You are on page 1of 352

İRANTARİHİ

1.CİLT
EN ESKİ ÇAĞLARDAN İSKENDER'İN
ASYA SEFERİNE KADAR

Ord. Prof. M. Ş E M S E D D IN G Ü N A L T A Y
TÜRK TARİ H KURUMU YAYINLARINDAN
XI I I . S E R İ - No. IX 1

DÜNYA TARİHİ

IRAN TARİHİ
I. Cilt

EN ESKİ ÇAĞLARDAN İSKENDER’İN


ASYA SEFERİNE KADAR

Ord. Prof. M. ŞEMSEDDİN GÜNALTAY


Türk Tarih Kurumu Başkanı, Sivas Milletvekili
ü r k T a r i h K u r u mu , dilimizde, tarih ve arkeolojinin
T bugünkü durumuna göre yazılmış. bir dünya tarihinin b u
lunmamasından dolayı hergün daha ziyade duyulan eksikliği
gözönüne alarak, bugünkü ihtiyacı kısmen olsun karşılamak
üzere, b i r D ü n y a T a r i h i yazılmasına karar vermiş ve bir
plân hazırlayarak üyelerinin ve tarihle uğraşan Türk bilginleri­
nin yardımını sağlamıştır. Birkaç yıldanberi devam eden bu
çalışmalardan sonra hazırlanan kısımların derhal basımına
başlanmıştır.
Bu plâna göre, D ü n y a t a r i h i yirmi ana bölüm içinde
tahminen 39-40 ciltten ibaret olacaktır. ihtiva edeceği bahislerle
cilt adetleri aşağıda gösterilen bu büyük eserin, kısa bir zaman­
da tamamlanması mümkün olamıyacağından, hazırlanmış olan
ciltlerin sıra gözetilmeden basılarak, Türk aydınlarının istifa­
desine konması uygun görülmüştür.
Bu seride çıkacak eserler tam ve mükemmel olmak iddia­
sından uzak bulunmakla beraber, kendi tarihimize ait kısım­
ların anakaynaklardan faydalanılarak yazılmasına çalışılmıştır.
Ahval ve şartlar müsait olduğu zaman, bu eserin çok daha
mükemmellerini dilimizde yazılmış görmek büyük emelimizdir.

TÜRK TARİH KURUMU

D ü n y a ta rih in in ih ti v a e d e c e ğ i b a h is le r

1. — IsanlıA'ın kaynakları ve ilk medeniyetler (Pre-


h is to r y a ............................................................. 2 cilt
il. — O rta u y a (lalam istilâsına k a d a r ) ....... 1 •
ili. — Çin (En eski çağlardan bugüne kadar) . • . ' 1 •
VI. — Hint (En eski çağlardan bugüne kadar) . • . • 3 •
V. -■ Mezopotamya, Arabistan, Suriye ve Filistin (İs^
lamlıA'ın çıkışma kadar) .................................... 2 •
VI Ir a n t a r Ih I

VI. — Mısır (Roma istilasına kadar) . . . . . . . . 1 Cilt


VII. — Anadolu (Hellenistik devre k a d a r ) .................... 1 »
VIII. — Ege, Yunanistan, Makedonya, İskender ve Hel-
lenizm kırallıkları d e v r i........................................... 1 »
IX. — İran (Arap istilasına k a d a r ) ................................ 2 »
X. — Roma .......................................................................... 2 •
XI. — B i z a n s ......................... ........................ „ . . . . . 1 •
XU. — Şarki Avrupa (Eski çaA-lardan Ortaçafın sonuna
k a d a r ) ......................................... 1 »
XIII. — İslam tarihi (Endülüs ve tevaif-i Müluk dahil) . 2 *
XIV. — OrtaçaA" Türk devletleri........................................... 4 »
XV. — Ortaçafda Avrupa • ................................................ 2 *»
XVI. — Osmanlı imparatorluA-u ...................................... 7 »
XVII. — Yeniçaf’da Avrupa (Rusya d a h il ) ..................... 3 *
XVIII. — Yeniçafda Orta Asya ve Yakın DoA-u'da diA-er
d e v l e t l e r .................................................................... 1 »
XIX. — A m e r ik a ...................................................................... I *
XX. — Uzak DoA-u (Eski çaA-lardan bugüne kadar) . . 1 w
İÇİNDEKİLER

TORK TARİH KURUMU'NUN NOTU V


İÇİNDEKİLER ....................................... Vll
DÜZELTMELER ............................................ XII

ÖNSÖZ ............................................................. xııı

BİRİNCİ BÖLÜM

İRAN’IN COĞRAFİ DURUMU


Memleket ve iklim 1. — Orta İran çölü 2. — Bab Bölgesi 3. —
Medyeoio iklimi 4. — Güney.Batı bölgesi 4, — Doğu bölgesi S. — Gü­
ney bölgesi 6.

İKİNCİ BÖLÜM

M. Ö. Hl. VE H. BİNDE GÜNEY-BATl İRAN


İlk balk 7. — Proto-Alpenler ve Ön Turanlılar 8.

İram t a r i h i a i a P K t ı ı . t o r i k d e v i r l e r i 1 0 .
Sus kazısı verimleri 12. - - Elim yatısı 14.

o ç o n c o b ö l o m

ELÂM'lN SİYASİ TARİHİ


Elim'ıa tarib devri 17. — Peli sülalesi 18. — Elim'ıa tekrar ege
menliğini kazanması 24. — Guti'ler istilâsının Elim üzerindeki tesiri 24. —
Elim'da Sima; devleti 25. — Hutran^Tepti sülalesi 27.

E IA m 'd a S i l b a b a - E b a r t i s l U U e ı i 2 8 .
Kudur* Mabug'un Sinear'ı zaptı 31. — Silbaba hanedanının yeoid«Q
görünüfü 33.
VIII İRAN TARİHİ

D ö RD Ü N CÜ B Ö L Ü M

M. O. XVIII. YÜZYIL ORTALARINDAN XII.


YÜZYIL ORTALARINA KADAR ANZAN
VE SUS KlRALLARI
Kas istilâsının Elâm'a tesiri 37. — Yeni S u s . Anlan devletinin
belirişi 39. — Sus’un umran devri 40. — Elam'da millî .duygunun belirişi
41. — Sus-Anzan kırallığının satvetli devri 43. — Sus'un en parlak
devri 47.

BEŞİNCİ BÖLÜM

YENİ ANZAN VE SUS KIRALLIĞI 55.


Elâm'ın son zamanları 62, — Elâm'ın inkırazını hazırlayan Tel-Tuha
savaşı 65. — Asur nüfuzu altında parçalanmış Elim 66.

ALTI NCI BÖLÜM

ELÂM'IN KÜLTÜR TARİHİ


İran’ın en eski medeniyeti 72. — Elâm’da ilk devlet teşkilatı ve ve­
raset usulü 75. — Devlet teşkilâtı 75. — veraset kanunu 77. — kads.ın
mevkii 77. — Elim yazısı 78. — Elim dili 78. — Elâm’da en eski din
79. — Tapınaklar 81. — Sanat ve Ticaret 85. — Heykeller ve kabart­
malar 85.

YEDİNCİ BÖLÜM

M. Ö. III. ve II. BİNDE KUZEY VE BATI İRAN


İndo-İranlıların platoda görünüşü 89.

SEKİZİNCİ BÖLÜM

MED İMPARATORLUĞU
1. Binde Zagros bölgesi 91. — Aııurlular - Zagroslular mücadelesi 93.

M e ta p io v e M a ta la r v e y a Ö n-M ed’l e r 9 9 .
Mata’ların (Proto •Med’lerin) milliyeti meselesi 99. — Proto - Mata'-
ların hayat ve âdetleri 103.
İÇİNDEKİLER IX

M a t a 'la r - P a r s u a la r 104.
Deiokes 106. — Onasya'nın Kimmer'ler ve İskit’ler tarafından isti­
lâsı 108. — Fraort veya Khşatrita 110L — Medya’da İskit hâkimiyeti 112.
— Medya - Lidya savayı 118. — Zaferlerin Mata’lar Sterindeki tesiri 119.
— Astiyag ve Mata kıratlığının yıkılması 119.

DOKU Z UNC U BÖLÜM

PERS İMPARATORLUĞU
Parsua’ların Batı İran’da görünüşü 127. — Ahamaniş hanedanı 128.
Kuraş II. (Cyrus— Keyhusrev) 131. — Kuraş II. nin Küçük Asyayı zap­
tı 134. — Kuraş’ın doğu seferi 141. — Babil seferi 142. — Yahudilerin
esirlikten kurtulmaları 144. — Kuraş’ın son zamanları 145. — Kuraş’ın
ölûmû 145. — Kuraş’ın şahsiyeti 147.

K u r a ş ’t a n s o n r a A h a m a n i ş i m p a r a t o r l u ğ u 1 49.
Mısır'ın zaptı 149. — Gomatba veya sahte Bardia (Semerdis) 159.

D a riu s ( D a re io s, D a r a 521*486) 163.


İhtilâller. İsyanlar 163. — İmparatorluğun Hindistan’a doğru genişle­
mesi 173. — Avrupa karşısında Pers imparatorluğu 174. — Yunanistan’ı
zaptetmek teşebbüsü 175. — Darius’un Iskitya seferi 177. — İran-Yu­
nan münasebetleri 179. — lyoııya şehirlerinin isyanı 180. — Birinci Med
savaşı 182. — Mısır işleri 186. — Darius’un şahsiyeti 189.

D a r iu s 't a n so n ra im p a r a to r lu k ta b u h ra n 192.
Salamiıı savaşı 197. — Plateya (Plataiai) hezimeti 199. — Miksle
(Mycale) savaşı 200. — Artakhşatra I. (Artaxerxes — Erdeşir) 203. —
Mısır isyanı 204.

K l m o n a n d l a ş m a s ı n d a n O n b in l e r i n s e f e r i n e k a d a r
( 449 400 ) 207.
Atina’lılarla anlaşma 207.

K a rd e şle r a ra sın d a ta h t k avgası v e y a o n b in lerin


r ic a tı 210.
Anthalkidas andlaşması 216.

A n th a lk id a s an d la şm a sın d a n A rta k h ş a tra II


(387-358) n in ö lü m ü n e k a d a r 218
Kıbrıs isyanı 221.
x Iran tarh I
B u s ır a d a im p a ra to rlu ğ u n iç d u ru m u 225.
Teoa'un Suriye’yi istila teşebbüsü 2'l7.

A r t a k J ı ı ı a t r a H . n ln 5lQ m Q n d en İ m p a r a t o r l u ğ u n
y ı k ı l ı ı ı n a k a d a r (3 2 9 - 3 3 4 ) 2 3 0 .
Ohos 230. — Fenike’nin zaptı. Sidon’un tahribi 232. — Mısır’ın
yeniden fethi 233. — Ohoı’un şahsiyeti — Ohos'un âkıbr ti ve halefi 239.

D a c i u s I l . n ln c illG s u n d a i m p a r a t o r l u ğ u n
d u ru m u 241.

Bu sırada şark dünyası 242.

B G yG k İ s k e n d e r 'i n A s y a se fe ri 246.

İran kuvvetleriyle ilic çarpışma 247. — lııu ı yenilgisi 248. — Suriye


Fenike ve Filistin'in zaptı 249. — Mısır'ın iatilâıı 2 5 0 .

Pen im p a r a to rlu ğ u n u n ç& ^ m esi 2 5 1 .


Sus’un düşmesi 252. — Dariııs 111. ün akıbeti 252. — Şark'ta İskender
253. — Hind seferi 253. — İıkender'iıı şahsiyeti 257.

ONUNCU BOLÜM

AHAMANİŞ'LER DEVRİ MEDENİYETİ


İ d a r i te ç k il& t 2 5 9 .
Devlet teşkilatı 259.— Şark konfederasyonu 259.— Biiyiik kıral 261.
Büyük kıral'ın müşavere heyeti 263. — Büyük kiralın adalet görevi 263.—
Büyük kıralın başkomutanlığı 265. — Saray teşkilatı 266. — Büyük kırat­
ların kıyafetleri 267. — Kıraliçeler 267. — Veliahtlık 268. — Halk zümre­
leri 269. — Satraplar 270. — İmparatorluk ordusu 272. — Deniz kuvvet­
leri 274. — İmparatorluk maliyesi 276. — Alış verişte kıymet birimi 280.—
İmparatorluğun ıerveti 282. — Takvim 282. — Yollar ve çaparhaneler 283.—
Ziraat 285. — Ticaret ve sanayi 287.

A h ^ n a n iş le r d e v rin d e c e m iy e t h a y a tı 290.

Din 290. — Ahamanişlerin zoroastrizm’i 291. — Ahuramaz da ve


diter tanrılar 294. — Pers halkının dini 296. — Halk tabakaları 298. —
Muğ' (Maj\ lar 298. — Ahamaniş’ler devrinde adet ve görenek 301. — Ev­
lenme ve çocuk terbiyesi 302. — Elbise ve kıyafet 303. — Ahlak 304. —
İnhitat devrindeki düşkünlük 305. — Dil 309. — Ahamaniş yazıtları 3 1 1 .—
Perıı çivi ynııının okunması 312.
İÇİNDEKİLER XI

A h a m a n l f ’le r d e v r in d e • a o a t 314.
Ahamaniş lanatının menşei ve özelliği 314. — Mimarlık' 315. — Ka­
bartmalar 318. — Pasargad anıt ve yâiıtları 319, — Kuraş sanyı SI9. —
Kuraş'ın meurı 320. — Taht-ı Tavuı ateşıredeleri 322. — Kura, kabart,
maıı 322. — Peraepoliı harabeleri 323, — Kşayarşa aarayı 325. — Taht-ı
Cemşit yazıtları 326. — Kıral mezarları 327. — Nakş-i Rüstem ateşgede-
leri 328. — Suı larayları 328. — Suı yazıtları 329. — Biaütun yazıtı 330.
— Darius’un mühürü 330,
DÜZELTMELER

Sahife Satır Yanlış Doğru


9 33 Kinaş Kimaş
20 25 Arraha Arrapha
23 1 Maram-Sin Naram-Sin
32 22 Simas Si maş
100 9 Ellipi’ler Ellipi’liler
101 2 Hanasiruka Hanasaruka
104 26 Asurbanipal III Tiglatplasar III
108 20 (681669) 681-669
118 30 Allyettes Allyattes
128 34 Khaşatrika Khşatrita
147 16 Tomaris Tomris
153 20 Farnes Fanes
191 35 Samasat Samsat
209 35 Lydya Ly dia
210 26 yerine geçmişti yerine geçmişti
(404)
215 9 aden eden
225 18 Datan Datam
ÖNSÖZ

ark'ta İran'ın eski tarihi, son zamanlara kadar Tus'lu Fir-


Ş devsl'nin Şehnamesine de esas teşkil eden müslümanlık
devrinden evvelki Pers efsanelerine göre yazılagelmiştir.
Eski İran kaynaklarını arap diline çevirerek müslüman
dünyasına tanıtan ilk müellif milâdt i2 4 de Hozistan'da doğ­
muş olan lbn-i Mukaffa'dır. Resmen İslâm dinine girmiş olma­
sına rağmen Zerdüşt akidelerine bağlı kaldığı anlaşılan bu bil­
gin adamın en ziyade edebî eserleri tercüme ettiği, tarihe ait
yazılarının ise küçük menkıbelere münhasır kaldığı anlaşılmak­
tadır. Nasıl ki 776 da Basra'da doğan Mutezile müctehitlerin-
den meşhur Câhız'ın “El-Beyan ve'l-Tebyin,, adlı eserinde de
İran'a ait tarihi parçalar bu mahiyeti arzetmektedir.
Eski İran tarihini bu memleketin Sasaniler devrinden
sızıp gelen efsanelerine göre ilk defa toplu olarak yazan İslâm
tarihçisi İbn-İ Cerir'dir. 833 de Amül’de doğan İbn-İ Cerir’in
“Tarih-ül-Ümem ve’l-Mülük., isimli eseri, sonra gelen bütün
şark müverrihleri için ilk kaynak olmuştur. Bununla beraber
Nişabur’lu Thealibî’nin “Ahbar-ül Mülük el-Furs ve Siyerihim,,
adlı kitabı ile 895 veya 902 de ölen Dîneveri'ııin “Ahbar-il
Tıval ,, ini ve El-Makdisi’nin “ El-Bed’ü ve’t tevarih ,, ünvanlı
eserini de ilk kaynaklar arasında saymak icabeder.
Müteakip asırlarda arap ve fars dilleriyle yazılan, daha
sonraları da bunlardan türkçeye çevrilmiş olan kitaplardaki
eski iran tarihi bahisleri hep bu kaynaklara dayanılarak yazıl­
mışlardır.
Bu eserlerdeki Pişdadiyan ve Kiyanyian sülâlelerinin
ileride bahsedeceğimiz Yunan kaynaklarındaki Medye ve Pars
devletlerine tekabul etmesi gerekiyorsa da, her iki kaynakta
görülen olaylar ve hükümdar adları arasında bir tevafuk
bulunmamaktadır.
Her iki kaynakta bazı hükümdarlara isnat edilen olaylar
arasındaki uzak benzerliklere dayanarak bu hükümdarların aynı
adamlar olacakları neticesine varmak isteyenlerin iddiaları da
x ıv İRAN TARİHİ

şüpheli görünmektedir. Yunan kaynakları bu olayların cereyan


ettiği devirlerde veya bu devirlerden çok uzak olmayan zaman­
larda yazılmış olduklarına göre, aradaki benzersizliği Sasaniler
devrinden sızan ve ağızdan ağıza nakledilmek suretile islim
devrine kadar gelen rivayetlerde, vukuu tabii olan büyük
tahriflere atfetmek zaruri görünüyor. Bu bakımdan, Şehname
efsanelerini nesren yaşamaktan başka bir kıymet taşımıyan
islam kaynaklarındaki eski İran tarihine ait kısımlara, bügünkü
manasile tarih adı verilmemesi tabiidir.
On dokuzuncu yüz yıl ortalarına kadar İran’ın eski tarihi
hakkında garpte yazılan eserlere gelince, bunlar da kısmen
rivayetlere, kısmen de müşahedelere dayanan eski Yunan mü­
elliflerinin bırakmış oldukları belgelere göre kaleme alınmış^
lardır.
Eski İran tarihi için garp tarihçilerinin istinat etmiş old uk
ları Yunan müelliflerinin başında Herodotos, Xenophanes ve
Ctesias gelmektedir. Fakat, bu müelliflerin bıraktıkları eserler
de bir çok boşlukları, tezatları, şüpheli rivayetler^ hatta mito­
lojik hikâyeleri ihtiva etmektedir. Bundan başka bu eserler
M. ö. birinci bin ortalarından sonra git gide karanlıklara gö­
mülmüşlerdir. Buna rağmen bu eserlere şark kaynaklarına nis-
betle ve bilhassa müelliflerinin yaşadıkları devirler için birer
vesika nazarile bakılabilir.
ö n Asya'nın eski tarihini bi7e ilk tanıtan müellif Hali-
karnassos (Bodrum) lu Herodotos'tur. M. ö. 485-425 tarihleri
arasında yaşıyan bu zat, doğu Akdeniz bölgesinde yaptığı
seyahatlerle bilgisini genişletmiş, İran'ın Med ve Pars devlet­
leri hakkındaki rivayetleri müşahedeleriyle birleştirerek eserini
meydana getirmiştir.
Hcrodotos’un eseri bize kadar gelen ilk tarih kitabı oldu­
ğundan müellifi ötedenberi "tarihçiler babası,, adiyle anılmakta
ise de, kendisinden önce Yunan'lı Hekataios'un M. ö. altıncı
yüz yılda tarihe ait bir eser yazdığı ve Herodotos’un da bun­
dan faydalandığı sanılmaktadır.
Herodotos'un tarihû daha o asırlarda hayli tenkide uğra­
mıştır. Müsbet görüşlü filozof Aristoteles, "Poetique,, adlı ese­
rinde üslûbunu beğendiği eski tarihçiyi efsaneci (mythologos)
olarak vasıflandırmıştır. Büyük filozofun bu hususta haklı ol­
ÖNSÖZ xv

duğu şüphesizdir. Herodotos'un. Ahamaniş kırallarından büyük


Kuraş, Kambis, Darius I ve Kşayarşa I hakkında verdiği
bilgilerin, ileride bahsedeceğimiz, Thucydides, ile Ctesias'ın
yazılarına uymadığı görüldüğü gibi, kitabında efsane sayılacak
yazılarla dolu sahifeler de az değildir. Bununla beraber, Hero-
dotos, Ön Asya’nın bu çağlarını belirten ilk müellif olarak,
insanlığın şükranına hak kazanmış olduğunu kabul etmek
kadirbilirlik olur.
Eski Peloponez (Pelopnnesos) harplerini hakiki bir tarihçi
gözü ve çekici bir üslıibla yazan ve M. ö. 460-395 tarihleri
arasında yaşayan Thucydides bu eserinde çağdaş bulunduğu
Ahamanişler'in Yunanlılara karşı takip etmekte oldukları siya­
seti belirten parçalariyle, bize, eski İran tarihi için itimat edi­
lir belgeler bırakmıştır. Bu iki müelliften sonra doğrudan doğ­
ruya Ahamanişler devri hakkında eser yazan, Yunan'lı iki zat
daha vardır. Bunlardan biri M. ö. 430-352 tarihleri arasında
yaşıyan Xenoı..hanes'dir. Filozof Sokrates'in talebelerinden olan
Xenophanes’in bırakmış olduğu eserlerden küçük Kuraş'ın
seferi “Expedition de Cyrusn ile “Onbinlerin ric’alı,, (Anabasis)
ve Ekonomi (Economica) ve Husrevname (Cyropedie) adlı ki­
taplar, İran’ın o zamanlardaki tarihi ile beraber içtimai ve ik­
tisadi hayatını, terbiye usûllerini, doğu Anadolu’nun ve Pontus
bölgesinin etnik durumunu belirtmeleri itibariyle en önemli
kaynaklar sayılırlar. Gözü önünde cereyan eden tarih olayla^
rını, müşahedeye dayanan intibalarını vuzuhla bdirtmeyi bilen
Xenophanes, ö n Asya tarihini kaplıyan sisleri dağıtmak husu­
sunda önemli hizmeti olan bir şahsiyettir.
Ahamanişler devrinde yaşıyan dördüncü müellif de, Ana­
dolu’nun Karya bölgesinde Keramikos (Ceramicus) körfezi kena­
rındaki Knid (Cnidcs) şehrinde doğmuş olan Ctesias'dır. Aha­
maniş kırallarından Darius II ’nin zevcesi Puruşat (Parisatis)
ile kıral Artakhşatra II ’nin tabibi olarak 17 yıl İran sarayında
yaşıyan Ctesias, büyük Kuraş devrinden Artakhşatra II 'nin ölü­
müne kadarki Ahamanişler tarihini ihtiva eden “Persika,, adlı
bir eser yazmıştır. Bu kitap kaybolmuşsa da Fhotius tarafın­
dan yapılan bir hülasası zamanımıza intikal edebilmiştir,
Bundan başka eski tarihçilerden Diodore de Sicile, Plu-
tarkhos, Strabon, Athenee, Nicolaus de Damas, Justin gibi
xvı İRAN TARİHİ

müellifler de kitaplarına Ctesias’ın eserinden bir çok parçaları


aynen almak suretile ahlafa devretmişlerdir.
Bir müddet lran sarayında bulunmuş olan Dinon adında
Yunan'lı diğer bir zat da Asurlular devrinden Ohos’un Mısır'ı
tekrar aldığı zamana kadar geçen vak'alar hakkında bir eser
yazmıştır. Kaybolan bu kitap muhteviyatından eserlerine
bundan parçalar nakleden Etien, Cornelius Nepos ve Trogue
Pompee gibi sonraki müellifler sayesinde haberdar bulunuyoruz.
Birinci Ptoleme (M. ö. 323-273) devrinde yaşıyan Mısır
müverrihi Manethone'un eserile Kaide kâhinlerinden Berosos'un,
Selevkos'lardan Antiokhos Soter'e ( M. ö. 281 - 262) taktim
ettiği "Chaldaika,, adlı eseri de kaynaklar arasında bulunmak­
tadır. Gerçi Berosos'un eseri kaybolmuştur. Fakat Joseph
Flavius, Africain ve Eusevius'un bu kitaptan almış oldukları
parçalar zamanımıza kadar gelebilmişlerdir.
M. ö. 212 veya 205 ile 130 veya 125 tarihleri arasında
yaşıyan meşhur Polybius'un bıraktığı »erd e de eski İran'a ait
tarihi ve coğrafi parçalar önemli belgelerdir.
Miladi birinci asırda eski kaynakları tarayan Sicilya'lı
Diodor'un Tarihi kütüphane "Bibliotheque Historique„ adlı eseri
de, ele geçemiyen eski kaynaklardaki bilgileri ihtiva etmesi
bakımından eski İran tarihi için çok önemli bir mehaz sayıl­
maktadır.
Daha sonraki devirlerde yaşıyan tarihçilerden miladi 307
de doğan Joseph Flavius'un eski yahudi kaynaklarına daya­
nan eserinde Ahamanişler hakkında vermiş olduğu malûmat da
önemli bir kıymet taşımaktadır.
Fakat, evvelce söylediğimiz gibi garp tarihçileri için kay­
nak olan bu kitaplar da maziye doğru gittikçe, belgelik mahi­
yetlerini kaybetmekte, efsanemsi hikâyelerle dolmakta, M. ö.
birinci binin ortalarına doğru ise büsbütün şüphe sisleri
içine gömülmektedir. Bu yüzden on dokuzuncu yüzyıl ortala­
rına kadar, garpte yazılmış olan eski İran tarihleri de güveni­
lecek bir mahiyet arzetmiyor, muayyen bir devri öteye geçe­
memek yüzünden Ön Asya tarihinde maziye doğru geniş bir
boşluk bırakıyorlardı.
Oo dokuzuncu yüz yıl ortalarında, dünya medeniyetinin
beşiği olan Yakın Şarkta tarihî araştırmalar başladıktan sonra­
ÖNSÖZ XVII

dır ki Mısır, Mezopotamya, Suriye-Filistin ve Küçük Asya


tarihlerini belirten eski yazıtların çözülmeleri yolları bulunmuş,
yer altında gömülü kalmış olan medeniyet eserleri meydana
çıkarılmış, bu sayede Ön Asya’nın ve bu arada İran’ın karan­
lıklar içine gömülmüş olan eski tarihi de yavaş yavaş aydın-
lanmıya başlamıştır. Yer ,yer bulunan ve çözülen yazıtlar, bazı­
larla meydana çıkarılan eserler, bir asır evvel, ancak M. ö.
birinci bin ortalarına kadar çıkarılabilen Ön Asya t arihinin
üçüncü bine kadar uzamasını sağlamıştır.
İşte, on dokuzuncu yüz yıldan itibaren bir taraftan eski
devirlerden kalmış olıi" âbideler üzerindeki çeşitli yazıtların
çözülmesi, diğer taraftan da toprak altında gizlenen harabe­
lerin meydarıa çıkarılması yolundaki çalışmalar sayesindedir ki,
eski İran tarihi de bugün maziye doğru daha çok genişlemiş
hakikate daha çok yaklaşmış, daha ziyade vuzuh kazanmıştır.
İran’da bu yoldaki araştırmalar 1840-1841 yılları arasında
Flandin ve Goste’nin eski Persepolis harabelerindeki Nakş-i
Cemşid denilen eserler üzerinde yaptıkları incelemelerle baş­
lamıştır.
1843 de de H. Rawlinson evvelce başladığı Bisütun ya­
zıtının kopyesini ikmal ederek Parsca metnini 1846 da Royal
Asiatic Society'de neşretmiştir.
Bunlardan sonra 1850 de Loftus ve Churchil, Sus hara- .
besinde tetkiklerde bulunmuşlardır. En önemli ve geniş araştır­
malar ise 1885’de M. Dieulafoy’un mesaisi ile başlamıştır. Bu kıy­
metli bilgin, erkek kıyafetine giren eşiyle birlikte Sus’da bir­
çok kazılar ve araştırmalar yaparak nihayet Artahşatra II. nin
sarayını bulmıya muvaffak olmuştur. Bu kazılarla meydana
çıkarılan eski eserlerden nakledilebilecekler, Paris'deki Louvre
müzesine kaçırılmışlardır. Fakat önce Elâmlıların sonra da Aha-
manişlerin merkezi olan Sus'da yapılan en önemli ve verimli
kazı, J. de Morgan idaresindeki Fransız ilim heyetinin mesaisi
ile başlamıştır.
tran ve Fransa hükümetleri arasında kararlaşan anlaşma
üzerine Sus’a giden bu heyet, ümitlerin çok üstünde neticeler
elde etmiş, İran’ın M. ö. dördüncü bine kadar uzayan tarihine
kuvvetli ışık huzmeleri saçmıştır. Buradaki kazılarla meydana
çıkarılan ve 1. Babil kıralı Hammurabi'nin kanununu ihtiva
XVIII İRAN TARİHİ

eden stel gibi kıymetli belgeler, çivi yazılı tabletler, heyet üye­
lerinden Scheil tarafından çözülerek ilim dünyasına yepyeni
bir ufuk açılmıştır.
Bundan sonra İran’a giden İngiliz bilginlerinden Tompson
ile King, Darius, J in Bisütun yazıtının üçüncü defa kopyesini
alarak Pars, Sus ve Babil metinlerini İngilizce tercümelerile
beraber 1907 de Londra'da neşretmişlerdir L Bu faaliyetleri
Carnegie müessesesinin yardımile l 904 de R. Pumpelly idare­
sinde şarka gelen heyetin kuzey-doğu İran'ın Aşkabat bölge­
sinde yaptığı kazılar takip etmiştir.
Pumpelly heyetinin meydana çıkardığı eserler, Sumer me­
deniyeti ile Hazer denizi ötesindeki eski medeniyet arasında
yakın bir münasebet bulunduğunu, İran’ın ilk defa doğudan
gelen bir halk tarafından iskân edilmiş olduğunu meyaana
koymuştur.
1930 da Nevyork'ta Profesör H. V. William Jackon 'un
fahri başkanlığı altında teşekkül eden (İran ve eski eserleri
Amerikan müessesesi Kurulu) nun ertesi yıl, Taht-ı Cemşit’te
araştırmalarda bulunmak üzere Iran’a gönderdiği Şikago Üni­
versitesi Profesörlerinden Brestead ile Herzfeld tarihi aydınla^
tan önemli kazılar yapmışlardır.
Kansa» city Üniversitesi Profesörlerinden Wulsin de As-
tarâbad bölgesinde Tepekarakol’da kazılar yapmış, elde ettiği
neticeleri Amerikan müessesesi bülteninde yayınlamıştır *• Y a­
pılan mukayeseler, burada bulunan ve çok eski zamanlara ait
olan eserlerin Damgan, Tales ve Rus Türkistanı’nda elde
edilen buluntuların aynı olduğunu meydana koymuştur.
1931-1932 de Filadelfiya Üniversitesi adına Dr. Schmidt
tarafından Damgan’ın güney-batısında Tepehisar’da yapılan
kazılarda elde edilen silâhlarla eşya ve edevat İran’ın Aha-
mantşlerden önceki durumunu aydınlatan şuleler vermiştir.
Şikago’daki Metropolitan müzesi adına Dr. Upen tarafından
Şiraz yakınlarında Kasr-ı Abu-Nasr’da yapılan kazı ile Fran­
sa’nın Louvre müzesi müdürlerinden Contenau’nun başladığı
ve Krishmann’ın ikmal ettiği Nihavend kazısı, Yakın Şark
1 The SeulpturH and inacription of Dariua the Great. A new Colla^
tioo of the Penian, suaîan and Babylonian texte wit enfliah traııalationa.
2 Bulletin of the American inatitute for Penian art and arcbı:o!o(>-
ÖNSÖZ XIX

medeniyetinin doğudan batıya yayılış merkezlerini meydana


koymuşlardır.
Sir Aurel Stein’in İran güneyinde Belucistan ile Basra
körfezi arasında yaptığı araştırmalar da Hozistan ve Mezopo­
tamya'nın ilk halkları ile İran doğusu halkı ve hatta kuzey
Hind'in ilk sekenesi arasında esaslı bağlılık bulunduğunu
göstermiştir.
İşte bütün bu arkeolojik araştırmalar neticesinde elde
edilen buluntuların mukayesesi, yazıtların okunması sayesin­
dedir ki, son zamanlarda İran'ın eski tarihi, yepyeni bir sima
almıştır. Ondokuzuncu yüzyıl ortalarından beri yapılan sürekli
araştırmaların, çözülen yazıtların verdikleri bilgilerden ve niha^
yet en son buluntulardan faydalanılmak suretile hazırlanmış
olan İran tarihinin bu ilk cildi, Elamlar ve Madalarla Parsların
siyasî tarihlerile medeniyet ve kültürlerini ihtiva etmededir.
Ahamaniş imparatorluğunu devirerek Ön Asya'ya yeni
bir sima veren Makedonya'lı İskender'in ölümünden sonra
Asya’daki mirasına konan Selevkoslar zamanında İran'da
bir devlet kuran Partlarla onları takip eden Sasani'ler tarihi
de eserimizin ikinci cildini teşkil edecektir. Hazırlanan bu
cildin de yakında tab’ına başlanılacaktır. Tevfik Allahtan.

Prof. M. Ş. GÜNALTAY
BİRİNCİ BÖLÜM

İRAN'IN COĞRAFÎ DURUMU

M e m le k e t Dicle ırmağının doğusundaki dağlardan Af-


ve
iklim ganistan’a kadar uzayan, kuzeyde Hazer de­
nizi, Harezm bölgesi, güneyde Umman de­
nizi, güney-batıda Basra körfezi ile çevrilen alan, Iran plato­
sunu teşkil eder. Eskiden daha geniş olan İran’ın bugünkü
sınırları içindeki platoda, meskûn kısımlar kuzey-doğu, kuzey­
batı, güney-batı bölgeleridir. Orta kısım doğuya doğru daha
çok genişliyen bir çölden ibarettir. Meskûn kısımlar, doğuda
Horasan, Kuhistan, kısmen Siyistan, Kirman ve Mekran, ku­
zeyde Astarabad, Mazendran (Taberistan), Geylan, batıda
Azerbeycan, Jrak-ı Acem, Loristan, 1-lozistan, Faristan, Laristan
bölgelerine ayrılmaktadır.
Genel bakımdan plato oldukça yüksek, aynı çeşit alüv­
yonlarla örtülü vadilerden terekküp eder. Derin tabakalarda,
yuvarlanmış çakıllardan, kumdan, topraktan ibaret bir karma
vardır. Bu tabakalarda kuyular, yer altında galeriler açmak
kolaydır. Yaylanın dördüncü zamanda su altında bulunduğu
sanılmaktadır. Yayla güneyden kuzeye doğru tatlı bir meyil
ile iner.
Yayla bitki türleri bakımından zayıftır. Umumi manzara
çoraktır. Toprağın sarı rengi her yerde hâkimdir. İlkbaharda
kısa bir zaman için ufak ağaçlar çiçek açar. Tepeler dağ bit­
kileriyle örtülür. Fakat yazın ilk sıcaklariyle bütün bunlar kay­
bolurlar. Nehirler boyunca sulanan topraklarda en çok rastla­
nan ağaç kavaktır. Ondan sonra Akçakavak, atkestanesi,
karaağaç, dişbudak, söğüt ve ceviz ağaçları gelir, çam ve
servi nadirdir. Servi, akasya, Türkistan dışbudağı bahçelerin
tezyini için yetiştirilirler. Muşmula ve yoda ağacı dağlardaki
vadilerde çok bulunur. Yemiş ağaçları hususi ihtimamla yetiş­
tirilmektedir. Platonun üzüm ve kavunu meşhurdur.
Platonun Hazer deniziyle nihayetlenen kuzey bölgesi El-
burz dağlariyle çevrilmiştir. Bu dağların en yüksek tepesi olan
2 İRAN TARİHİ

Demavend 5500 metre yüksekliğinde volkanik bir dağdır. Eski


çağlarda Demavend'den lâcivert taş çıkarılırdı.
Elburz dağları, üzeri daima karlarla örtülü olan ve 5146,
metre yüksekliğinde bulunan meşhur Küh»i*baba ile Hindu-kuş.>
dağlarına müntehi olur.
Elburz dağlarının kuzey bölgesinde iklim son derece mu­
tedildir. Toprak her türlü bitki yetiştirmeğe elverişlidir. Bu se­
bepten bu bölgede her taraf yeşil mer'alar ve ormanlarla ör­
tülüdür. Dağların eteklerini yalayan Hazer denizi sahilleri lâtif.'
bir manzara arzederler. Hazer deniziyle dağ silsilesi arasında
batıdan doğuya Geylan, Mazendran ve Astarabad vilâ­
yetleri vardır. Hazerin en derin kısmı, Iran sahilleri civarı­
dır. Hazerin su seviyesinin, tarihin bilindiği zamanlarından beri
alçalmakta olduğu tesbit edilmiştir. Kuzey bölgesi için çok fay­
dalı olan Elburz dağları, serin rüzgârlarla yağmur bulutlarının.
önünü kestiğinden orta bölgelere çok zararlı olmaktadır.
Batıdaki Zagros dağları Urmiye gölü bölgesinden başla­
yarak güneye doğru uzanır, eski Akbatan (Hemedan) güne­
yinde Elvend adını alır ve Elâm dağlarını teşkil eder. Sonra
doğuya dönerek Hind denizi sahillerine paralel olarak Indus.
ırmağının denize döküldüğü yere kadar gider.
Jeolojik bakımdan güneydeki ve doğudaki dağ zincirleri.
bir tek sistem teşkil ederler. Her ikisi de ibtidal üçüncü devre
ait nummulit’li kalkerlerden mürekkeptir. İran'da gıranite-
Urmiye gölü bölgesinde, Hemedan’a hâkim olan 3440 metre-
râkımlı Alvend dağında rastlanmaktadır. Kuzey-batı köşesinde
volkanik arazi ve Erdebil’in üstünde 4813 metre yüksekliğin­
deki Savalan dağı gibi, sönmüş yanar dağlar vardır.

Orta i ran çala Plâtoda kuzeyden güneye doğru inildikçe-


iklim kuraklaşır, ısı artar, toprak bitk!
kabiliyetini kaybeder. Yaylanın iç taraflarına girilince
tamamile bir çöl ile karşılaşılır. lran plâtosunun üçte
ikisini teşkil eden bu çöl, ya rüzgârların havaya kaldırdığı,
gayet ince kırmızımtrak bir kum ile örtülü geniş ovalar veya
güneş ziyası altında parıldayarak uzaktan göl manzarası göste­
ren toz tabakalarile örtülü boş topraklardan ibarettir. Bu çöle-
güney halkı tarafından Deşti -Lut, kuzey halkı tarafından d a
İRAN'IN CO Ğ R A FÎ DURUMU 3

Kavir adı verilmektedir. Kavir adı, güneşin şiddetli ziyası kar­


şısında kuruyarak yerinde beyaz bir tuz tabakası bırakan geniş
su birikintilerine verilmiş bir isimdir. Çölde rüzgârlarla yerle­
rini değiştiren kum tepeleri çok olduğundan bu bakımdan
Afrika'nın büyük çölüne benzer. Kervanların bu çölü geçmeleri
çok güçtür. Fırtınaya tutulmak çok tehlikelidir. Çölün batakları
ve hareket halinde bulunan kum tepeleri arasında ölüm tehli­
kesinden kurtulabilmek büyük bir şanstır./ Buralarda ırmak
ayakları yerine çakıllı kum ile dolu sel yatakları görülür.
Çölün doğuya uzanan yerlerinde kışları hararet sıfırın
altında kırka kadar iner, yazları ise sıfırın üstünde elliye kadar
çıkar. Çölün orta ve güney kısımlarında bâd-ı-semum denilen
yakıcı ve boğucu bir rüzgâr eser, yağmurlar toprağa inmeden
havada tabahhur eder.
Çöl kısmı, çevresindeki meskûn araziye nisbetle çukur
olmakla beraber deniz seviyesinden ortalama takriben 2^W
İngiliz ayağı yüksekliktedir.

B a b b&lgesi İran'ın en iyi ve en bitkili bölgesi batı tarafları­


dır. Eski zamanlarda bu bölgenin kuzey tarafı
Medye, güney tarafı ise Elâm ve Anşan adlariyle anılıyordu.
Eski Medye bugünkü Iran Azerbaycan'ı ile Irak-ı Acemi kap­
samakta idi. Azerbaycan sınırılarında Ararat, Savalan, Karadağ,
Sehend dağları vardır. Sehend’in eskilerce mukaddes tanılan
tepesi, Urmiye gölüne hâkimdir.
İran'ın en büyük gölü olan Urmiye, Van ve Lut göllerin­
den daha tuzludur. Deniz seviyesinden 4100 ayak yükseklik­
tedir. Kuzeyden güneye uzunluğu takriben 80 mildir. Geniş­
liği ise 20 mildir. İran’ın belli başlı ırmakları bu bölgededir.
Araks ırmağının aşağı kısmı İran ile Maveray-ı Kafkas arasında
Sovyetlerle olan sınırı teşkil eder.
İran'ın en büyük ırmağı Urmiye gölü civarından çıkarak
Reşt şehri doğusunda Hazer denizine dökülen Kızıl-Uzen
ırmağıdır. Eskilerin Amardis dedikleri bu ırmak, Elburz dağ­
larını derin vadiler içinde katettikten sonra Sefid-rud (beyaz
ırmak) adını almaktadır.
4 İRAN TARİHİ

M«dye’nln Medye'nin kış ı sert ve karı boldur. İran şairle-


ikiimi rine yüksek ilhamlar veren ilkbaharı ise çok
lâtiftir. Bu mevsimde buralarda her taraf leylaklar,
gelincikler, yaseminler, sünbüller ve menekşelerle örtülür.
Kayalar arasında bile otlar bittiği görülür. Her türlü meyve
bol bol yetişir. Yaz mevsimi ise kış kadar şiddetli ve yakıcıdır.
Pelin ile kaba yoncanın Büyük Darius (Dârâ)'ıın seferleri esna­
sında Medye’den Yunanistan'a getirildikleri rivayet edilir. Zagros
dağlarında Alaca geyik, bu dağların eteklerinde ise yabani
koyunlar çoktur. Zagros dağları ve Medye eski zamanlardan-
beri at yetiştirmekle meşhurdur.

Gftney -b a tı İran'ın güneybatı bölgesinin Mezopotamya'ya


bjUge8| hâkim olan kısmı, eski Elam mıntakasını teşkil
eder. Elam'ın etekleri Dicle kıyılarına doğru
alçalarak uzanır. Elam'ın arka bölgesi ise Persya denilen kısmı
teşkil eder.
Büyük ırmakları olmayan İran'ın bu bölgede oldukça
önemli iki ırmağı vardır. Bunlardan biri Kerha, diğeri ise
Karun'dur. Bunlardan Kerha ırmağı, eski Elam ve Sus hava­
lisini suladıktan sonra Şat-tül-Arab’a dökülür. Bu ırmağın Elvend
dağından çıkan kolları arasında Babil'den Akbatan'a (Heme-
dan) giden eskib üyük yol üzerinde Darius'un meşhur Bisütun
yazıtını kapsayan 456 metre yükseklikte bir kaya bulunmak­
tadır. Çivi yazısı ve üç lehçe ile yazılmış olan bu kitabe
Dârâ'nın zaferlerini anlatmaktadır.
Karun ırmağı, İran’ın seyrüsefere elverişli tek nehridir.
İran'ın 180 kilometre iç topraklarına girmeğe elverişlidir. Bu
yol Bahtiyari dağlarının eteklerinde nihayet bulmaktadır. Ka­
run ırmağının bir kolu Şat-tül-Arab'a, diğer kolu ise Basra kör­
fezine akar. İngilizler Muhammere'den Şuşter'e kadar bir
kanal açmışlardır. Elâm dağlarının kuzey-doğusundan çıkan
Zende-rud ırmağı Isfahan bölgesini sulamaktadır. Selçukluların
bu eski başkentinin meşhur köprü-barajını geçtikten sonra
Gao-Khana denilen bataklıkta kaybolur.
Persya veya Fâristan denilen bölge iklim bakımından az
çok Medye'ye yakındır. Umman denizinden sarp dağlarla ayrıl­
mıştır. Güneyde Laristan bölgesi ile çevrili olan Fâristan'ın
İRAN’IN C O Ğ R A FÎ DURUMU s

bağ ve bahçelerle süslü olan bölgesini, sarp dağlardan soora


gelen yayla teşkil etmektedir. Bu bölgede şeftali! yasemin, ley­
lak, mersin ağacı ve gül pek iyi yetişirler. Fâristan'ın yukarı
ve doğu tarafları çöl ile nihayetlenir. Burada Mahalu ve Niris
adlarındaki göller civarında, ıı mak yataklarının teşkil ettiği
yelpazenin merkezinde meshur Şiraz şehri vardır. Niris gölü bir
kara parçasiyle ikiye bölünmüştür. Bu iki gölden Mahalu gölü
Şiraz'ın güney-doğusunda, Niris gölü ise bir az kuzey-doğu-
sundadır.
Fâristan, Elâm ve Medye'den sonra yüzyıllarca İran'ın
kalbi olmuştur. Ahamanişler zamanında İran'a başkent olan
Pasargad, Perse polis (Istahr) ile Şiraz, Isfahan, Yezd, Kerman
bu alandadırlar. İsfahan'la Şiraz arasında 5180 metre yüksek-
lekte Kuh-i-Delma bulunmaktadır. Kimyon Kerman'a mahsus
bir mahsuldür.

Doğn böl esi İran'ın kuzey-doğu sınırını eskiden Ceyhun


(Oksus) ırmağı ayırıyordu. Fakat bu ırmak şimdi
tamamen Sovyetler ülkesi içinde kalmıştır. İran'ın Horasan
vilâyetini teşkil eden kuzey-doğu bölgesi Orta Asya ile Yakın
Şark arasında bir geçit olduğundan, karanlık devirlerden-
beri doğudan ve kuzey-doğudan akan göç dalgalarına yol
olmuştur. En meşhur şehirleri Meşhed ile Kuşan'dır. Eski zaman­
larda Horasan'ın beygirleri meşhurdu. Horasan'ın güney kısmı
Kuhistan'ı teşkil eder, Reşt-Lut'u kuzey ve doğudan çeviren Ku-
histan güneyindeki Hamun Farah, Afganistan'la sınırı teşkil eder.-
Bunun güneyindeki Seistan (Sakistan) ın bu kısmı bugün
Afganistan sınırları içindedir. Burada Hamun denilen büyük
Seistan gölü vardır. Gölün seviyesi mevsimlere göre değişir.
Çünkü Hilmend ırmağı kaynağının bulunduğu yüksek dağlar
karlarla örtülüdür. Suların azlığı veya çokluğu karların
erimesine bağlıdır. Kış aylarında göl tamamen kurur. Bahardan
itibaren gittikçe artan sularla dolar. Suların gittikçe artma­
sından gölün taşarak her tarafı kaplayacağı sanılır. Suyun pek
çok olduğu yıllarda fazla sular, Gaudi-zerre denilen yerde
Şila adı verilen geniş bir kanala akar. Burası 100 mil uzun­
luğunda ve 30 mil genişliğinde çukur arazidir. Hilmend ırma­
ğının suları eskiden buraya akardı. Aynı tipten bir başka
6 İRAN TARİHİ

Hamun da Gaz^modan’dır. Kirman’daki Halil ve Pampur ırm ak


larının suları buraya dökülür.
Doğuda, Afganistan topraklarından akan Hilmend ırma­
ğının döküldüğü Zerre gölü Seistan’da Afganistan’la Iran
arasında büyük bir bataklık teşkil eder.

GOne? bölgesi İran’ın Bülücistan’la sınırlanan güney-doğu


bölgesi Umman denizi ile nihayetlenir. Lüris-
tan ve Mekran bölgelerini ihtiva eden bu arazi ile Ormuz
boğazını çevreleyen Bender Abbas bölgesi iklimce ekvator
altında bulunan yerlerden farklı değildir. Burada hava çok
sıcak ve çok kurudur. Bu kuruluk oralarda doğup büyümüş
olanlar için bile tehlikeli olacak kadar fazladır.
İKİNCİ BÖLÜM

M. 0 . 111. VE II. BİNDE GÜNEY - BAT! İRAN

ilk halk Merkezi İran'da bugünkü Şiraz şehrinin kuzey - do­


ğusunda vaktiyle bir tatlı su gölü olduğu sanılan
havza kıyılarında orta paleolitiğe ait sileks aletlerin bulunması,
paleolitik devirde lran'ın güney vadilerinde birtakım insanlar
yaşamış olduğunu göstermektedir.
lran'ın bu ilk arkaik halkı hakkında türlü yönlerden
yapılan araştırmalar, bu aletleri bırakanların Hindistan batısın­
dan gelerek Basra körfezine akan ve ırmak vadilerine yayılan
proto-negroidler olduklarını meydana koymuştur. Süleymaniye
civarında musteriyen devre ait birtakım taş aletler bulunmasını
gözönüne alar. müellifler, proto-negroidlerin kuzey-batıya doğru
ilerliyerek Süleymaniye - Revendiz taraflarına yayılmış olduk­
larını iddia etmişlerdir *•
Milâttan önceki VII inci yüzyıla ait Asur kabartmalarında
insan gruplarını gösteren tasvirler arasında bu ilk halk soyun­
dan insanlar bulunduğunu ileri sürenler vardır 12. Bazı eski
Yunan müellifleri de İran’ın- güney - doğusunda oturan Habe-
şilerden bahsetmişlerdir 3 Bu bölgelerde hâlâ rastlanan bakır
renkli, düz saçlı, yuvarlak kafalı insanların, bunların soyundan
geldikleri sanılmaktadır 4.
Fakat,' son zamanlarda yapılan ilmt araştırmalarda İran’ın
başka yerlerinde bu gibi musteriyen aletler bulunmadığı gibi;
bu devri takip eden orinyasiyen ve diğer çağlara ait izlere de
tesadüf edilememiştir. Kazılar ve araştırmalar, bu memlekette
birdenbire ve her tarafa yayılmış olarak bir çok kalkolitik
merkezler belirmiş olduğunu meydana koymuştur. Bu hal, Pro­
to-negroidlerin İran’ın her tarafına yayılmamış olduklarını, bu­

1 HenryîField, A JSL, Ll, 1934 -'35. S. m


2 E. Pottier, L h antiqoitea auyrieooea (da Muaee du Louvre) pariıı,
1917, pL 23. ve Victor Place, Nioive e t Aaayrie, 111. 1934, pL S9, No. *•
3 HerodotO!I, VD, 70 ; Straboo, XV, 1, 13 ve 24.
C Dieulafoy, L'ac:ropole de Suse, p. 28.
8 İRAN TARİHÎ

rada paleolitik çağların birbirlerini takip eden mütekâmil safha­


lar geçirmediklerini göstermektedir. Buna göre, birdenbire be­
liren kalkolitik merkezlerin hariçten gelen ve lran'ın her tarafına
yayılan kalabalık ve kültürü ileri bir halk tarafından kurulmuş
olduklarını kabul etmek icabetmektedir.
Profesör Herzfeld'in son zamanlarda Persepolis civarında
meydana çıkardığı kalkolitik merke?de bulunan bir çok taş
aletler arasındaki iki bakır tezyinat, bu halkın buralara maden
devri başlarında gelmiş olduklarını gösteriyor. Bu kazı aynı
zamanda bu halkın hayvanları evcilleştirmeği, arpa, buğday gibi
tahılları ekip biçmeği bildiklerini de meydana koymuştur *.

proto .A ipeni*r Bütün bunlar gösteriyor ki yı:karı Mezopotam-


veya Ön yanın allüvyon ovalarında henüz insanlar bu-
Turanblar lunmadığı bir çağda, İran plâtosuna medeniyetçe
ileri bir halk dolmuş bulunuyordu. İran platosu­
nun türlü bâkir bölgelerinde yapılan kazılar ve araştırma­
larla yer yer merkezleri meydana çıkarılan bu halkın doğu-
kuzeyden yani Türkistan’dan gelmiş oldukları göç istikâmetin­
den anlaşılmaktadır. Bütün bunlar gösteriyor ki proto-Alpen
ırk, önce İran'ın kuzey bölgesinde görülmüş, yavaş yavaş
batıya ve güney-batıya yayılmak suretiyle İran'a ve buradan
Yakın Şark'a dağılmıştır.
Proto-Alpen ırka mensup olan bu brakisefal insanların
soylarına bugün bile plâtonun bilhassa doğu bölgesinde en çok
rastlanmaktadır. Bu gruplar ovalardan ziyade dağlarda ve
yüksek yerlerde yaşamaktadırlara.
Türkistan’da, İran'da ve Ön Asya’nın türlü bölgelerinde
yapılan kazılar, İran'da ve Yakın Şark’ın diğer bölgelerinde
ilk medeniyet merkezlerini kurmuş olan brakisefal ırkın Tür­
kistan’dan Iran platosuna dolduklarını ve buradan aşağı ve
yukarı Mezopotamya'ya, Suriye’ye, Anadolu’ya yayılmış olduk­
larını kesin olarak meydana koymuşdur 7 .

s H. Field. American Antropoloırist, XXXIV, 1932, S. 203 • 9.


6 Buıton, Tbe Peoplea of Aıia, New-Y ork, 1925, S. 112 ve Diı:ııon,
Tbe Racial Hiııtory of Man, New^ York, 1923, S. 309.
7 G. Elliot Smitb, Human History. London, 1930, S. 167.
M. 0 . 111. V E IL BİNDE GÜNEY-BATI İRAN 9'

Raphael Pumpelly idaresinde bir Amerikan ilim heyetinin,


1904’te Türkistan'ın Kuzey-Doğu İran sınırındaki Anav’da yap­
tığı kazı 8 ile İran'ın kuzey-doğusunda Damgan yakınlarındaki
Tepehisar’da, Astarabad bölgesinde, Torenk tepe (Karakol te­
pe) de Tahran çevresinde Rey’de, merkez plato çevresinde,.
Keşan civarındaki Tepe Sialk’de, platoda Tepe Giyan’da, Seistan-
da, Güney-Batı İran’da Sus’da ve Musiyan Tepe’de, Batı İran’da
Nehavend ve Kirmanşah’da İran platosu dışında yukarı Mezopo­
tamya’da Dicle vadisinde Ninova’da, Tepe Gavra’da, Tel Billa’da,.
Bülücistan’da, Habur vadisinde Tel Halef’de, Fenike'de Ugarit’de,.
Kızılırmak kavsi içinde Hattuşaş’da, Güney Mezopotamya’da,.
FJ - Ubeid’de, Ur'da, Uruk’ta, Kiş’de muhtelif zamanlarda yapı­
lan araştırmalarda bu halkın göç yolları, yayılma alanları ve -
yerleşme merkezleri meydana çıkarılmıştır.
Filoloji incelemeleri de milâttan önceki üçüncü binde gü-
ney-doğuda Pencab’a, güney-batı da Mezopotamya'ya, Suriye’­
ye ve Küçük Asya’ya kadar yayılan gruplardan Elâm’lar, Kas’'
lar, Lulubi’ler, merkezi Zagros Gutileri, Medye Haldi’leri, Fırat
kavsi Hurri’leri, Küçük Asya Hatti’leri, Lik’leri, Lid’leri, hatta
İtalya Etrüsk’leri gibi kavimlerin bitişken bir dil konuştukları
ve lehçelerinin ana bir dile bağlı bulunduğu neticesini vermiştir_
Arkeologların Pre-Ubeid dedikleri bu eski çağlarda Ön
Asya’da neolitik medeniyetini yaşatan ve dillerinin bitişken,
kafalarının brakisefal olmasiyle Sami’lerle Hind - Germenlerden
ayrılan bu insanlara, Tevrat jeneolojisine göre Yafes'liler veya-
menşelerine nisbetle Asyanik’ler adı verilmektedir.
Fakat İran platosunda gelişen ve buradan Yakın Şark’a
yayılan bu halka, Firdevsi’ye uyarak Ön Turan’lılar adı verilmesi­
ni İran'ın tarihî geleneğine daha uygun bulmaktayız. İran plato­
sunda yer yer yurt kurmuş olduklarını kazılardan öğrendiğimiz Ön
Turanb’lardan M. ö. üçüncü binde Zagros dağları mıntaka-
sında aşağıdan yukarıya Anşan, Parşumaş, Simaş, Barahşi,
Kaşku, Raşi, Ellipi, Gutiyum, Lulubiyum, Zamua, Kinaş bölge­
lerini ve buralarda oturan grupları tarihen tanımaktayız.
Üçüncü binde İran’ın diğer bölgelerinde yaşayan gruplar
hakkındaki bilgimiz yalnız Arkeoloji buluntularına inhisar e t"

B R . Pumpelly, E«ploratioo io Türkistan, Eııpeditioo de 1905.


10 IRAN TARİHİ

mektedir. Fakat M. ö. birinci bin ortalarına doğru İran plato­


suna yayılmaya başlayan sönük ziya altında kuzey lran'da
batıdan doğuya doğru Mannai, Mata (Med), Part, Dae, Saka . . .
adlariyle görülen kalabalık halk kitlelerinin de bu eski Ön
TuranlIlardan inmiş olmaları gerekmektedir. Çünkü bir çok
emareler, bu grupların da Alpen ırka mensup olduklarını' ve
bitişken bir dil konuştuklarını belirtiyor. Bu eski ataları Ön
Mata'lar veya proto-Med'ler, ^ Part'lar, Ön Dae'ler ve Ön
Saka'lar adlariyle ayırabiliriz.
Binlerce yıllar toprak altında kalan ve ancak son çağda
meydana çıkarılan yazılı tabletler, bütün Yakın Şark'ın tarihini
değiştirmiş olduğu gibi, İran tarihine de maziye doğru engin
bir ufuk açmıştır. Bunun içindir ki düne kadar yapıldığı gibi,
İran tarihine Med'lerden Pers'lerden değil, bu memlekette ilk
medeniyet şulesini parlatan Elim'lardan başlıyacağız.

Elam T arihinin Prehiatorik devirleri


İran tarihinin ilk çağlarına ait en zengin istasyonlar
güney-batı İran’da bulunmuştur. İran'ın prehistorik ve proto-
historik devirlerini aydınlatan eserlerin çıkarıldıkları Sus ve
Musyantepe bu bölgededir.
Elim adı verilen bu saha Iran platosunun Dicle nehri,
Zagroş dağları, Diyale'nin yukarı yatağı ile çevrilen güney­
batı eteklerini içineJ alır. Akad'lar devrinde bu alana yüksek
memleket anlamına Elimtu deniliyordu. Sonradan İbraniler bu
adı Elim'a çevirmiş, buralarda yaşayanlara da Elim 'lılar
denilmiştir. Zagros dağlarının ilk çıkıntılarının teşkil ettiği
Elimtu'ya yerliler Hatamti, Sumerler ise Nim veya Nin adını
veriyorlardL
Elim bölgesi ilk evvel Batı Hindiştan'dan gelen proto-
negroidler tarafından işgal edilmişti. Eneolitik devirde, O rta
Asya'dan İran'a dolan Alpen ırk gruplarından güney-batıya
sarkanlar Proto-negroidleri bertaraf ederek Elim bölgesine
yerleşmişlerdi.
İran'ın diğer bölgelerine yayılanlar gibi Elimtu'ya yerleşen­
ler de, yer yer siteler kurmuşlardır. Elim siteleri, diğer bölgeler-
dekilere nisbetle daha elverişli yerlerde kurulmuş ve Sinear sitele-
yle daimi münasebette bulunmuş olduklanndan, ana kültürlerini
M. ö . IIJ. V E II. BİNDE GÜNEY-BATI İRAN 11

daha hızla geliştirmek yolunu bulmuşlardır. Tarih devrindebu site­


lerden en önemlileri Avan ve Sus siteleridir. Elâm tarihinin
bütün safhalarını yaşamış ve bu safhaların eserlerini sinesinde
saklamış olan Sus, bu memleketin siyasi ve kültürel tarihi ba­
kımından zengin bir merkez teşkil etmektedir.
İran platosunun güney - batı eteğinde ve Kerha ırmağı
sol kıyısındaki tepelerden birinin üzerine kurulmuş olan Sus
sitesi, ilk zamanlarda Şuşun veya Şuşan adiyle anılıyordu.
Arkeologların Pre-Ubeid dedikleri prehistorik çağdan itibaren
Yakın Şark kültürünün bütün safhalarına ait eserleri sinesinde
saklamış olan Sus, İran’ın bilhassa tarihten önceki çağları için,
Arkeoloji bakımından en zengin bir istasyonudur.

S ua k.z ı„ . 1881 tarihinde Fransız arkeologlarından tanınmış


verim leri bilgin J. de Morgan tarafından kazdan Sus hara­
besinde İran’ın prehistorik ve protohistorik devir­
lerinin kültür izlerini ihtiva eden iki tabaka meydana çıkarıl­
mıştır 9. Zeminden 20 - 2 5 metre derinlikte olan ve Sus I adiyle
ayrılan en alt tabakada prehistorik devrin taş ve maden eşya­
ları bulunmuştur. Umumiyetle eneolitik devre ait olan bu eşyalar
arasında sivri ok temrinleriyle sivri mızrak uçlarının büyük
bir maharet ve dikkatle defne yaprağı şeklinde yontulmuş ol­
dukları görülmüştür. Burada bulunan eşyalar, çakmak taşı sanatı­
nın Sus I çağında İran'da son tekamül merhalesine eriştiğini gös­
termektedirler. Bu eşya ve silahların bazıları Doğu Anadolu dağ^
larından getirilmiş taşlardan yapılmıştır. Sus I de bulunan âlet ve
eşyalardan bazıları bunları kullanan insanların önce bir avcılık
devri geçirmiş olduklarını gösterdikleri gibi değirmen taşı,
çakmak taşından destereler de ziraatle meşgul bulunduklarına
delalet etmektedir. Keramikler üzerindeki av hayvanlarına ve
daha çok olarak evcil hayvanlara ait resimler de bu hususları
belirten izlerdir (Res. 1).
9 1908 tarihice kadar devam eden Sus kazısiyle muhtelif devirlere
ait beş kültür tabakası meydana çıkarılmıştır. Bu eserler o zaman Fran­
sa'nın Louvre müzesine götürülmüş, burada ilim heyetleri tarafından inee^
lenerelc mahiyetleri 1900 tarihinden itibaren neşrine başlanan *Memoire
de la delegatian en Per •• adlı muazzam bir seri ile ilim dünyasına tanı­
tılmıştır. Bu derginin faydalandığımız ayıları aşağıda Mem. kısaltmasile
gösterilecektir.
12 İRAN TARİHİ

Sus I kültürünün en önemli orijinalitesi keramiklerle bakır


âletlerde görünüyor. Bu eşya arasında maden âletler az olmakla
beraber, bulunanların halis bakırdan yapıldıkları görülmüştür.
Mezarlarda bulunan eşyalar arasında bakır aynalarla beraber
bir de uzun fistanlı eli göğsü üzerinde bir kadın figürini bu­
lunmuştur ( Res. 2 ) . Bunun tenasül tanriçesine ait olduğu sa­
nılıyor, Sus I den çıkarılan ^4000 vazodan 2500 k adan çok temiz.
sarımtırak bir topraktan yapılmış olan bu vazoların üzerine-
siyah boya sürülmüştür. Bunlar fırında pişirildikten sonra siyah.
boya, san veya kahve rengini almıştır. Vazolar üzerindeki mo­
tifler zengin ve umumiyetle geometriktir. insan ve hayvan şe­
killerini ihtiva eden vazolar da vardır.
Sus I keramikleri arasında su kapları, geniş tabaklar, b ü ­
yük testiler vardır. Bunlar umumiyetle kulpsuzdur. Yalnız bazı­
larının kenarlarında, ihtimal bir yere asmak i çi n, ortaları de­
likli çıkıntılar bulunmaktadır.
Sus I keramikleri sanat bakımından çok ileri bir tekâmül
göstermektedir. Bunlar zerafetleri, şekilleri, renklerdeki ahenk,
dekorlardaki uygunluk, resimlerdeki hususiyet bakımından en
güzel Yunan vazolariyle mukayese edilebilirler. İran’ın Neha-
vend, Tahran ve Persepolis gibi diğer bölgelerinde bulunan.
kı::ramiklerde de bu tekâmül görülmektedir ’n. Proto-lraniyen
denilen bu ilk çağ, bazen renk renk dekorlarla süslenmiş.
kurşuni keramikler ve Sinear’da kullanılmayan kâselerle ayrıl­
maktadır. Sus I de en mütekâmil örnekleri bulunan bu k e ra ­
miklerle vazoların fasılasız olarak El-Ubeid devri sonuna kadar
devam ettikleri anlaşılıyor. İran’ın Tepehisar kültürü de Su s I
ile çağdaştır. Sus I'i kaplayan kül tabakası üzerinde kalınlığı
yer yer değişen bir ham tabaka üstünde bulunan eşyalarda
Sus Il adile ayrılmışlardır. İran’ın Protohistorik çağile tarih
başı devrini kapsayan Sus Il kültürü Musyantepe, Ali A bad -
tepe, Gulaptepe, Benderbuşir gibi yerlerde de bulunmuştur.
Prehistorik devir sonlarında başladığı anlaşılan Sus 11
kültürü, protohistorik devir boyunca tekâmül merhaleleri g e ç i­
rerek tarih devrine girmiş, Mezopotamya’da büyük bir devlet
kuran Akad’lar zamanına kadar devam etmiştir.10
10 De Morgao. Mem. l, 184*188; De Morgao, Pottier et de Mecqueoeın
Mem. İli.
M‘ O. İli. VE II. BİNDE GÜNEY-BATl İRAN 13

Sus II kültürünü ayıran eşyanın en önemlileri maden


eşya ve aletlerdir. Bu çağda halis bakırdan başka ilk defa
olarak halka ve boncuk şeklinde altın da bulunmuştur. insanların
altım tanımasının üçüncü binde olduğu anlaşılmakla beraber,
bu madeni ilk önce Elamlılarm mı, yoksa Küçük Asya Proto-
ljattilerinin mi ziynet eşyası olarak kullanmış oldukları tayin
edilememektedir.
Sus II kültürünün Sus I kültürüne nisbetle daha müteka­
mil olduğu muhakkaktır. Bu ilerileme, yalnız keramik eşyada
görülemeyor. Buna karşılık heykeltraşlık, oymacılık gibi sanat­
ların pek çok ilerlemiş olduğu anlaşılıyordu.
Sus II kültürünün İran platosundan başka ö n Asya’ya
yayılmış olduğu, türlü bölgelerde yapılan kazılarla meydana
çıkmıştır. İran’ın türlü bölgelerinde bulunan keramiklerin üzer­
lerinde koyun ve uzun boynuzlu ehli hayvan resimleri görül­
müş, bunların birbirlerine benzedikleri anlaşılmıştır. Bakır devri
insanlarının bırakmış oldukları bu keramikler İran’ın eski kal­
kolitik çağına kadar çıkmaktadırlar. ilk merkezlerden olan
Sus’da 11 başlayan keramiklerin müteakip tekamül safhaları
Zagros dağları bölgesinde Nehavend’de 12 Kirmanşah’da 13* gü­
neyde Buşir’de u, Tahran civarında ls, platonun merkez bölge­
sinde Şiraz’da 1617 Keşan'da n, doğuda Seistan’da 18 ve Bülücis-
tan’da 19 bulunmuşlardır.
Bütün bu keramikler İran’da boyalı keramik sanatında
bir değişiklik olmadığını göstermektedir. Yalnız plato kena­
rındaki Sus, güney Mezopotamya ile sıkı münasebette bulun­
duğundan buradaki keramiklerde Sinear tesiri esaslı değişik­

11 De Morgan, Mem. I, ve de Morgan, Pottier et de Meequenem,


Mem, XIII.
12 Herzfeld, lllustrated London News, June 1, 1929, 942 • 45.
l* De Meequenem, Mem, , XX. 126.
i* Pezard, Mem. XV, 1 3 -1 9 .
ıs Aynı eaer X X . 115 15 • 152.
ı« H. Field. A J S L, LI, 1934 •35, 208.
17 A. U. Pope, lllustrated Landon News, 1934, 1005.
11 Aurel !:!tein, An Arebaeologieal Tour in Gedroaia, Mem. Of Ar-
cbaeol. Survey of lndia, Na 43. Caleutta, 1931
19 Aurel SteİD. An Arebaeologieal Tour İn Waziriıtan and Nortbern
Baluebistan, Mem. Of Arebaeol. Survey of lndia No. 37, Caleutta, 1929.
14 Iran tar İHİ

likler yaratmıştır. Sus U keramikleri arasında en eski çağlara


yani El-Ubeid devrine ait olanlar bulunduğu gibi, Uruk ve"
Cemdet-Nasr devirlerine girenler de vardır. Sus U keramikleri
arasında Bülücistan ve Seistan'da meydana çıkarılanlara ben­
zeyenler vardır. Sus ll'nin genel olarak tek renkli olan çanak-
çömleklerinin Mezopotamya'nın Cemdet-Nasr keramiklerile çağ­
daş oldukları sanılıyor.

e |. y Proto-Elamit denilen ilk yazı işaretini taşıyan


m a u s ı tabletler de Sus H'de bulunmuşlardır (Res. 3).
Fakat bir örneği merkezi İran'da elde edilen bu yazı Uruk
devrine ait olan ilk Sinear yazısından farklı ve ondan eskidir 20*
Proto-Elâmit denilen yazı ile Sumer yazısı arasında
farklar bulunmakla beraber bunların bir asıldan çıkmış olduk­
ları sanılıyor. Grafik işaretler, Sinear'da olduğu gibi, Elâm’da
da Piktogrofik tasvirlere kadar dayanmaktadır. Fakat, sonra­
ları ve bilhassa milâttan önceki üçüncü binin ikinci yarısından
itibaren, Elâm'ın yerli yazısı kaybolarak yerini Yakın Ş â rk 'a
yayılmış olan Sumer çivi yazısı almıştır.
Basra körfezinde Elâm’ların Uyan (Li-ya-an) dedikleri bu
günkü Buşir adasında bulunan bir tablet, Elâm'ların Sumer y a ­
zısını Akad kıralı Sargon devrinden biraz evvel kullanmağa
başlamış olduklarını göstermektedir. Bu bize, Elâm’ın siyaseten
Sinear nüfuzu altına girmesinden önce, kültür bakımından Su -
merlerin tesiri altında kalmış olduklarını ve Sumer kültürünün
yayılma kudretini anlatmaktadır 021.
2
Proto-lraniyen ve . Pre*Ubeid denilen bu kültürün S in e -
ar’daki üçüncü tekâmül merhalesi Cemdet - Nasr çağı adiyle a y ­
rılır. Çünkü bu çağı belirten eserler ilk defa eski Kiş civarın­
daki Cemdet - Nasr’da bulunmuşlardı. Bu çağ, Elâm’da Su s II.

20 Sinear'ın Sumer yazısının ilk örne{i Uruk IV devrinde görülmüştür.


Ideografilc sistem mücerred fikirleri açık surette ifade edemediğinden,
Uruk devrinde ideogramlara fonetik kıymetler verilmek suretiyle bu sistem
tekamül ettirilmiştir. Sonraları bu gelişme devam etmiş, Sami’ler, H a tti’-
ler ideogramların okunuşunda kendi lehçelerine göre yeni fonetik k ıy m et­
ler yaratmışlardır.
21 François Lenormant, Cboiı de teıles Cuneiformes, Paris 1873, p .
127, No. 4!.
M. ö. m. V E u. BİNDE GÜNEY-BATI IRAN ıs

devrine tekabül etmektedir. Cemdet - Nasr çağına ait Sinear


tabletlerindeki yazıtlar piktografik kelime ve adlar Sumerce
olduğu halde, Elâm'dakilerde kelime ve adlar Elâmcadır. Cem­
det - Nasr'la karşılaşan Sus II çağından sonra Elâm'da tarihi
devir başlamıştır.
ÜÇÜNCÜ BOLÜM

ELÂM’IN SİYASÎ TARİHİ

Elâm 'm t * rfh İran'da Tarih devri Elâm bölgesinde başlamış-


devri tır. Sus’ta ve Sinear’da bulunan yazılı belge­
lerden M. ö. üçüncü binde yani Sus II dev­
rinde İran'da yer yer küçük prensliklerin kurulmuş olduğu
anlaşılıyor. Bu prensliklerden tabletlerde adları geçen ve tarihî
rollerinden bahsedilmiş olanlar Elâm bölgesindekilerdir. Bun-
lann başında da Anşan veya Anzan denilen Elâm'ın yüksek
tepelerinden biri üzerine kurulmuş olan Sus ile bunun kuze­
yinde dağlık bölgedeki Avan başta gelmektedir. Anlaşıldı­
ğına göre, bu eski çağlarda askert ve siyast kudret Avan'da
idi. Buradaki hükümet en kudretli çağdaş Sumer sitelerinden
daha üstün bulunuyordu. Sus ise kültür ve ticaret bakımından
ön plânda geliyordu. Bu sitelerden her birinin başında aynı
zamanda hem prens, hem de baş rahip rolünü gören bir hü­
kümdar bulunuyordu. Önceleri başlı başına bir varlık halinde
yaşayan bu site devletleri, sonraları Avan hükümdarının nüfuzu
altına düşmüş, bu suretle i)k defa Avan hegemonyasında siyasî
bir birlik kurulmuştur.
Sinear’ın mitik devirlere ait kıral listelerine göre, Elâm ile
Mezopotamya arasındaki münasebetler bu çağlara dayanmak­
tadır. Güya Sinear’da ilk sülâleyi teşkil eden Kiş I devletinin
yirmi birinci hükümdarı olan Enmenbargigur Elâm’ı istilâ etmiş 22
fakat, Sinear’da hegemonya güneyde birinci Uruk’a geçince Elâm
da kurtulmuş ve zamanla büyük bir kudret kazanmıştır. Hatta
birinci Uruk sülâlesi ilk kıralı Maskemgaşer güneyde, Basra
körfezi kıyılarına indiği zaman, Elâm sırtlarına tırmanmak ve
buraları almak istemiş ise de, Elâmlı’ların mukavemetleri kar­
şısında birşeye muvaffak olamamıştır23- Ele geçen diğer bir
belge de, bu hanedanın şöhretli mitik kıralı Gılgameş’den önce,
22 S. Langdoo, O d ord Editioos of Cuneifonne Teıı:ta, il, O dord.
1923, İ l .
21 p. Dbonne. Revue Biblique, X X X V , 1926, 72.
/roıı T a rild . l
18 Iran tar İHİ

y an i üçüncü k ıralı çoban L u g a lb a n d a ve d ö rd ü n c ü k ır a lı


a v c ı D um uzi zam anlarınd a E lâ m ’la rın , d a ğ la r ın d a n in e re k
k a r ş ı h ü cu m lara g e ç m iş v e S in e a r ’ı is tila etm iş o ld u k la rı h a b e r
v erilm ektedir u ,
S in ea r’ın bu eski d e v irle rin e ait g e le n e k le ri ih tiv a e d e n
ta b letlerd en an laşıld ığ ın a g ö r e E lâ m 'ın b u ü stü n lü ğ ü z am an la
artm akta devam etm iş, n ih ay e t E la m v e S in e a r ’d a h e g e m o n y a
A v an ^ sitesine g eçm iştir. f a k a t , A v a n ’ın h e g e m o n y a lığ ı d e v ri
ç o k sürm em iş, K iş ’d e b eliren ik in ci s ü lâ le M e z o p o la m y a ’y ı
te k ra r hâkim durum a ç ık a rm ıştır. F a k a t, b ir m ü d d et s o n ra H a -
m azi sitesinin kud ret k azan m asiy le h eg em o n y a Elâm k u zey in ­
d ek i p lâto ya g eçm iştir 25.
E fsanem si m a h iy ette olan b u riv a y e tlerd en so n ra S in e a r ’ın
L a g a ş !s ite s i e n s i ( p a te s i ) terinin b ıra k tık la rı ta b le tle r E lâ m ’ın
g e rç e k tarih ça ğ ın ı a ç ık la m a k ta d ır. Ö y le g ö rü lü y o r k i İr a n ’ın
güney -b atı b ö lg e sin d e k i m ü stak il k ü çü k p re n slik le r M . ö . 2 6 7 0
tarih lerine d o ğ ru S u s site sin in k u zey in d ek i A v a n ’d a k u ru la n
yeıü b ir h an ed an ın h e g e m o n y a sı a ltın d a b irle şm iş, M ezo p o ­
tam ya k a rşısın d a k uvvetli v e tehlikeli bir v a rlık b elirm iştir.

_ ı. i E lâ m ’d a bu ilk sü lâley i k u ra n P r e n s P e li’d ir.


Bunun v e k en d ısın d en s o n ra g e le n p re n s le rın
ta b le tle r d e g ö r ü le n ad ların ın E lâ m ’c a o lm a sı, bu z a m a n la rd a
E lâ m ’ın M ezo p o tam y a tesirin d en m asun bu lu nd u ğu n u g ö s t e r ­
m e k te d ir.
M ilâttan ö n c e ü çü n cü bind e S in e a r ’ın L a g a ş s ite s in d e U r -
N a n şe tarafın d an ku ru lan han ed an k ralların d an E a n n a tu m ’un
y azd ırm ıs old u ğu b ir ta b lette , E lâm ’lıların a k ın la rın ı ö n le d iğ i v e
ik i E lâ m Isak k u ’sunu y en d iğ i h ab er v erilm ek ted ir. B u ç a r p ış m a la r
s ıra s ın d a Lagaş tan rısı N ingirsu’nun b a ş r a h ib i o la n
D u d u ’nun yazd ırm ış o ld u ğ u b u ta b le t, L a g a ş ’ta y a p ıla n k a z ı­
la rd a e ld e ed ilm iştir26. F a k a t b u E n si’nin ü çü n c ü h alefi o la n
E n e ta rz i zam anında a ltı y ü z k işilik bir E lâm kuv v etin in S in e a r ’a
a k ın yapm ış o lm a sı, ö n c e k i h a rp lerd e ç o k y ıp ra n m a m ış o ld u k la - 24*

24 A . Poebl, Hisrorieal teırts, Peoosylvaoia U oiversity, IV , p art 1,


117 ve 122.
zs E. A . Speiser, Mesopotam iao O rig io s, 1930, 35 ve 43.
216 E . de Sarzee, Decouvertes en Chaldee, Paris, 1885-1912, 1, p. 5
ELAM'IN SİY ASÎ TARİHİ 19

rını belirtmektedir 27. Sinear'a bu akınları yapan Elâm prensinin


Avan kıralı olduğu şüphesizdir.
Sinear katiplerinin tanzim ettikleri hanedan listesinde adı
geçen Avan sitesinin bütün bu devirde Elâm'ın dağlık dölge-
sinde hegemonyayı temsil ettiği anlaşılıyor. Sinear tabletleri bu
çağlarda Sus'un yalnız ticarî alandaki önemini belirtmektedirler.
Sus'ta bulunan pişmiş tabletler üzerindeki Proto-Elâmit yazıtlar
ise metropolün bu zamanlarda da siyasî bir tarihi olduğunu
gösteriyorlar Fakat bu siyasî tarih, Sus'u müstakil olmaktan
ziyade Avan'a bağlı bir prenslik olarak tanıtıyor w.
Öyle görünüyor ki bu eski çağlarda yani M. Ö. üçüncü
binin ilk yarısında İran'ın güney-batısındaki prenslikler ile
Sinear'daki devletler arasında askerî, ticarî ve kültürel müna­
sebetler çok sıkı idi. Fakat, karşılıklı akınlara nisbetle iki kom­
şu memleketin sulh ve esenlik içinde yaşadıkları zamanlar daha
çok olmuştur. Bu sayede Sinear’a en yakın bulunan Sus İl dt:
medeniyet daha ziyade inkişaf edebilmişti. Her halde bu çağ­
larda Sus'da beliren dinî telâkkiler ve kültür eserleriyle Sinear
halkının, yani Sumerlerin medeniyet ve din anlayışları arasında
sıkı benzerlikler görülmektedir. Bu benzerlik evlerin yapılış
tarzından başlayarak; yerel özellikler ayrılmak suretiyle ; he­
men her alanda belirmektedir. Bu çağlarda Sus İl Elâmları
yazı tableti için kullandıkları kili ve sair levazımı Sumerlerden
almışlardır. Akad'lar Mezopotamya'da kuvvetli bir devlet kur­
dukları zaman, Elâm'da Peli sülâlesi hüküm sürüyordu. Bu sü­
lâlenin adını bilmediğimiz sekizinci kıralı Luhhi-lşşan ve halefi
Hişep-Ratep devirlerinden itibaren Elâm tarihi daha çok ay­
dınlanıyor.
Çünkü bunlar, Mezopotamya ve ön çağların en kudretli
sülâlesini kuran Akad kıralı Şarruken 1 (Sargon takriben M.
Ö. 2725-2670) ile çağdaş bulunuyorlardı.

27 Tbırean Daogio, Uoe incursioo elamite en territoire sumerieo,


Revue d'assyriologie e t d’arebeologie Orientale, İV, 1904. 139*142
211 Scbeil. Mem. VI. S9 ve C. XVII, mübürler üzerindeki yazıtlar
için de balı:. Legrain, Mem. C. XVI.
** Scbeil. Dynesties elamiteı d'Awan et de Şım a;. RA XXVIII
(1931) s. 1 - 8 .
İRAN TARİHİ

Aşağı Mezopotamya’nın Agade sitesinde, kudretli bir


devlet kuran Şarruken I ve halefleri icraatlarına dair pek
çok tablet bırakmış olduklarından, bu sayede lran’ın
güney-batı ve batı bölgesinin tarihi hakkında da doğru bilgi
edinmek imkânı hasıl olmuştur. Bu devirde Mezopotamya yazı­
sını alan Elâmlıların bıraktıkları tabletler de, bu bilgiyi geniş­
letmektedir.
Bu tabletlerden öğrendiğimize göre Şarruken Sinear’da
hâkimiyetini kurduktan az birzaman sonra İran'ın dağlık
bölgelerini de hükmü altına almak isteyerek Dicle'nin doğu­
sunda, dağlar geçidine hâkim olan ve bu gün Badrah deni­
len eski Der şehri yakınlarında önemli Kazallu şehrini zap­
tetmekle Elâm bölgesine ayak atmıştır *'. Şarruken I ’in bu
olayı belirten yazıtında adı geçen şehirler ve prensler arasında
Avan kıralı Luhhi - lşşan'ın da adını görüyoruz. Şarruken I
Elâm’a karşı giriştiği ikinci seferinde Luhhi-Işşan’ın müttefiki
olan Barahşi memleketi prensleri ve bu arada Şirhu isakku’su
ile çarpışmıştır.
Avan Kıralı Luhhi-lşşan bu harplerde ölmüş alacak ki,
sulh için Akad kıralına müracaat eden Elâm k ıralının Hişep -
ratep adında olduğunu görüyoruz. Şarruken I 'in bu seferinde
Sus'u da almış olduğu, burada bulunan bir stelinden anlaşıl­
maktadır 81 • Yazıttan öğrendiğimize göre Akadlı fatih, bu
seferinde Elâm ve Anşan bölgelerinden başka kuzey Diyala
ırmağı kuzeyindeki Arraha ( Kerkük bölgesi ) memleketini de
zabtetmiştir. Zagros dağlarının arkasında bulunan Lulubi, Guti,
Tukriş ve İnşan prenslerile de Zagros’un batı eteklerinde çarpı­
şarak, onları da yenmiştir.
Fakat Şarruken Tin amansız kılıcına baş eğmiş olan bütün
bu kavimler başta Elâm'lar olduğu halde bu hükümdarın ihti­
yarlığı devrinde, silâha sarılmışlardır. Yerine geçen oğlu Rimuş
(Urumuş takriben M. ö. 2670-2660) Sinear’da baş gösteren
kargaşalıkları bastırdıktan sonra güney-batı İran’ın dağlık
bölgelerindeki isyanları yatıştırmak üzere harekete geçmiştir.
Bu sırada Elâm'da hegemonyayı temsil eden Avan kıralı,
Zahara ve Barahşi memleketleri kıralı Abalgamaş ile anlaşarak
ıo O. Scbroeder, Keilacbrifttezte aıuı Aaaur vencbiedeoeo tobalta,
No. 92. 11 Scbeil, Mem. X,4.
ELAM'IN SİY ASÎ TARİHİ 21

karşı koymağa hazırlandı ise de, neticede dağlılar mağlup


oldular. Rimuş’un bu sefere ait yazıtındaki öğünüşlerinin doğ­
ruluğu, o zaman Elâm ve Barahşi’den iğtinam ederek Nippur
tapınağına vakfettiği vazoların bulunması ile teeyyüt etmekte­
dir 85 Bu seferde Sus da Akad’lılar tarafından zaptedilmişti. Akad
kıralının Sus'a Uba adında Elâmlı bir Isakku tayin etmiş oldu­
ğunu ele geçen bir silindir mühürden 83 öğreniyorsak da, Avan-
'ın durumu hakkında hiç bir belge ele geçmemiştir.
Gerçi Elâm kâtipleri bu sıralarda Avan kıralı Hişep-ra-
tep'in halefi olarak Helu adında bir kıraldan bahsediyorlarsa da,
bunun Elâm'ın kuzey ve kuzey-doğu bölgelerindeki dağlarda
hüküm sürmüş olması sanılıyor.
Akad kırallığına* Maniştusu (takriben M. ö. 2660-2640) ge­
çer geçmez, Elâm üzerine iki koldan ordular göndermiş
olduğunu Sinear tabletlerinden öğreniyoruz 83. Fakat bir nevi
soygunculuk mahiyetinde olduğu anlaşılan bu akınlar, Sinear
tapınaklarını dolduran ganimetler temin etmişse de Zagros’un
cesur ve savaşçı halkının kesin olarak itaat altına alınmalarını
temin edememiştir. Bunlar, Akad ordularına karşı koyamıya-
caklarını anlayınca. yabancı bir devlete tâbi olmaktan ise, şe­
hirlerini bırakarak sarp dağlara çekilmeği tercih etmiş, Maniş-
tusu'nun ölümünden sonra Mezopotamya'ya akınlar yapmağa
başlamışlardır.
Fakat Akad'ların yeni kıralı Naram-Sin (takriben M. ö.
2645-2607) başkent yakınlarına kadar ilerleyen bu isyanları
bastıracak bir kudrette idi. Yakın isyanları hemen bastırdı.
Onu en çok endişeye düşüren İran’ın güney ve kuzey-batısında
dağlık bölgelerde yaşayan savaşçı halktı. Bunlardan kuzey­
batıda bugünkü Altınköprü çevresindeki Şimurru prensi Put-
tinadal, silaha sarılanların ön safında bulunuyordu. Zagros’un
merkezinde sonraları Namri denilen Namar'ın kıralı Arisen ise
kendisini aynı zamanda kuzey Mezopotamya kıralı ilân etmişti.
Marahşi kıralı Hubsumkibi de Naram-Sin'in düşmanlarındandı 85
32 Hilprecht, Old Babylonian inıcriptiom, part. I, No. S ve 10.
33 llllem. X. L ve XIV, 4.
3* Thureau-Dangin, Noteı aııyriologiqueı, Revue d’assyriolofie et
d’archeologie Orientale, VII, 1910, 179 •84.
35 Thureau - Daogio, Tablette de Samarra, Revue d’aııyriologie e t
d’archeologie orieotale, IX. 1912, 1 . 4 .
22 İRAN TARİHİ

Akadlara karşı bütün bu isyanları Avan'ın onbirinci kıralı


Hita'nın teşvik etmiş olması muhtemeldir.
Fakat, Akad'ların savaşcı kıralı Naram-Sin, birlikte hare­
ket edemiyecek olan bu kuvvetleri birer birer ezecek kudrette
idi. Önce kuzey bölgedekiler tenkil edildiler. Sonra da Elâm
ve Barahşi itaat altına alındı su.
Naram - Sin Elâm’ı kesin olarak hâkimiyeti altına aldıktan
sonra, Sinear’la sıkı ve sürekli temas neticesi olarak Sus sü^
ratle Akadlaştı. Naram • Sin burada Üzerlerinde kitabeler bu­
lunan tuğlalarla yaptırdığı tapınağa kendi heykelini de koy­
durdu. Türlü bölgelerden iğtinam ettiği vazoları da buraya
vakfetti 37, Elâm’ı kendi adına idare etmek üzere Enammun
adında birini İşakku (vekil) tayin etti. Sus artık bir Akad
eyaleti olmuştu. Sus’da bu devire ait olarak bulunan yazıtlar­
daki akadca lehçe ile adlardan çoğunun da samileşmiş olmaları,
Akad kültürünün buralara kuvvetli surette yerleşmiş olduğunu
gösteriyor. ihtimal ki Naram-Sin zaferleri neticesinde Sus böl­
gesine birtakım sâmi grupları da yerleşmişlerdi.
Fakat Naram-Sin devrinde de Elâm’ın diğer bölgelerinde
yerli dil ve yerli kültür her türlü tesirden masun kalmıştı.
Naram^Sin'in Elâm'ın yerli kırallarından biriyle ihtimal ki
Avan kıralı Hita ile yapmış olduğu andlaşmanın Elâm lehçe­
siyle yazılmış olması bunu teyit etmektedir. Bu sayededir ki
M. ö . ikinci bin ortalarına doğru, samileşme hareketine karşı
şiddetli bir tepki bcışlıyacak, yerli dil tekrar hâkimiyet
kazanacaktır.
Naram-Sin, Şimurru ve Namar kırallarını hezimete uğrat­
tıktan sonra Kuzey Zagros bölgelerinde oturan Lulubi
ve Guti'lerle temasa gelmişti. Elam'larla akraba, fakat lehçeleri
farklı olan ııs bu iki kavimden Lulubi'ler, dağ masifleri içinde
münbit bir ovada, yani bugünkü Süleymaniye bölgesinin şehri-
zor taraflarında oturuyorlardı 311• Şehrizor güneyindeki geçitte
vukubulan savaşta Lulubi‘ler büyük bir hezimete uğradılar.

36 Gadd et Legraia, Royal İnscriptioss, No, 274.


11 Briques. Meın. il, 5 9 ; Vase, Meın, iV, 1; Statues: Mem. VI, 2-6.
18 Hüsiag, Der Zagros uad seiae Völker (Der Olte orieat. IX, b. 3/4,
1908.
311 A. Billerbeck, Das Saadscbak Suleiınaaia, 6 - 11.
E lA M ’IN SİYA SÎ TARİH1 23

Maram-Sin bu parlak zaferinin hatırası olarak geçit kenarın­


daki kayaya bir kabartma kazdırdı 40• Bu kabartma Naram-
Sin’in pek meşhur olan stelinin proto tipi idi.
Akad kiralının Guti’lerle olan savaşı muvaffakiyetle neti­
celenmedi. Sonraları Mezopotamya’yı istilâ edecek olan savaşçı
Guti’ler Naram-Sin’i büyük bir hezimete uğrattılar. Fakat asıl
Elâm bölgesinde Naram-Sin’in zaferi kesindi. Burası tamamiyle
itaat altına alınmıştı. Eski Isakkulardan Enammun memleket
valisi ( Şakkanakku ) tayin olundu.
Sonraları ihtimal ki Enammun’un ölümünden sonra Sus
Isakkularından Şim bilşşuk’un oğlu olan Puzur-lnşuşinak'ı Elâm
da umumi vali olarak görüyoruz 4142• Kudretli ve savaşçı bir adam
olduğu anlaşılan Puzur-Inşuşinak’ın bıraktığı tabletlerden önce­
kileri Akadca, sonrakileri ise Elâmcadır. ihtimal ki önceleri
efendisinin gözüne girmek için Akad lehçesini resmî dil olarak
kullanmıştı. Fakat, sonraları, yaptığı askerî hareketlerle hük­
mettiği memleketin sınırlarını kuzeye doğru genişleterek Zagros
dağlarında Kişnaş bölgesini ve bir çok şehirleri alınca artık
buna lüzum görmemiş, kitabelerini proto - Elâmit lehçe ile yaz­
dırmıştır.
Puzur-Inşuşinak’ın zabtettiği yer isimleri arasında geçen
Gutu’nun ileride büyük rol oynayacak olan Guti’lere, Kaşşen’-
nin de Kas’lara adlarını veren bölgeler oldukları sanılmaktadır.
Bu devirde eski kıralhk merkezi olan Avan yerine Sus
sitesi Elâm’ın merkezi olmuştur. Puzur-lnşuşinak, kazandığı
zaferlerde iğtinam edilen eşyalarla Sus’u zenginletmiş, akro-
pol’ü yeni bir İnşuşinak tapınağile süslemiş, buraya pek çok
vakıflar ve hediyeler ayırmıştır. Bu tapınak harabesinde tanrı
İnşuşinak’ın heykelinden başka, arslan başlı bir blok Akadca
ve Proto Elimit dilde olan ve henüz çözülemeyen yazıtlar
bulunmuştur u.

40 G. J. Edmoods, Two Aocieot monuments İD southero Kurdistao,


Geoırrııphical Jouroal, LXV, 1925, 63.
41 Puzur-laşuşiaalc’iD adı bazı elerlerde Paşa-laşuşiaalc şelcliode
yazılmıştır.
42 Scheil, Mem. VI, 8 ue pi, 2.
24 Iran tarihi

Eiâm’ın tek rar Naram-Sin’in ölümü Elâmlılara derin nefes.


egemenliğini aldırmıştı. Bağımsız yaşamağa alışmış olan
kanam an bu dağlı halk, ecnebi boyunduruğundan kur­
tulmak hırsik kıvranıyordu. Yeni kır al Şar-
kalişarri'nin (takriben M. ö. 2607-2583) zaafı onlarda bu hırsı
kuvvetlendirmişti. Elâm’lar Zahara memleketi ile birleşerek
istiklâllerini ilân ettiler. Puzur-lnşuşinak, birleşik kuvvetlerle
Sinear üzerine yürüdü. Akad ülkesindeki Opis şehri kapılarına
kadar ilerledi. Dört iklim hükümdarı unvanile anılan metbu-
unun ülkesini tehdit edecek kadar kudret gösteren Akad'ların
Elâm bölgesi eski genel valisi Puzur-lnşuşinak, avdetinde
kendisini Elam kıralı ilin etti. Yazdırdığı stelde, tanrı
İnşuşinak'ın b ir yıl içinde kendisine büyük başarılar nasib
ettiğini ve dört iklimi hükmü altına verdiğini minnetle
kaydetmektedir ” •
Puzur- İnşuşinak’ın Elâm’ın istiklâlini kurduğu
G utl'ler latilâ- bu zamanlarda Zagros merkezinde oturan halk
■ının Elâm ü­ arasında yeni bir kaynaşma başlamıştır. Bu
zerindeki
te siri kaynaşma Şehrizor bölgesindeki Lulubilerin
yurdlarından güney-doğuya akarak bugünkü
Holvan bölgesine yerleşmelerini intac etmişti.
Son zamanlarda bu hareket sırasında Lulubilerin kıralı
olan Anubamini'ye ait bir kabartma Sar-i-pul civarındaki Zo-
hab’da bulunmuştur. Kabartma üzerindeki kitabe Akad dili ve
Akad yazısiyle yazılmıştır. Lulubiler kıralı bu yazıtta kendisi­
nin ve tanriçe Iştar'ın statülerini Batir dağı üzerine diktiğini
bildirmekte, Sinear’lılar tarafından anıtına yapılacak her türlü
tecavüzler için tanrıların himayesini niyaz etmektedir
Lulubi’leri göç etmeğe zorlayan kuvvetin Şehrizor’un ku­
zeyinde oturan Guti'ler olduğu sanılmaktadır. Çünkü Guti’lerin
bu olaydan biraz sonra Şarlak adındaki başbuğları idaresinde
Sinear’a indiklerini, fakat Akadların bu akını durdurmuş ol­
duklarını Şarkalişarri'nin bir yazıtından öğreniyoruz e . 48

48 Seheil tarafından yayınlaoaD Stele, Mem. X. 9.


44 De Morgan et Scheil, Les deuı Steles de Zobab, Reeueil de tra^
vaıız relatifs iı. la philologie et a l’areheologie egyptienDea et assyrieDDes»
XIV. 1893. l o o . 105, Herzfeld, Am Tor V od Asieo, 3SS.
45 Thureau-Dangin, Fr. Die suroeriseheD uod alckadiscben Köaige.
ELAM ’IN SİY ASİ TARİHİ 25

Fakat Şarkalişarri’nin ölümünden bir müddet sonra Guti'-


ler daha büyük kuvvetlerle güneye doğru akmışlardır (takri­
ben M. ö. 2500). Bu akış sırasında Elâm'daki Puzur-lnşuşinak'-
ın kurduğu Avan kıratlığı yıkılmış olduğu gibi, Sinear'da da
Akad kıratlığı tarihe gömülmüş; burada anarşik bir devir baş­
lamıştır.
Batı İran’dan Mezopotamya'ya akan Guti’ler tarafından
burada kurulan ve 124 veya 135 yıl kadar yaşayan hükümet
zamanında Elâm bölgesinin durumunu aydınlatacak belge bulun­
mamaktadır. Anlaşıldığına göre, Guti dalgalan çekildikten sonra
Elâm’da ve Zagros dağlan bölgelerinde Guti'lerin hegemonya­
sını tanıyan bir takım küçük prenslikler kurulmuştur. Bunlar
arasında Avan ve Sus gibi eskidenberi tanılanlar olduğu gibi
Guti'lerin yıkılmalanndan sonra hüriyetlerini kazananlar da
vardı. Kuzey Zagros eteklerinde Urbillum ( bugünkü Erbil ),
güneyde aşağı Zap geçidi üzerinde Şimurru ( bugünkü Altın
köprü) daha aşağıda Harşe (Bugünkü Tuz Hurmatlı), Kerkük'ün
doğusunda dağlık bölgede Kimaş bu sonuncuları teşkil ediyor­
lardı. Zagros'un merkezinde ise, ötedenberi olduğu gibi, Lulu-
bi'lerin bir hükümeti, daha güneyde ise Marhaşi ( Barhaşı)
prensliği bulunuyordu.
Elâm bölgesinde ise Sus istiklalini ilân etmişti. Elâm'ın
kuzey-doğusunda Anşan’da ve Simaş'a oldukça yakın memle­
kette Gimamme adında biri yeni bir hükümet kurmuştu. Bütün
bu küçük hükümetler birbirlerile boğuşup duruyorlardı.

E IA m ’d a S im a ş
Guti’leri Mezopotamya’dan çıkararak burada
devleti üçüncü Ur sülâlesini kuran Ur-Nammu zama­
nında ( takriben M. ö. 2350 - 2332 ) Elâm’da da
Simaş prensliğinin yükseldiğini görüyoruz. Karun nehri ayak­
larının çıktığı dağlık bölgenin doğu yamaçlarında kurulan bu.
hükümet, Gimamme adında biri tarafından kurulmuştur.
Üçüncü Ur sülâlesinin en kudretli hükümdan olan Şulgi
( takriben M. ö. 2332 • 2274) bütün Mezopotamya sitelerini.
bayrağı altında birleştirdikten sonra Zagros dağlan eteklerin­
deki prenslikleri de hükmü altına almağa teşebbüs etmiştir,
Kızlarından birini Marhaşi kıraliyle evlendirerek bunu kendisine
bağladıktan sonra, Şehrizor bölgesindeki Lulubi, aşağı Zap •
26 İRAN TARİHİ

■Üzerindeki Şimurru ve daha sonra da Harşe prensliklerini


hükmü altına almıştır.
Bu başarılar kendisine Zagros ötesindeki hükümetleri de
hükmü altına almasına yol açmıştı. Evvelâ Anşan lsakkusuna
(Libum veya Şalabum'den biri olacak) kızlarından birini ver­
mek suretiyle bu prense vassallığını kabul ettirdi. Bu sırada
Tazitta 1 'in idaresi altında bulunduğu sanılan Simaş kırallığına
karşı bir harekette bulunmadığı anlaşılıyor. Fakat sonraları
Sus tamamiyle Şulgi'nin hükmü altına girdi. Simaş ve Anşan
hükümetleri ise onun yüksek hegemonyasını tanımak zorunda
kaldılar.
Üçüncü Ur sülâlesinin temin ettiği birlik ve güvenlik
İran ile Mezopotamya arasında ticaret ve kültür münasebetle­
rinin geniş nisbette gelişmesine yardım etti. Bu ticareti yapan­
ların başında Elâmlılar bulunuyor, Sus da başlıca merkezi teş­
kil ediyordu. İran'ın doğu bölgelerinden getirilen Lapis Lazuli,
Sinear'da pek makbul olduğundan Elâm'lılar başlıca maden­
lerle beraber Lapis Lazuli ticaretine önem vermişlerdi.
Üçüncü Ur sülâlesi devrinde istiklalini muhafaza etmiş
olan Simaş'da kıral Tazitta l 'e sırasiyle Ebarti I ve Tazitta il
halef olmuşlardır. Bu sonuncusunun yerine geçen Enbiluhha'nın
son Ur kıralı Ibi - Sin ( M. ö. 2258 - 2337 ) ile çağdaş olduğunu
biliyoruz.
Enbiluhha bir arahk Elâm'ın aşağı bölgelerine inerek
Sus’a girmişse de Ibi •Sin yetişerek kendisini buradan çıkar­
mıştır. Fakat bir müddet sonra halefi Kindattu, Sus'u tekrar
zabtetmiştir. Bu seferki istilâ Simaş hâkimiyetini Sus’ta yerleş­
tirmiş oldu.
Sus’ta İnşuşinak'ı yeniden kuran Kindattu, Anaşan böl­
gesinin anahtarı sayılan Huhunuri ile çevresindeki toprakları
da alarak, İbi-Sin'in Elâm ve Anşan üzerindeki hâkimiyetine
son verdi. Üçüncü Ur sülâlesinin son hükümdarı İb i-S in ’in
kuzeyden inen akınlarla meşgul olmasından faydalanarak Sinear
üzerine yürümüş, İbi - Sin'i esir ederek büyük ganimetlerle Elâm'a
dönmüştür.
Fakat Kindattu bu zaferinden, Sinear tapınak ve sarayla­
rından getirdiği ganimetlerden başka bir fayda temin edemedi.
E L A m 'IN SİY ASİ TARİHİ 27

Arazi itibariyle bir şey kazanmadığı gibi, çok geçmeden zafe­


rinin şerefini de kaybetti. Hatta bu zafer ve Ur’un tahribi
başkalarına isnad edildi.

Hutran - Teptl Üçüncü Ur sülalesinin yıkılışı yalnız Mezopo-


aüIAleal tamya’da değil, İran’ın güney - bab ve batı
bölgesinde de büyük değişikliklere yol açmış­
tı. Kuzey Mezopotamya’daki prenslikler istiklâllerini kazanmış,
Sinear da isin ve Larsa adlarıyle ikiye bölünmüştü. Her
tarafta baş gösteren istiklâl hareketi Elâm’da da belir­
miş, Sus İsakkuluğunda bulunan İdaddu da Sus ve Elâm kıralı
unvanını taşıyan Kindattu'ya karşı isyan bayrağını açmıştır.
Hutran-Tepti soyundan Bebi adında birinin oğlu olan İdad-
du-lnşuşinak, Sus’ta İsakku iken büyük başarılar göster­
miş, bir taraftan şehir dışını surlarla tahkim, diğer taraftan da
şehir içini güzelleştirmek için çok çalışmış, kendisini herkese
sevdirmişti.
Kudretli bir şahsiyet olduğu anlaşılan İdaddu I’in başa­
rılarını belirttiği bir yazıtında sonraları Sus veziri (İsakku)
unvanile beraber ; kudret ve nüfuzunun genişlediğini belirten,
bir de Elâm genel valisi (Şakkanakku) unvanını almış oldu­
ğunu görüyoruz. Bu suretle askeri kudreti artmış olan
İdaddu I, nihayet kıral Kindattu’yu da bertaraf ederek Elâm’da
bütün iktidarı eline almış, kendisini Simaş ve Elâm kıralı
ilân etmiştir.
Torunu ve üçüncü halefi İdaddu Il zamanında Elâm
medeni ve askeri kudretinin parlak devirlerinden birini yaşa­
mıştır. Bir çok binalar, tapınaklar kurmuş ve başarılarını
belirten tabletler bırakmıştırw. Fakat bu sıralarda Mezopo­
tamya’da Larsa tahtına kudretli bir prens oturmuştu (M. ö.
2150 tarihlerine doğru). Larsa'nın sekizinci kıralı olan Gun-
gunum, enerjik, fetihler ve zaferler arkasında koşan bir zattı.
Tahta çıkışının üçüncü yılında Batı İran'ın dağlık bölgelerini
.istilâ etmek üzere harekete başladı. Başimu şehri üzerine
yürüyerek burayı tahrip etti. Bu hareket Simaş ve Elâm kıralı
Jdaddu ll’ye şiddetli bir darbe idi. Larsa kıralım bu harekete46

46 Sdıeil, Mim. X, 13. n XIV, 2 8 , »e D o ..i., Miıa. XVIII. 123.


28 Iran tarih!

sürükleyen sebebi bilmiyoruz. ihtimal ki Idaddu ll’nin daha ev­


vel Mezopotamya'ya yapmış olduğu bir akına karşılık olarak
yapılmıştı.
Sebep ne olursa olsun, şurası muhakkak ki, Elâm ve
Simaş kırallığı Idaddu il ile kudret ve satvetinin kemaline eriş­
miş olduğu bir sırada patlayan bu harp, Elâm'ın harabisini
intac etmiştir. Bunun neticesi olarak üç yıl sonra Anşan böl­
gesi Larsa’nın hükmü altına girmiştir. Bu ikinci darbe kat’i
olmuş, kırat Idaddu il. sahneden çekilmiş bütün Elâm, Simaş
ve Barahşi Larsa kiralının hükmü altına geçmiştir 47.
Gungunum, Sus’ta bulunan ve saltanatının altıncı yılına
ait bir tabletinde mağlüp ettiği Idaddu ll’nin harp alanında
öldüğünü haber vermektedir '8. Bu belgenin belirttiğine göre
Elâm kırallığı birdenbire çökmüş, Simaş sülâlesi sönmüş, mem­
leketin bir kısmında Larsa’lıların hâkimiyeti yerleşmiştir.

E lâm 'd a Silhaha-Ebarti Sülalesi


Milâttan önceki XXI. yüzyıl başlarında. sâmt Amurru’ların
Mezopotamya’da büyük bir kuvvet olarak sahneye çıkmaları,
yalnız Fırat-Dicle arasındaki basık memlekette değil, doğuda
İran'ın dağlık bölgelerinde de tesirlerini göstermiştir. Çünkü
Babil’de büyük bir devlet kuran Amurru’lar karşısında eski
Sumer-Akad kanını ve kültürünü temsil eden kudretli isin ve
Larsa devletleri bulunuyordu. Gungunum zamanında Elâm.
bölgesini de hâkimiyeti altına alan Larsa devleti, hegemonyayı
benimsediği gibi, isin de henüz kuvvetten düşmüş değildi.
Yeni kurulan Babil devletile Sinear’ın bu eski hükü­
metleri arasında ilk günlerde başlayan mücadele gittikçe
şiddetlenmiş, neticede Larsa’mn Elâm üzerindeki hegemonyası
zayıflamağa yüz£tutmuştu. M. ö. 2105 tarihlerine doğru bu üç
rakip hükümetten Larsa tahtında Sumu-llum, isin tahtında
Bursin Il, Babil tahtında ise Sumuabum gibi kudretli şahsi­
yetlerin aynı zamanda bulnmaları bu mücadeleyi hızlandırmış,,.
bu sırada Asur kıralı Illuşuma ll’nin Sinear'a şiddetli bir akın.
yapması ise kargaşalığı son haddine çıkarmıştı.

47 Lenormant, Cboix de teıtee cuneiformes, No. S.


M Scheil, Mem. X ; 124.
ELAM'IN SİYA SÎ TARİHİ 29

Bu hücum ve kargaşalıklarla uğraşan Larsa'nın artık


Elâm'ı düşünecek durumda olmamasından faydalanan dağlı
halk Anzan \e Sus prensi Ebarti'nin oğlu Silhaha'nın komuta^
sında birleşerek istiklâllerini kurtarmışlardır '9,
Tarihte daha çok Şimti •Şilhak adiyle tanılan 50 Silhaha'
nın adı, hemen hemen birinci Babil devleti kadar kuvvetli ve
ondan daha ziyade ömürlü olan devletinin de adı olmuş, bu
devlet başına geçenler hep bu sülâleden gelmişlerdir 51.
Şimti - Şilhak'ın ( takriben 2100 - 2086) bazı fetihlerde bu^
Junmuş olması sanılıyorsa da, bu hususta bizi aydınlatacak
belgeler elde edilememiştir. Yalnız bir belgede Sus'ta Nannei
ve İnşuşinak tanrılarının tapınaklarını inşa ettirmiş olduğunu
biliyoruz 5'2-
Şimti •Şii hak, Sukkalmah unvanını taşıyordu. Mukaddes
Yalvaç anlamına gelen bu unvan kıral unvanından üstündü.
Sukkalmah'ın altında Elam ve Şimaş, Jsakku'su (veziri): onun
altında da Sus Jsakkusu bulunuyordu 611. Sukkalmah öldüğü
4 9 E l i m katipleri tarafından Şilb a k - In şu şin a k hanedanı adı verilen
liıtedeı m ilattan önce takriben 2120 • 2101 tarihleri arasında ya şad ığı an*
laşılan Eb a rti'n in iım i bulunm am aktadır. Fakat, kölelerinden birinin ele
geçen mühründe Ebarti, A n ş a n ve S u ı k ıra lı olarak göıte rilm iş oldu ğu
gözöniine alınarak (Scheil, lnıcription d ' A d d a-Ba kşu , Revue d 'a ııy rio lo g ie
et d'arche.:ıl. X X X V I. 1929 l kendisinin bu hanedanın kurucusu olan Silba-
ha'nın babası olduğu kabul edilmektedir. E b a rti'n in S u s 't a İnşuşinak ta p ı­
n a ğı nda iuş antta bulunduğu Şilh ak-ln şu şin ak tuğlalarından anlaşılm aktadır.
50 Şim it • Şilhak, Elam ca Tem ti • Ş ilh a k 'ın Babilce telaffuz şeklidir.
Tem ti (teptiJ Mevla ve efendi anlam ına gelmektedir.
51 Bu devre ait başlıca kaynak, S u s 'ta bulunm uş olan ticaret m ahi­
yetinde tabletlerdir. D iğ e r belgeler, b ilh a ssa sülalenin ilk devirlerine ait
olanlar, S u s 'u n iki yüz kilometre güney-dofrusunda bugün M alam ir deni­
len yerde bulu n m u şlard ır (L e s teıttes de M alam ir ; Mem. IV , 169 ve Mem
X X II) . Bu tabletler ekonom i bakım ından önem li olm akla beraber bu d evir
tarihini aydınlatm ak h ususund a k ısırd ırla r. A ka d ca yazılan bu tabletlerde
Elam dilin in tesiri kuvvetlidir. A d la n n çoğu Elim cad ır. Soaraları adlar
da Akad laşm aktadır. Tabletlerin ilk zam anlara ait olanlarında tapınaklara
veya Su k k a l sa ra yın a ta h sis edilen hayvanlardan bahsedilm iştir. Elim la ^
rın tapındıkları, tanrıların adları bu tabletlerden öğrenilmektedir.
52 Sch e il, İnscription d’Adda^huşu, Revue d 'a sıyrio lo gie et d'arche-
ologie orim tale, ve briqus de Şilhak-inşuşioak, Mem. 111, 53, No. 32.
51 S u k k a l sözü, kıral lafzından daha küçük b ir unvandı. Bunda b ir
tabiiyet m anası bulunuyordu. B ir hüküm darın yetki ile görevlenen vekili
ve ya veziri m anasını ifade ediyordu.
30 IRAN TARİHİ

zaman yerine Elam ve Simaş Sukkalı, bunun yerine de Sus


Sukkalı geçerdi. Yeni Sukkalmah Sus Sukkallığına, küçük
yaşta olmak şartiyle, bir prens tayin ederdi ” • Bunun içindir ki
bu hanedandan gelen Sukkalmahların yani büyük kıralların,
önce Sus Sukkalı, daha sonra da Elâm ve Simaş Sukkalı un­
vanlarını taşıdıklarını görmekteyiz.
Şimti - Şilhak'ın aynı zamanda adda = atta yani baba
unvanını da taşıdığını görüyoruz. Bu hanedandan gelen hü­
kümdarlar hemen umumiyetle bu unvanı da muhafaza etmiş­
lerdir. Bu unvanla hükümdarla tebaa arasında münasebetin
baba ile evlâdları arasındaki münasebetin aynı olduğu belirtil­
miş oluyordu ııı;.
Tabletlerden öğrendiğimize göre Şimti-Şilhak, Elâm’da
Sukkalmah yani büyük kıra) iken, kendisine tâbi olarak Elâm
ve Simaş Sukkalı Şirukduh; Sus Sukkalı ise Şimut Vartaş idi.
Şimti-Şilhak adile şöhret alan Silhaha’nın büyük başarı­
lar kazanmış olması gerekmektedir. Tabletlerde kendisinin
Emutbal ve Sinear fatihi 1(udur-mabug’ın babası olduğunun
tasrih edilmiş olması, bunu göstermektedir. Fakat tabletlerde
Sinear zaferi babasına değil, onun komutanlarından olan oğlu
Kudur-Mabuk’a isnad edilmektedir.
Anlaşıldığına göre Silhaha Elâm’ın savaşçı dağlılarım
hükmü altında toplayarak kudretli bir hükümet kurduğu sıra­
da Mezopotamya'daki Larsa, İsin ve Babil hükümetleri birbir-
leriyle boğuşuyorlardı. Bu durumdan faydalanan Silhaha, oğul­
larından Kudur-Mabuk'u Elâm’ın Dicle ile Zagros etekleri
arasında bulunan ve bugünkü Luristan'ı kapsayan Emutbal
bölgesini istilâya memur etti. Bu suretle Elâm’lar, Mezopotam­
ya'ya girebilmek için emniyetli bir hareket üssü kurmuş
oldular.54

54 Sukkal seçilecek prensin küçük yaııta olmasının rekabet endişesin­


den ileri geldigi sanılmaktadır.
** Elâm’ın büyük kırallarının en büyük unvan olarak aldıkları adda
lâfzının baba anlamına oldugu tabletlerde tasrih edilmektedir. Dilleri
Türk dili gibi bitişkin, kafaları da brakisefal olan Elâmlıların baba anla­
mına gelen adda sözünün ata kelimesinin aynı oldugu açıkea görülmektedir,
Türkçede de atalıg, atabeg kelimeleri aynı zamanda kudret ifade etmek
üzere eskiden büyüklere verilen unvanlar oldugu malumdur.
ELAM'IN SİY ı.Sİ TARİHİ 31

Kedar-M abak*- Assurbanipal'in Koyuncuk'ta bulunan tabletin-


Staear’ı den öğrendiğimize göre XXI inci yüzyıl orta-
zab b lannda Emutbal, Sinar'ı tehdit eden bir mer­
kez olmuştu. Elâm kuvvetlerinin Larsa'yı çe­
viren Emutbal'e yerleşmeleri bu hükümeti yakından tehdit edi­
yordu. Yazıtlarında kendisini Emutbal atası unvaniyle yadeden
Kudur-Mabuk'un cüretli bir komutan olduğu anlaşılıyor.
Kendisi Emutbal'de hazırlıklarını yaparken Larsa tahtına da
Sinikişam oturmuştu. Elâm'ların, başkentini tehdit ettiklerini
gören yeni Larsa kıralı, Elâm'ları Emutbal'dan atmak teşebbüs
süne girişti. Buna karşı Kudur -Mabuk da isin kıralı Zambia
ile anlaştı. Sinikişam bıraktığı bir tablette müttefikleri perişan
ettiğini yaziyorsa da ae aynı sene içinde yerine geçmiş olan
Tsilli-A bad'ın Elâmlarla anlaşma yolunu aramış olması, zaferin
öğünüldüğü kadar ezici olmadığını belirtmektedir. Yazıttaki
ifade Larsa'lıların Elâm nüfuzunu tanımakta oldukları kanaatini
veriyor. Çok geçmeden Kudur •Mabuk'un bu son Larsa kıralım
bertaraf ederek yerine kendi oğlu Varad -Sin'i geçirmiş olması
da bunu göstermektedir. Anlaşıldığınd göre bir taraftan Elâm'-
ların, diğer taraftan Isin'lerin tazyiki karşısında Larsa'da baş-
gösteren anarşi ve düşkünlükten faydalanan Kudur -Mabuk
Larsa'yı ve bir kısım aşağı Mezopotamya'yı zabtetmiş, Larsa
tahtına kendi oğlunu oturtmuştur.
Tabletlerinde kendisini Kazallu ve Emutbal atası ( adda)
unvanlariyle anan Kudur - Mabuk, oğlunu Larsa Kırallığına ge­
çirmekle beraber ; gerek Emutbal’de ve gerek Sinear’da hüküm
ve nüfuz kendi elinde bulunuyordu. Varad • Sin’in saltanatının
beşinci yılına kadar olan kitabelerde hükümdar olarak daima
Kudur • Mabuk'un adı geçmektedir.
Elâm'lara şanlı günler yaşatan Kudur - Mabuk, bir kitabe­
sinde Kazallu ve Mutibal ordularını Emutbal'de ne suretle pe^
rişan ettiğini öğünerek anlatmakta, kendisini, buralarda esir ettiği
Amurru'ların atası unvaniyle anmaktadır 57 •
Anlaşıldığına göre, Sus, Simaş Isakkuları gibi Kudur-Ma-
buk da, babası Sillıaha, (Şimti-Şilhak) yı metbu tanıyordu..

'* Gadd ve Legraio, Royal ioscriptioDi. Ve Grice, Babilooieo teıta,


V, 20. 57 Tbureau-Daogio, uoe ioscriptioo de Kudur-Mabıılc.
32 İRAN TARİHİ

Babası, kendisini Emutbal, kardeşini Simaş prensliklerine ada-,


dığı gibi, o da oğlunu Larsa prensliğine tayin etmişti. Fakat
XXI inci yüzyıl ortalarında ölen babasının yerine Sukkalmah
olan kardeşine karşı da aynı durumu muhafaza edip etmedi­
ğini bilmiyoruz. Oğlu Varad^Sin (M. ö. 2047 • 2036) ın hüküm­
darlığının beşinci yılından sonraki tabletlerinde babasının adı-'
.nın geçmemesi, bu sıralarda Kudur-Mabuk'un, Elâm’da Suk­
kalmah makamına geçen, yani büyük Elâm kıralı olan kardeşi
Şirukduh tarafından Susun yeni Sukkal’ı Sivepalarhuppak'ın
seçiminde bulunmak üzere Elam'â çağrılmış olmasından ileri
geldiği sanılmaktadır5ll, Hadiseler bu şekilde ceryan etmiş ise
Kudur Mabuk’un babasının yerine Büyük Elâm kıralı olan kar­
deşini de metbu tanıdığı kabul edilebilir.
Sinear tabletlerinde Kudur-Mabuk adı, ancak oğlu Rim-
Sin’in (20h5-1975) Larsa tahtına oturduğu sırada bir daha gö­
rülüyor. Bu tabletlerde Kudur-Mabuk Emutbal atası (addası)
unvaniyle anılmaktadır s11,
Rim-Sin devrinin ortalarına doğru olan tabletlerde Kudur-
Mabuk adının görülememesi, Emutbal atasının bu zamanlarda
artık ölmüş olduğunu gösteriyor.
Büyük kıral Şirukduh sonraki Şukkalmah’ların ve Elâm-
Simas ve Sus Sukkalarının adlarını bildiren listeyi biliyorsa da,
bunlar zamanındaki olaylar hakkında geniş ilgi yoktur. Bu
prensler arasında Sus Sukkallığından başlıyarak Elâm-Sırnaş
Sukkallığına ve sonra da Büyük Kırallığa yani Sukkalmah
mevkiine yükselenler arasında. Sivepamarhuppak, Kuduzuluş I
adlarına tabletler bulunmuştur.
51 Memoire.
51 Gadd el LegraiD, Royal İHcriptioDs, te ıte No. 266.
Tevrat’iD tekvİD kitabiDıD 14 üdcü babiDda görüleD Babil cııareti
zamaDiDda veya oDdaD soDra yazılmış olduğu aDlaşılaD meDlı:ıbeye kıymet
vereDler, Kudur-Mabuk'uD bu gaybubetiDi odud Suriye'ye doğru bir sefer
yapmış olmaıiyle izah etmek istemişlerdir. MeDlı:ıbede •Elim kırab Kedor
Laomer'iD keDdiıiDe tabi preDslerdeD ŞaDgar (SiDear) kıralı Amrafel ve
Alasa (L an a) kıralı Ariok ile beraber 12 yı I PaleıtiD kabilelerİDe hikim
olduğu ve Abram'iD bunlara karşı kahramaDca savaşlar yaptığı, kayde­
dilmektedir. MeDkıbedeki Kedor Laomer adiDıD Elimca Kudur-Lagamer
şeklİDde olmaıı gerekmektedir. Fakat şimdiye kadar bu iımi ihtiva edeD
bir tablet buluDamamıştır. B udud Kudur-Mabuk olmaıı bir ihtimaldeD
■'öteye geçemez.
ELAM'IN SİYASÎ TARİHİ 33
B u n la rd a n ih tim a l ki K uduzuluş d e v rin d e , B a b il ta h tın d a
bulunan H a m m u ra b i, b ütün S in e a r'ı h ü k m ü altın d a to p la rk e n
E lâ m ’ların L a rsa kıralı R im -S in 'i E lâ m ’a k a çırd ık ta n s o n ra
E m u tb a l’i d e a lm ış tır. B ab il o rd u la rın ın Z a g r o s e te k le rin e da­
y a n d ığ ın ı g ö re n E lâ m ’la r , R im -S in ’in y a rd ım ın a k o ş a ra k M ar-
h aşi (B a rh a ş i)’yi h a re k e t üssü y ap m ak su re tiy le , d o ğ u M e z o p o ­
ta m y a ’yı a la r a k b u r a d a n B a b il ü z e rin e y ü rü m e k istem işlerd ir.
F a k a t H a m m u ra b i, E lâ m ’lıları M a lg u ’d a büyük bir y e n il­
g iy e u ğ ra tm ış tır 00 B u h e z im e t E l â m ’ın k e n d i sın ırları d ışın d a
v e y a b a n c ı m em le k e tle rd e k i p re stijin i y ık m a k la k alm am ış, E lâ m ’-
da da im p a ra to rlu ğ u n çö k m e s in e , rejim in d e v rilm e sin e yol
a ç m ı ş tır . Ç ü n k ü bu h e z im e t s o n u cu o la r a k E lâ m d a iç iğ ti-
ş a ş la r a s a h n e o lm u ştu r. Bu zam andan itib a re n y e tm iş sen e
k a d a r E lâ m ta rih i k a r a n lık la r için d e k a lm ıştır. K en d isin i d ö rt
iklim h ü k ü m d arı g ib i m u h te şe m u n v a n la rla a n a n b irin c i B abil
kıralı H a m m u ra b i’nin y a ş a d ığ ı d e v re tek ab ü l ed en bu zam an­
d a E lâ m ’ın d a B a b il’in nüfuzu altın a düşm üş old u ğu an la şıl­
m a k ta d ır. B u z a m a n la rd a S u s v e Ş im a ş E lâ m sitelerin i H am ­
m u rab i ta r a f ın d a n m em ur ed ilen s u k k a l’ların id a r e e ttik le rin i
tah m in ed eb iliriz.
Bu k aran lık d e v ird e yaln ız S u s ’ta S u k k a l o lm a sı g e re k e n
S ilh ah a s o y u n d a n A ta h u şu ( A d d a ) ism in d e b irin e ait b ir ta b ­
let b u lu n m u ştu r. Fakat bu ta b le tte p ren sin ü nvan ı y o k tu r.
A ta h u şu in ş a a tta n b a h s e d e n ta b le tle rin d e kend isin i Sus veya
İnşuşinak halk ın ın ç o b a n ı d iy e an m ıştır 00
O n d o k u zu n cu y ü z y ıl o rta la rın d a , y a n i bu m a c e r a d a n y e tm iş
s e n e k a d a r s o n ra d ır ki S ilh a h a h a n e d a n ın ın y en id e n k u ru lm u ş
o ld u ğ u n u b ild iren b e lg e le re ra s tla n m a k ta d ır.

S i l h a h a h a n e - Y e tm iş yıl k a d a r sü ren b ir k a ra n lık d e v ird e n


d a n ı a ı a y e n I - s o n r a M. ö . 19 u n cu yüzyıl o rta la rın d a K u tir-
d e n g B r ü n ü ç ü N a h h u n te adlı s u k k a lm a h ’ın b elird iğ in i g ö r ü y o ­
ruz. İhtim alki bu p re n s altm ış yıl ö n c e , y an i h e ­
nüz ç o c u k iken S u s s u k k a l’ı idi. B ü y ü k k ırallığ ın y e n id e n kurul- 601

60 Langdon, Oxford editions of cuneiform tezte İl, 31.


61 Mem. VI, 26 ve IV, 10. Tepe-Mada’da (Silbaba’nıa hemşiresinin
otlu ve Sus Çobanı) sözleri yazılı başka bir tablet bulunmuş ise de bun­
da da isim yoktur.
ifa n T a r ih i : 3
34 İRAN TARlH l

masını temin eden olaylar bizce meçhuldür. Bilinen şey, sukkal-


mah Kutir -N ahhunte ile eski geleneğin meydana çıkmasıdır.
Hammurabi devrinde dağlık bölgelere çekilmek zorunda kalan
Silhaha prenslerinin, onun ölümünden sonra halefleri zama­
nında Babil'in kudret ve şevketi yavaş yavaş azalmasından
faydalanarak,! tekrar sahneye çıkmış olmalarını tahmin ede­
biliriz. Bu geleneğe göre, Kutir - Nahhunte Elim ve Simaş
sukkal’lığına Tata ( Ata Merra-lakki ) Sus sukkallığına da
Tem ti-Agun'u tayin etmiştir. Bu sonuncunun Sus'ta bulunan ve
Akad dili ile yazılmış olan bir tabletinde, sukkalmah Kutir-
Nahhunte ile ailesinin adına ticari tabletlerde o kadar öğüten
tanrı lşmekarab tapınağına verilen bir adaktan bahsedil­
mektedir 62 •
Temti-Agun, Kutir-Nahhunte'nin sıhhati için tanrı Inşuşinak'a
bir tapınak yaptırdığına ve bir takım statüler vakfettiğine dair
ikinci bir tablet daha bırakmıştır. Tata'nın erken ölümü üzeri­
ne Temti-Agun, Elâm ve Simaş lşakku'su olmuş, yerine Sus'a
Kutir-Silhaha atanmıştır. Geleneğe uygun olarak sukkalmah'-
lığa yükselen Kutir-Silhaha'ya bu mevkide halef olan Kutnaşur
1 ’in, Babil kırallarından Ammizadukka'nın çağdaşı ve kudretli
bir hükümdar olduğu anlaşılıyor. Kutnaşur l'in yerine sukkalmah
olan Temti-Raptaş devrine ait Sus ticaret tabletlerinin bolluğu
ticaretin bu çağlarda çok gelişmiş olduğunu belirtmektedir. F a ­
kat bu zamandan sonra, belgeler azalmaktadır. Bu yüzden son
devirler hakkındaki bilgimiz o kadar vuzuhlu değildir. Hatta
sukkalmah’ların sırası bile kesin olarak tesbit edilmemektedir.
Tanzim edilen listeler tahmini mahiyettedir. En son sukkalmah
olarak Kuk-kirvaş'ın adını biliyoruz. Bunun zamanında Elâm
ve Simaş sukkalı’nın Kuk-Nahhunte, Sus sukkal'ının da Kuk-
Naşur III olduğu malûmdur 63. Bu sonuncu o zamanlarda artık
kullanılmayan Sumer dili ile Sus’ta yaptırdığı tapınak ve başka
yapılar hakkında malûmat vermektedir 64.
Son zamanlara ait belgelerin azalması ve sonra birdenbi­
re tükenmesi Silhaha hanedanının akibetini karanlıklar içinde
bırakmıştır. Bu hanedanın ve onunla beraber Elâm tarihinin

‘ 2 Mıim XXIII, No. 321.ve XXIV, 379 •383.


63 M im . XXIV. No. 329.
64 Scheil. Mıim, II, 74 • 76,
ELA M IN SİYASÎ TARİHİ 35

(M. ö. 1750 tarihlerine doğru) sona erdiği anlaşılmaktadır. Bu


tarihlerde Zagros dağlarından inen Kas'ların Mezopotamya'da
birinci Babil devletini tarihe gömdüğü gibi, Elam'daki Silhaha
hanedanını da söndürdüğünü kabul etmek gerekiyor. Çünkü
bütün Ön Asya'da büyük kargaşalıklara, yıkılışlara, göçlere
sebep olan Kas'lar hareketinden Elam'ın masun kalması müm­
kün değildi.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

M. Ö. XVIII. YÜZYIL ORTALARINDAN M. Ö.


XII. YÜZYIL ORTALARINA KADAR
ANZAN VE SUS KIRALLARI

Kaa iatUfiauu Milâttan önceki on sekizinci yüzyıl ortalarına


EIArn’a tealrl (1750) doğru, Zagros dağları bölgesinden
güneye akan Kas'lar, lran'ın güney-batı böl*
gesile Mezopotamya'yı karmakarış bir hale soktukları sırada,
Yakın Şark'ın diğer bölgeleri de Hiksos’ların sebep olduğu
kargaşalıklarla sarsılıyordu.
Bu yüzden, M. O. 1750 tarihinden itibaren İran’dan
başlamak üzere bütün ön Asya'yı yoğun bir zulmetin kap­
lamağa başlamış olduğunu görüyoruz. İstilâ dalgaları altında
kalan bütün bu bölgelerde tabiatile tarihi aydınlatabilecek
belgeler de birdenbire tükenmektedir.
Çöküntülerin, kargaşalıkların şiddet ve genişliğini belirten
bu belge yokluğu; yerine göre değişmek üzere: uzun yılları
kaplamaktadır. Tarihi karanlıklar içinde bırakan bu devir,
İran ve Elâm'da dört yüz yıl sürmüştür.
Kas akınları önünde çöktüğü anlaşılan Silhaha haneda­
nından sonra, bütün bu karanlık devir süresince, Elâm'da
siyasi durumun ne şekil aldığı, ne değişikliklere uğradığı tarih
için tamamile meçhuldür. Eski hanedanın yıkılması, sarsıntının
şiddeti neticesi olarak buralarda uzun zamanlar kudretli bir
otoritenin kurulamamış olduğu anlaşılmaktadır. Fakat Kas
dalgaları, Hatti'lerin yıktığı birinci Babil devleti ülkesine
dağıldıktan sonra Zagros dağları bölgesinde büyük sarsın­
tıların sona ermiş olması tahmin edilebilir. Bu zamanlardan
itibaren Elâm halkı yer yer, küçük guruplar halinde toplan­
mağa başlamışlardır.
Birbirleriyle boğuşan bu gruplar arasında dört yüz yıl
içinde birlik kuracak kudrette bir hükümetin zuhur etmemiş
olması, buralardaki sarsıntı ve çökmelerin çok şiddetli, Zagros'
)ardan inen dalgaların kesilmemiş olduğunu belirtmektedir.
38 Iran tar IhI

Kaş’lar Sinear’da aradıkları serveti bulmuş, zengin toprakların


temin ettiği geçim vasıtalarile doymuş olduklarından, çevre
bölgelere yeni akınlar yapmak ihtiyacını duymuyorlardı. Bu
hal, küçük prensliklerin birbiriyle boğuşmakta devam etmele­
rine elverişli bir durum yarattığından, eski medeniyetin yeni­
den filizlenerek gelişmesine imkân olmamıştır. Bu yüzdendir ki
bu anarşi çağını aydınlatacak tabletler yazılamamış, bunun ne­
ticesi olarak da dört yüz yıllık bir devir tarihi karanlıklar
içinde kalmıştır.
Elâm’dan bahseden ilk tablet ancak M. Ö. 1344-1320 ta­
rihleri arasında Babil’de hüküm süren Kas kıratlarından Kuri-
kalzu III zamanına aittir. Sinear’da bulunan bu tablette, Kas
kiralının Elâm kıralı Hurpatilla’yı mağlup ederek bu bölgeyi
hegemonyası altına aldığı haber verilmektedir05.
Fakat sonradan bulunan bir belge Hurpatilla’nm aslen
Elâmlı bir prens değil, Kurikalzu III den önce Babil’in meşru
kıralı Nazibugaş olduğunu meydana koymuştur. Nazibugaş
Asurluların Babil’i istilâsı üzerine Elâm’a kaçarak orada te­
darik ettiği kuvvetlerle Asur kıralı tarafından Babil’de ye­
rine oturtulmuş olan Kurikalzu lll’ü buradan atmak istediği
anlaşılmaktadır M.
Kurikalzu lll’ün Elâm’ı istilâ ettiği, Sus kazılarında bu
hükümdarın tanrı Satama adına teberrü etmiş olduğu bir
akik skarabe ile tanrı Enlil’e vakfettiği bir âsa başının bulun­
muş olmasiyle teeyyüt etmektedir (Res. 7.
Sus’ta iç kalede bulunan bir heykel üzerinde de Kurikal­
zu 111 ’ün Elâm’ı istilâ ve Marhasi’yi yağma ettiği yolunda
bir yazıt bulunmaktadır08.
Fakat Kaş’ların Elâm üzerindeki hegemonyası çok sür­
memiştir. Sinear kuzeyinde beliren yeni olaylar, Kas kıratları­
nın gözünü bu bölgeye çevirtmiş, Elâm’ı unutturmuştur. Çünkü
bu sıralarda Asur tahtına oturan A rik-d en-llu ( 1323-1311 )*

** Wioclclcr, Altorieotaliscbe Foracbuogen, Leipzig, 1893 - 97, 297.


*® E. Uoger, FonchDDgeo uod Fortachiritte, X, No. 2/21, J u ille t
10 - 20. 1934. 256.
n Scbeil Mera. VI, 30 ve MecqueDera, Mera. VII, 135.
*• Scbeil, Revue d’ assyriologie orieotale, X X V I , 1929, 7.
XII. YOZ V1L ORTALARINA KADAR 39

Erbil’in doğusunda, dağlık bölgedeki küçük Nigimti prensliği^


ni ezdikten sonra güneye doğru yönelmiştir. Bu tehlike karşı­
sında kendi varlığını korumak kaygusuna düşen Kurikalzu da
kuvvetlerini Elâm'dan çekmek zorunda kalmıştır. Bundan son­
raki olaylar ise doğrudan doğruya Babil'i tehlike karşısında
bırakmıştır.
Çünkü Asur tahtına oturan kudretli Adad-Nirari 1 (M. 0.
1310-1281) selefinin başladığı hareketi genişleterek Zagros'un
merkezine kadar sokulmuş, eski Guti'lerden kalan gruplarla
Lulubi'leri tenkil ederek buraları hükmü altına almış, sonra da
Babil kırallığı ülkesine girmiş, bu sıralarda Kas kıralı olan
Nazimaruttaş'ı ( 1319-1294) mağlup ederek ağır şartlarla bir
sulh imza etıneğe mecbur etmiştir. Bu müsalehaya göre Asur
hudutları bugünkü Holvan bölgesile Zagros silsilesi içindeki
Lulubi'ler memleketini, yani bugünkü Süleymaniye taraflarını
içine alıyordu 1111
Asur kiralının bu darbesi, Babil'in uyuşturucu çevresinde
dağlılık vasıflarını kaybetmiş olan Kas’ları büsbütün bitkin bir
hale getirdiğinden Elâm için yeni bir ufuk açılmıştı.

Y e n j SuB A n z a nElâm’lıların bu durumdan faydalanmış olduk-


d e v l e tl n l nlarını görüyoruz. Eski Silhaha soyundan in-
b e lir iş i diği iddia edilen Pahir-işşan'ın, 1310 tarihle­
rinde Elâm’da bağımsız bir hükümet kurmuş
olduğu anlaşılıyor, yeni Elâm kıralının Igihalki adında birinin
oğlu olduğunu biliyorsak da, ne kendi başarıları ne de baba­
sının unvanı hakkında bilgimiz yoktur. Halefi olan kardeşi
Attar^kittah (takriben 1295-1286) zamanı hakkında da belge­
ler ele geçmemiştir.
Sülâle tarihi ancak bunun oğlu Humban •numena (Hubani-
mena 1286-1266) zamanından itibaren aydınlanmağa başlamıştır.
Tabletlerde (Sus ve Anzan kıralı) unvanını taşıyan bu hü­
kümdar zamanında devletin kudret ve nüfuzu artmış, Ön
Asya hükümetleri arasında hatırı sayılır bir mevkie yüksel­
miştir. Başarılarından dolayı kendisine "imparatorluğun yüksel­
ticisi,, lâkabının verilmiş olduğu görülüyor. Basra körfezindeki
Budıre and Kiog, Aonals of the Kiogs of Assyria, 1. 1902, 4 •6,
40 İRAN TARİHİ

Liyan adasında bulunan Elâm’ca kitabeler, onun böyle bir


lâkabla anılmağa hak kazanmış olduğunu gösteriyor.
O çağların duygu ve düşünüşünü belirten bu yazıtlarda
Humban-numena, kendisini seven, dua ve niyazlarını kabul eden
büyük tanrı Huban ile adanın özel tanrıçesi Kiririşa’yı, Paha’-
ları, yani koruyucu yerli tanrıları övdükten sonra, onlara
karşı beslediği minnettarlığın nişanesi olmak üzere tapınaklar
yaptırdığını haber vermekte, bu hayırlı başarıları hünnetine
tanrıların kendisine mesut bir hayat, huzur içinde geçecek bir
hükümdarlık devri nasip etmeleri niyazında bulunmaktadır'^
Humban-numena'nın bu devletin hakiki kurucusu rolünü yapmış
olduğu kendisinden sonra gelen ve bu sülâlenin en kudretli ve
şöhretli hükümdarlarından olan Şutruk-Nahhunte ile iki halefinin,
onun adıyla öğünmelerinden, hatırasını anmak hususunda birbir-
leriyle rekabet etmelerinden anlaşılmaktadır.

SuB*un omran Oğlu ve halefi Untaş - Huban ( Untaş - Ga|


devri 1265-1245 ) ın ele geçen tabletleri kendismi
bayındırlık hususunda ön safa geçirmektedir.
Öyle anlaşılıyorki babası zamanında kazanılan büyük zaferlerin
temin ettiği servet ve refah sayesinde, zamanında Elâm’da
büyük bir kalkınma devri başlamış, büyük binalar, ve anıtlar
kurulmuştur. Çünkü yazıtlarda adları sayılan tapınakların
yapılması, âbidelerin kurulması geniş fetihleri, büyük mali
kaynakları icabettirmektedir. Bu zamana ait ele geçen sanat
eserlerinde görülen gelişme de memleketin emniyetli bir refah
devri içinde bulunduğunu belirtmektedir.
Sus akropolünde kurulan büyük tapınakların başında
Huban, İnşuşunak tanrılarına mahsus tapınaklar bulunuyordu.
Tanrı Upurkupak tapınağı da o zamana kadar bu tanrı için
kurulan mâbedlerin en muhteşemi idi.
Bu zamanlarda Elâm’da Sinear’ın sâmî tanrısına da ta-
pıldığını yazıtlardan öğreniyoruz. Bir tablette belirtildiğine göre
tanrı Nebu için kurulan tapınağa, onun bir de heykeli konul­
muştur. Sâmt tanrılardan Sin, Belala, Belit-âli ve Adad tanrıla-70

70 F. W . K ö o ij, Corpus ioıcriptionum Elamicarum 1. D ie altelam iıchen


Tente, 1926, No. 4
XII. YÜ ZYIL ORTALARINA KADAR 41?

r ı için d e m â b e tle r y a p ılm ış tı. Bu z a m a n la r d a A d a d ad ile ta --


p ınılan tan rın ın eski su k k a lm a h 'la r d e v rin d e ta k d is edilen Ş a la
m ab u d u n u n aynı old u ğu s a n ılıy o r.
U n ta ş - H u b an d e v rin d e S u s 'ta m aden h ey k elciliğ i d e -
tek âm ü lü n ü n en yü ksek d e re c e s in e çık m ıştı. Bu s a n a tın
m u h teşem ö rn e ğ i U n ta ş • H u b a n 'ın zevcesi N a p ir • a su için
y a p tırm ış o ld u ğ u b ro n z s ta tü d ü r ( R es. 5 ). S u s k a z ıla r ın d a .
m ey d an a çık a rıla n bu h e y k e l y e k p a re v e içi b o ş o la ra k d ö k ü l­
m ü ş, s o n ra eritilm iş m a d e n a k ıtıla ra k iç e ris i d o ld u ru lm u ştu r.
H e y k e ld e k ıra liçe , e te k le ri y e rle re sü rü n e c e k k a d a r uzun
a lt ta ra fı g e n iş v e b e li d a r bir fista n g iy m iş , o m u z la riy le g ö ğ ­
sü d e in ce b ir k u m aşla örtülm üş o la ra k b elirtilm iştir. E lb ise n in
te z y in a tı, b ilezik lerin şek li, p a rm a k la rın ı s ü s liy e n y ü z ü k le r, g a y e t
gü zel g ö s te rilm iştir. H e y k e lin ü zerin d e u z u n c a b ir k ita b e b u lu n ­
m a k ta d ır . B u k ita b e d e h e y k e le d o k u n a c a k , on u p a r ç a la y a c a k , v e ­
y a k ita b e d e k i N a p ir-a s u a d ın ı sile ce k o la n la rın b a ş ın a b ü y ü k
ta n r ı H u b a n ile In şu şin ak ve K iririşa 'n ın g a z a b la rın ın in m e s i,.
büyük tan riçe B elit'in d e so y so p la rın ı k urutm ası v e ş a n v e
şereflerin i s o y m a s ı n iyaz ed ilm ek ted ir 71^

E l â m ’d a m llU U n ta ş-H u b a n y a z ıtla rı, o z a m a n la rd a E lâ m 'd a •


d n y g n nun m e d e n iy e t v e san atın g elişm e sin i b e lirtm e le -
b e llr iş l. rin d en b a şk a A kad k ü ltü rü n e k arşı şid d e tli
b ir tep k in in b a ş la m ış o ld u ğ u n u d a g ö s te r m e ­
leri b a k ım ın d a n ç o k ö n em lid irler.
Ç ü n k i e sk i su k k a lm a h 'la r d e v rin e ait y a z ıtla rın h e m e n h e p s i .
a k a d c a o ld u k ları h a ld e , U n ta ş -H u b a n k ita b e le rin d e n h e p sin in .
E lam ’c a y azıld ık ların ı g ö rü y o ru z . Bu h ü k ü m d a rın tan rı H uban
h ey k eli ü z e rin d e k i E lâ m 'c a k itab esi, so n ra k i z a m a n la rd a g ö r ü ­
len tek âm ü lü n b a şla n g ıc ıd ır. B u z a m a n d a n itib a re n yalnız h e y ­
k e lle r ü zerin d ek i k ita b e le rd e d eğ il, h e r türlü y a z ıtla rd a d a *
E lâm dili kullan ılm ıştır. Y a z ıtl a r , o z a m a n la rd a E lâ m b ö lg e s in ­
d e tapınılan tan rıların ad ların ı v e h a z a n d a rollerin i ta n ıtm a la rı
b ak ım ın d an çok k ıym etlid ir. B u sayed e Elam 'ın y erli ta n rı­
ların d an b a ş k a A k a d ’la r d e v rin d e n b e ri S in e a r ile olan sıkı m ü n a --

71 Scheil, Mem. IH, 43, No. 25 ve M. Roltovz.ieff, La stele d'Uotaş-


Galı Revue d’Assyrioloırie et d’Archeologie Orieotale XIII. 1916, 119-24—.
42 Iran tar !h!

sebetler neticesi olarak bu memlekete sokulan ve yerleşen samf


tanrıların adlarını da öğreniyoruz. Untaş-Huban'ın bir yazıtın­
dan, zamanında Babil ile Elâm arasında harp çıkmış olduğunu
öğreniyoruz. Anlaşıldığına göre Kaştiliaş 111' ün Babil tahtına
oturmasını müteakib (1249), Elâm kıralı ile aralarında bir ihti­
lâf çıkmıştı. Hanigalbat’dan Babil'e iltica eden ve kıral Kaştiliaş
lll’e bir bakır kalkan hediye eden Agabtaha'ya karşılık olarak
kırallığın kuzey-doğu sınırındaki Padan şehri civarında bir
malikâne ihsan edilmiş olması bu ihtilâfa sebep olmuştur 12•
Bu toprakların Elâm'a ait olduğunu ileri süren Untaş-
Huban, açtığı harpte muzaffer olmuş, Babil kıralı Kaştiliaş lirün
koruyucu tanrısı İmmiria’yi alarak Sus akropolüne götürmüş,
burada Elâm tanrılarının himayesine tevdi etmiştir. Bu seferde
Kaştiliaş Ill 'ün bağış fermanının yazıldığı taş ( Kudurru) da
Sus'a götürülmüştür.
Bu savaştan sonra, Elâm’da iç kargaşalıkların baş göster­
miş olduğu anlaşılıyor. Bunun sebebi kesin olarak bilinememek­
tedir. Bazı emareler, bu işte Untaş-Huban'ın amcasının parmağı
olduğunu gösteriyor. Untaş-Huban'ın yerine oğlunun değil, bu
amcasının, yani hanedanın kurucusu olan Pahir-işşan'ın oğlu
Unpatar - Huban (1244-1242) ın geçmiş olması bunu belirtmek­
tedir. Fakat yeni hükümdar Sus tahtında pek az oturabilmiştir.
Elâm'da baş gösteren iç kargaşalıklar, bu sırada Asur
kıralı Tukulti - Ninurta ( 1255 •1218) nın mukavemet görmeksi­
zin Zagroslara kadar sokulabilmesi sebebini anlatıyor 13. Asur
kıralı bu seferinde zaman zaman Babil’in ve Elâm’ın idaresi
altında bulunan birçok şehirleri almış 13, Babil kıralı Kaştiliaş
Ill’ü esir ederek Asur'a götürmüş, Babil tahtına bir Asur vali­
sinden başka bir şey olmayan Enlil- Nadinşumi’yi kıral yap­
mıştı. Asurluların Elâm sınırlarını da tehdide başlamalarının
bu memlekette bir tepki uyandırmaması mümkün değildi. Bu
sırada Eiâm tahtına geçen Kidin-Hutran ( Kidin Hutrutaş 1242
-1222) bu hareketin intikamını almak istedi. Fakat bunu kuv-12

12 Scbcil, Mem. X. 85.


'il Luclı:cobill, D. E, Aocieot Records of Assy*ia aod Babilooia. C. 1
74 Scbroeder, Keilscbrift teıte aus Asur, biatoriscbeo tobalts, bf, 2.
1922, No. 60 111, 58 IV, 8S.
XII. YÜ ZYIL ORTALARINA KADAR 43

vetli Asur kiralına karşı bir savaş açmakla değil, onun tara­
fından Babil tahtına geçirilen ve himaye edilen kukla kıral
Enlil - Nadinşumi’yi ( 124M 240) ezmek ve Sinear’ı istilâ etmek
suretiyle yaptı. Beklenilmeyen bu darbe ile Asurluların Babil'
de bir valisinden başka bir şey olmayan kukla kıralı sahneden
çekilmişti. Elâm kıralı memleketine dönmeden önce Der'den
Nippur’a kadar ilerlemiş, Anu tapınağını yağma etmiştir.
Asur kıralı Tukulti-Ninurta, boş kalan Babil tahtına Ka-
daşman - Harbe II ( 1240 •1239) yi oturtmak suretiyle bu felâ­
keti süratle önlemeğe çalıştı. Fakat bu kıral da Babil tahtında
ancak bir buçuk yıl oturabildi. Asur kıralı Tukulti-Ninurta kuv­
vetli bir ordu ile Sinear’a indi. Babil’i tekrar fethetti. Artık
Asurluların bir oyuncağı haline gelen bu çürümüş tahta bu
defa da Artad -şum - İddin'i ( 1238 -1233) çıkardı.
Kudretli bir varlık olan Elâm kırallığı, Babil’de olup
bitenlere karşı ilgisiz kalamazdı. Bu kırallık Asurlular için
de ihmal edilecek hasım değildi. Bâbil kırallığı üzerindeki
hegemonyada Asur kıralile boy ölçmekten çekinecek bir du­
rumda olmadığını göstermek isteyen Kidin-Hutran, Tukulti
-Ninurta’nın oğluyla anlaşarak onu babasına karşı silaha sarıl­
mağa teşvik etti. Asi prens babasını öldürdü. Elâm kıralı
hazırladığı bu durumdan faydalanarak mühim bir kuvvetle
Elâm'dan Sinear'a indi. Dicle’yi geçerek batıda Isin'e, kuzeyde
Maradda'ya kadar yürüdü. Kas prenslerinden Adad-şum-Ussur'u
(1233-1203) Babil tahtına oturttu. Hiç bir taraftan taciz edil­
meden memleketine döndü. Bu cüretkâr hareket, Elâm kıralının
müstesna cesaretini belirtiyor. Halefi Hallutuş-lnşuşinak l'in
kimin oğlu olduğu ve ne gibi başardarı bulunduğu hakkında
tarihi aydınlatacak belge yoktur. Bu hükümdarın adı ancak
kendisinden sonra Elâm kıralı olan şöhretli Şutruk-Nahhunte'nin
(1207-1171) babası olması bakımından tarihe geçebilmiştir"5-

S n s A s z a ıı Asur sarayının ihtiraslarla sarsıldığı, Babil’in


K ıra tlığ ın ın kudretini kaybettiği bir zamanda Sus ' da Elâm
M tv e tll d evr l k ırallığına yükselen Şutruk - Nahhunte, kendi­
sinden sonra gelen iki halefi zamanlarında daha

75 Hüsinır, Ouellen, 18.


44 İRAN TARİHİ

çok parlayacak olan bir devir açtı. Bu devire Elâm tarihinin


muhteşem çağı adını vermekle bir gerçeği ifade etmiş olaca­
ğız (Res. 6).
Şutruk-Nahhunte'nin ele geçen tabletleri bu hükümdarın
enerjisi, başarıları hakkında tarihi haylı aydınlatmaktadır. Eğer
bunlardan geniş ve çok kıymetli malûmatı ihtiva ettiği anlaşılan
tablet tamamile çözülebilmiş olsaydı, bu devir belki daha ay-'
dın olarak tarihin önünde açılmış olacaktı. Ne yazık ki bu ya­
zıt anlaşılamıyacak kadar karışık ve mübhem bir ifade ile
yazılmış olduğundan iyice çözülememiş, bir çok yerleri anla­
şılamamıştır.
Tamamile çözülemeyen bu tabletten çıkarılan bilgiye gö--
re Şutruk-Nahhunte büyük tanrı tnşuşinak ve Huban adına ta­
pınaklar kurduğunu haber verdikten sonra, kendi başarılarım
anlatmak istemiş, atalarından hiç birinin gidememiş oldukları
yerleri istilâ ettiğini, başkenti Sus'a buralardan bir çok ganimet­
ler, kıymetli ağaçlar getirmiş olduğunu söylemek suretiyle
öğünmüştür 79. Fakat, yazıtta adı geçen yerlerin tesbiti müm­
kün olamadığından Elâm kiralının nerelere kadar gittiğini ta­
yin etmek mümkün olamıyor.
Bereket versin ki Şutruk-Nahhunte’nin bırakbğı diğer yazıtr
)ar iyice çözülebilmiş olduğundan, zamanını hiç olmazsa genel
bir surette tasarlayabiliyoruz. Bu yazıtların çoğu gerçi tanrı­
lar için yapılan adaklara, kurulan tapınaklara aittir. Fakat, bü^
tün başarıların tanrıların lutfu eseri olduğuna kanaat edilen
bu devirlerde onlara karşı minnettarlıklar izhar edilirken ba­
şarıların sayılıp dökülmesi de âdet olduğundan bu sayede hü­
kümdarların icraatleri hakkında da bilgi edinilmektedir.
Şutruk-Nahhunte de yazıtlarından birinde Sus'taki İnşuşi--
nak tapınağını pişmiş tuğlalarla tezyin ettiğini kaydederken bu-
hizmetine mükâfat olarak bu tanrının lutuflarını istemekte, di­
ğer bir kitabesinde ise yaptırdığı tapınaklara vakfettiği eşya­
lardan baksetmektedir. 77
Şutruk - Nahhunte'nin Basra körfezindeki Uyan adasında*
evvelce Huban-numena tarafından Kiririşa için kurulmuş olan

7* Scbeil. Mem. 111, 46, No. 27


n Scbeil, Mem. ili. 48, No. 26
XII. Y Ü Z Y IL ORTALARINA KADAR 4S

ta p ın a ğ ı tam ir e ttird iğ in i a n la ta n b ir k itab esi bulunm ası bu


a d a n ın d a k ıra llığ ın aksam ınd an olduğunu b elirtiy o r.
B u hüküm darın bu lu nan y a z ıtla rın d a n b ir ta n esin d en
m aad ası, E lam d ilile y azılm ışlard ır. A k a d c a yazılm ış o la n te k
k ita b e s i ise su k k alm ah d ev rin d en beri E la m 'd a ta n ıla n A k a d
ta n rısı İşm ek arali ad ın a b ir ith a ftır 71*78.
Şu tru k - N ah h u n te d evrind e A su r tah tın d a, bu m em leketin
k u d retli k ıralların d an biri olan A su r-d a n 1 ( 1 1 8 9 - 1 1 5 4 ) bulu­
nuyordu. A su r-d a n I uzun sü ren sa lta n a tın a , z a y ıf g ö rd ü ğ ü
B a b il k ıralı Z ab ab a-şu m - İddin ü zerin e hücum etm ek le b a şla d ı.
A şa ğ ı Z a b ü zerin d eki Z a b a n ile d ah a b a şk a şe h irle ri ald ı. Bu
o la y B a b il'in k u d retsizliğ in i b elirtm iş old u ğu ndan Ş u tr u k - N a h ­
h u n te d e durum dan fa y d a la n m a k isted i. O ğ lu K u tir -N ah h u n te
ile b irlik te b ü y ü k bir k u v v et to p lay arak S in e a r üzerine y ürü d ü.
B u sefe rin i a n la ta n y a z ıtta n ö ğ ren d iğ im iz e g ö r e b irç o k
şeh irle r a ld ı. S o n r a B a b il'e yü rü d ü . B u sıra d a E şn u n n a ’d a
e s k i S in e a r hü k ü m d arların d an birinin h ey k e li ile A k ad k ı­
ra tla rın d an M aniştusu ’nun b ir istatü sü nü bu ld u . S ip p a r'd a
b u n u n h alefi N aram - S in 'in m eşhur zafer steli ile b irin ci
B a b il h an ed an ın ın büyük k ıralı H am m u rabi kanu nunu n y a z ıl­
mış old uğu b ü y ü k ta ş ı iğtinam e tti 79. K iş civ a rın d a M aniştusu'-
nun dikili ta ş ı (R es. 7 ) ile iki istatü sü nü buldu 80 K a rin ta ş
b ö lg esin d e M eli-Ş ip a k ’ın bir sle li eline g e ç ti 81- S o n ra B ab il'i mu­
h a sa ra etti. S a lta n a tı henüz b ir yılı g e ç m e y e n talihsiz Z a b a b a -
şu m -Idd in’i y erin d en attı (1 1 7 8 ). Babil tah tın a oğlu K utir -N a h -
h unte’yi oturttu 82, b a şta B abil olm ak üzere z ab te ttiğ i şe h irlere
v e rg ile r yükledi. T a p ın a k la rd a , sa ra y la rd a bulduğu k ıy m etli
e ş y a y ı, statü leri, dikili taşları a la r a k b a şk e n ti S u s ’a d ö n d ü .
B u n ları S u s ta n r ıs ı İn şu şin ak tap ın ağ ın a şü k ran n işan esi o larak
h ed iye etti. Z aferlerini b elirten k itab eler y azd ıra ra k b u n larla

71 Scbeil, Mem. II, 118


711 Scbeil, Mem., XI 17 ve Vl 12 ve 10 40, No. 24
10 Scbeil, Mem. , il, 6 ve Xı 2.
11 Şebeil, Mem., IV, 163.
H Babil krooik’ioi tesbit eden katipler Kutir-Nabbunte adını Babil ln-
ralları liıteıioe koymamışlardır, Bu listede E lim prensi Kutir-Nabbuote
yerine Babil'in düşmesinden sonra başka bir yere çekilerek daha üç yıl
mukavemet eden Kas prensi Enlil-nadin-abbe ( 1173.1171) nin adını y n -
. mışlardır,
46 İRAN TARİHİ

beraber tapınağa koydurdu. Bu sülâle prenslerinden muhtelif


zamanlarda Sinear'dan iğtinam edilerek Sus'a götürülen eşya­
lar da bunların yanına konulacaktı ııs. J. de Morgan tarafından
Sus’ta yapılan kazılarda bütün bunlar bulunmuşlardır.
Babil kırallığına oturan Kutir • Nahhunte, Kas kuvvetlerini
toplayarak Sinear’da bir mukavemet kurmağa çalışan Enlil •na-
din-ahhe ile üç yıl uğraşmak zorunda kaldı. Nihayet 1171 de
bu prensi de mağlup ederek 1750 tarihindenberi Babil’de hü­
küm süren Kas saltanatına son verdi.
Bu zamandan itibaren Babil, Yakın Şark’ın şanlı baş­
kenti olmak rolünü kaybetmişti. Babil tanrıları eski kudretle­
rini yitirmiş, memleketten sürülmüşlerdi. Babil’in büyük
tanrısı Marduk ile Uruk tanriçesi Nana, babasının yerine
oturmak üzere memleketine dönen Kutir-Nahhunte tarafından
Sus’a götürülmüştür 84. Bu tanrılar beş yüz yıl sonra Asur kı­
ralı Asur-bani-apli (Asurbanipal) (^668-626) tarafından esaretten
kurtarılacak ve tekrar Babil’e götürüleceklerdir.
Kutir-Nahhunte’nin Sus ve Anzan kırallığı kısa sürmüştür
(1170-1166). Yakın Şark tarihinde bunun adı daha çok Sinear
kaynaklarında geçmektedir. Babasının yerine Sus tahtına geç­
tikten sonraki zamana ait elde edilen tabletler, bir takım
tapınakların inşasından bahsetmektedir. Prensliğinde Sus tepe­
sinin kuzeybatısındaki İnşuşinak mezbahının çevresine oymalı
pişmiş tuğlalarla bir duvar yaptırmıştı. Burada palmiye’ye ta ­
pınan insan başlı bir boğa kabartması bulunuyordu 8S. Hüküm­
dar olduktan sonra sunağı yeniden onarmış, içine kendi sta­
tüsünü de koymuştur 1111.
Kutir-Nahhunte, kısa süren saltanatı esnasında Sus’da ha­
rap olan tanrı Lagamal sunağını yeniden ihya ederek bunu
İnşuşinak’ın himayesine bırakmış, Basra körfezindeki Liyan
adasında da tanrı Kiririşa’ya kendisiyle karısı Nahhunte-Utu’nun
ve çocuklarının adına bir tapınak yaptırmıştır 87. Ölümü, bu

ıs Scbeil, M era.. VII. 32.


