l seye b le g tmezken İng ltere’ye göç eden Müslümanları
Hır st yanlığı ben msemeye m zorlayacağız? Pencap’tan gelen
göçmenler baharatlı soslarını bırakıp kızarmış patates ve balıkla
Yorksh re pud ng yemeye m başlasın? Avrupa’nın b rtakım temel
değerler varsa, bunlar hoşgörü ve özgürlüğe dayalı l beral
değerlerd r. Bu doğrultuda, Avrupalıların göçmenlere de hoşgörü
göstermes ve başkalarının özgürlükler ne ve haklarına zarar
vermemek suret yle bu nsanlara gelenekler n sürdürme özgürlüğü
tanıması cap eder.

Göçmen alımına karşı gelenler hoşgörü ve özgürlüğün Avrupa’nın en


öneml değerler olduğunda hemf k r ve çoğu göçmen grubunu,
b lhassa da Müslüman ülkelerden gelenler hoşgörüsüzlükle, kadın,
eşc nsel ve Yahud düşmanlığıyla suçluyorlar. Avrupa tam da
hoşgörüye değer verd ğ ç n bu kadar hoşgörüsüz nsanı kabul
edemez. Hoşgörülü b r toplum küçük b r hoşgörüsüz azınlıkla başa
çıkab l r ama bu tür uç görüşlüler n sayısı bell b r eş ğ aşarsa tüm
toplum yapısı değ ş r. Avrupa çok fazla Ortadoğulu göçmen alırsa,
sonunda Ortadoğu’dan farkı kalmaz.

D ğer göçmen karşıtları daha da ler g d yor. M ll b r topluluğu


oluşturan şey n b rb r ne hoşgörüyle yaklaşan nsanlardan çok daha
öte b r şey olduğunu öne sürüyorlar. Dolayısıyla göçmenler n
Avrupa’nın hoşgörü esaslarına uyması yetmez. İng l z, Alman ya da
İsveç kültürünün kend ne has farklı öğeler ne de uyum sağlamaları
gerek. Yerel kültür bu nsanları ç ne alarak zaten büyük b r r sk ve
masraf altına g r yor. B r de kend n ateşe atmasına lüzum yok.
Bütünlüklü b r as m lasyon talep etmek, n hayet nde tam b r eş tl k
sunan kültürün hakkı. Göçmenler n İng l z, Alman ve İsveç
kültürler n n b rtakım c nsl kler yle sorunuvarsa başka yere g ts nler.

Bu tartışmanın k k l t meseles , göçmenler n hoşgörüsüzlüğü ve


Avrupa k ml ğ hakkında ortak kanılar bulunmaması. Göçmenler
gerçekten de onulmaz b r hoşgörüsüzlük ç ndeyse, ş md göçmen
alımını savunan pek çok l beral Avrupalı er ya da geç f kr n değ şt r p
göçmenlere kıyasıya karşı çıkab l r. Ama çoğu göçmen l beralse ve
d n, c ns yet ve s yaset konularında açık görüşlü b r tavır serg lerse
göçmen alımına karşı en geçerl savlardan bazıları sarsılmış olur.

Böyle b r durumda b le Avrupa m lletler n n kend ler ne has


k ml kler ne l şk n sorunun ucu açık kalıyor. Hoşgörü evrensel b r
değer. Fransa’ya gelen tüm göçmenler n kabul etmes gereken
Fransa’ya özgü normlar ve değerler, Dan marka’ya gelen
göçmenler n kucaklaması gereken Dan marka’ya özgü normlar ve
değerler var mı? Avrupalılar bu sorunun cevabı konusunda amansız
b r ayrılığa düştükler müddetçe net b r göçmen pol t kası
gel şt r lmes zor. Fakat Avrupalılar k m olduklarına karar ver rlerse,
500 m lyon Avrupalının b r m lyon göçmen s nd rmes de kovması da
şten b le değ l.

3. Tartışma: Göç meseles n n üçüncü maddes , göçmenler gerçekten


de as m le olmak ç n canı gönülden çaba sarfeder ve özell kle de
hoşgörü lkes n ben mserlerse göç ett kler ülken n görev onlara
b r nc sınıf vatandaş muameles yapmaktırd yor. Pek göçmenler n
toplumun gerçekb r parçası hal ne gelmes ç n ne kadar süre
geçmes gerek? Cezay r’den gelen lk nes l göçmenler aradan y rm
yıl geçmes ne rağmen tamamen Fransız muameles görmüyorsa
duruma çerlemel ler m ? Pek ya dedeler , n neler 1970’lerde
Fransa'ya gelm ş üçüncü nes l göçmenler?
Göçmenl k taraftarları hızlı b r kabul sürec nden yana tavır
serg lerken göçmenl k karşıtları daha uzun b r geç ş sürec nden
yana. Göç taraftarlarına göre üçüncü nes l göçmenler eş t vatandaş
kabul ed l p bu doğrultuda muamele görmüyorsa, ev sah b ülke
görev n yer ne get rm yor demekt r ve bu durum gerg nl ğe,
düşmanlığa hatta ş ddete yol açtığında bunun tek suçlusu o ülken n
ayrımcı tavrıdır. Göç karşıtlarına göre böyle abartılı beklent ler
sorunun büyük b r kısmını oluşturuyor. Göçmenler sabırlı olmalı.
Dedeler n z buraya sadece kırk yıl önce geld ve hâlâ yerl halk
muameles görmüyorsunuz d ye sokaklara dökülüyorsanız sınavı
geçemed n z demekt r.

Bu tartışmanın köken nde yatan sorun k ş sel zaman ölçeğ yle


kolekt f zaman ölçeğ arasındak fark. İnsan toplulukları açısından
bakınca kırk yıl kısa b r zaman. Otuz kırk yıl ç nde toplumun yabancı
grupları bütünüyle özümsemes n beklemek güç. Roma
İmparatorluğu, hal fel kler, Ç n mparatorlukları ve ABD g b daha
önce yabancıları bünyes ne almış meden yetler n böyle b r
dönüşümü tamamlaması otuz kırk yıl değ l yüzyıllar sürmüş.

Fakat k ş sel açıdan bakınca kırk yıl s tt nsene g b geleb l r. Dedes ,


n nes Fransa’ya göçtükten y rm yıl sonra doğmuş b r genç ç n
Cezay r'den Mars lya’ya yolculuk çok esk b r h kâyed r. Kend s de
tüm arkadaşları g b Fransa’da doğmuştur, Arapça değ l Fransızca
konuşuyordur ve Cezay r'e adımını b le atmamıştır. Ev d ye b ld ğ tek
yer Fransa’dır. Ş md nasıl oluyor da burası sen n ev n değ l d yor, h ç
yaşamamış olduğu b r yere “ger dönmes ” gerekt ğ n söylüyorlar?

Avustralya’dan get r lm ş b r okal ptüs tohumunun Fransa’da


ek lmes ne benz yor durum. Ekoloj k açıdan okal ptüs ağaçları
şgalc d r ve botan kç ler n bu ağaçları Avrupa'nın yerel ağacı sınıfına
sokab lmes ç n b rkaç nes l yet şmes gerek r. Ama ağaç kend n
Fransız sayar. Fransız suyuyla sulanmazsa ölür. Sökmeye
çalışırsanız tıpkı yerel meşe ve çamlar g b onun da Fransa
toprağına kök saldığını görürsünüz.

4. Tartışma: Göç meseles n n doğru tanımı hakkındak tüm bu


anlaşmazlıkların üzer ne esas soru, bu mekan zmanın şley p
şlemed ğ . İk taraf da yükümlülükler n yer ne get r yor mu?

Göçmenler n kabul ed lmes n stemeyen taraf, göçmenler n k nc


koşulu yer ne get rmed ğ n dd a ed yor. As m le olmak ç n gerçekten
çaba gösterm yorlar ve çoğu hoşgörüsüz ve ayrımcı dünya
görüşler n koruyor. Dolayısıyla geld kler ülken n üçüncü koşulu
sağlamak (göçmenlere b r nc sınıf vatandaş muameles yapmak)
g b b r zorunluluğu yok ve b r nc koşulu (göçmenler kabul etmey )
yen baştan değerlend rmek ç n geçerl sebepler var. Bell b r
kültürden gelen nsanlar göç koşullarını yer ne get rmeye gönülsüz
davranmayı mütemad yen sürdürüyorsa, neden bu gruba dah l
daha çok nsan kabul ed l p daha büyük sorunlara yol açılsın?

Göçmenler destekleyen tarafbu argümana, esasen ülkeler n üzer ne


düşen yapmadığını söyleyerek cevap ver yor. Göçmenler n büyük b r
çoğunluğu as m le olmaya eller nden geld ğ nce gayret etse de ev
sah b topluluk bunu zorlaştırıyor ve daha da fenası, başarıyla
as m le olmuş göçmenler n k nc ve üçüncü nes ller b le hâlâ k nc
sınıf vatandaş muameles görüyor. Tab her k tarafın da üzer ne
düşen yapmayıp kısır döngü ç nde b rb rler n n kuşkularını ve
k nler n kamçılaması da mümkün.

Sözkonusu üç koşulun neye tekabül ett ğ açıklığa kavuşturulmadan


bu üçüncü tartışma karara bağlanamaz. Özümseme yükümlülük mü
lütuf mu, göçmenler n ne ölçüde as m le olması gerek r ve
göçmenler n geld ğ ülke ne kadar sürede kend ler ne eş t b rer
vatandaş g b davranmalıdır b lmeden tarafların yükümlülükler n
yer ne get r p get rmed ğ n tartamayız. Başka b r sorun da hesap
sormakla lg l . Göç meseles n değerlend r rken her k taraf da
uyumluluktan z yade hlallere ağırlık ver yor. Yasalara saygılı b r
m lyon göçmen n yüz kadarı terör st gruplara katılıp geld ğ ülkeye
saldırdığında, göçmenler n anlaşmanın gerekler n yer ne get rd ğ n
m yoksa hlal ett ğ n m varsaymalı? Üçüncü nes l b r göçmen
b nlerce kez rahatça dolaştığı sokakta kırk yılın başı ırkçının tek
tarafından sözlü saldırıya uğradığında, yerel halk göçmenler
ben ms yor mu redded yor mu sayılmalı?
Ancak tüm bu tartışmaların altında kültürden ne anladığımıza da r
çok daha temel b r soru yatıyor. Göçmen meseles n tüm kültürler n
özünde eş t olduğu varsayımıyla mı ele alıyoruz? Yoksa k m
kültürler n d ğerler nden daha üstün olduğunu mu düşünüyoruz? B r
m lyon Sur yel mültec y alıp almamayı tartışırken, Almanların kend
kültürler n n Sur yel ler n kültüründen daha y olduğunu düşünmeler
herhang b r şek lde gerekçe-lend r leb l r m ?

Irkçıhktan kültürcülüğe geç ş

Avrupalılar yüz yıl önce k m ırkların, b lhassa beyaz ırkın, doğası


gereğ d ğer ırklardan üstün olduğuna kes n gözüyle bakıyordu. 1945
sonrası bu tarz görüşler g derek daha çok kınanmaya başlandı.
Irkçılık sadece ahlaken rez l değ l b l msel açıdan da asılsız
bulunuyordu. Fen b l mler yle uğraşanlar, özell kle de genet kç ler
Avrupalı, Afr kalı, Ç n ve Amer kan yerl ler arasındak b yoloj k
farkların göz ardı ed leb l r düzeyde olduğuna da r oldukça sağlam
kanıtlar ortaya koydu.

Ancak aynı zaman zarfında antropologlar, sosyologlar, tar hç ler,


davranış b l mc ler hatta bey n üzer ne çalışan b l m nsanları, nsan
kültürler arasındak bar z farklara da r bol m ktarda ver topladı.
N tek m tüm nsan kültürler özünde aynıysa antropolog ve tar hç lere
ne d ye ht yaç duyalım? Ne d ye afak farkları çalışmaya kaynak
ayıralım? En azından Güney Pas f k ve Kalahar Çölü’nde
düzenlenen pahalı saha çalışmalarını f nanse etmey bırakıp, Oxford
ya da Boston’dak nsanları ncelemekle yet nmem z gerek r. Kültürel
farklar önems zse Harvard’dak l sans öğrenc ler yle lg l
keşfett kler m z Kalahar ’n n avcı toplayıcı nsanları ç n de geçerl
olacaktır.

İnsanların çoğu, düşünüp taşınınca, c nsel törelerden tutun da s yas


âdetlere pek çok alanda, nsan kültürler arasında kaydadeğer farklar
bulunduğu sonucuna varır. O zaman bu farkları nasıl ele alacağız?
Kültürel zaf yet savunanlar, fark olmasının h yerarş olacağı
anlamına gelmeyeceğ n ve asla b r kültürü d ğer nden üstün
tutmamamız gerekt ğ n fade ed yorlar. İnsanlar değ ş k şek llerde
düşünüp davranab l rler ama bu çeş tl l ğ bağrımıza basıp tüm nanç
ve göreneklere eş t değer atfetmel y z. Maalesef bu tür açık görüşlü
tutumlar hak kat karşısında ayakta kalamıyor. İnsanların çeş tl l ğ ,
mesele yeme çme ve ş r sözkonusu olduğunda şahane b r şey
ama k mse cadı d ye nsanların yakılmasını, bebek katl n ya da
kölel ğ , CocaCola kolonyal zm ve kap tal zmden korunması gereken
büyüley c nsan davranışları sınıfına sokamaz.

Ya da farklı kültürler n yabancıları, göçmenler ve mültec ler nasıl


karşıladığını düşünün. Her kültürün başkalarını kabul etme ölçüsü
farklı. 21. yüzyılın başında Alman kültürü göçmenler Suud Arab stan
kültüründen daha sıcak karşılıyor. B r Müslümanın Almanya’ya göç
etmes Hır st yan b r n n Suud Arab stan’a göç etmes nden çok daha
kolay. Hatta Sur yel Müslüman b r mültec n n Almanya’ya göç etmes
muhtemelen Suud Arab stan'a göç etmes nden daha kolay ve 20u'
den bu yana Almanya, Suud Arab stan’dan çok daha fazla Sur yel
mültec kabul ett .1 Aynı şek lde del ller, 21. yüzyılın başında
Kal forn ya’dak kültürün göçmenlere Japonya’dak nden çok
daha sıcak baktığını göster yor. Bu doğrultuda yabancılara hoşgörü
göstermek ve göçmenler kucaklamak y b r şeyd r d ye
düşünüyorsanız, en azından bu konu dah l nde, Alman kültürünün
Suud Arab stan kültüründen üstün, Kal forn ya kültürünün Japon
kültüründen daha y olduğunu da düşünmen z gerekmez m ?

Ayrıca k kültürel norm teor de eş t sayılsa b le, göç g b uygulamalı


b r bağlamda, göç ed len ülken n kültürünün daha y olduğunu
düşünmek ge-rekçelend r leb l r. B r ülken n koşullarına uygun düşen
norm ve değerler, başka koşullarda o kadar y şlemeyeb l r. Somut
b r örneğ mercek altına alalım. Yerleşm ş önyargıların tuzağına
düşmemek ç n k ülke kurgulayalım. B r n n adı Soğuk stan,
d ğer n nk Sıcakya olsun. Bu k ülken n pek çok kültürel farkı var.
İnsan l şk ler ve b reylerarası çatışmalar konusunda da tutumları
farklı. Soğuk stanlılara küçüklükler nden t baren okulda, şyer nde ve
hatta a le ç nde b r yle anlaşmazlığa düştükler nde b le, en y s n n
duygularını bastırmak olduğu öğütlenm ş. Bağırıp çağırmaktan, öfke
emareler göstermekten ya da d ğer nsanlara meydan okumaktan
kaçınmak gerek; öfkeyle kalkan zararla oturur. En doğrusu nsanın
duygularıyla başa çıkıp ortamın yatışmasını beklemes . Bu süre
zarfında sözkonusu k ş yle let ş m kurmamalı, karşılaşmak
kaçınılmazsa mesafel ama naz k davranıp hassas konulara h ç
g r lmemel .

Sıcakyalılarsa tam ters ne çocukluklarından t baren çatışmaları dışa-


vurmayı öğrenm ş. Kend n z b r anlaşmazlığın ortasında bulursanız
konuyu havada bırakıp duygularınızı bastırmayın. İlk fırsatta ç n z
dökün. S n rlenmek, bağırıp çağırmak ve tam olarak ne h ssett ğ n z
karşınızdak ne göstermek normald r. Meseleler ancak böyle, dürüst
ve doğrudan davranarak beraberce çözülür. Yıllarca süreb lecek b r
anlaşmazlığa yol açmaktansa b r gün bağırıp çağırarak konuyu
çözeb l rs n z ve karşılıklı meydan okumak h çb r zaman hoş olmasa
da sonrasında herkes çok daha y h sseder.

Bu k yöntem n de olumlu ve olumsuz tarafları var ve hang s n n


daha y olduğunu söylemek zor. Pek ya Sıcakyalı b r Soğuk stan'a
göç eder ve b r Soğuk stan ş rket nde çalışmaya başlarsa?

Sıcakyalı ne zaman d ğer çalışanlarla anlaşmazlığa düşse, d kkatler


soruna yoğunlaştırıp meselen n çabucak hallolmasına yarayacağını
düşündüğünden, masaları yumruklayıp avazı çıktığı kadar bağırıyor.
Yıllar sonra üst düzey b r poz syon boşalıyor. Sıcakyalı gerekl tüm
vasıflara sah p olsa da patron Soğuk stanlı b r çalışanı terf ed yor.
N ye d ye sorulduğunda, “Evet, Sıcakyalının pek çok yeteneğ var
ama nsan l şk ler çok sorunlu. Çabuk s n rlen yor, gereks z yere
gerg nl k yaratıyor ve ş rket kültürümüzü zedel yor,” d ye açıklıyor. Bu
değerlend rmeden Soğuk stan'a göçeden d ğer Sıcakyalılar da
payına düşen alıyor. Çoğu ancak düşük mevk lerde çalışab l yor ya
da ş b le bulamıyor çünkü yönet c ler Sıcakyalıların çabuk s n rlenen
ve sorun çıkaran nsanlar olduğunu varsayıyor. Sıcakyalılar b r
türlü üst düzey mevk lere çıkamadıkları ç n Soğuk stan'ın kurumsal
kültürünü değ şt rmeler zor.

Aynı şey Sıcakya'ya göç eden Soğuk stanlıların da başına gel yor.
Sıcakya'da b r ş rkette çalışmaya başlayan b r Soğuk stanlı kısa
sürede burnu büyük ya da soğuk nevale d ye nam salıyor ve doğru
dürüst arkadaş ed nem yor. İnsanlar kend s n sam m yets z buluyor
ve temel nsan l şk s becer ler nden yoksun olduğunu düşünüyorlar.
Asla üst düzey b r poz syona gelem yor ve bu yüzden de ş rket
kültürünü değ şt rme fırsatı yakalayamıyor. Sıcakya müdürler , çoğu
Soğuk stanlının sam m yets z ya da utangaç olduğu sonucuna
varıyor ve müşter lerle let ş m ya da d ğer çalışanlarla yakın şb rl ğ
gerekt ren poz syonlara Soğuk stan' dan gelenler almayı terc h
etm yorlar.

Bu k durum da düpedüz ırkçılık g b görüneb l r. Ama burada sözko-


nusu olan ırkçılık değ l “kültürcülük”tür. İnsanlar cephen n başka b r
alana kaydığını fark etmeden geleneksel ırkçılığa karşı kahramanca
savaşmayı sürdürüyor. Geleneksel ırkçılık sönüp g d yor ama dünya
artık “kültürcülük” taslayanlarla dolup taşıyor.

Geleneksel ırkçılık sırtını b yoloj kuramlarına dayamıştı. 1890'larda


ya da 1930’larda B rleş k Krallık, Avustralya ve ABD g b ülkelerde
yaşayanlar kalıtsal b r b yoloj k unsurun Afr kalı ve Ç nl nsanları yapı
t barıyla Avrupalılardan daha az zek , daha az g r şken ve daha az
ahlaklı yaptığına nanıyorlardı. Sorun kanlarındaydı. Bu tarz görüşler
hem s yas arenada saygı görüyor hem de b l msel altyapıyla
desteklen yordu. Oysa günümüzde pek çok nsan ırkçı beyanlarda
bulunsa da bu görüşler h çb r b l msel altyapıya sah p değ l ve öyle
b r s yas saygı da görmüyor; tab kültürel ter mlerle başka b r şek lde
fade ed lmed lerse. S yahlar genler n n n tel ğ düşük olduğu ç n suç
şlemeye eğ l ml d r deme modası geçt ; artık şlevs z
altkültürlerden geld kler ç n suç şlemeye mey ll ler demek moda.

Örneğ n ABD'de k m part ve l derler ayrımcı pol t kaları açıkça


destekley p sık sık Afr ka ve Lat n kökenl Amer kalılar ve
Müslümanlar hakkında atıp tutuyorlar ama DNA'larında b r sorun var
dem yorlar. Sıkıntının kaynağı olarak kültürler göster yorlar.
Dolayısıyla Başkan Trump Ha t , El Salvador ve k m Afr ka ülkeler ne
“bok çukuru” yakıştırması yaparken, bell k bu yerler n kültürler yle
lg l görüşünü beyan ed yor, genet k yapılarına da r b r şey
söylem yordu.2 Trump başka b r sefer nde ABD’ye göç eden
Meks kalılar hakkında şu şek lde konuşmuştu: “Meks ka b ze nsan
gönderd ğ nde en y ler gönderm yor. B r sürü sorunu olan nsanlar
gönder yor ve bu sorunlar buraya taşınıyor. Uyuşturucu get r yorlar.
Suç get r yorlar. Tecavüzcü bunlar. Sanıyorum b r kısmı da y
nsandır.” Bu çokyakışıksız b r dd a ama b yoloj k açıdan değ l
sosyoloj k açıdan yakışıksız. Trump Meks kalı kanı y l kten nas b n
almamıştır dem yor; y Meks kalılar R o Grande’n n güney nde
kalıyor d yor sadece.3

Tartışmanın odağında y ne de nsan beden ; Lat n Amer kalı beden ,


Afr kalı beden , Ç nl beden var. Ten reng pek b r müh m. Der n zde
fazlaca melan n p gment yle New York sokaklarında dolanıyorsanız,
nereye g d yor olursanız olun, pol s s ze şüpheyle yaklaşır. Ama hem
Başkan Trump hem de Başkan Obama g b ler ten reng n n önem n
kültürel ve tar hsel bağlamda fade eder. Pol s n ten reng n ze
şüpheyle yaklaşmasının altında yatan gerekçe b yoloj k değ l
tar hseld r. Tahm nen Obama ve benzerler , pol s n önyargısının
kölel k g b olumsuz tar hsel hatalardan kaynaklandığını
açıklayacaktır. Trump ve benzerler yse s yahların suç şlemes n ,
beyaz l beraller ve s yah toplulukların yaptığı tar hsel hataların
olumsuz m rası olarak görecekt r. Her k koşulda da Delh 'den gelm ş
Amer kan tar h nden b haber b r tur st b le olsanız bu tar h n yol açtığı
sonuçların vebal n çekmek zorunda kalırsınız.

B yoloj den kültüre geç ş, anlamsız b r tekn k d l değ ş kl ğ değ l.


Uygulamaya etk eden k m y k m kötü sonuçlar doğuran kapsamlı
b r geç ş. Öncel kle, kültür b yoloj den daha kolay şek llend r leb l r. Bu
b r yandan günümüzde kültürcülük yapanların geleneksel ırkçılardan
daha hoşgörülü olab leceğ anlamına gel yor; “ötek ler” kültürümüzü
ben mserse onları kend m zle b r tutarız d ye düşüneb l rler. Öte
yandan, bunun sonucunda “ötek ler” as m le olmaya çok daha fazla
zorlanab l rve başarı gösteremezlerse çok daha sert eleşt r lere
maruz kalab l rler.

Koyu tenl b r nsanı ten reng n açmıyor d ye suçlayamazsınız ama


nsanlar Afr kalıları ya da Müslümanları Batı kültürünün norm ve
değerler n ben msem yorlar d ye suçlayab l rler ve suçluyorlar da.
Böyle suçlamaların lle de geçerl b r sebeb olması gerek r anlamına
gelmez bu. Çoğu durumda hâk m kültürü ben msemek ç n pek fazla
sebep yoktur ve çoğu başka durumda da gerçekleşmes neredeyse
mkânsız b r hedeft r bu. Yoksulluğun kol gezd ğ varoşlardan gelen
Afr ka kökenl Amer kalılar, hegemonyacı Amer kan kültürüne uyum
sağlayab lmek ç n ne kadar gayret etseler de öncel kle kurumsal
ayrımcılığa maruz kalab l r, sonra da yeter nce çaba sarfetmemekle
suçlanarak çekt kler sıkıntının tek suçlusu kend ler ym ş konumuna
düşürüleb l rler.

B yoloj den bahsetmekle kültürden bahsetmek arasındak k l t


farklardan b r de Soğuk stan’la Sıcakya örneğ nde olduğu g b
geleneksel ırkçı bağnazlığının aks ne kültürcülük savlarının ara sıra
akla yatkın geleb lmes d r. Sıcakyalılarla Soğuk stanlıların gerçekten
de nsan l şk ler n n farklı tarzlarda kend n gösterd ğ farklı kültürler
var. İnsan l şk ler n n pek çok ş dalında önem taşıdığını düşünürsek,
Sıcakyalı b r ş rket n Soğuk stanlıları kend kültürel m rasları
doğrultusunda davrandıkları ç n cezalandırması ahlaken yanlış
mıdır?

Antropologlar, sosyologlar ve tar hç ler bu konuda c dd kaygılar


taşıyorlar. B r yandan tüm bu söylem tehl kel ölçüde ırkçılığa yakın
duruyor. Öte yandan kültürcülüğün ırkçılığa kıyasla çok daha sağlam
b r b l msel altyapısı var ve özell kle beşer b l mler ve sosyal b l mler
alanlarında çalışanlar kültürel farkların varlığını ve önem n
reddedemezler.

Elbette bazı kültürcü savları kabul etsek de heps n kabul etmek


zorunda değ l z. Çoğu kültürcü sav üç ortak kusurdan mustar pt r.
B r nc s , kül-türcüler genell kle yerel üstünlüğü nesnel üstünlükle
karıştırırlar. Dolayısıyla Sıcakya yerel nde çatışmaları Sıcakya usulü
karara bağlama yöntem , Soğuk stan yöntem nden pekâlâ üstün
olab l r. Bu durumda Sıcakya’da faal yet gösteren Sıcakya ş rket ,
Soğuk stanlı göçmenler n orantısız b ç mde cezalandırılmasına yol
açacak şek lde, çe kapanık çalışanlara ayrımcılık yapmakta haklı
sebeplere sah pt r. Fakat bu Sıcakya yöntem n n nesnel üstünlüğe
sah p olduğu anlamına gelmez. Sıcakyalılar Soğukyalılardan
bazı şeyler öğreneb l r ve durum değ ş rse, örneğ n Sıcakyalı ş rket
küreselleş p farklı ülkelerde şube açarsa, çeş tl l k b rdenb re kıymete
b neb l r.

İk nc s , net b r ölçüt, zaman ve yer tanımladığınızda kültürcü savlar


amp r k açıdan doğru olab l r. Ama nsanlar beklenmed k b r sıklıkla
çok fazla genel kültürcü dd alarda bulunurlar ve bunlar da h çb r şey
fade etmez. Dolayısıyla, “Soğuk stan kültürü Sıcakya kültürüne
oranla ulu orta öfke patlamalarına karşı daha az hoşgörülüdür,”
demek mantıklı b r dd a olab l rken, “Müslüman kültürü aşırı
hoşgörüsüz,” demek h ç de mantıklı değ ld r. İk nc dd a oldukça
muğlaktır. “Hoşgörüsüz” derken ney kasted yoruz. K me ya da neye
karşı? B r kültür, d n azınlıklara ve sıradışı s yas görüşlere karşı
hoşgörüsüzken obezlere ve yaşlılara karşı son derece hoşgörülü
olab l r. Ayrıca “Müslüman kültürü” derken ney kasted yoruz? 7.
yüzyıl Arap Yarımadası’ndan mı bahsed yoruz? 16. yüzyıl
Osmanlı İmparatorluğu’ndan mı? 21. yüzyılın başındak Pak stan’dan
mı? Son olarak, ölçütümüz ne? D n azınlıklara hoşgörüyle
bakacaksak ve 16. yüzyılın Osmanlı İmparatorluğu'yla 16. yüzyıl Batı
Avrupa’sını kıyaslarsak Müslüman kültürün nanılmaz hoşgörülü
olduğu sonucuna varırız. Tal ban yönet m ndek Afgan stan’la çağdaş
Dan marka’yı kıyaslarsak bambaşka b r sonuca varırız.

Ama kültürcü savların en büyük sorunu, stat ksel b r yapıya sah p


olmalarına rağmen sık sık b reylere ayrımcılık yapmak ç n
kullanılıyor olmalarıdır. Sıcakya yerl s b r yle Soğuk stanlı b r göçmen
Sıcakya’dak b r ş rkette açılan aynı poz syona başvurduğunda
yönet c , “Soğuk stanlılar soğuk ve çek ngend r,” d ye Sıcakyalıyı şe
almayı seçeb l r. Bu stat ksel olarak doğru olsa b le belk sözkonusu
Soğuk stanlı, Sıcakyalı adaydan daha sıcakkanlı ve g r şkend r.
Kültür öneml d r ama nsanlar aynı zamanda genler ve k ş sel
geçm şler doğrultusunda da şek llen r. B reyler genell kle
stat ksel kalıpları yıkarlar. Ş rket n donuk nsanları değ l de
g r şkenler terc h etmes anlaşılır b r şey ama Soğuk stanlıları değ l
de Sıcakyalıları terc h etmes mantıklı değ l.

Ancak tüm bunlar kültürcülüğü tamamen geçers z kılmak yer ne


b rtakım kültürcü savları yola get r yor. B l msel b r temel bulunmayan
b r önyargıdan baret ırkçılığın aks ne, kültürcü savlar bazen oldukça
doğru görünür. İstat st klere bakar ve Sıcakyalı ş rketler n yüksek
mevk lerde çok az Soğuk stanlı st hdam ett ğ n görürsek bunun
sebeb ırkçı ayrımcılıktan z yade akıllıca ver lm ş b r karar olab l r.
Soğuk stanlı göçmenler bu duruma çerley p Sıcakya'nın göçmenl k
şartlarını yer ne get rmed ğ n dd a etmel m ? Sıcakya ş rketler
“poz t fayrımcılık” yaparak Sıcakya’nın asab ş kültürünü yatıştırma
umuduyla daha çok Soğuk stanlıyı yönet c konumuna mı get rmel ?
Belk de suç yerel kültüre uyum sağlamayı başaramayan Soğuk s-
tanlılarındırve Soğuk stanlıların çocuklarına Sıcakya norm ve
değerler aşılamak ç n daha çok ve daha etk l çaba sarfetmem z
gerek yordur.

Kurmaca âlem nden gerçek dünyaya dönersek, Avrupa'da cereyan


eden göç tartışmasının hayırla şer arasındak , sağı solu bell b r
savaş olmanın çok uzağında kaldığını görürüz. Tüm göçmenl k
karşıtlarına “faş st” yaftası yapıştırmak da tüm göçmenl k
taraftarlarının “kültürel nt hara” mey ll olduğu sonucuna varmak da
doğru olmaz. Bu yüzden göçmenl k meseles pazarlık ed lemez
ahlak b r buyruk hakkında ödün ver lmeden sürdürülen b r mücadele
şekl nde yürütülmemel . Standart demokrat k prosedürlerle karara
bağlanması gereken k meşru s yas duruş arasındak b r tartışmadır
bu.

Ş md l k Avrupa’nın, değerler n paylaşmayan nsanlar tarafından


sarsılmadan kapılarını yabancılara açık tutab lmes n sağlayacak b r
orta yol bulup bulamayacağı meçhul. Avrupa böyle b r yol bulab l rse
belk bu formül küresel ölçekte de uygulanab l r. Fakat Avrupa projes
başarısız olursa bu özgürlük ve hoşgörü g b l beral değerlere nancın
dünyanın kültürel çatışmalarını çözmeye ve nsanlığı nükleer savaş,
ekoloj k çöküş ve teknoloj k sıçrama karşısında b rleşt rmeye
yetmed ğ n n gösterges olur. Yunanlar ve Almanlar ortak b r kadere
rıza gösterem yor ve 500 m lyon varsıl Avrupalı b rkaç m lyon yoksul
mültec y bünyes nde barındıramıyorsa, nsanlığın küresel
meden yet sarıp sarmalayan çok daha yoğun çatışmaların
altından kalkmakta nasıl b r şansı olab l r k ?
Avrupa ve dünyanın tamamıyla daha y bütünleşmek ve sınırlarla
z h nler açık tutmakta yardımcı olab lecek şeylerden b r de terör zm
kaynaklı h ster n n ş ddet n azaltmak. Avrupa’nın özgürlük ve
hoşgörü alanlarındak deney n n abartılı b rterörkorkusu sebeb yle
dağılması büyük b r tal hs zl k olur. Bu durum terör stler n amaçlarına
ulaşmasını sağlamakla kalmaz, bu b r avuç fanat ğ n el ne nsanlığın
geleceğ hakkında çok ama çok büyük b r söz hakkı ver r. Terör zm
nsanlığın marj nal ve zayıf b r kes m n n s lahı. Pek nasıl oldu da
böyles b r şey küresel s yasete yön ver r hale geld ?
111. Kısım

UMUT ve UMUTSUZLUK

Zorluklar eş benzer görülmem ş n tel kte ve anlaşmazlıklar ş ddetl


olsa da korkularımızı kontrol altında tutup görüşler m z konusunda
b raz daha alçakgönüllü davranırsak, nsanlık bu durumun
üstes nden geleb l r.
Terör zm

Pan k yok

Terör stler z h n kontrolü ustalarıdır. Az sayıda nsan öldürseler b le


m lyarlarca nsanı dehşete düşürmey , AB ve ABD g b büyük s yas
yapıları sarsmayı başarıyorlar. l Eylül 2001’den bu yana her yıl,
Avrupa B rl ğ 'nde yaklaşık 50, ABD’de ıo, Ç n’de 7 nsanı öldürdüler
ve dünya genel nde bu sayı 25 b ne çıktı (çoğunluğu Irak,
Afgan stan, Pak stan, N jerya ve Sur ye’de).1 Oysa traf k canavarı her
yıl yaklaşık 80 b n Avrupalıyı, 40 b n Amer kalıyı, 270 b n Ç nl y ve
dünya genel nde 1,25 m lyon nsanı öldürüyor.2 Her yıl d yabet ve
şekerden yaklaşık 3,5 m lyon, hava k rl l ğ nden 7 m lyon
nsan ölüyor.3 O halde neden terör b z şekerden daha çok
korkutuyor ve neden hükümetler kron k çevre k rl l ğ yüzünden değ l
de ara sıra yaşanan terör olayları yüzünden seç mler kaybed yor?

Kel men n düz anlamından da çıkarılab leceğ g b terör zm s yas


durumu madd zarar vermekten z yade korku saçarak değ şt rme
amacı taşıyan b r asker stratej d r. Bu stratej hemen hemen her
zaman düşmanlarını çok fazla madd hasara uğratamayacak zayıf
zümreler tarafından ben msen r. Elbette her asker eylem korku
saçar. Ama b ld ğ m z savaş sözkonusu olduğunda bu korku yalnızca
madd hasarın yan ürünü ve genell kle kayıplara yol açan güçle
doğru orantılıdır. Terör zmde esas konu korkudur ve terör stler n
gerçek güçler yle saldıkları korku arasında akıllara zarar
b r orantısızlık olmasıdır.

S yas durumu ş ddet yoluyla değ şt rmek her da m o kadar kolay


değ ld r. Somme Meydan Muharebes ’n n lk gününde, ı Temmuz
1916’da, 19 b n İng l z asker ölmüş ve 40 b n de yaralanmıştı.
Savaş Kasım ayında sona erd ğ nde, her k taraf da 300 b n ölü
olmak üzere b r m lyondan fazla za-
y at verm şt .4 Ama bu dehşet ver c kıyım Avrupa’nın s yas
dengeler n pek değ şt rmem şt . Taşların yer nden oynaması ç n k
yıl daha geçmes ve m lyonlarca nsanın daha ölmes gerekm şt .

Somme Muharebes ’n n yanında terör zm devede kulak kalır. Kasım


2015'tek Par s saldırısında 130, Mart 2016'da Brüksel’de patlayan
bombalar yüzünden 32 ve Mayıs 2017’de Manchester Arena’da
patlatılan bomba yüzünden 22 k ş öldü. 2002 yılında F l st n’ n
İsra l'e karşı düzenled ğ terör saldırılarında, otobüsler ve
restoranların her gün bombalandığı b r dönemde, ölen İsra ll sayısı
451’e ulaştı.5 Aynı yıl traf k kazalarında 542 İsra ll hayatını kaybett .6
1988’de, 103 numaralı Pan Am uçuşunun Lockerb e üzer nde
seyrederken bombalanması g b k m terör saldırılarında yüzlerce
nsan ölmüştü.7 ıı Eylül ölü sayısını rekor düzeylere ulaştırarak
yaklaşık 3000 k ş n n hayatına mal oldu.8 Fakat bu b le alışılageld k
savaşların bedel n n yanında küçük kalıyor. Avrupa’da 1945'ten bu
yana terör saldırılarında; m ll yetç , d n , solcu ve sağcı saldırıların
tümünde öldürülenler n sayısını toplarsanız y ne de Üçüncü A sne
Muharebes (250 b n ölü) ya da Onuncu Isonzo Muharebes (225 b n
ölü) g b herhang b r 1. Dünya Savaşı çatışmasının yarattığı zay ata
er şemezs n z.9

O halde terör stler nasıl başarı yakalamayı umuyor? B r terör


eylem n n ardından düşmanın asker, tank ve gem sayısında azalma
olmuyor. Düşmanın let ş m ağları, yolları ve rayları çoğunlukla yerl
yer nde duruyor. Fabr kaları, l manları ve üsler ne c dd b r zarar
gelm yor. Fakat terör stler, düşmanın madd gücünü pek
çökertemeseler de korku ve kargaşanın düşmanın sapasağlam
gücünü yanlış kullanıp aşırı tepk göstermeye teceğ n umuyor.
Terör stler n hesabına göre öfkeden del ye dönen düşmanın
onlara karşı kullanacağı muazzam güç, kend ler n n asla
yaratamayacağı ş ddette asker ve s yas b r fırtına koparacak. Her
fırtınada öngörülemeyen şeyler cereyan eder. Hatalar yapılır,
zulmed l r, kamuoyu sarsılır, tarafsızlar tutum değ şt r r ve güç
dengeler değ ş r.
Bu yüzden terör stler porselen dükkânını yerle b r etmeye çalışan b r
s neğe benzerler. S nek o kadar güçsüzdür k tek b r f ncanı b le
yer nden oynatamaz. O halde dükkânı nasıl yerle b r edecek? G der
b rboğa bulurve boğanın kulağına g r p vızıldamaya başlar. Boğa
korku ve öfkeden küplere b ner ve porselen dükkânına dalar. 11
Eylül’den sonra yaşanan buydu. Aşırı İslamcılar, Amer kan boğasını
kışkırtıp Ortadoğu’nun porselen dükkânına saldı. Ş md de enkazın
ortasında palazlanıyorlar. Ve dünyada bol m ktarda fevr boğa var.

Destey yen den karmak

Terör zm h çb r caz bes olmayan b r asker stratej d r çünkü tüm


öneml kararları düşmanın el ne bırakır. Terör saldırısı önces
düşmanın el ndek tüm seçenekler saldırı sonrasında da emr nde
olmaya devam ett ğ nden, düşman hang s n sterse onu kullanab l r.
Ordular böyle b r durumdan ne pahasına olursa olsun kaçınmaya
çalışır. Taarruza geçt kler nde düşmanı kızdıracak korkutucu b r
manzara yaratıp karşı saldırıya geçmes n teşv k etmek stemezler.
Bunun yer ne düşmanı kaydadeğer madd hasara uğratıp m s lleme
yapma kab l yet n düşürmeye çalışırlar. B lhassa da en
tehl kel s lahlarını ve seçenekler n ortadan kaldırmayı hedeflerler.

Örneğ n Japonya Aralık 1941'de ABD'ye beklenmed k b r şek lde


saldırıp Pearl Harbor'da bulunan B rleş k Devletler Pas f k
Donanması'nı batırdığında yaptığı buydu. Terör zm değ ld bu.
Savaştı. Japonlar Amer kalıların saldırıya nasıl karşılık vereceğ nden
em n olamazdı ama şundan em nd ler: Amer kalılar ne yapmaya
karar ver rse vers n bu donanmayı 1942’de F l p nler'e ya da Hong
Kong’a süremeyeceklerd .

Düşmanı, el ndek herhang b r s lahı ya da seçeneğ ortadan


kaldırmadan kışkırtmak çares zl kle kalkışılan, yalnızca başka b r
seçenek bulunmadığında başvurulan b r yöntemd r. C dd madd
hasar verme olasılığı varsa k mse bunu saf terör stl k uğruna es
geçmez. Japonlar 1941'de ABD’y kışkırtmak ç n Pearl Harbor'dak
Pas f k Donanması'na dokunmayıp s v l b r yolcu gem s n batırsaydı,
bu del l k olurdu.
Ama terör stler n pek b r seçeneğ yok. Savaş açamayacak kadar
zayıflar. Bu yüzden de düşmanı kışkırtıp aşırı tepk vermes ne yol
açacağını umarak teatral b r göster sahnelemey terc h ederler.
Terör stler ortaya dehşet ver c b r ş ddet manzarası çıkarıp
z h nler m z ele geç rerek b ze karşı kullanırlar. B r avuç nsanı
öldürerek, m lyonların ölüm korkusuna kapılmasını sağlarlar.
Hükümetler korkuları yatıştırmak ç n bu terör t yatrosuna güvenl k
m zansenler ve k tlesel zulüm ve yabancı ülkeler n şgal g b
muazzam güç göster ler yle karşılık ver r. Çoğu durumda terör zme
ver len bu aşırı tepk güvenl ğ m z terör stlerden çok daha fazla tehd t
eder.

Dolayısıyla terör stler ordu generaller g b düşünmez. T yatro


yapımcıları g b düşünürler. 11 Eylül saldırılarının halkın hafızasında
nasıl yer ett ğ , herkes n bu durumu sezg sel b r şek lde anladığını
doğruluyor. İnsanlara 11 Eylül'de ne olmuştu d ye sorarsanız büyük
ht malle, El-Ka de Dünya T caret Merkez 'n n k z kuleler n yıktı
cevabını alırsınız. Ama saldırı sadece kulelere yönel k değ ld . İk
hedef daha vardı ve bunlardan b r de başarıya ulaşan Pentagon
saldırışıydı. Nasıl oluyor daçoğu nsan bunu hatırlamıyor?

ıı Eylül operasyonu gerçek anlamda asker b r harekât olsaydı, lg


Pentagon saldırısına yoğunlaşırdı. Bu saldırıda El-Ka de düşmanın
merkez üssünü kısmen tahr p etmey başarıp yüksek rütbel komutan
ve anal stler yaralayıp öldürdü. Neden toplumsal hafıza, k s v l
b nanın yıkılıp borsacı, muhasebec ve of s çalışanlarının
öldürülmes ne daha büyük ehemm yet ver yor?

Pentagon n speten düz ve göster şs z b r yapıyken, Dünya T caret


Merkez b naları upuzun fall k totemlere benzed ğ ve yıkılmaları
muazzam b r görsel- ş tsel etk yarattığı ç n. Kuleler n yıkılışına
tanıklık eden h ç k mse bu mgey aklından çıkaramaz. Çünkü
sezg sel olarak terör zm n b r t yatro olduğunu b ld ğ m zden, madd
değ l duygusal etk s n değerlend r r z.

Terör stler g b terörle mücadele edenler de ordu general nden z yade


t yatro yapımcısı g b düşünmel . Her şeyden önce, terörle etk n b r
şek lde mücadele etmek st yorsak terör stler n yapacağı h çb r şey n
b z alt edemeyeceğ n drak etmem z gerek. B z yen k düşüreb lecek
tek şey terör st provokasyonlarla yanlış yola sapıp aşırı tepk
vermem z olur.

Terör stler mkânsız b r şe kalkışıyor; orduları olmadığı halde ş ddet


yoluyla s yas güç dengeler n değ şt rmeye çalışıyorlar. Amaçlarına
ulaşmak ç n devlet de mkânsız b r göreve, vatandaşlarını s yas
ş ddetten her yerde ve her an koruyab leceğ n kanıtlamaya mecbur
bırakıyorlar. Devlet n bu mkânsız görev yer ne get rmeye çalışırken,
s yaset destes n yen den karmasını ve kend eller ne umulmadık b r
as gelmes n umuyorlar.

Bu göreve baş koyunca, devlet n terör stler genell kle ez p geçt ğ


doğru. Son dönemlerde yüzlerce terör örgütü çeş tl devletler
tarafından yok ed ld . İsra l 2002 la 2004 yıllarında en azılı terör
saldırılarının b le kaba kuvvet kullanılarak bastırılab leceğ n
kanıtladı.'0 Düşmanla karşı karşıya geld kler nde kazanma ht maller
olmadığını gayet y b l yor terör stler. Ama güçsüzlükler ve başka b r
asker seçenekler olmadığından kaybedecekler h çb r şey yok ama
elde edecekler pek çok şey var. Terör karşıtı harekâtların kırk yılda
b r yarattığı s yas fırtınalar terör stlere yarıyor ve bu da böyle b r
kumar oynamalarını mantıklı kılıyor. Terör st ded ğ m z nsan, el nde
oldukça.kötü kartlar tutan ve rak pler n destey yen den karmaya kna
etmeye çalışan b r kumarbaza benz yor. B r şey kaybedeceğ
yok ama her şey kazanab l r.

Büyük boş b r kavanozda ufak b r maden para

Devlet neden destey baştan karmaya razı gels n? Terörün yarattığı


madd hasar gözardı ed leb l r ölçüde kaldığından, kuramsal olarak
h çb r şey yapmaması ya da kamera ve m krofonlardan uzakta, güçlü
ama örtük önlemler alması mümkün. Aslında çoğunlukla da aynen
öyle yapıyorlar. Ama arada b r devlet n tepes n n tası atıyor ve olanca
kuvvet yle ve alenen tepk vererek terör stler n el ne koz ver yor.
Devletler terör st provokasyonlarına karşı neden bu kadar hassas?
Devletler bu provokasyonlara karşı koymakta zorlanıyor çünkü
modern devlet meşru yet n , kamusal alanı pol t k ş ddetten
arındırmayı taahhüt etmes ne borçludur. B r yönet m korkunç
felaketlere d reneb l r hatta bunları göz ardı b le edeb l r ama ancak
meşru yet n bu felaketler n önlenmes nden almıyorsa. Öte yandan,
önems z b r sorun yönet m n meşru yet n sarsacak b r şey olarak
görülüyorsa yıkıma sebep vereb l r. 14. yüzyılda Kara Veba Avrupa
nüfusunun çeyreğ la yarısının hayatını aldı ama h çb r kral
tahtından nmed ğ g b vebanın üstes nden gelmeye çabalayan b r
kral da çıkmadı. Vebanın önünü almanın kralın görevler arasında
yer aldığını düşünen yoktu. Ama hükmett kler bölgelerde d ne aykırı
düşünceler n yayılmasına müsaade eden kralların tacı, hatta kelles
de güme g deb l rd .

Günümüzde b r hükümet a le ç ve c nsel ş ddete terör zmden daha


ha-f fb r yaklaşım serg leyeb l r çünkü #MeToo g b akımların etk s ne
rağmen tecavüz hükümet n meşru yet n zan altında bırakmıyor.
Mesela Fransa’da her yıl yetk l merc lere ıo b nden fazla tecavüz
vakası b ld r l yor ve muhtemelen on b nlerce vaka da b ld r lmeden
kalıyor." Ancak tecavüzcüler ve tac zc kocalar Fransız devlet n n
bekasına tehd t olarak algılanmıyor çünkü devlet tar hsel anlamda
c nsel ş ddet ortadan kaldırma vaad doğrultusunda kurulmamış.
Oysa çok daha nad r görülen terör vakalarının
Fransız Cumhur yet ’ne ölümcül tehd t teşk l ett ğ düşünülüyor çünkü
çağdaş Batılı devletler son b rkaç yüzyıldır meşru yetler n sınırları
dah l nde s yas ş ddete müsamaha göstermeyecekler ne açıkça söz
vererek, kademe kademe nşa ett ler.

Ortaçağda kamusal alanda s yas ş ddet kol gez yordu. Hatta ş ddet
kullanma yet s s yaset oyununa dah l olmanın şartıydı ve bu yet den
yoksun olanlar s yas arenada sesler n duyuramıyordu. Kent, lonca,
k l se ve manastırların yanı sıra pek çok as l a le de emr nde s lahlı
kuvvetler bulunduruyordu. B r başrah p vefat eder ve yer ne k m n
geçeceğ konusunda anlaşmazlığa düşülürse keş ş, yören n söz
sah pler ve konuyla alakadar komşulardan müteşekk l rak p gruplar
meseley karara bağlamak ç n sık sık s lahlı çatışmaya başvururdu.
Böyle b r dünyada terör zme yer yoktu. Kaydadeğer madd hasara
yol açmaya gücü yetmeyenler tümüyle önems zd . 1150’ de b r avuç
Müslüman fanat k, Kudüs’te b rkaç s v l öldürüp Haçlıların kutsal
toprakları terk etmes n talep etse, dehşetle değ l alayla
karşılanırlardı. C dd ye alınmak st yorsanız, en azından b r k
sağlam kaley ele geç recekt n z. Terör zm ortaçağda yaşayan
atalarımızı lg lend rm yordu çünkü uğraşacak daha büyük dertler
vardı.

Merkez devletler, modern çağlarda sınırları dah l ndek s yasal


ş ddet peyderpey azalttı ve son dönemlerde Batılı ülkeler bunu
neredeyse tamamen ortadan kaldırmayı başardı. Fransa, B rleş k
Krallık ya da ABD vatandaşları şeh rler n, ş rketler n, kurumların ve
hatta hükümet n kend s n n kontrolünü ele geç rmek ç n s lahlı
kuvvetlere h ç gerek duymadan mücadele edeb l yorlar. Tr lyonlarca
doların, m lyonlarca asker n ve b nlerce gem , uçak ve nükleer
füzen n kumandası tek b r kurşun sıkılmadan b r grup
s yasetç den d ğer ne geç yor. İnsanlar bu duruma çabucak alıştı ve
bunu doğal hakları olarak görüyorlar. Bu nedenle ara sıra meydana
gelen ve b rkaç düz ne nsanın ölümüne yol açan s yas ş ddet
eylemler b le devlet n meşru yet ne ve hatta bekasına yönel k
ölümcül b r tehd t olarak algılanıyor. Büyük boş b r kavanozda ufak
b r maden para çok ses çıkarır.

Terör t yatrosu o yüzden böyles ne başarılı. Devlet s yas ş ddetten


arınmış kocaman b r boş alan yarattı ve ş md bu alan akust k etk
yaratıyor, ne denl küçük olsa da her s lahlı saldırının etk s n artırıyor.
B r devlette ne kadar az s yas ş ddet görülüyorsa, terör eylemler n n
yarattığı kamusal şok da o kadar kuvvetl oluyor. Belç ka’da b rkaç
nsanın öldürülmes aynı sayıda nsanın N jerya ya da Irak'ta
öldürülmes nden çok daha fazla d kkat çek yor. Demek k çağdaş
devletler n s yas ş ddet önlemedek başarısı, çel şk l b r şek lde, bu
devletler teröre karşı b lhassa hassas kılıyor.

Devletler kend sınırları ç nde s yas ş ddete mahal vermeyecekler n


söyley p durdu. Vatandaşlar da s yas ş ddet yokluğuna alıştı.
Dolayısıyla terör zm t yatrosu ç m zdek anarş korkusunu harekete
geç r p nsanlarda toplumsal düzen elden g d yor h ss yaratıyor.
Yüzlerce yıllık kanlı savaşlardan sonra kend m z ş ddet kara
del ğ nden dışarı attık ama kara del ğ n hâlâ orada durduğunu, b z
tekrar yutmak ç n sabırla bekled ğ n duyumsuyoruz. B rkaç tüyler
ürpert c vahşetle karşılaşınca o kara del ğ n ç ne çek l -yormuşuz
g b h ssed yoruz.

Devletler bu korkuları d nd rmek adına terör t yatrosuna cevaben b r


güvenl k t yatrosu serg leme gereğ duyuyor. Terör zme karşı en etk n
cevap y st hbarat ve terörü besleyen f nans ağlarına yönel k g zl
operasyonlar olab l r. Ama bu vatandaşların telev zyondan
zleyeb leceğ b r şey değ l. Vatandaşlar Dünya T caret Merkez 'n n
yıkıldığı terör dramını seyrett . Devletler de aynı ölçüde hatta daha
saldırgan, daha çarpıcı b r karşıt dram sahnelemeye mecbur
h ssed yor. O yüzden sess z ve etk n davranmak yer ne ş ddetl
fırtınalar çıkarıp çoğu zaman terör stler n hayaller n süsleyen
b r ortam yaratıyorlar.

Pek devletler terör zmle nasıl mücadele etmel ? Başarılı b r terörle


mücadele üç cephede yürütülmel . B r nc s , hükümetler terör
ağlarına yönel k g zl operasyonlara yoğunlaşmalı. İk nc s , medya
olaylara doğru açıdan yaklaşıp c nnete yol açmamalı. Terör t yatrosu
tanıtımı yapılmadan başarı elde edemez. Ne yazık k genell kle
medya bu tanıtımı bedavadan yapıyor. Durmadan terör saldırılarını
haber yapıp terör stler n yarattığı tehl key fazlasıyla ş ş r yor çünkü
terör zm d yabet ya da hava k rl l ğ nden daha y c ro yapıyor.

Üçüncü cepheyse her b r m z n z hn nde yatıyor. Terör stler


z h nler m z ele geç r p b ze karşı kullanıyor. Terör saldırılarını
z hn m zde tekrar tekrar canlandırıyor, 11 Eylül’ü ya da patlayan son
nt har bombasını yen den yaşayıp duruyoruz. Terör stler yüz k ş y
öldürüp yüz m lyon nsanın her ağacın arkasından ölüm çıkab l r
kuruntusuna kapılmasını sağlıyor. Z hn n terör stlerden arındırmak
her vatandaşın sorumluluğu. Kend m ze tehl ken n gerçek boyutlarını
hatırlatmalıyız. Medyanın terör takıntısını yönlend ren ve hükümetler
aşırı tepk vermeye ten b z m ç m zdek korku.
Terör zm n başarıya ulaşıp ulaşmayacağı b ze bağlı. Z hn m z
terör stlere tesl m eder, sonra da kend korkularımıza aşırı tepk ler
ver rsek terör zm gal p gel r. Terör stler z hn m zden kovar, dengel ve
sak n davranırsak terör zm mağlup olur.

Nükleer terör zm

Yukarıdak anal z son k yüz yıldır şah t olduğumuz ve günümüzde


New York, Londra, Par s ve Tel Av v sokaklarında boy gösteren
terör zm ç n geçerl . Fakat terör stler n el ne k tle mha s lahları
geçerse sadece terör zm n değ l devlet n ve küresel s yaset n reng
de hatırı sayılır ölçüde değ ş r. B r avuç fanat ğ tems l eden ufak
çaplı organ zasyonlar, tüm b r şehr yok ed p m lyonları öldüreb l r
duruma gel rse, s yas ş ddetten arınmış h çb r kamusal alan kalmaz.

Dolayısıyla, günümüz terör zm büyük ölçüde b r t yatrodan baret


olsa da geleceğ n nükleer, s ber ya da b yoloj k terör zm çok daha
büyük b r tehd t oluşturur ve hükümetler n çok daha sert tepk ler
vermes gerek r. Tam da bu yüzden, bu tür faraz gelecek
senaryolarıyla şu ana kadar tanıklık ett ğ m z gerçek terör saldırılarını
b rb r nden ayrı tutmak konusunda d kkatl davranmalıyız.
Terör stler n b r gün nükleer s lahlara er ş p New York veya Londra'yı
yok edeceğ korkusu, yoldan geçen b r düz ne nsanı otomat k
s lah ya da Üzerler ne kamyon sürerek öldüren b r terör ste karşı
c nnet ç nde aşırı tepk vermey gerekt rmez. Devletler tüm
muhal fgrupları b r gün nükleer s lah ed nmeye kalkışırlar ya da
otonom arabalarımızı ele geç r p onları kat l robotlara dönüştürürler
gerekçes yle cezalandırmaya başlamamaya b lhassa özen
göstermel .

Aynı şek lde, rad kal grupların kat surette gözlem altında tutulması
ve k tle mha s lahlarının kontrolünü ele geç rmeler n n
engellenmes ne yönel k önlemler alınması gerek yor ama nükleer
terör zm korkusunun tehd t unsuru taşıyan d ğer senaryolarla dengel
b r sev yede tutulması da şart. ABD son y rm yıl ç nde terör
mücadeles ne tr lyonlarca dolar ve s yasal sermaye harcadı. George
W. Bush, Tony Bla r, Barack Obama ve bakanları, b r ölçüde haklı b r
b ç mde, terör stler n peş ne düşerek onları nükleer s lah ed nmekten
çok hayatta nasıl kalacaklarını düşünmeye mecbur bıraktıklarını
d le get reb l r. Bu yolla dünyayı nükleer b r 11 Eylül’den korumuş
sayılab l rler. “Terörle mücadeley başlatmasaydık El-Ka de nükleer
s lahlara er ş m sağlayab l rd ,” fades varsayıma dayalı b r sav
olduğundan, ne ölçüde doğru olduğunu değerlend rmek zor.

Ancak em n olab l r z k terörle mücadele sürec nde ABD ve


müttef kler dünya çapında muazzam zararlara yol açtıkları g b
ekonom stler n “fırsat mal yet ” d ye adlandırdığı zarara da g rd ler.
Terörle savaşmak ç n harcanan para, zaman ve s yasal sermaye
küresel ısınma, AIDS ve yoksullukla mücadeleye, Sahraaltı Afr ka'ya
barış ve refah get rmeye, Rusya ve Ç n'le daha y l şk ler kurmaya
harcanmamış oldu. New York ya da Londra gün gel p Atlant k
Okyanusu’nun yükselen suları altında kalırsa ya da Rusya’yla
yaşanan ger l m sonucu savaş patlak ver rse, nsanlar Bush, Bla r ve
Obama’yı yanlış cepheye odaklanmakla suçlayab l rler.

Olaylar yaşanırken öncel kler n neler olduğunu kest rmek ne kadar


zorsa, ger ye dönüp bakınca esasen ney n öncel kl olduğunu
görmekde o kadar kolay. Yaşanmış felaketler engelleyemed ler d ye
l derler suçluyoruz ama gün-yüzüne çıkmayan fac alardan b haber z.
O yüzden nsanlar I99o'lara bakıp,

Cl nton yönet m n El-Ka de tehd d ne aldırmamakla suçluyor. Ama


1990’lar-da îslam terör stler n New York gökdelenler ne yolcu
uçaklarıyla dalarak küresel çatışmayı tet kleyeb leceğ pek az nsanın
aklına gel rd . Oysa pek çok nsan Rusya'nın tamamen çöküp gen ş
topraklarının yanı sıra b nlerce nükleer ve b yoloj k s lahını da
başkalarına kaptırmasından end şe ed yordu. İk nc b r end şe de
esk Yugoslavya'da cereyan eden kanlı savaşın Avrupa'nın
başka yerler ne sıçraması ve Macar stan’la Bulgar stan,
Bulgar stan’la Türk ye ve hatta Polonya'yla Ukrayna arasında
çatışma yaşanmasıydı.

Çoğu nsan Almanya’nın yen den b rleşmes n daha büyük b r


end şeyle zl yordu. Naz Almanya'sının çöküşünden tam 45 yıl
sonra, Almanya’nın gücü pek çok nsana hâlâ korku salıyordu.
Sovyet belasından kurtulan Almanya, Avrupa Kıtası'na hâk m b r
süpergüce dönüşeb l r m yd ? Pek ya Ç n? Sovyet bloğunun
dağılması sonucu pan ğe kapılan Ç n, reformları b r kenara bırakıp
Maocu pol t kalara ger dönerek Kuzey Kore'n n gen ş ölçekl b r
vers yonu hal ne geleb l rd .

Ş md bu senaryoları haf fe alıyoruz çünkü gerçekleşmed ler.


Rusya'nın durumu st krarlı b r hale geld , Avrupa'nın çoğu barış
ç nde Avrupa B rl ğ ’ne katıldı, b rleşen Almanya günümüzde özgür
dünyanın l derler arasında anılıyor ve Ç n de tüm dünyanın
ekonom k lokomot f ne dönüştü. Tüm bunlar, en azından kısmen,
ABD ve Avrupa B rl ğ 'n n yapıcı pol t kaları sayes nde başarıldı. ABD
ve Avrupa B rl ğ 1990’larda esk Sovyetler B rl ğ ya da Ç n’dek
duruma değ l de aşırı İslamcılara yoğunlaşsa daha mı akıllıca
olurdu?

Tüm olasılıklara önceden hazırlanamayız. Buna st naden, nükleer


terör zm mutlaka engellemem z gerekse de nsanlığın gündem n n lk
sırasında bu yer almamalı. Ve kes nl kle teor k b r nükleer terör zm
tehd d n , alelade terör zme aşırı tepk vermen n gerekçes n yet ne
kullanmamalıyız. Bunlar farklı çözümler gerekt ren farklı sorunlar.

Tüm çabalarımıza rağmen terör st grupların el ne k tle mha s lahları


geçerse, s yas mücadeleler n nasıl yürütüleceğ n kest rmek zor ama
yaşanacakların 21. yüzyılın başındak terör ve terörle mücadele
g r ş mler nden son derece farklı olacağı kes n. 2050'de dünya
nükleer ve b yoloj k terör stlerle dolup taşarsa, terör kurbanları
2018’ n dünyasına özlemle bakacaklar: bu kadar güvenl hayatlar
süren nsanlar nasıl olmuş da kend ler n bu kadar tehd t altında
h ssetm şler?

Tab k ç nde bulunduğumuz tehl ke duygusunu körükleyen tek şey


terör zm değ l. Pek çok uzman ve sıradan nsan yüz yıl önce de
benzer şeyler yaşandığı ç n III. Dünya Savaşı’nın el kulağında
olmasından korkuyor. Büyük güçler arasındak artan ger l m n
beraber nde yaşanan küresel zorluklar 1914’tek g b 2018'de de b z
b r dünya savaşının ç ne çek yor g b görünüyor. Pek bu, aşırı terör
korkumuzdan daha haklı b r end şe m ?
Savaş

İnsanların aptallığını küçümsemey n

Geçt ğ m z son onyıllar nsanlık tar h n n en barış dolu dönem yd .


İnsanların b rb r ne uyguladığı ş ddet yüzünden ölenler n sayısı tarım
toplum-larının lk dönemler nde yüzde 15 ve 20. yüzyılda yüzde
5’ken, günümüzde bu oran sadece yüzde 1.' Ancak 2008’de
yaşanan f nansal kr zden sonra uluslararası durum g derek
kötüleşmeye, savaş tellallığı tekrar moda olmaya ve asker
harcamalar artmaya başladı.2 Hem sıradan nsanlar hem de
uzmanlar, 1914'te Avusturyalı b r arş dükün öldürülmes n n 1.
Dünya Savaşı’nı tet klemes ne benzer şek lde, 2018'de Sur ye
çöller nde gerçekleşecek b r olayın ya da Kore yarımadasında
akılsızca yapılan b r hamlen n küresel çatışmayı başlatmasından
korkuyorlar.

Dünya çapında artan ger l m ve Wash ngton, Pyongyang ve daha


pek çok yerdek l derler n karakterler n düşündüğümüzde end şen n
yers z olmadığı ortada. Ama y ne de 2018’le 1914 arasında temel
farklar var. Öncel kle 1914’te savaş seçk nlere caz p gel yordu çünkü
önler nde başarı elde ed len savaşların ekonom k gel ş m ve s yas
kt dara katkıda bulunduğuna da r somut örnekler vardı. Oysa 2018’e
gel nd ğ nde, başarı elde ed len savaş, nesl tükenme tehl kes
altında b r tür g b görünüyor.

Büyük mparatorluklar, Asurlar ve Q n Hanedanı dönemler nden ber


çoğunlukla zorlu fet hler yoluyla kuruluyordu. 1914’te de dünyanın
başlıca güçler , konumlarını başarı elde ett kler savaşlara borçluydu.
Örneğ n Japonya, Ç n ve Rusya’ya karşı zafer kazanarak bölgesel
b r güç elde etm şt ; Almanya, Avusturya-Macar stan İmparatorluğu
ve Fransa’yı alt ederek Avrupa'nın başat gücüne dönüşmüştü;
B rleş k Krallık da tüm dünya çapında b r d z ufak çaplı gal b yete
mza atarak dünyanın en gen ş ve zeng n
mparatorluğunu kurmuştu. Öyle k 1882’de B rleş k Krallık, Mısır’ı
kuşatıp şgal ett ğ nde, zaferle sonuçlanan Mers-el-Keb r
Muharebes ’nde sadece 57 asker kaybetm şt .3 Günümüzde
Müslüman b r ülkey şgal etmek Batılara kabuslar gördürecek b r
şeyken, Mers-el-Keb r’ n ardından îng l zler doğru dürüst b r s lahlı
d ren şle karşılaşmamış ve altmış yıldan uzun b r süre boyunca N l
Vad s 'n ve büyük önem taşıyan Süveyş Kanalı’nı kontrol
altında tutmuştu. D ğer Avrupalı güçler de îng l zlere özen yordu ve
Par s, Roma ya da Brüksel’dek yönet mler V etnam, L bya ya da
Kongo’ya asker çıkarmaya n yetlend kler nde, tek korkuları
kend ler nden önce başkasının buraları ele geç rmes yd .

ABD b le süpergüç olma konumunu sadece kt sad teşebbüslere


değ l asker g r ş mlere de borçluydu. 1846’da Meks ka’ya çıkartma
yapıp Kal forn ya, Nevada, Utah, Ar zona ve New Mex co le
Colorado, Kansas, Wyom ng ve Oklahoma’nın b r kısmını ele
geç rm şt . İmzalanan barış anlaşmasıyla ABD’n n daha önceden
topraklarına kattığı Texas’ın durumu da kes nl ğe kavuşturulmuştu.
ABD topraklarına 2,3 m lyon k lometrekare (Fransa, İng ltere,
Almanya, İspanya ve İtalya’nın toplam yüzölçümünden fazla)
ekleyen bu savaşta 13 b n Amer kan asker hayatını kaybetm şt .4 M -
lenyumun en düşeş alışver ş sözkonusuydu.

Dolayısıyla 1914’te Wash ngton, Londra ve Berl n’ n seçk nler


başarılı savaşın neye benzed ğ n ve ne kadar get r s olduğunu
gayet y b l yordu. Oysa 2018’de dünyanın seçk nler , gayet haklı
sebeplerle, artık ortada böyle b r savaş anlayışının kalmadığını
düşünüyor. B rtakım üçüncü dünya d ktatörler ve devlet dışı merc ler,
savaş yoluyla varlık kazansa da büyük güçler bunu nasıl
kotaracaklarını artık b lm yor sank .

Hafızalarda tazel ğ n koruyan en büyük zafer olan ABD’n n Sovyet-


ler B rl ğ ’ne karşı gal b yet , herhang b r büyük asker çatışma
yaşanmadan elde ed ld . Sonrasında ABD esk usul asker zafer n
tadını 1. Körfez Savaşı'nda aldı ama bunun ABD’y Irak ve
Afgan stan'da yaşanan küçük düşürücü asker f yaskolara tr lyonlar
harcamaya sevk etmek dışında b r faydası görülmed . 21. yüzyılın
yükselen gücü Ç n başarısızlıkla sonuçlanan 1979 V etnam
çıkartmasının ardından, her tür s lahlı saldırıdan t nayla sakındı ve
tamamıyla ekonom k faktörlere dayanarak gel ş m gösterd . Ç n’ n
örnek aldığı modeller 1914 önces n n Japon, Alman ve İtalyan
mparatorlukları değ l 1945 sonrası Japonya’sı, Almanya’sı ve
İtalya’sıydı. Bu örnekler n heps nde ekonom k refaha ve jeopol t k
prest je tek b r kurşun sıkılmadan ulaşılmıştı.

Dünyanın savaş meydanı Ortadoğu'da b le yerel güçler savaşlardan


nasıl başarıyla çıkacaklarını b lm yor. İran uzun soluklu ve büyük
kayıplara yol açan İran-Irak Savaşı'ndan h çb r şey kazanamadı ve
bu savaşın akab nde b reb r asker karşılaşmaların heps nden uzak
durdu. İranlılar, Irak’tan Yemen'e dek çeş tl yerel hareketlere para ve
s lah tedar k ed yor ve Devr m Muhafızları Ordusu’nu Sur ye ve
Lübnan'dak müttef kler ne yardım amacıyla yolluyor ama h çb r
ülkey şgal etmeye kalkışmıyor; en azından ş md l k. İran son
dönemlerde bölgen n hegemonyasını el nde tutuyor ama cephede
kazandığı tek b r zafer b le yok. Hükmen gal pler. İk büyük
düşmanları, Irakve ABD, savaşatutuştu, bu savaşla k s n n
deOrtadoğu batağına duyduğu ştah tarumar oldu ve gan mete İran
kondu.

