Telefon
WhatsApp
  • 13 Şubat 2021, 15:19
Trafik Kazalarında Zarar Görenlerin Zorunlu Sorumluluk Sigortacısına Karşı Doğrudan Doğruya Dava Hakkına İlişkin Görüşler ve Konunun Mukayeseli Hukukta Düzenlenmesi

Trafik Kazalarında Zarar Görenlerin Zorunlu Sorumluluk Sigortacısına Karşı Doğrudan Doğruya Dava Hakkına İlişkin Görüşler ve Konunun Mukayeseli Hukukta Düzenlenmesi

 

Faik BİRİŞİK

AMEA`nın Hukuk ve İnsan Hakları Enstitüsü Doktora Öğrencisi

faikbirisik@gmail.com

 

Doç. Dr Mübariz YOLÇIYEV

Bakü Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi

mhalidoglu@yahoo.com

 

Özet

Zorunlu sorumluluk sigortasının ayrıcı özelliklerinden birisi de, trafik kazalarında zarar görenlere doğrudan doğruya sigortacıya dava açma imkanı tanımasıdır. Üzerinde birleşilen bu amacın hukuki açıklamasını yapmaya ve zarar görenlerin doğrudan alacak (dava) hakkını hukuki bir dayanağa bağlamaya yönelik değişik fikirler ortaya atılmıştır.

 

Opinions Regarding the Lawsuits Directly against the Compulsory Liability Insurance of the Traffic Accidents and the Arrangement in the Law Compared with the Law

 

One of the distinctive features of compulsory liability insurance is the ability to sue the insured directly against the victims of traffic accidents. Various ideas have been put forward in order to make a legal explanation of this purpose, which has been merged on it, and to make a legal claim for the direct claim of the victims.

 

Giriş

 

Trafik kazalarında zarar gören üçüncü kişilerin korunması çağımızda çok önemli ekonomik ve sosyal bir mesele haline gelmiştir. Zorunlu sorumluluk sigortasının ayrıcı özelliklerinden birisi de, zarar görenlere doğrudan doğruya sigortacıya dava açma imkânı tanımasıdır. Doğrudan başvurunun anlamı, zarar gören üçüncü kişilerin, bu zararın sorumlusu olan kişiden tazminat istemeksizin doğrudan onun sorumluluk sigortacısına husumet yönetebilmesidir. Zarar gören üçüncü kişilerin, uğramış oldukları zararlar için, doğrudan doğruya sigortacıya müracaat edip etmeyeceği uzun tartışmalara neden olmuştur. Bir taraftan sorumluluk sigortasının mahiyeti gereği üçüncü kişilere dava hakkı tanınmak istenmemiş, diğer taraftan da üçüncü kişinin hukukunu teminat altına almak gerekliliği duyulmuştur. Bu konuya ilişkin görüşlerin ve konunun mukayeseli hukukta nasıl düzenlendiğinin incelenmesi önem arz etmeketedir.

 

  1. Zarara Görenin Zorunlu Sorumluluk Sigortacısına Karşı Doğrudan Doğruya Dava Hakkı Kavramı

 

Teknik ilerlemenin ve gelişmelerin zorlaması karşısında, günümüzde artık Roma Hukukundan gelen ilkelerle bazı hukuki kurumları izah etme olanağı kalmamıştır. Dolayısıyla 19. Yüzyılda baskın olan ‘resinteralios açta allisnecnocerenecpodessepotest’ (taraflar arasında yapılan akitler, başkalarına ne yarar sağlar, ne de zarar verir) ilkesi artık terk edilmiştir.[1]

Zorunlu sorumluluk sigortasının ayrıcı özelliklerinden birisi de, zarar görenlere doğrudan doğruya sigortacıya dava açma imkânının tanınmasıdır. Sigortacıya karşı doğrudan doğruya açılan dava, kaynağını kanundan almakla birlikte, hukuki niteliği tartışmalı bir dava hakkıdır. Çeşitli ülkelerin kanun koyucuları, yargı organları ve öğretilerinde yaygın kabul edilen amaç, trafik kazalarında zarar görenleri sigortacıya doğrudan başvurmak hakkı ile donatmak olmuştur. Dolayısıyla, zarar görenler bir takım formalitelerden kurtulacak, zamanında ve özellikle başka alacaklılar karşısında haklarını yitirme korkusu olmadan alacaklarına kavuşacaklardır. Üzerinde birleşilen bu amacın hukuki açıklamasını yapmaya ve zarar görenlerin doğrudan alacak (dava) hakkını hukuki bir dayanağa bağlamaya yönelik değişik fikirler ortaya atılmıştır.[2]