114 V iıck lcr. inacription de Nebnehadnezıar 1, Altorientaliaehe For-
aehungen, I, 535, S. 129.
• Sebeil, Mera. ID, 47, No. 28.
116 İaseription de Sbilb.k*ln|n|inak. Mera, ili, SO ye V, 89, No. 30.
87 Scbeil, Mera. 111, 49, ve V, 89, No. 29.
Xll. Y Ü Z Y IL ORTALARINA KADAR 47

devrin en şanlı fatih hükümdarına Sus ve Anzan kıratlığına


geçmek, Elâm için de parlak, fakat süresiz bir devir açmıştı.
s_
Sn ı ’n n _e n p ar­
Elâm tarihinin fetihler, zaferler bakımından
la k de v ri olduğu kadar refah ve medeniyet itibariyle
de en parlak devri Şilhak-lnşuşinak devridir.
Kutir-Nahhunte J’in kardeşi ve halefi Şilhak-lnşuşinak şüphesiz
Elâm’ın en büyük hükümdarı idi. Bunun kudretli ve azimli
idaresi altında zaferden zafere koşan Elâm'lılar, bu devirde
ticaret ve ekonomi tarihlerinin de en parlak zamanını yaşa^
mışlardır.
Binlerce yüz yıl sonra toprakların altından çıkarılan
yazıtları, tarihe yalnız onun adını ve başarılarını değil, baş­
kenti Sus'un da, tam olmasa bile, oldukça zengin bir tablo­
sunu çizebilmek imkânını verecek kadar çeşitli ve boldur.
Elâm'ın henüz keşfedilemiyen meçhul tepeleri altında gizlenen
tabletler de meydana çıktığı zaman, bu tablonun göz kamaş­
tıracak bir şekil alacağı şüphesiz görülmektedir.
Son zamanlarına doğru yazdırdığı anlaşılan büyük stel-
deki kitabede ilk seferlerinden bazıları hakkında verdiği malû­
mat, saydığı şehir adları, o zamanlarda Elâm’ın kuzey ve
Zagros dağları bölgesi ile kuzey Mezopotamya'nın ne kadar
kalabalık ve mamur olduğu hakkında tarihe çok önemli bel­
geler vermektedir 118 Stel kitabesinin baş taraflarında Elâm’da
tapınılan tanrıları sayıp döken yazılar ise, bize Elâm tanrıla­
rının bir listesini yapmak imkânını veriyor.
Şilhak-lnşuşinak, kendisini, ailesini koruyan bu tanrılar­
dan Huban, 1aşuşinak, Kiririşa, Nannar, Nahhunt, Temti, Sili,
Şimut, Hutran, Tiru adlarını anmakta, kendisinin ve zevce­
sinin hayır işlerini, tanrı laşuşinak’a olan hizmetlerini sayıp
döktükten sonra niyazlarının kabul edilmesi için tanrılara yal­
varmaktadır.
Giriş mahiyetindeki bu başlangıçtan sonra sekiz harp
seferine ait olduğu sanılan zaferlerinin kazançları olan şehir­
lerin adlarını sekiz grupta toplamak suretiyle birer birer say­
maktadır. 250 ’ye çıkan bu şehir adlarından yüz kadarı,

II Scbeil, Mem. XI, 21 ; No. 92.


'48 Ir a n t a r İh i

zulmuş olduklarından okunamamıştır. Okunan şehir adlarından


bir kısmının asyanik, bir kısmının da sâmt lehçeye ait oldukları
anlaşılmakta, diğerlerinin hangi dil grubuna bağlı bulundukları
bilinememektedir.
Asur tabletlerinde bazıları aynen veya az bir değişiklikle
- görülen bu şehir adları listesi ile diğer yazıtlardaki adlar ince­
lenerek Şilhak •İnşuşinak’ın aldığı yerlerin gerçeğe az çok
yakın sınırları tesbit edilebiliyor. Anlaşıldığına göre bu sefer­
ler neticesinde önce Akarsallu ve sonra bugünkü Altınköprü
•ile Diyala ırmağı arasındaki Ebih dağı bölgesi Elâm kırallığına
bağlanmıştır. Şilhak - İnşuşinak sonra batıya yönelmiş, bu tarih^
lerde Dicle’nin doğu kıyılarında yerleşmiş olan bazı Aramî
■kabilelerini hükmü altına almış, Tuz Khurmatli veya Maga
bölgesini almak suretile ozamanlar Asur’lulara ait olan toprak­
lara girmiştir. Buradan da Nuzi ve Arrapha'ya yani bugünkü
Kerkük bölgesine sokulmuş, buraları da hükmü altına almıştır.
Dicle’nin doğusundaki bölge aşağı Zab’a kadar fethedilen arazi
dahilinde bulunuyordu.
Elâm kıralı bir seferinde Durum ve Yalman'ı almak sure­
liyle Diyala vadisinde ilerliyerek Holvan bölgesine girmiş, bu­
radan doğuya doğru vaktiyle Kas'lar yurdu olan alanlara ka­
dar gitmiştir. Şilhak •İnşuşinak, Kerkük hav alisini almak sure­
tiyle, yüz kilometre doğudaki Asur başkentini tehtit edecek bir
durumda bulunuyordu. Bu zamanlarda Asur kırallığında bulunan
Asur-dan'ın uzun süren saltanatından sonra 1154 de bir takım
iç kargaşalıkların baş göstermesinde ve Asur satvetinin sön­
mesinde, Elâm kıralının parlak zaferlerinin kuvvetli etkisini
düşünmek, uzak bir ihtimal sayılamaz 811
Bununla beraber, Elâmlıların da bu kadar geniş alana
yayılan hâkimiyetlerini sürekli bir surette kesin olarak muhafa­
za edebilmeleri imkânsızdı. Çünkü yukarı Mezopotamya'da
Asur'ların elden çıkardıklarını geri almağa kalkışacakları şüp­
hesizdi. Aşağı Mezopotamya'da da yeni kaynaşmalar belirmeğe
başlamıştı. Gerçi Şilhak-inşuşinak'ın kardeşi Babil'i almış, bura­
daki Kas’lar saltanatına son vermişti. Fakat burada da merkez
.Jsin olmak üzere yabancı hâkimiyetine karşı mukavemet hare-89

89 George G. Tameroo, Hiıtoire de l’lran antique, S. 137.


XII. YÜ ZYIL ORTALARINA KADAR 49

keti hızlanmış ve yeni bir hükümet kurulmuştu. Paşe denilen


'bu sülâleyi kuran Marduk-Şapik-Zerim (1170-1153), Asur
ilinde baş gösteren iç kargaşalıkları fırsat sayarak hemen bu
memleketin iç işlerine müdahaleye başlamıştı"ü. Yeni Sinear
hükümetinin bu temayülü tabiatiyle Elâm kiralını kuşkulandır­
mıştı. Çünkü kardeşinin aşağı Mezopotamya'da, kendisinin de
Zagros bölgesiyle yukarı Mezopotamya güneyinde o kadar
fedakârlıklarla elde ettikleri kazançlar, tehlikeye düşmüş olu­
yordu.
Şilhak - inşuşinak, tehlike büyümeden önce İsin hükümda­
rını tedip etmek üzere hemen harekete geçti. Dicle boylarında
düşman kuvvetlerini yendikten sonra Hussi şehri üzerine yürü­
dü. Buradan Fırat boylarına çıkarak Babil duvan denilen “ Ni-
metti-Enlil„e kadar ilerledi.
Fakat burada yapılan savaşta Elâm kiralının yenilgiye
uğradığına veya hiç değilse bir başarı elde edemediğine hük­
metmek icabediyor. Çünkü bu zamandan sonra gerek Asur ve
gerek Sinear üzerindeki etkisinin hayli zayıflamış olduğu gö­
rülmektedir.
Bununla beraber Elâm’ın büyük hükümdarı, geniş impara­
torluğundan bir şey kaybetmiş değildi. Şilhak-lnşuşinak’ın Basra
körfezindeki Liyan adasına hâkim olmakta devam ettiği, eski
kıratlardan Hubanimena ( Humban-numena) nın tanriçe Kiririşa
için yaptırmış olduğu tapmakla başka bir tapınağı tamir ettirmiş
olduğunu belirten bir yazıtından öğreniyoruz B1. İmparatorluğun
doğu sınırlarının da Persepolis’e kadar ilerlediğini Ramuz ile
Şiraz arasında bulunan yazılı tuğlalardan öğreniyoruz. Sus'un
güney-batısı, hiç değilse deniz memleketinin bir kısmı hükmü
altında bulunuyordu. Zagros bölgesi de, Elâm kiralının nüfuzu
altında bulunmakta devam ettiğini Zagros merkezinde oturan ve
bir aralık İnşuşinak vazolarını aşırmış olan Balahuta’dan bunları
zorla geri almış olduğunu bildiren bir yazıttan anlıyoruz n2. Şilhak
İnşuşinak, Büyük Kıral olduktan sonra, önceleri yalnız Sus şeh-
.rinin mahallî tanrısı olan İnşuşinak da bütün imparatorluğun

. wWeidDer, Auı den Ts gen eineı aaayriıcben Scbattcnlcöniga, AfO,


X (1935) 1-9.
« Pezard, Mem XV, 76. 80 ve 86.
9Î Scheil, Mem ; III, 78.
I r a n T a rih i : 4
50 İRAN TARİHİ

yüce tanrısı olmuştur. Fakat, Inşuşinak'ın memleketin ulu


tanrısı olması, mahallî tanrılar için ayrıca anıtlar yapılmasına
engel olmadığı, Şilhak-lnşuşinak’ın her taraftaki mahallî tanrılar
için de yer yer tapınaklar kurmuş olmasından anlaşılıyor 911
Türlü yazıtlarda adları geçen bu türlü tapınakların sayısı
Şilhak*lnşuşinak imparatorluğunun genişliğini belirtecek kadar
çoktur.
Bu geniş imparatorluğun her bölgesinden Sus’a akan
gelirler sayesinde önceki Elâm kırallarından hiç birine nasib
olmayan mitli kudrete sahip olan Şilhak-lnşuşinak başkentini,
zamanındaki diğer memleketler başkentlerini gölgede bırak*
tıracak derecede büyük binalar, anıtlar, saraylar ve tapınak^
larla doldurmuş, güzelleştirmiştir. Şehirde türlü sanatlara ait
yerler, hususi- evlerin bulunduğu mahalleler, ticaret alanları,
ayrı ayrı gruplar teşkil ediyorlardı. Sarayın ve büyük tapınak^
ların bulundukları alanda askerler, memurlar ve rahipler
kaynaşıyorlardı.
Sus'ta iç kale tepesinin güney-batı açısı üzerinde yük*
selen iki tapınak grupunun esaslı bir plâna göre kurulmuş
oldukları bunların kil tabletler üzerine yapılan ve kazılarda ele
geçen mimart resimlerinden anlaşılmaktadır 911
Tepenin bu kısmının küçük bir modelini ihtiva eden ve
yine kazılar sırasında ele geçen bronz levha (Res. 8), beş
yüz yıl sonra Asur kırallarından Asurbanipal tarafından
yakılıp yıkılan bu muhteşem ve şirin âbidelerin güzelliği ve
azameti hakkında bir fikir vermektedir 911
Bu iki tapınak grupundan büyüğünün harabesinde yapı*
lan kazılarda üzerinde proto-Elâmit harflerle yazıtlar bulunan
Puzur-lnşuşinak heykelleri, bronz levhalar ve leğenler, taş ve
gümüş vazolar ile Sinear’ın üçüncü Ur sülâlesinin kudretli hü^
kümdan Şulgi'ye ait tabletler bulunmuştur.
Tarih, bir çok imparatorlukların en yüksek noktaya, he­
men yönelmek için çıktıklarını gösteren bir çok örnekler verir.
Elâm tarihinde de bunun bir misalini görüyoruz: Şilhak •Inşuşi-
N Scheil, Mem. V. 20, No. 71.
“ Scheil Mem. XII, 77.
Gautier, Mem. XII, 143-152 ve Scheil, Mem. XI, 58 No. 93.
XII. YÜ ZYIL ORTALARINA KADAR 51

n ak ’ın k ıra llık sın ırla rım g e n işle tm e k y o lu n d a k i h am leleri, ö lü ­


m ünden s o n r a im p a ra to rlu ğ u n çö k m e sin i h a z ırla y a n bir s e b e p
olm u ştu r. Y e r in e , o ğ u lla rın d a n e n ç o k s e v d iğ i v e k ıy m et v e r ­
diği H u telu d u ş - ln şu şin ak 'ın g e çm e sin i m ü te a k ip (ta k rib e n M .ö.
1150) im p a ra to rlu k b ü tü n lü ğ ü b ird e n b ire s a rs ılm ış , s ü ra tli b ir
in h ita t baş g ö s te r m iş tir ıııı, A ta la rın ın ta ş ıd ığ ı A n z a n v e S u s
k ıralı u n v an ı y e rin e "im p a ra to rlu ğ u n y ü k se lticisi,, lâ k a b ın ı te r c ih
ed en yen i k ıra l, bu u n v a n ı ta ş ım a ğ a h a k k a z a n a c a k b ir şe y
y a p m a m ış, z a m a n ın d a (1 1 5 0 -1 1 4 0 ) im p a ra to rlu k g e n iş le y ip
y ü k se lm e m iş, b elk i p a rç a la n m ış v e k ü çü lm ü ştü r.
G erçi H u telu d u ş, ln şu şin a k ’ın d a g e le n e ğ e u y a ra k b azı
ta p ın a k la rı ta m ir veya y e n id e n b a z ı ta p ın a k la r in ş a e ttiğ in e
d a ir b ir tak ım y a z ıtla rı b ulunm uştur. F a k a t y e n i y a p ıla n la r ın
k ü çü k şapel m a h iy e tin d e ve b ab ası z a m a n ın d a k u ru la n la ra
n is b e tle ç o k ö n e m siz o ld u k la rı a n la ş ılıy o r. H e r h a ld e bu h ü ­
k ü m d a rın b ıra k m ış o ld u ğ u y a z ıtla r, E lâ m ’ ın şa n lı g ü n lerin in a r ­
tık ta rih e k a rışm ış o ld u ğ u n u , sö n ü k g e ç e n d e v r in d e E lâ m 'ın
h ızla in h ita d a y ü rü d ü ğ ü n ü b e lirtm e k te d ir. K ırallık tan ilk a y n -
Jan to p r a k la r a r a s ın d a B a s ra k ö rfe z in d e k i L iy a n a d a s ı d a
b u lu n u y o rd u .
B a b il'd e N a b u -K u d u r-U s u r I gib i b ü y ü k v e k u d retli b ir
k ira lın zu hu ru n u n, E lâ m k u d re tin in s a rs ıld ığ ı b ir z a m a n a te s a ­
düf e tm e si d e şü p h esiz E lâ m için b ir şan ssızlık o lm u ştu r. Ç ü n k ü
k u d retli B a b il k ıralı b u fırsa tta n fa y d a la n m a ğ ı ç o k iy i b ilm iştir.
E lâ m k ıra lla rın d a n Ş u tru k -N a h h u n te ile oğlu n un S in e a r ’ı
z a b t v e b u ra la rd a y a p tık la rı tâ lâ n la rın intikam ın ı a lm a k y o lu n ­
d ak i azm ini b e lirte n N a b u -K u d u r-U s u r 1, b ü y ü k b ir k u v v e tle
E lâ m ü zerin e y ü rü y e re k K e r h a ırm a ğ ı k a y n a k la r ın a k a d a r ile r­
lem iş, b u r a d a h enü z b a b a s ın ın d a ğ ılm a y a n k u v v e tle rin in b a ­
şın d a b u lu n an H u telu d u ş- ln şu şin ak 'ın o rd u s iy le k a rş ıla ş m ış tır.
B ab il k ıra lın ın b u s a v a ş a a it ta b le tin d e itira f e tm iş o ld u ­
ğ u g ib i, E lâ m 'lıla rın b ü y ü k o rd u s u k a rş ıs ın d a B a b il a s k e rle ri
b ird e n b ire sa rsılm ış, s ü v a rile r k a ç m ış N a b u -K u d u r-U s u r I d e
D u r-A b ilsin ’e çek ilm ek z o ru n d a k alm ıştır. 96

96 Huteluduç, eski kıra lla rd a o Şutruk-Nabhuote’oio kızı olup 5oce


Kutir-Nabbuote, soora da Şilbak-Ioşuşioak ile evleomiş olao kıraliçe N ab-
buote-U tu’dao doğmu,tu.
52 İRAN TARlH l

H u te lu d u ş - In şu şin a k b a b a s ın ın c e s u r a s k e r le r in e kurnan-
d a n lık , v a li v e k o m u ta n la rın a d a b a ş b u ğ lu k e tm e ğ i bilm iş
o ls a y d ı, k e n d is i için bu s a v a ş ta zafer m u h a k k a k tı. F a k a t,
o id a re s iz liğ iy le vali ve k o m u ta n la rın ı k ırm ış , ask erlerin in
itim a d ın ı k a y b e tm iş ti. D ü şm an ı ta k ip e d e c e ğ in e çe k ild i. D a n lb
m ış o ld u ğ u b a ş b u ğ la r d a n H o lv a n b ö lg e s i v a lis i R itti - M arduk
k e n d i k u v v e tle riy le b e r a b e r B ab il kıralının y a n ın a g itti. A r k a ­
d an d a R ia ta n rısı ta p ın a ğ ın ın iki ra h ib i k e n d isin i takip ettile r 111.
B u n la rd a n E lâ m o rd u su n u n d u ru m u h a k k ın d a e s a s lı m a lu m a t a la n
N ab u - K u d u r - U s u r 1, E lâ m k ıra lı ü z e rin e y ü rü d ü . Y o l d a to z
to p ra k v e susuzluk y ü z ü n d e n çe k ile n m ü ş k ü lâ ta ra ğ m e n Sus
c iv a r ın a kadar hiç bir m u k a v e m e t g ö rm e k s iz in g itti. B u rad a
U lai şe h ri önünde iki o rd u k o rk u n ç b ir s a v a ş a tu tu ştu la r.
B ab il ta b le tin d e ta s v ir ed ild iğ in e g ö r e , g ü n eş, y e rd e n k a lk a n
t o z b u lu tu a lt ın d a k a ra rm ış tL R itti- M a rd u k ’ un e s k i e fe n d isin e
k a rş ı g ö s te r d iğ i k a h ra m a n lık la r, h a rp talihini B a b il'lile r leh in e ç e ­
v ird i. P e r iş a n E lâ m a s k e rle r i k a ç a rk e n kıral H u te lu d u ş-ln şu şin a k
d a d a ğ l a r a sığ ın m ak is te d i. F a k a t ö ld ü rü ld ü (M . ö . 1 1 4 0 ) .
E lâ m m e m le k e ti a rtık B abU o rd u la rın ın önüne se rilm iş ti.
H e r ta r a f istilâ v e y a ğ m a ed ild i. D a ğ la rd a k i, o v a la r d a k i s ü rü le r
z a b to lu n d u . M e m le k e t b a ş ta n b a ş a ç ö le ç e v rild i.
N ab u • K u d u r - U s u r 1, ISabil’e d ö n e rk e n y ılla rd a n b e r i
E lâ m ’d a tu tu lan ta n n M ard u k ve R ia h e y k ellerin i d e b era b e r
g ö tü r d ü 98
H u te lu d u ş-ln şu ş in a k ’ın ö lü m ü n d en s o n ra P a h ir - iş ş a n t a ­
rafın d an k u ru lan v e y ıl la r c a Ö n A s y a ’d a şa n lı d e v ir l e r y a ş a ta n
h a n e d a n b ird e n b ire s ö n m ü ş tü . B azı y a z ıtla rd a g ö rü le n Ş ilh in a -
h a m r u - L a g a m a r ’ın bu h a n e d a n a m e n s u p o ld u ğ u n u s a n a n la r v a r ­
s a d a , h a k k ın d a k i bilgim iz a d ın d a n ib a re ttir.
M u h ak k ak o la ra k bilinen şey, H u telud u ş’un a k ib e tin d e n
s o n r a , E lâ m ’ın k u ze y b ö lg e le ri, Z a g r o s d a ğ la rın ın kuzey ve
b a tı ta ra fla rı A su rlu la rla B a b il’liler a r a s ın d a k a n lı sa v a ş la ra
s a h n e o lu rk e n , E lâ m ö lü b ir d u ru m d a k a lm ış, s iy a s t v e a s k e r i

^ L. W . Kioır, Kudurru de Ritti • Marduk, B ıb y lo ıû ı Baaadary


Stooea aod memorial Tablet* ia the British Museum. 1912, No. 6 , 29-36..
98 Rawliosoo, Coaeiform loscriptions of V t ı t t r ı Aaia; İV, pi.
20 No. 1.
XIL YÜ ZYIL ORTALARINA KADAR 53

hiç b ir v a rlık g ö s te r m e m iş o lm a sıd ır. B u bize k o rk u n ç felâk et­


ten s o n ra E lâ m 'ın s i y a s i v a rlık olm ak hüviyetini yitirm iş old u ­
ğunu a n la tır.
H u te lu d u ş-ln şu şin a k ’ın feci â k ib e tiy le b e r a b e r ta rih k a y ­
n ak ların ın d a k u ru m a sı y ü z ü n d e n E lâm için ü ç yüz y ıld an fazla
sü recek yeni bir k a ra n lık d evir b a ş la m ış tır.
B. E Ş I N C 1 B O L O M

YENİ ANZAN VE SUS KIRALLIĞI


M. Ö. 742 •640

” X l l in ci y ü z y ıld a b ü y ü k A n z a n v e S u s k ırallığın ın Na^


M • O* b u -K u d u r -U s u r I ta ra fın d a n yıkıldığını v e bu z a m a n ­
d a n s o n r a E la m ’ın Ö n A s y a ’d a ön em li s iy a s i b ir varlık o lm a k r o ­
lü n ü k a y b e ttiğ in i g ö rm ü ş tü k . Fakat bu, b ütün g ü n e y -b a tı
İr a n ’d a h ü k ü m et d e n ile c e k h iç b ir te şe k k ü l k a lm a m ış o ld u ğ u
d em ek d e ğ ild i. B ab il k ıra lı, m e m lek eti is tila e ttiğ i s ır a d a e sk i
h a n e d a n a m en su p p re n s le rin te c a v ü z ü n d e n m asu n k a la n bu­
g ü n k ü Ş ira z b ö lg e s in e v e d a ğ lık a la n la ra ç e k ile r e k o ra la rd a
b irtak ım k ü çü k p re n slik le r k u rm u ş o lm a la rı m u h tem eld ir. B un ­
la r k u d re tsiz o lm ak la b e ra b e r te b a a la r ı n a z a rın d a hüküm dar
ta n ılıy o rla rd ı. B u r a la rd a z a m a n z a m a n y a p ıla n k azılarla b irta k ım
yen i b e lg e le r, y a z ıtla r b u lu n m asın a b ak arak günün b irin d e
bu k ü çü k şe fle rd e n b a z ıla rın ın a d la rın ı ta ş ı y a n y a z ıtla rın
b u lu n a b ile ce ğ in i h e r v a k it için b ek liy eb iliriz.
M ilattan ö n ce k i sek izin ci y ü zy ıl o r ta la r ın d a E lâ m ’d a y en i­
d e n b elird iğin i g ö rd ü ğ ü m ü z A n z a n - S u s k ırallığım n çe k ird e ğ in i
uzun zam an lar b u r a la r d a k a ra n lık la r iç in d e k alm ış o la n bu
p re n s lik le r d e a ra y a b iliriz . M. ö . 8 2 1 tarih in d en s o n ra tü rlü
b e lg e le r d e a d la r ı g ö rü le n , f a k a t z a m a n la rı k e s in o la r a k ta y in
e d ilem iy en E lâ m p re n sle rin in bu k a ra n lık d e v ird e y a ş a d ık la rı
san ılıy o r 99
A n la şıld ığ ın a g ö r e sek izin ci y ü z y ılın b irin ci y a rıs ın d a ,
m ü stak b el A h a m a n iş d e v le tin i k u r a c a k o la n P a r s u v a k ab ilelerin in
k u z e y d e n E lâ m ’ın g ü n e y -d o ğ u s u b o y u n c a y a y ılm a la rı, güney­
b a tıd a n d a S in e a r A r a m i’lerinin p la to y a d o ğ ru ta z y ik e b a ş la ­
m a la rı n e tice sin d e d ağ ın ık E la m te şe k k ü lle ri e sk i k ü çü k p re n s - 9

99 Bu preoslerio adları şunlardır: 1 Humbanimena. 2 Şuşinalt-Şar


-ilani Temti-abar, 4 HaUutuş-lquşinak il, S Şilbak-tıııuşinak il, 6
Tepti-Huban, 7 Şutur-Nabbuote.
56 Iran tar Ih!

lik ç e v r e s i n d e y ığ ıla r a k , o ld u k ç a k u v v e tli y e n i b ir hük ü m etin


b elirm esin i te m in e tm iş le rd ir.
H e r h a ld e M . ö . 1 1 5 0 ta rih iy le 8 2 1 ta rih i a r a s ın d a Elam
b ö lg e s in d e o lu p b ite n le r h a k k ın d a şim d iy e kadar hiç bir
b e lg e b u lu n a m a m ış, ç e v r e m e m le k e tle r k a y n a k la r ın d a d a için d e
E lam a d ı g e ç e n ta b l e t g ö rü le m e m iş tir. '
İlk d e fa M. ö . 8 2 1 ta rih in d e d ir k i A s u r k ıra lı Ş a m ş i-A d a d
V ’in (8 2 1 - 8 1 O) E lâ m ’a k a rş ı h a rp a çtığ ın ı b ild ire n b ir y a z ıta
te s a d ü f e d iy o ru z *00. F a k a t bu b e lg e d e E lâ m ’ ın bu z a m a n la r­
d a k i i ç d u ru m u n u a y d ın la ta n b ir b ilg i y o k tu r . E lâ m ta r ih i uzun
sü ren V u zu h suzluk d e v rin d e n a n c a k M . ö . 7 4 2 ta r ih le rin e d oğru .
s ıy rıla b ilm e k te d ir. Bu ta rih te bir B a b il k ro n ik ’in d e S u s ’ta H u b a n -
T a h ra h o ğ lı: H u b a n -N u g a ş (H u m b a n ig a ş ) a d ın d a b irin in k ıra t o l­
d u ğu h a b e r v e r i l i y o r 1M. F a k a t, bu z a m a n la r d a E lâ m ’ d a d a h a b a ş ­
k a p re n s lik le r b u lu n m ası d a u z a k bir ih tim al d e ğ ild ir. E ld e b e lg e
o lm am ak la b e r a b e r S u s -A n z a n k ıra lı u n v a n ın ı ta ş ıy a n v e k ıra l
H u b a n -N u g a ş (7 4 2 -7 1 7 ) ın h e m şire siy le evli o la n H uban-
İm m ena y e n i S u s -A n z a n sü lâlesi k u ru c u s u o la r a k k a b u l edilebilir;..
F a k a t n e b u n u n n e d e H u b a n -N u g a ş ’ın a d la rı b u zam an ­
l a r d a y a ş a y a n v e E lâ m ’ın k u zey in d ek i k la n la rla s a v a ş l a r y a p a n
T u k u lti-a p e l-E ş a ra IH’ ün ( 7 4 5 • 7 2 7 ) y a z ıtla rın d a g e ç m e m e k te ­
d ir. A su r k ıra lı bu s a v a ş la r s ır a s ın d a D icle v a d isin in d oğu su
b o y u n c a o tu ra n A ra m ile ri hükmü altın a aldığını a çık la m ış o ld u ­
ğu h ald e, a d ı g e ç e n E la m k ıra lla rın d a n h iç b a h s e tm e m iş tir 1M-
F a k a t h ale fle rin d e n S a rg o n II ( Ş a rru -k e n ) z a m a n ın d a
(7 2 2 -7 0 5 ) E lâ m k ıra lı H u b a n -N u g a ş ’ın ö n em li ro l o y n a d ığ ın ı
g ö r ü y o r u z . E lâ m k ıralı, S a r g o n ’un d ü şm a n ı o la n B ab il hüküm ­
d arı M e ro d a h -B a la d a n ’a (M a rd u k -a p a l-ld d in Il, 7 2 1 - 7 1 0 ) y a rd ım
etm ek ü zere D e r civ a rın d a k i A s u r k u v v e tle rin i b a s m ış tır ( 7 2 0 ) .
Ü ç yıl s o n r a ölü m ü , v â d iy e d o ğ ru E lam ak ın ların ın d u rm asın ı
in ta c e tm iştir.
Y e rin e o tu ra n y iğ e n i Ş u tru k -N a h h u n te (7 1 7 - 6 9 9 ) nin a s k e r i
h a re k e tle ri h a k k ın d a b ilgim iz y o k tu r. B ıra k tığ ı y a z ıtla r d a , t a n
rılara y a p tırd ığ ı ta p ın a k la rd a n b a h se tm e k te d ir. K ıra ! o lu ş u n a 102

100 Luckenbill, Ancient Recordıı of Assyria and Babylonia, 1, 726 ve


Olmltead. Hiltory of Aasyria, 156.
101 Chronique Babylonienne, B, 1, 9.
102 Rost, Die Keilscbriftteıte Tiglat-Pileıııerı, İH, 4.
YENİ anzan ve sus kiralliği 57
şükrane olarak tanrı Inşuşinak için yaptırmış olduğu şapel ha­
rabesi, Sus akropolünün güney-doğusunda meydana çıkarıl­
mıştır 10*108.
Elam topraklarında bulunmuş olan daha bir çok yazıtlar
da bu hükümdara isnat edilmektedir.
Bir zamanlar Sus’un baş rahibi Şutruru’ya isnat edilen ya-
zıtlı stelin de Şutruk-Nahhunte ll’ye ait olduğu anlaşılmıştır. Bu
yazıttan, Elâm kıratlığının türlü şehirlerinde kurulan otuz kadar
şatodan bahsediliyor. Diğer yazıtlar, güzel manzaralı kabart­
malar üzerine kazılmışlardır. Bunlar, Sus’un doğusundaki ve
Karun ırmağının güneyinde Malamiş ovası çevresinde bu-
lunmuşlardır. Şutruk-Nahhunte’den evvel buralarda kalabalık
bir Elâm kolonisi bulunuyordu. Bu geniş alanda bulunan tica­
ret tabletlerinin çokluğu, yer yer görülen harabeler, o zaman­
lardaki ümran devrinin önemini belirtmektedirler1M.
Şuturk-Nahhunte 11, yalnız adını yaşatacak mimarî âbideler
kurmak, kitabeler yazdırmakla yetinmemiş, siyasî nüfuzunu
arttırmak üzere selefi gibi Babil kıralı Merodah-Baladan ile
dostluk münasebetleri de kurmuştur.
Fakat bundan kuşkulanan Asur kıralı Sargon ll’nin, Sus’a
100 kilometre mesafede bulunan Dur-Athar’ı zabtederek bir
Asur eyalet merkezi yapması, bu siyasetin pek de mahirane
olmadığını gösteriyor. Burayı hareket üssü yapan Sargon, Zag-
ros dağlarının içerilerine kadar girerek Elâm’ı tehdide başla-

101 De Morgan, Mera., VIII, 34.


Bu kabartmalardan Tahiti oğlu ve Aiapir prensi Hanni’ye ait olan
kitabenin yazısı, dili ve tasviri, bu prensin yeni Sus-Anzan kıratlığı dev­
rinde yaşamış olduğunu gösteriyor. Kabartmalardan birinde Hanni'nin bir
tasviri vardır. Sakallı bir adam olan Hanni’nin bayında bu gün de bu
taraflarda görüldüğü gibi bir kefiye sarılmıştır. Uzun sacları beline kadar
inmektedir. Arkasında bulunan ve dizlerine kadar inen rop, rozetlerden
müteşekkil bir kordon ile bezenmiştir. Sarkan kordon bir püskül ile niha-
yetlenmekte, etekliği ayaklarına kadar inmektedir. Arkasında baş pa­
paz Şutruru ile elinde yay bulunan bir muharipten başka çalgılariyle
beraber müzikeiler bulunmaktadırlar.
Bu yazıtlardan birtakım tanrılara (Tepti, (veyaTemti), Tirutir.Napirşi-
pak, Huban Nahhunte) ithaf edilmiş olanda ise Indada’nın oğlu kıral Şutruk-
Nahhunte'nin yaptığı işler, diktirdiği steller anlatılmaktadır. Adlar arasında­
ki ayrılığa göre kitabede adı geçen kiralın Şutruk-Nahhunte II den ayrı bir
kıral olması gerekiyor. Fakat ikisinin de aynı sülâleden oldukları şüphesizdir. .
56 Iran tar Ih!

lik ç e v r e s i n d e y ığ ıla r a k , o ld u k ç a k u v v e tli y e n i b ir h üküm etin


b elirm esin i te m in e tm iş le rd ir.
H e r h a ld e M . ö . 1 1 5 0 ta rih iy le 8 2 1 tarih i a r a s ın d a Elâm
b ö lg e s in d e o lu p b ite n le r h a k k ın d a şim d iy e kadar hiç bir
b e lg e b u lu n a m a m ış, ç e v r e m e m le k e tle r k a y n a k la r ın d a d a için d e
E lâ m a d ı g e ç e n ta b le t g ö rü le m e m iş tir. '
ilk d e fa M . ö . 8 2 1 ta rih in d e d ir ki A s u r k ıralı Ş a m ş i-A d a d
V ’in (8 2 1 - 8 1 0 ) E lâ m ’a k a rş ı h a r p a ç tığ ın ı b ild iren b ir y a z ıta
te,uıdüf e d iy o r u z u11. F a k a t b u b e lg e d e E lâ m ’ın bu z a m a n la ı-
d ak i iç d u ru m u n u a y d ın la ta n b ir b ilgi y o k tu r. E lâ m ta r ih i uzun
sü ren V uzuhsuzluk d e v rin d e n a n c a k M. ö . 7 4 2 ta r ih le rin e d o ğ r a
s ıy rıla b ilm e k te d ir. Bu ta r ih te b ir B a b il k ro n ik ’in d e S u s ’ta H u b a n -
T a h r a h o ğ lc H u b a n -N u g a ş (H u m b a n ig a ş ) a d ın d a b irin in k ıra ) o l­
d uğu h a b e r v e riliy o r 0101
1 102. F a k a t , b u z a m a n la r d a E lâ m ’d a d a h a b a ş ­
ka p re n s lik le r b u lu n m ası d a u zak b ir ihtim al d e ğ ild ir . E ld e b e lg e
o lm a m a k la b e r a b e r S u s^ A n zan k ıralı u n v a n ın ı ta ş ıy a n v e k ıra l
H u b a n -N u g a ş (7 4 2 -7 1 7 ) ın h e m ş ire s iy le ev li o la n H u b an -
Im m ena y e n i S u s -A n z a n sü lâlesi k u ru c u s u o la r a k k a b u l e d ile b ilir.
F a k a t ne bunun n e d e H u b a n -N u g a ş ’ın a d la n b u zam an­
la r d a y a ş a y a n v e E lâ m ’ın k u zey in d ek i k la n la r la s a v a ş l a r y a p a n
T u k u lti-a p e l-E ş a r a 111’ ün ( 7 4 5 - 7 T l) y a z ıtla rın d a geçm em ekte­
d ir. A su r k ıra lı bu s a v a ş la r sıra s ın d a D icle v a d isin in d oğu su
b o y u n c a o tu ra n A ram ile ri hükm ü a ltın a a ld ığ ın ı a ç ık la m ış o ld u ­
ğu h a ld e , a d ı g e ç e n E lâ m k ıra lla rın d a n h iç b a h s e tm e m iş tir ıoı.
F a k a t h aleflerin d e n S a rg o n II ( Ş a rru -k e n ) z a m a n ın d a
( 7 2 2 -7 0 5 ) E lâ m k ıralı H u b a n -N u g a ş ’ın ön em li ro l o y n a d ığ ın ı
g ö r ü y o r u z . E lâ m kıralı, S a r g o n ’un d ü ş m a n ı o lan B a b il hüküm ­
d a rı M e ro d a h -B a la d a n ’a (M a rd u k -a p a l-ld d in II, 7 2 1 - 7 1 0 ) y a rd ım
e tm e k ü z e re D er c iv a r ın d a k i A s u r k u v v e tle rin i b a s m ış tır ( 7 2 0 ) .
Ü ç yıl s o n r a ölü m ü , v â d iy e d o ğ ru E lâ m ak ın ların ın durm asın ı
in ta c etm iştir.
Y e rin e o tu ra n yiğeni Ş u tru k -N a h h u n te (7 1 7 - 6 9 9 ) nin a s k e ri
h a re k e tle ri h ak k ın d a b ilgim iz y o k tu r. B ıra k tığ ı y a z ıtla rd a , ta n ­
rılara y a p tırd ığ ı ta p ın a k la rd a n b a h s e tm e k te d ir. K ıral o lu şu n a

100 Luckenbill, Aocieot Recordı of A ı ı y r i a aod Babylooia, I, 726 ve


Olnııtead, H iıt o r y of A ııy r ia , 156.
ı°ı Chronique Babylooieone, B, 1, 9.
102 Roıt, Die Keilıchriftteste Tijlat-Pile»»erı, lll, 4.
YENİ AN ZAN V E SUS KIR A LLIĞ I 57

şükrane olarak tanrı Inşuşinak için yaptırmış olduğu şapel ha­


rabesi, Sus akropolünün güney-doğusunda meydana çıkarıl­
mıştır 103.
Elâm topraklarında bulunmuş olan daha bir çok yazıtlar
da bu hükümdara isnat edilmektedir.
Bir zamanlar Sus’un baş rahibi Şutruru’ya isnat edilen ya­
zıttı stelin de Şutruk-Nahhunte Il’ye ait olduğu anlaşılmıştır. Bu
yazıttan, Elâm kıratlığının türlü şehirlerinde kurulan otuz kadar
şatodan bahsediliyor. Diğer yazıtlar, güzel manzaralı kabart­
malar üzerine kazılmışlardır. Bunlar, Sus’un doğusundaki ve
Karun ırmağının güneyinde Malamiş ovası çevresinde bu­
lunmuşlardır. Şutruk-Nahhunte’den evvel buralarda kalabalık
bir Elâm kolonisi bulunuyordu. Bu geniş alanda bulunan tica­
ret tabletlerinin çokluğu, yer yer görülen harabeler, o zaman­
lardaki ümran devrinin önemini belirtmektedirler104.
Şuturk-Nahhunte II, yalnız adını yaşatacak mimarî âbideler
kurmak, kitabeler yazdırmakla yetinmemiş, siyasî nüfuzunu
arttırmak üzere selefi gibi Babil kıralı Merodah-Baladan ile
dostluk münasebetleri de kurmuştur.
Fakat bundan kuşkulanan Asur kıralı Sargon ll’nin, Sus’a
100 kilometre mesafede bulunan Dur-Athar’ı zabtederek bir
Asur eyalet merkezi yapması, bu siyasetin pek de mahirane
olmadığını gösteriyor. Burayı hareket üssü yapan Sargon, Zag-
ros dağlarının içerilerine kadar girerek Elâm'ı tehdide başla-

103 De Morgan, Mem. , VIII, 34.


104 Bu kabartmalardan Tahiti oflu ve Aiapir prensi Hanni'ye ait olan
kitabenin yazısı, dili ve tasviri, bu prensin yeni Sus-Anzan kıratlığı dev­
rinde yaşamış olduğunu gösteriyor. Kabartmalardan birinde Hanni'nin bir
tasviri vardır. Sakallı bir adam olan Hanni'nin başında bu gün de bu
taraflarda görüldüJü gibi bir kefiye sarılmıştır. Uzun saçları beline kadar
inmektedir. Arkasında bulunan ve dizlerine kadar inen rop, rozetlerden
müteşekkil bir kordon ile bezenmiştir. Sarkan kordon bir püskül ile niha-
yetlenmekte, etekliği ayaklarına kadar inmektedir. Arkasında baş pa­
paz Şutruru ile elinde yay bulunan bir muharipten başka çalgılsriyle
beraber müzikciler bulunmaktadırlar.
Bu yazıtlardan bir takım tanrılara (Tepti. (veyaTemti),Tirutir.Napirşi-
pak. Huban Nahhunte) ithaf edilmiş olanda ise Indada’nı n oflu kıral Şutruk-
Nahhunte’nin yaptığı işler, diktirdiği steller anlatılmaktadır. Adlar arasında­
ki ayrılığa göre kitabede adı geçen kiralın Şutruk-Nahhunte II den ayrı bir
kıral olması gerekiyor. Fakat ikisinin de aynı sülâleden oldukları şüphesizdir.
58 İRAN TARİHİ

mış, Şutruk-Nahhunte ll’nin himayesindeki Ellipi prensi Nibe’nin


yerine kardeşi Işpabara'yı babalarının tahtına geçirmiştir.
Sargon’un bu hareketine karşılık olmak üzere Şutruk -
Nahhunte de Asur tazyiki önünde memleketinin güneyindeki
bataklık bölgeye çekilmek zorunda kalmış olan Babil kıralı
Merodah-Baladan’a yardım teşebbüsünde bulundu. Merodah-
Baladan, kısa bir zaman için tahtına dönebildi.
Fakat bir müddet sonra, müttefik kuvvetler Sargon'un
yerine geçen oğlu Sennaherib (Sin-ahe-eriba) tarafından perişan
edildi (702). Muzaffer Asur kıralı Kiş şehrine girdi Merodah-
Baladan, Babil’i bırakarak Basra körfezi kıyısında Elam'lara
ait Magitu şehrine kaçmak zorunda kaldı (M. ö. 700). Bu
olaylar Şutruk-Nahhunte ll’nin nüfuzunu temelinden sarsmıştı.
Çünkü monarşik bir idarede bir savaşın kaybedilmesinin
daima iç kargaşalıkları intaç etmesi tabiidir. Artık Şutruk-
Nahhunte Il’nin de tahtı sallanmağa başlamıştı. Merodah-Ba-
ladan’ın akibetinden sonra kendisinin yerinde oturabilme­
si imkansızdı. Babil kaynaklarından birinde yeni Sus-Anzan
kırallığı tahtına Huban-Nugaş’ın kardeşi Halluşu - Inşuşinak’-
ın ( 699 - 693 ) geçmiş olduğunu öğreniyoruz. Yeni kıra)
beş yıl iç işlerle uğraştı. Kuvvetlerini düzenledi, iç sükûnu
sağladı. Fakat Asur orduları. Merodah^Baladan’ı yakalamak
üzere Elam toprağında Ulai ırmağı mansabına doğru ilerlemeğe
başladıklarını görünce (M. ö. 694), çok cüretkar bir teşebbüse
atıldı. Kuvvetleriyle doğru Sinear merkezine, Sippar üzerine
yürüdü ve şehri aldı, halkını kılıçtan geçirdi. Sennaherib’in Babil
kıralı yapmış olduğu oğlunu esir ederek yakmak suretiyle idam
edilmek üzere Elam’a gönderdi. Babil tahtına Nergal • uŞezib
(694-693) adında birini geçirdi. Yeni prens Nippur ile Uruk
arasındaki toprakları, yani hemen bütün Sinear’ı hükmü altına
aldı ‘06 Netice Halluşu • Inşuşinak’ı öğündürecek kadar parlak
olmuştu. Memleket tanrısının bu lutfuna karşı Sus’da içi dışı
emayye tuğlalarla bir tapınak yaptırdı lu;.

1M Scbeil, Mem. ili, 100 ve V , 93.


106 Cbroaique Bııbylooienne, B, İL 35-46.
.ı07 Jı!quier. Mem. 1, 128.
YENİ ANZAN V E SUS KIRALL1Ğ! 59

F a k a t, n e ç a r e ki bu p a rla k zafer k azan cı m uhafaza


ed ilem ed i. S e n n a h e rib 'in g ü n e y o rd u s u , U ru k 'u N e rg a l-u Ş e z ib ’in
elin d en aldı. S in e a r'd a k i E la m k u v v e tle ri m em lek etlerin d en ç e ­
kilmek z o ru n d a k ald ıla r. N e r g a l - u Ş e z i b d e b u n ları ta k ip etm e k
isted iy se d e , N ip p u r’d a vu ku b u lan ik in ci b ir s a v a ş ta A s u r ’lu la-
nn eline d ü ştü .
S e n n a h e rib oğlu n u n in tikam ın ı alm a k ü z e re E lâ m k ıratın ın
oğlu n u id am e ttird i. H allu şu -ln şu şin ak , o rd u s u b a şın d a v a ta n ın a
sü ratle d ö n em em işti. Y e n ilg i h a b e rin i a la n h a lk h a y a l s u k u tu
na u ğ ram ış, k ıra ta a le y h ta r o la n la rın te şv ik iy le m e m le k e tte b ir
ihtilâl p a tla m ıştı. N e tic e d e k en d isin i ta h tta n a tt ıla r (M . Û .6 9 3 ) ‘08
B ab il k a y n a k la rın d a n ö ğ re n d iğ im iz e g ö r e y e rin e K u ti r -
N ahhunte ili ( 6 9 3 - 6 9 2 ) g e ç irild i. Y e n i h ü k ü m d arın A n z a n • S u s
kıratlığı b a şın d a k i h a n e d a n la m ü n aseb etin in ne o ld u ğ u h a k k ın ­
d a bilgi y o k tu r. B a şk e n tin in d e A n z a n v e y a S u s d e ğ il, K e rh a
ırm ağın ın y u k arı vad isin d ek i M ad ak tu şe h ri old u ğu an la şılm a k ­
ta d ır ıu‘J.
A s u r k ıralı S e n n a h e rib , E lâ m ’d a v u k u b u la n bu te b e d d ü ld e n
fa y d a la n m a k iste d i. B ü y ü k o rd u la rla k u z e y d e n ile rle d i. D e r'in
d o ğ u su n d a E lâ m 'la ra ait o lan R a ş i'y e h ücu m e tti. E lâ m k u v v e t­
lerin in , v a k tiy le y a p tık la rı g ib i, S in e a r'a yen i b ir akın y a p m a ­
ları im kânsız idi. E lâ m h la rın , k a fa sı k esilen talih siz N e rg a l -
u Ş ezib ’in y e rin e g e ç ird ik le ri M uŞezib • M ard u k d a k u v v e tle rile
b e r a b e r k u şatılm ıştı. G ü n e y d e kalm ış o la n A s u r o rd u la rı a rtık
em n iyetle m em lek etlerin e d ö n e b ile ce k le rd i.
S e n n a h e rib 'in g e n iş b ir a s k e ri bilgi ile çizm iş old u ğu p lân
m a h a re tle ta tb ik olu n du . R aşi y a ğ m a ed ild i. Bit - İmbi z a p to -
lundu. K e rh a y a k ın la rın d a k i g e ç itle r tutuldu. Bu s u re tle k ıra l-
hk m erk ezi M ad ak tu te h d it a lt;n a d ü şm ü ş old u .
K u tir • N a h h u n te III, K a ru n ırm ağı b o y la rın d a k i H id a lu 'y a
k a çm a k z o ru n d a k a ld ı. G e rç i, o c a k a y ın d a se lle rin b a şla m a sı
üzerine S e n n a h e rib o r d u la r ın ı ç e k m e ğ e m e c b u r o ld u . F a k a t, ta k tik *

*08 Cbrooique Babyklooieooe, B, İl. 47, 111, 9.


1W Oppert vaktiyle Madaktu şebrioio Dizful'uo kuzeyindeki Ab-ı-diz
üzerinde veya Sus’uo kuzey-batıaıoda Kale>i-Rıza’da Billerbek yeriode ol-
duguou iddia etmişti, Fakat cofrafya gereklikleri Madaktu’ouo Saimarrek
ovuıoda ve Kerba üzeriodeki DerreM Şabr yakıoıoda buluoao harabe
yeriode olduğuou aolatmaktadır.
60 İRAN TARİHİ

p a r la k so n u ç la r v erm iş, g ü n e y S in e a r ’d a k i A su r o rd u la rı E lam 'lar


ta r a fın d a n te ca v ü z e u ğ ram ak sızın r a h a t ç a m em lek etlerin e döne-
b ilm işlerd i. K u tir-N a h h u n te d e nüfuzunu k a y b e tm işti. N ih ayet
s a ra y d a b aş g ö s te re n bir ih tilal, on a y lık h ü k ü m d a rlık ta n
so n ra tah tın ı k a y b e ttiğ i g ib i h a y a tın a da so n v erd i 110 K ar­
deşi H u b an -lm m e n a D (6 9 2 • 6 8 8 ) y erin e g e çti.
A su r ta b le tle rin d e H u m an-m enanu adile a n ıla n yeni
h ü k ü m d ar sönük b ir şa h siy e t o lm ad ığ ın ı tak ip ettiğ i siy a se tle
b e lirtti. İhtim al ki k a rd eşin in te d b irsiz ce te ş e b b ü s le rin in mem­
le k e ti d ah a k ö tü durum a so km asın ı önlem ek için s a ra y ih tila­
lini k ö rü k ley en d e kend isi olm uştu.
İş b a şın a g e ç e r g eçm ez , A s u r’lu lara k a rşı b ir ce p h e kur­
m ağa v e B abil k ıralı M u şezib-M ard u k ’u d e s te k le m e ğ e k a ra r
verd i. A n zan v e E lam k u v v e tle rin d e n b a ş k a U rm iye gölü
b a tısın d ak i b ö lg e le rd e n , E llipi'd en, D ic le ’nin d o ğ u su n d a v ey a
B a s ra k ö rfezi k ıy ıların d ak i A ra m i'lerd e n a s k e r a lm a k su retiy le
büyük bir ord u k urd u .
S e n n a h e rib , bu m uazzam o rd u y a k a rşı, B a b il'in k u z ey -d o ğ u -
sunda D icle ü zerin d ek i H alu l'd an ileri g id em ed i. A sur a n n a lleri
b u ra d a v u ku bu lan s a v a ş ı an latırk en S e n n a h e rib ’in b ü y ü k zaferini
terennüm ed iy o rsa d a , B a b il k a y n a k la rın d a n harb in b ir ta ra fın
kesin g a le b e siy le n eticelen m ed iğ in i ö ğ ren iy o ru z u ı. F a k a t, n e d e
o ls a E la m 'h la rın y en i b ir talih sizliğ e u ğ r a m ış o ld u k la rı a n la ş ı­
lıy o r. Ç ü n k ü , bu m uazzam b irliğ in ru hu v e onu ca n la n d ıra n
H u b an • Im m ena Il’nin b ird e n b ire fe lc e u ğ ram ış old u ğu nu
g örü y oru z ( 6 8 9 ). Ö n c e te ca v ü z e g e ç e n B a b il, E lam 'ın y a rd ı­
m ından m ahrum k a lın c a , zay ıf b ir sav u n m a d urum u n a düşm üş
old u . Y a n d a n b ir te cav ü ze u ğ ra m ıy a ca ğ ın d a n em in olan
S e n n a h e rib , K asım ay ın d a S in e a r 'a g ird i. M art a y ın d a d a
H uban-Im m ena İl ö ld ü . B u n u n ö lü m ü y le b e r a b e r E la m ’h ların
S in e a r 'd a y en i b ir z a fe r k azan m ak üm itleri d e sö n m ü ş oldu.
Y e rin e g e ç e n H u b a n -H a lta ş’ın ( 6 8 8 -6 8 1 } sek iz y ıl k a d a r
sü ren sa lta n a t zam anı h a k k ın d a k a y n a k la rd a h iç b ir b ilg i
y o k tu r. B a b il b elg e le rin e g ö r e bu n u n ölüm ünden so n ra y erin e
a y n ı a d ı ta ş ıy a n H u b an -H altaş İl (6 8 1 -6 7 5 ) g e çm iştir.

11° Cbrooique Babylooieooe, B, ili. 9 - IS.


111 Luckeobili. Aooals of Seooacberib, 41 ve Cbrooique Babylooieooe
B, ili, 16 -1 8 .
YENİ ANZAN VE SUS K IR A LLilil 61

Asar-haddon (Asar-ah-Iddin 681-660) la aynı yılda tahta


çıkan yeni Elâm kıralı, seleflerinin siyasetlerine aykırı olarak
Asur’lularla hoşca geçinmek istemiş, eski Babil kıralı Merodah-
Baladan’ın Elâm’a sığınmış olan oğlunu öldürtmek suretiyle bu
siyaseti belirtmiştir.
Huban-Haltaş ll’nin bu hareketi üzerine öldürülen Babil
prensinin oğlu Naid-Marduk babasının akıbetine uğramamak
için Asurlu’larla uzlaşmağa karar vermiş, Elâm’dan kaçmıştır.
Asur-ah-lddin de kendisini iyi karşılamış, Sinear’ın güneyindeki
deniz memleketinin idaresine memur etmek suretiyle müka­
fatlandırmıştır 112.
Her ne kadar Sus belgeleri Huban-Haltaş İl. nin yerine,
eski kırallardan Huban - Immena’nın oğlu Şilhak - İnşuşinak’ın
geçtiğini kaydetmişlerse de, olaylara bakılırsa, bu prensin Hu­
ban - Haltaş zamanında Sus’ta istiklâl ilân etmiş olması gerek­
mektedir. Bunun Sus’ta hüküm sürdüğünü, bu şehirde tanriçe
Dilbat için bir tapınak yaptırmış olmasından öğreniyoruz. Sus’ta
kendisine ait üzerinde Elâmca bir yazıt bulunan bir de bronz
süzgeç bulunmuştur.
Bu devirde kudret ve şevketlerinin en parlak zamanlarını
yaşayan Asurlular Huban -Haltaş İl haleflerini himaye ettikleri
ve Elâm’ın meşru sülâlesi olan Şilhak - İnşuşinak ailesine düşman
oldukları muhakkaktır. Gerek bu hal ve gerek müstakbel olay­
lar bu zamanlarda Elâm'da nüfuzu bütün memleketi kaplayan
tek bir hükümdar bulunmadığını anlatıyor. Öyle görünüyor ki
merkezi hükümet sarsılmış, memleket parçalanmış, Sus'da, Hida-
lu’da, Madaktu’da ve belki daha başka şehirlerde ayrı ayrı
prenslikler kurulmuştu. Bu yüzden Elâm, Ön Asya milletleri
arasında bir kuvvet olmak durumunu kaybetmiş, iç savaşlara
sahne olmuştur. Asur’lular, bu prensleri birbirleri aleyhine ba­
şarı ile kullanıyor, artık Elâm’ı bir devlet olarak hesaba katmak
lüzumunu duymuyorlardı ;13-
Fakat, Asarhaddon'un birinci Mısır seferinin muvaffakiyet-
sizliği Huban-Haltaş Il 'yi talihini Sus kiralının talihine bağlama­
ğa sevketmiş olduğundan, birleşik Elâm kuvvetleri Bit • İmbi

Hz Chronique Babylonienne, B. İli. 39.


115 Köniır, G u c h ic h te Elam s, 19.
62 İRAN TARİHİ

ve Der civarından, Babil'e kırk kilometre mesafede bulunan'


Sippar üzerine aktılar. Asar^haddon da buna karşılık olarak
Huban-Haltaş Il’nin yerine kardeşi Urtaki’yi geçirmek üzere
Elâm sarayında bir komplo tertip ettirdi.
Fakat Urtaki ( 675*663 ) nin sadakati kendisi için şüpheli
idi. Bir takım muhaberelerden sonra nihayet bu endişe zail
oldu. Ninova arşivi arasında Asur kıralı tarafından Urtaki’ye
yazılmış bir mektubun kopyası bulunmuştur. Bu mektup, bu­
günkü diplomatların resmi mükâlemelerindeki sözlere benze­
yen manasız formüllerle doludur. iki hükümdar arasındaki dost­
luğun nişanesi olarak, Iştar ile diğer tanrıların, uzun zaman-
danberi Elâm’da tutulan statüleri Babil'e iade edilmiş olduğu
bu mektuptan anlaşılıyor (672) 114.
Anlaşıldığına göre bu dostluk Asar-haddon'un hayatı b ­
o
yunca devam etmiş, Elâm ile Asur arasında hususi ve resmi
postalar gidip gelmiştir. Asur kırallığı arşivi arasında, Ninova
sarayındaki U rtaki’nin elçisi olduğu sanılan Pahuri adında bi­
risine gönderilmiş Elâm dilinde bir takım mektuplar daha
bulunmuştur lla.
Bu münasebetin, Urtaki'ye tâbi olmayan Sus prensliği ile
de devam ettiği M. ö. 673 tarihinde tanzim edilen Asar -had*
don prizması kopyasının Sus'ta bulunmasından anlaşılıyor.

Elfi^un aon Sekizinci yüzyıl ortalarında Tiglatpalasar III


zam anlan (745-727) ile bidenbire korkunç bir istilâ hızı
kazanan Asur'lular, önüne durulmaz dalgalar
halinde, dört tarafa akmağa başladıkları zaman, Babil,
Suriye ve güney-doğu Anadolu gibi İran'ın batı bölgeleri de
tehlike karşısında kalmıştı. Fakat lran ile Asur ili arasındaki
yüksek dağlar kolay aşılmayan sedler teşkil ettiklerinden, hızla
akan istilâ dalgaları güney ve batıya doğru akmış, ilk ezilen­
ler Sinear ve kuzey Suriye bölgeleri olmuştu.

114 Chrooique Babylooieooe. B, iV, 9.


Us Weissbacb, Suaiacbe Tbontafelcben. Bcitraıre Zar Assyriologie
and Semietiscben Spracb W iu eu cb aft, V, 1^!@, 4 0 -4 4 . Bu mektuplar
henüz çözülememiştir •
YENt ANZAN V E SUS KIRALLIĞI 63

A su rlu ’la r bu b ö lg e le ri s o y d u k ta n so n ra y ü zlerini h azan


B ab il'd e rak ip o la r a k k a rş ıla rın a ç ık a n , vak it v a k it b u ra la ra
inen, k u v v e tle rin i y a n d a n v u ra n E lâ m ’lılara çe v irm işle rd i.
S a r g o n il d e v rin d e A su r k u v v e tle ri Z a g r o s 'la r a s o k u ­
larak b u ra d a k i c e s u r d a ğ lıla rı ezm iş, ş o n ra d a E lâ m k u v v e t­
lerin e k esin d a rb e le r in d irm e ğ e b a şla m ışla rd ı. Bu a k ın la r
k a rş ıs ın d a ta k a tl e r i g it g id e tü k e n e n S u s -A n z a n k ıra lla rı, a rtık
b ü tü n E lâ m ’a hâkim te k k ıra l k u d retin i k a y b e ttik le r in d e n m em ­
lek et p a rç a la n m a y o lu n u tu tm u ştu . S a rg o n Il’nin h aleflerin d en
S en n ah erib , A s a r -h a d d o n ,n u n ay n ı a m a c a y ö n e le n g a y re tle ri,
E lâm k ırallığın ın k u d re tsiz liğ in i a rttırm ış , p a r ç a la n m a h a re k e ti­
ni h ızlan d ırm ıştı.
M. ö . y e d in ci y ü z y ıl o r ta la r ın a d o ğ ru , p a r ç a la n a p a r-
ç a la n a a rtık b a ğ ım sız v a rlık o lm ak k u d re ti k a lm a y a n E lâ m ,
A s u r k ıra lla rın ın n üfuzları a ltın a d ü şm ü ş, l.ü ç ü k p re n s lik le re
b ölü n m ü ş b u lu n u y o rd u . Bu z a m a n la rd a M a d a k tu ’d a hüküm
sü ren U rta k i a d e t a b ir A s u r v a lisi id i. S u s ’ta h ü k ü m s ü re n
T em ti-h u b a n -ln şu şin a k (6 6 3 - 6 5 3 ) is e B a s r a k ö rfe z in e k a d a r inen
A s u r n ü fu zu n u n y a n d a n teh d id i a ltın d a b u lu n u y o rd u .
G erçi U rta k i ik tid ar ı elin e a ld ığ ı ilk z a m a n la r d a A s u r
s a r a y ın a fazla b a ğ lı k alm ış, o ra n ın d o s tlu ğ u n u v e e m n iy e t in i.
k azan m ıştı. F a k a t A su r tah tın a A su rb a n ip a l ( 6 6 8 - 6 2 6 ) o tu rd u k ­
tan s o n ra , fa z la ca ta z y ik y a p ıld ığ ın d a n , U rtak i y a v a ş y a v a ş
A s u r ’lu lara a le y h d a r b ir y o l tu tm a ğ a b a şla m ış tır. H a t ta , A s u r -
b a n ip a l’a k a rş ı E la m k o m u tan ların d an birinin b ü yü k b ir A s u r
m em u ru ile A r a m i k a b ile si b aşk an ın ı k a n d ır a ra k b ir s u ik a s t
h azırlam ak te şe b b ü sü n d e U r ta k i’ nin p a rm a ğ ı o ld u ğ u sa n ılm a k ­
ta d ır . H e r h a ld e , E lâ m k om u tan ın ın bu işte ö n a y a k o lm a sı,
A s u rb a n ip a l’in U r t a k i ’y e o la n itim adını s a rs m ış tı. Bu d u ru m
U rta k i'y i S u s p ren si T e m ti-H u b a n ( v e y a T e p ti-H u b a n 6 6 3 - 6 5 4 )
ile sıkı d o s tlu k y a p m a ğ a , kız alıp v e rm e k s u re tiy le bu d o s tlu ğ u
k u v v e tle n d irm e ğ e se v k e tm iş tir.
T e m ti-H u b a n , S u s ’u te h d it için A s u r ’lu lara b ir ü s o la n
D enizili h alk ın ı, A s u r ta r a f ta r ı ih tiy a r v aliyi a t a r a k y e rin e E lâ m
ta r a f ta r ı birini g e tir m e ğ e te şv ik e tm iş is e d e , b ir b a ş a rı e ld e
ed em em işti. F a k a t valin in ö lü m ü n d en s o n r a b u ra la rd a k i k a b i l e ­
lerd en b azıları k azan ılm ıştı. B u n larla b e ra b e r h a re k e t e d e re k
Denizili’ni z a p te tm e k m ümkün g ö rü n m e ğ e b a şla m ıştı.
>64 İRAN TARİHİ

Urtaki ile dostluk kurduktan sonra bu hususta da an­


laştılar. Plâna göre, Urtaki Sinear’a inecek, buradaki Asur
aleyhdarlariyle birleşecekti. Temti-Huban da, kendi kuvvetleri
ve elde ettiği kabilelerle deniz memleketini zabtedecekti.
Casusları vasıtasiyle plânı öğrenen Asurbanipal, eski
dostu Urtaki’ye bir elçi göndererek bu teşebbüsü önlemek
istemiş, fakat geç kalmıştı. Elçi, Elâm’lıların çekirge dalgalan
halinde Akad iline aktıkları haberiyle döndü. Fakat, arkasın­
dan da Urtaki’nin ölümü haberi geldi. Beklenilmiyen bu ölüm
ile teşebbüs geri kaldı. Olayların gelişmesi de başka türlü oldu.
Sus prensi kendisini bütün Elâm'ın hükümdarı ilân etti.
Madaktu tahtına varis ve kendisine rakip olabilecekleri berta­
raf etmeğe kalkıştı. Bunun üzerine Huban-Haldaş II ’nin Kutir
ve Paru adlarındaki iki oğlu ile Utraki’nin Huban - Nugaş, Hu-
ban - api ve Tammaritu adlarındaki üç oğlu taraftarlariyle
beraber Asur ülkesine kaçtılar. Asurbanipal, gerektiği zaman
Asur siyaseti hesabına kullanabileceği bu prensleri memnun­
lukla karşıladı.
Kendisine rakip olabilecek prenslerin uzaklaşmalarından
sonra tahtını emniyette gören Temti-Huban imar işlerine ko­
yuldu ; o çağlardaki bütün Yakın Şark kıralları gibi o da
koruyucu tanrılara tapınaklar yaptırmağa başladı. Bu suretle
hem tanrıların korumalarını temin etmek, hem halkın sevgisini
kazanmak, hem de adını yaşatmak istiyordu.
İlk olarak Sus’ta büyük tanrı tnşuşinak için yeni bir tapı­
nak yaptırdı. İçine, üzerlerinde başarılarını belirten yazıtlar
bulunan steller koydurdu. Tapınak rahip ve hademelerinin ad­
larını da steller üzerine yazdırttı.
Bu işleri bitirdikten sonra artık siyasi ve askerî teşeb­
büslere girişecekti. Fakat, 653 yılı temmuzunda, ihtimal ki
yakın akrabalarla evlenmek âdetinin tabii neticesi olarak, ken­
disinde sar’a nöbetleri başladı. Bunun, Asur sarayında ay tan-
rınsı Isin’in bir cezası gibi telâkki edilmiş olduğunu, Asurba-
nipal’in bir yazısından öğreniyoruz.
YENİ ANZAN VE SUS KIRALLIĞ! 65

El&mUn 1nkıra -Fakat hastalık pek şiddetli olmamış ki Temti-


zım ha z ı,la ya n
Huban'ın aynı yılın ağustos ayında, askerlikle
Tel-Taba ilgili hazırlıklara başlamış olduğunu görüyo-
■a v a ı* ruz. Elâm ordusunun Bit •İmbi’de toplanması,
Asurlulara meydan okumaktı. Böyle bir teşeb­
büs Elâm için meşum neticeler verebilirdi.
Yıllardanberi önüne durulmaz ordulariyle bütün Ön As­
ya'yı titreten Asur’luların kudreti son zamanlarda şahsi ihti­
raslar uğrunda haylı yıprandırılmış olmakla beraber, henüz
tükenmiş değildi. Hâlâ Elâm kuvvetlerinin hakkından geline­
bilecek bir durumda bulunuyordu.
Sabrı tükenen Asurbanipal, o yılın eylül ayında ordula­
rına Ela.m’a yürümek emrini verdi. İki ordu Ulai, yani Kerha
ırmağı boylarında karşılaştılar. Temti^Huban kuvvetlerini Sus'a
doğru çekerek Tel • Tuba'da mevki aldı 11#. Burada Ela.m'ın
mukadderatı üzerinde kuvvetli etki yapan kanlı bir savaş baş­
ladı. Daha ilk çarpışma sıralarında Elâm generallerinden Sinı-
buru, ihtimalki gizli bir anlaşma neticesi olarak düşman tara­
fına geçti. Elâm ordusunu sarsan bu olaydan sonra Temti •
Huban’ın kahramanlıkla tanılan yeğeni bir okla yaralandı ve
Asur kuvvetleri tarafından esir edildi. Arkasından Temti •Hu-
ban’ın belli başlı komutanlarından bir kaçı da esir düşünce,
Elâm ordusunda korkunç bir panik baş gösterdi. Ölenlerin
sayısı çok yüksekti. Bu durum karşısında Temti-Huban için
savaş alanından kaçmaktan başka çare kalmamıştı. Oğulların
dan biriyle kaçmak istedi. Fakat bindikleri araba devrildiğin
den berikisi de Asur askerleri tarafından yakalandılar. Savaş
alanına getirilerek orada boğazlandılar(653).
Harp Asur’luların kesin zaferiyle sona ermişti. Asurbani-
pal zafer yazıtında bu savaşı anlatırken "ırmak, öldürülenlerin
nâşlariyle dolmuş, Sus ovasını baştan başa cesedler kap­
lamıştı" sözleriyle Ela.m'ın korkunç zayiatını belirtmektedir 1617.
Her halde bu savaş Elâm için telâfisi kabil olmayan bir felâket
olmuştu.

116 Piepkorn, Assurbanipal, I, 6 2 . 69,


117 Streck, Assurbanipal, 310 • 17. ve 322 •23,
/ron T a r ıt d S
66 Iran tarihi

A anr n S fn z n Duruma hâkim olan Asur’luların zabtettikleri


a l t ın da ülkelerin bir çoğunda yaptıkları gibi, burayı
p a rça -
la n m ıg E lA m kendilerine bağlı yerli prenslerle idare etmek
yolunu burada da tecrübe etmeği tercih ettik­
leri görülüyor. Temti • Huban'dan kaçarak Ninova'ya sığınmış
olan Elâm prenslerinden Huban - Nugaş ll’yi Madaktu tahtına
oturttular. U rtaki'nin oğlu olan yeni kiralın, bozulan düzeni
yoluna koyması ve bütün Elâm'da tek bir idare kurması imkân­
sızdı. Esasen Asurlular da bunu istemiyorlardı. Asur siyaseti,
memleketi parçalamak, her bölgeyi kendilerine bağlı, fakat bir­
birlerine rakip yerli prensler idaresine vermekti. Bu amaca eriş­
mek için sadakatinden şüphe ettikleri prensleri atmak üzere tah­
riklerde bulunuyorlardı. Bunlardan Hidalu prensi Huban-Nugaş
U'nin kardeşi Şutruk-Nahhunte'ye karşı hazırlanan ihtilâl çok
geçmeden patlak verdi. Şutruk-Nahhunte Hidalu prensliğinden
atıldı, yerine evvelce Huban-Nugaş II ile beraber Ninova'ya
sığınmış olan diğer kardeşi Tammaritu geçirildi (653) ,18- Bu
suretle Elâm. her biri şahsen Asurbanipal’ e bağlı prensler
idaresinde parçalanmış, Ninova'yı endişeye düşürmiyecek bir
duruma sokulmuştu.
Bu sırada yalnız Sus’un, Elâm'ın diğer şehirlerinin
akıbetine uğramamış olduğu görülüyor. Anlaşıldığına göre
evvelce Temti-Huban'a muarız olan prenslerden Adda-hamiti-
İnşuşinak (653-648) onun acıklı akıbetinden sonra Sus’ta kendi­
sini kıral ilân etmiş. Asurlulara boyun eğmek suretiyle bu
eski ve zengin şehri bu defa olsun, yağma ve tahribedilmekten
kurtarmıştı.
Adda-hamiti'nin bırakmış olduğu yazıtlar, Sus’un o zaman­
larda, sâmi unsurlarla çok karışmış bir halk ile meskûn oldu­
ğunu belirtmektedir. Çünkü yazıtların sâmi diline ait kelime­
lerle dolu olduğu görülüyor 11B.18

118 Piepkorn, Assurbanipal, I, 70.


Adda-hamiti-lnşuşinak’ın Üzerinde kabartma tasviri olan bir steli
bulunmuştur. Bu tasvirde Sus prensi, küçük ve düz burunlu, uzun lüle
sakallı bir adam olarak görülüyor. Elbisesi ve başına giydiği siperlikli
miğferi ile Haoni'nin kıyafetini hatırlatıyor ( Seheil, Kelief et inseription,
Mem. XI. 76 No. 100 A).
YENİ ANZAN V E SUS KIRALLIĞI 67

Adda-hamiti-lnşuşinak'ın bu yazıtlarda kendisini Elâm


ve Gişati kıralı unvanile anmış olduğunu görüyoruz. Gişati
sözünün akkadca ( bütün ve tamamile) anlamına gelen (kiş-
şati) nin muharrefi olduğu sanılıyor. Bu takdirde Adda-ha-
miti’nin kendisini bütün Elâm’ın kıralı saydığı neticesini çıkar­
mak icabeder. Fakat hakikatte ne Adda-hamiti, ne Huban-
Nugaş II, ne de Tammaritu bütün Elâm’ın Büyük Kıralı değil­
lerdi. Bunlar ancak başında bulundukları site ile çevresinde
prens tanılıyorlardı. Asurlular da böyle olmasını istiyordu.
Her biri kendisini bütün Elâm kıralı sayan bu küçük
prenslerin aralarındaki rekabet devam ettiği takdirde, Asurlu-
ların entrikaları ve kuvvetli askerî tazyikleri altında bir varlık
gösterebilmeleri imkânsızdı, ihtirası kadar cesareti de taşkın olan
Huban-Nugaş ll’nin bunu erkenden sezmiş ol,duğunu görüyo­
ruz. Bu prens kendisini Madaktu tahtına çıkarmış olan Asurlu-
ların tahakkümüne ancak sekiz ay kadar tahammül edebilmiş
Asurbanipal’in ezici nüfuzundan kurtulmak çarelerini aramağa
koyulmuştur.
Babil kıralı Şamaş-Şum-Ukin (668-648) in Asurbanipal’e
karşı isyan bayrağını açmasını fırsat sayarak hemen onunla
anlaşmış, bir taraftan âraml kabilelerini Babil kıraliyle birleş­
meğe teşvik ederken, diğer taraftan da ünlü iki Elâm generalini
Babil’e göndermiştir. Aynı zamanda Temti-Huban’ın hayatta ka­
lan oğlunu da babasının intikamını almak için Asurlulara karşı
silaha sarılmağa zorlamıştır.
Asurbanipal Madaktu’daki casuslarından siyasette beliren
değişikliği, burada olup bitenleri haber aldığından gafil avlan­
madı. Huban-Nugaş II ’ye ve Elâm generallerine, ihanetten ha­
berdar olduğunu, bu yolda hareketin neticesi ne olacağını anlamak
için Tel-Tuba savaşında Asurlulara hiyanet eden Elâm genera­
linin akibetini hatırlamalarını bildirdi. Arkasından da Elâm’a
kuvvetli bir ordu gönderdi. Mangisi’de vukubulan savaşta Hu­
ban-Nugaş II kuvvetleri büyük bir hezimete uğradılar120.
Yenilgi haberi Elâm’da yayılınca dağlık bölgelerde hemen
isyanlar baş gösterdi. Başkentten kaçmak zorunda kalan
Huban - Nugaş II oğluyla beraber Hidalu prensi olan kardeşi

120 Pieplcorn. Aasurbaoipal, 1 76.


68 IRAN TARİHİ

Tammaritu’nun yanına sığındı. Fakat Asurlular tarafından kö­


rüklenen ihtilal hareketi gittikçe yayıldı. Nihayet ihtilâlcilerin
başına geçen diğer bir Tammaritu -ki Huban-Haltaş ll’nin yiğeni
idi - kendisini tahttan atrarak (631) pek az oturacağı (651 - 649)
yerine geçti.
Fakat olaylar hükümdar değişmesinin Asurlulara karşı
Madaktu’da takip edi len siyasette bir tebeddül yapmadığını
erkenden gösterdi. Yeni kıral Tammaritu da selefi gibi Asur-
banipal’e karşı bir yol tuttu. Bu da Babil kıralı Şamaş - Şum
Ukin ile anlaştı. Bunu öğrenen Asurbanipal, Basra körfezi bölge­
sindeki deniz memleketi valisini, Tammaritu’yu yakalayarak Ba-
bil’e göndermeğe memur etti. Buna karşı Tammaritu da Sinear’a
inerek Nippur şehrini istilâ etmeğe teşebbüs etti. Asurbanipal,
kendi hizmetinde.bulunan Elâm’lı general lndabigaş’ı Elâm’a gön­
derdi. Bu general 649 yılı başında burada Tammaritu’ya karşı
bir isyan hazırladı. Tammaritu tarafdarlariyle beraber Madaktu’-
da tahassün ettiyse de nihayet esir edildi. Adamlariyle birlikte
Ninova’ya götürüldü. Fakat Asurbanipal, belki bir gün lâzım
olur düşüncesiyle kendisini öldürtmedi. Bunun üzerine In-
dabigaş’ı Madaktu’da kıral ilân etti (649-648). İndabigaş
da ilk zamanlarda Asurlulara karşı sadakatli davranmağa
çalıştı. Fakat, imparatorlukta yer yer isyanların artmasından
çok kuşkulanan Asurbanipal, her yerde yaptığı gibi Elâm’da da
tahakkümünü artırdıkça artırıyordu. İndabigaş da bu tazyik
karşısında tahakkümden kurtulmak yollarını aramak zorunda
kaldı. Ninova’ya karşı müttefikler bulmağa teşebbüs etti.
Bu sırada Sus’ta da Asurlulara karşıkoyma havası belir­
mişti. Burada hüküm sürdüğünü gördüğümüz Adda •hamiti
ölmüş (648), yerine oğlu Huban-Haltaş ili geçmişti. Enerjili ve
haris bir adam olan yeni Sus prensi, kendisini yalnız Sus’un
değil, Madaktu’nun da kıralı ilân etmek suretiyle Aşurbanipal’i
kızdırmıştı.
Gerçi Asurlulartn entrikalariyle kargaşalıklar içinde buca-
layan bu memlekette siyasi durum tek otorite kurulmasına
elverişli değildi. Fakat kuvvetli bir prensin Asurluların başka
yerlerle meşgul bulunduklan bir zamanda bunu başarması
imkânsız görünmüyordu.
YENİ ANZAN VE SUS KlRALLIÛ l 69

Elâm'da iktidar mevkiine geçirilen prenslerin sadakatsiz­


liklerinden, bağımsız olmak hususundaki azimlerinden usanan
Asurbanipal, günün birinde bunlardan birinin bütün Elâm'ı
hükmü altında birleştirerek Asurlulara karşı kudretli bir devlet
kurması ihtimaliyle endişe içinde bulunuyordu. Esasen vakitli
vakitsiz Asurluları rahatsız eden durumun devamı da az teh­
likeli değildi. Yerli prensleri birer birer atarak Elâm'ı bir Asur
eyaleti haline sokmak için zaman pek elverişli görünüyordu.
Nihayet Ninova'da Elâm'ın istilâsına karar verildi.
Tertip edilen plâna göre dahilde prensler aleyhine ihtilâl­
ler çıkartılacak, sonra da kuzeyden ve güneyden gönderi­
lecek Asur kuvvetleriyle memleket istilâ edilecekti. Evveli
Elim generallerinden biri elde edilerek İndabigaş'a karşı bir
ihtilâl hazırlandı ve tahttan atıldı. Sonra kuzeyden Der'e, güney­
batıdan da Sus üzerine Asur kuvvetleri gönderildi. Bu kuvvet
Sus'a dört saatlik bir mesafeye kadar ilerledi. Önüne gelen
yerleri yağma etti. Bir çok esir aldı. Sonra Der'deki Asur
kuvvetiyle birleşmek üzere kuzeye çıktı ve birleşti.
Birleşik kuvvetler Bit-lmbi üzerine yürüdüler. Burada
kendilerini karşılayan Huban-Haltaş lll'ün ordusu perişan oldu.
Bu ordunun komutanı olan kıralın damadı da dahil olmak
üzere pek çok esir alındı. Huban-Haltaş dağlara çekilerek
izini kaybetmek zorunda kaldı. Madaktu, Asur kuvvetleri tara­
fından işgal ve yağma edildi. Bütün hazineler ve kıymetli şey­
ler Ninova’ya götürüldü. Pek çok esir alındı. Bunlardan bin-
lercesi açlıktan öldüler.
Asurbanipal, şöhretli komutanlarından Bel-lbni'yi, yerli
hiçbir prens bırakmamak suretiyle Elim'ı kesin olarak istilâya
memur etti. Asur komutanı Raşi'den başlamak üzere kuzeydeki
bütün şehirleri aldı. Her tarafı talan ede ede Kerha vadisine
indi. Hidalu önlerine gelen Asur kuvvetleri burada Parsumaş
kıralı ve Taispes'in oğlu Kuraş 1 ( Keyhusrev) ile karşılaştılar.
Kuraş I karşı koyamiyacağını anlayınca, büyük oğlunu rehine
olarak Asur ordugâhına gönderdi Çevrelerdeki bütün şehirler
Asur kıratına tâbi olduklarını arzettiler. Bu sırada güney Elâm*
da iğtişaşlar artmıştı. Asur orduları o zamana kadar yağma­
dan masun kalmış olan Sus üzerine yöneldiler. Şehir alındı. Elde
edilen ganimetler hesapsızdı. Çok eski zamanlardan, hatta Su-
,o İRAN TARİHİ

m e r -A k a d k ıra lla rı d e v irle rin d e n b e ri b u r a d a to p la n m ış olan


k ıy m e ti ta k d ir e d ile m iy e c e k k a d a r y ü k s e k a ltın , g ü m ü ş eşy a la r,
m ü c e v h e rle r , e lb is e le r, silâ h la r, n iş a n la r E lâm k ıra lla rın ın sofra
ta k ım la rı, n a d ir e ş y a la r ı, b ü tü n binek ta k ım la rıy le b e r a b e r ara^
b a la r , a tl a r , k a tır la r , hep iğ tin am e d ile re k N in o v a 'y a g ö n d erild i.
A s u r la r , y a ln ız m em lek eti s o y m a k la k a lm a d ıla r. Y ılla rd a n -
b eri b aşarılan bütün m ed e n iy e t eserlerin i d e m ah v etm ek husu ­
su n d a k e n d ile rin e m ah su s v a h şe ti b u ra d a d a g ö s te r d ile r. Ç in i­
le rle y ap ılm ış İn şu şin ak ta p ın a ğ ı, ü z e rin d e p a rıld a y a n tu n ç
b u r ç la riy le b e ra b e r y ık ıld ı. T a n r ı İn şu şin ak h eykeli, ta rih te ilk
d e fa o la ra k y e rin d e n atıldı. B a b il y o lu y la N in o v a 'y a götü­
rü ld ü . S u s ’ta k i d iğ e r ta n rıla rın ta p ın a k la rı d a a y n ı akibete
u ğ ra d ıla r. B u n la rın en öm em lileri E lâm k ıra lla rın ın k o ru y u cu
tan rı o larak ta p ın d ık la rı Şimut ile L a g a m e r , P a r tik ir a , H u tran,
H u b an , K iririş a a d la r ın a yap ılm ış olan ta p ın a k la r idi. Bütün bu
ta p ın a k la rla b e r a b e r d iğ er b ütün k ü ç ü k ta p ın a k la rd a k i m ukad­
d e s e ş y a la r , v a z o la r , m ü ce v h e rle r a lın d ık ta n s o n r a tan rı hey­
kellerinin ön em lileri A su r iline g ö tü rü ld ü . D iğ e rle ri tap ın ak ­
la r la b e ra b e r tah rip ed ild iler.
A su rlu la r b u v a h şetleri y a p a rk e n A su rb a n ip a l'in ölüm ün­
d en 14 yıl s o n r a k en d i b a şk e n tle ri N in o v a 'n ın d a a y n ı a k ib e te
u ğ ra y a c a ğ ın ı ta b it ta s a v v u r bile e tm iy o rla rd ı. F a k a t bütün Ö n
A s y a ’d a y ılla rc a ta k ip e ttik le ri a m an sız y a k ıp y ık m a , b o ğ a z la ­
y ıp p a rç a la m a siy asetlerin in , e s ir ettik leri k a v im le rd e y a la ttığ ı
k o rk u n ç in tik am d u y g u s u n u n bir gü n k e n d ile rin i, bütün şe h ir­
leri v e e s e rle riy le b e ra b e r ta rih e g ö m e c e ğ i m u h a k a k tı. Y a ln ız
bunun S u s'u y ık tıra n , A su rb a n ip a lin ö lü m ü n d en 1 4 yıl so n ra
o la c a ğ ı, o zam an lar kim senin a k lın d a n g e ç m iy o rd u .
A su rlu la rın , ald ık la rı k ıy m etli g a n im e tle r a ra s ın d a S in e a r’
daki U ru k şe h rin in büyü k ta n riç e s i N a n a d a v a rd ı. B u ta n riçe
v a k tiy le E lam k ıra lı K u tir-N a h h u n te ta ra h n d a n S in e a r'd a k i Uruk
ta p ın a ğ ın d a n k a ld ırıla ra k E lâ m 'a g ö tü rü lm ü ştü . A su rb a n ip a l,
ta n riç e h e y k e lin i S in e a r’a n a k le d e re k büyü k m erasim le kendi
ta p ın a ğ ın a k o y d u rm u ş tu .
E s k i E lâ m k ıra lla rın ın S u s , M ad ak tu v e H u ra d i su n ak ­
la rın d a n alınan v e s a y ıla rı o tu z ik iy i bulan a ltın , g ü m ü ş, b ro n z
veya m erm erd en y a p ılm ış h e y k e lle ri, ta h rip edilm ek ü zere
g ö tü rü lm ü şlerd ir. Bu h ey k eller a ra s ın d a y en i E lâ m k ıra lla rın d a n
YENİ ANZAN V E SUS KIKALLIĞI 71

Huban - Tahrah'ın oğlu Hubannugaş I ve Şutruk-Nahhute İl,


Halluşa-lnşuşinak heykelleriyle o sırada Asur'da bulunan Tam-
maritu’nun da heykeli Asur’a götürülmüştür.
Asur komutanı Bel-lbni, tapınakların koruyucusu olan bü­
yük heykellerle kapılarına konulan muazzam yabani öküz hey­
kellerini yıktırmıştı. Asur askerleri, tapınak ve saraylarının o
2amana kadar hiç bir yabancı ayağının basmadığı esrarlı ah­
şap yolları çiğnemiş, sonra da yakmışlardı. Eski kıralların me­
zarları soyulmuş, bunlara takdimeler verilmesi geleneği yasak
edilmişti. Memlekete dağılan Elâm askerlerinin imha işi 25 gün
sürmüştü.
Kıral ailelerine mensup olanlar ile valiler, yüksek memur­
lar, esir edilerek Asur’a götürüldüler. Sayısız esir askerler, ko­
mutanları, arabaları, atları ve silahlariyle beraber Asur iline
sürüldüler. Asurbanipal bu haileyi tasvir eden anıtında "hara­
beleri artık yabani eşeklerle yabani hayvanlann dolduracağını,.
gururla anlatırken ölümünden 14 yıl sonra kendi başkentini
daha korkunç bir akibetin beklediğini tasavvur bile etmemişti.
Asur'luların Sus'da ve Elâm'ın diğer şehirlerinde tahrip
ettikleri heykel ve anıtlardan yüzlercesi arkeologlar tarafından
binlerce yıl sonra meydana çıkarılmıştır. Fakat binalann
tahribi bugün plânlarını yapmak için gereken izlerden hiç bir
şey bırakılmayacak surette şiddetli olmuştur.
Asur'lular her tarafı yakıp yıkarak çekildikten sonra Hu-
ban-Haltaş meydana çıkmış, Madaktu'ya geldiği zaman hara­
beden başka bir şey bulamamış, Asur komutanı Bel-lbni'ye
müracaat ederek, ifasına hazır olduğu bazı hizmetlere karşı
Asurbanipal'den affedilmesine delâlet etmesini niyaz etmişti.
Asur kıralı bu isteği iyi karşdamış ise de, ötedenberi bağımsız
yaşamağa alışmış olan halk bir türlü sükûn bulmuyor, yer yer
ihtilâller, isyanlar çıkarıyorlardı.
Asurbanipal Elâm'a yeni kuvvetler göndererek isyan çı­
kan şehirleri, bir daha, fakat kesin olarak tedib ettirdi. Elam
askerleri, büyük yığınlar halinde Asur komutanına teslim
oldular.
Bu zamandan itibaren Elam'ın büyük bir kısmı bir Asur
eyaleti olmuştu. Dağlara çıkan Huban-Haltaş lll, yanındakilerle
bağımsız bir varlık olarak kalmıştı. Fakat çok geçmeden, yani
72 İRAN TARİHİ

Asur kâtipleri büyük Rassam silindirinin yazıtını bitirdikleri


sıralarda, yeniden başlayan iç kargaşalıklar neticesinde Hu*
ban-Haltaş 111 olduğu yerden çıkarılmış, Asur taraftarları
kendisini Ellipi bölgesindeki Marubişti şehrinde yakalayarak
Ninova’ya götürmüşlerdir.
Sus’un son talihsiz hükümdarı burada önceden esir edilmiş
olan Elâmlılar kafilesine katılmıştır121. Bağımsızlığın son müda­
fii olan Huban-Haltaş lll’ün bu akibetinden sonra (636) Elâm’a
ait yazıtlar tükenmiş, medeniyetin en eski yuvası olan bu
memleketin mukadderatı, yirmi dört yıl süren bir zaman için,
Asur kıratlığı tarihi içine gömülmüştür.

121 Streclc, Aıaurbanipal, 82 ve 836.


ALTINCI BÖLÜM

İRAN'IN KÜLTÜR TARİHİ

İ r a a ' ı a E a e « . A rk eo lo ji ve tarih araştırm aların ın bugünkü’'


k i M e d e n iy e ti v erim lerin e g ö r e lran, ilk m edeniyetin en eski»
izlerini sin e sin d e barınd ıran b ir ülkedir. Bu
m em leketin kuzey-doğu, kuzey v e b atı b ö lg elerin d e yapılan
k a z ıla r, m enşei A ra l g ö lü y le A ltay d a ğ la rı ara sın d a k i alana
dayanan m ed eniy et to h u m ların ın İran 'd a y a y ılış yönlerini-
b elirttiği g ib i, gelişm e m erkezlerini de m eydana çık arm tştır. B u .
araştırm aların belirttiğin e g ö r e Avrupa henüz paleo litik m ede- ■
niyetin son m erhalesind e iken İran ve Y a k ın Ş a rk b a k ır
çağ ın d a sü ratle ilerliy o rlard ı. B u ralard a da g e rç i ta ş a le tle r-
kullanılıyordu . F a k a t, m adeni tanım ış olan insan, bu nlard an
fayd alanm ak yollarını bu lm ağ a koyulm uş, ay n ı zam anda a ğ a çla rı-
ve h ay v anları d a ev cille ştirm eğ e başlam ıştı.
A rk eo lo g la r, C em d et-N asr’d a h a s b u ğ d a y la a ltı sıra lı,
a rp a taneleri bu lm u şlard ır m . Bu k eşif, T ü rk ista n 'ın ku zey-d oğu
İran sın ırın a y ak ın b ö lg e sin d e k i A n a v 'd a yap ılan k a z ıla rd a e n ,
aşa ğ ı ta b ak ad a bulunan b u ğ d ay v e a r p a tan elerin in k eşifleri
d ere ce sin d e önem lid ir.
İran'ın h er ta ra fın d a bu lu nan re n k li k era m ik ler üzerinde
koyun ve uzun boynuzlu h ay v anları ta s v ir ed en resim ler,.
bulunm ası, bu h ayvanların evcilleştirilm iş old u ğu n u an latm ak - ■
tad ır. İran'ın B a k ır ç a ğ ı insanları tarafınd an yapılm ış olan bu
keram ikler, bu m em leketin eski k alk o litik ça ğ ı keram iklerin in
tev alisid ir.
S u s I k eram ikleri denilen ilk k era m ik lerin tekâm ül etm iş­
leri Z a g ro slard a N ehavend 12123*126 v e K irm anşah m d a , g ü n ey d e
Buşir'de *25, T a h r a n civ a rın d a 1M, p lâto n u n m erk ez b ö lg esin d e.

122 Georıre G. Cameron, Hisloire de l’iran antique, p. 28.


123 Contenau et GhirıhmaD, S ,ria, XIV,el933. 1-11.
12, De Mecqoenem, Mem, XX. 126.
122 Pıizard, Mıim. XV, 13-19.
126 De Mecqoenem, Mem. XX, 115-125.
74 İRAN TARİHİ

Ş ir a z *27 d a v e K a şa n 'd a 1211, S e is t a n ’d a 1211 v e d o ğ u B elu cistan ’-


da 1211 bu lu nm u şlard ır.
B ü tü n bu y erlerd en çık a rıla n m atery ellerin h ey eti umumi-
y e s i, k eram ik m ed eniyetinin ile rle y e n bir g e lişm e gösterdiği
ç a ğ la r d a , Iran d a y a y ılm ış o la n ren k li k e ra m ik medeniyetinin
o ld u ğ u g ib i k a ld ığ ın ı g ö sterm ek ted ir. Y aln ız plâtonun güney­
b a tı k en a rın d a k i S u s ’ta, m ed en iy et M ezopotam ya ile ahenkli
o la ra k g elişm e k te devam etm iştir.
Ç ü n k ü ozam anki ta b iî co ğ ra fy a durum una g ö r e Sus,
filizlerin gelişm e ve serp ilm elerin e en ço k elv erişli bir alanda
bulunuyordu.
Z a g ro s etek lerin in a şağ ı M ezo p o tam y a'y a hukim tepele­
rinde kurulan S u s şehri M. ö. d ördüncü b in d e n b e ri meskûn
bulunuyordu. D iğ er m erk ezlerd e de p ek kıym etli ese rler bu­
lunmuş ise d e hiç bir y erd e S u s ’ta olduğu g ib i preh istorik
d ev irlerd en itib a ren m edeniyet gelişm esin in bütün safhalarını
belirten b o l anıtlar, yazıtlar v e d iğer eserler bulunam am ıştır.
H albuki S u s kazıları bize türlü d ev irleri ca n la n d ıra n b eş
m eden iyet k a lın tıla rın ı k ap sayan tabak aların birbiri üzerine
y ığılm ış olduklarını g ö sterm iştir. E n a şa ğ ıd a 2 0 -2 5 m etre de­
rinlikte ve ham top rak ü zerin d e bulunan e se rler, p reh istorik
d ev ir m edeniyetini belirtm ek ted ir. Bu ta b a k a ü zerin d eki ham bir
t o . r a k tabak a ü stü nd e d e ikinci bir m ed en iy et eserleri bulun­
m u ştu r. E v v elk i ta b a k a d a k ile re n isb e tle m ü terak k i olduğu
anlaşılan bu tıtb a k a m edeniyeti, ile tarihe girilm iş, ilk Elâm
hiy erog lif yazısı bu d ev ird e g örü lm ü ştü r. S u s U adı verilen
bu ikinci ta b a k a m edeniyeti tarih î d evird e S in e a r ’ın A k ad
k ıra llığ ı zam an ın a k ad ar devam etm iştir.
'Bunun ü zerindeki ü çüncü ta b a k a m edeniyeti is e bu za­
m a n d a ikinci bin b a şla rın a , yani S in ear”ın birinci Babil k ıral-
hğı devrine, d ö rd ü n cü ta b a k a ise İra n ’d a tek b ir d ev let kuran
ve bütün Ön A sy a 'y ı hükmü altında toplayan A h am an iş’ler 127*9

127 H. Field, Americao Journal of Semitic Laoguagea und Literatu-


res, LI 1934-35, 208.
>2* A. U. Pope, llluıtrated. 1934, 1005.
129 Aurel Steio, An arcbaological Tour in Gedroaia.
ıio Aurel Steio, An arcbaological Tour in Gedroaia Wuiristao aod
.Northern Balucbiıtao.
İRAN’IN KÜLTÜR TARİHİ 75

z a m a n ın a yani M. ö . altın cı a s ır o r ta la r ın a k a d a r sü re n z a m a n a
ait eserleri ih tiv a e tm e k te d ir.
G e r ç i y u k a r ıd a g ö rü ld ü ğ ü g ib i, A s u r k ıra lla rın d a n A s u r-
b an ip al İran ’ın g ü n e y -b a tı b ö lg e sin d e k i belli b aşlı şehirleri
yıkdırm ış, m e d e n iy e t e s e rle rin i N in o v a ’y a g ö tü rm ü ş v e y a y a k ıp
yık m ış o lm a k la b e r a b e r , A h a m a n iş'le rin zu h u ru n a k a d a r g e ç e n
7 7 yıllık d ev ird e İran m e d e n iy e tin d e bir d eğ işik lik olm am ıştır.
İran'ın bu eski m e d e n iy e ti bir ço k b ak ım d an S in e a r'ın
S u m e r m ed en iy etin e b e n z e m e k te ise d e , A k a d 'la r zam an ın d an
s o n r a sıkı m ü n a se b e tle rin a rtm a s ın a ra ğ m e n , g en el e s a s la r d a
d erin ayrılık lar b u lu n d u ğu a n la şılm a k ta d ır. Bu a y rılık la r, sâm î
ırkın h u su siy etlerin i b elirten c ih e tle re taallu k e tm e k te d ir. K a­
dının şa h siy e ti h a k k ın d a E lâ m lı’la rla M e z o p o ta m y a sâ m tle ri
a ra s ın d a k i telâk k i a y rılığ ı bunun g ü zel bir m isalid ir. S â m ile r
k ad ın için b ir ş a h siy e t v e h ak ta n ım a d ık la rı h a ld e , E lâ m lıla r
d a k adın erk ek k a d a r v e h a tta o n d a n üstün h a k la ra sa h ip
b ir v a rlık telâk k i e d ilm e k te d ir.
E lâ m lıla r, takvim h u su su n d a d a sâm îlerd en a y rılm ış la rd ır.
Sâm i k av im ler u m um iyetle a y ( k a m e r ) ta k v im i k u llan d ık ları
h a ld e E lâ m lıla r Z ühre y ıld ızın ın h a re k e tin e g ö r e d ü zen len m iş
b ir ta k v im k u llan m ışla rd ır.

İ r a n ’d a il k B u g ü n e k a d a r e le g e ç e n yazılı ta b le t v e s te l-
d e v l e t t e ş k i l â t ı le rd e n ilk d e v irle rd e İran ’ı iş g a l etm iş o la n
v e v e ra> e t b ra k is e fa l d a lg a la rın ın , y erle ştik le ri b ö lg e le r d e ,
u » u|ii b irb irle rin e n isb etle b a ğ ım sız b ir ta k ım k ü çü k
p ren slik le r k u rm u ş o ld u k ları a n la şılm a k ta d ır.
B a ş la n g ıç ta bu k ü çü k p re n s lik le r b ir site ile ç e v re s in d e k i to p ­
ra k la rı ih tiv a ed en k ü çü k v a rlık la rd ı. Bu k ü çü k p ren slik lerin
g e lişm e se y ri h a k k ın d a bilgim iz y a ln ız g ü n e y -b a tı Ira n b ö lg e sin e
inhisar etm ek ted ir. E lâm a d ı verilen bu b ö lg e d e ikinci binin ba^
şın d a d urum a hâkim olan S ilh ah a h a n e d a n ı feo d alite tem elin e
d a y a n a n b ir d e v le t usulü k u rm u ştu r.
B u usule g ö r e , h a n e d a n ın en büyü k v e k u d retli şah siy eti
büyük k ıral ta n ılıy o r, d iğ e r sitelerin b a ş ın d a d a bu h a n ed an a
m en su p p re n s le r b u lu n u y o rla rd ı. B a ş k ıral S u k k a lm a h u n v an ile
a n ılıy o r , sü lâ le y e m en su p k ü çü k k ıra lla ra d a S u k k a l, y an i n â z ır
u n v an ı v e riliy o rd u . Bu k ü çü k p re n sle r, y a ş la r ın a g ö r e inhilâl
76 İRAN TARlHl

oldukça aşağıdan yukarıya derece derece yüksele yüksele baş


kıratlığa kadar çıkabiliyorlardı^. Buna göre meselâ ilk kademe­
de Sus sukkalı unvanını taşıyan bir prens sonra Sus-Anzan
sukkallığına yükseliyor, daha sonra da Sukkalmah yani baş
kıral oluyordu. Görülüyor ki baş kiralın veliahdi oğlu değil.
kardeşleri veya onlann çocukları, yani hanedan prenslerinin
yaşça en büyüğü oluyordu. Bu sebebten Elâm'da yalnız baş
kıral değil, bütün hanedan prensleri kutsî bir mahiyeti haizdi.
Yani kutsiyet fertlere değil, hanedana isnat ediliyordu. Sonra­
ları küçük prenslerden bazılarının Sinear'ın site beyleri gibi
Ensi (Patesi) unvanile de anıldıkları görülmektedir.
Prensler, hangi unvanı taşırlarsa taşısınlar, her zaman
bulundukları yerde hem din ulusu, hemde hükümdar tanılıyor­
lardı. ^ le anlaşılıyor ki Sumer’lerde görüldüğü gibi, Elâm'lılarda
da kırallara, tanrıların vekili gözile bakılıyordu. Bu yüzden
otoriteleri de sınırsız idi.
Elâmlar, en eski zamanlardan itibaren idarî teşkillerini
olduğu gibi muhafaza etmişlerdir. M. Ö. üçüncü bindeki teş^
kilat ile Asurlular devrindeki teşkilât arasında büyük ayrılıklar
görülmemesi bunu göstermektedir. Sinear’a yakın yerlerde veya
Sinear'da hüküm süren Elâm prenslerinden ba1Jları istisna edi­
lirse, aynı muhafazakârlık isimlerde de görülmektedir. En eski
çağlarda hükümdar adlarını, birinci bin ortalarına doğru
yaşayan prensler de aynen taşımışlardır.

Devlet t«fki- Elâm'da askeri ve mülkî idare birbirlerinden


l&tı ayrı idi. Fakat kıral, her iki idarenin başı ve
âmiri idi. Kiralın yanında dörtler kurulu denilen
bir danışma meclisi vardı. Dörtler kurulu, Başişu-rabu (baş.
kişi) denilen baş rahiple muavini, askerî komutan ve baş yar­
gıçtan teşekkül ediyordu. Önemli işler görüşülürken dörtler
kuruluna kıral başkanlık ederdi.
111 Orta Asya Hiyung-Nu'larında. Tukyo'larında, bunlarla aynı kök­
ten inen İran Part'lannda ve yüz yıllarca sonra da İran Selçuklularında
gördüğümüz bu usulün menşei Orta Asya olduğu şüpbeaizdir. Mogollar da
aynı gelenegi Türklerden almışlardır, halbuki ne Elim’lardan aonra İran'a
hâkim olan Parauva'lardan inen Abamanişlerde, ne de Part'ları takip
eden yine Pera ao:,u,.a menaup bulunan Saaani'lerde bu usul görülme^
mektedir. Bu ayrılığın ao:, ve gelenek ayrılığından ileri geldigi füpbesizdir.
İRAN'IN KÜLTÜR TARİHİ 77

V e ra se t Elam’larda kutsiyet hanedana ait olduğundan tahta


kanuna varis olabilmek için baba gibi ananın da hanedana
mensup prenseslerden olması şarttı. Bu sebepten
tahta çıkacak prensler, birbirleriyle evlenen iki kardeşin çocuk
lan oluyorlardı. Hanedana mensup bir prensesin en büyük
erkek kardeşiyle evlenmesinden dünyaya gelen çocuk kanuni
veris oluyordu.
Son zamanlara kadar sıkı sıkıya riayet edilen bu kanuna
göre kıral öldüğü zaman yerine alt payedeki erkek kardeşi
geçiyor, dul kalan kız kardesiyle evleniyor, karısının büyük
kardeşinden olan çocuklarını evlad ediniyordu Bu kıral da
öldüğü zaman tahta, kendinin de evladı sayılan bu prensler­
den en yaşlısı geçiyordu.
Yakın evlenmelerle hanedan prenslerini bünyece gittikçe
zayıf düşüren bu kanun neticesindedir ki, bunlarda sar'a vesair
asabi ve bünyevl hastalıklar çok görülüyordu. Yine bu kanun
neticesi olarak memlekette sık sık iç kargaşalıklar baş gösteri­
yordu. Çünkü yaşları küçük prensler arasında kudretli ve haris
adamlar bulunduğu zaman bunlar 1ıı., yaşca büyük olan liyakat^
siz kardeşi düşürerek yerlerine geçmek için entrikalar çeviri­
yor, ihtilaller çıkarıyorlardı.

. . . . . . Elam'da kadının faaliyet alanı evle sınırlandı^


rılmamıştı. Hayat alanında erkekle kadın aynı
haklara sahipti. Kadıniar da ortaklık eder, taahhütlere girişir,
mukaveleler yapar. hakimlik eder, köle ve cariye sahibi ola^
bilirlerdi. Rolünün ve öneminin zamanla artmış olduğunu gö­
rüyoruz. En eski Elam belgelerinde, hükümdarların adlariyle
beraber, analarının, kız kardeşlerinin, hemşirelerinin ve kızla­
rının da adlarını görmekteyiz.

'** Elim kıral hanedanında görülen bu erkek ve kız kardeşlerin


birbirleriyle evlenmeleri adetinin. hanedana münhasır olmadığı sanılıyor.
Ahii.maniş'lerde görülen bu yakın evlenme usulü onlara Elim'lılardan
geçmiş olmalıdır.
*33 Elim'da bütün bu fenalıklara rağmen veraset kanununa yüzyıllarca
ıılcı bir surette riayet edilmiş olması, bu kanunun tanrılaşmış olduğuna
inanılan hanedan soyundaki kanın temizliğini korumak gibi dini bir amaca
-dayanmasından ileri gelmektedir.
78 Ir a n t a r Ih I

Daha sonraki çağlarda kırallığa vâris olmak için, ananın


birinci derecede nazarı itibare alınmış olduğu anlaşılıyor. Bu
kanuna göre tahta varis olmak hakkı, baba ile değil ana ile
gerçeklenmektedir. Yani tahta çıkmak için bir kıral sulbünden
gelmiş olmak kafi değildir. Behemahal hanedana mensup bir
prensesten doğmuş olmak şarttır. Ana kıraliçenin, ölünceye
kadar saltanat ortaklığı devam etmektedir. Elam'lılar gibi Su-
merler ve Etrüskler'de de kadın hakkı erkekten üstün tutul--
muştur.

E llm y a u a ı Fikirlerin birtakım işaretlerle belirtilmesi usulü


Elam’da pek erken bulunmuştur. Fakat, Elam
keramikleri gibi Elam'ın ilk hiyeroglif yazı işaretlerinin belir­
diği ' zamanı tayin için de elde hiçbir belge yoktur. Mezopo­
tamya'da ilk kil tabletler, Uruk’da bulunmuşlardır. Cemdet-
Nasr'da ise piktografik tabletler elde edilmişlerdir. Ihtimal-
ki Elam hiyeroglifleri de aynı çağlara aittir. Sus yazıtları
gibi merkezî İran belgeleri de ,M Proto - Elamit denilen
şekillerle yazılmışlardır. Sus ve Uruk yazılarının bir menşe­
den çıktıkları sanılıyor. Fakat birbirlerinden farklı olarak ge­
lişmişlerdir. Sonraları Elam'lılar Sumer yazısını aldıklarından
tabiatiyle kendi yazıları gelişememiştir, Basra körfezinde o
zaman Liyan denilen bugünkü Buşir adasında bulunan bir
yazıt, Elam’ların Akad kıralı Sargon I den pek az evvel dil­
lerini Sumer işaretleriyle yazmağa başlamış olduklarını mey­
dana koymuştur. Etâm'lar, sonraki zamanlarda ve hele XII inci
yüzyılda Elam dilinin esas noktalarını belirten bir çok yazıtlar
bırakmışlardır. Şikago üniversitesi şark dilleri profesörü George
G. Tameron, Şikago Şark Enstitüsünün tertip etmiş olduğu
büyük Asur lugatini örnek alarak yazıtlardan çıkardığı keli- -
melerle bir Elam lügati yapmıştır.

El&m dili Proto-Elamit yazıtların incelenmesinden çıkan sonuç­


lara göre Elam dili bitişken bir dildi. Bu bakımdan
Sami ve Hind-Avrupalı dillerden ayrılıyordu. Filoloji inceleme­
lerinin belirttiğine göre Elam'lıların konuşma dilleriyle yazı,134

134 Ghirııhmao, Uoe tablette proto •elamite du plateau traoieo, Re-


vue d’assyriologe et d’arebeologie orieutale, XXX, I, 1934, 115•19.
İRAN’IN KÜLTÜR TARİHİ 79

dilleri arasında dikkate şayan ayrılıklar vardır. Elâm’lılar ya­


zıda tannan konsonlarla, yoğun konsoıılar arasındaki farkı
nadiren belirtmişler, çok defa bunları birbirleri yerinde kul­
lanmışlardır. Bu sebeptendir ki kıratlarından birinin adı bazı
yazıtlarda Kudur, bazılarında Kutur veya Kutir, bir tanrı adı
ise bazan Lagamer bazan da Lakamer, bir memleket adı da
Anzan ve Anşan şekillerinde yazılmışlardır.
Türkçede olduğu gibi Elâm dilinde de müzekker isimle
müennes isim arasında fark yoktu. Elâm’canın karakteristik un­
surlardan büyük bir kısmının, Kas, Lulubi, Guti, Haldi, Hurri
dilleriyle bazı Küçük Asya kavimlerinin (Proto-Hatti, Likya’lı,
Lidya’lt ve Etrüsk’lerin) dillerile müşterek olduğu anlaşılmak­
tadır. Her halde Elâm dili ile bu diller arasındaki benzerlik,
hepsinin tek bir menşeden çıkmış olduğunu belirttiğine göre,
bu dilleri konuşan kavimler arasında etnik bir akrabalık oldu­
ğu şüphesiz görünmektedir.

İran'da n Mazdeizimden önce İran’ın türlü bölgelerinde ya-


eakl din yan halktan, dini telâkkileri hakkında esaslı
bilgimiz olanı yalnız Elâmlılardır. Diğer bölge­
lerde yaşayanlar, yazılı belge bırakmamış olduklarından, ora­
lardaki insanların dih telâkkileri hakkında ancak ihtimal yürü­
tülebilir. Elâm’lılar, İran'ı ilk önce istilâ eden halka mensup bir
grup olduklarına göre, türlü bölgelerde yapılan kazılarla mey­
dana çıkarılan bu çağların genel kültür eserleri arasındaki ben­
zerliğin, din telâkkisinde de mevcut olmaması için hiç bir se­
bep yoktur. Buna göre Elâm'ın din telâkkisi bakımından ge­
çirdiği anlaşılan üç merhaleden birincisinin, yani naturizm'in,
İran'ın Elâmlılarla bir soydan inen bütün halkı arasında müş­
terek bir din telâkkisi olması pek tabiidir.
ö y le görünüyor ki ilk çağlarda Elâm'da olduğu gibi Ira­
nın kazılarla meydana çıkarılan türlü merkezlerinde yerleşen
insanlar nazarında bazı ağaçlar, nebatlar, hayvanlar mukaddes
tanılıyor, bunlarda mukaddes bir varlık bulunduğuna inanılı­
yordu. Bunlardan başka güneş ve ay başta gelmek üzere gök­
teki yıldızlara da tanrılık isnat ediliyordu.
Din fikrinin ilk gelişme devresi olan bu çağlara ait olarak
Sus'ta bulunan anıtlarda yıldızlara, nebatlara, hayvanlara ve hele
80 tRAN TARİHİ

Kaprides’e ait bir takım İlâhî tasvirler görülmektedir. Anlaşıl*


dığına göre bu çağlarda Elâm'da Kaprides’e neşvünema tanrısı
rolü isnat olunuyor, sarılmış yılanlar, gergin kanatlı kartallar,
tanrılık sembolü olarak tasvir ediliyordu.
İlk çağlara ait bu gibi semboller arasında bir sap üzerin­
de bulunan üçgen şeklinde bir mızrak da görülmektedir. Bu
mızrağı, Babil tanrısı Marduk'un marru veya mar denilen silâ­
hına benzetebiliriz.
Elâm’da dinî gelişmenin ikinci merhalesi, hayvan şeklinde
tanrıların zoomorf ve bilhassa insan başlı arslanların belir­
mesiyle ayrılır. İlk zamanlarda koruyucu tanrılar telâkki edilen
zoomorflar, sonraları cinleri temsil için yapılmışlardır.
Din telâkkisinin yükseldiği devri temsil eden üçüncü mer­
halede tanrılar, insan şeklinde tasavvur edildiğinden adsızlık-
tan kurtulmuşlar, kendilerine isnat edilen rollere göre isimler
almışlardır. Bu suretle tanrıların mahiyetleri ve rolleri belir­
tilmiştir .
Sus'un Asur'lular tarafından yakılıp yıkıldığı zamana kadar
süren bu devirde, Elâm dini, çok tanrılı bir din olmak karakte­
rini taşıdığından, tanrıların sayısı pek çoktu. Bunlardan bir kıs­
mının adları Akad ideogramlariyle yazılmış olduklarından ancak
rolleri anlaşılmakta, Elâm dilindeki adları bilinememektedir.
Meselâ Tanrı-Güneş anlamını ifade eden ideogramın Akkadca
karşılığı Şamaş olduğu halde, Elâmca karşılığı tabiî başka idi.
Elâm'lılar belki bu ideogramı Nahhunte diye telâffuz ediyorlardı.
Nahhunte hem ışık, hem de adâlet tanrısı tanılıyordu.
Sayısı fazla olan tanrılardan resmî belgelerde en üstün
■olarak belirtilen iki tanrıdır. Bunlardan biri Huhan, diğeri de
İnşuşinak'tır. Elâm yazıtlarında birincinin adı çok defa Akad
ideogramile yazılmış ve (büyük bütün) anlamı verilmiştir.
İnşuşinak ise (Sus Hüdası) diye tasvir edilmiştir ,ss.
İnşuşinak, adının belirttiği gibi, yalnız Sus sitesi tanrısı
değildi. Umumî telâkkiye göre tanrıların başı, yerin ve göğün
mevlâsı, kâinatın yaratıcısı idi. Bazan kendisine Babil tanrısı135

135 Bu tanrının adı tnşu|inalc ve lnşuşnalc şekillerinde de yazılmıştır.


Bu adın Sumeree şeklinin - Suşln - ak, ( Sus’un kadını ) Akkadea şekli ise
. Şuşinak’tir.
İRAN’IN KÜ LTÜ R TARİHİ 81

A d a d ’a isn at ed ilen ro lle r v e riliy o r, o n a y ıldırım v e fırtın a


tan rısı g ö z ü y le b a k ılıy o r, h a z a n d a bolluk g e tire n feyiz v e b e ­
re k e t ta n rısı d iye n iy az e d iliy o rd u .
E lâ m k ıra lla rı bu iki ta n rın ın ü stü n lü k lerin i belirtm iş
olm akla b e ra b e r K iririş a a d ın d a k i ü çün cü b ir tan rının da
o n lard an aşağı olm ad ığ ı a n la ş ılıy o r. Y a z ıtla rd a K iririşa an a
ta n riç e o la ra k ta s v ir e d ilm e k te d ir. E lâ m ’ın h e r y erin d e kilden
k üçü k ista tü le rin in y a p ılm ış o lm ası, bu ana ta n riçen in E lâ m ’h -
ların n a z a rın d a y ü k se k b ir m evk ii old u ğ u n u g ö s te r iy o r . K iririşa ,
B ab il’in b ü y ü k ta n rıs ı M ard u k ’la bir tutu lan ta n rı H u b a n ’ın
z e v c e s i idi.
E lâ m p an teon u n u d o ld u ra n ta n rıla r a ra s ın d a Şim u t,
L a g a m e r, P a rtik ira , A m an K a s ib a r (b a z ıla n bunu H u b a n ’ın
ay n i s a y a r l a r ) , U d u ra n (H u tr a n ), Ş a p a k , R a g ib a , S u n g u rs a ra ,
K a r s a , K irsa m a s, Ş u d a n u , A ia p a k s in a , B e la la , P anintim ri (P in i-
k ir) N a p irtu (N a p ir), K in d a k a rb u , S ila g a r a , N a p s a a d la n so n
z a m a n la ra a it y a z ıtla r d a ç o k g e ç m e k te d ir . B u n la rd a n L a g a m e r 'e
S u m e r’lerin akıl v e bilgi ta n rısı say ılan E a ’nın oğlu n a z a riy le
b a k ılıy o rd u . Bu ta n rıla rd a n b a z ıla rın ın İra n ’ın E lâm b ö lg e s i d ı­
şın d a y a ş a y a n k a v im le re a it o lm a la rı k u v v e tli b ir ih tim al d a ­
h ilin d ed ir. B u n lard an ta n rı Ş a p a k 'ın , K a s ’ların Ş ip ak ad lı ta n ­
rıları o lm ası bu ihtim ali k u v v e tle n d irm e k te d ir. A s u r ’luların
E lâ m ’ı istilâ sın d a n so n ra N in o v a 'y a g ö tü rü le n bu ta n r ıla r a o ­
r a d a d a tap ın ıld ığ ı, A s u r ta b le tle rin d e n a n la şılıy o r.
Y a z ıtl a r d a b u n lard an b a ş k a H u rb i, N a ru t, A m a l, N ink a-
ra k ad la rın d a k i ta n rıla rd a n d a b a h se d ilm iştir. K e n d ile rin d e n
y a rd ım isten ilen bu ta n r ıla r a ait kült şe k ille ri h a k k ın d a b ilg i­
miz y o k tu r. E lâ m ’lılar, S in e a r ’ı istilâ e ttik le ri z a m a n tan rıların ı
d a b e r a b e r g ö tü rm ü ş o ld u k ları g ib i, E lâ m b ö lg e s i A k a d v e
ü çü n cü Ur sü lâlesi h ü k ü m d a rla rı ta ra fın d a n is tilâ ed ild ik ten
s o n ra S in e a r tan rıları d a E lâ m 'a so k u lm u şla rd ır. E lâ m ’d a ta k ­
d is ed ilen S in e a r ta n rıla rın ın b a ş ın d a U ruk ta n riç e s i N a n a
b u lu n u y o rd u .

Ç o k tanrılı b ir d in e b a ğ lı o la n E lâ m ’lıların , O n
Ta p u a k k r .
A s y a ’nın o ç a ğ la r d a k i d iğ e r k av im leri gibi, t a ­
pınak k u rm a ğ a b ü y ü k ö n e m v e rm iş, kırallar b u n u kend ilerin in ilk
v e b ü y ü k ö d e v le ri s a y m ış la rd ır. B u se b e p te n h e r s ite d e a y rı a y rı
T ırilıl 6
82 Iran TARiHi

tanrılar adına büyüklü küçüklü bir takım tapınaklar kurulmuş:


olduğunu, bu zamanlardan kalan yazıtlardan öğreniyoruz. Fa­
kat bu yazıtlarda tapınakların binaları, içleri ve buralarda
yapılan kültler, ibadetler hakkında esaslı bilgi verilmemiş, yal^
nız bunların ya yeniden kuruldukları veya tamir edildikleri
anlatılmıştır.
Elâm'ı istilâ eden Asurbanipal askerlerinin hiç bir iz bırak-
mıyacak surette Elâm şehirlerinde yaptıkları yağma ve tahrip­
ler, yazıtlarda sık sık inşa veya tamirlerinden bahsedilen bu
tapınakların plânları ve tezyin şekillerini belirtecek izleri silip
süpürmüştür. Yalnız büyük kıra) Şilhak-lnşuşinak'ın yaptırmış.
olduğu iki tapınak grubu hakkında, tesadüfün yardımı ile ele
geçen ve üzerinde bu tapınakların plânları bulunan bronz levha
ile, Sus’ta yapılan kazılarda bunların harebelerinin meydana,
çıkması, bu harabelerde bir çok eserler, yazılı steller ve hey­
keller bulunması sayesinde, az çok bir fikir edinmek mümkün
olabilmiştir. Bundan başka Sus'u yıktıran Asurbanipal'in bu
tapınakları tasvir eden büyük yazıtının bulunması da oldukça
aydınlığı artırmıştır.
Bronz levhadaki plânın belirttiğine göre, bu iki tapınak
grubundan küçüğü iki, büyüğü ise üç katlı idi. Tapınak kule­
leri çini ile kaplanmış, fil dişi ile süslenmişlerdi. Bronz levhanın
çıkıntısı üzerinde bulunan yazıtta doğan güneş unvanı ile
anılan büyük kıra) Şilhak-lnşuşinak’ın bu tapınakları nasıl-
yaptırmış olduğu anlatılmaktadır. Bu yazıttan öğrendiğimize
göre iki tapınak gurubundan küçüğü dana eski zamanlarda
Sinear'ın üçüncü Ur sülalesi büyük hükümdan Şulgi tarafın­
dan tanriçe Ninhursag için yaptırılmış olan tapınağın yerinde
kurulmuştu. İhtimal ki kıra) Şilhak^lnşuşinak devrinde bu tanriçe
Elâm'da Kiririşa veya Pinikir adiyle anılıyordu.
Plânda anlatıldığına göre küçük tapınak, tanrıya nezre-
dilen şeylerin, vakfedilen eşyanın muhafazasına ait dört depo
ile çevrilmişti. Bu depoların yanlarında ayrıca birtakım odalar
bulunuyordu. Tapınak içindeki sunak (mezbah)ın köşelerinde de
ayrıca dört depo daha vardı. Depoların adedi bize tapınaklara
yapılan adakların, vakıfların miktarı hakkında bir fikir vere­
bilir. Tapınak, pişmiş ve bitum ile sıvanmış tuğla kaldırım ile
çevrilmişti. Bu kaldırım döşemede yer yer, memlekete ait stel-
İRAN'IN KÜLTÜR T ARİHİ 83

!erle kesilmişti Tapınağın içinde Puzur •İnşuşinak'ın statü


leriyle, birinci Babil kırallarından Maniştusu’nun bir steli bulu­
nuyordu. Mukaddes harimde de Untaş-Huban’ın karısı Napü
asu'nun bronz statüsü duruyordu.
Sus’un koruyucu tanrısı İnşuşinak'ın tapınağı büyük grubu
teşkil ediyor, ihtişamca evvelkine üstün bulunuyordu 187. Tapı­
nak, uzunluğu 40 metreden fazla, genişliği ise 20 metreden
ziyade bir taraça üzerinde bulunuyordu. Bina köşeleri kuzey
ile güneye müteveccihti. Tapınağın pişmiş bitumla sıvanmış
tuğladan yapılan depolarından başka altında da sekiz depo daha
bulunuyordu. Alt depolardan dördü tapınağın köşesi altında,
dördü de iç sunağın altında bulunuyordu. Bu depolara Puzur^
İnşuşinak’ın, Üzerlerinde Proto-Elâm yazıtlar bulunan statüleri
konulmuşlardı.
Asurbanipal'in belirttiğine göre tapınak kapısınıb iki
tarafında tabiî büyüklükte birer arslan bulunuyordu. Bunlara
tapınağın koruycusu göziyle bakılıyordu. Kapıların rezeleri
üzerinde o zamana kadar tapınağı tamir ettirmiş olan eski kı-
ralların adları yazılmıştı. Medhal, pişmiş kilden kakmalar, de­
koratif konilerle süslenmişti. Buradaki yazıtlarda Şilhak-lnşu-
şinak eski kıralların yaptırmış oldukları tapınakları nasıl tamir
ettirdiğini anlatarak övünmekte, onların bu hizmetlerinin kendi
zamanında yadedilmesi için bu kitabeleri yazdığını söylemek­
tedir.
İnşuşinak tapınağı duvarları, pişmiş tuğlalarla yapılmıştı.
Bu tuğlalardan bazıları üzerine bu tanrı adına tapınak yaptır­
mış olan eski kralların adları yazılmıştı. Bu tuğlalardaki yazılar
sayesindedir ki bugün Sukkalmah’lardan bir çoğunun adlarını
öğrenmiş bulunuyoruz ııııı. Tapınağın ahşap çatısı, bina içinde
tuğladan yapılmış direkler üzerine oturtulmuştu. İç duvarlar,
çiniler ve kabartmalarla süslenmiş, gereken renkler verilmişti.
Kabartmaların en önemlisi, üzerinde yolda birbiri arkasından
giden, başlarında siperlikli miğferler, arkalarında kolsuz göm­
lekler, kısa eteklikler, ucları kalkık ayakkabları bulunan savaşa
çıların yürüdüklerini gösteren bronz kabartma idi. Bunların
136 De Meequenem, Temple de Nin^ HARSAG Mem; XII, 70 • 72.
137 De Mecquenem, Temple de İn •şuşinak. Mem: XII, 7 6 -6 9 .
138 Scheil, Nem. IH, 53, ve V, 90.
84 İKAN TARİHÎ

gür sakalları göğüslerine kadar inmekte, miğferlerinin enselik-


leri kulaklarını ve enselerini iyice örtmektedir. Sağ ellerindeki kısa
ve eğri kılıçları dikine tuttukları, sol taraflarında da birer yay
asılmakta olduğu görülüyor. Üzerinde bugün okunamayan kita­
bede Manzat, Nahhunte, Lagamer, Pioikir ve Kiririşa gibi tanrılara
takdim edilen ganimetlerden bahsedilmiş olduğu sanılıyor 18B*
Mihrap üzerindeki kitabe, kıral Şilhaklnsuşinak’ın kendisi ve
ailesi efradı adına tanrı İnşuşinak'a yaptığı bir ithaf ile bun*
ları tahrip edenler için bir lânetlemesi bulunmaktadır.
Şilhak-lnşuşinak, steller üzerindeki yazıtlarında da tapı*
nak içinde bakırla müzeyyen muhteşem bir mihrab kurduğunu,
burayı külte mahsus vazolar ve ve diğer eşyalarla süslediğini
anlatır.
Büyük İnşuşinak tapınağının çevresinde kaldırımlarla dö­
şenmiş ve etrafı duvarlarla çevrili bir avlu bulunuyordu. Bu
duvarlar üzerinde de bir çok kabartmalar ve Elim ca yazılı
steller vardı. Bu stellerden üçünde Şilhak-lnşuşinak'ın savaşları
anlatılmış, ikisinde tapınakla sunağın inşası hakkında bilgi
verilmiş, altıncısına İnşuşinak için tapınak yaptıran eski
kıralların adları ile kırallığın türlü bölgelerindeki Elim tanrı­
larına mahsus tapınakların isimleri yazılmıştı Uu. Yedinci stelde
ise Manzat ve Şimut'a yapılan bir tapınağın inşası anlatılmıştır.
Sekizinci stelin yalnız bir parçası ele geçmiştir m. Asurbanipal
yazıtından öğrenildiğine göre, bu büyük tapınağın medhali v a k
tiyle Sinear'dan ganimet olarak getirilen birinci Babil kıralların
dan Hammurabi kanununun yazılmış olduğu stel ile Akad kıral-
larından Maniştusu’nun muhteşem dikili taşı yine Akad kıralla-
rından Naram-Sin’in meşhur zafer steli ile tezyin edilmişti. Bunlar
arasında Elim kıralları tarafından verilmiş topraklara ait ferman­
ları ihtiva eden türlü sınır taşları dizilmişti. Bütün bunlar, Şilhak-
İnşuşinak ile kendisinden önceki Elim kırallarının harp başa­
rılarını iç ve dış alanlardaki parlak muvaffakiyetlerini canlan­
dıran maddi şahit olarak tanrı lnşuşinak'ın huzuruna dikilmiş­
lerdi. Bu iki tapınak grubu, Elim kmıllığının Şilhak-lnşuşinak
devrindeki haşmetini temsil ediyordu. Ne yazık ki ondan sonra19

119 De Morgan, Mem. , 1, 163, ve Jequier, Mem. 1, 163, ve Scbeil,


Mem. XI. 86.
1MScbeil, Mem. • V, 2 0 141 Scbeil, Menı. , XL 60.
İRAN'IN KÜLTÜR TARİHİ 85

git g id e p a rla k lığ ın ı k a y b e d e n bu m ed en iy et â b id e le ri, A s u r-


banipal’in b ir em rile y o k edilm işler, esk i v a rlık la rı bile an cak
ü n le rc e yıl so n ra tarih in ıttıla ’ına girebilm iştir.

ve S u s ’ta v e İra n 'ın d iğ e r b ö lg e le rin d e y a p ıla n k a z ıla r,


T ic a re t A h a m a n iş le rd e n ö n c e bu m e m le k e tte sa n a tın , h ey ­
k e ltıra ş lığ ın , m im arlığ ın , v e tic a re tin d urum u h a k ­
k ın da bizi a y d ın la ta c a k ö n e m li ö r n e k le r y e r m iş tir . Ü z e rle rin d e
y azıtlar bulunan altın v a ra k la r , m ü h ü rler, is ta tü le r, çok esk i
za m a n la rd a sa n a tın b ilh a s s a E lâ m 'd a p ek ç o k g e lişm iş o ld u ­
ğu nu b e lirtm e k te d ir. A ltın d a n , g ü m ü şte n , k u rşu n d a n yap ılm ış
g e rd a n lık la r b ilezikler, b ro n z to p lu iğ n eler, m a d a ly o n la r,
sa n a tta k i te ra k k iy i g ö s te r d ik le ri g ib i, altın k ap lı g ü m ü şte n
veya b ro n z d a n m ah a re tle y a p ılm ış y ılan b a şla rı da hem
san attak i ilerley işi, hem d e ta n r iç e y ılan ın so n z a m a n la ra
k a d a r ta k d is ed ild iğin i a n la tm a k ta d ır U2.
Fildişi e ş y a la r la la p islazu li’d en bir m aym un, o ç a ğ la r d a
E lâ m ’la iç Iran ve H ind istan a ra s ın d a tic a re tin g e lişm iş
o ld u ğ u n u , s e d e f e ş y a la r da B a sra k ö rfezi ç e v r e s ile m ü n a s e ­
b e tin ilerlem iş b u lu n d u ğ u n u , çin ile r, p lâ k la r v e k a b a r tm a la r is e
s a n a tk â rla rın m a h a re tle rin i g ö s te r m e k te d ir.
Sus k azıların ın m eydana ç ık a rd ığ ı bu sa n a t e s e rle ri
y a n ın d a , bu site d e k i ta p ın a k la rın te m e lle ri de, m im arlık tak i
te ra k k iy i b e lirtm e k te d ir. K ıra ) Ş ilh a k -ln şu şin a k zam a n ın d a en
p arlak devrini y a ş a y a n ik i ta p ın a k b in a sı, ç e v re le rin d e k i ek
b in a la r ve adak d e p o la riy le a y r ı b ir m a h a lle te şk il ed iy o rd u *
T a p ın a k la rd a bulunan e ş y a la r d a n a ltın v a z o la r , ta ş v a z o la r,
b ro n z le ğ e n le r, b ro n z le v h a la r bu z a m a n la rd a k i san.at te k â m ü ­
lünün d e re c e s in i b e lirte n e s e rle rd ir.

H e y k e ı ı e r v e E lâ m ’d a b u lu n a n h e y k e lle rd e n bir k ısm ı, b u ra -


k a b . r t m . l a . d a y a p ılm ış. b ir k ısm ı d a E lâ m k ıra lla n n ın S i-
n e a r’a y a p tık la r ı se fe rle r e s n a s ın d a b u ra la rd a n
iğtin am e d ile re k E lâ m ’a g e tirilm iş le rd ir. D o ğ ru d a n d o ğ ru y a
E lam sa n a tın ı b e lirte n en eski e se rle r, S u s İl d ev rin e ait siyah
asfalt h e y k e lcik le r ile ilk ö n c e , S u s Işak k u ’su o la r a k ta n ıd ığ ım ız
ve so n ra A nzan k ıralı o la ra k g ö rd ü ğ ü m ü z P uzu r-ln şu şin ak 10

1 0 Taıanne, Etudeıı sur le s^erpent, Mem. XU, 153 • 112 ' :.


86 İRAN TARİHİ

d e v r in e a it h e y k e ld ir . K i r e ç ta ş ın d a n y a p ılm ış o la n b u h e y k e l
o tu ra n b ir ta n r i ç e y i t a s v i r e b n e k te d ir. B u h e y k e ld e e s k i S in e a r
s a n a tın ın te s irin i g ö r e n le r v a r d ır . T a n r iç e n in a r k a s ın d a uzun
tü ylü b ir h a y v a n p o s tu b u lu n m a k ta d ır. H e y k e lin a ltın d a a rk a ik
b ir E lâ m y a z ıtı, y a n ın d a is e A k k a d c a b ir k ita b e v a r d ı r ı a . B un ­
d a n s o n r a en ö n e m li h e y k e l, A n z a n , Sus k ıra lla rın d a n U n ta ş -
H u b a n ( M. ö . 1 2 6 5 - 1 2 4 3 ) ın k a rıs ı N a p ir-a s u 'n u n tu n ç h e y k e lj.
d ir. G ü zel e n d a m lı k ır a lıç e y i a y a k ta ta s v i r ed e n b u h ey k el
E lâ m sa n a tın ın şa h e s e r i s a y ılm a k ta d ır . K ıra liç e n in a rk a s ın d a
k ısa kollu b ir bluz ile sü slü uzun b ir etek lik v a rd ır. H ey k elin
a lt k ısm ın d a u zu n ca b ir y a z ıt b u lu n m a k ta d ır1" . B a şı v e b ir kolu
k ırılm ış o ld u ğ u h ald e a ğ ırlığ ı 1 8 0 0 k ilo g ra m tu tm a k ta o la n bu
tu n ç h e y k e l, E lâ m 'lıla rın en ö n e m li s a n a t e s e r le r in d e n b irid ir.
E lâ m 'lı b ir k ad ın ı te m sil e d e n , fa k a t k im e a it o ld u ğ u
b ilin m e y e n d iğ e r b ir h e y k e l d e s a n a t b a k ım ın d a n çok k ıy ­
m etlid ir.
S u s 'ta b u lu n an e s e r le r a ra s ın d a tu n ç k a b a r tm a l a r d a S in e a r
tesiri se z ilm e k te d ir. K ü ç ü k b ir isk e m le ü z e rin d e o tu ra r a k yü n
b ü k en b ir k ad ın ı ta s v i r e d e n k a b a r tm a d a is e A s u r te s iri a ç ık c a
g ö rü lü y ü r. S u s 'd a bulunan v e b u ra y ı istilâ etm iş o lan S u m er
ve A k a d k ıra lla rı ta r a fın d a n d ik ile n h e y k e lle r, s a n a t b a k ı­
m ın d an ta m a m iy le S in e a r e se rle rin in a y n ıd ır. B u n la r a r a s ı n d a
A kad kıralı M an iştu su h eyk eli, m u v a ffa k o lm u ş b ir san at
e se rid ir.
E lâ m 'd a b u n la r d a n b a ş k a S in e a r 'd a n g etirilm iş o lan b ir
ta k ım h e y k e l v e d ik ili ta ş l a r d a b u lu n m u ştu r. B u n la r S in e a r'ı
istilâ etm iş o la n E lâ m k ıra lla rın ın o ra d a k i ta p ın a k la rı s o y a r a k
m em lek etlerin e g ö tü rd ü k le ri san at e s e rle rid ir. O z a m a n la r
S u s ’ta In şu şin ak ta p ın a ğ ın a k on u lm u ş o la n bu a n ıtla r a r a s ın d a
A k a d kıralı N a ra m - S in 'in m e şh u r z a f e r a n ıtı ile b irin c i B ab il
k ıralı H a m m u ra b i kanununun y a z ılm ış o ld u ğ u s te l , a s ır la rın
tah rib in d en k u r tu la ra k za m a n ım ız a k a d a r gelm iş, Sus k a z ıla ­
rın d a m e y d a n a ç ık a rılm ış tır. S u s k a z ıla r ın d a , S in e a r 'd a K a s 'l a r
d e v r in d e g ö rü le n K u d u rru 'la ra b enzeyen b ir ç o k dikili ta ş la r
d a b u lu n m u ştu r. 10

10 Scbeil. Nem. XIV, antiquite de la Suaiane, 52.


144 Lampre, Mem. VIU, 230,
YEDİNCİ BÖLOM

M. O. ÜÇÜNCÜ VE İKİNCİ BİNDE


KUZEY VE BATI İRAN

* ra n ’ın e rk e n d e n P r o to -A lp ’liler tarafın d an işg a l edilm iş o l­


I duğunu görm ü ştü k . B u n ların k u z ey -b a tı lr a n ’a n e zam an g e l­
m iş o ld u kları b ilin em iy o rsa d a , en esk i k ay n a k la rd a n E lam ve
Su m er illeriy le b e r a b e r, Z a g ro s ’ların ve k u z e y -b a tı İra n ’ın , y a ­
ni so n ra la rı M ata (M ed y a) a d iy le an ılan bölgenin d e m eskûn
o ld u k la rın ın anlaşılm ası, bu tarihi k aran lık d evirlere k a d a r ç ı­
k a rm a k ta d ır. U y fa lv y , H u slap , Z a b o ro w sk i g ib i b ilg in le r, M a-
ta 'la r ın , y a n i P ro to M ed’lerin E lâm ’lar g ib i O r ta A s y a ’d an g e ­
le n v e b ra k ise fa l A lp ’li tip in d e o la n ilk g ö ç k afilelerin d en o l­
d u k la rın ı k abu l ed erler 14s. B una g ö r e ü çüncü binin ik in ci y a ­
r ıs ın d a y a şa m ış olan A k a d k ır a lı N aram -Sin d ev rin e ve d a h a
s o n r a k i zam anlara a it m etinlerd e g örü len M ad ai v e y a M an d a’-
ların P ro to -M e d ’ler olm aları g ere k iy o r. H er h ald e ik in ci bin
b a ş la rın d a İran ’a inen Hind • Iran ’lıların, U rm iye gölü b ö lg e ­
sin d e g ö rü n m elerin d en y ü zy ıllarca ö n c e bu halk M ed y a’y a y er­
le şm iş bulunuyorlardı.
M azend eran’d aki D em avend d ağının g ü n ey etek lerin d e
L a r v a d isin d ek i Muhammed^abad y ak ın ların d a is tilâ cıla rın du­
ra k y erlerin e, A b -ı-P a rd o m a suyu allu v iy on ların d a d a p reh is-
to rik zam an lara ait k a lın tıla ra v e e se rle re rastla n m ıştır. K a s ’- 145

145 İlk Önce Ural-Altay araaından önaaya'ya ve sonraki çatlarda da


Avrupa’ya yayılan brakisefallere evveli Alp bölgesinde tesadüf edilmiş
olduğundan, garplilerce kendilerine Alp'liler adı verilmiştir. Zaborowaki
İran tarihi bakımından ö n Turan'lılar dediğimiz Alp’lilerden bahsederken
şu satırları yazıyor : «Bu brakiaefaller, Avrupa'nın yerli halkından daha
az barbar olan adetleriyle seçiliyorlardı. Onların ölülere gösterdikleri
iıürmet ve itina, Hini ibadetler gibi âdetleri, bu arada sayılabilir. Alp’-
lilerin büyük bir kısmı köylerde yaşayan ziraatçı insanlardı. Bronsu Avru­
pa’ya bunlar getirmişlerdi. Böyle bir aeviyeye yükselmiş olan insanların,
fıer nevi medeniyetten mahrum bir ülkeden gelmiş olmaları mümkün de^
tildir (Zaborowaki, Leıı peupleıı d’aryeoa d’Aııie et de l’Europe, S. 420-21).
88 İRAN TARİHİ

lar memleketi olan Püşt-i Güh’da ve Luristan'da Tepegulam’da


neolitik bir atelye bulunmuştur. Hazer denizi üzerindeki
dağlarda Krave-kade’de bronz devrine ait mezarlarla bir
dolmen keşfedilmiştir. Bütün bunların eski devirlerde doğudan
gelen ilk göçlerin bırakmış oldukları izler olduğu şüphesizdir.
ön Asya’nın ilk kavimleriyle yakın akraba olan bu halk, ku-
zey-batı ve batı bölgelerinde grup grup ücra dağ vadilerine
dağılmışlardı. Başlangıçta aralarında bulunan bağlar gevşemiş
olmakla beraber, bunlara ait gelenekler soy birliğini belirti­
yordu.
Bu halktan İran’ın doğu sınırlarında yaşayanlar, birinci
binde buralardan Türkistan içlerine kadar yayılmış olduklarını
gördüğümü/. Saka’ların cedleri oldukları gibi, Hirkanya’ya
yayılanlardan da. Saka’larla beraber tanıdığımız ve bu böl­
gede . oturduklarını gördüğümüz Part’larla Dae’ler inmişlerdir.
Fakat bugüne kadar doğu ve kuzey İran’ın üçüncü ve ikinci
binlerdeki tarihini belirten yazılı belgeler bulunamamış oldu­
ğundan, buraların ön Saka’lar, Ön Part'lar adiyle ayırabile­
ceğimiz bu eski çağlar halkı hakkındaki bilgimiz, ancak arke­
olojik buluntulara inhisar etmektedir.
Yalnız M. ö. birinci bin ortalarına doğru yaşamış olan
Asur kırallarından Asarhaddon (668 •626) devrine ait annal-
lerde ilk defa Partakka ve Partukka bölge veya şehirlerinden
bahsedilmiş olduğu görülmektedir
Fakat eski çağların medeniyet merkezlerine yakın olan ku-
zey-batı ve batı bölgeleri, önce Sinear, daha sonra da Elâm
ve Asur kaynaklarının saçtıkları ışıklarla az çok aydınlanmış
bulunuyor. Bu kaynaklardan öğrendiğimize göre M. ö. 2500
tarihlerine doğru Sinear’ı istilâ eden Gutiler, Zagros’ların
Urmiye gölü güney-batısından inmiş oldukları gibi, ikinci binde
(1750) Sinear’ı istilâ eden Kaslar da, Zagros’ların bugünkü
Nehavend batısında Kerha kollarının kaynak bölgesinden
inmişlerdi.
Bu çağlarda Zagros’un Diyala ırmağı kaynaklarının bu­
lunduğu bölgede bugünkü Şehrizor'un bitkili alanında da
Lulubi’ler oturuyorlardı. Bugünkü Hemedan’ın kuzeyinde de
1M Herzfeld, Arcbiologiscbe Mitteilungen a u İran, Vll, 1934, s. 28.
K U ZEY VE BATİ İRAN 89

Elâm’lılann Matapi dedikleri, müstakbel Med kıratlığının çekir­


deği olan Mata’lar yani Med’ler yaşıyorlardı.

