You are on page 1of 62

Bu €yk• Dostoyevski'nin "Ezilenler" adlı romanından derlenmiştir.

SMİTH'İN TORUNU
Kapının a…ıldığını duyunca hızla arkama d€nd•m. Uzunca bir s•re kimse g€r•nmedi. Kapı
kendiliğinden a…ılmıştı sanki. Neden sonra eşikte garip bir yaratık belirdi. Karanlıkta bir …ift
g€z durmadan bana bakıyordu. Sırtımdan soğuk terler boşandı. ‡ok korkmuştum, ama hemen
sonra karşımda duranın bir kız …ocuğu olduğunu farkettim. O anda bu tanımadığım …ocuğun
garip g€r•nt•s• yerine iki g•n €nce €len ihtiyar Smith'in kendisi karşıma …ıkmış olsaydı, bu
kadar korkmazdım.K•…•k kız sessizce yaklaşıp €n•mde durdu. Daha ağzından tek s€z
…ıkmamıştı. ‡ocuğa daha dikkatlice baktım. Oniki, on•… yaşlarında, ağır bir hastalıktan yeni
kalkmış gibi …ok zayıf, solgun, ufak tefek bir kızdı. ˆri, kara g€zleri ise tersine, son derece
canlı, parlaktı. Sol elindeki eski, yırtık bir atkıyla akşam serinliğinde •ş•m•ş g€ğs•n•
€rt•yordu. Giysileri par…a par…aydı. Tarak y•z• g€rmemiş g•r, siyah sa…ları dağınıktı, iki
dakika kadar b€ylece karşılıklı bakıştık.
Sonunda, boğazı ağrıyormuş gibi, ancak duyulabilecek kısık bir sesle:
"Dedem nerde?" diye sordu.
Bu soru o anda b•t•n korkumu dağıttı. İhtiyar Smith'i soruyordu.
"Deden mi?" dedim şaşırarak. "Deden €ld•."
‡ocuktan b€yle bir soru beklemediğim i…in boş bulunmuş, s€yleyivermiştim. Aynı anda da
pişman oldum. Bir dakika daha €ylece kımıldamadan durdu. Sonra birden titremeye başladı.
D•şmesin diye tutmak istedim. Biraz sonra d•zeldi. Ge…irdiği sarsıntıyı gizlemek i…in
olağan•st• …aba harcadığı belli oluyordu.
"Bağışla beni, …ocuğum!" dedim. "Boş bulundum, birden s€yleyiverdim, ama belki de
yanılıyorum. Kimi arıyordun? Burada oturan yaşlı adamı mı?"
Bakışları •rkekti. G•…l•kle:
''Evet,'' diye mırıldandı.
" Adı Smith miydi?"
"Evet."
"‰yleyse oydu. Evet, €ld•. Ama bu kadar •zme kendim. Neden daha €nce hi… gelmedin?
Nereden geliyorsun şimdi? D•n g€md•ler. Hi… beklenmedik anda, birden €l•verdi... Demek
sen Smith'in torunusun?"
K•…•k kız, benim bu bağlantısız ve birbiri ardınca gelen sorularıma hi… karşılık vermedi.
Sessizce arkasını d€n•p kapıya doğru y•r•d•. O kadar şaşırmıştım ki, ne başkaca bir şey
sorabildim, ne de onu alıkoymaya …alıştım. Kapı eşiğinde durup, hafif…e bana d€nerek:
"Azorka da €ld• m•?" diye sordu.
' 'Evet, Azorka da €ld•."
Sorusu garibime gitti. Sanki k€peği Azorka' nın da yaşlı efendisiyle birlikte €lm•ş olması
gerektiğini kesinlikle biliyor gibiydi.
Odadan …ıktı, ardından yavaş…a kapıyı kapattı.
ˆlk şaşkınlığım ge…tikten sonra peşinden koştum. Onu b€yle bıraktığım i…in kendime …ok
kızmıştım. S•z•l•p gitmişti sanki; ayak seslerini,
sokak kapısının a…ılıp kapandığını bile duymadım. Bu kadar kısa zamanda merdivenleri inmiş
olamazdı. Durup bir s•re kulak kabarttım. Hi… ses yoktu. Neden sonra alt katlardan birinde bir
kapı a…ılıp kapandı. Sonra her yer gene sessizliğe g€m•ld•.
Hızla aşağı koştum. D€rd•nc• kata gelince durdum. Sahanlıkta birisi saklanıyormuş gibi geldi
bana. G€z•m karanlığa alışana kadar el yordamıyla …evremi yoklamaya başladım. Ger…ekten
de k•…•k kız bir k€şeye …ekilmiş, y•z• duvara d€n•k, sessizce ağlıyordu.
"Dinle beni," dedim. "Benden korkmamalısın. Sana ger…eği birdenbire s€ylemem doğru
değildi, bu y•zden su…luyum tabii. Deden €l•rken senin s€z•n• ediyordu. Son s€zleri hep
sendin. Kitapları kaldı, belki de senin kitaplarındır. Adın ne senin?.. Deden diyordu ki, Altıncı
Caddede..."
S€z•m• tamamlayamadım. Sanki oturduğu yeri bilmemden korkmuştu. Bir …ığlık atarak ince,
kemikli eliyle beni itti, koşa koşa merdivenlerden aşağı indi. Ben de ardından koştum. Ama
sokak kapısına vardığımda k•…•k kızı g€remedim. Voznesenski Caddesi'ne kadar koştum.
Neden sonra t•m …abalarımın boşuna olduğunu anladım. Kız ortadan yok olmuştu.
l l
Ertesi sabah saat on'da evden …ıktığımda kapıda d•nk• konuğum, Smith'in torunuyla
karşılaştım. Neden geldiğini bilmiyordum, ama gelişi beni …ok sevindirmişti. D•n kendisini
doğru d•r•st g€rememiştim. Şimdi ona g•nd•z g€z•yle bakınca b•sb•t•n şaşırdım.
G€zlerinden dupduru zeka fışkırıyor, ama aynı zamanda aşırı bir kuşku, g•vensizlik
okunuyordu. ‹st•ndeki eski, kirli giysi, g•n ışığında d•nk•nden daha da perişan
g€r•n•yordu. Bedenini sinsice, yavaş yavaş kemiren onulmaz bir hastalığa tutulmuş olduğu
izlenimi uyandı bende.
"İ…eri girsene," dedim.
Kuşkulu g€zlerle …evresine bakınarak yavaş yavaş i…eri girdi. Dedesinin oturmuş olduğu
odayı dikkatle inceliyordu.
"Kitap i…in geldim," dedi.
"Ha, evet, kitapların. İşte bunlar, al! Senin i…in €zellikle sakladım bunları."
"Dedem size benden hi… s€z etmiş miydi?"
"Hayır, senden s€zetmedi ama..."
"‰yleyse geleceğimi nereden biliyordunuz? Kim s€yledi size geleceğimi?"
"‡•nk• bana, deden tek başına yaşaya-mazmış gibi geliyordu. ‰yle yaşlı ve g•…s•zd• ki,
birinin gelip onu arayacağım d•ş•n•yordum... Al kitaplarını! Bunlarla ders mi …alışıyordun?"
10

"Evet. Dedeme geldiğim zamanlar bu kitaplardan ders verirdi bana."


"Sonradan gelmedin mi?"
"Hayır." Gelmemesinin nedenini haklı g€stermek istercesine: "Hastaydım," diye ekledi.
"Ailen, anan, baban var mı?"
Birden kaşlarını …atarak korkuyla y•z•me baktı. Sonra başını eğip sessizce arkasını d€nd•.
Hi… konuşmadan, tıpkı d•nk• gibi yavaş yavaş kapıya doğru y•r•d•. Şaşırıp kalmıştım.
Kapıya gelince yine eşikte durdu:
"Dedem neden €ld•?" diye sordu tutuk bir sesle.
Yanına gidip her şeyi anlattım ona. Sesini …ıkarmadan dikkatle dinledi. Yaşlı adamın €l•rken
Altıncı Cadde'den s€zettiğini s€yledim.
"Bunun •zerine, o caddede sevdiği insanların oturduğunu d•ş•nd•m, gelip kendisini
aramalarını bekledim," dedim. "Son anda seni d•ş•nd•ğ•ne g€re mutlaka …ok seviyor
olmalıydı."
"Hayır," diye fısıldadı, "hi… sevmezdi beni."
‡ok heyecanlanmıştı. Kendini tutmak i…in b•y•k bir …aba harcadığı belli oluyordu. Giderek
y•z• sarardı. Alt dudağını ısırıyordu.
"O duvar nerede? "diye sordu.
"Hangi duvar?"
"Dedemin dibinde €ld•ğ• duvar?"
"G€steririm. Adın ne senin?"
"Gereği yok!"
"Neden?"
"Gereği yok işte. Adımla …ağırmazlar …•nk• beni."
Kesik kesik konuşuyordu. Canı sıkılmış gibiydi. Gitmek istedi, ama bırakmadım.
"Dur bakayım, garip kız! Ben sana yalnızca yardım etmek istiyorum. D•n seni merdivenlerde
bir k€şeye …ekilmiş, ağlar g€r•nce y•reğim par…alandı. Hem deden benim kollarımda €ld•.
Altıncı Cadde'den s€zederken seni d•ş•nm•ş olmalı. Seni bana emanet etmek ister gibi bir
hali vardı. Deden hep d•şlerime giriyor. Kitapları da senin i…in sakladım, oysa sen benden
korkuyorsun. Her halde …ok yoksul, €ks•z bir kız olmalısın. Belki de başkalarının evinde
kalıyor-sundur. ‰yle mi?"
Onu iyi niyetli olduğuma inandırmaya …alışıyor, bir yandan da, beni bu …ocuğa …eken şeyin ne
olduğunu kendi kendime soruyordum. S€zlerim ona dokunmuş olmalı; garip garip y•z•me
baktı. Ama bu kere bakışları sert değildi. Sonra gene başını €ne eğdi.
12
13l l
Hi… beklenmedik bir anda …ok hafif bir sesle:
"Helen, "diye fısıldadı.
"Adın Helen mi?"
"Evet."
"Peki, bundan sonra bana gelecek misin?"
"Hayır, olmaz... Şey... Bilmem ki! Gelirim belki."
D•ş•n•yor, karar vermek i…in kendini zorluyordu. O sırada komşulardan birinin duvar
saatinin vurduğu işitildi. Helen yerinden sı…radı. Y•z•nde sıkıntılı, acılı bir ifade vardı.
'' Saat ka…?'' diye sordu al…ak sesle.
"Onbu…uk olmalı," dedim.
"Aman Tanrım!" diye haykırdı korkuyla ve hızla kapıya doğru koştu. Onu holde yakaladım.
"Seni b€yle bırakamam," dedim. "Neden korkuyorsun? Ge… mi kaldın?"
"Evet, evet, turşu almaya …ıkmıştım," dedi soluk soluğa. "Bırakın gideyim, d€vecek beni!"
Anlaşılan bu s€zleri istemeyerek ağzından ka…ırmıştı. Elimden kurtulmaya …alışıyordu.
"Dur, dinle beni. Bu kadar direnmenin gereği yok. Altıncı Cadde'ye gideceksin, değil mi? Ben
de o y€ne gidiyorum. Kendi işim i…in. Arabayla daha …abuk varırız oraya. Haydi, gidelim!"
Koşarak aşağı indik, ilk rastladığımız arabayı durdurduk. Helen benimle arabaya binmeye razı
olduğuna g€re, gideceği yere …ok …abuk varması gerekiyordu, ˆşin garibi, ona soru sormaya da
cesaret edemiyordum. Kaldığı evde bu kadar korktuğu insanın kim olduğunu sorduğum
zaman, elini sallayarak soruma karşılık vermek istemediğini belirtti. Hatta bu y•zden
arabadan aşağı atlıyordu neredeyse.
Sonunda Altıncı Cadde'nin başına vardık. Arabayı durdutarak aceleyle indi, tedirgin g€zlerle
…evresine bakındı.
"Gidin siz! Sonra gene gelirim," dedi. "Hemen gidin buradan!"
Yoluma devam ettim. Ama kıyı boyunca biraz ilerledikten sonra arabadan atlayıp koşarak
Altıncı Cadde'ye d€nd•m. Yolun karşı kaldırımında y•r•meye başladım. Helen'i g€rm•şt•m.
Hızlı hızlı y•r•d•ğ• halde fazla uzaklaşmamıştı. Hatta onu izleyip izlemediğimi anlamak i…in
d€n•p arkasına baktı. Hemen bir evin girişine sığınarak gizlendim. Beni g€rmedi.
‡ok meraklanmıştım. Hi… olmazsa hangi evde oturduğunu €ğrenmeye kesin kararlıydım.
14
15Ben kapının €n•nde durmuş, yazıyı okumaya …alışırken, avludan €nce bir kadın …ığlığı,
ardından da bir s•r• k•f•r duyuldu. Avlu kapısından i…eri baktım. ‹st kata …ıkan tahta
merdivenin basamaklarından birinde, başında hotozu, omuzlarında yeşil salıyla şişman bir
kadın, elini beline dayamış duruyordu. Y•z• kahverengi kırmızı arası iğren… bir renk almıştı.
Şişmiş, kanlanmış k•…•k g€zleri €fkeyle parlıyordu.
Daha €ğlen bile olmamıştı, gene de şişman kadının sarhoş olduğu her halinden anlaşılıyordu.
Kadın, elinde …anak, korkuyla karşısında duran Helen'e ciyak ciyak bağırıyordu.
O sırada bodrum katına inen merdivenin kapısı a…ıldı. Basamaklarda, anlaşılan g•r•lt•y•
duyarak kapıya …ıkmış olan yoksul giyimli, orta yaşlı, sevimli bir kadın belirdi. Alt katta
aralanan bir kapıdan da evin €b•r kiracıları olan …ok yaşlı bir adamla gen… bir kız
bakıyorlardı. Herhalde evde uşak olarak …alışan iri yarı bir k€yl• elindeki s•p•rgeyle avlunun
ortasında durmuş, olup bitenleri umursamazlıkla seyrediyordu.
"Seni gidi hain s•l•k, pis yaratık!" diye haykırıyordu şişman, sarhoş kadın. "Demek sana
yaptığım iyiliğe b€yle karşılık veriyorsun ha, pis pasaklı! Turşu almaya g€nderdim diye
20
‰KS‹Z KIZIN ‡iLESi
Sonunda Helen k•…•k bir d•kkana girdi. Durup bekledim. Az sonra d•kkandan …ıktı. Elinde
kitaplar yerine toprak bir …anak vardı. Birka… adım sonra g€sterişsiz bir evin avlu kapısından
i…eri girdi. Ev iki katlı, eski, taş bir yapıydı. Alt kattaki pencerelerin birinde k•…•k, pembe bir
tabut asılıydı.
Karşı kaldırıma ge…ip evin €n•ne geldim. Avlu kapısının •st•ndeki tabelada ş€yle yazıyordu:
"Bayan Bubnof'un Evi"
19
Ben kapının €n•nde durmuş, yazıyı okumaya …alışırken, avludan €nce bir kadın …ığlığı,
ardından da bir s•r• k•f•r duyuldu. Avlu kapısından i…eri baktım. ‹st kata …ıkan tahta
merdivenin basamaklarından birinde, başında hotozu, omuzlarında yeşil salıyla şişman bir
kadın, elini beline dayamış duruyordu. Y•z• kahverengi kırmızı arası iğren… bir renk almıştı.
Şişmiş, kanlanmış k•…•k g€zleri €fkeyle parlıyordu.
Daha €ğlen bile olmamıştı, gene de şişman kadının sarhoş olduğu her halinden anlaşılıyordu.
Kadın, elinde …anak, korkuyla karşısında duran Helen'e ciyak ciyak bağırıyordu.
O sırada bodrum katına inen merdivenin kapısı a…ıldı. Basamaklarda, anlaşılan g•r•lt•y•
duyarak kapıya …ıkmış olan yoksul giyimli, orta yaşlı, sevimli bir kadın belirdi. Alt katta
aralanan bir kapıdan da evin €b•r kiracıları olan …ok yaşlı bir adamla gen… bir kız
bakıyorlardı. Herhalde evde uşak olarak …alışan iri yarı bir k€yl• elindeki s•p•rgeyle avlunun
ortasında durmuş, olup bitenleri umursamazlıkla seyrediyordu.
"Seni gidi hain s•l•k, pis yaratık!" diye haykırıyordu şişman, sarhoş kadın. "Demek sana
yaptığım iyiliğe b€yle karşılık veriyorsun ha, pis pasaklı! Turşu almaya g€nderdim diye
20
hemen fırsat bilip sıvışıverdin gene ha! Nerelere gidiyorsun bakalım, s€yle! Nerelere
gidiyorsun, ha? Kimin yanına? S€yle, yoksa seni şuracıkta gebertirim!"
‰fkeden kuduran kadın zavallı kızın •zerine atılmak istedi, ama alt katta oturan kiracı kadının
merdivenlerden …ıkarken kendisine baktığını g€r•nce durdu. Kiracı kadın saygılı bir sesle:
"Neden kendinizi bu kadar •z•yorsunuz?" diye sordu €fkeden …ılgına d€nm•ş şişman kadına.
"Bu kadar canınızı sıkacak ne yaptı ki?"
"Ne mi yaptı? Daha ne yapsın, ayol! Turşu almaya g€nderdim, ka… saatte d€nd•. Karşı
gelinmesini sevmem ben. Ne istiyorsam, dediğim yapılmalı! Anasının on d€rt lira borcunu
bağışladım, cenaze masraflarını €dedim, sokaklarda s•r•nmesin diye bu şeytan suratlı pi…i
yanıma aldım. Hepsini sen de biliyorsun, komşucuğum. B•t•n bunlardan sonra •zerinde bir
par…acık hakkım olmasın mı? Bana teşekk•r edeceği yerde hep karşı koyuyor. Bu dinsize
giysiler, ayakkabılar aldım, gelinler gibi s•sleyip p•sledim. Ne yaptı beğenirsiniz a dostlar?"
Sarhoş kadın kiracılara d€nerek €fkeli, cırlak sesiyle yeniden bağırmaya başladı:
"Ne yaptı dersiniz? İki g•n i…inde o g•zelim
22
entariyi par…a par…a etti. Şimdi de b€yle geziyor işte! D•ş•n•n bir, isteyerek, bilerek yırttı
•st•ndekini. G€z•mle g€rd•m. Partal gezer de, g•zel patiska entariler giymezmiş! O zaman
artık ben de kendimi tutamayarak bir g•zel patakladım. Ceza olsun diye yerleri sildirttim.
İnanır mısınız, sildi, gıcır gıcır yaptı yerleri. Biliyorum, beni kızdırmak i…in b€yle pırıl pırıl
yaptı. Daha ben, 'artık durmaz yanımda, ka…ıp gider,' diye d•ş•n•rken ger…ekten de ka…maz
mı? Siz de duydunuz ya, d•n nasıl d€vd•m. Dayak atmaktan ellerim patladı. Ayakkabılarını,
…oraplarını alıp sakladım. Ama bug•n gene ka…tı işte! Nerelerdeydin ha? Konuşsana! Kimlere
şikayet ettin, gene kimlere fitneledin beni?"
Kadın kendinden ge…erek, korkudan taş kesilmiş Helen'in •zerine atıldı, sa…larından yakalayıp
yere …arptı. İ…inde hıyar turşuları bulunan …anak Helen'in elinden fırladı, yere d•ş•p
par…alandı. Bu, sarhoş kadını b•sb•t•n kudurttu. Kızcağızın y•z•ne, kafasına vuruyordu.
Helen b•t•n bunlara inatla direniyor, ağzından tek s€z, en k•…•k bir yakınma …ıkmıyordu.
‰fkemden her şeyi unutarak avluya daldım, sarhoş kadının •zerine y•r•d•m.
"Ne yapıyorsunuz? ‡ıldırdınız mı siz?
23
‰ks•z bir …ocuğa b€yle davranılır mı?" diye bağırarak kudurmuş kadını kolundan yakaladım.
Bunun •zerine kadın, Helen'i bırakıp ellerini beline dayayarak …ığlık …ığlığa:
"Bu da nesi?" diye haykırmaya başladı. "Siz de kim oluyorsunuz? Ne işiniz var benim
evimde?"
"Bu zavallı …ocuğa b€yle davranmaya utanmıyor musunuz?" diye bağırdım bende. "‡ocuk
sizin değil ki! Daha şimdi onun €ks•z olduğunu, yanınıza aldığınızı s€ylediniz!"
"Hey Tanrım! Sen de nerden …ıktın başıma be herif! Onunla birlikte geldin, değil mi? Şimdi
g€steririm ben sana. Polis …ağıracağım hemen. Buranın komiseri hanımefendiler gibi saygı
g€sterir bana. Herhalde bu kaltak turşu almayı bahane ederek sana gitti. ‹stelik yabancı bir
eve girip rezalet …ıkarmaya kalkarsın ha! Polis! Polis!"
Sarhoş kadın bir yandan bağırıyor, bir yandan da yumruklarını sıkmış, •zerime saldırıyordu.
O sırada insan sesine benzemeyen garip, korkun… bir …ığlık y•kseldi. Başımı …evirdim;
deminden beri orada kımıldamadan duran Helen, birdenbire doğal olmayan bir …ığlık
kopararak kendini yere atıp …ırpınmaya başladı.
24
Y•z• kasılmış, sapsarı olmuştu. Sara n€beti ge…iriyordu. Kiracılardan iki kadın koşarak
…ocuğu kaldırıp yukarı g€t•rd•ler.
Sarhoş kadın hŒlŒ Helen'in arkasından avazı …ıktığı kadar haykırıyordu:
"Geber inşallah! Bir ayda •…•nc• n€beti bu!" Sonra bana d€nd•: "Sen de defol buradan, pis
şarlatan!" diyerek yeniden •st•me saldırdı. Bir yandan da avlunun ortasında dikilip duran
uşağa sesleniyordu: "Tembel tembel ne duruyorsun orada? Dışarı atsana şunu! Ne diye para
€d•yoruz sanki sana!"
"‡ek arabanı bakalım, ahbap!" diye homurdandı uşak. "Haydi, bas git artık buradan!"
Aslında bir şey s€ylemiş olmak i…in s€yl•yordu bunları ya, benim de o anda yapabileceğim
bir şey yoktu. Buraya girişimin ne kadar sa…ma olduğunu g€rerek avludan …ıktım. Ben …ıkar
…ıkmaz, şişman kadın doğruca yukarı kata koştu, ˆşini bitirmiş olan uşak ortada
g€r•nm•yordu. Az sonra Helen'i yukarı taşımaya yardım eden kiracı kadınlardan biri
merdivenlerden inerek kendi oturduğu daireye y€neldi. Beni avlu kapısında g€r•nce durup
meraklı meraklı y•z•me baktı. Kadının sevimli, yumuşak g€r•n•ş•nden cesaret alarak
yeniden avluya
25girip ona doğru y•r•d•m.
"‰z•r dilerim, size bir şey sormak istiyordum," diye başladım. "Kimdir bu kız? Bu iğren…
kadın ne yapıyor ona. Yalnızca merak ettiğim i…in sorduğumu sanmayın, l•tfen! Bu kızla daha
€nce de karşılaşmıştım, ilgimi …ekti."
Kadın elinde olmaksızın:
"‰yleyse, en iyisi bu …ocuğu yanınıza alın, ya da ona bir yer bulun, yoksa burada harcanıp
gidecek," diyerek d€n•p gitmek istedi.
"Ama bana daha geniş bilgi vermezseniz nasıl yapabilirim bunu?" diyerek kadını durdurdum.
"Dedim ya, onunla ilgili hi…bir şey bilmiyorum. Herhalde ev sahibi kadın Bubnof şu sarhoş
kadın olmalı?"
"Ta kendisi."
"Peki, bu kız nasıl d•şt• onun eline? Annesi burada mı €ld•?"
"Nasıl d•şt•yse d•şt• işte, bize ne bundan!" diyerek yeniden gitmeye davrandı kadın.
"Sizden bir şey daha rica edecektim," dedim. "Bu konuyla ger…ekten …ok ilgileniyorum. Belki
de kızcağız i…in bir şeyler yapabilirim. Kimdir bu …ocuk? Annesi kimdi, biliyor musunuz?"
"Anladığım kadarıyla yabancıydı, başka bir
26
•lkeden gelmişti. Alt katta, bizim yanımızdaki odada otururlardı. Kadın hastaydı, veremden
€ld•."
"Bodrum k€şelerinde oturduklarına g€re …ok yoksuldu herhalde?"
"Hem de nasıl! İnsanın y•reği par…alanıyordu. Bizim de elimizde avucumuzda bir şey yok ki!
Gene de son beş ay i…inde altı lira bor…lanmıştı bize. Cenaze masraflarını da biz €dedik.
Tabutunu kocam yaptı."
"Peki, şu Bubnof denen kadın neden 'cenazeyi ben kaldırdım,' diyor?"
"‰yle işte, der o!"
"‰len kadının soyadı neydi?"
"‡ıkaramam şimdi, pek karışık bir soyadı vardı. Alman adıydı galiba."
"Smith mi?""
"Hayır, €yle değildi. Bayan Bubnof, €ks•z …ocuğu evlatlık diye yanına aldı; €yle s€yledi bize.
Ama işin i…inde kesinlikle başka şeyler var. Bu kadın kirli işler …eviriyor." Birden duraksadı,
s€yleyip s€ylememesi gerektiğini d•ş•n•yor gibiydi. Sonunda: "Bize ne canım!" dedi.
O sırada arkamızda bir erkek sesi duyuldu:
"Dilini tutsan daha iyi edersin!"
Pijamasının •st•ne paltosunu ge…irmiş yaşlı bir adamdı konuşan. Konuştuğum kadının
27kocası olmalıydı. Bana yan yan bakarak:
"Size anlatacak şeyi yok onun, beyim," diye homurdandı. "Bu işler bizi ilgilendirmez.
Hoşcakalın, beyim! Bizim işimiz tabut yapmak, eğer işiniz d•şerse seve seve hizmet ederiz."
Heyecan ve tedirginlik i…inde evden ayrıldım. Şu sırada hi…bir şey yapamazdım. Ama bu işi
de b€yle y•z•st• bırakmak ağrıma gidiyordu. Hemen ertesi g•n, yakından tanıdığım b•y•k
memurlardan Masloboyev'e gidip Helen' in durumunu anlattım. Bu €ks•z kızı Bubnof denen
o iğren… kadının elinden kurtarmak istiyordum. Masloboyev durumu araştırdıktan sonra
Helen'in Bubnof'un evinden alınıp benim yanıma verilmesini uygun buldu. İki g•n sonra da
Helen'i yanıma aldım. Zavallı kızcağız ge…irdiği n€betin etkisiyle hastalanmıştı. Ateşi hŒlŒ
d•şm•yordu.
28
KIRILAN ONUR
Sabahleyin erkenden kalktım. Gece hemen her yarım saatte bir uyanarak k•…•k konuğumu
yoklamıştım. Ateşi hŒlŒ y•ksekti, sayıklıyordu. Ancak sabaha karşı derin bir uykuya daldı.
Sabahleyin kalkar kalkmaz, o daha uyurken doktora gittim, ˆyi y•rekli yaşlı bir doktor
tanıyordum. Yıllardan beri evinin kŒhyalığını yapan bir Alman kadınla oturuyordu. Yaşlı
doktor saat onda geleceğine s€z verdi.
D€nd•ğ•mde Helen yeni uyanıyordu. Yanına giderek nasıl olduğunu sordum. Karşılık
29vermeden uzun uzun, o anlam dolu siyah g€zleriyle y•z•me baktı. Ateşi olup olmadığını
anlamak i…in elimi alnına g€t•rd•ğ•m zaman, k•…•k eliyle elimi iterek y•z•n• duvara d€nd•.
Onu daha …ok tedirgin etmemek i…in yanından ayrıldım.
Sobayı yaktım, …aydanlığa su doldurup sobanın •st•ne koydum. ‡ay fincanım da masadaydı.
Başımı kaldırdığımda Helen'in merakla beni izlediğini g€rd•m.
"Bir şey ister misin?"
Gene karşılık vermeden başını …evirdi.
Doktor, dediği gibi saat tam onda geldi. Helen'i uzun uzadıya muayene etti. Şu anda i…inde
bulunduğu durumun ateş yapabileceğini, ancak €yle tehlikeli bir hastalığın s€z konusu
olmadığını s€yleyerek bana umut verdi. Yine de …ocuğun d•zensiz kalp atışlarından €t•r•
başka bir hastalığı olması gerektiğini, bunun anlaşılması i…in de onu g€zetim altında
tutacağım s€yledi.
Helen davranışlarıyla doktoru …ok şaşırtmıştı. Doktor nabzına bakmak istediğinde elini
ka…ırmış, boğazına bakılması i…in ağzını a…mak istememişti. Yaşlı adamın sorduğu soruların
hi… birine karşılık vermedi.
"Başı …ok ağrıyor olmalı," dedi doktor. ' 'Ne kadar garip bakışları var!''
30
Oturup ona Helen'in €yk•s•n• anlatmaya gerek g€rmedim. Doktor …ıkarken:
"Durumunda değişiklik olursa bana haber verin," dedi. "Şimdilik hi…bir tehlike yok."
B•t•n g•n•m• Helen'in yanında ge…irmeye karar verdim. Sağlığına kavuşana kadar elimden
geldiğince onu yalnız bırakmayacaktım.
Helen zaman zaman dalıyordu. Uykusunda hafif…e inliyor, b•t•n bedeni sarsılıyor, titriyordu.
Doktorun dediği doğruydu; şiddetli baş-ağrısı vardı. Bazen haykırarak uyanıyor, belirgin bir
sıkkınlıkla bana bakıyordu. Sanki onunla bu kadar ilgilenmemden tedirgin oluyordu. Doğrusu
onun bu davranışı olduk…a dokunuyordu bana.
Akşam, Helen'i o Bubnof denen kadının elinden kurtarmama yardım eden dostum
Masloboyev geldi. Ge…erken ş€yle bir uğramıştı.
"Şimdi bu …ocuğu başka birisinin yanına mı yerleştirmek istiyorsun, yoksa kendi yanında mı
alıkoyacaksın?" diye sordu. "Bu konu •zerinde d•ş•n•p bir karar vermen gerekiyor."
"Daha tam olarak bilmiyorum," diye karşılık verdim. "Doğrusunu istersen, sana akıl
danışmayı ge…iriyordum kafamdan. S€zgelimi, nasıl bir neden g€stererek onu yanımda
alıkoyabilirim?"
"Kolayı var canım, hizmet…i olarak g€sterir-
32
sın.
"Aman, yavaş konuş l•tfen! Ger…i hasta, ama konuştuklarımızı duyabilir. Seni g€r•nce nasıl
da irkilip sı…radı!"
Helen'in garip yaratılışını, onda izlediğim, dikkatimi …eken b•t•n €zellikleri anlattım.
Masloboyev …ok' ilgilendi. ‡ocuğu belki bir ailenin yanına verebileceğimi s€yleyerek, yaşlı
dostlarım Ihmenev'lerden s€zettim.
"Kızı o ihtiyarların yanına yerleştirmekle iyi edersin," dedi. "Hem ona bir de kimlik …ıkarmak
gerekir. Neyse, o işle ben ilgilenirim. Uyuyor mu şimdi?"
"‰yle g€r•n•yor."
"Haydi hoş…akal, sen de uğra bana!"
Masloboyev daha kapıdan yeni …ıkmıştı ki, Helen beni …ağırdı.
"Kimdi o?" diye sordu.
Sesi titriyor, ama yine de o etkili, neredeyse kibirli bakışlarını •zerimden ayırmıyordu.
Gelenin Masloboyev olduğunu, kendisini ancak onun yardımıyla Bubnof un elinden
kurtardığımı s€yledim. Helen heyecanlanmıştı. Dikkatle y•z•me bakarak:
"Peki, Bubnof buraya hi… gelemez mi?" diye sordu.
Onun kesinlikle buraya gelemeyeceğini
33s€yleyerek yatıştırdım. Sustu. Ateş gibi yanan parmaklarıyla elimi tutmak istedi ama sonra
nedense birden elini geri …ekti.
İla… almak i…in hem eczaneye, hem de arada sırada €ğle yemeklerini yediğim lokantaya
gittim. Beni tanıdıkları i…in bu lokantadan veresiye yemek alabiliyordum. Evden …ıkarken
yanıma bir kŒse almıştım. Helen i…in tavuk suyu koydurdum. Ama o i…mek istemedi. ‡orbayı
sobanın •st•ne bıraktım.
Helen'e ila…larını verdikten sonra …alışmaya oturdum. Uyuduğunu sanıyordum. Bir ara başımı
kaldırdığımda, yattığı yerden doğrularak dikkatle …alışmamı izlemekte olduğunu g€rd•m.
Ama ona belli etmedim.
Sonunda uykuya daldı. Beni en …ok sevindiren, inlemeden ve sayıklamadan rahat rahat
uyumasıydı.
Birka… g•n sonra Helen iyileşti. Artık Nataşa'yı yine sık sık yoklayabiliyordum. Bir g•n eve
d€nd•ğ•mde kapıyı a…ık buldum. Nataşa'nın babası yaşlı İhmenev i…erde beni bekliyordu.
Masanın başına oturmuş şaşkınlık i…inde Helen'e bakıyordu. Hemen de g€zlerini ona dikmişti.
Hi… konuşmuyorlardı. Yaşlı adamın bu …ocuğu ne kadar garip bulmuş olacağını d•ş•nd•m.
34
"Bir saattir seni bekliyorum," dedi İhmenev. "Doğrusu, b€yle bir durumla karşılaşacağım hi…
aklıma gelmemişti." Helen'i işaret ederek belli belirsiz g€z kırptı. "Otur g€r•şelim, bir iş i…in
geldim."
Sandalyeyi …ekip karşısına oturdum. Yaşlı adam bana doğru eğilerek al…ak sesle:
"‡ocuğa bakmadan, başka şeylerden konuşuyormuş gibi yap!" dedi. "Kim bu kız?"
"Sonra anlatırım. Zavallı €ks•z bir kız. Buranın eski kiracısı, hani şu €len Smith vardı ya, işte
onun torunu."
"Ya, demek onun torunu da varmış! Garip bir …ocuk. G€z•n• hi… ayırmadan bakıyor insana.
Hani beş on dakika daha gelmeseydin, dayanamayıp gidecektim. Geldiğimden beri ağzını a…ıp
tek s€z s€ylemedi. ‹rkt•m doğrusu. Peki, ne işi- var burada? Herhalde dedesinin €ld•ğ•n•
bilmeden geldi, €yle mi?"
"Evet, …ok mutsuz bir …ocuk. Dedesi €l•rken hep ondan s€zediyordu.''
"Ya... Demek onun torunu! Neyse, bunu sonra anlatırsın. Kızcağıza belki bir yardımımız
dokunur. Şimdilik onu bir yere g€ndersen nasıl olur? Seninle konuşmak istediğim bazı €nemli
şeyler var."
"Gidecek yeri yok ki, burada oturuyor."
35Yaşlı İhmenev'e durumu kısaca anlattım. Helen'in daha …ocuk olduğunu, …ekinmeden
konuşabileceğimizi s€yledim.
İhmenev Helen'e yeniden şaşkınlıkla baktı. Kendisinden konuşulduğunu anlayan Helen,
başını eğmiş, sedirin €rt•s•n• …ekiştirip duruyordu. Ona aldığım yeni entarisini giymiş,
sa…larını da her zamankinden daha bir €zenle taramıştı. Bakışlarındaki o garip vahşilik olmasa
…ok sevimli bir kızcağız sayılırdı.
Yaşlı adam kendi konusuna d€nerek:
"Kısa ve a…ık…a s€yleyeyim, oğlum," diye başladı. "‡ok €nemli ve …apraşık bir durumla karşı
karşıyayım."
'Kısa ve a…ık' konuşacağını s€ylemişti ama nereden başlayacağını bir t•rl• kestiremiyordu.
Sonunda:
"Doğrusu €yle uzun boylu anlatacak bir şey de yok," dedi. "Durumu sen de biliyorsun...
Kısacası, Prens'i d•elloya …ağırıyorum. Sana da bu işle ilgilenmen, tanığım olman i…in ricaya
geldim."
Hızla yerimden fırlayarak şaşkın şaşkın ˆhmenev'e bakmışım.
"Ne bakıyorsun €yle?" dedi. "Deli değilim."
"İyi ama, Bay İhmenev, ni…in? Ne diye
36
yapıyorsunuz bunu? Hem nasıl olur?.."
"Bir de soruyorsun ha? Eh artık, pes doğrusu..."
"Peki peki, ne s€yleyeceğinizi biliyorum, ama elinize ne ge…ecek sanki! Bir t•rl• akıl
erdiremiyorum.''
"Aklının ermeyeceğini biliyordum zaten," diye karşılık verdi. "Şimdi dinle beni: Prensle olan
davamız bu g•nlerde bitiyor. Davayı kaybettim. On bin lira tazminat vermek zorundayım.
‡iftliği satarak €deyeceğim bu parayı. B€ylece o namussuz herif alacağını alır, ben de
borcumu €deyip bu işle ilişkimi keserim. O zaman alnım a…ık olarak bana bunca hakaret eden,
aile onurumuzu lekeleyen Prensi d•elloya …ağıracak, ondan €c•m• alacağım.işte, hepsi bu
kadar! Sence benim €… almaya hakkım yok mu?"
Yaşlı adamın g€zleri alev alev yanıyordu. Sesimi …ıkarmadan onu dinliyor, d•ş•ncelerini,
duygularını anlamaya …alışıyordum.
"Beni dinleyin, Bay İhmenev," dedim. "Benimle kesin ve a…ık konuşabilir misiniz?"
"Elbette."
"A…ık s€yleyin €yleyse, d•elloyu sadece €… almak i…in mi istiyorsunuz?"
"Bilirsin, bazı şeyleri başkalarıyla konuş-
L
37mam, ama bu konuda sana a…ık davranacağım. Evet, başka bir amacım da var. D•şm•ş
kızımı, Nataşa'yı bulunduğu k€t• durumdan kurtarmak istiyorum."
" D•elloyla bunu nasıl başaracaksınız ki? " "Kurulan planlara, dolaplara engel olacağım. Ama
b€yle davranmakla sakın babalık şefkati ya da buna benzer zayıflıklara kapıldığımı sanma!
Kızım beni, evimizi bırakıp Prens denen o al…ak adamın oğluyla gitti. Ben de onu y•reğimden
koparıp attım. Onu hi…bir zaman bağışlamadım. Gene de kurulan planlara neden karşı …ıkmak
istediğimi soracak olursan: ilk €nce al…ak bir herifin zaferine engel olmak istiyorum. Kızımı
bağışlamamış olsam bile, ortada savunmasız ve her g•n biraz daha u…uruma s•r•klenen bir
insan var. Doğrudan doğruya değilse de dolaylı yoldan, yani d•elloyla bu olaya el atabilirim.
Zaten d•ello olayı s€zkonusu olunca bizim Prensler evlenmekten kendileri vazge…erler.
Kısacası bu evliliği istemiyorum. Bozmak i…in elimden ne gelirse yapacağım. Şimdi ne
istediğimi anladın mı?"
"Hayır," diye karşılık verdim. "Nataşa'nın iyiliğini istiyorsanız, evlenmesine, onurunun
kurtarılmasına engel olmamalısınız. ‰n•nde uzun bir yaşam var. Temiz bir adla yaşamalı..."
38
"Başkalarının d•ş•nd•klerine aldırmasın, onlara değer vermesin; b€yle yapması gerekir. Asıl
onursuzluk, o aşağılık insanların arasına karışmaktır. Topluma vereceği en iyi cevap soylu
gururu olmalıdır. Ancak o zaman elimi uzatırım ona."
Bu …ılgınca d•ş•nceler beni iyice şaşırtmıştı. Onu g•…l•kle yatıştırarak bir s•re daha
beklemesinin daha doğru olacağına inandırabil-dim. Ayrılırken:
"Bir şey daha kaldı," dedi. "Paran var mı?"
Şaşırdım.
"Para mı?" diye sormuşum.
"Evet." Yaşlı adam kızardı, g€zlerini yere indirdi. "Oturduğun eve, durumuna bakıyorum da,"
dedi. "Bakarsın, hi… beklenmedik bir zamanda gerekebilir. Sen şimdi şu y•zelli lirayı al,
harcamazsan geri verirsin. Kendine de iyi bak, oğlum. Y•z•n sararmış, hastasın sen..."
Fazla direnmeden parayı aldım. Ne i…in verdiğini biliyordum nasıl olsa.
"Haydi hoş…akal!" Kapıdan …ıkarken beş lira daha uzatarak: "Bu da k•…•k kız i…in," dedi.
"Ama benim verdiğimi s€yleme. Ne gerekiyorsa alırsın.''
İhmenev'i sokak kapısına kadar ge…irdim.
39Kapıcıya, lokantadan yemek getirmesini s€yledim. Helen o saate kadar a…tı.
40ŞEFKAT
Apartmanın merdivenlerini …ıkarken başım d€n•yordu. Kapıdan i…eri girip birka… adım
attıktan sonra odanın ortasına yığılıvermişim. Yalnızca Helen'in …ığlığını ve beni tutmak i…in
ellerini uzatarak bana doğru atılışını anımsıyorum.
Kendime geldiğimde sedirde yatıyordum. Helen, o sırada yemek getirmekte olan kapıcının,
yardımıyla beni buraya, sedirin •st•ne yatırdığını anlattı. Sık sık uyanıyor ve her uyanışımda
Helen'in •zerime eğilmiş şefkat dolu, aynı zamanda •zg•n y•z•n• g€r•yordum.
43B•t•n bunları bir d•ş gibi, sisler arasında anımsıyorum. Kendimden ge…miş yatarken,
Helen'in sevimli y•z• g€zlerimin €n•nde bir beliriyor, bir siliniyordu. Bana bir şeyler i…iriyor,
yatağımı d•zeltiyor, ya da yanıma oturarak •rkek, k•…•k parmaklarıyla sa…larımı okşuyordu.
Hatta bir ara usulca yanağımdan €pt•.
Ertesi g•n €ğleye kadar uyumuşum. Uyandığımda hemen hemen iyileşmiş gibiydim.
‡aydanlık sobanın •st•ndeydi. Helen uyandığımı g€r•nce dost…a g•lerek yanıma geldi.
"B•t•n gece başucumda beni bekledin," diyerek elini tuttum. "Senin bu kadar şefkatli, iyi
y•rekli olduğunu bilmiyordum."
"Başucunuzda beklediğimi nereden biliyorsunuz?" dedi g•lerek. "Belki de b•t•n gece
uyudum. Siz de uyudunuz …•nk•... ‡ay ister misiniz?"
O da diğer b•t•n iyi y•rekli, d•r•st insanlar gibi b€yle a…ıktan a…ığa €v•lmekten sıkılmıştı.
"İ…erim," diye karşılık verdim. "D•n €ğle yemeğini yedin mi?"
"‰ğleyin değil, ama akşam yedim. Siz şimdi rahat rahat yatın, dinlenin; daha iyileşmediniz."
‡ayımı getirdi. Ben …ay i…erken o da yatağın kenarına ilişti.
"Uzun s•re yatamam, işim var," dedim.
44"Gene de hava kararana kadar yatıp dinleneyim. Akşam dışarı …ıkacağım. Bir yere gitmem
gerek, Helen."
"Gerekli mi? Kime gideceksiniz? D•n gelen adama mı?"
"Hayır, ona değil."
"İyi €yleyse, d•n sizi …ok •zd• …•nk•. O zaman kızına gideceksiniz, değil mi?"
-"Onun kızı olduğunu nereden biliyorsun?"
"D•n konuştuklarınızın hepsini işittim," diye karşılık vererek başını €n•ne eğdi. Kaşları
…atılmıştı. "K€t• bir adam o," diye ekledi.
"İyi ama, onu tanımıyorsun ki! Tersine, …ok iyi bir adamdır."
"Hayır hayır, k€t• adam o. Her şeyi duydum."
' Peki, ne duydun bakalım?''
' 'Kızı Nataşa'yı affetmek istemiyor..."
"Ama Nataşa'yı seviyor!" diye karşı koydum. "Nataşa su…lu olduğu halde o yine l kızını
d•ş•n•yor, onun i…in •z•l•yor.''
"Neden kızını affetmiyor €yleyse?.. Ama! artık affetse bile kızı ona gitmemeli."
"Nedenmiş o?"
"‡•nk• kızının sevgisine layık değil!" dedi Helen. "Babasından temelli ayrılsın. Gidip
sokaklarda dinlensin daha iyi. Babası da kızının
46

