ORGAN K TARIM
E
T M K TABI
ED TÖR
Dr. Sancar BULUT
BASKI
M Grup Matbaacılık A. .
Kayseri Organize Sanayi Bölgesi
8. Cadde No:7 38070, Melikgazi-Kayseri
Tel: +90 352 321 24 11, www.mgrup.com
YAHYALI ARA TIRMA ve ST HDAMI GEL T RME MERKEZ
PROJES
PROGRAM ADI
NSAN KAYNA ININ GEL T R LMES OPERASYONEL
PROGRAMININ YEN L KÇ YÖNTEMLERLE KAYITLI
ST HDAMIN TE V K H BE PROGRAMI
PROJE KOORD NATÖRÜ
ERAFETT N KOYUN
PROJE SAH B
YAHYALI BELED YES
PROJE ORTAKLARI
Yahyalı lçesine ve Köylerine Hizmet Götürme Birli i Ba kanlı ı
Yahyalı Esnaf ve Sanatkârlar Odası Ba kanlı ı
Yahyalı Mesleki E itim ve Halk E itimi Merkezi Müdürlü ü
2011-KAYSER
ED TÖR
Dr. Sancar BULUT
Not 1: Bu kitap yayınlandıktan sonra bilimsel bütün sorumluluk makale
sahiplerine aittir.
Not 2: Bu kitap Avrupa Birli i ve Türkiye Cumhuriyeti'nin mali katkısı
ile hazırlanmı tır. Kitap içeri inden yalnızca Yahyalı Belediyesi
sorumludur ve bu içerik hiç bir ekilde Avrupa Birli i veya Türkiye
Cumhuriyeti'nin görü ve tutumunu yansıtmamaktadır.
Not 3: Bu kitap, “ nsan Kayna ının Geli tirilmesi Operasyonel
Programının Yenilikçi Yöntemlerle Kayıtlı stihdamın Te viki Hibe
Programı” Yahyalı Ara tırma ve stihdamı Geli tirme Merkezi Projesi
Organik Tarım E itimi kapsamında hazırlanmı tır.
Not 4: zin alınmadan kullanılması yasaktır.
Ç NDEK LER
Sayfa No
Önsöz (Sancar BULUT)…..………………………………….....………..i
Sunu ( erafettin KOYUN)...…………………………………………...iii
Sunu (Mehmet ARAÇ)………………………………………………….v
Sunu (Ziya POLAT)…………………………………………………...vii
Konu Ba lı ı/E itimci
Organik Tarımın Tanımı, Önemi ve Yahyalı’nın Organik Tarım
Potansiyeli………………………………………………………………..1
Dr. Sancar BULUT
Organik Tarımın Temel lkeleri ve Ba lama Esasları……..…………….7
Prof. Dr. Ali rfan LBA
Organik Tarımda Kontrol ve Sertifikasyon…………………………….24
Prof. Dr. Ali rfan LBA
Dünya’da ve Türkiye’de Organik Tarım Uygulamaları……..…………35
Prof. Dr. Ali rfan LBA
Organik Tarımın Sosyal Yönü ve Eko Turizm.………………………...50
Dr. Sancar BULUT
Organik Tahıl ve Yemeklik Tane Baklagil Yeti tirme….………….…..56
Dr. Sancar BULUT
Organik Ürünlerin Ambalajlanması, Etiketlenmesi,
Depolanması ve Pazarlanması.……………………………………..…..65
Dr. Sancar BULUT
Organik Endüstri Bitkileri Yeti tirme.……………………………….…80
Dr. Mahmut KAPLAN
Organik Yem Bitkileri Yeti tirme………………………………………87
Dr. Mahmut KAPLAN
Organik Çayır Mera daresi…………………………………………….93
Dr. Mahmut KAPLAN
Organık Tarım ve GDO’lara Bakı Açısı.……………………...………99
Yrd. Doç. Dr. Satı ÇÖÇÜ
Organik Sebze Üretimi………………………………………………...104
Prof. Dr. Halit YET
R
Organik Meyve Yeti tiricili i…………………………………………110
Yrd. Doç. Dr. K. U urtan YILMAZ
Organik Ba cılık………………………………………………………115
Yrd. Doç. Dr. Aydın UZUN
Toprak Analizlerinin Önemi ve Numume Alma Teknikleri……….….125
Yrd. Doç. Dr. Mustafa BA ARAN
Organik Gübreler, Gübreleme ve Ye il Gübreler………………….….130
Yrd. Doç. Dr. Mustafa BA ARAN
Kültür Bitkilerinin Sulanması…………………………………………135
Doç. Dr. Ali ÜNLÜKARA
Organik Tarımda Sulama Yöntemleri ve Sistemleri……….………….165
Doç. Dr. Ali ÜNLÜKARA
