You are on page 1of 151

27.01.2019 8.

Bölüm

Ebu Talib Oğlu Ali'nin Halifeliği

Mü'minlerin emiridir. Ebu Talib oğlu Ali'dir. Babası Ebu Talib'in asıl adı,
Abdumenaf b. Âbdülmuttalib'tir. Abdülmuttalib'in asıl adı ise, Şeybe b. Haşim'dir.
Haşim'in asıl adı, Amr b. Abdumenaf tır. Abdume-nafın asıl adı Muğire b. Kusa/dır.
Kusay'ın asıl adı, Zeyd b. Kilab b. Mürre b. KaT? b. Lüey b. Galib b. Fihr b. Malik b.
Nadr b. Kinane b. Hü-zeyme b. Müdrike b. İlyas b. Mudar b. Nizar b. Maad b.
Adnan'dır. Hasan ile Hüseyn'in babasıdır. Ebu Türab künyesi ile çağrılırdı. Ebul-
Ka-sem el-Haşimi künyesiyle de çağrıldığı vakidir. Rasûlullah (s.a.v.)'in amcasının
oğlu ve damadıdır. Kızı Fatimatü'z-Zehra ile evlenmiştir. Anasının adı, Fatıma binti
Esed b. Haşim b. Abdumenaf b. Kusay idi. Anlatıldığına göre anası Fatıma, Haşimi
sülalesinden doğan ilk Haşimi kadındır. Hz. Ali'nin Talib, Ukayl, Cafer adında üç
erkek kardeşi vardı ki, bunlar yaşça kendisinden daha büyük idiler. Bu kardeşlerden
her biri arasında on senelik yaş farkı vardı. Hz. Ali'nin, Ümmü Hani ve Cüma-ne
adında iki kızkardeşi de vardı ki, bütün kardeşlerinin anneleri, Fatıma binti Esed
idi. Fatıma, Müslüman olmuş, hicret etmişti.

Hz. Ali, Cennet'le müjdelenen on sahabeden ve Hz. Ömer'in vefatım müteakip


halife seçimi için teşkil edilen altı kişilik şura meclisi üyelerinden biri idi. Rasûlullah
(s.a.v.)'ın kendilerinden razı olarak vefat ettiği kimselerden ve dört halifeden
biridir. Esmer tenli, iri gözlü, göbekli ve saçları dökük bir kimseydi. Boyu kısaydı.
Sakalı gürdü. Sakalı, göğsünü ve omuzlarının arasını doldurmuştu. Beyazdı.
Göğsünde ve omuzlarında çok kıl vardı. Güzel yüzlüydü. Güler yüzlü olduğu için
dişleri hep görünürdü. Yürürken hafif bir yürüyüşü vardı. Müslümanlığın doğuşunun
ilk günlerinde İslâm'a girdi. Yedi yaşındaydı. Sekiz, dokuz, on, on-bir, oniki, onüç,
ondört, onbeş, onaltı yaşlarında iken Müslüman olduğuna dair muhtelif rivayetler
vardır. Onun ilk Müslüman kişi olduğu söylenir. Ama sahih kavle göre o,
çocuklardan İslâm'a ilk girendir. Nitekim Hz. Hatice de İslâm'a giren kadınların
ilkidir. Zeyd b. Harise ise kölelerden İslâm'a ilk giren kişidir. Ebu Bekir es-Sıddık
da hür erkeklerden İslama giren ilk kişidir. Hz. Ali'nin İslâm'a giriş sebebi şöyledir:

O, küçük yaşlarda Rasûlullah (s.a.v.)'ın velayeti altında idi. Rasûlullah onu beslerdi.
Kıtlığa maruz kalmışlardı. Açlıkla yüz yüze idiler. Bu sebeple Rasûlullah (s.a.v.),
onu babasından almış, yanma götürüp beslemeye başlamıştı. Cenâb-ı Allah,
Rasûlullah'ı hak peygamber olarak gönderince Hz. Hatice ve aile efradı ona iman
ettiler. Bunlar arasında Ali de Rasûlullah'a iman etmişti. îmanı kendisine fayda
veren, başkalarına da yarar sağlayan iman, Ebu Bekir es-Sıddık'm imanıydı. Allah
ondan razı olsun.

Hz. Ali'den gelen bir rivayete göre güya kendisi ilk Müslüman olan kişidir. Ama bu
rivayetin senedi sahih yollarla Hz. Ali'ye ulaşmamaktadır. Muhammed b. Ka'b el-
Kurazî dedi ki: "Kadınlardan ilk iman eden, Hatice'dir. Erkeklerden de ilk iman
edenler, Ebu Bekir ile Ali'dir. Ancak Ebu Bekir imanını açığa vuruyordu. Ali ise
gizliyordu. Yani Ali, babasından korktuğu için imanım gizliyordu. Sonra babası,
amcası oğluna yani Rasûlullah'a uymasını ve ona yardımcı olmasını emretti. Ali,
Rasûlullah (s.a.v.)'m Mekke'den çıkışından sonra hicret etti. Rasûlullah (s.a.v.),
ona, Mekke'de kalıp borçlarını ödemesini, yanındaki emanetleri sahiplerine iade
etmesini, sonra arkadan gelip kendisine yetişmesini emretmiş, o da Rasûlullah'ın
bu emrini
http://darulk tap.kuranyerine getirdikten
ker mde.com/tar sonra
h/ slamtar h / slamtar h bnhicret etmişti.
kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 1/60
27.01.2019 8.Bölüm

Rasûlullah (s.a.v.), onu Sehl b. Hanif ile kardeş ilan etmişti. îbn İs-hak ile diğer
siyer ve megazi âlimlerinin ifadelerine göre Rasûlullah (s.a.v.), onu kendisiyle
kardeş ilan etmiştir. Bu hususta birçok hadis nakledilmiştir ki, senedleri zayıf
olduğundan sahih sayılmamaktadır. Bazılarının metinlerinde karışıklık ve rekaket
vardır. Bu hadislerden birinde şöyle denmektedir: "Ey Ali! Sen benim kardeşim,
mirasçım ve halifemsin. Benden sonra emredenlerin de en hayırlısısm." Bu,
uydurma bir hadistir. Buharî ve Müslim'in sahihleri ile diğer hadis kitaplarındaki
ifadelere muhaliftir. Doğrusunu Allah bilir.

Hz. Ali, Bedir gazvesine katılmış, bu savaşta çok yararlılıkları görülmüştür. Bu


savaşta düşmanla tek tek mübareze, yani düello yapmış, onları yenmiş, gücünü
ortaya koymuştur. Şu aşağıda nakledeceğimiz ayet-i kerime, Hz. Ali, amcası Hz.
Hamza, amcası oğlu Ubeyde b. Haris ve bunların hasımları olan Utbe Şeybe ve Velid
hakkında nazil olmuştur.

"İşte Rableri hakkında tartışmaya giren iki taraf..." (el-Hacc, 19.)

Hakem ve diğerleri, İbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:

"Peygamber (s.a.v.), Bedir gününde bayrağı yirmi yaşındaki Ali'ye teslim etti."

Hasen b. Arefe, Ebu Cafer Muhammed b. Ali'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Bedir savaşı yapıldığında semadan bir ses geldi. Bu sesin sahibine Rıdvan
deniyordu. Rıdvan şöyls seslendi: Zülfikardan başka kılıç, Ali'den başka bahadır
yoktur."

İbn Asakir, bunun mürsel bir rivayet olduğunu söylemiştir. Ancak Rasûlullah
(s.a.v.), Bedir gününde kılıcı zülfikarı Ali'ye emanet olarak vermiş, daha sonra bu
kılıcını ona hibe etmiştir.

Yunus b. Bükeyr, Hz. Ali'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Bedir gününde bana ve Ebu Bekir'e denildi ki: Birinizin yanında Cebrail,
diğerinizin yanında da Mikail vardır. İsrafil, büyük bir melektir. Savaşlara katılır.
Savaşmaz ama saf arasında durur."

Hz. Ali, Uhud gazvesine katıldı. Sağ cenahta savaştı. Mus'ab b. Umeyr şehid
edildikten sonra bayrağı o aldı. Sol cenahta da Münzir b. Amr el-Ensarî vardı.
Ordunun merkezinde de Abdülmuttalib oğlu Hamza vardı. Piyadelerin başında
Zübeyr b. Avvam vardı. Piyadelerin başında Mikdad b. Esved'in komutan olarak
bulunduğunu söyleyenler de vardır. Hz. Ali, Uhud savaşında şiddetlice savaştı.
Müşriklerden çok adam öldürdü. Hz. Peygamber'in yüzü yaralanıp dişi kırıldığı
zaman, kanayan mübarek yüzünü Ali yıkadı.

Ali, Hendek savaşına da katıldı. O savaşta Arapların meşhur ve namlı yiğitlerinden


Amr b. Abdud el-Amirî'yi öldürdü.

O, Hudeybiye ve Rıdvan bey'atlarına katıldı. Hayber savaşında da çarpıştı. Bu


savaşta büyük yararlılıkları görüldü. Öyle ki, bir gün Rasûlullah (s.a.v.), şöyle dedi:
'Yarın bayrağı Allah ve Rasûlün kendisine sevdikleri ve kendisinin de Allah ve
Rasûlünü sevdiği bir adama vereceğim." Rasûlullah böyle dedikten sonra insanlar
geceleyin
http://darulk konuşma
tap.kuran yah/ slamtar
ker mde.com/tar başladılar.
h / slamtar hBayrağın yarın kime verileceğini kendi aralarında 2/60
bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721
27.01.2019 8.Bölüm

tartıştılar. Ertesi gün Rasûlullah (s.a.v.), gözleri ağrımakta olan Ali'yi çağırdı. Ona
dua etti. Gözlerine üfledi ve gözleri iyileşti, artık hiç ağrımadı. Bayrağı ona teslim
etti. Cenâb-ı Allah da bayrak onun elindeyken fethi müyesser kıldı. Hz. Ali, Yahudi
komutan Merhab'ı öldürdü.

Muhammed b. îshak'm, Ebu Rafi'den yaptığı rivayete göre bir Yahudi, Hz. Ali'ye
bir darbe vurmuş ve elindeki kalkanı fırlatmıştı. Bunun üzerine Hz. Ali, kalenin
kapısını sökmüş, onu kalkan olarak kullanmaya başlamıştı. Onun vasıtasıyla
Cenâb-ı Allah, fethi nasib edinceye kadar bu kapı Hz. Ali'nin elinde kalkan olarak
kalmış, fetihten sonra kapıyı yere atmıştı. Ebu Rafi dedi ki: Ben ve yedi kişi birlikte
bu kapıyı ters çevirmeye çalıştık, ama bir türlü kımıldatamadık.

Leys, Ebu Cafer tarikiyle Cabir'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Ali, Hayber'deki kapıyı alıp sırtına koydu. Müslümanlar da bu kapıyı bir köprü
olarak kullandılar. Kaleye geçip fethettiler. Bu kapıyı ancak kırk kişi taşıyabilirdi."

Hz. Ali'nin Hayber savaşında gösterdiği üstün kahramanlıklardan biri de şudur: O,


Yahudilerin namlı yiğidi ve kahramanlarının komutanı Merhab'ı öldürmüştü.

Hz. Ali Umretü'1-Kaza da da hazır bulundu. Bu umre esnasında Peygamber (s.a.v.),


ona şöyle demişti: "Sen bendensin, ben de sendenim." Cühfe'ye yakın bir kuyu
olan Zatü'1-Alem kuyusunda Hz. Ali'nin cinlerle savaştığına dair kıssacılann
anlattıkları hikayelere gelince, bunun aslı yoktur. Ve bu, bazı cahil hağercilerûı
uydurmasıdır. Buna aldanmamak gerekir.

O, Mekke fethinde, Hüneyn ve Taif gazvelerinde de hazır bulundu. Bu savaşlarda


çokça çarpışıp yararlılıklar gösterdi.

Rasûlullah (s.a.v.)'la birlikte Cirâne umresini de yaptı. Rasûlullah (s.a.v.), Tebük


gazvesine giderken yerine Medine'de vekil olarak onu bıraktı. Hz. Ali, ona:

- Ya Rasûlullah, beni burada kadınlar ve çocuklarla beraber mi bırakıyorsun?


deyince Rasûlullah (s.a.v.), ona şu karşılığı verdi:

- Sen, benim nazarımda Harun'un Musa nezdindeki mevkiine sahipsin. Ancak


benden sonra peygamber yoktur."

Rasûlullah (s.a.v.), Hz. Ali'yi Yemen'e vali ve hakim olarak gönderdi. Yanma Halid
b. Velid'i de kattı. Hz. Ali, Veda haccı zamanında gelirken kurbanlık hayvanlarını
da önüne katıp getirmiş, Peygamber (s.a.v.) gibi ihrama girmiş ve onun kurbanına
ortak olmuştu. Onunla birlikte ihramlık halini devam ettirmiş, ikisi de ibadetlerini
tamamladıktan sonra kurbanlarını kesmişlerdi. Nitekim bunu önceki kısımlarda da
anlatmıştık. Rasûlullah (s.a.v.), hastalandığı zaman Hz. Abbas, Hz. Ali'ye dedi ki:

- Rasûlullah (s.a.v.)'a sor bakalım, kendisinden sonra yönetim kimin elinde


olacak?

Bu sorusu üzerine Hz. Ali, Hz. Abbas'a şöyle cevap verdi:

- Vallahi ben bunu Rasûlullah'a sormam. Eğer o yönetimi bize vermezse ondan
sonra artık, insanlar yönetimi ebediyyen bize vermezler. Sahih ve sarih hadisler,
Rasûlullah
http://darulk tap.kuran (s.a.v.)'ın
ker mde.com/tar h/ne Hz.
slamtar Ali'ye
h / slamtar h bnne de başka
kes r/007c larına halifeliği vasiyet etmediğini
lt/068.htm#_Toc113033721 3/60
ispatlamaktadırlar. Yalnız Hz. Ebu Bekir'den bahsederek halifeliğin ona verilmesi
27.01.2019 8.Bölüm

yolunda bir işarette bulunmuştur. Nitekim bunu da önceki sayfalarda anlatmıştık.


Allah'a hamd olsun.

Bazı cahil Şiilerin ve geri zekalı kıssacılann iddialarına göre Peygamber (s.a.v.),
güya Hz. Ali'nin halife olmasını vasiyet etmiştir ki, bu yalandır, iftiradır ve büyük
bir hataya yol açar. Böyle olursa ashab hıyanette bulunmuş ve Hz. Peygamber'in
vasiyetini yerine getirmemiş olup halifeliği onun vasiyet ettiği kimseye değil de
başkasına sebepsiz yere vermiş olurlar ki, bunun aslı yoktur. Allah ve Rasûlüne
iman edip İslâm dininin gerçek ve hak dini olduğuna şahadet eden herkes, bu
iftiranın asılsız birşey olduğunu bilir. Çünkü sahabeler, peygamberlerden sonra
yaratıkların en hayırlısıdırlar. Ve onlar bu ümmetin en hayırlı neslidirler. Bu
ümmet, Kur'ân'da ifade edildiği gibi ümmetlerin en şereflisidir. Selef ve halef
uleması bu hususta icma etmişlerdir. Evet, Muhammed ümmeti, dünyada da
ahirette de diğer ümmetlerin en faziletlisidir. Al-. lah'a hamd olsun.

Avam tabakasından ve diğerlerinden bazı kıssacılarm pazar yerlerinde, sokaklarda


ve diğer mahallerde anlattıkları bazı asılsız hikayeler vardır. Güya Peygamber
(s.a.v.), davranış, yeme, içme, giyinme gibi hususlarda Hz. Ali'ye şöyle bir
vasiyette bulunmuştur:

"Ey Ali, otururken başına sarık sarma, ey Ali, ayakta iken şalvarım giyme. Ey Ali,
aynı anda kapının iki tarafım tutma. Ve eşikte oturma, elbisem üzerindeyken
dikme."

Rasûlullah (s.a.v.), vefat ettiğinde Hz. Ali, onu yıkayıp kefenleyen-lerdeü ve


mezara defnedenlerden biri idi. Nitekim bu hususu da önceki kısımlarda detaylı
olarak anlatmıştık. Hamd ve minnet Allah'adır.

Hz. Ali'nin faziletleri bahsinde de anlatılacağı gibi Rasûlullah (s.a.v.), Bedir


gazvesinden sonra onu, kızı Fatıma ile evlendirmiş, ve bu evlilikten Hasan,
Hüseyin ve Muhsin adında üç çocukları doğmuştu. Bu hususta sahih olmayan hatta
çoğu Rafizilerle kıssacılar tarafından uydurulan hadisler nakledilmiştir. Saide
oğullan gölgeliğinde konuşulup Mescid-i Nebevî'de Hz. Ebu Bekir'e bey'at edildiği
zaman ona bey'at edenler arasında Hz. Ali de vardı. O da diğer sahabeler gibi Hz.
Ebu Bekir'in huzurunda durup bey'at etmiş, ona itaat etmenin kendisi için farz
olduğunu kabul etmiş ve ona bey'atı çok hoş karşılamıştı. Zevcesi Hz. Fatıma, bu
be/attan altı ay sonra vefat edince Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir'e olan bey'atım
yenilemişti. Hz. Fatıma, babasından kalan mirasa sahip olamadığından Hz. Ebu
Bekir'e biraz kırılmıştı. Peygamberlere mirasçı olunamayacağına dair nassı
görememişti. Fakat peygamberlere mirasçı olunamayacağına dair hadisten
haberdar olunca Hz. Ebu Bekir'e müracaatta bulunarak bu miras değil de sadaka
olarak kalan babasının terekesinin idaresini Ali'ye bırakmasını istemiş, Hz. Ebu
Bekir, onun bu isteğini kabul etmeyince Hz. Fatıma ona biraz darılmıştı. Hz. Ali de
durumu idare etme gereğini duymuştu.

Hz. Fatıma vefat edince Hz. Ali, Ebu Bekir'e olan bey'atım yenilemişti. Hz. Ebu
Bekir vefat edince Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir'in vasiyeti üzerine halifeliği zamanında
Hz. Ali'den kadılık yapmasını istemişti. Ve onu kadı olarak atamıştı. Hz. Ali de Hz.
Ömer'in refakatmdaki diğer önde gelen sahabelerle birlikte Şam'a gelmiş ve Hz.
Ömer'in Cabiye'de irad ettiği hutbeyi dinlemişti. Hz. Ömer vurulduğu zaman
kendisinden sonraki halifenin seçim işini, teşkil ettiği altı kişilik şura meclisine bı-
rakmıştı.
http://darulk Bukerşura
tap.kuran meclisinin
mde.com/tar üyelerinden
h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007cbiri de Ali idi. Sonra bu altı kişi, yetkilerini4/60
lt/068.htm#_Toc113033721
27.01.2019 8.Bölüm

Hz. Osman'la Ali'ye bıraktılar ve neticede Hz. Osman, Hz. Ali'ye tercih edildi.
Halife seçildi. Hz. Ali'de ona itaat edip emrini dinledi. Hicretin otuzbeşinci
senesinde zilhicce ayının onsekizinci gününde cuma günü Hz. Osman öldürülünce
insanlar, Hz. Ali'ye gidip bey'at etmek istediler. Hz. Osman, henüz defn
edilmemişti. Bazıları ise onun defh edilmiş olduğunu söylediler. Ne var ki Hz. Ali,
halifeliği kabul etmek istemedi, toplumun bey'at isteğine icabet etmedi.
Önlerinden kaçıp beni Amr b. Mebdul'ün bahçesine girdi, kapıyı üzerine kilitledi.
İnsanlar gelip kapıyı vurdular. Zorla içeri girdiler. Beraberlerinde Talha ile Zübeyr'i
de Hz. Ali'nin yanma getirmişlerdi. Ona: "Yönetim, halifesiz devam edemez."
dediler. Halifeliği kabul etmesini ısrarla istediler, nihayet o da kabul etti. [7]

Hz. Alite Yapılan Halifelik Bey'atı

Anlatıldığına göre Hz. Ali'ye ilk bey'at eden kişi Talha oldu. O, sağ eliyle Hz. Ali'ye
bey'at etti. Elinde felçlik vardı. Bu felçlik Uhud savaşında Rasûlullah (s.a.v.)'ı
düşmana karşı korurken eline isabet etmişti. Felçli eliyle Hz. Ali'ye bey'at ettiği için
bazıları: 'Vallahi bu iş başa çıkmayacaktır." dediler.

Hz. Ali, mescide gidip minbere çıktı. Üzerinde izan ve sangı vardı. Ayakkabılan da
elindeydi. Yayına yaslandı. Halkın çoğunluğu kendisine bey'at etti.

Bey'at, hicri otuzbeşinci senin zilhicce ayının ondokuzuncu günü, yani cumartesi
gününde yapıldı. Anlatıldığına göre Talha ile Zübeyr, Hz. Ali'den kendilerini Basra
ve Kûfe'ye vali olarak atamalanm taleb ettikten sonra bey'at etmişler, ancak Hz. Ali
kendilerine: "Hayır siz benim yanımda kal?n, sizinle müşavere yapar ve
yalnızlığımı gideririm." demişti. Bazılannm ifadesine göre Ensâr'dan bir grub Hz.
Ali'ye bey'at etmemiştir. Bey'at etmeyenler arasında Hassan b. Sabit, Ka'b b.
Malik, Mesleme b. Mahled, Ebu Said, Muhammed b. Mesleme, Numan b. Be-şir,
Zeyd b. Sabit, Rafı b. Hudeyc, Fudale b. Ubeyd ve Ka'b b. Ucre vardı.

Medainî, Zührî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir.

"Bir grub insan, Ali'ye bey'at etmeksizin Medine'den kaçıp Şam'a gittiler. Kudame
b. Maz'un, Abdullah b. Selam ve Muğire b. Şube, ona bey'at etmemişlerdi."

Ben derim ki: Mervan b. Hakem, Velid b. Ukbe ve diğer bazı kimseler kaçıp Şam'a
gittiler.

Vakidî dedi ki: İnsanlar, Medine'de Hz. Ali'ye bey'at ettiler. Yedi kişi geri durup ona
bey'at etmediler. Bu yedi kişinin adlan şöyledir: "Ibn Ömer, Sa'd b. Ebi Vakkas,
Üheyb, Zeyd b. Sabit, Muhammed b. Ebi Mesleme, Seleme b. Selame b. Raks ve
Üsame b. Zeyd. Bildiğimize göre Ensâr'dan Hz. Ali'ye bey'at etmeyen hiç kimse
yoktur.

Seyf b. Ömer, üstadlanndan birkaç kişinin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Hz. Osman'ın öldürülüşünden sonra Medine beş gün halifesiz kaldi. O sırada
Medine yönetimini Gafiki b. Harb üstlenmiş durumdaydı. Bunlar, yönetimi üzerine5/60
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721
alacak ve halifeliği kabul edecek birini.aradılar. Mısırlılar, Hz. Ali'nin halife
27.01.2019 8.Bölüm

olmasını ısrarla istiyorlardı. Ama kendisi onlardan kaçıp bir bahçeye gizlendi.
Kûfeliler, Zübeyr'in halife olmasını istediler, ama onu bulamadılar. Basralüar,
Talha'nm halife olmasını istediler. Ama o, Basralıların bu isteğini kabul etmedi.

Asiler kendi aralarında: "Şu üçünden hiç birini halife yapmayalım" dedikten sonra
Sa'd b. Ebi Vakkas'a gittiler. Ve ona: "Sen şura üyelerin-densin. Halifeliği kabul et."
dediler ama o, asilerin bu isteğini kabul etmeyince onlar da İbn Ömer'e gidip
halifeliği ona teklif ettiler. O da kabul etmeyince şaşırıp kaldılar. Sonra şöyle
dediler: Halife seçmeksizin sadece Osman'ı öldürtmüş olarak şehirlerimize
dönersek insanlar yönetim hususunda anlaşmazlığa düşerler, biz de beladan
kurtulamayız." Böyle dedikten sonra Hz. Ali'nin yanına döndüler ve halifeliği kabul
etmesi için ona ısrar ettiler. Ester de Hz. Ali'nin elini tutup bey'at etti. Sonra diğer
insanlar da ona bey'at ettiler.

Kûfelilerin dediklerine göre Hz. Ali'ye ilk bey'at eden kimse, Ester en-Nehaî
olmuştur. Bu bey'at, insanların Hz. Ali'nin yanına dönmelerinden sonra zilhicce
ayının yirmidördüncü gününde perşembe günü yapılmıştı. Zaten hepside halifeliğe
Hz. Ali'den başkasının lay k olmadığını söylemişlerdi. Cuma günü olunca Hz. Ali,
minbere çıktı. Bir gün önce kendisine bey'at etmemiş olanlar da o gün bey'at
ettiler. Ona ilk bey'at eden kişi, Talha oldu. Felçli eliyle ona bey'at etmişti. Orada
bulunanlardan biri: "Doğrusu biz Allah'a aidiz ve ona dönücüleriz" demişti: Sonra
Zübeyr, Hz. Ali'ye bey'at etmiş ve şöyle demişti: "Kılıç boynumun üzerinde
durduğu için Ali'ye bey'at ettim ves-selam." Sonra Mekke'ye gitti. Orada dört ay
kaldı. Bu bey'at, zilhicce ayının bitimine beş gün kala cuma günü olmuştu. Hz.
Ali'nin irad ettiği ilk hutbe şu olmuştu:

"Allah'a hamdü senada bulunurum. Doğrusu yüce Allah, hidayet edici bir kitap
indirmiştir. O kitapta iyiliği ve kötülüğü açıklamıştır. Siz iyiliği tutun. Kötülüğü
bırakın. Allah'ın size farz kılmış olduğu emirleri yerine getirin ki, onlar sizi
Cennet'e iletsin. Cenâb-ı Allah, sizlere meçhul olmayan bazı şeyleri haram,
kılmıştır. Müslümamn kanının haram kılınmasını da diğer bütün haramlar üzerine
üstün kılmıştır. Müslümanların haklarını da; bir arada kenetlenmek ve samimiyetle
İslâm'a sarılmakla düzenlenmiştir. Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve
dilinden salim olduğu kimsedir. Müslümamn kanı gerekli haller dışında hiçbir
şekilde dökülemez. İnsanların hukukuna riayet edin. Özellikle ölümü iyi hatırlayın.
İnsanlar sizin önünüzde duruyorlar. Fakat sizin arkanızda sizi tehdit eden bir
kıyamet saati vardır. Dünya mallarından ne kadar hafif yükler yüklenirseniz
diğerlerine o kadar çabuk ulaşırsınız. İnsanlar, kendilerini izleyen en sonuncuları
bile bekleyip duru-

yorlar. Şu yeryüzünde Allah'ın kullarının hakları konusunda Allah'tan korkunuz.


Her türlü ufak şeylerde, hayvanlara karşı olan davranışlarınızda bile sorumlu
olacaksınız. Her konuda Allah'a itaat edin ve ona isyan etmeyin. Bir yerde hayır
gördüğünüz zaman onu mutlaka alın. Şer gördüğünüz zaman da ondan uzak olmaya
çalışın. "Yeryüzünde az sayıda olduğunuzu ve zayıf sayıldığınızı hatırlayın." (el-
Enfâl, 26.)

Hz. Ali, hutbesini tamamladıktan sonra Mısırlılar şöyle dediler:

"Sen bu söylediklerini kendine al ve tedbirli ol, ey Hasan'm babası. Biz yönetimi,


yuları çeker gibi elimizde tutar ve idare ederiz. Rüzgarı andıran arslanlar gibi
hücum
http://darulk ederiz.
tap.kuran Elde kıhçlarla
ker mde.com/tar süt hka
h/ slamtar h / slamtar bnlıntısı
kes r/007c gibi oluruz.
lt/068.htm#_Toc113033721 6/60
27.01.2019 8.Bölüm

Kementlerle yumuşakça hükümdarı vururuz. Öyle ki, hiç yorulmaksızın hedefe


uğrarız."

Hz. Ali de onlara cevaben şöyle dedi:

"Eğer aciz kain1 ve kendimi savunamazsam. Ondan sonra akıllıca davranır ve


tutumumu sürdürürüm. Yerde sürümekte olduğum eteğimi kaldırır ve dağınık işleri
toparlayıp düzeni sağlarım. Eğer başkanlarınca desteklenmeyen ve tez elden ortaya
çıkmayan fitne beni meşgul etmezse ya da üzerime gelen silahlar karşısında beni
savunmasız bırakmazlarsa, düzeni sağlarım."

O esnada Kûfe'de namaz imamlığını Ebu Musa el-Eşârî, savaş komutanlığım Ka'ka
b. Amr, Haraç idaresini Cabir b. Fulan el-Müzenî yürütüyordu. Basra valiliğini
Abdullah b. Amir, Mısır valiliğini Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh yürütüyordu.
Muhammed b. Ebi Hüzeyfe, ona tarşı ayaklanmıştı. Şam valiliğini Muaviye b. Ebi
Süfyan yürütüyordu. Humus valisi Abdurrahman b. Halid b. Velid, Kinnesrin valisi
Habib b. Seleme, Ürdün valisi Ebü'1-Aver, Filistin valisi Hakim b. Alkame, Azer-
beycan valisi Eş'as b. Kays, Karkisya valisi Cerir b. Abdullah el-Becelî, Hulvan valisi
Uteybe b. Nehhas, Kisariye valisi Malik b. Habib, Heme-dan valisi de Hubeyş idi.

îbn Cerir'in ifadesine göre bunlar, Hz. Osman'ın vefatı esnasındaki . valilerdir.
Beytülmalm idaresini Ukbe b. Amr, Medine kadılığını da Zeyd b. Sabit yürütüyordu.
Hz. Osman Öldürüldüğü zaman Numan b. Beşir, onun kana bulanmış gömleği ile
asilere karşı onu savunurken karısı Naile'nin koparılmış parmaklarını ortaya
çıkardı. Bunları Şam'da bulunan Muaviye'ye getirdi. Muaviye de halkın görmesi
için bu kanlı gömlekle parmakları minberin üzerine koydu. Parmakları gömleğin
yenine taktı. İnsanlara çağrıda bulunarak bu fecaatin intikamının alınmasını istedi.
Minber çevresindeki cemaat ağlaşmaya başladı. Gömleği bazen kaldırıyorlar, bazen
indiriyorlardı. Bu ağlaşma bir sene sürdü.

Halk, Hz. Osman'ın öcünün alınması için birbirlerini asilere karşı kışkırtıyordu. Bu
senede insanların çoğu yastan Ötürü karılarından uzak durdular. Muaviye ile
sahabelerden bir topluluk, halk arasında dolaşarak insanları Hz. Osman'ın
intikamını katil asilerden almaya teşvik ediyorlardı. Hz. Muaviye ile birlikte dolaşan
sahabeler şunlardı: Ubade b. Samit, Ebu Derda, Ebu Umare, Amr b. Anbese.
Tabiilerden de şunlar vardı: Şerik b. Hibaşe, Ebu Müslim el-Holanî, Abdurrahman b.
Ganem.

Hz. Ali'ye bey'at işi tamamlanınca Talha, Zübeyr ve sahabelerin önde gelenleri
yanına giderek hadleri tatbik etmesini, Osman'ın intikamının alınmasını taleb
ettiler. Hz. Ali de asilerin yardımcılarının ve destekçilerinin bulunduğunu
söyleyerek bunu yapamayacağını bildirdi ve onlardan özür diledi. O işi o günde
yapamayacağını ifade etti. Zübeyr, kendisini Küfe valiliğine atamasını Hz. Ali'den
istedi ki, gidip Kûfe'den kendisine yardımcı askerler getirsin. Talha da kendisini
Basra valiliğine atamasını Hz. Ali'den istedi ki, gidip Basra'dan yardımcı askerler
getirsin. Böylece asi ve haricilere karşı güçlensin. Asi ve Haricilerle birlik olan cahil
bedevilere karşı kuvvetlensin. Çünkü bunlar da Hz. Osman'ın öldürülmesine iştirak
etmişlerdi. Hz. Ali, Talha ile Zübeyr'e: "Yavaş olun hele, ben bu idare işini
tamamıyla elime geçireyim, ondan sonra bu işe bakarım." dedi.

Bundan sonra Muğire b. Şube gelip Hz. Ali'ye şöyle dedi: "Sen valilerini yerlerinde
bırak.tap.kuran
http://darulk Eğer ker
itaatlanna dair mesajları
mde.com/tar h/ slamtar sana
h / slamtar h bn kes r/007cgelirse ondan sonra dilediğin valiyi
lt/068.htm#_Toc113033721 7/60
27.01.2019 8.Bölüm

değiştirir, dilediğini de yerinde bırakırsın." dedi. Ertesi gün tekrar gelip şöyle dedi:
"Bence valileri görevden azletmelisin ki hangisinin sana itaat ettiğini, hangisinin
asi olduğunu anlayasın." Hz. Ali de Muğire'nin bu sözlerini İbn Abbas'a nakledip
fikrini sordu. İbn Abbas: "Dün sana öğüt verdi, ama bugün sana hile yaptı." dedi.
Muğire, İbn Abbas'ın böyle dediğini duyunca: "Evet Ali'ye öğüt vermiştim, ama
öğüdü ü kabul etmeyince kendisine hile yaptım." dedi. Ve Medine'den çıkıp
Mekke'ye gitti. Aralarında Talha ile Zübeyr'in de bulunduğu bir topluluk, onun
peşine takıldı. Bunlar, umre yapmak için Hz. Ali'den izin istediler. Hz. Ali de onlara
izin verdi. Sonra İbn Abbas, idare yerleşinceye kadar valileri yerlerinde
bırakmasını, özellikle Muaviye'yi Şam'da bırakmasını Hz. Ali'ye tavsiye etti ve
şöyle dedi:

- Muaviye'yi valilikten arzledersen korkarım ki, Osman'ın kanını senden taleb


eder. Talha ve Zübeyr'in bu sebeple senin aleyhinde konuşmayacaklarından emin
değilim.

- Ben bu görüşte değilim. Bilakis sen Şam'a git. Ben seni oraya vali tayin ettim.

- Osman sebebiyle Muaviye'nin beni Öldürmesinden veya sana akraba olduğum


için beni hapsetmesinden korkarını. Ama sen Muaviye'ye hitaben bir mektup yazıp
bana ver. Mektubunda ona vaadlerde bulun

ve ümidlendir.

- Vallahi bu olmayacak bir şeydir.

- Ey mü'minlerin emiri, savaş hiledir. Nitekim Rasûlullah (s.a.v.)

da böyle buyurmuştur. Allah'a yemin ederim ki, eğer sen benim dediğimi yaparsan
gitmelerinden sonra onları tekrar buraya getiririm.

Sonra İbn Abbas, Hz. Ali'ye kendisini Irak'a göçmeye imrendiren ve Medine'den
ayrılmasını teklif eden kimselere uymamasını tavsiye etti. Ama Hz. Ali, onun bir
tavsiyelerine uymadı. Aksine Medine dışındaki şehirlerden gelen Harici ve asilerin
komutanlarının görüşüne uydu.

İbn Cerir dedi ki: Bu senede yani hicretin otuzbeşinci senesinde He-rakliyus'un
oğlu Kostantin, bir gemi ile Müslümanların beldelerine hücum etti. Cenâb-ı Allah
da üzerlerine bir kasırga gönderdi. Kendi güç ve kuvvetiyle onu ve
beraberindekileri denize batırdı. Hükümdar ve beraberindeki küçük bir topluluk
dışında bütün Bizanslılar denizde boğuldular. Kostantin, Sicilya adasına girdiğinde
onun için bir hamam yaptılar. Hamama girince onu içerde öldürdüler ve
"Adamlarımızı sen öldürdün dediler. [8]

Hicretin Otuzaltıncı Senesi

Bu senenin başında mü'minlerin emiri Ebu Talib oğlu Ali, hilafet makamına geçti.
Şehirlere valiler atadı. Abdullah b. Abbas'ı Yemen'e, Semüre b. Cündeb'i Basra'ya,
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 8/60
Ammare b. Şihab'ı Kûfe'ye, Kays b. Sa'd b. Ubade'yi Mısır'a, Muaviye'nin yerine
27.01.2019 8.Bölüm

Sehl b. Hanifi Şam'a vali olarak atadı. Sehl b. Hanif, Medine'den yola çıktı. Tebük'e
vardığında Muaviye'nin süvarileri, onun karşısına çıkıp şöyle sordular:

- Sen kimsin?

- Valiyim.

- Nerenin valisi?

- Şam valisi.

- Eğer Osman seni göndermişse hoş geldin, safa geldin, başkası göndermişse geri
dön.

- Olanları duymadınız mı?

- Duyduk.

Bunun üzerine Sehl b. Hanif geri dönüp Hz. Ali'nin yanına gitti. Kays b. Sa'd'm
valiliğine gelince, Mısırlıların büyük bir çoğunluğu ona bey'at ettiler. Bir grup ise:
"Osman'ın katillerini Öldürmedikçe buna bey'at etmeyiz." dediler. Basrıhlar da
böyle demişlerdi.

Ummare b. Şihab'a gelince o, Kûfe'ye vali olarak gönderildi. Ancak Talha b.


Hüveylid, Hz. Osman'ın öldürülmesinden ötürü yönetime karşı kızgınlığından
dolayı Ummare'yi Kûfe'den geri çevirdi. Ummare de Hz. Ali'nin yanına dönüp
durumu anlattı. Böylece fitne yayıldı, iş büyüdü. Ülke birliği bozuldu, her kafadan
bir ses çıkmaya başladı. Ebu Musa, Hz. Ali'ye mektup göndererek az bir grup
dışında Kûfelilerin itaat ettiklerini ve bey'at yaptıklarını bildirdi.

Hz. Ali, Muaviye'ye çok mektuplar gönderdi ama cevap alamadı. Defalarca mektup
gönderdi. Hz. Osman'ın sefer ayında öldürülmesinden üç ay sonrasına kadar
mektuplar gönderdi ama cevaplan bir türlü alamadı. Sonra Muaviye, birkaç mektup
yazıp bir adamla Hz. Ali'ye gönderdi. Adamı, Hz. Ali'nin yanma vardı. Hz. Ali, ona
sordu:

- Ne haber, geride neler var?

- Öyle bir kavmin yanından sana geldim ki, onlar kısastan başka bir şey
istemiyorlar, hepsi intikam peşindedirler. Arkada 70.000 ihtiyar adam bıraktım.
Tamamı Osman'ın kanlı gömleğinin altında ağlıyorlar,

onun kanlı gömleği Şam'daki caminin minberinde dir.

- Allah'ım! Ben Osman'ın kanından uzak olduğumu, bu işle ilgim olmadığını sana
arz ediyorum.

Bundan sonra Muaviye'nin elçisi Hz. Ali'nin huzurundan çıktı. Hz. Osman'ı
öldüren Hariciler ona saldırıp öldürmek istediler. Büyük bir zorlukla ellerinden
kurtuldu.

Hz. Ali, Şamlılarla savaşmaya karar verdi. Mısır valisi Kâys b. Sa'd'a mektup
yazarak Şamlılarla savaşmaları için halkı silah altına çağırmasını emretti. Küfe valisi
Ebu Musa'ya
http://darulk aynı mealde
tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtarbir mektup
h / slamtar h bn kes gönderdi. Osman b. Hanif e de böyle bir
r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 9/60
27.01.2019 8.Bölüm

mektup gönderdi. İnsanlara hutbe irad edip Şamlılarla savaşmaya onları teşvik etti,
ordu hazırlamaya başladı. Medine'den yola çıktı. Yerine vekil olarak Kuşem b. Ab-
bas'ı bıraktı. Kendisine itaat edenleri yanına alarak asilere ve emrine itaat
etmeyenlere, diğer kimselerle birlikte kendisine bey'at etmeyenlere karşı
savaşmaya niyetliydi. Oğlu Hasan gelip şöyle dedi:

- Babacığım, şu savaşmayı bırak, zira savaşta Müslümanların kanı akacaktır.


Aralarına anlaşmazlık girecektir.

Hz. Ali, oğlu Hasan'm bu teklifine önem vermedi, aksine savaş kararını perçinledi.
Orduyu düzene soktu. Sancağı Muhammed b. Hanefi'ye verdi. İbn Abbas'ı sağ
kanada, Amr b. Ebi Seleme'yi sol kanada komutan yaptı. Sol kanada Amr b. Süfyan
b. Abdil Esed'i komutan yapmış olduğuna dair bir rivayet de vardır. Öncü
kuvvetlerin başına Ebu Ubey-de'nin kardeşinin oğlu Ebu Leyla b. Amr el-Cerrah'ı
komutan yaptı. Artık bütün hazırlıklar tamamlanmış, sıra Medine'den çıkıp Şam
yoluna çıkmaya gelmişti. Ancak bu sırada ileride anlatacağımız bir durum ortaya
çıktı ve onu bu hareketten vazgeçirdi. [9]

Cemel Vak'ası'nın Başlangıcı

Hz. Osman, teşrik günlerinden sonra öldürüldüğünde Peygamber (s.a.v.)'in


zevceleri ve mü'minlerin anneleri fitneden kaçmak için o sene hacca gitmişlerdi.
Hacda iken insanlar, Hz. Osman'ın öldürüldüğünü duymuşlardı. Bu arada bunlar,
Mekke'den çıkıp Medine yoluna çıkmış oldukları halde tekrar Mekke'ye dönmüşler,
orada ikamete başlamış ve insanların neler yapacağını beklemeye, haberleri
araştırmaya başlamışlardı. Hz. Ali'ye bey'at edilmiş, yönetim onun eline geçmiş,
idarede onun görüşü hakim olmuştu. Fakat insanlar bunu kendi rızalarıyla yapmış,
ona bey'atta bulunmuş değillerdi. Çünkü Hz. Osman'ı övdüren Haricilerin ele
başları bu işi bir oldu bittiye getirmişlerdi. Aslında Hz. Ali de onlardan hoşnut
değildi. Fakat onların başlarına bir felaket gelmesini bekliyordu. İmkan bulduğu
takdirde Allah'ın hakkını onlardan almak istiyordu. Ama durum böyle olup da onlar
müstevli duruma gelerek sahabelerin önde gelen şahsiyetleri ile Hz. Ali'yi
birbirlerinden kopardıklarında Ümeyye oğullarından bir topluluk ile diğer bazı
Müslümanlar Mekke'ye kaçmışlardı. Talha ile Zübeyr de umre yapmak üzere
Mekke'ye gitmek için Hz, Ali'den izin istemişler, Hz. Ali'nin onlara izin vermesi
üzerine bunlar Mekke'ye gitmek üzere yola koyulmuşlardı. Büyük bir kalabalık da
peşlerine takılmıştı. Hz. Ali, Şamlılarla savaşmaya karar verdiği zaman
Medinelilerden kendisiyle birlikte Şam'a gelmelerini istemiş ama onlar onun bu
isteğine muvafakat etmemişlerdi.

Abdullah b. Ömer'den de kendisiyle birlikte Şam'a gelmesini istemiş, onu bu


hususta teşvik etmiş, ancak o şöyle karşılık vermişti: "Ben de Medinelilerden
biriyim. Eğer onlar seninle birlikte Şam'a gelirse ben de senin bu emrine itaat
ederim. Ama bu sene savaş için Medine'den çıkmayacağım." Böyle dedikten sonra
îbn Ömer hazırlığını yapıp Mekke'ye gitti.

Hz. Osman tarafından Yemen'e vali olarak tayin edilmiş olan Yala b. Ümeyye de o
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721
10/60
sene Yemen'den Mekke'ye gelmiş, beraberinde 600 deve ve 600.000 dirhem para
27.01.2019 8.Bölüm

getirmişti. Abdullah b. Âmir de Basra'dan Mekke'ye gelmişti. O da Hz. Osman'ın


Basra valisi idi. Böylece Mekke'de sahabelerin önde gelen şahsiyetlerinden ve
mü'minlerin annelerinden, yani Rasûlullah (s.a.v.)'ın zevcelerinden oluşan bir
topluluk meydana geldi. Hz. Aişe kalkıp onlara bir konuşma yaptı. Osman'ın
intikamım almaları için onları teşvik etti. Asilerin haram bir beldede ve haram ayda
Rasûlullah (s.a.v.)'m komşuluğunu hiçe sayarak kanlar akıttıklarını, mallar
yağmaladıklarını anlattı. Dinleyiciler onun çağrısına icabet ettiler. Ve yararlı
göreceği bütün kararlarına itaat edeceklerini bey*at ettiler. "Sen nereye gidersen
biz de seninle geliriz" dediler. Kimi Şam'a gidelim, kimi de oraya gitmeyelim.
Muaviye, orada bizim yapmamız gerekeni yapar, dediler. Eğer Şam'a gitselerdi
asilere galip olup bütün yönetimi ellerine geçirirlerdi. Çünkü sahabelerin önde
gelen büyük şahsiyetleri onlarla beraberdi. Kimi de, Medine'ye gidelim, Ali'den
Osman'ın katillerini bize teslim etmesini isteyelim ki o katiller öldürülsün, dediler.
Başkaları da şöyle dediler: "Hayır, Basra'ya gidelim. Oradaki atlardan ve
adamlardan kuvvet alalım. Önce oradaki asileri ve Osman'ın katillerini öldürmekle
işe başlayalım." Hepsi bu sonuncu görüş üzerinde birleştiler. Peygamber
Efendimiz'in diğer zevceleri, Hz. Aişe'nin Medine'ye gitmek gerektiğine dair ortaya
koyduğu görüşüne muvafakat ettiler.

Ancak insanlar Basra'ya gitme kararı üzerinde ittifak ettiklerinden Peygamber


Efendimiz'in diğer zevceleri onlarla birlikte yola koyulmaktan vazgeçtiler. Ve:
"Medine'den başka yere gitmeyiz." dediler. Ya'lâ b. Ümeyye, asilerle savaşacak
olan insanların silahâve teçhizatlarını temin etti. Onlara 600 deve ve 600.000
dirhem sarfetti. îbn Amir de çok mal vererek ihtiyaçlarını karşıladı. Hz. Ömer'in
kızı ve mü'minlerin annesi Hafsa, Basra'ya gitme hususunda Hz. Aişe'ye
muvafakat etti. Kardeşi Abdullah, onu bu kafileye katılmaktan ve Basra'ya
gitmekten menetti. Abdullah da onlarla birlikte Medine'den başka yere gitmeye
yanaşmadı. İnsanlar, Hz. Aişe'nin maiyetinde 1000 binekle yola çıktılar. Başka bir
rivayette anlatıldığına göre yola çıkan bu topluluk, Medine ve Mekkelilerden oluşan
900 süvariden ibaretti. Ancak başkaları da kendilerine katılınca 3000'i buldular.
Mü'minlerin annesi Hz. Aişe, asker adlı devesinin üzerinde bir mahfe içindeydi. Bu
deveyi Ya'lâ b. Ümeyye, Ureyneli bir adamdan 200 dinara (başka bir rivayette
anlatıldığına göre seksen dinara) satın almıştı.

Peygamber Efendimiz'in diğer zevceleri de Hz. Aişe ile birlikte zat-ı Irk'a kadar
gelmişler, orada kendisinden ayrılmışlar ve vedalaşıp ağlamaya başlamışlardı. Orada
bulunanlar da ağlaşmaya başlamışlardı. O güne ağlaşma günü denmişti. Artık
insanlar, Basra yoluna çıkmışlar ve yola revan olmuşlardı. Hz. Aişe'nin emri üzerine
cemaata namazlarını Abdullah b. Zübeyr (Hz. Aişe'nin kızkardeşinin oğlu)
kıldırıyordu. Mer-van b. Hakem de namaz vakitlerinde cemaata ezan okuyordu.
Yolda giderlerken geceleyin Hav'eb denen bir suyun yanma varmışlardı. Köpekler
ulumaya başlamışlardı, Hz. Aişe, bu ulumaları duyunca; "Bu yerin adı nedir?" diye
sormuş oradakiler:

- Hav'eb'dir, deyince ellerini birbirine vurmuş ve şöyle demişti:

- İnnâ lillah ve innâ ileyhi raciun. Ben mutlaka geri döneceğim.

- Niçin?

- Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m kadınlarına şöyle dediğini işittim: "Hav'eb


köpeklerinin
http://darulk hanginize
tap.kuran ker mde.com/tar uluyacağını
h/ slamtar keşke
h / slamtar h bn kes bilseydim."
r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 11/60
27.01.2019 8.Bölüm

Böyle dedikten sonra Hz. Aişe, devesinin omuzları arasına vurara-rak ıhdırmış ve:

- Beni geri götürün. Beni geri götürün. Vallahi ben, Hav'eb suyunun sahibesiyim,
demişti."

Biz bu hadisi bu kitabın peygamberlik delilleri bölümünde çeşitli lafız ve


rivayetleriyle nakletmiştik. İnsanlar da bir gün bir gece Hz. Aişe'nin etrafında
develerini ıhdırarak beklemişler, Abdullah b. Zübeyr de Hz. Aişe'ye şöyle demişti:

"Buranın, Hav'eb suyu olduğunu sana söyleyen kişi yalan söylemiştir." İnsanlar:
"Kurtuluşa gelin, kurtuluşa gelin, işte Ebu Talib oğlu Ali'nin ordusu geliyor." dedi.
Hepsi Basra'ya doğru yola çıktılar. Basra'ya yaklaştığında Hz. Aişe, Ahnef b. Kays ile
diğer liderlere hitaben bir mektup göndererek "Ben Basra'ya geliyorum." diye
bildirdi.

Osman b. Hanif de İmran b. Husayn ile Ebu Esved ed-Düerfyi Hz. Aişe'ye
göndererek oraya niçin geldiğini sormalarım istedi. Bunlar, Hz. Aişe'nin yanma
geldiklerinde selam verdiler. Ve kendisine oraya niçin

geldiğini sordular. O da Osman'ın intikamını almak için geldiğini, onun haram


ayda, haram beldede haksız yere öldürüldüğünü söyledi ve şu ayet-i kerimeyi
okudu:

"Ancak sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı ve insanların arasını düzeltmeyi


gözeten kimseler müstesna, onların gizli toplantılarının çğunda hayır yoktur.
Bunları, Allah'ın rızasını kazanmak için yapana büyük ecir vereceğiz." (en-Nisâ,
114.)

Bunlar, Hz. Aişe'nin yanından çıkıp Talha'mn yanma giderek ona şöyle sordular:

- Buraya niçin geldin?

- Osman'ın intikamını almak için.

- Sen Ali'ye bey'at etmemiş miydin?

- Evet, ama boynumun üzerinde kılıç vardı. Korktuğum için ona bey'at ettim. Eğer
bizimle Osman'ın katillerinin arasından çıkmaz ve bizi başbaşa bırakmazsa, onun
halifeliğini kabul etmeyeceğim.

Bunlar daha sonra Zübeyr'in yanına gittiler. Ona da aynı şeyleri sordular. O da aynı
cevaplan verdi.

îmran ile Ebu Esved ed-Düelî, Osman b. Hanifin yanına döndüler. Ebu Esved, ona
şöyle dedi:

"Ey Huneyf in oğlu, sana gelindi. Sen de savaşa çık. Mızrakla vuruş. Kılıçla savaş ve
diren. Zırhını giyerek, nikahını takarak, paçanı sıvayarak onlara karşı çık."

Bu laflan duyan Osman, şöyle der: "Innâ lillah ve innâ ileyhi raciun. Kabe'nin
Rabbine andolsun ki, İslâm'ın değirmeni ters dönmeye başlamıştır. Balanız,
bundan sonra ne gibi bozukluklar meydana gelecek, görünüz."
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 12/60
27.01.2019 8.Bölüm

îmran da peygamberin: "Otuzbeşinci senede İslâm değirmeni ters dönecektir."


mealindeki hadisini kastederek "Vallahi uzun bir savaşa girişeceksiniz" dedi. Sonra
Osman b. Huneyf, İmran b. Husayn'a:

- Bana bir tavsiyede bulunur musun? diye sorunca Îmran şöyle dedi:

- Bir kenara çekil. Ben de evimde oturacağım (veya devemin üzerinde duracağını,
demiştir."

Inıran böyle dedikten sonra çekip gitmiş, Osman da: "Hayır, raü'minlerin emiri
gelinceye kadar onlan alıkoyacağım." demiş ve insanlara çağrıda bulunarak
silahlannı kuşanmalanm ve mescitte top-lanmalanm istemişti. Halk mescitte
toplanınca onlara, savaşa hazırlanmalarını emretmişti. Osman, minber
üzerindeyken adamın biri kalkıp şöyle demişti:

- Ey insanlar! Eğer şu kavim korktuklan için gelmiş iseler bilin M, bunlar kuşlann
bile güvende olduğu bir beldeden gelmektedirler. Eğer Osman'ın intikamını almak
için gelmiş iseler bilin ki, biz onun katilleri değiliz. Bana uyunda şunlan geldikleri
yere geri gönderelim.

Esved b. Seri es-Sadî kalkıp şöyle dedi:

- Hayır, bunlar bizden ve başkalarından Osman'ın katillerine karşı yardım istemeye


gelmişlerdir. Bu konuşmayı yapan adamı taşladılar. Osman b. Huneyf de, Hz.
Osman'ı öldüren kimselerin Basra'da da taraf-tarlan bulunduğunu anladı ve
bundan rahatsız oldu.

Mü'minlerin annesi Hz. Aişe ve beraberindekiler gelip Basra'ya yakın bir mevki
olan Merbe'de konakladılar. Onun askerlerinin safında savaşmak isteyen Basrahlar
yanma gittiler. Osman b. Huneyf de askerleriyle birlikte Basra'dan çıkıp Merbed'e
gitti. Orada iki taraf karşı karşıya geldi. Sağ kanatta bulunan Talha konuştu ve
Osman'ın intikamının alınmasını istedi. Zübeyr de peşi sıra konuşmaya başladı,
aynı şeyleri söyledi. Basralılardan ve Osman b. Huneyfin askerlerinden bazıla-n
onlara karşılık verdiler. Mü'minlerin annesi Hz. Aişe konuştu. Taraf-tarlannı savaşa
teşvik etti. Ordunun kenar kesimlerindeki bazı gruplar birbirlerine sövmeye ve taş
atmaya başladılar. Sonra hernes yerine çekildi. Osman b. Huneyfin askerlerinden
bir grup, Hz. Aişe'nin askerlerinin arasına katıldı. Böylece Hz. Aişe'nin askerleri
çoğaldı. Harise b. Kudame es-Sadi gelip ona şöyle dedi:

"Ey mü'minlerin annesi! Allah'a yemin ederim ki, senin evinden çıkıp bu deve
üzerinde silahlara hedef olarak buraya gelmen, Osman'ın öldürülmesinden daha
önemli ve büyük bir hadisedir. Eğer sen gönüllü olarak buraya yanımıza gelmişsen
tekrar evine geri dön. Eğer zorlayarak buraya getirilmiş isen evine dönmek için
buradaki halktan yardım iste.

Osman b. Huneyfin süvarilerinin komutanı olan Hakim b. Cebel'e gelip savaşı


başlattı. Hz. Aişe'nin taraftarlan, ellerini silaha sürmediler. Savaşmak istemediler.
Ancak Hakim, onlara saldırdı. Böylece iki taraf da yol ağzında çarpışmaya başladılar.
Hz. Aişe, askerlerine sağa çekilmelerini, Beni Mazin kabilesinin mezarlığının
yanına varmalannı emretti. Oraya çekildiklerinde gece karanlığı bastırdı. Böylece
iki taraf çarpışmaya son verdi. Ertesi gün tekrar savaşmaya başladılar. Şiddetlice
çarpıştılar. Çarpışma zevale kadar devam etti. Osman b. Huneyfin taraftarlanndan
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 13/60
çok adam Öldürüldü. İki tarafla da aralannda yazışarak banş çağrısında bulundular.
27.01.2019 8.Bölüm

Ve neticede Medine'ye bir elçi göndererek Medine halkının düşüncesini sormak ve


Talha ile Zübeyr'in be/ata zorlandıklannı Medineliler söylerlerse Osman b. Huneyf
Basra'dan çıkacak ve Basra'yı onlara bırakacaktı. Eğer Talha ile Zübeyr, bey*ata
zorlanmamışlarsa Talha ile Zübeyr Basra'dan çıkıp orayı Osman b. Huneyf e
bırakacaklardı. Bu amaçla KsJb b. Sûr el-Kadî'yi Medine'ye gönderdiler. Ksib, cuma
günü Medine'ye vardı. Kalkıp Medinelilere şöyle sordu:

- Talha ile Zübeyr, Ali'ye gönüllü olarak mı bey'at ettiler, yoksa tehdit altında
kaldıkları için mi bey'at ettiler?

Herkes sustu. Sadece Usame b. Zeyd kalkıp: "Tehdit altında kaldıkları için Ali'ye
bey'at ettiler." diye cevap verdi. Bazıları ona hücum ettiler. Onu dövmek istediler.
Ancak Süheyb ile Ebu Eyyüb ve bir topluluk onu müdafaa ettiler ve saldırganların
elinden kurtardılar. Kendisine de: "Sen de bizim gibi sussaydm olmaz mıydı?"
deyince o şöyle karşılık verdi: "Hayır, vallahi ben durumun bu noktaya geleceğini
sanmıyordum." dedi.

Hz. Ali, Osman b. Huneyf e mektup göndererek Talha ile Zübeyr*i topluluktan
ayrılmaya değil, toplulukla bir arada olmaya ve fazilet hususunda birleşmeye
zorlamış olduklarını bildirdi. Eğer kendisini halifelikten hal etmek istiyorlarsa bu
hususta onların bir gerçekçeleri olmadığım fakat başka bir amaçlan varsa bunu
açıklamalarını, kendisinin de bu hususta düşüneceğini beyan etti.

Ka'b b. Sûr, Hz. Ali'nin mektubunu Osman b. Huneyf e getirdi. Osman: "Bu, bizim
içinde bulunduğumuz durumu ilgilendirmeyen başka bir şeydir." dedi.

Talha ile Zübeyr, yanlarına gelmeleri için Osman b. Huneyf e haber gönderdiler.
Ancak Osman, onların bu isteklerini kabul etmedi. Bunun üzerine bu ikisi, karanlık
bir gecede adam toplayarak yatsı vakti büyük camiye gittiler. Ancak Osman, o gece
camiye gelmedi. NamazınAbdur-rahman b. Attab b. Üseyd kıldırdı. Basra'nın ayak
takımı bu gelen ordudaki askerlere sövüp saydılar. Karşılıklı olarak birbirlerine
vurdular. Onlardan kırka yakın adam öldürüldü. Halk da Osman b. Huneyf in
köşküne girdi. Onu, Talha ile Zübeyr'in yanına getirdiler. Yüzünde yolunmadık bir
tüy dahi bırakmadılar. Talha ile Zübeyr, bu büyük hadiseyi Hz. Aişe'ye bildirdiler.
Hz. Aişe de Osman'ın serbest bırakılmasını emredince onu serbest bıraktılar.
Beytülmalm yöneticiliğine Hz. Ebu Bekir'in oğlu Abdurrahman'ı atadılar.

Talha ile Zübeyr, Beytülmaldakı eşyaları halka taksim etti. îtaat edenleri biraz
tercih ettiler. Bunun üzerine halk, akın akın gelip erzaklarını almaya başladılar.
Neticede Beytühnala bekçiler yerleştirip tedbir aldılar. Basra yönetimini diktatörce
yürüttüler. Hz. Osman'ın katillerinden bir grup ile bunların yardımcıları, buna karşı
kızıp gayrete geldiler. 300'e yakın asker topladılar. Bu askerlerin başına Hakim b.
Cebe-le'yi komutan yaptılar. Hakim, Hz. Osman'ı öldürenlerden biriydi. Bunlar
ortaya çıkıp savaşmaya başladılar. Adamın biri Hakim b. Cebele'nin ayağına vurarak
ayağını kopardı. Bu da ayağım sürüyerek koştu ve ayağım kesen adama ayağıyla
vurdu ve öldürdü. Sonra ayağına yaslanarak şöyle dedi:

"Ey bacak, seni pek önemsemiyorum. Senen yerine kolum vardır.

Onunla parçamı himaye ederim. Ölmek benim için utanç değildir. Halk arasında
utanç cepheden kaçmaktır. Harab olup ölmek, şerefi rezil etmez
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 14/60
27.01.2019 8.Bölüm

Hakim b. Cebele, başını kendisini Öldüren adamın üzerine yaslayıp uzanmış


vaziyette iken adamın biri kendisine uğrayıp:

- Seni kim öldürdü? diye sormuş, o da:

- Şu yastığım beni öldürdü, diye cevap vermişti.

Sonra Hakim ve Hz. Osman'ın katilleriyle taraftarlarından olan yetmiş kadar


Medineli öldürüldüler. Böylece Talha ve Zübeyr'e muhalefet eden Basralıların
moralleri çöktü. Maneviyatları gevşedi. Anlatıldığına göre o sırada Basralılar, Talha
ile Zübeyr'e bey'at etmişlerdi. Zübeyr de kendisiyle birlikte yola koyularak
gelmesinden önce Hz. Ali'yi karşılamaya gitmeleri için 1000 kadar süvariye çağrıda
bulunmuş, ancak hiç kimse onun bu çağrısına icabet etmemişti. Bu durumu bir
mektup yazarak Şamlılara müjdelemişlerdi. Bu hadise, hicretin otuzaltmcı
senesinin rebiyülevvel ayının bitimine beş gece kala vuku bulmuştu. Hz. Aişe de
Zeyd b. Sohan'a mektup yazarak kendisine yardım etmesini ve kendisiyle birlikte
hareket etmesini, şayet yardıma gelmese de bir şeye karışmamasını, evinde
oturmasını, ne lehinde ne de aleyhinde bulunmasını taleb etmiş, Zeyd de ona şu
cevabı vermişti:

"Sen, kendi evinde oturduğun sürece sana yardımcı olurum.

Ancak savaş hususunda Hz. Aişe'ye itaat etmemişti ve şöyle demişti: Allah,
mü'minlerin annesi Aişe'ye rahmet etsin. Allah ona kendi evinde oturmasını, bize
de savaşmamızı emretmiştir. Ama o, kendi evinden dışarı çıkıp savaşmaya girişti.
Bize de evlerimize kapanmamızı emretti ki, savaşmak aslında bizim hakkımızdır."
Hz. Aişe, Yemamelî-lerle Kûfelilere de aynı mealde mektuplar gönderdi.[10]

Hz. Ali'nin Şam Yerine Basra'ya Gidişi

Önceki sayfalarda da anlattığımız gibi Hz. Ali, Şam'a gitmek için hazırlandıktan
sonra Talha ile Zübeyr'in Basra'ya yöneldikleri haberini alınca insanlara hutbe irad
etti. Onları Basra'ya doğru hareket etmeye teşvik etti ki, Basra'ya gitsinler ve Talha
ile Zübeyr'in oraya girmelerine engel olsunlar. Ya da girmişlerse oradan onları
kovsunlar. Fakat Medine halkının çoğunluğu, Hz. Ali'nin bu çağrısına icabet
etmekte ağır davrandı! Bazıları onun bu davetine icabet ettiler. Şabfnin ifadesine
göre onun bu çağrısına Bedir savaşma katılmış olanlardan sadece altı kişi icabet etti
ki, bunların yedincisi yoktu. Başkalarının ifade ettiklerine göre Hz. Ali'nin bu
çağrısına Ebu Heysem b. Teyyihan, Ebu Katade el-Ensârî, Ziyad b. Hanzale ve
Huzeyme b. Sabit gibi bazı büyük sahabeler icabet etmişlerdi.

Hz. Ali, önceki kısımlarda da anlattığımız şekildeki tabiyesiyle Basra'ya doğru


hareket etti. Medine'de yerine vekil olarak Temmam b. Ab-bas'ı, Mekke'de Kuşem
b. Abbas'ı bıraktı. Bu hareketleri hicretin otu-zaltıncı senesinin rebiyülahır ayının
sonlarına denk geliyordu. Hz. Ali, 900 kadar savaşçıyla Medine'den yola çıktı.
Rabaza'ya geldiklerinde Abdullah b. Selam gelip Hz. Ali'nin atının yularını tutarak
şöyle dedi:
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 15/60
27.01.2019 8.Bölüm

"Ey mü'minlerin emiri! Buradan çıkıp gitme. Allah'a yemin ederim ki, sen
Medine'den çıkıp gidersen artık Müslümanların otoritesi Medine'de ebediyete
kadar yerleşemez.

Böyle demesi üzerine bazıları ona sövdüler. Hz. Ali ise, şöyle dedi: "Ona ilişmeyin.
Doğrusu o, Peygamber (s.a.v.)'in sahabelerinden olup iyi bir kimsedir."

Hasan da yolda gelip babası Ali'ye şöyle dedi:

- Ben, seni Medine'den çıkmaktan men etmiştim ama sen beni dinlemedin. Yarın
boş yere öldürüleceksin. Kimse de sana yardım etmeyecektir.

- Sen, cariyenin inleyişi gibi bana inleyip şefkat gösteriyorsun. Sen beni neden men
ettin de ben seni dinlemedim?

- Osman'ın öldürülmesinden önce Medine'den çıkıp gitmeni sana söylememiş


miydim ki, Osman öldürülürken sen Medine'de olmayay-dın. Ve bu hususta hiç
kimse senin aleyhinde dedikodu yapmasaydı. Osman'ın öldürülmesinden sonra
bütün Mısır halkı, sana be/atlarını göndermedikçe kimseyle bey'atlaşmamam sana
söylememiş miydim? Şu kadın (Hz. Aişe) ve şu iki adam (Talha ile Zübeyr)
Medine'den çıktıkları zaman sana evinde oturmanı söylememiş miydim? Ki bunlar
gidip kendi aralarında sulh yapsınlar. Ama bütün bu söylediklerimi dinlemedin.
Öyle değil mi?

- Osman'ın öldürülmesinden önce Medine'den çıkmamı söylemiştin, ama olaylar


bizi bu maceraya sürükledi. Yapabileceğimiz birşey kalmadı. Mısır halkının
bey'atımn bana gelmesinden Önce kimseden be/at kabul etmememi söylemiştin.
Fakat ben idarenin başsız kalmasını hoş karşılamadığını için beratı kabul ettim.
Aişe, Talha ve Zübeyr'in Medine'den çıkmalarından sonra evimde oturmamı bana
söylemiştin. Sen, benim çevresi kuşatılan sırtlan gibi olmamı istiyorsun ki,
topuğun-daki kaim siniri yarılıncaya kadar burada değildir denilsin, siniri yarıl-
dıktan sonra dışarı çıksın, (yani yapabilecek birşey kalmayıncaya kadar evimde
oturmamı istiyorsun). Beni ilgilendiren bu işe ben bakmazsam kim bakar? Ey
oğulcuğum, yolumdan çekil.

Basra'daki halkın yaptıklarını haber aldıktan sonra Hz. Ali, Mu-hammed b. Ebi
Bekir ve Muhammed b. Cafer'le birlikte Kûfelilere şu mealde bir mektup gönderdi:

"Ben sizi diğer şehirlerin halkına tercih ettim. Size rağbet ettim.

Olan hadiselerin dışında kalıp feragat gösterdim. Siz, Allah'ın dinine yardımcı ve
destekçi kimseler olun. Bize katılın, bize yardım edin. Biz, barış ve ıslahatı
istiyoruz ki, bu ümmet yine eskisi gibi kardeşler haline gelsin."

Muhammed b. Ebi Bekir ve Muhammed b. Cafer, bu mektubu alıp Kûfelilere


götürdüler. Medine'ye de haber gönderdi. İstediği silah ve binekleri aldı. Sonra
kalkıp insanlara şöyle bir hutbe irad etti:

"Doğrusu Allah, bizi İslâmiyet'le aziz kıldı. O sayede bizi yüceltti. Bizi İslâm bağı ile
kardeş kıldı. Daha önce biz zelil idik. Az idik. Birbirimize düşmandık. Aramız açıktı.
Ama İslâmiyet'i din olarak kabul etmelerinden, hak da aralarında uygulandıktan,
kitap onlara rehber olduktan sonra insanlar bu şekilde kardeş olarak yücelmiş halde
bir süre
http://darulk hayatlarını
tap.kuran sürdürdüler.
ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar hNihayet
bn kes r/007cşu adam (Hz. Osman), Şeytan tarafiri-dan
lt/068.htm#_Toc113033721 16/60
27.01.2019 8.Bölüm

aldatılan ve ifsad edilen kimseler tarafından vuruldu. Bu ümmeti birbirine


düşürmek için Şeytan o asileri yoldan çıkarmıştı. Dikkat edin, daha önceki
ümmetler nasıl birbirlerinden koptularsa bu ümmet de birbirinden kopacaktır.
Olacak şeylerin şerrinden Allah'a sığınırız."

Hz. Ali, tekrar dönüp cemaata şöyle dedi: "Olacak olan şeyler mutlaka olacaktır.
Dikkat edin, bu ünmet yetmişüç fırkaya bölünecektir. Bu fırkaların en kötüsü, beni
seven ama benim amelimle amel etmeyendir. Siz bu zamana ulaştınız ve gördünüz.
Dininize sanlın. Benim yolumdan gidin. Çünkü benim takib ettiğim yol,
peygamberinizin yoludur. Onun sünnetine tabi olun. Karşılaştığınız problemlerin
çözümünü, Allah'ın kitabına havale edin. Kur'ân'm tarif ettiği yola sarılın. Onun
hoş karşılamadığı şeyi reddedin. Rab olarak Allah'ı, din olarak İslâm'ı, peygamber
olarak Muhammed'i, hakem ve önder olarak Kur'ân'ı benimseyin."

Hz. Ali, Rabaza'dan ayrılmaya karar verip harekete geçeceği esnada İbn Ebi Rufaa b.
Rafi kalkıp yanına gitti ve şöyle dedi:

- Ey mü'minlerin emiri, ne yapmak istiyorsun? Bizi nereye götüreceksin?

- Yapmak istediğimiz ve gerçekleştirmeye niyetlendiğimiz şey, ıslahattır. Eğer bunu


kabul eder ve çağrımıza icabet ederlerse, ıslahat yapmak istiyoruz. Durumu
düzeltmeye niyetliyiz.

- Ya sizin bu isteğinize uymazlar ve çağrınıza icabet etmezlerse ne yaparsın?

- Onlan hainlikleriyle başbaşa bırakır ve onlara hakkı verip sabrederiz.

- Ya buna da razı olmazlarsa ne yaparsın?

- Bize ilişmedikleri sürece biz de onlara ilişmeyiz.

- Ya bizi rahat bırakmazlarsa ne yaparsın?

- Kendimizi onlara karşı koruruz.

- Öyleyse yapmak istediğin şey güzel bir şeydir di:

O esnada Haccac b. Gaziyye el-Ensârî de kalkıp Hz. Ali'ye şöyle de-

- Sözle beni memnun ettiğin gibi ben de fiil ile seni memnun edeceğim. Allah bimi
nasıl ki Ensâr (yardımcılar) olarak adlandırmışsa, Allah bana yardım da edecektir."

Hz. Ali, Rabaza'da iken Tay kabilesinden bir topluluk oraya geldi. Hz. Ali'ye dediler
ki: "Bu topluluk, Tay kabilesinden gelmektedir. Bunların bir kısmı seninle birlikte
yola çıkmak istiyorlar, bir kısmı da sadece sana selam vermek istiyorlar."

Hz. Ali de şöyle dedi: Allah hepsine hayır mükafat versin. "Allah, mal ve canlarıyla
cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. (en-Nisâ, 95.)

Anlatıldığına göre Hz. Ali, Rabaza'dan kızıl tüylü dişi bir deveye binmiş ve peşinden
de doru bir atı çekerek hareket etti. Yefi'd'e geldiğinde Esed ve Tay kabilelerinden
bir topluluk yanına uğradı. Onunla beraber olma teklifinde bulunduklarında Hz. Ali:
"Beraberimde yeteri kadar adam var." dedi. Kûfelilerden Amir b. Matar eş-Şeybanî
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 17/60
27.01.2019 8.Bölüm

de yanına geldi. Hz. Ali, ona: "Arkanda ne haberler var?" diye sorunca adam olup
bitenleri anlattı. Hz. Ali, ona Ebu Musa'yı sordu. Adam da şu cevabı verdi:

- Eğer sen barış istiyorsan Ebu Musa barıştan yanadır. Eğer savaşmak istiyorsan o,
savaşmaya taraftar değildir.

- Vallahi ben barıştan başka birşey istemiyorum. Bize karşı isyan edenlerle barış
istiyorum. Böyle dedikten sonra Hz. Ali, yoluna devam etti. Kûfe'ye yaklaştığında
Kûfelüerin başlarına gelen şeyler, öldürmeler ve Osman b. Hanifin Basra'dan
çıkarılıp kovulması, beytülmahn yağmalanması ona anlatıldı. O da: "Allah'ım!
Talha ve Zübeyr'i mübtela kıldığın şeyden beni uzak tut." dedi. Zikar beldesine
vardığında Osman b. Hanif, yüzü yolunmuş, yüzünde tek tüy kalmamış olarak
yanına gelip şöyle dedi:

- Ey müzminlerin emiri! Sen, beni sakallı olarak Basra'ya gönderdin. Şimdi de


tüysüz olarak senin yanma geldim.

- Hayır ve sevap kazandın.

Hz. Ali, böyle dedikten sonra Talha ile Zübeyr hakkında da şöyle dedi: "Allah'ım,
bunların düğümlediğini çöz ve kendi nefislerinde hükmettikleri şeyi başa çıkarma.
Yaptıkları şu kötü işin fenalığını da kendilerine göster." Hz. Ali, Zikar beldesinde
ikamete başladı. Muhammed b. Ebi Bekir ve Muhammed b. Cafer'le gönderdiği
mektubun cevabını beklemeye başladı. Onlar daHz. Ali'nin mektubunu Ebu
Musa'ya götürdüler. Yaptırmak istediği duyuruyu halka duyurdular. Ancak
isteklerine uyan ve çağrılarına icabet eden olmadı. Akşam olunca akıllı birkaç kişi
Ebu. "Musa'nın yânına giderek Hz. Ali'ye itaat etmesini söylediler. Ebu Musada:
"Bu, dün olan bir şeydir. Zamanı geçmiştir." dedi. Bunun üzerine Muhammed b.
Ebi Bekir ile Muhammed b. Cafer Öfkelenerek Ebu Musa'ya ağır sözler sarf ettiler.
O da onlara şu karşılığı verdi: "Vallahi Osman'a yapılan be/at, hem benim
boynumda, hem de sizin arkadaşınız Ali'nin boynundadır. Eğer mutlaka:
savaşılacaksa biz, her nerede olurlarsa olsunlar ve her kim olurlarsa olsunlar
Osman'ın katilleriyle olan davamızı sonuçlandırmadıkça hiç kimseyle
savaşmayacağız."

Bunun üzerine Muhammed b. Ebi Bekir ile Muhammed b. Cafer dönüp Hz. Ali'nin
yanma vardılar. Durumu ona anlattılar. Zikar beldesinde bulunan Hz. Ali, Eşter'e
şöyle dedi:"Sen Ebu Musa'nın arkadaşısın. Her hususta ona itirazda bulunabilirsin.
İbn Abbasla birlikte ona gidin, bozduğu şeyi düzelt." Ester ile İbn Abbas yola
çıktılar. Kûfe'ye gelip Ebu Musa ile konuştular. Kûfeli birkaç kişiyi de yanlarına
alarak onlardan Ebu Musa'ya karşı yardım istediler. Ebu Musa da kalkıp cemaata
hitaben şöyle dedi:

- Ey insanlar! Muhammed'e arkadaşlık eden sahabeler, Allah ve Rasûlüne sahabe


olmayanlara nisbetle daha iyi bilirler. Sizin bizim üzerimizde haklarınız vardır. Ben
size bir öğüt vereceğim. Uygun görüş odur ki, Allah'ın otoritesini hafife almayasınız
ve O'nun emrine karşı cüretkarlık yapmayasmız. İşte fitne kopmuştur. Bu fitne
esnasında uyuyan kimse, uyanık olandan daha hayırlıdır. Uyanık olan da oturandan
daha hayırlıdır. Oturan da ayakta durandan daha hayırlıdır. Ayakta duran da
süvariden daha hayırlıdır. Süvari olan ise bineğini koşuşturandan daha hayırlıdır.
Kılıçlarınızı kınlarına sokun. Mızraklarınızın başını ve yaylarınızın krişini koparın.
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 18/60
27.01.2019 8.Bölüm

Bu iş yatışmcaya kadar haksızlığa uğrayanları ve mazlumları barındırın ki, bu fitne


ortadan yok olup gitsin.

Ebu Musa'nın bu konuşmasını yapmasından sonra İbn Abbas ve Ester, dönüp Hz.
Ali'nin yanma gittiler. Durumu ona anlattılar. Sonra Hz. AU, Hasan ile Ammar b.
Yasir'i Kûfe'ye gönderdi. Ammar'a: "Git ve bozduğunu düzelt" dedi. Ammar'la
Hasan yola çıktılar. Kûfe'ye varıp mescide girdiler. Kendilerine ilk selam veren kişi,
Mesruk b. Ecda oldu. Mesruk, Ammar'a şöyle sordu:

- Osman'ı niçin öldürdünüz?

- Irzımıza sövüldüğü, canlarımıza vurulduğu için.

- Vallahi size davranıldığı gibi davranmadınız. Eğer sabretseydiniz, bu sabır sizin


için daha hayırlı olurdu.

Bu konuşmadan sonra Ebu Musa çıktı. Gelip Hz. Ali'nin oğlu Ha-san'ı yanma aldı.
Ammar'a şöyle dedi:

- Ey Ebu Yakzan, mü'minlerin emiri Osman'a hücum ettin ve onu öldürdün mü?

- Bunu niçin yapmış olalım? Ama onun öldürülmesi ağrıma gitmedi ve beni üzmedi
de.

Hz. Ali'nin oğlu Hasan, konuşmalarını kesip araya girdi ve Ebu Musa'ya şöyle dedi:

- Halkın bize yönelmesine niçin engel oluyorsun?

- Allah'a yemin ederim ki biz, durumu düzeltmekten ve barıştan başka birşey


istemiyoruz. Mü'minlerin emiri Ali gibi kötülükten ve fesattan korkan başka biri
yoktur.

- Doğru söyledin, anam babam sana feda olsun. Ama kendisine danışılan kişi
güvenlidir. Ben Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Bir fitne ortaya
çıkacaktır. O fitne zamanında oturan kişi ayakta durandan daha hayırlı olacaktır.
Ayakta duran kişi yürüyenden daha hayırlı olacaktır. Yürüyen kişi süvari olandan
daha hayırlı olacaktır. Cenâb-ı Allah, bizi kardeş kıldı. Kanlarımızı ve mallarımızı
birbirimize haram kıldı.

Ammar, Ebu Musa'nın bu konuşmasına kızdı ve Ebu Musa'ya sövdü. Sonra da şöyle
dedi:

- Ey insanlar, o kendi kendini vasfetmektedir. Sen bu fitnede oturuyorsun, ancak


ayakta duran senden daha hayırlıdır.

Sonra Beni Temim kabilesinden bir adam, Ebu Musa tarafını tutarak Ammar'a kızıp
sövdü. Başkaları da ayaklandılar. Ebu Musa, insanları kavgadan men ediyordu.
Bağrışmalar çoğaldı. Gürültü oldu ve sesler yükseldi. Ebu Musa da şöyle dedi:

- Ey İnsanlar, bana itaat edin. Arap milletlerinin en hayırlısı olun ki, onlara
mazlum kimseler sığınır. Korkuda olan kimseler, onların arasında güven duyar.
Fitne geldiği zaman işler karışır. Fitne çıkıp gittiği zaman fitne olduğu anlaşılır.
Bundan sonra Ebu Musa, insanları birbirlerine el uzatmaktan menetti ve evlerine
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 19/60
kapanmaîarim buyurdu.
27.01.2019 8.Bölüm

Zeyd b. Sohan kalkıp şöyle dedi:

- Ey insanlar, mü'minlerin emirinin yanma gidin. Müslümanlarm efendisinin


yanma gidin. Topluca ona varın. Ka'ka' b. Anar da kalkıp şöyle dedi:

- Mü'minlerin emirinin söyledikleri doğrudur. Ama insanlar arasında zalimi


zulmünden meneden, mazlumun hakkını koruyan bîr emi rin bulunması gerekir ki,
onun vasıtasıyla düzen sağlansın, insanların dağınık işleri toparlansın. Mü'minlerin
emiri Ali, kendisine yüklenilen görevin hakkını vermiştir. Çağrısında insaflı
davranmıştır. O sadece ıslahatı istiyor. Barıştan yanadır. Hep birlikte ona gidin.

Abdi Hayr ise şöyle dedi:

- Şu anda insanlar (yani Müslümanlar) dört nrkaya ayrılmışlardır. Ali, Kûfe'nin


yakınında taraftarlarıyla birlikte bulunuyor. Talha ve Zübeyr Basra'da
bulunuyorlar. Muaviye ise, Şam'da bulunuyor. Diğer taraftan Hicaz'da
kendilerinden vazgeçilmeyen ve bir tarafa itilemeyen ancak hiç kimseye karşı
çarpışmak istemeyen Hicaz ehli bulunmaktadır. Ebu Musa, sözün burasında şöyle
demişti:

- İşte Hicaz'da bulunanlar en hayırlı fırkadır. İşte fitne kopmuştur.

Bundan sonra orada bulunanlar karşılıklı laf atmaya başladılar. Sonra Ammar ile Hz.
Ali'nin oğlu Hasan minbere çıkıp insanlara, mü'minlerin emiri Ali'nin yanma
gitmeleri çağrısında bulundular. Onun, halk arasında barış istediğini ifade ettiler.
Ammar da Hz. Aişe'ye küfreden bir adamı işitince ona şöyle dedi:

- Sus, horlanası adam, köpekler sana havlasın! Vallahi Aişe, Rasûlullah (s.a.v.)'ın
dünyada ve ahiretteki zevcesidir. Ama Cenâb-ı Allah, sizi onun vasıtasıyla imtihan
etti ki kendisine mi yoksa Aişe'ye mi itaat ettiğinizi bilsin.

Hicr b. Adiy de kalkıp şöyle dedi:

- Her kişinin ayağa kalkıp konuştuğu ve insanları Hz. Ali'nin safları araşma
katılmaya teşvik ettiği zaman Ebu Musa, onları Hz. Ali'nin yanma gitmekten men
ediyordu. Minberin üzerinde Ammar ve Nasan'la birlikte duruyordu. Nihayet Hz.
Ali'nin oğlu Hasan, ona:

- Yazıklar olsun sana, anası ölesice, yanımızdan uzaklaş ve minberimizi terket,


dedi.

Anlatıldığına göre Hz. Ali, Eşter'i Kûfe'ye göndermiş, o da Ebu Musa'yı Küfe
valiliğinden azlederek aynı gecede vali konağından ihraç etmişti. Ondan sonra
Kûfeliler, Hz. Ali'nin safları araşma katılma çağrısına icabet etmişler ve Hz. Hasanla
birlikte karadan ve Dicle nehrinden gitmek üzere 9000 kişi Hz. Ali'nin yanma
varmışlardı. Başka bir rivayete göre ise Hz. Hasan'la birlikte 12000 kişi, Hz. Ali'nin
yanma gitmiş. Hz. Ali de bir cemaatla Zikar'da yol üzerinde onları karşılamıştı.
Karşılayan cemaat arasında İbn Abbas da vardı. Hz. Ali, hepsine; "Hoş geldiniz
diyerek şöyle hitap etmişti:"

- Ey Küfe halkı, siz Acem hükümdarlarıyla karşılaştınız, onların topluluklarını


dağıttınız. Basralı kardeşlerimizin yanma bizimle beraber gelmeniz için sizi
çağırdım.
http://darulk Eğer
tap.kuran geri dönerlerse
ker mde.com/tar ki,h istediğimiz
h/ slamtar h / slamtar budur ne âlâ. Eğer İsrar ederlerse
bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 20/60
27.01.2019 8.Bölüm

onlara yumuşakça muamele ederiz. Neticede onlar bize haksızlık yaparak zulüm
başlatırlarsa, o zaman gereğini yaparız. İçinde barış bulunan bütün çarelere baş
vurunuz. Islahatı fesada tercih ederiz. İnşülah bunu yaparız.

Hz. Ali'nin etrafında Zikar beldesinde toplandılar. Hz. Ali'ye katılan birliklerin
tanınmış reislerinin adları şöyleydi: Ka'ka' b. Amr, Sa'd b. Malik, Hind b. Amr,
Heysem b. Şihab, Zeyd b. Sohan, Ester, Adiy b. Hatim, Müseyyeb b. Neciyye, Yezid
b. Kays ve Hicr b. Adiy.

Abdü'1-Kays kabilesi, bütünüyle Hz. Ali'nin bulunduğu Zikar ile Basra arasında
durup onun gelmesini bekliyorlardı. Binlerce kişidiler. Hz. Ali, Basra'da bulunan
Talha ve Zübeyr'e elçi olarak Ka*ka'ı gönderdi ki, onları kendi safları arasına
katılmaya ve dostluk bağları tesis etmeye davet etsin. Ayrılık ve ihtilafın büyük bir
günah olduğunu anlatsın. Ka'ka, Basra'ya gitti. Önce mü'minlerin annesi Hz. Aişe
ile görüşüp ona şöyle dedi:

- Anacığım, bu beldeye seni getiren sebep nedir?

- Ey oğulcağızım, insanların arasını düzeltmek için geldim.

- Talha ve Zübeyr'e haber gönder de senin yamna gelsinler. Onlarla da senin


huzurunda konuşalım.

Haber gönderildi. Talha ve Zübeyr, Hz. Aişe'nin bulunduğu yere geldiler. Ka'ka',
onlara şöyle dedi:

- Ben, mü'minlerin annesi Aişe'ye buraya niçin geldiğini sordum, insanların arasını
bulmak ve fesadı yok etmek için geldiğini söyledi.

- Biz de bunun için geldik.

- Bu düzeltmenin ve ara bulmanın yolu nedir? Bunu bana söyleyin. Bu düzeltme ne


şekilde yapılacaktır? Allah'a yemin ederim ki, eğer yolunu bilirsek düzeltmeyi
yapar, fesadı ortadan kaldırırdık. Eğer bilemezsek bunu yapamayız.

- Osman'ın katillerini istiyoruz. Eğer o katiller kendi hallerine bırakılırlar ve onlara


ilişmezlerse, bu Kur'an-ı terk etmek demektir.

- Siz, Basra halkından Osman'ın katilleri olan birçok kimseyi öldürdünüz. Bu gün
doğruluğa herkesten önce sizin yönelmeniz gerekir. 600 adam öldürdünüz. 6000
kişi size karşı çıktı. Sizi terkedip gittiler, yanınızdan  ayrıldılar. Harkus b. Züheyr'i
öldürmek istediniz. Onu, 6000 kişi size karşı korudu. Eğer onları kendi hallerine
terkederseniz bu söylediklerinizi de terk etmiş olursunuz. Eğer onlarla çarpışacak
ve sizden ayrılan adamlara karşı koyacak olursanız, hoş karşılamadığımız bu
olaylardan daha büyüğü ile karşılaşır ve nefret duyarsınız, (yani amacınız Osman'ın
katillerini öldürmekse ve bunda bir maslahat gör-mekteyseniz bilesiniz M, onları
öldürdüğünüz takdirde daha büyük bir fesat çıkacaktır.) 6000 kişi kendisini
koruduğu için Harkus b. Zü-heyr'den, Hz. Osman'ın öcünü almaktan aciz
kaldığınız gibi ben de Osman'm katillerini şimdilik öldürmemekte mazurum. O
katilleri öldürme işini,onları yakalama fırsatını elde edinceye kadar erteliyorum.
Çünkü her şehirdeki ahalinin görüşü farklıdır. Halk, ihtilaf halindedir.

http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 21/60
27.01.2019 8.Bölüm

Sonra şunu da biliyorum ki, Rebia ve Mudar kabilesinden bir topluluk, meydana
gelen bu hadise yüzünden Osman'ın katilleriyle savaşmak için bir araya
gelmişlerdir.

Bunun üzerine Hz. Aişe, Kaka'ya:

- Peki sen ne dersin? diye sorar, o da şöyle cevap verir:

- Ben derim ki: Meydana gelen bu olayların ilacı, hadiseleri ve insanları


sakinleştirmektir. Eğer bu durum teskin edilirse, insanların heyecanlan söner ve iş
sona erer. Bize bey'at ederseniz bu, hayra bir alamettir. Rahmet ve iyiliğe doğru
giden bir yolun müjdesidir. Fakat buna yanaşmaz da işi daha da büyüterek yan
çizerseniz,durum, şerre ve kötülüğe doğru kayıp gider ki bu, hakimiyetin ve
mülkün yok olması demektir. Afiyeti, sağlık ve selameti isteyin ki, yüce Allah, onu
size ihsan etsin. Siz daha önce İslâm'ın başlangıcında olduğu gibi hayra ve iyiliğe
anahtar olunuz. Ne olur, belaya ve musibete baş vurup da onu başımıza ve kendi
başınıza s ar dır m ayın. Vallahi benim söyleyeceklerim bundan ibarettir. Sizi bu
sözlere uymaya ve hayra davet ediyorum. Bu musibetlerin sonunda yüce Allah'ın,
bizi daha büyük bir musibete uğratacağından korkuyorum. Başınıza gelen bu
felaketler, gerçekten daha önce düşünülen ve tasarlanan şeyler değildir. Bu işler, bir
adamın bir başkasını öldürmesi veya ondan nefret etmesi, ya da bir kabilenin başka
bir kabileyi öldürüp de ondan nefret etmesine benzemez.

Bu sözler üzerine onlar da Ka'ka'ya şöyle dediler:

- Doğru ve isabetli söyledin. Kalk, şimdi Ali'ye git.Eğer Ali de bu görüşlerine aynen
uyar ve bu görüşlerle bize yaklaşırsa, o zaman bu iş barışla sonuçlandı, demektir.

Ka'ka', Hz. Ali'ye dönüp durumu anlattı. O da son derece sevindi. Her iki taraf
barışa yöneldi. Ancak bu barışı hoş karşılamayanlar da vardı.

Hz. Aişe de oraya barış amacıyla geldiğini bir haberciyle Hz. Ali'ye bildirdi. îki taraf
sevindiler, bunun üzerine Hz. Ali kalkıp bir hutbe okumuş, Allah'a hamdü senada
bulunduktan sonra cahiliye döneminin bahtsızlığından ve mutsuzluğundan,
İslâm'ın gelişiyle erişilen mutluluktan, Allah'ın, bu ümmete verdiği nimetlerinden,
Rasûlullah (sa.v.) dan sonra hilafet ve cemaatla nasıl bir nimete erdiklerinden
Rasûlullah'tan sonra gelen her iki halifenin döneminde de aynı mutluluğun
sürdüğünden, fakat Cenâb-ı Allah'ın insanlara ihsan ettiği bu üstünlükleri
kıskanan ve dünyayı taleb eden şerli bir grubun çıkıp bu olaya sebebiyet
verdiğinden söz etmiş ve bunların İslâmiyet'i tekrar gerisin geriye çevirmek
istediklerini anlatmış, sonra sözlerini şöyle bitirmiş: "Allah, mutlaka arzu ettiğini
ortaya koyar ve dilediğini yapar, haberiniz olsun ki, ben yarın çıkıp gidiyorum. Siz
de bana uyup çıkıp buradan gidin. Hz. Osman'ın öldürülmesine yardımcı olanlar
yola çıkmasınlar.»

Hz. Ali, bu konuşmasını yaptıktan sonra, Hz. Osman'ın öldürülmesinde elebaşlık


yapan Ester en-Nehaî, Şûreyh b. Evfa, îbn Sevda lakabıyla bilinen Abdullah b.
Sebe', Salim b. Salebe ve Gulab b. Heysem gibi tanınmış liderler başkanlığında 2500
kişi bir araya gelip toplandı. Bunların aralarında bir tek sahabe yoktu, bunlar dediler
ki: «Bu da ne! Aslında görüş şudur: Ali, Allah'ın kitabını en iyi kavrayan ve en iyi
bilen bir kimse olduğu için Osman'ın katillerini er-geç yakalayıp Allah'ın emrini
yerine getirecek ve bu konuda titiz davranacak ilk insandır. Onun söylediklerini 22/60
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721
27.01.2019 8.Bölüm

işittiniz, yarın insanları size karşı toplayacaktır. Aslında. bütün kavım sizi ele
geçirmek istiyor. Sayınız az, onlarınki ise çoktur, ne yapacaksınız?