 

  2. Zarara Görenin Zorunlu Sorumluluk Sigortacısına Karşı Doğrudan Doğruya Dava Hakkını Açıklamaya Çalışan Görüşler

Sigorta Sözleşmesi Üzerinde Bağımsız Bir Talep Hakkı Görüşü. Doğrudan dava hakkını sözleşme üzerinde yapılandıran bu görüşe göre; zarar görenin bu hakkı, sigortalının sigortacıya karşı sahip olduğu ve kendisinin borçtan ya da haksız tazminat talebinden kurtarılması talebi üzerine kurulmuştur. Bir başka bakış açısıyla da, zarar görenin sigortacıya yönelttiği ödeme talebinin, sigortalının sigortacıya karşı sigorta akdinden doğan talebinden bağımsız bir hak olduğu ve bu durumun sigorta akdinin üçüncü kişi lehine düzenlemesi ile aynı sonuçlar meydana getireceği ifade edilmiştir. Zarar görenin, sigortalının talebinden bağımsız bir talep hakkına sahip olduğu düşüncesiyle, sigortacının aynı edimle hem sigortalının borçtan kurtarılma talebini hem de üçüncü kişinin doğrudan ödeme talebini ifa etmiş olacağı belirtilmiştir.[3]Ancak bu görüş, üçüncü kişinin sigorta akdinden yararlanmasının kanun koyucunun iradesi ile gerçekleşmesi ve bu hak üzerinde sigorta akdi taraflarının iradesinin rol oynamaması ve üçüncü kişi lehine sözleşmelerde borçlunun üçüncü kişiye karşı ileri sürebileceği savunmalar bakımından bir sınırlama bulunmadığı için doğrudan dava hakkını açıklamaya yeterli olmadığı noktasında eleştirilmiştir.[4]

Kanun Hükmü Gereği Zarar Gören Lehine Sigorta Sözleşmesi Görüşü. Bu görüş, sigortacı ve zarar veren kişi arasında düzenlenen sorumluluk sigortasının aslında kanun hükmü gereği zarar gören lehine sigorta olduğunu ileri sürmektedir. Bu görüş, kanun koyucunun zarar göreni zarar veren ile aynı konumda yani menfaat sahibi/sigortalı olarak düşünmediği yönünde eleştiriler almıştır. Zira özellikle Alman Hukukunda, zarar görene her durumda değil yalnız ödeme güçsüzlüğü içine düşmüş zarar verene/sigortalıya karşı yönelteceği sorumluluk tazminatı talebinin elde edebilmesinde kolaylık sağlamak için doğrudan sigortacıya başvurma hakkının tanındığı, bunun dışında sigortalınınki gibi bir menfaate sahip olunmadığı düşünceleriyle eleştiri görmüştür.[5]

Borca Katılma Görüşü. Sigortalının zarar gören üçüncü kişilere karşı sorumlu olduğu zararı giderme borcuna, sigortacının, doğrudan dava hakkının yaratılmasıyla, kanunen katılmış olduğu görüşü, sigortacı ve sigortalının zarar görene karşı müteselsil sorumlu olmaları gerekliliğinin hukuki kaynağını da borca katılma müessesesi ile izah eder. Yani bu görüşe göre, zarar görenin sigortacıdan talep ettiği tazminat, sigorta tazminatı değil, kaynağı sorumluluk hukuku olan tazminat alacağıdır.[6]

Halefiyet. Bazı yazarlar ve yargı organları zarar görenin doğrudan dava hakkını, zarar gören üçüncü kişinin sigorta ettirene halef olduğunu belirtmek suretiyle bir çözüme kavuşturmak istemişlerdir. Yabancı ülkelerde de eleştirilen bu çözüm, Türk Hukuku açısından da savunulamaz.[7]