Organik Tarımda Yabancı Ot Yönetimi.………………………………184
Doç. Dr. Do an I IK & Prof. Dr. Osman T RYAK
Biyolojik Mücadele ve Organik Tarım.……….………………………197
Yrd. Doç. Dr. M. Alper ALTINOK
Organik Sebze Tarımında Hastalık Yönetimi…………………………205
Yrd. Doç. Dr. H. Handan ALTINOK
Organik Tarımda Mikroorganizma Kullanımı………………………...214
Yrd. Doç. Dr. H. Handan ALTINOK
Organik Meyve Tarımında Hastalık Yönetimi………………………..220
Prof. Dr. Osman T RYAK
Organik Meyve ve Sebze Tarımında Zararlı Yönetimi…….…………233
Doç. Dr. Ramazan CANH LAL
E itimlerden Bazı Resimler…………………………………………...257
Esra KOYUN
ÖNSÖZ
Tarımsal üretimi arttırma ve albenisi yüksek ürünler elde etme
adına a ırı ve kontrolsüz bir ekilde kullanılan nsektisid, Fungisit ve
Herbisit gibi toksik maddelere bugün dünyanın her yanında rastlamak
mümkündür. Yapılan bir ara tırmada, kutup ayıları ve penguenlerin
vücutlarında bile bu kimyasal maddelere rastlandı ı belirtilmektedir.
Yedi imiz birçok gıdanın içinde de bu zehirlerin çok az da olsa
kalıntılarına rastlanmaktadır.
Çevreci tarım uygulamalarıyla; toprak ve su kaynaklarının
korunması, tarımda izlenebilirlik ve sürdürülebilirli in sa lanması,
tüketiciye güvenli gıdanın sunulmasının yanı sıra, kaliteli ve sertifikalı
ürüne olan talepten dolayı çevre dostu ürünlerin pazar payının artaca ı
konusunda üphe yoktur. Kırsal alanda toprak ve su kaynaklarının
korunması ile biyolojik çe itlili in sürdürülmesi için tarımsal
faaliyetlerden kaynaklanan kirlili in azaltılması gerekmektedir. Özellikle
riskli bölgelerde söz konusu kirlilikle mücadelenin en etkili
yöntemlerden
biri
de
organik
tarım
uygulamalarının
yaygınla tırılmasıdır.
Ayrıca,
ülkemizde
geleneksel
tarım
uygulamalarının yaygın olması nedeniyle organik tarım için ba langıç
ko ullarına sahip geni tarım toprakları bulunmaktadır. Söz konusu
arazilerde tarımsal faaliyetlerini sürdüren küçük i letmeler için organik
tarım fırsata dönü türülebilir. Di er taraftan, organik tarım ürünlerine
artan talebe ba lı olarak organik tarım üreticilerinin gelirlerinde artı ve
istikrar sa lanması suretiyle kırsal ekonomilerin güçlendirilmesi
mümkündür.
Ülkemizde 1980’li yıllarda dı talep üzerine ba layan organik
tarımsal üretim hızla geli erek günümüzde önemli bir sektör haline
gelmi bulunmaktadır. Türkiye’nin organik tarımsal üretim bakımından
çok önemli bir potansiyeli oldu u a ikar durumdadır. Ülke potansiyelinin
de erlendirilmesi için örgütlenme, e itim, ara tırma, destek ve te vik
çalı maları artarak devam etmektedir. Bugün organik tarım sistemi
ülkemizin hemen her bölgesine girmi ve yeti tiriciler tarafından hızla
benimsenmeye ba lamı tır. Hızla geli en organik tarım sektörünün
ara tırma ve geli tirme çalı malarına ihtiyacı giderek artmaktadır. Bu
e itim kapsamında; organik tarımla ile ilgili sa lık, iklim de i ikli i,
ülkesel geli meler, kırsal kalkınma, biyo-çe itlilik, AR&GE, organik
i
tarım ara tırmaları, eko-okullar, eko-turizm gibi popüler konuların
irdelenmesi gerekmektedir.