Ester dedi ki: Talha ile Zübeyr'in bizim hakkımızda neler düşündüklerini biliyoruz.
Ali'nin ise bizim hakkımızdaki düşündüklerini bugüne kadar bilmiyoruz. Eğer
onlarla antlaşmışsa demek ki, bizi öldürmek için antlaşmışlardır. Eğer durum bu
merkezde ise, Ali'yi de Osman'ın peşine takar (ve onu öldürürüz). O zaman millet
de susarak bizim yaptıklarımıza razı olur.

îbn sevda (Abdullah b.Sebe) ise, şöyle dedi:

- Senin görüşün ne kadar kötü! Eğer Ali'yi öldürürsek bizi de öldürürler. Ey


Osman'ın katilleri olan bizler! Biz 2500 kişilik bir grubuz.Tal-ha ile Zübeyr ve
taraftarlarına gelince 5000 kişidirler, onlara güç yetire-meyiz, onlar bizi ele
geçirmek istiyorlar.

Gulab b.Heysem ise, şöyle dedi:

- Gelin, onları kendi hallerine bırakıp gidelim, başka şehirlere yerleşelim, orada
kendimizi koruyalım.

İbn Sevda (Abdullah b. Sebe'), şöyle dedi: Ne kadar kötü bir görüş! Vallahi herkes
sizin ayrı bir grup olup gitmenizden dolayı sevinir. Eğer siz, bu iyi ve her türlü
kötülükten uzak olan insanlarla bir arada olursanız, mesele yok. Eğer ayrılıp ta
kendi başınıza bir grup olursanız nerede bulunursanız bulunun, vallahi insanlar sizi
öldürürler. Sizin üstün olmanız ve bu işten sıyrılmanız, her iki grubun
çarpışmasıyla mümkündür. Eğer onlar yarın birbirlerine düşerlerse, siz aralarından
yavaşça çekilip çıkınız ve onlara herhangi bir şekilde yardım konusunda da söz
vermeyiniz. Siz, kimin yanında olursanız onun savaştan vazgeçmesi kaçınılmazdır.
Burada yapılacak tek şey, Ali'yi Talha ve Zübeyr ile çarpıştırıp onları birbirine
düşürmektir. Bu görüşümü dikkate alın.

Böyle dedikten sonra ayrıldılar. Sabahleyin de Ali yola çıktı. Abdül-Kays kabilesinin
adamlarının bulunduğu yere vardı. Onlar da kendesi-ne katılıp yola çıktılar.
Nihayet Zaviye'ye vardılar. Hz. Ali, oradan Basra'ya doğru hareket etti. Talha ve
Zübeyr ile beraberindekiler de Hz. Ali'yi karşılamak için yola çıktılar. Ubeydullah b.
Ziyad'ın köşkününün yanında toplandılar. Her iki taraf ayrı ayrı yerlerde
konakladılar. Hz. Ali, askerlerini biraz öne aldı, diğerleri gelip ona katıldılar. Üç gün
orada durdular. îki taraf arasında haberleşme ve yazışma devam etti. Bu durum
hicri otuzaltmcı sene cemaziyelahir ayının ortalarında cerayan etmişti. Bazı
kimseler, Talha ve Zübeyr'in firsatı değerlendirerek Osman'ın katillerini ele
geçirmelerini teklif etmişler, onlar da şöyle demişlerdi:

«Ali, bu işin teskin edilmesini tavsiye etti. Biz de bu hususta barışmak üzere ona
haber göndermişiz.»

Hz. Ali de kalkıp taraftarlarına bir hutbe irad etti. Aver b.Neyyar el-Mankarî kalkıp
ona Basra'ya niçin geldiğini sordu.O da şöyle cevap verdi:

- Durumu düzeltmek, fesadı yok etmek, intikam ateşini söndürmek, insanları


hayır üzerinde toplamak ve ümmetin bu galeyanını yatıştırmak için geldim.

- Ya senin
http://darulk tap.kuranbu çağrınah/icabet
ker mde.com/tar slamtar h / etmezlerse nelt/068.htm#_Toc113033721
slamtar h bn kes r/007c yaparsın? 23/60
27.01.2019 8.Bölüm

- Onlar, bize ilişmedikleri sürece biz de onlara ilişmeyiz.

- Ya onlar, bizi rahat bırakmazlarsa ne yaprsın?

- Kendimizi onlar karşı savunuruz.

- Onlar da senin gibi düşünayorlar mı?  

- Evet.

Ebu Selam ed-Dalanî kalkıp Hz. Ali'ye şöyle bir soru sordu:

- Eğer bu adamlar, Osman'ın kanını istemekte gerçekten samimi iseler, bu hususta


delilleri var mıdır?

- Evet, vardır.

- Peki bu kam aramakta gecikme konusunda senin bir delilin var-mıdır?

- Evet, vardır.

- Eğer biz ve onlar, yarın karşı karşıya gelip çarpışırsak kıyametteki durumumuz ne
olacaktır?

- Bizden ve onlardan kalbi Allah'a bağlı olan bir kimse öldürülürse mutlaka Cenâb-ı
Allah'ın onu Cennet'e koyacağını ümid ederim.

Hz. Ali, orada bulunanlara bir konuşma yaparak şöyle buyurdu: «Ey Müslümanlar,
karşımızda bulunan bu Müslümanlar için dillerinizi ve ellerinizi tutun. Sakın bu
konuda bizden ileri gitmeyin.Çünkü yarın kıyamet gününde bu gün düşmanlığı
başlatanlar dava edilecektir.»

O esnada Ahnef b. Kays, bir toplulukla gelip Hz. Ali'ye katıldı. Ah-nef, Harkus b.
Züheyr'i, Talha ve Zübeyr'e karşı korumuştu. Medine'de Hz. Ali'ye bey'at etmişti.
Zira o, Hz. Osman, Medine'de kuşatma altına ahndığı zaman oraya gelmiş; Aişe,
Talha ve Zübeyr'e şöyle bir soru yöneltmişti:

- Eğer Osman öldürülürse kime bey'at edeyim?

- Ali'ye bey'at et.

Osman öldürülünce Hz. Ali'ye bey'at etmişti. Sonra Ahnef, şöyle demiştir: «Ali'ye
bey'at ettikten sonra kavmime döndüm. Ama daha feci bir halle karşılaştım.
Nihayet insanlar, Hz. Osman'ın intikamını almak amacıyla Hz. Aişe'nin buraya
geldiğini söylediler. Ben de kime uyacağını hususunda şaştım. Ebu Bekir'den
duyduğum bir hadis vasıtasıyla Cenâb-ı Allah, beni korudu. Zira bu hadiste
Rasulullah (s.a.v.), başlarına Kisra'nın kızını geçiren Farslılann durumunu duyunca
şöyle buyurmuştu: «Yönetimlerinin başına bir kadını geçiren bir millet, felah bul-
mayacaktır.»

Kısaca demek istediğimiz şudur ki, Ahnef, 6000 okçusuyla birlikte Hz, Ali'nin
saflarına katıldığında Hz. Ali'ye şöyle dedi:

-İstersen
http://darulk seninle
tap.kuran omuz
ker mde.com/tar omuza
h/ slamtar savaşırım.
h / slamtar İstersen de 10 000
h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 kılıçlı adamı savaş 24/60
alanından uzaklaştırırım.
27.01.2019 8.Bölüm

- Sen on bin kılıçlı adamı savaş alanından uzaklatır, bize ilişmesinler.

Bundan sonra Hz. Ali, Talha ile Zübeyr'e şu mealde bir mektup gönderdi: «Ka'ka'
b. Amr'a verdiğiniz söze bağlıysanız bize ilişmeyin. Oturalım bu işi görüşelim.»
Onlar da Hz. Ali'nin, bu mektubuna karşı şu cevabî mektubu gönderdiler: «Biz,
insanlar arasında barış tesis etmek maksadıyla Ka'ka b. Amr'a verdiğimiz söze
bağlıyız.» Böylece herkesin kalbi rahatladı. Sükuna erdiler. İki ordudaki askerler,
arkadaşlarıyla görüşüp konuştular. Akşam olunca Hz. Ali, Abdullah b. Abbas'ı karşı
tarafa gönderdi. Onlar da Muhammed b. Tuleyha es-Seccad'ı Hz. Ali tarafına
gönderdiler. Böylece iki taraf da rahat bir gece geçirdiler. Ancak Hz. Osman'ın
katilleri, en kötü geceyi geçirdiler. Onlar geceleyin bir araya gelip müşavere
yaptılar. Ve fecir doğar doğmaz savaşı başlatmak-kararım aldılar. Fecrin
doğuşundan Önce ayaklandılar. 2000'e yakın kişiydiler. Her grup kendi yakınındaki
tarafa hücum etti. Kılıçla saldırdılar. İki taraf da kendilerini korumak için silahlarını
ele alıp savaşmaya baş-ladıl G. İnsanlar, uykudan uyandılar. "Kûfeliler, geceleyin
bize hücum ettiler, bize ihanet ettiler." dediler.

Bunun, Hz. Ali taraftarlarından gelen bir hücum olduğunu zannettiler. Durum, Hz.
Ali'ye bildirilince o:

- Şu insanlara ne oluyor? diye sorunca:

- Basralılar gece bize baskın yaptılar, diye karşılık verdiler.

Her taraf, kendi silahını koşup aldı, zırhım giydi, atlarına bindi. Aslında ne
yapıldığını hiç kimse bilmiyordu. Bu, Allah'ın takdir etmiş olduğu bir kaderiydi.
Savaş iyiden iyiye kızıştı. Kahramanlar mübareze yaptılar. Bahadırlar, savaş
meydanında tur attılar. İki ordu karşı karşıya geldi. Hz. Ali'nin etrafında 20 000
asker; Hz. Aişe ile adamlarının etrafında da 30 000 asker toplandı. İnnâlillah ve
innâ ileyhi raciun.

Abdullah b. Sebe taraftarları -Allah onları kahretsin- çarpışmaya ara vermiyorlardı.


Fütursuzca savaşıyorlardı. Hz. Ali'nin münadisi de: «Savaşmaya son
verin,savaşmaya son verin!» diye sesleniyor, ama kulak veren kimse olmuyordu.
Basra kadısı Ka*b b. Süvvar gelip şöyle dedi: «Ey mü'minlerin annesi! İnsanlara
yetiş. Belki Cenâb-ı Allah, senin vasıtanla insanları barıştırır. Hz. Aişe, devesinin
üzerindeki mahfesine oturdu. Onun mahfesini zırhlarla kapattılar. Gelip insanların
savaştıkları yerde durdu. Ama onlar birbirlerine saldırıyor, savaş meydanında tur
atıyorlardı. Savaş alanında çarpışanlar arasında Zübeyr ve Ammar da vardı. Ammar,
mızrağını Zübeyr'e fırlatacaktı. Ama Zübeyr, kendini bir tarafa çekiyor ve ona şöyle
diyordu:

- Ey Ebu Yakzan, beni öldürecek misin?

- Hayır, ey Abdullah'ın babası.

Zübeyr, Rasulullah (s.a.v.)'m «Ey Ammar! Seni asi bir grup Öldürecektir.»
hadisini hatırladığı için Ammar'ı öldürmekten vazgeçti. Yoksa Zübeyr, ondan daha
güçlüydü. Bu sebeple onu öldürmedi. Zaten bu savaşta iki taraf da yaralıları
öldürmemeye, kaçanı kovalamamaya söz ve-mişlerdi. Buna rağmen çok sayıda
adam öldürüldü. Nihayet Hz. Ali, oğlu Hasan'a şöyle dedi:
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 25/60
- Ey Hasan, keşke baban bundan yirmi sene önce Ölmüş olsaydı.
27.01.2019 8.Bölüm

- Babacığım, ben seni bu işten vazgeçirmeye çalışmıştım. Sen beni dinlemedin.

Said b. Ebi Ucre, Kays b. Ubade'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Cemel
savaşında Hz. Ali, oğlu Hasan'a şöyle dedi:

- Ey Hasan, keşke baban bundan yirmi sene önce ölmüş olsaydı. —Babacığım, ben
seni bu işten vazgeçirmeye çalışmıştım. Ama beni

dinlemedin.

- Ben işin bu noktaya varacağını düşünememiştim.»

Mübarek b. Fudale, Hasan b. Ebi Bekre'nin şöyle dediğini rivayet

etmiştir:

«Cemel gününde savaş şiddetlenince Hz. Ali, kellelerin koptuğunu

ve yere düştüğünü gördüğü zaman oğlu Hasan'ı tutup bağrına bastı,

sonra şöyle dedi:

- Ey Hasan, doğrusu biz Allah'a aidiz ama bu durumdan sonra artık ne hayır
umulur?»

İki ordu karşı karşıya gelip saf halinde dizildikten sonra Hz. Ali, kendileriyle
konuşmak için Talha ve Zübeyr'e haber gönderdi. Bunlar, atlarının boyunları
birbirine girinceye kadar yaklaştılar. Konuşmaya başladılar. Hz. Ali, onlara şöyle
dedi:

- Görüyorum ki atlar, adamlar ve teçhizatlar toplamışsınız. Ama kıyamet gününde


kendinizi savunacak bir mazeretinizi hazırladınız mı? Allah'a karşı gelmekten
sakının ve örgüsünü sağlam Ördükten sonra bozan kadın gibi olmayın. Ben sizin
kanınızı korumak için hakim olmadım mı? Siz benim kanımı koruyacaksınız, ben
de sizinkini koruyacağım. Kanımı helal kılmanızı gerektirecek bir hadis mi var?

Talha dedi ki:

- Sen, halkı Osman'a karşı kışkırttın.

- O gün, Allah onlara kesinleşmiş cezalarını verecektir.» (en-Nur, 25.) Allah,


Osman'ın katillerine lanet etsin.

- Ey Talha, sen kendi zevceni evinde gizlerken Rasûlullah'm zevcesini buraya


getirdin. Onu vesile edinerek savaşıyorsun* Öyle mi? Sen bana bey'at etmedin mi?

- Sana bey'at ettim ama o zaman boynumun üzerinde kılıç duruyordu, korktuğum
için bey'at ettim.

- Ey Zübeyr! Sen niçin buraya geldin?

- Senin yüzünden geldim ve halifeliğe benden daha layık olmadığını düşündüğüm


için geldim
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 26/60
27.01.2019 8.Bölüm

- Hatırlıyor musun, bir gün Rasûlullah (sa.v.) la birlikte bir yerde yürüyordum da
Ben-i Ganem den geçtiğimiz sırada Rasûlullah (s.a.v.) bana bakıp tebessüm etti ve
ben de ona bakıp tebessüm ettim.Sen o anda Rasûlullah'a: "Ebu Talib'in oğlu niye
bu kibrini bırakmıyor?" dediğin zaman Rasûlullah (s.a.v.), sana şöyle demedi mi:
«Ebu Talib'in oğlunda kibir yoktur ve bir gün sen onunla haksız yere
çarpışacaksın.»

- Vallahi dediğin doğrudur. Şu anda Rasûlullah'm dediklerini hatırladım, eğer


bunları daha önce hatırlamış olsaydım kesinlikle buraya gelmezdim. Bundan sonra
da ebediyyen sana karşı savaşacak değilim.»

Beyhakî, Harb b. Ebi Esved ed-Düelfnin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ali ve adamları, Talha ile Zübeyr'e yaklaştıklarında, saflar karşı karşıya


geldiklerinde Rasûlullah (s.a.v.)'ın katırına binmiş olan Hz. Ali, öne çıktı ve şöyle
seslendi: «Ben Ali'yim. Bana Zübeyr b. Avvam'ı çağırın.»

Zübeyr'e seslenildi, O da geldi. Birbirlerine yaklaştılar, öyle ki, ikisinin bineklerinin


boyunları birbirine değdi. Hz. Ali, ona şöyle dedi:

- Ey Zübeyr! Allah aşkına söyle. Hani bir gün falan yerde iken Rasûlullah (s.a.v.)
sana uğradı ye şöyle sordu: Ey Zübeyr, sen Ali'yi sev-mezmisin? Sen de demiştin ki:
«Dayım oğlunu, amcam oğlunu ve dindaşımı nasıl sevmem?»

Yine Rasûlullah, sana şöyle demişti: «Ey Zübeyr! Ama vallahi sen kendisine
haksızlık ederek Ali ile savaşacaksın.» Zübeyr dedi ki:

- Evet, vallahi ben bu hadisi unutmuştum. Rasûlullah (s.a.v.) dan duyduğumdan


beri hatırlamıyordum. Şimdi hatırladım. Vallahi artık ebediyyen seninle
savaşmayacağım.

Böyle dedikten sonra Zübeyr, bineğinin üzerinde safları yara yara geri dönüp gitti.
Abdullah b. Zübeyr, karşısına çıkıp ona şöyle sordu:

- Neyin var? Sana ne oldu?

- Ali, Rasûlullah'tan duyduğum şu hadisi bana hatırlattı: "Sen, kendisine haksızlık


ederek Ali ile savaşacaksın.»

- Sen savaşmak için mi buraya geldin? Oysa sen, insanların arasını bulmak ve sulh
yapmak için buraya geldin. Allah, bu işi senin vasıtanla düzeltecek ve böylece barış
yapılacaktır.

- Ben, kendisiyle savaşmamak için Ali'ye yemin ettim.

- Yemin keffareti olarak kölen Serkis'i azad et ve inhanlarm arasını buluncaya


kadar burada dur.

Zübeyr, kölesini azad etti ve orada durdu. İnsanların işi karışıp aralarında ihtilaf
vuku bulunca atının üzerinde çekip gitti. Hz. Aişe'nin yanma vardı. Ali ile
savaşmayacağına yemin ettiğini ona da anlattı. Oğlu Abdullah, kendisine dedi ki:
"Sen insanları topladın, karşı tarafla savaşmak üzere karşı karşıya geldiklerinde ise
aralarından çıktın. Sen, Ali'ye yaptığın yeminin keffaretini öde ve burada bekle."
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 27/60
27.01.2019 8.Bölüm

O da kölesini azad etti. Azad ettiği kölenin Serkis adında bir köle olduğu söylenir.
Başka bir rivayette anlatıldığına göre Zübeyr, Ammar ile Ali'yi bir arada görünce
savaş alanından dönüp gitmiştir. Çünkü o, Rasûlullah (s.a.v.)'m, Ammar'a: «Seni
asi bir topluluk öldürecektir.» dediğini işitmişti ve Ammar'ın o günde
öldürülmesini istememişti.» Naklettiğimiz bu hadis sahih ise, demek ki Zübeyr, bu
hadis sebebiyle savaş alanından dönüp gitmişti. Ve Hz. Ali'ye yaptığı yeminin
keffaretini ödedikten sonra tekrar onunla savaşmak için savaş alanında beklemiş
olduğu akla uymayan uzak bir ihtimaldir. Doğrusunu Allah bilir.

Kısaca demek istediğimiz şudur ki, Cemel savaşında Zübeyr, savaş alanından
döndükten sonra Vadi's-Siba' denen bir yerde mola vermiş, o esnada Amr b.
Cermuz adında biri onu takip etmişti. Zübeyr, uyumakta iken Amr b. Cermuz gelip
ansızın onu öldünnüştü.Bununla ilgili detaylı açıklamayı ileride vereceğiz.

Talha'ya gelince, savaş alanında hedefini şaşırmış serseri bir ok ona isabet etmişti.
Bu oku Mervan b. Hakem ona fırlatmıştı. Doğrusunu Allah bilir, Talha, yaralanan
ayağını atının bedenine yapıştırıp yoluna devam etmeye çalışmış, ancak atı ona
serkeşlik yapınca: «Bana gelin ey Allah'ın kulları, bana gelin ey Allah'ın kullan!»
diye ünlemiş, peşine takılıp kendisini tutan bir kölesine: «Yazıklar olsun sana! Beni
evlere götür.» demişti. Ayağı kanadığı için ayakkabısı kanla dolmuştu. Kölesine:
«Terkime bin» demişti. Kan kaybettiği için gücünü yitirmişti. Kölesi terkisine
binerek onu binek üstünde tutmuş ve Basra'daki bir eve götürüp bırakmıştı.
Kendisi de orada vefat etmişti. Allah ondan razı olsun.

Hz. Aişe, mahfesinin üzerinde savaş alanında ilerledi. Savaş kızışıp çarpışma
şiddetlenince Zübeyr geri dönmüş, Talha'da öldürülmüştü. O esnada Basra kadısı
Ka'b b. Süvvar, bir mushafi eline almış, Hz. Aişe de ona: «Çarpışanları bu mushafa
davet et.» diye emretmişti. Ka'b b. Süvvar, mushafi eline alıp savaş alamnda
ilerleyince Küfe ordusunun öncüleri onu karşılamışlardı. Abdullah b. Sebe' ve
taraftarları, askerlerin önünde bulunup ele geçirdikleri Basrahları Öldürüyorlardı.
Fırsatım buldukça hiçbir kimseyi öldürmekten geri durmuyorlardı. Ka'b b. Süv-
var'ın mushafi eline alıp yüksekte tuttuğunu görünce onu ok yağmuruna tutarak
öldürdüler. Okları mü'minlerin annesi Hz. Aişe'nin mahfesine de ulaşıyordu.
Bunun üzerine Hz. Aişe:

- Allah Allah! Ey oğullarım, hesap gününü hatırlayın! diye bağır-dı.Ellerini kaldırıp


Hz. Osman'ın katilleri olan o saldırganlara beddua etmeye başladı. Orada bulunan
kirmmeler de onunla birlikte yüksek sesle beddua etmeye başladılar. Bu gürültüler,
Hz. Ali'nin kulağına varınca; «Bu gürültü de ne?» diye sordu. Orada
bulunanlar:«Mü'minlerin annesi,Hz. Osman'ın katillerine ve bu katillerin
taraftarlarına beddua ediyor» dediler.

Hz. Ali de: «Allah'ım, Osman'ın katillerine lanet et.» dedi.Abdullah b. Sebe' ve
adamları, Hz. Aişe'nin mahfesine ok atmaya devam ettiler. Öyle ki, atılan okların
saplanması neticesinde mahfesi kirpiyi andırdı. Hz. Aişe de yanında bulunanları, bu
saldırganları durdurmaya teşvik etti. Yanındaki koruyucuları, onlara karşı saldırıya
geçirdi. Onlar da saldırganlara hücum ettiler ve bu hücum, Hz. Ali'nin bulunduğu
yere kadar uzandı. Hz. Ali de oğlu Muhammed b. Hanefiyye'ye:

- Yazıklar olsun sana! Bayrağı al ve ilerle! diye emir verdi. Ancak Muhammed b,
Hanefîyye, bu emri yerine getirmeyince Hz.
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 28/60
27.01.2019 8.Bölüm

Ali, onun elinden bayrağı alıp ilerledi. Savaş dolabı bir bu yana, bir o yana
dönüyordu. Bazen Basralılarm lehine, bazen de Kufelilerin lehine cereyan
ediyordu. Çok sayıda adam ve büyük bir topluluk öldürüldü. Bu savaştaki kadar çok
el ve ayağın kesildiği başka bir savaş görülmedi. Hz. Aişe de insanları, Hz. Osman'ın
katillerine karşı kışkıştıyordu. Sağma bakıp: «Bunlar kimlerdir? diye sorunca
onlar:«Biz, Bekir b. Vail kabilesin deniz.» dediler. Hz. Aişe de: «Adamın birisi,
sizin hakkınızda şöyle demişti, dedi. Demirle bize geldiler. Onlar himmet sahibi
eşraftırlar. Bekir b. Vail kabile si diri er.»

Sonra Beni Naciye kabilesi, ardından da Beni Dabbe kabilesi Hz. Aişe'ye sığındılar.
Onun safları arasına katıldılar. Bu savaşta onlardan da çok sayıda adam öldürüldü.

Anlatıldığına göre bu savaşta Hz. Aişe, devesinin yularını tutmuş olarak duruyordu.
O esnada yetmiş erkeğin eli kesilmişti. Savaş şiddetlenip taraftarlarının beli kırıldığı
zaman Beni Adiy b. Menaf kabilesi ilerledi ve şiddetli bir şekilde çarpıştı. Hz
Aişe'nin devesinin başım yükselttiler. Karşı taraftakiler ise bu deveyi öldürmeyi
amaçlayarak şöyle demişlerdi: "Bu deve durdukça savaş da sürecektir."

Devenin yuları Amre b. Yesribî'nin elinde bulunuyordu. Başka bir rivayete göre ise
Amr b. Yesribî'nin elinde bulunuyordu ki bu adam, Am-re'nin kardeşidir. Daha
sonra Alba b. Heysem adındaki namlı yiğit, bu devenin bulunduğu tarafa saldırdı.
İbn Yesribî, onu öldürdü. Amr el-Cemelî de saldırıya geçince İbn Yesribî onu da
öldürdü. Bu arada Zeyd b. Sahan ile Ernes Sa'saa b. Sohan da öldürüldüler. Sonra
Ammar b. Yasir, îbn Yesribfye seslenerek saf arasında çarpışmaya başladılar.
Ammar b. Yasir, doksan yaşındaydı. Üzerinde bir kürk vardı. Belini hurma lifiyle
bağlamıştı. Orada bulunanlar: «İnnâ lillah ve innâ ileyhi raciun.İşte şimdi Ammar
da öldürülüp giden arkadaşlarının peşi sıra ahirete göçe-cektir.» dediler. İbn
Yesribî, ona bir kılıç darbesi vurdu. Ammar, bu darbeyi kalkamyla önledi. İbn
Yesribf nin kılıcı kalkana gömüldü. Bu defa Ammar, ona darbesini vurup ayaklarını
kesti. Onu esir alıp Hz. Ali'nin huzuruna götürdü. îbn Yesribî, Hz. Ali'ye:

- ar müminlerin emiri! Canımı bağışla, deyince Hz. Ali ona:

- Üç kişiyi öldürdükten sonra mı canını bağışlayacağım? diyerek istediğini reddetti.


Sonra emir verip onu öldürttü. Daha sonra Hz. Aişe'nin devesinin yularını,
öldürülmeden önce İbn Yesribf nin kendi yerine vekil bıraktığı Beni Adiy
kabilesinden bir adam eline aldı. Rebia el-Ukaylî de bu adamla çarpıştı. Bunların
ikisi de birbirlerini öldürdüler. Yuları, bu defa Haris ed-Dabbî eline aldı. Haris kadar
güçlü bir adam görülmüş değildi. Yuları eline alınca şöyle dedi:

«Biz, deveyi koruyan Dabbe oğullarıyız.

Beyler karışımızda yere yıkılınca, bir başka beyle mübareze yaparız.

Osman'ın etrafım kollayan adamlarız.

Ölüm bize baldan tatlıdır.

Cesil'de ihtiyarımızı bize geri verin.»

Bu beyitlerin Vesim b. Amr ed-Dabbfye ait olduğu söylenmiştir.

http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 29/60
27.01.2019 8.Bölüm

Bu şekilde kırk kişi öldürülene kadar devenin yuları bırakılma-dı.Hz. Aişe, bu


konuda şöyle demişti: «Dabbe kabilesi evlatlarının sesleri kesilinceye kadar bu
öldürmeler devam etmişti. Ve devem dimdik yerinde durmuştu.» Sonra devenin
yularını Kureyş'ten yetmiş kişi sırasıyla tuttular. Ve bunlar da peş peşe öldürüldüler.
Bunlardan biri Sec-cad lakabıyla tanınan Muhammed b. Talha idi. Bu, Hz. Aişe'ye:

- Anacığım, bana ne emrin varsa buyur söyle, demiş. Hz. Aişe de ona:

- Sana, Adem oğullarının en hayırlısı olmanı emrederim, deyince o da oradan


ayrılmaktan vazgeçmiş ve yerinde sebat edip: «Ha mim, karşıtlarımız zafer
bulmayacaklardır.» demişti. Bir grup düşman, ona saldırmışlar, her birinin onu
öldürdüğü iddia edilmiştir. Bunlardan biri, mızrağını ona saplayıp şöyle demişti:

«Rabbinin ayetlerini dimdik tutan Eş'as, az eziyet verir. Gördüğüm kadarıyla


zararsızdır.

Ben ona mızrağımı fırlatarak gömleğinin yakasını yırttım. O da elleri ve ağzı üzerine
düşüp yere kapandı. O, Ha mim diyerek bana sesleniyordu, ama mızrağım ona
saplanmıştı.

Öne geçmeden Önce saldırsaydı ya. Yegane suçu Ali'ye tabi olmamaktı. Hakka tabi
olmayan kimse ise pişman olur.»

Bundan sonra Hz. Aişe'nin devesinin yularını, Amr b. Eşref eline aldı. Her kim o
deveye yaklaşırsa mutlaka kılıcını ona vururdu. Haris b. Züheyr el-Ezdî de şöyle
diyerek ona yöneldi:

«Ey annemiz! Ey bildiğimiz en hayırlı kadın! Görmez inisin ki, nice yiğitler
yaralanıyor. Başları ve bilekleri gövdelerinden koparılıyor.»

Amr b. Eşrefle Haris b. Züheyr, karşılıklı vuruştular. İkisi de birbirlerini öldürdüler.

Bayrağı ve devenin yularını, tanınmış yiğitlerden başkası eline almıyordu. Bunlar da


kendilerine saldıranları öldürüyorlar, sonra kendileri de ölüyorlardı. Adamın birisi,
bu savaşta Adiy b. Hatim'in gözünü çıkarmıştı. Sonra Abdullah b. Zübeyr ilerleyip
devenin yularını tuttu, ama konuşmuyordu. Hz. Aişe'ye: «Devenin yularını
kızkardeşinin oğlu eline aldı.» dediklerinde Hz, Aişe, Abdullah b. Zübeyr'in annesi
Esma'yi kastederek: «Vah Esma da ağlayacak,» demişti. Malik b. Haris, devenin
yularını tutmuş vaziyette iken Ester en-Nehaî gelip ona saldırdı, ikisi çarpıştılar.
Ester, Malik'in başını ağır yaraladı. Bunlar çarpışırlarken Abdullah b. Zübeyr, Eşter'i
hafif yaraladı. Sonra Esterle Abdullah çarpışırken yere düştüler. O esnada Abdullah
b. Zübeyr, şöyle diyordu:

«Beni ve Malik'i öldürün. Malik'i benimle beraber öldürün.»

Orada bulunanlar, Malik'in kim oludğunu bilmiyorlardı. O, Ester lakabıyla


tanınmıştı. Çarpışmanın bu şekilde devam ettiğini gören Hz. Ali taraftarlarıyla Hz.
Aişe'nin taraftarları koşup her iki hasmı birbirinden çekip ayırmışlardı. Abdullah b.
Zübeyr'in aldığı bu son yarasıyla birlikte Cemel savaşında vücudunda meydana
gelen yaraların sayısı yetmişüçü bulmuştu.

Mervan b. Hakem de yaralanmıştı. Sonra bir adam gelip devenin ayaklarına vurdu.
Onu yaraladı
http://darulk tap.kuran ker yere düşen
mde.com/tar deve
h/ slamtar h bn kesbir
şiddetli
h / slamtar r/007cşekilde hırıltı çıkarıp böğürdü. Devenin 30/60
lt/068.htm#_Toc113033721
27.01.2019 8.Bölüm

yularını en son elinde tutan kişi, Züfer b. Haris olmuştu. Yular onun elindeyken
deve vurulmuştu. Başka bir rivayette anlatıldığına göre devenin yularını Züfer b.
Harisle Büceyr b. Dül-ce ellerinde tutmakta iken deve vurulmuştur. Yine
denildiğine göre Hz. Ali'nin tavsiyesi üzerine deve vurulmuştur. Başka bîr rivayette
anlatıldığına göre ise Ka'ka b. Amr'm tavsiyesi üzerine vurulmuştur. Maksat-da
mü'minlerin annesi Hz. Aişe'nin deve üzerinde iken atılan oklarla isabet almasını
önlemekti. Çünkü o, deve üzerinde iken okçuların hedefi haline gelmişti. Yuları
tutanlar da kargılara ve mızraklara hedef olmuşlardı. Ayrıca insanların uğruna
canlarını feda etmek istedikleri Hz. Aişe ve devesinin savaş ortamından çıkarılması
gerekiyordu. Deve vurulup yere düşünce çevresindeki insanlar âdeta yenilgiye
uğramışçasına dağılıp kaçtılar. Hz. Aişe'nin mahfesi de atılan okların saplanması
neticesinde âdeta bir kirpiyi andıracak hale gelmişti. O esnada Hz. Ali'nin ünleyicisi
insanlara şu duyuruda bulundu: "Kaçan kimseyi kovalamayın. Yar aliyi öldürmeyin,
evlere sakın girmeyin."

Hz. Ali, adamlarından bir kaçma, bu mahfeyi ölülerin bulunduğu yerden alıp
getirmelerini emretti.Hz. Ebu Bekir'in oğlu Muhammedle Ammar b. Yasir'e de bu
mahfeyi bir yere gömüp üzerine kubbe yapmalarını emretti.

Sonra kardeşi Muhammed, Hz. Aişe'ye gelip sordu:

- Vücudunda yara var mı?

- Hayır, sana ne, yaramaz adam.

O esnada Ammar b. Yasir de gelip Hz. Aişe'ye şöyle bir soru sormuştu:

- Nasılsın anacığım?

- Ben, senin anan değilim.

- Hoşuna gitmese de sen benim anamsm.

Hz. Ali de gelip Hz. Aişe'ye selam vermiş, hal hatır sormuş ve şöyle sormuştu:

- Nasılsın anacığım?

- İyiyim.

- Allah seni affetsin.

Komutanlar, önde gelen şahsiyetler ve Müslümanların eşrafı gelip Hz. Aişe'ye


selam verdiler. Allah ondan razı olsun.

Anlatıldığına göre A'yun b. Dübe/a b. A'yun el-Mücaşî, Hz. Aişe'nin yanma gelerek
başını mahfesinin içine sokar ve onu görür. Hz. Aişe, ona: «Allah'ın laneti senin
üzerine olsun. Behey adam!» diye beddua eder. Adam da: «Ben burada
Hümeyradan başka kimseyi görmüyorum.» şeklinde karşılık verir. Hz. Aişe:
«Allah, senin sırrını açığa "vursun hey eli kesilesice adam, avretlerini de insanların
gözü Önüne sersin.» diyerek tekrar bedduada bulunur. Gerçekten bu adam, daha
sonra Basra'da öldürülmüş, elbiseleri üzerinden alınmış, eli kesilmiş ve çırılçıplak
bir vaziyette Ezd kabilesinin harabe evlerinden birisine atılıp bırakılmıştı.
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 31/60
27.01.2019 8.Bölüm

O gün akşam olunca Hz. Ebu Bekir'in oğlu Muhammed, Hz. Aişe'yi alarak Basra'ya
götürmüş ve Abdullah b. Halef el-Huzafnin evinde misafir etmişti. Burada Haris b.
Ebi Talha'nm kızı Safiye bulunuyordu. Ebu Talha'nm babası Abdüluzza, onun da
babası Osman, onun da babası Abdüddar idi. Safiye, Abdullah b. Halefin kızı olup,
"Talha'lar Tal-ha'smın anası" diye biliniyordu. Diğer taraftan yaralanan kimseler,
ölüler arasından çıkarılarak Basra'ya götürülmüştü. Bu arada Hz. Ali, ölülerin
bulunduğu yerde dolaşmış ve tanıdığı her bir maktulün yanına gelince ona rahmet
okuyarak: «Kureyşlilerin öldürülmüş olarak yerde yattıklarını görmek çok ağrıma
gidiyor.» demişti. Anlatıldığına göre Talha b. Ubeydullah'm cesedinin yanma
geldiğinde de şöyle demiş-ti:«Ey Muhammed'in babası! Sana üzülüyorum,
müteessirim, doğrusu bizler Allah'a aidiz ve yine biz O'na dönücüleriz. Vallahi sen
şairin dediği gibi oldun:

«Öyle bir delikanlı ki, zengin olduğu zaman zenginliği onu arkadaşına ve dostuna
yaklaştırıyordu.

Fakirlik kendisinden uzaklaşıp, zengin olduğunda işte böyle yapıyordu.»

Hz. Ali, Basra dışında üç gün kaldı. Sonra iki taraftan da öldürülenlerin cenaze
namazını kıldı. Bu ölüler arasında özellikle Kureyşlilerin namazlarım önce kıldı.
Sonra savaş alanında bulunan Hz. Aişe taraftarlarından olan maktullerin
üzerlerindeki eşyaları toplatıp Basra mescidine gönderdi. Adamlarına, bu eşyalar
arasında kendilerine ait olan eşyalar varsa almalarına müsade etti. Yalnız hazineye
ait olup üzerinde sultan damgası bulunan silahlara el sürmemelerini tembihledi.

Cemel savaşında her iki taraftan 5000'er kişi olmak üzere toplam 10000 kişi
öldürülmüştü. Allah, onlara rahmet etsin. Öldürülen sahabelerinden de razı olsun.

Hz. Ali'nin bazı taraftarları, Talha ve Zübeyr'in adamlarının mallarının kendilerine


taksim edilmesi talebinde bulundular ama Hz. Ali, onların bu taleblerini kabul
etmeyince İbn Sebe taraftarları, Hz. Ali'nin bu tutumunu eleştirip şöyle de diler
:«Nasıl olur da Talha ve Zübeyr'in adamlarının kanlarım aktımak bize helal oluyor
ama malları bize helal olmuyor? «Hz. Ali, onların bu eleştirilerini duyunca şöyle
dedi:

- Hanginiz payına mü'minlerin annesi Aişe'nin düşmesini ister?

Hz. Ali'nin bu çıkışması üzerine orada bulunanlar sustular. Bu se-

beple Basra'ya girildiğinde Hz. Ali, beytü'1-malm kapışım açtı, adamlarından her
biri oradan 500 dirhem aldı. Onlara: «Şam'a vardığımızda da sizlere bu kadar
vereceğim.» dedi. Ancak îbn Sebe' taraftarları, onun bu hareketini de eleştirip
arkada dedikodu yapmaya başladılar.

Cemel vak'asmm sona ermesinden sonra Ahnef b. Kays, Sa'd oğullarıyla birlikte
Hz. Ali'nin yanma geldi. O, bu olayın dışında kalmış, bir kenara çekilip durmuştu.
Yanma vardığında Hz. Ali, ona:

- Sonucun meydana çıkmasını mı bekledin? diye sormuş.

Ahnef de:

http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 32/60
27.01.2019 8.Bölüm

- Ben, davranışın isabetli ve daha iyi olduğunu görüyorum ey mü'minlerin emiri!


Senin emrinle olan olmuştur. Ve ben, yine senin emrindeyim. Senin şu anda
koyulduğun yol, hayli uzun bir yoldur. Ve ben senin dününden ziyade yarınına
muhtacım. Ben yapacağım iyiliği biliyor ve yarın için de bağlılık ve sevgimi saklı
tutuyorum. Sakın bana bu söylediğin sözler gibi serzenişte bulunma. Ben, senin
yanındayım ve senin yardımcılarından olurum, diyerek karşılık vermişti.

Hz. Ali, daha sonra bir pazartesi günü Basra'ya girmiş, Basralılar, ona bey'at
ettikleri gibi savaşta yaralanlar ve kendilerine eman verilenler de gelip bey'at
etmişlerdi. Abdurrahman b. Ebi Bekre de kendilerine eman verilen kişilerle birlikte
gelmiş ve Hz. Aİl'ye beyat etmişti. Hz. Ali - babasını kastederek- Abdurrahman' a

- Hasta nasıl? diye sormuş, o da:

- Ey mü'minlerin emiri, vallahi o hastadır. Ve seninle dost olmaya tutkun bir


kimsedir, deyince Hz. Ali, Abdurrahman'a:

- Düş önüme bakalım, diye seslenmiş; ikisi birlikte babasına gitmişlerdi. Hz. Ali,
Ebu Bekre'yi ziyaret etmiş, ancak Ebu Bekre, ona mazeretini bildirince Hz. Ali de
mazeretini kabul etmişti. Basra valiliğini Ebu Bekre'ye teklif etmiş, ancak o bu
teklifi kabul etmeyip:

- Hayır, senin adamlarından veya akrabalarından birisi olsun. Halk, sizden birinin
valiliğine daha sıcak bakar, demişti.

Hz. Ali ile Ebu Bekre, Basra valiliğine îbn Abbas'ın getirilmesi konusunda anlaşarak
ayrılmışlardı. Diğer taraftan Hz. Ali, Basra'nın haracına ve beytül-mahn
başkanlığına Ziyad b. Ebihi'yi tayin etmişti. îbn Abbas'a da Ziyad'a itaat etmesini
ve sözünü dinlemesini emretmişti. Zi-yad'da bu savaşta kenara çekilenlerdendi.
Hz. Ali; daha sonra mü'minlerin annesi Hz. Aişe'nin bulunduğu eve gelmiş, kapıda
durup içeri girmek üzere izin istemiş, izin verilince de içeri girip Hz. Aişe'ye selam
vermiş, o da selamını alıp ona, "Hoş geldin" demişti. Hz. Ali, Beni Halefin evinde
kadınların savaşta öldürülenler için ağlamakta olduklarım gördü. Halefin oğulları
Abdullah ile Osman, Cemel savaşında öldürülenlerdendi. Abdullah, Hz. Aişe'nin
tarafında çarpışırken öldürülmüş, Osman da Hz. Ali'nin tarafında çarpışırken
öldürülmüştü. Hz. Ali, içeri girdiğinde Abdullah'ın karısı ve "Talha'lar Talha'sının
annesi" Safiye, ona şöyle dedi:

- Sen nasü benim çocuklarımı öksüz bıraktınsa, Allah da senin çocuklarını öksüz
bıraksın!

Hz. Ali, ona karşılık vermedi. Odadan dışarı çıkarken Safîye, ona aynı şeyi takrar
söyleyince adamın birisi, Hz. Ali'ye şöyle dedi.

- Ey mü'minlerin emiri, söylediklerim işittiğin halde bu kadına cevap vermiyorsun.


Susuyorsun, niçin böyle yapıyorsun? Kendisine böyle diyen adama Hz. Ali, şu
cevabı verdi:

- Yazıklar olsun sana, müşrik oldukları halde kadınlara ilişmememiz bize


emredilmişti. Şimdi onlar Müslümanken onlara nasıl ilişeceğiz?

Adamın birisi, kapıda İM kişinin durup Hz. Aişe'ye hakaret ettiklerini söyleyince
Hz. Ali,
http://darulk Ka'ka
tap.kuran b. Amr'a
ker mde.com/tar emir
h/ slamtar verip
h / slamtar okes
h bn hakaret eden iki kişinin elbiselerinin soyularak
r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 33/60
27.01.2019 8.Bölüm

yüzer kırbaçla cezalandırılmalarım istedi. Hz. Aişe, kendisiyle birlikte savaşıp


Öldürülen Müslümanların ve bu sa-_ vaşta Hz. Ali'nin safında savaşıp öldürülen
askerlerin adlarını sordu. Bunlardan her birinin adı anıldığında Hz. Aişe, ona
rahmet okuyup dua ediyordu.

Mü'minlerin annesi Hz. Aişe, Basra'dan çıkmak istediği zaman Hz. Ali, ona yol
boyunca gerekli binek, azık ve eşyalarla diğer ihtiyaç maddelerini temin edip
gönderdi. Onunla birlikte gelen askerlerin -Basra'da kalmak isteyenler dışında-
tamamının dönmesine izin verdi. Basra'nın tanınmış kadınlarından kırkını seçerek
Hz. Aişe'nin refakatine verdi. Yine onunla birlikte kardeşi Ebu Bekir oğlu
Muhammed'i de yola çıkardı. Basra'dan ayrılacakları gün Hz. Ali gelip Hz. Aişe'nin
kapısında durdu. İnsanlar toplanmışlardı. Hz. Aişe, devesinin üzerindeki mahfesi
içinde evden çıktı.İnsanlarla vedalaştı. Onlara dua edip şöyle dedi:

- Ey oğullarım! Hiç biriniz diğer bir kardeşine bizden ötürü asla serzenişte
bulunmasın. Vallahi daha önce benimle Ali arasında meydana gelen olay, her ailede
bir kadın ile kayınları arasında meydana gelen dedikodulardan başka birşey değildi.
Hz. Ali de şöyle dedi:

- Evet, doğru söyledi. Benimle onun arasında bundan başka hiçbir çekişme söz
konusu değildi. Ve şunu çok iyi biliniz ki, o sizin Peygamberiniz (s.a.v.)'in dünyada
ve ahirette zevcesidir.

Hz. Ali, böyle dedikten sonra birkaç mil ötesine kadar Hz. Aişe'nin refakatinde
yürümüş, onu uğurlamıştı. Hz. Aişe, Basra'dan hicretin otuzaltmcı senesinin receb
ayı başında ayrılmıştı. Mekke'ye doğru yola çıkmıştı. O sene hac edinceye kadar
Mekke'de ikamet etti.

Haccmı ifa ettikten sonra Medine'ye döndü. Allah, ondan razı olsun.

Mervan b. Hakem'e gelince o, Malik b. Mesma'nın himayesine sığınmış, Malik de


onu koruma altına almış, vefakarca davranmıştı. Bu sebeple Mervan oğulları,
Malik'e ikramda bulunur, ona tazimde kusur etmezlerdi.

Başka bir rivayette anlatıldığına göre Mervan, Hz. Aişe'yle birlikte Beni Halefin
evine konuk olmuş, Hz. Aişe, oradan çıkınca o da Hz. Aişe'yle birlikte oradan
ayrılmıştı. Hz. Aişe, Mekke'ye giderken o Medine-ye gitmişti. Cemel savaşı cereyan
ederken Mekke, Medine ve Basra arasındaki her yerde insanlar, kartalların koparıp
kaçırdıkları el ve ayak parçalarının yerlere düştüğünü gördükleri için savaşın
cereyan etmekte olduğunu anlamışlardı. Hatta Medineliler, Cemel savaşının
yapıldığı günde güneş batmadan önce bu durumu anlamışlardı. Çünkü o gün bir
kartal, Medine üzerinden uçarken ağzından birşey düşürmüştü. Gidip baktıklarında
yere düşen şeyin bir el olduğunu, elin parmaklarından birinde bir yüzük
bulunduğunu, yüzüğün kaşında da Abdurrah-man b. Attab adının yazılı olduğunu
görmüşlerdi. [11]

Fasıl

http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 34/60
27.01.2019 8.Bölüm

Cemel savaşında her iki taraftan öldürülen önde gelen şahsiyet sahibi asaletli
sahabelerin ve diğerlerinin adlarını bu bölümde sıralayacağız. Önceki sayfalarda da
söylediğimiz gibi bu savaşta 10 000 kadar adam öldürülmüştü. Yaralıların sayısı ise,
sayılamıyacak kadar çoktu. Şimdi, busavaşta öldürülen seçkin şahsiyetlerin
isimlerini sıralamaya başlıyoruz: [12]

Talha B. Ubeydullah

Bu zatın soy kütüğü şöyledir: Talha b. Ubeydullah b. Osman b. Amr b. Ka*b b. Sa'd
b. Teym b. Mürre b. Ka"b b.Lüey b. Galib b. Fihr b. Malik b. Nadr b.Kinane Ebu
Muhammed el-Kureşi et-Teymî. Cömert ve kerem sahibi bir kimse olduğu için
Talhatü'1-Hayr ve Talhatü'l-Feyyaz adlarıyla da tanınırdı. İslâmiyet'in ilk
günlerinde Hz. Ebu Bekir vasıtasıyla Müslüman oldu. Nevfel b. Hüveylid b.
Adeviye, Hz. Ebu Bekir'le Talha b. Ubeydullah'ı bir ipe sıkıca bağlardı. Beni Temim
kabilesi, bu iki Müs-lümanı Nevfel'den kurtaramıyorlardı. Bu sebeple Talha ve Ebu
Bekir'e iki yakın arkadaş anlamına gelen "karinan" deniliyordu. Rasûlullah (s.a.v.),
Talha'yı Ebu Eyyüb el-Ensârî ile kardeş kıldı. Talha, Bedir savaşı dışında bütün
gazalara Rasûlullah (s.a.v.)'m yanında katıldı. Ticaret ya da elçilik amacıyla Şam'da
bulunduğu için Bedir savaşma katılmamıştı. Bu sebeple Rasûlullah (s.a.v.), Bedir
savaşında elde edilen ganimetlerden ona da pay vermiş ve onun da bu savaşa
katılmış gibi sevap kazandığını ifade buyurmuştu.

Uhud savaşında Talha, büyük yararlılık göstermişti. O gün eli felç olmuştu. Bu eliyle
Rasûlullah (s.a.v.)'ı korumuş ve ölünceye kadar elindeki felçlik devam etmişti. Hz.
Ebu Bekir es-Sıddık, onun Uhud savaşındaki yararlıklarından bahsederken "Uhud
savaşındaki bütün başarı, Talha'ya aittir.» derdi.

Uhud savaşı esnasında Rasûlullah (s.a.v.): «Talha Cennet'i kendine vacib kıldı.»
demiştir. Çünkü Uhud savaşında Rasûlullah (s.a.v.), üst üste iki zırh giyinişti. Bu
zırhlar üzerindeyken bir dağa tırmanmaya çalışmış, ama becemeyince Talha başını
eğmiş, Rasûlullah da onun sırtına basarak dağa tırmanabilmişti. Bunun için:
«Talha, Cennet'i kendine vacib laldı.» demişti. Talha, Cennet'le müjdelenen on
sahabeden biridir. Hz. Ömer'in şahadeti neticesinde halife seçmek için teşkil edilen
altı kişilik şura meclisi üyelerinden biridir. Rasûlullah (s.a.v.) le arkadaşlık etmiş,
onun sahabesi olmuştur. Onunla olan arkadaşlığını güzelce devam ettirmiş, öyle ki,
Rasûlullah (s.a.v.), vefat ederken ondan hoşnut olarak vefat etmişti. Ebu Bekir'le
Ömer de ondan hoşnut olarak vefat etmişlerdi.

Hz. Osman gailesi baş gösterince o, bir kenara çekilmiş, hatta bazı kimseler, onun
Hz. Osman'a karşı düzenlenenen komplo içinde yer aldığını iddia etmişlerdi. Bu
yüzden Cemel savaşında hazır bulunup Hz. Ali ile başbaşa kaldığında Hz. Ali, ona
öğüt vermiş, o da geri çekilip arka sıralarda durmaya başlamış, o esnada serseri bir
ok gelip dizine (başka bir rivayete göre boynuna) isabet etmişti.Ama dizine isabet
ettiğine dair nakledilen rivayet daha meşhurdur. Ayağına isabet eden ok, onun aya-
ğını atın böğrüne yapıştırmış, isabet alan atı da serkeşlik yaparak onu yere
fırlatığında o: «Ey Allah'ın kulları, bana gelin.» diye feryad etmiş, kölesi gelip
terkisine binerek onu at üzerinde tutmuş ve böylece onu Basra'ya götürmüştü. O da
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 35/60
27.01.2019 8.Bölüm

Basra'daki bir evde vefat etmişti. Başka bir rivayette anlatıldığına göre Talha, savaş
alanında vefat etmiştir.

Hz. Ali, savaş sonucunda ölülerin teftişini yaparken onu da ölüler arasında görünce
yüzündeki toprağı silip şöyle demişti: «Allah, sana rahmet etsin ey Muhammed'in
babası! Seni semadaki yıldızların altında ölmüş olarak uzandığım görmek çok
gücüme gidiyor. Ayıp ve hüzünlerini Allah'a arzedip şikayette bulunuyorum.
Allah'a yemin ederim ki, ben bundan yirmi sene önce ölmüş olmayı çok isterdim.»

Bir rivayette anlatıldığına göre Talha'ya ok atıp Öldüren kişi, Mer-van b.


Hakem'dir. Mervan, onu vurunca Hz. Osman'ın oğlu Eban'a:«Se-ni Osman'ın
katillerinden olan bazı kimselere karşı korumuş ve seni onlardan kurtarmış
oldum.» demiştir. Başka rivayetlerde anlatıldığına göre Talha'yı Mervan'dan
başkası vurmuştur. Her ne kadar önceki rivayet meşhursa da bana göre bu rivayet
doğruya daha yakındır. Doğrusunu Allah bilir.

Talha, hicretin otuzaltıncı senesinin cemaziyelahir ayının onuncu günü (perşembe


günü) Öldürüldü. Kel'e mıntıkasının yanma defnedildi. Öldürülürken altmış
yaşındaydı. Altmış küsur yaşında olduğuna dair rivayetler de vardır. Esmer tenliydi.
Beyaz tenli olduğuna dair zayıf bir rivayet de vardır. Yüzü güzeldi. Saçı gürdü, boyu
kısaya daha yakındı. Günlük geliri 1000 dirhemdi.

Hammad b. Seleme, Zeyd b. Cüd'an'm şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Adamın birisi, rüyasında Talha'yı gördü. Talha, ona şöyle diyormuş: «Beni bu
mezardan çıkarıp başka bir yere gömün. Çünkü bu mezardaki su, beni rahatsız
ediyor.» Adam, bu rüyayı peşpeşe gördükten sonra Basra valisi İbn Abbas'a gidip
rüyasını anlatmış, îbn Abbas ve adamları da Basra'da Talha için 10 000 dirheme bir
ev satın almışlar, onu mezarından çıkararak getirip o eve defhetmişlerdi.Cesedini
mezardan çıkardıklarında suyun isabet ettiği tarafinının yeşermiş olduğunu ve
öldürüldüğü gündeki gibi vücudunun taptaze olduğunu görmüşlerdi."

Talha'ya dair birçok faziletler ve menkıbeler nakledilmiştir. Mesela, Ebu Bekir b.


Ebi Asım, Musa b, Talha'dan rivayet etti ki, Talha şöyle demiştir:

«Uhud savaşında Rasûlullah, bana Talhatü'1-Hayr (Hayır ve iyilik Talha'sı) adını


verdi. Zorluk ordusunu teçhiz ederken (Tebük'e gidecek ordunun teçhizatını
hazırlarken) bana Talhatü'l-Feyyaz ( eli bol Talha) adım verdi. Hüneyn savaşında
da bana Talhatü'1-Cûd (cömert Talha) adını verdi.»

Ebu Ya'lâ el-Musilî, Talha'nın oğulları Musa ve İsa'dan rivayet etti ki, Talha şöyle
demiştir: Rasûlullah'm ashabından birkaç kişi,

«Kimi, bu uğurda canını vermiştir.» (el-Ahzab, 23.) ayetinin manasım soran bir
bedeviye dediler ki: «Sen bu âyetin manasım Rasûlullah (s.a.v.)'a sor.» Bedevi de
gelip mescidde bu ayetin manasım Rasûlullah (sa.v.)'a sordu. Rasûlullah (s.a.v.),
ona aldırış etmedi. Yine sordu, yine aldırış etmedi. O esnada ben, üzerimde yeşil bir
elbise olarak mescidin kapısından içeri girdim. Rasûlullah (sa.v.) da:

- O soruyu soran nerede? diye sorunca bedevi:

- işte ben buradayım, dedi. Rasûlullah (s.a.v.) da beni göstererek:


http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 36/60
27.01.2019 8.Bölüm

- İşte bu, bu uğurda canını verenlerden (olacak)dır.» Ebu'l-Kasım el-Beğavî, Cabir


b. Abdullah'tan rivayet etti ki,

Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:

«Ayakları üzerinde yürüyen bir şehide bakmak isteyen kimse, Talha b.


Ubeydullah'a baksın.»

Tirmizî, Ebu Talib oğlu Ali'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Şu kulaklarım,
Rasûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu işitmiştir: «Talha ile Zübeyr, benim
Cennet'teki komşularım dır.» Birkaç yoldan rivayet olunduğuna göre Hz. Ali, şöyle
demiştir: «Ben, Talha, Zübeyr ve Osman'ın, Cenâb-ı Allah'ın haklarında şöyle
buyurduğu kimselerden olacağımızı ümid ediyorum: Biz, onların gönüllerinde olan
kini çıkardık, artık onlar sedirler üzerinde karşılıklı oturan kardeşlerdir.» (ei-Hicr,
47.) Hammad b. Seleme, Saidb.Müseyyeb'inşöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Adamın birisi, Talha, Zübeyr, Osman ve Ali aleyhinde konuştu. Sa'd, o adamı
aleyhte konuşmaktan menedip şöyle dedi: "Kardeşlerimin aleyhinde konuşma.»
Ama o adam bu ikaza aldırış etmedi. Bundan sonra Sa'd, kalkıp iki rekat namaz
kıldıktan sonra şöyle dua etti:«Allah'ım! Eğer bu adamın söylediği sözlerde, senin
gazabına sebep olacak ifadeler varsa, bunu bugün bana bir alamet olarak göster ve
onu insanlara ibret dersi kıl.» Aleyhte konuşan adam, oradan çıkıp giderken bir
devenin halkın arasından çıkarak gelip o adamı yakalayıp yere çaldığını ve göğsüyle
üzerine çökerek ezdiğini ve nihayet Öldürdüğünü gördük. Orada bulunan
Müslümanların da gelip Sa'd'a «Seni tebrik ederiz ey Ebu Ishak, duan müstecab
oldu.» dediklerini gördüm." [13]

Zübeyr B. Avvam

Bu zatın soy kütüğü şöyledir: Zübeyr b. Avvam b. Hüveylid b. Esed b.Abdiluzza b.


Kusay b. Kilab b.Mürre b. Ka*b b. Lüey b. Galib b. Fihr b.f Malik b. Nadr b. Kinane
Ebu Abdillah el-Kureşi el-Esedî.

Annesi, Safiye binti AbdülmuttaliVtîr. Bu kadın, Rasûlullah (s.a.v.)'ın halasıdır.


Zübeyr b. Avvam, onbeş yaşındayken İslâmiyet'in ilk zamanlarında Müslüman
oldu. Daha küçük yaşta veya daha büyük yaşta Müslüman olduğuna dair çeşitli
rivayetler de vardır. Önce Habeşistan'a, sonra Medine'ye hicret etti. Rasûlullah
(s.a.v.), onunla Seleme b. Vakş'ı kardeş ilan etti. Bu zat, bütün gazvelere katıldı.
Hendek savaşı gününde Rasûlullah (s.a.v.):

-  Kavmin (düşmanların) haberini bize kim getirecek? diye sorduğunda Zübeyr:

-  Ben getiririm, diye cevap vermişti.

Rasûlullah (s.a.v.), bu çağrışım tekrarladığında yine Zübeyr icabet etmiş, üçüncü


kez tekrarladığında Zübeyr yine icabet etmişti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) da
şöyle buyurmuştu:

- "Her peygamberin bir havarisi vardır. Benim havarim de Zü-beyr'dir.»


http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 37/60
27.01.2019 8.Bölüm

Bir rivayete göre Zübeyr şöyle demiştir: «Rasûlullah, Beni Kurayza gününde
kendisi için anasını ve babasını bir araya getirdi.» Yine rivayet olunduğuna göre
Zübeyr, Allah yolunda kılıç çeken ilk kişidir. Mekke'de iken Rasûlullah (s.a.v.)'ın
Öldürüldüğüne dair bir haber sahabelere ulaştığında Zübeyr, kılıcını çekmiş olarak
geldi. Rasûlullah (s.a.v.)'ı sağ görünce kılıcını tekrar kınına soktu. O, Cennetle
müjdelenen on kişiden ve Rasûlullah (s.a.v.) vefat ederken kendilerinden razı
olduğu altı kişiden biridir. Hz. Ebu Bekir'le arkadaşlık etmiş ve bu arkadaşlığını
güzelce devam ettirmişti. Onun kızı Esma ile evlenerek damadı olmuştu. Zübeyr'in
oğlu Abdullah, Esma'dan doğmuştur. Abdullah, hicretten sonra Müslümanların
doğan ilk çocuğudur. Zübeyr b. Avvam, cihad için Müslümanlarla birlikte Şam'a
gitmiş, Yermük savaşma katılmıştı. Müslümanlar, onun bu savaşa katılmasıyla
şereflenmişlerdi. Bu savaşta onun büyük yararlılığı ve yüksek himmeti görülmüştü.
Bizans ordusunun saflarım baştan sona iki kez varmıştı. Hz. Osman, asiler
tarafından kuşatma altına alındığında onu bu asilere karşı savunmuştu. Cemel sava-
şında da Hz. Ali, ona bazı durumları hatırlatınca savaştan çekilmiş ve Medine'ye
geri dönmüştü. Dönüş yolunda Ahnef b. Kays'a uğramıştı. Bunlar, hem Hz. Ali, hem
de Hz. Aişe'den uzak durmuşlar, tarafsızlıklarını korumuşlardı,

Zübeyr b.Awam, evine dönerken adamın biri: «Şu adama ne oluyor? insanları karşı
karşıya getirdi. Tam savaşacakları esnada evine geri döndü. Bunun ne yaptığını kim
araştırıp bize bildirecek?» diye sordu.Bunun üzerine Amr b. Cermuz, Abdullah b.
Fudale b. Habis ve Nü-fey, bir grub Beni Temim kabilesinin asileriyle birlikte
Zübeyr'i takibe başladılar. Onu yakalayınca el birliğiyle öldürdüler. Başka bir
rivayette anlatıldığına göre Amr b. Cermuz, Zübeyr'i yakalamış ve ona şöyle de-
miştir:

- Seninle görülecek bir işim var.

- Yaklaş bakalım. (Zübeyr'in azadlısı Atiye'nin anlattığına göre Amr'm yanında bir
silah varmış. Zübeyr'in yanına yaklaşmış, onunla konuşmaya başlamıştı. Namaz
vakti olunca Zübeyr, ona şöyle demişti:)

- Haydi namaz kılalım.

- Evet kılalım .

- Zübeyr, imamlık yapmak için öne geçince Amr b. Cermuz arkadan vurup onu
öldürdü.

Başka bir rivayette anlatıldığına göre Amr b. Cermuz, Zübeyr'i Va-di's-Siba' denen
yerde öğle sıcağında uyumakta iken yakalamış, üzerine hücum ederek Öldürmüştü.
Bu, meşhur bir rivayettir. Karısı Atike binti Zeyd'in bir şiirinde de ifade ettiğine
göre Cermuz oğlu Amr, onu Vadi's-Siba'da öldürmüştür. Bu kadın, daha önce Hz.
Ömer'in nikahlısı idi. Hz. Ömer öldürülünce Ebu Bekir'in oğlu Abdullah onunla
evlenmişti. O da öldürülünce Zübeyr, onunla evlenmişti. Zübeyr öldürüldüğünde
karısı Atike, manası muhkem bir kaside ile ona ağıt yakarak şöyle demişti:

«Cermuz'un oğlu himmetli bir kahramana ihanet etti. O kahraman, savaş


esnasında gayretli, saldırgan ve cesaretli idi.

Ey Cermuz'un oğlu Amr! Eğer ben Zübeyr'i uykusundan uyandırmış olsaydım, sen
onun korkak ve becereksiz olmadığını görecektin.
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 38/60
27.01.2019 8.Bölüm

Anan seni kaybetsin ey Cermuz'un oğlu! Sen onun gibisini öldürdükten sonra
sabah akşam savaşlara girişen başka birini görebilir misin?

O, nice zorlu savaşlara dalış yaptı.

Senin saldırın, onu savaştan geri caydıramazdı ey alçağın oğlu!

Allah benim Rabbimdir. Sen bir Müslümanı Öldürürsen, kasıtlı olarak adam
öldürmenin vebaline uğrarsın.»

Amr b. Cermuz, Zübeyr'i öldürüp başını koparmış ve Hz. Ali'nin yanına


götürmüştü. Böyle yapmakla Hz.Aii nezdinde itibar kazanacağını sanmıştı. Hz.
Ali'nin yanına girmek için izin istediğinde Hz. Ali: «Onun yanıma gelmesine izin
vermeyin ve onu Cehennemle müjdeleyin.» demişti.

Başka bir rivayette anlatıldığına göre Hz. Ali, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)'m
şöyle buyurduğunu işittim: «Safiye'nin oğlunu (yani Zübeyr'i) Öldüren kimseyi
Cehennem'le müjdele.» Amr b. Cermuz, öldürdüğü Zübeyr'in kılıcıyla birlikte Hz.
Ali'nin yanına girmiş, Hz. Ali ise ona şöyle demişti:«Şu Zübeyr'in kılıcı,
Rasûlullah'a gelen sıkıntıları uzun süre giderip onu rahatlığa kavuşturmuştu.»

Anlatıldığına göre Amr b.Cermuz, Hz. Ali'nin böyle dediğini işitince intihar etmişti.
Başka bir rivayete göre ise Zübeyr'in oğlu Mus'ab'ın Irak'a vali oluşuna kadar
yaşamıştır. Mus'ab, Irak valisi olunca Amr b. Cermuz ondan gizlenmişti. Bunun
üzerine Mus'ab'a dediler ki:

- Amr b. Cermuz, buralardadır.Senden saklanıyor. İstersen onu getirelim de öldür.

- Hayır, ona söyleyin de ortaya çıksın, ona dokunmayacağım. O güvendedir. Allah'a


yemin ederim ki ben, babam Zübeyr'in öcünü ondan almayacağım. Ve ona kısas
tatbik etmeyeceğim. Çünkü o, kendisini Zü-beyr'e denk tutamıyacağım kadar basit
ve alçak biridir.

Zübeyr zengindi. Bolca verdiği sadakaları vardı.Cemel savaşı esnasında vasiyetini


oğlu Abdullah'a yaptı. Öldürüldüğü zaman 2.000.200.000 dirhem borçlu olduğunu
gördüler. Bu borçlarını ödedikten sonra terekesi mirasçılarına taksim edildi. Dört
zevcesinden her birine 1.200.000'er dirhem pay düştü. Buna göre. mirasçılarına
taksim edilen malının toplamı 38.400.000 dirhem oldu. Vasiyet ettiği malının üçte
biri ise, 9.200.000 dirhem oldu. Toplam malı ise, 75.600.000 dirhem tutarında idi.
Daha önce borçlarına ödenen kısım ise, 1.200.000 dirhemdi. Şu halde borçlarının,
vasiyet ettiği meblağın ve mirasçılarına taksim edilen terekesinin toplamı
59.800.000 dirhem oldu.

O, bütün bu malını cihad ve anasına düşen humus payından, bir de güzel ticaret
yollarından, helal kazaçlardan elde etmişti. Rivayete göre onun 1000 kölesi varmış.
Bu köleleri kendisine haraç öderlermiş, çoğu kez kölelerinin ödedikleri bu haracı
Allah yoluna sadaka olarak dağıtır-mış. Allah ondan razı olsun ve onu hoşnut kılsın.

O, hicretin otuzaltmcı senisinin cemaziyelahir ayının onuncu gününde perşemde


günü öldürüldü. Öldürülürken altmışaltı veya altmış-yedi yaşındaydı. Esmer tenli,
orta boylu, normal etli ve hafif sakallıydı. Allah, ondan razı olsun.[14]

http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 39/60
27.01.2019 8.Bölüm

Hicri Otuzaltıncı Senede Cereyan Eden Diğer Hadiseler

Bu senede Hz. Ali, Mısır valiliğine Kays b. Sa'd b. Ubadey'i atadı. Daha önce Hz.
Osman'ın hilafeti zamanında Mısır valiliğini Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh
yürütüyordu.

Asi gruplar Mısır'dan çıkıp Hz. Osman'a hücuma yöneldiklerinde onları, Abdullah
b. Sebe ile birlikte techizatlandıran kişi, Muhammed b.Ebi Hüzeyfe b. Utbe
olmuştu. Ebu Hüzeyfe b. Utbe, Yemame'de öldürüldüğünde oğlu Muhammed'i Hz.
Osman'a vasiyet etmişti. Hz. Osman da Muhammed'i himayesine almış, yanında
terbiye etmiş, ona çok ihsanlarda bulunmuştu. Gerçekten de Muhammed, ibadet ve
zühd içinde yaşamıştı. Hz. Osman'dan kendisine bir yöneticilik vermesini taleb et-
miş, Hz. osman da ona: "Ne zaman bu göreve layık olursan, o zaman seni tayin
ederim.» deyince Muhammed, içten içe Hz. Osman'a öfkelenmişti. Gazaya gitmek
için izin isteyince Hz. Osman, ona bu izni vermişti. O da Mısır diyarına yönelmişti.
Mısır'a gittikten sonra vali Abdullah b. Sa'd b.Ebi Serh'le birlikte Savari gazvesine
katılmıştı. Hz. Osman'ın aleyhinde konuşmalara başlamış, onu eleştirmişti.
Muhammed b. Ebi Bekir de bu hususta ona destek olmuştu. Durum böyle olunca
Abdullah b. Sa'd b.Ebi Şerh, bu ikisinin ahvalini bildiren bir mektubu Hz. Osman'a
göndererek şikayet etmişti. Ne var ki Hz. Osman, bunlara aldırış etmemişti.

Muhammed b. Ebi Hüzeyfe, aleyhteki davranışlarını sürdürmüştü. Asilerin


Medine'ye giderek Hz. Osman'ı kuşatma altına aldıklarını duyunca kendisi de
Mısır'da ayaklanarak vali Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh'i oradan kovmuştu. Kendisi
Mısır'da halka namaz kıldırmaya başlamıştı. Mısır'dan kovulan vali Abdullah b.
Sa'd b. Ebi Sem yolda iken Hz. Osman'ın öldürüldüğünü duyunca: «İnnâ lillah ve
innâ ileyhi raciun» demişti. Aynca Hz. Ali'nin de Mısır valiliğine Kays b. Sa'd b.
Ubade'yi gönderdiğini haber aldı ve Muhammed b.Ebi Hüzeyfe'ye valilik
verilmediğine sevindi. Çünkü o, Mısır diyarını bir sene dahi koruyanıamışti.

Abdullah b.Sa'd, Şam'a Muaviye'nin yanma giderek Mısır diyarında cereyan eden
hadiseleri ona anlattı. Muhammed b. Ebi Hüzeyfe'nin orayı istila ettiğini haber
verdi. Bunun üzerine Muaviye ve Amr b. As, Muhammed b. Ebi Hüzeyfe'yi
Mısır'dan kovmak için oraya doğru harekete geçtiler. Çünkü Muhammed b. Ebi
Hüzeyfe, Hz. Osman'ın öldürülmesine en büyük katkıyı sağlayanlardandı. Oysa Hz.
Osman, onu kefaletine alıp himaye etmiş, büyütmüş ve ona iyilikte bulunmuştu.
Muaviye ile Amr b. As, Mısır'a girmenin yollarım araştırdılar. Ne var ki, bunu
beceremediler. Bunun üzerine Muhammed b. Ebi Hüzeyfe'ye tuzak hazırladılar.
Onu aldattılar. Nihayet o da Mısır'dan çıkıp 1000 kişiyle birlikte Ariş'e geldi ve
orada bir kaleye sağındı. Amr b. As da gelip onun üzerine mancınıklarla taşlar arttı.
Nihayet o da otuz arkadaşıyla birlikte kaleden inmek mecburiyetinde kaldı. Kaleden
inince Amr b. As'm adamları, onları öldürdüler.

Kays b. Sa'd b. Ubade, daha sonra Hz. Ali tarafından atanmış bir vali olarak Mısır'a
geldi. Yedi arkadaşla birlikte Mısır'a girip mescide gitti. Minbere çıkıp onlara
mü'minlerin emin Ali'nin mektubunu okudu. Mektupta şunlar yazılıydı:

«Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla! Allah'ın kulu ve mü'minlerin emin


Ali'den. Bu mektubu duyan ve dinleyen bütün mü'nıinlere ve Müslümanlara.
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 40/60
27.01.2019 8.Bölüm

"Size selam olsun. Ben, kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'a çokça hamd
ederim. Allah, güzel işi ve güzel takdiri ile tedbirinin bir gereği olarak İslâmiyet'i
hem kendi nefsi, hem melekleri, hem de peygamberleri için bir din olarak seçti. Bu
dinle birlikte peygamberlerini kullarına gönderdi. Bu dini, yaratıklanndan seçtiği
kimselere özel olarak ihsan etti. Cenâb-ı Allah'ın bu din ile kendilerine ikramda
bulunduğu insanlardan bir kısmı, şu Muhammed ümmetidir. Bu ümmete özel
lütfunun gereği olarak Muhammed (s.a.v.)i peygamber olarak gönderdi ki, bu
ümmete kitabı, hikmeti, farz ve sünnetleri öğretsin. Onlar, doğru yola varsınlar.
Muhammed (s.a.v.), dağılmasınlar diye bu ümmeti toparladı. Temizlensinler, diye
bu ümmeti arındırdı. Haksızlık etmesinler, diye bu ümmete muvaffakiyet verdi. Bu
görevini ifa ettikten sonra Cenâb-ı Allah, onun ruhunu teslim alarak yanma aldı.
Allah'ın salatü selamı, bereketleri, rahmeti onun üzerine olsun.

Müslümanlar, Muhammed (s.a.v.)'in irtihalinden sonra iki salih kimseyi emir ve


halife olarak seçtiler. Bu iki halife, kitaba göre hareket ettiler. Güzel bir gidişat
sergilediler. Sünnetin dışına çıkmadılar. Sonra Allah, bunlann da hayatlarını
noktaladı, vefat ettirdi. Allah, bu ikisine rahmet etsin. Bunlardan sonra bazı
hadiseler meydana getiren bir kimse halife seçildi. Muhammed ümmeti, onun
aleyhinde söylenecek şeyler gördü. Sonra da ondan intikam aldılar. Saldırganlık
gösterdiler. Onu öldürdükten sonra bana gelip bey'at ettiler. Ben de Allah'tan
dilerim ki, beni kendi yoluna iletsin, bana hidayet versin. Allah'tan, Beni kendisine
karşı gelmekten sakındırması için yardım diliyorum. Dikkat edin, Allah'ın kitabı ve
Rasûlünün sünnetine göre amel etmemiz, sizin bizden isteyeceğiniz bir
hakkınızdır. Sizin gıyabınızda da olsa Allah'ın kitabı ve Rasûlünün sünnetine göre
hakkınızda hüküm vermemiz ve size öğüt vermemiz icab etmektedir. Kendisinden
yardım dilenilen sadece, Allah'tır. O, bize yeter, O, ne güzel vekildir.

Ben, size Kays b. Sa'd b. Ubade'yi vali olarak gönderdim. Ona destek olun. Ona
yaklaşın. Hak hususunda ona yardımcı olun. Ben de kendisine iyilikte bulunmasını
emrettim. Ben de size iyilik yapanm. Sizi kuşkuya düşürenlere karşı katıyım. Genel
veya özel olarak tamamınıza merhamet ve şefkatle muamele ederim. Kays b.Sa'd,
gidişatından memnun olduğum bir kimsedir. Salih bir kimse olacağını ve size nasi-
hatta bulunacağım ümit ederim. Allah'tan bize ve size temiz ameller yapmamızı
nasip etmesini, bol sevaplar ve geniş rahmetler ihsan etmesini diliyorum. Allah'ın
selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.»

Hicretin otuzaltmcı senesinin safer ayında Abdullah b. Ebi Rafı, bir mektup yazdı.
Sonra Kays b. Sa'd, kalkıp insanlara bir nutuk irad etti ve onlan Hz. Ali'ye bey'at
etmeye çağırdı. İnsanlar da kalkıp onunla bey'atlastılar. Böylece Harbeta kasabası
dışında bütün Mısır halkı, Hz. Ali'ye bey'at etmiş ve onun itaati altına girmiş oldu.
Harbeta kasabasında Hz. Osman'ın öldürülmesini hazmedemeyen insanlar vardı.
Bunlar, önde gelen şahsiyetlerdi. 10.000 kişi civannda idiler. Başlannda da Ye-zid b.
Haris el-Müdlicî adında biri vardı. Bunlar, Kays b. Sa'd'a haber gönderdiler. İtaat
etmeyeceklerini ve bey'atlaşmıyacaklannı bildirdiler. Kays b. Sa'd, onlara ilişmedi.

Mesleme b. Müdlic el-Ensârî de bey'attan geri durmuştu. Kays b. Sa'd, ona da


ilişmedi. Sonra Muaviye b. Ebi Süfyan, bütün Şam bölgesinin itaaini sağladı.
Hakimiyeti Bizans sınınna, deniz kıyısına ve Kıbns adasına kadar uzandı. Cezire
beldelerinin, Harran, Urfa, Karkisya gibi yerlerin de hakimiyeti onun eline
geçmişti. Ceme! savaşında cepheden kaçan ve Hz. Osman taraftan olan bazı
kimseler de Muaviye'nin saflan-na katıldılar. Ester, bu beldeleri Muaviye'nin adına
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 41/60
hüküm süren valilerin ellerinden çıkarmak istedi. Muaviye, Abdurrahman b. Halid
27.01.2019 8.Bölüm

b. Ve-lid'i Eşter'in üzerine gönderdi. Ester, ondan kaçtı. Böylece Muaviye'nin


hakimiyeti bu beldeler de yerleşti.

Muaviye, Kays b. Sa'd'a bir mektup göndererek Hz. Osman'ın intikamının


alınmasına katkıda bulunmasını ve bu hususta kendisine destek olmasını taleb etti.
Bunu yaptığı takdirde kendi hakimiyetini tamamen sağladıktan sonra onu Irakeyn
üzerine vali olarak atayacağını vaad etti. Akıllı bir adam olan Kays, bu mektubu
alınca Muaviye'ye ne muhalefet etti, ne de muvafakat etti. Aksine onu nezaketle
geçiştirmeye çalıştı. Durumu idare etmek istedi. Çünkü o, Hz.-Ali'den uzaktaydı.
Şam beldelerine ve Muaviye'nin askerlerine yakındı. Bu sebeple Muaviye'nin
talebine ne olumlu, ne de olumsuz bir cevap vermedi. Bunun üzerine Muaviye, ona
şöyle bir mektup gönderdi: «Beni atlatamazsm. Aldatamazsın, mutlaka senin dost
ya da düşman olduğunu öğrenmem gerekiyor.» Bunun üzerine Kays, hangi
doğrultuda olduğunu şu mektupla Muaviye'ye bildirdi» «Ben, Ali'nin yanındayım.
Çünkü o, yönetime senden daha layıktır.»

Muaviye, bu mektubu alınca Kays'tan ümidini kesti. Sonra bazı Şamlılar, Kays
b.Sa'd'm gizlice kendilerine mektuplar yazdığına ve kendilerini Iraklılara karşı
kışkırttığına dair bir şayia yaydılar. Yalan haberler uydurdular. İbn Cerir'in
rivayetine göre Kays b. Sa'd'm Muaviye'ye bey'at ettiğine dair asılsız ve uydurma
bir mektup, Kays tarafin-dan Muaviye'ye gönderilmiştir. Doğrusunu Allah bilir.

Hz. Ali, bu mektuptan haberdar olunca Kays'ı Muaviye taraftarh-ğıyla itham


etti.Ve ona, bey'ata katılmayan Harbeta halkıyla savaşmasını emreden bir mektup
gönderdi. Kays da Harbeta halkının önde gelen kimseler olduklarını ve sayılarının
çok olduğunu bildirerek bu savaşı yapamayacağına dair bir mazeret ileri sürdü.
Mektubunda, Hz. Ali'ye hitaben şöyle dedi:

«Sen, beni denemek için bu emri bana veriyorsun. Çünkü beni, Muaviye
taraftarlığıyla suçluyorsun. Öyleyse Mısır'a benden başka bir gönder.» Bunun
üzerine Hz. Ali, Ester en-Nehafyi Mısır'a vali olarak gönderdi. Ester, Kalzum'a
varınca orada bir yudum bal yedi ve bu baldan zehirlenip öldü. Şamlılar, bunu
duyunca: «Allah'ın baldan askerleri vardır.» dediler. Eşter'in ölüm haberini duyan
Hz. Ali, Mısır'a Hz. Ebu Bekir'in oğlu Muhammed'i vali olarak gönderdi. Sahih
rivayete göre Hz. Ali, Kays b. Sa'd'dan sonra Mısır'a vali olarak Hz. Ebu Bekir'in
oğlu Muhammed'i göndermiştir. Bu olaydan sonra Kays, Medine'ye doğru hareket
etti. Sehl b. Hanif le birlikte Hz. Ali'nin yanına vardı. Kays, mazeretini anlattı. Ali
de onu kınadı. Ancak sonra onun mazeretini kabul etti. Kays'la Sehl b. Hanif ilerde
de anlatacağımız gibi Hz. Ali ile birlikte Sıfîîn savaşma katıldı. Hz. Ebu Bekir'in oğlu
Muhammed, Sıffin savaşı yapılıncaya kadar Mısır'da heybetli ve otoriter bir vali
olarak görev yaptı. Muaviye ve taraftarlarının Iraklılarla savaşmaya karar
Verdiklerini ve hakemlere baş vurmak istediklerini duyan Mısırlılar, Hz. Ebu Be-
kir'in oğlu Muhammed'e karşı ayaklandılar. Açıkça ona düşmanlık gösterisinde
bulundular.

Hz. Osman'ın öcünün alınması hususunda Amr b. As, Muaviye'ye bey'at etti. Hz.
Osman'ın kendisini Mısır valiliğinden azledip yerine Abdullah b.Sa'd b.Ebi Serh'i
ataması yüzünden Hz. Osman'a kızgın olduğu halde asiler tarafından kuşatılması
esnasında ölümünü görmemek için Medine'den çıkmıştı. Öfkeli bir halde
Medine'den ayrılmış, Ürdün yakınlarında bir yere konaklamıştı. Hz. Osman
öldürüldükten sonra Muaviye'nin yanına gitmiş ve yukarıdaki satırlarda da
dediğimiz gibi ona bey'at etmişti.[15]
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 42/60
27.01.2019 8.Bölüm

Sıffîn Savaşı

Bu savaş, Iraklılarla Şamlılar arasında cereyan etmiştir. îmam Ah-med b.Hanbel,


Muhammed b.Sirin'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Fitne koptu. Fitne koparken
Rasûlullan (s.a.v.)'ın 10 OOO'lerce sahabesi vardık Bunlardan yüz kadarı, hatta
belki otuzu dışında kimse bu olaylara karışmadı.»

îmam Ahmed b. Hanbel, Hakem'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Sıffîn savaşma
Bedir ehlinden yetmiş kişi katıldı.» Hakem'in bu sözüne karşı Abdurrahman b. Ebi
Leyla şöyle demiştir: «Ebu Şeybe (yani Hakem), yalan söylemiştir. Biz bu hususu
kendisiyle tartıştık. SıfBn savaşına Hüzeyme b. Sabit dışında Bedir ehli bir kimsenin
katıldığını görmedik. Başka bir rivayette anlatıldığına göre Sıfîîn savaşma Bedir eh-
linden sadece Sehl b. Hanif ile Ebu Eyyüb el-Ensârî katılmışlardır.»

"Er-Reddu Ala'r-Ra'fiza" adlı eserde hocamız Allame îbn Teymiye, Bükeyr b.


Eşec'in şöyle dediğini rivayet etmişti: «Osman'ın Öldürülmesinden sonra Bedir ehli
kimseler evlerine kapandılar. Dışarı çıkmadı-lar. Ancak öldüklerinde mezarlarına
götürüldüler.»

Hz. Ali, Cemel savaşının bitiminden sonra Basra'ya gitti. Mü'minle-rin annesi
Hz.Aişe'nin Mekke'ye gitmek istediğini öğrenince onu Mekke'ye uğurladı. Sonra
Basra'dan Kûfe'ye gitti. Ebu'l-Kenud Abdurrahman b. Ubeyd'in ifadesine göre
Hz.Ali, meretin otuzaltmcı senesinin re-ceb ayının onikincisi olan pazartesi günü
Kûfe'ye girmiş, kendisine: «Beyaz köşkte konakla.» dediklerinde o: «Hayır.
Çünkü Hattab oğlu Ömer de beyaz köşkte konaklamaktan hoşlanmazdı. Ben de bu
köşkte konaklamaktan hoşlanmıyorum» demiş ve büyük caminin yanındaki
meydanlığa konaklamıştı. Sonra camiye giderek iki rekaat namaz kılmış, halka bir
hutbe irad ederek onları iyiliğe teşvik edip kötülükten sa-kmdırmıştı. Bu
hutbesinde Küfe halkını da övmüştü. Sonra Hz. Osman zamanından beri Hemedan
valiliğini yapmakta olan Cerir b. Abdullah'a ve yine Hz. Osman zamanından beri
Azerbeycan valiliğini yapmakta olan Eşa's b. Kays'a haber göndererek oradaki
halkın bey'atını almalarım, sonra da yanma gelmelerini emretti. Onlar da bu emri
yerine getirdiler. Sonra Hz. Ali, gelip kendisine bey'at etmesi için Muaviye'ye
haber göndermek istediğinde Cerir b. Abdullah, şöyle dedi:

- Ey mü'minlerin emiri! Muaviye'nin yanına ben gideyim.Çünkü benimle onun


arasında dostluk var. Senin namına ondan ben bey'at alayım.

Ester dedi ki:

- Hayır ey mü'minlerin emiri. Cerir'i Muaviye'ye gönderme. Korkarım ki, bu da


onunla aynı görüşte olur.

Hz. Ali:

- Bırak da gitsin, dedi.

Hz. Ali,Cerir'i Şam'a Muaviye'nin yanına gönderdi. Onunla birlikte bir de mektup43/60
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721
göndermişti. Mektubunda Muhacirlerle Ensâr'm kendisine bey'atlarının
27.01.2019 8.Bölüm

sağlanması emrini veriyordu. Ayrıca Cemel savaşında cereyan eden hadiseleri ona
bildiriyor ve insanların girdiği yola kendisinin de girmesini istiyordu.

Cerir b. Abdullah, Muaviye'nin yanına varınca Hz. Ali'nin mektubunu ona verdi.
Muaviye de Amr b.Asla Şamlıların reislerini toplantıya çağırdı. Onlara danıştı.
Onlar, Osman'ın katilleri öldürülmedikçe veya bu katiller Hz. Ali tarafından
kendilerine teslim edilmedikçe bey'at etmeyeceklerini söylediler. Şayet Hz. Ali, bu
katilleri öldürmez veya kendilerine teslim etmezse kendisiyle savaşacaklarını
bildirdiler. Bunun üzerine Cerir, geri dönüp Şamlıların söylediklerim Hz. Ali'ye
bildirdi. Ester, şöyle dedi:

- Ey mü'minlerin emiri, sana Cerir'i göndermemeni söylememiş miydim? Eğer


beni göndermiş olsaydın, Muaviye hangi kapıyı açarsa o kapıyı mutlaka
kapatacaktım.

Cerir:

—Eğer sen elçi olarak Muaviye'nin yanma gitmiş olsaydın, Osman'ın kanına bedel
olarak seni öldürürlerdi, deyince Ester, şu karşılığı verdi:

- Vallahi eğer ben onlara gitmiş olsaydım,bana verecekleri cevap ve gösterecekleri


tavır beni ilgilendirmezdi. Muaviye'yi öyle bir noktaya getirirdim ki, bir an önce
karar vermeye mecbur kalırdı.Eğer mü'minlerin emiri bu konuda benim
tavsiyelerime uyacak olursa, durumlar dü-zelinceye ve şüpheler kalkıncaya kadar
seni ve senin gibileri hapsetmesi çok iyi olacaktır.

Bunun üzerine Cerir öfkelenerek kalktı.Gidip Karkisya'ya yerleşti. Hz. Ali'ye


söylediklerini ve onların kendisine söylediklerini bir mektupla Muaviye'ye bildirdi.
Muaviye de yanına gelmesi için Cerir'e bir mektup gönderdi.

Hz. Ali, Şam'a gitme kararıyla Kûfe'den yola çıktı. Nahile'de ordugah kurdu.
Kûfe'de kendi yerine Ebu Mesud Ukbe b. Amir el-Bedri el-Ensârfyi vekil bıraktı.
Bazıları, Hz.Ali'nin Kûfe'de kalmasını, Şam'a ordu göndermesini tavsiye ettilerse
de başkaları bizzat kendisinin de bu orduyla Şam'a gitmesini teklif ettiler. Hz.
Ali'nin bizzat ordunun başında Şam'a doğru gelmekte olduğu haberini alan
Muaviye, Amr b. As'a danıştı, Amr da ona:

- Sen de bizzat ordunun başında yola çık, dedi.

Amr b. As, kalkıp halka hitaben şöyle dedi: «Küfe ve Basraîılarm önde gelen
şahsiyetleri Cemel savaşında ölmüşlerdir. Ali'nin yanında az sayıda insan kalmıştır.
İşte mü'minlerin emiri Osman b. Affan öldürülmüştür. Sakın sakın hakkınızı zayi
etmeyin ve öcünüzü almakta gecikmeyin."

Muaviye, Şam ordulanna mektup yazıp savaşa gelmelerini emretmiş, onlar da


gelmişlerdi. Bayraklar ve sancaklar hazırlanıp komutanlara teslim edildi. Şamlılar,
savaşa hazırlandılar. Bunlar da Sının tarafında Hz. Ali'nin geleceği yönde Fırat
kenarında durdular. Hz. Ali, beraberindeki askerlerle birlikte Nahile'den hareket
edip Şam'a yöneldi.

Ebu İsrail, Hakem b. Uyeyne'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 44/60
27.01.2019 8.Bölüm

«Hz. Ali'nin ordusunda Bedir savaşına katılmış seksen sahabe ile Rıdvan ağacının
altında Rasûlullah'la bey'atlaşmış olan 150 sahabe

vardı.»

Hz. Ali, Rakka'ya bağlı Belih mıntıkasına varıp konakladığında -ki burası Fırat da
bir yerdi- bir rahip, manastırından inip yanına geldi. Ona şöyle dedi: «Atadan ataya
intikal ederek elime ulaşan bir kitap var. Bu kitabı Meryem oğlu İsa peygamberin
arkadaşları yazmıştır. Bu kitabı sana arzedeyim mi?

- Göster bakalım hele.

Rahip, kitabı okumaya başladı:

«Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

O Allah ki, hükmettiği şeyi hükmetti .Yazdığını da yazdı. Yazdığı şeyler arasında
şunu anlatır ki: O, ümmilere kendi aralarından bir peygamber gönderecektir. O
peygamber, ümmetine kitabı,hikmeti öğretecek; onları arındıracak ve onları Allah
yoluna iletecektir. Kaba ve haşin değildir. Sokaklarda bağırıp çağırmaz. Kötülüğe
kötülükle karşılık vermez. Aksine affedip bağışlar. Onun ümmeti, her yüksek
tepede,her çıkışta ve inişte Allah'a hamdeden kimselerdir. Dilleri devamlı surette
tehlil ve tekbir getirerek çalışır.O peygamber, kendisine düşmanlık edenlere karşı
Allah'tan yardım görür. Allah, onu vefat ettirdiği zaman ümmeti ihtilafa düşecek,
sonra bir araya gelip ittifak edecekler ve bu ittifakları Allah'ın dilediği bir zamana
kadar devam edecektir. Sonra yine ihtilafa düşeceklerdir. Bu ihtilaftan sonra o
peygamberin ümmetinden bir adam, bu Fırat kenarından geçecek, insanlara iyiliği
emredip kötülükten sakındıracak, hak ile hükmedecek ve hükmünden geri
dönmeyecektir. Dünya, onun nazarında fırtınalı bir günde savrulan topraktan veya
külden daha önemsizdir. Ölüm, ona bir yudum su içmekten daha kolaydır.
Gizlilikte Allah'tan korkar, aşikar ve açık hallerde ümmete nasihat verir. Allah'ın
emrini yerine getirme hususunda kınayıcılann kınamalarından çekinmez.
Beldelerin halkından her kim o peygamberin zamanına ulaşıp da ona iman ederse,
onun mükafatı, benim hoşnutluğum ve Cennet'tir. Ve her kim de o peygamberin
ümmetinden olup da bu ümmeti toparlamaya çalışan o salih kula yetişirse ona
yardım etsin. Çünkü onun saflarında bulunup karşıtlarına karşı savaşırken Öldürül-
mek şehidliktir.»

Rahip, elindeki kitabın bu kısmını okuduktan sonra hz. Ali'ye şöyle dedi:

- Ben artık senin arkadaşımm.Senin başına gelenler, benim de başıma gelinceye


kadar yanından ayrılmayacağım.

Rahibin böyle demesi üzerine Hz. Ali ağladı, sonra şöyle dedi: "Beni kendi nezdinde
unutulmuş kılmayan Allah'a hamdolsun. Beni kendi katında iyi kimselerin
kitabında anan Allah'a hamd olsun.»

Bu rahip, Hz. Ali ile birlikte yola çıktı. Müslüman oldu ve savaşta öl-dürülünceye
kadar yanından ayrılmadı. Savaş sona erdiğinde insanlar, ölüleri araştırmaya
başladıklarında Hz. Ali:

- Rahibi arayın, dedi. Aradılar, onun da öldürülmüş olduğunu gördüler. Cenazesini


bulduklarında
http://darulk Hz. Ali,
tap.kuran ker mde.com/tar onun
h/ slamtar namazını
h / slamtar kıldı,
h bn kes r/007c onu defnetti ve onun için mağfiret
lt/068.htm#_Toc113033721 45/60
27.01.2019 8.Bölüm

diledi.

