ISSN: 1302–3241
KÂZIM KARABEKĐR EĞĐTĐM
FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ
YIL:2005 SAYI: 11
ERZURUM
JOURNAL OF KAZIM KARABEKĐR
EDUCATION FACULTY
YEAR:2005 NUMBER:11
ERZURUM
HAKEM KURULU
Prof. Dr. Samih BAYRAKÇEKEN
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Zafer GÖKÇAKAN
Mersin Üniversitesi
Prof. Dr. Sırrı AKBABA
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet I3IK
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Hakkı YAZICI
Kocatepe Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet KIRKKILIÇ
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Halil Đbrahim YALIN
Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Rahim OCAK
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Ramazan DĐKĐCĐ
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Yüksel ÖZDEN
Balıkesir Üniversitesi
Prof. Dr. 3ule ERÇETĐN
Hacettepe Üniversitesi
Doç. Dr. Muhsine BÖREKÇĐ
Atatürk Üniversitesi
Doç. Dr. Adnan ÖMERUSTAOĞLU
Atatürk Üniversitesi
Doç. Dr. Mehmet TAKKAÇ
Atatürk Üniversitesi
Doç. Dr. Halil KOCA
Atatürk Üniversitesi
Doç. Dr. Muammer DEMĐREL
Atatürk Üniversitesi
Doç. Dr. Önder 3ĐM3EK
Atatürk Üniversitesi
Doç. Dr. Burhanettin DÖNMEZ
Đnönü Üniversitesi
Doç. Dr. Semra KARACA
Atatürk Üniversitesi
iv
Đngiliz ve Türk Ortadereceli Öğretim Kurumlarında Dil
Öğretimi ve Diğer Derslerin Öğretiminde Dilin Kullanım
3ekilleri
erefattin KARAKAYA ………………………………...…………331A352
Öğretimde Psikolojik Đhtiyaçların Yeri ve Önemi
M. Hanifi ERCO KUN / Ahmet NALÇACI …………..…………353A370
Eğitim Ortamlarında Doğrudan Doğruya Edinilen
Maksatlı YaEantılar ve Epistemolojik Temeli
Kemal BAKIR ...…………...………………………………………371A382
MitAEfsane ve Eğitim
Ömer YILAR …………………...…………………………………..383A392
Okuma Güçlüğü Olan Öğrencilerin Okuma Becerilerinin
GeliEtirilmesine Yönelik Bir Uygulama
Sabri SĐDEKLĐ / Selami YANGIN……………….………………..393A413
Kendi Dünyalarını Kendileri Yaratan Çocukları Hayata
Hazırlarken Kültür, Sanat ve Edebiyat Eğitimi
Semra EN …………………………………….……………………414A426
Bilginin Đnsan Hayatındaki Yeri ve Önemi
Ali Osman ENGĐN …………………………………………………427A453
Đlköğretim Okulları Sosyal Bilgiler Dersindeki Tarih
Konularında Yaratıcı Drama Kullanımı
Aydın GÜVEN ………………………………...……………………454A461
Matematik Eğitiminde GörselleEtirme YaklaEımı
Ahmet I IK / Alper C. KONYALIOĞLU …………..…………..462A471
Matematik Öğretmen Adaylarının Üçgen Kavramı Đle
Đlgili Bilgi Düzeyleri
Abdullah KAPLAN / Seyfullah HIZARCI ……………...………..472A478
viii
Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi Yıl: 2005 Sayı: 11
EĞĐTĐM ORTAMLARINDA DOĞRUDAN DOĞRUYA
EDĐNĐLEN MAKSATLI YA ANTILAR
VE EPĐSTEMOLOJĐK TEMELĐ
Kemal BAKIR
∗
“Bilgi güçtür. Bilmek egemen olmaktır”
Francis BACON
ÖZET
Eğitimin amacı, bireylerde istendik davranı" deği"ikliklerini
gerçekle"tirmektir. Bu da öğrenme süreçlerini kapsar. Bu kapsamda, özel
yöntemler kullanılır. Yaparak(ya"ayarak öğrenme modelinde, bilgiye
ula"mak için doğrudan doğruya edinilen maksatlı ya"antılar büyük önem
ta"ır. Bu ya"antılar öğrenmeyi kolayla"tırarak, bilginin kalıcı ve kullanı"lı
olmasını sağlar. Bu çalı"mada, bilgi ve bilimsel bilgi açısından doğrudan
doğruya edinilen maksatlı ya"antılar, onun önemi ve epistemolojik temeli
açıklanmaya çalı"ılacaktır.
Anahtar kelimeler: Bilgi, bilimsel bilgi, bilginin kaynağı, ya"antı, öğrenme.
