Doğru mesleği seçtim her rolde farklı bir hayat

Güncelleme Tarihi:

Doğru mesleği seçtim her rolde farklı bir hayat
Oluşturulma Tarihi: Kasım 19, 2005 00:00

Dizilerin genç ve yakışıklı erkek oyuncu kadrosunu dolduran başarılı isimlerden biri Bülent İnal (32). Azad dizisinde Urfalı Azad, Kurşun Yarası’nda işgal altındaki Ege’de mert bir kaymakam ve son olarak Kanal D’nin dizisi Ihlamurlar Altında’da varoş delikanlısı Yılmaz olarak çıktı karşımıza. Sinemada Vizontele Tuuba ve Anlat İstanbul’da gördüğümüz İnal, kendini delikanlı veya varoş tiplemelerine yakın buluyor, çünkü o da varoşlarda büyümüş.

Tiyatroyla tanışana kadar utangaç ve içe kapanık biriymiş. Bugün dizilerdeki delikanlı imajından hiç rahatsız değil, tek derdi böyle tanındığı için bıyıklarını kesememesi.

Aslında futbolcu olacakken oyuncu olduğunuz söyleniyor. Nasıl oldu da başladınız oyunculuğa?

- Futbol olayını çok büyüttüler, ben de tüm diğer erkek çocuklar kadar futbol oynuyordum. Mahalledeki Ceylan Spor isimli amatör takımdaydım, iyi bir sol ayağım vardır. Bir gün tesadüfen Bornova Belediyesi’nin tiyatro kursları afişini gördüm. Kafamda hiç öyle bir şey yokken, üç yıl o kurslara devam ettim. Sonra da konservatuvara girdim.

Ne oldu o kursta?

- Tiyatro kurslarına gidene kadar çok utangaç ve içe kapanık biriydim. Sınıf arkadaşlarım, konuş da ses tonunu duyalım derlerdi. Tiyatro ile sosyal hayatın içine girdim, sahnede insanlarla birebir iletişim kurdum.

İzmir’den İstanbul’a nasıl geldiniz?

- Arkadaşlarımla İzmir’de kalıp tiyatro yapma hayallerimiz vardı. İzmir Büyükşehir Belediyesi tiyatro kuracaktı, ‘Paramız yok, yapamıyoruz’ dediler. Ben de hiç aklımda yokken, okul bittikten iki ay sonra birkaç arkadaşımla birlikte kendimi İstanbul’da buldum. Devlet Tiyatrosu’nda Yücel Erten’in grubunda bir yıl sözleşmeli çalıştık. Oradan aldığınız maaşla yaşamak çok zor.

Aileniz ne dedi bu duruma?

- Sağolsun ailem bana her zaman destek oldu. Ağabeyim futbolcu, ablam bir medikal şirkette çalışıyor, annem de hemşire. Benim tiyatro hevesiyle zarar göreceğimi düşünüyorlardı ama bana bir şey söylemediler. İstanbul’a geldiğimde de bir iki yıl masraflarımı onlar karşıladılar. Sonrası kötü olmadı zaten, tiyatro diye yola çıkıp, birçok arkadaşım gibi ben de soluğu televizyonda aldım. Mutluyum, tiyatrodan aldığım hazzı televizyondan da alıyorum, çünkü sonuçta oyunculuk yapıyorum.

NORMAL HAYATIMDA SADECE TRAFİKTE SİNİRLENİRİM

Bir kaşını kaldırarak bakan bıçkın delikanlı rollerini kendinize çok uygun buldunuz galiba, neden hep bu rolleri oynamaya başladınız?


- Delikanlılık senin tipinde yok mu diyorsunuz yani? Kaşımın biri düşük benim, televizyonda da öyle duruyor, kasten yaptığım bir şey değil. İlk büyük rolümü Kanal D’deki Azad dizisinde oynadım. Ondan önce Cesur Kuşku adlı TRT dizisinde küçük bir rolde oynarken Tomris Giritlioğlu beni çağırdı ve ‘Sana başrol vereceğim’ dedi. Hayatımdaki en önemli noktalardan biri o. Azad dizisi yapılınca başrolü bana verdi. Tabii çok tecrübesizdim, başrol farklı bir şey. Herkes sana bakıyor, tutarsa da tutmazsa da senden biliniyor. Orada oynadığım tip, sonra Kurşun Yarası’nda oynadığım tip... Seyirci sizi bir yere oturtuyor. Anadolu delikanlısı, cesur, dürüst, namuslu... Öyle bir rol oynadıysanız onun dışında bir şey artık çok zor kabulleniliyor.

Rollerinizdeki gibi bir delikanlılık var mı kişiliğinizde? Mesela kavga ettiniz mi hiç?