Neredeyse aynı durum İsra l ç n de geçerl . İsra l’ n başarıyla çıktığı


son savaş 1967'de yaşandı. O günden t baren İsra l g rd ğ pek çok
savaşa rağmen zeng nleşt , bu savaşlar sayes nde değ l. İşgal ett ğ
pek çok bölge İsra l’ n üstüne ekonom k yükler ve ağır s yas
yükümlülükler b nd r yor. İran g b İsra l de son dönemlerde artan
jeopol t k önem n savaşta başarıya değ l asker maceralara
atılmamaya borçlu. Savaş İsra l' n Irak, Sur ye ve L bya’dak ezel
düşmanlarını kırıp geç r rken, İsra l savaştan uzak durdu. Ş md ye
kadar (Mart 2018) Sur ye ç savaşının ç ne çek lmemek
Netanyahu'nun en büyük s yas başarısıdır b le den leb l r. İsra l
S lahlı Kuvvetler (İSK) stese Şam’ı b r hafta ç nde ele geç reb l rd
ama İsra l' n bundan ne g b b r çıkarı olab l r? İSK'nın Gazze’y
fethed p Hamas rej m n dev rmes çok daha kolay ama İsra l böyle
b r şey yapmamakta ısrarcı çünkü tüm asker maharete ve
İsra ll s yasetç ler n savaş yanlısı söylemler ne rağmen savaştan
kazanılacak pek b r şey olmadığı b l n yor. ABD, Ç n, Almanya,
Japonya ve İran g b İsra l de 21. yüzyılda en başarılı stratej n n
kenarda oturup başkalarının s z n yer ne dalaşmasını seyretmek
olduğunu anlamış görünüyor.

Kreml n’den görünen manzara

Ş md ye kadar, 21. yüzyılda büyük b r güç tarafından kalkışılan tek


başarılı şgal g r ş m Rusya’nın Kırım’ı ele geç rmes . Rus ordusu
Şubat 2014’te Ukrayna'yı şgal ed p Kırım Yarımadası'nı ele geç rd
ve Kırım bunun akab nde Rusya'ya bağlandı. Rusya fazla
savaşmasına gerek kalmadan stratej k öneme sah p b r bölge ed nd ,
komşularına dehşet saçtı ve kend n yen den dünya çapında b r güç
olarak konumlandırdı. Ancak bu şgal b r d z sıradışı koşul sebeb yle
başarıya ulaştı. Ne Ukrayna ordusu ne de yöre halkı Rusya'ya pek
d ren ş gösterd ve d ğer güçler de kr ze doğrudan müdahale
etmekten kaçındı. Bu koşulları dünyanın başka b r yer nde sağlamak
zordur. Savaşta başarı elde etmek, saldıran tarafa d renmeye hazır
düşmanların yokluğuna bağlıysa, eldek fırsatlar c dd ölçüde sınırlı
demekt r.

Gerçekten de Rusya, Kırım başarısını Ukrayna’nın başka


bölgeler nde de elde etmeye çalışınca daha sert d ren şlerle
karşılaştı ve Doğu Ukrayna’ da-k savaş ver ms z b r açmaza
sürüklend . Daha da fenası (Moskova’nın bakış açısından) savaş
Ukrayna’da Rus karşıtlığının tohumlarını ekt ve bu
ülke müttef kl kten çıkıp can düşmanına dönüştü. Tıpkı 1. Körfez
Savaşı başarısı sonrası Irak’a el uzatmaya heves eden ABD
g b ,Rusya da Kırım’da kazandığı başarının ardından Ukrayna'ya el
uzatmaya heves etm şt .

Topluca ele alındığında, Rusya’nın 21. yüzyılın başlarında Kafkaslar


ve Ukrayna’da açtığı savaşların çok da başarılı olduğu söylenemez.
Bu savaşlar Rusya'ya süpergüç prest j kazandırsa da Rusya'ya
duyulan güvens zl ğ ve düşmanlığı artırmakla kalmadı, ekonom k
anlamda da zarara yol açtı. Kırım’dak tur st k tes slerle Luhansk ve
Donetsk’tek Sovyetler dönem nden kalma yıkık dökük fabr kalar,
savaşın mal yet n karşılamadığı g b sermaye kaçışı ve uluslararası
yaptırımların bedel n yse h ç karşılamıyor. Rusya’nın uyguladığı
s yaset n sınırlarını anlamak ç n son y rm yılda Ç n' n
gösterd ğ muazzam ekonom k gel ş mle “muzaffer” Rusya’nın aynı
dönem ç nde yaşadığı ekonom k durgunluğu karşılaştırmak
yeterl d r.5

Moskova’nın cesur konuşmalarını b r kenara bırakırsak, büyük


ht malle Rus seçk nler de asker maceraların gerçek get r s n n ve
götürüsünün gayet y farkında k ş md ye kadar savaşı
kışkırtmamaya özen gösterd ler. Rusya okul bahçeler nde
kabadayılık taslayan çocuklar g b davranıyor; en zayıf çocuğa
sataşıp fazla da hırpalamıyor k öğretmenler devreye g rmes n. Put n
savaşa Stal n, 1. Petroya da Ceng z Han benzer b r ruhla g r şseyd ,
Rus tankları Varşova ve Berl n'e değ lse b le T fl s ve K ev'e g rm şt .
Ama Put n ne Ceng z Han ne de Stal n. 21. yüzyılda asker gücün b r
yere kadar şe yaradığını ve başarı elde etmek ç n sınırlı savaş
takt ğ uygulamak gerekt ğ n herkesten y b l yor g b görünüyor.
Acımasızca hava bombardımanına tuttuğu Sur ye’de b le Rus
askerler n Sur ye topraklarına mümkün mertebe sokmamaya,
esas mücadeley başkalarına bırakmaya ve savaşın komşu ülkelere
sıçramasını engellemeye özen gösterd .

Rusya'nın son yıllarda gerçekleşt rd ğ saldırgan sayılab lecek


hamleler, yen b r dünya savaşına g den yolda atılan lk adımlardan
z yade açık defansları kapatma çabası g b . Haklı sebeplerle, Ruslar
1980’ler ve 1990'larda barışçıl b r şek lde kend köşeler ne
çek ld kler nde yen k düşmüş düşman muameles gördükler n öne
süreb l rler. ABD ve NATO, Rusya’nın zayıflığını fırsat b lerek, aks
yönde verd kler sözlere rağmen, Doğu Avrupa ve hatta k m esk
Sovyet cumhur yetler n NATO’ya dah l ett . Batı, Rusya’nın
Ortadoğu’dak çıkarlarını göz ardı etmey sürdürüp şüphel
gerekçelerle Sırb stan ve Irak’ı şgal ett ve genel olarak Rusya’ya
kend etk alanını Batı kaynaklı st lalardan korumasının tek yolunun
asker gücü olduğunu açıkça bell ett . Bu açıdan bakınca, Rusya’nın
son dönem asker hamleler Vlad m r Put n kadar B ll Cl nton ve
George W. Bush’un suçu den leb l r.
Elbette Rusya’nın Gürc stan, Ukrayna ve Sur ye’ye asker
müdahaleler n n çok daha cüretkâr mparatorluk hamleler n n
haberc s olduğu ortaya çıkab l r. Put n ş md ye dek küresel b r sefere
l şk n c dd planlar yapmadıysa da yakaladığı başarılar hırsını
körükleyeb l r. Ancak Put n’ n Rusya’sının Stal n’ n SSCB’s nden çok
daha zayıf olduğunu ve Ç n g b başat ülkeler tarafından
desteklenmed kçe, bırakın dolu d zg n b r dünya savaşını, yen b r
Soğuk Savaş’ı b le kaldıramayacağını unutmamak gerek. Rusya’nın
nüfusu 150 m lyon ve gayr saf yurt ç hasılası 4 tr lyon dolar. Hem
nüfus hem de üret m bakımından ABD’ye (325 m lyon nüfus ve 19
tr lyon dolar) ve Avrupa B rl ğ ’ne (500 m lyon nüfus ve 21 tr lyon
dolar) kıyasla zayıf kalıyor.6 ABD’yle AB b rleşt ğ nde Rusya’nın
nüfusunu beşe, gayr saf yurt ç hasılasını ona katlıyor.

Son teknoloj k gel şmeler bu arayı y ce açtı. SSCB doruk noktasına


20. yüzyılın ortasında, ağır sanay küresel ekonom n n lokomot f yken
er şm şt ve Sovyetler’ n merkez s stem traktör, kamyon, tank ve
kıtalararası füzeler n ser üret m nde üstündü. Günümüzde b l ş m
teknoloj ler ve b yoteknoloj ağır sanay den daha büyük önem taşıyor
ama Rusya bu alanların k s nde de başarı gösterem yor. Etk n s ber
savaş yetenekler bulunsa da b l ş m sektöründe çalışan s v llerden
yoksun ve ekonom s büyük ölçüde doğal kaynaklara, özell kle de
petrol ve doğalgaza dayanıyor. Bu durum ol garş basamaklarının üst
sev yeler ndek üç beş k ş n n ceb n doldurmayave Put n’
kt darda tutmaya yeteb l r ama d j tal ya da b yoteknoloj k b r
s lahlanma yarışını kazanmaya yetmez.

Daha da öneml s , Put n’ n Rusya'sı evrensel b r deoloj den yoksun.


SSCB Soğuk Savaş sırasında Kızıl Ordu’nun dünyaya yeter gücüyle
b rl kte komün zm n dünyayı etk leyeb len alben s ne güven yordu.
Oysa Put n zm Kübalılara, V etnamlılara ya da Fransız
entelektüeller ne caz p gelecek b r şey sunmuyor. Otor ter m ll yetç l k
sah den dünyaya yayılıyor belk ama doğası gereğ b rb r ne bağlı
uluslararası blokların kurulmasına araç olab lecek b r şeydeğ l. Hem
Polonya komün zm hem de Rusya komün zm , en azından teor de,
enternasyonal b r şç sınıfının evrensel çıkarlarını gözet rken,
Polonya m ll yetç l ğ yle Rus m ll yetç l ğ tanımları gereğ karşıt
çıkarlar gözet yor. Put n’ n yüksel ş Polonya’da m ll yetç l ğ n
artmasına yol açıyorsa, bu olsa olsa Polonya’yı daha da Rus karşıtı
yapar.

Bu sebeplerden ötürü Rusya, NATO ve AB’y parçalamaya yönel k


küresel b r yalan haber ve güven sarsma kampanyası yürütse de
küresel ölçekte f z ksel b r fet h g r ş m nde bulunması mümkün
görünmüyor. Rusya’nın Kırım’ı ele geç rmes n n ve Gürc stan’la Doğu
Ukrayna’ya saldırılarının münfer t olaylardan baret kalacağını ve
yen b r savaş çağının alamet olmadıklarını b rtakım gerekçeler
doğrultusunda ummak mümkün.

Savaş kazanmanın kayıp sanatı

Bell başlı güçler n başarı elde edecekler savaşlar başlatması 21.


yüzyılda neden bu kadar zor? Sebeplerden b r ekonom n n
doğasındak değ ş m. Geçm şte ekonom k varlıklar çoğunlukla
madd yd . O yüzden fet h yoluyla zeng nleşmek n speten kolaydı.
Düşmanlarınızı savaş meydanında yend ğ n zde şeh rler n
yağmalayarak, s v l halkı köle pazarlarında satarak ve değerl buğday
tarlalarına ve altın madenler ne el koyarak kazanç sağlayab l rd n z.
Romalılar tutsak Yunan ve Galyalıları satıp gel r elde etm ş, 19.
yüzyıl Amer kalıları Kal forn ya’nın altın madenler ne ve Texas’ın sığır
ç ftl kler ne el koyarak zeng nleşm şt .

Fakat 21. yüzyılda bu yolla anca cüz b r kâr elde eders n z. Artık
esas kt sad varlık buğday tarlaları, altın madenler hatta petrol
kuyuları yer ne tek-n kve kurumsal b lg ve b lg de savaş yoluyla ele
geç r lecekb r şey değ l. IŞİD g b örgütler hâlâ Ortadoğu şeh rler n
ve petrol kuyularını yağmalayarak kazanç sağlamaya çalışsa da
(Irak bankalarındak 500 m lyon dolardan fazla paraya el koyup
2015'te petrol satışından 500 m lyon dolar daha kazandılar)7 Ç n ya
da ABD g b süpergüçler ç n bu rakamlar k fayets z kalıyor. Yıllık
gay-r saf yurt ç hasılası 20 tr lyon doları aşan Ç n’ n önems z
m lyarlar ç n savaş çıkaracak hal yok. ABD’ye savaş açacak olsa,
harcayacağı tr lyonların yanı sıra tüm savaş zararlarını ve kaybed len
t car fırsatları telaf etmes mümkün olab l r m ? Muzaffer Ç n Halk
Kurtuluş Ordusu, S l kon Vad s 'n n haz nele-r n m yağmalayacak?
Apple, Facebook ve Google g b ş rketler yüzlerce m lyar dolar
değer nde ama bu servetler kaba kuvvetle elde edemezs n z.
S l kon Vad s ’nde s l syum madenler yok.

Y ne de başarı elde ed len b r savaş, kazanan tarafın küresel t caret


s stem n kend yararı doğrultusunda yen den düzenlemes ne olanak
tanıyarak teor de kazanç sağlayab l r; Napolyon'u yend ğ nde B rleş k
Krallık’m, H tler’ alt ett ğ nde ABD’n n yaptığı g b . Ancak asker
teknoloj dek değ ş mler 21. yüzyılda böyle b r projen n altından
kalkmayı zorlaştırıyor. Atom bombası b r dünya savaşında üstün
gelmey b r tür k tlesel nt har g r ş m ne dönüştürdü. H roş ma’nın
ardından h çb r süpergücün b rb rler yle doğrudan savaşmamış
olması ve sadece kend ler ç n düşük r sk taşıyan, yen lmemek ç n
nükleer s lah kullanmaya başvurma olasılığı düşük
çatışmalara g rm ş olması tesadüf değ ld r. Hatta Kuzey Kore g b
k nc sınıf b r nükleer güce saldırmak b le k msen n stemeyeceğ b r
plan. K m a les n n asker yen lg yle burun buruna gel nce ne
yapab leceğ n düşünmek çok korkutucu.

Emperyal stl ğe soyunacaklar ç n s ber savaş, şler daha da


zorlaştırıyor. Kral çe V ctor a le Max m mak nel tüfeğ n hüküm
sürdüğü o esk günlerde İng l z ordusu Manchester ve B rm ngham'ın
huzurunu kaçırma tehl kes nden azade, uzaklardak b r çölde
yaşayan nsanları katledeb l yordu. George W. Bush zamanlarında
b le ABD Bağdat ve Felluce'de tozu dumana katarken, İraklıların San
Franc sco ya da Ch cago'ya m s lleme yapmalarının b r yolu yoktu.
Ama ş md ABD orta sev ye s ber savaş kapas tes sah b b r ülkeye
b le saldıracak olsa, savaş Ill no s ya da Kal forn ya'ya dak kalar
ç nde taşınab l r. Zararlı yazılımlar ya da mantık bombaları Dallas'ta
hava traf ğ n durdurup Ph ladelph a'da trenler çarpıştırab l r,
M ch gan'ın elektr k şebekes n çökerteb l r.

Büyük fat hler çağında savaş az zararla bol kazanç elde etmeye
dayalı b r meseleyd . ıo66'dak Hast ngs Muharebes 'nde 1. W ll am
tüm İng ltere’y b rkaç b n asker kaybıyla tek b r günde ele geç rm şt .
Nükleer s lahlar ve s ber savaşsa bol zararla az kazanç elde
ed leb lecek teknoloj ler. Bu araçları kâr kapısı mparatorluklar nşa
etmek ç n değ l bütün b r ülkey yok etmek ç n kullanab l rs n z.

O yüzden belk de savaş tehd tler ve düşmanca h sler n kol gezd ğ


dünyada barışı en y şek lde garant edecek şey, bell başlı güç
odaklarının yen koşullar altında savaşta nasıl başarı
yakalayacaklarından b haber olmasıdır. Ceng z Han ya da Jül Sezar
yabancı ülkeler tereddüt etmeden st la etm şt ama günümüzde
Erdoğan, Mod ve Netanyahu g b m ll yetç l derler üst perdeden
konuşsalar da gerçekten savaş çıkarmak konusunda oldukça
ht yatlılar. Tab k b r çıkıp 21. yüzyıl koşullarında savaşta nasıl
başarı elde ed leceğ n n formülünü bulursa, cehennem n kapıları b r
çırpıda açılab l r. Rusya'nın Kırım'da yakaladığı başarıyı b lhassa
korkutucu b r alamet kılan şey budur. Umalım da münfer t b r
olayolarak kalsın.

Aptalca adımlar

Maalesef 21. yüzyılda savaş kazanç sağlamayan b r ş olmayı


sürdürse de bu durum mutlak barışın garant s değ l. İnsanların
aptallığını h ç küçümsememek gerek. İnsanlar hem b reysel hem de
toplumsal düzeyde kend ler ne zarar verecek eylemlerde bulunmaya
mey ll d r.

1939’da savaşa g rmek muhtemelen M hver Devletler ç n ters tepen


b r hamleyd ama öyle olması dünyayı kurtarmadı. II. Dünya
Savaşı’yla lg l hayret ver c şeylerden b r de yen len devletler n
öncek nden katbekat fazla refaha kavuşmasıydı. Bütün orduları
dağıtılıp mparatorlukları tamamen çöktükten y rm yıl sonra
Almanlar, İtalyanlar ve Japonlar emsal görülmem ş b r bolluk
ç ndeyd . O halde neden savaşa g rm şlerd k ? Neden m lyonlarca
nsanın felaket ne ve ölümüne sebep olmuşlardı? Heps aptalca
b r yanlış hesap yüzünden. 1930’larda Japon generaller, am raller,
ekonom stler ve gazetec ler Kore, Mançurya ve Ç n sah l n n kontrolü
ele geç r lmezse Japonya’nın ekonom k durgunluğa mahkûm olacağı
sonucuna varmıştı.8 Yanılıyorlardı. İş n aslı, meşhur Japon muc zes
ancak Japonya anakara hâk m yet n tamamen kaybett kten sonra
başladı.

İnsanların aptallığı en öneml tar hsel etmenlerden b r ama b z


genell kle bunu hesaba katmama eğ l m ndey z. S yasetç ler,
generaller ve akadem syenler dünyaya her hamlen n özenle
düşünülmüş mantıklı hesaplar doğrultusunda oynandığı b r satranç
oyunu muameles yapıyorlar. Bu b r ölçüde doğru. Gerçek anlamda
del olan ve p yonlarla atları gel ş güzel oynatan pek az l der vardır
tar hte. General Tojo, Saddam Hüsey n ve K m Jong- l’ n yaptıkları
hamlelere da r mantıklı gerekçeler vardı. Sorun şu k dünya b r
satranç tahtasından çok daha karmaşıkve nsan aklı bu karmaşık
yapıyı gerçekten anlamaya mukted r değ l. O yüzden mantıklı l derler
b le sık sık son derece aptalca şeyler yapab l yorlar.

Pek b r dünya savaşı çıkmasından ne ölçüde korkmalıyız? İk aşırı


uçtan herhang b r ne savrulmamak en doğrusu. B r yandan savaş
kes nl kle kaçınılmaz değ l. Soğuk Savaş’ın barış ç nde sona ermes ,
nsanlar doğru kararlar ver nce süpergüçler n çatışmalarının b le olay
çıkmadan çözüleb leceğ n n kanıtı. Dahası yen b r dünya savaşının
kaçınılmaz olduğunu varsaymak son derece tehl kel . Böyle
düşünmek kend n doğrulayan b r kehanete yol açab l r. Ülkeler
savaşın kaçınılmaz olduğunu farz ederse, ordularınıgüçlen-d r r,
g tt kçe hızlanan b r s lahlanma yarışına tutuşur, herhang b r
anlaşmazlıkta ödün vermekten mt na eder ve y n yet
göstergeler n n b rer tuzak olduğu şüphes ne düşerler. Bu da savaş
çıkmasını garant ler.

Öte yandan savaşı mkânsız addetmek de saflık olur. Savaş herkes


ç n felaket demekt r ama b z nsanlığın aptallığından koruyacak ne
b r tanrı var ne de b r doğa yasası.

B r doz alçakgönüllülük, nsan aptallığına y geleb lecek potans yel


b r çared r. M ll , d n ve kültürel ger l mler nsanların k b rl b r şek lde
kend m llet, d n ve kültürler n n dünyanın en müh m olduğunu,
dolayısıylakend çıkarlarının d ğerler nden ya da genel olarak
nsanlığın çıkarlarından önce geld ğ n düşünmes nden
kaynaklanıyor. M lletler , d nler ve kültürler bu dünyadak asıl yerler
konusunda b raz daha gerçekç ve alçakgönüllü düşünmeye nasıl
sevk edeb l r z?
Alçakgönüllülük

Dünyanın merkez değ ls n z

Pek çok nsan kend n dünyanın merkez , a t olduğu kültürü de


nsanlık tar h n n k l t unsuru sanmaya mey ll d r. Pek çok Yunan
tar h n Homeros, Sophokles ve Platon’la başladığına ve tüm öneml
f k r ve buluşların At na, Sparta, İskender ye ya da
Konstant nopol s’te doğduğuna nanır. Ç nl m ll yetç ler n buna
cevabıysa tar h n esasen Sarı İmparator ve X a le
Shang hanedanlıklarıyla başladığı ve Batılılar, Müslümanlar ya da
H ntler n tüm mar fetler n n Ç n buluşlarının sönük b rer kopyasından
baret olduğudur.

H ndu m ll yetç ler Ç nl ler n böbürlenmeler n c dd ye almayarak uçak


ve nükleer bombaların b le, daha ortada ne Konfüçyüs ne Platon ve
tab k ne E nste n ne de Wr ght kardeşler varken, H nt
Yarımadası’nda cat ed ld ğ n dd a ederler. Örneğ n roket ve
uçakların Mahar sh Bhardwaj tarafından cat ed ld ğ n , füzeler cat
etmekle kalmayıp lk kullananın da V shwam tra olduğunu, Acharya
Kanad’ın atom kuramının babası olduğunu ve nükleer s lahların
Mahabharata tarafından b reb r tar f ed ld ğ n b l yor muydunuz?1

D ndar Müslümanlar, Hz. Muhammed önces tar h büyük ölçüde


lüzumsuz addeder ve Kuran'ın nmes n n ardından gel şen tüm
tar hsel olayların merkez nde İslam ümmet n n bulunduğunu
varsayarlar. Müslümanlar arasında başlıca st snalar Türk, İran ve
Mısır m ll yetç ler . Onlar Hz. Muhammed önces nde b le kend
m lletler n n nsanlığın medarı ft harı olduğuna ve Kuran nd kten
sonra da İslam’ın saflığını koruyup şanını yayanın da y ne kend ler
olduğuna nanıyorlar.

İng l z, Fransız, Alman, Amer kalı, Rus, Japon ve b r dolu sayısız


ülke vatandaşının da aynı şek lde kend m lletler n n olağanüstü
başarıları olmasa nsanlığın barbarca ve ahlaktan yoksun b r cah ll k
ç nde yaşayıp g deceğ -
ne kanaat get rd ğ n söylemeye gerek b le yok. Tar h boyunca
k m ler , ş kend s yas kurumlan ve d n nanışlarının f z k
kurallarının şlemes nde k l t rol oynadığını tasavvur etmeye kadar
götürmüş. Mesela Aztekler her yıl kest kler kurbanlar olmasa
güneş n doğmayacağı ve tüm kâ natın parçalanıp dağılacağı
yönünde sağlam b r nanç besl yormuş.

Bunların heps tar h b le steye h çe sayan ve z yades yle ırkçılık


barındıran asılsız dd alar. İnsanlar dünyaya yayılıp b tk ve
hayvanları evc lleşt rd ğ nde, lk şeh rler kurduğunda ya da yazı ve
parayı cat ett ğ nde günümüz d n ve m lletler n n h çb r yoktu ortada.
Ahlak, sanat, manev yat ve yaratıcılık ded ğ m z şeyler genler m ze
şlenm ş evrensel nsan becer ler d r. Doğdukları yer de Taş Devr
Afr ka'sıdır. Bunları Ç n' n Sarı İmparatoru'na, Platon dönem
Yunan stan’ına ya da Hz. Muhammed devr Arab stan'ına atfetmek
dens zce büyüklenmekt r sadece.

Şahsen bu tür b r dens zl ğe fazlasıyla aş nayım çünkü kend m llet m


Ya-hud ler de kend ler n dünyanın en öneml varlığı yer ne koyuyor.
İnsanlığın herhang b r başarısı ya da cadından bah s açın, hemen
kend ler ne pay çıkarırlar. Ve bu nsanları yak nen tanıdığım ç n bu
dd alara çtenl kle nandıklarını da b l yorum. B r keres nde İsra l'de
b r yoga eğ tmen ne g tm şt m. Kend s lk derste büyük b r c dd yetle,
yogayı Hz. İbrah m’ n bulduğunu ve tüm temel yoga duruşlarının
İbran alfabes nden türet ld ğ n açıklamıştı (Tr komsam duruşu İbran
alfabes n n aleph harf ne, tuladandasana duruşu daled harf ne
tekabül ed yor g b )! Hz. İbrah m bu duruşları car yeler nden b r n n
oğluna öğretm ş, o da H nd stan’a g d p yogayı H ntlere
öğretm ş. Bunun b r kanıtı var mı d ye sorduğumda Tekv n'den alıntı
yaptı: “Car yele-r n n oğullarına da armağanlar verd ve kend s henüz
sağken bu çocukları oğlu İshak’tan uzağa, doğu ller ne gönderd ”
(Tekv n 25:6). Bu hed yeler neyd ders n z? Gördüğünüz g b yoga
b le esasen Yahud ler n cadı.

Yoganın muc d n n Hz. İbrah m olduğunu düşünmek uç b r f k r. Fakat


anaakım Yahud l k vakur b r şek lde, tüm kâ natın Yahud hahamlar
kutsal met nler n çalışab ls n d ye var olduğu ve Yahud ler bu ş n
ucunu bırakırsa kâ natın sonu geleceğ kanaat nde. Kudüs ve
Brooklyn’ dek hahamlar Talmud’u tartışmayı bırakırsa Ç n,
H nd stan, Avustralya ve hatta uzak galaks ler n heps yok olacak.
Ortodoks Yahud nancının temel b r unsuru bu ve bundan şüphe
edenler budala cah l sınıfına sokuluyor. La k Yahud ler bu k b rl
dd aya b r nebze şüpheyle yaklaşıyor ama onlar da Yahud ırkının
tar h n esas kahramanları ve ahlak, manev yat, l m ve rfanın n ha
kaynağı olduğuna nanıyorlar.

M llet m, nüfus ve nüfuz açığını küstahlıkla kapatıyor. İnsanın


yabancıları eleşt rmektense kend m llet n eleşt rmes nezaket
sayıldığı ç n büyüklük taslayan anlatıların ne denl gülünç olduğunu
göstermek adına Yahud l kten örnekler ver p, kend kab leler n n
ş ş rd ğ balonları patlatmayı da dünyanın çeş tl yerler ndek okurlara
bırakacağım.

Freud’un annes

Sap ens: İnsan Türünün Kısa B r Tar h adlı k tabımı lk önce İbran ce,
İsra ll okuyucu k tles ç n kaleme almıştım. İbran ce baskı 2011’de
yayımlanınca İsra ll okuyucuların en sık yöneltt ğ soru, neden nsan
ırkının tar h n anlatırken Yahud lerden fazla bahsetmed ğ me da rd .
Neden Hır st yanlık, İslam ve Bud zm’den uzun uzadıya bahsetm ş
ama Yahud d n ve halkı hakkında b r k kel me etmekle
yet nm şt m? İnsanlık tar h ne muazzam katkılarını kasten m
yadsıyordum? Kötü n yetl s yas b r amacım mı vardı?

Bu sorular, anaokulundan t baren Yahud l ğ nsanlık tar h n n yıldızı


şekl nde düşünmek üzere eğ t len İsra l Yahud ler ne doğal gel yor.
İsra ll çocuklargenell kle on k senel k eğ t mler n dünya tar h
süreçler ne l şk n net b r kavrayış ed nmeden geç r yor. Ç n,
H nd stan ya da Afr ka hakkında neredeyse h çb r şey öğrenm yorlar
ve Roma İmparatorluğu, Fransız Devr m ve II. Dünya Savaşı
hakkında dersler alsalar da bu ayrı gayrıyapboz parçaları kapsamlı
b r anlatı oluşturmuyor. Onun yer ne İsra l eğ t m s stem n n sunduğu
tek tutarlı tar h b lg s , Tevrat'la başlayıp II. Tapınak Dönem ’ne
geç yor, çeş tl Yahud d asporaları arasında gez n yor ve n hayet
S yon zm, Soykırım ve İsra l devlet n n kuruluşuyla sona er yor. Çoğu
öğrenc okuldan, nsanlığın tüm h kâyes n n temel olay örgüsü bu
olsa gerek, d ye düşünerek ayrılıyor. Çünkü Roma İmparatorluğu ya
da Fransız Devr m konu olduğunda b le sınıftak tartışma Roma
İmparatorluğu’nda Yahud lere nasıl davranıldığı ya da Fransız
Devr m esnasında Yahud ler n yasal ve s yas konumu üzer ne
yoğunlaşıyor. Böyles b r tar hle beslenmeye alışmış nsanlar,
Yahud l ğ n dünya genel nde büyük etk s bulunmadığı görüşünü
s nd rmekte zorlanıyorlar.

Fakat ş n aslı, Yahud l k türümüzün vakay names ne mütevazı b r


katkıda bulunmuştur. Hır st yanlık, İslam ve Bud zm g b evrensel
d nler n aks ne Yahud l k her da m kab le sınırları ç nde kalan b r
nançtır. Ufacık b r toprak parçasında yaşayan küçük b r m llet n d n
ve d ğer halk ve ülkeler n kader n pek de umursadığı yok. Örneğ n
Japonya’da neler olup b tt ğ ya da H nd stan yarımadasındak
nsanların ne yaptığıyla lg lenm yorlar. Dolayısıyla tar hsel rolünün
sınırlı kalmış olması normal.

Yahud l ğ n tar htek en öneml k d n n, Hır st yanlığın ve İslam’ın


doğuşunu etk led ğ doğrudur. Ancak Hır st yanlık ve İslam'ın dünya
çapında gösterd ğ başarıların ya da şled kler suçların sorumlusu da
Yahud ler değ l Hır st yanlar ve Müslümanlardır. Nasıl k Haçlıların
toplu katl amlarının vebal Yahud ler n boynuna değ l (yüzde yüz
Hır st yanların boynuna), Hır st yanlığa a t olan ve büyük önem
taşıyan Tanrı nazarında tüm nsanların eş t olduğu görüşünü de
Yahud l ğe atfetmen n b r alem yok. (Bu görüş günümüzde b le
Yahud ler d ğer nsanlardan üstün tutan Ortodoks anlayışla b reb r
ters düşüyor.)

Yahud l ğ n nsanlık tar h nde oynadığı rol, Freud’un annes n n Batı


tar h nde oynadığı role benz yor b raz. S gmund Freud'un modern
Batı b l m , kültürü, sanatı ve halk arasındak nanışlara y s yle
kötüsüyle muazzam katkısı olmuştur. Ve Freud’un annes olmasaydı
Freud da olmazdı. Freud’un kend s n n de kabul edeceğ g b
Freud’un k ş l ğ , hevesler ve f k rler kay-dadeğer ölçüde annes yle
l şk s doğrultusunda şek llenm şt . Ama modern Batı tar h yazılırken
k mse Freud'un annes nden bahsed lmes gerekt ğ n düşünmüyor.
Aynı şek lde Yahud l k olmasa Hır st yanlık da doğmazdı ama dünya
tar h n kaleme alırken Yahud l ğe çok fazla önem ver lmes n
gerekt ren b r durum değ l bu. Müh m olan Hır st yanlığın Yahud
annes n n m rasıyla neler yaptığı.

Yahud halkının şaşırtıcı b r tar he sah p eşs z b r halk olduğu ortada


(ama bu çoğu halk ç n geçerl ). Aynı şek lde Yahud geleneğ n n
der n f k rler ve as l değerler barındırdığı da doğru (gerç b rtakım
şa bel f k rler ve ırkçı, kadın ve eşc nsel düşmanı tavırlar da
barındırıyor). Hatta Yahud ler n son 2000 yıl ç nde nüfuslarına oranla
öneml b r tar hsel etk s olduğu da doğru. Ama türün tar h n b r bütün
olarak, ıoo b n yıl önce ortaya çıkan Homo sap ens'ten t baren ele
aldığınızda, Yahud l ğ n asgar b r etk s bulunduğu ortada. İnsanlar
Yahud l k ortaya çıkmadan b nlerce yıl önce tüm gezegene
yerleşm ş, tarımla uğraşmaya başlamış, şeh rler kurmuşve
yazıyla parayı cat etm şt .

Tar he Ç nl ler n ya da Amer kan yerl s Kızılder l ler n gözünden


bakarsak, Yahud l ğ n son 2000 yılda b le büyük b r katkısı
olmadığını, Hır st yan ve Müslümanlar aracılığıyla konuya dah l
olduklarını görürüz. Şöyle k , İbran ler n Esk Ah t’ (Tanah) b r
aşamada dünya kültürünün m henk taşı konumuna yükselm ş çünkü
Hır st yanlık tarafından ben msen p K tabı Mukaddes'e dah l ed lm ş.
Buna karşın Yahud kültüründe Esk Ah t’ten çok daha büyük önem
taşıyan Talmud, Hır st yanlıktarafından redded lm ş ve sonuç olarak
Japonlar ve Mayaları geçt m Arapların, Polonyalıların ya
da HollandalIların b le pek b lmed ğ ezoter k b r met n olarak kalmış
(üzüntü ver c b r durum çünkü Talmud Esk Ah t'e oranla çok daha
der nl kl ve merhametl b r k taptır).

Esk Ah t'ten es nlenerek yaratılmış b r başyapıt gel yor mu aklınıza?


Elbette: M chelangelo’nun Davut heykel , Verd 'n n Nabucco operası,
Cec l B. DeM lle' n On Em r f lm . Yen Ah t'ten es nlenerek yaratılmış
b r başyapıt gel yor mu aklınıza? Tab k : Leonardo’nun Son Akşam
Yemeğ tablosu, Bach'ın St Matthew Pass on bestes , Monty
Python’un Br an’ın Hayatı f lm . Gelel m asıl soruya: Talmud’dan
es nlenerek yaratılmış b rkaç başyapıt sayab l r m s n z?

Talmud'u hatmeden Yahud toplulukları dünyanın bell başlı yerler ne


dağılmış; ama Ç n mparatorluklarının kurulmasında, Avrupa’nın
keş f gez ler nde, demokrat k s stem n kurulmasında ya da Sanay
Devr m 'nde öneml b r rol oynamamış. S kke, ün vers te, parlamento,
pusula, matbaa ve buhar mak nes ; bunların heps n Yahud
olmayanlar cat etm ş.

Tevrat’tan önce et k

İsra ll ler “üç büyük d n” ter m n genell kle Hır st yanlık (2,3 m lyar),
İslam (ı,8 m lyar) ve Yahud l k (15 m lyon) ç n kullanır. ı m lyar üyes
bulunan H ndu zm, 500 m lyon tak pç s olan Bud zm' n yanı sıra
Ş nto zm (50 m lyon) ve S h zm (25 m lyon) hesaba katılmaz.’ Bu
çarpık “üç büyük d n” kavramı İsra ll ler n z hn nde, tüm büyük d nler n
evrensel et k kurallar koyan lk d n n, yan Yahud l ğ n bağrından
çıktığı g b b r zlen m yaratır. Sank Hz. İbrah m ve Hz. Musa
önces nde nsanlar, Hobbes’un el nden çıkma b r doğada h çb r ahlak
anlayışı taşımadan yaşıyordu da tüm çağdaş ahlak anlayışı On Em r
sebeb yle gel şt . Dünyanın en öneml et k gelenekler n göz ardı
eden, temels z ve cüretkâr b r görüş bu.

Hz. İbrah m'den on b n yıl önce, Taş Devr 'nde yaşayan avcı toplayıcı
nsanların da ahlak kuralları vardı. Avrupalı göçmenler, Avustralya'ya
18. yüzyıl sonlarında lk vardıklarında karşılarında Hz. Musa, Hz. İsa
ya da Hz. Muhammed’den haberler olmadığı halde tam teşekküllü
b r et k dünya görüşüne sah p Aborj nler bulmuşlardı. Yerl ler n
malına mülküne vahş ce el koyan Hır st yan sömürgec ler n üstün b r
ahlak standardı serg led kler n dd a etmek pek mümkün
görünmüyor.

Günümüzde b l m nsanları ahlakın esasen nsan türünün ortaya


çıkmasından b r m lyon yıl kadar önces ne dayanan der n evr msel
kökenler
bulunduğuna şaret ed yor. Kurtlar, yunuslar ve maymunlar g b
sosyal hayvanların grup ç şb rl ğ n sağlama adına evr m sürec nde
ed nd kler et k kodları var.3 Örneğ n yavru kurtlar b rb rler yle
oynarken “ad l oyun” esaslarına göre hareket eder. Yavrulardan b r
çok sert ısırır ya da kend n sırtüstü yere atıp tesl m olan b r kurt
yavrusunu ısırmaya devam ederse d ğer kurt yavruları b r daha
kend s yle oynamaz.4

Şempanze gruplarında baskın üyelerden zayıf üyeler n mülk yet


haklarına saygı göstermeler beklen r. Genç b r d ş şempanze b r
muz bulacak olursa genell kle alfa erkek b le bu muza el koymaya
yeltenmez. Kuralı bozarsa statüsünü kaybetmes mümkün.5
Maymunlar grubun zayıf üyeler n st smardan kaçınmakla kalmaz
bazen onlara b lf l yardım b le ederler. M lwaukee County hayvanat
bahçes nde yaşayan K dogo adlı cüce şempanze kend s n zayıflatıp
sersemleten c dd b r kalp rahatsızlığından mustar pm ş.
Hayvanat bahçes ne get r ld ğ nde yönünü bulamıyor, nsan
bakıcıların yönlend rmeler n anlamıyormuş. D ğer şempanzeler
durumu anlayınca devreye g rm şler. K dogo’yu el nden tutup nereye
g tmes gerek yorsa götürmüşler. K dogo yolunu kaybed nce yüksek
sesle yardım çağrısında bulunuyor ve k m maymunlar hemen
yardımına koşuyormuş.

K dogo'nun asl yardımcılarından, grubun en üst basamağındak


erkek şempanze Lody, K dogo'ya yol göstermen n yanında onu
koruyormuş da. Neredeyse tüm grup üyeler ona şefkatle yaklaşsa
da çler nden b r , Murphy adlı b r genç, acımasızca sataşıyormuş
K d go'ya. Lody böyle b r şeye şah t olduğunda ya bu zal m kovalıyor
ya da korumak ç n K dogo’ya sarılıyormuş.6

Daha da dokunaklı b r vaka F ld ş Sah l ’n n ormanlarında yaşanmış.


Oscar adı takılan genç b r şempanze annes n kaybett kten sonra
kend başına hayatta kalma mücadeles ver yormuş. D ğer d ş ler
kend çocuklarına bakmak zorunda kaldıklarından Oscar'ı evlat
ed nmeye ya da ona bakmaya yanaşmıyormuş. Oscar g tg de
zayıflamış, sağlığını ve yaşama gücünü y t rm ş. Ama umut kalmadı
derken grubun alfa erkeğ Freddy, Oscar’ı “evlat ed nm ş.” Alfa erkek
Oscar'ın karnını doyuruyor ve hatta sırtında taşıyor-muş onu.
Genet k testler sonucu, Freddy’n n Oscar’la akrabalığı bulunmadığı
anlaşılmış.7 Bu aks yaşlı l der bu k mses z çocuğa bakmaya ney n
tt ğ n b lemey z ama anlaşılan o k maymun l derler , Tevrat esk
İsra ll lere, “Dul ve öksüz hakkı yemeyeceks n z,” d ye öğütlemeden
(Çıkış 22:22) ve peygamber “yoksullara baskı yapan ve mazlumları
ezen" seçk n tabakadan ş kâyet etmeden (Amos 4:1) m lyonlarca yıl
önce, fak r, düşkün ve yet mlere yardım etme eğ l m gel şt rm ş.

Ant k çağlarda Ortadoğu’da yaşayan Homo sap ens toplulukları


arasında b le semav d n peygamberler n n benzerler vardı.
“Öldürmeyeceks n” ve “Çalmayacaksın” em rler Sümer şeh r
devletler nde, Mısır’dak f ravun dönemler nde ve Bab l
împaratorluğu’nda gayet y b l nen kanun ve ahlak yasalardı.
Düzenl tat l günler , Yahud ler Şabat âdet n uygulamaya
başlamadan çok daha önce de bulunuyordu. Peygamber Amos,
İsra ll seçk nler baskıcı davranışlarından ötürü kınamadan b n yıl
önce, Bab l kralı Hammurab ulu tanrıların kend s ne, “Bu topraklarda
adaletl olmayı, kötülüğü ve şerr yok etmey , güçlünün güçsüzü
sömürmes n engellemey ,” salık verd ğ n açıklamıştı.8

Bu esnada Mısır’da, Hz. Musa’nın doğumundan yüzyıllar önce,


kât pler “belagat sah b köylü” h kâyes n kaleme alıyordu. Bu
h kâyede fak r b r ç ftç n n mülküne açgözlü b r toprak sah b
tarafından el konur. Ç ftç , f ravunun yoz memurlarının önüne çıkar
ve bu adamlardan hayır göremey nce başlar neden adalet
sağlamaları ve özell kle de fak rler zeng nlerden korumaları
gerekt ğ n anlatmaya. Mısır köylüsü parlak b r alegor ye
başvurarak fak rler n üç beş malvarlığını, aldıkları nefese benzet r ve
devlet n yozlaşmasıysa burunlarını tıkayarak nefes almalarına engel
olur.9

Pek çok kutsal yasa, Yehuda ve İsra l krallıkları kurulmadan yüzlerce


ve hatta b n yıl önce Mezopotamya, Mısır ve Kenan’ da kabul gören
kanunların kopyasıdır. Tevrat’tak Yahud l k bu kanunlara yen b r şey
kattıysa, o da bunları herkes ç n geçerl evrensel hüküm olmaktan
çıkarıp özell kle Yahud halkına yönel k b rer kab le yasasına
dönüştürmekt r. Yahud ahlakı en başından t baren özel, kab leye
özgü b r mesele şekl nde b ç mlend r lm şt r ve günümüzde de bu
özell ğ n korur. Esk Ah t, Talmud ve heps değ lse de çoğu haham,
Yahud b r nsanın hayatının d ğerler nden daha öneml olduğunu
dd a eder. Bu yüzdend r k Yahud ler, b r Yahud ’n n hayatını
kurtarmak sözkonusuysa Şabat kurallarını hlal edeb l r ama hayatı
tehl kede olan k ş Yahud değ lse edemezler (Bab l Talmud’u, Yoma
84:2).'°

K m Yahud âl mler şu meşhur “Komşunu kend n g b sev” emr n n


b le sadece Yahud ler ç n geçerl sayıldığını, Yahud olmayanları
sevmek g b b r emr n kat surette bulunmadığını dd a etm şt r.
Gerçekten de Lev l ler'de geçen sözün tamamı şöyled r: “Kend
halkından b r nden nt kam alma ve onlara karşı k n besleme;
komşunu kend n g b sev” (Lev l ler 19:18). Burada “komşu”yla
kasted len sadece “kend halkından” b r ne tekabül ed yor
g b duruyor. Bu anlam Tevrat’ın Yahud lere Amalekl ler ve Kenanlılar
g b b rtakım halkları katletmey emretmes yle pek ş yor: “K msey
hayatta bırakmayın,” d ye buyuruyor kutsal k tap, “heps n yok ed n;
H t t, Kenan, Per z, H v ve Yevus halklarını; Tanrınız Rabb’ n s ze
buyurduğu g b ” (Tesn ye 20:16-17). İnsanlık tar h nde soykırımın
mecbur b r d n görev olarak kayda geç r lmes n n lk örnekler nden
b r d r bu.

Yahud ahlak kurallarından bazılarını seç p bunları evrensel em rlere


dönüştüren ve dünyaya yayan Hır st yanlardır. Hak katen de
Hır st yanlık Yahud l kten bu anlamda ayrılır. ÇoğuYahud günümüzde
dah “seç lm ş k ş ler” Tanrı’ya daha yakındır nancı taşısa da
Hır st yanlığın kurucularından Tarsuslu Pavlus, Galatyalılara h taben
yazdığı ünlü mektupta, “Ne Yahud ne Grek, ne köle ne özgür, ne
erkek ne kadın var, çünkü hep n z İsa Mes h'te b rs n z,” d yordu
(Galatyalılar 3:28).

Ve tekrar vurgulamak gerek k Hır st yanlığın muazzam etk s ne


rağmen, b r nsanın evrensel et k anlayışı gel şt rmes ne lk örnek bu
değ ld kes nl kle. Esk Ah t nsan ahlakının tek tems lc s değ l elbette
( çerd ğ ırkçı, kadın veeşc nsel düşmanı yaklaşımları düşünürsek y
k de değ l). Konfüçyüs, Lao Tzu, Buda ve Mahav ra, Kenan ya da
İsra l' n peygamberler nden h ç haberler olmadan Pavlus ve İsa'dan
çok önceler evrensel et k kodlar oluşturmuştu. Konfüçyüs, herkes n
başkalarını kend n sevd ğ g b sevmes gerekt ğ n , Haham H llel Ha-
Gadol, Tevrat'ın özü budur demeden beş yüz yıl önce düşünmüştü.
Ve Yahud l k d n hâlâ hayvan kurban etmey ve toplu
nsan katl amlarını buyururken, Budave Mahav ra sadece nsanlara
değ l s nekler de dah l tüm hayvanlara zarar vermekten kaçınmak
gerekt ğ n öğütlüyordu mür tler ne. Bu sebeplerden ötürü Yahud l ğ
ve onu tak p eden Hır st yanlık ve Müslümanlık d nler n nsan
ahlakının yaratıcısı konumuna yerleşt rmen n b r anlamı yok.

Bağnazlığın doğuşu

Pek ya tektanrıcılık? Yahud l k en azından dünyanın başka b r


yer nde eş bulunmayan tek tanrı nancının öncülüğünü yaptığı ç n
övgüyü hak etm yor mu (bu nanç dünyanın dört b r yanına
Yahud lerden z yade Hır st -yanlar ve Müslümanlar tarafından
yayılmış olsa da)? Bu b le tartışılır. Z ra tektanrıcılığa da r lk kes n
kanıt, F ravun Akhenaten' n MÖ 1350 yılında gerçekleşt rd ğ d nsel
devr me dayanıyor ve Moab te kralı Mesha tarafından d k len Mesha
Yazıtı g b belgeler esk İsra l' n d n n n Moab g b komşu krallıklardan
pek de farklı olmadığını ortaya koyuyor. Mesha kend büyük tanrısı
Kemosh’u neredeyse Tevrat’ın Yahveh tasv r yle aynı şek lde
tar f ed yor. Ama Yahud l ğ n dünyaya tek tanrı nancını get rmes
f kr n n asıl sıkıntısı bunun o kadar da gurur duyulacak b r şey
olmaması. Et k açıdan tek tanrı nancı nsanlık tar h n n en kötü
f k rler nden b r d r.

Tektanrıcılık nsanların ahlak standardını yükseltmeye pek


yaramamış; sırf Müslümanlar tek tanrıya, H ndular b r sürü tanrıya
nanıyor d ye Müslümanların H ndulardan daha ahlaklı olduğunu mu
düşünüyoruz? Hır st yan st lacılar Amer ka’nın yerl kab leler nden
daha mı ahlaklıydı? Tektan-rıcılığın yol açtığı kes n b r şey varsa o
da pek çok nsanı esk s nden daha hoşgörü yoksunu kılması ve bu
yolla d n kaynaklı zulüm ve kutsal savaşların yaygınlaşmasına katkı
sağlamasıdır. Çoktanrıcılıkta farklı nsanların farklı tanrılara tapması
ve değ ş k tören ve âdetler uygulaması gayet kabul ed leb l r b r
şeyd . İnsanların d n nançları yüzünden saldırmaları ve d n
gerekçelerle uygulanan zulüm ya da nfaz pek yaşanmazdı. Oysa
tektanrıcılık kend Tanrı’larının tek olduğu ve herkes n O’na taat
etmes gerekt ğ nancına dayalıdır. Bunun sonucunda Hır st yanlık ve
İslam dünyaya yayılırken beraber nde Haçlı Seferler , c hatlar,
eng z syon mahkemeler ve d nsel ayrımcılık da yayıldı."

Mesela MÖ 3. yüzyılda H nd stan mparatoru Büyük Asoka’nın


tavrıyla Roma İmparatorluğu'nun son dönemler n karşılaştırın.
İmparator Asoka pek çok d n, tar kat ve gurunun olduğu b r
mparatorluğun başındaydı. Kend s ne “Tanrıların Sevg l Oğlu” ve
“Herkese çtenl kle saygı duyan” unvanlarını yakıştırmıştı. MÖ 250
dolaylarında duyurduğu hoşgörü fermanında şöyle d yordu:

Tanrıların Sevg l Oğlu, herkese çtenl kle saygı duyan kral tüm
ç lekeşlere ve d n erbaplarına saygı duyar (...) ve tüm d nler n
temel nde olması gereken gel ş me değer ver r. Temeldek gel ş m
farklı şek llerde sağlana-b lse de söylemler nde heps n n sınırı vardır
yan gerekçes z yere kend d n n övüp d ğerler n karalayamazlar (...)
Her k m k aşırı d ndarlıktan kend d n n över ve “Kend d n m
yüceltey m” d ye düşünüp başka d nler karalar, o k ş sadece kend
d n ne zarar ver r. Bu yüzden d nlerarası let ş m y d r. İnsan
başkalarının ben msed ğ öğret ler d nley p bunlara saygı duymalıdır.
Tanrıların Sevg l Oğlu, herkese çtenl kle saygı duyan kral d ler k
herkes başka d nler n güzel öğret ler n y ce belles n.12

Beş yüz yıl sonra Roma İmparatorluğu, Büyük Asoka’nın H nd stan’ı


kadar çok çeş tl l k çer yordu ama Hır st yanlık hâk m olduktan sonra
mparatorlar d ne karşı bambaşka b r tutum takınmaya başladı.
Büyük Konstant n ve oğlu II. Konstant us’tan t baren mparatorlar
Hır st yan olmayan tüm tapınakları kapatıp “pagan” lan ed len
r tüellere ölüm cezası get rd ler. Adı “Tanrı verg s ” anlamına gelen
İmparator Theodos us dönem nde zulümler arttı. 391’de Theodos us
Buyrukları devreye g rd ve Hır st yanlık ve Yahud l k har c tüm d nler
bütünüyle yasaklandı. (Yahud l k de çeş tl şek llerde zulme
uğruyordu ama yasal kaldı.)'3 Yen yasalara göre Jüp ter'e ya da
M tra'ya kend ev n n mahrem nde tapınmak b le yasaktı.'4 Hır st yan
mparatorlar, mparatorluklarını kâf r m rasının tümünden arındırma
seferberl ğ dah l nde Ol mp yat Oyunları'nı b le yasakladı. B n yılı
aşkın süred r düzenlenen oyunların sonuncusu 4. yüzyılın sonlarında
ya da 5. yüzyılın başında b r tar hte gerçekleşt .'5

Elbette tüm tektanrıcı yönet c ler Theodos us kadar hoşgörüsüz


değ ld ve pek çok tektanrıcılığı reddeden l der de Asoka'nın
açıkgörüşlü pol t kalarını ben msem yordu. Her koşulda, “B z m
Tanrı'mız dışında tanrı yok,” ş arında ısrar eden tektanrıcılık,
bağnazlığı teşv k etmeye müsa tt . Yahud ler böyles ne tehl kel b r
düşünce şekl n yaymadak roller n n üstünü örtüp bu günahı
Hır st yanların ve Müslümanların taşımasına razı gelseler y ederler.

Yahud f z ğ , Hır st yan b yoloj s

Modern b l mde oynadıkları öneml rol sayes nde, Yahud ler n


nsanlığın genel ne sıradışı b r katkıda bulunduğunu sadece 19. ve
20. yüzyıllarda görüyoruz. E nste n ve Freud g b b l nd k s mler n
yanı sıra b l m alanlarındak Nobel ödüller n n yüzde 20's n dünya
nüfusunun b nde 2’s nden azını oluşturan Yahud ler aldı.'6 Ama
bunun Yahud l k d n ya da kültüründen z yade münfer t Yahud ler n
mar fet olduğunu vurgulamak gerek. Geçt ğ m z k yüz yılın öneml
Yahud b l m nsanlarının çoğu, Yahud l ğ n d n çember n n dışında
hareket etm şt . Esasen Yahud ler n b l me hatırı
sayılırkatkıları yeş valardan çıkıp laboratuvarlara g r nce baş
gösterm şt .

1800 önces Yahud ler n b l me katkısı sınırlıdır. Doğal olarak Ç n,


H nd stan ya da Maya meden yetler n n b l msel gel şmeler nde h çb r
rol oynamamışlardır. Avrupa ve Ortadoğu'da Ma mon des g b k m
Yahud düşünürler n Yahud olmayan meslektaşları üzer nde hayl
etk ler olmuştur ama genel olarak Yahud ler n etk s demograf k
ağırlıklarıyla doğru orantılıdır. 16., 17. ve 18. yüzyıllarda B l msel
Devr m' n patlak vermes nde pek rol oynamamışlardır.
Başarılarından dolayı Yahud cemaat nden hraç ed len Sp noza har ç
modern f z k, k mya, b yoloj ya da sosyal b l mler n doğuşunda
k l t rol oynamış b rYahud bulmakta zorlanırsınız. E nste n’ın ataları,
Gal leo ve

Newton zamanlarında neyle uğraşıyormuş b lm yoruz ama büyük


ht malle ışıktan z yade Talmud’u ncelemekle alakadardılar.

Büyük değ ş m 19. ve 20. yüzyıllarda, la kleşme ve Yahud


Aydınlanması pek çok Yahud ’n n Yahud olmayan komşularının
dünya görüşünü ve hayat tarzını örnek almaya başlamasına yol
açınca cereyan ett . Bunu tak ben Yahud ler Almanya, Fransa ve
ABD g b ülkelerdek ün vers te ve araştırma merkezler ne katılmaya
başladı. Yahud akadem syenler gettolardan ve shtet/’lerden öneml
kültürel m raslar taşıdı. Yahud kültüründe eğ t me fazlasıyla değer
ver lmes Yahud b l m nsanlarının sıradışı başarısının
asl sebepler ndend r. Ez yet görmüş azınlığın kend n spatlama
arzusu ve yetenekl Yahud ler n ordu ve devlet yönet m g b Yahud
karşıtlığı görüleb len kurumlarda yükselmes n n engellenmes d ğer
faktörler arasında yer alır.

Ancak Yahud b l m nsanları yeş vaların sıkı d s pl n ve b lg n n


değer ne duyulan der n nancı taşımış olsalar da şe yarar somut f k r
ve çgörü kazandırmamışlardır. E nste n Yahud ’yd ama zaf yet
teor s “Yahud f z ğ ” değ ld . Tevrat'a nanmanın enerj eş tt r kütle
çarpı ışık hızının kares b lg s ne vâkıf olmakla ne lg s var?
Karşılaştırma maksadıyla, Darw n de Hır st yan'dı ve hatta
Cambr dge'e Angl kan rah b olmak amacıyla başlamıştı. Buradan
evr m teor s n n Hır st yan teor s olduğunu mu çıkaracağız? îzaf yet
teor s n Yahud l ğ n nsanlığa katkısı şekl nde değerlend rmek, evr m
teor s n Hır st yanlığa atfetmek kadar saçma olur.

Aynı şek lde, Fr tz Haber' n gel şt rd ğ amonyağın sentezlenmes


şlem nde (K mya dalında Nobel Ödülü, 1918), Selman Waksman'ın
bulduğu ant b yot k streptom s nde (F zyoloj ya da Tıp dalında Nobel
Ödülü, 1952) ya da Dan Shechtman'ın yarı kr staller keşf nde
(K mya dalında Nobel Ödülü, 2011) Yahud l ğe l şk n b r şey görmek
zor. Freud g b beşer b l mler ve sosyal b l mler alanlarında çalışanlar
ç n Yahud m rası büyük ht malle daha bel rley c yd . Fakat bu tür
durumlarda b le bağlardan kopuş, yer nde duran bağlantılardan daha
bel rley c d r. Freud'un nsan ps şes ne l şk n görüşler , Haham Yosef
Karo ya da Haham Yochanan ben Zakka 'n n görüşler nden çok
farklıydı ve O d pus kompleks n Şulhan Aruh’un (Yahud hukuku
kuralları) sayfalarını karıştırarak gel şt rmed .

Özetle, muhtemelen Yahud ler n öğrenmeye atfett ğ büyük önem


Yahud b l m nsanlarının olağanüstü başarısına öneml b r katkı
sağlamıştır ama E nste n, Haber ve Freud’un başarılarının temeller n
atanlar Yahud olmayan düşünürlerd . B l msel Devr m Yahud lere a t
b r tasarı değ ld ve Yahud ler bu tasarıdak yerler n ancak
yeş valardan ün vers telere geç nce aldılar. Esasen Yahud ler n tüm
sorulara esk met nler okuyarak cevap arama alışkanlığı, Yahud ler n
cevapları gözlem ve deneyyoluyla bulan modern b l m dünyasına
entegre olab lmes n n önünde büyük b r engeld . Madem Yahud
d n n n bünyes nde b l msel buluşlara yol açmaya kad r b r unsur var,
o zaman neden 1905’le 1933 arasında k mya, tıp ve f z k dallarında
Nobel Ödülü alan on Yahud 'n n onu da la kt ve neden aynı dönem
ç nde tek b r aşırı Ortodoks, Bulgarya da Yemen Yahud ’s herhang
b r Nobel Ödülü almadı?

“Yahud olmaktan nefret eden” ya da “Yahud aleyhtarı” zannı altında


kalmamak ç n Yahud l ğ n özell kle kötü ya da karanlıklara gömülü
b r d n olduğunu söylemed ğ m n altını ç zmek st yorum. Sadece
nsanlık tar h ç n aşırı b r önem taşımadığını söylüyorum. Yahud l k
yüzyıllar boyunca uzak ülkeler şgal etmek ve kâf rler yakarak
öldürmek yer ne okuyup düşünmey terc h eden ç lekeş b r azınlığın
mütevazı d n olmuştur.

Yahud düşmanları genell kle Yahud ler n büyük önem taşıdığını


düşünür. Dünyayı ya da bankacılık s stem n , o da olmadı medyayı
kontrol ett kler ne ve küresel ısınmadan 11 Eylül saldırılarına her
şey n Yahud ler n başının altından çıktığına nanırlar. Bu tür b r
Yahud düşmanı paranoyası Yahud ler n megalomanlığı kadar
gülünç. Yahud ler çok lg nç nsanlar sayılab l r ama büyük resme
baktığınızda dünyaya son derece sınırlı etk ler olduğunu
görürsünüz.
însanlar tar h boyunca yüzlerce farklı d nve tar kat yarattı. Bunların
arasında Hır st yan, İslam, H ndu zm, Konfüçyüsçülük ve Bud zm g b
çok azı m lyarlarca nsanı (her zaman y şek lde olmasa da) etk led .
Bon d n , Yoruba d n ve Yahud l k g b nançların çoğunun etk s daha
az olmuştur. Şahsen ben zal m dünya fat hler n n değ l de
başkalarının ş ne burnunu pek sokmayan kend hal nde nsanların
soyundan gelme f kr nden hoşlanıyorum. Pek çok d n
alçakgönüllülüğün kıymet nden dem vurur sonra da kâ natın en
müh m şey olduklarını kurgular. İnsanları şahsen alçakgönüllü
olmaya çağırmakla yaygaracı b r kolekt f küstahlığı aynı potada
er t rler. Tüm nançların mensubu nsanlar alçakgönüllülüğü b raz
daha c dd ye alsa ne y olur.

Tüm alçakgönüllülük çeş tler ç nde belk de en öneml s Tanrı


karşısında alçakgönüllü olab lmekt r. İnsanlar Tanrı’dan bahsederken
çoğunlukla kend ler n küçük görüp tevazu serg l yor ama sonra da
Tanrı'nın adını anarak kend kardeşler ne üstünlük taslıyorlar.
Tann

Adını boş yere anmayın

Tanrı var mı? Bu sorunun cevabı hang Tanrı' dan bahsett ğ n ze göre
değ ş r. Kozm k b r g zemden m dünyev b r kanun koyucudan mı
bahsed yoruz? K m zaman Tanrı dey nce, hakkında h çb r şey
b lmed ğ m z yüce ve müth ş b r esrardan bahseder nsanlar. Kâ natın
en esrareng z sırlarını açıklamak ç n bu g zeml Tanrı'yı anarız.
Neden h çl k değ l de b r şeyler var? Temel f z k yasalarını ne
şek llend rd ? B l nç ned r ve nereden gel r? Bu soruların cevabını
b lm yoruz ve cehalet m z Tanrı’nın yüce adıyla kapatıyoruz.
Bu g zeml Tanrı'nın en temel özell ğ , hakkında somut b r şey
söylenememes . F lozoflarınTanrı'sı bu; gece yarısı ateş n etrafına
oturup hayatı sorguladığımızda bahsett ğ m z Tanrı.

D ğer zamanlar, Tanrı'yı katı ve dünyev b r kanun koyucu şekl nde


görüyor nsanlar. Bu Tanrı hakkında gereğ nden fazla şey b l yoruz.
Moda, yemek, c nsell k ve s yaset hakkında ne düşündüğünü
harf yen b l yoruz ve m lyonlarca kural, hüküm ve anlaşmazlığı
gerekçelend rmek ç n bu Gök-yüzündek Öfkel Adam'a
başvuruyoruz. Kadınlar kısa kollu t şört g y nce kızıyor, k erkek
b rb r yle sev ş nce kızıyor, ergenler mastürbasyon yapınca kızıyor.
K m ler asla alkol almamamızı sted ğ n söylüyor. K m ler de
her cuma akşamı ya da her pazar sabahı şarap çmem z b lhassa
talep ett ğ n söylüyor. O ne ster ve O nelerden hoşlanmaz d ye en
ufak ayrıntısına kadar açıklamak ç n kütüphaneler dolusu k tap
yazılmış. Bu dünyev kanun koyucunun en temel özell ğ , hakkında
son derece somut şeyler söyleneb lmes . Haçlıların ve c hatçıların,
eng z syon hak mler n n, kadın ve eşc nsel düşmanlarının Tanrı'sı bu.
Ateş n etrafına toplaşıp cayır cayır yanan kâf rlere taş atıp
küfrederken bahsett ğ m z Tanrı bu.

D ndarlara Tanrı gerçekten var mı d ye sorulduğunda, genel olarak


kâ natın anlaşılamayan g zemler nden ve nsan algısının
sınırlarından söz açarlar. “B l m, Büyük Patlama’yı açıklayamıyor,”
d ye haykırırlar, “o halde bu, Tanrı’nın keramet olmalı.” Fakat
d ndarlar çaktırmadan b r kartı d ğer yle değ şt rerek sey rc ler
kandıran s h rbazlar g b kozm k g zem n yer ne çarçabuk dünyev
kanun koyucuyu geç r r. Kâ natın b l nmezler ne “Tanrı” adını
verd kten sonra bunu b r şek lde b k n g ymey ve boşanmayı
kınamak ç n kullanırlar. “Büyük Patlama’yı anlamıyoruz, o yüzden de
nsan ç ne çıkarken başımızı örtmel ve eşc nsel evl l kler ne z n
vermemel y z.” Bu k şey arasında herhang b r mantıksal bağ
olmamasının ötes nde esasen çel şk l b r beyan sözkonusu. Kâ natın
g zemler ne ölçüde anlaşılamazsa, bunlardan sorumlu olan şey n
kadınların nasıl g y neceğ ya da nsanların c nsel hayatını o kadar
umursamaması cap eder.

Kozm k g zem ve dünyev kanun koyucu arasındak kayıp halka b r


kutsal k tap tarafından sağlanır genell kle. K tap b r sürü
ehemm yets z mevzuatla doludur ama y ne de kozm k g zeme mal
ed l r. K tabı uzay ve zamanın yaratıcısı yazmıştır sözde ama
üşenmey p b z daha z yade b rtakım üstü kapalı tapınak r tüeller ve
yemeğe l şk n tabular hakkında b lg lend rme gereğ duymuştur. İş n
aslı Tevrat, Kuran, Mormon K tabı, Vedalar ya da herhang başka b r
kutsal k tabın, enerj eş tt r kütle çarpı ışık hızının kares formülünü ve
protonların elektronlardan 1,837 kat daha fazla kütleye sah p
olmasını bel rleyen güç tarafından yazıldığına da r el m zde h çb r
kanıt yok. El m zdek b l msel ver lere göre tüm bu kutsal met nler
hayal gücü kuvvetl Homo sap ens üyeler tarafından kaleme alınmış.
Atalarımızın toplumsal normları ve s yas yapıları gerekçelend rmek
ç n yarattığı anlatılar bunlar.

Varlığın g zemler her da m lg m çekm şt r. Ama bunun Yahud l k,


Hır st yanlık ya da H ndu zm’ n t t z kurallarıyla ne g b b r lg s
bulunduğunu oldum olası anlayamamışımdır. B nlerce yıl boyunca
toplumsal düzen n oluşturulması ve korunmasında çok faydalı
oldukları kes n. Ama bu anlamda la k devlet ve kurumların
yasalarından temel b r farkları yok.

Tevrat’tak On Em r' n üçüncüsü Tanrı'nın adının boş yere ağza


alınmamasını buyuruyor. Çoğunluğun bu fadey yorumlayışı
çocukça; onlar bunu Tanrı’nın sm n söyleme yasağı olarak kabul
ed yorlar (Monty Python f lm n n “Yehova dersen...” sahnes ndek
g b ). Belk bu emr n altında yatan anlam, Tanrı'nın adını asla kend
s yas çıkarlarımız, ekonom k hırslarımız ve şahs düşmanlıklarımızı
gerekçelend rmek ç n kullanmamamız gerekt ğ d r. İnsanlar b r nden
nefret ed p ona, “Allah’ın belası” d yor; b r parça toprağa göz d k p,
“Allah'ın emr ” d yor. Üçüncü emre daha büyük b r sadakat göstersek
dünya çok daha güzel b r yere dönüşürdü. Komşunuza savaş
açıp onun topraklarını ele geç rmek m st yorsunuz? Tanrı’yı şe
karıştırmayın ve başka b r bahane bulun.

Aslına bakılırsa bu b rsemant k meseles . Ben “Tanrı” ded ğ mde


IŞÎD’ n, eng z syon mahkemeler n n ve “Tanrı Homoları Sevmez”
pankartlarının Tanrı’sını düşünüyorum. Karışıklığa mahal vermemek
ç n varlığa da r g zemlerden bahsedeceksem başka kel meler
kullanmayı terc h ed yorum. IŞÎD’ n ve Haçlılar’ın s mler ve her
şeyden öte kend kutsal adını fazlasıyla önemseyen Tanrı’sının
aks ne, varlığın g zem , b z maymunların ona ne ad taktığını zerre
umursamıyor.

Tanrısız ahlak

Tab kozm k g zem n toplumsal düzen sağlamak konusunda b ze


h çb r faydası yok. Elle tutulur b rtakım kanunlar bahşeden b r tanrıya
nanmazsak, ahlaksızlığın kol gezeceğ ve topluma lkel dönemler n
kaosunun hâk m olacağı nsanların genel argümanlarından b r .

Çeş tl toplumsal düzenler ç n tanrı nancının şart olduğu ve bazen


bu nancın olumlu sonuçlar verd ğ kes nl kle doğru. Hatta aynı d n,
k m nsanlarda nefret ve bağnazlık k m nsanlarda sevg ve şefkat
duyguları uyandırıyor. Örneğ n 1960’ların başlarında Metod st K l se
rah b Ted Mcllvenna cemaat ndek LGBT üyeler n n büyük sıkıntılar
çekt ğ n fark etm ş. Gay ve lezb yenler n toplum genel ndek
durumunu araştırmaya başlamış ve Mayıs 1964'te, Kal forn ya’da
bulunan Wh te Memor al D nlenme Tes sler nde d n adamlarıyla
LGBT akt v stler n b r araya get ren üç günlük b r
toplantı düzenleyerek b r lke mza atmış. Katılımcılar bu toplantının
ardından “D n ve Eşc nseller Kurulu” adlı akt v stler n yanı sıra
Metod st, Ep skopal, Lutheryan ve B rleş k İsa K l seler üyes d n
adamlarından meydana gelen b r teşk lat kurmuş. Resm adında
“eşc nsel” bares ne yer vermeye cesaret eden lk Amer kan
kurumudur bu.

Kuruluşunu tak p eden yıllarda bu teşk lat maskel balo


düzenlemekten haksız ayrımcılık ve cezalandırmalara karşı yasal
şlem başlatmaya, çeş tl etk nl klerde bulunmuş. D n ve Eşc nseller
Kurulu Kal forn ya’dak eşc nsel hakları hareket n n tohumu hal ne
gelm ş. Rah p Mcllvenna ve ona katılan d ğer d n adamları, İnc l’ n
homoseksüell k karşıtı em rler n n ayırdındaydı elbet. Ama İsa’nın
merhametl ruhuna sadıkkalmayı İnc l’ n katı kurallarından daha çok
önems yorlardı.1

Tanrılar b z merhamet göstermeye yönlend reb l r ama d nsel nanç


ahlaklı davranmak ç n lle de gerekl b r koşul değ l. Ahlaklı
davranmak ç n doğaüstü b r varlığa ht yaç olduğu f kr , ahlaka
doğaüstü b r özell k yüklüyor. N ye k ? Doğal b r ahlak türü var.
Şempanzelerden farelere tüm sosyal memel ler n hırsızlık ve
c nayete set çeken et k kodlarıvar. İnsanlar arasında ahlak davranış
tüm topluluklarda görülüyor ve bu toplulukların heps aynı tanrıya ya
da herhang b r tanrıya nanmıyor. Hır st yanlar, H ndu tanrılarına
nanmasalar da yardımsever davranıyor, Müslümanlar, İsa'yı Allah'la
b r tutmasa-lar da dürüstlüğe önem ver yor. Dan marka ve Çekya g b
la k ülkelerde İran ve Pak stan g b d ndar ülkelerden daha fazla
ş ddet görülmüyor.