ABSTRACT
Directly Acquired Intentional Experience in Education and its
Epistemological Bases
The aim of education is to perform desired behaviour modifications
in individuals. This also includes the learning process. In this respect many
special methods are used. Directly acquired intentional experiences are very
important in obtaining knowledge, in the experience and learn model. These
experiences by making learning easier, make knowledge permanent and
∗
Sınıf Öğretmeni, Yahya Kemal Đ. O. Erzurum & Atatürk Üniv, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Sistematik Felsefe ve Mantık Bilim Dalı Y. Lisans Öğrencisi. kemal_b79@mynet.com.
Eğitim Ortamlarında Doğrudan Doğruya Edinilen Maksatlı Ya antılar ve Epistemolojik Temeli
practical. This study aims, in regards to knowledge and scientific knowledge,
to explain the importance and epistemological bases of directly acquired
intentional experience.
Key Words: knowledge, scientific knowledge, origin of knowledge,
experience, learning.
Gündelik yaEam göz önünde bulundurulduğunda, insanlar belli
amaçlar doğrultusunda faaliyetlerde bulunurlar. Bu faaliyetler zaman ve
muhteva boyutunda yaEantı kesitini oluEturur. Bu oluEum içerisinde ise
yaEantıya bağlı bilgiler edinilir ve bir yaEam boyu diğer faaliyetlerle ve
bunlardan elde edilecek bilgilerle iliEkilendirilip, yaEamı sürdürmeye,
kolaylaEtırmaya yarayacak Eekilde kullanılmak üzere iradenin tasarrufuna
sunulur.
GiriEte, bilgiyi ele alırken onu yaEantıya bağlamakla konunun
gidiEatı hakkında bir ön fikir verilse de, bu olgusallıkla ya da doğrudan
doğruya edinilen maksatlı yaEantılarla ilgilidir. Aslında bilginin kaynağı
konusunda baElıca iki görüE vardır. Bunlar empirizm ve rasyonalizmdir.
Empirizm bilginin kaynağını deneyde görür, J. Locke, G. Berkeley ve D.
Hume bu akımın önde gelen temsilcileridir. J. Locke’a göre, insan zihni
doğuEtan yazılmaya müsait boE bir levhadır (tabula rasa) , herhangi bir deney
öncesi (a priori) bilgiye sahip değildir. Zihnin sadece bir anlama yetisi
vardır, yaEantılar sonucu duyumlar vasıtasıyla bilgiyi elde eder. Zihinde olan
her Eey duyularla, deneyimlerle elde edilir.1 Berkeley ise kendi kurduğu,
içkin idealizm, sisteminde, bilginin kaynağını algıya, doğrudan aracısız
olarak algılayacağımız zihin idelerine bağlar. Bilen özne ancak deney
yoluyla ve ancak kendi zihin idelerini bilebilir, bunun dıEında herhangi bir
dıE gerçekliğin bilgisine eriEilemez, varlık ve bilgisi algıya bağlıdır.2 Hume
1
John Locke, Đnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme, Çev: V. Hacıkadiroğlu, Đstanbul, Kabalcı
Yay, 1996, s.64–65
2
George Berkeley, Đnsan Bilgisinin Đlkeleri Üzerine, Çev: H. Turan, Ankara, Bilim Sanat
Yay, 1998, s.37–38
372
Kemal BAKIR
da Berkeleyin görüElerini kabul etmekle birlikte, algıları, birebir canlı bir
Eekilde duyumlanan izlenimler ve bu izlenimler üzerinde durulduğunda
onlardan daha soluk, hatırlama biçiminde ortaya çıkan ideler olarak ikiye
ayırır. Đdelerle izlenimler örtüEmelidir, ideler ve Đzlenimler arasında nedensel
bir bağıntı vardır. Đdelerin kendi arasında da mantıksal bir iliEki vardır fakat
bu nedensellik bağıntı biçimindedir bundan dolayı da a priori bir prensip
değildir. Bilginin kaynağı kesin olarak deneydir.3
Rasyonalizm ise bilginin kaynağını akılda görür. Descartes, Leibniz
gibi matematikle uğraEan filozoflar, Spinoza ve daha sonra da Hegel
rasyonalizmin önde gelen temsilcileridir. Đlkçağda Platon varlığı duyular
dünyası ve idealar dünyası olarak iki biçimde ele almıEtır. Platon’a göre,
gerçek olan idealar dünyasıdır bizim algıladığımız ancak ideaların yansıması
olan duyular dünyasıdır. Bu nedenle asıl bilgi de tümel (evrensel) değiEmez
gerçekliğin (ideaların) bilgisidir, buda ancak akıl ile bilinebilir.4 Aristoteles