dilendiğini g€rerek •z•ls•n, acı …eksin!"
‡ok heyecanlanmıştı, g€zleri parlıyordu. B€yle konuşmasının bir nedeni olmalıydı. Kısa bir
sessizlikten sonra:
"Beni o adamın evine mi g€t•rmek istiyorsunuz?" diye sordu.
"Evet, Helen."
"Hayır, gitmem oraya. Bir yere hizmet…iliğe giderim daha iyi!"
"O nasıl s€z €yle, Helen? Hi… senin hizmet…ilik etmene izin verir miyim sanıyorsun? Ne kadar
hır…ın ve gururlusun? ‡ok acı …ekmiş olmalısın..."
Yataktan kalkarak masaya gittim. Helen hŒlŒ d•ş•nceli d•ş•nceli yere bakıyor, sesini
…ıkarmıyordu. Hazırlamam gereken yazı i…in yeni getirdiğim kitapları karıştırırken okumaya
daldım.
"Hep bir şeyler yazıyorsunuz, nedir o yazdıklarınız?'' diye sordu Helen.
Ben kitaba dalmışken yavaş…a yanıma sokulmuştu. ‹rkek bir g•l•msemeyle bakıyordu bana.
"T•rl• şeyler," dedim. "Bu yazdıklarım i…in para veriyorlar bana.''
"Dilek…e mi yazıyorsunuz?"
"Hayır, dilek…e değil."
47"Gene de hava kararana kadar yatıp dinleneyim. Akşam dışarı …ıkacağım. Bir yere gitmem
gerek, Helen."
"Gerekli mi? Kime gideceksiniz? D•n gelen adama mı?"
"Hayır, ona değil."
"İyi €yleyse, d•n sizi …ok •zd• …•nk•. O zaman kızına gideceksiniz, değil mi?"
-"Onun kızı olduğunu nereden biliyorsun?"
"D•n konuştuklarınızın hepsini işittim," diye karşılık vererek başını €n•ne eğdi. Kaşları
…atılmıştı. "K€t• bir adam o," diye ekledi.
"İyi ama, onu tanımıyorsun ki! Tersine, …ok iyi bir adamdır."
"Hayır hayır, k€t• adam o. Her şeyi duydum."
' Peki, ne duydun bakalım?''
' 'Kızı Nataşa'yı affetmek istemiyor..."
"Ama Nataşa'yı seviyor!" diye karşı koydum. "Nataşa su…lu olduğu halde o yine l kızını
d•ş•n•yor, onun i…in •z•l•yor.''
"Neden kızını affetmiyor €yleyse?.. Ama! artık affetse bile kızı ona gitmemeli."
"Nedenmiş o?"
"‡•nk• kızının sevgisine layık değil!" dedi Helen. "Babasından temelli ayrılsın. Gidip
sokaklarda dinlensin daha iyi. Babası da kızının
46

dilendiğini g€rerek •z•ls•n, acı …eksin!"
‡ok heyecanlanmıştı, g€zleri parlıyordu. B€yle konuşmasının bir nedeni olmalıydı. Kısa bir
sessizlikten sonra:
"Beni o adamın evine mi g€t•rmek istiyorsunuz?" diye sordu.
"Evet, Helen."
"Hayır, gitmem oraya. Bir yere hizmet…iliğe giderim daha iyi!"
"O nasıl s€z €yle, Helen? Hi… senin hizmet…ilik etmene izin verir miyim sanıyorsun? Ne kadar
hır…ın ve gururlusun? ‡ok acı …ekmiş olmalısın..."
Yataktan kalkarak masaya gittim. Helen hŒlŒ d•ş•nceli d•ş•nceli yere bakıyor, sesini
…ıkarmıyordu. Hazırlamam gereken yazı i…in yeni getirdiğim kitapları karıştırırken okumaya
daldım.
"Hep bir şeyler yazıyorsunuz, nedir o yazdıklarınız?'' diye sordu Helen.
Ben kitaba dalmışken yavaş…a yanıma sokulmuştu. ‹rkek bir g•l•msemeyle bakıyordu bana.
"T•rl• şeyler," dedim. "Bu yazdıklarım i…in para veriyorlar bana.''
"Dilek…e mi yazıyorsunuz?"
"Hayır, dilek…e değil."
47Ona dilimin d€nd•ğ• kadar, t•rl• insanlar' •zerine bir…ok şeyler yazdığımı, sonunda
bunlardan hikayelerin ya da roman adı verdikleri kitapların oluştuğunu anlattım. B•y•k bir
dikkat ve ilgiyle dinledi. Sonunda:
"Nasıl yani, yazdıklarınız ger…ekten olan, sizin başınızdan ge…en şeyler mi?"
"Yoo, uyduruyorum."
"Neden uydurma şeyler yazıyorsunuz?"
"Bak, al şu kitabı, oku! Yazdıklarımın ne olduğunu o zaman anlayacaksın. Daha €nce bir kez
buna bakmıştın da. Okumasını biliyorsun, değil mi?"
"Tabii biliyorum."
"Oku €yleyse, anlarsın. Bu kitabı ben yazdım."
"Siz mi? Okuyacağım..."
Bir şey daha s€ylemek istiyor, ama …ekiniyordu. Sonunda dayanamadı sordu.
"Bunlar i…in …ok para veriyorlar mı size?"
"Belli olmuyor. Ara sıra iyi kazanıyorum, ama geciktirirsem, zamanında işi teslim1 edemez-
sem hi… para vermiyorlar. G•… bir iş bu, Helen."
"Demek zengin değilsiniz?"
"Zengin mi? Hayır, hem de hi… değilim."
"‰yleyse ben de …alışıp size yardım edeceğim."
Ş€yle bir baktı. Y•z• kıpkırmızı olmuştu. G€zlerini yere indirerek iki adım yaklaştı. Sonra
birden boynuma sarılarak y•z•n• g€ğs•me bastırdı. Şaşırıp kalmıştım.
"‡ok seviyorum sizi... Gururlu değilim ben," diye mırıldandı. "D•n de gururlu olduğumu
s€ylediniz... Hayır hayır, gururlu değilim, hi… değilim. Sizi …ok seviyorum. Beni seven bir tek
siz varsınız..."
G€zlerinden yaşlar akıyordu. Dizlerinin •zerine …€kerek:
"Bir tek siz seviyorsunuz beni..." diye yineledi. "Siz... Yalnız siz seviyorsunuz..."
Kollarıyla sıkı sıkı dizlerime sarılmıştı. Uzun s•redir bastırmaya …alıştığı duyguları birden
boşanıvermisti. Bunca zamandır kendini tutmasını sağlayan y•reğindeki garip direnci
kavrıyordum. Ne kadar inatla direndiyse de, sonunda sevgiye, şefkate duyduğu €zleme karşı
koyama-yarak kendini bırakmıştı.
Dizlerimi saran kollarını g•…l•kle …€zebildim. Yerden kaldırarak kucağıma alıp sedire
g€t•rd•m. Y•z•me bakmaktan utanırcasına yastıklara kapanarak hı…kıra hı…kıra ağlıyordu.
Bir yandan da k•…•c•k eliyle sımsıkı yakalamış olduğu elimi bırakmıyordu.
Bir s•re sonra yavaş yavaş duruldu. Ama
48
49hŒlŒ başını …evirip y•z•me bakmaktan …ekiniyordu. Yalnız iki kez bakışlarımız ş€yle bir
karşılaştı. G€zlerinin i…inde yumuşak, aynı zamanda •rkek bir ifade vardı. Sonunda kızararak
g•l•msedi.
"Nasılsın, Helen? Biraz rahatladın mı, benim g•zel, duygulu …ocuğum?" diye sordum.
"Hayır, Helen demeyin artık bana..." diye fısıldadı.
"Helen demeyeyim mi? Ne diyeyim peki?"
"Nelli."
"Nelli mi? Neden Nelli? Ger…i …ok g•zel bir ad... Pekala, madem €yle istiyorsun, seni Nelli
diye …ağıracağım bundan b€yle."
"Annem bana Nelli derdi. Yalnız o …ağırırdı beni bu adla. Annemden başka kimsenin bana
Nelli demesini istemiyordum. Ama şimdi... artık sizin de s€ylemenizi istiyorum. Sizi hep
seveceğim, her zaman."
Ne kadar sevgi dolu bir y•reği vardı! Yine de kendisine Nelli demeye hak kazanabilmem i…in
bunca zaman ge…mesi gerekmişti. Şimdi ise b•t•n y•reğiyle bana bağlandığını g€r•yordum.
Biraz daha yatışmasını bekledikten sonra:
"Dinle beni Nelli," dedim. "Seni annenden başka kimsenin sevmediğini s€yledin. Peki, deden
de ger…ekten sevmiyor muydu seni?"
51"Hayır, sevmiyordu..."
"Ama buraya geldiğin g•n merdivenlerde onun i…in ağlamıştın, hatırlıyor musun?"
"Sevmiyordu beni," diye yineledi. "K€t•yd• o." Y•z•nde acılı bir ifade belirdi.
"Ama zaten ondan kimseyi sevmesi beklenemezdi, Nelli," dedim. "Aklı pek de yerinde
sayılmazdı. Bilincini yitirmişti. Nasıl €ld•ğ•n• anlatmıştım sana."
"Evet ama, son aylardaydı o, €l•m•nden kısa bir s•re €nce kaybetmeye başlamıştı bilincini.
Her şeyi unutur olmuştu. B•t•n g•n burada otururdu. Ben gelmesem iki •… g•n a… susuz
kaldığı olurdu. Eskiden …ok daha iyiydi."
"Ne zamanlar?"
' 'Annem €lmezden €nce..."
"Demek dedenin yiyeceğini i…eceğini sen getiriyordun?"
"Evet."
"Nereden alıyordun yemekleri? Bubnof'tan mı?"
"Hayır, hi…bir zarman Bubnof'tan bir şey almadım," dedi kesinlikle; sesi titriyordu.
"Peki, nasıl alıyordun? Nereden para buluyordun?"
Nelli sustu. Y•z• sapsarı kesilmişti. Uzun uzun beni s•zd•kten sonra:
52

"Sokaklarda dileniyordum..." dedi. "Sadaka toplayıp dedeme ekmekle enfiye alırdım..."


"Deden buna izin veriyor muydu, Nelli?"
"‰nceleri ona s€ylemedim dilendiğimi. Sonra €ğrenince dilenmem i…in beni zorla sokağa
g€ndermeye başladı. Ben k€pr•de, ge…enlerden sadaka dilenirken o da bir kenarda durup
beklerdi. Elime ne ge…se hemen •zerime atılır, …ekip alırdı parayı. Sanki paraları ondan
saklayacakmışım, sanki sırf onun i…in dilenmi-yormuşumgibi!"
Bunları s€ylerken acı acı g•l•ms•yordu.
"B•t•n bunlar annemin €l•m•nden sonra oldu," diye ekledi. "O sıralar aklını iyice yitirmişti
artık."
"‰yleyse anneni …ok seviyor olmalıydı. Neden onunla oturmuyordu?''
"Hayır, annemi hi… sevmezdi... Anneme …ok kızgındı. Bağışlamadı onu, tıpkı d•nk• adam,
Nataşa'nın babası gibi!.."
Kısa bir sessizlikten sonra Nelli'nin y•z•nde yine acılı bir g•l•mseme belirdi. Bir şeyler
anımsamıştı.
"‰nceleri Azorka anneminmiş," dedi. "Eskiden dedem annemi …ok severmiş. Annem evden
ayrılınca k€pek dedemin yanında kalmış.
y•zden dedem Azorka'yı …ok sever, ondan
53hi… ayrılm-k€pek €l•
Annemi hi… affetmedi, ama asi de €ld•."
i g•l•mseme kaybolmuştu. Bir s•re ikimiz de konuşmadık. Sessizliği bu kez ben bozdum:
"Nelli, deden eskiden ne iş yapardı?"
Eskiden …ok zenginmiş. Ne iş yaptığını bilmiyorum. Annemin anlattığına g€re bir fabrika
kurmak istiyormuş. Ben k•…•kken annem her şeyi anlatmazdı. 'Zamanı gelince hepsini
€ğrenirsin, benim zavallı, mutsuz yavrum!' derdi. Bazen geceleri uyuduğumu sanarak kendi
kendine ağlar, beni €per, 'mutsuz yavrum' derdi durmadan. Ben uyur gibi yapardım , ama
uyumazdım . " 1 "Annen neden €ld•?"
"Veremden... Bug•nlerde €leli altı hafta olacak."
"Dedenin zengin olduğu zamanları hatırlar mısın?"
"Ben daha o zamanlar d•nyada yokmuşum ki! Annem, ben doğmadan €nce dedemin
yanından ayrılmış."
"Kiminle gitmiş?"
"Bilmiyorum," dedi Nelli al…ak sesle. "Yurt dışına gitmiş. Ben yabancı •lkede doğmuşum."
55'' Yurt dışında mı? Nerede?''
"İsvi…re'de. Her yere gittim ben. italya'ya, Paris'e de gittim."
"Gittiğin yerleri anımsıyor musun, Nelli?"
"Evet, …oğunu. Buraya d€nd•ğ•m•z zaman annem hastalandı. Gittik…e yoksullaştık. ‰nce
annem uzun s•re dedemi aradı. Hep, ona karşı su…lu olduğunu s€yleyerek ağlayıp dururdu.
Dedemin de yoksul d•şt•ğ•n• €ğrenince b•sb•t•n •z•ld•. Dedeme sık sık mektup yazardı,
ama o hi… karşılık vermedi."
"Annen neden d€nd• buraya? Babası y•z•nden mi?"
"Bilmiyorum. Oysa orada, İsvi…re'de …ok iyi yaşıyorduk." Nelli'nin g€zleri parladı. "Yalnız
annemle ikimizdik. Onun da sizin gibi …ok iyi y•rekli bir arkadaşı vardı... Annemi buradayken
tanımış, ama o İsvi…re'de €l•nce biz de annemle buraya geldik..."
"Demek annen o arkadaşıyla birlikte dedeni bırakıp gitmiş?"
"Hayır, onunla değil, bir başkasıyla. Ama
sonradan o adam da annemi bırakmış gitmiş..."
"Kimdi o adam, Nelli?" :
Nelli iri g€zleriyle y•z•me baktı, ama:
karşılık vermedi. Annesinin kiminle gitmiş
olduğunu ve herhalde Nelli'nin babası olan i
56
adamı bildiği, anımsadığı a…ık…a belli oluyordu. Ama adamın adını bile s€ylemek ona …ok acı
geliyor olmalıydı.
Sorularımla ona daha …ok acı …ektirmek istemedim. Sinirli, tutkulu bir yaradılışı vardı, gene
de birden parlayan coşkusunu bastırmasını biliyordu. B€ylece aşılmaz bir gururla i…ine
kapanıyordu.
Beni b•t•n benliğiyle, neredeyse €len annesi kadar …ok sevdiği halde pek seyrek olarak a…ılır,
i…ini d€kerdi. O g•nden sonra benimle kendi ge…mişinden konuşmaz oldu. Hatta anılarını
benden saklamak istiyor gibiydi. Ama o g•n birka… saat s•ren konuşmamızda onu en …ok
sarsan, en …ok •zen anılarını anlattı.
Acıklı bir hikaye... Sık sık rastladığımız acılı olaylar, katı bencillikler, …ıkarlar, korkun…
ahlaksızlıklar cehenneminde yaşanan hikayelerden biri... İlerde Nelli'nin ağzından
dinleyeceğimiz acıklı bir €yk•.
57r
İNAT‡I HASTA
Yağmurdan sırılsıklam olmuştum. Eve geldiğimde sabahın •…•yd•. Kapıyı a…arken i…erden
bir inilti duydum. Nelli hemen kapının yanında, yerde yatıyordu. Y•z•ne bakınca korktum.
Değişmiş, bambaşka; bir insan olmuş-

