Professional Documents
Culture Documents
SMİTH'İN TORUNU
Kapının a…ıldığını duyunca hızla arkama d€nd•m. Uzunca bir s•re kimse g€r•nmedi. Kapı
kendiliğinden a…ılmıştı sanki. Neden sonra eşikte garip bir yaratık belirdi. Karanlıkta bir …ift
g€z durmadan bana bakıyordu. Sırtımdan soğuk terler boşandı. ‡ok korkmuştum, ama hemen
sonra karşımda duranın bir kız …ocuğu olduğunu farkettim. O anda bu tanımadığım …ocuğun
garip g€r•nt•s• yerine iki g•n €nce €len ihtiyar Smith'in kendisi karşıma …ıkmış olsaydı, bu
kadar korkmazdım.K•…•k kız sessizce yaklaşıp €n•mde durdu. Daha ağzından tek s€z
…ıkmamıştı. ‡ocuğa daha dikkatlice baktım. Oniki, on•… yaşlarında, ağır bir hastalıktan yeni
kalkmış gibi …ok zayıf, solgun, ufak tefek bir kızdı. ˆri, kara g€zleri ise tersine, son derece
canlı, parlaktı. Sol elindeki eski, yırtık bir atkıyla akşam serinliğinde •ş•m•ş g€ğs•n•
€rt•yordu. Giysileri par…a par…aydı. Tarak y•z• g€rmemiş g•r, siyah sa…ları dağınıktı, iki
dakika kadar b€ylece karşılıklı bakıştık.
Sonunda, boğazı ağrıyormuş gibi, ancak duyulabilecek kısık bir sesle:
"Dedem nerde?" diye sordu.
Bu soru o anda b•t•n korkumu dağıttı. İhtiyar Smith'i soruyordu.
"Deden mi?" dedim şaşırarak. "Deden €ld•."
‡ocuktan b€yle bir soru beklemediğim i…in boş bulunmuş, s€yleyivermiştim. Aynı anda da
pişman oldum. Bir dakika daha €ylece kımıldamadan durdu. Sonra birden titremeye başladı.
D•şmesin diye tutmak istedim. Biraz sonra d•zeldi. Ge…irdiği sarsıntıyı gizlemek i…in
olağan•st• …aba harcadığı belli oluyordu.
"Bağışla beni, …ocuğum!" dedim. "Boş bulundum, birden s€yleyiverdim, ama belki de
yanılıyorum. Kimi arıyordun? Burada oturan yaşlı adamı mı?"
Bakışları •rkekti. G•…l•kle:
''Evet,'' diye mırıldandı.
" Adı Smith miydi?"
"Evet."
"‰yleyse oydu. Evet, €ld•. Ama bu kadar •zme kendim. Neden daha €nce hi… gelmedin?
Nereden geliyorsun şimdi? D•n g€md•ler. Hi… beklenmedik anda, birden €l•verdi... Demek
sen Smith'in torunusun?"
K•…•k kız, benim bu bağlantısız ve birbiri ardınca gelen sorularıma hi… karşılık vermedi.
Sessizce arkasını d€n•p kapıya doğru y•r•d•. O kadar şaşırmıştım ki, ne başkaca bir şey
sorabildim, ne de onu alıkoymaya …alıştım. Kapı eşiğinde durup, hafif…e bana d€nerek:
"Azorka da €ld• m•?" diye sordu.
' 'Evet, Azorka da €ld•."
Sorusu garibime gitti. Sanki k€peği Azorka' nın da yaşlı efendisiyle birlikte €lm•ş olması
gerektiğini kesinlikle biliyor gibiydi.
Odadan …ıktı, ardından yavaş…a kapıyı kapattı.
ˆlk şaşkınlığım ge…tikten sonra peşinden koştum. Onu b€yle bıraktığım i…in kendime …ok
kızmıştım. S•z•l•p gitmişti sanki; ayak seslerini,
sokak kapısının a…ılıp kapandığını bile duymadım. Bu kadar kısa zamanda merdivenleri inmiş
olamazdı. Durup bir s•re kulak kabarttım. Hi… ses yoktu. Neden sonra alt katlardan birinde bir
kapı a…ılıp kapandı. Sonra her yer gene sessizliğe g€m•ld•.
Hızla aşağı koştum. D€rd•nc• kata gelince durdum. Sahanlıkta birisi saklanıyormuş gibi geldi
bana. G€z•m karanlığa alışana kadar el yordamıyla …evremi yoklamaya başladım. Ger…ekten
de k•…•k kız bir k€şeye …ekilmiş, y•z• duvara d€n•k, sessizce ağlıyordu.
"Dinle beni," dedim. "Benden korkmamalısın. Sana ger…eği birdenbire s€ylemem doğru
değildi, bu y•zden su…luyum tabii. Deden €l•rken senin s€z•n• ediyordu. Son s€zleri hep
sendin. Kitapları kaldı, belki de senin kitaplarındır. Adın ne senin?.. Deden diyordu ki, Altıncı
Caddede..."
S€z•m• tamamlayamadım. Sanki oturduğu yeri bilmemden korkmuştu. Bir …ığlık atarak ince,
kemikli eliyle beni itti, koşa koşa merdivenlerden aşağı indi. Ben de ardından koştum. Ama
sokak kapısına vardığımda k•…•k kızı g€remedim. Voznesenski Caddesi'ne kadar koştum.
Neden sonra t•m …abalarımın boşuna olduğunu anladım. Kız ortadan yok olmuştu.
l l
Ertesi sabah saat on'da evden …ıktığımda kapıda d•nk• konuğum, Smith'in torunuyla
karşılaştım. Neden geldiğini bilmiyordum, ama gelişi beni …ok sevindirmişti. D•n kendisini
doğru d•r•st g€rememiştim. Şimdi ona g•nd•z g€z•yle bakınca b•sb•t•n şaşırdım.
G€zlerinden dupduru zeka fışkırıyor, ama aynı zamanda aşırı bir kuşku, g•vensizlik
okunuyordu. ‹st•ndeki eski, kirli giysi, g•n ışığında d•nk•nden daha da perişan
g€r•n•yordu. Bedenini sinsice, yavaş yavaş kemiren onulmaz bir hastalığa tutulmuş olduğu
izlenimi uyandı bende.
"İ…eri girsene," dedim.
Kuşkulu g€zlerle …evresine bakınarak yavaş yavaş i…eri girdi. Dedesinin oturmuş olduğu
odayı dikkatle inceliyordu.
"Kitap i…in geldim," dedi.
"Ha, evet, kitapların. İşte bunlar, al! Senin i…in €zellikle sakladım bunları."
"Dedem size benden hi… s€z etmiş miydi?"
"Hayır, senden s€zetmedi ama..."
"‰yleyse geleceğimi nereden biliyordunuz? Kim s€yledi size geleceğimi?"
"‡•nk• bana, deden tek başına yaşaya-mazmış gibi geliyordu. ‰yle yaşlı ve g•…s•zd• ki,
birinin gelip onu arayacağım d•ş•n•yordum... Al kitaplarını! Bunlarla ders mi …alışıyordun?"
10