ise Platon’un iki dünya görüEünü reddetmiE fakat o da bilgiyi tümelin bilgisi
olarak ele almıE ve bunun da tikel (tekil) Eeylerde gözlemlenerek genelleme
(tümevarım) yoluyla ve de akılla bilinebileceğini ve ileri sürmüEtür.5
Rasyonalizme göre, duyularımız bizi yanıltabilir, deneysel bilgi duruma ve
zamana göre değiEebilmektedir, asıl bilgi, değiEmez, genelAgeçer, her yerde
ve durumda aynı olan bilgidir. Bu ise deneyden önce var olması sebebiyle,
ona dayalı bilgiden daha değerli, doğuEtan zihinde mevcut (a priori) aklın
bilgisidir. Mantık ve matematik bilgiler bu türdendir.6 Akla dayalı bilgiler
çeliEmezlik ve yeter sebep ilkesine dayanırlar, bundan dolayı akıl gerçekleri
zorunludur, aksi mümkün değildir çünkü, bir matematik denkleminde olduğu
gibi, sebebi çözümleme ile bulunabilir, oysa olgu gerçekleri olumsaldır,
karEıtları da mümkündür.7 Hegel ise bilgiyi tamamen zihnin ürünü sayar,
3
Jonathan Dancy, An Introduction to Contemporary Epistemology, Oxford, Blackwell
Publishers, 2001, pp.15–16
4
W.C.K. Guthrie, Đlkçağ Felsefesi Tarihi, Çev: A. Cevizci, Ankara, Gündoğan Yay, 1999,
s.94–95
5
W.C.K. Guthrıe, age, s.128, 130–131
6
René Descartes, Felsefenin Đlkeleri, Çev: M. Karasan, Đstanbul, MEB Yay, 1997, s.63–64
7
Gottfried W. von Leibniz, Monadoloji, Çev: S. K. Yetkin, Đstanbul, MEB Yay, 1997, s.7–8
373
Eğitim Ortamlarında Doğrudan Doğruya Edinilen Maksatlı Ya antılar ve Epistemolojik Temeli
fakat bu zihin, insan aklından daha kapsamlı, tanrısal akla yakın evrensel
akıldır ve diyalektik bir yöntemle insan aklına açılır. Evrensel akıl (geist)
dinamiktir, her Eey kendisinden çıkmakla birlikte kendisi de sürekli bir
dönüEüm ve geliEim içindedir. Sonunda her Eey akıla (geist) akıl da
kendisine dönüEür.8 Evrensel akıl dıE dünyadan bağımsız, tümel varlığın
rasyonalize olmuE biçimidir. Burada bilgi soyuttur ve kendi baEına sentez,
bir baEka duruma tez olmak açısından kısmi olarak doğrudur. Ancak
evrensel akıl bu yöntemle kendini gerçekleEtirdiği zaman mutlak bilgiye
ulaEılır ve bu da akıl bilgisidir.
Bu görüElere ek olarak, bilginin kaynağını hem deney, hem de
akılda gören Kant, deneyin verilerinin, duyarlılığın a priori formları olan
zaman ve mekân algısı içerisinde aklın kategorileriyle birleEerek bilgi halini
aldığını ileri sürer. “Ona göre tüm bilgi deneyle baElar, ancak tümüyle
deneysel olan hiçbir bilgi de yoktur. Bilginin ancak içeriği deneyseldir. Bilgi
olabilmesi için anlığın ya da usun algı içeriğine yapması zorunlu olan bir
katkı söz konusudur. Bu katkı olmadan algı olamaz; duyumlarda kalınır.
Duyum ise bilgi değildir.”9 Kant, neyi, ne kadar bilebiliriz? sorusuna cevap
arar. Ona göre, biz nesneleri (fenomen) bize göründükleri Eekliyle, deney
yoluyla bilebiliriz, deney alanını dıEında kalan kendindeAEeylerin (numen)
bilgisine vâkıf olamayız, nesnel geçerli doğru bilgi fenomenlerin bilgisiyle
sınırlıdır, bunun dıEındaki her türlü yargı çeliEiktir, bunun için metafizik,
bilimsel bilgiden ayrıdır. Böylece metafiziği bilimin dıEında tutar.10
Kant’ın bu ayrımından sonra, YeniAKantçılar pozitivizmin tek yönlü,
doğa bilimlerine, dolayısıyla da sırf deneye dayalı bilgi anlayıEına karEı
çıkarak bilginin aklın ürünü olduğunu savunsalar da, pozitivizm bilgiyi
deneysel bilimlere ait bilgi biçiminde görür, o Eekliyle sınırlar ve bu sorunu
bilim ya da metodoloji bazında ele alır.11 Felsefeyi sınırlayan felsefi bir
8
George W. F. Hegel, Tinin Görüngübilimi, çev: A.Yardımlı, Đstanbul, Đdea Yay, 2004,
s.481,484
9
Arda Denkel, Bilginin Temelleri, Đstanbul, Doruk Yay, 2003, s.23
10
Immanuel Kant, Arı Usun EleFtirisi, Çev: A. Yardımlı, Đstanbul, Đdea Yay, 1993, s. 39A 40
11
H.Krings, H.M Baumgartner, “Bilgi Kuramı Tarihçesi”, Günümüzde Felsefe