Hz. Ali, Ziyad b. Nadr el-Harisf yi ve Şureyh b. Hanf yi 12 000 askerle öncü kuvvet
olarak gönderdi. Bunlar, Hz. Ali'den önce yola çıkıp gittiler. Ancak onun gideceği
yoldan ayrı bir yol takip ettiler. Hz. Ali de gidip Menbiç'teki köprüden Dicle nehrini
kat etti. Karşı tarafa geçti, iki öncü kuvvet de yoluna devam etmişti. Bunlar,
Muaviye'nin Şamlılarla birlikte Hz. Ali'ye karşı gelmekte olduğunu duydular. Onu
karşılamaya niyetlendiler, ama sayılarının azlığından korkuya kapılarak başka bir
yol takip ettiler. Anet'ten geçmek istediklerinde oranın halkı onlara engel oldular.
Bunun üzerine onlar da gidip Heyt'ten geçtiler ve Hz. Ali'ye ulaştılar. Hz. Ali,
onlardan Önce Heyt'e varmıştı.

Öncü kuvvetlerin arkadan gelip kendisine ulaştıklarını gören Hz. Ali: "Öncü
kuvvetlerim arkamdan geliyorlar, bu ne iştir?" deyince onlar da başlarından geçen
hadiseleri anlatarak mazeretlerini beyan ettiler. Hz. Ali de mazeretlerini kabul etti.
Fırat'ı geçtikten sonra onları Muaviye'nin karşısına çıkmak üzere ileriye gönderdi.
Bu öncü kuvvetleri, . Şamlıların öncü kuvvetlerinin başındaki Ebu Aver Amr b.
Süfyan es-Sülemî karşıladı. İki taraf birbirlerine saldırmaksızm beklemeye baş-
ladılar. Iraklıların öncü kuvvetlerinin komutanı Ziyad b. Nadr, Ebu Aver ile
Şamlıları bey'ata davet etti. Ancak onlar, Ziyad'm bu davetine icabet etmediler.
Ziyad da bu durumu bir mektupla kendisine bildirince Hz. Ali, onlara Ester en-
Nehaî'yi komutan olarak gönderdi. Eşter'in komuta ettiği askeri birliğin sağ
cenahına Ziyad, sol cenahına da Şureyh komuta edecekti.

Hz. Ali, Eşter'e, Şamlılar kendilerine karşı saldırıya geçmedikçe kendilerinin savaşı
önceden başlatmamalarını emretti. Onları peş peşe defalarca bey'ata davet etmesini
söyledi. Bey'ata yanaşmadıkları takdirde onlar saldırıyı başlatmadıkça, kendisinin
onlara yanaşmamasını ve onlarla çarpışmamasını, korkaklar gibi de onlardan
uzakta durmamasını, aksine kendisi oraya varıncaya kadar sabırla beklemesini
ten-bihledi. İnşaallah kendisinin de arkadan oraya geleceğini bildirdi. Iraklıların
öncü kuvvetleriyle Şamlıların öncü kuvvetleri karşılaştıkları gün birbirlerine
saldırmadılar. İlk günlerini öylece geçirdiler. Vakit akşama erdiğinde Şamlıların
öncü kuvvetlerinin komutanı Ebu Aver es-Sülemî, Haris b. Cehman el-Cufî ile
Iraklıların öncü kuvvetlerinin komutanına emirlik mektubunu gönderdi.

Ester en-Nehaî, Iraklıların öncü kuvvelerinin başına komutan olarak geldiğinde Hz.
Ali'nin verdiği emre itaat etti. Savaşa girişmedi. Şamlıların öncü kuvvetlerinin
başındaki komutan Ebu Aver es-Sülemî de Iraklılara saldırmadı. İki taraf,
yerlerinde sabırla beklediler. Şamlıların öncü kuvvetleri akşama doğru cepheden
geri çekildiler. Ertesi gün yine sabırla beklediler. Ancak Ester, bilahare saldırıya
geçince Şamlıların bahadır ve yiğitlerinden Abdullah b. Münzir et-Tenuhî'yi Iraklı
askerlerden biri Öldürdü. Öldürenin adı, Zibyan b. Ammare et-Temimî idi. Bu
hadise üzerine Şamlıların öncü kuvvetlerinin komutam Ebu Aver de beraberindeki
adamlarıyla Iraklılara karşı saldırıya geçti. İki taraf karşı karşıya geldiğinde Ester,
Ebu Aver'den kendisiyle mübareze yapmak üzere ortaya çıkmasını istedi. Ancak
Ebu Aver, onun bu isteğine muvafakat etmedi. Güya Eşter'i kendine denk
görmemişti. Doğrusunu Allah bilir.

İkinci günün akşam vaktinde iki taraf saldırılarına son verdiler. Üçüncü günün
sabahında Hz. Ali, askerleriyle birlikte oraya geldi. Mu-aviye de askerleriyle oraya
vardı. İki ordu karşı karşıya geldi. Yardımına baş vurulacak olan zat, yüce Allah'tır.
İki taraf uzun süre beklediler. Beklemekte oldukları o yerin adı Sıfîîn idi. Vakit de 46/60
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721
27.01.2019 8.Bölüm

zilhicce ayının ilk günleriydi.Sonra Hz. Ali, oradan ayrılıp kendi askerleri için bir
konaklama yeri aramaya başladı. Muaviye, ordusuyla birlikte ondan önce oraya
gelmiş ve su başlarını çok rahat ve geniş bir yerde tutmuştu. Hz. Ali, oraya
geldiğinde sudan uzak bir yere konaklamıştı. Iraklılar, su başına gelmek
istediklerinde Şamlılar, onlara engel olmuşlardı. Bu yüzden aralarında çarpışma
meydana gelmişti.

Muaviye ve Ebu Aver es-Sülemî, su başını tutmuşlardı. Orada yanı SıfSn'de onların
işgalinde bulunan sudan başka bir su yoktu. Hz. Ali'nin adamları şiddetli bir
susuzluğa maruz kaldılar. Hz. Ali, Eş'as b. Kays el Rindf yi bir toplulukla birlikte
suya gönderdi, ancak Şamlılar onlara su vermeyip: «Nasıl ki Osman'ı susuz
bıraktımzsa siz de susuzluktan ölün.» dediler. Bir saat kadar karşılıklı olarak
birbirlerine ok attılar, sonra da mızrak ve kargılarla birbirlerine giriştiler. Bundan
sonra birbirlerine kılıçlarla giriştiler. Her iki taraf kendi adamına destek verdi.
Sonra Iraklılar tarafindan Ester en-Nehaî, Şamlılar tarafindan da Amr b. As oraya
geldi. İki taraf arasındaki savaş daha da şiddetlendi. Iraklılardan Abdullah b. Avf b.
Ahmer el-Ezdî savaşırken şöyle diyordu:

«Fırat'ın akmakta olan suyunu bize vermemezlik etmeyin. Aradan çıkın, ya da


büyük bir orduyla sebat edin.

Haretekli, mızrağıyla vuran ve saldıran her liderin, her beyin, içeceği bir su yeri
vardır.

O bey ki, darbe vurur. Düşmanın kafalarına darbesini isabet ettirir.»

Sonra Iraklılar, Şamlıları su başından uzaklaştırmaya devam ettiler. Nihayet onları


su başından tamamen uzaklaştırdılar. Büahere iki taraf da su kaynağından
yararlanma hususunda anlaştılar. Aynı su kaynağının başına geliyorlar,
taraftarlardan hiçbiri diğerleriyle konuşmuyor, kimse kimseye eziyette
bulunmuyordu.

Bir rivayete göre Muaviye, Ebu Aver'e su kaynağını koruması için emir verdiğinde
Ebu Aver, orada kınından çekilmiş kılıçlar, dimdik tutulmuş kargı ve mızraklarla
nöbet tutmaya başladı. Hz. Ali'nin adamları gelip durumu Hz. Ali'ye şikayet
ettiklerinde o, Sa'sa'a b. Sohan'ı Mua-viye'ye gönderdi ki, Muaviye'ye şöyle
desin:«Biz buraya size karşı delillerimizi ibraz etmek için geldik. Sizinle savaşmaya
niyetimiz yoktu. Ama sen öncü kuvvetlerini üzerimize gönderdin. Biz saldırıya
geçmeden onlar bize saldırdılar. Şimdi de sudan yararlanmamıza engel olu-
yorsun.» Sa'sa'a b. Sohan, bu sözleri aktardığı zaman Muaviye yanındakilere:
«Şunlar ne istiyorlar? diye sorunca Amr b. As, şöyle dedi: «Sudan
yararlanmalarına engel olma. Çünkü onlar, susuz iken bizim kana kana su içmemiz
insaflı bir davranış olmaz.»

Velid ise, şöyle dedi:

«Bırak da müminlerin emiri Osman'ı kendi evinde kuşatma altında tuttukları


zaman onu susuz bıraktıkları ve kırk gün süreyle onu su ve yiyeceklerin
lezzetinden mahrum bıraktıkları gibi kendileri de susuzluk acısını tatsınlar.»

Abdullah b. Sa'd b. Ebi Şerh de şöyle dedi: «Geceye kadar onları susuz bırak. Belki
memleketlerine dönerler.»
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 47/60
27.01.2019 8.Bölüm

Bu sözler karşısında Muaviye susunca Sa'sa'a b. Sohan ona:

- Cevabın nedir? diye sordu. Muaviye de:

- Görüşümü büahere size bildireceğim, diye cevap verdi.

Sa'sa'a, Hz. Ali'nin yanına dönüp durumu anlatınca Hz. Ali'nin süvari ve piyadeleri
harekete geçti. Şamlıları zorlayarak su başından uzaklaştırdılar. Sonra da su
hususunda aralarında anlaştılar ki, kimse kimseye engel olmayacaktı. İki gün
süreyle orada kaldılar. Ne Muaviye Hz. Ali'ye bir yazı yazıyor, ne de Hz. Ali ona bir
yazı yazıyordu. Sonra Hz. AK, Beşir b. Amr el-Ensârî, Said b. Kays el-Hemedanî ve
Şebis b. Ri-bi es-Sehmî'yi yanına çağırarak onlara şöyle dedi:

- Şu adamın (Muaviye'nin) yanına gidin. Onu itaata ve cemaata katılmaya davet


edin. Ve size söyleceklerini aklınızda tutun. Gelip bana anlatın.

Bunlar, Muaviye'nin yanma gittiklerinde Beşir b. Amr, ona şöyle

dedi:

- Ey Muaviye, bir gün bu dünyayı bırakıp gidecek ve ahirete göçeceksin.


Yaptıklarının hesabım Allah sana soracaktır. Bu dünyada işlediğin amellerin
karşılığını sana verecektir. Allah aşkına bu ümmeti birbirinden .koparıp dağıtma,
aralarında kan akıtılmasına sebebiyet verme.

- Bu tavsiyeyi kendi" adamlarınıza (Hz. Ali'ye) yapsaydınız ya? —Benim adamım


(Hz. Ali), bu mahlukat içinde fazileti, dindarlığı,

İslâm'a senden önce girmiş olması ve Rasûlullah'a yakınlığı sebebiyle halifeliğe


senden daha layıktır. O, seni kendisine bey "at etmeye davet ediyor.Böyle yapman,
dünyada selamette kalman için daha uygundur. Ahirette de senin hayrına olacaktır.

- Osman'ın kam heder mi olsun? Hayır, vallahi ben bunu asla yapmayacağım.

Sonra Said b. Kays el-Hemedanî konuşmak istedi. Ancak Şebis b. Ribî ondan önce
söze başlayarak Muaviye hakkında kaba ve nahoş sözler söyledi. Muaviye de onu,
kendisinden daha şerefli bir kimseye karşı yakışıksız söz sarf etmekten ve bilmediği
şeyleri söylemekten menedip, azarladı. Sonra yanından çıkıp gitmeleri için
Muaviye, onlara emir verdi. Haksız yere öldürülen Hz. Osman'ın intikamım almaya
kesin karar verdi. Tam o sırada iki taraf arasında savaş başladı. Hz. Ali, öncü kuv-
vetlerine ve komutanlara savaşa girişmeleri için emir verdi. Hz. Ali, kendi
taraftarlarından her kavmin başına savaşta kendi adamlarından birini komutan
olarak tayin ediyordu. Hz. Ali'nin savaş komutanlarından bazılarının adları
şöyledir:E ster en-Nehaî, Hicr b. Adiy, Şebis b. Ri-bi, Halid b. Mutemer, Ziyad b.
Nadr, Ziyad b. Hafsa, Said b. İs, Makil b. Kays ve Kays b. Sa'd.

Muaviye de savaşı idare etmesi için her gün bir komutan tayin ediyordu.
Komutanlarından bazılarının adları şöyledir: Abdurrahman b.Halid b. Velid, Ebu
Aver es-Sülemî, Habib b. Müslim, Zülkila el-Himyerî, Ubeydullah b. Ömer b.
Hattab, Şurahbil b. Semt, Hamza b.Malik el-Hemedani. Taraflar bazen günde iki
defa savaşıyorlardı. Sıffîn savaşı, zilhicce ayı boyunca devam etmişti.

Bu senede
http://darulk tap.kuranyani hicretin
ker mde.com/tar otuzaltmcı
h/ slamtar h / slamtar h bn senesinde
Abdullah b. Abbas, Müslümanlara
kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 48/60
Hz. Ali'nin emri üzerine hacettirdi. Zilhicce ayı sona erince muharrem ayı
27.01.2019 8.Bölüm

başladığında Cenâb-ı Allah, aralarına barışı hakim kılar umuduyla taraflar karşılıklı
ateşkes çağrısında bulundular. [16]

Hicretin Otuzyedinci Senesi

Bu senenin başında mü'minlerin emiri Ebu Talib oğlu Ali ile Ebu Süfyan oğlu
Muaviye ateşkes yapmış vaziyette beklemekteydiler. Bunlardan her biri, kendi
askerleriyle birlikte Şam bölgesinin doğusunda Fırat yakınındaki Sıfîîn denen yerde
beklemekteydiler. Bunlar, zilhicce ayı boyunca her gün çarpışıyorlardı. Hatta bazı
günlerde bu çarpışma iki kez tekrarlanıyordu. Aralarında öyle çarpışmalar cereyan
etmişti ki, bu çarpışmaların safahatım anlatmak burada geniş yer işgal edecektir.

Kısaca demek istediğimiz şudur ki, muharrem ayı girdiğinde aralarında barış
antlaşmasıyla sona erecek bir ateşkes umuduyla iki taraf birbirleriyle çarpışmaya
son verdiler.

îbn Cerir'in rivayetine göre Hz. Ali, Adiy b. Hatim, Yezid b. Kays el-Erhabî, Şebis b.
Ribî ve Ziyad b. Hafsa'yı Muaviye'nin yanma gönderdi. Bunlar, Muaviye'nin yanma
vardıklarında Amr b. As da Muaviye'nin yaranda oturmaktaydı. Adiy, Allah'a
hamdü senada bulunduktan sonra Muaviye'ye hitaben şöyle dedi:

- Ey Muaviye! Biz sana geldik ki, seni Allah'ın emrine davet edelim. Allah'ın emri
birlik olmamızdır. Sözümüzün ve fikrimizin aynı olmasıdır. Aramızda barışın
hakim olmasıdır. Amcan oğlu (Ali), Müslümanların efendisidir. İslâm'a ilk
girenlerden faziletli bir kimsedir. İslâmiyet döneminde güzel bir hayat tarzı
sergilemiştir. İnsanlar onun etrafında toplanmışlardır. Onlar, Hz. Ali'de gördükleri
şeyle doğru yolu bulmuşlardır. Senden ve senin beraberindeki taraftarlarından
başka Ali'ye bey'at etmeyen kimse kalmamıştır. Ey Muaviye, bu yaptıklarına son
ver ki, Cemeî savaşında senin ve adamlarının basma gelen musibet tekrarlanın
asm.

Muaviye, Adiy'e şu karşılığı verdi:.

- Ey Adiy! Sen sanki banş için değil, tehditte bulunmak için gelmişsin. Heyhat
Allah'a yemin ederim ki ey Adiy, ben senin bu isteklerine asla muvafakat
etmeyeceğim. Ben, savaşın oğluyum. Asılsız şeyler beni ürkütmez. Zamanın
musibetlerine karşı da boyun eğmem. Sana gelince vallahi sen Osman'ın etrafında
gürültü patırtı çıkaranlardan ve onu öldürenlerdensin. Ümid ederim ki, Osman'ın
intikamı uğruna sende Allah tarafından öldürülecek olanlardan biri olursun. Şebis
b. Ribi ile Ziyad b. Hafsa da konuştular. Hz. Ali'nin fazilet ve üstünlüklerini an-
latarak şöyle dediler:

- Ey Muaviye, Allah'tan kork ve sakın muhalefet etme. Vallahi biz dünya hayatında
Ali'den daha ileri derecede takva sahibi, zühde sarılmış ve her türlü hayır ile güzel
vasıfları kendisinde bulunduran başka bir adama rastlamadık.

Muaviye de Allah'a hamdü senada bulunduktan sonra sözüne şöyle başladı:


http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 49/60
27.01.2019 8.Bölüm

- Siz, beni cemaata ve itaata davet ediyorsunuz. Cemaat diyorsanız, cemaat bizim
yanımızdadır. îtaata gelince ben, Osman'ın öldürülmesine yardımcı olan bir adama
nasıl itaat ederim? Ama o, Osman'ı kendisinin öldürmemiş olduğunu iddia ediyor.
Biz, onun bu iddiasını reddetmiyoruz. Onu, Osman'ı öldürmekle itham etmiyoruz.
Ancak o, Osman'ın katillerini barındırmıştır. Katilleri bize versin ki öldürelim.
Sonra sizin bu itaat ve cemaata katılma çağrınıza icabet edelim.

Şebis b. Rib'i ise şöyle dedi:

- Allah aşkına söyle bakalım ey Muaviye, eğer Ammar b. Yasir'i ele geçirecek
olsaydın, Osman'ın kanma karşılık onu Öldürür muydun?

- Eğer onu ele geçirseydim, Osman'ın kanına karşılık olarak değil de Osman'ın
kölesinin kanma karşılık olarak onu öldürürdüm.

- Yerin ve göğün ilahına yemin ederim ki, kelleler omuzlardan düşmedikçe ve yerin
olanca genişliği daralmadıkça sen Ammar b. Yasir'i ele geçiremiyeceksin.

- Böyle olsaydı yeryüzü sana daha dar gelecekti.

Bu konuşmalardan sonra heyet, Muaviye'nin yanından çıkıp Hz. Ali'nin yanma


döndü. Karşılıklı konuşmaları ve cereyan eden hadiseleri ona anlattılar. Muaviye de,
Habib b. Mesleme el-Fihrî, Şurahbil b. Semt ve Maan b. Yezid b. Ahnes'i Hz.
Ali'nin yanına gönderdi. Bunlar, Hz. Ali'nin yanma vardıklarında Habib, Allah'a
hamdü senada bulunduktan sonra şöyle dedi:

- Osman b. Affan, hidayet yolundaki bir halifeydi. Allah'ın kitabıyla amel etti.
Allah'ın emrine bağlı kaldı. Siz onun hayatım uzamış gördünüz. Vefatının
geciktiğini düşündünüz. Ona saldırıp öldürdünüz. Eğer onu öldürmediğini iddia
ediyorsan katillerini bize teslim et. Sonra insanlar, savaştan çekilip yöneticilerini
şura ile seçsinler. Etrafında toplanacakları birini halife yapsınlar.

- Anan seni vitirsin ey Adam! Şu halife seçimi ve halifenin azli sana mı düştü. Sus,
sen bu işe layık biri değilsin. Bundan söz etmeye hakkın yok,

- Öyleyse Allah'a yemin ederim ki, sen beni, hoşlanmadığın bir şekilde karşında
bulacaksın.

- Süvari ve piyadalerinle karşıma çıkacak olsan bile bu işi beceremezsin. Hayatta


kalacak olsan bile Allah, seni hayatta bırakmasın. Haydi çek git buradan. EliriÜen
geleni arkana koyma.

Siyer âlimlerinin anlattığına göre bu heyetle Hz. Ali arasında uzun uzadıya
konuşmalar cereyan etmiştir. Ancak bu konuşmaların sihhati hakkında ihtilaf
vardır. Bu konuşmalar arasında Hz. Ali'nin, Muavi-ye'yi ve babasını eleştirdiğine
dair sözler de vardır. Güya Hz. Ali, Muavi-ye ile babasının İslâm'a girdikten sonra
İslâmiyet hususunda ve diğer konularda tereddüt ettiklerini ve bu tereddüdlerini
sürdürdüklerini ifade etmiş, sözleri arasında şu cümleleri de sarfetmiştir: «Ben,
Osman'ın mazlum ya da zalim olarak öldürülmüş olduğunu söylemiyorum.»
Heyettekiler de:«Osman'ın haksız yere öldürüldüğünü söyleme-yen kimselerden
ilişkimizi koparmışız. BÖylelerinden uzaktayız.» demişler ve Hz. Ali'nin yanından
çıkıp gitmişlerdi. Hz. Ali de şu ayet-i kerimeyi okumuştu:
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 50/60
27.01.2019 8.Bölüm

«Sen, ölülere şüphesiz ki işttiremezsin; dönüp giden sağırlara da çağrıyı


duyuramazsın. Körleri sapıklıklarından vazgeçilip doğru yola döndüremezsin;
ancak ayetlerimize inananlara sen duyurabilirsin.» (en-

Neml, 80-81.)

Bu ayeti okuduktan sonra Hz. Ali, dönüp kendi adamlarına şöyle dedi: «Bunlar,
sizin haklı olduğunuz davada ve Rabbinize yaptığınız ita-atta kendi sapıklıkları
yolunda sizden daha gayretkeş olmasınlar.» Bana göre Hz. Ali, böyle bir şey
söylemiş değildir. Allah, ondan razı olsun.

İbn Dizü'in rivayetine göre Iraklıların kurralarıyla Şamlıların kur-raları 30 000'e


yakın kişi olup bir tarafta ordugah kurmuşlardı. Irak kurralarından; aralarında
Ubeyde es-Selmanî, Alkame b. Kays, Amir b. Abdi Kays, Abdullah b. Utbe b.Mesud
ile diğerlerinin bulunduğu bir grup, Muaviye'nin yanma giderek ona şöyle
demişlerdi:

- Sen ne istiyorsun?

- Osman'ın intikamını almak istiyorum.

- Sen bu intikamı kimden almak istiyorsun.

- Ali'den almak istiyorum.

- Osman'ı Ali mi öldürdü?

- Evet, o Öldürdü ve katillerini barındırdı.

Heyet, Muaviye'nin yanından ayrılıp Ali'nin yanma gitti ve Muaviye'nin


söylediklerini ona aktardılar. Hz. Ali de şu cevabı verdi:

«Yalan söylüyor. Osman'ı ben öldümedim.Onu öldürmediğimi siz de


biliyorsunuz.»

Bunun üzerine heyet, Muaviye'nin yanına dönüp durumu kendisine anlatır.


Muaviyede:

«Eğer Osman'ı o öldürmemişse de bazılarına emir vererek öldürtmüştür.» dedi.


Bunlar, tekrar kalkıp Hz. Ali'nin yanına döndüler. Hz. Ali, onlara:

«Allah'a yemin ederim ki Osman'ı ben öldürmedim. Öldürülmesini de


emretmedim. Başkalarını da ona karşı kışkırtmadım." diye cevap verdi. Bunlar
tekrar kalkıp Muaviye'nin yanına döndüler. Durumu ona anlattıklarında Muaviye,
şöyle dedi:

«Ali doğru söylüyorsa, Osman'ın katillerinden bizim için intikam alsın. Onlara
kısas tatbik etsin. Çünkü Osman'ın katilleri, Ali'nin askerleri arasındadırlar.»

Heyet tekrar kalkıp Hz. Ali'nin yanma vardı.Durumu ona anlattıklarında Hz. Ali,
şöyle dedi:

«Asiler, fitne konusunda Kur'ân'ı Osman'a karşı tevil ettiler. Bu yüzden bölünme
ve parçalanma
http://darulk meydana
tap.kuran ker mde.com/tar geldi.
h/ slamtar O,h halife
h / slamtar iken
bn kes r/007c ve hakimiyeti elinde tutmakta iken 51/60
lt/068.htm#_Toc113033721
27.01.2019 8.Bölüm

onu öldürdüler. Benim onlara karşı yapabileceğim bir şey yoktur.»

Heyet kalkıp Muaviye'nin yanma döndü. Hz. Ali'nin söylediklerini ona aktardılar.
Muaviye de şöyle dedi:

«Eğer durum Ali'nin dediği gibiyse ona ne olmuş? Yönetim bizim dışımızda, şura
yapılmaksızın ne bizden ne de burada bulunanlardan herhangi birine verilmiş
değildir. Yönetimi o eline geçirmiştir. Bu niye böyle olsun?»

Heyet tekrar kalkıp Hz. Ali'nin yanma döndü. Ali de onlara şöyle dedi:

«İnsanlar, Muhacir ve Ensâr'la birliktedir. Bunlar, insanların yönetim hususunda


ve din işlerinde önde gelen şahsiyetleridir. Bunlar, benden hoşnud olmuş ve bana
bey'at etmişlerdir. Ben, Muaviye gibi bu ümmete tahakküm eden, birliği bozan bir
kimseye halifeliği devretmeyi helal saymam.»

Heyet, kalkıp Muaviye'nin yanma döndü. Muaviye, onlara şöyle dedi:

«Buradaki Muhacir ve Ensârî niye karıştınyar bu işe? Onlar, bu işe dahil


olmamışlardır.»

Heyet kalkıp Hz.Ali'nin yanma döndü. Hz. Ali, onlara şöyle dedi:

«Bu iş, Bedir savaşma katılan kimselerin yetkisindedir. Başkalarının yetkesinde


değildir. Yeryüzünde Bedir savaşma katılmış ne kadar adam varsa hepsi de benimle
beraberdir. Bunlar bana bey'at etmişler ve benden hoşnut olmuşlardır. Dininiz ve
nefisleriniz hususunda kimse sizi aldatmasın.»

Rebiyülahır, cemaziyelevvvel ve cemaziyelahir ayları boyunca iki taraf arasında


karşılıklı haberleşme devam etti. Bu esnada peşpeşe kuralar çekildi. İki taraf
birbirine saldırmaya teşebbüs ediyorsa da kurra-lar aralarına girip savaşı önlemeye
çalışıyorlardı.

Böylece savaş cereyan etmedi. Bu üç ay zarfinda seksenbeş defa kuetti. Sancağı


Abdurrahman b. Halid b.Velid'e verdi. Sağ cenaha Habib b. Mesleme'yi, piyadelerin
başına Yezid b. Zahr el-Enesî'yi, sol cenaha Abdullah b. Amr b. As'ı, piyadelerin
başına Habis b.Sa'd et-Taf yi Şamh süvarilerin başına Dahhak b. Kays'ı, Şamlı
piyadelerin başına Yezid b. Lebid b. Kürz el-Becelî'yi, Humuslu askerlerin başına
Zilkila'yı, Filistinli askerlerin başına Mesleme b. Mahled'i komutan olarak tayin
etti. Muaviye'nin kendisi de kalkıp askerlerine bir nutuk irad etti. Allah'a hamdü
senada bulunduktan sonra şöyle dedi: «Ey insanlar! Allah'a yemin ederim ki, ben
Şam'ı ancak itaatla ele geçirdim. Iraklılara karşı yaptığım savaşı da ancak sabırla
kazandım. Hicaz halkana karşı lütuna muamele ettim. Siz şimdi savaşa
hazırlandınız. Harekete geçtiniz ki, Şam'ı koruyup Irak'ı ele geçiresiniz. Karşı
tarafta Irak'ı korumak ve Şam'ı ele geçirmek için harekete geçmiştir. Hayatıma
yemin ederim ki, Iraklı adamlar, ne Şam'ı ne de Samdaki malları ele
geçiremiyecektir. Şamlıların tecrübe ve basireti Iraklılarda yoktur. Karşı tarafın
askerleri kendi ülkelerinden ve teçhizatlarından uzaktadırlar. Sizinse sizden başka
takviyeniz yoktur. Askerleriniz hep buradadır. Karşı tarafı mağ-lub edecek
olursanız ancak dostluk ve yumuşak huylulukla mağlup edersiniz. Onlar, sizi
mağlub edecek olurlarsa son nefesinize kadar hepinizi öldürdükten sonra mağlub
edebilirler. Bunlar, Iraklıların hile ve tuzaklanyla karşınıza çıkacaklardır.
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721
Yemenlilerin yumuşak huylulu-ğu, Hicazlıların basireti ve Mısırlıların katılığı ile 52/60
27.01.2019 8.Bölüm

karşınıza çıkacaklardır. Bugün muzaffer olan yarın da muzaffer olacaktır. «Musa,


milletine: Allah'tan yardım dileyin ve sabredin, dedi.»

Hz. Ali de Muaviye'nin bu konuşmasını duyduğunda kalkıp taraftarlarına bir nutuk


irad etti, onları cihada teşvik etti. Şamlılara nisbetle kendilerinin daha sabırlı ve
cesaretli olduklarını söyleyerek onları methetti.

Cabir el-Cufî, Cafer el-Bakır ile Zeyd b. Enes ve diğerlerinin şöyle dediklerini
rivayet etmiştir: Ali, 150.000 Iraklı ile ilerledi. Muaviye de bir o kadar Şamlı ile
ilerledi.

Ibn Dizil'in kendi kitabında anlattığına göre Hz. Ali, 100.000 veya daha fazla sayıda
Irak askerleriyle birlikte ilerledi.Muaviye ise, 130.000 Şamlı askerler ile ilerledi.
Şamlılardan bir grup asker, cepheden firar etmek üzere sözleştiler. Sarıklarla
birbirlerine bağlandılar. Bunlar beş saftılar. Beraberinde altı saf daha vardı.
Iraklılarda bu sekide on bir saf oluşturdular. Safer ayının ilk günü olan çarşamba
gününde bu şekilde birbirlerine bağlı olarak karşı karşıya geldiler. O gün Iraklıların
savaş komutam Ester en-Nehaî, Şamlıların savaş komutanı ise Habib b. Mesleme
idi. O günde şiddetli bir şekilde çarpıştılar. Sonra akşama doğru geri döndüler. İki
taraf birbirlerine denk kuvvetlerle çarpıştığı için berabere kalmışlardı.

Ertesi gün yani perşembe günü sabahladıklarında Iraklıların savaş komutanı Haşim
b.Utbe, Şamlıların savaş komutanı ise Ebu Aver es-Sülemî idi. Bunlar, şiddetli bir
şekilde çarpışmaya başladılar. Atlar atların üzerine, adamlar adamların üzerine,
süvariler de süvarilerin üzerine saldırdılar. Sonra akşama doğru geri döndüler. Yine
iki taraftan biri diğerini mağlub edememiş, berabere kalmışlardı.

Üçüncü günü yani cuma gününde Ammar b. Yasir, Iraklıların, Amr b. As da


Şamlılar'm komutanlarıydı. Her iki tarafta şiddetli bir şekilde çarpışmaya başladılar.
Ammar, Amr b.As'a karşı hücuma geçerek onu bulunduğu yerden gerilemek
mecburiyetinde bıraktı. Ziyad b. Nadr el-Harisî ortaya çıktı. Ammar ile anne bir
kardeştiler. Birbirlerini tanıyınca her biri kendi tarafına geri döndü. Akşama doğru
iki taraf da silahlarını bıraktılar. Berabere kalmışlardı.

Savaşın dördüncü günü yani cumartesi gününde Muhammed b. Ali (İbn Hanefi'ye)
büyük bir toplulukla ortaya çıktı. Karşısına Şamlılardan Ubeydullah b. Ömer çıktı.
İki tarf şiddetli bir şekilde çarpışmaya başladılar. Ubeydullah b.Ömer, mübareze için
ortaya çıktı. İbn Hanefi-ye'nin kendisiyle mübareze yapmak üzere ortaya
çıkmasını istedi. Birbirlerine yaklaştıklarında Hz. Ali: «Mübareze yapacak olan
kimdir? diye sorunca: «Oğlun Muhammed ile Ubeydullah mübareze yapacaklar.»
dediler. Bunun üzeine Hz. Ali, bineğini harekete geçirdi ve oğlu Mu-hammed'e geri
durmasını emretti. Kendisi, Ubeydullah'm karşısına çıkıp şöyle dedi:

- Bana doğru yaklaş.

- Seninle mübareze yapmaya ihtiyacım yok.

- Hayır ihtiyacın vardır

- Hayır.

Bunun üzerine Hz. Ali, geri çekildi. İki tarafta o gün birbirlerine ilişmediler.
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 53/60
27.01.2019 8.Bölüm

Beşinci günde yani pazar gününde Iraklıların komutanı Abdullah b. Abbas'tı. Ebu
Mihnef in anlatıldığına göre Şamlıların komutanı olan Velid, îbn Abbas'a laf atarak
şöyle diyordu:

- Halifenizi öldürdünüz, ama maksadınıza eremediniz. Yemin ederim ki, size karşı
Allah bizim yardımcımızdır.

- Yüreğin yetiyorsa karşıma çık da seninle başbaşa vuruşalım. Velid, İbn Abbas'm
karşısına çıkmadı. Anlatıldığına göre İbn Abbas, o gün bizzat şiddetli bir şekilde
savaşmıştır.

Altıncı günde yani pazartesi gününde Iraklıların komutanı Kays b. Sa'd, Şamlıların
komutanı da İbn Zilkila' olarak iki taraf karşı karşıya geldiler. Şiddetice savaştılar.
Birbirlerine denk kuvvetlerle savaştıkları için berabere kaldılar, sonra geri
döndüler.

Yedinci günde yani salı gününde Iraklıların komutanı Ester en-Nehaî, Şamlıların
komutanı da Habib b.Mesleme olarak iki taraf karşı karşıya geldiler. Yine şiddetlice
çarpışmaya başladılar. Ancak bütün bu günler boyunca iki tarftan biri, diğerini
yenemedi.

Ebu mihnef in rivayetine göre o gün Hz. Ali: «Bunlara topluca hücum etmekiçinne
zamana kadar bekleyeceğiz?» demiş ve çarşamba günü akşamı ikindiden sonra
kalkıp askerlerine hitaben şöyle bir konuşma yapmıştı:

«İstemediği bir iş yapılamayan, verdiği hüküm bozulamayan Allah'a hamd olsun.


Allah dileseydi, mahlukatmdan iki kişi arasında bile anlaşmazlık çıkmaz, ümmet
arasında ihtilaf olmaz, faziletleri az olanlar, kendilerinden daha faziletlilerin
faziletini inkar etmezdi. Mukadderat bizi de bunları da bu işe sürüklemiş
bulunuyor. Rabbimiz, bizi hem görüyor hem işitiyor. Dilerse intikamım
çabuklaştırır, zalimin yalanını ortaya koyar, hak da nereye varacağını bilirdi. Ancak
O, dünyayı amel yurdu, ahireti de ebedi kalınacak bir yer kılmıştır: «O, kötülük
edenleri yaptıklarıyla cezalandırsın. Güzel davrananları da güzellikle
mükafatlandırsın.» (en-Necm, 3i.)

Bilesiniz ki, siz yarın en güçlü bir kavim olacaksınız. Bu geceyi namaz kılarak,
Kur'ân okuyarak ve Allah'tan yardım ve sabır ihsan etmesini dileyerek geçirin.
Yarın onları ciddiyetle karşılayın. Bu amellerinizde de sadık ve samimi olun.»

Bunun üzerine Hz. Ali'nin askerleri, kılıçlarına, oklarına ve mızraklarına bakıyor ve


şöyle diyorlardı:

«Ümmet acaip ve büyük bir işle sabahı karşılayacak. Yarın yönetim ve


hükümranlık, galip gelenin eline geçecek. Ben gerçekten yalan olmayan doğru
sözler söyledim. Yarın Arapların ileri gelenleri helak olacak.»

Sabah olunca Hz. Ali, askerlerini kendi uygun gördüğü şekilde tabiye etti. Muaviye
de askerlerini dilediği şekilde mevzilendirdi. Hz. Ali, Iraklı her kabilenin, Şam'daki
akrabası bulunan kabilelere karşı durmalarını, onlarla savaşmalarını emretti.
Böylece iki taraf şiddetlice savaşmaya başladılar. Kimse kimseden kaçmıyor ama
kimse de kimseyi mağlub edemiyordu. Akşama doğru iki taraf silahlan bırakarak
geri çekildiler. Sabahleyin Hz. Ali, fecir namazını şafakın ilk anında kıldı ve
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721
erkenden savaş başladı. Sonra Şamlılar da ona karşı çıkıp savaşmaya başladılar. îbn54/60
27.01.2019 8.Bölüm

Mihnef in, Zeyd b. Vehb'den yaptığı rivayete göre Hz. Ali, o esnada şöyle dua
etmiştir:

«Ey korunmuş ve muhafaza edilmiş olan tavanın (semanın) Rabbi olan Allah'ım!
Sen, semayı gündüz ve gece için bir tavan kıldın. Ve bu semada güneşin, ayın
yörüngelerini yarattın. Yıldızların menzillerini var ettin ve semada bir melekler
topluluğu yarattın ki, onlar ibadet etmekten usanmazlar. Ey mahlukat için,
insanlar, haşereler ve hayvanlar için karargah kılman yerin Rabbi Allah'ım! Sen
yeryüzünü gördüğümüz ve görmediğimiz, sayılamayacak derecedeki büyük
yaratıkların için yerleşme zemini kıldın. Ey denizlerde insanların yararına olarak
akıp giden gemilerin Rabbi olan Allah'ım! İnsanların emrine verilen sema ile yer
arasındaki bulutların Rabbi olan Allah'ım! Dünyayı kuşatan kaynamış denizlerin
Rabbi, yeryüzü için çivi, mahlukat için de yararlanılacak birşey olarak yarattığın
dağların Rabbi olan Allah'ım!

Eğer bizi düşmanlarımıza karşı galip kılarsan, bizi taşkınlıktan, bozgunculuktan


uzaklaştır ve hakka yönelt. Eğer düşmanlarımızı bize galib kılarsan şehidliği bana
nasib et. Kalan arkadaşlarımı da fitneden uzak tut.»

Hz. Ali, bu duasından sonra ilerledi. Kendisi ordunun merkezindey-di. Medineliler


arasındaydı. Sağ cenahta o gün Abdullah b. Büdeyl, sol cenahta Abdullah b. Abbas,
kurralar üzerinde Ammar b.Yasir ile Kays b. Sa'd komutan olarak bulunuyorlardı.
Her kabile, kendi bayrağınının altında ilerliyordu. Hz. Ali, bunları düşmana karşı
ileri sürdü.

Muaviye de ilerledi. Şamlılar kendisine ölüm üzerine bey'at etmişlerdi. İki taraf
korkunç bir ortamda ve büyük bir hadisede karşı karşıya gelmişlerdi. Hz. Ali,
ordusunun sağ cenah komutanı Abdullah b. Büdeyl, Şamlıların Habib b.Mesleme
komutasındaki sol cenahlarına saldırdı. Onu zor durumda bıraktı. Nihayet o da
merkeze doğru geriledi. Merkezde Muaviye bulunuyordu. Abdullah b.Büdeyl,
dikilip askerlerine bir nutuk irad etti. Onları çarpışmaya, sabır ve cihada teşvik etti.
Mü'minlerin emiri Hz. Ali de askerlerini sabır, sebat ve cihada rağbet ettirip
Şamlılarla savaşmaya teşvik etti. Her komutan kendi adamlarına nutuk irad ederek
onları savaşa teşvik ediyor, Kur'ân-ı Kerim'in müteferrik yerlerinden savaş
ayetlerini okuyorlardı. Bu ayetlerden biri de şuydu:

«Doğrusu Allah, kendi uğrunda kenetlenmiş bir duvar gibi, sıra halinde savaşanları
sever.»(es-Saff, 4.)

Ayrıca Hz.Ali, kendi taraftarlarına şu öğüdü vermişti:

«Aranızda zırhlı.olanları öne geçirin. Zırhsız ve miğfersiz olanları da arkaya çekin.


Çarpışmalarda dişlerinizi sıkın. Böylece kılıç darbelerinin tepenize inmesini
önlersiniz. Sağa sola yayılın. Böylece kendinizi mızraklardan daha iyi korursunuz.
Savaşırken önünüze bakın. Çünkü böyle yapmak, kalplerin sükun bulması ve sebatı
için daha etkilidir. Sakın bağırıp çağırmayasınız. Seslerinizi kesin. Çünkü bu,
yenilgiyi daha çabuk uzaklaştırır. Böyle yapmak, inşam daha. ağır başlı kılar.
Sancaklarınıza dikkat edin. Onları yana yatırmayın. Sakın elinizden bırakmayın ve
yalnız cesur olanlarınızın eline verin.»

Tarih âlimlerinin ve diğerlerinin anlattıklarına göre Sıffîn savaşındâ Hz.Ali, bizzat


savaş alanında çarpışmış, çok sayıda adam öldürmüştür. Bazılarının naklettiklerine55/60
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721
göre o, bu savaşta 500 kişi öldürmüştü. Öldürdüğü adamlardan biri de Küreyb
27.01.2019 8.Bölüm

b.Sabbah'tı. Bu adam, Iraklılardan dört kişiyi öldürmüş, bunların cesetlerini


ayaklarının altına aldıktan sonra: «Benimle vuruşacak kimse yok mu?» diye
seslenmiş. Hz. Ali, onun karşısına çıkmış, ikisi bir saat savaş alanında vuruştuktan
sonra Hz. Ali, ona bir darbe vurarak öldürmüş, sonra Hz. Ali: «Benimle vuruşacak
kimse yok mu?» diye seslenmiş, karşısına Haris b. Vedaa el-Himyerî çıkmış. Hz.
Ali, onu da öldürmüş, sonra Rüvvad b. Haris el-Kilaî onun karşısına çıkmış. Hz. Ali,
onu da öldürmüştü. Bu defa karşısına Muta' b. Muttalib el-Kaysî çıkmış, Hz. Ali,
onu da öldürdükten sonra şu ayet-i kerimeyi okumuştu: «Hürmetler karşılıklıdır.»
(ei-Bakara, 194.)

Ruvvad'ı da öldürdükten sonra Hz. Ali, şöyle seslenmişti: «Ey Mua-viye, sen
karşıma çık, Araplar benimle senin aranda yok olup gitmesinler, telef olmasınlar.»
Hz. Ali'nin bu çağrısı üzerine Amr b. As, Muavi-ye'ye: «Haydi fırsatı değerlendir.
Şu dört adamı öldürdüğü için Ali artık yorulmuştur.» deyince Muaviye, ona şu
karşılığı verdi:

«Vallahi biliyorsun ki Ali, asla yenilmez. Sen benden sonra halifeliği ele geçirmek
amacıyla öldürülmemi istiyorsun. Haydi çek git buradan. Benim gibi birini hiç
kimse aldatamaz ve tuzağa düşüremez.» Anlatıldığına göre Sıffîn savaşı esnasında
günlerden bir gün Hz. Ali, Amr b. As'a bir mızrak fırlatarak onu yere düşürmüş,
Amr'm arkası açılınca Hz.Ali, onu bırakıp geri dönmüştü. Arkadaşları kendisine
şöyle sormuşlardı:

- Ey müminlerin emin! Sana en oldu ki Amr'ı bırakıp geri döndün?

- Neler olduğunu biliyor musunuz?

- Hayır.

- Amr b.As, arkasını bana döndü. Arka tarafı açıldı ve akraba olduğumuzu,
kendisine acımamı söyledi. Ben de kendisini bırakıp geri döndüm.»

Öte yandan Amr b.As, Muaviye'nin yanma döndüğünde Muaviye, ona şöyle dedi:

- Allah'a ve arkana dua et ki kurtuldun.

İbrahim b. Hüseyin b. Dizil, Nümeyr el-Ensârf nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
«Allah'a yemin ederim ki, Sıöîn savaşında Ali'nin kendi arkadaşlarına şöyle
dediğini işittim:

«Allah'ın gazabından korkmuyor musunuz? Bu savaş ne zamana kadar sürecek?»


Böyle dedikten sonra kıbleye dönüp dua etmeye başla-dı.Allah'a yemin ederim ki,
Sıffîn savaşındaki kadar Hz. Ali gibi bir başka komutanın savaştığını işitmedik.

İstatistikçilerin anlattıklarına göre bu savaşta Hz. Ali, 500'den fazla adam


öldürmüştür. Savaş alanına çıkıp savaşıyor, kılıçla adam öldürüyor ve kılıcı
eğrilinceye kadar çarpışmaya devam ediyordu. Sonra gelip: «Allah'tan ve sizden
özür diliyorum. Ben eğilen bu kılıcımı atmak istedim. Ancak Rasûlullah (s.a.v.)'ın:
«Zülfıkardan başka kılıç yoktur. Ali'den başka yiğit yoktur." dediğini işittiğim için
bu kılıcı atamadım.» diyor ve kılıcını alıp düzelttikten sonra tekrar savaş alanına
dönüyordu. Bu rivayetin senedi zayıftır ve burada anlatılanlar münkerdir. İbn
Lüheya, Rebia b. Lakit'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Sıffîn savaşında Ali ve
http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 56/60
27.01.2019 8.Bölüm

Muaviye ile beraberdik. Semadan üzerimize taze kan yağdı. Öyle ki insanlar bu kam
kaplara doldurdular. Kaplar dolup taştı. Biz de döküyorduk.»

Önceki kısımlarda da anlattığımız gibi Abdullah b. Büdeyl, Habib b. Mesleme


komutasındaki Şam ordusunun sol cehanını dağıttı. Bu kısımdaki askerler, ordu
merkezine doğru geri çekilmeye başladılar. Muaviye de bahadır ve kahramanlarına
saldırı için Habib'e yardımcı olmalarını emr etti. Habib'e de haber göndererek
Abdullah b. Büdeyl'e saldırması için emir verdi. Bunun üzerine Habib,
beraberindeki yiğitlerle Irak ordusunun sağ cenahına saldırdı. Onları bulundukları
yerden geri çekilmek mecburiyetinde bıraktı. Bu saldırı üzerine Iraklı askerler,
emirlerinin etrafından çekilip uzaklaşmışlar ve emirlerinin yanında ancak 300
kadar asker kalmıştı. Diğer Iraklılar geri dönmüşlerdi. Hz. Ali'nin yanında bu
kabilelerden sadece Mekkeliler kalmıştı M, onların başında da Sehl b. Hanif
komutan olarak bulunuyordu. Rebia, Hz. Ali'nin yanında durup sebat etmişti.

Şamlılar Hz. Ali'ye yaklaşmışlar, öyleki okları ona yetişiyordu. Emevilerin


kölelerinden biri, Hz. Ali'ye hücum ederek yaklaştı. Hz. Ali'nin kölelerinden biri
ona karşı taarruza geçti. Ancak Emevilerin kölesi, Hz. Ali'nin kölesini öldürdü ve
Hz. Ali'ye doğru ilerlemeye başladı. Onu öldürmek istiyordu. Yanına ulaşan köleyi
Hz. Ali, eliyle tutup havaya kaldırdı, sonra yere fırlattı ve omuzu ile pazusunu kırdı.
Sonra da Hz. Ali'nin oğulları Hüseyn ile Muhammed, kılıçlarını çekip bu köleyi
öldürdüler. Hz. Ali, yambaşmda duran oğlu Hasan'a şöyle dedi:

- Sen de şu kardeşlerin gibi saldırsaydm ya.

- Ey mü'minlerin emin, onlar benim görevimi yaptılar. Benim saldırmama gerek


kalmadı.

Şamlılar, Hz.AH'ye doğru hızla geliyorlardı. Hz. Ali ise, onlardan uzaklaşıyordu.
Kaçmıyor, ama normal bir yürüyüşle gidiyordu. Oğlu Hasan, ona şöyle dedi:

- Babacığım, bir az daha hızlı yürüyemez misin?

- Ey oğulcuğum, senin babanın belli bir eceli vardır. O ecelin ötesine gidemez ve
ecelinden önce de ölmez. Koşup gitmekle ecelimi erteleye-mem. Ağır yürümekle
de ecelimi çabuklaştıramam. Yemin ederim ki baban, ölümün üzerine de düşse veya
ölüm kendisinin üzerine düşse hiç önemsemez.

Sonra Hz.Ali, kendi askerlerinden kaçanları yakalayıp geri getirmesi için Ester en-
Nehafye emir verdi.O da harekete geçti, hızla ilerleyip firar eden askerleri
yakaladı.Onları azarlayıp kınadı. Kabileleri ve bahadır askerleri, Şamlıların üzerine
hücum etmek için teşvik etti. Bir grup ona tabi oluyor, başka bir grup ise
kaçmalarına devam ediyorlardı. Kaçan askerleri takibe ve onları savaşa teşvik
etmeye devam etti. Nihayet etrafında büyük bir topluluk meydana geldi. Ester,
hangi kabileyle karşılaşıyorsa mutlaka onu keşfediyor, hangi kaçan toplulukla
karşılaşıyorsa onu tekrar cepheye geri çağırıyordu. Nihayet sağ cenah komutanı
Abdullah b.BüdeyPin yanına vardı. Abdullah'ın çevresinde 300 kadar yerlerinde
sebat etmiş asker vardı. Bunlar, emirü'1-mü'minin Ali'nin durumunu sordular ve
dönüp etrafında toplandılar. Böylece Hz. Ali, onları cepheye sürdü. Vakit ikindiyle
akşam arası idi.

Abdullah b. Büdeyl, Şamlılara karşı hücuma geçmek istedi. Ester, yerinde


http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 57/60
durmasını, yerinde durup sebat etmesinin daha hayırlı olacağını söyledi. Ancak
27.01.2019 8.Bölüm

Abdullah b. Büdeyl, onun bu tavsiyesine uymadı. Mu-aviye tarafina saldırdı.


Muaviye'ye yaklaşınca onun, elinde iki kılıç olarak arkadaşlarının önünde durmakta
olduğunu gördü. Etrafında da dağlar misali birlikler vardı. Abdullah b.Büdeyl,
Muaviye'ye yaklaşınca Şamlılardan bir grup ona doğru ilerlediler. Yakalayıp
öldürdüler. Abdullah'ın arkadaşları da yenik düşmüş ve çokları da yaralanmış olarak
kaçıp geri döndüler. Abdullah'ın arkadaşları hezimete uğrayıp geri kaçınca
Muaviye, kendi adamlarma:«Hele şunların komutanlarına bakın.» dedi. Onlar da
gidip baktılar. Ancak Abdullah b. Büdeyl'i tanıyamadılar. Muaviye, oraya
vardığında onun Abdullah b. Büdeyl olduğunu anlayınca şöyle dedi:

«Vallahi bu durum, tıpkı şair Hatem et-Taf nin anlattığına benziyor:

«Ey savaşın kardeşi! Eğer savaş onu ısınrsa o da savaşı ısırır.

Eğer savaş, bir gün ona karşı paçaları sıvarsa o da paçalarını sıvar.

Ölümle karşılaştığı zaman gayrete gelir.

Yavrulu aslan da başa geçtiğinde yavrularını korur.

Tıpkı Hezber aslanı gibi, o, ırzını korur.

Ölüm ona mızrağını fırlattı ve vücudundan kan damladı.»

Sonra Ester en-Nehaî, yanındaki firarilerle birlikte Şamlıların üzerine saldırdı.


Kuvvetli bir saldırıda bulunarak cepheden asla kaçmama-ya söz vermiş olan Şamlı
askerlerin beş safini yararak Muaviye'nin yanında duran beşinci safa ulaştı. Ester, o
esnada korkunç bir manzara gördüğünü ve hemen hemen kaçmak üzere olduğunu,
fakat cahiliye devri şairlerinden ve Ensar kabilesinden olan İbn Etnabe'nin şu sözü
yüzünden yerinde sebat ettiğini ifade etmiştir:

«İffetim, belam, gayretli ve ciddiyetli yiğide karşı hücuma geçişim, malımı


zorluklara karşı sarfedişim, kerem sahibi kişinin kafasına vuruşum ve yüreğim
hopladığmda kendisinin de yüreği hopladığında benim şu sözüm cepheden
kaçmama engel oldu:

«Yerinde dur. Ya övülürsün ya da (ölerek) rahatım bulursun.» İşte bu söz, o esnada


cepheden kaçmama engel oldu. Orada sebat etmeme vesile oldu.

İbn Dizü'in kitabında rivayet ettiğine göre Iraklılar, hep birlikte aynı anda saldırıya
geçmişler ve Şamlıların bir tek safını dahi ortada bırakmamışlardır. Nihayet
Muaviye'ye yaklaşmışlardı ki, o da kaçıp kurtulmak için atının getirilmesini
istemiştir. O esnadaki durumunu Muaviye, şöyle dile getirmiştir:

«Ayağımı atımın üzengisine koyduğum ve kaçmaya hazırlandığım esnada Amr b.


Atnabe'nin şu beyitleri gözlerimin önüne geldi:

«İffetim, belam, bol paralar vererek Hanne'yi ele geçirişim, zorluklara karşı malımı
verişim, gayretli ve tedbirli yiğidin başını vuruşum ve yüreğim her hopladığında şu
sözüm bana engel oldu:«Yerinde dur. Ya övülürsün ya da (ölerek) rahatını
bulursun.»

Muaviye, yerinde sebat etti ve Amr b. As'a bakıp şöyle dedi:


http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 58/60
27.01.2019 8.Bölüm

- Bu gün sabır, yarın da övünç vardır.

- Doğru söyledin.

- Ben, ahiretin hayır ve iyiliğini elde edeceğimi umuyordum. Ama dünyanın hayır
ve iyiliğini elde ettim.

Muaviye, Hz. Ali'nin süvari komutanı Halid b. Mutemer'e:«Başmda bulunduğun


birliğinle bana katıl. Sana Irak valiliğini vereyim.» şeklinde haber gönderdi. Halid,
Irak valiliğine tamahlanarak Muaviye'ye tabi oldu. Muaviye, yönetimi ele
geçirdiğinde Halid'i Irak'a vali olarak atadı. Ancak Halid, oraya ulaşamadı. Allah ona
rahmet etsin.

Sonra Hz. Ali, sağ cenahtaki askerlerin toplandıklarını görünce diğerlerine dönerek
bir kısmını kınadı, sonra da askerleri savaşa teşvik edip sebat etmelerini söyledi.
Iraklılar daha sonra ricat ettiler, toparlandılar, tekrar savaşa başladılar. Şamlılara
saldırdılar. Safları arasında saldırıya geçip vuruştular. Bahadır ve yiğitler karşı
karşıya gelip vuruştular, îki tarafın da önde elen şahsiyetlerinden çok sayıda insan
öldürüldü. İnnâ lillah ve innâ ileyhi raciun.

O gün Şamlılar tarafında bulunup da öldürülenler arasında Hz.Ömer'in oğlu


Ubeydullah da vardı. Onu Iraklılardan kimin öldürdüğü hususunda ihtilaf edilmiştir.
Katili belli değildir.

İbrahim b. Hüseyin b. Dizil'in anlattığına göre Ubeydullah, o günde savaş komutanı


olarak meydana çıktığında zevceleri Esma binti Utarit b. Hacib b. et-Temimî ile
Bahriye binti Hani b.Kabise eş-Şeybanî'yi de beraberinde getirmişti. Bunlar
develeri üzerinde onun arkasında durmuşlar, onun kahramanlığım ve nasıl
savaştığını görmek istemişlerdi.

Irak ordusundan Kûfeli Ziyad b. Hafsa et-Temimî komutasındaki Rebia kabilesi,


hep birlikte ona saldırdılar. Adamları etrafından kaçtıktan sonra onu öldürdüler.
Onu öldüren Rebia kabiseninin adamları da oraya inip komutanları Ziyad için çadır
kurdular. İpin ucunu, öldürdükleri Ubeydullah'm ayağına bağladılar. Sonra
Ubeydullah'm zevceleri gelip feryadü figan ettiler. Üzerinde durup ağladılar.
Zevcelerinden Bahriye, komutan Ziyad'a gidip ricada bulundu. O da Ubeydullah'm
zevcelerinin hatırına ölüyü kendilerine teslim etti. Ubeydullah'm cenazesini alıp
mahfelerine koyarak beraberinde götürdüler. O gün Ubeydullahla birlikte Zülkila
da öldürülmüştü.

Şa'bî dedi ki: Hz. Ömer'in oğlu Ubeydullah'm öldürülmesiyle ilgili olarak Ka'b b.
Ca'l et-Tağlibî şu şiiri söylemiştir:

«Bilesiniz ki gözler, Sıffîn savaşında kendisi dururken atı kaçıp giden bir süvariye
ağlarlar.

Vail kabilesi, kılıçlarının adlarını değiştiriyor.

Eğer ölüm ona isabet etmeseydi o, namlı bir bahadır olacaktı.

Ölüm yere yatırdığı Ubeydullah'a meyletti.

Böylece
http://darulk onun
tap.kuran kanı aktı,
ker mde.com/tar damarları
h/ slamtar kan
h / slamtar h bn fışkırttı.
kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 59/60
27.01.2019 8.Bölüm

Kan cereyanı ve fışkırması onun üzerine çöktü ve onu kapladı, her tarafı kan içinde
kaldı.

Gömleğin yakasının sivri uçları gibi kanlar parlıyordu.

Muhammed'in amcası oğlunun etrafında Ölüm esnasında şerefli ve menkıbe sahibi


kimseler sabrettiler.

Onun yanından ayrılmadılar. Nihayet Allah, onların sabrını gördü. Neticede eller
üzerinde mushaflan görüldü. »

Başka birisi, bu şiire şu beyti eklemiştir:

«Ey Muaviye! Gerekçesiz olarak ayaklanma ve hücuma geçme. Bu günden sonra


sen alçaklıkla tanınacaksın.» [17]

http://darulk tap.kuran ker mde.com/tar h/ slamtar h / slamtar h bn kes r/007c lt/068.htm#_Toc113033721 60/60
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Ammar B.Yas r' n Öldürülmes

Ammar, Sıffîn savaşında mü'm nler n em r olan Hz. Al 'n n yanında yer almış ve Şamlılar
tarafından öldürülmüştür. Böylece Rasûlullah (s.a.v.)'ın, Ammar'ı as b r topluluğun öldüreceğ ne
da r önceden verd ğ haber gerçekleş p ortaya çıkmıştı. Y ne Hz. Al 'n n hak yolda, Muav -ye'n nse
mütecav z olduğu anlaşılmıştı.
îbn Cer r, Zeyd b.Vehb el-Cühenf den r vayet ett k , Sıffîn savaşı esnasında Ammar b.Yas r şöyle
dem şt r: «K m Rabb r n hoşnutluğunu arar ve mal le evlada lt fat etmezse buraya gels n.» Böyle
demes üzer ne b r grup nsan onun yanma geld . Ammar, onlara şöyle ded : «Ey nsanlar! Gel n
b z mle b rl kte şu Osman'ın nt kamını almak steyen ve onun haksız yere öldürüldüğünü d da eden
şu karşıdak kavm n üzer ne saldıralım. Allah'a yem n eder m k , bunların maksadı Osman'ın n‐
t kamını almak değ ld r. Aks ne bunlar, dünyanın tadını almışlar, dünyanın tatlı olduğuna kan
olmuşlar, ah ret n tatsız ve acı olduğunu zannetm şlerd r. Bu yüzden de ah ret terk etm şlerd r. Ve
şunu anlamışlardır k , eğer hak onların arasında hükmedecek olursa, onlarla bu dünya zevkler ç ne
dalıp durdukları hayatları arasına g rm ş olacak ve onları bu n metlerden uzak tutacaktır. Onların
İslâmî hayatta herhang b r öncel kler yoktur k , bu öncel kler sebeb yle Müslümanların kend ler ne
taat etmeler n stes nler ve bu h lafet yükünü yüklens nler. Onlar: «B z m mamımız haksız yere
öldürüldü» d yerek kend etrafındak adamları aldattılar. Amaçları gerçekten zorba hükümdarlar
olmaktır. İşte şu gördüğünüz noktaya gelm şlerd r. Eğer onların bu dd aları olmamış olsaydı,
Müslümanlardan k k ş b le onlara tab olacak değ ld . Çok zel l, çok hab s olacaklar ve
etraflarındak adamlarının sayısı da az olacaktı. Ne var k , batıl sözün, gaf l k mseler n kulağında b r
tatlılığı vardır. Allah'a doğru ve güzel b r g d şle g d n z. O'nu çokça anınız.»
Ammar b. Yas r, bu konuşmayı yaptıktan sonra lerled . Karşısına Amr b. As'la Hz. Ömer' n oğlu
Ubeydullah çıktılar. Ammar, bunları azarlayıp kınadı ve kend ler ne öğüt verd . Onlara çok ağır söz
söyled ğ ne da r nak ller de vardır. Doğrusunu Allah b l r.
İmam Ahmed b. Hanbel, Abdullah b.Seleme'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Sıffîn savaşında Ammar'ı esmer tenl , uzun boylu, yaşlı b r adam olarak gördüm. Mızrağı el nde
tutuyor ve şöyle d yordu: «Nefs m kudret el nde bulunan Allah'a yem n eder m k ben, Rasûlullah
(s.a.v.)'la b rl kte şu mızrağımla üç kez savaş verd m. Bu dördüncü savaştır. Nefs m kudret el nde
bulunan zata yem n eder m k , bunlar b z vursalar ve b z Hecer hurmalıklarına kadar ger letseler, o
zaman b l r m k b z m ıslahatçılarımız hak yoldadırlar. Onlarsa sapıklıktadırlar.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Kays b. Abbad'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ammar b.Yas r'e ded m k :
- Al le İperaber omuz omuza savaşmanız,s z n uygun gördüğünüz kend görüşünüz müdür? Eğer
öyleyse, k ş görüşünde bazen yanılır, bazen da sabet eder.Yoksa Rasûlullah (s.a.v)'m bu hususta b r
tal matı mı var k , Al le b rl kte omuz omuza savaşıyorsunuz?
- Rasûlullah (s.a.v.), bütün halktan ayrı olarak b ze özel b r tal mat verm ş değ ld r.»
Aralarında Har s b.Süveyd, Kays b.Ubade, Ebu Cuheyfe, Vehb b. Abdullah es Sevaî, Yez d b.
Şureyk ve Ebu Hassan el-Ecred' n de bulunduğu tab lerden b r cemaattan nakled ld ğ ne göre- k , bu
nak l Buharı ve Müsl m' n sah hler nde sab tt r- yukarda adı geçenler n her b r şöyle dem şlerd r:
«Ben, Al 'ye şöyle b r soru yöneltt m:
- Rasûlullah (s.a.v.)'m d ğer nsanlara söylemed ğ ancak özel olarak s ze söyled ğ b r söz var mıdır?
- Hayır, habbey yaran,canlıyı yaratan zata yem n eder m k bu, cenâb-ı Allah'ın Kur'ân'da b r kuluna
verd ğ b r anlayıştır. Ve bu sah -fede bulunan b rşeyd r.
- Bu sah fede olan şey ned r?
Sah feye baktığımda orada d yet ve es r n serbest bırakılması, b r kaf r k ş sebeb yle Müslüman b r
k ş n n Öldürülmemes , Med ne'n n Seb r dağı le Sevr dağı arasındak kısımlarının Harem sayıldığı
yazılıydı.»
Buharı ve Müsl m' n sah hler nde r vayet olunduğuna göre Sıffîn savaşında Sehl b. Han f, şöyle
dem şt r:

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 1/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

«Ey nsanlar! D ne karşı rey tham ed n. Çünkü Hudeyb ye gününde Ebu CendeF n olayını
seyrett ğ m zaman eğer el mden gelseyd , Rasûlullah'ın o konudak kararma karşı çıkardım. Vallah
slâm'a g rd ğ m zden ber b ze karşı ver len kes n b r em r karşısında kılıcımızı orauzumuza alıp
savaşmadık. Ve net cede de uygun gördüğümüz b r çözüm yoluna kavuştuk. Ancak bu savaşımız
böyle değ ld r. B z bu had sede hang ged ğ kapattıysak başka b r ged k karşımıza çıktı. Ne yapaya-
cağımızı b lemez duruma geld k.»
İbrah m b. Hüseyn b. D z l, Ahnef b. Kays'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ammar b. Yas r, daha sonra Şamlıların üzer ne saldırdı. îbn Cev es-Seksek le Ebu'l-Gaz ye onu
mızrakla yaraladı. İbn Cev se başını kopardı. Zülk la, Amr b. As'm şöyle ded ğ n ş tt :
«Rasûlullah (s.a.v.), Ammar b. Yas r'e:«Sen azgın b r grup öldürecekt r. Ve çeceğ n en son şey b r
ölçek süttür » ded .»
Zülk la, Amr'a şöyle d yordu:
- Yazıklar olsun sana ey Amr, bu ned r?
Amr da ona şöyle d yordu:
- O, b ze dönecekt r.
Ammar, Zülk la'dan sonra vurulduğunda Amr b. As, Muav ye'ye şöyle ded : «Bunların hang s n n
ölümüne daha çok sev nd ğ m b lem yorum. Ammar'ın öldürmes ne m , Zülk la'nm öldürülmes ne
m çok sev neceğ m? Bunu b lem yorum. Allah'a yem n eder m k Ammar'ın Öldürülmes nden sonra
Zülk la hayatta kalsaydı, bütün Şamlılara yönel r ve askerler m z b ze karşı fesada sürüklerd .
Ammar'ın öldürülmes nden sonra adamlar, Muav ye le Amr b.As'm yanma gel p: «Ammar'ı ben
öldürdüm.» d yorlardı. Amr da böyle d yenlere: «Sen onu öldürürken o ne d yordu? d ye soruyordu.
Adamlar, karışık cevaplar ver yorlardı. N hayet İbn Cev geld . Ona da ayın soruyu sorduklarında o,
şöyle ded : Ben, Ammar'ın şöyle ded ğ n ş tt m.
«Dostlara kavuşuyorum, Muhammed'e ve grubuna kavuşuyorum.»
Amr b. As, İbn Cev 'ye şöyle ded :«Doğru söyled n, demek k , sen onu öldürmüşsün. Ama yavaş ol
bakalım. Allah'a yem n eder mk , eller n zafer bulmadı. Aks ne Rabb n sana gazaplandı.»
Enes b. Mal k'den merfu olarak r vayet ed len b r had ste şöyle buy-rulmuştur:
«Ammar, k şeyden b r n seçme terc h yle başbaşa bırakıldığında mutlaka o, bu şeyler n en doğru
olanını terc h eder.»
Yakub b. Rak t'den r vayet olunduğuna göre öldürülen Ammar b. Yas r' n üzer ndek eşyaları
yağmalamak ve onu k m n öldürmüş olduğu hususunda k adam tartıştılar. Abdullah b. Amr b. As'a
gel p aralarında hakeml k yapmasını sted ler. Abdullah, onlara şöyle ded :
- Yazıklar olsun s ze, yanımdan çıkın, defolup g d n. Z ra Rasûlullah (s.a.v), Kureyşl ler n Ammar'la
eğlenmeler esnasında şöyle dem şt : "Şu Kureyşl lere ve Ammar'a ne oluyor, ondan ne st yorlar?
Ammar, onları Cennete davet ed yor, onlarsa onu ateşe davet ed yorlar. Ammar'ı öldüren ve
üzer ndek eşyaları yağmalayan k mse ateşted r.» Duyduğuma göre Muav ye, Ammar'ın öldürülmes
olayıyla lg l olarak şöyle dem şt r:«Onu bu savaşa get renler öldürdüler. Böylece Şamlılara tuzak
kurmak sted ler. Şamlıların, onu öldürmüş olduğu yalanım yaydılar.»
İbrah m b. Hüsey n, Hanzala b. Hüveyl d' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«B r ara ben, Muav ye'n n yanmdayken k k ş Ammar'ı öldürdük-teler n dd a ederek onun
huzuruna geld ler. Tartışmaya başladılar. Amr b. As'm oğlu Abdullah, onlara şöyle ded : «Ammar'ı
öldürme hususunda her b r n z d ğer ne karşı gönlünü hoş tutsun. Z ra ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m:
«Ammar'ı azgın ve as b r grub Öldürecekt r.» ded ğ n ş tt m.» Abdullah'ın böyle demes üzer ne
Muav ye, Abdullah'ın babası Amr b. As'a:«Şu del oğlunu yanımızda konuşmaktan men etsene.»
ded . Sonra da Abdullah'a dönüp şöyle ded :
- Sen n ye b z mle beraber savaşmıyorsun?
- Rasûlullah (s.a.v.), babamın hayatta olduğu sürece kend s ne taat etmem bana emrett . İşte s z nle
beraber m ama savaşmıyorum.»
Yahya b. Nasr, İbn Eb Mel ke'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Amr b. As'm oğlu Abdullah, babasına şöyle ded : «Eğer Rasûlullah
(s.a.v.), sana taat etmem bana emretm ş olmasaydı, sen nle b rl kte

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 2/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

buralara kadar gelmezd m. Sen, Rasûlullah (s.a.v.)'ın Ammar b. Yas r'e: «Sen azgın ve as b r grup
öldürecekt r.» ded ğ n ş tmed n m ?»
Yahya b. Nasr, ŞaTaf n n şöyle ded ğ n etm şt r:
«Ammar'ın kat l , gel p Muav ye'n n yanına g rmek ç n z n sted . O esnada Muav ye'n n yanında
Amr b. As da vardı. Amr: "İçer g rmes ne z n ver ve onu cehenneml k olmakla müjdele." dey nce
adam, Muav -ye'ye: «Amr'm ded kler n ş tm yor musun?» d ye sorunca Muav ye, şöyle cevap
verd : «Amr, doğru söyled . Ancak Ammar'ı öldürenler, onu buraya get renlerd r. Onu bu savaşa
sokanlardır.»
Buharı ve Müsl m' n sah hler yle d ğer k taplarda sab t olduğuna göre aralarında Har s b. Süveyd,
Kays b. Ubade, Ebu Cuheyfe Vehb b. Abdullah es Sevaî, Yez d b. Şureyk, Ebu Hassan el-Ecred ve
d ğerler n n de bulunduğu b r tab n topluluğundan her b r şöyle dem şlerd r: «Ben, Al 'ye ded m k :
- Rasûlullah (s.a.v.)'m d ğer nsanlara söylemey p de özel olarak s ze söyled ğ b rşey var mıdır?
- Hayır. Habbey yaran, canlıyı yaratan Allah'a yem n eder m k bu, sadece Allah'ın Kur'ân'da b r
kuluna verd ğ b r anlayıştır ve bu sa-h fede bulunan şeylerd r.
- Bu sah fede olan şey ned r?
Ben böyle ded kten sonra o sah feye baktığımda ç nde d yetten, es r n serbest bırakılmasından, b r
Müslümanın b r kaf r sebeb yle öldü-rülem yeceğ nden ve Med ne'n n Seb r dağıyla Sevr dağı
arasındak kısımlarının Harem sayıldığından bahsed l yordu.»
Y ne Buharı ve Müsl m' n sah hler nde sab t olduğuna göre Sıffîn savaşında Sehl b. Han f şöyle
dem şt r:
«Ey nsanlar! D ne karşı görüşünüzü suçlayın.Ben Hudeyb ye gününde Ebu Cendel' n gel ş n
gördüm.Eğer yapab lseyd m, Rasûlullah (s.a.v.)'m onu ger verme hususundak kararını
reddederd m. Ancak bunu yapamadım. Vallah b z slâm'a g rd ğ m zden ber b ze ver len kes n b r
emre karşı kılıçlarımızı omuzlarımızın üzer ne koymadık. Koyunca da mutlaka o zor ş
kolaylaştırırdık. Ancak bu savaş ş n b r türlü önleyemed k.»
Ibn Cer r, Ebu Abd rrahman es-Sülemî'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Sıffîn savaşında Hz. Al 'yle beraberd k. Onun atını korumakla k k ş y görevlend rm şt k. Bunlar,
Hz. Al 'n n cepheye g r p savaşmasına engel olacaklardı. Dalgınlıklarından yararlanan Hz. Al ,
hemen saldırıya geç yor ve kılıcı kana bulanmadan ger dönmüyordu. Y ne o, b r gün düşmana karşı
saldırıya geçm ş, kılıcı eğ lmeden ger dönmem şt . Eğ len kılıcım adamlarının üzer ne atıp: «Eğer
kılıcım eğ lmeseyd , savaşmaktan ger dönmezd m.» ded .»
Y ne Ebu Abd rrahman es-Sülemî ded k : Ben, Ammar'ı da bu savaşta gördüm. Sıffîn vad ler nden
b r n tuttuğu zaman oradak sahabelerde peş ne takılıyorlardı. Onun, Hz. Al 'n n bayraktarı olan
Haş m b. Utbe'ye g d p şöyle ded ğ n gördüm.
- Ey Haş m lerle! Cennet kılıçların gölges altındadır. Ölüm, mızrakların ucundadır. Cennet' n
kapıları açılmış, r gözlü hur ler süslenm şlerd r. Bu gün dostlara kavuşuyorum. Muhammed'e ve
grubuna kavuşuyorum.
Böyle ded kten sonra Ammar le Haş m, b rl kte düşmana karşı saldırıya geçt ler ve öldürüldüler.
Yüce Allah, onlara rahmet ets n.
Ebu Abd rrahman es-Sülem 'den şöyle r vayet ed lm şt r: O zaman Hz. Al le arkadaşları, Şamlıların
üzer ne an den b r saldırıya geçt ler. Hz. Al 'n n yanında Ammar'la Haş m'de vardı. Gece olunca ben:
«Bu gece Şamlıların ordugahına g receğ m ve Ammar'ın ölümünün b ze tes r ett ğ kadar onlara da
tes r ed p etmed ğ n anlayacağım.» ded m. Savaş sona erd ğ nde b zler onlarla konuşurduk. Onlar
da b z mle konuşurlardı. Ben de atıma b nd m. Sak n sak n g derek ordugahlarına g rd m. B r tarafta
Muav ye, Ebu Aver es-Sülemî, Amr b.As ve oğlu Abdullah'ın sohbet etmekte olduklarını gördüm.
B rb rler ne neler söyled kler n d nleme fırsatını kaçırmaktan korktuğum ç n atımı yanlarına
sürdüm. D nlemeye başladım. Amr b. As'm oğlu Abdullah, babasına şöyle ded :
- Babacığım, bu gün s z şu adamı (Ammar'ı) öldürdünüz. Oysa Rasûlullah (s.a.v.), onun hakkında
neler söylem şt r neler.
- Rasûlullah, onun hakkında ne söyled ?
- Sen de b z mle beraber değ l m yd n? Han b z mesc d nşa ed yorduk. İnsanlar, taşları, kerp çler
b rer b rer taşıyorlarken Ammar, taşları ve kerp çler k şer k şer taşıyordu. Rasûlullah (s.a.v.) gel p
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 3/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

onun yüzündek toprakları s l p şöyle d yordu:«Yazık sana ey Sümey-ye'n n oğlu, nsanlar taşlan ve
kerp çler b rer b rer taşımaktalarken sen k şer k şer taşıyarsun.Sevaba rağbet nden ötürü böyle
yapıyor-sun,ama bununla b rl kte y ne de sen azgın ve as b r grup öldürecekt r.»
Bunun üzer ne Amr b. As, atını çek p oradan ayrılmak sterken Muav ye, atının yularını tutup onu
kend ne doğru çekt . Amr b. As da ona şöyle ded :
- Ey Muav ye! Oğlum Abdullah'ın neler söyled ğ n ş tmed n m ?
- Neler söyled ?
- İşte şunu şunu ve şunu söyled .
- Sen cah l b r ht yarsın, drarını tutamadığın halde had s okuyorsun. Ammar'ı b z m öldürdük? Onu
bu savaşa sürükleyenler öldürdü. Bu konuşma üzer ne nsanlar çadırlarından çıkıp şöyle d yorlardı:
«Ammar'ı bu savaşa sürükleyenler öldürdüler.»
B lem yorum ona mı, yoksa onlara mı şaşayım!» Muav ye'n n yaptığı bu tev l, akıl ve mantıktan
uzak b r tev ld r.»
Mesc d- Nebevî'n n yapılmasından bahsed l rken Buharı, Rasûlullah (s.a.v.)'m Ammar b. Yas r'e
şöyle ded ğ m r vayet etm şt r:
«Ammar'a yazık! O, nsanları Cennet'e davet ed yor; onlarsa onu ateşe davet ed yorlar.»
Ammar da f tnelerden Allah'a sığınırım, d yordu.»
Müsl m, Ümmü Seleme'den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), Ammar b. Yas r'e şöyle dem şt r:
«Sen azgın ve as b r grup öldecekt r.»
Başka b r r vayette de Rasûlullah'ın: «Ammar'ın kat l ateşted r.» ded ğ fade ed lmekted r.
Beyhakî, İbn Mesud'dan r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), Ammar b. Yas r hakkında şöyle dem şt r:
«İnsanlar anlaşmazlığa düştükler nde Sümeyye'n n oğlu (Ammar b.Yas r) hakla beraber olacaktır.»
brah m b.Hüsey n b. D z l, Sal m b. Eb Ca'd'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Adamın b r s , Abdullah b. Mesud'un yanma gel p şöyle ded :
- Doğrusu Cenâb-ı Allah, b ze zulme d lmeye ceğ ne da r tem nat verm şt r, ama f tneye
düşmeyeceğ m ze da r tem nat verm ş değ ld r. Eğer b r f tne koparsa ne yapayım ders n?
- Allah'ın k tabına sarıl.
- Eğer herkes gel p de Allah'ın k tabına davette bulunursa (yan b rb rler yle anlaşmazlık ç nde
bulunan herkes hak yolda olduklarını dd a ederlerse) o zaman ne yapmamı tekl f eders n?
- Ben, Rasûlullah (s.a.v. )'m şöyle buyurduğunu ş tt m: "İnsanlar anlaşmazlığa düşerlerse
Sümeyye'n n oğlu (Ammar b. Yas r) hakla beraber olacaktır.»
Beyhakî, Ammar b.Yas r' n az adlılarından b r n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ammar hastalandı, b tk n düştü, bayıldı. Ayıldığında b z çevres nde oturup ağlaşmaktaydık.B ze
şöyle ded :
- N ç n ağlıyorsunuz? Yatağımda öleceğ mden m korkuyorsunuz? Oysa sevg l m Muhammed
(s.a.v.), ben azgın ve as b r topluluğun Öldüreceğ n , dünyadak en son azığımın da b r bardak süt
olacağını bana önceden haber verm şt r.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Sa d el-Hud fn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), Mesc d- Nebevî'y nşa etmem z emrett . B zler de kerp çler b rer b rer
taşımaya başladık. Ammar se, k şer k şer taşıyordu. Başı toz toprak ç nde kaldı. Ben,
Rasûlullah'tan değ lde arkadaşlarımdan duyduğuma göre Rasûlullah (s.a.v.) gel p Ammar'ın ba‐
şındak tozları s lkeley p tem zlem ş ve ona şöyle dem şt : «Yazık sana ey Sümeyye'n n oğlu! Sen
azgın ve as b r grup öldürecekt r.» Raf z ler, bu had se şu eklemey de yapmışlardır: «Allah, o as ve
azgın grubu kıyamet gününde şefaatına na l etmes n.» Bu yalandır. Rasûlullah'a atılan b r ft radır.
Çünkü Rasûlullah (s.a.v.)'m Sıfîîn savaşma katılan k tarafın da Müslüman olduğuna da r had sler
sab tt r. N tek m bunu yakında nşaallah nakledeceğ z.
İbn Cer r' n anlattığına göre Ammar öldürüldüğü zaman Hz.Al , Reb a kab les le Hemedarılılara:
«S z ben m zırhım ve mızrağımsmız.» dem ş, onun bu çağrısına 12.000 kadar adam cabet etm ş,
kend s de katırına b nm ş olarak ön safa geç p Şamlılara adamlarıyla b rl kte aynı anda saldırıya
geçm şt . Şamlıların bütün safları dağılmış ve Hz. Al le adamları ele geç rd kler Şamlılardan
herkes öldürmüşler, n hayet Muav ye'ye yet şm şlerd . O esnada Hz. Ah", hem savaşıyor hem de
şöyle d yordu:
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 4/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

«Onları vuruyorum ama patlak gözlü gar p şler yapan Muav ye'y görem yorum.»
Sonra Hz. Al , b zzat kend s yle vuruşması ç n Muav ye'ye çağrıda bulundu. Amr b. As, kend s ne
Hz. Al 'n n karşısına çıkıp göğüs göğüse savaşmasını tekl f ed nce Muav ye, ona şöyle ded : «Sen de
b l yorsun k , Al 'n n karşısına k m çıkıp göğüs göğüse savaşırsa mutlaka Al , onu öldürür. Demek k
sen, ben m öldürülmem ve benden sonra em rl ğe geçmey kafana koyuyorsun.»
Hz. Al , daha sonra oğlu Muhammed' büyük b r asker k tles yle Şamlıların üzer ne saldırttı.
Ş ddetl ce savaştılar. Sonra kend s de başka b r grup askerle Şamlılara hücum ett , k taraftan da
çok sayıda asker öldürüldü. Sonra akşam namazım şaretle kıldılar. Çarpışma gece boyunca devam
ett . Bu gece savaşın en öneml geces yd . Müslümanlar, bunu böyle b ld ler. Çarpışmanın sabaha
dek ş ddetle devam ett ğ bu geceye (köpek hırlaması geces ) anlamına gelen "leyletü'l-Her r" den l-
d .Cuma geces g rd ğ nde mızraklar kırıldı, oklar tükend . İnsanlar kılıçlara koştular.
Hz. Al de kab leler savaşa teşv k ederek cephe ler s ne g d yordu. Ordunun merkez nde nsanların
önünde yer alıyordu. Sağ cenaha Ester komuta ed yordu.Perşembe akşamını cumaya bağlayan
gecede Abdullah b. Büdeyl' n öldürülmes nden sonra sağ cenahın komutasını Ester ele almıştı. Sol
cenaha da İbn Abbas komuta ed yordu. İnsanlar her tarafta çarpışıyorlardı. S yer âl mler m z n b r
kaçının anlattıklarına göre önceler mızraklarla çarpışmışlar, oklar da tüken nce kılıçlarla çar‐
pışmışlar, kılıçlar da kırılınca yumruk yumruğa b rb rler ne g r şm şler , b rb rler n n suratına taş ve
toprak savurmuşlar, b rb rler n d şleyerek parçalamaya azmetm şlerd . Öyle k , karşıt taraftarlarda
k k ş b rb rler yle boğuşuyor, takattan düşüyorlar, sonra oturup d nlen yorlar. Her b r d ğer ne
yaslanarak ancak ayağa kalkab l yor ve tekrar vuruşmaya başlıyorlardı. Innâ lllah ve nnâ leyh
rac un. Bu haller cuma sabahına kadar sürdü. Sabah namazım savaş esnasında şaretle kıldılar.
N hayet güneş doğup b raz yükseld .
Zafer Iraklılara göründü.Şamlılara se mağlub yet göründü. Bunun sebeb de şuydu: Ester en-Nehaî,
Hz. Al ordusunun sağ cenah komutasını ele geç r nce beraber ndek askerlerle Şamlılara
saldırdı.Hz. Al de onu zled . Böylece Şamlıların saflarının çoğu bozguna uğradı. Hemen hemen
tam mağlub yete maruz kalmışlardı, şte tam o esnada Şamlılar, mızraklarının ucuna taktıkları
Kur'ân sah feler n yükselt p:«Işte bu sah feler aramızda hakem olsun, nsanlar ölüp tükend ler.
Sınırlan k m koruyacak? Müşr k ve kaf rlere karşı k m c had edecek?» ded ler.
Ibn Cer r ve d ğer tar hç ler n anlattıklarına göre sah feler mızrakların ucuna takıp yükseltmey
tavs ye eden Amr b. As olmuştur. Z ra o, Sıffîn'de Iraklıların gal p olacaklarım görünce durumu
gevşetmek ve ş ertelemek sted . İk taraf n da sabırla b rb r n bekleyeceğ n düşündü, nsanların
yok olup tükeneceğ n sezd . Kalkıp Muav ye'ye şöyle ded :
«Ben b rşey yapmayı düşünüyorum. Eğer bunu yaparsak, şu anda b zler daha da derlen p
toparlanırız. Al ve taraftarları se dağılırlar. Bence Kur'ân sah feler n mızrakların ucuna takıp
yükseltel m ve onları mushaûn hükmüne davet edel m. Eğer bu davet m ze cabet ederlerse savaş
ateş söner; eğer kend aralarında anlaşmazlığa düşerlerse onlardan bazılarına karşılık ver r z,
bazılarına da karşılık vermey z. Böylece çözülürler ve güçler kaybolur.»
mam Ahmed b. Hanbel, Hab b b. Eb Sab t' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Kab les n n mesc d nde bulunan Ebu Vaü'e g tt m. Hz.Al 'n n Nehrevan'da kend ler yle savaştığı
adamları ona sormak sted m. Hang hususlarda Al 'n n çağrısına cabet ett kler n , hang hususlarda
ondan ayrı düşündükler n , Hz. Al 'n n n ç n onlarla savaşmayı helal saydığım öğrenmek
sted m.Ebu Va l de bu sorularımı şöyle cevapladı:«B z, Sıffîn'de d k. Şamlılar, savaş ateş altında
kalınca tepeye sığındılar. Amr b. As da g d p Muav ye'ye şu tekl fte bulundu: «Al 'ye b r mushaf
gönder. Onu Allah'ın k tabındak hükme davet et. O, sen n bu davet ne karşı d renemez.» Mushan b r
adamla Al 'ye gönderd ler. Adam, Al 'ye şöyle ded : B z mle s z n aranızda Allah'ın k tabı hakem
olsun. «Kend ler ne k taptan b r pay ver lenler görmed n m ? Onlar aralarında hüküm vermek ç n
Allah'ın k tabına çağırılmışlar sonra onlardan b r takımı dönmüşlerd r. Onlar temell yüz
çev renlerd r.» (Ân Imrân, 23.)
Hz. Al de o adama şöyle cevap verd :
«Evet, ben bunu hayd hayd kabul eder m. Aramızda Allah'ın k tabı hakem olsun.»
Har c ler, Hz. Al 'n n yanına geld ler. B z de o gün onları davet ed yorduk. Kurralar da yanına
geld ler. Omuzlarının üzer nde kılıçları vardı. Şöyle ded ler:«Ey müm nler n em r , müsaade et de
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 5/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

kılıçlarımızla üzerler ne g del m k Allah b z mle onlar arasında hükmünü vers n.»
Sehl b.Han f, söze başlayıp şöyle ded :
«Ey nsanlar, kend n z suçlaym. Z ra Hudeyb ye barışının yapıldığı günde Rasûlullah (s.a.v.)'la
müşr kler arasında barış antlaşması yapıldı. Eğer b z savaşı uygun görseyd k savaşırdık. Hatta Ömer,
Rasûlullah (s.a.v.)'a gel p şöyle dem şt : «Ya Rasûlallah! b z hak yolda, müşr kler se batıl yolda
[1]
değ l m d rler?