Alacağın Temliki veya Borcun Devri Görüşü. Alacağın temliki görüşüne göre; rizikonun meydana gelmesi ile sigorta ettiren zarar görene karşı borçlu durumuna düşmektedir. Oysa sigorta akdinin kurulması ile sigorta ettirenin sigortacıdan isteyebileceği meblağ zarar görene temlik edilmiştir. Dolayısıyla, zarar gören üçüncü kişiler bu temlike dayanarak, sigortacıdan doğrudan doğruya bedelin kendisine verilmesini talep ve dava edebilirler. Temlike benzeyen borcun devri görüşüne göre ise; sigortacı, poliçeyi düzenleyip imzalamakla, sigorta ettirenin, muhtemel zarar görenlere karşı doğabilecek zararı tazmin borcunu, belirli bir limite kadar devir aldığını kabul etmiştir. Zarar görenin sigortacıdan zararın tazmini talep ve dava hakkı kaynağının buradan kaynaklandığı savunulmaktadır.[8]

Sonuç olarak, yukarıdaki görüşlerin hiçbiri, hukukun temel ilke ve kurallarını bozmadan veya zorlamadan, zarar gören üçüncü kişilerin doğrudan doğruya sorumluluk sigortacıya dava açma hakkının dayanağını açıklayamamaktadır. Fakat zorunlu mali sorumluluk (trafik) sigortası tarafların irade beyanları ile doğmuş olmasına karşın, bir ölçüde ayni hak niteliği kazanmakta ve sigortalı aracı izleyerek, adeta, sigortacı ile sigortalı araç ilişkisini tesis etmektedir. Böylelikle zorunlu mali sorumluluk (trafik) sigortası, ‘intuitupersonnae’ özelliğini yitirmekte, sosyal bir gereksinmenin karşılanması, bireysel sorumluluğun toplumsal sorumluluğa dönüşmesine yardımcı olmaktadır. Tüm bu nedenlerden ötürü, zarar görenlerin doğrudan doğruya sigortacıya müracaat ve dava talep hakkının tüm sorumluluk sigortaları için olmasa bile, zorunlu sorumluluk sigortaları için tanınmasını benimsemek kaçınılmaz görünmektedir.[9]

 

  3. Zarara Görenin Zorunlu Sorumluluk Sigortacısına Karşı Doğrudan Doğruya Dava Hakkının Mukayeseli Hukukta Düzenlenmesi

Trafik kazalarında zarar görenlerin korunması çağımızda çok önemli ekonomik ve sosyal bir mesele haline gelmiştir. Bu konuda Avrupa ülkelerinde ve de diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de motorlu işletenleri için zorunlu mali sorumluluk sigortası kabulü yoluna gidilmiştir. İngiltere 1930 tarihli, İsviçre 1932, Almanya 1939, Belçika-Hollanda-Lüksemburg 1955 tarihli anlaşma ile, Tunus 1960, İspanya 1962, İtalya 1969, ve Fransa 1958 tarihli kanunlarla karayollarında motorlu araç işletenleri için zorunlu mali sorumluluk sigortası kabul edilmiştir.[10]

İngiliz Hukuku. Doğrudan dava, 1930 tarihli Third PartiesActAgainstInsurers (TPRA) yani ‘Üçüncü Kişilerin Sigortacılara Karşı Hakları Kanunu’nda düzenlenmiştir. Daha sonra yürürlüğe giren 1930 The Road TrafficAct (Karayolları Trafik Kanunu ile bu kanun kapsamındaki sorumluluk sigortasının zorunlu olmasını düzenlemiştir. Aslında bu özel kanunun 1930 TPRA karşısındaki uygulama alanı dardır. The Road TrafficAct sadece zorunlu olarak öngörülen risklere karşı üçüncü kişilere/zarar görenlere sigortacıya başvurma imkânı tanıdığından, bunların dışında kalan riskler için zarar görenlerin doğrudan dava hakkının hukuki dayanağı 1930 tarihli Third PartiesActAgainstInsurers olmaktadır.[11]