Disiplinleri, Çev: Doğan Özlem, Đstanbul, Đnkılâp Kitabevi, 1997, s.220A 221
374
Kemal BAKIR
düEünce olarak pozitivizmin temel savı, olguya dayalı olmaktır. Pozitivistler,
bilimi tek geçerli bilgi türü olarak görür ve olguları bilinebilen üzerinde
inceleme yapılabilecek tek obje olarak kabul ederler. Bu nedenle
pozitivistlere göre felsefe de bilimsel yöntemi kullanması gereken bilgi
türüdür.12 “Pozitivist felsefe temelde bir bilim felsefesidir. Çünkü, bu
felsefede bilgi denilince, bilimsel bilgi; yöntem denilince de bilimsel yöntem
kastedilir.” Yeni pozitivizm ise Kantçı bir tutumla rasyonalizm ve empirizm
arasındaki çatıEmayı sonlandırma yolundadır. Karl R. Popper da aynı
Eekilde, bilgiden bilimsel bilgiyi anlar, fakat bilgiye ulaEmada yöntem
olarak, pozitivistlerin aksine, baElangıç noktası gözlem ve deney olan
tümevarımsal genellemelerle hipotezlere varma ve onları doğrulama süreci
yerine bir problemle baElayan, henüz çözümlenmemiE soruna önerilecek
kuramla devam eden ve bu kuramda elde edilecek tümdengelimsel
önermelerin sınamaya tabi tutularak, deneyAgözlem yoluyla yanlıElanmaya
çalıEılması ve bir çözüm önermenin geçici olarak kabul edilmesi biçiminde
olması gerektiğini ileri sürer.13 Genel olarak bilimsel bilginin Eekillenmesi de
bu yöndedir. Fakat pozitivizm konuyu daha ileri boyutlara götürerek katı
empirist bir tutumla, deney alanının dıEında kalan her Eeyi, din, metafizik ve
ahlâk gibi bilgi türlerini tamamen reddetmiEtir.14 Burada pozitivizm bir
dünya görüEü olma yolunda birçok değeri reddetmektedir fakat bilimsel bilgi
anlayıEına getirdiği katkı yadsınamaz.
Doğrudan doğruya edinilen maksatlı yaEantılara temel alınacak bilgi,
bilimsel bilgidir. Bilimsel bilgi; “insan aklının, belli bir konuya yönelerek
elde ettiği yöntemli, sistemli, düzenli, tutarlı ve geçerli, kanıtlanabilir ve
denenebilir nesnel (objektif) bilgisidir.”15 Bu doğrultuda, bilimsel bilginin
baEat özelliği deney kaynaklı olması, denenebilir olgulara dayanmasıdır.
Onu diğer bilgi türlerinden ayıran en önemli nokta da bu olgusallığıdır.
Olgusallık, bir anlamda düEünceden bağımsız, doğal bir oluEum içerisinde
12
3afak Ural, Pozitivist Felsefe, Đstanbul, Remzi Kitabevi, 1986, s.18
Adnan Ömerustaoğlu, Bilgi Kuramı, Ankara, AraEtırma Yay, 2004, s.12, 118
14
Auguste Comte, Pozitivizm Đlmihali, Çev: P. Erman, Đstanbul, MEB Yay,1952, s.5A 6
15
A. Kadir Çüçen, Bilgi Felsefesi, Bursa, Asa Kitabevi, 2001, s.21
13
375
Eğitim Ortamlarında Doğrudan Doğruya Edinilen Maksatlı Ya antılar ve Epistemolojik Temeli
var olan ve tartıEılmaz, inkâr edilemez olanı niteler.16 Đnsan bunu doğrudan
ve dolaylı biçimde duyulmayabilir ve ancak yaEantı sonucu tecrübî bir
biçimde bilebilir. Bu bağlamda yaEantıya dayalı, empirist bir yaklaEımla;
“her türlü bilginin kaynağı, dolayısıyla her bilimin kökü insanın kendi
yaEantısında yatmaktadır. Bize doğrudan doğruya aracısız verilen Eeyler,
yani insanın gerçeklik diye düEündüğü Eeyler de bu yaEantıdaki olaylardır.
Bir bilimi oluEturan düEünceleri birbirine eklemeye bu olaylar vesile olur,
çünkü bilimde iElediğimiz gereçleri biz ya doğrudan duyusal algılarla ya da
baEkalarından aktarılma, örneğin öğretmenlerimizden, makale ve kitaplardan
yaEadıklarımız yoluyla kazanıyoruz.”17
Bilgiyi elde etmede bir kaynak ve yöntem olarak doğrudan doğruya
edinilen maksatlı yaEantılar ve “bunları kazandıran araç ve yöntemler
eğitimin temel taEı ve gerçeğin kendisi olan yaEantılardır. Belli hedefA
davranıElara eriEmek için kazandırılacak bu çeEit yaEantıları edinirken
öğrenci, eEya, olgu ve olayların bizzat kendileriyle, beE duyu organını da
kullanarak etkileEimde bulunur.”18 Bu etkileEim, bireyin karEılaEtığı durumu
içselleEtirmesini ve dolayısıyla ondan deneysel bir bilgi elde etmesini sağlar.