Kayserinin civar illerinin kav a ında yer alan Yahyalı, Dünyanın
en büyük ikinci elalesi olan Kapuzba ı elalesine, çok kaliteli elma
ürünlerin alındı ı, ç Anadolu bölgesinde çok ender olan mikroklimatik
ko ullara sahip durumdadır. Buna ra men tarımsal faaliyetlerin oldukça
geriledi i, tarım alanlarının bo kaldı ı ve dı göçlerin ya andı ı bir ilçe
olan Yahyalı ve köyleri için mevcut durum ortaya konmu ve bu e itim
sonucunda sosyal ve ekonomik geli me için öneriler geli tirilmi tir.
Ülkemizde organik tarım uygulamaları konusundaki çalı malar daha çok
Ege Bölgesi merkezli yürütülmekte, bu da ulusal düzeyde beklenen
geli meyi sa layamamaktadır. ç Anadolu Bölgesi ise, geleneksel
tarımda dezavantajlı olmasına ra men topraklarının kirlenmemi olması
nedeniyle organik tarımda çok daha güçlü bir potansiyele sahiptir. Bu
projenin sonuçlarının uygulamaya aktarılması, Yahyalı’da pilot bir
uygulama ile ç Anadolu’daki organik tarım potansiyelinin ortaya
çıkarılmasına ve bu yöndeki uygulamaların te vik edilmesine katkı
sa layacaktır.
30.06.2011
Dr. Sancar BULUT
(E itim Koordinatörü)
ii
SUNU
Bir toplumsal dönü üm projesi olan Avrupa Birli i adaylı ı
ve/veya üyeli i ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda bir çok geli meye
katkıda bulunacaktır. Bu katkının gerçekle ebilmesi için Avrupa
Birli i’nin özellikle aday ülkelere yeni i imkanları yaratacak istihdam
te vikleri, ki ilerin bilinçli, etkili ve verimli çalı malarına katkı
sa layacak mesleki e itim te vikleri ve gençlerin sosyalle mesine
katkıda bulunacak e itim te vikleri sunması gerekir. Bu te viklerden biri
nsan Kayna ının Geli tirilmesi Operasyonel Programıdır.
Elinizdeki kitap, Avrupa Birli i ve Türkiye Cumhuriyeti
tarafından desteklenen nsan Kayna ının Geli tirilmesi Operasyonel
Programının Yenilikçi Yöntemlerle Kayıtlı istihdamın Te vik Edilmesi
Programı kapsamında desteklenmi olan Yahyalı Ara tırma ve stihdamı
Geli tirme Merkezi Projesi'nin ana çıktılarından birisidir.
Proje Yahyalı Belediyesi yürütücülü ünde Yahyalı lçesine ve
Köylerine Hizmet Götürme Birli i Ba kanlı ı, Yahyalı Esnaf ve
Sanatkarlar Odası Ba kanlı ı ve Yahyalı Mesleki E itim ve Halk E itimi
Merkezi Müdürlü ü ortaklı ında hazırlanmı tır. Projenin hedef grupları
Yahyalı lçesindeki i verenler, i sizler ve çiftçilerden olu maktaydı.
Proje boyunca gerçekle tirdi imiz ana faaliyetler olarak mesleki
e itimler, konferans, seminer ve paneller gerçekle tirdik. Mesleki
e itimlere organik tarım alanında 100, mobilya dekorasyon alanında 50,
i makinesi operatörlü ünde 50 ve çocuk bakıcılı ı alanında 50 olmak
üzere toplam 250 ki i alınmı ve bunlar ba arı ile e itimlerini
tamamlamı lardır. Mezun olan kursiyerlerin kayıtlı olarak i bularak
istihdam edilmeleri proje ekibi olarak bizleri fazlasıyla memnun
etmektedir. Ayrıca düzenlenen seminer, sempozyum ve panellerle kayıtlı
istihdam konusunda farkındalık yaratılmı tır. Yine seminer, sempozyum
ve panellerde Yahyalı’da yeni i alanları ara tırılmı ve i verenlere yeni
istihdam alanları olu turmaları konularında rehberlik edilmi tir. Bu ana
faaliyetler yanında di er bir çok faaliyet düzenlenmi ve proje sonucunda
istihdam, kayıtlı istihdam, yeni i i alanları ve Avrupa Birli i konularında
toplumun bilgi düzeyi arttırılmı tır.