Ahlak “ lah buyruklara uymak” değ l “çek len acıları azaltmak”


anlamına gel yor. Yan ahlaklı davranmak ç n b r m te ya da anlatıya
nanmanız gerekmez, acıyı der nlemes ne drak etmen z yeterl d r.
Bell b r davranışın kend n z ya da başkalarına nasıl lüzumsuz yere
acı çekt rd ğ n gerçekten anlarsanız, hal yle bu davranıştan
kaçınırsınız. İnsanların c nayet şlemey , tecavüz etmey ve hırsızlık
yapmayı hâlâ sürdürüyor olmasının sebeb yaptıklarının yol açtığı
acıları ancak yüzeysel b r şek lde drak edeb lmeler d r. Anlık arzu ve
açgözlülükler n tatm n etmeye odaklanarak başkalarına ne g b
zararlar verd kler n ve hatta uzun vadede kend ler ne verecekler
zararı hesaba katmazlar. Kurbanlarına kasten mümkün mertebe acı
çekt ren şkencec ler b le kend ler n yaptıklarından soyutlamak ç n
duygulardan arınıp nsanlıktan çıkma tekn kler uygularlar genell kle.2

İnsanlar doğalolarak acı çekmekten kaçınır ama tanrı buyurmadıkça


n ye başkalarının acılarını umursasınlar k d ye t raz edeb l rs n z.
Bunun bar z cevaplarından b r , nsanların mutluluklarının büyük
ölçüde başkalarıyla l şk ler ne bağlı sosyal hayvanlar olmasıdır.
Sevg , arkadaşlık ve topluluk yokluğunda k m mutlu olab l r?
Benmerkezl b r hayat yaşıyorsanız bedbaht olmanız kuvvetle
muhtemeld r. O yüzden en azından a len z, arkadaşlarınız ve a t
olduğunuz toplum üyeler n umursamanız gerek r.

Pek ya yed kat yabancılar? N ye kend m ve kab lem


zeng nleşt rmek ç n yabancıları öldürüp mallarına mülkler ne el
koymayayım? Bu tür b r davranışın uzun vadede ne g b zararları
olduğunu açıklamak ç n pek çok düşünür detaylı toplumsal kuramlar
gel şt rm şt r. Yabancıların düzenl b r b ç mde soyulup öldürüldüğü b r
toplumda yaşamak stemezs n z. Hem da ma tehl ke ç nde h sseder
hem de yabancıların b rb r ne güven ne dayanan t caret g b
faal yetler n faydalarından yoksun kalırsınız. Tüccarlar hırsızların
nler ne uğramaz. Esk Ç n'den çağdaş Avrupa'ya pek çok la k
düşünür “başkalarına kend ne davranılmasını sted ğ n g b davran”
altın kuralını bu şek lde gerekçelend r r.

Ama aslında evrensel merhamete doğal b r temel bulmak ç n bu tür


uzun vadel karmaşık teor lere ht yacımız yok. B r anlığına t caret
unutun. Çok daha doğrudan b r şek lde, başkalarını nc tmek her
zaman ben de nc t r. Dünyadak tüm vahş eylemler b r n n
kafasındak vahş arzulardan doğar ve bu vahş arzular başkalarının
huzurunu ve mutluluğunu kaçırmadan önce o k ş n n kend huzurunu
ve mutluluğunu kaçırır. İnsanlar z h nler n açgözlülük ve kıskançlıkla
doldurmadan hırsızlık yapmazlar pek. Önce öfkeye ve nefrete
kapılmadan c nayet şleyen çok çıkmaz. Açgözlülük, kıskançlık,
öfke ve nefret g b duygular h ç hoş değ ld r. Öfke ya da kıskançlıktan
kudururken coşku ve huşuya kapılamazsınız. Dolayısıyla s z b r n
öldürmeden öfken z ç huzurunuzu öldürmüştür.

Esasen, öfken ze sebep olan şahsı öldürmesen z de yıllar boyunca


öfkeden kudurup durab l rs n z. Bu durumda k msen n canını yakmış
sayılmazsınız ama y ne de kend n ze zarar ver rs n z. O yüzden b r
tanrının emr değ l de kend çıkarınız doğrultusunda öfken z n
üstes nden gelmen z gerek r. Öfkeden tamamıyla kurtulursanız,
ğrenç düşmanınızı öldürerek elde edeceğ n zden çok daha büyük b r
huzura kavuşursunuz.

K m ler ç n, b ze öbür yanağımızı dönmem z buyuran merhametl b r


tanrıya nanmak öfkey d zg nlemeye yardım edeb l yor. D n nancın
dünya barışı ve huzuruna yaptığı büyük b r katkı bu. Ama
maalesefk m ler ç n de d n tam ters ne öfkeler n kamçılayıp
gerekçelend ren b r unsur; özell kle de b r çıkıp tanrılarına d l uzatır
ya da tanrılarının stekler n d kkate almazsa. Yan kural koyan
tanrının değer ona nananların davranışlarına göre şek llen yor.
Düzgün davranıyorlarsa sted kler şeye nanab l rler. Aynı
şek lde d n r tüeller n ve kutsal mekânların değer de ves le oldukları
duygu ve davranışlar tarafından bel rlen yor. B r tapınağı z yaret
etmek nsanlara huzur ve huşu ver yorsa bu har ka b r şey. Ama bell
b r tapınak ş ddete ve çatışmaya yol açıyorsa ona ne d ye ht yacımız
olsun? Bu bell k şlev n y t rm ş b r tapınak. Meyve yer ne d ken
veren hasta b r ağaç yüzünden kavgaya tutuşmak ne kadar
mantıksızsa, huşu yer ne düşmanlığa yol açan başa bela b r tapınak
ç n kavga etmek de o kadar yers z.

H çb r tapınağa g tmemek ve h çb r tanrıya nanmamak da geçerl b r


seçenek. Son b rkaç yüzyılın kanıtladığı g b ahlaklı b r hayat sürmek
ç n Tanrı’nın adını anmaya ht yacımız yok. Muhtaç olduğumuz tüm
değerler la kl kte mevcuttur.
La kl k

Gölgen z tanıyın

La k olmak ne demekt r? La kl k k m zaman d n reddeden b r şeym ş


g b tanımlanıp la k nsanlar da neye nanmayıp ne yapmadıkları
üzer nden değerlend r l r. Bu tanım doğrultusunda, la kler h çb r
tanrıya ya da meleğe nanmaz, k l selere ya da cam lere g tmez ve
d n r tüel ve âdetlere katılmazlar. Bu açıdan la k dünya boş, n h l st
ve ahlakdışı b r şeyler tarafından doldurulmayı bekleyen boş b r kutu.

Bu tür olumsuz b r k ml ğ üstlenecek nsan pek yoktur. Kend ler n


la k olarak tanımlayanların la kl k anlayışıysa bambaşkadır. Onlara
göre la kl k şu veya bu d ne karşıtlıktan z yade tutarlı değer
yargılarıyla tanımlanan son derece olumlu ve akt f b r dünya
görüşüdür. Aslen pek çok la k değer çeş tl d nlerce de tanınıyor. Tüm
rfan ve hsanın kend tekel nde olduğunu düşünen k m cemaatler n
aks ne, la k nsanların en temel özell kler nden b r böyle b r dd ada
bulunmamalarıdır. Erdem ve b lgel ğ n bell b r yerve zamanda
gökten nd ğ ne nanmaz, tüm nsanların ortakdoğal m rası olduğunu
düşünürler. Dolayısıyla en azından k m değerler n dünyanın çeş tl
yerler ndek toplumlarda aynı şek lde görülmes ve
Müslümanlar, Hır st yanlar, H ndular ve ate stler tarafından
paylaşılması gayet normal.

D n l derler cemaatler ne genell kle katı b r şek lde ya bu devey


güders n ya bu d yardan g ders n derler; ya Müslümansındır ya da
değ ls n-d r. Ve Müslümansan d ğer öğret ler tamamen reddetmen
gerek r. Oysa la k nsanlar çeş tl k ml kler n b r arada bulunmasından
rahatsızlık duymazlar. La kl k çerçeves nde, la k et k kurallara bağlı
kaldığınız müddetçe Müslüman olsanız da, Allah’a dua etsen z de,
helal et tüket p hacca g tsen z de la k toplumun y b r üyes
sayılırsınız. Esasen m lyonlarca Müslüman,

Hır st yan ve H ndu’nun yanı sıra ate stler tarafından da kabul ed len
bu et k kurallar hak kat, merhamet, eş tl k, özgürlük, cesaret ve
sorumluluk değerler n kutsal addeder. Çağdaş b l m ve demokrat k
kurumlara dayanak oluşturur.

Tüm ahlak kuralları g b la k kurallar da toplumsal gerçekl kten z yade


er ş lmek stenen dealler yansıtır. Nasıl k Hır st yan toplumlar ve
kurumlar Hır st yan deal nden sapıyorsa, la k toplum ve kurumlar da
la k deallere er şmey başaramaz genell kle. Ortaçağda Fransa
kend n Hır st yan olarak tanımlayan b r krallıktı ama Hır st yan
sayılması pek de mümkün olmayan eylemlerden geç lm yordu (ez len
köylüler şah t). Çağdaş Fransa la kl k dd ası taşıyan b r devlet ama
Robesp erre günler nden bu yana özgürlüğün tanımını kafasına
est ğ g b bel rlemekten ger durmadı maalesef (kadınlar şah t).
Fransa ya da başka yerlerdek la k nsanların v cdan ya da ahlak
sorumluluktan yoksun olduğu anlamına gelmez bu. Sadece deallere
ulaşmanın kolay olmadığı anlamına gel r.

La kl k deal

Pek la kl k deal ned r? La kl ğ n savunduğu en öneml değer, nanca


değ l gözlem ve del llere dayalı hak kat. La kler hak kat n nançla
karıştırıl-mamasına çabalıyor. B r anlatıya büyük b r nançla
bağlıysanız bu b ze ps koloj n z, çocukluğunuz ve bey n yapınız
hakkında pek çok şey söyleyeb l r ama anlatının doğruluğunu
kanıtlamaz (güçlü nançlara çoğunlukla anlatı doğru olmadığında
ht yaç duyulur).

Ayrıca la kler bell b r grubu, nsanı ya da k tabı hak kat n velayet


sadece ama sadece o grup, k ş ya da k taba a tm şçes ne
kutsallaştırmaz. Onun yer ne kend n farklı şek llerde; fos lleşm ş
kem k kalıntılarında, uzak galaks lere a t görüntülerde, stat st ksel
ver tablolarında ya da çeş tl geleneklerden kalma yazıtlarda
gösteren hak kat kutsal sayarlar. Hak kat bu şek lde üstlenmek,
nsanlığın atomu parçalamasına, genomun ş fres n çözmes ne,
evr m sürec n n z n sürmes ne ve kend tar h n anlamasına mkân
veren çağdaş b l m n temel nde yatar.
La k nsanların savunduğu b r d ğer değer de merhamet. La k et k, şu
veya bu tanrının buyruklarına değ l çek len acıları der nlemes ne
kavramaya dayanır. Örneğ n la k nsanların c nayet şlememe sebeb
esk b r k tap tarafından yasaklanmış olması değ l öldürmen n
duyguları olan canlılara nanılmaz acılar yaşatmasıdır. Sırf “Tanrı
öyle ded ” d ye öldürmekten sakınan nsanların oldukça rahatsız ed c
ve tehl kel b r tarafı vardır.

Bu nsanları merhamet değ l taat yönlend r r ve bu nsanlar


tanrılarının kâf rler , cadıları, z na yapanları ya da yabancıları
öldürmey emrett ğ ne nanmaya başlarlarsa ne yaparlar k m b l r.

Elbette mutlak lah em rler olmadığı ç n la k et k sık sık zorlu


çel şk lere düşüyor. B r davranış b r ne zarar ver p başka b r ne y
gel yorsa ne olacak? Fak rlere yardım etmek ç n zeng nlerden daha
fazla verg almak et k m ? Zal m b r d ktatörü dev rmek ç n kanlı b r
savaşa g r l r m ? B r ülke sınırsız sayıda mültec kabul etmel m ?
La kler bu tür k lemlerle karşılaştıklarında, “Tanrı ne buyurmuş?” d ye
sormazlar. Onun yer ne, lg l tüm tarafların duyguları ölçülüp tartılır,
gen ş ölçekl gözlemler yapılıp olasılıklar değerlend r l r ve mümkün
mertebe az zarara yol açacak b r orta yol aranır.

Mesela, c nsell kle lg l tutumları düşünün. La k nsanlar tecavüz,


eşc nsell k, hayvanlarla c nsel l şk ye g r lmes ve ensest uygun
bulup bulmadıklarına nasıl karar ver r? Duyguları masaya yatırarak.
Tecavüz, lah b r emre aykırı olduğundan değ l ama nsanlara zarar
verd ğ nden elbette ahlaklı değ l. Oysa b rb r n seven k erkek
arasındak l şk de k mse zarar görmed ğ nden yasaklanmasına gerek
yok.

Pek ya hayvanlarla c nsel l şk ? Eşc nsel evl l ğe da r katıldığım pek


çok özel ve kamusal tartışmada lla b r çıkıp, “İk erkeğ n evlenmes
normalse o zaman neden b r erkekle b r keç n n evlenmes ne de z n
verm yoruz?” g b sorular sorar. La k bakış açısından cevap açık.
Sağlıklı l şk ler duygusal, z h nsel ve hatta manev der nl k gerekt r r.
Bu tür b r der nl k taşımayan evl l kler nsanı hüsrana uğratır,
yalnızlaştırır ve ps koloj k açıdan baltalar. İk erkek h ç şüphes z
b rb r n n duygusal, z h nsel ve manev ht yaçlarını karşılayab l r.
Keç ler ç n aynı şey geçerl değ l. Evl l ğ , la k nsanlar g b nsanların
y l ğ ne h zmet eden b r kurum olarak görüyorsanız böyle acay p b r
soru sormayı aklınızdan b le geç rmezs n z. Ancak evl l ğ b r tür
doğaüstü r tüel sanan nsanlar böyle b r soru sorab l r.

Pek ya baba ve kızı arasındak l şk ? İk s de nsan sonuçta; bunda


ne yanlış var? Şöyle k pek çok ps koloj k çalışma bu tür b r l şk n n
çocuğa aşırı derecede ve tedav s mümkün olmayan zararlar
verd ğ n göster yor. Ayrıca ebeveyn n zarar vermeye yönel k
eğ l mler n yansıtıyor ve yoğunlaştırıyor. Sap ens' n ruhu evr m
sürec nde a le bağlarıyla aşk bağlarının karışmasının y sonuçlar
vermeyeceğ şek lde gel şm ş. Bu yüzden ensest l şk ye karşı
gelmek ç n Tanrı'ya ya da Esk Ah t'e ht yacınız yok; konuya l şk n
ps koloj k çalışmaları okumanız yeterl .1

La k nsanların b l msel gerçekler savunmasının altında yatan sebep


budur. Dertler meraklarını g dermek değ l dünyadak acıyı nasıl en
y şek lde azaltab lecekler n öğrenmek. B l msel çalışmaların
rehberl ğ olmadan merhamet m z kör kalab l yor.

Hak kat ve merhamet savunmak beraber nde eş tl k lkes n de


savunmayı get r r. Ekonom ve s yasetle lg l sorulara da r f k rler
farklılık gösterse de la k nsanlar özünde tüm önceden bel rlenm ş
h yerarş lere kuşkuyla yaklaşır. K m çek yor olursa olsun, acı acıdır
ve k m bulmuş olursa olsun, b lg b lg d r. Bell b r m llet, sınıf ya da
c ns yet n deney m ya da buluşlarına öncel k tanımak b z hem
duyarsız hem de cah l kılar. La k nsanlar kend m lletler n n,
ülkeler n n ve kültürler n n eşs zl ğ nden gurur duymasına duyarlar
ama “eşs zl k” kavramıyla “üstünlük” kavramını b rb r ne
karıştırmazlar. Dolayısıyla kend m llet ve ülkeler ne karşı
özel görevler n n farkında olsalar da bu görevler ayrıcalıklı saymaz
ve nsanlığın bütününe karşı görevler n de sah plen rler.

Acıyı d nd rme ve hak kat arayışını özgürlük olmadan; düşünme,


araştırma ve tecrübe etme özgürlüğü olmadan sürdüremey z. Bu
yüzden la kler özgürlüğü savunur ve herhang b r metn n, kurum ya
da l der n doğruyla yanlışı bel rlemeye yetk l mutlak b r otor te hal ne
gelmes n stemezler. İnsanların her da m şüphe etme, tekrar bakma,
k nc b r görüş alma ve farklı b r yol deneme özgürlüğü olmalıdır.
La kler dünyanın evren n merkez nde harekets z durduğunu
sorgulayan Gal leo Gal le ’ye, 1789’da Bast lle’e akın ed p despot
XVI. Lou s rej m n dev ren halka ve beyaz yolculara ayrılmış otobüs
koltuğuna oturma cesaret gösteren Rosa Parks'a hayrandır.

Önyargılarla ve baskıcı rej mlerle savaşmak büyük cesaret ster ama


b lg eks kl ğ n kabul ed p b l nmeze doğru yol almak daha fazla
cesaret st yor. La k eğ t m, b r şey b lm yorsak cehalet m z kabul
etmekten ve yen del ller aramaya koyulmaktan korkmamayı öğret r
b ze. B r şey b ld ğ m z zanned yorsak b le f k rler m z
sorgulamaktan ve kend m z gözden geç rmekten kaçınmamalıyız.
Çoğu nsan b l nmezden korkar ve her soruya karşılık başı sonu bell
cevaplar almak ster. B l nmezl k korkusu el m z kolumuzu b r
zorbadan daha fena bağlayab l r. İnsanlar tar h boyunca b r d z
mutlak cevaba nanmazsak nsan toplumlarının sonunun geleceğ
end şes yle yaşamıştır. Oysa modern tar h, b lmed ğ n kabul ed p zor
sorular soran cesur nsanlardan oluşan toplumların, herkes n
sorgulamadan tek b r gerçeğ kabul etmek zorunda olduğu
toplumlardan hem daha zeng n hem de daha huzurlu olduğunu
gözler önüne serd . Hak kat kaybetmekten korkan nsanlar dünyaya
pek çok farklı açıdan bakmaya alışık nsanlardan daha saldırgandır.
Cevaplayamadığınız soruların faydası, sorgulayamadı-ğınız
cevapların faydasından fazladır genell kle.

Son olarak, la kler ç n sorumluluk da çok değerl d r. Dünyayı çek p


çev ren, kötüler cezalandırıp y ler ödüllend ren ve b z kıtlık, veba ya
da savaştan koruyan lah b r güce nanmazlar. O yüzden de b z,
etten ve kem kten yapılmış ölümlü varlıklar, yaptığımız ya da
yapmadığımız şeyler n tüm sorumluluğunu almalıyız. Dünyaya
sefalet hâk mse, çözüm bulmak b z m görev m z. La k nsanlar
çağdaş toplumların salgın hastalıkları y leşt rmek, açları doyurmak
ve dünyanın büyük kısmına barış get rmek g b muazzam
başarılarından gurur duyarlar. Bu başarıları herhang b r
lah koruyucuya atfetmek yers z olur; nsanların kend b lg s ve
merhamet sayes nde gerçekleşt ler. Ancak tam da aynı nedenle,
modern ten n soykırımdan ekoloj k tahr bata uzanan suçlarının ve
başarısızlıklarının sorumluluğunu da almalıyız. Muc ze olsun d ye
dua edeceğ m ze yardım etmek ç n ne yapab l r z d ye sormalıyız.

La kdünyanın başat değerler d r bunlar. Dahaönce de bel rt ld ğ


üzere, bu değerler n h çb r la kl ğe özgü değ ld r. Yahud ler de
hak kate, Hır st -yanlar da merhamete, Müslümanlar da eş tl ğe,
H ndular da sorumluluğa ve daha n ces n celer ne değer ver r. La k
toplum ve kurumlar bu bağlantıları kabullenmek ve d ndar Yahud ler ,
Hır st yanları, Müslümanları ve H nduları kucaklamaktan mutlu, yeter
k la k lkelerle d n doktr nler çatıştığında la kl k lkeler gözet ls n.
Örneğ n la k toplumda kabul göreb lmeler ç n Ortodoks Yahud ler n
Yahud olmayanları kend ler yle eş t görmes , Hır st yanların kâf rler
yakmaya kalkışmaması, Müslümanların fade özgürlüğüne saygı
göstermes ve H nduların kast s stem ne dayalı ayrımcılıktan
vazgeçmes gerek r.

Buna karşın d ndar nsanların Tanrı’yı reddetmes ya da geleneksel


r -tüeller n ve âdetler n bırakmaları g b b r beklent yoktur. La k
dünyada nsanların davranışlarına bakılır, ne g y p nasıl dua
ett kler ne değ l. B r nsan mezheb n n öngördüğü en değ ş k
kıyafetler g y p en alışılagelme-d k d n r tüeller düzenled ğ halde
la k değerlere der n bağlılık serg leyeb l r. Dünyada b r dolu Yahud
b l m nsanı, Hır st yan çevrec , Müslüman fem n st ve H ndu nsan
hakları savunucusu var. B l msel hak kate, merhamete, eş tl ğe ve
özgürlüğe r ayet eden herkes la k dünyanın üyes sayılır
ve takkeler n , haçlarını, türbanlarını ya da alın boyalarını çıkarmaları
ç n b r sebep yoktur.

Benzer nedenlerle, la k eğ t m çocuklara Tanrı’ya nanmamayı ve d n


ay nlere katılmamayı ben mseten karşı b r öğret barındırmaz. La k
eğ t m n yaptığı, çocuklara hak katle nancı ayırmayı, acı çeken tüm
varlıklara karşı merhametduymayı, tüm dünya sak nler n n b lgel ğ ne
ve deney mler ne değer vermey , b l nmezden korkmadan özgürce
düşüneb lmey ve kend eylemler n n yanı sıra dünyanın
sorumluluğunu da üstlenmey öğretmekt r.

Stal n la k m yd ?
Bu yüzden, la kl ğ ahlak yükümlülüklerden ya da toplumsal
sorumluluklardan yoksun d ye eleşt rmen n b r temel yoktur. Aslında
la kl kle lg l esas sorun bunun tam ters d r. Muhtemelen la kl k et k
çıtasını çok yüksek tutuyor. Çoğu nsan böyle dd alı lkeler hayata
geç rem yor ve gen ş toplumlar ucu açık b rhak katve merhamet
arayışına dayanılarak yönet lem yor. Toplumlar, özell kle savaş ya da
ekonom k kr z g b ac l durumlarda, ney n hak kat ney n yapılacak en
merhametl şey olduğundan em n olamasalar da hızlı ve
etk n davranmak zorundadır. Açık seç k tal matlara, akılda kalıcı
sloganlara ve teşv k ed c savaş naralarına ht yaçları var. Bel rs z
varsayımlar adına cepheye asker göndermek ve rad kal ekonom k
reformlar dayatmak zor olduğundan, la k akımlar dogmat k öğret lere
dönüşüp durur.

Örneğ n Karl Marx lk başta tüm d nler n nsanları kandırdığını ve


ezd ğ n söylem ş ve nsanları küresel düzen n gerçek doğasını kend
kend ler ne araştırmaya teşv k etm şt . Bunu tak p eden dönemlerde
devr m n yarattığı baskı ve savaş Marks zm’ katılaştırdı ve Stal n’ n
zamanına gel nd ğ nde Sovyet Komün st Part s 'n n resm düsturu,
küresel düzen n sıradan nsanların anlayamayacağı kadar karmaşık
olduğu ve bu yüzden de en doğrusunun her da m part n n aklına
güvenmek ve m lyonlarca masum nsanın hapse atılması ve nfaz
ed lmes durumunda b le part ne d yorsa onu yapmak olacağı
yönündeyd . Ç rk n b r tablo g b geleb l r ama part n n deoloj s n
bel rleyenler n defalarca açıkladığı g b devr m p kn ğe g tmeye
benzem yordu ve omlet yapılmak sten yorsa b rkaç yumurta
kırmak gerek yordu.

Stal n’e la k b r l der den l p den lemeyeceğ , şte bu sebeple la kl ğ


nasıl tanımladığımıza bağlıdır. İnd rgemec b r yaklaşımla olumsuz
tanımı kullanıp, “La k nsanlar Tanrı’ya nanmazlar,” dersek o vak t
Stal n kes nl kle la kt . Olumlu tanımı kullanıp, “La k nsanlar her tür
b l mdışı dogmayı reddeder ve hak kate, merhamete ve özgürlüğe
t mat ederler,” dersek o zaman Marx la k b r aydındı ama Stal n’ n
la kl kle uzaktan yakından alakası yoktu. Kend s tanrıtanımazdı ama
aşırı derecede dogmat k Stal n zm d n n n peygamber yd .
Stal n zm st sna b r örnek değ ld r. S yas yelpazen n d ğer ucunda,
kap tal zm de son derece açık görüşlü b l msel b r kuram şekl nde
doğmuştu ama zaman ç nde b r dogma b ç m n aldı. Çoğu kap tal st
sahadak koşulları d kkate almaksızın, serbest p yasa ve ekonom k
büyüme ş arını tekrarlayıp duruyor. Modernleşme, sanay leşme ya
da özelleşt rme sebeb yle zaman zaman ortaya çıkan türlü korkunç
sonuçlara rağmen kap tal zme canı gönülden nananlar, bunları
“büyüme sancıları” olarak başlarından savıp, her şey n b raz daha
büyümeyle düzelt leceğ ne söz ver yorlar.

Orta yolcu l beral demokratlar, la kl ğ n hak kat ve merhamet


arayışına hep daha sadık oldular ama onlar b le bazen konfor
sağlayan dogmalar adına yollarından sapıyorlar. Öyle k zal m
d ktatörler ve başarısızlığa uğramış devletler n harabeler yle karşı
karşıya kaldıklarında la kler n genell kle yaptığı şey, kayıtsız şartsız
nandıkları har kulade b r r tüel olan genel seç mlere bel bağlamak.
Irak, Afgan stan ve Kongo g b yerlerde genel seç m düzenlemen n
buraları s h rl b rdeğnekdeğm şg b Dan marka'nın
güneşl b rervers yonuna dönüştüreceğ ne da r sağlam b r nançla
savaşıp m lyarlar harcıyorlar. Ve bunu tekrarlanan başarısızlıklara,
genel seç m geleneğ olan yerlerde b le bu tarz r tüeller n daha
z yade otor ter halkçıları başa geç rmes ne ve ortaya çoğunluk
d ktatörlükler nden daha şahane b r şey çıkmamasına rağmen
yapıyorlar. Genel seç m n keramet n sorgulamaya
kalkarsanız çalışma kampına gönder lm yorsunuz belk ama
kafanızdan aşağı b r kova dogmat k tac z dökülüyor.

Tab tüm dogmalar aynı ölçüde zararlı değ ld r. K m d nsel nançların


nsanlığa faydası dokunduğu g b k m dogmaların da faydası
görülmüştür. Bu durum b lhassa nsan hakları doktr n ç n geçerl d r.
Hakların var olduğu tek yer, nsanların cat ed p b rb r ne anlattığı
h kâyeler. D nsel bağnazlık ve despot hükümetlerle mücadele
ed l rken, bu h kâyeler h kmet nden sual olunmaz b r dogma
mertebes ne çıkarılmış. İnsanların yaşamaya ya da özgürlüğe doğal
b r hakları olmasa da bu anlatıya nanç, otor ter rej mler n gücüne
gem vurmuş, azınlıkları çeş tl belalardan ve m lyarlarca nsanı en
ağır yoksulluk ve ş ddet koşullarından korumuş. Bu nedenle
nsanlığın mutluluğu ve refahına belk de gelm ş geçm ş d ğer tüm
doktr nlerden daha fazla katkı sağlamış.

Ama bu onun b r dogma olduğunu değ şt rm yor. Bu doğrultuda,


B rleşm ş M lletler’ n İnsan Hakları Evrensel Beyannames ’n n 19.
maddes , “Her ferd n f k r ve f k rler n açıklamak hürr yet ne hakkı
vardır,” der. Bunu s yas b r talep şekl nde değerlend r rsek (“Her
ferd n f k r ve f k rler n açıklamak hürr yet ne hakkı olmalıdır") akla
gayet yatkın gel yor. Ama her b r Sap ens doğal olarak “f k r hürr yet
hakkı” sah b d r ve bu yüzden de sansür b r doğa kanunu ç ğnemekt r
g b b r şeye nanırsak nsanlığa l şk n hak kat kaçırırız. Kend n z
“el nden alınamayacak doğal haklara sah p b r b rey” olarak
tanımladığınız sürece esasen k m olduğunuzu b lemez ve
toplumunuzla kend z hn n z (“doğal hak” ded ğ m z şeye nancınız
dah l) şek llend ren tar hsel etmenler anlayamazsınız.

Belk 20. yüzyılda, nsanlar H tler ve Stal n’le boğuşurken bu tür b r


cehalet n pek b r ehemm yet yoktu. Ama bu, 21. yüzyılda ölümcül b r
şeye dönüşeb l r çünkü artık b yoteknoloj ve yapay zekâ nsanlığın
tanımını değ şt rmeye tal p. Yaşam hakkını savunuyorsak
b yoteknoloj y ölümü alt etmek ç n m kullanacağız? Özgürlüğü
savunuyorsak algor tmalara g zl arzularımızı deş fre ed p tatm n
etme yet s m bahşedeceğ z? Tüm nsanlar eş t nsan haklarına
sah pse nsanüstüler n üstün hakları mı olacak? La k nsanlar
ç n “ nsan hakları” dogmat k b r nanç olarak kaldığı sürece, bu
soruları cevaplamakta zorlanacaklar.

însan hakları dogması öncek yüzyıllarda Eng z syon, anc en reg me


[esk rej m], Naz ler ve Ku Klux Klan’a karşı b r s lah olarak
gel şt r lm şt . İnsanüstülerle, robot- nsanlarla ve süper zekâ
b lg sayarlarla başa çıkmaya uygun b r donanıma sah p değ l. însan
hakları hareketler d nsel önyargılara ve zorbalara karşı tes rl b r
görüş ve savunma hattı gel şt rm şse de bu hat b z aşırı tüket mden
ve teknoloj k ütopyalardan koruyacak g b durmuyor.

Gölgey tanımak
La kl ğ Stal nc dogmacılıkla ya da Batı emperyal zm n n ve
denet ms z sanay leşmen n meyveler yle karıştırmamak gerek. Ama
bunların h çb r sorumluğu yoktur da den lemez. La k akımlar ve
b l msel kurumlar nsanlığı mükemmelleşt rme ve Dünya gezegen n n
haz neler n türümüze fayda sağlamak ç n kullanma vaad yle
m lyarlarca nsanı büyüled ler. Bu tür vaatler, vebanın ve kıtlıkların
üstes nden gelmen n dışında çalışma kamplarına ve er yen buzullara
da yol açtı. Bunun suçlusu temel la k dealler ve b l m n gerçek
bulgularını yanlış anlayıp çarpıtanların suçudur d yeb l rs n z.
Kes nl kle haklısınız. Ama bu tüm etk n akımların ortak sorunudur.

Örneğ n Hır st yanlık Eng z syon, Haçlı Seferler dünya genel nde
yerl kültürler n n baskıya maruz bırakılması ve kadınların yetk s z
kılınması g b büyük suçların mümess l d r. Hır st yan b r bu
sözlerden alınıp, bu suçların

Hır st yanlığın tamamen yanlış anlaşılması sonucu şlend ğ n


bel rteb l r. Hz. İsa sadece sevg y öğütlem ş ve Eng z syon onun
öğret ler n n korkunç b r şek lde çarpıtılmasına dayandırılmış. Bu
açıklamayı kabul edeb l r z ama Hır st yanlığı taşıdığı sorumluluktan
bu kadar kolay azat etmek yanlış olur. Eng z syon ve Haçlı
Seferler ’n dehşetle karşılayan Hır st yanlar bu felaketler
öylece ger de bırakamazlar; kend ler ne b rtakım zor soruları
yöneltmeler gerek r. Nasıl olmuş da “sevg d n ” saydıkları bu d n,
öyle b r k kere de değ l, defalarca çarpıtılmasına z n verm ş? Tüm
suçu Katol kler n fanat kl ğ ne atan Protestanların, İrlanda ya da
Kuzey Amer ka'dak Protestan sömürgec ler n davranışları hakkında
b r k tap okuması tavs ye ed l r. Aynı şek lde, Marks stler n kend ler ne
Marx'ın öğret ler n n hang yönünün çalışma kamplarına g den yolu
açtığını sorması, b l m nsanlarının b l msel projen n nasıl küresel eko-
s stem n denges n bozduğunu sorgulaması ve özell kle de
genet kç ler n Naz dönem nde Darw n’ n teor ler n n nasıl
saptırıldığını bret alması gerek r.

Her d n, deoloj ve nancın b r de gölges vardır ve hang öğret n n


tak pç s olursanız olun bu gölgey tanımanız ve safça, “B z m
başımıza böyle b r şey gelemez,” d ye avunmaktan kaçınmanız
gerek r. La k b l m n, çoğu geleneksel d ne karşı en azından b r büyük
avantajı var: kend gölges nden korkmuyorve lkesel olarak hatalarını
ve kör noktalarını kabul etmekten kaçınmıyor. Yüce b r gücün vah y
yoluyla b ld rd ğ mutlak b r gerçeğe nanıyorsanız, herhang b r
hatayı kabul etmen z mümkün olmaz, çünkü tüm anlatı boşa çıkar.
Ama yanılma payı bulunan nsanların hak kat arayışına
nanıyorsanız, hataların kabulü oyunun b r parçasıdır.

Dogmat k olmayan la k akımlar b raz da bu yüzden n speten


mütevazı vaatlerde bulunur. Kusurlarının farkında oldukları ç n
kademel ufak değ ş kl kler elde etmey umar, asgar ücret üç beş
dolar artırmaya, çocuk ölümler n b razcık da olsa azaltmaya
bakarlar. Durmadan mkânsızı vadetmek, aşırı özgüven sah b
dogmat k deoloj lere özgüdür. L derler , sank kanun
koyarak, tapınak nşa ederek ya da b r bölgey ele geç rerek tek b r
görkeml hareketle tüm dünyayı kurtarab leceklerm ş g b durduk yere
“sonsuzluk”, “namus” ve “günahlardan arınma” hakkında konuşurlar.

Hayatımızın gelm ş geçm ş en öneml kararlarını almanın eş ğ nde,


ben şahsen şaşmazlık dd ası taşıyanlardan z yade cehaletler n
kabul edenlere güvenmey terc h eder m. D n n z n, deoloj n z n ya da
dünya görüşünün dünyayı yönetmes n st yorsanız soracağım lk
soru şudur: “D n n z n, deoloj n z n ya da dünya görüşünüzün
düştüğü en büyükhata neyd ? Ney yanlış anladı?” C dd b r şey
bulup çıkaramazsanız, kend adıma s ze de güvenmem.
İV. Kısım

HAKİKAT

Küresel durumun vahamet nden bunalıp telaşlandıysanız doğru


yoldasınız. Küresel şley ş tek b r nsanın kavrayamayacağı denl
karmaşıklaştı. O halde, dünyaya l şk n hak kat nasıl anlayacağız ve
propaganda ve yanlış b lg lend rme tuzaklarından nasıl sakınacağız?
Cehalet

Sandığınızdan daha az şey b l yorsunuz

Öncek bölümlerde, ç nde bulunduğumuz dönemde yaşanan, fazla


abartılan terör zm tehd d nden yeter nce d kkate alınmayan teknoloj k
sıçramaya, en öneml sorun ve gel şmelerden bazıları ele alındı.
Tüm bunlar s ze fazla geld yse ve sıkıntıya kapılıp heps n tek
seferde s nd rmekte zorlandıysanız kes nl kle haklısınız. K msen n
yapab ld ğ b r şey değ l bu.

L beral düşünce son yüzyıllarda rasyonel b reye karşı muazzam


güven gel şt rd . B reyler bağımsız akıl sah b aktörler şekl nde
resmed p bu hayal yaratıkları modern toplumun temel yaptı.
Demokras , en y s n seçmen b l r görüşü üzer ne nşa ed lm şt r.
Serbest p yasa kap tal zm , müşter n n her zaman haklı olduğuna
nanır. Ve l beral eğ t m, öğrenc lere kend kend ler ne düşünmey
öğret r.

Ancak rasyonel b reye bu kadar bel bağlamak yanlıştır. Postkolonyal


ve fem n st düşünürler tarafından ortaya koyulduğu üzere “rasyonel
b rey”, üst sınıfbeyaz erkekler n otonom s n ve gücünü yücelten
şovence b r Batı fantez s olab l r. Daha önce de bel rt ld ğ g b
davranışsal ekonom stler ve evr msel ps kologlar, nsanların aldığı
çoğu kararın rasyonel anal zlerden z yade duygusal tepk lere ve
sezg sel kısa yol arayışlarına dayandığını ve duygularımızla
sezg ler m z n Taş Devr yaşamıyla başa çıkmaya elver şl
olmasına rağmen S l kon Devr ’nde maalesefyeters z kaldığını ortaya
koyuyor.

Sadece rasyonell k değ l b reysell k de b r m tt r. İnsanlar nad ren


kend kend ler ne düşünüp taşınırlar. Daha z yade gruplar hal nde
düşünürüz. B r çocuk yet şt rmek ç n tüm kab len n çabasına ht yaç
duyulması g b b r alet cat etmek, b r anlaşmazlığı çözmek ya da b r
hastalığı y leşt rmek ç n de kab len n ortak çabası gerek r. H çb r
b rey katedral, atom bombası ya da
uçak nşa etmek ç n gerekl her şeye vâkıf değ ld r. Homo sap ens'
d ğer hayvanlardan farklı kılan ve b z gezegen n efend s konumuna
yükselten b reysel aklımız değ l, büyük gruplar hal nde hep beraber
düşüneb lmem zd r.'

İnsanlar tek başlarına dünya hakkında utanç ver c düzeyde az şey


b l rler ve tar hsel süreç ç nde g derek daha az şeye vâkıfb r konuma
ger lem şlerd r. Taş Devr 'nde yaşayan avcı toplayıcı b r nsan kend
g ys ler n yapmayı, ateş yakmayı, tavşan avlamayı ve aslanlardan
kaçmayı b l rd . Günümüzde daha çok şey b ld ğ m z zannetsek de
kend başımıza çok daha az b lg ye sah b z esasında. Neredeyse
tüm ht yaçlarımız ç n başkalarının uzmanlığına güven yoruz.
İnsanlara sıradan b r fermuarın şley ş n ne ölçüde
b ld kler n n sorulduğu mahcup ed c b r deney yapılmış. Çoğu k ş
büyük b r özgüvenle gayet y b ld ğ n söylem ş; ne de olsa
mütemad yen fermuar kullanıyorlar. Sonra bu nsanlardan fermuarın
şley ş n eller nden geld ğ nce ayrıntılı anlatmaları stenm ş. Çoğunun
en ufak b r f kr n n b le olmadığı ortaya çıkmış.2 Steven Sloman ve
Ph l p Fernbach bu durumu “b lg yanılsaması” d ye adlandırıyor.
B rey olarak çok az şey b lmem ze karşın çok şey b ld ğ m z
zanned yoruz çünkü başkalarının kafasındak b lg lere kend
kafamızdaymış muameles yapıyoruz.

Bu lle de kötü b r durum değ l. Grup düşünces ne t madımız, b z


dünyanın efend s kıldı ve b lg yanılsaması sayes nde her şey kend
başımıza anlamak g b mkânsız b r çaba ç ne g rmeden
yaşayab l yoruz. Evr msel açıdan başkalarının b lg s ne
güvenmekHomo sap ens ç n nanılmaz faydalı oldu.

Fakat nsanın geçm şte anlam fade eden ama modern çağda sorun
çıkaran pek çok n tel ğ g b b lg yanılsamasının da olumsuz b r tarafı
var. Dünya g derek daha da karmaşıklaşıyor ve nsanlar ne olup
b tt ğ hakkında ne kadar cah l olduklarını algılayamıyorlar. Bunun
sonucunda meteoroloj ya da b yoloj hakkında neredeyse h çb r şey
b lmeyen b r , kalkıp kl m değ ş kl ğ ve genet ğ yle oynanmış
ek nlerhakkında s yas öner lerde bulunab l yor; ha-r tadalrak ya da
Ukrayna'nın yer n gösteremeyecek nsanlar, bu ülkelerde
ne yapılması gerekt ğ konusunda son derece kes n görüşlere sah p
olab l yorlar. İnsanlar cehaletler n n ayırdına pek sık varmazlar çünkü
kend ler n , benzer düşünen arkadaşlar ve düşündükler n olumlayan
haberlerden oluşan b r yankı odasına kapatırlar ve odada nançları
durmadan desteklen rken neredeyse h ç sorgulanmaz.’

İnsanlara daha çok ve daha n tel kl b lg sunmanın şler yoluna


koyması uzak b r ht mal. B l m nsanları yanlış f k rler daha y b r
b l msel eğ t mle g dermey , uzmanlar da Obamacare ya da küresel
ısınma g b konularda kamuoyunu kes n olgular ve uzman raporları
sunarak etk lemey umuyorlar. Bu tür umutlar nsanların gerçekten
nasıl düşündüğünü yanlış anlamanın b r sonucudur. Çoğu f kr m z
b reysel rasyonal te doğrultusunda değ l ortak b r grup düşünces
çerçeves nde şek llen yor ve gruba sadık kalmak ç n bu f k rlerden
vazgeçm yoruz. İnsanları bulgulara boğup b reysel
cehaletler n açığa çıkarmak, kuvvetle muhtemel ger teper. Pek çok
nsan fazla m ktarda bulgudan haz etmez ve elbette aptal h ssetmek
de stemez. Çay Part s taraftarlarını küresel ısınma hak kat ne kna
etmen n yolunun kend ler ne sayfalarca stat st ksel ver
göstermekten geçt ğ ne o kadar em n olmayın.4

Grup düşünces n n gücü öyle baskın k f k rler son derece rasgele


görünse de pençes nden kurtulmak zor. M sal, ABD'de sağ görüşlü
tutucular çevre k rl l ğ ve nesl tükenmekte olan türler g b konuları
sol görüşlü yen l kç lerden çok daha az umursuyorlar. Lou s ana'nın
çevre yasaları bu yüzden Massachusetts’ten çok daha gevşek. Alışık
olduğumuz b r durum olduğu ç n bu b ze normal gel yor ama aslında
oldukça şaşırtıcı. Tutucuların esk ekoloj k düzen n ve ata
topraklarının, orman ve neh rler n korunmasına daha çok önem
vermes beklen r. Aks ne yen l kç ler n de kırsal kes mler rad kal
değ ş klere uğratmaya, özell kle de amaç gel ş m hızlandırmak
ve yaşam standardını yükseltmekse, daha açık olması beklen r.
Ancak part n n bu meseleler konusundak yaklaşımı çeş tl tar hsel
rastlantılar sonucu bel rlend kten sonra, tutucular k rl derelere ve
kayıplara karışan kuşlara aldırış etmezken, sol tandanslı yen l kç ler
esk ekoloj k düzene zarar gelecek d ye korkar oldular.5
B l m nsanları b le grup düşünces n n gücünden azade değ l. Öyle k
bulguların kamuoyunu değ şt reb leceğ ne nanan b l m nsanları b le
b l msel grup düşünces n n kurbanı olab l yor. B l msel cemaat
bulguların tes r ne nandığı ç n bu cemaate bağlı nsanlar da aks
yöndek sayısız amp r k del le rağmen doğru bulguları öne sürerek
kamusal tartışmaları kazanab lecekler ne nanmayı sürdürüyor.

Benzer şek lde l beral zm n b reysel rasyonal teye duyduğu nanç da


l beral grup düşünces n n b r ürünüdür belk . Monty Python'un
Br an’m Hayatı f lm n n doruk noktalarından b r nde, aklı beş karış
havada b r güruh nsan Br an’ı Mes h sanar. Br an mür tler ne şöyle
seslen r: “Ben m tak pç m olmanıza gerek yok, k msen n tak pç s
olmanıza gerek yok! Kend kend n ze düşünmel s n z! Hep n z b rer
b reys n z! Hep n z farklısınız!” Heyecanlı k tle hep b r ağızdan
bağırır, “Evet! Hep m z b rey z! Evet, hep m z farklıyız!” Monty Python
1960’ların karşıkültürünün ortodoksluğunu alaya alıyordu ama aynı
şey rasyonel b reyc l k nanışının genel ç n de geçerl
sayılab l r. Çağdaş demokras ler hep b r ağızdan, “Evet, en y s n
seçmenler b l r! Evet, müşter her zaman haklıdır!” d ye bağıran
k tlelerle dolu.

Gücün kara del ğ

Grup düşünces ve b reyler n cehalet yle lg l sorun, bu dertten


sadece sıradan seçmenler n ve müşter ler n değ l, devlet
başkanlarının ve ş rket yönet c ler n n de mustar p olmasıdır.
L derler n el n n altında b r dolu danışman ve etk l st hbarat örgütler
var ama bu durum lla k her şey yoluna koymaya yetm yor. Dünyayı
yönet rken hak kat keşfetmek z yades yle zor. İş n z başınızdan
aşkın. Çoğu s yas l der ve ş rket patronu durmadan koşuşturuyor.
Oysa b r konuya der nlemes ne eğ lmek ç n çok zamana ve
özell kle de zaman harcama lüksüne ht yaç vardır. Ver ms z yolları
aşındırmak, açmazları keşfetmek, kuşku ve can sıkıntısına mahal
vermek ve m nnacık sezg tohumlarının yavaşça büyüyüp ç çek
açmasına müsaade etmek gerek r. Harcayacak zamanınız yoksa
hak kate asla ulaşamazsınız.
Daha fenası, büyük güç kaçınılmaz olarak hak kat çarpıtıyor. Güç
gerçekl ğ olduğu g b görmekten z yade onu değ şt rmeye da r b r
meseled r. El n zde çek ç varsa her şey ç v g b görünür ve el n zde
büyük b r güç varsa her şeye burnunuzu sokmanıza davet ye g b d r.
S z bu dürtüye kapılmama-yı başarsanız da etrafınızdak nsanlar
el n zde tuttuğunuz koca çek c asla unutmaz. S z nle konuşan
herkes n b l nçl ya da b l nçs z b r gündem vardır ve bu yüzden
söyled kler ne h çb r zaman bütünüyle nanamazsınız. H çb r sultan
ma yet ndek ler n ve kullarının hak kat d le get rd ğ ne nanamaz.

Bu yüzden de büyük güç, etrafındak uzayı büken kara del klere


benzer. Ne kadar yaklaşırsanız her şey o kadar çarpıklaşır.
Yörüngen ze g ren her kel me fazlasıyla ağırlaşır ve karşınıza
çıkanlar s z ya pohpohlar ya dare eder ya da s zden b r fayda
sağlamaya çalışırlar. Kend ler ne b r k dak kadan fazlasını
ayıramayacağınızı b l rler ve uygunsuz ya da muğlak b r
şey söylemekten çek nd kler ç n ağızlarından ya boş sloganlar
dökülür ya da kl şeler n en kötüsü.

B rkaç yıl önce İsra l başbakanı Benjam n Netanyahu’yla akşam


yemeğ ne davet ed ld m. Arkadaşlarım g tmemem konusunda ben
uyardı ama ben fırsatı tepmek stemed m. N hayet sadece kapalı
kapılar ardında öneml nsanlara fşa ed len k m büyük sırları
duyab l r m sandım. Ne büyük b r hayal kırıklığıydı! Yemekte
otuzkadar nsan vardı ve herkes Büyük Adam’ın lg s n çekmeye, onu
zekâlarıyla etk lemeye, yaltaklanmaya ya da çıkar sağlamaya
çalışıyordu. Ortamda büyük b r sırra vâkıf b r vardıysa da bu
sırrı kend s ne saklamakta son derece başarılıydı. Netanyahu’nun ya
da herhang b r n n suçu değ ld bu aslında; gücün çek m kuvvet n n
suçuydu.

Gerçekten hak kat n peş ndeysen z, gücün kara del ğ nden kaçmanız
ve kenarda köşede dolanıp b r sürü vak t harcamaya razı gelmen z
gerek r. Devr msel b lg nad ren merkeze ulaşır çünkü merkez
hal hazırdak b lg ler üzer ne kurulmuştur. Gücün merkez ne k m n
er ş p k m n er şemeyeceğ ne karar veren genell kle esk düzen n
bekç ler d r ve onlar da geleneklere uymayan rahatsız ed c f k rler
çer sokmamaya mey ll d r. Tab nanılmaz m ktarda zırvayı da
almazlar çer . Davos Dünya Ekonom k Forumu'na çağrılmak
b lgel ğ n z n b r gösterges sayılamaz. Bu sebeple merkez n
dışında uzun zaman geç rmekgerek yor; bu mevk b rtakım parlak
devr msel açılımlar barındırsa da burada çoğunlukla cah lce
tahm nler, çürütülmüş kuramlar, batıl dogmalar ve gülünç komplo
teor ler c r t atıyor.

Dolayısıyla l derler k arada b r derede kalıyorlar. Gücün merkez nde


kalınca dünyayı son derece çarpık b r şek lde görüyorlar. Kenara
köşeye çek lmeye kalkışırlarsa değerl zamanlarını boşa harcıyorlar.
Ve bu sorun ler de daha da c dd leşecek. Önümüzdek dönemlerde
dünya ş md k nden daha karmaşık b r hal alacak. Bu sebeple b reyler
ster p yon ster şah olsunlar, teknoloj k c hazlar, ekonom k eğ l mler
ve dünyayı şek llend ren s yas d nam kler hakkında daha az şey
b l yor olacaklar. Sokrates’ n k b n yıldan fazla b r süre önce
gösterd ğ üzere, bu tür koşullar altında yapab leceğ m z en y şey
b reysel cehalet m z kabullenmekt r.

Ama o zaman ahlak ve adalet ne olacak? Dünyayı anlayamıyorsak


doğruyla yanlışı, haklıyla haksızı nasıl ayırt edeceğ z?
Adalet

Adalet algımızın tar h geçm ş olab l r

Tüm algılarımız g b adalet algımızın da çok esk evr msel kökenler


vardır. İnsanların ahlak algısı m lyonlarca yıl süren evr m sürec nde
şek llenm ş, küçük avcı toplayıcı toplulukların yaşamında ortaya
çıkan toplumsal ve et k k lemlerle başa çıkmaya adapte olmuştur.
Beraber ava çıksak ve s z b r şey avlayamamış, bense b r gey k
vurmuş olsam, avımı s z nle paylaşmalı mıyım? Mantar toplamaya
çıkıp b r sepet dolusu mantarla gelsen z, s zden güçlü olmam bu
mantarları el n zden almama müsaade m eder? Veya ben öldürmey
planladığınızı b lsem, önce davranıp gecen n yarısı
boğazınızı kesmeye hakkım var mıdır?'

Kent n vahş doğasına atılmak üzere Afr ka savanasını ger de


bıraktığımızdan ber görünüşte değ şen pek b r şey yok. Günümüzde
yaşanan Sur ye ç savaşı, küresel eş ts zl kve küresel ısınma g b
sorunların esk dertler n büyük harflerle yazılmış hal nden baret
olduğu düşünüleb l r. Bu b r yanılgı. Boyut öneml ve çoğu açıdan
olduğu g b adalet açısından da ç nde yaşadığımız dünyayla uyumlu
değ l z.

Sorun, b r değer yargısı sorunu değ l. 21. yüzyılda hem la k hem de


d n pek çok değer yargısı bulunuyor. Sorun, bu değer yargılarını
karmaşık küresel dünyada uygulamaya koymak. Sayılar başa bela.
Avcı toplayıcıların adalet algısı b rkaç düz ne nsanı ve b rkaç düz ne
k lometrekarey lg lend ren k lemlerle başa çıkmak üzere
yapılandırılmıştır. Kıtalara yayılmış m lyonlarca nsanın b rb r yle
l şk s n kavramaya çalıştığımızdaysa ahlak duygumuz allak bullak
oluyor.

Adalet b r d z soyut lken n yanı sıra somut sebep sonuç l şk ler n


anlamayı da gerekt r r. Çocuklarınızı doyurmak ç n mantar
topladıysanız ve
ben bu mantarları zorla el n zden alıp tüm uğraşınızı boşa çıkararak
çocuklarınızın aç uyumasına yol açarsam haksızlık etm ş olurum.
Bunu anlamak kolay çünkü sebep sonuç l şk s gayet açık. Ne yazık
k çağdaş küresel dünyamıza has özell klerden b r de fazlasıyla
dallanıp budaklanmış, karmaşık nedensel l şk ler barındırmasıdır.
Karıncayı b le nc tmeden ev mde huzur ç nde otursam da solcu
akt v stlere göre İsra l askerler n n ve Batı Şer a sak nler n n
yanlışlarına baştan sona ortak sayılırım. Sosyal stlere göre
yaşadığım rahat yaşamı Üçüncü Dünya ülkeler ndek ç karartıcı
atölyelerde çalıştırılan çocuklara borçluyum. Hayvan hakları
savunucularının hatırlattığı üzere, dünyanın en dehşet ver c
suçlarından b r yle (m lyarlarca ç ftl k hayvanının zal mce b r
sömürüye maruz bırakılmasıyla) ç çe yaşıyorum.

Tüm bunlar gerçekten de ben m suçum mu? Cevap vermek kolay


değ l. Varlığım akıllara durgunluk verecek b r ekonom k ve s yas
l şk ler ağına bağlı bulunduğu ve küresel nedensel bağıntılar bu
denl kördüğüm olduğu ç n bu yed ğ m şey n kaynağı ne, g yd ğ m
ayakkabıları k m yapmış, emekl l k fonumla ne şler çevr l yor g b en
bas t soruları b le cevaplamakta zorluk çek yorum.2

Neh r hırsızlığı

İlkel b r avcı toplayıcı gayet y b l rd yed ğ şey n kaynağını (kend


toplamıştı), çarıklarını k m n yaptığını (az lerde uyuyordu) ve
emekl l k fonunun ne yaptığını (çamurda oynuyordu; o zamanlar
nsanların tek b r emekl l k fonu vardı ve adına da “çocuk” den yordu).
Ben bu avcı toplayıcıdan daha cah l m. Yıllar süren araştırmalar
sonucu oy verd ğ m hükümet n dünyanın b r ucundak karanlık b r
d ktatöre el altından s lah sattığını ortaya çıkarab l r m. Ama
bunu öğrenene kadar geçen süre ç nde, akşam yed ğ m yumurtaları
yumurtlayan tavukların kader g b çok daha elzem b lg ler es geç yor
olab l r m.

S stem öyle b r şek lde teşk latlanmış k b r şeyler öğrenmek ç n


çaba göstermeyenler cehalet ç nde mutlu mesut yaşarken, ş n ç
yüzünü öğrenmeye çalışanlarsa hak kate ulaşmakta büyük zorluk
çek yor. Küresel ekonom k s stem ben m adıma ve haber m olmadan
boyuna çalıp çırparken, ben m çalıp çırpmaktan kaçınmam nasıl
mümkün olacak? Eylemler sonuçlarına göre değerlend rmen z
(çalmak yanlıştır çünkü mağdurları zor duruma düşürmüş olursunuz)
ya da sonuçlardan bağımsız olarak uyulması gereken kat görevlere
nanmanız (çalmak yanlıştır çünküTanrı öyle d yor) h çb r şey
değ şt rmez. Sorun, aslında ne yaptığımızı kavramanın son derece
güç b r hale gelm ş olmasıdır.

Çalmayacaksın emr , çalma eylem n n s ze a t olmayan b r şey kend


eller n zle f len el koymak anlamı taşıdığı b r dönemde formüle
ed lm ş. Ancak hırsızlığa da r gerçekten öneml tartışmalar artık
bütünüyle farklı senaryolar üzer nden dönüyor. Varsayalım büyük b r
petrok mya ş rket n n h sseler ne ıo b n dolar yatırıyorum ve yılda
yüzde 5 kâr elde ed yorum. Ş rket büyük kazançlar elde ed yor çünkü
dışsallıklar ç n verg ödem yor. Yören n su kaynaklarına, halk
sağlığına ya da bölgen n doğal hayatına verd ğ hasarı
umursamadan zeh rl atıklarını yakındak b r dereye döküyor.
Servet n kullanıp kend s n herhang b r tazm nat taleb nden
koruyacak b r avukat ordusuna sah p. Ayrıca daha sağlam çevre
yasaları çıkarılmasına engel olmak ç n lob faal yetler yürütüyor.

Bu ş rket “b r nehr çalmakla” suçlayab l r m y z? Pek şahsen ben ?


K msen n ev n soyduğum ya da cüzdanından paralarını yürüttüğüm
yok. Bu ş rket nasıl kazanç sağlıyor haber m yok. Bu h sse
senetler ne yatırım yaptığımı b le hatırlamıyorum belk . O zaman
hırsız sayılır mıyım? Konuyla lg l tüm gerçekler b lmem n b r yolu
yoksa, nasıl ahlaklı davranab l r m?

Bu sorun “n yet ahlakı” yoluyla baştan savılab l r. Öneml olan neye


n yet ett ğ m, tam olarak ne yaptığım ya da yaptığım şey n sonucu
değ l. Fakat her şey n b rb r yle ç çe geçt ğ b r dünyada en müh m
ahlak zorunluluk b lme zorunluluğu. Modern tar h n en büyük suçları
sadece nefret ve açgözlülükten kaynaklanmadı. Cehalet n ve
umursamazlığın rolü belk daha b le fazlaydı. Afr ka ya da
Karay pler’e adımını b le atmamış sev ml İng l z hanımlar, Londra
borsasından h sse senetler ve bonolar alarak Atlas
Okyanusu’nda yapılan köle t caret n f nanse ett . Sonra da
akşamüstü çaylarına, çek len cehennem azabından b haber,
köleler n çalıştığı tarlalardan gelen kar beyaz şekerler attılar.

1930’ların sonlarında Almanya'dayaşayan yerel b r postane müdürü,


belk de emr ndek ler n y l ğ n düşünen ve sıkıntı ç ndek nsanların
kayıp postalarını bulmaya şahsen yardım eden düzgün b r
vatandaştı. İşe lk gelen ve en son paydos eden, kar fırtınalarında
b le postaları zamanında yet şt ren b r . Ama dare ett ğ bu yetk n ve
dostane postane Naz devlet n n s n r s stem n oluşturan elzem
hücrelerden b r yd . Irkçı propagandanın, Wehrmacht’ın celpler n ve
SS koluna let len katı em rler n çabucak yer ne ulaşmasını
sağlıyordu. Ne olup b tt ğ n öğrenmeye canıgönülden çabalamayan
nsanların n yetler nde ters b r şey vardır.

Pek “canıgönülden çabalamak” neye tekabül ed yor? Tüm


ülkelerdek posta müdürler letecekler postaları açıp ç nde devlet
propagandası bulduklarında st fa ya da syan mı etmel ? 193o arın
Naz Almanya'sına mutlak b r ahlak yargısıyla bakmak kolay çünkü
sebep sonuç l şk s n n nereye vardığını b l yoruz. Ama ger ye dönüp
bakma avantajı olmadan kes n ahlak yargılarına varmak b z aşab l r.
Acı gerçek şu k bu denl karmaşıklaşmış b r dünya avcı toplayıcı
bey nler m ze fazla gel yor.

Çağdaş dünyada çoğu haksızlık, k ş sel hükümlerden z yade büyük


ölçekl yapıların yanlı tavırlarından doğuyor ve avcı toplayıcı
bey nler m z yanlı yapısal tavırları fark edecek şek lde
evr mleşmem ş. Hep m z bu tür yanlı tavırların en azından b r
kısmına şt rak ed yoruz ve bunların heps n keşfetmeye ne vakt m z
ne enerj m z var. Bu k tabı kaleme almak, bana şahsen ders oldu.
Küresel meseleler tartışırken her da m yeryüzünün
seçk nler n n bakış açısına öncel kver p dezavantajlı grupları k nc
plana tme tehl kes yle karşı karşıyayım. Gündem küresel seçk nler
bel rled ğ nden onların görüşler n ıskalamak mümkün değ l. Oysa
dezavantajlı gruplar mütemad yen susturuluyor ve bu yüzden -kasten
kötülük olsun d ye değ l, saf cehaletten-onları unutup geçmek kolay.
Mesela Tazmanyalı Aborj nler n kend ler ne has görüşler ve dertler
hakkında h çb r şey b lm yorum. Hatta o kadar b lm yorum k daha
önce yazdığım k taplardan b r nde bu halkın Avrupalı yerleş mc ler
tarafından yok ed ld kler ç n artık var olmadığını varsaymıştım. Oysa
kökenler Tazmanya'nın Aborj nler ne uzanan b nlerce nsan ve bu
nsanların kend ler ne has pek çok sorunu var; varlıklarının sık sık
eğ t ml akadem syenler tarafından b le görmezden gel nmes g b .

Şahsen dezavantajlı b r gruba dah lsen z ve bu grubun bakış açısını


doğrudan ve der nlemes ne b l yor olsanız da tüm dezavantajlı
grupların bakış açısını anlıyor sayılmazsınız. Her grup ve alt grubun
ç ne düştüğü fanus, ç fte standart, yerleş k hakaret ve kurumsal
ayrımcılık lab rent farklı. Otuz yaşındak Afro-Amer kan b r adamın,
Afro-Amer kan b r adam olmak konusunda otuz yıllık deney m var.
Ama Afro-Amer kan b r kadının, Bulgar b r Roman, kör b r Rus ya da
lezb yen b r Ç nl olmak konusunda h çb r deney m yok.

Bu Afro-Amer kan adam büyürken defalarca pol s tarafından


durdurulup ortada h ç sebep yokken üstü aranmış; Ç nl lezb yen n
asla maruz kalmadığı b r şey bu. Buna karşın, Afro-Amer kan b r
a leye doğmuş ve Afro-Amer kanların yaşadığı b r mahallede
büyümüş olduğundan etrafı kend s g b nsanlarla, ona hayatta
kalmak ve başarılı olmak ç n gerekl b lg ler öğretenlerle çevr l . Ç nl
lezb yen n a les , lezb yen mahalles nde oturan lez-b yen b r a le değ l
ve belk de kend s ne öneml hayat dersler verecek k mses olmadı.
Dolayısıyla Balt more'da büyümüş b r s yah olmak
Hangzhou'da büyümüş b r lezb yen n mücadeles n anlamayı
kolaylaştırmaz.

Öncek dev rlerde bu daha az önem taşıyordu çünkü dünyanın öbür


ucundak nsanların dertler nden sorumlu değ ld n z. S z n kadar
şanslı olmayan komşularınıza yakınlık duymanız yeterl yd genell kle.
Ancak günümüzde kl m değ ş kl ğ ve yapay zekâ g b büyük küresel
tartışmalar Tazmanya'dan Hangzhou ya da Balt more’a herkes
etk l yor, o yüzden tüm bakış açılarını hesaba katmalıyız. Fakat bunu
k m yapab l r? K m dünya genel nde b nlerce kes şen grubun
b rb r yle l şk ağını kavrayab l r?3
Boyutu küçültmek m göz ardı etmek m ?

Gerçekten stesek de çoğumuz dünyaya hâk m asl ahlak sorunları


anlamaya mukted r değ l z artık. İnsanlar k avcı toplayıcı ya da k
komşu klan arasındak l şk ler kavrayab l r ancak m lyonlarca
Sur yel , 500 m lyon Avrupalı ya da gezegen m zde yaşayan tüm
kes şen grup ve alt gruplar arasındak l şk ler kavramaya yetecek
donanımları yok.

Bu ölçekte ahlak açmazları kavramaya çalışırken genell kle dört


yöntemden b r terc h ed l r. İlk ölçeğ küçültmek: Sur ye ç savaşını
k avcı toplayıcı arasında cereyan ed yormuşçasına değerlend rmek;
Esad rej m n ve ona başkaldıranları, b r y d ğer kötü b rer şahıs
olarak ele almak. Böylece çatışmanın tar hsel karmaşıklığının yer ne
bas t ve net b r h kâye yerleşt r l r.4

İk nc s , ç parçalayıcı b r nsan h kâyes n tüm çatışmanın tems lc s


şekl nde kullanmak. Çatışmanın karmaşıklık boyutunu stat st kler ve
eks ks z ver ler aracılığıyla anlatmaya kalkışırsanız nsanlar
lg lenmez, oysa b r çocuğun kader ne da r nsan b r h kâye gözyaşı
pınarlarını harekete geç r r, s n rler ayağa kaldırır ve sahte b r ahlak
kes nl k yaratır.5 Pek çok hayır ku-rumunun uzun süred r vâkıf olduğu
b r şey bu. D kkate değer b r deney dah l nde, nsanlardan Rok a
adında yed yaşındak fak r b r Mal l çocuk ç n bağışta bulunmaları
stenm ş. Çoğu nsan çocuğun h kâyes nden etk len p yürekler n ve
cüzdanlarını açmış. Ama Rok a'nın k ş sel h kâyes n n yanı sıra
Afr ka’dak fak rl k sorununun genel ne da r stat st kler de
sunulduğunda deney n muhataplarının yardım etmeye daha az
hevesl olduğu gözlemlenm ş. Başka b r çalışma dah l nde,
araştırmacılar hem b r hasta çocuk hem de sek z hasta çocuk ç n
bağış toplamayı denem ş. İnsanlar tek çocuğa sek zl gruptan daha
çok para verm şler.6

Büyük ölçekl ahlak açmazları ele almanın üçüncü yöntem , komplo


teor ler uydurmak. Küresel ekonom nasıl şl yor ve bu y m yoksa
kötü b r şey m ? Durum algılanamayacak kadar karmaşık. Perde
arkasındak y rm mul-t m lyarder n pler el nde tuttuğunu,
servetler ne servet katmak ç n medyayı yönet p savaş çıkarttıklarını
kurgulamak çok daha kolay. Bu tür fantez ler neredeyse her zaman
temels zd r. Çağdaş dünyanın karmaşıklığı sadece ahlak algımızı
değ l, yönet msel yeteneğ m z de aşıyor. Mult m lyarderler, CIA,
Masonlar ve S yon L derler dah l h ç k mse dünyada ne olup
b tt ğ ne gerçekten hâk m değ l. Demek k k mse pler el nde hakkıyla
tutab lecek durumda değ l.7

Bu üç yöntem, dünyanın gerçek karmaşıklığını yadsımaya çalışıyor.


Dördüncü ve en uç yöntem, b r dogma yaratıp kad r mutlak
varsaydığımız b r kurama, kurum ya da l dere bütünüyle nanmak ve
o b z nereye çekerse o yöne g tmek. D nsel ve deoloj k dogmaların,
ç nde bulunduğumuz b l msel çağda hâlâ oldukça çek c gelmes n n
neden tam olarak bu: üzer m ze çöken karmaşık gerçekl kten
kaçab leceğ m z sığınılacak b r l man sunuyorlar. Daha önce de
bel rt ld ğ g b la k akımlar da bu tehl keden muaf değ l. B l msel
hak kate son derece bağlı ve tüm d nsel dogmaları reddederekyola
koyulsanız b le, gerçekl ğ n karmaşıklığı er ya da geç öyle bunaltıcı
b r hal alır k sorgulanmaması gereken b r doktr n cat etmek gerek r.
Bu tarz doktr nler nsanların kafasını rahatlatıp ahlak kes nl k
sağlasa da adalet sağlayıp sağlamadıkları tartışılır.

O halde, ne yapacağız? L beral dogmayı ben msey p seçmen ve


müşter b reyler n oluşturduğu k tlelere m güvenmel y z? Yoksa
b reyc yaklaşımı redded p, tar htek pek çok esk kültürün yaptığı g b
toplulukları dünyayı beraber anlamlandırmaya mukted r m
kılmalıyız? Ama böyles b r çözüm b z anca b reysel cehalet
sofrasından kaldırıp yanlı grup düşünces şölen ne oturtur. Avcı
toplayıcı kab leler, köy komünler ve hatta kentlerdek mahalleler
ortak sorunları hakkında beraberce düşüneb l rler. Ama artık
karşımızda küresel sorunlar var ama küresel b r topluluk yok. Ne
Facebook ne m ll yetç l k ne de d n böyle b r toplum yaratmanın
eş ğ nde. Mevcut nsan kab leler küresel hak kat kavramaktan
z yade kend k ş sel çıkarlarını gözetme derd nde. Amer kalılar,
Ç nl ler, Müslümanlar, H ndular; h çb r “küresel topluluk”
boyutunda değ l. O yüzden gerçekl ğ nasıl yorumladıklarına güven
olmaz.
O zaman pes ed p nsanların hak kat anlama ve adalet sağlama
çabası suyadüşmüştür mü d yel m? Resmen hak kat sonrası döneme
m g rd k?
Hak kat Sonrası

K m yalan haberler kalıcıdır

Bugünlerde sık sık “hak kat sonrası” çağında yaşadığımız ve dört b r


yanımızın yalanlar ve kurmacalarla çevr l olduğu söylen yor.
Örneklere rastlamakta zorluk çek lm yor. Bu m nvalde, Şubat 2014'ün
sonlarına doğru, Üzerler nde herhang b r ordu n şanı bulunmayan
Rus özel harekât b r mler Ukrayna’ya g rd ve Kırım’dak b rtakım k l t
noktaları şgal ett . Rus hükümet ve Başkan Put n, bunların Rus
b rl kler olduğunu durmadan reddett ler ve sözkonusu şgalc ler
Ruslarınk ne benzer müh mmatları yerel dükkânlardan tem n etm ş
olab lecek b rtakım kend l ğ nden oluşmuş “nefs müdafaa grupları”
şekl nde tanımladılar.1 Put n ve yardımcıları, bu abesle şt gal
dd aları d le get r rken yalan söyled kler n n gayet b l nc n-deyd ler.

Rus m ll yetç ler bu yalanı daha büyük b r hak kate h zmet ed yor
d ye hoş göreb l r. Rusya savaşa g tm şt ve haklı b r ülkü uğruna
nsan öldürmek mübahsa yalan söylemek de mübah değ l m yd ?
Ukrayna’ya saldırılmasını gerekçelend rd ğ öne sürülen haklı ülkü,
kutsal Rus m llet n n korunmasıy-dı. Rusya’nın m ll m tler ne göre
Rusya azgın düşmanların şgal ve parçalama çabalarına rağmen
b nlerce yıl ayakta kalmayı başarmış kutsal b r varlık. Moğollar,
Polonyalılar, İsveçl ler, Napolyon’un BüyükOrdusu (Grande
Armee) ve H tler' n Wehrmacht’ının ardından ş md de NATO, ABD
ve AB Rusya'yı parçalara ayırmaya ve bu parçalardan Ukrayna g b
“sahte ülkeler” kurmaya çalışıyordu. Çoğu Rus m ll yetç s n n
nazarında Ukraynalıların Ruslardan ayrı b r m llet olduğu, Rus
m llet n n b rl ktel ğ n sağlamak adına kutsal b r yola baş koymuş
Başkan Put n' n ağzından çıkab lecek herhang b r şeyden çok daha
büyük b r yalandır.