Eğitimde, denemeAyanılma yoluyla öğrenme de bir yöntemdir fakat bu,
doğrudan doğruya edinilen maksatlı yaEantılar içerisinde uygulanacağından
çok dikkat edilmesi gerekir. Çünkü yanılmanın sonucu beklenenden ağır
olabilir. “Zehirli bir mantarı, yenebilir bir mantarla karıEtırarak hoE olmayan
duyum edinmiE olan biri, kesinlikle kuzu mantarının kırmızı ve beyaz
lekelerine dikkat edecek, bunları zehirliliğin uyarıcı iEareti olarak
kavrayacaktır.”19 Bu bir kazanımdır fakat bu kazanım onun sağlığının
bozulmasına ya da ölümüne sebep olabilir. Özellikle öğrenim yaEındaki
bireylerde, zihin kendi haline bırakıldığında, genelleme yapmaya alıEık
olduğundan, fazla çaba göstermekten kaçınarak, kaba genellemelerle süreci
16
Ahmet Cevizci, Paradigma Felsefe Sözlüğü, Đstanbul, Paradigma Yay, 1999, s.640
Max Planck, Modern Doğa AnlayıFı ve Kuantum Teorisine GiriF, Çev: Y. Öner,
Đstanbul, Spartaküs Yay, 1996, s.192
18
Kâmuran Çilenti, Eğitim Teknolojisi ve Öğretim, Ankara, Yargıcı matbaası, 1988, s.61
19
Ömer Naci Soykan, Bilgi ve Betimleme, Đstanbul, Küyerel Yay, 1998, s.241
17
376
Kemal BAKIR
iEletmeye devem edebilir, hâlbuki durum özelde çok daha ince ayrıntılı,
farklı olabilir.20 Kendi içerisinde tutarlı bir mantıkla yerleEik yargılarla
yapılacak bir genelleme ile yukarıdaki mantar örneğinde, bütün mantarlar
yenilebilir ya da bütün benekli mantarlar zehirlidir sonucuna varılabilir.
Burada özele, tikele inmeye yardımcı bir faktör gereklidir. Bundan dolayı
doğrudan doğruya edinilen maksatlı yaEantılar gündelik yaEantılar gibi değil,
denenmiE ve bir amaca yönelik olmalıdır. Bu da gösteriyor ki, doğrudan
pratik yaEantı öğrenmeyi sağlar, bilgiyi kalıcı kılar fakat bunun amaçlı bir
Eekilde eğitim çatısı altında yapılması, hem bilimsel yanını ortaya koyar,
hem de olması muhtemel olumsuzlukları, yanlıE öğrenmeleri engeller. 21
Burada en büyük görev öretmene, eğiticiye düEmektedir.
Bilginin doğası gereği psikolojik verilerin kullanılması zorunluluk
arz eder, bilmek, bir duruma etken faktörlerin nasıllığını anlamak için
gerçekliğin dönüEümüdür. Gerçeklikten kasıt olgu, olay ya da nesnedir ki,
bunu bilmek, kendisine karEılık gelen dönüEüm sistemini oluEturmaktır.
Bilgi bu dönüEümsel yapılar içerisinde meydana gelir, baEka bir deyiEle bilgi
bir dönüEümler sistemidir.22 Bu sistem ise psikolojik ve dolayısıyla da psikoA
fizyolojik süreçler ile mümkündür. Bilgiyi elde etmede bir kaynak ve araç
olarak doğrudan doğruya edinilen maksatlı yaEantıların bu süreci gündelik
yaEamdan bir örnekle açıklanacak olursa:
“Meselâ, yürürken ayağımıza bir çivi batsa, bu taban derimizdeki duyu
organları ile alınan bir informasyondur. DıE dünyada bizim için tehlikeli bir durum
olduğunu gösterir ve o tehlikeden organizmamızı korumak için bir seri
transformasyonlara (hal değiEikliği) sebep olur. Bunların baEında ayağımızı derhal
çivinin bulunduğu yerden çekilmesi Eeklinde refleks cevap gelir. Bu cevabın
verilmesi için informasyonun omurilik seviyesine ulaEması yeterlidir. Daha sonra
alınan mesaj beyin sapına ve beyine götürülecek, diğer bilgilerle birleEtirilecek,
meselâ çivinin paslı veya kirli olup olmadığı, ayakkabımızda mı yoksa yerde mi
olduğu gibi, görme ve diğer duyu organlarımızla alınan bilgilerle bir araya
getirilecektir. Bu integrasyon safhasıdır. Daha sonra eskiden edindiğimiz bilgilerle
karEılaEtırılıp bu tehlikeden korunmak için en uygun cevap aranacaktır (bilgiAiElem).
20
Francis Bacon, Novum Organum, Çev: S. Ö. AkkaE, Ankara, Doruk Yay, 1999, s.11–12
John Dewey, How We Think, New York, Dover Publications, Inc, 1997, pp.145–156
22
Jean Piaget, “Genetik Epistemoloji”, Jean Piaget/Đnsan ve Fikirleri, Der; Richard I.