Htnd-İran’lı Milâttan önce ikinci bin başlarında Kafkaslarla-


larm platoda Hazer denizi kuzeyindeki geniş ovalardan, bir
görGnGgG takım yeni insan dalgalan İran plâtosuna dol­
muşlardır. Bunların Kafkas Derbendinden ziyade
Hazer’in doğusundan ve Türkistan üzerinden Suğud ve B ak -
teriyan yoluyla İran’a girmiş olmaları ihtimali daha kuvvetli
görünmektedir.
Hangi yoldan inmiş olurlarsa olsunlar, bunlar plâtoya^
girdikten sonra ikiye bölünmüşler, büyük dalgalar, plâtonun
güney-doğusuna Pencab üzerine inmiş, buradan da Hindistan’a ı
girerek yerli halkına, bugün sanskrit dediğimiz dillerini ver­
mişlerdir. Sayıları daha az olan bir kısım da kuzey Iran .
üzerinden batıya doğru akmışlardır. Bunlar Zagros’lann kuzey
bölgesine sokularak oralardaki ö n Turan’lılar dediğimiz halkla-
temasa girmişlerdir. Bu temas neticesindedir ki Kaş’lar, güneş
tanrısı Surya ile veba tanrısı Martu, fırtına tanrısı Burya gibi.
Hind-lranî tanrıları tanımışlardır 147.
Batıya giden dalgalar, Urmiye gölünün güney - batısında-
Zagros’ub eski Guti’ler memleketi kuzeyindeki bölgeye sokul­
muşlardır. Asur kaynaklarında Parsua adiyle bu bölgede gös­
terilen Hind - Iranlılar, savaşçı ve çok. cesur olan eski halk
grupları arasında uzun müddet yaşayamamış, buraları bıraka­
rak güney - doğuya yönelmek zorunda kalmışlardır. M. ö. birinci
binin ilk yarısında bunları, Elâm’ın doğusunda Karun ırmağı
kolları arasındaki Parsumaş’a kadar inmiş ve burada yerleşmiş
görüyoruz.
Yunan kaynaklarında Parsa ve Pers adı verilen bu halk
yerliler tarafından Arteler (Arteens) adiyle anılıyorlardı. Bunlar
kafa taslarının yapısı, yüz hatları, boylarının uzunluğu, derile­
rinin açık rengi ile Hind-Germen nişanelerini taşıyor; bu va-

147 Kaş’lar gibi Mitanniler arasında da Hind-lranlı tanrı adlarının


bulunmasını gözönûne alan bazı bilginler. Mitannileri Hind-lranilerden say­
mışlardır. Fakat bu olayı Kaş’lar gibi. Hurrilerdea- bazı boyların da Hind-
iranlılarla yakm komşu olarak yaşamış olmalariyle izab etmek, hakikate -
daha uygun görünüyor.
90 İRAN TARİHİ

sıflariyle kendilerinden yüzyıllarca önce Ural-Altay arasından


gelerek kuzey ve batı İran’a yayılmış olan On Turancılardan
veya On Mata’lardan ayrılıyorlardı. Tarih, Sümer-Elâm mede­
niyetini yaratanlarla bir ırktan olan bu On Turan’lılar karşı­
sında sonradan İran’a dolan Pers’leri, korkunç olmaktan ziya­
de geri bir halk olarak tasvir etmektedir.
Herodotos’un ırk, âdet ve kıyafetçe Arteler’den yani
Persler’den ayırt ettiği Mata’lar, realiteye uygun düşünüşleri,
ahlâki esaslara bağlılıkları, din duygularının kuvvetli olması
bakımından kendilerini Ari’ler, yani asiller adiyle Arteler’den
ayırıyor, bunlara kirli sığıntılar lâkabını veriyorlardı.
SEKİZİNCİ BÖLÜM

M ED İM P A R A T O R L U Ğ U

B ,rıacı Bia d e Milâttan önceki birinci binde İran'ın kuzey-


Z a g r o s B iilg e s l batı ve batı bölgeleri ve hele Zagrosmınta-
kası Asur kaynakları sayesinde haylı aydın
lanmış bulunuyor. ö n Turanlılar veya Proto-lran'lılar adiyle
ayırdığımız İran’ın Hind^tran'lılardan önceki bu halkı ikinci binde
vakit vakit eski soydaşları Elâm'lıların tazyiklerine uğramakla
beraber eğemenliklerini muhafaza etmiş oldukları anlaşılmakta­
dır. İkinci binde kuzeydoğudan ilerleyen ve yalnız dilleri, din­
leri, kültürleriyle değil, beden teşekkülleri, gelenek ve âdetle^
riyle de ayrı olan Hind - İran’lılar, bu yerli halkla önceleri
kaynaşamamış, her iki halk zümresi, ayrı ayrı gruplar halinde
yaşamışlardır. Hind • İranlı dalgaların doğudan tazyikleri, eski
yerli halkın Zagros dağlarının çetin bölgelerine yığılmaları ve
sonra daha çok kuvvetlenmeleri neticesini vermiştir.
Hind-lran'lıların, Zagros bölgesinin eski halkı üzerinde
önemli etkiler yapmamış oldukları Asur kaynaklarından anlaşı^
lıyor. Esasen eski halk kuvvetlendikten sonra Hind^ranlı'ları
güney-doğuya sürmüş, aralarından çıkarmışlardır. Bu bölgeler
halkı üzerinde Hind-lran'lıların derin tesirleri ancak birinci
binin ikinci yarısı başlarında Ahamaniş kırallarından birinci
Dara (Dareios) zamanında (521-486) başlamış ve gittikçe art­
mıştır.
Birinci bin başlarında bab İran'daki Ön Turan'lı gruplar,
ücra dağ vadilerine serpilmiş bulunuyorlardı. Menşe'de arala­
rında bulunan bağlar gevşemiş, belki de çözülmüştü. Fakat, bu
grupların gelenek kalıntıları içinde soy birliklerini belirten
noktalar kaybolmuş değildi. Bunun içindirki Hommel 148 Kaf­
kas’la Kızılırmak arasındaki alanda bir zamanlar tek bir kavim
oturduğunu haklı olarak ileri sürmüş, esaslı lengüistik mutalea-
lara dayanarak İran'ın, Hind • Iran'lılardan önceki halk züm-14

141 Grıındriss der Geographie und Geschichte de» alten Orients, S. 44.
92 İRAN TARİHİ

leri dillerinin tek bir dil grupu teşkil ettikleri kanaatınaı


varmıştır.
Asur kaynaklarının belirttiklerine göre M. ö. birinci bin
başlarında İran’ın Elâm kuzeyindeki batı bölgesinde yaşayan
ö n TuranlIlarla H ind-lranlı gruplar şöyle yerleşmişlerdi:
Elâm’ın kuzey sınırı üzerinde Ellipi memleketi bulunuyor­
du. Batıda, Der’in kuzey dağusundaki dağ vadilerini içine alan
Ellipi, doğuda bugünkü Nehavend’e kadar uzuyor, İran’ın Me­
zopotamya ile muvasalasını temin eden Bağdat - Kirmanşah-
Hemedan yolunu içine alıyordu. Bu yolun bir az kuzeyinde
eski Guti’lerle, Kaş’lar memleketi bulunuyor, onların geri
kalanlarından inen kabileler tarafından işgal ediliyordu.
Daha eski çağlarda olduğu gibi, birinci bin başlarında
Şehrizor’un münbit ovasını kapsayan Lulubi’ler memleketi,,
plâtonun önasya ile büyük ticaret yolunun kuzey çevresini
içine alıyordu. Asurlular Lulubiler memleketini istilâ ettikten
sonra burada Zamua veya Mazamua eyaletini tesis etmişlerdir.
Asur kaynaklarında bir de Namri memleketi adı görülü­
yorsa da, bu ismin bazan sınırları belli olmayarak güney-doğu
memleketi anlamında kullanıldığı, bazan da Bit-Hamban’dan
Diyale'nin kaynağına kadar uzayan bölgeye itlak edildiği
anlaşılmaktadır.
Lulubi’ler memleketi kuzeyinde ve Urmiye gölünün gü­
ney ve güney-doğusunda Mannai memleketi bulunuyordu. Bu
memleketin batısında küçük Zab ile Dragattu’nun kaynak alan­
ları arasında Parsua veya Parsuaş’lar adile anılan Hind-lram-
lılar yani Fars'lar oturuyorlardı. Fakat, M. ö. 900 tarihlerinde
burada görülen Parsua’lar, batıda Asurlular, kuzey-doğu ve gü­
neyde ö n Turan’hlarla çevrilmiş olduklarından, yerlerinde
uzun müddet kalamamış, sonralan güney-doğuya inerek ileride
gelişme ve yükselme alanlan olan Parsumaş’da yerleşmişlerdir.
Lulubi’ler memleketi doğusunda Asur’lulann Madai de­
dikleri Med’ler memleketi bulunuyordu. Bu memleket batıda
Diyale ırmağının kaynak bölgesine, kuzeyde Mannai memleke­
tine kadar uzuyor. Elvend dağının kuzey-doğu yamaçlarını
kaplıyordu. Bu alanda sonraları Medya’nın başkenti olan Ag-
batana veya Hagmatana şehri kurulmuştur.
MED İMPARATORLUĞU 93

A^ur lu la r • Z a g B ütün bu m e m le k e tle r, birinci bin b aşların d an


ro a ta la r m O ca - itib a re n A s u r ’lu la n n d o ğ u y a d o ğ ru o la n ak ın -
d e le a l la rın a k arşı k oym u ş, o n la rın Z a g r o s ’la ra g irm e ­
lerini ö n lem ek için y ılla r c a ça rp ışm ışla rd ır. M. ö .
1 1 1 5 • 1 0 9 3 y ılları a ra s ın d a A s u r k ıra llığ n d a bulunan büyük
s a v a ş ç ı T ig la tP .a la s a r 1, ç iv i yazılı ta b le tle rin d e hükm ü a ltın ­
daki m em lek eti g en işle tm e k için g iristiğ i s a v a ş la r ı an la tırk e n ,
ö n c e K o m m a g e n e k u zey in d ek i M uşki’le re ta a r ru z ettiğ in i, s o n ra
d a d o ğ u A n a d o lu d a ğ la r ı n a yö n eld iğ in i, b u ra la rd a geçilm ez
-orm anlarla k a rşıla ştığ ın ı, n ih a y e t V an g ö lü n e çık tığ ın ı haber
v e rm e k te d ir 14!>. F a k a t Z a g r o s ’la ra d o ğ ru ilk te şe b b ü sü n , A s u r
k ıra lla rın d a n A d a d -n ir a r i (9 1 1 -1 1 9 0 ) z a m a n ın d a vu k u b u ld u -
ğunu g ö rü y o ru z . Bu kıral bir y a z ıtın d a aşağı Z ab ö te ­
sin e g e ç e re k Lulubi m em lek etin e d o ğ ru ilerlediğini ö ğ ü n e re k
a n la tm a k ta 1110 ise d e , A s u r is tilâ k ud retin i a rtıra n A s u rn a s irp a l
( 8 8 5 * 8 6 0 ) d e n ö n c e Z a g r o s ’la r a d o ğ ru c id d î b ir h ü cu m y a p ıl­
m am ış o ld u ğ u m u h a k k a k tır. F a k a t gü n g e ç ti k ç e M ezo p o tam ­
y a ’yı İran ’a b a ğ la y a n g e ç itle ri e m n iy et altın a alm ak, im p a r a ­
to rlu ğ u n doğu s ın ırla rın a zam an zam an vu k u b u lan a k ın la rı
ö n lem ek g e re k tiğ in d e n , bu h ü k ü m d ar z a m a n ın d a A s u rlu la r, ilk
d e fa d a ğ zin cirlerin i a ş a r a k Ş e h riz o r’un d o ğ u s u n a k adar ile r­
le m işlerd ir.- A s u r ’lular bu s e fe r e s n a s ın d a y a p tık la rı ü ç b üyü k
s a v a ş ta n s o n r a b u ra la rı k ısm en hük ü m leri a ltın a alm ış, esk i
A tlila şeh ri y e rin d e , D u ra şu r ad ın ı v e rd ik le ri ş e h ri k u ra ra k
b u rasın ı, z e n g in b ö lg e n in tah ılları için d e p o y a p m ış la rd ır 15L
A s u rb a n ip a l’in bu akın s ır a s ın d a ç a rp ış m ış o ld u ğ u b aş­
b u ğ la rd a n y aln ız birinin ad ı S â m t o lu p d iğ erleri h e p a sy a n ik ,
yani T u r a n i isim lerd ir. B u n la r a r a s ın d a A t a .g ib i aslı p ek açık
o la n la r d a v a rd ır . Bu a d la r, M. ö . d o k u z u n cu y ü z y ıld a Z a g ro s
b ö lg e si haikının eski ç a ğ la r d a o ld u ğ u gib i Ön T u r a n ’lıla rd a n
ib a re t o ld u ğ u n u b e lirtm e k te d ir.
A n la şıld ığ ın a g ö r e Ö n T u r a n ’lıla r d o ğ u d a n g e le n H ind -
Ira n ’lıların tazyiki ile Z a g r o s ’la r d a b a tıy a d o ğ ru ile rliy e re k b u - 1

1O Delaporte, Evo)lution de l'humaaitııi, VIII, p. 271.


1S0 Annaleı Keilschrifttexte aua Assur, hiatoriachen Inhalts, h t. 2,
No. 84.
!1S1 Budge et King. Annala, of the Kinga of A ııurya, 1, 254.
94 İRAN TARİHİ

ra la rd a k i m ü sta h k em şeh irle rin k on tro lü n ü elle rin e alm ış, Asur-
lular k a r ş ıs ın a y en ilm ez bir kudret o la r a k d ik ilm işlerd ir.
S a lm a n a s s a r 111 (8 5 9 -8 2 4 )ü n 8 5 6 da Z am u a'd a N ikdim v e
N ik d ia ra a d la rın d a ö n T u ran 'lılard an ik i ş e f le k a rş ıla ş m ış oldu­
ğunu g ö rü y o ru z ıaî. 8 4 4 ta rih in d e de İnanzu *69 a d ın d a b iri
N am ri’d e A su r v a s s a lı o la ra k hüküm sü rü y o rd u 1M. Bütün bun­
lar, bu ç a ğ la rd a Z a g r o s ’ların b atı b ö lg e le rin in bile ö n Tu ran lı­
larla m eskûn olduğunu g ö ste rm e k te d ir.
A su r’da çık a n iç k a rg a şa lık la r 8 2 4 d e S a lm a n a ssa r III sal­
ta n a tın a so n v erin ce , Z a g ro s b ö lg e sin d e k i ö n T u ra n lı p re n s­
lik leri y enid en eg em en lik lerin i k a z a n m ışla rsa da, yu k arı A zer­
b a y ca n p la to su n d a bu sıra la rd a k u v v etlen en H ald ia k ıra lı, U r-
m iye g ölü b a tısın d a k i araziyi işg al etm iş, g ö lü n g ü n e y -b a tısın -
d aki K eleşin D erb e n d in d e ad ına bir s te l d ik tirerek Z a g ro s ’larda
A su r'lu lara karşı k u v v etli bir ra k ip o la ra k b elirm iştir 155.
Y en i A su r k ıra lı Şam şi-A d ad V (8 2 4 -8 1 0 ) U rm iye gölü
tarafın a y ü rü y e rek bu g ö le d ökü len Jo g h a ti ırm a ğ ı v ad isin i
çe v re le y e n b ö lg e old u ğu tahmin ed ilen M esu ile K ız ılb u n d u ’ya
g ird iler B u ra la rın hüküm darı o lan P iri Ş a d a d ın d a b iriy le
k a rşıla ştıla r 15\ B u rad an M adai ( M ed ’ler m e m le k e tin in ) iç in e
d o ğ ru ilerled iler. K a rla rla ö rtü lü te p e d e (b e lk i tah t-ı B e lk is ’te )
bu b ö lg e b a şb u ğ u H an asu ru ka'yı bu ld u lar.
A su r b e lg e s in d e g ö rü le n H an asu ru k a ad ın ın da T u ra n î
le h ç e y e a it o ld u ğ u um um iyetle k a b u l ed ild iğ in e g ö r e , M . ö . 8 2 2
ta rih le rin e d o ğ ru , ilerid e M edya ad iy le ta rih e g ire c e k o lan k u zey 15234*7

152 A. T. Olmıtead, Assyrian Historiography, III, No. 1, 1912-21-28.


153 İanzu sözü On Turan’lılar ve Kaş'ların dilinde kıra) anlamına
gelmektedir, Bu kelime ile Çin kaynaklarında Hiyung-Nu’lar hükümdar
larının unvanı olan Tanzu ve ehe-hu arasındaki yakınlık dikkate yayandır.
154 Luckenbill, D, D, Ancient Recods of Assyria and Babylonu, I,
575 ve 6'51.
155 Olmstead, Tbe Aııyrian chronicle, Jour, of the American orien
tal Society, XXXIV 1945, 261.
*56 Lehmann Haupt, Copuı inscriptionum Chaldicarum, Teıtband, 1,
157 Kiyakıar zamanındaki Medya sınırları içinde muayyen bir bölge
adı olarak A ıur kaynaklarında görülen Kızılbundu adı Törlı:çe olduğu gibi,
o çatlarda buranın prensinin adı olan Piri Şad da iki törkçe lafızdan
mürekkeptir. Gariptir lı:i G. Cameron ve diter bilginler, Parııça sandıkları
bu Turanî adları o çatlarda buralardaki halkın Panuva’lardan olduklarına
delil olarak göıtermiylerdir.
MED İMPARATORLUĞU 95'

Z a g ro s la r’da y a şa y a n h alk ın tam am iyle Ö n T u ran lı'lard an o l­


m aları v e b u ralard a H ind • lra n lı so y d a n k im se bulunm am ası za^
ru rl g ö rü lm ek ted ir.
Ş a m şi-A d a d V ’in ölü m ünd en so n ra A su r'lu ların istilâ k u d ­
re tle ri 6 3 yıl k a d a r hızını k a y b e tti. G e r ç i bu zam an için d e
M adai b ö lg e sin e sek iz, M annai b ö lg esin e ik i v e N am ri’y e dört
sefer y ap ıld ığı an n allerd e g ö rü lm ek te ise d e, bu seferlerin
b ir e r ç e te akını m ah iy etin d e o ld u k ları ve önem li n eticeler ver^
m e d ik leri an laşılm ak tad ır.
A su rlu ların k u d retten d ü ştü k leri bu zam anlarda H a ld ia
k ıra llığ ın ın y ıld ız ı y e n id e n p arıld am ağ a başlam ış, k ıra l
M en u aş, U rm iy e g ö lü n ü n b a tı v e g ü n e y b a tı b ö lg elerin i is tilâ
e d e re k M annai m em leketind e T a şte p e üzerine b ir k ita b e
y a z d ırm ıştır ıw.
A su r istilâ tarihinin p arlak d evrin e b a şla n g ıç olan
T ig la tp a la s a r 111 'ün cü lu siy le ( 7 4 5 -7 2 6 ) Ö n A sy a 'd a g ö rü le n
b ü yü k s a rsın tıla r sırasın d a Z a g ro s'la r d a y en id en istilâ y a
u ğ ra m ış, ilk h am led e m ah su ld ar Ş e h riz o r b ö lg e s i b ir A su r
e y a le ti olm uştur. B u raya tay in ed ilen A su r v alisi, so n ra la rı
Z a g r o s h alk ın d an bazı g ru p ların S u riy e ’y e sü rülm elerin e y ar­
dım etm iştir. T ig la tp a la s a r 111, d o ğu ya y a p tığ ı ik in c i b ir s e fe rd e
Z a g ro s dağrları iç e rile rin e d o ğ ru h ayli ilerlem iş is e d e, bu s e fe ri
ta sv ir ed en ta b le tte k i m em leket v e şe h ir ad la rın ın y erleri tay in
ed ilm e m ek te d ir. F a k a t bu a d la rd a n ço ğ u n u n T u ra n i le h ç e d e n
o ld u k la rı g ö rü lü y o r. Bu b ö lg e le re a it ad ların h em en h e p si,
d a h a so n ra k i d ev irlere k a d a r a sy a n ik sim aların ı m u h afaza
etm işlerd ir. B u n lard an K a k i, T u n a k u , M itaki, B a tta n u g ib i
ş a h ıs a d la rı, b u n ları ta şıy a n la rın T u ran lı so y d a n o ld u kların ı
b elirtm e k ted ir.
A su r k u v v etlerin in so n sefe rin in to p o g ra fy a sı h akkın d a d ik ­
k a tli b ir in celem e, bu n ların E rd eb il'in doğ'usunda ta k rib e n 180
k ilo m e tre k a d a r ile rliy e re k B an v e B isü tu n b ö lg e le ri y a k ın la rın a
k a d a r g ittik le rin i g ö sterir. T ig la tp a la s a r IlI'ü n 7 3 7 d ek i se fe rin ­
d e daha ile rile re , bu gü nkü H em ed an 'ın k u zey -b a tısın a k a d a r
g irile re k bu b ö lg e p ren si U p aş, bugünkü Penja^Ali^dağ tepe­
sin e k a çm a k zo ru n d a b ırak ılm ıştır. A su r k ıra lı, bu sefe ri ta sv ir

158 Lebmann Haupt, Corpııs inacriptionma Cbaldicarum, Teıtbaad. L.


45 • 47.
96 İRAN TARİHİ

eden tabletlerinde Madai ve Ellipi memleketleri şefleriyle ve


bütün dağ bölgeleri başbuğlarından vergi aldığını ve Bikni
(Demavend) .dağına kadar ilerlediğini anlatmaktadır 15U.
Sargon II (722*705) Asur tahtına oturduğu zaman, Batı
İran'da bir taraftan iç isyanlar, diğer taraftan da Haldia kira­
lının Zagroslara doğru akınlariyle karşılaşmıştı. Asurlular, 719
da bu isyanları bastırmış, Madai memleketindeki 28 şehir şefini
boyun eğmek zorunda bırakmışlardır. 715 de Haldia ordusu
Mannai memleketine girmiş, buranın Daiaukku adlı yerli şefile •
ki bunun oğlu Haldia'da rehine idi - birlikte, yirmi iki kadar
müstahkem mevki almış olduğundan, Sargon II. 715 de bunları da
tedip etmek zorunda kalmış, süratle hareket ederek Daiaukku’yu
ailesiyle beraber esir etmiş, kuzey Suriye’de, Hama şehrine
sürmüştür. Eski çağlar tarihinin belirttiği kudretli hüküm­
darlardan biri olan Sargon U’nin 714 de Zagros’lar üzerine
vukubulan seferini tasvir eden tabletlerde, Ön Turan’lı adlar
arasında tek tük Hind-iranlı isimler de vardır. Meselâ bu
zamanda Ellipi prensinin adı olan Talta û n Turan’lılara
mahsus bir isim olduğu halde, Şehrizor’un doğu ve güneyin­
deki bölgelerin üç şefinden yalnız birinin adı Perscedir.
Yazılı silindirlerden anlaşıldığına göre, Sargon II devrinde
Asur orduları bugünkü Hemedan ötesine kadar ilerlemiş,
Haşmar ile Simaş arasındaki memleketleri yağma etmişlerdir.
Bu çağlarda Simaş, Ellipi memleketi gibi Elâm sınırında
bulunuyordu.
Sargon II devrinde, Asurlulara inkiyadlarını sunan ve
vergilerini getiren İran plâtosiyle Zagros'lardaki küçük prens­
likler şeflerinin adlarını ihtiva eden iki listede Daiaukku,
Maşdaiaukku, gibi asyanik adların görülmesi, bu zamanlarda
da henüz bu bölgelerde hâkim unsurun û n Turan'lılar oldu­
ğunu belirtmektedir. Fakat, eski devirlere nisbetle bu listelerde
Hind-lran’lılara mahsus adların da çoğaldıklarını görüyoruz.

ıs* Winckler, Die ICeilschrifttezte Sargons, 1, XXVII, No. 3.


Asur tabletlerinde görülen Bileni dağının. Demavent dağı olduğu
kabul edilmekle beraber, buranın Lapia-lazuli dağı olarak taavir edildi­
ğini gözönüne alanlar, Bikni’nin Tabran'a bakim olan özeri karlarla ör-
-tülü maimai eivri dag olması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.
MED İMPARATORLUĞU 97

M a ta p lm v e M a ta *la r veya Ö n M ed 'le r


İ r a n ’ın k u z e y -b a tı ve b atı b ö lg e le rin in , tarihin ilk ç a ğ la ­
rından b eri E lâ m 'h la r v e Y a k ın Ş a rk ın d iğ e r ilk k avim leriyle
a k rab a o la n bir halk ta r a fın d a n m eskûn b u lu n d u ğ u n u g ö rm ü ş ­
tük. S âm i v e H in d -lra n lı k a v im le rd e n a y ırm a k için ç o k d e fa
A sy a n ik le r v e y a O n T u r a n lıla r a d ı verilen bu h alk tan İran ’ın
k u zey -b atı b ö lg e sin d e b u lu n an lar M. ö . V I ıncı yü zyıl b a şla ­
rın d a O n M ed ’ le r v e y a M a ta ’la r ad iyle ta n ın m ışla rd ır
M ilâttan ö n c e k i d o k u z u n cu yüzyıla ait b e lg e le rd e İra n ’ın
k u zey -b atı h a lk ın d a n A m a d a i v e y a M ad ai a d iy le anılan b o y la r,
U rm iy e gölü n ü n g ü n e y -d o ğ u s u n d a E lv e n d d a ğ ın ın k u z e y -d o ğ u
y a m a ç la rın d a şim d ik i H em edan b ö lg e s in d e o tu ru y o rla rd ı. K u ­
z ey lerin d e M an nai, g ü n e y le rin d e E llip i m e m le k e tle ri b u lu n u y o r,
b atı sın ırları ise D iy a la ırm ağ ın ın k a y n a ğ ın d a k i b ö lg e y e k a d a r
u zan ıyord u 161,
D a ra ’nın B isü tu n ( v e y a B e h is tu n ) k ita b e sin in E lâ m ’c a kıs­
m ın d a bu m e m le k e t, M atap im , b u rad a o tu ra n halk ise M a ta
a d iy le a n ılm ıştır. İra n ’ın, H in d -İra n ’lıla rd a n ö n ce k i h alkının 160

160 Yalcın zamanlara kadar bu kavim, Yunan'lıların verdikleri Med


adile tanılıyordu. Bunlar hakkındaki tarih bilgisinin tek kaynağı da Hero^
dot'un kitabı ilıı Abamaniş'ler sarayında tabiblik eden Yunanlı Ctesias'-
dan kalan bazı parçalardı. Birbirlerine pek de uymayan bu iki kaynakta
birinin dediğini, diterinde çürüten fıkralar, engin kronoloji ayrılıkları
ilk bakışta göze çarpmakta idi. Bugün tarih, bu iki k aynata oisbetle çok
mevsuk olan ve daha eski zamanlardan kalan belgelere dayanmaktadır.
Bu belgelerin başında en eski olarak Sinear ve Elim tabletlerindekı ka­
yıtlarla Asur'luların elde edilen tabletleri, Asurlulara ve Abamanişlere
ait kabartmalar ve yazıtlar ve nihayet Zerdüşt kitabından kalan parçalar
bulunmaktadır. Bütün bunların esas olması ve Yunan kaynaklarının da
daha sonraki devirleri aydınlatması sayesindadir ki bugün Mata'ları ve
İran tarihini, düne nisbetle daha çok müsbet ve geniı olarak kavramak
imkânı basıl olmuştur.
161 En eski Asur belgelerinde bu bölge hazan Amadai ve çok defa
da çotul kipi (cemi sigası) ile Madai şeklinde görülmektedir. Dara'nın
Bisütun kitabesinin Persçe kısmında Mada, Babilce kısmında ise Madai
olarak geçmektedir. Hepsinde de bu adlar, hem memleket, hem de bu
memlekette oturan balkı ifade için kullanılmıştır. Yalnız metinde söyle^
ditimiz gibi Bisütun kitabesinin Elimca kısmında memleket Matapim,
halk İse Mata adlariyle anılmışlardır. Elimca metindeki adların Proto •
Med'lerin dilinden alınmış oldukları şüpbesiz görülmektedir.
Iran Tıırilıi 'I
98 IRAN TARİHİ

konuştukları dil grupundan olan Elam lehçesindeki Mata adının.


Med'lerin kendi kendilerine verdikleri isim olduğu şüphe-
sîzdir ısı.
Matapim'in sınırlarını teshit eden Marquart’a göre, Hazer
kapısı, doğuda bu memleketle Part'lar memleketi sınırını teşkiL
ediyor. Güney sınırı ise bugünkü Hemendan'dan beş günlük
mesafedeki Kapsa şehrine kadar gidiyordu ıra. Batıda Zagro^
kuzeyde ise Alburz dağları sınırı çeviriyorlardı Urmiye kaza­
sını da Matapim içinde sayanlar varsa da, Atropaten gibi,
buranın da ilk zamanlarda bu memleket içinde sayılmalan
için yeter sebep görünmemektedir. Mata'lar, toprağı verimli
suyu bul, meyveleri mebzul olan yurdlarını ekip biçiyor, koyun
sığır sürüleri, at yılhıları besliyerek geçiniyor, seçilmiş başbuğa
lar idaresinde ya birbirleriyle veya sonradan memleketlerine
gelen Arte'lerle, yani Pers'lerle çarpışıyorlardı
Mata’lar, sonraları Demavend ve Alburz dağlarının güney
bölgelerine doğru yayılmış ve çoğalmışlardı
Herhalde Matapim yedinci yüzyıl başlarında biraz geniş­
lemiş olmakla beraber, nisbeten küçük bir parça idi. llk Ma­
tapim, yani Medya batıda Musi adlı kayalık bir dağ ile Ara-
zias’dan ayrılmakta idi. Musi, Gühi-çehl-çeşme ile Medya'nın
kuzey-batı sınırlarını teşkil eden Şarşarau'nun kaynak bölge­
sinde bulunuyordu. Güneyde Devlet-abad ile Hurrem-abad’ın
yüksek vadilerinde bulunması gereken İlli ile sınırdaştı. İleride
görüleceği üzere, bu asrın ortalarına doğru Matapim'de birlik
kurulduktan sonra sınır genişlemiştir. Bu zamanlarda Yunan
kaynaklarında Medya adiyle anılan memleket sınırları kuzeyde
Hazer denizini çeviren dağlar, doğuda Hirkanya, güneyde
Elâm, Anşan, batıda ise Asur ili ile çevrili idi.
Asur kaynaklarında Zagros'un ötesinde bu çerçeve içinde
Nami, Harhar, Parsua, Ellipi, Gilıan yahut Guzan, Zamua, Kirra
adlarında bir takım bölgelerden bahsedilmektedir. Hind-Iran
lılardan önceki devirde bütün bu bölgelerde, Mata’larla çok162
162 Oppert, Mata sözÜDÜD Sumercede memleket ve yurt anlamına
geldiğini söyler. Bisütun kitabesinin Elim ’ca parçasındaki Mata sözünün
Sumer dilinde de müfterek olınası, Mata'larla Elim'ların ve Sümer'lerin tek
bir soydan indikleriDiD nişanesidir (Oppert, Les peuples des Medes, 10*16).
10 Marquart, Untenıucbungen zur Gescbicbte von EraD il, 2 0 ve 27.
MED İMPARATORLUĞU 99

yakın akraba olan bir halk oturuyordu. Bu hal, bu bölgelerin


Matapim ile birleşerek Mata devletini kurmalarına yardım et^
miştir.

Ma t a 'la nn Avrupa'lı bilginler, ötedenberi Herodotos'a ve


(Proto •Mcd'le^ diğer kaynaklara dayanarak Hind-lranlılar'dan
rin) milliyeti ayırt ettikleri Mata'ları, Turan'lı kavimlerden
mc8«lc*i sayıyorlardı. Bu kanaatte bulunan bilginlerden
önce Rawlinson, Narris, Lenorman sonra da
Oppert, Bisütun kitabesinin ikinci sütununun Mata diliyle yazıU
mış olduğunu ileri sürmüş, bunu, kanaatlerini teyit eden bir
belge saymışlardı. Fakat, sonraları bu sütundaki dilin Elâmca^
nın neoanzanit lehçesiyle yazılmış olduğu anlaşılınca, bu kanaat
birdenbire sarsılmış, Mala'ların milliyeti muamması uzun tartış^
malara konu olmuş, bu hususta türlü iddialar ileri sürülmüştür.
Bazıları sonraları Med adiyle tarihte yer alan halkın Hind-
Iranlı olduklarını iddia etmişlerdir. Bazı bilginler ise bunların
Fino-Moğol veya Turanlı oldukları kanaatinde direnmişlerdir.
Üçüncü bir grup ise Med'lerin içinde biri Turanlı, diğeri Hind-
Iranlı olarak iki zümre halk bulunduğu iddiasını ileri sürmüşler*
dir. İlk iddiaya taraftar olanlar, evvelleri Medce sanılan Bisütun
yazıtının Elâmca olmasından Mata'ların Pers'lerden ayrı bir
dilleri olmadığı neticesini çıkarmışlardır. Halbuki bu kadar
önemli bir konuda bu derece zayıf bir istidlâle dayanılamıya-
cağı meydandadır. Gerçi Proto-Med'lere atfedilecek ve onların
diliyle yazılmış belgeler yoktur. Bilgimizin bugünkü durumuna
göre eski Şark kavimleri arasında Med'ler, hiç bir yazıt ve
anıt bırakmamış olan biricik kavimdir, fakat bunun böyle ol­
ması Mata'ları Hind-lranlı saymak için kuvvetli bir sebep
teşkil edemez.
Hind - Iran'lılar gelmeden önce buralarda Elâm'larla aynı
soydan inmiş bir halkın yaşadığı, son arkeoloji buluntuları ve
Mezopotamya yazıtlariyle kesin olarak meydana çıkmıştır. Şüp­
hesiz bu kavmin kendilerine mahsus bir dilleri vardı. Bugün
yeniden keşfedilen Asur tabletlerinde bunlara ait bir takım şa­
hıs ve yer adları görülmekte, dilleri hakkında bir fikir edinil­
mektedir. Bunlar gösteriyor ki İran’ın kuzey - batısında tarihin
karanlıklarına gömülen çağlardanberi yaşayan ve türlü adlar
100 İRAN TARİHİ

taşıyan insan grupları, aynı soydan indiklerini belirten lehçe­


ler konuşuyorlardı. Birbirleriyle yakın akraba olan bu insanlar
brakisefal ve lehçeleri de bitişken bir dile bağlı olmakla Samî
ve Hind-Avrupalı diller konuşan kavimlerden ayrılıyorlardı.
Asur’lular devrinde, Ön Turanlılar adiyle ayırdığımız bu halk
tan inen gruplardan Kafkasların güneyindeki Haldia’lar, Ur*
miye gölü güney-doğusundaki Mannai’ler, bunların batısını iş­
gal eden Gut (Guti) lar, Kass (Kasit) lar, bunların güneyinde
Zagros dağları boyunca yurt tutmuş olan Lulubi’ler, Ellipi’ler,
Kaşau’lar, Barhasi’ler, Brahşi'ler gibi türlü adlarla anılan
gruplar, bugünkü Hemedan’ın doğusunda oturan ve müstakil
Med’lerin çekirdeğini teşkil eden Mata ( Madai ) larla dil
ve cismant teşekkül bakımından bir idiler. Bugün bile bütün
bu bölgelerde ve İran platosunun kuzey ve doğu bölgelerinde
brakisefal grupların çokluğu teşkil etmeleri sebepsiz değildir.
Asur kıralı Sargon'un sarayını tezyin eden ve son za­
manlarda meydana çıkarılan kabartmalar ile Dara'nın Bisütun
âbidesindeki Mata’lar kıralı Sattarita ve Saka'lar kıralı Çaku-
ka’nın tasvirleriyle, Dara’nın haleflerinden Kserkses ordusundaki
Mata ve Saka askerlerine ait kabartmalarda yakın benzerlik
ve yuvarlak kafa (brakisefal) tip açıkça görülmektedir.
Asur kaynaklarında, bu bölgelere ve buralarda oturan­
lara ait yer ve şahıs adlarının ne Samt, ne de Hind - Avrupa
lehçeleriyle bir münasebetleri olmadığı, bunların bitişken (aglu-
tinant) bir ana dile ait oldukları, bugün dil bilginlerince umu­
miyetle kabul edilmektedir. Gerek bu adlar ve gerek dil şive­
sini belirten tek tük sözler, Ön Turanlılardan inen Mata’larla
bütün çevrelerindeki halkın müstakil yaşadıkları zamanlarla
Ahamaniş’lerin ilk devirlerinde Turanî bir dil konuştuklarını
göstermektedir.
M. ö. dokuzuncu yüzyılda Asur kıralı Şamşi-Adad V
(824 -810) lran’a doğru yürüdüğü zaman, müstakbel Medya
sınırları içindeki alanda Kızılbundu bölgesinde Piri-Şad adında
bir kıralla karşılaşmış olduğunu tabletinden öğreniyoruz. Bu
tabletteki yer ve kıral adlarının, Turant dilden oldukları açıkça
görülmektedir. Orhun kitabelerinde Şad sözünün muayyen bir
bölge idaresine memur edilen prenslerin unvanı olduğunu
biliyoruz.
MED İMPARATORLUĞU 101

Asurlu'lar daha sonraları Matapim memleketine yani Med^


ya'ya sokuldukları zaman, burada Hanasiruka adında bir b a ş
huğla karşılaştıklannı yine tabletlerden öğ'reniyoruz. Bu başbuğ
adının da Turani lehçeye ait olduğu meydandadır.
Herhalde Proto -Med’lere ait olup Asur tabletleriyle bize
kadar gelebilen şahıs ve yer adlarının Sami veya Hind-Avru-
palı bir lehçeye bağlanmalarının mümkün olmaması, bu halkın
Sâmî veya Hind - Avrupalı kavimler arasında sayılmalarına
imkân bırakmamaktadır ıııt.
Medya’da tek tük olmak üzere Hind - Iranlı dilden sayı­
labilecek adlara ancak M. ö. yedinci yüzyıl başlarından itibaren
rastlanmaktadır.
Proto - Med’leri ve onlarla yakın akraba olan ön asya’nın
eski halkını Fino - Moğol zümresinden saymak için de hiç bir
sebep ve belge yoktur. Bu halk Sumer’ler, Saka’lar gibi Ural-
Altay bölgesinden taşan dilleri bitişken, kafaları brakisefal soya
mensup bulunuyorlardı. Bu ana soy, Türklerin de aslı olan ö n
Turan’lılar dediğimiz Al pli tip soydu 1U.
Yukarıda bahsettiğimiz Sargon sarayının kabartmalariyle
Bisütun kabartmalarındaki tasvirlerin Fino-Moğol simalara hiç
bir benzerlikleri yoktur. Bu tasvirlerde, ait oldukları insanların
Alpli ırktan bulunduklarının açık nişaneleri pek güzel seçil­
mektedir. Hepsinde kafa tasları yuvarlak (brakisefal), burunlar
düz ve simalar birbirlerine benzemektedir. Göz kapaklan çe­
kik olmadığı gibi, elmacık kemikleri de çıkık değildir. Bunlar­
daki bütün fiziki vasıflar, ait oldukları insanların Ural-Altay
arasından türeyen soydan inmiş olduklarını belirtmektedir.
Ural-Altay bölgesindeki Kurganlarda bulunan kafa tas­
ları, Mata’lara, Sumer’lilere, Elâm’lılara ait istatülerle karşılaş-

iM Juatin V . Parap:k, Geachichte der Meder und Peraer, 12-16.


Bu ıoy bir taraftan Hazer-deniıinin güneyinden Onaayaya yayıl­
mış olduğu gibi, d iter taraftan da bu deniz kuzeyinden güney Ruaya’ya,
Karadenizin kuzeyine dotru d a lm ış tır. Bunun içindir ki Uyfalvy He-
rodot’ un Melanşlan adını verditi kavim (bunlar bugünkü Eatonya’lılarm
ataları aayılıyorlar) ile Roma’lılar devrine kadar Karadeniz veraanının
merkez yayılmaaında yq ayan Kolhia, Sipir, Khalip kavimlerinin ve Y q il-
ırmak (Irya) havı.aaındaki Tublal’larla Fırat boylarından Kızılırmak kıyıla­
rına kadar olan alana yayılan Muıki’lerin de Proto -M ata'larla akraba ol­
duklarını iddia etmektedir (Uyfalvy, Migrationa dea peuplea).
102 İRAN TARİHİ

tırıld ık ları z a m a n , b u n la rın hepsinin fizik î v a s ıf la r ı v e k a f a tas^


ların ın ş e k ille riy le b irlirle rin e b en zed ik leri v e aynı ırk vasıfla­
rını ta ş ıd ık la rı p ek güzel a n la şılm a k ta d ır. H e r h a ld e M ata'lar
v e bu ç a ğ la r d a k i İ r a n ’ın b atı v e Z a g r o s b ö lg e s i h alk ı cism an i
teşek k ü l b a k ım ın d a n E lâ m ’lılara b e n z e d ik le ri k a d a r S u m erlilere
d e b e n z iy o rla rd ı. G u d e a h e y k e lle rin d e v e d iğ e r S u m e r v e E lâm
h e y k e l v e k a b a r tm a la r ın d a g ö rü le n tip le r ile, S a r g o n II s a r a ­
yını tezyin ed en v e U r m iy e g ö lü ç e v r e s in d e k i K işişim şehrinin
m u h asarasın ı b e lirte n k a b a rtm a la rd a k i M ata ta s v irle rile B isü-
tun âb id esin d ek i M ata ve S a k a k ıra lla rın ın re s im le ri a ra s ın d a ­
ki b en zerlik ilk b a k ı ş ta g ö z e ç a r p m a k ta d ır 1a”.
Bu h alk ın m ü sta k il y a ş a d ık la rı ç a ğ la rd a , h a ttâ A ham a-
nişler h âk im iy eti a ltın a g ird ik leri ilk z a m a n la r d a k o n u ştu k la rı
dil, bir k a ç şa h ıs v e y e r a d la riy le te k tü k dil şiv e sin i b elirten
k elim eler d e bir ta r a f a b ıra k ılırs a , tam a m e n k a y b o lm u ş tu r. Bu
h alk a n c a k D ariu s z a m a n ın d a n itib a re n esk i d illerini b ıra k m a k
v e P a r s u a ’ların d ille riy le k o n u şm a k z o ru n d a k a lm ış la rd ır. D a riu s
z a m a n ın d a n ön cek i M ed dili, bu z a m a n d a n s o n r a k i d ild en
b ü n y e , m a h iy e t b ak ım ın d an ta m a m ile a y r ı b ir le h ç e id i. F a k a t ,
M a ta ’la r a isn at e d ile c e k veya M a ta dilind e y azılm ış b e lg e le r
b u lu n m ad ığın d an bu h u su su is b a t e tm e k m ü şk ü ld ü r. 15

155 Zaborowski, Les peuples d'aryens d'Asie et d’Aurope, adlı e*e-


rinde önasya kaimlerinden bahsederken şu satırları yazar : • Mada’lar,
Sumer'lilerin halefidirler. Böyle olduğuna elimizde heykeller arasındaki
benzeyişlerden daha kesin esaalar vardır, İnceden İnceye yapılan kafa taaı
bilimi ( Craniologie ) karşılaştırmaları bütün bu kavimler soylarının Önce^
)eri tek bir etnik gruptan Üremiş olduklarını itiraz götürmez bir açıklıkla
meydana koymuştur, Bu knvimlerin un eski ataları, yani coğrafi bölgede
Üremiş, aynı çevre içinde gelişmiş, aynı beşikten yayılmışlardır. Bu beşik
Altay • Ural araaındaki alandır* .
Daha önce, Uyfalvy bu konuda şu latırları yazmıştı: • Fransız biK
ginlerinden Lenorman ile arkadaşlarının buluşlarına dayanarak Mata’ların
Turanlı kavimler dilini konuştuklarını iddia edebiliriz. Çivi yazısını bulmak
şerefi bu Turanlılara aittir (Uyfalvy, Migrations des peuples). Gerçi Biaü-
tun kitabesinin evvelce Mata diliyle yazıldığı lanılan sütununun Elimea
olduğunun anlaşılması üzerine Hind,—Germenciler, Mata’ları da Hind—
İranlı saymak gayretinde bulunmuşlaru da, son yıllarda Aaur tabletlerinin
verdiği malzeme, Lenorman'ın haklı olduğunu yeniden meydana koymuştur,
Nasıl ki çivi yazısının icadı şerefini Sami'lere vermek isteyenler de yeni
buluşlar karşısında gülünç bir duruma düşmüşlerdir.
MED İMPARATORLUĞU 103

Ahamaniş devri Pers'lerinin, Med’leri Turanlı saydıkları ve


Medya’nın eski lran destanlarındaki Turan’a dahil olduğu, İran
ve Yunan kaynaklarını karşılaştırdığımız zaman. şüphe götür*
bir vuzuhla meydana çıkmaktadır.
Bu karşılaştırma gösteriyor ki Zendavesta ve Şehname’de
savaşları o kadar mübalağa ile anlatılan Kiyaniyan hükümdarı
Keyhusrev ile Turan Hakanı Efrasiyab’dan, evvelkisi Herodotos*
’un ilk Ahamaniş hükümdarı olarak tanıtdığı Kuraş (Kyrus),
İkincisi de Med kıralı Astiyag’tır. Savaş alanı elan iki memleket
yani İran’la Turan da güney-batı İran’la kuzey-batı İran yani
eski Persya ile Medya’dır.
Herodotos, bu çağlarda Mata'ların kendilerini asîl anlamına
olarak Ari adiyle andıklarını, Pers’lere ise Arte’ler denildiğini
haber vermektedir m.

Proto - Mata’lardan doğunun düzlük alanında


P r o t o - M a t a ’^
yaşayanlar göçebelik hayatı sürüyor, hayvan
Ja rın h a y a t v e
â d e tle ri yetiştirmekle gaçiniyorlardı. Batı bölgesinde
yaşayanlar ise o çağlara göre iyice tahkim
edilmiş köy ve kentlerde oturuyor, ziraatle meşgul oluyor­
lardı. Sosyal durumları Pederşahi mahiyette olan Mata’lar
Asurluların Razanu dedikleri sergerdelerin idareleri altında
yaşıyorlardı. Tiglatpalasar III, Proto -M ata’ların başbuğlarını,
dağlık ülkenin Razanu’ları yani şehir başbuğları unvaniyle
yadetmektedir. Khorsabad kabartmaları arasında Asur kıralı
Sargon devrine ait iki relief, Proto • Mata’ların medeniyet
seviyelerini belirtmek bakımından çok önemlidir.
Bu kabartmalardan biri Mata şehirlerinden Kişişim’in
Asurlular tarafından zaptedilişini, ikincisi ise o çağlarda Sagart’
lar tarafından bir Mata şehrinin alınmasını göstermektedir.
Kabartmaların belirttiğine göre, bu her iki Mata şehri kuvvetli
surlarla çevrilmişti. Surlar, dış duvarlara eklenen çıkıntılar ve
kısa mesafelerle konulmuş mazgallarla süslenmiş kulelerle tah­
kim edilmişlerdi.
Kişişim’de iç içe üç sur bulunuyordu. Mata’larm ilerlemiş
bir halk olduklarını gösteren bu surlar, batıdan gelen Asur
akınlarına karşı uzun zaman mukavemet etmelerine yaramışlardı.
167 Herodote. II, 212,
104 İRAN TARİHİ

S in e a r k ü ltü rü n ü n b a tı P r o to ^ M a ta 'la r ı ü z e rin e o la n tesi­


ri pek g ü z e l ta k d ir e d ile b ilir : Z a m u a v e y a N a m ri b ö lg e s i S i-
n e a r'd a n A ltın k ö p r ü y e g id e n a n a c a d d e ü z e rin d e b ulun u yor­
d u. B u k o la y u la şm a s a y e s in d e M a ta ili ile û n a s y a 'n ı n kültür
m e rk e z i S in e a r a r a s ı n d a b a ş la y a n m ü n a s e b e t g ittik ç e gelişm iş,
b u m em lek etin m a d d t te r a k k is i ü z e rin e k ü ç ü m s e n e m iy e c e k d e ­
r e c e d e etk i y a p m ış tır. A su r k ıra lla rın d a n Ş a m ş i-A d a d V d a h a
o z a m a n la rd a (d o k u z u n c u y ü z y ıld a ) S a g b i tu a d ın d a b ir kıral
şeh rin d en b a h s e tm iş , M a ta 'la rın p ek ç o k şe h rin i z a b te d e re k
y a k ıp y ık tığın ı a n la tm ış tır. D aha s o n ra la r ı d a S a g b itu , M ata
ülkesinin b a ş k e n ti o lm u ş tu r. K ıra llık d e v r in d e M e d y e 'n in baş­
kenti olan H a g b a ta n a 'n ın k u ru lu ş u n d a n s o n r a S a g b itu g ö lg e d e
k alm ıştır.
T ig la t p a l a s a r 111 d e ta b le tle rin d e b irç o k M a ta şeh rin d en
b a h se tm e k te d ir. M a ta 'la rın F ır a t b ö lg e s in d e b ü y ü k kültür m e r­
k ezleriy le olan g en iş m ü n a s e b e tle ri, M a ta 'la r m e m le k e ti ile
h alk ın ın -o z a m a n la r büyük v e m ü sta k il b ir d e v le t k u rm u ş ol­
m a m a k la b e r a b e r -b a tı m em lek etlerin in en ü c r a y e rle rin d e bile
erk e n d e n ta n ılm ış o ld u ğ u n u g ö s te r m e k te d ir.
P r o to -M a ta 'la r ın M e z o p o ta m y a 'lıla r v e y a k ın a k ra b a la rı
olan E lâ m ’larla m ü n a s e b e tle ri m u slihan e olm u ştu . H e r h ald e
B a b ilo n y a lıla r, E lv e n d b ö lg e s in e n ad ir a k ın la r y a p m ış v e y a l­
nız P r o to - M a ta ’ları h a ra c a k esm ek le y e tin m işle rd ir. B unun h a­
ricin d e A s u rlu ’ların s a tv e tli z a m a n la rın a k a d a r P r o to -M a ta 'la r
d ıştan g e le n b ir te c a v ü z e u ğ ra m a m ış , iç e g e m e n lik le rin i m u h a ­
f a z a e tm işle rd ir. A s u rb a n ip a l III, z a m a n ın d a Z a m u a 'd a k u ru la n
v e k e n d i d e v rin d e h a r a p b ir h a ld e b u lu n an A tlib a d ın d a m ü s -
tâ h k e m b ir m e v k id e n b a h s e tm e k te d ir. P a r s u a ’d a S ilh az, b a tı
M e d y a ’d a B it-S a n g ib u tti, N am ri’d e Saksulc.ani a d ın d a b ir tak ım
m ü stah k em b e ld e le r s a y m a k ta d ır . P r o to - m a ta m em lek eti P a r s u
v a ile M e z o p o ta m y a a ra s ın d a b ir k ö p rü teşk il e d iy o rd u . P e sr'
ler B ab il takvim ini k ab u l etm iş o lm aların a g ö r e , bu tak v im in
p r o to -M a ta ’la r c a d a bilinm iş o lm a sı ta b iid ir.

M a ta 'la r-P a rs u v a 'la r


û n T u ra n 'lıla rd a n in en v e tü rlü a d la rla a n ıla n gu ru plar^
d an y ed in ci y ü z y ıld a n itib a re n M a ta ad ı a ltın d a to p la n a n
k u z e y -b a tı Iran h alkı a ra s ın a , ikinci bin so n la rın a d o ğ ru A s u r
MED İMPARATORLUĞU 105

k ay n a k ların d a P a rs u a 'la r d en ilen y en i bir grupun g irm iş oldu­


ğunu g ö rü y o ru z.
M. ö . dokuzuncu yüz yıl so n la rın d a U rm iye g ö lü b a tı­
sın d a o tu rd u k ların ı gördüğüm üz bu halk, T ü rk ista n 'd a n ku zey­
d oğu İran 'a inen H in d -lra n 'lıla ra m ensup b u lu n u y o rla rd ı. Bun­
lar zam an la b a tıy a d o ğru ilerliy erek dokuzuncu yüzyılda A su r'-
luların kend ilerini tan ıd ık ları b ö lg e y e , U rm iye g ölü n ü n b a tı­
sın a , küçük Z a b suyu k a y n a ğ ı ile ^Dr.ıgattu k a y n a ğ ı a la n la rı
a ra s ın a y erleşm işlerd i.
H e ro d o to s'tan öğren d iğ im ize g ö re , o zam an lard a A rte 'le r
(A rte e n s ) adını taşıy a n bu h a lk , İran 'ın esk i h alk ın d an ırk , dil
v e â d e tc e a y rılıy o rla rd ı. A su rlu la r d a b u n ları P a rs u a 'la r d d ile
e s k i h a lk ta n a y ır t ed iy o rla rd ı.
P a rsu a la r, k a fa tasların ın y a p ısı, yüzlerinin h a tla rı, b o y
ların ın uzunluğu, d erilerin in a çık re n g i ile H in d -G erm en ırkı
tem sil e d iy o r, bu v asıflariy le Ö n T u ra n cıla rd a n inen e s k i halk^
tan ay rılıy o rlard ı.
H e ro d o to s’un ırk , â d e t v e k ıy afetçe A rte'le rd en y a n i Par^
su a’lardan ay ırd ığ ı M a ta la r, realite)C uygun düşü nüşleri, ilmî
ve a h lâ k i p ren sip lere b a ğ lılık la rı, d in i duygularının kuvvetli
olm ası bak ım ınd an k en d i k en d ilerin i a sille r an lam ın a A ri'le r
ad iyle a n ıy o r, m e m lek etlerin e so n rad an g ele n P a rs u a ’lara sı­
ğ ın tı, kirli, b a y a ğ ı in san lar g ö z iy le b a k ıy o rla rd ı. B u seb e p te n ­
dir ki P a rsu a ’lar, k u z e y -b a tı İran’ın eski h alk ı arasın d a barı^
nam am ış, M. ö . 8 1 5 den itib a re n U rm iy e b a tısın ı te r k e d e rek
Z a g ro s vad ileri b o y u n ca g ü n e y -b a tıy a inm iş, S u s ’un k u z ey -d o -
ğusunda A nzan m em lek eti civ a rın d a k i P a rsa m a ş v ey a P a rsu -
m aş b ö lg e sin e y erleşm işlerd ir. Bu y e r d eğ iştirm en in izlerine
A v e s ta ’d a rastlıy o ru z. A v e sta "A iry an e m V a e jo „ denilen ve b ir
nevi d ü n y a ce n n eti g ib i g ö ste rile n y itirilm iş b ir m em lek etten
m übhem su rette b a h se d ilm e k te d ir1^ . H e ro d o to s'u n M ed’lerin ken ­
d ilerin e A rî adını v erd ik leri haberi g ö z önüne a lın ırsa , yitirilen
bu ülkenin A su r k ay n ak ların d a P a rsu a denilen U rm iye g ö lü ­
nün batısı o lacağ ın ı kabul etm ek ic a b e d e r lflfl. P a rsu a la r ç e k il­
dikten sonra k u z ey -b a tı İran ’ın e sk i b o y la rı M. ö . V ID yüzyıl

Avesta, Vendidad, 1, 6 ve Bundabecb, 25. 30.


*69 Azerbaycan'ın kuzeyinde bugünkü K arabafa orta çağlara kadar
verilen Erran adının Avesta'nın babııettiti ülke ile ilgisi olabilir.
106 İRAN TARİHİ

s o n la rın a d o ğ r u D a y a k k u a d lı b irin in b a ş b u ğ lu ğ u a ltın d a bir^


le şe re k ta rih in ta n ıd ığ ı ilk M a ta k ıra llığ ın ı k u rm u ş la rd ır. P ro to
M a ta 'la rı ilk d efa b irle ş tire n bu b a ş b u ğ u n a d ı Y u n a n k aynak ^
la rın d a D e io k e s o la r a k g ö rü lm e k te d ir.

D eio k e s H e r o d o t o s 'a g ö r e birliği k uran şa h siy e t F r a o r t '


un o ğ lu D e io k e s 'tir. H e r o d o t o s ’un M a ta d ev *
letinin kuruluşu h a k k ın d a v erm iş o ld u ğ u m a lû m a tı, a sle n M ata
so y u n d a n inmiş o lan H a r p a g o s 'd a n alm ış o ld u ğ u s a n ılm a k ta ­
dır 1:o, H e ro d o to s d iy o r ki: v a k tiy le M ata (M e d ) ler k ö y v e kent*
)erd e d a ğ ın ık bir h ald e y a ş ıy o r la rd ı. B u n la r a r a s ı n d a F ra o r t'u n
o ğ lu D e io k e s a d a le ti v e d o ğ ru lu ğ u ile o k a d a r tan ın m ıştı ki
ilk ö n c e k en d i k ö y ü s o n r a d a b ü tü n k a b ile s i h alk ı a r a la r ın d a
ki ih tilâfları h a lle ttirm e k ü z e re k e n d is in e b a ş v u r u r o lm u şlard ı.
B ö y le c e b ü y ü k b ir nüfuz k azan d ığ ın ı g ö re n D e io k e s , k end i
işlerine b a k m a y a v a k it b u lam ad ığ ın ı ileri s ü r e r e k s o n ra la rı d a ­
v a la r a b ak m az oldu. Bunun ü zerin e h ırsız lık la r, k a rg a ş a lık la r
esk isi g ib i alıp y ü rü d ü ğ ü n d e n M ed ’ler, D e io k e s'i k e n d ilerin e
k ıral sr:çtiler. M a ta ’ların altı b ü y ü k k a b ile s i, y en i k ıralın h â k i­
m iyeti altın a g ird i.
K ıralın ilk işi k u v v e tli bir m u h afız te ş k ilâ tı k u rm ak old u .
S o n r a Y u n a n lıla rın E k b a ta n d e d ik le ri H a g m a ta n a şeh rin i kura^
ra k b a ş k e n t y a p t ı m . İhtim al ki A s u r ’lu lan ö r n e k tu ta r a k s a r a *
;ıın d a p ro to k o l e s a s l a r ı v e b ir ta k ım â d e t l e r k u r d u ; b u p r o to - 170

170 Georıte G. Cameron, Hiat, de l'lran antique, 192.


171 Hagmatana eaki Pera dilinde «toplantı yeri* anlamına gelmekte*
dir. Buna göre bu iamin, o zamana kadar dağınık yalayan kabilelerin
toplantı yeri ve birlik merkezi olmaaı münaaebetiyle verilmif olduğu
kabul edilebilir, Fakat, Profeaör A . Poebl bu iamin •Med’ler Kaleair
gibi bir mânâ ifade ettiği mütalaaaındadır. Bununla beraber Oeiokea’in
bu fehrin ilk bâniai olmadığı, ondan evvel yafamıf olan Aaur kıralların*
dan Tiglatpalaaaar l,in veaikalarında görülen Amadana adından anlafıl*
maktadır. Deiokea eıılıci fehri imar etmiı, nüfuaunu artırmıf, birlik mer*
kezi yapmıftır. Hagmatana bugünkü Hemedan fehrinin doguaunda Muaalla
denilen tepenin üzerinde kurulmuftu. Birbiri etrafında yedi aur ile tahkim
edilmİftİ. En içerideki aur digerlerindeo yükaekti. Surların mazgalları
ayrı ayrı renklerde boyanmıftı. Yedinci aur mazgalları iae yaldızlanmıftı.
Babil'liler aazannda bu renkler güneyi, ayı ve diğer aeyyareleri temail
ediyorlardı. Halbuki Mata'ların bu renkleri aırf güzellqtirme içio yap*
tıkları aaoılmaktadır.
MED İMPARATORLUĞU 107

kola g ö r e h e rk e s kıralı b izzat g ö re m e z d i. is te k le r v e d ilek ler,


b un ları k ira la a rz a m em ur a d a m la r a s ö y le n ird i. Bu gib i u suller,
kıralı h a rk e s te n u zak b u lu n d u ra ra k o n a k a rşı s a y g ı v e k ork u
u y an d ırm ak m a k sa d iy le k o n u lm u ş tu m .
H e r o d o t o s ’a g ö r e , D e io k e s elli beş yıl sü ren (7 2 8 - 6 7 3 )
s a lta n a tı e s n a s ın d a o v a k te kadar d a ğ ın ık k a b ile le r h alin d e
a y rı ay rı b a ş b u ğ la r id a re s in d e yaşayan M a ta 'la rı, bir m illet
h alin d e b irle ştirm e ğ e ç a lış m ış tır. S a lta n a tın ın b ü y ü k kısm ı, Ba^
bil’liler, E lâ m ’lılar, S u riy e v e F ilistin 'lile rle s a v a ş h alinde g e ç e n
S e n n a h e rib ( 7 0 5 - 6 8 1 ) d e v r in e ra s tla d ığ ın d a n , A s u r o rd u ların ın
a k ın la rın d a n m a su n k a la ra k , iç b irliğ in i sa ğ la m a k fırsatın ı bula^
bilm iştir. B u zam anda M e d y e 'y i te h d it e d e n tek A s u r seferi,
E llip i’y e, yan i K irm a n şa h b ö lg e sin e vukubulm uş, fa k a t daha
ileri g e ç m e d iğ in d e n , m e m le k e tin d iğ e r b ö lg e le r i s ü k û n e t iç in d e
y a ş a m ış tı. E s a s e n D e io k e s A s u r'lu la ra yıllık v e rg is in i m u n ta ­
zam an ödem ek s u r e tiy le o n la r ta r a f ın d a n b ir te c a v ü z e u ğ r a ­
m a ğ a v e s ile b ıra k m ıy o rd u .

H e r o d o to s ’un M ed ya d e v le tin in k u ru cu su o la r a k g ö s te rd iğ i
D e io k e s yani D a y a k k u a d ı A s u r k a y n a k la rın d a yalnız M an -
n a e ’lerin b ir b aşb u ğ u n u n ism i o la r a k g e ç m e k te d ir . B u başbu^
ğun d a S a r g o n Il ta r a f ın d a n 7 1 5 d e S u r iy e ’d e k i H a m a şe h rin e
sü rü lm ü ş old u ğun u y u k a rıd a g ö rm ü ş tü k . H albuki H e r o d o to s ’un
D e io k e s ta ra fın d a n 7 2 8 • 6 7 3 ta rih le ri a ra s ın d a k u ruldu ğu n u
h a b e r v e r d iğ i b ir d e v le tin S a r g o n z a m a n ın d a m e v c u t o lm a d ığ ı
m u h a k k a k tır. H e r o d o t o s ’ta g ö rü le n D e io k e s v e h a le fle ri a d la rı­
nın u y d u rm a old u ğun u id d ia e tm e k için d e e ld e h içb ir b e lg e
y ok tu r. B u tezad ı, S a r g o n II d e v rin d e M a ta ’ların k u zey in d e
y a ş a y a n M a n n a e k ab ile sin in b a şb u ğ u olan v e A s u r o rd u la rıy le
k a h r a m a n c a ç a rp ış a n D a ia u k k u ’nun m ü teak ip n e sille rce M ed y a
k ırallığın ın m ü essisi g ib i ta n ılm ış o lm ası ihtim aliyle b e r ta r a f
ed eb iliriz. T a rih b ak ım ın d a n M edya d ev letin in a y d ın d e v rin e
an cak H e r o d o to s ta ra fın d a n D e io k e s’in o ğ lu o la ra k g ö s te rile n
v e 6 7 5 -6 5 3 y ılları a ra s ın d a y a ş a d ığ ı bildirilen F r a o r t ile giriU
m ek ted ir.

Uz İDicription de Biıutun, U, 14,


108 Iran TARiHi

Ön Asya'nın Herodotos'un kuzeybatı İran'da bir Med dev­


Klmmer'ler leti kurulduğunu haber verdiği çağlarda, yan
ve İskit'ler M. Ö. yedinci yüzyıl başlarında Asur kaynak-i
tarafından lan, bu bölge simasında önemli bir değişiklik
lsttlftsu olduğunu anlatırlar. Asur’luların Gimirrai de­
dikleri Kimmer’ler, içinde bulundukları karan
lık âlemden çıkarak Kafkas kuzeyinden Derbend yoluyla İran’a
akmış, bunlardan bazı kabileler Haldia kıratlığını çaprazvari
çiğneyerek hiç bir maniaya uğramaksızın batıya yönelmiş,
Anadolu platosuna dolmuşlardır. Bunların arkasından da İskit’­
ler veya İşguzai’ler, Haldia’nın doğusuna akmış, İran vadilerine
inmişlerdir.
Bunlar sürülerine otlak arayan barışsever göçebeler değil­
lerdi. Belki at üstünde doğmuş, at üstünde büyümüş, yağmacı
korkunç akıncılardı. İran’a akan grupun ilk merhalesi Urmiye
gölünün güney ve güney-doğusundaki Mannae memleketi ol­
muştu. İskitlerin kuzey-batı İran’da bu görünüşlerinin, Herodotos’-
un rivayetine göre Deiokes zamanına rastlaması gerekmek
tedir; Halbuki Asur kaynaklan bu zamanlarda buralann
Asar-ah-lddin (681669) in nüfuzu altında bulunduğunu gös­
termekte ve Herodotos’un Deiokes (Daiaukku) inden hiç bahset-
memektedir. Asur kaynaklarına göre, Asur-ah-İddin, bu bölge­
deki Dur-Enlil şehrinin elinden çıktığı, ve Şarru-İgbi'nin Kim-
mer’ler tarafından zaptedilmek tehlikesine düştüğü ‘73, hatta
Asur’lulara karşı isyan etmiş olan Mannae prensi Ahşeri'yi
tedip için göndermiş olduğu kuvvetinin tehdit edildiği haberini
alınca, harekete geçmek mecburiyetinde kalmıştır. Asur kıralı,
bu sefer esnasında Mannae’leri dağıttığını, bunlann müttefiki
olan İskit başbuğu Işpakaya’yı öldürdüğünü iddia etmektedir m.
Fakat oğlu zamanında Abşeri, yine isyan halinde bu­
lunduğuna göre bu iddianın mübalâğalı olduğu şüphesizdir.
Asur-bani-apli’nin (668-626) babası zamanında Mannae’lerin
Şarru-İgbi’yi zabtetmiş oldukları yolundaki kaydı da bunu te­
yit etmektedir.*

*13 Knudtzoo, Gebete, No. 19 ve 16.


174 R. C. Thompson, Tbe Prisme of Eaarbaddon and Asburbaoibal, 19.
MED İMPARATORLUĞU lO!ı

Buraların elden çıkması, Asur’lular için büyük bir kayıp­


tı. Çünkü İran’ın Bisütun güneyindeki ovaya kadar olan kuı.ey
batı bölgesi ile Zagros’lar elden çıkmış bulunuyordu. Halbuki
Mannae bölgesi sulak ve bitkili vadileriyle Asur ordularının
muhtaç oldukları atların yetiştiği, beslendiği bölgelerdi. Daha
doğuda Matapim toprakları içinde, sonraları Khoara denilen
bölge de at, kısrak ve deve sürülerinin otlağını teşkil ediyordu.
Asur’lular Kimmer’lerle Iskitlere karşı koymak için muh­
taç oldukları atları elde etmek üzere BibKari’den MMedya’ya
doğru birbiri arkasından akınlar yapmak suretiyle ilerletmeğe baş­
ladılar. 175- Bu akınların neticeleri hakkında kesin bilgi olmamakla
beraber, bu hareketler esnasında önce Nisai ve ova­
larının istilâ edilmiş olduğunu tahmin edebiliriz. Pervasız Asur'
lular, binek hayvanları bulmak üzere muttasıl ilerlemiş, t^epeleri
karlarla örtülü Demavend ve tuzlu göl ile çevrili efsanevi ^mara
(A rri) ya kadar gitmişler, buralardaki başbuğlan esir, bulduk-
la n at, deve sürülerini iğtinam etmişlerdirm.
O zamana kadar Asur kırallarından hiç biri İran platosunda
bu kadar içerilere sokulamamıştı. Asur metinlerinde, Asur-ah-
iddin'in büyük seferi üzerine üç Mata başbuğunun Ninova'ya
gelerek vasallığı kabul ve tekrar şehirlerinin başına geçiril­
melerini niyaz ettikleri haber verilmektedir. Ayni ^ ^ ^ rd a n
bu başbuğlardan birinin Partakka prensi Uppis m, diğerinin
Partukka prensi Zanasama, üçüncüsünün da Uraha Zabama
prensi Pamateia olduğunu öğreniyoruz. Bunların Asurlu'lar
tarafından eski şehirlerinin başbuğluklarına geçirilip geçirih
medikleri anlaşılamamaktadır 178^ Herzfeld bu şehirlerin Partiya
ve Hirkanya’da olduklarını iddia etmektedir. Buna göre Asur
akıncılarının İran içinde pek çok ilerlemiş olmaları icabedar *711
M. Ö. 673 tarihlerinde Asar-ah^lddin'in (Asarbaddon) İran
içerilerine doğru bu kadar ileri sokulabilmiş olması bu zaman­
larda Medye bölgesinde Herodotos’un tasvir ettiği kadar kuv­
vetli bir hükümet bulunması ihtimalini kaldırmaktadır.15

115 Koudtzoo. Gebete, No. 30.


178 R. C. Tbompsoo, Tbe Prisme of Esarbaddoo aod Aıburbaaibal* 21.
177 Herzfeld, Arcbaologiscbe Mitteilungen aus İrao, 1934, 16 H 28.
171 R. C. Tbompsoo, Tbe Prisme of Esarbaddoo aod Aıburbaoibal. 21.
178 Herzfeld, Arcbiiologiscbe Mitteiluogeo aus lrao, V1L l^M, 28.
110 Iran tarIhI

F ra o rt ve a A s u r m etin lerin in s a ç a b ild iğ i ışık a ltın d a M ed--


K h q a tr l t a y a ’ d a tan ıd ığ ım ız d e v le t, F r a o r t ile b a şla m a k -
(6 5 3 -5 7 5 ) ta d ır ]ııo. H e r o d o to s , b u n u D e io k e s ’ in oğlu ola­
rak ta s v i r e d e r. F r a o r t ’un h ü k ü m d a rlığ a 6 7 5
ta rih in e d o ğ ru b a şla m ış o ld u ğ u n a şü p h e e tm e ğ e m a h a l yo k tu r.
Bu z a m a n d a n yüzelli yıl k a d a r s o n r a A h a m a n iş ’le rd e n B üyük
D ariu s, ça rp ıştığ ı p re n s le rd e n F r a o r t a d ın d a birinin K e y a k s a r
n eslin d en g eld iğin i v e hakiki ad ın ın K h ş a tr ita o ld u ğun u s ö y
lem iş o lm a sın a g ö r e , H e r o d o to s ’un F r a o r t d e d iğ i p re n sin s a lta n a t
adın ın K h şa trita o lm a s ı g e re k m e k te d ir *t11.
E sasen A s a r -a h -ld d in (A s a r h a d d o n ’)un so n s e n e le rin e ait
ta b le tle rd e bu p ren sin adı a s u rla ş tırıla ra k K a ş ta r iti şek lin e
sok u lm u ştu r 1ffi.
A su r k a y n a k la rın d a n ö ğ re n d iğ im iz e g ö re F ra o rt ön ce
K a r k a ş ş i şeh ri b aşb u ğ u idi. Bu şeh ir ad ın ın K a s ’ların Z a g ro s ’-
tak i esk i m erk ezlerin in a d ın a u y m asın a g ö r e , F r a o r t ’un b a ş b u ğ
o ld u ğ u şeh rin K a s ’ların bu esk i m e rk e z le ri o lm ası ih tim ald en
u z a k d e ğ ild ir. E s a s e n H e r o d o t o s ’un H a g m a ta n a şe h rin in k u ru lu şu
h ak k ın d ak i h ik â y e si b a ş k a k a y n a k la rla te y it e d ilm e d iğ in e g ö r e ,
henüz k esin leşm iş d eğ ild ir.
H e r o d o to s ’un F r a o r t ’u P e r s ’leri ilk d e fa M ed h âk im iy eti a l­
tın a alan k ıral o la ra k g ö s te rm e s i, b elk i ta rih i b ir g e r ç e ğ i ifa d e
e tm ek ted ir. Ç ü n k ü A s u r k a y n a k la rın d a n K h ş a tr ita ’nın A s u r ’lula-
ra m u n tazam an v e r g i v e rm e k su re tiy le iyi m ü n a s e b e tle r id a m e
e d e re k k u z e y -b a tı İra n ’d a k i A s u rlu k a b ile le ri y a v a ş y a v a ş h ük ­
m ü altın d a to p la d ık ta n so n ra , k ana su sam ış A s u rb a n ip a l’in
(6 6 8 -6 2 6 ) E lâ m ’la rla u ğ ra ş m a s ın d a n fa y d a la n a ra k , M. ö . 6 7 0
tarih in e d o ğ ru P a rsu m a ş b a şb u ğ u A h a m a n iş p re n s i T a is p e s 'i
hükm ü altın a alm ış o ld u ğ u n u b iliy o ru z . B u z a m a n la rd a T a is p e s
A n ş a n k ıra lı u n v an ın ı ta ş ıy o r d u . F a k a t , K h ş a tr ita ’nın p lâ to n u n
k esin h âkim i olm ak için, b a ş k a y e rle ri d e hükm ü a ltın a a lm ası
lâzım d ı. B u to p ra k la r ın b a ş ın d a M an n ae m em lek eti g e liy o r d u .
B u ra la rı b ir m ü d d e t ö n c e İskit d a lg a la r ın ın istilâsın a u ğ ra m ış

lıo Çivi yazılı belgelerde Fravart teklinde yazılan bu ad, Yunan


kaynaklarında Fraortea, İran dilinde iae Ferhad olmuştur.
111 inscription de Dariua İı Biautun, )l, 14.
182 George G. Cameron, Hiatoire de l’iran antique, 194.
MED İMPARATORLUĞU 111

ise de, prensleri Aşeri nihayet Iskitlerle anlaşmış, 660 tarihleri­


ne doğru kuvvetlenerek Asurbanipal'i izaç etmeğe başlamıştı.
Asurbanipal'in çalâk akıncıları cüretkâr Aşeri'yi payitahtı
olan Izertu'dan kaçmak zorunda bıkakmışlardı, Atrana'ye çeki­
len Aşeri başta Şarru-lgbi olmak üzere birçok şehri Asur'lula^
ra bırakmak zorunda kalmıştı.
Mannae memleketinin istilâ edilen bölgelerindeki halk Asur
garnizoniyle birleştiler. Buralarda bir Asur sancağı kuruldu.
Talihsiz Aşeri de kaçmasını hoş görmeyen tebaası tarafından öl­
dürüldü. Asur'lulara taraftar olan oğlu Ualli de yerine oturdu
Asurbanipal'in Aşeri'yi yakalamak üzere Mata'lara ait top­
raklara girdiği anlaşılmaktadır lM. Bu sırada çiğnenilen yerler
yağma edilmiş, bir şehrin başbuğu olan Birişatri He iki oğlu
yakalanarak Ninova'ya götürülmüş, bu suretle Mata'lara da
Asur satveti gösterilmistir.
Bu zamandan itibaren Asur'luların hükmü altına girmiş
olan Mannae memleketi halkı, Mata'lara karşı Asur'lularla bir­
likte cephe almış Khşatrita'nın bu memlekete girmesi yasak
edilmiştir.
Bu durumu memleketi için tehlikeli gören Khşatrita, He^
rodotos’un ifadesine göre, Asur’lulara karşı bir savaş açmış, ba^
tıya doğru yürümüştür. Herodotos’un bu rivayeti bir hakikat ise,
Mata'lar prensindeki cüretin askeri kudretinin çok üstünde
olduğunu kabul etmek icabeder. Asur tabletlerinde Khşatrita'
nın, kendisi için felâketle neticelenmesi muhakak olan böyle
bir hatada bulunduğunu gösteren hiç bir kayıt olmamakla be^
raber, Herodotos’un rivayeti de inanılmayacak bir şey değildir.
Tarih babasının anlattığına göre, Asurbanipal üzerine yürüyen
Fraort (Khşatrita) un ordusu perişan olmuş, kendisi savaş ala^
nı olan Rago’da ölüler arasında bulunmuştur
Herodotos’un 653 de gösterdiği ölümü ihtimal ki bir Aııur '
sınır kerıtine hücum sırasında olmuş, adamları cesedini ihti^

1*1 Piepkorn, Ashurbanipal, ], 50-55.


la* Bu ihtimal, son zamanlarda Piepkorn tarafından neşredilen B ı r
lindirinde Ashurbanipal (I, 561 bu olaya ait cümledeki Mat-a-a'nın Mata
olacağı mütaleasına dayanmaktadır.
115 Tevrat’ta adı geçen Arfakıad'ın Fraort olduğunu iddia edenler
vardır.
112 İRAN TARİHİ

mamla, onun çok iyi tanıdığı dağlarda, hâlâ görülmekte olan


kaya mezarlardan birine gömmüşlerdir. 186

Khşatrita'nın oğlu Uvakhşatra (Keyaksar),


M e d y a 'd a İ s k i t
h a k im iy e ti Medya tahtının varisi idi. Eğer olaylar tabii
(6 5 3 ^ 6 2 5 ) olarak ceryan etmiş olsaydı, babasının ölü­
münü müteakip kendisi tahta oturacaktı. Fa­
kat, İran’a dolmuş olan İskit'ler, hertarafı yakıp yıkmağa,
gördükleri her şeyi yağma etmeğe başladıklarından Keyak-
sar’iıı duruma hâkim olmasına meydan bırakmadılar.
İskit’ler, kafkas’ları Derbend geçidinden aşarak Azerbay­
can’a inmişlerdi. Matalar kıralı onları Urmiye gölünün kuzeyin­
de karşılamış, fakat mağlup olmuş, galiplerin şartlarını kabul
zorunda kalmıştı. Yunan kaynaklarının İskit'lerin İran'da yap­
tıkları tahriblere ait rivayetleri doğru olmak icabettiği gibi,
onların İran ve ön asya’da 28 yıl sürdüğü söylenen hakimiyet­
lerinin de ( 653-625 ) tarihi bir hakikat olması gerekiyor. Her
halde İsrail oğulları peygamberlerinden Eremiya'nın dediği
gibi (23, VI) Akdenize kadar uzayan bu istilâ dalgasını tutmak
üzere ancak surlar kalmıştı. Bazı tarihçiler İskitlerin Protath-
yes’in oğlu Madiyes komutası altında Azerbaycan'a inişlerini,
Medya’da beliren ve imparatorlukları için tehlikeli görülen
kuvveti ezdirmek isteyen Asur'luların davet ve teşvikine atfe­
derler. İskitlerin önasya'ya girişleri ister Asurluların davetiyle,
ister Mesagetlerin arkadan vukubulan tazyikleriyle olsun, netice
Yakın Şark için bir felâket olmuş, Asur imparatorluğunu zayıf­
latarak kesin yıkılışını hazırlamıştır.
Çünkü Keyaksar'ı mağlup ederek Medya’yı yakıp yıkan
İskit'ler, sonradan Asur imparatorluğuna girerek Elcezire, Su-186

186 İran’dan Babilonya'ya giden büyük yolnn kenarında kayalara


-oyolmoş olan bu mezarlardan biri hali meveottor. Bu kaya mezar Üzerine
vaktiyle Lolobi kıralı Anobanini’nin kazdırmış oldoto kabartma tasviri de
mahfuz kalmıştır. Bisüton eivarında veya Şebrizor'on kuzey bnlıresinde
ve daha yukarıda Urmiye ırnlü pneyinde bu ıribi bir çok mezarlar bolon-
moştor (Herzfeld, Am Tor von Asien, ]9'l0, 6-16). Bopn bu mezarlar­
dan hangisinin Fraort’a (Klııatrita) ait olduğunu tayin mümkün delildir.
Fakat, mezarlardan hepsinin Abamaniş'lerden evvelki çatlardan kaldıtı
kesin oldotona ırnre, bunların Mata şeflerine ait mezarlar olması ieabet^
m'!:ktedir.
MED İMPARATORLUĞU 113

riye, Fenike ve Filistin bölgelerini baştan başa yağma etmiş­


lerdir.
Fakat, sürekli cenkler, değişik iklimler git gide lskit'leri
yıpratmış ve azaltmış olduğundan sabırlı Keyaksar'ın bunları
vurmak için beklediği zaman nihayet gelmiştir.
Herodotos'un rivayetine göre Keyaksar sonraları dost oldu­
ğu İskit kıralı Madiyes ile belli başlı komutanlarını bir ziyafete
davet ederek sarhoş ettikten sonra hepsini öldürtmüş, sonra
da başsız kalan Jskitler üzerine atılmıştır. İskitler ümitsiz bir
mukavemetten sonra perişan olarak Medya'dan çekilmişlerdir *87.
Uvakhşatra'nın, yani Keyaksar'ın bu korkunç olaydan
sonra M. ö. 625 tarihinde Med platosunda nizamı nihayet kura-
bik:li. Keyaksar'ın bu parlak neticeyi ne suretle temin etmiş
olduğunu bilmiyoruz. Herodotos bunu İskit şeflerini sarhoş et-

187 İskit’lerin idari teşkilâtlarım bilmiyo^uk da «lâhlan, at takımlan


hakkındaki bilgimiz o'dukça geniştir. Çünkü İm tle r ve Kimmer'ler devri
hemen hemen Luristan bronzlarının yayılışı zamanına tesadüf etmektedir.
Bu bronz eşya ve silâhlar bolca bulunmuştur.
Tarih devri başındanberi, Babilonya'da yapılmış olan eşya ve ııilâb-
lar, Zagroıı dağlanna, İran içerilerine kadar yayılmış olduklanndan bura­
larda bunların Önekleri başarı ile yapılabiliyordu. Zagros'larda Akad'lara
ait üzerinde Şarkalişarri’nin adı bulunan bir kase ile, Avan pren« Puzur
Inşuşinak efsanesini belirten bir mızrak temrini bulunmuştur.
Babilonya'da kurulan üçüncü Ur sülâleıiyle irin ve Larsa sülaleleri
zamanlannda İran'ın batısındaki dağlık bölgelere Sinear’dan bir çok kıy­
metli eşya gelmiş olduğunu buluntulardan Öğreniyoruz. Bu eşya ve «lâh-
lar, Medya'da bir sanat geleneğini yaratmış, bronz sanatının gelişmelini
hazırlamıştır. Bu sanat Zagroıı bölgesinde K aı'lar devri boyunea keııil-
melcsizin sürmüştür.
Bu çağlarda İran’ın dağlık bölgelerinde eğer ve gem takımları
ile gün, mızrak ve kamaların büyük bir sanat ve maharetle imâl olundukla­
rını biliyoruz. Bu sanatkârlar, motiflerini, tekniklerini eski Elâm ve Babi-
lonya kültlerine ve yeni Aııur modasına medyun bulunuyorlardı. Kalkan­
larla Hazer doğusundan İnen akıncılar da oralann Öuemli lıaaat eserlerini
ııetinniş, bunlan Zagroıı halkına tanıtmışlardır. Elde edilen eşyalar, Lm
riııtan'da Bronz sanatının M. ö. 1000 tarihlerinde büyük bir gelişme gös­
terdiğini belirtiyor. İran'ın kuzey ve batı bölgelerinde bulunan eşyalardan
bu e m tekniğin sonralan Ahamaniş'ler devrinde de uzuu müddet muha^
laza edilmiş olduğunu anlatmaktadır. Şimdiye kadar elde edilen Örnekler
bronz sanatkârlannın İran’da en iyi eserlerini, Kimmer • lııkit istilâsı ça­
ğında vermiş olduklarını göstermektedir (Andrö Codard, Leıı Bronzes
du Luristan, A rt Asiatim, XVU).
I r a n T arihi 8
114 İRAN TARİHİ

mekle izah eder m. Her halde Keyaksar'ın iktidar mevkiinde


serbest kalabilmek için pek çok didinmiş olduğu şüphesizdir.
Sonraki başarılar ve vazifeleri hakkında mevcut bilginin de
çok noksan olduğunu söylemek icabeder. Kesin olarak bildi­
ğimiz, geçirdiği acı tecrübelerin, kendisine duruma hâkim ol­
mak, tasavvurlarını gerçekleştirmek için kuvvetli ve disiplinli
bir orduya lüzum olduğunu öğretmiş olmasıdır. Herodotos onu
savaşçı, Mata’lann hakiki teşkilâtçısı olarak tasvir eder. Öyle
anlaşılıyor ki İskit’lerin muvaffakiyetlerini temin eden ok atı­
cılığını, Mata’lara öğretmiş, Asur'luların askerlik usullerinden de
geniş nisbette faydalanmağı bilmişti.
Babasının hayatına mal olan yenilginin, l.skitlerin memle­
ketini talân etmesine yol açan inzibatsızlık, ona başlı başlarına
hareket eden beylerin toplayacakları kuvvetlerle muntazam
orduları yenmenin imkânsızlığını öğretmişti. Asur ordusuna
benzer bir ordu kurmağa karar verdi. Mızrakdarlar ve okçu­
lardan mürekkeb piyade, diğeri süvari olmak üzere iki gruptan
mürekkeb müteharrik bir ordu vücude getirdi tw. Yaya asker­
ler, ok, yay, kılıç ve mezraklarla mücehhez bulunuyorlardı.
Mata’lar ötedenberi at yetiştirmekle meşgul olduklarından sü­
vari kıtalar, düşmanlarınkinden fazla ve onlardan üstündü.
Çocukluklarından itibaren ata binmeğe alışkın olan süvarileri,
aynı zamanda her istikamete koşarken ok atabiliyorlardı.
Keyaksar, ordusunu kurduktan sonra önce platoya hâkim
olmağa teşebbüs etti. O zamanlar kırallar kıralı (Şehinşah) un­
vanını taşıyan Anşan hükümdarı Ariaramna (640-615) üzerine
yürüdü. Parsumaş ve Anşan bölgelerini hükmü altına aldı. Bu
mağrur Pers kıratının, üzerindeki yazıtta atalariyle o kadar
öğündüğü meşhur gümüş tablet iğtinam edilerek Hagmatana’ya
götürüldü. Ariaramna'nın oğlu Arşama ve torunu Vi.ştasp (His-
tasp) ın egemenlik ifade eden kıral unvanını almaları yasak
edildi. Bu ilk hamlede Keyaksar’ın Urmiye gölünün güneyine
ve batısına tesadüf eden toprakların büyük bir kısmını da
zaptettiği sanılıyor.
1 H Herodote, (, 106.
189 Herodote, (, 103 ve 1> 73.
MED İMPARATORLUĞU 115

ihtimal ki daha bu zamanlarda Asur'luların Urmiye gölü


batısındaki eski Parsua eyâletleri tamamiyle Keyaksar'ın hük
mü alıtna girmiş bulunuyordu. Mannae’lerin bir kısmı Asur kı^
ralı Sin^şaMşkun (621^612) un yanına kaçmakla beraber, geri
kalan çoğunluk ta Keyaksar'ın hâkimiyetini kabul etmişlerdi.
Keyaksar, eski Lulubi memleketindeki Harhar bölgesini zap­
tettikten sonra (615 tarihine doğru), artık doğrudan doğruya
Asur’lular üzerine hücum için yol açılmış bulunuyordu.
Asur imparatorluğu için bu aralık Babilonya’da da bir
tehlike belirmeğe başlamıştı. Burada Deniz memleketi valiliğine
atanmış olan Nabopolassar, seleflerinden BeMbni gibi yavaş
yavaş Ninova’yı tanımamağa, istiklâle doğru yürümeğe koyuN
muş, deniz me:nleketi kıralı unvanını almıştı. Hatta bu sıfatla
Uruk ile Sus arasındaki tapınaklarda yapılacak kültlere ait
fermanlar çıkarmış, bunlarda kendisini BeMbni’nin varisi gibi
göstermiştir 19°. 616 tarihine doğru, bütün Babilonya kendisine
tabi bulunuvordu. Bu kadar kuvvet kazandıktan sonra Asur
ülkesine hücum etti 191.
Bu esnada Asur imparatorluğu tahtında oturan Sin^şar-
Işk un, asırlardanberi Asur zulmü altında inleyen kavimlerin
kurtuluş hamlelerini önleyebilecek bir azim ve kudreti haiz
bulunmuyordu. Bununla beraber, Mannae mültecilerile Babil
prensini Kablinu’da karşılamak cesaretini gösterdi. Bu sırada
imdadına gelen Mısır ordusunun da yardımiyle, Nabopolassar’ı
geri çekilmek zorunda bıraktı. Fakat Babil kıralı ertesi yıl
(615) tekrar ilerliyerek Dicle hattını yarmağa teşebbüs etti.
Arrapha (Kerkük) bölgesindeki Madanu şehrini zabtetti. Aynı
yıl haziranında Asur şehri üzerine yürüdü. Fakat, Asur’luların
yardımına gelmiş olan Mısır kuvvetleri bu defa da kendisini
geri çekilmeğe mecbur etti. Bu sırada idi ki Nabopolassar'ın
müttefiki olduğu tahmin edilemeyen Keyaksar sahnede görüldü.
Mata’lar kıralı, 615 yılı Kasım ayında Arrapha (Kerkük)
bölgesine girdi. Burada bir şehri aldı. Ertesi yılın ağustos
ayında Dicle istikametinde ilerliyerek Asur ülkesinin kuzey
taraflarını zabtettikten sonra, Ninova’yı muhasara altına aldı.*
*90 Tbureau • Danırin, R nu e d’asıyrioloırie et d'arcbeoloırie orientale,
XI, 1914. 141,
191 Olmrtead, History of A ııy riı, 634-38.
116 IRAN TARİHİ

Fakat, başkentin kuvvetli surlarını aşamadığından Tarbisu'yu


almakla iktifa etti. Sonra Dicle'yi takiben Asur şehri önlerine
indi. Şiddetli ve ani bir baskınla, Babil kıratının alamamış
olduğu bu şehri zabtetmeğe muvaffak oldu.
Asur imparatorluğunun, Medya'lı rakip bir kıralın eline
geçmesi ihtimalinden telaşa düşen Nabopolassar, Asur şehrinin
sukutundan bir az sonra bu şehir önlerine geldi. Can çekişen
Asur imparatorluğunun eski başkenti önünde karşılaşan iki or­
du için anlaşmak veya çarpışmak gibi iki yol vardı. Onlar
birinci yolu tercih ederek anlaştılar. Aralarında bir dostluk
ve birleşme andlaşması yaptılar *112. Bu andlaşmayı kuvvetlen-
di^ick üzere Mata’lar kıratının oğlu Astiyag’ın kızı Amytis1M
Babil kıratının oğlu Nabokhodonosor ile evlendirildi 1(11. Bu ta­
rihten itibaren iki ordunun beraberce hareketine karar veril­
di. Bu ittifak yapıldığı sırada, bir zamanlar Yakın Şarkı tit­
reten Asur imparatorlarının varisi olan Sin-şar-lşkun, akıbetini
bekleyen mütevekkil bir seyirci durumunda kalmıştı.
613 yılında Keyaksar ordusu başka bir yerde meşguldü.
ihtimal ki Medya kırab, bu yılı Asur imparatorluğu kuzeyin­
deki dağlarda kalan göçebe İskit'leri hükmü altına abnakla
geçirmışti. 612 yılına doğru, Keyaksar ile Nabopolassar bir
zamanlar, yalnız adı bütün önasya’yı titreten Ninova'yı muha­
sara ettiler. Ctesias’ın rivayetine göre haziran ile ağustos ara­
sında vukubulan üç savaşta Asurlular mağlup olarak Ninova
surları içine çekildiler 195. Ağustos ayında müttefik ordularının
müşterek hücümları kesin neticeyi verdi. Ninova yağma edil­
dikten sonra yakılıp yıkıldı

LocV:enbill, D. D. Ancient Reeords of Assyria and Babylonia O,


117.
193 Babasının ölümünden sonra Babil kıralı olan Nabokhodnnosor, Ba­
bil civarındaki m qhnr Alma bahçeyi Medya’nın bahçelerine haaret çeken
Amytis'i memnun etmek içiu yaptırmııtı, Rivayete ıröre Medya’nın çirin
,re serin bahçelerinde büyüyen Amytis, Babilonya’nın ağaçsız çöllerine
alıpm ıyarak heran vatanını özlediğinden Nabokhodouosor, zevcesinin Med­
ya’nın d a t ve ormanlarını, b a t ve batçelerini özlemesine meydan bırak­
mamak için dünyanın yedi acaibinden biri olan bn asma batçeleri yap­
tırmışta
193 Berose. fraır 43 (P . Schuabel, Berassos, Berlin. 1923, 270.
193 Diodore, O. 25.
MED İMPARATORLUĞU 117

Keyaksar aynı senenin eylül ayına doğru, hissesine düşen


ganimetlerle Medya’ya döndü. Fakat Medya kıralı ile Babil
kiralının birlikte başarmağı taahhüt etmiş oldukları iş henüz
bitmemişti. Asur kırallık hanedanından Asuruballit, Asur ordu­
larının enkazile kuzey Mezopotamya'daki Harran merkez olmak
üzere, yeni bir Asur kırallığı kurmuştu. 610 yılı başında Nabo-
polassar, son Asur mukavemetini de kırmak için Medya kıra^
lını yardımına çağırdı. Aynı senenin Kasım ayında Keyaksar
büyük bir kuvvetle Mezopotamya'ya indi. Müttefikler Harran
üzerine yürüdüler. Uzun süren mücadelelerden sonra şehir
zabtolundu. Son Asur kuvvetleri de, son Asur prensile bera­
ber, ebediyen tarihe gömülmüştü ıea
Bu zaferleri belirten Babil belgeleri olduğundan bu za^
mandan sonra Medya tarihi birdenbire bir daha karanlıklara
gömülmekte, bizi faraziyeler yürütmek zorunda bırakmaktadır.
ihtimal ki Asur imparatorluğunun Medya ile Babil hükümetleri
arasında filen paylaşılması, bu zaferden sonra olmuş, Keyaksar
hissesine düşen toprakları istilâ için Kızılırmak boylarına kadar
gitmiştir. Bu suretle Medya’lıların batı sınırları, bu sırada Ana^
dolu’nun en kudretli hükümeti olan Lidya kırallığı ülkesine
kadar uzanmış oluyordu.
Bu sırada Keyaksar kıralığının sınırları doğuda bugünkü
Tahran'ın güneyinde Rhages’i, güneyde İsfahan'ı, kuzey batıda
Adropaten (Sovyet Azerbaycan’ı) bölgesini içine alıyordu. Bu
zamanlarda Parsa memleketi de Keyaksar kırallığı sınırları
içine girmiş bulunuyordu. Med kıralı, Parsa ve Parsumaş mem­
leketlerinin başında bulunan Kambujiyas'ı (Kambyses) (600-559)
tâbi prens olarak yerinde bırakmıştı. Yalnız Alburz dağlariyle
Hazer denizi arasında yaşayan halk, istiklâllerini muhafaza
ediyorlardı ıw.
Ctesias, Keyaksar (Astibara) zamanında Part'ların Med'-
lere isyan ettiklerini haber vermektedir. Bir çok savaştan
sonra, Partlar nihayet Keyaksar’ın vassallığını kabul etmiş,

Cooteoau, Cootratı et lettereı Muıee du Louvre, Teıtes cunei-


formeı, IX, 99 ve Laogdoo, Die neubabylonıichen Königıioıchrifteo. teııteı
•Nabonldeı» .
187 Strabooi Geogr. X|. 133.
ııs Iran TARİHİ

aralarında bir ittifak andlaşması yapılmıştı 1M, Bu rivayet, ihti­


mal harici görülemez. Her halde Part'ların o zamanlarda Ke^
yaksar'a olan tâbiliklerinin, çok sonraki çatlarda dış eyaletlerin
Arsakid'lere (Eşkânilere) olan tâbilikleri mahiyetinde olacatı
tahmin edilebilir 10

Medya. Lldya Keyaksar'ın kuzey-batıdaki fetihleri daha ge-


■avaş. nişti. Haldia kırallıtı arazisinden olan ve s o n
raları buralara gelen Ermenilerle meskun bulu*
nan topraklar da Medya kırallıtı içine girmişti. Herodot da,
Ahamaniş imparatorlutunun teşekkülünden önce Kızılırmak
(Halys) a kadar uzayan arazinin Med kırallıtına ait oldutunu
kaydetmektedir.
Halbuki bu zamanlarda Lidya'ya hâkim olan Sadyattes'in
otlu Allyattes, kendisini küçük Asya’nın tek hâkimi tanıyordu.
Bu sebepten Kızılırmak'a kadar sokulan Medya kıraliyle ara­
sında kanlı bir savaş başlamaması imkânsızdı ve böyle oldu.
M. ö. 590 tarihlerine dotru Keyaksar büyük bir ordu ile
Kızılırmak boylarında göründü. Burada Medya'lılarla Lidyalı’-
lar arasında kanlı bir savaş başladı. Beş yıl süren harp esna^
sında iki taraftan hiç biri kesin bir başarı elde edemedi. Al^
tıncı yıl da savaş sırasında birdenbire gündüzün gece olması,
her iki taraf askerlerini dehşet içinde bırakmıştı. Güneşin tam
tutuluşunu, tanrıların harbin devamına karşı hoşnutsuzlukla^
rına bir işaret sayan savaşçılar, derhal harbi durdurdular 201*
Medya ile Lidya arasında kesin sınırı kararlaştırmak ve
sulh yapmak üzere iki taraf Babilli Nabıı-naid ile Kilikyalı
Siyennessis’i hakem seçtiler. Birincisinin Allyattes’i, ikincisi­
nin de Keyaksar’ı temsil ettiti sanılan hakemler, Kızıiır-
mak sınır olmak üzere bir andlaşma kararlaştırdılar. Andlaş-
manın devamını emniyet altına almak için Allyettes'in kızı

Ctesias, (M ü lle r tabı). 32.


1M Herzfeld, Arcbii.ologiscbe Mitteiluogeo aua İran, V II, 1934, 29.
200 Herodote, I, 72.
301 G üne,io tam tutuluşu (K ü su fu külli) b ad iıe ıi 585 se ae ıi m ayı­
sım a 25 İDe tesadüf ettiQ'iodeo, bu m üsalebaoıo zamaoı kesio ola ra k tesbit
edilebil miştir, K ü sû fu o tarihi b a k k ıo d a ,(P ra şe k, Geıcbicbte, I, 164) de esaslı
iocelemtler vardır.
MED İMPARATORLUĞU 119

Aryenis ile Keyaksar'ın oğlu Astiyag evlendirildi. Keyaksar


ile Allyattes de kan yalaşarak kardeşlik andı içtiler. Fakat,
aynı yıl içinde Keyaksar öldü. Yerine oğlu Astiyag (Iştumegu)
geçti (585).

Z a f e r l e r i n M a - H a g m a ta n a ' n»n N in o v a y e rin e g e ç m e s i, M a ta '-


t a l a r f l ı ı o i n - la rın a h lâ k la rı, â d etler^ y a ş a y ış la rı, h a tta dint
d e k i te e lrl telâk k ileri ü z e rin d e önem li d e ğ işm e le re y o l a ç -
h . N in o v a 'd a n iğtinam o lu n a n şe y le r, H ag m a^
ta n a 'n ın im ar v e tezy in in e s a r f olundu. Y e d i k atlı su r ile çev ^
rilen b u şe h ird e A s u r ta rz ın d a s a r a y l a r kuruldu.
B ü y ü k z a fe rle r M e d y a 'h la ra p e k ç o k k a z a n ç tem in e tm işti.
K e y a k s a r 'ın y a p tır d ığ ı s a ra y ın d ış sü tu n la rın a gü m ü ş, iç s ü ­
tu n la r ın a d e a ltın le v h a la r k ap lan m ış o ld u ğ u r iv a y e t e d ilir.
N in o v a 'n ın a lın m a sın d a n :;o n r a M e d y a 'd a , A s u r k â h in le -
le r in e benzeyen b ir M u ğ 'la r zü m resi teşek k ü l e tm işti. H a t t a
A s u r d in in d e n , M e d y a 'h la r a r a s ı n a b a z ı m e r a s im b ile g irm iş ti.
N i n o v a 'd a o ld u ğ u g ib i H a g m a ta n a 'd a d a ta n rıla ra k u rb a n k e s ­
m ek, uzun ve beyaz e lb is e li M u ğ 'la ra m ah su s b ir im tiy a z
o lm u ş tu . K e y a k s a r 'ın a s ır la r c a ö n a s y a ’yı titre te n A s u r im p a ­
ra to rlu ğ u n u y ık m ası, ta rih te k en d isin e u n u tu lm az b ir ün k a -
.z an d ırm ıştır. B u d a y e rs iz d eğ ild i. Ç ü n k ü K e y a k s a r'ın İsk it'le ri
k o v m a k , A s u r im p a ra to rlu ğ u n u y ık m ak g ib i b ü y ü k ro lle ri ö n
a s y a ta rih in e y en i b ir d e v ir a ç m ıştır.
H er h ald e k ud retli b ir a s k e r , te d b irli b ir id a re a d a m ı,
y ılm a z b ir k u ru cu o la n K e y a k s a r, L i d y a ile k e s in b ir a n la ş m a
y a p m a k la a s k e rlik k a d a r s iy a s e tte d e m a h a re tli o ld u ğ u n u gös­
te r m iş tir .

A a t iy a g (5 8 5 - M . Ö . a ltın cı yüzyılın ilk y a rıs ı, ö n a s y a t a r i-


5 5 0 ) v e Ma i a hinin b ü y ü k o la y la rın a s a h n e o lm u ştu r. Bu
k u a lü ğ ın ın z a m a n d a v u k u b u lan o la y la r ın , s o n ra k i ç a ğ la r ı
y ık d m a e ı h azırla m a k b ak ım ın d an d a ö n e m le ri ç o k b ü ­
y ü k tü r.
A s t iy a g M ed y a tah tın a o tu rd u ğ u s ır a d a Babil tah tını
o n d o k u z y ıld an b eri işg a l eden a srın e n k u d re tli sim a sı N a -
b o k h o d o n o s o r (6 0 4 - 5 6 2 ) b a tı S u riy e v e F ilis tin 'd e k i k a z a n ç la ­
rın d a n b a ş k a , g ü n e y d e D en iz m em lek etin e, d o ğ u d a is e İra n 'ın
120 İRAN TARİHİ

Sus (Elam) bölgesine hakim bulunuyordu 200. Nabokhodonosor"


un hayatı müddetince Medya kıralhğı ile Babil kırallığı arasın­
daki dostluk ve ahenk samimi olarak devam etmişti.
Fakat, ölümünden sonra Babil’de iç durumun sarsılması.
neticesinde baş gösteren kargaşalıklar, Astiyag'a beklediği bir
fırsatı vermişti. Fakat büyük başarılara çok elverişli bir durum
içinde büyük ve düşmansız bir devletin başına geçmiş olan
Astiyag, babasının başarıcıhk ve yılmazlık temsil eden tacını
taşımak liyakatinden mahrumdu. Bu sebepten siyasi fırsatlar­
dan geniş nisbette ve zamanında faydalanacak bir hükümdar
değildi.
Babil’de Nabokhodonosor'un yerine geçen oğlu Amel -
Marduk (562-560) ise babasının siyasetini bırakarak papazların
nüfuzu altına girmiş, bu yüzden memleketinde haricin thtirası-
nı kamçılıyacak bir durum yaratmıştı. Neticede askerî zümre
kendisini tahttan atarak yerine Nergal-şar-usur’u geçirmişler,
dört yıl sonra da rahipler sınıfı kuvvetlenerek yerine Labaşi-
Marduk'u oturtmuşlardı. Fakat bu da 556 da askeri kuvvet
taraftarlarınca katledilmiş, sallanan tahta Nabu - Naid (Nabonid)
çıkarılmıştır z,a.
Son siyasi buhran Elam ve Sus’un ziyaı ile vehametini
artırmıştı. Fakat Babilonya’dan ayrılan Elam ve Sus’un gittik­
çe genişliyen Medya kırallığı tarafından yutulmuş olduğu sa­
nılıyordu. Bu sırada Babil’de Astiyag'ın yakında Babil’i de alacağı
şayiası dolaşıyor, herkesi korku içinde bırakıyordu. Hatta
İsrail peygamberi Hezekhiyal, Babil'deki Yahudiiere mukadde­
ratlarına razı olmağa ve yakında gelecek yeni efendileriyle iyi
geçinmeğe hazırlanmağı tavsiye ediyordu.
Altı yılda tahta dört hükümdar çıkmasını icabettiren iç
kargaşalıklar, papazlar zümresiyle askeri parti mücadeleleri,
Babilonya'yı hakikaten yıprandırmış, korkunç akıbeti belirt­
mişti. Fakat, gereken kudret ve enerjiden mahrum olan Asti­
yag durumdan faydalanmağı aklına bile getirmedi. Halbuki.20

202 Sustaki bazı âbidelerin inşasında üzerlerinde Nabokbodonosor


adı bulunan tuğlaların kullanılmış olması bu hususu teyit etmektedir.
Sus'ta bunlardan başka Üzerinde Nabokhodonosor'a ait bir yazıt bulunan
mermer bir vazo da bulunmuştur.
20S Olmstead, Hiıtory of Palestine and Syria, 1991, 530.
MED İMPARATORLUĞU 121

İran'ın güney batısındaki Anzan'da kendi kırallığiyle beraber


Babilonya'ya ve bütün önasya'ya hâkim olacak bir sülâle bu
durumdan istifade edecekti.
Herodotos'un rivayetine göre, sefih olduğu kadar da ves­
veseli bir adam olan Astiyag, kızından doğacak bir çocuğun
kendi devletine son vereceği yolunda yorumlanan bir rüya
üzerine, akibetinden endişe ederek kızı Mendane'yi, rakip ola­
bilecek bir Mata prensi yerine, Mata'ların aşağı gördükleri
Parsa'lar prensi Kambis I ile evlendirmiş, bu suretle kızını
Hagmatana'dan uzaklaştırmıştı.
Astiyag'ın fikrince Mata'ların çok aşağı gördükleri bir
Parsa prensinden doğacak çocuk, hiçbir zaman Medya tahtını.
iddia etmek cesaretini gösteremiyecek, gösterse de Mata'lar
onu hükümd<U" tanımıyacaklardı. Herodotos'un naklettiği efsane
doğru olsun olmasın mı tarih akışının belirttiğine göre İran'ın
Herodotoı, rüya bikayeıini şöyle anlatır : -Astiyag bir gün rüya
gördü. Kızı Mandana'dan çıkan bir lel, yalnız başkenti detil, bütün Asya-
yı kaplamıştı. Kızını bu rüyayı tahakkuk ettirecek Mata asilzadelerinden
biriyle evlendirmekten korkarak, nüfuzlu^ olmayao P e rı preoıi Kambiı ile
evlendirmeti daha emniyetli gördü. Çüokü Astiyag Pers’leri Matalardan
a fa tı görüyordu. Soora Astiyag ikioci bir rüya gördü. Bunda da kızının
vücudundan çıkan bir aıma biitün A ıya’yı kaplamıştı. Astiyag bu rüyadan
korktu. Hamile kızını yanına çatırdı, Çocuk dot^Dca onu ıon derece iti­
m ad ettiti vezir ve komutanı Harpag'a teılim ederek öldürmesini emretti.
Fakat Harpag bir gün babasının yerine geçecek olan Mandana’nın inti­
kamından korkarak çocutu öldürmedi. Onu kıralın çobanlarından Mitra-
dat’a teılim etti. Çocutu ıııız datlardan birioe bırakmasını emretti..
Çocutun orada ölecttini umuyordu. Fakat çabanın Spako adlı karısı, ölü
olarak doturdutu çocutunun yerine bu çocutu alıkoymak hususunda
kocaıını kandırdı, Harpag'a da kendi ölü çocuklarının cesedini, Mandana'-
niD çoeutu deye gösterdiler. Mandana'nın çocutu çobanın evinde büyüdü,
gelişti. Delikanlı oldu. Astiyag bu gencin bir kabramanlıtına şahit olarak.
takdir etti, sonra bunun torunu oldutunu anlayınca m..,mnun olduysa da
emrini yerine getirmeyen Harpag'a da içinden düşmaD oldu, Onu bir ter­
tiple vahşice cezalandırdı. Harpag'ın torununu ondan bahersiz öldürttü..
Etinden yemek yaptırttı. Sonra Harpag'ı davet ederek ona bu yemeti
yedirtti, Yemekten sonra çocutun elleri ayakları, başı bir sepet içinde
Harpag'a verildi. Faciayı anlayan Harpag, intikam duygusunu gizll-
yerek sükunetle mukabele etti. Mandana'nın Kuraş adındaki bu çocu­
tu bir kaç yıl babasının yanına gönderildi. BabasıDıD ölümü üzerine de
yerine geçtı. Harpag gizlice onunla mektuplaştı. Olup bitenleri anlattı,.
Dedesine karşı harp açtıtı takdirde kendiıine yardım etm ek vadinde bu-
122 Iran tarİHİ

güney-batısında, Anzan-Parsumaş prensliğinde bulunan Kam-


bis I, Babil kırallığının partiler mücadelesiyle yıkıldığını Medya
kıralı Astiyag'ın da kendisini eğlence ve sefahat âlemine at­
tığını görüyor, bu durumdan faydalanmak için münasip fırsat
bekliyor ve ona göre istikbale ümitle bakıyordu.
Parsa'lar prensi Kambis I, Parsumaş ve Anzan'da kuvvetli
bir otorite kurarak sükûnu temin etmiş, Keyaksar zamanında
Medya kıralhğını metbu tanımak dirayetini göstererek sülâle^
sinin varlığını kurtarmış, onun tensibile İran’ın bu bölgesindeki
Pers prensliğini yaşatmağa muvaffak olmuştu.
Astiyag’ın kızı Mendane ile evlenmesi, kendisinin Mata'lar
nazarında aşağı görülmekte olan sosyal durumunu yükseltmiş,
bu izdivaçtan İran tarihinin en büyük simalarından olan Kuraş
II doğ'muştu 205. Kuraş Il'nin babasının yerine geçtiğ'i 559 tari­
hinden biraz sonra Pasargad'da yaptırdğı anıtlar üzerine yaz­
dırdığı kabarlma kitabede kendisini "Büyük Ahamaniş kıralı,,
unvaniyle anmış olması, babası zamanında bu prensliğin Asti^
yag'a olan tâbilik bağını koparmış, kendisini müstakil bir kıral
ilân etmiş olduğunu göstermektedir :ııııı.
Kuraş Il'nin bu cesareti, Ninova'nın son zamanlardaki
sefihane hayatının Hagmatana sarayına girmiş olmasından al-

lundu. Mata’lar arasında ona taraftarlar topladı. Bu aurette Aatiyaır'ın ve


onunla beraber Mata’lar devletinin yıkılmaaını temin etti.
204 Herod..tos’un bu rivayetinin doğruluğu şüpheli görülmüş, bir çok
tartışmalara yol açmıştır. Fakat eski Yakın Şarkta ve İran’da hükümdar
kızlarının vasat prenalerle evlenmelerine ait bir çok örnekler bulundu­
ğuna göre, Astiyag’ın da kışı Mandana’yı, kendiaine tâbi bir prena olıın
Kambis ile evlendirmeai tabiî görülebilir. Cteaiaa, İran imparatorluğunu
kuran Kuraş Il’nin kanında Mata'lar kanı bulunmadığını belirtmek yolun­
daki temayülü de (Cteaiaa, Peraiea, eXe. 2. Müller tabı, 4S) bize D a r a t
umanında başlayan M ata'ları Peraleştirme gayretinin Ctesias devrinde
henüz bekle.ıilen neticeyi vermemiş olduğunu ve Para'ların Mata'ları
kendi ırklarından saymadıklarını belirtmeli bakımından çok önemlidir,
Bunun içindir ki Mata’lar, Ahamaniş'ler devrinde fıraat buldukça Pars’lara
karşı isyan çıkarmakta devam etmişlerdir. Cteaiaa'ın İran aarayına intisab
ettiği tarihte de (M, ö. 410) Medya’da Para’lara karşı yeni bir isyan
çıkmıştı.
305 Herodote, I, 107.
206 Herzfeld, Archiiologiscbe Mitteilungen aus İran. 1, 1929-30. 14.
MED İMPARATORLUĞU 123

dığını tahmin edebiliriz. Kendi kudretine ve atalanndan büyük


işler görmeğe namzed olduğuna inanan Kuraş il, ilk önce da­
ğınık Pers kabilelerini kuvvetli idaresi altında topladı. Onun
bu hareketi tabiatiyle kendisini bütün İran’ın tek büyük hü­
kümdarı sayan Astiyag'ın canını sıkmıştı.
Kuraş ll'nin Babil kıralı Nabu-naid'in ittifak teklifini ka­
bul etmesi ise soğukluğun büsbütün artmasına sebep olmuştu.
Kendisini Astiyag'ın tehdidi karşısında sayan Nabu • naid, bu
ittifakı Med'lere karşı bir korunma vasıtası saymıştı. Çünkü
Harran'a hâkim olan Astiyag, istediği zaman Babil ile Suriye
arasındaki muvasalayı keser, Babil'i tehlikeli bir durumda
bırakabilirdi.
Bu ittifaktan sonra Babil kıralı, Mısır sınırındaki Gaze'den
Basra körfezindeki deniz memleketine kadar uzayan ülkesinden
asker toplamağa başladı. Hazırlıklarını ikmal eden Kuraş ll’de,
553 tarihlerine doğru maksadını artık gizlemğe lüzum gör­
müyordu.
Bu sırada Astiyag vasalı olan Kuraş il 'yi, izahat
vermek üzere Hagmatana sarayına davet etti. Fakat Kuraş il
bu davete icabet etmedi. Bu, metbuuna karşı açıktan açığa
isyan demekti. Kuraş ll’nin bu hareketi, Babil kiralına, Suriye
ile Mezopotamya arasındaki muvasala yolunu emniyet altına
almak zamanının geldiğine bir işaretti. Nabu-Naid, Harran
üzerine yürüdü. Burası Babil kıralının sevinç tezahürleri ara­
sında Med garnizonunun elinden alındı I07. Fakat, bu hadisede,
Kuraş ll'yi isyan etmiş bir vasal sayarak, tedip için üzerine
bir ordu gönderen sefih Astiyag’ın gözünü açmak, etrafında
beliren büyük tehlikeyi görmek için kâfi değildi.
Büyük metbu Astiyag’la, vasallarından küçük Kuraş II
arasında vukua gelen savaşlar hakkında Yunan tarihçileri
birbirinden farklı iki rivayet naklederler, Babil kroniği ise
olayı kuru bir ifade ile sadece anlatır. Yunanlı Ctesias'a daya­
nan Şam'lı Nicolaos'un rivayeti, pek çok koyulaştınlmış şark
renkleriyle tasvir edilmiştir. Buna göre Med^Pers sının üze­
rinde cereyan eden ilk savaş Astiyag için büyük bir zaferle

LaDgdoD, Die uubabyloDİscbm KonigıÎDicbrifteo. teıtıı NaboDİ-


deı, 1, oı, 8 ve 9,
124 lRAN TARİHİ

s o n a erm iş, y e n ile n P e r s ’le r P a s a r g a d 'a d o ğ ru k a ç m ış la rd ır.


İk in ci s a v a ş is e P a s a r g a d y a k ın la n n d a olm uş v e iki gü n sü r­
m ü ştü r. B irin ci gü n m u v a ffa k iy e t M e d ’liler ta r a f ın d a b elirm iş,
fa k a t k a d ın la rın ın te ş ç i e ttiğ i P e r s ’le r ik in ci gün p a rla k bir
z a fe r k a z a n m ış la rd ır 206 A s tiy a g , ü çü n cü s a v a s ın K u ra ş ll'nin
k e sin z a fe riy le s o n a e rm e s in e k a d a r s a v u n m a d u ru m u n d a kald ı.
N ih a y e t o rd u su büyü k b ir p a n iğ e u ğ ra d ı. K e n d is i d e d a ğ ıla n
a s k e rle ri a ra s ın d a k a ç a rk e n , a z b ir m u k a v e m e tte n s o n ra tu ts a k
d ü ştü .
İkinci r iv a y e t H e r o d o to s ’u n d u r : p ek a z şü p h eli g ö rü le n bu
r iv a y e tte H e r o d o to s . yaln ız iki s a v a ş ta n b a h s e d e r : B irin ci s a v a ş
e sn a sın d a A s t iy a g h a rp a la n ın d a d eğ ild i. O rd u s u , zulm üne
u ğ ram ış o la n v eziri v e g e n e ra li H a r p a g 'ın k u m a n d a s ı a ltın d a
g ö n d e r ilm iş ti İlk ç a r p ış m a d a H a r p a g m a iy e tin d e k i a s k e rle r in
b ü y ü k b ir k ısm iyle d ü şm a n ta r a fın a g e ç m iş tir . İk in ci s a v a ş ise
ih tiyar A s tiy a g 'ın k u m a n d a s ın d a v u k u b u lm u ş, b ü y ü k b ir hezN
m e tle s o n a erm iştir. A s tiy a g , ileri g e le n k o m u ta n la riy le b e ra b e r
e sir d ü şm ü ştü r 206
Babil k ro n iğ i, H e r o d o to s ’un riv a y e tin e u y m a k ta d ır. B u ra d a
şö y le d e n ilm e k te d ir : A s tiy a g o rd u su n u to p la y a r a k A n şa n k ıralı
(K u ra ş il) ü zerin e y ü rü d ü . M ed o rd u s u n d a ihtilâl çık tı. İs y a n
ed en a s k e rle r , h ü k ü m d a rla rın ı K u ra ş Il’ y e te s lim e ttile r ( ‘M. ö .
5 5 0 ) 206
P a rla k z a fe rle rd e n s o n ra K u ra ş İl s ü ra tle H a g m a ta n a üze*
rin e yü rü dü . K e y a k s a r'ın b a şk e n tin i zabt v e y a ğ m a e tti. Bu
su retle M ed ya im p a ra to rlu ğ u ta r ih e g ö m ü lm ü ş , e n k a z ı ü z e rin d e
K u ra ş 11 m u azzam b ir im p a ra to rlu k k u rm u ştu r.
Bu b ek len m ed ik z a fe rd e n s o n ra M e d 'le r id a re s in d e k i b ü ­
tün m em lek etler P e r s l e r e g e ç m iş , b u r a d a k u v v etli b ir h ü k ü m et
k u rm u ştu r. S a tr a b lı k l a r a a y rıla n m e m le k e tle r a r a s ın d a M e d y a
ikinci d e r e c e d e , E la m ise ü çü n cü d ere ce d e b ire r s a tra b lık
o ld u la r.
K u ra ş Il’nin bu z a fe ri, û n a s y a ta rih in e y e n i b ir ak ış a ç a n
büyü k inkılâbın b a ş la n g ıc ı o ld u . A rtık k ö le P e r s 'l e r e fe n d i

zoı F . Ja«o b ;, Die Fraırmente der ırriedıiııchen Historiker, İl, 1926,


36570.
20P Herodote, I, 127.
210 Sidney Smitb, Babylonian Historical T eıtes, 110.
MED İMPARATORLUĞU 125

olm u ş. a s il v e hâkim M ed ’le r ise tâ b i kavim durumuna d ^


m ü şlerd i.
Bu tarih ten s o n ra , M a ta ’lar yavaş yavaş Persleştirildi.
M ata dili y e rin e P e rs dili y erleşm eğ e başladı. G erçi M ata’lar
bu d u ru m a k olay k o la y uym adılar. D aha K u raş il nin oğlu
K a m b is’in h a y a tın d a M a ta zad egânı G om ata adlı bir Muğ’un
b a şk a n lığ ı a ltın d a b irle ş e re k , P e rs’lere karşı isyan ettiler. K e-
y a k s a r d ev letin i d iriltm ek teşeb b ü sün e giriştiler. Fak at, Darius
l’in am an sız kılıcı bu h a re k e ti kanla boğdu. Darius, Mata’ların
m illiy et v e eg em en lik aşkını söndür^mek için, b ir taraftan kılıcı­
n a , d iğ e r taraftan d a siy asi tedbirlerine hız v e rd i. A yd ın Ma­
ta ’l arı, ö n d e rlik ed ecek zadegânı kılıçtan geçirdi. Geri kalan
h a lk a dilini, d in in i, m illiyetini unutturmak için v ar kuvvetiyle
ç a lış tı. P e rs dili im p a ra to rlu ğ u n resm i dili oldu. H erkes bu
dili ö ğ re n m e ğ e , bu dil ile k o n u şm a ğ a ic b a r edildi.
F a k a t, bütün bu ta z y ik le re , tedbirlere rağm en M ata’lar
fırsa t b u ld u k ça egem en liklerin i, milliyetlerini kurtarm ak için
s ilâ h a sa rılm a k ta n g e ri k alm ad ılar. Z am anla nihayet A rte 1 e r
yan i P e rs le r, A r i’ları yani M ata’ları m ad d eten yuttular, fak at,
m an en onların k ü ltü rü a ltın a girm işlerdi. lran M edeniyeti
E lâ m -M a ta m ed en iy e ti ü z e rin e kuruldu. P e r s ^ tt lis sa ra y ın a da
P a r s dinine da H a g m a ta n a sa ra y ın d a n , Muğ’la r dininden bir
ç o k şe y le r k atıld ı.
M ata’ların m e d e n iy e tle riy le burabur â r î adlarını d a alan
P e rs le r, o n la rın m anevi h âk im iyet nişanesini plâto ürerinde
m ü slüm anlık d e v rin e k a d a r a d la rın d a muhafaza ettiler211.

21* .l ı . Mntn'lnrıo kendi lı:endilerioe vennİJ olduklrrı '*“ »•


den gelmektedir.
DOKUZUNCU BÖLÜM

PERS İMPARATORLUĞU

P a r a n a ' la r ın T ü rlü d ille rd e P a r s a ’lar. P e rs 'le r, v e y a F u r s 'la r


B a t ı l r a n ' da g ib i a d la r l a an ılan P a r s u a 'la r , s iy a s i bir v a rlık
gBr&nflşfl o la r a k P a s a r g a d b o y u n d an A k h a m a n iş v e y a
A h e m e n e ş klanı ile ta rih a la n ın a çık m ış la rd ır.
E v v e lc e sö y led iğ im iz g ib i P a r s u a 'la r , m ilâ tta n ö n c e ik in ci bin
b a şla rın d a H a z e r d o ğ u s u n d a n g ü n e y e a k a n v e In d o -lra n lı d e ­
nilen büyük g ö ç d a lg a la r ın a m en su p b u lu n u y o rla rd ı. 1 8 5 0 t a ­
rih in d en s o n ra , bu k a file le rd e n a y rıla n g ö ç le r , y e r y e r m e r­
k e z le r b ıra k m a k ü zere k u z e y -b a tıy a d o ğ ru ile rle y e re k U rm iy e
g ö lü b a tıs ın a k a d a r g e lm iş le rd ir. B u n la rd a n b azı k lan ların y u ­
karı M e z o p o ta m y a 'd a n F ıra t b o y la n n a k a d a r y a y ıla n H u rri’le -
rin sın ırla rın a k a d a r ilerlem iş o ld u k la rım ileri sü re n le r v a r d ır .
O n u n cu yüz y ıla a it A s u r b e lg e le rin d e U rm iy e g ö lü b a tıs ın d a
y e rl eşm iş o lan b o y la rın P a r s u a ’la r a d iy le an ıld ık ların ı v e A s u r -
luları m etb u ta n ıd ık la rım g ö rü y o ru z .
Bu ç a ğ la r d a P a r s u a ’la r, ayn ayn şefler id a re s i a lb n d a
k abile h a y a tı y a ş ıy o r la r d ı. A v e s ta G a th a ’la rın d a h a tıra s ı be­
lirtilen ay rı şefler id a re s in d e y a ş a y a n s o y la r d a n v e b o y la rd a n
m ü re k k e p so sy e te n in bu ç a ğ la r a a it o ld u ğ u tahm in e d ilm e k te d ir.
S o n ra la rı, b a tıd a n A su rlu la rın , d iğ e r ü ç y a n d a n d a b u -
ra la n n esk i halk ın ı teşkil e d e n Ö n T u ra n lıla rın ta z y ik le riy le
8 1 5 tarih in d en itib aren Z a g r o s d a ğ la rı v ad ileri b o y u n c a inm iş,
E lâm 'ın m e rk e z i o lan S u s şeh rin in k u z e y d o ğ u s u n d a k i A n z a n v e y a
A n şan c iv a r ın d a y e rle ş m iş le rd ir. E s k i y u rtla rın ın h a tıra sın ı unut­
m am ak için d e yeni y u rd a P a rs a m a ş v e y a P a rsu m a ş ad ın ı
v e rm işle rd ir. B u r a d a g e r ç i N in o v a ’nın n ü fu zu n d an k urtu lm u şlar,
fa k a t ç o k g e ç m e d e n M a ta ’ların hâkim iyetini k ab u l z o ru n d a k al­
m ışlard ır. Yunan m üellifleri, so n ra la rı on boydan m ü re k k e p
o larak ta n ıd ık la rı P a r ş u a ’la rd a n b ü yü k bir kısm ının köy v e
k e n tle rd e ta rım ile g e çin d ik le rin i, b azı b o y la rın ise h a y v a n s ü ­
rü le riy le g ö ç e b e lik h a y a tı sü rd ü k le rin i h a b e r v e rirle r.
128 İRAN TARİHİ

A h a m a n lş Milâttan önceki 700 tarihlerine doğru Parsua'ların


hftnedam başında Akhamaniş veya Ahemeneş adında bir
prens bulunuyordu. Büyük Pers imparatorluğu hü­
kümdarları, A kham aniş'i (700-675) hanedanlarının atası'Say­
dıklarından bu sülâle tarihte Akhamanişler adiyle anılmaktadır.
692 tarihinde Babil’in kuzeyinde Dicle üzerindeki Habule
de Asur kıralı Sennaherib ile çarpışan müttefikler arasında
Elâmların yanında Akhamaniş’in de bulunduğu sanılmaktadır.
Çünkü bu zam ana ait Âsur belgelerinde Parsumaş’da düşman­
lar arasında sayılıyor.
Asur annalleri Habule savaşının kendi zaferleriyle sona
erdiğini kaydediyorlarsa d a1 Babil kroniklerinde savaşın neti­
cesiz kalmış olduğu belirtilmektedir2. Bu da Sennaherib’in bir
zafer kazanmadığını gösteriyor.
Eiıdevsi’nin Kivanivan tabakası dediği hükümdarların bü­
yük ataları sayılan Akhamaniş’in hayat ve faaliyeti hakkında
tarihî bilgimiz yoktur Yalnız 675 tarihlerine doğru kendisine
oğlu Teispes (Chişpiş)in halef olduğunu biliyoruz.
Enerjik bir prens olduğu anlaşılan Teispes 675-640 baba­
sının yerine geçtikten bir müddet sonra, Elam kiralının üzerin­
deki nüfuzunun azaldığını anlayınca Anzan (Anşan) bölgesini
istilâ ederek memleketini genişletmiş, nüfuzunu artırmıştır. Bu
sırada gaileler içinde bulunan Elâm kıralı Şilhak-lnşuşinak II,
burayı geri almak teşebbüsünde bulunamadığından Teispes
kendisini Anşan-Parsumaş kıralı ilân etmiştir. Bu zamanlarda
Ön Asya’daki siyasî duruma göre, filizlenmeğe başlayan küçük
Pers kıratlığı için tehlike, ne Elâmlılar ne de Asurlulardı. Pers
prensliği için tehlike kaynağı yalnız Mata’lardı.
Sus Elamları bir taraftan Deniz memleketinden gelen
tazyik, diğer taraftan iç kargaşalıklar yüzünden bir harekette
bulunacak halde değillerdi. Asurlulara gelince, onlar da göz­
lerini Parsumaş’da gelişmekte olan Pers prensliğinden ziyade
Kafkaslardan inen Kimmer’lere çevirmişlerdi Çünkü Matalar
prensi Khaşatrika, Kimmer’lerle anlaşmış, onları Asur sınırlarına
yöneltmişti.

1 LnckenbiII, Aooal Of SoDacherih 41.


2 Cfırouique BabyloDİeDDe. B, III. 16*18.
PERS İMPARATORLUĞU 129

Asarhaddon (681-668), Kimmer dalgalarının, Harhar (Kar-


Şarukin) bölgesini ve Ellipi memleketi sınırındaki Sissirtu
şehrini tehdit ettikleri haberini almıştı8. Hatta Elvend-Diyala
civarında kendisine ait Bit-Hambon şehrini kurtarmak için
teşebbüse girişmek gerektiğini anlamıştı.
Bu durumdan faydalanan Khşatrita ise Bit-Hambon’un
güney-doğu istikametinden Parsumaş üzerine inmeğe başlamıştı4.
Herodotos, Asur belgelerinde belirtilen bu olayı teyit etmekte.
Matalar kıralı Fraort’un (Khşatrita), Pers kıralı Teispes’i hükmü
altına aldığını haber vermektedir. Fakat bu durum çok sürme­
miş, başarılarından cüret alan Fraort yani Khşatrita Asurlulara
karşı açbğı savaşta ölünce, Teispes istiklâlini kazanmıştır.
Kar-Kaşşi prensliğinden Matalar kırallığına yükselen Kh­
şatrita (Fraort) nın kurduğu kıratlık ölümünden sonra Iskitle-
rTn istilâsına uğrayarak her taraf yağma ve tahrip edilmişti»
(653). Bu sırada Teispes idaresindeki bölge, Anzan da dahil
olmak üzere, İskit akınlarından kurtulmuştu. Teispes durumdan
faydalanarak, memleketi sınırlarını vadiler yolu ile Persepolis
bölgesine kadar genişletti, öldüğü zaman kıratlığı anayurt
Parsamus bölgesiyle Anşan memleketini ve yeni alınan Parsa
yani bugünkü Faristan havalisini kapsıyordu.
ölümünden sonra bu kıratlık iki oğlu arasında bölündü.
Büyük oğlu Ariaramna (640-615) kıratlar kıralı (Büyük kıral)
unvanile Farsa memleketi hükümdarı oldu. Küçük oğlu KuraşI
de (640-600) Parsumaş kıralı ilân edildi.
Büyük kıral Ariaramna’nın ele geçen altın tablet üzerin­
deki kitabesinde ilk zamanlarının rahat geçtiği anlaşılmaktadır.
Bu yazıtta büyük tanrı Ahuramazda’nın kendisine Farsa mem­
leketini ihsan ettiğini, pek çok cins atları ve yiğit askerleri
olduğunu, kendisinden önce babasının kıral bulunduğunu anla­
tarak öğünmüş olduğunu görüyoruz. Fakat, memleketi Elâm
ülkesi sınırında bulunan küçük kardeşi Kuraş I onun kadar
talihli olmadı. Çünkü Asur kıratlarından Asurbanipal, Elâm
memleketini istilâ edince Parsumaş’da tehdit altında kalmıştı.
Asurluların tecavüzlerine uğramaktan korkarak bir taraftan

8 Knudtion, Cebele, No. 72.


* Klauber, Te ite, 38.
/ ra n T a r ih i 9
130 İRAN TARlHl

Asurbanipal'a tâbiiyetini arzederken, diğer taraftan da büyük


oğlu Arukku'yi rehine olarak Ninova'ya göndermek suretiyle
memleketinin istilaya uğramasını önlemek zorunda kalmıştı.
Oğlunun rehine olarak Ninova'da bulunuşu, itaatten ayrılmıya-
cağının teminatı idi.
625 tarihlerine doğru Matalar kıralı Keyaksar (Uvakh-
şatra) Iskitleri memleketten kovarak istiklâlini kazanınca, Par­
sa memleketi için ciddi bir tehlike başgösterdi. Matalar kıralı
iç duruma düzen verdikten sonra güneye doğru akınlar yap­
mağa başladı. Parsa bölgesi üzerine yürüyerek kırallar kıralı
unvanile öğünen Ariaramna'yı hükmü altına aldı. Memleketini
talân etti. Üzerindeki yazıtta da o kadar güvendiğini gördü­
ğümüz gümüş tableti de iğtinam ettiği mallarla beraber Hag-
matana'ya götürdü.
Ariaramna'ya halef olan oğlu Arşama ile onun yerine
geçen Viştaspa (Histasp)'nın Kırallar Kıralı unvanı şöyle dur­
sun, kıra! unvanını almaları bile yasak edildi. Keyaksar, Parsa
memleketiyle beraber Kuraş l'in memleketi olan Parsumaş ve
Anşan bölgelerini de hükmü altına alarak idaresini Kuraş l'in
halefi olan Kambis'e (Kambujiyas) vermişti, Bu suretle bütün
Parsualar, Mataları metbu tanımak zorunda kalmışlardır.
Sus'ta bulunan kitâbeli tuğlalarla bir mermer vazo, Ke-
yaksar'ın halefi Astiyag devrinde Elâm’ın bu kısmının Babil
kıralı Nabokhodonosor'un hükmü altında bulunduğunu gös­
terdiğinden, Parsua'ların buralarda Babillilerle sınırdaş olduk­
ları anlaşılmaktadır.
Tahmin edildiğine göre, Keyaksar, Parsa kıralı Ariaram-
na'nın ölümünden sonra memleketinin idaresini kendisini metbu.
tanıyan Anzan-Parsumaş prensi Kambis l'e vermiş, o da bura­
larda sükünu temin edebilecek bir kudret göstermişti. Matalar
kıralı Astiyag'ın kızı Mandana ile evlenmesi Kambis l'in, Mata-
larca aşağı görülen sosyal durumunu yükseltmişti. Bu izdivaç­
tan İran'da muazzam bir imparatorluk kuracak olan Kuraş il
doğmuştur.
PERS İMPARATORLUĞU 131

VI ncı yüyzd o rtaların d a Ön A sy a 'd a genel durum.

K n ra9 j ı (K e y Iran g ele n e k le rin d e K iy a n iy a n denilen haneda^


h o H e V) 5 59-529 nm Hk hüküm darı ta n ıla n K u ra ş 1156 M. ö .
5 59 tarih in d e k ü çü k P a rs a k ıratlığ ın a g e ç ­
tiği zam an, Y a k ın Ş a rk üç d evlete bölünm üş bulunuyordu.
İra n 'a h âk im o la n M a ta la r k ıralı A s tiy a g , d o ğu A n a d o lu ’nun
K ızıh rm ak 'a k ad ar uzayan b ö lg e le rin e hükm ediyordu. K ü çü k
A sy a 'n ın K ız ılırm a k ’tan A k d e n iz ’e k a d a r u zayan p a r ç a s ı is e
b ir yıl ö n c e L id y a (L y d ia ) ta h tın a çık m ış o la n K rez ü s, (K ro is o s )
ün id a re si a ltın d a bulunuyordu.
M. ö. 585 a n d la şm a sın d a n b e ri K ü çü k A sy a'y ı ta k sim
etm iş o la n M edya ile L id y a d ev letle ri a ra sın d a su lh d ev am
ed iyord u . İki d e v le tte n h e r b iri, d iğ e rin i şü p h elen d ire ce k b ir
h a re k e tte bulunm am ağa so n d e r e c e itin a g ö sterm iş, h e r b iri
d iğ e rin i, b a ş k a a la n la rd a s iy a s i v e a s k e r i te şe b b ü s le re g iriş ­
m ekte s e r b e s t b ıra k m ıştı. M ed y a, d o ğ u b ö lg e le r e v e B a b il k ı-
rallığ ın a k a r ş ı en d işe siz ce h a re k e t e ttiğ i g ib i, L id y a d a Y u n a n
k o lo n ileri v e K ız ılırm a k b a tısın d a k i y erli k avim ler k a rşısın d a
s e r b e s t kalm ıştı.
K e y a k sa r ile 5 8 5 an d laşm asın ın im zasın d an so n ra A ly -
a tte s m evkiini sağ lam lan d ırm ak iç in k e n d isin e ra k ip o la b ile ­
ce k p re n sle rle a n la şm a ğ a , o rd u su nu ku vvetlen d irm eğe ön em
verm işti. K ızların d an b irin i E fe so s p ren si M elas ile evlen d irm esi
k en d isin e önem li b ir ta r a fta r tem in etm işti s. K a r y a ’h b ir k a ­
dından d o ğ a n oğlu K rez ü s, ik ta o la ra k kuzey M isy a ’y ı, o ğlu
A d ram itio n da k u zey M isy a'y ı alm ış, b u ra d a A d ram ition k a le­
sini y ap tırm ıştı 7. B itin y a 'n ın bir kısm ını z a b te d e n A ly a tte s
sa lta n a tın ın so n y ılların ı M ısır v e B a b il a n ıtla rın ı a n d ıra n mu­
azzam b ir m ezar y ap tırm ağ a h asretm iş m em leketinin h em en
b ü tü n g elirini bu u ğ u rd a s a r f e tm e k te n çekinm em işti.

5 Yunanlılar bu ilmi Kyruı (eklinde kaydetmişlerdir. Paralarca Ku­


ral (güneş) anlamındadır. Fakat Sayce (Tbe Ancient Empire of tbe E aıt,
P. 69. n. 3 ) bu kelimenin anzanit bir löz olduğunu ve çoban anlamına
geldiğini ileri aürmektedir. Firdevıi'nin canlandırdığı İran ananeıinde
Kural (Keybuarev) (eklinde ve Kiyaniyan tabakalının ilk bükümdan olarak
göaterilmi(tir.
6 Elien, Var. H iıt. ili, 20.
1 Nicolaa de Damaı. danı leı Fragm. H. Grace, İli, 307.
1S2 Iran tarİHİ

K rezü s (K ro is o s ) de ta h ta otu ru r o tu rm az, ly o n y a lı b ir k a ­


d ın d an d o ğ an k ard eşi P an taleo n 'u n m a h a liflere d a y a n a ra k ç ık a r ­
d ığ ı g a ile le rle uzun zam an u ğ raşm ak zoru nd a kalm ıştı *• B u gai^
leden k u rtu ld u k tan sonra da, kend isini sev d irm ek için Y u n a -
n ista n d a k i ta p ın a k la r a k ıym etli hed iyeler g ö n d e rm e ğ e b a ş la ­
m ıştı. F a k a t, bu siy ase tin iy o n y a h la rı k e n d isin e b a ğ la y a m a d ığ ın ı
g ö rü n ce , sulh siy ase tin i b ırak m ış, K a y stru s v e H erm us v ad ileri
m ah reçlerin d ek i şeh irlere k a rşı fü tu h a t h a rb in e atılm ıştı. ilk defa
E fe s o s şehri zab t v e tah rip edilm iş, şehir h alk ı o v a y a , A rtem is
ta p ın a ğ ı ç e v re s in e inm ek zo ru n d a b ıra k ılm ıştı. S o n r a İzm ir ay n ı
a k ib e te u ğram ıştı. Bu iki önem li site d e n so n ra d a d iğ er k ü çü k
şeh irle r b ire r b ire r alınm ıştı. K rez ü s b ir a ra lık b ir d o n an m a
y a p tıra rak Sik lad ad a la rın ı a lm a ğ ı bile düşünm üştü. F a k a t
L id y a ’lıların g em i yap m akta g ö ste rd ik le ri b a şa rıs ız lık onu bu
fikird en v a z g e ç irm iş, K ız ıh rm a k ’a k a d a r u zayan b ö lg e le ri k esin
su rette k ıra llığ ın a ek le m ek te şe b b ü sü n e a tılm ıştı. B ir k a ç yıl
iç in d e M aran d in i'leri, A sy a T ra k 'la rın ı, B itin y a 'lıla rı, P a fla g o n -
y a ’lıları, selefinin itaat altına a la m a d ığ ı F r ig k a b ilele rin i ve
nih ayet L ik a o n ia ’yı zabtetm işti. Bu su re tle L ikya h a riç olm ak
üzere K arad en iz ve K ız ılırm a k ile A k d e n iz a ra s ın d a k i b ö lg eler
ken d isine v erg i verm ek zorunda b ıra k ılm ışla rd ı.
V erim li to p r a k la rı, s a n a t m erkezlerin i k a p sa y a n bü tü n bu
b ö lg elerin z a b tı, K r e z ü s 'e ta sa v v u r ü stü n d e k a z a n ç la r tem in
etm iş, israfı g ib i zen g in hazineleri d e ça ğ d a şla rın ın h ased in i
ü zerine çe k m işti. Y u n a n lıla r, k end ilerine yap ılan bol ih sa n la r
te s iriy le K rezü s'ü sem alara y ü k seltm iş, o n a ölm ez ş ö h re t k a z a n ­
d ırm ışlard ı.
A sur im paratorluğunu y ık an m ü ttefik lerd en B a b il k ıralı
N a b iip o lasar (N a b u -a p a l-u su r) ın kurd u ğu h an ed an ın en k u d ­
re tli h ü kü m darı o la n o ğ lu N a b o k h o d o n o so r (N ab ii-k u d u r-u su r)
(6 0 5 -5 6 2 ) nüfuzunu bü tü n M ezo p o tam ya ile b e r a b e r S u r iy e
F ilistin 'e k a d a r yaym ış, K u d ü s'te c a n çe k işm e k te o la n Y a h u d i
k ırallığ ın a so n v e re re k (5 8 7 ) b a tıd a M ısır sın ırla rın a d ayan m ış,
güney doğuda ise İran 'ın Su s b ö lg e sin i m em leketine bağ lam ıştı.
O rta ç a ğ d a Ş a r k k ay n ak ların d a B uhtu nnasr ad iyle şö h ret alan bu
k u d re tli hükü m darın ölüm ünden so n ra B a b il'd e iç durum k a rış *

* Herodoto» 1, XXVIII,
PERS İMPARATORLUĞU 133

mış, partiler kavgası alevlenmiş, kırallık otoritesi sarsılmıştı.


Yerine geçen oğlu Awel-Marduk ( 562 - 5 6 9 ), kendisini
rahiplerin nüfuzuna kaptırmış olduğundan iki yıl sonra ordu
tarafından atılarak yerine Nergal-şar-usur (559-556) geçirilmişti.
Fakat, alttan alta aleyhine çalışan rahipler partisi de bunu ye­
rinde oturtmamış, kırallığa kendi taraftarlarından Labaşi-Mar-
duk'u geçirmişlerdi (556). Fakat bu talihsiz adam pek az sonra
karşı parti adamları tarafından öldürülerek sarsılan tahta Hae-
ranlı bir rahibenin oğlu olan Nabû-naid ( 555 - 539) geçirilmişti.
Bu siyasi buhranlar neticesi olarak Elâm'la Sus'un 559 dan
sonra gevşemiş olan Babile bağlılığı, Nabu-naid'in cülûsunu
intac eden sarsıntılar sırasında büsbütün kopmuştu.
Küçük Parsa kırallığına geçen azimli Kuraş ll'nin karşı­
sındaki bu üç devlet arasında içten çürümemiş olanı yalnız
Lidya kırallığı, en çok sarsılmış bulunanı da Babil devleti idi.
Kuraş İl Parsa prensliğine çıktığı sırada, anadan dedesi olan
Matalar kıralı Astiyag, gurur, sefahat ve istibdadı ile hükmü
altındaki halkı kendisinden soğutmuştu. Vezirleri, komutanları
bile kendisinden nefret ediyor, ancak can korkusuyla yalandan
bağlılık gösteriyorlardı.
Ön Asya tarihinde yeni bir devir açmağa namzed olan
müstesna yaratılışlı Kuraş, umulmayan ve hayret veren fetihle­
riyle Çanakkale'den Hindistan sınırlarına, Amuderya (Ceyhun)
ötelerine kadar uzanan, o zamana kadar misli görülmemiş bir
imparatorluk kuracaktı.
Fakat ne yazık ki hakkındaki bilgimiz, başarılarına nis-
betle, çok noksandır. Rivayetler de çok defa birbirlerini nak-
setmektedir. Bununla beraber hayret veren muvaffakiyetleri
onun dahi bir komutan, dirayetli bir devlet başkanı, maharetli
bir teşkilâtçı olduğunda şüphe bırakmamaktadır. bir zaman
içinde türlü kavimleri ve ülkeleri idaresi altında toplamış, ha­
leflerine iki yüz elli yıl sonra ancak İskender gibi müstesna
bir askerin yıkabileceği kadar sağlam temelli bir devlet bırak­
mıştır.
Kuraş II, babasının yerine geçer geçmez, bir taraftan
kuvvetli ve disiplinli bir ordu kurmağa, diğer taraftan da kü­
çük prenslik çevresindeki boyları inkiyat altına almağa çalıştı.
Sonra metbu tanıdığı Astiyag’ın veziri ve komutanı Harpag
134 Iran tar İHİ

ile g iz lice a n la ş tı. O n u n y ard ım ını tem in e ttik te n s o n ra M ata-


lara h arp a ç tı. A s tiy a g esir düştü (5 5 0 ). K u ra ş İl de bütün
M a ta la r k ıra tlığ ın a v a ris oldu 9.
B a b il k ıra lı N abonid (N abû *n aid ) b elg e le rin d e Med k ıra l-
lığ ın ın y ık ılışı ş ö y le h ik â y e e d ilm e k te d ir: " A s t iy a g ’a g e ­
lin ce , a sk e rle ri k en d isin e isy an ettiler. A s tiy a g tu tu larak K u raş
ll y e teslim edildi. K u raş İl bu zaferd en so n ra H a g b a ta n a ü ze­
rin e yürüdü. Ş e h r i A ld ı. A ltın , gümüş'< m o b ily a la r, v e bütün
serv et y ağ m a ed ild i. E ş y a ve m o b ily eler ile iğ tin am edilen
d iğ er serv e tle r A nzan m em leketine g ö tü rü ld ü » . Bu p arlak
zaferd en so n ra K u raş ll nin 5 49 yılına a it b ir ta b le tte k en d i­
sini y in e A nzan k ıra lı unvanile anm ış olduğunu g ö rü y o ru z . 546
ta rih in e a it ta b le tle r de ise P a rs a k ıra lı u nv anın ı alm ış bu lu n ­
m ak tad ır.
B u zam an lard a B a b il'd e N a b û -n aid hüküm sü rü y ord u .
F a k a t, m em leketi parti m ü cad elelerine sa h n e o ld u ğu n d an K u ra ş
ll b u ra d an end işe d uym uyord u. H albu k i L id y a ’d a durum b a şk a
idi. B u rad a A ly a tte s (6 6 0 -5 8 8 ) in y erin e o tu ran K rezü s ataların ın
fetih lerin i g en işletm iş, M ilet ve d iğ er ly o n y a (lo n ia ) şeh irlerin i
m em leketi için e alm ış, d o ğ u d a ise K ız ılırm a k 'a d ay an m ıştı.