tu. G€zleri alev alev yanıyordu. Beni tanımamıştı


sanki. Bakışları son derece garipti. ‡ok ateşi
vardı. Hemen eğilip kucakladım.
"Ne oldu sana Nelli?"
58
Bir şeyden korkarcasına titreyerek bana sokuldu. Acele, kesik kesik bir şeyler mırıldandı.
Bana bunları bir an €nce anlatmak i…in beklemiş gibiydi. Ama s€yledikleri bağlantısız, garip
şeylerdi, hi…birini anlayamadım. Sayıklıyordu.
Nelli'yi kucaklayıp yatağa g€t•rd•m. Korku i…inde, sanki onu birisinden korumamı istercesine
sıkı sıkı sarılmıştı boynuma. Yatakta elimi yakalayıp sımsıkı tuttu. Sanki gitmemden
korkuyor gibiydi. ‰yle sarsıldım, sinirlerim €yle bozuldu ki, kendimi tutamayarak ağlamaya
başladım. Aslında ben de hastaydım.
Ağladığımı g€r•nce uzun s•re kımıldamadan y•z•me baktı. Bir şeyler anlamak, ne olup
bittiğini kavrayabilmek i…in b•t•n dikkatini toplamaya …alışıyor, kendini alabildiğine
zorluyordu. Sonunda, y•z•nde beliren ifadeden durumu yavaş yavaş kavramaya başladığını
sezinledim.
Şiddetli sara n€beti ge…irenler, bir s•re i…in ne d•ş•ncelerini toparlayabilir, ne de anlaşılır bir
…ift s€z s€yleyebilir. Nelli de €yleydi şimdi. Bana bir. şeyler s€yleyebilmek i…in olağan•st•
…aba harcıyordu. Ama kendisini anlayamadığımı g€r•nce, elini uzatarak g€zyaşlarımı sildi.
Sonra boynuma sarılıp sevgiyle yanaklarımdan €pt•.
Ateşi d•şm•yordu. Sık sık dalıyor, kendin-
59den ge…iyor ve durmadan sayıklıyordu. Bundan €nce de iki sara n€beti ge…irmiş, ama kolay
atlatmıştı. Bu •…•nc•s• …ok şiddetliydi anlaşılan. Yarım saat kadar başında bekledikten sonra,
j gerektiği zaman hemen uyanabilmek i…in sedirin] kenarına sandalyeleri yan yana
sıralayarak^ soyunmadan uzandım. Mumu s€nd•rmedim.
Nelli'nin y•z• solgundu. Ateşten kavrulmuş dudaklarında kurumuş kan lekeleri vardı. Sara
n€beti geldiğinde d•şerken ağzını bir yere …arpıp-kanatmış olmalıydı. Nelli'ye acı ve sıkıntı
veren korku, uykuda bile onu bırakmıyordu. Ertesi g•n ilk işim doktor …ağırmak olacaktı.
Nelli'nin hastalığının ilk d€rt g•n• doktor da, ben de …ok tasalanmış ve korkmuştuk. Anca
beşinci g•n doktor beni bir kenara …ekerek, şimdilik korkacak bir şeyin kalmadığını, hasta-nın
yakında iyileşeceğini s€yledi.
"‰yleyse hastalığı atlattı, korkacak bir şe kalmadı demek?" dedim sevinerek.
"Evet, iyileşecek; ama …ok yaşamaz."
"Nasıl? ‡ok yaşamaz mı? ‰lecek mi? Peki ama neden?" diye haykırmışım. Bu kesin yargı bir
anda yıkmıştı beni.
"Evet, hi… kuşku yok. Ne yazık ki yakında €lecek. ‡ocuğun kalbinde doğuştan bir hastalık
var. En k•…•k bir rahatsızlıkta, ufak bir
60
heyecanda gene yatağa d•şer. Belki iyileşir, n€betleri atlatır, ama yeniden hastalanır ve
sonunda kalbindeki hastalıktan €l•r."
"Ger…ekten kurtulamaz mı, doktor? Bir …aresi yok mu bunun?.. Olacak şey değil!.."
"‰yle. Ancak koşullar …ok elverişli olur da neşelenmesi, yaşamdan sevin… duyması
sağlanabilirse belki …ocuğun €l•m• geciktirilebilir. Hatta pek seyrek olmakla beraber, bu
hastalıktan kurtulanlara da rastlanmıştır... Yani kısacası b•t•n uygun koşulların biraraya
gelmesiyle hasta belki €l•mden kurtulabilir. Ama hastalığın tam olarak ge…mesi s€z konusu
değildir."
"Peki şimdi ne yapmalı?"
"‡ocuğa dingin bir yaşam sağlamalı. İla…larını da d•zenli almalı. Anladığım kadarıyla bu
kızın hır…ın, garip bir yaradılışı var. D•zenli ila… almayı hi… sevmiyor. Daha az €nce ila…
i…memekte diretti."
"Evet, doktor, ger…ekten garip bir …ocuk. Ama b•t•n bunların hastalığından ileri geldiğini
sanıyorum. D•n …ok uysaldı, bug•n ise ilacını vermek istediğimde, kazara olmuş gibi,
uzattığım kaşığı d•rt•p ilacı yere d€kt•. Yeniden vermek istedim, bu kez ila… kutusunu
elimden kapıp yere fırlattı. Sonra da h•ng•r h•ng•r ağlamaya başladı. Ağlaması, yalnızca onu
ila… almaya
61zorlamamdan ileri gelmedi galiba."
"Ani heyecanlanma, €fkelenme! Eskiden başından ge…en b•y•k acıların etkileri olmalı
bunlar."
Doktora, Nelli'nin başından ge…enleri b•t•n ayrıntılarıyla anlatmıştım. Nelli'nin hikayesi yaşlı
doktoru …ok etkilemişti.
"B•t•n bunlar hep birbirine bağlı," diye s•rd•rd• konuşması. "Hastalığı da bir bakıma bundan
ileri geliyor. Şimdilik tek …ıkar yol, €ncelikle verdiğim ila…ları alması.İla… konusuna …ok €nem
vermek gerekir."
Ertesi g•n Nelli gene •zg•n, neşesiz uyandı. Sorularıma hemen hi… karşılık vermedi. Bana
kızgın gibiydi. Ağzını a…ıp tek s€z s€ylemiyordu. Yalnız arada bir beni gizliden gizliye
s•z•yordu. Bakışlarında hem dingin bir acı, hem de daha €nce hi… g€rmediğim bir
yumuşaklık, bir sevgi vardı..
Kafasından neler ge…tiğini kestiremiyordum. Ona karşı bir su… işlemişim gibi, artık benimle
konuşmak istemiyordu sanki. Olduk…a acı geliyordu bu bana. Ben de surat asıp, b•t•n g•n
onunla konuşmadım. Ama ertesi g•n bu …ocuksu davranışımdan €t•r• utandım kendimden.
Nelli sık sık ağlıyordu. Onu nasıl avutacağımı bilemiyordum. Bir g•n suskunluğunu
63kendisi bozdu. O g•n hava kararırken eve d€nm•şt•m. Tam i…eri girdiğimde, Nelli'nin,
elindeki kitabı …abucak bir yastığın altına gizlediğini farkettim. Ben yokken masamdan alıp
okuduğu bir romandı bu. Ama neden saklıyordu benden? Utanır gibi bir hali vardı. Ben de
olayı g€rmemezlikten geldim.
Ben bir ara mutfaktayken, yatağından fırlayarak kitabı eski yerine koydu. Odaya d‚ndƒğƒm
zaman beni yanına „ağırdı. Sesi heyecanlıydı. D‚rt gƒnden beri benimle hemen hi„
konuşmamıştı.
"Bugƒn... Nataşa'ya gidecek misiniz?" diye sordu tutuk bir sesle.
"Evet, Nelli. Bugƒn onu mutlaka g‚rmem gerekiyor."
"Onu „ok mu seviyorsunuz?"
"Evet, Nelli, onu „ok seviyorum."
"Ben de seviyorum," dedi sesini al„altarak.
Bir an sustu, sonra ƒrkek ƒrkek yƒzƒme bakarak:
"Onunla birlikte oturmak isterdim," dedi.
Şaşırdım.
"Pek olacak şey değil bu, Nelli!" dedim. "Yanımda rahat değil misin?"
Birden kıpkırmızı kesildi.
"Onu demek istemedim," dedi. "Rahatım
64
tabii... Beni Naşata'nın annesinin babasının yanma vermek istiyordunuz. Ama ben onların
yanında oturmam. Nataşa'nın hizmet„isi var mı?"
"Var."
"‡yleyse hizmet„isini g‚ndersin, onun yerine beni alsın. Her işini yaparım. Para da istemem.
Onu seveceğim. Yemek yaparım, ortalığı temizler, „amaşırlarını yıkarım... Bunları s‚yleyin
ona!"
"Ama neden, Nelli? Nereden aklına esti bu? Hem Nataşa i„in nasıl b‚yle dƒşƒnebilirsin? Seni
aş„ı, hizmet„i olarak yanına almaya g‚nlƒ razı olur mu sanıyorsun? Eğer seni yanına
alabilecek olsa, kƒ„ƒk kızkardeşi gibi oturmak isterdi seninle."
"Hayır istemem, ‚ylesini istemem..."
"Neden?"
Sustu. Dudakları titriyordu.Neredeyse ağlayacaktı. Sonunda:
"Sevdiği adam bir gƒn onu bırakıp gidecek, değil mi?" diye sordu.
ˆok şaşırdım.
"Nereden biliyorsun b‚yle olacağını, Nelli?"
Karşılık vermedi.
"Peki, sevdiği adamın bir gƒn Nataşa'yı bırakması seni neden bu kadar ilgilendiriyor?"
65kendisi bozdu. O gƒn hava kararırken eve d‚nmƒştƒm. Tam i„eri girdiğimde, Nelli'nin,
elindeki kitabı „abucak bir yastığın altına gizlediğini farkettim. Ben yokken masamdan alıp
okuduğu bir romandı bu. Ama neden saklıyordu benden? Utanır gibi bir hali vardı. Ben de
olayı g‚rmemezlikten geldim.
Ben bir ara mutfaktayken, yatağından fırlayarak kitabı eski yerine koydu. Odaya d‚ndƒğƒm
zaman beni yanına „ağırdı. Sesi heyecanlıydı. D‚rt gƒnden beri benimle hemen hi„
konuşmamıştı.
"Bugƒn... Nataşa'ya gidecek misiniz?" diye sordu tutuk bir sesle.
"Evet, Nelli. Bugƒn onu mutlaka g‚rmem gerekiyor."
"Onu „ok mu seviyorsunuz?"
"Evet, Nelli, onu „ok seviyorum."
"Ben de seviyorum," dedi sesini al„altarak.
Bir an sustu, sonra ƒrkek ƒrkek yƒzƒme bakarak:
"Onunla birlikte oturmak isterdim," dedi.
Şaşırdım.
"Pek olacak şey değil bu, Nelli!" dedim. "Yanımda rahat değil misin?"
Birden kıpkırmızı kesildi.
"Onu demek istemedim," dedi. "Rahatım
64
tabii... Beni Naşata'nın annesinin babasının yanma vermek istiyordunuz. Ama ben onların
yanında oturmam. Nataşa'nın hizmet„isi var mı?"
"Var."
"‡yleyse hizmet„isini g‚ndersin, onun yerine beni alsın. Her işini yaparım. Para da istemem.
Onu seveceğim. Yemek yaparım, ortalığı temizler, „amaşırlarını yıkarım... Bunları s‚yleyin
ona!"
"Ama neden, Nelli? Nereden aklına esti bu? Hem Nataşa i„in nasıl b‚yle dƒşƒnebilirsin? Seni
aş„ı, hizmet„i olarak yanına almaya g‚nlƒ razı olur mu sanıyorsun? Eğer seni yanına
alabilecek olsa, kƒ„ƒk kızkardeşi gibi oturmak isterdi seninle."
"Hayır istemem, ‚ylesini istemem..."
"Neden?"
Sustu. Dudakları titriyordu.Neredeyse ağlayacaktı. Sonunda:
"Sevdiği adam bir gƒn onu bırakıp gidecek, değil mi?" diye sordu.
ˆok şaşırdım.
"Nereden biliyorsun b‚yle olacağını, Nelli?"
Karşılık vermedi.
"Peki, sevdiği adamın bir gƒn Nataşa'yı bırakması seni neden bu kadar ilgilendiriyor?"
65diye sordum.
"Siz onu „ok seviyorsunuz," dedi Nelli g‚zlerini yerden ayırmadan. "O adam gidince siz de
Nataşa'yla evlenirsiniz."
"Hayır, Nelli, o beni, benim onu sevdiğim gibi sevmiyor. Hem ben de... Hayır, Nelli, senin
dediğin olacak şey değil!"
"İkiziniz de hizmet„isi olurdum," diye mırıldandı. "Mutlu yaşardınız..."
Nesi vardı bu „ocuğun? Neden b‚yle olmadık şeyler kuruyordu kafasında, bir tƒrlƒ
anlayamıyordum. Nelli o akşam bir daha hi„ konuşmadı.
66
KAˆIŞ
Ertesi gƒn Nataşa'nın babası yaşlı Šhmenev geldi. Ben de onu bekliyordum, Šhmenev'ler
Nelli'yi almak istiyorlardı. Karısı Anna Ihmene-va ‚ksƒz „ocuğu yanına almaya razı olmuştu.
Bu konuyu onunla gizlice konuşmuştuk. Ona, babası tarafından lanetlenmiş bir kadının
„ocuğunu karşısında g‚rmenin, kocası yaşlı İhmenev'in dƒşƒncesini etkileyebileceğini
s‚ylemiştim. Bunun ƒzerine kadıncağız, ‚ksƒz „ocuğu yanlarına almak i„in kocasını
sıkıştırmaya başlamıştı. Šhmenev de hemen razı olmuş, canla başla işe koyulmuştu. Karısının
hoşuna gidecek bir şey yapabileceği i„in seviniyordu.
67Nelli, Šhmenev'i daha ilk g‚rƒşmelerinde sevmemişti. Nataşa'yı bağışlamasını bir tƒrlƒ
hazmedemiyor du.
İhmenev doğrudan konuya girdi. Nelli'nin yanına gidip elini tuttu.
"Bir kızım vardı," dedi. "Onu canımdan „ok severdim. Ama şimdi yok artık. ‡ldƒ. Sen
evimde ve yƒreğimde onun yerini almak istemez misin?"
Bunu s‚ylerken adamcağızın g‚zleri dolmuştu.
"Hayır, istemiyorum!" diye karşılık verdi Nelli başını kaldırmadan.
"Neden „ocuğum? Yeryƒzƒnde kimsen yok. Burada da sƒrekli kalamazsın. Ama bizim
yanımızda kendi evinde gibi olursun."
Nelli başını kaldırdı. Yatağında doğrularak yaşlı adamın yƒzƒne karşı:
"istemiyorum!" diye haykırdı. "ˆƒnkƒ k‚tƒ bir insansınız siz! Evet, k‚tƒsƒnƒz, „ok
k‚tƒsƒnƒz! Ben de k‚tƒyƒm, herkesten k‚tƒyƒm. Ama siz benden de k‚tƒsƒnƒz!.."
Bunları s‚ylerken Nelli'nin yƒzƒ sarardı; g‚zlerinden kıvılcımlar sa„ıyordu. Titreyen
dudakları bembeyaz kesilmiş, heyecanla gerilmişti. İhmenev şaşkınlık i„inde bakıyordu
Nelli'ye.
68
"Evet, benden daha k‚tƒsƒnƒz, „ƒnkƒ kızınızı bağışlamak istemiyorsunuz. Kızınızı unutmak,
onun yerine yabancı bir „ocuk almak istiyorsunuz. Ama insan kendi „ocuğunu unutabilir mi
hi„? Ger„ekten sevebilecek misiniz beni? Bana baktık„a yabancı bir „ocuk olduğumu
dƒşƒnecek, unutmak istediğiniz kızınızı hatırlayacaksınız. Katı yƒrekli bir insansınız siz.
B‚yle insanların yanında yaşamak istemem!"
Nelli şimdi de kıpkırmızı kesilmişti. Bu arada bana da ka„amak bir g‚z attı. Sonra gene
heyecanla sƒrdƒrdƒ saldırısını:
"Yarından sonra bayram. O gƒn herkes kucaklaşır, ‚pƒşƒr. Dargınlar barışır, bƒtƒn gƒnahlar
bağışlanır... Ama biliyorum... Siz... Yalnız siz bağışlamayacaksınız. Katı yƒreklisiniz „ƒnkƒ.
Gidin yanımdan!"
Sonunda Nelli kendini tutamayarak hı„kıra hı„kıra ağlamaya başladı. Adamcağız şaşırdı,
sarsıldı, sapsarı kesildi. Yƒzƒnde acılı, derin , „izgiler belirdi.
Nelli birden hı„kırıklar arasında: "Neden, neden herkes benimle uğraşıyor?" diye haykırdı,
"istemiyorum, kimseden bir şey istemiyorum. Sokağa „ıkıp dilenirim.''
"Nelli, ne oluyor sana b‚yle? Nelli kızım!" diye atıldım elimde olmadan. Ama bu Nelli'nin
69‚fkesini daha da artırdı.
"Evet, burada kalmaktansa, sokağa „ıkar dilenirim!" diye haykırdı hı„kırarak. "Annem de
dilenmişti... Daha kƒ„ƒğƒm, kimse beni işe almaz. Ben de herkese el a„ar, dilenirim.
İstemiyorum, istemiyorum başka şey! K‚tƒyƒm ben, herkesten daha k‚tƒyƒm! Bakın, g‚rƒn
işte ne kadar k‚tƒ olduğumu!.."
Ve Nelli birdenbire yerinden fırlayarak masanın ƒstƒnde duran „ay fincanımı alıp yere fırlattı.
"Kırıldı işte!" diyerek meydan okurcasına baktı yƒzƒme. "Yalnız iki fincanınız vardı. ‡tekini
de kıracağım. Bakalım o zaman „ayınızı neyle i„eceksiniz?"
ˆılgın gibiydi. ‹stelik bu „ılgınlığından zevk duyuyordu sanki. Yaptığı şeyin ne kadar ayıp.ve
„irkin olduğunu kavradığı, bunun bilincinde olduğu halde kendini aşırılıktan alamıyordu.
"Bu kız hasta," dedi yaşlı adam, "ya da... ya da nasıl bir „ocuk olduğunu ben anlamıyorum.
Hoş„a kal!"
Şapkasını alarak elimi sıktı. Bitkindi. Nelli adamcağızı korkun„ bir şekilde aşağılamıştı.
Bƒtƒn bu olanlardan „ok ‚fkelenmiştim. Odada ikimiz yalnız kalınca:
"Ona hi„ acımıyor musun, Nelli?" diye
70bağırdım. "Utanmadın mı b‚yle yapmaya? Evet, iyi bir „ocuk değilsin sen, ger„ekten
k‚tƒsƒn!"
Şapkamı falan almadan yaşlı adamın peşinden koştum. Onu sokak kapısına kadar ge„irmek,
en azından biraz olsun avutabilmek i„in bir şeyler s‚ylemek istiyordum. Bir yandan da
azarladığım Nelli'nin kire„ gibi bembeyaz yƒzƒ g‚zƒmden gitmiyordu.
Šhmenev'e yetiştiğimde:
"Zavallı „ocuk, pek kırılmış," dedi yaşlı adam acı bir gƒlƒmsemeyle. "Onun derdi, ƒzƒntƒsƒ
„ok. Oysa ben tutup ona kendi sıkıntımı, acımı d‚kmeye kalktım. Evet, evet, yarasını deştim
„ocuğun. Tok a„ın halinden anlamaz, derler, ama a„lar da bazen a„ların halinden ger„ekten
anlamıyor Haydi hoş„a kal!"
Bir şeyler s‚ylemeye davrandım, ama elini sallayarak konuşmama engel oldu.
"Beni avutmaya kalkışma," dedi biraz sinirli bir sesle. "ˆocuğa dikkat et, evden ka„masın!
‡yle bir hali var."
Sonra bastonunu sallayarak, kaldırım taşlarına vura vura hızla uzaklaştı.
Yaşlı adamın sezgisi doğruymuş meğer. D‚ndƒğƒmde Nelli'yi evde bulamayınca nasıl
olduğumu anlatamam. Koridora koştum, merdivenlerde aradım onu; hatta komşunun kapısını
72
„alıp sordum. Nelli'nin ka„mış olacağına inanamıyor, inanmak istemiyordum, i„imde korkun„
bir sıkıntıyla onu aramak i„in yeniden sokağa fırladım. ‡nce Bubnof'un evine gidip tabut„u-
nun karısına Nelli'yi sordum. Bubnof bir olay y•z•nden d•nden beri karakoldaymış. Ama
Nelli'yi oradan ayrıldıktan sonra bir daha hi… g€rmemişler.
Ne yapacaktım?
Akşama kadar sokaklarda dolaşıp durdum. ‰lesiye yorgun ve •zg•n eve d€n•yordum. O
akşam Nataşa'da olmam gerekiyordu. Daha sabahtan haber g€nderip beni …ağırtmıştı. Bir
yandan da Nelli'yi d•ş•nd•k…e y•reğim burkuluyor du. Kafamın i…i allak bullaktı. Nelli'nin
b€yle davranmasının anlamı neydi? Nereye gitmiş olabilirdi? Nerede arayacaktım onu?
Kafamda binbir soruyla y•r•rken k€pr•n•n •st•nde, hemen birka… adım €temde birden
Nelli'yi g€rd•m. Sokak fenerinin arkasında duruyordu, beni g€rmedi. Ona doğru koşmak
istedim, ama kendimi tuttum. Orada ne yaptığın €ğrenmek istiyordum.
Aradan on dakika kadar ge…ti. HŒlŒ orada, yoldan ge…enlerin €n•nde duruyordu. Sonunda iyi
giyimli, yaşlı bir adamın yanına sokuldu. Adam yoluna devam ederken, elini cebine sokup
73Nelli'ye para verdi. Nelli eğilerek teşekk•r etti.
O anda duyduklarımı anlatamam. Y•reğim acıyla burkuldu. O kadar sevdiğim, değer
verdiğim insan g€zlerimin €n•nde dileniyor, aşağılanıyordu. G€zlerim yaşardı; aynı zamanda
da i…imde m•thiş bir €fke uyandı. G•… durumda olduğu, para gereksindiği i…in dilenmiyordu.
Sokağa atılmış, kendi yazgısına bırakılmış bir …ocuk değildi ki! B€yle davranmakla birilerini
şaşırtmak, sanki herkese meydan okumak istiyordu.
Yaşlı İhmenev haklıydı. Nelli yaşama kırgındı; yarası deşilmişti. Bir t•rl• iyileşemiyor-du.
Ama bizi, kendisine karşı yaptığımız hangi haksızlıkla su…layabilirdi? Yoksa …ılgınca
davranışlarıyla beni şaşırtmak, y•reğime korku d•ş•rmek mi istiyordu? Ama hayır, bu da
olamazdı. ‡•nk• şu anda yalnızdı ve benim kendisini dinlenirken g€rd•ğ•m• bilmiyordu.
‰yleyse neden sadaka istiyordu? Ne yapacaktı parayı?
Nelli, k€pr•den ge…en adamdan parayı aldıktan sonra caddeye indi, pırıl pırıl aydınlatılmış bir
d•kkanın €n•ne geldi. Burada topladığı paraları saymaya başladı. Ben de on adım kadar
gerisindeydim Avucundayeteri kadar para vardı anlaşılan. Sabahtan beri dileniyor
74
olmalıydı. Avcunu sıkı sıkı yumarak karşı kaldırıma ge…ti, orada bir d•kkana girdi. Ben de
d•kkanın a…ık kapısına yaklaşarak Nelli'nin i…erde ne yapacağını g€zetlemeye başladım.
Parayı tezgahın •zerine bıraktı. Karşılık olarak kendisine bir …ay fincanının uzatıldığını
g€rd•m. Bu sabah bana ve Ihmenev'e, kendisinin ne kadar k€t• olduğunu g€stermek i…in
kırdığı fincana …ok benzeyen basit bir …ay fincanıydı. Adam fincanı kağıda sararak Nelli'ye
verdi. Nelli noşnut bir y•zle acele d•kkandan …ıktı. Bana doğru yaklaşırken:
"Nelli!" diye seslendim.
‹rkerek sı…radı. Başını kaldırıp y•z•me baktı. Bu arada fincan parmaklarının arasından
kayarak kaldırıma d•ş•p kırıldı. Nelli'nin y•z• solgun, yorgunluktan bitkindi, ama b•t•n olup
bitenleri g€rd•ğ•m• anlayınca birden kıpkırmızı kesildi. Dayanılmaz bir utan…tan ileri gelen
bir kızarmaydı bu.
Elinden tutup eve g€t•rd•m. Yolda hi… konuşmadık. Eve gelince bir sandalyeye oturdum.
Nelli g€zlerini yere indirmiş, deminki gibi solgun bir y•zle karşımda duruyordu.
D•ş•nceliydi. Utancından y•z•me bakamıyordu.
"Dilendin mi, Nelli?"
"Evet," diye fısıldayarak başını iyice €n•ne
76
eğdi. ...
"Sabah kırdığın fincanın yerine yenisini
alabilmek i…in mi dilendin?
"Evet."
"Bu fincan y•z•nden sana bir şey dedim mi, azarladım mı seni? Yaptığın işin ne kadar
uygunsuz, ne kadar bencil bir davranış olduğunun ger…ekten farkında değil misin? G•zel bir
şey mi bu, utanmıyor musun? Hi… mi?.."
"Utanmıyorum..." diye fısıldadı ancak duyulabilir bir sesle. Yanağından bir damla yaşın aşağı
s•z•ld•ğ•n• g€rd•m.
"Ayıp bir şey bu..." dedim. "Nelli, yavrum, eğer sana karşı bir su… işledimse, bağışla beni,
barışalım."
Y•z•me baktı. G€zlerinden yaşlar boşanı-
yordu. Kollarıma atıldı.
77
NELLİ'NlN ‰YK‹S‹
Nelli, canı sıkkın, bir k€şeye b•z•lm•ş, garip garip y•z•me bakıyordu. Yanına, sedire
oturdum, ellerini ellerime alarak:
"Nelli, meleğim," dedim, "bize iyilik etmek, hepimizi g•… durumdan kurtarmak ister misin?"
Hayretle y•z•me baktı."Nelli, b•t•n umudumuz şimdi sende! Bir baba var. Onu g€rd•n,
tanıyorsun. D•n buraya gelerek senden, kendi kızının yerini almanı rica etmişti. Kızı Nataşa,
sevdiği adam i…in babasının evini bıraktı ve bu y•zden babası Ihmenev'in lanetine uğradı.
Nataşa'nın sevdiği adam ise şimdi onu y•z•st• bıraktı. Bu adam. bir Prensin oğlu. Prens k€t•,
…ok k€t• bir insan. Nataşa'yla evlenmesine engel olmak i…in oğlunu bug•n uzak bir yere
g€nderdi. Kendisi de hemen Nataşa'ya giderek ona hakaret etti. Hatta kızcağızla alay etti.
Beni anlıyorsun, değil mi Nelli?"
Siyah g€zleri parlıyordu. Başını €ne eğerek al…ak sesle:
"Anlıyorum," diye mırıldandı.
"Nataşa yalnız ve hasta. Şimdi dinle beni. Gel, seninle Nataşa'nın annesine, babasına gidelim.
Biliyorum, babasını sevmiyorsun, ama seninle birlikte oraya gitmemiz gerekiyor, i…eri girince
senin orada kalmak ve Nataşa'nın yerini almak istediğini s€yleyeceğim. Kızına lanet ettiği
i…in yaşlı adam şu sıralar …ok g•… durumda. Ger…i şimdi kızının adını bile duymak istemiyor,
ama ger…ekte onu …ok seviyor, onunla barışmak istiyor. Beni dinliyor musun, Nelli?"
"Dinliyorum," diye fısıldadı gene.
Nelli'yle konuşurken g€zlerim yaşarmıştı. O
82
da •rkek •rkek bakıyordu bana.
"Bana inanıyor musun, Nelli?"
"İnanıyorum."
"‰yleyse birlikte gideceğiz oraya. Seni …ok iyi karşılayacaklar ve bir s•r• sorular soracaklar.
O zaman ben de s€ze karışarak konuyu senin eskiden nasıl yaşamış olduğuna getirecek ve
anneni, dedeni soracağım. Bana anlattığın gibi, onlara da her şeyi anlat, Nelli. Eğer bunları
anlatırsan, yaşlı Ihmenev de aynı şeyleri ta y•reğinde duyacak, senin anlattıklarını yaşamış
gibi olacak. ‡•nk• Prensin oğlunun bug•n Nataşa'yı bırakıp gittiğini ve kızının aşağılanmış,
d•şmanlarının alaylarına, hakaretlerine karşı …aresiz, korunmasız, yapayalnız kaldığını
biliyor. Hepsini biliyor... Nataşa'yı kurtar, Nelli!.. Gelecek misin?"
"Evet."
G•…l•kle soluk alıyordu. Nelli'yi elinden tuttum, dışarı …ıktık. ‰ğleden sonra saat iki
sularıydı. Hava kararmaya başlamış, fırtına bekleniyordu. Ne zamandır havada bunaltıcı bir
sıcak vardı. Uzaktan g€k g•r•lt•leri duyulmaya başlamıştı bile.
Bir arabaya bindik. Nelli yol boyunca konuşmadı. Yalnız arada bir beni o garip, anlaşılmaz
bakışıyla s•z•yor, g€ğs• hızlı hızlı
83inip kalkıyordu. Arabada ona sarılmış otururken, k•…•k y•reğinin elimin altında yerinden
fırlayacakmışcasına …arptığını duyuyordum.
Yol bitip t•kenmeyecekmiş gibi geldi bana. Sonunda vardık. Yaşlı karı kocanın yanına
girerken heyecandan y•reğim duracak sandım. Ne pahasına olursa olsun, yalnızca af ve barış
sağlamak zorunda olduğumun bilincindeydim.
Saat •… olmuştu, ˆhmenev …ok •zg•n ve hastaydı. Kanepeye uzanmıştı. Bitkin g€r•n•yordu.
Y•z• solgun, başı sarılıydı. Yanında oturan karısı Anna İhmeneva zaman zaman sirkeli suyla
kocasının şakaklarını ıslatıyordu. Bizi karşılarında g€r•nce ikisi de şaşırdı.
"Nelli'yi getirdim," dedim i…eri girerken. "D•ş•n•p taşındıktan sonra size gelmeye kendi
karar verdi. Onu yanınıza alın ve sevin..."
İhmenev kuşkulu g€zlerle baktı bana. Gelişimizin ne gibi gizli nedenleri olduğunu €ğrenmek
istercesine bir bana, bir Nelli'ye bakıyordu.
Nelli titriyordu. Elimi sıkı sıkı tutmuş, g€zlerini yerden kaldırmıyordu. Yalnız arada bir,
yakalanmış k•…•k, vahşi bir hayvan gibi sağa sola ka…amak bakıyordu. Bir anda her şeyi
kavrayan Anna ˆhmeneva kendini …abuk toparladı. Hemen Nelli'yi kucakladı, €p•p okşadı.
84
Hatta birazcık ağladı da. Nelli'yi elinden tutarak usulca yanına oturttu. Nelli onu merak ve
şaşkınlık i…inde yan yan s•z•yordu.
Yaşlı kadın bundan sonra ne yapması gerektiğini kestiremediğinden, soran g€zlerle saf saf
y•z•me baktı, ˆhmenev ise elini alnına g€t•rerek kısık bir sesle:
"‡ok başım ağrıyor," dedi. HŒlŒ konuşmadan oturuyorduk. S€ze nereden başlayacağımı
bilemiyordum. Oda hafif karanlıktı. G€ğ• kara bulutlar kaplamıştı. G€k g•r•lt•leri
geliyordu.
"Bu fırtına pek zamansız," dedi yaşlı İhmenev. "Ama hatırlıyorum, otuz altı yılında bizim
b€lgede fırtınalar daha da erken başlamıştı."
Anna İhmeneva i…ini …ekerek •rkek •rkek: "Semaveri hazırlayayım mı?" diye sordu. Kimse
cevap vermeyince tekrar Nelli'ye
d€nerek:
"Adın ne senin, yavrum?" diye sordu. Nelli al…ak sesle adını s€yledi ve başını daha
da €ne eğdi.
"Nelli adı herhalde Helen'in kısaltılmışı
olacak?" dedi Anna ˆhmeneva. "Evet." Tekrar bir sessizlik oldu.
85"Ger…ekten kimsen yok mu senin, yavrum?"
"Yok."
' 'Anneciğin €leli …ok mu oldu?''
"Hayır, …ok olmadı."
"Annen yabancıydı herhalde? Sonra bana d€nerek: "‰yle anlatmıştınız, değil mi?" diye sordu
yaşlı kadın.
Nelli yardım istercesine siyah g€zlerini bana …evirdi. G•…l•kle ve d•zensiz soluk alıyordu.
"Dedesi ingiliz'di," diye a…ıkladım. "Nelli burada değil, yabancı bir •lkede doğmuş."
' 'Anneciğin babanla Avrupa'ya mı gitmiş?'' diye sordu Anna İhmeneva.
Nelli birden kıpkırmızı kesildi. Anna İhmeneva sorularında fazla ileri gittiğini anlayarak,
kocasının €fkeli bakışları altında hemen kendini toparladı. Beriki ise karısına dik dik bakıp
başını pencereye …evirdi. Sonra birden karısına d€nerek:
"Annesini k€t•, aşağılık herifin biri kandırmış, "dedi. "Annesi o adamla birlikte babasının
evinden ka…mış, babasının b•t•n parasını da adama vermiş. Adam, annesini kandırarak
paraları aldıktan sonra yabancı •lkelere g€t•rm•ş ve kadıncağızı orada y•z•st• bırakarak
…ekip gitmiş. Bunun •zerine iyi bir insan
86
annesine mis. Ama bu iyi insan da
€l•nce, b yıl kadar €nce gene babasının yanına d€nmek istemiş. B€yle anlatmıştın, değil
mi?" Yaşlı adam tutuk bir sesle sormuştu bunu
bana.
Son derece heyecanlanmış olan Nelli yerinden kalkarak kapıya doğru yƒrƒdƒ.
"Gel buraya, Nelli!" diye yaşlı adam ona elini uzatarak. "Gel, otur, buraya, yanıma
otur!"
Eğilerek Nelli'nin alnından ‚ptƒ ve usulca sa„larını okşadı. Nelli'nin bƒtƒn g‚vdesi titriyordu.
Anna İhmeneva ise, bu ‚ksƒz kızı okşayan kocasını duygulu, umut dolu bakışlarla
seyrediyordu.
"Anneni k‚tƒ bir insanın mahvettiğini biliyorum, Nelli," dedi İhmenev. "Ahlaksız, k‚tƒ bir
insandı o adam. Annenin dedeni sevdiğini saydığını da biliyorum."
"Annem dedemi, onun kendisini sevdiğinden daha „ok seviyordu," dedi Nelli ƒrkek ama kesin
bir sesle.
"Nereden biliyorsun?" diye sordu yaşlı adam. Sesinde „ocuksu bir sabırsızlık vardı. Bu
durumundan neredeyse kendi de utanmıştı.
"Biliyorum," diye karşılık verdi Nelli. "D‚nƒşƒnde annemi yanına almadı... Kovdu
87onu!.."
Ihmenev'in bir şeyler s‚ylemek, dedesini haklı bulduğunu belirtmek istediğini sezinledim,
ama o susmakla yetindi. Karısı ise, ‚zellikle bu konu ƒzerinde konuşmanın sƒrmesini istiyor
ve inatla konuyu daha da a„maya „alışıyordu:
"Peki, o zamanlar deden sizi yanma almayınca ne yaptınız, nerede oturdunuz?" diye sordu.
"Biz buraya gelince dedemi „ok aradık, ama uzun sƒre bulamadık. Annem bana, dedemin bir
zamanlar „ok zengin olduğunu, bir fabrika kurmayı tasarladığını, ama annemle yurt dışına
giden adamın, annemden dedemin bƒtƒn paralarını aldığını ve bir daha geri vermediğini
anlatmıştı. Bu yƒzden dedem anneme „ok kızgınmış. Annem ona karşı su„lu durumdaymış.
Gene de dƒnyada dedemden başka kimsesi yokmuş. Bunları anlatırken hep ağlardı... Daha biz
buraya gelirken yolda: 'Beni bağışlamayacak!' diyordu. 'Ama belki seni severde senin sayende
beni de affedebilir.' B‚yle dƒşƒnƒyordu annem. Bir yandan da dedeme gitmekten „ok
korkuyordu... Eskiden dedemle nasıl yaşadıklarını anlatırdı. Dedemin o zamanlar dƒnyada en
„ok sevdiği insan annemmiş. Annem akşamları ona piyano „alar, kitap okurmuş. Dedem de
ona
88
bir „ok armağanlar verirmiş.... Annem buraya geldiğimizde „ok hastaydı. Uzun sƒre dedemi
aradık, ama bulamadık. Bir evin bodrum katında kendimize bir oda kiraladık..."
"Zavallı hasta kadın, bodrum k‚şelerinde, ha?" diye haykırdı Anna Šhmeneva.
"Evet... bodrum k‚şelerinde!" diye karşılık verdi Nelli. Sonra daha canlı bir sesle ş‚yle ekledi:
"Annem bana hep: 'Yoksul olmak gƒnah değildir, zengin olup yoksulları kƒ„ƒk g‚rmek,
onları ezmek gƒnahtır!' der, Tanrı'nın b‚yle insanları cezalandıracağını s‚ylerdi." İhmenev:
"Altıncı Cadde'deki şu Bubnof'un evini kiralamıştınız, değil mi?" diye sordu.
"Hayır, ‚nce Meş„enskaya'da oturduk," diye a„ıkladı Nelli. Kısa bir sessizlikten sonra
anlatmaya devam etti: "ˆok karanlık ve nemliydi orası. Annem bƒsbƒtƒn hastalandı. Gene de
o zamanlar hŒlŒ sokağa „ıkabiliyordu. Ben onun „amaşırlarını yıkarken ağlardı. Aynı bodrum
katında yaşlı dul bir kadınla emekli bir memur oturuyordu. Memur her gƒn eve sarhoş gelir,
bƒtƒn gece gƒrƒltƒ eder, bağırıp „ağırırdı. O adamdan „ok korkardım. Annem beni yatağına
alır, korkacak bir şey olmadığım s‚ylerdi. Oysa emekli memur bağırıp, kƒfƒrler
89 l
savururken annem de korkudan titrerdi. Bir keresinde adam yaşlı dul kadını d‚vmeye kalktı.
Annem kadına acıdı, onu korumak istedi. O zaman adam anneme vurdu, ben de ona
vurdum..."
Nelli bir an durdu. Anıları onu coşturmuştu. G‚zleri parlıyordu.
"Aman Tanrım!" diye haykırdı Anna İhmeneva. Nelli'nin anlattıklarını b•y•k bir ilgiyle
dinliyor ve g€z•n• ondan hi… ayırmıyordu. Nelli de saygılı bir tavırla ondan yana d€nerek
€yk•s•ne devam etti:
"Bunun •zerine annem beni elimden tutarak sokağa …ıktı. Akşam ge… saatlere kadar
sokaklarda dolaşıp durduk. B•t•n g•n ağzımıza tek lokma koymamıştık. Akşam hava
kararırken b•y•k bir caddeden ge…iyorduk. Annem birden durarak: 'Azorka! Azorka!' diye
bağırdı. Bunun •zerine b•y•k, t•ys•z bir k€pek anneme doğru koşarak ulumaya, •st•ne
atılmaya başladı. O sırada annemin y•z• korkudan kire… gibi bembeyaz kesilmişti. Elinde
bastonuyla g€zlerini yerden kaldırmadan y•r•yen uzun boylu, yaşlı bir adamın dizlerine
kapandı. Bu son derece zayıf ve k€t• giyimli yaşlı adam dedemdi... Onu ilk kez o g•n
g€r•yordum. Dedem de bu olaydan …ok sarsılmış, y•z• sapsarı olmuştu. Annemin,
90
€n•nde diz …€kerek ayaklarına sarıldığını g€r•nce kendini geri …ekip annemi itti ve
bastonuyla kaldırım taşlarına vurarak hızla oradan uzaklaştı. Azorka bir s•re bizim yanımızda
kaldı. Durmadan kesik kesik havlıyor, annemi yalıyordu. Sonra koşup, ağzıyla dedemin
eteğinden tutup geri …ekmek istedi. Ama dedem bastonuyla Azorka'ya vurdu. Azorka yeniden
bizim yanımıza d€nmek isteyince dedem onu yanına …ağırdı. O zaman zavallı Azorka uluya
uluya dedemin peşinden gitti. Annem ise yerde €l• gibi yatıyordu, insanlar başına toplandı,
polis geldi. Ben durmadan ağlıyor, annemi yerden kaldırmaya …alışıyordum. Sonunda
doğrularak …evresine bakındı ve birlikte oradan uzaklaştık. Başımıza toplanan insanlar
başlarını sallayarak arkamızdan baktılar..."
Nelli hem soluk almak hem de biraz g•… toplayabilmek i…in durdu. Y•z• …ok solgundu, ama
bakışlarında kesin kararlılığın parıltıları vardı. Sonunda her şeyi olduğu gibi anlatmaya karar
vermişti.
"Annen babasına haksızlık etmiş, ona karşı b•y•k bir su… işlemiş, babası da haklı olarak onu
itmiş, istememiş," dedi ˆhmenev. Bunu biraz kararsız, gene de olduk…a haşin, sert bir sesle
91s€ylemişti.
"Annem de €yle s€yledi," dedi Nelli heyecanla, "Eve giderken yolda bana: 'Bu senin deden,
Nelli,' dedi. 'Ona karşı su…luyum. G€rd•ğ•n gibi o da beni lanetledi. Bu y•zden Tanrı beni
cezalandırıyor.' O akşam ve sonraki g•nler hep aynı şeyi s€yledi."
Nelli anlatırken sessizce ağlayan yaşlı Anna ˆhmeneva:
"Peki, €b•r eve nasıl ge…tiniz?" diye sordu.
"Annem o gece hastalandı. Bu arada komşumuz dul kadın, Bubnof un evinin bodrumunda bir
oda bulmuştu. ‹…•nc• g•n yaşlı dulla birlikte o odaya taşındık. Ama annem artık yatağa
d•şm•şt•. ‹… hafta yataktan kalkmadı. Ben baktım ona. Paramız kalmamıştı. Yaşlı dul kadın
bize yardım etti... Annem iyileşip yataktan kalkınca bana Azorka'yıda anlattı: Bir g•n
…ocuklar Azorka'nın boynuna bir ip bağlamışlar; nehre doğru s•r•kleyip, onu boğmak
istiyorlarmış. Annem k€peği …ocukların elinden kurtarmış. Dedem Azorka'yı g€r•nce
g•lmeye, k€pekle alay etmeye başlamış. Bunun •zerine k€pek ka…mış. Annem ağlamaya
başlayınca dedem …ok şaşırmış, •z•lm•ş. Azorka'yı bulup getirene y•z lira vereceğini
bildirmiş. ‹… g•n sonra Azorka ger…ekten bulunmuş. Dedem de o g•nden sonra
92
Azorka'yı gevmeye başlamış. Hele annem o kadar severmiş ki, k€peği kendi yatağında
yatırırmış. Annemin anlattığına g€re Azorka, €nceleri gezgin cambazların k€peği olmalıymış.
Salta durmak, sırtında maymun taşımak, t•fekle selam durmak gibi t•rl• becerileri varmış.
Annem sonradan dedemi bırakıp evden ayrılınca, dedem Azorka'yı alıkoymuş ve hep onunla
dolaşır olmuş, ˆşte bu y•zden annem o g•n sokakta Azorka'yı g€r•nce dedemin de orada
olduğunu hemen anlamış."
93
"Dedeni bir daha g€rmediniz mi?" diye sordu Anna ˆhmeneva.
"Ben g€rd•m. Annem iyileştikten sonra bir g•n yolda rastladım. ‰nce karşımda Azorka'yı
g€rd•m. Sonra başımı kaldırıp bakınca dedemi tanıdım. Korkudan hemen yana …ekilerek
duvara yaslandım. Dedem de beni tanıdı ve uzun uzun y•z•me baktı. ‰yle korkun…tu ki
bakışı, €d•m koptu.. .Sonra hi…bir şey s€ylemeden y•r•y•p gitti. Azorka da beni tanımıştı.
Eve geldiğim zaman, annem •z•l•p gene hasta olmasın diye bu olaydan hi… s€z etmedim, iki
g•n sonra tam bakkalın k€şesini d€nd•ğ•m sırada yine dedem ve Azorka'yla burun buruna