Evans, Çev; 3. Çiftçioğlu, Ankara, Doruk Yay, 1999, s.38A 39
21
377
Eğitim Ortamlarında Doğrudan Doğruya Edinilen Maksatlı Ya antılar ve Epistemolojik Temeli
Burada öğrenme, eski olaylardan edinilen tecrübeler, Eartlanmalar, entellektüel
yeteneğimiz iEe karıEır ve meselâ birisi çivinin battığı yere tezek veya örümcek ağı
bastırırken bir diğeri tetenoz serumu yaptırmanın çarelerini arayacak, baEka birisi ise
buna hiç aldırmayacaktır. Cevapların bu kademesinde artık refleks değil davranıE
söz konusudur. Burada Eunu belirtelim ki, uygun cevabın seçilmesi ancak
informasyonun ölçülmesi, değerlendirilmesi ve lüzumlunun lüzumsuzdan,
ehemmiyetlinin ehemmiyetsizden ayırt edilmesi ile mümkündür.”23
Görüldüğü üzere, bu tür yaEantılar ve bunun sonucu ortaya çıkan
davranıElar gözlenildiği gibi basit değildir. Refleksler dıEında tüm
davranıElar zihinsel dinamizm ve muhakeme gerektirir. Hatta refleksler bile
tam olarak psikoAfiziksel koEut seklinde değil, psikoAfiziksel etkileEim
Eeklindedir, görünüEte uyarıcıya verilen ani, istemsiz, otomat, anlamsız bir
tepki gibi algılansa da, aslında, fiziksel, fizyolojik ve psikolojik durumlar
arsında hızlı bir etkileEim biçimde de olabilmektedir.24 Yukarıdaki örnek,
doğrudan doğruya edinilen maksatlı yaEantıların tümüne genellediğinde, bu
yaEantılara aktif olarak katılan bireylerde görülecek davranıE
değiEikliklerinin, eğitimin en önemli unsuru olan öğrenme faaliyetleri
açısından önemini kavranabilir. Bir eğitim ortamında birey, kendisinin bizzat
iEtirak ettiği ve yön verdiği bir deney ya da doğrudan gözlemlediği bir olay
ya da olguyu yaEayarak ona ait bilgiyi uzun süreli kalıcı bir biçimde
öğrenmiE, uygulamıE olacaktır. Yoksa “teorik bilgi uygulama alanı
bulmadıkça bir yarar sağlamaz. Bilginin bir kullanım alanı olması gerekir.
Bilgi yapabilmektir. Bilgimiz eylemlerimizde ve yaEamımızda değiEikliğe
yol açabilmelidir.”25 Zaten öğrenme de, bir davranıE değiEikliği değil midir!
DavranıE bilimlerinin teknoloji çıktısı olarak yöntem bilimi ve
bunun kapsamı içerisinde, eğitim teknolojisi ile iliEkili öğretmeAöğrenme
yöntemlerinden, yaparakAyaEayarak öğrenme olanağı sağlayan; doğrudan
doğruya edinilen maksatlı yaEantılar, öğrenme, bireyin kendini
gerçekleEtirmesi ve hatta sosyalleEmesi açısından pek çok olumlu yönler
taEımaktadır. Birey, doğrudan katıldığı yaEantıda, biliEsel, duyuEsal ve psikoA
23
Ayhan Songar, Sibernetik, Đstanbul, Yeni Asya Yay, 1983, s.40A 41
Karl R. Popper, Hayat Problem Çözmektir, Çev: A. Nalbant, Đstanbul, Yapı Kredi Yay,
2005, s.63
25
Adnan Ömerustaoğlu, “Sorun Çözücü Araç Olarak Bilgi”, Felsefelogos, S:23, 2004, s.78
24
378
Kemal BAKIR
motor becerilerini ortaya çıkarıp kullanabilmekte, böylece kendi
yeterliliklerinin farkına varmakta, kendine güven duymakta, bağımsız iE
yapabilme gücü kazanmakta ve kendi ayakları üzerinde durabilme yolunda
önemli adımlar atmıE olmaktadır. YaEantı yoksa öğrenme de yoktur,
dolayısıyla kümülatif bir süreç de yoktur.26 Bu yaEantılar ilerideki yaEantılara
pratik temel oluEturduğu için öğrenmede ileriye ket vurma davranıEı sağlar
ve yeni bilgilerin öğrenilmesini kolaylaEtırır. Örneğin matematik dersinde
silindirin hacmi konusu iElenirken, konunun teorik anlatımı yerine, öğretmen
kontrolünde öğrencilerin metre ile çevrede bulunabilecek varil, tomruk ya da
silindir Eeklinde bir materyal üzerinde gerekli ölçümleri yapıp alınan
verilerle silindirin hacmini hesaplamaları pratik yaEantının ta kendisidir.