Ukrayna vatandaşları, dış gözlemc ler ve profesyonel tar hç ler bu


açıklamayı s n r bozucu bulup Rus cephanel ğ nden çıkma b r çeş t
“yalan bombası” olarak değerlend recekt r. Ukraynalıların b r m llet ve
Ukrayna’nın bağımsız b r ülke olmadığını dd a etmek b r d z tar hsel
gerçeğ h çe saymaktır. Örneğ n Rusya’nın b rl k ç nde bulunduğu
dd a ed len b n yıl ç nde K ev ve Moskova’nın aynı ülke sınırlarında
yer aldığı süre sadece üç yüz yıl kadardır. Ayrıca bu tavır, Rusya’nın
daha önceden kabul ett ğ ve bağımsız Ukrayna'nın egemenl ğ n ve
sınırlarını koruyan çeş tl uluslararası yasa ve anlaşmaları hlal
ed yor. En öneml s de m lyonlarca Ukraynalının kend ler ne da r
düşünceler h çe sayılıyor. Bu nsanlar k m oldukları konusunda söz
sah b değ ller m ?

Ukraynalı m ll yetç ler dünyada sahte ülkeler bulunduğu konusunda


h ç şüphes z Ruslarla f k r b rl ğ edecekt r. Ama Ukrayna onlardan
b r değ l. Onlara göre bu ülkeler “Lugansk Halk Cumhur yet ” ve
“Donetsk Halk Cumhur yet ” g b Rusya'nın durduk yere Ukrayna'ya
saldırmasının üstünü örtmek ç n kurduğu devletler.2

Hang tarafı tutarsanız tutun, sadece asker olayların değ l tüm b r


tar h n ve m llet n uydurulab ld ğ , gerçekten de korkunç b r hak kat
sonrası dönemde yaşıyoruz g b görünüyor. Ama madem ş md
hak kat sonrası dönemdey z, hak kat n altın çağı ne zaman yaşandı?
1980’ler? 1950'ler? 1930'lar? Ve hak kat sonrası döneme geç ş ne
tet kled ? İnternet m ? Sosyal medya mı? Put n ve Trump'ın
yükselme dönem m ?

Tar he şöyles ne b r bakmak propaganda ve yanlış b lg lend rmen n


yen b r şey olmadığını ve tüm b r m llet nkâr etme ve sahte ülkeler
yaratma alışkanlığının uzun b r şeceres n n olduğunu ortaya koyar.
1931’de Japonlar Ç n'e savaş açmaya gerekçe yaratmak ç n kend
kend ler ne düzmece saldırılar düzenley p şgal gerekçelend rmek
ç n Manchukuo adlı sahte b r ülke yaratmıştı. Ç n de uzunca süreler
T bet d ye bağımsız b r ülke olduğunu nkâr etm şt . İng ltere'n n
Avustralya’yı ele geç rmes “h ç k msen n toprağı” anlamına gelen
terra null us doktr n ne dayandırılarak 50 b n yıllık Aborj n tar h etk n
b r şek lde h çe sayılmıştı.

20. yüzyılın başlarında S yon stler n sıkça kullandığı sloganlardan


b r , topraksız b r halkın [Yahud ler] halksız b r toprağa [F l st n]
dönüşünden dem vuruyordu. İşler ne öyle geld ğ ç n yerl Arap
nüfusunu yok saymışlardı. İsra l Başbakanı Golda Me r’ n 1969'da
sarfett ğ şu sözler yankı uyandırmıştı: F l st n halkı d ye b r şey yok,
h çb r zaman da olmadı. Bu tür görüşler, olmayan b r şeyle yıllardır
süren s lahlı çatışmaya rağmen, günümüzde b le yaygın b r şek lde
kabul görüyor İsra l’de. Örneğ n Şubat 2016’da m lletvek l Anat
Berko, İsra l Parlamentosu’nda b r konuşma yapıp F l st n halkının
gerçekl ğ nden ve tar h nden şüphe duyduğunu ortaya koydu.
Kanıtı? Arapçada “p” d ye b r harf b le yok, “Palest n an” d ye b r halk
nasıl olsun (Başka d llerde F l st n'e Palest ne den yor. F l st n adı
Türkçeye, “p” yer ne “f” kullanılan Arapçadan geçm ş).

Hak kat sonrasının canlı türler

Aslında nsanlar hep hak kat sonrası dönemde yaşamış. Homo


sap ens hak kat sonrası döneme a t, gücünü kurmacalar üreterek
onlara nanmaktan alan b r canlı türüdür. Kend kend n güçlend ren
m tler Taş Devr 'nden bu yana nsan topluluklarının h zmet nde
olmuştur. Esasen Homo sap ens, gezegen ele geç rmes n her
şeyden önce nsanlara özel bu kurmaca yaratma ve yayma
yeteneğ ne borçludur. Çok sayıda yabancıyla şb rl ğ yapab len tek
memel b z z çünkü sadece b z kurmaca anlatılar cat ed p bunları
yayab l yor ve m lyonlarca başka nsanı da bunlara nanmaya kna
edeb l yoruz. Herkes aynı kurmacaya nandığı müddetçe, aynı
yasalara uyup etk n b r şek lde şb rl ğ yapmamız mümkün.

Bu yen ve korkunç hak kat sonrası dönem n öncüsü olmakla


Facebo-ok, Trump ya da Put n' sorumlu tutuyorsanız kend n ze şunu
hatırlatın: yüzyıllar önce m lyonlarca Hır st yan, İnc l' n olgusal
gerçekl ğ n sorgulamaya kalkışmadan, kend ler n m toloj k b r
balonun ç ne hapsetm ş ve Müslümanlar da sorgusuz suals z
Kuran'a nanmış. B n yıl boyunca nsan toplumları ağında yer alan
“haber” ve “olgu” n tel ğ ndek çoğu şey, cesur haberc ler n yeraltının
en der n katmanlarından canlı yayın yaparak duyurduğu muc ze,
melek, bl s ve cadılara l şk n şeylerd . Havva'nın aklının b r yılan
tarafından çel nd ğ ne, tüm kâf rler n ruhunun cehennemde cayır
cayır yandığına ya da kâ natın yaratıcısının Brahma kastından
b r n n dokunulmaz kastından b r yle evlenmes nden h ç
hoşlanmadığına da r el m zde sıfır kanıt var ama y ne de m lyarlarca
nsan bu h kâyelere b nlerce yıl boyunca nanmayı sürdürdü. K m
yalan haberler kalıcıdır.

D n yalan haberle b r tutmamın pek çok nsanı kızdıracağının


farkındayım ama mesele tam da bu. B n k ş uydurma b r h kâyeye
b r ay nanırsa bu yalan haber sayılıyor. B r m lyar k ş böyle b r şeye
b n yıl nanırsa bunun adı d n oluyor ve nananların duygularını
nc tmemek (ya da öfkeler n üzer m ze çekmemek) ç n “yalan haber”
d ye tanımlamamamız temb hlen yor. Yalnız d n n potans yel y l ğ n
ve etk nl ğ n yok saymadığıma d kkat çekmek ster m. Aks ne.
Kurmaca y s yle kötüsüyle nsanların el ndek en etk n araçlardan
b r d r. D nsel öğret ler, nsanları b r araya get rerek büyük ölçekl
şb rl ğ n mümkün kılıyor. İnsanları ordu ve hap shaneler n yanı sıra
hastaneler, okullar ve köprüler nşa etmeye teşv k ed yor.
Adem'le Havva h ç var olmadı ama Chartres Katedral hâlâ güzel.
İnc l’ n büyük b r kısmı kurmaca ama y ne de m lyarlarca nsanı
coşkulandırıp hayırsever, ce-surve yaratıcı olmaya sevk edeb l yor;
tıpkı Don Qu jote, Savaş ve Barış, Harry Potter ve benzer d ğer ünlü
kurmaca eserler g b .

K m ler İnc l'le Harry Potter'ı aynı kefeye koymamdan da rahatsızlık


duyab l r. B l me kafası çalışan b r Hır st yan, İnc l'de yer alan tüm
hataları ve m tler , kutsal k taplar gerçek b r olay anlatısı şekl nde
değ l de der n anlamlar çeren metaforlar şekl nde okunmalıdır
d yerek bertaraf edeb l r. Pek aynı şey Harry Potter ç n de geçerl
değ l m ?

Köktend nc b r Hır st yan'sanız, İnc l'de yazan her kel men n b reb r
doğru olduğunu dd a etmey sürdüreb l rs n z. B r anlığına haklı
olduğunuzu varsayalım. D yel m k İnc l gerçekten de tek Tanrı’nın
mutlak kelamı. O zaman Kuran, Talmud, Mormon K tabı, Vedalar,
Avesta ve Mısır Ölüler K tabı ne olacak? Bu met nler nsan el nden
(ya da şeytan el nden) çıkma mükellef kurmacalar saymak gelmez
m ç n zden? Pek , Augustus ve Claud us g b Roma mparatorlarını
nasıl değerlend r yorsunuz? Roma Senatosu nsanları tanrı katına
çıkarma gücü bulunduğunu dd a ed yor ve mparatorluk tebaasının
bu tanrılara tapmasını talep ed yordu. Bu da b r kurmaca değ l m yd ?
Aslında tar hte kend ağzıyla kurmaca olduğunu kabul etm ş, en
azından b r adet sahte tanrı örneğ m z var. Daha önce de
bahsed ld ğ g b I93o'larve 1940'ların başında Japon m l tar zm
İmparator H roh to’nun kutsallığına fanat k b r nanç üstüne
kuruluydu. Japonya yen k düştükten sonra H roh to bunun gerçek
olmadığını, kend s n n tanrı olmadığını alenen açıkladı.

Yan İnc l’ n hak k b r Tanrı kelamı olduğunu düşünsek de b nlerce yıl


boyunca farklı kurmacalara nanmış m lyarlarca d ndar H ndu,
Müslüman, Yahud , Mısırlı, Romalı ve Japon kalıyor ger ye. Tekrar
bel rtmel y m k söz-konusu kurmacalar değers z ya da zararlıdır
anlamına gelm yor bu. Y ne de güzel ve lham ver c sayılab l rler.

Elbette tüm d n m tler aynı derecece faydalı olmamıştır. 29 Ağustos


1255'te, L ncoln kasabasında Hugh adlı dokuz yaşında b r İng l z
çocuğunun cesed b r kuyunun d b nde bulunmuş. Facebook ya da
Tw tter’ n yokluğunda b le çocuğun bölgen n Yahud ler tarafından
ay nle öldürüldüğü söylent s hızla yayılmış. H kâye anlatıla anlatıla
almış yürümüş ve dönem n önde gelen İng l z vakanüv sler nden
Matthew Par s, İng ltere'n n çeş tl yerler nden b rtakım seçk n
Yahud ler n nasıl çocuğu kaçırıp ş şmanlatmak, şkence etmek ve
sonunda da çarmıha germek ç n b r araya geld kler n
korkunç detaylarıyla kayda geç rm ş. C nayet şled kler nden şüphe
ed len on dokuz Yahud yargılanıp nfaz ed lm ş. Benzer ft ralar
başka İng l z kasabalarına da sıçramış ve bunun sonucundaYahud
topluluklarının topluca öldürüldüğü b r d z katl am yaşanmış. En
sonunda 1290'da İng ltere'dek tüm Yahu-d ler ülke dışına sürülmüş.3

H kâye burada b tm yor. Yahud ler İng ltere’den sürüldükten yüz yıl
sonra, İng l z edeb yatının babası Geoffrey Chaucer, Canterbury
H kâyeler nde yer alan “Baş Rah be'n n H kâyes ”nde L ncoln'lı
Hugh'nun öyküsünü model alan b r öykü anlatır. H kâye Yahud n n
asılmasıyla sonuçlanır. Benzer ft ralar ortaçağ sonlarında
İspanya'dan modern Rusya'ya her Yahud karşıtının olmazsa olmazı
hal ne gelm şt r. Bunun uzak b r yankısını 2016'da b le duymak
mümkün. Ortaya atılan “yalan haberde”, H llary Cl nton'ın çocuk
t caret yapan b r teşk latın başı olduğu, çocukların b l nd k b r p zza-
cının bodrum katında seks köles olarak çalıştırılmak ç n tutulduğu
dd a ed lm şt . Cl nton'ı seç m kampanyasına zarar verecek sayıda
Amer kalı bu h kâyeye nandı ve hatta b r adam el ne s lah alıp
p zzacıyı basarak bodrum katını görmey talep ett (meğer p zzacının
bodrum katı yokmuş).4

L ncoln'lı Hugh'nun kend s ne gel nce, k mse gerçekten nasıl


öldüğünü b lm yor ama L ncoln Katedral 'ne gömülüp az z lan
ed lm ş. Çeş tl muc zeler gerçekleşt rmekle nam salmış ve tüm
Yahud ler İng ltere'den sürgün ed ld kten yüzyıllar sonra b le mezarı
hacıların z yaret ett ğ yerlerden b r olarak kalmış.5 N hayet 1955'te,
Soykırım'dan on yıl sonra, L ncoln Katedral ft rayı yalanlamış ve
Hugh'nun mezarının yanına üzer nde şunlar yazan b r levha
yerleşt rm ş:

Hır st yan çocukların Yahud cemaat tarafından "ay nle öldürüldüğü”


hakkında uydurma h kâyeler ortaçağ ve çok sonrasında dah
yaygındı.

Bu kurmacalar pek çok masum Yahud 'n n hayatına mal oldu.


L ncoln'ın da böyle efsanev b r h kâyes var ve kurban ed ld ğ ne
nanılan bu çocuk Katedral'e 1255’te gömülmüştür. Bu tür h kâyeler
Hır st yanlığın şanına leke sürmekted r.*

Yan k m yalan haberler n ömrü yed yüz yıl.

B r zamanlar yalan ded ğ m z hak kat olur çıkar

İşb rl ğ n sağlamak ç n kurmacaya başvuran sadece esk d nler


değ l. Daha yakın geçm şte her m llet kend m ll m toloj s n yarattı ve
komün zm, faş zm ve l beral zm g b akımlar kend ler n güçlend recek
n tel kte mükellef öğret ler tasarladı. Naz propagandası ustası ve
belk de modern çağın en başarılı medya s h rbazı Joseph
Goebbels' n yöntem n kısa ve öz b r b ç mde, “B r kere söylenen
yalan, yalan olarak kalır ama b n kere söylenen b r yalan, hak kate
dönüşür,” d yerek açıkladığı r vayet ed l r.7 H tler Kavgam
k tabında, “En parlak propaganda tekn ğ , tek b r temel lkey da ma
aklında tutmadıkça başarı yakalayamaz; b rkaç noktayla sınırlı
kalmalı ve bunları tekrar tekrar d le get rmel d r.”8 Günümüzde bunun
üstüne laf söyleyeb lecek b r yalan haber s msarı var mı?

Sovyet propaganda mekan zması da hak katkonusunda aynı derece


esnekt . Bütün b r savaşın tar h nden tutun da tek b r fotoğrafa kadar
her şey n tar h n baştan yazıyorlardı. 29 Haz ran 1936’da resm
gazete Pravda (“gerçek” anlamına gel yor) Joseph Stal n' n yed
yaşındak kız çocuğu Gelya Mark zova’ya gülümseyerek sarıldığı b r
fotoğrafı manşete taşıdı. Bu mge, Stal n st b r kona dönüşerek
Stal n' M llet n Babası konumuna çıkarıp “Mutlu Sovyet Çocukları”
deası yarattı. Ülke çapında matbaa ve fabr kalar SSCB’n n b r
ucundan d ğer ucuna tüm kamu kuruluşlarında serg lenmek üzere bu
sahney tasv r eden m lyonlarca poster, heykel ve moza k üretmeye
başladı. Nasıl Rus Ortodoks K l ses nde kucağında bebek İsa’yı tutan
Meryem konu eks k olmazsa, Sovyet okulları da m n k Gelya'yı
kucaklayan Stal n Baba konu olmadan olmuyordu.

Fakat Stal n’ n mparatorluğunda nam salmak felakete davet ye


çıkarmak demekt . B r yıl ç nde Gelya’nın babası, Japon ajanı ve
Troçk st terör st suçlamasıyla tutuklandı. 1938’de dam ed l p Stal n
terörünün m lyonlarca kurbanından b r oldu. Gelya ve annes
Kazak stan'a sürüldü ve anne de kısa b r süre sonra şa bel b r
şek lde hayatını kaybett . Ş md , tüm bu “halk düşmanı” hükümlünün
kızını kucaklayan M llet n Babası konları ne yapılacaktı?
Sorun değ l. O dak kadan t baren Gelya Mark zova kayıplara karıştı
ve her yerde b ten “Mutlu Sovyet Çocuk” mges Mamlakat
Nakhangova'yla özdeşleşt r ld . Mamlakat az mle tarlada çalışıp
yüklü m ktarda pamuk toplayarak Len n N şanı almış on üç yaşında
Tac k b r kızdı (res mdek kızın on üç yaşında göstermed ğ n
düşünen olduysa da bu devr m karşıtı düşüncey d le
get rmeyecek kadar kafaları çalışıyordu).9

Sovyet propaganda mekan zması o kadar etk nd k hem ülke ç nde


yaşanan korkunç vahşet g zlemey hem de dışarıya ütop k b r v zyon
yansıtmayı başarıyordu. Günümüzde Ukraynalılar Put n’ n pek çok
Batılı medya kuruluşunu Rusya'nın Kırım ve Donetz havzasındak
eylemler konusunda kandırmayı başardığından ş kâyet ed yor. Fakat
Put n kandırma sanatı konusunda Stal n' n el ne su dökemez.
1930’ların başında Ukraynalılar ve d ğer Sovyet vatandaşları Stal n' n
neden olduğu kıtlıktan kırılırken, Batı’nın solcu gazetec ler ve
entelektüeller SSCB’y deal toplum d ye göklere çıkarıyordu.
Facebook ve Tw tter çağında nsanın olayların hang
vers yonuna nanacağına karar vermes k m zaman zor olsa da en
azından artık b r yönet m n m lyonlarca nsanı dünyanın ger
kalanının haber olmadan katletmes mümkün değ l.

D nler ve deoloj ler n dışında reklam f rmaları da kurmacalara ve


yalan haberlere bel bağlıyor. Markalaşma çoğunlukla aynı kurmaca
anlatının, nsanlar bunun gerçek olduğuna kna olana kadar tekrar
tekrar anlatılmasını gerekt r yor. Coca-Cola dey nce aklınıza ne tür
mgeler gel yor? Spor yapıp b rl kte eğlenen sağlıklı gençler m ?
Yoksa hastane yatağında yatan aşırı k lolu d yabet hastaları mı?
Sürekl Coca-Cola çmek, s z ne genç kılar ne de atlet k; olsa olsa
obez ve d yabetl olma şansınızı yükselt r. Fakat Coca-Cola kend s n
gençl k, sağlık ve sporla özdeşleşt rmek ç n yıllar boyunca
m lyarlarca dolar harcadı ve m lyarlarca nsanın b l nçaltına bu
bağlantıyı yerleşt rd .

Gerçek şu k hak kat h çb r zaman Homo sap ens gündem n n


tepes nde yer almadı. Çoğu nsan sanıyor k bell b r d n veya deoloj
gerçeğ yanlış nakled yorsa, bu d n ya da deoloj n n mensupları gün
gel r durumun farkına varır çünkü daha kesk n görüşlü rak plerle
yarışamazlar. Sonuçta bu da tesell ed c b r m t. Aslında nsanlar
arasındak şb rl ğ n n gücü hak kat ve kurmaca arasındak hassas
dengeye bağlıdır.

Gerçeğ çok çarpıtırsanız s z gerçekç l kten uzak davranmaya terek


güçten düşürür. Örneğ n 1905'te K nj k t le Ngwale adlı Doğu Afr kalı
b r medyum, Hongo s ml yılanın ruhu tarafından ele geç r ld ğ n ler
sürmüş. Bu yen peygamber Doğu Afr ka'da Alman sömürges
altında yaşayanlara b rleş n ve Almanları topraklarınızdan sürün
mesajı ver yormuş. Ngwale mesajını daha caz p kılmak ç n
tak pç ler ne Alman kurşunlarını suya (Svah l d l nde “maj ")
dönüştüreceğ n dd a ett ğ s h rl b r laç verm ş. Maj
Maj Ayaklanması bu şek lde başlamış. Başarısız olmuş. Çünkü
savaş alanında Alman kurşunları suya dönüşmek yer ne yeters z
s lahlanmış syancıların bedenler n del p geçm ş.'0 İk b n yıl önce
Yahud ler n Romalılara büyük başkaldırışı da benzer b r şek lde,
Tanrının Yahud ler n tarafını tuttuğu ve yen lmez görünen Roma
împaratorluğu'nu alt etmeler ne yardım edeceğ ne da r coşkun b r
nancın eser yd . Bu da başarısızlıkla sonuçlandı ve Kudüs'ün yerle
b r ed lmes ne ve Yahud ler n sürülmes ne yol açtı.

Öte yandan m toloj k b r anlatı olmadan nsan k tleler n etk n b r


şek lde örgütleyemezs n z. Katışıksız gerçekl ğe bağlı kalırsanız
peş n zden çok az nsan gel r. M tler olmadan sadece başarısızlıkla
sonuçlanan Maj Maj ve Yahud ayaklanmaları değ l, çok daha büyük
başarılar kazanmış Mehd ve Makkab ler ayaklanmaları da harekete
geç r lemezd .

îş n aslı, mesele nsanları b r araya get rmek olduğunda yalan


h kâyeler n hak kat karşısında yapısal b r avantajı var. Grubun
sadakat n ölçmek st yorsanız nsanların saçmalığa nanıp
nanmadığına bakmak, hak kate nanıp nanmadıklarına bakmaktan
çok daha y b r testt r. Büyük şef, “Güneş doğudan doğup batıdan
batar,” ded ğ nde alkış tutmak ç n şefe sadakat şart değ ld r. Ama
şef, “Güneş batıdan doğar ve doğudan batar,” derse, sadece
gerçekten sadık olanlar alkış tutar. Aynı şek lde, tüm komşularınız
aynı pe sapa gelmez h kâyeye nanıyorsa, b r kr z anında b rb rler ne
destek çıkacaklarına güveneb l rs n z. Sadece kanıtlanmış olgulara
nanmaları ney spatlar k ?

İnsanları, en azından k m koşullarda, kurmaca ve m tler yer ne


mutabakat anlaşmaları aracılığıyla etk n olarak örgütlemek
mümkündür d yeb l rs n z. Mesela ekonom k düzlemde para ve
ş rketler (bunların b rer nsan cadı olduğu herkes tarafından b l nse
de) nsanları herhang b r tanrı ya da kutsal k taptan daha etk n b r
b ç mde b rb r ne bağlıyor. Kutsal k tap söz-konusuysa gerçekten
nançlı b r , “Bu k tabın kutsallığına nanıyorum,” der ama dolara
gel nce gerçekten nançlı b r sadece, “Başkalarının doların
değerl olduğuna nandığına nanıyorum,” d yeb l r. Doların nsan
cadı olduğu ortada ama dünyadak herkes y ne de ona saygı
duyuyor. Durum buysa, neden nsanlar m tler ve kurmacaları bırakıp
dolar g b karşılıklı mutabakat anlaşmaları doğrultusunda
örgütlenm yorlar?

Hoş, bu tür anlaşmalar da kurmacadan tamamen farklı değ l.


Örneğ n kutsal k taplarla para arasındak fark lk bakışta
göründüğünden çok daha azdır. Çoğu nsan doları görünce bunun
nsanların uzlaşımıyla anlam kazanmış b r şey olduğunu unutuyor.
Üzer nde ölü b r adamın resm bulunan bu yeş l kâğıt parçasının
kend başına b r değer olduğunu sanıyorlar. “Aslında bu değers z
kâğıt parçasını kullanab l yor olmamın neden ötek nsanlar ç n
değer taşıması,” d ye kend ler ne hatırlatmıyorlar pek. B r nsana ç
yüz dolarlık banknotlarla dolu b r çanta uzatıldığında, bu
nsanın beyn n fonks yonel manyet k rezonans görüntüleme
s stem yle gözlemleye-b lseyd n z, beyn n n heyecanla harekete
geçen kısımlarının şüphec (“Başkaları bunun değer ne nanıyor.”)
kısımlar değ l açgözlü kısımlar (“Aman Tanrım! Bunu st yorum!”)
olduğunu görürdünüz. Benzer b r şek lde pek çok durumda nsanlar
İnc l, Vedalar ya da Mormon K tabı'na, bu k tapları kutsal addeden
başka nsanlara maruz kaldıkça değer atfetmeye başlarlar. Kutsal
k taplara saygı duymayı, banknotlara saygı duymayı
öğrend ğ m z şek lde öğren yoruz.

Dolayısıyla “b r şey n sadece nsanların uzlaşımı olduğunu b lmek”le


“b r şey n kend özünde değer taşıdığına nanmak” arasında prat kte
c dd b r fark yok. Bu ayrım konusunda nsanlar çoğu durumda
kararsız ya da kayıtsız kalıyorlar. Başka b r örnek vermek gerek rse,
oturup konu hakkında der nlemes ne b r felsef tartışmaya g rersen z,
hemen herkes ş rketler n nsanlar tarafından yaratılmış kurmacalar
olduğunda anlaşır. M crosoft'u M crosoft yapan sah p olduğu b nalar,
çalıştırdığı nsanlar ya da h zmet ett ğ h ssedarlar değ l. M crosoft
yasa koyucular ve avukatlar tarafından örülmüş çetref ll b r hukuk
kurmacadır. Fakat zamanımızın yüzde 99’unu der n felsef
tartışmalarla geç rm yoruz ve ş rketlere kaplanlar ya da nsanlar
g b gerçek varlıklar muameles yapıyoruz.

Gerçekle kurmacayı ayıran ç zg y bel rs zleşt rmek pek çok amaca


h zmet edeb l r (“eğlence olsun d ye” g b b r gerekçeden tutun da
“hayatta kalmak" g b c dd b r amaca kadar). Gerçekle bağınızı, en
azından b r sürel ğ ne, askıya almadan ne oyun oynayab l r ne de
roman okuyab l rs n z. Futboldan gerçek b r key f alab lmek ç n en
azından doksan dak kalığına oyunun kurallarını kabul etmen z ve bu
kuralları nsanların kararlaştırdığını unutmanız gerek. Böyle
yapmazsanız, y rm k k ş n n b r topun peş nden koşmasını son
derece saçma bulursunuz. Herhang b r İng l z fanat k ya da Arjant nl
m ll yetç n n de katılacağı üzere, futbol eğlence olsun d ye başlayıp
çok daha c dd b r meseleye dönüşeb l r. K ş sel k ml kler n
şek llenmes nde ve gen ş ölçekl toplulukların oluşmasında rol
oynayab leceğ g b ş ddet gerekçes hal ne b le geleb l r. M lletler ve
d nler hormonlu futbol kulüpler ne benzer.

İnsanların aynı anda hem b l p hem de b lmemek g b muhteşem b r


yeteneğ var. Daha doğrusu b r şey gerçekten o konu hakkında
düşününce b l yor ama çoğu zaman düşünmed kler ç n b lm yorlar.
Konuya odaklanırsanız, paranın kurmacadan baret olduğunu
b l rs n z. Ama genell kle konuya odaklanmazsınız. B r soracak olsa,
futbolun nsan cadı olduğunu b l rs n z.

Ama kend n z maçın heyecanına kaptırdığınızda, gel p böyle b r şey


soran çıkmaz. Vakt n z ve enerj n z ayırırsanız, m llet denen şeyler n
karmaşık kurmacalardan baret olduğunu keşfeders n z. Ama b r
savaşın ortasında böyle b r şeye ne zamanınız vardır ne de enerj n z.
Mutlak hak kate ulaşmayı talep etsen z, Adem le Havva anlatısının
b r m t olduğunun ayırdına varırsınız. Ama mutlak hak kate ulaşmayı
ne sıklıkla talep ed yorsunuz?

Hak kat ve kt dar b r yere kadar yan yana hareket edeb l r ama er ya
da geç kend yollarına g derler. İkt dar peş ndeysen z, b r aşamada
etrafa kurmaca saçmaya başlamanız gerek r. Dünya hakkındak
hak kat öğrenmek st yorsanız, b r aşamada kt dardan vazgeçmen z
gerek r. Müttef kler n z kızdıracak, taraftarlarınızın heves n kıracak
ya da toplumsal uyumu sarsacak b rtakım şeyler kabullenmen z
gerek r, örneğ n kend kt darınızın kaynağını. Hak kat ve kt dar
arasındak bu uçurumun esrareng z b r yanı yok. Şah t olmak
stersen z, g d n t p k b r ortasınıf beyaz Amer kalı bulun ve ırk
konusunu gündeme get r n, anaakım görüşlere sah p b r İsra ll
bulun ve İşgal meseles n açın ya da sıradan b r adamla ataerk l
düzen hakkında konuşmayı deney n.

Al mler tar h boyunca bu açmazla karşı karşıya kalmıştır: İkt dara mı


hak kate m h zmet ed yoruz? Herkes n aynı h kâyeye nanmasını
sağlayarak, nsanları b r arada mı tutalım, yoksa ayrı gayrı düşmek
pahasına, hak kat açık mı edel m? İster Hır st yan rah pler ster
Konfüçyüsçü Mandar nler ya da Komün st deologlar tarafından
kurulmuş olsun, en güçlü lm kurumlar, b rl ğ hak katten üstün
tutmuştur. Bu nedenle son derece güçlüydüler.

Tür t barıyla nsanlar kt darı hak kate yeğler. Dünyayı kontrol altında
tutmaya dünyayı anlamaktan çok daha fazla çaba harcarız ve
anlamaya çalıştığımızda da dünyayı anlarsak onu daha kolay kontrol
edeb l r z umudu taşırız. Bu yüzden hak kat n hüküm sürdüğü ve
m tler n kulak arkası ed ld ğ b r toplum hayal kuruyorsanız, Homo
sap ens’ten medet ummayın. Şansınızı şempanzelerle deney n daha
y.

Bey n yıkama mak nes nden çıkmak

Tüm bunlar, yalan haber tehl kel değ ld r ya da s yasetç ler n ve d n


adamlarının tek ayak üstünde b n yalan söylemeye hakkı vardır
anlamı taşımaz. Her haber n yalan olduğunu varsaymak, hak kat
bulmak ç n göster lecek tüm çabaları başarısızlığa mahkûm etmek
ve c dd gazetec l kle propaganda arasında fark gözetmemek g b
sonuçlar da b r o kadar yanlıştır. Tüm yalan haberler n altınd::ı
aerçek olgular ve gerçek acılar yatar. Örneğ n

Ukrayna'da Rus askerler gerçekten savaşıyor, b nlerce nsan


gerçekten ölüyor ve yüz b nlerce nsan gerçekten ev nden barkından
oluyor. İnsanların acısının kaynağı çoğunlukla kurmacaya duyulan
nanç olsa da çek len acılar y ne de gerçek.

O yüzden yalan haberler norm olarak kabul etmek yer ne


sandığımızdan daha çetref ll b r sorunun b r parçasını
oluşturduklarını fark etmel ve gerçekle kurmacayı b rb r nden
ayırmak ç n daha fazla gayret göstermel y z. Mükemmell k arayışına
g rmey n. En büyük kurmacalardan b r de dünyanın karmaşıklığını
reddetmek ve dünyayı el değmem ş b r masum yetle şeytan
kötülüğü karşı karşıya get ren kesk n ayrımlar
doğrultusunda algılamaktır. H çb r s yasetç doğruyu ve yalnızca
doğruyu d le get rmez ama k m s yasetç ler d ğerler nden katbekat
daha y d r. Seçme şansım olsa, Stal n' değ l, her ne kadar ş ne
geld ğ nde gerçeğ saptırmaktan mt na edecek yücel ğ
göstermem şse de, Church ll’ terc h eder m. Aynı şek lde h çb r
gazete önyargı ve hatalardan muafdeğ l ama bazı gazeteler doğruya
ulaşmak ç n el nden gelen yaparken, bazıları b rer bey n
yıkama mak nes . 1930'larda yaşasaydım Pravda veya Der Stürmer
yer ne New York T mes gazetes ne nanmayı terc h ederd m.

Kend önyargılarımızı ortaya çıkarmaya ve b lg kaynaklarımızı


soruşturmaya vak t ve çaba harcamak hep m z n sorumluluğu.
Öncek bölümlerde bel rt ld ğ g b , her şey kend başımıza
araştıramayız. Ama tam da bu sebepten ötürü, en azından gazete,
İnternet s tes , telev zyon kanalı ya da b r şahıs olmasına
bakmaksızın en gözde b lg kaynaklarımızı d kkatl b r şek lde
sorgulamalıyız. 20. bölümde beyn m z n yıkanmasını
nasıl önleyeb leceğ m z ve gerçekle kurmacayı b rb r nden nasıl
ayırab leceğ m z çok daha der nlemes ne ele alacağız. Ş md l k k
bas t kural önermek st yorum.

Öncel kle güven l r b lg ye ulaşmak st yorsanız karşılığını ödey n.


Habere bedava er ş yorsanız, elde ed len ürün s z olab l rs n z.
Düşünün k meçhul b r m lyarder s ze şöyle b r tekl fle geld : “Sana
ayda ıoo TL vereceğ m ve karşılığında günde b r saat beyn n
yıkamama, kafana sted ğ m s yas ve t car önyargıyı yerleşt rmeme
z n vereceks n.” Böyle b r tekl f kabul eder m yd n z? Aklı başında
olup da böyle b r şey kabul eden pek çıkmaz. O vak t, meçhul
m lyarder azıcık farklı b r tekl fle gel r: “Her gün b r saat boyunca
beyn n yıkamama z n ver rsen, senden bu h zmet karşılığında h çb r
şey talep etmeyeceğ m.” Ve tekl f b rden m lyonlarca nsana caz p
gel r. S z de onlardan olmayın.

İk nc temel kural şu: B lhassa önemsed ğ n z b r mesele varsa,


konuyla lg l b l msel küll yatı okumaya çalışın. B l msel küll yat
derken kastett ğ m hakeml derg lerde yayımlanmış makaleler,
tanınmış akadem k yayınevler tarafından basılmış k taplar ve saygın
kuruluşlarda görev yapan profesörler n yazıları. B l m n sınırları
olduğu ortada ve b l m geçm şte pek çok hataya mza attı. Ama b l m
cam ası y ne de yüzyıllardır en güven l r b lg kaynağımız. B l m
cam asının b r konu hakkında yanıldığını düşünüyorsanız, bu gayet
mümkün ama en azından reddett ğ n z b l msel kuramları b l n ve
savınızı desteklemek ç n b rtakım amp r k del ller sunun.

B l m nsanları da güncel kamusal tartışmalarla daha çl dışlı olmalı.


İster tıp ster tar h olsun, konu kend uzmanlık alanlarını
lg lend rd ğ nde sesler n duyurmaktan korkmamalılar. Sess zl k
tarafsızlık anlamına gelmez; sess zl k statükoya arka çıkar. Tab
akadem k çalışmaları sürdürmek ve sonuçları sadece b rkaç
uzmanın okuduğu b l msel derg lerde yayımlamak da müh m. Ama
son b l msel kuramları popüler b l m k tapları vasıtasıyla hatta sanatla
kurmacayı ustaca kullanarak halka duyurmak da b r o kadar öneml .

B l m nsanları b l mkurgu yazmaya mı başlasın yan ? Esasen bu o


kadar da kötü b r f k r değ l. Sanat nsanların dünya görüşünü
etk lemede k l t rol oynar ve 21. yüzyılda b l mkurgu en öneml tür
sayılab l r çünkü pek çok nsanın yapay zekâ, b yomühend sl k ve
kl m değ ş kl ğ g b meselelerden ne anladığını b l mkurgu
şek llend r yor. İy b l me ht yacımız olduğu kes n ama s yas açıdan
bakınca, y b r b l mkurgu f lm Sc ence ya da Nature derg ler nde
yayımlanan b r makaleden çok daha değerl .
B l mkurgu

Gelecek f lmlerde gördüğünüz g b değ l

İnsanlar d ğer tüm hayvanlardan daha y şb rl ğ yapab ld kler ç n


dünyayı kontrol ed yor ve kurmacaya nandıkları ç n şb rl ğ
konusunda bu kadar y ler. O yüzden şa rler, ressamlar ve oyun
yazarları da en az askerler ve mühend sler kadar öneml . İnsanlar
Tanrı nancıyla katedraller nşa ed p savaşa g d yor ve Tanrı’ya
nanmalarının sebeb de Tanrı hakkında ş rler okumuş, Tanrı'yı
resmeden tablolara bakmış ve Tanrı hakkında t yatro oyunlarından
büyülenm ş olmaları. Aynı şek lde, çağdaş kap tal zm m toloj s ne
duyduğumuz nancın altında da Hollywood ve popüler kültür
endüstr s yatıyor. Telev zyonda kend gözümüzle gördüğümüz
kap tal zm cennet yüzünden daha çok şey satın almanın b z mutlu
edeceğ ne nanıyoruz.

21. yüzyılın başlarında belk de en öneml sanat türü b l mkurgu.


Mak ne öğrenmes teknoloj s ya da genet k mühend sl ğ konularında
yayımlanan son makaleler pek az nsan okuyor. Onun yer ne Matr x
ve Her g b f lmlerle Westworld ve Black M rror g b d z ler nsanların
zamanımızın en öneml teknoloj k, toplumsal ve ekonom k
gel ş mler n nasıl anladığını b ç mlend r yor. Bu aynı zamanda
b l mkurgunun b l msel gerçekler ele alırken çok daha fazla
sorumluluk taşıması gerekt ğ n de göster yor, aks takd rde nsanlara
yanlış f k rler aşılayıp nsanların d kkat n yanlış sorunlara çekeb l r.

Öncek bölümler n b r nde bel rt ld ğ üzere, günümüzde


b l mkurgunun belk de en büyük gaflet zekâyla b l nc b rb r ne
karıştırması. Bunun sonucunda robotlarla nsanların savaşına
gereğ nden fazla eğ l yor. Oysa b z daha çok end şelend rmes
gereken algor tmaların gücünü el nde tutan az sayıda nsanüstüyle
gücü el nden alınmış Homo sap ens' n oluştur-

duğu gen ş k tleler arasında çıkab lecek olası b r çatışma. Yapay


zekânın geleceğ üzer ne kafa yorarken, Karl Marx hâlâ Steven
Sp elberg’den daha y b r kılavuz.

Gerçekten de yapay zekâ hakkındak pek çokf lm b l msel


gerçekl kten o kadar uzak k nsanın aklına tüm bu f lmler n tamamen
farklı kaygılarla çek lm ş b rer alegor den baret olduğu düşünces
gel yor. M sal 2015 yapımı Ex Mach na, görünüşte d ş b r robota âşık
olan ama sonuçta bu robot tarafından aklı çel n p oyuna get r len b r
yapay zekâ uzmanını anlatıyor. Ama esasen bu f lm nsanların zek
robot korkusu hakkında değ l. Bu f lm erkekler n zek kadın korkusu,
özell kle de kadınların özgürleşmes yle onların hâk m yet ele
geç rmes ht mal n n yarattığı korku hakkında. Yapay zekânın
kadın, uzman karakter n de erkek olduğu b r yapay zekâ f lm
görürsen z, b l n k konu büyük ht malle s bernet k değ l fem n zm.
Z ra ne d ye yapay zekânın c ns yet ya da c nsel k ml ğ olsun?
C ns yet çok hücrel organ k varlıklara a t b r özell k. Organ k olmayan
s bernet k b r varlığın c ns yetle ne ş olur?

B r kutunun ç nde yaşamak

Teknoloj n n nsanları yönlend rmek ve kontrol etmek ç n kullanılması


tehl kes , b l mkurgu türünün çok daha der nlemes ne ele aldığı b r
konu. Matr x neredeyse tüm nsanların s ber âleme hapsed ld ğ ve
deney mled k-ler her şey n master algor tma tarafından
şek llend r ld ğ b r dünyayı göz önüne ser yor. Truman Show
durumdan haber olmadan b r telev zyon programında başrol
oynayan Truman’a odaklanıyor. Annes ve en yakın dostu dah l tüm
arkadaşlarının ve tanıdıklarının oyuncu olduğundan
habers z, yaşadığı her şey özenle hazırlanmış b r senaryonun
parçası ve söyled ğ ya da yaptığı her şey g zl kameralarla
kayded l p m lyonlarca hayranı tarafından şevkle zlen yor.

Ancak dah ce olmalarına rağmen bu k f lm de senaryolarının


er şeb leceğ n ha madan ger adım atıyor. Matr slere hapsolmuş bu
nsanların sah c b r benl k taşıdıklarını, bu sah c benl ğ n tüm
teknoloj kyönlend r-melere rağmen el değmeden durduğunu ve
kahramanların yeter nce çabalarlarsa er şeb leceğ matr s n dışında
sah c b r gerçekl k bulunduğunu varsayıyorlar. Matr s sah c ç
benl ğ n z sah c dış dünyadan ayıran yapay b r bar yerden baret.
Pek çok sıkıntı çekt kten sonra, Matr x f lm n n Neo'su da Truman
Show’un Truman'ı da kend ler n kontrol eden ağları aşıp kaçmayı
başarıyor, sah c benl kler n keşfed yor ve vaded lm ş sah c
topraklara ulaşıyor.

Nasıl oluyorsa, vaded lm ş sah c toprakların her tür bel rley c özell ğ
matr s yaratısıyla b reb r aynı. Truman telev zyon stüdyosundan
kaçınca, daha önceden telev zyon programından atılmış olan l se
aşkıyla tekrar b r araya gelmen n peş ne düşüyor. Ama Truman bu
romant k fantez y gerçekleşt r rse, hayatı tıpkı Truman Show
tarafından dünyanın dört b r yanına pazarlanan mükemmel
Hollywood rüyasına benzeyecek; b r de F j ’ye tat le g deb l r tab .
F lmde Truman'ı gerçek dünyada bekleyen alternat f hayata da r en
ufak b r pucu ver lm yor.

Aynı şek lde Neo şu meşhur kırmızı hapı yutup matr sten çıkınca,
karşısına çıkan dış dünya çer dek dünyanın tıpkısının aynısı.
Dışarıda da çer de de ş ddetl çatışmalar yaşanıyor ve nsanlar
korku, tutku, aşk ve kıskançlık duygularıyla hareket ed yor. F lm,
Neo'ya er şt ğ gerçekl ğ n dahabüyükb r matr sten başka b r şey
olmadığı ve “asıl gerçek dünyaya” geçmek st yorsa y ne mav ya da
kırmızı hapı seçmes gerekt ğ söylenerek sona ermel yd .

Yaşadığımız teknoloj kve b l msel devr m sah c b reyve sah c


gerçekl kler n algor tmalar ve telev zyon kameraları tarafından
man püle ed leb ld ğ ne değ l, sah c l k denen şey n b r m t olduğuna
şaret ed yor. İnsanlar b r kutunun ç ne hapsolmaktan korkuyor ama
zaten b r kutunun -kend bey nler n n- ç nde hapsolduklarının farkına
varmıyorlar, k bu da daha büyük b r kutunun, toplum ve toplumun
sayısız kurmacasının ç nde hapsolmuş durumda. Matr sten
kurtulunca karşınıza çıkacak şey sadece daha büyük b r matr s.
1917' de ç ftç ve şç ler çara karşı ayaklandığında karşılarında
Stal n’ buldular. Dünyanın s z ne şek lde yönlend rd ğ n keşfe
çıkarsanız, sonuç olarak benl ğ n z n merkez n n s n r ağları
tarafından yaratılmış b r yanılsama olduğunu fark eders n z.
İnsanlar b r kutuya hapsolup kalırlarsa dünyadak her türlü har ka
şey kaçıracaklarından korkuyorlar. Neo matr s n ç nde, Truman da
telev zyon stüdyosunda sıkışıp kaldığı müddetçe F j 'ye, Par s’e ya
da Machu P cchu'ya gezmeye g demeyecek. Ama esasen bu hayatta
deney mley p deney mleyeb -leceğ n z her şey kend beden n z n ve
z hn n z n ç nde. Matr sten çıkmak ya da F j 'ye g tmek b r şey
değ şt rm yor. Sank z hn n z n b r yer nde “Sadece F j ’ye g d nce
açılab l r!” yazılı kocaman kırmızı b r uyarı şaret taşıyan dem rden
b r sandık var da sonunda Güney Pas f k'e gezmeye g tt ğ n zde bu
sandığı açıp sadece F j 'de tadab leceğ n z b rtakım özel duygu ve
h slere kapılacaksınız. F j 'ye h ç g tmezsen z bu özel h sler asla
tadamayacaksınız. Hayır. F j 'de ne h ssedeceksen z dünyanın
herhang b r yer nde de h ssedeb l rs n z; matr s n ç nde b le.

Belk hep m z MatnVtek g b devasa b r b lg sayar s mülasyonunun


ç nde yaşıyoruz. Böyle b r durum tüm m ll , d nsel ve deoloj k
anlatılarımızla çel ş rd . Ama z h nsel deney m m z y ne gerçek
kalırdı. Tüm nsanlık tar h n n Z rcon gezegen ndek b rtakım fareler
tarafından yürütülen b r deney ç n oluşturulmuş süper b lg sayar
s mülasyonu olduğu ortaya çıkarsa, Kar Marx ve IŞİD utançtan yer n
d b ne geçer. Ama sözkonusu fareler n y ne de Ermen soykırımı ve
Auschw tz vakaları ç n hesap vermes gerek r. Bunları Z rcon
Ün vers tes et k kurulundan nasıl geç rm şler acaba? Gaz
odaları s l kon ç pler n lett ğ elektr k s nyaller nden baret olsa da
çek len acılar, duyulan korkularve h ssed len çares zl ğ n azabı b r
gıdım b le azalmaz.

Acı acıdır, korku korkudur ve aşk da aşktır; matr ste b le. H ssett ğ n z
korkunun dış dünyadak b rtakım atomlardan mı, b r b lg sayarın
yönlend rd ğ elektr k s nyaller nden m kaynaklandığı fark etmez.
Korku aynı ölçüde gerçekt r. Bu yüzden z hn n z n gerçekl ğ n
sorgulamak st yorsanız bunu matr s n ç nde de dışında da
yapab l rs n z.

Çoğu b l mkurgu f lm aslında çok esk b r anlatıyı, aklın maddey alt


etmes n anlatır. Otuz b n yıl önce anlatı şöyle seyred yordu: “Akıl taş
b r bıçak tahayyül eder, el bıçağı yaratır, nsan mamutu öldürür.” Ama
ş n aslı, nsanlar dünyanın kontrolünü bıçağı cat ed p mamutları
öldürmekten z yade nsan aklını yönlend rerek kazandı. Akıl tar hsel
eylemler ve b yoloj k gerçekler özgürce şek llend ren b r özne değ l,
tar h ve b yoloj tarafından şek llend r len b r nesne. En çok el
üstünde tuttuğumuz ülküler m z -özgürlük, sevg , yaratıcılık- b r n n
b r mamutu öldürmek ç n b ç mlend rd ğ taş b r bıçaktan farksız. En
y b l msel kuramlara ve en yen teknoloj k araçlara bakılırsa, akıl
h çb r zaman yönlend rmeden azade değ l. Man pülat fb r kabuktan
kurtarılmayı bekleyen sah c b r benl k yok.

Yıllar ç nde kaç adet f lm, roman ve ş r tükett ğ n z ve bu eserler n


aşka da r düşünceler n z nasıl etk led ğ konusunda b r f kr n z var
mı? Seks sözkonusu olduğunda pornograf , savaş sözkonusu
olduğunda Rambo neye denk düşüyorsa romant k komed ler de aşk
sözkonusu olduğunda ona denk düşüyor. Ve s l tuşuna basıp
b l nçaltıve l mb ks stem n zden Hollywood’un tüm zler n
s leb leceğ n z sanıyorsanız kend n z kandırıyorsunuz.

Taş bıçaklara şek l verme f kr n sev yoruz ama kend m z n taş bıçak
olması f kr nden hoşlanmıyoruz. Buna st naden, şu esk mamut
h kâyes n n matr s vers yonu şu şek lde seyred yor: “Akıl b r robot
düşler, el robotu yaratır, robot terör stler öldürür ama aklı da kontrol
etmeye çalışır; akıl robotu öldürür.” Fakat bu h kâye yanlış. Sorun,
aklın robotu öldüremeye-cek olması değ l. Sorun, robotu düşleyen
aklın çok daha önceden maruz kaldığı man pülasyonların b r ürünü
olması. Dolayısıyla robotu öldürmek b z özgürleşt rmez.

D sney özgür radeye nancım kaybed yor

P xar Stud os ve Walt D sney P ctures 2015’te, nsanlık hal ne l şk n


çok daha gerçekç ve ted rg n ed c b r an masyon f lm sürdü
p yasaya. F lm hem çocukların hem de büyükler n lg s n çekerek
kısa zamanda büyük hasılat yaptı. Ters Yüz adlı bu f lm on b r
yaşındak kız çocuğu R ley Anderson’ın h kâyes n anlatıyor. R ley
a les yle b rl kte M nnesota'dan San Franc sco’ya taşınıyor.
Arkadaşlarını ve esk ev n özleyen R ley yen hayatına
alışmakta zorluk çek yor ve M nnesota’ya kaçmaya çalışıyor. Ancak
R ley’n n haber olmayan çok daha büyük b r kr z yaşanıyor. R ley ne
b r telev zyon programının b r şeyden habers z yıldızı ne de matr se
sıkışıp kalmış b r ; R ley’n n kend s matr s ve ç nde sıkışıp kalmış b r
şey var.

D sney mparatorluğu aynı m t n tekrar tekrar anlatılmasıyla kuruldu.


Sayısız D sney f lm nde kahramanlar zorluklarve tehl kelerle
karşılaşır ama sonunda sah c benl kler n bulup özgür radeler n
kullanarak zafere ulaşırlar. Ters Yüz bu m t acımasızca parçalıyor.
F lmde günümüzün nörob yoloj k nsan algısı ben msenm ş. İzley c y
R ley’n n beyn n n ç ne doğru b r yolculuğa çıkarıyor ve orada
çocuğun sah c b r benl ğ olmadığı ve herhang b r özgür seç mde
bulunmadığı çıkıyor karşımıza. R ley aslında b rb r yle çatışan b r d z
b yok myasal mekan zma tarafından kontrol ed len koca b r robot
g b . F lmde bu mekan zmalar sev ml ç zg f lm karakterler yle
tems l ed lm ş: sarı ve güler yüzlü Neşe, mav ve asık suratlı Üzüntü,
kırmızı ve asab Öfke g b . R ley'n n her hareket n Merkez’dek koca
b r ekrandan seyred p duruma çeş tl buton ve kollar vasıtasıyla
müdahale eden bu karakterler R ley’n n ruh hal n , kararlarını ve
eylemler n kontrol ed yor.

R ley'n n San Franc sco'dak yen hayatına uyum sağlayamaması,


Merkez'de şler n karışıp R ley'n n beyn ndek dengen n altüst
olmasından kaynaklanıyor. Neşe ve Üzüntü şler yoluna koymak ç n
R ley’n n beyn nde uzun b r yolculuğa çıkıyor, düşünce tren ne
b n yor, b l nçaltı hap shanes n keşfed yor ve yaratıcı b rtakım
nöronların rüya üretmekle meşgul olduğu ç stüdyoyu z yaret
ed yorlar. R ley'n n beyn n n der nl kler ndek bu k ş leş-t r lm ş
b yok myasal mekan zmaları zlerken herhang b r ruhla, sah c
b r benl kle ya da özgür radeyle karşılaşmıyoruz. Hattatüm h kâyen n
belkem ğ olan aydınlanma anı, R ley sah c benl ğ n keşfed nce
değ l, R ley'n n tek b r özle özdeşleşt r lemeyeceğ ve y l ğ n n pek
çok farklı mekan zma arasındak etk leş me bağlı olduğu ortaya
çıkınca yaşanıyor.

Sey rc ler lk başta R ley’y ana karakter olan güler yüzlü Neşe'yle
özdeşleşt rmeye sevk ed l yor. Ancak R ley’n n hayatını karartma
tehl kes taşıyan kr t k hatanın tam da bu olduğu zamanla ortaya
çıkıyor. Kend s n R ley'n n sah c özü sayan Neşe, d ğer tüm ç
karakterler ger planda bırakıp R ley’n n beyn n n hassas denges n
bozuyor. Katars s, Neşe hatasını anlayınca ve hem Neşe hem de
zley c ler R ley’n n Neşe, Üzüntü ya da d ğer karakterlerden b r
olmadığını fark ed nce yaşanıyor. R ley tüm bu b yok myasal
karakterler n çatışması ve şb rl ğ sonucu ortaya çıkan karmaşık b r
h kâye.

Gerçekten şaşırtıcı olan şey, sadece D sney’ n böyle rad kal b r


mesaj çeren b r f lm p yasaya sürmes değ l, bu f lm n dünya
çapında büyük başarı yakalaması. Belk de başarısının sebeb mutlu
sonla b ten b r komed olması ve çoğu zley c n n f lm n taşıdığı
nöroloj k boyutu ve bunun meşum çağrışımlarını ıskalamış olmasıdır.

Aynı şey 20. yüzyılın en kâh nvar b l mkurgu k tabı ç n söylemek


mümkün değ l. Bu k tabın uğursuz çağrışımlarını ıskalamak
mkânsız. Neredeyse yüz yıl önce yazılmış olsa da her geçen yıl
daha da sabetl hale gel yor. Aldo-us Huxley Cesur Yen Dünya'yı
1931 yılında, komün zm ve faş zm Rusya’da ve İtalya'da y ce
yerleşm şken, Naz zm Almanya'da yüksel şe geçm şken, Japonya
Ç n' fethetmeye atılırken ve Büyük Buhran tüm dünyayı tutsak
etm şken kaleme almış. Ama Huxley tüm bu karanlık bulutların
ötes n görüp h çb r savaşın, kıtlığın ya da salgın hastalığın
yaşanmadığı, aralıksız b r huzurun, bolluğun ve sağlığın hüküm
sürdüğü b r dünya kurgulamayı başarmış. Bu dünya nsanların
d led ğ nce takıldığı b r tüket c dünyası; seks ve uyuşturucu gırla
g d yor ve en yüce değer mutluluk. K tabın temel nde nsanların
b yok myasal algor tmalar olduğu, b l m n nsan algor tmasına hâk m
olab leceğ ve teknoloj yle bunun yönlend r leb leceğ varsayımı
yatıyor.

Bu cesur yen dünyada Dünya Hükümet , gel şm ş b r b yoteknoloj ve


toplum mühend sl ğ kullanarak herkes n her da m memnun
h ssetmes n ve k msen n başkaldırmak ç n b r neden olmamasını
sağlıyor. R ley’n n beyn ndek Neşe, Üzüntü ve d ğer karakterler n
b rer devlet ajanına dönüştürülmüş olması g b b r durum sözkonusu.
Dolayısıyla ne g zl pol slere ne toplama kamplarına ne de Orwell’ n
B n Dokuz Yüz Seksen Dört’ündek g b Sevg Bakanlığı’na ht yaç
var. İş n aslı, Huxley’n n dehasını açığa çıkaran, nsanların korku ve
ş ddettense sevg ve zevk sayes nde çok daha sıkı
kontrol ed leb leceğ n göstermes .

İnsanlar B n Dokuz Yüz Seksen Dört'ü okuyunca Orwell' n kabus g b


b r dünyayı tasv r ett ğ n net b r şek lde anlarlar ve sorulacak tek
soru, “Böyle korkunç b r duruma gelmemek ç n ne yapab l r z?” olur.
Cesur Yen Dünyayı okumak çok daha rahatsız ed c ve zorlayıcı b r
deney md r çünkü bu dünyayı d stopya kılan şey n ne olduğunu tesp t
etmekte güçlük çekers n z. Dünya huzurlu, şler yolunda ve herkes
yaşadığı hayattan son derece tatm nkârdır. Bunda ne g b b r yanlış
olab l r?

Romanın z rves nde, Batı Avrupa'nın Dünya Denetç s Mustapha


Mond'la tüm hayatını New Mex co'dak b r yerel koruma alanında
geç rm ş ve Londra' da Shakespeare ve Tanrı hakkında hâlâ b r
şeyler b len tek nsan olan Yaban John arasında geçen konuşma
esnasında bu soruya b zzat değ n yor Huxley.

Yaban John Londra halkına kend ler n kontrol eden s steme karşı
ayaklanma çağrısında bulununca nsanlar oralı b le olmaz ama pol s
John'u tutuklayıp Mustapha Mond'un karşısına çıkarır. Dünya
Denetç s John'la tatlı tatlı konuşup asosyal davranışlarında
ısrarcıysa ıssız b r yere g d p nz vaya çek leb leceğ n açıklar. Bunun
üzer ne John bu dünya düzen n n altında yatan görüşler sorgular ve
Dünya Hükümet 'n mutluluk adına sadece hak kat ve güzell ğ değ l
onurlu ve kahramanca olan her şey feda etmekle suçlar:

“Sevg l genç dostum," ded Mustafa Mond, “meden yet n as ll ğe ya


da kahramanlığa h ç ht yacı yoktur. Bunlar s yas yeters zl k
bel rt ler d r. B z mk g b tam anlamıyla örgütlü b r toplumda k mse
as l ya da kahraman olmaya fırsat bulamaz. Böyle b r fırsat doğması
ç n önce koşulların bütünüyle denges z olması gerek r. Savaşların
sürdüğü, aynı anda farklı odaklara sadakat göster len, d ren lmes
gereken cezbed c şeyler bulunan, uğruna savaşılacak ya da
korunacak sevg nesneler n n mevcut olduğu yerlerde as ll k ve
kahramanlık b r şey fade edeb l r elbet. Ancak günümüzde savaş
çıkmıyor. B r n çoksevmen z engellemek ç n her türlü önlem
alınıyor. Farklı odaklara sadakat d ye b r şey yok; öyle
b r şartlandırılıyorsunuz k yapmanız gereken yapmamanız mümkün
değ l.

Ve yapmanız gerekenler baştan sona son derece key fver c olduğu


ve pek çok doğal dürtüye tolerans göster ld ğ ç n ortada sakınılacak
b r caz be unsuru da kalmıyor. Ve olur da b r tal hs zl k sonucu hoş
kaçmayan b r şey, b r şek lde yaşanırsa, e o zaman da soma'
[uyuşturucu] var; yutar ve gerçeklerden uzaklaşırsın. Soma her da m
s n r n yatıştırır, düşmanla-

* (Yun.) Beden. -yhn

rınla aranı düzelt r, sabrını ve metanet n artırır. Esk den bunları


başarmak ç n büyük çaba sarfetmek ve yıllarca nefs n terb ye etmek
dışında yapılacak b r şey yoktu. Artık k üç yarım gramlık tablet
almanız yeterl . Herkes erdeml olab l yor artık. Ahlakının en azından
yarısını b r ş şeye koyup yanında taşıyab l yorsun. Gözyaşlarından
azade b r Hır st yanlık; şte soma bu.”

“Ama gözyaşı da şart. Othello ne dem ş hatırlamıyor musunuz? ‘Her


fırtınadan sonra ortalık olacaksa böyle süt l man, varsın ess n
rüzgârlar ölüler kaldırıncaya kadar.’ Yaşlı Kızılder l lerden b r n n b ze
anlattığı b r h kâye vardı; Matsak l Kız hakkında. Kızla evlenmeye
tal p olan del kanlıların sabahları gel p kızın bahçes n çapalamaları
gerek yormuş. Kolay g b duran b r ş ama bahçede büyülü
karas nekler ve s vr s nekler varmış. Çoğu del kanlı s nekler n ısırıp
sokmasına katlanamıyormuş. Ama katlanab len b r çıkmış ve o da
kızı almış.’’

“Büyüley c ! Ama meden ülkelerde,” ded Denetç , “kızları bahçeler n


çapalamadan da alab l rs n ve etrafta ısırıp sokan karas nekler,
s vr s nekler de yok. Yüzyıllar önce kurtulduk onlardan.”

Yaban kaşlarını çatıp başını salladı. “Bunlardan kurtuldunuz. Evet,


s ze yakışan da bu. Katlanmayı öğrenmek yer ne nahoş ne varsa
başınızdan savıyorsunuz. Hang s daha as l, z hn m zde zal m
kader n fırlattığı taşlara ve oklara katlanmak mı yoksa dert deryasına
karşı s laha sarılıp kafa tutarak b t rmek m şler n (...) Ama s z k s n
de yapmıyorsunuz. Ne katlanıyor ne kafa tutuyorsunuz. Taşlarıve
okları ortadan kaldırıyorsunuz, o kadar. Ne kolaylık.’’ (...) “İht yacınız
olan,” d ye devam ett Yaban , “değ ş kl k olsun d ye gözyaşı çeren
b r şey yaşamak (...) Tehl keye atılarak yaşamanın başka b r tadı yok
mu?”

“Çok var,’’ d ye yanıtladı Denetç , “Adamların ve kadınların zaman


zaman adrenal nler n uyarması gerek (...) Son derece sağlıklı
olmanın koşullardan b r bu. ŞAM şlem n bu yüzden şart koştuk.’’

“ŞAM mı?”

‘Ş ddet Arzusu Muad l . Ayda b r kez düzenl uygulanıyor. Tüm


s steme adrenal n basıyoruz. Korku ve h ddet n b reb r f zyoloj k
muad l . Desdemona’yı öldürmen n ve Othello tarafından
öldürülmen n tüm uyarıcı etk ler alınıyor, üstel k h çb r külfete
katlanmadan.”

“Ama ben külfetler sev yorum.’’

“B z sevm yoruz,” ded Denetç . “B z her şey rahat rahat yapmak


st yoruz.”

“Ama ben rahatlık peş nde değ l m. Tanrı’nın, ş r n, gerçek tehl ken n,
özgürlüğün, y l ğ n peş ndey m. Günahın peş ndey m.”

“Aslında,’’ ded Mustapha Mond, “mutsuz olma hakkı talep


ed yorsun.’’ “Pek öyle olsun,” ded Yaban cüretkâr b r tavırla,
“mutsuz olma hakkı talep ed yorum.’’

“Dahası yaşlanıp kt darsız kalma hakkı, freng ye ve kansere


yakalanma hakkı, y yecek doğru dürüst b r şey bulamama hakkı, rez l
olma hakkı, durmadan yarın başıma ne gelecek d ye end şe ç nde
yaşama hakkı, t foya yakalanma hakkı, tar f ed lemeyecek kadar
korkunç acılar ç nde kıvranma hakkı.’’
Uzun b r sess zl k oldu.

“Heps n talep ed yorum,” ded Yaban sonunda.

Mustapha Mond omuz s lkt . “Buyur al,’’ ded .1

Yaban John ıssız b ryere g d p nz vaya çek l r. Yıllarca Kızılder l


kampında yaşadığı ve beyn Shakespeare ve d nle yıkanmış olduğu
ç n modern ten n tüm n metler n reddetmeye koşullanmıştır. Ama
böyle sıradışı ve lg nç b r n n yaşadığı söylent s hızla yayılır,
nsanlar onu zley p ne yapıp ett ğ n kayıt altına almak üzere akın
ederler ve John kısa süre sonra ünlü b r ne dönüşür. Tüm bu
stenmeyen lg den daralan Yaban , meden yet matr s nden kırmızı b r
hap yutarak değ l kend n asarak kaçar.

Matr x ve Truman
Show’unyaratıcılarınınaks neHuxleykaçış mkânından kuşku duymuş
çünkü kaçmayı başarab lecek b r n n çıkacağından şüphel ym ş.
Beyn n z ve “benl ğ n z” matr s n b r parçası olduğuna göre,
matr sten kaçmak ç n kend n zden kaçmanız gerek. Doğrusu,
düşünülmes gereken b r mkân bu. Benl ğ n sınırlı tanımından
kaçmak, 21. yüzyılda hayatta kalmak ç n zarur b r yetenek hal ne
geleb l r.
V. Kısım

DİRENÇ

Esk anlatıların çöküp yer ne yen ler n n gelmed ğ b r şaşkınlık


çağında nasıl yaşanır?
Eğ t m

Değ şmeyen tek şey değ ş md r

İnsanlık eş benzer görülmem ş devr mler n şafağında. Tüm esk


anlatılarımız ufalanıp g d yor ve onların yer ne geçecek yen b r anlatı
henüz ortaya çıkmadı. Kend m z ve çocuklarımızı böyle emsals z
dönüşümler n ve esaslı bel rs zl kler n hüküm sürdüğü b r dünyaya
nasıl hazırlayab l r z? Bugün doğmuş b r çocuk, 2050’de otuz küsur
yaşında olacak. Her şey yolunda g derse, bu bebek 2100 yılında
hâlâ hayatta olacak. Hatta belk 22. yüzyılın etk n yurttaşlarından b r
b le olab l r. 2050 yılında ya da 22. yüzyılda hayatta kalab lmes ve
başarılı olab lmes ç n bu bebeğe ne öğretmel y z? İşe
g reb lmek, etrafında olan b ten anlamlandırab lmek ve yaşam
lab rent nde yol alab lmek ç n ne g b becer lere ht yaç duyacak?

Maalesef k mse bırakın 2100’ü, 2050'de dünya neye benzeyecek


b lmed ğ nden bu soruların cevabını da b lm yoruz. Tab k nsanlar
asla geleceğ net b r şek lde tahm n edemem şt r. Ama günümüzde
bu çok daha zor çünkü teknoloj beden, bey n ve z h n mühend sl ğ
yapab lmem z olanaklı kılınca, daha önce sab t ve ebed görünenler
de dah l h çb r şeyden em n olamıyoruz.

B n yıl önce, 1018’de nsanların gelecek hakkında b lmed ğ b r sürü


şey vardı ama en azından toplumun temel özell kler n n aynı
kalacağına kan yd ler. 1018’de Ç n’de yaşıyor olsaydınız 1050’ye
gel nd ğ nde Song İmparatorluğu’nun çökmüş olab leceğ n ,
kuzeyden gelen H taylar’ın toprakları şgal edeb leceğ n ve
m lyonlarca nsanın salgın hastalıklardan öleb le-ceğ n tahm n
edeb l rd n z. Ancak 1050’de b le çoğu nsanın ç ftç l k ya
da dokumacılıkla uğraşacağı, hükümdarların ordu ve memur yetlerde
çalıştıracak nsanlara ht yaç duyacağı, erkekler n hâlâ kadınlardan
üstün görüle-

ceğ kes nd . Dolayısıyla 1018'de fak r Ç nl a leler çocuklarına p r nç


ekmey ya da pek dokumayı öğret rken varsıl Ç nl a leler oğullarına
Konfüçyüs'ün eserler n okumayı, güzel yazı yazmayı ya da ata
b nmey ; kızlarına da mütevazı ve yumuşak başlı b r ev kadını olmayı
öğret yorlardı. Bu becer lere 1050’ de de ht yaç duyulacağı bar zd .

Oysa günümüzde Ç n' n ya da dünyanın ger kalanının 2050’de neye


benzeyeceğ ne da r b r f kr m z yok. İnsanlar geç mler n sağlamak
ç n ne yapacak b lm yoruz, ordular ya da bürokras ler nasıl şleyecek
b lm yoruz, c ns yet l şk ler neye benzeyecek b lm yoruz. Büyük
olasılıkla k m nsanlar ş md k nden çok daha uzun yaşayacak.
B yomühend sl k ve bey nle b lg sayar ara yüzler arasında kurulacak
doğrudan bağlantılarla nsan beden de eşs z b r devr m geç reb l r.
Bu yüzden çocukların bugün öğrend kler 2050'de h çb r şler ne
yaramayab l r.

Günümüzde çoğu okul b lg yüklemeye odaklanıyor. Esk den bunun


b r anlamı vardı çünkü b lg azdı ve yavaş yavaş sızan mevcut
b lg ler n önü sık sık sansürle kes l yordu. Mesela ı8oo'lerde
Meks ka’da b r taşra kasabasında yaşasaydınız dünyanın genel
hakkında çok fazla b lg ed nmen z zordu. Radyo, telev zyon, günlük
gazete ya da halk kütüphaneler yoktu.' Okuma yazma b l p özel b r
kütüphaneye er şeb lsen z dah roman ve d n r saleler dışında
okuyacak pek b r şey bulamazdınız. İspanyol İmparatorluğu
yerel yayınlara ağır sansürler uyguluyordu ve dışarıdan sadece
kontrol ed lm ş az sayıda neşr yat g rmes ne z n ver yordu.2 Aynı şey
Rusya, H nd stan, Türk ye ya da Ç n’ n taşrasındak kasabalar ç n de
geçerl yd . Çağdaş okullar devreye g rd ğ nde, her çocuğa okuma
yazma öğretmek ve coğrafya, tar h ve b yoloj ye da r temel b lg ler n
aktarılması muazzam b r gel ş m yaşandığının gösterges yd .

Oysa 21. yüzyılda nanılmaz m ktarda b lg ye maruz bırakılıyoruz ve


sansürcüler b le bunları durdurmaya çalışmıyor. Onun yer ne yanlış
b lg yayıp lüzumsuz şeylerle d kkat m z dağıtmaya çalışıyorlar.
Meks ka’nın b r taşra kasabasında ş md yaşıyorsanız ve el n z n
altında b r akıllı telefon varsa okuyup d nleyeb leceğ n z V k ped
maddeler ne, TED konferanslarına, ücrets z çevr m ç derslere
bakmaya ömrünüz yetmez. H çb r hükümet hoşuna g tmeyen tüm
b lg ler n üstünü örtme beklent s ne g remez. Öte yandan kamuyu
b rb r yle çel şen haberlere ve d kkat dağıtıcı ıvır zıvıra boğmak da
korkutucu ölçüde kolay. Dünyanın dört b r yanındak nsanlar
Halep’ n bombalanmasından ya da Kuzey Kutbu'nda er yen buz
tabakasından b r tık uzak ama o kadar çok çel şk l b lg var k neye
nanacağını b lmek zor.

Ayrıca b r tık uzakta sayısız başka şey de olduğu düşünülünce tek


b r şeye odaklanmak zorlaşıyor ve s yaset ya da b l m aşırı karmaşık
geld ğ nde b r ked v deosu, sosyete ded kodusu ya da porno zlemek
daha caz p geleb l yor.