K u ra ş II, A s tiy a g ’ı o rta d a n k a ld ıra ra k büyük


K u r a ş II 'n in
K fiç fik A Sy a '- em ellerinin g e rç e k le şm e sin e engel o la b ile c e k d ev -
yı z a p tı letlerd en b irin i y o k etm ek le kalm am ış, M ed y a
k ıra llığ ın a d a v aris o lm ak su retiy le b ü y ü k b ir
k u d ret kazanm ıştı. K a r ş ıs ın d a k en d isiy le b o y ö lç ü ş e b ile c e k te k
d e v le t K ü çü k A s y a ’y a hâkim o la n L id y a id i. Bu d ev letin
b a ş ın d a bu lu nan K rezü s, m ü tte fik i olan M edya d ev letin in
o rta d a n k alk m asın d a n v e İra n ’ın k en d isin e ra k ip K u ra ş İl g ib i
h a ris v e kudretli b ir ad am ın p e n ç e si a ltın d a b irleşm esin d en
d o ğ a ca k teh lik eleri d üşü nerek bihuzur o lu yo rd u .
M edya im p aratorluğunu n bek len m ey en b ir zam anda tah m in
ed ilem iy ecek k a d a r k o la y b ir su re tte yıkılm asınd an d o ğ a c a k il

il Ctesias, Kuraş ll,nin bu zaferden sonra Astiyag’ın kızıyle evlendi­


ğini kaydetmekted.r. Herodot masalına göre Kuraş il Astiyag’ın torunu
olduğundan, e te r her iki rivayet dotru ise, teyzesiyle evlenmiş olması
gerekmektedir. Eski İran’da kardeşlerin bile birbirleriyle evlendiklerini
bili) oruz.
PERS İMPARATORLUĞU 135

neticeler Lidya için vahim olabilirdi. Çünkü Matalar kıratlığının


çökmesi ile Lidya’ya o kadar fayda temin etmiş olan 585
andlaşması da ortadan kalkmış, Kızılırmak doğusuna yürümek
için de imkân ve fırsat hazırlanmıştı.
Ergeç Küçük Asya'yı fethetmeğe kalkışacak olan Kuraş
İl nin Medya kırallığı üzerinde nüfuzunu iyice yaymadan önce,
sahneye atılarak yeni rakibini doğarken boğmak, Lidya'nın
varlığını kurtarmak olacaktı. Krezüs bu mutalâa ile harbe
karar verdi. Dışarıdan müttefikler aramağa koyuldu. Mısır'a
gönderdiği elçi, Firavun Amasis - 525) tarafından büyük
iltifatlarla karşılaştı. Firavun İran'da görülen büyük değişmelerin
kendi kırallığı için de bir tehlike olacağını sezmişti. Mısır'la
Lidya arasında bir savunma-saldırma andlaşması yapıldı ,0. Bu
andlaşmaya Babil kıralı Nabü-naid ile Ispartalılar da katıl­
dılar “ •
545 de Krezüs, gerçekleştiği takdirde Parsa’lar için teh*
Jikeli bir akibet hazırlayacak bir ittifakın başında bulunuyordu.
Kuraş İl nin daha fazla kuvvetlenmesine zaman bırakm adan
boy ölçüşmek daha emniyetli bir hareket olacaktı.
Krezüs’ün kuvvetli ve önemli bir ordusu vardı. Orduyu
teşkil eden piyadeler, savaş alanlarında pişmiş, tecrübeli as­
kerlerden mürekkep olduğu gibi suvariler de hızlı akınları,
in i baskınları, süratli hareketleriyle ün kazanmışlardı. Kuraş
il ile boy ölçüşmek için Yunanlı askerlerden, Babil ve Mısır
ordularından yardım görebilirdi. Çünkü günden güne satveti
artan Kuraş il, kendisi kadar bu memleketler için de bir teh­
like idi. Fazla beklemiyerek asker toplamağa, fırsat bulunca
hücum etmeğe karar verdi.
Sicilyalı Diodor'a göre Krezüs’ün Yunanlılardan ücretli
asker toplamağa memur ettiği adam, üzerinde bulunan külli­
yetli paralarla İran’a kaçarak Sardes’deki hazırlıkları, ittifak
teşebbüslerini olduğu gibi Kuraş İl. ye haber verdi 12
Kuraş H, Lidya kıratının hazırlıklarını haber alınca olay­
lara takaddüm etmesini bildi. Müttefikleri gelmeden Krezüs
üzerine yürümeğe karar verdi (546). Zagrosları aşarak Ninova10*

10 Herdotos, 1, LXXVII. 11 XeoopboD, Cyropedie. VI, 2.


12 Diodore de Sicile, Bibliotbeque hiıtorique.
136 İRAN TARİHİ

yakınlarında Dicle ırmağını geçti. Mezopotamya kuzeyindeki


dağların eteklerini takip ederek Kappadokia’ya girdi. Buradan
Krezüs’e elçi gönderdi, sadakatli bir tâbaa olmayı kabul ettiği
takdirde canını bağışlayacağını bildirdi. Rivayete göre Kre-
züs bu çarpışma akibetinin ne olacağını öğrenmek için ha­
tiflere başvurmuş, bunlardan aldığı mübhem ve iki taraflı ce­
vaplan lehine yorumlamış, Tanrıların kendisine zafer vadettikle-
rine inanmıştı ıs. Bu inançla Kuraş’ın hareketi hakkında Nabu-
naid’ten aldığı haber üzerine Parsaları karşılamak maksadiyle
o da Kappadokia’ya yürüdü (546 ilk baharı). Kızılırmak’ı geçe­
rek Sinop yoluna hâkim olan Piteria şehrini zaptetti. Kendisiyle
düşman arasındaki alanı tahrip ve tahliye ettirdi. ilk çarpışma
uzun yollardan gelen Kuraş il nin yorgun askerlerini haylı
sarstı. Üstünlük Krezüs’te kalmıştı. Kuraş il, üç aylık bir mü­
tareke teklif etti. Bu teklif müttefiklerinden yardım bekleyen
Krezüs’ün de işine gelmişti. Hemen mütareke yapıldı. Bu esna­
da Kuraş il, Lidya kırallığının gerisinde bir isyan çıkarttırma-
ğa teşebbüs etti. lyonya (lonia) Greklerine gizlice adamlar gönde^
rerek onları kendisiyle birlikte Krezüs aleyhine harbe teşvik etti.
lyonyalılar, Lidyalıları sevdikleri için değil; harbi kazanacak
Parsalardan korktuklanndan bu teklifi kabul etmediler. Kre^
züs'e de yardımda bulunmadılar.
Üç ay sonra, Hattilerin başkenti olan Boğazköy (Pterium)
da savaş tekrar başladığı zaman, Lidyalıların durumunda bir
değişiklik olmadığı, yani Krezüs’ün beklediği yardım kıtalarının
gelmemiş olduğu anlaşıldı. Sabahtan akşama kadar süren kanlı
savaş kesin bir sonuç vermedi. Fakat harp talihinin Kuraş İl
lehine döndüğü anlaşılmıştı. Krezüs ordusunu Kızılırmak’ın geri­
sine çekmek zorunda kaldı. Sonra da Sardes'e dönmeğe karar
verdi. Çekilirken düşmanın takibini müşkülâta uğratmak mak­
sadiyle geçtiği yerleri yakıp yıktırdı. Krezüs, hasmının Babil
kiralının arkadan hücumuna uğramağı gözönüne alarak ordusu­
nun arkasını açık bırakmamak için kendisini takip etmiyeceğini
sanmıştı. Fakat, tedbirsiz olmayan Kuraş II, Nabû-naid'e bir13
13 Rivayete göre bitifler kendiaine •Presler bücum ederae, büyük bir
imparatorluk yıkılacak, Medya tahtına bir katır oturuncaya kadar kendi
soyunun üstünlüğü devam edecek» yolunda bir cevap vermişlerdi.
PERS İMPARATORLUĞU 137

sald ırm azlık an d laşm ası te k lif etti. B a b il k ır a lı d a bunu sev in çle
k arşılad ı. G eri em niyetini bu su re tle tem in eden K u ra ş II sü ra tle -
S a r d e s ü zerine yürüdü “ • H albu k i b a şk e n tin e d ö n en K rez ü s ..
b a sa n k ışın P a rsa 'la rın yürüm elerine en g e l o la ca ğ ın ı v e K u raş
Il'n in K a p p a d o k ia 'd a k ışla y a ra k ilk b a h a r d a h a re k e te g e çe ce ğ in i
sanm ış, ask erin in bir k ısm ın ın evlerine d ö n m elerin e m ü saade
v erm işti. M üttefiklerini d e g e le c e k b a h a r iç in yard ım a çağır^
mıştı.
H alb u k i K u ra ş, K a p p a d o k ia 'd a k ış la y a r a k b ir k a ç a y d aha
b e k le y e c e k o lu rsa ümidini k a y b e tm e se b ile, o rd usu n u büyük
m üşküllere maruz b ıra k m ış o lacak tı. Ç ünkü ilk b a h a rd a cep^
heden L id y a v e Isp arta k u v v e tle rin in , y an d a n v e a rk a d a n
da M ısırlılarla B a b illile rin h ücum una u ğram ak ihtim ali v a rd ı.
Bu ta k d ird e ya g eri çe k ilm e k v e y a o rd usu nu ik iy e b ö lm e k
v aziy etleri k a rşısın d a k a la ca k tı. Bunun için kışa kııra b a k m a k ­
sızın K ızılırm ak 'ı g e ç ti. K rezü s, K u raş Il'nin S a rd e s ü zerin e
g e lm ek te old u ğu nu ö ğ re n in c e şaşırdı. K a rşı k o y m a k için a c e le -
ile a s k e r top lam ağ a başlad ı. S ü v a ri k ıtaların ı düşm anı ö n le­
mek üzere H erm us = Gediz v a d isin e g ö n d e rd i. K u ra ş il de
ordusunun önüne S u s b ö lg esin d en g etird iğ i d eveleri y ığ d ırd ı 14 1516
K rezü s, sü varilerinin k u v v e t v e m ah aretleri sa y e sin d e düşm anı
b e lk i tev k if ed e b ilecek ti fa k a t, L id y a a tla rı d ev e le rle ilk d efa
k a rşıla şıy o rlard ı. D evelerin k ok u su n d an tik sin erek h ırçın la ştıla r.
S ü v a rile r, a tla rın a hâkim o la m a d ık la rın d a n çek ilm ek zo ru n d a
k ald ılar. B u s u r e tle H erm u s (G e d iz ) v ad isin d e k u ru lm ak is te ­
n ilen m ukavem et te rtib a tı b ir işe y aram ad ı “ •
K rezü s b a şk en tin d e ta h a ssü n ed e rek b ir a n ev v el y a r­
dım a g elm eleri için m ü tteffik lerin e bir biri a rk a sın d a n m e sa jla r
y a ğ d ırm ağ a k oy u ld u . Y ard ım k u v v etleri g e lin ce y e k ad ar b u
ra d a m u k av em et ed eceğ in i um uyordu. Bu umudu b o şu n a
değildi. Is p a rta 'lıla r yard ım a g elm ek iç in g em ilere b in m eğ e
hazırlan m ağa b aşlam ışlard ı. F a k a t, m u h asaran ın d ö rd ü n cü günü
durum b ird en b ire d e ğ iş ti:

14 Maıpero ( Leıı cm pire, 8 0 ) de Herodotos ile Polyen'in bu husustaki


rivayetleri arasındaki ayrılığın tdifioe çalifmiftır.
15 Radet, La Lydie el le monde Grec, p. 259, n. 3.
16 Xenopbon, Cyropedie V!, 2.
138 İRAN TARİHİ

H iriy a d e s a d ın d a M a rd la rd a n 17189 b ir a s k e r s a y e s in d e P a r ­
s a la r ü m it e tm e d ik le ri b ir k olaylıkla ta h m in e ttik le ri z a m a n d a n
ç o k e rk e n şe n ri z a b te ttile r. H a d is e ş ö y le o lm u ştu r : K u ra ş İl
ş e h re ilk g ir e c e k a s k e r e b ü y ü k b ir m ü k â fa t v a d e tm iş ti. H iri­
yades g ö z e tle d iğ i L id y a lı b ir a s k e rin k a le b u rc u n a d ü ş ü r­
düğü m iğferini a lm a k ü z e re , u z a k ta n h iç belli o lm a y a n
b ir y o ld a n aşagı in e re k m iğ ferin i a ld ığ ın ı ve ay n ı y o ld a n
te k r a r k a le y e çık tığ ın ı g ö rd ü “ • Y a n ın a b ir kaç a rk a d a ş
o la r a k k a ra n lık b a s ın c a ay n ı y o ld a n k a le y e ç ık tıla r. K a le y e
çık m asın ı im k ân sız b ilen L id y a a sk e rle rin in ilk şa şk ın lığ ın d a n
is tifa d e ed e re k ş e h ir k ap ıların ı g irm e k için b e k le y e n P e rs
a sk e rle rin e a ç t ı l a r . Bu s u re tle 14 g ü n lü k b ir m u h a s a r a d a n s o n r a
L id y a b aşk en ti P a r s la r ın eline g e ç m iş o ld u ( 5 4 6 ) . Iran a sk e rle rin in
ş e h re d o lm a ğ a b a şla d ık la rı v e k alen in a k ib e ti b e lird iğ i s ır a d a
K re z ü s v a k tiy le s o n A s u r k ıralı S in şa rişk u n 'u n y a p m ış o ld u ğ u
g ib i sa ra y ın a a te ş v ererek b ü tü n a ile si e fr a d ı ve s e rv e tiy le
b e ra b e r y a n m a k , d ü ş m a n a b ir şe y b ıra k m a m a k istem işti. F a k a t
b u s ır a d a saray a d o la n Iran a sk e rle ri K rezü s’ü y a k a la y a r a k
e s ir e ttile r, k e n d isin i K ıra lla r K ıra lı ilâ n e d e n K u ra ş ll '-
nin h u zu ru n a g e tird ile r 1W. G alip hüküm dar ö ld ü rü lm e sin i
e m re tti. F a k a t , y a k ılm a k ü z e r e o d u n y ığ ın ın ın ü z e rin e ç ık tığ ı
zam an , v a k tiy le A tin a lı S o lo n ile y a p tığ ı b ir g ö r ü ş m e h a tırın a

17 Mard'ların nerede oturdukları kesin olarak tesbit edilememektedir


Büyük İskender, İran’ı istila ettiği zaman Persepolis şehrini aldıktan son­
ra Mard’lara rastlamış ve itaat altına almıştır. Bunlar bugünkü Mamase^
ni'de oturuyorlardı. Fakat İskender Albroz dağlarında Mazendran ve K e y
lan taraflarında da Mard’lara mensup boylarla karşılaşmıştı. Bayazıt ile
Van gölü arasında batta Hirkanya'da da Mard boylarına mensup züm­
reler vardı.
18 Sard’ın ne suretle alındığı bakkındalri rivayetler muhteliftir. Bu
hususta Scbııbert’in geniş tetkikleri vardır. Bak: (Scbubert, Gesabicbte
der Könige von Lydien. p. 106).
19 Herodotos, Krezüs’ün tutsaklığı hakkında şöyle bir efsane nakle­
der : Sarayda yatarken içeriye dolan İran askerleri önlerine gelenleri öN
dürüyorlardı. Bu sırada, bir nefer de karışıklık arasında Kreziis'le k arşr
laşmış, önce kıral olduğunu tanımamış, hemen öldürmek istemişti. Fakat
bu sırada Krezüs’ün anadan dogma dilsiz ve sağır oğlu babasının parça­
lanacağını görünce debşetinden birdenbire dili açılmış, • Asker, Krezüsü
-öldürme 1 • diye bağırmış. Bu müdahale üzerine asker kendisini öldürme­
yerek Kura, ll’nin buzuruna getirmiş,
pers İm p a r a t o r l u ğ u 139

gelerek üç defa Solon diye bağırdı, bu olay hem ölümden


kurtulmasına hem de Kuraş II nin samimi dostu sıfatiyle
yanında önemli bir mevki almasına sebep oldu 20-
Bu parlak zafer bütün Anadolu’nun Kuraş il nin hükmü
altına girmesini temin etmişti. Küçük Asya şehirleri birer birer
muhasara ve zabtedildi. Yalnız kıyılardaki Yunan kolonileri
kalıyordu. Kuraş il bunların zapbnı komutanlarına bırakarak
memleketine döndü. Fakat, avdetinden sonra Lidyalılar, isyan
çıkardılar. Sardes komutanlığında bırakılan general Tabalos'u
burada muhasara altına aldılar. İsyanın ele başısı Kuraş II nin
zabtolunan hazineleri emanet etmiş olduğu Paktiyas idi. Fakat
Medyalı Mazares’in getirdiği kuvvet isyanı basbrdı. Paktiyas
Yunanlılara kaçtı.
Kuraş II, Küçük Asya’ya girdiği zaman lyonyalılar,
Ispartalıların yardımlarına güvenerek Iranlıların ittifak teklifini
20 Herodotos, bu olay hakkında şu rivayeti nakletmektedir: Krezüs’ün
en satvetli ve en parlak devrinde Atinalı Solon, Lidya’ya gelmiş,
Krezüs tarafından kabul edilmişti. Görüşme esoasında Krezüıı., kendi
mesut hayatını telmihen Solon’a en mesut insanın kim olduğunu sormuştu.
Solon un kendisi olduğunu söyleyec:eğini sanıyordu. Fakat, Krezüs’ü detil
Önemi olmayan iki üç adı söyledi. Krezüs’ün bu cevaptan memnun olma*
dığını görünce: «Yaşayan bir insanın saadeti hakkında bir hüküm veri­
lemez. Çünkü çok defa tanrı, bize bir saadet şimşeti ihsan eder.
A rkasından bizi sefalete sokar- yolunda bir mülahaza yürüttü. Krezüs,
o sırada bu sözlerdeki hikmeti kavrayamamıştı, Fakat Atinalı Solon’un
avdetinden bir az sonra olaylar kendisine acı hakikati anlattı. Otulla*
rından Atiyo avlanırken maiyeti adamlarından biri tarafından öldürüldü.
Bu felilı:etin acısı sükûn bulmadan Sarcles düşman eline geçti. Kendisi
esir, servet ve samanı yatm a edildi. Kendi dilenci bir köle durumuna
düştü. Kuraş esir kıralın bir odun yıtını özerinde yakılmak suretiyle
öldürülmesi emrini verdi, odun yıtını üzerinde mukadder akibeti bek­
lerken vaktiyle Solon ile yap tıtı muhavereyi hatırladı. Solon’un sözle­
rindeki hikmeti kavradı. Ü ç defa Solon, Solon diye bağırdı. Bu sırada
birdenbire bir bora koptu. Ateş verilen odun yıfını bir kaç dakika
içinde sulara botuldu ve söndü. Krezüs’ün satvetli zamanlarında daima
tapınatına hediyeler gönderditi fırtına tanrısı Apollon imdadına k.ıtmuş,
yatm ur horıısı göndererek ateşi söndürmüştü. Bu manzara karşısında
hayrete düşen Kuraş il, Krezüs’ü odun çıtını Üzerinden indirerek istievap
etti. O da vaktiyle Solon’la arasında geçen muhavereyi anlattı. Bundan
müteessir ve mütenebbih olan Kuraş II. Krezüs’ü affettL Yakın bir dostu
ve emniyetli bir müşaviri olarak daima yanından ayırmadı. (Herodotns 1,
XIX. - XLVI, LXXXV - XCI ).
140 IRAN TARİHİ

reddetmişler, fakat Krezüs'e de yardım etmemişlerdi. Sardes'irı


düşmesinden sonra, bekledikleri Isparta yardımı gelmediğinden,
Iranlıların hücümlarına karşı yalnızca koymak zorunda kal­
mışlardı.
Ispartalılar, yardım yerine Kuraş il ye elçi göndererek
Yunan kolonilerine tecavüz ettiği takdirde hasmane tedbirler
alacaklarını bildirmekle iktifa etmişlerdi. Kuraş İl, bu elçiye bu
haberden dolayı teşekkürünü bildirdikten sonra, ona “lyonya-
lıların değil, sizin felâketleriniz hakkında söz söylemek fırsata
nı veremiyecegime dikkat ediniz,, yolunda sert bir cevap ver­
mekle iktifa etmişti.
Lidya monarşisinin birdenbire çökmesi, Küçük Asya sa­
hillerindeki Yunanlıları dehşet içinde bırakmıştı. Onlar, On As­
ya tarihine yeni bir devir açan büyük bir trajedinin gözleri
önünde oynandığını ilk defa görmüşlerdi. O zamana kadar Gy-
ges hanedanı, kuvvet ve satvetiyle kendilerini yıldırıyor, zen­
ginliği ile gözlerini kamaştırıyordu. Bu kadar kuvvetli bir ha­
nedanı yenilmez sandıklarından, onun bir darbe ile birdenbire
çökeceğini hatırlarına getirmemişlerdi. Fakat, beklenilmeyen
haile tahakkuk etmiş, muzaffer Parsa orduları sahillere doğru
akmağa koyulmuşlardı.
Bunun üzerine Ege kıyılarındaki şehirlerden Yunan ada­
larına doğru bir göç hareketi başladı. Iranlıların gemileri
olmadığından lyonyalılar, serbestçe denize açılıyorlardı. Foçalılar
altmış yıl önce Marsilya şehrini kurmuş olan vatandaşlarının
yanına gittiler. Küçük Asya baştan başa Ahamanişler hükmü
altına girmiş oldu. Kuraş ll, kumandanlarından Harpages'i
buraya genel satrap (vali) tayin etti.
Lidya'nın yıkılışı On Asya tarihine yeni bir devir açmıştı.
Krezüs'ün esir düşmesiyle yaptığı ittifak da tabiatiyle kendili­
ğinden çözülmüştü. Ispartalılar yerlerinde kalmış, memleke­
tinin uzaklığı sayesinde kendini muvakkaten olsun emniyette
gören Amasis kımıldanmamıştı. Babil kıralı Nabu-naid ise,
memleketinin coğrafî yakınlığı gereği olarak savunma tertipleri
almağa koyulmuştu.
Savaşta Krezüs galebe etmiş olsaydı, Yakın Şark sima­
sında açık bir değişiklik olmayacaktı. Çünkü İran'dan çok
uzakta olan Sardes’in bu uzak ülke üzerinde devamlı eğe-
PERS İMPARATORLUĞU 141

menlik kurması müşküldü. Dağlar veya çöller arkasına çekilen


Kuraş, bu durumdan faydalanarak kuvvetlerine yeniden düzen
verir, projesini gerçekleştirmek üzere tekrar sahneye çıkabilirdi.
Kuraş U nin kesin zaferi karşısında doğunun büyük küçük
bütün kıralları varlıklarının Kuraş II nin atıfetine bağlı oldu­
ğunu anlamışlardı. Hepsi Kırallar Kıralı Kuraş'ı şüpheye
düşürecek en ufak bir hareketten kaçınmak, onun teveccüh ve
emniyetini kazanmak için her çareye baş vuruyor, her fırsatı
ganimet biliyorlardı.

Kııraş II nln Harpages Küçük Asya'da sükûnu temin ile uğ-


doğu aefeı-l raşırken Hagmatana'ya dönen Kuraş U de bu­
rada uzun müddet kalmadı. Yeni kurduğu
devlet için bir tehlike teşkil eden İran doğusundaki cesur ve
savaşçı boyları hükmü altına almak üzere, büyük bir ordu ile
Asya içlerine doğru yürüdü. Beş veya altı yıl süren (546-539)
bu sefer hakkındaki bilgimiz, parça parça ve kıymetsiz deni-
ecek mahiyettedir. Kesin olarak bildiğimiz kuraş II nin Hazer
denizile lndus arasındaki geniş alanda yaşayan ve türlü adlar
taşıyan kavimlerle kanlı savaşlar yapmış olduğudur. Ctesias'a
inanacak olursak ilk alınan bölge Bakteriyan olmuştu. Bura­
lardaki halk dünyanın en iyi askeri tanılıyordu. Eski ön Turan­
lılardan inen bu halk sonraları Yunan kaynaklarında Dahi,
Çin annallerinde Ta-Hiya adlarıyle anılan boylardan mürek­
kepti. Bunlar önce Kuraş'a şiddetle karşı koymuşlar, fakat
sonra onun Matalar kıralı Astiyag ile aile münasebeti olduğunu
anlayınca, benimseyerek silâhlarını bırakmışlardır. Bu, halkın
kendilerini Matalarla bir soydan saydıklarını göstermektedir.
Baktriyan'ın zabtını, Marjiyana (Horasan) ve Uvarazimiya (Ha-
rezm) ve Suğdiyana ( Maveraünnehr) bölgelerinin alınması
takip etti. İran kuvvetleri Sirderya (Seyhun) boylarına kadar
ilerlediler. Kuraş, Orta Asya'dan gelecek akınlara karşı bura­
larda bir takım kaleler yaptırdı. Bunların en önemlisi Seyhun
(Yaksart) ın en mühim geçidine hâkim olan Kireskhata (Cyro-
polis) kalesi idi 21.

11 Ctesias, Persica, M üller - D id o t baıım ı, ı. 46.


142 İRAN TARİHİ

Sibirya stepleri Kuraş'ın kuzeye doğru ilerlemesini dur­


durmuştu. Fakat doğuda Çin Türkistanına doğru uzayan alanda
oturan ö n TuranlIlardan cesur Sakalar Kuraş’ın saldırışından
kurtulamadılar. Sakalar kıralı Amorges esir düştü. Kuraş 0 bu
zaferle Sakaları hükmü altına aldığını sanmıştı. Fakat Amor*
ges'in karısı Sparetra, dağılan Sakaları toplayarak karşı hücuma
geçti. Kuraş'ı, geri çekilmek ve anlaşmak teklifinde bulunmak
zorunda bıraktı. Bu anlaşma ile kıraliçe esir aldığı Iranhları
vererek kocasını tutsaklıktan kurtarmıştı =. Fakat Kuraş’ı da
metbu tanımış, vergi kabul etmişti 28. Kuraş’ın, Türk illerinden
gelecek akınlara karşı Sakalardan bir sed kurmağa büyük
önem verdiği anlaşılmaktadır.
Sakalar bu zamandan sonra Akhamaniş’lerin yalınız doğu
muhafızları olmakla kalmamış, fetihlerini temin eden ordu­
larının da en kudretli ve cesur kıtalarını teşkil etmişlerdir.
Kuraş Il bundan sonra !(âbil*lndüs ırmakları arasındaki bölge­
leri aldı. Akhamanişler fatihinin Hamun gölü çevresine ve Umman
denizi kıyılarına kadar indiği, hatta susuz Gedroziya (Mekran)
çölünde ordusunun bir kısmını kaybettiği yolunda muahhar
zamanlara ait bir rivayet varsa da 2‘ bunun sıhhati şüpheli
görülmektedir.

Kmcaş l i ’nln Kuraş il doğudaki cesur ö n Turanhları impara^


Bahtı se fe ri torluğuna bağladıktan sonra Mezopotamya'daki
Babil devletini yaşatamazdı. Suriye ve Filis-
tini’de hegemonyası altında bulunduran bu devlet, Krezüs’ün
aleyhine hazırladığı ittifaka girmiş olmakla bu âkıbeti esasen
kendi hazırlamıştı.
Bu sıralarda Babil, hakikatte değilse de görünüşte kor­
kunç bir hasımdı. Devleti kuran Naböpolassar’ın asırlarca
Yakın Şarkı titreten Asur imparatorluğunu yıkmak hususun­
daki önemli rolü, kendisine halef olan oğlu Nabu*kudur-usur
un Suriye ve Filistin’i alarak zaferlerini Mısır sınırlarına kadar
götürmüş olması; bu devlete Yakın Şark kavimleri üzerinde2*4

22 Arrieo, Aoabaais, IV, 2, ve 1, 3, ve 1 • S.


22 Xeeopboo, Cyropedie, 1, VIII, C, VII.
24 Ctesias, Perıica, 6 . 8 . Muller • Didot basımı, S. 47.
PERS İMPARATORLUĞU 143

büyük bir otorite ve şöhret temin etmiş, Babil'e karşı herhangi


bir istilâ teşebbüsünü önlemişti.
Fakat Nabu-kudur-usur'un ölümünden sonra Babil tahtına
çıkanlar arasında kudretli şahsiyetler bulunmadığından, bu eski
şöhretin devleti uzun zaman bir tecavüzden koruyamaması
pek tabiî idi.
Kuraş Il'nin parlak zaferleri devam ederken Babil tahtı
parti kavgaları yüzünden çöküyor, Suriye ve Filistin’de
kavimler yer yer ve zaman zaman isyanlar çıkararak sarsıl­
mağa yüz tutan otoriteyi, bir kat daha çürütüyorlardı.
Nabu - kudur - usur'dan sonra, gıcırdamağa başlayan
taht üzerinde 7 yıl içinde dört hükümdar geçit resmi yapmıştı.
Kuraş il doğu seferinden döndüğü zaman, Babil'de bunların
sonuncusu olan Nabu-naid hüküm sürüyordu. Harran’h bir ra­
hibenin oğlu olan bu adam, bir kahrman olmak şöyle dursun,
hakikt manasiyle bir asker bile değÜdi. O, bilgin fakat gevşek,
enerjiden mahrum, sulh ve sükûn içinde yaşamak isteyen bir
adamdı. Memleketin sınırlarını tahkim etmeğe, ordusunu kuv­
vetlendirmeğe, tapınaklara ait kültlerle uğraşmağı. tercih edi­
yordu. Cülûsunun ilk zamanlarında Suriye'de başgösteren bazı
isyanları yatıştırmış, Tir kırallarının veraseti işini halletmişti.
Astiyag’ın sukutundan sonra da yağmadan hisse koparmak
sevdasına düşmüş, Harran şehriyle çevresini koparmağa mu­
vaffak olmuştu. Fakat, bütün başarıları bundan ibaret kalmıştı.
Sonraları idareyi ve başkenti oğlu Baltazar'a bırakarak kendisi
tapınaklardaki eski belgeleri araştırmak, halka ağır vergiler
yükleyerek tapınakları yıkılmış anıtları tamir ettirmek gibi
işlerle uğraşıyordu. Kuraş il ordusiyle Babil önlerine geldiği
zamanda Nabu-naid payitahtında değildi. Şehirde oğlu Baltazar,
onun adına hüküm sürüyordu. Babil, iç içe üç sur ile çevrilmiş
olduğundan zabtı kolay değildi. Fakat Kuraş il, burada bir
takım ileri gelenleri elde etmişti 26 Bunların başında Diyala, Zab
ırmakları arasındaki bölgenin valisi olan Kubaru bulunuyordu 26.
Kuraş il, 539 yılında suların azaldığı mevsimden faydalanarak
Fırat'ın mecrasını değiştirmekle işe başladı. Sonra bu suretle256

25 Müller - Didot, Scriptores rerum Aleıı:lDdri magDİ, 65.


26 Müller - Didot. Scriptores rerum AleıaDdri maırni, 65,
,144 İRAN TARİHİ

merkezle irtibatı kesilen Opis şehrindeki Baltazar kuvvetlerine


hücum ederek kolaylıkla perişan etti. Bu darbeler tesiriyle
bulunduğu Sippar şehrinden kovulan Nabû - naid, kaçmak zo-
ırunda kaldı.
Kuraş II, Mezopotamya’yı tamamiyle aldıktan sonra ken­
disini Babil kıralı, Marduk’u da ötedenberi olduğu gibi Babil
tanrısı ilan etti (20 Mart 538), Bu suretle ne kendi haneda­
nının, ne Parsa’ların ne de, Mata Muğ’larının dinini zorla kim­
seye kabul ettirmek yoluna gitmiyeceğini göstermiş oldu. O
çağlarda herhangi bir memleketi alan hükümdar oranın tanrı­
larını koğar, yerlerine kendi tanrılarını oturturdu. Kuraş il bu
hareketiyle eski zamanlarda örneği görülmeyen bir liberallik
göstermişti.
Vaktiyle Nabû-naid’in Babil’e getirmiş olduğu Ur, Uruk
ve Eridu siteleri Tanrılarını yerlerine gönderdi. Nabû-naid bu
hareketiyle bu siteler rahiplerinin husumetini kazanmış, bu hal
sukutunu hazırlamıştı. Kuraş il ise bu Tanrıları yerlerine iade
etmek suretiyle bütün buralar halkıoıo minnet ve şükranlarını
ı kazanmış oldu.

YabadU«rla Parlak zaferler, Kuraş'ı tarihte örneği çok


MirUkt«a k o f- görülen çılgınlıklara sürüklemedi. Başarılan
tnlm aları kendisinde Mazdeizmin adaletten ayrılmamak
yolundaki emirlerine uygun hareket azmini
bir' kat daha artırdı. Bütün varlığıyle, Asur kıralları tarafın­
dan reva görülmüş olan zulümleri haksızlıkları kaldırmağa
koyuldu. Asurluların, zabtettikleri ülkelerden zorla sürerek
başka yerlere naklettikleri türlü kavimleri esirlikten kurtardı.
Onları yurtlarına dönmek hususunda serbest bıraktı. Bu ka-
vimlerin başında Asurluların, Babillilerin Kudüs’ten ve Filis­
tin'den sürerek esirlikle Mezopotamyaya getirmiş oldukları Ya-
hudiler bulunuyordu. Zamanımıza kadar gelen bir fermanında:
"Bütün kavimleri hakimiyetim altında topladım. Onlara tanrı-
lariyle beraber memleketlerine dönmek müsaadesini verdim.
Benim tannlanm da bana uzun ömürler versinler..,. demektedir.
Kudüs’e dönmelerine müsaade ettiği Yahudilere vaktiyle,
.Nabû-Kudur^usur ll’nin Kudüs mabedinden getirerek Babil
PERS İMPARATORLUĞU 14S

h â z in e sin e k o y m u ş o ld u ğ u a ltın v e g ü m ü ş v a z o la r ı d a v e rm e k
s a m a h a tin i g ö s te r d i *7,
K u ra ş II nin bu k a d a r a d a le tli v e c ö m e r tc e h a re k e ti s e b e ­
bini ta rih çile r türlü s u re tte y o ru m la m ışla rd ı. B azıları b u n u , h a rp
s ıra s ın d a Y a h u d ile rin g ö s te r d ik le ri y a rd ım a k arşı bir m ü k âfat s a y ­
m ışla rd ır. Bir kısım ta rih ç ile r d e K u raş I! nin bu h a re k e tin d e t a s a v ­
v u r e ttiğ i M ısır se fe ri için b ir h azırlık g ö rm e k iste m işle rd ir.
K u r a ş ll’nin ilerid e M ısır ü z e rin e y a p a c a ğ ı s e fe r e s n a s ın d a M ı­
s ır sın ırları y a k ın la rın d a k e n d isin e m in n e tta r g ru p la r tem in in i
d ü şü n m ü ş o lm a sı h a tır a g e le b ilirs e d e , s ü rg ü n Y a h u d ile r d e n
p ek azının b a b a la rın ın y u rd u n a d ö n m ü ş o ld u k la rın a g ö r e bu
g a y e n in tem in ed ilem em iş o ld u ğ u m u h a k k a k tır. K u r a ş II nin
yalnız Y a h u d ile re in h is a r e tm e y e n b u h a re k e tin d e a d a le t fik ri­
nin v e h ü k m ü a ltın a a ld ığ ı h alk ın m u h ab b etin i k azan m ak k a y -
g u su n u n b a ş lıc a âm il o ld u ğ u n u k ab u l e tm e k d a h a d o ğ ru g ö ­
rü n ü y o r .

B a b il’in feth in d en s o n ra K u r a ş Il nin h a y a tı


K u r a , ' ı n • on
z a m a n la rı v e seferleri h a k k ın d a bilgim iz y o k tu r. B a b il
d e v le tin e so n v e rd ik te n s o n ra , İran ’a k a rş ı
v a k tiy le K r e z ü s ile ittifak y a p a n d e v le tle rd e n yalnız F ir a v u n
A m a sis k a lm ıştı. K u r a ş II nin B a b il k ıra llığ ın a h âk im o lm a k
s u r e tiy le im p a ra to rlu ğ u M ısır sın ırla rın a d a y a n d ığ ı z a m a n , M ı­
s ır’a y ü rü m e ğ i d e b ir a r a l ık d üşü n m ü ş o lm a s ı m u h a k k a k tır.
Fakat Y unan k a y n a k la r ı onun so n z a m a n la r ın d a y en id e n
T ü r k illerine s e f e r a ç tığ ın ı v e ö lü m ü n ün d e b u r a la rd a o ld u ğ u
y o lu n d a r iv a y e tle r n a k le d e rle r : O r ta A s y a ste p le rin d e n a k ıp
g e lm e k te o la n a k ın la r a k a r ş ı im p a ra to rlu k s ın ır la rın ı k o ru m ak
için, te k r a r d o ğ u y a g itm e k z o ru n d a k a lm ıştır.

K u ra ş II 'nin ölü m ü h a k k ın d a tü rlü r iv a y e tle r


K u r q !ın
ö lü m ü v a rd ır . X e n o p h o n on u n y a ta ğ ın d a v e ço cu k ­
ların ın , ailesin in g ö z le ri ö n ü n d e ö ld ü ğün ü n a k ­
le d e r. F a k a t X e n o p h o n ’un b ir e s a s a dayanm ayan bu riv a y e ti 27

27 Tevrat’ın, Aıra kitabında geri verilen eşyalar »yılmaktadır ( I,


9-11 ).
/rrm Torllıl 10
146 İRAN T ARİHİ.

ta r ih ç ile r c e k a b u l e d ilm e m e k te d ir. C t e s i a s i s e K u ra ş ll’nin B a k -


te r iy a n ’d a y a ş a y a n h a r p c i D e rb ik ’le rle y a p tığ ı h a r p te y a ra la n a ­
ra k ü ç gün so n ra öld ü ğ ü n ü n a k le tm e k te d ir 7.11. D e rb ik ’ler k ı­
ra lı H in tlile rle ittifa k e tm iş o la n A m e r r a i s s id i. O rd u su n d a k i.
filleri m ü ttefik i H in tlilerd en a lm ıştı. T a r ih ç i B e r o s o s d a b u n a y a ­
k ın o la r a k K u ra ş'ın P a rt ilin d ek i D a h a i'le rle yapbğı s a v a ş ta
ö ld ü ğü n ü s ö y l e r 9 . Ç o k m uahhar z a m a n lu a a it b ir m asaldat-
K u ra ş ’ın ç o k y a ş a d ığ ın ı ve yüz y a ş ın a g e ld iğ i zam an esk i
d o s tla r ın ı g ö rm e k iste d iğ in i, k e n d is in e o ğ lu K a m b is ’in b ü tü n
b u n la rı ö ld ü rd ü ğ ü h a b e r v e rilin c e , o ğ lu n u n g a d d a r lığ ın a k arşı
u y an an te e s s ü r n etice sin d e öld ü ğü a n la tılm a k ta d ır ao.
H e r o d o t o s ise K u r a ş ’ın ö lü m ü h a k k ın d a d a h a ta fs ila tlı b ir
riv a y e t n a k le tm e k te d ir28*31• H a k ik a te daha y a k ın g ö rü n e n ve
ta rih ç ile rc e k abul ed ilen bu riv a y e t, şek ild e fark lı o lm a k la
b e ra b e r, esasd a C t e s i a s v e B e r o s s o s ’un riv a y e tle rin e y a k la ş ­
m a k ta d ır. H e r o d o t o s ’un a n la ttığ ın a ' g ö r e K u ra ş U, Y ak sart
(S ir d e r y a ) ö te s in d e y a ş a y a n M e s a g e t’lerin im p a ra to rlu k a ra z isin e
y ap tık ları ak ın ları ö n lem ek ü z e re k ıra liç e le ri T o m ris ile e v le n ­
m ek istem iş, fa k a t tek lifi T o m ris ta r a f ın d a n h a k a re tle r e d d e ­
dilm iştir. T o m ris ’in re d c e v a b ın a so n d e re c e k ızan K u ra ş
II, S ey h u n 'u g e ç e re k M e sa g e tle r y u rd u n a g irm iş, T o m ris ’in v e li-
ah d i v e b ü y ü k o ğ lu S p a rg a p is e s id a re s in d e k i ö n c ü k u v v e ti
m a ğ lu p v e p ren si esir e tm iştir. F a k a t, tu ts a k lığ ı u n u ru n a y e d i­
re m e y e n M e s a g e tle r p re n s i in tihar etm iştir. O ğ lu n u n ak ib e tin -
d en s o n d e re ce m ü teessir olan T o m ris , büyü k b ir k u v v e tle
K u r a ş ü z e rin e y ü rü m ü ş , H e r o d o to s ’a g ö r e o z a m a n a k a d a r o la n
h a rp le rin en k an lısı v u k u b u lm u ştu r. Ö n c e y a k ın m e s a fe d e n o k
m u h areb esi b a şla m ış, o k la r tü k en in ce d iğ e r ta r a f a sk e rle ri y alın
k ılıç b irb irle ri ü z e rin e atılm ışla rd ır. H a rp uzun s ü rd ü ğ ü h a ld e
h iç b ir t a r a f yılgın lık g ö ste rm e m iş, n ih a y e t M e s a g e tle r k esin
z a fe ri k a z a n m ışla rd ır. İran o rd u su n u n b ü y ü k b ir kısm ı s a v a ş
alan ın d a k a lm ıştır. K u ra ş Il'nin d e m a k tu lle r a ra s ın d a o ld u ğ u
g ö rü lm ü ştü r.

28 Ctesiaı, Persica. Fraırm. 6 - 8 , Muller-Didot tabı. 47.


39 O.Wirth, Etııdes historiques, îd. 12. Beroıoı'uo bu rivayetini Euıue-
be'den öğreniyoruz, bak : Chr ooicoıı, S. 29J.
IO LucieD, Macrob, XIV.
31 Herodotoı, 1, 1. 207 ve arkası.
PERS İMPARATORLUĞU 147

T o m ris ö lü ler a ra s ın d a bulunan K u ra ş Il'nin ce se d in i bul­


d u ra ra k b a şın ı k an ile d o ld u rttu ğ u bir tulum için e so k m u ş, "b e n
y aşıy o ru m v e m u zafferim . S e n , oğlum u h ile ile elim den ç ık a rttır­
dın. B en d e seni k an ile d o y u ra c a ğ ım ,, d iy e re k intikam ını al­
mış imiş.
H e ro d o to s 'u n bu riv a y e tin in k a k ik a te ne d e re ce uygun
old u ğu n u k esin o la r a k b ilm iyoru z. K a t'i o la r a k bildiğim iz K u ra ş
il 'n in P a s a r g a d s a ra y ın ın g ü lista n la rı o r ta s ın d a bugün M eş-
h e d *i-m a d e r-i S ü ley m a n denilen küçük tü rb e d e defnedilm iş ol*
d u ğ u d u r (R e s . 9 ). B ü y ü k İsk e n d e r z a m a n ın d a ta b u tu b u ra d a
m e v c u t idi v e A risto b u l ta ra fın d a n g ö rü lm ü ştü
K u raş il, H e r o d o to s 'u n r iv a y e t ettiği gibi M e s a g e tle r’le
y a p tığ ı h a r p te ö ld ü rü lm ü ş ve b aşı k ıra liç e T o m ris 'e ta k d im
edilm iş ise , c e se d in in h e rh a ld e İ r a n 'a g e tirilm iş o lm a sı ic a b e t-
m ek ted ir. C e se d in in P a s a r g a d 'd a b ulun m ası onun y a k ıra liç e
T o m a ris ta r a fın d a n g e r i verilm iş v e y a İra n lıla r ta ra fın d a n k a ­
çırılm ış o lm asiy le izah o lu n a b ilir. Son z a m a n la r d a ü z e rin d e
k a b a r tm a o la r a k uzun k a n a d lı in san ta s v iri b ulun an b ir s te l
b ulun m u ştur. T a s v irin b a ş ı ü z e rin d e M ısır h ü k ü m d a rla rın ın a l a ­
m eti m a h su sa sı, bunun ü stü n d e d e " B e n K ıra lla r K ıra lı K u r a ş ı m .
ib a re s i b u lu n m ak tad ır.

K u r a ı u ,n jn K u ra ş JI 'nin esk i ç a ğ la r ın en b ü y ü k sim a la rın -


ş a h a iy e ti d an o ld u ğ u şü p h e siz d ir. Z a m a n ın d a n k a la n b el­
g e le rin , p e k a z o lu şu , Y unan k a y n a k la rın d a k i
riv a y e tle rin d e e fsa n e v î bir m a h iy e tte bulunuşu, bu b ü y ü k in ­
s a n ın ta rih ö n ü n d e o ld u ğ u gib i ta n ın m a s ın a im k â n v e rm e ­
m ek ted ir.
H a y a t v e b a şa rıla rın ın sim asını d e ğ iş tire re k o n a efsan em si
b ir m a h iy e t v e re n h a lk e d e b iy a tı, K u ra ş 'ı c e s u r, m e rh a m e tli v e
aynı zam anda in sa n g ü zeli, id eal b ir h ü k ü m d ar tipi o la r a k
ta s v ir e d e r. T a r ih o la y la rı ise onu, cesu r o ld u ğ u kadar
c ü re tli, h a rp h u d 'a la rın d a m a h a re tli, enerjili b ü y ü k b ir ask er
o la r a k b e lirtm e k te d ir. H e rh a ld e büyük A h a m a n iş im p a r a ­
to rlu ğ u n u n k u ru cu su n d a sevk ve id a r e d e m ah ir b ü y ü k 32

32 Oppert, Küçük Mürgab anıtmm ıtnıldıfı gibi Kuraş il dİd değil,


zevcesi Ktzandane'nİD olduğunu iddia etmektedir (Oppert, Lea Peuples
et la lu g u e des Medes, S. 110.111).
148 İRAN TARİHİ

bir komutanın bütün vasıflan bulunuyordu. Fakat, Ku-


raş'da uzak gören kaynaştıncı bir idare adamı vasıf­
ları bulunduğu iddia edilemez. Zabtettiği geniş bölgelerdeki
türlü türlü kavimleri birbirleriyle kaynaştırarak imparatorluğu
içinde perçinlemek hususunu asla düşünmemiştir. Eğer daha
sonra Darius I gelmemiş olsaydı, Ahamaniş imparatorlu­
ğunun çok erkenden dağılacağı şüphesizdi. imparatorluk, Bü­
yük lskender'in zamanına kadar zahiri birliği muhafaza eder
gibi görünmüş ise de, bunun Darius 1 'in devlet adamı
vasıflarının temin etmiş olduğu muhakkaktır. Kuraş il yıktığı
kırallıklardan yalnız Lidya ile Babil'de birer lranlı satrab
bulundurmuş, başka bölgelerde kendisine boyun eğen yerli
prensleri makamlarında bırakmış, idare mesuliyetini onlara
emanet etmiştir.
Bununla beraber Kuraş ll'nin o zamana kadar şarkta
bilinmeyen bazı yeni prensipleri, yeni fikirleri tatbik ettiği
şüphesizdir. Başka dinlere karşı gösterdiği müsamaha ve geniş
görüş ise, kendisinden önceki Yakın Şark hükümdarlarından
hiç birinde görülmemiştir. Asur ve Babil kırallan, yendikleri
devletlerin tanrılarını ganimet olarak alır. Başketlerine götü­
rerek kendi tanrılarının hizmetine vakfederlerdi. Halbuki Ku-
raş, galebe ettiği kavimlerin tanrılarını esir diye almak şöyle
dursun, bunlardan Asur ve Babil kıralları tarafından alınarak
başkentlerine götürülenleri de yerlerine iade etmiştir. Bu me-
yanda Kudüs mabedinden Babil'e getirilmiş olan mukaddes
vazoları da Yahudilere vermiştir. Asur ve Babil kırallarının
istilâlarına karşı derin bir husumet besleyen kavimlerin, Ku-
raş'ı bir halâskâr, bir hâmi gibi telâkki etmeleri, onun bu
yoldaki hareketinin bir karşılığı idi. Asur ve Babil kıratlarına
karşı lânetler, beddualar yağdıran Yahudi peygamberlerinin
Kuraş'ı öğe öğe göklere çıkarmaları onun başka dinlere karşı
gösterdiği hürmet ve müsamahanın bir şükranesi idi.
Kuraş'ın insanlık tarihinde şerefli ve ölmez bir şan
kazanmasında, Yahudilerin ona karşı besledikleri minnettarlığın
büyük hissesi vardır.
Yaradılışında büyük bir komutanlık vasıfları bulunan
Kuraş il Yakın Şarkın kendisinden önceki kudretli hükümdar­
larının askeri tecrübe ve başarılarından faydalanmağı bilmiş,
PERS İMPARATORLUĞU 149

ona g ö re bir ordu kurmuş, Matalar, Sakalar; Elâmlar gibi


Yakın Şarkın cengâver unsurlarını maharetle sevk ve idare
etmeği bilmiştir.
Kendisine büyük zaferler kazandıran ordu, çoğ'unluğ'unu
Ön Turanlıların teşkil ettikleri feodal boy beylerinin topla*
dıkları askerlerden teşekkül etmişti. Bu, tabiatiyle millî bir
ordu değildi. Her biri kendi başbuğları tarafından idare edi­
len kıtalardı. Sus'ta bulunan emayye tuğlalarda, Kuraş’ın
muhafızlarına ait iki asker tasviri görülmektedir. Bunlardan
birinin güneşin yakıp kavurduğu Elâm halkından, diğerinin ise
Zagros dağlarında veya Matalar ilinde yaşayan kabilelerden
oldukları anlaşılmaktadır.
Kuraş’ın ordusu, teşkilât bakımından Lidya ve Babil
ordularından üstündü. Silâhları da onlara faikti. Ok atmak­
taki maharetleri emsalsizdi. Zırhları, kalkanları delik deşik
ediyorlardı. Ok yaydan başka sapan da kullanıyorlardı. Bun­
larla muhasara ettikleri şehirler üzerine büyük taşlar atıyorlardı.
Keyaksar zamanındanberi İran ordusunun önemli silahı
olan mızrak Kuraş ordusunda da maharetle kullanılıyordu.

K u r a , II den s o n ra A h a m a n iş İm p a ra to rlu ğ u

o < . Eski tarihin en büyük simalarından biri sayı­


lan Kuraş, ölduğü zaman, doğuda Yaksart
(Seyhun) boylarından, Batıda Akdenize, kuzeyde Hazer kıyı­
larından güneyde Basra körfezine, güney-batıda Mısır sınırla­
rına kadar uzayan büyük bir imparatorluk bırakmıştı.
Sağlığında, büyük oğlu Kambis II (Kambujiya529-522)83 yi
veliahd göstermiş, Babil’e kıral tayin etmiş, son savaşlara gider­
ken yerine bırakmıştL İkinci oğlu Bardiya’yı da Kambis’-
den sonra tahta geçmek üzere, Kirman, Baktriyan, Partya ve
Harezm gibi doğ'u eyaletlerinin idaresine atamıştı. Bu suretle
kendisinden sonra oğ'ulları arasında taht kavgası çıkmasını
önlemek istemişti.3

S3 B iıütuo yazıtında Darius, K u ra y’ın yerine geçen büyük otlunu


K a m b u jiya a Jiyle anmıştır. Yunan müellifleri bunu K a m b y ıe ı yekline
lokm uşlardır.
lSO Iran TARiHi

F a k a t, ö ld ü k te n s o n r a v a s iy e ti y e rin e g e tirilm e d i. K a m -
b i s , ta h t ı n a o tu r u r o tu rm a z , b ir ta k ım is y a n la r la k a rş ıla ş ­
m ış, b asb rm ak için u ğ ra ş m a k z o ru n d a k alm ıştı. H alk t a r a ­
fınd an ç o k se v ile n B a rd iy a 'n ın 31 d a , g ü n ü n b irin d e id a re s in d e
b ulun an m e m le k e tle rd e k i o rd u y a d ay an arak ta h t id d ia s ın a
k alk tığ ı ta k d ir d e , h o şn u ts u z la rın d a o n u n la b irle ş m e le ri ihtim ali
v a rd ı. B u ihtim al belki ta h a k k u k e tm iy e b ilird i. F a k a t y a ra tılı­
ş ın d a zalim b ir a d a m o la n yeni k ıra l, g iz lice k a rd e şin i ö ld ü rt­
m ek su re tiy le h erh an g i b ir tehlike ih tim ali b ıra k m a k istem ed i.
C in a y e t o k a d a r itin a lı v e gizli yap ıld ı k i, h alk ş ö y le d u rsu n ,
s a r a y d a k ile r b ile ö ld ü rü ld ü ğ ü n ü ö ğ re n e m e d ile r. H alk a r a s ın d a
on u n M ed y a'n ın ü c r a ş a to la r ın d a n b irin d e h a p s e d ild iğ i h a b e r i
y a y ıld ığ ın d a n , h e rk e s b ir g ü n b u rad an k u rtu la ra k m e y d a n a
ç ık a c a ğ ın ı u m u y o rd u 35.
K a m b is im p a ra to rlu ğ u n d a baş g ö s te r e n isy a n la rı b as­
tırd ık ta n , m e m le k e tte b u lu n m ad ığı zam an , ta h tı için teh likeli
o la c a k b ir rak ip ten d e k u rtu ld u k ta n s o n r a , im p a ra to rlu k için
te k ra k ip k a la n M ısır ü z e rin e y ü rü m ek h azırlığ ın a k o y u ld u .
Bu s ı r a l a r d a F ir a v u n la r ta h tın d a o tu r a n A m a s is , k u d re tli
v e te c rü b e li b ir h ü k ü m d a rd ı. E r g e ç , A h a m a n işle rin h ü cu m u n a
u ğ ra y a c a ğ ın ı ta k d ir e d iy o r d u . V a k tiy le K u r a ş a le y h in d e k i ittifa k a
g ire n le rd e n L id y a v e B abil k ırallık ları y ık ıld ığ ın d a n , s ıra n ın ken­
d isin e g elm iş o ld u ğ u n a şü ph e etm iy o rd u . Bunun için, yalnız K ıb ­
rıs ’ta M ısır’ın e sk i h âk im iy etin i y en id en k u rm ak la y e tin le n m iş, d i­
ğ e r k o m şu k avim lerle ç a rp ış m a v e sile si ç ık a rm a k ta n çek in m işti. Bu
su re tle Ira n lıla rla vu ku u n u k esin g ö r d ü ğ ü b ir s a v a ş a k a rş ı o r d u ­
sunu s a ğ la m tu tm a k istem iş, m em lek etin in re fa h ın ı a r t ır m a ğ a ç a ­
lışm ıştı. K u r a ş Il. nin d o ğ u d a u ğ ra ş m a s ın ı fır s a t b ile re k k a n a lla rı
o n a rtm ış , g e n iş le ttirm iş , z ir a a t v e tic a re tin g e lişm e sin i tem in ede^

U Herodotos, bu prensi Semerdi* adiyle anar. CtUias, il, 8 Tan-


yolcsarkes ( Tanyoxarkes ), Xenopbon ( iV, Vlll, 7, 1 1) ise Tanaolcıares
(Tanaoxares) felcilleriode adlandırmışlardır. Bu son iki İlim arasıodalci
benzerlik, Herodotos’tan başka bir kaynak bulunduguou göstermektedir.
Darius'un Bisütun lcitabesiode Kuraş'ın bu ikinci otlu Bardiya adiyle anıN
dıtıodan biz de keodİliodeo bu adla babsedecetiı:.
35 Herodotos, Kambis’in kardeşini Mısır üzerine yürüdütü sırada
öldürttütüoü yazıyorsa da Siıütun yazıtıodao preosio daha evvel öldür-
tulmüş oldutu aolaşılmalctadır (Rawlioson, loscription of Darius, on tbe
role at Bebiıtun, 1, 112).
PERS İMPARATORLUĞU 151

cek teşebbüslere atılmıştı. Bu sayede Mısır ziraati o zamana


kadar görülmemiş bir gelişme göstermiş, Nil'den hakkiyle fayda­
lanan tarımcılar zengin olmuşlardı. Ürünlerin bolluğu, ticaretin
gelişmesine ve genişlemesine yardım etmiş, Menfis başta olmak
üzere deltadaki şehirler, hem zenginlemiş, hem de kalabalıklaş-
mıştı. Amasis, hazine gelirlerinin artmasından faydalanarak Kar-
nak anıtlarını itina ile tamir ettirmiş, her tarafta kabartmalarla
süslenen yeni anıtlar belirmeğe başlamıştı36. Menfis’de Herodo-
tos’un görülmeğe değer diye vasıflandırdığı muazzam bir tapı­
nak kurdurmuştu. Sonra Sais’te Nith tapınağına bir takım
ilâveler yaptırmış, buraları cesim sütunlar ve Sphinx’!erle tez­
yin ettirmişti.
Amasis bütün bu işlerle uğraşmakla beraber, İran tehlike­
sini kesin görmekte devam etmiş, Kuraş H’nin ölüm haberi bile
onu ferahlandırmamıştı. Çünki genç oğlunun babasının başlaya­
madığı işi, behemehal başarmağa çalışacağını biliyordu. Bu
sırada başgösteren iç kargaşalıklar, bütün gayretlerini savunmak
tedbirlerine hasretmesine engel olmakla beraber, müdafaaya
hazırlandı. Parsaların tabaası olan Fenikelilerle lyonyalılann
donanmalarına karşı Yunan adalariyle ve bilhassa Sisam adası
hâkimi Polikrates ile andlaştı.
Amasis bu suretle savunma tedbirleri alırken, babasının
ölümü üzerine imparatorluğun türlü bölgelerinde başgösteren
isyanları bastıran Kambis de yeni fetihlere hazırlanıyordu.
Herodotos, Kambis’nın Mısır'a karşı harp açmasını anla­
tırken Kuraş II zamanında Mısır’dan İran’a gönderilmiş olan
bir göz tabibine büyük rol vermektedir Fakat, harbin hakiki56

56 ChampolioD, Notices maouscritea, I, 522-555.


n Herodotos I, III, lrao-Mısır harbibio aebebİDİ, biri lraahlano
diğeri Mısırlılarla rivayeti olmak ürere şöyle aalatıyor: Vaktiyle Kuraş
II, Mısır FiravuauadaD bir göz hekimi istemiş, Amasis de bu hususta Mı­
sır’da şöhret kazaaaa biriai lrsa’s gâodermişti. Bu adam, ailesiadea ve
çoeuklarıodao uzaklaştırıldığı ve rızası olmaksızıa lraa’a göoderildigi içio
Amssis'e düşmaa olmuştu. Oadsa iatiksm almak içio Ksmbis’i Amasis-
*İd kızıaı istemeğe teşvik etti. Çüakü Amasis korkarak kızıaı verirse şok
üzülecek, vermezse Irao hükümdsrıaı keadisiae düşmaa edecekti. Kam-
bis’oio göoderdigi elçi Mısıra geldiği zamaa.Amasis öoee telaşa düşmüş,
fakat soora eski kıral Apries’io kızı Nitetis (Niteiti)i keodi kızı diye
Irao’a göodermege karar vermişti. Kambis birgüo Mısırlı preasesi
152 İRAN TARİHİ

se b e b i a z z a m a n d a Y a k s a r t (S e y h u n ) ve İn d ü s (S in d ) boyla^
rın d an Ç a n a k k a le ’y e , F e n ik e v e F ilis tin 'e kadar u zayan g en iş
a la n a h âk im olan A h a m a n iş ’lerin k a rş ıla rın d a tek ra k ip d ev let
g ö rd ü k le ri M ısır’ı d a o r ta d a n k a ld ırm a k azm i o ld u ğ u şü p h e­
sizd ir.
K a m b is o rd u su , M e z o p o ta m y a ve S u r iy e ’yi ç iğ n e y e re k
Filistin ’e indiği zam an , M ısır’a gitm ek için iki y o l ile k a rş ıla ş ­
m ıştı. Y a F en ik e d o n a n m a sın ın yard ım iy le d e n iz d e n D e lta y a
g id e c e k v e y a F ilistin ile Nil a ra s ın d a k i ç ö lü g e ç e c e k ti. H albu k i
D e lta ’yı ç e v ir e n b atak lık ile ç ö l, uzun z a m a n d a n b e ri A s y a 'd a n
g e le c e k a k ın la r a k a rş ı M ısır’ı k o ru m u şla rd ı. F ilistin 'in en son
kalesi olan J e m is o s (b u g ü n k ü Hani Y u n u s ) v e S erb o n g ö lü
b ölgesi ile D e lta a r a s ı n d a u z u n c a b ir çöl b u lu n u y o rd u .
A s u r ’lu larla B a b il’lilerin b u ra la rd a y a p tık la r ı ta h rip le r V a ­
h alard ak i h alk ı d a ğ ıtm ış , ıssız ç ö l alan ın ı g e n işle tm işti. B üyük
bir" o rd u y u g e m ile rle d e n iz d e n g ö tü rm e k n e k a d a r g ü ç ise ka^
ra d a n bu] çölü g e ç m e k d e o k a d a r m ü şk ü ld ü . K a m b is , G azze
ön lerin d e bu e n d iş e d e iken A m a s is 'in Y u n a n lı k o m u ta n la rın d a n
H alik arn aslı (B o d ru m lu ) F a n e s , (P h a n e s ) A m a s is 'in h izm etin i bı^
r a k a r a k g e m ileriy le G a z z e 'y e g e ld i v e Iran h ü k ü m d a rın a sığ ın ­
dı. O n a k a ra d a n M ıs ır'a g ire b ilm e k için ç ö l ç e v re s in d e k i be­
d e v i ş e y h le riy le a n la ş m a ğ ı ta v siy e e tti.
B e d e v i ş e y h le ri, Iran o rd u su n u n g ü z e r g â h ın a su tulum^
l a r ı yü klü b in le rce d e v e g ö n d e r d ile r. B u s u r e ü e o rd u n u n ç ö lü
g e çe b ilm e si için g e r e k l i o la n su v e y iy e c e k m a d d e le ri tem in
e d ilm iş old u . M ıs ır'a y ö n e le n K a m b i s , P e lu s ö n ü n e g e ld iğ i

kendiadiyle detil, babasının adiyle ç a tm a ca prenses ona şöyle mukabele


etm iş: Hükümdarım görüyorum ki siz Amasis tarafından aldatılmış oldu-
tunuzun farkında dı:tilsiniz. Halbuki Amasis beni türlü vaadlerle oyala­
yarak size kendi kızı diye göndermiştir. Ben, hakikatte Amasis'in Mısır­
lılarla birlik olarak isyan e ttiti ve ölcıürdütü eski kıral Apries'in kızıyım?
Prensesin bu itirafı Kambis’i kızdırmış, kendisini aldatan Amasis'e
karşı harp açmasına sebep olmuştur.
Yine Herodot’tan ötrenditim tze göre Mısırlı’lar bu harbi eski meşru
Firavun ailesinin saltanatını gasbeden Amasis'den tahtı kurtarmak teşeb­
büsü suretinde göstermişlerdir. Demek ki Kambis, İran sarayına gön­
derilen eski Firavun Apries’in kızı adına babasının tahtını, giııb Ama-
sis’ten kurtarmak için bu harbi açmıştı. Mısırlı’lar bu tarz izahla Mısır
üzerindeki İran hakimiyetine bir nevi meşruluk tanımış oluyorlardı.
PERS İMPARATORLUĞU 153

zaman Amasis’in öldüğünü ve yerine oğlu Psamnetik IU ün g e ç - •


tiğini öğrendi.
Mısırlılar kendilerine ve tanrılarına güvenleri olmakla be­
raber, kahraman bir asker ve iyi bir idareci olan Amasis’in
ölmesinden çok endişe ediyorlardı. Çünkü Üzerlerine gelen ordu,
eski zamanlardaki gibi Dicle-Fırat bölgesi halkı değildi. İndüs’
den Çanakkaleye kadar uzayan geniş ülkelerde yaşayan ka-
vimleri kabsıyordu. Bundan baska Amasis’in ğüvendiği mütte-
tiklerden Sisam diktatörü Polikrates ile Kıbrıslılar da İranlılarla
birleşmişlerdi.
Yabancı istilâsı korkusiyle titreşen Mısırlılar, her şeyi,.
hatta tabiat olaylarını şeamet nişanesi sayıyorlardı. Bazan yıl­
larca yağmur düşmeyen Teb’e, Psammetik lll'ün tahta çıkma­
sından bir iki gün sonra bir kaç damla yağmur düşmesinden,
teşe’üm etmişlerdi 38- Mısırlıların bu kadar korkmaları pek de
yersiz değildi. Yeni kıralda babasının meziyetleri yoktu. Pelüs-
önünde harp başladığı zaman Psammetik IU, kabiliyetsizliğini
göstermekte geç kalmadı. hanlıların amansız hücumlarına kar­
şı, Mısır ordusu, büyük bir mukavemet görterdi. Iranlılara iltica
eden Farnes'in Mısır hizmetindeki eski askerlerinden Karyalılar
ve İyoynalılar, Mısırda bırakmış olduğu çocuklarını babalarının
karşısında boğazladılar, kanlarını yarı şarap dolu kadehlere ko­
yarak içtiler. Kudurmuşcasına İran ordusu üzerine atıldılar.
kanlı savaş akşama kadar bütün şiddetiyle devam etti. Fakat
karanlık çökerken Mısır cephesi sarsıldı. Psammetik III liya­
katsizliğini meydana vurdu. Ne yapacağını şaşırdL Ordusun­
daki sarsılma, bozgun şeklini aldı. Psammetik III kaçan
askerlerini Kanal bölgesinde toplayarak düşmanın ilerlemesine
karşı bir mukavemet seddi kuracağına, askerlerinden önce
kaçarak Menfis kalesine sığındı (525). Arkasından hiç bir
mukavemet görmeden ilerleyen İranlılar firavunu burada
muhasara ettiler. Kambis'in teslim teklifinde bulunmak üzere
gönderdiği adamlar, halk tarafından parçalanınca, İran- 38

38 Herodotoı, III. X . Fakat W ilkinsoo, Teb bölgesine yağm urun


Horodotos'uo iddia ettiği gib i bir kaç yüzyılda bir değil, her yılda bey
veya altı defa düştüğünü ve her on yılda bir de bora koptuğunu ileri
).
sürmektedir (Raw linson, 1, II, 338. No. 4
154 İRAN TARİHİ

lılar kaleye hücuma başladılar. Bir kaç gün sonra şehir,


kapılarını açmak zorunda kaldı.
Menfis’in sukutundan sonra yukarı Mısır, mukavemetsiz
teslim oldu. Libya’lılar, Sirenayka’lılar, hücuma uğramağı bekle­
meden vergilerini getirerek tabiiyetlerini arzettiler (525). Esir
düşen Firavun, önce hayatı bağışlandıysa da sonradan ihtilâl
teşebbüsünde bulunduğundan öldürüldü 39. Ariandes adında
bir Iranlı Mısır’ı idareye memur edildi.
Asırlardanberi, şarkın istilâ ordularına meydan okuyan,
yenilmez Asur ordularına karşı uzun zaman mukavemet eden
bir devletinbu kadar sür’atle çökmesi, sanki tahta ancak
yıkılmak için çıkmış olan Firavun Psammetik’in feci âkibeti,
çağdaşlarını hayret ve acı içinde bırakmıştı. Çünkü Psamme­
tik’in düşmesi olayı, Mısır istiklâlinin sonu oldu.
Mısır’ın zabtından sonra ilk defa olarak eski dünya,
tek imparator idaresialtına girmiş oluyordu. Fakat türlü
adlarla anılan ö n TuranlIlarla Mısırlıları, Parsalarla Sâmileri
Grekleri, uzun zaman tek bir bayrak altında yaşatabilmek im-

39 Rivayete (öre Menfis'in tesliminden od gün soora Kambia


e9İr firavuou huzuruoa getirterek metaoetİDİ ioaafaızca tecrübe etmek
istemiş. Psammetik'İD kızı ve oğulları ile sarayıo ve memleketio
ileri geleoleri birer birer öldürülmek üzere, ününden geçirilmiş. Firavua
buDİarı hiç teessür eseri göstermeksizin soğuk kaolılıkla seyretmiş.
Bundan soora bir aralık mesut güoleriode keodisiyle beraber buluoao
zadegâodao birioio, arkasıoda lime lime bir elbise olduğu halde, Irao
askerlerinden dilendiğini görünce derin bir ah çekmiş, teessüründen
yüzünü gözünü tırmalamış, Kambis saray erkânından biri vasıta-
siyle, kendi çocuklarının idam sehpasına gitmelerine karşı hiç bir
teessür göstermemiş olduğu halde, eski arkadaşının dilenmesine ne­
den tahammül edemediğini sordurmuş, o da şu cevabı vermiş: «Kuraş
oğluna deyiniz ki, benim felâketlerim goz yaşı dökmeğe imkân ver-
miyecek kadar büyüktür. Fakat dostumun felâketi ağlanmaya lâyıktır.
Bir insan yaslandığı zaman, ihtişam ve refahtan dilenciliğe düşerse onun
haline ağlamak gerektir» . Firavun'un hu cevabı Kambiı’e arzedil-
digi zaman yanında bulunan Lidya kıralı Krezüı teessüründen ağlamış.
Kambis de müteessir olarak Psammetik’in hayatını bağışlamış. Fakat
sonra esir Firavun’un Mısır’da ihtilâl çıkarmağa çalıştığı anlaşılınca, bir
öküzün kanını içmeğe icbar edilmek suretiyle öldürülmüş. Fakat Cte-
sias'a güre Firavun öldürülmemiş Sus şehrine götürülmüş, orada içine
atıldığı hapishanede ölmüştür.
PERS İMPARATORLUĞU ıss

k ân sızd ı. A h a m a n iş im p a ra to rlu ğ u n e k a d a r s ü ra tle k u ru lm u ş


is e o k a d a r ç a b u k d a d a ğ ıla c a k tı.
Bu seb ep le b a b a sın ın siy a se tin i ta k ip eden K a m b is,
M ısır'd a F ira v u n la rın p ro to k o lü n ü , a d e tle rin i b en im sed i. F i r a ­
v u n lar g ib i g iy in d i. Y eni ta b a a s ın a k en d isin i s e v d irm e k için
g e r e k e n h e r ş e y i y a p tı. M ısırlılar, b u h a re k e ti se b e b iy le kendi_.
ni A p rie s 'in m eşru h alefi s a y d ıla r.
K am b is, b ir m ü d d et s o n ra S a is şeh rin e g itti. A m a sis'in
m ezarın ı a ç tı r a r a k m u m y asın ı y a k d ırd ı. Bu su retle o n d a n ken^
dinin v e A p ries'in in tik am ın ı alm ış oldu. F a k a t, A m a s is 'in k a rısı
L a d ik e 'y e s a y g ı g ö s te r d i v e on u a ile sin in y a n ın a g ö n d e rd i.
lra n a s k e r le r i Nith ta p ın a ğ ın a y e rle şm iş, bir ç o k h a s a r la r a
seb ep o lm u şlard ı. K a m b is a sk e rle rin i bu ta p ın a k ta n ç ık a rttı,
H a s a r la rın ı ta m ir e ttird i. K ah in U z a h a rris n iti'd e n M ısır .dini
h ak k ın d a m alûm at ald ı. A y in le ri ö ğ re n d i. B a b a s ın ın B abil ta n ­
rıla rın a g ö s te r d i ğ i h ürm eti k en d isi d e M ısır ta n rıla rın a g ö s te r d i.
Bu su retle M ısır halk ın ı k en d in e b a ğ la m a k , M enfis v e
D e lta y ı h a re k e t ü ssü y a p a ra k k u z e y A frik a y ı feth e tm e k için
t a s a v v u r e ttiğ i p lân ı ta h a k k u k e ttirm e k is tiy o rd u . B a r k a ( C y -
re n e ) p re n si A r k h e s ila s ili 'ü n v a ss a llık b o rc u o la ra k g ö n d e r m iş
o ld u ğ u n u g ü m ü ş m in a la rı a z ım s a y a r a k b u n ları a v u ç a v u ç a s k e r ­
lerin e d a ğ ıttı. L ib y a G re k le ri o k a d a r z e n g in d e ğ ille rd i. Fakat
K a r a ta c a 'n ın z e n g in liğ i b ü tü n d o ğ u ille rin d e d ille re d e s ta n o lm u ş­
tu. B u s ır a la r d a a z a m e tin in s o n h a d d in e e riş e n K a r t a c a , F e n ik e -
li'lerin S ic ily a , A frik a v e I s p a n y a ’d a k i esk i s ö m ü rg e le rin e v a r is
b u lu n u y o r, g em ileri b a tı A k d e n iz 'd e ra k ip s iz d o la ş ıy o rla rd ı.
K a r ta c a ta c irle ri A v r u p a 'n ın en u z a k y e rle rin e k a d a r y a y ıl -
m işlard i.
K a m b is, K a r t a c a 'y a d en izd en hücum e tm e k iste d i. F a ­
kat em rin e g irm iş o la n F e n ik e d o n a n m a s ı m ü re tte b a tı ırk
d a ş la rı ü zerin e yü rü m ek em rin e it a a t e tm e d ile r K a m b is,
b u n ları te d ib e k a lk ış a ra k y en i bir g a ile ç ık a rm a k ta n çek in d i.
K arad an y a n i ç ö ld e n g itm e k m e c b u riy e ti hasıl old u . A m m o n
v ah asın ı işgal etm ek ü z e re T e b 'd e n 5 0 b in kişilik b ir o rd u
g ö n d e r d i. Bu o rd u , y o lla n M ısır o rd u su b a k iy e le rin d e n te m iz ­
le y e c e k v e v a h a y ı a la c a k tı. F a k a t, b üyü k ç ö le g ird ik te n s o n ra 40

40 Gsell. Histoire aoeieooe de l’Afrique du oord, 1, 418.


156 IRAN TARİHİ

ord u d an b ir h a b e r alın am ad ı. O zam an lar sö y len d iğ i g ib i bu


ordunun y o ld a kum d a lg a la rı altın d a k a la ra k m ah v o ld u ğu sa^
k ılm a k ta d ır (5 2 4 ). B u seferin m u v affak iy etsizlik le n eticelen m esin e
rağ m en b ilin m iy en bir ta rih te A m m on v ah asın ın İran im para­
to rlu ğ u n a k a tıld ığ ı, v e ^ a m a n i ş hükü m darına v erg i v erm eğ e
b a şla d ığ ı m u h a k k a k tır *1.
N u b y a 'n ın z a b tı d aha k olay g örü n ü y o rd u ; Nil b o y u n ca
ilerlen e rek b u ra la ra v e d aha so n ra d a H a b e ş is ta n ’a g id ile­
b ile c e k ti. N apata M ısır’d an ay rılm ış m üstakil b ir k ırallık
olm uştu. F a k a t ö n ce le ri m am ur olan bu m em leketin kuzey
tarafları h a ra p o la ra k çö l h alin e gelm işti. K a r a r ın ı v eren K a m -
bu ziya, o rd u su nu n b a şın a g e ç e r e k , Nil bo y u n ca K o r o s k o 'y a g itti.
S o n ra N apata is tik a m e tin d e çö le d a ld ı. Y olu n d ö rtte birin i
alm adan, o rd u d a y iy e c e k , içe ce k tü k en d i. B ir ç o k a s k e r a ç lık ­
ta n su su zlu k tan te le f o ld u . K a m b is , g e ri d ö n m ek z o ru n d a
k a ld ı. B ü y ü k z a y ia ta mal o la n bu s e fe r d e n e tic e siz k a lm ış
oldu. K am bis, ço cu k lu ğ u n d a n b eri s a r’a h a sta lığ ın a m ü b tela
idi. N ö b e t g e ld iğ i zam an deli g ib i o lu r, ne y a p tığ ın ı bilm ezdi.
Ammon v e N u bya sefe rle rin in bü yü k z a y ia ta k a rşı n eticesiz
kalm ış o lm aları â sa b ın ı b ü sbü tü n b o zd u . O v a k te k a d a r g ö s ­
term iş olduğu s iy a s i ih tiy at v e m ülâhazaları b ı r a k t ı T a b ia tın ­
d a k i kesm ek, ö ld ü rm e k , zulmetmek m eyli, bü sb ü tü n k a b a r d ı
A zg ın bir deli h alin e g eld i. K a m b is N u bya se fe rin d e ik en
M ıs ırlıla rın ta p ın d ık la rı A p is ö k ü zü ö lm ü ş, h a lk g ü n le rc e
ağlam ış, m atem tu tm u ş, n ih a y et K a m b is perişan ordusunun
g eri k alan ı ile d ö n e rk e n , M ısırlılar d a y en i b ir A p is öküzü
bulm uş, şen lik v e b ay ram y a p m a ğ a b a şla m ış la rd ı. K a m b is
M en fis'e g ire rk e n şeh ird e b a y ra m y a p ıld ığ ın ı g ö r ü n c e bunu
m a ğ lu b iy etin e karşı M ısırlı’ların bir s e v in ç tezahürü s a n d ı
S o ru p a n la m a ğ a lüzum g ö rm ed en , bü tü n h âkim leri, rah ip leri
to p la ta rak h ap se a ttırd ı. iş k e n c e y ap ılm ası em rini v erd i. S o n r a
m u kad d es ökü zü g etirtere k k e n d i eliy le h an çerled i. H a y v a n
aldığı y a ra d a n b ir k a ç gün so n ra ö ld ü . M ecnun hüküm dar bu
k a d a rla d a k a lm a d ı. M en fis'te P ta h tap ın ağ ın a g id ere k bu
ta n n y ı tem sil ed e n p u tu ta h k ir e tti. M um yaları g özd en g e ç ir ­
mek ü zere e sk i m ezarları a ç tırd ı. N âşları d ışarı a ttırd ı. K a m - 41

41 D îdod, Atbeaee, II, 74. S. 67.


PERS İMPARATORLUĞU 157

bis'in M ısir’a g eld iğ i zam an takınm ış o ld u ğ u ta v rın ta m a -


m iy le te rsin e o la ra k d in le rin e k a rş ı rev a g ö rd ü ğ ü bu g ib i
h a k a r e tle r , M ısırlı’la r d a y a ln ız k e n d is in e d e ğ il, b ü tü n Ira n lı'la ra
k a rşı sö n m e z b ir h u su m e t u y a n d ırd ı. N üfuzunun k ırılm asın a
s e b e p o ld u .
K a m b is’in bu d e lic e h a re k e tle rin d e n m a iy e tin d e k ile r d e
k u rtu la m ıy o rla rd ı. B ir b u h ra n e s n a s ın d a kız k a rd e ş i R o k -
s a n ’ı ö ld ü rd ü . A n a b a b a b ir k a rd e ş le rin b irb irle riy le e v le n m e ­
lerini m en e d e n k a n u n a m uhalif o la r a k b un u n la ev len m işti. B ir
b aşka d e fa s e b e p s iz y e r e P r e k s a s p e s ’in oğ lu n u b ir o k la y e r e
s e rd i. M aiy etin d en o n iki kişiyi d iri diri g ö m d ü rd ü . B e ra b e ­
rin d e M ısır'a k a d a r g e tird iğ i e sk i L id y a kıralı K re z ü s'ü n bilin­
m eyen b ir s e b e p te n ö ld ü rü lm e sin i su b a y la rın a e m re tti. S o n r a
b u em ri g e r i ald ı. F a k a t ilk em rini y e rin e g e tirm e d ik le ri için bu
s u b a y la rı yok etti. Bu hallerin i g ö re n M ısırlılar, y a p tığ ı
h a re k e tle r yü zünden ta n rıla rın k e n d isin i d elirttiğ in i s ö y lü y o r ­
lard ı 48
Bu d u ru m a d üşen K a m b is'i a rtık hiç b ir şey Nil b o y ­
la rın d a d u rd u ra m ıy o rd u . A s y a yolu n u tu ttu (S 2 2 ). F a k a t b u s ı­
rad a K am b is'in o rd u n u n büyük b ir k ısm ını ç ö lle r d e y o k
y e r e m a h v e ttiğ i, â s a b ı b ü sb ü tü n b o z u la ra k b ir tak ım m ecnun*
lu k lar y a p tığ ı, e tra fın d a k ile ri ö ld ü rttü ğ ü h a b e ri Iran ’d a
y a y ılm ıştı. •
T a h ta ç ık tığ ı g ü n d e n b e ri m u v a z e n e siz h a re k e tle ri, haksız
y e re b ir ç o k in san ları ö ld ü rtm e si g ib i s e b e p le rle k e n d is in d e n
soğu m u ş o la n Ira n ’lılar, M ısır’d a n g e le n bu h a b e r le r ü zerin e
o n d a n ü m itlerin i k esm iş, g ö z le rin i h a y a tta sa n d ık la rı K u r a ş ’ın
ik in ci o ğ lu B a rd iy a ’y a çe v irm işle rd i.
K a m b is’in M ısır’a g id e rk e n m e m le k e t id aresin i em an et
e ttiğ i k âhin P a tiz e ite s , 48 halkın ö ld ü rü len B a rd iy a ’nın s a ğ oU
d uğu y o lu n d ak i k a n a a tin d e n o n a o la n s e v g is in d e n faydalan
ra k y ak ın ların ın bile a y ırd e d e m iy e c e k le ri k adar B a rd iy a ’y a
b en zeyen k e n d i k a rd e ş i G o m a ta 'y ı ta h ta g e ç ir m e ğ e k a ra r v e r­
m iş, bu n e tice y i tem in için g izlid en g iz liy e ç a lış m a ğ a b aşlam ıştı.

Herodotoı, 111, XXVII, •XXVIII.


*2
41 Herodot'tan biraz evvel yaşayan Milet'lı Denyı'in Patiıeiteı'e Pan*
zytbeı dediğini C teıias'dan, (C teıiaı, Peraica, ]0 . Muller. Didot tabi 47)
öğreniyoruz.
1S8 Ir a n t a r Ih İ

Gomata, kardeşinin İsrarı üzerine birçok tereddütlerden


sonra M. ö . 522 martının ilk günlerinde Pasargad'da Kuraş
ll'nin ikinci oğlu Bardiya (Semerdis) adiyle taht dâvasına alıldı.
İmparatorluğun dayandığı Matalarla Parsalar, Gomata'yı hayatta
sandıkları hakiki Bardiya diye karşıladılar, 522 temmuzunda
onu Kuraş 11’ nin tahtına çıkardılar •
Kambis, kuzey Suriye’ye geldiği zaman, Patizeites'in
göndermiş olduğu bir münadi, ordu içine dalarak, yüksek ses­
le Kuraş ll'nin oğlu Kambuziya'nın saltanatının sona erdiğini
şimdiye kadar ona. hükümdar sıfatiyle itaat edenlerin bundan
sonra, Iran tahtına çıkan Kuraş İl’ nin diğer oğlu Bardiya'yı
tanımalarını resmen ilân etti.
İran’dan gelen münadinin ordu içinde yaydığı bu ilân,
Kambuziyayı şaşırttı. Evvelce kardeşini öldürmeğe memur et­
tiği Prekaspes’in ihanetine hükmetti. Fakat bu adamın hüküm­
darın emrinin yerine getirilmiş olmasında ısrarı, münadinin de
kendisini Patizeites'in gönderdiğini açıkca itiraf etmesi Kambu-
ziya’ya bir sahtekârlık karşısında bulunduğu kanaatini verdi.
Kendisine sadık kalan askerlerin başında İran'a yürümeğe ha­
zırlanırken mahiyeti kesin olarak bilinmeyen esrarengiz bir
surette öldü (522).
Bisütun yazıtı yesinden intihar etmiş olduğu intibaını vermek­
tedir 13. Fakat, Herodotos ölümünü,atının sırtına sıçradığı sırada
kını düşen kılıcının bağrına saplanması suretiyle izah etmekte­
dir 46. Kambis, yirmi gün sonra varis bırakmaksızın ve halef

« Spiegel, Eraniıche Alterthumıkunde il, s. 302.


45 H. Rawlinııon, Inıcription of Dariuı on the rok at Behistun, ( Les
Records of the Past, I, 412, ) ve Oppert, Le Peuple et la langue des me-
des, S. 117.
46 Herodotos, Kambiı’in Mııırlıların tanrısı Apis öküzünü han­
çerlemiş olduğu yerinden yaralandığını ıöyleyerek bunu il£hî bir ceza
suretinde göstermiştir. Herodotoı’un rivayetine göre, Buto hatifi evvelce
Kambiı’e hayatının Agbatana’da lona erece£inini söylemiş olduğun­
dan bu bu şehrin Medyanın başkenti Agbatana olacağını aanmıı, hazine^
lerini buraya yerleştirmiş, tabii ömrünü ikmal ederek bu şehirde öleceğine
inanmıştı. Bakrına saplanan kılıcın açtı£ı yaranın derinliğini anlayınca
yanındakilere bulundukları yerin adının ne olduğunu aormuştu. Onlardan
Agbatana cevabını alınca hayrete düşmiiş, «Demek ki Kuraş'ın of!u Kam-
biı'iııı öleceği yer, Suriye’deki Agbatana imiı» diyerek ölümünü bekle­
miştir.
PERS İMPARATORLUÖU 159'

göstermeksizin Suriye'deki Agbatana şehrinde ölmüştür a.


G0mata veya Gomata önce İran'ın Medya ve Pars bölge^
■abte Bardla lerinde hükümdar ilin edilmiş, Kambuziya'nın
(SemerdU) 522- ölümünden sonra da imparatorluğun diğer
521 kısımlarında kıral tanınmıştı. Halk kendisini
Kuraş ll'nin ikinci oğlu Bardiya sanıyordu. Bu
genel inanç, ona herkesin hürmet ve itaatini temin stmişti.
Gomata'nın ilk işi, Bardiya'nın öldüğünü bilen adamları
birer bahane ile yok etmek oldu. Onun bu yoldaki amansızlığı,
hadiseyi bilenlerden hayatta kalanları ağızlarını tıkamalarına
mecbur etmişti. Bu sebepten ne Matalar, ne de Parsalar ara^
sında hatta ne de Akhamaniş hanedanından olanlar içinde
Gomata'ya rakip olmağı düşünecek kimse bulunmuyordu 411.
Çünkü Kuraş II 'nin oğluna karşı saltanat davasına kalkacak
herhangi bir adamın halk tarafından hüsnü kabul görmesine
ihtimal yoktu.
Gomata, mevkiini kuwetlendirmek, umumun sevgi ve
bağlılığını kazanmak için imparatorluk içindeki kavimlerden
üç yıl için vergiyi ve askerlik hizmetini af f etti Bu tedbirler
sayesinde hiç kimse sahte bir saltanat gâsıbı olduğunun far*
kına varmaksızın altı ay hüküm sürdü. Fakat, zaman geçtikçe,
ihtimalki Bardiya'nın akibetini bilenlerin gizli fısıltıları sonucu
olarak yavaş yavaş, memlekette şüpheler uyanmağa başladı..
Kambis'in, Gomata'nın isyanını haber aldığı zaman Suri­
ye’de bu adamın bir sahtekar olduğu yolundaki ifşasını, ken­
disine rakip çıkan kardeşine karşı beslediği kin ve rekabet
icabı sayanlar, simdi ona hak vermeğe başlamışlardı.
Herodotos, Gomata'nın yaljncı bir saltanat gasıbı olduğu
şüphesine düşenlerin başında İran asılzadelerinden Pharnaspes’'41
41 Bizanılı Etienne. bir Suriye Akbatana'ıından babıetmiftir. Pelin
de (H. N. V, 19) Carmel şebrinin evvelce Akbataoa adiyle anıldığını
löylemektedir. Bazı müellifler Herodotos'un babıettigi Suriye Agbatana^
ıının Batanaa veya Hama olacağı iddialını ileri lürmüşlerdir.
411 Herodotoı, 111, LXIV, - LXV.
49 Gomata, bu icraatiyle imparatorluğu teşkil eden kavimlere ken­
dilini sevdirmiş, öldürülmesinden sonra, ber tarafta matem tutulmuştur.
Darius'a karşı çıkarılan isyanlarda bu sevginin de teıiri olacağı düşünüle­
bilir,
(160 İRAN TARİHİ

in oğlu Otanes’in bulunduğunu haber vermektedir 30. Gomata’


nın saltanatının sekizinci ayına kadar Medya’da oturduğu ka­
leden bir gün bile dışarı çıkmaması, asılzidelerden hiç kimse
ile görüşmemesi, Otanes’in şüphesini arttırmış, onun mahiyetinin
meydana çıkmasına sebep olmuştur.
Otanes’in Pheadina adındaki kızı Kambis’in karıları
' arasında bulunuyordu. O zamanki kanun ve teamüle göre, Go­
mata taht ile beraber saltanatın haremine de vâris olduğundan
Onates’in kızı da zevceleri arasında bulunuyordu. Otanes giz­
' lice kızıyle muhabere ederek, haremde ki kadınların ayrı ayrı
hücrelere kapatıldığını, ne biribiriyle ne de hariçle temas ede­
mediklerini öğrenince şüphesi büsbütün arttı.
Kahin Gomata’nın vaktiyle işlediği bir suçtan dolayı, ce-
olarak kulağı kesilmişti. Eğer hükümdar hakikaten Bardiya
ise kulağı yerinde olacaktL Otanes kızına hayatı bahasına da
olsa, bu hususu anlayarak kendisine bildirmesini yazdı. Aldığı
cevap, hükümdarlık eden adamın kulaksız kâhin Gomota oldu­
ğunu teyit ediyordu 51- Bu cevap, Otanes’i şüpheden kurtarmıştı.
Yapılacak şey, hu sahtekârı ortadan kaldırmak için bir hare^
ket hazırlamaktı. Parsaların yedi büyük aile şefi sahte hüküm­
darı devirmek için aralarında anlaştılar 52^ Bunların arasında
Parsua veya Hirkanya ve Partya satrabı Teispes’in (Histasp)
oğlu Darius da bulunuyordu "•
Müttefik şefler, gereken tertibatı aldıktan sonra Gomata’
nın, oturduğu Medya'daki Sihiyavatiş kalesini çevirdiler. Kapı

s° Herodotoı, III, 68.


31 Herodotoı, III, LXXVI.
32 Bisütuo kitabeıiode görüleo yedi ,efe ait adlar Herodotos’uo yaz-
dıklarıoa az çok yakın görünmektedir. Herodotos’uo yazdıkları parantez
içinde gösterilmek üzere kitabedeki altı ,ef'io adı ııöyledir: Viodafaraoa
(lotaferoes), Hutaoa (Otaoeı), Gobaruva (Gobryas), Vidaroa (Hydarois)
Bagabukça (Megabyze), Ardumaoiş. Görüldüğü gibi bu adlardan Herodotoı
için sonuncusu, Cteıiaı iı;io de son ikiıi m'iıteıoa olmak üzere, Yuoao
müelliflerinin kaydettikleri adlar, Dariuı’ııo yazdırdığı kitabedeki adlara
uymaktadır.
33 Herodotoı, Darius’uo babasının Parsua latrabı olduğunu söyler
./(Herodotos III, LXX), fakat Bisütuo yazıtından Hirkaoya ve Partya ıat^
rabı olduğu aolaııılmaktadır ( Oppert, Le Peuple, 135 ). Dariuı’uo baba­
sının Ahamaoiııler ailesiodeo olduğu ileri lürülmekle beraber, Herodotoı
.bu hususu ııüpheli göıtermektedir.
PERS İMPARATORLUĞU 161

bekçileri kendilerine müşkülât göstermeden kapılan açtılar.


Gomata'nın hususi dairesine gitmelerini önlemek istiyen harem
ağalarını bertaraf ederek içeri girdiler. Gomata'yı yanındaki­
lere beraber öldürdüler (521 Mart-Nisan). Bundan sonra şef­
ler, Gomata’nın başını halka teşhir ederek onları ayaklandırdı­
lar. Taraftartarı olan bütün Muğbetleri (Majları) öldürdüler. Bu
katliâmın hatırasını her yıl yenilemek üzere Mogofoniya deni­
len bir bayram günü tesis edildi 54,
Bu tafsilât Medyalı maj’ların yıkılan Med kırallığının
intikamını almak ve teokratik bir devlet kurmak maksadiyle
Gomata (sahte Semerdis) nın etrafına toplanmış olduklarını
anlatmaktadır.
Herodotos'un rivayetine göre, Gomata öldürüldükten sonra
yedi şef aralarında, güneş doğduktan sonra hangisinin atı ilk
defa kişnerse onun kıral olmasına karar vermişler. Bu rivayet
o zamanlar İran’da kuşların uçmasiyle yapıldığı gibi atların
kişnemeleriyle de talihin tayini âdetinin bulunduğunu göster­
mektedir.
Yine Herodotos’tan öğrendiğimize göre, bu kararı öğrenen
yedi şeften Darius’un seyisi, efendisinin atını önceden tayin
edilmiş olan yere götürerek orada ona bir kısrak göstermiş,
sabahleyin güneş doğarken Darius'un atı o yeri tanıyınca
kısrağı hatırlıyarak neşe ile kişnemeye başlamış, seyisin bu
hilesi sayesinde Darius I de Kuraş il nin tahtına oturmuşturGS.
Yunan kaynaklarında sahte Semerdis denilen Gomata’nın
soyu konusu haylı tartışmalara yol açmıştır. Başta Herodotos
(II, LXI) Platon (Lois, İli, 604-695) olmak üzere eski müellifler­
den çoğu Gomata’nın bu hareketini Mataları Parsalar tabak-

94 Rawlinson, İnscriptioa p. 114.


55 Herodotos'un naklettiği ( 1, ili, LXXXVII ) bu rivayet Darius’un
Bisütun kitabesinde yazdırdığı şeceraiıı dogrulugımda, haklı olarak
şüpbe uyandırmaktadır. E te r Dariua. bakikatea Akbamaniş neslinden
yani, varisi kalmıyan Kuraş İl ile aynı soydan inmiş İse, kırallıta seçil­
mek için atlarla talih tayinine lmum olmamak icabederdi. Yedi şef ara­
sında, varis bırakmayan s n meşru kıral Kambis yerine, ayni aileden
olmak itibariyle dotradan dotruya geçebilirdi. Babası Hintasp'ın ssA' ve
Hirkanya- Partya satrabı oldutuna göre, maddi kuvvet ve nüfuzu da at
kişnemesine ve bunu temin için bile yapılmasına ihtiyaç göstermiyecek
kadar kuvvetli bulunuyordu.
/ran T ıır ilıl 11
162 Iran tar IhI

k ü m ü n d en k u rta rm a k , K eyak sar k ıra llığ ın ı y e n id e n k u rm ak


gib i m illi b ir am aca y ö n e lm iş b ir ihtilâl o la ra k ta s v ir etm işe
le r d ir. M edya m aj (m u b e d = m uğ) ların ın kendisine ta r a f ta r
olm alarım da bu ta s v irin h a k ik a te u y g u n lu ğ u n u g ö s te r m e k te d ir.
B unun için d irk i çağd aş ta r ih ç ile rd e n N ie b u h r 68, G r o t e 67
ve S p ie g e l 68 g ib i şö h re tli b ilg in le r de b u g ö r ü ş e k atılm ışla rd ı.,
H alb u k i G e o r g e R aw lin so n , G o m ata'n ın F a r s b ö lg e s in d e k i Pis^
y a o u v a d a (P a s a r g a d e s ) şeh rin d e d o ğ m u ş o ld u ğ u r iv a y e tin e da*
y a n a ra k onun is y a n ın d a m illi b ir m a h iy e t g ö rm e m e k te , buna
delil o la ra k d a G o m a ta 'n ın P a rs la rın i d a r e m e k a n iz m a sın d a b ir
d eğ işik lik y a p m a d ığ ın ı ileri s ü rm e k te d ir.
Fakat G o m a ta 'n ın F a rsla r b ö lg e s in d e doğm uş o lm a s ı,
on un M a ta la rd a n o lm a d ığ ın a d e lâ le t e d e m iy e c e ğ i m e y d a n d a b ir
h a k ik a ttır. B a b a s ın ın M e d y a 'd a n P a s a r g a d 'a g ö ç m ü ş , G o m a ta '
nın d a b u r a d a d o ğ m u ş o lm a sı p e k m ü m k ü n d ü r. H a lb u k i bütün
k a y n a k la r onun ik tid a r m evk iini e ld e e ttik te n s o n ra P a rs a la r
a ra s ın d a d e ğ il, M e d y a 'd a o tu rd u ğ u n u , m u h afızların ın d a M ed-
li a s k e r o ld u ğ u n u sö y le m e k te m ü ttefik b u lu n u y o rla r. G om a^
ta'nın ö ld ü rü lm e sin d e n s o n ra b ü tü n M ata m ajlarının d a k ılıçta n
g e çirilm iş o lm a s ı, b u n la rla G o m a ta a r a s ın d a s o y b irliğ i bulun­
d u ğ u n a d e lâ le t e tm e k te d ir.
H e r o d o to s 'u n , K a m b is'in M ısır se fe rin e çık tığ ı s ır a d a
İran id a re sin i v e b ü tü n hazin elerini G o m a ta 'n ın k a rd e ş i k âhin
P a tiz e ite s 'e b ıra k tığ ı y o lu n d a k i h a b e ri d e esk i m üellifleri te y it
e tm e k te d ir. M em lek e tte b u lu n m ad ığı zam an s a lta n a t d â v a s ın a
k alk ışm ası ihtim ali en d işesiy le k a rd e ş in i g iz lic e ö ld ü rte n v e h
mi k u v v etli K a m b is 'in , uzun sü re ce k b ir se fe re ç ık a rk e n
y e rin i P a rsu a şeflerin d e n b irin e b ıra k a m ıy a c a ğ ı ş ü p h e s iz d ir.
H alb u k i ta h tın ı M a ta 'la rd a n b irin e e m a n e t e ttiğ i ta k d ird e m em *
lek etten en d işesiz o la ra k a y rıla b ilird i. Ç ü n k ü M ed y alın ın P a r ­
su a şefleri ö n ü n d e ta h tın ı e ld e e tm e k g ib i b ir h e v e s e d ü şe m i-
y e c e ğ i m u h a k k a k tı. B u n a k a rşı P a rs u a şefleri a ra s ın d a K a m b is 'e
k a rş ı ç ık a rıla c a k b ir isy a n ı P a tiz e ite s 'in M a ta la ra d ay an arak
ö n le y e ce ğ i d e şü p h e siz d ir.

16 Niebubr, V ortrige uber alte Geıcbicbt"', 1, 1S7, 399.


57 Grote, Hiatory of Greces, IV, 301 - 3 0 2
51 Spiegel, Eraniıcbe Altertbumıkunde, iL 310.
PERS İMPARATORLUĞU 163

Parsa şeflerinin Gomata'nın Bardiya olmadığını kesin


olarak anladıkları halde onu bertaraf etmek için açıktan
açığa üzerine yürümekten çekinerek hile yolunu tutmaları
da kardeşi Patizeites'in Matalar tarafından kuvvetle tutulma­
sından ileri gelmişti.
Gomata'nın hüviyeti anlaşıldıktan sonra, Medyalıların uzun
zaman ölümünün matemini tutmuş olmaları da onun kendile­
rinden olduğunu göstermektedir.

D a r iu s (D a re lo a ) 521 • 486

İktllâlleı- îa- Afrika seferlerinin felâketlerle neticelenmesini


y u la r . takip eden Gomata isyanı, buna karşı yapılan
ihtilâl, devlet otoritesini sarsmış imparatorlu­
ğun her tarafı isyanlara, kargaşalıklara sahne olmuştu. Devle­
tin başına kudretli bir komutan olduğu kadar müstesna bir teş­
kilâtçı, azimli bir hükümdar olan Darius geçmemiş olsaydı,
dağılmağa yüz tutan imparatorluğun kurtarılması mümkün de-
gildi. Keyaksar tarafından kuvvetle kurulan, Kuraş U'nin par­
lak zaferleriyle genişleyen bu imparatorluk Asur imparatorluğu
gibi feodal mahiyette türlü kavimlerden mürekkep bulunuyor­
du. Kıral, bu geniş memlekette mutlak surette hüküm sürüyordu,
Fakat İran politikası, Asurluların güttükleri politikadan
esaslı surette ayrılıyordu. Asurluların imparatorluğu fatih kav-
min sömürgesi telâkki eden siyasetleri yerine, iranlılar büyük
bir birlik imparatorluğu fikrini ikame etmişlerdi. Fakat, bu
birlik henüz, kuvvetli sarsıntılara mukavemet edecek kadar
metin değildi. İmparatorluk yarı müstakil valiler tarafından
idare edilen eyâletler, vassal kırallıklar, tamamiyle itaat altına
alınmamış kabileler merkeze pamuk ipliği ile bağlı sitelerden
teşekkül etmiş, her fırsatta dağılmağa hazır bir birlik idi. Kuv­
vetle boyunduruk altına alınmış olan ırkları, dilleri ayrı kavim-
lerin istiklâllerini kurtarmak teşebbüsüne baş vurmaları pek
tabi! idi. Bu sebepten Kambis’in ölümiyle bu birliğe karşı
feodal ruh tekrar uyanmış, Darius, birlik fikrini yerleştirmek
için yeniden büyük gayretler sarfetmek, hatta pek çok kan
akıtmak -mecburiyetinde kalmıştı. ilk kargaşalıklar üzerine
ihtilâl, aynı zamanda iki bölgede yani Susiyana (Elâm) ile
Babilonya'da patlak verdi.
164 İRAN TARİHİ

Elâm'da başgösteren ihtilâlin başında Buda’nın son millt


kıralları soyundan Umbadaranma’nın oğlu Atrina bulunuyor­
du 59, Atrina’nın mensup olduğu hanedan Ahamanişler tarafın­
dan Anzan tahtından mahrum edilmiştir. Darius daha az kuv­
vetli gördüğü Susiyana ihtilâlini bastırmak vazifesini komutan­
larına bıraktı. Sus şehri üzerine gönderilen kuvvetler Atrina'yı
esir ettiler. Zincire vurarak Darius'a gönderdiler. O da öldürttü.
Tehlikeli ihtilâl Babil'de baş göstermişti.
Burada Nabu-naid’in ikinci oğlu olduğunu iddia eden Ni-
dintu - Bel büyük kuvvetler toplamış kendisini Nabû.kudur-U-
sur III unvaniyle kıra) ilân etmişti. Darius büyük bir kuvvet ile
Babil üzerine yürüdü. Fakat kuvvetli bir ordu ile takviye edi­
len donanmanın tuttuğu Dicle ırmağını geçemedi. Çünkü Babil
kıralı, hasmının süratli hareketine rağmen hazırlıklarını yapmış,
İran kuvvetleri eski Asur sınırlarını aştıkları zaman askerlerini
Dicle’nin sağ kıyısında çok elverişli mevzilere yerleştirmeğe
muvaffak olmuştu. Kuvvetli bir filo da yan tarafını koruyordu.
Bu durum karşısında Darius cepheden hücuma cesaret edeme­
di. Ordusunu bir takım gruplara ayırdı. Bazı grupları atlara,
bazı grupları da develere binmiş olarak ve sık sık vaziyetleri­
ni değiştirterek düşman gözcüleri karşısında mütemadiyen ha­
reket ettirdi. Bu suretle düşmana İran ordusunun çokluğu ka­
naatini verdi. Onların manevî kuvvetlerini sarstı. Sonra türlü
yerlerden Dicle’yi geçmiş gibi hareketlerde bulunarak düşmanı
şaşırttı. Süratli bir hareketle en uygun gördüğü bir geçitten
Dicle'nin karşı tarafına geçmeğe muvaffak oldu. Babil asker­
leri bunları Dicle’Y.e dökmek için beyhude uğraştılar. Altı gün
sonra Fırat kenarında Zazmanu'da vukubulan ikinci bir çarpış­
mada (521 Aralık) Babil askeri büyük bir hezimete uğradı.
Nabıi - Kudur •Usur III, maiyetindeki suvarilerle kaçarak güç
belâ Babil surları arkasına sığındı. Darius I Babil'i muhasara
altına aldı.
Bu sıralarda imparatorluğun her tarafında isyanlar bir­
birini takip ediyordu. İran şehirlerinden Kuganaka'da yetişen

s9 Sus yazı tında bu ad Assina şekline sokulmuştur. Atrina 'nın kıral


loyundan olduğu, Dariuı'ün kendisinden babııederken bunun sabte ve ya­
lancı bir kıra! olduju yolunda bir ifadede bulunmasiyle de teeyyüt et­
mektedir (J. Oppert, Le Peuple et la Langue deıı Medeş, 121 ve 167).
PERS İMPARATORLUĞU 16S

P a r s a la r d a n M a rtiy a , S u s iy a n a ’d a y e n i b ir is y a n ç ık a r d ı. F a k a t
b u te ş e b b ü s S u s iy a n a ’lılar ta r a fın d a n n e tice siz b ırak ıld ı. M a rtiy a
y a k a la n a r a k ö ld ü rü ld ü .
M e d y a ’d a K e y a k s a r'ın to ru n u o ld u ğ u id d ia siy le o rta y a
atılan F r a v a r tis ( F r a o r t ) M ed y a o rd u su ta ra fın d a n tutulm uş v e
K ş a lr ita a d iy le k ıral ilân ed ilm işti. A s t iy a g ’ın bütün İra n ’a hâkim
o ld u ğ u d e v ir, henüz unutulm am ıştı. M e d y a a silz a d e le ri K u ra ş'ın
z a fe riy le yık ılan M ed y a h e g e m o n y a sın ı y en id en k u rm ak ü m idine
d ü şm ü şle rd i. K ş a t r it a , M e d y a h alk ı ta ra fın d a n b ü y ü k b ir s e v in ç
v e b a ğ lılık la k a rşıla n m ış tı. D a riu s ’un G o m a ta ’nın ö lü m ü n d e n b ir
az so n ra B ab illilere k a rş ı o rd u to p la m a k ü z e re M e d y a ’d a n
u z a k la şm a k z o ru n d a k a lm a s ı, M a ta la ra b u ih tilâlı ç ık a rm a k için
m e y d a n ı b o ş b ıra k m ıştı. B u s ı r a d a b a z ı g ö ç e b e k a b ile le r D a r i-
u s 'a s a d ık k a ld ıla r s a da, ş e h ir v e k ö y le rd e o tu r a n M a ta la r
K ş a trita 'y ı k ıra l ta n ım ış la rd ı. M e d y a ’d a p a tla y a n bu ih tilâ l y a v a ş
y a v a ş Z a g r o s b ö lg e s in e , e s k i A s u r ilin e k a d a r y a y ıld ı.
D a r iu s , teh lik eli g ö rd ü ğ ü F r a v a r tis ’e k a rşı d e ğ e rli kom u­
ta n la rın d a n v e y e d i şe fte n biri o la n V id a rn a ’yı g ö n d e rd i. F a k a t
ç a r p ış m a b ir s o n u ç v e rm e d i. T e la ş a d ü ş e n D a riu s . k o m u ta n ın a
e m n iy etli b ir m ev k ie y e rle ş e re k k en d isin i b e k le m e sin i e m re tti.
K ş a t r i t a ’nın V id a r n a ’y a k a rşı k a z a n d ığ ı b a ş a r ı, H irk a n y a ile P a r t -
la r b ölgesin in k en d i ta ra fın ı tu tm a la rın a y o l a ç tı 60. Z a g r o s la r a
k a d a r ttışan M ed y a ihtilâlinin K ü çü k A s y a ’y a y a y ılm a sı D a riu s
için iyi bir ta lih ti. B u s ır a la rd a K ü çü k A s y a ’d a b ir isy a n o lm a m ıştı.
Y aln ız L id y a s a tr a b ı O r o e te s , d urum u e lv e rişli g ö r e r e k istik lâl sev^
d a sın a k a p ılm a k , ilerid e b elki tehlikeli o lm a k istid ad ın ı g ö ste ri^
y o rd u . D ariu s ta ra fın d a n S a r d e s ’e g ö n d e rile n B a g a e o s kiralın bir
valiye ita a t etm em eleri y o lu n d ak i iradesinin b u ra d a k i tra n lıla r
ü zerin d e tesirli o ld u ğ u n u g ö r ü n c e , O ro e te s 'in ö ld ü rü lm e si h a k -
k ın d ak i gizli ferm an ı m eydana ç ık a rd ı. A s k e r le r k ılıç la rla
ü şü şerek O r o e te s ’i ö ld ü rd ü le r 6061 (5 1 9 ) .
D ariu s, K ü ç ü k A s y a g a ile sin d e n k u rtu lm a k la b e ra b e r im ­
p a ra to rlu ğ u n d iğ e r b ö lg e le rin d e d u ru m h en ü z tehlikeli id i. F a ­
k a t, B a b il’ i m u h a s a ra d a n v a z g e ç e r e k b u ra la ra y ü rü m e k k ö tü

60 Rawlinaon, İnacription, p. 119.


61 Herodntoa, 11, CXXVI - CXXVIII.
166 İRAN TARİHİ

s o n u ç la r v e r e b ilir, h atta N a b n K u d u r^ U su r lll'ü n e s k i A su r ve


E lam m e m lek etlerin i y en id e n istilâ etm esin e yol a ç a r d ı.
Bu se b e p te n D a riu s bir taraftan m u h a sa ra y a d ev am e t­
m ekle b erab er, d iğ er ta r a fta n d a ihtilâle b a ş la y a n b ö lg elere
k u v v e tle r g ö n d e rm ek yolu nu tuttu. Bu m ak sat için h azırlad ığı
b ir ord u y u da m aiy etin d ek i k o m u tan lard an D a d a rşiş ad ın d a
bir erm eni id a re sin d e , bir zam an d an beri Z a g ro s b ö lg esin d e
y u rtla şa n v e im p a ra to rlu k ta k i k a rg a şa lık ta n istifa d e ed erek
isy a n ed en E rm e n ile r üzerine g ö n d e rd i (5 1 0 ).
D a d a rşiş, â sileri ü ç y e rd e bo zd u . F a k a t k esin dir so n u ç
alam ad ı 62. D a riu s erm eninin sa d a k a tin d e n şü phe etm iş o lacak
ki yerin e P a rsa la rd a n V alom iza a d ın d a bir kom utan g ö n d e rd i
F a k a t, bu d a a sile ri iki d efa d a ğ ıtm a k la b e r a b e r , tam am iy le
in k iy a t a ltın a alam ad ı. D a ğ ıla n k u v v e tle r, d a ğ lık a ra z id e sa rp
y e rle re çe k iliy o r, te k r a r k en d ilerin i to p la y a b iliy o rla rd ı. E rm en i-
lerin d e k e s in o la ra k ezilm esi v e ita a t altın a alın m ası için
D a riu s’un b u ra la ra g elm esi g ere k iy o rd u .
B u z a m a n la rd a E rb il b ö lg e s in d e k i d a ğ la rd a y a şa y a n h alk
da is y a n etm işti. B u n lan n b a şın d a K e y a k s a r to ru n la rın d a n
olduğunu iddia ed en Ç itran rak h m a a d ın d a b iri b u lu n u y ord u .
D a riu s bunu tenkil etm ek ü zere T a k h m a -S p â d a id a re s in d e
M ata v e P a rs a la r d a n m ü rek k e p b ir o rd u g ö n d e rd i. M ağ lû p v e
esir ed ile n Ç itran tak h m a da F ra v a rte s 'e ta tb ik edilen iş k e n c e ­
le rle ce zalan d ırıld ık tan s o n ra E rb il'd e a s ıld ı 62
D ah a uzakta, doğuda P a rtla r ili ile H irk an ya b ö lg e le ri
b u ra la rın s a t r a b ı o lan D ariu s'u n b a b a s ı H is ta s p ta ra fın d a n
y ola getirild i (5 1 9 ). M arjiy an a b ö lg e si F ra d a ad ın d a b irin in
başbu ğlu ğu a ltın d a isy an b a y ra ğ ın ı açm ıştı. B u isy a n ı b a s tır­
m ağa memur edilen B a k triy a n s a tra b ı D a d a rşiş, ilk ç a r p ış ­
m ada â sile ri p e rişan e d e rek M a rjiy a n a 'y ı k ırallığ a b a ğ la m a ğ a
m u vaffak oldu (518).
B u sıra la rd a uzun zam an d an beri m uhasara ed ilen B a b il'in
d ü şm e si D a riu s’a g eri k a la n v e y a y en id en b a ş g ö s te r e n is y a n
ları bastırm ak için bütün k uvvetlerini kullanabilm ek im kânını
verm işti. B abil'in uzun m üddet k arşı k oy abilm iş olm ası, halk 623

62 Oppert. Le Peuple.... p. 127-131.


63 H. Rawlinson, Inıcription, p, 119; Oppert, Le Peuple, 133-135.
PERS İMPARATORLUĞU 167

m u h ayy ilesind e g en iş m e n k ıb eler y a ra tm a ğ a v esile olm uştur,


R iv a y et ed ild iğine g ö r e D ariu s B a b il ö n ü n e g e ld iğ i zam an
şeh ri h er ne b a h a sın a olu rsa olsu n, teslim olm am ak azm inde
bulmuştu. M ahsurlar k a n a lla rı k ap atm ış, m ağ azaların ı a n b a rla -
rın ı doldurm uş, fayd asız b o ğ azlard an kurtulm ak m ak sad iy le,
ekm ek y ap m ak için g e re k e n b ir m ik tari alık o n u larak bütün
k a d ın la r ö ld ü rü lm ü ştü . P a rs a la r , yirm i a y sık ı m u hasarad an
s o n ra a n cak ilk g ü n le rd e k i m evzilerind e bu lu nu yorlard ı. O r ­
d u d a h erk esin c e s a re ti kırılm ış, z a fe r ümidi sa rsılm ıştı. G o -
m ata'ya k arşı isyan eden yed i şeften b iri olan Z o p iru s, lr a n ’
lıla rı bu zelil d urum dan k u rtarm ak için , c e s a re t ve fed a k â rlık
ö rn e ğ i olan b ir te şe b b ü se g irişti: burnunu, k u la k la rın ı k esti.
S a ç la rın ı kırp tırd ı. Ç ıp la k b ed enini k ır b a ç la ta ra k y a ra b e r e
için d e b ıra k tırd ı. D a riu s ile a n la ştık ta n so n ra düşm an ta ra fın a
k a ç tı. O n la ra k e n d isin i bu hale so k an D ariu s’un zülm ünden
k a ç ıp g e ld iğ in i, o n a h arp ed e rek intikam a lm a k is te d iğ in i a n ­
la ta ra k k ale y e alın m asın ı r ic a e tti. H a lin e b a k a ra k , sözlerin in
d o ğ ru lu ğ u n a inanan B a b illile r, k en d isin i m ü dafiler a ra s ın a a l­
d ıla r. G ö ste rd iğ i y a ra rlık la r on a k a rşı em niyet v e itim a d ı a r t­
tırd ı. N ih ay et onu k a len in m uayyen b ir kısm ın ı m ü d afaa ed en
k ıta n ın k om u tan lığın a g e ç ird ile r. B a b illile rin k esin em niyetini
k azan d ık tan so n ra D ariu s ile a ra la rın d a k a ra rla şa n zam an d a
k a len in k ap ıların ı a çtı. H ücum a h azır olan İran a s k e rin i içeri
ald ı, şa şıran B a b illile r b ir şey y ap am ad an teslim old u lar. Bu
su retle uzun b ir m u hasarad an so n ra B a b il şeh ri İran lıların eli­
n e düşm üş oldu.
Bu m e n k ıb ed e h ak ik at olan şey , m u hasaranın uzun sü r­
m üş o lm asıd ır. N a b û -K u d u r-ü su r III idam ed ild i. Ş e h ri m üda­
fa a eden üç bin ad am k azığ a vu rularak öldürüldü. K a le d u ­
v a rla rı y ık ıld ı. Ş e h r e y e n i b ir halk y erleştirild i 6'.
S e r b e s t k a la n D ariu s P a rsa la rd a n A rta v a rd iy a 'y ı s a h te
B a rd iy a üzerine g ön d erd i. K en d isi d e M ed y a’d a k i K ş a trita 'y a
k a rşı g itti. M atalarla P a rsa la rd a n m ürekkep b ir k u v v et b aşın d a
bulunan A rta v a rd iy a hasm ını b irb iri ark asın d an iki defa hezi- 64

64 Herodotoıı 1. 363*367. Cteaiaa bu efaaneyi başka bir şekilde nak­


leder (Peraiea, 22). Buna göre vakanın kahramanı Zopyruıı değil, otlu
Megabyaea, kıral da Xerxea’lir,
168 İRAN TARİHİ

mete uğrattı. Yakalanan Vabyaşdata iie taraflılarından ileri


gelenler asıldılar.
Kşatrita üzerine giden Darius da Kerend geçidinden Med-
ya'ya girdi. Cainbaden’de komutan Vidarna ile birleşti, Kura,
Il ile Kambis'in tecrübeli askerleri durumu birdenbire değiş­
tirdiler. Medya'lılar, mukavemet edemediler. Kşatrita dağ­
lara sığınmak üzere kuzeye doğru kaçtı. Fakat, şiddetli takip
neticesinde yakalandı (519). Akbatana'ya götürüldü. Burada
burnu, kulakları, dili kesildi. Gözleri oyuldu. Zincire vurularak
saray kapısında teşhir edildi. Nihayet kazığa vurulmak sure­
tiyle öldürüldü. Taraftarlarından ileri gelenler de bu vahşice
işkencelerle öldürüldüler. Geri kalanlar da esir edildiler S5.
Imparatorluk içindeki kavimlerin Darius'a karşı isyan
bayrağını açtıkları bu zamanda İran halkı, Kambis'in ölü­
müyle Kuraş neslinin söndüğüne inanmıyorlardı. Başta par­
salar olmak üzere bir çok halk, Kuraş'ın ikinci oğlu Bardi-
ya’nın yaşadığına inanıyorlardı. Gomata'nın sahteliğinin anla­
şılması bu kanaati kuvvetlendirmişti. Bu sebepten Darius'un
tahta çıkması bile bu kanaati sarsmamış, bilâkis onun muvaf­
fak olacağını şüpheli gören Parsalar, Vahyaşdata adında birinin
Kuraş Il nin küçük oğlu olduğu iddiasiyle sahneye çıkmasını
şevk ve heyecanla karşılamışlardı. Bu ikinci sahte Bardiya'nın
Parsalar tarafından kıral tanınmış olması Darius'un Kuraş
Il ile bir soydan indikleri iddiasındaki şüpheyi bir kat daha
artbrmışbr.
Vahyaşdata başlangıçta ordusunu ikiye ayırarak bir kıs­
mını Arahosya'ya göndermek hatasında bulunmuştu. Darius'un
Artavardiya komutası altında gönderdiği Mata-Parsa kıtaları
bu hatadan faydalandı. Sahte Bardiya'yı önce Raşa'da sonra
da Paraga'da iki büyük hezimete uğrattı (519-518). Savaş ala­
nından kaçan Vahyaşdata sığındığı Uvadeşaya şatosunda çev­
rilerek esir edildi. Bu sırada Arahosya satrabı Vivana da bu­
ranın istilâsına gönderilmiş olan kıtayı perisan ederek dağıtb
(518). Gerek Vahyaşdata ve gerek taraftarları astırıldılar 66.
Bir taraftan bu isyanlar basbrılırken, diğer taraftan yeni­
leri zuhur ediyordu. Babil'de Arakha adında bir ermeni son65
65 H. Rawliosoo, loscriptioo, p. 118-119.
66 Oppert, Le Peuple, 131-133.
PERS İMPARATORLUĞU 169

B a b il k ıra lı N a b u -n aid ’in o ğ lu o ld u ğ u id d iasıy le o rta y a ç ık tı.


F a k a t D a riu s’un ad am ların d an M ed y a'h V in d afra n a , ş e h r i g e r i
alm ağa m u vaffak o larak asileri ö ld ü rttü 67,
B t: k a rg a ş a lık la r sıra sın d a M ısır'ın durum u d a K ü çü k A s ­
y a ’y a benzeyen b ir şe k il alm ıştı. B u r a d a vali bulunan A rg a n -
d e s , istik lâlin i ilân e tm ek için fırsat b ek liy o rd u . D ariu s’un k a r ­
şıla ştığ ı isyan y a n g ın la rın ı b a s t ın p b astırm ıy a ca ğ ı k e s in o la ra k
belli olm adan e v v el kıralın u n v an ların d an d a h a üstün unv an--
la rla ad ına g ü m ü ş p ara bastırm ış o lm a sı, Iran sa ra y ın d a büyük
b ir end işe u yan d ırm ıştı.
D ariu s, belli ba şlı a y a k la n m a la n b astırd ık ta n s o n ra M ı--
s ır ’a gitti. İsy an a h a z ırla n a n vali A r g a n d e s ’i ö ld ü rttü. M ısır’la -
ların sev g isin i k azan m ak ü zere halk ü zerin d ek i e sk i nüfuzları
h âla d ev am etm e k te o lan k âhin v e rah ip lere p ek ç o k iltifa tla r
v e ih sa n la rd a bu lu nd u . B u n la rı teşk ilatlan d ırd ı. K e n d isin e
b a ğ la d ı (5 1 7 ).
D a riu s, y ed i y ıl sü ren iç sa v a ş la r esn asın d a y a ord un u n .
b a şın d a bulunm ak v e y a em niyet e ttiğ i kom u tan lar id a re sin d e
k u v v e tle r g ö n d e rm e k su retiy le 17 sa v a ş k a z a n a ra k iç sü k û n u
tem ine m u vaffak o ld u . K e n d ilerin i m üstakil hükü m dar ilân
etm iş o la n dokuz k ıralı m ağlup v e e s i r e d e rek K u ra ş l l ’ nin
kurduğu v e K a m b is’in büyüttüğü im p erato rlu ğu y en id en te s is
etti.
B u im p arato rlu k o zam ana k a d a r Ö n A s y a ’d a kurulm uş
olan im p arato rlu k ların hep sin d en g e n işti. Y a k s a r t’tan (S ey h u n )
Nil ö te le rin e , H ind u-ku ş'd an A k d en ize k a d a r u zayan g e n iş
m em lek etler bu im p aratorlu k sın ırla rı için d e bulu nu yordu .
K u raş Il ile oğlu K am b is’in b ır a k tık la n g en iş im p aratorlu k ,
İran sa tra b la riy le id a re edilen m em lek etlerle b e ra b e r v a ssa l
k ırallıkları, m üstakil siteleri, serazad g ö ç e b e le ri ih tiv a ed iy o rd u .
G ö ç e b e le r d o ğru d an d o ğ ru y a hükü m darın şa h sın a b a ğ lı bulu­
n u yor, d o la ştık la rı b ö lg e le rin sa tra b la rın d a n em ir a lm ıy o rla rd ı.
G o m a ta d evrind e birliğin sarsılm ası D a riu s'a ç o k müşkül ve
a cı sa v aş yılları y aşatm ıştı. F a k a t, sarsılm az ira d e s i n isb e tin d e
azim v e k u d reti d e üstün o lan D ariu s nisbeten ç o k k ısa bir
zaman için d e bu birliği y en id en kurabilm işti.

67 Oppert, Le Peuple, 139-141.


,170 Iran TARİH1

Bu kadar karışık unsurlan kapsayan bir imparatorluğun


temeli ancak monarşik bir iktidar olabilirdi. . Halbuki Darius
tahta feodal bir kıra) olarak çıkmıştı. Bu kıratlığı. büyük bir
maharetle kudretini Tannlann idare ve korumasından alan irsi
bir imparatorluk yapmak maharetini gösterdi. Kendisi İran'da
Ahuramazda'nın, Babil'de Marduk'un, Mısır'da Ammon'un. Kü­
çük Asya'da Kübele'nin mümessili idi. Bu telâkkiye göre Dari­
us, kuvvetle saltanat kuran bir fatih değil, tannlara ait hüküm­
ranlığın meşru bir varisi oluyordu.
Darius bu sıfatla mahalli hanedanlan ortadan kaldırmağa
lüzum görmemiş, tebaasının dillerini, ahlâk ve geleneklerini,
dinlerini, kanunlannı, hususi müesseselerini muhafaza etmek
hakkını tanımışb. Kudüs'e dönen Yahudiler, bu müsaadeye da^
yanarak yeniden mâbedlerini kurmuşlardı611. Asya Grekleri ste-
terini, Fenikeliler kırallarını, hakimlerini, Mısırlılar geleneklerini
muhafaza etmişlerdi.
Fakat bu mahallî teşekküller üzerinde hepsine faik ve her
tarafta aynı olan tek bir otorite yani Ahamanişler hanedanı
bulunuyordu. Çeşit çeşit kavimler, teşekküller arasında birinci
plânda yer alan hanedandan başka bir bağ yoktu. imparator^
luk arazisi, büyük idarelere aynldı. Zamana göre sayısı deği­
şecek olan bu mülkt ve askeri idareler, bidayette aşağıdaki
'23 satrablıktan ibaretti 6Y.
1. Parsa: Pers satrabalığı. Pasargad ve Persepolis (Istahr)
burada idi.
2. Uvaja: Elâm, Darius’un çok defa merkez yaptağı Sus
şehrine nisbetle Susiyana da deniliyordu.
3. Babirus: Kaide satrablığı. >
4. Athura: Asur. Bu .satrablık Habur’dan Zagros dağla­
rına kadar uzanıyordu.
5. Arabaya: Habur • Fırat arasındaki bölge ile Suriye,
Fenike ve Filistin satrablığı.
6. Mudraya: Mısır.689

68 Azra, V. 2.
69 Penepolis yazıtında 24 satrablılc goıterildigi halde ( Oppert, Le
Peuple, 198-199) Nakşi-Kuatem yazıtında aatraplık sayısı 28 dir (Oppert,
Le Peuple, 204 -205). Halbuki Herodotoı ( XCIII-XCV ) ancak 20 sat-
-rablılctan bahseder.
PERS İMPARATORLUĞU 171

7. Deniz halklan satraplığı: Buraya Kilikya ile Kıbrıs


giriyordu.
8. Yauna: Likya, Karya, Pamfilya ile sahil Yunan kolo-
nilari, lyonya, Eolyayı ihtiva ediyordu.
9. Çparda: Lidya ve Misya
10. Medya:
11. Armeniya:
12. Katpaluka: Küçük Asya'nın Toros’lardan Karadenize
kadıır uzayan kısmı: Kappadokya
13. Parthava: Hirkanya ve Partya
14. Zarangiye: Zaranka
15. Haraiva: Ariya
16. Uvarazmiya: Harezm
17. Bakhtris: Bakteriyana
18. Sughda: Sugdiyana
19. Gandara: Kandahar
20. Saka’lar: Seyhun ötesindeki Türk illeri
21. Thatgus’lar: Sattagide'ler: Helmed'in yukarı havzası
22. Harauvatis: Arakhosya
23. Maka’lar: Hormuzd geçidi bölgesi.
Darius’un sonraki fetihleriyle imparatorluk sınırları daha
çok genişlemiştir. Saltanatının son zamanlarına doğru satrablık
sayısının 33 ü bulduğunu yazıtlarından öğreniyoruz 70•
Bu satrablıklar, kıralı temsil eden bir zat tarafından idare
ediliyorlardı. Darius, mülki otorite ile asker! komutanlığın tek
adamda olmamasına itina etmiş, bu suretle satrapların zamanla
istiklale yönelmeleri ihtimalini önlemiştir. Her satrabhkta bir­
birlerinden müstakil ve her biri Ahamanişler sarayından tayin
edilen ve doğrudan doğruya oradan emir alan üç büyük
memur bulunuyordu :
1 Khşatrapa = Satrap
2. Khşatrapan = Genel katip
3. Khşatrapava = Komutan.
Satraplar kıral tarafından, tabaası arasından seçiliyordu.
Bunlar zadegandan olduğu gibi, liyakati takdir edilen fakir
70 H, Raw linson, S. 11l ve Oppert, le Peuple, S, 115-115.
172 IRAN TARİHİ

sınıftan hatta, Parsaladan ayrı kavimlerden de olabiliyorlardı 7*.


Fakat önemli satraplıklar Darius ile birlikte Gomata’yı yıkan
yedi şef ailelerinden kanla veya izdivaçla hanedana bağlı şah­
siyetlerden seçiliyorlardı 72.
Satraplar, muayyen bir zaman için atanmazlardı. Hüküm­
darın hoşuna gittikleri müddetçe, uzun zaman bu mevkide
kalabilirlerdi. Sivil idare görevini tam bir yetki ile görürlerdi.
Sarayları, parkları, kalabalık maiyetleri, muhafızları bulunurdu.
Vergiler salar toplatır, adalet işlerini görür, idam hükümleri
verebilirlerdi.
Satrabın yanındaki genel kâtip, resmen kıral vekili olarak
satrabın başvekili idi. Hakikatte ise onun hareketlerini gözet-
liyerek hükümdara haber vermekle ödevlenmiş bulunuyordu.
Kumandan ise, eyâletteki İran ve yerli askerlere kumanda
ederdi. Çok kere satrab ve genel kâtip ile araları açık olurdu.
Birbirlerine rakip olan bu üç adamın birleşerek hükümdara
karşı isyan etmeleri imkânsız gibiydi. Darius bununla yetin-
miyerek, her yıl eyaletleri teftiş ederek rapor vermek üzere
"Kıral gözü,, ve "Kıral kulağı,, denilen bir takım subaylar da
istihdam ediyordu. Bunlar hiç beklenilmedikleri bir zamanda
gelir, her işi inceler, genel durumu teftiş eder, hükümdara
bildirirlerdi.
Darius’un askerlikteki mahareti kadar devlet kuruculu­
ğundaki dirayetini de belirten bu tedbirler, geniş imparator­
luğun kendisinden sonra da kudretsiz ve enerjisiz haleflerinin
kötü idarelerine, ataletlerine rağmen, uzunca bir zaman için
yaşamasını temin etmiştir. Büyük İskender gibi müstesna bir
i
71 Herodotoıı, Halikarnaıslı ( ^^rnm ln ) Xenagaras adında bir Grek
ile ( CVIII, IV ) Paktiyaıs adında bir Lidya'lı satraptan bahseder
( CLIII, 1 ) •
72 Biaütoo ( Rawlinson, 119 • 120) yazıtında Darioa'oo babası Vis-
taııp’iD Hirkaoya sıatrabı oldnpnu (örâyoruı. Herodotoıı da ( XXV, V )
kardaş Artafeoeıı’io Sardeıı, ofln Akhamaniş'in de (VII, VIJ) Mısır satrabı
olduklarını haber vermektedir. Damatlıkla hanedana bağlanan şahısların
sıatrap olabildiğini, Yneanistan'm İsparta kiralının, Darinıı'nn halefi K se rk
ses (Xen:eıı) zamanında Grek satrapı olmak için bir Ahamaniş prensesi
ile evlenmek teşebbüııiinde bnlnndnp yolnndaki Thneydides (128. l)'io
kaydinden otreniyoruz.
PERS İMPARATORLUĞU 173

asker çıkmamış olsaydı, bu imparatorluğun kuruluşundaki me­


tanete göre, daha çok yaşayabileceği şüphesizdi.
Darius ile seleflerinin parlak zaferlerle sınırlarını mütema­
diyen ileri sürükledikleri imparatorluk için yalnız iki genişleme
yolu kalmıştı. Bunlardan biri doğuda Hindistan’a, diğeri de batı­
da Trakya ve Yunanistan’a yönelmişti. imparatorluk sınırlarının
diğer cihetleri ya denizlerle veya büyük orduların geçip gide­
bilmelerine elverişli olmayan manialarla çevrilmiş bulunuyordu.
Bu manialar kuzeyde Karadeniz. Kafkas dağları, Hazer denizi
ve Türkistan istepler^ güneyde Umman denizi kumlu Arabistan
platosu ve nihayet Afrika çölü idi.

İm paratorlu Darius M. ö. 512 tarihlerine doğru doğudaki


jo n Hindia- yoldan Hi ndistan’a inmeğe karar verdi "8. Yuk-
tan a doğru sek Iran yaylâsı, doğu batısında, uzaklardaki
••nl«l*meal geniş Heptahendu (Pencap) ovasına hâkim bulu­
nuyordu. Darius, büyük bir ordu ile Pencap’a indi.
Burayı istilâ etti. Sonra Ganj boylarına doğru ilerledi. Güney
bölgeleri hakkında malumat topladı. İndüs havzasının Pers
imparatorluğuna eklenmesi, son derece önemi olan politik bir
durum yaratmıştı. Darius’un orta Asya ve Uzak Doğu ile Ak­
deniz ekonomisi arasında bir bağlılık yaratmak yolundaki eko­
nomik politikası Hint seferinde açıkca belirmektedir. Kendisin­
den önce Kuraş Il, Yaksart (Seyhun) ırmağı üzerinde Kiropolis
şehrini kurmak suretiyle Orta Asya üzerinden Çin’e giden
kervan yoluna hâkim olmuştu. Darius İndüs boylarına inmekle
Hindistan’ı da imparatorluk ekonomisi içine almış oluyordu.
Darius, İndüs’e hâkim olunca, Pencap’ta ekonomik hayatı
yeniden canlandırmağa teşebbüs etti. Çünkü burada gerileme
çok belirmiş, nehir üzerinde her türlü seyrü sefer kesilmişti.
Darius lndüs ırmağının hangi denize aktığını aramağa Yunanlı
amirallerden Skillaks (Scyllax) ı memur etti. Pökela'da bir filo
hazırlanarak lndüs boyunca ilerlendi. Yolda ırmağın her iki
kıyısında oturan kabileleri itaat altına alan filo, sonra nehir
boyunca Umman denizine indi. Scyllax nehrin denize dökül-73

73 H io t seferİDİD M. ö. 512 tarihlerine d oğru vulcubulmuı; olduğu


B iıü tu o yazıtında H in t satrablığıuın ((y ılm a d ığ ı halde Ptırıepolis Üste­
linde bulunmasından anlaşılm aktadır ( Oppert, Le Peuple, S. 205 ) .
174 İRAN TARlHi

düğü yerde bir liman kurdu. Buradan Basra körfezine bir kaç
gemi gönderdi. Kendisi de Arabistan'ın güney kıyısı boyunca
ilerleyerek Kızıldenizi buldu. Bu deniz boyunca seyahatine
devam ederek nihayet Mısır'a çıkb 74. Bu suretle Yunanlı ami*
ral otuz ay seyahatten sonra amacına ermiş oldu (ileride görfr
leceği gibi Darius Mısır'a gittiği zaman, Kızıldenizi 45 metre
yükseklikte bir kanal ile Nil ırmağına bağlayarak Iran ve
Hindistan'la Akdeniz arasında denizden yeni bir ticaret yolu
açtı. Kanalın bitirilmesinden sonra Akdenizdeki gemilerden
küçük bir filo, İran sahillerine gitmek üzere Darius'un huzu­
runda Mısır'dan hareket etti).
iranlılar Hindistan'a girdikleri zaman önlerinde zengin
bir ülke bulmuşlardı. Darius Tin ilk başansını ilerleterek H in
distan zabtına niçin devam etmediği ve ne gibi âmiller tesi^
riyle buradan dönerek yüzünü Ege denizine çevirdiği bilin’
miyor. İhtimal ki buna sebop, Küçük Asya'nın Ege denizi
kıyısındaki Grek stelerinde başlayan kaynaşma olmuştu. Bu
kaynaşmayı imparatorluk için bir tehlike görmüş olması
mümkündür.

Avrupa k a r«ı- Lidya'nin fethi, Ege denizi kıyılarındaki Grek


■ında pera İm- steleriyle sahil adalarının İran hegemonyam
paratorluğu altına alınmaları, imparatorluğa çalışkan un­
surların karışmasını temin etmiş olmakla bera­
ber, daima kargaşalık çıkarmağa meyyal insanlar da katmıştı.
Sanat ve ticaretteki kabiliyetleriyle sulh zamanındaki fay­
daları kadar harp işlerinde de becerikli olan bu unsurlar im­
paratorluğun küçük Asya, Suriye, Mısır ve hatta Babilonya
belgelerine yayılmışlardı. Fakat, kazanç hırsiyle çırpınan bu
atılgan unsurlar, ateşli mizaçları, gururları ve sıkı kontrola
karşı tahammülsüzlükleri, particilik gayretleri, ihtilâl meyilleri
ile imparatorluk içinde sadakatleri şüpheli, idareleri müşkül bir
zümre teşkil ediyorlardı. İran imparatorluğuna dağılan bu
Grekler ana yurtlarındaki ırkdaşlariyle münasebetlerini devam

74 Herodotoı, (IV, XLIV). Tarihte -Scyllaz de Karyanda^ adiyle tanı^


lan bu amiral bu aeferine dair bir eser yazmıştı. Bu kitabın Aristotales za­
manında mevcut olduğunu filosofun bir eserinden Öfreniyoruz (Politic VIU.
13, 1).
PERS İMPARATORLUĞU 175-

e ttird ik le rin d e n , Y u n a n is ta n K ü ç ü k A s y a ’d a v e im p a ra to rlu ğ u n


d iğ e r b ö lg e le rin d e k i G re k le r ü z e rin d e te s irle r y a p ıy o r, e n tri­
k a la r ç e v iriy o rd u . B u y o ld a k i m ü d a h a le le r h a z a n S u s s a ra y ın ı
ra h a ts ız e d e c e k , k ız d ıra c a k k a d a r ileri g ö tü rü lü y o rd u .
Ç ünkü Y u n a n is ta n 'd a k i s ite le rle İran im p a ra to rlu ğ u te ­
b aası olan G rek ler a ra sın d a h ab e rle şm e d e v a m e d iy o r, o r a ­
da h a z ırla n a n e n tr ik a la r A n a d o lu k ıy ıların d a o y n a n ıy o r ,
İran istilâ sın d a n e v v e l y a p ıld ığ ı ta rz d a s iy a s i faaliy etler d e ­
vam e d iy o rd u . B u n u n n eticesi o la r a k E g e 'n in ö te ta ra h n d a -
k ilerin te rtip e ttik le ri s u ik a s d la r,. ihtilâller bu ta ra fın d a ,
İran im p a ra ra to rlo ğ u h e g e m o n y a sı a ltın d a k i K ü çü k A s y a 'd a
p a tla k v e riy o rla rd L D a riu s iç iğ tişa şla rı b a s tırm a k la m eşgu l ik en
bu h a le g ö z y u m m a k z o r u n d a k alm ıştı. F a k a t b elli b a ş lı g a ile le ri.
b a s tır d ık ta n v e ç o k k u v v e tli b ir o rd u v ü c u d a g e tird ik te n s o n r a ,
Y u n a n is ta n G re k le rin in ır k d a ş lık v e s ile s iy le h er an A s y a 'd a k i
ta b a a s ın ın işle rin e k a rış m a la rın a tah am m ü l e tm e s i m ü şk ü ld ü ..
Çünkü bu d u ru m k end isin in p restijini, m em u rların ın nüfuzunu
s a r s ıy o r d u . S u h allere s o n v e rm e k için Y u n a n is ta n d a k i G r e k le r e
k esin b ir d a r b e in d ire r e k o n la rı d a İra n h e g e m o n y a s ı a lt ın a
s o k m a k ta n b a ş k a y o l g ö rü n m ü y o rd u . İhtim al ki D a r iu s H in d is ­
ta n se fe rin d e ik en E g e k ıy ıla rın d a k i bu faaliy et a rtm ış , o n u .
fetih lere d ev am e tm e y e re k dönm eğe, b a tıy a y ü rü m e ğ e ic b a r
etm işti.

D ariu s, G re k le ri a n a y u r tla r ın d a ezd ik ten ve E ge-


z a p t e t m e k * ’ n!n A s y a k ıy ıla rın d a o ld u ğ u g !b ! A v r u p a k ıy ıla -
te ş e b b flrf nnda ve Y u n a m s ta n ’ d a s a tr a p la r h â k im iy etin !
k u rd u k ta n s o n r a bu k a v g a c ı g ü rü ltü cü in san ların
e n trik a la rın a isy an te şe b b ü sle rin e so n v erm iş o la c a ğ ın ı ümit
e d iy o rd u .
Bu d a g ö s te r iy o r ki D a riu s’un T r a k y a v e Y u n a n is ta n 'ı
istilâ etm ek te ş e b b ü s ü , yani M ed m u h areb elerin in b aşlam ası,
sa n ıld ığ ı g ib i m u tlak bir d e sp o tu n fü tu h a t k ap risi icab ı d e ğ il,.
im p arato rlu ğ u n huzurunu d ü şü n en g e n iş g ö rü ş lü bir d e v le t b a ­
şının v a ra c a ğ ı bir n etice idi.
Ç ü n k ü k u v v e tle k u ru lm u ş o lan bir im p arato rlu ğ u n em ­
niyeti k oru m ak z aru re ti, sın ırla rı ü zerin d e k a y n a y a n siteler
v e y a d o laşan k ab ileleri birbiri a rk a sın d a n z o rla inkiyat a ltın a
alm ağı z a r u r i k ılıy o rd u .
176 İRAN TARİHİ

Her halde Trabzon'dan Barka'ya kadar yayılan Grek


dünyasının hemen hemen üçte birine hâkim olan Darius, met-
repolü de zabtederek Avrupa Grek dünyasını Asya'ya ilhak
etmek hırsından ziyade, ihtilâl ve isyanları önlemek amacını
güttüğü kabul edilebilir.
Çünkü imparatorluk tabii sınırlarına dayanmıştı. Hazer
denizi, Kafkaslar, Karadeniz kuzey sınırını teşkil ediyordu. Batı
Ege denizi ve Akdeniz ile çevrilmişti. Mısır'ı genişletmeği dü­
şünmek için makul hiç bir sebep yoktu. Belki böyle bir te şe b
büs felâket getirirdi. Kambis zamanında Ammon ve Nubya
seferlerinin acıklı sonuçları henüz unutulmamıştı. Kuzey doğuda
Yaksart'a dayanan sınır ötesi, payansız bir istepti. Güney
doğuda ise lndüs yatagına, hatta Ganj boylarına kadar inil-
misti. Basra körfezi, zengin Hint sahillerinden gelen gemilere
kucağını açmıştı.
Bir çöl ile çevrilmiş olan Arabistana tamah etmek için
■ciddi hiç bir sebep yoktu. Açık kapı olarak yalnız Ege denizi
kalıyordu. Yunanlılar da hareketleriyle Darius'u üzerlerine çeki^
yorlardı.
Yunanistan'a gitmek için iki yol vardı: Biri lyonya kıyı­
larından Attik'e giden deniz, diğeri de Trakya ve Makedonya
üzerinden geçen kara yolu. Bu yollardan birincisi en kısa yol­
du. Fakat, deniz yolu büyük orduları aynı zamanda naklede­
bilmek için pek çok gemiye ihtiyaç gösteriyordu. Bu kadar
çok geminin yolda birdenbire düşman hücumuna uğraması ih­
timal dahilinde idi. Böyle bir durum karşısında asker yüklü
gemileri korumak için bir filoya da ihtiyaç vardı. Ancak bu
sayede asker yüklü gemiler lyonya kıyılarından Yunanistan
kıyılarına kadar, bir hücuma uğrasa bile, müdafaa edilebilirdi.
Bundan başka, denizden gönderilecek askeri karaya çıkaracak­
ları yerde dost olarak karşılayacak, limanlar, şehirler temini
lâzımdı. Halbuki deniz yoluyla gidecek askerin çıkacakları
Attik köprü başı lran’lılara karşı büyük bir husumet besleyen
Pesistrat'ların elinde idi. Bunlar, İran askerinin Hellas'ın gö­
beğine ayak basmalarına asla müsaade edemezlerdi.
Işte bu gibi mahzurlar Darius’u, kara yolunu tercihe mec-
.bur etmişti. Trakya ve Makedonya sahillerinden giden bu uzun
PERS İMPARATORLUĞU 177

y o ld a d a g ü çlü k le r a z d e ğ ild i. B u y o ld a n Y u n a n is ta n a g id eb il­


m ek için T ra k la rla Isk itle rle ç a rp ış m a k lâzım d ı.
Isk itlerin c e s a r e t v e k a h ra m a n lığ ı h a tıra la rı İra n ’d a can lı
bir s u re tte y a ş ıy o rd u . İş g a l e ttik le ri g e n iş a la n d a k i d a ğ la rd a
b itip tü k e n m e y e n a ltın m a d e n le ri b u lu n d u ğ u v e bu yü zden ç o k
zen gin o ld u k la rı y o lu n d a k i riv a y e tle r d e m asal halinde ağ ızd an
a ğ ız a n a k le d iliy o rd u .
D a riu s 1, T ü r k is ta n ’d a k i A s y a İsk itle riy le Y ak sart (S e y -
hun) b o y la rın d a , K a f k a s la r d a k a rşıla şm ış, teh lik elerin i k av ra­
m ıştı. B ü y ü k k u v v e tle rin i Y u n a n is ta n ’a g ö n d e r irk e n A v ru p a
İsk itlerin in y a n d a n y a p m a la rı ihtim ali o la n h ü cu m ların ı h e s a b a
k a tm a m a sı ih tiy atsızlık o lu rd u . B u se b e p le rd e n d ir ki D a riu s I
Y u n a n is ta n ü zerin e y ü rü m e d e n ö n c e İsk itle ri en iyi k eşif m er­
k ezleri o lan K a ra d e n iz k u z e y in d e k i to p ra k la r d a p erişan e d e re k
hem A s y a sın ırların d a n im p a ra to rlu ğ a y a p a b ile c e k le ri ak ın ları
ö n le m e k , hem d e Y u n a n is ta n 'a g ö n d e r e c e ğ i o rd u la rın yandan
b ir h ü cu m a u ğ r a m a la r ı ih tim alin i b e r ta r a f e tm e k için , Isk itle r
ü z e rin e y ü rü m e ğ i k a ra rla ş tırd ı. B u s u re tle o n la rın b ü y ü k a ltın
s to k la r ın ı d a e ld e etm iş o la c a k tı.

