İyi bir verim için ne yapıyoruz? 

- Gübreleme 

- ilaçlama 

- Sulama 

- Hormon 

Yer altı su kaynağı olmayanlar ise hep bir yağmur beklentisi içinde olur. 

Çeşit çeşit gübre ile verimliliği sağlamaya çalışıyoruz. İlaçlama ile de zararlı ot ve böcekleri tarladan uzak tutuyoruz.  Ekilenin daha da canlanması için damlama ya da fiskeyle suluyoruz.  

Baktık olmadı verimliliği daha da artırmak için hormon kullanıyoruz... 

Gördüğünüz gibi her şey çok basit gibi görünüyor. 

Tarlayı sür, tohumu at, gübreyi ver, ilaçla, sula ve hormon at! 

Tek bir gayemiz verimlilik... 

Pancar, mısır soğan, patates, buğday vs... 

Şimdi ise verimliliğe değil, piyasa değeri yüksek olan ürünü seçiyoruz.  

Buğday en az suya ihtiyaç duyarken, mısır ve patatesin biçimine bir ay kala suyu kesilir.  Nerdeyse beş altı ay boyunca devamlı sulanması gerekiyor.   

Sadece su değil gübre ve ilacını da eksik etmiyoruz. 

 Tarlalarımızı gün geçtikçe öldürdüğümüzün farkında değiliz. Daha çok ilaç daha çok gübre ve hormon.  

Toprağın yağmurdan aldığı mineraller bu sayede yok olup gidiyordu.  

Son zamanlarda dikkatimizi çeken ise kimi çiftçilerin doğal gübreye dönmesi.  Hayvandan çıkan doğal gübreyle tarlasını besliyor. Bunun nedeni ise artan gübre fiyatı..  

Çiftçi mahsulünü kaldırıncaya kadar bir yerden kesmesi gerekiyordu. 

Öyle bir zamandayız ki fiyatlar almış başını gidiyordu.   

Gübrenin kullanımı artıkça, piyasa değeri de artıyordu.  Gübrenin fiyatı artınca ilaçlara da zam geliyordu.  Motorini söylememize gerek yok. 

Aslında çiftçiyi korumak ve onu desteklemek lazım..  Her şey için bir paket sunan meclis Çiftçi için de bir şeyler düşünmeli. Üretim için çiftçiye gerek duyulur.. 

4081 sayılı Çiftçi mallarını koruma kanunun yanına çiftçiye dair yeni bir fikir üretilebilir... 

Mesela ÇİFTÇİYİ KORUMA KANUNU adı altında bir paket düzenlenebilir. Bu pakette çiftçiye Her konuda destek sağlanabilir..   

Her şeye zam geliyor.  Oysa biz bu ülkeye vergi ödemekle yükümlüyüz.  Bunca yapılan köprü, hastane, okul yol vb. nde bizim katkımız da vardı.  En büyük katkıyı vergilerle halk sağlarken gelen zamlar altında yine aynı halk eziliyordu. 

*** 

Çiftçi ürününü tarlada kurtarmak için başka bir seçenek bulamıyordu.  Özellikle mısır ve patates gibi çok su isteyen bitkileri eken üreticilerin korktuğu şey temmuzun başından ağustosun sonuna kadardı..  Bu aralarda havanın daha da sıcak olması böyle bitkilerin aşırı sulanma isteğine sebep oluyordu.  Su seviyeleri düştükçe çiftçinin su bitecek korkusu başlıyordu.  

Her sene aynı ürünü ekip aynı korkuyu yaşamaktansa bir iki sene az su isteyen bitkiyi ekip su konusunda kâra geçebilirdi.  Yani çekilen suyun tekrar dolmasını sağlayabilirdi.  Hem iki sene de Gübre ve ilaç kullanımını daha aza düşürebilir, elektrikten tasarruf edebilirdi.   

Ve en önemlisi geçim kaynağı olan tarlasına daha rahat nefes aldırabilirdi.  

iki sene bunu yapmak zor mu? 

Hayır, daha da kazanmak istiyoruz. Kazanmak istedikçe bilinçsizlik başlıyordu.  

Eskiden artılarda olan çiftçiler şimdi hep eksilerdeydi.  Daha çok kazanmalarına rağmen. 