geldim. Hemen yan sokağa saparak bakkalın €b•r sokağa bakan kapısından i…eri girdim. Ama
karşımda yine onları bulunca €yle korktum ki, yerimden kıpırdayamaz oldum. Dedem
karşımda duruyordu. Gene uzun uzun y•z•me baktı. Sonra sa…larımı okşadı ve elimden tutup
dışarı …ıkardı. Birlikte y•r•meye başladık. Azorka da kuyruğunu sallayarak peşimizden
geliyordu. Dedem artık v•cudunu dik tutamıyor, bastonuna dayanarak y•r•yordu. Beni
k€şede …€rek ve elma şekeri satan bir gezgin satıcıya g€t•rd•. Horoz ve balık bi…iminde
…€rekler, şekerler aldı. C•zdanından para …ıkarırken eli o kadar titriyordu ki, yere beş
94
kuruş d•ş•rd•. Parayı yerden alıp kendisine uzattım. Almadı. ‡€rekleri, şekerleri verdi ve
yine sa…larımı okşayarak hi…bir şey s€ylemeden uzaklaştı. Eve gidince anneme her şeyi
anlattım. ‰nce kulaklarına inanamadı, sonra €yle sevindi, €yle sevindi ki, b•t•n g•n beni soru
yağmuruna tuttu. Dedeme karşı daha yakın davranmamı, ondan korkmamamı, onunla
konuşmamı tembih etti. Ertesi sabah dedemi bulmam i…in beni birka… kere sokağa yolladı.
Meğer arkamdan hemen o da …ıkıyor ve beni izliyormuş. Babasını bir kez daha olsun
g€rebilmek i…in ardımdan sokaklara …ıktığından •ş•tt•, gene hastalanarak yatağa d•şt•."
Nelli bir ara durdu. Kısa bir sessizlik oldu. Kimseye bakmadan birka… kez derin derin soluk
aldıktan sonra €yk•s•ne bıraktığı yerden
başladı:
"Dedeme ancak bir hafta sonra tekrar rastladım. Bana gene …€rek ve elma şekeri aldı. Bu
karşılaşmamızda da hi… konuşmadı. Yanımdan ayrıldıktan sonra gizlice peşine takıldım.
Dedemin nerede oturduğunu €ğrenip anneme anlatmayı €nceden kafama koymuştum. Beni
g€rmesin diye uzaktan ve yolun karşı kaldırımından y•r•yordum. Evi olduk…a uzaktaydı.
B•y•k bir apartmanın d€rd•nc• katında oturu-
95yordu. Ge… saatlerde eve d€nd•m. Annem, bunca zaman nerede olduğumu bilmediği i…in
korkmuş, beni merak etmişti. Olup biteni kendisine anlatınca …ok sevindi ve hemen ertesi
sabah dedeme gitmeye karar verdi. Ama sabah kalkınca d•ş•nmeye başladı. Korkuyordu
dedeme gitmekten. ‹… g•n hep gidip gitmemek arasında bocaladı ve sonunda korkusundan
gidemedi. Beni yanına …ağırarak: 'Bak, Nelli,' dedi, 'şimdi hasta olduğum i…in dışarı
…ıkamıyorum. Ama dedene bir mektup yazdım. Ona gidip bu mektubu ver. Mektubu nasıl
okuyacağına, ne s€yleyeceğine iyice dikkat et. ‰n•nde diz …€k•p ayaklarına kapan, ellerini €p
ve anneni bağışlaması i…in yalvar ona...' Dedemin evine gittim. Oturduğu dairenin kapısında
s•rg• yoktu. A…ıp i…eri girdim. Masada oturmuş ekmekle patates yiyordu. Azorka da €n•nde,
kuyruk sallıyordu. Evin pencereleri k•…•k, i…erisi karanlıktı. Bir masayla bir tek iskemle vardı
odada. Yalnız oturuyordu. Yaklaştım. ‰yle •rkt• ki, y•z• bembeyaz kesildi, titremeye
başladı. Ben de korkmuştum. Bir şey s€ylemeden mektubu masanın •st•ne bıraktım. Dedem
mektubu g€r•nce …ok €fkelendi. Yerinden fırlayarak bastonunu kapıp •zerime atıldı. Ama
vurmadı, kolumdan tutup beni kapı dışarı etti. Daha
96
d€rd•nc• katın merdivenlerini bile inmemiştim ki, dedemin kapısı a…ıldı. Dedem okumadığı
mektubu ardımdan fırlattı. Eve gidip b•t•n g•n ağladım. Annem durumu €ğrenince tekrar
yatağa d•şt•..."
Tam o sırada kuvvetli bir g€k g•rlemesi duyuldu ve sağanak halinde boşanan yağmur camlara
vurmaya başladı. Odanın i…i iyice karanlık olmuştu. Yaşlı kadın …ok korktu. Hepimize bir
sessizlik …€km•şt•.
"Şimdi ge…er," dedi ˆhmenev pencereye bakarak. Sonra ayağa kalkıp odanın i…inde bir aşağı
bir yukarı dolaşmaya başladı.
Nelli yan g€zle onu izliyordu. Aşın heyecanlıydı. Tekrar koltuğuna oturan İhmenev:
"Peki, sonra ne oldu?" diye sordu.
Nelli •rkek •rkek …evresine bakmıyordu.
"Dedeni bir daha g€rmedin mi?"
"G€rd•m..."
"Anlat, anlat hadi yavrum!" diye atıldı İhmenev'in karısı.
"Bu olaydan sonra •… hafta g€rmedim onu. Kış geldi, kar yağmaya başladı. Dedeme yine aynı
yerde rastlayınca …ok sevindim. ‡•nk•, annem, dedemin bir daha hi… g€r•nmeyeceğini
d•ş•nerek …ok •z•l•yordu. Dedemi g€r•nce hemen karşı kaldırıma ka…tım. Ondan ka…tığımı
97anlasın istiyordum. Arkama d€n•p baktığımda dedemin hızlı hızlı peşimden geldiğini
g€rd•m. Bana yetişemeyeceğini anlayınca o da koşmaya, 'Nelli! Nelli!' diye seslenmeye
başladı. Azorka da peşimdeydi. O zaman dedemin yaşlı haline acıdım, durdum. Dedem
yaklaştı, elimden tuttu. Birlikte y•r•meye başladık. Ne kadar •zg•n olduğumu anlayınca
eğilip beni €pt•. Sonra yırtık ayakkabılarıma baktı, başka ayakkabım olup olmadığını sordu.
Ona hemen, annemin hi… parası olmadığını, komşuların sırf acıdıkları i…in bize yiyecek
verdiklerini anlattım. Dedem gene hi… konuşmadan beni …arşıya g€t•r•p bir …ift …izme aldı,
hemen orada giymemi s€yledi. Bir d•kkana uğradık, yine b€rek ve şeker aldı. Evine
geldiğimiz zaman b€reği yememi s€yledi. Ben b€rek yerken o da beni seyrediyordu. Azorka
€n ayaklarını masaya dayamış, b€rek istiyordu. Ona da bir par…a verdim. Dedem g•ld• ve
b€rek bitince şekerleri verdi. Sonra sa…larımı okşadı, okuma yazma bilip bilmediğimi sordu.
Bildiğim şeyleri anlattım. Bunun •zerine her g•n saat •…te gelmemi, bana ders vereceğini
s€yledi. Sonra arkamı d€n•p pencereden yana bakmamı ve haber verene kadar başımı
…evirmememi istedi. Dediğini yaptım, ama yine de yan g€zle ne yaptığına bakmaktan kendimi
alamadım. Yastık-
98
lardan birini ucundan s€kt• ve i…inden d€rt lira …ıkardı. 'Bunları sana veriyorum, yalnız senin
olacak!' dedi. Almak i…in uzandım, ama sonra durup d•ş•nd•m ve: 'Yalnız kendim i…in
almam,' dedim. Dedem birden €fkelendi. 'Peki, peki, nasıl istersen €yle yap!' dedi.
Eve d€n•nce anneme her şeyi anlattım. Ama annemin durumu gittik…e k€t•leşiyordu. Tabut-
…uya sık sık gelen bir tıp €ğrencisi anneme bakıyor, ona ila… veriyordu.
Hemen her g•n dedeme gitmeye başladım; annem €yle istiyordu. Dedem bana din ve
coğrafya kitapları aldı. Yery•z•nde hangi •lkelerin olduğunu, oralarda ne t•r insanların
yaşadığını anlatıyor, Tanrı'nın herkesi nasıl bağışladığını s€yl•yordu. Kendisine soru
sormam …ok hoşuna gidiyordu. Bazen hi… ders yapmadığımız, yalnızca Azorka'yla
oynadığımız da oluyordu. Azorka beni …ok seviyordu. Ona baston •st•nden atlamasını
€ğrettim. Dedem g•l•yor, hep sa…larımı okşuyordu. Dedem az g•lerdi. Bazen …ok konuşur,
sonra birden susar ve g€zleri a…ık olduğu halde, sanki uyuyakalmış gibi, €yle saatlerce
otururdu. Bazen geldiğimde onu b€yle dalmış, sandalyesinde oturur bulurdum. Daldığı
zamanlar hi…bir şey duymazdı. Uzun s•re bekler, geldiğimi duysun diye
99€ks•r•rd•m. Ama o başını kaldırıp da bakmazdı bile. O zaman ben de …ıkıp giderdim.
Annem d€n•ş•m• d€rt g€zle beklerdi. Yataktan …ıkamıyordu. Ona her şeyi anlatırdım. Bir
g•n dedeme, annemin kendisim …ok sevdiğini s€yledim. Somurtarak dinledi. Kızmıştı, ama
bir şey s€ylemedi. Annemin onu bu kadar sevdiği ve durmadan oun sorduğu halde, kendisinin
annemle neden hi… ilgilenmediğini sordum. Bunun •zerine dedem €fkelenerek beni kapı dışarı
etti. Bir s•re kapının €n•nde bekledim. Az sonra kapıyı a…arak beni yeniden i…eri aldı. Ders
yapmaya başladık. Din dersiydi. Ona dedim ki: 'Tanrı bize: Birbirinizi sevin, size yapılan
k€t•l•kleri bağışlayın! dediği halde, siz neden annemi bağışlamak istemiyorsunuz?'
O zaman yerinden fırlayarak, b€yle s€ylememi bana annemin €ğretmiş olduğunu haykırdı ve
beni o g•n ikinci kez evden kovdu, bir daha da gelmememi s€yledi.
'Bundan sonra isteseniz de gelmem!' diyerek …ıkıp gittim.
Dedem ertesi g•n o evden taşınmış..."
O arada yağmur dinmişti. İhmenev pencereye d€nerek:
"Bu yağmur …abuk ge…er demiştim, dindi işte!" dedi. "Bakın, hava a…tı bile."
100
Yaşlı kadın hayretle kocasına baktı. Sonra Nelli'nin €yk•s•n• kesti diye €fkelendi, Nelli'yi
kucağına oturtarak:
"Anlat sen bana yavrucuğum!" dedi. "Ben dinliyorum seni. Varsın, k€t• y•rekli insanlar
dinlemesin..."
Kadıncağız daha s€zlerini bitiremeden ağlamaya başlamıştı. Nelli soran g€zlerle y•z•me
baktı.
"Anlatmana devam et, Nelli!" dedim.
"‹… g•n dedeme gitmedim. O g•nlerde annemin durumu …ok k€t•leşmişti. Paramız
kalmamıştı. Artık ne ila… alabiliyor, ne de bir lokma yiyecek bulabiliyorduk. Komşularımızın
da ellerinde avu…larında bir şey kalmamıştı. Hatta bazıları, sırtlarından ge…iniyoruz diye bizi
su…lamaya, arkamızdan konuşmaya başladılar. ‹…•nc• g•n•n sabahı kalkıp giyindim. Annem
nereye gittiğimi sordu.
'Dedeme, para istemeye gidiyorum,' dedim.
Sevindi. ‡•nk• ona, dedemle aramızda ge…enleri, beni nasıl kovduğunu anlatmış ve bir daha
ona gitmeyeceğimi s€ylemiştim. Annem buna …ok •z•lm•ş, ağlamış, yine de dedeme
gitmemin gerektiğini s€yleyerek beni yatıştırmak
istemişti.
O g•n dedemin taşınmış olduğunu duyunca
101
n
yeni evini sorup €ğrendim. Beni karşısında g€r•nce •zerime y•r•d•, €fkesinden tepiniyordu.
Onun €fkesine aldırmayarak, annemin …ok ağırlaştığını, ila… almak i…in para gerektiğini,
yiyecek hi…bir şeyimizin kalmadığını s€yledim. Dedem bağırarak beni kapıdan dışarı,
merdivenlere doğru itti. Para verene kadar gitmeyeceğimi s€yledim. Merdivenlere oturup
beklemeye başladım. Biraz sonra kapıyı a…tı, benim orada oturduğumu g€r•nce i…eri girip
kapıyı kapadı. Birka… kez b€yle kapıya …ıkıp benim hŒlŒ bekleyip beklemediğime baktı.
Sonunda kapıyı dışardan kilitleyip tek s€z s€ylemeden Azorka' yla birlikte yanımdan ge…erek
sokağa …ıktı. Ben de sesimi …ıkarmadım ve oturduğum yerden kalkmadım.
Hava iyice karardıktan sonra d€nd• eve. Merdivenlerde bana …arpınca:
'Kim var orada?' diye bağırdı.
'Benim,'„ dedim.
HŒlŒ merdivenlerde oturduğumu g€r•nce …ok şaşırdı. Uzunca bir s•re orada €n•mde durdu.
Sonra hızla yukarı …ıktı, kapıyı a…ıp i…eri girdi. Elinde birtakım bakır paralarla kapıya gelip
paraları €n•me, merdivenlere doğru fırlattı.
'Al!' diye haykırdı. 'Elimde olan b•t•n para
102bu... Annene de onu lanetlediğimi s€yle!'
Kapıyı …arparak i…eri girdi. Paralar merdivenlere sa…ılmış, basamaklardan aşağılara
yuvarlanmıştı. Dedem, paraları bu karanlıkta bulamayacağımı d•ş•nm•ş olmalı, elinde bir
mumla tekrar kapıda g€r•nd•. Mum ışığında paraları buldum. Dedem de yardım etti.
Eve gelince parayı anneme verip her şeyi olduğu gibi anlattım. Bunun •zerine anneciğimin
hastalığı daha da arttı. O gece ben de hastalandım. Ertesi g•n ateşim …ıktı. Ama aklımdan
…ıkmayan tek şey, dedeme olan kızgınlığımdı. Annem bir ara dalınca sokağa …ıkıp dilenmeye
başladım. Birka… kişi acıdı, …ıkarıp para verdiler. Yeteri kadar para toplayınca dedeme gittim.
Kapıyı a…ıp eşikte durarak avucumdaki paraların hepsini dedemin €n•ne fırlattım.
'işte paranız!' dedim. 'Annemi lanetlediğiniz i…in paranıza ihtiyacı yok!'
Sonra kapıyı …arparak hemen ka…tım oradan.
Annemin hastalığı gittik…e ağırlaştı. Hi… paramız yoktu. Birlikte oturduğumuz yaşlı dul
kadınla, annemden habersiz dilenmeye başladık. Ama kısa bir s•re sonra kiracılar durumu
farkettiler ve annemi, beni dilenciliğe yollamakla
104
su…ladılar. Bunun •zerine annem yataktan kalkarak giyindi, beni elimden tutup sokağa
…ıkardı. G•…l•kle y•r•yebiliyordu, iki adımda bir durup kaldırıma oturuyordu. Y•r•rken ona
destek olmaya …alışıyordum. Dedeme gitmek istediğini, kendisini ona g€t•rmemi
s€yl•yordu. Oysa gece olmuştu. B•y•k bir caddeye …ıktık. Annem birden fenalaştı ve oraya
yığılıverdi. Bayılmıştı. Bizi polise g€t•rmek istediler, ama araya bir bey girdi. Bana
adresimizi sordu ve kendi arabasıyla bizi eve kadar getirdi. O g•nden sonra annem bir daha
kalkamadı. ‹… hafta sonra
da €ld•..."
"Peki, ya babası?" diye atıldı Anna Ihmeneva."Deden bağışlamadı mı onu?"
"Hayır, bağışlamadı," diye karşılık verdi Nelli. Ağlamamak i…in kendini tutmaya …alışıyordu,
"€l•m•nden bir hafta €nce annem beni
yanına …ağırarak:
'Bir kere daha git dedene, Nelli!' dedi.
'Son bir kere daha! Gelip beni affetmesi i…in
yalvar ona. Birka… g•ne kadar €leceğimi, seni
yery•z•nde yapayalnız bırakacağımı, b€yle
€lmenin bana …ok acı geldiğini s€yle...'
Gittim. Dedemin kapısını …aldım. A…tı ve beni g€r•nce hemen kapıyı y•z•me …arpmak istedi.
Ama ben kapıyı iki elimle sıkı sıkı tutarak:
105bu... Annene de onu lanetlediğimi s€yle!'
Kapıyı …arparak i…eri girdi. Paralar merdivenlere sa…ılmış, basamaklardan aşağılara
yuvarlanmıştı. Dedem, paraları bu karanlıkta bulamayacağımı d•ş•nm•ş olmalı, elinde bir
mumla tekrar kapıda g€r•nd•. Mum ışığında paraları buldum. Dedem de yardım etti.
Eve gelince parayı anneme verip her şeyi olduğu gibi anlattım. Bunun •zerine anneciğimin
hastalığı daha da arttı. O gece ben de hastalandım. Ertesi g•n ateşim …ıktı. Ama aklımdan
…ıkmayan tek şey, dedeme olan kızgınlığımdı. Annem bir ara dalınca sokağa …ıkıp dilenmeye
başladım. Birka… kişi acıdı, …ıkarıp para verdiler. Yeteri kadar para toplayınca dedeme gittim.
Kapıyı a…ıp eşikte durarak avucumdaki paraların hepsini dedemin €n•ne fırlattım.
'işte paranız!' dedim. 'Annemi lanetlediğiniz i…in paranıza ihtiyacı yok!'
Sonra kapıyı …arparak hemen ka…tım oradan.
Annemin hastalığı gittik…e ağırlaştı. Hi… paramız yoktu. Birlikte oturduğumuz yaşlı dul
kadınla, annemden habersiz dilenmeye başladık. Ama kısa bir s•re sonra kiracılar durumu
farkettiler ve annemi, beni dilenciliğe yollamakla
104
su…ladılar. Bunun •zerine annem yataktan kalkarak giyindi, beni elimden tutup sokağa
…ıkardı. G•…l•kle y•r•yebiliyordu, iki adımda bir durup kaldırıma oturuyordu. Y•r•rken ona
destek olmaya …alışıyordum. Dedeme gitmek istediğini, kendisini ona g€t•rmemi
s€yl•yordu. Oysa gece olmuştu. B•y•k bir caddeye …ıktık. Annem birden fenalaştı ve oraya
yığılıverdi. Bayılmıştı. Bizi polise g€t•rmek istediler, ama araya bir bey girdi. Bana
adresimizi sordu ve kendi arabasıyla bizi eve kadar getirdi. O g•nden sonra annem bir daha
kalkamadı. ‹… hafta sonra
da €ld•..."
"Peki, ya babası?" diye atıldı Anna Ihmeneva."Deden bağışlamadı mı onu?"
"Hayır, bağışlamadı," diye karşılık verdi Nelli. Ağlamamak i…in kendini tutmaya …alışıyordu,
"€l•m•nden bir hafta €nce annem beni
yanına …ağırarak:
'Bir kere daha git dedene, Nelli!' dedi.
'Son bir kere daha! Gelip beni affetmesi i…in
yalvar ona. Birka… g•ne kadar €leceğimi, seni
yery•z•nde yapayalnız bırakacağımı, b€yle
€lmenin bana …ok acı geldiğini s€yle...'
Gittim. Dedemin kapısını …aldım. A…tı ve beni g€r•nce hemen kapıyı y•z•me …arpmak istedi.
Ama ben kapıyı iki elimle sıkı sıkı tutarak:
105'Annem €lecek, sizi …ağırıyor, gelin!' diye haykırdım.
Beni dışarı itip kapıyı kapadı. Anneciğime d€nd•m, yanına uzanıp boynuna sarıldım. Bir şey
s€ylemedim... O da bana sarıldı ve hi…bir şey sormadı..."
Bu sırada yaşlı İhmenev masaya tutunarak g•…l•kle yerinden doğruldu. Garip, bulanık
g€zlerle hepimize teker teker baktı, sonra bitkin bir halde koltuğuna yığıldı. Karısı artık ona
hi… bakmıyordu bile. Nelli'ye sarılmış, hı…kırıyordu.
"‰leceği g•n•n akşamı beni yanına …ağırdı," diye anlatmasını s•rd•rd• Nelli. "Elimi tuttu:
'Bug•n €leceğim, Nelli...' dedi. Daha başka şeyler de s€ylemek istiyordu, ama konuşacak
g•c• kalmamıştı. Y•z•ne baktım, o ise artık beni g€rm•yor, yalnızca sıkı sıkı elimi tutuyordu.
Usulca elimi …ekip dışarı fırladım.. Hi… durmadan koşarak dedeme gittim. Beni karşısında
g€r•nce yerinden doğruldu. Korkudan y•z• bembeyaz kesilmişti. Titriyordu. Elini tuttum.
'‰l•yor!' dedim.
O zaman allak bullak oldu. Hemen bastonunu kaparak ardımdan dışarı fırladı. Şapkasını bile
almayı unutmuştu. Hava soğuktu. Birlikte koşmaya başladık. Annemin birazdan €leceğini
biliyordum, onun i…in bir araba
106
J
tutmasını s€yledim, ama dedemin cebinde araba tutacak parası yoktu. Azorka da
peşimizdeydi. Hep birlikte hi… durmadan koşuyorduk. Dedem yorulmuştu, g•c• t•kenmek
•zereydi. Bir ara d•şt•. G•…l•kle ayağa kaldırıp y•r•tmeye …alıştım. Ancak hava
karardığında eve varabildik. Annem €lm•şt•. Dedem onu g€r•nce ellerini oğuşturdu.
B•t•n v•cudu titriyordu. Anneme doğru bir adım attı, ama hi…bir şey s€ylemedi. O
zaman kendimi tutamayarak elinden …ekip haykırdım:
'Bak işte, katı y•rekli, k€t• adam, bak!
Lanetlediğin kızına bak!'
Dedem korkun… bir …ığlık atarak oraya
yığıldı..."
Anna İhmeneva hı…kırıklar i…inde Nelli'ye
sarılarak:
"Bundan sonra ben... ben senin annen olacağım, Nelli!" diye haykırdı. "Benim evla-dımsın
sen artık... Gel Nelli, gidelim buradan! K€t• insanları, katı y•reklileri bırakıp gidelim!
isterlerse kendi €z kızlarını bağışlamasınlar Tanrı onlara hepsinin hesabını soracak... Gidelim
Nelli, gidelim buradan!''
Yaşlı kadının b€ylesine heyecanlanabileceği-aklıma gelmezdi. İhmenev de oturduğu
koltuktan doğrulmuştu. Ayağa kalkarak tutuk bir sesle
107karısına sordu:
''Nereye gitmek istiyorsun, Anna?''
"Ona! Kızıma! Nataşa'ya!" diye haykırdı Anna Ihmeneva ve Nelli'yi kapıya doğru …ekti.
"Dur! Dur, bekle!"
"Artık bekleyecek ne kaldı, katı y•rekli adam? Yeteri kadar bekledim. Hoş…a kal!"
Ama yaşlı kadın başını …evirip de kocasına bakınca, şaşkınlığından donup kaldı, ˆhmenev
şapkasını almış, titreyen elleriyle paltosunu giymeye …alışıyordu.
"Sen de mi... sen de mi bizle geliyorsun?" diye haykırdı karısı. B€ylesi bir mutluluğa
inanmaktan korkuyor gibiydi.
"Nataşa, nerede benim Nataşa'm?" diyebildi sonunda İhmenev inlercesine. "Nerede o? Nerede
benim kızım? Geri verin bana NŒtaşa'mı! Nerede, nerede o?"
Uzattığım bastonunu kaparak kapıya doğru atıldı.
"Bağışladı! Bağışladı!" diye haykırıyordu yaşlı kadın.
Ancak İhmenev eşiğe kadar bile gelemedi. Kapı birden bire a…ıldı ve Nataşa koşarak odaya
daldı. Y•z• sapsarı, g€zleri …akmak …akmaktı. Giysisi buruşmuş, yağmurdan sırılsıklam
olmuştu. Babasını karşısında g€r•nce kollarını ona doğru uzatarak ayaklarına kapandı.
108
NELLİ'NlN ‰L‹M‹
Nelli, ˆhmenev'lerin g€zbebeği olmuştu. Nataşa onu o kadar seviyordu ki, sonunda Nelli de bu
sevgiye b•t•n y•reğiyle karşılık vermiş, ona bağlanmıştı.
Zavallı …ocuk! Yery•z•nde kendisini bu kadar …ok seven insanların olabileceğini hi…
d•ş•nmemişti. O k•…•k, hır…ın y•reğinin yumuşadığını, artık hepimize a…ıldığını sevin…le
g€r•yorduk. İ…inde yalnızca kuşku, acı ve garip inat…ılığının gelişmesine yola…an ge…mişine
karşılık, burada herkesin kendisine g€sterdiği sevgiye b•y•k bir coşku ve i…tenlikle cevap
veriyordu. Gene de uzun s•re inat…ılığından vazge…ememiş, insanlarla barışmış olmanın
getirdiği, i…inde
109biriken sevin… g€zyaşlarını tutmuştu. Ama sonunda sevgimize yenildi, kendini bıraktı.
En …ok Nataşa'yı, sonra da yaşlı İhmenev'i seviyordu. Ben ise onun i…in vazge…ilmez bir varlık
olup …ıkmıştım. Uzunca bir s•re kendisini g€rmeye gelmesem, hastalığı artıyordu. Yine de
Nelli hŒlŒ duygularını, sevgisini doğrudan ve a…ık…a g€stermekten …ekiniyordu.
Sağlığı konusunda hepimiz tasalıydık. ‰yle uzun boylu konuşulup tartışılmadan, sessizce,
Nelli'nin İhmenev'lerin yanında temelli kalması kararlaştırılmıştı. Ama İhmenev'lerin bu
kentten ayrılacakları zaman yaklaştık…a, Nelli'nin durumu da giderek k€t•leşiyordu.
Hastalığının ne olduğu kesinlikle anlaşılamadı. Son g•nlerde bir t•rl• ge…meyen s•rekli ateş
ve heyecan onun yataktan kalkmasına engel oluyordu.
ˆhmenev onu €z kızı Nataşa kadar seviyordu. Nelli'yi neşelendirip g•ld•rmeyi …ok iyi
beceriyordu. Odasına girer girmez hemen i…erden kahkahalar, g•l•şmeler gelirdi. Nelli
k•…•c•k bir …ocuk gibi seviniyor, yaşlı adama takılarak onunla şakalaşıyor, t•rl•
maskaralıklar yapıyor, g€rd•ğ• d•şleri anlatıyordu. Durmadan birtakım hikayeler uyduruyor,
onun da kendisine bu t•r şeyler anlatmasını istiyordu.
Bir akşam Nelli'ye iyi geceler dileyip odadan
111ayrıldıktan sonra İhmenev bana:
"Tanrı onu …ektiğimiz acıların karşılığı olarak yolladı bize," dedi.
Hemen her akşam İhmenev'lerde biraraya geliyorduk. Arada bir, Nelli'ye bakan yaşlı doktor
da bize katılıyordu. Adamcağız İhmenev' lere y•rekten bağlanmıştı. O zaman Nelli'yi
koltuğuna oturtarak, …evresine sıralandığımız yuvarlak masanın yanına getiriyorduk. Balkon
kapısını a…ardık. Batmakta olan g•neşin kızılım-sı ışınları k•…•k bah…eyi aydınlatırdı.
Bah…eden taze yeşilliklerin, yeni a…mış leylakların kokuları gelirdi.
O akşam Nelli her zamankinden daha yorgun, daha heyecanlıydı. Doktor onu b•y•k bir
tedirginlikle izliyordu. Ama Nelli ille de konuşmak, i…ini d€kmek istedi. Ge… saatlere kadar
bize yabancı •lkelerdeki yaşamından, annesiyle oralarda neler yaptıklarından s€zetti.
Konuşmasını kesmedik. O sıralar annesiyle …ok gezmişler. ‡ıktıkları dağlardaki buzulları,
…av-lanları, İtalya'daki g€lleri, vadileri, değişik …i…ekleri, ağa…ları, oralarda yaşayan k€yl•leri,
giysilerini, g•neşten yapmış y•zlerini, başlarından ge…en t•rl• yaşantıları, b•y•k kentleri,
sarayları, rengarenk ışıklarla aydınlatılan b•y•k bir kilisenin kubbesini, g•ney •lkelerinde
sıcak
deniz kıyılarına serpiştirilmiş kentleri, kasabaları b•y•k bir heyecanla anlattı.
Daha €nce yabancı •lkelerdeki anılarından hi… b€yle ayrıntılı s€zetmemişti. Hepimiz kulak
kesilmiş, b•y•k bir merakla dinliyorduk. O g•n kendisinden duyduklarımız, şimdiye kadar
anlattıklarından …ok değişik, bambaşka şeylerdi. Ama sonunda Nelli fenalaştı. Onu odasına
g€t•rd•k. Doktor hem korkmuş, hem de onun bu kadar konuşmasına ses …ıkarılmadığı i…in
kızmıştı. Nelli baygınlık ge…iriyordu.
Biraz kendine gelir gibi olunca benimle konuşmak istedi. Herkes odadan …ıktıktan sonra:
"Onlarla birlikte gideceğimi sanıyorlar, ama gitmeyeceğim, gidemem …•nk•..." dedi. "Bir s•re
sende kalmak istiyorum. S€ylemem gereken şey buydu."
Nelli'yi yatıştırmaya …alıştım, ˆhmenev'lerin onu kendi kızları gibi sevdiklerini, b€yle bir şeyin
herkesi •zeceğini s€yledim.
"Hayır, gidemem!" diye karşılık verdi Nelli kararlı bir tavırla. "D•şlerimde sık sık annemi
g€r•yorum. Bana, onlarla gitmememi, burada kalmam gerektiğim s€yl•yor. ‡ok g•nah
işlemişim, dedemi yalnız bırakmışım. Bunları s€ylerken hep ağlıyordu annem. Burada kalıp
112
113dedeme bakmak istiyorum."
Şaşırdım.
"Ama deden …oktan €ld•, Nelli," dedim.
Biraz d•ş•nd•kten sonra dikkatle g€zlerimin i…ine baktı.
"Dedemin nasıl €ld•ğ•n• bir daha anlat-sana!" dedi. "Başından sonuna kadar her şeyi anlat!"
Bu isteği garibime gitti, ama oturup olayı b•t•n ayrıntılarıyla anlatmaya başladım. Nelli' nin
sayıkladığını, ge…irdiği fenalıktan €t•r• bilincinin tam yerinde olmadığını sanıyordum. Oysa
beni b•y•k bir dikkatle dinledi. Dedesinin €l•m•n• anlatırken, ateşten …akmak …akmak
olmuş, kor gibi parıldayan g€zlerini •zerimden hi… ayırmadan sonuna kadar dinledi.
Anlatmam bitince kısa bir s•re d•ş•nd•kten sonra:
"Hayır, dedem €lmedi," dedi. "Annem sık sık dedemden s€zediyor. D•n ben de anneme:
'Dedem €ld•,' deyince …ok •z•ld• ve ağlayarak dedemin €lm•ş olamayacağını, beni
kandırmaya …alıştıklarını s€yledi. Ona g€re şimdi dedem, bizim de bir zamanlar yaptığımız
gibi sokaklarda dolaşıyormuş."
"B•t•n bunlar d•ş, Nelli, hastalığın getirdiği d•şler."
"Ben de €yle sanıyordum. O y•zden
114
kimseye s€z•n• etmedim, yalnız sana anlatmak istedim. Bug•n sen gelmezden €nce uyuya
kalmışım. Bu kez dedemi de g€rd•m d•ş•mde. Evinde oturmuş beni bekliyordu. Korkun… bir
g€r•n•ş• vardı. ‡ok zayıflamıştı. Bana, kendisinin de, Azorka'nın da iki g•nd•r ağızlarına tek
lokma koymadıklarını s€yledi. ‡ok €fkeliydi, durmadan su…luyordu beni..."
Onu yatıştırmaya …alıştım. Sonunda bu saplantıdan onu vazge…irebildiğimi sanıyordum.
D•ş•nde gene dedesini g€receği i…in uyumaktan korktuğunu s€yledi. İ…tenlikle kucakladı
beni.
"Ama gene de seni bırakamam!" dedi y•z•n• y•z•me dayayarak. "Dedem olmasaydı bile
senden ayrılmazdım."
Nelli'nin bu kadar ağırlaşması herkesi korkutmuştu. Doktora al…ak sesle, Nelli'nin b•t•n bu
sayıklamalarını, hayallerini anlatarak, hastalığı •zerine ne d•ş•nd•ğ•n• sordum.
"Kesin bir şey s€ylenemez," diye karşılık verdi. "Onu kollamaya, hastalığın gelişimini
izlemeye …alışıyorum. Ancak iyileşmesi kesinlikle s€zkonusu değil. ‰lecek. İhmenev'lerin
adına da …ok •z•l•yorum. Yarın diğer doktor arkadaşlarıma danışacağım. Onlar da bir kere
Nelli'yi g€r•p muayene etsinler... Zavallı sevgili yavru! Ne kadar da canlı, duygulu bir
insan!.."
115Nelli artık yataktan …ıkamaz olmuştu. İki hafta s•ren €l•m savaşı boyunca doğru d•r•st
kendine gelemedi. O garip d•şlerden, hayallerden tam kurtulamadı. Bilinci bulanıklaştı.
‰l•m•ne kadar, dedesinin kendisini …ağırdığına inandı. Uykusunda sık sık ağlıyordu.
Odada yalnız kaldığımız bir g•n, ateşten yanan k•…•k elleriyle elimi tuttu:
"Ben ‰ld•kten sonra Nataşa'yla evlen!" dedi.
Uzun s•redir kafasını kurcalayan bir d•ş•nce olmalıydı bu. Sesimi …ıkarmadım,
g•l•mseyerek karşılık verdim ona. Bunun •zerine o da g•l•msedi.
‰l•m•nden •… g•n €nce, g•zel bir yaz akşamı perdeleri kaldırmamızı, pencereyi a…mamızı
istedi. Pencere bah…eye bakıyordu. Nelli, bah…edeki sık yeşilliğe, batmakta olan g•neşe uzun
uzun baktı. Sonra birden odadakilerden bizi yalnız bırakmalarını rica etti. Ancak duyulabilir
bir sesle:
"Yakında €leceğim," dedi. "‰ld•kten sonra da beni hatırlamanı istiyorum. Bak, hatıra olarak
sana şunu bırakıyorum..."
B€yle diyerek boynunda beze sarılmış, muskaya benzer k•…•k bir şey g€sterdi.
"Annem €l•rken bana bırakmıştı bunu. Ben
116€l•nce sen al, a…ıp i…indeki yazıları oku! Bug•n herkese bunun sana ait olduğunu
s€yleyeceğim. İ…indekileri okuduktan sonra dedeme git, kendisini bağışlamadan €ld•ğ•m•
s€yle... Annemin nasıl €ld•ğ•n•, benim Bubnof' un yanında kalışımı, senin beni orada nasıl
bulduğunu... hepsini, hepsini anlat! Kendisine gitmektense, Bubnof'un yanında kalmak
istediğini s€yle ona..."
Nelli'nin y•z• beyazlaşmıştı. Bitkin bir halde yastıkların •zerine yığıldı. Birka… dakika hi…
konuşamadı.
"‡ağır onları," dedi sonunda hafif bir sesle. "Onlarla da vedalaşmak istiyorum. Hoş…akal!"
Son bir kez daha candan, y•rekten kucakladı beni. Herkes i…eri girdi. Yaşlı İhmenev, Nelli'nin
€lmek •zere olduğunu bir t•rl• kavrayamıyordu. Bu d•ş•nce onun i…in katlanılır gibi değildi.
Sonuna kadar diretip, bizimle tartışarak, Nelli'nin mutlaka iyileşeceğini s€yleyip durdu.
‹z•nt•den , …€km•şt•. Gece g•nd•z Nelli'nin başucundan ayrılmadı. Nelli' nin
duyulamayacak kadar al…ak sesle s€ylediklerini, isteklerini anlamaya …alışıyordu. K•…•k
hastanın odasını baştan başa …i…eklerle donatmıştı. Ancak b•t•n bunlar Nelli'yi heyecanlandır-
118
maktan başka bir işe yaramıyordu. Kendisine g€sterilen bu sevgiye o da b•t•n y•reğiyle
karşılık vermeliydi...
O akşam Nelli bizimle vedalaşırken, yaşlı adam onunla bir daha hi… konuşamayacağını bir
t•rl• kabul edemiyor, kabul etmek istemiyordu. Nelli de ona g•l•mseyerek b•t•n bir akşam
neşeli g€r•nmeye …alıştı. Şakalaştılar, g•l•şt•ler... ..
Nelli'nin yanından ayrılırken hepimiz sevin…li bir umut i…indeydik. Ama ertesi g•n ger…ekten
konuşamaz oldu. iki g•n sonra da €ld•.
— BiTTi —Bu €yk• Dostoyevski'nin "Ezilenler" adlı romanından derlenmiştir.
SMİTH'İN TORUNU
Kapının a…ıldığını duyunca hızla arkama d€nd•m. Uzunca bir s•re kimse g€r•nmedi. Kapı
kendiliğinden a…ılmıştı sanki. Neden sonra eşikte garip bir yaratık belirdi. Karanlıkta bir …ift
g€z durmadan bana bakıyordu. Sırtımdan soğuk terler boşandı. ‡ok korkmuştum, ama hemen
sonra karşımda duranın bir kız …ocuğu olduğunu farkettim. O anda bu tanımadığım …ocuğun
garip g€r•nt•s• yerine iki g•n €nce €len ihtiyar Smith'in kendisi karşıma …ıkmış olsaydı, bu
kadar korkmazdım.K•…•k kız sessizce yaklaşıp €n•mde durdu. Daha ağzından tek s€z
…ıkmamıştı. ‡ocuğa daha dikkatlice baktım. Oniki, on•… yaşlarında, ağır bir hastalıktan yeni
kalkmış gibi …ok zayıf, solgun, ufak tefek bir kızdı. ˆri, kara g€zleri ise tersine, son derece
canlı, parlaktı. Sol elindeki eski, yırtık bir atkıyla akşam serinliğinde •ş•m•ş g€ğs•n•
€rt•yordu. Giysileri par…a par…aydı. Tarak y•z• g€rmemiş g•r, siyah sa…ları dağınıktı, iki
dakika kadar b€ylece karşılıklı bakıştık.
Sonunda, boğazı ağrıyormuş gibi, ancak duyulabilecek kısık bir sesle:
"Dedem nerde?" diye sordu.
Bu soru o anda b•t•n korkumu dağıttı. İhtiyar Smith'i soruyordu.
"Deden mi?" dedim şaşırarak. "Deden €ld•."
‡ocuktan b€yle bir soru beklemediğim i…in boş bulunmuş, s€yleyivermiştim. Aynı anda da
pişman oldum. Bir dakika daha €ylece kımıldamadan durdu. Sonra birden titremeye başladı.
D•şmesin diye tutmak istedim. Biraz sonra d•zeldi. Ge…irdiği sarsıntıyı gizlemek i…in
olağan•st• …aba harcadığı belli oluyordu.
"Bağışla beni, …ocuğum!" dedim. "Boş bulundum, birden s€yleyiverdim, ama belki de
yanılıyorum. Kimi arıyordun? Burada oturan yaşlı adamı mı?"
Bakışları •rkekti. G•…l•kle:
''Evet,'' diye mırıldandı.
" Adı Smith miydi?"
"Evet."
"‰yleyse oydu. Evet, €ld•. Ama bu kadar •zme kendim. Neden daha €nce hi… gelmedin?
Nereden geliyorsun şimdi? D•n g€md•ler. Hi… beklenmedik anda, birden €l•verdi... Demek
sen Smith'in torunusun?"
K•…•k kız, benim bu bağlantısız ve birbiri ardınca gelen sorularıma hi… karşılık vermedi.
Sessizce arkasını d€n•p kapıya doğru y•r•d•. O kadar şaşırmıştım ki, ne başkaca bir şey
sorabildim, ne de onu alıkoymaya …alıştım. Kapı eşiğinde durup, hafif…e bana d€nerek:
"Azorka da €ld• m•?" diye sordu.
' 'Evet, Azorka da €ld•."
Sorusu garibime gitti. Sanki k€peği Azorka' nın da yaşlı efendisiyle birlikte €lm•ş olması
gerektiğini kesinlikle biliyor gibiydi.
Odadan …ıktı, ardından yavaş…a kapıyı kapattı.
ˆlk şaşkınlığım ge…tikten sonra peşinden koştum. Onu b€yle bıraktığım i…in kendime …ok
kızmıştım. S•z•l•p gitmişti sanki; ayak seslerini,
sokak kapısının a…ılıp kapandığını bile duymadım. Bu kadar kısa zamanda merdivenleri inmiş
olamazdı. Durup bir s•re kulak kabarttım. Hi… ses yoktu. Neden sonra alt katlardan birinde bir
kapı a…ılıp kapandı. Sonra her yer gene sessizliğe g€m•ld•.
Hızla aşağı koştum. D€rd•nc• kata gelince durdum. Sahanlıkta birisi saklanıyormuş gibi geldi
bana. G€z•m karanlığa alışana kadar el yordamıyla …evremi yoklamaya başladım. Ger…ekten
de k•…•k kız bir k€şeye …ekilmiş, y•z• duvara d€n•k, sessizce ağlıyordu.
"Dinle beni," dedim. "Benden korkmamalısın. Sana ger…eği birdenbire s€ylemem doğru
değildi, bu y•zden su…luyum tabii. Deden €l•rken senin s€z•n• ediyordu. Son s€zleri hep
sendin. Kitapları kaldı, belki de senin kitaplarındır. Adın ne senin?.. Deden diyordu ki, Altıncı
Caddede..."
S€z•m• tamamlayamadım. Sanki oturduğu yeri bilmemden korkmuştu. Bir …ığlık atarak ince,
kemikli eliyle beni itti, koşa koşa merdivenlerden aşağı indi. Ben de ardından koştum. Ama
sokak kapısına vardığımda k•…•k kızı g€remedim. Voznesenski Caddesi'ne kadar koştum.
Neden sonra t•m …abalarımın boşuna olduğunu anladım. Kız ortadan yok olmuştu.
l l
Ertesi sabah saat on'da evden …ıktığımda kapıda d•nk• konuğum, Smith'in torunuyla
karşılaştım. Neden geldiğini bilmiyordum, ama gelişi beni …ok sevindirmişti. D•n kendisini
doğru d•r•st g€rememiştim. Şimdi ona g•nd•z g€z•yle bakınca b•sb•t•n şaşırdım.
G€zlerinden dupduru zeka fışkırıyor, ama aynı zamanda aşırı bir kuşku, g•vensizlik
okunuyordu. ‹st•ndeki eski, kirli giysi, g•n ışığında d•nk•nden daha da perişan
g€r•n•yordu. Bedenini sinsice, yavaş yavaş kemiren onulmaz bir hastalığa tutulmuş olduğu
izlenimi uyandı bende.
"İ…eri girsene," dedim.
Kuşkulu g€zlerle …evresine bakınarak yavaş yavaş i…eri girdi. Dedesinin oturmuş olduğu
odayı dikkatle inceliyordu.
"Kitap i…in geldim," dedi.
"Ha, evet, kitapların. İşte bunlar, al! Senin i…in €zellikle sakladım bunları."
"Dedem size benden hi… s€z etmiş miydi?"
"Hayır, senden s€zetmedi ama..."
"‰yleyse geleceğimi nereden biliyordunuz? Kim s€yledi size geleceğimi?"
"‡•nk• bana, deden tek başına yaşaya-mazmış gibi geliyordu. ‰yle yaşlı ve g•…s•zd• ki,
birinin gelip onu arayacağım d•ş•n•yordum... Al kitaplarını! Bunlarla ders mi …alışıyordun?"
10