Da r lu a 1 ’in İsk itler K a ra d e n iz v e m erk ezi R u s y a s t e p l e r i n


İa k lty a a e fe rl den T ü r k is ta n ’a k a d a r u z a y a n b ö lg e y i işg a l
e d iy o rla rd ı. R u s y a ’nın b ü y ü k n eh irleri b o y u n ­
d ak i h a v z a la rd a y e rle ş ik v e ta rım cı o la n İsk itler, H a z e r d enizi
ç e v r e s i n d e v e A v r u p a s te p le rin d e g ö ç e b e b ir h a y a t sü rü y o r­
lard ı. B ü y ü k o rd u siy le k ü çü k A s y a y a g ir e n A h a m a n iş im p a r a ­
to ru , K a p p a d o k y a s a tr a b ı A r ia ra m n e s ’i b irk a ç bin a s k e rle K a r a ­
d en iz’in k u zey sah illerin e g id erek , m alû m at a lın a b ile ce k İsk it
e sirle ri g e tirm e ğ e m em u r e tti. G e tirile n e sirle r a ra s ın d a m ah allî
ş e fle rd e n birinin k a rd e ş i olan M a rs a g e te s d e b u lu n u yord u .
B u n lard an Iran g e n e ra lle ri için ç o k fa y d a lı o la c a k e s a s lı m a­
lûm at alındı 7S,

,s Bu rivayeti Cteıis.ıı (Ctesis.ıı, Perıica. 16. Mûller. Didot S. 49)


nakletmektedir, Fakat Bisûtun kitabeıinde oe Ariaramneı’in Karadenizi
geçmeıioe oe de Darius'un lskitya seferine dair iarih bir kayıt yoktur.
Gerçi Bisûtun yazıtı ili vesiode Dariaı I’İd Saka'lar üzerine olan bir w
ferİDdeo, ve bir denizden geçirildi{indeD bahıedilmekte ise de (Oppert,
Le Peuple, 159 - 160) bu denizin Aral gölü olmaıı ihtimali daha kuvvetli
görÜDmektedir.
/ ran T a r l l ı l 12
178 Iran tarihi

Darius gereken malûmatı edindikten sonra sekiz yüz bin


kişilik bir ordu ile Küçük Asya'yı aşarak, İstanbul boğazına
geldi. Önceden verilen emir üzerine Küçük Asya sahillerindeki
Yunan siteleri, burada gemilerden bir köprü kurmuş, bekliyor­
lardı. İran ordusu Boğazdan geçtikten sonra Trakya'nın doğu­
suna doğru ilerledi, buralardaki kabileleri hükmü altına alarak
Tuna boylarına çıktı. Burada da yine lyonya steleri tarafından
nehir üzerine ikinci bir köprü kurulmuştu. İran ordusu, bu köp*
rüden Tuna'yı geçti (508).
Fakat, İskitler Darius I’in hareketini öğrenerek mahsulleri
ve otlan yakmış, kuyuları doldurmuş, hayvanları beraberlerine
alarak içerilere doğru çekilmişlerdi, İran ordusu ucu bucağı
gelmeyen ıssız bir steple karşılaştı. Düşmanı bulabilmek için
beyhude yere iki ay Tuna ile Don nehirleri arasındaki geniş
ovalarda dolaşıp durdular. Yiyecek ve içecek bulamadıkların*
dan pek çok sıkıntı çektiler. Hastalıklar baş gösterdi. Ölenler
çoğaldı. Bu durum karşısında buralarda kalmanın daha çok
zararlı olacağını gören Darius I İskitler kıralına itaat tekli­
finde bulundu. İskit kıralı bir taraftan müphem bir cevap
verirken 76, diğer taraftan da İran ordusunun ricat hattını
kesmek teşebbüsüne girişti. Yunanlı şeflere Tuna üzerindeki
köprüyü tahrip ederek şehirlerine dönmelerini teklif etti. Ker-
sones Tiran ’ı Miltiyades bu teklifi kabule mütemayil görüu-
düyse de Milet'li Histiaeus muvafakat etmedi. Neticede İskit
kiralının teklifi redolundu. Bu sayede İran ordusu emniyetle
geri dönebildi. Komutanlarından Megabisos idaresinde seksen
bin kişi bırakarak kendisi geri kalan kuvvetlerle Küçük Asya
üzerinden İran'a döndü.
Megabisos birbiri arkasından Trakya'daki kabileleri ezdi.
Buradaki Yunan şehirlerini aldı. Makedonya kıralı Amyntas'ı
vergi vermek zorunda bıraktı (506) 77.
76 Rivayete göre Darius I, lıkit lcıralıoll teslim olmaııoı teklif ettiği
zamao, kıral keodiııioe bir haberci ile bir lcuf, bir fare, bir kurbağa ve bey
ok göodermiştir. Ooce buouo m asan aolayılmamıy, Dariuı l’in lcayıo pe­
deri Gobryas bu yazısız mesajı yöyle çözmüftü: «havada uçao lciıy, top^
rağa gömuleo fa re ; bataklığa ve göle ıığıoao kurbağa olmadıkça okları^
mızdao Icurtulamıyacakaıoız». Falcat ok sayısıoıo bey olmaıı sebebi belir*
tilmiy olmadığıoa göre bu muammaya hali. çözulememiy gözile bakabiliriz.
n Herodotoa, IV, CXLlll-VII.
PERS İMPARATORLUĞU 179

D a riu s l'in bu s e fe ri Isk itle ri y ıld ıra c a ğ ın a o n la n n c ü r e t­


lerini a rtırd ı. B irta k ım İskit k abileleri K e r s o n e s şe h rin e k a d a r
s o k u la r a k b u r a s ın ı y a ğ m a e ttile r.
Bu s e fe r d e Isk itler tenkil edilm em iş o lm a k la b erab er
b ü sb ü tü n d e n e tice siz k alm ad ı. Ira n h la r T r a k y a ’d a yen i bir
s a tra p lık k a z a n m ışla r, M a k e d o n y a ’nın d a it a a t a ltın a a h n m a siy le
k uzey Y u n a n is ta n la d a d o ğ ru d a n d o ğ ru y a te m a s etm işlerd i.
K a r a yolu a rtık D a riu s l'in hükmü a ltın d a b u lu n u y o rd u . Fakat
b u s ır a d a A tin a 'd a Y u n a n is ta n 'd a b a ş g ö s te r e n s iy a s i o la y la r ,
K ü çü k A s y a k ıy ıla rın d a d a te p k ile r y a p tığ ın d a n . Ira n hüküm ­
d a rı için b u y o ld a n h em en fa y d a la n m a k m üm kün o lm a m ıştır.

x „ Bu s ır a la r d a A tin a tiram v e nüfuzlu P e s is -


lra a - Y m an
M a— a e b e t l e r l tr a d la r d a n o la n H ip p ias M. ö . 5 1 0 'd a I s p a r t a -
lılar ta ra fın d a n k o v u ld u ğ u n d a n . T r o a d 'd a Si»
geum şe h rin e sığ ın m ıştı. H ip p ias S a rd e s 'd e k i Iran s a tr a b ı
A r ta p h e r n e s ile a n la ş a ra k k ov u ld u ğ u A tin a a le y h in e h a re k e te g e ç ­
m iş o lm a s ı, D a riu s I'e Y u n a n ista n iş le rin e k a rışm a k için b ir
v e s ile v e r e c e k g ib i g ö rü n m ü ş tü . F a k a t Is p a rta lıla n n te ş v ik i ile
A tin a lıla r, bu m ü d ah a le y i ö n lem ek ü z e re S a rd e s s a tr a b ı n a
e lçile r g ö n d e rd ile r. E l ç i l e r A tin a lıla ra m ü e s s ir b ir y a rd ım y a p ıl­
m ak ş a r tiy le D a r iu s l'in h ak im iyetin in kabul e d ileceğ in i ta a h h ü t
e ttile r. F a k a t, d ö n ü şle rin d e bu ta a h h ü tle ri A tin a lıla rc a k ab u l
e d ilm ed i (M . ö . 5 0 8 ).
A tin alıların bu h a re k e ti, D a riu s I' i, P e sistra d ta ra fın ı tu t­
m ak , H ip p ias'ı h im ay e e tm e k siy a se tin i g ü tm e ğ e s e v k e tti.
Bunun ü zerin e A tin a lıla r S a r d e s 'e y en id en e lçi g ö n d e r d ile r
(5 0 6 ) . Y e n i elçi s a tr a p A rta p h e rn e s 'd e n H ip p ias'ı h im a y e d e n v a z ­
g e çm e sin i isted i. Buna k a rşı s a tr a p d a H ip p ias'ın A tin a ’y a
ç a ğ r ı la r a k tira n lığ a g e çirild iğ i ta k d ird e A tin a lıla rla d o stlu k
k u ru la ca ğ ı c e v a b ın ı v e r d i. S u s s a r a y ı b u tek lifle h im a y e e ttiğ i
H ip p ia s v a s ıta s iy le Y u n a n is ta n ’ı y ü k se k h ak im iy eti a ltın a a l­
m ak iste m iş ti. F a k a t A tin a lıla r, bu teklifi re d d e ttik le rin d e n , I r a n -
lıla rla Y u n a n lıla r a r a s ın d a sa v a ş ın b a şla m a sın a , D a riu s'u n
Y u n a n is ta n h ak k ın d ak i p lan ın ın g e rç e k le n m e s in e y o l a çılm ış
o ld u . Bu s ır a d a ly o n y a 'd a b a ş la y a n is y a n , beklenilen s a v a ş ın
p atlam asın ı h azırlad ı.
180 İRAN TARİHİ

İ y 0 n y a ı e h l r - K ü çü k A s y a k ıy ıla rın d a k i Y u n a n stele ri, kıta


le r t n in U y a n ı Y u n an istan d ak i şe h irle rd e n d a h a z e n g in v e daha
k a la b a lık id iler. F a k a t ö n c e L id y a v e sonra İran
g ib i k u d re tli d e v le tle rle kom şu o ld u k ların d an , bu d ev letle r ko­
la y ca b u n ları hükü m leri altına a lıy o rla rd ı. K uraş Il zam anında
İra n h e g em o n y a sın ı tanım ağa m ecb u r olan İy o n y a s ite le ri, İran
h ü k ü m d arının him ay esind ek i tira n la r ta r a fın d a n id a re ediliyor*
lard ı. B u nların en kudretlisi olan M ilet tiranı H istiaeu s, Da.rius
ta ra fın d a n İsk ity a sefe rin d e T u n a n eh ri ü zerin e k ö p rü kurm ağa
m em ur ed ild iğ i zam an , hizm etine m ü kâfat o la ra k T ra k y a 'd a
S try m o n (K a ra su ) ıram ağ ı ü zerin d ek i M yrk inos şeh ri kendisine
verilm işti. H istia eu s, A tina ile İran a ra sın d a k i m ü n asebetlerin
g e rg in le ştiğ i sıra d a bu şe h ri tah k im etm eğe b aşla d ığ ın d a n İran
aja n ı şü p h elen m iş, k e y fiy e ti S u s'a bild irm işti. B unu n üzerine
D ariu s k e n d isin i S u s'a ça ğ ırd ı. iy i m uam ele etm ek le b erab er,
g eri d ö n m esin e m üsaade etm ed i. Y e rin e dam adı A ris ta g o ra s 'ı
M ilet tira n lığ ın a g e çird i. H istiaeu s, d am ad ına S u s'ta n hediye
o la ra k bir esir g ö n d e rd i. E s ir , g iz lice , b a şın d a k i sa çla n n kazın­
m asını sö y le d i. S a ç la r k esild iğ i zam an esirin b a şı d erisin d e bir
m esaj bulunduğu g ö rü ld ü . B u rad a P a rsla ra k arşı a y a k la n m a k
ta v s iy e ed iliy o rd u . H istiaeu s'u n b ir is y a n h azırlam ak tan m ak­
sad ı İran hükü m darının isyanı b a stırm a k üzere k en d isin i İyon-
y a y a g ö n d e re c e ğ i ümidi idi. Bu telk in üzerine H istiaeu s S a rd e s'
de o tu ran sa tra p A rta p h ern e s ile bo zu ştu . A rista g o ra s iran lıları
m üşkilâta sokm ak için Sard es'te oturan satrap A rta p h e rn e s’i K ik -
lad ad a ların d an N ak so s üzerine y ü rü m eğ e teşvik etti. S o n ra da
N a k so s’lu lara g izlice İra n s a tr a b ın ın ad aların ı z a p tetm eğ e h a­
zırla n d ığ ı yolund a h ab er g ö n d e rd i. S a tra b ın hücumu m u vaffa­
k iy etle n eticelen em ed i. S a tra p çe v rilen d o la b ı an lad ığ ın d an
A ris ta g o ra s, bu n eticey e g ö re tahtını hatta h ayatın ı k a y b e d e­
ce ğ in d e n te lâ şa d ü serek tiran lık tan çekild i. iy o n y a lıla rı isy a n a
teşv ik etti. Bunun üzerine M ilet’liler isy an ed e rek hüküm eti
e lle rin e a ld ıla r. D iğ er iy o n y a şeh irlerin in b ir kısm ı d a bu su retle
h arek et e d e re k İran ta ra fta rı tiran ların yerlerin e kend ilerine
b a ş b u ğ s e ç tile r v e ord u teşkilin e b a şla d ıla r. N a k so s’d an d o ­
nanm a ile d ö n en tira n la r, â sile r tarafın d an y a k a la n a ra k h a p se­
d ild iler. H istiaeu s'u n tahm ini g ib i İran hüküm darı iy o n y a is y a ­
n ın ı h a b e r a lın ca k en d isin i b u ra y a g ö n d e rd i. H istiaeu s, S a r d e s ’e
PER S İMPARATORLUĞU 181

g e le re k s a t r a b A r ta p h e r n e s 'd e n hiçbir ş e y bilm iyorm uş gibi is y a n


seb eb in i s o rd u ğ u z a m a n , s a tr a b ın k en d isin e "H is tia e u s , h a k ik a ti
b en s a n a sö y liy e y im ; K u n d u ra y ı d ik en s e n s in , g iy d ire n ise A r is -
ta g o r a s 't ı r " c e v a b ın ı v e rm iş old u ğu m e şh u rd u r. A r is ta g o r a s
Isp artalılara b a şv u rd u . Fakat y a rd ım teklifi k ab u l e d ilm e d i.
A t in a 'y a g itti. A tin a h la r M ilet'i k e n d i m ü stem lek eleri s a y d ık la ­
rın d a n yirm i, M ilet’in t i c a r e t m ü ttefik i o la n ö b e (E u b o e a ) a d a ­
sın d ak i E r it r e ( E r y t h r a e ) site si d e b e ş g e m i v e rd i. Y u n a n lıla r
E f e s ’e ç ık tıla r. B u y a rd ım a z o lm ak la b e r a b e r â s ile re cesa re t
v erd i. B u n larla b irleşe n âsiler h ücum a g e çe re k aşağ ı S ard es
şeh rin i z a b te ttile r (4 9 8 ) . F a k a t ş e h re hâkim olan m ü sta h k e m
k a le y e k a rşı b ir ş e y y a p a m a d ıla r . İran k u v v etlerin in g e ld iğ in i
ö ğ r e n in c e z a b te td ik le ri y e rd e b a rın a m ıy a ca k la rın ı a n la y a r a k
çe k ild ile r. K a ç a r k e n içle rin d e n biri bir e v e a t e ş v e rd i. E v le rin
d a m la rı k am ış o ld u ğ u n d a n y a n g ın b ü y ü d ü , b ü tü n ş e h ir y a n d ı.
İra n lıla r k açan Y u n a n lıla rı E f e s c iv a r ın d a y a k a la y a r a k h ay lı
s a r s t ıla r . A ş a ğ ı S a rd u s ’in z a b tı, n e tice siz b ir b a ş a rı id i. Fakat
m u azzam İran im p a ra to rlu ğ u n a k a r ş ı b ir a v u ç h alk ın m eydan
o k u m a sı, E g e b ö lg e s in d e o ld u ğ u k a d a r S u s 'ta d a b ü y ü k te s ir ­
le r y a p tı. B ü tü n A sya G r e k le ri, L ik y a lıla r, K a r y a lıJ a r, h a ttâ
K ıb rıslılar â sile r ta r a h n ı tu ttu la r. Bu o la y d a n ç o k sin irle n e n
D a riu s I d e h e r y e m e k te b ir e sirin k e n d is in e A tin a lıla rı h a tır­
latm asın ı e m re tti.
Y e n i ta r a f ta r la r d a n te şv ik g ö r e n â s ile r K a r y a ’d a b a z ı m u­
v a ffa k iy e tle r k a z a n d ıla r. P e d a s o s ’d a b ir Ir a n kalesini m a h v e tti­
le r. F a k a t, m ü ttefik lerin 3 5 3 g e m id e n m ü re k k e p filoları, M ilet
k a rşısın d a L a d e a d a s ı ö n ü n d e Ira n lıla rın ç o ğ u F e n ik e lile re a it 6 0 0
g e m id e n m ü re k k e p d o n a n m a s ın a m ağ lu p o ld u . S isam v e L em n i
a d a la rın a a it g e m ile rin m ü ttefik ler d o n a n m a sın d a n a y rılm a la n ,
Ira n lıla rın kesin zaferin i te m in etm işti ( 4 9 6 ) . A tin a h la r, bu işin
m u v affak iy etle n e tice le n e m iy e c ğ in i g ö r ü n c e y a rd ım d a n v a z g e ç ­
tile r. D e n izd ek i y e n ilm e , M ilet’ in d ü şm e sin i in ta ç e tti (4 9 4 ).
Bu şe h ir ly o n y a ’nın en b ü y ü k site le rin d e n biri v e is y a n ın
m e rk e z i id i. İra n lıla r, şe h ird e k i e rk e k le ri kâm ilen ö ld ü rd ü le r.
k a d ın la rla ç o c u k la n d a e s ir e d e re k D icle m a n sa b ın d a k i A m p e
şeh rin e sü rd ü ler. S a tr a p A rta p h e rn e s altı yıl sü rek li ç a rp ış m a d a n
s o n ra 4 9 3 ta rih in d e m em lek eti y a tıştıra b ild i. D a riu s I d e t a s a v ­
v u r ettiğ i p lân ı ta tb ik için h a re k e t se rb e s tliğ i k azandL
182 IRAN TARiHi

B iri 1 M d A h a m a n iş ’ le r h ü k ü m d a rı ly o n y a ih tilâ lin d e n ö n ce ,


. . . . . . gı k ü ç ü k A s y a k ıy ıla rın d a h u zu ru n a n c a k A v ru p a
Y u n a n is ta n ın ın z a b te d ilm e s iy le m ü m k ü n o lab ile­
c e ğ i k a n a a t in e v a rm ış tı. S a rd e s 'in y a k ılm a s ı, o n u n bu kanaa^
tini k u v v e tle n d irm işti. F a k a t y a ln ız ly o n y a y ı m a ğ lu p etm ek kafi
d e ğ ild i. O n la rın d en izcilik fa a liy e tin d e n fa y d a la n a n P e r s impara^
to rlu ğ u n u n d en izi d e fe th e tm e si lazım d ı. K ü ç ü k A s y a ’nın sahil
şe h irlerin i Y u n a n is ta n d a n a y ır m a k , o n la rı ik tis a d e n m ah vetm ek
o la c a k tı. K ü ç ü k A s y a , zen g in liğ in i d e n iz e m e d y u n d u . Y a ly o n y a
şeh irlerin in te m in ettiğ i deniz tic a re tin d e n v a z g e ç m e k , v ey ah u t
Y u n a n is ta n ı d e im p a ra to rlu k içine a lm a k lâzım d ı. S ü v e y ş k a n a ­
lının açılışı bu lü zu m u b ir k a t d a h a a r tır ıy o r d u .
lra n im p a r a to rlu ğ u ya b ir k a r a ve A sy a im p a ra to rlu ğ u
k a la ra k ly o n y a v e Mısır g ib i e n z e n g in e y â le tle rin e ld e n ç ık ­
m alarını v e y a h a ra p o lm a la rın ı k abu l e d e c e k veyahut Y un a-
n ista n a de el k o y a ra k A k d e n iz y o lla rın a hâkim o la c a k tı.
D ariu s I Öi\ce ly o n y a şe h irle rin i s u lh y o lu y la e ld e etm ek
ve K a r ta c a ile a n la ş m a k s u re tiy le bu a m a c a e rişm e k iste­
di. 492 de, yeni s ta tü y ü ta n ım a k m a k s a d iy le ly o n y a şehir^
leri d elegelerin i S a r d e s 'e d â v e t etti. flü tü n s ite le rd e K u r a ş ll’nin
k urdu ğu tira n lık s iste m i b ıra k ılm ış, y e rle rin e d e m o k ra tik hü­
k ü m etler k u ru lm u ştu . İç id a re le rin d e m u h ta riy e tle ri v a r d ı. K e n ­
di a r a la rın d a v e h a tta y a b a n c ıla rla d ip lom atik m ü n a se b e tle r
kurm ak h a k k ın ı h aiz b u lu n u y o rla rd ı. Y a ln ız h a rp ilân etm ek
selâh iy etleri y o k tu . A r a la r ın d a b a ş g ö s te r e c e k bütün ih tilâfla­
rın halli B ü yü k K iralın hakem liğine b ıra k ılıy o rd u . V e r e c e k le ri
v e rg ile r için d e y en i b ir e s a s k o n u lu y o rd u .
Bu ak ıllıca te d b irle r ly o n y a s ite le ri a r a s ı n d a sulh v e a h e n ­
g i tem in e ttiğ i g ib i, ly o n y a şe h irle rin in d e m o k ra t p a rtile riy le
A tin alılar a ra s ın d a k i sıkı ittifak ın d a çö z ü lm e le rin i in ta ç e tti.
D e m o k ra tik b lok d a ğ ılm ıştı.
D a riu s I için y a ln ız hâkim iyetin i k ıta Y u n a n is ta n a d a t e ş ­
mil etm e k k a lıy o r d u . H u su si m e n fa a tle rle b irb irlerin e sık ı bir
s u re tte b ağ lı o la n k ü çü k Y u n a n h ü k ü m etlerin in a ra la rın ı s iy a -
s t b ü y ü k b ir m a h a re tle a ç m a ğ a b a ş la d ı. E k o n o m ik v e b a h rt
b ir k u v v e t olan K o r in t, lra n fü tu h a tiy le a lâ k a lı d e ğ ild i. Onun
m e n fa a ti b a tıd a id i. R a k ib i M ilet’in ta h rib i, g e n işle m e sin e im k ân
v erm işti. A r g o s , Is p a rta lıla r ta r a fın d a n te h d it e d ile n b ir h ü k û -
PERS İMPARATORLUĞU 183

m e tti. Is p a rta lıla ra k a rşı İra n lıla ra d a y a n m a k istiy o rd u . E g in e


ise İran h ü k ü m d arın ın y a rd ım iy le ti c a r e tte teh lik eli ra k ib i o la n
A tin a'n ın yık ılm asın a y a rd ım e tm e ğ e h a z ır b u lu n u y o rd u . Te^
s a ly a fe o d a lle ri ile P h o c is 'lile r, daim i su re tte b irb irle riy le bo^
ğ u şu y o rla rd ı. H a tta T e s a ly a lıla r, İran lIların m üttefiki d u ru m u n a
g irm iş b u lu n u y o rla rd ı. K ü çü k site le re g e lin c e , b u n la r d a miU
le tle ra ra s ı p o litik a y a k a rşı h iç b ir ilgi g ö s te rm iy o r, y aln ız ken^
d ilerin in h u su si v e m a h a lli m e n fa a tle riy le a lâ k a la n ıy o rla rd ı.
Y a ln ız Y u n a n is ta n h e g e m o n y a lığ ı id d ia sın d a b u lu n a n is*
p a r ta ve A tin a , Ege d en izin e v e Ç a n a k k a le ’y e g ö (d ik m iş
o ld u k la rın d a n İr a n lıla ra k a rş ı b u ra la rın m ü d a fa a sın a k arar
v e rm işle rd i. F a k a t b u n la rın d a iç d u ru m la rı k a rış ık tı. İ s p a rta 'd a
iki kıra), D e m a ra tu s v e C le o m e n ’d e n , biri h e r şeyd en ön ce
a ris to k ra tik , d iğ e r i is e h eg em o n ik b ir s i y a s e t g ü d ü y o r l a r d ı.
H er b irin in ay rı p a rtile ri v a rd ı. M ağ lu p o la n D e m a ra tu s ,
k a ç a ra k D a riu s’a iltica etm işti. A tin a 'y a g e l i n c e ; b u rad a da
v a k tile ik tid a r d a n k o v u lan H ip p ia s İran s a ra y ın a s ığ ın m ıştı
v e on un h izm etin d e b u lu n u y o rd u . İra n a ja n la n Y u n a n is ta n 'd a ,
S icily a 'd a , İta ly a 'd a d o la ş ıy o r, b u r a la rd a İra n lıla ra ta r a f t a r
te m in in e ; k ıt'a y a ih ra ç h arek etin in im k ân ın ı a r a ş tır m a ğ a ç a lı­
ş ıy o rla rd ı. İran h ü k ü m d a rın ın e lçile ri her y e rd e n in k ıy a t
te m in a tı a lm ışla rd ı. Y a ln ız A tin a ile I s p a r ta m u k a v e m e te k a r a r
v erm işlerd i. İy o n y a ihtilâli s ır a s ın d a T r a k y a v e M a k e d o n y a 'd a k i
İra n k u v v e tle ri k ü çü k A s y a 'y a a lın d ığ ın d a n , b u ra la r te k ra r
istik lâ lle rin e k a v u şm u şla rd ı. Y u n a n is ta n 'a g id eb ilm ek için bura^
ları te k ra r z a b te tm e k ica b e d iy o rd u . B üyü k K ıra l d a m a d ı M ar-
d o n io s'u bu işe m em ur etti. O d a T ra k y a 'y ı te k r a r istilâ etti.
M ak edon ya kıralı A m y n ta s 'ın y e rin e geçen o ğ lu n a e v v e lc e
b a b a s iy le y a p ıla n a n d la şm a y ı kabul ettird i. Bu b a ş a r ıd a n s o n r a
M a rd o n io s k ara y o lu y la Y u n a n is ta n 'a yü rü m ek em rin i a ld ı
(4 9 3 ). Fakat bu o rd u ile b irlik te h a re k e te m em u r o la n ve
o rd u n u n Y u n a n is ta n 'd a ia ş e s i için g e re k e n m alzem eyi g ö tü re n
İran d o n an m asın ın A y n a ro z ö n lerin d e fırtın ay a tu tu larak A hos
d a ğ ı k a y a la rın a ç a r p m a k s u re tiy le 2 0 b in kişi ile b e r a b e r m a h ­
v o lm ası ü zerin e, M a rd o n io s g e r i ç a ğ rıld ı. D ariu s planı d e ğ iş tire ­
rek deniz yolu yla d o ğ ru c a A ttik 'e hücum e tm e ğ e k a ra r v e rd i. Bu
yol ü zerin d ek i a d a la rd a n b ir ç o ğ u n u n A h am an işler h â k im iy e ­
tini k ab u l etm iş o lm a la rı, bu k a ra rın a lın m a sın d a m ü essir o l­
184 Iran tarIhI

muştu (492). Kilikya'da Alaya ovası, ordunun toplanmasına


tahsis edildi TS.
Burada toplanan büyük orduya Matalardan Datis ile,
Parsalardan Artaphernes kumanda, Atina tiranı iken yirmi yıl
önce buradan kovulan, fakat Uranlığı elde etmek hırsiyle ya­
nan Hippias da kılavuzluk edecekti. Kilikya’dan (ıOO gemi
ile hareket eden (492) donanma Naksos adası üzerine yürüdü,
burayı aldı. Halkını tamamen esir etti. Delos adası, tapınağı
sayesinde tahripten kurtuldu. öbe adası üzerine gidildi Sar-
des hücumuna yardım ettiği için buradaki meşhur Eritre şeh­
ri cezalandırılacaktı. Şehir zabtedilerek yakıldı, yıkıldı. Hal­
kından dağlara kaçanlardan maadası esir edilerek Susiyana'ya
sürüldüler. Buradan imparatorluğun doğu bölgesine nakledil­
diler. Orada bir Yunan şehri kuruldu.
Donanmaya kılavuzluk eden Hippias, gemilerin serbestçe
hareketlerine daha elverişli olduğu iddiasiyle Marathon limanı­
na girilmesini tavsiye etti. Fakat eski tiranı bu tavsiyeyi yap*
mağa sevk eden sebep, taraftarlarının kendi lehine harekete
geçecekleri ümidi idi. Bu ümit boşa çıktı.
Buradan Atina ancak 24 mil uzakta idi. Atinalılar haklı ola­
rak telâşa düşmüşlerdi. Çünkü yardımcı olarak yalnız Platee'den
bin kişi gelmiş, Ispartalılar gelmek için Dolunay'ı bekledikleri
haberini göndermişlerdi 79 Bu vaziyette ordular günlerce bir
harekette bulunmaksızın karşı karşıya kaldılar. Atinalılar; sa­
yıca kendilerinden çok üstün olan bir orduya hücum edip
etmemekte tereddüt ediyorlardı. Nihayet harbi idare edecek
olan 10 general arasında bulunan Miitiades, hücumun tek
kurtuluş yolu olduğuna komutanları ikna etti 80 Arkadaşları
71 Rivayete göre bu ordu hareket etmeden evvel Yunan tehirlerine
münadiler gönderilmişi. Bunlar gittikleri yerlerde Iran hükümdan için lu
ve topra;.; istemeğe, yani halkı Iran hükümdarımn tabiiyetini kabule da^
vete memur edilmişlerdi. Bir takım siteler bunu kabul etmiı, fakat İsparta
ile Atina teklifi reddetmitlerdi. Ispartalılar istedilderi toprakla suyu buı-
maları içia münaJileri kuyulara atmışlardı, Atinalılar ise derin uçuruma
yuvarlamak suretiyle öldürmütlerdi.
79 lııpartalıların dinlerine göre bedirden önce sefere çıkmalı: memnu
idi. Halbuki davetei geldiği zaman yeni ayın henüz dokuzu idi.
III Miltiadeıı, Atinanın en muteber kiyizadeleriaden idi. Aynı
adı tafıyan büyük babası emlik ve arazi .sahipleri fırkasının bat-
PERS İMPARATORLUĞU 18S

arasından baş komutanlığa seçilen Miltiades günlerdenberi


dar bir vadiye sıkışmış olan Atinalılan hücuma geçirmek için
kendi gününü bekledi. Atina savşçılannı boy boy nizamladı.
Cephede saflar arasında hiç bir boş yer yoktu. Biri biri arka­
sında duran saflar, iki yanda, merkezdekinden daha çok idi.
Sağ cenah hemen merkez kenarına kadar uzanmıştı. Iranlılar
en güzide askerlerini ortaya aldılar. Fakat silâhlan ok ve
kılıçtan ibaretti. Süvariler arkada kalmıştı.
İki ordu arasında takriben bir buçuk kilometre mesafe
vardı. Atmalılar birdenbire koşu adımlariyle ileriye fırladılar.
Aradaki mesafeyi o kadar hızla aldılar ki düşman harekete
vakit bulamadan mızraklannı ileri uzatarak düşman üzerine saf
halinde atıldılar, lranlılar ne ok atmağa, ne de süvarilerini
harp alanına sokmağa vakit bulamadılar. Mızraklı düşmana
karşı kılıçla müdafaa zorunda kaldılar. Harp uzun müddet de­
vam etti. İran ordusunun merkezindeki Sakalar Atinalılann
cephesini yardılar. Onlan denize doğru sürdüler. Fakat iki
yanda Yunanlılar galip durumda bulunuyorlardı. Yandaki kı­
talar, bu defa İranlIların merkezini çevirdiler. Bunları bozarak
bataklığa sürdüler. İran askerlerinin bir çoğu bataklıkta bo­
ğuldu. Geri kalanlar da mukavemet edemiyerek gemilerine
kaçtılar. İran askerinin hepsi gemilerinden çıkmamıştı. Fakat
perişan askerlerin gemilere dönüşü içeridekilerin de direnme
kudretlerini sarstığından, Datis filoya Faler’e (Phaleron) git­
mek emrini verdi. Fakat yolda Yunanh’ların hücumlarına uğradı.
Ertesi gün Sunium burnunu aştı. Faler’e girerken muzaffer
Atinah’ların yeni bir savaş için cesaretle kendisini bekledikle­
rini gördü, korktu. Küçük Asya’ya kaçtı. Savaşta 6400 Iranlı
192 de Yunanlı ölmüştü.
Atinah’lar, ümitsizce savaşmış, dünya imparatorunun ye­
nilmez ordusunu kaçırmışlardı. Gerçi IranlI’ların maddî zarar­
ları pek büyük değildi. Kiklad ellerinde kalmıştı. Fakat Atina-

kanlarında adı. Peaiatrat’ın Atina’da hükümeti ele almaaı Sterine, memle­


keti terkederek Trakya’ya gitmiş, buradaki kavimlerden birine kıral
olmuştu. Genç Miltiadea de büyük babası gibi Trakya’nın Gelibolu yarı­
madasındaki Yunan şehirlerinden birinin tiranı idi, İran hükümdarının
Iskitler seferinde bir kısım askere komutanlık etmişti, lyonya isyanında,
onlarla birlikte hareket etmiş, yenilgiden sonra Atina’ya kaçmıştı.
186 İRAN TARİHİ

lı’ların bütün Yunanistan’da şöhretleri artmış, manevi kazanç*


lan Sardes’i yakmalarından daha büyük olmuştu. O zamana
kadar yenilmez sanılan büyük imparator ordusu, bir avuç
insan karşısında âciz kalmış, kaçmaktan başka kurtuluş çaresi
bulamamıştı. Darius I tâbi kavimler karşısında otoritesini
tehlikeye atmadıkça, Iran ordusunun hiçliğini kabul etmedikçe
böyle bir hakareti karşılıksız bırakamazdı. İntikam harbi için
gereken askerle, zahire ve gemileri hazırlamak için üç yıl ça­
lıştı. 486 da bu sefere karar vermişti. Fakat birdenbire Mısır
ihtilâli başlıyarak hareketini alıkoydurdu;

Mısır Mısır’ı fetheden Kambis dönerken buraya


Parsalardan Aryandes adında birini satrablığa,
yani genel valiliğe atamıştı. Aryandes ihtilâl zamanında Darius’
a itaatten ayrılmadığı gibi, Libye'nin fethini ikmal etmeğe de
teşebbüs etmişti. Sirenaykadaki (Cyrenaica) Dor'lar, kırallan
Arkhesilas lll’ü, Iran satrabına itaat etmesine kızarak memleketten
kovmuş, sonra tekrar davet ederek kırallığa geçirmiş, fakat bir
müddet sonra yine tahtından uzaklaştırmış, sığındığı Barka
(Barca) şehrinde öldürmüşlerdi.
Bu kiralın anası Faretim Mısır’a geldi. Oğlunun Parsalar
kiralına sadakatinden dolayı öldürüldüğünü söyliyerek satra-
bın yardımını istedi. Aryandes de, kıraliçeye yardım etmek
üzere asker ve gemi gönderdi81. Barka dokuz ay muhasara
edildi. Nihayet bir ihanet yüzünden zabtedilebildi ®. öncü
kuvvetler Euhesperides'e kadar ilerlediler. Mısır generalleri
dönerken Sirenayka'yı zabtetmeği kararlaştırdılar. Fakat buna
teşebbüs edecekleri sırada Mısır'a dönmeleri emri geldi. Çöl­
den geçerken, ordunun ağırlıklarını yağma etmek isteyen Mar-
marik bedevilerinin hücumlarına uğradılar. Büyük zayiat verdi­
ler. Buna rağmen esir aldıkları bir kısım Barkalılan Mısır’a
getirmeğe muvaffak oldular. Bunlar Bakteriyan’a gönderildiler.
Orada yeni bir Barka şehri kuruldu.
Darius I, bir zamandanberi aldığı haberlerden Mısır satrabı
hakkında şüpheye düşmüştü. Bu habelere göre Aryandes,

81 Herodotos, IV. CLXII-CXXVIII.


81 Herodot CCIV, IV. Ptoleme III zamanında Berenice »di verilen
«bu şehir, bugünkü Bingazi idi.
PERS İMPARATORLUĞU 187

k e n d i ad ına, k ir a lın g ü m ü ş p araların d an d a h a iyi v e d a h a z a ­


r if p a ra la r b astırm ış 88. K ö tü m u am eleleriyle M ısırlıları İra n h â ­
k im iyeti aley h in e çev irm işti. K en d isin d en m üsaade alm ad an
S ire n a y k a 'n ın fethine te şe b b ü s etm esi, D ariu s I d e onun is tik ­
lâl h a v esi a rk a sın d a kuştuğu şü phesini kuvvetlendirm işti. Bu
te ş e b b ü sü n m u v affakiyetsizlikle n ih a y e t bulm ası üzerine A ry an -
des ö ld ü rü ld ü ". D ariu s, bu rakibi öld ü rd ü k ten sonra, M ısırlıların
gön lün ü k azan m ak üzere M ısır'a g eld i. G ele n e ğ e b a ğ lı olan
M ısırlıları k azan m ak için , tan rılara ve esk i kırallara hürm et
g ö ste rm e k k âfi idL D ariu s da b ö y le y a p tı. K a m b is’in son
zam an ların d a tâk ip ettiği siy a se tin ak sin e o larak o z a m an lard a
ta z y ik edilen rah ip le re so n d e re ce iyi m uam ele etti. O n la ra bo l
bo l iltifa tla rd a bu lu nd u . ih sa n la r v erd i. K am bis tara fın d a n
E lâ m ’a sü rülm üş o lan S a is b a ş kâhini U zah arn sn iti’yi M ısır’a
g e tir tti. O n u selefin in d e lic e h a re k e tle riy le seb ep o ld u ğ u ha­
s a rla rın tam irin e memur etti. B a ş kâhin, tap ın ak ların iad e edi­
len g e lirle riy le Nith tapınağını y aptırd ı. M ektepler a çtı. M es­
k e n le r kurduss.
D ariu s I M ısır’d a kaldığı m ü dd etçe, bu m em leketin sırla r­
la dolu d inlerini anlam ağa ça lıştı. 517 d e ö len A p is ökü zün ü n
m atem ini tu ttu . Y e rin i tu tab ile ce k y en i b ir ö k ü z b u la c a k kim ­
s e y e yüz talan altın g ib i b ü y ü k b ir m ü kâfat v a d e tti 88.
D a riu s’un id a re si altında M ısır ç o k g e liş ti F ira v u n la r
m em leketi S ir e n a y k a , B a rk a v e aşa ğ ı N u b y a ile b irlik te a ltın cı
s a tra b lığ ı te şk il ed iyo rd u . S a tra b la r , F irav u n lar sa ra y ın d a o tu ­
ru yo r, o n la r g ib i hüküm sü rü y o rlard ı. E m irlerin d e b ü y ü k b ir
o rd u v ard ı. O rd unu n b ir k ısm ı D afn i'd e, bir kısm ı d eltan ın
b a şın d a M enfis'd e, ü çü n cü kısm ı d a g ü n ey d e E le fa n tin 'd e
o tu ruyord u. B ü y ü k k iralın o to rite sin i b elirten bu a s k e r i işg a l
h a ricin d e m em leketin g en el sim asın d a d eğ işiklik o lm am ıştı.
E s k i feo d a l te şk ilâ t o ld u ğu g ib i yaşıy ord u . T a p ın a k la rın m al­
la rı, g elirleri um um i h izm etlerd en m uaf hadim leri e v v e lc e n a ­
s ıls a ö y le c e d u ru y orlard ı. T o p ra k g ib i üzerindeki h alk da

113 Lenormant, La 'wfonnaie dans l'antiquite, il, 3-6.


114 Polyen, Strat. VII, II, 7.
115 E. de Rouge, Memoire sur lıı staluette Naopbore du Muse
Gregorien au Vatican, 25.
86 Polyen, Strat. VII, İl, 7.
188 Ir a n TARiHi

ta p ın a k la rla ra h ip le r a ra s ın d a b ö lü n m ü ştü . K ö y lü le r rah ip lerle


a s ilz a d e le r için se rf o lm a k ta n k u rtu lm u ş d e ğ ille rd i. A siller,
m a lik â n e le rin d e iste d ik le ri gibi m ü sta k ile n h a r e k e t e d iy o r , eski
z a m a n la rd a y a p tık la rı g ib i g e r e k in c e is y a n e tm e ğ e h a z ır bulu­
n u y o r la r d ı.
D a riu s M ısır’ın im a rın a , tic a re tin in g e liş m e s in e ö n e m v e rd i.
T e b v a h a s ın d a K ü çü k H ib it ş e h rin d e A m m o n a d ın a , h a ra b e s i
h ala m e v cu t o la n b ir tap ın ak k u rd u rd u 117- T ic a r e ti g eliştirm ek
için Nil nehrini K ızıld en izle b irle ş tire n k a n a lı ikm al e tti. B u
s u re tle o zam an k i g e m ile rin A k d e n iz d e n H in t d e :ıiz in e geçm e­
leri tem in ed ilm iş o ld u .
S ü v e y ş k a n a lın ın a ç ılm a s ı, Ö n A s y a v e M ısır ta r ih i üze­
rin d e g e n iş te s ir le r b ıra k tı. Bu z a m a n d a n s o n r a M e z o p o ta m y a ,
a rtık Y a k ı n Ş a rk ile H in d ista n a ra s ın d a k i tek y o l g e ç id i olm ak
im tiyazın ı k a y b e tm iş ti. D en iz yolu z am an la k a ra yolunu itib ar­
dan d ü ş ü re c e k ti.
S ü v e y ş k an alın ın a ç ılm a s iy le M ısır d ü n y a ta rih in d e m ü s­
te s n a b ir ö n e m k azan m ıştı. G e ç e n ç a ğ l a r b o y u n c a B a b ilo n y a 'y a
o k a d a r feyiz v e s a a d e t tem in e d e n r o l , a rtık M ısır’a te v e c c ü h
ed iy o rd u . M ısır d o ğ u ile b a tı a r a s ın d a b irle şm e m e rk e z i o la ­
c a k tı. D ü n y a ek o n o m isin d e bu d e rin ih tilâlin g e rç e k le ş m e s i
için iki a s ır kâfi g e le c e k , M e z o p o ta m y a m ü n kariz o la c a k , R o m a
im p a ra to rlu ğ u y ü k s e le c e k ti.
D ariu s M ısır'd an ayrılm a fa n ö n c e P ta h ta p ın a ğ ın ı z iy a r e t
etti. B u rad a S e s o s tris 'in h ey k eli y an ın a k en d i h eykelinin de
k onu lm ası arzu su n u b e lirtti. F a k a t ra h ip le r a ld ırm a d ıla r. S e b e p
o la ra k d a D a riu s 'ın S e s o s tris 'in y a p tık la rı k a d a r b a şa rı g ö s ­
term em iş old u ğ u , S e s o s tris Isk itleri y e n d iğ i h ald e D a r iu s ’un
o n la ra yen ild iğin i g ö s te rm iş le rd i. B u n a k a rş ı D a riu s da "S e­
s o s tr is k a d a r y a ş a r s a m , on u n k a d a r iş b a ş a ra c a ğ ım ı u m u yoru m ,,
d iy erek ta b a a sın ın v a ta n s e v e r g u ru ru ö n ü n d e eğilm işti 88. O n u n
bu h a re k e ti M ısırlıları k en d isin e m in n e tta r etm iş, k end isin i
h atıraların ı te b c il e ttik le ri altı k an u n k u ru c u s u a r a s ı n a idhal
etm işlerd ir 11987

87 CaillatJd. Voyage iı l'Oaıie de Tbebes, Pl- X, S. 399.


u Herodotos, 11, CX.
19 Diodore I, 93.
PERS İMPARATORLUĞU 189

Fakat D a riu s l’in ş a h s ın a k a rş ı beslenilen bu s e v g i,


M ısır’a y ap tığ ı hizm etlerin m in n e tta rlığ ı, M ısırcıla rd a k i h ü rriy e t
v e istik lâl aşk ın ı s ö n d ü re c e k k a d a r k u v v etli d eğildi. M a ra to n
h ezim eti o n la rd a İran b o y u n d u ru ğ u n u sa rs a b ile c e k le ri cü re tin i
u y a n d ırm ıştı. İşte bu c ü re tle d ir ki 4 8 6 ’d a İran g arn izo n ların ı
k o v m ak te ş e b b ü s ü n d e b ulun d u kların ı g ö rü y o ru z 90 İhtimalki
v e rg ile rin ağırlığı d a bu is y a n d a âm il olm uştu.
Fakat D ariu s 1, Mısır isyanı s e b e b iy le Y u n a n is ta n ’a
y ap m ak n iyetin d e o ld u ğ u seferd en v a z g e ç m e d i. Bu isyanı
b a s tır m a k için ikinci b ir o rd u h a z ırla d ı. H em Y u n a n is ta n ’a ,
h em d e M ısır’a k a rş ı h a rp h a z ırlığ ın a d e v a m e d e rk e n s a lta n a ­
tının 3 6 ıncı yılında öldü 91 (M. ö . 4 8 5 ).

D aH u a i ’ln D ariu s 1, şü ph e y o k ki o rd u v e d ev let şefi o la -


ıa h s ly a tl ra k A h a m a n işle r! n e n p a rla k bi r s ım a sıd ır. B u
b a k ım d a n K u ra ş Il'nin bile ü stüne ç ık m a k ta d ır.
K am b is'in S u r iy e 'd e in tih arın d an so n ra o rd u y u in zib at al­
tın d a tu tm ak su re tiy le daha o zam an m ü s te s n a k a b iliy e tin i
g ö s te r m iş olan D a riu s, G o m a ta ’yı K u ra ş Il’nin tah tın d a n a ta r a k
ik tid a rı eline aldığı s ır a d a im p a ra to rlu ğ u n h e r b u c a ğ ın d a baş
g ö s te r e n isy a n ve ih tilâllerle k a rş ıla ş tığ ı h a ld e h iç ş a ş ırm a -
m ıştır. İyi g ö re n b ir a s k e r , işleri d ü zelen m esin i b ile n b ir şef
s ıfa tiy le ih tilâl y a n g ın ın ın en teh likelisin i en ö n c e s ö n d ü r­
m eğe b izzat a tıla r a k , h ep sin i b ire r b ire r b a stırm ıştır. i ç s ü ­
kûnu tem in için , ih tilâ lcile re k a rş ı a m a n s ız d a v ra n d ığ ı m u ­
h a k k a k tır. Fakat bugün tü y lerim iz ü rp e re re k okuduğum uz
v a h şe tle ri, o g ü n k ü in sa n la rın te le k k ile rin e g ö re v e o günkü
d urum un ica p la rı g ö z ö n ü n e a lın a r a k m u h a k e m e e tm e k , in saflı­
lık o lu r. İstiklal v e feo d alizm hırsının k ö rü k le d iğ i ihtilâl, İr a n ’­
ın k e n d is i d e d ah il o lm ak ü z e re , b ü tü n im p a ra to rlu ğ u s a rs tığ ı
b ir s ır a d a D ariu s I bu y o ld a h a re k e t e tm e m iş o ls a y d ı, ihtilâl
e d e n k a v im ler için d u ru m , şü p h e y o k k i daha vah im o lu r,

go Louvre müzesinde bulunan Mısır’ın halle (Rafi) yazısı ile yazıl*


mış olan 3251 numaralı bir kontratın Darius'un saltanatının 25 inci yılının
üçüncü ayının tarihini taşıdığına göre bu isyanın 486 yılı bazirapiyle e y
lül arasında vulcubulmuş olması İcabetmelctedir (Deveria, Catalogue dcs
Manuııcrits Egyptiens, p. 212),
91 Herodote, l ıl, VII Ctesias'a göre (Persica, 19. Müller. Didot tabı,
49) Darius 72 yaşıoda ölmüt, ve 31 yıl büküm sürmüştür.
190 İRAN TARİHİ

Y ak sart b o y la r ın d a n E g e d en izin e, lN il b o y la rın a . A ra b is ta n


s ın ır la rın a , K a r a d e n iz v e K a f k a s y a e te k le r in e kadar u zayan
a la n d a o tu r a n , ırk la rı, d illeri, d in le ri v e g e le n e k le ri b irb irle rin ­
den a y rı k a v im le r, b irb irle riy le b o ğ u ş a r a k m e çh u l b ir a k ib e te
d o ğ r u sü rü k le n irle rd i.
D a riu s I, im p a r a to rlu k ta y a ln ız n izam v e huzu ru tem in etm ekle
k a lm a m ış asıl lr a n 'd a P a rs a la r h âk im iy etin i te m e lle ştire n bir
P a rsa milleti vü cud a g e tirm iştir. M a ta la r, E lâ m la r v e d iğ e r
A s y a n ik g u r u p la r ı a r a s ın d a P a r s a dil v e d in in i z o r l a y a y a ra k
im p a r a to rlu ğ a tem el o la c a k te k b ir m illet y a r a t m a k için bütün.
h a y a tın c a ça lış m ış tır. Ö lü m ü n d en y ed i a s ır so n ra S a sa n ile ri
sa h n e y e ç ık a r a n , P e rs m illiyetçiliği toh u m u nu a ta n D a riu s I
o lm u ştu r.
K u d retli b ir şef o ld u ğ u kadar d a te şk ilâ tçı b ir d e v le t
a d a m ı o lan D a riu s I, d ö r t b ü y ü k d e v le t to p ra k la r ın a ek len en
g e n iş m em lek etleri k a p s a y a n im p a ra to rlu ğ u n u , say ısın ı g ittik ç e
a r tır d ığ ı s a tr a b la lık la r a (e y a le tle r e ) a y ır m ış , b u n la rı g e n iş p o sta
y o lla riy le b irb irle rin e v e im p a ra to rlu k m e rk e z in e b a ğ la m ış, y o l-
em n iyetin i ja n d a rm a te ş k ilâ tiy le temin e tm iş tir. H âk im
o ld u ğ u ü lk elerin e sk i h ü k ü m d a rla rı o la n fira v u n la r, N e m ru d la r
gib i T an rılık d a v a s ın a k a lk ışm a m a k la b e r a b e r , te b a a s ı ü z e rin d e
s o rg u s u z v e k a y ıtsız m u tlak b ir h âk im iyet k u rm u ştu r. K a n un­
ların v a z 'ı, im p a ra to rlu ğ u n m ü d â fa a sı, v e rg ile rin ta k d iri, h u lâ sa
h er ş e y on u n ş a h sın a a it idi.
S a tra p la rın , k o m u ta n la rın , h a re k e tle rin i, işlerin n asıl y ü rü ­
d üğü n ü , halkın d u y g u la rın ın n e ş e k ild e o ld u ğun u z a m a n ın d a
h a b e r ala b ilm e k için h e r ta r a f a " K ır a l g ö z ü v e " K ır a t k u la ğ ı,.
d enilen s u b a y la r g ö n d e rm iş ti. Bu s a y e d e g e n iş im p a ra to rlu ğ u n
h er b u ca ğ ın d a olu p b ite n le rd e n z a m an ın d a v e d o ğ ru h a b e r
alab ild iği g ib i, h e r ta r a f ta s iy a sî, İk tisad î v e m alt d urum ları,
d a in ce liy e b iliy o rd u .
V ilâ y e tle rd e n to p la n a c a k v e rg ile rin m ik tarın ı k en d isi ta y in
e lliğ i g ib i, b a c o la r a k a lın a n p a ra la r ın im p a ra to rlu k h azin esin e
top lan m asın ı d a tem in e tm işti. S ik k e b a s m a k hakkı d a k e n d is in e
m a h su stu . B a stırm ış o ld u ğ u altın sik k en in k ıy m e ti 1 ,2 5 altın
T ü r k lira sın a m u ad ild i.
D a riu s l'in k u rd u ğ u te ş k ilâ ta g ö r e , k en d i ta ra fın d a n ta y in
e d ile n s a tr a p l a r la d iğ e r b ü y ü k m em u r v e k o m u ta n la ra te v d i
PERS İMPARATORLUĞU 19la

ed ilen e y a le tle r, b u n la r ta ra fın d a n m ü stak ilen id a r e e d iliy o r la r d ı..


B u r a la rd a y a ş a y a n tü rlü ırk la ra b a ğ lı k a v im le r, k en d i g e le n e k ­
lerin i, ö r f v e â d e tle rin i, ve d iğ e r h u su siy e tle rin i m u h a fa z a d a _
s e r b e s t b u lu n u y o rla rd ı. F a k a t s a tr a p la r, s iy a s i b ir lüzum g ö r ­
dükleri zam an , bu işlere k a rış a b iliy o rla rd ı.
D ariu s'u n k u rd u ğ u id a re şekli, s o n ra la r ı b ü y ü k İsk en d er
v e D iy a d o k 'la rı ta ra fın d a n tak lit v e ta tb ik edilm iş o ld u ğ u gib i
Ira n d a d a bu m em lek etin m üslüm an A r a p la r ta ra fın d a n y ık ıl­
d ığ ı z a m a n a k a d a r y a ş a m ış , s o n r a d a A b b a s i h alifelerin e ö rn ek ..
o lm u ştu r.
D ariu s I 'in ic r a a tın d a ask er v e id a re c i b ir d e v le t ş e f i .
g ö rü şü k a d a r , ek o n o m ik k a v ra y ış ı g e n iş b ir insan a n la y ış ı
da s e z ilm e k te d ir. H in d ista n sa h ille rin d e n B a s ra k ö rfe z in e , .
K ızıld en ize kadar b ir deniz yolu a çm a sı ve S ü v e y ş'i Nil
v a d is iy le A k d en ize b a ğ la m a sı, on u n U zak Ş ark ile A k d e n iz
e k o n o m isi a ra sın d a b ir bağ k u rm a k y o lu n d ak i p o litik a s ın ı.
b e lirtm e k te d ir. G erçi bu d eııiz yolu n un a ç ılm a s ı, k e n d is in d e n
so n ra , M ısır’ın e ld e n çık m a sı so n u c u o la r a k im p a ra to rlu k için
z a ra rlı o lm u ştu r. Ç ü n k ü d en iz y o lu , ta b ia tiy le k a r a tica re tin in
m e rk e z i o la n M e z o p o ta m y a 'y ı y a v a ş y a v a ş ik tisa d e n ö ld ü rm ü ş ,
b u n d a n a sıl İra n da m ü te e s s ir o lm u ştu r. Y a k s a r t ü z e rin d e k i
K iro p o lis şe h riy le F e n ik e 'y i b a ğ la y a n y o l o z a m a n a kadar ö n
A s y a ile te m a s ta n uzak k alm ış o la n Ç in 'i, y a v a ş y a v a ş b a tı
e k o n o m isin e y a k la ş tırm ış tı.
D ariu s I a s k e ri old u ğ u k a d a r d a e k o n o m ik b ir d ü ş ü n c e
ile p a y ita h tı o la n S u s 'ta n e s k i L id y a 'n ın b a ş k e n ti o la n S a r d e s
a r a s ı n d a b ü y ü k b ir y o l y a p tır a r a k , Iran ı v e o n u n la b e r a b e r d e
U zak doğuyu k a ra d a n A k d e n iz e b a ğ la m ış tır. U z u n lu ğ u ta k ri­
b en 2^400 k ilo m etre o la n bu y o l y a y a o la ra k a n c a k ü ç a y d a •
alın ab ilird i, Bu yolu tak ib en S a r d c s ’d en h a re k e t eden b ir
y o lcu , L id y a v e F ir ig y a 'y ı g e ç e r e k K a p p a d o k y a 'd a k i P te riu m 'd a
K ızılırm ak b o y la rın a v a s ıl o lu y o rd u . Bugünkü B o ğ a z k ö y y e ­
rinde o lan P te riu m , H a tti'le rin b a şk e n ti olan H a ttu ş a ş 'ın y e rin i
tu tu y o rd u . Y o l, b u ra d a n s o n r a d a ğ la r a ra s ın d a n g ü n e y e in iy o r,
F ır a t ü zerin d en S a m a s a t şe h rin e g e liy o rd u . B u rad an d o ğ u y a
y ö n e le re k M usul c iv a r ın d a esk i A s u r b a şk e n ti N in o v a 'd a D ic­
le'y i g e ç tik te n s o n r a bugü n k ü M u su l-B a ğ d a t yolu istik am etin --
192 İRAN TARİHİ

de nehir yatağım takip ediyor, sonra Elâm’a yükselerek Sus


şehrine gidiyordu.
Yo) boyunca, muayyen fasılalarda karakollarla muhafaza
edilen konak yerleri vardı. Yolun geçtiği dağ ve nehir geçit­
lerine kuvvetli istihkâmlar ve asker! kıtalar bulunuyordu. Ko­
nak yerlerinde her an harekete hazır atlar besleniyor, posta­
cılar oturuyordu. Darius l'in buyrultusunu Sus'tan Sardes sat-
rabına götüren postacı, ilk konak yerine gelince atiyle beraber
burada kahr, buyrultuyu burada harekete hazır diğer bir pos­
tacıya tevdi ederdi. Bu da bu buyrultuyu ikinci konağa kadar
götürür, orada atiyle beraber beklemekte olan üçüncü bir
postacıya verirdi. Bu suretle buyrultular, yorulmamış postacı
ve atlarla mümkün olan süratle Sardes'e götürülürlerdi. Hero-
dotos, buyrultuların bu şekilde götürülmelerine o zamanki
Iranlıların Angarum dediklerini haber vermektedir ®*.
Bu önemli yol Darius l’e muazzam ordusunu Küçük Asya
geçitlerinden batıya doğru kolayca yürütmek imkânını vermiş,
daima isyana hazır olan lyonya şehirlerini baskı altında tuttu-
rabilmiştir.

D ariua’ta n aonra im p aratorlu k ta beliren buhran


Darius, kıral olmadan evvel, ilk karılarından biri olan
Gobryas’ın kızından üç çocuğu vardı. Bunların büyüğü olan
Artabazan, uzun zamanlar veliahd gibi telâkki edilmişti, itıti-
malki Iskitya seferine gittiği zaman babasının yerine İran’da
kıral naibi olarak kalmıştı. Fakat Mısır isyanı patlak verdiği
vakit Darius halefini tayin etmek isteyince Kuraş II ’nin kızı
olan zevcesi Atossa kendinden doğan çocukların büyüğü
Kşayarşa (Xerxes) yı tavsiye etmiş, onun kıratlık zamanında
doğmuş olmasını ve damarlarında Kuraş'ın kanı bulunmasını
bu tercihe sebep göstermişti.
İhtiyarlıkla iradesi zayıflamış olan Darius I, nüfuzlu kıra-
liçenin tesiriyle, tenbel, uyuşuk, sefih, zayıf karakterli, fakat

Herodotos. II.
Erbil civarında, Gavgamela’da Makedonya ve Pers
kuvvetlerinin durumu

/ ran T a rih i
PERS İMPARATORLUĞU 193

zam a n ın ın g ü z e l v e y a k ışık lı bir g e n c i o la n K ş a y a r ş a ’yı v eliah d


ta y in etm iş o ld u ğ u n d a n ölüm ünü m ü te a k ip y e rin e o tu rd u
( 4 8 5 - 4 6 4 ) 1111
D a riu s l ’in M arato n hezim eti h ab eri b ütün im p a ra to r­
lu k ta ça lk a n m ış, ö lü m ü n d e n biraz ö n c e M ısır isy a n ı p atlam ıştı.
S ü v ey ş k an alın ın a çılm a sı yü zün d en t i c a r e t y o lu n u n k a ra d a n
d e n iz e g e ç m e s i, Yunan d o n a n m a sın ın k o rk u s u n d a n F e n ik e
denizciliğinin g e rile m e s i s o n u cu o la ra k B a b il’d e d e b ü y ü k bir
e k o n o m ik buhran b a ş g ö s te rd iğ in d e n , M e z o p o ta m y a d a ihtilâle
m ü s ta it b ir d u ru m a g e lm işti.
H alb u k i K ş a y a r ş a , P e r s o rd u la rın ın ın Y u n a n is ta n ’d a u ğ ­
ra d ığ ı b aşarısızlığın seb ep old u ğu m anevt tesiri k av ray acak
b ir k a b iliy e tte o lm a d ığ ın d a n , Y u n a n is ta n ’ a y e n id e n b ir se fe r
a ç m a k ü zere b a b a sın ın d e v a m ettiği h azırlığı b ile d u rd u ra ra k
z e v k e d alm ak is tiy o r d u . M ard o n iu s Y u n a n is ta n ’d a im p a ra to r­
luğun p re stijin e büyük b ir d a r b e v u ru lm u ş o ld u ğ u n u a n la ta ­
rak n ih a y e t onu k a n d ırd ı. S e fe r h a z ırlığ ı y e n id e n h ızlan d ırıld ı.
F a k a t ilk ö n c e M ısır’d a ç ık a n ihtilâli b a s tırm a k ih tiy atk ârlık
o la ca ğ ın d a n e v v e lâ b u n a te ş e b b ü s edildi 9-1. D ö rt sen e u ğ ra şı­
la ra k n ih ay et ihtilâl sö n d ü rü ld ü (4 8 4 ). S a tr a b lı ğ a ta y in ed ilen
k ıratın k a rd e ş i A k h a m a n iş , y e n i b ir isy a n ç ık m a m a s ı için g e r e ­
ken ted b irleri a ld ı. A s i le r şid d e tle c e z a la n d ırıld ı. D e lta ta h rip
edildi. F a k a t bu d e fa d a m em lek etin s iy a s i d u ru m u n d a b ir
d eğişik lik y a p m a k k im se n in a k lın a g e lm e d iğ in d e n p re n sle rin ,
k âhinlerin m alları, to p ra k la rı y in e ellerin d e kaldı. Bu durum
ilerisi için bir teh lik e k a y n a ğ ı o lm a k la b e ra b e r, o a n d a bunların
sükûnu tem in için A k h a m a n iş'e y ard ım etm elerin i tem in etti.
Mısır isyan ı b a s tırıld ık ta n bir az s o n r a Ş a m a ş -lr b a a d ın d a
birisi B ab il'd e isy an çık a ra ra k kendisini k ıra l iiân etti. Fakat
b ir k a ç a y m u h a s a ra d a n s o n ra şeh ir alın d ı. B uranın s a tra b ı
olan M e g a b iso s B ab il’i y a k tı yıktı. T a p ın a k la r bile so y u ld u k ta n
so n ra y ık ıld ılar. B a b il’in b ü yü k ta n rısı B e l-M a rd u k ’un altın
h ey k eli İran ’a g ö tü rü ld ü . R a h ip le ri d e b o ğ a z la n d ı 1111 H alk esir 9

99 Herodotos, İl,
9' Ploleme Lagi'ye ait bir stel de adı geçen Kbabbişa’nın bu iıyanı
çıkardığı anlaşılıyordu. Fakat, Wilchen bu adamın Kşayarşa'dan muahhar
olduğunu meydana koymuştur (Zeitııcbrift, XXXIX).
95 Herodotos, VII, Il . ili ve VII, CLXXXVII.
trn n T a rih i 13
194 Iran tarIh!

e d ile r e k g ö tü r ü ld ü (5 8 1 ). B a b il bu ta h rib te n s o n r a b ir d a h a
k a lk ın a m a d ı.
K şay arşa a rtık s e r b e s t k a lm ış tı. 5 8 1 y ılı s o n b a h a rın d a
Y u n a n is t a n 'a s e fe r h a z ırlık la rı d a b itm işti. O r d u la r ın kışı Kü­
ç ü k A s y a 'd a g e ç ir m e k ü z e re K a p p a d o k y a 'd a to p la n m a la rı em ro-
lu n d u . K ş a y a r ş a im p a ra to rlu k ta k i b ü tü n k a v im le rin g ö n d erd ik ­
leri e r le r d e n te ş e k k ü l e d en o rd u ile h a r e k e t etti. B a ş ta M ızrak,
o k y a y , ve k ılıç ile m ü se llâ h P a r s a la r , M e d le r g e liy o rd u . Kis^
s ie n 'le r ile H irk a n y a lıla rın s ilâ h la rı d a b ö y le idi. B u n lard an
s o n r a b ro n z m iğ fe rle r g iy m iş olan A s u rlu la r g e liy o rd u . D ah a
a rk a d a n m ız ra k v e k a rg ıla rı ile B a k triy a n 'lıla r, A riler v e P a rt'
lar g e liy o r la r d ı. S iv ri k ü lâ h la riy le a y rıla n S a k a la r, o k ve
b a lta la rla m ü c e h h e z b u lu n u y o rla rd ı. H in tlile r p am u k lu elbisele­
r i y l e ; M e k ra n 'lıla r, a t b a ş la rın d a n y a p m ış o ld u k la rı m iğ fe rle riy le
a y r ılıy o r la r d ı. B asra k ö rfezin d ek i a d a la r h alk ı d a p iy a d e v e
a s k e r g ö n d e r m iş le rd i. B u n la rd a n b a ş k a M ısır v e A s u r o rd u la ­
rın d a görü ld ü ğ ü gib i a ra b a ü zerin d e sa v a ş a n k ıta la r v a rd ı. E r -
bil b ö lg e sin d e y a ş a y a n ' S a g a rtie n 'le rd e n b a ş k a y a b a n i eşe k le rin
k o şu ld u ğ u a r a b a la r a binm iş H in tliler, n ih a y e t B a k te riy a n lıla r,
H azerd e n izi b ö lg e si halkı, L ib y a lıla r, v e en s o n d a te k h ö r -
g ü çlü d e v e le riy le g e le n A r a p la r v a rd ı. H e r tü m en in b a şın d a
P a rs a la r d a n bir k om u tan b u lu n u y o rd u . Bu bin bir ç e ş it k a ­
vim den teşek k ü l e d e n ord u n u n fiilen id a re sin e M a rd o n iu s m e­
mur ed ilm işti.
O rd u n u n Y u n a n is ta n 'd a ia ş e s i için g e r e k e n e rz a k v e m al­
zem eyi g ö tü re n 3000 g em i ile sa y ıs ı 1 2 0 7 yi b ulan d o n a n m a
d a aynı z a m a n d a h a re k e t etm işti. D o n a n m a d a d a o rd u g ib i
bir ço k ırk la ra m en su p m ü re tte b a t b u lu n u y o rd u . B u n ların en
ön em lileri, F e n ik e lile r, M ısırlıla r v e A h a m a n işle r h izm etin d e
b ulun an Y u n a n lıla rd ı. H e r g e m iy e em n iyeti tem in için , b ir m ik­
ta r P a r s a , M a ta v e S a k a a s k e ri y erleştirilm işti.
K ş a y a r ş a ’nın bu m u azzam o rd u su n u n hakiki sayısını bil­
m iyoru z. F a k a t bu o rd u n u n o z a m a n a k a d a r tanılan o rd u ların
en b ü yü ğü o ld u ğ u şü p h e siz d ir. O r d u Ç a n a k k a le ’y e g e ld iğ i
zam an , d o n a n m a d a b o ğ a z ö n ü n e g e lm iş, a s k e rin k a r ş ıy a geç^
m esi için g e m ilerd en iki k öprü k u rm u şlard ır. K ö p rü le rd e n biri
3 0 0 d iğ eri 314 gem i ile y ap ılm ıştı. G em iler dem ir atm ış v e
b irb irlerin e h a la tla rla b a ğ la n m ıştı. Ü zerin e h alatlard an d ö ş e m e
PERS İMPARATORLUĞU 195

y ap ılm ış ve ü stleri to p ra k la örtü lm ü ş, y an lara da p a rm a k lık la r


konulm uştu 96.
K öp rü ler A b id o s ile S e s to s arasın d a kurulm uştu. A b id o s
üzerinden b o ğ a z a hâkim olan tep ey e d e bey az m erm erden b ir ta h t
konulm uştu. K şa y a rşa bu ta h ta o tu ra ra k h er ta ra fı k ap lay an mu­
azzam ordusunu g u ru rla te m a şa etm işti. E rte si g ü n g ü n e ş d o ğ a r­
k en K ş a ry a rşa b ir altın ku p a içind eki m u k ad d es mayii g ü n eşe ta k
dim ettik ten so n ra d ö k m ü ş, ordunun üzeri m ersin d a lla riy le ö r tü ­
len k öp rü lerd en g e ç m e si em rini verm iştir. K am çı ile s e v k ed ilen
a s k e rle r y ed i gün y ed i g e c e k öp rü lerd en g eçm işlerd i. O rd u ile
b irlik te bü yü k b ir k a la b a lık te şk il ed en esirler, a ra b a c ıla r,
d e v e cile r, tâcirler, se y isle r d e bulunuyorlardı. K om u tan ların
süslü esv ab lı h iz m e tk â rla rı, a ra b a la ra bind irilm iş k a rıla rı, erzak
yüklü m e k k âreleri d e bü yü k b ir y ığ ın teşk il ed iyo rd u . B ütün bu
k a la b a lık k a rşıy a g e ç tik te n so n ra, T r a k y a k ıy ıları b o y u n ca
ile rle m e ğ e b a şla d ı. F e n ik e , M ısır, K ıb rıs v e lyon ya şeh irlerin ­
d en a lın a n s a v a ş v e ta ş ıt g em ilerin e bu nların tâ k ip e ttik le ri
yola m üvazi o la ra k sahil b o y u n ca ilerilem e em ri v e rild i. H e ro -
d o to s, k arad an ve d en izd en sev k ed ile n a sk e rle rin sa y ısın ın b e ş
m ilyon 2 8 0 b in e ç ık tığ ın ı sö y lü y o rsa d a , o zam ana g öre bu
rakam h ak ik atin ç o k üstünde g örü lm ek ted ir.
Iran ordusunun h arek etin i h a b e r alan ve m ü d afaaya
k a ra r v eren Y u n an şeh irlerin in g ö n d e rd ik le ri m u rah h aslar K o -
rin t b e rz a h ın d a P o seid o n ta p ın a ğ ı y a k ın ın d a to p la n a ra k tem sil
ettik leri s ite le r ad ın a b irlik te h a re k e te an d içtile r. A sk e rle rin i,
g e m ilerin i k o m u tan lariy le b e r a b e r g ö n d e rm eğ i ta a h h ü t e ttile r.
B ü tü n k a ra ask erlerin i b ir b a ş kum and an, bü tü n d en iz k u v ­
v etlerin i d e b ir b a ş am iral id are ed ecek ti. B a ş k u m an d an ­
lığ ın İs p a rta k ıralın a, d onanm a kom u tanlığının d a yine b ir
İsp a rta lıy a v erilm esi k ararlaştı.
F a k a t biı m u rah h asların tem sil ettikleri siteler d ışın d a
k alan Y u n a n s ite v e a d a la rı, y an i Y u n an lıların bü yü k b ir kısm ı 96

96 Yunan müelliflerinin rivayetlerine göre ilk kurulan köprü fırtına­


dan harap olunca, Kşayarşa aon derece kızmış, denizin cezalanması em­
rini vermiş, B11 emri infaza memur edilenler : «Ey tuzlu acı au, hükümda­
rımız kendisine itaat etmediğin için seni cezalandırıyor, Razı olsan da
olmasan da hükümdar Kşayarşa üzerinden geçecektir' diyerek denizi kamçı
ile dövmüş, içine kızgın demir atmak auretiyle damgalamışlar, bu köprüyü
yapanları da öldürmüşlerdir.
196 IRAN TARİHİ

lra n lıla ra k a rş ı h a r p e tm e k te n ç e k in m iş le rd i. H a t ta T e sa ly a 'lı-


larla B o io tia ’h lar Iran h ü k ü m d a rın ın h izm etin e g irm iş le rd i. Diğer
Y u n a n lıla r ta ra fsız k alm ışla rd ı.
lra n ord u su n u n P e lo p o n n e s o s ’a g id e c e ğ i y o l ü z e rin d e ü ç
g e ç it b u lu n u y o rd u . Y u n a n lıla r, a n c a k b u ra la rd a m u k a v e m e t ede­
b ilirlerd i. Bu g e ç itle rd e n biri T e s a ly a ö te s i n d e (T e m p e ) ikincisi
o r t a Y u n a n is ta n ilerisin d e T e rm o p ila i, ü ç ü n c ü s ü ise P e lo p o n n e so s
ilerisin d ek i K o rin t b e rz a h ı idi. Y u n a n lıla r ö n c e T e m p e geçid in i
işg al etm ek te şe b b ü sü n d e b u lu n d u la rs a d a , M a k e d o n y a kıralının
lra n k u v v e tle rin in h a re k e ti h a k k ın d a v e rd iğ i m a lû m a t, o n ları
bu te şe b b ü ste n v a z g e ç ird i. Bunun ü z e rin e iran k u v v e tle ri m u­
k a v e m e tle k a rşıla şm a d a n T e s a ly a ’y a g ird ile r. K o m u ta n la r, ikinci
g e ç it o lan T e rm o p ila i’d a k a rşı k o y m a ğ a k a r a r v e r d ile r . T e s a l-
y a ’d an F o k is ’e g id e n te k y o l, deniz ile b ir d u v a r g ib i dikine
y ü k s e le n K a lid u m d a ğ ı a ra s ın d a sık ışm ış idi. G e ç it iki b a ş ta n
iki a ra b a n ın y a n y a n a g e ç m e s in e e lv e riş li o lm a y a c a k k a d a r
d ard ı. Bu d a r g iriş v e çıkış b a şla rı a ra s ın d a k i iki k ilo m e tre d e n
fazla m esafe hafif m eyilli b ir k ü çü k o v a idi. K ay alığ ın dibin­
d en fışkıran k ü k ü rtlü s ıc a k su , y e r d e s a p s a rı ru su p la r b ıra ­
k a ra k a k m a k ta idi. B u s e b e b te n g e ç id e " s ı c a k s u la r k a p ıs ı,, a n ­
lam ına g e le n T e rm o p ila i a d ı v erilm işti.
I s p a r ta k ıralı L e o n id a s m a iy e tin d e k i k u v v e tle rle b u ray ı
tu tu y o rd u . T e rm o p ila i ö n ü n e g e le n K ş a y a r ş a d ö r t g ü n d in len ­
d ik ten s o n r a h ücum em rini v e rd i. F a k a t ilk h ücu m g e r i p ü s ­
k ü rtü ld ü . Bunun ü ze rin e m ızrak lı o n b in se ç k in a s k e r h ü cu m a
g e ç ti . İki g ü n d e v a m e d e n h ü cu m a ra ğ m e n b u n la r d a g e ç e m e d i­
ler. S a v a ş yerinin d a rlığ ı Iran o rd u su n u n y a y ılm a s ın a elv erişli
d eğ ild i. K a lk a n la r ı d a h a b ü y ü k , m ızrak v e k ılıçları d a h a uzun
o lan Y u n a n lıla r, k a rş ıla rın a çık a n Iranlıları p e riş a n e d e re k g eri
a tıy o rla rd ı. G eçilin durum u v e silâh ları Y u n a n lıla ra b ü y ü k bir
ü stü n lü k v e r iy o r d u . K ş a y a r ş a g e ç id i nasıl e le g e ç ir e c e ğ in i
d ü şü n ü rk e n bir Y u n a n lı k en d isin e d a ğ la r a ra s ın d a F o k is ’e
inen b ir dar y o l bulun d u ğun u haber v e rd i. Iran k o m u ta n la ­
rın d a n H id a m (H y d a r n e ) ın k o m u ta s ın d a bulunan k u v v etli b ir
m ü freze y erli Y u n a n lıla rd a n E fiy a lte s ( E p h ia lte s ) a d ın d a k i bu
k ıla v u z u n g ö s te r d iğ i y o ld a n g e c e le y in d a ğ a tırm a n d ı. Y o lu
m u h a fa z a y a m em u r ed ilm iş o la n F o k is 'lile r v az ife le rin i y a p a -
m ıy a ra k k a ç tıla r. İran lılar g ü n eş d o ğ a rk e n T e rm o p ila i g e çid in in
pers İm p a r a t o r l u ğ u 197

a rk a s ın a in d iler, te p e le r ü z e rin d e k i Y u n a n n ö b etçileri b u n la n


g ö r ü n c e L e n o n id a s ’a haber v e rd ile r. O d a re isle ri to p la y a ra k
durum u an lattı. Is p a rta k an u n u b ir a sk e rin m ü d afaay a m em ur
old u ğu y e ri te rk e tm e sin e m ü sait o lm a d ığ ın d a n , kendisinin
Isp a rta lıla rla m ü d a fa a y a d e v a m e d ecek lerin i, fa k a t b a şk a la rın ın
h a re k e tle rin d e s e r b e s t o ld u k la rın ı s ö y le d i. D iğ e r r e i s le r m ai­
y e tle r iy le b e r a b e r ç e k ilip g ittile r . Y a ln ız L e n o n id a s k o m u ta­
sın d ak i 3 0 0 Isp a rta lı ile T h esp i v e T h e b a i ş e h irle rin d e n 1 1 0 0
ask er k a ld ıla r. L e o n id a s m u h a s a ra e d ilm elerin i b ek lem ed en
Ir a n lıla ra h ücum e tti. S o n n e fe re k a d a r d ö ğ ü ş tü le r v e b ir tek
a d a m k a lm a m a k ü z e re h epsi ö ld ü le r OT.
T e rm o p ila i’d a s a v a ş o lu rk e n 1 8 0 g e m id e n m ü re k k e p Y u n a n
d o n a n m a sı sa h ild e A rte m isio n b urnu c iv a r ın d a b u lu n u y o rd u .
1^200 g e m id e n m ü re k k e p o la n Ira n d o n a n m a s ı ise bu burnun
k u zeyin d ek i M a g n e sie sah ilind e idi. B u s ır a d a b a ş g ö s te re n bir
fırtm a Iran ’lılara z a r a r verm ekle b e ra b e r, sa y ı ço k lu ğ u saye­
sin d e iki gü n sü re n d e n iz s a v a ş ı Ira n ’lılan n g a le b e s iy le netice­
len d i. Y u n a n d o n a n m a s ı g e r i çek ilm e k z o ru n d a k ald ı. ir a n ’lı-
lan n Y u n a n ista n ı istila etm eleri için hiç b ir e n g e l k a lm a m ıştı.
A tin a ö n ü n e g e le n İran o rd u s u şeh ri b o m b o ş buldu . H alk i r a n ­
lılar g e lm e d e n e v v e l ş e h ri b e şa ltm ışla rd ı. Y a ln ız A k ro p o l ka­
y a lığ ı ü zerin d e bir m ik ta r fakir A tin a lı k alm ıştı. B u n la r te p e y e
çık m ak isteyen ir a n ’lılar ü z e rin e k a y a p a r ç a la r ı y u v a rla y a r a k
iki h a fta k a d a r m u k a v e m e t e ttile rse d e , n ih a y e t b u rası d a z a b -
to lu n d u . G alip ir a n ’h la r A tin a v e A k ro p o l tap ın a k la rın ı y a ğ m a
e ttik te n s o n ra y a k tıla r.

S ı A rte m isio n ’d a n çe k ile n Y u n a n d o n a n m a sı S alam in


a am “ ad a sı ile k a r a a ra s ın d a k i S a la m in lim an ın a dem ir
sa v aş ı
atm ış, yen id en y a rd ım a g e le n g e m ile rle sayısı 3 8 7 yi
bulm uştu. A t in a ’nın ir a n ’lılar ta ra fın d a n z a b te d ild iğ i h ab eri
ü zerin e am iraller K o rin t b erzah ı c ıv a r ın a çek ilm ek is te d ile r.
F a k a t T e m isto k le s buna itira z etti. O a k şa m b a ş a m iral Is p a r- 97

97 Termopilai müdafaası Yunan tarihinde emsalsiz bir kahramanlık


örneği olarak yaşatılmıştır. Sonraları son savaşçıların düştüğü yerde Le-
onidas adına taştan bir arılan anıtı dilı:ilmiş, kayalar üzerine de şair
Simonides’in şu yazıtı kazılmıştır : • Yolcu I git İsparta’ya söyle lı:i, biz
burada onun kanunlarına İtaat ederek can verdik.»
198 Iran tarihi

talı E v rip id (E u r ip id e s ) i b u la ra k a m ira lle r m eclisin i toplantıya


d a v e t e tm e sin i r i c a etti. G e ce to p la n a n m e c lis te Temist^oldes
h a re k e t ed ilm esi aley h in d e b ulun d u . İr a n 1lıların g em ileri çok
o ld u ğ u n d a n a ç ık d e n iz d e k a rş ıla ş m a k te h lik e li o la c a ğ ın ı, hal­
buki S a la m in gibi küçük bir lim a n d a Ira n gem ilerin in hepsi
ay n ı z a m a n d a h a r b e g irm iy e c e k le rin d e n g a le b e ü m id i fazla ol­
d u ğ u n u ileri s ü rd ü . S o n r a d a d o n a n m a ç e k ile c e k o lu rs a , Salam in
lim an ın a sığ ın m ış o lan A tinalı k a d ın v e ç o c u k la rın düşm an eline
d ü ş e c e k le rin i, b u n ları feci a k ib e tte n k o ru m a k için d o n an m an ın h a­
r e k e t e tm e m e si lâ z ım g e ld iğ in d e d ire n d i. D iğ e r a m ira lle r bu d a r
y e rd e Y u n a n d o n a n m a s ı m ağlup o lu r s a h iç bir g e m i kurtula-
m ıy a ca ğ ı gibi, ailelerin d e ta m a m iy le e s ir d ü ş e c e k le rin i ileri
sü rerek T e m is to k le s 'in teklifini re d d e ttile r . M ü n a k a ş a kızıştı 1111.
N ih ay et k a lm a ğ a k a r a r verildi. F a k a t , o g ü n Ira n d o n an m asın ın
S alam in ’e g e lm e k te o ld u ğ u h a b e ri a lın d ığ ın d a n a m ira lle r ikinci
d e fa to p la n d ıla r . Bu defa o y ç o k lu ğ u ile ç e k ilm e ğ e k a ra r
v e rild i. T e m is to k le s bir hile ile bu k a r a r ı n ta tb ik in e m eyd an
b ıra k m a d ı 80. E m riv a k i k a rş ıs ın d a a m ira lle r h arp etm ek zo­
ru n d a k a ld ıla r .
B ü tü n g e c e her iki ta r a f h a z ırlığ a d e v a m e t t i K şay arşa,
denize d o ğ ru ile rle m iş bir b u ru n d a g ü m ü ş ta h tın a o tu ra ra k
m u h a re b e y i ta k ip e d e rk e n her iki ta r a f g e m ile ri d e b irb irlerin e
sa ld ırm ışla rd ı. İr a n lıla r ,d a r b ir y e r d e sık ıştık la rı için s e r bes t
h a r p e d e m iy o r la rd ı. U zun ç a r p ış m a la r d a n s o n r a A tin a lıla r, F e n ik e
g em ilerin i h ezim ete u ğ r a ttıla r . S o n ra h a rp a la n ın d a n çek ilm ek 98

98 Rivayet edildiğine göre Euripidea, münakaşa esnasında Temiatok-


les’in bağırmasına kızarak bastonla Üzerine yürümüş, fakat Temiatoklea
istifini bozmıyarak ve sükunetle • vur, fakat dinle I •, sözüyle bu hücumu
karşılamıştır.
99 Yunan kaynaklarından anlaşıldığına göre Temiatokleı amiralleri
savaşa mecbur etmek için çocuklarının mürebbisini bir kayıl;a bindirerek
gizlice İran donanmasına göndermiş; ve kendisine lranlılara şu haberi
vermesini emretmiş: • Atinalıların kumandanı İran hükümdarının muzaffer
olmasını istediğinden. beni Yunanlıların kaçmağa hazırlandıklarını size
haber vermek için gönderdi • • Bunun için İran donanması limanın al;zına
yürümüş, Akşam Yunan amiralleri tekrar toplandıkları zaman Ege'den
gelen Aristes meclise girmiş, rakibi Temiatokles'e «kavgamızı başka bir
zamana bırakalım. Şimdilik vatanı knrtarmal;a bakalım^ diyerek liman
ağzının düşman donanması tarafından kapatılmış olduğunu haber vermiş.
Amiraller de başka çare kalmadığından harbe karar vermişler.
PERS İMPARATORLUĞU 199

is te y e n ly o n y a g e m ile ri ü z e rin e a tıld ıla r. D enizin yü zü g em i


e n k azı v e in san c e s e tle riy le ö rtü ld ü . D en ize d ü şe n Y u n a n lıla r
y ü z e re k k aray a ç ık ıy o r la rd ı. F a k a t Iran a s k e rle ri y ü zm e bil­
m e d ik le rin d e n b o ğ u lu y o rla rd ı. E r te s i gün Y u n a n lıla r y en i bir
h ü cu m b e k liy o rla rd ı. Fakat b ö y le b ir ş e y o lm ad ı. K a ra n lık
b a s tığ ı za m a n m ağ lu b iy eti kabul ed en Iran d o n a n m a s ı h a rp
a la n ın d a n çekildi gitti. Yunan gem ileri bir m ü d d et bunları
ta k ip etti. Deniz h arb i Y u n a n lıla rın k esin g a le b e s iy le n e tice ­
len m işti.

Bu h ezim etten s o n r a K ş a y a r ş a d a ç e k ilm e ğ e k a r a r v e rd i.


E n iyi a sk e rle rin d e n 3 0 0 bin kişiyi M a rd o n io s'u n em rin e v e rd i.
K e n d isi g e ri k alan k u v v e tle rle g e ld iğ i y o ld a n A s y a 'y a d ö n d ü .
F a k a t y o ld a o rd u n u n bir kısmı a ç lık ta n , su su zlu k tan v e h a s ta ­
lık tan telef oldu. M a rd o n io s d a kışı g e ç ir m e k ü z e re T e s a ly a 'y a
çe k ilm e ğ e k a r a r v e rd i.

P la te y e n lig1a1 M a rd o n io s ilk b a h a rd a o rd u siy le te k r a r A ti­


na’y a g eld i. H alk A tin a ’yı b o ş a lta ra k Sala^
m in’e çek ilm iş, Is p a rta lıla rd a n y a rd ım istem işlerd i. M a rd o n io s,
A tin a ’yı y a k tık ta n , surları, ta p ın a k la rı y ık tık ta n s o n ra s ü v a ri­
lerinin s e r b e s tç e h a re k e tle rin e elv e rişli bir ovada d ü şm a n la
ç a r p ış m a k ü z e re B o io tia ’y a ç e k ild i. P la te (P l a t a i a i ) m e v k iin d e
y e rle ş e re k Y u n a n lıla rın h ücu m u n u b e k le d i. O r d u s u n d a 3 0 0 bin
s e ç k in Iran a s k e riy le 5 0 bin y u n an lı b u lu n u y o rd u .

A tin a ve Isp a rta lıla rla m ü ttefik leri, Ira n lıla rın k a rş ıs ın d a
K ite ru n e te ğ in d e to p la n d ıla r. S o n r a su b u lm ak için o v a y a in­
diler. S a y ıla r ı, ( 3 8 bini H o p lit o lm ak ü z e re ) 1 0 8 bini b u lu y o rd u .
H e r biri bir k o lo rd u te şk il e d e n m ü tte fik le r h e y e ti b aşk o m u ­
tan ı o lm ası g e re k e n Is p a rta k ıra lı k ü çü k o ld u ğ u n d a n , y e rin e
y iğ en i P a u z a n ia s b aşk o m u tan olm uştu. S a ğ y ö n d e Is p a rta lıla r,
sol y ö n d e A tin a lıla r, m e rk e z d e ise ittifa k a g ire n d iğ e r Y u n a n ­
lıla r b u lu n u yord u .

M a rd o n io s h ücu m em rin i v e rirk e n Ira n a s k e rle r i d e Y u ­


n an lıların su a ld ık la rı k a y n a ğ ı to p ra k la d o ld u rm u şla rd ı. S u su z
k alan Y u n a n lıla r g e c e le y in P la te ’y e d o ğ ru çek ild iler. Fakat
m e rk e z d e k i Y u n a n lıla r, b a şk o m u ta n ın ric a t em rin i iyi k a v r a ­
y a m a d ık la rın d a n Y u n a n o rd u su çek ilirk en ü ç k ısm a p a rç a la n d ı.
200 İRAN TARİHİ

E r t e s i s a b a h , M a rd o n io s , d a ğ a d o ğ ru çe k ile n Y u n a n lıla ra
h ü cu m e d ilm e si em rin i verd i. F a k a t, g a y e t sık ı h a rp safı teşkil
e d e n I s p a rta lıla r ın k arşı h ü cu m la rı, Ira n lıla rı m ü şk ü l bir durum­
d a b ır a k tı. Bu s ır a d a b ey az bir a t ü z e rin d e harbi id a r e ed en M ar-
d o n io s 'u n y a r a la n a r a k y e re d ü şm e si, Ira n lıla rın h arp alanından.
k a ç a r a k Ş a ra m p o lla rla ta k v iy e edilen o r d u g â h la r ın a kapanm a*
la r ın a s e b e p oldu. Is p a rta lıla rla b irleşen A tin a lıla r, Iran o rd u ­
g âh ın ın e tr a fın d a k i Ş aram p o l h a ttın d a büyük bir g e d ik a ç m a ğ a
m u v a ffa k o ld u lar. M a rd o n io s ’un d ü ş m a n a hücum e d e rk e n ö l­
m esi n ih a y e t Ir a n lıla ra m u h a b e re y i k a y b e ttir d i. A ra b a la r ve
e ş y a la r ile d a r y e r d e y ığ ılıp k a la n Iran a s k e rle r i im ha edileli
(M . ö . 4 7 9 ), Y unan k a y n a k la rı P la te m u h a re b e s in d e Iran or­
d u su n d an 2 6 0 bin a d a m ın telef o ld u ğ u n u , k u rtu lan ^300 kişinin
h arp a la n ın d a n u z a k ta k a la n b in kişilik k o lo rd u ile b irle şe re k
A n a d o lu 'y a d ö n e b ild iğ in i r i v a y e t e d e r le r . A y n i k a y n a k la r a g ö r e
L a k e d e m o n y a 'lıla r m ü tte fik le riy le b e r a b e r 1 0 7 , A tin a lıla r ise
kişi k a y b e tm işle rd i. M erk ezd ek i d iğ e r Y u n a n lıla r ise savaşa
k a tılm a m ışla rd ı.
Y u n a n lıla r savaş a la n ın d a p e k ı;ok silah , M a rd o n io s ’un
K a r a rg â h ın d a d a k ıy m etli m ü c e v h e ra t, s o f r a ta k ım la rı, y a ta k ­
la r, k u m a şla r, altın ve güm üş e ş y a la r v e sik k e le r ele g e ç i r ­
m işlerdi P la te z a fe riy le Y u n a n is ta n istilâd an kesin o la r a k
k urtu lm u ş, Iran lılar, g e riy e sü rü lm ü şlerdi (M . ö . 4 7 9 ).

, Y u n a n lıla r ly o n y a ’d a k i ırk d a ş la rın ı Iran


M ık a le s a v a s ı « »• * _ * «• * ı
’ a le y h in e is y a n a s ü rü k le m e k s u re tiy le bu
b a ş a rıla rın ı k e sin le ştirm e k , A h a m a n iş le rin
E g e v e A k d e n iz ö te le riy le o la n m ü n a s e b e tle rin e so n v e rm e k
iste m işle rd i. Bu m a k s a tla Is p a rta lı L e c ty c h id e s id a re s in ­
d eki Y u n a n d o n a n m a sı K ü çü k A s y a k ıy ıla rın a g itm işti. 3 0 0
k a d ir g a d a n m ü re k k e p o la n Iran d o n an m ası S is a m 'd a idi. 6 0
bin kişilik bir o rd u da A n ad o lu sah ilin d e M ikale b u rn u 10

100 Elde edilen ganimetlerin onda biri tanrılara tahsis edilmişti.


Olimpiyattaki Zeva, Korint berzahındaki Poseidon tanrılarına yapılao tunç
heykeller ile Delfoi’daki Tanrı Apollon adına kurulan birbirine aarılmış uç
yılan şeklindeki autun ve üzerine konulan iiç ayaklı altın iskemle bıı
ganimetlerle yapılmışlardır. Bu autun üzerine İran istilasına karşı teşekkül
eden ittifak heyetine girmiş olan otuz bir Yunan sitesinin adları hâk
edilmişti.
PERS tMPARATORLUĞU 201

yanınd a k a ra rg â h kurm uştu. Iran h lar, Y u n an donanm asının


geld iğin i g ö rü n ce açık denizd e sav aşa atılm ağ a c e s a re t ed e­
m ediler. O rd u ların ın h im ayesi altınd a bulunm ak üzere gem ileri
M ikale'ye g etird iler. O rad a karaya çe k e re k etrafına şaram pol
çe v ird ile r. Y u n an lılar M ik ale’y e g e le re k Iran ask erlerin i sip er­
le r arasın d a g ö rü n ce k a ra y a ç ık tıla r.
Iran k om u tan ı o rd u su n d aki ly o n y a lıla ra em niyet ed em e­
d iğin d en S isa m 'lıla rın silâh ların ı aldı. M ilet’lileri de d a ğ y o lla ­
rının m uhafazasına m em ur etti. Iran a sk e rle ri şaram pollerin
ön ün d e k a lk a n la rın ı sip er alarak b ek liy o rla rd ı. A tin alı’lar sah il­
den, L a k e d e m o n y a ’lılar d a d ağ tarafın d an hücum a g eçtiler.
A tin a ’lıların k a lk a n la rd a n m ü rekkep m ü dafaa hattın ı d ü şü rerek
sip e rle re g irm eleri zaferin hangi ta ra fa tev eccü h ed eceğin i
belirtm işti. Iran o rd u su n d ak i ly o n y alılar bu lu nd u kları İran
cep h esin d en a y r ıla r a k Y u n a n lıla rla b irle ştile r v e o n la rla b e r a ­
b e r lran ord usu nu m ah v ettile r.
A h am an iş’lerin k arad a ve denizd e b irbirin i ta k ip ed en
hizm etlerinin ilk n e tic e si, im paratorluk sın ırlarım a g e r i ç e k il­
m esi oldu. Y a ln ız B o sp h o r ö te sin d e, B izan s da M. ö . 4 7 8 101.
E io n 'd a 477 102*105, D o r is k o s ’d a 1M da 4 5 0 tarih lerin e hatta d ah a
so n raların a k ad ar b ir m iktar g arn izo n ları kald ı. B u n lar b u ra la r­
da siyasi veya a s k e r i bir lüzumdan ziy ad e, hüküm darın g u ru ­
runu korum ak için b ırak ılm ışlard ı. Bu suretle K ş a y a rş a a y a ğ ı­
nın A v ru p a'd a o ld u ğu , günün b irin d e te k ra r Y u n a n is ta n 'a
hücum e d e b ilm ek için ü slere sahip bulunduğu hayalini b e s liy e -
b ilecek ti.
F a k a t, T e sa ly a , M aked ony a, B o io ty a , T ra k y a a rtık K şa -
y a rş a ’nın hükm ünden çık m ışlard ı. İş bu k ad arla d a kalm am ış,
A sy a k ıy ıla rı b ile tehdit edilmiş, M ik ale'd e im paratorluk k ıta ­
la rı yenilm işti. A ttik k ad irg aları o v a k te k a d a r F e n ik e gem ile­
rinin rakipsiz d o la ştık la rı sularda s e r b e s tç e h a re k e t e d e b ili-■
y orlard ı.

101 Thucydidea, ], 49.


182 Herodotoa, Vll, CVII ve Thucydides, l, 98 ve Pauaaniaa, VIII, 8. S.
Eion Makedonya’da latruma nehri ağzı civarında Amphipolia şehri yak|-
nında bir şehir idi.
105 Herodotoa, VII, CVJ. Doriıkoı Trakya'da Meriç (Haberin) nehn
ağzı civarındaki ovadır. Kşayarşa burada ordusunu teftiş etmişti.
202 İRAN TARİHİ

entrikalara hasrediyor, harem sefahatleriyle yıpratıyordulM-


Hezimetlerden sonra geçen 12 yılda, imparatorluğu düştüğü
zelil durumdan kurtaracak bir hamle, bir teşebbüs görülemedi.
Bilâkis 466 ya doğru Kimon (Cymon) un emriyle Karya ve
Likya kıyılarında dolaşan bir Atina donanması, Pamfilya kıyı­
larında Köprüçay (Eurymedon) ağzında Side şehri önlerinde de­
mirlemiş olan İran donanmasına tesadüf ederek burada da
yeni bir mikale faciası yarattı. İran donanması tahrip edildi.
Atina bahriyelileri karaya çıkarak İran donanmasına refakat
eden kıtaları perişan ettiler. Atina donanması büyük ganimet­
lerle Pire’ye döndü (466).
İmparatorluğun prestijini sarsan bu hezimetten sonra
Kşayarşa çok yaşayamadı. Kşayarşa’nın gevşekliği yüzünden
imparatorluğun düştüğü feci durumdan müteessir olan amcası
ve muhafız kıta komutanı Ardavan onu ortadan kaldırmağa
karar verdi. Hadım ağası, Aspamithres 10*105106ile anlaşarak kıralı
gece yatağında öldürdüler (465) 1(>0.
Yunan kaynaklarına göre Kşayarşa şahsen güzel ve yakı­
şıklı, civanmert bir adamdı. Salamin hezimeti imparatorluğun
uçuruma sürüklenmesine başlangıç olduğu halde, o bunu sezme-
»miş, inhitat amillerini bertaraf etmeğe çalışacağına, sefahate
atılarak bu inhitatı hızlandırmıştır. Memur ve komutanları seç­
mekteki isabetsizliği devlet işlerinin bozulmasiyle nihayetlen-
miştir. Gerçi kendisine söylenilen doğru sözleri hüsnü telakki
ediyordu. Fakat iradesi zayıf olduğundan, bunları tatbike
muvaffak olamıyordu. İradesizliği yüzünden devlet işleri saray
»kadınlarının, hadım ağlarının ellerinde oyuncak olmuştu.
İmparatorluk mukadderatının düşmeğe sürüklendiği bu
zamanlarda Kşayarşa, yaradılışındaki küçük zekâ ve cesaretini

101 Herodotos’da Kşayarşa'nın kardeşi Masistes ile oğlu Darius'un


zevceleriyle olan aşk entrikalarına dair, utandırıcı aayfal.tr vardır.
los Aapamithres’in adı bazı kaynaklarda Mithradatea tMithridad)
şeklinde yazılmıştır. Ctesiaı’ın yazdığı Spatamithres adının mukaddea
mühür aulamına gelen Spentamithr'den muharref olduğu sanılıyor.
106 Ctesias, Persica, Müller-Didot tabı. S. Sİ. Justin (III, I) ve Elien
■(Var. Hist, XIII. 31 Kşayarşa’nın gece oğlu tarafından öldürüldüğünü
yazarlar.
PERS İMPARATORLUĞU 203

K ş a y a rş a zam an ın d a, A frik a'n ın etrafın ı d o laşm ak ü z ere


ik in c i b ir te ş e b b ü s y ap d m ışb r. K a rta c a lı am iral H an n o n ’d a n
b ir a sır so n ra y a p ıla n b u te şe b b ü se S ta s p e s ad ın d a b ir Iran lı
m em u r ed ilm işti. B u a d a m , ölüm c e z a sın a m ahkûm ed ilm iş v e
A fr ik a ’y ı d o la ş a b ilir s e b u cezan ın a ffe d ile ce ğ i k en d isin e bild iril­
mişti. S ta s p e s C e b e l - T a n k ’tan ç ık a ra k güney istik a m etin d e
a y la rc a yürü m üş, fa k a t d ev ri tam am lay am ıy arak d ön m ek zo ru n ­
d a k a ld ığ ın d an öld ü rülm üştür.

A r t a k l ı t a t r a I K ş a y a r ş a ’nın en büyük oğlu D a riu s’un ta h ta


g e çm e si icab ed iy o rd u , fa k a t s u ik a s t m ü rettip leri
o ğ u lların ın en g e n c i o la n A rta k h ş a tra (E r d e ş ir =
A r ta x e r x e s ) y ı büyük k ard eşi D a riu s’un ta h b eld e etm ek ü z ere
b a b a la rın ı öld ü rd üğünü , k en d isin i d e öld ürm ek için te rtip a ld ı­
ğ ın ı sö y liy ere k a ld a ttıla r . A rta k h şa tra hem b ab asın ın in tik a m ın ı
a lm a k , hem d e h a y a b n ı k urtarm ak m ak sad iy le o n la rla b irle ş e -
rek D ariu s'u ö ld ü rttü . B u n d an so n ra ta h ta g e ç m e s i ic a b e d e n
K ş a y a r ş a ’nın ik in ci o ğlu V ış ta s p sa tra p lık la d o ğu e y a le tle rin d e
b u lu nd u ğu nd an A rta k h şa tra ^ ta h ta o tu rd u ıw.
K ş a y a rşa , h a le fin e A v ru p a'd an üm idini kesm iş, d ış a rı v e
iç e rid e eski s a tv e ti sarsılm ış b ir im p aratorlu k h ey u lası b ır a k ­
m ıştı. Z am an ın d a s a ra y d a b aşla y a n k ad ın tahakküm v e e n tri­
k a la rı a la b ild iğ in e sefa h a te y ol açm ış, ihtiras v e in tik am h isleri
d ev let b ü n yesin i k em irm eğ e başlam ıştı.
H ü k ü m d arlığ a g e çe n A rta k h şa tra I A rd av a n (A rta b a n u s )
ile h ad ım a ğ a sı (A sp a m ith re s’in) v esa y etle ri a ltın d a bulunuyordu.
D oğ u d a s a tr a p o la n k ard eşi V işta sp ta h t id d ia sın d a old u ğu
g ib i, im p a ra to rlu ğ u fiile n id a r e e d e n A rd a v a n d a , g e n ç hüküm ­
d a rı dtı. b a b a s ın ın y a n ın a g ö n d e re re k ta h ta k en d isi o tu rm ak
am a cın ı gü d ü y ord u . Bunu temin için d e yedi o ğ lu n d a n her
birini im p arato rlu ğ u n en önem li m ak am ların a geçirm işti.
S a ğ eli so l e lin d e n uzun olduğu için ta rih te ( D ırazd est —
Uzun elli) la k a b iy le an ıla n .A rta k h şa tra I, ev v elce A rd av an ile bu

107 Gariptir ki, Iran destanlarında Kşayaşar'dan biç bahsedilmemiştir.


Yalnız. islim devri müelliflerinden Ebu Reyhani, Biruni, ibn-i İbri gibi baz.ı
tarihçiler ismini löylemişlerse de, icraatı hakkında Önemli malumat ver.
memişlerdir, Bunun hakkındaki esaılı bilgiyi Yunan kaynaklarına med­
yunuz..
204 İRAN TARİHİ

h u su sta sö zb irliğ i e tm iş o la n e n işte si ta r a fın d a n su ik a stta n


h a b e r d a r e d ild iğ in d e n , A r d a v a n ile h arem a ğ a s ın ı tevkif ettird i.
Y a p ı la n ta h k ik a t n e tic e s in d e K s a y a r ş a 'n ın k âtib in in d e bunla r
ta r a f ın d a o ld u ğ u m e y d a n a çıktı. H a r e m a ğ a s ı ö ld ü rü ld ü .
D oğuda k u v v e tli ta r a fta rla rı v e k a b ile s i o la n A rd a v a n ,
h a p s e d ild i. B u ih tiy a tın y e rsiz o lm a d ığ ı ço b u k a n la şıld ı. A rd a -
v a n 'ın ü ç oğlu isyan ettiler v e elde silâh m a h v o ld u la r. B u n d an
s o n ra A r d a v a n ile d iğ er o ğ u lla rı v e ta r a f ta r la r ı im ha ed ild i 1M*
A r ta k h ş a t r a I’in, k a rş ıla ş tığ ı m ü şk ü lât bu k a d a r l a d a t a t ­
m ad ı. D o ğ u d a B a k te riy a n s a tr a b ı o la n k a rd e ş i V i ş ta s p (H is ta s p )
k en d isin e a it o ld u ğ u n u iddia e ttiğ i ta h tı alm ak için b ü y ü k b ir
o rd u ile ü z e rin e g e ld i. F a k a t k an lı v e sü re k li iki h a rp so n u n d a
o rta d a n k a y b o ld u (4 6 2 ) m . A r ta k h ş a tra I, bu m u v a ffa k iy e tle im­
p a ra to rlu ğ u n u k esin o la ra k tem in etm işti.

Ml s ı r -ıı a B I ö t e d e n b e r i im p a ra to rlu ğ u n v a rlığ ın ı v e ta m a m iy e -


tini te h d it e d e n h e r o la y , İran b o y u n d u ru ğ u n d a
k u rtu lm ak iste y e n M ısır’d a b ir te p k i u y a n d ır ıy o rd u . S a is ’ rn
d ü şm e sin d e n b e ri L ib y a ö n e m k a z a n m ıştı. M a r e a v e N il k o lla -
riy le M o re o tis g ö lü v e d a ğ ı a ra s ın d a k i m a h s u ld a r b ö lg e y e h â­
kim olan L ib y a p re n sle ri, çö ld e o tu ra n k a b ile le ri d e hük ü m leri
altın d a b u lu n d u rd u k la rın d a n , günden gü n e k u v v e tle n m işle rd i.
Bu p re n s le rd e n P s a m m e tik 'in o ğ lu İ n a r o s , İra n lıla ra h a rp a ç tı .
İran s a tr a p la r ı ta ra fın d a n k ö tü m u a m e le g ö r e n d e lta h a lk ı
bununla a n la ş tıla r. V e r g i tah sild a rla rın ı k o ğ a ra k silâ h a s a rıld ı­
lar. A tin alılar E u ry m e d o n z a fe rin d e n b e ri d a im a K ıb rıs su la ­
rın d a b ir d on an m a b u lu n d u ru y o rla rd ı. Bu donanm ayı teşkil
ed en iki y ü z gem i, M ısır’a g itm e k v e İra n lıla ra k arşı isy a n
e d e n şe fle rle işb irliği y a p m a k em rin i ald ı.
A r ta k h ş a t r a I, isyanı b a s tırm a k ü z e re o rd u siy le M ısır'a g it­
m ek is te d i. F a k a t e tra fın d a k ile r, İ n a r o s ’un ilk m u v a ffa k iy e tle ri
ü z e rin e k a ç a ra k p a y ita h ta g elm iş o la n a m ca sı A h a m a n iş ’in
g ö n d e rilm e sin i ta v s iy e e ttile r. A h a m a n iş , L ib y a ’lıları g eri a t­
m a ğ a m u vaffak old u . Fakat Y u n a n lıla rın m ü d ah alesi d u ru m u

1M Ardavan’ın katli hakkındaki bu rivayet Ctesias'ındır. Diodore


ile Justin'in bu husustaki rivayetleri birbirlerinden farklıdır.
1M Ctesias. Persica, Müller-Didot basımı. S. 51-52.
PERS İMPARATORLUĞU 205

d e ğ iş tird i. A h am an iş, P a p re m iş civ a rın d a bir hezim ete u ğ ra d ı.


O rd u su tam am iy le m a h v o ld u . In a ro s , A h am an iş'i kendi eliyle
ö ld ü rd ü . B aşın ı A r ta k h ş a t r a ’y a g ö n d e r d i.
B ir k a ç g ü n so n ra d a K h a ritim id e s id aresin d ek i Y u n an
d o n a n m a s ı, Iran lıların y a rd ım ın a k o şan bir F en ik e filo su n a
r a s t g e le r e k otu zu nu b a tırd ı, yirm isin i d e z a b te tti. M üttefikler,
n e h ir b o y u n c a ilerley e re k M enfis ö n ü n e g e ld ile r. İran o rd u su *
n u n b ak iyesi, k en d ile rin e sad ık k a la n y e rlile rle b e ra b e r, b u ra*
d a te h a ssü n etm işlerd i (4 5 9 ). Ş e h ir h em en d ü ştü . F a k a t, k ale
teslim o lm a d ı. A r ta k h ş a tr a l’in yeni bir o rd u to p la y ıp g ö n d e r ­
m esin e im kân v e r e c e k zam an k a z a n d ıra c a k k a d a r m u k a v e m e t
e d e b ild i 11°
L ib y e lile rle is i M ısırlılar, büyük İran o rd u la rın a k a rş ı
k o y a b ile c e k b ir h a ld e d eğ ild ile r. B u n la r a n c a k Y u n a n lıla rın
p iy a d e v e d en iz k u v v e tle ri ile b e r a b e r o la ra k b ir iş g ö re b i*
lirle rd i. Bunu p ek g ü z e l ta k d ir e d e n A r ta k h ş a tr a l, g e n a re lle rin i
D e lta d a talih lerin i d e n e m e ğ e g ö n d e rm e d e n ö n c e , Y u n a n lıla rın
a r a s ın a n ifak sok m ak , bu s u re tle M ısır’d a k i Y u n a n k u v v e tle ­
rin in y u rtla rın a çek ilm elerin i tem in e tm e k iste d i. Is p a rta lıla rı
e ld e e d e re k o n ları A ttik ü zerin e se v k e tm e k te ş e b b ü s ü n e g irişti.
F a k a t, b ütün ü m itlere ra ğ m e n L e k e d e m o n y a lı’la r, k a n m a d ıla r.
Bu te ş e b b ü s h a re k e ts iz k a lın c s , A r ta k h ş a tr a I d o ğ ru d a n
d o ğ ru y a M ısır’a y ü rü m e ğ e k a ra r v e rd i. A sk erin i F e n ik e ve
K ilik y a 'd a to p la d ı. Ü çy ü z bini bulan b u k a r a a s k e rle rin e ü ç
y ü z d e g em i re f a k a t e d iy o rd u .
O rd u k o m u ta n lığ ın a tayin e d ile n S u riye sa tra b ı M eg ab iz
(M e g a b a z o s ) k uvvetlerini D e lta 'y a g e ç ir d i. Iranlılarm y a k la ş m a s ı
ü z e rin e b irleşik k u v v e tle r Menfis k a le s in in m u h a sa rsın d a n v a z ­
g e ç e r e k d ü şm an ı k a rşıla d ıla r. ilk ç a rp ış m a d a m a ğ lu p o la n Y u n a n ­
lıların b aşb u ğu K h aritim id e s m ak tü l d ü ştü . L ib y e p re n s i lna^
r o s d a y a ra la n d ı, P r o s o p iti s a d a s ın a sığ ın m a k z o ru n d a k a ld ı(4 5 5 )
B u rad a h ay ret v e re n bir c e s a r e t l e on se k iz a y m ukavem et
e tti “ *•10

110 Tbucydide* I, 104, ve Diodore, XI, 64-75.


111 Ctesias, Perıica, Müller-Didot basımı, S, 52. Bizanılı Etien Libye
prensinin Prosopiti* adıııına değil, Mmr'ın en müstahkem bir kalesi olan
Byblos'a çekildiğini yazar,
206 İRAN TARİHİ

Megabiz bu uzun muhasaraya son vermek üzere Nil ko­


lunun mecrasını çevirmek için bir kanal açtırdı. Adaya hücum
imkânını temin etti. Atinalıları ezerek hücuma başladı. Yunan­
lıların çoğu savaşta mahvoldu. Geri kalanlardan bir kısmı
Sirenaika (Kirene) ya çekilerek buradan Attik'e yani Yuna­
nistan’a gitmeğe muvaffak oldu. Geri kalanlar da İnaros ile
beraber kaçtılar. Sonra teslim olmak zorunda kaldılar ll2-
Bu sırada elli gemiden mürekkep bir Yunan filosu olup
bitenlerden haberdar olmaksızın Mendesionne Ağzına yanaştL
Bu filo da burada Fenikeliler tarafından çevrilerek yansından
fazlası batırıldı (454) m.
İnaros teslim olurken kendisinin ve beraberindekilerin ha­
yatlarına dokunulmıyacağına söz verilmişti. Artakhşatra önce
verdiği bu sözünde sadık kaldı. Fakat, eiiyle öldürdüğü Ahama-
niş'in intikamını almak isteyen anası Amestris'in israrı üzerine
nihayet İnaros'u astırdı ,M. '
Prosopitis zaferiyle gerçi isyan bastırılmıştı. Fakat Libye-
'de İnaros'un yerine oğlu Thanniras kırallığa geçirilerek yeni
bir merkez kurulmuştu 113*. Sahil bataklıklarına sığınmış olan
bazı çeteler de Amirtaos’u kıral ilân ederek İranlılann hücum­
larına mukavemet ediyorlardı. Fakat, büyük tehlike şimdilik ön*
lenmiş, imparatorluğun tamamiyeti kurtarılmıştı. Yalnız Yunan­
lılarla mücadele bitmiş değildi. Sürüp gitmek istidadını göste­
riyordu ve öyle oldu.
Atinalılar, felâketlerinden altı yıl sonra iki yüz gemi teçhiz
ederek Kimon ( Cimon) un emrine verdiler, Kıbrıs’ın veya
hiç değilse bu ada üzerindeki bazı limanların işgaline memur
ettiler.
Kimon, düşman kuvvetini parçalamak için Mısırlılarla
işbirliği yapmağa karar verdi. Kıral Amirtaos emrine altmış
gemi ayırdı. Kendisi de donanmanın geri kalan gemileriyle
Malos ve Cition’u zaptetti. Sonra Kıbrıs’ın başkenti olan Sala-
min'i muhasara altına aldı.
112 Tbucydides, I, 105 ve Diodore de Sicile XI, 75-76. Tbu.cydides, lna^
ros’uıı ihanet eden askerleri tarafından teslim edildiğini yazar,
11a Tbut'ydides, I, 110, ve Aristedeme( Müller-Didot basımı, C. V. S. 14,
U S Ctesias, Persica, Müller-Didot basımı, S. 52,
US Herod 1>tos, ili, XV.
PERS İMPARATORLUĞU 207

K im o n a n d l a ş m a s m d a n •O n b i n l e r i n s e fe rin e k a d a r
(4 4 9 -4 0 0 )

Bu a n d la ş m a ile S a r d e s ’in y ak ılm a sın d a n A r ta k h - ■


A tin a lIla rla
ş a t r a ’nın sa lta n a tın ın o n y e d in c i y ılın a k a d a r ya^
a n la n m a
rım a s ır sü ren (5 0 1 ^ 4 4 9 ) Iran • Y u n a n h arb i, yani
M ed m u h areb elerin in b irin ci s a fh a s ı s o n a e rm iş o ld u .
A n d laşm an ın im z a s ın d a n s o n ra A tin a a m ira li K im o n , Sala^
min m u h a re b e sin d e alm ış o ld u ğ u y a ra d a n m ü te e ssire n öld ü .
A r ta k h ş a tr a bu m evk iin alın m asın ın b ü tü n ad an ın Ira n 'n ın elin­
d en çık m asın ı in ta ç e d e c e ğ in i d ü şü n e re k A tin a ’lılarla b a rış m a k ,
s a v a ş a s o n v e rm e k is te d i. B u s u re tle A tin a ’h ların d a im a is y a n a
h a z ır o la n M ısır’h la rla y e n i m a c e r a la ra a tılm a la rın ı d a ö n lem iş
o la c a k tı.
T a rih te K im o n a n d la şm a sı a d iy le a n ıla n bu m uahedeye
g ö r e Y u n a n ’lılar K ü çü k A s y a ’d a Iran id a re s in e zorluk ç ık a r m a ­
m ayı. M ısır’lıla ra y a rd im e tm e m e ğ i ta a h h ü t e d iy o rla rd ı. Ira n ’h -
la r d a A n a d o lu k ıy ıla rın d a k i Y u n a n k o lo n ilerin in istik lâ lle rin i
ta n ıy o r , Iran o rd u su n u n ly o n y a ş e h irle rin e ü ç g ü n lü k m e s a fe d e n
ö te y e g e çm e m e sin i, Iran a s k e rin in L ik y a d o ğ u s u n d a n K arad e-
nize k a d a r u zayan A n a d o lu k ıy ıla rın a so k u lm a m a sın ı kabul
e d iy o rla rd ı.

A tin a ’lılarla an d laşm an ın im zasın ı m ü te a k ip In a ro s’u m a ğ ­


lup etm iş olan S u riy e s a tr a b ı M e g a b iz k a z a n d ığ ı p a rla k z a fe re
k arşı A r ta k h ş a t r a ’d a n u m d u ğ u iltifatı g ö re m e m e k te n m ü te e s s ir
o la r a k m a iy e tin d e k i o r d u ile is y a n e tti. B irb iri a r k a s ın d a n ü z e ­
rin e g ö n d e r ile n g e n e r a ll e r b ü y ü k b ir iş g ö re m e d ile r. N ih a y e t
k en d isi ta ra fın d a n ile ri s ü rü le n ş a r t la r k ab u l e d ilm e k su re tiy le
b ir a n la ş m a y ap ıld ı lıe. F a k a t, b ir k a ç yıl so n ra oğlu Z o p ir
(Z o p y re ) K a r y a v e L ik y a ’d a is y a n e tti. O r d u A r ta k h ş a t r a ’yi
k en d isiy le an laşm ak z o ru n d a b ıra k tı 16117.
isy a n la rın bu şek ild e â sile r lehine n eticelen m esi, d iğ e r
s a tr a p l a r için k ö tü b ir ö rn e k o ld u . B undan s o n ra Büyük
K ır a ta k a rş ı it a a t , a n c a k b a z ı k a p ris le rin hoş g ö rü n m e ­
sin e, b azı şa rtla rın kabul ed ilm e sin e b a ğ lı b u lu n u y o rd u ..

116 Ctesias, Persica, Mûller-Didot basımı, s . S2-S3.


117 Aynı eser, S. S4.
208 İRAN TARİHİ

S a lta n a tı z a m a n ı d a im i k arışıklık ile g e ç e n A r ta k h ş a t r a I, M . ö .


4 2 5 de k a r ıs ı ile aynı günde öld ü . T a h ta ç ık tığ ı gün açm ış
o ld u ğ u e n tr ik a d e v r i, ölü m ü n den so n ra daha büyük bir
ş id d e tle d e v a m e d e c e k ti.
Y e r in e geçen b iricik m e şru o ğ lu K şay arşa İl, 4 5 gün
s o n ra ca riy e d e n o la n kardeşi S o g d ia n o s vey a S e k u d ia n o s
ta r a fın d a n ö ld ü rü ld ü . A h a m a n işle r s a ra y ın ı iç in iç in kem iren
fa c ia la r tazelen m iş, p re n sle r b irb irlerin i b o ğ m a k y a r ış ın a çık ­
m ışla rd ı. S o n k a h ra m a n D ariu s il old u . Bu p re n s , altı buçuk
a y so n ra S o g d i a n o s ’u ta h tta n a ta ra k ö ld ü r ttü . D a riu s O u n v a-
n iyle y e rin e g e ç ti.
Ö n ce H ir k a n y a s a tr a b ı o la n D a riu s il. O khos a d iy le
a n ılıy o rd u . Y u n a n lıla r da bir c a r i y e d e n d o ğ m u ş o ld u ğ u için
k e n d is in e p iç D a r iu s la k a b ın ı v e rm işle rd i.
H a y a b uzun bir s e fa h a t ve c in a y e t sah n esi o la n D a riu s
il ilk g ü n le rin d e k a rd e ş i A ris te s ile M e g a b iz ’in o ğ lu A rtifiy o s
(A r ty p h io s ) un isy a n la riy le k a rşıla ştı. B u n la r ü c re tli Y unan
ask e rle riy le iki m u v a ffa k iy e t k a z a n d ıla r. D a riu s il bol altın
sarfiyle ü cretli a sk e rle rin d a ğ ılm a la rın ı tem in e tti. K u v v e tle ri
d a ğ ıla n a s ile r, h a y a tla r ı b a ğ ışla n m a k ş a r tiy le teslim o ld u la r.
F a k a t , A h a m a n iş le r s a r a y ın ı k irle te n e n trik a la rın büyük kah­
ra m a n ı o la n U arısı P a r is a tis ’in te ş v ik iy le v e rd iğ i s ö z d e d u r ­
m ad ı. A r is te s ö ld ü rü ld ü 11s. F a k a t b u m is a l L id y a s a tr a b ı
P is s u th n e s ’in yeni b ir isy an ç ık a rm a k c e s a re tin i k ırm a d ı.
P is s u th n e s k ıral a ile s in e m e n su p b u lu n u y o r v e y irm i se n e -
d en b eri bu mevkii işgal e d iy o rd u . B u se b o p te n is y a n h azırlığ ı
için m ü sa it z a m a n b ulm uştu. F a k a t, m aiy e tin d e k ile rin ih a n e ti.
A r is te s g ib i b un u n d a fe la k e tin i h a z ırla d ı. Ç ü n k ü T is s a fe r n e s
(T is s a p h e rn e s ), o rd u s u n d a k i aylıklı a s k e rle ri p a r a ile e ld e e d e r e k
on u k en d isin e teslim o lm ak z o ru n d a b ıra k b . D a riu s II b u n u
d a ö ld ü rttü . T is s a f e r n e s ’i y e rin e L i d y a s a tr a b ı y a p tı.
F a k a t , bu b aşa rı d a K üçük A s y a ’d a umumi b ir sü k ü n
tem in e d e m e d i. P is s u th n e s ’in o ğ lu K a r y a ’d a is y a n e d e r e k k en -
nisini kıral ilan etti. M. ö. 4 1 2 tarihine kadar da m ukavem et
g ö ste re b ild i u ıı,

İle Ctelial, Penica, Müller-Didot basımı, S. 54.


119 Tbucydides, Vlll. 5, 19, 28.
PERS İMPARATORLUĞU 2()1J

B u s ır a d a Y u n a n lıla rı ik iy e a y ıran v e uzun z a m a n b o ğ u ş ­


tu ran P e lo p o n n e s o s h arp leri b a ş la m ış b . A tin a , K ü çü k A s y a kıyı­
ların d ak i k olon ilerin i m ü d afaa e d e b ile c e k b ir d u ru m d a değildi.
Y u n a n is ta n 'd a d ahili h a rp p a tla m a m ış o ls a y d ı, lran im pa­
ra to rlu ğ u satrap ların birbirini tak ip ed e n bu isy a n la riy le d ah a
bu zam an lard a kesin o la ra k p a rça la n m ış o la ca k tı. Çünkü
h ü k ü m et m erk ezi Y u n a n lıla rın â s i s a tr a p la ra y a p a c a k la rı a s k e rî
y a rd ım ı b a stıra b ile ce k k a d a r k uvvetli d eğ ild i.
P e lo p o n n e so s h arp lerin in b ü tü n Y u n a n is ta n ı h a ra p e ttiğ i b ir
s ır a d a A tin a e n iyi g e m ile rin i, en g ü rb ü z a sk e rle rin i S ic ily a d a
k ey b etm işti. B u f e lâ k e t h a b e r i d o ğ u y a g e lin c e D a riu s il, 4 4 9 a n d -
laşm asın ı b o zm ak z a m a n ı g e ld iğ in e h ü k m e tti. M is y a v e L id y a
s a tr a p la rın a sah il Y u n a n şeh irlerin d en v e r g i a lm a k e m ri v e rild i.
K e n d isi d e Isp a rta lıla rla a n la ş m a ğ a te ş e b b ü s e tti.
Isp a rta lıla r an laşm a teklifini te h a lü k le k abul e ttile r. Bu
zam an d an itib a re n K ü ç ü k A s y a 'd a k i Y u n a n siteleri A k h a m a n iş
h ü k ü m d arın ın v e y a a ja n la rın ın nüfuzu a ltın a g irm iş o ld u la r.
L id y a s a tr a b ı T is s a fe r n e s ile M isy a s a tr a b ı F a rn a b a z u s ,
D o r la r ile A tin alıları b ir tu tm ak için itina g ö s te r d ile r. R a k ip ­
le rd e n b irin in d iğ e r in e ölü m d e rb e si in d irm em esin e d ik k a t
e ttile r. F a k a t h e r iki ta r a f a e ş it m u am ele g ö s te rm e k y o lu n d a k i
bu g a y re t uzun sü rm e d i. D a riu s'u n iki o ğ lu v a r d ı. A r ta k h -
ş a tra (E r d e ş ir ) ve K u ra ş . Y aş itib a riy le b a b a s ın a h a le f
o lm ak h a k k ı A r ta k h ş a tr a 'm n id i. Fakat K u ra ş d a her ne
b a h a s ın a o lu rsa o lsu n ta h ta o tu rm a k hırsını b e s liy o rd u . A n ası
P a ris a tis (P a r y s a t i s ) in y a rd ım iy le A n a d o lu e y a le tle rin in yük­
s e k k o m u tan lığ ın ı e ld e etm işti. B ü y ü k k a rd e ş in d e n ö n c e ta h ta
g e ç m e k için de an asın ın s a r a y d a ç e v ir e c e ğ i e n trik a la ra güve­
n iy o rd u . Bu su re tle v eliah d o la m a z s a , m u h a re b a ile tah tı
k a rd e şin d e n alm a ğ a k a r a r v erm işti.
K u ra ş bu s o n k a ra rın ı ta tb ik ed e b ilm e k için Y u n a n lıla rla
h u su st o la r a k an la şm a y ı ta s a v v u r e d iy o rd u .
K u ra ş b a b a s ı D a riu s (D a ra y a v a u ş ) ta ra fın d a n K a r a n o s un-
van iyle K ü çü k A s y a 'y a g ö n d e rild iğ i z a m a n , anasının h im a y e si ile
a y r ıc a K a p p a d o k y a , F r y g y a , L y d y a s a tra p lık la n d a k endisine v e ­
rilm işti. O zam an a k a d a r d e n iz k ıy ıla rı sa tra p lığ ın ı y a p m a k ta o la n
T is s a fe r n e s ile F a r n a b a z u s b irb irleriy le y a r ı ş e d e rc e s in e A tin a -
Is p a rta s a v a ş la r ın d a h a z a n b ir ta ra fı, h a z a n ö te k i ta r a fı tu tm u ş-
f^ m Turlhi 14
210 İRAN TARtHİ

la r d ı. K u r a ş h em im p a ra to rlu ğ u n m e n fa a ti, h e m d e kendisinin,


g e le c e ğ e ait ta s a r ıs ı b ak ım ın d an , k esin o la ra k Is p a rta lıla r ta ­
ra fın ı tu tm a ğ ı fa y d a lı g ö rü y o rd u . Y unan k a y n a k la rın a g ö re
d e rin a n la y ış lı, e n e rjik , a s k e ri k ab iliy e ti ço k ü stü n olan A tina­
l I la r ın A s y a iç e r le rin e d o ğ ru bir gün yapm ağı ta s a rla d ık la rı
s e f e r d e , k en d isin e um duğu y a rd ım ı y a p a m ıy a c a k la rın ı a n la ­
m ıştı. H em en Is p a rta lıla r la a n la ş tı v e k endisinin m a d d l y a rd ı-
m iyle L y s a n d r o s , A tin a lıla rı n ih a y e t y e n m e ğ e m u v a ffa k oldu.
Bu s u re tle ö te d e n b e ri sü rü p g e le n v e iki ta r a fta n birinin
g a le b e siy le n e tice le n e m iy e n h a rp , P e r s p ren sin in y a rd ım ı ile
iki yıl için d e A r g o s -P o ta m e s s a v a ş ın ın Is p a rta lıla r ın k esin z a ­
fe riy le s o n a e rm işti (M . ö . 4 0 5 ).
A tin a 'n ın ç ö k m e s iy le P e r s d e v le tin e şim d iy e k a d a r en ç o k
z a r a r verm iş olan deniz k u v v eti o r ta d a n k a lk m ış, Is p a rta lıla r d a
K ü çü k A s y a 'd a k i Y u n a n şeh irlerin in B ü y ü k P e r s k iralın ın h â ­
kim iyeti a ltın a g e çm e le rin i k a b u l e tm iş ti.
F a k a t K u raş'ın ş a h s i d ü şm a n ı o la n T is s a f e r n e s p re n s in g iz li
t a s a v w r l a r ı h a k k ın d a S u s s a r a y ı n a r a p o r l a r , h a b e r le r g ö n d e r ­
m ek te ihmal g ö s te r m iy o rd u .

K a rd e ş le r a ra s ın d a ta h t k a v g a s ı v e y a
O n b i n l e r 'i n ric a li

K u r a ş ’ın y a rd ım iy le Is p a rta lıla rın bu âni z a fe r le ri, ly o n y a


s a tr a b ı T is s a fe r n e s 'in bu p re n s a le y h in d e k i isn a tla rın ın d o ğ ru lu ­
ğunu m e y d a n a k o y m u ş, D a riu s ll’yi o ğ lu h a k k ın d a şü ph eye
d ü şü rm ü ştü . B u is n a tla ra k a rş ı h a re k e t t a n ı h a k k ın d a iz a h a t
a lm a k için K u ra ş 'ı b a ş k e n te ç a ğ ır d ı. Fakat K u ra ş , S u s ’a
döndüğü zam an b ab ası ö lm ü ş, y e r in e büyük k a rd e ş i A r-
ta k h ş a tr a II (E r d e ş ir II), u n v a n iy le y e rin e g e ç m iş ti. A r ta k h -
ş a tr a Il'nin b a b a sın ın s a lta n a tı z a m a n ın d a d o ğ m a d ığ ın ı, k e n d i­
sinin ise b a b a la r ı k ıra ! ik en doğm uş o ld u ğ u n u ileri s ü r e r e k
T ia ra 'n ın y a n i A h a m a n iş le r ta cın ın k en d isin e a it o ld u ğ u n u id d ia
e d e n v e Is p a rta lıla rla a n la ş a ra k g e r e k e n k u v v eti Y u n a n lıla rd a n
te d a rik e tm e k te ş e b b ü s ü n e g iriş m iş o la n K u r a ş , ta c g iy m e m e­
rasim in d e k ard eşin i ö ld ü r e r e k y e rin e g e ç m e ğ i ta s a r la d ı. M e ra ­
sim y a p ıla ca k y e r d e s a k la n d ı. A y in e s n a s ın d a bu cin a y e ti y a ­
p a c a k tı. F a k a t sa k la n d ığ ı y e r d e y a k a la n d ı. H em en ö ld ü rü le ­
c e k ti. F a k a t m e ra sim e g e lm iş o la n a n a la rı P a ris a tis , en ç o k
PERS İMPARATORLUĞU 211

s e v d iğ i b u o ğ lu n u n ü z e rin e a tıld ı. O n u k u ca k la d ı v e p a r ç a la n ­
m asın a m e y d a n v e rm e d i. B üyük o ğ lu n a y a lv a r a ra k hem ölüm ­
d en k u r la rd ı, h em d e y en id en A n a d o lu ’y a v azifesi b a ş ın a g ö n ­
d erilm esin i tem in e m u v a ffa k old u . F a k a t, tah tı e ld e etm ek
h ırsiyle y an an K u ra ş , v a z ife si b a şın a g id e rk e n ilk f ırs a tta d ö ­
n e ce k , k a rd eşin i a ta r a k ta h ta o tu rm a k k a ra rın ı v e rm iş bulunu­
y o rd u .
S a r d e s ’e d ö n d ü k te n so n ra , bu k a r a r ın ı s a ğ la m a k ü z e re
türlü b a h a n e le rle m uhtelif Y u n a n p re n slik le ri h alk ın d an 1 3 .0 0 0
aylıklı a s k e r to p la d ı. Is p a rta lıla r d a g e re k tiğ i z a m a n 7 0 0 a ğ ır
silâhlı a s k e r g ö n d e rm e ğ i ta a h h ü t e ttile r. Y e r li h alk ta n d a y ü z bin
kişi to p la d ı. Bu a s k e rle ri to p la rk e n sahil Y u n a n şeh irlerin in
a d a la r d a n v e Y u n a n is ta n ’d a n g e le c e k k u v v e tle i ç A n a d o lu ’y a
h ücu m e tm ek ta s a v v u r u n d a o ld u k la rın ı, o n la r a k a rş ı k o y m a k
için a s k e r to p la d ığ ı ş a y ia sın ı y a y ıy o rd u . F a k a t ly o n y a S a tr a b ı
T is s a fe r n e s o lu p b iten le ri g iz lic e S u s ’a b ild iriy o r, teh lik ey i a n la ­
tıy o rd u . K u ra ş h azırlığ ın ı b itirin ce an sızın S a r d e s ’d e n d o ğ u y a
d o ğ ru h a re k e t e tti (M . ö . 4 0 1 ). H iç b ir e n g e l ile k arşılaşm ak sızın .
A n a d o lu p lâtosu n u a ş tı, K ü le k b o ğ a z ın d a n K ilik y a ’y a in d i. Is p a r-
ta lıla rın Is s o s ’a g ö n d e r d ik le ri 7 0 0 a ğ ır silahlı a s k e ri d e a ld ık ta n
s o n r a K u zey S u riy e ü z e rin d e n M e z o p o ta m y a ’y a k a d a r g it ti. F a k a t
b u r a d a , B a b il’in b ir k a ç mil d o ğ u s u n d a b u g ü n B a ğ d a t y o lu ü z e ­
rin d e İsk e n d e riy e hanının bulun d u ğu y e r d e k i K o n a k s a ’d a k a rd e ­
şinin b ü yü k o rd u s iy le k a rş ıla ş tı. B ü y ü k b ir h a rp b a şla d ı ( 3 eylül
4 0 1 ). M a iy etin d ek i Y u n a n lıla rın b ir k a n a d ı g a le b e e tm esi ü z e rin e
K u ra ş , 6 0 0 sü v ari ile k a rd e ş in in e tra fın ı s a rm ış o la n 6 0 0 0 P e r s
sü v arisin in ü zerin e a tıld ı. B u n la rı y a r a r a k k ıralın y a n ın a k a d a r
sokuldu. B ü y ü k k ıra lı y a ra la d ı. F a k a t bu s ır a d a k ıra lın v e en
yak ın m aiyetin in h ü cu m lariy le v u ru la ra k a tta n y a v a rla n d ı v e
ö ld ü . K ıralın y a ra s ın ı C te s ia s a d ın d a b ir Y u n a n lı d o k to r iy i
e tt i. K u r a ş ’ın k a r a r g â h iy le b e r a b e r ailesi v e b u n lar a ra s ın d a
bulunan iki Y un an lı d ilb er büyü k k ıralın eline d ü ştü . Bu kız-
1a rd a n biri Y u n a n lıla rın o rd u g â h ın a k a ç m a ğ a m u vaffak old u y ­
s a d a Milto a d ın d a k i d iğ e ri B üyü k K ıra lın h arem in e k a tıld ı.
U zun z a m a n la r S u s s a ra y ın d a ro l o y n a d ı.
K u ra ş ’ın h ezim eti v e ölüm ü İran im p a ra to rlu ğ u için bir
fe lâ k e t olm uştu. K u ra ş, c e s u r, a tılg a n , d u ru p dinlenm ek bilm ez
h a ris b ir p re n s idi. Bu s ır a la rd a im p a ra to rlu ğ u n m u h ta ç o ld u ­
212 İRAN TARİHİ

ğu k u d re tli h ü k u m d a r vasıfların ı h a iz b u lu n u y o rd u . Y unanlılar*


la t e m a s n e tice sin d e milletinin z a y ıf cih e tle rin i a n la m ış, sefahat
d ü şk ü n lü ğ ü n ü ön leyecek bir m e rte b e y e y ü k se lm işti. K ard eşin e
g a le b e e d e re k im p a ra to rlu k ta h tın a ç ık m ış o lsa idi, devleti
sü rü k le n m e k te old u ğu h a ra b id e n k u r ta rm a k k u d retin i g ö s te r­
m esi ih tim ali ç o k k u v v etli idi. K o n a k s a z a fe riy le b ü y ü k kıra-
lın sa lta n a tı ve şerefi k urtu lm u ştu . F a k a t , m e y d a n m u h areb e­
s in d e n e v v e l b ir ç o k P e r s a silz a d e le rin in P re n s K u ra ş tarafın a
g e ç m e le r i d e v le t için d e k i d e rin n ifak ı m e y d a n a vu rm uştu.
K u r a ş ’ın ölüm ü üzerine m u h a re b e n in bir h ed efi kalm am ışb.
A n a d o lu lu a s k e rle r d a ğ ıld ıla r. Y u n a n lıla r d a top lu o la ra k D icle
k e n a r ın a çek ild iler. F a k a t a n la ş m a k b a h a n e s iy le T is s a fe rn e s 'in
ç a d ır ın a d a v e t edilen y u n a n lı şe fle r b u ra d a ih an etle k a rşıla ştıla r.
T e v k if e d ile r e k B ab il’e g ö n d e rild ile r v e o r a d a ö ld ü rü ld ü le r. Bu­
nun ü z e rin d e o rd u y u gön ü llü o la r a k ta k ip e d e n K se n o fo n (X e -
n o p h o n ) k u m a n d a y ı elin e ald ı v e Y u n a n is t a n 'a d ö n m e k ü zere ev^
v e lâ D icle s o n r a B itlis suyunu ta k ib e n F ır a t'ın k a y n a k la r ın a çık tı.
B u r a d a n ehri g e ç e r e k P o n to s k ıy ıla rın a d o ğ ru ile rle y e re k T r a b ­
z o n 'a in d i. T a r ih te "O n b in lerin ric a ti,, n am iy le ş ö h re t alan bu
a sk e ri h a re k e t b iz z a t k u m an d an ta r a fın d a n " A n a b a s i s ,, ad lı
e s e r in d e m ü k em m el s u r e tt e h ik â y e ed ilm iştir.
Y u n a n lıla r bu z a m a n a k a d a r İr a n 'a tü k e n m e z b ir k u d ret
ve k u v v e ti haiz k o rk u n ç bir d e v le t g ö z iy le b a k ıy o rla r d ı. Bu
d e v le ti d en izd e y en m e k , onu A v r u p a 'd a n k o v m a k g ib i te ş e b ­
b ü s le re g irişile b ilird i. Fakat A s y a iç le rin e k adar so k u lm ak ,
fe lâ k e tli b ir m a c e r a y a atılm ak o lu rd u .
H alb u k i, K a id e o v a la r ın a kadar so k u la n v e h a in c e b ir
ih a n e t n e tic e s in d e b a ş b u ğ la rın ı k a y b e d e n re h b e rs iz , m ü ttefik siz
b ir a v u ç Y u n a n lın ın bu m u azzam d e v le tin m e rk ezi ç e v r e s in d e
b ü y ü k İran o rd u s u n u y a r ıp g e ç e r e k k u rtu lm a sı, s o n r a d a m ü­
k e m m e l b ir in tizam ile P e r s d e v le tin e a it to p r a k la r o r ta s ın d a n
p e r v a s ız c a g e ç e r e k b ü y ü k z a y ia t v e rm e k siz in P o n t o s sah ilin e
g id e b ilm e si m u azzam im p a ra to rlu ğ u n k o flu ğ u n u a ç ık b ir s u re tte
m e y d a n a k oym u ş, bu köklü k an aati silip sü p ü rm ü ş tü . B u ma*
c e r a , d e v le t te şk ilâ tın ın a rtık işe y a r a m ıy a c a k bir hale g e lm iş
o ld u ğ u n u g ö s te r iy o rd u . Ç ünkü b ir d ü şm an o rd u su n u n h içb ir s u ­
r e tle izaç ed ilm ed en ü ç d ö r t s a tr a b lık ta n g e çe b ilm e si, sın ır
PERS İMPARATORLUĞU 2ı.s

b ö lg e le rin d e k i ta h k im li k a le le ri h içe s a y m a s ı, a n c a k umumi b ir


in h ilâl k a rş ıs ın d a m ü m k ü n olab ilird i.
K u ra ş , p a y ita h t ü z e rin e y ü rü rk e n K ilik y a s a tr a b ı ile
M ısırlı T a m o s k o m u ta s ın d a k i Iran d o n a n m a sı vazifelerin i y a p ­
mış o ls a la rd ı, âsi p ren s hiç bir v a k it T o ro s g e ç id le rin i aşa*
m azd ı. İra n 'd a bu olay k a rş ıs ın d a zaafın ı a n la m ışb . B u n d an
s o n r a ly o n y a v e E g e işlerin e a n c a k Y u n a n lıla rı s a b n alm ak
su re tiy le k a rış a b ile c e k ti. ih tim al ki y in e bu a n la y ış la yaln ız
d ö r l sa tra b lığ a b ölü n m ü ş o la n A n a d o lu 'd a sa tra b lık la rın a d ed i
a rtın lm ıştır. M a rm a ra d en izin d en T o r o s la r a , D oğu A n a d o lu
d a ğ la r ı n a k a d a r u z a y a n g e n iş F rig y a s a tra b lığ ı p a rç a la n a ra k
H e le s p o n to s F r ig y a ,;ı, B üyü k F r i g y a v e K a p p a d o k y a a d la riy le
ü ç s a tr a b lığ a bölü nm üş, K a r y a ile K ilik y a 'y a k a d a r u z a y a n
g ü n e y sa h ille ri ly o n y a sa tra b lığ ın d a n a y rılm ış, K ilik y a 'd a d o ğ *
ru d a n d o ğ ru y a m e rk e z e b ağ lı b ir e y a le t haline konu lm uştu .
A r ta k h ş a tr a Il, k ard eşin in ölü m ü n d en s o n ra A n a d o lu kıyı^
la n sa tra b lığ ın ı, ly o n y a G reklerin i te d ib e tm e k v a z ife siy le
b e r a b e r T is s a fe r n 'e v erm işti. İstiklâlleri için titriy en ly o n y a *
lılar L a k e d ı:m o n y a lıla ra e lç ile r g ö n d e re re k y a rd ım la rın ı iste d ile r.
P e lo p o n n e s o s g a lib i Is p a rta lıla r, ly o n y a lıla rın bu ta le b in e k a rş ı,
A tin alılarin esk i hâm ilik rolünü Ü zerlerine a ld ıla r. G e n ç K u ra ş '
ın ölü m ü , P e r s le r e o la n ta a h h ü tle rin e so n v e rm iş, o n la rı h a re ­
k e tle rin d e s e r b e s t b ıra k m ıştı.
C ym e m u h a re b e s iy le A n a d o lu ’d a m ü c a d e le b a ş la y ın ra
T h y m b ro n k o m u ta sın d a ly o n y a 'y a b e ş bin kişilik b ir k u v v e t
g ö n d e r d ile r . Is p a rta lı k o m u ta n A n a d o lu 'y a çık tığ ı zam an,
b u ra la rd a k i o n b in le rin b a k iy e le rin i d e to p la y a r a k M an isa (M a g -
n e s s ie ) yı alm ak su re tiy le m u h a s e m a ta b a şla d ı. F a k a t L a r is s a
d u v a rla rı ö n ü n d e k i m ü sa d e m e , k o m u ta n lık ta n çek ilm esin i in ta ç
e tti, y e rin e D e rcy llid a s g e ç t i . Y e n i k o m u ta n M isy a’d a b ir ç o k
ş e h ir le r a ld ı. S o n r a s a tra p F a r n a b a z u s (P h a r n a b a z u s ) ile b ir
m ü ta re k e y a p tı. O rd u s u n u , T ra k y a b a rb a rla rın ın h ü cu m ve
y a ğ m a ettiğ i K e r s o n e z ’e (C h e r s o n e s e ) g ö tü r d ü , bu ş e h ri k u r­
ta r d ı. K e rso n e z lile ri bu g ib i a k ın la rd a n k u rta rm a k ü zere b ir
k ıy ıd a n ö te k i k ıy ıy a k a d a r u zay an b ir s u r y a p tırd ı.
Is p a rta lıla rla so n m ü ta re k e te k a rrü r e ttiğ i s ır a d a F a rn a b a z u s
S u s’a g id e re k A r ta k h ş a t r a ’yı L a k e d e m o n y a lıla ra k arşı A tin a lıla rla
ittifak e tm e ğ e ik n a e tti. B u s u re tle B üyü k K ıra l, im p a ra to rlu ğ u n
214 IRAN TARİHİ

Y u n a n lıla rı b irb ir le rin e k ırd ır a ra k z a y ıf d ü ş ü rm e k yolu n dak i


esk i s iy a s e tin e dönm üş o ld u . im p a r a to r lu ğ u n b ü tü n deniz
k u v v e tle ri k o m u ta n lığ ın ı A tin a'lı K o n o n ’a v e rd i. G em iler K ilik
y a 'd a to p la n d ığ ı s ı r a d a F a r n a b a z u s v e T i s s a f e r n e s d e sa tra b lık la -
r ın d a n to p la d ık la r ı 3 0 bin kişilik bir k u v v e tle E f e s o s üzerine
y ü rü y o rla r d ı.
İran k u v v e tle rin in y a k la ş tık la rın ı h a b e r a la n D ercy llid as,
yed i b in k işi ile o n la r a k arşı ç ık tı. F a k a t, k a r ş ıla ş a n o rd u lar
ç a r p ış a c a k la r k e n ş e fle r bir m ü ta re k e a k te d e r e k h a rb i önlediler
F a r n a b a z u s k e s in b ir b a rış y a p a b ilm e k iç in g e re k e n emirleri
alm ak ü zere k ir a la s iile r g ö n d e rd i.
F a k a t bu e s n a d a L a k e d e m o n y a ’d a v u k u b u la n s iy a s î bir
te b e d d ü l, d u ru m u d e ğ iştird i. I s p a r t a k ıra llığ ın a ç ık a rıla n A ge-
silas, A n a d o lu 'd a k i k u v v e tle rin b a ş ın a g e ç m e k ü zere Y unanis^
ta n 'd a n h a re k e t etti. A g e s ila s bu z a m a n la r d a k i Y u n a n is ta n ’ın
en b ü y ü k a d a m ı id i. H a y a tın ın s a d e liğ i, tab ia tın ın y u m u şak lığ ı,
h e rk e se k arşı lü tu fk â rlığ ı v e b ütün b u n la rın ü s tü n d e k i em salsiz
azim v e k u d re ti, a z z a m a n d a ly o n y a site le rin in h ü rm et v e sev^
gilerin i ü z e rin d e to p la y a b ild i. İran lılar için E g e k ıy ıların d a
m ü th iş bir h a s ım o la r a k b elird i. T is s a fe r n e s , o n b in s ü v a r i v e o tu z
b in p iy a d e ile bu k o rk u n ç d ü şm an ı k a rş ıla d ı. F a k a t İran lılar,
A g e s ila s 'ın k u rd u ğ u p u s u y a d ü ş tü le r. B ü y ü k z a y i a t a u ğ ra d ıla r .
Y u n a n lıla r altı bin kişiden z iy a d e adam d o ğ r a d ıla r . B u n d an
d aha z iy a d e d e e s ir v e külliyetli g a n a im a ld ıla r. N e y e u ğ ra ­
d ığ ın ı bilm eyen T is s a fe r n e s , d eh şete d ü şü re k S a rd e s 'e çe k ild i.
A g e s ila s 'ın y u k arı s a tr a b lık la ra d o ğ ru y ü rü m e sin e k a rş ı bir
e n g e l k a lm a m ıştı. F a k a t k u rb a n falın ı e lv erişli g ö rm e d iğ in d e n
ileri g id e c e ğ in e , d en iz k ıy ısın a çe k ilm e ğ i d a h a m u vafık buldu.
H ezim et h ab erin i a la n A r ta k h ş a tr a il. ç o k knı:dı. A n n e si
P a ris a tis 'in k ışk ırtm a siy le s o ru ş tu rm a ğ a lüzum g ö rm e d e n T is-
sa fe rn e s'in id a m ın a k a r a r v e r d i P a ris a tis , s a tra b ın , se v g ili o ğ lu
K u ra ş a le y h in d e k i ih b arların ı b ir tü rlü a ffe d e m iy o r, o n a k a rşı
sö n m e z b ir k in b e sliy o rd u .
A r t a k h ş a t r a il, A n a d o lu o rd u s u k o m u ta n lığ ın a ta y in e ttiğ i
T itr o s te s ’e (T ith r a u s te s ) selefin i te v k if v e im h a em rini v e rd i. S a ­
hil s te le re v e A n a d o lu 'd a k i s a tr a p l a r a y e n i k o m u ta n a ita a t e t­
m eleri h ak k ın d a fe rm a n la r g ö n d e r d i. Y e n i k o m u ta n F r i g y a ’d a
K a l o s s e s şeh rin e g e lin c e T is s a fe rn e s 'i h a m a m d a y a k a la y a r a k ba^
PERS İMPARATORLUĞU 215

şını k e stird i. B ü y ü k K i r a la g ö n d e r d i. S o n ra d a A g e s ila s ile altı


a y lık b ir m ü ta re k e y a p tı.
im p a ra to rlu k h iç b ir z a m a n b u k a d a r c id d i b ir te h d it k a r­
şısın d a k alm am ıştı. Ç ü n k ü bu s ıra d a M ısır d a silah a sarılm ış,
ç o k cid d i s a y ıla c a k b ir d urum y a ra tm ış tı. G e rç i K onak& a’d a
Mısır a sk e ri B ü yü k K ıra lın o rd u s u n d a d ö ğ ü ş m ü ş tü . Fakat ar^
k a d a n , M ısır'd a P e r s h a k im iy e ti a le y h in e b ir k ıy a m k o p m u ş,
M ısır’ın P e r s d e v le tin d e n ay rılm ış o ld u ğ u h a b e ri İran o rd u s u
için d e y ay ılm ıştı. İran d o n a n m a s ın a k u m a n d a a d e n M ısır’lı T a -
m os, d o n a n m a ile b irlik te M ısır’a çık m ış, Is p a rta ise M enfis ile
m ü n a s e b e te g irm iş, M ıs ır'd a n p a ra ile fazla y a rd ım v aad i a l­
m ıştı. im p a ra to rlu ğ u n bu d urum u iç in d e F e n ik e ş e h irle ri ile
k ıra l E v a g o r a s ’ın b ütün k u v v e tiy le h e le n le ştirm e ğ e ça lış tığ ı
K ıb rıs, M ısır’ın yolu n u tu tab ilirlerd i. B ir y a n d a n I s p a r ta k u v ­
v e tle ri K ü çü k A s y a sa tra b lık la rın ı te h d it e d e rk e n P e r s d o n a n ­
m ası d a b ü y ü k bir teh lik e k a rş ıs ın d a b ulun u yord u .
P e rs im p a ra to rlu ğ u n u bu acıklı d u ru m d an k u r ta r a c a k
te d b irle ri g ö s te r e n A tin alı K onon o ld u . B u z a t Is p a rta lıla rın
A tin a y a g a le b e sin d e n s o n r a K ıb rıs kıralı E v a g o r a s 'a s ığ ın m ış tı
B unun ilh am iy le A r ta k h ş a t r a II, H e lle ı.p o n t F r i g y a s ı s a tr a b ı n a
b ir donanm a h a z ırla m a k ve g erek en p aray ı e s irg e m iy e re k
H e lla s d ev letlerin i I s p a r ta a le y h in e k ıy a m e ttirm e k em rini a ld ı.
İ r a n a ltın la rı Y u n a n is ta n 'd a b ek len S en n e tic e y i tem in e tti. La^
k e d e m o n y a lıla n n zalim a n e h ak im iy e tle rin d e n b iz a r o la n Y u n a n lı­
la r ı İra n altın ları k o la y c a h a r e k e te g e tird i. I s p a r t a y a k a rş ı b ir
b irlik k uruldu.
P e r s d o n a n m a s ı k o m u ta n lığ ın a g e tirilm iş o la n K o n o n b ü ­
y ü k k ıra la b ağlılığın ı a rz e tm e k ü z e re B a b ilo n y a 'y a g itm iş . O r a ­
d a Büyük K ıra la g e re k e n p a ra v e h arp m alzem esi v erild iğ i
ta k d ir d e Isp a rta lıla rı d en izd e m ağ lu p e d e c e ğ in e d a ir te m in a t
v e rm işti. A r ta k h ş a t r a (I, A tin a lıla rla m ü ttefik lerin in , k en d isin i en
teh lik eli b ir d ü şm an d an k u rta rm a k ü z e re h a rb e a tılm a k is te ­
m elerin d en m em n u n o la ra k K o n o n 'u ih s a n la ra g a r k e t t i O n a is te ­
diği p a ra y ı v e m ü h im m atı tem in e tti. F a rn a b a z u s 'u re fa k a tin e
v erd i.
O rd u siy le A n a d o lu 'd a n A v r u p a 'y a geçen A g e s ila s ke­
sin o lm a y a n K o r o n e m u h a re b e sin i y a p tığ ı s ır a d a Is p a rta d e ­
niz h ak im iyetin i de k a y b e d iy o rd u . Ira n d o n a n m a siy le b irle­
216 İRAN TARİHİ

şen A tin a filo su Eğe d en izin i kuzeyden g ü n e y e temizlemiş,


K o n o n v e F a r n a b a z u s , K inides (C n id e s ) ç e v r e s i n d e büyük bir
z a fe r k a z a n a r a k Is p a rta lıla rın 45 g e m is in i za b te tm işle rd i. Bu
z a fe r ü z e rin e K o s (ls ta n k ö y ) ile ly o n y a b irliğin i teşkil eden
o n ik i ş e h ird e n b iri o la n C la z u m e n e s y a rım a d a s ın d a k i T eo s
(S ig a c ı k ) h alk ı, Is p a rta g a rn iz o n la rın ı k o v d u la r . A r k a d a n Efesos,
M idilli v e P ritre (P r y t h r e e ) ile bütün ly o n y a şe h irle ri ay n ı su­
re tle h a r e k e t e ttile r. H ep si K o n o n ile b ire r ittifa k m u ah ed esi
im z a la d ıla r.
B u n d an s o n r a F a rn a b a z u s ile K onon K ik la d ’la r a d o ğ ru
yelken a ç tıla r . Girit d en izin d ek i 5 e r i g o ( C y th e r e ) a d a s ın a ya­
n aştılar. B u ra y ı z a b te d e r e k b ir m ik ta r g a rn iz o n b ırak tık tan
s o n ra K orin t ü zerin e g ittile r. B u r a d a Is p a rta lıla r a le y h in e kuru­
lan birlik m e n s u b la riy le a n la ş tıla r. F a r n a b a z u s , İ s p a r t a 'y a karşı
m ü cad ele için k e n d ile rin e k ü lliyetli p a ra v e re re k A s y a 'y a
d ö n d ü . K o n o n 'u n K n id e s zaferi, T e b a i, K o r in to s v e A tin a ’nın
a y a k la n m a la rı, F a rn a b a z u s 'u n Lakonya sah illerin e k a d a r yap­
tığı deniz se fe ri v e n ih ay et şa h se n K o r in to s 'd a kurulan mütte­
fikler m eclisin e iştira k e tm e s i, Is p a rta k ıralı A g e s ila s 'ın sü ra tle
m em lek etin e ç a ğ r ılm a s ın ı z o rla d ı. Bu s ır a d a K onon d a 8 0
gem i ile P ir e ’y e g itti. Y ık ıla n A tin a s u rla riy le P ire 'd e n A tin a 'y a
k a d a r u z a y a n d u v a r ın mühim k ısım ların ı in şa e ttird i (3 9 0 ).
V a ta n ın a y a p tığ ı bu h izm eti b a ş a ra b ilm e k için Y u n a n lı a m ele­
d en b a ş k a , p ek ç o k d a gem i ta y fa s ı istih d am etm işti.
İran 'ın A n a d o lu d a k i k a r a o rd u la rı k o m u tan ı T e r ib a z , K o ­
non'u n b a şa rıla rın ı ç e k e m e d iğ in d e n , o n u Ira n a s k e rle r in i A ti­
n alIla r h e s a b ın a k u lla n m a k la tö h m e tle n d ire re k te v k if e tti. S a r -
d e s 'e g ö n d e rd i. E l v e a y a k la r ın a d e m ir bukağı w rd u rarak
h a p s e ttird i. İhtim al ki b ir m ü d d e t s o n r a d a h a p is te ö ld ü rttü .
Sıkışık b ir d u ru m a d ü şe n Is p a r ta , Büyük K ıra lın d o s tlu ğ u n u
k a z a n m a k , İra n 'la y e n id e n ittifak y a p m a k ü z e r e bu s ır a d a Y u ­
n an lıların en k u rn a z s i y a s e t a d a m ı o la n A n ta lk id a s 'ı elçilik le
S u s 'a g ö n d e r d ile r.

A o ta lk ld a a F a k a t , T e rib a z 'ın K o n o n h a k k ın d a k i b u insafa


a 0 d l a ,m a « ı sız m u am elesi, s o n u n d a k e n d i felâk etin i in ta c
e tti. A r ta k h ş a tr a Il, L a k e d e m o n y a lıla rın is te d iğ i
gibi e z ilm ed ik leri m ü ta le a s iy le T e r ib a z 'ı a z le d e re k y e rin e S tru -
PERS İMPARATORLUĞU 217

t a s 'ı ta y in etti. Y e n i s a tr a p , Isp a rta lıla ra k a r ş ı b a ş a rılı muha^


r e b e le r y a p tı. F a k a t, İranlıların y a rd ım ıy le m a h v o lm ak tan kur^
tu lm u ş olan A tin a 'n ın e s k i h e g e m o n y a s ın ı k u rm ak s e v d a s ın a
d ü şm esi, K ıb rıs a d a s ın d a d a b ir is y a n b a ş g ö s te rm e s i A r ta k h ş a tr a
ll’yi Is p a rta lıla rın sulh teklifini k ab u le m e c b u r etti. Is p a rta lıla -
rın S u s 'a g ö n d e rd ik le ri A n ta lk id a s m a h a re tli b ir d ip lo m at o l­
duğundan çok soğu k k arşılanm ış o lm a s ın a ra ğ m e n , in ce v e
d ira y e tli h a re k e tiy le n ih a y e t B ü y ü k K ıratın te v e c c ü h ü n ü k a z a ­
n arak o n a b ir sulh m u a h e d e si im z a la tm a ğ a m u vaffak o ld u .
A r ta k h ş a tr a Il'nin a ffın a m a z h a r o la n T e rib a z d a h ü k ü m d arın ın
Is p a rta lıla r a k arşı b esled iğ i h u su m eti izale h u s u s u n d a A n ta lk i-
d a s 'a ön em li y a rd ım d a bulun m u ştu.
A n ta lk id a s , Is p a rta lıla r a d ü n y an ın en m enfur ad a m la rı
g ö z ü y le bakan A r ta k h ş a t r a II’nin o k a d a r g ö zü n e g ireb ild i ki
n ih a y e t on u Isp a rta lıla rın İra n ’ın k u d re t v e s a tv e tin in a r tm a s ı
h u su su n d a h izm ete a m a d e o ld u k la rın a in an d ırd ı.
İm zalanan a n d la ş m a y a g ö r e , K ıb rıs a d a s iy le K la z o m e n e s
y a rım a d a s ı d a dahil olm ak ü z e re , k ü çü k A s y a 'd a k i bütün Y u ­
nan şeh irleri İran 'ın y ü k sek h âk im iy eti a ltın d a k a la c a k , Büyük
K ıra lı m e tb u ta n ıy a c a k la r d ı. A tin a lıla r y a ln ız U m n i (L e m n o s ),
İm b ro s, S k iro s ( S c y r o s ) a d a la rı ü z e rin d e k i k a z a h a k la rın ı m u ­
h a fa z a e d e c e k le r, fa k a t d iğ e r b ü tü n cu m h u riy e tle r k e n d i k a n u n ­
la r ın a b a ğ lı k a la c a k la r d ı. Bu ş a r t la r a r ia y e t e tm e k iste m e y e n
s ite le r v e a d a la r, İran k u v v e tle riy le b irle şe ce k o la n I s p a rta lıla r
ta r a fın d a n k a r a d a n v e d e n iz d e n ta z y ik v e te d ip e d ile ce k le rd i.
Bu so n ş a rtı ta h a k k u k e ttirm e k için A n ta lk id a s , 8 0 g e m i­
d en m ü re k k e p b ir İran filosu ile E g e ’y e g itti. A g e s ila s d a ilk
i ş a r e t t e â s i site le r ü z e rin e yü rü m ek için h a z ırlığ a b a ş la d ı. Bu
te d b ir, T e b ’lileri, A tin a lıla rı v e A r g o s 'lu la r ı k o rk u tm a k v e a n d -
la ş m a ş a r tla r ın a r ia y e t e ttirm e k için k âfi g e ld i. H e r ta r a f ta
a s k e r le r te r h is ed ild i. G e m ile r lim a n la ra çek ild L
Isp a rta lı'la rın h o d g â m h ırsların ı, in tik am d u y g u la rın ı ta t­
min ed en A n ta lk id a s m u ah ed esi, A r ta k h ş a t r a Il'nin y a ln ız K ü çü k
A s y a 'd a k i Y u n a n k olo n ileri ü z e rin d e h âk im iy etin i y e n id e n te s is
e tm ek le k alm am ış, ay n ı zam anda ona deniz h âk im iyetin i
de iad e e d e re k d ü şm a n la rın ın re k a b e ti sa y e s in d e y aşa- -
y a b ile n İran im p a ra to rlu ğ u n u n ih tiz a r d e v rin i u z a tm ıştı. Y a r ım
a s ır d a n b ira z f a z la b ir m ü d d e t ö n c e A tin a A r ta k h ş a tra IJ 'd e n
218 Ir a n t a r Ih I

K ü çü k A s y a Y u n a n lı'la r ı n ı n istik lâ lle ri ferm an ın ı koparm ıştı.


Ş im di A r t a k h ş a t r a II yeni bir m u a h e d e ile bu istik la li g e ri almış
E g e 'd e A t i n a y e rin e Is p a rta h e g e m o n y a s ın ın in k işa fın a m ü saad e
etm işti.
S u s s a r a y ı b ir d e fa ls p a r ta lı'la r ı, b ir d e fa A tin a lı’la rı v e y a
T e b 'lile ri h im a y e e d e re k Y u n a n d e v le tle rin i b irb irle riy le b oğuş­
tu ru y o r, b u n la rı d a im a yorgu n ve b itk in bir h a ld e tu tu y o rd u .
F a k a t, bu hal Y u n a n lı'la rı z a y ıf la tm a k la b e r a b e r , P e rs im p ara­
to rlu ğ u için z a ra rlı n e tice le r d e v e riy o rd u . Ç ü n k ü ile rd e g ö rü ­
leceğ i gibi P e rs h âk im iy e tin e karşı a y a k la n a n K ıb rıs ad ası,
Mısır e y a le ti, S u riy e sah illeri, H e lla s lı’la rd a n , Büyük K ıralın
h im ay e ettiğ i h ü k ü m etten m a a d a s ın d a n büyü k y a rd ım la r
g ö rü y o rla r d ı.