Eskiden tutarlıyken şimdi ise israfta en ön saftaydı. 

iyi de neden? 

Bir ürünün fiyatı 6 tl ve siz söyle hesaplarsınız ! 

100 dekar tarlam var. Bu ürünü ektiğimde tonuna 6000’den aşağı fiyat biçmezler. Ben 100 dekarda dekar başına 1500 kilo alsam bu 150000 kilo yapar bunu 6 ya vurduğumda 900000tl... 

 işte burada duruyorsunuz..  siz hiç bir üründen bu kadar gelir elde etmemişsiniz ve bu fiyat bir anda aklınızı çeliyor. Devam edelim... 

Ürünün ekiminden biçimine kadar masrafları yarı yarıya hesaplarsınız.  elinizde kalan 450000 tl... 

450000 tl gerçekten iyi bir rakam... 

Böyle kazandırdığı için bir daha ki seneye aynı ürünü tercih ediyorsunuz.  Bu sefer aynı ürüne talep artmıştır.  Talep artınca da her tarla da aynı ürün olunca yıllık rekolte tonacını geçer ve ister istemez ürünün fiyatında düşüş olur...  

Dünyanın ihtiyaç duyduğu ürün ne ise onun fiyatı artar. Ne zaman bu ihtiyaç tamamlanırsa ürünün fiyatı düşecektir... 

Gelecekte ne olur bunu da siz çiftçilerin tahmin etmesi gerekiyor. 

Dünyaya bakın... iyice bakın... önümüzdeki yıllarda hangi ürüne ihtiyaç duyulacak. 

Savaş sadece ülkeler arasında olmuyor asıl savaş insanların açlıkla verdiği savaştır.  

İyice bakın... 

Karın doyuracak, tencere de pişecek o kadar ürün var ki... 

Bana göre buğday fiyatları daha da artacak.. 

Eğer düşünürseniz bir çiftçi olarak sadece geleceğe değil kendinize de büyük bir yatırım yapmış olursunuz... 

       *** 

GELECEKTEN BİR SENARYO “ 

En kötü senaryo nedir biliyor musunuz? 

Belki 10 yıl ya da 30 yıl sonra... 

Artık tarlalar ekilmeyecek... Gelecekte insanlar yiyeceklerini cebinde taşıyacaklar.  karınlarını daima tok tutan küçük bir hapla dolaşacaklar.. 

çünkü yemek yeme alışkanlığı yerine abur cubur seçildiği için böyle bir kurgu neden gerçekleşmesin ki! 

Her şeyi araştırıyorlar.  insanlar için daha basit ne varsa onu icat ediyorlar..  Tembelleşiyoruz.  Tembelleştiriliyoruz! 

Hazıra alışıyoruz...  

iyi bakın... 

Düşünsenize eskiden para bulmak zordu şimdi Paraya giden yollar icat ettiler.. 

siz ne kadar hazıra alışırsanız tüketiminiz artacaktır..  

İyi bakın...  

Kar yağmazsa;  yeryüzünde toprağa bırakılan sivrisinek yumurtaları ölmeyecek, mikroplar toprakta canlılığını koruyacak..  

hastalıklar yine çoğalacak.   

Hala Afrika’daki çocuklar açlıktan ölüyor,  hala savaşlarda binlerce insan sokaklarda canının derdine düşüyor.  Hala adını bilmediğimiz virüsler ortaya çıkıyor ve onlara karşı aşılar üretiliyor.  İnsanların nüfusu azaldıkça akıllı cihazların nüfusu artıyordu...  

Tembelleşiyoruz, o günleri görmeyiz Belki ama gelecekten bir gün insanlar kendi ürettiği robotlar tarafından kullanılacak sıradan basit ve hiçbir şeye aklı yetmeyecek bir varlık olacaktı.  

Şu an ismini bile bilemediğimiz o küçük ülkelerden hiç bir iz kalmayacak.  

Hadi canım oradan diye düşünmeyin  

Zamanında emperyalistlerin elinde olan Amerika, şimdi kendisi bir emperyalist! 

Zaman geçtikçe yeni şeylerle karşılaşıyoruz...” 

Dediğimiz gibi, dünya en çok neye ihtiyaç duyarsa, sen üret diye onun fiyatını artırır.  

Umarım kötü senaryolar iyiye dönüşür kazanan insanlık olur!