"Evet. Dedeme geldiğim zamanlar bu kitaplardan ders verirdi bana."


"Sonradan gelmedin mi?"
"Hayır." Gelmemesinin nedenini haklı g€stermek istercesine: "Hastaydım," diye ekledi.
"Ailen, anan, baban var mı?"
Birden kaşlarını …atarak korkuyla y•z•me baktı. Sonra başını eğip sessizce arkasını d€nd•.
Hi… konuşmadan, tıpkı d•nk• gibi yavaş yavaş kapıya doğru y•r•d•. Şaşırıp kalmıştım.
Kapıya gelince yine eşikte durdu:
"Dedem neden €ld•?" diye sordu tutuk bir sesle.
Yanına gidip her şeyi anlattım ona. Sesini …ıkarmadan dikkatle dinledi. Yaşlı adamın €l•rken
Altıncı Cadde'den s€zettiğini s€yledim.
"Bunun •zerine, o caddede sevdiği insanların oturduğunu d•ş•nd•m, gelip kendisini
aramalarını bekledim," dedim. "Son anda seni d•ş•nd•ğ•ne g€re mutlaka …ok seviyor
olmalıydı."
"Hayır," diye fısıldadı, "hi… sevmezdi beni."
‡ok heyecanlanmıştı. Kendini tutmak i…in b•y•k bir …aba harcadığı belli oluyordu. Giderek
y•z• sarardı. Alt dudağını ısırıyordu.
"O duvar nerede? "diye sordu.
"Hangi duvar?"
"Dedemin dibinde €ld•ğ• duvar?"
"G€steririm. Adın ne senin?"
"Gereği yok!"
"Neden?"
"Gereği yok işte. Adımla …ağırmazlar …•nk• beni."
Kesik kesik konuşuyordu. Canı sıkılmış gibiydi. Gitmek istedi, ama bırakmadım.
"Dur bakayım, garip kız! Ben sana yalnızca yardım etmek istiyorum. D•n seni merdivenlerde
bir k€şeye …ekilmiş, ağlar g€r•nce y•reğim par…alandı. Hem deden benim kollarımda €ld•.
Altıncı Cadde'den s€zederken seni d•ş•nm•ş olmalı. Seni bana emanet etmek ister gibi bir
hali vardı. Deden hep d•şlerime giriyor. Kitapları da senin i…in sakladım, oysa sen benden
korkuyorsun. Her halde …ok yoksul, €ks•z bir kız olmalısın. Belki de başkalarının evinde
kalıyor-sundur. ‰yle mi?"
Onu iyi niyetli olduğuma inandırmaya …alışıyor, bir yandan da, beni bu …ocuğa …eken şeyin ne
olduğunu kendi kendime soruyordum. S€zlerim ona dokunmuş olmalı; garip garip y•z•me
baktı. Ama bu kere bakışları sert değildi. Sonra gene başını €ne eğdi.
12
13l l
Hi… beklenmedik bir anda …ok hafif bir sesle:
"Helen, "diye fısıldadı.
"Adın Helen mi?"
"Evet."
"Peki, bundan sonra bana gelecek misin?"
"Hayır, olmaz... Şey... Bilmem ki! Gelirim belki."
Dƒşƒnƒyor, karar vermek i„in kendini zorluyordu. O sırada komşulardan birinin duvar
saatinin vurduğu işitildi. Helen yerinden sı„radı. Yƒzƒnde sıkıntılı, acılı bir ifade vardı.
'' Saat ka„?'' diye sordu al„ak sesle.
"Onbu„uk olmalı," dedim.
"Aman Tanrım!" diye haykırdı korkuyla ve hızla kapıya doğru koştu. Onu holde yakaladım.
"Seni b‚yle bırakamam," dedim. "Neden korkuyorsun? Ge„ mi kaldın?"
"Evet, evet, turşu almaya „ıkmıştım," dedi soluk soluğa. "Bırakın gideyim, d‚vecek beni!"
Anlaşılan bu s‚zleri istemeyerek ağzından ka„ırmıştı. Elimden kurtulmaya „alışıyordu.
"Dur, dinle beni. Bu kadar direnmenin gereği yok. Altıncı Cadde'ye gideceksin, değil mi? Ben
de o y‚ne gidiyorum. Kendi işim i„in. Arabayla daha „abuk varırız oraya. Haydi, gidelim!"
Koşarak aşağı indik, ilk rastladığımız arabayı durdurduk. Helen benimle arabaya binmeye razı
olduğuna g‚re, gideceği yere „ok „abuk varması gerekiyordu, Šşin garibi, ona soru sormaya da
cesaret edemiyordum. Kaldığı evde bu kadar korktuğu insanın kim olduğunu sorduğum
zaman, elini sallayarak soruma karşılık vermek istemediğini belirtti. Hatta bu yƒzden
arabadan aşağı atlıyordu neredeyse.
Sonunda Altıncı Cadde'nin başına vardık. Arabayı durdutarak aceleyle indi, tedirgin g‚zlerle
„evresine bakındı.
"Gidin siz! Sonra gene gelirim," dedi. "Hemen gidin buradan!"
Yoluma devam ettim. Ama kıyı boyunca biraz ilerledikten sonra arabadan atlayıp koşarak
Altıncı Cadde'ye d‚ndƒm. Yolun karşı kaldırımında yƒrƒmeye başladım. Helen'i g‚rmƒştƒm.
Hızlı hızlı yƒrƒdƒğƒ halde fazla uzaklaşmamıştı. Hatta onu izleyip izlemediğimi anlamak i„in
d‚nƒp arkasına baktı. Hemen bir evin girişine sığınarak gizlendim. Beni g‚rmedi.
ˆok meraklanmıştım. Hi„ olmazsa hangi evde oturduğunu ‚ğrenmeye kesin kararlıydım.
14
15Ben kapının ‚nƒnde durmuş, yazıyı okumaya „alışırken, avludan ‚nce bir kadın „ığlığı,
ardından da bir sƒrƒ kƒfƒr duyuldu. Avlu kapısından i„eri baktım. ‹st kata „ıkan tahta
merdivenin basamaklarından birinde, başında hotozu, omuzlarında yeşil salıyla şişman bir
kadın, elini beline dayamış duruyordu. Yƒzƒ kahverengi kırmızı arası iğren„ bir renk almıştı.
Şişmiş, kanlanmış kƒ„ƒk g‚zleri ‚fkeyle parlıyordu.
Daha ‚ğlen bile olmamıştı, gene de şişman kadının sarhoş olduğu her halinden anlaşılıyordu.
Kadın, elinde „anak, korkuyla karşısında duran Helen'e ciyak ciyak bağırıyordu.
O sırada bodrum katına inen merdivenin kapısı a„ıldı. Basamaklarda, anlaşılan gƒrƒltƒyƒ
duyarak kapıya „ıkmış olan yoksul giyimli, orta yaşlı, sevimli bir kadın belirdi. Alt katta
aralanan bir kapıdan da evin ‚bƒr kiracıları olan „ok yaşlı bir adamla gen„ bir kız
bakıyorlardı. Herhalde evde uşak olarak „alışan iri yarı bir k‚ylƒ elindeki sƒpƒrgeyle avlunun
ortasında durmuş, olup bitenleri umursamazlıkla seyrediyordu.
"Seni gidi hain sƒlƒk, pis yaratık!" diye haykırıyordu şişman, sarhoş kadın. "Demek sana
yaptığım iyiliğe b‚yle karşılık veriyorsun ha, pis pasaklı! Turşu almaya g‚nderdim diye
20
‡KS‹Z KIZIN ˆiLESi
Sonunda Helen kƒ„ƒk bir dƒkkana girdi. Durup bekledim. Az sonra dƒkkandan „ıktı. Elinde
kitaplar yerine toprak bir „anak vardı. Birka„ adım sonra g‚sterişsiz bir evin avlu kapısından
i„eri girdi. Ev iki katlı, eski, taş bir yapıydı. Alt kattaki pencerelerin birinde kƒ„ƒk, pembe bir
tabut asılıydı.
Karşı kaldırıma ge„ip evin ‚nƒne geldim. Avlu kapısının ƒstƒndeki tabelada ş‚yle yazıyordu:
"Bayan Bubnof'un Evi"
19
Ben kapının €n•nde durmuş, yazıyı okumaya …alışırken, avludan €nce bir kadın …ığlığı,
ardından da bir s•r• k•f•r duyuldu. Avlu kapısından i…eri baktım. ‹st kata …ıkan tahta
merdivenin basamaklarından birinde, başında hotozu, omuzlarında yeşil salıyla şişman bir
kadın, elini beline dayamış duruyordu. Y•z• kahverengi kırmızı arası iğren… bir renk almıştı.
Şişmiş, kanlanmış k•…•k g€zleri €fkeyle parlıyordu.
Daha €ğlen bile olmamıştı, gene de şişman kadının sarhoş olduğu her halinden anlaşılıyordu.
Kadın, elinde …anak, korkuyla karşısında duran Helen'e ciyak ciyak bağırıyordu.
O sırada bodrum katına inen merdivenin kapısı a…ıldı. Basamaklarda, anlaşılan g•r•lt•y•
duyarak kapıya …ıkmış olan yoksul giyimli, orta yaşlı, sevimli bir kadın belirdi. Alt katta
aralanan bir kapıdan da evin €b•r kiracıları olan …ok yaşlı bir adamla gen… bir kız
bakıyorlardı. Herhalde evde uşak olarak …alışan iri yarı bir k€yl• elindeki s•p•rgeyle avlunun
ortasında durmuş, olup bitenleri umursamazlıkla seyrediyordu.
"Seni gidi hain s•l•k, pis yaratık!" diye haykırıyordu şişman, sarhoş kadın. "Demek sana
yaptığım iyiliğe b€yle karşılık veriyorsun ha, pis pasaklı! Turşu almaya g€nderdim diye
20
hemen fırsat bilip sıvışıverdin gene ha! Nerelere gidiyorsun bakalım, s€yle! Nerelere
gidiyorsun, ha? Kimin yanına? S€yle, yoksa seni şuracıkta gebertirim!"
‰fkeden kuduran kadın zavallı kızın •zerine atılmak istedi, ama alt katta oturan kiracı kadının
merdivenlerden …ıkarken kendisine baktığını g€r•nce durdu. Kiracı kadın saygılı bir sesle:
"Neden kendinizi bu kadar •z•yorsunuz?" diye sordu €fkeden …ılgına d€nm•ş şişman kadına.
"Bu kadar canınızı sıkacak ne yaptı ki?"
"Ne mi yaptı? Daha ne yapsın, ayol! Turşu almaya g€nderdim, ka… saatte d€nd•. Karşı
gelinmesini sevmem ben. Ne istiyorsam, dediğim yapılmalı! Anasının on d€rt lira borcunu
bağışladım, cenaze masraflarını €dedim, sokaklarda s•r•nmesin diye bu şeytan suratlı pi…i
yanıma aldım. Hepsini sen de biliyorsun, komşucuğum. B•t•n bunlardan sonra •zerinde bir
par…acık hakkım olmasın mı? Bana teşekk•r edeceği yerde hep karşı koyuyor. Bu dinsize
giysiler, ayakkabılar aldım, gelinler gibi s•sleyip p•sledim. Ne yaptı beğenirsiniz a dostlar?"
Sarhoş kadın kiracılara d€nerek €fkeli, cırlak sesiyle yeniden bağırmaya başladı:
"Ne yaptı dersiniz? İki g•n i…inde o g•zelim
22
entariyi par…a par…a etti. Şimdi de b€yle geziyor işte! D•ş•n•n bir, isteyerek, bilerek yırttı
•st•ndekini. G€z•mle g€rd•m. Partal gezer de, g•zel patiska entariler giymezmiş! O zaman
artık ben de kendimi tutamayarak bir g•zel patakladım. Ceza olsun diye yerleri sildirttim.
İnanır mısınız, sildi, gıcır gıcır yaptı yerleri. Biliyorum, beni kızdırmak i…in b€yle pırıl pırıl
yaptı. Daha ben, 'artık durmaz yanımda, ka…ıp gider,' diye d•ş•n•rken ger…ekten de ka…maz
mı? Siz de duydunuz ya, d•n nasıl d€vd•m. Dayak atmaktan ellerim patladı. Ayakkabılarını,
…oraplarını alıp sakladım. Ama bug•n gene ka…tı işte! Nerelerdeydin ha? Konuşsana! Kimlere
şikayet ettin, gene kimlere fitneledin beni?"
Kadın kendinden ge…erek, korkudan taş kesilmiş Helen'in •zerine atıldı, sa…larından yakalayıp
yere …arptı. İ…inde hıyar turşuları bulunan …anak Helen'in elinden fırladı, yere d•ş•p
par…alandı. Bu, sarhoş kadını b•sb•t•n kudurttu. Kızcağızın y•z•ne, kafasına vuruyordu.
Helen b•t•n bunlara inatla direniyor, ağzından tek s€z, en k•…•k bir yakınma …ıkmıyordu.
‰fkemden her şeyi unutarak avluya daldım, sarhoş kadının •zerine y•r•d•m.
"Ne yapıyorsunuz? ‡ıldırdınız mı siz?
23
‰ks•z bir …ocuğa b€yle davranılır mı?" diye bağırarak kudurmuş kadını kolundan yakaladım.
Bunun •zerine kadın, Helen'i bırakıp ellerini beline dayayarak …ığlık …ığlığa:
"Bu da nesi?" diye haykırmaya başladı. "Siz de kim oluyorsunuz? Ne işiniz var benim
evimde?"
"Bu zavallı …ocuğa b€yle davranmaya utanmıyor musunuz?" diye bağırdım bende. "‡ocuk
sizin değil ki! Daha şimdi onun €ks•z olduğunu, yanınıza aldığınızı s€ylediniz!"
"Hey Tanrım! Sen de nerden …ıktın başıma be herif! Onunla birlikte geldin, değil mi? Şimdi
g€steririm ben sana. Polis …ağıracağım hemen. Buranın komiseri hanımefendiler gibi saygı
g€sterir bana. Herhalde bu kaltak turşu almayı bahane ederek sana gitti. ‹stelik yabancı bir
eve girip rezalet …ıkarmaya kalkarsın ha! Polis! Polis!"
Sarhoş kadın bir yandan bağırıyor, bir yandan da yumruklarını sıkmış, •zerime saldırıyordu.
O sırada insan sesine benzemeyen garip, korkun… bir …ığlık y•kseldi. Başımı …evirdim;
deminden beri orada kımıldamadan duran Helen, birdenbire doğal olmayan bir …ığlık
kopararak kendini yere atıp …ırpınmaya başladı.
24
Y•z• kasılmış, sapsarı olmuştu. Sara n€beti ge…iriyordu. Kiracılardan iki kadın koşarak
…ocuğu kaldırıp yukarı g€t•rd•ler.
Sarhoş kadın hŒlŒ Helen'in arkasından avazı …ıktığı kadar haykırıyordu:
"Geber inşallah! Bir ayda •…•nc• n€beti bu!" Sonra bana d€nd•: "Sen de defol buradan, pis
şarlatan!" diyerek yeniden •st•me saldırdı. Bir yandan da avlunun ortasında dikilip duran
uşağa sesleniyordu: "Tembel tembel ne duruyorsun orada? Dışarı atsana şunu! Ne diye para
€d•yoruz sanki sana!"
"‡ek arabanı bakalım, ahbap!" diye homurdandı uşak. "Haydi, bas git artık buradan!"
Aslında bir şey s€ylemiş olmak i…in s€yl•yordu bunları ya, benim de o anda yapabileceğim
bir şey yoktu. Buraya girişimin ne kadar sa…ma olduğunu g€rerek avludan …ıktım. Ben …ıkar
…ıkmaz, şişman kadın doğruca yukarı kata koştu, ˆşini bitirmiş olan uşak ortada
g€r•nm•yordu. Az sonra Helen'i yukarı taşımaya yardım eden kiracı kadınlardan biri
merdivenlerden inerek kendi oturduğu daireye y€neldi. Beni avlu kapısında g€r•nce durup
meraklı meraklı y•z•me baktı. Kadının sevimli, yumuşak g€r•n•ş•nden cesaret alarak
yeniden avluya
25girip ona doğru y•r•d•m.
"‰z•r dilerim, size bir şey sormak istiyordum," diye başladım. "Kimdir bu kız? Bu iğren…
kadın ne yapıyor ona. Yalnızca merak ettiğim i…in sorduğumu sanmayın, l•tfen! Bu kızla daha
€nce de karşılaşmıştım, ilgimi …ekti."
Kadın elinde olmaksızın:
"‰yleyse, en iyisi bu …ocuğu yanınıza alın, ya da ona bir yer bulun, yoksa burada harcanıp
gidecek," diyerek d€n•p gitmek istedi.
"Ama bana daha geniş bilgi vermezseniz nasıl yapabilirim bunu?" diyerek kadını durdurdum.
"Dedim ya, onunla ilgili hi…bir şey bilmiyorum. Herhalde ev sahibi kadın Bubnof şu sarhoş
kadın olmalı?"
"Ta kendisi."
"Peki, bu kız nasıl d•şt• onun eline? Annesi burada mı €ld•?"
"Nasıl d•şt•yse d•şt• işte, bize ne bundan!" diyerek yeniden gitmeye davrandı kadın.
"Sizden bir şey daha rica edecektim," dedim. "Bu konuyla ger…ekten …ok ilgileniyorum. Belki
de kızcağız i…in bir şeyler yapabilirim. Kimdir bu …ocuk? Annesi kimdi, biliyor musunuz?"
"Anladığım kadarıyla yabancıydı, başka bir
26
•lkeden gelmişti. Alt katta, bizim yanımızdaki odada otururlardı. Kadın hastaydı, veremden
€ld•."
"Bodrum k€şelerinde oturduklarına g€re …ok yoksuldu herhalde?"
"Hem de nasıl! İnsanın y•reği par…alanıyordu. Bizim de elimizde avucumuzda bir şey yok ki!
Gene de son beş ay i…inde altı lira bor…lanmıştı bize. Cenaze masraflarını da biz €dedik.
Tabutunu kocam yaptı."
"Peki, şu Bubnof denen kadın neden 'cenazeyi ben kaldırdım,' diyor?"
"‰yle işte, der o!"
"‰len kadının soyadı neydi?"
"‡ıkaramam şimdi, pek karışık bir soyadı vardı. Alman adıydı galiba."
"Smith mi?""
"Hayır, €yle değildi. Bayan Bubnof, €ks•z …ocuğu evlatlık diye yanına aldı; €yle s€yledi bize.
Ama işin i…inde kesinlikle başka şeyler var. Bu kadın kirli işler …eviriyor." Birden duraksadı,
s€yleyip s€ylememesi gerektiğini d•ş•n•yor gibiydi. Sonunda: "Bize ne canım!" dedi.
O sırada arkamızda bir erkek sesi duyuldu:
"Dilini tutsan daha iyi edersin!"
Pijamasının •st•ne paltosunu ge…irmiş yaşlı bir adamdı konuşan. Konuştuğum kadının
27kocası olmalıydı. Bana yan yan bakarak:
"Size anlatacak şeyi yok onun, beyim," diye homurdandı. "Bu işler bizi ilgilendirmez.
Hoşcakalın, beyim! Bizim işimiz tabut yapmak, eğer işiniz d•şerse seve seve hizmet ederiz."
Heyecan ve tedirginlik i…inde evden ayrıldım. Şu sırada hi…bir şey yapamazdım. Ama bu işi
de b€yle y•z•st• bırakmak ağrıma gidiyordu. Hemen ertesi g•n, yakından tanıdığım b•y•k
memurlardan Masloboyev'e gidip Helen' in durumunu anlattım. Bu €ks•z kızı Bubnof denen
o iğren… kadının elinden kurtarmak istiyordum. Masloboyev durumu araştırdıktan sonra
Helen'in Bubnof'un evinden alınıp benim yanıma verilmesini uygun buldu. İki g•n sonra da
Helen'i yanıma aldım. Zavallı kızcağız ge…irdiği n€betin etkisiyle hastalanmıştı. Ateşi hŒlŒ
d•şm•yordu.
28
KIRILAN ONUR
Sabahleyin erkenden kalktım. Gece hemen her yarım saatte bir uyanarak k•…•k konuğumu
yoklamıştım. Ateşi hŒlŒ y•ksekti, sayıklıyordu. Ancak sabaha karşı derin bir uykuya daldı.
Sabahleyin kalkar kalkmaz, o daha uyurken doktora gittim, ˆyi y•rekli yaşlı bir doktor
tanıyordum. Yıllardan beri evinin kŒhyalığını yapan bir Alman kadınla oturuyordu. Yaşlı
doktor saat onda geleceğine s€z verdi.
D€nd•ğ•mde Helen yeni uyanıyordu. Yanına giderek nasıl olduğunu sordum. Karşılık
29vermeden uzun uzun, o anlam dolu siyah g€zleriyle y•z•me baktı. Ateşi olup olmadığını
anlamak i…in elimi alnına g€t•rd•ğ•m zaman, k•…•k eliyle elimi iterek y•z•n• duvara d€nd•.
Onu daha …ok tedirgin etmemek i…in yanından ayrıldım.
Sobayı yaktım, …aydanlığa su doldurup sobanın •st•ne koydum. ‡ay fincanım da masadaydı.
Başımı kaldırdığımda Helen'in merakla beni izlediğini g€rd•m.
"Bir şey ister misin?"
Gene karşılık vermeden başını …evirdi.
Doktor, dediği gibi saat tam onda geldi. Helen'i uzun uzadıya muayene etti. Şu anda i…inde
bulunduğu durumun ateş yapabileceğini, ancak €yle tehlikeli bir hastalığın s€z konusu
olmadığını s€yleyerek bana umut verdi. Yine de …ocuğun d•zensiz kalp atışlarından €t•r•
başka bir hastalığı olması gerektiğini, bunun anlaşılması i…in de onu g€zetim altında
tutacağım s€yledi.
Helen davranışlarıyla doktoru …ok şaşırtmıştı. Doktor nabzına bakmak istediğinde elini
ka…ırmış, boğazına bakılması i…in ağzını a…mak istememişti. Yaşlı adamın sorduğu soruların
hi… birine karşılık vermedi.
"Başı …ok ağrıyor olmalı," dedi doktor. ' 'Ne kadar garip bakışları var!''
30
Oturup ona Helen'in €yk•s•n• anlatmaya gerek g€rmedim. Doktor …ıkarken:
"Durumunda değişiklik olursa bana haber verin," dedi. "Şimdilik hi…bir tehlike yok."
B•t•n g•n•m• Helen'in yanında ge…irmeye karar verdim. Sağlığına kavuşana kadar elimden
geldiğince onu yalnız bırakmayacaktım.
Helen zaman zaman dalıyordu. Uykusunda hafif…e inliyor, b•t•n bedeni sarsılıyor, titriyordu.
Doktorun dediği doğruydu; şiddetli baş-ağrısı vardı. Bazen haykırarak uyanıyor, belirgin bir
sıkkınlıkla bana bakıyordu. Sanki onunla bu kadar ilgilenmemden tedirgin oluyordu. Doğrusu
onun bu davranışı olduk…a dokunuyordu bana.
Akşam, Helen'i o Bubnof denen kadının elinden kurtarmama yardım eden dostum
Masloboyev geldi. Ge…erken ş€yle bir uğramıştı.
"Şimdi bu …ocuğu başka birisinin yanına mı yerleştirmek istiyorsun, yoksa kendi yanında mı
alıkoyacaksın?" diye sordu. "Bu konu •zerinde d•ş•n•p bir karar vermen gerekiyor."
"Daha tam olarak bilmiyorum," diye karşılık verdim. "Doğrusunu istersen, sana akıl
danışmayı ge…iriyordum kafamdan. S€zgelimi, nasıl bir neden g€stererek onu yanımda
alıkoyabilirim?"
"Kolayı var canım, hizmet…i olarak g€sterir-
32
sın.
"Aman, yavaş konuş l•tfen! Ger…i hasta, ama konuştuklarımızı duyabilir. Seni g€r•nce nasıl
da irkilip sı…radı!"
Helen'in garip yaratılışını, onda izlediğim, dikkatimi …eken b•t•n €zellikleri anlattım.
Masloboyev …ok' ilgilendi. ‡ocuğu belki bir ailenin yanına verebileceğimi s€yleyerek, yaşlı
dostlarım Ihmenev'lerden s€zettim.
"Kızı o ihtiyarların yanına yerleştirmekle iyi edersin," dedi. "Hem ona bir de kimlik …ıkarmak
gerekir. Neyse, o işle ben ilgilenirim. Uyuyor mu şimdi?"
"‰yle g€r•n•yor."
"Haydi hoş…akal, sen de uğra bana!"
Masloboyev daha kapıdan yeni …ıkmıştı ki, Helen beni …ağırdı.
"Kimdi o?" diye sordu.
Sesi titriyor, ama yine de o etkili, neredeyse kibirli bakışlarını •zerimden ayırmıyordu.
Gelenin Masloboyev olduğunu, kendisini ancak onun yardımıyla Bubnof un elinden
kurtardığımı s€yledim. Helen heyecanlanmıştı. Dikkatle y•z•me bakarak:
"Peki, Bubnof buraya hi… gelemez mi?" diye sordu.
Onun kesinlikle buraya gelemeyeceğini
33s€yleyerek yatıştırdım. Sustu. Ateş gibi yanan parmaklarıyla elimi tutmak istedi ama sonra
nedense birden elini geri …ekti.
İla… almak i…in hem eczaneye, hem de arada sırada €ğle yemeklerini yediğim lokantaya
gittim. Beni tanıdıkları i…in bu lokantadan veresiye yemek alabiliyordum. Evden …ıkarken
yanıma bir kŒse almıştım. Helen i…in tavuk suyu koydurdum. Ama o i…mek istemedi. ‡orbayı
sobanın •st•ne bıraktım.
Helen'e ila…larını verdikten sonra …alışmaya oturdum. Uyuduğunu sanıyordum. Bir ara başımı
kaldırdığımda, yattığı yerden doğrularak dikkatle …alışmamı izlemekte olduğunu g€rd•m.
Ama ona belli etmedim.
Sonunda uykuya daldı. Beni en …ok sevindiren, inlemeden ve sayıklamadan rahat rahat
uyumasıydı.
Birka… g•n sonra Helen iyileşti. Artık Nataşa'yı yine sık sık yoklayabiliyordum. Bir g•n eve
d€nd•ğ•mde kapıyı a…ık buldum. Nataşa'nın babası yaşlı İhmenev i…erde beni bekliyordu.
Masanın başına oturmuş şaşkınlık i…inde Helen'e bakıyordu. Hemen de g€zlerini ona dikmişti.
Hi… konuşmuyorlardı. Yaşlı adamın bu …ocuğu ne kadar garip bulmuş olacağını d•ş•nd•m.
34
"Bir saattir seni bekliyorum," dedi İhmenev. "Doğrusu, b€yle bir durumla karşılaşacağım hi…
aklıma gelmemişti." Helen'i işaret ederek belli belirsiz g€z kırptı. "Otur g€r•şelim, bir iş i…in
geldim."
Sandalyeyi …ekip karşısına oturdum. Yaşlı adam bana doğru eğilerek al…ak sesle:
"‡ocuğa bakmadan, başka şeylerden konuşuyormuş gibi yap!" dedi. "Kim bu kız?"
"Sonra anlatırım. Zavallı €ks•z bir kız. Buranın eski kiracısı, hani şu €len Smith vardı ya, işte
onun torunu."
"Ya, demek onun torunu da varmış! Garip bir …ocuk. G€z•n• hi… ayırmadan bakıyor insana.
Hani beş on dakika daha gelmeseydin, dayanamayıp gidecektim. Geldiğimden beri ağzını a…ıp
tek s€z s€ylemedi. ‹rkt•m doğrusu. Peki, ne işi- var burada? Herhalde dedesinin €ld•ğ•n•
bilmeden geldi, €yle mi?"
"Evet, …ok mutsuz bir …ocuk. Dedesi €l•rken hep ondan s€zediyordu.''
"Ya... Demek onun torunu! Neyse, bunu sonra anlatırsın. Kızcağıza belki bir yardımımız
dokunur. Şimdilik onu bir yere g€ndersen nasıl olur? Seninle konuşmak istediğim bazı €nemli
şeyler var."
"Gidecek yeri yok ki, burada oturuyor."
35Yaşlı İhmenev'e durumu kısaca anlattım. Helen'in daha …ocuk olduğunu, …ekinmeden
konuşabileceğimizi s€yledim.
İhmenev Helen'e yeniden şaşkınlıkla baktı. Kendisinden konuşulduğunu anlayan Helen,
başını eğmiş, sedirin €rt•s•n• …ekiştirip duruyordu. Ona aldığım yeni entarisini giymiş,
sa…larını da her zamankinden daha bir €zenle taramıştı. Bakışlarındaki o garip vahşilik olmasa
…ok sevimli bir kızcağız sayılırdı.
Yaşlı adam kendi konusuna d€nerek:
"Kısa ve a…ık…a s€yleyeyim, oğlum," diye başladı. "‡ok €nemli ve …apraşık bir durumla karşı
karşıyayım."
'Kısa ve a…ık' konuşacağını s€ylemişti ama nereden başlayacağını bir t•rl• kestiremiyordu.
Sonunda:
"Doğrusu €yle uzun boylu anlatacak bir şey de yok," dedi. "Durumu sen de biliyorsun...
Kısacası, Prens'i d•elloya …ağırıyorum. Sana da bu işle ilgilenmen, tanığım olman i…in ricaya
geldim."
Hızla yerimden fırlayarak şaşkın şaşkın ˆhmenev'e bakmışım.
"Ne bakıyorsun €yle?" dedi. "Deli değilim."
"İyi ama, Bay İhmenev, ni…in? Ne diye
36
yapıyorsunuz bunu? Hem nasıl olur?.."
"Bir de soruyorsun ha? Eh artık, pes doğrusu..."
"Peki peki, ne s€yleyeceğinizi biliyorum, ama elinize ne ge…ecek sanki! Bir t•rl• akıl
erdiremiyorum.''
"Aklının ermeyeceğini biliyordum zaten," diye karşılık verdi. "Şimdi dinle beni: Prensle olan
davamız bu g•nlerde bitiyor. Davayı kaybettim. On bin lira tazminat vermek zorundayım.
‡iftliği satarak €deyeceğim bu parayı. B€ylece o namussuz herif alacağını alır, ben de
borcumu €deyip bu işle ilişkimi keserim. O zaman alnım a…ık olarak bana bunca hakaret eden,
aile onurumuzu lekeleyen Prensi d•elloya …ağıracak, ondan €c•m• alacağım.işte, hepsi bu
kadar! Sence benim €… almaya hakkım yok mu?"
Yaşlı adamın g€zleri alev alev yanıyordu. Sesimi …ıkarmadan onu dinliyor, d•ş•ncelerini,
duygularını anlamaya …alışıyordum.
"Beni dinleyin, Bay İhmenev," dedim. "Benimle kesin ve a…ık konuşabilir misiniz?"
"Elbette."
"A…ık s€yleyin €yleyse, d•elloyu sadece €… almak i…in mi istiyorsunuz?"
"Bilirsin, bazı şeyleri başkalarıyla konuş-
L
37mam, ama bu konuda sana a…ık davranacağım. Evet, başka bir amacım da var. D•şm•ş
kızımı, Nataşa'yı bulunduğu k€t• durumdan kurtarmak istiyorum."
" D•elloyla bunu nasıl başaracaksınız ki? " "Kurulan planlara, dolaplara engel olacağım. Ama
b€yle davranmakla sakın babalık şefkati ya da buna benzer zayıflıklara kapıldığımı sanma!
Kızım beni, evimizi bırakıp Prens denen o al…ak adamın oğluyla gitti. Ben de onu y•reğimden
koparıp attım. Onu hi…bir zaman bağışlamadım. Gene de kurulan planlara neden karşı …ıkmak
istediğimi soracak olursan: ilk €nce al…ak bir herifin zaferine engel olmak istiyorum. Kızımı
bağışlamamış olsam bile, ortada savunmasız ve her g•n biraz daha u…uruma s•r•klenen bir
insan var. Doğrudan doğruya değilse de dolaylı yoldan, yani d•elloyla bu olaya el atabilirim.
Zaten d•ello olayı s€zkonusu olunca bizim Prensler evlenmekten kendileri vazge…erler.
Kısacası bu evliliği istemiyorum. Bozmak i…in elimden ne gelirse yapacağım. Şimdi ne
istediğimi anladın mı?"
"Hayır," diye karşılık verdim. "Nataşa'nın iyiliğini istiyorsanız, evlenmesine, onurunun
kurtarılmasına engel olmamalısınız. ‰n•nde uzun bir yaşam var. Temiz bir adla yaşamalı..."
38
"Başkalarının d•ş•nd•klerine aldırmasın, onlara değer vermesin; b€yle yapması gerekir. Asıl
onursuzluk, o aşağılık insanların arasına karışmaktır. Topluma vereceği en iyi cevap soylu
gururu olmalıdır. Ancak o zaman elimi uzatırım ona."
Bu …ılgınca d•ş•nceler beni iyice şaşırtmıştı. Onu g•…l•kle yatıştırarak bir s•re daha
beklemesinin daha doğru olacağına inandırabil-dim. Ayrılırken:
"Bir şey daha kaldı," dedi. "Paran var mı?"
Şaşırdım.
"Para mı?" diye sormuşum.
"Evet." Yaşlı adam kızardı, g€zlerini yere indirdi. "Oturduğun eve, durumuna bakıyorum da,"
dedi. "Bakarsın, hi… beklenmedik bir zamanda gerekebilir. Sen şimdi şu y•zelli lirayı al,
harcamazsan geri verirsin. Kendine de iyi bak, oğlum. Y•z•n sararmış, hastasın sen..."
Fazla direnmeden parayı aldım. Ne i…in verdiğini biliyordum nasıl olsa.
"Haydi hoş…akal!" Kapıdan …ıkarken beş lira daha uzatarak: "Bu da k•…•k kız i…in," dedi.
"Ama benim verdiğimi s€yleme. Ne gerekiyorsa alırsın.''
İhmenev'i sokak kapısına kadar ge…irdim.
39Kapıcıya, lokantadan yemek getirmesini s€yledim. Helen o saate kadar a…tı.
40ŞEFKAT
Apartmanın merdivenlerini …ıkarken başım d€n•yordu. Kapıdan i…eri girip birka… adım
attıktan sonra odanın ortasına yığılıvermişim. Yalnızca Helen'in …ığlığını ve beni tutmak i…in
ellerini uzatarak bana doğru atılışını anımsıyorum.
Kendime geldiğimde sedirde yatıyordum. Helen, o sırada yemek getirmekte olan kapıcının,
yardımıyla beni buraya, sedirin •st•ne yatırdığını anlattı. Sık sık uyanıyor ve her uyanışımda
Helen'in •zerime eğilmiş şefkat dolu, aynı zamanda •zg•n y•z•n• g€r•yordum.
43B•t•n bunları bir d•ş gibi, sisler arasında anımsıyorum. Kendimden ge…miş yatarken,
Helen'in sevimli y•z• g€zlerimin €n•nde bir beliriyor, bir siliniyordu. Bana bir şeyler i…iriyor,
yatağımı d•zeltiyor, ya da yanıma oturarak •rkek, k•…•k parmaklarıyla sa…larımı okşuyordu.
Hatta bir ara usulca yanağımdan €pt•.
Ertesi g•n €ğleye kadar uyumuşum. Uyandığımda hemen hemen iyileşmiş gibiydim.
‡aydanlık sobanın •st•ndeydi. Helen uyandığımı g€r•nce dost…a g•lerek yanıma geldi.
"B•t•n gece başucumda beni bekledin," diyerek elini tuttum. "Senin bu kadar şefkatli, iyi
y•rekli olduğunu bilmiyordum."
"Başucunuzda beklediğimi nereden biliyorsunuz?" dedi g•lerek. "Belki de b•t•n gece
uyudum. Siz de uyudunuz …•nk•... ‡ay ister misiniz?"
O da diğer b•t•n iyi y•rekli, d•r•st insanlar gibi b€yle a…ıktan a…ığa €v•lmekten sıkılmıştı.
"İ…erim," diye karşılık verdim. "D•n €ğle yemeğini yedin mi?"
"‰ğleyin değil, ama akşam yedim. Siz şimdi rahat rahat yatın, dinlenin; daha iyileşmediniz."
‡ayımı getirdi. Ben …ay i…erken o da yatağın kenarına ilişti.
"Uzun s•re yatamam, işim var," dedim.
44"Gene de hava kararana kadar yatıp dinleneyim. Akşam dışarı …ıkacağım. Bir yere gitmem
gerek, Helen."
"Gerekli mi? Kime gideceksiniz? D•n gelen adama mı?"
"Hayır, ona değil."
"İyi €yleyse, d•n sizi …ok •zd• …•nk•. O zaman kızına gideceksiniz, değil mi?"
-"Onun kızı olduğunu nereden biliyorsun?"
"D•n konuştuklarınızın hepsini işittim," diye karşılık vererek başını €n•ne eğdi. Kaşları
…atılmıştı. "K€t• bir adam o," diye ekledi.
"İyi ama, onu tanımıyorsun ki! Tersine, …ok iyi bir adamdır."
"Hayır hayır, k€t• adam o. Her şeyi duydum."
' Peki, ne duydun bakalım?''
' 'Kızı Nataşa'yı affetmek istemiyor..."
"Ama Nataşa'yı seviyor!" diye karşı koydum. "Nataşa su…lu olduğu halde o yine l kızını
d•ş•n•yor, onun i…in •z•l•yor.''
"Neden kızını affetmiyor €yleyse?.. Ama! artık affetse bile kızı ona gitmemeli."
"Nedenmiş o?"
"‡•nk• kızının sevgisine layık değil!" dedi Helen. "Babasından temelli ayrılsın. Gidip
sokaklarda dinlensin daha iyi. Babası da kızının
46