Daha sonra birey aynı durumla karEılaEtığında kolaylıkla üstesinden
gelebilecektir, çünkü bu durumu doğrudan doğruya yaEayarak öğrenmiEtir. 27
Bunun gibi yaEantıların bütün diğer derslerde içeriğe uygun olarak
uygulanması aynı olumlu sonuçları verir. Birey bu yaEantılara doğrudan
katıldığı için, olaylar, olgular ve nesnelerle birebir yüzleEir ve onları
sorgular, böylelikle muhakeme gücü geliEir, üretkenliği üst seviyeye çıkar.
“Öğrenme sırasında birden çok duyu organını kullandığından iyi öğrenir, geç
unutur.”28 Eğitim ortamlarında bu yaEantıları kapsayan uygulamalar
öğrenciyi aktif kılar, pasifize olmaktan, öğretmene bağımlı kalmaktan
kurtarır, çeEitli yeterlilikler kazandırır. Ayrıca, öğretmeni de garson
konumundan rehber konumuna getirecek bir yöntemdir.
Doğrudan doğruya edinilen maksatlı yaEantılar bireyin sosyal
geliEimini de önemli ölçüde etkiler, bu yaEantıların sadece doğa bilimlerine
ait derslere ve bu tür gündelik yaEantılara indirgenmesi doğru değildir, en az
bunun kadar sosyal bilimler kapsamındaki dersler ve insanlar arası sosyal
iliEkilerde de aynı önem derecesinde iEleve sahiptir.29 Sosyal bilimler
26
John Dewey, Reconstruction in Philosophy, New York, Mentor Books, 1953, p.83
John Dewey, Experience and Education, New York, Touchstone Book, 1997, pp.48–49
28
Özcan Demirel, Öğretme Sanatı. Ankara, Pagem Yay. 1999, s.108
29
John Dewey, Philosophy of Education (Problems of Men), New Jersey, Littlefield,
Adams & Co, 1961, p.180
27
379
Eğitim Ortamlarında Doğrudan Doğruya Edinilen Maksatlı Ya antılar ve Epistemolojik Temeli
kapsamındaki derslerde olayın yeniden yaEanma imkânı olmasa bile
olayların ait olduğu olgular gözlemlenebilir. Bu da, olayın görsel ve iEitsel
araçlar (TV, CD, Teyp vb) kullanarak, örnek olay gösterilerek güncellenmesi
ile ya da dramatize edilmesi ile mümkündür. Sosyal bilgiler/ Tarih dersi
kapsamında konu olan bir savaEın yeniden yaEanması imkân dıEıdır fakat
film veya belgesel olarak izlenmesi ya da güncel hayattan örneklenmesi
onun olgu biçiminde yaEantı içerisinde gözlemlenmesini mümkün kılar.
Materyal kullanımı yaEantının gerçeğe daha yakın olmasını sağlamakla
birlikte, ilgi çekerek ve dikkat toplayarak öğrenmeyi daha da kolaylaEtır.30
Bunu, kavrayacak ve uygulayacak olan öğretmendir. “Öğretmenlikte en
büyük sır; bilgi ve düEünceyi meydana getirecek davranıEların türünü,
biçimini, araçlarını keEfetmektir. Bilginin elde edilmesinde öğrencinin
bedenini, duygusunu, düEüncesini ortaklaEa davranıEa sevk eden bir metot en
iyi metottur.”31 En kolay öğrenilen ve en çok akılda tutulan bilgiler beE duyu
ile doğrudan yaEantıdan edinilmiE ve yaEantıyı en çok değiEtiren bilgilerdir.
Bu da, bireylerin algıda hassasiyet noktalarını betimler. Bu sebepten, bireyin
bir bütün olarak, fiziksel ve zihnen yaEantıya katılımı çok önemlidir.32
Sonuç olarak, doğrudan doğruya edinilen maksatlı yaEantılar, eğitim
ortamlarında gündelik yaEamdan daha özel ve bir amaca yönelik faaliyet
biçimidir, bir anlamda doğal bir halde öğrenme sürecinin zihinsel
organizasyon biçimlendirmesidir.33 Ereği, bilimsel anlamda bilgiye ulaEmak
ve etkin bir Eekilde öğrenmeyi sağlamaktır. ĐElevini tam olarak yerine
getirebilmesi için, öğretmen kontrolünde müdahale Eeklinde değil de, yol
gösterici bir Eekilde, bireyleri sıkmadan ve de herhangi bir olumsuzlukla
karEılaEma olasılığına karEı tamamen baEıboE bırakmadan, amacına uygun
olarak uygulanması ya da yaEanması adeta bir zorunluluk arz etmektedir.