Böyle b r dünyada b r öğretmen n öğrenc ler ne vermes gereken son


şey daha fazla b lg . Zaten gereğ nden fazlasına maruz kalıyorlar.
Bunun yer ne nsanların b lg y anlamlandırab lme, ney n öneml
ney n önems z olduğunu ayırt edeb lme ve her şeyden önce de pek
çok b lg parçasını dünyaya l şk n gen ş b r resme dönüştüreb lme
yeteneğ ne gereks n mler var.

Aslında bu yüzyıllardır Batılı l beral eğ t m n deal ama ş md ye dek


çoğu Batılı okul bu deal uygulamaya geç rmek konusunda etk l
davranamadı. Öğretmenler ver ler göstermeye odaklanıp çocukları
“kend kend ne düşünmeye” teşv k etmekle yet nd . L beral okullar
otor ter rej mlerden korktukları ç n büyük anlatılara dehşetle
yaklaştılar. Öğrenc lere bolca ver ve b r m ktar özgürlük sağlarsak,
kend kend ler ne dünyaya da r b r res m ç zerler ve eğer bu nes l tüm
ver ler sentezley p tutarlı ve anlamlı b r dünya görüşü yaratmayı
başaramazsa, gelecekte y b r sentez oluşturmak ç n daha çok
zamanımız var d ye düşündüler. Artık zamanımız kalmadı.
Önümüzdek dönemlerde alacağımız kararlar, b zzat hayatın
geleceğ n şek llend recek ve bu kararları ancak mevcut dünya
görüşümüz doğrultusunda vereb l r z. Bu nes l evrene da r kapsamlı
b r görüşten yoksun kalırsa, yaşamın geleceğ ne rasgele karar ver l r.

İşler kızıştı

Çoğu okul b lg n n yanı sıra öğrenc lere d ferans yel denklem


çözmek, C++ d l yle b lg sayar kodu yazmak, b r test tüpündek
k myasalları tesp t etmek ya da Ç nce konuşmak g b b r d z önceden
bel rlenm ş yetenek kazandırmaya fazlasıyla yoğunlaşıyor. Fakat
2050’de dünyanın ve ş p yasasının neye benzeyeceğ n
b lmed ğ m zden, nsanların hang husus becer lere
ht yaç duyacağını da b lm yoruz aslında. Çocuklara C++ ya da Ç nce
öğretmek ç n b r sürü çaba harcayıp, 2050’ye gel nd ğ nde yapay
zekânın nsanlardan çok daha y kod yazab ld ğ n ve yen Google
Çev r uygulaması sayes nde sadece “N hao" demey b lsen z de
neredeyse kusursuz b r şek lde Mandar n, Kantonca ya da Hakka
d ller nde sohbet edeb leceğ m z keşfedeb l r z.

O vak t, ne öğreteceğ z? Çoğu pedagoj uzmanı okulların şu dört şey


öğretmeye başlaması gerekt ğ n savunuyor: eleşt rel düşünce,
let ş m, şb rl ğ ve yaratıcılık.3 Kabaca fade edecek olursak, okullar
tekn k becer ler k nc plana alıp genel amaçlı yaşam becer ler ne
ağırlıkvermel . Heps nden öneml s de değ ş mle başa çıkma, yen
şeyler öğreneb lme ve alışılmışın dışında durumlarda akl dengey
koruyab lme becer ler olacak. 2050’n n dünyasına ayak
uydurab lmek ç n sadece yen f k rler ve ürünler cat etmek yeterl
gelmeyecek; önce kend n z tekrar tekrar yen den nşa etmen z
gerekecek.

Çünkü değ ş m hızı arttıkça, sadece ekonom değ l “ nsan olmak”


kavramının anlamı da mutasyona uğrayab l r. Daha 1848’de
Komün st Man festo, “Katı olan her şey buharlaşır,” d ye b ld rm şt .
Ne var k Marx ve Engels' n aklında ağırlıklı olarak toplumsal ve
ekonom k yapılar vardı. 2048’e gel nd ğ nde f z ksel ve b l şsel yapılar
da buharlaşacak ya da ver parçacıkları bulutlarına karışacak.

1848'de m lyonlarca nsan ç ftl klerdek şler nden olup fabr kalarda
çalışmak ç n şeh rlere taşınıyordu. Ama büyük şehre vardıklarında
c ns yetler n değ şt rmeler ya da altıncı h s gel şt rmeler uzak b r
ht mald . Ve olur da b r tekst l fabr kasında ş bulurlarsa, çalışma
hayatlarının tamamını bu şte geç rmey düşüneb l rlerd .

2048’de nsanların s berâlemegöç etmekle, akışkan c nsel k ml klerle


ve b lg sayar mplantlarıyla sağlanan yen duyusal deney mlerle başa
çıkması gerekeb l r. D yel m üç boyutlu b r sanal gerçekl k oyunu ç n
son moda kıyafetler tasarlamak g b key f aldıkları b r ş buldular; on
sene ç nde hem bu ş kolunun hem de bu sev yede sanatsal
yaratıcılık gerekt ren tüm meslekler n yapay zekâ tarafından ele
geç r lmeyeceğ ne malum? Yan y rm beş yaşında b r çöpçatan
s tes ne kend n zle lg l , “Y rm beş yaşında, Londra’da yaşayan ve
moda sektöründe çalışan heteroseksüel b r kadın,” yazıyorsunuz.
Otuz beş yaşında tanımınız, “C ns yet bel rs z, yaş değ ş m geç ren,
neokort kal faal yet çoğunlukla Yen Kozmos sanal âlem nde süren ve
hayatının amacı h çb r modacının ulaşamadığı doruklara ulaşmak
olan b r ,” olarak değ ş yor. Kırk beş n ze geld ğ n zde flört de kend n
tanımlamak da modası geçm ş şeyler. B r algor tmanın s ze en uygun
eş bulmasını (ya da yaratmasını) bekl yorsunuz. Hayatın anlamını
moda tasarımında bulmaya gel nce, algor tmalar s z öyle ger de
bırakmış k , öncek dönemlerde yakaladığınız büyük
başarılara bakınca kıvanç değ l utanç duyuyorsunuz. Ve kırk beş
yaşında, önünüzde daha n ce rad kal değ ş mler var.

Lütfen bu senaryoyu olduğu g b algılamayın. Yaşanacak bel rl


değ ş kl kler h ç k mse tahm n edemez. Herhang b r senaryo
muhtemelen gerçeğ n yanına b le yaklaşamayacaktır. B r s ze 21.
yüzyılın ortasında dünyanın nasıl olacağını tasv r eder ve bu s ze
b l mkurgu g b gel rse, bu büyük olasılıkla yanlış b r tasv rd r. Ama
b r s ze 21. yüzyılın ortasında dünyanın nasıl olacağını tasv r eder
ve bu s ze b l mkurgu g b gelmezse, bu kes nl kle yanlış b r tasv rd r.
Ayrıntılardan em n olamayız ama değ ş m n kend s kes n olan tek
şey.

Böyle yoğun b r değ ş m pekâlâ hayatın temel yapısını dönüştürüp


en çarpıcı unsurun sürekl l ğ ne gölge düşüreb l r. Çok esk
dönemlerden ber hayat b rb r n tamamlayan k parçaya ayrılıyordu;
öğrenme evres n tak ben çalışma evres gel yordu. Hayatınızın lk
dönem nde b lg b r kt r yor, becer ler gel şt r yor, dünya görüşü
ed n yor ve sab t b r k ml k nşa ed yordunuz. On beş yaşında
gününüzün çoğunu (okul yer ne) a len z n p r nç tarlasında geç rsen z
b le yaptığınız en öneml şey öğrenmekt ; p r nç ek p b çmey , büyük
şeh rden gelen açgözlü p r nç tüccarıyla pazarlık etmey ve toprak
ve su yüzünden d ğer köylülerle aranızda çıkan anlaşmazlıkları
çözmey öğren yordunuz. Hayatınızın k nc evres nde dünyada
yolunuzu bulmak, geç m n z sağlamak ve topluma katkı sağlamak
ç n ed nd ğ n z becer lere güven yordunuz. Tab k ell yaşında b le
p r nç, tüccarlar ve anlaşmazlıklar hakkında yen şeyler
öğren yordunuz ama bunlar yalnızca y ce şek llenm ş becer ler n ze
atılan ufak çent klerd .

21. yüzyılın ortasına gel nd ğ nde, vme kazanan değ ş m ve buna ek


olarak ortalama yaşam süres n n uzaması sonucu bu geleneksel
model hükmünü y t recek. Yaşamın elle tutulacak b r tarafı
kalmayacak ve farklı evreler arasında g tg de daha az b r sürekl l k
gözlemlenecek. “Ben k m m?” sorusu her zamank nden daha ved ve
karmaşık b r soruya dönüşecek.4

Bu durumun yoğun gerg nl kler çermes muhtemel. Z ra değ ş m


neredeyse her da m gerg nl k yaratır ve çoğu nsan bell b r yaştan
sonra değ ş mden hazzetmez. On beş yaşındayken tüm hayatınız
değ ş mden barett r. Beden n z büyür, z hn n z gel ş r, l şk ler n z
der nleş r. Her şey akış hal nde, her şey yen d r. Kend n z
keşfetmekle meşgulsünüzdür. Çoğu genç durumu ted rg nl kle
karşılar ama aynı zamanda heyecan duyar. Önünüzde yen ufuklar
açılır ve fethedeceğ n z koca b r dünya vardır.

Ell yaşına geld ğ n zde değ şmek stemezs n z ve çoğu nsan


dünyayı fethetmekten umudu kesm şt r. Yaşadık g tt kafasına
g rers n z. Sab t koşulları terc h eders n z. Becer ler n ze, kar yer n ze,
k ml ğ n ze ve dünya görüşünüze b r sürü yatırım yapmış olduğunuz
ç n yen baştan başlamak stemezs n z. B r şey kurmak ç n ne kadar
çaba sarfett ysen z, ondan vazgeçmek ve yen b r şeye yer açmak da
o kadar güçtür. Halen yen deney mlerden ve m n k ayarlardan key f
alsanız da ell ler ndek çoğu nsan k ml kler n n ve k ş l kler n n der n
yapısını elden geç rmeye hazır ve nazır değ ld r.

Bunun nöroloj k nedenler var. Yet şk n beyn b r zamanlar


sanıldığından daha esnek ve değ şken olsa da şek llend rmeye
gençler n bey nler nden daha az müsa tt r. Nöronları yen den b rb r ne
bağlamak ve s napsları baştan yapılandırmak çok zor şt r.5 Ama 21.
yüzyılda st krar sağlama şansınız az. Sab t b r k ml ğe, şe ya da
dünya görüşüne sarılmaya çalışırsanız dünya yanınızdan vın d ye
geçerken bakakalma r sk n z var. Ortalama yaşam süres n n uzama
olasılığını göz önüne alırsak, uzun yıllar boyunca budala b r fos l g b
kalab l rs n z. Sırf ekonom k açıdan değ l, en öneml s
toplumsal açıdan şlev n z koruyab lmek ç n durmadan öğrenme ve
kend n z baştan nşa etme yeteneğ ne ht yacınız var; hele k ell g b
genç b r yaşta.

Yabancılık çekmek normalleşeceğ nden tüm nsanlığın esk


deney mler yle beraber kend esk deney mler n z de daha az
güven l r kılavuzlar hal ne gelecek. İnsanlar b rey olarak da b r bütün
olarak da süper zekâlı mak neler, b yomühend sl k ürünü bedenler,
duygularınızı son derece sabetl b r şek lde yönlend reb len
algor tmalar, nsanların sebep olduğu an kl m felaketler ve on yılda
b r meslek değ şt rmek zorunda kalmak g b daha önce k msen n
karşılaşmadığı şeylerle başa çıkmak zorunda kalacak. Daha
önce h ç karşılaşılmamış b r durumla yüzleş nce yapılacak en doğru
şey ned r? İnanılmaz m ktarlarda b lg yağmuruna tutuluyorsanız ve
bunları s nd r p anal z etmen z n h çb r yolu yoksa nasıl
davranmalısınız? Yoğun bel rs zl k hal n n b r arıza değ l de b r özell k
olduğu b r dünyada nasıl yaşanır?

Böyle b r dünyada hayatta kalıp başarı sağlamak ç n z hn n z son


derece esnek, duygusal dengen z son derece ht yatlı kullanmaya
ht yacınız var. Durmadan hâk m olduğunuz şeyler ger de bırakmak
ve b l nmezl ğ ben msemek durumunda kalacaksınız. Ne yazık k
çocuklara b l nmez kucaklamayı ve akl dengeler n korumayı
öğretmek, b r f z k denklem ya da I. Dünya Savaşı'nın nedenler n
öğretmekten çok daha zor. İnsan d rençl olmayı b r k tap okuyup ya
da b r ders d nley p öğrenemez. Genell kle öğretmenler n kend ler de
21. yüzyılın gerekt rd ğ z h nsel esnekl kten yoksun çünkü onlar da
esk eğ t m s stem n n ürünü.

Sanay Devr m b ze ser üret m bandı kavramı üzer ne kurulu b r


eğ t m kuramı m ras bıraktı. Şehr n orta yer nde beton b r b na var,
ç nde b rb r n n aynı b r sürü oda, heps n n ç nde sıra sıra masa ve
sandalyeler. Z l çalınca heps aynı yıl doğmuş otuz çocukla beraber
bu sınıflardan b r ne g r yorsunuz. Her saat b r yet şk n gel p
konuşmaya başlıyor. Heps bunun ç n devletten maaş alıyor. B r
dünyanın şekl hakkında konuşuyor, öbürü nsanlığın geçm ş n
anlatıyor, b r üçüncüsü nsan beden n açıklıyor. Bu model alaya
almak kolay ve esk başarılarına rağmen artık flas
ett ğ ne neredeyse herkes katılıyor. Ama henüz b r alternat f
gel şt rmed k. Hele k sadece Kal forn ya’nın üst sınıf mahalleler nde
değ l, Meks ka taşrasında da uygulanab lecek h çb r seçenekyok.

İnsanları hacklemek

O yüzden Meks ka, H nd stan ya da Alabama’nın b r yerler nde


m adını doldurmuş b r okula kısılıp kalmış on beş yaşındak b r gence
vereb leceğ m en y tavs ye: yet şk nlere fazla bel bağlama. Çoğu y
n yetl ama dünyayı anlamıyorlar şte. Esk den yet şk nler örnek
almak n speten sağlam b r yoldu çünkü dünyayı oldukça y
b l yorlardı ve dünya yavaş değ ş yordu. Ama 21. yüzyıl farklı olacak.
Değ ş m n artan hızı yüzünden, yet şk nler n söyled ğ şeyler n
esk meyecek b r b lg m yoksa modası geçm ş b r önyargı mı
olduğu bell olmayacak.

Pek onun yer ne neye bel bağlanab l r? Teknoloj ye m ? Bu daha da


r skl b r kumar. Teknoloj n n pek çok faydası görüleb l r ama
hayatınızda çok yer kaplarsa, onun gündem ne es r düşeb l rs n z.
İnsanlar b nlerce yıl önce tarımı keşfetm ş ama bu teknoloj sadece
b r avuç seçk n zeng nleşt r rken nsanların çoğunu tutsak etm ş.
Çoğu nsan kend n sabahtan akşama ot yolarken, kavurucu güneş n
altında su kovaları taşıyıp mısır toplarken bulmuş. Aynı şey s z n de
başınıza geleb l r.

Teknoloj kötü b r şey değ l. Hayattan beklent n z bell yse, teknoloj n n


o şey elde etmen ze yardımı dokunur. Ama hayattan ne bekled ğ n z
b lm yorsanız, teknoloj n n amaçlarınızı şek llend rmes ve hayatınızın
kontrolünü ele geç rmes çok kolaydır. Özell kle de teknoloj nsanları
daha y anladıkça, o s ze h zmet edeceğ ne s z ona h zmet eder hale
gel rs n z hızla. Suratları akıllı telefonlarına yapışmış şek lde
sokaklarda dolaşan zomb le-r gördünüz mü? S zce onlar mı
teknoloj y kontrol ed yor, yoksa teknoloj m onları?

O zaman kend n ze m güveneceks n z? Susam Sokağı ya da esk


moda b r D sney f lm nde kulağa har ka b r f k r g b gel r bu. Ama
gerçek hayatta o kadar şe yaramıyor. D sney b le drak etmeye
başladı durumu. Tıpkı R ley Andersen g b çoğu nsan da kend s n
çok az tanır ve “kend ler n d nlemeye” çalıştıklarında dışsal
yönlend rmelere kolayca yen k düşerler. Kafamızın ç nde
duyduğumuz ses oldum olası güven l r değ ld çünkü her zaman
b yok myasal arızaların yanı sıra devlet propagandası, deoloj k bey n
yıkama ve t car reklamları yansıtıyordu.

B yoteknoloj ve mak ne öğrenmes gel şt kçe nsanların en der n


duygu ve arzularını yönlend rmek kolaylaşacak ve sadece yüreğ n n
ses n d nlemek her zamank nden daha tehl kel b r hal alacak. Coca-
Cola, Amazon, Ba du ya da hükümet yüreğ n z n pler n el nde
tutmayı ve beyn n zdek bu-tonlara basmayı b l rse, kend benl ğ n zle
onların pazarlama uzmanlarını b rb r nden ayırab l r m s n z?

Böyle göz korkutucu b r ş n altından kalkab lmek ç n, şlet m


s stem n z daha y tanımak adına büyük çaba sarfetmen z gerek r.
Ne olduğunuzu ve hayattan beklent n z b lmek ç n. Elbette b l nd k
en esk nas hatlerden b r d r bu: kend n b l. F lozoflar ve
peygamberler b nlerce yıl boyunca nsanları kend ler n tanımaya
teşv k etm şler. Ama bu tavs ye 21. yüzyılda daha önce h ç olmadığı
kadar ved çünkü Lao Tzu ya da Sokrates zamanlarının aks ne ş md
karşınızda c dd b r rak p var. Coca-Cola, Amazon, Ba du ve
hükümet s z ele geç rmek ç n yarışıyor. Akıllı telefonunuzu,
b lg sayarınızı, banka hesabınızı değ l, s z ve organ k şlet m
s stem n z ele geç rme yarışındalar. B lg sayarların “hacklend ğ ” b r
çağda yaşadığımızı duymuşsunuzdur ama bu gerçeğ n olsa olsa
küçük b r kısmı. Aslında nsanların “hacklend ğ ” b r çağda yaşıyoruz.

Algor tmalar şu anda s z zl yor. Nereye g tt ğ n z , ne aldığınızı,


k m nle buluştuğunuzu zl yorlar. Yakında attığınız her adımı,
aldığınız her nefes , kalb n z n her atışını tak p edecekler. Büyük ver
ve mak ne öğrenmes sayes nde s z g tg de daha y tanımayı
umuyorlar. Ve bu algor tmalar s z s zden daha y b l r hale gel nce
s z kontrol ed pyönlend reb leceklerve bu konuda yapab leceğ n z
pek b r şey bulunmayacak. Matr ste ya da Truman
Show'da yaşayacaksınız. Sonuçta bas t b r amp r k mesele bu:
algor tmalar ç n zde nelerdöndüğünü s zden daha y b l rse otor te
onlara geçer.

Tab tüm otor tey algor tmalara devred p s z n ve tüm dünyanın


yer ne kararları onların almasında h çb r sakınca görmeyeb l rs n z.
Öyleyse rahatlayın ve olayları akışına bırakın. H çb r şey yapmanız
gerekm yor. Algor tmalar her şey halleder. Ama kend varoluşunuzun
ve hayatın geleceğ n n kontrolünü b r nebze de olsa el n zde tutmak
st yorsanız algor tmalardan daha hızlı, Amazon'dan daha hızlı,
hükümetten daha hızlı koşmalı ve kend n z onlardan önce
tanımalısınız. Hızlı koşab lmek ç n yanınıza fazla yük almayın. Tüm
yanılsamalarınızıger de bırakın. Fazla ağırlık yapıyorlar.
Anlam

Hayat b r anlatı değ l

Ben k m m? Bu hayatta ne yapmalıyım? Hayatın anlamı ne? İnsanlar


ezelden ber bu soruları soruyorlar. Her nesl n yen cevaplara ht yacı
var çünkü ney b l p ney b lmed ğ m z durmadan değ ş yor. B l m,
Tanrı, s yaset ve d n hakkında b ld kler m z ve b lmed kler m z
d kkate aldığımızda, günümüzde vereb leceğ m z en y cevaplar
nelerd r?

İnsanlar ne tür cevaplar bekl yorlar? İnsanlar hayatın anlamını


sorguladıklarında, hemen her zaman b r h kâye duymayı beklerler.
Homo sap ens h kâye anlatan, sayılar ve graf klerden z yade
h kâyeler üzer nden düşünen, evren n kend s n n de y ve kötü
karakterle, çatışma ve çözümlerle, doruk noktaları ve mutlu sonlarla
dolu b r h kaye g b şled ğ ne nanan b r tür. Hayatın anlamını
aradığımızda gerçekl ğ n ne olduğunu ve kend m z n bu kozm k
t yatro oyunundak rolünü açıklayacak b r h kâye ster z. Bu rol
b z kend m zden daha büyük b r şey n parçası yapar, tüm deney m
ve terc hler m ze anlam katar.

B nlerce yıl boyunca m lyarlarca end şel nsana anlatılan popüler


h kâyelerden b r , hep m z n tüm varlıkları kapsayan ve b rb r ne
bağlayan ebed b r döngünün parçası olduğunu anlatır. Her varlığın
bu döngüde ayırt ed c b r şlev vardır. Hayatın anlamını çözmek
kend n ze özgü şlev anlamak, y b r hayat yaşamak da bu şlev
gerçekleşt rmek demekt r.

H ndu destanı Bhagavad G ta büyük savaşçı prens Arjuna’nın


korkunç b r savaşın ortasında kafasındak kuşkularla nasıl
cebelleşt ğ n anlatır. Karşı orduda arkadaşlarını ve akrabalarını
görünce savaşmaya devam ed p onları öldürmeye tereddüt eder. İy
ve kötü ned r, bunları k m bel rlem şt rve nsan hayatının amacı ned r
d ye sorgular. Bunun üzer ne tanrı Kr shna, Arjuna’ya
büyük kozm k döngüde her varlığın kend ne has b r “dharma'sı",
zlemes gereken b r yolu ve yer ne get rmes gereken görevler
olduğunu açıklar. Dhar-ma’nızı gerçekleşt r rsen z, yol ne kadar
zorlayıcı olursa olsun, ç huzuruna kavuşur, kuşkulardan
kurtulursunuz. Dharma'nızın peş nden g tmey reddeder ve başka
b r n n yolunu ben msemeye çalışırsanız ya da h çb r yolda
lerlemeden dolanıp durursanız, kozm k dengey bozarsınız ve ne
huzur bulursunuz ne de neşe. Yolu zled ğ n z sürece, s ze özgü bu
yolun ne olduğunun b r önem yok. Çamaşırcılık yoluna baş koymuş
b r çamaşırcı kadın, prensl k yolundan sapan b r prensten çok daha
üstündür. Hayatın anlamını kavrayan Arjuna b r savaşçı olarak kend
dharma’sını zlemeye koyulur. Arkadaşlarını ve akrabalarını öldürür,
ordusuna zafer kazandırır ve H ndu dünyasının en çok sev l p sayılan
kahramanlarından b r olur.

1994 yapımı D sney destanı Aslan Kral bu esk h kâyey , Arjuna'nın


yer ne S mba'yı koyarak çağdaş sey rc ler ç n yen b r kılıfa soktu.
S mba varlığın anlamını öğrenmek stey nce babası, aslan kral
Mufasa, ona büyük Yaşam Döngüsü'nü anlatır. Mufasa ant lopların
otları, aslanların ant lopları yed ğ n ve aslan öldüğünde bedenler n n
çözülüp otları besled ğ n açıklar. Her hayvan rolünü oynadığını
müddetçe hayat nes lden nes le bu şek lde devam eder. Her şey
b rb r yle bağlantılı ve herkes b rb r ne muhtaç, o yüzden tek b r ot
b le görev n yer ne get rmekte başarısız olursa tüm Yaşam
Döngüsü çökeb l r. Mufasa’nın ded ğ ne göre S mba'nın görev
Mufasa öldükten sonra aslan krallığının başına geç p d ğer
hayvanların düzen n sağlamaktır.

Fakat Mufasa kötü kardeş Scar tarafından öldürülüp vakt nden önce
ölünce, genç S mba bu felaketten kend n suçlar ve suçluluk
duygusuyla aslan krallığını terk eder, hükümdarlık kader n reddeder
ve yaban doğaya doğru yol alır. Orada b r f ravun fares , d ğer
yaban domuz k kaçkınla daha tanışır ve hep beraber b rkaç yıl
vurdumduymaz b r şek lde kend başlarına takılırlar. Asosyal
felsefeler doğrultusunda her soruna Hakuna mata-ta, takma kafana,
d ye karşılık ver rler.
Ama S mba dharma'sından kaçamaz. Olgunlaştıkça sıkıntısı artar,
k m olduğunu ve bu hayatta ne yapması gerekt ğ n b lemez. F lm n
doruk noktasında Mufasa’nın ruhu S mba'ya görünür ve Yaşam
Döngüsünü ve as l k ml ğ n kend s ne hatırlatır. Bunun yanı sıra
S mba kend yokluğunda tahta kötü Scar’ın geçt ğ n , krallığı kötü b r
şek lde yönett ğ n ve krallığın uyumsuzluk ve kıtlıktan kırıldığını
öğren r. S mba n hayet k m olduğunu ve ne yapması gerekt ğ n
kavrar. Aslan krallığına ger döner, amcasını öldürür, kral olur ve
yen den uyum ve bolluğu get r r. F lm gururlu S mba’nın büyük

Yaşam Döngüsünün devam edeceğ n garant eden yen doğmuş


var s n toplanan hayvanlara takd m etmes yle son bulur.

Yaşam Döngüsü kozm k t yatroyu döngüsel b r anlatı şekl nde sunar.


S mba ve Arjuna’ya göre ezelden ber aslanlar ant lopları yem ş,
savaşçılar savaşmıştır ve bu ebed yen bu şek lde devam edecekt r.
Sonsuz tekrar olayların doğal akışının bu olduğunu ma ederek
anlatıya güç katar; Arjuna savaşmayı, S mba kral olmayı reddederse
doğa kanunlarına karşı gel yor sayılırlar.

Yaşam Döngüsü anlatısının b r vers yonuna nanırsam, bundan


hayattak görevler m bel rleyen sab t ve hak k b r k ml ğ m olduğu
anlamı çıkar. Yıllar boyunca bu k ml kten şüphe edeb l r veya
habers z kalab l r m. Ama b r gün, can alıcı b r anda, bunun ne
olduğu açığa çıkar, ben de kozm k t yatrodak rolümü kavrarım. Ve
daha sonra pek çok sıkıntı ve güçlük çeksem de kuşku ve
umutsuzluktan arınmış olurum.

D ğer d n ve deoloj ler bell b r başlangıcı, çok uzun sayılamayacak


b r ortasıve kes n b r sonu bulunan ç zg sel b r kozm k t yatroya
nanır. Örneğ n Müslüman anlatısına göre Allah tüm kâ natı yaratmış
ve kâ natın kurallarını koymuştur. Sonra da bu kuralları Kuran
vasıtasıyla nsanlara letm şt r. Fakat cah l ve hab s nsanlar Allah'a
başkaldırmış ve bu kuralları yıkmaya ya da g zlemeye çalışmıştır.
Faz letl ve sadık Müslümanların görev de bu kurallara uymak ve bu
b lg ler yaymaktır. Sonunda Mahşer Günü Allah her b r b rey
davranışlarına göre yargılayacaktır. Erdeml kullarını sonsuza
dek mutluluk ç nde yaşayacakları cennete gönderecek, günahkârları
cehennem ateş ne atacaktır.

Bu büyük anlatıya göre hayattak küçük ama öneml rolüm Allah'ın


em rler ne uymak, O’nun kanunlarını yaymak ve stekler n n yer ne
gelmes n sağlamaktır. Müslüman anlatısına nanırsam, hayatın
anlamını günde beş vak t namaz kılmakta, yen cam ler yaptırmak
ç n bağışta bulunmakta, mürtet ve kâf rlerle mücadele etmekte
bulab l r m. El yıkamak, şarap çmek, sev şmek g b sıradan eylemler
b le kozm k anlamlar taşır.

M ll yetç l k de ç zg sel b r anlatı zler. S yon st anlatı Yahud halkının


esk zamanlardak maceraları ve başarılarıyla başlar, k b n yıllık
sürgün ve zulüm dönem n aktarır, Soykırım ve İsra l devlet n n
kurulmasıyla doruk noktasına ulaşır ve İsra l' n huzura ve refaha
kavuşup tüm dünyanın ahlak ve manev kılavuzu hal ne geleceğ
günler dört gözle bekler. S yon st anlatıya nanırsam, hayatımın
amacı İbran cen n saflığını koruyarak, kaybed lm ş Yahud
topraklarını ger alarak ya da belk kend n İsra l'e adayacak yen
b r nes l yet şt rerek Yahud halkının çıkarlarına h zmet etmek d ye
düşünürüm.

Bu durumda monoton şler b le anlam yüklüdür. Bağımsızlık


Günü’nde İsra ll öğrenc ler anavatana h zmet eden eylemler öven
popüler b r İbran ce şarkı söyler genell kle. B r çocuk, “İsra l
topraklarında b r ev nşa ett m,” der, d ğer , “İsra l topraklarına b r
ağaç ekt m,” der, b r üçüncüsü, “İsra l topraklarında b r ş r yazdım,”
der ve şarkı bu şek lde devam ederek hep b r ağızdan söylenen,
“İşte bu yüzden İsra l topraklarında ev m z, ağacımız, ş r m z
(ne eklemek stersen z ekleyeb l rs n z) var,” kısmıyla sona erer.

Komün zm de benzer b r anlatıya sah pt r ama etn k köken yer ne


toplumsal ve ekonom k sınıfa odaklanır. Komün st Man festo şöyle
başlar:

Ş md ye kadark bütün toplumların tar h , sınıfmücadeleler n n


tar h d r. Özgür nsanlarla köleler, patr syenlerle plebler, baronlar ve
serfler, lonca mensubu yurttaşlarla kalfalar, kısacası ezenlerle
ez lenler arasında her zaman çel şk vardı, bunlar b rb rler ne karşı
kâh g zl kâh açık kes nt s z b r mücadele yürüttüler, her defasında
tüm toplumun devr mc b r dönüşümüyle veya mücadele eden
sınıfların beraberce çöküşüyle sonuçlanan b r mücadeleyd bu.'1

Man festo modern zamanlardak durumu, “Tüm toplum g tg de k


büyük düşman kampa, b rb r n n tam karşısına d k len k büyük sınıfa
ayrılmaktadır: burjuvaz ve proletarya” şekl nde açıklıyor.2 Mücadele
proletaryanın zafer yle sona erecek ve bu tar h n sonuna şaret
edecek. Dünya k msen n mülk sah b olmadığı ve herkes n bütünüyle
özgür ve mutlu yaşadığı b r komün zm cennet ne dönecek.

Bu komün st anlatıya nanırsam hayatımın amacının coşkulu k taplar


yazarak, grev ve eylemler düzenleyerek ya da belk açgözlü
kap tal stlere su kast düzenley p onların yardakçılarına karşı
savaşarak küresel devr m n gerçekleşmes n hızlandırmak olduğuna
kanaat get r r m. Bu anlatı Bangladeş’tek tekst l şç ler n sömüren b r
markayı boykot etmek ya da Noel sofrasında kap tal st domuz
kayınpeder mle laf dalaşına g r şmek g b ufak hareketlere b le anlam
katar.

Hak k k ml ğ m tanımlamayı ve eylemler m anlamlandırmayı güden


anlatılar s ls les ne bakınca, çarpıcı b r şek lde ölçeğ n pek b r önem
taşımadığı fark ed l yor. S mba’nın Yaşam Döngüsü g b k m anlatılar
sonsuzluğa uzanıyor g b duruyor. K m olduğumu ancak tüm kâ natı
temel alarak b le-* Türkçe çev r s : Komün st Man festo, çev. Tanıl
Bora, İstanbul: İlet ş m Yayınları, 2018, s. 52 b l r m. Çoğu m ll yetç
ve kav m kökenl m t, bunun yanında çok küçük ölçekl kalıyor.
S yon zm nsanlığın yaklaşık yüzde 0,2's n n, dünya yüzey n n yüzde
0,005’ nde, oldukça kısa b r zaman d l m ç nde başından
geçenler kutsal kabul ed yor. S yon st anlatı Ç n mparatorluklarına,
Yen G ne kab leler ne, Andromeda galaks s ne ve Hz. Musa le Hz.
İbrah m’ n doğuşundan ve maymunların evr mleşmes nden önce
geçen sayısız devre b r anlam atfetmeye yetm yor.

Bu tür b r m yopluğun çok c dd yansımaları olab l r. Örneğ n


İsra ll lerle F l st nl ler arasında barış anlaşması mzalanmasının
önündek en büyük engellerden b r İsra l’ n Kudüs şehr n bölmeye
yanaşmaması. Bu şehr n “Yahud halkının ezel ve ebed başkent ”
olduğunu dd a ed yorlar ve pek tab sonsuz b r şeyden ödün
veremezs n z.3 Sonsuzlukla kıyaslayınca b rkaç nsanın ölmes n n ne
önem var? Bu elbette saçmalığın dan skası. Ezel en azından 13,8
m lyar yıl; evren n şu ank yaşı bu. Dünya gezegen 4,5 m lyar yıl
önce önce oluşmuş ve nsanlar da en azından 2 m lyon yıldır var.
Buna karşın Kudüs şehr sadece 5000 yıl önce kurulmuş ve Yahud
halkının geçm ş de olsa olsa 3000 yıl önces ne dayanıyor. Ezel
sınıfına sokulab lecek g b değ l.

Ebed yete gel rsek, f z kç ler Dünya gezegen n n bundan yaklaşık7,5


m lyar yıl sonra gen şleyen Güneş tarafından yutulacağını4 ve
evren m z n en azından 13 m lyar yıl daha var olacağını söylüyor.
Yahud halkının, İsra l devlet n n ya da Kudüs şehr n n, bırakın 13
m lyar yıl sonrasını, 13 b n yıl sonra hâlâ var olacağını sah den
düşünen var mı acaba? S yon zm’ n ufku ancak b rkaç yüz yıla
uzansa da bu çoğu İsra ll n n hayal gücünü zorlayıp “ebed ” sınıfına
g rmeye yet yor. Ve nsanlar “ezel ve ebed şeh r” adına
muhtemelen gel p geç c b r d z ev ç n yapmayı reddedecekler b r
sürü fedakârlıkta bulunmaya razı gel yorlar.

İsra l'de b r genç olarak ben de önceler m ll yetç l ğ n vadett ğ g b


kend mden büyük b r şey n parçası olmanın caz bes ne kapılmıştım.
Kend m m llete vakfedersem sonsuza dek m llet n kalb nde
yaşayacağıma nanmak st yordum. Ama “sonsuza dek m llet n
kalb nde yaşamak” ne demek tam olarak drak edem yordum.
Etk ley c b r tab rd ama gerçekten ne anlama gel yordu? On üç, on
dört yaşlarından hatırladığım b r Anma Günü var. ABD'de Anma
Günü genell kle mağazalardak nd r mlerle kutlanan b r şey olsa da
İsra l'dek Anma Günü son derece c dd ve öneml b r etk nl kt r.
Okullar o gün İsra l’ n çeş tl savaşlarında şeh t düşen askerler
anmak ç n törenler düzenler. Öğrenc ler beyaz g y n r, ş rler okur,
şarkılar söyler, çelenkler bırakıp bayrak sallar. İşte ben de beyazlar
ç nde törendeyd m ve bayrak sallamayla ş r okuma arasında b r an,
kend l ğ nden, düşümdüm k ben de büyüdüğümde şeh t asker olmak
st yorum. Ne de olsa hayatını İsra l ç n feda etm ş b r şeh t olursam,
tüm bu çocuklar ben m onuruma da bayraklar sallayıp ş rler okur.

Ama sonra, “B r dak ka. Öldüğümde bu çocukların gerçekten de


ben m onuruma ş r okuyacağını nereden b leceğ m?” d ye
düşündüm. Ve kend ölümümü hayal etmeye çalıştım. Muntazam b r
asker mezarlığında, beyaz b r mezar taşının altında yatıp toprağın
üstünde okunan ş rler d nled ğ m canlandırdım gözümde. Ama
sonra, “Ölüysem ş rler duyamam k çünkü kulağım olmaz, beyn m
olmaz ve b r şey duyup h ssedemem. E ne anladım ben bu şten?”
d ye düşündüm.

Daha fenası, on üç yaşıma geld ğ mde evren n b rkaç m lyar yıl


yaşında olduğunu ve muhtemelen m lyarlarca yıl daha yer nde
duracağını b l yordum. Gerçekç olmak gerek rse, İsra l' n onca
zaman yerl yer nde durması g b b r beklent m olab l r m yd ?
Beyazlar g ym ş Homo sap ens çocuklar 200 m lyon yıl sonra da
onuruma ş rler m okuyacaktı? Bu şte b r b t yen ğ vardı.

F l st nl ysen z de kend n zden o kadar em n olmayın. Bundan 200


m lyon yıl sonra ortada F l st nl de kalmayacak. Hatta çok büyük b r
ht malle herhang b r memel türü de olmayacak. D ğer m ll yetç
hareketler de aynı ölçüde dar görüşlü. Sırp m ll yetç l ğ Jurass c
devr nde yaşananları h ç umursamıyor, Korel m ll yetç ler de
Asya'nın doğu kıyısındak o küçük yarımadanın, kozmosun büyük
res m ç n gerçekten önem taşıyan tek parçası olduğuna nanıyor.

Elbette da m Yaşam Döngüsüne kend n vakfeden S mba b le durup


aslanların, ant lopların ve otların aslında sonsuz olmadığını
düşünmüyor. S mba memel ler n evr m nden önce kâ natın neye
benzed ğ ne kafa yormuyor; nsanlar tüm aslanları öldürüp otlakları
asfalt ve betonla kaplayınca o çok sevd ğ Afr ka savanasını nasıl b r
kader n bekled ğ ne de. Bu yüzden S mba’nın hayatı tamamen
anlamsızlaşır mı?

Tüm anlatılar yarımdır. Fakat kend me geçerl b r k ml k nşa etmek


ve hayatıma anlam katmak ç n kör noktalardan, ç çel şk lerden
azade, tamamlanmış b r anlatıya ht yacım yok esasen. Hayatıma
anlam katmak ç n b r anlatının k koşulu sağlaması gerek. Öncel kle
bana oynayacağım b r rol sunmalı. Yen G nel b r kab le üyes n n
S yon zm ya da Sırp m ll yetç l ğ ne nanması pek mümkün değ l
çünkü bu anlatıların Yen G ne ve halkıyla h çb r alakası yok. İnsanlar
da f lm yıldızları g b sadece kend ler ne öneml b r rol ver lm ş
senaryolardan hoşlanır.

İk nc s , y b r anlatının sonsuzluğa uzanması şart değ lse de ben m


ufkumu aşması gerek r. Anlatı ben kend mden daha büyük b r şey n
ç ne yerleşt rerek bana b r k ml k sağlar ve hayatımı anlamlandırır.
Ancak sözkonu-su “daha büyük şeye” anlam veren n ne olduğunu
merak etmeye başlamam g b b r tehl ke var da ma. Hayatımın
anlamı proletaryaya ya da Polonya halkına yardım etmekse,
proletarya ya da Polonya halkını anlamlı kılan tam olarak ned r?
Dünyanın koca b r f l n sırtında durduğuna nanan adamla lg l b r
öykü vardır. Adama f l n ney n üzer nde durduğu sorulunca, dev b r
kaplumbağanın üstünde duruyor dem ş? Pek ya kaplumbağa? Çok
daha büyük b r kaplumbağanın sırtında. Pek ya o, çok daha büyük
b r kaplumbağa? Adam daha fazla dayanamamış ve, “Boşuna
sorma. Oradan sonrası hep kaplumbağa,” dem ş.

Çoğu başarılı anlatının ucu açıktır. Anlamın n ha olarak nereden


geld ğ n açıklama gereğ duymazlar çünkü nsanların lg s n
cezbetmek ve bu lg y güvenl b r bölgede tutmak konusunda çok
başarılıdırlar. Bu yüzden de dünyanın koca b r f l n sırtında
durduğunu açıklarken, herhang b r zorlayıcı soruyu bertaraf etmek
ç n f l koca kulaklarını salladığında fırtına kopar ve f l öfkeyle
t tred ğ nde yeryüzü depremlerle sarsılır g b detaylı
tasv rler yapmanız gerek r. Yeter nce aleng rl b r h kâye anlatırsanız
k msen n aklına f l n ney n üzer nde durduğunu sormak gelmez. Aynı
şek lde m ll yetç l k de b z kahramanlık öyküler yle büyüler, geçm ş
felaketlerden dem vurup ağlatır ve halkımızın maruz kaldığı
haksızlıklara değ nerek öfkem z ateşler. Bu m ll destanın ç nde öyle
b r kayboluruz k dünyada olan b ten her şey kend vatanımıza etk s
üzer nden değerlend r r z ve evvela vatanımızı bu kadar öneml
yapan şey ned r d ye sormak aklımızdan b le geçmez.
Bell b r anlatıya nandığınızda, onun en ufak ayrıntısıyla b le son
derece alakadar olurken kapsamı dışında kalan şeyler görmezden
gel rs n z. Kend n komün zme adamış nsanlar devr m n lk
safhalarında sosyal demokratlarla şb rl ğ yapmak mübah mıdır d ye
saatlerce tartışab l r ama durup Dünya gezegen üzer ndek
memel ler n evr m sürec nde ya da kozmosta organ k hayatın
yayılmasında proletaryanın yer ne kafa yormazlar pek. Bu
tür gereks z konuşmalar devr m karşıtlığının boşa nefes tüketmes
g b görülür.

K m anlatılar tüm uzay ve zamanı kapsama zahmet ne g rse de,


d kkat kontrol altında tutab lme mar fet yle pek çok başarılı anlatı
kapsam açısından çok daha mütevazı kalab lme fırsatı bulur. H kâye
anlatıcılığının can alıcı kurallarından b r şudur k , b r h kâye
d nley c ler n ufkunu aştıktan sonra n ha kapsamı çok da öneml
değ ld r. İnsanlar b r m lyar yıllık tanrı adına gösterecekler ölümcül
fanat kl ğ b n yıllık m llet ç n de göstereb l r. İnsanların büyük
sayılarla arası pek y değ ld r. Çoğu zaman şaşılacak derecede azı
b le aklımızı başımızdan almaya yeter.

Evren hakkında b ld kler m z göz önüne alınca, aklı başında b r


nsanın evren ve nsan varoluşunun mutlak hak kat n n İsra l, Alman
ya da Rus m ll yetç l ğ nde ya da esasen herhang b r m ll yetç l kte
yattığına nanması kes nl kle mümkün görünmüyor. Zamanın, uzayın,
Büyük Patlama’nın, ku-antum f z ğ n n ve canlıların evr m n n
neredeyse tamamını h çe sayan b r anlatı, olsa olsa hak kat n
m nnacık b r parçasıdır. Ancak nsanlar b r şek lde ötes n görmemey
başarıyorlar.

Aslında tar h boyunca m lyarlarca nsan hayatlarına anlam katmak


ç n b r m llet ya da büyük b r deoloj k harekete dah l olmaları
gerekt ğ ne b le nanmamış. “Ger de b r şey bırakmayı” ve k ş sel
h kâyeler n n bu yolla kend ler öldükten sonra da sürmes n yeterl
görmüşler. Ger de bırakacağım “şey” terc hen ruhum ya da şahs
özüm. Mevcut beden m öldükten sonra başka b r bedende yen den
doğarsam, ölüm son sayılmaz. İk bölüm arasındak boşluktur
sadece ve b r bölümde başlayan olaylar d z s b r sonrak nde
devam eder. Çoğu nsan bu tür b r kurama, bunu bell b r teoloj yle
özdeşleşt rmeseler b le, en azından üstü kapalı b r şek lde nanırlar.
Tam teşekküllü b r dogmaya ht yaç duymazlar; h kâyeler n n
ölümden sonra da devam edeceğ ne da r rahatlatıcı b r h sse
gereks n mler vardır yalnızca. Yaşamın sonu gelmez b r destan
olduğuna şaret eden bu kuram son derece caz p ve yaygındır
ama k temel sorundan mustar pt r. B r nc s , k ş sel h kâyem
uzatarak onu daha anlamlı kılmış olmuyorum aslında. Sürey
uzatıyorum, o kadar. Esasen sonu gelmeyen b r doğum ve ölüm
döngüsünü ben mseyen k büyük d n n, H ndu zm ve Bud zm' n ortak
korkusu tüm bunların beyhudel ğ d r. M lyonlarca ve m lyonlarca kez
yürümey öğren yorum, büyüyorum, kayınval demle kavga ed yorum,
hastalanıyorum, ölüyorum; sonra bunları tekrar yapıyorum.
Ne anlamı var? Öncek hayatlarımda döktüğüm gözyaşlarını
b r kt rsem, Pas f k Okyanusu’nu doldurur; döktüğüm tüm d ş ve
saçları toplasam, boyları H malaya Dağları’nı aşar. Ve tüm bunlardan
el mde ne kaldı? H ndu ve Bud st rah pler n döngünün devamlılığını
sağlamaya değ l de bu çemberden çıkmanın b r yolunu bulmaya
daha çok çaba harcamaları boşuna değ l.

Bu kurama l şk n k nc sorun, destekley c kanıt yeters zl ğ . Öncek


hayatımda ortaçağ dönem nde yaşayan b r ç ftç , Neandertal b r avcı,
b r T ra-nozor [T-rex] ya da b r am p olduğuma da r el mde ne kanıt
var (gerçekten m lyonlarca hayat yaşadıysam b r aşamada d nozor
ve am p olmuş olmalıyım çünkü nsanlar sadece son 2,5 m lyon yıldır
var)? Gelecekte b r S borg, b r galaks kâş f ve hatta kurbağa olarak
yen den dünyaya geleceğ m k m garant ed yor? Hayatımı bu vaade
bağlamak, ev m hayal b r bankada gelecek b r tar hte bozdurulmak
üzere yazılmış b r çek karşılığında satmama benz yor b raz.

Bu nedenle kend ler öldükten sonra ger de b r ruh ya da hayalet


kalacağından şüphe eden nsanlar, ger de daha elle tutulur b r şey
bırakmayı arzular. Bu “elle tutulur şey” k türden b r olab l r: kültürel
ya da b yoloj k. Mesela ardımda b r ş r ya da kıymetl genler mden b r
kısmını bırakab l r m. Hayatımın b r anlamı var çünkü bundan yüz yıl
sonra b le nsanlar ş r m okuyacaklar ya da çocuklarım ve torunlarım
hayatta olacaklar. Pek onların hayatının anlamı ne? O da onların
sorunu, ben lg lend rmez. Dolayısıyla hayatın anlamı p m çek lm ş
b r elbombası g b . Elden ele geç rmey başarırsanız paçayı
sıyırırsınız.

Maalesef “ger de b r şey bırakmak” üstüne kurulu bu mütevazı üm t


nad ren hayata geç r leb l r. B r zamanlar var olmuş b rçok organ zma
h çb r genet k m ras bırakmadan yok olup g tt . Neredeyse tüm
d nozorlar mesela. Veya Sap ens üstün çıkınca soyu tükenen
Neandertal b r a le. Veya büyükannem n Polonya'dak akrabaları.
1934’te büyükannem Fanny, anne babası ve k kız kardeş yle b rl kte
İsra l’e göç etm ş fakat akrabalarının çoğu Polonya’nın Chm eln k ve
Czestochowa kasabalarında kalmış. B rkaç yıl sonra Naz ler gel p
çocuklar dah l herkes öldürmüş.

Ger ye kültürel m ras bırakma g r ş mler de daha başarılı sayılmaz.


Büyükannem n Polonyalı akrabalarından ger ye a le albümündek
b rkaç soluk yüzden başka b r şey kalmadı ve doksan altı yaşına
gelen büyükannem b le k m n k m olduğunu çıkaramıyor. B ld ğ m
kadarıyla arkalarında kültürel b r eser bırakmamışlar; ne b r ş r ne de
b r günlük var hatta b r alışver ş l stes b le yok. Yahud halkının
ortakm rasında ya da S yon st harekette payları olduğunu dd a
edeb l rs n z ama bunun her b r n n şahs hayatına anlam katması
zor. Dahası, heps n n Yahud k ml ğ nden gerçekten hazzett ğ n
ya da S yon st hareket destekley p desteklemeyecekler n nereden
b l yoruz? İçler nden b r komün zm ben msem ş ve hayatını
Sovyetler ç n ajanlık yaparken kaybetm ş olamaz mı? Belk
çler nden b r n n en büyük hayal Polonya toplumunun arasına
karışmaktı; Polonya ordusunda subaylık yaptı ve Katyn katl amında
Sovyetler tarafından öldürüldü. Belk b r üçüncüsü rad kal b r
fem n stt ve geleneksel her tür d n ve m ll k ml ğ
redded yordu. Ger de b r şey bırakmadıkları ç n kend ler n şu veya
bu amaca malzeme yapmak çok kolay; t raz edem yorlar nasıl olsa.

Ger ye gen ya da ş r g b elle tutulur b r şey bırakamazsak, dünyayı


b r nebze olsun güzelleşt rmek yeterl olmaz mı? B r ne yardım
edeb l rs n z, yardım ett ğ n z bu k ş de g d p başka b r ne yardım
eder ve böylece dünyanın y leşt r lmes ne katkı sağlar, uzun b r y l k
z nc r n n küçük b r halkası olursunuz. Belk zor ama parlak b r
çocuğa kılavuzluk eders n z ve bu çocuk doktor olup yüzlerce nsanın
hayatını kurtarır. Ya da yaşlı b r kadının karşıdan karşıya geçmes ne
yardım eder kadının hayatının b r saat n aydınlatırsınız. Yararlı
tarafları olsa da y l k z nc r b raz şu üst üste duran
kaplumbağalar z nc r ne benzer; anlamın nereden geld ğ meçhuldür.
Yaşlı b r b lgeye hayatın anlamı hakkında ne öğrend ğ sorulmuş.
“Valla,” dem ş adam, “bu dünyaya başka nsanlara yardım etmek ç n
geld ğ m öğrend m. Henüz çözemed ğ m şey d ğer nsanların neden
burada olduğu.”

Ne uzun z nc r ne geleceğe bırakılan m ras ne de kolekt f destanlara


nananların başvurab lecekler belk de en em n ve en k ş sel h kâye
aşk. Ş md ve burada olanın ötes ne geçmeye çabalamayan b r
h kâye bu. Sayısız aşk ş r n n doğruladığı g b nsan âşık olunca tüm
kâ nat sevg l n n kulak memes ne, k rp ğ ne ya da meme ucuna
dönüşür. Yanağını çenes ne yaslamış duran Jul et’ zleyen Romeo,
“Ah, o elde eld ven olsam, Dokunab lsem o yanağa,” d ye haykırır.
Ş md ve burada tek b r bedene bağlanarak bütün kozmosla bağlantı
kurab l rs n z.

İş n aslı, âşık olduğunuz k ş özünde her gün trende ve


süpermarkette görmezden geld ğ n z onlarca nsandan farksız b r
nsandır. Ama s ze sonsuz görünür ve kend n z bu sonsuzlukta
kaybetmekten mutlu olursunuz. Çeş tl geleneklerde tasavvuf şa rler ,
dünyev aşkla vahdet- vücud kavramını b r araya get r r ve Tanrı’dan
maşuk şekl nde bahsederler. Romant zm şa rler lt fata lt fatla
karşılık ver rces ne, sevg l ler nden tanrı şekl nde bahseder. B r ne
gerçekten âşıksanız hayatın anlamını kafaya takmazsınız.

Pek ya âşık değ lsen z? Aşk h kâyes ne nanıyor ama âşık değ lsen z
en azından hayatınızın amacını b l rs n z: gerçek aşkı bulmak.
Sayısız f lmde zled ğ n z, sayısız k tapta okuduğunuz b r h kâye bu.
B r gün o özel k ş yle tanışıp onun parıldayan gözler nde sonsuzluğu
göreceğ n z , tüm hayatınızın b rdenb re anlam kazanacağınıve ç n z
kem ren tüm soruların o sm tekrar tekrar söyleyerek
cevaplanacağını b l rs n z; tıpkı Batı Yakasının H kayes ’ndek Tony
ya da balkondan aşağı kend s ne bakan Jul et’ gören Romeo g b .

Çatının ağırlığı

İy b r anlatı bana b r rol vermel ve ufkumu gen şletmel ama doğru


olmasına gerek yok. B r anlatı baştan sona uydurma olsa da bana b r
k ml k kazandırıp hayatımın anlam taşıdığını h ssetmem sağlayab l r.
Aslında el m zdek b l msel ver lere göre farklı kültürler n, d nler n ve
kab leler n tar h boyunca ürett ğ b nlerce anlatının h çb r doğru değ l.
Heps nsan cadı. Hayatın anlamını sorar ve cevap olarak b r anlatı
alırsanız, b l n k bu yanlış cevap. Ayrıntıların önem yok. Herhang
b r anlatı sırf anlatı olduğu ç n yanlıştır. Evren b r anlatı g b şlemez,
heps bu.

Pek nsanlar neden bu kurmacalara nanıyor? Sebeplerden b r


k ş sel k ml kler n n anlatı üzer ne kurulu olması. Çok küçük yaşlardan
t baren anlatıya nanmaları öğret l yor nsanlara. Anlatıları, bu tür
anlatıların doğruluklarını sorgulayıp tey t etmek ç n gerekl z h nsel
ve duygusal bağımsızlığı kazanmadan çok önce anne babalarından,
öğretmenler nden, komşularından ve toplumun genel nden
duyuyorlar. Z h nler olgunlaştığında anlatıya o kadar yatırım yapmış
oluyorlar k akıllarını, anlatıdan şüphe etmek yer ne anlatıyı akla
mantığa uygun hale get rmek ç n kullanmaları daha
muhtemel. K ml k arayışına çıkan çoğu nsan def ne avına çıkan
çocuklara benzer. Bula bula anne babalarının onlar bulsun d ye
önceden sakladığı şeyler bulurlar.

İk nc s , sadece k ş sel k ml kler m z değ l kolekt fkurumlarımız da


anlatı üstüne kurulu. O yüzden anlatıdan kuşku duymak son derece
korkutucu. Çoğu toplumda böyle b r şeye kalkışanlar ya sürülür ya
da zulme maruz bırakılır. Öyle b r şey sözkonusu olmasa da,
toplumun çatısını teşk l eden b r şey sorgulamak büyük cesaret ster.
Z ra anlatı gerçekten yanlışsa, tanıdığımız b ld ğ m z dünyanın
tamamı anlamını y t r r. Devlet yasaları, toplumsal normlar, ekonom k
kurumlar; heps çökeb l r.
Çoğu anlatıyı ayakta tutan temeller n n sağlamlığından z yade
çatılarının ağırlığıdır. Hır st yan anlatısını düşünün. Temel
alab ld ğ ne çürük. Tüm kâ natın yaratıcısının k b n yıl kadar önce
Samanyolu'nun b r yer nde karbon bazlı b r yaşam formu şekl nde
doğduğuna da r ne g b b r kanıtımız var? Olayın Cel le’de cereyan
ett ğ ne ve annes n n bak re olduğuna da r ne tür b r kanıtımız var?
Fakat bu anlatı üstüne dünya genel nde koskoca kurumlar kurulmuş
ve bunların ağırlığı öyle büyük b r güçle bastırıyor k anlatı
yıkılmadan duruyor. Anlatının tek b r kel mes değ şt r lmes n d ye
n ce savaşlar çıkmış. Kısa süre önce Hırvatların Sırpları, Sırpların
Hırvatları kes p b çmes nde kend n bell eden, Batılı Hır st yanlar ve
Doğulu Ortodoks Hır st yan-lar arasındak b n yıllık bölünme,
Lat ncede “ve oğuldan” anlamına gelen “f l oque” kel mes yle
başlamıştı. Batılı Hır st yanlar bu kel mey Hır st yanlığın nanç
yem n ne eklemek sterken Doğulu Hır st yanlar buna kat yetle karşı
çıkıyordu. (Bu kel men n eklenmes n n teoloj k açıdan nelere
tekabül ett ğ o kadar örtük k bunları burada anlamlı b r şek lde
açıklamak mümkün değ l. Merakett ysen z Google’a sorun.)

K ş sel k ml kler ve koskoca toplumsal s stemler b r anlatı üstüne


kurulunca, ondan kuşku duymak anlatıyı destekleyen del llerden
ötürü değ l, anlatının çöküşü b reysel ve toplumsal b r felaket
tet kleyeceğ ç n akla gelmez. Tar hte k m zaman çatı temellerden
daha öneml d r.

Hokus pokus ve nanç endüstr s

B ze anlam ve k ml k sunan tüm anlatılar kurmaca olsa da nsanların


bunlara nanmaya ht yacı var. O halde, b r anlatıya nasıl gerçekl k
h ss ver l r? İnsanların anlatıya n ye nanmak sted kler ortada ama
gerçekten nasıl nanıyorlar? B nlerce yıl önce rah pler ve şamanlar
cevabı bulmuş b le: ay nler. Ay n soyutu somut, kurmacayı gerçek
yapan b r s h r göster s d r. Ay n n özü “Hokus pokus; X, Y’d r!” s h rl
sözler d r.5

İsa’yı nananların gözünde nasıl gerçek kılarsınız? Komünyon


ay n nde rah p b r parça ekmekve b r bardak şarap alır ve ekmeğ
İsa’nın beden , şarabı İsa’nın kanı lan eder. Bunları y y p çen
nançlılar İsa’yla b rl k olurlar. İsa’yı b zzat ağzınızda tatmaktan daha
gerçek ne olab l r? Esk den rah pler bu cesur duyuruyu d n, hukuk ve
hayatın sırlarının esk d l n konuşarak, Lat nce yaparlardı. Rah p
toplaşmış ç ftç ler n büyülenm ş bakışları önünde b r parça ekmeğ
havaya kaldırır ve “Hoc est corpus!” (Bu [İsa’ya a t] bedend r!) d ye
haykırırdı ve ekmeğ n İsa’nın beden ne dönüştüğü varsayılırdı.
Okuma yazma ve Lat nce b lmeyen ç ftç ler n z hn nde “Hoc est
corpus!” tab r , “Hokus pokus!” şekl n almışve böylece kurbağaları
prense, balkabağını at arabasına dönüştüren s h rl kel meler
doğmuş.6

Hır st yanlığın doğuşundan b n yıl önce esk H ndular da aynı h leye


başvuruyordu. Br hadaranyaka Upan şad b r atın kurban ed lmes n ,
kozmosun tüm anlatısının hayata geç r lmes şekl nde yorumlar.
Met n, “Hokus pokus; X, Y’d r!” yapısını tak p eder ve şöyle der:
“Kurbanlık atın kafası şafak, gözü güneş, yaşamsal gücü hava, açık
ağzı Va svanara den len ateş ve beden de b r yıldır (...) uzuvları
mevs mler, eklemler tam ve yarım aylar, ayakları günler ve geceler,
kem kler yıldızlar ve et bulutlardır (...) esnemes ş mşek, t tremes
gök gürlemes , şemes yağmur ve k şnemes sest r.”7 Böylece
zavallı at kozmosa dönüşür.

Mum yakmak, çan çalmak ya da tesp h çekmek g b sıradan


eylemlere der n d nsel anlamlar katılarak, neredeyse her şey b r
ay ne dönüştürüleb l r. Aynı şey başı öne eğmek, secdeye varmak ya
da k avucu b rleşt rmek g b f z ksel hareketler ç n de geçerl d r. S h
türbanından Müslüman türbanına çeş tl başörtüler ne o kadar çok
anlam yüklenm şt r k yüzyıllar boyunca bunlar adına tutkulu
mücadeleler ver lm şt r.

Yemeğe de bes n değer n katbekat aşan manev değerler


yükleneb l r. Örneğ n Paskalya yumurtaları yen hayatı ve İsa'nın
d r l ş n tems l eder; Yahud ler n Hamursuz bayramında yemes
gereken acı otlar ve mayasız ekmek, Mısır’dak kölel kler n ve
muc zev kaçışlarını hatırlamalarına h zmet eder. Dünyada b r şey
sembol ze ett ğ düşünülmeyen yemek yok g b d r. Mesela Yahud ler,
o seney tatlı geç rmek ç n yılbaşında bal yerler; balıklar g b ver ml
olmak ve ger ye değ l de ler ye g deb lmek ç n balık kafası yerler;
y l kler nar taneler g b çoğalsın d ye nar yerler.

Benzer ay nler s yas amaçlar ç n de kullanılmış. B nlerce yıl


boyunca taçlar, tahtlar ve asalar krallıkları ve mparatorlukları tems l
etm ş ve “tahtı” ya da “tacı” ele geç rmek ç n savaşırken m lyonlarca
nsan ölmüştür. Saraylarda en çetref ll d n ay nler aratmayacak,
ayrıntılı protokoller gel şt r lm şt r. Orduda d s pl n ve ay n b rb r nden
ayrılamaz b r k l d r ve askerler esk Roma’dan günümüze kadar
günler n n çoğunu uygun adım yürüyerek, üstler n selamlayarak ve
postallarını parlatarak geç r yorlar. Napolyon'un meşhur gözlem ne
göre askerler renkl b r kurdele ç n b le hayatlarını feda etmeye kna
edeb l rd .

Ay nler n s yas önem n Konfüçyüs'ten daha y anlayan yoktur


herhalde. Konfüçyüs törenlere {l ) katı b r şek lde r ayet ed lmes n n
toplumsal uyum ve s yas st krarın anahtarı şekl nde
değerlend r yordu. The Book of R tes [L j - Törenler K tabı], The
R tes of Zhou [Zhou Törenler ] ve The Book of Et quette and R tes
[Görgü Kuralları ve Törenler K tabı] g b Konfüçyüsçü klas kler, hang
devlet etk nl ğ nde hang tören n yapılacağını en ufak ayrıntısına;
seremon de kullanılacaktören kaplarının sayısı, çalınacak müz k
enstrümanları ve g y lecek cüppeler n reng ne kadarkayıt altına
almıştır. Ç n ne zaman b r kr zle sallansa, Konfüçyüsçü âl mler suçu
hemen törenler n hmal ed lmes ne atmıştır; tıpkı asker yen lg den
ayakkabılarını c lalamayan savsak askerler sorumlu tutan b r
başçavuş m sal .8

Çağdaş Batı’da Konfüçyüsvar r tüel takıntısı genell kle sığlık ve ger


kafalılık olarak yorumlanır. Aslında muhtemelen Konfüçyüs’ün nsan
doğasını der n ve gen ş ölçekl b r b ç mde anlamış olduğunu
kanıtlayan b r şey bu.

Başta Ç n ve bunun yanı sıra Ç n' n komşusu Kore, V etnam ve


Japonya g b Konfüçyüsçü kültürler n fazlasıyla uzun soluklu
toplumsal ve s yas yapılar üretmes b r tesadüf olmasa gerek.
Hayatın mutlak hak kat n öğrenmek st yorsanız, tören ve ay nler
büyük engellerd r. Ama Konfüçyüs g b toplumsal st krarın ve
uyumun peş ndeysen z, hak kat genell kle yükünüz hal ne gel r ama
tören ve ay nler en y müttef kler n z arasında yer alır.

Bu durum esk Ç n'de olduğu kadar 21. yüzyılda da geçerl d r. Hokus


po-kusun gücü çağdaş endüstr yel dünyamızda sapasağlam duruyor.
2018'de çoğu nsan ç n b rb r ne çakılmış k tahta çubuk Tanrı,
duvarda asılı renkl b r poster Devr m ve rüzgârda dalgalanan b r
kumaş parçası da M llet demek. Fransa'yıgöremez, duyamazsınız
çünkü Fransa sadece hayal dünyanız-dadır ama h ç şüphes z üç
renkl bayrağı görüp, “La Marse lla se” marşını duymak mümkün.
Dolayısıyla renkl b r bayrağı sallayıp b r marş söylemek m llet soyut
b r anlatıdan elle tutulur b r gerçeğe dönüştürür.

B nlerce yıl önce d ndar H ndular pek kıymetl atları kurban


ed yormuş; ş md de pahalı bayraklar mal etmeye yatırım yapıyorlar.
H nd stan'ın m ll bayrağı T rang (üç renk) şekl nde anılıyor, çünkü
safran, beyaz ve yeş l renkler nde üç ç zg den oluşuyor. 2002 tar hl
H nd stan Bayrağı Kanunu'na göre bayrak, “H nd stan halkının
umutlarını ve amaçlarını tems l eder. M ll onurumuzun s mges d r.
Son ell yıldır, ordu mensupları da dah l pek çok nsan üç renkl
bayrak tüm şanıyla dalgalanmaya devam ets n d ye seve seve canını
verm şt r.”9 Bayrak kanunu bunun ardından H nd stan'ın k nc
başkanı Sarvepall Radhakr shnan'dan alıntı yapar:

Safran reng feragat ve çıkar gözetmemey s mgeler. L derler m z


madd çıkar gözetmemel ve kend ler n görevler ne adamalıdır.
Ortadak beyaz yönet m m ze rehberl k edecek ışık ve hak kat
yoludur. Yeş l toprakla l şk m z , bu topraklarda yaşayan tüm d ğer
canlıların yaşamının bağlı olduğu b tk lerle l şk m z göster r. Beyaz
kısmın ortasındak Asoka çarkı, dharma kanunun çarkıdır. Bu bayrak
altında çalışan herkes n prens pler hak kat ya da Satya, dharma ya
da erdem olmalıdır.'0

2017'de H nd stan'ın m ll yetç hükümet , H nd stan'la Pak stan


sınırındak Attar 'de dünyanın en büyük bayraklarından b r n göndere
çekt . Bu hesaplı hareket n amacı ne feragat ne de çıkar gözetmekt ;
amaç Pak stanlıları kıskandırmaktı. Sözkonusu T ranga 36 metre
uzunluğunda, 24 metre gen şl ğ ndeyd ve 110 metrel k b r d reğe
çek lm şt (Freud bu konuda ne derd acaba?). Bayrak Pak stan’ın
büyük şeh rler nden olan Lahor’dan b le görüleb l yordu.
Maalesefgüçlü rüzgârlar bayrağı yırtıp durdu ve H nt
verg mükellefler ne külfet yaratacak şek lde m ll gururun tekrar
tekrar d k lmes gerekt ." H nd stan hükümet neden kısıtlı kaynakları
devasa bayraklar dokumaya harcıyor da Delh 'n n varoşlarına
kanal zasyon s stem kurmaya harcamıyor? Çünkü kanal zasyon
s stemler n n aks ne bayrak H nd stan’ı gerçek kılıyor.

Hatta bayrağın eder ay n daha etk n b r hale get r yor. Tüm ay nler
ç nde en tes rl s kurban kesmekt r çünkü acı dünyadak en gerçek
şeyd r. Acıya aldırmamak ya da şüpheyle yaklaşmak mkânsızdır.
İnsanların b r kurmacaya gerçekten nanmasını st yorsanız, onları bu
yolda kurban kesmeye kna ed n. B r anlatı ç n acı çekmek, anlatının
gerçekl ğ ne kna olmanıza yetergenell kle. Tanrı öyle emrett d ye
oruç tutarsanız, çekt ğ n z f z k açlık Tanrı’yı herhang b r heykel ya
da konadan daha etk l b r b ç mde h ssetmen z sağlar. Vatan
uğruna ver len b r savaşta bacaklarınızı kaybedersen z,
kol değnekler n z ve tekerlekl arabanız m llet herhang b r ş r ya da
marştan daha etk l b r b ç mde gerçek kılar. Bu kadar gayr c dd b r
düzeyde düşünürsek, yüksek kal te İtalyan makarnası almak yer ne
daha kötü olsa da yerel üret m makarna almak g b küçük b r ödün
vererek süpermarkette b le m llete gerçek duygusu katab l rs n z.

Bu elbette mantıkdışı b r şey. Tanrı ya da m llet nancı yüzünden acı


çekmen z nandığınız şey n doğru olduğunu spatlamaz. Sadece
kolay kandırı-lab l r olmanın bedel n ödüyor olamaz mısınız? Ancak
çoğu nsan enay l kler n kabullenmek stemez. Bunun sonucunda b r
nanç uğruna ne kadar fedakârlıkta bulunurlarsa nançları da o kadar
güçlen r. Kurban vermen n esrareng z s myası budur. Kurban tören n
yöneten rah b n b ze b r şey vermes gerekmez; ne yağmur ne para
ne de savaşta zafer. Aks ne b zden b r şey alması gerek r. B z acı
ver c b r fedakârlıkta bulunmaya kna ett ğ an tuzağa düşmüşüzdür.
T car dünyada da aynı mantık şler. Mesela ıo b n l raya k nc el b r
F at araba alsanız, arabaya kusur bulma olasılığınız yüksekt r. Ama
b r m lyon l raya yepyen b r Ferrar alırsanız, arabaya durmadan
meth yeler düzers n z; çok y olduğundan değ l, bu arabaya bu kadar
para verd ğ n ze göre onun dünyanın en muhteşem şey olduğuna
nanmanız gerekt ğ ç n. Aşkta b le Romeo ya da Werther olmaya
özenen herkes uğruna fedakârlıkta bulunulmayan aşkın gerçek aşk
olmadığını b l r. Fedakârlığınız sadece sevd ğ n ze n yet n z n c dd
olduğunu göstermen n b r yolu olmakla kalmaz, gerçekten aşık
olduğunuza kend n z nandırmanıza da yarar. Kadınlar neden
sevg l ler n n elmas yüzükle gelmes n ster sanıyorsunuz? Aşık böyle
büyük b r madd fedakârlıkta bulunduktan sonra, kend n yaptığına
değd ğ ne kna etmes gerek r.

Özver sadece şeh tler ç n değ l, şah tler ç n de nanılmaz derecede


nandırıcıdır. Şeh tler olmadan ayakta kalab len pek az tanrı, m llet ya
da devr m bulunur. İlah b r kurmacayı, m ll yetç b r m t ya da
devr mc b r efsaney sorgulamayakalktığınız an zılgıtı yers n z: “Ama
bu uğurda az z şeh tler verd k! Boş yere m öldüler yan ? Bu
kahramanlara enay m d yorsun?”