- Hiç öyle kavgalarım, dövüşlerim olmadı. Bir fikir tartışmasında bile çok sesimi yükseltmem, içimden geleni söylerim. Sadece trafikte çok sinirleniyorum ama o ayrı. Sırf daha az trafikte olmak için Üsküdar’dan Avrupa Yakası’na taşınıyorum şimdi.

OYUNCU OLMASAM ÖĞRETMEN OLURDUM

O karakterlerde kendinizi ne kadar buluyorsunuz, empati kuruyor musunuz?

- Tabii ki yapıyorsunuz! Urfa’da doğdum, daha kötü köylerde büyüdüm. Üsküdar’da Örnek Mahallesi’nde yetiştim. O insanların psikolojilerini ben de yaşadım, hepsini biliyorum. Bu rolleri özellikle de tercih ediyorum. Seyircinin neyle özdeşlik kurabileceğini tahmin edebiliyorum çünkü.

Tiyatro olmasaydı bugün nerede olurdunuz?

- Edebiyat fakültesinde okuyordum, şu an bir yerde öğretmenlik yapıyor olurdum. Ama ben çocukluğumdan beri bir yerde çok durmaktan, aynı şeyi tekrar tekrar yapmaktan çok sıkılan biriyim. Öğretmen olsaydım belki de hep düşünecektim, ‘Ben ne yapacağım’ diye. Masa başında sekiz saat otursam istifa ederdim. Bence en doğru mesleği seçtim, her gün farklı bir yerdesiniz. Her rolde farklı bir hayat, farklı insan gruplarıyla karşılaşıyorsunuz. Beni zenginleştiriyor bu iş.

BEN OLDUM, DEMEM

Bence popüler olmak kötü bir şey değil, neden olsun ki? Bunu nasıl kullandığınıza bağlı. Ben rahatsız değilim, çıkıp da bundan keyif almıyorum, demek doğru değil. Ama asla televizyondaki başarıma bakarak ‘Ben artık kalıcıyım, ben oldum, sanatçıyım’ da demem. Zaten her yere çıkayım çok da ünlü olayım diye bir kaygım da yok. Oyunculuk dışında sadece Cevahir Alışveriş Merkezi’nde açılacak bir restoranın ortağı oldum. Bir iki aydır onunla uğraşıyorum.

BIYIĞIMI SEYİRCİ İSTEMİYOR DİYE KESMİYORUM

Bıyığı bir dahaki projede keseceğim. Aslında bu dizideki karakter de bıyıksızdı ama kesemedim. Sakalı kestik, kıyafeti değiştirdik, sonra sette bıyık için bir oylama yaptık. İki kişi kes dedi, 30 kişi, kesme. Çevremdekiler de ‘kesme’ diyor. Hatta bir izleyici bana doğrudan, bıyığını kesersen diziyi izlemem, dedi. Vatandaşı dinlemek lazım, tv dizilerini onlar için yapıyoruz, onların dediğini yapmak lazım.

BABAMI 13 YAŞIMDA KAYBETTİM

Annem hemşire, babam da postanede memurdu. 80’lerin başında annem bir ilanla Libya’da bir hastanede iyi bir iş buldu. Babam da onunla gitmek için o hastanede servis şoförlüğü yaptı. Orada 5-6 yıl çalışıp para biriktirdiler. İstanbul’da bir ev yapıp, iş kurup Kartal civarında yaşamak istiyorlardı. Çünkü akrabalarımız oradaydı. O inşaat yapılırken babam Kartal’a gidip geliyordu. 1986’da bir gece amcamla beraber eve dönerken karşıdan karşıya geçerken bir tarafa bakmayı unutmuş ve otobüs çarpmış. Aynı gece öldü, ben 13 yaşındaydım. Sonrası bizim için çok zor oldu. Annem baktı bize.

HAYALİM EGE’DE BİR EV YAPMAK

İzmir’e taşınmak benim ve ailemin geleceği için belki de daha iyi oldu, İstanbul’da çok zor bir hayat vardı. Bugün ise İstanbul’dan kopamıyorum. Hayalim bir süre sonra Ege’de bir yer edinmek. Bahçeyi, toprakla uğraşmayı çok seviyorum. Sadece kendim için değil annem ağabeyim, ablam tüm aile ve akrabalarla bir bahçe yapıp, içine bir iki küçük ev kondurmak istiyorum. Yılın üç beş ayını orada, bir kısmını İstanbul’da geçirmek isterim, ama daha olamaz.

HAYATIM PLANSIZ YÜRÜYOR

Bir kız arkadaşım var ama henüz evlilik için bir planımız yok. Bugüne kadar yaptığım birçok şeyi plansız yaptım. Ev taşımaya bile bir günde karar verdim, emlakçının gösterdiği ilk evi tuttum. Belki evlilik de böyle olacak, ‘Gelsene şuraya bir girelim’ deyip imza attırıp çıkabilirim. İlişkimi gözlerden uzak yaşamayı tercih ediyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!