Deprem haberini alır almaz arama kurtarma çalışmalarında yer almak istediğini ancak Hatay'da herhangi bir çalışma olmadığının altını çizen Kırlangıç, geçmişte 17 Ağustos depreminde de yardım amaçlı Kocaeli'ne gittiğini belirtti. 

17 Ağustos Depremi ile Kahramanmaraş Depremi arasındaki farklılıkları anlatan Kırlangıç, 17 Ağustos depreminde ekiplerin daha organize olduğunun altını çizerek şu ayrıntılara dikkat çekti: 

Gölcük'te gittiğim mahallede daha ilk günden itibaren yıkılan tüm binalarda çalışma vardı. Giriş çıkış kontrolleri vardı. Tabi ki o zamanki hükümet sınıfta kalmıştı, ama bugünkü hükümetse okuldan atıldı. Burada halk kendi imkanlarıyla çalışıyordu. Biz inşaat işçileri olarak zaten ekmeğimizi bu işten kazandığımız için bu konuda çalışmaya hazırdık. Ekipteki arkadaşlarımızı da buna göre oluşturduk. Kalıpçı, demirci gibi... İlk gün manzara kötüydü. Ailelerin arama çabaları. Bir taraftan yolda geçen iş makinalarının önüne atlayanlar... İlk gün AKUT'la birlikte iki can kurtardık. 1 karı kocayı çıkardık ama çocuklarına yetişemedik.

'DEMİR VE BETON BİRBİRİNE KARIŞMADAN İNŞAAT YAPILIYOR'

Beton ve diğer malzemelere baktığımızda 50'lik olması gereken kolon 35 olarak kullanılmış. Bulunduğumuz Mustafa Kemal Mahallesi'nde (İskenderun) eski binaların neredeyse hepsi duruyor. Yeni binalarınsa hepsi ya yıkılmış ya da hasar var. 1 yıl önce yapılmış binalar yıkılmış. Eski binalarda betonu dondurmak için kimyasal madde kullanılmıyordu. Bugün beton döküp 1 gün sonra üzerinde çalışma yapmaya başlıyoruz. Yani o betonu biz kimyasallarla dolduruyoruz. Demir ve çimento birbiriyle pekişmeden yapmış oluyoruz.

'BİNAYI TAŞIYAN KOLONLARDIR, KİRİŞLERDİR'

TV ekranlarında yıkılan binalarla ilgili konuşan kimi "uzman"ların ve sektör temsilcilerinin işçileri tembellikle suçlayıp "işi bir an önce bitirmek amacıyla duvarı sağlam yapmadıkları" gibi ifadeler kullandıklarına dikkat çeken Kırlangıç, "Binanın kolonları çöküyor. Bundan sonra ördüğümüz duvarın bir anlamı var mı mantıken? Kat kat olup aşağı inmiş bir yapıda duvar dayanmaz. Binayı taşıyan kolonlardır, kirişlerdir. Keşke sadece duvarlar yıkılmış olsa... En fazla yaralı çıkarırsınız" diye konuştu.

'BİRİLERİ KAPIYI AÇIK BIRAKIRSA HIRSIZ ORAYA GİRER'

Konuşmasının devamında ülkede yapılan imar barışlarından ve fay hattı üzerine yapılan imarların izinlerini kimlerin verdiğinin araştırılmasının gerektiğini savunan Kırlangıç, 'Defalarca imar barışı yapıldı mı bu ülkede? Binalar yapılırken fay hatları üzerine imar planı veren ve bunu denetleyen kurumlar buranın fay hattı üzerinde olduğunu bilmiyor mu? Buraya yapılabilecek kat sayısı belirleniyor mu belirleniyor. Beton yapım aşamasında denetim var mı? Yok! Bunların hepsini sıradan insanlar yapmıyor. Bir yerlerden izin alınarak yapılıyor sonuçta. Müteaahhitler suçu var mıdır bunda vardır. Ama bu zincirin son halkasında siyasi irade vardır. Birileri kapıyı açık bırakırsa hırsız oraya girer. Hırsız o kapıyı nereden biliyor?' dedi. 

MEZARIMIZDA YAŞIYORUZ!"

İYİ-SEN Genel Başkanı, beklenen İstanbul depremine kentteki durumun nasıl olacağını ise "Felaket.. Bunun 10 misli bir durumu düşünün" diyerek niteledi. Hatay'da "lüks güvenilir" diye pazarlanıp satılmış yapıların bugün yerle bir olduğuna dikkat çeken Kırlangıç, İstanbul'da da durumun farklı olmayacağını belirtip "Bu kafayla, bu mantıkla devam edildiği sürece, kentsel dönüşümle 3-4 katlı binaların yerine 10-15 katlı yaptığınız binaların hiç biri dayanmaz. Siz bunu sistemli kazıklı, depremeye dayanıklı raylı yapmazsanız, betonu da bu şekilde kurgularsanız, bu kaçınılmaz olacaktır. İstanbul'da herkesin mezar taşı hazır. Mezarımızda yaşıyoruz" diye ifade etti. 

'KOLONU, KİRİŞİ TANIYAN BİZİZ'

Konuşmasının sonunda 'Daha yaşanabilir bir ülke yaratabiliriz' diyen Kırlangıç, sözlerini şöyle tamamladı, 'Yeterki ki niyetimiz bu olsun. Arama kurtarma çalışmalarında inşaat işçilerinin katkısı olabileceğini gördük. Bunun olması gerekiyor. Gerekirse bu konuda eğitim de alabiliriz. Gerekli araçlar olduğunda inşaat işçileri bu bölgelerde çalışmalara ciddi faydası olacağını artık biliyoruz. Kolonu, kirişi tanıyan biziz'