Ş Müslümanlara göre kozm k kurmaca doruk noktasına, Aşure


Günü olarak anılan H cret'ten 61 yıl sonra Muharrem ayının onuncu
günü (M lad takv me göre ıo Ek m 680) er şt . O gün Irak'tak
Kerbela’da gaspçı Yez d' n askerler , Hz. Muhammed' n torununu,
Al 'n n oğlu Hüsey n' ve beraber ndek ler katlett . Ş ler ç n
Hüsey n’ n şeh t düşmes y n n kötülüğe, ez lenler n haksızlığa karşı
ebed savaşını sembol ze eder. İsa'nın çarmıha ger lmes n
canlandırıp İsa'nın ç les n takl t eden Hır st yanlar g b Ş ler de Aşure
gününde yaşanan trajed y canlandırıp Hüsey n' n ç les n takl t
ederler. M lyonlarca Ş her sene Kerbela’da Hüsey n' n şeh t
olduğu yere nşa ed lm ş mabede akın ed yor ve dünyanın başka
yerler ndek Ş ler de Aşure gününde ağıt törenler düzenley p k m
zaman kend ler n z nc rlerle kamçılıyorlar.

Fakat Aşure’n n önem tek b ryerve günle sınırlı değ l. Ruhullah


Humey-n ve d ğer Ş l derler n n mür tler ne sıkça söyled ğ
şeylerden b r şudur: “Her gün Aşure ve her yer Kerbela.”'2
Dolayısıyla Hüsey n’ n Kerbela’da şeh t düşmes her olaya, her yere,
her ana anlam katıyor ve en sıradan kararların b le y yle kötü
arasındak kozm k mücadeleye b r etk s bulunduğunun düşünülmes
gerek yor. Bu anlatıyı sorgulayacak olursanız, s ze hemen
Kerbela olayı hatırlatılır; Hüsey n’ n şeh tl ğ ne gölge düşürmek ya da
bunu haf fe almaktan daha büyük b r hakaret yoktur.

Bunun dışında, ortada şeh t yoksa ve nsanlar kend ler n feda


etmeye gönüllü değ lse, nsanları kurbana teşv k eden rah p bu
nsanların başka b r n kurban etmes n sağlayab l r. İnt kamcı tanrı
Ba'al’a nsan kurban edeb l r, İsa Mes h' n büyük şanı adına kâf rler
kazığa bağlayıp yakab l r, Allah'ın emr d ye z na yapan kadınları
nfaz edeb l r ya da s yas suçluları çalışma kampına yollayab l rs n z.
Bu koşulda, b raz daha farklı b r kurban s myasının etk s altına
g rers n z. B r anlatı uğruna kend n ze acı çekt rd ğ n zde ortada k
seçenek vardır: “Ya bu anlatı doğru ya da ben enay n n tek y m.”

Başkalarına acı çekt rd ğ n zde de k seçenek vardır: “Ya bu anlatı


doğru ya da ben acımasız b r kötü karakter m.” Ve enay olduğumuzu
t raf etmek stemed ğ m z g b kötü karakter olduğumuzu da t raf
etmek stemey z. Bu yüzden de anlatının doğruluğuna nanmayı
terc h eder z.

Mart 1839'da, İran’ın Meşhed şehr nde yören n üfürükçüler nden b r ,


b r çeş t der hastalığından mustar p Yahud b r kadına b r köpek
öldürüp eller n onun kanıyla yıkarsa y leşeceğ n söylem ş. Meşhed
kutsal b r Ş şehr ve kadının da bu dehşet ver c tedav y kutsal
Aşure gününde uygulayacağı tutmuş. Ş ler kadının bu yaptığını
görmüş ve köpeğ Kerbela’dak şeh tlerle alay etmek ç n
öldürdüğüne nanmışlar ya da buna nandıklarını dd a etm şler. Bu
akla sığmaz saygısızlığın söylent s çarçabuk Meşhed
sokaklarına yayılmış. Bölge mamının gazına gelen öfkel kalabalık
Yahud mahalles ne dalmış ve s nagogu ateşe ver p otuz altı
Yahud ’y oracıkta öldürmüşler. Hayatta kalan Yahud lere b r terc h
yapmaları şart koşulmuş: ya hemen Müslüman olun ya da s z de
öldüreceğ z. Bu melun olay, “İran’ın manev başkent ” Meşhed’ n
şanına leke sürmem ş.”

İnsan kurban etmek dey nce aklımıza Kenan ya da Aztek


tapınaklarında uygulanan ürkütücü ay nlergel yorve tektanrıcılığın bu
korkunç uygulamayı yürürlükten kaldırdığına da r yaygın b r kanı var.
Aslında tektanrıcı topluluklar çoktanrılı nanca sah p çoğu topluluğa
kıyasla oldukça fazla sayıda nsan kurban etm şt r. Hır st yanlığın ve
İslam yet’ n Tanrı adına öldürdüğü nsan sayısı Ba’al ya da
Hu tz lopochtl mür tler n n öldürdüğü nsan sayısından çok daha
fazladır. İspanyol st lacıların Aztek ve İnka tanrılarına nsan kurban
ed lmes ne son verd ğ dönemde, anavatanları İspanya’da
Eng z syon yığınlarca kâf r yakıyordu.

B r nanç uğruna b r şey feda etmek çok farklı şek llere bürüneb l r.
İş n ç nde her da m el bıçaklı b r rah p ya da kanlı katl amlar yoktur.
Mesela Yahud l k, Şabat günü çalışmayı ya da seyahat etmey
yasaklar (“şabat” ya da “sebt”, “durmak” ya da “d nlenmek” anlamına
gel r). Şabat, Cuma akşamı gün batımıyla başlar ve Cumartes
günbatımına kadar devam eder. Bu süre zarfında Ortodoks Yahud ler
hemen her tür şten uzak durur; bu şler n arasına klozette otururken
tuvalet kâğıdı koparmak da dah ld r. (En b lg l hahamlar bu konuyu
tartışıp tuvalet kâğıdı koparmanın Şabat’ı bozacağına kanaat
get rm ş; buna st naden Şabat günü popolarını s lmek steyen
Yahud ler tuvalet kâğıtlarını önceden koparıp hazırlıyor.'4)

İsra l’dek d ndar Yahud ler sık sık la k Yahud ler hatta ate stler bu
tabulara b at etmeye zorlamaya çalışır. Ortodoks part ler İsra l
s yaset nde baskın geld ğ nden, yıllar ç nde pek çok kanunu
yürürlüğe koymayı başarıp Şabat günler nde b r sürü etk nl ğ n
yapılmasını yasakladılar. Şabat günü özel araç kullanımım
yasaklamayı beceremem ş olsalar da, toplu taşımayı yasaklamayı
başardılar. Yurt çapında göster len bu fedakârlık en çok toplumun en
yoksul kes mler n vuruyor çünkü Cumartes günü şç sınıfının
seyahat ed p uzaklarda oturan akrabalarını, arkadaşlarını ve tur st k
mekânları z yaret edeb leceğ tek gün. Zeng n b r büyükanne yepyen
arabasına atlayıp başka şeh rde yaşayan torunlarını görmeye
rahatça g deb l yor ama fak r büyükanne böyle b r şey yapamıyor
çünkü otobüslerve trenler çalışmıyor.

D ndar part ler yüzlerce vatandaşa böyle zorluklar çekt rerek


Yahud l ğe olan sarsılmaz nançlarını kanıtlayıp sağlamlaştırıyor. Tek
damla kan dökülmese b le pek çok nsanın refahı kurban ed l yor.
Yahud l k sadece kurmaca b r anlatıysa, b r büyükannen n torunlarını
görmes n ya da parasız b r öğrenc n n sah l kenarında eğlenmeye
g tmes n engellemek zal ml k ve taş kalpl l kt r. Buna rağmen böyle
davranan d ndar part ler, Yahud anlatısına gerçekten nandıklarını
hem dünyaya hem de kend ler ne kanıtlıyorlar. Yoksa geçerl h çb r
sebep olmadığı halde nsanlara zarar vermen n hoşlarına g tt ğ n m
sanıyordunuz?

Kurban, anlatıya nancınızı kuvvetlend rmekle kalmaz, ona karşı


d ğer yükümlülükler n z de kame eder. İnsanlığın har ka anlatılarının
çoğu, nsanların genell kle yer ne get remeyeceğ dealler
bel rlem şt r. Kaç Hır st yan On Em r'e harf yen t bar ed p asla yalan
söylem yor ya da tamah etm yor? Ş md ye kadar kaç Bud st
benc ll kten tamamen sıyrılab lm ş? Kaç sosyal st canını d ş ne takıp
çalışarak gerçekten ht yacı olandan fazla parayı reddetm ş?

Bu dealler tutturamayan nsanlar çözümü kurbanda bulur. Verg


kaçıran, arada sırada fuhuş yapan ve yaşlı ebeveynler ne kötü
davranan b r H ndu, Ayodhya'dak Babr Cam s 'n n yıkımını
destekled ve hatta onun yer ne nşa ed len H ndu tapınağına bağış
yaptı d ye kend n d n bütün sayab l r. Tıpkı esk zamanlardak g b ,
21. yüzyılda da nsanların anlam arayışı b r d z fedakârlıkla
sonuçlanıyor çoğunlukla.

K ml k portföyü

Esk Mısırlılar, Kenanlılar ve Yunanlar verecekler kurbanları


garant ye alırlardı. Pek çok tanrı arasından b r şe yaramazsa,
ötek n n şe yarayacağını umarlardı. Bu yüzden sabahları güneş
tanrısına, öğlenler toprak tanrısına, akşamları da b r d z per ve
bl se kurban ver rlerd . Bu da pek değ şmem şt r. İnsanların
günümüzde nandığı ster Yahveh yadaMamon ster M llet ya da
Devr m olsun tüm anlatılar ve tanrılar kusurlu, boşluklar ve
çel şk lerle doludur. Bu sebeple nsanlar tek b r anlatıya
nanmaktansa pek çok anlatı ve pek çok k ml k çeren b r portföy
oluşturuyor ve ht yaca göre bunlar arasında geç ş yapıyorlar. Bu tür
b l şsel uyumsuzluklara hemen her toplum ve harekette rastlanıyor.

Hükümet n sosyal yardım pol t kalarına ş ddetle karşı çıkan ve Ulusal


Tüfek B rl ğ 'n canıgönülden destekleyen aşırı sağcı b r Amer kalı,
aynı zamanda coşkuyla İsa Mes h’e nanab l yor b r şek lde. Hz. İsa
s lah kuşanmaktan z yade yoksullara yardım etme taraftarı değ l
m yd ? Bunlar b r-b r yle örtüşmeyen şeyler g b dursa da nsan
beyn n n b r sürü çekmeces ve bölmes var ve k m nöronlar b rb r yle
haberleşm yor. Aynı şek lde, gelecekte b r devr m yaşanacağına bell
bel rs z b r nanç besleyen k m Ber-n e Sanders taraftarları, akıllıca
madd yatırımlar yapmanın önem ne de nanıyor. Dünyadak haksız
gel r dağılımı tartışmasından gayet rahat b r şek lde Wall Street’te
yaptıkları yatırımların performansından bahsetmeye geçeb l yorlar.

Tek k ml kl b r ne rastlamak neredeyse mkânsızdır. K mse sadece


Müslüman, sadece İtalyan ya da sadece kap tal st değ ld r. Ama
arada b r fanat k b r öğret çıkar ve herkes tek b r anlatıya nanmalı,
herkes n tek b r k ml ğ olmalıdır d ye tutturur. Son nes ller n bu tür b r
tavır takınan en fanat k öğret s faş zmd . Faş zm nsanların
m ll yetç l k dışında b r anlatıya nanmamaları ve m ll k ml k dışında
b r k ml ğe sah p olmamaları konusunda ısrarcıydı. Tüm m ll yetç ler
faş stlere benzemez. Çoğu m ll yetç m lletler n n anlatısına güçlü b r
nanç besler, m lletler n n eşs z faz letler n ve m lletler ne karşı
benzers z yükümlülükler n vurgular ama y ne de dünyada
başka m lletler n olduğunu da kabul ederler. İtalyan m llet ne özel
yükümlülükler bulunan sadık b r İtalyan vatandaşı olsam da başka
k ml kler m de bulunab l r. Aynı zamanda sosyal st, Katol k, koca,
baba, b l m nsanı ve vejetaryen olab l r m ve bu k ml kler başka
yükümlülükler barındırır. Bazen k ml kler mden bazıları ben farklı
yönlere çekerve k m yükümlülükler m b rb r yle çel ş r. Ama k m
dem ş hayat kolay d ye?
Faş zm, m ll yetç l k kend hayatını kolaylaştırmak ç n d ğer tüm
k ml kler ve yükümlülükler reddett ğ nde ortaya çıkan şeyd r. Son
zamanlarda faş zm n tam olarak ne fade ett ğ konusunda kafalar
son derece karışık. İnsanlar hoşlanmadıkları hemen herkese “faş st"
sıfatı yakıştırıyor. Bu ter m genel amaçlı b r küfre nd rgenme tehl kes
taşıyor. Pek gerçekten ney fade ed yor faş zm? Özetle, m ll yetç l k
kend m llet m n eşs z olduğuna ve m llet me karşı bell
yükümlülükler m olduğuna şaret ederken, faş zm m llet m n üstün
olduğunu ve m llet me karşı özel yükümlülükler borçlu olduğumu
d kte eder. Koşullar ne olursa olsun, başka b r grup ya da b rey n
çıkarlarını kend m llet m n çıkarlarından üstün tutmamalıyım. M llet m
saçma b r kazanç ç n uzaklardak b r ülkede yaşayan
m lyonlarca yabancıya zulmetmeye kalksa b le M llet m
desteklemekte tereddüt etmemel y m. Aks takd rde, aşağılık b r ha n
sayılırım. M llet m m lyonlarca nsanı öldürmem buyuruyorsa,
m lyonlarca nsanı öldürmel y m. M llet m hak kate ve güzell ğe hanet
etmem buyuruyorsa, hak kate ve güzell ğe hanet etmel y m.

B r faş st sanatı nasıl değerlend r r? B r faş st zled ğ f lm n y m kötü


mü olduğuna nasıl karar ver r? Çok kolay. Tek b r ölçüt var. M llet n
çıkarına h zmet ed yorsa y b r f lmd r. M llet n çıkarına h zmet
etm yorsa kötü b r f lmd r. Pek b r faş st okulda çocuklara ne
öğret leceğ ne nasıl karar ver r? Aynı ölçütü kullanır. Çocuklara
m llet n çıkarına ne h zmet ed yorsa onu öğret n; hak kat n b r önem
yoktur.15

Bu şek lde M llete tapınmak hem pek çok zorlu k lem bas tleşt rd ğ
hem de nsanların kend ler n dünyanın en müh m ve en güzel
şey ne, m lletler ne a t h ssetmes n sağladığı ç n son derece caz p.
II. Dünya Savaşı’nda yaşanan kabuslar ve Soykırım bu doğrultuda
düşünmen n sebep olduğu fec sonuçları göz önüne ser yor.
Maalesef nsanlar faş zm n lletler nden bahsederken üstünkörü
davranıyorlar çünkü faş zm korkunç b r canavar şekl nde resmed p
neden bu kadar çek c olduğunu açıklamaya yeltenm yorlar.
Günümüzde nsanların k m zaman farkında olmadan faş st f k rler
ed nmes bu durumla l şk l . İnsanlar, “Bana faş zm n ç rk n b r
şey olduğu öğret ld ve ben aynaya bakınca çok güzel b r şey
görüyorum, o yüzden faş st olamam,” d ye düşünüyorlar.

Hollywood'un Voldemort, Lord Sauron, Dart Vader g b kötü


karakterler ç rk n ve kaba resmederken düştüğü gaflete benzer b r
durum var ortada. Bu karakterler genell kle en sadık taraftarlarına
karşı b le zal m ve edeps zd r. Bu tür f lmler zlerken h ç
anlayamadığım b r şey var: Voldemort g b t ks nç b r sürüngen n
peş nden k m n ye g ts n?

Kötülükle lg l sorun, onun gerçek hayatta lle de ç rk n olmamasıdır.


Oldukça güzel görüneb l r. Hır st yanlık bu duruma Hollywood'dan
daha hâk m olacak k geleneksel Hır st yan sanatında Şeytan
genell kle r kıyım ve kaslı b r lah şekl nde tasv r ed l r. Şeytana
uymamak bu yüzden o kadar zordur. Faş zmle başa çıkmanın
zorluğu da bundan kaynaklanıyor. Faş st aynasına baktığınızda, h ç
de ç rk n b r şey görmezs n z. Almanlar 1930'larda faş st aynasına
bakmış ve Almanya'da dünyanın en güzel şey n görmüşler. Aynısı
günümüzde Ruslar ve İsra ll ler ç n geçerl , her k s de faş st
aynasına baksa, kend ülkeler n dünyanın en güzel şey g b
görürler. Sonra da kend ler n bu güzel b rl ğ n ç nde kaybetmek
sterler.

“Faş zm” kel mes Lat ncede “çubuk demet ” anlamına gelen “fasc s"
kel mes nden gel r. Dünyanın en gaddar ve ölümcül deoloj ler nden
b r n tanımlamak ç n pek haf fb r sembol g b gel yor kulağa. Ama
der n ve hab s b r anlam taşıyor. Tek b r çubuk çok zayıftır ve bu
çubuğu kolayca kırab l rs n z. Fakat b r sürü çubuğu b r araya
toplarsanız b r fasc s elde eders n z ve bu çubukları kırmak
neredeyse mkânsızdır. Bundan nsanların tek tek b r önem
taşımadığı ama b rl kten kuvvet doğacağı anlamı çıkıyor.16 Bu
yüzden faş stler b rl ğ n çıkarlarını herhang b r b rey n
çıkarlarından üstün tutarlar ve h çb r çubuğun demet n bütünlüğünü
bozmaya yeltenmemes n buyururlar.

Elbette b r “çubuk demet ” nsanın nerede b t p b r d ğer n n nerede


başladığı meçhul. Neden İtalya'yı dah l olduğum b r çubuk demet
olarak kabul etmel y m k ? Neden a leme, Floransa şehr ne, Toskana
bölges ne, Avrupa kıtasına ya da tüm nsan türüne dah l
olamayayım? Daha yumuşak m ll yetç l k türler , İtalya’ya karşı özel
yükümlülükler m dışında elbette a leme, Floransa’ya, Avrupa’ya ve
tüm nsanlığa karşı yükümlülükler m de olab leceğ n söyler. Oysa
İtalyan faş stler sadece ve sadece İtalya'ya sadakat göstermem
talep eder.

Mussol n ve onun faş st part s n n tüm çabalarına rağmen çoğu


İtalyan, İtalya'yı a leler nden üstün tutmaya o kadar da sıcak
bakmıyordu. Naz propagandası Almanya'da çok daha y ş çıkardı
ama H tler b le nsanların d ğer tüm anlatıları unutmasını
sağlayamadı. Naz dönem n n en karanlık günler nde dah nsanlar
resm anlatıya ek olarak k m anlatıları yedekte tuttular. 1945'te bu
durum açıkça ortaya çıktı. Naz ler tarafından on k yıl boyunca beyn
yıkanan nsanların savaş sonrası hayatlarını anlamlandırmaktan ac z
kalması beklen r. Tüm nançlarını tek b r anlatıya bağlayan nsanlar
bu anlatı yıkılınca ne yapar? Fakat Almanlar nanılmaz b r hızla
toparlandılar. Z h nler n n b r yerler nde dünyaya da r başka anlatılar
duruyordu ve H tler kafasına kurşunu sıkar sıkmaz
Berl n'dek , Hamburg’dak ve Mün h'tek nsanlar yen k ml kler
ben msey p hayatlarına yen anlamlar atfett ler.

Naz yerel part l derler n n (gaule ters) yüzde 20's n n ve generaller n


yaklaşık yüzde ıo'unun nt har ett ğ doğru.17 Ama demek k l derler n
yüzde 8o' ve generaller n yüzde 9o'ı yaşamaya devam etmekte b r
be s görmem ş. İpler el nde tutan Naz ler n ve hatta SS askerler n n
büyük çoğunluğu ne del rd ne de nt har ett . G d p üretken ç ftç ler,
öğretmenler, doktorlar ve s gortacılar oldular.

Hatta nt har b le tek b r anlatıya duyulan mutlak nancın kanıtı


değ ld r. 13 Kasım 2015’te IŞİD Par s'te b r d z nt har saldırısı
düzenleyerek 139 k ş y öldürdü. Aşırı İslamcı grup, saldırıları
Fransız Hava Kuvvetler n n Sur ye ve Irak’tak IŞİD savaşçılarını
bombalamasının nt kamını almak ve Fransa'yı gelecekte bu tür
bombardımanlarda bulunmaktan caydırmak adına düzenlend ğ n
açıkladı. '8 IŞİD aynı açıklamada Fransız Hava Kuvvetler tarafından
öldürülen Müslümanların şeh t olduğunu ve Allah'ın rahmet ne
kavuşup cennete g tt kler n d le get rd .

Burada aklayatmayan b rşeyvar. Fransız kuvvetler n n öldürdüğü


şeh tler cennete g tt yse, bunda nt kam alınacak ne var? Ne ç n
nt kam? İnsanların cennete gönder lmes n n nt kamı mı? Çok
sevd ğ n z ab n ze p yangodan b r tr lyon çıktığını duysanız tepk n z
g d p nt kam almak ç n p yango bay ler n bombalamak mı olurdu?
Pek neden Fransız Hava Kuvvetler b rkaç kardeş n z ebed yen
cennete yolladı d ye Par s'e kan kusturuyorsunuz? Hatta Fransızları
gerçekten de Sur ye’y bombalamaktan caydırmayı başar-salardı çok
daha fec olurdu. O vak t daha az Müslüman cennete g derd .

Bunun sonucunda IŞİD' n şeh tler n cennete g tt ğ ne nanmadığını


düşüneb l rs n z. O yüzden bombalanıp öldürülünce s n rlen yorlar.
Ama öyle olsa, neden bazıları Üzerler ne taktıkları bombayı patlatıp
kend ler n parçalara ayırıyor? Her koşulda bunun cevabı,
tutarsızlıklar üzer ne fazla düşünmeden b rb r yle çel şen k anlatıya
nanmaları. Daha önce de bel rt ld ğ g b k m nöronlar b rb r ne küs.

Fransız Hava Kuvvetler Sur ye ve Irak’tak IŞİD üsler n


bombalamadan sek z yüz yıl önce, başka b r Fransız ordusu, sonrak
nes ller n “VII. Haçlı Sefer ” olarak adlandıracağı b r harekâtla
Ortadoğu'yu şgal ett . Kutsal kral IX. Lou s komutanlığındak Haçlılar,
N l Vad s 'n ele geç r p Mısır’ı Hır st yanlığın s per ne dönüştürmek
st yorlardı. Ancak Mansure Muharebes 'nde yen k düştüler ve çoğu
Haçlı asker es r alındı. Jean de Jo nv lle adlı b r Haçlı şövalyes ,
daha sonradan kaleme aldığı anılarında, savaş kaybed l p
tesl m olma kararı alınınca adamlarından b r n n, “Bu karara
katılmam mümkün değ l. Tavs yem, bırakalım hep m z öldürsünler,
böylece cennete g der z,” ded ğ n yazmış. Jo nv lle’ n bu konudak
kısa ve özyorumu, “H çb r m z bu tavs yeye kulak asmadık.”'9

Jo nv lle tavs yey n ye reddett kler n açıklamıyor. Ne de olsa bu


adamların Fransa’dak rahat şatolarını bırakıp Ortadoğu'da uzun ve
zorlu b r maceraya atılmasının ardında büyük ölçüde ebed kurtuluş
vaad ne nanmaları yatıyordu. O zaman neden cennete
kavuşmalarına ramak kala Müslümanla-ra es r düşmey terc h ett ler?
Bell k Haçlılar kurtuluşa ve cennete tutkuyla nansalar da karar anı
geld ğ nde r ske g rmek stemem şler.

Hels ngör’dek süpermarket

Tar h boyunca nsanların neredeyse tümü aynı anda b rden fazla


anlatıya nanmışlar ve h çb r zaman bunların h çb r n n bütünüyle
gerçek olduğuna kna olmamışlar. Bu tereddüt pek çok d n sarsmış
ve o yüzden de d nler, nancı en üstün mez yet d ye n telend r p
şüphey en kötü günahlardan b r addetm şt r. Sank kanıtı
bulunmayan şeylere nanmak tab atı gereğ y l k barındırıyormuş
g b . Fakat modern kültürün doğuşuyla şler ters ne döndü. İnanç
g tg de z h nsel kölel k g b görülmeye başlanıp şüphe özgürlüğün
önkoşulu konumuna yükseld .

W ll am Shakespeare 1599 la 1602 yıllarında kend Aslan Kral


vers yonunu yan Hamlet' kaleme aldı. Fakat S mba'nın aks ne
Hamlet Yaşam Döngüsünü tamamlamaz. Sonuna kadar şüphec ve
çel şk de kalır ve ne hayatın anlamını bulur ne de olmak ya da
olmamak konusunda b r karara varır. Bu açıdan Hamlet parad gmat k
modern kahramandır. Modern te geçm şten m ras kalan anlatı
bolluğunu reddetmed , aks ne bunları alıp b r süpermarkete
koydu. Modern nsan heps n denemekte, zevk ne göre seç p
sted kler n b rleşt rmekte özgür.

Bazı nsanlar bu kadar özgürlüğü ve bel rs zl ğ kaldıramaz. Faş zm


g b modern total ter akımlar, muğlak f k rlerle dolu bu süpermarkete
ş ddetle karşı çıktı ve tek b r anlatıya koşulsuz nanç taleb
konusunda geleneksel d nler b le ger de bıraktı. Ama çoğu modern
nsan süpermarket sever oldu. Hayatın anlamını ve hang anlatıya
nanacağınızı b lm yorsanız ne yaparsınız? Seçeb l yor olmayı
kutsallaştırırsınız. İlelebet süpermarket kor dorlarında sted ğ n z
seçme özgürlüğünün gücüyle durur, önünüze d z l ürünler
ncelers n z ve... bu sahney durdurun; ekran kararır ve şte Son.
Sonra da jener k.
L beral m toloj ye göre bu dev süpermarkette yeter nce vak t
geç r rsen z, en nde sonunda l beral b r aydınlanma yaşar ve hayatın
gerçek anlamının

farkına varırsınız. Süpermarket n raflarındak tüm anlatılar sahte.


Hayatın anlamı hazır b r ürün değ l. İlah b r senaryo yok ve
dışımdak h çb r şey hayatıma anlam katamaz. Özgür terc hler m ve
kend duygularım doğrultusunda ben yüklüyorum her şeye anlamı.

George Lucas’ın yazdığı orta karar b r per masalı olan W llow


f lm nde, f lme adını veren karakter büyük b r büyücü olup varlığın
sırlarına hâk m olmayı hayal eden sıradan b r cüced r. B r gün
kend s ne çırak arayan böyle b r büyücünün yolu cücen n köyüne
düşer. W llow k hevesl arkadaşıyla beraber büyücüye kend ler n
takd m eder ve büyücü bu adayları bas t b r sınava tab tutar. Sağ
el n kaldırır, parmaklarını açar ve Yoda benzer b r sesle, “Dünyayı
kontrol etme gücü hang parmakta?” d ye sorar. Her cüce b r parmak
seçer ama heps n n cevabı yanlıştır. Y ne de büyücü W llow’da
b r şey fark eder ve sonradan, “Parmaklarımı kaldırdığımda ç nden
geçen lk şey neyd ?” d ye sorar ona. “Valla, aptalca b r şey,” der
W llow mahcup b r şek lde, “kend parmağımı seçmek geçt ç mden”.
“İşte!” d ye b r zafer n dası atar büyücü, “Doğru cevap bu! Sen n
kend ne güven n eks k.” L beral m toloj bu ders tekrarlamaktan asla
bıkmaz.

İnc l’ , Kuran’ı ve Vedalar’ı kend eller m zle yazdık ve z hn m zde bu


h kâyelere güç atfett k. Bu h kâyeler n güzell ğ su götürmez ama
güzell kler n n tek kaynağı b z m onları öyle görmem z. Kudüs,
Mekke, Varanas ve Bodh Gaya kutsal yerler ama bunun tek sebeb
nsanların oralara g d nce deney m-led ğ duygular. Evren kend
başına anlamsız b r atom çorbasıdır. H çb r şey kend l ğ nden güzel,
kutsal ya da seks değ ld r ama nsanların h sler onları öyle kılar.
Kırmızı b r elmayı cezbed c , dışkıyı ğrenç yapan sadece
nsanın h sler d r. İnsanın h sler n çıkarınca ger ye sadece b r tutam
molekül kalır.

Kend m z evrene da r hazır ve nazır b r h kâyeye yerleşt rerek anlam


bulmaya çalışıyoruz ama l beral dünya algısına göre hak kat bunun
tam ters . Evren bana anlam sunmaz. Ben evrene anlam ver r m.
Kozm k m syonum budur. Sab t b r kadere ya da dharma’ya sah p
değ l m. Kend m S mba ya da Arjuna’nın yer nde bulsam, pek tab
krallık tacı ç n savaşab l r m ama buna mecbur değ l m. İster s rke
katılırım, ster g d p b r Broadway müz kal nde şarkı söyler m, ster
S l kon Vad s ’ne taşınır b r ş kurarım. Kend dharma’mı kend m
yaratmakta özgürüm.

Demek k l beral anlatı da tüm kozm k anlatılar g b b r yaradılış


anlatısıyla başlar. Yaradılışın her an gerçekleşt ğ n söyler ve yaratıcı
da ben m. O halde hayatımın amacı ne? H ssederek, düşünerek,
algılayarak ve cat ederek yaratmak. İnsanın h ssetme, düşünme,
arzulama ve cat etme özgürlüğünü kısıtlayan her şey evren n
anlamını kısıtlar. Bu yüzden de bu tür kısıtlamalardan kurtulmak en
yüce deald r.

L beral anlatıya nananlar uygulamada k emr n ışığında yaşarlar:


yarat ve özgürlük ç n savaş. Yaratıcılık kend n ş r yazmakta,
c nsell ğ n z keşfetmekte, yen b r uygulama gel şt rmekte ya da
b l nmeyen b r k myasal maddey keşfetmekte göstereb l r. Özgürlük
ç n savaşmak nsanları toplumsal, b yoloj k ve f z ksel baskılardan
kurtaran her şey çer r; bu, zal m d ktatörlere karşı eyleme geçmek
ya da kız çocuklarına okuma yazma öğretmek de olab l r, kansere
çare bulmak ya da uzay gem s nşa etmek de. L beral kahramanlar
anıtında Rosa Parks ve Pablo P casso da vardır, Lou s Pasteur ve
Wr ght kardeşler de.

Tüm bunlar teor de son derede heyecan ver c ve etk ley c gel yor.
Ne yazık k nsanların özgürlüğü ve yaratıcılığı l beral anlatının
tasavvur ett ğ g b değ l. Mevcut b l msel anlayışa göre, terc h ve
yaratılarımızın ardında büyü yok. Bunlar b yok myasal s nyaller alıp
veren m lyarlarca nöronun ürünü ve nsanları Katol k K l ses ya da
Sovyetler B rl ğ 'n n boyunduruğundan kurtarsanız da seç mler y ne
de Eng z syon ve KGB kadar acımasız b yok myasal algor tmalar
tarafından d kte ed lecek.

L beral anlatı fade özgürlüğünün peş ne düşmem , kend m


gerçekleşt rmem salık ver yor. Ama hem “kend m” hem de özgürlük
esk zaman masallarından ödünç alınmış m toloj k yaratıklar.
L beral zm oldukça muğlak b r “özgür rade” anlayışına sah p.
İnsanların besbell b r rades var, arzuları var ve k m zaman
arzularını gerçekleşt rmekte özgürler. “Özgür rade” tab r nden
kasted len arzuladığın şey yapma özgürlüğüyse, o zaman
evet, nsanların özgür rades var. Ama “özgür rade” sted ğ n
arzulama özgürlüğüyse, o zaman hayır, nsanların özgür rades yok.

Erkeklerden hoşlanıyorsam, fantez ler m gerçekleşt rmekte özgür


olab l r m ama kadınlardan hoşlanmaya başlamakta özgür değ l m.
K m durumlarda c nsel stekler m bastırmayı ve hatta “c nsel
dönüşüm” terap s almayı terc h edeb l r m ama c nsel yönel m m
değ şt rme arzusunun kend s , kültürel ya da önyargılar tarafından
kışkırtılmış olab lecek nöronlarımın dayattığı b r şey. Neden b r
c nsell ğ nden utanıp bunu değ şt rme gereğ duyuyor da b r başkası
aynı c nsel arzuları en ufak b r suçluluk duygusuna kapılmadan seve
seve yaşıyor? Belk lk n n d nsel duyguları k nc s nden güçlüdür
d yeb l rs n z. Ama nsanlar güçlü ya da zayıf d nsel duygular
taşımayı özgürce m seç yor? Y ne, b r nsan her pazar k l seye
g derek b l nçl b r şek lde zayıf d nsel duygularını güçlend rme
terc h nde bulunab l r. Ama neden b r nsan daha d ndar olmaya
heves ed yor da b r d ğer ate st kalmaktan gayet mutlu? Bu pek çok
kültürel ve genet k eğ l mden kaynaklanab l r ama asla “özgür rade”
eser değ l.

C nsel arzu ç n geçerl olan şey tüm arzular ve esasen tüm h sler ve
düşünceler ç n geçerl d r. Aklınıza gelen lk düşüncey ele alın.
Nereden geld ? Önce özgürce b r terc h yapıp sonra mı düşündünüz
bunu? Kes nl kle hayır. İnsanın kend n keşfetme sürec önce bas t
şeylerle başlar ve g tt kçe güçleş r. İlk başta, dışımızdak dünyayı
kontrol etmed ğ m z fark eder z. Yağmur yağıp yağmayacağını ben
bel rlem yorum. Sonra beden m zde olan b ten kontrol etmed ğ m z
anlarız. Kan basıncımı ben kontrol etm yorum. Bunun ardından,
beyn m ze b le hâk m olmadığımızı öğren r z. Nöronların ne zaman
harekete geçeceğ n ben bel rlem yorum. Sonuçta arzularımızı ve
hatta bu arzulara verd ğ m z tepk ler de kontrol etmed ğ m z drak
etmel y z.
Bunu fark etmek f k rler m z, h sler m z ve arzularımız konusunda
daha az saplantılı hale gelmem ze yardım edeb l r. Özgür radem z
yok ama radem z n zulmünden az da olsa kurtulab l r z. İnsanlar
genell kle arzularına, dünyayı arzuları doğrultusunda kontrol etmeye
ve şek llend rmeye çalışacak kadar çok önem ver rler. İht raslarının
peş nde Ay'a çıkarlar, savaş çıkarırlar ve tüm ekos stem n denges n
bozarlar. Arzularımızın özgür seç mler n s h rl b r tezahürü
olmadığını, daha z yade (kontrolümüzün tamamen dışındak kültürel
faktörler n etk s altında kalmış) b yok myasal süreçler n ürünü
olduklarını anlarsak, onlarla daha az meşgul olab l r z.
Aklımızda bel r veren fantez ler gerçekleşt rmeye çalışmak yer ne
kend m z , z hn m z ve arzularımızı anlamak daha y d r.

Kend m z anlamak ç n atılması gereken öneml adımlardan b r ,


“benl k” ded ğ m z şey n z hn m z n karmaşık mekan zması tarafından
durmadan üret len, yen lenen ve yen den yazılan b r kurmaca
olduğunu kabullenmekt r. Kafamda k m olduğumu, nereden
geld ğ m , nereye g tt ğ m ve ş md ne olduğunu açıklayıp duran b r
anlatıcı var. Yaşanan s yas çalkantıları kamuoyuna yutturmaya
çalışan hükümet şakşakçıları g b ç anlatıcı da durmadan b r şeyler
yanlış anlar ama bunu etse etse kırk yılda b r kabul eder. Bayraklar,
semboller ve geç t törenler yle b r m llet m t kuran hükümet g b
ç mdek propaganda mak nes de çoğunlukla gerçekle alakası
olmayan değerl anılarve müh m travmalarla k ş sel b r m t kurar.

Facebook ve Instagram çağında, bu m t yaratma sürec n h ç


olmadığı kadar y gözlemleyeb l rs n z çünkü bu şlem n b r kısmı
z h nden çıkarılıp b lg sayara devred ld . İnsanların çevr m ç mecrada
kusursuz b r benl k yaratmak ç n saatler n harcamalarına, kend
yarattıkları bu şeye bağlanmalarına ve bunu kend ler yle lg l
gerçekl kle karıştırmalarına tanık olmak çok şaşırtıcı ve korkutucu.20
Bu şek lde traf kte k tlen p kalarak, gereks z atışmalara g rerek ve
gerg n sess zl kler yaşayarak geç r len b r tat l güzel manzaralar,
mükemmel yemekler ve gülen yüzlerden oluşan b r derlemeye
dönüşüyor; deney mled ğ m z şeyler n yüzde 99'u asla benl k
anlatısının parçası hal ne gelm yor.
F l deney mler m z bedenselken hayal benl ğ m z n bu denl görsel
olması özell kle d kkat çek c . Hayal âlem ndeyken, z hn m zde ya da
b lg sayar ekranında b r sahne canlandırırsınız. Kend n z trop k b r
sah lde, arkanızda mav den z ve yüzünüzde koca b r gülümsemeyle,
b r el n zde kokteyl, öbür el n z sevg l n z n bel nde görürsünüz.
Cennet. Res mde görünmeyenler bacağınızı ısıran s n r bozucu b r
s nek, o kötü balık çorbasını çt ğ n z ç n m den zde oluşan burulma
h ss , mahsusçuktan gülmeye çalıştığınız ç n çenen zde oluşan
gerg nl k ve mutlu ç ft n beş dak ka önce yaşadığı ç rk n kavga.
Keşke fotoğraftak nsanların fotoğraf çek l rken ne h ssett ğ n
h ssedeb lseyd k!

Dolayısıyla gerçekten kend n z anlamak st yorsanız, Facebook


hesabınızla ya da çsel benl k anlatınızla özdeşleşmemel s n z. Onun
yer ne beden n z n ve z hn n z n gerçek akışını gözlemlemel s n z.
Göreceks n z k düşünceler, duygular ve arzular çok da b r sebeb
olmadan ve s zden b r komut gelmeden bel r p kayboluyor, tıpkı
sağdan soldan es p saçınızı başınızı dağıtan rüzgâr g b . Üstel k
nasıl k rüzgâr değ lsen z, deney mled ğ n z düşünce, duygu ve
arzular karmaşası da değ ls n z ve bunlara da r ger ye dönüp bakarak
anlattığınız ster l ze anlatı h ç değ ls n z. Heps n
deney ml yorsunuz ama kontrol etm yorsunuz; bunlar sah p
olduğunuz şeyler değ l ve s z onlar değ ls n z. İnsanlar, “Ben k m m?”
d ye sorup cevap olarak b r anlatı bekl yorlar. Kend n z hakkında
b lmen z gereken lk şey b r anlatı olmadığınız.

Anlatı yok

L beral zm kozm k t yatroyu reddederek rad kal b r adım attı ama


sonra aynı t yatroyu nsanın ç nde yen baştan yarattı; evren n b r
olay örgüsü yok, o yüzden de olay örgüsü yaratmak b z nsanlara
kaldı; m syonumuz da, hayatımızın anlamı da bu. L beral çağdan
b nlerce yıl önce, kad m Bud zm öğret s daha da ler g derek sadece
kozm k t yatroları değ l, nsanın kend yaratısı olan çsel t yatrosunu
da reddetm şt . Evrende anlam yoktur, aynı şek lde nsan duyguları
da b r anlam taşımaz. H çb r müth ş kozm k masalların parçası
değ ller; bel rl b r amacı olmaksızın bel r p kaybolan fan
t treş mlerden baretler. Hak kat bu. Kabul ed n.

Br hadaranyaka Upan şad, “Kurbanlık atın kafası şafak, gözü güneş


(...) uzuvları mevs mler, eklemler tam ve yarım aylar, ayakları günler
ve geceler, kem kler yıldızlar ve et bulutlardır,” der b ze. Bunun
aks ne temel Bud st met nler nden Mahasat patthana Sutta, b r nsan
med tasyon yaptığında beden n d kkatle zler ve “Bu bedende saçlar,
tüyler, tırnaklar, d şler, der , et, kaslar, kem kler, l k, böbrek, kalp ( ...)
tükürük, sümük, eklem sıvısı ve s d k,” olduğunu fark eder ve,
“Böylece beden n gözlemleyerek oturur (...) Artık anlayışı pek ş r:
‘Beden bu!’”2' Saçlar, kem kler ya da s d k başka h çb r şey tems l
etmez. Neyse odur.

Bu met n pasajlar boyunca, med tasyon yapan nsan beden nde ya


da z hn nde ne gözlemlerse gözlemles n, bunu olduğu g b anlar d ye
açıklamaya devam ed yor. Dolayısıyla med tasyon yapan nefes
aldığında, “Der n nefes alınca, gerekt ğ g b ‘der n b r nefes
alıyorum,' d ye anlar. Sığ nefes alınca, gerekt ğ g b , ‘Sığ nefes
alıyorum,' d ye anlar.”22 Uzun nefes mevs mler tems l etmed ğ g b
kısa nefes de günler tems l etmez. Bunlar sadece vücuttak
t treş mlerd r.

Buda evren n üç temel gerçekl ğ olduğunu düşündü: her şey n


durmadan değ şmes , h çb r şey n kalıcı b r özünün bulunmaması ve
h çb r şey n bütünüyle tatm n ed c olmaması. Galaks n n, beden n z n
ya da z hn n z n en kuytu köşeler n keşfetsen z de h ç değ şmeyen,
sonsuz b r öz taşıyan ve s z bütünüyle tatm n eden b r şey asla
bulamazsınız.

Acı, nsanlar bunun kıymet n b lmed ğ ç n ortaya çıkıyor. B r


yerlerde sonsuz b r öz olduğunu ve onu bulup ona bağlanırlarsa
bütünüyle tatm n olab lecekler ne nanıyorlar. Bu sonsuz öz k m
zaman Tanrı, k m zaman m llet, k m zaman sah c benl k, k m
zaman da gerçek aşk, ve nsanlar kend ler n bunu bulmaya ne kadar
adarlarsa, bulmayı başaramadıkları ç n o kadar hüsrana ve
mutsuzluğa kapılıyorlar. Daha fenası, bu öz sevdası ne kadar
büyükse, güttükler gayeyle aralarına g r yormuş zlen m
uyandıran nsanlara, gruplara ya da kurumlara o kadar büyük nefret
besl yorlar.

O halde Buda’ya göre hayatta anlam yok ve nsanların anlam


yaratmaya ht yaçları yok. Bunu fark etmel ve bu sayede
bağlandığımız şeyler ve ç boş fenomenlerle özdeşleşmek yüzünden
çekt ğ m z acılardan kurtulmalıyız. “Ne yapmalıyım?” d ye soruyor
nsanlar ve Buda şöyle b r tavs ye ver yor: “H çb r şey yapmayın. H ç
ama h çb r şey yapmayın.” Sorun sürekl b r şey yapmamız. İlla
f z ksel düzeyde değ l (gözler m z kapatıp saatlerce kıpırdamadan
durab l r z), z h nsel düzeyde de harıl harıl h kâyeler ve k ml kler
yaratıyor, savaşlara g r yor, zaferler kazanıyoruz. H çb r şey
yapmamak demek z hn n de h çb r şey yapmaması ve h çb r şey
yaratmaması demek.

Ne yazık k bu da çabucak kahramanlık destanına dönüşüver yor.


Gözler n z kapalı oturup burun del kler n zden g r p çıkan nefese
d kkat kes l rken b le bununla lg l h kâyeler oluşturmaya
başlayab l rs n z. “Çok hızlı nefes aldım. Daha sak n nefes alırsam
daha sağlıklı olurum” ya da “Nefes m gözlemley p h çb r şey
yapmazsam aydınlanır ve dünyanın en b lge ve en mutlu nsanı
olurum.” Sonra destan dallanıp budaklanır ve nsanlar sadece kend
bağlarından kurtulma yolculuğuna çıkmanın değ l başkalarını da aynı
şey yapmaya kna etmen n derd ne düşerler. Hayatta b r
anlamın olmadığını kabullend kten sonra, anlamı bunu başkalarına
anlatmakta, nanmayanlarla tartışmakta, şüphec lere ders vermekte,
manastır nşası ç n bağış yapmakta bulurlar, vs. “Anlatı yok” hemen
başka b r anlatıya dönüşeb l r.

Bud zm n tar h , bağlanmamanın önem ne, her tür fenomen n


geç c l ğ ne ve boşluğuna nanan nsanların nasıl b r ülken n yönet m ,
b r b nanın mülk yet hatta b r kel men n anlamı yüzünden d d ş p
kavga edeb leceğ ne da r b nlerce örnek barındırır. Ezel ve ebed b r
Tanrı’nın yücel ğ ne nandığınız ç n nsanlarla kavga etmek hoş
olmasa da anlaşılır b r şeyd r; tüm fenomenler n boşluğuna
nandığınız ç n nsanlarla kavga etmek gerçekten çok acay p ama
son derece nsan .

18. yüzyılda hem Burma hem de komşusu S yam hanedanları


Buda’ya bağlılıklarıyla övünüyor ve meşru yetler n Bud st nanışı
korumaktan alıyorlardı. Krallar manastırlara bağış yapar, pagodalar
nşa ett r r ve her hafta tüm nsanların beş temel ahlak sorumluluğu
(öldürmekten, çalmaktan, c nsel tac zden, h leden ve sarhoşluktan
uzak durmak) üzer ne güzel konuşmalar yapan eğ t ml rah pler
d nlerlerd . Y ne de bu k kral yıllar boyunca kıyasıya savaştı. 7
N san 1767’de Burma Kralı Hs nbyush n uzun b r kuşatmadan sonra
S yam’ın başkent ne akın ett . Muzaffer bölükler önler ne gelen
öldürdü, malları yağmaladı, kadınlara tecavüz ett ve muhtemelen
orada burada sarhoş oldu. Sonra da şehr ve beraber nde
sarayları, manastırları ve pagodaları yakıp yıktı, yanlarına b nlerce
köle ve arabalar dolusu altın ve mücevher alıp evler ne döndüler.

Kral Hs nbyush n, Bud zm’ haf fe falan almıyordu. Bu büyük


zaferden yed yıl sonra İravad Nehr boyunca yol aldı ve yol
üstündek öneml pagodalarda badet ed p Buda’dan ordularına daha
çok zafer bahşetmes n d led . Yangon'a vardığında tüm Burma'nın
en kutsal mabed olan Shwedagon Pagoda'sını yen den nşa ett r p
gen şlett . Sonra da bu büyütülmüş yapıyı ağırlığınca altınla kaplatıp
pagodanın üzer ne d kt rd ğ altın külahı değerl taşlarla donattı (taşlar
S yam'dan yağmalanmış olab l r). Fırsat bu fırsat, es r Bago kralını,
erkek kardeş n ve oğlunu da nfaz ett .25

1930'larda, Japonya'da nsanlar Bud st öğret ler m ll yetç l k,


m l tar zm ve faş zmle b rleşt rmen n b le yaratıcı yollarını buldular.
N ssho Inoue, Ikk K ta ve Tanaka Ch gaku g b rad kal Bud st
düşünürler benc l bağlardan kurtulmak ç n nsanların kend ler n
bütünüyle mparatora vakfetmes , şahs düşüncelere son vermes ve
sadece m llete sadakat göstermes gerekt ğ n dd a ett ler. Bu tür
f k rler çeş tl aşırı m ll yetç örgütü etk led . Bunlardan b r
Japonya’nın tutucu s yas s tem n yıkmak ç n b r d z su kast
düzenleyen fanat k b r asker gruptu. Esk mal ye bakanını, M tsu
ş rket n n genel müdürünü ve en sonunda da Başbakan
Inuka Tsuyosh 'y öldürdüler. Bu sayede Japonya’nın m l tan b r
d ktatörlüğe dönüşüm sürec hızlandı. Ordu savaşa g r nce, Bud st
rah pler ve Zen ustaları, nsanlara devlet otor tes ne kend ler n
düşünmeden uymayı öğütley p savaş ç n kend ler n feda etmeler n
temb hled ler. Öte yandan Bud zm' n ş ddet uygulamamaya ve
merhamete da r öğret ler b r şek lde unutuldu ve Japon b rl kler n n
Nank n, Man la ya da Seul’dek davranışları üzer nde görünür b r
etk s olmadı.24

Günümüzde Bud st Myanmar nsan hakları s c l dünyanın en kötü


ülkeler arasında ve Bud st rah p Ash n W rathu ülkedek Müslüman
karşıtı hareket n başını çek yor. Sadece Myanmar ve Bud zm'
Müslüman mücah tler n komplolarından korumayı amaçladığını
söylüyor ama verd ğ vaazlar ve yazdığı yazılar o kadar kışkırtıcı k
Şubat 2018'de Facebook, nefret söylem yasağı gerekçes yle
hesabını kaldırdı. 2017'de Guard an gazetes yle yaptığı b r söyleş de
b r s vr s neğe b le şefkat göstermekten bahseden rah p, Myanmar
askerler n n Müslüman kadınlara tecavüz ett ğ dd aları gündeme
gel nce gülüp, “Mümkün değ l. Vücutları çok ğrenç,” ded .25

Sek z m lyar nsan düzenl olarak med tasyona başlasa, dünyaya


barış ve aheng n gelme ht mal çok düşük. İnsanın kend hakkındak
hak kat gözlemlemes nanılmaz zor! B r şek lde çoğu nsanı
denemeye kna etsen z de pek çoğumuz hemen karşılaştığımız
hak kat çarpıtıp ç nde kahramanlar, ha nler ve düşmanlar bulunan
b r anlatıya dönüştürürüz ve savaşa g tmek ç n sağlam bahaneler
buluruz.
Gerçekl k test

Tüm bu anlatılar z hn m zde yarattığımız kurmacalar olsa da


umutsuzluğa kapılmaya gerek yok. Gerçekl kyer nde duruyor. Hayal
ürünü b r t yatroda rol alamazsınız ama zaten n ye böyle b r şey
yapmak steyes n z k ? İnsanların karşılaştığı en büyük soru,
“Hayatın anlamı ned r?” değ l, “Acıdan nasıl kurtulunur?” Tüm
kurmacalardan vazgeçt ğ n zde, gerçekl ğ öncek nden çok daha
berrak gözlemleyeb l rs n z ve kend n z ve dünya hakkındak hak kat
gerçekten b l yorsanız, h çb r şey s z aşağı çekemez. Ama tab ,
söylemes kolay.

B z nsanlar dünyayı kurmacalar yaratma ve bunlara nanma


yeteneğ m z sayes nde fethett k. Bu sebeple kurmacayla gerçeğ
b rb r nden ayırmak konusunda oldukça kötüyüz. Bu farkı görmezden
gelmek, b z m ç n b r hayatta kalma meseles olmuş. Ama y ne de
aradak farkı görmek stersen z, çek len acıya bakarak şe
başlayab l rs n z. Çünkü dünyadak en gerçek şey acıdır.

Karşınıza büyük b r anlatı çıkar ve bunun gerçek m hayal ürünü mü


olduğunu anlamak stersen z, sorulacak k l t sorulardan b r ,
h kâyen n ana kahramanının acı çek p çekemeyeceğ d r. Örneğ n b r
s ze Polonya halkının h kâyes n anlatırsa, durup Polonya acı
çekeb l r m d ye düşünün. Romant zm dönem şa r ve çağdaş
Polonya m ll yetç l ğ n n babası Adam M ck -ew cz, Polonya'yı
“m lletler n Mes h’ ” d ye adlandırmıştı. Polonya Rusya, Prusya ve
Avusturya arasında bölüştürüldükten onlarca yıl sonra ve 1830
Polonya ayaklanmasının Ruslar tarafından hunharca bastırılmasının
hemen ardından M ck ew cz 1832'de, Polonya'nın çekt ğ acıların tüm
nsanlık adına yapılan, İsa Mes h' n fedakârlığına denk b r fedakârlık
olduğunu ve Mes h g b Polonya’nın da d r leceğ n yazmıştı.

M ck ew cz meşhur b r pasajında şöyle der:

Polonya [Avrupa halklarına] şöyle ded , “Benden çıkacak her şey


özgür ve eş t olacaktır çünkü ben ÖZGÜRLÜĞÜM.” Ama bunu
duyan kralların yüreğ n korku sardı ve Polonya m llet n çarmıha
ger p onu mezara koyarken şöyle seslend ler, “Özgürlüğü katlett k ve
gömdük.” Ama haykırışları naf leyd (...) Çünkü Polonya M llet'
ölmed (...) Üçüncü Gün, Ruh Bedene dönecek ve M llet d r l p tüm
Avrupa halklarını Kölel k’ten kurtaracak.26

B r m llet gerçekten acı çekeb l r m ? B r m llet n gözler , eller ,


duyuları, duygulanımları ve tutkuları var mı? İğne batırsanız kanar
mı? Elbette hayır. Savaşta yen l rse, b r yetk s n kaybeder ve hatta
bağımsızlığını kaybeder ama y ne de acı, üzüntü ya da başka tür b r
cefa çekmez çünkü b rbeden , b r z hn ve herhang b r h ss yoktur.
İş n aslı sadece b r metafordur. Polonya sadece b rtakım nsanların
tasavvurunda acı çekmeye mukted r b r varlıktır. Polonya acıya
katlanır çünkü bu nsanlar ona bedenler n ödünç verm şt r;
sadece Polonya ordusunda askerl k yaparak değ l m llet n neşe ve
üzüntüler n vücuda get rerek de. Mayıs 1831'de, Ostrolçka
Muharebes 'nde Polonyalıların yen kdüştüğü haber Varşova'ya
ulaştığında, nsanların m des düğümlend , nsanların yürekler
sızladı, nsanların gözler nden yaşlar aktı.

Tüm bunlar Rus şgal n gerekçelend remez elbette. Polonyalıların


bağımsız b r ülke kurma ve kend yasalarıyla görenekler n bel rleme
hakkını da hak r görmez. Fakat en n hayet nde, gerçekl ğ n Polonya
m llet n n anlatısı olamayacağı anlamına gel r çünkü Polonya'nın
varlığı nsanların z h nler ndek mgelere bağlıdır.

Öte yandan Rus askerler nce soyulan ve tecavüz ed len b r Varşovalı


kadının kader n düşünün. Polonya m llet n n metafor k acısının
aks ne, kadının çekt ğ acı son derece gerçekt r. Bu acıyayol açan
nsanların Rus m ll yetç l ğ , Ortodoks Hır st yanlık ve maço b r
kahramanlık g b çeş tl kurmacalara duydukları nançlar olab l r; tüm
bunlar Rus devlet adamlarını ve askerler n n es nlend ğ şeyler. Fakat
sonuçta yaşanan acı yüzde yüz gerçekt r.

S yasetç ler muammalı konuşmaya başlayınca sakının. Gerçek


acıları anlaşılmaz sözlerle sarıp sarmalayıp g zlemeye çalışıyor
olab l rler. Özell kle de şu dört kel meye d kkat ed n: fedakârlık,
ebed yet, saflık, kefaret. Bunlardan herhang b r n duyarsanız alarm
çalmaya başlayın. Hele b r de başındak l der n mütemad yen,
“Yaptıkları fedakârlık az z m llet m z n saflığını tesc l ed yor,” g b
cümleler kurduğu b r ülkede yaşıyorsanız, b l n k başınız büyük
dertte. Aklınıza mukayyet olmak ç n her zaman bu ç boş şeyler
gerçek koşullara tercüme ed n: ıstırap ç nde kıvranarak ağlayan b r
asker, dövülüp zal mce muamele gören b r kadın, korkuyla t treyen
b r çocuk.

O yüzden evren hakkındak gerçeğ , hayatın anlamını ve kend


k ml ğ n z öğrenmek st yorsanız, acıyı gözlemleyerek ve acının neye
tekabül ett ğ n nceleyerek başlamak en y s .

Cevap b r anlatı değ l.


Med tasyon

Sadece zle

Bu kadar çok anlatıyı, d n ve deoloj y eleşt rd kten sonra, kend m


de ateş hattına koyup, bu kadar kuşkucu b r n n nasıl olup da
sabahları hâlâ neşel uyanab ld ğ m açıklamak hakkan yetl olacaktır.
Ne var k , kısmen b r rahat düşkünü g b algılanmak korkusuyla,
kısmen de sank ben m ç n y şleyen b r s stem herkes ç n aynı
şek lde şleyecekm ş g b b r yanlış nt ba uyandırmak
stemed ğ mden, bunu yapma konusunda tereddüt ed yorum.
Genler m n, nöronlarımın, k ş sel tar h m n ve dharma'mın herkeste
ortak olmadığının son derece farkındayım. Ama okurların en azından
ben m dünyaya bakarken taktığım gözlüğün camlarının hang
tonlarla renklend ğ n , dolayısıyla aslında görümü ve yazımı
çarpıttığını mutlaka b lmes belk de y d r.

Gençken sorunlu ve huzursuz b r yd m. Dünya bana h çb r şey fade


etm yordu ve hayata da r aklımdak büyük sorulara l şk n h çb r
cevabım yoktu. Özell kle, dünyada ve ben m hayatımda neden bu
kadar çok acı olduğunu anlamıyor, bu konuda ne yapılab leceğ n
b lm yordum. Çevremdek nsanlardan ve okuduğum k taplardan tek
öğrend ğ m, ayrıntıları ncel kle şlenm ş kurmacalardı: tanrılar ve
tanrı katı hakkında d n m tler, anavatan hakkında m ll yetç m tler,
aşk ve macera hakkında romant k m tler ya da ekonom k büyüme,
satın alma ve tüketmen n ben nasıl mutlu edeceğ n anlatan
kap tal st m tler. Bunların heps n n muhtemelen sadece
kurmacadan baret olduğunu fark edecek kadar kafam çalışıyordu
ama hak kat nasıl bulacağıma da r h çb r f kr m yoktu.

Ün vers teye başlayınca, ün vers ten n cevapları bulmak ç n en


uygun mekân olacağını zannett m. Ama hayal kırıklığına uğradım.
Akadem k dünya ben nsanların ş md ye kadar yarattığı bütün m tler
yıkmak ç n güçlü
aletlerle donattı ama hayatın büyük soruları ç n tatm n ed c cevaplar
sunmadı. Aks ne ben g tg de sınırları daha da dar sorulara
odaklanmaya teşv k ett . N hayet nde kend m Oxford
Ün vers tes ’nde ortaçağ askerler ne a t otob yograf k met nler üstüne
b r doktora tez yazarken buldum. Hob olarak onlarca felsefe k tabını
okumaya ve b rçok felsef tartışmaya g rmeye devam ett m. Bunlar
b tmez tükenmez b r entelektüel eğlence kaynağı sunsa da, bana
gerçek anlamda neredeyse h çb r çgörü kazandırmadı. Bu son
derece s n r bozucu b r durumdu.

Sonunda b r gün, yakın arkadaşım Ron bütün k tapları ve entelektüel


tartışmaları b r kenara bırakıp V passana med tasyonu ders n
denemem tavs ye ett . (“V passana” Esk H nd stan'ın Pal d l nde
“ çe bakış” anlamına gel r.) Bunun yen akım saçmalıklardan b r
olduğunu düşündüm ve b r m t daha duymaya heves m
olmadığından g tmey reddett m. Fakat Ron ben b r yıl boyunca
sabırla yokladıktan sonra, N san 2000’ de on günlük b r V passana
med tasyonu kampına g tmeye kna ett .'

Bunun önces nde med tasyon hakkında çok az şey b l yordum ve her
tür karmaşık m st k kuramdan nas b n almış b r şeyle
karşılaşacağımı varsayıyordum. Bu yüzden son derece uygulamalı
b r öğret yle karşılaşınca çok şaşırdım. Ders n hocası S. N. Goenka,
öğrenc lere bağdaş kurup gözler n kapamalarını ve bütün d kkatler n
burun del kler nden g ren ve çıkan nefese yoğunlaştırmalarını
söyled . Sürekl , “H çb r şey yapmayın, nefes n z kontrol etmeye ya
da bell b r b ç mde nefes alıpvermeye çalışmayın. Sadece şu anın
gerçekl ğ n , bu her neyse, zley n. Nefes n beden n ze g rerken
bunun sadece farkına varın, ş md nefes beden n ze g r yor. Nefes n z
beden n zden çıkarken bunun sadece farkına varın, ş md nefes n z
beden n zden çıkıyor. D kkat n z dağıldığında, z hn n z anılar ve
hayaller arasında dolaşmaya başladığında bunun sadece farkına
varın, ş md z hn n z nefes n zden uzaklaştı,” dey p durdu. O zamana
kadar herhang b r nden duyduğum en öneml şeyd .

İnsanlar hayata da r büyük sorular sorduklarında, genell kle


nefesler n n burun del kler ne ne zaman g r p çıktığıyla zerre kadar
lg lenmezler. Daha z yade, öldükten sonra kend ler ne ne olacağı
g b şeyler b lmek sterler. Oysa hayatın gerçek esrarı s z öldükten
sonra ne olacağı değ l s z ölmeden önce ne olacağı. Ölümü anlamak
ç n yaşamı anlamanız gerek.

İnsanlar, “Ölünce tamamen yok olup g decek m y m? Cennete m


g deceğ m? Yen b r bedende yen den doğacak mıyım?” d ye
sorarlar. Bu sorular, doğumdan ölüme dek varlığını sürdüren b r
“Ben” bulunduğu varsayımına dayanır ve asıl soru şudur: “Ölünce bu
Ben’e ne olacak?” Ama doğumdan ölüme kadar varlığını sürdüren
ned r k ? Beden her an değ ş p durur, bey n her an değ ş p durur,
z h n her an değ ş p durur. Kend n z ne kadar yakından zlersen z,
aslında h çb r şey n b r andan d ğer ne b le aynı kalmadığı o kadar
aş kâr olur. O halde bütün b r hayatı b r arada tutan ned r? Eğer
bunun cevabını b lm yorsanız, hayatı anlamamışsınız demekt r ve
şurası kes n k ölümü anlama ht mal n z h ç yoktur. Hayatı ney n b r
arada tuttuğunu b r gün keşfedersen z, o zaman ölüme l şk n büyük
sorunun cevabı da ortaya çıkacaktır.

İnsanlar, “Ruh doğumdan ölüme kadar varlığını korur ve dolayısıyla


hayatı b r arada tutar,” der ama bu sadece b r anlatıdır. H ç b r ruhu
zled n z m ? Bunu sadece ölüm anında değ l, her an
keşfedeb l rs n z. Eğer b r an b t p d ğer an başladığında s ze ne
olduğunu anlayab l rsen z, ölüm anında da s ze ne olacağını
anlayab l rs n z. Eğer kend n z b rnefes alış süres
boyunca gerçekten zleyeb l rsen z, her şeye vâkıf olursunuz.

Nefes m zleyerek öğrend ğ m lk şey, okuduğum bütün k taplara ve


ün vers tedeyken katıldığım bütün derslere rağmen, z hn m hakkında
aslında neredeyse h çb r şey b lmed ğ m ve z hn m neredeyse h ç
kontrol edeme-d ğ md . Var gücümle çabalamama rağmen burun
del kler mden g ren ve çıkan nefes n gerçekl ğ n zlemeye
başladıktan on san ye sonra, z hn m nefes mden uzaklaşıp
gez nmeye başlıyordu. Onca yıl hayatımın efend s ve kend k ş sel
markamın patronu olduğum yanılsamasıyla yaşamıştım. Oysa b rkaç
saat med tasyon yapmak, kend üzer mde neredeyse h ç
kontrolümün olmadığını göstermeye yett de arttı. Bırakın patron
olmayı, neredeyse kapıcı b le değ ld m. Beden m n kapısında, burun
del kler mde durmam ve ney n g r p çıktığını gözlemlemem
söylenm şt . Ama b rkaç san ye sonra d kkatt m dağılıyordu ve görev
yer m terk ed yordum. Ufkumu açan b r deney md .

Med tasyon ders lerled kçe öğrenc lere sadece nefesler n değ l tüm
bedenler ndek h ss yatı da gözlemlemeler söylend . Mutluluk ve
coşku g b özel h sler değ l daha z yade en alelade, en sıradan h sler:
sıcaklık, baskı, acı ve dahası. V passana tekn ğ , z hn n akışının
beden h sler ne sıkı sıkıya bağlı olduğu çgörüsüne dayanır.
Dünyayla aramda her zaman bedensel h sler vardı. Ben h çb r
zaman dışarıdak dünyaya tepk vermem, her zaman kend
beden mdek h slere tepk ver r m. Bu h s nahoş olduğunda
t ks nmeyle tepk ver r m. H s hoş olduğunda daha fazlasını ster m.
B r başka k ş n n yaptığı b r şeye, Başkan Trump'ın attığı son tweet’e
ya da geçm şte kalmış b r çocukluk anısına tepk verd ğ m z
zannett ğ m zde b le, gerçek şu k , her zaman o andak bedensel
h sler m ze tepk ver r z. B r m llet m ze ya datan-rımıza hakaret ett
d ye öfkeden del ye döndüğümüzde, hakaret dayanılmaz kılan
m dem zdek yakıcı h s ve kalb m z avcuna alan acı kuşağıdır.
M llet m z b r şey h ssetmez ama beden m z gerçekten acır.

Öfke ned r, b lmek ster m s n z? O halde öfkel yken beden n zde


yükselen ve beden n zden geçen h sler gözlemley n sadece. Bu
med tasyon kampına g tt ğ mde y rm dört yaşındaydım ve önces nde
belk on b n defa öfkey deney mlem şt m ama öfken n gerçekten
nasıl h ssett rd ğ n gözlemlemeye zahmet etmem şt m.
Öfkelend ğ mde, öfken n h ss gerçekl ğ ne değ l öfkelend ğ m şeye,
b r n n yaptığı ya da söyled ğ b r şeye odaklanmıştım.

Sanırım kend duyumlarımı on gün boyunca zleyerek, kend m ve


nsanlar hakkında bütün hayatım boyunca öğrend ğ mden çok daha
fazlasını öğrend m. Dahası, bunu yapmak ç n herhang b r anlatıyı,
kuramı ya da m t kabul etmek zorunda kalmadım. Sadece gerçeğ
olduğu g b zlemek zorunda kaldım. Fark ett ğ m en öneml şey,
çekt ğ m acının en der n kaynağının kend z hn m n örüntüler nde
olduğuydu. B r şey sted ğ mde ve sted ğ m olmadığında z hn m acı
üreterek tepk ver yor. Acı dış dünyadak nesnel b r koşul değ l, kend
z hn m n ürett ğ z h nsel b r tepk . Bunu öğrenmek, daha fazla acı
üretmen n önüne geçme yolunda atılacak lk adımdır.

2000 yılında katıldığım o lk dersten ber günde k saat med tasyon


yapıyorum ve her yıl b r la k aylığına uzun med tasyon nz valarına
çek l yorum. Gerçekl kten uzaklaşmak ç n değ l. Gerçekl kle temas
etmek ç n. Ger kalan y rm k saatte e-postaların, tweet'ler n ve
sev ml köpek v deolarının altında ez l rken, en azından günde k
saat gerçekl ğ gerçek hal yle gerçekten zl yorum. Bu egzers z n
sağladığı odaklanma ve berraklık olmasa ne Sap ens’ yazab l rd m
ne de Homo Deus’u. Med tasyon en azından ben m ç n asla b l msel
araştırmayla ters düşmed . Aks ne b l msel donanımıma eklenen
kıymetl b r araç hal n aldı, özell kle de nsan z hn n anlamaya
çalışırken.

İk uçtan kazmak

Z hn n g zemler n çözme konusunda b l m genell kle etk n araç


yoksunluğundan zorlanır. B rçok b l m nsanı da dah l olmak üzere
b rçok k ş z h nle beyn karıştırmaya mey ll d r ama aslında bu k s
b rb r nden son derece farklıdır. Bey n nöronların oluşturduğu somut
b r ağken z h n acı, zevk, öfke ve aşk g b öznel deney mlerden
mürekkep b r akıştır. B yologlar beyn n b r b ç mde z hn ürett ğ n ve
m lyarlarca nörondak b yok myasal tepk ler n de b r b ç mde acı ve
aşk g b deney mler ürett ğ n varsayarlar. Ancak ş md ye kadar
z hn n beyn n faal yet sonucu oluştuğuna da r h çb r açıklamaya
ulaşmış değ l z. N ç n m lyarlarca nöron bell b r b ç mde elektr k
s nyal gönder nce acı h ssed yorum da s nyal başka b ç mde
gönder l nce âşık oluyorum? El m zde b r pucu yok. Bu yüzden z h n
gerçekten beyn n faal yet n n b r sonucu olarak ortaya çıkıyorsa b le
z hn ncelemek beyn ncelemekten, en azından ş md l k, farklı b r
görev.

M krospkoplar, bey n tarayıcıları ve güçlü b lg sayarlar sayes nde


bey n araştırmaları büyük b r hızla lerl yor. Ama z hn m kroskop
altında ya da bey n tarayıcısında görem yoruz. Bu araçlar bey ndek
b yok myasal ve elektr k faal yetler n saptamamıza mkân sağlıyor
ama bu faal yetlerle l ş-k lend r len öznel deney mlere er şmem z
sağlamıyorlar. 2018’den t baren doğrudan er şeb ld ğ m tek z h n
kend z hn m. H sler olan d ğer varlıkların neler deney mled ğ n
anlamak stersem, bunu ancak dolaylı kaynaklara dayanarak
yapab l r m ve bu kaynaklar doğal olarak pek çok kısıtlamadan
ve çarpıtmadan mustar p.

Elbette çeş tl nsanlardan dolaylı b lg ler toplayab l r ve tekrarlayan


örüntüler saptamak ç n stat st ksel araçlar kullanab l r z. Bu tür
yöntemler, ps kologların ve bey n üzer ne çalışan b l m nsanlarının
z hn daha y anlamalarını sağlamakla kalmadı, aynı zamanda
m lyonlarca k ş n n hayat koşullarını y leşt rmes ne hatta hayatını
kurtarmasına mkân tanıdı. Ancak dolaylı b lg ler kullanarak bell b r
noktanın ötes ne geçmek zor görünüyor. B l m dünyasında bell b r
olguyu araştırırken sözkonusu olguyu doğrudan gözlemlemek en
y s d r. Örneğ n antropologlar k nc l kaynakları yaygın b r şek lde
kullanırlar ama Samoa kültürünü gerçekten anlamak st yorsanız
er ya da geç bavulunuzu hazırlayıp Samoa’ya g tmekten başka
çaren z yoktur.