iii
Böyle bir projeye desteklerinden dolayı öncelikli olarak Avrupa
Birli i’ne ve Türkiye Cumhuriyeti’ne te ekkürlerimi sunarım. Yine proje
esnasında yardımlarından dolayı Çalı ma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlı ına, Sosyal Güvenlik Kurumuna ve Merkezi Finans ve hale
Birimi Ba kanlı ına te ekkürü bir borç bilirim. Ayrıca projenin
yürütülmesi esnasında maddi manevi desteklerini esirgemeyen Hibe
Faydalanıcısı Yahyalı Belediyesine ve Ba kanı Sayın Mehmet ARAÇ’a,
proje orta ı Yahyalı lçesine ve Köylerine Hizmet Götürme Birli i
Ba kanlı ına ve Ba kanı Yahyalı Kaymakamı Sayın Ziya POLAT’a,
proje ortakları Yahyalı Esnaf ve Sanatkarlar Odası Ba kanlı ına ve
Yahyalı Mesleki E itim ve Halk E itimi Merkezi Müdürlü üne sonsuz
te ekkürlerimi sunar, bu eserin tüm insanlı a faydalı olmasını dilerim.
erafettin KOYUN
Kamu Yönetimi Uzmanı
Proje Koordinatör
iv
SUNU
Avrupa Birli ine tam üye olmak için yola çıktı ımız üyelik
süreci, cumhuriyetin kurulu ilkelerine uygun toplumsal bir dönü üm
yani ça da la ma projesinin basamaklarından olu maktadır. Bu nedenle
ülkemiz üyeli i bir devlet politikası haline getirmi tir. Üyelik süreci,
ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda birçok geli meyi beraberinde
getirecektir. Bu geli melerin gerçekle tirilebilmesinin bir yolu da Avrupa
Birli inin e itim ve istihdam alanlarında üye ve aday ülkeleri
desteklemek amacıyla sundu u programlara katılımdan geçmektedir. Bu
programlar; yeni i imkânları yaratarak istihdamı te vik etmeyi, ki ilerin
niteliklerini artırarak çalı ma hayatına katılımlarını kolayla tırmayı,
mesleki e itimin kalitesini artırmayı ve gençlerin beceri ve
yeterliliklerini geli tirmeyi amaçlamaktadır.
Halkımıza; kaliteli, verimli, tutumlu ve etkili hizmet etmeyi
kendine ilke edinen belediyemiz vatanda larımıza yeni i alanları
olu turabilmek için var gücü ile çalı maktadır. Yeni istihdam alanları
olu turmanın yolunun giri imci i veren, pazar ve nitelikli i çiden
geçti inin bilincinde olan belediyemiz i veren, i çi ve i siz
vatanda larımızı e itmek amacıyla arayı lara ba lamı tır. Tam da bu
dönemde Avrupa Birli i ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse
edilen Yenilikçi Yöntemlerle Kayıtlı stihdamın Te viki Hibe Programı
teklif ça rısının yapılmı olması belediyemiz için büyük bir ans
olmu tur. Ba ta Yahyalı Kaymakamlı ı olmak üzere kamu kurumları ve
sivil toplum kurulu ları ile görü meler yapılmı ve Yahyalı Halkına
faydalı olmak adına bir proje hazırlanmasına karar verilmi tir. Böylece
Yahyalı Ara tırma ve stihdamı Geli tirme Merkezi Projesi do mu tur.
E itim kitabı ile kar ınızda oldu umuz projede kamu kurumları
ve sivil toplum örgütlerimiz çok uyumlu bir ekilde çalı arak ba ka
projeler için de güç birli i olu turacaklarının i aretlerini vermi lerdir.
Kurum ve kurulu larımızın bir araya gelmesi ile olu acak olan sinerji
halkımıza önümüzdeki yıllarda çok büyük fırsatlar sunacaktır. Kurum ve
kurulu larımızın ortak çalı malarının ürünü olan bu proje Yahyalı
lçemizde yo unlu una ya anan i sizlik ve kayıt dı ı istihdamın
önlenmesine katkıda bulunmu tur. Çünkü kursiyerlerimizin büyük bir
kısmı i bulmu , yapılan seminer, sempozyum ve panellerle de i veren,
i çi ve i sizlerimizde kayıt dı ı istihdamın zararları, kayıtlı i çi olmanın
v
faydaları ve kayıtlı i çi çalı tıran i verenlere yönelik te vikler gibi
konularda ilçemizde farkındalık yaratılmı tır.
lçemizde ba arı ile uygulanan i çi, i veren ve i siz
vatanda larımızın ufkunu açan bu projeye verdikleri destekten dolayı
Avrupa Birli ine ve Türkiye Cumhuriyetine te ekkürlerimi sunarım.