dilendiğini g€rerek •z•ls•n, acı …eksin!"
‡ok heyecanlanmıştı, g€zleri parlıyordu. B€yle konuşmasının bir nedeni olmalıydı. Kısa bir
sessizlikten sonra:
"Beni o adamın evine mi g€t•rmek istiyorsunuz?" diye sordu.
"Evet, Helen."
"Hayır, gitmem oraya. Bir yere hizmet…iliğe giderim daha iyi!"
"O nasıl s€z €yle, Helen? Hi… senin hizmet…ilik etmene izin verir miyim sanıyorsun? Ne kadar
hır…ın ve gururlusun? ‡ok acı …ekmiş olmalısın..."
Yataktan kalkarak masaya gittim. Helen hŒlŒ d•ş•nceli d•ş•nceli yere bakıyor, sesini
…ıkarmıyordu. Hazırlamam gereken yazı i…in yeni getirdiğim kitapları karıştırırken okumaya
daldım.
"Hep bir şeyler yazıyorsunuz, nedir o yazdıklarınız?'' diye sordu Helen.
Ben kitaba dalmışken yavaş…a yanıma sokulmuştu. ‹rkek bir g•l•msemeyle bakıyordu bana.
"T•rl• şeyler," dedim. "Bu yazdıklarım i…in para veriyorlar bana.''
"Dilek…e mi yazıyorsunuz?"
"Hayır, dilek…e değil."
47"Gene de hava kararana kadar yatıp dinleneyim. Akşam dışarı …ıkacağım. Bir yere gitmem
gerek, Helen."
"Gerekli mi? Kime gideceksiniz? D•n gelen adama mı?"
"Hayır, ona değil."
"İyi €yleyse, d•n sizi …ok •zd• …•nk•. O zaman kızına gideceksiniz, değil mi?"
-"Onun kızı olduğunu nereden biliyorsun?"
"D•n konuştuklarınızın hepsini işittim," diye karşılık vererek başını €n•ne eğdi. Kaşları
…atılmıştı. "K€t• bir adam o," diye ekledi.
"İyi ama, onu tanımıyorsun ki! Tersine, …ok iyi bir adamdır."
"Hayır hayır, k€t• adam o. Her şeyi duydum."
' Peki, ne duydun bakalım?''
' 'Kızı Nataşa'yı affetmek istemiyor..."
"Ama Nataşa'yı seviyor!" diye karşı koydum. "Nataşa su„lu olduğu halde o yine l kızını
dƒşƒnƒyor, onun i„in ƒzƒlƒyor.''
"Neden kızını affetmiyor ‚yleyse?.. Ama! artık affetse bile kızı ona gitmemeli."
"Nedenmiş o?"
"ˆƒnkƒ kızının sevgisine layık değil!" dedi Helen. "Babasından temelli ayrılsın. Gidip
sokaklarda dinlensin daha iyi. Babası da kızının
46

dilendiğini g‚rerek ƒzƒlsƒn, acı „eksin!"
ˆok heyecanlanmıştı, g‚zleri parlıyordu. B‚yle konuşmasının bir nedeni olmalıydı. Kısa bir
sessizlikten sonra:
"Beni o adamın evine mi g‚tƒrmek istiyorsunuz?" diye sordu.
"Evet, Helen."
"Hayır, gitmem oraya. Bir yere hizmet„iliğe giderim daha iyi!"
"O nasıl s‚z ‚yle, Helen? Hi„ senin hizmet„ilik etmene izin verir miyim sanıyorsun? Ne kadar
hır„ın ve gururlusun? ˆok acı „ekmiş olmalısın..."
Yataktan kalkarak masaya gittim. Helen hŒlŒ dƒşƒnceli dƒşƒnceli yere bakıyor, sesini
„ıkarmıyordu. Hazırlamam gereken yazı i„in yeni getirdiğim kitapları karıştırırken okumaya
daldım.
"Hep bir şeyler yazıyorsunuz, nedir o yazdıklarınız?'' diye sordu Helen.
Ben kitaba dalmışken yavaş„a yanıma sokulmuştu. ‹rkek bir gƒlƒmsemeyle bakıyordu bana.
"Tƒrlƒ şeyler," dedim. "Bu yazdıklarım i„in para veriyorlar bana.''
"Dilek„e mi yazıyorsunuz?"
"Hayır, dilek„e değil."
47Ona dilimin d‚ndƒğƒ kadar, tƒrlƒ insanlar' ƒzerine bir„ok şeyler yazdığımı, sonunda
bunlardan hikayelerin ya da roman adı verdikleri kitapların oluştuğunu anlattım. Bƒyƒk bir
dikkat ve ilgiyle dinledi. Sonunda:
"Nasıl yani, yazdıklarınız ger„ekten olan, sizin başınızdan ge„en şeyler mi?"
"Yoo, uyduruyorum."
"Neden uydurma şeyler yazıyorsunuz?"
"Bak, al şu kitabı, oku! Yazdıklarımın ne olduğunu o zaman anlayacaksın. Daha ‚nce bir kez
buna bakmıştın da. Okumasını biliyorsun, değil mi?"
"Tabii biliyorum."
"Oku ‚yleyse, anlarsın. Bu kitabı ben yazdım."
"Siz mi? Okuyacağım..."
Bir şey daha s‚ylemek istiyor, ama „ekiniyordu. Sonunda dayanamadı sordu.
"Bunlar i„in „ok para veriyorlar mı size?"
"Belli olmuyor. Ara sıra iyi kazanıyorum, ama geciktirirsem, zamanında işi teslim1 edemez-
sem hi„ para vermiyorlar. Gƒ„ bir iş bu, Helen."
"Demek zengin değilsiniz?"
"Zengin mi? Hayır, hem de hi„ değilim."
"‡yleyse ben de „alışıp size yardım edeceğim."
Ş‚yle bir baktı. Yƒzƒ kıpkırmızı olmuştu. G‚zlerini yere indirerek iki adım yaklaştı. Sonra
birden boynuma sarılarak yƒzƒnƒ g‚ğsƒme bastırdı. Şaşırıp kalmıştım.
"ˆok seviyorum sizi... Gururlu değilim ben," diye mırıldandı. "Dƒn de gururlu olduğumu
s‚ylediniz... Hayır hayır, gururlu değilim, hi„ değilim. Sizi „ok seviyorum. Beni seven bir tek
siz varsınız..."
G‚zlerinden yaşlar akıyordu. Dizlerinin ƒzerine „‚kerek:
"Bir tek siz seviyorsunuz beni..." diye yineledi. "Siz... Yalnız siz seviyorsunuz..."
Kollarıyla sıkı sıkı dizlerime sarılmıştı. Uzun s•redir bastırmaya …alıştığı duyguları birden
boşanıvermisti. Bunca zamandır kendini tutmasını sağlayan y•reğindeki garip direnci
kavrıyordum. Ne kadar inatla direndiyse de, sonunda sevgiye, şefkate duyduğu €zleme karşı
koyama-yarak kendini bırakmıştı.
Dizlerimi saran kollarını g•…l•kle …€zebildim. Yerden kaldırarak kucağıma alıp sedire
g€t•rd•m. Y•z•me bakmaktan utanırcasına yastıklara kapanarak hı…kıra hı…kıra ağlıyordu.
Bir yandan da k•…•c•k eliyle sımsıkı yakalamış olduğu elimi bırakmıyordu.
Bir s•re sonra yavaş yavaş duruldu. Ama
48
49hŒlŒ başını …evirip y•z•me bakmaktan …ekiniyordu. Yalnız iki kez bakışlarımız ş€yle bir
karşılaştı. G€zlerinin i…inde yumuşak, aynı zamanda •rkek bir ifade vardı. Sonunda kızararak
g•l•msedi.
"Nasılsın, Helen? Biraz rahatladın mı, benim g•zel, duygulu …ocuğum?" diye sordum.
"Hayır, Helen demeyin artık bana..." diye fısıldadı.
"Helen demeyeyim mi? Ne diyeyim peki?"
"Nelli."
"Nelli mi? Neden Nelli? Ger…i …ok g•zel bir ad... Pekala, madem €yle istiyorsun, seni Nelli
diye …ağıracağım bundan b€yle."
"Annem bana Nelli derdi. Yalnız o …ağırırdı beni bu adla. Annemden başka kimsenin bana
Nelli demesini istemiyordum. Ama şimdi... artık sizin de s€ylemenizi istiyorum. Sizi hep
seveceğim, her zaman."
Ne kadar sevgi dolu bir y•reği vardı! Yine de kendisine Nelli demeye hak kazanabilmem i…in
bunca zaman ge…mesi gerekmişti. Şimdi ise b•t•n y•reğiyle bana bağlandığını g€r•yordum.
Biraz daha yatışmasını bekledikten sonra:
"Dinle beni Nelli," dedim. "Seni annenden başka kimsenin sevmediğini s€yledin. Peki, deden
de ger…ekten sevmiyor muydu seni?"
51"Hayır, sevmiyordu..."
"Ama buraya geldiğin g•n merdivenlerde onun i…in ağlamıştın, hatırlıyor musun?"
"Sevmiyordu beni," diye yineledi. "K€t•yd• o." Y•z•nde acılı bir ifade belirdi.
"Ama zaten ondan kimseyi sevmesi beklenemezdi, Nelli," dedim. "Aklı pek de yerinde
sayılmazdı. Bilincini yitirmişti. Nasıl €ld•ğ•n• anlatmıştım sana."
"Evet ama, son aylardaydı o, €l•m•nden kısa bir s•re €nce kaybetmeye başlamıştı bilincini.
Her şeyi unutur olmuştu. B•t•n g•n burada otururdu. Ben gelmesem iki •… g•n a… susuz
kaldığı olurdu. Eskiden …ok daha iyiydi."
"Ne zamanlar?"
' 'Annem €lmezden €nce..."
"Demek dedenin yiyeceğini i…eceğini sen getiriyordun?"
"Evet."
"Nereden alıyordun yemekleri? Bubnof'tan mı?"
"Hayır, hi…bir zarman Bubnof'tan bir şey almadım," dedi kesinlikle; sesi titriyordu.
"Peki, nasıl alıyordun? Nereden para buluyordun?"
Nelli sustu. Y•z• sapsarı kesilmişti. Uzun uzun beni s•zd•kten sonra:
52

"Sokaklarda dileniyordum..." dedi. "Sadaka toplayıp dedeme ekmekle enfiye alırdım..."


"Deden buna izin veriyor muydu, Nelli?"
"‰nceleri ona s€ylemedim dilendiğimi. Sonra €ğrenince dilenmem i…in beni zorla sokağa
g€ndermeye başladı. Ben k€pr•de, ge…enlerden sadaka dilenirken o da bir kenarda durup
beklerdi. Elime ne ge…se hemen •zerime atılır, …ekip alırdı parayı. Sanki paraları ondan
saklayacakmışım, sanki sırf onun i…in dilenmi-yormuşumgibi!"
Bunları s€ylerken acı acı g•l•ms•yordu.
"B•t•n bunlar annemin €l•m•nden sonra oldu," diye ekledi. "O sıralar aklını iyice yitirmişti
artık."
"‰yleyse anneni …ok seviyor olmalıydı. Neden onunla oturmuyordu?''
"Hayır, annemi hi… sevmezdi... Anneme …ok kızgındı. Bağışlamadı onu, tıpkı d•nk• adam,
Nataşa'nın babası gibi!.."
Kısa bir sessizlikten sonra Nelli'nin y•z•nde yine acılı bir g•l•mseme belirdi. Bir şeyler
anımsamıştı.
"‰nceleri Azorka anneminmiş," dedi. "Eskiden dedem annemi …ok severmiş. Annem evden
ayrılınca k€pek dedemin yanında kalmış.
y•zden dedem Azorka'yı …ok sever, ondan
53hi… ayrılm-k€pek €l•
Annemi hi… affetmedi, ama asi de €ld•."
i g•l•mseme kaybolmuştu. Bir s•re ikimiz de konuşmadık. Sessizliği bu kez ben bozdum:
"Nelli, deden eskiden ne iş yapardı?"
Eskiden …ok zenginmiş. Ne iş yaptığını bilmiyorum. Annemin anlattığına g€re bir fabrika
kurmak istiyormuş. Ben k•…•kken annem her şeyi anlatmazdı. 'Zamanı gelince hepsini
€ğrenirsin, benim zavallı, mutsuz yavrum!' derdi. Bazen geceleri uyuduğumu sanarak kendi
kendine ağlar, beni €per, 'mutsuz yavrum' derdi durmadan. Ben uyur gibi yapardım , ama
uyumazdım . " 1 "Annen neden €ld•?"
"Veremden... Bug•nlerde €leli altı hafta olacak."
"Dedenin zengin olduğu zamanları hatırlar mısın?"
"Ben daha o zamanlar d•nyada yokmuşum ki! Annem, ben doğmadan €nce dedemin
yanından ayrılmış."
"Kiminle gitmiş?"
"Bilmiyorum," dedi Nelli al…ak sesle. "Yurt dışına gitmiş. Ben yabancı •lkede doğmuşum."
55'' Yurt dışında mı? Nerede?''
"İsvi…re'de. Her yere gittim ben. italya'ya, Paris'e de gittim."
"Gittiğin yerleri anımsıyor musun, Nelli?"
"Evet, …oğunu. Buraya d€nd•ğ•m•z zaman annem hastalandı. Gittik…e yoksullaştık. ‰nce
annem uzun s•re dedemi aradı. Hep, ona karşı su…lu olduğunu s€yleyerek ağlayıp dururdu.
Dedemin de yoksul d•şt•ğ•n• €ğrenince b•sb•t•n •z•ld•. Dedeme sık sık mektup yazardı,
ama o hi… karşılık vermedi."
"Annen neden d€nd• buraya? Babası y•z•nden mi?"
"Bilmiyorum. Oysa orada, İsvi…re'de …ok iyi yaşıyorduk." Nelli'nin g€zleri parladı. "Yalnız
annemle ikimizdik. Onun da sizin gibi …ok iyi y•rekli bir arkadaşı vardı... Annemi buradayken
tanımış, ama o İsvi…re'de €l•nce biz de annemle buraya geldik..."
"Demek annen o arkadaşıyla birlikte dedeni bırakıp gitmiş?"
"Hayır, onunla değil, bir başkasıyla. Ama
sonradan o adam da annemi bırakmış gitmiş..."
"Kimdi o adam, Nelli?" :
Nelli iri g€zleriyle y•z•me baktı, ama:
karşılık vermedi. Annesinin kiminle gitmiş
olduğunu ve herhalde Nelli'nin babası olan i
56
adamı bildiği, anımsadığı a…ık…a belli oluyordu. Ama adamın adını bile s€ylemek ona …ok acı
geliyor olmalıydı.
Sorularımla ona daha …ok acı …ektirmek istemedim. Sinirli, tutkulu bir yaradılışı vardı, gene
de birden parlayan coşkusunu bastırmasını biliyordu. B€ylece aşılmaz bir gururla i…ine
kapanıyordu.
Beni b•t•n benliğiyle, neredeyse €len annesi kadar …ok sevdiği halde pek seyrek olarak a…ılır,
i…ini d€kerdi. O g•nden sonra benimle kendi ge…mişinden konuşmaz oldu. Hatta anılarını
benden saklamak istiyor gibiydi. Ama o g•n birka… saat s•ren konuşmamızda onu en …ok
sarsan, en …ok •zen anılarını anlattı.
Acıklı bir hikaye... Sık sık rastladığımız acılı olaylar, katı bencillikler, …ıkarlar, korkun…
ahlaksızlıklar cehenneminde yaşanan hikayelerden biri... İlerde Nelli'nin ağzından
dinleyeceğimiz acıklı bir €yk•.
57r
İNAT‡I HASTA
Yağmurdan sırılsıklam olmuştum. Eve geldiğimde sabahın •…•yd•. Kapıyı a…arken i…erden
bir inilti duydum. Nelli hemen kapının yanında, yerde yatıyordu. Y•z•ne bakınca korktum.
Değişmiş, bambaşka; bir insan olmuş-