Şamlıların Kur'ân Sahîfelerîn Mızraklarının Ucuna Takarak Yükseltmeler

Kur'ân sah feler mızrakların ucuna takılınca Iraklılar şöyle ded ler: «B z, Allah'ın k tabına cabet
eder ve ona yönel r z.»
Ebu M hnef, Hz. Al 'n n o esnada kend taraftarlarına şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ey Allah'ın kulları! Hakkınızı aramaya devam ed n z. Sam m yet ve bağlılığınızı
sürdürürüz.Düşmanınıza karşı savaşmaya devam ed n z. Ben, onları s zden daha y b l r m. Çünkü
çocukken beraber olduk. Büyüdükten sonra da beraberce vak t geç rd k. Onlar, çocukken de son
derece kötü ve şerl d ler. Büyüyünce de kötülük ve şerl l kler n sürdürdüler. S ze yazıklar olsun. Al
danm ayasınız. Vallah bu Kur'ân sah feler n sırf s z aldatmak ve s ze tuzak kurmak ç n havaya
kaldırmışlardır.»
Hz. Al 'n n bu sözler üzer ne adamları ona şöyle dem şlerd :
«Allah'ın k tabına davet ed l p de ona cabet etmemek b ze yakışmaz. B z böyle b r davranışı
kabullenmey z.»
Hz. Al de onlara şöyle cevap verm şt : «Ben, Allah'ın d n ne, Allah'ın k tabına dönünceye kadar
onlarla savaşacağım.Çünkü onlar, Allah'a karşı gelm ş, onun em rler ne baş kaldırmış, ahd n ve
emr n unutarak k tabına muhalefet etm şlerd r.»
Hz. Al 'n n bu sözler ne karşı çıkıp sonradan Har c ler grubunu teşk l eden M s'ar b. Fedek et-
Tem mî ve Zeyd b. Husayn et-Taî ve onlara tab olan bazı Kur'ân hafızları şöyle dem şlerd : «Ey Al !
Allah'ın k tabına cabet et.Sen buna davet ed ld ğ n halde cabet etmezsen, b z sen şu karşımızdak
kavm n arasına katmcaya kadar oraya sürükler ve Affan oğlu Osman'a yaptığımızın aynısını sana da
yaparız. Çünkü o, Allah n k tabıyla amel etmey p başımızda d ktatörlük yapü.B z de onu öldür-
dük.Vallah ya sen bu çağrıya cabet eders n,ya da b z sen buna zorla cabet ett r r z.»
Hz. Al se şöyle dem şt :«S z men ett ğ m şeyden uzak durun. Söyled kler me de uyun. Eğer bana
taat edersen z bu adamlara karşı savaşmaya devam ed n.Eğer bana karşı gel p syan edecek
olursanız el n zden gelen ardınıza koymayın.»
Bunun üzer ne onlar da şöyle dem şlerd :* O halde Eşter'e haber gönder de buraya gels n.» Hz.Al
de savaşa son vermes ç n Eşter'e haber gönderd k yanına gels n.
Har c ler hakkında yazdığı k tabında Heysem b. Ad y.îbn Abbas'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt :
«Muhammed b. Münteş r, Sıffîn savaşma katılan b r adamdan ve yalan söylemekle tham ed lmem ş
olan bazı Har c l derler nden naklen bana ded k : Ammar b. Yas r, Hz. Al 'n n bu tutumundan
hoşlanmadı. Çağrısına cabet etmey p onun hakkında nahoş sözler söyled . Sonra da şöyle ded :
"Allah'tan başkasını hakem olarak stemeden önce k m Allah'ın huzuruna varmak ster?"
Böyle ded kten sonra saldırıya geçt . Savaştı, n hayet öldürüldü.Al-lah ona rahmet ets n.»
Şamlıların önde gelen şahs yetler n Allah'ın k tabının hakeml ğ ne davet edenlerden Abdullah b.
Amr b. As da Iraklılara yönel p ateşkese davet ett . Savaşı bırakmalarını, Kur'ân'm emr ne
uymalarını sted . Muav ye, ona böyle yapmasını emretm şt . Hz. Al 'n n, Kur'ân'm hakeml ğ ne
uymasını tavs ye edenlerden b r de Eş'as b. Kays el-K ndî d . Allah, ondan razı olsun.
Ebu M hneften gelen başka b r r vayette anlatıldığına göre Hz. Al , savaşı durdurması ç n Eşter'e
haber gönderd ğ zaman o, haberc ye şu cevabı verm şt :
«Şu an, ben ger çağıracak b r saat ve an değ ld r. Ben öyle b r noktadayım k , Allah'ın bana zafer
vereceğ ne üm d m vardır. Ben bulunduğum şu noktadan alıp götürmen z asla doğru değ ld r.»
Ester n böyle demes üzer ne haberc olan Yez d b. Han , Hz. Al 'n n yanına döndü. Eşter' n
söyled kler n ona naklettt . Ester de f rsatı değerlend rmek ç n savaşı ş ddetlend rd . Gürültü ve
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 6/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

bağırtılar yükseld , sesler ayyuka çıktı. Etrafındak ler Hz. Al 'ye şöyle ded ler: «Gal ba sen, Eşter'e
savaşa devam etmes ç n em r verd n.» Hz. Al de onlara: «Ben m Eşter'e g zl ce b rşey
fısıldadığımı gördünüz mü? Savaşı durdurması ç n emr m ona açıkça s z n gözler n z önünde
göndermed m m ?» dey nce yanında bulunan adamlar:«Eşter'e haber gönder,buraya gels n. Eğer
gelmeyecek olursa vallah b z senden ayrılıp g der z.» d ye karşılık verm şlerd . Bunun üzer ne Hz.
Al ,haberc Yez d b. Han 'ye şöyle ded : "G t, Eşter'e buraya gelmes n söyle. F tne koptu."
Yez d b. Han , Eşter' n yanma g d p em rü'l-mü'm n n n emr n ona tebl ğ ett . Savaşa ara ver p Hz.
Al 'n n yanma g tmes n söyled . Bunun üzer ne Ester, ş hızlandırıp şöyle ded :
- Yazıklar olsun sana. İç nde bulunduğumuz zafer durumunu görmüyor musun? Zafer sonra
tamamen ele geç receğ z.
- Bu k s nden hang s çok hoşuna g der? Ger dönmey m daha çok sters n, yoksa mü'm nler n
em r Al 'n n de Osman g b öldürülmes n m sters n? O öldürüldükten sonra buradak zafer n sana
ne fayda ver r?
Bunun üzer ne Ester, savaşı bırakıp Hz. Al 'n n yanma döndü ve
şöyle ded :
- Ey Irak ehl ! Ey alçaklık ve korkaklığın t msaller ! Şu anda bu adamlara üstün gelm ş
durumdayken, s z n onları yenmek üzere olduklarınızı gördükler sırada mushaf n sah feler n
eller yle yükseğe kaldırarak s z Allah'ın k tabına davet ed yorlar. Halbuk onlar, çoktan Allah'ın
em rler ne sırt çev rm şler ve kend s ne bu Kur'ân'm nd r ld ğ nsanın sünnet nden sapmışlardır.
Onların bu çağrısına cabet etmey n. Bana süre tanıyın. Zafer elde edeceğ m h ssetmektey m.
- Hayır.
- Ey Farslılarm düşmanları! Bana b raz daha mühlet tanıyın. Zafer kazanacağımı üm d ed yorum.
- Hayır, asla müsaade etmey z! G rd ğ n günaha b z de sen nle b rl kte g rmek stemey z.
Ester, bundan sonra Şamlıların çağrısına cabet etme hususunda kurralarla tartışmaya başladı.
Aralarında geçen konuşmalar Özetle şöyleyd :
- Söyley n bakalım. Eğer s z n bu lk savaşımz hak yolda yapılan b r savaşsa devam ett r n. Eğer
batıl yolda yapılan b r savaşsa b l n z k , ölüler n z Cehennem'ded r.
- B ze bu lafları söylemeye son ver. Artık ne sana ne de adamına (Hz.Al 'ye) asla taat etmeyeceğ z.
B z, Allah rızası ç n bunlarla savaştık. Ş md de Allah rızası ç n savaşa son ver yoruz.
- H le yap tınız, val ah aldatıldınız. Savaş a son vermeye çağrıldınız. S z de bu çağrıya cabet
ett n z. Ey kötü adamlar! Sırf dünyada zah -dane b r hayat yaşayıp Allah'a kavuşma şevk n duyarak
namaz kıldığınızı zanned yorduk. Fakat şu anda s z n dünyadan başka b r steğ n z n olmadığını
gördüm .Yazıklar olsun. Ölümden kaçıp dünyada kalmak ç n savaştan f rar ett ğ n z gördüm. Ey
p sl klerle geç nen d ş devey andıran k mseler, s z artık tem z ve d ndar k mseler değ ls n z. Şu
zal m kav m b zden nasıl uzaklaştıysa s z de uzaklaşıp defolun.»
Bu konuşmadan sonra Har c ler, Eşter'e sövdüler. O da onlara sövünce, onlar onun b neğ n n suratına
kırbaçlarıyla vurmaya başladılar. Aralarında uzun had seler cereyan ett . Iraklıların b r çoğuyla
Şamlıların tamamı, Müslümanların kanlarının akıtılmaması ç n b r süre ateşkes hal nde kalmak
arzusunu gösterd ler. Çünkü savaş esnasında özell kle son üç günlük çarpışmalar esnasında ve daha
öneml s cuma geces nde ( k o geceye köpek hırlaması geces adı ver lm şt ) k taraftan da gayet
derecede sabırlı ve bahadır askerler şeh d olmuşlardı k , bunların dünyada emsaller görülmem şt .
Bu bahadırlar çarpışırlarken b rb rler n n önünden kaçmamışlar, sabred p dayanmışlar ve n hayet k
taraftan b r d ğer n Öldürmüştü. B rçoklarının anlattığına göre o son günlerde 70.000 k ş
öldürülmüştü. Şamlılardan 45.000 Iraklılardansa 25.000 k ş öldürülmüştü. Ebu'l-Hasan b. Bera'nm
fares ne göre Iraklılar arasında Öldürülenler n y rm beş Bed r savaşma katılan sahabelerdend .
Sıffîn da çarpıştıkları süre zarfında doksan defa dalış yapmışlardı.
Seyf b. Ömer et-Tem mfn n fades ne göre Sıffîn savaşı, yed ya da dokuz ay süreyle devam etm şt r.
Ebu'l-Hasan b. Bera'nm fades ne göre se bu savaş, 110 gün süreyle devam etm şt r. Ebu M &nef n
fadeler nden anlaşıldığına göre bu savaş, z lh cce ayının b r nc günü olan cuma gününde başlamış
olup safer ayının onüçüncü gününde sona erm şt r. Böyle olunca bu savaş, yetm şyed gün süreyle
devam etm ş olmaktadır. Doğrusunu Allah b l r.

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 7/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Zührî ded k : Bana ulaşan b r r vayete göre bu savaşta öldürülenlerden ell küsur adam, aynı mezara
defned l r mş.
Beyhakî, Savfan b. Amr'ın şöyle ded ğ m r vayet etm şt r:
«Sıffîn savaşma katılan Şamlıların sayısı 60.000 k ş olup bunlardan 20.000 k ş öldürülmüştür. Bu
savaşa katılan Iraklıların sayısı se 120.000 k ş olup bunlardan da 40.000 k ş öldürülmüştür.»
Beyhakî, Sıffîn savaşını Ebu Hüreyre'den r vayet ed len şu had s n tahakkuku olarak yorumlamıştır.
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu k :
«İk büyük topluluk savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Bu k topluluk arasında büyük b r savaş
cereyan edecekt r. Ve k s n n davası da aynıdır.»
Ebu Sa d el-Hudrî'den şöyle r vayet ed lm şt r: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu k :
«Davaları aynı olan k büyük topluluk savaşmadıkça kıyamet kop-mayacaktır. Onlar bu halde
(savaşır) ken araladmdan b r grup d nden çıkacaktır. Ve d nden çıkan grubu se, o k gruptan hakka
daha yakın olan öldürecekt r.»
îmanı Ahmed b. Hanbel, Ibn Mesud'dan r vayet ett k , Rasûlullah(s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
«îslâm değ rmen (h cret n otuzbeş nc veya otuz altıncı) senes ne kadar dönmeye devam edecekt r.
Eğer helak olurlarsa, bu helak olanın g deceğ b r yoldur. Eğer d nler kend ler ç n ayakta durursa
yetm ş sene daha durur.» Hz. Ömer ded k :
- Ya Rasûlallah, bu yetm ş senel k süreye önce söylem ş olduğun süre dah l m d r yoksa değ l m d r?
- Hayır değ ld r.»
Mesruk, Abdullah'tan r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
«Kuşkusuz îslâm değ rmen otuzbeş seneden sonra yok olacak-tır.Eğer (Müslümanlar) kend
aralarında barışırlarsa dünyayı yetm ş sene süreyle bolca yerler (refah ç nde yüzerler). Eğer
savaşırlarsa kend ler nden öncek ler n yoluna koyulmuş olurlar.»
îbn D z l, İbrah m et-Tem mf den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: «Ümeyye
oğullarından b r adam (yan Hz. Osman) öldürüldüğü zaman îslâm değ rmen ters ne dönecekt r.»
Rasûlullah (s.a.v.), ölen b r Ensârfn n cenazes ne çağrıldığında g d p cenazen n defn n beklerken
oturmuştu. Oturur vaz yette ken şöyle buyurmuştu:
- İslâm yet dönem nde (b rb rler yle çek şen) k ayrı kuşağa yönet c l k yaptığınız zaman hal n z
n ce olacaktır?
Ebu Bek r sordu:
- îlahı b r, peygamber b r olan b r ümmette böyle b r durum meydana gel r m ?
- Evet.
- Ben böyle (tal hs z) b r zamana ulaşacak mıyım ya Rasûlallah?
- Hayır.
Hz. Ömer sordu:
- Ya ben böyle b r zamana ulaşacak mıyım ya Rasûlallah?
- Hayır.
Hz. Osman sordu:
- Ya ben böyle b r zamana ulaşacak mıyım ya Rasûlallah?
- Evet. Sen n sebeb nle f tneye düşeceklerd r.»
Hz. Ömer de bu hususu İbn Abbas'a sorarak şöyle dem şt : —İlahları b r, k tapları b r, d nler b r
olduğu halde bu ümmet nasıl anlazmazlığa düşer?
- B r kav m gelecek ve b z m anladığımız g b Kur'ân'ı anlamayacaktır. Bu yüzden aralarında
anlaşmazlığa düşeceklerd r. Anlaşmazlığa düşünce de savaşacaklardır.
Hz. Ömer, İbn Abbas'm bu cevabını makul bulmuştu.» Muhanımed b. S r n' n şöyle ded ğ r vayet
ed lm şt r: «Hz. Osman Öldürüldüğü zaman Ad y b. Hat m, onun hakkında şöyle ded :«Os-man'ın
öldürülmes hususunda k keç dah boynuzlasın adı. Sıffîn savaşı yapıldığı zaman Ad y' n b r gözü
çıktı. Bunun üzer ne başkaları ded ler k : «Ad y' n öldürülmes hususunda k keç dah
boynuzlaşmadır Evet öyle ama b r çoklarının gözü çıktı.»
R vayet olunduğuna göre Ka'bu'l-Ahbar, Sıffîn'a g tm ş, oradak taşları görünce şöyle dem şt r:"Bu
yerde sra l oğulları dokuz kez savaştılar, Araplar da burada onuncu kez savaşacaklar. Öyle k , sra l

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 8/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

oğullarının b rb r ne attıkları taşları atacaklar ve sra l oğulları yok olduğu g b kend ler de yok
olacaklardır.»
R vayet olunduğuna göre Peygamber (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
«Kıtlık senes yle ümmet m n helak ed lmemes n Rabb mden d led m. Rabb m bu d leğ m kabul
buyurdu. Irzlarım mubah sayan yabancıları ümmet me musallat kılmamasını Rabb mden d led m.
Rabb m bu d leğ m de kabul buyurdu. Ümmet m b rb r ne musallat kılmamasını Rabb mden
d led m ancak bu d leğ m yer ne get rmed .» B z bu had s , şu ayet- ker mey tefs r ederken
nakletm şt k:
«S z fırka fırka yapıp k m n ze k m n z n hıncını tattırmağa kad r
Olan O'dur.» (el-En'am, 65.)
[2]
Rasûlullah (s.a.v), buyurdu k : Bu, en kolay olanıdır.»

Hakem Olayı

Burada anlatılması uzun sürecek karşılıklı mektuplaşmalardan ve müracaatlardan sonra k taraf


hakem tay n etme hususun da pazarlığa başladılar. Buna göre Muav ye le Al 'den her b r , kend
taraflarından b r n hakem olarak tay n edecek ve sonra bu k hakem, Müslümanların yararına olan
b r kararda b rleşeceklerd . Muav ye, Amr b.As'ı vek l tay n ett . Al de Abdullah b. Abbas'ı vek l
tay n etmek sted , keşke tay n etseyd - Ama kurralar, Abdullah b. Abbas'ı vek l tay n etmes ne engel
olup şöyle ded ler: B z, Ebu Musa el-Eş'arî'den başkasının vek l te-y n ed lmes ne razı olmayız.
Heysem b. Ad y'n n, Har c lerle lg l k tabında anlatıldığına göre hakem olarak Ebu Musa el-
Eş'arfy tekl f eden lk k ş , Eş'as b. Kays olmuş, sonra Yemenl ler de ona uyarak Ebu Musa'nın
nsanları f tneden ve savaştan men eden b r k ş olduğunu söylem şlerd . Ebu Musa se, H caz
d yarında uzlete çek lm şt . Hz. Al : «Ben Eştek hakem yapacağım.» dey nce as ler: «Savaşı
kızıştıran ve memleket askers z bırakan Eş-ter'den başkası mıdır?» d ye d rett ler. Bunun üzer ne
Hz. Al :«O halde d led ğ n z yapın.» ded . Ahnef de Hz. Al 'ye şöyle ded :
«Vallah sen b r taş attın. Bu kav m ancak kend ler nden b r olan bîr adam barıştırır, onlara yaklaşır,
öyle k avuçlarına g rer, sonra onlardan uzaklaşır, öyle k yıldızlar kadar yüksel r. Eğer ben hakem
tay n etmek stem yorsan, bar ben k nc ya da üçüncü hakem yap. Çünkü bu anlaşmada herhang
b r düğüm atılırsa, ben o düğümü mutlaka çözer m. Ben m attığım düğüm çözülecek olursa öncek
g b , sen n leh n -de veya daha sağlam başka b r düğüm atarım.»
As ler, Ebu Musa el-Eş'arî'den başkasının hakem tay n ed lmes n kabul etmed ler.Bunun üzer ne Hz.
Al 'n n elç ler uzlete çek lm ş olan Ebu Musa el-Eş'ârfye g tt ler. Kend s ne tarafların barıştıkları
söylen nce: «Allah'a hamd olsun» ded . Kend s n n hakem tay n ed ld ğ söylen nce de: «Innâ l llah
ve nnâ leyh rac un» ded . Sonra onu alıp Hz. Al 'n n huzuruna get rd ler. Sonra taraftar arasında
şöyle b r met n hazırlanıp yazıldı:
«Rahman ve Rah m olan Allah'ın adıyla. Bu, mü'm nler n em r n n vardığı b r karardır.» Ancak bu
arada Amr b. As t raz ederek:«Onun adını ve babasının adını yazınız. O s z n em r n z olab l r, ama
b z m em r m z değ ld r.» ded . Hz. Al de şöyle ded : «Mü'm nler n em r unvanım s l n. Ve: «Bu,
Ebu Tal b oğlu Al 'n n vardığı b r karardır.» d ye yazın.»
Böyle ded kten sonra Hz. Al , Hudeyb ye kıssasını örnek verd . O zaman Mekkel ler, Peygamber
Efend m z' n: «Bu, Allah Rasûlü Muahm-med' n vardığı b r karardır.» d ye yazdırılmasına t raz
etm şler ve onun Allah Rasûlü olduğunu kabul etmey p şöyle dem şlerd : «Bu, Abdullah oğlu
Muhammed' n vardığı b r karardır, d ye yaz.» Bunun üzer ne kat p de: «Bu, Ebu Tal b oğlu Al le
Ebu Süfyan oğlu Muav ye'n n ortaklaşa verd kler b r karardır.» d ye yazdı. Hz. Al , Iraklılar ve
beraber ndek taraftarı olan Müslümanlar adına hüküm verd . Muav ye de Şamlılar ve taraftarları
olan Müslümanlar adına hüküm verd . İk s de Allah'ın hükmüne ve k tabına göre hareket
edecekler n , Allah'ın d r ltt ğ şey d r ltecekler n , onun öldürdüğü şey öldürecekler n taahhüd
ett ler. Ebu Musa el-Eş'arî le Amr b. As da Allah'ın k tabında buldukları hükme uyacaklarını, onun
k tabında bulamadıkları hükümlere gel nce bu hususta bölücü olmayan toparlayıcı ve ad l sünnete
uyacaklarını taahhüd ett ler.
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 9/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Bu k hakem, Hz. Al le Muav ye'den ve onların askerler nden söz ve tem nat alarak a le fertler n n
emanda olduklarına ve verecekler hükme t raz edecek k mseye karşı bütün ümmet n kend ler ne
yardımcı olacaklarına da r söz aldılar. Kararlarını ramazan ayında verecekler n beyan ett ler. Eğer
sterlerse k tarafın rızasıyla daha da erteleye-b lecekler n söyled ler, k taraf arasında yazılan bu
ah tname, h cr otuzyed nc senen n safer ayının onüçüncü çarşamba günü yazılmış ve bu met nde
Hz.Al le Muav ye'n n, ramazan ayında bu k hakem n Du-metül-Cendel ya da Ezruh'ta verecekler
hükme uyacakları konusunda karar ver lm şt . Kararın tebl ğ esnasında taraflar, kend adamlarından
400"er k ş yle b rl kte hakemler n yanma g deceklerd . Eğer bel rt len tar hte toplanmazlarsa, ertes
sene Ezruh'ta b r araya gelecekler ne karar ver ld .
Heysem' n, Har c lerle lg l k tabında anlatıldığına göre Eş'aş b.Kays, bu antlaşma metn n
Muav ye'ye götürdüğünde o, metn alıp bakmış, met nde şunlann yazılı olduğunu görmüştü. "Bu,
Allah'ın kulu ve mü'm nler n em r Al le Ebu Süfyan oğlu Muav ye'n n üzer nde ant-laştıkları b r
met nd r.» Bu yazıyı görünce Muav ye, şöyle ded : «Eğer Al , mü'm nler n em r olsaydı kend s yle
savaşmazdım. Ama o sadece adım yazsın ve adını da ben m adımdan önce yazsın. Çünkü o, daha
faz letl d r. Ve benden önce İslâm'a g rm şt r.» Eş'as dönüp Hz. Al 'n n yanına g tm ş ve Muav ye'n n
ded ğ şek lde yazmıştı. Şamlılar, Hz. Al 'n n adının Muav ye'n n adından önce yazılmasını ve
Iraklıların kend ler nden önce z kred lmes n kabul etmem şlerd r. Bunun üzer ne antlaşma metn k
şek lde yazılmış. Bunlardan b r , Şamlılara mahsustu k , bu met nde Muav ye'n n adı, Hz. Al 'n n
adından önce yazılmıştı. Iraklılara mahsus yazılan met nde se Hz. Al 'n n adı, Muav ye'n n adından
Önce yazılmış. Iraklılarda Şamlılardan Önce z kred lm şlerd . Hakemler n verd ğ kararın yazılışında
Hz. Al taraf ndan şu zatlar şah t olarak hazır bulunmuşlardı. Abdullah b. Abbas, Eş'as b. Kays el-
K ndî, Sa d Kays el-Hemedanî, Abdullah 1). Tufeyl el-Meafırî, H cr b. Yez d el-K ndî, Ver-ka
b.Sem el-İclî, Abdullah b. B lal el-îdî, Ukbe b. Z yad el-Ensârî,Yez d b. Cuhfe et-Tem mî ve Mal k
b. Ka*b el-Hemedanî. Bu şah tler on k ş d -ler.
Şamlılardan da şah d olarak şu on k ş hazır bulunmuştu: Ebu Aver es-Sülemî, Hab b b. Mesleme,
Abdurrahman b. Hal d b. Vel d, Muhar k b. Har s ez-Zeb dî, Va l b. Alkame el-Adevî, Alkame
b.Yezîd el-Hadremî, Hamza b. Mal k el-Hemedanî, Sübey b. Yez d el-Hadremî, Utbe b. Eb Süfyan
(bu zat, Muav ye'n n kadeş d r) ve Yez d b. Hürr el-Absî.
Eş'as b. Kays, bu antlaşma metn n k taraf arasında dolaştırıp okudu. Sonra nsanlar, ölüler n
defnetmeye başladılar.
Zührî ded k : Duyduğuma göre b r mezara ell k ş defned l yor-muş,.
Hz. AH, Şamlılardan b r grubu es r almıştı. Sıffîn'den ayrılacağı zaman bu es rler serbest bırakmıştı.
Muav ye'n n el nde de Hz. Al taraftarlarından b r o kadar veya o kadara yakın es r vardı. Muav ye»
kend es rler n n öldürüldüğünü zannederek el ndek es rler öldürmeye karar verd .Ancak kend
taraftarlannm serbest bırakıldığını duyunca kend el ndek es rler serbest bıraktı. Anlatıldığına göre
Ezd kab les nden Amra b. Evs adındak b r es r, öldüreceğ esnada Muav ye'ye şöyle dem şt :
- Bana lütfet. Çünkü sen ben m dayımsın.
- Hayd be! Nereden dayın oluyor muşum?
- Rasûlullah (s.a.v.)'m zevces Ünımü Hab be, bütün mü'm nler n annes d r. Böyle olunca demek k ,
ben onun oğluyum.Sen de Ümmü Ha-b be'n n kardeş olduğuna göre dayım oluyorsun.
- Muav ye, onun bu cevabını beğenm ş ve serbest bırakmıştı.
Abdurrahman b. Z yad b. En'um, Sıfnnl ler nden bahsederken şöyle dem şt r: «Bu savaşa katılanlar
Araptüar. Cah l ye dönem nde b rb rler n tanırlardı. İslâm yet dönem nde de İslâm'ın sünnet ve
hak m yet üzere b rb rler yle karşılaştılar; savaştılar, b rb rler ne dayandılar. Cepheden kaçmaktan
utandılar. Savaşmaya ara yerd kler nde k taraf da b rb rler n n garn zonuna g r p çıkıyorlardı.
Ölüler n alıp defned yorlardı.»
Şa*bî ded k :«Bunlar Cennetl kt rler. B rb rler yle savaştıkları halde b rb rler nden kaçıp f rar
[3]
etmed ler.»

Har c ler n Baş Kaldırılması

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 10/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Eş'as b. Kays, Tem m oğullarının topluluğuna uğramış,onlara hakemler n kararını çeren yazıyı
okumuş, orada bulunan Urve b.Ez ne (Ez ne, Urve'n n anasının adıdır. Babası se, Reb a b. Hanzale
oğullarından Cer r'd r k , o da Ebu B lal b. M rdas b. Cer r' n kardeş d r.) kalkıp şöyle ded : «Allah'ın
d n hususunda adamları Hakem m tay n ed yorsunuz?» Böyle ded kten sonra Eş'as b. Kays'ın
b neğ n n arkasına kılıcıyla vurmuş, Eş'as le adamları da bu olaydan dolayı Urve'ye öfkelenm şlerd .
Bunun üzer ne Ahnef b. Kays le kab leler n n re sler nden oluşan b r grup gel p bu olaydan ötürü
Eş'as b. Kays'tan özür d lem şlerd .
Heysem b. Ad y ded k : Har c ler, lk hakem tay n ed len k ş n n Abdullah b. Vehb er-Ras bî
olduğunu dd a etm şlerd r.Bence sah h olan, lk kav ld r. Hz. Al 'n n taraftarları olan kurralardan b r
grup, hakem kel mes n Abdullah b. Vehb er-Ras bfden alarak: «Hüküm, ancak Allah'ındır» ded ler.
Bu nedenle de Muhakk me fırkası adım aldılar.
Sıffîn'de savaşan nsanlar, şeh rler ne döndüler. Muav ye, kend adamlarıyla b rl kte Şam'a, Hz. Al
de Heyt yolu üzer nden Kûfe'ye döndü. Kûfe'ye g rerken b r adamın: «Al g tt , ama el boş olarak
ger döndü.» ded ğ n şt nce şöyle ded : «Yanlarından ayrılıp geld ğ m z adamlar, bunlardan daha
hayırlıdırlar.» Böyle ded kten sonra şu ş r okudu:
«Asıl kardeş n o k msed r kî, zamanın mus betler sen sıkıntıya düşürdüğü zaman hemen sana
olanca şefkat ve merhamet n saçar.
Başına çeş tl ga leler geld ğ zaman sen kınayıp duran k mse, kardeş n değ ld r.»
Hz. Al , daha sonra yoluna devam ett .Allah'ı anmaya başladı. N hayet Kûfe'dek em rl k köşküne
g rd . Kûfe'ye g rmek üzereyken askerler nden 12.000'e yakın k ş ayrıldılar k , bunlar Har c lerd .
Har c ler, Hz. Al le aynı şeh rde kamet etmek stemed ler. Oradan ayrılıp g tt ler. Harura denen
yere yerleşt ler. Hz. Al 'n n yaptığı bazı şler protesto ett ler, Hz. Al , onlara Abdullah, b. Abbas'ı
gönderd . Abdullah onlarla tartıştı. Net cede çokları ger döndü. Ger dek îer, Harura'da kamete
devam ett ler. Hz. Al le taraftarları nşaallah ler de anlatılacağı g b g d p onlarla savaştılar. Kısaca
demek sted ğ m z şudur k , şu Har c ler, şah nl ğ nde tt fak ed len b r had ste Rasûlullah (s.a.v.)'m
kend ler ne şaret ett ğ k mselerd r: «İnsanların bölündükler b r zamanda b r grup d nden
çıkacaktır.» Başka b r r vayette se söyle den lmekted r: «Şu d nden çıkanları k taraftan en hayırlısı
öldürecekt r.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Sa d'den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
«Müslümanların bölündükler zamanda b r grup nsan d nden çıkacaktır k , k taraftan hakka en
yakın olanlar, onları öldüreceklerd r.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Sa d el-Hudrî'den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), şöyle
buyurmuştur:
«Ümmet m k fıkaya ayrılacaktır.Bunların arasında b r kısım nsan d nden çıkacaktır. Bu d nden
çıkanları, o k f rkanın en hayırlısı öldürecekt r.»
İmam Ahmed b.Hanbel, Ebu Sa d el-Hudrfn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), ümmet nden b r kavm n ortaya çıkacağını, nsanlar bölünürken bunların zuhur
edeceğ n , s malarının traşlı olacağını, bunların yaratıklar arasında en şerl k mseler olduklarını,
bölünen k gruptan hakka en yakın olanın bunları öldürecekler n beyan ett .» Ebu Sa d ded k : «Ey
Irak halkı, şte bunları s z Öldürdünüz.» İmam Ahmed b.Hanbel, Ebu Sa d el-Hudrî'den r vayet ett
k , Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
«Ümmet m k f rkaya bölünecekt r. Bu k f rka arasından b r grup d nden çıkacaktır. D nden çıkan
bu grubu, o k f rkadan hakka en yakın olanı Öldürecekt r.»
Bu had s, peygamberl k del ler ndend r. Z ra durum, tıpkı Peygamber (s.a.v.)' n haber verd ğ şek lde
ortaya çıkmıştır. Y ne bu had ste Sıffîn savaşında çarpışan Şamlılarla Iraklıların Müslüman
olduklarına hükmed hn şt r. Raf z ler f rkası le bayağı, cah l ve alçak tabakanın dd a ett kler g b
Şamlıların kaf r olduklarına da r bu had ste herhang b r del l yoktur. Y ne bundan anlaşıldığına göre
Sıffîn savaşında çarpışanlar, Muav ye le Al taraftarlarıdır. Ehl- sünnet ve'1-cemaat mezheb de bu
görüşted r. Hz. Al , çt hadında sabet etm şt r. Muav ye de mücteh dd r, fakat o, çt hadında hata
yapmıştır. înşaallah sevapda kazanacaktır. Ama hal fe olan Hz. Al 'd r ve o k sevap kazanmıştır.
N tek m sah h- Buhar 'de Amr b. As'dan r vayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.), şöyle
buyurmuştur:
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 11/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

«Hak m, ct had yapar da çt hadında sabet ederse k sevap kazanır, îct had yapar da çt hadında
yanılırsa b r sevap kazanır.»
İler k sayfalarda Hz. Al 'n n Har c lerle yapmış olduğu savaşın keyf yet ne ve Peygamber (s.a.v.)' n
önceden haber verm ş olduğu Mah-d c' n evsafına da r açıklamalar ver lecekt r. N tek m Hz. Al de
Peygamber Efend m z' n Önceden haber verd ğ şeyler n tahakkuk ett ğ n görmüş ve bu sebeple
[4]
sev n p şükür secdes yapmıştır. Allah, ondan razı olsun.

Fasıl

Öncek sayfalarda da anlatıldığı g b Hz. Al , Sıfîîn vak'asmdan sonra Şam dönüşünde Kûfe'ye g tt .
Kûfe'ye g rerken askerler nden b r grup ondan ayrıldı. Bu grubtak askerler n sayısının 12.000 veya
16.000 olduğu söylen r. Sayılarının daha az olduğu şekl nde r vayetler de vardır. Bu grub, ona
muhalefet ed p baş kaldırdı. Yaptığı bazı şler protesto ett . Hz. Al de onlara Abdullah b. Abbas'ı
gönderd . Abdullah, onlarla tartıştı. Evhamlarının asılsız olduğunu söyleyerek t razlarım reddett .
Şüpheler n g dermeye çalıştı. İdd a ett kler şey n veh mden baret olup gerçekle lg s olmadığını
fade ett . Bunun üzer ne bazıları syanlarından vazgeçt ler. Bazıları se sapıklıklarını sürdürdüler.
İler k sayfalarda da anlatacağımız g b bazı uygunsuz hareketlerde bulundular.
Anlatıldığına göre Hz. Al , b zzat kend s Har c lere g d p kend s ne karşı yaptıkları syana sebep
olan hususlarda tartışmış ve serg led kler yanlış tavırlardan vazgeçmeler n sağlamıştı. Bunun
üzer ne onlar da kend s yle b rl kte Kûfe'ye g rm şlerd . Fakat onlar söz verm şler, ama sözler n
bozmuşlardı. Kend aralarında y l ğ emred p kötülükten sakındırma görev n yapma hususunda
anlaşmışlar, sonra Nehre-van'a çek lm şlerd . Hz. Al , ler k sayfalarda da anlatılacağı g b g d p
Nehrevan'da kend ler yle savaşmıştı.
İmam Ahmed b.Hanbel, Abdullah b. îyaz b.Amr el-Karî'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Abdullah b. Şeddad gel p Hz. A şe'n n yanma oturdu. B z de onun, Hz. Al 'den önce Irak'tan
dönüşünün b rkaç gece sonrasında yanında oturmaktaydık. Abdullah gel p oturduğunda Hz. A şe,
ona şöyle ded :
- Ey Abdullah b. Şeddad, sana soracağım sorulara doğru cevap verecek m s n? Al 'n n kend ler yle
savaştığı şu kav m hakkında bana haber ver.
- Sana n ç n doğru cevap verm yecek m s m?
- Onların h kayeler n bana anlat.
- Al , Muav ye le yazışıp sulh antlaşmasını yazdırdığında, hakemler de kararlarını verd kler nde,
nsanların kurralarından 8.000 k ş Al 'ye karşı baş kaldırdılar. Küfe yakınında bulunan Harura'ya
g d p konakladılar. Al 'y kınayarak şöyle ded ler: «Allah'ın sana g yd rd ğ b r gömleğ üzer nden
çıkardın. Allah'ın sana verd ğ b r sm üzer nden çıkarıp attın. Sonra g d p Allah'ın d n nde hakeml k
yapıp hüküm verd n. Oysa hüküm vermek, sadece Allah'a mahsustur.»
Al , onların bu kınamalarından ve kend s nden ayrılı ş arından haberdar olunca em r verd . B r lancı
şöyle duyuruda bulundu: «Mü'm n-ler n em r n n yanına ancak Kur'ân hafızı k mseler g reb l r.» Bu
duyurunun yappılmasından sonra Al 'n n ev Kur'ân hanzlarıyla doldu. Ev hafızlarla dolunca büyük
mushafm get r lmes n emrett . Get r len mushafı önüne koyup el yle vurarak şöyle d yordu: «Ey
mushaf, nsanlara anlat.» Orada bulunanlar, kend s ne yüksek sesle şöyle ded ler:
- Ey mü'm nler n em r , sen şu mushafa ne soruyorsun? Bu aslmda kağıt üzer ne yazılan b r
mürekkebt r. B z bu mushafta r vayet ed len şeyler sana anlatıyoruz. Sen ne yapmak st yorsun?
- Bana karşı başkaldıran ve ben m yanımdan ayrılan arkadaşlarınız var ya, şte ben mle onların
arasında Allah'ın k tabı vardır. Bu k tab, hakeml k yapsın. Z ra yüce Allah, kutsal k tabında b r
erkekle b r kadın hakkında şöyle buyurmuştur:
«Karı kocanın arasının açılmasından end şelen rsen z, erkeğ n a les nden b r hakem ve kadının
a les nden b r hakem gönder n; bunlar düzeltmek sterlerse Allah onların aralarını buldurur.» (en-
N sâ, 35.) Mu-hammed (s.a.v.)'m ümmet se b r kadın ve b r erkeğe n sbetle can ve saygınlık
bakımından elbette k daha büyüktür.»

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 12/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Har c ler n önde gelen şahs yetler , Hz. Al 'y Muav ye'yle aralarında yapılan antlaşma metn nde:
«Bu, Muav ye le Ebu Tal b oğlu Al 'n n üzer nde antlaştıkları b r named r.» d ye yazdırmasından
ötürü kınadılar. Hz. Al de buna karşı kend n şöyle savundu:
- Hudeyb ye'de kavm olan Kureyşl lerle barış yaparken b z de Rasûlullah (s.a.v)'m yanında
bulunuyorduk.O, barış antlaşması metn n şöyle yazdırdı:«Rahman ve Rah m olan Allah'ın adıyla.»
Kureyşl le-r n tems lc s olan Süheyl: «Rahman ve Rah m olan Allah'ın adıyla yazmam» d ye t raz
ed nce Rasûlullah (s.a.v.): «Ya nasıl yazarsın?» d ye sordu. Süheyl de: «Allah'ım, sen n adınla,» d ye
yazarım.» d ye cevap verd . Bunun üzer ne Rasûlullah (s.a.v.):«Öyle yaz bakalım.» ded . Süheyl de:
«Allah'ım sen n adınla,» d ye yazmaya başladı. Sonra Rasûlullah (s.a.v.): «Bu, Allah Rasûlü
Muhammed' n, üzer nde antlaşmaya vardığı b r karardır.» d ye yaz, ded . Süheyl se, şu karşılığı ver-
d :«Eğer sen n Allah, Rasûlü olduğunu b lseyd m sana muhalefet etmezd m.» Bunun üzer ne
Rasûlullah (s.a.v.): «Bu, Abdullah oğlu Muhammed' n Kureyşl lerle antlaşmaya vardığı b r
named r.» d ye yazdırdı. Z ra yüce Allah Kur'ân-ı Ker m'de şöyle buyurmuştur:
«Ey nananlar! And olsun k , s z n ç n, Allah'a ve ah ret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok
anan k mseler ç n Rasûlullah en güzel örnekt r.» (e -Ahzâb, 21.)
Abdullah b. Şeddad, sözüne şöyle devam ed yor: «Hz. Al , Har c lere Abdullah b. Abbas'ı gönderd .
Ben de onunla beraber g tt m. Har c ler n ordugahlarının ortasına vardığımızda İbn Kevva, kalkıp
nsanlara b r nutuk rad ederek şöyle ded :«Ey Kur'ân hafızları! îşte bu Abdullah b. Abbas'tır. Onu
tanıyan yoksa ben tanıyorum. O, Allah'ın k tabı hususunda b lmeden tartı şanlardandır. O ve kavm
hakkında şu ayet naz l olmuştur:
«Onlar şüphes z kavgacı b r m llett r.» (ez-Zuhruf, 58.) Ben d nlersen z bunu, arkadaşının (Al 'n n)
yanına ger gönder n. Allah'ın k tabında bununla münazara yapmayın.»
Orada bulunanlardan bazıları şöyle ded ler: «Vallah kend s yle münazara yapacağız. Eğer gerçeğ
ortaya koyarsa, kend s ne uyarız. Eğer batıl şeyler ler sürerse kend s n düşürürüz. Batılıyla b rl kte
yok eder z.» Bundan sonra Har c ler, Abdullah b. Abbas'la Kur'ân-ı Ker m üzer nde üç gün süreyle
tartıştılar. 4.000 k ş tevbe ederek sapıldıktan vazgeçt k , aralarında Ibn Kevva da vardı. Abdullah b.
Abbas, bunları alıp Kûfe'ye Hz. Al 'n n yanına get rd .Hz. Al , orada kalan ve sapıklıklarında devam
edenlere haber göndererek şöyle ded :
«B z mle d ğer nsanlar arasında neler olduğunu gördünüz. Kan akıtmaksızın, yol kesmeks z n,
haksızlık etmeks z n bekley n. Nerede stersen z orada ka m. Bu sabrınızı b z mle s z n aranızda
Muhammed ümmet hakeml k ed nceye kadar devam ett r n.Aks takd rde s z nle savaşırız.
«Kuşkusuz Allah, ha nler sevmez.»
Hz.A şe, Abdullah b. Şeddad'a ded k :
- Ey Şeddad'm oğlu, ama Al onları Öldürdü, buna ne ders n?
- Vallah onlar yol kesmed kçe, kan akıtmadıkça, zımm ler n kanlarını helal saymadıkça, Al onlara
b rşey yapmadı.
- Allah ç n bu böyle m d r?
- Kend s nden başka lah bulunmayan Allah ç n böyle oldu.
- Iraklılardan b r veya k memel b r adam hakkında bazı şeyler duydum.Bu husuta b lg n var mıdır?
—Ben, Al 'n n yanında ken ölüler arasında o adamı gördüm. Al , nsanları çağırıp: «Şunu tanıyor
musunuz?» d ye sordu. Yanma b rçok adam geld . K m : «Ben şu adamı falan kab len n mesc d nde
gördüm.» ded . K m de:«Ben bunu falanca kab len n mesc d nde namaz kılarken gördüm.» ded .
K ml ğ n tesb t etmek ç n gelen herkes mutlaka o adamı tanıdı.
- Al , o adamın cesed n n yanı başında durduğunda ne ded ? Çünkü Iraklıların bu hususta bazı
dd aları vardır.
- Ben, onun: «Allah ve Rasûlü doğru söyled ler.» ded ğ n ş tt m. —Bundan başka b rşey
söyled ğ n ş tt n m ? - Allah ç n hayır.
- Evet, gerçekten de Allah ve Rasûlü doğru söyled ler. Allah, Al 'ye rahmet es n. O, tuhaf bulduğu
b rşeyle karşılaşınca mutlaka: «Allah ve Rasûlü doğru söyled ler.» der.»
Bu fadelerden anlaşıldığına göre Hz.Al 'ye baş kaldıran Har c ler n sayısı8.000'd r. Ama bunlar
kundalardandılar. Bunlara başkaları da muvafakat ed p katılınca sayıları 12.000 veya 16.000'

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 13/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

buldu.İbn Abbas, kend ler yle tartışınca 4.000 k ş görüşler nden vazgeçt ler. Ger de kalanlar
f k rler nde ve düşünceler nde sebat ett ler.
Yakup b. Süfyan'ın r vayet ne göre İbn Abbas, bu kıssayı anlatmış ve Hz. Al 'n n hakem kararına
uymasından, kend em rl k unvanını antlaşma metn nden s lmes nden, Cemel gününde gaza
yapmasından, dokunulmaz olması gereken canları öldürmes nden, malları ve es rler taks m
etmemes nden ötürü Al 'y kınamışlardır. Ancak Ibn Abbas, bazı konularda tenk t yapmasına rağmen
Hz. Al 'n n dokunulmaz demlen canları öldürmes n n, Cemel gününde gaza yapmasının
gerekçeler n anlatarak savunma yapmıştı. Bu savunma, öncek kısımlarda nakled lm şt . Malları ve
es rler taks m etmey ş n de şu gerekçeye bağlamıştı: «Es rler arasında mü'm nler n annes , yan
Rasûlullah'm zevces de vardı. Eğer onun s z n annen z olmadığını söyl yeceksen z demek k ka‐
f rs n z. Eğer anneler n z n es r olmasını helal sayıyorsanız, y ne kaf r olursunuz-. îşte Al , bu
sebeple es rler taks m etmed .» tbn Abbas'm böyle demes üzer ne 2.000 k ş daha Har c lerden
ayrılıp sapıklıktan vazgeçt ler. Ger de kalanlar, f k rler ne bağlı kalmakta devam ett ler ve savaştılar.
Başkalarının anlattıklarına göre İbn Abbas, tartışmak ç n Har c ler n yanına g tt ğ nde süslü b r
elb se g ym şt . Bu elb sey g ymes nden ötürü Har c ler onu eleşt rm şler, o da bunun normal
olduğuna da r b r del l olarak şu ayet- ker mey okumuştu:
«Ey Muhammed de k : «Allah'ın kulları ç n yarattığı z ynet ve tem z rızıklan haram kılan k md r?»
(c -A'râf, 32.)
İbn Cer r' n anlattığına göre Hz. Al , b zzat g derek Har c ler n sa-pıklaklarında devam edenler le
tartışmaya başlamış, n hayet onları kend s yle b rl kte Kûfe'ye ger get rm şt .Ramazan bayramı ya
da kurban bayramı gününde bu had se cereyan etm şt (Rav , bu had sen n ramazan bayramında mı
yoksa kurban bayramında mı olduğu hususunda şüphe etm şt r.). Bundan sonra Har c ler, Kûfe'de
Hz. Al 'y eleşt rmeye başlamışlar, ona kötü sözler söylem şler, sövmüşler, hatta bunu ona
duvurmuşlardı. Onun sözler n tev l ed yorlar, başka manalara yorumluyorlardı. Merhum İmam
Şaf î'n n fades ne göre Har c lerden b r adam, namaz kılmakta olan Hz. Al 'ye h taben şu ayet
okumuştu:
«And olsun,eğer Allah'a ortak koşarsan, şler n şüphes z boşa g der ve hüsranda kalanlardan
olursun.» (ez-Zümer, 65.) Adamın bu ayet okumasına karşılık olarak Hz. Al de şu ayet okumuştu:
«Sabret k , Allah'ın sözü şüphes z gerçekt r. Kes n olarak nanmayanlar sen haf fe almasınlar. (er-
Rûm, 60.)
îbn Cer r' n anlattığına göre bu had se, Hz. Al 'n n hutbe rad etmes esnasında cereyan etm şt r. Y ne
İbn Cer r' n anlattığına göre Hz. Al , b r gün hutbe rad etmekte ken Har cîlerden b r adam kalkıp
ona: «Ey Al , Allah'ın d n ne adamları ortak ett n. Oysa hüküm vermek sadece Allah'a mahsustur.»
dem ş ve her taraftan: «Hüküm, ancak Allah'a mahsustur. Hüküm, ancak Allah'a mahsustur.» sesler
gelmeye başlamış, bunun üzer ne Hz. Al , şöyle dem şt : «Bu, hak b r sözdür. Ancak batıl amaçla
söylen yor.»
Böyle ded kten sonra Hz. Al , syancılara h taben şöyle dem şt : «B z mle b rl k olduğunuz sürece
gan metlerden s z mahrum etmemek ve s z mesc tlere g rmekten men etmemek ve b ze karşı
savaşmadıkça s ze saldırmamak hususunda üzer m zde hakkınız vardır.»
Bundan sonra Har c ler, tamamen Küfe'den ayrılıp Nehrevan'a yerleşt ler. Bu konuyu, hakemler n
[5]
hüküm vermes bahs n anlattıktan sonra tekrar ele alacağız.

Ebu Musa İle Amr B. As'ın Dumetü'l-Cendel'de B r Araya Gelmeler

Hakemler, Sıffîn'de karar verd kler g b ramazan ayında b r araya geld ler. Vak df n n fades ne göre
hakemler, şaban ayında b r araya gelm şlerd r. Z ra Hz. Al , ramazanın yaklaşması münasebet yle
Şu-reyh b.Han komutasında 400 süvar y yola çıkardı. Beraberler nde Ebu Musa le Abdullah b.
Abbas da vardı. İmamlığı Abdullah b. Abbas yapıyordu. Muav ye de Şamlılardan 400 süvar y Amr
b.As'la b rl kte yola çıkardı. Bunların arasında Abdullah b. Ömer de vardı. İk taraf, Dume-tü'1-
Cendel' n Ezruh mıntıkasında b r araya geld ler. Burası Şam le Küfe şeh rler arasında orta b r
yerded r. Buradan Kûfe'ye ve Şam'a dokuzar konaklık yol vardır. Abdullah b.Ömer, Abdullah b.
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 14/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Zübeyr, Muğ -re b. Şube, Abdurrahman b. Har s b. H şam el-Mahzumî, Abdurrahman b. Abd Yağus
ez-Zührî, Ebu Cehm b. Hüzeyfe g b önde gelen bazı şahs yetler de bunların yanında hazır
bulunmuştur. Bazılarının fadeler ne göre Sa'd b. Eb Vakkas da Dumetü'l-Cendel'de hazır bulundu.
Ancak başkaları, onun orada bulunmadığını söylem şt r.
Ibn Cer r' n anlattığına göre Ömer b. Sa'd, Bad ye'de Ben Süleym kab les n n suyunun yanında b r
köşeye çek l p yaşamakta olan babasının yanına g derek şöyle dem ş: «Babacığım! Sıffîn'de
nsanların başına neler geld ğ n duydun, nsanlar, Ebu Musa el-Eş'arî le Amr b. As'ı hakem tay n
ett ler. Ş md Kureyşl lerden b r grup onların yanında şah d olarak bulunuyor, sen de g t orada şah d
olarak hazır bulun. Çünkü sen, Rasû ullah (s.a.v.)'ın sahabes ve şura üyeler nden b r s n. Bu
ümmet n hoşlanmadığı b r şeye katılma. Orada hazır bulun. Çünkü sen, hal fel ğe nsanların en
layıkısın.» Sa'd, oğluna şöyle ded : Hayır, ben bunu yapmam, z ra Rasû ullah (s.a.v.)'ın şöyle
buyurduğunu ş tt m: «B r f tne meydana gelecekt r. O f tne esnasında nsanların en hayırlısı,
saklanan ve takvalı olan k msed r.» Vallah ben bu şe asla şah d olarak katılmayacağım.»
îmam Ahmed b. Hanbel, Am r b. Sa'd'dan r vayet ett k , kardeş Ömer, Med ne dışındak koyun
sürüsünün yanında duran babası Sa'd'ın yanına g tm ş. Babası Sa'd, onu görünce şöyle dem ş: «Şu
gelen süvar n n şerr nden Allah'a sığınırım.» Ömer, babası Sa'd'ın yanına g d nce şöyle dem ş:
«Babacığım! İnsanlar hal fel k konusunda Med ne'de çek şmekte ken sen burada koyun sürüsünün
yanında b r Arab olarak kalmaya nasıl razı olursun?» Bunun üzer ne Sa'd, oğlu Ömer' n göğsüne
vurarak şöyle ded : «Sus. Z ra ben, Rasû ullah (s.a.v.)' n şöyle buyurduğunu ş tt m: «Kuşkusuz
Allah, takvalı, zeng n ve saklanan kulu sever.» Müsl m de bu had s sah h nde r vayet etm şt r.
îmam Ahmed b. Hanbel, Ömer b. Sa'd'dan r vayet ett k , oğlu Am r g d p SaM'a şöyle dem ş:
«Babacığım! Sen buradasın ama nsanlar dünya hususun da b rb rler yle savaşıyorlar.»
Sa'd da oğlu Am r'e şöyle ded : «Ey oğulcuğum! F tnede baş olmamı mı bana emred yorsun? Hayır
vallah , bana b r kılıç ver l r de ben bu kılıçla b r mü'm n vurursam o, d nden uzaklaşır. Eğer bu
kılıçla b r kaf r vururusam onu öldürmüş olurum. Oysa ben, Rasû ullah (s.a.v.)'m şöyle
buyurduğunu ş tt m: «Kuşkusuz Allah, zeng n , saklananı ve takvalı olanı sever.»
Bu fade, öncek r vayete ters düşmekted r. Öyle anlaşılıyor k , Ömer b. Sa'd, kardeş Am r'den
yardım steyerek babalarının hakem olayında hazır bulunmasını stem şlerd k , belk nsanları
Muav ye le Al 'den soğuturlar. Kend s n hal fe tay n ederler. Ama Sa'd, bundan ş ddetle kaçınmış
ve ç nde bulunduğu g zl l k ve yeter derecedek nzık-la kanaat etm şt . N tek m Sah h- Müsl m de
de sab t olan b r had ste Rasû ullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: «Müslüman olup kend s ne yeter
derecede nzık ver len ve Allah'ın kend s ne hsan ett ğ şeyle kanaat eden k mse kurtuluşa erm şt r.»
Ömer b. Sa'd, em rl k severd . Em rl k tutkusu devam ett . N hayet Hz. Al 'n n oğlu Hüsey n'
Öldüren müfrezen n komutanı oldu. Bu husus, yer gel nce anlatılacaktır. Eğer o, babası g b
kanaatkar b r olsaydı bu had seler meydana gelmezd .
Kısaca anlatmak sted ğ m z şudur k , Sa'd; hakem olayında hazır bulunmadı. Bu ş stemed ve bu
şe n yetlenmed . Hakem olayında öncek sayfada adlarını sıraladığımız k mseler hazır bulundular,
k hakem b r araya gel nce Müslümanların çıkarma uygun olarak pazarlık yaptılar. Bazı hususları
takd r etmeye baktılar. Sonra Muav ye le Al 'y azled p hal fel ğ n şura usulü le tesb t nde karar
kıldılar İd, hem kend ler hem de başkaları ç n uygun olan hüküm üzer nde tt fak ets nler. Ebu
Musa el-Eş'arî, Abdullah b. Ömer el-Hattab'm hal fel ğe nasb m tavs ye ett . Amr b. As se ona:
«Oğlum Abdullah'ı hal fel ğe nas-bet. Çünkü o, l m, amel ve zah dl k hususunda Abdullah b. Ömer
b. Hattab'a yakın dereceded r.» ded . Ebu Musa da ona şöyle ded : «Sen oğlunu kend nle b rl kte
f tneye hatırdın.» Mamaf h Amf n oğlu Abdullah, doğru sözlü ve doğru özlü b r adamdı.
Ebu M hnef, Amr b. As'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Hal fel ğe ancak yey p çen ve azı d ş olan b r adam layıktır.» Ibn Ömer'de b raz dalgınlık vardı.
İbn Zübeyr, ona: «Zekavetl ol, uyanık ol.» dey nce İbn Ömer, şu karşılığı verd : «Hayır, vallah bu
ş ç n asla rüşvet vermem.» Sonra da şöyle ded : «Ey İbn As! Doğrusu Araplar, kılıçlarla b rb r ne
g r p mızrakları b rb r ne fırlattıktan sonra haklarında karar vermek üzere sen görevlend rd ler. Sen
onları öncek f tnen n benzer ya da daha ş ddetl b r f tneye sürükleme.»
Amr b. As, Sadece Muav ye'y hal fe olarak kabul etmes ç n Ebu Musa le uğraştı ve onda ısrar ett .
Ancak Ebu Musa, onun bu tekl f m kabul etmed . Sonra Amr b. As, oğlu Abdullah'ın hal fe olmasını
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 15/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

kabul etmes ç n Ebu Musa'ya ısrar ett . Ebu Musa, bu tekl f de kabul etmed . Ebu Musa, Abdullah
b. Ömer' hal fel ğe nasb etmeler ç n Amr b. As'a tekl f get rd . Amr b.As, bu tekl f kabul etmed .
Sonra k s b rl kte Muav ye le Al 'y azled p hal fel ğ n şura usulü le tesb t nde anlaştılar k ,
nsanlar beğend kler b r n hal fe olarak seçs nler. Bu esasta anlaştıktan sonra hakemler, nsanların
toplu olarak bekled kler yere geld ler. Amr b. As, Ebu Musa'nın önüne geçmezd . Hatta bütün
şlerde onu öne geç r rd . Ona saygı ve taz m göster rd . Amr b. As, Ebu Musa'ya şöyle ded : «Ey
Ebu Musa, kalk da üzer nde anlaşmaya vardığımız şey nsanlara duyur.» Ebu Musa kalkıp nsanlara
konuşma yaptı. Allah'a hamdü senada bulunduktan sonra Rasûlullah'a salatü selam get rerek şöyle
ded : «Ey nsanlar! B zler, ümmet n h lafet ş n gözden geç rd k. Ve bu ümmet n şler n n salaha
ermes ve başlarına gelen her türlü felaket n savuşturulab lmes ç n b r konuda anlaştık ve f k r
b rl ğ ne vardık. Kararımız şudur: Al 'y ve Muav ye'y bu görevden uzaklaştırarak ş
Müslümanların şurasına havale edel m. Onlar, arzu ettk ler b r n başa geç rs nler. Ben şu anda
Al 'y ve Muav ye'y görevden azled yorum. S z kend ş n z yüklen n. Ve kend aranızda eh l
gördüğünüz b r s n bu şe seç n.» Böyle ded kten sonra Ebu Musa, kenara çek lm şt . Arkasından
Amr b. As, ayağa kalkarak şöyle dem şt :
«Bu adamın söyled kler n ş tt n z. O, kend tems lc s bulunduğu adamı (Al 'y ) görev nden
azletm şt r.Ben de aynı şek lde onun adamını bu görevden azled yor ve tems lc s bulunduğum
Muav ye'y yer nde bırakıyorum. Çünkü o, Osman b. Affan'm dostu ve vel s d r. O, Osman'ın
makamına geçmeğe daha layık ve hak sah b b r k msed r.»
Amr b. As, Müslümanların hal fes z bırakılmasının bu durumda öncek ht laftan daha büyük b r
ht lafa ve mefsedete sebeb yet vereceğ n düşünerek Muav ye'y görevde bıraktı. Bunda fayda
mülahaza ett . Onun bu yaptığı b r ct haddır. îct had bazen hatalı olab ld ğ g b bazen sabetl
olab l r. Anlatıldığına göre Ebu Musa, bu durumda Amr b. As'a ağır sözler sarf etm ş, Amr b. As da
ona m sl yle mukabelede bulunmuştur.»
îbn Cer r' n anlattığına göre Hz.Al 'n n öncü b rl kler n n komutanı olan Şureyh b. Han , bu had se de
Amr b. As'ın üzer ne atılarak kırbaç-lamıştı. Amr'ın oğlu da kalkıp m s llemede bulunarak Şureyh'
kırbaç-lamıştı. İnsanlar dağılmışlar. Herkes kend beldes ne çek p g tm şt r .Amr b. As ve arkadaşları
se, Muav ye'n n yanına g derek onu hal fel k selamıyla selamlamışlar d .Ebu Musa'ya gel nce o,
Hz. Al 'den utanarak kalkıp Mekke'ye g tm şt . İbn Abbas le Şureyh b. Han , Hz. Al 'n n yanma
g tm şler, Ebu Musa le Amr'ın yaptıklarını ona anlatmışlar, Ebu Musa'nın görüşünün zayıf olduğunu
söylem şler ve onun Amr b.As'a denk olamadığım anlatmışlardı.
Ebu M hnef n, Ebu Habbab el-Kelbî'den naklen anlattığına göre Hz. Al , Amr b. As'ın bu
yaptıklarını duyunca namazında Muav ye, Amr b. As, Ebu'1-Aver es-Sülemî, Hab b b. Mesleme,
Dahhakb. Kays, Abdur-rahman b. Hal d b. Vel d ve Vel d b. Utbe'ye lanet etmeye başlamıştı. Onun
kend ler ne lanet okuduğunu duyan Muav ye de namazında Al , Hasan, Hüsey n, İbn Abbas, Ester
en-Nehaî'ye lanet okumaya başladı. Fakat bu r vayet sah h değ ld r. Doğrusunu Allah b l r.
Beyhakf n n, "Delaü" adlı eser nde naklett ğ had se göre: Süveyd b. Gafle'den şöyle r vayet
ed lm şt r: Fırat kıyısında Al le beraber yürümekteyd m. Al , Rasûlullah (s.a.v.)' n şöyle
buyurduğunu söyled :
«Doğrusu İsra l oğullan anlaşmazlığa düştüler. Anlaşmazlıkları devam ett . N hayet k hakem tay n
ett ler. Bu hakemler sapıttılar ve başkalarını da saptırdılar. Doğrusu bu ümmet, anlaşmazlığa
düşecekt r. Anlaşmazlıkları devam edecekt r. N hayet k hakem tay n edeceklerd r. Bu hakemler
sapıtacaklar ve kend ler ne uyanları da saptıra-caklardır.»
Bu münker b r had st r, uydurmadır. Doğusunu Allah b l r. Çünkü bu had s, Hz. Al taraf ndan
b l nen b r had s olsaydı, o hakemler n tay n ne muvafakat etmezd k , onlar nsanların saptırılmasına
[6]
sebeb yet vermes nler.

Har c ler n Kûfe'den Çıkmaları Ve Hz. Al İle Savaşmaları

Hz. Al , Ebu Musa ve beraber ndek askerler Dumetü'l-Cendel'e gönder nce Har c ler, Hz. Al 'ye
karşı protestoları yoğunlaştırdılar. Açıktan açığa kaf r olduğunu söyled ler. Onlardan k k ş , Züra
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 16/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

b.Bürc et -Taî ve Harkus b. Züheyr es-Sa'dî, Hz. Al 'ye gel p: «Hüküm vermek sadece Allah'a a tt r.»
ded ler. Hz. Al de : «Hüküm vermek, sadece Allah'a a tt r.» ded . Harkus, şöyle ded :
- Ey Al , şled ğ n günahtan tevbe et. B z mle b rl kte düşmanlarımıza karşı gelde, onlarla
Rabb m z n huzuruna varıncaya kadar savaşalım.
- Ben bunu daha önce s zden stem şt m, ama s z kabul etmem şt n z. Artık düşmanlarınızla b z m
aramızda barış antlaşması yapıldı. Savaşmamak hususunda onlarla sözleşt k. B r ayet- ker mede
yüce Allah, şöyle buyuruyor: «Ah tleşt ğ n z n zaman Allah'ın ahd n yer ne get r n.» (cn-Nahl, 91.)
- Bu, tevbe etmen gereken b r günahtır.
- Hayır, bu günah değ ld r. Ancak b r görüş karşısında acze düşmekt r. Ben, s z bundan
alıkoymuştum.
Züra b. Bürc de şöyle ded :
- Ey Al , Allah'a yem n eder m k , eğer Allah'ın k tabı hususunda adamları hakem tay n etmekten
vazgeçmezsen sen nle savaşırım. Bunu yapmakla da Allah'ın rahmet n ve hoşnutluğunu taleb
ed yorum.
- Kahrolasıca ne de bedbaht b r adamsın! Eğer ben mle savaşacak olursan ben de sen öldürürüm ve
üzer nden rüzgarlar es p geçer,
- Zaten ben de bunu st yorum.
- Eğer sen hak yoldaysan b les n k , ölümde, dünyadan kurtuluş ve dünyaya karşı sabır vardır. Ama
şeytan s z pençes ne almış.
Karşılıklı konuşmalardan sonra bu k adam, Hz. Al n n yanından tartışarak ayrıldılar ve ona karşı
syanları Har c ler arasında yayıldı. Ona karşı protestolarını halk arasında açıkça lan ett ler.
Konuşmalarında Hz. Al 'ye laf attılar, sövdüler, hakaret ett ler. Kur'ân ayetler n okuyarak ona
tar zde bulundular. Hz. Al , b r cuma gününde m nbere çıkıp hutbe rad etmekte ve Har c ler n
durumunu anlatmakta, onları ayıplayıp kınamakta ken onlardan b r grup ayağa kalktılar. Hep b r
ağızdan: «Hüküm vermek sadece Allah'a a tt r» ded ler. Har c lerden b r adam kalkıp parmağım
kulağına koyup yüksek sesle şu ayet- kerımey okudu:
«Andolsun k sana da, senden öncek peygamberlere de vahyolun-muştur: «and olsun, eğer Allah'a
ortak koşarsan, şler n şüphes z boşa g der ve hüsranda kalanlardan olursun.» (cz-Zümer, 65.)
M nber üzer nde durmakta olan Hz. Al , bu ayet- ker men n okunması karşısında eller n ev r p
çev rerek Har c lere h taben: «Allah'ın, s z n hakkınızda vereceğ hükmü bekl yoruz.» ded . Sonrada
onlara h taben sözünü şöyle sürdürdü: «S z, b z mle savaşmadıkça aramızda dolaşmaktan s zler men
etmemem z, üzer m zdek haklarınızdandır.»
Ebu M hnef n, Ebu Harre'den naklen anlattığına göre Hz. Al , hakeml k yapması ç n Ebu Musa'yı
gönderd ğ zaman Har c ler, Abdullah b. Vehb er-Ras bf n n ev nde toplandılar. Abdullah, onlara
bel ğ b r konuşma yaptı. Dünyada zah dane yaşamalarını, ah rete ve Cennet'e rağbet etmeler n
tavs ye ett . y l ğ emred p kötülükten sakmdırmalannı söyley p bu görev yapmaya onları teşv k
ederek şöyle ded :«Hayd hep b rl kte şu halkı zal m olan beldeden çıkalımda şu c vardak dağ
başlarına veya etrafdak şeh rlere varalım. Bu b d'atç ve dalalet ç nde bulunan kav mden kurtulmuş
olalım. Şu zal mane uygulamaları protesto edel m.»
Sonra Harkus b. Züheyr, kalkıp Allah'a hamdü senada bulunduktan sonra şöyle ded : «Doğrusu, şu
dünyadan ve n metler nden st fade etmek az b rşey olduğu g b , bu dünyayı bırakıp g tmekte son
derece yakın b r andır. Onun ç n dünyanın güzell kler ve n metler s z burada sürejd kalmak
yolunda aldatmasın ve aynı şek lde bu dünya, s zler hakkı emretmekten ve zulmü reddetmekten
alıkoymasın. «Allah, şüphes z sakınanlarla ve y l k yapanlarla beraberd r.» (Nahl, 128.)
S nan b. Hamza el-Esedî de şöyle b r konuşma yaptı: «Ey burada hazır bulunanlar, s z n bu
anlayışınız, hak olan b r anlayıştır. Onun ç n kend şler n z yürütecek ve başınıza geçecek b r n
seç n de şler n z yürütsün. Mutlaka üzer ne dayanacağınız b r dayanağınız, b r l der n z olmalıdır.»
Sonra Zeyd b. Hısın et-Taf ye haber gönderd ler. Bu, onların re sler ndend . Em rl ğ ona tekl f
ett ler. Ancak o, bu tekl f kabul etmed . Sonra em rl ğ Harkus b. Züheyre tekl f ett ler. O da kabul
etmed . Hamza b. S nan'a tekl f ett ler. O da kabul etmed . Abdullah b. Vehb er-Ras bî'ye tekl f
ett kler nde o, em rl ğ kabul ed p şöyle ded :

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 17/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

«Vallah ben, dünyaya rağbet mden ötürü bu tekl f kabul ed yor değ l m ve ölümden korkarak
em rl ğ kabul etmeyecek değ l m.»
Bunlar, Zeyd b. Hısın et-Ta es-Senbesî'n n ev nde de toplandılar. Zeyd, onlara b r nutuk rad ett .
İy l ğ emred p kötülükten sakındırmaları ç n onları teşv k ett ve onlara şu Kur'an ayetler n okudu:
«Ey Davud! Sen şüphes z yeryüzünde hükümran kıldık. O halde nsanlar arasında adaletle hükmet,
hevese uyma yoksa sen Allah'ın yolundan saptırır.» (es-Sâd, 26.)
«Allah'ın nd rd ğ le hükmetmeyenler, şte onlar kaf rlerd r.» (el-Mâ de, 44.)
«Allah'ın nd rd ğ le hükmetmeyenler, şte onlar zal mlerd r.» (el-Mâ de, 45.)
«Allah'ın nd rd ğ le hükmetmeyenler, şte onlar fasık olanlardır.»(el-Mâ de, 47.)
Bu ayetler okuduktan sonra Zeyd b. Hısın, onlara şöyle ded :
«Ülküdaşlanmız ve kıble d aşlarımız a söylüyorum k , karşıtlarınız hevesler ne ve nevalarına
uydular. K tabın hükmünü b r tarafa attılar. Zal mane sözler söyley p haksızca şler yaptılar. Bunlara
karşı c had et-mek,mü'm nler üzer nde b r görevd r.» ,
Aralarından Abdullah b. Sahbere es-Sülemî adında b r kalkıp konuşmaya başladı, ağladı ve
arkadaşlarım nsanlardan ayrılıp b r tarafa çek lmeye teşv k ett . Sözler n şöyle sürdürdü:
«Düşmanlarımızın yüzler ne ve alınlarına kılıçlarla vurun k , Rahman ve Rah m olan Allah'a taat
ed ls n. Eğer sted ğ n z g b zafere kavuşursanız, Allah s ze taatkarların sevabını ve kend emr yle
amel edenler n mükafatını verecekt r. Eğer öldürülecek olursanız. Allah'ın hoşnutluğuna ve
Cennet' ne g tmekten daha faz letl , daha üstün b rşey var mıdır?»
Bu Har c ler, ademoğullarınm en gar p türündend ler. Yaratıklarını kend d led ğ g b çeş t çeş t var
eden yüce Allah, noksanlıklardan münezeht r. Bu durum onun büyük kader nde yazılmıştı. Selef
âl mler nden bazıları, Har c ler hakkında şöyle derken ne güzel dem şlerd r: Har c lerden şu ayet-
ker mede söz ed lm şt r:
«Ey Muhammed S ze, amelce en çok kayıpta bulunanları haber verel m m ?» de. Dünya hayatında,
çalışmaları boşa g tm şt r. Oysa onlar, güzel ş yaptıklarını sanıyorlardı. Bunlar, Rabler n n ayetler n
ve O'na kavuşmayı nkar edenlerd r. Bu yüzden şler boşa g tm şt r. Kıyamet günü b z onlara değer
vermeyeceğ z.» (e -Kchf, 103-105.)
Kısaca demek sted ğ m z şudur k : Şu sapık cah ller, söz ve amelce kötü olan bu Har c ler,
Müslümanların arasından ayrılıp b r tarafa çek lme hususunda görüş b rl ğ yaptılar. Meda n' ele
geç r p oraya sığınmak üzere yola çıkmaya karar verd ler. Kend emsaller ne ve ülküdaş-larına haber
gönderd ler. Basra'da bulunan Har c ler n Meda n'e gel p kend ler yle b rleşmes n sted ler. Zeyd b.
Hısn et-Taî, onlara şöyle b r uyarıda bulundu:«Meda n' ele geç remezs n z. Çünkü orada karşı ko‐
yamayacağınız b r ordu vardır. Bu ordu, Meda n' s ze karşı savunacaktır, ancak kardeşler n ze Nehr-
Çuha köprüsünde buluşma randevusu ver n ve s zlerde Kûfe'den cemaatlar hal nde çıkmayın.
Aks ne b rer b rer çıkın k , k mse s zden haberdar olmasın.»
Har c ler, kend mezheb ve meslekler nden olan Basralılara ve d ğerler ne haber göndererek Çuha
nehr köprüsü üzer nde buluşma randevusu verd ler k , hep b rl kte orada toplanıp başkalarına karşı
yekvü-cud olsunlar. N hayet babalarını, anneler n , dayılarını, teyzeler n ve d ğer yakınlarını bırakıp
Kûfe'den ayrıldılar. Bunlar, yakınlarının cah ll kler ne, akıllı ve b lg nler n n kıt olduğuna
nanıyorlardı. Kend hareketler n n se, gökler n ve yer n Rabb n hoşnut kılacağını sanıyorlardı.
Oysa bu yaptıklarının en büyük günahlardan ve tavs b ed lemeyecek hatalardan olduğunu, lanetl ve
göklerden kovulan şeytanın kend ler ne hoşgösterd ğ ama aslında yanlış b r hareket olduğunu
b lm yorlardı. Oysa şeytan ruhları, cesetler nde dolaştığı sürece ademoğluna düşmanlık yapmayı
yegane amaç ed nm şt . Cenâb-ı Allah'tan d ler z k , kend gücü ve kuvvet yle b z şeytanın
tuzaklarından korusun. Allah, duaları kabul buyurandır.
İnsanlardan b r topluluk, Har c lerle b rl kte Kûfe'den kaçmaya çalışan oğullarını ve kardeşler n
yakalayıp ger çev rd ler, azarlayıp kınadılar. Bu yakalananlardan bazıları, doğru yola erd rler.
Bazıları se, bundan sonra kaçıp Har celere katıldılar ve kıyamete kadar hüsrana maruz kaldılar.
D ğerler de Çuha nehr köprüsüne g derek ülküdaşla-rıyla b rleşt ler. Basralılarda oraya gelm şlerd .
Hep b rl kte g d p Neh-revan'da toplandılar. Büyük b r güç oluşturdular. Başlı başına b r ordu
meydana get d ler. Cesaretl ve yürekl d ler. Böyle yapmakla Allah'a yakın olacaklarım, Cehennem

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 18/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

ateş n n kend ler n yakmayacağım, kend ler nden nt kam almmacağını, Allah'tan yardım
görecekler n sanmışlardı.
Ebu M hnef, Şa'bfn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Hz. Al , Har c ler n Nehrevan'a g tmes nden ve Ebu Musa'nın da Mekke'ye kaçmasından sonra İbn
Abbas'ı Basra'ya gönderm ş; kend s Küfe de kalkıp halka şöyle b r hutbe rad etm şt :
"Zaman bütün mus bet er yle ve büyük olaylarıyla üzer m ze gelm ş olsa da Allah'a hamdeder m.
Allah'tan başka lah olmadığına, Mu-hammed' n de Allah'ın elç s olduğuna şahadet eder m, syan
etmek, sonunda mutlaka p şmanlık get r r ve onu zleyen şey de p şmanlıktan başka b rşey olamaz.
Ben, bu k hakem tay n ed ld ğ ve hakem n görüşüne başvurmak sten ld ğ şurada s z bundan
alıkoymaya çalıştım. Fakat s z d nlemem ş ve arzu ett ğ n z yapmak stem şt n z. Ben mle s z n
durumunuz, Hevaz n' n kardeş n n şu ş r nde fade ett ğ duruma benzemekted r:
«Ben kum tepes n n yamacında onlara öğütler m ve nas hatlannu saçarak verd m. Onlarsa ancak
ertes günün kuşluk vakt nde doğru yolu bulab ld ler.»
Bundan sonra Hz. Al , hakemler n yaptıklarından bahsett . Uygulamalarının yanlışlığını d le get r p
onları kınadı. İnsanların Şamlılarla c had etmeler ç n çağrı yaptı. Yola çıkma günü olarak pazartes
gününü bel rled . Sonra İbn Abbas'a ve Basra'ya mektup göndererek Şamlılarla savaşmak üzere
nsanlara çağrı yapması emr n verd . Har c lere de mektup yazarak hakemler n uygulamalarıyla
kend s n n lg s n n bulunmadığını ve yaptıkları ş n hakemlerce redded ld ğ n , kend s -n nse Şam'a
g d p savaşmaya n yetl olduğunu; sterlerse Şamlılarla savaşmak üzere gel p kend s ne katılmalarını
söyled . Har c ler se, ona şu cevabî mektubu gönderd ler:
«îmd sen Rabb n n rızası ç n gazaplanmış değ ls n. Sen kend nefs n ç n gazablanmışsm. Ama
kaf rl ğ n t raf ed p tevbe edersen, o zaman aramızdak l şk ler yen den gözden geç reb l r z. Aks
takd rde sen nle de savaşırız. «Doğrusu Allah ha nler sevmez.» (el-Enfâl, 58.)
Hz. Al , Har c ler n mektubunu okuyunca onlardan üm d n kest ve savaşmak üzere Şamlıların
üzer ne g tmeye karar verd . Kûfe'den 65.000 k ş l k büyük b r orduyla çıkıp Nah le'ye g tt . İbn
Abbas da Bas-ralılardan toplam 3200 süvar gönderd . Bu süvar lerden 1500'ü Car ye b. Kudame'n n
komutasında d . Böylece Al 'n n ordusundak askerler n sayısı toplam olarak 68.000'e ulaştı.
Bundan sonra mü'm nler n em -r Al , kalkıp b r nutuk rad ett . Askerler n c hada ve düşmanla
karşılaştıkları zaman sabırlı olmaya teşv k ett . Kend s n n Şam'a g tmeye kararlı olduğunu söyled .
Hz.Al , bu halde ken Har c ler n yeryüzünde fesat şler ne g r şt kler n , kanlar akıttıklarını, yollar
kest kler n , haramları h çe saydıklarını haber aldı. Har c ler n öldürdükler nden b r de Rasûlullah
(s.a.v.)'m sahabeler nden Abdullah b. Habbab d . Onu ve ham le karısını es r almışlardı. Abdullah'a:
- Sen k ms n? d ye sormuşlar, o da şu cevabı verm şt :
- Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m sahabes Abdullah b. Habbab'ım. Ben korkuttunuz.
- Sana b r zarar gelmeyecekt r.Yalnız sen b ze babandan duyduğunu söyle.
- Ben babamın şöyle ded ğ n ş tt m:«Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu ş tt m: «B r
f tne meydana gelecekt r.O f tne esnasında oturmakta olan k mse, ayakta durandan daha hayırlıdır.
Ayakta duran da yürüyenden daha hayırlıdır. Yürüyen de koşandan daha hayırlıdır.»
Bu konuşmadan sonra Abdullah b.Habbab'ın el nden tutup beraberler nde götürdüler. Abdullah,
onlarla beraber g tmekteyken onlardan b r , zımm lerden b r ne a t b r domuza rastladı. Domuzu
vurup c ld n yardı. B r başkası böyle yapan adama:«N ç n böyle yaptın? Bu domuz b r zımm ye
a tt r.» ded . G d p domuzun sah b olan z mm le helalleş p hoşnut kıldı. Gönlünü aldı. Onlar
yollarına devam etmekte ken b r hurma ağacından b r hurma tanes yere düştü. Onlardan b r , o hur‐
mayı alıp ağzına attı. B r başkası:«Sah b nden z n almaksızın, bedel n de ödemeks z n bü hurmayı
ağzına nasıl atarsın?» d yerek Öfkelend . Hurmayı ağzına atmış olan adam, hurmayı çıkarıp yere attı.
Buna rağmen onlar, Abdullah b. Habbab'ı get r p boğazladılar. Karısının üzer ne vardıklarında
karısı:«Ben gebe b r kadınım. Allah'tan korkmaz mısınız?» ded . Ama y ne de onu boğazladılar;
karnını yararak çocuğunu da dışarı attılar.
nsanlar, bu durumdan haberdar olunca Şamlıların üzer ne g tt kler takd rde onlarla savaşmakla
meşgul ken bu Har c ler n arkadan gel p çoluk çocuklarına ve yurtlarına da bu şek lde zarar
verecekler n düşündüler. Bunların ha nl kler nden korktular. Hz.Al 'ye Şamlılardan önce bu
Har c lerle savaşmasını tekl f ett ler. «Bunların ş n b t rd kten sonra nsanlar bunların şerler nden
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 19/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

em n olarak Şamlıların üzer ne g deb l rler.» ded ler. Net cede karar bu yolda kes nleşt . Bunda hem
kend ler , hem de Şamlılar ç n büyük b r hayır vardı. Hz. Al , Har c lere Harb b. Mürre el-Abd 'y
elç olarak gönded ve ona şu tal matı verd :«Bana bunların haberler n b ld receks n. Durumlarını
mektupla yazacaksın ve açıkça anlatacaksın.» Harb b.Mürre de Har c lere g der g tmez bekletmeden
[7]
onu öldürdüler. Hz. Al , bunu duyunca Şamlılardan önce Har c ler n üzer ne g tmeye karar verd .

Mü'mînler n Em r Al 'nîn Harîcîler Üzer ne Gîdîşî

Hz. Al ve beraber ndek ler, önce Har c lerle savaşmaya karar ver nce, Hz. Al 'n n münad s derhal
harekete geç lmes ç n duyuruda bulundu. Köprü geç ld kten sonra Hz. Al , orada k rekat namaz
kıldı. Sonra Deyr- Abdurrahman'a, oradan Deyr Ebu Musa'ya, oradan da Fırat kıyısına g d ld .
Orada M ncem le karşılaşıldı. M ncem, Hz. Al 'ye gündüzün bel rl b r vakt nde yol yürümes n ,
başka vak tlerde yol yürümemes n tekl f ett . Aks takd rde başına kötü haller n geleceğ nden
korktuğunu söyled . Ancak Hz.Al , onun bu tekl f n kabul etmey p tekl f ett ğ vakt n dışında yol
yürümeye devam ett . Cenâb-ı Allah, onu muzaffer kıldı. Sonra da Hz. Al şöyle ded : «Ben, bu
adamın hatasını nsanlara açıklamak ve b r cah l n de: «Al , M ncem'e uyduğu ç n muzaffer oldu,
demes nden korktuğum ç n böyle yaptım»
Bundan sonra Hz. Al , Enbar tarafına yöneld . Kend s nden önce oraya Kays b. Sad'ı gönderd .
Kays'm Meda n'e g derek Meda n val s Sa'd b. Mesud'la (Bu zat, Abdullah b. Medud es-Sakafı'n n
kardeş d r.) görüşmes n ve Meda n ordusundan asker almasını emrett . İnsanlar, orada Hz.Al ç n
toplandılar. Hz. Al , Har c lere haber göndererek şöyle ded : «B zden olan kardeşler m z öldüren
kat ller b ze ver n k , onları öldürel m. Sonra ben s z bırakıp Şamlıların üzer ne g deceğ m. Böyle
yaptığınız takd rde umarım k Cenâb-ı Allah, kalbler n z doğru yöne çev r r ve s z ç nde
bulunduğunuz halden daha hayırlı b r hale kavuşturur.»
Har c ler de Hz. Al 'ye haber göndererek: «Hep m z s z n kardeşler n z n kat ller y z ve b z s z n
canlarınızın ve onların canlarının alınmasını helal sayıyoruz.» ded ler. Kays b. Sad b. Ubade
Har c lere g d p yaptıkları kötülüklerden, şled kler büyük günahlardan sakınmalarım öğütled .
Ancak bu öğüdün faydası olmadı. Ebu Eyyüb el-Ensârî de g d p onları kınadı. Ancak bunun da
faydası olmadı.
Mü'm nler n em r Ebu Tal b oğlu Al , b zzat g d p onlara öğüt verd . Onları korkutup sakındırdı.
Uyarıp tehd t ett ve: «Ben davet ett ğ n z b r ş yaptığımdan dolayı ben protesto ett n z. Ben s z
bundan men etm şt m. Ancak kabul etmem şt n z. İşte ş md ben de s z de buradayız. Yaptığınız bu
şten vazgeç n. Çıktığınız yoldan ger dönün. Allah'ın haramlarını h çe saymayın. Nef sler n z s ze
b r ş hoş gösterm ş ve bundan ötürü de Müslümanları öldürüyorsunuz. Vallah bu yüzden b r ta‐
vuğu dah öldürsen z, bu Allah katında büyük b r günah olur. Hele Müslümanların kanını akıtmaya
gel nce bunun ne kadar büyük b r günah olduğunu varın s z düşünün.» ded . Ancak Har c ler,
Hz.Al 'ye cevap vermem şler. Sadece kend aralarında b rb rler ne seslenerek: «Al 'ye h tab etmey n,
onunla konuşmayın. Az z ve Cel l olan Rabb n huzuruna varmaya hazırlanın. Cennete, Cennet'e
g del m.» dem şlerd .
İlerley p savaş ç n saf hal nde d z ld ler. Sağ cenahlarına Zeyd b.Hısn et-Ta es-Senbesf y , sol
cenahlarına Şureyh b. Evfa'yı, süvar ler n n başına Hamza b. S nan'ı, p yadeler n n başına Harkus b.
Züheyr es-Sad 'y komutan yapmışlardı.
Hz. Al ve adamları, savaşmak üzere beklemeye başladılar. Hz. Al de kend ordusunun sağ cenahına
H cr b. Ad y' , sol cenaha Şeb b. R b' le Mak l b. Kays er-R yahî'y , süvar ler n başına Ebu Eyyüb
el-Ensârf y p yadeler n başına Ebu Katade el-Ensârf y , 700 k ş den oluşan Med nel ler n üzer ne de
Kays b. Sad b. Ubade'y komutan olarak tay n ett . Ebu Eyyüb el-Ensârî'ye de Har c ler ç n eman
bayrağı kaldırmasını ve onlara şöyle demes n emrett : «K m bu bayrağın altına gel rse güvended r.
K m buradan ayrılarak Kûfe'ye ve Meda n'e g derse güvended r. B z m s z öldürmeye ht yacımız
yoktur, ancak kardeşler m z öldürenler b ze tesl m ed n yeter.»
4000 c varında büyük b r grup Har c lerden ayrılıp g tt ler. Ger de sadece 1000 k ş veya daha az
sayıda adam Abdullah b.Vehb er-Ras bf yle b rl kte orada kaldılar. Bunlar, Hz. Al 'ye saldırdılar. Hz.
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 20/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Al ; ordusunun önüne süvar ler , süvar ler n arkalarına okçuları »bunların ardına da p yadeler
yerleşt rd , adamlarına da: "Onlar s ze saldırmadıkça s z saldırmayın." ded . Har c ler: «Hüküm
vermek, sadece Allah'a mahsustur. Cennet'e, Cennet'e g del m» d yerek lerled ler.
Hz. Al 'n n öne sürdüğü süvar lere saldırarak onları dağıttılar. Süvar ler n b r kısmı sağ cenaha, d ğer
kısmı da sol cenaha lt hak ett ler. Har c ler n karşısına okçular çıkıp üzerler ne ok yağdırdılar. Sağ
ve sol cenahtak süvar ler de Har c ler n üzer ne doğru uçtular. P yadelerle kılıç ve mızraklarla
saldrıya geçerek Har c ler mahvett ler. Öylek , Har c ler n cesetler , Müslüman süvar ler n atlarının
toynukları altında ez l p kaldı. Komutanları Abdullah b. Vehb, Harkus b. Züheyr, Şu-reyh b. Evfa ve
Abdullah b. Sahbere es-Sülemî Öldürüldüler. Allah, müs-tehaklarını vers n.
Ebu Eyyüb ded k : Har c lerden b r ne b r mızrak fırlattım, g d p mızrağı sırtına y den y ye
sapladım ve ona: «Ey Allah'ın düşmanı, Cehenneml k olduğunu sana müjdel yorum» ded m. O bana
şu cevabı verd : «Hang m z n cehenneml k olmaya daha layık olduğunu yakında b leceks n.»
Anlatıldığına göre Hz. Al 'n n adamlarından bu savaşta sadece yed k ş öldürülmüştür. Hz.Al ,
Har c lerden öldürülen adamların cesetler n n arasında dolaşırken onlara: «Yazıklar olsun s ze! S z
aldatan, s ze zarar verd » dem ş, orada bulununlar da şöyle sormuşlardı:
- Ey mü'm nler n em n, bunları k m aldattı?
- Şeytan ve kötülüğü emreden nef sler aldattı. Kuruntularla bunları aldatıp mas yetler kend ler ne
süslü gösterd . Kend ler n n hak yolda olduklarını b ld rd .
Hz. Al , daha sonra Har c ler n yaralılarının tesb t n emrett , bunların 400 k ş oldukları görüldü.
Yaralılar tedav ed lmek üzere kab leler ne tesl m ed ld ler. Orada Har c lere a t bulunan s lah ve
eşyalar, Hz. Al 'n n askerler arasında taks m ed ld .
"Har c ler" k tabında Heysem b. Ad y, N zam b. Sebüre'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Hz. Al , Nehrevan savaşında Har c lerden elde ed len eşyaları gan met olarak kabul etmed . Aks ne
bunların tamamını sah pler ne ade ett . Hatta en son olarak kend s ne onların b r kazanı get r lm ş,
bu kazanı da ger verm şt .»
Ebu M hnef, Abdülnıel k b.Eb Harre'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r; "Hz. Al , Süleyman
b.Sümame el-Hanef , Ebu Harre ve Reyyan b. Sabüre b.Hevze de le b rl kte ölüler arasında
Züssüdye'y (memel adamı) aramaya başladı. Züssüdye'y , Reyyan adındak adam, b r çukurda
neh r b t ş ğ nde kırk veya ell ceset arasında buldu. Cesetler arasında bulup çukurdan çıkardığında
pazusuna baktı. Omuzu üzer nde kadın memes g b b r meme gördü. Memen n ucunda da b rkaç
s yah tüy vardı. Memey tutup çekt ğ nde uzanıyordu, öylek d ğer el n n h zasına kadar uzuyordu.
Sonra bıraktığında tekrar esk yer ne g d yor ve b r kadın memes g b oluyordu. Hz. Al , bu durumu
görünce şöyle de-d :«Ama vallah eğer gayret ve çalışmayı bırakacağınızdan korkmuş olmasaydım,
hakkı b len b r k mse olarak Cenâb-ı Allah'ın bunlarla yapılan savaş hakkında ne hüküm verd ğ n
s ze haber ver rd m ve ben yalan söylemed m.»
Heysem b.Ad y, "Har c ler" k tabında, Naf b. Mesleme el-Ahne-s 'n n şöyle ded ğ n r vayet
etm şt r:
«Memel adam, Büceyle'n n Ürene kulundandı. Çok s yah tenl d . P s kokardı. Askerler arasında
tanınırdı. Daha önce b z mle arkadaşlık, eder, b z mle yol g der ve b z mle konaklardı. B z de yanına
g d p konaklardık.»
Ebu İsmal el-Hanefî, Reyyan b.Sabure el-Hanef *n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Al le b rl kte Nehrevan savaşında hazır bulunduk. Mahd c' bulduğunda Hz. Al , uzun b r secde
yaptı.»
Yunus b. Ebu îshak, Habbe el-Urenî'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Nehrevanlılar geld kler n de nsanlar: «Bunların kökünü kazıyan Allah'a-hamd olsun ey
mü'm nler n em r !» demeye başladılar. Hz. Al de onlara şöyle cevap verd :
«Hayır vallah , bunlar erkekler n beller nde, kadınların da rah m-ler nded rler. Bunlar nsanın
damarları arasından çıktıktan sonra her k m nle karşılaşırlarsa mutlaka ona karşı komplo kurmaya
çalışırlar.»
Abdullah b. Vehb er-Ras bî (k bu, Har c ler n l derler ndend ) çokça badet ett ğ ve secde
yaptığından ötürü vücudundak secde yerler kurumuştu. Ona beyy neler sah b den rd .

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 21/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Heysem, Har c lerden b r n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Abdullah b. Vehb, Al 'ye öfkel
olduğundan ona nkara anlamına gelen "Cah d" kel mes nden başka b r ad vermezd .»
Heysem b. Ad y, Alkame b. Amr'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Nehrevanlıların durumu, Hz. Al 'ye soruldu:
- Onlar müşr k m d rler?
- Ş rkten kaçtılar. :
- Onlar münank mıdırlar?
- Münafıklar, Allah'ı çok az anarlar.
- Öyle se onlar ned r ey mü'm nler n em r ?
- B ze syan eden ve taşkınlık yapan kardeşler m zd rler. B z de syan ve taşkınlıkları yüzünden
[8]
onlarla, savaştık.»

Har c ler Hakkında Nakled len Hadîs-I Şer fler

Sah h- Müsl m'de Zeyd b. Vehb el-Cühenfden r vayet olunduğuna göre Hz. Al , şöyle dem şt r:
«Ey nsanlar! Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu ş tt m:
"Ümmet mden b r kav m çıkacak. Bunlar Kur'ân okuyacaklar. S z n okuyuşunuz onların okuyuşu
yanında h ç kalacaktır. Namazlarınız da onların namazları yanında h ç kalacaktır. Oruçlarınız da
onların oruçları yanında h ç kalacaktır. Kur'ân okuyacaklar ve bu okuyuşun lehler nde olacağını
sanacaklar ama aleyhler nde olacaktır. Onlarla karşılaşan ordu, peygamberler n n l sanı le kend
lehler nde ver len hükmü b lseler, eller n şten çekerler(savaşmak ç n uğraşmazlar). Bunun alamet
de şudur: Onlar arasında b r adam vardır. O adamın pazu-su vardır. Ama b leğ yoktur. Pazununun
başında meme ucu g b b rşey vardır. O uçta bazı beyaz tüyler vardır. Bazıları Muav ye le
Şamlıların üzer ne g decekler ve bunlan arkanızda çoluk çocuğunuzun ve mallarınızın üzer nde
bırakacaklardır." şte ben umarım k , had ste sözü ed len k mseler, bu Har c ler olacaktır. Çünkü
bunlar, haksız yere kan akıttılar, nsanların sürüler ne saldırdılar. S z de Allah'ın adıyla harekete ge‐
ç p yürüyün.»
Rav Zeyd b. Vehb, sözünü şöyle sürdürüyor: «Yolumuza devam ett k, b r köprüye geld ğ m zde
Har c lerle karşılaştık. Başlarında Abdullah b. Vehb er-Ras bî vardı. Adamlarına şöyle ded :
- Mızrakları b r tarafa atın. Kılıçlarınızı kınlarından çıkarın, kınlarını kırın. Çünkü bunların Harura
savaşında s ze seslend kler g b seslenmeler nden korkarım.
Har c ler, ger dönüp mızraklarını b r tarafa attılar. Kılıçlarını sıyırıp geld ler, nsanlarla b rb rler ne
g rd ler. Ama b z mk ler, onlara mızrak atmaya başladılar. B rb rler n öldürdüler. O günde sadece k
k ş Öldürüldü. Hz. Al : «Bana Har c ler arasında Mahd c bulun.» ded . Aradılar, ama onu
bulamadılar. Hz. Al , b zzat gel p aramaya başladı. B r grup nsanın üst üste yığılmış olduğunu
gördü. Bunlan b r tarafa t n, onu alt tarafta bulacaksınız, ded . Gerçekten de o, nsan yığınını b r
tarafa attıklannda Mahd c' n alt tarafta olduğunu gördüler. Bunun üzer ne Hz. Al , tekbîr get r p:
«Allah doğru söyled , Rasûlü de tebl ğ ett .» ded .
Ubeyde es-Selmanî, kalkıp Hz. Al 'ye şunu sordu:
- Ey mü'm nler n em n! Kend s nden başka lah bulunmayan Allah hakkı ç n sen bunu
Rasûlullah'tan ş tt n m ?
- Kend s nden başka lah bulunmayan Allah hakkı ç n ben bunu b zzat Rasûlullah'tan ş tt m.
Ubeyde, bu yem n Hz. "Al 'ye üç kez yaptırdı. O da her defasında ye-
m n ederek b zzat Rasûlullah'tan ş tm ş olduğunu söyled .»
mam Ahmed b.Hanbel, Süveyd b. Gafle'den r vayet ett k , Hz.Al şöyle dem şt r:
«Ben s ze Rasûlullah (s.a.v.)'dan had s naklederken ona yalan snad etmektense göğün üzer me
yıkılmasını daha çok ster m. Ama s z nle kend aramdak hususlarda konuştuğum zaman b les n z k
savaş h le-d r.Ben Rasûlullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu ş tt m:
«Ah r zamanda ümmet mden b r kav m çıkacaktır. Yaşlan gençt r. Toydurlar, akıllan haf ft r.
Yaratıklann en hayırlısının (Rasûlullah'm) sözler n söyleyecekler ve Kur'ân okuyacaklardır. Ancak
okudukları bu şey onlann hançerler n geçmeyecekt r. (Rav lerden Abdurrahman ded k : Onlann
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 22/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

manlan hançerler n geçmeyecekt r.) Bunlar, okun hedef n del p geç ş g b d nden çıkacaklardır.
Kend ler yle karşılaştığınızda bunlan öldürün. Çünkü bunlan öldürmekte, kend ler n öldüren k m‐
seler ç n Allah katında kıyamet gününde sevap vardır.»
mam Ahmed b.Hanbel, Vel d b.Kasım el-Hemedanf n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Al , Nehrevan'a g tt . B z de onunla b rl kte g tt k. Har c ler öldürdük. B ze ded k : "Mahd c
arayın, z ra Rasûlullah şöyle buyurmuştur. "B r kav m gelecekt r. Bunlar hak sözü söyleyecekt r.
Ancak bu söz, onlann hançerler nden aşağı nmeyecekt r. Okun hedef n del p geç ş g b d nden
çıkacaklardır. Onlann alametler , aralarında eks k ell b r adamın (Mahd c' n) bulunmasıdır. O
s yah d r. El nde s yah kıllar vardır. Eğer aralannda o adam varsa ve onu öldürürsen z, nsanların en
şerl s n öldürmüş olursunuz. Eğer o, onlann arasında yoksa, nsanlann en hayırlısını öldürmüş
olursunuz.» B z Mahd c' onlar arasında bulduk. Secdeye kapandık. Al de b z mle b rl kte secdeye
kapandı.»
Müsl m, Rasûlullah (s.a.v.)'ın azadlısı Ebu RafVn n oğlu Ubeydul-lah'ın şöyle ded ğ n r vayet
etm şt r:
«Hanır ler ortaya çıtıklannda ben Ebu Tal b oğlu Al le b rl kteyd m. Onlar:«Hüküm vermek, sadece
Allah'a mahsustur* dey nce Al , şöyle ded :
«Bu söz, hak b r sözdür. Ancak bununla batıl amaçlanmıştır. Z ra Rasûlullah (s.a.v.), b r grup nsanın
evsafını b ze anlattı. Ben de anlattığı nsanlann evsafım şunlarda görmektey m. Rasûlullah (s.a.v.),
bun-lann evsaf nı analtırken şöyle d yordu:«D ller nde hak söz vardır, ancak bu söz onlann
şurasından (böyle derken parmağıyla boğazını gösterd ) aşağıya nmeyecekt r. Allah'ın en çok buğz
ett ğ yaratıklardan b r , bunlardan Esved adındak b r adamdır. Onun eller nden b r , koyun ayağı
veya meme ucu şekl nded r.»
Hz.Al , onlan öldürünce «Şunlann hal n araştırın.» ded . Arkadaşlar onlara baktılar. B rşey
göremed ler. Hz. Al ; "Tekrar bakıp araştırın, vallah ben yalan söylemed m ve bana yalan
söylenmed ." ded . Bu sözünü k yada üç kez tekrarladı. Mahd c' b r harabede buldular. Alıp
Hz.AI 'n n yanına get rd ler. Önüne bıraktılar. Ben de oradaydım. O s yah adamı (Mahd c' )
gördüm.»
mam Ahmed b.Hanbel, Ubeyde'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Hz. Al 'n n yanında Har c lerden söz ed ld . Hz. Al de onlar hakkında şöyle ded :
«Har c ler arasında el kısa b r adam vardır. Eğer s z şımaracak olmasaydınız Cenâb-ı Allah'ın onları
öldürenler hakkında Muhammed (s.a.v)'m d l le yapmış olduğu vaadler s ze anlatırdım.»
Ben ded m k :
- Ey müm nler n em r ! Sen bu vaadler Muhammed (s.a.v.)' n kend s nden m ş tt n?
- Evet, KaTbe'n n Rabb ne yem n olsun k , Muhammed (s.a.v.)'den ş tt m.»
Muhammed b. S r n' n r vayet nde de şu lave vardır: "Al bu vaadler b zzat Rasûlullah (s.a.v.)'dan
ş tt ğ ne yem n ett ve şöyle ded : «Rasûlullah (s.a.v.)'a yalan snad etmektense gökten yere düşmey
daha çok ster m.»
İmam Ahmed b. Hanbel' n oğlu Abdullah, Asım'm babası Küleyb' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ben, Al 'n n yanında oturmaktaydım. O esnada üzer nde yolculuk elb seler bulunan b r adam gel p
Al 'n n yanına g rmek ç n z n sted . Al , o esnada nsanlarla konuşmaktaydı. O adamla
lg lenemed ve şöyle ded : «Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m yanına g t m. O esnada yanında A şe
(r.anha)de oturmaktaydı.Rasûlullah (s.a.v.), bana şöyle b r soru sordu:
- Falan günde sen nasıl olacaksın, ne yapacaksın?
- Allah ve Rasûlü daha y b l rler.
- B r kav m doğu tarafından çıkacaktır. Kur'ân okuyacaklar, ancak okudukları Kur'ân, onların kürek
kem kler n n aşağısına nmeyecekt r. Aralarında eks k ell b r adam vardır. Eller , Habeşl adamın el‐
ler n andırır.»
Allah aşkına söyley n. Bu adamın bu kav m arasında bulunduğunu s ze haber verm şm yd m.»
Hafız Ebu Bek r Hat b el-Bağdadî, Ebu Cuhfe'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Savaş sona erd ğ zaman Al ded k : «Şu Har c ler arasında b r adam vardır. Onun pazusunda
kem k yoktur. Sonra onun pazusu meme ucunu andırır. Üzer nde uzun ve eğr kıllar olacaktır.»