H ç şüphes z, g tmek yeterl değ l. Samoa’yı gezen sırt çantalı b r


gezg n n yazdığıb r blog, b l msel b r antropoloj k çalışma kabul
ed lemez çünkü çoğu gezg n antropoloj k çalışma ç n gerekl
araçlardan ve eğ t mden yoksundur. Onların gözlemler fazlasıyla
gel ş güzel ve taraflıdır. Güven l r antropologlar olmak ç n nsan
kültürler n s steml ve nesnel b r b ç mde nasıl gözlem-
leyeb leceğ m z öğrenmem z gerek r. Antropoloj bölümünde
öğrend ğ n z ve antropologların farklı kültürler arasında köprü kurmak
g b öneml b r görev üstlenmeler n sağlayan şey budur.

Z hn n b l msel açıdan ncelenmes nad ren bu antropoloj k model


zler. Antropologlar uzak adalara ve g zeml ülkelere yaptıkları
z yaretler sık sık rapor ederken, b l nç üstüne araştırmacılar z hn n
topraklarına bu tür k ş sel seyahatlerde nad ren bulunurlar. Çünkü
doğrudan gözlemleyeb leceğ m tek z h n kend z hn m ve Samoa
kültürünü önyargısız ve tarafsız b r b ç mde gözlemlemek son derece
zor olsa da kend z hn m tarafsız b r şek lde gözlemlemek daha da
zor. B r yüzyıldan fazla süren yoğun b r çalışmanın ardından,
günümüzde antropologların emr nde nesnel gözlemler yapmak
ç n güçlü yöntemlervar. Z h n üstüne çalışan araştırmacılar dolaylı
b lg ler top-lamakve anal z etmek ç n b rçok araç gel şt rm ş olsa da,
kend z h nler m z gözlemlemek sözkonusu olduğunda daha ş n
başındayız.

Z hn doğrudan gözlemlemek ç n modern yöntemler bulunmadığı ç n


modern önces kültürler n gel şt rd ğ bazı araçları deneyeb l r z. Pek
çok esk meden yet, z hn ncelemekle yoğun b r şek lde lg lenm ş ve
z hn anlamak ç n dolaylı b lg ler toplamaya değ l, nsanlara kend
z h nler n s steml b r şek lde zlemey öğretme yoluna g tm şt r.
Gel şt rd kler yöntemler “med tasyon” genel başlığı altında b r araya
gel yor. Günümüzde bu ter m genell kle d n ve m st s zmle
l şk lend r l r ama aslında prens pte med tasyon k ş n n kend z hn n
doğrudan doğruya gözlemlemes ç n kullanılan herhang b r yönteme
ver len s md r. Gerçekten de b rçok d n çeş tl
med tasyon tekn kler ne fazlasıyla başvurmuştur ama bu
med tasyonun lle de d nsel b r prat k olduğu anlamına gelmez. Aynı
şek lde b rçok d n n k taplara fazlasıyla başvurmuş olması da
k taplara başvurmayı d nsel b r prat k kılmaz.

însanlar b n yıl boyunca, lkeve etk nl kaçısından değ ş kl kgösteren


yüzlerce med tasyon tekn ğ gel şt rd . Ben m sadece b r tekn kle,
V passana’yla lg l k ş sel b r deney m m oldu, dolayısıyla hakkında
söz söyleyeb leceğ m tek tekn k de bu. B r sürü farklı med tasyon
tekn ğ g b V passana’nın da Esk H nd stan’da Buda tarafından cat
ed ld ğ söylen r. Yüzyıllar ç nde, genell kle herhang b r destekley c
del l olmaksızın Buda’ya sayısız kuram ve anlatı atfed lm şt r. Fakat
med tasyon yapmak ç n bunlardan h çb r ne nanmanız gerekmez.
V passana’yı bana öğreten hocam Goenka uygulamaya son derece
ağırlık veren b r rehberd . Öğrenc lere z hn gözlemlerken dolaylı
bütün tar fler , d nsel dogmaları ve felsef çıkarımları b r kenara
bırakmalarını, kend deney mler yle b zzat karşılaştıkları gerçekl ğe
odaklanmaları gerekt ğ n y neley p dururdu. Her gün sayısız öğrenc
odasına gel p kend ler ne rehber olmasını ster, sorular sorardı.
Odanın g r ş nde asılı b r şaret levhasında şöyle yazıyordu: “Lütfen
kuramsal ve felsef tartışmalardan kaçın ve kend prat ğ nle lg l
meselelerde kend sorularına odaklan.”

Prat k, bedensel h sler ve bu h slere ver len z h nsel tepk ler s steml ,
sürekl ve nesnel b r tavırla gözlemlemek ve böylece z hn n temel
örüntüle-r n açığa çıkarmaktır. İnsanlar med tasyonu bazen b rtakım
özel mutluluk ve coşku deney mler arayışına dönüştürür. Oysa
aslında b l nç evrendek en büyük g zemd r ve sıcaklık ya da kaşıntı
g b alelade duyguların her b r zerres b le en az aşkın b r sev nç
duygusu ya da vahdet- vücud kadar esrareng zd r. V passana
med tasyonu yapanlara, asla özel b r deney m arayışına g rmemeler ,
kend z h nler n n gerçeğ n anlamak ç n konsantre olmaları temb h
ed l r.

Son yıllarda hem z h n hem de bey n konusunda çalışan


b l m nsanları-nın bu tür med tasyon tekn kler ne lg s g derek arttı
ama araştırmacıların çoğu bu aracı ş md ye kadar sadece dolaylı
şek lde kullandı.2 T p k b r araştırmacı med tasyonu kend başına
yapmaz. Med tasyon yapan deney ml k ş ler laboratuvarına çağırır,
başlarına elektrotlar takar, onlardan med tasyon yapmalarını ster ve
bunun sonucunda bey nde ortaya çıkan faal yetler gözlemler. Böyle
b r çalışma bey nle lg l b rçok lg nç şey öğreteb l r b ze ama amaç
z hn anlamaksa, o zaman böyle b r yaklaşımla en öneml
çgörülerden bazıları ıskalanır. Bu tıpkı madden n yapısını anlamaya
çalışan b r n n el ne b r büyüteç alıp taşa bakmasına benzer. Bu
k ş ye b r m kroskop ver p, “Al bunu dene. Çok daha y göreceks n,”
dey n. K ş m kroskopu alır, sonra çok güvend ğ büyütec n kaldırır ve
büyüteçten bakarak m kroskobun neden yapıldığını d kkatl b r
b ç mde nceler. Med tasyon z hn doğrudan gözlemlemek ç n b r
araçtır. Kend n z med tasyon yapacağınıza, med tasyon yapan başka
b r n n beyn ndek elektr ksel faal yetler zled ğ n zde
med tasyonun sunduğu potans yel büyük ölçüde kaçırırsınız.

Bey n araştırmalarında hal hazırda kullanılan araç ve uygulamaların


terked lmes n öner yor değ l m kes nl kle. Med tasyon bunların yer n
tutamaz ama tamamlayıcı olab l r. Bu b raz, muazzam b r dağın
ortasından geçecek b r tünel kazan mühend slere benzer. Neden
sadece dağın tek tarafından kazalım? Aynı anda dağın k ucundan
kazmak daha y sonuç ver r. Eğer bey n ve z h n gerçekten tek ve
aynıysa, o zaman k uçtan kazılan tüneller n ortada b r yerde
buluşması gerek r. Pek ya bey n ve z h n aynı şey değ lse? O zaman
sadece bey n tarafından kazmayıp z h n tarafından da kazmak
çok daha öneml hale gel r.

Bazı ün vers teler ve laboratuvarlar med tasyonu, bey n


araştırmalarının sadece nesnes değ l araştırma aracı olarak da
kullanmaya başladı b le. Ancak bu yöntem, kısmen araştırmacıların
sıradışı b r yatırım yapmalarını gerekt rd ğ ç n hâlâ emekleme
dönem nde. C dd med tasyon, muazzam b r d s pl n gerekt r r.
Nesnel b r b ç mde h sler n z zlemeye çalıştığınızda lk fark
edeceğ n z şey z hn n z n ne kadar vahş ve sabırsız olduğudur.
Örneğ n burun del kler n zden nefes n g r ş ve çıkışı g b n speten
bel rg n b r duyumu zlemeye yoğunlaşsanız b le z hn n z genell kle
b rkaç san yeden fazla odaklanamaz, kısa b r süre ç nde d kkat
dağılan z h n düşünceler, anılar ve hayaller arasında gez nmeye
başlar.

M kroskobun odağı bozulduğunda sadece küçük b r kolu çev rmen z


yeterl d r. Kol bozuksa, tam r etmes ç n b r usta çağırab l rs n z.
Ama z h n odağını kaybett ğ nde, onu bu kadar kolay tam r
edemezs n z. Genell kle z hn n sak nleşmes ve konsantre olması ç n
çokça prat k yapması gerek r k sonunda s stemat k ve nesnel b r
şek lde kend n gözlemlemeye başlayab ls n. Belk gelecekte b r gün
b r hap alıp anında odaklanmayı başarab l r z. Ama med tasyon
sadece z hn odaklamayı değ l, aynı zamanda onu keşfetmey de
amaçladığından, bu tür b r kest rme yöntem ters tepeb l r. Hap b z
son derece uyanık ve odaklanmış hale get reb l r ama aynı zamanda
z hn n bütün spektrumunu ncelemem ze müsaade
etmeyeb l r. Sonuçta, ş md de z hn m z telev zyondak y b r korku
f lm n zlemek ç n rahatlıkla odaklayab l yoruz ama z h n f lme öyle
odaklanıyor k kend d nam kler n gözlemleyem yor.
Y ne de bu tür teknoloj k alet edevata güvenemesek b le onlardan
vazgeçmemel y z. Antropologlar, zoologlar ve astronotlardan lham
alab l r z. Antropologlar ve zoologlar b r dolu rahatsızlık ve tehl keye
maruz kalarak uzak adalarda yıllarını harcarlar. Astronotlar uzaya
yapacakları kısa yolculuklar ç n hazırlanırlarken yıllarını zorlu eğ t m
süreçler ne vakfederler. Yabancı kültürler , b l nmeyen türler ve uzak
gezegenler anlamak ç n bu kadar çaba sarfetmeye hevesl ysek,
kend z h nler m z anlamak ç n de o kadar ça-balamaya değeb l r.
Dahası, algor tmalar b z m yer m ze karar vermeye başlamadan
evvel kend z h nler m z anlamamız hayrımıza olacaktır.

Kend n gözlemlemek h çb r zaman kolay olmadı ama zamanla şler


daha da zorlaşab l r. Tar h lerled kçe, nsanlar kend ler yle lg l
g derek daha da karmaşık anlatılar yarattılar. Bu da aslında k m
olduğumuzu anlamamızı daha da zorlaştırdı. Bu anlatıların amacı
çok sayıda nsanı b rleşt rmek, güç toplamak ve toplumsal uyumu
korumaktı. Bu anlatılar m lyarlarca aç nsanı beslemek ve bu
nsanların b rb r n n boğazını kesmeyeceğ nden em n olmak ç n
elzemd . İnsanlar kend ler n gözlemlemeye çalıştığında, genell kle
bu hazır anlatılar çıkıyordu karşılarına. Ucu açık b r keşfe çıkmak
fazlasıyla tehl kel yd . Toplumsal düzen n altını oyma tehl kes
taşıyordu.

Teknoloj gel ş nce k şey oldu: Öncel kle, çakmaktaşından yapılma


bıçaklar aşama aşama nükleer füzelere evr l rken, toplumsal düzen
st krar-sızlaştırmak daha tehl kel hale geld . İk nc s , mağara
res mler aşama aşama telev zyon yayınlarına evr l rken, nsanların
gözünü boyamak g derek daha da kolaylaştı. Yakın gelecekte
algor tmalar nsanların kend ler yle lg l gerçeğ gözlemlemeler n
neredeyse mkânsız hale get rerek bu sürec n hayete erd reb l r. O
noktadan sonra, k m olduğumuza ve kend m z hakkında ne b lmem z
gerekt ğ ne b z m yer m ze algor tmalar karar verecekt r.

Önümüzdek b rkaç yıl ya da b rkaç on yıl hâlâ b r seçeneğ m z var.


Eğer çabalarsak, gerçekten k m olduğumuzu hâlâ araştırab l r z. Ama
bu fırsatı değerlend rmek st yorsak, en doğrusu hemen şe
koyulmak.
Teşekkür

Yazmama ve s lmeme yardım eden herkese teşekkürü borç b l r m:

Bu k tabı yazma f kr n ortaya atan ve bu uzun yazma sürec nde bana


rehberl k eden Pengu n Random House'tak yayıncım M chal
Shav t'e, emekler ve destekler ç n Pengu n Random House ek b ne.

Her zamank g b yazdıklarımı sıkı b r ed syondan geç ren, k bazen


sırf, “Dav d okusa ne derd ?” d ye düşündüğüm ç n met n üzer nde
daha fazla çalışma ht yacı h ssett ğ m, Dav d M lner'a.

Pengu n Random House’tak sanat d rektörüm ve k tap kapağının


tasarımının arkasındak dâh Suzanne Dean’e.

Muhteşem b r tanıtım kampanyası yürüten R ot Commun cat ons’tan


Preena Gadher ve takım arkadaşlarına.

Verd ğ ger b ld r mler ve Atlant k' n ötes nden şler hallett ğ ç n


Sp egel&Grau'dan C ndy Sp egel'e.

Bana güvend kler , bu k taba kend ler n adayıp ortaya profesyonel b r


ş çıkardıkları ç n dünyanın bütün kıtalarındak (Antarkt ka har ç)
yayıncılarıma.

Esk s nagoglardan yapay zekâya kadar her şey gözden geç ren
araştırma as stanım Idan Sherer’e.

Aralıksız desteğ ve tavs yeler ç n Shmuel Rosner'a.

Bu k tabın taslağını okuyup yanlışlarımı düzeltmek ç n zaman ve


çaba harcayan ve olaylara yen b r açıdan bakmamı sağlayan Y gal
Borochovsky ve Sara Aharon 'ye.

Kam kaze, gözetleme, ps koloj ve algor tmalar konusunda b lg ler n


paylaşan Danny Orbach, Ur Sabach, Yoranı Yovell ve Ron Merom'a.

Ben m yüzümden e-posta cehennem nde günler geç ren fedakâr


takımımın üyeler Ido Ayal, Maya Orbach, Naama Wartenburg ve
E lona Ar el'e.

Sabırları ve sevg ler ç n tüm dostlarıma ve a le üyeler me.

Zamanlarını ve deney mler n paylaştıkları ç n annem Pn na ve


kayınval dem Hannah 'ya.

Eş m ve menajer m Itz k'e. O olmasaydı bunların h çb r olmazdı. Ben


sadece k tap yazmayı b l yorum. Ger kalan her şey o yapıyor.

Ve son olarak da lg ler , vak tler ve yorumları ç n okurlarıma. B r


k tap rafta durur ve k mse tarafından okunmazsa, ses çıkarır mı?

***

G r ş bölümünde de söz ed ld ğ üzere bu k tap halkla d yalog ç nde


yazıldı. Bölümler n b rçoğu okurların, gazetec ler n ve ş
arkadaşlarımın bana sorduğu sorulara cevap olarak kaleme alındı.
Bazı parçaların lk vers yonları, deneme ya da makale olarak
yayımlandı. Bu da bana ger b ld r m alma ve dd alarımı damıtma
mkânını tanıdı. Daha önce basılan bazı denemeler ve makaleler
şöyle:

“IfWe Know Meat Is Murder, Why Is It So Hard For Us to Change


and Become Moral?”, Haaretz, 21 Haz ran 2012.

“The Theatre ofTerror”, Guard an, 31 Ocak 2015.

“Juda sm Is Not a Major Player n the H story of Humank nd’’,


Haaretz, 31 Temmuz 2016.

“Yuval Noah Harar on B g Data, Google and the End of Free W ll”,
FT.com, 26 Ağustos 2016.

“Is s s as much an offshoot of our global c v l sat on as Google”,


Guard an, 9 Eylül 2016.

“Salvat on by Algor thm: God, Technology and New 21st Century


Rel g on”, New Statesman, 9 Eylül 2016.
“Does Trump's R se Mean L beral sm's End?”, New Yorker, 7 Ek m
2016. “Yuval Noah Harar Challenges the Future Accord ng to
Facebook”, F nanc al T mes, 23 Mart 2017.

“Humank nd: The Post-Truth Spec es”, Bloomberg.com, 13 N san


2017. “People Have L m ted Knowledge. What’s the Remedy?
Nobody Knows”, New York T mes, 18 N san 2017.

“The Mean ng ofL fe n a World W thout Work”, Guard an, 8 Mayıs


2017.

“In B g Data vs. Bach, Computers M ght W n”, Bloomberg V ew, 13


Mayıs 2017. “AreWe About to W tness the Most Unequal Soc et es n
H story?”, Guard an, 24 Mayıs 2017.

“Un versal Bas c Income s Ne ther Un versal Nor Bas c”, Bloomberg
V ew, 4 Haz ran 2017.

“Why It's No Longer Poss ble For Any Country to W n a War”,


T me.com, 23 Haz ran 2017.

“The Age of D sorder: Why Technology s the Greatest Threat to


Humank nd”, New Statesman, 25 Temmuz 2017.

“Reboot for the AI Revolut on”, Nature News, 17 Ek m 2017

Notlar

1. UYANIŞ

ı. Örneğ n bkz. George W. Bush’un 2005 tar hl göreve başlama


konuşmasında söyled kler : “Olaylar ve sağduyu çerçeves nde tek b r
sonuca varıyoruz: kend topraklarımızdak özgürlüğün kader g tg de
başka topraklardak özgürlüğe bağlı hale gelm şt r. Kend
dünyamızda barışı sağlamak ç n en büyük umudumuz özgürlüğün
tüm dünyaya yayılmasıdır.” “Bush Pledges to Spread Democracy”,
CNN, 20 Ocak 2005,
http://ed t on.cnn.com/2005/ALLPOLITICS/01/20/ bush.speech/, 7
Ocak 2018’ de er ş ld . Obama ç n bkz. örneğ n B rleşm ş M lletler’de
yaptığı son konuşma: Kat e Re lly, “Read Barack Obama’s
F nal Speech to the Un ted Nat ons as Pres dent'’, T me, 20 Eylül
2016, http://t me. com/450 9 o/pres dent-obama-un ted-nat ons-
speech-transcr pt/, 3 Aralık 2017’ de er ş ld .

2. W ll am Ne k rk ve Dav d S. Cloud, “Cl nton: Abuses Put Ch na


‘On Wrong S de of H story’”, Ch cago Tr bune, 30 Ek m 997,
http://art cles.ch cagotr bu-ne.com/1997-10-
30/news/9710300304_1_human-r ghts-j ang-zem n-ch nese-leader, 3
Aralık 20 7'de er ş ld .

3. Er c Bradner, “H llary Cl nton's Ema l Controversy, Expla ned”,


CNN, 28 Ek m 2016,
http://ed t on.cnn.com/2015/09/03/pol t cs/h llary-cl nton-ema l-contro-
versy-expla ned-2016/ ndex.html, 3 Aralık 2017' de er ş ld .

4. Chr s Graham ve Robert M dgley, “Mex co Border Wall: What s


Donald Trump Plann ng, How Much W ll It Cost and Who W ll Pay for
It?'’, Telegraph, 23 Ağustos 2017,
http://www.telegraph.co.uk/newsfo/mex co-border-wall-donald-trump-
plann ng-much-w ll-cost-w ll/, 3 Aralık 2017’de er ş ld ; M chael
Schuman, “Is Ch na Steal ng Jobs? It May Be Los ng Them,
Instead”, New York T mes, 22 Temmuz 2016,
https://www.nyt mes.com/2016/07/23/bus ness/ nternat onal/ch na-
jobs-donald-trump.html, 3 Aralık 2017'de er ş ld .

5. 19. ve 20. yüzyıllardan çeş tl örnekler ç n bkz. Evgeny


Dobrenko ve Er c Na -man (der.), The Landscape of Stal n sm: The
Art and Ideology of Sov et Space (Seattle: Un vers ty of Wash ngton
Press, 2003); W. L. Guttsman, Art far the Workers: Ideology and the
V sual Arts n We mar Germany (New York: Manchester Un vers ty
Press, 1997). Genel b r tartışma ç n bkz. N cholas John Cull,
Propaganda and Mass Persuas on: A H stor cal Encycloped a, 1500
to the Present (Santa Barbara: ABC-CLIO, 2003).

6. Bu yorum ç n bkz. Ishaan Tharoor, “Brex t: A modern-day


Peasants’ Revolt?”,
Wash ngton Post, 25 Haz ran 2016,
https://www.wash ngtonpost.com/news/
worldv ews/wp/20 6/o6/25/the-brex t-a-modern-day-peasants-revolt/?
utm_ term=.9b8e8ıbd53o6; John Curt ce, “US elect on 2016: The
Trump-Bre-x t voter revolt”, BBC, ıı Kasım 2016,
http://www.bbc.com/news/elect on-us-2016-37943072.

7. Bunların en meşhuru: Franc s Fukuyama, The End of H story


and the Last Man (Londra: Pengu n, 1992).

8. Karen Daw sha, Put ns Kleptocracy (New York: S mon &


Schuster, 2014); T mothy Snyder, The Road to Unfreedom: Russ a,
Europe, Amer ca (New York: T m Duggan Books, 2018); Anne
Garrels, Put n Country: Afourney Into the Real Russ a (New York:
Farrar, Straus & G roux, 2016); Steven Lee Myers, The New Tsar:
The R se and Re gn of Vlad m r Put n (New York: Knopf Doubleday,
2016).

9. Cred t Su sse, Global Wealth Report 2015, 53,


https://publ cat ons.cred t-su sse. com/tasks/render/f le/?
f leID=F24254 5-DCA7-80B8-EAD989AF934 D47E, 12 Mart 2018’ de
er ş ld ; F l p Novokmet, Thomas P ketty ve Gabr el Zucman, “From
Sov ets to Ol garchs: Inequal ty and Property n Russ a 1905-
2016’’, Temmuz 2017, World Wealth and Income Database,
http://www.p ketty.pse. ens.fr/f les/NPZ2017WIDworld.pdf, 12 Mart
2018’de er ş ld ; Shaun Walker, “Unequal Russ a”, Guard an, 25
N san 2017, https://www.theguard an.com/ ne-
qual ty/20 7/apr/25/unequal-russ a- s-anger-st rr ng- n-the-global-
cap tal-of- nequal ty, 12 March 2018'de er ş ld .

ıo. Ayelet Shan , “The Israel s Who Take Rebu ld ng the Th rd Temple
Very Ser ously”, Haaretz, ıo Ağustos 2017,
https://www.haaretz.com/ srael-newsZ.pre-m um-ı.805977, 7 Ocak
2018’ de er ş ld ; “Israel M n ster: We Should Rebu ld Jerusalem
Temple’’, Israel Today, 7 Temmuz 2013,
http://www. sraeltoday.co. l/ Default.aspx?tab d= 78&n d=23964, 7
Ocak 2018'de er ş ld ; Yur Yanover, “Dep. M n ster Hotovely: The
Solut on Is Greater Israel w thout Gaza’’, few sh Press, 25 Ağustos
2013, http://www.jew shpress.com/news/break ng-news/ dep-
m n ster-hotovely-the-solut on- s-greater- srael-w thout-
gaza/2013/08/25/, 7 Ocak 2018’ de er ş ld ; “Israel M n ster: The
B ble Says West Bank Is Ours”, Al fazeera, 24 Şubat 2017,
http://www.aljazeera.com/programmes/upf-ront/20 7/02/ srael -
m n ster-b ble-west-bank- 702240828279 0.html, 29 Ocak 2018’de
er ş ld .

ıı. Kat e Re lly, “Read Barack Obama’s F nal Speech to the Un ted
Nat ons as Pres dent”, T me, 20 Eylül 20 6,
http://t me.com/450 9 0/pres dent-obama-un ted-nat ons-speech-
transcr pt/, 3 Aralık 20 7’de er ş ld .

2. İŞ

ı. Gregory R. Wo rol, The Technolog cal Unemployment and


Strutctural Unemployment Debates (Westport: Greenwood Press,
1996), s. 18-20; Amy Sue B x, Invent ng Ourselves out of Jobs?
Amer ca’s Debate over Technolog cal Unemployment, 1929-1981
(Balt more: Johns Hopk ns Un vers ty Press, 2000), s. 1-8;
Joel Mokyr, Chr s V ckers ve N colas L. Z ebarth, “The H story of
Technolog cal Anx ety and the Future of Econom c Growth: Is Th s
T me D fferent?”, Journal of Econom c Perspect ves 29:3 (2015), s.
33-42; Joe Mokyr, The G fts of Athena: H stor cal Or g ns of the
Knowledge Economy (Pr nceton: Pr nceton Un vers ty Press, 2002),
s. 255-7; Dav d H. Autor, “Why Are There St ll So Many Jobs?
The H story and the Future ofWorkplace Automat on”, Journal of
Econom c Perspect ves 29:3 (2015), s. 3-30; Melan e Arntz, Terry
Gregory ve Ulr ch Z erahn, “The R sk of Automat on for Jobs n
OECD Countr es”, OECD Soc al, Employment and M grat on
Work ng Papers 89 (2016); Mar acr st na P va ve Marco V varel-l ,
‘‘Technolog cal Change and Employment: Were R cardo and Marx
R ght?”, IZA Inst tute of Labor Econom cs, D scuss on Paper
No.10471 (2017).

2. İnsanları uçuşta, özell kle de savaş uçuşlarında ger de bırakan


yapay zekâ ç n bkz. N cholas Ernest vd., “Genet c Fuzzy based
Art f c al Intell gence for Unmanned Combat Aer al Veh cle Control n
S mulated A r Combat M ss ons'', Journal of Defense Management
6:1 (2016), s. 1-7; zek antrenörlük ve eğ t m s stemler : Kurt
VanLehn, ‘‘The Relat ve Effect veness of Human Tutor ng, Intell gent
Tutor ng Systems, and Other Tutor ng Systems”, Educat onal
Psycholog st 46:4 (2011), s. 197-221; algor thm k alım satım:
G useppe Nut vd., “Algor thm c Trad ng”, Computer 44:11 (2011), s.
61-9; f nans planlaması, portföy yönet m vs. Arash Baharamm rzaee,
“A comparat ve Survey ofArt f c al Intell gence Appl cat ons n
F nance: Art f c al Neural Networks, Expert System and
Hybr d Intell gent Systems”, Neural Comput ng and Appl cat ons 19:8
(2010), s. 1165-95; tıbb s stemlerde karmaşık ver anal z ve teşh s
le tedav üretme: Marjor e Glass Zauderer vd., “P lot ng IBM Watson
Oncology w th n Memor al Sloan Ketter ng's Reg onal Network’',
Journal of Cl n cal Oncology 32:15 (2014), e 7653; çok büyük ölçekte
ver y taban alıp doğal d lde özgün met n oluşturma:: Jean-Sébast en
Vayre vd., “Commun cat on Med ated through Natural
Language Generat on n B g Data Env ronments: The Case of
Nomao”, Journal of Computer and Commun cat on 5 (2017), s. 125-
48; yüz tanıma: Flor an Schroff, Dm try Kalen chenko ve James
Ph lb n, “FaceNet: A Un f ed Embedd ng for Face Recogn t on and
Cluster ng'', IEEE Conference on Computer V s on and
Pattern Recogn t on (CVPR) (2015), 815-23; ve sürüş: Cr st ano
Premeb da, “A L dar and

V s on-based Approach for Pedestr an and Veh cle Detect on and


Track ng”, 2007 IEEE Intell gent Transportat on Systems Conference
(2007).

3. Dan el Kahneman, Th nk ng, FastandSlow (New York: Farrar,


Straus & G roux, 2011); Dan Ar ely, Pred ctably Irrat onal (New York:
Harper, 2009); Br an D. R pley, Pattern Recogn t on and Neural
Networks (Cambr dge: Cambr dge Un vers ty Press, 2007);
Chr stopher M. B shop, Pattern Recogn t on and Mach ne
Learn ng (New York: Spr nger, 2007).

4. Seyed Az m vd., “Veh cular Networks for Coll s on Avo dance at


Intersect ons,” SAE Internat onal Journal of Passenger Cars -
Mechan cal Systems 4

(2011) , s. 406-16; Swarun Kumar vd., “CarSpeak: A Content-Centr c


Network for Autonomous Dr v ng”, SIGCOM Computer
Commun cat on Rev ew 42

(2012) , 259-70; M ha l L. S ch t u ve Mar a K hl, “Inter-Veh cle


Commun cat on Systems: A Survey”, IEEE Commun cat ons Surveys
& Tutor als (2008), s. 10; Mar o Gerla, Eun-Kyu Lee ve G ovann
Pau, “Internet of Veh cles: From Intell gent Gr d to Autonomous Cars
and Veh cular Clouds”, 2014 IEEE World Forum on Internet ofTh ngs
(WF-IoT) (2014), s. 241-6.

5. Dav d D. Luxton vd., “mHealth for Mental Health: Integrat ng


Smartphone Technology n Behav oural Healthcare”, Profess onal
Psychology: Research and Pract ce 42:6 (2011), s. 505-12; Abu
Saleh Mohammad Mosa, Illho Yoo ve L ncoln Sheets, “A Systemat c
Rev ew of Healthcare Appl cat on for Smartphones”, BMC Med cal
Informat cs and Dec s on Mak ng 12:1 (2012), s. 67; Karl Freder ck
Braekkan Payne, Heather Wharrad ve K m Watts, “Smartphone
and Med cal Related App Use among Med cal Students and Jun or
Doctors n the Un ted K ngdom (UK): A Reg onal Survey”, BMC
Med cal Informat cs and Dec s on Mak ng 12:1 (2012), s. 121;
Sandeep Kumar Vash st, E. Mar on Schne der ve John H. T. Loung,
“Commerc al Smartphone-Based Dev ces and Smart Appl cat ons for
Personal sed Healthcare Mon tor ng and Management”, D agnost cs
4:3 (2014), s. 104-28; Maged N. Kamel Bouls vd., “How
Smartphones Are Chang ng the Face of Mob le and Part c patory
Healthcare: An Overv ew, w th Example from eCAALYX”, B oMed cal
Eng neer ng OnL ne 10:24 (2011), https://do .org/10.1186/1475-
925X-10-24, 30 Temmuz 2017’de er ş ld ; Paul J. F. Wh te, Blake W.
Poda ma ve Marda R. Fr esen, “Algor thms for Smartphone and
Tablet Image Analys s for Healthcare Appl cat ons”, IEEE Access 2
(2014), s. 831-40.

6. Dünya Sağlık Örgütü, Global status report on road safety 2015


(2016); “Est mates for 2000-2015, Cause-Spec f c Mortal ty”,
http://www.who. nt/health nfo/glo-
bal_burden_d sease/est mates/en/ ndex1.html, 6 Eylül 2017’de
er ş ld .

7. ABD'de araba kazalarının sebepler ne da r b lg ç n bkz. Dan el


J. Fagnant ve Kara Kockelman, “Prepar ng a Nat on for Autonomous
Veh cles: Opportun t es, Barr ers and Pol cy Recommendat ons”,
Transportat on Research Part A: Pol cy and Pract ce 77 (2015), s.
167-81; dünya genel n kapsayan b r çalışma ç n bkz. OECD/ITF,
Road Safety Annual Report 2016 (Par s: OECD Publ sh ng,
2016), http://dx.do .org/1o.1787/ rtad-2016-en.

8. Kr stofer D. Kusano ve Hampton C. Gabler, “Safety Benef ts


ofForward Coll s on Warn ng, Brake Ass st, and Autonomous Brak ng
Systems n Rear-End Coll s ons”, IEEE Transact ons on Intell gent
Transportat on Systems 13:4 (2012), s. 1546-55; James M.
Anderson vd., Autonomous Veh cle Technology: A Gu de
for Pol cymakers (Santa Mon ca: RAND Corporat on, 2014), özell kle
s. 13-15; Dan el J. Fagnant ve Kara Kockelman, “Prepar ng a Nat on
for Autonomous Veh cles: Opportun t es, Barr ers and Pol cy
Recommendat ons”, Transportat on Research Part A: Pol cy and
Pract ce 77 (2015), s. 167-81; Jean-Franco s Bonnefon, Az m Shar ff
ve Iyad Rahwan, “Autonomous Veh cles Need Exper mental Eth cs:
Are We Ready for Ut l tar an Cars?”, arX v (2015), s. 1-15.
Çarpışmayı engelley c taşıtlar arası ağ öner ler ç n bkz. Seyed R.
Az m vd., “Veh cular Networks for Coll s on Avo dance at
Intersect ons”, SAE Internat onal Journal of Passenger Cars -
Mechan cal Systems 4:1 (2011), s. 406-16; Swarun Kumar
vd., “CarSpeak: A Content-Centr c Network for Autonomous Dr v ng”,
SIGCOM Computer Commun cat on Rev ew 42:4 (2012), s. 259-70;
M ha l L. S ch t u ve Mar a K hl, “Inter-Veh cle Commun cat on
Systems: A Survey”, IEEE Commun cat ons Surveys & Tutor als 10:2
(2008); Mar o Gerla vd., “Internet of Veh cles: From Intell gent Gr d to
Autonomous Cars and Veh cular Clouds”, 2014 IEEE World Forum
on Internet of Th ngs (WF-IoT) (2014), s. 241-6.
9. M chael Chu , James Many ka ve Mehd M remad , “Where
Mach nes Could Replace Humans - and Where They Can't (Yet)”,
McK nsey Quarterly (2016), http://www.mck nsey.com/bus ness-
funct ons/d g tal-mck nsey/our- ns ghts/ where-mach nes-could-
replace-humans-and-where-they-cant-yet, ] Mart 20 8’de er ş ld .

ıo. Wu Youyou, M chal Kos nsk ve Dav d St llwell, “Computer-based


personal ty judgments are more accurate than those made by
humans”, PANS 112 (2014), s. 1036-8.

ıı. Stuart Dredge, “AI and mus c: w ll we be slaves to the algor thm?”
Guard an, 6 Ağustos 2017,
https://www.theguard an.com/technology/2017/aug/06/ art f c al-
ntell gence-and-w ll-we-be-slaves-to-the-algor thm, 15 Ek m
2017'de er ş ld . Yöntemler hakkında genel b lg ç n bkz. Jose Dav d
Fernández ve

Franc sco V co, “AI Methods n Algor thm c Compos t on: A


Comprehens ve Survey”, Journal of Art f c al Intell gence Research
48 (2013), s. 513-82.

12. Er c Topol, The Pat ent W ll See You Now: The Future of
Med c ne s n Your Hands (New York: Bas c Books, 2015); Robert
Wachter, The D g tal Doctor: Hope, Hype and Harm at the Dawn
ofMed c ne's Computer Age (New York: McGraw-H ll Educat on,
2015); S mon Park n, “The Art f c ally Intell gent Doctor W ll Hear You
Now”, MIT Technology Rev ew (2016),
https://www.technologyrev ew. com/s/6oo868/the-art f c ally-
ntell gent-doctor-w ll-hear-you-now/; James Gallagher, “Art f c al
ntell gence ‘as good as cancer doctors'”, BBC, 26 Ocak 2017,
http://www.bbc.com/news/health-38717928.

13. Kate Brannen, “A r Force's lack of drone p lots reach ng ‘cr s s'
levels”, Fore gn Pol cy, 15 Ocak 2015,
http://fore gnpol cy.com/2015/01/15/a r-forces-lack-of-drone-p lots-
reach ng-cr s s-levels/.
14. Tyler Cowen, Average s Over: Power ng Amer ca Beyond the
Age of the Great Stagnat on (New York: Dutton, 2013); Brad Bush,
“How comb ned human and computer ntell gence w ll redef ne jobs”,
TechCrunch (2016), https://techcrunch. com/20 6/ /0 /how-comb ned-
human-and-computer- ntell gence-w ll-redef ne-jobs/.

15. Ulr ch Raulff, Farewell to the Horse: The F nal Century of Our
Relat onsh p (Londra: Allen Lane, 2017); Gregory Clark, A Farewell
to Alms: A Br ef Econom c H story of the World (Pr nceton: Pr nceton
Un vers ty Press, 2008), s. 286; Margo DeMello, An mals and
Soc ety: An Introduct on to Human-An mal Stud es (New
York: Columb a Un vers ty Press, 2012), s. 197; Clay McShane ve
Joel Tarr, “The Decl ne of the Urban Horse n Amer can C t es”,
Journal of Transport H story 24:2 (2003), s. 177-98.

16. Lawrence F. Katz ve Alan B. Krueger, “The R se and Nature of


Alternat ve Work Arrangements n the Un ted States, 1995-2015”,
Nat onal Bureau of Econom c Research (2016); Peter H. Cappell ve
J. R. Keller, “A Study of the Extent and Potent al Causes of
Alternat ve Employment Arrangements”, ILR Rev ew 66:4 (2013), s.
874-901; Gretchen M. Spre tzer, L ndsey Cameron ve
Lyndon Garrett, “Alternat ve Work Arrangements: Two Images of the
New World of Work”, Annual Rev ew ofOrgan zat onal Psychology
and Organ zat onal Behav or 4 (2017), s. 473-99; Saralı A. Donovan,
Dav d H. Bradley ve Jon O. Sh mabukuru, “What Does the G g
Economy Mean for Workers?'', Wash ngton DC: Congress onal
Research Serv ce (2016), https://fas.org/sgp/crs/m sc/R44365.pdf,
11 Şubat 2018'de er ş ld ; “More Workers Are n Alternat ve
Employment Arrangements”, Pew Research Center, 28 Eylül 2016,
http://www.pewsoc altrends.

org/20 6/ıo/06/the-state-of/amer can-jobs/st_20 6- 0-06_jobs-26/,


11 Şubat

2018’de er ş ld .

17. Dav dFerrucc vd., “Watson: Beyond Jeopardy!”, Art f c al


Intell gence 199-200
(2013) , s. 93-105.

18. “Google's AlphaZero Destroys Stockf sh n ıoo-Game Match”,


Chess.com, 6 Aralık 2017,
https://www.chess.com/news/v ew/google-s-alphazero-destroys-
stockf sh- n-ıoo-game-match, ıı Şubat 2018'de er ş ld ; Dav d S lver
vd., “Master ng Chess and Shog by Self-Play w th a General
Re nforcement Learn ng Algor thm”, arX v (2017),
https://arx v.org/pdf/1712.01815.pdf, 2 Şubat 2018'de er ş ld ; ayrıca
bkz. Sarah Knapton, “Ent re Human Chess Knowledge Learned and
Surpassed by DeepM nd's AlphaZero n Four Hours”, Telegraph, 6
Aralık 2017, http://www.telegraph.co.uk/sc ence/2017/12/06/ent re-
human-chess-knowledge-learned-surpassed-deepm nds-alphazero/,
11 Şubat 2018'de er ş ld .

19. Cowen, Average s Over, a.g.e; Tyler Cowen, “What are


humans st ll good for? The turn ng po nt n freestyle chess may be
approach ng” (2013), http://mar-
g nalrevolut on.com/marg nalrevolut on/2013/11/what-are-humans-
st ll-good-for-the-turn ng-po nt- n-freestyle-chess-may-be-
approach ng.html.

20. Maddala ne Ansell, “Jobs for L fe Are a Th ng of the Past. Br ng


On L felong Learn ng”, Guard an, 31 Mayıs 2016,
https://www.theguard an.com/h gher-educat on-
network/20 6/may/3 /jobs-for-l fe-are-a-th ng-of-the-past-br ng-on-
l felong-learn ng.

21. Alex W ll ams, “Prozac Nat on Is Now the Un ted States of


Xanax”, New York T mes, ıo Haz ran 2017,
https://www.nyt mes.com/2017/06/1o/style/anx ety- s-the-new-
depress on-xanax.html.

22. S mon R ppon, “Impos ng Opt ons on People n Poverty: The


Harm of a L ve Donor Organ Market”, Journal of Med cal Eth cs 40
(2014), s. 145-50; 1. Glenn Cohen, “Regulat ng the Organ Market:
Normat ve Foundat ons for Market Regulat on”, Law and
Contemporary Problems 77 (2014); Alexandra K. Glaz er, “The
Pr nc ples ofG ft Law and the Regulat on of Organ Donat on”,
Transplant Internat onal 24 (2011), s. 368-72; Megan McAndrews ve
Walter E. Block, “Legal z ng Sav ng L ves: A Propos t on for the
Organ Market”, Ins ghts to A Chang ng World Journal 20 5, s. - 7.

23. James J. Hughes, “A Strateg c Open ng for a Bas c Income


Guarantee n the Global Cr s s Be ng Created by AI, Robots,
Desktop Manufactur ng and B oMed c ne’', Journal ofEvolut on &
Technology 24 (2014), s. 45-61; Alan Cottey, “Technolog es, Culture,
Work, Bas c Income and Max mum Income”, AI & Soc ety 29

(2014) , s. 249-57.

24. Jon Henley, “F nland Tr als Bas c Income for Unemployed’’,


Guard an, 3 Ocak 2017,
https://www.theguard an.com/world/20 7/jan/03/f nland-tr als-bas c-
ncome-for-unemployed, ı Mart 2018’de er ş ld .

25. “Sw ss Voters Reject Proposal to G ve Bas c Income to


EveryAdult and Ch ld”, Guard an, 5 Haz ran 2017,
https://www.theguard an.com/world/2016/jun/05/ sw ss-vote-g ve-
bas c- ncome-every-adult-ch ld-marx st-dream.

26. Isabel Hunter, “Crammed nto squal d factor es to produce


clothes for the West on just 2op a day, the ch ldren forced to work n
horr f c unregulated workshops of Bangladesh”, Da ly Ma l, ı Aralık
2015, http://www.da lyma l.eo.uk/ news/art cle-3339578/Crammed-
squal d-factor es-produce-clothes-West-just-2op-day-ch ldren-forced-
work-horr f c-unregulated-workshops-Ba ngladesh. html, 15 Ek m
2017; Chr s Walker and Morgan Hartley, “The Culture Shock
of Ind a's Call Centers”, Forbes, 16 Aralık 2012,
https://www.forbes.com/s tes/mor-ganhartley/20 2/ 2/ 6/the-culture-
shock-of- nd as-call-centres/# 7bb6 d372f5, 15 Ek m 20 7’de er ş ld .

27. KlausSchwabve N cholasDav s, Shap ng theFourthlndustr al


Revolut on (World Econom c Forum, 20 8), s. 54. Uzun vadel gel ş m
stratej ler ç n bkz. Ha-Joon Chang, K ck ng Away the Ladder:
Development Strategy n H stor cal Perspect ve (Londra: Anthem
Press, 2003).

28. Lauren Gamb n , “Trump Pans Imm grat on Proposal as


Br ng ng People from ‘Sh thole Countr es’”, Guard an, 2 Ocak 20 8,
https://www.theguard an.com/ us-news/20 8/jan/ıı/trump-pans-
mm grat on-proposal-as-br ng ng-people-from-sh thole-countr es, ıı
Şubat 20 8'de er ş ld .

29. Koşulların mutlak b r şek lde y leşmes yle b rl kte eş ts zl kte


artış görüleb leceğ ne da r özell kle bkz. Thomas P ketty, Cap tal n
the Twenty-F rst Century (Cambr dge, MA: Harvard Un vers ty Press,
20 3).

30. “20 7 Stat st cal Report on Ultra-Orthodox Soc ety n Israel’’,


Israel Democracy Inst tute ve Jerusalem Inst tute for Israel Stud es
(20 7), https://en. d .org. l/ art cles/20439, ı Ocak 20 8’de er ş ld ;
Melan e L dman, “As ultra-Orthodox women br ng home the bacon,
don’t say the F-word”, T mes of Israel, ı Ocak 20 6,
https://www.t mesof srael.com/as-ultra-orthodox-women-br ng-home-
the-bacon-dont-say-the-f-word/, 5 Ek m 20 7’de er ş ld .

31. Melan e L dman, “As ultra-Orthodox women br ng home the


bacon, don’t say the F-word’’, T mes of Israel, ı Ocak 20 6,
https://www.t mesof srael.com/as-ultra-Orthodox-women-br ng-home-
the-bacon-dont-say-the-f-word/, 5 Ek m 20 7’de er ş ld ; “Stat st cal
Report on Ultra-Orthodox Soc ety n Israel’’, Israel Democracy
Inst tute ve Jerusalem Inst tute for Israel Stud es 8 (20 6),
https://en. d .

org. l/med a/4240/shnaton-e_8-9-16_web.pdf, 15 Ek m 2017'de


er ş ld . Mutluluk konusunda İsra l, yakın zamanda, Ekonom k
Kalkınma ve İşb rl ğ (Drgütü tarafından otuz sek z ülke ç nde on
b r nc olarak bel rlenm ş: “L fe Sat sfact on”, OECD Better L fe Index,
http://www.oecdbetterl fe ndex.org/top cs/l fe-sa-t sfact on/, 15 Ek m
2017'de er ş ld .
32. “2017 Stat st cal Report on Ultra-Orthodox Soc ety n Israel”,
Israel Democracy Inst tute ve Jerusalem Inst tute for Israel Stud es
(2017), https://en. d .org. l/art c-les/20439, ı Ocak 2018' de er ş ld .

3. ÖZGÜRLÜK

ı. Margaret Thatcher, “Interv ew for Womans Own (‘no such th ng as


soc ety')”, Margaret Thatcher Foundat on, 23 Eylül 1987,
https://www.margaretthatcher. org/document/106689, 7 Ocak 2018'
de er ş ld .

2. Ke th Stanov ch, Who Is Rat onal? Stud es of Ind v dual


D fferences n Reason ng (New York: Psychology Press, 1999).

3. R chard Dawk ns, “R chard Dawk ns: We Need a New Party -


the European Party’', NewStatesman, 29 Mart 2017,
https://www.newstatesman.com/pol -t cs/uk/2017/03/r chard-dawk ns-
we-need-new-party-european-party, ı Mart 2018'de er ş ld .

4. Steven Sw nford, “Bor s Johnson's all es accuse M chael Gove


of ‘systemat c and calculated plot' to destroy h s leadersh p hopes”,
Telegraph, 30 Haz ran 2016,
http://www.telegraph.co.uk/news/2016/06/30/bor s-johnsons-all es-
accuse-m chael-gove-of-systemat c-and-calc/, 3 Eylül 2017'de
er ş ld ; Rowena Mason ve Heather Stewart, “Gove’s thunderbolt and
Bor s's break ng po nt: a shock ng Tory morn ng”, Guard an, 30
Haz ran 2016,
https://www.theguard an.com/ pol t cs/20 6/jun/30/goves-thunderbolt-
bor s-johnson-tory-morn ng, 3 Eylül 2017’ de er ş ld .

5. James Tapsf eld, “Gove presents h mself as the ntegr ty


cand date for Down ng Street job but st cks the kn fe nto Bor s
AGAIN”, Da ly Ma l, ı Temmuz 2016,
http://www.da lyma l.co.uk/news/art cle-3669702/I-m-not-great-heart-
s-r ght-place-Gove-makes-b zarre-p tch-Down ng-Street-adm tt ng-
no-char sma-doesn-t-really-want-job.html, 3 Eylül 2017’de er ş ld .
6. 2017'de b r Stanford takımı homoseksüel olup olmadığınızı
sadece b rtakım fotoğraflarınızı anal z ederek yüzde 91 kes nl kle
bel rled ğ dd a ed len b r algor tma gel şt rd . (https://osf. o/zn79k/).
Ancak algor tma nsanların eş bulma s teler ne kend yükled kler
fotoğraflar esas alınarak oluşturulduğu

ç n aslında kültürel dealler n farklılığını tesp t ed yor olab l r.


Homoseksüel nsanların suratlarının heteroseksüeller nk nden farklı
olduğu söylenemez. Ama homoseksüel eş bulma s teler ne fotoğraf
yükleyen homoseksüel erkekler heteroseksüel eş bulma s teler ne
fotoğraf yükleyen heteroseksüel erkeklerden farklı kültürel deallere
uygun görünmeye çalışıyorlar.

7. Dav d Chan, “So Why Ask Me? Are Self-Report Data Really
That Bad?”, Charles E. Lance ve Robert J. Vandenberg (eds.),
Stat st cal and Methodolog cal Myths and Urban Legends (New York,
Londra: Routledge, 2009) ç nde, s. 309-36; Del-roy L. Paulhus ve
S m ne Vaz re, “The Self-Report Method”, R chard W, Rob ns, R.
Chr s Farley ve Robert F. Krueger (eds.), Handbook of Research
Methods n Personal ty Psychology (Londra, New York: The Gu lford
Press, 2007) ç nde, s. 228-33.

8. El zabeth Dwosk n ve Evelyn M. Rusl , “The Technology that


Unmasks Your H dden Emot ons”, Wall Street Journal, 28 Ocak
2015, https://www.wsj.com/art c-les/startups-see-your-face-unmask-
your-emot ons-1422472398, 6 Eylül 2017' de er ş ld .

9. Norberto Andrade, “Computers Are Gett ng Better Than Humans


at Fac al Recogn t on”, Atlant c, 9 Haz ran 2014,
https://www.theatlant c.com/technology/ arch ve/2014/06/bad-news-
computers-are-gett ng-better-than-we-are-at-fac al-
recogn t on/372377/, ıo Aralık 2017'de er ş ld ; El zabeth Dwosk n ve
Evelun M. Rusl , “The Technology That Unmasks Your H dden
Emot ons”, Wall Street Journal, 28 Haz ran 2015,
https://www.wsj.com/art cles/startups-see-your-face-unmask-your-
emot ons-1422472398, ıo Aralık 2017' de er ş ld ; Soph e K.
Scott, Nad ne Lavan, S nead Chen ve Carolyn McGett gan, ‘‘The
Soc al L fe ofLaugh-ter”, Trends n Cogn t ve Sc ences 18:12 (2014),
s. 618-20.

ıo. Dan el F rst, “W ll b g data algor thms d smantle the foundat ons of
l beral sm?'', AI & Soc, 10.1007/s00I46-0I7-0733-4.

ıı. Carole Cadwalladr, “Google, Democracy and the Truth about


Internet Search”, Guard an, 4 Aralık 2016,
https://www.theguard an.com/techno-logy/20 6/dec/04/google-
democracy-truth- nternet-search-facebook, 6 Eylül 2017' de er ş ld .

12. Jeff Freak ve Shannon Holloway, “How Not to Get to Stradd e'',
Red Land C ty Bullet n, 15 Mart 2012,
http://www.redlandc tybullet n.com.au/story/1o4929/ how-not-to-get-
to-stradd e/, 1 Mart 2018'de er ş ld .

13. M chelle McQu gge, 'Woman Follows GPS; Ends Up n Ontar o


Lake', Toronto Sun, 13 Mayıs 2016,
http://torontosun.com/2016/05/13/woman-follows-gps-ends-up- n-
ontar o-lake/wcm/fddda6d6-6b6e-4 c7-88e8-aecc50 faaa5, 1 Mart

2018'de er ş ld ; “Woman Follows GPS nto Lake”, News.com.au, 16


Mayıs 2016, http://www.news.com.au/technology/gadgets/woman-
follows-gps- nto-lake/ news-
story/a7d362dfc4634fd09465 afc63f853aı, ı Mart 2018'de er ş ld .

14. Henry Grabar, “Nav gat on Apps Are K ll ng Our Sense of


D rect on. What f They Could Help Us Remember Places Instead?”,
Slate,
http://www.slate.com/ blogs/moneybox/20 7/o7/ o/google_and_waze
_are_k ll ng_out_sense_of_d -rect on_what_ f_they_could_help.html,
6 Eylül 2017'de er ş ld .

15. Joel Delman, “Are Amazon, Netfl x, Google Mak ng Too Many
Dec s ons For Us?”, Forbes, 24 Kasım 2010,
https://www.forbes.com/2010/11/24/amazon-netfl x-google-
technology-c o-network-dec s ons.html, 6 Eylül 2017'de er ş ld ;
Cec l a Mazanec, “W ll Algor thms Erode Our Dec s on-Mak ng
Sk lls?”, NPR, 8 Şubat 2017,
http://www.npr.org/sect ons/alltechcons dered/2017/02/08/51412071
3/w ll-algor thms-erode-our-dec s on-mak ng-sk lls, 6 Eylül 2017'de
er ş ld .

16. Jean-Franco s Bonnefon, Az m Shar ff ve Iyad Rawhan, “The


Soc al D lemma ofAutonomous Veh cles”, Sc ence, 352:6293 (2016),
s. 1573-76.

17. Chr stopher W. Bauman vd., “Rev s t ng External Val d ty:


Concerns about Trolley Problems and Other Sacr f c al D lemmas n
Moral Psychology”, Soc al and Personal ty Psychology Compass 8:9
(2014), s. 536-54.

18. John M. Darley ve Dan el C. Batson, “’From Jerusalem to


Jer cho': A Study of S tuat onal and D spos t onal Var ables n Help ng
Behav or'', Journal of Personal ty and Soc al Psychology 27:1 (1973),
s. ıoo-8.

19. Kr stofer D. Kusano ve Hampton C. Gabler, “Safety Benef ts of


Forward Coll s on Warn ng, Brake Ass st, and Autonomous Brak ng
Systems n Rear-End Coll s ons'', IEEE Transact ons on Intell gent
Transportat on Systems 13:4 (2012), s. 1546-55; James M.
Anderson vd., Autonomous Veh cle Technology: A Gu defor
Pol cymakers (Santa Mon ca: RAND Corporat on, 2014), özell kle s.
13-15; Dan el J. Fagnant ve Kara Kockelman, “Prepar ng a Nat on
for Autonomous Veh cles: Opportun t es, Barr ers and Pol cy
Recommendat ons”, Transportat on Research Part A: Pol cy and
Pract ce 77 (2015), s. 167-81.

20. T m Adams, “Job Hunt ng Is a Matter of B g Data, Not How You


Perform at an Interv ew”, Guard an, ıo Mayıs 2014,
https://www.theguard an.com/techno-logy/2014/may/ o/job-hunt ng-
b g-data- nterv ew-algor thms-employees, 6 Eylül 20 7'de er ş ld .

21. Son derece aydınlatıcı b r tartışma ç n bkz. Cathy O'Ne l,


Weapons of Math Destruct on: How B g Data lncreases Inequal ty
and Threatens Democracy (New York: Crown, 2016). Algor tmaların
toplum ve s yaset üzer ne etk s yle lg lenen herkes ç n olmazsa
olmaz b r k tap bu.

22. Bonnefon, Shar ff ve Rawhan, “Soc al D lemma ofAutonomous


Veh cles”.

23. V ncent C. Müller ve Thomas W. S mpson, “Autonomous K ller


Robots Are Probably Good News”, Un vers ty of Oxford, Blavatn k
School of Government Pol cy Memo, Kasım 2014; Ronald Ark n,
Govern ng Lethal Behav our: Embedd ng Eth cs n a Hybr d
Del berat ve / React ve RobotArch tecture, Georg a
Inst tute ofTechnology, Mob le Robot Lab, 2007, s. 1-13.

24. Bernd Gra ner, War w thout Fronts: The USA n V etnam, çev.
Anne Wyburd ve V ctor a Fern (Cambr dge, MA: Harvard Un vers ty
Press, 2009), s. 16. Askerler n duygusal durumuna l şk n en azından
b r referans ç n bkz. Herbert Kel-man ve V. Lee Ham lton, “The My
La Massacre: A M l tary Cr me of Obed ence”, Jod O'Br en ve Dav d
M. Newman (eds.), Soc ology: Explor ng the Arch tecture of
Everyday L fe Read ng (Los Angeles: P ne Forge Press, 2010)
ç nde, s. 13-25.

25. Robert J. Don a, Radovan Karadz c: Arch tect of the Bosn an


Genoc de (Cambr dge: Cambr dge Un vers ty Press, 2015). Ayrıca
bkz. Isabella Delpla, Xav er Bouga-rel ve Jean-Lou s Fournel,
Invest gat ng Srebren ca: Inst tut ons, Facts, and Respons b l t es
(New York, Oxford: Berghahn Books, 2012).

26. Noel E. Sharkey, “The Ev tab l ty ofAutonomous


RobotWarfare”, Internat onal Rev. Red Cross 94 (886) 2012, s. 787-
99.

27. Ben Sch ller, “Algor thms Control Our L ves: Are They
Benevolent Rulers or Ev l D ctators?”, Fast Company, 21 Şubat
2017, https://www.fastcompany. com/3068167/algor thms-control-
our-l ves-are-they-benevolent-rulers-or-ev l-d ctators, 17 Eylül 2017'
de er ş ld .
28. El a Zure k, Dav d Lyon ve Yasmeen Abu-Laban (der.),
Surve llance and Control n Israel / Palest ne: Populat on, Terr tory
and Power (Londra: Routledge, 2011); El a Zure k, Israel's Colon al
Project n Palest ne (Londra: Routledge, 2015); Tor n Monahan
(der.), Surve llance and Secur ty: Technolog cal Pol t cs and Power n
Everyday L fe (Londra: Routledge, 2006); Nadera Shalhoub-Ke-
vork an, “E-Res stance andTechnolog cal In I Secur ty n Everday
L fe: The Palest n an case”, Br t sh Journal of Cr m nology, 52:1
(2012), s. 55-72; Or H rschauge ve Hagar She zaf, “Targeted
Prevent on: Expos ng the New System for Deal ng w th Ind v dual
Terror sm”, Haaretz, 26 Mayıs 2017,
https://www.haaretz.co. l/ magaz ne/.prem um- .4 24379, 17 Eylül
2017'de er ş ld ; Amos Harel, “The IDF Accelerates the Cr sscross ng
of the West Bank w th Cameras and Plans to Surve lle all Junct ons”,
Haaretz, 18 Haz ran 2017,
https://www.haaretz.co. l/news/ pol t cs/.prem um- .4 79886, 7 Eylül
20 7'de er ş ld ; Neta Alexander, “Th s s How Israel Controls the
D g tal and Cellular Space n the Terr tor es”, 31 Mart 2016,
https://www.haaretz.co. l/magaz ne/.prem um-MAGAZINE-ı.2899665,

12 Ocak 2018'de er ş ld ; Amos Harel, “Israel Arrested Hundreds of


Palest n ans as Suspected Terror sts Due to Publ cat ons on the
Internet’', Haaretz, 16 N san 2017,
https://www.haaretz.co. l/news/pol t cs/.prem um- .4024578, 15 Ocak
2018' de er ş ld ; Alex F shman, “The Argaman Era”, Yed ot
Aharonot, Weekend Supplement, 28 N san 2017, s. 6.

29. Yotam Berger, “Pol ce Arrested a Palest n an Based on an


Erroneous Translat on of ‘Good Morn ng' n H s Facebook Page'',
Haaretz, 22 Ek m 2017, https:// www.haaretz.co. l/.prem um-
.452898o, 12 Ocak 2018'de er ş ld .

30. W ll am Be k, Lou s XlVand Absolut sm: A Br ef Study w th


Documents (Boston, MA: Bedford / St Mart n's, 2000).

31. O'Ne l, Weapons of Math Destruct on, age.; Penny Crosman,


“Can AI Be Programmed to Make Fa r Lend ng Dec s ons?'',
Amer can Banker, 27 Eylül
2016, https://www.amer canbanker.com/news/can-a -be-
programmed-to-make-fa r-lend ng-dec s ons, 17 Eylül 2017'de
er ş ld .

32. Matt Reynolds, “B as Test to Prevent Algor thms D scr m nat ng


Unfa rly”, New Sc ent st, 29 Mayıs 2017,
https://www.newsc ent st.com/art cle/ mg2343 95-300-b as-test-to-
prevent-algor thms-d scr m nat ng-unfa rly/, 17 Eylül 2017’de er ş ld ;
Cla re Ca n M ller, “When Algor thms D scr m nate”, New York T mes,
9 Temmuz 2015, https://www.nyt mes.com/2015/07/10/upshot/ when-
algor thms-d scr m nate.html, 17 Eylül 2017' de er ş ld ; Hannah
Devl n, “D scr m nat on by Algor thm: Sc ent sts Dev se Test to Detect
AI B as”, Guard an, 19 Aralık 2016,
https://www.theguard an.com/technology/2016/dec/19/ d scr m nat on
-by-algor thm-sc ent sts-dev se-test-to-detect-a -b as, 17
Eylül 2017'de er ş ld .

33. Snyder, The Road to Unfreedom, age.

34. Anna L sa Peterson, Be ng An mal: Beasts and Boundar es n


Nature Eth cs (New York: Columb a Un vers ty Press, 2013), s. 100.

4. EŞİTLİK

ı. “R chest ı Percent Bagged 82 Percent of Wealth Created Last Year


- Poorest Halfof Human ty Got Noth ng”, Oxfam, 22 Ocak 2018,
https://www.oxfam.org/ en/pressroom/pressreleases/20 8-0 -
22/r chest-ı-percent-bagged-82-percent-wealth-created-last-year, 28
Şubat 20 8' de er ş ld ; Josh Lowe, “The ı Percent Now Have Half the
World's Wealth'’, Newsweek, 4 Kasım 20 7,
http://www. newsweek.com/1-wealth-money-half-world-global-7 07 4,
28 Şubat 20 8'de er ş ld ; Adam W thnall, “All the World's Most
Unequal Countr es Revealed n

One Chart”, Independent, 23 Kasım 2016,


http://www. ndependent.co.uk/news/ world/pol t cs/cred t-su sse-
global-wealth-world-most-unequal-countr es-revealed-
a7434431.html, ıı Mart 2oı8'de er ş ld .
2. T m Wu, The Attent on Merchants (New York: Alfred A. Knopf,
2016).

3. Cara McGoogan, “How to See All the Terr fy ng Th ngs Google


Knows about You”, Telegraph, 18 Ağustos 2017,
http://www.telegraph.co.uk/technology/oZ see-terr fy ng-th ngs-
google-knows/, 19 Ek m 2017'de er ş ld ; Ca tl n Dewey, “Everyth ng
Google Knows about You (and How It Knows It)”, Wash ngton Post,
19 Kasım 2014, https://www.wash ngtonpost.com/news/the-
ntersect/ wp/2014/11/19/everyth ng-google-knows-about-you-and-
how- t-knows- t/?utm_term=.b8ıc3ce3ddd6, 19 Ek m 2017'de er ş ld .

4. Dan Bates, “YouTube Is Los ng Money Even Though It Has


More Than ı B ll on V ewers”, Da ly Ma l, 26 Şubat 2015,
http://www.da lyma l.co.uk/news/ art cle-2970777/YouTube-roughly-
break ng-n ne-years-purchased-Google-b ll on-v ewers.html, 19 Ek m
2017’de er ş ld ; Ol v a Solon, “Google's Bad Week: YouTube Loses
M ll ons As Advert s ng Row Reaches US”, Guard an, 25 Mart 2017,
https://www.theguard an.com/technology/2017/mar/25/google-
youtube-advert s ng-extrem st-content-att-ver zon, 19 Ek m 2017’de
er ş ld ; Seth F egerman, “Tw tter Is Now Los ng Users n the US”,
CNN, 27 Temmuz 2017,
http://money.cnn.com/2017/07/27/technology/bus ness/tw tter-
earn ngs/ ndex.html, 19 Ek m 2017'de er ş ld .

5. TOPLULUK

ı. Mark Zuckerberg, “Bu ld ng Global Commun ty”, 16 Şubat 2017,


https:// www.facebook.com/notes/mark-zuckerberg/bu ld ng-global-
commu-n ty/10154544292806634/, 20 Ağustos 2017'de er ş ld .

2. John Sh nal, “Mark Zuckerberg: Facebook can play a role that


churches and L ttle League once f lled”, CNBC, 26 Haz ran 2017,
https://www.cnbc. com/2017/06/26/mark-zuckerberg-compares-
facebook-to-church-l ttle-league. html, 20 Ağustos 2017'de er ş ld .

3. http://www.cnbc.com/2017/06/26/mark-zuckerberg-compares-
facebook-to-
church-l ttle-league.html;
http://www.cnbc.com/2017/06/22/facebook-has-a-

new-m ss on-follow ng-fake-news-cr s s-zuckerberg-says.html.

4. Rob n Dunbar, Groom ng, Goss p, and the Evolut on of


Language (Cambr dge, MA: Harvard Un vers ty Press, 1998).

5. Bkz. Pankaj M shra,Age of Anger: A H story of the Present


(Londra: Pengu n, 2017).

6. Genel b r nceleme ve eleşt r ç n bkz. Derek Y. Darves ve


M chael C. Dre l ng, Agents ofNeol beral Global zat on: Corporate
Networks, State Structures and Trade Pol cy (Cambr dge:
Cambr dge Un vers ty Press, 2016).

7. L sa Ead c cco, “Amer cans Check The r Phones 8 B ll on T mes


a Day”, T me, 15 Aralık 2015, http://t me.com/4147614/smartphone-
usage-us-2015/, 20 Ağustos 2017'de er ş ld ; Jul e Beck, “Ignor ng
People for Phones Is the New Normal”, Atlant c, 14 Haz ran 2016,
https://www.theatlant c.com/technology/ arch ve/2016/06/ gnor ng-
people-for-phones- s-the-new-normal-phubb ng-study/486845/, 20
Ağustos 2017’de er ş ld .

8. Zuckerberg, “Bu ld ng Global Commun ty”, age.

9. T me Well Spent, http://www.t mewellspent. o/, 3 Eylül 2017’de


er ş ld .

ıo. Zuckerberg, “Bu ld ng Global Commun ty”, age.

11. h ttps://www.thegua rd an.com/tech nology/2 0 7/oct/


04/facebook-uk-corporat on-tax-prof t;
https://www.theguard an.com/bus ness/2017/sep/21/ tech-f rms-tax-
eu-turnover-google-amazon-
apple;http://www.w red.co.uk/ art cle/facebook-apple-tax-loopholes-
deals.
6. MEDENİYET

ı. Samuel P. Hunt ngton, The Clash of C v l zat ons and the


Remak ng of World Order (New York: S mon & Schuster, 1996);
Dav d Lauter ve Br an Bennett, “Trump Frames Ant -Terror sm F ght
As a Clash of C v l zat ons, Defend ng Western Culture aga nst
Enem es”, Los Angeles T mes, 6 Temmuz 2017,
http:// www.lat mes.com/pol t cs/la-na-pol-trump-clash-20170706-
story.html, 29 Ocak 2018'de er ş ld . Naom O'Leary, “The Man Who
Invented Trump sm: Geert W lders' Rad cal Path to the P nnacle of
Dutch Pol t cs'', Pol t co, 23 Şubat 2017,
https://www.pol t co.eu/art cle/the-man-who- nvented-trump sm-geert-
w lders-netherlands-pvv-vvd-popul st/, 31 Ocak 2018'de er ş ld .

2. Pankaj M shra, From the Ru ns of Emp re: The Revolt Aga nst
the West and the Remak ng of As a (Londra: Pengu n, 2013);
M shra, Age of Anger, age., Chr stopher de Bella gue, The Musl m
Enl ghtenment: The Modern Struggle Between Fa th and Reason
(Londra: The Bodley Head, 2017).

3. “Treaty Establ sh ng A Const tut on for Europe”, European


Un on, https://euro-pa.eu/european-
un on/s tes/europaeu/f les/docs/body/treaty_establ sh ng_a_ const tut
on_for_europe_en.pdf, 18 Ek m 2o 7'de er ş ld .

4. Phoebe Greenwood, “Jerusalem Mayor Battles Ultra-Orthodox


Groups over Women-Free B llboards”, Guard an, 15 Kasım 2011,
https://www.theguard an.

com/world/20 ı/nov/ 5/jerusalem-mayor-battle-orthodox-b llboards, 7


Ocak 2018'de er ş ld .

5. http://nypost.com/2015/1o/o1/orthodox-publ cat ons-wont-show-


h llary-cl ntons-photo/

6. S mon Schama, The Story of the Jews: F nd ng the Words 1000


BC -1492 AD (New
York: Ecco, 2014), s. 190-7; Hannah Wortzman, “Jew sh Women n
Anc ent Synagogues: Archaeolog cal Real ty vs. Rabb n cal
Leg slat on”, Women n Juda sm 5:2 (2008),
http://wjuda sm.l brary.utoronto.ca/ ndex.php/wjuda sm/art de/

v ew/3537, 29 Ocak 2018’ de er ş ld ; Ross S. Kraemer, “Jew sh


Women n the D aspora World of Late Ant qu ty”, Jud th R. Bask n
(der.), Jew sh Women n H stor cal Perspect ve (Detro t: Wayne State
Un vers ty Press, 1991) ç nde, özell kle s. 49; Hachl l Rachel,
Anc ent Synagogues - Archaeology and Art: New D scover es and
Current Research (Le den: Br ll, 2014), s. 578-81; Zeev We ss, “The
Sepphor s Synagogue Mosa c: Abraham, the Temple and the Sun
God - They're All n There”, B bl cal Archeology Soc ety 26:5 (2000),
s. 48-61; Dav d M lson, Art and Arch tecture of the Synagogue n
Late Ant que Palest ne (Le den: Br ll, 2007), s. 48.

7. Ivan Watson ve Pamela Boykoff, “World's Largest Musl m Group


Denounces Islam st Extrem sm”, CNN, ıo Mayıs 2016,
http://ed t on.cnn.com/2016/o5/1o/ as a/ ndones a-
extrem sm/ ndex.html, 8 Ocak 2018'de er ş ld ; Lauren
Markoe, “Musl m Scholars Release Open Letter To Islam c State
Met culously Blast ng Its Ideology”, Huff ngton Post, 25 Eylül 2014,
https://www.huff ngtonpost. com/20 4/09/24/musl m-scholars- slam c-
state_n_5878038.html, 8 Ocak 2018'de er ş ld ; mektup ç n bkz.
“Open Letter to Al-Baghdad ”, http://www.letterto-baghdad .com/, 8
Ocak 2018' de er ş ld .

