What do you think?
Rate this book
486 pages, Paperback
First published January 1, 1974
"Yapraklarla gizlenmişti yüzün.
Birer birer kopardım yaprakları sana yaklaşmak için.
Son yaprağı kopardığımda, sen gitmiştin. Sonra
bir çelenk ördüm kopan yapraklardan. Kimsem yoktu
verebileceğim. Ben de çelengi alnıma yerleştirdim."
“Yannis Ristos’un toplu şiirlerine baktığımız zaman, onun bu uzun süre içinde epik, lirik, dramatik tekniklerden yararlanarak tanıklık ettiği, görünüşte yalın, ama gerçekte karmaşık olayları bazen kısa, bazen uzun şiirlerle dile getirdiğini görürüz. Bu süre içinde sözcüklerin insanlar arasında en etkili iletişim aracı olduğu inancını hiç yitirmemiş, evrensel gerçekleri anlatmanın en başarılı yolunun bireysel yaşantıyı duyulara ulaştırabilecek metaforlardan yararlanma ustalığını hiç elden bırakmamış, yaşama tutkusunu hiç eksiltemeden yaratıcılığını sürdürmüş olması onun en belirgin özelliğidir. (8)”
“Dostluk ve sevgi, bu güzel şeyler nasıl sağlanır? Birbirimizi tanıyarak kuşkusuz. Ve bunun en güzel bir biçimde yapacak olanlar sanatçılardır. Çünkü sanatçılar bir toplumu en güzel biçimde ortaya çıkarırlar, gösterirler. Birbirimizin ozanlarını okumalıyız örneğin. Biz Yunanistan’da Türkleri nasıl tanıyoruz, nereden öğrendik? Nazım Hikmet’i okuyarak. Onun çizdiği Türkleri tanıdık. Sonra Yaşar Kemal’in Türkiye’sini biliyoruz. Aziz Nesin’in insanlarını tanıdık. Böyle tanıyacağız birbirimizi böyle seveceğiz.” (280)
Neredeyse Eksiksiz (271)
Biliyorsun, ölüm diye bir şey yok, diyor adam kadına.
Biliyorum, evet, artık öldüğüme göre, diyor kadın.
İki gömleğin de ütülendi, çekmecede,
sadece küçücük bir gül benim özlediğim.
Aynı Yıldız (70)
Islanmış parlıyor damlar ay ışığında. Kadınlar
şallarına sarınıyorlar. Evlerine koşuyorlar saklanmak için.
Biraz daha oyalansalar eşikte, onları ağlarken yakalayacak ay.
O adam her aynada, çıplaklığı içine kapatılmış
bir başka saydam kadın olmasından şüpheleniyor
- sen ne kadar uyandırmak istesen de onu, o uyanmayacak.
Bir yıldızı koklayarak uyuya kalmış o kadın.
Adamsa uyanık yatıyor koklayarak aynı yıldızı.
Çıplak (143)
Burada, karmakarışık odamda
toz.tutmuş kitaplarla
ölü ve dalgın bakışlar,
bu duraksayan gölgeler arasında,
bir ışık sızıntısı;
o gece durup
çırılçıplak soyunduğun yerde.
Son İstek (240)
Şiire, aşka ve ölüme inanıyorum, diyor,
işte bu yüzden ölümsüzlüğe de inanıyorum.
Bir dize yazıyorum, dünyayı yazıyorum; ben varım; dünya var.
Bir ırmak akıyor serçe parmağının ucundan.
Yedi kere bu ırmak gökyüzünün mavisi. Yeniden
ilk gerçek oluyor bu arılık, bu benim son dileğim.
Görülmemiş Bir Çiçek Açma (243)
Haykırmak istiyordu - daha fazla dayanamayacaktı.
Sesini duyabilecek kimse yoktu orada;
kimse duymak istemiyordu. Kendisi de korkuyordu sesinden,
içinde boğuyordu sesini. Patlamak üzereydi susuşu.
Birden,
havaya uçtu gövdesinin parçaları. Özenle, sessizce,
toplayacaktı bu parçaları,
hepsini bir bir yerlerine yerleştirecekti delikleri
kapamak için.
Ve rasgele bir gelincik, bir sarı zambak bulursa,
onları da toplayacak,
kendisinin bir parçasıymış gibi gövdesine
yapıştıracaktı -
böyleydi, delik deşik, görülmemiş bir şekilde çiçek
açıyordu işte.