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 23/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Aradılar, o adamı bulamadılar. Ben,o günkü kadar Al 'n n sabırsızlık gösterd ğ başka b r gün
görmed m. Gel p ded ler k :
- Ey mü'm nler n em r ! Sözünü ett ğ n adamı bulamadık.
- Yazıklar olsun s ze. Bu yer n adı ned r?
- Nehrevan'dır.
- Yalan söylüyorsunuz. O adam bunların arasında olmalıdır. Har c ler n cesetler n kontrol ett k. Ama
sözünü ett ğ adamı bulmadık. Tekrar dönüp ded k k :
- Ey mü'm nler n em r ! Sözünü ett ğ n adamı bulamadık.
- Bu mekanın adı ned r?
- Nehrevan'dır.
- Allah ve Rasûlü doğru söyled ler, s z yalan söyled n z. Çünkü o adam buradadır. Bunlar
arasındadır. Onu arayıp bulun.
Aradık, onu su kanalında bulduk. Al 'n n yanma get rd k.Ben de onun pazusuna baktım k , pazusu
kem ks zd . Üzer nde kadın memes n n ucunu andıran b r et perçesı vardı. Bu meme ucu üzer nde de
uzun ve eğr büğrü kılllar vardı.»
İmam Ahmed b.Hanbel, Ensâr'ın azadlısı Ebu Kes r' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ben, Nehre Vanlılarla savaştığı zaman efend m Ebu Talb oğlu Al le b rl kteyd m. Hz. Al 'n n,
Nehrevanlıları öldümes nden Ötürü yanındak nsanlar b raz rahatsız olmuşlardı. Al , onlara h taben
şöyle ded :
- Ey nsanlar! Rasûlullah (s.a.v.), b ze okun yaydan çıkışı g b d nden çıkacak b r kav mden bahsett .
Bunlar, d nden çıkacaklar ve okun yayına dönüşüne kadard nler ne ger dönmeyeceklerd r. Bu
kavm n şaret şudur k , aralarında s yah vekısa ell b r adamın mevcud olmasıdır. Eller nden b r
kadın memes g b d r. Tıpkı kadın memes n n ucundak g b , onun da el n n ucunda b r et parçası ve
bu uçta da yed kıl bulunacaktır. Onu arayın. Bence o adam, bunların arasındadır.»Aradılar veo ada‐
mı neh r kıyısında cesetler n altında buldular.Çıkardıklarında Hz. Al , tekb r get rerek: «Allahu
Ekber! Allah ve Rasûlü doğru söyled ler.» ded . Hz. Al 'n n üzer nde o esnada Arap yapısı b r yay
vardı.Yayı alıp o adamın kısa el ne dürttü ve: «Allah -ve Rasûlü doğru söyled ler.» ded . İnsanlar da
bu durumu gördükler nde tekb r get r p sev nd ler ve Hz. Al 'ye karşı duydukları kırgınlık da
kalpler nden s l n p g tt .»
İmam Ahmed b. Hanbel' n oğlu Abdullah, Ebu Tal b oğlu Al 'den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.),
şöyle buyurmuştur:
«B r kav m okun hedef n del p geç ş g b İslâm'dan çıkacakdır. Kur'ân okuyacaklar, ancak
okudukları bu Kur'ân, onların kürek kem kler n aşmayacaktır. Onların öldürdüğü k mseye ve onları
öldürene ne mutlu. Onların şaret de aralarında eks k h lkatlı Mahd cfn bulunmasıdır.»
"Sünen" adlı eser nde Ebu Davud, Ebu Meryem' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Mahd c denen bu adam, o gün mesc tte b z mle beraberd . Gece gündüz kend s yle beraber oturup
kalkardık. Yoksul b r k mseyd . Düşkün k mselerle b rl kte Hz. Al 'n n yemeğ ne katıldığını gördüm.
Ben de b r bornozumu ona g yd rm ştün. Kend s ne memel Naf d yorlardı. El , kadın memes n
andırıyordu. Kıs aydı. Ucunda da meme ucu g b b r et parçası vardı k , üzer nde ked bıyığını
andıran kıllar vardı.»
Hafız Ebu Bek r el-Beyhakî, "Dela l" adlı eser nde Ebu Musa'nın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Al 'y b rl kteyd m. "Mahd c' arayın," demeye başladı. Aradılar, ama bulamadılar. Hz. Al , terled
ve şöyle ded : «Vallah yalan söylemed m. Bana yalan söylenmed de.» N hayet mahd c' , Evd lye
nehr nde buldular. Al de secdeye kapandı.»
Ebu Bek r el-Bezzar, Ebu Mü'm n' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r;
«Harur ye savaşında Ebu Tal b oğlu Al le beraberd m. O ben m efend md . Ded k : "Bakın
bakalım hele, bunlar arasında b r adam olacak. Onun eller nden b r kadın memes g b d r. Çünkü
peygamber, onunla karşılaşacağımı bana haber verm şt r."
Cesetler alt üst ett ler,ama o adamı (Mahd c' ) bulamadılar. "Hurma ağacı altında henüz kontrol
etmed ğ m z yed ceset daha var." demeler üzer ne Hz. Al , onlara: «Yazlı k ar olsun s ze, ne
duruyorsunuz? Hayd g d n, onlara da bakın.» ded . Ben b r adamın ayağında k p bulunduğunu ve

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 24/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

o pler tutarak cesed sürükley p Hz. Al 'n n önüne bıraktıklarını gördüm. Hz. Al de secdeye
kapanarak: «S ze müjdeler olsun. S z n ölüler n z Cennette'd r bunların k se Cehennem'ded r ded .»
Bezzar, Hab b b. Eb Sab t' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Şak k b.Seleme'ye(Ebu Va l'e) ded m k :
- Bana memel adamdan bahset.
- B z onlarla savaştığımızda Al : «Şu ve şu vasıfta b r adamı arayın bakalım, ded .
Evsafını bel rtt ğ adamı aradık ama bulamadık. Bunun üzer ne Hz. AH, ağlamaya başladı. Ve şöyle
ded : «Onu arayıp bulun. Allah'a yem n eder m k , ben yalan söylemed ğ m g b bana yalan da
söylenmed .» Aradık, onu bulamadık. Y ne Hz. Al , ağladı ve şöyle ded : «Onu arayıp bulun. Allah'a
yem n eder m k , ben yalan söylemed ğ m g b bana yalan da söylenmed . O adamı aradık, y ne
bulamadık.Bunun üzer ne Hz. Al , doru katırına b nd . B z de o adamı aramaya devam ed yorduk.
N hayet onu, Bereda nehr n n n altında bulduk. Hz. Al , onu görünce secdeye kapandı.»
îmam Ahmed b.HanbeT n oğlu Abdullah, Ebu'1-Vad Abbad'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Kend s yle b rl kte Kûfe'ye dönmekte olduğumuz Al , Mahd c' n şahsıyla lg l had sten
bahsed lmes üzer ne şöyle ded : Vallah ben yalan söylemed ğ m g b bana yalan da söylenmed .
Ama dostum
(Rasûlullah) bana c nlerden üç kardeş hakkında haber verd k ,bu (Mahd c) onların en büyüğüdür.
İk nc s n n büyük b r topluluğu vardır. Üçüncüsünde se b raz zayıflık vardır.»
Bu fadelerde c dden gar pl k vardır.Ancak memel adamın (Mahd c' n) c nlerden olması
mümkündür. Hatta ns veya c nn şeytanlardan olması da mümkündür.
mam Ahmed b.Hanbel, Abdullah b.Mesud'dan r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), şöyle
buyurmuştur:
«Ah r zamanda bazı bey ns z gençlerden oluşan b r kav m türeye-cekt r. Bunlar, nsanların en
hayırlısının sözler n söyleyecekler ve Kur'ân'ı d ller yle okuyacaklardır. Ancak bu okudukları şeyler,
onların kürek kem kler n n ler s ne geçmez. Okun hedef n del p geçt ğ g b slâm'dan
çıkacaklardır. Onları yakalayan k mse, onları öldürsün. Z ra onları öldürmekte, öldüren k mseler ç n
Allah katında büyük sevap vardır.»
Bu had s n rav s Abdullah b. Mesud, Har c ler n ortaya çıkmalarından yaklaşık beş sene önce vefat
etm şt r. Onun bu konudak haber , senedler n en kuvvetlüer ndend r.
mam Ahmed b. Hanbel,Enes' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ben, kend s nden ş tmed m ama Peygamber (s.a.v.)' n şöyle buyurduğu bana anlatıldı: «S zden b r
fırka vardır k , badet edecekler, d ndarlık yapacaklar. Öyle k , nsanlar onları beğenecekler. Nef sler
de kend ler n beğenecekt r. Onlar, okun hedef n del p geç ş g b d nden çıkacaklardır.»
îmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Sa d'den r vayet ett k , Peygamber (s.a.v.) şöye buyurmuştur:
«Ümmet mde ht laf ve bölünme olacaktır. B r kav m ortaya çıkacaktır k , bunlar güzel
konuşacaklar, ama kötü f l yapacaklardır. Kur'ân okuyacaklardır, ama bu okudukları kürek
kem kler n n ler s ne geçmeyecekt r. S zden b r s , kend namazını, onların namazlarının yanında
h ç göreckt r. Orucunu, onların orucunun yanında h ç görecek-t r.Ancak onlar, okun hedef n geç ş
g b d nden çıkacaklardır. Sonra da ok yayına ger dönünceye kadar d ne ger dönmeyeceklerd r.
Onlar, yaratıkların ve mahlukatm en kötüsüdürler. Onları öldürene veya onların öldürdüğü k mseye
ne mutlu. Onlar, Allah'ın k tabına davet edecekler ama onların k taptan h ç paylan yoktur. K m
onlarla savaşırsa, onlara n sbetle Allah'a daha yakın olur.» .
Ded ler k :
- Ya Rasûlallah, onların alametler ned r?
Buyurdu k :
- Saçlarını traş etm ş olmalarıdır.»
mam Ahmed b. Hanbel, Cab r b. Abdullah'ın şöyle ded ğ m r vayet etm şt r:
«C râne umres senes nde Rasûlullah (s.a.v.)'la beraberd m. O, B lal'ın eteğ ndek gümüşler
nsanlara paylaştırıyordu. Adamın b r s :
- Ya Rasûlallah, adaletl ol, ded . Rasûlullah (s.a.v.) da ona şu cevabı verd :
- Yazıklar olsun sana! Ben adaletl olmazsam k m adaletl olacak? Eğer ben adaletl olmazsam kayba
uğrarım.
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 25/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Hz. Ömer ded k :


- Ya Rasûlallah, z n ver de şu münankı öldürey m.
- Allah korusun, ashabımı Öldürdüğümü nsanların d ller ne dolamalarından Allah'a sığınırım. Bu ve
arkadaşları, Kur'ân okuyacaklardır ancak okudukları, hançereler n (veya kürek kem kler n )
aşmayacaktır. Okun hedef n del p geç ş g b d nden çıkacaklardır.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Cab r b.Abdullah'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
"Rasûlullah (s.a.v.), C râne'de Hevaz n savaşından elde ed len gan metler paylaştırırken Ben
Tem m kab les nden b r adam kalkıp.
- Adaletl ol ey Muhammed, ded .
Rasûlullah (s.a.v.) da ona şu karşılığı verd :
- Yazıklar olsun sana. Ben adaletl olmazsam k m adaletl olacak? Eğer ben adaletl olmazsam kayba
uğrar, hüsrana düşer m.
Hz. Ömer, ded k :
- Ya Rasûlallah, şu münafığı öldürmeme z n vermez m s n?
- Ümmetler n "Muhammed ashabını öldürüyor." d ye aralarında ded kodu yapmalarından Allah'a
sığınırım. Şu ve arkadaşları, Kur'ân okuyacaklardır, ancak okudukları, kürek kem kler n
aşmayacaktır. Okun hedef n del p geç ş g b bunlar d nden çıkacakdır.»
Yakub b. Süfyan, Sa'd b.Eb Vakkas'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.)'ın memel adamdan (Mahd ç'ten) söz ederek şöyle ded : «Redhe şeytanı, at
çobanı g b d r. Büceyle kab les nden Eş-heb veya Ibn Eşheb adındak b r adam, onu sakındırır. O
zal m kav m ç nde ş ddetl b r adamdır.»
Sa'd b. Eb Vakkas, Hz. Al 'n n, Har c ler Öldürdüğünü duyunca şöyle ded : «Ebu Tal b oğlu Al ,
Redhe şeytanını öldürdü.»
mam Ahmed b. Hanbel, Ebu Sa d el-Hudrfn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ebu Bek r, Rasûlullah (s.a.v.)'ın yanma gelerek şöyle ded :
- Ya Rasûlallah, ben falanca vad ye uğradım. Orada huşulu, güzel görünümlü b r adamın namaz
kılmakta olduğunu gördüm.
- G t, onu öldür.
Ebu Bek r g tt . O'nu o halde görünce öldürmek stemed . Tekrar Rasûlullah (s.a.v.)'a geld . Bunun
üzer ne Rasûlullah (s.a.v.), Ömer'e:
- G t, onu Öldür, ded . Ömer g d p onu Ebu Bek r' n gördüğü halde görünce öldürmek stemed . Ger
döndü ve şöyle ded :
- Ya Rasûlallah, ben onu huşulu b r halde gördüm, öldürmek stemed m.
Bunun üzer ne Rasûlullah (s.a.v.), Al 'ye:
- Ey Al , g t onu öldür, ded . Al g tt . Onu bulamadı, ger döndü ve şöyle ded :
- Ya Rasûlallah, ben onu göremed m.
- O ve arkadaşları Kur'ân okurlar. Ancak okudukları kürek kem kler n geçmez. Okun hedef n del p
geç ş g b d nden çıkacaklardır.Ok tekrar yayına dönmed kçe d ne ger dönmezler. Onları öldürün.
Onlar, yaratıklarım en şerl ler d r.»
mam Ahmed b. Hanbel, Sa d el-Hud fn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Peygamber (s.a.v.), nsanlar arasında b r fırkanın ortaya çıkacağını ve onları k gruptan hakka en
yakın olanın Öldüreceğ n b ld rd .»
mam Ahmed b. Hanbel, Ebu Sa d el-Hudrfn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), buyurdu k : «Ebu Kasım'ın nefs kudret el nde bulunan zata yem n eder m k ,
ümmet mden b r kav m ortaya çıkacaktır. S z onların ameller yanında kend ameller n z önems z
göreceks n z. Onlar, Kur'ân okuyacaklar, ama okudukları, kürek kem kler n geçm yecekt r. Onlar,
okun hedef n del p geç ş g b d nden çıkacaklardır.»
Ded ler k :
- Onları tanıtacak b r alamet var mıdır ya Rasûlallah?
- Onlar arasında memel b r adam olaeaktır. Başlarını traş edeceklerd r.»
Ebu Sa d ded k : Rasûlullah (s.av.)'m ashabından y rm veya y rm küsur k ş n n bana anlattığına
göre Rasûlullah'ın sözünü ett ğ o kavm Hz. Al öldürdü.
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 26/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Rav d yor k : Ebu Sa d' n tekb r get rd kten sonra eller t treyerek şöyle ded ğ n gÖrdüm.«Onları
öldürmek, bence onların sayısınca Türkler öldürmekten daha helald r.»
mam Ahmed b. Hanbel, Ebu Sa d el-Hudrfn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Hz. Al , Yemen'de ken Rasûlullah (s.a.v.)'a, toprağa bulanmış b r altın kütles gönderd . Rasûlullah
(s.a.v.), o kütley Akra' b. Hab s el-Hanzalî, Ben Mücaş kab les nden b r adam, Uyeyne b. Bedr el-
Fezarî, Alkame b. Ulase (veya Am r b. Tüfeyl M, bu adam ben K lab kab les n-dend r.) ve Zeyd el-
Hayl et-Taî arasında taks m ett . Sonra Ben Nebahan kab les nden b r n onlara ortak yaptı.
Kureyşl lerle Ensâr, bu taks mata kızarak: «Rasûlullah (s.a.v) güçlü ve önde gelen şahs yetlere altın
ver yor ama b z b r tarafa bırakıyor.» ded ler. Rasûlullah (s.a.v.) da böyle d yenlere: «Ben, bunların
gönüller n kazanmak st yorum.» d ye cevap verd . O esnada gözler çukurda olan çıkık alınlı, gür
sakallı, şah daman ş şk n, başı traşlı b r adam gel p Rasûlullah (s.a.v.)'a h taben:
- Ey Muhammed, Allah'tan kork, ded . Rasûlullah (s.a.v.) da ona şu cevabı verd :
- Ben kend s ne syan ett ğ m takd rde başka k m Allah'a taat eder? O, ben yeryüzü ahal s üzer ne
güven l r b r k mse olarak kabul ed yor, ama s z ben güven l r b r k mse olarak kabul etm yorsunuz.
Orada bulunanlardan b r s (zannedersem o da Haî d b. Vel d d ,), o adamı öldürmek ç n Rasûlullah
(s.a.v.)'dan z n sted . Ancak Rasûlullah (s.a.v.) z n vermed . Bu t razcı adam g tt kten sonra
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
«Bu adamın nesl nden bazı k mseler ortaya çıkacaktır k , onlar Kur'ân okuyacaklar, ancak
okudukları, hançereler n aşmayacaktır. Bunlar, okun hedef n del p geçmes g b İslâm'dan
çıkacaklar, îslâm ehl n öldürecekler ve putperestler bırakacaklardır. Eğer ben kend ler ne yet ş rsem
onları Ad kavm g b öldürürüm.»
Başka b r r vayette anlatıldığına göre o adamı öldürmek steyen k mse, kes nl kle Hal d b. Vel d'd r.
Ama Hz. Ömer' n böyle b r stekte bulunmuş olması mümkündür. Zaten Buharı ve Müsl m' n
sah hler nde de böyle b r fade vardır. Ancak Har c ler, o adamın soyundan ve sülales nden
gelmemekted rler. Har c lerden herhang b r n n dah onun soyundan geld ğ n b lmemektey m.
Belk de Rasûlullah (s.a.v.), onun şek l ve evsafında olan bazı k mseler n ortaya çıkacağını
kasdetm şt r. Doğrusunu Allah b l r. O adam, Zü'1-Huveys ra et-Tem mf d r. Bazıları ona Harkus
adını verm şlerd r. Doğrusunu Allah b l r.
İmam Ahmed b.Hanbel, Ebu Sa d el-Hud fden r vayet ett k , Peygamber (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
«Doğu tarafından bazı k mseler ortaya çıkacak. Bunlar, Kur'ân okuyacaklar ancak okudukları kürek
kem kler n aşmayacaktır. Okun hedef n del p geçmes g b d nden çıkacaklar, sonra ok yayına ger
dönmed kçe d ne ger dönmeyeceklerd r.
Orada bulunanlardan bazıları sordular:
- Ya Rasûlallah, sözünü ett ğ n bu nsanların alamet ve s ması nasıldır?
Rasûlullah buyurdu k :
- Onların s ması traşlı olmak (veya yağ sürünmey terketmek ) t r.»
îmam Ahmed b.Hanbel, Yez d el-Fak r' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r.
«Ebu Sa d'e ded m k :
- Aramızda bazı adamlar vardır k , onlar b zden daha y Kur'ân okuyorlar. B zden daha çok namaz
kılıyorlar. Dostluk ve akrabalık bağlarına b zden daha fazla r ayet ed yorlar. B zden daha çok oruç
tutuyorlar, ama kılıçlarım çekerek karşımıza çıktılar.
Ebu Sa d ded k :
- Ben Peygamber (s.a.v.)' n şöyle buyurduğunu ş tt m: B r kav m ortaya çıkacaktır. Onlar, Kur'ân
okuyacaklar ama okudukları, hançereler n geçmeyecekt r. Okun hedef n del p geçmes g b d nden
çıkacaklardır.»
mam Ahmed b. Hanbel, Ebu Sa d el-Huurf n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«B r gün Peygamber (s.a.v.), gan met dağıtırken oradaydık. O sırada Tem m oğulları kab les nden
Zü'1-Huveys ra adında b r adam gelerek:
- Ya Rasûlallah, adaletl ol, ded . Hz. Peygamber:
- Yazıklar olsun sana, ben ad l davranmıyorsam k m davranıyor? Eğer ben adalet yürütmüyorsam
büyük b r zarara uğramış olurum. Ben adalet yürütmed kten sonra k m yürütür? ded .
Hz. Ömer:
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 27/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

- Ya Rasûlallah, z n verde şunun boynunu vurayım, ded . Peygamber, şöyle buyurdu:


- Vazgeç ondan, z ra onun Öyle arkadaşları vardır ve onlar Öyle b r topluluktur k , herhang b r n z
kend namazını onların namazı karşısında ve kend orucunu onların orucu karşısında küçük görür,
slâm d n nden okun. hedef del p geç ş g b çıkarlar. O okun temren ne bakılır, onda b rşeye
rastlanamaz, ucuna bakılır, onda b rşeye rastlanamaz. Sonra gövdes ne bakılır, onda b rşeye
rastlanamaz.Sonra teleğ ne bakılır, onda da b rşeye rastlanamaz. şkembe, bağırsak ve kana bulaşma‐
dan del p geçm şt r. O topluluğun alametler , aralarında s yah b r adamın bulunmasıdır. Adamın k
kolundan b r , kadın memes veya gövdeden kes l p sarkan et parçası g b sallanıp durur. Halk
arasında tefr ka ve ayrılık baş göster nce onlar ortaya çıkarlar.»
Onlar hakkında şu ayet- ker me naz l oldu: «Sadakalar hakkında sana d l uzatanlar vardır.» (et-
Tevbe, 58.)
Ebu Sa d ded k : «Ben bu had s b zzat Rasûlullah (s.a.v.)'dan duyduğuma tanıklık eder m. Ve Hz.
Al 'n n bunları öldürdüğü zaman beraber nde d m. Kend s ne Rasûlullah'm n teled ğ evsafta b r
adamın get r ld ğ nde yanında bulunduğuma tanıklık eder m.»
mam Ahmed b. HanbeT n, Ebu Sa d'den yaptığı başka b r r vayette anlatıldığına göre Zü'1-
Huveys ra'yı öldürmek ç n Rasûlullah (s.a.v.)'dan z n steyen k ş , Hz. Ömer'd r. Ve y ne bu
r vayette anlatıldığına göre Rasûlullah, onlar hakkında şöyle buyurmuştur. «Onlar, nsanların
bölündükler b r zamanda ortaya çıkacaklar ve onları k gruptan Allah'a en yakın olanı
öldürecekt r.»
îmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Sa d el-Hudrî'den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), ümmet nden b r
grubun ortaya çıkacağım, onların s malarının traşlı olacağım, onların yaratıkların en şerl ler
olduklarını ve onları k gruptan hakka en yakın olanın öldüreceğ n haber verm şt r. Ve onlarla lg l
olarak da şöyle b r m sal verm şt r: «K ş avına ok atar. Okun ucuna bakar, b rşey göremez.
Gövdes ne bakar, b rşey göremez. Teleğ ne bakar, b rşey göremez.» îşte ey Iraklılar, Peygamber
(s.a.v.)'m sözünü ett ğ o topluluğu s z öldürdünüz.»
Heysem b. Ad y, Humeyd b. H lal' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Adamın b r s , b r kavme gel p
şöyle ded :
- Şu çadır k m nd r?
- Selman-ı Far sî'n nd r.
- Ben mle b rl kte gelmez m s n z? Selman'a g del m, b ze b rşey-ler anlatsın. B z de d nleyel m.
O kav mden bazıları, onunla b rl kte Selman'm yanma g tt ler. Adam, Selman'a şöyle ded :
- Ey Abdullah'ın babası, çadırını b ze yaklaştırsan da b ze yakın olsan, b ze b rşeyler anlatsan, b z de
sen d nlesek olmaz mı?
- Sen k ms n?
- Falan oğlu falanım.
- Sen n hakkında y şeyler duydum.Duyduğum a göre sen, Allah yolunda çaba sarf eder, düşmanla
savaşır ve Rasûlullah'ın ashabına h zmet ederm şs n. Eğer bu özell kler nden b r nden saparsan,
Rasûlullah (s.a.v.)'m b ze anlattığı kav mden olursun.
O adamı araştırıp cesed n Nehrevanlılarm Ölüler arasında buldular.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Büsr b. Amr'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
"Sehl b. Han f n yanına g tt m. Ona:«Rasûlullah (s.av.)'dan duyduğun b r had s bana naklet» ded m.
O da Harur ye hakkında bana b r had s nakledeceğ n fade ederek şöyle ded :
- Peygamber (s.a.v.)'den duyduğum b r hadîs sana nakledeceğ m. İş tt m k , Rasûlullah (s.a.v.), şu
taraftan (böyle derken Irak taraf nı gösterd ) b r kavm n çıkacağını, onların Kur'ân okuyacaklarını,
okudukları Kur'ânın hançereler n aşmayacağını, okun hedef del p geçt ğ g b d nden çıcaklannı
söyled .
- Onların b r alamet m de anlattı mı?
- Duyduğum budur. Sana fazla b rşey söylem yeceğ m.»
Sehl b. Han f, Hz. Peygamber' n şöyle buyurduğunu r vayet etm şt r:
«Doğu tarafında, b r kavm n f tnes görülecekt r. Onlar, başlarını traş edeceklerd r.»
Hafız Ebu Bek r el-Bezzar, îbn Abbbas'tan r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 28/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

«Ümmet mden bazı kav mler Kur'ân okuyacaklardır. Ancak onlar okun hedef del p geçt ğ g b
d nden çıkacaklardır.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Abdullah b. Ömer'den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), şöyle
buyurmuştur:
«Ümmet mden b r kav m ortaya çıkacaktır. Onlar, kötü amel şleyecekler, Kur'ân okuyacaklar.
Ancak okudukları hançereler n aşmayacaktır.»
Had s n rav ler nden Yez d ded k :Ben, Peygamber(s.a.v.)ın yukarıdak sözlere ek olarak şöyle
buyurduğunu da b l yorum:
«S zlerden b r s , kend amel m onların amel yanında az görecekt r. Ancak onlar, İslâm ehl n
öldürecekt r. Ortaya çıktıklprında s z onları Öldürün. Onları öldüren k mseye ve onların öldürdüğü
k mseye ne mutlu. Onlardan her b r nes l ortaya çıktığı zaman Allah onu koparsın.» Rasûlullah
(s.a.v.), bu sözünü y rm kez veya daha fazla tekrarladı. Ben de d nl yordum.
Îbn Ömer'den r vayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: «F tne, şeytan
nesl n n çıkacağı şuradan (böyle derken doğu taraf nı gösterd .) zuhur edecekt r.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Şehr b. Havşeb' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«B ze, Muav ye'n n oğlu Yez d'e bey'at yapıldığı haber ulaştığında ben Şam'a geld m. Nevf el-
Bekkalfn n kametgahım öğrend m. Yanına g tt m. O esnada b r adam geld . İnsanlar, onun üzer ne
b r aba attılar. Gelen adamın Amr b. As'ın oğlu Abdullah olduğunu gördüm. Nevf, onu görünce
konuşmasına ara verd . Abdullah da şöyle ded : -Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu
ş tt m: «H cretten sonra b r h cret daha olacaktır. İnsanlar, İbrah m' n h cret ett ğ yere çek lecek‐
lerd r. Yerde sadece ahal s n n en şerl ler kalacaktır. Yerler onları atacak. Rahman'ın zatı, onlardan
ğrenecek ve ateşte onları maymun ve domuzlarla b rl kte haşredecekt r. Onlar geceled kler nde sen
onlarla gecelers n. Gündüzün sıcak vakt nde st rahat ett kler nde sen de onlarla st rahat eders n. Ve
ger kalanları yers n.»
Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu da ş tt m: «Doğu taraflarında ümmet mden b r nsan
grubu ortaya çıcaktır. Onlar, Kur'ân okuyacaklar, ancak okudukları Kur'ân, onların kürek
kem kler n n le r s ne geçmeyecekt r. Onlardan her b r nes l ortaya çıktığında koparıla-caktır.»
Rasûlullah (s.a.v.), bu sözünü on defadan fazla tekrarladı. Sonra da şöyle ded : «Onlardan her b r
nes l ortaya çıktığında koparılacak-tır. N hayet onların ger de kalanları arasında Deccal çıkacaktır.»
Müsl m b. Haccac, Ebu Zerr'den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
«Benden sonra ümmet mden b r kav m ortaya çokacaktır kî, bunlar, Kur'ân okuyacaklardır. Ancak
okudukları Kur*ân, onların boğazlarının ötes ne geçmeyecekt r. Okun hedef n del p geçmes g b
d nden, çıkacaklardır. Ve d ne tekrar ger dönmeyeceklerd r. Yaratılışları ve huylan kötüdür.»
Bu had s n rav ler nden İbn Sam t dem ş k : Ben Hak m el-G farfn n kardeş Zülfa b. Amr el-
G farî'ye rastladım. O da bu had s Ebu Zerr'den duyduğum şek lde naklett ve b zzat Rasûlullah
(s.a.v.)'dan duymuş olduğunu anlattı.
Haf z el-Beyhakî, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«A şe de b l r k , as ler ordusu le Nehrevanlılar, Muhammed (s.a.v.)' n d l le lanetlenm şlerd r.»
sra l, b r adamdan naklen Ebu İshak es-Seb f n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Har c ler hakkındak haber kend s ne ulaştığı zaman Hz. A şe, şöyle ded : Ebu Tal b oğlu Al
Redhe şeytanını (yan Mahd c' ) öldürdü.»
Hafız Ebu Bek r el-Bezzar, Hz. A şe'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), Har c lerden bahsederek şöyle buyurdu:
«Ümmet m n en şerl ler n , ümmet m n en hayırlıları öldürecekt r.»
B z bu r vayetler n tamamını burada naklett k k , bunun üzer nde düşünen k mse, bu anlattığımızın
gerçek olduğunu ve aynı zamanda peygamberl k del ller nden en büyük b r del l olduğunu anlasın.
N tek m b rçok mamlar da bunu böyle anlatmışlardır. Doğrusunu Allah b l r.
"Dela l" adlı eserde Haf z Ebu Bek r el-Beyhakî, Mesruk'un şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Hz. A şe, bana şöyle ded :
- Al 'n n, Harur ye savaşında öldürdüğü memel adam (Züssüd) hakkında b lg n var değ l m ?
- Hayır.
- Onları görenler n tanıklıkları hakkında bana b r mektup yazıp gönder.
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 29/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Ben de Kûfe'ye döndüm. O gün orada topluluklar vardı. Her topluluktan bu konudak şahadetler alıp
kayda geç rd m.Sonra bu tanıklık yazılarını götürüp Hz. A şe'ye okudum.Bana şöyle sordu:
- Bu toplulukların heps onu görmüşler m ?
- Kend ler ne sorduğum herkes onu (yanı memel adamı) görmüş olduklarını bana söyled ler.
- Allah, falana lanet ets n. Çünkü o, Mısır geces nde onlara rastladığını ve onları vurduğunu bana
yazmıştı.
Böyle ded kten sonra Hz. A şe'n n gözler nden yaşlar boşalmaya başladı. Ağlaması durunca şöyle
ded :
- Allah, Al 'ye rahmet ets n. O hak yolda d .Ben mle onun arasında geçen şeyler, kadın le kocasımn
akrabaları arasında geçen had selere benzer.»
"Har c ler" k tabında Heysem b. Ad y, Hab b b. H lal' n şöyle ded ğ n r vayet ekm şt r:
«H cazhlardan k adam Irak'a geld ler. Kend ler ne şöyle soruldu:
- N ç n Irak'a geld n z?
- Rasûlullah (s.a.v.)'m b ze anlattığı şu kavm görmek üm d yle buraya geld k. Ama b zden önce Ebu
Tal b oğlu Al 'n n kend ler n yakaladığını gördük.
Böyle demekle onlar, Nehrevanlıları kastetm şlerd .»
tmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Sa d el-Hudrfn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Oturmaktaydık. Rasûlullah (s.a.v.)'ın gelmes n bekl yorduk. Hanımlarından b r s n n ev nden çıkıp
b ze doğru gel nce ayağa kalktık. Kend s ne kıyam ett k. Ayakkabısının b r tarafı koptu. Al , ger de
kalıp onu d kmeye başladı. Rasûlullah (s.a.v.), yoluna devam ett . B z de kend s yle b rl kte
yürümeye başladık. Sonra Al 'y beklemeye başladı. B z de kend s yle b rl kte orada durduk. B ze
şöyle ded :«Nasıl k ben, Kur'ân'm nd r l ş hususunda savaştıysam s zden b r de Kur'ân'ın tev l
hususunda savaşacaktır.» Orada aralarında Ebu Bek r le Ömer' n de bulunduğu bazı k msel eff,
peygamber n sözünü ett ğ bu savaşçının kend ler m olacağım sordular. Hz. Peygamber: «Hayır, o
savaşçı ayakkabıyı d kend r.» d ye cevap verd . B z de g d p bu müjdey Hz. Al 'ye ulaştırdığımızda
kend s bunu kulağıyla duymuş g b d .»
Hafız Ebu Ya'lâ, Al b. Reb a'nın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Şu m nber n z üzer nde Al 'n n şöyle ded ğ n ş tt m:
«Ahd bozanlar, zulmedenler ve d nden çıkanlarla savaşmamı Peygamber (s.a.v.) bana söyled .»
Bu had ste sözü ed len ahd bozanlarla cemel vak'asmda Hz. Al 'ye karşı çıkanlar, zulmedenlerle
Şamlılar, d nden çıkanlarla da Har c ler kasted lm şt r. Çünkü Har c ler, d nden çıkmışlardı.»
Hak m Ebu Abdullah, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ben, üç grupla savaşmakla emrolundum: Zulmedenler, ahd bozanlar ve d nden çıkanlar.
Zulmedenler Şamlılardır. Ahd bozanları b l yorsunuz. D nden çıkanlarsa Nehrevanhlardır.»
Haf z tbn Asak r, Abdullah b. Mesud'un şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), çıkıp Ümmü Seleme'n n ev ne geld . Al de oraya geld . Rasûlullah (s.a.v.),
şöyle buyurdu:
«Ey Ümmü Seleme! Allah'a yem n eder m k , şu (Al ), benden sonra ahd bozanlar, zulmedenler ve
d nden çıkanlarla savaşacaktır.»
Hak m, Ebu Sa d el-Hudrî'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), ahd bozanlar, zulmedenler ve d nden çıkanlarla savaşmamızı b ze emrett . Ben
de ded m k :
- Ya Rasûlallah, şunlarla savaşmamızı emred yorsun, ama kmn ma yet nde
savaşıhm?
- Ebu Tal b oğlu Al 'n n ma yet nde savaşın. Onun ma yet nde bulunanlardan b r olan Ammar b.
Yas r öldürülecekt r.»
Hak m, M hnef b. Süleyman'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ebu Eyyüb'e g d p şöyle ded k :
- Sen Rasûlullah (s.a.v.)'m beraber nde bulunarak kılıcını çek p müşr klerle savaştın. Sonra gel p
Müslümanlarla mı savaşıyorsun?
- Rasûlullah (s.a.v.), bana,ahd bozanlar, d nden çıkanlar ve zulmedenlerle savaşma emr n verd .»
Hat b eî-Bağdadî, Alkame le Esved' n şöyle ded kler n r vayet etm şt r:
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 30/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

«Sıffîn savaşı dönüşünde Ebu Eyyüb el-Ensârî'ye uğrayıp kend s ne şöyle ded k:
- Ey Ebu Eyyüb! Allah, Muhammed' konuk etmen ve deves n n başkalarının kapısına değ l de özel
olarak sen n kapma gel p çökmes le sana kramda bulundu. Sonra sen kılıcını alıp gel yor, tevh d
ehl n vuruyorsun. Bu nasıl şt r?
- L der, kend adamlarına yalan söylemez. Z ra Rasûlullah b ze, Al 'n n ma yet nde üç grubla
savaşmamızı emrett . O gruplar da şunlardır: Ahd bozanlar, zulmedenler ve d nden çıkanlar. Ahd
bozanlarla savaştık. Onlar, Cemel savaşında Hz. Al 'n n karşısına çıkan Talha le Zü-beyr d .
Zulmedenlere gel nce şte ş md onların yanından dönmektey z. B l yorsunuz k onlar, Muav ye le
Amr b. As'tır. D nden çıkanlara gel nce onlar; Tarafat, Sa fat, Nah lat ve Nehrevan halkıdırlar.
Vallah onların nerede olduklarını b lm yorum. Ama nşaallah onlarla mutlaka savaşacağız. Ben,
Rasûlullah (s.a.v.)'ın Ammar'a şöyle ded ğ n ş t-t m:«Ey Ammar, sen as ve azgın b r grup
öldürecekt r. O zaman sen hakkın yanında olacaksın. Hak da sen n yanında olacaktır. Ey Yas r oğlu
Ammar, eğer Al 'n n b r vad ye g tmekte olduğunu, d ğer bütün nsanların da başka b r vad ye
g tmekte olduklarım görürsen, sen Al le beraber g t. Çünkü Al , sen b r çukura yuvarlamaz ve
h dayet yolunun dışına da çıkarmaz. Ey Ammar, b r k mse kılıcını kuşanarak düşmanlarına karşı
Al 'ye yardım ederse, kıyamet gününde Cenâb-ı Allah, ona ateşten k kuşak takacaktır.»
[9]
- Yeter artık Allah, sana rahmet ets n.»

Fasıl

Har c ler hakkında yazılan eserler n en güzeller nden b r n n yazarı olan Heysem b. Ad y, eser nde
Isa b. Dabb'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
"Al , Nehrevan dönüşünde kalkıp nsanlara b r hutbe rad ett . Allah'a hamdü senada, Rasûlullah'a da
salatü selamda bulunduktan sonra şöyle ded : Allah, s z n sayen zde büyük b r kötülüğü yok
etm ş^ve zafer n z yüceltm ş bulunuyor. Onun ç n bulunduğunuz şu yerden süratle düşm an
arınızın üzer ne yürüyünüz. Şamlılara karşı saldırıya geç n z.»
Ancak onlar, Hz. Al 'n n bu çağrısına şöyle karşılık verd ler:
«Ey mü'm nler n em r , oklarımız tükend , kılıçlarımız köreld . Mızraklarımızın uçları kırılıp
paramparça oldu. Bundan dolayı b z alıp şehr m ze götür. Orada hazırlıklara g r şel m. Umulur k ,
müm nler n em r n n bu hazırlıklarımızda katkısı olur ve bu da düşmanımıza karşı daha güçlü
duruma kavuşmamıza sebep olur.»
Bu sözler söyleyen n Eş'as b. Kays olduğu fade ed l r. Bunun üzer ne Hz. Al , Nah le'ye gel p
konaklamış ve Müslümanların da burada karargah kurmalarını emretm şt . Ayrıca Hz. Al ,
Müslümanlara burada c had hazırlıklarına g r şmeler n ve kend ler n ruhen savaşa hazırlayıp çoluk
çocuklarının z yaretler ne az g tmeler n ve düşmaların üzer ne g tmek ç n y ce hazırlıklı olmalarını
söylem şt . Askerler, Nah le'de b r müddet kamet ett kten sonra yavaş yavaş karargahlarım
terketme-ye başlamış ve Müslümanların ler gelenler n n dışında karargahta k mse kalmamıştı.
Bunun üzer ne Hz. Al kalkıp onlara h taben şöyle ded :
«Mahlukatı yaratan, sabahı gece karanlığından çıkaran, ölüler mezarlarından d r lt p çıkaran,
mezarlardak nsanlara yen den hayat veren Allah'a hamd olsun. Allah'tan başka lah bulunmadığına,
Mu-hammed' n de O'nun kulu ve elç s olduğuna şahadet eder m. Allah'a karşı gelmekten
sakınmanızı, takvalı olmanızı s ze tavs ye ed yorum. Z ra kulun Allah'a yaklaşmak ç n ed neceğ
ves leler n en faz letl s man get rmek, Allah yolunda c had etmek ve hlaslı konuşmaktır. Çünkü bu,
fıtratın gereğ d r. B r de namaz kalmaktır. Çünkü bu da d n n kend s d r. Zekat vermekt r. Çünkü bu
da İslâm'ın far zalarıdır. Ramazan ayını oruçlu geç rmekt r. Çünkü bu da Allah'ın azabına karşı b r
kalkandır. Beyt' hacc etmekt r. Çünkü bu da fak rl ğ g der r, günahları yok eder. Akrabaları
z yarett r. Çünkü bu, malı artırır, ecel uzatır. A le arasında sevg meydana get r r. B r de g zl ce
sadaka vermekt r. Çünkü bu şek lde ver len sadaka, günahlara keffaret olur, Rabb n gazabını
söndürür.
nsanı Allah'a yaklaştıracak ves leler n en faz letler nden b r de y l k yapmaktır. Çünkü y l k
yapmak, nşam kötü b r ölümle ölmekten korur. Allah'ın z kr ne da m. Z ra bu, z k rler n en
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 31/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

güzel d r. Takva sah pler ne vaad ed len şeylere rağbet ed p yönel n. Z ra Allah'ın vaad , vaadler n en
doğrusudur. Peygamber m z (s.a.v.)' n yolundan g d n, ona uyun. Çünkü bu, yolların en faz letl s d r.
Onun sünnetler ne tab olun. Çünkü onun sünnet , sünnetler n en fazüetl s d r. Allah'ın k tabını
öğren n, çünkü o, sözler n en fazüetl s d r. D n n hükümler n Öğren n. Z ra bu, kalpler n baharıdır.
Kalplere sükûnet ver r. Onun nuru le ş fa bulun. Çünkü o nur, kalplerdek hastalıklar ç n ş fadır.
Kur'ân'ı güzelce okuyun. Çünkü onda kıssaların en güzel vardır. S ze Kur'ân okunduğu zaman
d nley n ve ona kulak ver n k , merhamet onmasınız. Onun b lg s n öğren rsen z, b ld kler n zle
amel ed n k , h dayete eres n z. Çünkü b ld ğ nden başka şeyle amel eden âl m, cah ll ğ nden
vazgeçmeyen,doğru yola g rmeyen zorba ve zal m, cah l g b d r. Hatta böyleler n n aleyh ndek
hüccet daha büyüktür, lm n n gereğ n yapmayan, lm n n gösterd ğ yolun dışına çıkan âl m, daha
çok hasret ve p şmanlık ç nde kalacaktır. Böyles , cehalet ç nde şaşkına dönen cah lden daha
p şman olacaktır. İk s de saptırır. îk s de helak olur. S z şüpheye düşmey n. Aks takd rde kuşkulara
kapılırsınız. Şüphelenmey n. Aks takd rde küfre saparsınız.
Nefs n ze ruhsat vermey n. Aks takd rde gaf l olursunuz. Hak hususunda gaf l olmayın. Aks
takd rde hüsrana maruz kalırsınız. D kkat ed n, güven duymanız, akıllılığın gerekler ndend r.
Aldanmamak da güven duymanın ve mutemet k ş sayılmanın b r gösterges d r. S z n kend nefs ne
en çok nas hat eden n z, Rabb n ze en çok taat eden n z-d r. Nefs ne en çok h le yapanınız da
Rab ne en çok syan eden n zd r. K m Allah'a taat ederse, güvende olur ve müjde le karşılaşıp
sev n r. K m Allah'a syan ederse korkar ve p şman olur. Sonra Allah'tan sağlam b r nanç ve yak n
d ley n. O'ndan af yet stey n. Kalpte devam edecek şeyler n en hayırlısı, yak n ve kes n nançtır.
Azmed lmeye değer şlerse en faz letl şlerd r.
şler n en şerl s , sonradan uydurulan ve ortaya konulan b d'atlar-dır. Sonradan ortaya konulan herşey
b d'attır. Her k m b d'atlara uyarsa heba olur. B r k mse, b r b d'at ortaya atarsa o sebeple b r sünnet
ter-ketm ş olur. Asıl aldatılan k ş , d n nde aldatılandır. Aldatılan k mse, nefs hüsrana uğrayan
k msed r. R yakarlık ş rktend r. Ihlas se amel ve mandandır. Eğlence mecl sler nde bulunmak,
Kur'ân'ı unutturur. Oraya şeytanı get r r ve nsanı her türlü taşkınlığa sevkeder.
Kadınlarla b r ararada oturmak, kalpler haktan saptırır ve gözler de oraya tam ah andırır k , böyles
mecl sler şeytanın tuzaklarıdır. Allah'a karşı sam m ve dürüst olun. Çünkü Cenâb-ı Allah, dürüst
k mselerle beraberd r. Yalandan uzak durun. Çünkü yalanın kend s mandan uzaktır. D kkat ed n,
doğruluk nsam kurtuluşun ve üstünlüğün kayısına ulaştırır. Yalansa nsanı gayyalara ve uçurumlara
götürür. Doğru söyley n. Doğruyu b l n, doğrulukla amel ed n k , hak ehl k mseler olasınız.
S ze emanet bırakan k mselere, emanetler n zamanında tesl m ed n. S z z yaret etmeyen dost ve
akrabalarınızı z yaret ed n. S z mahrum bırakanlara s z fazlasını vererek uğrayın. Sözleşme (va'd)
yaptığınızda sözleşmen z n gereğ n yer ne get r n. Ahde vefa göster n. Hüküm verd ğ n zde adaletl
olun. Babalarınızla Övünmey n, b rb r n ze lakab takmayın. Şakalaşmaym. B rb r n ze
öfkelenmey n. Zayıfa, haksızlığa uğrayana ve borçluya yardım ed n. Allah yolunda yardımınızı
es rgemey n. Yolculara, d lenc lere, kölelere yardım el n z uzatın. Dullara ve öksüzlere merhamet
ed n. Aranızda selamı yaygınlaştırın, ver len sela-mı m sl yle ya da daha güzel yle alın.
«İy l kte ve takvada yardımlasın. Günah şlemek ve aşırı g tmede yardımlaşmayın. Allah'tan korkun.
Allah'ın cezası ş ddetl d r.» (el-Mâ de, 2.)
M saf re kram ed n, komşuya y l kte bulunun. Hastayı z yaret ed n. Cenaze meras mler ne katılın,
ey Allah'ın kulları, kardeş olun.
B les n z k , dünya arkasını dönüp g tmekted r. Vedalaşacağını duyurmuştur. Ah ret se, gelmekte ve
yaklaşmaktadır. Bugün yarışa hazırlanma günü, yarın se yarış günüdür. Ölüm Cennet't r. Varılacak
en son yerse ateşt r. D kkat ed n, s zler b r meh l ç nde bulunuyorsunuz. Bu meh l n sonunda da
acele le gelmekte olan b r ecel vardır. Her k m bu meh l günler ç nde Allah ç n hlaslı amel
şlerse, amel güzel olursa, umduğuna kavuşur. Her k m bu hususta kusurlu davranırsa, şled ğ
ameller boşa g der, umduğuna kavuşamaz. S z hem korku hem de üm t ç nde çalışm.Eğer
umduğunuz ve arzuladığınız şeye kavuşursanız Allah'a şükred n. Ama bununla beraber y ne de
korkulu olun. Eğer korktuğunuz şey başınıza gel rse Allah'ı anın. Y ne de üm d n z y t r-mey n.
Çünkü Cenâb-ı Allah Müslümanlara güzel şey (Cennet' ) vereceğ n lan etm şt r. Şükredenlere daha

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 32/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

fazlasını verecekt r. Ben, tal hl s n n uyumakta olduğu Cennet g b b r matlub görmed m. Ben,
kend s nden kaçan k ş n n uyuduğu Cehennem g b korkunç b rşey de görmed m.
Azıkların ve b r k nt ler n saklandığı b r gün ç n kazanılan şeyden daha kârh b rşey yoktur, O günde
kem kler çürüyecek ve günahlar yığı-lacaktır. B r k mseye hak fayda vermezse, batıl zarar ver r. B r
k mse, h dayet yolunda dosdoğru yürümezse, sapıklık onu sürükler götürür. B r k mseye kes n nanç
yarar sağlamazsa, kuşku ve şüphe ona zarar ver r. B r k mseye şu andak zamanı yarar sağlamazsa,
gıyabındak zamanı yan geleceğ meçhul olur. Ben göçmen z emrett m. Ama s z azık-sızlığa
dayanamadınız.
S z n hakkınızda en çok kortuğum k şey vardır. Bunlardan b r uzun emel, d ğer de heva ve hevese
tab olmaktır. Uzun emel, ah ret unutturur. Heva ve hevese tab olmaksa, nsanı haktan uzaklaştırır.
B les n z k , dünya göç etmek üzered r. Ah ret se, s ze doğru gelmekted r. Hem dünyanın hem de
ah ret n çocukları vardır. S z yapab l yorsanız ah ret çocukları olun, dünya çocukları olmayın. Dünya
hayatında çalışma vardır, hesap yoktur. Ah ret hayatında se hesap vardır, çalışma yoktur.»
Hz. Al 'n n bu bel ğ hutbes , çok yararlı b r hutbe olup y l kler toparlayıp b r araya get rm ş ve
serlerden de menetm şt r. Allah'a hamd ve m nnet olsun.
îbn Cer r' n anlattığına göre Hz. Al (r.a.), Iraklıların Şamlılar üzer ne savaşa g tmekten vazgeçmeler
üzer ne kalkıp kend ler ne b r nutuk rad etm ş, onları kınayıp azarlamış, tehd t ed p korkutmuş,
müteferr k sûrelerdek c had ayetler n kend ler ne okumuş, düşmanlanna karşı yola çıkmalan ç n
teşv kte bulunmuştu. Ancak onlar, harekete geçmem şler, b lak s ona muhalefet etm şler,
muvafakat etmem şler, kend beldeler nde kalmaya devam etm şler, etrafından dağılıp sağa sola
[10]
g tm şlerd . Kend s de Kûfe'ye g rm şt .

Fasıl

Heysem b. Ad / n anlattığına göre Nehrevan savaşından sonra Har s b. Raş d en-Nac adındak b r s ,
Basralılarla b rl kte gelerek Hz. Al 'ye karşı çıkmış ve ona şöyle dem şt r:
"Hakem olayına kanşmış olmanı protesto ett kler nden ötürü Nehrevan halkıyla savaştın. Ve sen
Şamlılara söz ve tem nat verd n. Bu tem natını ve sözünü bozmayacağını dd a ett n, şte o k
hakem, sen görevden hal etme hususunda anlaşıp Muav ye'y hal fe yaptılar. Aslında onu Amr b. As
hal fel ğe geç rd . Ebu Musa, bundan mt na ett . Ama k s n n tt fakıyla sen hal ed lm ş oldun. Ben,
sen ve Muav ye'y b rl kte bu görevden hal ett m." Har s adındak bu adama kavm olan Ben Nac ‐
ye kab les nden ve başkalarından da çok sayıda adam tab oldu. B r tarafa çek ld ler. Hz. Al , onlara
büyük b r orduyla Mak l b. Kays er-Ramahî'y gönderd . Mak l, onlardan çok sayıda adam öldürdü.
Ben Nac ye kab les nden 500 k ş y es r alıp Hz. Al 'ye get rd . Yolda Maska-la b. Hubeyb Ebu
M ğlez adında Hz. Al 'n n b r val s karşılanna çıktı. Es rler sızlandılar ve başlarına gelen bu felaket
Maskala'ya ş kayet ett ler. Maskala da onları 500.000 d rheme Mak l'den satın alıp azad ett . Mak l,
bu parayı ondan stey nce Maskala kaçıp Basra'da bulunan İbn Abbas'm yanma g tt . Mak l, bu
durumu b r mektupla İbn Abbas'a b ld rd . Maskala da İbn Abbas'a: «Bu parayı ödemek ç n sen n
yanma geld m.» ded .Sonra oradan da kaçıp Hz. Al 'n n yanına g tt . İbn Abbas le Mak l, bu durumu
b r mektupla Hz. Al 'ye b ld rd ler. Hz. Al , es rler n d yet n kend s nden stey nce Maskala, ona
200.000 d rhem verd . Sonra kaçıp Şam'da bulunan Ebu Süfyan oğlu Muav ye'n n yanma g tt .
Hz.Al de es rler n azad ed l şler n onaylayıp şöyle ded :«Maskala'mn z mmet nde ne kadar d yet
kalmıştı?» Böyle ded kten sonra em r vererek onun Kûfe'dek ev n yıktırdı.
Heysem, Ebu Tufeyl' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ben Nac ye kab les rt dat ett . Hz. Al , onlara Mak l b. Kays'ı gönderd . Mak l, onlan es r aldı.
Maskala da 300.000 d rhem vererek onlan Hz.Al 'den satın alıp azad ett ,sonra kaçıp Muav ye'n n
yanına g tt .»
Heysem' n fades ne göre bu, Ş ler n sözüdür. Çünkü Hz. Ebu Bek r zamanındak rt dat
had seler nden sonra Araplardan herhang b r kab len n rt dat ett ğ duyulmamıştır.
Heysem, Ad y b.Hat m' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Mürre, hutbe rad etmekte olan Hz. Al 'ye
şöyle ded :
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 33/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

- Hakem olayını protesto ett kler ç n Nehrevan halkını öldürdün. Hakem tay n etmen senden
sted ğ ç n de Har s b, Raş d' öldürdün. Allah'a yem n eder m k , bu k s arasında b r ayaklık
mesafe dah yoktur.
- Sus! Sen b r bedev s n. Daha dün Tay dağında sırtlan yerd n (bu şten anlamazsın).
- Vallah b z de sen dün Med ne'de hurma çağlası yerken gördük.
Sonra Hz. Al 'ye Basralılardan b r adam karşı çıktı. Hz. Al , onu öldürdü. Eşres b. Avf eş-Şeybanî de
arkadaşlanyla b rl kte ona karşı çıkınca Hz. Al , onu ve arkadaşlannı öldürdü. Sonra Eşheb b.B şr el-
Becelî, ondan sonra da Kûfel lerden Ureyne kab les ne mensub b r adam başkaldırdı. Bunlar ve
arkadaşları da Hz. Al taraûndan öldürüldüler. Bundan sonra Sa d b. Nağd et-Tem mîj bunun ardısıra
Kûfel lerden Ben Salebe kab les ne mensup b r adam da Hz. Al 'ye başkaldırdı-lar. Bunlar,
[11]
Meda n' n üst taraflarında Der Rabcan köprüsü yanında öldürüldüler. »

Fasıl

İbn Cer r' n r vayet ne göre Ebu M hnef ve Lut b. Yahya: «Hz. Al 'n n Nehrevanlılar a yaptığı savaş,
h cr otuzyed nc senede meydana geld ." dem şlerd r. Ama s yer âl mler n n çoğuna göre bu savaş,
h cr otuzsek z nc senede vuku bulmuştur k , bu görüşü İbn Cer r de doğru bulmuştur.
Ben der m k : İnşaallah ler k sayfalarda da d kkatler n z çekeceğ m z g b bu savaşın h cr
otuzsek z nc senede yapılmış olması akla daha yatkındır. İbn Cer r ded k : H cret n otuzyed nc
senes nde nsanlara Abdullah b. Abbas haccett rd . O senede Abdullah, Yemen ve eyaletler n n
başında bulunuyordu. Mekke val s de Kuşem b. Abbas'tı. Med ne val s se, Temmam b.
Abbas'tı.Med ne val s n n o zaman Sehl b.Ha-n f olduğuna da r b r r vayet de vardır.Basra val s se
Abdullah b.Abbas'tı. Basra'nın kazalarına da Ebu Esved ed-Düelî bakmaktaydı. Mısır val s se, Hz.
Ebu Bek r' n oğlu Muhammed d . Müzm nler n em r Ebu Tal b oğlu Al se, Küfede kamet
etmekteyd . Ebu Süfyan oğlu Muav ye de Şam'ı st la etm şt .
Ben der m k : Muav ye, Mısır'ı Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muhamnıed' n el nden alma
[12]
düşünces ndeyd .

H cr Otuzyed ncî Senede Vefat Eden Şahs yetler Habbab B. Eret B.Cendele B. Sa'd B.
Huzeyme.

Bu zat, cah l ye dönem nde es r alınmıştı. Kadınları sünnet eden Enmar el-Huza ye adındak b r
kadın, onu satın almıştı. Bu kadının künyes , Ümmü S ba b. Abd luzza'dır. Uhud savaşında Hz.
Hamza tarafından öldürülmüştür.
Ben Zühre kab les n n müttef k d r. Habbab, Darü'l-Erkam'dan önce Müslüman olmuştur. Allah
yolunda eza görenlerden, sabır göster p sevabını Allah'tan bekleyenlerdend . H cret ett . Bed r
gazves ne ve müteak p gazvelere katıldı.
Şâbî ded k : Habbab, b r gün Hz. Ömer' n yanına g tt . Hz. Ömer, mecl s nde ona kramda bulunarak
kend s ne şöyle ded :
- B lal dışında bu mecl ste senden daha fazla kram görmeye layık başka b r k mse yoktur.
- Ey mü'm nler n em r , B lal, Allah yolunda eza görüyordu. Ama onu koruyan b r k mse vardı.
Fakat bana yardım edecek h ç k mse yoktu. Allah'a yem n eder m k , b r gün ben ateşe attılar. B r
adam ayağını göğsüme koyup bastırdı. Ez lmemek ç n sırtımı yerden uzak tutmaya çalışıyordum.
Böyle ded kten sonra Habbab, sırtını açtı. Sırtında alacalar vardı. Allah, ondan razı olsun.
Hastalandığında z yaret ne bazı sahabeler g d p şöyle ded ler:
- Sana müjdeler olsun.Yarın dostların olan Muhammed ve arkadaşlarma kavuşuyorsun.
- Vallah ben m kardeşler m geç p g tt ler. Dünyalarından da b r-şey y yemed ler. Oysa b z dünyanın
olgunlaşmış ürünler n devş rd k. İşte bu ben düşündürüyor.
[13]
Bu zat, h cret n otuzyed nc senes nde Kûfe'de vefat ett . Küfe dışına defned len lk k ş d r.

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 34/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Huzeyme B.Sab t

Bu zatın soy kütüğü şöyled r: Huzeyme b.Sab t b. Fak h b.Salebe b. Sa de el-Ensârî. İk şehadet
sah b d r. Mekke feth gününde Ben Huta-me kab les n n bayraktarı d . Hz. Al 'n n yanında SıfSn
[14]
savaşma katıldı ve o savaşta şeh d oldu. Allah ondan razı olsun.

Rasûlullah'ın Azadlısı Sef ne

Bu hanımla lg l b yograf y Rasûlullah (s.a.v.)'ın az adlılarından bahsederken verm şt k. Allah'ın


[15]
salatü selamı rasûlünün üzer ne olsun.

Abdullah B. Erkam B. Eb 'l-Erkam

Mekke feth senes nde Müslüman oldu. Rasûlullah (s.a.v.)ın yanında kat pl k yaptı. Bu zatla lg l
[16]
açıklama, vah y kat pler bölümünde ver lm şt r.

Abdullah B. Büdeyl B. Verka El-Huzaî

Sıffîn savaşında şeh d ed ld . Hz. Al ordusunun sağ cenah komutanı d . Şeh d ed l nce yer ne Ester
[17]
en-Nehaî komuta ett .

Abdullah B. Habbab B. Eret

Peygamber (s.a.v.), hayatta ken doğdu. Hayırla n telenm şt . Öncek kısımlarda da anlattığımız g b
bu senede yapılan Nehrevan savaşında Har c ler tarafından öldürüldü. Hz. Al gel p Har c lere şöyle
de-d :«Abdullah b.Habbab'm kat ller n b ze tesl m ed n. Sonra s ze eman vereceğ z. Güvende
olacaksınız.»
[18]
Har c ler se: "Onun kat l hep m z z.» dey nce Hz. Al , onlarla savaştı ve heps n öldürdü.

Abdullah B. Sa'd B. Ebî Şerh

Bu da vah y kat pler ndend r. İslâm yet' n lk zamanlarında Müslüman oldu. Vah y kat pl ğ yaptı.
Sonra rt dat ett . Mekke feth senes nde yen den İslâm'a döndü. Hz. Osman, ona eman ver lmes n
sağladı. Çünkü o, Hz. Osman'ın ana b r kardeş yd . Müslüman olduktan sonra İslâm yet' güzelce
yaşadı. Amr b. As'm vefatınden sonra Hz. Osman, onu Mısır val l ğ ne atadı. Afr ka ve Nube
beldeler ne g d p savaştı, oraları fethett . Endülüs'ü de fethett . Rumlara karşı Sevar gazves n yaptı.
O kadar çok Rum öldürdü k , onların kanları sank den z kırmızıya boyadı. Hz. Osman, kuşatma
altına alındığı zaman Muhammed b. Eb Hüzeyfe ona syan ett ve kend s n Mısır'dan sürdü.AH ve
Muav ye le lg s olmaksızın b r tarafa çek lm ş ve bu senede sabah namazını kılarken k selam
[19]
arasında vefat etm şt . Allah ondan razı olsun.

Ammar B. Yasîr Ebu'l-Yakzan El-Absî

Yemen' n Abs kab les ndend r. Ben Mahzum kab les n n müttef k d r. İslâm yet' n lk zamanlarında
İslâm'a g rd . Allah yolunda kend s , babası ve annes Sümeyye şkence gördüler. Anlatıldığına göre
o, ev nde lk mesdd yapan k msed r. Yapmış olduğu bu mesc d nde badet ederd .Bed r gazves ne ve
müteak b gazvelere katıldı. Öncek sayfalarda onun Sıffîn savaşında öldürülmüş olduğunu ve

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 35/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Rasûlullah (s.a.v.)'m onun hakkında şöyle buyurduğunu nakletm şt k: «Sen azgın ve as b r topluluk
öldürecekt r.»
T rm zî, Enes'ten r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
«Cennet, üç k ş ye özlem duyar: Al , Ammar ve Şelman.» Sevrî, Hz. Al 'den r vayet ett k , Ammar,
Rasûlullah (s.a.v. )'m yanına g rmek ç n z n stem ş, çer g rd ğ nde Rasûlullah (s.a.v.), ona şöyle
dem şt r: «Hoş ve kend s nden hoşlanılan k mseye merhaba.»
İbrah m b. Hüsey n, Amr b.Şurahb l'den r vayet ett k , sahabelerden b r s , Rasûlullah (s.a.v.)'m
şöyle buyurduğunu nakletm şt r: «Ammar »ayağından kafatası kem ğ ne kadar manla dolmuştur.»
Yahya b. Mualla, Hz. A şe'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Rasûlullah (s.a.v.)'m sahabeler nden
her b r hakkında d yeceğ m söz vardır. Ancak Ammar b. Yas r hakkında d yeceğ m yoktur. Z ra ben,
Rasûlullah (s.a.v.)'m onun hakkında şöyle buyurduğunu ş tt m: Doğrusu Ammar b.Yas r, ayaklarının
tabanından kulak yumuşağına kadar manla dolmuştur.»
Yahya, Alkame'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
Şamlıların yanma g tt m. Orada Hal d, b. Vel d'le karşılaştım. Hal d, ben mle sohbet ederken şöyle
ded : «B r konuda Ammar, b. Yas r'le aramızda b r konuşma geçt . Ammar ben kend s ne ş kayet
ed nce Rasûlullah (s.a.v.), bana şöyle ded :
- Ey Hal d, Ammar'a ez yet etme. Z ra Ammar'a öfke duyan k mseye Allah da öfke duyar. Ammar'a
düşmanlık eden'k mseye Allah da düşmanlık eder.
Rasûlullah (s.a.v.)'m böyle demes nden sonra ben g d p durumu Ammar'a arzett m. Ve onun
kalb ndek kırgınlığı g derd m.»
Ammar b. Yas r' n faz let ne da r b rçok had s- şer f mevcuttur. O, Sıffîn savaşında doksanb r (veya
doksanüç, ya da doksandört) yaşında şeh d ed ld . Onu, Ebu Gad ye şeh d etm şt .
Yere düştükten sonra başka b r adam, Ammar'm üzer ne çöküp kafasını koparmış. Ebu Gad ye le
Ammar'm kafasını koparan o adam, b rl kte Muav ye'ye g tm şler ve k s de Ammar'ı öldürdükler n
dd a ederek Amr b. As da onlara şöyle dem şt :
- Çek l n bakalım, Allah'a yem n eder m k , k n z de ateşe g rme hususunda münakaşa etmektes n z.
Amr'ın böyle demes n duyan Muav ye, bu sözünü o k adama ş t r-d ğ nden dolayı Amr'ı kınadı.
Amr da ona:
- Allah'a yem n eder m k , bunu sen de b lmektes n. Ben, bundan y rm sene önce ölmey arzulardım,
d ye karşılık verd .»
Vak dî, Asım'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ammar b. Yas r' n cenaze namazım Hz. Al kıldırdı. Onu yıkamadan defnett ler. Hz. Al , Ammar'la
b rl kte Haş m b.Utbe'n n de cenaze namazını kıldırmıştı. Ammar'm cenazes Hz. Al 'n n tarafında,
Ha-ş m' n k se kıble tarafında d . Den ld ğ ne göre Ammar, Sıfîîn savaşının yapıldığı yere
defned lm ş t r. Esmer tenl , uzun boylu d . Omuzlarının arası gen şt . Şela gözlüydü. Şaçlarmdak
[20]
beyaz teller koparıp atmaz, ya da boyamazdı.»

Rebî B. Muavv z B. Afra

İslâm yet' n lk zamanlarında Müslüman oldu.Rasûlullah (s.a.v.) le b rl kte gazalara g der, yaralıları
tedav eder, onlara su ver rd . Çok had s r vayet etm şt r. Bu senede yan h cret n otuzyed nc
senes nde Sıffîn savaşında çok sayıda nsan öldürüldü. R vayete göre Şamlılardan 45.000,
Iraklılardan 25.000 k ş öldürülmüştür. Başka b r r vayete göre se bu savaşa katılan 120.000 k ş l k
Irak ordusundan se 40.000 k ş ; 60.000 k ş l k Şam ordusundan da 20.000 k ş öldürülmüştür. Bu
öldürülenler arasında önde gelen meşhur şahs yetler vardı k , onların tamamının adlarını burada
[21]
sayarsak konu uzayacaktır. Yeter nce anlatmı-şızdır. Doğruyu yüce Allah daha y b l r.

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 36/36
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

H cret n Otuzsek z nc Senes

Bu senede Muav ye, Amr b. As'ı Mısır'a gönderd . Amr, Mısır d yarını Hz. Ebu Bek r' n oğlu
Muhammed' n el nden aldı. Muav ye, Mısır'a Amr b. As'ı val olarak atadı. Daha Önce Hz. Al ,
oraya Kays b. Sa'd b. Ubade'y val olarak tay n etm şt . Kays, orayı st la eden Muhammedb. Eb
Hüzeyfe'n n el nden kurtarmıştı. Hz. Osman, kuşatma altına alındığı zaman Mısır val s Abdullah b.
Sa'd b. Eb Şerh d . Abdullah, orayı fethetm ş olan Amr b. As'ı Mısır'dak görev nden
uzaklaştırmıştı. N tek m bunu öncek sayfalarda da anlatmıştık.Sonra Hz. Al , Kays b.Sa'd'ı, Mısır
val l ğ nden azled p oraya Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muhammed' atamıştı. Ancak Kays'ı oradan
azlett ğ ne de p şman olmuştu. Çünkü Kays b.Sa'd, Muav ye'ye de Amr b. As'a da denk b r
şahs yett . Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muhammed, oraya tay n ed ld ğ nde Muav ye'ye ve Amr b. As'a
denk b r kuvvete sah p değ ld . Kays b. Sa'd, Mısır val l ğ nden az-led ld ğ nde dönüp Med ne'ye
g tt . Sonra Irak'ta bulunan Hz. Al 'n n yanına g tt . Onunla beraber oldu. Muâv ye, bu hususta şöyle
d yordu:
«Allah'a yem n eder m k , Kays b.Sa'd, ben Al 'n n yanında bulunan 100.000 savaşçıdan daha çok
kızdıran b r şahs yett r.»
Kays, Sıffm savaşında Hz. Al 'n n safları arasında Muav ye'ye karşı savaştı. Hz. Al , Sıffîn
savaşından sonra Mısırlıların y rm altı yaşında genç b r vah oluşu yüzünden Muhammed b. Ebu
Bek r' haf fe aldıklarını ve otor tes n tanımadıklarını duyunca Mısır val l ğ ne tekrar Kays b.Sa'd'ı
atamaya karar verd . Güvenl k kuvvetler n onun ya da Musul ve Nusayb n val s olan Ester en-
Nehaî'n n uhdes ne vermek sted . Sıffîn savaşından sonra Hz. Al , bu durumu Eşter'e b r mektupla
b ld rd . Onu yanma çağırttı. Sonra Mısır'a val olarak atadı.
Muav ye, Mısır val l ğ ne Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muhammed' n yer ne Ester en-Nehaî'n n atandığını
duyunca çok öfkelend . Çünkü o, Mısır'ı Hz.Ebu Bek r' n oğlu Muhammed' n el nden almaya
tamahlanmış-tı. Ester en-Nehaî'n n akıllı ve bahadır b r olması yüzünden Mısır'ı kend s ne karşı
koruyacağını b l yordu. Ester, Mısır'a g tmek üzere yola çıkıp Kalzum'a ulaştığında haraç toplama
görevl s Hansar, onu kaşla-dı. Hansar, Eşter'e yemek yed rd ve bal şerbet ç rd . Ester de bu yüz‐
den vefat ett . Muav ye, Amr b. As ve Şamlılar, bu had sey duyunca: «Allah'ın baldan askerler
vardır.» ded ler.
"Tar h" adlı eser nde İbn Cer r' n anlattığına göre Muav ye, Han-sar'a haber göndererek Eşter'e tuzak
kurmasını ve öldürmes n stem ş ve bunu yaptığı takd rde kend s ne bazı vaadlerde bulunmuştu. Bu
yüzden Hansar, Eşter' öldürmüştü. Ancak bu anlatılanların doğruluğunda ht laf vardır. Şayet
doğruluğunu var sayarsak demek k , Muav ye, Hz. Osman'ın kat ller nden b r olduğu ç n Eşter'
öldürmey ca z görmüştür.
Kısaca anlatmak sted ğ m z şudur k ; Muav ye le Şamlılar, Ester en-Nehaî'n n ölümüne çok
sev nd ler. Bundan haberdar olan Hz.Al de bahadır ve yetenekl b r k mse olduğundan ötürü Eşter' n
Ölümüne üzüldü. Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muhammed'e de mektup yazarak Mısır val l ğ n devam
ett rmes n emrett . Yalnız Muhammed' n Mısır'dak otor tes zayıflamıştı. Ayrıca Hz. Osman'ın
Harbeta beldes nde bulunan taraftarları da ona muhalefet bayrağını açmışlar ve güçlenm şlerd . Hz.
Al , Sıfîîn'den dönerken ve hakem had ses vuku bulurken Iraklılar, Şamlılarla yaptıkları savaştan
bozguna uğramış vaz yette ger dönerken bunlar y den y ye kuvvetlenm şlerd . Şamlılar da
Devmetü'l-CendePde kt darın sarsılması esnasında hal fel ğ Muav ye'ye tesl m etm şler ve
durumları kuvvetlenm şt . O esnada Mav ye, komutanları Amr b. As, Şurahb l b. Semt,
Abdurrahman b. Hal d b. Vel d, Dahhak b. Kays, Büsr b. Eb Ertat, Ebu Aver es-Sülemî ve Hamza
b.S nan el-Hemedanî le d ğerler n toplantıya çağırmış; Mısır d yarına g tme hususunda f k rler n
sormuş, onlar da olumlu cevap vererek: «Sen nereye g dersen b z de sen nle beraber z.» dem şlerd .
Fethett ğ takd rde Mısır val l ğ n Amr b. As'a vereceğ n Muav ye, bu toplantı akab nde açıklamış,
Amr b.As da buna sev nerek Muav ye'ye şöyle dem şt :«Mısırhların üzer ne savaştan anlayan
güven l r b r adam komutasında askerler göndermem uygun gÖrüyorum.Çünkü Mısır'da
Hz.Osman'm taraftarları vardır. Göndereceğ n orduya, muhal flere karşı yardıma olacaklardır.»

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 1/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Muav ye de şöyle ded :«Oraya asker göndereceğ m z oradak taraftarlarımıza haber verecek b r
adam göndermek st yorum. Ayrıca oradak muhal fler m ze de b r adam gönder p de bu adamın
onları barışa davet etmes n st yorum. Ey Amr! Sen acelec l kle temayüz etm ş ve bundan hayır
görmüş b r k mses n. Ben de ağır davranmakla temayüz etm ş ve bundan hayır görmüş b r
k msey m. Ey Amr! Allah sana ney takd r ederse onu yap. Yem n eder m k , sen ve Mısırlıların
durumu aranızdak b r savaşla sona erecekt r.»
Bundan sonra Muav ye, Mısır d yarındak Hz. Osman taraftarları-nının ve Hz. Al 'ye be/at
etmeyenler n, onun gönderd ğ val ler n emr altına g rmeyenler n re sler olan Muav ye b. Had c es-
Sekunî le Mesle-me b. Muhalled el-Ensârf ye haber göndererek ordusunun Mısır'a gelmek üzere
olduğunu b ld rd . Mısır'dak Osman taraftarlarının sayısı 10.000 c varında d . Bu haber Seb adlı
köles yle Mısır'a ulaştırdı. Mektup, Mesleme le Muav ye b. Had c'e ulaşınca bunlar sev nd ler ve
cevaplarını göndererek bundan mutluluk duyduklarını ve göndereceğ orduya yardımcı olacaklarım
beyan ett ler. Bunun üzer ne Muav ye de 6.000 k ş l k b r orduyu Amr b. As komutasında Mısır'a
gönderd . Muav ye, orduyu yola çıkardı. Amr b. As'la ve dal aş t . Allah'tan kokmasını, takvalı
olmasını, merhametl olmasını, muhal fler ne süre tanımasını, acelec olmamasını, kend s yle
savaşanlarla savaşmasını, arkasını dönüp kaçanları affetmes n , nsanları barışa ve cemaata davet
etmes n tavs ye ett . Ona: «Eğer gal b olursan yardımcıların sen n yanında başkalarına göre
ayrıcalıklı olsunlar.» ded .Amr b. As, Mısır'a hareket ett . Oraya vardığında Hz. Osman taraftarları
da onun askerler ne katıldılar. Amr, onları da komutası altına alarak Hz. Ebu Bek r' n oğlu Mu-
hammed'e şöyle b r mektup gönderd :
«Ş md sen buralardan uzaklaş. Çünkü ben m el mle öldürülmen stem yorum.Sana gal p olma
arzusunda değ l m. Şu beldelerde nsanlar sana karşı toplanmışlar ve sen n yönet m n protesto ed p
sana uyduklarından ötürü p şman olmuşlardır. Zah r le batın b r araya geld ğ nde sen yakalayıp
öldürecek olan k mseye tesl m edeceklerd r. Buralardan çıkıp g t. Doğrusu ben sana öğüt
verenlerden m vesselam.»
Amr b. As, bu mektubu le b rl kte Muav ye'n n de kend s ne yazmış olduğu mektubu Hz. Ebu
Bek r' n oğlu Muhammed'e gönderd . Muav ye, mektubunda ona şöyle demekteyd :
«Taşkınlığın ve haksızlığın sonucu, büyük b r vebald r. Haksız yere kan akıtan k mse dünyada
nt kamdan, ah rette azaplı b r sorumluluktan kurtulamaz. Doğrusu b z, Osman'a karşı senden daha
sert muhalefett başka b r k mse b lmemektey z. Han o zamanlar, sen el ndek hançer nle onun
bağırsaklarına ve şah damarlarına vuruyordun ve sen n bu yaptıklarından haber m olmadığım
sanıyordun. N hayet geld n ve memleket me komşu b r d yara val oldun. Oysa sen n val l k yaptığın
d yarın ahal s n n büyük b r çoğunluğu ben m taraftarlarım dır. Ve sana karşı öyle b r ordu
gönderd m k , bu ordudak askerler sen nle c had etmey Allah'a yaklaşma'ves les saymaktadırlar.
Her nerede olursan ol, Allah bu nt kamı senden mutlaka alacak ve sen kısasa tab tutacaktır.
Vesselam.»
Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muha nmed, kend s ne gönder len bu k mektubu dürüp Hz. Al 'ye gönderd
ve Muav ye'n n emr üzer ne Amr b. As'ın b r orduyla Mısır'a geld ğ n b ld rd . Sonra da: «Eğer
Mısır d yarına ht yacın varsa, bana mal ve adam gönder vesselam.» ded . Hz. Al de sabırlı
olmasını, düşmanla savaşmasını ve kend s ne mal ve adam göndereceğ n , elden geld ğ nce takv ye
b rl kler göndereceğ n Muhammed'e b r mektupla b ld rd . Muhammed de Muav ye'ye cevabî
mektubunu gönderd . Mektubunda çok ağır fadeler vardı. Aynı sev yede b r mektubu Amr b. As'a
da gönderd . Kend s de kalkıp halka b r nutuk rad ett . Onları c hada ve üzerler ne gelmekte olan
Şamlılarla savaşmaya teşv k ett .
Amr b. As, kend ordusuyla ve Mısır'da kamet etmekte olup kend s n n saflarına katılan Osman
taraftarlarıyla toplam olarak 10.000 k ş l k b r asker b rl kle Mısır'a geld .
Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muhammed de çağrısına cabet eden 2.000 Mısırlı süvar yle harekete geçt .
Ordusunun öncü kuvvetler n n başına K nane b. B şr' komutan olarak atadı. K nane, karşılaştığı
Şamlılarla savaşıyor, onları mağlub ed p Amr b.As'a gönder yordu. Amr b. As da Muhammed'e karşı
Muav ye b.Had c' gönderd . Muav ye b. Had c, arkadan gel p Muhammed' n askerler ne saldırdı.
Şamlılarda önden gel p saldırdılar. Böylece Muhammed' n ordusunu çembere aldılar. Bunun üzer ne
K nane, atından n p düşmanla savaştı. Savaşırken de şu ayet- ker mey okudu:
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 2/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

«H çb r k mse, Allah'ın zn olmadan ölmez.O,bell b r vakte bağlanmıştır.» (Al' Imrân, 145.)


K nane savaştı, n hayet öldürüldü.Bunun üzer ne Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muhammed' n askerler
dağılıp g tt ler.Muhammed' n kend s de oralardak b r harabeye g d p sığındı. Amr b.As, Mısır'ın
Fustat kent ne g rd . Muav ye b. Had c, Muhammed' aramaya başladı. Yolda b r cemaata
rastladı.Onlara: «Tanınmadığınız b r adam buradan geçt m ?» d ye sordu. Onlar: "Hayır." d ye
cevap ver nce aralarından b r şöyle ded :
«Ben şu harabede b r adamın oturmakta olduğunu gördüm.» Muav ye b. Had c de: «Ka'be'n n
Rabb ne yem n eder m k odur.» ded . Harabeye g d p Muhammed' dışarı çıkardılar. Susuzluktan
ölmek üzereyd . Kardeş Abdurrahman b.Ebu Bek r, Amr b.As'a g tt . Abdurrahman da onunla
b rl kte Mısır'a gelm şt . Amr b. As'a: «Kardeş m şkenceyle m öldüreceks n z?» d ye çıkıştı. Amr
b. As da Muav ye b.Had c'e haber göndererek Hz.Ebu Bek r' n oğlu Muhammed' öldürmeden
yanına get rmeler n sted . Ancak Muav ye b. Had c, şöyle ded : «Hayır vallah olmaz. Onlar,
K nane b. B şr' öldürsünler de ben Ebu Bek r' n oğlu Muhammed' sağ bırakayım! Bu olacak şey
m d r?» Hz.Ebu Bek r' n oğlu Muhammed, Hz. Osman'ı öldürenlerdend . Hz. Osman, onlardan su s‐
tem ş ancak vermem şlerd . Yakalandığında Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muhammed, çmek ç n su
stem ş, ancak Muav ye b. Had c, şöyle karşılık verm şt : «Eğer ben sana b r damla su ç recek
olursam Allah bana ebed yete kadar su ç rmes n. Çünkü s z Osman'ı çecek sudan mahrum bı‐
rakmıştınız. Allah da ona saf b r çecek verd .»
Ibn Cer r'le başkalarının anlattıklarına göre Ebu Bek r' n oğlu Muhammed, Muav ye b. Had c, Amr
b. As, Muav ye ve Hz. Osman'a tahk r ed c sözler sarfed nce Muav ye b.Had c, öfkelenerek onu
öldürmüş, sonra cesed n eşek leşler arasına atarak yakmıştı. Hz. A şe, bunu duyunca çok üzülmüş
ve Muhanımed' n çocuklarım yanına almıştı. Aralarında oğlu Kasım da vardı. Hz. A şe, her
namazdan sonra Muav ye ve Amr b. As'a beddua etmeye başlamıştı.
Vak dî'n n anlattığına göre Amr b.As, aralarında Ebu Aver es-Sülemî'n n de bulunduğu 4.000 k ş l k
b r orduyla Mısır'a geld . Müsen-na denen yerde Mısırlılarla karşılaştı. Ş ddetl b r şek lde savaştı.
N hayet K nane b.B şr b.Attab et-Tec b' öldürüldü. O esnada Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muhammed
kaçıp Cebele b.Mesruk adındak b r adamın yanında g zlend . Cebele, Muav ye b. Had c'e g d p
Muhammed' n yanında g zlenmekte olduğunu hbar ett . Muav ye b. Had c' n adamları da gel p
Muhammed' n g zlenmekte olduğu ev çembere aldılar. Muhammed çıkıp onlarla çarpıştı. N hayet
öldürüldü. Bu had se, h cr otuzsek z nc senen n safer ayında vuku buldu. Muhammed
öldürüldükten sonra Hz. Al , Ester en-Neha 'y Mısır'a val olarak gönderd . Ancak Ester yolda ken
vefat ett . Doğrusunu Allah b l r.
Amr b.As, Mısır'dak durumlarını, oradak feth n , nsanların ken- . d ler ne taat ett kler n ,
em rler n d nled kler n , cemaatın toplandığını ve kend ler ne ver len emr n yer ne get r ld ğ n
b ld ren b r mektubu Muav ye'ye gönderd .
H şam b. Muhammed el-Kelbî'n n anlatıltığına göre Muhammed b. Eb Hüzeyfe b. Utbe de Hz. Ebu
Bek r' n oğlu Muhammed' n öldürülmes nden sonra yakalanmıştı. Bu, Hz. Osman'a karşı as ler
kışkırtanlardan ve onu öldürmeler ç n azmett renlerdend . Amr b. As, bunu yakalayıp Muav ye'ye
gönderd . Kend s hemen onu-öldürmek stemed . Çünkü Muav ye'n n dayısı oğluydu. Muav ye, onu
F l st nde hapsett , ancak hap sten kaçıp g tt . Belka d yarında Abdullah b. Amr b. Zalam adında b r
onu tak be başladı. Muhammed, b r mağaraya g zlenm şt . Yaban eşekler gel p mağaraya g rmek
sted kler nde Muhammed' görünce ürküp kaçmışlardı. Orada ek n b çenlerden b rkaç k ş
merkepler n n kaçıştıklarını görünce b r tuhaflık olduğunu sezm şler, mağaraya g d p baktıklarında
Muhammed' n orada g zlenmekte olduğunu görmüşlerd . Bunlar g d p durumu Abdullah b. Amr b.
Zalam'a b ld rd ler. Abdullah b. Amr, onu Muav ye'ye gönderd ğ takd rde Muav ye'n n onu
affedeceğ nden end şe ett . Kend s onun boynunu vurdu.
İbn Kelbî de böyle dem şt r. Vak dî le d ğerler n n anlattıklarına göre Muhammed b. Eb Hüzeyfe,
h cret n otuzaltma senes nde öldürülmüştür. N tek m b z de öncek sayfalarda böyle dem şt k.
Doğrusunu Allah b l r.
İbrah m b.Hüsey n b. D z l k tabında der k : Amr b.As, Müslümanlarm g zl l kler n Rumlara
açıklayan Mısırlı b r Kıptîn n suçunu tesb t etm ş ve yaklaşık 13.000.000 d nar tutarındak malını
gan met saymıştı.
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 3/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Ebu M hnef, bazı senetlere dayanarak şöyle dem şt r: Hz. Al , Ebu Bek r' n oğlu Muhammed' n
öldürüldüğünü ve Mısır'da cereyan eden had seler , Amr b.As'ın orayı ele geç rd ğ n , Mısırlıların
onun ve Muav ye'n n etrafında toplandıklarını duyunca çevres ndek halka b r nutuk rad ett . Onları,
c hada ve sabra teşv k ed p düşmanları olan Şamlılara, Mısırlılara karşı gazaya davet ett . Küfe le
H re arasındak Cerea mıntıkasında buluşmalarım söyled . Ertes gün oraya g tmek üzere yola çıktı.
N hayet g d p Cerea'ya konakladı. Fakat peş nden gelen olmadı. Akşam olunca ahal n n eşrafına
haber gönder p yanma çağırttı. Yanma geld kler nde hüzünlü ve umutsuzdu. Kalkıp onlara şöyle b r
konuşma yaptı:
«Bazı şler kaza buyuran ve bazı f ller takd r eden, ben s z nle mt han eden ve kend ler ne
emrett ğ mde bana taat etmeyen k mselerle ben s myan, davet ett ğ mde davet me cabet etmeyen
k mselerle ben m hnete düşüren Allah'a hamdolsun. Hayret ed yorum, Muav ye, bazı katı ve bayağı
adamları davet ed yor, onlar onun davet ne cabet ed yorlar. Oysa Muav ye, onlara h ç b r bağışta
bulunmuyor ve yardımda etm yor. Ama buna rağmen senede k ya da üç kez d led ğ yere g tme hu‐
susunda ona cabet ed yorlar. Ben s z davet ed yorum, s zler akıllı k mselers n z, bağışlara ve
yardımlara mazhar k mselers n z. Buna rağmen yanımdan ayrılıp g d yor, bana syan ed yor ve bana
karşı muhalefette bulunuyorsunuz. Bu ne şt r?»
Mal k b. Ka'b el-Evsî, kalkıp nsanları Hz. Al 'n n emr ne uymaya, buyruklarını d nlemeye ve
kend s ne taatta bulunmaya davet ett . 2.000 k ş onun bu çağrısına cabet ett . Hz. Al de bu çağrıya
cabet edenler n başına Mal k b. KaVı komutan yaptı. Bunlar beş gün süreyle yol aldılar. Bu sırada
Mısır'dan Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muhammed' n yanında yer almış olan b r grup gelerek Mısır'dak
had seler , Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muhammed' n nasıl Öldürüldüğünü, Amr b. As'm orayı nasıl ele
geç rd ğ n , Hz. Al 'ye b ld rd ler. Hz. Al de Mal k b. KaVa haber göndererek onu yoldan ger
çev rd . Çünkü onların Mısır'a ulaşmadan önce Şamlıların kend ler ne b r tuzak kurmalarından
korktu.
Iraklılar, Hz. Al 'ye muhalefet etmeye başladılar. Em rler ne uymadılar. Yasaklarına r ayet etmed ler.
Ona baş kaldırdılar. Hükümler ne, sözler ne ve ve f ller ne aldırış etmed ler. Çünkü cah ld ler. Akıl‐
ları kıttı. Kaba ve katı k mselerd . Çokları fac r ve günahkardı. Bunun üzer ne Hz.Al , Basra'dak
val s bn Abbas'a b r mektup göndererek Iraklılardan gördüğü muhalefet ve nadı ş kayet ett . tbn
Abbas da ona b r tesell mektubu gönderd . Hz. Ebu Bek r' n oğlu Muhammed' n öldürülmes nden
ötürü taz yetler n sundu, nsanlardan gördüğü anlayışsızlığa sabretmes n , kötülükler ne tahammül
^etmes n söyled . Allah'ın sevabının dünyadan daha hayırlı olacağını ona fade ett . Bundan sonra
İbn Abbas, Basra'dan kalkıp Kûfe'de bulunan Hz. Al 'n n yanına g tt . Yer ne de Z yad'ı val vek l
olarak bıraktı.
O esnada Muav ye, Abdullah b. Amr el-Hadremî le b rl kte b r mektubu Basralılara göndererek
onları, Amr b.As'ın hakem olarak verd ğ hükme uymaya davet ett , Abdullah b. Amr el-Hadremî,
Basra'ya geld ğ nde Ben Tem m kab les n n yanına, konuk oldu. Onu h maye ettt ler. îbn Abbas'ın
vek l olan Z yad da ona karşı harekete geçt . Z yad, Abdullah b. Amr el-Hadremf ye karşı A'yun b.
Dab a'yı b r cemaatla b rl kte gönderd . Bunlar g d p savaştılar. A'yun b. Dab a öldürüldü. Z yad da
îbn Abbas'm ayrılışından sonra Basra'da meydana gelen had seler b r mektupla Hz. Al 'ye b ld rd .
O esnada Hz. Al , Car ye b. Kudame et-Tem mfy ell k ş yle b rl kte kavm olan Ben Tem m
kab les ne gönderd . Onunla b rl kte onlara h taben yazmış olduğu b r mektubu da gönderm şt .
Bunun üzer ne Ben Tem m kab les n n çoğu Abdullah b. Amr el-Hadremî'den vaz geçt ler. Onu
yardımsız bıraktılar. Car ye de üzer ne yürüdü. Onu ve beraber ndek adamları, b r evde kuşatma
altına aldı. Beraber ndek adamlar, kırk veya yetm ş k ş yd ler. Car ye, onların suçlarını beyan ed p
mazeretler n d nled kten, onları uyarıp korkuttuktan sonra hareketler nden vazgeçmemeler üzer ne
[1]
onları ateşle yaktı.