İngiliz hukukunda sorumluluk sigortaları açasından, zarar görenin sigortacıya başvurması için iki ön koşulu yerine getirmesi gerekir. Birinci koşul, öncelikle, sigortalının sorumluluğunun miktarını mahkeme veya tahkim yoluyla tespit ettirilmiş olmalıdır. 2010 tarihli TPRA’da bu ön zorunlu dava koşulu kalkmıştır. 2010 tarihli TPRA’dazararn görenin doğrudan sigortacıya açacağı davada sigortalıyı da davada husumet yöneltmek zorunda değildir. Doğrudan davanın, 1930 TPRA bakımında ikinci ön koşulu, sigortalının iflas etmiş veya hakkında tasfiye kararı verilmiş olması gereğidir. Ancak o zaman, sigortalının hakları kanunen zarar gören/mağdura devredilmiş kabul edilir. Bu esas 2010 TPRA ile de korunmuştur. 1930 TPRA, doğrudan başvuru hakkını, sigortalının sözleşmesel haklarının kanunen zarar görene devredildiğinin kabul edilmesi ‘statutory transfer of rights’ esası üzerine kurmuştur. Devredilen haklar, önceden sigortacı ile sigortalı arasında var olan haklardır ve zarar gören/mağdur bu haklara halef olmaktadır. 2010 tarihli TPRA’da aynı esaslar korunmuştur.[12]

Alman Hukuku. Almanya’da motorlu araçlar için zorunlu mali sorumluluk sigortası 1939 tarihli Kanunla ihdas edildiği halde zarar gören üçüncü kişilere sigortacıyı doğrudan doğruya dava edebilme hakkı mezkûr kanunun tam bir revizyona tabi tutmak suretiyle onun yerine geçen 5 Nisan 1965 tarihli ‘Motorlu Taşıt İşletenler için Mecburi Mali Mesuliyet Sigortası’ Kanununu ile tanınmıştır. Alman hukukunda doğrudan doğruya dava hakkının tanınması için doktrinde uzun yıllar çaba sarf edilmiş, nihayet 1959 da Strazburg’ta imzalanan ‘Motorlu Taşıtlar Hakkında Mecburi Mali Mesuliyet Sigortasına dair Avrupa Antlaşması hükümlerine uyulmak amacıyla zikredilen 1965 tarihli Kanun çıkartılmıştır.[13]

Alman hukukunda, zarar gören ile sigortacı arasında 1 Ocak 2008 tarihinden önce, sigortanın konusunun motorlu taşıt zorunlu mali sorumluluk sigortası olması durumu haricinde, doğrudan talebe olanak veren hukuki bir ilişki bulunmamaktadır. 1 Ocak 2008 tarihinde yürürlüğe giren VVG kapsamında ise doğrudan başvuru hakkın uygulama alanı genişletilerek emredici nitelikte uygulanmaya başlanmıştır. Doğrudan dava hakkı, zarar gören üçüncü kişilerin zarar verene karşı sahip olduğu tazminat talebinin yanında, zarar verenin/sigorta ettirenin zorunlu sorumluluk sigortacısına karşı doğrudan (unmittelbar) kullanabildiği, zarar veren ile sigortacı arasındaki sigorta ilişkisine dayalı ve kanundan doğan bir tazminat talebi olarak nitelendirilmiştir. Bu nedenledir ki, doğrudan dava hakkı sigorta sözleşmesinden doğan bir hak olarak görülmemektedir.[14]

Fransız Hukuku. Zarar gören üçüncü kişilerin zarar verenin sorumluluk sigortasına doğrudan doğraya başvurma hakkının kaynağı olarak Fransa görülmektedir.[15] Fransa’da doğrudan dava ile ilgili olarak ilk hamle, kaza sorumluluk sigortası ile ilgili olarak 14 Mayıs 1926 tarihli Cour de Cassation kararında yapılmıştır. CodeCivil’in öncelikle zarar görenin zararının tazmini konusundaki emri bu kararda yön değiştirmiş ve sigortacının doğrudan doğruya zarar gören üçüncü kişiye ödeme yapması gerektiği şeklinde hüküm kurulmuştur. 13 Mayıs 1930 tarihli CodedesAssurances (Sigorta Kanunu) 53. maddesi ile zarar gören üçüncü kişilerin, sorumluluk sigortalarında doğrudan dava açma hakkının önü açılmıştır.[16]

İsviçre Hukuku. İsviçre’de ilk defa Motorlu Taşıtlar ve Bisiklet Trafiği Hakkında 15 Mart 1932 Tarihli Kanunun 49. maddesi ile trafik kazalarında zarar gören üçüncü kişilere sigortacıya karşı doğrudan doğruya dava açma hakkı tanınmıştır. 1932 Tarihli Kanunun yerine geçen 1958 tarihli Karayolları Trafik Kanunu’nun 65. maddesinde aynı hüküm benimsenmiştir.[17]