8. Chr s Perez, “Obama Defends the 'True Peaceful Nature


oflslam”’, New York Post, 18 Şubat 2015,
http://nypost.com/2015/02/18/obama-defends-the-true-peaceful-
nature-of- slam/, 17 Ek m 2017'de er ş ld ; Dave Boyer, “Obama Says
Terror sts Not Mot vated By True Islam”, Wash ngton T mes, ı Şubat
2015, http://www.was-h ngtont mes.com/news/2015/feb/ /obama-
says-terror sts-not-mot vated-true-İslam/, 18 Ek m 2017'de er ş ld .

9. De Bella gue, The Islam c Enl ghtenment, age.


ıo. Chr stopher McIntosh, The Swan K ng: Ludw g II of Bavar a
(Londra: 1. B. Taur s, 20 2), s. 00.

ıı. Robert M tchell Stern, Global zat on and Internat onal Trade
Pol c es (Hackensack: World Sc ent f c, 2009), s. 23.

12. John K. Thornton, A Cultural H story of the Atlant c World, 1250-


1820 (Cambr dge: Cambr dge Un vers ty Press, 2012), s. ııo.

13. Susannah Cull nane, Hamd Alkhshal ve Mohammed Tawfeeq,


“Track ng a Tra l of H stor cal Obl terat on: ISIS Trumpets Destruct on
of N mrud”, CNN, 14 N san 2015,
http://ed t on.cnn.com/2015/03/09/world/ raq- s s-her tage/ n-
dex.html, 18 Ek m 2017’ de er ş ld . ıo6- Kenneth Pomeranz, The
Great D vergence: Ch na, Europe and the Mak ng of the Modern
World Economy (Pr nceton, Oxford: Pr nceton Un vers ty Press,
2001), s. 36-8.

14. Kenneth Pomeranz, The Great D vergence: Ch na, Europe and


the Mak ng of the Modern World Economy (Pr nceton, Oxford:
Pr nceton Un vers ty Press, 2001), s. 36-8.

15. “ISIS Leader Calls for Musl ms to Help Bu ld Islam c State n


Iraq”, CBCNEWS, ı Temmuz 2014,
http://www.cbc.ca/news/world/ s s-leader-calls-fbr-musl ms-to-help-
bu ld- slam c-state- n- raq-1.2693353, 18 Ek m 2017'de er ş ld ;
Mark Townsend, “What Happened to the Br t sh Med cs Who Went to
Work for ISIS?”, Guard an, 12 Temmuz 2015,
https://www.theguard an.com/world/2015/ jul/12/br t sh-med cs- s s-
turkey- slam c-state, 18 Ek m 2017'de er ş ld .

7. MİLLİYETÇİLİK

ı. Franc s Fukuyama, Pol t cal Order and Pol t cal Decay: From the
Industr al Revolut on to the Global zat on of Democracy (New York:
Farrar, Straus & G roux, 2014).
2. Ashley K llough, “Lyndon Johnson's ‘Da sy' Ad, Wh ch Changed
the World of Pol t cs, Turns 50”, CNN, 8 Eylül 2014,
http://ed t on.cnn.com/2014/09/07/pol -t cs/da sy-ad-turns-
50/ ndex.html, 19 Ek m 2017'de er ş ld .

3. “Cause-Spec f c Mortal ty: Est mates for 2000-2015'', World


Health Organ zat on,
http://www.who. nt/health nfo/global_burden_d sease/est mates/en/
ndex .html, 19 Ek m 2017'de er ş ld .

4. Dav d E. Sanger ve W ll am J. Broad, “To counter Russ a, US


s gnals nuclear arms are back n a b g way”, New York T mes, 4
Şubat 2018, https://www.nyt -mes.com/2018/02/04/us/pol t cs/trump-
nuclear-russ a.html, 6 Şubat 2018'de er ş ld ; US Department of
Defense, “Nuclear Posture Rev ew 2018'’,
https:// www.defense.gov/News/Spec al-Reports/0218_npr/ 6 Şubat
2018'de er ş ld ; Jenn fer Hansler, “Trump Says He Wants Nuclear
Arsenal n ‘T p-Top Shape', Den es Des re to Increase Stockp le”,
CNN, 12 Ek m 2017,
http://ed t on.cnn. com/2017/ o/ /pol t cs/nuclear-arsenal-
trump/ ndex.html, 19 Ek m 2017'de er ş ld ; J m Garamone, “DoD
Off c al: Nat onal Defense Strategy W ll Enhance Deterrence”,
Department of Defense News, Defense Med a Act v ty, 19 Ocak
2018, https://www.defense.gov/News/Art cle/Art cle/1419045/dod-
off c al-nat onal-defense-strategy-w ll-rebu ld-dom nance-enhance-
deterrence/, 28 Ocak 2018' de er ş ld .

5. M chael Mandelbaum, M ss on Fa lure: Amer ca and the World n


the Post-Cold War Era (New York: Oxford Un vers ty Press, 2016).

6. El zabeth Kolbert, F eld Notes from a Catastrophe (Londra:


Bloomsbury, 2006); El zabeth Kolbert, The S xth Ext nct on: An
Unnatural H story (Londra: Bloomsbury, 2014); W ll Steffen vd.,
“Planetary Boundar es: Gu d ng Human Development on a Chang ng
Planet”, Sc ence 347:6223, 13 Şubat 2015, DOI:
10.1126/ sc ence.1259855.
7. John Cook vd., “Quant fy ng the Consensus on Anthropogen c
Global Warm ng n the Sc ent f c L terature”, Env ronmental Research
Letters 8:2 (2013); John Cook vd., “Consensus on Consensus: A
Synthes s of Consensus Est mates on Human-Caused Global
Warm ng”, Env ronmental Research Letters 11:4 (2016); Andrew
Gr ff n, “15,000 Sc ent sts G ve Catastroph c Warn ng about the
Fate of the World n New ‘Letter to Human ty”’, Independent, 13
Kasım 2017, http:// www. ndependent.co.uk/env ronment/letter-to-
human ty-warn ng-cl mate-change-global-warm ng-sc ent sts-un on-
concerned-a8052481.html, 8 Ocak 20 8’de er ş ld ; Just n Worland,
“Cl mate Change Is Already Wreak ng Havoc on Our Weather,
Sc ent sts F nd”, T me, 15 Aralık 2017,
http://t me.com/5064577/ cl mate-change-arct c/, 8 Ocak 20 8'de
er ş ld .

8. R chard J. M llar vd., “Em ss on Budgets and Pathways


Cons stent w th L m t ng Warm ng to 1.5 C”, Nature Geosc ence 10
(2017), s. 741-7; Joer Rogelj vd., “D fferences between Carbon
Budget Est mates Unraveled”, Nature Cl mate Change 6 (2016),
245-52; Akshat Rath , “D d We Just Buy Decades More T me to H t
Cl mate Goals”, Quartz, 21 Eylül 2017, https://qz.com/1080883/the-
breathtak ng-new-cl mate-change-study-hasnt-changed-the-urgency-
w th-wh ch-we-must-reduce-em ss ons/, ıı Şubat 20 8’de er ş ld ; Roz
P dcock, “Carbon Br ef ng: Mak ng Sense of the IPCC’s New Carbon
Budget”, Carbon Br ef, 23 Ek m 2013,
https://www.carbonbr ef.org/carbon-br ef ng-mak ng-sense-of-the-
pccs-new-carbon-budget, ıı Şubat 2018'de er ş ld .

9. J anp ng Huang vd., “Accelerated Dryland Expans on under


Cl mate Change”, Nature Cl mate Change 6 (2016), s. 166-71;
Thomas R. Knutson, “Trop cal Cyclones and Cl mate Change”,
Nature Geosc ence 3 (20 0), s. 57-63; Edward Hanna vd., “Ice-
Sheet Mass Balance and Cl mate Change”, Nature 498 (2013), s.
51-9; T m Wheeler ve Joach mvon Braun, “Cl mate ChangeImpacts
on Global Food Secur ty”, Sc ence 341:6145 (2013), s. 508-13; A. J.
Chall nor vd., “A Meta-Analys s of Crop Y eld under Cl mate Change
and Adaptat on”, Nature Cl mate Change
4 (2014), s. 287-91; El sabeth L ngren vd., “Mon tor ng EU Emerg ng
Infect ous D sease R sk Due to Cl mate Change”, Sc ence 336:6080
(2012), s. 418-19; Frank B ermann ve Ingr d Boas, “Prepar ng for a
Warmer World: Towards a Global Governance System to Protect
Cl mate Change”, Global Env ronmental Pol t cs I0: (2010), s. 60-88;
JeffGoodell, The Water W ll Come: R s ng Seas, S nk ng C t es and
the Remak ng of the C v l zed World (New York: L ttle, Brown and
Company, 2017); Mark Lynas, S x Degrees: Our Future on a Hotter
Planet (Wash ngton: Nat onal Geograph c, 2008); Naom Kle n, Th s
Changes Everyth ng: Cap tal sm vs. Cl mate (New York: S mon &
Schuster, 2014); Kolbert, The S xth Ext nct on, age.

10. Johan Rockström vd., “A Roadmap for Rap d


Decarbon zat on’’, Sc ence 355:6331, 23 Mart 2017, DOI:
o. 26/sc ence.aah3443.

11. Inst tut on ofMechan cal Eng neers, Global Food: Waste Not,
Want Not (Londra: Inst tut on of Mechan cal Eng neers, 2013), s. 12.

12. Paul Shap ro, Clean Meat: How Grow ng Meat W thout An mals
W ll Revolut on ze D nner and the World (New York: Gallery Books,
2018).

13. “Russ a's Put n Says Cl mate Change n Arct c Good for
Economy,” CBS News, 30 Mart 2017,
http://www.cbc.ca/news/technology/russ a-put n-cl -mate-change-
benef c al-economy-1.4048430, Mart 2018’ de er ş ld ; Ne-ela
Banerjee, “Russ a and the US Could be Partners n Cl mate
Change Inact on,” Ins de Cl mate News, 7 Şubat 2017,
https:// ns decl matenews.org/ news/06022017/russ a-vlad m r-put n-
donald-trump-cl mate-change-par s-cl mate-agreement, Mart
2018'de er ş ld ; Noah Sm th, “Russ a W ns n a Retreat on Cl mate
Change'’, Bloomberg V ew, 15 Aralık 2016, https://www.blo-
omberg.com/v ew/art cles/2016-12-15/russ a-w ns- n-a-retreat-on-
cl mate-change, Mart 2018’de er ş ld ; Gregg Easterbrook, “Global
Warm ng: Who Loses—and Who W ns?”, Atlant c (N san 2007),
https://www.theat-lant c.com/magaz ne/arch ve/2007/04/global-
warm ng-who-loses-and-who-w ns/305698/, Mart 2018'de er ş ld ;
Quent n Buckholz, “Russ a and Cl mate Change: A Loom ng Threat”,
D plomat, 4 Şubat 2016, https://thed plomat. com/20l6/02/russ a-and-
cl mate-change-a-loom ng-threat/, Mart 2018'de er ş ld .

14. Br an Eckhouse, Ar Natter ve Chr stopher Mart n, “Pres dent


Trump slaps tar ffs on solar panels n major blow to renewable
energy”, 22 Ocak 2018, http://t me.com/5 3472/donald-trump-solar-
panel-tar ff/, 30 Ocak 2018’de er ş ld .

15. M randa Green ve Rene Marsh, “Trump Adm n strat on Doesn't


Want to Talk about Cl mate Change”, CNN, 13 Eylül 2017,
http://ed t on.cnn.com/2017/09/12/

pol t cs/trump-d mate-change-s lence/ ndex.html, 22 Ek m 2017'de


er ş ld ; Lyd a Sm th, “Trump Adm n strat on Deletes Ment on of
'Cl mate Change' from Env ronmental Protect on Agency's Webs te”,
Independent, 22 Ek m
2017, http://www. ndependent.co.uk/news/world/amer cas/us-
pol t cs/donald-trump-adm n strat on-cl mate-change-deleted-
env ronmental-protect on-agency-webs te-a8012581.html, 22 Ek m
2017'de er ş ld ; Alana Abramson, “No, Trump St ll Hasn’t Changed
H s M nd About Cl mate Change After Hurr cane Irma and Harvey”,
T me, ıı Eylül 2017, http://t me.com/4936507/donald-trump-cl mate-
change-hurr cane- rma-hurr cane-harvey/, 22 Ek m 2017'de er ş ld .

16. “Treaty Establ sh ng A Const tut on for Europe”, European


Un on, https://euro-

pa.eu/european-
un on/s tes/europaeu/f les/docs/body/treaty_establ sh ng_a_
const tut on_for_europe_en.pdf, 23 Ek m 2017'de er ş ld .

8. DİN

ı. Bernard S. Cohn, Colon al sm and Its Forms of Knowledge: The


Br t sh n Ind a (Pr nceton: Pr nceton Un vers ty Press, 1996), s. 148.
2. “Encycl cal Letter Laudato S ' of the Holy Father Franc s on Care
for Our Common Home”, The Holy See,
http://w2.vat can.va/content/francesco/en/encycl -
cals/documents/papa-francesco_20 50524_enc cl ca-laudato-s .html,
3 Aralık 2017'de er ş ld .

3. İlk olarak Freud tarafından 930tar hl “C v l zat on and Its


D scontents” adlı yazıda ortaya atılmıştır: S gmund Freud,
C v l zat on and Its D scontents, çev. James Strachey (New York: W.
W. Norton, 1961), s. 61 [Türkçes : Uygarlığın Huzursuzluğu, çev.
Haluk Barışcan, Istanbul: Met s Yayınları, 6 basım, 2018).

4. lan Buruma, Invent ng lapan, 1853-1964 (New York: Modern


L brary, 2003).

5. Robert Axell, Kam kaze: Japan's Su c de Gods (Londra:


Longman, 2002).

6. Charles K. Armstrong, “Fam l sm, Soc al sm and Pol t cal


Rel g on n North Korea”, Total tar an Movements and Pol t cal
Rel g ons 6:3 (2005), s. 383-94; Dan el Byman ve Jenn fer L nd,
“Pyongyang's Surv val Strategy: Tools of Author tar an Control n
North Korea”, Internat onal Secur ty 35:1 (2010), s. 44-74;
Paul French, North Korea: The Parano d Pen nsula, 2. ed. (Londra,
New York: Zed Books, 2007); Andre Lankov, The Real North Korea:
L fe and Pol t cs n the Fa led Stal n st Utop a (Oxford: Oxford
Un vers ty Press, 20 5); Young Whan K hl, “Stay ng Power of the
Soc al st 'Herm t K ngdom'”, Hong Nack K m ve Young Whan K hl
(eds.), North Korea: The Pol t cs of Reg me Surv val (New York:
Routledge, 2006) ç nde, s. 3-36.

9. GÖÇ

ı. “Global Trends: Forced D splacement n 2016”, UNHCR,


http://www.unhcr. org/5943e8a34.pdf, n Ocak 2018'de er ş ld .

2. Lauren Gamb n , “Trump Pans Imm grat on Proposal as Br ng ng


People from 'Sh thole Countr es”', Guard an, 12 Ocak 2018,
https://www.theguard an.com/ us-news/2018/jan/ /trump-pans-
mm grat on-proposal-as-br ng ng-people-from-sh thole-countr es, n
Şubat 2018'de er ş ld .

3. Tal Kopan, “What Donald Trump Has Sa d about Mex co and


V ce Versa”, CNN, 31 Ağustos 2016,
https://ed t on.cnn.com/2016/08/31/pol t cs/donald-trump-mex co-
statements/ ndex.html, 28 Şubat 2018'de er ş ld .

10. TERÖRİZM

1. http://www.telegraph.co.uk/news/o/many-people-k lled-terror st-


attacks-uk/; Nat onal Consort um for the Study of Terror sm and
Responses to Terror sm (START) (2016), Global Terror sm Database
[Ver dosyası]. https://www.start. umd.edu/gtd adres nden çek ld ;
http://www.cnsnews.com/news/art cle/su-san-jones/ 774-number-
terror-attacks-worldw de-dropped- 3-20 5;
http:// www.datagraver.com/case/people-k lled-by-terror sm-per-year-
n-western-europe-1970-2015;
http://www.jew shv rtuall brary.org/stat st cs-on- nc dents-of-terror sm-
worldw de; Gary LaFree, Laura Dugan ve Er n M ller, Putt ng
Terror sm n Context: Lessonsfrom the Global Terror sm Database
(Londra: Routledge, 2015); Gary LaFree, “Us ng open source data to
counter common myths about terror sm”, Cr m nolog sts on Terror sm
and Homeland Secur ty, ed. Br an Forst, Jack Greene ve J m Lynch,
(Cambr dge: Cambr dge Un vers ty Press, 2011), s. 411-42; Gary
LaFree, “The Global Terror sm Database: Accompl shments
and challenges”, Perspect ves on Terror sm 4 (2010), s. 24-46; Gary
LaFree ve Laura Dugan, “Research on terror sm and counter ng
terror sm”, Cr me and Just ce: A Rev ew of Research (Ch cago:
Un vers ty of Ch cago Press, 2009), ed. M. Tonry, s. 413-77; Gary
LaFree ve Laura Dugan, “Introduc ng the global terror sm database”,
Pol t cal V olence and Terror sm 19 (2007), s. 181-204.

2. “Deaths on the roads: Based on the WHO Global Status Report


on Road Safety 2015”, World Health Organ zat on, 26 Ocak 2016'da
er ş ld ; https://wonder.cdc.gov/mcd- cd o.html; “Global Status Report
on Road Safety 2013”, World Health Organ zat on;
http://gamapserver.who. nt/gho/ nte ract ve_c
harts/road_safety/road_traff c_ deaths/atlas.h t m
l; http://www.who. nt/v olence_ njury_prevent on/road_safety_status/2
013/en/;

http://www.newsweek.com/20 5-brought-b ggest-us-traff c-death-


ncrease-

50-years-427759.

3. http://www.euro.who. nt/en/health-top cs/noncommun cable-


d seases/d abe-tes/data-and-stat st cs;
http://apps.who. nt/ r s/b tstream/ıo665/20487 /
ı/978924 565257_ eng.pdf?ua= ;
https://www.theguard an.com/env ronment/20 6/sep/27/more-than-
m ll on-d ed-due-a r-pollut on-ch na-one-year.

4. Bu savaş ç n ayrıntılı b lg ç n bkz. Gary Sheff eld, Forgotten


V ctory: The F rst World War. Myths and Real ty (Londra: Headl ne,
2001), s. 137-64.

5. “V ct ms of Palest n an V olence and Terror sm s nce September


2000”, Israel M n stry of Fore gn Affa rs,
http://mfa.gov. l/MFA/Fore gnPol cy/Terror sm/ Palest n an/Pages/V ct
ms%20of%20Palest n an%20V olence%20and%20Ter-
ror sm%20s nc.aspx, 23 Ek m 2017'de er ş ld .

6. “Car Acc dents w th Casualt es, 2002”, Central Bureau


ofStat st cs
[İbran ce], http://www.cbs.gov. l/www/publ cat ons/acc o2/acc o2h.pdf,
23 Ek m 2017'de er ş ld .

7. 'Pan Am Fl ght 103 Fast Facts”, CNN, 16 Aralık 2016,


http://ed t on.cnn. com/20 3/09/26/world/pan-am-fl ght- 03-fast-
facts/ ndex.html, 23 Ek m 2017’de er ş ld .

8. Tom Templeton ve Tom Lumley, “9/n n Numbers”, Guard an, 8


Ağustos
2002, https://www.theguard an.com/world/2002/aug/18/usa.terror sm,
23 Ek m 20 7'de er ş ld .

9. Ian Westwell ve Denn s Cove (ed.), H story of World War l, C lt 2


(New York: Marshall Cavend sh, 2002), 43 . Isonzo ç n bkz. John R.
Sch ndler, lsonzo: The Forgotten Sacr f ce of the Great War
(Westport: Praeger, 200 ), s. 2 7- 8.

ıo. Serg o Cat gnan , Israel Counter-Insurgency and the Int fadas:
D lemmas of a Convent onal Army (Londra: Routledge, 2008).

ıı. “Reported Rapes n France Jump 8% n F ve Years”, France 24,


ıı Ağustos 20 5,

http://www.france24.com/en/20 508 -reported-rapes-france-jump- 8-


f ve-years, ıı Ocak 20 8'de er ş ld .

11. SAVAŞ

ı. Yuval Noah Harar , Homo Deus: A Br ef H story of Tomorrow (New


York: Har-perColl ns, 2017), s. 14-19; “Global Health Observatory
Data Repos tory, 2012”, World Health Organ zat on,
http://apps.who. nt/gho/data/node.ma n. RCODWORLD?lang=en, 16
Ağustos 2015'te er ş ld ; “Global Study on Hom c de, 2013”, UNDOC,
http://www.unodc.org/documents/gsh/pdfs/2014_GLO-

BAL_HOMICIDE_BOOK_web.pdf; 16 Ağustos 2015'te er ş ld ;


http://www.
who. nt/health nfo/global_burden_d sease/est mates/en/ ndexı.html.

2. “World M l tary Spend ng: Increases n the USA and Europe,


Decreases n O l-Export ng Countr es'', Stockholm Internat onal
Peace Research Inst tute, 24 N san 2017,
https://www.s pr .org/med a/press-release/2017/world-m l tary-
spend ng- ncreases-usa-and-europe, 23 Ek m 2017'de er ş ld .

3.
http://www.nat onalarch ves.gov.uk/battles/egypt/popup/telel4.htm.
4. Spencer C. Tucker (der.), The Encycloped a of the Mex can-
Amer can War: A Pol t cal, Soc al and M l tary H story (Santa
Barbara: ABC-CLIO, 2013), s. 131.

5. Ivana Kottasova, “Put n Meets X : Two Econom es, Only One to


Envy”, CNN, 2 Temmuz 2017,
http://money.cnn.com/2017/07/02/news/economy/ch na-russ a-put n-
x -meet ng/ ndex.html, 23 Ek m 2017’de er ş ld .

6. Gayr saf yurt ç hasıla, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF)


stat st kler ne göre, satın alma gücü par tes temel alınarak
hesaplanır: Internat onal Monetary Fund, “Report for Selected
Countr es and Subjects, 2017'',
https://www. mf.org/external/pubs/ft/weo/2017/02/weodata/ ndex.asp
x, 27 Şubat 2018'de er ş ld .

7. http://www.bus ness ns der.com/ s s-mak ng-50-m ll on-a-month-


from-o l-sales-2015-ıo.

8. Ian Buruma, Invent ng Japan (Londra: We denfeld & N colson,


2003); Er Hotta, Japan 1941: Countdown to Infamy (Londra:
V ntage, 2014).

12. ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK

1. http://www.anc entpages.com/2015/1o/19/1o-remarkable-
anc ent- nd an-sages-fam l ar-w th-advanced-technology-sc ence-
long-before-modern-era/; h
ttps://www.h ndujagrut .org/art cles/31.html;
http://mcknowledge. nfo/abo-ut-vedas/what- s-ved c-sc ence/.

2. Bu sayılar ve oran aşağıdak l nkte yer alan graf kte açıkça


görüleb l r: Conrad Hackett ve Dav d McClendon, “Chr st ans Rema n
World’s Largest Rel g ous Group, but They Are Decl n ng n Europe”,
Pew Research Center, 5 N san
2017, http://www.pewresearch.org/fact-tank/2017/04/05/chr st ans-
rema n-worlds-largest-rel g ous-group-but-they-are-decl n ng- n-
europe/, 13 Kasım 2017'de er ş ld .
3. Jonathan Ha dt, The R ghteous M nd: Why Good People Are
D v ded by Pol t cs and Rel g on (New York: Pantheon, 2012);
Joshua Greene, Moral Tr bes: Emot on, Reason, and the Gap
Between Us and Them (New York: Pengu n Press, 2013).

4. Marc Bekoffve Jess ca P erce, “W ld Just ce - Honor and


Fa rness amongBe-asts at Play”, Amer can Journal of Play 1:4
(2009), s. 451-75.

5. Frans de Waal, Our lnnerApe (Londra: Granta, 2005), 5 Bölüm.

6. Frans de Waal, Bonobo: The Forgotten Ape (Berkeley:


Un vers ty of Cal forn a Press, 1997), 157.

7. Bu h kâye, 2oıo yılında D sneynature tarafından yayınlanan


Ch mpanzee başlıklı belgesel n konusu oldu.

8. M. E. J. R chardson, Hammurab ’s Laws (Londra, New York:


T&T Clark Internat onal, 2000), s. 29-31.

9. Loren R. F sher, The Eloquent Peasant, 2. baskı (Eugene:


W pf& Stock Publ shers, 2015).

ıo. Bazı hahamlar, y ne Talmud'un t p k söylemler n n mar fet ne


yaslanarak, Yahud olmayan b r n n hayatını kurtarmak ç n Şabat
kurallarının hlal ed lmes ne z n verm şt r. Bu hahamlar, Yahud ler n
Yahud olmayanların hayatını kurtarmaktan ger durdukları takd rde,
bunun Yahud olmayanları kızdırarak onların Yahud lere
saldırmalarına ve Yahud ler öldürmeler ne neden olacağını dd a
etm şt r. Ne var k , bu dd a b le Yahud ler n ve Yahud olmayanların
hayatlarına atfed len farklı değerler b r kere daha vurgular.

11. Cather ne N xey, The Darken ng Age: The Chr st an Destruct on


of the Class cal World (Londra: Macm llan, 2017).

12. Charles Allen, Ashoka: The Search for Ind a's Lost Emperor
(Londra: L ttle, Brown, 2012), s. 412-13.
13. Clyde Pharr vd. (der.), The Theodos an Code and Novels, and
the S rmond an Const tut ons (Pr nceton: Pr nceton Un vers ty Press,
1952), s. 440, 467-71.

14. Age., özell kle s. 472-3.

15. Sof e Rem jsen, TheEndof Greek Athlet cs n Late Ant qu ty


(Cambr dge: Cambr dge Un vers ty Press, 2015), s. 45-51.

16. Ruth Schuster, “Why Do Jews W n So Many Nobels?”,


Haaretz, 9 October 2013,
https://www.haaretz.com/jew sh/newsZ1.551520, 13 Kasım 2017' de
er ş ld .

13. TANRI

ı. L ll an Faderman, The Gay Revolut on: The Story of the Struggle


(New York: S mon & Schuster, 2015).

Ela ne Scarry, The Body n Pa n: The Mak ng and Unmak ng of the


World (New York: Oxford Un vers ty Press, 1985).

14. LAİKLİK

ı. Jonathan H. Turner, Incest: Or g ns of the Taboo (Boulder:


Parad gm Publ shers, 2005); Robert J. Kelly vd., “Effects of Mother-
Son Incest and Pos t ve Percept ons of Sexual Abuse Exper ences
on the Psychosoc al Adjustment of Cl n c-Referred Men”, Ch ld
Abuse & Neglect 26:4 (2002), s. 425-41; M re lle Cyr vd.,
“Intrafam l al Sexual Abuse: Brother-S ster Incest Does Not
D ffer from Father-Daughter and Stepfather-Stepdaughter Jncest”,
Ch ld Abuse & Neglect 26:9 (2002), s. 957-73; Sandra S. Stroebel,
“Father-Daughter Incest: Data from an Anonymous Computer zed
Survey”, journal of Ch ldSexualAbu-se 21:2 (2010), s. 176-99.

15. CEHALET
ı. Steven A. Sloman ve Ph l p Fernbach, The Knowledge Illus on:
Why We Never Th nk Alone (New York: R verhead Books, 2017);
Greene, Moral Tr bes, age.

2. Sloman ve Fernbach, The Knowledge Illus on, age., s. 20.

3. El Par ser, The F lter Bubble (Londra: Pengu n Books, 2012);


Greene, Moral Tr bes, age.

4. Greene, Moral Tr bes, age.; Dan M. Kahan, “The Polar z ng


Impact of Sc ence L teracy and Numeracy on Perce ved Cl mate
Change R sks’’, Nature Cl mate Change 2 (2012), s. 732-5. Aks
yönde b r görüş ç n bkz. Soph e Guy vd., “Invest gat ng the Effects of
Knowledge and Ideology on Cl mate Change Bel efs”, European
Journal of Soc al Psychology 44:5 (2014), 421-9.

5. Arl e Russell Hochsch ld, Strangers n The r Own Land: Anger


and Mourn ng on theAmer can R ght(NewYork: The New Press,
2016).

16. ADALET

ı. Greene, Moral Tr bes, age.; Robert Wr ght, The MoralAn mal


(NewYork: Pantheon, 1994).

2. Kelsey T mmerman, Where Am I Wear ng?: A Global Tour of the


Countr es, Factor es, and People That Make Our Clothes (Hoboken:
W ley, 2012); Kelsey T mmerman, Where Am I Eat ng?: An
Adventure Through the Global Food Economy (Hoboken: W ley,
2013).

3. Ren Eddo-Lodge, Why I Am NoLonger Talk ng to Wh te


PeopleAbout Race (Londra: Bloomsbury, 2017); Ta-Neh s Coates,
Between the World and Me (Melbourne: Text Publ sh ng Company,
2015).

4. Jos e Ensor, ‘“Everyone n Syr a Is Bad Now’’, Says UN War


Cr mes Prosecutor as She Qu ts Post’, New York T mes, 17 Ağustos
2017, http://www.telegraph.eo.uk/ news/2017/08/07/everyone-syr a-
bad-now-says-un-war-cr mes-prosecutor-qu ts-post/, 18 Ek m
2017’de er ş ld .

5. (Drneğ n Helena Sm th, “Shock ng Images of Drowned Syr an


Boy Show Trag c Pl ght of Refugees”, Guard an, 2 September 2015,
https://www.theguard an. com/world/20 5/sep/02/shock ng- mage-of-
drowned-syr an-boy-shows-trag c-pl ght-of-refugees, 18 Ek m
2017’de er ş ld .

6. T. Kogut ve 1. R tov, “The s ngular ty effect of dent f ed v ct ms n


separate and jo nt evaluat ons”, Organ zat onal Behav or and Human
Dec s on Processes 97:2 (2005), s. 106-16; D. A. Small ve G.
Loewenste n, “Help ng a v ct m or help ng the v ct m: Altru sm and
dent f ab l ty”, Journal of R sk and Uncerta nty 26:1 (2003), s. 5-16;
Greene, Moral Tr bes, age., s. 264.

7. Russ Alan Pr nce, “Who Rules the World?”, Forbes, 22 Temmuz


2013, https://www.forbes.com/s tes/russalanpr nce/2013/07/22/who-
rules-the-world/#63c9e3 d7625, 18 Ek m 2017’de er ş ld .

17. HAKİKAT SONRASI

ı. Jul an Borger, “Put n Offers Ukra ne Ol ve Branches Del vered by


Russ an Tanks”, Guard an, 4 Mart 2014,
https://www.theguard an.com/world/2014/ mar/04/put n-ukra ne-ol ve-
branches-russ an-tanks, 11 Mart 2018’de er ş ld .

2. Serh Plokhy, Lost K ngdom: The Questfor Emp re and the


Mak ng of the Russ an Nat on (New York: Bas c Books, 2017);
Snyder, The Road to Unfreedom, age.

3. Matthew Par s, Matthew Par s' Engl sh H story, çev. J. A. Gyles,


3. c lt (Londra: Henry G. Bohn, 1854), s. 138-41; Patr c a Healy
Wasyl w, Martyrdom, Murder and Mag c: Ch ld Sa nts and The r Cults
n Med eval Europe (New York: Peter Lang, 2008), s. 123-5.
4. Cec l a Kang ve Adam Goldman, “In Wash ngton P zzer a Attack,
Fake News Brought Real Guns”, New Y’ork T mes, 5 Aralık 2016,
https://www.nyt mes. com/2016/12/05/bus ness/med a/comet-p ng-
pong-p zza-shoot ng-fake-news-consequences.html, 12 Ocak
2018’de er ş ld .

5. Leonard B. Gl ck, Abrahams He rs: Jews and Chr st ans n


Med eval Europe (Syracuse: Syracuse Un vers ty Press, 999), s.
228-9.

6. Anthony Bale, “Afterword: V olence, Memory and the Traumat c


M ddle Ages”, Chr st ans and Jews n Angev n England: The York
Massacre of 1190, Narrat ve and Contexts, ed. Saralı Rees Jones ve
Seth na Watson (York: York Med eval Press, 20 3), s. 297.

7. Bu alıntı, duruma uygun b r şek lde, Goebbels’e atfed lse de ne


ben ne de araştırma as stanlarım Goebbels' n böyle b r şey
söyled ğ n ya da yazdığını tey t edeb ld k.

8. H lmar Hoffman, The Tr umph of Propaganda: F lm and Nat onal


Soc al sm, 19331945 (Prov dence: Berghahn Books, 1997), s. 140.

9. Lee Hockstader, “From A Ruler’s Embrace To A L fe In


D sgrace”, Wash ngton Post, ıo March 1995, 29 Ocak 2018’de
er ş ld .

ıo. Thomas Pakenham, The Scramble for Afr ca (Londra: We denfeld


& N colson, 1991), s. 616-17.

18. BİLİMKURGU

ı. Aldous Huxley, Brave New World (Londra: V ntage, 2017), XVII.


Bölüm [Türkçes : Cesur Yen Dünya, çev. Üm t Tosun, İstanbul: İthak
Yayınları, 24. Baskı, 2018].

19. EĞİTİM
ı. Wayne A. W egand ve Donald G. Dav s (der.), Encycloped a of
L brary H story (New York, Londra: Garland Publ sh ng, 1994), s.
432-3.

2. Ver ty Sm th (der.), Conc se Encycloped a of Lat n Amer can


L terature (Londra, NewYork: Routledge, 2013), s. 142, 180.

3. Cathy N. Dav dson, The New Educat on: How to Revolut on ze


the Un vers ty to Prepare Students for a World n Flux (New York:
Bas c Books, 2017); Bern e Tr ll ng, 21st Century Sk lls: Learn ng for
L fe n Our T mes (San Franc sco: Jossey-Bass, 2009); Charles
K vunja, “Teach ng Students to Learn and to Work Well w th 21st
Century Sk lls: Unpack ng the Career and L fe Sk lls Doma n of
the New Learn ng Parad gm'', Internat onal Journal of H gher
Educat on 4:1 (2015). P2 ' n nternet sayfası ç n bkz. “P21
Partnersh p for 21st Century Learn ng”, http://www.p21.org/our-
work/4cs-research-ser es, 12 Ocak 2018'de er ş ld . Yne pedagoj k
yöntemler n uygulanmasına l şk n b r örnek ç n örneğ n bkz.
US Nat onal Educat on Assoc at on'ın yayınladığı doküman:
“Prepar ng 21st Century Students for a Global Soc ety”, NEA,
http://www.nea.org/assets/docs/A-Gu de-to-Four-Cs.pdf, 21 Ocak
2018'de er ş ld .

4. Maddala ne Ansell, “Jobs for L fe Are a Th ng of the Past. Br ng


On L felong Learn ng”, Guard an, 31 Mayıs 2016,
https://www.theguard an.com/h gher-educat on-
network/20 6/may/3 /jobs-for-l fe-are-a-th ng-of-the-past-br ng-on-
l felong-learn ng.

5. Er k B. Bloss vd., “Ev dence for Reduced Exper ence-Dependent


Dendr t c Sp ne Plast c ty n the Ag ng Prefrontal Cortex”, Journal of
Neurosc ence 31:21 (2011): s. 7831-9; M r am Matamales vd.,
“Ag ng-Related Dysfunct on of Str atal Chol nerg c Interneurons
Produces Confl ct n Act on Select on'’, Neuron 90:2 (2016), s. 362-
72; Mo Costand , “Does your bra n produce new cells? A skept cal
v ew of human adult neurogenes s”, Guard an, 23 Şubat 2012,
https://www. theguard an.com/sc ence/neuroph losophy/2012/feb/23/
bra n-new-cells-adult-neurogenes s, 17 Ağustos 2017’ de er ş ld ;
G anlu g Mong llo, S mon Rumpel ve Yonatan Loewenste n, “Intr ns c
volat l ty ofsynapt c connect ons - a challenge to the synapt c trace
theory of memory”, Current Op n on n Neurob ology 46 (2017), s. 7-
13.

20. ANLAM

ı. Kar Marx ve Fr edr ch Engels, The Commun st Man festo (Londra,


New York: Verso, 2012), s. 34-5 [Türkçes : Komün st Man festo, çev.
Tanıl Bora, (İstanbul: İlet ş m Yayınları, 2018) s. 52].

2. Age., s. 35.

3. Raoul Wootl f, “Netanyahu Welcomes Envoy Fr edman to


‘Jerusalem, Our Eternal Cap tal’”, T mes of Israel, 16 Mayıs 2017,
https://www.t mesof srael. com/netanyahu-welcomes-envoy-
fr edman-to-jerusalem-our-eternal-cap tal/, 12 Ocak 2018'de er ş ld ;
Peter Beaumont, “Israel M n ster's Jerusalem Dress Proves
Controvers al n Cannes”, Guard an, 18 Mayıs 2017,
https://www.thegu-ard an.com/world/2017/may/18/ srael -m n ster-
m r -regev-jerusalem-dress-controvers al-cannes, 12 Ocak 2018'de
er ş ld ; Lahav Harkov, “New 80-Major ty Jerusalem B ll Has
Loophole Enabl ng C ty to Be D v ded”, Jerusalem Post, 2 Ocak
2018, http://www.jpost.com/Israel-News/R ght-w ng-coal t on-passes-
law-allow ng-Jerusalem-to-be-d v ded-522627, 12 Ocak 2018'de
er ş ld .

4. K. P. Schroder ve Robert Connon Sm th, “D stant Future of the


Sun and Earth Rev s ted”, Monthly Not ces of the Royal Astronom cal
Soc ety 386:1 (2008), s. 155-63.

5. Özell kle bkz. Roy A. Rappaport, R tual and Rel g on n the


Mak ng of Human ty (Cambr dge: Cambr dge Un vers ty Press,
1999); Graham Harvey, R tual and Rel g ous Bel ef: A Reader (New
York: Routledge, 2005).

6. Hokus pokus sözü üzer ne en yaygın yorum bu ama başka


yorumlar da var: Lesl e K. Arnov ck, Wr tten Rel quar es (Amsterdam:
John Benjam ns Publ sh ng Company, 2006), s. 250, n.30.

7. Joseph Campbell, The Hero w th a Thousand Faces (Londra:


Fontana Press, 1993), s. 235.

8. X nzhong Yao, An Introduct on to Confuc an sm (Cambr dge:


Cambr dge Un vers ty Press, 2000), s. 190-9.

9. “Flag Code of Ind a, 2002”, Press Informat on Bureau,


Government of
Ind a, http://p b.n c. n/feature/feyr2002/fapr2002/f030420021.html, 13
Ağustos 2017'de er ş ld .

ıo. http://p b.n c. n/feature/feyr2002/fapr2002/fo30420021.html.

ıı. https://www.thenews.com.pk/latest/195493-Heres-why-Ind as-


tallest-flag-cannot-be-ho sted-at-Pak stan-border.

12. Stephen C. Poulson, Soc al Movements n Twent eth-Century


Iran: Culture, Ideology and Mob l z ng Frameworks (Lanham:
Lex ngton Books, 2006), s. 44.

13. Houman Sharshar (ed.), The Jews of Iran: The H story,


Rel g on and Culture of a Commun ty n the Islam c World (New York:
Palgrave Macm llan, 2014), s. 52-5; Houman M. Sarshar, Jew sh
Commun t es of Iran (New York: Encycloped a Iran ca Foundat on,
2011), s. 158-60.

14. Gers on Appel, The Conc se Code of Jew sh Law, 2. baskı,


(New York: KTAV Publ sh ng House, 1991), s. 191.

15. Özell kle bkz. Robert O. Paxton, The Anatomy of Fasc sm (New
York: V ntage Books, 2005).

16. R chard Gr ff ths, Fasc sm (Londra, New York: Cont nuum,


2005), s. 33.
17. Chr st an Goeschel, Su c de n the Th rd Re ch (Oxford: Oxford
Un vers ty Press, 2009).

18. “Par s attacks: What happened on the n ght”, BBC, 9 Aralık


2015, http:// www.bbc.com/news/world-europe-34818994, 13
Ağustos 2017’de er ş ld ; Anna Cara, “ISIS expresses fury over
French a rstr kes n Syr a; France says they w ll cont nue'’, CTV
News, 14 Kasım 2015, http://www.ctvnews.ca/ world/ s s-expresses-
fury-over-french-a rstr kes- n-syr a-france-says-they-w ll-cont nue-
1.2658642, 13 Ağustos 2017’de er ş ld .

19. Jean de Jo nv lle, The L fe of Sa nt Lou s n M. R. B. Shaw


(ed.), Chron cles of the Crusades (Londra: Pengu n, 1963), 243;
Jean de Jo nv lle, V e de sa nt Lou s, ed. Jacques Monfr n (Par s,
1995), 319. Bölüm, s. 156.

20. Ray W ll ams, “How Facebook Can Ampl fy Low Self-


Esteem/Narc ss sm/ Anx ety”, Psychology Today, 20 Mayıs 2014,
https://www.psychologyto-day.com/blog/w red-success/201405/how-
facebook-can-ampl fy-low-self-esteemnarc ss smanx ety, 17 Ağustos
2017'de er ş ld .

21. Mahasat patthana Sutta, 2. Bölüm, ı. Kısım, ed. V passana


Research Inst tute (Igatpur : V passana Research Inst tute, 2006), s.
12-13.

22. Age., s. 5.

23. G. E. Harvey, H story of Burma: From the Earl est T mes to o


March 1824 (Londra: Frank Cass & Co. Ltd, 1925), s. 252-60.

24. Br an Da zen V ctor a, Zen at War (Lanham: Rowman &


L ttlef eld, 2006); Buruma, Invent ng Japan, age.; Stephen S. Large,
“Nat onal st Extrem sm n Early Showa Japan: Inoue N ssho and the
‘Blood-Pledge Corps Inc dent’, 1932”, Modern As an Stud es 35:3
(2001), s. 533-64; W. L. K ng, Zen and the Way of the Sword: Arm ng
the Samura Psyche (New York: Oxford Un vers ty Press, 1993);
Danny Orbach, “A Japanese prophet: eschatology and ep stemology
n the thought of K ta Ikk ”, Japan Forum 23:3 (2oıı), s. 339-61.

25. “Facebook removes Myanmar monk's page for ‘ nflammatory


posts’ about Musl ms”, Scroll. n, 27 Şubat 2018,
https://amp.scroll. n/art cle/870245/ facebook-removes-myanmar-
monks-page-for- nflammatory-posts-about-musl ms, 4 Mart 2018’de
er ş ld ; Marella Oppenhe m, ‘“It only takes one terror st’: The
Buddh st monk who rev les Myanmar’s Musl ms”, Guard an, 12
Mayıs 2017, https://www.theguard an.com/global-
development/2017/ may/12/only-takes-one-terror st-buddh st-monk-
rev les-myanmar-musl ms-roh ngya-refugees-ash n-w rathu, 4 Mart
2018’de er ş ld .

26. Jerzy Lukowsk ve Hubert Zawadzk , A Conc se H story of


Poland (Cambr dge: Cambr dge Un vers ty Press, 2001), s. 163.

21. MEDITASYON
1. www.dhamma.org

2. Br tta K. Holzel vd., “How Does M ndfulness Med tat on Work?


Propos ng Mechan sms of Act on from a Conceptual and Neural
Perspect ve”, Perspect ves on Psycholog cal Sc ence 6:6 (2o ), s.
537-59; Adam Moore ve Peter Mal nowsk , “Med tat on, M ndfulness
and Cogn t ve Flex b l ty”, Consc ousness and Cogn t on 18:1 (2009),
s. 176-86; Alberto Ch esa, Raffaella Cala-t ve Alessandro Serrett ,
“Does M ndfulness Tra n ng Improve Cogn t ve Ab l t es? A
Systemat c Rev ew of Neuropsycholog cal F nd ngs”,
Cl n cal Psychology Rev ew 31:3 (2011), s. 449-64; Anto ne Lutz vd.,
“Attent on Regulat on and Mon tor ng n Med tat on”, Trends n
Cogn t ve Sc ences 12:4 (2008), s. 163-9; R chard J. Dav dson vd.,
“Alterat ons n Bra n and Immune Funct on Produced by M ndfulness
Med tat on”, Psychosomat c Med c ne 65:4 (2003), s. 564-70; Fadel
Ze dan vd., “M ndfulness Med tat on Improves Cogn t on:

Ev dence of Br ef Mental Tra n ng”, Consc ousness and Cogn t on


19:2 (2010), s. 597-605.

Dzn

Abbas hal feler 100 ABD 27, 29, 46, 72, 74, 83, 91, loo, 102,
104, 107, l , 117, 121-22, 127, 129, 134, 142,

146, 153, 155, 160-61, 164-69, 183, 215,

251

adalet 16, 179, 207, 209, 214 Afgan stan 106, 114, 149, 153, 164,
197 Afr ka 25, 29, 36, 68, 85, 105, 108, ııo, 137, 146-47, 160, 174-
75, 209, 211, 213, 228,

252
A sne Muharebes (1918) 154 Akhenaten, F ravun
180 alçakgönüllülük 171, 173, 184 Allah 108, 128-30, 188, 191, 249,
263 Almanya 25, 29, 30, 101, 111, 114, 137, 144, 161, 163-65,183,
211, 232, 267 AlphaZero 45-6, 124 Amos, peygamber 179 Amr tsar
katl amı (1919) 27 Andéol, Em l e 106 anlam 17, 54-55, 247-58

başarılı anlatılar 250-54, 257-58, 263-69 ve Bud zm 254, 274-


76 Apple (teknoloj ş rket ) 96, 168 arabalar 36, 38, 67, 71, 133, 261-
22 ve kazalar 31, 39, 65, 67-9, 154 otonom 38, 53 Arap Baharı 15

Arjuna (Bhagavadg ta'nın kahramanı) 247-49, 270

Aslan Kral (f lm) 248, 269 Asoka, H nt İmparatoru 181-82 Asya 105,
108, 252

I Asurlar 163

At na demokras s , ant k 101 avcı toplayıcılar 81, 94, 105, 111, 114,
144, 177, ' 205, 209-10, 212-14

I Avrupa 14, 28, 101, 108, ııo, 116, 137, 140, 142, 149-50, 154, 161,
177, 182, 188, 267 Avrupa B rl ğ 16, 23, 58, 60, 99, 100-01,

104, III, 117, 124, 136-37, 153, 161, 167 Avustralya 29, 65, 118, 142,
146, 174, 177, 216 ayrımcılık 212

ve d n 181, 187, 195 ve ırkçılık/kültürcülük 147-49 ve yapay zekâ 70,


76 Aztekler 174

■ Bab l İmparatorluğu 179 | Bangladeş 52, 250 | Batı Şer a 74, 210 |
Belç ka 107, 158

bey n 24, 37, 59, 62-3, 73, 83, 86, 144, 192,
212, 224, 240, 244-45, 281-83, 285 bey n yıkama 224-25 ;
b yok myasal algor tmalar 59, 77 ' Bhagavad G ta 247 1 Bhardwaj,
Mahar sh 173 j B l msel Devr m 182-83, 229 j b l mkurgu 63, 71, 77-
8, 120, 226-28, 230,

1 232, 242-43

. b l msel küll yat 226

b l nç 70, 77-8, 123, 185, 206, 285 ! I. Dünya Savaşı 26, 44, 47, 154,
163, 244 ! B rleş k Krallık 29, 58, 100, 104, 111, 117,
137, j 146,158,163-64,169

B rleşm ş M lletler 31, 105

İnsan Hakları Evrensel Beyannames 197

B smarck, Otto von 104 b yometr k sensörler 39, 61-3, 86,


97 b yoteknoloj 15-7, 19, 23-5, 32-3, 37, 47, 53, 60, 75, 82, 87, 89,
112, 121-22, 167, 198, 232, 246 blok z nc r 23-5 Bolşev k Devr m
(1917) 31 Bonapart, Napolyon 101, 169, 215, 259 Brez lya 22, 83,
105, 107, 120, 129 Brex t (2016) 22, 26, 28, 30, 58-9, 99, 104,
117 Br an'ın Hayatı (f lm) 177, 205 Br hadaranyaka Upan şad 258,
274 Buaz z , Muhammed 15 Bud zm 134, 175, 177, 184, 254, 274-
76 Bulgar stan 161 Burma 275-76

Bush, George W. 22, 160, 167, 169 Büyük Buhran 232 Büyük Kıtlık,
Ukrayna (1932-3) 47 Büyük Konstant n, Roma İmparatoru 181 büyük
ver 57-8, 60-1, 64-5, 73-4, 76, 79, 246

Cambr dge Analyt ca 86, 92 cehalet 185, 203-07, 210-12 b lg


yanılsaması 204 Ceng z Han 166, 169 c nsell k 13, 193 Chaucer,
Geoffrey 219 Canterbury H kâyeler 219 Ch gaku, Tanaka
276 Church ll, W nston 64, m, 225 Cl nton, B ll 22, 167 Cl nton,
H llary 25, 102, 219 Coca-Cola 62, 144, 221, 246
Çad 107, 120, 121 Çekya 188

çevre yasaları 119, 129, 131, 205, 211 ! Ç n 14, 26, 28-9, 74, 89,
105, 109, ııo, 116-17, ! 120-21, 133, 143, 153, 160-61, 163-65, 167

68, 174, 182

! Ç n Halk Kurtuluş Ordusu 163 ! Ç n Komün st Part s 22 ; çocuk


şç ler 47

Dan marka 100, 109, 188 Darw n, Charles 183 Türler n Köken 104

Davos Dünya Ekonom k Forumu 207

davranışsal ekonom 36

Dawk ns, R chard 58

Deep Blue (IBM' n satranç programı) 43

demokras ler 47, 74, 82, 206

dharma 260

d n 31-2, 69, 95, 103, 109-11, 126-36 D Tze tung 102 d ktatörlükler
47 d j tal 15, 79 I DNA 61, 75, 86 , doğal seç l m 68, 69, ıoo j Doğu
Afr ka 221 j Dünya Sağlık (Drgütü 38 , E

J ekoloj k kr z 17, 32, 112, 123 j ekonom 49, 58, 109, ııı, 117, 130,
131, 194, 242

ekonom kmodeller 32, 47-8, 50, 109, 164 el-Bağdad , Ebu Bek r
103 El-Ka de 155-56, 160-61

Emev hal feler 100 emperyal zm 28 Endonezya 30, 107, 109 eğ t m


46, 48, 51-3, 70, 75, 103, 114-16, 175, 183, 194, 196, 203-04, 212,
241, 244, 275, 283, 286
E nste n, Albert 58, 173, 182-83 El Salvador 22, 146 Engels,
Fr edr ch 242

Komün st Man festo 242, 250 eşc nsel evl l ğ 57 eşc nsell k 71,
193 eş tl k 75, 79, 81-2, 101, 141, 194 evr m 59, 178, 192-93, 209,
253 Evrensel temel gel r 50-1 Ex Mach na (f lm) 228

faş zm 15, 28, 220, 232, 265-67, 269 fedakârlık 264, 277,
278 fem n zm 228

Ferd nand, Archduke Franz 26, 28 Fernbach, Ph l p 204 fırsat


mal yet 160 F ld ş Sah l 107 F l p nler 127, 155 F l st nl ler 74, 105,
251 f lmler 63-5, 78, 105, 227-28, 266 f nansal kr z, küresel (2008)
163 F nland ya 51, 82

Fransa 27, 29, 75, 83, 100, 107, 142, 158, 16364, 192, 260 Franc s,
Papa 131 Fransız Devr m (1789) 72, 175 Freud, S gmund 133, 176,
182-83, 261 Fr edman, M lton 129 j G

Gandh , Mahatma 130 Gal leo 183, 194

Gazze 165

' genet ğ yle oynanmış ek nler 204 ! Goebbels, Joseph 220 | Goenka,
S. N. 280, 284 j Google 49, 50, 52-3, 60, 65-6, 76, 84-5, 95-6,
168 Gove, M chael 58

göç 22, 29, 111, 123, 136-46, 149, 242, 255

göçmenler 137-42, 149, 177

gözetleme s stemler 73

grup düşünces 205-06, 214


Guard an 276

Guevara, Che 26, 28

güneş enerj s 121

Güney Afr ka 29

Güney Kore 29, 121

Gürc stan 167

Haçlılar 101, 265, 269 Ha t 146 hak kat 144

hak kat sonrası 16, 214-17 Hamas 165 Hammurab 179 Harry Potter
218 hastalık 38, 61, 93 Hast ngs, Muharabes (1066) 169 Hayek,
Fr edr ch 130 hayvanlar 15, 69, 79, 97, 113, 118, 174, 178, 180, 188,
193, 204, 227, 248, 249 Hır st yanlık 126, 128, 130, 132, 134, 175-
77, 180-82, 186, 198, 234, 267 Ortodoks 29, 134, 258, 278

beden ç ftl kler 48 b yoloj mühend sl ğ ürünü teknoloj 53, 83, 122,
240 nsan hakları 15, 27, 57, 99, 101, 105, 197, 198 nsansız uçaklar
43-4 İnternet 23, 94, 216

İran 96, n, 121, 129, 130, 132, 135, 137, 165, 173 kan-Irak Savaşı
165 İsa, Hz. 128, 131, 177, 199, 265 İslam 14, 33, 66, 99, ıoo, 103,
105, 126-27, 132, 175, 17 184 İspanya 164
İspanyolEng z syonu 60 İsra l 54, 74, 108, 111, 123, 129, 132, 139,
156, 165,249,252,254
İsra l S lahlı Kuvvetler (İSK) 165 İsveç 105, 114, 139

şb rl ğ 28, 43, 83, 132, 135, 146, 217, 227, 232, 241, 253

nsanüstüler 53, 198, 327 kalya 107


İy Sam r yel mesel 68

Japonya 120-21, 133-34, 137,155, 163, 165, 170, 218, 232, 260

Kanada 29 Kanad, Acharya 173 Kant, Immanuel 69-0 kap tal zm 15,
130, 133, 197, 227 1 Kara Veba 157 Karo, Haham Yosef
183 Kasparov, Garry 43, 45 Katalan Bağımsızlığı 125 Katar 139, 247

H llel Ha-Gadol, Haham 180 H nd stan 31, 52, 82-3, 105, ıı6-17, 130,
137, 174-75, 182, 240, 245 H ndu zm 127, 177, 184, 254 H roh to,
Japon İmparatoru 218 H roş ma, atom bombası (1945) ıı7 H tler,
Adolf75, 101-02, ııı, 198, 220, 267-68 Hollanda 27, 51

Holosen ıı8 !

Homo Sap ens 16, 54, 68, 83, 95, 113-14, ıı8-19, 179, 186, 204,
217, 221, 247, 252 Hs nbyush n, Burma Kralı 275-76 Hugh, L ncoln'lı
218 Humeyn , Ruhullah 262 Hüsey n, Hz. Al 'n n oğlu 262 Hüsey n,
Saddam 170 Huxley, Aldous 232-33, 235

IBM 38

ırkçılık 140, 143, M6, 174 Instagram 273 Irak 22, 154, 164-65, 197,
204 Isonzo, Onuncu Muharebes (1917) 154 IŞİD ıoo, 103, 106, 109,
110, 168, 230, 268

İ
İbrah m, Hz. 174, 177 Il. Dünya Savaşı 21, 27, 104, 170, 175, 266 Il.
Konstant us, Roma İmparatoru 182 kl m değ ş kl ğ 14, m, ıı8, 120-
24, 204,
213, 226
İnc l 132, 218, 223 İng ltere 108-09, 164 İnka 263

norgan k yaşam 85, 122 nsan beden 97, 110, 147

Katol kler 132

Kemosh 180

Kerbela, Irak 262

K nsey skalası 62

K r bat Cumhur yet 120-21

K ta, Ikk 276

KGB 60, 271

Kırım 165-66, 221

kıtlık 47, 114, 195

komplo teor ler 207, 214

komün zm 15, 21, 26, 28, 30, 49, 51, 81, 130,

167, 220, 232, 250, 253, 255

Konfüçyüs 173, 180, 259-60

Kore 41, 135, 163, 170, 260

kölel k 147, 269

Körfez Savaşı, 1. 164, 166

Kral Büyük Knud ıo9


kr pto para b r mler 24

Kudüs 174, 251, 270

Kuran 127, 130, 173, 186, 218, 249

Kuzey İrlanda 131

Kuzey Kore 22, 169

Küba 26, 116

kültürcülük 146-48

küreselleşme 16, 25-6, 28, 51, 81-3, ıo4, 112, 116,137

küresel ısınma 13, 30, 85, 111, 119, 120-21, 125, 127, 131, 135, 160,
205, 209 bkz. kl m değ ş kl ğ

la kl k 191-92-93, 195-96-97 la k dea/et k 191-92-93, 196 LaoTzu


180, 246 Lübnan 165 LGBT 133, 187

l beral zm/l beral demokras 15, 17, 21, 26,

30, 31-2-3, 57, 60, 79, 205, 271 L bya 22, 164-65 L ncoln Katedral
219 L ncoln, Abraham 28-9 : Lucas, George 270

:M

I mak ne öğrenmes 25, 35, 40, 44, 73, 75-6, 246

Mançurya 170

'■ Mansure Muharebes (1250) 268 Marx, Karl ıoo, 129-30, 132, 196,
199, 228, 230,242
Komün st Man festo 242, 250 Marks zm 196 Marks zm-Len n zm
135 Matr x (f lm) 227-28, 230, 235 May, Theresa 116 Mayalar 177

meden yet 99-104, 111-12, 117-18 dünya meden yet 99, 112,
150 “meden yetler çatışması” tez 99-100, 112 medya 29, 62, 159,
184, 214 ve hak kat sonrası 216 Me r, Golda 216

merhamet 72, 79, 188-89, 192-97 Merkel, Angela ıoı-02 Mers-el-


Keb r Muharebes 164 Mesc d- Aksa 31
1meslekler 43-44, 46-48, 50, 65, 242 ve yapay zekâ43-44, 46, 48,
242 Mesha Yazıtı 180 #MeToo akımı 15, 157 Mezopotamya 179

Mısır 82, 128, 164, 173, 179, 259, 265, 268 I M ck ew cz, Adam 277 \
M ll, John Stuart 69-70 m ll yetç l k 14, 32-3, 89, 112-17, 119, 122,
124, 136, 167, 214, 249, 253-54, 265-67, 276 ve faş zm 266-
67 anlatısı ve anlamı 113-14, 249, 253 ve nükleer s lahlar 115-16 ve
teknoloj 119-20, 33 M shra, Pankaj 100 Mod , Narendra ıı6 Mormon
K tabı 186, 218, 223 Muhafazakâr Part 57 Muhammed, Hz. 31, ıoo,
173-74, 177, 262 Musa, Hz. 177, 179, 251 Mussol n , Ben to
267 mutluluk 188, 232-33, 249, 281, 285 Mübarek, Hüsnü 72

Müslümanlar 72, 101, 103, 131-33, 140, 14647, 173, 176, 180-82,
188, 191, 195, 214, 217, 249, 262, 268 müz k 40-41, 106, 259 ve
yapay zekâ 41 My La katl amı (1968) 72-73 Myanmar 276

Nakhangova, Mamlakat 220 nanoteknoloj 84 NATO 167-68,


215 Nepal 107

Netanyahu, Benjam n 165, 169, 206-07 Netfl x 64, 66 New York


T mes 225 nöroloj 128, 232, 244 nükleer s lahlar/savaş 30, 47, 115,
116-18, 120, 122-24, 135-36, 150, 158-61, 169

o
Obama, Barack 22, 28, 31, 103, 147, 160 ol garş 28-29, 31, 83,
167 Ol mp yatlar 105-09 On Em r 177, 186, 264 Ortadoğu 30-31, 85,
ııo, 137, 139, 141, 154, 165, 168,179,182, 268-69 Ortodoks
Hır st yanlık 176, 278 Ortodoks Yahud ler 102, 132, 174, 195,
263 Orwell, George 64, 73, 232-33 Osmanlı İmparatorluğu
148 otonom 37-9, 47, 67, 69, 71, 73, 160

ö
ÖlülerK tabı, Mısır 218 örüntü tanıma 36 özgür rade 36, 57-60, 73,
231, 272 Özgürlük 26-7, 57, 59, 101, III, 131, 140, 150, 192, 194,
241, 271

ve d j tal d ktatörlükler 71, 73, 75 ve gelecektek yapay zekâ 77-79

Pak stan 106, 148, 153, 188, 261

Pala İmparatorluğu, H nd stan 137

Par s terör saldırıları (Kasım, 2015) 154

Parks, Rosa 194, 271

Pasteur, Lou s 271

Pavlus, Tarsuslu 180

Pearl Harbor saldırısı (1941) 133, 155

Petro, 1. 166

P casso, Pablo 271

P xar 231

Platon 173-74
Pravda 220, 225

Protestanlar 111, 131

Put n, Vlad m r 28-9, 31, 86, 116, 166-68, 215-17, 221

Radhakr shnan, Sarvepall 260 rasyonal te/rasyonell k 203,


205 rasyonel b rey 203, 206 Reagan, Ronald 57

robotlar 44, 49-50, 55, 71-73, 78, 160, 227 askerler 72-3 ve
meslekler 50-5 robotlarla nsanların savaşı 227-28 Roma
İmparatorluğu 142, 175, 181, 222 Romanya 107

Rusya 22, 28-9, 31, 74, 83, 104, 116-17, 120-21, 123, 133-35, 137,
160-61, 163, 165-69, 21516, 219, 221, 232, 240, 277 ayrıca bkz.
Sovyetler B rl ğ

sağlık h zmet 32, 38-9, 51, 53, 61, 75, 83 sanat 14, 40, 42-3, 174,
226, 266-67 ve yapay zekâ 40,1

Sanay Devr m 32, 35, 47, 82, 177, 244 satranç 43, 45-6, 124,
170 savaş 16, 26, 47, 71-3, 104, 106-7, 115-18, 24749, 258-62, 266-
72, 275-77 ve d n 16, 26, 71-3, 247-49 ve ekonom 16, 163-70 sentor
( nsan-yapay zekâ ek pler ) 43, 45 sera gazları 118

serbest p yasa kap tal zm 32, 66, 203 sezg 36, 59, 203

Shakespeare, W ll am 40, 66, 233, 235, 269 Hamlet 66, 269

s ber savaş 123-24, 160, 167, 169 s borglar 84 s lahlar 44, 155

k tle mha s lahları 17, 159-61 nükleer 115, 117, 124, 135, 160, 169

otonom s lah s stemler 73 S l kon Vad s 83, 91, 168, 270 S yon zm
175, 251-52
Soğuk Savaş (1947-91) 104, 116, 130, 167, 170 sosyal medya 62,
216 Song İmparatorluğu, Ç n 108, 239 Sovyetler B rl ğ 23, 74, 161,
167, 271 Sp noza 182

Srebren tsa katl amı (1995) 72 Stal n, Joseph 75, 101, 166-67, 196-
98, 22021, 225, 229

Sur ye 29, 43, 99-100, 116, 137, 139, 143-44, 153, 163, 164-67, 209,
213, 268 Suud Arab stan 106, 121, 130, 132-34, 137, 144 Süleyman
Tapınağı, Kudüs 31 Sümer şeh r devletler 179 Süveyş Kanalı 164

Şabat 179, 263-64 şaşkınlık çağı 16 şeh tler 262-63,


268 şempanzeler 100, 103, 178, 188, 224 Ş Müslümanlar
262 ş ddet 142, 188-89, 197, 223, 232, 234, 276 ve m ll yetç l k 115-
116 ve savaş 163 bkz. savaş ve terör zm 150, 153-59 bkz. terör zm

Tanrı 15-16, 32, 110, 115, 134-35, 171, 176, 180, 184, 185-89, 191-
97, 210, 218, 227, 254,

256, 265, 274-75 ve tektanrıcılık 180-82, 263 Yahud ve Hır st yan


algısı 221-23, 261 Tanrılar 59, 179

nsanların tanrılaşması 86, 92 tarım 35, 44, 81, 128, 130

kl m değ ş kl ğ ve çağdaş sanay leşm ş tarım 118

h yerarş k toplumlar ve tarımın ortaya çıkışı 163, 176, 245 ve


otomasyon 35, 44 Taş Devr 81, 92, 174, 177, 203-04, 217 Tayvan
106, 109, 133 Tal ban 44, 106, 148 Talmud 54-5, 102-03, 131, 174,
176-77, 179, 193,218

Tazmanyalı Aborj nler 212 tem z et 119-20

teknoloj 14-7, 23, 73-5, 94-7, 126, 132-36, 232, 287


ve b l mkurgu 227-30

ve eğ t m 239

ve ekoloj k çöküş 31

ve eş tl k 81-2, 84, 87

gelecek teknoloj ler n oluşturduğu

tehd tler 245

ve nsan beden 48

ve ş 33, 39

ve m ll yetç l k 119-24 ve özgürlük 59-60 ve savaş 167, 169, 198

telev zyon 23, 63-4, 94-5, 115, 159, 225, 22729, 231, 240, 286-87
terör zm 14, 16, 150, 153-61, 203 devletler n tutumu 153-61 ve
nükleer s lahlar 159-61 Terörle mücadele 156, 159-61 Tesla 69-71

Tevrat 31, 175, 177-80, 183, 186 Thatcher, Margaret 57 Theodos us,
Roma İmparatoru 182 T bet 216

Tojo, General 170

topluluklar 81, 100-01, 113, 120, 142, 147, 177,

. 179, 188, 209, 217, 223

Facebook 16, 42, 66, 74,76, 84, 91-7, 168, 214, 218, 221, 273,
276 ve küresel b r topluluk oluşturma 91-3, 112

toplulukların dağılması 92-3 Truman Show (f lm) 228-29, 235,


246 Trump, Donald 14, 22-3, 25-6, 28, 30, 52,

116, 146, 216-17, 281 Tunus 15


Türk ye 22, 31, 127, 139, 161 Tw tter/tweet 67, 86, 96, 218, 221
U

. Ukrayna 47, 105, 116, 161, 165-68, 204, 215-16, 221, 225

Ulusal Tüfek B rl ğ 265

ün vers te 65, 177

Vahhab l k 134

Vedalar 127, 130, 186, 218, 223, 270 verg 24, 50, 52-3, 96, 109,
119, 121, 129, 182, 193, 211, 261, 264

ver 40, 42-3, 74-6, 78-9, 81, 92, 144, 241 mülk yet n düzenlenmes
84, 86-7 ve özgürlük 57, 59-67, 72-6 ayrıca bkz. yapay zekâ V ctor a,
Kral çe 30, 169 V etnam 30, 105, 108, 164, 167, 260 V etnam Savaşı
(1955-75) 73 V passana med tasyonu 280-81, 284-85 V shwam tra
173

Yahud Aydınlanması 183 Yahud Ayaklanması 221-


22 Yahud ler/Yahud l k 31, 68, 101-03, 121-32, 134, 139, 174-77,
179-80, 182-84, 195, 216, 218-19, 221-22, 259, 263-64 Yahud
karşıtlığı 140, 183 Yahveh 180, 265

yalan haberler 12, 215, 217, 219, 221, 224-25 yapay zekâ 16-7, 23,
25, 33, 36-9, 41, 43-4, 46, 48-9, 51-2, 55, 66, 70-2, 76-8, 83-4, 91-
3, 122-24, 127, 131, 198, 226, 241-2 ve ayrımcılık 70, 76 ve
b l mkurgu 228
ve b yok myasal algor tmalar 36-7, 77 ve duygu algılama 41 ve
nsandışı becer ler 37 ve nsanların kontrol altına alınması 16, 55,
228-29, 245-46 ayrıca bkz. ş

yaratıcılık 40, 46, 134, 230, 241-42, 271 yaşam süres 82, 110, 112,
243 Yemen 165, 184 yen leneb l r enerj 119, 121 Yehuda
179 YouTube 62, 106 Yugoslavya 161 Yunan stan 29, 174

ve med tasyon 281-86 Zuckerberg, Mark 86-7, 91-5, 99

Q n Hanedanı 163

Waksman, Selman 183 Walt D sney P ctures 231 ¡ Watson (IBM


b lg sayar s tem ) 45 W lhelm, II. 101-02 W ll am, 1. 169 ! W llow (f lm)
270 W rathu, Ash n 276 Wr ght kardeşler 173, 271

X J np ng 28

Zakka , Haham Yochanan ben 183 zekâ 13,45, 78, 244 ve b l nç 77-
8, 122 ayrıca bkz. yapay zekâ Zen 276

z h n 4, 24-5, 35-6, 82, 122, 153, 155, 159, 189, 193, 2 3 9, 257, 269,
275, 278

21. yüzyılın en çok ses get ren düşünürler nden Yuval Noah Harar ,
lk k tabı Sap ens’te nsanın nasıl önems z b r hayvandan dünyanın
efend s ne dönüştüğünü, k nc k tabı Homo Deus’ta çarpıcı
öngörüler yle nsanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peş ndek
yolculuğunu ele almıştı. 21. Yüzyıl İç n 21 Ders se yüzyılımızın eş
benzer görülmem ş teknoloj k ve ekonom k kırılmalarıyla ve yaşanan
aralıksız değ ş mlerle başa çıkab lmek ç n elzem soruları tartışmaya
açıyor.

Tanrı ger m dönüyor?

B lg sayarlar ve robotlar nsan olmanın anlamını nasıl değ şt recek?

Yalan haber salgını karşısında ne yapab l r z?

Büyük Ver b z sürekl zlerken, seçme özgürlüğümüzü nasıl ger


kazanab l r z?

Dünyayı anlayamıyorsak doğruyla yanbşı, haklıyla haksızı nasıl ayırt


edeceğ z?

Ufkumuzu aşan, bütünüyle nsan kontrolünün dışında dönen ve tüm


tanrılarla deoloj lere gölge düşüren b r dünyada sağlam b r et k
zem n

bulmak mümkün mü?

Homo sap ens yarattığı dünyayı anlamlandırma yet s ne sah p m ?

Gerçekl ğ kurmacadan ayıran bel rg n b r sınır kaldı mı?

Eş ts zl k ve kl m değ ş kl ğ n n açtığı dertlere m ll yetç l k deva olab l r


m?

Esk anlatıların çöküp yer ne yen ler n n gelmed ğ b r çağda ne tür


becer lere ht yacımız var?

Harar bu ve benzer çok temel soru(n)ları, her b r b rb r nden


kışkırtıcı ve der nl kl 21 bölümde ele alırken, daha öncek
k taplarında ortaya koyduğu f k rlere dayanarak s yas , teknoloj k,
toplumsal ve varoluşsal zorluklara açıklık get r yor.
kolekt fm ş k tap www kolekt f k tap com

You might also like