A n ta lk ld a a a n d la ş m a a ın d a n A r t a k h ş a t r a İl
( M . ö . 3 8 7 - 3 5 8 ) n i n ö lU m U n e k a d a r

K ıb n ^ ta y a m A n ta lk id a s m u a h e d e si im z a la n d ığ ı s ır a d a impa^
r a to r lu k , K ıb rıs 'd a , M ısır’d a , K ü çü k A s y a ’ d a
p a tla y a n is y a n la r k a rş ıs ın d a b u lu n u y o rd u . Bu b a k ım d a n and^
laşm a P e rs d e v le ti h e s a b ın a tam z a m a n ın d a y a p ılm ıştı.
Mısır ü zerin e y ü rü y e b ilm e k için ön ce K ıb rıs isy an ın ı
b a s tırm a k , d en iz y o lu n u açm ak ic a b e d iy o rd u . K ıb rıs’d a a y rı
a y rı iki ırk a m en su p b ir h alk y a ş ıy o r d u . B iri F e n ik e lile r d iğ e ri
G re k le r. K ıb r ıs a d a s ın d a k i esk i S a la m in şe h ri k ıraU arı n e s ­
lind en in en E v a g o ra s, lr a n -ls p a r ta h a rb i s ır a s ın d a A tin a lı
K o n o n ile b irle ş e re k b ü yü k bir n üfuz k a z a n m ış, y a v a ş y a v a ş
b ütün a d a y ı h âkim iyeti a ltın a alm ıştı. G ö rü n ü şte İran d ev letin in
y ü k se k h âk im iyetin i ta n ıy a n E v a g o r a s 'ı n g ittik ç e a r ta n h ırs v e
fa a liy e ti A r ta k h ş a t r a ll’nin şü p h e le rin i u y a n d ır m a ğ a b aşlam ıştı.
O la y la r A r ta k h ş a t r a ll'y i h ak lı ç ık a rd ı. E v a g o r a s 3 9 1 ta rih in d e
m e tb u u o a k a rşı a ç ık c a isy a n e tti. K ü çü k S alam in k ıralın ın
m uazzam İran k u v v e tle rin e m ukavem et e d e m iy e c e ğ i m u h ak ­
k ak tı. F a k a t A tin a lıla rla M ısır ta b ii m ü ttefik i id iler. K u v v e t,
p a ra ve s a ir le v a z ım c a ona y a rd ım a h a z ır id iler. E v a g o ra s,
3 92 de M ısır k ıra llığ ın a g eçen A k o ris ( 3 9 2 - 3 8 0 ) ile an laşm ış,
o n d a n mühim y a rd ım e ld e etm işti. B u n d a n b a ş k a g izlice a n la ş­
tığ ı K a r y a d ik ta tö r ü H e k a to m n o s ’d a n aylıklı y a b a n c ı a s k e r
ted arik i için önem li bir m e b la ğ a lm ıştı. F e n ik e d e k i T ir (S u r)
PERS İMPARATORLUĞU 219

v e d iğ er siteleri d e zap tetm işti. 9 0 gem id en m ü rekkep bir filosu


v a rd ı. B u n lard an 2 0 sin i T ir tem in etm işti. K a r a k uvveti de
altı b in kişid en fazla idi. M ü ttefiklerind en d e a y rıca b ir
ç o k a s k e r g e ld iğ i g ib i k en d isi d e ü cre tle ecn eb i a sk e rle r te d a ­
rik etm işti. B u n lard an b a şk a P e r s hâkim iyetind en b iz a r o la n
b ir A ra p em îri ile bazı k a b ile şey h le ri d e kendisine y ard ım cı
k u v v etler g ön d erm işlerd i. A rta k h a şa tra il d ev let id aresin in
dizginlerini sıkı tutm ak için y ete r d e re ce d e kuvvetli değildi. Bu
yüzden isy a n la r b irb irin i k ov alıy o rd u .

A rta k h şa tra II, im paratorlu ğ u n b atı b ö lg elerin d e b a ş g ö s te -


ren isy a n la rı b astırm ak üzere k a ra d a v e denizde mühim kuv­
v etle r hazırlad ı. İlk d arb en in E v a g o r a s 'a ind irilm esi lâzım dı.
Ç ü n k ü K ıb rıs M ısır’ın ta b ii b ir g e ç it y eri idi. B u ra y a hâkim
o la n ın D oğu A k d e n iz e v e M ısır y o lla rın a hakim olm ası ta b ii
idi. K ıb r ıs ’tak i bir d onanm a F ilistin ’den Nil d eltasın a g id e c e k
b ir ord u y u y an d an teh d it ed eb ilird i. D am ad ı O ro n te s ’in kum an­
d a n lığ ın d ak i k ara o rd u su süvari v e piyad e o la ra k üçyüz bin
erd e n , T e rib a z 'ın id a re sin d e k i deniz k u v v eti is e ü ç s ır a k ü re k li
3 0 0 kem iden ( trirem ) d en m ü rek k ep ti. Bu iki k om u tan , kuv­
v etle riy le K ıb r ıs ’a y a n a ş tıla r. E v a g o ra s bu k ad ar b ü y ü k b ir
k u v v etle m eydan h arb in i g ö z e a la b ile c e k bir d urum d a d eğ ild i.
D erh al d en ize b ir ço k k o rsan gem ileri çık a rd ı. B u n la r
P e r s ordusunun S u riy e v e A n ad o lu ile m u v asalasın ı k e s ­
tile r. M üstevlilere bü yü k z a y ia t v erd ird iler. Bu te d b ir, ç o k
geçm ed en tesirin i g ö ste rd i. P e rs ord usu nd a kıtlık b a şla d ı.
B u yüzd en a y lık lı e c n e b i a sk e rle r gü çlü kle b astırılan b ir
isy an çık a rd ıla r. M ısır k ır a lı A k o ris, K ıb rıs'lıla ra b u ğ d ay ,
p a ra ve d iğ er levazım g ö n d e rd iğ in d en o n la r k ıtlık ta n m uztarip
d eğillerd i. F a k a t E v a g o r a s ’ın deniz h a rb in e girişm ek g ib i bir
h atad a bulunm ası d onanm asının ta h r ib iy le neticelen d i. Citium
(L a rn a k a) P erslerin eline g eçti. F a k a t bundan ce sa re ti kırılm adı.
K u v v etlerin i oğlu P ita g o r a s ’ın em rine v ererek m ukavem ete me­
mur etti. K end isi imdad istem ek üzere bir g ece o n gemi ile
g iz lice M ısır'a g itti (3 8 5 ). M ısır k ıra lı A k o ris, m em leketi h a ri­
c in d e b ir serg ü zeşte atılm ak istem ed iğ in d en , E v a g o ra s M ısır'­
dan a n c a k b ir m ik tar m alî y ard ım tem in ed eb ild i. M em leketine
d ön ü n ce k u v v etleriy le S a la m in ’de tahassün etti. B u rada b irço k
220 İRAN TARİHİ

yıllar kahramanca mukavemette bulundu 1211 Fakat Sıılamin’-


in pek çok sıkıştığını görerek nihayet barış istemek zorunda
kaldı. Teribaz, Salamin’den başka bütün Kıbrıs şehirlerinin
lran’lılara bırakılması şartiyle müzakereye girişebileceğini bil­
dirdi. Bu şarta göre Evagoras, Salamin'de hükümdar kalacak,
fakat Pers kıralına muayyen bir vergi verecek, ona bir köle
gibi itaatte bulunmağı taahhüt edecekti. Evagoras bu ağır şart­
ların sonuncusundan maadasını kabul etti. Büyük Kirala bir
köle gibi değil bir kıralın, metbuu olan Büyük Kirala itaati
şeklinde bağlı kalacağını bildirdi.
Fakat bu sırada Pers’lerin diğer komutanı Orontes, kayın
babası olan Artakhşatra ll’ye gizlice bir arize gönderdi. Bu
mektupta Salamin’in zabtı mümkün iken Teribaz’ın burayı
almayarak barış müzakeresine girişmiş olduğu bildiriliyor,.
Teribaz’ın vaadlar ve mükâfatlarla ordu subaylarının sevgisini
kazanmağa çalıştığı da ilâve edilerek müsalehaya, ileride tasar­
ladığı isyan hesabına bir anlaşma mahiyeti veriliyordu.
Artakhşatra ll’nin damadı Orantes’e Teribaz’ı hemen tevkif
ederek merkeze göndermesi yolunda verdiği emir, yerine
getirildi. Teribaz ihbarın yalan olduğunu ileri sürerek mah­
keme edilmesini istediyse de, bu sırada Büyük Kıral Kodusi
(Cadusiens) lere karşı harbe gitmiş olduğundan mahkeme
yapılamadı. Kendisi hapse atıldı. Teribaz’ın damadı olan gene­
ral Gaos’un yakın pederine yapılan muameleden müteessir
olarak isyan etmesi Evagoras’a da bir müddet için ümit verdi.
Çünkü Gaos, komutasındaki subayları da isyana sürükleyerek
Mısır kıralı Akoris ile anlaşmış , Lakedemonyalılara büyük
meblağlar vadederek onları da Artakhşatra II ’ye karşı harbe
teşvike başlamıştı. Antalkidas muahedesinin kendilerini diğer
Yunanlılar nazarında küçük düşürmesinden ve küçük Asya'­
daki sitelerin Perslere terk edilmesinden mahcup ::ılan Ispar-
talılar, Perslere harp ilin ederek üzerlerinden bu lekeyi silmek
istiyorlardı. Bu sebepten Gaos’un teklif ettiği ittifakı memnun­
lukla karşıladılar. Fakat Gaos’un hiç bir şeye muvaffak olmadan
öldürülmesi, teşebbüse girişmelerini önlemiş, onları Anadolu.
hakkındaki bütün projelerinden vaz geçerek, hırslarını Yunanlı-

ıao Diodore de Sicileı X V , 48.


PERS İMPARATORLUĞU 221

lara çevirmeğe mecbur etmişti. Bu netice Evagoras’ın ümitlerine


son vermiş oldu.
Ordular başında yalnız kalan Orontes, Teribaz’ın tevki­
finden memnun olmayan askerlerinin itaatsizliğe başladıklarını
görünce. yeniden barış müzakeresini açmağa karar verdi.
Gaos’un akıbetiyle ümitlerinin söndüğünü gören Evagoras da
barış için can atıyordu. Nihayet evvelce kararlaşmış olan şart­
larla müsalaha aktedildi (376). Bu suretle on yıldanberi impa­
ratorluğun bütün kuvvetlerini işgale muvaffak olan Evagoras
tamamiyle imha edilememiş, eski prensliğinin başında kalmış
oluyordu. Demekki Büyük Kıralın onyıl uğraşmasına karşı
elde ettiği şey, Evagoras'ın eskisi gibi vergi vermeğe razı
-olmasından ibaretti.

■ u ır uyanı Artakhşatra I zamanında Mısır'ın, istiklalini ka­


zanmak için silaha sarılmış olan I naros’un hezi­
metinden (455) sonra geçen elli yıl zarfında Mısır'da sulh ve
sükûn ciddi surette sarsılmamıştı. Pers satrabları müşkülatsız
Menfis’de birbirlerine halef olmuşlardı. Inaros’un gaddarane
idamı ve belki Libye'nin takatten düşmesi oğlu Thanmiras'ın
faaliyetine mani olmuştu. Sahil bataklıklarına sığınan vatanse­
ver çetelerin kıra) ilan ettikleri ihtiyar Amirte'nin oğlu Pausiris
Pers kıralım metbu tanımış, onun itaatli bir tabii olmuştu.
Fakat, ara sıra beliren bir kaç küçük olay artık itaat et­
miş sayılan Mısır'da eski ihtilal ruhunun yaşamakta olduğunu,
parlamak için eiverişli fırsat beklediğini meydana koymuştu.
M. ö. 445 tarihlerine doğru deltanın bir bucağında hüküm sü­
ren Psammettik, metbuu olan Pers kıralı ile harp eden Atina­
lılara buğday göndermek cesaretini göstermişti.
Inaros'un hezimetinden elli yıl sonra ( 404) Amirte'nin
adını taşıyan bir torunu Mısır'ın istiklalini ilan etmek suretiyle
ihtilal ruhunu parlattı. Fakat bu prens, bütün İranlıları Mısır'­
dan kovamamıştı. 401 de Artakhşatra Il’nin kardeşi Kuraş'a
karşı çıkardığı orduda Mısır askerlerinin de bulunması bunu
göstermektedir m, Mısır metinlerinde bu prensle aynı za­
manda yaşayan Psammetik adında Sais sülalesine mensup bir

lal Xenophon, A n a b a sis, 1, 8, 9.


222 Iran tar İHİ

p re n s d e n d a h a b a h se d ild iğ in e g ö r e bu a ra lık Nil b o y la rın d a


bir nevi fe o d a liz m b u lu n d u ğ u a n la ş ılm a k ta d ır. Bu feodalitenin
a y n ı sü lâ le n in uzun zam an ik tid a r m e v k iin d e k a lm a s ın a m ü sait
o la m ıy a c a ğ ı ta b iid ir. Bunun içind ir ki y irm i se k iz in ci sülâle
an cak altı y ıl d e v a m etm iştir. B ilin d iğ i g ib i bu sülâlenin tek
h ü k ü m d arı olan A m irte ( 4 0 4 - 3 9 8 ) ile b a ş la y a n k u rtu lu ş hareke­
tini y irm i d o k u z u n cu sü lâley i k uran N e fe rite s (M . ö . 3 9 8 -3 9 2 )
tam am lam ış, bu su retle Mısır k en d i k en d in e hâkim o lm ak d e v ­
rin e g irm iştir. N e fe rite s ’in p o litik a sın ı z a m a n ın ş a r tla r ı tâyin
e tm iş ti T a h ta çık tığ ı zam an a z a m e tin in so n h a d d in i bulm uş o lan
Is p a r ta , A h a m a n iş im p a ra to rlu ğ u n a k a rş ı h a rp a ç m ış tı. A g e s ila s
K üçük A s y a s e fe rin e h a z ırla n ıy o rd u . Bu d u ru m d a n fa y d a la n a n
N eferites Isp a rta lıla rla tedafüi v e te c a v ü z i b ir m u a h e d e a k te tti.
Ç ü n k ü h er iki tarafın h ed efi, A h a m a n iş im p a ra to rlu ğ u n u y ı k
m aktı. M. ö . 3 % ta rih in d e M ıs ır'd a n Is p a rta lıla ra b u ğ d a y ve
m ü h im m at yü klü bir g em i k afilesi g ö n d e rild i. Bu k afile y o ld a
P e r s d o n a n m a sın a k u m an d a e d e n K o n o n ta ra fın d a n y a k a l a n
dı 1M. Fakat y u k a r ıd a g ö rü ld ü ğ ü g ib i o la y la rın ic b a riy le
A g e sila s'ın g e ri ç a ğ rılm a s ı, ve K üçük A s y a ’nın Is p a rta lıla r
ta ra fın d a n ta h liy e ed ilm esi, M ısır k ıra tın ın ü m itlerin i y ık tL N e­
fe rite s M ısır'ı y aln ız b a ş ın a k o ru m a k m e cb u riy e tin d e k a ld ığ ın ­
d a n P e rs 'le rin kesin g ö rü n e n te c a v ü z le r in e k a rş ı k u v v e tle rin i
S u riy e sın ırla rın a y ığ m a k z o ru n d a k a ld ı.
F ak at P e rs k u v v e tle ri b e k le d iğ i z a m a n d a S u r iy e h u d u t­
la rın d a g ö rü n m e d ile r. Ç ü n k ü Is p a rta lıla rın çe k ilm e siy le K ü çü k
A s y a ’d a b e lire n teh lik e g e ç m iş d e ğ ild i. K u r a ş ’ ın is y a n ın d a n -
b e ri M isy a lıla r, P is ity a lıla r, P u n t b ö lg e s i h a lk ı, P a fla g o n y a lıla r
y an i yerli h alk ın ç o ğ u ile K ıb rıslıla r, P e r s h â k im iy e tin e k a rşı
isyan h alin d e b u lu n u y o rla rd ı. A r ta k h a ş a t r a II, Mısır için h a z ırla ­
d ığ ı o rd u y u b u n ların ü z e rin e gön d erm ek z o ru n d a k a lm ıştı.
F a k a t y u k a r ıd a g ö rü ld ü ğ ü g ib i, y a ln ız K ıb rıs P e r s k u v v e tle rin i
uzun m ü d d e t tev k if etti.
K ıb rıs m ü ca d e le s i d evam e d e rk e n M ısır’d a N e fe rite s ’e
A k o r i s h a le f olm u ştu . Y eni hüküm dar M ısır’ın L ib y e ve b a tı
sın ırla rın ı e m n iy e t a ltın a a ld ık ta n s o n r a K ıb rıs k ıra lı E v a g o r a s
v e A tin a lıla rla a n la ştı.

122 Oiodore, XIV, 7a


PERS İMPARATORLUĞU 223.

F a k a t E v a g o r a s 'ı n h ezim etin d en s o n r a K ıb r ıs ’ta n b ir üm it


b ek lem ek ihtim ali k a lm a d ığ ın d a n A k o r is , P e r s 'l e r e k a rş ı k ü çü k
A s y a 'd a b a ş k a b ir g a ile a ç m a ğ a ç a lış tı. İsy a n h alin d e b u lu n an ,
fa k a t b ü y ü k b ir b a ş a rı e ld e e d e m e y e n P is id y a 'lıla rla ittifa k e tti.
D iğ e r ta ra fta n A n ta lk id a s sulhü ü z e rin e Y u n a n is ta n 'd a işsiz
k a la n ü c re tli a s k e rle r d e n s ü ra tle y en i b in kişilik b ir kuvvet
te d a rik e tti *2®. K ıb r ıs g a ile s iy le u ğ ra şa n P e r s 'le r , bu kuv­
v e tle rin M ısır'a g e lm e le rin e m an i o la m a d ık la rı g ıb i, bu s ır a d a
ö le n ( 3 8 0 ) A k o r is 'd e n s o n r a M ısır'd a b a ş g ö s t e r e n o la y la r d a n
d a fa y d a la n a m a d ıla r.
A k o ris'in ölü m ü a rk a s ın d a n b irb irlerin i tak ip e d e n iki
h a le fin d e n s o n r a m e m le k e t iki yıl (M .ö . 3 8 1 - 3 7 9 ) iğ tiş a ş la r için ­
d e k a lm ıştı. N ih a y e t a s k e rle rin y a rd ım ıy le N e k ta n e b o 1 ( 3 7 8 ­
3 6 0 ) M ısır ta h tın a g eçerek X X X uncu sü lâley i k urm uştu. B u
s ır a d a K ıb rıs h a rb i s o n a e rm iş o ld u ğ u n d a n yeni F ir a v u n ta h ta
ç ık tığ ı z a m a n , B ü y ü k K ıra ) A r ta k h ş a tra İl ile k a rşı k a r ş ıy a k a l­
m ıştı. N e k ta n e b o 1, a rtık k e sin le ş e n b ü y ü k te h lik e y e k a rş ı h a ­
z ırlığ ın ı h ızlattı. S o n y ılla rın o la y la r iy le liy a k a ti b e lirm iş o la n
A tin alı C h a b ir a s 'ı M ısır o rd u su n u te n s ik e m em ur e t t i . P e r s ’le r
d e M ısırlıların h a z ırlık la riy le m ü te n a s ip o la r a k fa a liy e tle ri a r t t ı r d ­
ıla r. P e r s k o m u tan ı F a r n a b a z u s S u r iy e ’nin g ü n e y sa h ille rin d e P e r s
d o n a d m a sın ın b a rın m a s ın a e lv e riş li b ir lim an o la n A k o ’yu h a ­
rek et ü ssü y a p tı. Ü ç y ıl, b u r a y a e r z a k , m ühim m at v e ask er
y ığ m a ğ a ç a lış tı. P e r s g e n e ra lle ri a ra s ın d a k i rek ab et v e sa ra y
e n trik a la rı F a rn a b a z u s 'u n fa a liy e tin e sık sık e n g e l o lm a s ın a
r a ğ m e n , h azırlık 3 7 4 yılı b a ş ın d a ik m al e d ile b ild i *24 H a z ır­
lanan k u v v et iki y ü z bin y e rli v e yirm i bin a y lık lı y ab an cı
ask er ile 3 0 0 h a rp g e m is i (trie re ), iki y ü z k a d i r g a v e b ir ç o k
y ü k m a v n a la rd a n m ü rek k ep ti *211
A r ta k h ş a t r a II, A tin a lı C h a b ira s 'ın M ısır o rd u su n u n b a ş ın d a
b ulun m asın ı teh lik eli g ö rü y o rd u . İra n ’la d o s t o ld u k la rı h a ld e

m Diodore, XV, 29.


lK Rivayete göre F arnabazus’un Üst perdeden atıp tuttuğunu, fakat
bir türlü hazırlıtı bitiremediğini gören Yunanlı komutan Ifikrates kendisine
•löylemekte çok sürat gösterdiğiniz, atıp tuttutunuz halde hareket ve iı:ı
huıuıunda bu derece bati olmanıza hayret ediyorum^ demi" F arnabazus da
eevaben «sözlerime hakim olan benim, fakat hareketlerime hakim kıraldıP-
diyerek yenmek zorunda kaldığı müşküllere işaret etmiştir.
•“ Diodore, XV, 41.
224 İRAN TARİHİ

bu zatın kend i a le y h in d e M ısırlılarla b ir sa fta bulunm asına


nasıl m ü sa a d e ed ild iğ in i A tin a lIla rd a n sorm u ş, a y n ı zam anda
bir m ü d d et için g en eral lfik r a te s ’in kend i hizm etin e verilm esini
istem işti. A tin a lıla r, C h a b ir a s ’a Y u n a n is ta n ’a d ö n m ek emrini
v e r d ile r. İfik ra te s'i d e S u riy e’y e g ö n d e rd iler. B u rad a P ers
o rd u su n d a k i a y lık lı Y u n a n a sk e rle rin in k om u tan lığın ı d e ­
ru h te etti.
P e r s ord usu 3 3 4 y ılı m a y ısın d a M ısır’a d o ğ ru hareket
etti. M ısır k ıra lı N e k ta n e b o 1, m em lek ete g ire c e k bütün
g eçitle ri tutmuş, N il'in ağ ız la rın ın h ep sin d e b irer kale y a ^
tırm ış, m etanetle d üşm anı b e k liy o rd u . P elu s ön ü n e g eld ikleri
zaman k a le d u varlarının tam ir ed ilm iş olduğu, ahalinin kanaN
ları y ık a ra k h er ta r a fı su y a b o ğ d u k la rı g ö rü ld ü . B u ra d a b ir
b a ş a r ı eld e ed ile m iy eceğ i an laşıld ı.
F a k a t Nil’in M en d es kolu ağ zın ı zo rlay an P e rs le r, b u rad a
M ısırlıları sarm ağ a m u vaffak old u lar. H epsini k ılıçtan g eçird i-
diler. İfik ra te s b u rad an içerilere g id en yolu m u hafaza eden ka^
leyi de zabtetti. M en fis'in m ü d afaasız olduğunu ileri sü re re k
M ısırlıla r b u ra y a a s k e r g ön d erm ed en ev v el, h em en b u şeh ir
üzerine yürüm ek tek lifin d e bulundu. Bu plânı cü re tk â ra n e g ö ­
ren P e r s g e n e ra lle ri a ra sın d a m ünakaşa b a şla d ı. T e k lifin gizli
b ir m a k sad a m atuf o lm asın d an şü p h e y e d ü şen ler, İfik ra te s ’in
M ısır’ı k en d i h e sa b ın a zap tetm ek isted iğ in i im a ed iy o rla rd ı.
P e r s o rd u su n d a k om u tan lar a ra sın d a bu m ü n ak aşalar d ev am
ed e rk e n k en d ilerin i to p la m a ğ a v a k it b u la n M ısırlıla r, M en fise
k â fi b ir g arn izo n g ö n d erd iler. A rk a d a n d a b aşlay an fey ez a n ,
y o lla rı k a p a y a ra k h a re k e t im kânı b ırak m ad ı.
F a rn a b a z u s, bu k a d a r h azırlık lara m al olan bu sefe rd en
v a z g e ç e re k S u r iy e ’y e d ö n m ek zo ru n d a k ald ı. F a rn a b a z u s’un ta v ­
siy e le rin e k u lak verm em esin d en m ü teessir olan İfik ra tes, K o n -
•on'un â k ıb e tin e uğram am ak için gizlice A tin a’y a döndü. O rdu ve
d o n a n m ad ak i Y u n a n lıla r da d a ğ ıld ıla r. M ısır da yirm i beş sen e
için kurtulm uş oldu ••.
B a şa rısız lık m esuliyetini İfik ra te s’e yüklem ek istey en F a r-
nabazu s a rk a sın d a n ad am lar g ö n d e rd iy se d e A tin a lıla r su çu sab it

ıı* Diodore de Sicile, XV, -11-45.


PERS İMPARATORLUĞU 225

o lu rsa kendileri ta ra fın d a n ce z a la n clırd a ca ğ ı cev ab ın ı v e rd ile r.


O n u k en d i filoları k o m u ta n b ğ ın a g e ç ir d ile r.
M ısır seferin in n e tice siz k a lm a sı, A r ta k h ş a tr a ll’nin 387
su lh ü n d en b eri Y u n a n lıla r üzerin d e haiz o ld u ğ u nüfuzu sars­
m ad ı. Y unan siteleri a ra s ın d a k i rek ab et o n ları P e rs k ıra -
lının d o s tlu ğ u n u k a y b e tm e m e ğ e s ü rü k lü y o rd u . A tin a , Is p a rta ,
T eb o z a m a n a k a d a r g ö rü lm e y e n b ir h ırs la A h am an iş hük ü m ­
d arın ın te v e c c ü h v e ittifak ın ı k a z a n m a k h u su su n d a y a r ış e d iy o r­
lard ı. A n la ş ıld ığ ın a g ö r e A r ta k h ş a tr a İl, bu z a m a n la rd a Y u n a n
siteleri n a z a rın d a b ir n evi y ü k se k h a k e m ta n ılıy o r, a ra la rın d a k i
ih tilâflar, ş ik â y e tle r o n a a rz o lu n u y o rd u .

B u s ır a d a im p a ra to rlu ğ u n iç durum u
F a k a t dış ü lk e le rd e hakem lik e d e n P e r s k ıra b , tam m a-
n a s iy le kendi ü lk esin d e hâkim d eğild i. C e z a la n d ırm a k ta n z iy a d e
a ffe tm e ğ e m ü tem ay il o la n m ülâyim h u ylu , gevşek ta b ia tb
A r ta k h ş a t r a il, s a tr a p la r ı ü z e rin d e g e r e k e n o to rite y i h aiz b ulun­
m u y o r, o n ların ih tirasla rın a g e m v u ra m ıy o rd u . Ö n c e H e lle s p o n -
te s F rik y a s ı s a tr a b ı A r io b a rz a n , m ü stak il h a r e k e te b a şla m ış,
on u D a ta n v e K a p p a d o k y a s a tra b ı A s p is ö rn e k alm ış v e n iha­
y e t M ısır sın ırla rın d a n Ç a n a k k a le 'y e k a d a r u z a y a n sa h a la rd a k i
s a tr a b l a r m e tb u la rın a k a rşı ted afü i ve te c a v ü z i b ir a k id
y a p m ış la rd ı.

D a im a h e y e c a n h a lin d e b u lu n an M ısır, bu is y a n la rd a n
f a y d a la n a ra k sö n m e z b ir kin b e s le d iğ i P e r s le r e k a rş ı k en d i
em n iy etin i tem in e tm e k ç a re le rin i a r a m a ğ a b a şla d ı. Bu s ır a d a
M ıs ır'd a 3 6 1 d e ö len N e k ta n e b o l’in y e rin e g eçen T e o s (T a -
c h o s 3 6 1 - 3 5 9 ) ö n c e A r ta k h ş a t r a ll'd en m em nun o lm a y a n Is p a rta -
lıla rla an laştı. S o n r a K ü çü k A s y a 'd a m e tb u la rın a k a fa tu ta n
s a tr a b la r la m ü z a k e re y e g irişti.

B ütün bu ittifa k la r, A r ta k h ş a tra Il'y i y en id en b ü y ü k h a z ır­


lık la r y a p m a ğ a m e cb u r e tti. Ç ü n k ü hem M ısır k ıralın a k a rş ı
h a r e k e te g e ç m e k , hem A s y a 'd a k i Y u n a n siteleriy le u ğ ra şm a k ,
hem d e Is p a rta lıla r v e m ü ttefik leriy le ç a rp ış m a k v e n ih ayet bu
h a re k e te k atılm ış o la n s a tr a b la rı ve g e n e ra lle ri tedip e tm e k
ica b e d iy o rd u . B u s o n u n c u la r a r a s ın d a H e lle s p o n to s F r ig y a s ı
s a tr a b ı A r io b a rz a n , K ary a hâkim i M a u so llo s, M isya s a tr a b ı
in m T ^ ih i U
226 I r a n TARtHt

Orontes, Lidya satrabı Otofradates başta olmak üzere Likya-


lılar, Pisidyalılar, Pamfilyalılar, Kilikyalılar, Suriyeliler, Feni­
keliler bulunuyorlardı. İsyan sahası çok geniş olduğu^ıdan
Artakhşatra II gelirinin hemen yarısını kaybebnişti. ^Geri kalan
yerlerin geliri ise harp masrafını kapatmaya kâfi gelmiyordu.
Asiler Orontes'i baş komutanlığa seçtiler. Mısır kıralı ile
yapacakları ittifak şartlarını kararlaştırmak ve gereken para ve
malzemeyi almak üzere Pheomitres'i elçilikle Menfis’e gönder­
diler. Teos âsilere yardım olarak beş yüz talan gümüş ile elli
gemi verdi. Pheomitres bunlarla Asya kıyısındaki Löke’ye
doğru Mısır'dan yola çıktı. Bu muvaffakıyetinden memnun olan
suç ortakları kendisini bekliyorlardı. Fakat onun mücadelenin
sonuna itimadı yoktu. Büyük Kiralın affına mazhar olmak ça­
resini aramaktan başka bir şey düşünmüyordu. Büyük Kıra)
Artakhşatra U ile anlaşarak ondan bir çok mükâfatla beraber
deniz satrablığını almak amacını güden Orontes ile bir ihanet
anlaşması yaptılar. Kendilerini affettirmek üzere suç ortaklarım
zincire vurarak Sus’a gönderdiler *21.
Kappadokya'da da buna benzer bazı hususiyet arzedeo
başka bir ihanet oldu : Artakhşatra İl tarafından Kappadokya'ya
gönderilen Artabaz kuvvetli bir ordu ile buraya girdiği zaman,.
âsi satrab Datam birçok süvari ve 20 bin kadar da yabancı
ücretli askerle kendisini karşılamıştı. Bu sırada Datam'ın süvari
kıtalarına kumanda eden kayınpederi Mitrobazan, Büyük Kira­
lın affına mazhar olmak ümidiyle maiyetindeki kıtalarla düşman
tarafına geçmek istedi. Datam, hemen ücretli yabancı asker­
leriyle kendisini takip etti. Artabaz'ın karargâhına gireceği
sırada onlara yetişti. Hem bunların üzerine, hem de Artabaz'ın
ordusuna hücum etti. Bu durum karşısında, Mitrobazan'ın ilti­
casını kendisini gafil avlamak için bir hile zanneden Artabaz
ordusuna sığınan süvarilerin kılıçtan geçirilmesi emrini verdi.
Datam, maceradan muzaffer çıktı. Fakat, bir müddet soara
Artakhşatra II, bir suikasdla bu korkunç âsiden kurtuldu.127

127 Diodore, X V , 90, 92.


PERS İMPARATORLUĞU 227

T e o e ’n n S a r iy e * İÇ is y a n la r y ü z ü n d e n bu s ıra d a P e r s im p a ra -
y l la tU A t e ş e b - to rlu ğ u n u n durum u p e k ç o k k ötü leşm iş o ld u -
bfiafi ğ u n d a n Mısır k ıralı T e o s , S u riy e 'y i istilâ e t­
m eğ i ta s a r la m a ğ a b a şla m ış tı. Firav u n 'u n bu
ta s a v v u r u s e rg ü z e ş tle rle geçen b ir h a y a tın Nil b o y la rın a
sü rü k lem iş o ld u ğ u Y u n a n lı K a b ria s ( C h a b ria s) ta ra fın d a n
ta k v iy e ed ild i 1M.
F a k a t T e o s ’un y a b a n c ı bir m e m le k e te ord u g ö n d e rm e k
için g e r e k e n m asrafı k a p a y a c a k p a ra s ı y o k tu . K a b ria s o n a bu
p a ra n ın z en g in M ısır k â h in le rin d e n v e m â b e d le rin d e n tem in i
im kânını g ö s te r d i . T e o s , P e r s se fe rin in d e v a m ı m ü d d e tin ce ta ­
p ın ak ların g elirlerin in o n d a d o k u z u n a el k o n u lm a sı em rini v e rd i.
B u p a ra la r m u n ta z a m a n a lın ab ilirse h a rp m asrafın ı k a p a y a b ile -
c e k ti. F a k a t rah ip lerin h ilek ârlığ ı bunun tem in in e im k ân v e rm e ­
d iğ in d e n , yine K a b ria s 'ın ta v s iy e s iy le m esk en v e rg ile riy le b e ­
ra b e r d iğ er v erg iler a rttırıld ığ ı gibi, bir ta k ım d a yeni v e rg U
ler tarh olu n d u . Bu s a y e d e T e o s 8 0 bin y e rli p iy a d e , on b in
aylık lı Y u n a n lıd a n m ü re k k e b b ir k a r a o rd u su ile iki y ü z g e m U
d en m üteşek k il b ir filo h azırlıyab ild i. B u n ların b a ş ın a Y u n a n lı­
la r d a n m ah ir k o m u ta n la r b ulm ak im k ân ın ı e ld e etti.
M ısır kıralı, A tin a lıla rın ittifakını tem in etm işti. K a b r ia s
d a h izm etin d e b u lu n u y o rd u . Isp a rta lıla rın ittifak ın ı te m in için
te ş e b b ü s e girişti. S e k s e n y a ş ın a g irm iş o lm a s ın a ra ğ m e n şöh ­
retini v e k u d retin i k a y b e tm e m iş olan A g e s ila s 'ı d a h izm etin e
alm ak istiy o rd u . Bunu d a tem in ett^ A g e s ila s bin kişilik b ir İs ­
p a r ta k u v v e tiy le M ısır’a g eld i. K e n d isin e ön ce yü k sek kom u­
tanlık v a d e d ilm işti. F a k a t T e o s b aşk o m u tan lık k e n d isin e kaN
m ak ü zere Isp a rta lı A g e s i l a s ’ı ü<;.retli Y u n a n k ıta la rı kom utan^
lığın a, A tin alı K a b r i a s ’ı d a d o n a n m a a m iralliğ in e tâ y in etti.
ih tiy a r k a h ra m a n , T e o s ’un bu m u am elesin e k a rşı Ispartalı^
la r a h as b ir se rtlik le m em n u n iy etsizliğ in i b elirtm ek le b e ra b e r,
k en d isin e v erilen vazifey i kabul etti 1M • B u n u n la b e ra b e r,
ç o k g e çm e d e n M ısır k ıra liy le a ra s ın d a şid d etli bir ihtilâf q;ış
g ö ste rd i. A g e s ila s , T e o s ’un M ısır’d a k a la ra k , o rd u için g e re k e n
şe y le ri g ö n d e rm e sin i m ü n asip g ö rü y o rd u . F a k a t T e o s bu teklifi

12s Corn. Nııpoı, Cbabriaı, 2,


129 Plutarque, Ageailaı, 38.
228 IRAN TARİHİ

k ab u l etm ed i. K en d i ad ın d ak i üvey k a rd e ş in i vek il olarak


M ısır’d a b ıra k tı. K e n d is i o rd u la rın b aşın a g e ç ti. F e n ik e sahil­
le rin e ç ık tı.
P e rs k u v v e tle ri a d e tç e m eydan m u h a re b e s in e a tıla ca k
kadar ç o k o lm a d ık la rın d a n , bir m ü s ta h k e m k a le y e sığınd ılar.
T e o s , M ıs ır'd a k e n d is in e vekil b ıra k tığ ı üvey k ardeşinin oğlu
N e k ta n e b o 'y u P e r s k u v v e tle rin i m u h a s a r a y a m em u r etti. M uha­
saran ın u zam ası, M ısırlı a s k e r le r a r a s ı n d a s ız ıltıla ra se b e p oldu.
İh a n e tle r g ö r ü lm e ğ e b a ş la d ı. M ıs ır’ d an da k ö tü h ab erler
b elird i.
E v v e l c e K a b ria s 'ın te şv ik iy le ta p ın a k la rd a n v e ra h ip le r­
den alınan p a r a l a r , a rttırıla n v e rg ile r, ra h ip le r i v e halkı ö fk e­
lendirm iş ise de, y a b a n c ı a y lık lı a s k e r le r in te h d id i ile ş ik â y e t­
ler b o ğ u lm u ştu . F a k a t o rd u S u r iy e 'y e g ittik te n s o n ra b a s tırıla n
h oşnutsuzluk p a tla k v e rd i. T e o s ’un y e rin e vek il b ıra k tığ ı ü v ey
k ard eşi, h alk ı te s k in e d e c e ğ in e , bu h a re k e ti k ö rü k le d i. O rd u d a k i
o ğ lu n a gizli m ek tu p g ö n d e r e r e k M ısırd a olu p b ite n le ri h aber
v erd i. O n a T e o s 'u tev k if e tm e ğ i b ild ird i.
N e k ta n e b o , k a m u ta n lığ ı a ltın d a k i M ısır’lı a s k e rle r i e ld e
e tm e ğ e m u vaffak oldu. Fakat Y u n a n lı ay lık lı a s k e r le r ve
k o m u ta n la r, bu h a re k e te iş tira k e tm e d ik ç e , b ir İf g ö re m iy e -
cek ti. K a b r ia s , T e o s 'a k arşı o la n taah h ü d ü n ü ihm al etm ek
iste m iy o rd u . F a k a t A g e s ila s ayn ı fikirde d e ğ ild i. M ısır’a g e l­
dik ten so n ra , ö n c e vad ed ilm iş olan m ev k ie g e tirilm e d iğ in d e n
k ırala m u ğb er b u lu n u y o rd u . T e o s , o n d an â s ile re k arşı h a re k e te
g e çm e sin i ric a ettiği zam an , M ısırlıla rla b o ğ u şm ak için d e ğ il,
o n la ra y a rd ım e tm e k ü z e re g e lm iş old u ğu c e v a b ın ı v e rd i.
K a b ria s 'ın is r a rla rın a ra ğ m e n N e k ta n e b o ta ra fın ı tu tm a k ta
d iren d i. Bu su re tle o rd u ta ra fın d a n -te rk ed ilen k ıral T eos,
ö n c e S id o n 'a k a ç tı. B u ra d a n d a P e r s k ıra h n a iltica e tti. A r ta k h -
ş a tr a II, kendisini yalnız iyi kabul etm ek le k a lm a d ı. O nu
M ısır'ı istilâ etm ek için h azırlad ığ ı ord u n u n b a ş ın a g e ç ird i
(M . ö . 3 5 9 ) 1M. K ıra ) T e o s 'u n o rd u d a n k a ç m a k z o ru n d a b ıra ­
kıldığı h ab eri Nil b o y la r ın d a şa y i o lu n ca, M ısır’ d a um um i b ir
isyan ç ık tı. M ısırlılar, y a b a n c ı k u v v e tle r e is tin a t e d e n N e k ta n e b o -
’yu istm ed ik lerin d en , M en d es p ren sin i k ıral ilân e ttile r. N e k ta -

lıo Diodor de Sicile, XV, 92 ve Xenophon, Eloge d’Ageeilas, 11,30.


PERS İMPARATORLUĞU 229

nebo bu h a b e r ü z e rin e S u r iy e ’yi fethetm ek h ülyasını b ıra k a ra k


hızla M ısır’a d ö n d ü . P e lu s’e geld iğ i zam an a d e tç e ço k , fak at
d isiplinsiz bir o rd u ile k a rşıla ştı. A g e s ila s hem en hücum edil*
mesini ta v siy e etti. K ab u l ed ilm edi. N ek tan eb o T a n is’e çek ild i.
B u ra d a k a r a r g a h k urdu . R a k ib i M en d es p re n si k en d isin i T a-
n is’te m u h a sa ra a ltın a aldı. M u h asaran ın ş id d e t ve devam ı
n eticesi o larak T a n i s ’d e kıtlık b a ş g ö s te r d i. A g e s ila s ’a m u h a­
s a r a k u vvetlerin i y a r a r a k ş e h ird e n çık m ak m ü saad esi verild i.
Is p a rta lı k om u tan , g e c e k aran lığ ın d an fa y d a la n a ra k m u h a sa ra
o rd u su n u y a rd ı ç ık tı. B ir k a ç g ü n s o n r a d a k a t’i bir z a fe r k a ­
za n d ığ ın d a n N e k ta n e b o II (N a k ta n a b u f) M ısır kıralı ilan edildi.
N e k ta n e b o II (M . ö . 3 5 9 - 3 4 1 ) P e r s ’lerin Mısır ü zerin e yü*
rü y e ce k le rin d e n şü p h e le n d iğ in d e n , A g e s i la s ’ı M ısır’d a alık o y m ak
istiy o rd u . Is p a rta k ıralı, Nil b o y la rın d a a le y h in e çe v rile n e n t­
rik a v e is tih z a la rd a n m ü te e ssir o ld u ğ u n d a n M ısır’d a k alm ad ı.
F a k a t A r ta k h ş a tr a II ta ra fın d a n P e r s o rd u su n u M ısır’a gö^
tü rm e ğ e m e m u r ed ilm iş o la n esk i F ira v u n T e o s , iş e b a ş la m a d a n
e v v e l, d iz a n te rid e n ö lm ü ştü . K ıra l ailesi a ra s ın d a k i ah enk sizlik
d e P e r s g en erallerin in g a y re tle rin i g e v ş e tm iş ti. B u s e b e p le rd e n
h ücum k esin b ir n e tice v e re m e d i. A r ta k h ş a t r a II bu se fe rin n e ­
ticesin i g ö re m e d e n , b irk a ç yıl s a lt a n a t ta n s o n r a ö ld ü . Ö lüm ün e
oğu lları a ra s ın d a b a ş g ö s te r e n ih tira s la r v e bu y ü z d e n te v a li ed e n
fe la k e tle r s e b e p olm uştu. İh tiy a r k ırah n , z e v c e s i S ta tir a ’d a n D a -
riu s, A r iy a s p e s , A r s a m e s v e O h o s a d la rın d a d ö r t o ğ lu v a rd ı. E n
b ü y ü k leri o lan D a riu s v e lia h d ilan edilm işti. F a k a t, iste d iğ i b ir
ş e y i k e n d isin e v erm ed iğ in d e n b a b a s ın a k a r ş ı b ir s u ik a s t h a z ır­
lam ış, b u n d an v a k ti v e zam an iy le h a b e r d a r o la n b a b a s ı k en d i­
sini tevk if e ttire re k ö ld ü rtm ü ştü .
A r iy a s p e s ’in v e lia h d o lm a sı g e re k iy o r d u . F a k a t, O h o s ’un
b a b a la rın ın kendisini ö ld ü rm e ğ e k a ra r v e rd iğ i yolundaki ih b a rı
ü z e rin e iş k e n c e d e n k u rtu lm ak için in tih a r e tti. B ir c a riy e d e n
doğm uş o la n A r s a m e s v e lia h d h k d a v a s ın a k a lk tıy s a d a , b u ­
nu da O hos ö ld ü rd ü . A r ta k h ş a t r a II, bu so n d arb ey e ta ­
h am m ü l e d e m iy e re k k e d erin d en ö ld ü (3 5 8 ).
İm p a ra to rlu ğ u a ltü s t e d e n iç is y a n la r a , d ev am lı d ış h a rp ­
le re ra ğ m e n , id aresin d e k i mülayımlık s a y e s in d e zam a n ın d a
h alk ç o k ezilm em işti. O nun bu şe fk a t v e yum u şaklığın ın hâtı^
ra s ı o la r a k h alefin e k e n d i ad ı verilm iştir.
230 İRAN TARİHİ

A r ta k h ş a tr a I I 'n l n ö lü m ü n d e n İm p a ra to rlu ğ u n
y ık ılış ın a k a d a r ( M. o . 3 5 9 - 3 3 4 )

O h Os O h o s ta h ta k ard eşle rin d e n ik isini ö ld ü rd ü k ten sonra


çık m ıştı. C ü lüsu nu d aha gen iş v e k a n lı bir saray
h a ilesi ta k ip etti. K e n d isin d e n b a şk a h a n ed an a m ensup tek
p ren sin h a y a tta k a lm a sın ı ta h t için te h lik e li g ö rü y o rd u . İlk işi
k ıra llık '.soyu nd an h a y a tta bulunan 180 p re n si b o ğ azlatm ak
o ld u . B u su re tle m evkiini sa ğ la m la ştırd ığ ın a k a n a a t g etird ik ten
so n ra sa ra y m a k a p a n d ı. H er ta ra fta d evam ed en isyan ları
b astırm ak g ö rev in i g e n e ra lle rin e b ıra k tı. F a k a t gen erallerin in
ehliyetsizliği, k en d isin in k ay ıtsızlığ ı, istik lal te şeb b ü sle rin i büs^
bütün k ö rü k lü y o rd u .
P e rs h ak im iy etin in Nil boyların d a y en id e n kurulm ası ilk
sıra d a g eliy o rd u . Ç ü n k ü tak riben altm ış y ıld a n b e ri İra n b o ­
yunduruğunu k ırm ış o la n M ısır, im p arato rlu ğ u huzursuz b ıra k ­
mak için hiç bir fır s a tı k a çırm ıy o rd u ; P e rs h ak im iy etin e k arşı
ilk isyan b ay rağ ın ı açm ış olan A m irte h are k e tin in g e çici bir
ihtilal olduğu v e k o la y c a b a s tır ıla c a ğ ı san ılm ıştı. F a k a t sonra^
la n Nil bo yların d a y erli hanedanlar kurulm uş, yalnız ce su r
A sy a lı ord uları değil, en m ahir Y u n an g e n era lle rin i d e a ciz
b ırak m ışlard ı. Bunu g ö r e n S u riy e • F ilis tin h alkı d a M ısır •
Iran m ü cad elesin d e kendi m enfaatlerini g ü tm ek yolunu tu t­
m uşlardı.
A n a d o lu ’d a v e y a S u riy e -F ilistin ’d e b ir sa tra p v e y a ta b i
p re n sle rd en b iri isy an a h azırla n ın ca , yüzünü ta b ii bir m ü ttefik
g örd ü ğ ü M ısır’ a çe v iriy o rd u . M ısır k ıra lla rı d a , ih tiy a ç için d e
k ıv ra n sa la r b ile y ard ım is te y e n b u a s iy e p a ra b u lu y o r, silah
v eriy orlard ı.
B u durum k a rş ıs ın d a O h o s, sa ra y ın d a k a p a n m a ğ a son
v e re re k ordusunun b a şın a g e çm e k zoru nd a k ald ı. F a k a t, M ısır
ü zerin e y ap tığ ı ilk s e fe r bü yü k zay ıatla ak am ete u ğrad ı.
F ira v u n N ektanebcı II’ nin o rd u ların a kom u tan lık ed en A tin alı
D iy o fa n to s v e Isp artalı L am iy o s, b ü y ü k P e r s k ıra lın a karşı
kanlı b ir z a fer k a z a n a ra k onu sü ratle g e ri ç e k ilm e ğ e m ecur
e t t ile r 131• D a r b e ço k ağ ır olm uştu. Ç ü n k ü m ağlup o la n İran
g en e ra lle ri d e ğ il, b izzat K ıra lla r K ıralı id i. O zam an lard a y a ş a ­

mı Diodore de Sicile, XVI, !18.


PERS İMPARATORLUĞU 231

yan b ir A tin a lı h atip B üyü k K iralın bu hezim etini “ O h o s h a k a ­


re te , zillete u ğ r a y a r a k g e r i d ö n m e k z o ru n d a k aldı .. cü m lesiyle
h ü lâ sa etm iştir.
E v a g o r a s is y a n ın d a n b e ri d aim i b ir g a le y a n h alinde bulu ­
n an A n a d o lu 'n u n A k d e n iz k ıy ıla rı b u fırs a tı k a ç ırm a d ıla r. S ilâ­
h a sarılm ak için d u ru m u p ek m ü sa it b u ld u lar. ty o n y a s a tr a b ı
O ro n te s İle H e lle s p o n to s F ir ig y a s ı s a tr a b ı A r ta b a z isy a n b a y ­
ra ğ ın ı a ç tıla r . Y u n an k a y n a k la rı O ro n te s 'in bu sıra d a A tin a
ile sıkı m ü n a s e b e tte b u lu n d u ğ u n u g ö s te r m e k te d ir. A r t a b a z , M e n
t a r v e M em non a d la rın d a m a h a re tli v e c e s a re tli b ire r k o m u ta n
o lan iki k a rd e ş i m a iy e tin e a lm ış , k ız k a rd e ş le riy le e v le n e re k
o n la rla sıh riy e t k u rm u ş, b un ları ü c re tle Y u n a n lıla rd a n teşk il
e ttiğ i o rd u n u n b a şın a g e ç ir m iş , k ü ç ü k A s y a 'y ı a y a k la n d ırm ıştı.
A tin a k o m u ta n la rın d a n K h ares, K h a rid e m o s v e F o k iy o n d a
k en d isin e y a rd ım e d iy o rla rd ı.
K ıb r ıs ’tak i d ok u z p re n s istik lâllerin i ilân e ttile r “ • B u p re n s ­
ler d e İran h âk im iy etin d e n k u rtu lm a k is tiy o rla r d ı. B u n la r ge­
m ilerin i s a v a ş için h a z ırla tm ış, Y u n a n lıla rd a n ü c re tli a s k e r al­
m ışlardı. F a k a t, A h am an iş h a n e d a n ın d a n olan K ary a s a tra b ı
M au sollos, B ü y ü k K ir a la s a d ık kaldı. H a tta R o d o s , K o s (Ista n -
k ö y ), K h ios (S a k ız ) b a ş ta olm ak ü zere A tin a birliğine g irm iş
olan m ü ttefik leri, A r ta b a z 'd a n ay ırd ı. F a k a t A tin a â si s a tr a b a
b ü tü n k u d retiyle y a rd ım e tm e k te d e v a m e tti. F e n ik e isy a n b a y ­
rağ ın ı a ç m a k ta n h en ü z ç e k in iy o rd u . F a k a t s a tr a b ın k ü sta h lığ ı,
M ısır’d an d ö n e n g e n e ra lle rin v e disip linsiz a s k e rle rin so y g u n ­
cu lu k ları, n ih a y e t F e n ik e ’lileri d e silâh a s a rılm a ğ a s ü rü k le d i,
T ra b lu s ’ta to p la n a n b ir m e cliste F e n ik e s ite le ri, S id o n p re n si
T e n n e s'i a s k e rî k u v v e tle ri se v k v e id a re y e m em ur e ttile r. T e n -
n es'in ilk işi Ira n ’lıların L ü b n a n 'd a k i s a ra y la rın ı, şa to la rın ı v e
m eşh u r k ıra) p ark ın ı y ık m a k v e M ısır s e fe r i için F e n ik e lim an -
ia n n a yığılan e rz a k v e m ü h im m at a n b a r la rın ı y a k m a k o ld u .
O h o s, ta ra fta rla rın ın bu isy an ları b a s tır a c a k la r ın ı üm it
etm işti. Ö n c e b ö y le o ld u . K a r y a tiran ı İ d r iy o s , A tinalı F o k i-
yon 'u n k o m u tası a ltın d a bulunan v e y a ğ m a h ırsiy le k ıv ra n a n
se k iz bin k a d a r ü c re tli Y u n a n a s k e riy le a d a y a çık tı. K ıb rıslılar

132 Diodore de Sicile, 1, XVJ. 42.


232 İRAN TARİHİ

üstün kuvvetler karşısında ezildiler. Teslim olmak z ^ n d a


kaldılar *33
Artabaz, Atinah Khares’in ve Teb’lilerin yarduniylc
üzerine gönderilen 70 bin kişilik kuvvete karşı koyabildi. ( M.
ö. 356). Fakat Büyük Kır alın Atina ’ya gönderdiği elçilc:rin,
Khares asi satraba yardım etmekte devam ettiği takdirde 300
gemi ile Atina’nın düşmanlarına yardım edileceği yolundaki
tehditleri Atiya’yı anlaşmağa mecbur etti (355). Gerçi Artabaı,
Atina’nın yardımı kesildikten sonra da isyanında devam etti.
Kendisine Thebai’hlar yardımda devam ediyorlardı. Değerli bir
komutan olan Pamnenes maiyetinde 5^W kadar ücretli asker
göndermişlerdi. Artabaz bunların yardımiyle Büyük Kıralın or­
dularını iki meydan muharebesinde mağlup etti. Fakat ^mra
Pamnenes'in, altınlarına meclup olarak Iranhlarla gizli temasa
geçtiğini anladığından onu hapsettirdi. Bundan sonra Artabaz
kuvvetini kaybetti. M. ö. 351 tarihlerine doğru, Memnon ile birlikte
Makedonya kıralı Filip’e (Philippos) sığınmak zorunda kaldL Di­
ğer kayın biraderi Mentor ise Mısır’a k açtı Firavun’un hizmetine
girdi. Mısır, uzun zamanda"nberi Pers devletine karşı dört bu­
cakta açılan mücadelelerin körükleyici rolünü oynuyordu. Fe­
nike isyanının başında bulunan Tennes de Mısır’dan gönderi­
len ve Mentor ve Rodiyen gibi generallerin komutası albnda
bulunan aylıklı askerlerin yardımiyle birbiri arkasından Suriye
satrabı Belesis ile Kilikya valisi Mazaios’u mağlup etti.

Fenlke’nln Bu mağlubiyetler karşısında Ohos bizzat ha-


sabtı, SidoD’uD rekete geçmek kararını verdi. Üç yüz otuz
tah ribi bin Asyalı ve on bin de Yunanlı askerle
Fenike üzerine yürüdü. Fenikeliler kale duvar­
larını tahkim ettiler. Sidon’un etrafını üçgen bir hendekle
çevirdiler. Fakat, şefleri Tennes enerjiden mahrum bir adamdı.
Hayatı, isyan ettiği güne kadar musiki ve rakkaseler arasında
zevk ve safa ile geçmişti. Lüks ve tantana itibariyle Kıbrıs’taki
Salamin prensi Nikoles’i geride bırakmaktan başka bir şey
düşünmüyordu m . Ohos’un yaklaşması, pek az olan cesaretini
büsbütün kuruttu. Metbuuna karşı yaptığı hiyaneti, tabaasına13

133 Diodore de Sicile. 1 ; XVI, 42.


1,4 Theopompe, fraırın. 126.
PERS İMPARATORLUĞU 2S3

ih an etle ö rtm e ğ e v e a ffe ttirm e ğ e te şe b b ü s e tti. V e z iri T essa-


tion'u P e r s k a r a r g â h ın a g ö n d e rd i. H a y a tı b a ğ ışla n m a k ve
m evk ii k o ru n m a k ş a r tiy le S id o n 'u teslim ve M ısır seferin d e
Büyük K ira la kılavuzluk etm eğ i ta a h h ü t e d e ce ğ in i b ild irdi.
O h o s , tu tm a m a k k a ra riy le â si tâb iin in tekliflerini k ab u l etti.
T e n n e s d e ta a h h ü tle rin i yerin e g e tirm e k teşeb b ü sü n e h a z ırla n d ı.
İran o rd u su y a k la ş ın c a F en ik e s ite le ri ileri g elen lerin i S id o n 'd a
to p la n tıy a d a v e t e tti. B u n la rd a n y ü z kişi a la r a k B üyü k K ır a -
İm k a r a r g â h ın a g ö tü r d ü . B u n la r o rad a m ız ra k d a rb e le riy le
ö ld ü rü ld ü le r.
K ıra lla rı g id e n S id o n ’lu lar, yin e m ukavem et e tm e k isti­
y o rla rd ı. Fakat ü cretli y ab an cı a s k e rle r k om u tan ı Y u n a n lı
M en to r, ilk te k lifte k a le y i teslim e d e ce ğ in i b ild ird iğ in d en S id o n -
lu la r B üyü k K iralın affın a sığ ın m a ğ a k a r a r v e rd ile r. İleri g e le n ­
le rd e n b eşyü z S id o n lu y u e lle rin d e z e y tin d a lla rı o la r a k Büyük
K ira ld a n m e rh a m e t d ilen m eğ e g ö n d e rd ile r.
O h o s , İr a n ’d a o z a m a n a kadar hüküm sü re n k ıra lla rın
en zalim i. belki d e k a n d ö k ü c ü lü k te e m sa lsiz b ir tipiydi '33.
H iç acım ak sızın b u n ları k ılıçta n g e ç ir tti. G eri k alan S id o n lu la r
ölm ekten b a ş k a k u rtu lu ş y o lu o lm a d ığ ın ı g ö rü n ce , e v lerin e
k a p a n d ıla r. Ş eh ri a te ş e v e rd ile r. K ırk bin kişi a le v le r için d e
yan ıp g itti. S id o n lu la r ç o k zen g in d iler. E v le rd e altın , güm üş
eşya p e k ç o k tu . Ira n lıla r y a n g ın y e rle rin d e a ltın ve güm üş
k ü lçe a r a m a k m ü sa a d e s in i büyük p a r a l a r l a s a ttila r . F a c ia d a n
s o n r a T e n n e s d e c e llâ d a te slim ed ild i. F e n ik e 'n in d iğ e r s ite le ri,
S id o n 'u n âk ıb etin d en d e h ş e te d ü ş e re k m u k a v e m e tsiz k a p ılarin ı
a ç tıla r ı3tl,
O h o s ’un F e n ik e 'y i k a n v e a t e ş ile a m a n s ız c a te d ip e tm e s i,.
te r e d d ü t için d e k i e y â le tle rin ak ılların ı b a ş la rın a g e tird i. D ört
ta r a f ta n te b rik v e b ağlılık te y id i için g e le n h e y e tle r ; B üyü k
K ıra la altın , g ü m ü ş, h alı, m ü c e v h e ra t o la r a k p ek ç o k h e d iy e le r
g e tird ile r.

O h o s , S u riy e işlerine nizam v e rd ik te n so n ra


M ıs ır'ın yen i^
den fe th i b aşlıca a m a c ı o la n M ısır seferin t: h a z ırla n m a ğ a
b aşlad ı. B elli başlı G rek s ite le rin e eiçiler g ö n -

1JS Plut»rque, Vie Artnerıe». lonuncu bahis.


IH Diodore de Sicile, I. XVI. 41-45.
234 İRAN TARİHİ

d e r e r e k o n la rı M ısır s e fe rin e iş tira k e d a v e t e tti. A tin a 'lıla r v e


L a k e d e m o n y a 'lıla r , İ r a n 'la a ra la rın d a k i d o s tlu ğ u m u h afazay a
■ön em v e rm e k le b e r a b e r M ısır se fe rin e iş tir a k için a s k e r g ö n -
d e re m iy e ce k le rin i b ild ird ile r. T e b 'lile r v e A r g i'lile r 3 0 0 0 a s k e r
g ö n d e rd ile r. K ü ç ü k A s y a G re k 'le ri ise 6000 ask er v e rd ile r.
O rd u h a z ırla n d ık ta n s o n ra ü ç k o ld a n M ısıra d o ğ ru h a re k e te
g eçild i. H er k o lo r d u d a b ir Iranlı ve b ir Y u n a n lı k o m u tan
b u lu n u y o rd u . S irb o n b a ta k lığ ın d a n g e ç e r k e n b a z ı ta b u r la r m ü­
te h a rrik kum d a lg a la r ı a ltın d a k a la ra k m a h v o ld u la r. F ilo fro n 'u n
k o m u tasın d ak i 5 0 0 0 Y u n a n lı ta ra fın d a n m ü d a fa a ed ilen , M ısır'ın
P e lu s (P e lu sio n ) sın ır k a le s i ö n ü n e g e ld ik le ri z a m a n , m ü d afileri
k endilerini k a rşıla m a k için h a z ırla n m ış b u ld u lar. F ira v u n N e k -
ta n e b o II ’nin k u v v e ti, a d e t ç e O h o s o rd u s u n d a n azd ı, altm ış
bin M ısır'lı, yirm i bin L ib y a 'lı v e bu k a d a r d a ü cre tli Y u n a n '-
lıd an m ü rek k ep ti. F a k a t, N e k ta n e b o İl, e v v e lc e d a h a b ü yü k
,lra n o rd u s u n a k a rşı k a z a n d ığ ı za fe rin s a rh o ş lu ğ u n u g e ç ir e m e -
m iş o ld u ğ u n d a n , bu d e fa d a b eh e m a h a l m u zaffer o la c a ğ ın ı
u m u y o rd u . O , e v v e lk i z a fe ri m a h ir iki e c n e b i g e n e r a le m e d y u n
•o ld u ğ u n u u n u tu y o r, k en d in i e m s a ls iz b ir k o m u ta n s a n ıy o r,
k im se ile is tiş a r e y e lü zu m g ö rm ü y o rd u .
D o n an m ası d e n iz d e F e n ik e v e K ıb rıs g em ilerin d en m ü­
re k k e p d üşm an filo s u n a k a rşı p e r v a s ız c a y ü rü y e c e k k a d a r
k u v v e tli d e ğ ild i. F a k a t , N il'in a ğ ız la rın ı m ü d a f a a e d e c e k k a d a r
. altı d ü z g em ileri v a rd ı. C e p h e sin in z a y ıf y e rle ri k a le le rle mü
d a fa a e d ilecek şe k ild e n izam lan m ıştı.
L o k r a te s k o m u ta s ın d a Ira n o rd u s u n d a h izm et e d e n T e b -
liler, ce sa re tle rin i b e lirtm e k ü z e re ş e h ir ile a ra la rın d a k i b ir
d erin k an alı a ş tıla r . F ilo fro n b u m e y d a n o k u m a y ı k a rş ıla y a ra k
g e c e y e k a d a r m u zafferan e ç a rp ış tı. L o k r a te s e rte s i gü n k a n a l
ü z e rin e tr a v e r s le r a ta r a k b ü tü n k u v v e tle rin i g e ç ir d i. P e lu s
su rla rın ı m ak in eleriy le d ö ğ m e ğ e b a ş la d ı. B irk a ç g ü n s o n r a n i­
h a y e t su rd a b ir g e d ik a ç ıld ı.
F a k a t c a n s ip e ra n e ça lışa n M ısırlılar, k ılıç k a d a r k a z m a
k u llan m ak ta d a m a h a re tli o ld u k la rın ı g ö s te r iy o r la r d ı. D ış d u v a r ­
la rd a n b iri y ık ılın ca , a rk a s ın d a , ü zerin d e a h ş a p b ir kule y ü k s e ­
len yen i bir su r m e y d a n a ç ık ıy o rd u .
N ek ta n e b o H, o tu z bin M ısır v e b e ş bin k a d a r d a Y u n a n lı
a s k e r le P e lu s ’un im d a d ın a g e ld i. Ira n lıla rla rın b aşa rıla rın ı ö n -
PERS İMPARATORLUĞU 235

ledi, M uhasaranın ak am etle n eticelen eceğ i sanılıyordu. F a k a t


İra n o rd u su n d a bulunan A rg o s ’lu N iko strates ad ın da H erk ü l'ü
a d ıra n b ir su b a y , e s ir k ö y lü le rd en Nil ağ ızların d a m üdafaasız
bir y e r bulunduğunu ö ğ re n e re k m aiyetindeki kuvvetlerle
b u ra y a ç ık tı. N ek tan eb o l l ’nin ark asın ı çevird i. T e şe b b ü s, az
bir k u v v e tle yapılm ış, ço k cü re tli b ir h arek etti. Mısır ord usu n ­
d ak i ü cretli a sk e rle r h arbi k ab u l etm iyerek N ik o stra te s’i tâciz
etm ek le y etin selerd i, onu ric a t etm eğe veya teslim olm ağa m ec­
b u r b ıra k a ca k la rd ı. F a k a t ih iy a tsız ca sa b ırsız lık la rı her şey i
k a y b e ttird i. K o s'lu K lin iy a s id a re sin d e k i b e ş b in k işilik ku v v etle
N ik o stra te s üzerine atıld ılar v e m ağlu p o ld u lar. R a h n e açılm ıştı.
N ik o s tra te s’in m u v affak iy etin d en ce sa re tle n e n İran lılar, hücum a
g e ç tile r , N e k ta n e b o il d e lta y a d oğru çe k ilm e k zoru n d a k a ld ı.
M a k sa d ı, M en fis'd e y en i b ir ord u hazırlam aktı. F a k a t a rk a d a
b ıra k tığ ı M ısır k ıta la n , k en d ilerin in F irav u n tarafın d an te rk
ed ild ik lerin i sa n a ra k sa rsıld ıla r, d ağ ıld ılar. P elus, L o k ra te s ’in
elin e g e çti. M entor d a B u b a s t’ı işg a l e tti.
M ısır'ın d iğ er m ü stahk em şe h irle ri S id o n ’un â k ıb e tin e
u ğ ram ak tan k o rk a ra k m ukavem et g ö sterm ed en k ap ıların ı Iran ’
lıla ra açtılar. K a lelerin in ve şeh irlerin in b irb irlerin i ta k ib e n
ira n 'lıla ra teslim o lm aların d an y eise d üşen N e k ta n eb o il, hazîn e­
lerini a la ra k Nil’in k a y n ak ların a d oğru çekild i. H a b e ş is ta n ’a
k a ç tı (M. ö . 3 4 1 ) 137. N ik o stra te s'in cü retli bir h a re k e ti, N ek ­
ta n e b o ll’nin h od binliği, İran 'lılara te k r a r M ısır'ı k azan d ırm ış,
d a ğ ılm a k ü zere olan im p arato rlu ğ u te k r a r perçin lem işti. İran'ın
bu d efa k i M ısır h âk im iy eti sekiz y ıl (3 4 1 -3 3 3 ) sü recek ti.
M ısır, so n y erli F ira v u n la r d evrind e ( M. ö . 4 0 4 - 341 )
re fa h a kavuşm uştu. A m irte (4 0 4 -3 9 8 ) d en N ek ta n eb o il ( 3 5 9 ­
3 4 1 ) y e k a d a r g e çe n F irav u n lar, y a b a n cı istilası izlerini silm ek
için m a h aretle ve büyük b ir şe v k le ça lışm ışla r, M ısır'ın e s a re te
d üşm ed en ö n c e k i durum unu, ia d e y e m uvaffak olm uşlardı. P sam -
m etik (3 8 0 -3 7 9 ) ve T e o s (T a ch o s 3 6 1 -3 5 9 ) g ib i tah tta az bir
.zaman durabilm iş o la n firav u n lar bile bir takım yeni tap ın ak lar
kurm uş veya m evcutları tam ir ettirm işlerdi.
F a k a t O h o s’un zaferi, M ısır için b elk i K a m b is ( 525­
522 ) zaferind en d aha felâ k etli ve d aha meş'um oldu. Ç ünkü

Dicdore de Sicile, XVL 46.S1.


236 İRAN TARİHİ

O h o s M ısır'lıla ra k a r ş ı m üthiş b ir h u su m e t b e s liy o rd u . Bu d a s e ­


b ep siz d e ğ ild i. M ısır’ lıla r, istik lâllerin i k a z a n d ık ta n s o n ra de­
v a m lı s u re tte İran im p a ra to rlu ğ u ale y h in e ça lışm ış, im p arato ru ^
ğ a k arşı b a ş k aldıran h e rk e se y a rd ım etm işlerd i. Bunu unutam ı-
y an m u zaffer O h o s, M enfis'e g ird iğ i z a m a n d o s tla r ın a v erd iğ i
z iy a fe t için M ısır'lıların ta p ın d ık la rı A p is ö k ü zü n ü n b o ğ azlan m ası
emrini v erd i. P tâ h ta p ın a ğ ın a eşe k b a ğ la tt ı. M ısır'lıların dinini
tah k ir için h er şey i y a p tı. T a p ın a k la r y a ğ m a ed ild i. M ukaddes
k ita p la r to p la tıla ra k g a s b o lu n d u . Ş e h irle rin s u rla rı yık ıldı. H al­
kın ileri g elen leri b o ğ a z la n d ı. H aile so n a e rd ik te n s o n ra ü e-
retli Y u n an a sk e rle ri h e sa p s ız g a n im e tle rle m e m le k e tle rin e d ö e -
d üler.
B üyük K ıral A r ta k h ş a tr a III (O h o s ), M ısır s a tra b lığ ın a F e -
r e n d a te s 'i ta y in e ttik te n s o n ra k en d is i d e o rd u siy le S u s ’a dön­
dü ^ O h o s ’un bu p a rla k z a fe ri k a z a n m a s ın d a b a ş lıc a iki şah^
sın büyük rolü olm u ştu . B unlardan biri h arem ağası B agoas,
d iğ eri d e M entor idi. O h o s p a y ita h ta d ö n d ü k te n s o n ra impa*
ra to rlu ğ u n id a re sin i bu iki a d a m a te v d i etti. B agoas, Y u k a rı
A s y a s a tr a b lığ iy le b e r a b e r im p a ra to rlu ğ u n iç siy asetin i te d v ire
m em ur ed ild i. M en tor d a K ü çü k A s y a sah il s a tr a b b ğ ın a tay in
olu n du . S ü r a tle b u r a la rı ita â t a ltın a a ld ı. A n la ş ıld ığ ın a g ö re
k en d isin e v a k tiy le K u ra ş ’a v e rild iğ i gibi K a r a n o s p a y e s i, yani
K ü çü k A s y a b a şk o m u ta n lığ ı d a v erilm işti. M e n to r’un teklifi ile
B ü y ü k K ıra l, M a k e d o n y a s a r a y ın a iltic a e tm iş o la n âsi s a tra b
A r ta b a z ile M em n on ’u a ile le riy le b irlik te affetti. B un lar d a A n a ­
d o lu ’y a d ö n d ü le r. E g e v e H e lle s p o n to s k ıy ıla rın a hâkim o la n
T ir a n ’la r, a rz u la r iy le B ü y ü k K ır a la ita a tle rin i ilân e tt ile r . F ilo -
so f A r i s t o ’nun (A r is to ta le s ) d o s tu A ta r n e u s T ir a n ı H e rm e ia s
gib i m u k a v e m e t g ö s te r e n le r d e y a k a la n a r a k ö ld ü rü ld ü le r

1M Diodore ,le Sicile, J, XVI, Sİ.


139 Yunan kaynaklarından Öğrenildiğine göre Hermeias aslında bir
köle idi. Kendisine bu mevkii Öbulos (Eubulos) temin etmi|ti. Bitinyalı
bir sarraf olan Öbulos. vergi multezimlifi yoluyla AtarDÖs şehrini, Edre­
mit körfezi üzerindeki tepede ve Behram koyu yakınında bulundufu anla­
şılan meşhur Assos kalesini ve Lesbos (Midilli) adası karşısındaki zengin
sahili ele geçirerek buraların tiranı olmuştu. Bu adam, sadakatinden mem<
nun oldufu Hermeias'ı kendisine varis yapmıştı. Hermeias üç defa kaç­
mış bir köle idi. Atinada Eflitun’un talebesi olmuş, Aristotales ile sami­
mi bir do9tluk tesis etmişti. Sonra Öbulos’un yanına gitmiş, teveccuhunu
PERS İMPARATORLUĞU 237

Ohos'ua Artakhşatra ll'nin cülusundanberi sarsılmış olan Im-


ja h .iy > n paratorlukta birkaç yıl için, otorite yeniden kurulmuş
oldu. Halk arasında Ohos, Ahamanişlerin büyük
hükümdan Kuraş, Kambis ve Darius gibi şanlı büyük bir
kıral şöhretini kazandı.
Fakat, haddi zatında Ohos, Fenike ve Mısır zaferlerine
rağmen, kana susamış kurnaz, zevk düşkünü fakat enerjili,
soğuk kanlı, kararlarında korkunç, âdi tipte bir despottu. Bu
yaradılış, ona içten çökmeğe yüz tutmuş olan imparatorluğu,
muvakkat bir zaman için olsun, ayakta tutmak kabiliyet ve
kudretini vermişti. Bu sayede ayaklanmış milletleri, âsi satrab-
ları muvakkaten sindirmiş, onları sarhoşluklarına, adam öldür­
mekten duyduğu zevkine, çılgınca eğlencelerine baş eğmek
zorunda bırakmıştı. Fakat, otoritesi zâhiri idi. Merkezde devlet
nüfuzu/Mentor ile birleşmiş olan harem ağası Bagoas’ın elinde
idi. Bu kudretli adam, Sus sarayında bir nevi saltanat Atabeyi
rolünü oynuyordu.
Eyaletlerin merkeze bağlılıkları ise satrabların inkıyadiyle
ilgili bulunuyordu. Satrapların zulümleri altında inleyen mil­
letler, imparatorlukla olan bağları koparmaktan başka bir şey
düşünmüyorlardı.
Yüz elli yıl önce büyük Darius'un kurmuş olduğu satrab-
lıklardan bazıları yalnız ismen baki idiler. Kuzeyde, Fırat-Dicle
ve Kızılırmak kaynakları bölgelerindeki kavimlerden yalnız
Ermeni'ler, İran hegemonyasını tanıyorlardı. Gordiyuk (Gordi-
ouque) lar 140, Taok’lar, Kalip’ler, Kolki (Colchien) ler, Mosinek'-
ler, Tibari'ler diğer kavimler, hiç bir otorite kabul etmiyor­
lardı 141.

kazanmış, ona varis olmuştu. Eflitun'un ölümü üzerine Aristotales dostu


Hermeiaı'ın daveti üzerine Atarnoı (Atarneuı)a gitmiş, bir müddet orada
kalmıştı (348-347). Mentor, Küçük Asya batı sahilleri satrablıfına tayin
edilince, servetine göz diktiği Hermeias'ı, Büyük kiralın affına mazhar
olmaıı için yol göstermek bahanesiyle bir mülakata davet etmiş, geldifi
zaman zavallıyı yakalayarak Sus’a göndermiştir. Burada çarmıha gerilerek
öldürüldüğünden, Mentor da bütün hatineleriyle memleketine varis olmuş­
tur, Hermeiaı'ın manevi evlidı olan bir kız kaçarak Ariıtotales’in yanına
gitmiş, filoıof bu fakir düşmüş ve fakat iyi ahlaklı ve meaiyetli kızla
evlenmiştir. 140 Xenophon, Anabasis, IV, l, 8.
141 Xenophon, Heleniques,I, 4, 3 ve III, 2, 2.
238 IRAN TARİHİ

B itin y a , P a f la g o n y a v e P o n t k ıra lla rı henüz a r a s ır a v e r­


g ilerin i v e r i y o r la r d ı. M isy a ’ lılar, P is id y a ’lıla r, L ik a o n y e n ’le r ise
a r tık B ü y ü k K ıra lı ta n ım ıy o rla rd ı ıu . D ic le ’ nin ö te s in d e d e k a r­
g a ş a lık az d e ğ i l d i : H azer d en izi d a ğ la r ı n a dayanan K adw ;
(C a d u s ie n ) le r A m a r d ’la r , T a p u r’la r, Ira n h e g e m o n y a s ın d a n kur­
tu lm ak için c e s u r a n e ç a rp ış ıy o rla rd ı 1 0 . P e n c a p b ö lg e s i halkı ile
T ü r k is ta n S a k a ’ları B üyü k K ira lın ta b ii o lm a k d u ru m u n d a n iyi
n iy etli d ostu v e m ü tte fik i v a z iy e tin e g e ç m iş le rd i. S a k a ’la r, ileri­
d e g ö re c e ğ im iz İs k e n d e r’ le olan A r b e l h a rb in d e , D a r iu s ’un y a ­
nında bir tâb i gib i d e ğ il, b ir m ü tte fik o la r a k bulunm uşlardL
G e d r o s y a v e P a r o p a n is o s ’un v ah şi k ıy ıla rı ise h e r türlü oto­
ritey e k afa tu tu y o rla rd ı.
H u d u tla r b u s u r e tle d a ra lırk e n b ü y ü k D a r iu s ’un o k a d a r
m a h a re tle k u rm u ş o ld u ğ u id a re m a k in e si de haleflerinin
ihm al v e liy a k a tsiz liğ i y ü zü n d en iy i işlem iyord u . Y a ln ız h ar
yıl s a tr a b lık la r a m ü fe ttiş g ö n d e r m e k u su lü ■ ki h a z a n d a unu­
tu lu y o rd u - fo rm a lite h alinde d e v a m e d iy o rd u . F a k a t a s k e ri
k u d retle sivil kud retin a y rı a y rı ş a h ıs la r ta ra fın d a n tem sili
usulü o rta d a n k a lk m ış tı. A s k e r i k u v v e tle ri e lin d e tu ta n kom u ­
tan hem en h er y e r d e sivil id a re g ö re v in i d e ifa e d iy o r, b ir
ç o k sa tra b la rı hükm ü a ltın d a b u lu n d u ru y o rd u .
O rd u v e g e lir, h e r ş e y e ra ğ m e n o zam an k i d ü n y a o rd u
v e gelirlerin in en b ü y ü ğ ü idi. F ak at g erek p ara v e g erek a s ­
k erin ce sa re t ve d isiplini, esk i k ıy m e tle rin i k a y b e tm işle rd i.
P e rsle rin , M ed ’lerin , S a k a la r ın v e d iğ e r k av im lerin y iğ itlik leri
azalm ış d e ğ ild i. F a k a t h iç k im se b u y iğ itlik te n esk isi k a d a r
istifad e etm eği d ü şü n m ü y o rd u . B u n lard an teşek k ü l e d e n k ıta la r,
d isip linsiz ç e te le r h alin e g e lm işle rd i. B u a sk e rle rin tâlim v e
te rb iy e le ri uzun v e belki d e teh lik eli b ir işti. B u s e b e p te n
bunların ay lık la tutulan yab an cı a s k e rle rle b irleştirilm eleri yolu
tu tu lm u ştu r.
A r ta k h ş a tr a D z a m a n ın d a n b e ri aylıklı G re k a s k e rle ri im p a­
ra to rlu k ord u su n u n n üvesini teşkil e d iy o rd u . B ü y ü k K ıra lın
o rd u s u n a A g e s i la s , İfik ra t, E p a m in a n d o s g ib i d e v rin e n m ah ir
ta k tik c i Yunan g e n e ra lle ri k u m a n d a e d iy o rla rd ı, lra n filosu

Xeoopboo, Aoabasis. I, 1-11 ve 6,7.


*43 Plutarque, Vie d’A rtaıen es, cb. 24 ; Diodore, XV, 8,4 ve
xvıı, 6.
PERS İMPARATORLUĞU 239-

d a Y u n an lı a m ira lle rin em rin e verilm işti. Y u n a n lı k o m u ta n la rın .


g a y r e t v e m a h a re tle ri s a y e s in d e idi ki O h o s F e n ik e v e M ısır
z a fe rle rin i k a z a n m ış , ş ö h r e ti A k d e n iz k ıy ıla rın a y ay ılm ıştı.
in h itatın bu kadar hızlı olm ası m esuliyeti halk a ait
d e ğ ild i. P e rs le r , ö n c e le r i o ld u ğ u g ib i, yin e k a n a a tk â r, n a m u s lu ,.
c e s a re tli in s a n la rd ı. B o z u la n la r h a n e d a n m en su p lariy le on ların
ç e v r e s in d e h a le te şk il ed en z a d e g â n sınıfı idi. id a re y i e llerin d e
tu ta n bu a d a m la r, d e je n e re old u k ları için in h itatı ö n le y e ce k
en erji v e k abiliyeti g ö s te r e m iy o rla rd ı 1M.
ilk A h a m a n iş k ıra lla rı d e v le t işlerini b iz z a t id a re e d iy o r,
h a rp a la n la rın d a o rd u n u n b a ş ın d a b u lu n u y o rla rd ı. Fakat
K şay arşa Tin Y u n a n is ta n h arb in in v e rd iğ i yılgın lık la te h li­
keli ç a rp ış m a şe re fin i k om u tan larına., d ev letin id a re sin i de
saray hadım a ğ a la r ın d a n A s p a m itre s ’e b ıra k a ra k h a re m e
kapanm ak yolu n u a ç tığ ın d a n b e ri esk i k ıra lla rın a n a n e le ri
b ırak ılm ıştı ıt6. Bu y o lu ta k ip e d e n h aleflerinin d e a s k e r i h a re ­
k e tle r e iş tira k le ri p e k n a d ir o lm u ş tu : n e A r ta k h ş a tr a 1, n e D a r i-
us İl (N o th o s), s a v a ş a la n ın d a g ö rü n m e m iş le r, A r ta k h ş a tr a il
ise u zun d ev rin i k a n la r a b o y a y a n h a rp le rd e n y a ln ız ik isin d e
b u lu n m u ştu . İm p a ra to rlu ğ u k u ran ların yo lu n u g ü d e r g ib i g ö r ü ­
nen O h o s d a S u riy e ve M ısır’ d a k i z a fe rle rin d e n so n ra , Sus
s a r a y ı n a k ap an m ıştı.
H an e d a n p ren slerin in h a y a tı, h a re m c in a y e t v e e n trik a la n
için d e te le f o lu y o rd u . K a d ın la rla h a re m a ğ a la r ı a ra s ın d a lü k s
v e sü s ip tilâ sı için d e u y u şu p k a la n bu a d a m la r d a d ü şü n m e k
v e h a re k e t etm ek k a b iliy e ti e rk e n d e n fe lc e u ğ ra d ığ ın d a n , k ıra l-
lığa g e ç tik te n s o n ra a ilelerin d en v e y a h a re m a ğ a la r ın d a n biri­
nin v e s a y e ti a ltın a s ü rü k le n iy o rla r d ı: k an lı P a r is a tis ön ce
k o c a s ı D a riu s I’in , s o n ra d a o ğ lu A r ta k h ş a tr a Il’nin a d la rın a
hük ü m sü rm ü ş, B a g o a s d a a ltı yıl k a d a r O h o s ’u a rz u s u n a r a m
e tm e ğ e m u vaffak o lm u ştu . F a k a t b u so n u n cu n u n te s iri h iç
o l m a z s a m em lek etin in h a y r ın a olm uştu.

Ohoa'on âk l N e y a z ık ki bu k u d re tli ve fe tta n B agoas,


b e ti ve halefi M a k e d o n y a ’d a b eliren F ilip tehlikesini ö n ­
le m e ğ e ç a lış ırk e n , S u s’tak i rak ip leri k e n d i—

1M A r r in . A u b u i ı . 111, 8.
ıts C teıiaı, Perıica, 29. Müller-Didol tabı. p. 51-53.
240 Iran tarİHİ

sini efendisinin gözünden düşürmeğe çalışıyorlardı. Düşmanla­


rının bu devamlı manevraları nihayet Bagoas'ı, kıralı öldürmek
veya kendi ölümüne razı olmak gibi ilci yoldan birini tâkibe
mecbur etti. Ohos’u doktoru vasıtasiyle zehirletti (M. ö. 338).
Yerine oğullarının en genci olan Arses’i oturttu. Diğerlerini de
öldürttü.
Mısır, Ohos’un zehirlenmesi haberini sevinçle karşıladı.
Mısır fatihinin feci âkibetini, tahkir ettiği tanrıların bir cezası
gibi telâkki etti. Hattâ Mısır’da, aslen buralı olan Bagoas’ın
tanrı Apis’in intikamını almak için Ohos’u öldürerek nâşını ke­
dilere attırdığı, kemiklerinden bıçak sapı ve düdük yaptırttığı
hikâyesi şayi olmuştu ue.
Arses önceleri vezirinin elinde bir oyuncak olmuştu.
Fakat, bir müddet sonra kendisinde istiklâl ruhu uyandıkça
onun tahakkümü ağır gelmeğe başladL Gittikçe ona tahammül
edemez oldu. Bunu hisseden Bagoas canını kurtarmak için
Arses’i de babasının yanına gönderdi (M. ö. 327) m.
Fakat, devam edip gelen bu gibi saray faciaları, Aha-
manis hanedanı prenslerinin kökünü kurutmuştu. Öldürülen
Arses’in yerine hanedandan bir prens bulmak müşkül oldu.
Bagoas Ahamaniş hanedanından, fakat maktül kıralların uzak
akrabalarından Kodaman’ı kıratlık mevkiine çıkardı. Bir riva­
yete göre Kodaman, Darius II 'nin oğlu Ostanes’in torunu
idi us. Diğer bir rivayete göre de Ahamaniş hanedaniyle bir
münasebeti yoktu UB, Gençliğinde postacılık etmiş bir adamdı ıliO,
Fakat Bagoas’ın teveccühünü kazanmış ve kendisine muti gö­
rünmüş olduğu için Darius unvaniyle Ahamanişler tahtına
çıkarılmıştı.
Cesur, cömerd, merhametli ve iyi niyetli bir adam olan Koda-
man,selefine nisbetle kıratlığa daha lâyıktı. Bagoas, onu bir kukla
olmak üzere tahta çıkarmış, imaparatorluğu onun adına istediği
gibi idare edeceği ümidine düşmüştü. Fakat, çok geçmeden Ko-
daman’ın bu vesayetten kurtularak bizzat hüküm sürmek hırsını146789
146 Diodore de Sicile, 1, XVII, S,
147 Arrieo, Aoabaeie, İl. 14 ve Strabon, XV, 3, 24.
148 Diodore de Sicile, 1, XVII, S,
149 Diodore de Sicile, 1, XVII, 3, 24.
lMPlutarque, Vie d'Aİeıandre, eh, XVIII.
PERS İMPARATORLUĞU 241

b esled iğ in i sezd i. O n u d a seleflerin in y a n ın a g ö n d e rm e ğ e k a r a r


v erd i. F a k a t, a d a m la rın d a n birinin ih a n e ti n eticesi o la ra k
K o d a m a n su ik a s t te ş e b b ü s ü n ü h a b e r a ld ı. B a g o a s 'ın kendisini
ö ld ü rm ek için h azırla d ığ ı z e h iri, o n a içird i ıeı. A rtık m ü stak il
k alm ıştL F a k a t K o d o m a n , m em ulün hilâfın a bu k ırallık ta uzun
z a m a n d u r a m ıy a c a k tL K e n d is i, d ış g ö rü n ü ş ü b ak ım ın d an haş^
m etli, h a k ik a tte ise iç te n ç ü rü m ü ş b ir is k e le t halinde bulunan
im p a ra to rlu ğ u n b a ş ın a g e ç tiğ i y ıld a , M a k e d o n y a 'd a Y e n ic e ,
V a r d a r y a k ın ın d a k i P e lla ş e h rin d e , büyük İran im p a ra to rlu ğ u n a
v e o z a m a n k i m ed en i d ü n y a y a hâkim o lm ak planını çizm ek le
u ğ ra ş a n ikinci Filip , k ızın ın d ü ğ ü n ü n d e a rk a s ın d a b e y a z bir
e lb ise v e silâh sız o la ra k ta n ta n a lı b ir a la y la tiy a tr o y a g id e rk e n
h a s s a o rd u su n a m en su p biri ta r a h n d a n h a n ç e rle A ifa i'd a ö l­
d ü rü lm ü ş, (M . ö . 3 3 6 ) h e n ü z yirm i y a ş ın d a o la n o ğ lu İs k e n d e r, tabe
tiy le b e r a b e r b u ta s a v v u r l a n n a d a v a ris o la ra k y e rin e g e ç m iş ti.

D a riu s I l l ’ün cü lu su n d a im p a ra to rlu ğ ıu ı du rum u :


K o d a m a n , h aris M a k e d o n y a lın ın im p a ra to rlu ğ u n a g ö z d ik -
tiğ in i p ek ça b u k an lam ıştı. F a k a t, ayn ı z a m a n d a , bunu ö n lem ek
h u su su n d a k i k u d retsiz liğ in i d e h issetm işti. T e d b irli, azim li v e
te c r ü b e li b ir a d a m o la n B a g o a s , h a y a tta o ls a y d ı, belki b u k u d ­
re ts iz liğ i g ö s te r m iy e c e k , İs k e n d e r istilâsın ı ö n le y e c e k te d b irle ri
b u la c a k tı. N e ç a r e ki z a m a n ın ın en k u d retli b ir k o m u tan ı olan
B üyü k İsk en d er K ü çü k A sya k ıy ıla rın a a y a k b a s tığ ı s ır a d a ,
B a g o a s ö lm ü ş, K o clo m a n d a g e re k e n te c r ü b e v e nüfuzu henüz
k a zan m am ıştı.
İm p a ra to rlu k , O h o s ’un z a fe rle riy le g ö rü n ü ş te esk i h a şm e t
v e azam etin i k azan m ıştı. S ın ırları resm en A s y a ’d a C e y h u n kı^
y ıla rın d a n , T ü rk is ta n e te k le rin d e n , A frik a ’d a Nil b o y la rın a ,
H ind 'in indus (S in d ) v a d ile rin d e n k ü çü k A s y a ’nın M a rm a ra v e
A d a la rd e n iz i k ıy ıla rın a k a d a r u z a n ıy o rd u . D o ğ u A k d e n iz le E g e
d en izi k ıyılan , im p a ra to rlu k b a y ra ğ ın ı ta şıy a n 4 0 0 gem id en
m ü rek k ep bir filonun c e v e lâ n g â h ı idi.
F a k a t , g e n iş im p a ra to rlu k h a k ik a t h a ld e içind en ç ü rü m ü ştü .
B u r a la r d a Y a ş ı y a n ç e ş it ç e ş it k a v im le r ü z e rin d e k i m etb u lu k id-

ısı Diodore, I, XVII, 6.


IfM T a r l l ıi 16
242 İRAN TARİHİ

d ia s ın a r a ğ m e n , b u n la rla m e rk e z a r a s ın d a k i b a ğ la r ç o k gevşe­
m iş, h attâ bir ç o k y e r le r d e ta m a m iy le k o p m u ştu .
A s ır la r d a n b e r i b irb irle rin e d ü şm a n g ö z ü y le b a k a n , d evam lı
s u re tte b irb irle riy le b o ğ u ş a n bu k a v im le r, ö n c e A s u r, s o n ra d a
İk in ci B a b il im p a ra to rlu k la rın ın a k ıttık la rı kan d e ry a la r ı için­
de, tek bir b ay rak a ltın d a yaşam ağa m ecb u r k a lm ışla rd ı
F a k a t , a n â n e , â d e t, din v e dil b a k ım ın d a n b irb irle riy le k ay n a-
ş a m ıy o r la r d ı.
K u ra ş v e B irin ci D a riu s g ib i b ü y ü k h ü k ü m d a rla rın kud retli
p e n ç e le ri, n isb eten a d a le tli id a re le ri bu bin bir ç e ş it k avim leri
b ir a r a d a y a ş a tm a k ta d ev am e ttire b ilm işti. F a k a f o n l a r d a a n c a k
bu k av im lere hâkim olm ak d ü şü n ce siy le h a r e k e t etm iş, onların
te m a y ü lle rin e lâ k a y t kalm ış, d in le rin i, d ille rin i, d ilek lerin i
k a y n a ş tırm a k teşeb b ü sü n ü a k ılla rın a b ile g e tirm e m iş le rd i.
Bu k u d retli h ü k ü m d a rla ra zayıf ve ira d e siz p re n s le r v a ris
o ld u k ta n , s a r a y d a b a şla y a n t a ç v e ta h t ih tirası, ik tid a r m ü ca ­
d e le si a le v le n d ik te n s o n ra s a tr a p la rın h a re k e t ta rz la rı kon­
tro lsu z k a lm ış. im p a ra to rlu k u fu k ların ı k a ra rta n zu lü m ler, so y ­
g u n c u lu k la r a la b ild iğ in e in k işaf e tm iş, n e tic e d e bu yab an cı
v e rak ip unsurların im p a ra to rlu k la olan ve g itg id e gevşeyen
b a ğ la r ı k o p acak h ale g elm işlerd i.

B 11 a l r a d a d 0 ğ u İm p a ra to rlu ğ u n m e rk ezi İra n ’ın g ü n e y bab-


dünyaaı s ın d a k i y ü k se k E lâ m b ö lg e s in d e şe h ri
idi. S â m i ırk sın ırla rı ü z e rin d e k i E lâ m , mu­
k a d d e r a tla r ı farklı iki b ö lg e y i ih tiv a e d iy o r d u . D a ğ lık b ö lg e ­
d eki U k s i'le r, E lim e'le r, K o s s e 'le r s e ra z a d y a ş ıy o r, ç e v re le rin ­
d ek i alan ları p e r v a s ız c a ta la n e d iy o r , s ığ ın d ık la rı d a ğ la r ara^
s ın d a h iç b ir ta k ib e u ğ r a m ıy o r , h iç b ir c e z a g ö rm ü y o rla rd ı 1 6 .
Buna m u k ab il ova b ö lg e d e k i h a lk A h am an iş'lerin hükm ü
a ltın d a y a ş ı y o r , k en d ile rin e e fe n d i o lm a k k u d re tin i g ö s te re n
h er k u v v e te b oyu n e ğ m e ğ e hazır g ö rü n ü y o r la rd ı 158 Bu b ö l­
g e d e k i esk i S u s şehrinin elv erişli v a z iy e ti, e rk e n d e n A bam a-
n iş’lerin d ik k atlerin i ü zerin e çek m işti.
E sk i E lâ m k ıra lla rın ın su n ’i b ir te p e ü z e rin e k u rm u ş
o ld u k la rı bu ş e h ir, y a z la r ı, y ü k s e k p lâto n u n rü z g â rla riy le s e rin ,

ıs2 Arrien, Anabasis, 111, 17. ıss Straboo, I, XV, 111, 2.


PERS İMPARATORLUĞU 243

kışlan ise Basra körfezinin ılık meltemi altında sıcak bir iklime
malikti. Bu sebepten Ahamanişler Sus saraylarını seviyor,
burada yaşamağı tercih ediyorlardı.
Küçük Asya’nın doğu bölgelerinde Dicle ve Fırat ırmak­
larının çıktıkları dağlık alanlarda yaşayan Urartu'lar, Muşki’-
ler ve Tabal’lar ile kuzeye doğru, eski Asur sınırlarına yakın
yerlerde oturan kavimler Perslere boyun eğmişlerdi. Muşki ve
Tabal’lar, iki büyük parçaya bölünmüşlerdi. Kabilelerinden bir
çoğu, ihtimal ki Kimmer’lerin bakiyeleriyle karışarak154 To-
ros’un derin vadilerinde, Malatya, Meliten, ve Kataon’da yer­
leşmişlerdi155. Kabilelerden kuzeye doğru çekilenler ise Hero-
dote devrinde Makron’lar, Mosinek’ler ve Mars’larla beraber
Pont*oksin kıyılarındaki kantonlarda oturuyorlardı.
Med’lerin fatih hükümdarı bunların işgal ettikleri bölge­
ler civarındaki Katpatuka (Kappadokya) ya girdiği zaman, bu­
ralarda Hatti’lerin bakiyeleriyle Ermenilere rastlamıştı156. Erme-
niler, milâttan önceki yedinci yüzyıl sonlarına doğru Frikya’-
dan doğuya ilerlemiş, Anadolu ile Hazer denizi arasındaki
dağlık sahaya yerleşmişlerdi. Ahamanişlerin son zamanlarında
oturdukları bölge on üçüncüyü teşkil ediyordu157. Urartu'lar,
Alarodi’ler ise Mati’ler ve Saspir’lerle beraber on sekizinci
satrablığı teşkil ediyorlardı136. Yunan harbini takip eden kar­
gaşalık devrinde mahalli manzara değişmişti. Mosk’lar, Tibare’-
lerden ayrılarak Fas (Phase) havzasındaki Kolkid’lerin yanına
gitmişlerdi159. Kuzeye doğru çekilen Alarodi'ler ise Kafkaslara
dayanan yarı vahşi halk arasına sokulmuşlardı160.
Kappadokya iki eyalete bölünmüştü. Biri asıl Kappadokya
diğeri Pont bölgesi. Pont eyâleti Ahamaniş hanedanına mensup
ırsî satrablarla idare ediliyordu. Bunlar kıral olmak fırsatını
beklemekten başka bir şey düşünmüyorlardı161.

ls4 Gelzer, Kappadocieo und »cine Bevohoer (Zeitachrift, 18, 65,


p. 25).
153 Straboa, I. XII, I, 2.
136 Sayce, The Ancient empirea of the Eaat, p. 42. oote 3.
137 Herodotoa. U, XCIII.
ıs" Herodotoa. III. XCIV,
*« Straboo, I. XI. 14. 17. 18.
160 Rawlinaoo, oo the Alarodiana of Herodotua, t. IV, 205-206.
161 Ed. Meyer, Geıchitfhte dea Köoigıreichı, P. 25.
244 İRAN TARİHİ

E s k i A s u r lu la r ın , M e z o p o ta m y a o v a s iy le K a ra d e n iz a r a ­
sın d ak i a la n d a tan ıd ık la rı eski h a n e d a n la r v e e s k i k a h r^ ra n
b a r b a r ırk lar a rtık m e v c u t d e ğ ild i. B u n la rın h a ra b e le ri üzerin­
d e ü ç yeni k ıra llık te şe k k ü l etm iş, e s k ile r in h a tıra la rın ı bile
u n u ttu rm u şla rd ı.
Sâm i ırk ın y a y ıld ığ ı A k d e n iz k ıy ıla rıy îe Ira n plâtosu
e te k le rin in u c u a ra s ın d a k i a la n d a in h ita t, d a h a a z umumi v e
d a h a az m ahsus id i. Y a ln ız esk i h a lk ta n y a r ıs ı k ay b o lm u ştu .
E s k i A m u r ru ’ l a r , H a tti'le r s a h n e d e n ç e k ilm iş K a r g a m ış , A rp a d ,
K a d e ş y ık ılm ışlard ı. T a h rip te n k u rtu lm u ş o la n B a tu a , K h alibon ,
H am al, K im aşk (Ş a m ) gib i şe h irle r k a r a n lık la r için d e y a ş ıy o r­
la rd ı. F a k a t b ü tü n çev rek , ç a lış a c a k k a v im le r b u lu n m am asın ­
d an ç ö l halini alm ıştı.
F e n ik e v e S id o n 'u n ta h rib i, T ir v e d iğ e r s ite le rin yağm a
e d ilm ele ri y ü z ü n d e n fak irleşm işti. K ıb r ıs 'ta k i k ü çü k K ition v e
A m a to n t k ıra llık la rı Y u n a n lıla rın te c a v ü z le r in e k a rş ı v a rlık la rı­
nı z o r k o ru y a b iliy o r la rd ı.
A su r, N in o v a , u zak m azi iç in d e k a y b o lm u ş b ir h a tıra
hâlini alm ıştı. A razin in D icle ile F ır a t a r a s ın d a k i k ısım ı hem en
hem en ıssız b ir h a ld e b u lu n u y o rd u . D a ğ la r civ a rın d a k i San-
g a r a , N izibis, R e sa in a , E d e s gib i b azı b eld eler, h alâ iyi k ötü
kendi k a y n a k la riy le y a ş ıy o r la r d ı. F a k a t g ü n e y e d o ğ r u g ittik ç e ,
N in o v a k ıra lla rın ın S u r iy e 'y e d o ğ ru h a re k e tle rin d e y a k ıp y ık
mış old u k ları şe h irle rin p e riş a n h a ra b e le rin d e n b a ş k a . b irş e y
g ö rü lem iy o rd u , A ğ a ç s ı z , ek im siz esk i m ü n b it o v a la r , yabani
o tla r, b o d u r fu n d a lık la rla ö rtü lü , hazin b ir m a n z a ra a r z e d iy o r -
d u. H a y v a n la rın ı o tla tm a k ü z e re g e le n b e d e v i k a b ilelerin z a m a n
zam an şen len d ird ik leri bu s a h a la r , a rs la n , tilki, yab ani eşek ,
d e v e kuşu g ib i h a y v a n l a r ın c e v e la n g â h ı o lm u ştu 1fl2.
F ır a t'la k o lla rın ın k ıy ıla rın d a K o r s o te g ib i bazı m e trû k
k alelerle b azı k ü çü k k ö y le r, b e d e v ile r için z a m a n z a m a n k o n a k
vazifesini g ö r ü y o r l a r d ı uıa. D ic le b o y la r ın a g e lin c e , b u r a la r d a d a
h alk k a la b a lık o lm a d ığ ı g ib i m ü re ffe h d e d e ğ ild i. B a b il'in s u ­
k u tu n d a n s o n r a K u ra ş ta ra fın d a n se rb e st b ıra k ıla n s ü rg ü n le r,
A s u r şehrini te k r a r k u rm u ş, z ir a a t v e t i c a r e tle z e n g in o lm u ş-

n i Xı!oopboo, A oab n iı, 1, V, 1-3.


1 U Xı!ıaopboo, A oabaıiı, 4^6.
PERS İMPARATORLUĞU 245

tard ı. Fakat iki Z ab ırm a ğ ı a ra s ın d a k i b ö lg e ça lılık ta n


b a ş k a b ir m a n z a ra a rz e tm iy o rd u . A sıl A s u r ili d enilen sah a
ise k en d isin i y ık a n d a rb e n in a ltın d a n k alk m ış değildi. K a la k h
b o ş t u . F a k a t e h ra m şek lin d ek i ta p ın a ğ ı h en ü z yıkılm am ıştı.
N in o v a ’d a ç e v r e s i gib i h a ra b e h alin d e b ulunuyordu. M uazzam
A su r k ıra llığ ın d a n a n ca k h a ra b e le rle m a sa lla r kalm ıştı.
B a b ilo n y a , istik lâlin i k a y b e tm iş o lm ak la b e ra b e r um ran
v e se rv e tin d e n b ir şe y zayi etm em işti. S ık sık çık an is y a n la r,
o k a d a r z a ra rlı n e tic e le r v e rm e m işti. Belli b aşlı şeh irlerin d en
ç o ğ u h â lâ p a y id â r idi. B a b il, im p a ra to rlu ğ u n ikinci p ay itah tı
idi. B ab illiler zam an zam an istik lâllerin i k azanm ak te şe b b ü ­
s ü n d e b u lu n m u şlarsa d a , K ş a y a r ş a l’in ted ib in d en s o n ra mu­
k a d d e r a tla r ın a b oyu n eğm iş, bu sayed e h a ra b id e n kurtul^
m u şlard ı ,BJ.
F ilistin , im p a ra to rlu ğ u n en sükûnetli b ö lg e s i idi. Y ahu-
d iler k en d ilerin i esirlik ten k u rta ra n A h a m a n iş’lere k a rşı min­
n e tta rlık la rın ı u n u tm a m ışla rd ı. Ş e s b a z z a r re fa k a tin d e F ilistin ’e
d ö n m ü ş o la n B ab il s ü rg ü n le rin d e n b ir kısm ı O r'telim (K u d ü s )
h a ra b e s i ü zerin d e y e rle ş m iş , b ir kısm ı d a ş e h ir ç e v re s in e dağıl^
m ışla rd ı. K u z e y v e b a tıd a y e rle ş m e k m ü şk ü lâ tsız o lm u ştu . S ü r ­
g ü n d en s o n r a y a r ı ıssız ç ö l h alin e g e le n B etleh em ; A n a to t,
G e b a , K iria t • L earim , M ihm aş, B eth el, O n o , Je rih o , yeni g e le n ­
leri se v in çle k a rşıla m ış la rd ı. Fakat güneyde E d o m i’le r eski
yah u d i y u rd u n a yayılm ış, H e b ro n , Ju d a , A k r a b a te n 'e sah ip
o lm u şla rd ı. M âb ed y en id en k urulm uş, fa k a t y a h u d ile r eski
y u rtla rın d a esk i refahı henüz b u lam am ışlard ı.
B a b il’d e işlerini y o lu n a k o y a ra k ze n g in le şe n Y a h u d ile r,
b u ra d a n ayrılm am ış, m u k a d d e s şeh rin y e n id e n k urulm ası ş e r e ­
fini fak irlere b ıra k m ış la rd ı. P e y g a m b e rle rin te lk in le riy le h er
tü rlü re fa h v e s a a d e ti A r z -ı M e v u d 'd a b u lacak ların ı b ek ley en
y o k s u lla r, F ilistin 'e büyük bir h e y e c a n la d ö n m ü şlerd i. Fakat
b u r a d a h akikatle k a rş ıla ş ın c a h a y a l k ırık lığ ın a u ğ ra m ışla rd ı.
D a riu s 1 'in z a fe rle rin d e n s o n r a F ilistin 'd e b a şla y a n huzur
v e sükûn d e v ri, Y a h u d ile r e re fa h a d o ğ ru y o l açm ıştı. Y a h u d ile r,
s e r b e s tç e ây in lerin i y a p ıy o r, İran k iralın a m u a y y e n v e rg ile rin i *

*64 Strabon, XVI, 1-6.


246 İRAN TARİHİ

m u n ta z a m a n v e rm e k ş a rtiy le P e rs le r d e n b ir ta z y ik g ö rm ü ­
y o rla rd ı.
M. ö . 3 8 5 ta rih le rin e d o ğ ru B ü y ü k K ıra ) A r t a k h ş a t r a II ’nin
s â k is i v e n edim i Y a h u d i N e h e m iy a ’y ı S ü le y m a n m â b e d in i k u r­
m ak , Y a h u d ile rin ik tisa d ı ve sosyal h a y a tla r ın ı d ü zen lem ek
m ü s a a d e s iy le F ilis tin ’e g ö n d e rm e s i, İsrail o ğ u lla rın ı A ham a-
n iş'le re sıkı b ir s u re tte b a ğ la m ıştı. B e y N M u k ad d esin in şası
b ittik te n s o n r a T e v r a t ’ta A z r a d enilen Ü z e y r ( E s d r a s ) ın
B ab il ç e v r e s in d e kalmış olan Y a h u d ile r d e n b ir g ru p ile
K u d ü s ’e d ö n m e le rin e m ü saad e v e rilm e s i , Y a h u d ilik için
y en i b ir ufuk a çm ış , o n la ra ebedi b ir v arlık b a ş la n g ıc ı
o lm u ştu . B ir ta r a fta n N eh em iya K udüs s u rla rın ı ta m ir ve
tahkim e d e re k Y a h u d ile rin em n iy e t ve refahını tem in e
ç a lış ırk e n A z r a d a M u sa d in in e y e n i b ir in k işa f v e r e r e k Y a -
h ud ileri v a rlık la rın ın te m e li olan d in lerine sıkı sıkı b a ğ la m ış tı.
A h a ın a n işle rd e n bu lü tu fları g ö r e n Y a h u d ile r , im p a ra to rlu k ta
k a r g a ş a lık b a ş g ö s te rd iğ i z a m a n la r d a bu m in n e tta rlığ ı u n u tm a ­
m ış, ih tiy atlı tıa ra k e tle riy le im p a ra to rlu ğ u n s a d ık ta b a a s ı v a s ­
fını m u h a fa z a e tm işle rd ir.
O h o s'u n z a fe rle riy le , y en id en İr a n ’ın y ü k s e k h âk im iy etin i
k ab u l e d e n b a tı A n a d o lu ’d a k i ly o n y a şeh irleri h iç b ir z a m a n
sam im î b ir s u r e tte b a ğ la n m a m ış o ld u k la rı bu s û ri h â k im iy e tte n
k u rtu lm ak için fırs a t b e k liy o r, b elk i d e in tik a m h ırsiy le için
için y a n ıy o rla d ı.
A y n ı hal M ısır’lıla rd a d a v a rd ı. H iç b ir zam an istiklâl^
lerini u n u tam ıy an v e milli sü lâ le le r a ltın d a y a ş a m a k sa a d e tin i
ö z le y e n M ısır’lılar, İran h âk im iy e tin d e n k u rtu lm ak için ö t e d e n
b eri old u ğu g ib i, fırsa t b e k liy o rla rd ı.

BUyUk İskender’in Asya seferleri


Y irm i y a ş ın d a b a b a s ı F ilip 'in ta h tiy le b e r a b e r ta s a v v u r la ­
rın a d a v a r i s o la n İs k e n d e r, bu em eli ta h a k k u k e ttirm e k için
M. ö . 3 3 4 yılı ilk b a h a rın d a M a k e d o n y a ’lı v e a d e tle ri çok o b
m a y a n Y u n a n lı a s k e rle rd e n m ü re k k e p 3 0 b in p iy a d e v e 5 bin
s ü v a r i ile 1 8 0 g e m i iç in d e , k a r a d a n v e d e n iz d e n h iç b ir m u k a ­
v e m e t g ö rm ek sizin A n a d o lu ’y a g e ç ti.
İsk e n d e r’i, A s y a ’nın m eçh u l d e rin lik le rin e d a lm a ğ a s e v k e -
d en s e b e p , Y u n a n g ü m ü ş p a r a s ı ile P e r s altın p a ra sı y ü z ü n ­
PERS İMPARATORLUĞU 247

d en çık an ih tilâftan ib a re t d e ğ ild i. A s y a Y u n an lılar ıçın m e ç­


hul b ir a le m d i. O z a m a n a k a d a r y a ln ız k ü çü k b ir Y u n a n k u v ­
v e ti a si K u r a ş ile M e z o p o ta m y a ’y a kadar so k u lab ilm iş, o da
K o n a k s a p a rişa n lığ ın d a n s o n ra X enophone s a y e s in d e kurtul­
m uştu. İs k e n d e r 'i A s y a 'y a g ö tü re n b a ş lıc a âm il, intikam hırsı
idi. İsk e n d e r, ihtiyatlı bir h a rp p lânı d ü şü n m ü ştü . Ç ü n k ü o rd u -
s iy le A n a d o lu 'y a g e ç tik te n so n ra d enizlere hâkim olan P e r s '-
le r, Y u n a n lıla r la b irle ş e re k , a rk a s ın ı k e se b ilirle rd i. M a k e d o n y a -
d a b ıra k m ış old u ğu k u v v e t s a y ıc a b ö y le b ir h a re k e ti ö n le y e ­
b ile c e k k u v v e tte d eğ ild i. S ö y le b ir teh lik eye m ey d an b ıra k m a ­
m ak iç in ilk ö n c e P e rs le rin d e n iz k u v v e tle rin in fa aliy etlerin i
a k im b ır a k a c a k y o ld a h a r e k e t e tm e k ic a b e d iy o rd u . B u d ü şü n ­
c e ile İsk e n d e r A s y a içle rin e g irm e d e n e v v e l, P e r s d o n a n m a s ı­
nın A n ad o lu v e S u riy e sa h ille rin d e k i ü slerini b ire r b ire r k a r a ­
d a n z a b te tm e ğ i plânının b a şın a k o y m u ştu . İstilâ h a re k e tin in
in k işafı, b ö y le b ir p lân ın ö n c e d e n d üşü n ü lm ü ş o ld u ğun u b elirt­
m e k te d ir.

İr an k u w e t i e - Filip , P e r s ’lere Y u n an lılığ ı e s a r e t a ltın a a lm a k


r l y l e il k ç a r - is te y e n zalim b ir d e v le t g ö z iy le b a k ıy o r, m u-
p ış m a h a r e b e y i d ü şm an ın k a lb g â h ın a k a d a r götüre­
rek Y u n a n Alemini k u rta rm a ğ ı d ü şü n ü y o rd u .
İs k e n d e r d e bu h ırsla K ü çü k A s y a k ıy ıla rın a çık m ıştı. T r u v a '
d a A şil'in m e z a rı b a ş ın d a b ir ây in y a p tırd ık ta n s o n ra G ra n i-
k o s su y u (B ig a ç a y ı) a rk a s ın d a to p la n m ış o la n İra n o rd u su
ü zerin e atıld ı. 1 1 0 b in k işid e n m ü re k k e p o la n İran ord u su n u n
5 0 bini ü cre tli yu nan lı a s k e rd i. B u n la r R o d o s 'lu M em non ad lı
m a h ir b ir k o m u ta n id a re sin d e b u lu n u y o rla rd ı. İran s a tr a b la rı
M em n o n ’un h er ta ra fı y a k ıp y ık a ra k çek ilm ek ve d üşm anı
içe rile re ç e k e re k ezm ek y o lu n d a k i teklifini re d d e d e re k m eyd an
m u h a re b e sin e giriştiler. Sağ kanaddaki s ü v a rile rin b a şın d a
bulunan İs k e n d e r’in hem en h ü cu m a g e ç e re k k a rşısın d a k i d ü ş­
m an k anad ın ı d a ğ ıtm a s ı, harb in talihini M a k e d o n y a lıla ra çe­
v ird i. İran o rd u su ç a rp ış m a d a p erişan oldu. S a r d e s , E fe s, M ilet
gib i K ü çü k A s y a ’nın b a tıd a k i büyük şe h irle ri İs k e n d e r’in
eline d ü şlü ( 3 3 4 ) . N isb e te n k o la y k a zan ılan bu z a fe rin v e r ­
diği n e ş e ile H a lik a rn a s o s ( B o d ru m ) ü zerin e yü rü d ü . Ş eh ir,
O r e n to b a te s a d ın d a b ir Perslinin id a re s in d e k arşı koydu.
248 İRAN TARİHİ

M em n on d a d e n iz d e n k e n d is in e y a rd ım e tt i. İs k e n d e r vahşi^
y a n e b ir m ü c a d e le d e n s o n ra bu esk i ta rih i ş e h r i d e ele g e ç ird i.
B ü tü n sa h ild e v e a d a l a r d a k i Y unan k o lo n ile rin in istik lallerin i
ilân e tti. Ege k ıy ıla rın d a k i lim an ları b ire r b ir e r z a b te tm e k
s u re tiy le d e n iz d e n A v ru p a ile m u v a s a la tı k esm eğe ça lış a n
P e r s d o n a n m a s ın ın fa a liy e tin i ak im b ıra k tık ta n s o n ra , doğuya
d o ğ ru y o lu n a d e v a m e tti. P e r s d o n a n m a s ın a k om u tan lık eden
M e m n o n ’un e r te s i y ıl Midilli’d e ö lm esi bu e n d iş e y e d e so n
v e rm iş o ld u .
İs k e n d e r doğuya g id e rk e n b ir a ra lık kuzeye d ö n e re k
F r i g y a ’y a g ir d i. B ö lg e n in S a k a r y a n eh ri ü zerin d e m e rk e z i o lan
G o rd iy o n ( Y a s s ı h ö y ü k ) şe h rin i ald ı 18^ 334 - 333 s e n e s i kışını
b u r a d a g e ç ir d i.

i . . n a y e n U g ls l İs k e n d e r G o r d iy o n ’u a ld ık ta n s o n r a A n k y ra
( A n k a r a ) ü zerin d en d o ğ u y a ilerled i. K a p p a d o k -
y a ’d a n v e T o r o s la r d a n g e ç e r e k K ilik y a o v a la r ın a in d i. T a rsu s
şeh rin i ald ı. B u r a d a B ü y ü k P e r s k iralın ın o rd u s iy le , A m anos
d a ğ la rın ın g e r is in d e S o h o n i o v a s ın d a b u lu n d u ğ u n u ö ğ re n d i­
ğ in d en , k ıyıyı tak ip e d e re k İsk e n d e ru n k ö rfe z i d o la y la rın a
g eld i. İsk e n d e r, B e y la n g e çid in d e n S u riy e ’y e g e ç m e k ta s a v v u ­
ru n d a idi. Fakat D a riu s da bu e s n a d a İs k e n d e r’i b u lm ak
ü z e re A m a n o s'u n k u zey g e ç itle rin d e n K ilik y a ’y a g irm iş , g ü n e y e
d o ğ ru ile rle m e ğ e b a şla m ıştı. B u su re tle İran k u v v e tle ri, İsk en ­
der'in r i c a t y o lla rın ı k e sm iş olu y o rd u . İsk e n d e r bunu a n la y ın c a
g e r iy e d ö n e re k k u z e y e d o ğ ru ile rle m e ğ e b a ş la d ı. N ih a y e t iki
o r d u İsk en d eru n k ö rfezin in b a tısın d a k i l s s o s y ö r e s in d e P in a ro s
su yu k e n a rın d a , İran lılar A n a d o lu ’d a n , M a k e d o n y a lIla r da
S u riy e ’d en g e liy o rla rm ış g ib i k a rş ıla ş tıla r 1M. İs k e n d e r, o rd u s u - 165

165 Bir masala göre İskender, Gardiyan tapınağında bulunan ve ka­


hinler tarafından çözecek adamın cihangir olacağı haber verilen Gordiyon
dögümünü bir kılıç darbesiyle parçalamq bu suretle cihangirlik tacının
kendisine ait olacağını göstermiştir.
*66 Issus, Yumurtalık koyunun medhalinden İskenderun ve Piyas is­
kelelerinin karşısında bugünkü ApaSın yerinde idi. Eski tarihin en şöh­
retli ve mamur beldelerinden olan İsaua. üç büyük muharebeye saba
olmak itibariyle tarihle büyük şöbret kazanmıştır. Bu harplerden biri M.
ö. 333 de İskender'in Darius lll*e karşı kazondıgı zaferdir. İkincisi Roma
İmparatoru Septimua Severus'un M. s. 194 tarihinde rakibi Pencennius
PERS İMPARATORLUĞU 249 •

nun s a ğ k a n a d iy le k a rşısın d a k i İran o rd u su n u n ücretli Y unan


k ıta la rı ü z e rin e atıld ı. B u n ları d a ğ ıttık ta n s o n r a D a riu s 111 ’ün
bulunduğu m e rk e z ü z e rin e y ü rü d ü . B ü y ü k K ıra l, sa h a d a n ç e k il­
m ek z o ru n d a k ald ı. K ıralların ın k a çtığ ın ı g ö re n P e rs o rd u su
p a n iğ e u ğ rad ı (3 3 3 ).
K o d o m a n , m u h a re b e m ev k iin i iyi se çe m e m işti. Ç ü n k ü d a ğ
v e deniz a ra sın d a sık ışm ış olan bu s a h a , P e r s sü varilerinin
m u v a ffa k iy e tle n e tice le n e c e k bir h ü cu m u n a elv erişli o la m ıy a ca k
k a d a r d a rd ı. Ç a rp ış m a d a sü v a ri k ıta sı s e r b e s tc e h a rp ed em e­
d iğin d en P e r s o rd u su b ü yü k h ez im e te u ğ ra m ıştı. G e c e y a rıs ı
h a rp s a h a s ın d a n k a çm ış o la n B üyü k K ıra l m ü şk ü lâtla F ıra t'ı
g e ç e r e k n efes alab ild i. P a rm e n io n Ş am 'd ak i büyü k k a ra rg â h ı
b asarak b ü y ü k bir g a n im e tle b e ra b e r, k ıralın a n a sın ı, k ızın ı,.
kız k a rd e şin i eld e etti. İra n k ıralın ın a ile sin e iy i m u a m e le e t­
m ek b ü y ü k lü ğ ü n ü g ö s te r e n İsk en d er, bu p a rla k z a fe r ü zerin e
K ü ç ü k A s y a 'd a n h e rh a n g i bir h ü cu m a u ğ ra m a k ihtim alinden
k o rk m a k sız ın A s y a iç e rile rin e g ireb ilird i. F a k a t b ö y le y a p m a d ı.
P e rs d o n an m asın ı S u riy e k ıy ıların d a d a ü ssü z b ıra k m a k için
b u ra la rı k a ra d a n z a b te tm e k p lân ın d an v a z g e ç m e d i. A s y a , im
­
p a ra to rlu ğ u n u artık kesin g ö rü y o rd u . B u seb ep ten D a riu s lll‘ün
p ek elverişli ş a r t la r ı ih tiv a e d e n sulh teklifin i k a b u l etm ed i.
S u r iy e k ıy ıla rın a d o ğ ru y ü rü m e ğ e b a ş la d ı.

S Uı i y e , F e n i k e A s y a içle rin e d a lm a d a n e v v e l a rk a s ın d a k en-


v e F lH e tın 'ln disini te h d it e d e b ile ce k h iç b ir k u v v e t b ıra k -
ca b tı m ak iste m iy o rd u . F e n ik e şeh irleri m u k a v e m e t
g ö ste rm e k s iz in M ak e d o n y a lı fa tih e kapılarını
a ç tıla r. Y aln ız a d a d a m ü stah k em bir k ale için d e olan T ir (S u r)
site si m u k av em et etti. İs k e n d e r, k a ra ile a d a a ra s ın d a k i d en izi
d o ld u rttu k ta n s o n r a , T i r ’i m u h a s a ra etti. Y e d i a y m u h a sa ra d a n
s o n r a su rları y a v a ş y a v a ş ta h rip e d e re k k a le y i h ü cu m la ald ı
(3 3 2 ). Ö n A sy a 'n ın A k d e n iz e t i c a r e t m a h re ci o la n bu m am u r
v e zen g in şeh rin i y a k tı y ık tı. T ir ‘in z a b tı n e tic e s in d e F e n ik e v e
K ıb rıs g em ilerin d en te ş e k k ü l e d e n P e r s d o n a n m a s ı M ak ed o n ­
y alılar ta ra fın a g e ç ti. B u s u re tle ls k e n d e r‘in d enizden h iç b ir

Nifer'e karşı kazandığı harptir. Oçüncü harp de Bizans imparatoru He^


rakliyus'un M. • 622 tarihinde Sasani kisrası Husrev Pervi%İ maglup-
etmesiyle neticelenen savııııtır.
250 Ir a n TARiHi

t e c a v ü z e u ğ ra m a k s ız ın M ısır ü z e rin e y ü rü m e s i k o la y la ş m ış oldu.


İs k e n d e r, T ir’i tah rip e ttik te n s o n r a güneye in m e k te devam
e tti. A y n ı ş id d e tle G a z z e ü z e rin e a tıld ı. B u rası d a iki a y mu­
k a v e m e t ettik ten s o n r a n ih a y e t d ü ştü . M u k av em etin ruhu o la n
k om u tan b e y g ir k u y r u ğ u n a b a ğ la tıla ra k iş k e n c e le rle ö ld ü rü ld ü .
G ..z z e d e yak ıld ı y ık ıld ı. B u iki ş e h ir h a lk ın d a n k ılıçta n kur­
tu lab ilen ler e sir o la ra k s a tıld ıla r . S u riy e tam am en ele g e ç tik te n
s o n ra İsk e n d e r o rd u su K udüs k a p ıla rın d a g ö rü n d ü . F atih
h ü k ü m d a rla ra k arşı k o y m a n ın a c ık lı m a c e ra la rın ı u n u tm am ış
o lan Y a h u d ile r , b a ş la r ın d a r e s m i e lb is e le riy le h a h a m la r o ld u ğ u
h a ld e İs k e n d e r'i k a rş ıla d ıla r. Ş e h ri te slim e ttile r .
İs k e n d e r K u d ü s ’te ç o k d u rm a d ı. Y a h u d ile r e te m in a t v e r ­
d ik te n s o n r a M ısır ü z e rin e y ü rü d ü . M ısır, d ö r t yüz y ıla y a k ın
b ir m ü d d e t e v v e l H a b e ş lile rin elin d en s ıra s iy le A s u r ’ luların,
B ab il'lilerin v e n ih a y e t İra n ’lıların h â k im iy e tle ri a ltın a d ü şm ü ş,
fak at milli istik lâl ruhunu k a y b e tm e m iş ti.

MkSH-’ın İsk e n d e r M_ ö . 3 3 2 yılı so n la rın a d o ğ r u M ısır k a -


U tllâ s ı p ıların a d a y a n d ı. İran h â k im iy etin e k a rşı b ir tü rlü
ısın am ıy an M ısırlıla rd a n h iç b ir m u k a v e m e t g ö r ­
m ek sizin M en fis şe h rin e g ir d i. M a k e d o n y a lı fa tih , n e M ısır’ı ilk
d e fa istilâ eden K a m b is (K e y k â v u s ) n e d e ik in c i d e f a z a b -
te d e n O h o s ’un y a p tık la rı g ib i, esk i F ira v u n la rın m u m y a la rın a ,
ta n rıla ra v e ta p ın a k la r a k arşı h a k a r e t g ö s te r m e d i. B ilâk is ilk
işi M enfis’in m u k a d d e s b u z a ğ ıs ı A p is ’e k u r b a n k esm ek old u .
M ısır ta p ın a k la rın ın e sra rlı lo şlu k la rı İsk e n d e r'in m a n tık sız
d in d a rlık ru h un u k o l a y c a te s h ir etm işti. B u s e b e p te n A m o n
ta p ın a ğ ın ın kâhinini is tic v a p için uzun b ir y o lc u lu ğ a bile k a t­
lan m ıştı. B u h a re k e tle riy le M ısırlıların k a lb le rin i te s h ir e d e re k
b ir h alâsk âr m evk iine y ü k s e lm iş , k en d isin e d in i u n v a n la r v e ril­
m iştir.
İ s k e n d e r M. ö . 3 3 1 y ılı b a h a r ın d a M ısır'd an F e n ik e ’y e
d ö n d ü . M ısır’d a ik e n A k d e n iz k ıy ısın d a R a k o ti’nin b u lu n d u ğ u
y e r d e b ir şe h ir k u rd u . F a r o s a d a s iy le M a re o tis g ö lü a ra s ın d a ,
kurulan v e İs k e n d e riy e ad ın ı alan bu şeh ir, c o ğ r a f î durum un u n
m ü s a a d e s i n e tic e s i o la r a k k ıs a b ir z a m a n d a A k d en izin en ş ö h -
'etli bir li m anı o ld u .
PERS İMPARATORLUĞU 251

İ s k e n d e r M ısır’d a b u lu n d u ğ u s ır a d a ö te d e n b e ri b ir keha^
n et y e ri o la r a k ş ö h re t alan , çöl o rta s ın d a A m o n tap ın ağın ın
b u lu n d u ğu S iv a v a h a s ın a g ittiğ in i g ö rm ü ştü k . O , B üyü k P e r s
k ıraliy le so n k a t’i m u h a re b e y e g irişm e d e n ö n c e talihini ö ğ re n ­
m ek iste m işti. A m o n k âh in in in b u ra d a k en d isin i, bir M ısır kıralı
o la r a k (A m o n 'u n o ğ lu s ıfa tiy le ) ta k d is e tm e s i İsk en d er'in ru ­
hunda büyük b ir d e ğ işik lik y ap m ıştı. İsk en d er artık kendisini
M a k e d o n y a lı F ilip ’in d e ğ il, tan n nın oğlu sa n m ış v e yeni bir
ruhi h a le t k a z a n m ıştı.

P e r s im paratorla^ğıu ıan ç ö k m e s i
F e n ik e ’y e d ö n e n İs k e n d e r, S u riy e çö lü n ü s a ğ d a b ıra k a ra k
esk i A s u r iline d o ğ ru y ü rü d ü . D a riu s III h a tıra s ı ihtim al ki hâla
eski d e h şe tiy le y a ş a y a n m u azzam A s u r im p a ra to rlu ğ u n u n M ed-
lerle B a b il’lilerin m üttefik k u v v e tle ri ta ra fın d a n y a l;ılıp y ık ılan
b a şk e n ti N in o v a h a r a b e s i y a k ın ın d a so n to p la d ığ ı b ü y ü k o rd u -
siy le h asm ın ı b ek liy o rd u .
Y u n a n ta rih çile rin in ih tim al ki b ira z m ü b a la ğ a ile m ik ta­
rını 7 0 J b in e çık a rd ık la rı İran o rd u s u İs s o s h ezim etin d en s o n ra
B üyü k K iralın to p la y a b ild iğ i ç e şit çe şit ır k la r d a n m ü rek k ep
d isip lin siz, id ealsiz b ir k a la b a lık tı. T a b ia tiy le k a rş ıs ın a çık a n
İs k e n d e r'in h a rp talim lerin e a lışk ın o rd u su ö n ü n d e d a rm a d a ğ ın
o la c a k tı. M. ö . 3 3 1 yılı ekim ayın ın b irin ci g ü n ü A r b e la (E rb il)
y ö re s in d e k i G a v g a m e la o v a s ın d a vukubulan k an lı m eydan
m u h a re b e si ta b it o la n bu n e tic e y i v e rd i. P e r s o rd u su n u n M a­
k e d o n y a o rd u s u n d a n h e rh a ld e ü ç k e re daha fa z la o lm asın a
ra ğ m e n , İs k e n d e r’in c ü r 'e t v e m a h a re ti bu d e fa d a z a fe r p erisini
M a k e d o n y a lIla ra g ü ld ü rd ü . İsk e n d e r bu m u h a re b e d e d e s a ğ
k an a d d a k i sü v a rile rle ta a r ru z a g e ç e r e k k a rş ıs ın d a k i d ü şm an
h a tla rın ı y a rd ık ta n s o n ra , m e rk e z d e bulunan D a riu s llJ ’ ün ü z e ­
rine a tıld ı. B üyü k K ıra lı bu d e fa d a k a ç ır d ık ta n so n ra P e rs
o rd u su n u ta ru m a r etti. H ezim et o kadar k esin v e d eh şetli
o lm u ştu ki artık b u ra la rd a bir y e rd e tu tu n a m ıy a c a ğ ın ı an hyan
D ariu s 111, M e d y a d a ğ la r ı n a d o ğ ru k a ç a r a k c a n ın ı k u rta ra b ild i.
İsk en d er, şid d etle tak ip e ttird iğ i h a ld e Büyük K ıralı ele
g e ç ire m e d i.
252 Ir a n t a r İHİ

G a v g a m e la z a fe rin d e n s o n r a o rd u s u ta ra fın d a n
S o t 'u n d B ş ı
A s y a k ıra lı ilân ed ilen İs k e n d e r a r tık b ir k u v ­
v e t o lm a k ta n ç ık a n D ariu s 111 ’iin peşini b ır a k tı . H a m m u ra b i-
le r in , N a b o h o d o n o s o r'la rın p a y ita h tla rı o la n B a b il'e indi. M enfis
gib i bin k o c a d a n a r t a k a la n B ab il, yen i sah ib in i d e a y n ı b e ş a -
ş e tle k a r ş ıla d ı. H em en k a p ıla rın ı a ç tL B ab il ra h ip le ri k en d isin i
m e şru h ü k ü m d a r ilân e ttile r.
İsk e n d e r M ıs ır'd a ta k ip e ttiğ i s iy a s e ti B a b il'd e d e ta tb ik
e tti. A h a m a n iş h ü k ü m d a rı K ş a y a r ş a (K e r k e s ) nın v a k tiy le ta h ­
rip i etm iş o ld u ğ u B e l-M a rd u k ta p ın a ğ ın ı y e n id e n y a p tır d ı.
M ısır'ın A p is ’ine y a p b ğ ı g ib i B a b il’in bu ta n rıs ın a d a k u rb a n ­
la r tak d im e tm e ğ i u n u tm a d ı. S o n r a v a k tiy le a rtık h a tıra la rı
unutulm uş E lâ m k ıra lla rın a , şim di d e D a riu s lll’e p a y ita h t o la n
S u s (Ş u s te r) ü z e rin e y ü rü d ü . B u ra d a n s o n r a d a A h a m a n iş ’lerin
d iğ e r p a y ita h tla rı o la n P e r s e p o lis (İ s ta h r), P asarg ad şe h irle ­
rini aldL , A h a m a n iş’le re p a y ita h tlık etm iş o la n bu şe h irle rin
z a b tı, P e r s im p a ra to rlu ğ u n u n k a t’i in k ırazın ın ilânı d e m e k ti.

D a r lu s I l l ’ ü n M a k e d o n y a lı fatih, A h a m a n iş'le rin tarih f b a ş -


A k ib e tı k en tle rin i z a b te ttik le n so n ra D a riu s lll'ü ta k ip
e tm e ğ i h a tırla d ı. M e d y a y a ç ık tı. E k b a ta n
(H a g m a ta n a = H e m e d a n ) şeh rin i a ld ı. B u r a d a o rd u s u n d a b u lu ­
n an Y u n a n lı a s k e rle r in b ir ç o k p ara ve g a n im e tle rle m e m le ­
k e tle rin e d ö n m e le rin e izin v e rd i. Bu s u re tle Y u n a n birliği
(S y n h e d rio n ) intikam se fe rin in s o n a e rm iş o ld u ğ u n u re s m e n ilân
etm iş o ld u . ls k e n d e r a rtık in tikam seferin in k om u tan ı o lm a k ta n
çık m ış, yeni fe tih le re h a z ırla n m a ğ a b a şla m ıştı. E v v e lâ yen i b ir
o r d u to p la m a ğ ı d ü şü n en Büyük K ır a l a ra ş tırm a k ü zere her
ta r a f a a s k e r i k ıta l a r s a ld ır d ı. G a v g a m e la h ezim etin d en s o n ra ,
b e ra b e rin d e k a ça n iki s a tr a p , İsk en d er M a k e d o n y a 'y a d ö n d ü k te n
so n ra İra n im p a ra to rlu ğ u n u a r a l a r ın d a p a y la ş m a k m a k s a d iy le
D ariu s Ill’ün v ü cu d u n u o r t a d a n k a ld ırm a ğ a k a r a r v e rm iş, onu
n e z a re t altın a alm ışlard ı. B u n la rd a n B a k te riy a n s a tr a b ı o lan B e s o s
A h a m a n işle rd e n idi v e K o d o m a n ’ın halefi o lm a k istiy o rd u . B ü y ü k
K ıra lın İsk e n d e r ta r a fın d a n a ra ş tırılm a s ı ü z e rin e B e s o s ile cü rü m
o r ta ğ ı B a r s a e n te s , D a r iu s III'ü b e r a b e r s ü rü k liy e re k d o ğ u y a
d o ğ ru k a ç tıla r. F a k a t, İs k e n d e r’in tak ib in e m em ur e ttiğ i P to le -
m e, b irg ü n şa fa k la b e r a b e r o n la ra y e tişti. B e s o s , h a re k e te e n ­
PERS İMPARATORLUĞU 253

gel o la c a k her şe y i bu a r a d a k a d ın la rı v e a ğ ırlık la rı b ıra k a ra k


ç ılg ın c a b ir s ü ra tle k açm ağı e m retti. D ariu s lll’ü d e k a tıra
yüklü m a h fe sin d e h a n ç e r le te r e k y o ld a te rk etti. M ak ed o n y alI
n e fe rle rd e n b iri, İran lIların k a ç tık la r ı yolun k e n a rın d a k i b a ta k ­
lık k ıy ıs ın d a k a tıra yüklü b ir m a h fe için d e v ü cu d ü on y e rin ­
d en h an çerlen m iş fa k a t henüz ö lm em iş b ir a d a m buldu. Bu
a d a m , O rta A s y a ’d an Nil b o y la rın a , H int sın ırların d an Ege
b ö lg e s in e kadar h ü k m e d e n B üyü k Kırat D a riu s K od om an idi.
B ü y ü k K ırat k end isin i e s ir e d e n M ak ed o n y alı n e fe rd e n b ir içim
su iste m iş, s o n r a g ö z le rin i k a p a m ış tır (T em m u z 3 3 0 ) . G ü n eş
d o ğ d u k ta n b ir a z s o n ra İ s k e n d e r b u r a y a g e ld iğ i z a m a n muaz^
zam A h a m a n iş im p a ra to rlu ğ u n u n talihsiz so n b ü yü k h ü k ü m d arı
a rtık y a ş a m ıy o rd u (M . ö . 3 3 0 T em m u z). Bu s ır a d a M e d y a ’d a
B a r y a k s e s ta ra fın d a n ç ık a rıla n b ir isy a n hem en b a stırıld ı.

Ş a rk ’ta D ariu s III’ ün fe c i â k ib etin d en so n ra İsk e n d e r kend isin i


i a k e n d e r B ü y ü k İran im p a ra to rlu ğ u n u n m e şru v a ris i g ö rm e ğ e
b aşlam ıştı. Bu itib a rla M. ö . 3 3 0 - 3 2 7 ta rih le ri a r a ­
sın d a P e r s im p a ra to rlu ğ u n u n d o ğ u s a tra b iık la rın ı d a feth e tm e ğ e
k a lk tı. F a k a t b u r a la rd a k i s a v a ş la r o k a d a r k o la y olm adı. B u
ta r a f la r d a o tu ra n k a v im le r c e s u r v e c e n k c i in s a n la rd ı. O tu rd u k ­
ları y e rle r d e b üyü k o rd u la rın sev k v e id a re sin e e lv e rişli d e ğ il­
d i. İsk e n d e r b u r a la r d a a n c a k ç e t e m u h areb eleri y a p ıla b ile c e ğ in i
a n la d ığ ın d a n , o su retle h a re k e t etti. H alkı d a h a z iy a d e i ç istik ­
lâllerin e d o k u n m am ak s u re tiy le elde e tm e k , o n la rı ita a tli te b a a
d u ru m u n a s o k m a k ta n z iy a d e itim ad e d ilir d o s t y a p m a k la m üm ­
kün o la c a ğ ın ı a n lad ı v e bu y o ld a h a r e k e t e d e r e k A r y a (H e r a t) ,
A r a h o s y a (K a n d e h a r) h a v alisin i a ld ık ta n s o n ra Y a k s a r t b o y la ­
rın a d a y a n d ı. K irap o lis (U r a -tu b e ) şehrini z a b te tti. B u r a d a ik en
ta k ip cile r ta ra fın d a n y a k a la n m ış o lan B e s o s h u z u ru n a g e tirild i.
H ü k ü m d a rın a k a rş ı ih a n e tin in ce z a sın ı g ö r d ü . A v d e tin d e S o g -
d iy a n a s a tr a b ı O k s iy a r te s ’in kızı m e şh u r R o k s a n a ile ev len d i.
Kışı b u ra d a g e ç ir d i. C e s u r , o k cu lu k ta m e h a re tli y e rlile rd e n
s ü v a ri k ıta la rı teşkil e tti.

H in t a e f e r ı İsk e n d e r e r te s i y a z T ü rk istan d a ğ la r ı e te k le rin d e n


H in d istan ’a d o ğ ru in m eğ e b a şla d ı. R ica t h attını em ­
n iyet a ltın a alm ak v e S e y h u n ö tesin d en g e le c e k h erh an g i b ir kuv^
254 İRAN TARİHİ

v etin o ra s ın ı te h d it ed e b ilm e sin e ik m ân b ıra k m a m a k için M erv,.


İ s k e n d e r iy e (H o c e n d ), Belh, H e r a t v e K a n d e h a r şe h irlerin i tahkim
e ttik te n s o n r a M. ö . 3 Z / yılı k ış ın d a lran v e O r t a A s y a 'd a n ald ığı
a s k e r le r le sa y ısı yü z y irm i bini b ulan b ir o rd u ile k u z e y d e n H in t'e
g id e n g e ç id e hakim o la n K a b il’e indi.B ir ç o k çe tin m u h a re b e le rd e n
s o n ra H a y b e r geçid in i a ştı. A rtık M a k e d o n y a lı fa tih e H indis­
tan k a p ıla rı a çılm ıştı. 3 2 6 sen esi ilk b a h a r ın d a Indus (S in d ) ır­
m ağ ın ı g e ç e r e k P en cap h u d u tla rın a g ird i. Bu esn ad a P en cap
k ıta s iy le In d u s’un y u k a rı h a v z a s ı b irb irle riy le b oğu şan k ü çü k
ra c a la rın elinde id i. B u n la r a ra s ın d a k i r e k a b e t İs k e n d e r'in iler­
lem esini k o la y la ş tırd ı.
R a c a la rın en k u v v e tlile ri H ind 'in k u z e y -b a tı b ö lg e s i y an i
T a k s ila h ü k ü m d arı A m b h i (O m p li) ile K e ş m ir r a c a s ı A b is a r a v e
P e n c a p m ih r a c e s i P o r o s idi. B u n la rd a n T a k s ila ra c a s ı Am bhi
İs k e n d e r'i d o s t c a k a rş ıla d ı. O n a s a r a y ın d a m u ta n ta n b ir ziy a­
fet çekti. A sk e rle rin i e m rin e v e rd i. P e n c a p v e K eşm ir ra c a la rı
ise b ilâkis İs k e n d e r'e k a rşı k o y m a k is te d ile r. İs k e n d e r , b u n ların
b irle şm e le rin e m eydan v e rm e m e k ü z e re T a k s i la ra c a s ın ın d a
y ard ım ı ile h em en P e n c a p m ih ra c e s i P o r o s ü 2 e rin e a tıld ı. M ü tte­
fikini b e k le y e n P o r o s ’u, ı H id a s p e s (C e lu m ) ırm a ğ ı k e n a r ın d a
h a rb i k a b u le m ecb u r e tti (M . ö . 3 2 6 h a z ir a n ). İs k e n d e r bu­
ra d a d ö rd ü n cü m eydan m u h a re b e sin i y a p a c a k t ı. D e v c ü sse li
b ir adam o la n P o ro s, k a h r a m a n c a ' d ö ğ ü ş tü . O rd u s u n d a k i
200 m u h a re b e fili az k alsın z a fe ri k a z a n d ır ıy o rla rd ı. F a k a t
bu m uvakkat ü stü n lü ğ e v e P e n ca b lıla rın ç o k lu ğ u n a ra ğ m e n
son un d a İsk e n d e r s e v k u lc e y ş m a h a re tiy le h a rb i k a z a n d ı:
İsk e n d e r o rd u su n u n b ir k ısm ını d ü şm an ın k a rş ıs ın d a b ıra k m ış,
k en d isi on b ir bin kişilik b ir k u v v e tle g iz lic e y u k a rı k ısım la­
rınd an n ehri g e ç e r e k P o r o s o rd u su n u n y a n la r ın a d ü şm ü ştü .
B u r a d a k a rş ıs ın a çık an H int k ıtaların ı im ha e d e re k filleriyle
g a lip g e lm e k ü z e re o la n P o r o s ’u y a n d a n v u rd u . Bunu g ö r e n
d ü şm an k a rş ıs ın d a k i M a k e d o n y a lıla r d a c e s a r e tle n e r e k h ü cu m ­
larını a r ttır d ıla r . H int o rd u s u ta m b ir b o z g u n a u ğ ra d ı. P o r o s d a
e s ir ed ild i. İs k e n d e r e s ir d ü ş e n P en cab m ih ra ce sin in k ah ra­
m an lığın a m eftu n o lm u ş tu . O n a , k en d isin e ne m u a m e le y a p ıla ­
ca ğ ın ı tahm in e ttiğ in i s o rd u . P o r o s d a "İsk e n d e r g ib i k a h r a m a n
b ir fatih ten ne b e k le n irse on u ,, c e v a b ın ı v e rd i. B u c e v a p İsk e n ­
d e r'in m eftu nluğu n u b ir k a t d a h a a r t tır d ı. E s irin e b ir m isafir
PERS İMPARATORLUĞU 255

d ost h üküm dar m u am elesi y a p tı. K en d isin i m etbu ta n ım a k


ş a r tiy le m em lek etin i v e h ü k ü m d arlığ ın ı ia d e e tti.
P en cab m ih ra ce s in e y a p ıla n m u am eleyi g ö re n K eşm ir
r a c a s ı A b i ş a r a d a M a k e d o n y a lı fa tih e in k iy ad ın ı a rz e tti. İsk en ­
d e r ayn ı ş a rtla rla bunu d a y e rin d e b ırak tı.
H id a s p e s (C e lu m ) zaferi ls k e n d e r’e m u k a d d e s G an j v a d isi
y o lla rın ı açm ıştL P e n c a b ’ın s o n b ü y ü k n eh ri o la n H ifa sis (B isa )
k ıy ıla rın a indi. Bu s u re tle H in d ’in M a g a d h a im p a ra to rlu ğ u sı­
n ır la r ın a d a y a n m ış tı. M a k e d o n y a lıla r b u ra d a yen i bir âlem le
k a rş ıla ş m ış la r d ı. Bu g e n iş v e e sra rlı âlem in m erkezi o la n P a ta -
lip u tr a d a N a n d a h a n e d a n ı hüküm sü rü y o rd u .
İsk en d er sın ırla rı g e çe re k b u ra y a h ücu m etm ek ü z e re
G a n j b o y la rın a inm eği ta s a r la d ı. Bu s ır a d a M agadha im p a ra ­
to r lu ğ u n d a n kovulm u ş olan Ç a n d r a g u p ta a d lı s e rg ü z e ş t a r a y a n
b ir adam k a ra rg â h ın a g e le r e k k end isin i bu ta s a v v u ru fiile
k o y m a ğ a te şv ik e tti. İs k e n d e r h azırlığ a b a ş la d ı. F a k a t, tro p ik
ik lim v e sü re k li y a ğ m u r la r d a n p e k fazla y ıp ra n m ış v e y o ru lm u ş
o la n a s k e rle r i, n e r e d e s o n a e r e c e ğ i belli o lm a y a n h a re k e te s o n
v e rilm e sin i iste d ile r. ile rle m e k e m rin e k a rş ı d a y a ttıla r. M u zaffer
k o m u ta n ı dönm eğe ic b a r e ttile r. İsk e n d e r H id a s p e s n e h rin e
k a d a r g e ld ik te n so n ra b u rad a büyük b ir d o n a n m a y a p tır d ı.
M u v a ffa k iy e tle rin in h a tır a s ı o la ra k P e n c a b ’d a d ik tird iğ i z a fe r
s ü tu n la rı önünde m u ta d e ğ le n ce le ri y a p tır d ık ta n so n ra 326
s e n e sin in s o n b a h a rın d a d o n a n m a s iy le İn d u s’te n d e n iz e d o ğ ru
in m e ğ e b a ş la d ı. N ehrin h e r iki k ıy ısın d a n h a re k e t eden ve
donanm ayı k o ru y a n o rd u , h em d e n e h ir e tra fın d a k i şeh irleri
in k iy a t altın a a la a la , b ug ü n k ü H a y d a ra b a d y a k ın ın d a k i P a tta la
lim an ın a indi ( 3 2 5 a ğ u s to s ).
İsk en d er b u rad a b ir deniz ü ssü ve bir tic a re t lim an ı
k u rd u . D o s tla rın d a n N e a r k h o s 'u d o n a n m a s ın a a m ira l ta y in etti.
O n u H in d ista n 'd a n D icle v e F ır a t a ğ ız la rın a k a d a r u laşan deniz
y o lu n u tak ib e m em ur etti. M a k sa d ı z a b te ttiğ i ü lk eleri deniz
y o lu y la b irb irlerin e b a ğ la m a k tı. N e a rk h o s g ö re v le n d iğ i işi
b a ş a rı ile b itird i. T e tk ik le ri h a k k ın d a "P a rp lu s ,, a d ın d a b ir d e
e s e r y a z d ı. İsk e n d e r, P a tta l a 'd a o rd u su n u n b ir kısm ının b a ş ın a
g e çe re k d en izd en p e k fa z la u z a k la şm a m a k ü z e re G e d ro s y a
ve K arm an y a y o lu y la h a re k e t etti. B ir kısm ını d a gene­
ra lle rin d e n K r a te ro s k o m u ta s ın d a d a h a içe rle rd e n g e çm e k v e
2S6 İRAN TARİHİ

Karmanya’da kendisiyle birleşmek üzere yola çıkardı. Bunlar


büyük müşküllerle pençeleşerek nihayet Ahamaniş’lerin en eski
payitahtlarından Persepolis’e dönebildiler (324). Yolda yorgun*
luktan ve açlıktan ordususun en gürbüz ve kuvvetli kıtalarını
teşkil eden askerlerin üçte ikisi mahvolmuştu. Pattala’da iken
sefere kudretli olmayan hasta ve zayıf askerleri gemilere bin­
direrek Basra körfezi yoluyla Babil’le göndermişti.
İskender, ordusunun zayiatından müteessir olarak kendi­
sini Persepolis'de sarhoşluğa ve sefahate verdi. Bir gece, fazla
sarhoş olarak Ahamanişler sarayını yaktırdı. Bütün eski eser­
ler ve âbideler mahvoldu. Bu hareketini vaktiyle Kşayarşa’nın
Atinayı yakmış olmasının karşılığı olduğunu ilân ederek Sus’a
döndü. Burada Darius lll’ün büyük kızı Statira (Borsin) ile
evlendi. Pers büyüklerinden Erdavan'ın üç kıziyle de general­
leri Ptolemeus, Eumenes ve Selevkus'u evlendirdi. Bu münase­
betle şaşaalı eğlenceler tertip olundu. MakedonyalI askerlerden
Iranlı kızlarla evlenmiş olan bir kaç bin ere de hediyeler da­
ğıttı. Tarihçi Plutarkhos bu macerayı Avrupa ile Asya’nın ev­
lenmesi diye anmıştır.
İskender Sus’ta bal ayını geçirdikten sonra Hagmatana
üzerinden Babil’e döndü Pattala limanından Nearkhos’un komu­
tasına vermiş olduğu donanma da bu sıralarda Basra körfezi
bölgesine gelmiş bulunuyordu. İskender’in Sus’a 324 yılında
dönebilmiş olduğuna göre, ûnasya arkalarına doğru yapmış
olduğu askerî hareket altı yıl kadar sürmüştü. Kendisinin beş
altı yıl merkezde bulunmayışını fırsat bilerek yer yer ayaklan­
mış olan satrabları büyük bir hız ve şiddetle cezalandırdı.
Huzuru temin etti. Batı bölgelerindeki MakedonyalI satraplar
da ücretli askerden teşkil etmiş oldukları ordularını dağıl­
mak zorunda kaldılar. Yalnız hazine başkanı mürtekip
Harpalos, beş bin talenlik bir servet ve altı bin kişilik bir
ordu ile Yunanistan’a kaçmağa muvaffak oldu.
İskender, Küçük Asya’ya ayak basbktan sonra geçtiği
yerlerdeki halkın tanrılarına kurbanlar vermek, âdet ve gele­
neklerine hürmet etmek, mahalli otoriteleri yerlerinde bırak­
mak gibi tedbirler almak suretiyle kendisini sevdirmiş, muvaf­
fakiyetlerinin gelişmesine yol açmıştı.
PERS İMPARATORLUĞU 257

İ r a n 'ı z a b te ttik te n s o n r a kend isin in B üyü k K iralın kıziyle,


k om u tan ların ın P e rs b ü y ü k lerin in k ııla riy le ev len m eleri, su bay
v e e rle rin in d e bu h u su sta o n la r a u y m a la rı istilâ cıla rla yerli
halkı b irb irle rin e y a k la ş tırm ış , Y u n a n kültüriyle d oğu kültürünü
k a y n a ştırm ıştı. Bu b ak ım d an İsk e n d e r'in A s y a istilâ sın a , cih an
ta rih in d e bir d evrin so n a e rm e si v e y en i bir d ev rin b aşlam ası
g ö z ü y le b a k ıla b ilir. İsk en d er o rd u la riy le b irlik te 1-findistan
sın ırla rın a k a d a r sok ulan Y u n a n k ü ltü rü , Ö n a s y a 'd a g en iş b ir
s a h a y a y a y ılm ış, Iranlıların A v r u p a 'y a g e ç m e le riy le b a ş la y a n
D o ğ ıı-B a tı m ü c a d e le s i d e, İsk e n d e r'in istilâsı ü zerin e B atının
g a le b e s iy le n eticelen m iştir.
Fakat İsk e n d e r'in p e k e rk e n d e n ö lm esi ‘67, bu g e n iş ül^
k elerin çok m u h ta ç old u ğ u h uzu ru b ozm u ş, A s y a 'd a C e y h u n
b o y la rın d a n A f rik a 'd a Nil k ıy ıların a, A v r u p a ’d a A d riy a tik sa^
h illerin e kadar uzayan ü lkelerin y ılla r c a k an lı b ir b o ğ u şm a
alan ı h aline g elm elerin e s e b e p o lm u ştu r.
Bu b a k ım d a n , A s y a 'n ın b a tı b ö lg e le rin d e huzur v e süku^
nu tem in e ça lışa n P e rs im p arato rlu ğ u n u n yıkılışı, b u ra la rd a
y a ş a y a n halk için b ü y ü k bir felâk et olm uştu. S ü re k li boğuşm a^
la rın d o ğ u rd u ğ u se fa le t ve f e c a a tle r için d e k ıv ran an ö n a s y a ^
lıların , A h am an işlerin h âk im iyetleri devrin i h a s re tle y â d e tm iş
o ld u k ların ı tahm in ed eb iliriz.