Fasıl

İbn Cer r' n sah h b r r vayette anlattığına göre Hz. Al , h cret n otuzsek z nc senes nde
Nehrevanlılarla savaşmıştır. H rrîs b. Raş d en-Nac , bu senede Hz. Al 'ye baş kaldırmıştı. H rr s' n
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 4/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

beraber nde kend kavm olan Ben Nac ye kab les nden 300 k ş vardı. H rr s ve beraber ndek ler,
Kûfe'de Hz. Al le b rl kteyd ler. H rr s, b r gün Hz. Al 'n n yanına gel p ona şöyle dem şt :
- Ey Al , vallah artık sen n emr ne taat etmeyecek, arkanda namaz kılmayacağım. Yarın da senden
ayrılıp g deceğ m.
- Anan sen kaybets n. Böyle yaptığın takd rde Rabb ne as olmuş, ahd n bozmuş olur ve sadece
kend ne zarar verm ş olursun. N ç n böyle yapıyorsun?
- Çünkü sen k tabın hükümler hususunda başkasını hakem tay n ett n, ş c dd yete gel nce hakkı
tutmakta ac z kaldın.Zal m b r topluluğa meylett n. Ben, sen kınıyorum, senden nt kam alacağım.
Hep m z sana muhal f z.
Bu konuşmadan sonra H rr s, arkadaşlarının yanına dönüp onlarla b rl kte Basra beldes ne doğru
harekete geçt . Hz. Al de peşler ne Mak l b. Kays'ı, sonra da Hal d b. Madan et-Taî'y gönderd .
Hal d, d ndar güçlü, kuvvetl ve sal h b r k mseyd . Hz. Al , Hal d b. Madan'ı yola çıkarırken
Mak T n sözler n d nlemes n ve ona taat etmes n emrett . Hal d ve beraber ndek ler, Mak l'le
buluşunca b rleş p tek b r ordu hal ne geld ler. Sonra H rr s ve arkadaşlarının peş ne düştüler.
Aramaya başladılar. Ram Hürmüz dağlarına vardılar. H rr s ve adamlarına karşı safa d z ld ler. Mak l
b. Kays, b rl ğ n n sağ cenahına Yez d b. Dabbfyî komutan yaptı. Kend s de beraber ndek Araplarla
b rl kte sağ cenahta durdu. Kend s ne tab olan Kürtler ve dağlıları da sol cenaha yerleşt rd . Mak l
b. Kays, lerley p askerler ne h taben şöyle b r nutuk rad ett -
«Ey Allah'ın kulları! Karşınızdak adamlara önce s z vurmayın. Onlar savaşa başlamadıkça s z
başlamayın. Gözler n z yumun. Konuşmalarınızı azaltın. Kend n z vurmaya ve mızraklamaya
konsantre ed n. S ze bu ves leyle sevap ver leceğ n müjdel yorum. Çünkü s zler, d nden çıkan b r
nrkayla, haraç vermeyen dağlılarla savaşmaktasınız. Hırsızlar ve Kürtlerle savaşmaktasınız. S ze
saldırıldığmda s zler de tek adam g b hep b rl kte ş ddetl ce saldırın.» Bundan sonra Mak l, b neğ n
k defa hareket ett rd . Üçüncüde düşmana karşı saldırıya geçt . B z de onunla b rl kte topluca
saldırdık. Allah'a yem n eder m k o, d nden çıkanlar karşımızda b r saat dah dayanamadılar. Sonra
kaçıp g tt ler. B z de o ayak takımlarım ve Kürtler öldürdük. Onlardan 300 c varında adam
öldürmüştük. H rr s de yen k düşüp kaçmış, sraf mıntıkasına sığınmıştı. Orada kavm nden çok
sayıda adam vardı. Adamları ona tab oldular. Hz. Al taraftarları, onu ve adamlarım S fu'l-Bahr'da
Öldürdüler. H rr s' Numan b. Sahban öldürdü. Bu savaşta H rr s'le b rl kte 170 k ş öldürüldü.
Şa'bî ded k : Hz. Al , Nehrevanlüarı öldürünce kavm nden çok sayıda adamlar ona muhalefet ett ler.
Etrafındak saflar çözüntüye uğradı. Ben Nac ye kab les , ona muhalefete başladı. îbn Hadremî,
Basra'ya g tt . Dağlılar ah dler n bozdular. Haraç ödemekte olanlar haraç ödememeye başladılar.
Oradak val Sehl b. Han f Fars d yarından kovdular. Bunun üzer ne bn Abbas, Hz. Al 'ye Z yad b.
Eb h 'y oraya val olarak ataması tavs yes nde bulundu.Hz. Al de Z yad' oraya val olarak atadı.
Z yad, h cret n otuzdokuzuncu senes nde büyük b r toplulukla Fars d yarına val olarak g tt . Onları
zorladı ve n hayet onlar da haraç ödemeye başladılar.
bn Cer r ve d ğerler ded ler k : H cret n otuzsek z nc senes nde nsanlara Mekke val s Kuşem b.
Abbas haccett rd . Kusem' n kardeş Ubeydullah b. Abbas, Yemen val s d .Y ne bunların kardeşler
Abdullah da Basra val s d . Temman b. Abbas se Med ne val s d . Horasan'da Hal d b. Kurre el-
Yerbuî val d . Başka b r r vayete göre Horasan val s Ibn Ebz d . Mısır d yarına gel nce orası
[2]
Muav ye'n n hükmü altına g rm şt . Muav ye, oraya Amr b. As'ı val olarak atamıştı.

H cret n Otuzsekîzîncî Senes nde Vefat Eden ' Şahs yetler Sehl B. Han f

Bu zatın soy kütüğü şöyled r: Sehl b. Han f b. Vah b b. Al m b. Salebe el-Ensar el-Evsî. Bed r
savaşına katıldı. Uhud savaşında sebat ett . D ğer gazvelerde de hazır bulundu.Hz. Al 'n n
arkadaşıydı. Onunla beraber bütün savaşlara şt rak ett . Yalnız Cemel savaşında hazır bulunmadı.
Çünkü o zaman Hz. Al , onu Med ne'de val olarak bırakmıştı. Sehl b. Han f, h cr otuzsek z nc
senede Kûfe'de vefat ett . Cenaze namazını Hz.Al kıldırdı. Namazında beş ya da altı tekb r aldı.
[3]
Sehl' n Bed r savaşma katılan sahabelerden olduğu söylenm şt r.

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 5/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

S nvan B. Beydâ

Bu zat, Sehl b. Beyda'nm kardeş d r. Bütün savaşlara şt rak etm şt r. H cr otuzsek z nc senen n
[4]
ramazan ayında vefat etm şt r. Çoluk çocuğu yoktu.

Süheyb B. S nan B. Mal k

"er-Rûmî" d ye b l n r. Yemenl d r. Künyes Ebu Yahya b. Kas d'd r. Babası veya amcası K sra'ya
bağlı Eyle val s d . Bunların evler Musul'da D cle kıyısında d . Fırat kıyısında olduğu da söylen r.
Rumlar, bunların beldeler ne baskın yapmış ve küçük yaşta Süheyb' es r almışlardı. B r süre
Rumların yanında kalmış, sonra Ben Kelb kab les onu satın almış, Mekke'ye götür, Abdullah b.
Cüd'an onu Ben Kelb kab les nden satın alarak azad etm şt . B r süre Mekke'de kalmıştı.
Rasûlullah (s.a.v.)'m b set esnasında man ett . İslâm yet' n lk zamanlarında aynı günde Ammar b.
Yas r'le b rl kte Müslüman olmuştu. Kend ler nden önce otuz küsur adam da İslâm'a g rm şt .
Süheyb, Allah yolunda şkence gören m üs ta zafl ardandı. Rasûlullah (s.a.v.), h cret ett ğ nde
Süheyb, ondan b rkaç gün sonra h cret yolculuğuna çıkmış yolda ken müşr klerden b r topluluk onu
yakalayarak h cretten vaz geç rmek stem şlerd . Süheyb, onların bu amaçlarını farked nce okluğunu
çıkararak ç ndek okları önüne serm ş ve kend s n ger çev rmek steyenlere h taben şöyle dem şt :
«Allah'a yem n eder m k , ben m s zden çok daha y ok atan b r ldmse olduğumu b lmektesm z.Y ne
Allah'a yem n eder m k , önümdek şu oklardan her b r le s zlerden b r adamı öldürmed kçe ben
ele geç remezs n z. Oklarım tükend kten sonra kılıcımla s ze karşı savaşır ve n hayet öldürülürüm.
Eğer mal peş nde sen z malımın yer n s ze söylîye-y m. Ben m malım falan yerde gömülüdür.»
Malının gömülü olduğu yer söylemes nden sonra o müşr k topluluk, Süheyb' bırakıp döndüler ve
malını gömülü olduğu yerden çıkarıp aldılar. Süheyb, Med ne'ye ulaştığında Rasûlullah (s.a.v.):«Ebu
Yahya (yan Süheyb) alış ver ş nde kazançlı oldu.» ded . Cenâb-ı Allah da onun hakkında şu ayet-
ker mey nzal buyurdu:
«İnsanlar arasında, Allah'ın rızasını kazanmak ç n canını verenler vardır. Allah kullarına karşı
şefkatl d r." (el-Bakara, 207.)
Süheyb, Bed r, Uhud ve müteak p gazvelere katıldı. Ömer, vurulup da kend s nden sonrak hal fe
seç m ç n altı k ş l k şura mecl s n teşk l ett ğ zaman Süheyb, Hz. Osman hal fe seç l nceye kadar
namaz kıldırdı. Hz. Ömer' n cenaze namazını o kıldırdı. Çünkü Hz. Ömer' n arkadaşıydı. Ne uzun ne
de kısaydı. Kaşları b t ş kt . Gür saçlıydı. D l nde aşırı derecede Acem aksanı vardı. Son derece
d ndar ve faz letl b r şahs yet olmakla b rl kte şakacı, m zahçı ve neşel b r k mseyd . R vayet
olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.), onu, gözler nden b r ağrıdığı halde taze b r salatalık yerken
görünce şöyle dem şt :
- Gözler n ağrıdığı halde taze salatalık mı y y yorsun?
- Ben bunu sağlam gözümün tarafıyla y y yorum.
Rasûlullah (s.a.v.), onun bu cevabı karşısında gülmüştü. Süheyb, h cr otuzsek z nc senede
Med ne'de vefat ett . H cr otuzdokuzuncu senede vefat ett ğ ne da r zayıf b r r vayet de vardır. Vefat
[5]
ederken yetm ş küsur yaşındaydı.

Hz. Ebu Bek r Es-Sıddık'ın Oğlu Muhammed

Bu zat, Peygamber Efend m z' n sağlığında Veda haccı esnasında Harem'de b r ağaç altında doğdu.
Anası, Esma b nt Umeys't r. Hz. Ebu Bek r, can çek ş rken Esma'nm kend s n yıkamasını vas yet
etm ş, Esma da onu yıkamıştı. Esma'nın ş ddet sona er nce Hz. Al onunla evlend . Böylece
Muhammed de Hz. Al 'n n kucağında büyüdü. Hal fe olunca Hz. Al , onu Kays b. Sa'd b.Ubade'den
sonra Mısır'a val olarak atadı.N -tek m bunu öncek sayfalarda da anlatmıştık. H cr otuzsek z nc
senede Muav ye, Amr b. As'ı Mısır'a gönderd . Amr da Mısır'ı Muhammed b. Eb Bek r' n el nden

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 6/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

aldı ve Muhammed' öldürdü. Bunu da öncek sayfalarda söylem şt k. Öldürülürken Muhammed,


[6]
otuz yaşından küçüktü. Allah, ona rahmet ets n ve ondan razı olsun.

Esma B ntî Umeys

Bu hanımın soy kütüğü şöyled r: Esma b nt Umeys b. Mabed b.Ha-r s el-Hasam ye. Mekke'de
Müslüman oldu. Kocası, Cafer b. Eb Tal ble Habeş stan'a h cret ett . Y ne onunla b rl kte Hayber'e
g tt . Kocası Cafer'le evl ken Abdullah, Muhammed ve Avn adında üç erkek çocuk doğurdu. Cafer,
Mu'te'de öldürülünce Ebu Bek r es-Sıddık onunla evlend . Bu evl l kten de Ebu Bek r' n oğlu
Muhammed' doğurdu. Muhammed, Mısır'a val oldu. Hz. Ebu Bek r vefat ed nce Hz. Al , Esma le
evlend . Bu evl l kten de Yahya ve Avn adında k çocuk doğurdu. Esma, Meymu-ne b nt Har s' n
kız kardeş d r. Meymune, Peygamber (s.a.v.) Efend -m z' n zevceler n dend r. Meymune le Esma,
anadan taraf kardeşt ler. Esma, aynı şek lde Hz. Abbas'ın zevces Ümmü Fadl'm da ana b r karde‐
ş d r. Esma'mn ana b r dokuz kız kardeş vardır. Y ne Esma, Hz. Ab-bas'ın Emmare adındak kız
[7]
çocuğunun annes Selma b nt Umeys' n de kız kardeş d r.

H cret n Otuzdokuzuncu Senes

Bu senede Muav ye, çok sayıda asker teçh z ederek Hz.Al 'ye bağlı v layetlere gönderd . Z ra
Muav ye, Amr b. As'm, Ebu Musa el-Eş'arî le b rl kte Hz. Al 'y hal fel kten azletme hususunda
tt fak ett kten sonra kend s n hal fel ğe nasb etmes nden dolayı hal fel ğ n n kr t k aşamaya
g rd ğ n gördü. İnancına göre taat ed lmes gereken hal fe kend s yd . Ayrıca Iraklılardan teşekkül
eden bazı orduların ve asker b rl kler n b rçok hususta kend s ne taat etmed kler n , emr ne
uymadıklarım da gördü. Durum bu merkezde ken amacı olan hal fel k ve otor tey elde
edem yeceğ n düşündü. Oysa hal fel ğe kend s n n daha layık olduğu dd asmdaydı. Bu senede
Muav ye'n n gönderd ğ komutanlardan b r Numan b. Beş r'd . Bunu 2000 süvar yle b rl kte Aynu't-
Temr'e gönderd . Burada Hz. Al 'ye bağlı 1000 süvar n n komutanı Mal k b. Ka*b el-Er-hab
bulunuyordu. Bunlar, Şamlıların gelmekte olduklarını duyunca dağıldılar. Mal k b. KaVm etrannda
sadece 100 k ş kaldı. Mal k, bu durumu Hz. Al 'ye b ld ren b r mektup gönderd . Hz. Al de
nsanlara, Mal k b. KaTo'ın etrafında toplanmaları çağrısında bulundu. Ancak onlar, bu çağrıya
cabet etmekte ağır davrandılar. Mal k' n yanma g tmek ç n yapılan çağrıya kulak asmadılar. Bunun
üzer ne Hz.AH, kalkıp onlara şöyle b r nutuk rad ett . «Ey Küfe halkı! Şamlıların müfrezeler nden
her b r müfrezen n üzer n ze gelmekte olduğunu duyunca evler n ze kapanıp kapılarınızı üzer n ze
k l tl yorsunuz. Tıpkı keler n del ğ ne; sırtlanın da n ne g r p kapanması g b evler n ze
kapanıyorsunuz. Alda-nan k ş , vallah s z n aldat t ğınızdır. S zden ayrılan k mse, aslan payını
kazanır ve zafer bulur. Çağrı esnasında hürlerden söz ed lmez. Kurtuluş anında da güven l r
kardeşler yoktur. İnnâ l llah ve nnâ leyh ra-c un. (Doğrusu b z Allah'a a d z ve b z ona
dönücüler z.) S zden ney göreb ld m k ? Görmeyen körler, konuşmayan d ls zler, ş tmeyen sağırlar!
înnâ l llah ve nnâ leyh rac un!»
Numan b. Beş r, onlara karşı saldırıya geçt , ş ddetl b r şek lde savaştılar.Mal k b.Ka'b'ın yanında
100 adam vardı. Kılıçlarının kınlarını kırıp savaşmaya başlamışlardı. Onlar, bu halde ken M hnef b.
Süleym tarafından kend ler ne ell k ş l k b r takv ye kuvvet geld . Bu takv ye kuvvet n komutanı
M hnef n oğlu Abdurrahman'dı. Şamlılar, bu takv ye b rl ğ n n geld ğ n görünce büyük b r takv ye
b rl ğ n n geld ğ n sanarak kaçıp g tt ler. Mal k b. Ka'b da onları kovalamaya başladı ve onlardan üç
k ş y öldürdü. D ğerler yollarına devam ed p g tt ler ve amaçlarına eremed ler.
Y ne bu senede Muav ye, Süfyan b. Avfı 6.000 k ş l k b r b rl ğ n başında Heyt şehr ne baskın
yapmak üzere yola çıkardı. Heyt şehr n n ş n tamamladıktan sonra Enbar'a ve Meda n'e g tmes n
tenb hled . Süfyan b. Avf yola çıktı. Heyt şehr ne varınca orada k msey göremed . Sonra Enbar'a
g tt . Orada Hz. Al 'ye bağlı 500 k ş l k s lahlı b r b rl k vardı. Bunlar dağılıp g tt ler. Ger de sadece
100 k ş kaldı.Bunlar sayıca az olmakla b rl kte y ne de Süfyan b. Avf la savaştılar. Sabred p
dayandılar. N hayet komutanları Eşres b. Hassan el-Belevî öldürüldü. Öldürülürken yanında otuz
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 7/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

kadar arkadaşı vardı. Süfyan b. Avf m askerler , En-bar'da ele geç rd kler malları alıp Şam'a
döndüler. Hz. Al , bu durumdan haberdar olunca b zzat yola çıktı. Nah le'ye gel p konakladı. Orada‐
k ler kend s ne şöyle ded ler: «Ey mü'm nler n em r , bu ş sen n yer ne b z yapalım.»
Hz.Al : «Vallah s z ne ben m ş m göreb l rs n z ne de kend ş n z göreb l rs n z.» ded ve
Şamlıların (Süfyan b. Avf b rl ğ n n) peş ne Sa'd b. Kays'ı gönderd . Bu zat yola çıktı, onları tak be
başladı. N hayet Heyt'e vardığı halde onları yakalayamadı, ger döndü.
Bu senede Muav ye, Abdullah b-. Mes'ad'a el-Fezarî'y 1700 k ş l k asker b r b rl kle Teyma'ya
gönderd . Toplayacağı zekatları çöldek be-dev lere dağıtmasını, sonra Med ne, Mekke ve H caz'a
gelmes n emrett . Abdullah b. Mes'ada da bu em r üzer ne Teyma'ya g tt . Etrannda çok sayıda adam
toplandı. Hz. Al , bu durumdan haberdar olunca Müseyyeb b. Nec be el-Fezarî'y 2000 k ş l k b r
asker b rl kle oraya göndend . Bu k b rl k Teyma'da karşılaştılar. Güneş n zeval esnasında ş ddetl
b r şek lde savaştılar. Müseyyeb b. Nec be, İbn Mes'ada'ya saldırdı. Ona üç darbe vurdu. Onu
öldürmek stem yordu. Aks ne ona: «Kurtulmaya bak, kurtulmaya bak!» d yordu. İbn Mes'ada da
kend kavm nden b r grupla oradak b r kaleye sığındı. Ger de kalan askerler de kaçıp Şam'a g tt ler.
Bedev ler de Müseyyeb b. Nec be'n n topladığı zekat develer n yağmalayıp götürdüler .Müseyyeb b.
Nec be, onları üç gün süreyle kuşatma altında tuttu. Sonra kapıya odun atıp ateşe verd . Kaledek ler
ölmek üzere olduklarını h ssed nce burçlardan aşağıya eğ l p seslend ler. Kend ler n n de
Müseyyeb' n kavm nden olduklarım söyled ler. Bunun üzer ne Müseyyeb, onlara acıyarak ateş
söndürdü. Gece olunca da kale kapısını açtı, onlar da korkudan kaçıp Şam'a g tt ler.
Abdurrahman b. Şeb b, Müseyyeb b. Nec be'ye: «Yola revan ol, onları yakala.» ded . Ancak
Müseyyeb, «Hayır, bu olmaz» dey nce Abdurrahman :«Mü'm nler n em r ne h le yaptın, bunlarla
antlaşma yaptın.» ded .
Bu senede Muav ye, Dahhak b. Kays'ı 3.000 k ş le yola çıkardı. Hz. Al 'n n askerler n n bulunduğu
yere saldırmasını emrett . Hz. Al de buna karşılık olarak H cr b. Ad y'y 4.000 k ş l k b r asker
b rl kle yola çıkardı. Kend ler ne masraf olarak k ş başına ell d rhem harçlık verd . Bu k asker
b rl k, Tedmür'de karşılaştılar. Dahhak'ın adamlarından or dokuz k ş , H cr b. Ad /n n adamlarından
da k k ş öldürüldü. Gece karanlığı çökünce bunlar dağılıp g tt ler. Dahhak da arkadaşlarıyla b r‐
l kte kaçıp Şam'a doğru g tt .
Bu senede Muav ye, büyük b r ordunun başında yola çıktı. D cle'ye kadar g tt . Sonra ger döndü.
Bu sene Ebu Tal b oğlu Al (r.a.), Z yad b. Eb h 'y Fars d yarına val olarak atadı. Farslılar, haraç
vermeye ve Hz. Al 'n n emr ne taata yanaşmamışlardı. Bunun sebeb de İbn Hadremî ve
arkadaşlarının Car ye b. Kudame tarafından bulundukları evde yakılmalarıydı. Bu yüzden Farslılar,
haraç vermem ş ve taat dışına çıkmışlardı. N tek m bunu öncek sayfalarda da anlatmıştık.
Car ye b. Kudame'n n İbn Hadremî le arkadaşlarını bulundukları evde yakması had ses ülkede
duyulunca b rçok k msen n kalpler nde Hz. Al 'ye karşı b r şüphe meydana geld . Ona karşı
muhalefet saflarında yer aldılar ve bu beldeler n ahal s n n çoğu da haraç vermeye yanaşmadılar.
Özell kle Farslılar natlaşarak val ler Sehl b. Han f aralarından çıkarıp kovdular. Hz. Al de
Farslılann başına k m val olarak atayacağı hususunda etrafındak lere danıştı. İbn Abbas le Car ye
b. Kudame, Farsılarm başına val olarak Z yad b. Eb h 'y atamasını tavs ye ett ler. Onun sağlam
görüşlü ve s yasetten anlayan b r k mse olduğunu söylemeler üzer ne Hz. Al : «Öyleyse Z yad,
Farslılann val s olsun.» ded ve onu Fars ve K rman şeh rler n n val l ğ ne atadı. Onu 4.000 süvar
le oraya gönderd . O da bu senede Fars ve K rman v layetler ne g derek ahal y taat altına aldı.
Haraçlarını ve üzerler ndek hakları öded ler. Tekrar taat altına g r p buyrukları d nlemeye
başladılar. Z yad b. Eb h de onları adalet ve emanetle dare ett . Öyle k , o beldeler n ahal s :
«Yumuşaklık ve darec l kle geleceğe da r ler görüşlülük hususunda bu Arap (Z yad) kadar
Enuş rvan K sra'ya benzer başka b r n göremed k.» dem şlerd . Onun adalet , l m ve kesk n görüşü
sayes nde o bel-delerdek huzursuzluklar g der ld . Düzen sağlandı. Beytü'1-mal ç n sağlam b r kale
ed n ld . Orası Z yad kales olarak b l n yordu. Daha sonra Mansur El şker oraya ordugah kurunca
"Mansur kales " denmeye başlandı.
Vak dî ded k : Bu senede Ebu Tal b oğlu Al , Abdulllah b. Abbas'ı hac ç n Mekke'ye gönderd .
Muav ye de Yez d b. Sahbere er-Ruhavf y nsanlara haccett rmes ç n Mekke'ye gönderd . Bu k s
Mekke'de karşılaştıklarında çek şt ler. Her b r d ğer n n hac em rl ğ yapmasına nza göstermed .
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 8/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Net cede Şeybe b. Osman b. Ebu Talha el-Hac bfn n hac em rl ğ yapması hususunda anlaşmaya
vardılar. O da bu anlaşma üzer ne nsanlara haccett rd ve hac mevs m boyunca onlara namaz kıldır‐
dı.
Ebu Hasan el-Meda nî ded k ; Hz. Al 'n n hal fel ğ süres nce Abdullah b. Abbas, hac mevs m nde
Mekke'de hazır bulunmadı. Aslında Yez d b. Sahbere'n n hac em rl ğ hususunda kend s yle çek şt ğ
k ş Kuşem b. Abbas'tır. Bunlar, sonunda Şeybe b. Osman'ın hac em rl ğ yapması hususunda
anlaşmaya varmışlardı.
îbn Cer r ded k : H cret n otuzdokuzuncu senes nde Hz. Al 'n n şeh rlerdek val ler , otuz sek z nc
senedek val ler d ler. Yalnız Ibn Abbas Basra'dan Kûfe'ye g tm ş, yer ne Basra'da Z yad b. Eb h 'y
vek l bırakmıştı. Sonra Z yad da h cret n otuzdokuzuncu senes nde Fars ve K rman val l kler ne
[8]
atanmıştı k , bunu Öncek kısımlarda da nakletm şt k.

H cret n Otuzdokuzuncu Senes nde Vefat Eden Şahs yetler Sa'd El-Kurazî

Bu zat, Rasûlullah (s.a.v.)'m zamanında Küba Mesc d n n müezz nl ğ n yapıyordu.Hz. Ömer


hal fel ğe geç nce onu Mesc d- Nebevfn n müezz nl ğ ne tay n ett . Bu k ş , aslen Ammar b. Yas n n
azadhsı d . Bayram günler nde Hz. Ebu Bek r' n, Hz. Ömer ve Hz. Al 'n n önüne kurban etmeler
[9]
ç n keç y get ren k ş bu d . Müezz nl k, uzun süre bu zatın zürr yet n n uhdes nde kaldı.

Ukbe B. Amr B.' Sa'lebe

Bu zatın künyes Ebu Mesud'dur. Bed r savaşma katılmıştır. Yalnız Bed r suyunun başında durmuş,
savaşa şt rak etmem şt r. Sah h olan kav l budur. Akabe bey'atında hazır bulunmuş olup sahabeler n
önde gelen şahs ye der ndend r. Hz. Al , Sıfîîn ve d ğer yerlere g derken Kûfe'de yer ne vek l olarak
[10]
bu zatı bırakmıştır.

H cret n Kırkıncı Senes

îbn Cer r ded k : Bu yıl ç nde Muav ye, Am r b.Lüey kab les nden olan Büsr b. Ertat'ı 3.000 k ş l k
b r kuvvetle H caz'a doğru yola çıkardı. Z yad b. Abdullah el Bekkarî, Avane'n n bu hususta şöyle
ded ğ n r vayet etm şt r:
«Muav ye, hakemler n hükmetmeler nden sonra Ben Am r b. Lüey kab les nden olan Büsr b. Ertat'ı
b r asker b rl kte Şam'dan yola çıkardı. Bunlar, Med ne'ye vardılar. Med ne'de o zaman Hz. Al 'ye
bağlı Ebu Eyyüb val l k yapmaktaydı. Ebu Eyyüb, bunların gelmeler üzer ne kaçıp Kûfe'de bulunan
Hz. Al 'n n yanına vardı. Büsr de Med ne'ye g rd . K mse onunla savaşmadı. M nbere çıkıp şöyle
seslend :
«Ey D nar, ey Neccar, ey Züreyk (Bunlar Ensâr a leler n n büyükler n n s mler d ). Ey Cedd m ey
cedd m, dün sana burada be^at etm şt m. Fakat bugün sen neredes n?» (Böyle demekle Hz. Osman'ı
kasdet-m şt ) Bu şek lde h tap ett kten sonra sözler n şöyle sürdürmüştü:
«Vallah eğer Muav ye bana tavs yede bulunmuş olmasaydı, ben burada karşılaştığım çocukları dah
öldürecekt m.»
Böyle ded kten sonra Med nel lerle bey'atlaştı ve Ben Seleme kab les ne haber göndererek şöyle
ded :
«Vallah bana Cab r b.Abdullah'ı tesl m etmed ğ n z müddetçe can güvenl ğ n z söz konusu değ ld r.
Ve s z n bey'atınızı de kabul etmeyeceğ m.» Bunun üzer ne Cab r b. Abdullah, Rasûlullah (s.a.v.)'ın
hanımı Ümmü Seleme'n n yanma varıp şöyle dem şt : «Bu konuda ne düşünüyorsun? Böyle b r
bey'atı yapmak gerçekten dalalett r. Fakat öldürülmekten de korkuyorum.» Ümmü Seleme şöyle
dem şt : "Bence bey*at et-, men uygun olur. Ben şahsen oğlum Ömer'e ve damadım îbn Zem'a'ya
be/at etmeler ç n öğüt verd m.» Abdullah b. Zem'a, Ümmü Seleme'n n kızı Zeynep' n kocası d .
Bunun üzer ne Cab r g d p Büsr'e taat ett , onunla bey'atlaştı.
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 9/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Büsr, Med ne'de bazı evler yıktıktan sonra Mekke'ye g tm ş,orada bulunan Ebu Musa el-Eş'arî
öldürülmekten korkmuştu. Büsr, ona şöyle dem şt : «Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'ın arkadaşını öldürecek
değ l m.» Böyle ded kten sonra Ebu Musa'yı serbest bırakmıştı. Ebu Musa, daha önce Yemenl lere
b r mektup göndererek Muav ye yanından b r süvar b rl ğ n n bu taraftara gelmekte olduğunu ve
onun hak m yet n kabul etmeyenler öldüreceğ n b ld rm şt . Sonra Büsr, Yemen'e g tt . Orada
Abdullah b. Abbas, val l k yapmaktaydı. Büsr'ün gelmekte olduğunu duyunca Hz. Al de Yemen'e
Abdullah b. Abdullah b. Meddan el-Hav 'y val olarak atadı. Büsr Yemen'e g r nce Abdullah'ı ve
oğlunu öldürdü. Sonra Ubeydullah b. Abbas'm yüküne rastladı. Yükünün ç nde Ubey-dullah'ın
Abdurrahman ve Kuşem adında k küçük oğlunu gördü. Onları da öldürdü. Anlatıldığına göre Büsr,
bu sefer nde Hz. Al taraftarlarından çok sayıda adam öldürmüştür. Bu, meşhur b r haber olup
megaz ve s yer âl mler nezd nde de b l nen b r husustur. Ancak ben m nazarımda bu husus üzer nde
düşünmek gerek r, doğrusunu yüce Allah daha y b l r.»
Hz. Al , bunu duyunca Car ye b. Kudame es-Sa'dfy 2000 k ş l k b r kuvvetle ve arkasından Vehb b.
Mesud'u da 2000 k ş l k başka b r kuvvetle Yemen'e gönderd . Car ye, Necran'a ulaştığında burada
Hz. Osman'ın taraftarlarından b r grup adamı öldürdü. Bunu duyan Büsr ve adamları Yemen'den
kaçtılar. Car ye, Mekke'ye ulaşıncaya kadar Büsr'ü tak p ett . Oraya vardığında Müslümanlara:
«Mü'm nler n em -r ne bey'at ed n.» d ye seslen nce Mekkel ler: «O ölmüş bulunmaktadır, n ye
bey'at edel m?» şekl nde karşılık verd ler. Car ye:«Al 'n n arkadaşlarının bey'at ett ğ k mseye bey'at
edeceks n z.» dey nce onlar da korkularından bey'at ett ler.
Car ye b. Kudame, oradan Med ne'ye g tm şt . O sırada Med ne'de Müslümanlara namaz kıldıran
Ebu Hüreyre, Car ye'n n geld ğ n ş t nce oradan kaçıp g tm şt . Car ye de;«Eğer o ked babasını
görmüş olsaydım mutlaka boynunu vururdum.» dem şt . Sonra Med nel lere dönüp «Al 'n n oğlu
Hasan'a bey'at etm şlerd . Car ye, Med ne'de on gün kaldıktan sonra Kûfe'ye doğru yola çıkınca Ebu
Hüreyre, ger gel p Müslümanlara namaz kıldırmaya devam etm şt .
îbn Cer r ded k : H cret n kırkıncı senes nde AH le Muav ye arasında savaşın durdurulması
hususunda karşılıklı yazışmalardan sonra ateşkes yapıldı. Irak hak m yet Al 'ye, Şam hak m yet de
Muav ye'ye bırakıldı. İk s nden b r d ğer n n ülkes ne karşı saldırmazlık sözü verm şt . Sonra Z yad
İbn îshak'm fades ne göre Muav ye, Hz. Al 'ye şöyle b r mektup gönderm şt r:
«Muhammed ümmet b rb r n öldürdü. Irak sana, Şam da bana olsun.» Hz. Al , bu tekl f kabul ett .
Her b r d ğer ne karşı saldırmamaya söz verd . Ordular beldeler ne g tt ler. Düzen bu şek lde
sağlandı.
Ibn Cer r ded k : Bu senede İbn Abbas, Basra'dan çıkıp Mekke'ye g tt . S yer âl mler n n çoğunun
fades ne göre val l ğ bıraktı. D ğer bazıları se bunu kabul etmeyerek onun, Al le Muav ye
arasında sulh antlaşması yapılıncaya kadar Basra'da val l ğe devam ett ğ n söylem şlerd r. Hatta
onun sulh antlaşması esnasında şah d olarak bulunduğunu da fade etm şlerd r.
îler k sayfalarda da anlatılacağı g b bunu kes n b r fadele söyleyenlerden b r de Ebu Ubeyde'd r.
İbn Cer r, daha sonra îbn Abbas'm Basra'dan çıkıp g d ş n n sebeb m şöyle anlatır: îbn Abbas, b r
gün Basra kadısı Ebu Esved ed-Düelf ye tahk r ed c sözler söylem ş. Ebu Esved de bu durumu Hz.
Al 'ye ş kayet etm ş ve îbn Abbas'm kend s n n onurunu renc de ett ğ n b ld rm şt . Ayrıca beytü'I-
mahn mallarından b r-şeyler aldığını da hbar etm şt . Bunun üzer ne Hz. Al ,îbn Abbas'a mektup
göndererek bu durumundan ötürü onu kınamış ve sorumlu olduğunu b ld rm şt r. İbn Abbas da buna
öfkelenerek Hz. Al 'ye şu mealde b r mektup gönderm şt :«Sen buraya d led ğ n b r adamı val
olarak gönder. Ben buradan göçeceğ m vesselam.»
Böyle ded kten sonra İbn Abbas, dayıları Ben H lal kab les yle b rl kte Mekke'ye g tt . Kays
kab les n n tamamı da onlara uyarak Basra'dan ayrılıp Mekke'ye g tt ler. îbn Abbas, Basra'dan
ayrılırken kend val l k maaşıyla gan met paylarından b r ken mallan beytül-maldan alıç götürdü.
Yola çıktığı zaman başkaları da onun peş ne takıldılar. Ben Ganem kab les yet ş p onları ger
çev rmek sted ler; bu yüzden aralarında çarpışma meydana geld . Sonra b rb rler nden el çekt ler.
[11]
îbn Abbas da Mekke'ye g rd .

Mü'm nlerîn Em rî Hz. Al 'n n Öldürülmes


http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 10/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Mü'm nler n em r d . Allah, ondan razı olsun. İşler sarpa sarmış, ordusu dağılmış, Iraklılar ona
muhalefet etm ş, onunla b rl kte Şamlılara karşı savaşa g tmekten ger durmuşlar, Şamlıların durumu
kuvvetlenm ş, sağa sola saldırmışlar, hal fel ğ n hakemler n hükmü gereğ nce Muav ye'n n hakkı
olduğunu dd a etm şlerd . Çünkü hakemler, Hz. Al 'y h lafetten hal ed p Amr b. As da Muav ye'y
hal fel ğe tay n ed nce artık Şamlılar, Muav ye'ye em r adım verm şlerd . Şamlıların gücü
fazlalaştıkça Iraklıların otor tes zayıflamıştı. Durum bu m nval üzereyken Iraklıların em r Ebu
Tal b oğlu Al , o zamanda yeryüzü sak nler n n en hayırlısı, en ab d , en zah d , en âl m ve Allah'tan
en çok korkanı d . Bununla b rl kte Iraklılar, onu yalnız bıraktılar. Etrafından çek ld ler. Öylek Hz.
Al , yaşamaktan hoşlanmaz oldu. Ölümü arzulamaya başladı. Çünkü f tneler çoğalmış, m hnetler
ortaya çıkmıştı. Şu sözü çok söylemeye başlamıştı: «Dünyanın en şak adamı daha ney bekl yor,
n ç n duruyor, n ç n öldürmüyor (ben )?» Sonra da şöyle d yordu: «Vallah şurası kana
boyanacaktır.» Bunu derken el yle, sakalından başına kadar olan kısmı göster yordu.
Beyhakî, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Habbey yaran, canlıyı halkeden zata yem n eder m k , sakalımla başım kana bulanacaktır. Artık
dünyanın en bedbaht adamı (olacak olan kat l) daha ney bekl yor (ben n ç n öldürmüyor)?»
Hz. Al 'n n böyle demes üzer ne Abdullah b. Sebe, ona şöyle dem şt :
- Allah'a yem n eder m k ey mü'm nler n em r , eğer b r k mse sen n bu ded ğ n yaparsa (yan sen
öldürürse), b z onun aş ret n mahveder z.
- Allah aşkına kat l mden başkasını Öldürmey n.
- Ey mü'm nler n em r , senden sonra k m hal fe olarak bırakacaksın?
- Herhang b r k msey hal fe olarak bırakmayacağım. Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m s z bıraktığı g b
bırakacağım.
- B z hal fes z bırakarak huzuruna vardığın zaman Rabb ne ne d yeceks n?
- D yeceğ m k : Allah'ım, uygun gördüğün sürece ben , Muhammed ümmet n n başında hal fe olarak
bıraktın. Sonra hayatıma son verd n. Ben de sen onların başında bırakıyorum. D lersen onları ıslah
eders n,d lersen onları fsad eders n.»
Ebu Davud et-Teyal sî, Zeyd b. Vehb' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Har c ler, Hz. Al 'ye gel p şöyle ded ler:
- Allah'tan kork, sen öleceks n.
- Hayır, habbey yaran ve canlıyı yaratan Allah'a yem n eder m k ben, şuraya vurulacak ve kana
boyayacak b r darbe net ces nde öldürüleceğ m. (Böyle derken el yle sakalına şaret ett .) Bu, ver len
b r söz ve kes nleşen b r hükümdür. İft ra eden z yana uğramıştır.»
Hafız Ebu Ya'lâ, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Rasûlullah (s.a.v.), bana ded k :
- Öncek ler n en bedbahtı k md r?
- Sal h' n deves n boğazlayan dır.
- Doğru söyled n. Ya sonrak ler n en bedbahtı k md r? -— Ya Rasûlallah, ben m bu konuda b r
b lg m yok.
- Ahvaz'dak Kutr b. Fücae'n n arkadaşları olan Ezar ka'dan sen vuracak olan k msed r.»
İbn Cer r ded k : Bu senede Abdülmel k b. Mervan, Haccac b. Yusuf es-Sakafî'y Mekke'y
kuşatmak üzere Abdullah b. Zübeyr' n üzer ne görderd . Başkalarını değ l de sadece Abdullah b.
Zübeyr' kuşatma altına almak üzere Haccac'ı Mekke'ye göndermes n n sebeb şuydu: Abdülmel k b.
Mervan, Mus'ab'ı öldürüp Irak'ı aldıktan sonra Şam'a dönmek sted ğ zaman nsanları Abdullah b.
Zübeyr'e karşı Mekke'de savaşmak üzere davet ett ğ nde k mse onun bu davet ne cabet etmem ş,
Haccac kalkıp ona şöyle dem şt :«Ey mü'm nler n em r , bu şe ben varım.» Böyle ded kten sonra
Abdullah b. Zübeyr' rüyada gördüğünü Abdülmel k'e anlatmış ve şöyle dem şt :«Ey mü'm nler n
em r , ben Abdullah b. Zübeyr' rüyamda gördüm ve onu yüzüyordum. Ben ona gönder. Onu ben
öldüreceğ m.»
Bunun üzer ne Abdülmel k b. Mervan, Haccac b.Yusuf es-Sakafî'y Şamlılardan teşekkül ett rd ğ
kalabalık b r orduyla Mekke'ye gönderd . Beraber nde -kend s ne taat ett kler takd rde- Mekkel ler
ç n b r emanname de gönderd .

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 11/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Ded ler k : Haccac, h cr kırkıncı senen n cemaz yelevvel ayında Şam'ın Farslarından 2.000 k ş l k
b r b rl kle Mekke'ye doğru yola çıktı. Irak yolundan g tt . Med ne'ye varmadan Ta fe g d p
konakladı. Heyetler n Arefe'ye gönderd . Abdullah b. Zübeyr de süvar ler n o tarafa gönderd . İk
asker b rl k karşılaştıklarında îbn Zübeyr' n süvar ler bozguna uğradılar. Sonra Haccac,
Abdülmel k'e b r mektup göndererek Harem'e g rmek ve îbn Zübeyr' kuşatma altına almak ç n z n
sted .
Ayrıca, takv ye b rl kler de sted . Bunun üzer ne Abdülmel k, Tarık b. Amr'a mektup yazarak
beraber ndek askerlerle b rl kte g d p Haccac*a lt hak etmes n emrett . Haccac da Ta f ten hareket
ederek Meymune kuyusunun yanına g d p konakladı. İbn Zübeyr' mesc tte muhasara altına aldı.
Aynı yılın z lh cce ayı g rd ğ nde Haccac, nsanlara haccett rd . Are-fe'de kend s ve adamları s lahlı
olarak vakfe yaptılar. Aynı şek lde s lahlı olarak d ğer meş'arlere g tt ler, tbn Zübeyr se, bu senede
kuşatma altında bulunduğundan hac etme mkanı bulamadı. Aks ne kurban bayramı gününde
kurbanlarını boğazlamakla yet nd . Onunla beraber olan b rçok k mse de hac etme mkanını
bulamadılar. Aynı şek lde Haccac ve Tarık b. Amr'la bulunan k mseler n çoğu da Beyt' tavaf etme
mkanım bulamadılar, hramlarında kalmakta devam ett ler. Öyle k , k nc tehellülü ( hramdan
çıkışı) yapamadılar. Haccac ve arkadaşları, Hacun le Meymune kuyusu arasında bulunuyorlardı.
înnâ l llah ve nnâ leyh rac un (doğrusu b z Allah'a a d z ve ona dönücüler z.).
İbn Cer r ded k : «H cret n kırkıncı senes nde Abdülmel k, Horasan em r Abdullah b. Haz m'e b r
mektup gönder p onu, kend s ne bey*ata davet ett . Bunu yaptığı takd rde Horasan'ı yed yıl süreyle
kend s ne kta olarak vereceğ n söyled . Bu mektubu kend s ne götürdüğü zaman Abdullah b.
Haz m, elç ye şöyle ded :
«Sen s nekler n babası mı gönderd ? Allah'a yem n eder m k , eğer elç ler n Öldürülmeyeceğ ne da r
b r kural olmasaydı sen öldürürdüm. Ama sen get rd ğ n şu mektubu ye.» Elç de Abdülmel k' n
gönderd ğ bu mektubu yed .
Bunun üzer ne Abdülmel k, Abdullah b. Haz m' n Me Vdek val s Bükeyr b. V şah'a b r mektup
gönderd . Eğer Abdullah b. Haz m' hal ederse kend s ne Horasan val l ğ n vereceğ n va'd ett .
Bükeyr b. V şah da bunun üzer ne Abdullah b. Haz m' hal ett . îbn Haz m gel p Bü-keyr' e savaştı
ve bu savaşta îbn Haz m' Vek b. Ümeyre adında b r öldürdü. Ancak onu öldürürken Vek 'e başkası
da yardım etm şt . Vek öldürürken İbn Haz m' n göğsü üzer ne oturmuştu. îbn Haz m can çek ş ‐
yordu. Kalkmak sted , ama buna gücü yetmed . Vek de ona kardeş Dü-veyle'n n nt kamını aldığını
söyled . Çünkü Düveyle'y îbn Haz m öldürmüştü. Yerde yatmakta olan îbn Haz m, göğsünün
üzer nde oturan Vek ' n suratına tükürdü. Vek : "Böyle b r durumda onun kadar çok tüküren b r n
görmed m." dem şt . Ebu Hüreyre, bu durumu anlatırken: "Vallah bu kahramanlığın ta kend s d r»
d yordu. İbn Haz m, kend s n öldüren Vek 'ye şöyle ded :
- Yazıklar olsun sana, kardeş n n nt kamım almak ç n m ben Öldürüyorsun? Allah sana lanet ets n.
Kardeş n n kanına bedel olarak Mısır koçunu mu öldürüyorsun?»
- Hat p el-Bağdadî, Cab r b. Semüre'den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), Hz. Al 'ye şöyle
sormuştu:
- İlk nsanların en bahtsızı k md r?
- Sal h' n deves n boğazlayandır.
- Son nsanların en bahtsızı k md r?
- Allah ve Rasûlü, bunu daha y b l rler.
- Sen öldürecek olan k msed r.»
Beyhakî, Salebe el-Hammanf n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«M nber üzer nde Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n ş tt m:
«Allah'a yem n eder m k ; ümm peygamber bana şöyle dem şt r: Doğrusu bu ümmet benden sonra
sana hıyanet edecekt r.»
Beyhakî ded k : Eğer bu had s sah h se, muhtemeld r k Doğrusunu Allah b l r, bununla; Hz. Al 'ye
karşı başkaldıran Har c ler n h ya-net kasted lm şt r.»
A'meş, Züheyr b. Erkam'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Hz. Al , cuma gününde b ze hutbe rad
ett . Hutbes nde şöyle ded : «Duyduğuma göre Büsr, Yemen'e g rm ş. Allah'a yem n eder m k , bu
Büsr ve etraf n-dak ler n s zler yenecekler n sanıyorum. S z yenmeler n n sebeb de mamınıza
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 12/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

syan etmen z, onlarınsa mamlarına taat etmeler d r. S z n hıyanette bulunmanız, onlarınsa


güven l r olmalarıdır. S z n kend d yarınızda fesat çıkarmanız, onlarınsa ıslah etmeler d r. Falanı
gönderd m, o ha nl k ett . Falanı gönderd m, o da ha nl k ett ve malı Muav -ye'ye gönderd . S ze b r
mızrağı güvenerek verecek olsam, s z mutlaka onun askısını alırsınız. Allah'ım, ben bunlardan
bıktım. Bunlar da benden bıktılar. Ben bunlardan hoşlanmaz oldum. Bunlar da benden hoşlanmaz
oldular. Allah'ım, ben bunlardan kurtar. Bunları da benden kurtar.» Hz. Al , b ze hutbes n rad ett ğ
bu cumadan sonrak cumayı kılmadan öldürüldü. Allah kend s nden razı olsun ve onu hoşnud kıl‐
sın.»
İbn Cer r le b rkaç tar h âl m ded ler k : Har c lerden üç k ş , b r araya geld ler. Bunlardan b r nc s ,
Abdurrahman b. Amr'dı. İbn Mül-cem el-H myer el-K ndî d ye tanınırdı. Mısır'ın K nde kab les n n
Ben Han fe kolunun müttef k yd . Esmer tenl , güzel yüzlü, seyrek sakallı d . Yüzünde secde zler
vardı.
Bu üç k ş den k nc s , Berk b. Abdullah et-Tem mî d . Üçüncü de Amr b. Bekr et-Tem mî d .
Bunlar b r araya gel p Nehrevanlı kardeşler n n Hz. Al tarafından öldürülmes n yad ett ler. Onlara
rahmet d ley p acıyarak şöyle ded ler:
«Onlar g tt kten sonra b z ne d ye yaşayacağız? Onlar, Allah yolunda kmayıcımn kınamasından
korkmuyorlardı. Kend m z feda etsek de şu sapıklık önderler n n üstler ne g d p öldürsek ve ülkey
onlardan kurtarıp kardeşler m z n öcünü alsak y olmaz mı?»
îbn Mülcem ded k : «Bu ş ç n Ebu Taî b oğlu Al 'n n katl n ben üzer me alıyorum.»
Berk de:«Muav ye'y Öldürmek de ben m ş m olsun.» ded . Amr b. Bekr se: «Amr b.As'ı öldürmek
de ben m görev m olsun» dey p sözleşt ler. Her b r öldüreceğ n söyled ğ adamı öldürmed kçe veya
bu uğurda ölmed kçe görevden ger dönmeyeceğ ne tem nat verd . Kılıçlarım alıp zeh rled ler ve
ramazanın onyed s nde her b r Öldüreceğ adamı g d p beldes nde öldürmeye söz verd ler. îbn
Mülcem, Kûfe'ye g tt . Görev n orada bulunan Har c arkadaşlarından dah b r sır g b sakladı. B r
gün onlar, Ben Rebah kab les n n n toplantı yer nde oturmakta ve Nehre-van savaşında öldürülen
adamlarını yad etmektelerken Katam b nt Sec ne adında b r kadın oraya geld . Katam'ın babası ve
kardeş , Nehre-van savaşında Hz. Al tarafından öldürülmüştü. Katam, gerçekten güzell ğ d llere
destan olan b r kadındı. Büyük cam de uzlete çek l p kend n badete verm şt . îbn Mülcem, onu
görünce aklı başından g tt ve Kûfe'ye gel ş sebeb n unuttu. Onunla evlenme taleb nde bulundu. An‐
cak Katam, kend s ne 3.000 d rhem vermes n , b r car ye ve b r şarkıcı kadın tem n etmes n , ayrıca
Ebu Tal b oğlu Al 'y öldürmes n Ibn Mül-cem'e şart koştu. İbn Mülcem de şöyle ded :«Bu şartlarını
yer ne get r r m. Vallah ben buraya sadece Al 'y öldürmek amacıyla geld m.» Evlen p gerdeğe
g rd ler. Sonra Katam, îbn Mülcem' Hz. Al 'y Öldürmeye teşv k etmeye başladı. Ayrıca kend
kab les olan Teymü'r-Rebab kab les nden Verdan adında b r n de îbn Mülcem'e yardımcı olması
ç n çağırdı. Abdurrahman b. Mülcem de Şeb b b. Necde el-Eşca el-Harur adında başka b r adamı
da bu su kasta ortak etmek sted . Ve ona şöyle ded :
- Dünya ve ah ret şeref n kazanmak stemez m s n?
- Neym ş bu şeref?
- Al 'y öldürmekt r.
- Anan sen kaybets n! Sen çok kötü b rşey gündeme get r yorsun. Bunu nasıl becereceks n?
- Onu Öldümek ç n mesc tte g zleneceğ m. Sabah namazına çıktığı zaman üzer ne atılacak ve onu
öldüreceğ z. Eğer bu şten başarıyla çıkar ve kurtulursak, gönlümüzü rahatlatmış ve de Öcümüzü
almış oluruz. Eğer bu yolda öldürülürsek Allah katındak şeyler, dünyadan daha hayırlıdır.
- Yazıklar olsun sana, sen ne d yorsun? Eğer Öldüreceğ m z k ş al 'den başkası olsaydı, bu ben m
ç n daha kolay olurdu. Ben onun îslâm'a lk g ren b r k mse olduğunu ve Rasûlullah'm
arkabalarından b r olduğunu b lmektey m. Onu öldürmekle gönlümün rahatlayacağını sanmıyorum.
- Sen onun Nehrevan halkım öldürdüğünü b lm yor musun?
- Evet b l yorum.
- İşte b z de onu, öldürdüğü kardeşler m z n kanına karşılık Öldürüyoruz.
Şeb b, bu tekl fe büyük b r zorlama ve ısrar net ces nde olumlu cevap verd . Ramazan ayı g rd . İbn
Mülcem ramazan n onyed nc geces olan cuma geces nde onlarla buluşmak üzere sözleşt ve:«Bu
gece, d ğer arkadaşlarımın Muav ye ve Amr b.As'tan öc alacakları b r geced r kî, bunu kend
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 13/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

aramızda kararlaştırmıştık.» ded . İbn Mülcem, Verdan ve Şeb b, kılıçlarım kuşanarak geld ler ve
Hz. Al 'n n çıkacağı kapının karşısına oturdular. Hz. Al , kapıdan çıkıp nsanları namaza kalkmaları
ç n uykudan «Namaza namaza» d ye seslenerek uyandırmaya başlayınca Şeb b, kılıcım çekerek Hz.
Al 'ye saldırdı. Ancak kılıcı kapının kenarına takıldı. İbn Mülcem, gel p kılıcıyla Hz. Al 'n n başına
b r darbe nd rd . Kanı sakalının üzer ne akmaya başladı. îbn Mülcem, onu vururken: «Ey Al ,
hüküm ancak Allah'ındır, sen n değ ld r. Arkadaşlarının da değ ld r.» d yor ve şu ayet okuyordu:
« nsanlar arasında, Allah'ın rızasını kazanmak ç n canım verenler vardır. Allah kullarına karşı
şefkatl d r.» (el-Bakara, 207.)
Hz. Al :«Kat l yakalayın!» d ye seslend . Verdan kaçtı. Hadramutlu b r adam koşup onu yakaladı ve
öldürdü. Şeb b kaçıp kend n kurtardı. İnsanlar onu yakalayanı a d l ar. îbn Mülcem, se yakalandı.
Hz. Al , Ca'de b. Hübeyre b. Eb Vehb' öne geç rerek nsanlara sabah namazını kıldırttı. Hz. Al 'n n
kend s de ev ne götürüldü. Abdurrahman b. Mülcem de yakalanarak el kolu bağlı vaz yette Hz.
Al 'n n huzuruna götürüldü. Allah, onu kahrets n. Hz. Al , ona şöyle sordu:
- Ey Allah'ın düşmanı! Sana hsanda ve y l kte bulunmamış mıydım?
- Evet.
- Pek c nayet şlemene sen sürükleyen sebep ned r?
- Ben, kırk gün durmadan kılıcımı b led m ve Allah'tan bu kılıcımla yaratıklarının en kötüsünü
öldürmes n d led m.
- Öyle sanıyorum k , bu kılıçla mutlaka sen öldürüleceks n ve y ne sanıyorum k sen, Allah'ın
yaratıklarının en şerl s s n.
Hz. Al , îbn Mülcem'le karşılıklı konuştuktan sonra yakınlarına şöyle ded :«Eğer ölürsem bunu da
öldürün. Eğer yaşarsam, buna ne yapacağımı ben b l r m.»
Cündeb b. Abdullah ded k :
- Ey mü'm nler n em r ! Eğer sen ölürsen Hasan'a bey'at edel m m ?
- Bu hususta s ze ne em r ver r m, ne de s z bundan men eder m. S z ş n z daha y b l rs n z.»
Hz. Al , can çek ş rken "lâ lahe llallah" sözünü çokça söylemeye başladı. Başka b rşey de
söylem yordu. R vayete göre söyled ğ en son söz şu oldu:
«K m zerre kadar y l k yapmışsa onu görür. K m de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür.» (ez-
ZUzâl, 7-s.)
Hz. Al , oğullan Hasan ve Hüsey n'e, takvah olmalarını, namaz kılmalarım, zekat vermeler n ,
öfkeler n yutmalarını, dost ve akrabalarına z yarette bulunmalarını, affed c olmalarım, d nde fak h
olmalarını, şler nde sebatkar olmalarını, Kur'ân'a bağlı olmalarım, komşularıyla y geç nmeler n ,
y l ğ emred c ve kötülüğü nehyed c olmalarını, kardeşler Muhammed b. Hanef ye'ye y
davranmalarını vas yet ett . Ayrıca Muhammed b. Hanef ye'ye de, Hasan ve Hüsey n'e yaptığı vas ‐
yet n aynısını yaptı. Onlara karşı saygılı olmasını, onlara danışmadan karar vermemes n vas yet ett .
Bütün bunları, vas yet n yazdığı kağıda kaydett . Allah ondan razı olsun ve onu hoşnud kılsın.
Vas yet n n suret şöyled r:
«Rahman ve Rah m olan Allah'ın adıyla. Bu, Ebu Tal b oğlu Al 'n n vas yet d r k , o, Allah'tan başka
lah bulunmadığına, O'nun ortaksız olduğuna, Muhammed' n de O'nun kulu ve elç s olduğuna
şahadet eder. Puta tapanlar hoşlanmasa da, d n n bütün d nlerden üstün kılmak üzere peygamber n
doğru yol ve hak d nle gönderen Allah'tır. Namazım, badetler m, hayatım ve ölümüm, âlemler n
Rabbı Allah ç nd r. Onun h çb r ortağı yoktur. Böyle emrolundum ve ben Müslümanların lk y m.
Ey Hasan, ey bütün oğullarım ve bu yazımın kend s ne ulaştığı ey herkes; Allah'a karşı takvalı
olmanızı, ancak Müslüman olarak ölmen z s ze vas yet ed yorum. Hep n z topluca Allah'ın p ne
sanlın, dağılmayın. Çünkü ben, Ebu'l-Kasım (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu ş tt m:«ln-sanlann arasını
bulmak, onlan banştırmak, namazdan da oruçtan da daha faz letl d r.» Akrabalanmza bakın.
Namazınızı kılın k , Allah hesabınızı kolaylaştırsm. Yet mlere haksızlık etmekten sakının. Onlan
d nlememezl k etmey n. Huzurunuzda onlara haksızlık ed lmes n. Komşulannıza haksızlık etmey n.
Çünkü onlar, peygamber n z n s ze emanet d r. Onlar hakkında o kadar vas yette bulundu k , b z
onlan b ze m rasçı kılacağını sanmıştık. Kur'ân'm em rler dışına çıkmayın. S zden başkalan s zden
önce Kur'ân'la amel etmes n. Önce s z amel ed n.

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 14/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Namazınıza d kkat ed n. Çünkü o, d n n z n d reğ d r. Rabb n z n Beyt' nden uzak durmayın. Issız
kalmasın. Hayatta bulunduğunuz sürece onu z yaret ed n. Eğer onu metruk bırakırsanız, s ze rahmet
nazarıyla bakılmaz. Ramazan ayına d kkat ed n. Çünkü o ayda tutulan oruç, Cehennem ateş ne karşı
b r kalkandır. Allah yolunda mallannız ve can-lannızla c had etmeye bakın. Zekat ödememezl k
yapmayın. Çünkü zekat, Rabb n öfkes n söndürür.
Peygamber n z n ashabını da kollayın. Çünkü Rasûlullah (s.â.v.), onlara y l k yapılmasını vas yet
etm şt r. Yoksullara ve düşkünlere yardımcı olun, onları geç m n ze ortak ed n. Köle ve
car yeler n ze haksızlık etmey n, z ra Rasûlullah (s.a.v.), en son olarak onlar hakkında şöyle dem şt r:
«ÎM zayıfı s ze vas yet ed yorum, kadmlannız ve sağ eller n z n mal k olduğu k mseler (yan
kölelerle car yeler). Namaza, namaza d kkat ed n. A lah yolunda kınayıcınm kınaması s z
korkutmasın. Allah, s ze kötülük yapmak ve s ze haksızlık yapmak steyenlere karşı s z n ç n
yeterl d r, nsanlara Allah'ın emrett ğ şek lde güzel sözler söyley n. İy l ğ emretmey ve kötülükten
men etmey terketmey n. Aks takd rde kötüler n z ş n başına geçerler. Sonra s z dua eders n z, du‐
anıza cabet ed lmez.
Mü'm n kardeşler n zle bağlannızı koparmaym. B rb r n ze y l kte bulunun, b rb r n ze sırt
çev rmekten, aranızdak l şk ler kopanp tefr kalara düşmekten sakının. îyü k ve takva üzere
yardımlasın. Günah ve düşmanlık üzere yardıml aşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü
Allah, azabı ş ddetl olandır. Allah, s z ehl- beyt n ş kayet nden muhafaza ets n. Peygamber n z,
onlan s z n üzer n ze bekç kılmıştır. S z Allah'a emanet ed yor, s ze selam söylüyorum. Allah'ın
rahmet üzer n ze olsun.»
Bundan sonra Hz. Al , Mlâ lahe llallah" kel mes dışında başka b rşey söylemed . N hayet h cret n
kırkıncı senes n n ramazan ayında vefat ett . Oğullan Hasan, Hüsey n le Abdullah b. Cafer onu
yıkadılar. Namazını Hasan kıldırdı. Kıldınrken dokuz tekb r get rd .
İmam Ahmed b.Hanbel, Ebu Yahya'nın şöyle ded ğ m r vayet etm şt r:
wîbn Mülcem, kend s n vurduğunda Hz. Al , yanındak adamlara şöyle ded : «Buna Rasûlullah
(s.a.v.)'ın kend s n Öldürmek steyen adama yaptığını yapm.Çünkü Rasûlulullah (s.a.v.), kend s n
öldürmek steyen adam hakkında: «Onu öldürün.Sonra yakın.» dem şt ."
R vayet olunduğuna göre Hz. Al 'n n kızı Ümmü Külsüm, karşısında duran İbn Mülcem'e şöyle
dem ş:
- Yazıklar olsun sana! Em rü'l-Mü'm n n n ç n vurdun?
- Ben sadace sen n babanı vurdum (böyle demekle Hz. Al mn mü'm nler n em r olmadığını
söylemek stem şt .).
- Sen ona b r zarar verm ş olmadın.
- N ç n ağlıyorsun? Vallah ben ona öyle b r darbe vurdum k , eğer bu darbem şeh r halkınının
tamamına sabet etm ş olsaydı heps de Öleceklerd . Vallah ben şu kılıcımı b r ay süreyle
zeh rled m. Ve bunu 1000 d rheme satın alıp 1000 d rheme de zeh rled m.»
Heysem b. Ad y ded k : Bec le kab les nden b r adam, kavm n n yaşhlanndan naklederek bana şöyle
ded : Abdurrahman b.Mülcem, Teymü'r-Rebab kab les nden çok güzel b r kadın olan ve Har c lerle
aynı görüşü paylaşan Katam adındak b r kadını görünce ona aşık oldu. Onunla evlenme taleb nde
bulununce Katam, ona şöyle ded :«Bana 3000 d rhem, b r köle ve b r de şarkı söyleyen b r car ye
vermed kçe sen nle evlenmem.» Ibn Mülcem de bu sayılan şeyler ona vererek onunla evlend .
Gerdeğe g r nce kadın, ona şöyle ded : «Be adam, şte bekaret m bozdun. Hayd çık da Al 'y
öldür.» îbn Mülcem, s lahını kuşanarak evden çıktı. Katam da onunla b rl kte çıktı. Mesc tte Hz. Al
ç n b r kubbe yapılmıştı. Hz. Al , sabah namazı ç n dışarı çıkıp nsanlara: «Hayd namaza, hayd
namaza!» d ye seslend . Abdurrahman b. Mülcem, kend s n tak p ederek kılıcını Hz.Al 'n n kafasına
vurdu. îbn Cer r* n fades ne göre şa r îbn M yas el-Muradî, bu hususta şöyle dem şt r:
«Cömert k mseler n verd ğ meh rler n h ç b r n , Katam'a ver len meh r kadar çok görmed m. Bu,
apaçık ve bel rs z olmayan b r meh rd .
3000 d rhem, b r köle ve b r de şarkıcı car ye.
Ayrıca Al 'n n kem klere şleyen kesk n b r kılıçla öldürülmes .
Al 'n n canından daha pahalı b r meh r yoktur.
Ibn Mülcem' n Al 'y öldürmes n n yanında d ğer öldürmeler h ç kalır.»
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 15/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

îbn Cer r, bu bey tler n îbn Şas el-Murad ye a t olduğunu söylem ş ve onların Hz. Al 'y
öldürmeler yle lg l olarak şöyle dem şt r:
«B z, Hasan'm babası ve y l ğ n sah b Haydar'ı başından vurduk, kanlar aktı.
Onun mülkünü, n zamından b r kılıç darbes yle söküp attık. Yükselm ş ve zorbalaşmıştı.
B z kavgada atılgan ve cesur k mseler olup onurluyuz. Ölümün ölümle s perlen p örtündüğü
zamanda şecaatl y z.»
Tab ler devr nde son Har c lerden b r olan ve Hz. A şe'den Sah h- Buharf de r vayette bulunan
ab dlerden îmran b. Hattan, îbn Mülcem' överek şöyle dem şt r:
«Ey takvalı k msen n el yle vurulan darbe!
îbn Mülcem, bu darbes yle Arş n sah b katında hoşnutluğa ermey amaçlamıştı.
Ben onu b r gün anar ve onun Allah katında yaratıkların arasında teraz s en ağır gelecek b r k mse
olarak sanıyorum.»
Muav ye'y Öldürmekle görevlend r len Berk'e gel nce o, aynı günde sabah namazına çıkan
Muav ye'ye saldırmış ve onu kılıçla vurmuştu. Başka b r r vayete göre se zeh rl b r hançerle
vurmuştu. Darbe, muav -ye'n n uyluğuna sabet etm şt . Bu yüzden uyluğu cer ah atlanmıştı.
Kend s n vuran Har c Berk de yakalanıp Öldürülmüştü. Öldürülmeden önce Muav ye'ye şöyle
dem şt :
- Ben bırak. Sana b r müjde verey m.
- Neym ş o müjde?
- Kardeş m bugün Ebu Tal b oğlu Al 'y vurdu ve öldürdü.
- înşaallah onu öldüremem ş ve buna güç yet remem şt r.
- Hayır Öldürmüş ve bu ş başarmıştır. Çünkü Al 'n n muhafızları yoktur.
Muav ye, kend s ne böyle d yen Berk' d nlemem ş ve em r ver p öldürtmüştü. Tab b gel p
Muav ye'ye şöyle dem şt ;
- Yaran zeh rl d r. İstersen yaranı dağlıyayım. İstersen de yarandak zeh r g dermes ç n sana b r
şerbet ç rey m ama şerbet ç rd ğ m takd rde nesl n kes l r. Artık çocuğun olmaz.
- Ateşle dağlamaya dayanamam. Bundan sonra çocuğumun olmayacağına da r söyled ğ n söze
gel nce, ben m Yez d ve Abdullah adındak çocuklarım ben m ç n yeterl d r,
Tab b, ona b r şerbet ç rd . Yarası y leşt . Allah ondan razı olsun, îşte o zamandan t baren büyük
cam de Muav ye ç n b r mahfel yapıldı. Secde hal nde b le muhafızları yanında duruyorlardı. Bu
had seden ötürü kend s ç n cam de mahfel yaptıran lk k ş Muav ye oldu.
Amr b. As'ı öldürmekle görevl Amr b. Bekr'e gel nce o, Amr'm namaza çıkmasını bekleyerek
s perde beklem şt . Ancak o gece Amr b. As, bağırsak sancısına yakalanmış, namaza g tmem şt .
Yer ne Ben Am r b. Lüey kab les nden vek l ve şurta komutanı (pol s müdürü) Har ce b. Eb
Hab be namaza g tmek ç n dışarı çıktığında Har c Amr b. Bekr, saldırıya geçerek Amr b. As
zannıyla onu öldürmüştü. Har c Amr b. Bekr yakalandığında: «Ben Amr'ı öldürmek sted m, ama
Allah da Har -ce'n n öldürülmes n sted .» ded . Onu da öldürdüler. Allah onu kahrets n. R vayete
göre bu sözü Amr b. As söylem şt r. Har c Amr b. Bekr, yakalanıp get r ld ğ nde Amr b. As: «Bu
ned r?» d ye sonmuş. Onlar da:«Sen n vek l n öldürdü:» dem şler. Bunun üzer ne Amr, em r vererek
kat l n boynunu vurdurmuştu.
Kısaca anlatmak sted ğ m z şudur k Hz. Al , vefat ed nce cenaze namazını oğlu Hasan kıldırdı ve
namazında dokuz tekb r aldı. Hz. Alı, Har c ler n mezarını açıp cesed n çıkarmalarından korkulduğu
ç n Kûfe'de darü'l- mareye (hükümet konağına) defned ld . Meşhur olan r vayet budur. Onun
cerfazes n n deves ne b nd r lerek sakver ld ğ ve deven n onu nereye götürdüğünün b l nmed ğ n
söyleyen k mse hata etm ş ve b lmed ğ b r dd ada bulunmuştur k , bu dd ay ne akıl ne de şer at
uygun görür.
Raf z ler n cah ller nden çoğu, Hz. Al 'n n mezarının Necef şeh tl ğ nde bulunduğuna
nanmaktadırlar k , bunun ne del l ne de aslı vardır. Anlatıldığına göre Necef şeh tl ğ nde Hz.
Al 'n n mezarı olarak b l nen mezar, Muğ re b. Şube'ye a tt r. Hat b el-Bağdadî, Matar'dan r vayet
ederek şöyle dem şt r: "Eğer Ş ler, Necef şeh tl ğ nde saygı gösterd kler mezarın k me a t olduğunu
b lseler onu taşlarlar. Çünkü o mezar, Muğ re b. Şube'n n mezarıdır.»
Vak dî, îshak b. Abdullah b. Eb Ferve'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 16/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

«Ebu Cafer Muhammed b. Al el-Bakır'a sordum:


- Al öldürülürken kaç yaşındaydı?
- Altmışüç yaşındaydı.
- Nereye defned ld ?
- Geceley n Kûfe'de defned ld . Defned ld ğ yer se g zlend . Cafer Sadık'tan r vayet olunduğuna
göre Hz. Al , öldürülürken ell sek z yaşındaymış. Başka b r r vayette anlatıldığına göre cenazes
Kûfe'dek büyük cam n n k ble tarafına defned lm ş t r. Vak dî de böyle dem şt r. Meşhur r vayete
göre se darü'l- mare'ye (hükümet konağına) defned lm ş t r.»
Hat b Bağdad n n, Ebu Nuaym Fadl b. Dek n'den r vayet ett ğ ne göre Hz. Al 'n n cenazes n Hasan
le Hüsey n alıp Med ne'ye götürmüşler ve onu Bak kabr stanında Hz. Fatıma'mn mezarının yanına
defnet-m şlerd r.
Başka b r r vayette anlatıldığına göre Hasan le Hüsey n, onun cenazes n b r deveye yüklem şler,
deve kaybolunca Tay kab les , üzer ndek yükün b r mal olduğunu sanarak devey yakalamışlar
yüktek şey n b r sandık olduğunu, sandığın ç ndek şey n de b r cenaze olduğunu görünce cenazey
tanıyamadıkları ç n sandıkla b rl kte defhetm şlerd . Mezarının nerede olduğu b l nmemekted r.
Hat b bağdadî de böyle b r nak lde bulunmuştur.
Hafız îbn Asak r, Hz.Hasan'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Al 'y Ca de a les n n evler nden b r
hücreye defnett m.»
Abdülmel k b. Umeyr, şöyle dem şt r: «Hal d b. Abdullah, oğlu Ye-z d' n ev n n temel n kazarken
beyaz saçlı ve beyaz sakallı sank dün defned lm ş g b b r ht yarın cesed n bulup çıkardı. Onu
yakmak sted . Sonra Cenâb-ı Allah, onu bu düşünceden vazgeç rd . B r aba get r lmes n sted .
Get r len abaya o cenazey sardı.Koku sürdü ve y ne aynı yerde bıraktı. Orası, mesc d n kıbles ndek
Babü'l-Verrak n h zasında d . Her k m o evde kamet etmeye başlarsa, mutlaka ayrılıp başka yere
göçerd .»
Cafer b. Muhammed es-Sadık şöyle ded : «Al 'n n cenaze namazı geceley n kılındı. Kûfe'ye
defned ld . Mezarının yer bel rs z hale get r ld . Ancak mezarı, kasrü'l- mare (hükümet konağı)
yanındaydı.»
îbn Kelb ded k : «Al 'n n defned lmes esnasında Hasan, Hüsey n, îbn Hanef 'ye, Abdullah b. Cafer
ve d ğer a le efradı hazır bulundular. Onu, Küfe dışına defnett ler. Har c ler n ve başkalarının
cenazes ne saldırmalarından korkulduğu ç n mezarının yer bel rs z hale get r ld .»
Hülasa Hz. Al , h cret n kırkıncı senes n n ramazan ayının onyed n-c geces nde cuma sabahı seher
vakt öldürüldü. Başka b r r vayette anlatıldığına göre o, reb yülevvel ayında öldürülmüştür. Ancak
ramazan ayında öldürüldüğüne da r gelen r vayet, daha sah h ve daha meşhurdur. Doğrusunu Allah
b l r. Vefat ederken altmışbeş yaşmdayd . Alt-mışsek z yaşında olduğuna da r b r başka r vayet de
vardır. Allah ondan razı olsun. Hal fel ğ dört yıl dokuz ay sürmüştür. Hz. Al vefat ett ğ nde oğlu
Hasan, îbn Mülcem' yanma çağırttı. îbn Mülcem, ona şöyle ded :
- Sana b r tekl fte bulunayım.
- Neym ş bu tekl f n?
- Ka'be'n n Hat m denen yer nde Al ve Muav ye'y öldürmek ya da bu uğurda ölmek ç n Allah'a söz
verm ş m. Eğer ben bırakırsan Muav -ye'ye g der m. Onu öldürmeye çalışırım. Öldüremez ya da
öldürür ve ben hayatta kalırsam, Allah'a yem n eder m k , yanma gelecek ve el m sen n el ne
koyacağım.
- Hayır vallah olmaz. En nde sonunda Cehennem' boylayacaksın.
Bundan sonra Hz. Hasan, onu tutup öldürdü. Öldürdükten sonra nsanlar, İbnMülcem' alıp b r
tarlaya götürdüler ve yaktılar. R vayet olunduğuna göre Abdullahb.Cafer, onun elller n ve ayaklarmı
kes p gözler ne mü sürmüştü. Bununla b rl kte îbn Mülcem, îkra' sûres n baştan sona okuyordu.
Sonra d l n kesmek üzere yanma geld kler nde dayanamayıp sabırsızlık gösterd ve şöyle ded :«B r
an daH Allah'ı anmama durumuyla karşılaşmaktan korkarım.» Ama y ne de d l n kest ler. Sonra
öldürüp b r zenb l ç ne koyarak yaktılar. Doğrusunu Allah b l r.
îbn Cer r, Muhammed b. Ömer' n şöyle ded ğ n n r vayet etm şt r: «Al , cuma günü vuruldu. H cret n
kırkıncı senes n n ramazan ayının b t m ne onb r gece kala pazar günü vefat ett . Vefat ederken

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 17/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

altmışüç yaşındaydı. Vak dî ded k : B z m nezd m zde sab t olan r vayet de bulur. Doğrusunu Allah
[12]
b l r.»

Hz. Alî'n n Eşlerî, Oğulları Ve Kızları

îmam Ahmed b. Hanbel, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ m r vayet etm şt r: «Hasan, doğduğu zaman
Rasûlullah (s.a.v.) gel p: «Oğlumu bana göster n. Ona ne ad koydunuz?» ded . Ben de: «Ona, Harb
adını koydum.» ded m. Rasûlullah (s.a.v.): «Hayır, o Hasan'dır.» ded . Hüsey n doğduğunda da
Rasûlullah (s.a.v.) gel p: «Oğlumu bana göster n. Ona ne ad koyudunuz? d ye sordu. Ben de:«Ona
Harb adını verd m.» ded m. Bunun üzer ne Rasûlullah (s.a.v.):«Hayır, o Hüsey n'd r.» ded . Üçüncü
çocuk doğduğunda Rasûlullah (s.a.v.) y ne gel p: «Oğlumu bana göster n. Ona ne ad koydunuz?»
d ye sordu. Ben de: «Ona Harb adını verd m.» dey nce o:«Hayır, o Muhs nd r.» ded ve sonra da
sözünü şöyle sürdürdü: «Ben, bu çocuklarına Harun'un çocuklarının adını verd m: Ş br, Şeb r ve
Müşb r.»
Muhammed b. Sa'd, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ben, Harb adını seven b r adamdım. Hasan doğduğunda ona Harb adını vermek sted m.»
Hz. Al , bu r vayette yukarıdak fadeler nakletm ş, ancak üçüncü çocuğundan bahsetmem şt r. Bazı
had slerde var d olduğuna göre Hz. Al , oğlu Hasan'a Önce Hamza adını verm ş, Hüsey n'e de önce
Cafer adını verm ş, ancak Rasûlullah (s.a.v.), bu k s n n adlarını değ şt rm şt r.
Hz. Al 'n n evlend ğ lk eş , Rasûlullah (s.a.v.)'m kızı Fatıma'dır. Bunlar, Bed r gazves nden sonra
gerdeğe g rd ler. Bu evl l kten Hasan ve Hüsey n adında k çocuk doğdu. Muhs n adında b r erkek
çocuğunun daha doğduğu ancak küçük yaşta ken öldüğü söylen r. Ayrıca bu evl l kten büyük
Zeynep le Ümmü Külsüm de doğmuş ve Hz. Ömer -öncek sayfalarda da anlattığımız g b - Ümmü
Külsüm'le evlenm şt . Hz. Al ,. Rasûlullah (s.a.v.)'dan altı ay sonra vefat eden Hz.Fatıma'nm
sağlığında başka b r kadınla evlenmem şt r. Hz, Fatıma vefat ed nce, Hz. Al ondan sonra b rçok
kadınla evlend . Bunlardan b r kısmı, Hz. Al hayatta ken vefat ett ler. B r kısmını Hz. Al
boşamıştı. Hz. Al , vefat ederken dört zevces hayattaydı.
Zevceler nden b r , Ümmü'l-Ben n b nt Haram b. Muh l b. Hal d b. Reb a b. Ka'b b. Am r b.
K lab'dır. Bu evl l kten Abbas, Cafer, Abdullah ve Osman adında dört erkek çocuk doğdu. Bunlar,
kardeşler Hüsey n'le b rl kte Kerbela'da öldürüldüler. Bunlardan Abbas, dışında h çb r n n zürr yet
devam etmem şt r.
Hz. Al 'n n zevceler nden b r de Leyla b nt Mesud b. Hal d b. Ma-l k'd r. Bu kadın, Ben Tem m
kab les ndend r. Hz. Al 'ye Ubeydullah ve Ebu Bek r adında k erkek çocuk doğurdu. H şam b.
Kelbfn n fades ne göre Ubeydullah le Ebu Bek r de Kerbela'da öldürülmüşlerd r. Vak df n n
fades ne göre Ubeydullah'ı, "Yevmu'd-dar" vak'asmda Muhtar b. Eb Ubeyd öldürmüştür.
Hz. Al 'n n zevceler nden b r de Esma b nt Umeys el-Has'am -ye'd r. Bu kadm, ona Yahya le
Muhammed el-Esğar'ı doğurmuştur. Kelbî, böyle dem şt r. Vak dî'n n fades ne göre se bu kadın,
Hz. Al 'ye Yahya ve Avn adındak çocukları doğurmuştur.
Vak dî ded k : Muhammed el-Asğar'm annes , b r Ümmü Veled'd r. Bu kadın, Hz. Al 'n n
mülk yet ndeyd .
Hz. Al 'n n zevceler nden b r de Ümmü Hab be b nt Zem'a b. Bahr b. Abd b. Alkame'd r. Bu kadm,
Hal d b. Vel d' n Ben Tağl b kab les ne Aynu't-Tem r'de baskın yaptığı zamanda ele geç r len
car yelerdend r. Hz. Al 'ye Ömer ve Ruk ye adındak çocukları doğurmuş olup otuzbeş sene ömür
sürmüştü.
Hz.Al 'n n zevceler nden b r de Ümmü Sa d b nt Urve b. Mesud b. Muğ s b.Mal k es-Sakafî'd r. Bu
kadın, Hz. Al 'ye Ümmü'l-Hasen le Ramletü'l-Kübra'yı doğurmuştur.
Hz. Al 'n n zevceler nden b r de İbnetü îmru'l- Kays b. Ad y b. Evs b. Cab r b. Ka'b b. Al m b. Kelb
el-Kelb ye'd r. Bu da Hz. Al 'ye, Car ye adındak kız çocuğunu doğurmuştur. Car ye adındak kızı,
küçük yaşta ken Hz.Al le b rl kte mesc de g derm ş. Kend s ne: «Dayıların k mlerd r?» d ye
sorulduğunda, o da Ben Kelb kab les n kastederek «Vuh vuh» d ye karşılık ver rm ş.

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 18/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Hz. Al 'n n zevceler nden b r de Umame b nt Eb 'l-As b. er-Reb b. Abd şems b. Abd menaf b.
Kusay'dır. Ümame'n n annes , Rasûlullah'm kızı Zeyneb't r. Rasûlullah (s.a.v.)'m namaz kılarken
omuzuna aldığı çocuk budur. Kalktığı zaman omuzuna alır, secdeye g tt ğ zaman da yere b ralardı.
Ümame,Hz. Al 'ye Muhammed el-Evsat'ı (ortanca Muham-med' ) doğurdu.
Muhammed el-Ekber (büyük Muhammed)'e gel nce, bu Muhammed b. Hanef ye'd r. Bu
Muhammed' n anası Hanef ye'n n asıl adı, Havle b nt Cafer b. Kays b. Mesleme b. Ubeyd b. Salebe
b. Yerbu b. Salebe b. Düel b. Han fe b. Lüceym b. Sa^ b. Al b. Bekr b. Van'dır. Bunu, Hz. Ebu
Bek r' n zamanında rt dat had seler esnasındak savaşlarda Hal d b. Vel d, Ben Han fe kab les nden
es r almış ve Hz.Al 'n n payına düşmüştü. Hz. Al 'ye de şte bu büyük Muhammed' doğurmuştur.
Ş lerden bazıları bu Muhammed' n masum b r mam olduğunu dd a etmekted rler. Bu zat,
Müslümanların büyükler n den d r. Ancak ne kend s ne de babası masum değ ld rler. Hatta babası
Al 'den öncek raş d hal feler de masum yet vac p k mseler değ ld rler. Doğrusunu Allah b l r.
Hz.Al 'n n çeş tl zevceler nden çok sayıda çocukları vardı. O vefat ederken dört zevce ve ondokuz
car yey ger de bıraktı. Allah, ondan razı olsun. Onun şu çocuklarının anneler n n adı
b l nmemekted r: Ummü Han , Meymune, küçük Zeynep, büyük Remle, küçük Ümmü Külsüm,
Fatıma, Ümame, Hat ce, Ümmül-K ram, Ümmü Cafer, Ümmü Seleme ve Cümane.
İbn Cer r ded k : Hz. Al 'n n toplam olarak ondört oğlu ve onyed kızı vardı.
Vak dî ded k : Hz. Al 'n n soyu Hasan,Hüsey n, Muhammed b. Ha-nefîye, Abbas b. K lab ye ve
Ömer b. Tağl b ye vasıtasıyla devam etm şt r. Allah heps nden razı olsun.
îbn Cer r, Hal d b. Cab r' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Hz. Al 'n n öldürüldüğü günde oğlu
Hasan'ın kalkıp nsanlara b r hutbe rad ett ğ n ve hutbes nde şöyle ded ğ n ş tt m: «Bu gece öyle
b r adamı öldürdünüz k , onun Öldürülmüş olduğu bu gecede Kur'ân naz l olmuş, Meryem oğlu İsa
göğe kaldırılmış, Musa peygamber n had m Yuşa b. Nun öldürülmüştür. Öldürdüğünüz bu adam
(Hz. Al ) var ya kend s nden öncek lerden h çb r k mse onu geçemed ğ g b kend s nden sonrak ler
de onun mertebes ne ulaşamıyacaklardır. Allah'a yem n eder m k , Rasûlullah (s.a.v.), onu b r
müfrezede gönderd ğ zaman Cebra l sağ yanında, M ka l de sol yanında bulunurlardı. Vallah o
vefat ederken beklenmed k b r felaket ç n yedekte bıraktığı 800 veya 900 d rhem veya d nar dışında
başka b rşey bırakmamıştır.»
Bu c dden gar p b r r vayet olup münkerl k çermekted r. Doğrusunu Allah b l r.
mam Ahmed b.Hanbel, Hz. Al 'n n oğlu Hasan'ın şöyle ded ğ n r -. vayet etm şt r:
«Dün b r adam (Hz. Al ), aramızdan ayrıldı. Öncek ler l m hususunda onu geçemed ler. Sonrak ler
de ona ulaşamayacaklardır. Rasûlullah, bayrağı ona vererek gazaya gönder rd . Cebral sağ yanında,
M ka l de sol yanında bulunurlardı. Fet h kend s ne müyesser olmadıkça gazadan ger dönmezd .»
Ebu îshak, yukarıdak r vayete şunu da eklem şt r:«B r h zmetç satın almak ç n b r tarafta bıraktığı
700 d rhemden başka b r m ras bırakmadı.»
mam Ahmed b. Hanbel, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Ben, kend m Rasûlullah
(s.a.v.)'la beraber gördüm. Ve açlıktan dolayı karnımın üzer ne taş bağlıyordum. Oysa bu gün
verd ğ m sadakanın m ktarı 40.000'e varmaktadır.»
Esved, Şureyk' n bu hususta şöyle ded ğ m r vayet etm şt r:«Ben m verd ğ m sadakanın m ktarı
[13]
40.000 d nara varmaktadır.»

Müm nler n Em rî Alî'n n Faz let

Hz. Al , Cennet'Ie müjdelenen on sahabe arasında Rasûlullah (s.a.v.)'m en yakın akrabasıdır. O, Ebu
Tal b' n oğludur. Ebu Tal b' n asıl adı, Şeybe'd r. Şeybe,Haş m' n oğludur. Haş m' n asıl adı, Amr b.
Abdumenaf dır. Abdumenafm asıl adı, Muğ re b. Kusa/dır. Kusay'yın asıl adı da Zeyd b. K lab b.
Mürre b. KaTD b. Lüey b. Gaüb b. F hr b. Mal k b. Nadr b. K nane b. Huzeyme b. Mürdr ke b. İlyas
b. Mudar b. N zar b. Maad b. Adnan'dır. Hz. Al 'n n künyes Ebal-Hasan'dır. Kureyş kab les n n
Haş m kolundandı. Rasûlullah (s.a.v.)'ın amcası oğludur. Anasının adı, Fatıma b nt Esed b. Haş m
b. Abdumenaf dır.

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 19/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Zübeyr b. Bekkar'm fades ne göre Hz. Al 'n n anası Fatıma, Haş mî olarak doğan lk Haş mî
kadındı. Müslüman olmuş ve h cret etm şt r. Hz. Al 'n n.babası, Rasûlullah (s.a.v.)'m merhametl öz
amcası Ebu Ta-l b't r. Ebu Tal b' n asıl adı, Abdumenaf tır. İmam Ahmed le b rçok ne-seb âl m ve
tar hç böyle dem şlerd r. Raf z ler n dd asına göre se Ebu Tal b' n asıl adı, îmran'dır ve şu ayetle
kasted len k ş , Ebu Tal b't r:
«Allah, Adem' , Nuh'u, İbrah m a les n , îmran a les n -b rb r n n soyundan olarak- âlemlere terc h
ett .» (Ân Imrân, 33.)
Raf z ler, bu dd ayı ler sürmekle çok hata etm şlerd r. Bu ft rayı ortaya sürmeden önce Kur'ân'ı
düşünmem şlerd r. Çünkü bu dd aları, Cenâb-ı Allah'ın mezkur ayettek muradına ters düşmekted r.
Z ra bu ayet- ker me'den sonrak ayette şöyle den lmekted r:
«İmran'm karısı: «Ya Rabb ! Karnımda olanı, sadece sana h zmet etmek üzere adadım.» dem şt .»
(Ân ImrSn, 35.) Bu ayet- ker mede îmran'm kızı Meryem' n doğumundan bahsed lmekted r. Allah'ın
selamı onun üzer ne olsun. Bu, açıkça anlaşılan b r husustur. Allah'a hamd olsun.
Ebu Tal b, Rasûlullah (s.a.v.)'a çok sevg beslerd . Bu, tab b r sevg yd . Ancak vefat ed nceye kadar
Rasûlullah (s.a.v.)'a man etmed . Sa-h h- Buharî'de de sab t olduğu üzere esk d n nde kalarak vefat
ett . Ebu Tal b, vefat etmek üzereyken Rasûlullah (s.a.v.), ona: «lâ lahe llallah» demes n arzetm ş,
ancak orada bulunan Ebu Ceh l le Abdullah b. Eb Ümeyye şöyle d yerek engel olmuşlardı: «Ey
Ebu Tal b! Abdülmut-tal b' n d n nden vaz mı geç yorsun?» Son nefes n ver rken Ebu Tal b' n
ağzından «Abdülmuttal b' n d n üzer ne ....» sözler çıkmış ve "lâ lahe llallah" demeye
yanaşmamıştı. Rasûlullah da onun yanından ayrılırken: «Yasaklanmadığım sürece sen n ç n
mağf ret d leyeceğ m.» dem ş ve hakkında şu ayet- ker me naz l olmuştu:
«Ey Muhammed! Sen, sevd ğ n doğru yola er ş t reme zs n, ama Allah d led ğ n doğru yola
er şt r r. Doğru yola g recekler en y O b l r.»(el-Kasas, 56.)
Sonra Med ne'de de şu ayet- ker me naz l olmuştu: «Cehenneml k oldukları anlaşıldıktan sonra,
akraba b le olsalar, puta tapalar ç n mağf ret d lemek peygambere ve mü'm nlere yaraşmaz.
İbrah m' n, babası ç n mağf ret d lemes , sadece ona verd ğ b r sözden ötürü d . Allah'ın düşmanı
olduğunu anlayınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrah m, çok çl ve yumuşak huylu d .» (et-Tevbe,
113-114.)
B z bu konuyu b set bahs n n başında anlatmış ve Raf z ler n Ebu Tal b' n Müslüman olduğuna da r
dd alarının yanlışlığına ve sar h naslara aykırı ve del ls z b r ft ra olduğuna d kkat çekm şt k.
Hz. Al 'ye gel nce o, meşhur kavle göre buluğa ermeden slâm yet' n lk günler nde Müslüman
olmuştu. Anlatıldığna göre o, çocuklardan lk Müslüman olandır. N tek m Hat ce de kadınlardan lk
Müslüman olandır. Ebu Bek - es-Sıddîk da hür erkeklerden lk Müslüman olandır. Zeyd b. Har se de
kölelerden lk Müslüman olandır.
T rm zî, Enes b. Mal k' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), pazartes günü peygamberl kle görevlend r ld . Al de salı günü namaz kıldı.»
Seleme b. Küheyl, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Kend s ne h ç k mse badet etmeden önce yed sene Rasûlullah (s.a.v.)'la b rl kte Allah'a badet
ett m.» Bu, asla sah h olmayan b r r vayett r, yalandır.
Süfyan-ı Sevrî, Hz. Al 'n n:«Ben Müslüman olanların lk y m.» ded ğ n r vayet etm şt r. Ancak bu
da zayıftır. Sah h değ ld r. Çünkü bu had s n r vayet sened nde adı geçen Habbe, zayıf rav lerdend r.
Süveyd b.Sa d,Muaze el-Adev ye'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Basra m nber üzer nde Ebu Tal b oğlu Al 'n n şöyle ded ğ n ş -t m:«En büyük sıddık ben m. Ebu
Bek r, man etmeden önce ben man ett m. O Müslüman olmadan önce ben Müslüman oldum.» Bu
da sah h değ ld r. Buharı, böyle dem şt r. B r r vayette sab t olduğuna göre Hz. Al , Küfe m nber
üzer nde şöyle dem şt r:
«Ey nsanlar! Peygamber nden sonra bu ümmet n en hayırlısı Ebu Bek r'd r. Sonra da Ömer'd r. Eğer
steseyd m ondan sonrak en hayırlı üçüncü şahsın da adını vereb l rd m.» Bu r vayet, Ebu Bek r'le
Ömer' n faz letler bahs nde geçm şt . Allah, onlardan razı olsun ve onları hoşnut kılsın.
İmamAhmed b. Hanbel, İbn Abbas'mşöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Hat ceden sonra Rasûlullah (s.a.v.)'la b rl kte lk namaz kılan (veya lk Müslüman olan), EbuTal b
oğlu Al 'd r.»
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 20/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

T rm zî, Zeyd b. Erkam le Ebu Eyyüb el-Ensâ fn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Al , nsanlardan yed sene önce namaz kıldı.» Bu, h çb r c hetten sah h değ ld r.
T rm zî le Neseî, Zeyd b. Erkam'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şlerd r:
«İlk Müslüman olan Al 'd r.» T rm zî, bunun hasen ve sah h b r had s olduğunu söylem şt r. Hz. Al ,
Rasûlullah'm vefatına kadar yanında bulunmuştur. Rasûlullah vefat ederken ondan memnundu. Hz.
Al , onunla b rl kte bütün gazvelerde hazır bulundu. Çok yararlılıklar gösterd . Savaş esnasında
öneml roller üstlend . N tek m bunu s rette açıklamıştık. Burada tekrarlamaya gerek yoktur.
Gerçekten Bed r savaşında, Uhud savaşında, Ahzab (Hendek) savaşında, Hayber savaşmda ve d ğer
savaşlarda büyük yararlılıkları görülmüştü. Rasûlullah (s.a.v.), Tebük savaşma g derken onu
Med ne'de a les n n koruyucusu olarak bırakırken şöyle dem şt :«Ey Al ! Musa nezd nde Harun'un
mertebes g b ben m nezd mde b r mertebeye sah p olmaya razı olmaz mısın? Yalnız şu var k ,
benden sonra peygamber gelmeyecekt r.»
Hz. Al 'n n Peygamber (s.a.v.)' n kızı Fatıma'yla evlend ğ n ve Bed r savaşından sonra gerdeğe
g rd kler n anlatmıştık. Bu konuyu da burada tekrarlamaya ht yaç yoktur.
Rasûlullah (s.a.v.), Veda haccı dönüşünde Mekke le Med ne arasında Gad r- Hum denen yerde
cemaata b r hutbe rad etm ş ve z lh ccen n on k nc gününde rad etm ş olduğu bu hutbes nde şöyle
dem şt : «Ben k m n dostu sem Al 'de onun dostudur.» Başka r vayetlerde anlatıldığına göre
Peygamber (s.a.v.), o hutbes nde şöyle dem şt r: «Allah'ım! Al 'ye dostluk edene dost ol. Ona
düşmanlık edene düşman ol.Ona yardım edene yardım et. Onu yardımsız bırakanı yardımsız bırak.»
Hz.Al hakkında bu hutben n rad ed lmes ve onun faz let hususunda nsanların uyarılmasının
sebeb , İbn îshak'm anlattığına göre şöyled r: Rasûlullah (s.a.v.), Al 'y Hal d b. Vel dle Yemen'e em r
olarak gönderm şt . Dönüşünde Mekke'de Veda haca esnasında Rasûlullah (s.a.v.)'la bulunmuştu.
Ancak hakkında çok ded kodular yapılmıştı. Kend s n n çabucak Rasûlullah (s.a.v.)'a gel p görüşmek
ç n ordusunu ger de bıraktığı esnada vek l n n askerlere g yd rd ğ elb seler n farkına varıp da ger
alması yüzünden hakkında ler ger konuşulmuş ve ded kodu yapılmıştı. Rasûlullah (s.a.v.) Veda
haccmı tamamladıktan sonra Al 'ye yapılan asılsız snadlardan onu arındırmak sted . Bu sebeple
mezkur hutbes n rad ett .
Rafız ler, bu hutben n rad ed ld ğ günü bayram kabul etm şlerd r. H cret n 4001ü yılları hududunda
Büveyh ler zamanında Bağdat'ta bu günün yıl dönümünde davullar çalınarak şenl kler tert plen lm ş.
N tek m yer gel nce bu hususu da nşaallah anlatacağız. Bu günden y rm gün sonra dükkanların
kapılarına bornozlar asılır, saman ve küller sav-rulur, çoluk çocuk ve kadınlar şeh r sokaklarında Hz.
Hüsey n' n ölümü sebeb yle ağıt yakarlar. Bunu, aşure gününün sabahında onun öldürülmes yle lg l
olarak uydurulmuş b r mısra okuyarak yaparlar. B z onun nasıl öldürüldüğünü gerçeklere dayanarak
açıklığa kavuşturacağız.
Emev lerden bazıları, Ebu Türab adım aldığından dolayı Hz. Al 'y ayıplamaktadırlar. Oysa bu adı
ona, Rasûlullah (s.a.v.) takmıştır. Buharî ve [Müsl m' n sah hler nde Sehl b.Sa'd'dan nakled ld ğ ne
göre Hz. Al , eş Fatıma'ya kızarak evden çıkıp mesc de g tm ş ve uyumuştu. Rasûlullah (s.a.v.)'da
gel p onu o halde görmüştü. Vücuduna toprak bulaşmıştı. Rasûlullah (s.a.v.), onun vücudundak
[14]
toprakları s lkeleyerek: «Kalk, otur bakalım ey Ebu Türab.» dem şt .