tu. G€zleri alev alev yanıyordu. Beni tanımamıştı


sanki. Bakışları son derece garipti. ‡ok ateşi
vardı. Hemen eğilip kucakladım.
"Ne oldu sana Nelli?"
58
Bir şeyden korkarcasına titreyerek bana sokuldu. Acele, kesik kesik bir şeyler mırıldandı.
Bana bunları bir an €nce anlatmak i…in beklemiş gibiydi. Ama s€yledikleri bağlantısız, garip
şeylerdi, hi…birini anlayamadım. Sayıklıyordu.
Nelli'yi kucaklayıp yatağa g€t•rd•m. Korku i…inde, sanki onu birisinden korumamı istercesine
sıkı sıkı sarılmıştı boynuma. Yatakta elimi yakalayıp sımsıkı tuttu. Sanki gitmemden
korkuyor gibiydi. ‰yle sarsıldım, sinirlerim €yle bozuldu ki, kendimi tutamayarak ağlamaya
başladım. Aslında ben de hastaydım.
Ağladığımı g€r•nce uzun s•re kımıldamadan y•z•me baktı. Bir şeyler anlamak, ne olup
bittiğini kavrayabilmek i…in b•t•n dikkatini toplamaya …alışıyor, kendini alabildiğine
zorluyordu. Sonunda, y•z•nde beliren ifadeden durumu yavaş yavaş kavramaya başladığını
sezinledim.
Şiddetli sara n€beti ge…irenler, bir s•re i…in ne d•ş•ncelerini toparlayabilir, ne de anlaşılır bir
…ift s€z s€yleyebilir. Nelli de €yleydi şimdi. Bana bir. şeyler s€yleyebilmek i…in olağan•st•
…aba harcıyordu. Ama kendisini anlayamadığımı g€r•nce, elini uzatarak g€zyaşlarımı sildi.
Sonra boynuma sarılıp sevgiyle yanaklarımdan €pt•.
Ateşi d•şm•yordu. Sık sık dalıyor, kendin-
59den ge…iyor ve durmadan sayıklıyordu. Bundan €nce de iki sara n€beti ge…irmiş, ama kolay
atlatmıştı. Bu •…•nc•s• …ok şiddetliydi anlaşılan. Yarım saat kadar başında bekledikten sonra,
j gerektiği zaman hemen uyanabilmek i…in sedirin] kenarına sandalyeleri yan yana
sıralayarak^ soyunmadan uzandım. Mumu s€nd•rmedim.
Nelli'nin y•z• solgundu. Ateşten kavrulmuş dudaklarında kurumuş kan lekeleri vardı. Sara
n€beti geldiğinde d•şerken ağzını bir yere …arpıp-kanatmış olmalıydı. Nelli'ye acı ve sıkıntı
veren korku, uykuda bile onu bırakmıyordu. Ertesi g•n ilk işim doktor …ağırmak olacaktı.
Nelli'nin hastalığının ilk d€rt g•n• doktor da, ben de …ok tasalanmış ve korkmuştuk. Anca
beşinci g•n doktor beni bir kenara …ekerek, şimdilik korkacak bir şeyin kalmadığını, hasta-nın
yakında iyileşeceğini s€yledi.
"‰yleyse hastalığı atlattı, korkacak bir şe kalmadı demek?" dedim sevinerek.
"Evet, iyileşecek; ama …ok yaşamaz."
"Nasıl? ‡ok yaşamaz mı? ‰lecek mi? Peki ama neden?" diye haykırmışım. Bu kesin yargı bir
anda yıkmıştı beni.
"Evet, hi… kuşku yok. Ne yazık ki yakında €lecek. ‡ocuğun kalbinde doğuştan bir hastalık
var. En k•…•k bir rahatsızlıkta, ufak bir
60
heyecanda gene yatağa dƒşer. Belki iyileşir, n‚betleri atlatır, ama yeniden hastalanır ve
sonunda kalbindeki hastalıktan ‚lƒr."
"Ger„ekten kurtulamaz mı, doktor? Bir „aresi yok mu bunun?.. Olacak şey değil!.."
"‡yle. Ancak koşullar „ok elverişli olur da neşelenmesi, yaşamdan sevin„ duyması
sağlanabilirse belki „ocuğun ‚lƒmƒ geciktirilebilir. Hatta pek seyrek olmakla beraber, bu
hastalıktan kurtulanlara da rastlanmıştır... Yani kısacası bƒtƒn uygun koşulların biraraya
gelmesiyle hasta belki ‚lƒmden kurtulabilir. Ama hastalığın tam olarak ge„mesi s‚z konusu
değildir."
"Peki şimdi ne yapmalı?"
"ˆocuğa dingin bir yaşam sağlamalı. İla„larını da dƒzenli almalı. Anladığım kadarıyla bu
kızın hır„ın, garip bir yaradılışı var. Dƒzenli ila„ almayı hi„ sevmiyor. Daha az ‚nce ila„
i„memekte diretti."
"Evet, doktor, ger„ekten garip bir „ocuk. Ama bƒtƒn bunların hastalığından ileri geldiğini
sanıyorum. Dƒn „ok uysaldı, bugƒn ise ilacını vermek istediğimde, kazara olmuş gibi,
uzattığım kaşığı dƒrtƒp ilacı yere d‚ktƒ. Yeniden vermek istedim, bu kez ila„ kutusunu
elimden kapıp yere fırlattı. Sonra da hƒngƒr hƒngƒr ağlamaya başladı. Ağlaması, yalnızca onu
ila„ almaya
61zorlamamdan ileri gelmedi galiba."
"Ani heyecanlanma, ‚fkelenme! Eskiden başından ge„en bƒyƒk acıların etkileri olmalı
bunlar."
Doktora, Nelli'nin başından ge„enleri bƒtƒn ayrıntılarıyla anlatmıştım. Nelli'nin hikayesi yaşlı
doktoru „ok etkilemişti.
"Bƒtƒn bunlar hep birbirine bağlı," diye sƒrdƒrdƒ konuşması. "Hastalığı da bir bakıma bundan
ileri geliyor. Şimdilik tek „ıkar yol, ‚ncelikle verdiğim ila„ları alması.İla„ konusuna „ok ‚nem
vermek gerekir."
Ertesi gƒn Nelli gene ƒzgƒn, neşesiz uyandı. Sorularıma hemen hi„ karşılık vermedi. Bana
kızgın gibiydi. Ağzını a„ıp tek s‚z s‚ylemiyordu. Yalnız arada bir beni gizliden gizliye
sƒzƒyordu. Bakışlarında hem dingin bir acı, hem de daha ‚nce hi„ g‚rmediğim bir
yumuşaklık, bir sevgi vardı..
Kafasından neler ge„tiğini kestiremiyordum. Ona karşı bir su„ işlemişim gibi, artık benimle
konuşmak istemiyordu sanki. Olduk„a acı geliyordu bu bana. Ben de surat asıp, bƒtƒn gƒn
onunla konuşmadım. Ama ertesi gƒn bu „ocuksu davranışımdan ‚tƒrƒ utandım kendimden.
Nelli sık sık ağlıyordu. Onu nasıl avutacağımı bilemiyordum. Bir gƒn suskunluğunu
63kendisi bozdu. O gƒn hava kararırken eve d‚nmƒştƒm. Tam i„eri girdiğimde, Nelli'nin,
elindeki kitabı „abucak bir yastığın altına gizlediğini farkettim. Ben yokken masamdan alıp
okuduğu bir romandı bu. Ama neden saklıyordu benden? Utanır gibi bir hali vardı. Ben de
olayı g‚rmemezlikten geldim.
Ben bir ara mutfaktayken, yatağından fırlayarak kitabı eski yerine koydu. Odaya d‚ndƒğƒm
zaman beni yanına „ağırdı. Sesi heyecanlıydı. D‚rt gƒnden beri benimle hemen hi„
konuşmamıştı.
"Bugƒn... Nataşa'ya gidecek misiniz?" diye sordu tutuk bir sesle.
"Evet, Nelli. Bugƒn onu mutlaka g‚rmem gerekiyor."
"Onu „ok mu seviyorsunuz?"
"Evet, Nelli, onu „ok seviyorum."
"Ben de seviyorum," dedi sesini al„altarak.
Bir an sustu, sonra ƒrkek ƒrkek yƒzƒme bakarak:
"Onunla birlikte oturmak isterdim," dedi.
Şaşırdım.
"Pek olacak şey değil bu, Nelli!" dedim. "Yanımda rahat değil misin?"
Birden kıpkırmızı kesildi.
"Onu demek istemedim," dedi. "Rahatım
64
tabii... Beni Naşata'nın annesinin babasının yanma vermek istiyordunuz. Ama ben onların
yanında oturmam. Nataşa'nın hizmet…isi var mı?"
"Var."
"‰yleyse hizmet…isini g€ndersin, onun yerine beni alsın. Her işini yaparım. Para da istemem.
Onu seveceğim. Yemek yaparım, ortalığı temizler, …amaşırlarını yıkarım... Bunları s€yleyin
ona!"
"Ama neden, Nelli? Nereden aklına esti bu? Hem Nataşa i…in nasıl b€yle d•ş•nebilirsin? Seni
aş…ı, hizmet…i olarak yanına almaya g€nl• razı olur mu sanıyorsun? Eğer seni yanına
alabilecek olsa, k•…•k kızkardeşi gibi oturmak isterdi seninle."
"Hayır istemem, €ylesini istemem..."
"Neden?"
Sustu. Dudakları titriyordu.Neredeyse ağlayacaktı. Sonunda:
"Sevdiği adam bir g•n onu bırakıp gidecek, değil mi?" diye sordu.
‡ok şaşırdım.
"Nereden biliyorsun b€yle olacağını, Nelli?"
Karşılık vermedi.
"Peki, sevdiği adamın bir g•n Nataşa'yı bırakması seni neden bu kadar ilgilendiriyor?"
65kendisi bozdu. O g•n hava kararırken eve d€nm•şt•m. Tam i…eri girdiğimde, Nelli'nin,
elindeki kitabı …abucak bir yastığın altına gizlediğini farkettim. Ben yokken masamdan alıp
okuduğu bir romandı bu. Ama neden saklıyordu benden? Utanır gibi bir hali vardı. Ben de
olayı g€rmemezlikten geldim.
Ben bir ara mutfaktayken, yatağından fırlayarak kitabı eski yerine koydu. Odaya d€nd•ğ•m
zaman beni yanına …ağırdı. Sesi heyecanlıydı. D€rt g•nden beri benimle hemen hi…
konuşmamıştı.
"Bug•n... Nataşa'ya gidecek misiniz?" diye sordu tutuk bir sesle.
"Evet, Nelli. Bug•n onu mutlaka g€rmem gerekiyor."
"Onu …ok mu seviyorsunuz?"
"Evet, Nelli, onu …ok seviyorum."
"Ben de seviyorum," dedi sesini al…altarak.
Bir an sustu, sonra •rkek •rkek y•z•me bakarak:
"Onunla birlikte oturmak isterdim," dedi.
Şaşırdım.
"Pek olacak şey değil bu, Nelli!" dedim. "Yanımda rahat değil misin?"
Birden kıpkırmızı kesildi.
"Onu demek istemedim," dedi. "Rahatım
64
tabii... Beni Naşata'nın annesinin babasının yanma vermek istiyordunuz. Ama ben onların
yanında oturmam. Nataşa'nın hizmet…isi var mı?"
"Var."
"‰yleyse hizmet…isini g€ndersin, onun yerine beni alsın. Her işini yaparım. Para da istemem.
Onu seveceğim. Yemek yaparım, ortalığı temizler, …amaşırlarını yıkarım... Bunları s€yleyin
ona!"
"Ama neden, Nelli? Nereden aklına esti bu? Hem Nataşa i…in nasıl b€yle d•ş•nebilirsin? Seni
aş…ı, hizmet…i olarak yanına almaya g€nl• razı olur mu sanıyorsun? Eğer seni yanına
alabilecek olsa, k•…•k kızkardeşi gibi oturmak isterdi seninle."
"Hayır istemem, €ylesini istemem..."
"Neden?"
Sustu. Dudakları titriyordu.Neredeyse ağlayacaktı. Sonunda:
"Sevdiği adam bir g•n onu bırakıp gidecek, değil mi?" diye sordu.
‡ok şaşırdım.
"Nereden biliyorsun b€yle olacağını, Nelli?"
Karşılık vermedi.
"Peki, sevdiği adamın bir g•n Nataşa'yı bırakması seni neden bu kadar ilgilendiriyor?"
65diye sordum.
"Siz onu …ok seviyorsunuz," dedi Nelli g€zlerini yerden ayırmadan. "O adam gidince siz de
Nataşa'yla evlenirsiniz."
"Hayır, Nelli, o beni, benim onu sevdiğim gibi sevmiyor. Hem ben de... Hayır, Nelli, senin
dediğin olacak şey değil!"
"İkiziniz de hizmet…isi olurdum," diye mırıldandı. "Mutlu yaşardınız..."
Nesi vardı bu …ocuğun? Neden b€yle olmadık şeyler kuruyordu kafasında, bir t•rl•
anlayamıyordum. Nelli o akşam bir daha hi… konuşmadı.
66
KA‡IŞ
Ertesi g•n Nataşa'nın babası yaşlı ˆhmenev geldi. Ben de onu bekliyordum, ˆhmenev'ler
Nelli'yi almak istiyorlardı. Karısı Anna Ihmene-va €ks•z …ocuğu yanına almaya razı olmuştu.
Bu konuyu onunla gizlice konuşmuştuk. Ona, babası tarafından lanetlenmiş bir kadının
…ocuğunu karşısında g€rmenin, kocası yaşlı İhmenev'in d•ş•ncesini etkileyebileceğini
s€ylemiştim. Bunun •zerine kadıncağız, €ks•z …ocuğu yanlarına almak i…in kocasını
sıkıştırmaya başlamıştı. ˆhmenev de hemen razı olmuş, canla başla işe koyulmuştu. Karısının
hoşuna gidecek bir şey yapabileceği i…in seviniyordu.
67Nelli, ˆhmenev'i daha ilk g€r•şmelerinde sevmemişti. Nataşa'yı bağışlamasını bir t•rl•
hazmedemiyor du.
İhmenev doğrudan konuya girdi. Nelli'nin yanına gidip elini tuttu.
"Bir kızım vardı," dedi. "Onu canımdan …ok severdim. Ama şimdi yok artık. ‰ld•. Sen
evimde ve y•reğimde onun yerini almak istemez misin?"
Bunu s€ylerken adamcağızın g€zleri dolmuştu.
"Hayır, istemiyorum!" diye karşılık verdi Nelli başını kaldırmadan.
"Neden …ocuğum? Yery•z•nde kimsen yok. Burada da s•rekli kalamazsın. Ama bizim
yanımızda kendi evinde gibi olursun."
Nelli başını kaldırdı. Yatağında doğrularak yaşlı adamın y•z•ne karşı:
"istemiyorum!" diye haykırdı. "‡•nk• k€t• bir insansınız siz! Evet, k€t•s•n•z, …ok
k€t•s•n•z! Ben de k€t•y•m, herkesten k€t•y•m. Ama siz benden de k€t•s•n•z!.."
Bunları s€ylerken Nelli'nin y•z• sarardı; g€zlerinden kıvılcımlar sa…ıyordu. Titreyen
dudakları bembeyaz kesilmiş, heyecanla gerilmişti. İhmenev şaşkınlık i…inde bakıyordu
Nelli'ye.
68
"Evet, benden daha k€t•s•n•z, …•nk• kızınızı bağışlamak istemiyorsunuz. Kızınızı unutmak,
onun yerine yabancı bir …ocuk almak istiyorsunuz. Ama insan kendi …ocuğunu unutabilir mi
hi…? Ger…ekten sevebilecek misiniz beni? Bana baktık…a yabancı bir …ocuk olduğumu
d•ş•necek, unutmak istediğiniz kızınızı hatırlayacaksınız. Katı y•rekli bir insansınız siz.
B€yle insanların yanında yaşamak istemem!"
Nelli şimdi de kıpkırmızı kesilmişti. Bu arada bana da ka…amak bir g€z attı. Sonra gene
heyecanla s•rd•rd• saldırısını:
"Yarından sonra bayram. O g•n herkes kucaklaşır, €p•ş•r. Dargınlar barışır, b•t•n g•nahlar
bağışlanır... Ama biliyorum... Siz... Yalnız siz bağışlamayacaksınız. Katı y•reklisiniz …•nk•.
Gidin yanımdan!"
Sonunda Nelli kendini tutamayarak hı…kıra hı…kıra ağlamaya başladı. Adamcağız şaşırdı,
sarsıldı, sapsarı kesildi. Y•z•nde acılı, derin , …izgiler belirdi.
Nelli birden hı…kırıklar arasında: "Neden, neden herkes benimle uğraşıyor?" diye haykırdı,
"istemiyorum, kimseden bir şey istemiyorum. Sokağa …ıkıp dilenirim.''
"Nelli, ne oluyor sana b€yle? Nelli kızım!" diye atıldım elimde olmadan. Ama bu Nelli'nin
69€fkesini daha da artırdı.
"Evet, burada kalmaktansa, sokağa …ıkar dilenirim!" diye haykırdı hı…kırarak. "Annem de
dilenmişti... Daha k•…•ğ•m, kimse beni işe almaz. Ben de herkese el a…ar, dilenirim.
İstemiyorum, istemiyorum başka şey! K€t•y•m ben, herkesten daha k€t•y•m! Bakın, g€r•n
işte ne kadar k€t• olduğumu!.."
Ve Nelli birdenbire yerinden fırlayarak masanın •st•nde duran …ay fincanımı alıp yere fırlattı.
"Kırıldı işte!" diyerek meydan okurcasına baktı y•z•me. "Yalnız iki fincanınız vardı. ‰tekini
de kıracağım. Bakalım o zaman …ayınızı neyle i…eceksiniz?"
‡ılgın gibiydi. ‹stelik bu …ılgınlığından zevk duyuyordu sanki. Yaptığı şeyin ne kadar ayıp.ve
…irkin olduğunu kavradığı, bunun bilincinde olduğu halde kendini aşırılıktan alamıyordu.
"Bu kız hasta," dedi yaşlı adam, "ya da... ya da nasıl bir …ocuk olduğunu ben anlamıyorum.
Hoş…a kal!"
Şapkasını alarak elimi sıktı. Bitkindi. Nelli adamcağızı korkun… bir şekilde aşağılamıştı.
B•t•n bu olanlardan …ok €fkelenmiştim. Odada ikimiz yalnız kalınca:
"Ona hi… acımıyor musun, Nelli?" diye
70bağırdım. "Utanmadın mı b€yle yapmaya? Evet, iyi bir …ocuk değilsin sen, ger…ekten
k€t•s•n!"
Şapkamı falan almadan yaşlı adamın peşinden koştum. Onu sokak kapısına kadar ge…irmek,
en azından biraz olsun avutabilmek i…in bir şeyler s€ylemek istiyordum. Bir yandan da
azarladığım Nelli'nin kire… gibi bembeyaz y•z• g€z•mden gitmiyordu.
ˆhmenev'e yetiştiğimde:
"Zavallı …ocuk, pek kırılmış," dedi yaşlı adam acı bir g•l•msemeyle. "Onun derdi, •z•nt•s•
…ok. Oysa ben tutup ona kendi sıkıntımı, acımı d€kmeye kalktım. Evet, evet, yarasını deştim
…ocuğun. Tok a…ın halinden anlamaz, derler, ama a…lar da bazen a…ların halinden ger…ekten
anlamıyor Haydi hoş…a kal!"
Bir şeyler s€ylemeye davrandım, ama elini sallayarak konuşmama engel oldu.
"Beni avutmaya kalkışma," dedi biraz sinirli bir sesle. "‡ocuğa dikkat et, evden ka…masın!
‰yle bir hali var."
Sonra bastonunu sallayarak, kaldırım taşlarına vura vura hızla uzaklaştı.
Yaşlı adamın sezgisi doğruymuş meğer. D€nd•ğ•mde Nelli'yi evde bulamayınca nasıl
olduğumu anlatamam. Koridora koştum, merdivenlerde aradım onu; hatta komşunun kapısını
72
…alıp sordum. Nelli'nin ka…mış olacağına inanamıyor, inanmak istemiyordum, i…imde korkun…
bir sıkıntıyla onu aramak i…in yeniden sokağa fırladım. ‰nce Bubnof'un evine gidip tabut…u-
nun karısına Nelli'yi sordum. Bubnof bir olay y•z•nden d•nden beri karakoldaymış. Ama
Nelli'yi oradan ayrıldıktan sonra bir daha hi… g€rmemişler.
Ne yapacaktım?
Akşama kadar sokaklarda dolaşıp durdum. ‰lesiye yorgun ve •zg•n eve d€n•yordum. O
akşam Nataşa'da olmam gerekiyordu. Daha sabahtan haber g€nderip beni …ağırtmıştı. Bir
yandan da Nelli'yi d•ş•nd•k…e y•reğim burkuluyor du. Kafamın i…i allak bullaktı. Nelli'nin
b€yle davranmasının anlamı neydi? Nereye gitmiş olabilirdi? Nerede arayacaktım onu?
Kafamda binbir soruyla y•r•rken k€pr•n•n •st•nde, hemen birka… adım €temde birden
Nelli'yi g€rd•m. Sokak fenerinin arkasında duruyordu, beni g€rmedi. Ona doğru koşmak
istedim, ama kendimi tuttum. Orada ne yaptığın €ğrenmek istiyordum.
Aradan on dakika kadar ge„ti. HŒlŒ orada, yoldan ge„enlerin ‚nƒnde duruyordu. Sonunda iyi
giyimli, yaşlı bir adamın yanına sokuldu. Adam yoluna devam ederken, elini cebine sokup
73Nelli'ye para verdi. Nelli eğilerek teşekkƒr etti.
O anda duyduklarımı anlatamam. Yƒreğim acıyla burkuldu. O kadar sevdiğim, değer
verdiğim insan g‚zlerimin ‚nƒnde dileniyor, aşağılanıyordu. G‚zlerim yaşardı; aynı zamanda
da i„imde mƒthiş bir ‚fke uyandı. Gƒ„ durumda olduğu, para gereksindiği i„in dilenmiyordu.
Sokağa atılmış, kendi yazgısına bırakılmış bir „ocuk değildi ki! B‚yle davranmakla birilerini
şaşırtmak, sanki herkese meydan okumak istiyordu.
Yaşlı İhmenev haklıydı. Nelli yaşama kırgındı; yarası deşilmişti. Bir tƒrlƒ iyileşemiyor-du.
Ama bizi, kendisine karşı yaptığımız hangi haksızlıkla su„layabilirdi? Yoksa „ılgınca
davranışlarıyla beni şaşırtmak, yƒreğime korku dƒşƒrmek mi istiyordu? Ama hayır, bu da
olamazdı. ˆƒnkƒ şu anda yalnızdı ve benim kendisini dinlenirken g‚rdƒğƒmƒ bilmiyordu.
‡yleyse neden sadaka istiyordu? Ne yapacaktı parayı?
Nelli, k‚prƒden ge„en adamdan parayı aldıktan sonra caddeye indi, pırıl pırıl aydınlatılmış bir
dƒkkanın ‚nƒne geldi. Burada topladığı paraları saymaya başladı. Ben de on adım kadar
gerisindeydim Avucundayeteri kadar para vardı anlaşılan. Sabahtan beri dileniyor
74
olmalıydı. Avcunu sıkı sıkı yumarak karşı kaldırıma ge„ti, orada bir dƒkkana girdi. Ben de
dƒkkanın a„ık kapısına yaklaşarak Nelli'nin i„erde ne yapacağını g‚zetlemeye başladım.
Parayı tezgahın ƒzerine bıraktı. Karşılık olarak kendisine bir „ay fincanının uzatıldığını
g‚rdƒm. Bu sabah bana ve Ihmenev'e, kendisinin ne kadar k‚tƒ olduğunu g‚stermek i„in
kırdığı fincana „ok benzeyen basit bir „ay fincanıydı. Adam fincanı kağıda sararak Nelli'ye
verdi. Nelli noşnut bir yƒzle acele dƒkkandan „ıktı. Bana doğru yaklaşırken:
"Nelli!" diye seslendim.
‹rkerek sı„radı. Başını kaldırıp yƒzƒme baktı. Bu arada fincan parmaklarının arasından
kayarak kaldırıma dƒşƒp kırıldı. Nelli'nin yƒzƒ solgun, yorgunluktan bitkindi, ama bƒtƒn olup
bitenleri g‚rdƒğƒmƒ anlayınca birden kıpkırmızı kesildi. Dayanılmaz bir utan„tan ileri gelen
bir kızarmaydı bu.
Elinden tutup eve g‚tƒrdƒm. Yolda hi„ konuşmadık. Eve gelince bir sandalyeye oturdum.
Nelli g‚zlerini yere indirmiş, deminki gibi solgun bir yƒzle karşımda duruyordu.
Dƒşƒnceliydi. Utancından yƒzƒme bakamıyordu.
"Dilendin mi, Nelli?"
"Evet," diye fısıldayarak başını iyice ‚nƒne
76
eğdi. ...
"Sabah kırdığın fincanın yerine yenisini
alabilmek i„in mi dilendin?
"Evet."
"Bu fincan yƒzƒnden sana bir şey dedim mi, azarladım mı seni? Yaptığın işin ne kadar
uygunsuz, ne kadar bencil bir davranış olduğunun ger„ekten farkında değil misin? Gƒzel bir
şey mi bu, utanmıyor musun? Hi„ mi?.."
"Utanmıyorum..." diye fısıldadı ancak duyulabilir bir sesle. Yanağından bir damla yaşın aşağı
sƒzƒldƒğƒnƒ g‚rdƒm.
"Ayıp bir şey bu..." dedim. "Nelli, yavrum, eğer sana karşı bir su„ işledimse, bağışla beni,
barışalım."
Yƒzƒme baktı. G‚zlerinden yaşlar boşanı-
yordu. Kollarıma atıldı.
77
NELLİ'NlN ‡YK‹S‹
Nelli, canı sıkkın, bir k€şeye b•z•lm•ş, garip garip y•z•me bakıyordu. Yanına, sedire
oturdum, ellerini ellerime alarak:
"Nelli, meleğim," dedim, "bize iyilik etmek, hepimizi g•… durumdan kurtarmak ister misin?"
Hayretle y•z•me baktı."Nelli, b•t•n umudumuz şimdi sende! Bir baba var. Onu g€rd•n,
tanıyorsun. D•n buraya gelerek senden, kendi kızının yerini almanı rica etmişti. Kızı Nataşa,
sevdiği adam i…in babasının evini bıraktı ve bu y•zden babası Ihmenev'in lanetine uğradı.
Nataşa'nın sevdiği adam ise şimdi onu y•z•st• bıraktı. Bu adam. bir Prensin oğlu. Prens k€t•,
…ok k€t• bir insan. Nataşa'yla evlenmesine engel olmak i…in oğlunu bug•n uzak bir yere
g€nderdi. Kendisi de hemen Nataşa'ya giderek ona hakaret etti. Hatta kızcağızla alay etti.
Beni anlıyorsun, değil mi Nelli?"
Siyah g€zleri parlıyordu. Başını €ne eğerek al…ak sesle:
"Anlıyorum," diye mırıldandı.
"Nataşa yalnız ve hasta. Şimdi dinle beni. Gel, seninle Nataşa'nın annesine, babasına gidelim.
Biliyorum, babasını sevmiyorsun, ama seninle birlikte oraya gitmemiz gerekiyor, i…eri girince
senin orada kalmak ve Nataşa'nın yerini almak istediğini s€yleyeceğim. Kızına lanet ettiği
i…in yaşlı adam şu sıralar …ok g•… durumda. Ger…i şimdi kızının adını bile duymak istemiyor,
ama ger…ekte onu …ok seviyor, onunla barışmak istiyor. Beni dinliyor musun, Nelli?"
"Dinliyorum," diye fısıldadı gene.
Nelli'yle konuşurken g€zlerim yaşarmıştı. O
82
da •rkek •rkek bakıyordu bana.
"Bana inanıyor musun, Nelli?"
"İnanıyorum."
"‰yleyse birlikte gideceğiz oraya. Seni …ok iyi karşılayacaklar ve bir s•r• sorular soracaklar.
O zaman ben de s€ze karışarak konuyu senin eskiden nasıl yaşamış olduğuna getirecek ve
anneni, dedeni soracağım. Bana anlattığın gibi, onlara da her şeyi anlat, Nelli. Eğer bunları
anlatırsan, yaşlı Ihmenev de aynı şeyleri ta y•reğinde duyacak, senin anlattıklarını yaşamış
gibi olacak. ‡•nk• Prensin oğlunun bug•n Nataşa'yı bırakıp gittiğini ve kızının aşağılanmış,
d•şmanlarının alaylarına, hakaretlerine karşı …aresiz, korunmasız, yapayalnız kaldığını
biliyor. Hepsini biliyor... Nataşa'yı kurtar, Nelli!.. Gelecek misin?"
"Evet."
G•…l•kle soluk alıyordu. Nelli'yi elinden tuttum, dışarı …ıktık. ‰ğleden sonra saat iki
sularıydı. Hava kararmaya başlamış, fırtına bekleniyordu. Ne zamandır havada bunaltıcı bir
sıcak vardı. Uzaktan g€k g•r•lt•leri duyulmaya başlamıştı bile.
Bir arabaya bindik. Nelli yol boyunca konuşmadı. Yalnız arada bir beni o garip, anlaşılmaz
bakışıyla s•z•yor, g€ğs• hızlı hızlı
83inip kalkıyordu. Arabada ona sarılmış otururken, k•…•k y•reğinin elimin altında yerinden
fırlayacakmışcasına …arptığını duyuyordum.
Yol bitip t•kenmeyecekmiş gibi geldi bana. Sonunda vardık. Yaşlı karı kocanın yanına
girerken heyecandan y•reğim duracak sandım. Ne pahasına olursa olsun, yalnızca af ve barış
sağlamak zorunda olduğumun bilincindeydim.
Saat •… olmuştu, ˆhmenev …ok •zg•n ve hastaydı. Kanepeye uzanmıştı. Bitkin g€r•n•yordu.
Y•z• solgun, başı sarılıydı. Yanında oturan karısı Anna İhmeneva zaman zaman sirkeli suyla
kocasının şakaklarını ıslatıyordu. Bizi karşılarında g€r•nce ikisi de şaşırdı.
"Nelli'yi getirdim," dedim i…eri girerken. "D•ş•n•p taşındıktan sonra size gelmeye kendi
karar verdi. Onu yanınıza alın ve sevin..."
İhmenev kuşkulu g€zlerle baktı bana. Gelişimizin ne gibi gizli nedenleri olduğunu €ğrenmek
istercesine bir bana, bir Nelli'ye bakıyordu.
Nelli titriyordu. Elimi sıkı sıkı tutmuş, g‚zlerini yerden kaldırmıyordu. Yalnız arada bir,
yakalanmış kƒ„ƒk, vahşi bir hayvan gibi sağa sola ka„amak bakıyordu. Bir anda her şeyi
kavrayan Anna Šhmeneva kendini „abuk toparladı. Hemen Nelli'yi kucakladı, ‚pƒp okşadı.
84
Hatta birazcık ağladı da. Nelli'yi elinden tutarak usulca yanına oturttu. Nelli onu merak ve
şaşkınlık i„inde yan yan sƒzƒyordu.
Yaşlı kadın bundan sonra ne yapması gerektiğini kestiremediğinden, soran g‚zlerle saf saf
yƒzƒme baktı, Šhmenev ise elini alnına g‚tƒrerek kısık bir sesle:
"ˆok başım ağrıyor," dedi. HŒlŒ konuşmadan oturuyorduk. S‚ze nereden başlayacağımı
bilemiyordum. Oda hafif karanlıktı. G‚ğƒ kara bulutlar kaplamıştı. G‚k gƒrƒltƒleri
geliyordu.
"Bu fırtına pek zamansız," dedi yaşlı İhmenev. "Ama hatırlıyorum, otuz altı yılında bizim
b‚lgede fırtınalar daha da erken başlamıştı."
Anna İhmeneva i„ini „ekerek ƒrkek ƒrkek: "Semaveri hazırlayayım mı?" diye sordu. Kimse
cevap vermeyince tekrar Nelli'ye
d‚nerek:
"Adın ne senin, yavrum?" diye sordu. Nelli al„ak sesle adını s‚yledi ve başını daha
da ‚ne eğdi.
"Nelli adı herhalde Helen'in kısaltılmışı
olacak?" dedi Anna Šhmeneva. "Evet." Tekrar bir sessizlik oldu.
85"Ger„ekten kimsen yok mu senin, yavrum?"
"Yok."
' 'Anneciğin ‚leli „ok mu oldu?''
"Hayır, „ok olmadı."
"Annen yabancıydı herhalde? Sonra bana d‚nerek: "‡yle anlatmıştınız, değil mi?" diye sordu
yaşlı kadın.
Nelli yardım istercesine siyah g‚zlerini bana „evirdi. Gƒ„lƒkle ve dƒzensiz soluk alıyordu.
"Dedesi ingiliz'di," diye a„ıkladım. "Nelli burada değil, yabancı bir ƒlkede doğmuş."
' 'Anneciğin babanla Avrupa'ya mı gitmiş?'' diye sordu Anna İhmeneva.
Nelli birden kıpkırmızı kesildi. Anna İhmeneva sorularında fazla ileri gittiğini anlayarak,
kocasının ‚fkeli bakışları altında hemen kendini toparladı. Beriki ise karısına dik dik bakıp
başını pencereye „evirdi. Sonra birden karısına d‚nerek:
"Annesini k‚tƒ, aşağılık herifin biri kandırmış, "dedi. "Annesi o adamla birlikte babasının
evinden ka„mış, babasının bƒtƒn parasını da adama vermiş. Adam, annesini kandırarak
paraları aldıktan sonra yabancı ƒlkelere g‚tƒrmƒş ve kadıncağızı orada yƒzƒstƒ bırakarak
„ekip gitmiş. Bunun ƒzerine iyi bir insan
86
annesine mis. Ama bu iyi insan da
‚lƒnce, b yıl kadar ‚nce gene babasının yanına d‚nmek istemiş. B‚yle anlatmıştın, değil
mi?" Yaşlı adam tutuk bir sesle sormuştu bunu
bana.
Son derece heyecanlanmış olan Nelli yerinden kalkarak kapıya doğru yƒrƒdƒ.
"Gel buraya, Nelli!" diye yaşlı adam ona elini uzatarak. "Gel, otur, buraya, yanıma
otur!"
Eğilerek Nelli'nin alnından ‚ptƒ ve usulca sa„larını okşadı. Nelli'nin bƒtƒn g‚vdesi titriyordu.
Anna İhmeneva ise, bu ‚ksƒz kızı okşayan kocasını duygulu, umut dolu bakışlarla
seyrediyordu.
"Anneni k‚tƒ bir insanın mahvettiğini biliyorum, Nelli," dedi İhmenev. "Ahlaksız, k‚tƒ bir
insandı o adam. Annenin dedeni sevdiğini saydığını da biliyorum."
"Annem dedemi, onun kendisini sevdiğinden daha …ok seviyordu," dedi Nelli •rkek ama kesin
bir sesle.
"Nereden biliyorsun?" diye sordu yaşlı adam. Sesinde …ocuksu bir sabırsızlık vardı. Bu
durumundan neredeyse kendi de utanmıştı.
"Biliyorum," diye karşılık verdi Nelli. "D€n•ş•nde annemi yanına almadı... Kovdu
87onu!.."
Ihmenev'in bir şeyler s€ylemek, dedesini haklı bulduğunu belirtmek istediğini sezinledim,
ama o susmakla yetindi. Karısı ise, €zellikle bu konu •zerinde konuşmanın s•rmesini istiyor
ve inatla konuyu daha da a…maya …alışıyordu:
"Peki, o zamanlar deden sizi yanma almayınca ne yaptınız, nerede oturdunuz?" diye sordu.
"Biz buraya gelince dedemi …ok aradık, ama uzun s•re bulamadık. Annem bana, dedemin bir
zamanlar …ok zengin olduğunu, bir fabrika kurmayı tasarladığını, ama annemle yurt dışına
giden adamın, annemden dedemin b•t•n paralarını aldığını ve bir daha geri vermediğini
anlatmıştı. Bu y•zden dedem anneme …ok kızgınmış. Annem ona karşı su…lu durumdaymış.
Gene de d•nyada dedemden başka kimsesi yokmuş. Bunları anlatırken hep ağlardı... Daha biz
buraya gelirken yolda: 'Beni bağışlamayacak!' diyordu. 'Ama belki seni severde senin sayende
beni de affedebilir.' B€yle d•ş•n•yordu annem. Bir yandan da dedeme gitmekten …ok
korkuyordu... Eskiden dedemle nasıl yaşadıklarını anlatırdı. Dedemin o zamanlar d•nyada en
…ok sevdiği insan annemmiş. Annem akşamları ona piyano …alar, kitap okurmuş. Dedem de
ona
88
bir …ok armağanlar verirmiş.... Annem buraya geldiğimizde …ok hastaydı. Uzun s•re dedemi
aradık, ama bulamadık. Bir evin bodrum katında kendimize bir oda kiraladık..."
"Zavallı hasta kadın, bodrum k€şelerinde, ha?" diye haykırdı Anna ˆhmeneva.
"Evet... bodrum k€şelerinde!" diye karşılık verdi Nelli. Sonra daha canlı bir sesle ş€yle ekledi:
"Annem bana hep: 'Yoksul olmak g•nah değildir, zengin olup yoksulları k•…•k g€rmek,
onları ezmek g•nahtır!' der, Tanrı'nın b€yle insanları cezalandıracağını s€ylerdi." İhmenev:
"Altıncı Cadde'deki şu Bubnof'un evini kiralamıştınız, değil mi?" diye sordu.
"Hayır, €nce Meş…enskaya'da oturduk," diye a…ıkladı Nelli. Kısa bir sessizlikten sonra
anlatmaya devam etti: "‡ok karanlık ve nemliydi orası. Annem b•sb•t•n hastalandı. Gene de
o zamanlar hŒlŒ sokağa …ıkabiliyordu. Ben onun …amaşırlarını yıkarken ağlardı. Aynı bodrum
katında yaşlı dul bir kadınla emekli bir memur oturuyordu. Memur her g•n eve sarhoş gelir,
b•t•n gece g•r•lt• eder, bağırıp …ağırırdı. O adamdan …ok korkardım. Annem beni yatağına
alır, korkacak bir şey olmadığım s€ylerdi. Oysa emekli memur bağırıp, k•f•rler
89 l
savururken annem de korkudan titrerdi. Bir keresinde adam yaşlı dul kadını d€vmeye kalktı.
Annem kadına acıdı, onu korumak istedi. O zaman adam anneme vurdu, ben de ona
vurdum..."
Nelli bir an durdu. Anıları onu coşturmuştu. G€zleri parlıyordu.
"Aman Tanrım!" diye haykırdı Anna İhmeneva. Nelli'nin anlattıklarını b•y•k bir ilgiyle
dinliyor ve g€z•n• ondan hi… ayırmıyordu. Nelli de saygılı bir tavırla ondan yana d€nerek
€yk•s•ne devam etti:
"Bunun •zerine annem beni elimden tutarak sokağa …ıktı. Akşam ge… saatlere kadar
sokaklarda dolaşıp durduk. B•t•n g•n ağzımıza tek lokma koymamıştık. Akşam hava
kararırken b•y•k bir caddeden ge…iyorduk. Annem birden durarak: 'Azorka! Azorka!' diye
bağırdı. Bunun •zerine b•y•k, t•ys•z bir k€pek anneme doğru koşarak ulumaya, •st•ne
atılmaya başladı. O sırada annemin y•z• korkudan kire… gibi bembeyaz kesilmişti. Elinde
bastonuyla g€zlerini yerden kaldırmadan y•r•yen uzun boylu, yaşlı bir adamın dizlerine
kapandı. Bu son derece zayıf ve k€t• giyimli yaşlı adam dedemdi... Onu ilk kez o g•n
g€r•yordum. Dedem de bu olaydan …ok sarsılmış, y•z• sapsarı olmuştu. Annemin,
90
‚nƒnde diz „‚kerek ayaklarına sarıldığını g‚rƒnce kendini geri „ekip annemi itti ve
bastonuyla kaldırım taşlarına vurarak hızla oradan uzaklaştı. Azorka bir sƒre bizim yanımızda
kaldı. Durmadan kesik kesik havlıyor, annemi yalıyordu. Sonra koşup, ağzıyla dedemin
eteğinden tutup geri „ekmek istedi. Ama dedem bastonuyla Azorka'ya vurdu. Azorka yeniden
bizim yanımıza d‚nmek isteyince dedem onu yanına „ağırdı. O zaman zavallı Azorka uluya
uluya dedemin peşinden gitti. Annem ise yerde ‚lƒ gibi yatıyordu, insanlar başına toplandı,
polis geldi. Ben durmadan ağlıyor, annemi yerden kaldırmaya „alışıyordum. Sonunda
doğrularak „evresine bakındı ve birlikte oradan uzaklaştık. Başımıza toplanan insanlar
başlarını sallayarak arkamızdan baktılar..."
Nelli hem soluk almak hem de biraz gƒ„ toplayabilmek i„in durdu. Yƒzƒ „ok solgundu, ama
bakışlarında kesin kararlılığın parıltıları vardı. Sonunda her şeyi olduğu gibi anlatmaya karar
vermişti.
"Annen babasına haksızlık etmiş, ona karşı bƒyƒk bir su„ işlemiş, babası da haklı olarak onu
itmiş, istememiş," dedi Šhmenev. Bunu biraz kararsız, gene de olduk„a haşin, sert bir sesle