İ ak e a d e r * ıa E sk i ç a ğ la r ın en büyük k o m u ta n ı o la n İsk en -
y a b s iy e ti d e r o z a m a n a k a d a r A s y a ’ nın A v r u p a 'y a ak ı-
nını d u rd u rm u ş, Batının d o ğ u y a g a le b e sile
n e tice le n e n yen i b ir d ev ir a çm ıştı. H in d 'd en B ab il'e d ö n e rk e n
y en i h ü ly alar b e sliy o rd u . Bu ta s a v v u r, B a b ill y en id en im a r
ed erek ş a rk ta h ü k u m et m e rk e z i y a p m a k , s o n r a K a r t a c a ’d an
Is p a n y a 'y a g e ç m e k , P ire n e d a ğ la rın ı a s a ra k İta ly a ü zerin d en
m u zafferan e M a k e d o n y a 'y a d ö n m ek g ib i yeni bir fü tu h a t p lânı
id i. F a k a t y a ş a d ığ ı s e fa h a t h a y a tı bu p lân ın ta h a k k u k u n a m ü­
s a a d e etm edi. O, K ü çü k A s y a ’y a a y a k b a sm a sın ı ta k ip ed en 167

167 lıkender, Sus'dan Babil’e döner dönmez yorgunluktan ve içki


âlemlerinin ifratından bitap bir halde Nabııbodonoıor'un sarayında yatağa
düşmüştü. Bir kaç gün içinde henüz 32 yaşında iken öldü (M. ö. 323. 12
Nisan), Tahnit edilen cesedi İskenderiye'ye götürülerek orada defnedildi.
Mezarının yeri bilinmemektedir.
I r o ıı T a r ih i , 17
258 Iran TARiHl

y ed i s e n e iç in d e b ü tü n m a n a s iy le b ir Ira n im p a r a to ru olm uş,


esk i A s u r k ıra lla rım n s e fa h a t h ay atların ı y a ş a m a ğ a b aşlam ışb .
A h a m a n iş k ıra lla rın ın b ü tü n g e le n e k v e tö r e n le rin i k ab u l etm iş,
onlar gibi k ırm ız ı re n k li g e n iş e lb ise le r g iy m iş, a ğ ır ta ç la rla
b a şın ı sü sle m işti. E s k i A s u r v e lra n im p a r a to r la r ı g ib i herke­
sin, ö n ü n d e y e r l e r e k a p a n a r a k s e c d e e tm e le rin i iste m e ğ e b a ş ­
la m ıştı.
İ s k e n d e r d e ik i ş a h s iy e t b e liriy o rd u ( R e s . 1 0 ) : B a b a s ı F i -
lip 'te n t e v a r ü s e t t i ğ i m etin v e k esk in z e k â , o n u b ü y ü k b ir a s ­
k e r y a p m ış, A r is to 'n u n d e r s le r i fikrini k â in a tın n iz a m ı h a k k ın d a
m ü sb et b ir s a f h a y a sevk e tm işti. O n u n bu ş a h s iy e ti, c ih a n g ir
İsk en d er'i te m sil e d iy o rd u . H a lb u k i h ırç ın , c a n i ru h lu , m ecn u n
a n ası O lim p iy a s 'd a n te v a r ü s e ttiğ i m ü şe v v e ş m u h a y y ile , s e b a t­
sız, h eyecan a m ü sta it k a r a k te r , o n d a k a n d a n v e g a rip dini
s e rg ü z e ş tle re a tılm a k ta n zev k alan ik in ci bir ş a h s iy e t y a ş a tı­
y o rd u . M en fis'e g ir d iğ i z a m a n M ısır ta p ın a k la rın ın e s r a r lı lo ş­
lu k ları onun m an tık sız d in d a rlık ru h u n u te s h ir e tm iş ti. A m on
ta p ın a ğ ın ın k â h in in d e n istik b a li h a k k ın d a m a lu m a t a lm a k için
u zu n b ir ç ö l y o lc u lu ğ u n a k a tla n m ış, B a b il ta p ın a k la rı d a k e n ­
d isin d e a y n ı d u y g u la rı b eslem işti. B u d u y g u la r la M a k e d o n y a lI
F ilip g ib i b ir in san ın su lb ü n d en in d iğ in e b ir tü rlü ih tim al v e r ­
m iy o rd u . Z a fe rle rin h e y e c a n a g e tird iğ i bu d u y g u ile C eyhun
b o y la rın d a allah lık d a v a s ın a k alk ıştı. H e r k e s i k en d isin e ta p ın ­
m ağa d a v e t e tti. F ilo s o f A r is to 'n u n y e ğ e n i v e ta le b e s i o la n
F ilo s o f G a llis te n e s 'i, halkı k e n d is in e ta p ın m a k ta n m e n e ttiğ i
için a stırd ı. A y nı d u y g u ile b ab asın ın v e k en d isin in s a d a k a tli
d o s tu v e p ek m ah aretli b ir g e n e ra li o lan P a rm e n iy o s ile o ğ lu
f i lo ta s ’ı s e b e b s iz y e r e ö ld ü r ttü . B ir s e f a h a t â le m in d e d e G r a -
n ik o s zaferin in k a h ra m a n ı K litu s'u v a h ş ic e h a n çe rle m e si d e ,
yin e a n a s ın d a n te v a r ü s e ttiğ i k a ra k te rin b ir te ce llisi id i. Y a­
k alan m ış o ld u ğ u h u m m a y a r a ğ m e n , s e fa h a tle g e ç e n b ir g e c e n in
sa b a h ın a d o ğ ru c a n v e rirk e n san k i b u kanlı k a ra k te rin i b e lirt­
m ek ü z e re b u rn u n d an b o ş a n a n k a n la r, y a s tığ ın ın a ltın d a k i d e ­
m ir k a lk a n ı kırm ızı r e n g e b o y a m ıştı.
ONUNCU BÖLÜM

AHAMANIŞLER DEVRİ MEDENİYETİ

İd a ri T e ık llâ t

D e v l e t^ T e ş^ P e r s d e v letin in bün yesi v e id a r e ta rz ı h akkında


U lU U ı esk i Y u n a n k a y n a k la r ın d a verilen b ilgi ç o k nok^
sa n d ır. P e rs le r , A k a d la r, A su rlu lar, H a ttile r g ib i
k a n u n la rın ı ih tiv a e d e n b e lg e le r b ıra k m a d ık la rın d a n , teşk ilâtları
h a k k ın d a k i bilgim iz Y u n a n k a y n a k la rın ın p a r ç a p a r ç a v e ç o k
n o k s a n o la ra k v e rd ik le ri m a lû m ata in h isar e tm e k te d ir. F a k a t bu
e s k i k a y n a k la r a r a s ı n d a M a ra to n m e y d a n m u h areb esin e iştirak
e tm iş olan b ir a s k e rin , P e r s s a v a ş la rı h ak k ın d a y azm ış old u ğ u
d ra m b azı h u s u s la rd a bizi h a y lı a y d ın la tm a k ta d ır. Müellif bu
d ra m d a D ariu s Tin b ü y ü k ş a h s iy e tin d e milletinin d erin lik lerin d e
s a k lı b u lu n an k u d reti b e lirtm ek s u re tiy le d e v le tin id a re ta r z ı
h a k k ın d a b ir fikir v e rm e k te d ir.
P e rsle rin , b ize k a d a r geleb ilen e fs a n e le rin d e , din v e a h lâ k
te lâ k k ile rin d e o n la rın iç h a y a tla r ın ı b elirten e s a s la r la bu d ra m ­
d an ö ğ ren ilen ş e y le r , y a n y a n a g e tirild iğ i ta k tir d e , A h a m a n iş
d e v le tin in b ü n y e s i v e id a re ta rz ı b ir a z d a h a a y d ın la n m a k ta d ır:

Ş ark ko afede A h a m a n işle r, esk i d ü n y a d a h a k ik i bir im para*


rH y0aa to rlu k k u rm u şlard ı. B u ım p a ra to rlu k , zam an ı
k ısa olm ak la b e r a b e r , şefk atli, ad aletli bir o to ­
rite g ö s te r m iş , um um i sulhü em n iy et a ltın a a lab ilm işti. G e rçi
A h a m a n iş İm p a ra to rlu ğ u d a , m ev cu t d e v le tle re k a rş ı k u v v e tle
k u ru lm u ş, k u v v e te d ay an arak gen işlem iş v e y a şa m ıştı. Fakat
bu İm p a ra to rlu k , A s u rlu la rın B ab illilerin zulüm v e ş id d e t ü zerin e
kurulan rejim lerin e n isb e tle in san lık lehine b ü y ü k b ir te ra k k i
m erh alesi olm u ştu .
im p a ra to rlu ğ u n d a y a n d ığ ı Iran h a lk ın d a n , b a ş ta P e rs le r
olm ak ü z e re , b ir kısm ı d e v le t id a re sin in b a şın d a b u lu n u y o r­
lard ı. D iğ e r zü m reler ise iç A s y a ’y a k a d a r y a y ıla n v e B üyü k
K ıra lı m etbu ta n ıy a n g ö ç e b e le r d i. B u n lar h a rp z a m a n la rın d a
o rd u n u n e s a s k a d ro s u n u teşk il e d iy o rla rd ı.
260 Ir a n t a r ih !

D ünya ü z e rin d e o z a m a n a k a d a r g ö rü le n d e v le tle rin en


b ü y ü ğ ü v e en n izam lısı o la n P e r s d e v le ti, ır k la rı, d illeri, d in­
leri, g e le n e k le ri b irb irin d e n ç e şitli m illetleri te k b ir b a y r a k al­
tın d a to p la m a k k u d re tin i g ö s te r m iş o lm a s ın d a id a re tarzın ın
b ü y ü k b ir h is s e s i v a r d ır . G e r ç i bu s e r k e ş v e k a v g a c ı k avim leri
ilk d e fa te k b a y ra k a ltın a sok m ak için A s u rlu la r, Babilliler,
d e re le r gibi k a n la r a k ıtm ış , büyü k ham leyi y a p a r a k K u ra ş ’ın,
D ariu s J ’in işlerin i k o la y la ş tırm ış la rd a F a k a t, ilk A h a m a n iş
h ü k ü m d a rla rı bu e lv e riş li d u ru m d a n fa y d a la n m a ğ ı ç o k iyi bil­
m iş, ço k lu k içind e k u v v e tli bir birliği g e rç e k le ş tire n b a s it, fa k a t
m ü essir bir te şk ilâ t k u rm u şla rd ır.
A h a m a n işle rin h ü riy e t s e v e r ru h u , h e r m illeti k en d i h u su ­
siy e tle rin d e serb est b ıra k m a k s u re tiy le P a m ir’ d e n A k d e n iz e
kadar uzayan b ö lg e d e h a k ik i b ir ş a rk k o n fe d e ra s y o n u y a r a t ­
m a ğ a m u v a ffa k olm u ştu . Y a ln ız M ısır, bu k o n f e d e r a s y o n a ısı-
n am am ış, sık sık b irlik te n sıy rılm ak v e a y rılm a k te ş e b b ü s ü n d e
b u lu n m u ştu r.
K o n fe d e ra s y o n d a b ü tü n im p a ra to rlu k b in a sı te k b ir te ­
m ele d a y a n m a k t a id i. Bu te m e l, b a şın d a A h u r a m a z d a 'n ın m ü­
m essili o la ra k B ü yü k K ıra l'ın bulun d u ğu h a n e d a n a s a d a k a tti.
D evleti k u ran K u ra ş yeni d e v le t iç in , y ık tığ ı M ed d e v le ti ile esk i
S u s k ırallığın ı ö rn e k tu tm u ştu . A r ta k h ş a tra (K e y a k s a r ) p a rla k
z a fe rle rin d e n so n ra A s u r v e B abil d e v le tle ri te ş k ilâ tın d a n b ir
ç o k e s a s la r alm ış o ld u ğ u n d a n , b u n la r ta b ia tiy le K u ra ş 'ın P e r s
d e v le t teşk ilâtın a da tem el olm u şlard ı. D a riu s I u zun sü re n
s a lta n a tı z am an ın d a (5 2 1 - 4 8 5 ) K u ra ş ’ın a ttığ ı tem el ü z e rin d e
g e n iş b ir d e v le t teşk ilâtı k u ra ra k A h a m a n iş s a lta n a tın a iki y ü z
y ıllık b ir h a y a tiy e t tem in e tm iştir. B u s a y e d e d ir ki T r a k y a v e
Y u n a n is ta n 'd a k i P e r s h e z im e ti, a n c a k b ir s ö m ü rg e y i b o şa ltm a k
m a h iy e tin d e k alm ıştı. B ü y ü k K ıralın nüfuz v e o to rite s i H e le n le r
a r a s ın d a bile sa rsılm a m ıştı. Bu im p a ra to rlu k s a y e s in d e B a tı
A sy a , m uayyen b ir zam an için , k u zey d en v e d o ğ u d a n g e le n
a k ın la ra k arşı m a su n k alm ış, Y a k ın ş a r k 't a y en i b ir h e r c ü
m erc olm am ıştır. im p a r a to rlu ğ u n g e n iş te ş k ilâ tın d a , d e v le tin
b irinci rü k nü v e d e v le t k u v v e tle rin in m e rk e z i K ıra lla r K ıralı
d en ilen B üyiık K ıra ld ı.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYE'fl 261

B & k llk B ü y ü k k ıra l, M ısır fira v u n la rı g ib i y e r yü zü n d e bir


K ır a i T a n rı d e ğ ild i. F a k a t a le lâ d e b ir in sa n d a d eğildi,
A h u ra m a z d a 'n ın , y e ry ü z ü n d e vekili o la ra k ism en
v e şah san seçm iş old u ğu m ü ste sn a bir ş a h s iy e t, kâdiri m u tlak
b ir h ü k ü m d a rd ı. K e n d is in e k u d re t v e k u v v e t v e r e n A h u ra -
m a z d a ’nın rıza ve ira d e s iy le hük ü m sü rü y o rd u . B u itib a rla
h ü k ü m d a rlığ ı hiç b ir kayıtla m u k a y y e t d e ğ ild i. D e v le te , hükm ü
a ltın d a k i k avim lerin m u k a d d e ra tın a a it bütün k a ra rla r, bütün
em irler, nehiler için te k k a y n a k tı. K ü çü k k ıra lla ra h ü k ü m d ar­
lık v e rm e k , bütün şa h s iy e tle re im tiy azlar b a h şe tm e k m ünhası­
ran on u n h ak k ı v e yetkisi id i. B ü y ü k D ariu s 1, N ak ş-ı R üstem
k ita b e s in d e “A h u ra m a z d a , y e ry ü z ü nizam ının b ozu ld u ğ u n u
g ö r ü n c e onu b a n a h a v a le etti. B en d e y e r y ü z ü n e nizam v e r ­
d im ,, d iy e re k , k u v v e t v e k u d re tin i T a n r ıd a n ald ığını a ç ık ç a
ifad e e tm e k te d ir. B is ü tu n 'd a , N a k ş-ı R ü s te m 'd e , T a h t-ı C e m ş id ’te
D ariu s l’i ta sv ir e d e n k a b a r tm a la r d a d a im a B üyük K ıralın ba­
şın ın ü stü n d e feru h e r veya fe rr-i Ized i’nin p e rv a z e tm e k te
o ld u ğ u , D a riu s l’in d e s a ğ elini tâzim ve ta k d is iş a r e ti o la ­
ra k y u k arı k a ld ırd ığ ı g ö rü lm e k te d ir. B ütün b u n lar, Büyük
K ıralın A h u ra m a z d a ’nın h im a y e si a ltın d a b u lu n d u ğ u kanaa­
tini b e lirtm e k te d ir. D a riu s 1, B isü tu n k ita b e le rin d e zaferlerin i,
fetih lerin i ta s v ir etm iş o ld u ğ u n a g ö re A h u ra m a z d a 'y ı b a şı
ü s tü n d e p e r v a z e d e r b ir şe k ild e g ö s te r m iş o lm a sı, sa lta n a tın
A h u r a m a z d a ’nın ih san ı o ld u ğ u , z a fe rle rin in , etk ilerin in on u n
em ir ve ira d e sin e u y g u n b ulunduğunu g ö s te r m e k g a y e s in d e n
b a ş k a b ir şe y le izah ed ile m e z . T a h t-ı C e m şid ’d e B üyü k K ıralın,
k o rk u n ç h a y v a n la m ü c a d e le ettiğ in i ta s v ir e d e n le v h a d a ( R e s.
1 1 ) da h ü k ü m d arın , A h u ra m a z d a ta ra fın d a n y er yüzünde E h ­
rim e n ’in zararlı m ah lu k la riy la ce n k etm e k için g ö n d e rilm iş o l­
d u ğ u n u n v e o n u n y a rd ım ı ile bu m a h lu k la ra g a le b o ettiğ in in
b elirtilm ek isten ild iğ in d e şü p h e y o k tu r.
Dariu!i I b ir y a zıtın d a kend isin i .. A h u ra m a z d a ’nın r ı z a -
s iy le hüküm sü ren b ir k r a l ,, o la r a k ta s v ir etm iş o ld u ğ u g ib i
A r ta k h ş a tr a I d e A h u ra m a z d a ’ yı .. b ir ç o k la rı a r a s ın d a beni tek
k ıra l y ap an b ü y ü k T a n r ı ,, s ö z le r iy le teb cil e tm e k te d ir “ *•

l6ş Dhcrme, B. B. 1913. Akbamaoiy kırallarıua ele gecen bütün


yazıtlarında. bunların saltanatlarını Aburomazda'nın bir lütfu telakki
ettikleri, düfmaolarına da onun irade ve yardımı ile Üatün geldikleri ka-
262 İRAN TARİHİ

B a ş ta s a tr a p l a r , k o m u ta n la r y a n i en b üyü k m e m u rla r olm ak


ü zere im p a ra to rlu ğ u n b ü tü n h alk ı, Büyük K ira lın b a n d a k a 'sı
yani b en d esi v e k u lu id ile r. B ü y ü k K ır a l, m u ta n ta n m erasim le,
m aiyeti h alk iy le b e ra b e r g ö rü n d ü ğ ü z a m a n , A h u ra m a z d a 'n ın
bu m u h teşem m ü m essili ö n ü n d e b ü tü n in s a n la r y e rle re k a p a n a ­
rak secd e etm ek le m ü k ellef b u lu n u y o rla rd ı 16B.
A h u ra m a z d a 'n ın vekili ve m üm essili s ıfa tiy le hudutsuz
b ir se la h iy e t s a h ib i olan B ü y ü k K ıral bu m u tla k h ük ü m ran lı­
ğını daim i s u r e tte h ak v e ad aleti k ayıtsız ş a r ts ız , kesin b ir s u ­
r e t t e ta tb ik v e k o n tro l etm ek s u re tiy le y a p m a k m e cb u riy e tin d e
idi. B üyü k K ıral bu v a zifesin i y a p a r k e n b ü tü n fen alık ların k a y ­
n a ğ ı olan y a la n ın k e n d isin i ş a ş ırtm a m a s ı için d a im i s u re tte ta n ­
rısal h a k ik a te s ığ ın m a k , o n d a n y ard ım d ile m e k le m ükellefti.
P e rs le rin e s k i C e m ş id -G u s ta s p e fs a n e s in d e g e rçe k bir
b ir h a y a tın , a ra m a s ı v e y a sa k ın m a sı g erek en ö rn e k le rin bir
tab lo su n u g ö r m e k te y iz . Bu tab lo bize P e rs le rin ahlâkı v e a d a ­
leti n e k a d a r c id d i b ir s u re tte k a v ra d ık la rın ı, a d a le t v e ah lak
e s a s la rın d a n a y rıla n b ir k ira lın , feci a k ıb e tle r e u ğ r a y a c a ğ ı k a ­
n aatin in ne k a d a r k ö k lü o ld u ğ u n u b e lirtm e k te d ir :
Efsanede bir Perı kiralının timsali olan Cemşid’in balkın bayatını,
devletin İçtimai sıoıflarını düzene koyduktan sonra. memleketin durumu
şöyle tasvir edilir : Hükümdarlığın ziyası altında hayvanlar ölmez. bitki­
ler solmaz, iu ile meyve hiçbir zaman eksik olmaz, hiçbir zaman kurutucu
loğuk, yakıcı ııcak olmazdı. imanlarda ne can çekişme, ne de kendi

naatini belledikleri görülmektedir. Dariuı 1, kitabelerinde Aburamazda’nın


lutfiyle hükümdar olduğunu 41 yerde, Hşayarşa ise «kı-allığı bana Abura-
mazda verdi* lözünü 6 yerde tekrarlamışlardır.
1(19 Ahamaniş kıralları, Firavunlar gibi Tanrılık davasında bulunma­
dıklarından, tabaalarının lecdeye kapanmaları tapınma değil, tizim idi.
İran'da tanrılık davalına kalkan ilk hükümdar büyük İskender olmuştur.
Anlaşıldığına göre hükümranlık yetkisi hudutsuz olan Büyük Kıral,
kendi kararları ile mevcut taamülleri değiştiremiyor veya değiştirmiyordu.
Büyük Kıralı metbu tanıyan kırallardan biri öldüğü zaman, tahtının oğ­
luna veya akrabaııoa değil, karıııoa geçmesi bir teamüldü. Ahamaniş
hanedanına ait anane iıe bunun akline idi. Büyük Kiralın bu her
iki ananeye aykırı bir hareketle bulunamadığı tabi kıralların varisliği
ananeıine aykırı bir teşebbüı olduğu zaman karısının. Büyük Kıral’a
müracaatla hakkını iıtemeıi ve Büyük Kıralın da gelenek gerekliğini yap­
mak zorunda kalmaıı Büyük Kıral’ların yetkilerinin bazı hususlarda mu­
kayyet olduğunu göltermektedir.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 263

kendini öldürme vardı. Her bucakta bmur, barış ve sükûnet büküm


aürüyordu
Fak at Cemşid bu durum karşısında keodiııi gurura kaptırıyor. Bütün
bu güzel şeylerin kendi sayesinde olduğunu sanarak şaşıyor: •şimdiye ka<
dar bana eşit olabilecek biç kimse tae giymemiştir. İdrak benimle gelmiş
dünya benim istediğim gibi olmuştur. İnsanlar yemeğe, uykuya, neşeye
buzur ve refaha benim sayemde kavuşmuşlardır. Kuvvet ve kudret k a y
nagı benim. Ölümü dünyadan kaldırdım^. diyor, kendini Tanrı ilân ederek
haddini tecavüz ediyor. O zaman Aburamazda'nın ziyası, ondan dönüyor.
Yok edeci Zobak (Dahhak) baş kaldırarak onu mevkiinden atıyor, korkunç
bükümdarlıgına başlıyor.

B ütün b u n lar, İra n 'ın te ra k k i ve tedennisinin B üyük K ir a ­


lın ş a h siy le ilgili olduğu h a k ik a tin i b elirtm ek ted ir : lr a n , bü yü k
K u raş v e D ariu s I g ib i azim li ve k u d retli k ıralla rla en y ü k sek
d ev re sin i y aşam ış, D u rius II v e A rtak h şatra II g ib i kud retsiz
h ü k ü m d arlar zam anınd a is e in h itata sürüklenm iştir.

B fiy f ik K .ıra lın Y u n an ta rih çile rin d e n öğrendiğim ize g ö re B ü


m ü şav ere y ü k K ira lın y etk ileri hudutsuz olm akla b e r a b e r,
h e y e ti D ariu s'u n k ırallığ ı tem in ed en y ed i b ü y ü k P e r s
ailesi d e v le t işlerin d e sö z sahibi bu lu nu y orlard ı.
Bu a ile re isleri k ira lın m ü şa v ere heyetini te şk il ed iyorlard ı. Bu
h ey ete lüzum g ö r ü ld ü k ç e e y â le tle rd e n d a v e t ed ilen b ü yü kler de
k a tılıy o rla rd ı. B ü y ü k K ıra ] im p arato rlu ğ a a it önem li k on u ları
bu nlarla konuşur, k a ra rla ştırırd ı.
B ü y ü k K ıra l, e y â le tle re b ö lü n en im paratorluğu tâyin ettiği
umumi v alilerle id a re ed iyord u . D evam lı su re tte k o n tro l etm ek
ş a rtiy le ik tid a r v e se la h iy e tin i satrap lara v eren k ır a l, A h u ra -
m a z d a ’nın faal b ir te m silcisi o la ra k m erkezd e b u lu n u y o r, ada^
Je tin ic ra v e ta tb ik in e n e z a re t ed iyord u . P a r a basm ak yalnız
B ü y ü k K ıra l'ın h a k k ı idi, fa k a t in h itat d evrind e K ıb rıs k ıra lla rı
g ib i tâ b i k ıra lla rın d a k en d i ad la rın a p a ra b a s tık la r ı g ö rü lm ek ­
tedir. Bu devirde B atı A n ad o lu 'd ak i Y u nan şehirleri d e sik k ey i
B ü y ü k K ıra l ad ın a basm ak la b e ra b e r p a ra la r ü zerine şeh irleri­
nin alâm etini d e k o y ab ilm ek hakkını alm ışlard ır.

B fiy fik K ı r a h n B ü y ü k K ıral, A hu ram azd a'nın ad aletin i y er yü-


a d a l e t g ö r e v i zü nd e y ayan b ir m üm essil olduğu için, b ilh a ssa
c e z a i işlerd e y a rg ıçlık v az ife siy le m ü kellefti. E n
y ü k s e k h âkim , B ü y ü k K ıra ld ı. Şah sın a v e y a d ev letin em niyetine
264 İRAN TARİHİ

karşı yapılan suçları o muhakeme ederdi. Hukuka ait işlere


bakmak^selâhiyetini de seçtiği yargıçlara veriyordu. Bu yargıç*
ların hak ve adaletten ayrılmamalarına çok dikkat ederdi.
Fakat Yakın Şarkın diğer eski kavimleri ve devletleri gibi,
Ahamaniş’lerin kanunlarını ihtiva eden tabletler veya kitabeler
ele geçmemiş olduğundan, bu kanunların mahiyetleri hakkında
bilgimiz yoktur. Yalnız eski İran dinine ait kaynaklarla İran
mitolojisinden çıkarılan esaslar, Pers kanunlarının Asur-Babil
kanunlarına nisbetle çok insani olduklarını kabul etmemizi
icabettirmektedir. Mazdeizmin en eski devirlerden kalan kırın­
tıları, bu dinde yüksek bir ahlâk mefhumunun hâkim olduğunu
göstermektedir. Merkezde yüce adalet divanı kıralın başkan­
lığı altında idi. Eyâletlerde ise satrablar bu hususta da büyük
kıralı temsil ederlerdi. Her eyâlette o memleketin mahallî
kanun ve nizamları, adet ve gelenekleri hâkimdi: Yargıçlar
bunlara göre hüküm verirlerdi. Kambis ve satrabı Babil'de ken­
di işlerini bile mahalli kanuna tevfik etmişlerdi.
Mısır’da kâhinlerin, tapınakların, müesseselerin hakları
evvelce olduğu gibi, Firavunlar devrindeki esaslara dayanı­
yordu. Hattâ Mısır'daki satrablara ait dosyalar bile Mısır dili
ve demotik denilen Mısır yazısı ile kaydedilmişlerdi.
Kambis zamanında Sisamnes adında bir yargıç rüşvet al­
dığı için kıral kendisini ölüme mahkûm etti. Bu adam idam
edildikten sonra derisi yüzülmüş, mahkemedeki koltuğuna kap­
lanmıştı. Büyük kıral Kambis, bu yargıçın oğlunu, babasının
yerine tâyin ederek onun derisiyle kaplanmış olan koltukta
yargıçlık etmeğe icbar etmiş, kendisine hüküm vereceğin za­
man, oturduğun koltuğa bak da ona göre hüküm ver, demişti *ıo.
Bu hususta Artakhşatra I daha ileri giderek haksız hüküm
verdiklerine kanaat getirdiği yargıçların derilerini diri diri
yüzdürerek mahkemede oturdukları koltuklara kaplatmıştı 171.
Bununla beraber, ne kıral ne de onun selâhiyet verdiği bir
yargıç, ilk cinayet için idam kararı veremezdi. Kıral bile ilk
defa bir cinayet ' mürtekibini ölüm ile cezalandıramazdı. Bu
gelenek, Pers dininin, dünyadaki kabahatlerin ahret cezalariyle
karşılanacağı yolundaki akidesine uygundu. Bu akideye göre,.

ın Herodotos, İli, 31 171 Herodoto*, V, 25


AHAMANlŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 265^

su çla n a n h er ad am ın iyi v e k ötü h a re k e tle ri k a rşıla ştırılır,


fen alık ları iy ilik lerin d en fa z la o lu rs a o z a m a n ceza g ö rü rd ü .
Bunun için d ir ki D a riu s 1, ölü m e m ahkûm edilen bir y a rg ıc ı,
b ir ço k iyi h izm etleri olduğu için astırm am ıştı. A n ad o lu sa tra b ı,
is y a n ed en b ir s e r g e r d e y a k a la y ın c a başını k e stire re k D a riu s ’
I ’e g ö n d e r d iğ i zam an, D a riu s I h iddetlenm iş, Ç a n a k k a le ’d e
k end in e v e P e rs le re hizm et ed en bu ad am ın niçin diri diri g ö n ­
d erilm ed iğ i m ü taleasiy le s a tra b ı tevb ih etm iş, maktulün başını
m e ra sim le g ö m d ü rm ü ş tü r.
S â m î k a v im le rd e g ö rü ld ü ğ ü gib i kim o lu rs a o lsu n , k ö le­
sini b irin ci d efak i k u su ru n d a n d o lay ı v a h ş ic e ce z a la n d ıra m a z d ı.
H ak v e a d a le tin k o ru y u c u s u sıfatiy le k ıral, b ö y le h a re k e tte
b u lu n an ları ce z a la n d ırırd ı. F a k a t işlenen s u ç la r b ird en fazla v e
işine g ö r e ç o k vah im o lu rs a , efe n d isi on u hiddetinin d e r e c e ­
s iy le m ü te n a sip bir su re tte c e z a la n d ıra b ilird i mı.
V a ta n a h iy a n e t su çu n u n ce z a s ı, b a ş v e k ol k esm ek ti.
S u çlu ölm üş o lu rsa c e z a n a a şın a tatb ik edilird i, A r ta k h ş a tra il,
k e n d is in e k a r ş ı is y a n ed e n v e h a rp alan ın d a ö le n k a rd e şi g e n ç
K u ra ş ’ın n aaşın ın b aşını v e s a ğ kolunu k estirm işti. D a riu s l’ in
b ü y ü k k ita b e sin d e â s ile re v e rile n c e z a la r g ö s te rilm iş tir. B u n la r,
y a k a la n ın c a s a r a y a g e tirilir, o r a d a B ü y ü k K ır a ! ta ra fın d a n m u­
h ak em e e d ilir, b u ru n v e k u la k la rı k esilir, h a lk a teşh ir e d ild ik ­
te n s o n r a isy a n çık a rd ık la rı b ö lg e d e id a m e d ilirle rd i. is y a n
eden ad am ın b ütün a ile sin e de ay n ı c e z a ta tb ik ed ilird i mı.
İd am em irlerinin icra sı hazan b a ş k a la rın a d a h a v a le ed ild iğ i
o lu rd u . G enç p re n s K u ra ş ta ra fın d a n ih a n e t s u ç u y la ö lü m e -
m ah k û m ed ilm iş olan O ro n te s , A r ta f e r n e s ’e te slim ed ilm iş v e
b ir d a h a o n d a n b ah sed ilm em iştir mı

B u y ü k K ı r a c ı n id a re v e a d a le t teşk ilâtın ın b a şı o lan B ü y ü k


b aş k o m u t a n - K ıra l o rd u la rın d a b a şb u ğ u id i. M u h areb elerd e
lı ğ ı o rd u n u n m erk e z in d e b ulun u rd u . ilk k ıra lla r
b aşb u ğ lu k vazifesini fiilen y a p m ış la rd ır. F a k a t
in h itat d e v rin d e B üyük K ıra l'la r bu v a z ife y i g e n e ra lle rin e b ıra k ­
m ışlard ır. B u z a m a n la rd a B üyük K ıra lla rd a n o rd u b a şın a g e ç e - 172*4

172 Herodotos, I, 138


175 F. Spiegels, İraniscbe Altertbumakunde, 3 C. Leipzig. 1871-1878.
174 Xenopbon, Anabasis, 1, 6.
266 Iran TARiHi

re k h a rp a la n la rın a g id en ler n ad ird ir. B u n lar, ilk k ıra tla rın


sulh z a m a n ın d a A su r k ır a lla r ı g ib i e tra fı d u v arlarla çe v rili p ark­
lard a a v cılık la eğ le n irlerd i 17S. X en o p h on bu p a rk la r a P arad is
( F ir d e v s = c e n n e t ) ad ın ı v erm ek ted ir. A h am an iş k ıra lla rı bu
p a rk la rd a ce y la n la r, g e y ik le r ve sa ir av h a y v a n la rı a rk asın d a
k o şm a k ta n büyük zevk a lırla rd ı. P a rk la rd a k ıra l ile m aiyetinin
is tira h a tle rin e m ahsus k ö ş k le r bulunuyordu. F e n ik e ’d e Sid o n ’da
bu av k ö şk le rin d e n birin in h arabesi bulunm uştur. B uradan
çık a rıla n ta şla rd a n birin in ü zerinde g örü len diz çö k m ü ş b o ğ a
k a b a rtm a sı, P e rs e p o lis v e S u s’d a bu lu nan sü tu n la rd a k i b o ğ a ­
lara b en zem ek ted ir (R e s. 12). 17fl. S id o n p a rk iy le k öşkünü n M.
ö. 351 d e A rta k h ş a tra III yani O h o s zam an ın d a isyan ed en
S id o n kıralı T e n n e s (T e b n il) ta ra fın d a n y ık tırılm ış olduğunu
biliyoruz.
A h a m a n iş’lerin, o to rite v e g en işlem e b a k ım ın d a n en p a r­
lak d ev irleri K u raş Il ile D arius İl zam anları olm uştu. B u iki
kudretli k ıral z am an ların d a A h am an işlerin m ad d i re fa h la n
dini ve ah lâk i d o k trin le rle m ânen d e k u v v etlen m iş b u lu nu yordu .

S a r a y t e ş k l l â t l A h am an işlerin s a ra y te şk ilâ tın ı M ada d e r b a -


rın d a n alm ış o ld u k lan n ı biliy o ru z . A rta k h ş a tra
( K e y k â v u s ) s a ra y ın ı, A su r v e B a b il s a r a y la n n a g ö r e te şk ilâ t­
landırm ış o ld u ğ u n a g ö r e , A h am an işler sa ra y te şk ilâ tın ın d a b ir
ç o k h u su slard a N inova v e B a b il s a ra y la n n a b en z ed iğ i şü p h e­
sizd ir. F a k a t A h am an iş sa ra y la n n ın , ih tişam v e a z a m e t b ak ım ın ­
d a n B a b il, N inova v e H ag m atan a s a ra y la n n a üstün o ld u k la rı,
h a ra b e lerin d e y a p ıla n k a z ıla r v e ara ştırm a la r so n u n d a m eyd an a
çık m ıştır. A ham aniş sa ra y la rın d a y aşam ış olan yunanlı K te s i-
y a s , g ü nd e 15 bin ad am ın sa ra y la rd a yem ek yed iğin i y azm ak ­
ta d ır. B ü tü n bu ad am ların iaşeleri için h erg ü n b ü y ü k sa y ıd a
s ığ ır, koyun, k e ç i, d e v e , a t v e türlü türlü a v h a y v an ların ın
k esild iğ in i d e y in e K te s iy a s 'd a n öğren iy o ru z.

115 Abamaoif kıralları, tıpkı Aııar bükâmdarları gibi, avlanma apo-


roDO pek çok severlerdi. Darias 1, sevdiği ba spor için. Aaadoluda bir
avlanma parkı vücuda getiren ve burayı ağaçlarla dolduran satrap
Gadatos‘u tebrik etmiçti.
,7* Clermoot-Ganneau, Le paradeisos royal acbemeaide de Sidon.
Rcvac Biblique, 1921, S. 106.109.
AHAM ANIŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 267

Ahamanişler sarayında Büyük Kıralların hizmetinde bir


çok memur bulunduğu anlaşılıyor. Bunların en önemlileri saray
muhafız kıtaları komutanı ile baş musahip olan hadımağası idi.
Bugünkü İran saraylarında (karakol başı) ve (havace başı) de^
nilen bu adamlar arasından Erdavan (Artabanus) ve Mihridat
(Aspamitres) ve Bagoas gibi sarayda istemedikleri Büyük Kı^
ral ’ları tahtlarından atmak, yerlerine istedikleri prensleri geçir^
mek kudretinde olanları görülmektedir.
Bunlardan sonra gelen saray memurları başkâtip, kasır
başbuğu, sofracı başı, musahipler, şerbettarlar, kapıcıbaşılar,
şikâr emirleri, muganniler gibi Büyük Kıral'ın hususi hizmetlerini
gören adamlardı 177^ Büyük Kıral tarafından teftiş ve murakabe
göreviyle eyâletlere gönderilen ve Herodotos tarafından "kıralın
gözleri ve kulakları,. adiyle anılan memurlar da sarayda m ü
him bir mevki işgal ediyorlardı.

BOyflk Persler elbise formalarını Mada'lardan almışa


rın k ıy afetleri lardı. Büyük Kıralların elbiseleri, çok bahalı ağır
erguvani kumaşlardan yapılırdı. Taht-ı Cemşid
kabartmalarında görüldüğü gibi bu elbiseler uzun, geniş ve
yenleri sarkık hilâtler şeklinde idi. Kıralın ayaklarında yemeni,
başında ise Yunan tarihçilerinin tiyara ve bazan da Kidaris
adını verdikleri bir taç bulunuyordu. Taç giyme hakkı, Büyük
Kırallara münhasırdı. Yalnız Artakhşatra II, oğlu ve veliahdi
Darius Il'ye şehzadeliğinde taç giyme müsaadesini vermişti.
Taht-ı Cemşit tasvirlerinin belirttiklerine göre Büyük Kıral­
'ın, uzun saçlan boynu üstünde topuz halinde toplanmıştı. Uzun
ve gür sakalı göğsüne kadar iniyordu. Merasim esnasında
kıralın arkasında bulunan iki hademe ellerinden birile kiralın
başı üstünde bir güneşlik tutar. öteki eliyle de biri yelpaze,
diğer hademe ise havlumsu bir kumaş tutardı (Res. 13). Kıral
tahta oturduğu zaman elinde, yukarı ucu altın topuzlu bir âsa
bulunurdu.

Kıra ılçeıer Büyük Kıral'ların harem dairelerinde bir kısmı


kıral hanedanına veya Perslerin yedi asil ai­
lesine mensup bir çok kadınlar bulunuyordu. Bunlardan kıralın*

*77 Diodore de Sicile, Bibliotheque, X V I; 41-45.


268 IRAN TARİHİ

ilk z e v c e s i b a şk a d ın , y a n i k ıra liç e s a y ılıy o rd u . A s i l v e y a c a r i ­


y e o la ra k h a re m d a ire sin i d o ld u ra n k a d ın la r, b a ş k a d ın ın em ri
a ltın d a b u lu n u y o rla rd ı 178^ F a k a t, k ıra liçe n in , dini, id a ri v e si­
y a s i re s m i g ö r e v le r i old u ğ u n u b elirten hiç b ir b e lg e y o k tu r.
B ilâk is T a h t-ı C e m şid k a b a rtm a la rın d a hiç bir kadın ta s v iri
b u lu n m a m a sı k ıra liçe le rin d e v le tte resm i b ir m evk ileri v e r o l­
leri o lm a d ığ ın ı g ö s te r m e k te d ir .
F a k a t A h a m a n iş k ıralları k en d i kızları v e kız k a rd e ş le ­
riyle d e e v le n e b ild ik le rin d e n b u n lar a ra s ın d a , s a r a y d a v e â c iz
k ıra lla r ü zerin d e büyük nüfuz k a z a n a n la r g ö rü lm e k te d ir. D a ri-
us Il'nin zev ce si o la n kız k a rd e ş i P u r o ş a t (Y u n a n c a P a ris a tis )
ın ö n c e k o ca sı so n ra d a oğlu A r ta k h ş a tr a Il ü zerin d e büyük
nüfuzu o ld u ğ u n u b iliy o ru z. A r ta k h ş a tr a Il’nin d ö rt z e v ce sin d e n
S ta tira v e A m is tr is ’in d e s a r a y d a ç o k nüfuzlu old u k ların ı Y u ­
n an k a y n a k la rın d a n ö ğ re n iy o ru z . H alb u k i d iğ e r ik i zev ce sin in
y an i k ard eşi g e n ç K u r a ş ’ın ö lü m ü n d en s o n r a a ld ığ ı k ad ın la
k en d i kızı o lan A t o s s a ’nın nüfuzlarını belirten h iç b ir k a y ıt
y o k tu r ,î!\

V e lia h d U k A h a m a n iş h a n e d a n ın d a k ırallık babadan büyük


o ğ u la g e ç iy o r d u . Fakat büyük o ğ lu n an a sın ın
asil o lm a sı v e b a b a s ın ın k ırallığı z a m a n ın d a doğm uş bulun­
m a sı g ö z ö n ü n e a lın ıy o rd u . B üyü k D a riu s'u n s o n z a m a n la rın d a
veliah d lık m e se le si o rta y a çık tığ ı z a m a n , z e v c e le r in d e n o la n
b ü yü k K u ra ş 'ın kızı A t o s s a , k end i o ğ lu K ş a y a rş a 'n ın k ırallığı
z am an ın d a d o ğ m u ş o ld u ğ u n u ileri s ü re re k G o b ry a s 'd a n d o ğ a n
büyük oğlu A r ta b a z a n 'a te r c ih edilm esini id d ia e tm işti. Bu
istek D ariu s l ta ra fın d a n d a kabul e d ile re k o zam ana k ad ar
v e lia h d te lâ k k i olu n an b ü y ü k o ğ lu y e rin e K ş a y a r ş a 'n ın v e lia h d -
liği ilân olu n m u ştu .
G e n ç K u ra ş d a k ırallığ ın k e n d i hakkı o ld u ğ u id d ia siy le
k a rd e ş i A r ta k h ş a t r a Il'y e k a rş ı is y a n e ttiğ i zam an, bu esk i

171 Büyük Kuraş’ıo uç, otlu ve halefi Kambis'io de iki kız kardeşi
olmak üzere aııl dört zevceıi vardı. Darius l'iu tariheo bilioeo zevceleri-
□io sayısı yediyi bulmaktadır. Buoa karşı Kşayarşa l’io admı bildrimiz
bir zevceıi (Amiıtriı) vardır. Ahamaııişlerio soo hükümdarı olao Kodo-
mao'ıo da iiç zevceıioi taoıyoruz.
17® Artakhşatra U’oio kızı ve zevcesi olao Atossa, bu kıralıo ölümün­
de o soora yerioe geçeo otlu Ohoı'uo karısı olmuştur.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 269

ö rn e ğ i ileri sü rm ü ştü . H e r iki p ren sin d e a n a la n o la n P u ro şa t


( P a r i s a t i s ) ın d a bu k a n a a t te o ld u ğ u an laşılm ak tad ır.
F a k a t im p a ra to rlu ğ u n in h ita t d e v rin d e bu esk i g e le n e ğ e
r i a y e t im k â n ın ım b e rta r a f etm ek için ta h ta n am zed o la ca k
p r e n s le r in o rta d a n k a ld ırıld ığ ın ı, k ıra lh ğ a s a ra y fa cia la rın ı
te r tip e d e n le rin iste d ik le ri p re n s le rin g eçirilm iş o ld u ğ u n u g ö ­
rü y o r u z .
B ü y ü k K ıra l h a rb e g itm e k ü zere b a şk e n tte n a y rıld ığ ı
z a m a n , v e lia h d o la n büyük o ğ lu n u y e rin e b ıra k ırd ı. F a k a t,
v e lia h d le r a ra s ın d a b a b a la rın ın hayabnda d e v le t işlerin d e
ö n e m li rol o y n a y a n l a r g ö rü lm e m e k te d ir.

z il m r e le r i Iran im p a ra to rlu ğ u n d a d e v le t sın ırlan için d ek i


h alk , R o m a im p a ra to rlu ğ u n d a o ld u ğ u g ib i
ü ç z ü m re te la k k i e d ilird i. 1. h âk im u n su r. 2 . fethed ilen ü lk eler
h a lk ı. 3 . sın ır b e y la rın d a k i m e m le k e tle r halkL H akim u n su r
o la n P e r s le r , k en d ilerin i b ü tü n tâ b i kavim lerin e fen d isi te la k k i
e d iy o r , im p a ra to rlu ğ u n id a r e m ek an izm asını e lle rin d e tu tu ­
y o r l a r d ı.
M a d a k ırallığ ın a v a ris o la n A h a m n işle r, ö n c e id a re d e M a -
d a la r ın g e le n e k le rin i alm ış, o n la rın telak âk k ilerin e u y a r a k P e r s -
le r i en yü ksek z ü m re sa y m ış , M a d a ’ları b ile ikinci d e r e c e y e
a tm ışla rd ı. F a k a t, im p a ra to rlu k g en işle d ik te n , B abil, L id y a v e
M ısır gib i esk i m e d e n iy e t k a y n a ğ ı sa y ıla n v e kuvvetli id a re
c ih a z la r ı o la n m e m le k e tle r z a p ted ild ik ten s o n ra , M a d a d e v le ­
tin d e n alınan e sa sla rın d eğ iştirilm esi, id a re cih azın ın d a h a g e n iş
v e m u n tazam o la ra k k u ru lm a sı z a ru re ti b a ş g ö s te rm iş tir. B u z a ­
ru re ti ilk d e fa ta k d ir eden büyük D a riu s o lm u ş, A h a m a n iş
im p a r a to rlu ğ u n d a esk i g e le n e k le r ü z e rin d e , ih tiy a c a g ö r e e saslı
id a re teşl4ilâtı bu h ü k ü m d ar z a m a n ın d a k urulm u ştu r. Bu büyü k
a d a m , uzun sü ren s a lta n a tı ( M. ö . 5 2 1 - 4 8 5 ) za m an ın d a, d ö r t
b ü y ü k d e v le t to p ra k la rın ı için e alan g e n iş im p a ra to rlu ğ u m e r­
k e z e b a ğ la m a k için önem li e s a s la r a lüzum o ld u ğu n u k a v ra m ıştı.
Irk , d il, din, â d e t v e g e le n e k b ak ım ın d a ç o k çe şitli o la n im p a ­
r a to rlu k h a lk ın d a n b ir birlik v ü c u d a g etirm ek k o la y d eğ ild i.
D a riu s 1, bunu tem in için im p a ra to rlu ğ u b üyü k e y â le tle re a y ırm a k
s u re tiy le b a s it, fa k a t etkili b ir te şk ila t k u rm a ğ a m u v affak olm uş­
tur. Bu te şk ila t içind ek i m e m le k e tle r, k en d i m ü esseselerin i, k end i
270 İRAN TARlHl

d in lerin i, k en d i g e le n e k v e tö r e le rin i, h a ttâ sın ır b o y la rı b a şla ­


rındaki h ü k ü m d a r sü la le le rin i v e y a m ahalli şeflerin i v e m em ur­
ların ı, K ıra lla r K ır alının p e re s tijin e z a ra r v e rm iy e c e k ş e k ild e ;
m u h a fa z a e d iy o rla rd ı.

8 a t r a p la r İm p a ra to rlu k o to rite s in i, B ü y ü k K ıra l ta ra fın d a n


say ısı 2 3 - 3 0 a r a s ın d a d e ğ iş e n e y â le tle rin b a şın a
g e çirile n v e m em lek e t n ig e h b a n ı, y an i s a t r a b ı san ın ı ta ş ıy a n
um um i v aliler s a ğ lıy o r la r d ı ıa>. S ın ır b o y la rın d a k i m ah alli h ü k ü ­
m etlerin b a şın d a b ıra k ıla n e sk i h a n e d a n la r, k â h in le r, ş e fle r,
e k s e riy a irsi id iler. H alk b un ları e sk i g e le n e k v e â d e tle rin in ,
m illiyetlerin in m ü m essili ta n ıy o rla rd ı. B u s a y e d e dilleri, g e le n e k ­
leri, â d e tle r i, m ed en i v e k a z a i h a k la rı, içtim a i d u ru m la rı mah*
fuz k a lıy o rd u .
M ah alli k ıra lla r v e ş e fle r, m alt iş le rd e s a tr a b ın e m rin e
g ö r e h a re k e t e d e rle r d i. B a tı A n a d o lu 'd a k i Y unan site le ri is e
b a z a n m ah alli b ir id a r e y e b a z a n d a tira n la ra b a ğ lı b u lu n u y o r.
B ü yü k K ıra !ın m ü m essili o la r a k d a sa h il s a tra b ın ı ta n ıy o rla rd ı.
M ahallt k ırallar v e ş e fle r, B üyük K ıra l ile m u h a b e re h a k k ın ı
h aiz b u lu n u y o rla rd ı. K ilik y a v a lis i v e F e n ik e ş e h irle ri ile Y u n a n
siteleri ve Y unan tira n la rı o rd u v e donanm a y a p a b ilirle rd i.
S a t r a b bu k u v v e tle ri ih tiy a c a g ö r e d ü z e n le m e k h akk ın ı h a iz d i.
S a tr a b la r , a s a y iş v e n izam ı k o r u y a c a k k u d re t v e n üfuzla m ü­
ceh h ez, B ü y ü k K ıra l’a k arşı sorum lu h idiv id iler. Y e tk ile r i h u ­
d u tsu z id i. M ah alli h a y d u tlu k la rı, isy a n la rı b a s tırır, y o lla r ın
em n iyetin i tem in v e z ir a a ti h im a y e e d e rle r d i.
İm p a ra to rlu ğ u n em n iy etin i s a ğ la m a k la b e r a b e r , yıllık v e r ­
g ile ri to p la m a k , a d a le t işlerin e n e z a re t e tm e k g ib i işle rle d e
g ö re v li b u lu n u y o rla rd ı. H e r e y â le t te o ra n ın m a h alli k an u n v e
n izam ları, â d e t v e g e le n e k le ri h â k im o ld u ğ u n d a n d a v a l a r b u n ­
la r a g ö r e h alled ilird i. E s k i teşk ilâtın ı m u h a fa z a e d e n y e r le r d e
a d a le t işleri m ah alli k ıralların y e tk ile rin e b ırak ılm ıştı. S a tr a b ­
lar yaln ız b u n la ra n e z a re t e d iy o rla rd ı. D a v a c ıla r a y rı a y rı m a ­
h allt h ü k ü m etlere b a ğ lı bulun d u kları ta k d ir d e s a tr a b h e r ik i 180

180 Biııütun kitabesinde umumi valiye memleket nigehbanı ve taeın


korayneuııu anlamına Hşatrapa denilmektedir. Yazıtta iki yerde geçen bn
lafız konuyma dilinde Şatrapa şekline sokulduğundan o zamanki Yunan­
lılar buna Satrap demiylerdir.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 271

ta r a fta n bir k o m isy o n k u r a ra k d a v a y ı buna v e rird i. L id y a


s a tr a b ı A r ta f e r n e s 'in m ah alli k an u n ları b irleştirm ek ü z e re S a rd e s
te s e r b e s t Y u n a n s ın ırla rı te m silcilerin d en m ü rek k eb bir ko^
m isyon k u rm u ş o ld u ğ u n u b iliy o ru z. S a tra b la r , m erk eze a it yıllık
v e rg ile ri m u n tazam an g ö n d e rm e k , e y â le tte im p a ra to rlu k o to rite si
k u rm ak ş a rtiy le , id are h u su su n d a isted ik leri gib i h a re k e t h a k
kını haiz b u lu n u y o rla rd ı. F a k a t bu husu staki b ütün h arek etleri
iki b ü y ü k m em urun n e z a re t v e m u ra k a b e si altın d a c e re y a n
e d iy o rd u . B u n la rd a n b iri siv il işlere b a k a n b a ş k â tip , d iğ e ri d e
a sk e rin b a şın d a b ulun an k o m u ta n idi.
H er e y â le t m erk ezin d e a s a y iş i k o ru m a k ile vazifeli m ahalli
bir o rd u v a rd ı. B unların k o m u ta n la rın a " K a ra n o s » d e n iliy o rd u 181^
B ir nevi işg al o rd u su m a h iy e tin d e o la n bu k u v v e tle rin m a s ra f­
ları, ia şe le ri e y â le tle re ait idi.
S a tra b la r ın y a n ın d a b ir n ev i ş a n s ö ly e o la n v e siv il işle ri
m u ra k a b e v a z ife s iy le g ö r e v l i b ulunan b a şk â tip n am iy le o rd u
b a şın d a bı.ılunan k o m u ta n , d o ğ ru d a n d o ğ ru y a B ü y ü k K ıra l’ a
b a ğ lı b u lu n u y o r, s a r a y l a m u h a b e re e d e b iliy o rla rd ı. B aşkâtip^
ler, s a tr a p la r ı k o n tro l e d iy o r , olup b ite n le ri m e rk e z e b i l d i r i
y o rla rd ı. B u s a y e d e Büyük K ıra ), em irlerinin y e rin e g etirilip
g e tirilm ed iğ in i, s a tr a p la rın d ü rü st h a re k e t ed ip etm e d ik le rin i
y a k ın d a n tak ip e d e b iliy o rd u . Bu ü ç b ü y ü k m em u r y a n i s a t r a b ,
k â tip v e k om u tan b irb irle rin d e n ta m a m e n m ü stak il id ile r. S a ­
ra y d a n d o ğ ru d a n d o ğ r u y a e m ir a lırla rd ı.
Ş eh ir k aleleri A r g a -p a a t denilen h u su si k a y m a k a m la r
v a s ıt a s iy le id a r e e d ilirle rd i.
B ü yü k K ır a l, e y â le tle r d e n a ld ığ ı h a b e r le rin m ah iy etin i in­
c e le m e k ü z e re b u r a la r a k ıra ) g ö z ü v e k ıral k u la ğ ı d en ilen b ir ­
takım m ü fettişler d e g ö n d e r iy o r d u . M a d a 'la r d e v rin d e d e m e v ­
c u t o lan bu m ü fettişle r, s a r a y d a n v e rile n em irle bir b ö lü k a s ­
k erle im p a ra to rlu ğ u d o la ş ır, d ev letin em n iyetin i b o z a c a k te ­
şeb b ü s v e h a re k e tle rle idari işler h a k k ın d a B ü y ü k K ıra l'a m a­
lûm at verirlerdi. S a ra y , b u n la rın v e rd ik le ri ra p o rla ra g ö r e k e­
sin k a r a r la r a lır, m e s e lâ s a tr a b ı azil v e h a t t â id a m e ttirird i.

111 K ire eski Pers dilinde asker ve adam anlamındadır. trao-ı Basitao.
C .2 .
272 Ir a n t a r ih i

S a tra b ın a d a m la rı kiralın m ührü bulunan e m irn a m e sin i e ğ ile re k


a lır, te r e d d ü ts ü z onu y e r i n e g e tirirle rd i.
im p a r a to rlu k ta id a re b irliğ i, b ütün s a t r a b l a r d a A ra m ca 'n ın
r e s m i dil v e y azı o la r a k kabul ed ilm ek s u re tiy le tak v iy e edil­
mişti. K ıra l y o ll a n d en ilen istra te jik şe h ra h la r, s a tr a b lık la rı B ü­
yük K ır a l'ın o tu rd u ğ u m e rk e z le re yani H a g m a ta n a , S u s, P e r -
se p o lis v e P a s a r g a d 'a b a ğ lıy o rla rd ı 1ffi.
S a tra p lık rejim i, o z a m a n la r için yeni b ir ş e y olm am ak la
b e ra b e r, im p a ra to rlu k için refah v e s a a d e t te m in e tm e s i, a n ca k
k u d retli v e liy ak atli h ü k ü m d a rla r z a m a n ın d a m ü m k ü n olab il­
m iştir. D ariu s I'den s o n ra A h a m a n iş k ır a l la n s e r v e t v e k u d re­
tin so n h add in e erişm iş, n e tice d e z e v k v e s a fa v e d e b d e b e
için d e g e v ş e m iş le rd i. A rtık ş a h s i k ıy m e tle ri, m e su liy e tle ri ve
•m addt v a s ıta la r ın ın g e n işliğ i ile m ü te n a sip o la m ıy o rd u . B u y ü z­
d en im p a ra to rlu k ç o k d e fa k ıra lla n n z a a fın d a n is tifa d e e d e re k
istik lâl h e v e sin e k ap ıla n s a tr a p la rın ih tira s la riy le z a m a n z a m a n
y e r y e r a l k a n la r iç in d e k alm ıştır.

İrn p a r a t o r lu k B ü y ü k A h a m a n iş im p a ra to rlu ğ u n u n s a tv e t i B ü -
o rduau yü k K ıra lla n n m ân ev i n ü fu zlariy le b e ra b e r,
m ad d î büyük b ir o rd u y a d a y a n ıy o r d u . B u o r ­
dunun esası P e rs le r , M a d a la r ve S u s ’lu la rd a n te ş k il e d ilm iş
o la n m u h afız o rd u id i 1(89 B u o rd u h e p s i a s ilz a d e o lm a k ü z e re
2000 s ü v a r i, 2 0 0 0 p iy a d e ile b u n ların y e rin e h em en y e n ile ri
a lın d ığ ı için m e v cu tla rı d e ğ iş m e d iğ in d e n "ö lm e z le r,. d enilen
1 0 .0 0 0 seçk in a s k e rd e n teşkil edilm işti. S u s v e P e rse p o lis
â b id e le rin d e b ire r k a h ra m a n ö rn eğ i o la r a k m a h a re tle ta s v ir
ed ilm iş o la n b u a s k e rle r in e lb ise le rin in m u n tazam v e silâ h la rı­
nın m ükem m el o ld u ğ u g ö rü lm e k te d ir. B un lar a ş a ğ ı u cu n d a altın
veya güm üş b ir top u zu bulunan m ız ra k la rd a n b aşk a b ire r
k alk an , s a d a k , te b e r v e sa ld ırm a la rla d a m ü ce h h e z b u lu n u y o r­
lard ı. Y u n a n lıla r m ız ra k la rın u cu n d a k i to p u z u e lm a y a b e n z e t­
tik lerin d en b u n lara (m e lo p h c r e ) ad ın ı v e rm iş le rd ir. D ie u la fo y 18

181 Herodotoı V, 62 ve VIII, 98.


188 Paria’te Louvre müzesinde bulunan Sus sarayı firizi üzerinde mıu
hafız aıkerleri gnateren kabartmada eım er yüzlü aakerler bulunması, mu­
hafız kıtada güney-batı İran balkının yani Susluların da mevcudiyetlerini
.belirtmektedir.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 273

tarafından Sus şehrinde okçular firizinin bulunması Pers asker­


lerinin giyiniş tarzı hakkındaki bilgimizi çok genişletmiştir.
Firizde görüldüğ'üne göre askerler yaylarını sol omuzlarına
asarlardı. Sadaklarını yani okluklarını da sırtlarında taşırlardı.
Okluğ'un üst kısmı uçları sırma püsküllerle süslü bağ'larla
bağ'lanırdı. iki elleriyle yerden kaldırdıkları mızraklarını tutar^
lardı. Firizde askerler selâm vaziyetinde gibidirler. Askerlerin
topuklarına kadar inen bir elbiseleri vardır. Elbiselerin yenleri
çok geniştir, kenarları sırma şeritlerle çevrilmiştir. Üzerlerinde
baza n dört köşe hazan gül biçimi tezyinat vardı. Bunların
renkleri elbise kumaşının açık rengi üzerinde çok iyi belirmek
tedir. Ayaklarında yumuşak ve sarı deriden bağ'lı ayakkapları
vardır, başlarında etrafı kıvrılmış barıd ile çevrili bir takke
bulunmaktadır. Persepolis'teki muhafızların başlarında ise
.. tiare,, denilen baslıklar vardır. Askerlerin bileklerinde altıa
bilezikler, kulaklarında da halka küpeler görülmektedir 1M.
Yunanlıları hayretlere düşüren bu süslü elbiseler hakkın
daki bilgimiz diğ'er âbidelerle tekemmül etmektedir. Louvre
müzesinde bulunan bir çok stellerde Kandis (Candys) denilen
neviden kollu roplar giyen ve başlarında yukarıda söylediğ'i-
miz takkeler olması muhtemel Kidaris (Cidaris) denilen başlık­
lar bulunan askerler görülmektedir. Bazı askerlerin de başla­
rında yedi köşeli Kidaris ve arkalarında da şaldan bir libas
bulunmaktadır. Bu stellerde okçular da görülmektedir. Bunlar
arasında bir de atlı okçu vardır. Atının üstünde geri dönmüş
bir vaziyettedir. Bu son stel Greko-Perstir
Ölmezler on tabur teşkil ediyorlardı. Birinci taburdan altın
bir humbara ve süslü mızraklarla mücehhez bulunuyorlardı *811.
Bu muhafızlar mühim kalelerdeki garnizonlarla birlikte daimi
orduyu teşkil ediyorlardı. Yirmi yaşlarından elli yaşlarına kadar
askerlik eden bu Persler, çarşı ve pazarlara giderek bir şey alıp
satamazlardı. Bu muntazam askerlere, lüzum görüldüğ'ü zaman,
imparatorluğıın doğ'u bölgelerinde yaşayan Turanhlardan he­
sapsız süvariler iltihak ediyorlardı.
IM G. Perrot et C. Cbipiez, Hiatoire de l’art dana l’antiqnite V. P.
822.
ıas L. Delaporte. Cataloque dea eylindrea orientauz t. İl p. 174.
186 Mûller-Didat, F r a p e n ta biıtoriea^rum {recofum, e. il, a. 95596.

İr a n T a r iM , f$
274 İRAN TARİHİ

B u n la rd a n b aşk a Y u k a r ı d a g ö rd ü ğ ü m ü z g ib i, sa tra p la rın


d a m a h a lle rin d e te şk il e ttik le ri a y r ı b ire r o rd u la rı bulun u yord lL
M u h a re b e , m ev zii o lu r s a o r a s a tr a b lığ ın a ait a s k e rle r le k arşıla*
nır v e h a r p , s a t r a b ta r a fın d a n id a re e d ilird i. E y a le t k u v v etleri
b eş b ü y ü k k o lo rd u y a a y rılm ış la rd ı. M ısır istik lâ lin i k a z a n d ık ta n
s o n r a k o lo rd u la rın s a y ıs ı d ö r d e in m iştir. H a r p z a m a n la rın d a b u
k o lo r d u la r , B ü y ü k K ıra l o rd u siy le b irle ş ir v e o n u n a k s a m ın d a n
o lu rla rd ı. Bu m u azzam o rd u , adet ç o k lu ğ u y ü zü n d en her
ta r a f a d e h ş e t s a ç m ış , d ış d ü şm a n la rı s in d irm iş, iki y ü z y ıl, im ­
p a ra to r lu k m erk ezin i h e r tü rlü d ış te c a v ü z d e n k o ru m u ştu . B ü y ü k
K ıra h n o tu rd u ğ u b a ş k e n t, İra n 'ın g ü n e y k ıy ıs ın d a , İm p a ra to rlu ­
ğun c o ğ r a f i m e rk e z in d e o ld u ğ u n d a n b a tıd a A k d e n iz ile d o ğ u ­
da İndus ve T ü r k is ta n 'd a n hem en hem en m ü sav i u zak lık ta
b u lu n u y o rd u . B u s e b e p te n b a ş k e n t, d ış d ü ş m a n la r için erişil­
mesi g ü ç b ir y e r , İran h alk ın ın ih tiy a t k u v v e tle riy le m ü d afaası
k o lay bir şeh ird i. F a k a t, h e r ta r a fa d e h ş e t s a ç a n büyük o rd u ,
disiplinli bir o rd u o lm a k ta n z iy a d e b ir k a la b a lık , b ir yığın idi.
Ç ünkü m uhtelif ırk v e d ild e a s k e rle rd e n m ü rek k ep olu p birbir*
leriy le m ü n aseb etleri o lm a y a n ve a ra la rın d a id eal o rta k lığ ı
b u lu n m ayan b ir yığın teşk il e d iy o rla rd ı. B u is e e s a s lı b ir z a a fb .
Bu k a rışık v e te şk ilâ tsız yığının m a h a re tli k o m u ta n la r id a re s in ­
deki teşk ilâtlı o rd u la rla k a rş ıla ş tığ ı zam an , s a y ıc a ç o k o lm ak la
b e ra b e r m u v a ffa k iy e t g ö s te re m e m e s i ta b ii idi. D a h a M e d y a
h a rp le rin d e b u hal g ö rü lm ü ş tü , fa k a t in h ita t d e v rin d e z a a f d a h a
z iy a d e bir şek il alm ış, M akedonya falanjları k a r ş ıs ın d a is e bu
büyük y ığ ı n l a r ; ü ç ç a rp ış m a n ın h er ü çü n d e de ilk h a m le d e
ta ru m a r o lm u şlard ır.

Ira n h la r d e n iz c i b ir k a v im d eğ ild ile r. G erçi


D e n iz kuvvet
le rl k u z e y d e H a z e r denizi, g ü n e y d e U m m an d en izi,
g ü n e y - b a tıd a B a sra k ö rfe z i sa h ille ri v a rd ı.
F a k a t H a z e r denizi o ç a ğ la r d a k i tic a r e t m e rk e z le rin d e n uzak
v e s iy a s e te n d e ö n e m siz o ld u ğ u n d a n b u r a d a g e m ile r işle m iy o r­
d u. U m m an denizi v e B a s r a k ö rfe z i k ıy ıla rın d a ise P e rs le r d e n
p ek az in sa n la r y a ş ıy o r la r d ı. B u s e b e p te n M a d a la r, b ir d o n a n ­
m a v ü c u d a g e tirm e ğ i d ü şü n m em işlerd i. F a k a t A h a m a n işle r bü­
tün ö n a s y a ile M ısır’a h âk im o lu n ca k u v v e tli b ir d o n a n m a y a
ih tiy a ç b a şg ö ste rm işti.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 27S

A h a m a n iş le r, B ab il k ıra llığ ın a v aris o lu n c a , F e n ik e ile


b e r a b e r , F e n ik e d o n a n m a sı d a h ük ü m leri a ltın a g ire re k ilk de­
niz k u v v e ti v ü c u t b ulm u ş oldu. F en ik eliler, ö te d e n b e ri A k d e -
n izd e Y u n a n lıla rı k en d ile rin e r a k ip ta n ıy o rla rd ı. A h am an işlerin
Y u n a n is ta n ’a h ü cu m la rı, F e n ik e lile ri P e rs le re y a k la ş tırm ış oldu.
B u n lar is t e y e r e k d o n a n m a la rın ı P e rs le rin em rine v e rd ile r. Bu
d onanm a ilk z a m a n la rd a b ile Y unan d o n a n m a sın d a n ü stü n d ü .
A h a m a n iş k ıra lla rı F en ik e lim a n la rın d a yeniden gem iler y a p tı­
rarak bu d o n a n m a y ı b ir k a t d aha a rtırd ıla r . F en ik elilerd en
m a h a re tli d en izcileri h iz m e tle rin e ald ıla r. M ısır’ın z a b tın d a n
s o n ra bu m em lek etin d en iz k u v v e tle ri d e İran lıların eline g e ç ti.
P e rs k ıra lla rı s o n r a la r ı B o sfo r, ly o n y a , K a ry a te rs a n e le rin d e
de gem iler in şa e ttird ile r. E g e lile rd e n v e Y u n a n lıla rd a n d a
d e n iz cilik te m ah aretli bir ç o k k o m u ta n la rı hizm etlerine ald ı­
la r. Bu su retle P e r s d o n a n m a s ı, A k d e n iz d e k o rk u n ç b ir k u v v e t
o ld u . D o n a n m a y ı teşkil e d e n g e m ile r ü ç n evid i :
1. — Ü ç sıra k ü re k ç i ile h a re k e t eden h a rp g e m ile ri
2. — N ak liy e hizm etini g ö r e n uzun g e m ile r
3. — K ü çü k g em iler.
Bu g em ilerin s ü v a ri v e ta y fa la rı y a p ıld ık la rı m em lek et
h a lk ın d a n idiler. F a k a t, s e rd a rla r v e k o m u ta n la r, P e rs le rd e n
v e y a M a d a 'la r d a n se çiliy o rla rd ı. K ş a y a rş a 'n ın g e m ile rin d e s e k ­
s e n d e n iki y ü ze k a d a r k ü re k çi v e y e lk e n c i b u lu n u y o rd u . H e r
g e m in in n a k le ttiğ i ağ ırlık d a 5 -1 5 ton k a d a r d ı. K ü re k v e y e l­
k e n le h a r e k e t e d e n bu g e m ile r, p u sla o lm a d ığ ın d a n k ıy ı b o ­
y u n c a s e y re d e rle rd i xt11. Z a m a n la Iran lılar d a g e m ic iliğ e alışm ış­
lardı. H e r o d o to s , S ala m in h a rb in d e P e rsle rin F en ik e lile rd e n ve
M ısırlıla rd a n d ah a ce n k c i o ld u k la rın ı y a z m a k ta d ır.
D eniz ticaretin in v e d en iz yo lu n u n ön em in i ta k d ir e d en
D a riu s 1. biri H in t’te n , U m m an denizi, K ızıldeniz v e Nil yolu
ile A k d e n iz e , d iğ e ri d e A d a la r d en izin d en Y u n a n is ta n v e İtal­
y a ’y a olm ak ü zere iki h ey et g ö n d e rm işti. K ş a y a r ş a ’nın d a S a -
d a s b ı a d ın d a birini A f r ik a ’yı d evre memur ettiği haber v eril­
m e k te d ir. 187

187 Puslanın Çinliler tarafından keşfedildiği malfimdur. Orta zaman*


larda Araplar puslayı Çinlilerden; Avrupalılar da haçlılar seferleri ııra^
ıında Araplardan öğrenmişlerdir-
276 İRAN TARİHİ

im p a ra to rlu k A h a m a n iş im p a ra to rlu ğ u , ordusunun azam eti


m a lly e a l k a d a r m ali k u d retin in g e n işliğ i, h azînesinin
z e n g in liğ i ile d e esk i ç a ğ d evletlerin in hep­
s in e ü stü n idi. D a riu s I’d e n ö n ce bu d e v le tte m alt işler belli
b ir n izam a b a ğ la n m ış d eğ ild i, büyük K u r a ş II. v e K am bis
z a m a n la rın d a v e rg i m a k a m ın d a k ira la h e d iy e le r ta k d im edi­
lirdi (R e s . 14). T a b it bu h e d iy e le rin n e z a m a n la n n e d e m ik­
ta r la rı m u ay y en d e ğ ild i. Bu im p a ra to rlu k ta v e rg i usulünü ilk
d e fa D a riu s I ta tb ik e ttiğ i için P e r s l e r k e n d isin e B e z irg a n
lak ab ın ı v e rm işle rd i 188.
D ariu s I, im p a r a to rlu ğ u s a tr a b lık la ra g ö r e yirm i m ali d a i­
r e y e a y ırm ış, h e r b irin e m ah alli s e rv e tin e g ö r e k ısm en n a k d e n
k ısm an d e e ş y a v e h a y v a n , k ö le v e c a r i y e o la r a k y ıllık m u a y ­
y e n b ir v erg i ta rh e tm iş ti. V e rg ile rin i g ü m ü ş ile te d iy e e d e c e k
o lan lar B abil ta la n ın a ; altın ile te d iy e ed ecek o la n la r ise
E u b o ia ö lçü sü n e g ö r e ö d ü y o r la rd ı 188.
B irin ci d a i r e : ly o n y a ’lilar, A s y a M a g n e s y a lila n , *91' E o l-
y a ’lılar, K a r y a ’lılar, L ik y a ’lila r, M ilia’lila r, 1890191* P a m fily a ’li la r : 4 0 0
g ü m ü ş ta la n .
İkinci d a i r e : M is y a ’lila r, L id y a ’lilar, L a k o n y a ’lilar, K a b a l-
y a ’lılar, H ig e n n e ’l i l e r 188 5 0 0 ta la n . B u k a d a r k ü çü k b ir b ö lg en in
bu d e r e c e ç o k v e rg i v e re b ilm e s i b a tı A n a d o lu ’nun o z a m a n la rd a
n e k a d a r z en g in old u ğu n u b elirtm e k te d ir.

188 Yunan kaynakları Perılirİn kırallarından Dariuı l’e bezirgan,


Kambis’e aga, Kuraş Il'ye de baba dediklerini kaydederler. Bu ıöz-
lerle bu hükümdarların halka karşı muameleleri, halkın da onlar hakkın-
daki duyguları ifade ediliyordu Dariuı I halktan ilk defa vergi iıtedigi
için ona bezirgan demişlerdi, Kambiı azametli, kibirli n ıe r t bir
adam olduğundan ona da aga adını vermişlerdi. Kuraş Il’ye gelince, o da
tabaasının menfaatlerini daima gözönüne almış, herkese karşı şefkatle
baba gibi muamele etmiş olduğundan baba lakabını almıştı.
189 Bir gümüş talan takriben 6,^M altın frank değerinde idi.
190 Magnesia Avrupada’da olduğundan Herodotos ayırmak için buraya
Asya sözünü ilave etmiştir, Anadolu’da biri Sipylus’un altında, diğeri Men^
deres üzerinde olmak üzere iki Magneıia (Manisa) vardı.
191 Herodotoı zamanında Milia denilen bölge eski Solimi idi ve Lik-
ya ilr Pamfilya araıında bulunuyordu.
*92 Higeııne adının Pıidia’da bir kasaba olan Etenna çevresinde otu­
ran halka ait oldugu sanılmaktadır,
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ m
Ü çü n cü d a i r e : H e lle s p o n t'lu la r 198 F ry g ia 'lıla r, A s y a I r a k ­
ları, P a fla g o n ia ’lılar, K a p p a d o k y a 'lıla r 111', M ariandini'ler 3 6 0 g ü ­
m üş ta la n .

D ö rd ü n cü d a ire : K ilik y a lıla r, 5 0 0 güm üş ta la n v e a y rıc a


3 6 0 b e y a z a t. Bu p a ra d a n 1 4 0 ta la n ı m em lek eti m u h afazay a
m em u r s ü v a ri k ıta sın a v erilir, g e ri kalan 3 9 0 talan D arius’un
h a z in e s in e g ö n d e rilird i.
B e şin ci D a i r e : K ilik y a v e S u riy e sın ın n d a k i P o sid eiu m 198.
şe h rin d e n b a ş la y a ra k M ısır’a k a d a r u zayan s a h a d a o tu ra n la r 198
S u r iy e , F en ik e, F ilistin v e K ıb r ıs d a dahil o lm a k ü z e re 3SO g ü ­
müş ta la n . F e n ik e gibi z e n g in bir ü lk eyi içine a la n b eşinci
d a i r e y e ta h s is edilen v e rg i m iktarın ın az o lm ası, Fen ik elilerin
d o n a m a için g erek li levazım ı tem in v e d o n a n m a in şası ile d e
y ü k ü m lü o lm a la rıy le a ç ık la n a b ilir. H e r o d o to s , v e r g i azlığın ı-
F e n ik e lile rin a rz u la riy le Iran h ak im iy etin e g irm e le rin e a tfe tm e k ­
te d ir .
A ltın c ı d a i r e : M ısır, L ib y a , S ire n e ile B a r k a 7 0 0 g ü m ü ş
ta la n . Mısır b u n d an b a ş k a M en fis'd e B e y a z k a le d e b u lu n an 1 2 0
bin Iran ask erin in iaşesi için g e re k e n b u ğ d a y ı d a *97 tem in
e tm e k le m ü k ellefti. Eski M ısırlıların Meri d e d ik le ri M oeris
(b u g ü n k ü F a y y u m ) g ö lü n d e tutulan balıkların b ed eli d e Iran
k ıra liç e s in in c e b h a rç lığ ın a ta h s is edilm iştir.
Y e d i n c i d a ire : S a tta g id ia 'lıla r ‘98, G a n d a riy a ’lılar, D a lik ’liler,193*7

193 Bugünkü Çanakkale vilayeti.


199 Strabon '( 8 X 11, 13, 8 ) Kappadokyalıların nakdi vergiden ayrı
olarak her yıl 1500 at, iki bin katır ve beş bin davar verdiklerini söyler,
1’ 5 Poseideıım şehri Âsi (Oront) nehrinin ağzından 12 mil güneyde idi,
Bugünkü Pesit eski adı hatırlatmaktadır. Bu şehrin önceleri meşhur bir
kahin olan Amfilokhus tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Kâhin Amfi-
lokhus, lonra Argos kıralı olmuştu. Fakat kırallıkta tutunamadığından
memleketten çıkmış, Ambacie körfezi kenarında Argon Amfilokhum ş t b
rini kurmuştur. Poseideuın gibi Kilikya'daki Maile şehri de bunun tara^
fından kurulmuştur. ( Herod otos 111. 9 1 ) ,
196 Bu alanda Gazze çevresinde arapların oturdukları bir nahiye bu
vergiden müsteına tutulmuştu. Çünkü Arapların vergileri ayrı idi.
197 Takriben ]8,200 Klg. bufday,
19* Sattagidiıı'lılardan Dariuı I yazıtında Sataguş'lar adiyle bahse^
dilmiştir,
278 İRAN TARİHİ

Aparit’ler 1M hepsi 170 talan. Bu kavimlerin İran’ın doğusunda


veya kuzey-doğusunda oldukları sanılıyor.
Sekizinci daire : Sus ile Kissiler memleketinin diğer kısım­
ları ( yani Huzistan bölgesi) 300 talan.
Dokuzuncu daire: Babil ve Asur bölgeleri: 1^W gümüş
talan ile 500 genç hadım ağası ( havacei civan ).
Onuncu daire : Hagmatana ve Medya'nın diğer kısımları
ile Parikaniya'lılar 200 ve Ortokosilanti'ler 201 400 talan.
Onbirinci daire: Hazer’liler, Posik'liler 202, Pantimat'lar, Da-
rit’ler 208. ^200 gümüş talan.
Onikinci daire : Baktriyan'lılardan Aegles’lere kadar
olan memleketler 360 talan.
Onüçüncü d aire: Paktik'ler 205 ve Ermenilerle meskûn yer­
lerde Pont-Oksin'e kadar uzayan memleketler 400 talan. Stra-
bon Ermenilerin heryıl Mitra bayramında Ahamaniş kırallarına
yirmi bin de at verdiklerini yazmaktadır.
Ondördüncü daire: Sagart'lar, Sarangeliler, Taman’lar 200
Otienler 207 ve Mikililer 208 le Eritre (Umman) denizindeki adalar
halkı 200 : 600 gümüş talan.

1M Aparit’leriıı kim oldukları ve yerleri bilinmemektedir.


200 Ibtimal bunlar Paritakin bölgeıinde, yani lıfaban bavaliıinde
oturuyorlardı. Müller bunların Hırkanya’lılar olmaları ihtimalini ileri
ıürmektedir.
201 HeroJotoı'dan başka biç bir Yunan müellifi bunlardan babıet*
memiştir.
201 Herodotoıı'un Poııik (Pauııie)ler dediği bu kavmin Strabon’un Paı-
siani ve Pelin'iıı Paııikoe adını verdikleri kavimdir.
201 Bunlar hakkında biç bir bilgi yoktur.
20, Strabon, bunların Mada’lardan olduklarını ıöyler.
205 Yukarı Sind, yani Pencab bölgeıiııde aynı iıimle anılan baş­
ka bir yer vardır. akat burada babıedilen yerin Ermenistan’a civar
bir mahal olmaıı muhtemeldir.
2045 Bu üç kavimden de Herodotoı’tan başkası babıetmez. Sarangia’lı-
lar Seiıtan’lılardır.
207 Utien'ler Strabon’un Uııcian’lar dediği kavim olmaıı muhtemeldir.
208 Yazıtlarda bunlara maka denilmektedir. Bugünkü Mekran admın
bununla ilgili olması muhtemeldir.
209 Heredotoıı, Abamaniş kırallarının memleketten çıkarmak iıtekleri
adamları bu adalara sürgün ettiklerini ıöyler,
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 279

O n b eşin ci d a i r e : S a k a l a r ile H a z e rlile r: 2 5 0 gü m ü ş ta la n .


O n a ltın c ı d a i r e : P a r tla r , H a re z m ’liler, S u ğ u d ’lular, A r y a h -
la r ( H e r a tlı la r ) : 3 0 0 ta la n .
O n y e d in c i d a i r e : P a rik a n i'lile r, A s y a h a b e ş le ri: 4 0 ta la n .
O n se k iz in ci d a i r e : M atien ’le r 210 S a s p ir’l e r 211 A l a r o d ’l a r 212*
200 ta la n .
O n d o k u z u n cu d a i r e : M o sk h ’la r, T ib a re n ’le r, M a k ro n 'la r,
M a rd 'h la r , M o sin o k ’la r 218 3 0 0 ta l a n .
Y ir m in c i d a i r e : H in tliler 211 3 6 0 ta la n altın to zu .
H e r o d o t o s ’un v e rd iğ i bu m a lu m a ta v e altın ile g ü m ü şü n o
zam anki k ıy m etlerin e g ö r e D a riu s I. z a m a n ın d a im p a ra to rlu k ta n
S u s h a z in e sin e akan p a ra n ın m iktarı 3 m ilyon ile 3 , 6 4 6 0 0 0
İngiliz altın ı a r a s ın d a old u ğ u an la şılm a k ta d ır. D a riu s Tin E g e
a d a la r iy le T e s a ly a ’y a k ad ar uzayan güney B a lk a n la rd a n d a
a y r ı c a v e r g i ald ığ ın ı H e r o d o to s 'ta n ö ğ re n iy o ru z .
H e r o d o to s asıl İra n 'ın , yani P e rs ’lerle m eskûn b ö lg e le rin
v e rg id e n m uaf old u k ların ı a y r ıc a k a y d e tm e k te d ir. B u ra d a g en iş
to p r a k la r a sa h ip o la n P e r s z a d e g a n ı v e b ilh a ssa y ed i büyük
aile, v e r g i o la ra k b ir şe y v e rm e z le rd i. Y a ln ız h ü k ü m d a ra he­
d iy e takdim i ile ik tifa e d e rle rd i.
M ısır fatih i K a m b is ’in ita a t a ltın a a ld ığ ı M ira m u k a d ­
d e s şeh ri ç e v re s in d e k i k ab ileler • ki H e ro d o to s b u n la r a B a k k ü s
D iy o n io so s şerefin e b a y ra m yapan uzun ö m ü rlü h ab eşliler
d e r - ile k om şu ları d a h e r ü ç y ıld a b ir k e re iki halis "c h o e n ic a

210 Matienya’Hlar, ArBi kaynağı çevresinde oturuyorlardı.


211 Herodotos, Saspir'lerin Karadenizle Mada (Medya) arBiında otur­
duklarını söyler.
212 Alsrod’lar Küçük Asya’nın kuzey-doğusunda oturuyorlardı.
215 Bu kavimlerin batı Ksfkasya’da veya Karadenizin güney - doğu
sakillerinde oturdukları aolaşılmaktadır.
814 Herodotos Hint adiyle yukarı Sind bölgesini yani bugünkü Pen-
cab havalisini kBitediyordu. Herodotos’un İmparatorluğun bulunduğu eya­
letlere dair verdiği malûmat Nskşı Rüstem yazıtında sayılan satrablıklar-
dan pek az farklıdır, Nakşı Rüatem'de Herodotos’un saydığı adlardan bazı­
ları bulunmamaktadır. Bu ayrılık Herodotos’ta eyaletlerin, içinde oturan
kavimlerin adlariyle anılmasından, Nakşı Rüstem’de ise ekseriya tarihi ve
coğrafi adların kullanılmış olmasından ileri gelmektedir.
280 İRAN TARİHİ

a ltın ı,, iki yüz a b a n o z , b e ş h a b e şli ç o c u k v e yirm i fil v e riy o r­


la r d ı.
C o lr.h ia ’lılar v e b u n la rın y u rd u ile K a f k a s l a r a r a s ın d a y a ­
ş a y a n k o m şu k a b ile le r is e b e ş y ıld a b ir, k ö le v e c a r i y e o la ra k
500 kız ço cu k tak d im e d iy o rla rd ı. A r a p l a r da h e r yıl yüz
k e n ta l b u h u r v e b a h a r a t v e riy o rla rd ı.
P lu ta rk (P lu ta r q u e ) ın riv a y e tin e g ö r e D a riu s I ta rh e d ile n
v e rg ile rin a ğ ır o lu p o lm a d ık la rın ı ö n ce d e n s a tr a b lık la rd a n s o r ­
muş, ta h a m m ü l e d ile c e k bir h a d d e o ld u k ları c e v a b ın ı a ld ık ta n
s o n ra , bu v e rg ile rd e n y a rısın ın h azin ey e g ö n d e rilm e sin i, d iğ er
y a rıs ın ın d a m ahallî s a tr a b lık la rın m a s ra fla rın a k arşılık o la ra k
alık o n u lm asın ı e m re tm iş tir. S tra b o n ’un P o lik le t (P o ly c l e te )d e n
n a k le ttiğ in e g ö r e ta h ta g e ç e n h e r k ıral S u s k alesi için d e ken­
d isin e m ah su s b ir k ö şk ile b ir h azin e v e a y r ı c a a n b a r v e d e ­
p o la r y a p tırm a ğ ı âdet e d in m işlerd i. B u n la r, z a m a n la r ın d a ta h ­
sil ed ilen v e rg ile rin m u h a fa z a sın a m a h su s y e rle rd i. Iç e y a le t­
lerin b a z ıla rın d a n a y n e n alın a n m ah su ller bu a n b a r v e d e p o ­
lara d old u ru lu r, albn v e g ü m ü ş ta h s ilâ t is e h a z in e y e k o n u lu rd u .
B u n lar e ritile re k k ü lçe haline k o n u ld u k ta n s o n ra b ir kısm ı
k u y u m cu la r ta ra fın d a n z iy n e t e ş y a s ın a ç e v rilir, b ir kısm ı ile d e
p a ra b a sılırd ı. M a h a re tli u s ta la r ta ra fın d a n y a p ıla n a ltın v e g ü ­
m üş m ü zey y en at, g e r e k k ıra l ta r a fın d a n h e d iy e o la r a k v e rilm e k
v e g e r e k k ıral h azîn esin i te z y in e tm e k b a k ım ın d a n p e k m a k b u l
sa y ılırd ı.
Bu su retle k ıral h a z in e si h e r zam an altın v e g ü m ü ş m ü­
c e v h e r le r , sik k e le rle d o lu b u lu n u y o rd u . O ç a ğ l a r d a A h a m a n iş
im p a ra to rlu ğ u d ü n y an ın e n z e n g in d e v le ti tan ılırd ı 2Uİ.
F a k a t, in h ita t d e v rin d e s a tr a p l a r v e rg ile rin ta h silin d e
s e r b e s t h a r e k e t e tm e ğ e b a ş la m ış la rd ır. Bu d e v ir k ıra lla rı y aln ız
s a r a y a a it v e r g ile r ta m a m e n g e lip g e lm e d iğ i ile ilg ilen ir, g e r i d e
o lu p b ite n le ri d ü şü n m e z le rd i. B u s e b e p te n s a tr a p la r , k a s a la rın ı
d o ld u r m a k ta n ç e k in m e z le rd i.

A liı Y e r i t t * M ısırlılarla M e z o p o ta m y a lıla r, L id y a h la r ve


k ı y m e t b ir i m i H e le n le rd e n !k ! bin y ıl ö n c e alış v e riş te v e
v e rg ile rin ta h silin d e k ıy m e t birim i g e re k liğ in i

tıs Arrien'in anlattığına göre Bipiilı: İskender Sns‘n işgal ettiği zaman
hazînede 50,000 talan p m iiş bnlmnştn. lran’ ın başka ("birlerinde de hazi­
neler bnlnnnyordn.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 281

d u y m u ş la rd ı. A h am a n işle rd e n ön ce Ö n A sya k avim leri ara­


s ın d a , t i c a r e t e şy a la rın ın m ü b a d e le si, d e v le t hazînesi için alına^
c a k v e r g ile r in , d e v le t m e m u rla rın a v e rile c e k ü cre tle rin m ik ta n
iç in b ir ta k ım ö lçü ler b u lu n u y o rd u . Ö lç ü o la ra k b u h u su sta ilk
ö n c e b u ğ d a y v e a r p a ta n e le ri, so n ra la rı d a hem h u b u b a t ta n e ­
le ri, h em d e a ltın , g ü m ü ş, b a k ır gib i m a d e n k ü lçe le ri kullanıl­
m ıştır.
S in e a r 'd a ö n c e le ri e ş y a fiy atların d a birim o la ra k kullanı­
lan b u ğ d a y v e y a a r p a ta n e le rin e Ş E d iy o rla rd ı. A k a d la r z am a­
n ın d a n itib aren (M. ö . 2 7 0 0 ta rih le rin e d o ğ r u ), 8 , 41 g ra m a ğ ır ­
lığ ın d a h alk a v e y a k ü lçe h alin d e g ü m ü ş p a r ç a la r ı m ik y a s o la ra k
k u lla n ılm a ğ a b a şla n m ıştır. “Ş e k e !,, d enilen bu g ü m ü ş birim , 1 8 0
a r p a ta n e s in e te k a b ü l e d iy o rd u . B u z a m a n la rd a n s o n r a müba^
d e le usulü yin e d ev am etm e k le b e ra b e r, ö n c e g ü m ü ş, s o n r a
a ltın , b a k ı r v e b ro n z g ib i m ad en lerin d e k ıy m e t ö lçü sü o la ra k
k u lla n ılm ış o ld u k la n n ı g ö rü y o ru z .
A ltın d a n b a ş k a m a d e n le rin n ad ir o ld u ğ u M ıs ır'd a d a k ıy ­
m e t ö lç ü s ü o la r a k ilk d e f a ta h ıl ta n e le ri kullan ıld ığı s a n ılıy o r.
D ö r d ü n c ü F ira v u n sü lâlesi (M . ö . 2 7 0 0 ta rih le rin e d o ğ ru ) z a m a ­
n ın a a it b ir b e lg e d e b ir ad am ın 10 ş a t k ıy m e tin d e k i evini yine
1 O şat k ıy m etin d e o la n ü ç ş e y ile m ü b ad ele e ttiğ i a n la tılm a k
t a d ı r 2U. L id y a 'h la r, Y a k ın ş a r k ta ta tb ik edilen b u k ıy m e t birim i
usulünü tek em m ü l ettirm işle rd ir. L id y a k ıralı K re z ü s (K ro is s o s )
ilk d e fa o la ra k m aden h alk a v e y a k ü lçe y e r in e m adeni sik k e
b a stırm ıştır. A h a m a n işle rin büyük k ıralı D a riu s I de bunu
ö rn e k tu ta r a k k en d i a d ın a "D a rik ,, d enilen hali* altın p a ra la r
b a s tır m ış v e bütün im p a ra to rlu ğ a y ay m ıştır (R e s . 1 5 ). B u s ik
k elerin yalnız b ir ta r a f ın d a b ir dizi y e r d e ok un u a tm a k ta olan
b ir o k cu resm i b u lu n u y o rd u . Bu sik k e le re S u s v e P e rs e p o lis ’te
ra stla n m a m ıştır. K a sse lin , (C a s s e lin ) D a riu s I d e n ö n c e d e İran ’­
d a bir sik k e k ullan ıld ığ ı id d iasın ı ileri sü rm ü ş ise d e "D a rik 'in
M. ö . 5 1 6 d a bu k ıral ta ra fın d a n b asılm ış o ld u ğ u u m um iyetle
k a b u l ed ilm ek ted ir. B ir "D a rik ,, in ta k rib e n 1 8 fran k 5 4 san tim
k ıy m e tin d e o ld u ğ u s a n ılıy o r. 216

216 Mıiir'l>UriD kıymet ölçüsü olarak kullandıkları (a t (Shat) lafzının


Sinear’da iitimal edilen Şe CShe) den alınmı, olması mnbtemeldir. Eıki Mııır
lehçeıine ıröre Şa (S h i) kum (tunesi) anlamındadır.
282 Ir a n t a r Ih !

B u n lar A n a d o lu v e F e n ik e a te ly e le rin d e b a s ılıy o r ve


m a h a lle rin d e te d a v ü l e d iy o r la r d ı. A n a d o lu 'd a F e n ik e ’d e , K ıb
r ı s ’ta k esilm iş b u n ev i s ik k e le r b u lu n m u ştu r.

İ m p a ı - a t o r l u • A h a m a n iş k ıra lla rı, o rd u la rın ın b ü y ü k lü ğ ü nis^


t u n a e ı- v e tl b etin d e zengin idiler. Bu h u su sta esk i M ısır
fira v u n la rın a m uadil b u lu n u y o r, b elki d e o n
la n d a g e rid e b ır a k ıy o r la r d ı. H â z in e le ri d e b d e b e li b ir hayat
s ü rm e le rin e , o rd u la rın ı te c h iz e tm e le rin e , a ltın v e g ü m ü ş y ığ ın ­
ların d an b ü y ü k a tiy e le r a y ır a r a k , y aln ız ş a h ıs la rı d e ğ il, devlet^
leri d e a v la m a ğ a , lü zu m g ö rd ü k le ri zam an o r t a lığ a b ol bol
altın v e gü m ü ş sik k e s a ç m a ğ a imkan v e r e c e k k a d a r dolu idi.
K u r a ş Il nin, a ltın v e g ü m ü ş d a rb ı h u s u s u n d a ilk o la r a k
L id y a k ıralı K r e z ıis ’ü ta k lit etm iş o lm ası b ü y ü k b ir ihtim al d a ­
h ilin d ed ir. F a k a t m a d e n i p a r a b a s tırm a ğ ı ileri g ö tü r e n h ü k ü m ­
d a r D a riu s I d ir. O n u n k e stird iğ i d a rik a d ın d a k i a ltın s ik k e le r
z am an ım ıza k a d a r in tik al e tm iş le rd ir. O z a m a n la r d a r ik le r y aN
nız t i c a r i m ü b a d e le v a s ıt a s ı ro lü n ü g ö r m e k le k a lm ıy o r, k ıra l
h azin esin in zen g in liğ in i d e a r tır ıy o r , P e rs k ıra lla rın a o rd u la rı
k a d a r s iy a s i b a ş a r ıla r k a z a n d ırıy o rd u . P e r s k ıra lla rı, bu a l t ı n
la r s a y e s in d e , im p a ra to rlu k a le y h in e te ş e k k ü l eden b irlik le ri
d a ğ ıtm ış , is y a n la r ı b a ş a rıs ız lığ a m ah k û m e tm iş le rd ir.
P a r a d a rb ı, B ü y ü k K ıra lla ra m a h su s b ir im tiy a z d ı. D a riu s 1.
s a tr a b la rın ih tira sla rı k a r ş ıs ın d a b u y e tk iy i, b a ş k a la rın d a n e s ir ­
g e m işti. F a k a t s o n ra la rı s a t r a p ’la rla m ahalli k ıra lla r d a g ü m ü ş
v e b ro n z p a r a la r b a s tıra b ilm iş le rd ir :ıı'7-

, , D ariu s I z a m a n ın d a A v e s ta tak vim in in k ullan ılm a­


d ığı büyü k B isü tu n y a z ıtla rın d a n a n la ş ılıy o r. Bu
y a z ıtta , b ir y ılı teşk il eden a y la rd a n d o k u zu n u n a d la rı y a z ılı­
d ır. K ita b e d e d iğ e r ü ç a y ın a d ı g e ç m e m iş o lm a k la b e ra b e r,
sö y len ilen ay la rın a d la rı E şk a n ile r v e S a sa n ile r d e v irle rin d e
kullan ılan A v e s t a tak vim i a y la rın a b e n z e m e m e k te d ir aı8^ Y a z ıtt a

217 Pongnon, Jurnal asiatique ; C. XVII. 1921, S. 31 ve E, Babelon,


Revue de numiamatique, 1901, S. 161.
218 Bisütun yazıtında görülen dokuz ayın Ahamanifler devrindeki
adları şöyledir :
Sonbahar ayları : bagayadiş, edokanif aseriyadi
AHAMANIŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 283

adları geçmeyen yaz ayları isimlerinin de Avesta’daki mukabil­


lerinden farklı olacakları tahmin edilebilir.
Ahamanişlerde bir tarih başlangıcı olup olmadığı malum
değildir. Fakat bunların da Asur ve Babil’de olduğu gibi her
kırahn tahta çıktığı yılı mebde tutmuş olmaları kabul edilebi­
lir. Sikkelerinde tarih olmadığı için bu hususta kesin bir hüküm
vermek şimdilik mümkün değildir.
Bazı müellifler, Darius l’in sonradan Avesta takvimini
kabul ve bunu resmi takvim ilan etmiş olduğu iddiasını ileri
sürmüşlerdir. Fakat, bu iddia kuvvetli belgelere dayanmıyor.

Y o llar ve ça Ahamanişler, askeri bir devlet olduklarından


parhaneler yollara çok önem vermişlerdir. Anlaşıldığına
göre Romalılardan önceki devletler arasında
yolların ehemmiyetini takdir etmiş olan ilk büyük devlet Aha^
manişlerdir. Bunların yollara gösterdikleri itina hakkında He^
rodotos ve Ksenofon önemli bilgi vermişlerdir.
Bu yollardan en uzunu ve en mühimi, Herodotos'un "kıral
yolu,, dediği Akdeniz kıyılarından İran içerlerine kadar giden
büyük şahrahtı. Bu yol Batı Anadolu'daki Efes'den başlayarak
Sardes'e buradan da Frigya'ya gidiyordu. Kızılırmağı geçtikten
sonra Kappadokya'ya giriyordu. Kızılırmak geçidinde köprünün
muhafazasına memur kuvvetler için bir kale bulunuyordu. Yol
Kappadokya'dan güneye dönerek Külek boğazından Kilikya'ya
iniyordu. Kilikya kapılarında bu yolun muhafazası için iki ka­
le yapılmıştı. Yol, Kilikyadan üç günde Fırat boylarına daya^
nıyor. buradan da Sus'a gidiyordu.

Kış ayları : ena:nek, mergezen, viyahne


Bahar ayları : germepede, »evrevaher, »aygerciş
Yazıtta yaz aylarının adları geçmemektedir.
Bu ay adlarından aşağıdakilere bugünkü F a rıca ’da karşılarındaki
manalar verilmektedir.
Bagayadiş : Yad-ı (preltiş-i) Huda
Aleryadil : Yad-ı ateş
Mergezen : Çemenzen
Sevrevaher : Bahardı pürgurur .
Germepede : Pay-ı germa (Ferhenk ve metin-hayı PariM
kadim. S. 59 • 133).
284 Iran tarihi

K e r v a n la r b u uzun y o lu 111 g ü n d e , s ü ra tle g id e n ta ta r la r


is e 9 0 g ü n d e a lı y o r la r d ı Y o lla r d a H e r o d o to s ’ un S ta th m o s d e d iğ i
k o n a k y e r l e r i v a rd ı. Y o ld a y e r y e r k u ru lm u ş o la n A g g a r u ile rd e
( Ç a p a r h a n e ) h a r e k e te h azır a tla r v e t a t a r l a r b u lu n u rd u 2,s. B ir
ö n ce k i ç a p a r h a n e d e n k a lk a n t a t a r l a r , g ö tü rd ü k le ri ş e y le ri ilk
g e le n ç a p a r h a n e d e a tla riy le h a re k e te h a z ır ta t a r la r a v e riy o r,
k e n d ile ri h a y v a n la riy le o r a d a k a la r a k d in le n iy o r, n ö b e t bekli*
y o rla rd ı. B u s u re tle gece gündüz h a re k e t ed eb ilen ta ta rla r,
kıra) em irlerin i sü ra tle im p a ra to rlu ğ u n d ö r t b u c a ğ ın a g ö tü rü ^
y o rla rd ı.
İkinci b ü y ü k y o l, im p a ra to rlu k m e rk e z i o la n S u s ta n M ısıra
g id e rd i. B u y o l D a riu s l’d e n ö n c e D icle v e F ır a t'ta n g e ç tik te n
s o n ra S u r iy e ’y e iner, b u ra d a biri d e n iz d e n , d iğ eri k a ra d a n o lm a k
ü z e re ik iye a y rılırd ı. D e n iz d e n g ir e n y o l F e n ik e ’nin T ir v e y a
S id o n lim an ların a m ü n teh i o lu rd u . K e rv a n y ü k leri v e y a ask er^
ler v e y o lc u la r, bu lim a n la rd a h a r e k e te h a z ır g e m ile re n a k le ­
d ilir, d e n iz d e n M ısır’a s e v k o lu n u rla rd ı. K a r a y o lu is e F ilistin ’e
in er, b u ra d a n ç ö l ta rik iy le S ü v e y ş b e rz a h ın a m ü n teh i o lu rd u .
Ç öl y o lu n d a , su su zlu ğ u ö n le m e k ü z e re , d a h a e v v e lle ri S u riy e
v e Filistin ü z e rin e o rd u s e v k eden F ir a v u n la r ın d a y a p tık la rı
g ib i, m uayyen y e r le r d e su h azin eleri v e k la v u z la r bulundu*
ru lu rd u .
D a riu s I, N il'in bir k o lu ile A k d e n iz i K ızıld en ize bağ^
lad ık tan s o n r a S u s-M ısır y o lu , ta m a m iy le d e n iz e intikal etm işe
tir. Bu y o l, A k d e n iz d e n K ız ıld e n iz e in iy o r, B a b -ü l M en deb ’te n
s o n ra U m m an d e n iz iy le B a s ra k ö rfe z in e g id iy o r, im p a ra to rlu k
p ay itah tı S u s 'a m ü ntehi o lu y o rd u . Bu s u re tle A h am an işlerin
sık let m erk ezi olan H u z ista n v e P e r s b ö lg e le ri M ısır'a v e Ak-
d en ize b a ğ la n ıy o rd u .
B u b ü yü k y o lla rd a n b a ş k a im p a ra to rlu ğ u n m u h telif b ö lg e ­
lerini d a ğ ru d a n d o ğ ru y a m e rk e z e v e y a b irb irle rin e b a ğ la y a n
ikinci d e r e c e d e y o lla r v a rd ı. B u n lar S a r d e s ’d e n K a ra d e n iz k e -

zıP Herodotos,.devlet ç ıp trlırıo ı aggarui adını vermektedir. Perice


ve Grekce olmıyan bu kelimenin türkçe asgariye lafzından alıomı; olduA'u
sanılmaktadır. Bu kelime Perilere Mada'lardan geçmiş olmasına naza­
ran bu ibtimal pek kuvvetli görünmektedir. Esasen Kıenofon (Xenopba^
nes) un aggarui'lerin tesisini Kuraj'a isnat etmesi de, bunun Mada'lardan
alındığını belirtiyor.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 285

n arın d ak i S in o p 'a , N in o v a 'd a n S a r d e s 'e , B ab il'd en S u riy e 'y e ,


N i n o v a 'y a , S u s 'a g id e n v e A h a m a n işle rd e n ön ce de m e v cu t
o lan y o ll a r b a ş ta g e liy o rd u . A h a m a n işle r bu y o lla n d a tam ir
e ttirm işle rd i.
A sıl lra n için d e d e esk i v e y e n i b a şk e n tle rd e d o ğ u illeri­
ni v e b ü y ü k m e rk e z le ri b a ğ la y a n mühim m u v a s a la v e tic a re t
y o lla rı v a r d ı. T a h t-ı C e m ş id 'te n , S u s 'a ls f a h a n 'a (P e r e y te k â n ),
K ir m a n 'a , (B e n d e r D e y le m a n a ) B a s r a k ö rfezin d ek i H u rm u z'a,
g itm e k ü z e re b e ş y o l ç ık ıy o r d u .
E s k i M a ta 'la rın b a ş k e n ti H a g m a ta n a , S u s 'a , B ab il’e , R e y 'e
( R e g ) e , G e n z e k 'e v e A z a r b a y c a n 'a g id e n b e ş y o lu n b a şla n g ıcı
idi. S u s 'ta n d a b ü yü k y o lla rd a n b a ş k a B a b il'e , H a g m a ta n a 'y a ,
T a h t-ı C em şid 'e g id e n ü ç y o l çık ıy o rd u . R e y 'd e n A z e r b a y c a n 'a
H e m e d a n 'a Ş e h r -i s a d d e r v a z 'a (D a m g a n 'ın g ü n e y - b a b s ın d a )
M a z e n d e r a n 'a P e re y te k â n 'a b e ş y o l çık ıy o rd u . D a m g a n (K u m is)
d e n A s t r a b a d ( Z a d r a g e r t ) a , R e y 'e H o r a s a n 'a ü ç y o l g id iy o r d u .
D o ğ u illerinin m e rk e z i o la n B a h te r'd e n D a m g a n 'a , S in d 'e ,
S u ğ u d 'a v e S eyh u n ö te s i n e ü ç y o l ç ık ıy o rd u . K irm a n 'd a n d a
T a h t -ı C e m ş id 'e , P a s a r g a d ’a , H ü r m ü z 'e P a ta la 'y a (lq d u s ırm a ğ ı­
n a), B a h te r 'e b a ğ la y a n d ö r t y ö l a y rılıy o rd u .
B ü tü n bu y o lla rd a h er d ö r t p e rs e n k 'te b ir S ta th m o s y an i bir
k o n a k yeri b u lu n u yo rd u . B u ra d a y o lcu la r için k e r v a n s a r a y la r ,
h a y v a n la rı için d e ah ırla r v a rd ı.

•Ir a a t A h am an iş k ıralların ın o rd u y a v e rd ik le ri ö n e m k a d a r
tarım işlerin e d e e h e m m iy e t v e rd ik le ri a n la ş ılm a k ta d ır.
K s e n o fo n (X e n o p h a n e s ) A h am an iş k ıralların ın o rd u teşkilini v e
ziraatin ihm al ed ilm em esi ile y a k ın d a n ilgilendiklerini h a b e r
v e rm e k te , im p arato rlu k için d e s e y a h a te çık tık la rı v e y a b ir se­
fere g ittik le ri zam an, g e ç tik le ri y e r le r d e ta r la la rın sü rü lü p
sü rü lm ed iğ in e, b a ğ v e b a h ç e le rin b ak ım lı o lu p o lm a d ığ ın a d ik ­
k a t ettik lerin i, to p ra k la rı sü rm ü ş , b a ğ v e b a h çe le ri m am u r b ö l­
gelerin s a tr a b la rın ı iltifa tla ra b o ğ d u k la rın ı, ta rla la rı ek im siz,
bağ ve b a h ç e le ri b ak ım sız b e lg e le rin s a tr a p la n n ı d a te k d ir
e ttik le rin i, h a k la rın d a ta h k ik a t y a p tır a r a k g e r e ğ i n e g ö re azil
v e y a s a ir su re tle rle c e z a la n d ırd ık la n n ı y a z m a k ta d ır . B u s e ­
b e p te n s a tr a b la r , z ira a tin in k işafın a, sü rü lm em iş ta r la la r bıra^
k ılm a m a sın a ç o k ö n e m v e rirle rd i.
286 Iran tarihi

K ıralların b a ş k e n tle ri ç e v r e s in d e v e y a h o ş la rın a g id e re k


v a k it v a k it b ir m ü d d e t o tu rd u k la rı b ö lg e le r d e p a ra d is y an i
F ir d e v s d en ilen b a h ç e le r v e k o ru la r k u rd u k la rın ı, iyi h ava^
)a r d a z a m a n la r ın ı b u r a la rd a g e ç ird ik le rin i, o rd u d a büyük
m u v a ffa k iy e tle ri o la n la r g ib i ta rım iş le rin d e b a ş a rı g ö s te re n
le re d e im tiy a z la r , ih s a n la r v e rd ik le rin i a y n ı m üelliften ö ğ re n il
y o ru z .
A h am an iş k ıral v e p re n sle rin in z ira a tle fiilen d e m eşg u l
o ld u k ların ı Y u n a n k a y n a k la r ın d a n ö ğ re n iy o ru z . B u n la ra g ö r e
Isp a rta k ıralı L iz a n d e r ,(L y z a n d r o s ) K ü çü k A s y a umumi k o m u ta n ı
k ü çü k K u ra ş ile g ö rü ş m e k ü z e r e A n a d o lu 'y a g e ld iğ i z a m a n , m ü t-
tetik lerin h ed iy elerin i ta k d im etm ek ü z e re p ren sin s a r a y ın a g itm iş,
on u s a r a y b a h ç e s in d e ça lış m a k ta o ld u ğu n u g ö rm ü ş tü . B ah çe­
nin ta rh ın a , aynı b o y d ak i b o l m eyveli a ğ a ç la r ın in tizam ın a,
h er tarafın g ü z e lliğ in e h a y ra n o la n L iz a n d e r, b u m am u rey i v ü -
cu d e g e tire n u zm an ın in c e zevk in i ta k d ir ile a n m ış , on u tan ı­
m ak la m em nu n o la c a ğ ın ı ifa d e e tm işti. P re n s K u ra ş b ü tü n
b u n larla b iz z a t k en d isin in m e ş g u l o ld u ğ u n u , h a rp g a ile s in d e n
a z a d e old u ğu za m a n la rın ı b u r a d a tarım iş le riy le g e ç irm e k te n
b üyü k b ir z e v k d u yd u ğ u n u s ö y le y e r e k Is p a rta k ıra lım h a y re tle r
iç in d e b ırak m ıştı.
P o lip , A h a m a n iş k ıralların ın z ir a a ti te şv ik iç in , sürülme­
y e n ta rla la rı e k e n ve s u la y a ra k ü rü n lerin i a rttıra n la r ın e ld e
e d e c e k le ri m ah su lü n k e n d ile rin e v e a ile le rin e a it o la c a ğ ı yo­
lu n d a fe rm a n la r ç ık a rd ık la r ın ı y a z m a k ta d ır 220. B ü tü n b u k a y ıt­
la r , A h a m a n iş’lerin z ir a a te ne k ad ar büyük ilgi g ö s te r d ik le ­
rin i b elirten o la y la rd ır. K s e n o fo n 'd a n ö ğ re n d iğ im iz e g ö re
A h a m a n iş k ırallan n ın m em lek etlerin in tarım işlerin e v e m am ur
olu şu n a v erd ik leri önem , y a ln ız h azin enin zen g in leşm esi v e
o rd u ları için g e re k e n ia ş e m a d d e le rin in ve kuvvet k a y n a k la ­
rının b o lla şm a sı m ak sa d ı ile ilgili d e ğ ild i. D in leri d e bunu e m ­
re d iy o r d u . Z e rd ü ş t din in e g ö r e , to p ra ğ ı ih y a e tm e k , su lam ak ,
t a r l a y a toh u m a tm a k , b ahçeye a ğ a ç d ik m ek , b ir a ile yu vası
k u rm a k , v e d e v a m lı s u re tte ça lış m a k O rm u z d ’un s e v d iğ i, öğ-
d ü ğü işlerd ir.

M° Polype, X, 28
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 287

A h a m a n iş le rin ta rım işlerin e ön em v erd ik lerin i g ö steren


b e lg e le r b u lu n m ak la b e ra b e r, o zam an lard ak i z ira a t usulleri,
ekilen m ah su lle rin n e v ile ri h a k k ın d a k a y n a k la r d a bizi aydın­
la ta ca k k a y ıtl a r y o k tu r.

T|c a r e t A h a m a n iş im p a ra to rlu ğ u esk i d ü n y an ın en m edeni


ve k av im lerin i, en m a m u r m em lek etlerin i için e alm ış o l-
••n«yi d u ğ u gibi, g ü n e y - d o ğ u d a H in tle, d o ğ u d a Ç in ’le sıkı
b a ğ la rı olan O r ta A s y a 'y a d a d a y a n ıy o rd u . Mezopo­
ta m y a , M ısır, K ü çü k A sy a, S u r iy e üçün cü bine k a d a r çık an
eski m e d e n iy e tin b eşiğ i ve in k işaf s a h a la n id iler. B u ra la n
u m ran v e refah ça o zam an k i d ü n y a n ın b a şlıca m erk ezlerin i
sin elerin d e to p lu y o rla rd L H in d is ta n , s e rv e tç e , h a y v a n v e bitki
ç e şitle rin ce o z a m a n la rd a en z e n g in b ir ülke tan ılıy o rd u .
A h a m a n işle r, b ir ta r a fta n bu g e n iş v e birb irlerin d en u zak
ü lk e le r a r a s ı n d a k a r a d a n v e d e n iz d e n m u v asala y o ll a n a ç m a k
v e b u n la rı em n iy e t a ltın d a tu tm a k , d iğ e r ta r a fta n b u ra la rd a
ziraatin g e lişm e sin e ça lış m a k s u re tiy le tica re tin in k işafın a b üyü k
h izm etlerd e b u lu n m u şlard ır.
E sa se n A h a m a n iş le rd e n ö n c e A k d e n iz ’d e F e n ik e 'lile r, E g e
d enizinde ly o n y a 'lıla r, E e o ly a ’lıla r, L id y a ’lılar, S u r iy e ’d e  ra m i-
ler, deniz v e k ara tic a re tle rin d e b ü yü k bir gelişm e s a ğ la m ışla rd a
E g e li'le rle F e n ik e li'le r g ib i o z a m a n k i d ü n y an ın deniz tica re tin i
e llerin d e tu tan k avim lerin A h a m a n iş im p a ra to rlu ğ u için e g ir ­
m eleri, A ram ilerin d e , b ü y ü k k ıra lla rın g e rçe k le ştird ik le ri em ­
n iyet için d e eski k e rv a n la rın ı bu d e v ird e d e d e v a m ettirm e le ri,
bütün im p a ra to rlu k ta tic a re t fa a liy e tin in g elişm esin e y o l a çm ıştL
Bu h u su sta b e lg e le r d e g ö rü le n k a y ıtla r bu k a n a a ti destekle­
m ek ted ir. Y a ln ız A h a m a n işle rin H in d is ta n 'la v e belki d e Ç in
ile k a ra d a n o lan tic a ri m ü n a s e b e tle ri h a k k ın d a e s a s lı b ir fikir
e d in m em ize y a rd ım e d e c e k b e lg e le r d e n m ahrum bulun u yoru z.
H er h a ld e A h a m a n iş le rin Ç in 'i ta n ım a d ık la rın ı k ab u l
etm ek h a k ik â te daha u ygu n g ö rü n m e k te d ir. H e r o d o to s ’d a d a
Ç in 'd en h iç b ir b a h is g e ç m e m iş o lm a s ı, M. ö . b irin ci binin
ikinci y a rısı b a şla rın d a B a tı a s y a lıla rın , uzak D o ğ u kavim leri
h ak k ın d a hiç b ir bilgileri o lm a d ığ ın ı g ö s te r iy o r .
İran im p a ra to rlu ğ u n u n A h a m a n iş le r d e v rin d e tic a r e tc e H a -
zer d en izin d en fa y d a la n d ığ ın ı b e lirte n h iç b ir b e lg e y o k tu r.
288 İRAN TARİHİ

Bu zamanlarda Hazer denizinin güney bölgesindeki Geylan’da


Kadossi'ler bunların doğusunda Marda’lar veya Amarda’lar
oturuyorlardı. Bu kabilelerin doğusunda ve bugünkü Mazende-
ran bölgesinde de Teporiler yaşıyorlardı 221. Teporiler’in doğu
sunda Verkanya (Hirkanya) da ise adları iyi bilinmeyen göçe­
beler yaşıyorlardı. Bütün bu boyların Sakalarla bir soydan ol­
maları muhtemeldir ve bu cengâver boylar, göçebe hayatı
sürdüklerinden ticaretleri pek mahdut idi. Belki Ahamanişler
bu cesur ve harpçi halkı itaat altına bile almamışlardı. Bu se­
beptendir ki bu zamanlarda İran ticareti batı ve güney-batıda
toplanmış bulunuyordu.
Basra körfezi daha eski zamanlardanbeti geniş bir ticaret
faaliyetine sahne olmakta idi 222- Körfezin doğu kıyısında Dil-
mun (bugünkü Bender-i-Deylem), Taoke, Gogana, Apostana
(bugünkü Bender Abbas doğusundaki Bostana), Hormiza ( bu
günkü Hürmüz) 22\ körfezin batısında Arabistan kıyılarında El-
Katif'de ise Gerra ticaret merkezleri bulunuyorlardı. Ahamaniş­
ler devrinde bu şehirler bilhassa Hindistan’la ticaret yapıyor­
lardı.
Karadeniz kıyılarında ticaret merkezleri nisbeten çoktu.
Bunlardan Kolkid bölgesinde Fas (Fasis), Atina (Aten), Trab­
zon (Trapezone), Giresun (Kerasunt), Samsun (Amisos) Sinop,
Sesam, Heraklie (Ereğli) liman şehirleri meşhur idi. Batı
Anadolu’da Marmara denizinin Bosfor bölgesinde Anadolu
221 Maıeodraı’a eskiden verilen Teporiatan veya Tabııriatan iami bn
eski kavmin adından gelmektedir. Bu bölgelerdeki Sefid rud ırmağına
da o zamanlarda «Amerd» adı veriliyordu.
222 Arn. Willson, Baara körfezi ticaretinin ikinci Babil kırallarından
Nabu-Kudur^üssur ll’den aonra gittikçe aıaldıgını ileri aürmekte, Sur
gemicilerinin Basra körfezinden Kıtıldenize dönmelerini buna aebep göa-
tnmektedir, Ahamanişlerin, önceleri gemilerin ve kelekler in aeyru aeferine
elverişli olan Fırat ve Karun nehirlerinde, aeyru aeferi işkâl edecek ma­
nialar vücuda getirmeleri iae ticareti tahdide aebep olmuştur. Strabon’un
yazdığı gibi (XVI, 1-9) bu kırallar. başkentleri olan Sua'u ani tecavüzden
korumak için Karun nehrinde gemilerin geçmelerine engel olacak aedler
yaptırmışlardır. İskender bu aedleri yıkmak iatemiı, fakat muvaffck ola­
mamıştır. (Sir Arn, T. Willson, Persian-Gulf, Oıford 1928, S. 37.)
222 Fransız arkeoloji heyeti yaptığı araştırmada Hürmüz’de Elâm^
lar devrine a it eserler bulunmaaından Hormiza’nın Ahamaoişler devrinden
önce de mevcut olduğunu meydana çıkarmıştır.
AHAMANIŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 289

c ih e tin d e K h a lk e d o n (K a d ık ö y ), T u n a m a n s a b ı c iv a rın d a lstra -


polis şe h irle ri b u lu n u y o rd u . Ege denizi b ö lg e sin d e k i tic a re t
m e rk e z le rin d e n en ö n em lileri L am p sak e (L ap sek i) Milet v e
H a lil.sa rn a sso s (B o d ru m ) şe h irle ri idi.
A k d e n iz k ıy ıla rın d a n F e n ik e 'd e M iriy a n d ro s (M y ria n d ro s)
A rd o s, ( A r a d y a v e y a A r v a d ), B ib lo s (C e b e l), P e rit (B e y ru t)
T ir (S u r ), S id o n (S a y d a ), A k k o (A k k â ), A sk a lo n , G a z z e , M ısır’­
d a N il’in d o ğ u d an ilk kolu ü zerindeki P elu s ile M endus v e
G a s s io n şe h irle ri p ek ön em li id iler.
H in d is ta n ’la o la n tic a re tin b a ş lıc a m e rk e z i is e S in d ırm ağı
m a n s a b ın d a k i P a ta la şeh ri idi.
İm p a ra to rlu ğ u n g e n iş b ö lg e le rin d e k i tica re t m a lla rı v e
ip tid a i m a d d e le rd e n b ilh a s s a m a d e n le r h a k k ın d a tü rlü kaynak^
l a r d a n ed in ilen b ilgiler h ayli ön em lid ir. B u b ilg iy e g ö r e D em a-
v e n d ’d e lâ c iv e r d ta ş , D a m g a n v e h av alisin d e b a k ır, H o r a s a n 'd a
firuze, B a h te rd e b ak ır v e c iv a , B a h te r ’in d o ğ u v e k u zey in d ek i
b ö lg e le r d e firu ze, S e y h u n ö te s in d e altın , R u m iy e g ö lü bölge^
s in d e b a k ır v e d em ir, H u z ista n ’d a neft, F a r s v e Büyük Lor
(B a h t i y a r ı ) d a b a k ır, g ü m ü ş, B a s r a k ö rfe z iy le U m m a n d en izin d e
in ci, s e d e f, d o ğ u A n a d o lu v e K a p p a d o k y a 'd a b a k ır , K o lk it'te
a ltın , istih sa l ed iliyord u .
K a fk a s b ö lg e si, k ö le v e c a riy e le r için b ir d e p o v azifesin i
g ö r ü y o r d u . E s k i A s u r v e B ab il b ö lg e le ri h e r n evi k u m a ş la rla
silâ h la r, z iy n et e ş y a la r ı, h alı, kilim, a lb n v e g ü m ü ş e ş y a la r , ih­
raç e ttik le ri gib i, ly o n y a v e L id y a ’d a d em ir â le t v e e d e v a t,
F e n ik e e rg u v a n b o y a s ı, z ü c c a c i y e e ş y a la r ı, M ısır k e te n men­
su cat v e P a p iru s, H a b e ş is ta n fil dişi, A r a b is ta n ise b a h a ra t
ih rac; e d iy o rla rd ı. M ez o p o ta m y a , A n a d o lu , Mısır im p a ra to rlu ğ u n
b a ş lıc a h u b u b at a n b a r la rla rı id iler, H in d is ta n ’d a n d a ıtriy a t, fil
dişi, ö d , sa n d a l v e türlü b a h a r a t ile ilâ ç la r g e liy o rd u .
K ilik y a ile H em e d a n b ö lg e si im p a ra to rlu k o rd u la rı için
g e re k li a tla r ı y e tiş tiriy o rla rd ı. İ n ş a a t için lüzum lu o la n se d ir
a ğ a ç la r ı F e n ik e 'd e n te d a r ik o lu n u y o rd u .
T ic a r e t m ad d elerin in bu s a y d ık la rım ız a in h isar etm ed iğ i
m u h a k k a k tır. B u z a m a n la rd a k i P e rs le r in e lb ise v e sü s düşkün­
lükleri g ö z ö n ü n e alın ırsa, s a ra y la rı v e k o n a k la rı d o ld u ra n altın
v e g ü m ü ş g e rd a n lık la rı, b ilezikleri o d a tak ım ların ı, a v eşyala^
/ran Tarihi 19
290 İRAN TARİHİ

rın ı, a ğ ır k u m a şla rı, h a lıla rı, g ü m ü ş v e altın k a b z a lı silâh ları


h a ttâ zırh ları tem in e d e n tü rlü e l s a n a tla rın ın n e k a d a r ilerle^
m iş o ld u ğ u h a k k ın d a b ir f ik ir' ed in ileb ilir.
Ş u cih eti b elirtm ek ic a b e d e r ki bütün b u k ıy m e tli e ş y a la rı
h a z ır la y a n s a n a tk â rla r , hâkim z ü m rey i teşk il e d e n P e r s 'le r d e n
d e ğ ille rd i. B u n lar im p a ra to rlu ğ u n hük m ü altın a g irm iş o lan
M ısır, M e z o p o ta m y a , S u riy e , K ü çü k A s y a gib i m em lek etlerin
s a n a tk â rla r ı ta ra fın d a n v ü c u d a g e tiriliy o rd u . T i c a r e t fa a liy e tin i
id am e ed en ler d e K ü çü k A s y a k ıy ıları halkı ile F e n ik e lile r,
A r a m ile r , K a p p a d o k y a lıla r g ib i tâ b i m illetlerd i.
İr a n ’d a e sk id e n b e ri h alıcılık s a n a tı m e v c u t ise d e , A h a -
m an işler d e v rin d e e n ileri halıcılık M e z o p o ta m y a ’d a g elişm işti.
İran h alıcılığ ı d a h a so n ra k i d e v irle rd e in k iş a f etm iştir 224. A h a -
m a n işle r, z a b te ttik le ri geniş ülkeleri im p a ra to rlu k a k s a m ın d a n
s a y d ık la rın d a n ti c a r e ti ta m a m iy le s e r b e s t b ıra k m ış la rd ı. İm para^
to rlu k ç e r ç e v e s i için d ek i m e m le k e tle rd e n b irin d en d iğ e rin e h e r
n evi m al s e r b e s tç e g ö tü rü lü rd ü . O z a m a n la r m u ah h ar d e v ir­
le r d e g ö rü le n iç g ü m rü k le r o lm a d ığ ın d a n , ta c ir le r g ü m rü k
b ed eli m ah iy etin d e b ir ş e y ö d e m e k külfeti k a rş ıs ın d a b u l u n
m azlard ı.

A h a m a n lş le r d e v rin d e c e m iy e t h a y a tı

D ln A h am an iş k ıra lla rın ın ve b u n la r d e v rin d e k i P e rs le r in


d in leri h ak k ın d a e tra flı bilgim iz y o k tu r. K ıra l y a z ıtla rın d a
b u k o n u y a p e k az te m a s ed ilm iştir. E ski Yunan y a z a rla rın ın
v e rd ik le ri b ilgi ise p e k s a th id ir. B u n la r ç o k d e fa P e r s T a n rıs ı
A h u ra m a z d a ’yı bile Y u n a n T a n r ıs ı Z e u s a d iy le a n m ış la rd ır.
A h a m a n işle r s a r a y ın d a y a ş a m ış o lan K t e s iy a s (C te s ia s )
ın e s e ri k ay b o lm am ış o ls a y d ı, bu h u su sta b elk i e sa slı b ir k a y ­
n ak o la c a k tı. G erçi bu e s e rd e n esk i Y unan y a z a rla rın d a n
D iy o d o r (D io d o re ) P lü ta r k (P lu ta r q u e ) ve F o ti y u s (P h o th iu s )
g ib i m üellifler b azı p a r ç a la r ı k ita p la rın a a la ra k b ize kadar
in tikal e ttirm işle rd ir. F a k a t b u n la r d a p ek n o k s a n d ır. N asıl ki
M. ö . B eşin ci y ü z y ıld a y a ş a y a n L id y a tarih i müellifi S a rd e s 'li
K s a n tu s ( X a n tu s ) un Iran M u ğ ların a d a ir v e rm iş o ld u ğ u m alû ­
m a t d a b iz e , m ilâd i ikinci yüzyıl so n la riy le ü çü n cü yü zyıl b a şla -

224 Perrot et Chipiez, Histoire de l’aotiquitee, V, V, S. 864-882.


AHAMANtŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 291

rın d a y a ş a m ış o la n K ilik y a ’d a k i D iy o jen (L a e r c e ) tarafın d an


a n c a k bir ö z e t o la ra k n a k le d ilm iş o ld u ğ u n d a n , kanaat v e rici
m a h iy e tin i k a y b e tm iş tir.
E sk i y a z a rla rd a n P lu ta rk , P elin , İsk en d eriy eli K lem an
( C le m e n t ), F o r f ir (P h o p h y r), A g a t iy a s (A g a th ia s ), F o ty u s
( P h o t i u s ) v e İsk e n d e riy e li K iril (C y r ile ) d e Z e rd ü ş t’d en bahset^
m iş le r d ir . F a k a t , bunun m e z h e b i h a k k ın d a v e rd ik le ri bilgi hem
a z , hem de n o k sa n d ır. E sasen b u n lar A h a m a n iş'le rd e n d ö rt
a s ı r s o n r a gelm iş o ld u k la rın d a n verdikleri b ilg i, h e rh a ld e kend i
y a ş a d ı k l a r ı z a m a n la rd a k i P e rs le r in d in le riy le daha ç o k ilgili
b u lu n m a k ta d ır.
Z e rd ü ş t din in d en b a h s e d e n v e zam an ım ıza kadar g e le n
p e h le v i k ita p la r a g e lin c e , b u n lar Büyük İsk en d er ta ra fın d a n
t a r u m a r ed ilen İran ü zerin d en a s ır la r g e çtik te n s o n r a tertip
e d ilm iş o ld u k la rın d a n , A h a m a n işle r d e v rin d e k i d in için b ir
v e s i k a m a h iy e tin d e s a y ıla m a z la r.
G ö r ü lü y o r ki A h a m a n iş k ıra lla rın ın ve o n la r za m a n ın ­
d a k i P e rs le r in dini h ak k ın d ak i b e lg e le r p ek a z v e n o k sa n ­
d ır . B u n u n la b e ra b e r m e v cu t b e lg e le r k arşıla ştırılm a k su re tiy le
b u m e se le h a k k ın d a b a z ı ta h m in le rd e bulunulabilir.
H e rh a ld e K u raş’ın k u rd u ğ u v e D a riu s 1 ’in b irliğin i sağ^
l a d ı ğ ı b ü y ü k im p a ra to rlu ğ a tâ b i m illetlerin, k'!ndi d in lerin i mu^
h a f a z a e tm iş o ld u k la rı m u h a k k a k tır. B üyü k K ıra lla r, tâ b f ka^
v im le ri, d in lerin i d e ğ iş tirm e k için zo rlam am ış, b elk i bu d in le re
k a r ş ı o z a m a n a k a d a r g ö rü lm e m iş b ir to le ra n s g ö s te rm iş le rd ir.
Y e n ilm iş m illetlerin k o ru y u cu ta n rıların a k a rş ı m ü sam ah alı
h a r e k e t ed en A h a m a n iş k ıra lla rın ın dini in a n ışla riy le P e rsle rin
v e “ M aj„ d en ilen M u ğb etlerin in an ışları a ra s ın d a fa rk bulun^
duğu a n la şılm a k ta d ır.

A h a m a n iş 1 e r ’in A h a m a n iş k ıra lla rın ın d in i, K u r a ş 11 ’nin


z o r o a ı t r e z m 'i ata la rın ın , k e n d ıle rın d e n d a h a m ed en i olan A n
zan it’le re ta h a k k ü m e ttik le ri z a m a n Sus ş e h
rin d e k i A n z a n itle r dini o ld u ğ u kabul ed ilm e k te d ir. A n z a n it mede^
n iy eti, E lâm 'a hâkim o lan B abil’in tesiri a ltın d a k a lm ıştır. K u ra ş
II, M a ta ’la r sa lta n a tın ı y ık a ra k y e rin e P e r s hâkim iyetini k u rd u ğ u
z a m a n , P e r s a ris to k ra s is i, M uğ’la r ta ra fın d a n tem sil ed ilen ve
fa k ir le re elverişli g ö rü le n Z e r d ü ş t d in in e k a rş ı b ir s e m p a ti gös^
292 İRAN TARİHİ

te rm e m işle rd i. Ç o ğ u M a d a ’la r d a n o la n bu m u ğ la r, M a ta k ıral-


la r ın a k a rşı y a p tık la rı şek ild e A h a m a n işle rin y a rd ım c ıs ı o lm a ­
m ışlar, b ilâk is P e r s id a r e s i a ley h in e bir c e p h e k u rm u şla r, suis-
tim allerd en ş id d e tle r d e n şik â y e te b a ş la m ış la rd ı.
P e r s rejim in d en m em nun o lm a y a n m u ğ 'la r n ih a y e t K a m -
b is’e k arşı halkı is y a n a se v k e tm iş, b a ş ta D a riu s I olm ak
ü z e re P erslerin y ed i A r is to k r a t soyu nu y ılla r c a u ğ ra ş tırm ış la rd ı.
M u ğ’la r bu k a r g a ş a lık d e v rin d e Z e rd ü ş t d o k trin in e uygun
o lm a y a n , f a k a t P e r s l e r a r a s ın d a r ia y e t ed ilen k ü ltle ri, a ile k u r­
b an ların ı b ir tak ım dini âyinleri k a ld ırm a k te şe b b ü sü n d e bu­
lu n m u şlard ı.
D evletin g e n iş le m e s i n eticesi o la r a k siy â s i te sirle rin esk i
d in e so k tu ğ u y e n ilik le r d e bu ih tilâfları a r t ır ıy o r d u .
P e r s l e r , K u r a ş ’ın c ü lu s u n a k a d a r d iğ e r m ille tle rd e n a y r ı b ir
h a y a t y a ş ıy o r , a r a la r ın d a m ü şterek g e le n e k le re b a ğ lı bulunu­
y o rla rd ı. F a k a t, K u ra ş II v e D a riu s I b ütün Ö n A s y a ’yı z a b -
te ttik te n s o n r a P e rs m o n a rşisi, ta b ia tiy le b u r a la r d a yaşayan
m uhtelif dinlerin v e ırk ların m e n fa a tle ri m esu liy etin i d e y ü k le n ­
m işti. A h a m a n iş k ıra lla rın ın , h âk im o ld u k la rı B ab illiler, A s u riu -
lar, ly o n y a lıla r, S u riy e lile r, Y a h u d ile r v e M ısırlıların d in lerin e
k a rşı y ü k se k b ir to le r a n s , h a ttâ ilgi g ö s te rd ik le rin ^ b u n la r a r a ­
sın d a k end i dinlerini y a y m a k g a y re tin d e n ne d e re ce iç tin a p
etm iş o ld u k ların ı b iliy o ru z . H albuki m a n e v i ufkun bu su re tle
g en işlem iş o lm a sı Z e rd ü ş t’ün d o ğ m a tik re fo rm u n u a ş ıy o r, m u ğ '-
ların h oşn u tsu zlu ğu n u bir k a t d a h a a rtırıy o r d u .
Bu h alin n e tic e s i o la r a k İra n ’ın e sk i dini ile m u v azi yeni
b ir re s m i din te şe k k ü l e tm işti. B u re s m i din , Iran p a n te o n u n u n
e s k i tan rıları y a n ın d a A h u ra m a z d a ’nın ü stü n lü ğ ü e s a s ın a da­
y a n ıy o rd u . B u b a k ım d a n A h am an işlerin bu re s m i dinine "M a z -
d eizm ,, diyeb iliriz.
A h u ra m a z d a , n a tu ris t kültü n e b a ğ lı o la n P e rs le rin bütün
tan rıların ın en b ü y ü ğ ü d ü r 225. Y e r i v e g ö ğ ü y a r a ta n o d u r, K ıra l,
onun lûtfu ile k ıral o lm u ştu r. O n a ik tid a rı v e re n , d ü şm a n la rın a
k a rşı y a rd ım e d e n A h u ra m a z d a ’d ır. *

* * Penepoliı yazıtında Aburamazda'dao «Matbıata bagaman^ Nak­


li Rüıtem’de Dariua 1 mezarı üstüodeki kitabede iae * b a {i « iiir k a * di­
ye babaedilmiıtir.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 293

H e r o d o t o s , A h a m a n iş le r d e v rin d e P e rsle rin ây in leri için


s u n a k la rı o lm ad ığ ın ı sö y le m e k le te z a d a d ü şm e k te d ir. Ç ünkü
ayn ı m ü ellif k u rb a n la rd a n b a h se ttiğ i g ib i um um ! m ü şterek şö ­
le n le ri t a s v i r e d e rk e n k e b a b veya sö ğ ü ş etlerin ta n rıla ra ta k
d im in i d e a n la tm a k ta d ır 2'll. H e r h a ld e n a tu ris t kültüne bağlı
o la n P e r s le r in A h a m a n iş le r d e v rin d e d e öküz, a t v e d iğ e r hay^
v a n la r ı k u r b a n ettik leri ş ü p h e siz d ir. Bu s u re tle P e rs le r, z ira a t-
ç il e r e z a r a r v erd ik leri gibi M uğ’ları d a k ız d ırıy o rla rd ı. Abura^
m a z d a k ü ltü için d a ğ la r b a ş ın d a a te ş g e d e le r b u lu n d u ğ u , zam a*
n ım ız a k a d a r gelen a n ıtla rd a n a n la ş ılm a k ta d ır. B üyü k D a riu s 1,
k e n d in d e n evvel P e rs tah tını g asb ed erek m u ğ la r sa lta n a tı
k u r a n G o m a ta 'n ın y ık tırd ığ ı h u su s! k u rb an su n a ğ ı A p a d a n a ’yı
y e n id e n tam ir v e in şa e ttiğ in i ö ğ ü n e re k an la tm a k ta d ır. B un d an
b aşk a P e r s e p o lis k a b a rtm a la rın d a d a A h u ra m a z d a ’nın tasviri
ö n ü n d e m u k a d d e s a te ş y a n d ığ ı g ö rü lü y o r. B u n la r g ö s te r iy o r ki
A h a m a n i ş l e r d e v rin d e ta p m a k y o k s a d a k ült y e rle ri, su n ak lar
v e ta n r ı ta s v irle ri v a rd ı (R e s . 16).
A h u ra m a z d a bu z a m a n la rd a , Z e rd ü ş t'ü n ta s v i r ettiği
h ik m e t h ü d a sı yan i m ü ce rre d bir m efhum değil, A su rlu ları
ta k lid e n insan şeklinde ta s v ir edilm iş b ir tan rı idi. K ıra lh k
s a n a t k â r l a r ı o n a m ü c e s s e m b ir sem b o l b u lm u şlard ı. B u sem b ol,
H itit k ıra lla rın d a n ö n c e F ira v u n la rın , s o n r a d a A s u r k ıra lla rı-
n ın a lm ış o ld u k ların ı b ildiğim iz k a n a d lı güneş k ursu idi. Bu
k u r s , A h u r a m a z d a ’nın sem b o lü o la ra k K u ra ş v e h alefleri ta ­
r a f ın d a n k ab u l ed ilm işti.
B isü tu n v e P e rs e p o lis an ıtla rın d a k i k a b a r tm a la rd a k u rs
iç i n d e A h a m a n iş k ıra lla rı g ib i g iy in m iş, s a ç v e s a k a lla r ı o n la ra
benzeyen b aşı taçlı, bedeni kanadlı b ir ta n n b elirm e k te d ir.
A h a m a n iş le r d e v ri s a n a tk â rla rı en b ü y ü k ta n rı A h u ra m a z d a ’yı
b ö y le ta sv ir e tm işle rd ir. A h u ra m a z d a g ö rü le m e d iğ i için onun
b u se m b o lü n e tap ılırd ı. D a riu s l'in m ezarın d ak i b ir k a b a r tm a
ta b l o d a b ö y le b ir tap ın m a sah nesi g ö sterilm iştir. B u tab lo d a
k ıra l taştan m u k a d d e s o c a k ta y a k ıla n a te ş k a rşısın d a , a çık ta
i b a d e t e tm e k te , g ü n e ş d e sah neyi a y d ın la tm a k ta d ır. Y u k a r ıd a
ta s v ir ed ilen A h u ra m a z d a s a h n e y e h âk im d ir. 216

216 Herodotos, 1, 132-133.


294 Ir a n t a r Ih I

E ski P e r s le r d e ta p ın a k o lm ad ığ ı için s a h n e d e k ap alı b in a


y o k tu r. M u k ad d es a te şin k a p a lı y e rle rd e y ak ılm ası âd etin in te ­
e ssü sü yan i k a p a lı a te ş g e d e le r in ş a s ı s o n r a la r ı o la c a k tı r .

.. d D a riu s I v e O h o s’un b ıra k tık la rı m ü tead d it


A h u ram azd a
v e d i ğ e r t a n - m e tin le rd e A h u ra m a z d a , a rıle r ta n rıs ı, tan rı-
rıla r ların en ulusu d iy e ta v s i f e d ilm iş o ld u ğ u n a g ö re
b a ş k a ta n r ıla r bulun d u ğu d a k ab u l olunm akta^
d ır. D iirius I k ita b e le rin d e b u n lar bütün ta n n la r "V ita ib is c h
b a g a ib is c h ,, d iy e um um î s u re tte anılm ış v e a d la rı sö y len ilm em iş
o ld u ğ u n a g ö r e , bu ta n rıla rın B ü y ü k K iralın g ü v en in i k a z a n m a m ış
o ld u k la rın a h ü k m ed ileb ilir. K ıralın b ü y ü k ta n rıs ı A h u ra m a z d a ,
hem P e rs le rin b ü tü n ta n rıla rın a , hem d e tab i k a v im le r ta n rı*
ların a riy a s e t e tm e k te d ir. A r ta k h ş a t r a M enem on v e O h o s y a ­
z ıtla rın d a ise ilk d e fa A h u ra m a z d a ’d a n b a ş k a g e n ç T a n r ı M itra
ile büyü k A s y a n ik ta n riç e A n a h ita ’nın a d la rı d a z ik re d ilm e k te ,
m e v cu t olan d iğ e r ta n rıla rın isim leri ise sö y le n ilm e m e k te d ir. H a t­
t a G a t h a 'la r d a y a rd ım la rı isten ilen a ltı m a n e v i k u d re tin m ü şa h ­
h a sla rı bulunan A m a s a S p e n ta a d la rı d a g e ç m e m e k te d ir. M itra
P e rsle rin ç o k e s k i ilâ h la rın d a n d ır. F a k a t k ıra lla rın h u su si d in ­
lerin e girişi an cak M. ö . V . y ü zyıl so n la rın a d o ğ ru o lm u ştu r.
M. ö . 14 üncü y ü z y ıld a M itra'n ın k u zey M e z o p o ta m y a ’d a M itan -
n i-H u rri ta n rıla rı V a ru n a , İn d ra ile M itra d a g ö rü lm e k te d ir m .
A r ta k h ş a tr a il z a m a n ın d a n itib a re n A h a m a n iş le r M 'ıtra'yı
z a fe r ta n rısı o larak te b cil etm işlerd i. K ıra lla r, b u n u n a d ın a y e ­
m in e d e r , m u h a re b e le rd e y ard ım ın ı d ile rle rd i 2:!8.
A n a h ita 'n ın P e rs ta n rıla rı a ra sın a g ir m e s i k ıra lla r dininin
K a id e a stro lo jisin d e n d e m ülhem o ld u ğ u n u g ö s te r m e k te d ir. P e r s
im p arato rlu ğ u n u n su k u tu n d a n s o n r a d a A n a h ita 'y a b a z ı A n a d o lu
k ırallık ların d a ta p ın ılm a k ta d e v a m ed ilm iştir. Y a z ı t l a r d a bu iki
tan rının d a zik red ilm e si, A h a m a n iş k ıralları d in in d e b ir d eğ işik lik
v u k u b u ld u ğ u n u , s e m a d a te k b aşın a b ir A h u ra m a z d a fikri y erin e

227 J, Toutain, Leğende de Milhra, (Revne de l'histoire deıı religions


1902, X L V , S. 141-157. ve E. M eyer Gescbi:bte deıı Altertumıı, 2 İnci tabı,
C I ve Fr. Cumont, Religio n s Orieotalea, S . 258.
222 A slın d a mukavele laonsı oldotu Meillet tarafıodan ileri sürülen
Mitra, bir zam anlar güneşe benzetilmişti, R o m a lıla r devrinde g izli bir di^
nio tanrısı olmuştur. B u d in Şiilikleri Rom a İm paratorluğunun her tarafına
yayılm ışlardı.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 295

y a n ın d a g e n ç v e fa a l i l i y en i tan rı bulunan b ir A h u ra m a z d a fikri


k aim o ld u ğ u n u b e lirtm e k te d ir. D iğ e r bütün ta n rıla r ta b iri içinde
b u n la r la b e r a b e r y a b a n c ı ta n rıla rın da b u lu n d u kları şü ph esiz­
d ir. Ç ü n k ü K u r a ş II’nin B a b il’d e , mahalli ta n rıla r için yeniden
ta p ın a k la r k u rd u rm a s ı, D a riu s l’in d e Mısır v e L ib y e tap ın ak ­
la r ın ı y a p tırm a sı. bu y a b a n c ı ta n rıla rı d a b en im sem iş old u kla­
rın ı g ö s te r iy o r . B ü tü n b u n lar A h a m a n işle r m azdeizm inin tek v e
k ıs k a n ç b ir millt ta n r ı k ü ltü olm adığın ı b e lirtm e k te d ir.
A h a m a n iş m e tin le rin d e , ne G a th a ’la rd a n itib a re n A n ro -m a in y u s
(A h r im a n ) d a te c e s s ü d e ttirile n fen alık ru h u n a, ne d e iyilik ru ­
h u n u n te c e s s ü d ü olan O rm o z d 'u n bununla o la n daimi m ü ca d e ­
le s in e , y a n i ikilik te lâ k k is in e dair h iç bir k a y ıt y o k tu r. Fakat
b ö y le b ir k a y ıt b u lu n m a m a s ın d a n A h a m a n iş k ıra lla rın ın fena­
lık v e y a la n (d ru ğ ) k u v v etin i ta n ım a d ık la rı n eticesin i ç ık a rm a ­
m ak ic a b e d e r . K ıral k ita b e le rin d e y a la n , a d a le tsiz lik , fenalık
n e fre tle a n ılm a k ta d ır. B u d e v ird e g e n çlik talim v e terb iy esin in
a t a b in m e k , ok a tm a k v e y a la n sü y le m e m e k 229 g ib i iiç e s a s ta
to p la n m a s ı d a A h am a n işle rin Z e rd ü ş t dininin bu p ren sib in i t a ­
n ıd ık la rın ı g ö s te r ir. H e ro d o to s , A h a m a n iş k ıralları y alaıu en
çok u ta n ıla c a k b ir k a b a h a t o la ra k tan ıtm ak ta230, m u ğ ’la n n ,
s a tr a p la rın ih tilali g ib i b ü y ü k isy a n la rın ı, y a la n iş d iy e ta v s if
e tm e k t e d i r .
Fakat resm i m e tin le rd e d r u ğ ’u n , A h u ra m a z d a ’y a ra k ip
b ir k u d re t o ld u ğ u n u , fen alık ruhunun so n su z o la r a k iyilik ru^
huy la ça rp ış tığ ın ı g ö s te r e n hiç b ir k a y ıt y o k tu r. Ö y le an laşılı-
11 o r ki b ü tü n bu te lâ k k ile r S a s a n ile r d e v rin d e A v e s t e ile kesin
b ir şekil a lm ışla rd ır.
Bunun g ib i G a th a 'd a ta s v i r ed ilen v e k â in a tı ta s fiy e eden
son m ah k em e h azırlığ ı o la n şah si s o r g u la r ve m ah k em eler
ile s ır a t (C in v a t) k ö p rü s ü n d e iy ile rle k ö tü lerin a y rılm a s ı, A ha­
m a n işle r m azd eizm in d e sü k û tla g e ç m iş tir. B e lg e le rd e bu h ususta
bir y o ru m la m a y a p ıla b ilm e sin e im kân v e re ce k bir im a v e k ay ıt
y o k tu r . İr a n ’d a A h a m a n iş le rd e n ön cek i Z e rd ü ş t ( z o ro a s tre )
d o k trin i ile so n ra k i A v e s t a dini, A h a m a n iş k ıralların ın din
te lâ k k iy le riy le m u k a y e s e e d ild iğ i z a m a n , so n u n cu su n u n k endin­
d e n ö n c e k i v e son rak i d in le rd e n h a y lı a y rılm ış o ld u ğ u g ö rü lü -

229 Herodotos, 1, 136. 230 Herodotos, 1. 133.


296 İRAN TARİHİ

yor. Kırallar dini, bir taraftan Kuraş ll'nin atalarının Elâm’dan


almış oldukları Anzanit ve Sami telâkki ve kültler, diğer taraf­
tan Kuraş İl ve Darius l'in zeptettikleri ülkelerin dinlerine karşı,
göstermiş oldukları politik sempati tabiatiyle bu neticeyi
vermiştir.
Ahamaniş kırallarının, Pers ananesinden ayrılarak mezar­
larını dağlardaki kayalarda kazdırdıklarını görüyoruz. Fakat
manevi ve ahlâki temayülleri sarsılmamıştır. Kuraş ll’nin halef­
leri, "Ahuramazda kanununu,,, kıralların ve insanların takip et­
meleri gereken "doğru yol.. diye övmüşlerdir. Ahamanişlere ait
bir yazıtta şöyle deniyor : "Hakkaniyet ve adalet esaslarına göre
hareket ettim. Ne fakire, ne de yetime karşı şiddet irtikâp et­
medim. Evimde hizmet eden adama iyi muamele ettim. Haksızlık
edeni şiddetle cezalandırdım........Ey, sen ki sonra kıra! ola­
caksın I yalancı, amansız adamı dost edinme I Belki onu şid­
detle cezalandır,, 2111, Darius l’in mezarı üzerindeki uzun kita-
kırallar doktrini şöyle ilân edilmektedir: "adaleti sevdim.
Yalan (drug) ı sevmedim. Arzu ve iradem, yetime, dula karşı
hiç bir suretle adaletsizlik yapılmaması olmuştur. Yalancıyı
şiddetle cezalandırdım. Fakat, tarlasını süreni de mükâfatlan­
dırdım,, 292.
Bu yazılar, Perslerin ahlâk kuvvetini, ahlâkı ne kadar
ciddi bir surette kavramış olduklarını, ferdle milletin ahlâk
için yaşamakta olduğunu belirten belgelerdir. işte, sözde,
düşünce ve tasavvurda dürüst olmak, Ahuramazda'nın kıral-
lardan ve insanlardan istediği şeylerdir. Ahuramazda kanunu,
doğruluktan, hayatın kudsallaştırılmasından, kibir etmemekten,
elden gelen bütün gayretle vazifeyi hakkiyle yapmaktan
ibaretti.