30
Martin S. Dworkin, Dewey on Education, New York, Teachers College Press, 1959, p.110
I.Hakkı Baltacıoğlu, Talim ve Terbiyede Đnkılâp. Đstanbul, MEB Yay. 1995, s.91
32
John Dewey, Interest and Effort in Education, Cambridge, H. Miffin Comp, 1913, p.74
33
John S. Brubacher, Modern Philosophies of Education, New York, McGrawAHill Book
Comp, 1962 ,p.262
31
380
Kemal BAKIR
KAYNAKÇA
BACON, Francis; Novum Organum, Çeviren: Sema Önal AkkaE, Doruk
Yayımcılık, Ankara, 1999.
BALTACIOĞLU, Ismayıl Hakkı; Talim ve Terbiyede Đnkılâp, MEB Yay,
Đstanbul,1995.
BERKELEY, George; Đnsan Bilgisinin Đlkeleri Üzerine, Çev: Halil Turan,
Bilim Sanat Yay, Ankara, 1998.
BRUBACHER, John S.; Modern Philosophies of Education, McGrawAHill
Book Company, Inc, New York, 1962.
CEVĐZCĐ, Ahmet; Paradigma Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları,
Đstanbul, 1999.
COMTE, Auguste; Pozitivizm Đlmihali, Çev: Peyami Erman, Milli Eğitim
Basımevi, Đstanbul, 1952.
ÇĐLENTĐ, Kâmuran; Eğitim Teknolojisi ve Öğretim, Yargıcı matbaası,
Ankara, 1988.
ÇÜÇEN, A. Kadir; Bilgi Felsefesi, Asa Kitabevi, Bursa, 2001.
DANCY, Jonathan; An Introduction to Contemporary Epistemology,
Blackwell Publishers, Oxford, 2001.
DEMĐREL, Özcan; Öğretme Sanatı. Pagem Yay. Ankara, 1999.
DENKEL, Arda; Bilginin Temelleri, Doruk Yayımcılık, Đstanbul, 2003.
DESCARTES, René; Felsefenin Đlkeleri, Çev: Mehmet Karasan, MEB Yay,
Đstanbul, 1997.
DEWEY, John; Experience and Education, Touchstone Book, New York,
1997.
DEWEY, John; How We Think, Dover Publications, Inc, New York, 1997.
DEWEY, John; Interest and Effort in Education, Houghton Miffin Comp,
Cambridge, 1913.
DEWEY, John; Philosophy of Education (Problems of Men), Littlefield,
Adams & Co, New Jersey, 1961.
381
Eğitim Ortamlarında Doğrudan Doğruya Edinilen Maksatlı Ya antılar ve Epistemolojik Temeli
DEWEY, John; Reconstruction in Philosophy, Mentor Books, New York,
1953.
DWORKĐN, Martin S.; Dewey on Education, Teachers College Press,
New York, 1959.
GUTHRIE, W.C.K.; Đlkçağ Felsefesi Tarihi, Çev: Ahmet Cevizci,
Gündoğan Yay, Ankara, 1999.
HEGEL, George W.F.; Tinin Görüngübilimi, Çev: Aziz Yardımlı, Đdea
Yayınevi, Đstanbul, 2004.
KANT, Immanuel; Arı Usun EleFtirisi, Çev: Aziz Yardımlı, Đdea Yayınevi,
Đstanbul, 1993.
KRĐNGS, H; BAUMGARTNER, H.M ; “Bilgi Kuramı Tarihçesi”,
Günümüzde Felsefe Disiplinleri, Çev: Doğan Özlem, Đnkılâp
Kitabevi, Đstanbul, 1997.
LEĐBNĐZ, Gottfried Wilhem von, Monadoloji, Çev: Suut Kemal Yetkin,
Đstanbul, MEB Yay, 1997.
LOCKE, John; Đnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme, Çev: Vehbi
Hacıkadiroğlu, Kabalcı Yayınevi, Đstanbul, 1996.
ÖMERUSTAOĞLU, Adnan; Bilgi Kuramı, AraEtırma Yay, Ankara, 2004.
ÖMERUSTAOĞLU, Adnan; “Sorun Çözücü Araç Olarak Bilgi”,
Felsefelogos, Sayı:23, Đstanbul, 2004.
PĐAGET, Jean; “Genetik Epistemoloji”, Jean Piaget/ Đnsan ve Fikirleri,
Der; Richard I. Evans, Çev; 3ebnem Çiftçioğlu, Doruk Yayımcılık,
Ankara, 1999.
PLANCK, Max; Modern Doğa AnlayıFı ve Kuantum Teorisine GiriF,
Çev: Yılmaz Öner, Spartaküs Yayınları, Đstanbul, 1996.
POPPER, Karl Raımund.; Hayat Problem Çözmektir, Çev: Ali Nalbant,
Yapı Kredi Yay, Đstanbul, 2005.
SONGAR, Ayhan; Sibernetik, Yeni Asya Yayınları, Đstanbul, 1983.
SOYKAN, Ömer Naci; Bilgi ve Betimleme, Küyerel Yay, Đstanbul, 1998.
URAL, 3afak; Pozitivist Felsefe, Remzi Kitabevi, Đstanbul, 1986.
382