Kardeşl k Hadîs

Hak m, Ebu Ümame'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:


«Rasûlullah (s.a.v.), nsanları kardeş kıldığı zaman kend s le Al arasında da kardeşl k tes s ett .»
Bence bu had s n şah nl ğ üzer nde düşünmek gerek r.
Enes ve Ömer'den r vayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.), Hz. Al 'ye h taben:«Sen dünyada ve
ah rette ben m kardeş ms n.» dem şt r. Ancak bu had sler n ve benzerler n n senetler zayıftır ve
bunlar b r del l sayılmamaktadırlar. Doğrusunu Allah b l r.
B rkaç yolla gelen b r r vayette anlatıldığına göre Hz.Al , şöyle dem şt r:
«Ben, Allah'ın kuluyum. Rasûlünün kardeş y m.» Bu sözü benden sonra herhang b r k mse söylerse
mutlaka o yalancıdır.»
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 21/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

T rm zî, îbn Ömer' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:


«Rasûlullah (s.a.v.), ashabı arasında kardeşl k tes s ett . Al de gözler yaşararak oraya geld ve şöyle
ded :
- Ya Rasûlallah, ashabın arasında kardeşl k tes s ett n. Ben mle herhang b r k mse arasında se
kardeşl k tes s etmed n.
- Sen dünyada ve ah rette ben m kardeş ms n.»
Bu, hasen ve gar p b r had st r. Hz. Al , Bed r savaşma katıldı. Rasûlullah (s.a.v.),Hz. Ömer'e b r
ves le le şöyle dem şt :«Ne b l yorsun. Belk de Cenâb-ı Allah, Bed r savaşma katılan k mselere
bakmış ve onlara: «D led ğ n z yapın. Ben s z bağışlamışımdır.» dem şt r.»
Bed r savaşında Hz. Al , düşmanın önde gelen bahadırlarıyla mü-bareze yaptı. Ve o günde büyük
yararlılığı görüldü. Henüz y rm yaşında b r genç olduğu halde Rasûlullah (s.a.v.), bayrağı ona verd .
Hakem, îbn Abbas'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Bütün savaşlarda Muhac rler n bayrağı Al 'n n el ndeyd .» Sa d b. Müseyyeb le Katade de böyle
dem şlerd r.
Hayseme b. Süleyman et-Trablus el-Hafız, Cab r b. Semüre'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Sahabeler ded ler k :
- Ya Rasûlallah, kıyamet gününde sen n sancağını k m taşıyacaktır?
- Kıyamet gününde sancağımı k m taşıyab l r?
Onu dünyada taşıyandan başkası taşıyamaz. O da Ebu Tal b oğlu Al 'd r.»
Bu r vayet n sened zayıftır.
Hasan b. Arefe, Ebu Cafer Muhammed b. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Bed r günü gökten b r ses n geld ğ n duyduk. Ses n görünmez sah b şöyle d yordu: Zülf kardan
başka kılıç yoktur. Al 'den başka da y ğ t yoktur.»
Hafız îbn Asak r ded k : «Zülf kar kılıcı, Bed r savaşında Rasûlullah (s.a.v.)'a h be ed ld . Daha
sonra o da bunu Al 'ye h be ett .» Zübeyr b. Bekar, Mamer b. Müsenna'nın şöyle ded ğ n r vayet
etm şt r:
«Bed r savaşında müşr kler n sancaktarı Talha b. Eb Talha d . Ebu Tal b oğlu Al onu öldürdü. Bu
had seyle lg l olarak Haccac b.Ulat es-Sülemî şöyle b r ş r söyled :
«Allah ç n ey savaşında günah şleyen k ş .Yan bol verg lere maz-har olan Fatıma'mn oğlu Al !
El n çabuk davrandı, darbey vurdu. Böylece Tuleyha, alnı üzere yere düşüp yattı.
Kahramanca ve ş ddetl b r şek lde saldırdın.
Onları hak le ortaya çıkardın.
O zaman bağışa mazhar olanlar b le hak r oluyorlardı.
Kılıcın b r nc kez kana bulandıktan sonra tekrar bulandı.
Peş peşe adam öldürdün.»
Hz. Al , Rıdvan be/atına da katıldı. Yüce Allah, bu bey'atla lg l olarak şöyle buyurmuştur:
«Ey Muhammed! Allah nananlardan, ağaç altında sana baş eğerek el ver rlerken, and olsun k
hoşnud olmuştur.» (el-Fet h, 19.)
Rasûlullah (s.a.v.) da bu bey'ata katılanlar hakkında şöyle buyurmuştur: «Ağaç altında bey'atlaşanl
ardan h ç k mse ateşe g rmeyecekt r.»
Buharî ve Müsl m' n sah hler le d ğer had s k taplarında sab t olduğuna göre Hayber savaşında
Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: "Yarın bayrağı Allah ve Rasûlünü seven, Allah ve Rasûlünün
de kend s n sevd ğ b r adama vereceğ m. O, cepheden kaçan değ ld r. Allah, onun vasıtasıyla feth
müyesser kılacaktır." İnsanlar o gecey , "Bayrak yarın k me ver lecek" d ye kend aralarında
tartışarak geçerd ler. Öyle k , Hz. Ömer:«Em rl ğ o gün dışında başka b r günde elde etmek stem ş
değ l m.» dem şt . Sabah olunca Rasûlullah (s.a.v.), bayrağı Al 'ye verd ve*Cenâb-ı Allah da feth
onun vastasıyla müyesser kıldı. Bayrağı tesl m etmeden önce Rasûlullah (s.a.v.), gözü ağrımakta
olan Al 'y yanına çağırmış, gözüne üflem ş ve gözler ş fa bulmuştu.»
Muhammed b.îshak, Seleme b.Amr b. Ekva'nın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), Ebu Bek r es-Sıddık'ı bayrağı le Hayber kaleler nden b r ne gönderd . Savaştı,
ger döndü.Fet h müyesser olmamıştı. Yorulmuştu. Rasûlullah (s.a.v.), ondan sonra Hattab oğlu
Ömer' gönderd . O da savaştı, sonra ger döndü. Fet h müyesser olmamıştı. Yorulmuştu. Bunun
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 22/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

üzer ne RasûluUah (s.a.v.), şöyle buyurmuştu:«Yarm bayrağı Allah ve Rasûlünü seven, Allah ve
Rasûlünce de sev len b r k mseye vereceğ m. Allah, onun vasıtasıla feth müyesser kılacaktır. O,
cepheden kaçacak değ ld r.»
RasûluUah (s.a.v.), gözler ağrıyan Al 'y yanına çağırdı. Al geld . Rasûlullah, onun gözler ne üfled .
Sonra:«Şu bayrağı al ve g t. Allah, sen n vasıtanla feth müyesser kılıncaya kadar savaşa devam et.»
ded . Al , bayrağı alıp koşarak g tt . B z de peş sıra g d yorduk. N hayet bayrağı kale altındak b r
taş kümes n n üzer ne d k verd . Yukarıdan b r Yahud başını uzatıp baktı ve ona şöyle sordu:
- Sen k ms n?
- Ebu Tal b oğlu Al 'y m.
- Tevrat'ı Musa'ya nd ren Allah'a yem n eder m k mağlub olduk. Al , fet h tamamlanmadan ger
dönmed .
İmam Ahmed b. Hanbel, Büreyde b. Has b' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Hayber' kuşattık. Ebu Bek r, bayrağı aldı. Savaştı. Fet h nas b olmadan ger döndü. Ertes gün
bayrağı Ömer alıp cepheye g tt . Savaştı. Fet h nas b olmadan ger döndü. O gün nsanlar çok
yorulup b tk n düşmüşlerd . Rasûlullah, o zaman şöyle ded : "Yarın bayrağı Allah ve Rasûlünce
sev len, Allah ve Rasûlünü seven b r adama vereceğ m. O, feth tamamlamadan cepheden
dönmeyecekt r.»
B z de yarın fet h gerçekleşecek dey p gönül huzuru ve rahatlığı ç nde gecey geç rd k. Sabah
olunca Rasûlullah (s.a.v.), sabah namazını kıldı. Sonra kalkıp bayrağın get r lmes n sted . İnsanlar
saf hal nde d z lm şlerd . Al 'y çağırdı. Al 'n n gözler ağrıyordu. Rasûlullah, onun gözler ne üfled .
Bayrağı ona verd . Al de g d p savaştı ve fet h müyesser oldu. Ben de bayrağı Rasûlullah'm k me
vereceğ n görmek ç n ayaklarımın üstüne d k lerek boynumu uzatıp bakanlar arasındaydım.»
Ebu Ya'lâ, İbn Abbas'tan r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: «Bayrağı yarın Allah
ve Rasûlünü seven, Allah ve Rasûlü tarafından sev len b r adama vereceğ m. Al nerede?»
Ded ler k : «Buğday öğütüyor» Buyurdu k :« Onlardan h çb r buğday öğütmeye razı olmaz.»
N hayet Al , Rasûlullah'm yanma geld . Rasûlullah bayrağı ona verd . G d p savaştı ve Hüyey b.
Ahtab'ın kızı Saf ye'y get rd .» Bu gar p b r r vayett r.
mam Ahmed b. Hanbel, Amr b. Meymun'un şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Ben, tbn Abbas'm
yanında oturmaktaydım .Yanma dokuz k ş l k b r heyet geld . Ona şöyle ded ler:«Ey îbn Abbas! Ya
sen kalkıp b z mle gel, ya da yanındak adamları uzaklaştır da baş başa görüşel m.)»
îbn Abbas:«Hayır, ben s z nle gel r m.» ded . O zaman îbn Abbas'ın gözler henüz âmâ olmamıştı.
G tt ler, konuşmaya başladılar. Ne ded kler n b lm yoruz. Yalnız İbn Abbas, dönüp geld ğ nde
elb ses n s lkel yor ve şöyle d yordu: «Öf bunlardan, Rasûlullah (s.a.v.)'ın hakkında şöyle
buyurduğu b r adamın aleyh nde konuştular: "Ben b r adamı cepheye göndereceğ m. Allah, onu
ebed yyen rüsvay kılmayacaktır. O, Allah ve Rasûlünü sever." Rasûlullah böyle ded kten sonra orada
bulunanlar ayakları üstüne d k l p başlarım öne uzatarak baktılar. Rasûlullah (s.a.v.) da o esnada:
«Al nerede?» d ye sormuş, orada bulunanlar Al 'n n değ rmende buğday öğütmekte olduğunu
söyley nce Rasûlullah (s.a.v.):«S zden h ç k mse buğday Öğütecek durumda değ ld r.» ded Sonra
Al geld . Gözler ağrıyordu. Hemen hemen görmemekteyd . Rasûlullah (s.a.v.), onun gözler ne
üfled , sonra bayrağı üç kez salladı ve Al 'ye verd . Al de g d p savaştı ve Hüyey b. Ahtab'ın kızı
Saf ye'y get rd . Rasûlullah (s.a.v.), daha sonra falan adamı tevbe sûres le (Mekke'ye) gönderd .
Arkasından Al 'y de gönderd . Al , sûrey o adamdan aldı. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), Al le l g l
olarak şöyle buyurdu: «Tevbe sûres n Mekke'ye ancak benden olan ve ben m de kend s nden
olduğum b r adam götürmel d r.» Sonra Rasûlullah (s.a.v.), amcası oğullarına şöyle ded :«Hang n z
dünya ve ah rette ben mle dost olur?» H ç k mse cevap vermed . Al de orada Rasûlullah'm yanında
oturmaktaydı. Kalkıp şu cevabı verd :«Ben dünya ve ah rette sana dost olurum.» Rasûlullah (s.a.v.),
onu yer nde bıraktı. Sonra oradak adamlara dönüp şöyle sordu:«Hang n z dünya ve ah rette bana
dost olur?» K mse cevap vermed . Al : « Ben, dünya ve ah rette sana dost olurum.» ded . Bunun
üzer ne Rasûlullah (s.a.v.), ona h taben: «Sen dünyada da ah rette de ben m dostumsun.» ded .
Hat ce'den sonra lk Müslüman k ş , Al oldu. Rasûlullah (s.a.v.), elb ses n n ucunu kaldırıp Al 'n n,
Fatıma'nın, Hasan ve Hüsey n' n üzer ne koyup şu ayet- ker mey okudu:

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 23/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

«Ey peygamber n ev halkı! Şüphes z Allah s zden kusuru g der p s z tertem z yapmak ster.» (e -
Ahzâb, 33.)
H cret esnasında Hz. Al , kend n Rasûlullah (s.a.v.)'a feda ett . Onun elb ses n g yd , sonra yatağına
yattı. Müşr kler, Peygamber (s.a.v.)İ öldürmek st yorlardı. O esnada Ebu Bek r geld . Al , Hz. Pey-
gamber' n yatağında uyumaktaydı. Ebu Bek r, onun peygamber olduğunu zannederek: «Ey Allah'ın
peygamber !» d ye seslend . Al , ona şöyle karşılık verd : «Allah'ın peygamber , Meymune kuyusuna
doğru g tt . Sen ona yet ş.» Ebu Bek r, hemen o tarafa g tt . Hz. Peygamberce yet şt . Onunla b rl kte
mağaraya g r p saklandı. Müşr kler, Peygamber (s.a.v.) zannederek Al 'y taşlamaya başladılar. O
bundan acı duyuyordu. Kafasını yorganın altına koymuş, sabaha kadar öylece kalmıştı. Sabah olunca
yorganı üzer nden atıp dışarı çıktığında müşr kler ona şöyle ded ler:«Sen yüksek mertebel b r
değ ls n.B z sen n arkadaşını taşlıyorduk. O bundan acı duymuyor, sızlanmıyordu. Oysa sen
attığımız taşlardan acı duyup sızlanıyorsun. B z bunu yadırgadık.»
Rasûlullah (s.a.v.) Tebük gazves ç n yola çıktı. Hz. Al , ona:
- Ben de sen nle beraber geley m m ? d ye sorduğunda Rasûlullah (s.a.v.), ona şöyle ded :
- Hayır gelme, cevabını verd . Bunun üzer ne Al ağladı Rasûlullah (s.a.v.), ona şöyle ded :
- Sen, Musa nezd nde Harun'un şgal ett ğ mevk g b b r mevk y ben m yanımda şgal etmeye razı
olmaz mısın? Şu kadar k , sen b r peygamber değ ls n. Ama ben mutlaka bu sefere g deceğ m ve sen
de ben m hal fem olacaksın.»
B r defasmde Rasûlullah (s.a.v.), Al 'ye şöyle dem şt : «Sen, ben m dostumsun. Benden sonra da
bütün mü'm nler n dostusun.»
Rasûlullah (s.a.v.), mesc ttek kapıların tamamını kapatmıştı. Yalnız Hz. Al 'n n kapısını açık
bırakmıştı. Al , mesc d n yan tarafında bulunan kend kapısından mesc de gel rd . Bu onun yoluydu,
başka da yolu yoktu.
- Onun hakkında Rasûlullah, şöyle buyurdu: «Ben k m n dostuysam Al de onun dostudur.» Cenâb-ı
Allah, Kur'ân-ı Ker m'de b ze verm ş olduğu b r haberde; Rıdvan be/atma katılan k mselerden razı
ve hoşnud~ olduğunu b ld rm ş ve onların kalplar ndek şey b lm şt r. Bunu b ld rd kten sonra
Cenâb-ı Allah, onlara daha sonra kızdığına da r b r beyanda bulunmuş mudur? (Hayır,
bulunmamıştır.)
Hz. Ömer, Mekkel müşr klere Müslümanların gazaya çıkacağı haber n b r mektupla b ld ren Hat p
b. Eb Belta'yı kastederek «Ya Rasûlallah, z n ver de şu münafığın boynunu vurayım.» ded ğ zaman
Peygamber (s.a.v.), şöyle dem şt r: «Ne b l yorsun? Belk de Allah, Bed r savaşma katılmış olan
Müslümanların durumuna vakıf olmuş ve onlara şöyle dem şt r: D led ğ n z yapın, ben s z
bağışlamışım.»
"Tar h" adlı eser nde Buharı, îmran b. Husayn'dan r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), Hayber
savaşında şöyle buyurmuştur:
«Bayrağı Allah ve Rasûlünü seven, Allah ve Rasûlünce de sev len b r adama vereceğ m.» Böyle
ded kten sonra Rasûlullah, haber gönder p Al 'y yanına çağırttı. Al geld , gözler ağrıyordu.
Rasûlullah (s.a.v.), onun gözler ne üfled ve bayrağı ona verd . Hz. Al de yüzünü çev rmed ve artık
gözler nden ş kayetç olmadı.»
- İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Sa d el-Hudrfn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), bayrağı alıp salladı ve şöyle buyurdu: «Bunu k m hakkıyla alır? Falan adam
gel p: «Ben alırım» ded . Rasûlullah (s.a.v.), ona: «Geç» ded . Sonra başka b r adam gel p: «Ben
alırım» ded .
Rasûlullah (s.a.v.), ona da "Geç" ded . Sonra şöyle buyurdu:
«Muhammed' n yüzünü şerefl kılan Allah'a yem n eder m k , bu bayrağı cepheden f rar etmeyen b r
adama vereceğ m.» Al geld , bayrağı alıp cepheye koştu, n yahet Cenâb-ı Allah, ona Hayber ve
Fedek kaleler n n feth n nas b ett . O da oraların hurmalarını ve kavrulmuş etler n get rd .»
îmam Ahmed b. Hanbel, Abdurrahman b. Eb Leyla'nın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
"Babam yazın kışlık elb se g yen, kışın da yazlık elb se g yen Al le b rl kte yolda g tmekteyd .
Babama bunu Al 'ye sormasını söyled ler. O da n ç n böyle yaptığını sorunca Al , şu cevabı verd :
«Rasûlullah (s.a.v.), arkamdan haber gönderd . O zaman gözler m ağrıyordu. Hayber savaşmdaydık.
Kend s ne: «Ya Rasûlallah, gözler m ağrıyor» ded m. Gözler me üfled ve şöyle dua ett : «Allah'ım,
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 24/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Al 'dek sıcaklık ve soğukluğu g der.» Ben de o günden ber vücudumda ne soğukluk ne de sıcaklık
h ssetm yorum. O savaşta Rasûlullah (s.a.v.), ben kastederek şöyle dem şt : «Bayrağı Allah ve
Rasûlünü seven, Allah ve Rasûlüncede sev len, cepheden f rar etmeyen b r adama vereceğ m.»
Rasûlullah (s.a,v.)"m sahabeler , ayakları üzer nde d k l p boyunlarını ler ye doğru uzatarak
bayrağın k me ver leceğ n araştırdılar. O esnada Rasûlullah (s.a.v.), bayrağı bana verd .»
Ebu Ya'lâ, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûîullah (s.a.v.)'m Hayber savaşında başımı meshed p gözler me üflemes nden ve bayrağı bana
vermes nden sonra gözler m artık h ç ağrımadı. Başım da ağrımadı.»
Buharı ve Müsl m' n sah hler nde, Sa'd b. Eb Vakkas'dan r vayet olunduğuna göre Rasûlullah
(s.a.v.), Hz. Al 'ye şöyle dem şt r:
«Musa nezd nde Harun'un şgal ett ğ mertebe g b b r mertebey ben m nezd mde de şgal etmeye
razı olmaz mısın? Şu kadar var k , benden sonra peygamber gelmeyecekt r.»
îmam Ahmed b. Hanbel, Eb Vakkas'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ebu Süfyan oğlu Muav ye, bana şöyle b r soru sordu:
- Ebu Turab'a (Al 'ye) sövmene engel olan şey ned r?
- Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m söyled ğ şu üç şey hatırladığım ç n Al 'ye sövmüyorum. Onun
bahşett ğ bu üç şeyden b r ne sah p olmak, ben m ç n kırmızı tüylü davarlara sah p olmaktan daha
hoştur. Z ra ben, b r gazaya g derken a le efradının şler n dare etmes ç n kend yer ne vek l
bıraktığı Al 'n n Rasûlullah (s.a.v.)'a şöyle ded ğ n ş tt m:
- Ya Rasûlallah, ben ger de kadınlar ve çocuklarla mı bırakcak-sm?
- Sen, Musa nezd nde Harun'un sah p olduğu makam g b b r makama ben m nezd mde sah p olmaya
razı değ l m s n? Yalnız şu var k , benden sonra peygamber gelmeyecekt r.» Hayber savaşında da
Rasûlullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu ş tt m;«Bayrağı Allah ve Rasûlünü seven, Allah ve
Rasûlünce de sev len b r adama vereceğ m.» Ben de ayaklarım üstüne d k l p boynumu ler ye doğru
uzattım ve bayrağı k me vereceğ ne baktım. O esnada Rasûlullah s.a.v.); «Bana Al 'y çağırın.» d ye
em r verd . Al , onun yamna get r ld . Al 'n n gözler ağrımaktaydı. Rasûlullah (s.a.v.), onun
gözler ne üfled ve bayrağı ona tesl m ett . Cenâb-ı Allah da feth onun vasıtasıyla müyesser kıldı.
«Ey Muhammed De k : «Gel n, oğullarımızı, oğullarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı, kend m z ve
kend n z çağıralım. Sonra lanetleşe-l m de Allah'ın lanet n n yalancılara olmasını d leyel m.» (â -
Imrân, eı.)
Bu ayet- ker me naz l olduğu zaman Rasûlullah (s.a.v.), Al 'y , Faü-ma'yı, Hasan ve Hüsey n'
çağırdı. Sonra: «Allah'ım, şte bunlar ben m a le efradımdır.» ded .»
Hasan b. Arfe el-Abdî, Sa'd b. Eb Vakkas'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Muav ye, hacca geld . Sa'd b. Eb Vakkas da onun yanma uğradı. Al 'den söz ed ld . Sa'd, şöyle
ded : «Üç şey vardır k , bunlardan b r ne sah p olmam, dünyaya ve ç ndek lere sah p olmamdan
daha çok hoşuma g der. Z ra ben, Rasûlullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu ş tt m:
«Ben k m n dostu sem Al de onun dostudur.» Y ne Rasûlullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu
ş tt m:«Bayrağı Allah ve Rasûlünü seven, Allah ve Rasûlünce de sev len b r adama yarın
vereceğ m.» Rasûlullah (s.a.v.)'ın Hz. Al 'ye h taben şöyle buyurduğunu da ş tt m:
«Musa nezd nde Harun'un sah p olduğu b r makam g b , sen de ben m yanımda b r makama
sah ps n. Şu kadar var k , benden sonra b r peygamber gelecek değ ld r.»
Ebu Zura ed-Dımışkî, Abdullah b. Eb Nec h' n babasından naklen şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Muav ye, hacca geld ğ zaman Sa'd b. Eb Vakkas'ın el n tuttu ve ona şöyle ded :
- Ey Ebu İshak, şu savaş b z yordu. Haccımıza engel oldu. Öyle k , haccın bazı sünnetler n
unutacak duruma geld k. Tavafta b ze rehberl k et de sen nle b rl kte tavafımızı fa edel m.»
Tavaf sona erd kten sonra Muav ye, Sa'd'ı Darü'n-Nedve'ye götürdü. Onu, kend kanepes üzer nde
yanında oturttu. Sonra Ebu Tal b oğlu Al 'den bahsett . Onun aleyh nde konuştu. Sa'd, Muav ye'ye
şöyle ded :
«Ben ev ne soktun ve kanepen n üzer nde oturttun. Sonra da Al 'n n alen nde konuşmaya başlayıp
ona sövdün. Allah'a yem n eder m k , Al 'n n sah p olduğu özell kler nden üç tanes var k , bunlardan
b r ne sah p olmak ben m ç n güneş n üzer ne doğduğu şeyler n tümüne sah p olmaktan daha hoştur.
Keşke Tebük gazves ne g tt ğ esnada Rasûlullah, şu sözü bana da söylem ş olsaydı: «Ey Al !
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 25/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Harun'un Musa nezd nde sah p olduğu makam g b b r makama ben m nezd nde sah p olmak, hoşuna
g tmez m ? Şu kadar var k , benden sonra bîr peygamber gelecek değ ld r.» Evet, Rasûlullah
(s.a.v.)'m bahsett ğ bu makama sah p olmak ben m ç n, güneş n üzer ne doğduğu şeyler n tümüne
sah p olmaktan daha sev ml d r. Y ne Hayber savaşında Rasûlullah (s.a.v.)'m Al hakkında söyled ğ
şu söz, bana söylenm ş olsaydı, güneş n üzer ne doğduğu şeyler n tamamına sah p olmaktan daha
çok hoşuma g derd : «Yarın bayrağı Allah ve Rasûlünü seven, Allah ve Rasûlünce de sev len b r
adama vereceğ m. Cenâb-ı Allah, feth o adam vasıtasıyla müyesser kılacaktır. O adam, cepheden
kaçan b r değ ld r.»
Keşke Al g b Rasûlullah'ın damadı olsaydım da kızı bana çocuk do-ğursaydı. Kızının doğuracağı
çocuk ben m ç n, güneş n üzer ne doğduğu şeyler n tamamına sah p olmaktan daha kıymetl yd .
Artık bu günden sonra sen n yamna gelmeyeceğ m.» Böyle ded kten sonra Sa'd b. Eb Vakkas,
yakasını s lkeleyerek Muav ye'n n yanından çıkıp g tt .»
mam Ahmed b. Hanbel, babası Sa'd'dan naklen A şe'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Al , Rasûlullah (s.a.v.)'la b rl kte Med ne dışına çıktı. Veda tepes yakınma geld kler nde Al
ağlayıp şöyle ded :
- Ben cepheden ger kalanlarla b rl kte ger de m bırakıyorsun?
- Harun'un Musa nezd nde sah p olduğu makam g b b r makama ben m nezd mde sah p olmaya razı
değ l m s n? Yalnız peygamberl k bundan müstesnadır.»
Ebu Ya'lâ, Ebu Hüreyre'den r vayet ett k ; Hz. Ömer şöyle dem şt r: «Ebu Tal p oğlu Al 'ye üç
özell k ver ld . Bu özell kler nden b r ne sah p olmak, ben m ç n kırmızı tüylü davarlara sah p
olmaktan daha hoştur.» "O özell kler nelerd r ey mü'm nler n em n?" d ye sorduklarında Hz. Ömer,
şu açıkmalayı yapmıştı: «Al 'n n, Rasûlullah (s.a.v.)'m kızı Fatıma le evlenmes . Onun Rasûlullah
(s.a.v.)'la b rl kte Mesc d- Nebevf de kamet etmes ve o mesc tte Rasûlullah'a helal olan şeyler n
Al 'ye helal olması. Hayber savaşında bayrağın Al 'ye ver lmes .»
tmam Ahmed b. Hanbel, Abdullah b. Ömer' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«B z, Rasûlullah (s.a.v.) zamanında şöyle derd k: İnsanların en hayırlısı Ebu Bek r'd r, sonra
Ömer'd r.Ebu Tal b oğlu Al 'ye de üç şey ver lm şt r: Bu üç şey n bana ver lmes ben m ç n kırmızı
tüylü davarlara sah p olmaktan daha hoştur.» Abdullah b. Ömer, bu üç şeyden bahsederken her b r n
[15]
ayrı ayrı açıklamıştır.

Hz. Alî'n n Fatımatü'z-Zehra (R.A.) İle Evlenmes

Süfyan-ı Sevrî, Hz. Al 'n n Küfe m nber üzer nde şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.)'dan kızı Fatıma le evlenme taleb nde bulunmak sted m. Ancak herhag b r mala
sah p olmadığımı hatırladım. Sonra akrabalık l şk ler m z düşünerek g d p Rasûlullah (s.a.v.)'a
böyle b r talebte bulundum. Rasûlullah (s.a.v.), bana şöyle sordu:
- Yanında b rşey var mı?
- Hayır.
- Falan günde sana verm ş olduğum Hutem zırhın nerede?
- Yanımda.
- Onu bana ver.
Zırhı kend s ne verd m ve ben kızıyla evlend rd . Gerdek geces Fa-tıma'nın yanına g deceğ m
zaman bana: «Ben yanımza gel nceye kadar b r şey yapmayın.» ded .
Yanımıza geld . Üzer m zde b r kad fe veya başka b r örtü vardı. Onu görünce acelece yer m zden
kalkmak sted k. B ze:«Yer n zde durun» ded . Sonra b r bardak su get r lmes n sted . Get r len
suyun üzer ne dua okudu. Sonra suyu ben mle Fatıma'nın üzer ne serpt . Ben ona şöyle b r soru
sordum:
- Ya Rasûlallah, ben m , yoksa Fatıma'yımı daha çok sev yorsun?
- Onu senden daha çok sev yorum. Ancak sen ben m nazarımda ondan daha kıymetl s n.»
Neseî, Büreyde'n n bu had sey daha detaylı b r şek lde anlattığını r vayet etm şt r. Bu r vayette
anlatıldığına göre Hz. Al , Sa'd'dan b r koç, Ensâr'dan b rkaç k ş den de b rkaç ölçek Mısır ödünç
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 26/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

alarak Fatıma ç n düğün yemeğ yapmıştır. Rasûlulîah (s.a.v.) da Fatıma le Al 'n n üzer ne su
serpt kten sonra k s ç n dua etm ş ve:«AUah'ım, bunların z faflarını kend ler ç n mübarek kıl.»
dem şt r.
Muhammed b. Kes r, Ebu Hüreyre'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Al , Fatıma'yı sted ğ zaman Rasûlullah (s.a.v.), kızma g derek şöyle dem şt : «Kızım, amcan oğlu
Al sen nle evlenmek st yor. Buna ne ders n?»
"Babasının bu sorusu karşısında Fatıma ağlamış, sonra şöyle de-m şt :«Ey babacığım öyle görülüyor
k , sen ben Kureyş' n yoksuluna vererek küçültüyorsun. Öyle değ l m ?» Fatıma'nın böyle demes
karşısında Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştu: «Ben hak peygamber olarak gönderen Allah'a
yem n eder m k , göklerden bu hususta Allah bana z n ver nceye kadar bu evl l k hakkında b rşey
söylemeyeceğ m.»
Babasının böyle demes üzer ne Fatıma: «Allah ve Rasûİünün razı olduğu şeye ben de razı oldum.»
dem şt ve Fatıma'nın da kabul etmes nden sonra Rasûlullah (s.a.v.), oradan kalkıp g tm ş
Müslümanlar da bu ş ç n toplanmışlar, Rasûlullah Al 'ye şöyle dem şt : «Ey Al ! Evlenme taleb ne
da r okunması gereken hutbey sen kend n oku.» Peygamber Efend m z' n bu emr üzer ne Al kalkıp
hutbey okumuştu: «Ölümsüz olan Allah'a hamd olsun. İşte Allah Rasûlü Muhammed, kızı Faü-
ma'yı dört yüz d rhem tutarındak meh r karşılığında ben mle evlend r-m şt r. Onun ded ğ n duyun
ve şah d olun.»
Orada bulunan cemaat da şöyle sormuştu:
- Ya Rasûlallah, bu hususta ne buyuruyorsun? Rasûlullah da: «Şah d olun k , kızımı Al le
evlend rd m.» ded .
Vek , Şâbfden r vayet ett k , Hz. Al , şöyle dem şt r:
«B z m b r koç postundan başka b r serg m z yoktu.B r tarafında uyurduk, b r tarafında da Fatıma
hamur yoğururdu.»
Mücah d, Şâbî'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«O koç postununun üzer nde gündüz devem ze yem ver rd k. Devem ze ondan başka yem torbası
yapacak b r şey m z yoktu.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Zeyd b. Erkam'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah'ın b rkaç sahabes n n Mesc d- Nebevfye açılan kapıları vardı. B r gün Rasûlullah
(s.a.v.): «Al 'n n kapısı dışındak şu kapılan kapatın.» ded . Ancak bazı k mseler, bu konuda
ded koduya başladılar. Rasûlullah (s.a.v.), bunun üzer ne kalkıp Allah'a hamdü senada bulundu ve
şöyle buyurdu:
«Ben, Al 'n n kapısının dışındak d ğer kapıların kapatılmasını emrett m. Bazılarınız bu hususta
ded kodu yaptılar. Allah'a yem n eder m k ben, bana ver len em r dışında b r kapı kapatmış veya b r
kapı açmış değ l m. Ancak bana b r em r ver ld . Ben de o emre uydum.»
Sa'd b. Eb Vakkas'tan r vayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.), mesc d n ç ne açılan kapıların
tamamım kapatmış, yalnız Al 'n n kapışım açık bırakmıştı. Bu yüzden bazı k mseler ded kodu
yapınca kend s şöyle buyurmuştu:
«O kapıyı ben açık bırakmadım. Ancak Allah açık bıraktı.»
Bu r vayet, Sah h- Buharî'de yer alan şu r vayete ters düşmemekted r. Şöyle k : Rasûlullah (s.a.v.),
ölüm hastalığında ken caddeden Mesc d- Nebevfye'ye açılan kapıların tamamının kapatılmasını,
yalnız Ebu Bek r es-Sıddık'ın kapısının açık bırakılmasını emretm şt . Daha önce de Rasûlullah
(s.a.v.), hayatta ken öncek kapı meseles husu-susda Al 'n n kapısının açık bırakılmasını emretm şt .
Çünkü Fatı-ma'nın kend ev nden babasımn ev ne geçeb lmes ç n o kapıdan geçmeye ht yacı vardı.
Rasûlullah (s.a.v.), ona acıdığından Al 'n n kapısının açık bırakılmasını emretm şt . Ama vefatından
sonra bu gerekçe ortadan kalkmış, sadece namaz kıldırmak maksadıyla Ebu Bek r' n mesc de
geleb lmes ç n onun kapısının açık bırakılmasına ht yaç duyulmuştu. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.)'m
vefatından sonra hal fe Ebu Bek r olacaktı ve onun hal fel ğ ne bu da b r nev şarett .
T rm zî, Ebu Sa d'den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), Al 'ye h taben şöyle dem şt r:
«Ey Al , benden ve senden başka h çb r k mseye mesc tte cünüp olmak helal olmaz.»
Al b. Münz r ded k : Ben, Dırar b. Sard'a bu had s n ne anlama geld ğ n sorduğumda o bana şöyle
ded : «Yan ey Al , benden ve senden başka b r k msen n cünüp olarak bu mesc tten çıkması helal
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 27/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

olmaz.»
T rm zî, bu had s n hasen ve gar p olduğunu söylem şt r.
İbn Asak r, Ümmü Seleme'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ölüm hastalığında Peygamber (s.a.v.), ev nden çıktı, mesc d n avlusuna geld . Orada yüksek sesle
şöyle ded : «Muhammed ve eşler le Al ve Muhammed' n kızı Fatıma dışında âdet hal ndek b r
kadının veya cünüp b r k msen n mesc de g rmes helal olmaz. D kkat ed n. S ze s mler açıkladım
k sapmayasınız.»
Bu had s n r vayet sened nde gar pl k vardır ve zayıftır.
Hak m, Büreyde b.Has b' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: . , «Al le b rl kte gaza ç n Yemen'e
g tt m.Al 'den b raz hakaret gördüm. Med ne'ye döndüğümde Al 'n n bana yaptıklarını Rasûlullah'a
anlattım. Onu b raz yerd m. Rasûlullah (s.a.v.)'m yüzünün reng n n değ şt ğ n gördüm. Bana şöyle
ded :
- Ey Büreyde, ben mü'm nlere kend nef sler nden daha yalan değ l m y m?
- Evet Öyles n ya Rasûlallah.
- Ben k m n dostu sem, Al de onun dostudur.»
mam Ahmed b.Hanbel, Büreyde'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), Yemen'e k asker b rl k gönderd . Bu b rl klerden b r n n başında EbuTal b
oğlu Al , d ğer n n başında da Hal d b. Vel d vardı. Rasûlullah (s.a.v.), bunları gönder rken
kend ler ne şu tal matı verm şt : «İk n z Yemen'de b r araya geld ğ n zde komutan Al 'd r.
Ayrıldığınız zaman da herkes kend asker b rl ğ n n komutanı olacaktır.»
N hayet Yemen'e vardık. Yemenl lerden Ben Zeyd kab les yle karşılaştık. Savaştık. B z
Müslümanlar, Yemenl müşr kler mağlub ett k. Savaşçılarını öldürdük, çoluk çocuklarını es r aldık.
Al , es r alınan kadınlardan b r n kend şahsına ayırdı.Hal d b. Vel d de ben Rasûlullah'a göndererek
Al 'n n böyle yaptığını hbar etmem sted . Rasûlullah (sa.v.)'ın yanına vardığımda Hal d' n
mektubunu kend s ne verd m. Mektup okundu. Rasûlullah(s.a.v.)'m öfkelend ğ n yüzünden an‐
ladım ve şöyle ded m:
- Ya Rasûlallah, ben Yemen'den dönen b r adamım. Sen ben b r komutanla Yemen'e gönderm ş ve
ona taat etmem emretm şt n.Ş md ben onun sana gönderd ğ mesajı tebl ğ ett m.
- Al 'n n aleyh nde konuşma. O, bendend r. Ben de ondanım. Benden sonra s z n vel n z odur.»
Bu lafız münkerd r. Bu had s n rav ler arasında adı geçen Eclah, Ş d r. Böyle b r müfred olarak b r
r vayette bulunduğunda r vayet kabul ed lmez. Ancak kend s nden daha zayıf b r k mse bu hususta
Ec-lah'a tab olmuştur. Doğrusunu Allah b l r. Çünkü bu konudak nak ller arasında mahfuz olan
r vayette anlatıldığına göre Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: «Ben k m n dostuysam Al de
onun dostudur.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Büreyde'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), gan metler n beşte b r n tesl m alması ç n Al 'y Hal d b.Val d'e gönderd . Al ,
orada sabahladığı zaman (car yelerden b r le c nsel l şk de bulunduğu ç n yıkanmıştı ve) başından
su damlamakta d . Hal d b. Vel d, bu durumu görünce bana:
- Ey Büreyde, şu adamın yapıtğını görüyor musun?
Ben de Rasûlullah (s.a.v.)'m yanına döndüğümde Al 'n n orada yaptığı şey kend s ne haber verd m.
Ben, Al 'ye kızıyordum. Rasûlulah (s.a.v.), bana ded k :
- Ey Büreyde, sen Al 'ye kızıyor musun?
- Evet.
- Ona kızma, onu sev. Çünkü onun, gan metler n beşte b r ç nde bundan (bu car yeden) daha fazla
hakkı var.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Büreyde'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Al 'ye kızdığım kadar başka h ç k mseye kızmıyordum. Kureyşl -lerden b r adam da Al 'ye
kızıyordu.Ben o adamı sırf Al 'ye kızdığı ç n sev yordum. İşte o adam, b r süvar b rl ğ n n başında
b r sefere gönder ld . Ben de onun ma yet ndeyd m.Sırf Al 'ye kızdığı ç n ma yet nde yer
almıştım.Sefer m zde b rkaç car yey es r almış ve gan metler elde etm şt k. Rasûlullah (s.a.v.)'a elde
ett ğ m z gan metler n beşte b r n gel p tesl m alacak b r adamı göndermes ç n b r mektup
gönderd k. Rasûlullah (s.a.v.) da bu ş ç n b ze Al 'y gönderd . Es r almanlar arasında çok güzel b r
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 28/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

car ye vardı. Gan metler beşe bölündü. Beşte b r taks m ed l p Al 'ye tesl m ed ld . Sabah olduğunda
Al odasından dışarı çıkarken saçından su damlıyordu. Kend s ne:
- Ey Hasan'm babası, bu ne hald r? d ye sorduğumuzda şöyle cevap verd :
- Es rler arasındak car yey görmüyor musunuz? Ben onları taks m ett m. O, beşte b rl k pay arasına
düştü, sonra o, Peygamber (s.a.v.)' n a les n n hakkı oldu. Sonra da ben m payıma düştü. Ben de
onunla c nsel l şk de bulundum.
Al 'ye kızan o adam (komutanım olan Hal d b. Vel d), bu durumu Allah'ın peygamber ne b ld rmek
ç n b r mektup yazdı. Ben, komutanıma:
- Bu mektubu ben mle Peygamber (s.a.v.)'e gönder r m s n? ded m. O da ben bu durumun b r nev
tasd kc s olarak mektupla b rl kte Rasûlullah (s.a- v.)'a gönderd . Mektubu götürdüğümde okumaya
başladım. Mektubun sah b n kastederek: «Doğru söylüyor.» d yordum. Rasûlullah (s.a.v.), el m
tuttu ve mektubu da alıp şöyle ded :
- Al 'ye kızıyor musun?
- Evet.
- Ona kızma. Şayet onu sev yorsan sevg n fazlalaştır. Nefs m kudret el nde bulunan Allah'a yem n
eder m k , Al a les n n gan metler n beşte b r ndek payı, o car yeden daha fazladır.
Rasûlullah (s.a.v.)'ın bana böyle demes nden sonra Al 'den daha çok sevd ğ m bîr k mse olmamıştır.»
mam Ahmed b. Hanbel, İmran b. Husayn'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), gazaya b r müfreze (b rl k) gönderd . Müfrezen n komutanlığına da Ebu Tal b
oğlu Al 'y atadı. Al , bu seferde b r had se yaptı. O müfreze ç nde yer alan sahabeler nden dört k ş ,
Al 'n n bu yaptığını RasûluUah'a anlatacaklarına da r söz b rl ğ yaptılar. B z de bu seferden
döndüğümüzde önce Rasûlullah (s.a.v.)'m yanma g d p selam verd k. Al 'n n sefer esnasında yaptığı
had sey hbar etmeye söz verm ş olan o dört k ş de Rasûlullah'ın yanma geld . Onlardan b r s
kalkıp şöyle ded :
- Ya Rasûlallah (s.a.v.), Al şöyle ve şöyle yaptı. Rasûlullah, o adamdan yüzünü çev rd . Sonra k nc
adam kalkıp şöyle ded :
- Ya Rasûlallah, Al şöyle ve şöyle yaptı.
- Rasûlullah (s.a.v.), ondan da yüz çev rd . Sonra üçüncü adam kalkıp şöyle ded :
- Ya Rasûlallah, Al şöyle ve şöyle yaptı. Dördüncüler kalkıp şöyle ded :
- Ya Rasûlallah! Al şöyle ve şöyle yaptı.
Rasûlullah (s.a.v.), yüzü değ şm ş olarak o dördüncü adama dönüp şöyle ded :
«Al 'y bırakın. Al 'y bırakın. Al 'y bırakın. Çünkü Al , bendend r. Ben de ondanım. Benden sonra
o, her mü'm n n vel s d r.»
mam Ahmed b. Hanbel, Ebu Sa d' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
« nsanlar, Al 'y ş kayet ett ler. Rasûlullah (s.a.v.) da aramızdaydı. Kalkıp şöyle b r nutuk rad ett :
- Ey nsanlar, Al 'y ş kayet etmey n. Allah'a yem n eder m k o, Allah'ın zatı hususunda (veya Allah
yolunda) en atak olan k msed r.»
Hafız el-Beyhakî, Ebu Sa d' n şöyle ded ğ m r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), Ebu Tal b oğlu Al 'y Yemen'e gönderd . Ben de onunla b rl kte Yemen'e
g denler arasında bulunuyordum. Zekat develer get r ld ğ nde Al 'den, o develere b nerek kend
develer m z d nlend rmek sted ğ m z kend s ne b ld rd k. Çünkü develer m z n b tk n düştükler n
görmüştük. Ancak Al , bu steğ m z kabul etmey p: «S z n bu develerdek payınız, ancak d ğer
Müslümanların payı kadardır. Daha fazla b r hakkınız yoktur.» ded .
Al , Yemen'dek ş n tamamlayıp dönerken başımıza b r n em r tay n ett . Al 'n n kend s acele ed p
hacca g tt . Haccını tamamladığı zaman Peygamber (s.a.v.), ona:«Arkadaş arının yanma dön, onları
da get r.» ded . B z daha önce Al 'ye lett ğ m z steğ m z bu defa başımıza em r tay n ed len adama
lett k. O, bu sted ğ m z yer ne get rd . Al , dönüp geld ğ zaman zekat develer ne b n lm ş
olduğunu onların sırtların-dak zlerden anladı. Yer ne vek l bıraktığı adamı, bu hareket nden dolayı
kınayıp ayıpladı. Ben de eğer Med ne'ye döner, RasûluUah'a uğrar-sam Al 'n n b ze yaptığı hakaret
ve baskıları kend s ne anlatacağımı söyled m. Med ne'ye geld ğ m zde Rasûlullah (s.a.v.)'a uğradım.
Söylemeye yem n ett ğ m şey ona söylemek st yordum. Ebu Bek r'e rastladım. O, Rasûlullah'ın

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 29/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

yanından çıkmakta d . Ben görünce durdu. Bana «Merhaba» ded , hal-hatır sordu, ben de
kend s nden hal hatır sordum.Bana:
- Ne zaman geld n? d ye sondu.
Ben de:
- Dün geld m, d ye cevap verd m.
Ben mle b rl kte Rasûlullah (s.a.v.)'ın yanma döndü ve ona:
- Ya Rasûlallah, şte Sa'd b. Mal k b. Şeh d gelm şt r, yanına g rmek ç n z n st yor, ded .
Rasûlullah (s.a.v.) da:
- çer g rmes ne z n ver, ded .
çer g r p Rasûlullah (s.a.vja saygı göster p selam verd m. O da selamımı aldı. Ben m ve a lem n
durumunu sordu. Ancak hal hatır sorma ş n g zl yaptı. Ben de kend s ne ded m k : «Ya Rasûlallah,
Al 'den çok cefa çekt k, y arkadaşlık etmed . B z sıkıştırdı.» Al 'n n b ze yaptıklarım b rer b rer
saymaya başladım. Sözümün ortasına geld ğ mde Rasûlullah (s.a.v.) -yakınında oturduğum ç n-
uyluğuma vurdu ve şöyle dey p sözümü kest :
«Ey Sa'd b. Mal k b. Şeh d, kardeş n Al hakkında söylemekte olduğun sözler n n b r kısmını kes.
Allah'a yem n eder m k , Al 'n n Allah yolunda b r asker olduğunu b lmektey m.»
Rasûlullah (s.a.v.)'ın böyle demes üzer ne ben kend kend me şöyle ded m: «Ey Sa'd b. Mal k, anan
sen kaybets n. Bu günden t baren artık Al 'n n hoşuna g tmeyecek durumlara g rmeyeceğ m, artık
onun hoşuna g tmeyecek şeyler kes nl kle söyled ğ m b lm yorum. Vallah onu artık ne g zl , ne de
açıkça kötü sözlerle anmayacağım.»
Yunus b. Bükeyr, Hudeyb ye ashabından olan Anar b. Şaş el-Eslemfn n şöyle ded ğ n r vayet
etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.)'ın Yemen'e gönderd ğ süvar lerle b rl kte Al 'n n yanında yer aldım. Al , bana
b raz hakaret ett . Ona kırıldım. Med ne'ye döndüğümde b r gün b r mecl ste oturmakta olan
Rasûlullah (s.a.v.)'ın yanma yöneld m..Rasûlullah, bana-bakınca g d p yanma oturdum. Şöyle
buyurdu: «Ey Amr, Allah'a yem n eder m k , sen bana ez yet ett n.»
Ded m k : «İnnâ l llah ve nnâ leyh rac un. Rasûlullah'a ez yet etmekten Allah'a ve İslâm'a
sığınırım.» Ben m böyle demem üzer ne Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurdu:«K m Al 'ye ez yet
ederse, bana ez yet etm ş olur.»
Seyf b. Ömer de Abdullah b. Sa d vasıtasıyla Eban b. Sal h' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: «Her k m b r Müslümana ez yet ederse bana ez yet etm ş olur,
bana ez yet eden k mse de Allah'a ez yet etm ş olur.»
Ebu Ya'lâ, Sa'd b. Eb Vakkas'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Mesc dde ben ve k adam oturmaktaydık. Al 'n n aleyh nde konuştuk. Rasûlullah (s.a.v.), öfke le
b ze yöneld . Ben de onun öfkelenmes nden Allah'a sığındım. Rasûlullah (s.a.v.), b ze şöyle ded :
[16]
«Ben mle s z n aranızda ne olmuş? K m Al 'ye ez yet ederse, bana ez yet etm ş olur.»

Ğadîr-Î Hum Had s

îmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Tufeyl' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:


«Al , Küfe mesc d n n avlusunda nsanları topladı. Sonra onlara şöyle ded :
- Her Müslümanın Gad r- Hum gününde Rasûlullah'tan duyduğu şeyler ç n Allah aşkına şah tl k
etmes n r ca ed yorum. Orada bulunan nsanlardan b r çoğu ayağa kalktılar ve Rasûlullah (s.a.v.)'ın
Gad r- Hum'da Al 'n n el n tutup nsanlara şöyle ded ğ ne şah tl k ett ler: «Ben m mü'm nlere
canlarından daha yakın olduğumu b l yor musunuz?»
Gad r- Hum'da bulunan Müslümanlarda: «Evet ya Rasûlallah» ded ler. Bunun üzer ne Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: «Ben, k m n dostu sem şu Al de onun dostudur. Allah'ım, Al 'ye dostluk
edene dost ol, Al 'ye düşmanlık edene de düşman ol.» Bu konuşma üzer ne ben oradan ayrıldım.
İç mde b r şüphe duymaya başladım. Zeyd b. Erkam'a rastladım. Ona şöyle ded m: «B l yor musun,
Al şöyle ve şöyle d yor.»

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 30/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Zeyd: «Sen bunu nkar m ed yorsun? Rasûlullah (s.a.v.)'m Al ç n böyle ded ğ n ben de ş tt m»
ded .»
Ebu Bek r eş-Şaf î, Zeyd b. Erkam'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Al , Rasûlullah (s.a.v.)'ın: «Ben k m n dostuysam Al de nun dostudur. Allah'ım, Al 'ye dostluk
edene dost ol. Ona düşmanlık edene de düşman ol.» ded ğ ne şah tl k yapmaları ç n nsanlardan r ca
ett ler. Ben de aralarında d m.»
Ebu Ya'lâ le Abdullah b. Ahmed, Abdurrahman b. Eb Leyla'nın şöyle ded ğ n r vayet etm şlerd r:
«Küfe mesc d n n avlusunda Al 'n n nsanlardan şu r cada bulunduğunu gördüm:
- Gad r- Hum gününde Rasûlullah'm: «Ben k m n dostu sem Al de onun dostudur» ded ğ n k m
duymuşsa, Allah aşkına burada şah d-l k ets n.
Hz. Al 'n n bu r cası üzer ne Bed r savaşma katılmış on k k ş kalkıp şah tl k ett ler. Hatta onlardan
b r ne baktım. Üzer nde b r şalvar vardı. Onlar ded ler k :
- Gad r- Hum gününde Rasûlullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğuna şah d olduk: «Ben mü'm nlere
kend canlarından daha yakın değ l m y m? Ben m zevceler m de onların anneler d r. Öyle değ l
m ?»
- Evet öyled r ya Rasûlallah, den l nce, şöyle buyurmuştu: «İşte ben k m n dostuysam Al de onun
dostudur. Allah'ım, Al 'ye dost olana dost ol, ona düşman olana da düşman ol.» Başka b r r vayette
de Abdur-ranman b. Eb Leyla, bu şah tl kte bulunarak şöyle dem şt r: «On k k ş ayağa kalkıp
şöyle ded ler:
- Evet ey Al , o zaman Rasûlullah (s.a.v.), sen n el n tutarak şöyle dem şt : «Allah'ım, Al 'ye dost
olana dost ol, ona düşman olana düşman ol. Ona yardım edene yardım et, onu yardımsız bırakanı da
yardımsız bırak.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Rebah b. Hars'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«B rkaç k ş , Küfe mesc d n n avlusunda duran Hz. Al 'n n yanma gelerek şöyle ded ler:
- Selam sana ey Mevlamız. Hz. Al , onlara şöyle sordu:
- S z Arap b r kav ms n z, nasıl s z n mevlanız olab l r m?
- Ğad r- Hum gününde Rasülullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu ş t k:
«Ben k m n mevlası sem şu Al de onun mevlasıdır. O adamlar oradan ayrılıp g tt kler nde ben de
peşler ne takıldım. Onların k m oldğu-nu sorduğumda ded ler k : «B z Ensâr'dan b r topluluğuz.»
Aralarında Ebu Eyyüb el-Ensârî de vardı. »
Ebu Bek r b. Eb Şeybe, Rebah b. Hars'ın şöyle ded ğ n r vayet.et-m şt r:-
«Kûfe mesc d n n avlusunda oturmakta ve Al le sohbet etmekte ken üzer nde yolculuk zler
bulunan b r adam gel p Hz. Al 'ye h taben: «Selam sana ey Mevlam» ded . O adamın k m olduğunu
Hz. Al 'ye sorduklarında Ebu Eyyüb olduğunu söyled . Ebu Eyyüb, şöyle ded :
- Ben, Rasülullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu ş tt m:«Ben k m n mevlası sem Al de onun
mevlasıdır.»
mam Ahmed b. Hanbel, Zeyd b. Erkam'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasülullah (s.a.v.)'la b rl kte Vad Hum denen b r vad de mola verd k. Namaz kılmamızı emrett .
Namazı öğle sıcaklığında kıldık. B ze b r hutbe rad ett . Hutbe rad ederken kend s ç n güneş n
hararet nden korunması amacıyla semûr ağacının üzer ne b r örtü örtülerek b r gölgel k yapıldı.
Hutbes nde b ze şöyle ded :
- B lmez m s n z k (veya şah dl k etmez m s n z k ) ben her mü'm n k mseye kend canından daha
yakınım?
- Evet öyled r ya Rasûlallah.
- Ben, k m n mevlası sem Al de onun mevlasıdır. Allah'ım, Al 'ye düşmanlık edene düşman ol, ona
dostluk gösterene de dost ol.»
Maruf b. Harbud, Hüzeyfe b.Üseyd' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasülullah (s.a.v.), Veda haca dönüşünde ashabını Batha'dak b rb r ne yakın ağaçların çevres nde
mola vermekten menett . Sonra onlara haber gönderd . Onlar da o ağaçların altında namaz kıldılar.
Sonra Rasülullah (s.a.v.) kalkıp ashabına şöyle ded :
- Ey nsanlar! Hm her şeye nüfuz eden ve kend s de her şeyden haberdar olan Allah, bana haber
verd k : Her peygamber, mutlaka kend s nden öncek peygamber n yarı ömrü kadar yaşayacaktır.
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 31/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Zanneder m k yakında ben Rabb m n huzuruna davet ed leceğ m. Ben de bu davete cabet
edeceğ m. Benden sorulacak, s zden de sorulacak. S z ne d yeceks n z?
- Sen n r salet tebl ğ ett ğ ne, nas hat verd ğ ne, çaba sarfett ğ ne şah tl k edeceğ z. Allah sana hayır
mükafat vers n,
- Allah'tan başka lah bulunmadığına, Muhammed' n de onun kulu ve elç s olduğuna, Allah'ın
Cennet' n n hak olduğuna, ateş n n hak olduğuna, kıyamet saat n n kuşkusuz geleceğ ne ve Allah'ın
mezarda-k ler d r lteceğ ne şah tl k etmez m s n z?
- Evet, buna da şah tl k eder z.
- Allah'ım şah d ol. Ey nsanlar, doğrusu Allah ben m mevlamdır. Bende mü'm nler n mevlasıyım ve
onlara canlarından daha yakınım. Ben k m n mevlası sem, şu (Al ) de onun mevlasıdır. Allah'ım,
Al 'ye dostluk gösterene dost ol. Ona düşmanlık edene de düşman ol. Ey nsanlar, ben s z n
elç n z m. S zler, gen şl ğ Basra le San'a arasındak mesafeden daha uzun olan b r havuzun başına
geleceks n z. O havuzda yıldızlar sayısınca kaplar vardır. îk de gümüş bardak vardır .Yanıma gel‐
d ğ n zde aranızda bıraktığım k kıymetl şey soracağım. S z benden sonra onlara nasıl
davrandığınıza d kkat ed n. O kıymetl şeyler n en büyüğü, Allah'ın k tabıdır. B r tarafı Allah'ın
el nde b r tarafı da s z n el n zded r. Ona sanlın k , sapmayasmız. Onun hükümler n değ şt r-
meyes n z. S ze bıraktığım k k ymetl şeyden k nc s de ben m a le ef-radımdır. Z ra lm her şeye
nüfuz eden ve her şeyden haberdar olan Allah, bana b ld rd k , bu k kıymetl şey s z n havuz
yanma gel ş n ze kadar b rb r nden ayrılmayacaklardır.»
Abdürrezzak, Bera b. Az b' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasülullah (s.a.v.)'la b rl kte yola çıktık.
Ğad r- Hum mevk ne vardığımızda mola verd k. O esnada b r ün-ley c toplanmamız ç n çağrıda
bulundu. Toplandığımızda Rasülullah (s.a.v.), b ze şöyle ded :
- Ben s ze canınızdan daha yakın değ l m y m?
- Evet ya Rasûlallah.
- Ben s ze anneler n zden daha yakın değ l m y m?
- Evet ya Rasûlallah.
- Ben s ze babalarınızdan dah yakın değ l m y m?
- Evet ya Rasûlallah.
- Öyle değ lm y m, öyle değ lm y m, öyle değ l m y m?
- Evet ya Rasûlallah.
- Ben k m n dostuysam Al de onun dostudur. Allah'ım, Al 'ye dost olana dost ol, ona düşmanlık
edene düşman ol.
Hattab oğlu Ömer de Rasülullah (s.a.v.)'ın bu konuşmasından sonra Al 'ye şöyle ded :
- Tebr k eder m sen ey Ebu Tal b' n oğlu Al ! Bu gün sen bütün mü'm nler n vel s ve dostu oldun.»
Haf z Ebu Bek r Hat b el-Bağdadî, Ebu Hüreyre'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Her k m z lh cce ayının onsek z nc gününden oruç tutarsa ona altmış ay oruç tutmuşçasma sevap
yazılır. O gün Gad r- Hum günüdür. O günde Peygamber (s.a.v.)> Ebu Tal b oğlu Al 'n n el n
tutmuş ve sahabelere şöyle dem şt r:
- Ben mü'm nler n vel s değ l m y m?
- Evet ya Rasûlallah.
- Ben k m n dostu sem, Al de onun dostudur. Rasûlullah (s.a.v.)'m bu konuşmasından sonra Hattab
oğlu Ömer, Al 'ye şöyle ded :
- Ey Ebu Tal b' n oğlu, sana ne mutlu! Bu gün sen hem ben m hem de her Müslümanın mevlası
oldun.»
Bu had se üzer ne Cenâb-ı Allah, şu ayet- ker mey nzal buyurdu: «Bu gün s ze d n n z kmal
ett m.» (e -Mâ de, 3.)
Her k m receb ayının y rm yed nc gününde oruç tutarsa ona altmış ay oruç tutmuşcasma sevap
yazılır. Çünkü o gün Cebra l' n r salet nd rd ğ lk gündür.»
Ben der m k : Bu r vayette b rkaç bakımdan münkerl k vardır. Z ra yukardak ayet- ker men n bu
günde naz l olduğu söylenmekted r. Oysa mezkur ayet- ker me, Buharı ve Müsl m' n sah hler nde de
Hattab oğlu Ömer'den r vayet olunduğu g b arefe gününde naz l olmuştur. Ayrıca adını
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 32/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

z krett kler m z n dışında b r d ğer sahabe topluluğundan da: «Ben k m n mevlası sem Al de onun
mevlasıdır.» had s r vayet ed lm şt r. Ancak bu had s n sened n n mezkur sahabelere ulaştığı husu‐
[17]
sunda zayıflık vardır.

Kuş Had s

Bu had s hakkında bazı âl mler eserler tasn f etm şlerd . Bunun çeş tl r vayet yolları vardır. Ancak
bu r vayet yollarının tamamı üzer nde tartışmaya açık hususlar vardır. B z, burada önce bu had s ele
almak st yoruz:
T rm zî, Enes' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Peygamber (s.a.v.)' n yanında b r kuş vardı. Peygamber (s.a.v.), o kuşla lg l olarak şöyle ded :
«Allah'ım, mahrukatın arasında en çok sevd ğ n k msey bana gönder de ben mle b rl kte şu kuşun
et nden yes n» Peygamber böyle ded kten sonra Hz. Al geld ve kuşu onunla beraber yed .»
T rm zî, bu had s n gar b olduğunu söylem şt r. Ebu Yala, Enes b. Mal k' n şöyle ded ğ n r vayet
etm şt r: «Rasûlullah'a ekmeğ yle b rl kte kızartılmış b r kekl k hed ye ed ld . Rasûlullah (s.a.v.) da:
«Allah'ım, yaratıklarından en çok sevd ğ n b r k msey bana gönder de ben mle b rl kte bu yemeğ
yes n.» d ye dua ett . Hz. A şe de: «Allah'ım, bu yemeğ Rasûlullahla b rl kte yemes n babama nas p
et.» ded . Hafsa da: «Allah'ım, bu yemeğ Rasûlullah'la b rl kte yemey babama nas p et.» ded . Ben
de: «Allah'ım, bu yemeğ Rasûlullahla b rl kte yemeğ Sa'd b. Ubade'ye nas p et.» ded m. Kapının
vurulduğunu ş tt m. Kapıyı vuran adama: «Rasûlullah meşguldür, ş ne g t.» ded m. Tekrar kapının
vurulduğunu ş tt m, dışarı çıktığımda kapıda duran adamın Al olduğunu gördüm. Kend s ne
Rasûlullah (s.a.v.)'ın meşgul olduğunu g d p sonra gelmes n söyled m ve çer g rd m. Tekrar
kapının vurulduğunu ş tt m. Al selam verd . Rasûlullah (s.a.v.), b r ses n geld ğ n duydu ve: «Bak
bakalım hele kapıyı vuran k mm ş?» ded . Dışarı çıktım, kapıda duranın Al olduğunu gördüm.
Rasûlullah'a dönüp kapıda duranın Al olduğunu söyled m. Rasûlullah (s.a.v.) da:«îçer g rmes ne
z n ver.» ded . Ben de z n verd m. Al çer g rd . Rasûlullah (s.a.v.) da: «Allah'ım, ona dost olana
dost ol.» ded .
Ebu Ya'lâ, Süddf n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.)'m yanında b r kuş vardı. «Allah'ım, yaratıklarından en çok sevd ğ n k msey
bana gönder de ben mle b rl kte kuşun et n yes n.» ded . Ebu Bek r geld . Rasûlullah, onu ger
çev rd . Ömer geld , onu da ger çev rd . Osman geld . Onu da ger çev rd . Sonra Al geld , ona z n
verd .»
Ebu'l-Kasım b. Ukbe, Enes b. Mal k' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.)'a kızartılmış b r kuş hed ye ed ld .Yemeğ önüne koydu. Sonra şöyle ded :
«Allah'ım, yaratıklarından en çok sevd ğ n k msey bana gönder de ben mle b rl kte bu yemekten
yes n.» Al gel p, kapıyı vurdu. «K m o?» d ye sordum. «Ben Al 'y m» ded . Ben de kend s ne
Rasûlullah (s.a.v.)'m meşgul olduğunu söyled m. Kapıyı üç kez vurdu. Dördüncü kez ayağıyla
kapıya vurup çer g rd . Peygamber (s.a.v.), kend s ne: «N ç n gec kt n?» d ye sordu. Al de şöyle
cevap verd :«Üç kez geld m. Ama Enes, çer g rmeme engel oldu.» Peygamber (s.a.v.) bana: «N ç n
böyle yaptın?» d ye sorunca ona şöyle cevap verd m:«Bu yemeğ kend akrabalarımdan b r adamın
sen nle b rl kte yemes n arzuladığım ç n böyle yaptım.»
Ebu'l-Kasım el-Beğavî le Ebu Ya'lâ el-Mus lî, Rasûlullah'ın azadlı-sı Sef ne'n n şöyle ded ğ n
r vayet etm şlerd r:
«Ensâr'dan b r kadın Rasûlullah (s.a.v.)'a k ekmek parçası arasında kızartılmış k kuş hed ye ett .
Evde de benden ve Enes'ten başka k mse yoktu. Rasûlullah (s.a.v.) gel d . Yemeğ n n get r lmes n
emrett . Ben de kend s ne: «Ya Rasûlallah, Ensâr'dan b r kadın sana b r hed ye get rd .» ded m ve o
k kuşu kend s ne takd m ett m. Rasûlullah (s.a.v.) da: «Allah'ım, yaratıkların arasında sana ve
Rasûlüne en çok sevg l olan b r k msey bana gönder.» d ye dua ett . Ebu Tal b oğlu Al geld .
Kapıyı g zl ce vurdu. Ben de:
- K m o? d ye sordum.
- Hasan'm babasıyım, ded . Sonra kapıyı vurdu. Ses n yükseltt . Rasûlullah (s.a.v.):
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 33/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

- K m kapıyı vuruyor? d ye sordu. Ben de:


- Ebu Tal b oğlu Al 'd r, d ye cevap verd m. Rasûlullah (s.a.v.):
- Kapıyı ona aç, ded .
Kapıyı açtım, îçer g rd . Rasûlullah (s.a.v.), onunla b rl kte o k kuşu yed .»
Ebu Muhammed Yahya b. Muhammed b.Sa d, İbn Abbas'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Peygamber (s.a.v.)'e kızartılmış b r kuş get r ld . Peygamber (s.a.v.) de: «Allah'ım, Allah ve
Rasûlünü seven b r adamı bana gönder.» d ye dua ett . Al geld . Peygamber (s.a.v.)de:«Allah'ım,
ben m de en çok sevd ğ m k msey bana gönder» d yerek duasını tamamladı.»
Abbad b. Yakub, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.)'a toy denen b r kuş hed ye ed ld . Kızartılmış olan bu kuş sofraya konularak
Rasûhıllah'a takd m ed ld . Enes b. Mal k de Rasûlullah (s.a.v.)'m kapıcılığını yapmaktaydı. Sofra
önüne konulduğu zaman Rasûlullah (s.a.v.), eller n göğe kaldırarak şöyle dua ett : «Allah'ım,
yaratıkların arasında en çok sevd ğ n k msey bana gönder de bu kuşu ben mle beraber yes n.» Ben
yanına g tt m. îçer g rmek ç n z n sted m. Enes onun meşgul olduğunu söyled .Ben de ger dön‐
düm.Sonra Rasûlullah (s.a.v.), duasını tekrarladı. Üçüncü kez tekrarladığında ben y ne g d p yanma
g rd m.Rasûlullah (s.a.v.), ben görünce: «Allah'ım, yaratıkların arasında ben m de en çok sevd ğ m
k msey bana gönder.» d yerek duasını tamamladı. Ben de onunla b rl kte o kuşu yed m. Yemeğ
yed kten sonra oradan ayrıldığımda Enes, bana şöyle ded : «Ey Hasan'm babası, ben m ç n mağf ret
d le. Sana karşı b r suç şled m. Ben m yanımda da b r müjde vardır.» Enes böyle ded kten sonra
Peygamber (s.a.v.)'den duyduğu müjdey bana anlattı. Bende Allah'a hamdett m. Onun ç n mağf ret
d led m. O da memnun oldu. Bana verd ğ müjde, bana karşı şled ğ suçu ortadan kaldırmış
[18]
oldu.»

Hz. Alî'n n Fazîletîne Daîr Başka B r Hadîs

Ebu Bek r eş-Şafıî, Cab r b. Abdullah'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:


«Rasûlullah (s.a.v.)la b rl kte Ensâr'dan b r kadının İsraf adındak hurmalığına g tt k. Kadın,
Rasûlullah (s.a.v.) ç n küçük b r hurma ağacının altına su serpt kten sonra b r yaygı serd .
Rasûlullah (s.a.v.) da o esnada şöyle ded : «Ş md s ze cennetl klerden b r adam gelecekt r.» Ebu
Bek r geld . Rasûlullah, sonra tekrar şöyle ded : «Ş md s ze cennetl klerden b r adam gelecekt r.»
Böyle demes nden sonra Ömer geld . Sonra y ne şöyle ded :«Ş md s ze cennetl klerden b r adam
gelecekt r.»
Başım hurma ağacının altında eğm ş durumda d . Sonra şöyle ded : «Allah'ım, d lersen gelecek olan
o cennetl k adamı Al yaparsın.» Böyle ded kten sonra Al geld . Sonra Ensâr'dan plan o kadın,
Rasûlullah (s.a.v.)'a b r koyun kest , ben de onu p ş rd m. Rasûlullah (s.a.v.) yed . B z de yed k. Öğle
vakt olduğunda kalkıp namaz laldı. B z de kıldık, ne o abdest aldı, ne de b z aldık. İk nd vakt
olduğunda namaz kıldı, y ne ne o abdest aldı, ne de b z aldık.»
Ebu Ya'lâ, İbn Umeyr' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Babamla b rl kte A şe'n n yanına g tt k.
Ona Al 'y sordum.Hz. A -şe ded k : Al kadar Rasûlullah tarafından çok sev len başka b r adam
görmed m. Al 'n n hanımı (Fatıma) kadar Rasûlullah taraf ndan çok sev len başka b r kadın da
görmed m.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Abd llah el-Becelf n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ümmü Seleme'n n yanma g tt m. Bana ded k : —Aranızda yaşamakta ken Rasûlullah'a sövülür
müydü? —Allah korusun (veya sübhanallah), böyle b rşey yapılab l r m h ç? —Ben, Rasûlullah
(s.a.v.) n şöyle ded ğ n ş tt m: «Al 'ye söven bana sövmüş olur.»
Ebu Ya'lâ, Ebu Abd llah el Becelfn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Ümmü Seleme, bana şöyle
ded :
- Rasûlullah (s.a.v.)'a m nber üzer ndeyken sövülür müydü? —Bu nasıl olur?
- Ş md Al 'ye ve onu sevenlere sövülmüyor mu? Oysa ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m Al 'y sevd ğ ne
şah tl k eder m.» Ümmü Seleme, Cab r ve Ebu Sa d'den r vayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.),

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 34/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Al 'ye şöyle dem şt r:«Ben sevd ğ n dd a ed pde sana öfke duyan k mse, ben sevd ğ ne da r ler
sürdüğü dd ada yalancıdır.» Ancak bu r vayetler n senedler zayıftır, del l olarak ler sürüle-mezler.
Abdürrezzak, Zer b. Hubeyş' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Al 'n n şöyle ded ğ n ş tt m:
«Habbey yaran ve canlıyı yaratan Allah'a yem n eder m k , Peygamber (s.a.v.), bana şöyle dem şt r:
«Sen ancak mü'm n k mse sever ve sana ancak münafık olan k mse öfke duyar.»
/ îbn Ukbe, Abdullah b. Mesud'dan r vayet ett M, Rasûlullah (s,a.v.), şöyle buyurmuştur: «Al 'ye
öfke duymakla b rl kte bana ve get rd ğ m şeye man ett ğ ne da r dd ada bulunan k mse yalancıdır,
mü'm n değ ld r»
Bu r vayet sened yle b rl kte uydurmadır. Sab t değ ld r, doğrusunu Allah b l r.
Hasan b. Arfe, Ammar b.Yas r' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Peygamber (s.a.v.)' n Al 'ye şöyle ded ğ n ş tt m: «Sen seven ve sen n hakkında doğru söyleyen
k mseye ne mutlu. Sana öfke duyan ve sen n hakkında yalan söyleyen k msen n de vay hal ne!» Bu
mealde b rçok had s r vayet ed lm şt r.
Abdürrezzak, bn Abbas'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Rasûlullah (s.a.v.), Al 'ye bakıp şöyle
ded : «Sen dünyada efend s n, ah rette efend s n. Sen seven ben sevm şt r. Sen n sevg l n, Allah'ın
sevg l s d r. Sana öfke duyan bana öfke duymuştur. Sen sevmeyen Allah da sevmez . Benden sonra
sana öfke duyan k msen n vay hal ne.»
Har s b. Hasîre, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Rasûlullah (s.a.v.), ben çağırdı ve şöyle
ded :«Sende Meryem oğlu İsa'dan b r örnek vardır. Yahud ler, ona öfke duydular. Öyle k , onun
anasına ft rada bulundular. Onu Hrıst yanlara sevd rd ler. Öyle k , Hrıst yanlar da onu hak etmed ğ
b r mertebeye get rd ler.»
D kkat ed n, benden dolayı k zümre nsan helak olacaktır. Bunlardan b r s , ben m hakkımda
abartılı b r sevg besley p frata kaçar ve ben layık olmadığım b r mertebeye yükseltmeye çalışır.
D ğer de bana öfke duyar, bana olan öfkes yüzünden ft ra eder. D kkat ed n, ben peygamber
değ l m. Bana vahyed lmez. Ancak ben Allah'ın k tabı ve peygamber n n sünnet yle el mden geld ğ
kadarıyla amel eder m. S ze, Allah'ın taat ne da r verd ğ m em rler haktır. Hoşunuza g den ve g tme‐
yen hususlarda bana taat etmekle yükümlüsünüz.»
Yakub b. Süfyan, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Ben, ateş n taks mc s yün. Kıyamet
gününde şu sana, şu da bana d yeceğ m.»
Ben der m k : Avam arasında yaygın olan yanlış b r kanat şudur k , güya Hz. Al , Cennet'te Kevser
havuzunun başında durup nsanlara su dağıtacaktır. Bunun aslı yoktur. Sağlam yollardan böyle b r
r vayet gelmem şt r. R vayetlerde sab t olduğuna göre Kevser havuzunun başında nsanlara su
dağıtacak olan k ş , Rasûlullah(s.a.v.)'dır.
Kıyamet gününde şu dört k ş den başka h çb r şahsın b nek üzer nde gelmeyeceğ ne da r
nakledeceğ m z had s de asılsızdır. Güya Rasûlullah (s.a.v.) Burak üzer nde, Sal h peygamber deves
üzer nde, Hamza da Abda adlı deve üzer nde, Al de Cennet' n üzer nden b r dere üzer nde gelecek
ve tehl l get rerek ses n yükseltecekt r.
Y ne baza k mseler n ağızlarında Al adına yapılan yem nler n de şer atta yer yoktur. "Al aşkına
al", "Al aşkına ver" ve benzer şek llerde yem nler ed yorlar k bunlar raf z ler n uydurmalarıdır ve
asılsız şeylerd r. Bu g b yem nler h çb r c hetten sah h değ ld r. Hatta bunu alışkanlık hal ne get ren
k mseler n ölüm anında manlarının g deceğ nden korkulmaktadır. Allah'tan başkasının adına yem n
eden k mse, ş rk koşmuş olur.
İmam Ahmed b. Hanbel, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), bana uğradı. Ben rahatsızdım, şöyle d yordum: «Allah'ım, eğer ecel m gelm şse
artık ben (vefat ett r p) rahata kavuştur. Eğer ecel m gelmem şse şu hastalığı üzer mden kaldır. Eğer
bu b r mus betse bana sabır ver.» Daha da bazı şeyler söyled m ve duamı tekrarladım. Rasûlullah
(s.a.v.) da ayağıyla bana vurup:
- Ne söyled n? d ye sordu.
Ben de söyled kler m tekrarlayınca kend s : «Allah'ım, ona af yet ver (veya ş faya kavuştur)» d ye
dua ett . Artık ondan sonra h ç hastalanmadım.»
- Muhammed b. Müsl m b. Dar h, Rasûlullah'm şöyle buyurduğunu r vayet etm şt r:

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 35/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

«İlm hususunda Adem'e; anlayışı hususunda Nuh'a, yumuşak huyluluğu bakımından İbrah m'e,
zah dl ğ hususunda Zeker ya oğlu Yahya'ya, kuvvetl olma bakımından Musa'ya bakmak steyen
k mse EbuTal b oğlu Al 'ye baksın.»
Bu c dden münker b r had st r, s ene d sah h değ ld r.
Hz. Al 'n n hatırına, güneş n battıktan sonra tekrar ufka döndürüldüğüne da r b r had s te r vayet
ed lm şt r. B z bu had s bu k tabın peygamberl k del ller bölümünde sened ve lafızlarıyle
nakletm şt k. Burada tekrarlamaya ht yaç yoktur.
T rm zî, Cab r' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ta f savaşında Rasûlullah (s.a.v.), Al 'y çağırdı. Ona g zl ce b rşey-ler fısıldadı. Bazı k mseler:
«Rasûlullah (s.a.v.), amcasının oğlu le uzun uzadıya fısıldaştı.» dey nce o, şöyle karşılık verd :
«Ben onunla ftsıldaş-madım, aks ne Allah onunla fısıldaştı. Ona sırlar verd .»
Bu, hasen ve gar p b r had st r. Bu had ste Peygamber Efend m z, "Allah onunla fısıldaştı" demekle
kend s n n onunla f sıldaşmasını ve sır vermes n Allah'ın emrett ğ n söylemek stem şt r.
T rm zî, Ümmü At yye'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), b r tarafa b r asker b rl k gönderd . Aralarında Al de vardı. Rasûlullah (s.a.v.),
onları gönderd kten sonra eller n semaya kaldırarak şöyle dua ett : «Allah'ım, Al 'y bana
göstermeden ben öldürme.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Abdullah b. Zal m el-Maz nî'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Muav ye, Kûfe'den çıktığında yer ne Muğ re b. Şube'y vek l bıraktı. Hat pler kalkıp Hz. Al 'n n
aleyh nde konuşmaya başladılar. Ben de Sa d b. Zeyd b. Ömer b. Nüfeyl' n yanıbaşmda
durmaktaydım. Sa d, bu duruma öfkelen p kalktı, el mden tutup yürümeye başladı ve bana şöyle
ded :
«Kûfel lerden b r adama lanet okunmasını emreden şu kend ne yazık eden adamı görüyor musun?
Oysa ben onlardan dokuz k ş n n cennetl k olduğuna şah tl k eder m. Onuncusuna da şah tl k
edersem günahkar olmam.»
Ben de Sa d'e şöyle ded m:
- Ned r bu şah tl k ett ğ n şey?
- Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştu: «Ey H ra, yer nde dur, sen n üzer nde ancak b r peygamber
veya b r sıddık veya beş şeh d vardır.»
- K mlerd r onlar?
- Rasûlullah, Ebu Bek r, Ömer, Osman, Al , Zübeyr, Talha, Abdur-rahman b. Avf ve Sa'd b. Mal k.
- Ya onuncuları k md r?
- Ben m."
İmam Ahmed b. Hanbel, Veda haccında bulunan Habeş b. Cünade es-Selulî'den r vayet ett k ,
Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: Al bendend r, ben de ondamm, görev m ancak ben veya
(ben m yer me) Al fa eder.»
İmam Ahmed b. Hanbel, Zeyd b. Bes ğ' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), Ebu Bek r' Berâe sûres le b rl kte Mekkel le-re gönderd . O seneden sonra b r
müşr k n hac edem yeceğ n , Beyt' n çıplak olarak tavaf ed lemeyeceğ n , mü'm n k mseden
başkasının Cen-net'e g remeyeceğ n , Rasûlullah (s.a.v)la kend s arasında bel rl b r süreye kadar
barış antlaşması bulunan k mseler n bu antlaşmalarının bel rlenen süre sonuna kadar geçerl
olacağım, Allah ve Rasûlünün müşr klerden uzak olduğunu b ld rmes n Ebu Bek r'e emrett . Ebu
Bek r de bu emr alıp yola çıktı. Üç gün yol g tt kten sonra Rasûlullah (s.a.v.), Hz. Al 'ye: «Hemen
yola çık, Ebu Bek r'e ulaş, bu em rler onun yer ne sen tebl ğ et.» ded . B lahare Ebu Bek r,
Rasûlullah (s.a.v.)'ın yanma döndüğünde ağladı ve: «Ya Rasûlallah, ben m hakkımda b rşey m
meydana geld ?» d ye sorunca: Rasûlullah (s.a.v.), ona şöyle verd :
«Sen n hakkında b rşey meydana gelm ş değ ld r. Ancak bu em rler n şahsım tarafından veya ehl-
beyt mden b r adam tarafından tebl ğ ed lmes ne da r bana b r em r geld .»
Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Berâe sûres nden on ayet naz l olduğu zaman Rasûlullah (s.a.v.), Ebu Bek r' çağırdı. Bu ayetler
Mekkelüere okuması ç n Ebu Bek r' bu ayetlerle Mekke'ye gönderd . Sonra ben çağırdı ve bana
şöyle ded :
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 36/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

«Ebu Bek r'e yet ş. Onu bulduğun yerde yazıyı kend s nden al. Mek-kel lere götür ve onu onlara sen
oku.» Ben de yola çıktım. Cühfe'de Ebu Bek r'e ulaştım. Yazıyı kend s nden aldım. Ebu Bek r,
Med ne'ye dönüp Rasûlullah (s.a.v.)'a şöyle sordu:
- Ya Rasûlallah, ben m hakkımda b rşey m naz l oldu?
- Hayır, yalnız Cebra l bana gel p şöyle ded : Sana ver len emr ya sen tebl ğ et ya da a lenden b r
adam tebl ğ ets n.»
Bu r vayette münkerl k vardır. Çükü Ebu Bek r' n hemen Med ne'ye döndüğü söylenmekted r. Oysa
Ebu Bek r, o sene ger dönmem ş, aks ne o senede (yan h cret n dokuzuncu senes nde) hac em rl ğ
yapmıştır. O, Hz. Al 'y b r cemaatla b rl kte M na düzlüğüne gönderm ş, kurban bayramı gününde
ve teşr k günler nde Berâe'y yüksek sesle lan etm şlerd . B z bu hususu Ebu Bek r es-Sıddık'm
haccı meseles nde ve Berâe sures n n tefs r n n baş kısmında açıklamışızdır.
Cab r'den r vayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.):« Al 'n n yüzüne bakmak badett r.» dem şt r.
Ancak bu r vayetler sah h değ ld r. Bunların senetler nde ya yalancı k mseler ya da durumu bel rs z
meçhul şahs yetler ve Ş ler vardır.
Taberanî, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: Şu ayet- ker me, Rasûlullah (s.a.v.)'a naz l
olmuştu: «S z n dostunuz ancak Allah, O'nun peygamber ve namaz kılan, zekat veren ve rükû eden
mü'm nlerd r.»(el- Mâ de, 55.)
Bu ayet- ker me kend s ne naz l olduğu zaman Rasûlullah (s.a.v.), ev nden çıkıp Mesc d- Nebevî'ye
g rd . O şurada nsanların b r kısmı rükû hal nde, b r kısmı kıyam hal nde namaz kılmaktaydılar. B r
d lenc gördü. Ona şöyle sordu:
- Ey d lenc , sana b rşey veren oldu mu?
- Hayır, ancak (Al 'y göstererek) şu rükû hal ndek adam bana yüzüğünü verd .»
Bu r vayet h çb r c hetten sah h değ ld r. Çünkü sened zayıftır. Hz. Al hakkında özel olarak
herhang b r Kur'ân ayet naz l olmuş değ ld r.
Bazıları şu aşağıda sıraladığımız ayet- ker meler n Al hakkında naz l olduğuna da r had sler
nakletmektelerse de bunlardan h çb r sah h değ ld r. Onun hakkında naz l olduğu ler sürülen ayet-
ker meler şunlardır:
«Sen ancak b r uyarıcısın. Her m llet n b r yol gösteren vardır.» (er-Ra'd, 7.)
«Onlar, çler çekt ğ halde y yeceğ yoksula, öksüze ve es re yed r rler.» (el-Insan, 8.)
«Hacca gelenlere su vermey , Mesc d- Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ah ret gününe nananla, Allah
yolunda c had edenle b r m tuttunuz?» <et-Tevbe, 19)
«İşte Rabler hakkında tartışmaya g ren k taraf.» (el-Hacc, 19.) Bu ayet- ker men n, Hz. Al , Hz.
Hamza ve Ubeyde; kaf rlerden de Utbe, Şeybe ve Vel d b. Utbe hakkında naz l olduğu, sah h had sle
sab tt r.
İbn Abbas'ın:
«Al hakkında naz l olduğu kadar, başka b r k mse hakkında Kur'ân ayet naz l olmuş değ ld r.» ve
«Al hakkında 300 ayet naz l olmuştur.» g b sözler ne gel nce bunlardan h çb r sah h değ ld r.
Ebu Sa d b. Arabî, Enes' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.), mecs tte oturmaktaydı. Ashabı onun çevres n kuşatmışlardı. O esnada Al gel p
selam verd . Sonra durup oturacağı b r yer bulmak ç n baktı. Rasûlullah (s.a.v.)'da Al 'ye k m n yer
vereceğ n görmek ç n ashabının yüzüne baktı. Ebu Bek r, Rasûluîlah (s.a.v.)'m sağ yanında
oturmaktaydı. Yer nden b raz ger çek lerek: «Ey Hasan'm babası, şuraya buyur» ded . Al de
Rasûlullah le Ebu Bek r' n arasına oturdu. Bunun üzer ne Rasûlullah (s.a.v.)'ın sev nç duyduğunu
yüzünden anladık. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), Ebu Bek r'e dönüp şöyle ded :«Ey Ebu Bek r, ancak
faz let sah b k mselere üstün kramda bulunulur.»
«Al , beşer yet n en hayırhsıdır. K m ona taat etmezse kaf r olur. K m onun em rl ğ ne razı olursa
şükretm ş olur» meal nde nakled len had se gel nce, bu uydurmadır. Bunu uydurup ortaya atanı
Allah kahrets n.
T rm zî, Hz. Al 'den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
«Ben h kmet n ev y m, Al se kapısıdır.»
Bu, gar p b r had st r.
Süveyd b. Sa d, Hz. Al 'den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 37/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

«Ben lm n şehr y m Al se kapısıdır, l m elde etmek steyen k mse, şehr n kapısına gels n.»
İbn Ad y, İbn Abbas'tan r vayet ett k , Peygamber (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
«İl m öğrenmek steyen k mse, Al 'n n pınarcığına gels n.»
İbn Ad y, Abdullah b. Amr'dan r vayet ett k , hastalığı zamanında Rasûlullah (s.a.v.), şöyle
buyurmuştur:
«Bana kardeş m çağırın.» Ona Ebu Bek r' çağırdılar. Rasûlullah, ondan yüz çev rd . Sonra: «Bana
kardeş m çağırın.» ded . Ona Ömer' çağırdılar. Ondan da yüz çev rd . Sonra: «Bana kardeş m
çağırın.» ded . Osman'ı çağırdılar, ondan yüz çev rd . Sonra: «Bana kardeş m çağırın.» ded . Ona
Ebu Tal b oğlu Al 'y çağırdılar. Gelen Al 'y b r örtü le Örtüp üzer ne eğ ld . Al yanından çıktığı
zaman kend s ne: «Rasûlullah (s.a.v.) sana neler söyled ?» d ye sorduklarında şu cevabı verd :«Bana
l mden bazı bablar öğrett k , o bablardan her b r kapıya açılır.» Bu, uydurmadır.
İbn Asak r, Abdullah'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Peygamber (s.a.v.)' n yanında oturmaktaydım. Ona Al 'y sordular, şöyle buyurdu: «H kmet, on
kısma bölündü. Dokuz kısım Al 'ye, b r kısmı da bütün nsanlara ver ld .»
Bu münker hatta uydurma b r had st r. Bunu uydurup ortaya koyan ve böyle b r ft rada bulunan
k msey Allah kahrets n.
Ebu Ya'lâ, Ebu'l-Bahter 'den r vayet ett k , Hz. Al şöyle dem şt r:
«Ben, genç yaşta ken Rasûlullah (s.a.v.), ben Yemen'e gönderd . Kadılık hususunda b lg m yoktu.
El n göğsüme vurup şöyle ded : «Allah, sen n kalb ne doğru yolu gösterecek ve l sanına sebat
verecekt r.» Onun el n göğsüme vurmasından ve ben m ç n böyle dua yapmasından sonra artık k
k ş arasında hüküm ver rken h ç şüpheye düşmed m»
R vayete göre Hz. Ömer, Hz. Al hakkında şöyle dem ş: «Al , kadılığı en y b len m zd r. Hüküm
verme hususunda en b lg l olanımızdır. Übey de Kur'ân'ı en y okuyanımızdır.»
Hz. Ömer:«Ebu Hasen' yan Al 's bulunmayan b r problemle karşılaşmaktan Allah'a sığınırın.»
derm ş.
İmam Ahmed b. Hanbel, Ümmü Seleme'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Kend s ne yem n ett ğ m Allah hakkı ç n Ebu Tal b oğlu Al , Rasûlullah (s.a.v.)'la en son konuşan
k mse olmuştur. Ona en yakın olan da oydu. B z, Rasûlullah (s.a.v.)'ı hastalığı esnasında gün be gün
z yaret ederd k. O hep şöyle derd :«Al geld m ?» Ben, Al 'y b r ş ç n gönderd ğ n sanıyordum.
B lahare Al geld ğ nde Rasûlullah (s.a.v.)'m onunla görülecek b r ş olduğunu sanarak odadan
dışarı çıkıp kapı önünde oturduk. Oturanlar arasında kapıya en yakın olan bend m. Al , Rasûlullah'm
kulağına eğ ld . Aynı günde de Rasûlullah (s.a.v.) vefat ett . Bu durumda Rasûlullah (s.a.v.)la en son
konuşan k ş Al oldu.»
Ebu Ya'lâ, Cem b. Umeyr' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
Annemle teyzem, Hz. A şe'n n yanma g d p şöyle ded ler.
- Ey mü'm nler n annes , b ze Al 'y anlat.
- S z el n Rasûlullah (s.a.v.)'m vücudunun üzer ne koymuş olduğu esnada Rasûlullah(s.a.v.)'ın can
verd ğ ve onun da el n yüzüne sürdüğü, sonra Rasûlullah'm defned leceğ yer hususunda ht lafa
düşülünce: "Allah'ın en çok sevd ğ yer, Rasûlullah'm vefat ett ğ yerd r" d yen b r adam hakkında
bana daha ne soru soruyorsunuz?
- Pek madem böyleyd de ne d ye Al 'ye karşı çıktın, onunla savaştın?
- Bu olup b tm ş bırşeydır. Onunla savaşmamak ç n yerküre üzer ndek her şey f dye olarak
vermey çok sterd m.»
Bu, c dden münker b r r vayett r. Sah h r vayetlerde buna ters düşen ve bunu çürüten fadeler vardır.
Doğrusunu Allah b l r.
İmam Ahmed b. Hanbel, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Rasûlullah (s.a.v.)'a şöyle b r soru soruldu:
- Ya Rasûlallah, sen n vefatından sonra k m em r yapalım?
- Eğer Ebu Bek r' em r yaparsanız, onu dünyada güven l r ve za-h d b r k mse ve ah rete de yönelen
b r nsan olarak bulursunuz. Eğer Ömer' em r yaparsanız, onu güçlü ve güven l r, aynı zamanda
Allah yolunda olarak bulursunuz. Eğer Al 'y em r yaparsanız -k yapacağınızı sanmıyorum- onu
h dayete erm ş, h dayete erd ren ve s z sırat-ı müstak me yönelten b r k mse olarak bulursunuz.»
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 38/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Hak m Ebu Abd llah en-N saburî, Abdullah b. Mesud'un şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«C n heyet n n geld ğ gecede Peygamber (s.a.v.)'le b rl kte d k. Peygamber (s.a.v..), der n b r nefes
aldı. Kend s ne ded m k :
- Ya Rasûlallah, ney n var sen n?
- Bana öleceğ m b ld r ld .
- Öyleyse yer ne b r hal fe tay n et.
- K m tay n edey m?
- Ebu Bek r' tay n et.
Ben böyle ded kten sonra sustu. Sonra ara verd .Tekrar der n b r nefes aldı. Kend s ne ded m k :
- Ney n var sen n ya Rasûlallah?
- Ey İbn Mesud, Öleceğ m bana haber ver ld .
- Öyleyse yer ne b r hal fe tay n et.
- K m tay n edey m?
- Ömer' tay n et.
Ben böyle ded kten sonra sustu. B r süre geçt kten sonra tekrar der n nefes aldı. Kend s ne ded m k :
- Ney n var sen n ya Rasûlallah?
- Ey İbn Mesud, öleceğ m bana haber ver ld .
- Öyleyse yer ne b r hal fe tay n et.
- K m tay n edey m?
- Ebu Tal b oğlu Al 'y tay n et.
- Nefs m kudret el nde bulunan zata yem n eder m k , eğer ona taat ederlerse heps topluca Cennet'e
g receklerd r.»
Ebu Ya'lâ, Hz. Al 'den r vayet ett k , Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
«Allah, Ebu Bek r'e rahmet ets n.O kızını ben mle evlend rd . Ben h cret d yarında götürdü, malını
vererek B lal'ı hürr yet ne kavuşturdu. Allah, Ömer'e rahmet ets n. O, hakkı -acı da olsa- söyler.
Allah, Osman'a rahmet ets n. Melekler, ondan utanırlar.
Allah, Al 'ye rahmet ets n. Her nereye dönerse hak da onunla beraber döner.»
Ebu Ya'lâ, Ebu Sa d' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Rasûlullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu
ş tt m:
- S zden bazıları Kur'ân'm nd r lmes hususunda savaştığı g b tev l hususunda da savaşacaktır.
Ebu Bek r ded k :
- Savaşacak olan o k ş ben m y m ya Rasûlallah?
- Hayır. Ömer ded k :
- Savaşacak olan o k ş ben m y m ya Rasûlullah?
- Hayır! Ama o k ş ayakkabıyı d ken k ş d r.
Hz. Al de o esnada Rasûlullah'ın kend s ne verd ğ ayakkabısını d kmeyteyd .»
B z bu had s , Hz. Al 'n n Har c lerle yaptığı savaşı anlatırken nakletm şt k. Allah'a hamdolsun.
Y ne o kısımlarda naklett ğ m z g b Hz. Al , Zübeyr'e şöyle dem şt : «Ey Zübeyr, Rasûlullah
(s.a.v.), sen n haksız yere ben mle savaşacağım sana söylem şt .»
Hz. Al 'n n, böyle demes üzer ne Cemel savaşında Zübeyr, cepheden dönmüş ve dönerken de
Vad 's-S ba' denen vad de öldürülmüştü.
Hz. Al 'n n, Cemel ve Sıffîn savaşlarmdak sabrü sebatım, şecaat ve kahramanlığı, Nehrevan
savaşında da gösterd ğ üstün kahramanlıkları ve Har c ler öldüren taraftarlarının faz let ne da r
nakled len had sler de öncek kısımlarda aktarmıştık.
Ebu Sa d el-Hudrî le Ebu Eyyüb el-Ensârf den de r vayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.), Hz.
Al 'ye, d nden çıkan Har c ler, zulümkar olan Şamlılar ve ahd bozan Cemel savaşındak karşıtları le
[19]
savaşmasını emretm şt r. Ancak bu had s de zayıftır.