91s‚ylemişti.
"Annem de ‚yle s‚yledi," dedi Nelli heyecanla, "Eve giderken yolda bana: 'Bu senin deden,
Nelli,' dedi. 'Ona karşı su„luyum. G‚rdƒğƒn gibi o da beni lanetledi. Bu yƒzden Tanrı beni
cezalandırıyor.' O akşam ve sonraki gƒnler hep aynı şeyi s‚yledi."
Nelli anlatırken sessizce ağlayan yaşlı Anna Šhmeneva:
"Peki, ‚bƒr eve nasıl ge„tiniz?" diye sordu.
"Annem o gece hastalandı. Bu arada komşumuz dul kadın, Bubnof un evinin bodrumunda bir
oda bulmuştu. ‹„ƒncƒ gƒn yaşlı dulla birlikte o odaya taşındık. Ama annem artık yatağa
dƒşmƒştƒ. ‹„ hafta yataktan kalkmadı. Ben baktım ona. Paramız kalmamıştı. Yaşlı dul kadın
bize yardım etti... Annem iyileşip yataktan kalkınca bana Azorka'yıda anlattı: Bir gƒn
„ocuklar Azorka'nın boynuna bir ip bağlamışlar; nehre doğru sƒrƒkleyip, onu boğmak
istiyorlarmış. Annem k‚peği „ocukların elinden kurtarmış. Dedem Azorka'yı g‚rƒnce
gƒlmeye, k‚pekle alay etmeye başlamış. Bunun ƒzerine k‚pek ka„mış. Annem ağlamaya
başlayınca dedem „ok şaşırmış, ƒzƒlmƒş. Azorka'yı bulup getirene yƒz lira vereceğini
bildirmiş. ‹„ gƒn sonra Azorka ger„ekten bulunmuş. Dedem de o gƒnden sonra
92
Azorka'yı gevmeye başlamış. Hele annem o kadar severmiş ki, k‚peği kendi yatağında
yatırırmış. Annemin anlattığına g‚re Azorka, ‚nceleri gezgin cambazların k‚peği olmalıymış.
Salta durmak, sırtında maymun taşımak, tƒfekle selam durmak gibi tƒrlƒ becerileri varmış.
Annem sonradan dedemi bırakıp evden ayrılınca, dedem Azorka'yı alıkoymuş ve hep onunla
dolaşır olmuş, Šşte bu yƒzden annem o gƒn sokakta Azorka'yı g‚rƒnce dedemin de orada
olduğunu hemen anlamış."
93
"Dedeni bir daha g‚rmediniz mi?" diye sordu Anna Šhmeneva.
"Ben g‚rdƒm. Annem iyileştikten sonra bir gƒn yolda rastladım. ‡nce karşımda Azorka'yı
g‚rdƒm. Sonra başımı kaldırıp bakınca dedemi tanıdım. Korkudan hemen yana „ekilerek
duvara yaslandım. Dedem de beni tanıdı ve uzun uzun yƒzƒme baktı. ‡yle korkun„tu ki
bakışı, ‚dƒm koptu.. .Sonra hi„bir şey s‚ylemeden yƒrƒyƒp gitti. Azorka da beni tanımıştı.
Eve geldiğim zaman, annem ƒzƒlƒp gene hasta olmasın diye bu olaydan hi„ s‚z etmedim, iki
gƒn sonra tam bakkalın k‚şesini d‚ndƒğƒm sırada yine dedem ve Azorka'yla burun buruna
geldim. Hemen yan sokağa saparak bakkalın ‚bƒr sokağa bakan kapısından i„eri girdim. Ama
karşımda yine onları bulunca ‚yle korktum ki, yerimden kıpırdayamaz oldum. Dedem
karşımda duruyordu. Gene uzun uzun yƒzƒme baktı. Sonra sa„larımı okşadı ve elimden tutup
dışarı „ıkardı. Birlikte yƒrƒmeye başladık. Azorka da kuyruğunu sallayarak peşimizden
geliyordu. Dedem artık vƒcudunu dik tutamıyor, bastonuna dayanarak yƒrƒyordu. Beni
k€şede …€rek ve elma şekeri satan bir gezgin satıcıya g€t•rd•. Horoz ve balık bi…iminde
…€rekler, şekerler aldı. C•zdanından para …ıkarırken eli o kadar titriyordu ki, yere beş
94
kuruş d•ş•rd•. Parayı yerden alıp kendisine uzattım. Almadı. ‡€rekleri, şekerleri verdi ve
yine sa…larımı okşayarak hi…bir şey s€ylemeden uzaklaştı. Eve gidince anneme her şeyi
anlattım. ‰nce kulaklarına inanamadı, sonra €yle sevindi, €yle sevindi ki, b•t•n g•n beni soru
yağmuruna tuttu. Dedeme karşı daha yakın davranmamı, ondan korkmamamı, onunla
konuşmamı tembih etti. Ertesi sabah dedemi bulmam i…in beni birka… kere sokağa yolladı.
Meğer arkamdan hemen o da …ıkıyor ve beni izliyormuş. Babasını bir kez daha olsun
g€rebilmek i…in ardımdan sokaklara …ıktığından •ş•tt•, gene hastalanarak yatağa d•şt•."
Nelli bir ara durdu. Kısa bir sessizlik oldu. Kimseye bakmadan birka… kez derin derin soluk
aldıktan sonra €yk•s•ne bıraktığı yerden
başladı:
"Dedeme ancak bir hafta sonra tekrar rastladım. Bana gene …€rek ve elma şekeri aldı. Bu
karşılaşmamızda da hi… konuşmadı. Yanımdan ayrıldıktan sonra gizlice peşine takıldım.
Dedemin nerede oturduğunu €ğrenip anneme anlatmayı €nceden kafama koymuştum. Beni
g€rmesin diye uzaktan ve yolun karşı kaldırımından y•r•yordum. Evi olduk…a uzaktaydı.
B•y•k bir apartmanın d€rd•nc• katında oturu-
95yordu. Ge… saatlerde eve d€nd•m. Annem, bunca zaman nerede olduğumu bilmediği i…in
korkmuş, beni merak etmişti. Olup biteni kendisine anlatınca …ok sevindi ve hemen ertesi
sabah dedeme gitmeye karar verdi. Ama sabah kalkınca d•ş•nmeye başladı. Korkuyordu
dedeme gitmekten. ‹… g•n hep gidip gitmemek arasında bocaladı ve sonunda korkusundan
gidemedi. Beni yanına …ağırarak: 'Bak, Nelli,' dedi, 'şimdi hasta olduğum i…in dışarı
…ıkamıyorum. Ama dedene bir mektup yazdım. Ona gidip bu mektubu ver. Mektubu nasıl
okuyacağına, ne s€yleyeceğine iyice dikkat et. ‰n•nde diz …€k•p ayaklarına kapan, ellerini €p
ve anneni bağışlaması i…in yalvar ona...' Dedemin evine gittim. Oturduğu dairenin kapısında
s•rg• yoktu. A…ıp i…eri girdim. Masada oturmuş ekmekle patates yiyordu. Azorka da €n•nde,
kuyruk sallıyordu. Evin pencereleri k•…•k, i…erisi karanlıktı. Bir masayla bir tek iskemle vardı
odada. Yalnız oturuyordu. Yaklaştım. ‰yle •rkt• ki, y•z• bembeyaz kesildi, titremeye
başladı. Ben de korkmuştum. Bir şey s€ylemeden mektubu masanın •st•ne bıraktım. Dedem
mektubu g€r•nce …ok €fkelendi. Yerinden fırlayarak bastonunu kapıp •zerime atıldı. Ama
vurmadı, kolumdan tutup beni kapı dışarı etti. Daha
96
d€rd•nc• katın merdivenlerini bile inmemiştim ki, dedemin kapısı a…ıldı. Dedem okumadığı
mektubu ardımdan fırlattı. Eve gidip b•t•n g•n ağladım. Annem durumu €ğrenince tekrar
yatağa d•şt•..."
Tam o sırada kuvvetli bir g€k g•rlemesi duyuldu ve sağanak halinde boşanan yağmur camlara
vurmaya başladı. Odanın i…i iyice karanlık olmuştu. Yaşlı kadın …ok korktu. Hepimize bir
sessizlik …€km•şt•.
"Şimdi ge…er," dedi ˆhmenev pencereye bakarak. Sonra ayağa kalkıp odanın i…inde bir aşağı
bir yukarı dolaşmaya başladı.
Nelli yan g€zle onu izliyordu. Aşın heyecanlıydı. Tekrar koltuğuna oturan İhmenev:
"Peki, sonra ne oldu?" diye sordu.
Nelli •rkek •rkek …evresine bakmıyordu.
"Dedeni bir daha g€rmedin mi?"
"G€rd•m..."
"Anlat, anlat hadi yavrum!" diye atıldı İhmenev'in karısı.
"Bu olaydan sonra •… hafta g€rmedim onu. Kış geldi, kar yağmaya başladı. Dedeme yine aynı
yerde rastlayınca …ok sevindim. ‡•nk•, annem, dedemin bir daha hi… g€r•nmeyeceğini
d•ş•nerek …ok •z•l•yordu. Dedemi g€r•nce hemen karşı kaldırıma ka…tım. Ondan ka…tığımı
97anlasın istiyordum. Arkama d€n•p baktığımda dedemin hızlı hızlı peşimden geldiğini
g€rd•m. Bana yetişemeyeceğini anlayınca o da koşmaya, 'Nelli! Nelli!' diye seslenmeye
başladı. Azorka da peşimdeydi. O zaman dedemin yaşlı haline acıdım, durdum. Dedem
yaklaştı, elimden tuttu. Birlikte y•r•meye başladık. Ne kadar •zg•n olduğumu anlayınca
eğilip beni €pt•. Sonra yırtık ayakkabılarıma baktı, başka ayakkabım olup olmadığını sordu.
Ona hemen, annemin hi… parası olmadığını, komşuların sırf acıdıkları i…in bize yiyecek
verdiklerini anlattım. Dedem gene hi… konuşmadan beni …arşıya g€t•r•p bir …ift …izme aldı,
hemen orada giymemi s€yledi. Bir d•kkana uğradık, yine b€rek ve şeker aldı. Evine
geldiğimiz zaman b€reği yememi s€yledi. Ben b€rek yerken o da beni seyrediyordu. Azorka
€n ayaklarını masaya dayamış, b€rek istiyordu. Ona da bir par…a verdim. Dedem g•ld• ve
b€rek bitince şekerleri verdi. Sonra sa…larımı okşadı, okuma yazma bilip bilmediğimi sordu.
Bildiğim şeyleri anlattım. Bunun •zerine her g•n saat •…te gelmemi, bana ders vereceğini
s€yledi. Sonra arkamı d€n•p pencereden yana bakmamı ve haber verene kadar başımı
…evirmememi istedi. Dediğini yaptım, ama yine de yan g€zle ne yaptığına bakmaktan kendimi
alamadım. Yastık-
98
lardan birini ucundan s€kt• ve i…inden d€rt lira …ıkardı. 'Bunları sana veriyorum, yalnız senin
olacak!' dedi. Almak i…in uzandım, ama sonra durup d•ş•nd•m ve: 'Yalnız kendim i…in
almam,' dedim. Dedem birden €fkelendi. 'Peki, peki, nasıl istersen €yle yap!' dedi.
Eve d€n•nce anneme her şeyi anlattım. Ama annemin durumu gittik…e k€t•leşiyordu. Tabut-
…uya sık sık gelen bir tıp €ğrencisi anneme bakıyor, ona ila… veriyordu.
Hemen her g•n dedeme gitmeye başladım; annem €yle istiyordu. Dedem bana din ve
coğrafya kitapları aldı. Yery•z•nde hangi •lkelerin olduğunu, oralarda ne t•r insanların
yaşadığını anlatıyor, Tanrı'nın herkesi nasıl bağışladığını s€yl•yordu. Kendisine soru
sormam …ok hoşuna gidiyordu. Bazen hi… ders yapmadığımız, yalnızca Azorka'yla
oynadığımız da oluyordu. Azorka beni …ok seviyordu. Ona baston •st•nden atlamasını
€ğrettim. Dedem g•l•yor, hep sa…larımı okşuyordu. Dedem az g•lerdi. Bazen …ok konuşur,
sonra birden susar ve g€zleri a…ık olduğu halde, sanki uyuyakalmış gibi, €yle saatlerce
otururdu. Bazen geldiğimde onu b€yle dalmış, sandalyesinde oturur bulurdum. Daldığı
zamanlar hi…bir şey duymazdı. Uzun s•re bekler, geldiğimi duysun diye
99€ks•r•rd•m. Ama o başını kaldırıp da bakmazdı bile. O zaman ben de …ıkıp giderdim.
Annem d€n•ş•m• d€rt g€zle beklerdi. Yataktan …ıkamıyordu. Ona her şeyi anlatırdım. Bir
g•n dedeme, annemin kendisim …ok sevdiğini s€yledim. Somurtarak dinledi. Kızmıştı, ama
bir şey s€ylemedi. Annemin onu bu kadar sevdiği ve durmadan oun sorduğu halde, kendisinin
annemle neden hi… ilgilenmediğini sordum. Bunun •zerine dedem €fkelenerek beni kapı dışarı
etti. Bir s•re kapının €n•nde bekledim. Az sonra kapıyı a…arak beni yeniden i…eri aldı. Ders
yapmaya başladık. Din dersiydi. Ona dedim ki: 'Tanrı bize: Birbirinizi sevin, size yapılan
k€t•l•kleri bağışlayın! dediği halde, siz neden annemi bağışlamak istemiyorsunuz?'
O zaman yerinden fırlayarak, b€yle s€ylememi bana annemin €ğretmiş olduğunu haykırdı ve
beni o g•n ikinci kez evden kovdu, bir daha da gelmememi s€yledi.
'Bundan sonra isteseniz de gelmem!' diyerek …ıkıp gittim.
Dedem ertesi g•n o evden taşınmış..."
O arada yağmur dinmişti. İhmenev pencereye d€nerek:
"Bu yağmur …abuk ge…er demiştim, dindi işte!" dedi. "Bakın, hava a…tı bile."
100
Yaşlı kadın hayretle kocasına baktı. Sonra Nelli'nin €yk•s•n• kesti diye €fkelendi, Nelli'yi
kucağına oturtarak:
"Anlat sen bana yavrucuğum!" dedi. "Ben dinliyorum seni. Varsın, k€t• y•rekli insanlar
dinlemesin..."
Kadıncağız daha s€zlerini bitiremeden ağlamaya başlamıştı. Nelli soran g€zlerle y•z•me
baktı.
"Anlatmana devam et, Nelli!" dedim.
"‹… g•n dedeme gitmedim. O g•nlerde annemin durumu …ok k€t•leşmişti. Paramız
kalmamıştı. Artık ne ila… alabiliyor, ne de bir lokma yiyecek bulabiliyorduk. Komşularımızın
da ellerinde avu…larında bir şey kalmamıştı. Hatta bazıları, sırtlarından ge…iniyoruz diye bizi
su…lamaya, arkamızdan konuşmaya başladılar. ‹…•nc• g•n•n sabahı kalkıp giyindim. Annem
nereye gittiğimi sordu.
'Dedeme, para istemeye gidiyorum,' dedim.
Sevindi. ‡•nk• ona, dedemle aramızda ge…enleri, beni nasıl kovduğunu anlatmış ve bir daha
ona gitmeyeceğimi s€ylemiştim. Annem buna …ok •z•lm•ş, ağlamış, yine de dedeme
gitmemin gerektiğini s€yleyerek beni yatıştırmak
istemişti.
O g•n dedemin taşınmış olduğunu duyunca
101
n
yeni evini sorup €ğrendim. Beni karşısında g€r•nce •zerime y•r•d•, €fkesinden tepiniyordu.
Onun €fkesine aldırmayarak, annemin …ok ağırlaştığını, ila… almak i…in para gerektiğini,
yiyecek hi…bir şeyimizin kalmadığını s€yledim. Dedem bağırarak beni kapıdan dışarı,
merdivenlere doğru itti. Para verene kadar gitmeyeceğimi s€yledim. Merdivenlere oturup
beklemeye başladım. Biraz sonra kapıyı a…tı, benim orada oturduğumu g€r•nce i…eri girip
kapıyı kapadı. Birka… kez b€yle kapıya …ıkıp benim hŒlŒ bekleyip beklemediğime baktı.
Sonunda kapıyı dışardan kilitleyip tek s€z s€ylemeden Azorka' yla birlikte yanımdan ge…erek
sokağa …ıktı. Ben de sesimi …ıkarmadım ve oturduğum yerden kalkmadım.
Hava iyice karardıktan sonra d€nd• eve. Merdivenlerde bana …arpınca:
'Kim var orada?' diye bağırdı.
'Benim,'„ dedim.
HŒlŒ merdivenlerde oturduğumu g€r•nce …ok şaşırdı. Uzunca bir s•re orada €n•mde durdu.
Sonra hızla yukarı …ıktı, kapıyı a…ıp i…eri girdi. Elinde birtakım bakır paralarla kapıya gelip
paraları €n•me, merdivenlere doğru fırlattı.
'Al!' diye haykırdı. 'Elimde olan b•t•n para
102bu... Annene de onu lanetlediğimi s€yle!'
Kapıyı …arparak i…eri girdi. Paralar merdivenlere sa…ılmış, basamaklardan aşağılara
yuvarlanmıştı. Dedem, paraları bu karanlıkta bulamayacağımı d•ş•nm•ş olmalı, elinde bir
mumla tekrar kapıda g€r•nd•. Mum ışığında paraları buldum. Dedem de yardım etti.
Eve gelince parayı anneme verip her şeyi olduğu gibi anlattım. Bunun •zerine anneciğimin
hastalığı daha da arttı. O gece ben de hastalandım. Ertesi g•n ateşim …ıktı. Ama aklımdan
…ıkmayan tek şey, dedeme olan kızgınlığımdı. Annem bir ara dalınca sokağa …ıkıp dilenmeye
başladım. Birka… kişi acıdı, …ıkarıp para verdiler. Yeteri kadar para toplayınca dedeme gittim.
Kapıyı a…ıp eşikte durarak avucumdaki paraların hepsini dedemin €n•ne fırlattım.
'işte paranız!' dedim. 'Annemi lanetlediğiniz i…in paranıza ihtiyacı yok!'
Sonra kapıyı …arparak hemen ka…tım oradan.
Annemin hastalığı gittik…e ağırlaştı. Hi… paramız yoktu. Birlikte oturduğumuz yaşlı dul
kadınla, annemden habersiz dilenmeye başladık. Ama kısa bir s•re sonra kiracılar durumu
farkettiler ve annemi, beni dilenciliğe yollamakla
104
su…ladılar. Bunun •zerine annem yataktan kalkarak giyindi, beni elimden tutup sokağa
…ıkardı. G•…l•kle y•r•yebiliyordu, iki adımda bir durup kaldırıma oturuyordu. Y•r•rken ona
destek olmaya …alışıyordum. Dedeme gitmek istediğini, kendisini ona g€t•rmemi
s€yl•yordu. Oysa gece olmuştu. B•y•k bir caddeye …ıktık. Annem birden fenalaştı ve oraya
yığılıverdi. Bayılmıştı. Bizi polise g€t•rmek istediler, ama araya bir bey girdi. Bana
adresimizi sordu ve kendi arabasıyla bizi eve kadar getirdi. O g•nden sonra annem bir daha
kalkamadı. ‹… hafta sonra
da €ld•..."
"Peki, ya babası?" diye atıldı Anna Ihmeneva."Deden bağışlamadı mı onu?"
"Hayır, bağışlamadı," diye karşılık verdi Nelli. Ağlamamak i…in kendini tutmaya …alışıyordu,
"€l•m•nden bir hafta €nce annem beni
yanına …ağırarak:
'Bir kere daha git dedene, Nelli!' dedi.
'Son bir kere daha! Gelip beni affetmesi i…in
yalvar ona. Birka… g•ne kadar €leceğimi, seni
yery•z•nde yapayalnız bırakacağımı, b€yle
€lmenin bana …ok acı geldiğini s€yle...'
Gittim. Dedemin kapısını …aldım. A…tı ve beni g€r•nce hemen kapıyı y•z•me …arpmak istedi.
Ama ben kapıyı iki elimle sıkı sıkı tutarak:
105bu... Annene de onu lanetlediğimi s€yle!'
Kapıyı …arparak i…eri girdi. Paralar merdivenlere sa…ılmış, basamaklardan aşağılara
yuvarlanmıştı. Dedem, paraları bu karanlıkta bulamayacağımı d•ş•nm•ş olmalı, elinde bir
mumla tekrar kapıda g€r•nd•. Mum ışığında paraları buldum. Dedem de yardım etti.
Eve gelince parayı anneme verip her şeyi olduğu gibi anlattım. Bunun •zerine anneciğimin
hastalığı daha da arttı. O gece ben de hastalandım. Ertesi g•n ateşim …ıktı. Ama aklımdan
…ıkmayan tek şey, dedeme olan kızgınlığımdı. Annem bir ara dalınca sokağa …ıkıp dilenmeye
başladım. Birka… kişi acıdı, …ıkarıp para verdiler. Yeteri kadar para toplayınca dedeme gittim.
Kapıyı a…ıp eşikte durarak avucumdaki paraların hepsini dedemin €n•ne fırlattım.
'işte paranız!' dedim. 'Annemi lanetlediğiniz i…in paranıza ihtiyacı yok!'
Sonra kapıyı …arparak hemen ka…tım oradan.
Annemin hastalığı gittik…e ağırlaştı. Hi… paramız yoktu. Birlikte oturduğumuz yaşlı dul
kadınla, annemden habersiz dilenmeye başladık. Ama kısa bir s•re sonra kiracılar durumu
farkettiler ve annemi, beni dilenciliğe yollamakla
104
su…ladılar. Bunun •zerine annem yataktan kalkarak giyindi, beni elimden tutup sokağa
…ıkardı. G•…l•kle y•r•yebiliyordu, iki adımda bir durup kaldırıma oturuyordu. Y•r•rken ona
destek olmaya …alışıyordum. Dedeme gitmek istediğini, kendisini ona g€t•rmemi
s€yl•yordu. Oysa gece olmuştu. B•y•k bir caddeye …ıktık. Annem birden fenalaştı ve oraya
yığılıverdi. Bayılmıştı. Bizi polise g€t•rmek istediler, ama araya bir bey girdi. Bana
adresimizi sordu ve kendi arabasıyla bizi eve kadar getirdi. O g•nden sonra annem bir daha
kalkamadı. ‹… hafta sonra
da €ld•..."
"Peki, ya babası?" diye atıldı Anna Ihmeneva."Deden bağışlamadı mı onu?"
"Hayır, bağışlamadı," diye karşılık verdi Nelli. Ağlamamak i…in kendini tutmaya …alışıyordu,
"€l•m•nden bir hafta €nce annem beni
yanına …ağırarak:
'Bir kere daha git dedene, Nelli!' dedi.
'Son bir kere daha! Gelip beni affetmesi i…in
yalvar ona. Birka… g•ne kadar €leceğimi, seni
yery•z•nde yapayalnız bırakacağımı, b€yle
€lmenin bana …ok acı geldiğini s€yle...'
Gittim. Dedemin kapısını …aldım. A…tı ve beni g€r•nce hemen kapıyı y•z•me …arpmak istedi.
Ama ben kapıyı iki elimle sıkı sıkı tutarak:
105'Annem €lecek, sizi …ağırıyor, gelin!' diye haykırdım.
Beni dışarı itip kapıyı kapadı. Anneciğime d€nd•m, yanına uzanıp boynuna sarıldım. Bir şey
s€ylemedim... O da bana sarıldı ve hi…bir şey sormadı..."
Bu sırada yaşlı İhmenev masaya tutunarak g•…l•kle yerinden doğruldu. Garip, bulanık
g€zlerle hepimize teker teker baktı, sonra bitkin bir halde koltuğuna yığıldı. Karısı artık ona
hi… bakmıyordu bile. Nelli'ye sarılmış, hı…kırıyordu.
"‰leceği g•n•n akşamı beni yanına …ağırdı," diye anlatmasını s•rd•rd• Nelli. "Elimi tuttu:
'Bug•n €leceğim, Nelli...' dedi. Daha başka şeyler de s€ylemek istiyordu, ama konuşacak
g•c• kalmamıştı. Y•z•ne baktım, o ise artık beni g€rm•yor, yalnızca sıkı sıkı elimi tutuyordu.
Usulca elimi …ekip dışarı fırladım.. Hi… durmadan koşarak dedeme gittim. Beni karşısında
g€r•nce yerinden doğruldu. Korkudan y•z• bembeyaz kesilmişti. Titriyordu. Elini tuttum.
'‰l•yor!' dedim.
O zaman allak bullak oldu. Hemen bastonunu kaparak ardımdan dışarı fırladı. Şapkasını bile
almayı unutmuştu. Hava soğuktu. Birlikte koşmaya başladık. Annemin birazdan €leceğini
biliyordum, onun i…in bir araba
106
J
tutmasını s€yledim, ama dedemin cebinde araba tutacak parası yoktu. Azorka da
peşimizdeydi. Hep birlikte hi… durmadan koşuyorduk. Dedem yorulmuştu, g•c• t•kenmek
•zereydi. Bir ara d•şt•. G•…l•kle ayağa kaldırıp y•r•tmeye …alıştım. Ancak hava
karardığında eve varabildik. Annem €lm•şt•. Dedem onu g€r•nce ellerini oğuşturdu.
B•t•n v•cudu titriyordu. Anneme doğru bir adım attı, ama hi…bir şey s€ylemedi. O
zaman kendimi tutamayarak elinden …ekip haykırdım:
'Bak işte, katı y•rekli, k€t• adam, bak!
Lanetlediğin kızına bak!'
Dedem korkun… bir …ığlık atarak oraya
yığıldı..."
Anna İhmeneva hı…kırıklar i…inde Nelli'ye
sarılarak:
"Bundan sonra ben... ben senin annen olacağım, Nelli!" diye haykırdı. "Benim evla-dımsın
sen artık... Gel Nelli, gidelim buradan! K€t• insanları, katı y•reklileri bırakıp gidelim!
isterlerse kendi €z kızlarını bağışlamasınlar Tanrı onlara hepsinin hesabını soracak... Gidelim
Nelli, gidelim buradan!''
Yaşlı kadının b€ylesine heyecanlanabileceği-aklıma gelmezdi. İhmenev de oturduğu
koltuktan doğrulmuştu. Ayağa kalkarak tutuk bir sesle
107karısına sordu:
''Nereye gitmek istiyorsun, Anna?''
"Ona! Kızıma! Nataşa'ya!" diye haykırdı Anna Ihmeneva ve Nelli'yi kapıya doğru …ekti.
"Dur! Dur, bekle!"
"Artık bekleyecek ne kaldı, katı y•rekli adam? Yeteri kadar bekledim. Hoş…a kal!"
Ama yaşlı kadın başını …evirip de kocasına bakınca, şaşkınlığından donup kaldı, ˆhmenev
şapkasını almış, titreyen elleriyle paltosunu giymeye …alışıyordu.
"Sen de mi... sen de mi bizle geliyorsun?" diye haykırdı karısı. B€ylesi bir mutluluğa
inanmaktan korkuyor gibiydi.
"Nataşa, nerede benim Nataşa'm?" diyebildi sonunda İhmenev inlercesine. "Nerede o? Nerede
benim kızım? Geri verin bana NŒtaşa'mı! Nerede, nerede o?"
Uzattığım bastonunu kaparak kapıya doğru atıldı.
"Bağışladı! Bağışladı!" diye haykırıyordu yaşlı kadın.
Ancak İhmenev eşiğe kadar bile gelemedi. Kapı birden bire a…ıldı ve Nataşa koşarak odaya
daldı. Y•z• sapsarı, g€zleri …akmak …akmaktı. Giysisi buruşmuş, yağmurdan sırılsıklam
olmuştu. Babasını karşısında g€r•nce kollarını ona doğru uzatarak ayaklarına kapandı.
108
NELLİ'NlN ‡L‹M‹
Nelli, Šhmenev'lerin g‚zbebeği olmuştu. Nataşa onu o kadar seviyordu ki, sonunda Nelli de bu
sevgiye bƒtƒn yƒreğiyle karşılık vermiş, ona bağlanmıştı.
Zavallı „ocuk! Yeryƒzƒnde kendisini bu kadar „ok seven insanların olabileceğini hi„
dƒşƒnmemişti. O kƒ„ƒk, hır„ın yƒreğinin yumuşadığını, artık hepimize a„ıldığını sevin„le
g‚rƒyorduk. İ„inde yalnızca kuşku, acı ve garip inat„ılığının gelişmesine yola„an ge„mişine
karşılık, burada herkesin kendisine g‚sterdiği sevgiye bƒyƒk bir coşku ve i„tenlikle cevap
veriyordu. Gene de uzun sƒre inat„ılığından vazge„ememiş, insanlarla barışmış olmanın
getirdiği, i„inde
109biriken sevin„ g‚zyaşlarını tutmuştu. Ama sonunda sevgimize yenildi, kendini bıraktı.
En „ok Nataşa'yı, sonra da yaşlı İhmenev'i seviyordu. Ben ise onun i„in vazge„ilmez bir varlık
olup „ıkmıştım. Uzunca bir sƒre kendisini g‚rmeye gelmesem, hastalığı artıyordu. Yine de
Nelli hŒlŒ duygularını, sevgisini doğrudan ve a„ık„a g‚stermekten „ekiniyordu.
Sağlığı konusunda hepimiz tasalıydık. ‡yle uzun boylu konuşulup tartışılmadan, sessizce,
Nelli'nin İhmenev'lerin yanında temelli kalması kararlaştırılmıştı. Ama İhmenev'lerin bu
kentten ayrılacakları zaman yaklaştık„a, Nelli'nin durumu da giderek k‚tƒleşiyordu.
Hastalığının ne olduğu kesinlikle anlaşılamadı. Son gƒnlerde bir tƒrlƒ ge„meyen sƒrekli ateş
ve heyecan onun yataktan kalkmasına engel oluyordu.
Šhmenev onu ‚z kızı Nataşa kadar seviyordu. Nelli'yi neşelendirip gƒldƒrmeyi „ok iyi
beceriyordu. Odasına girer girmez hemen i„erden kahkahalar, gƒlƒşmeler gelirdi. Nelli
kƒ„ƒcƒk bir „ocuk gibi seviniyor, yaşlı adama takılarak onunla şakalaşıyor, tƒrlƒ
maskaralıklar yapıyor, g‚rdƒğƒ dƒşleri anlatıyordu. Durmadan birtakım hikayeler uyduruyor,
onun da kendisine bu tƒr şeyler anlatmasını istiyordu.
Bir akşam Nelli'ye iyi geceler dileyip odadan
111ayrıldıktan sonra İhmenev bana:
"Tanrı onu „ektiğimiz acıların karşılığı olarak yolladı bize," dedi.
Hemen her akşam İhmenev'lerde biraraya geliyorduk. Arada bir, Nelli'ye bakan yaşlı doktor
da bize katılıyordu. Adamcağız İhmenev' lere yƒrekten bağlanmıştı. O zaman Nelli'yi
koltuğuna oturtarak, „evresine sıralandığımız yuvarlak masanın yanına getiriyorduk. Balkon
kapısını a„ardık. Batmakta olan gƒneşin kızılım-sı ışınları kƒ„ƒk bah„eyi aydınlatırdı.
Bah„eden taze yeşilliklerin, yeni a„mış leylakların kokuları gelirdi.
O akşam Nelli her zamankinden daha yorgun, daha heyecanlıydı. Doktor onu bƒyƒk bir
tedirginlikle izliyordu. Ama Nelli ille de konuşmak, i„ini d‚kmek istedi. Ge„ saatlere kadar
bize yabancı ƒlkelerdeki yaşamından, annesiyle oralarda neler yaptıklarından s‚zetti.
Konuşmasını kesmedik. O sıralar annesiyle „ok gezmişler. ˆıktıkları dağlardaki buzulları,
„av-lanları, İtalya'daki g‚lleri, vadileri, değişik „i„ekleri, ağa„ları, oralarda yaşayan k‚ylƒleri,
giysilerini, gƒneşten yapmış yƒzlerini, başlarından ge„en tƒrlƒ yaşantıları, bƒyƒk kentleri,
sarayları, rengarenk ışıklarla aydınlatılan bƒyƒk bir kilisenin kubbesini, gƒney ƒlkelerinde
sıcak
deniz kıyılarına serpiştirilmiş kentleri, kasabaları bƒyƒk bir heyecanla anlattı.
Daha ‚nce yabancı ƒlkelerdeki anılarından hi„ b‚yle ayrıntılı s‚zetmemişti. Hepimiz kulak
kesilmiş, bƒyƒk bir merakla dinliyorduk. O gƒn kendisinden duyduklarımız, şimdiye kadar
anlattıklarından „ok değişik, bambaşka şeylerdi. Ama sonunda Nelli fenalaştı. Onu odasına
g‚tƒrdƒk. Doktor hem korkmuş, hem de onun bu kadar konuşmasına ses „ıkarılmadığı i„in
kızmıştı. Nelli baygınlık ge„iriyordu.
Biraz kendine gelir gibi olunca benimle konuşmak istedi. Herkes odadan „ıktıktan sonra:
"Onlarla birlikte gideceğimi sanıyorlar, ama gitmeyeceğim, gidemem „ƒnkƒ..." dedi. "Bir sƒre
sende kalmak istiyorum. S‚ylemem gereken şey buydu."
Nelli'yi yatıştırmaya …alıştım, ˆhmenev'lerin onu kendi kızları gibi sevdiklerini, b€yle bir şeyin
herkesi •zeceğini s€yledim.
"Hayır, gidemem!" diye karşılık verdi Nelli kararlı bir tavırla. "D•şlerimde sık sık annemi
g€r•yorum. Bana, onlarla gitmememi, burada kalmam gerektiğim s€yl•yor. ‡ok g•nah
işlemişim, dedemi yalnız bırakmışım. Bunları s€ylerken hep ağlıyordu annem. Burada kalıp
112
113dedeme bakmak istiyorum."
Şaşırdım.
"Ama deden …oktan €ld•, Nelli," dedim.
Biraz d•ş•nd•kten sonra dikkatle g€zlerimin i…ine baktı.
"Dedemin nasıl €ld•ğ•n• bir daha anlat-sana!" dedi. "Başından sonuna kadar her şeyi anlat!"
Bu isteği garibime gitti, ama oturup olayı b•t•n ayrıntılarıyla anlatmaya başladım. Nelli' nin
sayıkladığını, ge…irdiği fenalıktan €t•r• bilincinin tam yerinde olmadığını sanıyordum. Oysa
beni b•y•k bir dikkatle dinledi. Dedesinin €l•m•n• anlatırken, ateşten …akmak …akmak
olmuş, kor gibi parıldayan g€zlerini •zerimden hi… ayırmadan sonuna kadar dinledi.
Anlatmam bitince kısa bir s•re d•ş•nd•kten sonra:
"Hayır, dedem €lmedi," dedi. "Annem sık sık dedemden s€zediyor. D•n ben de anneme:
'Dedem €ld•,' deyince …ok •z•ld• ve ağlayarak dedemin €lm•ş olamayacağını, beni
kandırmaya …alıştıklarını s€yledi. Ona g€re şimdi dedem, bizim de bir zamanlar yaptığımız
gibi sokaklarda dolaşıyormuş."
"B•t•n bunlar d•ş, Nelli, hastalığın getirdiği d•şler."
"Ben de €yle sanıyordum. O y•zden
114
kimseye s€z•n• etmedim, yalnız sana anlatmak istedim. Bug•n sen gelmezden €nce uyuya
kalmışım. Bu kez dedemi de g€rd•m d•ş•mde. Evinde oturmuş beni bekliyordu. Korkun… bir
g€r•n•ş• vardı. ‡ok zayıflamıştı. Bana, kendisinin de, Azorka'nın da iki g•nd•r ağızlarına tek
lokma koymadıklarını s€yledi. ‡ok €fkeliydi, durmadan su…luyordu beni..."
Onu yatıştırmaya …alıştım. Sonunda bu saplantıdan onu vazge…irebildiğimi sanıyordum.
D•ş•nde gene dedesini g€receği i…in uyumaktan korktuğunu s€yledi. İ…tenlikle kucakladı
beni.
"Ama gene de seni bırakamam!" dedi y•z•n• y•z•me dayayarak. "Dedem olmasaydı bile
senden ayrılmazdım."
Nelli'nin bu kadar ağırlaşması herkesi korkutmuştu. Doktora al…ak sesle, Nelli'nin b•t•n bu
sayıklamalarını, hayallerini anlatarak, hastalığı •zerine ne d•ş•nd•ğ•n• sordum.
"Kesin bir şey s€ylenemez," diye karşılık verdi. "Onu kollamaya, hastalığın gelişimini
izlemeye …alışıyorum. Ancak iyileşmesi kesinlikle s€zkonusu değil. ‰lecek. İhmenev'lerin
adına da …ok •z•l•yorum. Yarın diğer doktor arkadaşlarıma danışacağım. Onlar da bir kere
Nelli'yi g€r•p muayene etsinler... Zavallı sevgili yavru! Ne kadar da canlı, duygulu bir
insan!.."
115Nelli artık yataktan …ıkamaz olmuştu. İki hafta s•ren €l•m savaşı boyunca doğru d•r•st
kendine gelemedi. O garip d•şlerden, hayallerden tam kurtulamadı. Bilinci bulanıklaştı.
‰l•m•ne kadar, dedesinin kendisini …ağırdığına inandı. Uykusunda sık sık ağlıyordu.
Odada yalnız kaldığımız bir g•n, ateşten yanan k•…•k elleriyle elimi tuttu:
"Ben ‰ld•kten sonra Nataşa'yla evlen!" dedi.
Uzun s•redir kafasını kurcalayan bir d•ş•nce olmalıydı bu. Sesimi …ıkarmadım,
g•l•mseyerek karşılık verdim ona. Bunun •zerine o da g•l•msedi.
‰l•m•nden •… g•n €nce, g•zel bir yaz akşamı perdeleri kaldırmamızı, pencereyi a…mamızı
istedi. Pencere bah…eye bakıyordu. Nelli, bah…edeki sık yeşilliğe, batmakta olan g•neşe uzun
uzun baktı. Sonra birden odadakilerden bizi yalnız bırakmalarını rica etti. Ancak duyulabilir
bir sesle:
"Yakında €leceğim," dedi. "‰ld•kten sonra da beni hatırlamanı istiyorum. Bak, hatıra olarak
sana şunu bırakıyorum..."
B€yle diyerek boynunda beze sarılmış, muskaya benzer k•…•k bir şey g€sterdi.
"Annem €l•rken bana bırakmıştı bunu. Ben
116€l•nce sen al, a…ıp i…indeki yazıları oku! Bug•n herkese bunun sana ait olduğunu
s€yleyeceğim. İ…indekileri okuduktan sonra dedeme git, kendisini bağışlamadan €ld•ğ•m•
s€yle... Annemin nasıl €ld•ğ•n•, benim Bubnof' un yanında kalışımı, senin beni orada nasıl
bulduğunu... hepsini, hepsini anlat! Kendisine gitmektense, Bubnof'un yanında kalmak
istediğini s€yle ona..."
Nelli'nin y•z• beyazlaşmıştı. Bitkin bir halde yastıkların •zerine yığıldı. Birka… dakika hi…
konuşamadı.
"‡ağır onları," dedi sonunda hafif bir sesle. "Onlarla da vedalaşmak istiyorum. Hoş…akal!"
Son bir kez daha candan, y•rekten kucakladı beni. Herkes i…eri girdi. Yaşlı İhmenev, Nelli'nin
€lmek •zere olduğunu bir t•rl• kavrayamıyordu. Bu d•ş•nce onun i…in katlanılır gibi değildi.
Sonuna kadar diretip, bizimle tartışarak, Nelli'nin mutlaka iyileşeceğini s€yleyip durdu.
‹z•nt•den , …€km•şt•. Gece g•nd•z Nelli'nin başucundan ayrılmadı. Nelli' nin
duyulamayacak kadar al…ak sesle s€ylediklerini, isteklerini anlamaya …alışıyordu. K•…•k
hastanın odasını baştan başa …i…eklerle donatmıştı. Ancak b•t•n bunlar Nelli'yi heyecanlandır-
118
maktan başka bir işe yaramıyordu. Kendisine g€sterilen bu sevgiye o da b•t•n y•reğiyle
karşılık vermeliydi...
O akşam Nelli bizimle vedalaşırken, yaşlı adam onunla bir daha hi… konuşamayacağını bir
t•rl• kabul edemiyor, kabul etmek istemiyordu. Nelli de ona g•l•mseyerek b•t•n bir akşam
neşeli g€r•nmeye …alıştı. Şakalaştılar, g•l•şt•ler... ..
Nelli'nin yanından ayrılırken hepimiz sevin…li bir umut i…indeydik. Ama ertesi g•n ger…ekten
konuşamaz oldu. iki g•n sonra da €ld•.
— BiTTi —Bu €yk• Dostoyevski'nin "Ezilenler" adlı romanından derlenmiştir.
SMİTH'İN TORUNU
Kapının a…ıldığını duyunca hızla arkama d€nd•m. Uzunca bir s•re kimse g€r•nmedi. Kapı
kendiliğinden a…ılmıştı sanki. Neden sonra eşikte garip bir yaratık belirdi. Karanlıkta bir …ift
g€z durmadan bana bakıyordu. Sırtımdan soğuk terler boşandı. ‡ok korkmuştum, ama hemen
sonra karşımda duranın bir kız …ocuğu olduğunu farketti

You might also like