Sokak sokak Kadıköy -1

Her gün adım adım arşınladığımız Kadıköy sokaklarından bir süredir uzağız, bir süre daha uzak kalmak zorunda kalacağız gibi görünüyor. Gökçe Uygun 2018 yılında “Sokak Sokak Kadıköy” yazı dizisinde, cadde ve sokakların izini sürmüş, birbirinden ilginç hikayelere ulaşmıştı. Bu yazı dizisini, korona virüsü salgını nedeniyle evlere kapandığımız şu günlerde sokaklara özleminizi birazcık olsun dindirmek için tekrar yayımlıyoruz.

17 Temmuz 2018 - 16:08

Her gün adım adım arşınladığımız Kadıköy sokaklarının hikayelerini hiç merak ettiniz mi? Biz ettik, cadde ve sokakların izini sizin için sürdük, birbirinden ilginç hikayelere ulaştık. Kadıköy’ün Heredot’u olarak bilinen ve 4 yıl önce kaybettiğimiz Dr. Müfid Ekdal’ın kitapları başta olmak üzere diğer kaynaklardan derlediğimiz bu yazı dizisinde, Kadıköy’ün tarihine ışık tutan saklı sokak isimlerinin kökenini öğreneceksiniz. Kimi ilginç sokak isimlerinin neden o sokağı süslediğine dair herhangi bir kayıt bulunamazken, bazı sokaklar adını orada yaşayan simalardan almış. Bazen de memlekete hayrı dokunmuş kişiliklerin adları anılarına ilçenin bir sokağına verilmiş. Kadıköy’de iz bırakmış kişiler ve saklı kalmış hikayeleriyle sokakların hafızasında bir yolculuğa davet ediyoruz sizi…

HAZIRLAYAN: GÖKÇE UYGUN/SERRA GÜVENGEZ

  • WHİTTALL ÇIKMAZI: Moda Caddesi’nin sonunda Mahmut Muhtar Paşa’nın üç girişli bahçe kapısı ile aynı sıradaki Dondurmacı Ali’nin arasında kalan dar yola Whittall Çıkmazı denir. Moda’nın geçmişinde gerek serveti gerekse muhteşem malikânesindeki yaşantısı ile isim yapmış olan İngiliz Levanten ailesi Whittall’lerin evi, bu çıkmazın deniz tarafındaydı. İngiltere’de okumuş, Moda’ya gelip yerleşmiş olan Sir James Whittall, Edit Baker’le evliydi ve 11 çocuğu vardı. Çocuklarının daima Türkiye’de kalmasını istemiş, her birine de birer tane ev almıştı. James Whittall, 1910’da yani 72 yaşındayken çok sevdiği Moda’daki malikânesinde öldü, Kadıköy’de yapılan büyük bir merasimle Haydarpaşa’daki İngiliz Mezarlığı’na gömüldü.
  • AĞABEY SOKAĞI: Altıyol’dan İskele’ye inerken ilk sola sapan ve Kırtasiyeci Sokağı ile birleşen yola Bestekâr Dilhayat Sokağı denir. Sokağın boydan boya oldukça büyük bir arazisi, Ağabey ailesine aitti. Veliaht Reşat Efendi’ye mensup bu Çerkez aile, Kadıköy’ün hem varlıklı hem de otoriter fertlerinden oluşurdu. Ailenin yaşadığı bir şu olay günlerce Kadıköy’de konuşulmuştu; bu aile içinde serveti, hovardalığı ve kabadayılığı ile Kadıköy’de ün yapmış olan Agah Bey, Beyhan adında gerçekten güzel, fakat hafif meşrep olarak bilinen bir kadını üç yaşlarındaki çocuğu ile eve getirmiş, fakat nikah yapmamıştı. Agah Bey’in eşi Azime Hanım Kastamonu’da yaşardı. Agah Bey de zaman zaman Kastamonu’ya giderdi. Agah Bey yine bir gün Kastamonu’dan Kadıköy’deki evine döndüğü vakit, yatak odasında Beyhan’ın yanında üç tane çarşaflı kadın görür ve çarşaflılardan biri penceren atlayıp kaçar. Diğer çarşaflılardan birinin Beyhan’ın annesi olduğu; kaçanın ise İran asıllı, Kuşdili’nde yaşayan, Beyhan’ın çocuğunun babası Süslü İrfan olduğu anlaşılmıştı. Agah Bey o anda Beyhan’ı vurup öldürmüş, 1.5 yıl hapis yattıktan sonra çıkmıştır. Ağabey ailesinden ilhamla, bugün Moda’daki bir sokağa ‘Ağabey Sokağı’ deniliyor.
  • SAFA SOKAĞI: Doktor Esat Işık Caddesi’ne dikey, Keresteci Aziz Sokağı’na paralel ve Hasırcıbaşı Sokağı’na doğru uzanan yolun eski adı Zevkli Safa iken sonradan “Safa Sokağı” ismi verilmiştir. 1960 İhtilali’nde askerlerin yerleştiği bu yola “Silahbaşı” denilirdi. “Zevk-u Sefa” kelimesi ile “Silahbaşı” ismi çatışmış, kısa süre sonra bu isim değiştirilerek sadece “Safa” adı kalmış. Bestekâr, gazeteci Ahmet Rasim Bey bu sokakta cumbalı ahşap bir evde otururdu. Akşamları çalıştığı gazeteden çıkar, o yıllarda Galata Köprüsü’nün altında bulunan sebzecilerden taze yeşil soğan, kıvırcık salata, marul, domates ve biberlerini itinayla seçerek alır, Kadıköy vapurunun güvertesinde bacaya yakın bir yerde otururdu. Kadıköy’de bazen Papaz’ın Bahçesi’ne giderdi. Fakat çok kere Şifa’daki Yervant’ın meyhanesine gelir, elindeki malzemeleri Yervant’a hazırlatır, hemen her akşam kendisini bekleyen dostları ile rakısını içmeye başlardı. Ahmet Rasim Bey’in gerek Yervant’ın meyhanesinde, gerekse Papaz’ın Bahçesi’ndeki içkili toplantıları gece yarısını bulur, çok kere sabaha kadar sürerdi. Eşi, onun eve geç gelmesinden huzursuz oluyordu. Yine bir sabah eşi, evden çıkarken “Bey, bu gece erken gel” demişse de Ahmet Rasim Bey alışkanlığını yenememiş, sabaha karşı eve dönerken yolda “Sakın Geç Kalma Erken Gel” şarkısını bestelemiştir. İşte edebiyatımızda ve musikimizde isim yapmış bir şahıs olan Ahmet Rasim Bey’in oturduğu sokağa “Safa” tabelası asılmıştır.

                                                                                                 


ARŞİV