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 39/39
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Hz. Al 'n n Yaşayışı, Vaazları, Hükümler , Hutbeler Ve Gönüllere Ulaşan H kmetler nden
Örnekler

Abdu'l-Var s, Alâ'mn şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:


«Hz. Al , nsanlara b r hutbe rad ederek şöyle ded : "Ey nsanlar! Kend s nden başka lah
bulunmamayan Allah'a yem n eder m k , ben s z n malınızdan az veya çok h çb r şey almış değ l m.
Sadece şu har ç." Böyle ded kten sonra gömleğ n n yen nden, ç nde esans bulunan b r ş şe çıkardı
ve: "D hkan, bunu bana hed ye ett ." ded . Sonra da beytü'l-mala g derek: "Şu ş şey alın." ded ve
şöyle b r ş r okudu:
"B r zenb l olup da her gün o zenb l n ç nden b r hurma alıp y yen k ş felah buldu."
Harmele, Abdullah b. Eb Rez n el-Gaf kf n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
"Kurban bayramı gününde Hz. Al 'n n yanma g tt k. B ze kepekten yapılma b r bulamaç yemeğ
verd . Kend s ne ded k k :
- Allah sen ıslah ets n. Şu Ördeğ veya kazı b ze takd m etseyd n olmaz mıydı? Allah sana bol mal
verm şt r.
- Ey İbn Rez n, ben, Rasulullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu ş tt m: "Hal fe'ye Allah malından
sadece k tabak helal olur. Bu tabaklardan b r nde kend s ve a les yemek yer, d ğer tabağı da
nsanların önüne koyarak onlara yemek yed r r."
Ebu Ubeyd, Antere'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "Havar-nak'ta Hz. Al 'n n yanma g tt m.
Üzer nde kad fe b r elb se vardı. Soğuktan t tr yordu. Ona ded m k : "Ey mü'm nler n em r ! Allah
sana ve a le efradına beytü'l-maldan pay tahs s etm ş olduğu halde sen soğuktan t tr yorsun." O da
bana şöyle cevap verd : Vallah ben s z n malınızdan b rşey alacak değ l m. Şu üzer mdek kad fe
elb sey de ev mden (veya Med ne'den) çıkıp gel rken get rm şt m."
Ebu Nuaym, Süfyan-ı Sevıfn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "Hz. Al , kerp ç üstüne kerp ç
koymadı. Elb ses de Med ne'den b r torba ç nde kend s ne get r l rd ."
Yakub b. Süfyan, Mecma b. Sem'a et-Teymî'nm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ebu Tal b oğlu Al , kılıcını el ne alarak pazara g tt ve şöyle ded : Şu kılıcımı k m benden satın
alır? Eğer yanımda dört d rhem para bulunsayd o parayla kend me b r zar satın alır, kılıcımı da
satmazdım.» Zübeyr b. Bekkar, Cafer' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Al (r.a.), b r gömlek
g yd ğ zaman el n yen ne sokup uzatırdı. Parmaklarını geçen kısmı kest r rd ve: "Yen n
yarmaklardan uzun olan kısmının kes lmes gerek r." derd .»
Ebu Bek r b. Ayyaş, İbn Abbas'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: Hz. Al , hal fe ken üç d rheme b r
gömlek satm aldı. Gömleğ n kolu uzundu. Bu yüzden b lek kısmından fazla olanı kest rd ve şöyle
ded : "Allah'a hamd olsun k bu, O'nun verd ğ övünülecek elb selerdend r." "Zühd" adlı eser nde
İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Gusayn'm azad-lısı H lal b. H bban'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Hz. Al 'n n pamuklu elb seler satan b r adama g tt ğ n ve ona : "Sen n yanında sünbülan b r
gömlek var mı?" d ye sorduğunu gördüm. Adam da ona b r gömlek çıkarıp verd . Hz. Al , gömleğ
g y nce bacaklarının yarısına kadar uzandığını gördü. Sağına ve soluna bakıp şöyle ded : "Bunu çok
güzel buluyorum, şu gömlek kaçadır?"
Adam: "Dört d rhemed r, ey mü'm nler n em r " dey nce Hz. Al , za-rının ucuna bağladığı paraları
çıkarıp dükkan sah b ne verd ve gömleğ alıp g tt .»
Muharnmed b. Sa'd, Cermuz'un şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "Hz. Al 'y hükümet konağından
çıkarken gördüm. Üzer nde Kıbt -lere mahsus b r elb se vardı. İzan, bacaklarının yarısına kadar
uzanıyordu. B r de peştemal sarmıştı. El nde kırbacı vardı. Pazarda yürüyordu. İnsanlara Allah'a
karşı takyalı olmalarım ve güzel alış ver ş yapmalarım emred p, şöyle d yordu: Ölçü ve tartıyı tam
yapın, et ş ş rmey n." "Zühd" adlı eserde Abdullah b. Mübarek şöyle dem şt r: Yez d b. Vehb el-
Cühenî ded k : "Ebu Tal b oğlu Al , b r gün yanımıza geld . Üzer nde k peştemal vardı. B r n zar
d ye üst tarafına, d ğer n de alt tarafına sarmıştı. Peştemalınm b r tarafını sarkıtmış, d ğer tarafım da
üst tarafına atmıştı. İzarım yukarıya kaldırıp b r bez parçasıyla bağlamıştı. B r Arab ona şöyle ded :
- Ey adam! Şu elb sey g y, sen ölecek veya öldürüleceks n.

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 1/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

- Ey Arab ! Ben k b rden uzak tutması ve namazım k n bana hayırlı olması, ayrıca mü'm n k mseler
ç n de âdet olması maksadıyla bu elb seler g y yorum."
Abd b. Ham d, Ebu Matar'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Mesc tten çıktım. B r de baktım k
adamın b r , arkamdan bana şöyle seslen yor:
- İzarım kaldır, böyle yaparsan elb sen daha geç esk r ve sen n ç n de daha takvah b r hal olur. Eğer
Müslümansan başını kaldır. Ben, o adamın peş ne düştüm, üzer ne b r zar örtmüş, alt tarafına da b r
peştemal sarmıştı. El nde b r kırbaç vardı. Bad yede yaşayan b r bedev y and r yordu. "Bu adam
Mm?" d ye sordum. Adamın b r bana: "Sen bu belden n yabancısı olarak görüyürum." dey nce ben
de ona: "Evet, ben Bas-ralıyım." ded m. Adam da bana : "Bu, mü'm nler n em r Ebu Tal b oğlu
Al 'd r." ded . Hz. Al , bu hal yle yoluna devam ett . Ben Ebu Muayt'm ev ne vardı. Ben Ebu Muayt
deve güdüyordu. Hz. Al , onlara şöyle ded : "Alış ver ş yapın, satış esnasında yem n etmey n. Çünkü
yem n, malın satılmasına yardımcı olur ama bereket yok eder." Sonra hurma satanların yanma g tt .
Orada b r h zmetç n n ağlamakta olduğunu gördü. H zmetç kadına şöyle sordu:
- N ç n ağlıyorsun?
- Şu adam b r d rheme bana hurma sattı, efend m hurmayı kabul etmey p ger vermem sted . Bu
adam da kabul etmek stem yor.
Hz. Al , hurmacıya şöyle ded :
- Hurmanı al, car yen n b r d rhem n de ade et. Çünkü onun alış ver ş yapmaya yetk s yoktur.
Hurmacı da car yeye b r d rhem ade ett . Ben, hurmacıya: "Şu adamı tamyor musun?" d ye sorunca
hurmacı: "hayır" d ye cevap verd . Bunun üzer ne ona: "Bu, mü'm nler n em r Ebu Tal b oğlu
Al 'd r." ded m. Bunun üzer ne car ye, hurmalarım döktü. O da car yeye b r d rhem n ger verd .
Hurmacı, daha sonra Hz. Al 'ye şöyle ded :
- Ey mü'm nler n em r , benden hoşnud olmanı st yorum.
- İnsanlara haklarım tam olarak verd ğ n zaman senden hoşnud olurum.
Hz. Al böyle ded kten sonra yoluna devam ett , d ğer hurmacılara uğrayıp şöyle ded :
- Ey hurmacılar! Düşkünlere yed r n k , kazancınız fazlalaşsm. Hz. Al böyle ded kten sonra,
beraber ndek Müslümanlarla b rl kte yoluna devam ett , balıkçıların yanma g tt . Onlara şöyle ded :
- Şu pazarımızda su üzer nde duran balıklar satılmasın. Böyle ded kten sonra pamuklu elb seler satan
Fırat ev ne g tt . Yaşlı b r adama uğrayıp şöyle ded :
- Ey ht yar, ben mle güzel b r alışver ş yap, bana üç d rheme güzel b r gömlek sat.
İht yar adam kend s n tanıyınca Hz. Al , ondan b rşey satın almadı. B r başkasına uğradı. O da
kend s m tanıyınca ondan da b rşey almadı. Sonra genç b r adama uğradı. Ondan üç d rheme güzel
b r gömlek satın aldı. Gömleğ n yen , b lekler ne kadar uzanıyordu. G yerken şöyle ded : "İnsanlar
arasında güzel görüneb leceğ m ve ayıp yerler m Örtecek olan b r elb sey bana nas b eden Allah'a
hamd olsun."
Kend s ne den ld k :
- Ey mü'm nler n em r ! Bu söyled ğ n şey kend l ğ nden m söylüyorsun, yoksa bunu Rasûlullah
(s.a.v.)'dan mı ş tt n?
- Hayır. Bu, Rasûlullah (s.a.v.)'ın b r elb se g yerken kend s nden duyduğum b r sözüdür.
Sonra Hz. Al 'ye elb sey satan genc n babası geld ğ nde kend s ne ded ler k : "Ey falan, sen n oğlun
bugün mü'm nler n em r ne üç d rheme b r gömlek sattı."
Adam, oğluna: "Keşke mü'm nler n em r nden k d rhem alsaydın." ded ve oğlundan b r d rhem
alıp Hz. Al 'ye get rd . Hz. Al , Küfe mesc d n n avlusunda Müslümanlarla beraber oturmaktaydı.
Gömleğ satan çocuğun babası, ona: "Şu d rhem al" dey nce Hz. Al : "Bu ney n nes d r?" d ye
sordu. Adam da: "Oğlumun sana sattığı gömleğ n f yatı k d rhemd . Onun ç n b r d rhem sana ger
ver yorum." ded . Hz. Al de: "Oğlun bana rızasıyla sattı, ben de rızamla satın aldım." d ye karşılık
verd .»
Amr b. Ş mr, Şa'bfn n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Ebu Tal b oğlu Al , kaybolan zırhım b r Hr st yanın yanında görünce davalaşıp hakkını almak ç n
onu kadı Şurayh'a götürdü. Hz. Al g d p Şurayh'm yanma oturdu ve şöyle ded : "Ey Şurayh! Eğer
hasmım Müslüman b r k mse olsaydı, ben mutlaka onun yanında otururdum. Ama o b r Hr st yandır.
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştu: "S zlerle onlar (yan Hr st yanlar) b r yolda g tmekte olursanız,
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 2/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

onları sıkıştırın. Allah'ın onları küçülttüğü g b s zde onları küçültüp tahk r ed n. Yalnız taşkınlık
yapmayın." Bu zırh ben m zırhımdır. Bunu ben bu adama satmadığım g b h be de etm ş değ l m.
Kadı Şurayh, Hr st yan adama şöyle ded :
- Mü'm nler n em r n n söyled kler ne ne d yorsun?
- Zırh ben m zırhımdır. Mü'm nler n em r ne ne oluyor k ben m yanımda yalan söylüyor?
Şurayh, Hz. Al 'ye dönüp şöyle ded :
- Ey mü'm nler n em n, sen n bu hususta b r del l n var mı? Hz. Al güldü ve şöyle ded :
- Kadı Şurayh sabet buyurdu. Ancak ben m b r del l m yok.
Hz. Al 'n n böyle demes üzer ne Kadı Şurayh, zırhın Hr st yana ver lmes ne hükmett . Hr st yan
adam da zırhı alıp b rkaç adım g tt kten sonra ger dönüp şöyle ded :
- Ben, ver len bu hükmün peygamberler n hükmü olduğuna şah d-l k ed yorum. Mü'm nler n em r
ben kend kadısına get r yor. Kadı da onun aleyh nde hüküm ver yor. Ben, Allah'tan başka lah
bulunmadığına, Muhammed' n de O'nun kulu ve elç s olduğuna şahadet ed yorum. Allah'a yem n
eder m k , ey mü'm nler n em r , bu zırh sen n zırhındır. Sen Sıff n'e g derken askerler n n peş sıra
yürüdüm ve bu zırh sen n s yah deven n üzer nden yere düştü.
Hz. Al de ona:
- Madem Müslüman oldun. Öyleyse zırh sen n olsun, ded ve onu b r ata b nd rd .
Şa'bî ded k : O Hr st yanı gören b r bana ded k : Hz. Al 'n n zırhını kend s ne verd ğ o Hr st yan,
Nehrevan savaşında Har c lerle savaşıyordu.»
Sa d b. Ubeyd, Ca'de b. Hübeyre'n n, Hz. Al 'ye gel p şöyle ded ğ n
r vayet etm şt r:
«Ey mü'm nler n em r ! Sana k adam gel yor. Sen, onlardan b r ne kend a les nden ve malından
daha sev ml s n. D ğer ne gel nce o eğer güç yet reb l rse sen öldürür. Ama sen, sana düşman olan
k msen n leh ne ve sen seven adamın aleyh ne hüküm ver yorsun. Bu nasıl şt r?
Hz. Al , böyle d yen Ca'de b. Hübeyre'y yumruklayıp teled ve ona
şöyle ded :
- Eğer bu ben m yetk mde olan b rşey olsaydı, sen n steğ n doğrultusunda hüküm ver rd m. Ama bu,
Allah'ın yetk s nde1 olan b rşeyd r.»
Ebu'l-Kasım el-Beğavî, elb sec Sal h' n n nes n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
«Hz. Al 'n n b r d rheme hurma satın aldığım ve o hurmaları kend yorganının (kılıfı) ç ne koyup
omuzladığını, b r adamın da kend s ne şöyle ded ğ n gördüm:
- Ey mü'm nler n em r , bırak da sen n yer ne bu yükü b z taşıyalım, olmaz mı? Hz. Al , ona şöyle
cevap verd :
- Çoluk çocuğun babası, onların y yecekler n taşımakla yükümlüdür.»
Ebu Haş m, Zazan'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "Hz. Al , hal fe ken sokaklarda yalnız başına
yürür, yolunu kaybedenlere yolunu göster r, zayıfa yardım eder, satıcı ve bakkallara uğrar, Kur'ân-ı
Ker m' onlara açıp okurdu:
"Bu ah ret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmey ve bozgunculuğu stemeyen k mselere ver r z." (el-
Kasas, 83.) Sonra da şöyle derd : Bu ayet- ker me, adalet ve tevazu sah b yönet c lerle güç ve
kudret sah b d ğer nsanlar hakkında naz l olmuştur."
Ubade b. Z yad, Sal h b. Esved' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "Kend s m gören b r adam bana,
Hz. Al 'y b r merkebe b nm ş ve k ayağını b rl kte merkeb n b r tarafına sarkıtmış olarak
gördüğünü ve onun şöyle ded ğ m naklett : Ben dünyayı önemsemeyen k msey m." Yahya b. Ma n,
Ömer b. Abdülaz z' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "İnsanların dünyada en zah d , Ebu Tal b oğlu
Al 'd r." H şam b. Hassan ded k : "B r ara b z, Hasan-ı Basrî'n n yanında ken Ezar ka'dan b r adam
gel p ona şöyle ded :
- Ey Ebu Sa d! Ebu Tal b oğlu Al hakkında ne ders n? Hasan-ı Basrî'n n şah damarları ş ş p kızardı
ve şöyle ded :
- Allah, Al 'ye rahmet ets n. O, Allah'ın b r oku d k , düşmanlarına sabet etm şt . O, l m
mahall nde yüksek b r mertebede olup Rasû-lullah'a en yakın olan k mseyd . Bu ümmet n en d ndarı
d . Allah'ın malını çalmaz, O'nun emr hususunda gaf l olmazdı. Kur'ân'm hakkım verd .

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 3/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Buyruklarım yer ne get rd . Onunla amel ett ve onu öğrend . Kur'ân'm parlak bahçes nde bulunup
apaçık del llere sah pt . îşte ey adam! Ebu Tal b oğlu Al böyleyd ."
Hüsey n, Ammar'ın şöyle ded ğ m r vayet etm şt r: "B r adam, Ebu Tal b oğlu Al 'y anlattı. Onun
hakkında yalan şeyler söyled . Yer nden kalkmadan gözler kör oldu."
Ebu Bekr b. Ebu Dünya, Zazan Ebu Ömer' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "B r adam, Hz. Al 'ye
b r şeyler söyled . Hz. Al de ona şöyle ded :
- Sen bana yalan söyled n.
- Hayır, yalan söylemed m.
- Eğer yalan söylem şsen sana beddua eder m.
- Et bakalım.
Hz. Al ona beddua ett , yer nden kalkmadan gözü kör oldu." İbn Ebu Dünya, Ebu Mek n' n şöyle
ded ğ n r vayet etm şt r: "Ben
ve dayım Ebu Ümeyye, Murad kab les n n mahalles ndek b r nşaata
uğradık. Dayım bana ded k :
- Şu nşaatı görüyor musun?
- Evet.
- Burası yapılırken Al buradan geç yordu. Duvardan üzer ne b r kerp ç düşüp kend s n yaraladı. O
da bu nşaatın tamamlanmamasını Allah'tan d led . Artık bu nşaatın üzer ne b r kerp ç dah
konulamadı.
Ben bu nşaatın yanandan geçerken bakıyordum k evlere benzem yor."
îbn Ebu Dünya, Ebu Beş r eş-Şeybanî'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
"Cemel savaşında efend m (Al ) le b rl kte d m. O savaştak kadar başka h çb r savaşta yere
düşmüş çok sayıda el ve ayak görmed m. Ve-l d' n ev ne her uğradığımda mutlaka Cemel savaşım
yad etm ş md r. Hakem b. Uyeyne'n n bana anlattığına göre Hz. Al , Cemel savaşında kend s yle
[1]
savaşanlar ç n şöyle beddua etm şt r: "Allah'ım, bunların eller n ve ayaklarını al."

Hz. Al 'n n Güzel Sözler nden Bazıları

İbn Ebu Dünya, Ebu Erake'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Hz. Al le b rl kte sabah namazım
kıldım. Sağma döndüğünde b raz durdu. Üzer nde b r hüzün var g b yd . Güneş doğup mesc d n du‐
varından b r mızrak boyu kadar yükseld ğ nde k rekat namaz kıldı.
Sonra eller n çev r p şöyle ded : "Allah'a yem n eder m k ben Muham-med (s.a.v.)' n ashabını
gördüm. Ama bugün onları andıran h çb r şey görem yorum. Onlar fazlaca secdeye vardıklarından
yüzler ve alınları tozlanmış olarak sabahlarlardı. Tıpkı kend s ne taz yette bulunulan k mse g b
üzgün dururlardı. Geceler n Allah'a secde ed p kıyamda durarak ve Allah'ın k tabını okuyarak
geç r rlerd . Ayaklan ve alınları fazlaca namaz kılmaktan yorulur ve geceler n öylece geç r rlerd .
Sabah olduğunda da Allah'ı z krederler ve rüzgarlı b r günde ağaçlann yan yatışı g b yatarlardı.
Gözler nden yaşlar boşanır, Öyle k elb seler ıslanır-dı. Allah'a yem n eder m k bugünkü halk
gecey gafletle geç r yor."
Böyle ded kten sonra kalktı ve o günden sonra gevşey p güldüğü görülmed , n hayet Allah düşmanı
fasık îbn Mülcem onu öldürdü.»
Vekî, Ebu Tal b oğlu Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
"İl m Öğren n, onunla hak katler tanıyın, onunla amel ed n k l m erbabı olasınız, z ra s zden sonra
öyle b r zaman gelecekt r k , o zamanda hakkın onda dokuzu nkar ed lecekt r, O zamanda ancak
Allah'a yö-nel p tevbe eden k mseler kurtulacakdır. Onlar da h dayet rehber mamlar ve l m kand l
k mselerd r.
D kkat ed n! Dünya arkasını dönüp g tmek üzered r, ah ret se s ze doğru gelmekted r. Dünyanın da
ah ret n de oğulları vardır. S z ah ret oğulları olun. Dünya oğullarından olmayın.
D kkat ed n! Dünyada zah d olan k mseler, yeryüzünü kend ler ne serg , toprağı döşek, suyu da koku
ed nd ler. D kkat ed n, ah rete özlem duyan k mseler şehvetlerden sıyrılmışlardır. Ateşten korkan

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 4/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

k mse,ha-ramlardan uzak durur. Cennet' stej'en k mse se taatlara koşar. Dünyada zah d olan k mse
mus betler önemsemez.
D kkat ed n! Allah'ın n ce kulları vardır k , cennetl kler Cennet'te ebed olarak görmüşlerd r.
Cehenneml kler de Cehennem ateş nde a-zaplanmış olarak görürler. Allah'ın bu kullarının
şerler nden em n olunur. Kalpler hüzünlüdür, nef sler ffetl d r, ht yaçları haf ft r. Uzun sürecek
uhrev b r rahatlık ç n dünyadak sayılı günlerde sabırlı olurlar. Geceley n se ayaklarım saf hal nde
d z p namaz kılarlar, gözler nden yanaklarının üzer ne yaşlar akar. Cehennem ateş nden azad'ed l-
mek ç n Allah'a yalvarıp yakarır ve yüksek sesle n yazda bulunurlar, gündüz se susuz kalırlar.
Yumuşak huylu olup takvalı ve y k mseler olurlar, okları andırırlar, dosdoğrudurlar, onlara bakan
k mse hasta olduklarını sanır, ama onlar hasta değ ld rler. Onların arasına karışıl-mıştır. Bu kavm n
ç ne büyük b r mus bet g rm şt r."
Esbağ b. Nebata ded M: Hz. Al b r gün m nbere çıkıp Allah'ı hamdü senada bulunup ölümden
bahsederek şöyle ded :
"Ey Allah'ın kulları, ölümden kurtuluş yoktur. Eğer ona karşı durursanız s z yakalar, ondan kaçsanız
b le peş n zden gel p s z tutar.
Kurtuluşa bakın, kurtuluşa bakın, acele ed p g d n, arkanızda s z yakalamak steyen mezar var.
Mezarın s z sıkıştırmasından korkup tedb r n z alın. Onun karanlığına ve ıssızlığına karşı tedb r
alıp sakının. D kkat ed n, mezar, Cehennem çukurlarından b r çukur ya da Cennet bahçeler nden b r
bahçed r. D kkat ed n, mezar, hergün üç kez şöyle der: "Ben karanlık yurduyum, ben kurt yurduyum,
ben yalnızlık yurduyum." D kkat ed n, bunun ger s nde öyle b r gün (kıyamet günü) vardır k , o
günde küçük çocuklar yaşlanır, yaşlı k mselerse sarhoş olurlar. "Her ham le kadın çocuğunu düşürür,
nsanları sarhoş g b görürsün, oysa sarhoş değ ld rler. Fakat bu sadece Allah'ın azabının çet n olma‐
sındandır." (e -Hacc, 2.) "D kkat ed n! Bunun da ötes nde daha ş ddetl olan b rşey vardır. O şey n
sıcaklığı ş ddetl d r. Der nl ğ çok fazladır. Süsler ve tokmaklan dem rdend r, suyu r nd r, bekç s n n
adı Mal k't r k , Allah ç n onda merhamet yoktur."
Hz. Al , böyle ded kten sonra ağladı, yanındak Müslümanlar da ağladılar. Sonra kend s şöyle
d yerek sözünü sürdürdü: "D kkat ed n, onunda ger s nde b r Cennet vardır k , gen şl ğ göklerle yer
gen şl ğ kadardır. O, takva sah b k mseler ç n hazırlanmıştır. Allah b z ve s z takva sah b
k mselerden kılsın. B z ve s z elem ver c azabdan korusun."
Vekî, Evfa b. D lhem' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: Hz. Al , b r hutbe rad ed p şöyle ded :
"Dünya, arkasını dönüp g tmek üzere olduğunu lan etmekte ve s z nle vedalaşmaktadır. Ah ret se,
s ze yönel p gelmekte ve neredeyse s z nle buluşmak üzered r. Bu gün, yanşa hazırlanma günü,
yannsa ya-nş günüdür. S z, ger s nde ecel bulunan günler ç ndes n z, her k m ecel gelmeden, emelle
yaşadığı günler nde kusurlu davranırsa, yaptığı şler z yanla sonuçlanır. D kkat ed n, korktuğunuzda
nasıl amel ed yorsanız üm t hal nde de Allah ç n öyle amel ed n. D kkat ed n, ben Cennet g b
b rşey görmüş değ l m k , onu taleb eden k mse gaflet ç nde uyumaktadır ve Cehennem g b b rşey
de görmüş değ l m k , ondan kaçan k mse de gaflet ç nde uyur. B r k mseye hakk yarar sağlamazsa,
bâtıl ona zarar ver r. B r k mse doğru yolda g tmezse, sapıklık onu eğr yola saptırır. D kkat ed n, s z
buradan göçmekle emrolundunuz, azık ç n alçaldımz. D kkat ed n, dünya gen şt r. İy kötü herkes
onun n metler n yer. Ah ret se gerçek b r vaadd r. Orada mukted r olan b r hükümdar, hüküm
verecekt r. D kkat ed n, şeytan s z fak rl kle korkutarak c mr l ğ ve hayasızlığı emreder.
Allah se, mağf ret ve bol n met vadeder. Allah'ın lütfü boldur. O, her şey b l r. Ey nsanlar,
yaşarken y l k yapın k öldükten sonra muhafaza olunasınız. Z ra Allah, Cennet' n kend s ne taat
eden k mselere vaad etm şt r. Kend s ne syan edenler se, ateş yle tehd t etm şt r. O ateş n
homurtusu asla d nmez. Ona tutsak olan k mse kurtulamaz, orada b r taraf kırılan k msen n kırık
yer düzelmez. Oranın hararet ş ddetl d r, çok der nd r, suyu r nd r. S z n ç n en çok korktuğum
şey, heva ve hevesler n ze uyup uzun emel beslemen zd r. Heveslere uymak, nsanı hak yoldan
saptmr, uzun emel se, nsana ah ret unutturur."
Asım b. Damre'n n şöyle ded ğ r vayet ed lm şt r: B r adam, Hz. Al 'n n yanında dünyayı yerd . Hz.
Al , ona şöyle ded :
"Dünya, kend s ne sadık olan k mse ç n b r sadakat yurdudur. Onu anlayan k mse ç n kurtuluş
yoludur. Orada azık ed nmek steyen k mse ç n azık ve zeng nl k yurdudur. Oraya Allah'ın vahy
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 5/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

nm şt r. Orada melekler namaz kılmıştır. Peygamberler n mesc d oradadır, vel ler n t caret yer
orasıdır. Orada, Allah'ın rahmet ve Cennet' n kazandılar. Dünya göçüp g tmekte ve s zden
aynlmakta olduğunu lan ett ğ halde artık onu k m yerer? Onun kötülükler , sev nçlere kanşmıştır.
Onun belası ona olan yönel şe kanşmış, onun m hnet ona olan tutkuya bulaşmıştır. Ey emellerle
kend n avutan ve dünyayı yeren adam! Dünya sen ne zamandan ber tuzağa düşürüp sen
aldatmıştır? Atalanmn belaya çarpılıp düşmeler ne m aldandın? Yoksa toprak altında yatan anneler ‐
n n ve n neler n n mezarlarına mı aldandın? Kend ler ç n ş fa taleb ed len ve tab blerden reçete
yazmalan sten len k mselere n ce zamanlar hasta bakıcılık yaptın, onlan tesell ett n, ama sen n
tedav n onlara yarar sağlamadı. Ağlaman da onlara b rşey kazandırmadı."
Süfyan-ı Sevrî le A'meş, Ebu'l-Bahter 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şlerd r: "Adamın b r , Hz.
Al 'ye geld . Onu abartılı b r şek lde övdü. -Aslında o, Hz. Al 'ye öfke duyuyordu- Hz. Al , ona şöyle
karşılık verd : Ben sen n ded ğ n g b değ l m. Ben, sen n kalb ndek şeyden daha üstünüm."
İbn Asak r'den r vayet olunduğuna göre adamın b r , Hz. Al 'ye şöyle dem ş:
- Allah sana sebat vers n.
Hz. Al de ona şu karşılığı verm ş:
- Sen n göğsünün üzer nde bana sebat vers n."
İbn Ebu Dünya, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "Em r, gökten yağmur damlalannın n ş
g b ner, her nef s ç n Allah'ın yazdığı fazlalık veya noksanlık vardır. Bu noksanlık veya fazlalık,
onun canında veya a le etrafında veya malında olur. B r k mse, kend nefs nde veya a le efradında
veya malında noksanlık, başkasında da hata görürse bu onun ç n f tne olmasın. Müslüman k ş ,
dünyasını yaşamadığı takd rde onun yanında dünyadan bahsed ld ğ nde huşulu davranır. İnsanların
karakters z ve alçak olanları dünyaya aldanırlar. Tıpkı b lg l per şan k mse g b k , lk eleşt r s n n
yanında gan met ve dünya malı kazanacağını bekler. Borçlanm ve ht yaçlarım g dereceğ n sanır,
aynı şek lde ha nl kten uzak olan Müslüman k ş de k güzell k arasındadır. Eğer Allah'a dua ederse,
Allah katındak şeyler onun ç n daha hayırlıdır. Eğer Allah, ona b r malı nas b ederse, bakarsın k o,
mal ve a le sah b olmuştur. D ndar ve soylu olmuştur. Ya da Cenâb-ı Allah, ona ah rette bazı şeyler
verecekt r k , ah ret onun ç n daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Zeng nl k ve servet k d r. Bunlardan
dünya servet ve zeng nl ğ , mal ve takvadır. Ah ret servet ve zeng nl ğ se, kalıcı olan sal h
amellerd r. Allah, bu k servet ve zeng nl ğ bazı k mselere b r arada ver r."
Süfyan-ı Sevrî ded k : "Bu g b sözler , Al 'den başka güzelce söyleyeb len başka b r k mse yoktur."
Zeb d el-Yamf den r vayet olunduğuna göre Muhac r el-Am rî şöyle dem şt r: "Ebu Tal b oğlu Al ,
b r beldeye tay n ett ğ b r val s ne şöyle b r mektup yazıp gönderd : "İmd sen uzun süre halkından
ayrı durma, z ra val ler n kend halkları le aralarına perde çekmeler , k dağ arasındak b r dar
boğaz g b d r. Bu durumda onlar, şlerden çok az haberdar olurlar. Araya engel kovmak, halkla olan
rt batı koparır. Bu durumda onların büyükler güçsüz olur, küçükler büyük olur. Güzeller ç rk n,
ç rk nler de güzel olur. Hakla batıl b rb r ne karışır. Z ra val b r beşerd r. İnsanların kend s nden
g zled kler şlerden haber olamaz. Halkın alnında yalana veya doğru olduklarını gösteren şaretler
yoktur k , araya yumuşak b r perde koymakla haklara müdahale ed lmes ne engel olamazsın. Sen, şu
k t pten b r s n: Ya hakkı vermekte c mr davranan b r k mses n. O zaman vermen gereken hakkı ne
d ye vermey p engell yorsun? Serg lemen gereken güzel huyu ne d ye reayandan es rg yorsun?
Ya da sen, c mr l k ve engellemekle mübtelâ b r adamsın. Bu takd rde sah p olduğun n metler,
çabucak el nden g der ve senden üm tler n kest kler takd rde nsanlar h çb r ht yaçlarım sana
söylemezler. Oysa nsanların ş kayet ve haksızlıkları d le get r p adalet steme g b b rçok ht yaçları
vardır k , bunları sana söylemeler gerek yor. Sana bu anlattığım şeylerden yararlan, payına düşen
bret al ve nşaallah Rabb m sen doğru yola let r."
Meda nî ded k : Hz. Al , val ler nden b r ne şu mektubu gönderm şt : "Yavaş ol bakalım. Öyle
görüyorum k sen m adını doldurmak üzeres n. Aldanan k ş n n hasrete duçar olacağı b r yerde, sana
yaptığın şler anlatmış bulunuyorum. Tevbey zay eden ve zal m olan k msen n bu yaptığı
kötülüklerden ger dönmey temenn ett ğ b r makamda sana bunları anlatıyorum."
Hüşeym, Şa'b 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "Ebu Bek r, ş r söylerd . Ömer, ş r söylerd . Al ,
ş r söylerd . Ama Al ,bunlardan daha y b r şa rd ."

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 6/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Ebu Bekr b. Büreyd, Ebu Ubeyde'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Muav ye, Al 'ye şöyle b r
mektup gönderd : Ey Hasan'm babası! Ben m b rçok faz letler m var. Ben m babam cah l ye
dönem nde l derd . İslâm yet dönem nde de ben hükümdar oldum. Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m hısımı
mü'm nler n dayısı ve vah y kat b y m."
Hz. Al de, Muav ye'ye şöyle b r mektup gönderd : "Ey c ğer yey c s -n n oğlu! Sen faz letler nle
Al 'ye karşı övünüyor musun?"
Böyle ded kten sonra azadhsma şöyle ded : 'Yaz bakalım ey çocuk!"
"Peygamber Muhammed, ben m kardeş m ve kaympeder n d r, şe-h dler n efend s Hamza da
amcamdır.
Sabah akşam meleklerle b rl kte uçan Cafer se, anamın oğludur.
Muhammed' n kızı, ben m ev mde ve ben m zevcemd r. Onun canı ben m canımla, onun kanı ben m
kanımla b rb r ne karışmıştır. Muhammed' n k torunu, Fatıma'dan doğmuş olup ben m
çocuklarımdır. Hang n z ben m kadar ondan nas b almışsınız?
Küçücük b r çocuk olup ergenl k çağına erd ğ m zaman s zden önce İslâm'a g rm şt m."
Muav ye, adamlarına ded k : "Bu mektubu saklayın, Şamlılar okumasınlar. Okudukları takd rde Ebu
Tal b oğlu Al 'n n tarafına yönel rler."
Zübeyr b. Bekkar le d ğerler , Cab r b. Abdullah'ın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
Rasûlullah (s.a.v.)'m yanında Hz. Al 'n n, şu ş r okuduğunu ş tt m:
"Ben Mustafa'nın kardeş y m, soyumda şüphe yoktur. Onunla b rl kte büyüdüm, onun k torunu
ben m çocuklarımdır.
Ben m ve Rasûlullah'ın dedes aynıdır. Fatıma, zevcemd r. Bu sözümde yalan yoktur. İnsanların
heps sapıklık, ş rk ve nkar şaşkınlığı ç nde ken ben Muhammed tasd k ett m.
Allah'a hamd ed p şükred yorum k O'nun ortağı yoktur.
O, kuluna y l k yapar ve sonsuza dek bak d r."
1.Al bu ş r n tamamladığı zaman Rasûlullah (s.a.v.) gülümsed ve: "Doğru söyled n ey Al " ded .
Bu r vayet n sened nde münkerl k vardır ve ş rde de karışıklık var-
Harız îbn Asak r, Esbağ b. Nebata'nın şöyle ded ğ n r vayet etm ş-«r: «Adamın b r , Hz. Al 'n n
yanma gel p şöyle ded :
Ey mü'm nler n em n! Ben m b r ht yacım var. O ht yacımı sana tmeden önce Allah'a arzett m.
Eğer bu ht yacımı g der rsen Al- hamd eder, sana da teşekkür eder m. Eğer ht yacımı g dermezsen
Allah'a hamd eder ve sen de mazur görürüm. Hz. Al , o adama şöyle ded :
- İht yacını yere yaz. Z ra ht yacını bana söylerken yüzündek z llet görmek stem yorum.
Adam da ht yacını yere: "Ben muhtacım." d ye yazdı. Hz. Al de ona:
- Sana b r elb se vereceğ m, ded . Get r len elb se, o adama tesl m ed ld . Adam da elb sey alıp
g yd , sonra şöyle ded :
"Bana güzell kler çürüyecek b r elb se g yd rd n.
Ben de sana güzel övgülerden örülmüş b r elb se g yd receğ m.
Eğer ben m güzel övgüme er ş rsen, büyük b r üstünlüğe er şm ş olursun.
Sana söyled ğ m bu övgüler elb sene bedel saymak stem yorum.
Güzel Övgü, sah b n n anısını yaşatır. Tıpkı yağmur g b , onun serp nt ler dağları ve ovaları d r lt r.
Karşılaştığın b r hayır hususunda zamana c mr l k yapma.
Z ra her kul, şled ğ amel n karşılığını görecekt r."
Hz. Al , o adama:
- Sana b rkaç d nar da vereceğ m, ded ve yüz d nar get r p o adama verd . Yanında duran Esbağ, ona
şöyle ded :
- Ey mü'm nler n em r ! Hem elb se hem de yüz d nar mı ver yorsun bu adama?
- Evet. Z ra ben, Rasûlullah (s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu ş tt m: "İnsanları hak ett kler konuma
koyun." Bu adamın da ben m yanımdak konumu bunu gerekt r yor.»
Hat b el-Bağdadî, Hz. Al 'n n şöyle b r ş r yazdığını söylem şt r:
"İnsanların kalpler sıkışıp gen ş gönüller daraldığı zaman, sıkıntılar kalbe yerleşt ğ ve büyük
felaketler gönülde yer yapıp mekan tuttuğu zaman,
Başa gelen sıkıntıyı g dermen n yolunu görmed ğ n zaman,
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 7/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Akıllı k msen n bu sıkıntıları g dermek ç n çare bulamadığı zaman, üm ts zl ğe düştüğünde sana


mdat gel r.-
Onunla sana yakın ve duana cabet eden zat, sana lütufta bulunur.
Had seler peşpeşe sıralandığı ve son kerteye varıldığı zaman artık onun peş sıra yakın b r gen şl k
gelecekt r."
Ebu Bek r Muhammed b. Yahya es-Solî, mü'm nler n em r Ebu Ta-l b oğlu Al ç n şöyle b r ş r
söylem şt r:
"Büyük had se karşısında sabret.
Şevk n güzel b r sabırla tedav et, sabırsızlanma.
Eğer b r gün sıkıntıya düşersen de, uzun zaman ç nde mutlaka gen şl ğe kavuşursun.
Rabb hakkında kötü zan besleme, çünkü Cenâb-ı Allah, güzell ğe daha layıktır.
Sıkıntının peş sıra gen şl k gel r.
Allah'ın sözü, sözler n en doğrusudur.
Eğer akıllar rızkı çek p get rselerd o zaman rızık, akıllı k mseler n yanında olurdu.
N ce mü'm n var k , b r gün aç kalırlar.
Ama yakında, kokulu Selseb l ırmağının suyundan kana kana çeceklerd r."
Dünya, noksanlıklardan münezzeh olan Allah katında o kadar önems zd r k , kend nezd nde
kıymetl olan mü'm n k msey aç bırakır, kıymets z olan köpeğ doyurur, kâf r k mse yey p çer,
g y p güzel meta-lardan yararlanır, mü'm n k mse se aç ve çıplak kalır. Bu da hak mler hak m
Allah'ın h kmet n n gereğ d r.
Al b. Cafer el-Verrak, mü'm nler n em r Ebu Tal b oğlu Al ç n şöyle b r ş r söylem şt r:
"Elb seler n en sağlamını g yd ğ n zaman bu elb se erkekler n süsü olur. G yen k mse bu elb seyle
onurlanıp yüksel r.
Elb se hususunda mütevaz olmayı bırak. Bunu huşulu olmanın b r gereğ sayma.
Z ra Allah, ç nde g zled ğ n şeyler b l r.
Eğer sen günahkar b r kulsan, elb sen n esk püskürüğü Allah katında derecem arttırmaz.
Sen Allah'tan korkup haramlarından sakındığın takd rde elb sen n pahalı ve kıymetl oluşu sana zarar
vermez."
Bu da, şu had s- şer fte anlatılan hususa tıpa tıp uymaktadır:
"Doğrusu Allah, s z n suretler n ze ve elb seler n ze bakmaz. O, sadece s z n kalpler n ze ve
ameller n ze bakar."
Sevrî ded k : "Dünyada zah tt k, aba g ymek ve kuru ekmek yemekle olmaz. Zah tl k, ancak uzun
emel sah b olmamakla elde ed l r."
Ebu'l-Abbas Muhammed b. Yez d b. Abd 'l-Ekber el-Muberreu ded k : Hz. Al 'n n kılıcı üzer nde şu
bare yazılı d :
' nsanların dünyaya karşı tutku ve tedb rler vardır. Heves n amacında da akıl ve paçaları sıvama
vardır.
Rabler ne taat ederlerse, akıl onları taatlerden alıkoyar ve sözünü ett ğ m z tutkudan ötürü nsanların
yaşantılarının saflığı keder ve üzüntüyle karışmıştır.
Rızıklar taks m ed l rken akılları sayes nde kend ler ne ver lm ş değ ld r.
Lak n o rızıklar, onlara takd r gereğ ölçülü olarak ver lm şt r.
N ce akıllı ve ed p k mse vardır k , rızık ona bol ver lmez.
N ce ahmak k mse de vardır k , taks rl olmakla b rl kte dünyalığına kavuşmuştur.
Eğer rızık güç ve kuvvetle elde ed lseyd doğan ve şah nler, serçeler n rızıklarım alıp uçururlardı."
Asmaî, Şa'bî'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
Ebu Tal b oğlu Al , b r adamla arkadaşlık etmes n stemed ğ b r adama şöyle ded :
"Cah l k mse le arkadaşlık etme, ondan sakın, n ce cah l k mse vardır k , kend s le arkadaşlık eden
yumuşak huylu k msen n bu huyunu alıp götürür.
K ş arkadaşıyla ölçülür, arkadaşı kötü se kend s de kötüdür. Eşya da eşya le ölçülür, benzerler ne
bakılır ve kıymet takd r ed l r. Karşılaştıkları esnada kalbden kalbe b r yol vardır."
Amr b. Alâ, babasının şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: Hz. Al , Fatı-ma'nm mezarı üzer nde durup şu
ş r okudu:
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 8/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

"Ebu Erva'yı andım, gecey geç rd m, sank ben geçm şte kalan kederler ger çev rmeye vek l m.
Her k dostun b r araya gelmes n n ayrılışı vardır.
Ölümden öncek bütün vak tler azdır.
Ben m dostları b rer b rer arayışım, onları kaybed ş m, dostluğun 4 devam etmeyeceğ n göster yor.
Kend ler nden ayrıldığım dostlarım ben m hatıramı unutacak, dostluğumu aklından çıkarıp
hatırlamaz olacaktır.
Benden sonra da her dostun b r dostu olacaktır.
Eğer b r gün ecel m gel p hayattan koparsam,
Ardım sıra ağlayan kadınların ağlayışları az sürecekt r."
Şa r n b r , Hz. Al ç n şu ş r söylem şt r:
"Ölümlü olan k msen n alçak gönüllü olması gerek r. K ş ye dünyada kıt kanaat geç reb leceğ b r
rızık yeterl d r. K ş n n anlatılamayacak derecede keder ve tutku sah b olmaması gerek r.
Rabb m z n yaptıkları çok güzeld r.
Onun takd r ett ğ rızıklar el m zden kaçacak değ ld r.
Ey adam! Yakında sen, konuşmaları sess zl k olan b r kavm n yanına göçüp g deceks n (ölüler n
arasına karışacaksın)"
Bu fasıl çok uzayab l rd , ancak b z, yeter kadar ş rler nakletmekle yet nd k. Allah'a hamd ve
m nnet olsun.
Hammad b. Seleme, Eyyüb es-Saht yanî'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
"Ebu Bek r' seven, d n d md k ayakta tutmuş olur. Ömer' seven, yolu açıklamış olur. Osman'ı
seven, Allah'ın nuruyla aydınlanmış olur. Al 'y seven, sağlam kulpa tutunmuş olur. Rasûlullah'ın
[2]
ashabı hakkında güzel söz söyleyen, münafıklıktan uzak kalmış olur."

Şaşılacak Garîp Bîrşey

İbn Eb Hayseme, Abdürrezzak'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "B r defasında yanımızda h çb r
k mse olmadığı b r sırada karşısında durduğum Mamer bana gülümsey nce, kend ne:
- Ney n var? d ye sordum. O da şöyle cevap verd :
- Kûfel lere şaşıyorum. Sank Küfe şehr , Al 'n n sevg s üzer ne kurulmuş. Onlardan hang s yle
konuştuysam en ılımlıları b le Al 'y Ebu Bek r ve Ömer'e üstün tutuyor. Onlardan b r de Süfyan-ı
Sevrî'd r.
- Sen Süfyan-ı Sevrfy gördün mü? (Bu soruyu sorarken onu görmes büyük b r had seym ş g b
sanıyordum.)
- O da ne k : Eğer adamın b r bana: "Al , bana göre Ebu Bek r'le Ömer'den daha üstündür," dese onu
ayıplamam. Ebu Bek r'le Ömer' n faz letler n sayıpta Al 'n n onlardan üstün olduğunu söylerse,
bunu yadırgamam. Eğer b r adam bana: "Ömer,bana göre Ebu Bek r le Al 'den üstündür." derse, onu
da azarlamam."
Abdürrezzak ded k : îk m z ıssız b r yerde oturmakta ken bunu Ve-k b. Cerrah'a anlattım. O, ben m
bu sözler m hayretle karşıladı. Süf-yan'm nasıl olur da böyle b rşey ded ğ n söyled ve güldü. Sonra
da şöyle ded : "Süfyan, ş bu noktaya kadar götürecek k mse değ ld r, ancak o b ze açıklamadığı
hususları Mamer'e açıklamıştır."
Ben Süfyan'a şöyle d yordum: "Ey Ebu Abd llah! Al 'y , Ebu Bek r'le Ömer'e üstün tutarsak buna ne
ders n?" Süfyan, ben m bu sorum karşısında b r süre susuyor, sonra şöyle d yordu: Korkarım k bu,
Ebu Bek r'le Ömer'e d l uzatmak olur. Onun ç n b z bu hususta susuyor, b rşey söylem yoruz."
Abdürrezzak ded , k : İbn Tevm yan Mamer'e gel nce o ded k : Babamın şöyle ded ğ m ş tt m:
"Ebu Tal b oğlu Al 'n n üstünlüğü yüz menkıbe led r. Ayrıca onlara menkıbeler hususunda da ortak
olmuştur. Ben, Osman'ı Al 'den daha çok sev yorum."
Bu sözlerde karışıklık vardır. Belk de Mamer, bunları b rb r ne karıştırmıştır. Çünkü Kûfel ler n
bazılarından nakled len meşhur r vayetlerde anlatıldığına göre onlar, Al 'y , Osman'dan üstün
görürlerm ş. Ama Ebu Bek r le Ömer'den asla üstün görmezlerm ş. Ebu Bek r'le Ömer' n d ğer
sahabelere üstünlüğünü, ancak ger zekalı k mseler b lemez. Şu mamlara gel nce onlar nasıl
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 9/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

b lmes nler? Hatta Eyyüb ve Dare Kutn g b b rçok âl m: "Al 'y Osman'a üstün tutan k mse,
Muhac rlerle Ensâr'ı tahk r etm ş olur." dem şlerd r. Bunlar, doğru, sah h ve güzel sözlerd r.
Yakub b. Eb Süfyan, Ebu Sal h el-Hanefî'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
"Ebu Tal b oğlu Al 'n n Kur'ân'ı alıp başı üzer ne koyduğunu gördüm. Öyle k Mushafm
yapraklarının hışırtılarını ş t yordum. Sonra Al şöyle ded :
"Allah'ım, bunlar Mushaf tak hükümler ümmete tatb k etmeme engel oldular. Bar sen bu Mushaf
tak şeyler n sevabını bana ver. Allah'ım, ben bunları usandırdım, bunlar da ben usandırdılar. Ben
bunlara öfke duydum, bunlar da bana öfke duydular ve ben huy ve karakter m n dışına sürükled ler.
Bende görülmeyecek olan b r ahlakı meydana get rd ler. Allah'ım, sen ben bunlardan daha hayırlı
k mselerle karşılaştır ve bunlara benden daha şerl b r k msey get r. Allah'ım, bunların kalpler n
tuzun suda er y ş g b er t p öldür." Hz. Al , bu sözler n Kûfel ler hakkında sövlem şt .
İbn Eb Dünya, Hz. Al 'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "Bu gece rüyamda Rasülullah (s.a.v.)'ı
gördüm. Kend s ne şöyle ded m:
- Ya Rasûlallah, sen n bu ümmet nden gördüğüm eğr l k ve husumet ned r?
- Onlara beddua et.
- Allah'ım, ben bunlardan daha hayırlı k mselerle karşılaştır. Ve benden daha kötü b r k msey
bunların başlarına get r." Hz. Al , bu rüyayı gördüğü gün ev nden çıktı. İbn Mülcem onu öldürdü."
"K tabü'l-Kader" adlı eser nde Ebu Davud, şöyle b r r vayette bulunmuştur: "Har c ler n savaşı
esnasında arkadaşları Hz. Al 'y , her gece onar nöbetç le koruyorlardı. Bu muhafızlar geceley n
mesc dde s lahlı olarak nöbet tutarlardı. H7. Al , onları görünce şöyle sordu:
- Burada n ç n oturuyorsunuz?
- Sen n ç n nöbet tutuyoruz ve sen koruyoruz.
- Sema ehl ne karşı mı ben koruma altına alıyorsunuz? Yerde olacak şeyler önce semada
kararlaştırılır. Ben m üzer mde Allah tarafından sağlam b r kalkan vardır. Her nsanın meleklerden
b r muhafızı vardır. O nsana, b r hayvan veya başka b rşey saldırmak sted ğ zaman melek, ona:
"sakın, sakın" der. Ama kader gel p çattığı zaman muhafız olan melek o nsanın yanından uzaklaşır.
(Başka b r r vayette anlatıldığma göre Hz. Al şöyle dem şt r: Her nsanı koruyan k melek vardır.
Kader gel p çattığı zaman o muhafız melekler, onu bırakıp g derler). B r kul kend s n n başına
gelecek olan şeyr~ mutlaka geleceğ n ve kader nde yazılı olmayan b r şeyle de karşılaşmayacağını
kes n olarak b lmed kçe manın tadını alamaz."
Hz. Al , her gece mesc de g rer ve orada namaz kılardı. Sabahında Öldürüleceğ gece olduğu zaman
Hz. Al , o gece b raz muzdar b olup rahatsızlandı. A le efradım topladı, onlarla görüştü. Sabah vakt
mesc de g derken kazlar onun yüzüne karşı bağırıştılar. Halk, onları susturdu. Hz. Al se: "Bırakın
bunları, bunlar ben m ç n ağıt döküyorlar." ded . Mesc de çıktığı zaman İbn Mülcem, onu vurdu ve
öncek sayfalarda anlattığımız hususlar meydana geld . İnsanlar:
- Ey müm nler n em r ! Murad kab les n n bütün ferdler n öldürel m m ? d ye sorduklarında Hz. Al ,
şu cevabı verd :
- Hayır, sadece İbn Mülcem' hapsed n ve tutukluluk hal nde ona y davranın, eğer ölürsem onu
öldürün. Eğer yaşarsam, yaralara karşılıklı kısas vardır.
Bu had se üzer ne Hz. Al 'n n kızı Ümmü Külsüm, şöyle demeye başladı: "Eyvah sabah namazına!
Kocam, mü'm nler n em r Ömer sabah namazında öldürüldü, mü'm nler n em r babam Al de sabah
namazında vuruldu!"
Vurulduğu zaman Hz. Al 'ye sordular:
- Senden sonrak hal fey bel rlem yecek m s n?
- Hayır. Ben, Rasûlullah'm s z hal fes z bıraktığı g b hal fes z bırakıyorum. Eğer Allah, s ze hayır
murad ederse, en hayırlınızı hal fe seçmekte s z b r araya get recekt r. Tıpkı Rasûlullah'tan sonra en
hayırlınızı hal fe seçmekte b r araya geld ğ n z g b .
Bu da dünyadak son dem nde Hz. Al 'n n, Ebu Bek r' n faz let ve üstünlüğünü t raf etmes d .
Tevatür yoluyla sab t olduğuna göre Hz. Al , hal fel ğ zamanında Kûfe'de em rl k sarayında şöyle
b r nutuk rad etm şt r:
"Ey nsanlar! Peygamberlerden sonra bu ümmet n en hayırlısı Ebu Bek r'd r, sonra Ömer'd r. Eğer
üçüncünün adım bel rlemek steseyd m bel rlerd m."
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 10/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

R vayete göre Hz. Al , bu hutbes n rad ed p m nberden nerken de Şöyle- dem şt r: "Ömer'den
sonra bu ümmet n en hayırlısı Osman'dır, sonra y ne Osman'dır."
Hz. Al , vefat ett ğ zaman a le efradı onu yıkayıp defnett ler. Namazını oğlu Hasan kıldırdı ve dört
tekb r aldı. Başka b r r vayette anlatıldığına göre dörtten fazla tekb r almıştır. Hz. Al , Kûfe'de
Darü'l-Hüafe'ye defne d l m st r. Başka b r r vayette anlatıldığına göre Küfe cam m n kıbles nde
bulunan Âl- Ca'de b. Hübeyre'n n ev ndek b r odaya defned lm şt r k , bu odada Babü'l-Verrak 'n n
h zasmdadır. Başka b r r vayette anlatıldığına göre Hz. Al , Küfe dışında defned lm ş t r. Künaseye
defned ld ğ ne veya çöle defned ld ğ ne da r r vayetler de vardır.
Şer k el-Kad le Ebu Nuaym Fadl b. Dek n ded ler k : "Hz. Al 'n n mübarek cesed n oğlu Hasan,
Muav ye le barış yaptıktan sonra Kûfe'den nakled p Med ne'ye götürmüş ve orada Rasûlullah'm kızı
Fa-tıma'nın mezarının yanına Bak mezarlığına defnetm ş t r."
İsa b. Dab ded k : "Hz. Al 'n n mübarek cesed n b r sandukaya koyup deveye yükleyerek
götürdüler. Onu Tayy kab les n n bulunduğu beldeden götürürlerken cesed taşımakta olan devey
kaybett ler. Tayy kab les , deven n üzer ndek sanduka ç nde mal olduğunu zannederek yakaladılar.
Sandukayı açtıklarında ç nde b r ceset bulunduğunu gördükler zaman onu kend beldeler ne
defnett ler ve mezarı da ş md ye kadar b l nmemekted r."
Meşhur r vayete göre -Hz. Al 'n n mezarı, Abdülmel k b. îmran'm da anlattığı g b ş md ye dek
Küfe'de bulunmaktadır. Y ne Abdülmel k b. îmran'm fades ne göre hal fe H şam zamanında
Emev ler n val s Ha-l d b. Abdullah el-Kasrî, bazı b nalar nşa etmek ç n b r takım evler yıktığı
zaman yıktığı yerlerdek evlerden b r nde b r mezar görmüş, mezarı açıp baktığında ç nde saçı
sakalı ağarmış b r ceset görmüş ve bu cesed n de Hz. Al 'ye a t olduğunu anlayınca yakmak stem ş,
halk ona: "Ey em r! Emev ler senden bütün bu kötülükler yapmam stem yorlar, n ç n böyle
yapıyorsun?" dey nce o da Hz. Al 'n n cesed n b r çuhaya sararak oraya yen den defnetm şt .
Anlatıldığına göre Hz. Al 'n n cesed oradan alınıp başka yere götürülünceye kadar mezarının
bulunduğu evde k mse oturamamıştır. îbn Asak r, böyle b r r vayette bulunmuştur.
Sonra Hz. Al 'n n oğlu Hasan, Abdurrahman b. Mülcem' z ndandan çıkarıp yamna get rm şt .
İnsanlar onu, yakmak ç n odun ve neft get r p oraya yığmışlardı: Hz. Al 'n n çocukları onlara:
"Bırakın da b z bundan Öcümüzü alalım." dem şlerd . Bunun üzer ne îbn Mülcem' n eller ve
ayakları kes lm ş, buna rağmen asla sabırsızlık göstermem şt . Bu hal yle de Allah'ı z kretmeye ara
vermem şt . Gözler ne m l çek ld , y ne Allah'ı z kred yor ve îkra sûres n baştan sona okuyordu.
Okurken de gözler nden yanaklarına yaşlar akıyordu. Sonra d l n koparmak sted ler. Ancak o
zaman ş ddetl şek lde sızlanmaya ve sabırsızlık göstermeye başladı. Bunun sebeb n kend s ne
sorduklarında şu cevabı verd : "Dünyada b r an b le Allah'ı z kretmeks z n boş durmaktan
korkarım." Böyle ded ğ esnada öldürüldü ve ateşle yakıldı. Allah onu kahrets n.
Muhammed b. Sa'd ded k : "îbn Mülcem, esmer tenl , güzel yüzlü, parlak ş mal b r adamdı, saçları
kulak yumuşaklarına kadar uzanıyordu. Alnında secde z vardı."
Âl mler ded ler k : İbn Mülcem' n öldürülmes ç n Hz. Al 'n n oğlu Abbas'ın buluğa ermes ne kadar
beklen lmed . Çünkü o, babasının Öldürüldüğü gün küçük d .
Ded ler k : Hz. Al 'n n oğlu Abbas'm buluğa ermes ne kadar beklen lmed , çünkü îbn Mülcem kısas
olarak değ l de savaş suçlusu olararak öldürüldü. Doğrusunu Allah b l r.
Hz. Al , h cr kırkıncı senen n ramazan ayının onyed nc gününde "cuma günü" vuruldu. Bu hususta
ht laf yoktur. Bazıları onun vurulduğu gün öldüğünü, bazıları se ramazanın on dokuzuncu günü
"pazar günü" Öldüğünü söylem şlerd r.
Fellas ded k : Hz. Al , ramazanın y rm b r nc geces nde vuruldu ve y rm dördüncü geces nde vefat
ett . Vefat ederken ell küsur veya ell sek z yaşındaydı. Bazıları se altmışüç yaşında ken vefat
ett ğ n söylem şlerd r. Meşhur olan r vayet de budur. Muhammed b. Hanef 'ye, Ebu Cafer el-Bakır,
Ebu îshak es-Sebü ve Ebu Bek r b. îyas bu görüşted rler. Bazıları se, Hz. Al 'n n altmışdört yaşında
ya da altmışüç yaşında ken • vefat ett ğ n söylem şlerd r. Ebu Cafer el-Bakır se, altmışbeş yaşında
ken vefat ett ğ n söylem şt r.
Hz. Al 'n n hal fel ğ dört sene dokuz ay sürmüştür. Bazları se, hal fel ğ n n dört sene sek z ay ve
y rm üç gün sürdüğünü söylem şlerd r. Allah ondan razı olsun.

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 11/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Cer r, Muğ re'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "Muav ye, karısı Fah te b nt Kurta le b rl kte b r
yaz gününde uyumakta ken Hz. Al 'n n ölüm haber n aldı. Yatağından kalkıp oturdu ve: "înnâ
l llah ve nnâ leyh rac un." ded . Ağlamaya başladı. Karısı Fah te, ona şöyle ded :
- Bak hele şuna sen! Dün Al le savaşıyordun, bugün se onun ölümü ç n ağlıyorsun.
- Yazıklar olsun sana! Ben, Al 'n n kaybed len h lm ne, lm ne, faz let ne, İslâm'a b zden önce
g r ş ne ve hayırlı b r k mse olduğuna ağlıyorum."
"Şeytanın H leler " adlı k tabında İbn Ebu Dünya şöyle ded : "Mua-v ye'n n komutanlarından Şamlı
b r s , b r gece oğluna öfkelend , onu ev nden kovdu. Oğlu da evden çıktı, ama nereye g deceğ n
b lemed ğ ç n kapının önünde oturdu. B r müddet uyudu, sonra uyandığında kapılarım, yaban ve
s yah b r ked n n tırmalamakta olduğunu gördü, çer dek evc l ked ler kapıya geld ğ nde yaban
ked , çer dek ne şöyle ded :
- Yazıklar olsun sana, kapıyı aç hele.
- Açamam.
- Yazıklar olsun sana! Y yeb leceğ m b rşey get r bana. Aç ve yorgunum, ş md Kûfe'den gel yorum.
Bu gece orada büyük b r had se meydana geld . Ebu Tal b oğlu Al öldürüldü.
- Vallah evde her ne varsa heps n n üzer ne sah pler m Besmele çek p Allah'ın adını anonslardır.
Sadece üzer nde et p ş r len b r ş ş var. O ş ş üzer nde sah b n et p ş r r.
- O ş ş bana get r.
İçer dek ked o ş ş get r p kapıda duran yaban ked ye verd . Yaban ked de ş ş yalamaya başladı.
Böylece ht yacını g der p ger döndü. Bu manzarayı dışarıda kapı önünde oturmakta olan ev
sah b n n oğlu görüyor ve ked ler arasında geçen konuşmayı ş t yordu. Kalkıp kapıyı vurdu. Babası
kapıya geld ve:
- K m o? d ye sordu, oğlu da şu cevabı verd :
- Kapıyı aç.
- Yazıklar olsun sana! Ney n var?
- Kapıyı aç.
Babası kapıyı açtı, oğlu çer g rd ve gördüğü şey babasına anlattı. Babası da ona şöyle ded :
- Yazıklar olsun sana, yoksa bu gördüğün b r rüya mıydı?
- Hayır, vallah .
- Yazıklar olsun sana, yoksa benden sonra del rd n m sen?
- Hayır vallah . Durum, tıpkı sana anlattığım g b d r. Ş md sen Muav ye/n n yanına g t ve sana
söyled kler m , ona da anlat ve bu sözümü muhafaza et.
Ba.ba evden çıkıp Muav ye'n n konağına g tt . İçer g rmek ç n z n sted , z n ver ld . îçer g rd .
Durumu oğlunun anlattığı şek lde Muav -ye'ye anlattı. Onlar da bunun tar h n bel rled ler ve
postanın gelmes n bekled ler. Posta geld ğ nde durumun, anlatıldığı g b cereyan ett ğ n anladılar."
Ebu'l-Kasım, Amr b. Esamm'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
"Hz. Al 'n n oğlu Hüsey n'e şöyle ded m:
- Ş ler, kıyamet gününden önce Al 'n n tekrar dünyaya geleceğ n dd a ed yorlar.
- Yalan söylüyorlar. Bunlar aslında Al 'n n taraftarı değ ld rler. Eğer onun kıyametten önce dünyaya
yen den geleceğ n b lseyd k, onun zevceler n başkalarıyla evlend rmez, malım da paylaştırmaz
[3]
d k."

Hz. Al 'n n Oğlu Hasan'ın Hal fel ğ

Öncek sayfalarda da anlattığımız g b Hz. Al (r.a), îbn Mülcem tarafından vurulduğunda


Müslümanlar, Hz. Al 'ye şöyle ded ler:
- Ey mü'm nler n em r , yer ne b r hal fe tay n et.
- Hayır ben, Rasûlullah (s.a.y.)'ın s z hal fes z bıraktığı g b hal fes z bırakacağım. Eğer Allah, s ze
hayır murad ederse, Rasûlullah't an sonra en hayırlınızı hal fe seçme hususunda tt fak ett ğ n z g b
benden sonra da en hayırlınızı hal fe seçmekte tt fak eders n z.

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 12/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Hz. Al , vefat ed nce oğlu Hasan namazını kıldırdı. Çünkü o, Al 'n n en büyük oğlu d . Öncek
sayfalarda da anlattığımız g b sah h kavle göre Hz. Al , Kûfe'de em rl k köşküne defned lm şt r. Hz.
Al 'n n def n ş tamamlandığı zaman Hz. Hasan'a lk olarak Kays b. Sa'd b. Ubade gel p: "El n uzat,
Allah'ın k tabı ve peygamber n n sünnet üzer ne sen nle be/atlaşayım." ded . Hz. Hasan sustu. Kays,
onunla bey'atlaştı. Sonra da halk gel p Hasanla bey'atlaştı. Bu bey'atlaşma, Hz. Al 'n n vefat ett ğ
günde olmuştu. Hz. Al , b r kavle göre vurulduğu gün vefat etm şt r k , o gün h cr kırkıncı senen n
ramazan ayının onyed nc günü olan cuma günü d . Başka b r r vayete göre se, vuruluşundan k
gün sonra vefat etm şt r. Başka b r r vayette anlatıldığına göre Hz. Al , ramazanın son on gününde
vefat etm şt r. Hz. Hasan'm hal fel ğe geçt ğ gün Kays b. Sa'd, Azerbeycan val s d . Kays'm el
altında 40.000 savaşçı vardı. Bunlar, Hz. Al 'ye ölüm üzer ne bey'at etm şlerd . Al vefat ed nce Kays
b. Sa'd, Şamlılarla savaşmak üzere harekete geçmes ç n Hz. Hasan'a ısrar ett . Hz. Hasanda Kays'ı
Azerbeycan val l ğ nden azled p yer ne Ubeydullah b. Abbas'ı atadı. Hasan, k mse le savaşmak
stem yordu. Ancak etrafındak ler zorlayarak onu bu görüşünden vazgeç rd ler ve benzer
duyulmamış büyük b r ordu teşk l ett ler. Hasan, bu ordunun 12.000 k ş l k öncü kuvvetler n n
basma Kays b. Sa'd b. Ubade'y komutan olarak tay n ett . Kend s de d ğer askerlerle onun peş sıra
Şam'a doğru harekete geçt k , Muav ye ve Şamlılarla savaşsın. Meda n'e uğradığında orada mola
verd . Öncü kuvvetler lerled ler, kend s Meda n dışında ordugah kurmuş ken b r : "D kkat ed n!
Kays b. Sa'd b. Ubade öldürüldü!" d ye bağırdı. İnsanlar ayaklandılar. B rb rler n n eşyalarını
yağmaladılar, hatta Hasan'm taht-ı revan m da yağmalamışlard . N hayet onlar, Hz. Hasan'ın
üzer nde oturmakta olduğu serg s n de el nden zorla almak sted ler. Kend s b neğ ne b nerken b r
onu ya-rayladı. Hareket edemeyecek hale geld . Hasan, onlara çok kızdı. B neğ ne b n p g tt ve
Meda n'dek beyaz köşke g r p konakladı, yaralı haldeyd . Onun Meda n'dek val s , Sa'd b. Mesud
Sakaf d . Sa'd, C sr savaşının komutanı Ebu Ubeyd' n kardeş d . Askerler köşke yerleşt kler
zaman Muhtar b. Eb Ubeyd (Allah onu kahrets n.), amcası Sa'd b. Mes'ud'a ded k :
- Şeref ve servet sah b olmak stemez m s n?
- Neym ş bu şeref ve servet?
- Al 'n n oğlu Hasan'ı yakalayıp z nc re vuracak ve Muav ye'ye göndereceks n.
- Allah s z kahrets n ve tekl f n z de kahrets n. Ben, Rasûlullah (s.a.v.)'ın kızı Fatıma'nın oğluna
hanet m edeceğ m?
Hasan, askerler n n etrafından dağılıp g tt ler n görünce onlara öfkelend ve Şamlılara doğru
g tmekte ken Muav ye'ye b r mektup göndererek barış pazarlığında bulunmayı tekl f ett . Muav ye
de ona Abdullah b. Am r le Abdurrahman b. Semüre'y gönderd . Bunlar, Kûfe'ye gel p Hz. Hasan'a
sted ğ malları verd ler. Hz. Hasan da Kûfe'dek beytül maldan 5.000.000 d rhem alacağına da r b r
şart ler sürdü ve ayrıca Dâr Ebcerd' n haracının kend s ne ver lmes n ve kend s n n duyacağı
şek lde Al 'ye sövülmem e s n şart koştu. Eğer bu şartlarına uyulursa, hal fel kten vaz geçeceğ n ve
darey Muav ye'ye bırakacağını, böylece Müslümanların kanlarının akıtılmasını önleyeceğ n
söyled . Bu şartlar üzer nde barış antlaşması yaptılar ve yönet m bütünüyle Muav ye'n n el ne
geçm ş oldu. Bunun detayları ler k sayfalarda ver lecekt r. Hz. Hasan'm bu g r ş m ne kardeş
Hüsey n razı olmadı. Hasan'ı kınadı. Aslında Hasan'm yaptığı doğruydu. N tek m bunun del l n de
yakında anlatacağız.
Hasan, öncü kuvvetler n n komutanı Kays b. Sa'd'a haber göndererek Muav ye'ye taat etmes n ve
emr n d nlemes n emrett . Ancak Kays b. Sa'd, bunu kabule yanaşmadı, hem kend s n n hem de
Muav ye'n n emr dışına çıkarak kend s ne uyan adamlarıyla b rl kte b r tarafa çek ld . Sonra dönüp
Muav ye'ye yakın b r zamanda bey'at ett . N tek m bunu da ler k sayfalarda anlatacağız.
Meşhur r vayete göre Hasan, h cret n kırkıncı senes nde Muav ye'ye bey'at etm şt r. Bu yüzden bu
seneye Amü'l-Cemaa (cemaat senes ) den lm şt r. Z ra bu senede yönet m bütünüyle Muav ye'n n
el nde toplanmıştı.
İbn Cer r le d ğer s yer âl mler nezd nde meşhur olan görüşe göre hal fel ğ n Muav ye'ye
devred l ş , h cret n kırkb r nc senes n n başında cereyan etm şt r. N tek m Allah z n ver rse, bunu
da ler de açıklayacağız. ;
Bu sene de (h cr kırkb r nc ) Muğ re b. Şube, nsanlara hacc ett rm şt r. İbn Cer r' n, İsma l b.
Raş d'den naklett ğ ne göre Muğ re b. Şube, Muav ye'n n adına b r mektup uydurup yazarak güya
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 13/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

nsanlara hac em r olarak o senede kend s tay n ed lm ş. Bunu öğrenen Utbe b. Ebu Süfyan da
kardeş Muav ye'den hac em rl ğ n kend s ne verd ğ ne da r. b r mektup aldı ve hemen Mekke'ye
geld . Fakat Muğ re, ondan çabuk davranarak z lh cce ayının sek z nc gününde ş Utbe'den önce
tamamlamak ç n nsanlara vakfe yaptırdı.
İbn Cer r' n bu nakl kabul ed lemez ve Muğ re'n n böyle b r harekette bulunmuş olduğuna
nanılamaz. Allah ondan razı olsun. Fakat bunun batıl b r r vayet olduğu b l ns n d ye b z bunu
burada d kkatler n ze arzett k. Çünkü sahabeler, böyle b r davranışta bulunmayacak kadar kadr yüce
k mselerd rler. Bu, Ş ler n b r uydurmasıdır.
îbn Cer r ded k : Bu sene Hz. Al vefat ed nce Kudüs'te Muav ye'ye bey'at ed ld . Şamlılar da
em rü'l mü'm n n sıfatıyla Muav ye'ye bey'at ett ler. Çünkü artık onların nezd nde de çek ş ne sebeb
kalmamıştı. O esnada Iraklılar, Şamlılara karşı savunmak ç n Hz. Hasan'ı ayaklandırdılar. Ancak bu
çabaları sonuç vermed . Onların bu başarısızlıklarının sebeb , faklı görüşlere sah p olmaları ve
em rler ne muhalefette bulunmaları d . Eğer b lselerd , Allah'ın kend ler ne b r n met olarak verd ğ
şey n kadr n b l rler ve Rasûlullah (s.a.v.)'m kızı Fatıma'nın oğlu Hasan'a bey'at ederlerd k o,
Müslümanların efend s , sahabeler n b lg nler nden, yumuşak huylularından ve görüş sah b
şahs yetler nden b r d . Hz. Hasan'm Raş d hal felerden b r olduğunu, bu k tabın peygamberl k
del ller bölümünde Rasûlullah (s.a.v.)'m azadhsı Sefme'den naklett ğ m z şu r vayet sbatlamaktadır:
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu k : "Benden sonra hal fel k otuz sened r, ondan sonra hükümdarlık
olacaktır."
Otuz senel k süre, Hz. Al 'n n oğlu Hasan'm hal fel ğ le tamamlanmıştır. O, h cr kırkb r nc
senen n reb yülevvel ayında Muav ye'n n leh ne olmak üzere hal fel kten feragat etm şt r. Böylece
Rasûlullah'ın vefatından sonrak otuz sene tamamlanmış oldu. Rasûlullah (s.a.v.), h cr onb r nc
senen n reb yülevvel ayında vefat etm şt . Bu da Peygamber (s.a.v.)' n nübüvvet n n del ller nden
b r d r. Rasûlullah (s.a.v.), Hz. Hasan'm Muav ye leh ne hal fel kten feragatta bulunuşunu övmüş ve
bu fan dünyayı bırakıp kalıcı ah rete rağbet ed ş sebeb yle onu methetm şt r k , o da bu ümmet n
kanının akıtılmasına engel olmuştu. Hal fel kten vaz geçm ş, hükümdarlığı Muav ye'n n el ne bırak‐
mıştı k , Müslümanların dares tek em r n el nde toplansın. Rasûlullah (s.a.v.), şte bu yüzden Hz.
Hasan'ı övmüştü. Ebu Bekre es-Sakaf , Rasûlullah (s.a.v.)'m m nbere çıkıp Hasan b. Al 'y yan
tarafına alarak h cemaata gah Hasan'a bakıp şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: Ey nsanlar, ben m şu
oğlum efend d r. Allah, bunun vasıtasıyla Müslümanlardan k büyük cemaatın arasım bulacak ve
[4]
onları barıştıracaktır." Bu had s , Buharı r vayet etm şt r.

H cretîn Kırkb r nc Senes

İbn Cer r ded k : Bu sene Al 'n n oğlu Hasan, yönet m Muav ye b. Eb Süfyan'a tesl m ett .
îbn Cer r, daha sonra Zührf n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: Iraklılar, Al 'n n oğlu Hasan'a bey*at
ett kler zaman Hasan, onlara karşı şu şartı koştu: "Emr m d nleyecek ve bana taat edeceks n z.
Ben mle barışık olanlarla barışık olacak, ben mle savaşanlarla savaşacaksınız."
Iraklılar ondan kuşkuya kapılarak: "Şu adamınıza ne oluyor?" ded ler ve kısa süre sonra onu eleşt r p
muhalefet ett ler ve kızdırdılar. O da onlara daha çok kızdı ve onlardan koptu. O esnada onların
kend s nden ayrılıp dağıldıklarını ve kend s ne muhalefet ett kler n anladı. Kend s de barış ç n
Muav ye'ye b r mektup gönderd k , k tara f n stekler ne uygun b r barış antlaşması yapsınlar.
K tabu's-sulh adlı bölümde Buharı, Ebu Musa'nın şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: «Hasan'm şöyle
ded ğ n ş tt m: "Allah'a yem n eder m k , Al 'n n oğlu Hasan, Muav ye'n n karşısına dağlar m sal
asker b rl klerle çıktı."
Amr b. As da şöyle ded : "Ben böyle büyük asker b rl kler görüyorum k , akranlarını öldürmed kçe
ger dönmeyeceklerd r. Allah'a yem n eder m k , k taraftan en hayırlı adam olan Muav ye de şöyle
ded : "Şunlar bunları, bunlar da şunları öldürürlerse, nsanların ş n ben m ç n k mler dare edecek?
Onların zayıflarını, ben m ç n k mler koruyacak. Onların kadınlarını, ben m ç n k mler h maye
edecek?"

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 14/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Böyle ded kten sonra Muav ye, Hasan'a Kureyş' n Ben Abdüş-şems kolundan Abdurrahman b.
Semüre le Abdullah b. Am r' gönderd ve onlara şu tal matı verd :
"Şu adama g d n, ona tekl flerde bulunun. Ona bazı şeyler söyley n ve ondan bazı taleplerde
bulunun." Bu k s Hasan'm yanma g tt ler, onunla konuştular. Ona bazı şeyler tekl f ett ler ve bazı
steklerde bulundular. Hasan da onlara şöyle ded :
- B z Abdülmuttal b oğullarıyız. Şu malı elde etm ş z ve bu ümmet, kanı ç nde fesada bulanmıştır.
- Muav ye sana şu ve şu tekl flerde bulunuyor, senden talepte bulunuyor ve sen nle barışmak st yor.
- Bunu bana k m garant eder?
- B z garant eder z.
Hasan, onlardan hang talepte bulunduysa onlar: "B z bunu sana garant eder z." ded ler ve bunun
üzer ne Hasan, Muav ye le barış antlaşması yaptı.»
Ebu Bekre şöyle r vayet etm şt r: Rasûlullah (s.a.v.)'ı m nber üzer nde gördüm. Al 'n n oğlu Hasan
da yan tarafta duruyordu. Rasûlullah, bazen cemaata, bazen da Hasan'a bakıyor ve şöyle d yordu:
"Ben m şu oğlum efend d r. Umarım k Cenâb-ı Allah, bunun vasıtasıyla Müslümanlardan k büyük
cemaat barıştırır."
İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Bekre'n n şöyle ded ğ m r vayet etm şt r:
"Peygamber (s.a.v.), b r gün b z mle sohbet ed yordu. Al 'n n oğlu Hasan da onun kucağında d .
Peygamber (s.a.v.), ashabına dönüp onlarla konuşuyor, sonra Hasan'a dönüyor, onu öpüyor, sonra da
şöyle d yordu: "Doğrusu şu oğlum efend d r. Eğer yaşarsa, Müslümanlardan k grubu
barıştıracaktır."
İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Bekre'n n oğlu Hasan'm şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "Allah'a yem n
eder m k , Al 'n n oğlu Hasan'm h lafet dönem nde b r f ncan kadar kan dah akmış değ ld r."
Ebu Yala, Sa d b. Eb Sa d el-Medenî'n n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
"Ebu Hüreyre le b rl kteyd k. Al 'n n.oğlu Hasan gel p b ze selam verd . Ebu Hüreyre de ona: "Ve
aleykesselam ya seyy d " d ye karşılık verd . Sonra da şöyle ded : "Ben Rasûlullah (s.a.v.)'m Hasan
hakkında: "Doğrusu o Seyy d (efendİ)'d r." ded ğ n ş tt m."
Ebu Hasen Al b. el-Med nî ded k : "Hasan, h cret n kırkb r nc senes n n reb yülevvel ayının
beş nc gününde yönet m Muav ye'ye tesl m ett ." Başkalarıysa onun reb yülah r ayında yönet m
Muav ye'ye tesl m ett ğ n söylem şlerd r. Cemaz yelevvel ayının başında tesl m ett ğ ne da r r vayet
de vardır. Doğrusunu Allah b l r. Y ne Ebu'l Hasen Al b. el Med nî d yor k : İşte o zaman Muav ye,
Küfe şehr ne g rd ve bey'attan sonra nsanlara b r hutbe rad ett ."
İbn Cer r' n anlattığına göre Amr b. As, Muav ye'ye şöyle b r tekl f-de bulundu: Al 'n n oğlu Hasan'a
em r ver de nsanlara hutbe rad ets n ve sen n leh ne yönet mden feragat ett ğ n b ld rs n."
Muav ye de Hasan'a bu emr verd . Hasan da kalkıp nsanlara b r hutbe rad ett ve Allah'a hamdü
senada bulunup Rasûlullah'a salatü selamda bulunduktan sonra hutbes nde şöyle ded :
- Ey nsanlar! Doğrusu Cenâb-ı Allah, öncek ler m z vasıtasıyla s zler h dayete letm şt r ve
sonradan gelenler m z vasıtasıyla da kanlarımızın akıtılmasını önlem şt r. Bu yönet m ş n n b r
müddet vardır. Dünya dönerl d r. Doğrusu yüce Allah, Peygamber (s.a.v.)'e şöyle buvurmuştur: "
B lmem! Belk bu gec kme s z denemeK ve b r süreye kadar geç nd rmek ç nd r." Böyle ded ğ
zaman, Muav ye ona öfkelend ve oturmasını emrett . Kend s ne Hasan'ı konuşturmasını tekl f eden
Amr b. As'ı da bu yüzden kınadı ve bu Öfke onun ç nde kalmaya devam ett . Doğrusunu Allah b l r.
"Cam ' adlı eser nde T rm zfn n konuyla alakalı olarak r vayet ett ğ had s şöyled r:
«Mahmud b. Gaylan, Yusuf b. Sa'd'm şöyle ded ğ n b ze naklett : Adamın b r , Muav ye le
bey'atlaşmasmdan sonra Al 'n n oğlu Hasan'a kalkıp şöyle ded :
- Mü'm nler n yüzünü kararttın (veya ey mü'm nler n yüzünü karartan adam!)
Hasan da ona şöyle karşılık verd :
- Ben kınama. Allah sana rahmet ets n. Peygamber (s.a.v.), rüyasında Ümeyye oğullarının
kend s n n m nber üzer ne çıktıklarını görmüş, bundan hoşlanmamıştı. Bu rüyası yüzünden şu ayet-
ker meler naz l olmuştu:
"Ey Muhammed! Doğrusu sana Cennet'tek Kevser nehr n verm ş zd r."
"Doğrusu b z, Kur'ân'ı Kad r geces nde nd r ms zd r. Kad r geces n n ne olduğunu b l r m s n? Kad r
geces 1000 aydan daha hayırlıdır."(Kad r, 1-4.)
http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 15/16
27.01.2019 El B daye Ve'n-N haye İbn Kes r - Büyük slam Tar h - ves letunnecat.com

Yan ey Muhammed! Senden sonra Ümeyye oğulları b n ay süreyle hüküm süreceklerd r.»
Fadl ded k : Ümeyye oğullarının hak m yet süres n hesapladık, tam tamına 1000 ay olduğunu tesb t
ett k.
T raı zî, bunun gar p b r had s olduğunu fade etm şt r. Hatta bu had s c dden münkerd r.
Tefs r m zde bunun münkerl ğ n yeter nce açıkladık.
Hafız Ebu Bek r Hat b el-Bağdadî, Ebu'l-Ar f n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r:
"Hasan'm ordusunun 12.000 k ş den teşekkül eden öncü b rl kler ç nde Mesken'de bulunuyorduk.
Şamlılarla savaşmak ç n ölüm sözü verm şt k. Başımızda da Ebu'1-Gamr Taha sm ndek komutan
bulunuyordu. Hasan'm, Muav ye le barıştığına da r haber b ze ulaştığında öfkeden sank bel m z
kırılmış g b olmuştu. Hasan, Kûfe'ye geld ğ nde b zden Ebu Am r Sa d b. en-Netel sm nde b r
adam, ona şöyle ded :
- Selam sana ey mü'm nler alçaltan k ş . Hasan, ona şöyle karşılık verd :
- Böyle deme ey Am r! Ben mü'm nler alçaltan k ş değ l m. Aks ne ben onların hükümdarlık
uğruna öldürülmeler n stemed m."
Muav ye, b z m beldeler m z tesl m alıp Küfe şehr ne g rd ğ ndeorada b r hutbe rad ett . D ğer
belde ve şeh rlerde de onun emr altına g r ld . Arap dah ler nden b r olan Kays b. Sa'd-da önce ona
muhalefet etmeye karar verm şken sonra dönüp ona bey'at ett . O senede Muav -ye'ye tt fakla bey'at
ed lm ş oldu.
Hz. Hasan, kardeş Hüsey n, d ğer kardeşler ve amcaları, oğlu Abdullah b. Cafer'le b rl kte Irak
d yarından göçüp peygamber şehr Med ne'ye g tt ler. O şehr n sak nler ne salâtü selâmların en
üstünü olsun. Hz. Hasan, her b r mahalleden geçt ğ nde mahalle sak nler onu, yönet m Muav ye
leh ne bırakmasından ötürü kınayıp azarlıyorlardı. Aslında o, yaptığı bu şte haklı olup Övgüye layık
b r davranış örneğ serg lem şt . Bu yaptığından ötürü de kalb nde herhang b r sıkıntı ve sorumluluk
h ssetm yordu. Kend n kınamıyor ve p şmanlık h ssetm yordu. Aks ne o, yaptığı bu şe razı olmuş,
bununla sev nm şt . Her ne kadar bazı akraba ve taraftarları bunu hoş karşılamamışlarsa da o,
bundan memnundu. Bu eleşt r ler ondan sonra da devam ett , günümüze kadar geld . Aslında o,
böyle yapmakla sünnete tab olmuş ve Peygamber Efend m z' n meth ne mazhar olmuştu. Çünkü o,
böyle yapmakla ümmet n kanının akıtılmasını önlem şt . N tek m bu hareket m önceden sezen
Rasûlullah (s.a.v.), onu bu davranışı sebeb yle önceden övmüştü. Bununla lg l sah h had s, öncek
sayfalarda nakled lm şt . Allah'a hamd ve m nnet olsun.
Hz. Hasan'm faz let ve üstünlükler , onun vefat bahs nde anlatılacaktır. Allah ondan razı olsun, onu
hoşnud kılsın. Makamını da F rdevs Cennet' yapsın k , öyle de yapmıştır.
Muhammed b. Sa'd, Ebu Rez n' n şöyle ded ğ n r vayet etm şt r: "Al 'n n oğlu Hasan, cuma gününde
b ze hutbe rad, ett . İbrâhîm sûres n m nber üzer nde okudu ve sonuna vardı."
İbn Asak r' n r vayet ne göre Hasan, her gece Kehf sûres n yazılı b r levha üzer nde okur, o levhayı
el nde tutarak eşler n n odalarına g d p dolaşır, uyumadan önce sûrey yatağında tamamlardı. Allah
[5]
ondan razı olsun.

http://www.ves letunnecat.com/ves letun/ars v-k tap-oku/tar h-k taplar / slamtar h bn kes r/ 16/16

You might also like