Belçika Hukuku. Belçika hukuku Fransız içtihatlarının etkisinde kalmıştır. Nitekim Belçika’da da ‘Motorlu Taşıtlar Hakkında Mecburi Mali Mesuliyet Sigortasına Dair 1 Temmuz 1956 Tarihli Kanununun 6. maddesinde zarar gören üçüncü kişilere doğrudan doğruya sigortacıya karşı dava açma hakkı tanınmıştır.[18]

 

Sonuç

Anlaşıldığı gibi, mukayeseli hukukta genel olarak zarar görenin zorunlu sorumluluk sorumluluk sigortacısına karşı teminat sınırları içerisinde doğrudan doğruya dava hakkı tanınmaktadır. Bununla birlikte bu dava açılmadan önce zorunlu sorumluluk sigortacısına karşı yazılı talepte bulunma ön şart olarak kabul edilmemektedir.

 

Kaynakça

1) Adal Erhan, “Motorlu Taşıt Kazalarına Karşı Mecburi Mali Sorumluluk Sigortası”, İHFM., C.XXX S.3-4 Yıl 1965.

 

2) Atabek Reşat, “Zarar Görenin Doğrudan Doğruya Sigortacıya Müracaat Hakkı”, BATİDER, C.VI S.1 Yıl Temmuz 1971.

 

3) BozerAli, Sigorta Hukuku (Sigorta Endüstrisi-Sigorta Hukukunun Genel Prensipleri Tazminat Sigortası ve Çeşitleri-Can Sigortası ve Çeşitleri, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara 1965.

 

4) Heıdl Wolfgang, Die VVG-Reform, insbesondere der Direktanspruch, Hamburg 2010.

 

5) Hemsworth Margaret, Third partiesAgainstInsurersReformed, Lloyd’sMaritimeand Commercial LawQuarterly, 2010.

 

6) KenderRayegan, “Motorlu Kara Nakil Vasıtalarının İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortasında Zarar Gören Şahıs Türk Hukukunda Sigortacıya Karşı Doğrudan Doğruya Dava Hakkına Sahip Midir?”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası C.XXXIX Yıl 1973.

 

7) Möller Van Hans, IstdieEinführungeineseigenenRechtsdesDrittgeschadigtengegen den Haftpflichtversicherer, insbesondere in der Kraftfahrhaftpflichtversicherungempfehlenswert?, Zeitschriftfürdie Gesamte Versicherungswissenschaft, 52. Bandı 1963.

 

8) Tandoğan Haluk, Türk Mes’uliyet Hukuku, 1961 Yılı Birinci Basıdan Tıpkı Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010.

 

9) Vural Güven, Trafik Sigortası (Motorlu Taşıt Araçları Zorunlu Sorumluluk Sigortası), Ankara 1981.

 

10) Yeşilova Aras Ecehan, Sorumluluk Sigortalarında Zarar Görenin Doğrudan Dava Hakkı, Yetkin Yayınları, Ankara 2013.

 

 

 

 

[1] Adal, s. 884.; Tandoğan, s. 95-96.

[2]  Vural, s. 64-65.

[3]  Yeşilova Aras, s. 64-65.

[4] Heıdl, s. 65.

[5] Heıdl, s. 275.

[6] Yeşilova Aras, s. 65-66.

[7] Vural, s. 66.

[8] Vural, s. 67.

[9] Atabek,  s. 130-131.

[10] Kender, s. 221.

[11] Hemsworth, s. 376.; Yeşilova Aras, s. 40.

[12] Yeşilova Aras, s. 40 vd.

[13] Kender, s. 224.

[14]Yeşilova Aras, s. 48 vd. 

[15] Möller, s. 419.

[16] Yeşilova Aras, s. 55-56.; Kender, s. 223.

[17] Bozer, s. 266.

[18] Kender, s. 223.;Bozer, s. 266.

 

BU MAKALE 17-28 NİSAN 2018’DE AZERBAYCAN/BAKÜ’DE DÜZENLENEN GENÇ ARAŞTIRMACILAR II. ULUSLARARASI İLMİ KONFERANSINDA SUNULMUŞ VE KONGRE BİLDİRGE KİTABINDA YAYINLANMIŞTIR. 

 

Paylaş