Pera halkının Bu devirdeki halk dini hakkında bilgi kaynağı


dini başta Herodotos olmak üzere Straboıı, Plutark,
Diyodor gibi yazıcıların eserlerindeki parçalar­
dır. Bunlardan anlaşıldığına göre halk, göğü Ahuramazda tanır,
ayrıca beş unsura da tapınırdı. Bunlardan birincisi olan ışık, iki
“* R. B., 1913, ••32.
uz Breaated, The Davon of Conııeience, S. 345 (Darios’on yeni kita­
besi).
AHAMANIŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 297

ç e ş i t i d i : g ü n d ü z ışığı ( g ü n e ş ) , g e c e ışığı ( a y ) . D iğ e r d ö r t unsur


d a a t e ş , su, to p ra k v e rü z g â rd ı. Bu telâk k in in eski animizm
h a tır a s ı o ld u ğ u n d a şü p h e y o k tu r. H alk b u n lara ib ad et
o la r a k k u rb a n k eserle rd i. P e rs le r'd e tap ın ak v e m ihrap b u lu n
m a d ığ ı n d a n k u rb an la rın ı y ü k sek dağ b a ş la rın d a su n a rla rd ı.
K u r b a n la r ı n m a k b u l o lm a s ı için rahibin h u z u ru ş a r t t ı . K u rb an
k esecek adam , b a ş ın d a m ersin a ğ a ç la r ın d a n örülm üş b ir ta ç
( t i a r e ) b u lu n an h ayvan ı d a ğ b aşın d a tem iz bir y e r e g ö tü rü r,
k ır a tın v e b ü tü n P e r s le r ’in sa a d e ti ic,..in d u a ed erd i ( k en d i şa h sı
iç i n d u a m em nu d u. B ütün P e r s le r için d e k end in e d e d u a etm iş
o l u r d u ). B un d an s o n ra h a y v a n k u rb a n edilir, p a r ç a la n ır , kay
n a tıl ır , s o n ra pişm iş e tle r, o t v e ç o k d e fa y o n c a ü zerin e s e ri­
lir d i. O e sn a d a M u ğ (s o n ra la rı M u ğb ed d en ilen ra h ip ) n a ğ m e ile
m ukaddes su ru d o k u r, bu s u re tle ta n rıla rı h ab erd ar etm iş
o lu r d u . M u ğ’un ilah isin d en s o n ra k u rb a n sa h ib i e tle ri to p -
lı y a r a k e v in e g ö tü r ü r v e iste d iğ i gib i k u llan ırd ı. K u rb 2 nın
ru h u ta n rıy a ait o ld u ğ u n d a n , ta n rı a d ın a e t ay rılm a z d ı. A na^
d o lu 'd a , esk i D a s cy lio n b ö lg e s in d e M anyas g ö lü c iv a rın d a
E r g ili k ö y ü n d e b ulunan v e M. ö . b eşin ci yüzyıl s o n la rın a ait
o ld u ğ u a n la şıla n k a b a r tm a d a , A h a m a n iş d e v ri P e rs le rin in bir
k u rb an m erasim i ta s v ir e d ilm e k te d ir. Bu ta s v ir d e b ir bina
h ü c r e s i y a n ın d a iki P e r s a y a k ta d u rm a k ta d ır. B u n la rd a n sa k a l­
lı sının bir m u ğ olm ası m u h tem eld ir. Bir sü tu n ü z e rin d e bir
b o ğ a p ro to m 'u se çilm e k te d ir. H e r iki a d a m açık o la n s a ğ elle­
rin i u z a ta ra k dini bir h a re k e tte b u lun m ak tadır. S o l elleriyle d e
b ir k alın çu b u ğ u v e y a in ce ç u b u k la rd a n yap ılm ış b ir d e ste y i
tu tm a k ta d ır la r . Ö n le rin d e o t y ığ ın ları ü zerin e k o n u lm u ş bir k o ç
ve bir b o ğ a başı g ö rü lm e k te d ir. G e re k m u ğ ’un v e g e r e k ya^
n ın d a k i a d a m ın b a ş la rın d a k i se rp u şla rın u çla rı, ağızların ın
önüne g etirilm iştir. A h a m a n işle rin A n a d o lu s a tr a p la rın d a n
b irin in o tu rd u ğ u D a scy lio n b ö lg e sin d e b u lu n an bu k a b a rtm a n ın
Ira n lıla r hizm etin de ça lışa n bir Y u n a n sa n a tk â rın ın e s e ri o lm ası
m u h tem eld ir.
S tr a b o n P e rs le r in b u n la rd a n b a şk a M itra ile A n a h ita 'y a
( S tr a b o n A n a h ita 'y a A p h ro d ite d e m e k te d ir) d a ta p ın d ık la rın ı
k a y d e d e r . A te ş e tap ın ışla rın ı d a ş ö y le a n la tı r : k u ru o d u n p a r­
ç a la r ı b ir y e re y ığ ılır, üzerine y a ğ d ö k ü le re k a te şle n ir. F a k a t
a te ş e üflenm ez. A t e ş e ü fley en v e y a b irş e y a ta n d e rh a l ö ld ü rü lü r.
298 Ir a n t a r İh i

H a lk A h a m a n iş le r d e v rin d e a sıl İra n ’d a k i h alk tabaka^


ta b a k a la rı lan h a k k ın d a g en iş bilgimiz y o k tu r. B ize k a d a r
g e le n y a z ıtla r la Y u n a n k a y n a k la r ın d a n to p la n a n
b ilg iy e g ö r e , lr a n l ıla r ; a r is to k r a tla r , h alk k itle le ri v e m u ğ 'la r
o lm a k ü zere ü ç ta b a k a y a a y rılıy o rla rd ı.
A ris to k ra tla rın b a şın d a D ariu s I ile b irlik te A h a m a n iş
d e v le tin i y e n id e n k u ran y e d i büyü k h a n e d a n m e n su p la rı bulu­
n u y o rd u . H e ro d o to s , bu h a n e d a n reislerin in b ir tak ım im tiy a z la rı
o ld u ğ u n u h a b e r v e r m e k te d ir . B u n lar, B ü y ü k K ıra lın h a re m d e o l­
m ad ığ ı z a m a n la r d a , iste d ik le ri v a k it m ü s a a d e a lm ak sızın y a n ın a
g ire b iliy o rla rd ı. K ıra lın d a im i m ü şav iri id ile r. B ü y ü k K ıra lla r,
A h a m a n iş p re n s e s le ri h a ricin d e k i z e v ce le rin i b u n la rd a n s e ç e r ­
lerdi. Y e d i büyü k h a n e d a n a ait m a lik â n e le rd e n v e rg i alın­
m a z d ı. B u n a k arşı h a n e d a n reisleri h a rp z a m a n la rın d a k ıra la
iltih ak e tm e k ü z e re , a s k e r b e sle rle rd i.
A silz a d e le rle a ş a ğ ıd a b a h se d e ce ğ im iz m u ğ ’la r h a ric in d e k i
h a lk k itle le r i; b e z irg â n la r , s a n a tk â r la r , ta r ım c ıla r , iş ç ile r g ib i
zü m releri ih tiv a e d iy o rla rd ı. F a k a t b u n ların b irb irle rin e k a rş ı
d u ru m ları h a k k ın d a e saslı bilgim iz y o k tu r. K e s in o larak bilinen
ş e y P e rs le rin İra n 'd a k i d iğ e r u n s u rla rd a n fa rk lı ve im tiyazlı
tu tu ld u k la rıd ır. H a ttâ M a d a ’ların bile P e r s le r le b ir tu tu lm a d ık
ları m u h a k k a k tır. İm p a ra to rlu ğ u n h e r ta ra fın d a n S u s 'a , P e r s ^
p o lis’e a k a n s e rv e tle , P e rs le rin h e r n ev i v e rg id e n m u af o lm a la ­
rı n eticesin d e, m em lek etin m am u r old u ğun u K s e n o fo n 'd a n öğ­
re n iy o ru z . P e rsle rin t i c a r e t a la n ın d a te r a k k i etm iş o lm a la rı d a
bu u m ran ı b ir k a t d a h a a rtırm ış b r .

Mu.ır. (m a j , 1a r H e r o d o to s , m u ğ 'la rın M a d a ’ların y e d i b o y u n d a n


biri o ld u ğ u n u s ö y le r . D iğ e r Y u n a n y a z a r l a r ı­
nın ifad elerin e g ö r e m u ğ la r, din e s a s v e ây in le rin i, g e le n e k le ­
rini bilen k âh in lerd i. D in, â d a b v e m erasim i h a k k ın d ak i e ser­
le r b u n ların n ezd in d e m ah fu zd u .
B u s e b e p te n k en d ilerin i Z e rd ü ş t (Z a r a tu ş tr a ) dininin h ak ik i
te m silcile ri s a y ıy o r la rd ı. B u te m silcilik irs i id i. M u ğ o la b ilm e k
için m u tlak a b ir m u ğ o ğ lu o lm a k lâzım d ı. Y o k s a d in â d a b v e
g e le n e k le rin i ne k a d a r iyi bilirse bilsin, m u ğ s o y u n d a n olma^
y an bir ad am , m uğ o la m a z d ı. F a k a t bir m u ğ oğlu b a ş k a bir
m eslek tu tab ilird i. M uğ b o y u , M a ta d ev leti zam an ın d a k o n fe ­
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 299

d erasy o n u n en önem li b ir u zvun u teşkil e d iy o rd u . Bu b ak ım ­


d a n , i srail o ğ u lla rı b o y la rın d a n L e v i sıb ıtn e , yan i L e v i klanına
b e n z iy o rla r d ı.
L e v i k lân ın a m e n su p o la n İsra il o ğ u lla rı n asıl M u sa dini­
nin b ilgin lerin i, A h b a r-ı Y a h u d ’u teşkil e tm işle rse , M ata'ların
m uğ b o y u n d an o la n la rı d a Z e rd ü şt ta ra fın d a n nizam lanan v e
g e n iş le tile n eski in an ış ve k ültleri bilen v e ta tb ik e d en v e
b u n d a ih tisa sla rı olan bilginlerdi. M uğların M actalar d ev rin d ek i
te ş k ilâ tla rı h a k k ın d a bilgim iz olm am akla b e ra b e r, bir ç o k hu­
s u s la r d a hâkim ro l o y n a d ık la rı m u h ak k ak tır. A h a m a n iş le r d e v ­
rin d e k i rolleri ise k u rb a n la ra n e z a re t g ib i m ah d u t m e ra sim e
in h is a r e d iy o rd u . M u ğ lard an o lan v e bu b o y a d a y a n a n G om a-
ta 'n ın isyan e d erek K u ra ş ta h tın a g e ç m e s i A h am anişlerin b u n ­
ların nüfuzlu k alm aların ı, d e v le tle ri için tehlikeli g ö rm e le rin e
s e b e b o lm u ştu r. A h am a n işle r m u ğ ’ların din! rollerini h içe indir­
m ek ve nüfuzlarını y o k e tm e k için hem d e v le t dinini hem d e
P e r s h a lk dinini b u n la rın ta a s s u p v e tah ak k ü m lerin d en u z a k ­
la ş tırm a k siy a s e tin i ta k ip e tm iş le rd ir. D a riu s I, B isü tu n y a z ıtın d a
G o m a t a ’nın h a ra p e ttiğ i ta p ın a k la rı ta m ir e ttiğ in d e n b a h s e t­
m e k te , fak at ta p ın a k la rın a d la rın ı s ö y le m e m e k te d ir. D em ek
ik tid a ra g e ç e n m u ğ G o m a ta , bu tap ın ak ları d in e muhalif g ö r ­
müş v e y ık tırm ıştı. H e r o d o to s d a G o m a ta ’nın tâ b i k av im lere
ç o k şefkatli d a v ra n d ığ ın ı v e ü ç yıllık v erg ilerin i a ffe ttiğ in i h a b e r
v e rm e k te d ir. B ü tü n b u n la r; P e r s le r in M a ta la ra v e M a ta la rd a n
olan m u ğ lara, M atalard a n olan M uğ G o m a ta ’nın d a , P e r s le r e k arşı
büyük b ir kin v e h usum et b e sle d ik le rin i g ö s te r m e k te v e bun­
ların a y rı ırk lar old u k ların ı b elirtm e k te d ir.
M u ğ ’la r, g e r e k a k id e ve g e r e k ib a d e t v e kült m eselele­
rind e hem A h am an iş k ıra lla rı dininden, hem d e P e r s halkının
d in lerin d en az ,.:ak a y rılıy o rla rd ı. L e v i'lile r Y a h v e ’yi İs ra il o ğ u l­
larının hususi v e tek ta n rısı telâk k i e ttik le ri g ib i, M u ğ 'lar d a
A h u ra m a z d a 'y ı M a ta 'la rın h usu si ilâhı ta n ıy o r, kend ilerin i d e
bu din in ulusu s a y ıy o r la r d ı. Bu se b ep ten m u ğ lar, M a ta la r
z a m an ın d a d e v le tte b irin ci d e r e c e d e nüfuzlu id iler. F a k a t A h a ­
m an işler d ev rin d e bu nüfuzu ta m a m e n k ay b etm işlerd ir. M u ğla-
rın M a d a d e v le tin d e k u v v e tli te şk ilâ tla rı v e önem li nüfuz v e
ro lleri o ld u ğ u h ald e A h a m a n işle r d e v rin d e d e v le tin din i te ş k i­
lâ tın d a b ir m ev k ileri y o k tu . D e v le tç e k e n d ilerin e verilm iş olan
300 Iran tarIH

m a lik â n e le ri d e b u lu n m u y o rd u . M u ğ la ra a n c a k k u r b a n m e ra s i­
mi, rü y a ta b iri, h ü su f v e y a küsuf gib i o la y l a r için m ü ra ca a t
e d iliy o rd u . F a k a t A h a m a n iş le r d e v rin d e d e din felsefesi bil­
g in le ri y in e m u ğ lar a r a s ın d a b u lu n u y o rd u . A r ta k h ş a t r a 'n ın bir
m u ğ ’u T e m is to k le s ’e din felsefesi ö ğ re tm e ğ e m e m u r ettiğ in i
P lu ta r k ’ta n ö ğ re n iy o ru z .
M u ğ’la r , A z e r b a y c a n v e Ira k -ı A c e m d a ğ la rın d a o v a h a l­
kının h e r tü rlü te s irin d e n m a su n b u lu n u y o rla rd ı. M u ğ’ların
A v e s t a ’nın y a z ıld ığ ı ta r ih e k a d a r b ir sü rü ak id e v e g e le n e ğ i
a s ır la r b o y u n c a m u h afaza e d e b ilm e le ri an cak bu s u re tle izah
o lu n ab ilir.
M u ğ’lar, ölü lerin in defni h u su su n d a h em A h a ın a n iş k ıra l-
la rın d a n hem d e P e rs le r d e n a y rılıy o rla rd ı. H e r o d o t o s ’un a n la ttı­
ğ ın a g ö r e P e r s l e r , ö lü lerin c e s e tle rin i balm u m u ile s ıv a d ık ta n
s o n r a to p r a ğ a g ö m ü y o r la r d ı. K ıra l m e z a rla rın d a to p ra k ta n n âaşı
te c rid ed en b alm u m u ta b a k a s ı y e rin e , ta ş â b id e ik am e edilm iş­
tir. Bunun için d ir ki A h a m a n iş kıralları k en d ilerin e d a ğ k aya­
la r ın d a o y d u k la r ı h a ric e n m im art m otiflerle sü sle n m iş m e z a r la r
h a z ırla m ışla rd ır. M u ğ ’la r is e c e s e t k u rtla r, k u şla r ta ra fın d a n
p a r ç a la n ıp etle ri yen ilm ed ik ten s o n r a ölülerini g ö m m e z le rd i. E t ­
leri y e n ile n isk e le tle r g ö m ü lü rk e n b ir n ev i b la ile s ıv a n a r a k
to p ra k ta n t e c r i t e d ilirle rd i.
B u â d e tle r a ta s ın d a k i fa r k e s a s lıd ır. B irin cisi P ers âd e­
tid ir. Ü çü n cü sü ise A v e s t a ’d a m eth ed ilen m u ğ !a ra m ah su s bir
g e le n e k tir. S o n r a la rı v e bugü n d e y aşayan P e rs la r in d a ğ la r
c iv a r ın d a ıssız y e r l e r d e ü stü a çık d a ire v i m e z a rla r inşa e tm e ­
le rin e A v e s t a ’nın bu sita y işi s e b e p olm u ştu r. B u m e z a rla ra "D a k h -
m a,, y ah u t süküt k uleleri d en ilm ek ted ir. N â a ş la r b u r a d a k u şla ra
yem o la ra k b ıra k ılm a k ta d ır.
Y u n a n k a y n a k la rın d a n a n la şıld ığ ın a g ö r e P e rs le r , yaln ız k u r­
ban k e s e rle rk e n m u ğ la ra b aş v u ru rla rd ı. B u n u n h a ricin d e , m u ğ la -
rın P e r s halkı ü z e rin d e dint b ir ro lle ri o ld u ğu n u g ö s te r e n k a y ıtla r
y o k tu r. M u ğ lar ta ra fın d a n m u h afaza ed ilen esk i k a id e v e g e le ­
n ekler S asan iler d e v rin d e to p la n a ra k Z e rd ü ş t dininin k itab ı
o la n A v e s ta v ü c u d a g e tirilm iştir 288, A v e s t a ’d a to p la n a n a k id e ,

233 Avesta hakkında eski peblevi kaynaklardan Dinkert'te şu malumat


verilmektedir: Avesta'yı Kiiştasp veya Dariyavoş (Dariuıı İli), 120 bin
öküz derisine yazdırarak birini Şapigio buineaine koymuş İkincisini de
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 301

töre ve usuller, milâttan sonraki üçüncü yüzyılda İran’da resmî


din olmuştur291.

A ha ma n işler Ahamaniş devri Iranlılan hakkındaki bilgimizi


d e v rin d e Adet Herodotos 235 ile Ksenofon ( Xenophanes ) a
ve g ö ren ek borçluyuz Hemekadar Strabon597 da da
bazı malûmat varsa da, bunların çoğu adı
geçen iki müellifin eserlerinden alınmışbr.
Kuraş’ın parlak zaferlerinden sonra hâkim oldukları ka-
vimlere hattâ her şeyi kendilerinden aldıkları Mada’lara karşı
üstünlük meyline kapılan Persler, hâkim oldukları kavimler
arasında İran’a en yakın olanlara kıymet verir, uzakta bulunan
kavimleri ise, İran’dan uzaklıkları nisbetinde daha aşağı tutar­
lardı. Bu telâkki, kendilerini bütün kavimlerden üstün tanıma­
larını, kendilerine yakın olanların da uzakta kalanlara nisbetle
daha şerefli olmalarını tabii görmelerinin bir neticesi idi. On­
larca Perslerden en uzak yaşayanlar insanların en gerisi, en
şerefsizi idi.
Coğrafya bilgisinin ibtidaî olduğu zamanlarda bu kana­
at Çinlilerde de mevcut idi. Onlar da dünyanın merkezi say­
dıkları Çin’den uzak bölgeler halkına barbar gözüyle bakar-

lştabr ( Persepolis ) sarayı hâzinesinde hıfzettirmiş ti. İskender Perse-


polis'teki Abamanişler sarayını yaktırdığı zaman, hazînesindeki Aves-
tıı da yanmıştı. İskender Şapigân hâzinesindeki ikinci nüshayı bu­
radan aldırarak içinde ilminüeuma ait olan parçaları Yunaneaya
tercüme ettirdikten sonra onu da yaktırmıştır. Sâsânîler devrindeki
Avesta, Eşkânî’lerden (Partlardan) Blaş zamanında mugların hafızaların­
dan toplanmış ve nihayet Sâsânî hanedanını kuran Erdeşîr Ba-
begân I devrinde Tenser adında bir mugbed (bilgin mug) 'in yardımiyle
tamamlanmıştır. Sonra Sâsânîlerden Şapur I, tababet «e nüeuma ait, Hint
ve Yunandan bir takım şeyler de ilâve ettirerek bu Avesta’yı büyütmüş­
tür. Şapur II devrinde Mibr-i-Spend oğlu Azerbed adında bir mugbed
toplanma suretiyle vüeude getirilen bu Avesta’nın sahib ve eski kitaba
uygun olduğuna hükmetmiş. Şapur II de bu kitabın herkes tarafından
sabib Avesta olarak kabul edilmesi için bir ferman çıkarmıştır.
,M Sâsâniler devrini ihtiva edeeek olan 2. eildde İran’ın bu resmî
dini hakkında tafsilât verilecektir.
233 Herodotos I. 133-140.
136 Ksenopbon, Oeure Completes. U. Cyrepedie, VIII, 426*430,
337 Strabon, III, 292-296.
302 İRAN TARİHİ

lardı. Delfi'y i Yunanistan’ın merkezi ve dünyanın mihveri sayan


eski Yunanlıların diğer kavimler hakkındaki telâkkileri buna
benzemektedir.
Merasime son derece riayetkâr olan Persler, yolda tanı­
dıklarına Tasladıkları zaman, asaletçe ve payece birbirlerine
müsavi olanlar, dudak dudağa öpüşür, konuşurlardı. Birbirleri­
ne müsavi değillerse üstün olan yanağını uzatır, diğeri de onu
öperdi. Aralarındaki mertebe farkı pek fazla ise madun olan
eğilir veya yerlere kapanırdı.
Şahıslarına çok önem verdiklerinden aralarında senenin
en muteber günü, doğum yıldönümü idi. Böyle günlerde fazla
yemekler yapmak, ziyafetler vermek âdetti. Mutantan ziyafetlere
ve gösterişe düşkün olduklarından yemek salonlarının süsüne
de çok itina ederlerdi. Salonu altın yaldızlı sedirler sandalyeler,
sofrayı altın, gümüş kadehler ve tabaklarla bezetirlerdi. Zen­
ginler, bir öküz, bir at veya bir deveyi bütün olarak pişirtir,
böylece misafirlerin önüne getirirlerdi. Serveti az olanlar daha
küçük hayvanlarla ziyafet verirlerdi.
Alelâde zamanlarda başlıca gıdaları et idi. Eti kebap ve­
ya söğüş olarak yerlerdi. Sebze ve kuru yemekleri az olduğun­
dan Yunanlılar onların sofradan aç kalktıklarını söylerlerdi.
Halbuki eski yunanlılara nisbetle Iranlılar bol bol meyva istih­
lâk ederlerdi. Her öğünde masalarının üzerinde bir kaç kap
meyve bulunurdu. Şaraba düşkünlüklerinde kaynaklar mütte­
fiktir. önemli işleri daima şarap sofrasında, kadeh elde görüşür,
kararlaştırırlardı. Ertesi sabah, gece verdikleri karan bir daha
gözden geçirir uygularlardı. Ayıkken bir meseleyi konuşsalar
bile karara varmaz, onu bir de masa başında görüşürlerdi.

Evlenm e v e ço- f>ers*er arasında silâhşörlükten ve silâh oyun­


cak t e r b iy e li lanndan sonra en çok öğünülen şey, çok oğul
babası olmaktı. Nüfusa çok ehemmiyet veril­
diği ve sayı kuvvet sayıldığı için kırallar, en çok oğul babası
olanlara her yıl atiyyeler dağıtırlardı. Bu sebebten Pers erkek­
leri nikâhla aldıkları bir çok kadından başka bir sürü de oda­
lık bulundururlardı. Evlenmeler ekseriya bahar başlangıcında
olurdu. Bütün gün birşey yemeyen güveği, zifafa girmeden ön­
ce bir elma veya deve iliği yerdi, öldükleri takdirde acıma-
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 303

m a l a n için doğan ç o c u k la r d ö r t y a şla rın a kadar b a b a la rın a


g ö s te r ilm e z d i.
Ç o c u k la r ın te rb iy e s in e b ü y ü k ö n e m v erilird i. H e r ç o c u ğ a
4 y a ş ın d a n 2 4 y a ş ın a k a d a r ok a tm a k , m ızrak kullanm ak, a ta
b in m e k , d o ğ ru y u sö y le m e k gibi b a ş lıc a d ö rt ş e y ö ğ re tilird i. T e r­
b iy e y e m em ur e d ile n le r, ak ıllı, faziletli in sa n la rd a n seçilird i.
B u n la r d e rsle rin i ahlâki b ir a m a c a g ö r e h azırlan m ış riv a y e tle r
v e m a n z u m e le rle ca z ib b ir h ale s o k a r, tanrıların işlerini, büyü k
a d a m la r ın h a y a tla rın ı ö rn e k o la r a k ta s v ir e d e rle rd i.
T o p lu o la ra k te rb iy e ed ilen bu g e n ç le r h e rg ü n güneş
doğm adan k alk ar, m u a y y e n b ir y e rd e to p lan ır, ellişer ellişer
g r u p l a r a a y rılırla rd ı. H e r g ru b a y a bir ş e h z a d e v e y a bir s a t-
r a p ç o c u ğ u b a şk a n lık e d e r , k onu şm a tem rinleri y a p tırırla rd ı.
B u n d a n s o n ra g e n ç le r ö ğ re n d ik le ri ş e y le r h ak k ın d a so rg u y a
ç e k ilirle rd i. S o r g u la r a y ü k s e k s e s le c e v a p v e rm e k m e cb u ri id i.
B u s u r e tl e s e s le r i v e g ö ğ ü s le ri d e inkişaf ettirilird i. S o n r a y en i
ş e y le r ö ğ re tilird i. A r k a d a n her b irin e ya b ir p arça ekm ek
v e y a b ir p e k sim e t ile h a şla m a v e y a k e b a p h alin d e b ir p a r ç a
e t, t e r e v e tu z v e rilird i. Sudan b aşk a b ir şey içirtilm ezd i,
Y e m e k te n s o n ra b in cilik v e a tıc ılık talim leri y a p tırılırd ı. Ö ğ le ­
y e k a d a r a t üstü n de o k , y a y , k a rg ı v e s a p a n talim leri y a p a r ­
la r d ı. Ö ğ led en so n rak i m e şg a le le ri, a ğ a ç dikm ek, k ırla rd a fa y ­
d a lı tıb b i b itk iler a ra m a k v e to p la m a k v e y a silâh v e a ğ yap­
m a k gibi şe y le rd i. A va g ittik leri zam an v u rd u k ları a v la ra
d o k u n m a z , onları e v le rin e g ö tü rü rle rd i. G e n ç le r, bu h e r gü n k ü
m e ş g a le d e n b a şk a m u a y y e n z a m a n la rd a yazın y a k ıc ı s ıc a ğ ın d a
d e r e le r i, çay ları elb ise v e silâh ların ı ıslatm ak sızın geçm eğe,
b ü tü n g e c e y i açık h a v a d a g e ç i r m e ğ e ; m eşe peliti, te re m e n ti
a ğ a c ı m e y v esi, a h la t arm ud u gib i y ab an i m e y v a la rla y a ş a m a ğ a
a lıştırılırla rd ı.
K u r s la r v e b ü tü n e k z e rs iz le r v e g ü re ş le r için m ü k âfatlar
ta k d ir e d ilir, k ırala a rz o lu n u rd u . H ü k ü m d ar liyak atleri b eliren
bu g e n ç le r e ta k d ir ed ilen m ü k âfatları v e rird i.

E lb ia e v e P e rs le r in esk i milli e lb ise le ri s ır ta y a p ış a n bir g ö m -


K ıy a fe t lek le b ir d e ri ş a lv a rd ı. F a k a t K u ra ş d a h a s o n r a M ala­
ların d ah a bol v e d a h a g ö ste rişli olan k ıyafetlerin i
304 İRAN TARİHİ

k en d i g iy in iş le rin d e n v a k a rlı b u lm u ş, M a ta la r g ib i g iy in m e ğ e
b a ş la m ış tır.
M a ta la r m o d a s ın a g ö r e ileri g e le n le r, d iz le rin e k a d a r u z a ­
y a n g e n iş v e k ollu iki g ö m le k g iy e r le rd i. B u n la r d a n a lttak i
b e y a z , ü s tte k i d e m o r renkli olurdu. Bunun ü z e rin e d e y a z la n
e rg u v a n i v e y a m o r re n k te , kışları ise d aim a m o r re n k te uzun
v e k ıvrım lı b ir k aftan g iy e r le r d i. B a ş la rın d a s a n k ım s ı b ir d e s -
t a r , a y a k la r ın d a d a d iz le rin e k a d a r u z a y a n ç iz m e le r b u lu n u rd u .
H alk is e , u m u m iy e tle d iz le re k a d a r in en iki k a fta n g iy ip ,
b a ş la rın a d a b ire r d e s t a r s a r a r la r d ı. H e rk e s d a im i s u re tte y a y
v e s a p a n ile m ü ce h h e z o la r a k g e z e rd i. P e rs le r, akar s u la n
k irle tm e m e ğ i d in l b ir v a z ife b ilirle rd i, v ü c u tla rın ın ifra z la riy le
ırm ak ları k irle tm e m e k için , e lle rin i b ile n e h irle rd e y ık a m a z la rd ı.
C ü z z a m illetin e u ğ r a y a n b ir Ira n h ş e h r e so k u lm a z d ı. D iğ e r
P e r s l e r d e on u g ü n e şe k a rş ı s u ç işlem iş te lâ k k i e ttik le rin d e n ,
k e n d is iy le te m a s ta n v e m u a m e le d e n k a ç ın ırla rd ı. Bu illete u ğ ­
ra y a n y a b a n c ı o lu rsa m e m le k e tte n ç ık a rılırd ı.

A h lâ k Y unan k a y n a k la r iy le Iran y a z ıtla rın d a n P e rs le rin


ilk z a m a n la rd a m azdeizm telk in lerin e u y g u n y ü k se k
a h lâ k p ren sip lerin e b a ğ lı o ld u k la rı a n la şılıy o r. B u p re n sip le r,
işte, s ö z d e d o ğ ru lu k , m erd lik , d u ru lu k , n am usluluk g ib i y ü k se k
id eallerd i. Bu id e a lle re erişm ek için her fe rd , kendisinin ve
ce m iy e tin selâm etin i k o ru m a k la , fe n a lık la rla m ü ca d e le e tm e k le
g ö r e v li s a y ılırd ı. D ariu s I, m e z a rı ü z e rin d e k i uzun y a z ıtta bu
g ö r e v e b ağ lılığ ın ı şu sö z le rle a ç ık la m a k ta d ır :
: " a d a le ti se v d im . Y a la n d a n n e fre t e ttim . A rz u m y e tim e
v e y a d u la k a rş ı h iç b ir s u re tle a d a le ts iz lik y a p ılm a m a sı o l­
m uştu. Y a la n c ıy ı şid d etle c e z a la n d ırd ım . F a k a t, tarlasın ı sü re n i
d e m ü k â fa tla n d ırd ım ,,. D a r iy a v o ş ( D a riu s I ) i n bu s ö z le ri m az-
deizm in yalan sö y le m e m e k , z a ra rlı o la n h e r şe y i y o k e tm e k ,
fa y d a lı o lan h e r şeyi k o ru m a k p ren sib in in a ç ık b ir ifa d e sid ir 238.
Bu te lâ k k iy e b a ğ lı olan eski P e rs le r y ap ılm a sı h elâl o lm a ­
y an b ir ş e y sö y le m e ğ i d e helâl s a y m a z la rd ı. O n la ra g ö r e en
a y ıp ş e y y a la n sö y le m e k ti. E n fe n a ve a y ıp o la n şe y le rd e n

238 Breaıted tarafından nakledilen yeni yazıt: DavsoD of Couscience


ı. 345.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 305

İ k in c is i d e b o rç lu o lm a k tı, b o rçlu lu ğ u n in san ı y a la n sö y le m e ğ e


s ü r ü k l e y e c e ğ i n e in a n ırla rd ı.
H e r o d o t o s , P e rs le rin a ra la rın d a n a n a v e y a b a b a sın ı öld ü ­
re n b i r a d a m ç ık m a m ış old u ğu id d ia s ın d a bulunduklarını yaz­
m a k t a v e ş ö y le d e v a m e t m e k t e d i r : B ö y le b ir c in a y e t vuku-
b u l d u ğ u z a m a n , b ab a sın ı ö ld ü re n ev lâd ın h a ra m z a d e old u ğun a
h ü k m e d il m e k te , h ak ik i b ir e v lâ d ın b o y le bir c in a y e t işleyebi­
l e c e ğ i n e ih tim al v e rilm e m e k te d ir.

i n h i t a t d e v r i n . K ü çü k K u ra ş'ın o rd u s u n d a b ulunan v e bu
d e k l d n g l t f t ı ı l a k p ren sin k a rd e ş i A r ta k h ş a t r a II ile y a p tığ ı K e -
larh m u h a re b e s in d e ölü m ü n d en ^ m ra Y unan­
lı l a r ı M e z o p o ta m y a 'd a n K a r a d e n iz k ıy ıla rın a v e b u radan B o s-
fo r 'a g ö tü r m e ğ e m u vaffak olan K se n o fo n 'u n m ü şah ed elerin e
d a y a n a r a k z a m a n ın d a k i P e rsle rin a h lâ k v e h a y a tla rı h ak k ın d a
v e r d i ğ i m a lu m a t, in h ita t d e v ri P e rsle rin in esk i zam an lara n is-
b e tle a h lâ k ç a ç o k d ü şm ü ş o ld u k la rın ı g ö s te rm e k te d ir.
Bu m üellifin A h a m a n iş im ^ v a to rlu ğ u n u k u ran Büyük
K u r a ş d e v ri (M. ö . 6 4 4 -5 8 8 ) ile k e n d i z a m a n ı y a n i A rta k h ş a tra
11 ( 4 0 4 - 3 0 8 ) d e v ri P e rs le rin in iki a sra v a rm a d a n ne kadar
ç ü r ü m ü ş , esk i g e le n e k v e a h lâ k la rın ı ne kadar u n u tm u ş ve
d eğiı.ıtirm iş o ld u k ların ı b elirten m u k a y e se li ifadesi, b ir milletin
in h ita tın d a k i sü ra ti g ö s te r m e s i b a k ım ın d a n ib re tle okunm ağa
d eğ er.
B unun se b e b in i H e ro d o to s 'u n " P e r s l e r k a d a r y a b a n cı â d e t­
i eri kapm ağa m ü sa it bir millet y o k tu r,, ifad esin d e b u la b i­
liriz. A y n ı m üellifin id d ia sın ı te y it için P e rs le r in , M ad a'lard an ,
d a h a h o ş v e g ö s te riş li g ö rd ü k le ri k ıy a fe ti, Y u n a n lıla rd a n d a
o ğ la n c ıl ığ ı alm ış o lm a la rın ı m isal o la r a k g ö s te rm e k te , n e re d e
b i r s e f a h a t g ö rü rle rs e on u hem en b en im sed ik lerin i sö y lem ek
s u r e ti y le id d iasın ı te y it e tm e k te d ir.
S tra b o n , s e fa h a t h a y a lın ın ö n c e s a r a y d a b a şla m ış o ld u ­
ğ u n u şu ifad esiy le a n la tıy o r : P e rsle rin esk i âdet ve a h lâ k la ­
rın ın ç o ğ u h ik m ete u y g u n d u r. F a k a t s o n ra la rı, fazla zenginlik
k ıra lla rı s e fa h a te , iç k iy e , e ğ le n c e y e k a p tırm ış tır. Bu d a in h ita t v e
g e v ş e k liğ e y o l a çm ıştır. S o n r a k i k ıra lla r E o ly a ’n ın A s s o s b u ğ ­
d a y ın d a n y a p ıla n e k m e k te n b a şk a ek m ek y em ez, S u riy e ş a ra p -
/raıı Tıırllıi 20
306 I r a n TARiHi

la rın d a n b a ş k a ş a r a p , Ö l a ö s ırm ğ ı 239 s u y u n d a n b a ş k a su içem ez


o lm u şla rd ı,, M0. K s e n o fo n (X e n o p h a n e s ) " C y r o p e d ie ,, v e y a " C y -
ru s 'u n te r b i y e s i . ad lı e s e rin d e 2 '1 z a m a n ın d a k i d ü şk ü n lü ğ ü
ş ö y le ta s v ir e d e r : 'v a k t i y l e k ıra l v e y a a d a m la rı s ö z v e rirle rs e ,
bu sö z b ü y ü k b ir c in a y e t irtik â p e d e n le re k a rş ı d a o ls a , s ö z ­
lerin e, a n d la n n a r i a y e t e d e r , birine el v e r i r le r s e o n a s a d a k a t*
te n a y rılm a z la r d ı. E sk i k ıra lla r a h lâ k ç a b ö y le o lm a s a la rd ı v e
b ö y le o lm a k la ta n ın m ış o lm a s a la rd ı, k e n d ile rin e o k a d a r bel
b a ğ la n m a z d ı. H alb u k i b u g ü n isy an e d en b ir b a ş b u ğ b u g e le ­
n eğin h alâ devam e tm e k te o ld u ğ u n a in a n a ra k te slim o lu , v e
k ıralın h u zu ru n a g ö tü rü lü rs e , h em en b a ş ı k esilir.
K ü çü k K u r a ş ile b e r a b e r o la n v e P e r s le r ta r a fın d a n v e ­
rilen sö ? e in an an Y u n a n lı k o m u ta n la r, in a n ç v e g ü v e n le rin in
k u rb an ı o lm u ş la rd ır. Çünkü bu günkü P e r s le r , e sk i P e r s le r
g ib i sö z le rin d e d u ru r, ta a h h ü tle rin i y e rin e g e tir ir a d a m la r d e ­
ğ ild irle r.
E sk id e n k ıral u ğ ru n d a h a y a tla r ın ı te h lik e y e a ta n la r v e y a
b ir ş e h ri, b ir k av m i it a a t a ltın a a la n la r v e y a h u t h e rh a n g i önem li
h izm et g ö r e n le r m ü k â fa tla n d ırılırla rd ı. H alb u k i b u g ü n b ab ası
A rio b a rz a n 'a isy a n ed e n ^ i t r i d a t v e y a k a rısın ı, ç o c u k la rın ı v e
d o stla rın ın ço c u k la rın ı re h in e o la ra k M ısır’a b ıra k a n v e s o n r a an ­
dını b ozan R e o m itre s g ib i ad a m la r, v e y a k ıra llığ ı fa y d a la n d ıra n
ih a n e tle rd e b ulun an k im se le r b ü y ü k iltifa tla ra , b o l ih s a n la ra g a r -
k ed ilm ek ted irler. Bugün A s y a m illetleri, b u gib i o la y la rı g ö re
g ö r e d in sizliğ e, a d a le ts iz liğ e d o ğ ru sü rü k le n m e k te d irle r. B u g ü n
P e r s le r esk i z a m a n la r a n isb e tle ç o k a d a le ts iz d ir le r . P a r a hu­
su su n d a d a d a h a az zalim d e ğ ild irle r. B u g ü n c a n ile r a ltın s a ­
y e s in d e k u rtu lm ak ta, m a su m la r h a p s e d ilm e k te d ir. B u s e b e p te n
serv et sa h ip le ri ca n ile r g ib i titre m e k te , h a p s e a tılm a m a k için
altın ların ı v e rm e k z o ru n d a k a lm a k ta d ır la r . B u g ü n k im se k ıra lın
o rd u su n a g ir e re k d ü ş m a n a k a rş ı g itm e ğ i is te m iy o r. P e rs le rin
T a n r ıla r a k a rşı h ü rm etsizlik leri, in s a n la ra k a rşı zulüm leri, k e n -

U9 Ölaös (Eulaeus) ırmağının Kerha nehri oldgunu ileri ■örenler


varsa da, son İncelemeler bu ırmağın Karun nehri olmam ihtimalini daha
kuvvetli göstermektedir. Çünkü aynı müellif (Strabon) başka bir yerde
Eulaeu^'un Dicle ile birleştikten sonra denize döküldüğünü taarib etmek.
tedir. Ms Strabon, ili, XXII, ■• 296.
Oeuvres Completu de Xenepbon, II.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 307

d ilerin i ö y le b ir h ale g e tirm iş tir ki, o n la rla h a rb e tu tu şan lar,


bir te h lik e y e u ğ ra m a k sız ın m e m lek etlerin e akın edebilirler. D e­
m e k ki P e r s l e r d e esk i c e n g â v e rlik ruhu sön m ü ştü r.
V ü c u tla r ın a ihtimam husu su n a g e lin ce onunla eskisi gib i
u ğ r a ş tı k l a r ı y o k tu r. B u n la rın tü k ü rm eğ i, sü m k ürm eği m en ed en
b ir k a n u n la rı v a rd ı. Bu kanun b e d e n d e k i a h la tı k o ru m ak için
d e ğ il, belki onu ça lışm 3 k , te rle m e k s u re tiy le ta k v iy e etm e k içindi.
Bugün de bu k anu n v a rd ır . F a k a t çalışan k alm am ıştır. Ö n ce
g ü n d e b ir d e fa y em ek y e n ilir, d iğ e r s a a tle r ç a lış m a ğ a v e t a ­
lim g ö rm eğ e h asred ilird i. Bugün de günde b ir d e fa yem ek
â d e t i c a r i d i r . F a k a t, s a b a h ' e rk e n kuşluk y e m e ğ in e o tu ru lm a k ta
g e c e n in g e ç v a k itle rin e k a d a r yen ilip içilm ek te v e s o n ra d a
s ız ılm a k ta d ır .
E s k id e n ş a r a p küp ü n ü g ü n d ü z so frasın a g e tirm e k m em ­
nu d u . Bu m e m n u iy e t bu gü n d e c a rid ir. Fakat şimdi şarap
k ü p ü n ü s o f r a y a g e tire c e k le rin e a y a k ta d u ra m ıy a ca k k a d a r s a r ­
h o ş o la n la r küpün b a şın a ta ş ın ıy o rla r. V a k tiy le, y ü rü rk e n b ir
ş e y içilm e z d i. Bu â d e te b u g ü n d e r ia y e t e d ilm e k te d ir. F a k a t
b u g ü n o k a d a r a z y ü rü y o rla r k i....
E sk id e n sık sık a v a g id ilir, bu su re tle hem s u v a rile r, hem
d e h a y v a n la r ı talim g ö r ü r le r d i (R e s .1 7 ). F a k a t k ıral A r ta k h ş a tra
v e e tr a fın d a k ile r k en d ilerin i şa ra b a v e rd ik lerin d en b eri, a v la n ­
m a k â d e ti b ırak ıld L K e n d i m a iy e tle riy le a v la n m a ğ a ç ık a n la r a
b ugün ak ran v e e m s a lle ri d ü şm a n o lu y o rla r. Ç ü n k ü on u n k en ­
d ile r in d e n d a h a k u v v e tli, d a h a iy i olm asın ı çe k e m iy o rla r.
Z a d e g a n ç o cu k la rın ın s a r a y d a te rb iy e g ö rm e le ri âd e ti bu
gün d e v a rd ır . Fakat binicilik talim leri ihmal ed ilm ek ted ir.
Ç ü n k ü sü v a rilik m a h a re ti g ö s te rile c e k y e r a rtık y o k tu r. V a k ­
ti y le ç o c u k la r m ah k em e le re g ö tü rü lü r, d u ru şm a la r d inletilir, bu
s u r e tl e o n la r d a a d a le t s e v g is i u y a n d ırıld ı. Bugün bu â d e t d e
o r t a d a n k alk m ıştır. H e r k e s iy i b iliy o r k i m ah k em ed e k a z a n a n
h a k lı o la n d eğ il, ç o k v e re n d ir.
E sk id en fa y d a la n m a k v e y a k o ru nm ak için ç o c u k la ra b it­
k ile rd e n şifa h a s s a la rı o la n la r v e z a ra r lı b u lu n an lar ta n ıttırılırd ı.
B u g ü n d e b u n lar g ö s te r ilm e k te , ta n ıtılm a k ta d ırla r. F a k a t bugü n
b u bilgi d a h a ç o k z a r a r v ereb ilm ek için d ir. B u g ü n zeh irlen erek
ö ld ü rü le n v e y a alil b ıra k ıla n in s a n en ç o k Ira n d a g ö rü lü y o r.
K uraş il zamanına nisbetle bugün Persler çok gevşemiş-
İRAN TARlHi

le rd ir. G e r ç e K u ra ş il, M a d a 'la rın k ıy a fe tle rin i, ziyn etlerin i al^


m ıştı. Fakat P e r s 'le r in sad e y a ş a y ış la rın ı, talim ve terb iy e
u su llerin i m u h a fa z a etm işti. B u g ü n P e r s le r d e e rk e k lik vasıfları
y e rin e in celik kaim o lm u ş tu r. B u g ü n k ü P e r s le r y u m u şa k y a ­
t a k la r d a y a tm a k la ik tifa e tm e z le r, d ö n d ü k le ri z a m a n v ü cu tla ­
rın ın s e rtlik d u y m a m a s ı için, bu y a ta k la r ın tü y lü h a lıla r üzeri­
n e y ap ılm ış olm asın ı d a is te r le r . S o fra la rın ı ze n g in le tm e k hu­
s u s u n d a y a ln ız esk i ic a t la r d a n fa y d a la n m a k la k a lm a z la r. H e r-
gün d aha zarif y en ilik le r b u lm a ğ a ç a lış ırla r . Y e m e k le rd e d e
b ö y le d irle r. K a d ın e rk e k h izm etçi k u llan m an ın m u cid i P e rs le rd ir.
K ışla rı y aln ız b a şla rın ı s a rm a k , v ü c u tla rın ı, a y a k la rın ı ö r t­
m ek le k a lm a z la r, ellerin e d e kürklü e ld iv e n le r g iy e r le r . Y a z l a ­
rı d a a ğ a ç la r ın , k a y a la rın g ö lg e s i y le ik tifa e tm e z le r. S u n 'i g ü ­
n eşlik ler d e k u lla n ılır. H er e v d e p e k ç o k k ıy m e tta r e ş y a la r,
v a z o la r v a rd ır v e b u n la r la ö ğ ü n ü rle r. B u n ları tem in iç in h er
y o l m eşru g ö rü ld ü ğ ü n d e n , a rtık h iç b ir ş e y d e n u ta n m a z o l­
m u şla rd ır. A d a le tsiz lik , g a y r i m eşru m e n fa a t d ü şk ü n lü ğ ü , ş e r e f ­
sizlik a ra la rın d a o k a d a r ile rle m iştir ki k ız a rm a z o lm u ş la rd ır.
Ö n ce y a y a y ü rü m e m e k P e r s le r c e milli b ir a d e tti. G ü d ü ­
len a m a ç , h e rk e sin b in iciliğ i ö ğ re n m e s i idi. B u g ü n a tla rın ın
ü zerin d e y a ta k la r ın ın ü z e rin d e k ile rd e n ç o k , h a lıla r v a r d ır . R a ­
h a tç a o tu rm a k d u ru rk e n a t a b in m e ğ e p e k a z h e v e s k a r d ırla r .
V a k tiy le em lak s a h ip le ri m a lik a n e le rin d e s ü v a r i a la y la rı
b e sle r, h a rp z a m a n la r ın d a b u n la ria o r d u y a iltih ak e d e rle rd i.
M em lek etin m ü d a fa a sı ic a b e ttiğ i zam an k u le le rin d e k i a s k e r le r ­
le bu v a z ife y i ifa e d e rle rd i. B u g ü n ü n b ü y ü k le rin in malikanele­
rin d e d e p ek ç o k in s a n la r b e sle n m e k te d ir. F a k a t b u n la r, k a ­
p ıc ıla r, e k m ek çiler, a ş ç ıla r , sa k ile r, te lla k la r, s o fr a g a rs o n la r ı
ile efen d ilerin i y a tır ıp k a ld ıra n , b ed en lerin i o v a n , elb iselerin i
g iy d ir e n , sü sle y e n ve o n la ra k o k u la r s ü re n iç o ğ la n la rıd ır.
B u n lar d a b ir o rd u teşkil e d e rle r. F a k a t s a v a ş için fa y d a sız
b ir o rd u ; bunun d elili bugün m e m le k e tle rin d e d ü şm a n la rın ,
d o s tla r ın d a n d a h a s e rb e s t d o la şa b ilm e le rid ir.
K u raş II, d ü ş m a n la k a rşı k a rş ıy a ç a rp ış a b ilm e k için
su v arile rin i m ız ra k la r ve z ırh la rla te ç h iz e tm iş ti. B u g ü n d e
sü v a rile r m ü ce h h e z d irle r. Fakat d ü şm an a y a k la ş a n y o k tu r.
Bugün de K u r a ş II d e v rin d e o ld u ğ u gib i k a lk a n , kılıç v e
m ızrak la m ü ceh h ez p iy a d e k ıta la rı v a r d ır . F a k a t , d ü şm an la g ö ­
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 309

ğ ü s g ö ğ 'ü se ç a r p ış a c a k y ü re k y o k tu r. K u ra ş Il’nin kullandığı h a rp


a r a b a la r ı y in e m e v cu ttu r. F a k a t bu a r a b a la r d a h a rp e d e c e k le rle
a ra b a la r ı k u lla n a n la r a ra s ın d a esk ilerin m ah aretin i g ö s t e r e c e k
ler g ö rü n m e m e k te d ir. B u n la r d a h a s a v a ş a la n ın a çık m ad an y a
a ce m ilik le rin d e n a ra b a d a n y u v a rla n ıy o r la r v e y a k o rk u ların d an
y ere a tla y a r a k k a ç ıy o rla r. H u lâ s a , b u g ü n g e r e k P e r s le r v e ge­
rek o n la rın h ük ü m leri a ltın a g irm iş o la n la r a ra s ın d a d in lerine
b ağlı k a la n la r, an a v e b a b a la r ın a s a y g ı g ö s te r e n le r, birbirleri^
n e k arşı in saflı d a v r a n a n la r , s a v a ş alan ların d a y ü re k li g ö rü
n e n le r e s k ile re n isb etle hayli a zalm ıştır
K s e n o fo n ’u n, büyü k zaferlerin P e rsle rin esk i k arak terleri^
ni n e k a d a r d e rin d e n sa rs m ış o ld u ğ u n u g ö s te r e n bu ta b lo s u ­
nun m ü b a lâ ğ a sız v e h a k ik a te u y g u n o ld u ğun u H e r o d o to s , D io d o r
ve P lu ta rk g ib i d iğ e r m ü elliflerin y a z ıla rı d a te y it e tm e k te d ir.
K a r a k t e r le r i zay ıf v e tak lit k a b iliy etleri ç o k o la n P e r s le r , h â ­
k im o ld u k la rı k av im lerd e z iy n e le , e ğ le n ce y e , s e fa h a te v e a h l â k
s ız lığ a a it n e g ö rm ü ş le rs e h em en a lm ış la r, h a y a tla rın ı n a z ü n a ^
im için d e g e ç ir m e ğ e k o y u lm u şla rd ır. N e tic e d e d o ğ ru lu ğ u n , ah d
v e v efalığ rn y e r i n e hile v e te z v ir kaim olm uş, k u d re t gevşek
l i f e , ça lış m a ten b elliğ e in k ılâp etm iş, rü ş v e t a la b ild iğ in e ilerle^
m iş, ru h an v e h issen d e je n e re b ir nesil tü rem iştir. Bu nesil p ek
tab ii o la ra k esk i şe v k e ti id am e ettirem em iş, ı;ü rü m e ğ e b a ş la y a n
im p a ra to rlu k İs k e n d e r’in bir d a rb e siy le yıkılıp g itm iştir. N asıl
ki aynı se b e p le r, a s ır la r c a so n ra R om a im p a ra to rlu ğ u n u d a
ay n ı a k ib e te u ğ ra tm ıştır.

OH A h a m a n işle r d e v rin d e k i dil, b u g ü n esk i P e r s dili d enilen


le h çe d ir. Bu leh çen in s a n s k rit y an i R ig ^ v ed a ve A v e s ta
d illeriy le b e ra b e r, P ro ilrie n d en ilen m ü şterek bir k a y n a ğ a bağlı
o ld u ğ u ileri sü rü lm e k te d ir. F a k a t, M. ö . ü çün cü v e y a d ö rd ü n cü
bindeki A rilerin k o n u ştu k la rı iddia edilen bu a n a le h çe y e ait
hiç bir b e lg e m e v cu t d eğ ild ir. E n esk i k a y n a k s a y ıla n H ind'in
R ig ^ v ed a’sı ile d iğ e r v e d a la r, an cak M. ö . 14 üncü a s ır ile
sek izin ci a s ır a ra s ın a k a d a r çık a rılm a k ta d ırla r.
E sk i P e r s dili h a k k ın d a k i en eski b e lg e A h a m a n iş dev­
letini kuran K u ra ş Il d e v rin e ( M. ö . 6 4 4 - 5 8 8 ) a ittir. F a k a t bu
d a bir k a ç k elim ey e in h isa r e d e r. Bu dil ile yazılm ış büyük
k itab eleri D arius I’e b o rçlu y u z. B u y a z ıtla rd a eski P ers diline
310 (RAN TARİHİ

a it d ö rt yü z k a d a r a n a k elim e v a rd ır. B u s a y e d e d ir ki lisan


b ilg in leri bu esk i d ilin sö zlü ğ ü n ü , g ra m e rin i y a p a b ilm iş le rd ir.
D a riu s J’d en s o n ra h a le fle rin d e n K ş a y a r ş a v e d iğ e r kıraN
la r d a bir tak ım y a z ıtla r b ıra k m ış la rd ır. B u n la r d a D a r iu s ya^
z ıtla rın d a k ile rd e n fa z la k e lim e le r b u lu n m a m a k la b e r a b e r , d a h a
s o n ra k i z a m a n la rı a y d ın la tm a la rı ve bu ta r ih le r d e y aşayan
Y u n a n lı m üelliflerin P e r s a d la rın d a y a p tık la rı tah rifleri düzelt^
m e ğ e v e b u n la rın asılların ı te s b it e tm e ğ e im k an v e rm e le ri
b ak ım ın d an ö n e m le ri az d e ğ i l d i r ^ .
E sk i P e r s d ilinin d a h a A h a m a n iş le r d e v r in d e esk im iş b ir
dil o la r a k y aln ız re s m i f e r m a n la rla k ita b e le r d e k ullan ıld ığ ı,
halk a r a s ın d a v e h a tta s a r a y d a konuşulan v e h u s u s i m uhabe^
re le rd e k u llan ılan le h çe n in d a h a s a d e o ld u ğ u dil b ilg in leri t a ­
ra fın d a n ileri sü rü lm e k te d ir. K ita b e le rd e g ö rü le n h a ta la r d a
h alk ın bu re sm i dili iyi b ilm ediklerin e a tf e d iliy o r 2‘ 9. Fakat
k u v v etli bir s e b e b e d a y a n m a y a n bu id d ia h ila fın a y a z ıtla rd a k i
dilin o zam an k i s a r a y dili o lm a sı ihtim ali h a k ik a te d a h a y a k ın
g ö rü n m e k te d ir. H a lk d ilinin is e s o n ra k i p e h le v î d ilin in ilk şek li
o ld u ğ u k ab u l ed ileb ilir.
F a k a t b u dilin A h a m a n iş im p a ra to rlu ğ u n d a id a re dili oN
m a d ığ ı d a m u h a k k a k tır. D e v le t b ü r o la rın d a Y a k ın Ş a rk ın o
z am an lard a m ü şte re k kültür dili olan  r a m c a n ın kullanılm ış
o lm a s ı ta b ii g ö rü le b ilir.
A s k e r i k u d re tle M e z o p o ta m y a 'y ı, S u r iy e 'y i, K ü çü k A s y a 'y ı
z a b te d e n K u ra ş'ın y a n ın d a P e r s k o m u ta n la rı b u lu n u y o rd u . Fa^
k a t k a tip le r, m u h a s e b e c ile r y o k tu . B u g ö r e v l e r için y e tiş m iş
a d a m la r b u lm ak lazım d ı. B u n la r d a B a b il'd e p e k b o ld u . K u r a ş
II z a m a n ın d a d e v le t h iz m e tin e a b n a n bu m em u rların , Â ram t
y azısın ı k u llan m ış o lm a la rı şü p h esizd ir. ihtim al ki P e r s çiv i
y azısın ı tan zim e d e n le r d e b u n la r o lm u ştu r.

a«a Meseli Yunan müe'lifleri Grınikoı mubarebeıinde tıkender ile


çarpıyan Perı ıerdarının adını Spitbradateı şeklinde kaydetmişlerdir. Yu*
nanlıların harfini yunanca ( 9 ) harfiyle yazdıklarına göre, Perıçe aılı*
nın (.ı,;- l,b ) anlamına gelen Spiıradat (ıondaki S Yunan diline ait olduğun
dan bırakılması tabiidir) olmaıı icabetmektedir. Eıki pers dilinde (Sphr)
kelimeıi Spiır teklinde idi. Fakat, Yunanlılarca diğer bir çok isimler^
de yapılan tahrifler bu kadar a t olmadığından bunların atıllarını bulmak
pek te kolay görünmüyor.
249 İra m Basitan. C. 2. ı. 1550.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 311

A bam aniş y a- Ahamanişlerden kalan yazılar üç dil ile ya^


z ıtU r ı zılmışlardır : eski' Pers dili, Sus yahut Anzanit
dili, Babil dili. Yalnız eski Pers dilinde yazıl­
mış olanlar da vardır. Bütün bu yazıtlarda çivi yazısı kulla^
nılmıştır. Fakat bu üç yazıdan eski Pers yazısı diğerlerine
nisbetle çok sadeleştirilmiştir. Pers yazısına Babil yazısı ör^
nek tutulmuştur. Fakat Babil yazısındaki yüzlerce işaret ve
müteaddit ideogram yerine ™ Pers yazısında yalnız 42 işaret
olup bunlardan her birinin ayrı bir kıymeti vardır. İdeogram
da pek nadirdir.
Ahamaniş yazıtlarındaki Sus yazısı ise eski Pers yazısına
nazaran daha az nisbette olmak üzere, basitleştirilmiş bir tip­
tir. Yüzden fazla işarete rastlanmaktadır :u5.
Pers dilini yazmak için eski çivi yazısı çok sadeleştiril
miştir. Bu, o zamalar için, büyük bir terakkidir. Bu sadeleştir^
menin Aram! yazısını bilen saray kâtiplerinin eseri olduğu sa­
nılıyor. Bu yazı tetkik edildiği zaman, insan kendini çivi
işaretleriyle yazılmış Ârâmt yazısı karşısında bulunduğu his­
sinden kurtaramamaktadır. Yalnız işaretler bir az daha fazladır.
Eski Pers dilini yazmak için çivi sisteminin kimler tara­
fın dan ve nasıl tatbik edildiği malûm değildir 2f8. Eski Babil
hükümetinden intikal eden kâtiplerin Pers kıralının emriyle Sus
ve Babil dilleri yerine Pers dilini geçirmek maksadiyle bu yazı
sistemini kurmuş olmaları tahmin ediliyor. Pers yazısının o
zamanlarda her tarafa yayıldığını ve Babil yazısı gibi her hu^
susta kullanıldığını gösteren bir delil yoktur. Öyle görülüyor
ki bu yazıtlardaki dil ve işaretler halk arasında yayılmamıştır.
Persce kitabelerdeki dilin Darius 1 ve Kşayarşa'nın mai­
yetlerindeki saray adamlarının konuşma lehçeleri olduğu mu­
hakkaktır. Daha o zamanlarda bu dilin haylı eskimiş olduğu
kabul edilmektedir. Artakhşatra IIl zayıtlarının bu eski Persceyi
iyi bilmiyen bir yabancı tarafından hâkedildiği kabul olunmak-

* " Babil çivi yazısını okuyabilmek için yedi yüzden fazla işaret öğ­
renmek lâzımdır.
115 Sus ( Elim ) yazıtında altı yüz işaret vardır ve henüz kimileo
çözülmemiştir.
He Lagrange, Religiona dea Peraea ( Revue biblique, 1864, s. 40 ),
312 İRAN TARİHİ

tadır. Bu yazıtlardaki dil hataları ancak bu suretle izah o lu


nabiliyor.
O zamanlarda halkın bu yazıyı okuyamadığı da muhte­
meldir. Esasen büyük Bisütun kitabelerinin gelip geçenler için
yazılmamış olduğu da muhakkaktır. Çünkü yazıt çok yüksekte
kaya üzerine kazılmıştır. Eski Pers dili ve yazısının taammüm
etmemiş olduğu, Darius I’in bu yazıtların tercümelerini yaptıra­
rak muhtelif vilayetlere göndermiş olmasından anlaşılmaktadır.
Mısır’da Nil üzerinde vf! Asuvan karşısında ozamanlar Yahudi
kolonisi olan Elefantin adasında bu yazıtın Aramca bir ter^
cümesini muhtevi bir papirus bulunmuştur. Bütün bunlardan Bisü­
tun kitabesinin M. ö. 510 dan sonra yazılmamış olduğu sonucu
çıkarılmaktadır. Son zamanlarda Darius I kopyelerinden biri
de eski babil şehrinin harabesinde bulunmuştur 217 Babil çivi
yazısiyle yazılmış olan bu kopyenin resmt bir metin olması
muhtemeldir. Papirus, Babil dili ile olan bu kopyeye uymak­
tadır. Fakat Papirus orijinal kopye değildir. Asıl kopyadan
Elefantin yahudileri tarafından tercüme edilmiş bir kopya­
dır He, Pers yazısının çok taammüm ettiğini ve Babil yazısı
gibi her hususta kullanıldığını gösterecek bir delil yoktur.
Çivi yazısı pratik olmadığından halkın kendi aralarında Arami
yazısını kullanmış olmaları ihtimali daha kuvvetlidir. Çünkü
bu zamanlarda Arami dili ve Aram! yazısı Ön Asya kavim-
leri arasında haylı yayılmıştı. Tevrat'ta Dir kaç yerde yahudi-
lerin Ahamaniş kırallarına Arami dili ve yazısı ile dilekçeler
takdim ettikleri açıkça ifade edilmiştir^9. Bazı kıral kitabe­
lerine de aramca yazıtlar ilave edilmiş olduğu görülmektedir.

n . . Perslerin kullanmış oldukları yazıların çö-


■inin okunmaaı zulmesi ve anlaşılması, uzun çalışmalar saye­
sinde mümkün olabilmiştir. Ahamanişler dev­
rinden kalan abideler üzerindeki yazılar Perslere mahsus bir
nevi çivi yazısı ile hakedilmişlerdir. Bir çok Avrupalı seyyah­
lar, Persepolis harebeleri arasında rastladıkları bu yazıtlar hak-

2t7 Veröffeotlicboogeo d. D eotscb. Orieot-Gessellscbaft, iV, • 24.


241 Aramaic Papori of tbe fiftb Ceotory B. C. Oıford. 1923. e.
249.250.
Ut Azra kitabı. Bab : 4.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 313

k ın d a e rk e n d e n ilim d ü n y a s ın ı h a b e r d a r etm işlerd i. 1 6 2 2 ta ri­


h in d e ş ö v a l y e P ie tro d ella V alle bu y a z ıla rın A v ru p a y a z ıla rı
g ib i s o ld a n s a ğ a y a z ılm ış o ld u k la rın a iş a r e t e tm işti. Bundan
143 yıl so n ra d a D a n im a rk a lI sey y ah C a rs te n N iebuhr
k o p y e l e r in i ç ık a rd ığ ı bu y a z ıtla rd a üç a y rı a lfa b e kullanıl­
d ığ ın ı m e y d a n a k o y m u ş , b u n la rd a n birinci alfab en in en b asit
o ld u ğ u n u v e 4 2 k a d a r iş a re ti ihtiva ettiğini te s b it etm iştir. O.
T y c h s e n de k elim eleri a y ır m a y a y a r a y a n iş a re ti tan ım ıştır. B un -
1a r d a n s o n ra F . Müller bu y azıtların zend le h ç e s in e a it old u ­
ğ u n u s a n a r a k . k u llan ılan işaretlerin te k e rrü rü n e d a y a n a n c ry -
p to g r a p h iq u e sistem in i tatbik etm e k su re tiy le ç ö z m e ğ e çalışm ış
ise d e m u v a ffa k o la m a m ıştır.
F a k a t , M üller’in m e sa isin d e n fa y d a la n a n G ro te fe n d , 1 8 0 2
t a r i h i n d e , N ieb u h r’un B y a z ıtın d a b a ş ta bir a d ile C y a z ıtın d a
d i ğ e r bir adı g ö s te r e n iş a re tle ri tan ım ıştır. Bu iş a re tle rd e n
s o n r a M ü ller’in k ıral d iy e o k u d u ğ u iş a r e tle yine u n v a n a d e la le t
eden d iğ e r işa re tle r g e liy o rla rd ı. B u n lard an s o n ra yine B y a z ı­
t ı n d a bir a z a ş a ğ ıd a b a ş k a b ir a d iş a re ti ta n ım ıştı. G y a z ıtın d a
i s e k ıra t an lam ını ifad e e d e n iş a re tle b e ra b e r B y a z ıtı b a şın d a k i
a d iş a re tin in te k e rr ü r e ttiğ in i g ö rm ü ş tü . G ro te fe n d b u n ları iy ice
te t k i k e ttik te n s o n ra B v e G y a z ıtla rın d a k i işa re tle rin iki kırat
a d ı o ld u k la rın ı v e b u n la rd a n b irin cisin in ik in cin in b ab ası b u
lu n u ğ u , B y a z ıtın d a b ir a z a ş a ğ ıd a k i işa re tin d e k ırat o lm a y a n
b irin in adı old u ğu n eticesin i ç ık a rm ış tır. B u n etice y i te s b it e ttik -
te t s o n r a A h a m a n iş k ıralları liste sin d e bu iki k ırat adının
k im le r o la b ile ce ğ in i a ra ş tırm ış n ih a y e t B y a z ıtın d a b a ş ta k i işa^
re tin D ariu s, G y azıtın d a k i işa re tin o ğ lu K ş a y a r ş a o la c a k la rın a
h ü k m e tm iş tir. B y a zıtın d a bir a z a ş a ğ ıd a g e le n v e y a n ın d a k ı-
ra l m a n a sın ı ifa d e e d e n iş a r e t b u lu n m ay an ü ç ü n c ü işa re tin d e
D a r iu s I ’in k ıral o lm a d ığ ı bilinen b a b a sın ın H is ta s p ad ın ı ifade
e d e c e ğ i n i kabul etm iştir. G r o te fe n d b ö y le c e ü ç isim eld e etm iş
v e b u n la r d a 1 3 işa re t tay in etm iştir. F a k a t so n ra la rı bu iş a r e t­
le r d e n d ö rd ü n ü n y a n lış o ld u ğ u an la şılm ıştır.
G r o te f e n d ’in buluşunun k ıym etini ta k d ir ed en F ra n s ız
Ş a rk b ilg in i S ilv e s tre d e S a c y , k eşfin ön em in i ilim d ü n y a sın a
ta n ıtm ış tır.
N ih ay et J . S a in t M artin v e R . R a s k ’ın ç a lışm a la rın d a n fa y ­
d a la n a n P . B o p p "m e m le k e tle r k ıralı,, an lam ın a g e le n işaretleri
314 İRAN TARİHİ

çö z e b ilm iştir. 1 8 3 6 d a E . B u rnou f, C u lam ek 'd e ö ld ü rü len S ch u lz -


un e v ra k ı a ra s ın d a bu lu nan A lv en d v e V a n y a z ıtla rı k o p -
y ele ri ü zerin d e ç a lış a r a k A h u ram azd a a d ın a d e lâ le t e d e n işa *
re tle d a h a bir takım işaretleri çö ze b ild iğ i g ib i, a y n ı g ru b a ait
o lm a la rın a ra ğ m en A h am an iş y a z ıtla rın d a k i dil ile A v e s ta 'd a k i
dilin b irb irle rin d e n farklı o ld u k ların ı d a m eyd an a koy d u . L as-
se n d e se ssiz h arflerin k ısa b ir a sesin i tazam m un ettik lerin i ve
b u n la rın I ve U ö n ü n d e b a şk a şek il a ld ık ların ı te s b it e tti. N ih ayet
Sir H enri R a w lin so n ’un 1 8 3 7 de b a şla y a n v e 1838 de so n a
eren g a y re tiy le büyük D ariu s k ita b esin in k o p y e s i ikm al edil­
miş, b u n la rın oku nm ası y o lu n d a büyük ad ım atılm ış oldu.
A y n ı zam anda bu şö h retli bilgin I v e U sesli h a rfle rin i ta -
zammun ed en sessiz harflerin m ahiy etlerini d e tay in ed e b id i.
Bu s a y e d e A h a m a n işle rin e sk i p e rsç e y a z ıtla rın k esin o la ­
rak o ku n m aları im k ân ı ta h a k k u k etm iş oldu. J . O p p e rt d e
m eçhul kalm ış o lan b a z ı işaretleri tay in etm ek su retiyle y a z ıt­
ların a lfab e sistem in i ikm al etti.
S o ld a n s a ğ a y a z ıla n v e 4 2 işa re tte n te şe k k ü l ed e n P e rs
çivi y a z ıs ın d a her iş a re t çiv i şek lin d e d ik ey (a m u d î) v e y a ya^
tay (u fk î) o la ra k k u llan ılm ış 1 -5 k a d a r n ak ışta n te rek k ü p et^
m ekte ve şö y le taksim ed ilm ekted ir.
1. İlk d ö r işa re t ( 1-4 ) anhım ifad e etm ek te her biri bir
kelim eyi g ö ste rm e k te d ir. Bu k elim eler A h u ram a z d a , y er, k ıra l
ve m em leketten ib a rettir.
2. Ü ç iş a re t a , o, i seslerin i ifa d e etm ek ted ir.
3 . B ir iş a re t, y h arfin e d elâle t etm ek te d ir.
4. İki iş a re t kelim eler a ra sın d a k i had d i fâ sılı g ö ste rm e k ­
ted ir.
5. G eri k a la n 3 2 iş a re t se s siz h arfleri ifa d e e tm ek te d irler.
S e sli h arflerle b irle şen 3 2 se ssiz h a rfte n 21 h a rf a ile,
d ö rt h a rf 1 ile, 7 h arf de o ile birleşm işlerd i.

A b a m a n lş le r d e v r in d e s a n a t

A h a m a n ly ■•• H an 'd a A ham an işlerd en ö n c e m im arlık, k a b a rt-


n a U m n m t n - m a cılık , h ey k e ltra şlık v e ta ş ü zerine y a z ıt ka*
« e l v e ö ce lll& l zılm ası g ibi sa n a tla r ilerlem iş bulunuyordu.
G ü n e y -B a tı İran 'd a E lâm lard an k a la n ese rlerle
H ero d o to s, P o lib y u s (P o ly b iu s) g ibi e sk i müelliflerin H agm atana
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 31S

( A k b a t a n = H e m e d a n ) K a s r ı h a k k ın d a v e rd ik le ri m alum at, bu
h u s u s ta ş ü p h e y e y e r b ıra k m a m a k ta d ır.
A h a m a n iş l e r d e v ri s a n a tk â rla rın ın bu e sk i m im arlıkla
t a ş iş ç iliğ in d e n fa y d a la n m ış o ld u k ları şü p h esizd ir. F a k a t on ların
ö r n e k e d in d ik le ri s a n a t e s e r le r i b u n lard an ib a re t d eğild ir. A h a ­
m a n iş le r b ü tü n Y a k ı n D oğu ile M ısır'ı istila e ttik te n so n ra
K a id e , A su r, M ısır, A n a d o lu v e Y u n a n s a n a t ese rle rin d e n d e
p e k ç o k ş e y l e r alm ış o ld u k la rın d a n devirleri s a n a b , ihtişam v e
a z a m e t iy le b ü y ü k b ir h u su siy e t k a z a n m ışb r.

M im a ı-h k A h a m a n iş k ıraH arı b a şk en tlerin i s e r v e t v e kud^


retlerin i b e lirte c e k m u azzam b in alarla sü sle m e ğ e
büyük önem v e rm işle rd ir. F a k a t bu m u azzam s a ra y la rı y a p a n ,
s ü s l e y e n , k a y a la r ü z e rin e k ita b e le r y a z a n , k a b a rtm a la r k a z a n
s a n a tk â rla rın iran lı o ld u k la rı b a b u l ed ilem ez. A h a m a n işle rd e n
e v v e lk i ç a ğ la r ın ilerlem iş d e v le tle rin e ait h u su siy e tle ri ta ş ıy a n
bu e s e rle r, y a r a tıc ıla n n ın P e r s le r ta ra fın d a n istila ed ilen bu
m e m le k e tle r h a lk ın d a n o ld u k lan n ı b elirtm e k te d ir. Bu h u su siy e tle r
s a y e s i n d e d i r ki A h am a n işle r d e v ri s a n a tın a ö rn e k o lan y a b a n c ı
s a n a tla rd a n h er birinin te s ir h isse si, iy ice a y rıla b ilm e k te d ir.
Ö rn ek s a n a tla r ın -b aşın d a K a id e v e A s u r e se rle ri g elir.
F a k a t , A h a m a n iş k ıra lla rı s a ra y la rın ın a z a m e t v e ih tişam ca
B a b il, N in o v a , A n ad o lu , v e h a tta Mısır s a ra y la rın ın üstü n de
o lm a s ın ı k u d ret v e şev k etlerin in ic a b ı g ib ig ö r m ü ş , v e b un u tem in e
ö n e m v e rm işle rd ir (R e s. 18). P e rs e p o lis s a ra y la rı h a ra b e le rin d e
g ö r ü l e n g e n iş salo n la r, d e h liz le r, y ü k se k v e ihtişam lı sü tu n la r
-k i K ş a y a r ş a s a ra y ın d a sa y ısı yü zü b u lm ak tad ır-ile tâ b i m illetler
te m silcile rin in sırtla rın d a ta ş ıd ık la rı m u hteşem ta h t k a b a rtm a -
s iy le h ü k ü m d arın d e v a s â y ırtıc ı h a y v a n la rı h a n çerlem esin i ca n ­
la n d ı r a n k a b a r tm a la r, h e p bu d u y g u ile y a p tırılm ışla rd ır.
F a k a t A h a m a n iş k ıralları) m u azzam â b id e le rie g u ru rla rın ı
b e lir tm iş le rs e d e , h iç b ir zam an F ir a v u n la r v e y a N em ru d lar gib i
T a n r ılı k d a v a sın a y e lte n m e m işle rd ir. B ıra k tık la rı y a z ıtla rd a
d a im a k en d ilerin i A h u ra m a z d a ’nın h im a y e sin e m u h ta ç b ir insan
o la ra k tasv ir e tm işle rd ir. K a b a rtm a la rın d a , y a z ıtla rın d a , s a lta ­
n a tla r ın ı v e b ütün k u d re t v e k u v v etlerin i A h u ra m a z d a 'y a m edyun
b u lu n d u k la rın ı öğü nerek a ç ık la m ış la rd ır. Bu k a n a a t A h a m a n iş
k ıra lla rın ı o z a m a n la ra n isb e tle ç o k in san ! h a re k e t e tm e ğ e sev k
316 İRAN TARİHİ

etm iş o ld u ğ u n d a n d e v irle rin d e e s k i m e d e n iy e tle rd e n h iç bir ş e y


k a y b o lm a d ığ ı g ib i, e s k i m ille tle rd e n im h a e d ile n le r d e y o k tu .
K a l d e ’nin a k s in e o la ra k ta b ia tın İra n ’d a m im arlık için g e re k e n
ib tid a i m a d d e le ri b ol h a z ırla m ış o lm a sı, A h a m a n iş k ıra lla n n a ,
büyüklük h ırsların ı a la b ild iğ in e tatm in etm ek im kânını temin
e tm işti. P e r s e p o lis şeh rin in c iv a r ın d a in ş a a t için g e re k li ib tid ai
m a d d e le r bol bol b u lu n u y o rd u . B üyük p lâ k la r haline g e tiri­
le b ile c e k k a lk e r le r ç o k tu . B u n ların ç o k s e r t o lan ları d a v a r d ı.
İn şa a t v e k a b a r tm a için lüzum lu h er c in s ta ş ın b ollu ğu k a d a r
B a h tiy a ri ç e v re sin d e k i d a ğ la r d a d a lüzum lu a h ş a p k ısım ların ı
tem in e elv erişli z e n g in o rm a n la r b u lu n u y o rd u .
İm p a ra to rlu k b ütün Y a k ın Ş a rk ı için e a ld ık ta n s o n r a L ü b ­
n an d a ğ la rın ın esk i z a m a n la r d a p ek m eşh u r o la n s e d ir a ğ a ç ^
larını İra n 'a ta şım a k im kânı d a h asıl o lm u ştu .
A h a m a n iş le r “te r tre ,, d enilen sun'i te p e le r k u rm a ğ ı v e bun­
ların ç e v re sin d e m uazzam m erm er m erd iv en ler y a p m a ğ ı K a i d e ­
lilerle, A s u rlu la rd a n a lm ış la rd ır. T o p r a k y ığ ın la rın ın ü s tü n e ç ı k
m ak için y a p ıla n bu m u a z z a m m erm er m e rd iv e n le r, g e n iş
s a h a n lık la rla a y rılm ış, b irb irin d e n u z a k la ş a n ve b irb irle rin e
y a k la ş a n b a s a m a k la r ih tiv a e d iy o rd u 25o. A s u rlu la rd a o ld u ğ u
g ib i ü st k ısım d a m a z g a l la r b u lu n u y o rd u . S u s ş e h r in d e bu şe k il­
d e cilâlı b ir tu ğ lu b u lu n m u ştu r 2o.
P e r s le r d e, K a id e lile r g ib i D icle v e F ır a t v a d ile rin d e tu ğ ­
la k u lla n m ışla rd ır. P e r s e p o lis ’d e is e s a r a y la r ın te m e lle rin d e , k a ­
pıların y a n la rın d a v e s ü tu n la r d a t a ş k u lla n m ış o ld u k la rı h a ld e
d u v a r la rı k e r p iç le y a p m ış la rd ır. B u s e b e p te n P e r s e p o lis ’in o
m u azzam b in a la rın d a n b u g ü n y a ln ız ta ş la y a p ılm ış olan k ısım ­
la r p a y id a r b u lu n m a k ta d ır. T u ğ l a v e k e rp iç le rle y a p ıla n d u ­
v a r l a r d a n e s e r k a lm a m ış tır.
Iran ’d a sü tu n lu m im arinin K a m b is z a m a n ın d a M ısır’ın
fethind en s o n r a b a şla m ış o ld u ğ u a n la ş ılm a k ta d ır. I r a n h la r Mı­
s ır’d a T e b ta p ın a ğ ın ın H y p o s ty l e s s a lo n la r ın d a k i s ü tu n la r ö r ­
n ek a lm ışla rd ır. F a k a t, b a z ıla rı h a lâ a y a k ta d u ra n m uazzam
yivli sü tu n la r, M ısır’d a k i s ü tu n la rd a n daha y ü k s e k v e d a h a 2501

250 Perrot et Cbipiez, Histoire cie l’art dana l’antiquite, p, 531.


251 Babil'liler çok eaki zamanlardaoberi toprak üzerine mioa yapma­
sını ve ona parlak renkler vermesini biliyorlardı.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 317

z a r i f t i r . P e r s l e r d e ta p ın a k o lm a d ığ ın d a n M ısır tap ın a k la rın d a k i


t e z y i n a t d a k ıral s a ra y la rın d a ta tb ik ed ilm iştir.
O z a m a n a k a d a r Ö n A s y a ’d a g ö rü lm em iş o la n P e rs sü ­
tu n b a ş lık la r ın ın m enşeini A s u rlu la rd a a ra m a k b elki d o ğ ru
o la c a k tır. Çünkü K o rsab ad h a r e ^ ^ in d e m eydana çık arılan
A s u r b a y ra ğ ı P e rs sü tu n b aşiık ların ı an d ırm a k ta d ır. Iran s a ­
n a t k â r l a r ı n ı n , A su r b a y ra ğ ın d a b e y n u z la n a lın la rın d a o lan v e
a rk a a rk ay a d uran iki ök ü z başını e s a s o la ra k bazı ilâv eler
yapm ak s u r e tiy le m eşhur sü tu n b aşlık ların ı (R e s . 1 9 ) yapm ış
o lm a la rı b ü y ü k bir ih tim al d a h ilin d e d ir. B a şk a h iç bir y e rd e
r a s t l a n m a m ı ş o la n v e bu b a k ım d a n bir o rijin alite a rz e d e n P e rs
s ü tu n b a ş lık la r ın d a a rk a a rk a y a verilm iş iki y a rım b o ğ a bu­
l u n m a k t a d ı r . B u y a rım b o ğ a la r, hayvanın ta m b ed en in in b a ş
t a r a f ı n d a k a la n k ısım la rıd ır. K ş a y a r ş a 'n ın büyük s a ra y ın ın do­
ğu k a p ıs ın d a k i sü tu n un b a şlığ ın d a ise beğa y e rin e a rsla n
a y a k l ı b oynuzlu b ir a t b u lu n m a k ta d ır.
P e rs m im arisi, sü tu n la rın ro lü b ak ım ın d an A s u r m im ari­
s in d e n a y rılm a k ta d ır. A s u r m im a risin d e sü tu n la rın ro lü fe r’i
o ld u ğ u h a ld e , Iran m im arisin d e ç o k yivli o lan s ü tu n la ra b ir
a s l i y e t verilm ek su re tiy le ö n e m i a rtırılm ıştır. B ü tü n b u sü tu n la r
e ş t i r . K u b b e le r d e ay n ı g e n işlik te d ir. Q u in te -C u r c e ’un ifad esin e
g ö re k irem itleri tu ta n ç a tı da se d ir a ğ a c ın d a n y ap ılm ıştır.
A h a m a n iş le r, te z y in a t v e d e k o rla rı d a istila e ttik le ri m e m le k e t-
1 e r ili â b id e le rin d e n s e çm işle rd ir: s a ç a k , k ap ı v e p e n c e re le rle
tâ k la rın te p e le rin d e k i te z y in a t M ısır'd a n alın m ış o ld u ğ u gib i,
b ü y ü k D a riu s'ın v e d iğ e r A h a m a n iş h ü k ü m d a rla rın ın d a ğ la r d a
o y d u r d u k l a r ı m ezarların c e p h e le rin d e d e M ısır y e ra ltı m e z a rla ­
r ı n ı n cep h eleri ö rn e k tu tu lm u ştu r. Ş u k a d a r ki A h a m a n iş s a n a t­
k â r la r ı bu ce p h e le re k ıral sa ra y la rın ın c e p h e le rin e b en zem ek
s u re tiy le b ir h u su siy et v erm işle rd ir. Ü s tte b ir su n ak , y ân i
â te ş g e d e v a rd ır . B üyü k T a n rı A h u ra m a z d a ’nın ta s v iri b ütün
s a h n e y e h â k im d ir. G ü n e ş k ursunu h a tır la ta n b ir h a lk a ile çev^
rilm iş olan A h u ra m a z d a , m a iy e ti halk iyle çe v rili o la r a k ta h tı
ü z e r in d e o tu ra n kiralın b a şı ü stü n d e h a v a la r d a u ç m a k ta d ır.
A h a m a n iş s a r a y la r ı, esk i d o ğ u m im arlığın ın k a rışık fa k a t
a h e n k li s o n ö rn ek leri o lm u şlard ır. Ç ü n k ü b ü y ü k İsk en d er istilâ -
s i y l e Y a k ın Ş a r k a yay ılan G re k m im ari uslûbu, esk i şa rk mi­
m a rlığ ın ı te d rice n unu ttu rm u ştu r. A h am an işlerin y ık ılışın d a n bir
318 IRAN TARİHİ

m ü d d et s o n r a İ r a n 'd a .bir h ü k ü m et k u ran P a rtla r zam an ın d an


bu m im ariyi a n d ıra n e s e r le r k alm am ış o ld u ğ u g ib i, S â sâ n ile r
s a n a tın a da A h a m a n iş le r san atın ın d e v a m ı g ö z ü y le b a k m a ğ a
im k ân ı y o k tu r .

K a b a r tm a la r P e rs e p o lis 'd e k i k a b a r tm a la r, ilk n a z a r d a h a y re t


v e r e c e k b ir s u re tte N in o v a 'd a k ile re b e n z e m e k
ted irler. F a k a t y a k ın d a n tetkik ed ild iğ i zam an bu h arici ben^
zerliğ e ra ğ m e n , elb ise k u m aşların ın d u ru m u n d a önem li b ir fark
s e ç ilm e k te d ir. A su r k a b a r tm a la rın d a e lb is e vü cud a y a p ış ık
g ib id ir. P e r s k a b a r tm a la r ın d a ise s a n a tk â rla r b ü k lü m le rin belir^
tilm esin e ön em v e rm iş le rd ir . B u n la r K r e z u s z a m a n ın d a y ap ılan
E f e s ta p ın a ğ ın d a k i k a b a rtm a la rı d a h a ç o k h a tır la tır la r.
A h a m a n iş le r d e v rin d e m a d e n i le v h a le r ü z e rin e d e k a b a r t­
m alar y a p ıld ığ ı a n la ş ılıy o r. B u h u su sta en ç o k kullanılan b ro n z ­
d u r. A ltın v e güm üş kullan ıld ığı d a olm u ştu r. K s e n o fo n 'd a n
ö ğ re n d iğ im iz e g ö r e Y u n a n lıla r A h a m a n iş kıralı s a ra y ın d a ziy n et
e ş y a s ı o la ra k a ltın d a n b ir a ğ a ç g ö r m ü ş le r d ir 252 Ş a y a n ı h a y r e t­
tir ki bu san at ese rin i ta k d ir e d e c e k le ri y e r d e o n u , g ü n e şin
z iy a s ın a k a rşı bir le y le ğ i b ile k o r u y a c a k g ö lg e s i o lm a d ığ ı g ib i
sö zlerle a la y m ev zu u y a p m ış la rd ır.
A h a m a n işle r d e v ri s a n a tı ü z e rin d e Y u n a n m im arisin in te^
sirini ta y in etm ek m üşkül g ö rü n ü y o r . F a k a t bu te s ir heykel^
tra şlık ta az çok b e lirm e k te d ir. P e rs k ıra lla rın ın h iz m e tin d e
Y u n a n lı s a n a tk a rla r ın b u lu n d u ğ u m u h a k k a k tır. P e lin , E fe s li T e -
lep h a n e s'in B üyük D a riu s v e K ş a y a r ş a için ça lış tığ ın ı h aber
v e r ir . T a h tı C e m şid k a b a r tm a la rın d a , E f e s ş e h ri tap ın ağ ın d ak i^
le re b e n z e y e n e lb ise le r g ö rü lm e s i d e bu h a b e ri te y it e d iy o r .
S u s 'd a bulunan b ü y ü k D a riu s ’a a it k ita b e d e bu hususu a y r ı c a
b e lirtm e k te d ir. F a k a t , A s u r, K a id e v e M ısır s a n a tla r ın a nisbet^
le Y u n a n san atın ın te siri p e k a z d ır K ıra l s a r a y l a r ın d a b ro n z»
d a n k a p la m a la r bulunduğu d a m u h a k k a k tır. S u s şe h rin d e ya­
pılan k a z ıla rd a k ap ı k a p la m a s ın d a k ullan ılm ış b ir b ro n z par^
ç a s ı b ulun m u ştur 2oı.
T ürlü te s irle r a ltın d a k alm ış o la n A h a m a n iş le r d e v rin d e ­

252 Kaenopbon, Helleniqaeı, 1. Vll, 38.


,M Perrot et Cbipiez, H iıt. de l'art antique. L V. p. 890.
*51 Perrot et Cbipiez, Hiat. de l’art antique, t , V, p. SS7.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 319

ki P e r s s a n a tın ın orijinal v a s ıf la r ı; y a b a n c ı s a n a tla rd a n alınan


u n s u rla rın ah en k li bir s u re tte terk ip edilm iş olm ası, b in a v e
a n ıtla rın o la ğ a n ü s tü büyük o lm a la rı, te z y in â t ve d ek or h usu ­
s u n d a d a lüks v e h a ş m e t m eylinin hâkim liği gib i h u su slard ır.

P a a a r g a d a n ı t A h a m a n iş k ıralların ın g e n iş bir im p arato rlu ğ a


v e y a z ıtla r 1 sah ip o ld u k ta n s o n ra ; k u d re t v e azam etleriy le
m ü ta n a s ip büyük a n ıtla r kurdu rm uş old u kla­
r ı n ı s ö y le m iş tik . D in lerin d e tap ın ak o lm a d ığ ın d a n , bütün g a y ­
re tle rin i s a r a y l a r ın a , m e z a rla rın a sarf etm işlerd ir. Bu a n ıtlar­
dan bugün m e v c u t o lan lar, sa y ıs ı ta a d d ü t eden b aşk en tleri
g ö rü le n saray h a ra b e le ri ile, m e z a rla r, k a b a rtm a la r ve y a­
z ıtla rd ır. Bu s a ra y la r ile an ıtlar v e y a z ıtla r, uzun zam an lar
il im d ü n y a s ın a m eçh u l k a lm ışla rd ı. Iran tarih i ile m eşg u l olan
İ n g il iz b ilgin lerin d en L o ftu s 1 8 5 1 tarih in d e Ira n h a ra b e le rin d e
k ü ç ü k m ik y a s ta a r a ş tırm a la rd a bulunm uştu, s o n ra F ra n sız m ü
h e n d is le r in d e M arcel D ie u la fo y k a rısiy le b e ra b e r bu h a ra b e le ri
te m iz le y e r e k s a ra y la rı m eydana çık a rm ıştır. F a k a t P e rs e p o lis
sa ra y ın ı ta sv ir v e B isütun k ita b e s in i keşf v e istin s a h eden
F ra n s ız bilgini F la n d in ’d ir. D ieu lafo y , a r a ş tır d ığ ı h a ra b e le rd e
b u ld u ğ u k ıy m etli çin ile ri, k a b a rtm a la rı m em lek etin e k a ç ırm a ğ ı
ih m a l e tm e m iş tir. A h a m a n iş an ıtla rın ın tarih le ri k e s in o la ra k
t a y i n e d ile m e d iğ in d e n ait o ld u k ları h ü k ü m d arların z a m a n la rın a
g ö r e tetk ik lerin i u y g u n b u lm a k ta y ız .
A h a m a n iş le rin en e s k i e s e rle ri B ü y ü k K u r a ş ’ın b aşken ti
o la n P a s a r g a d ’d a bulun m u ştur • . M ü rg a b v a d is in d e d a ğ la rın
o rta s ın d a kurulm uş o la n P a s a r g a d , bir ç o k m eb an i v e eserleri
i h t i v a ed en büyük bir şe h ird i. B üyü k K u raş, A s t iy a g 'ı v e M a d a ’
la r ı y e n m e sin in h a tıra s ı o la ra k b u r a d a bir s a r a y kurdu rm uştu .
İ s k e n d e r P a s a r g a d ’a girdiği z a m a n bu s a ra y m e v c u t idi.

K aray •a r a y 1 im p a ra to rlu ğ u n k u ru cu su n u n h ala a y a k ta du­


ra n m e z a rın d a n se k iz yüz m e tre k u z e y -d o ğ u -
d a k i h a r a b e d e bu s a ra y ın k u ru ld u ğ u s e d ile b a k iy e le ri bulun-
255 Büyük İskender ile Kuraf’ın bu eıki payitahtına (itm it olan be^uı
Anaksimen (Anaııimene) Pasargad adının Pars kalesi anlamına geldi^ni
söyler. Buna göre Pasargad’ın o zamanki adının Pars-gird olman ieabeder.
Anlaşıldığına göre Yunanlılar (Pars-gird) ı tahrif ederek Pnaargad şekline
sokmuşlardır. Şehir harabesi Şiraz'ın 18 fenah kuzey • doğusunda Meş-
hed-i Murgab veya Mader-i Süleyman denilen bölgededir.
320 İRAN TARİHİ

m a k ta d ır . Y e r li h alk b u n a " T a h t t ı M a d e r-i S ü le y m a n ,, d e rle r.


S a ra y ın d ö r t sü tu n lu b ir k apı ile iki s ıra sü tu n lu g en iş b ir s a ­
lonu o ld u ğ u a n la ş ılm a k ta d ır . T a ş la rd a n b irin d e b e ş insan aya­
ğ ın ın h âk ed ilm iş o lm a s ı o z am an d a P a s a r g a d 'd a k a b a rtm a
s a n a tın ın b u lu n d u ğ u n u g ö s t e r i y o r . S ü tu n la rın b ü y ü k lü ğ ü o rta
v e a d e tle r i a z d ır. A b id e n in h a ra b id e n m a su n k a lm ış ü ç d ire­
ğinde P ers, S us v e Babil d ille riy le y a z ılm ış " B en, A h a m a n iş
kıralı K u ra ş ’ım „ k ita b e s i b u lu n m a k ta d ır ıoo. Bu h a ra b e n in 159
m e tre d o ğ u s u n d a d iğ e r b ir h a r a b s v a rd ır (R e s . 2 0 ). B u ra d a d a
1881 d e K u r a ş ’a a it b ir k ita b e b u lu n u y o rd u , D ie u la fo y ta ra fın ­
d an istin sa h e d ild iğ i h a ld e 1 8 8 5 d e b u r a y ı z iy a r e t e d e n bil­
g in le r k itab en in k a y b o ld u ğ u n u g ö rm ü şle rd ir.

K n r a , ’ ın m e - B ü y ü k K u ra ş d ev rin d en k alm ış olan en ö n em li


zarı e s e r P a s a r g a d s e d d in d e n d ö r t k ilo m e tre u z a k ­
ta altı b a s a m a k lı b ir m e rd iv e n le çık ıla n k ü çü k
b ir m e z a r d ır (R e s . 9 ’a b a k .). Y e r l i h alk b u n a (k a b r^ i M a d e r-i S ü ­
le y m a n ) y an i p e y g a m b e r S ü le y m a n 'ın an asın ın m e z a rı a d ın ı v e r ­
m e k te d ir. M ezar ça tıs ın ın , islâm d ev rin e ait Iran m e z a rlık la rın ­
d ak i k ad ın m e z a rla rı g ib i ç if te m eyilli o lm a s ı b u ism in veriU
m esin e s e b e p o ld u ğ u s a n ılıy o r 256257. F a k a t , b u m e z a rın büyük
K u r a ş ’a a it o ld u ğ u h e m e n u m u m iyetle kabu l e d ilm e k te d ir. Y a l ­
nız D ie u la fo y , bunun K u r a ş ’ın k a rıs ı K a s s a n d a n 'ın m e z a rı o l­
d u ğ u id d iasın ı ileri s ü rm ü ş tü r 258-
M ezar, birbiri ü zerin e konu lm uş en a ltta k i en b ü y ü k v e
ü stte k ile r s ıra siy le d a h a k ü çü k o la n v e b ö y le c e d ö r t ta r a fın d a
m e rd iv e n teşk il eden altı ta b a n ü z e rin e y a p ılm ış, b ir k ü çü k
o d a d a n ib a re ttir. 15 m e tre k a re g e n iş lik te k i ü s t ta b a n ü z e rin e
kurulan b in a m e rm e re b e n z e y e n b ir ta ş ta n y a p ılm ıştır. Yük­
sek liğ i 5 m e tre d ir. V a k tiy le b u ra sın ın k ü çü k b ir r e v a k ile ç e v ­
rilmiş o ld u ğ u , b ir k ısm ı h alâ m e v cu t o la n tem ellerin d en a n la ­
şılıy o r.
S tra b o n , B üyük İsk e n d e r’in P a s a r g a d ş e h rin d e n g e ç e rk e n

256 Perrot et Cbipiez, Histoire de l’art dans l'antiquite, t, V,


P . 666.
157 J . Oppert, Panargades et Murgbab, Jurnal asiatique t. XIX, 1872
p. 54^555.
Marcel Dieulafoy, Art antique de la Pene, 1,50.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ nı

K uraş'ın mezarını ziyaret ettiğini yazmakta, burada bir altın


yak ve bir altın tabut ile üzerinde kadehler bulunan bir masa
birçok elbiseler, mücevherler, taşlar bulunduğunu haber ver­
mektedir 259. Mezarda sonraları harap olan "yolcu, ben Kuraş'ım,,
ibaresi bulunan bir kitabe vardı. Bu gün de mezar civarında
bir duvar üzerinde çivi yazısı ile "ben, Ahamaniş kıralı Kuraş'
ım,, ibaresini havi bir yazıt bulunmaktadır 259.
lskender mezarı ziyaret ettiği zaman Aristobul'a, içeri gtr
rerek tetkik etmesini ve oradaki eşyalar hakkında malûmat
edinmesini emretmiştir. O zamanlar mezarı Mug'lardan seçilen
türbedarlar muhafaza ediyorlardı. Bunların iaşeleri için hergün
bir koyun ile şarap ve saire tahsis edilmişti. Her ay da Kuraş
namına kurban edilmek üzere bir at veriliyordu.
İskender'in Bakteriyan ve Hindistan'a gitmesinden sonra
buralarda baş gösteren kargaşalıklar sırasında Kuraş'ın mezarı
da tecavüze uğrayarak yağma edilmiştir. Fakat yağmacılar, ta­
butu çıkaramamışlardır. İskender, Hindistan'dan Bülucistan yo­
luyla İran'a döndüğü zaman, Aristobul'a büyük kiralın cesedinin
bakiyesini toplayarak tabutuna konulmasını emretmiştir2M.
Mezarın inşasına Kuraş zamanında başlandığı ve onun
ölümü üzerine oğlu tarafından ikmal edildiği sanılmaktadır.
Kuraş mezarindan pek uzak olmayan ve dört köşe bir
kuleye benzeyen diğer bir anıtın harabesi vardır. Bu anıtın
Nakş-ı Rüstem 'de harabiden kurtulmuş bir eşi bulunmaktadır.

2 8 Strabon, V, XV, 111, 7. Strabon Kura| mezarının bir park orta­


sında, alt tarafı genit yekpare bir kule olduğunu ve kulenin, medbali
eayet dar bir oda ve bir çatı ile nibayetlendigini yazar. Strabon’un Ku^
ra f mezarını bir kule olarak tasvir etmesi bunun, Meçhedvi Murgab'daki
(Kabr-i Mader-i Süleyman) denilen anıt olacaı,nda tiipbe uyandırabilirse
de, Kabr-i Mader-i Süleyman anıtının civannda bulunan b q k a bir âbidede
Kuraf adının yazılmıt olması, mezar çevresindeki alanda da buranın vak­
tiyle bir paradis (park) olduğunu gösteren havuz yerleri bulunması, böyle
bir fiipbeye mahal bırakmamaktadır. İhtimal ki Strabon mezarın alttan
itibaren gittikçe ^rçülen sedler üzerinde kurulmuç olmaıına bakarak ooa
kule teklinde tasvir etmiıtir. ^Eııııen Arrien'in Kurq mezarını tasvir eden
sözlerinin de (Anabaaia, VI, 9 ) Kıbr-i Mader-i Süleyman'a uymeaı, bu jüp^
beyi bûabûtün bertaraf etmektedir.
lııcı Perrot et Chipieı V, p. 251*
261 Harleı, Religion perıane sous les Aebemıinidea, p. 7.
Ira » T m tİM
322 Iran tarihi

T a h ta T av sa P a s a r g a d ’d a , K u ra ş m e z a n y a k ın ın d a y e k p a re
a tq g e d e te ri ta ş ta n ik i an ıt d a h a v a r d ır . B ir e r e sk i a te ş g e -
d e o ld u k la rı sa n ıla n bu a n ıtl a r a yerliler T aht*ı
T avus a d ın ı v e rirle r. İçerileri oyulm uş y ek p are ik i k a y a d a n
b irine y in e y e k p a r e b ir ta ş t a n açılm ış y e d i b a s a m a k lı b ir m er­
d iv e n le g irilm e k te d ir. D iğ e rin in m erd iv en i k a y b o lm u ş tu r. İran ’d a
a te ş g e d e saıu lan bu n e v i içi o y u k k a y a la r d a im a ç ift o la ra k
g ö rü lm e k te d ir. Y a ln ız esk i G u r (b u g ü n k ü F ir u z a b a d ) d a şim di
h a r a p o la n a te ş g e d e n in t e k o ld u ğ u h a b e r v e rilm e k te d ir.

K o r . . kıı__ P a s a r g a d ’d a K u ra ş m e z a rı y a k ın ın d a h a ra p o l-
b ırtm a n muş b ir b in a y a ait d u v a r la r la b ir k ap ı p ay an ^
d ası k a lm ış tır. B u p a y a n d a , b ü y ü k b ir k a lk e r
ta ş tır. Ü z e rin d e 3 m e tr e irtifa ın d a p ro fild e n b ir in san ın k a b a rtm a
tasv iri b u lu n m a k ta d ır. B u a d a m ın a rk a s ın d a to p u k la n n a kadar
in en b ir k aftan v a rd ır. K u m a ş ın k e n a r la n k ıs a s a ç a k la r ve
ü z e rin d e g ü l şek illeri b u lu n a n b ir ş e rit ile te z y in e d ilm iştir. S a ğ
kolu h a fifçe b ü k ü lm ü ş, b elki A h u ra m a z d a ’y a b ir ş e y tak d im
eder b ir v a z iy e tte d ir. E lin d e ta y in e d ile m e y e n b ir ş e y tu ta r
g ib id ir. D ö rt ö r g ü y e ay rılm ış o la n s a ç t a n ç e n e h iz a sın d a k e ­
silm iştir ( R e s . 21 ).
Sakal ve b ıyığı p e rs v a ri olan tasv irin b a şı ü stü n d e , iki
b ü y ü k y a b a n i k e ç i b o y n u z u ü zerin e o tu rtu la n k a rışık b i r b a ş lık
v a r d ır . B u b a ş lık ta ü z e rin d e d e v e kuşu tü y le ri v e s a z k am ışı
b u k etleri b ulunan ü ç g ü n e ş k u rs iy le iki y ıla n se çilm e k te d ir.
M ısır'ın to te m i k o ç A m o n -R a T a n rısın ın in san ç e h re li t a s ­
v irle rin d e o ld u ğ u g ib i, bu k a b a rtm a d a ta s v i r edilen ad a m ın d a
kulağının e tr a fın d a k ü çü k b ir k o ç b o y n u zu g ö rü lü y o r.
A s u r a n ıtla rın d a k a p ıd a n g e ç e n le ri k o ru y a n cin ler gib i bu
k a b a rtm a d a k i a d a m ın d a d ö rt k a n a d ı v a rd ı. B u n la rd a n ikisi
y u k a rıy a ikisi d e a ş a ğ ıy a y ö n e lm iştir. B u k a n a d la r k a b a rtm a n ın
A s u r s a n a tk â rla r ı ta ra fın d a n kazılm ış o ld u ğ u id d iasın a y o l a ç -
m ışb r. F a k a t bu iddia h a k ik a te u y g u n d e ğ ild ir. Ç ü n k ü A h am a>
n işler sa n a tın ın h u su siy etin e u y g u n o la r a k k a b a r tm a d a elb isen in
E la m , ta c ın M ısır, sa ı; v e s a k a lın ise p e r s v a r i o ld u ğ u a ç ık ç a
se çilm e k te d ir.
P r o f e s ö r H erzfeld , P a s a r g a d b ö lg e s in d e to p ra k la r altın d a
ü zerin d e çiv i yazı ile “b e n , B üyük K ıral K u r a ş ’ım ., y a z ıtı bulu­
n an b ir t a ş d a h a b u lm u ştu r.
AHAMANIŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 523

PerMpoUe Mürgab vadisinde dağların nihayetlenerek


ı___b.ı ı Mervdeşt ovasının başladığı yerde büyük
Darius ile haleflerinin başkenti olan Persepolis
bulunuyordu. Orta çağda Istahri-Faris denilen ve Yunan kay­
naklarında Persepolis adiyle anılan bu şehrin Ahamaniş]er za­
manında Pars adını taşıdığı iddia edilmektedir.
İran mitolojisinin yaşattığı Cemşid’e nisbetle yerlilerin,
barabeleıine TahtM^Cemşid dedikleri kıral sarayları, şehir dı­
şında ovaya hakim bir yerde sincabi renkte mermer kayalık silsi­
lesi eteğinde kurulmuştu. Bu saray harabelerinden bir kısmı
bugün Guh-i Ahmet denilen eski kale yerinde, bir kıı=mi da PuN
var deresi ötesinde Hüseyin-Güh denilen mahaldedir. Harabe­
lerde görülen enkaz, taş kısımlardır. Diğer kısımlar zamanla
kaybolmuşlardır. Burada incelemelerde bulunan Avrupalı bil­
ginler, Nakşımı Rüstem’de saray cephesini tasvir eden kabartma
ve mevcut temellerile sütunları gözönüne alarak sarayları belki
bir az mübalağalı restore eden plânlar ve resimler yapmışlar­
dır. En önemlileri Flandin ııaı Chipiez •, Dieulafoy .ıst ve Sarre’ 266
nin eserleridir.
İran hükumeti 1924 de Profesör E. Herzfeld'i Taht-ı Cem-
şid'de yeniden esaslı surette incelemeler yapmağa memur et^
mişti. Herzfeld'in raporu dört yıl sonra kitap halinde Berlin’de
neşredilmiştir 200.
Bu saraylar kıralın ikametgâhı ve imparatorluğun hakiki
siyasi merkezi idi. Bütün devlet işleri Derbar denilen bu sa­
rayın kapısında görülürdü. Ahamanişler’de tahta geçen kıra),
selefinin sarayında oturmaz, kendisi için ayrı bir saray yaptı­
rırdı. Bu sebepten gerek Persepolis’de ve gerek Sus’da birçok
saraylar, yazlık ve kışlık köşkler yapılmıştı 2187.
Persepolis saray lan, bir taraftan ovanın üzerinde altı
metre kadar yükselen, diğer taraftan dağa istinad eden büyük bir
B otta et Flandiıı. Monumente de Ninive.
161 P e n o t et Cbipiez. H iıt. de l'a rt de l'a n t.
*66 Die u lafoj, L 'a r t antiqae de la Perıe.
165 F . Saıre , L ’art de la P e rıe ancieDDe.
166 E . Herzfeld. Rappord ıu r l ’etat actuel d e ı roinea de Perıepoliı.
Borlİn 1928,
267 Straboo. X V , 111. 2 İ .
324 Ir a n t a r Ih I

sed (ta k ) ü re rin d e b u lu n u y o rla rd ı. B ü y ü k D a r iu s s a r a y ı takın


o r ta s ın d a k u ru lm u ştu . B u ray a güneyden d o la ş a r a k g e le n v e
s o n ra d a ğ a k a d a r y a k la ş a n v e b u ra d a n d a ğ ın d o ğ u s u n d a n ta ­
k a e rişe n b ü y ü k b ir a r a b a yolu v a rd ı. F a k a t , v a z ife icab ı s a ­
r a y a g id ip g e le n le r v e y a ç a ğ rıla n la r, yüz altı b a s a m a k lı gayet
hafif m eyilli, o n sü v a rin in y a n y a n a g e ç e b ile c e k le r i g e n işlik te
( 7 m e tre ) b ir m erd iv e n ile ç ık a rla rd ı.
H a lâ m e v c u t o la n b u m e rd iv e n (R e s . 2 2 ) is tin a t d u v a rla ­
rın a m u v azi b irb irin in ak si is tik a m e tte iki k ısım d a n ib a re ttir.
A şağ ı k ıs ım d a 5 8 , y u k a r ı k ısım d a 4 8 o lm ak ü zere 1 0 6 b a s a
m ak v a rd ır. M e rd iv e n d o ğ r u c a ikinci ta k a , s a r a y ı n yüz sü tu n la
salon u n u n büyük k a p ıs ın a ç ık ıy o r d u . B ü y ü k ta k ın ü z e rin d e
y ü k se k lik le ri m uhtelif b ir tak ım s e d le r d a h a v a r d ı. B u r a la ra d a
t a ş m e rd iv e n le rle ç ık ılıy o rd u .
Ö n d e tâ k d u v a rı k a b a rtm a la rla m ü z e y y e n d i. B u k a b a rtm a ^
la rd a n o r t a d a k i b irb irle rin e k a rş ı çık a n iki s ır a m ızrak lı s a v a ş ç ı ­
ları g ö s te r iy o r d u , u ç ta k ile r d e d işle rin i v e p e n ç e le rin in tırn a k la ­
rını b ire r b o ğ a n ın b ö ğ rü n e sa p la m ış iki a rsla n ı b e lirtiy o rd u .
S a ra y ın m erk ezi sütunlu sa lo n d u . Bu s ü tu n la rd a n h içb iri
b u g ü n a y a k ta d e ğ ild ir. F a k a t salo n u n ren k li ta ş la r d a n y a p ıl­
m ış zem ini g ö rü lm e k te d ir 288. D u v a rla rı bu k a d a r g e n iş b ir
sa h a y ı ç e v ir e n , ç a tıs ı bukadar s ü tu n a d a y a n a n , k a b a r tm a v e
d e k o r la rı d a b ü y ü k lü ğ ü ile ah en k li o la n bu b in a , an cak Mı^
sır'ın K a rn a k ta p ın a k la riy le m u k a y e s e e d ileb ilir. B u ra y ı B ü y ü k
D ariu s'u n y a p tırm ış o ld u ğ u k a b u l e d ilm e k te d ir. B üyük isk e n -
k e n d e r'in T h a is ad lı b ir d ilb e rin telk in ve te ş v ik i ile y a k tır tr
m ış o ld u ğ u n u Y u n a n m ü elliflerin d en ö ğ re n d iğ im iz m ebani b a­
ş ın d a bu salo n g e liy o r d u . A n k a z ı a ra s ın d a k ö m ü rleşm iş s e d ir
a ğ a c ı k ülleri b u lu n m ası b un u g ö s te r m e k te d ir. Büyük D a riu s
sa ra y ın ın h arem d a ire s i o ğ lu K şa y a rş a 'n ın sü tu n lu sa lo n u n d a n
ü ç m e tre d a h a y ü k s e k b ir tâ k ü z e rin d e b u lu n u y o rd u , B ütün
d a ire le r binanın m erk ezin d ek i k a p a lı s a lo n a a ç ılm a k ta idi.
B üyü k ta k ta n ü ç m e tre y ü k se k lik te k i d ü z lü k te K ş a y a r ş a ’-
nın sü tunlu salon u nu n b a k iy e le ri m e v c u ttu r. D aha g e rid e , bu
ta k ta n ü ç m e tre y ü k se k lik te k i s e d d e d e k ıral A r ta k h ş a tra s a r a ­
yının an k azı g ö rü lm e k te d ir.

288 Estber, L, 60.


AHAMANtŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 325

K şa y a r şa T a h t-ı-C e m ş id ’d e k i b in aların en m u h teşem i K ş a y a rş a


■a r a y l s a ra y ı idi (R e s . 2 3 ) . Bu s a ra y ın m uhteşem m ed h alin -
d e iki büyük sütun v a r d ı. B u n la r üzerinde in san
y ü z lü iki b o ğ a n ın ön k ısım ların ı b elirten b ire r k a b a rtm a bulu­
n u y o rd u . T&.kriben 11 m e tre y ü k s e k lik te o lan kapı ü zerin d e üç
d ild e ( E l â m , A s u r, P a r s ) " V e s d a h y u ,, y a n i b ütün m em lek etler
k a p ı s ı i b a r e s i yazılı idi.
K ş a y a r ş a sa ra y ın ın sütunlu salo n u ta h t sa lo n u idi. K ıra .
m e m u r la r ın ı, y a b a n c ı m e m le k e tle r elçilerin i b u ra d a k a b u l ed erd i
S a lo n u n ana k ısm ın d a 3 6 sü tu n v ard ı. B u n la rd a n on üçü bugün
d e a y a k t a d ı r . Ö n d e v e y a n la rd a h er biri 12 sü tu n dan m ü rek ­
kep ü ç se ri d aha v a rd ı. B ö y le c e sü tu n ların sa y ısı 7 2 yi b u lu ­
y o r d u . S ü tu n la rın y ü k se k liğ i 19 m e tre 4 2 san tim d i. S ü tu n b aş­
lık la rın d a ark a a r k a y a diz çö k m ü ş , y aln ız b aşlariy le g ö ğ ü s le ri
ve b a c a k l a r ı g ö rü le r, iki b o ğ a v a rd ı.
M e r d iv e n d u v a rla rı k a b a r tm a h ey k ellerle sü slen m işti. H e r
b a s a m a k ta b ir ask er h e y k e li v a r d ı. B u n la r s a r a y a g itm e k te
o la n b i r b ö lü k ask er m a n z a ra sı v e riy o rd u . M erdivenin b ittiğ i
y e r d e , s o l d a atları v e a r a b a la r ı sü re n u şak larla, s a r a y a d a m ­
la rın ı ve m uhafızları b e lirte n k a b a r tm a b u lu n u y o rd u . Sağ
t a r a f t a ise m em lek etlerin in v e rg ile rin i v e y a h ed iy elerin i g e ti­
r e n tü r l ü k av im lere m e n su p in sa n la rın t a s v irle ri g ö rü lü y o rd u .
K a b a r t m a la r d a v e rg i v e h a ra ç g e tire n le rle M ata v e P a r s
b e y I e r i h ep b ir d u ru m d a ta s v ir e d ilm iştir. Y a ln ız lib a s la n fa rk ­
l ı d ı r . B e y le r k afilesin d e , b azıların ın g e ri d ö n d ü k leri v e y a n ın d a -
k in e e lin i u z a ttığ ı, g ö ğ s ü n e v e y a o m u zu n a d a y a n d ığ ı g ö rü lm e k ­
te d ir. A y ak la rın v a z iy e ti ta b ii d e ğ ild ir. H a re k e tle ri değişiklik
y a p m a k istey en acem i b ir s a n a tk â r ın sık ın tısın ı b elirtm ek ted ir.
K a p ı v e p e n c e r e k e n a rla rı d a tü rlü türlü k a b a rtm a la rla tezyin
e d ilm iş ti.
T a h t -ı C em şid k a b a r tm a la rın d a k ıra ) b ir kaç v a z iy e tte
g ö s t e r i l m i ş t i r . Y a a te ş m ih rab ı ö n ü n d e dua e d e r v a z iy e tte d ir.
Y a ta h tı n d a o tu rm a k ta v e y a y ü rü m e k te d ir. Y a h u t d a b ir arsla n
v e y a y a r ıs ı k artal y a n sı a rsla n bir nevi e jd e r ile m ü cad ele e t­
m e k t e , onu h a n ç e rle m e k te d ir.
K ıra lı ta h tta otu ru r bir hald e ta s v ir ed en k a b a rtm a d a ,
b a ş ın d a k ırallığın alâ m e ti olan K id a r is b u lu n m ak tad ır. Bu, üst
k ıs m ı altın d ısn geniş bir ta ç tı. M ed ya u sulündaki elbisesi kırm ızı
326 İRAN TARİHİ

k a n d is olup a y a k la r ın a kadar in m e k te d ir. A r k a s ı n d a a y a k ta


d u ra n bir k ö le, b a şın ın ü z e rin d e sin ek k o v a n b ir y e lp a z e tu t­
m a k ta d ır.
K ıralı g e z e r o la r a k ta s v i r e d en k a b a tm a d a d a k ıy a fe t b ö y le d ir.
Y a ln ız a rk a s ın d a biri ş e m s iy e , d iğ e ri y e lp a z e tu tan iki h izm etçi
b u lu n m a k ta d ır. B ütün k a b a r tm a la r, y a ln ız o zam an k i san ab
d e ğ il, sa ra y h a y a tın ı da c a n la n d ırm a la rı b a k ım ın d a n ço k
ö n em lid irler.

T a h tM C e m , i d T a h t-ı C e m ş id h a ra b e le rin d e k ap ıların v e y a


y a u tla M sü tu n la rın ü z e rin d e b ir ta k ım y a z ıtla r bulun­
m a k ta d ır. A s u r, E lam ve P a rs d ille riy le v e
çivi yazısı ile olan bu y a z ıtla r d a b in ay ı y a p tıra n k ıra h n a d ı,
v e A h u r a m a z d a ’y a k a r ş ı m in n e tta rlığ ı b elirtilm iştir. B u n la rd a n
T a ç a r y an i k ışlık k ö ş k d e n ile n b in a h a re b e s in d e k i y a z ıtta bu­
ranın B ü y ü k D ariu s ta ra fın d a n yap ılm ış olduğu b elirtilm e k te d ir.
D ariu s, a ta la rın ın a d la rın ı s a y d ık ta n s o n r a A h u ra m a z d a 'y ı ö v ­
m e k te , h e r ş e y i o n a m e d y u n o ld u ğ u n u s ö y le m e k te , A h u ra m a z -
d a ’nın lıitfu m ah su su ile h ak im old u ğu m em lek etleri say­
m ak tad ır.
K ş a y a r ş a ’nın d a h em en h e m e n a y n ı m a h iy e tte v e y in e ü ç
d ild e y a z ıtla rı v a r d ır . B u n la r d a n in san y ü z lü b o ğ a lı k ap ın ın
ü stü n d e k i y a z ıt ta , " K ş a y a r ş a , B ü y ü k k ıra l d e r k i : A h u ra m a z d a '
nın lıitfu yla b ü tü n m e m le k e tle ri g ö s te r e n bu s ü tu n la rı, b e n y a p ­
tırd ım . B u P a r s a ’d a d iğ e r g ü z e l ş e y le r kuruldu ki, b e n v e b a ­
b am y a p tırd ık . G üzel m a n z a ra lı h er b in a y ı biz y a p tırd ık ,, d e ­
nilmiş o lm asın a b a k ıla ra k , Y u n a n k a y n a k la r ın d a P e rs e p o lis d e ­
nilen A h a m a n işle r b a şk e n tin in asıl ad ın ın " P a r s , , o ld u ğ u id d ia
ed ilm ek ted ir. K ş a y a r s a 'n ın T a h t-ı C e m ş id h a ra b e le rin d e k i t a ş ­
la r ülserinde b e ş y a z ıtı v a r d ır . 1 9 3 1 tarih in d e P ro fe s ö r E . H e r z -
feld bu k ıralın a ltın c ı bir y a z ıtın ı d a h a k e şfe tm iştir.
T a h t-ı-Ç e m ş id ’d ek i y a z ıtla r , tarih i ilg ile n d ire n iki h u su su
a ç ı k ç a b e lirtm e k te d irle r. B u n la rd a n b iri B ü y ü k D a riu s'u n ta h ta
çık tığ ı z a m a n b a b a s ı V iş ta s p ile d e d e s i E r ş a m ’ın h en ü z y a ş a ­
dıkları, d iğ e ri d e D a riu s 'u n h a y a tın d a oğlu K ş a y a r ş a 'y ı ken­
d isine h alef se ç m iş o ld u ğ u d u r. T a h t-ı C e m şid ’d e b u n la rd a n
b a ş k a ü çü n cü A r ta k h ş a t r a ’y a a it b ir y a z ıt bulun m ası, bu k ıra h n
d a b u ra d a b ir k ö ş k y a p tırm ış o ld u ğ u n u g ö s te rm e k te d ir.
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 327

_ lıi P e r s e p o lis 'd e A h a m a n iş k ıra lla rın a a it ü ç m a k -


lı e r a e p o l l a a b e re v a rd ır . B u n la rd a n ü çü n cü sü ta m a m la n ­
m am ıştır. D a ğ d a k i k a y a lık la r d a o y u lm u ş o lan
b u m a ğ a r a -m e z a r l a r , S ic ily a lı D io d o re 'u n 1611 a n la ttığ ı şe k ild e d ir.
B u m e z a r la r iki g u ru p tu r. B iri T ah t*ı C em şid s a ra y la rın ın ar^
k a s ın d a o lu p üç m e z a rd a n ib a re ttir. D iğ e ri, b u n lard an b eş
k ilo m e tre u z a k ta halkın N ak ş-ı R ü ste m d ed iğ i y e rd e v e d ö rt
a d e t t i r . B üyü k D ariu s ile d iğ e r k ıralların bu m e z a rla rın a y erli
h a lk ın N akş^ı R ü stem d em eleri b u ra y ı F ird e v s i'n in Ş e h n a m e s in ­
d e t a s v i r e ttiğ i millî k a h ra m a n a n isb et etm elerin d en ileri g e l­
m iş tir . M e z a rla r h ep ay n ı m o d ele g ö r e y a p ılm ışla rd ır.

B ü y ü k D a riu s'u n v e d iğ e r ü ç k iralın m e z a n n ı


ih tiv a ed e n N a k ş -ı R ü ste m ’in dış ta r a f ı b irb iri
ü z e r in e konu lm uş ü ç k ısım d a n ib a r e ttir v e h a ric i m a n z a ra s ı
b ir h aç şek lin d ed ir (R e s . 2 4 ) . H a ç ın y ü k sek liği 2 4 ,5 m e tre d ir,
a lt k ısım p a ra le l dik d ö rtk e n şe k lin d e o y u lm u ştu r. H iç b ir te z ­
y in a tı y o k tu r . D iğ e r iki k ısım b ir s a ra y ın c e p h e s in i tem sil et­
m e k te d ir .
M ezarın , k e n a rla rı M ısır u slû b u n d a o la n b ir k a p ıs ı v a rd ır .
Y u k a r ı k ısım d a kıralı g ö s te r e n k a b a rtm a bir resim b u lun m ak ­
ta d ır. K ıra l, b u ra d a ü ç b a sa m a k lı bir ta b a n ü zerin d e a y a k ta
d u r m a k ta d ır . S ol eliyle ucu y e re dayanan b ir y a y tu tm a k ­
ta d ır. S a ğ elini, ü z e rin d e A h u ra m a z d a 'n ın se m b o lü o la n ate şin
y a n d ığ ı m ih rab a d o ğ ru u z a tm ıştır. A h u ra m a z d a 'n ın ta s v iri bütün
s a h n e y e h âk im d ir. G üneş k u rsu , tasv irin g e ris in d e d ir. A h am an iş
im p a ra to rlu ğ u n u teşk il eden m em lek etlerin te m silcile ri o larak
ik i sıra h alin d e dizilmiş o lan 2 8 in sa n , k ıralın b ulunduğu
ta h tı a ltta n tu tm a k ta d ırla r.
N a k ş-ı R ü ste m 'd e ü ç d ild e önem li b ir y a z ıt v a r d ır . Fakat
d iğ e r m ezarlard a y a z ıt y o k tu r. 1 8 8 5 ta rih in d e b u ra d a in ce le ­
m e le rd e bulunan D ieu la fo y h ey etin d en B a b in v e H o u s s a y b ir
is k e le k u ra ra k b u ra d a e s a s lı te tk ik le r y a p m ış , k ıra lı ta şıy a n
in s a n la rd a n y ed isin in altın d a tem sil ettik leri s a tra b lık la rın isim ­
lerin i o k u m u şla rd ır 2<°.

Diodore de Sicile, Bibliotbeque biıtorique, XVIII, 71.


170 G. Perrot et E . Cbipiez, Hintoire de l’art dam l’aDtiquite, V.
622.
328 İRAN TARİHİ

M ezarın iç ta r a fın d a b u lu n a n m ağ ara, b ir m edhal ile


d a h a a lç a k b i r o d a d a n ib a r e ttir . M a ğ a ra o d a d a , d o k u z m ezar
ç u k u ru v a r d ır . D u v a rla rd a k a b a r tm a d ü z re s im gib i n a k ış la r
y o k tu r . B ü y ü k D a riu s 'u n , k a y a için d e m e:t.ar k a z d ırm a k fikrini
K a m b is o r d u s iy le M ısır'a g ittiğ i zam an b ent H asan m a ğ a ra
m e z a r la rın d a n alm ış o ld u ğ u sa n ılm a k ta d ır.

N a lq > ı R A a tc m N a k ş -ı R ü s te m 'd e m ezarın s o lu n d a k a y a için e


a te ş g c d c s l g ö m ü lm ü ş iki a te ş m ih ra b ı v a r d ı r (R e s . 2 5 ).
B u n ların b ü y ü k lü k le ri bir d e ğ ild ir. K a id e le ri
g e n iş ü st ta r a f la r ı d a rd ır. D ö r t k ö ş e d e d ö r t sü tu n v a r d ır . H e r
c e p h e d e , s ü tu n la ra d a y a n a n b ir p e n c e r e k em eri g ö rü lm e k te d ir.
Ü s tü n d e ç e v r e s i sip erli, o r t a s ı ç u k u r d ö r t k ö ş e b ir su n ak v a r­
d ır. B u r a d a a te ş y a k ılırd ı.

A b a m a n lş k ı A h a m a n iş k ıra lla rı bir ç o k z a m a n la rın ı esk i


r a ||a r ı n ı n S a a E lâm lıların m e rk e z i o la n S u s 'd a g e çird ik le rin d e n
-ra y la rı b u r a d a d a s a r a y l a r , k ö ş k le r y a p tırm ış la rd ı.
B ü yü k İs k e n d e r'in ç a ğ d a ş la r ın d a n P o lik le t
P o ly c le te ’in v e rd iğ i m alu m at S u s 'ta kurulan k ırat s a ra y la rın ın
s a y ı c a az o lm ad ık ların ı b e lirtm e k te d ir. P o lik le t ş ö y le d iy o r :
"S u s şe h rin d e h er kıral k e n d is in e a y rı b ir s a r a y y a p tırm ış tır.
Bu b in a d a h azin eyi v e k e n d i s a lta n a tı zam a n ın d a a lın a c a k v e r ­
g ileri k o y m a ğ a m ah su s d e p o la r v a r d ır . H e r b in a , h e r k ıralın
id a re s i zam an ın a a it b ir â b id e g ib i k a lm a k ta d ır,, ım, S u s s a r a y ­
la rın d a n B ü y ü k D a riu s s a r a y ı h a k k ın d a E . P illet ön em li m a ­
lum at v erm iştir 2>2, F a k a t S u s 'd a k i s a ra y la rın en güzeli ikinci
A r ta k h ş a tra s a r a y ı idi.
Bu s a ra y ın b ü y ü k sa lo n u 7 bin m e tre k a r e g e n iş lik te v e
ü ç ta r a fta n ik işer s ır a zarif sü tu n la rla ç e v rili idi. M ed h al’in
iki ta r a fın d a in san b aşlı b ü yü k b o ğ a h ey k elleri b ulu n u y o rd u . Bu
s a r a y a ait sü tu n b a ş lık la rın d a n biri P a r is 'd e L o u v r e m ü zesin e
g ö tü rü lm ü ş tü r. K ş a y a r ş a s a ra y ın ın sü tu n b a şlık la rı g ib i b u n d a
d a ön ta ra fla rı v e ö n a y a k la riy le b a ş la rı g ö rü le n iki b o ğ a a r k a
a r k a y a g ö rü lm e k te d ir.
A h am an işler d e v ri s a n a tın a ait o la r a k S u s 'd a b ulun an

271 Straboo, XV, İli, 21.


27Z E. Pillet, Le palais de Dariuı a S h .
AHAMANİŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 329

ö n e m li e s e r l e r d e n bazı p a r ç a la r v a k tiy le D ieu lafo y ta ra fın d a n


F r a n s a 'y a g ö tü rü lm ü ş le rd ir. B u g ü n P a r i s ’tek i L o u v r e m ü zesin in
en k ıy m e t li e s e rle rin i teşk il e d e n bu k a b a r tm a la r a r a s ın d a A h a *
m a n i ş k ıra lla rın ın m u h afız k ıta la rın ı ta s v ir ed e n o k ç u la r firizi
p e k m e ş h u rd u r (R e s . 2 6 ).

O k ç u la r ı y a n ta r a f ta n v e b irb irin in a rk a s ı s ır a y ü rü m e k te
o la ra k g ö s te r e n bu k a b a r tm a , P e r s a sk e rle rin in giyinişin i b e lirt­
me b a k ım ın d a n ç o k ö n em lid ir. O k çu la rın d a r e lb ise le ri to p u k ­
la rın a kadar in m ek te d ir. E lb is e le rin k o lları i s e ç o k g en iştir,
ü z e r i n d e b e y a z v e sarı re n k te n a k ış la r v a rd ır. S e rp u şla rı y eşil,
a y a k k a b la rı s a rı veya a ç ık m a v id ir. K o lla rın d a b ilezikler, ku*
l a k l a r ı n d a k ü p eler v a rd ır . O m u z la rın d a s a rı re n k te y a y , s in ca b i
r e n k t e o k m a h fa z a sı b u lu n m a k ta d ır. E llerin d ek i m ız ra k la rın ucu
g ü m ü ş t ü r . O k ç u la rd a n b a z ıla rın ın re n k le ri b ey az, b azıla rın ın ise
koyu e s m e rd ir. S o n u n c u la rın İra n 'ın G ü n e y B a b h alk ın d an oN
d u k l a r ı s a n ılıy o r.
L o u v re m ü zesin d e o k ç u la r firizinden b a ş k a b irb iri ark a^
s ın d a y ü rü y e n d ok u z a rs la n k a b a rtm a s ı ile b ed en i s in c a b i, y e ­
le le ri y e ş il a rsla n k a b a rtm a s ı d a , z iy a re tçile ri ö n le rin d e fazla
d u rd u ra n s a n a t e se rle rid ir.

S u y a n U a r ı A h a m a n iş k ıra lla rı, P e rs e p o lis s a ra y la rı ü z e rin e


b ir tak ım k ita b e le r y a z d ırm ış o ld u k la rı gib i,
Sus s a r a y l a r ın a d a , b in aların k im ler ta r a fın d a y a p ıld ığ ın ı, in şa­
a tta h an gi m im arların ç a lıştığ ın ı, k ıralların hâkim o ld u k ları
b ö lg e le r in a d la rın ı, k ıra lla rın A h u ra m a z d a 'y a e v v e lâ m innettar^
l ı k l a r ı n ı b ild iren çivi y a z ı ile ü ç d ild e k ita b e le r k a z d ırm ışla r-
d ı r ( R e s . 2 7 ).
J . d e M o rg a n id a re s in d e k i F ra n s ız ilim h e y e tin in S u s 'ta
y a p t ı ğ ı k azılarla m e y d a n a ç ık a n b u y a z ıtla r ın en ö n e m lisi B üyük
D a r i u s 'u n E lâ m , B abil v e P e r s d illeriyle y azd ırm ış o ld u ğ u k i­
ta b e d ir.
S u s 'ta B ü y ü k D a riu s z a m a n ın d a y a p ıla n fa k a t b irinci A rta k b
ş a t r a z a m a n ın d a y an an v e ikinci A r ta k h ş a tr a ta ra fın d a n y e n id e n
in şa ed ilen s a r a y ın en k azı için d e n ç ık a rıla n bu k ita b e , to p ra k
l e v h a ü z e rin e y a z ılm ış o ld u ğ u n d a n p a r ç a , p a r ç a o la ra k bulun­
m u ş tu r , fak at p a r ç a la r b irb irle rin e e k le n e re k o k un m u ştu r. B ir ik
330 İRAN TARİHİ

p a r ç a b u lu n a m a d ığ ın d a n , y a z ıt n o k s a n o lm a k la b e r a b e r m e v cu t
k ısım la r P . Scheil ta ra fın d a n çö z ü lm ü ş v e y a y ın la n m ış tır 1173.
B ü y ü k D a r iu s ’un B isü tu n v e N a k ş -ı R ü s te m k ita b e le rin d e n
s o n r a y a z ılm ış o ld u ğ u sa n ıla n bu k ita b e , g e r e k tarih v e g e re k
o zam an k i P e r s d ili b a k ım ın d a n ç o k ö n e m lid ir. B u k ita b e s a ­
y esin d e D ariu s d e v ri v e o z a m a n k i im p a ra to rlu k sın ırları h ak ­
k ın da d o ğ ru m a lü m a t alın ab ild iğ i gibi, P e rs d ilinin g ra m e r ve
lü g atin i y a p m a k im k ân ı d a ta h a k k u k e tm iştir.
S u s ’d a Büyük D a riu s 'u n E lâ m , A su r v e P a r s d illeriyle
yazılm ış çiv i yazılı ikinci b ir y a z ıtı d aha b u lu n m u ştu r. Fakat
b u , ev v e lk isi k a d a r ön em li d e ğ ild ir. S u s 'ta b u n la rd a n b a ş k a ,
K ş a y a r ş a ile ik in ci v e ü ç ü n c ü A r ta k h ş a tr a 'la r ın d a b ire r y a z ıtla rı
k eşfed ilm iştir. M ü n d e rica t itib a riy le b u n la r d a P e rs e p o lis y a z ıt­
ların ın a y n ıd ır.

İran 'ın M a la la r m e m le k e tin d e e s k i B a b il’d e n


B la û tu n ( B lb la - . . . . .
t u n ) y a z ıtı H a g m a ta n a ( H e m e d a n ) y a g id e n y o l ü z e rin d e
b u g ü n k ü K irm a n ş a h 'd a n altı f e r s a h m e sa fe d e
4 0 0 0 ayak kadar y ü k s e k lik te b ir d a ğ v a r d ır . D ağ ın d ib in d e
b ir su kaynağı b u lu n d u ğ u n d a n , ö te d e n b e r i doğu ve k u zey
ü zerin d en M ez o p o ta m y a ’y a v e b u ra d a n d o ğ u v e k u z e y İran ’ a
gid en k e rv a n la r, b u r a d a k o n a k la r la rd ı, b u s e b e p te n bu d a ğ d a
5 0 0 m e tre y ü k se k lik te d ik b ir k a y a ü z e rin d e k a b a r tm a in sa n
ta sv irle ri ve uzun y a z ıt s ü tu n la rı b u lu n d u ğ u Ön A s y a h la r c a
b ilin iyord u . ihtim al ki k ita b e y i y a z d ıra n , k a b a rtm a la rı k a z d ıra n
h ü k ü m d ar d a b a ş a rılı ic r a a tın ı g e n iş n is b e tte y a y m a k fik riy le
e sk i m e d e n iy e t d ü n y a sın ın en işlek y o lu k e n a rın d a k i bu k a y a y ı
s e ç m iş ti. F a k a t , z a m a n la k ita b e d e k i y a z ıtı o k u y a c a k la r k a lm a m ış,
y a z d ıra n u n u tu lm u ş o ld u ğ u n d a n y a z ıtın m a h iy e ti v e kimin tara^
h n d an k azd ırılm ış old u ğu y e rlile rc e bile m eçh u l kalm ıştı a‘4.
M ilâdın b irin ci a s rın d a y a ş a y a n D io d o re d e Sicile e s e rin d e
b u r a y a B a g h e s ta n , y a n i ( T a n r ıla r y e r i ) ad ın ı v e rm e k te 2.s, ken^
d in den e v v e lk i tarih çile rin riv a y e tle rin e d a y a n a r a k re sim ie rle

m Memoire de la mirnioo arcbeoloırique de Peree, F. XXI.


*7* Vaktiyle bu»y^ çık» bir merdivenin Timurleıılı: tarafıodao yık­
tırılmış oldafu rivayet edilir.
E.lı:i Pançada baırb^ tanrı aolamıoadır. Nakyı Rustem’de ilk
bend, «baırb^ vazarka* yani •Tanrı bûyûk^ 9Özüyle başlamaktadır.
AHAMANİŞLER DEVRİ M EDENİYETİ 331

y a z ıt la r ın B a b il*in e f s a n e v i k ı r a l i ç e s i S e m i r a m i s ’e a it o l d u ğ u n u
k a y d e t m e k t e d i r 27® • E s k i ş a r k c o ğ r a f y a c ı s ı Y a k u t * i - H a m e v i is e
b u ra d a n B e h is t a n a d iy le b a h s e tm e k t e d ir. F a k a t y a z ıt h a k k ın d a
b ir şe y s ö y le m e m e k t e d ir .
D io d o r e de S i c i l e 'd e n B ü y ü k İ s k e n d e r ’in S u s ’ta H a g m a t e ^
n a 'y a g id e r k e n b u r a y a u ğ r a m ı ş o l d u ğ u n u ö ğ r e n i y o r u z 277.
U zun a s ı r l a r b u y a z ı t ı n m a h i y e t i v e k im in t a r a h n d a n y a z ı l *
m ış o ld u ğ u a n la ş ıl a m a m ı ş , h a t t a 1 8 1 7 - 1 8 2 0 t a r ih le r i a r a s ı n d a
G ü r c is t a n , A z a rb a y c a n v e M e z o p o t a m y a 'y ı d o l a ş a n S i r R o b e r t
K e r-P e te r b u n u A s u r k ı r a l l a r ı n d a n S a l m a n a s a r 'a is n a t e tm iştir.
O ndokuzuncu y ü z y ıl o r t a la rın a d o ğ r u d u r k i S i r H e n r y R a w lin -
s o n 'u n h i m m e t i y le y a z ıt ın A h a m a n i ş l e r d e v r i n e a it o l d u ğ u a n ­
l a ş ı l a b i l m i ş t i r . B u z a t, 1 8 3 7 d e b u r a y a y ü k s e k b ir i s k e le k u r a r a k
r e s im ve y a z ı t ı n b ü y ü k b i r k ıs m ın ı k o p y e e t m iş , a lt ı y ı l fa s ıla ^
dan so n ra 1 8 4 3 d e k o p y e y i i k m a l e m u v a f f a k o lm u ş t u r . B u n d a n
so n ra k i t a b e n i n o k u n m a s ı n a ç a lış ılm ış , b u n u n P a r s , B a b i l , E l â m
d il ve ç iv i y a z ıla r iy le büyük D a r iu s t a r a fın d a n k a z d ır ılm ış
o ld u ğ u a n la ş ılm ış t ır B u z a m a n d a n s o n r a B is ü t u n y a z ıt ı h a k ^
k ın d a ş ö h re t li ga rb b il g i n l e r i t a r a f ın d a n b i r ç o k e s e r le r y a z ı l *
m ış t ır
K a b a r t m a d a D a r i u s a y a k t a g ö r ü n ü y o r ( R e s . 16). S a ğ e li*
ni A h u r a m a z d a ’y ı t a k d is iç in k a l d ı r m ı ş t ı r . D a h a y u k a r ı d a A h u -
ra m a z d a u ç m a k t a d ır . D a r i u s s o l a y a ğ ı y le , ö n ü n d e a r k a s ı ü stü
ya ta n ve e lin d e s il â h b u l u n a n s a lt a n a t g â s ı b ı G o m a t a ’n ın g ö ğ -

271 Diodore de Sicile, 11, 13.


2T6 Diodore de Sicile XVII, 11.
277 H . Rawliosoo, The peraian Cuoeiforme ioacriptioo a t Behistuo.
copyred aod translated, with a memoir oo peraiaa euaeiform iascriptioos
in gen eral aad oo that of Behiatun io partieular, 1847.
278 Bu eserlerin eo önemlileri yuolardır:
a) Ch, Bartholomae, Haodbuch der Altiraoiachea dialelı:te, Leipzig
1883 (Eaki İrao lehçeleri düaturu).
h) T. H, Weissbach u. B a| ; Die Alterperaiaehe Keiliaschriftea,
Leipziı,t 1893 (Eski İrao çivi yazıları).
e) H. C. Tolmao, Aoeient Peraiao Leıieoa aad tezte, New-York,
1908 (Eski Pers dili lugati ve metinleri).
d ) British Museum. The loaeriptioo of Dariua the Great at Behiatuo
1907 (Biaütun'da Büyük Darius yazıtları),
e) Cassowtz, Inscriptiooa Palaeo Peraicae Achemenidarum, Petropoli.
(E sk i Pers Ahamaoiş Yazıtları).
.!132 İRAN TARHI

s ü n e b a s m a k ta d ır. A r k a s ı n d a ile ri g elen d e v le t a d a m la rın d a n


iki ş a h ıs d u r m a k ta k a rş ıs ın d a elleri a r k a la r ın a , b o ğ a z la r ın a g e ­
çirile n b ir iple d e b irb irle rin e b a ğ h olan & i b a ş b u ğ la r a y a k ta
d u rm a k ta , âk ib etlerin i b e k le m e k te d irle r. H ep sin in ta s v irle ri a l­
tınd a ç iv i y a z ı ile a d la rı, s a n la rı y a z ılm ıştır.
K a b a r t m a ta s v irle rin a ltın d a çiv i y a z ısı v e P a r s , B a b il v e
E lâ m d ille riy le k azılm ış y a z ıt sü tu n la rı b u lu n m a k ta d ır. Y a z ıtla r,
b ü yü k y a z ıt, k ü çü k y a z ıt d iy e ay rılan iki k ita b e d e n m ü rek ­
k e p tir. B ü y ü k D ariu s'u n h a y a t v e ic r a a tın ı ta s v ir e d e n b u k i­
ta b e le rd e n b ü y ü ğ ü b e ş s ü tu n d u r. D a riu s , 19 b e n d i ih tiv a ed en
b irin ci s ü tu n d a k e n d isin i v e a ta la rın ı ta n ıtm a k ta , A h u ra m a z d a ’
y a o la n b ağlılığını, m in n e tta rlığ ın ı b e lirtm e k te , o n un k e n d is in e
ih san e tm iş o ld u ğ u ü lk e le ri s a y ıp d ö k m e k te , bu ü lk elerin k e n ­
d isin e d o s t o lan esk i h ü k ü m d a rla rın a iyilikle m u am ele, d ü ş­
m anlık e d e n le ri is e tenkil e ttiğ in i a n ia td ık ta n s o n r a K a m b is ’te n ,
G o m a ta is y a n ın d a n , v e bunun im hasınd an b a h s e tm e k te d ir. 14
ü n cü b e n tte ise G o m a ta 'n ın ta h rip e ttiğ i ta p ın a k la n , b in a la rı
y a p tırd ığ ın ı a n la tm a k ta d ır.
İkinci s ü tu n d a , B a b il, M a d a , S a k a v e P a r t is y a n la r ı, ü ç ü n ­
c ü s ü tu n d a P a r t , M e rv , B a k t e r iy a n , y a la n c ı B a r d iy a v e ik in ci
B ab il is y a n la rı ta s v i r e d ilm e k te d ir. D ö rd ü n c ü s ü tu n d a G o m a ta
isy a n ın ı m ü te a k ip b a ş g ö s te r e n iğ tiş a ş la rı h u lâ s a e ttik te n s o n r a
â s ile r in v e k e n d is in e y a r d ım c ı o la n la r ın a d la rın ı b ir e r b ir e r
s a y m a k ta d ır.
K ü çü k k ita b e d e de D a riu s k e n d isin d e n ve a ta la rın d a n
b a h s e ttik te n so n ra G o m a ta 'd a n b a ş la y a r a k isy a n ç ık a ra n v e
te n k il ed ilen k ıra lla rın , b a ş b u ğ la rın a d la rın ı, s a n la rın ı h u lâ sa te n
a n latm ıştır. Y a ln ız k ü çü k k itab en in B a b ilce k ısm ın ın b a ş ın d a
D a riu s ’u ta n ıta n b e n d b u lu n m a d ığ ı g ib i, S a k a l a r a a it s o n k ısım ­
l a r d a y o k tu r . B u k ıs ım la r yaln ız P a r s v e E lâ m d ille riy le y a ­
zılm ış o la n s ü tu n la rd a b u lu n m a k ta d ır.
S a y d ığ ım ız bu y a z ıtla rd a n b a ş k a A h a m a n işle r z a m a n ın a
a it o la r a k B üyü k D a riu s ’un K irm a n ’d a v e E lv e n d ’d e E lâ m , A s u r ,
P a rs d illerin d e b ir e r k ita b e s i e ld e ed ilm iş o ld u ğ u g ib i, H e m e -
d a n ’d a d a A r ta k h ş a t r a Il’nin ü ç d ild e y a z ılı b ir k itâ b e s i bu-
I unm uştur. B u k ita b e B ritish M u se u m 'a g ö tü rü lm ü ş tü r. 1 9 2 3 -1 9 2 6
y ılları a r a s ı n d a H e m e d a n 'd a B üyük D a r iu s ’un biri to p r a k , d iğ e ri
g ü m ü ş lev h a ü zerin e k azılm ış iki y a z ıtı d aha k eşfe d ilm iştir.
AHAM ANfŞLER DEVRİ MEDENİYETİ 333

V a n ’d a d a K ş a y a r ş a 'n ın ta ş ü z e rin e k azılm ış ü ç d ilde ( P a r s ;


E lâ m , A s u r ) b ir y a z ıtı e ld e ed ilm iştir.
B ü y ü k D a r iu s ’un M ıs ır'd a S ü v e y ş k a n a lı b ö lg e s in d e bulu­
n a n y a z ıtı ç o k ö n em lid ir. Z a m a n la b u y a z ıtın b ir ç o k y e rle ri
s ilin m iş o lm a k la b e r a b e r , m e v c u t iş a r e tle rd e n , B ü y ü k D a riu s’un
b u y a z ıtta M ısır'ı fethettiğ'i, P a r s ’la M ısır a r a s ın d a d en izd en
m u v a s a la tem ini için K ızıl d en izle Nil m e c r a s ı a ra s ın d a b ir
k a n a l a ç ılm a s ın a e m ir verdiğ'i an latılm ış olduğ'u a n la şılm a k ta d ır.

D a r t a s m fih rfi A h m a n işle r d e v ri s a n a tı ile ilgili B ü y ü k D a riu s 'a


a it b ir m ü h ü r d e b u lu n m u ştu r (R e s . 2 8 ) . Silin­
d ir ş e k lin d e k i bu m ü h ü r ü z e rin d e a r a b a y a b in m iş o la n D a riu s ’un
b i r a r s l a n a h ü cü m ettiğ'ini g ö s te r e n b ir şek il ile ç iv i y a z ıs ı v e
P a r s , E lâ m v e A s u r d ille riy le " b e n , D a riu s’urn,. sö z ü b u lu n m ak ­
ta d ır. Bu m ü h ü r, b u g ü n B r ita n y a m ü zesin d ed ir. B u m ü z e d e b u n ­
d a n b a ş k a ü zerin d e " b e n , A h a m a n iş V işta sp 'ın o f l u D a riu s ’um ,,
ib a re s i b ulunan siy ah m e rm e rd e n b ir ta ş d a v a rd ır . Bu ta ş
v a k t i y l e K irm a n d a Ş a h N im etu llah ’ın k a b ri b a ş ın d a b u lu n u y o rd u .
P a r is , L o n d r a v e F ila d e lfiy a (A m e rik a ) m ü z e le rin d e b ey az
m erm e rd e n Ü zerlerin d e E lam , A su r v e M ısır y a z ıla riy le ..B ü y ü k
K ı r a l K ş a y a r ş a ,, yazılı bir tak ım g ü ld a n la r b u lu n m a k ta d ır.
D ie u la fo y , Ş ira z ile K â z ru n a ra s ın d a k i F e r r a ş a b a d ’d a b u ­
lu n a n e sk i b ir b in a ile ( R e s . 3 9 ) Ş i r a z ’ın g ü n e y doğ-usunda,
Ş ir a z 'd a n D a ra b 'a g id e n y o l k e n a r ın d a S e rv is ta n d en ilen y er­
d e k i h a ra b e d e n b a ş k a F ir u z â b a d ’ın ü ç g ü n lü k b a tıs ın d a F ra-
ş a b a d ’d a k i k ü çü k bin anın d a A tıa m a n işle rd e n kalm ış old u k la­
r ın ı ileri s ü rü y o r. Fakat diğ'er b ilg in ler, bunların S a s a n ile r
d e v r in e a it o ld u k ları k a n a a tin d e b irle şm iş b u lu n u y o rlar.
İNDEKS
K . -= Kırat ; S atr. = Satrap ; a. = nehir ; ş. = Şehir ; d = daf.

A b a 1 g a m a y, Zahara ve Barabşi A m b h i (Ompli) Taıtila racan , a.


kıralı, ■• 20 254.
Abido 195. A nı e 1 (Awel) M d r d u lı., Babil
A b i ı a r a , Kef1Di r racan, s. 254. k. ı. 120, 133.
A b -ı P a r d o m a a. 86. A m e r r a ia a, Derbikler k. ı. 146.
A d a d, Fırtına tanrısı, a. 40. A m i r t e (Amirtaoa). Libya k, a.
A d a d-N i r a r i, Asur, k. , s, 39, 93* 206, 221. 230, 235.
A d a d.Ş u m-t d di n, Babil kıralı, A m i ı t r i a, Artakbıatra 1. in ka-
s. 43. rıaı, >■ 268.
A d d a-b a m i t bt n f ıı ş i n a k , Elim A m m i z a d d u k a , Bab;I kıralı,
lı: • ı, 66, ı 34.
A d r a m i t i o n , Kretûs'ûn oflu, s, A m o n-R a , Mısır tanrısı, a. 322.
131. A m o n , Mıaır bay tanrısı, a. 170,
A d r o p a t e n , Azerbaycan, s. 98, 188, 250.
117. A m m o n v a b a a ı , a. 156.
A g e ı i I a a, iaparta K. a. 214, 215, A m o r g e a, Sakalar, k. a. 142.
222. 227, 238. A m j n t a a, Makedonya k. 178,
A b a m a ı i f 1 e r , 102, 110, 128. 181
17J, 243, 299. A m j t i a, A ıtiyag'n k m , a. 116.
A iı a m e n e f, Parsua preıuıi, a. 128. A n a b a ı i a, Xenopbanea..n es^n,
A b r i m a n (Ehrimen) Peralerin a. 212.
tuluk tanrıaı, •• 261, 295. A n a b i t a, Tanrı, s. 294, 297.
A b f e r i, Mannae prenai, n, 108. A n a v, Türkûtan’da bir yebir, a. 9,
73.
A b u r a m a z d a, Peralerin bay tan-
A n f a n (Anzan), E lim , • 17, 130,
rıaı, a. 129, 293, 317, 322, 326,
134, 127.
331.
A n t a İk i d a a , tapartalı devlet ada­
A k b a t a n , veya Ekhatan
mı, & 216, 220.
(=H em edao) = Hegmatan'a,
A n u b a m i n i, Lalubiler k. . . 24.
Bak.
A k h a m a n i t , Mıaır valiai, ı . 193. A p i a, Eaki Mııırlılarca katı al bir
A k o (A kki), a. 223. öküz, ı . 156, 187, 240.
A k • r i a, firavun, •• 218. 223. A p r i ea, Firavun, a. 155.
A I a r od i 1 e r, a. 243. A r a b o ı y a (Kadebar). a. 253.
A I b u r z d a $ 1 • r ı, a. 98. A r a k a n , , a. 3.
A 11y a t t e a, Lydia kıralı, a. 131. A r a r a t d. , ■• 3.
A m a d a i (Mada i), ı. 97. Ardavan veya Erdevan,
A m a s i s, Firavun, s. 135, 140, 145, Perali bir vezir, a. 202,
158. 153. A r g a n d e ı , Mısır valiai, a. 169.

You might also like