Yine projenin kabul görmesinde ve uygulanmasında verdikleri destekten
dolayı program otoritesi Çalı ma ve Sosyal Güvenlik Bakanlı ına,
sözle me makamı Merkezi Finans ve hale Birimi Ba kanlı ına, teknik
izlemeden sorumlu Sosyal Güvenlik Kurumuna te ekkürü bir borç
bilirim. Projemizin hazırlanmasında ve uygulanmasında her zaman birlik
ve beraberlik içerisinde hareket etti imiz Yahyalı lçesine ve Köylerine
Hizmet Götürme Birli ine, Yahyalı Esnaf ve Sanatkarlar Odası
Ba kanlı ına ve Yahyalı Mesleki E itim ve Halk E itimi Merkezi
Müdürlü üne te ekkür ederim. Bir ba ka zamanda bir ba ka Avrupa
Birli i Hibe Projesi kitabında tekrar kar ınızda olmak dile i ile
saygılarımı sunar, proje sonuçlarının hayırlara vesile olmasını niyaz
ederim.
Mehmet ARAÇ
Yahyalı Belediye Ba kanı
vi
SUNU
Avrupa Birli i, 2.Dünya Sava ından sonra büyük bir yıkıma
u rayan Avrupa'da barı ın, bölgesel istikrarın ve ekonominin yeniden
yapılanması amacıyla olu turulan bir ülkeler toplulu udur. Ba langıçta
sadece ekonomik birlik olarak kurulan Avrupa Toplulu u, yıllar
içerisinde sanayi, tarım, ticaret, maliye, vergiler gibi politikaları ortak
kurumlar tarafından yönetilen bir birli e dönü mü tür.
Avrupa Birli i’ne üye olmak isteyen ülkeler; halkları için barı ,
zenginlik, istikrar ortamı olu turmak, dengeli ekonomik yapı ve sosyal
geli meye katkı sa lamak ve küreselle menin getirdi i olumsuzluklarla
birlikte mücadele etmek amacındadırlar. Bunun için birli e üye olmak
isteyen ülkelerin AB'nin kurallarına ve mevzuatına uyum sa laması ve
yasal birtakım de i iklikler yapması beklenen bir davranı tır. Avrupa
Birli i’ne üye olmak isteyen bir ülkenin uyması gereken temel kriterler,
1993 de belirlenmi olan Kopenhag Kriterleridir. Kopenhag Kriterleri:
Siyasi kriterler, ekonomik kriterler ve topluluk müktesebatının
kabulünden olu maktadır. Bunlar arasında siyasi kriterler, demokrasi,
hukukun üstünlü ü, insan hakları ve azınlıklara saygı AB'ye üyelik
görü melerinin ba laması için önko uldur. Bu kriterleri yerine
getirmeyen bir devlet ile müzakere süreci ba latılmamaktadır. 1999
yılında aday ülke olarak kabul edilmi olan ülkemiz, ön ko ul olan siyasi
kriterleri yerine getirerek 2005 yılında da müzakere sürecini ba latmı tır.
Avrupa Birli i aday ülkelere ekonomik, sosyal, siyasi açılardan toplulu a
uyumun sa lanabilmesi için her yıl proje kar ılı ı mali destek
sa lamaktadır. Katılım öncesi mali yardımlar kapsamında finanse
edilmesi talep edilen faaliyetlerin ilgili bölgesel program kapsamındaki
illerin sınırları içinde yürütülmesi ko uluyla, yerel yönetimler ile kar
amacı gütmeyen kurum ve kurulu lar ba vuruda bulunabilmektedir.
Küçük ve Orta Ölçekli letmelerin (KOB ) ise do rudan gelir artırıcı
nitelikte olmayan faaliyetlerine hibe verilebilmektedir. Bu niteli e sahip
kurum ve kurulu lar; yerel yönetimler (belediye, il özel idaresi, köy tüzel
ki ili i, muhtarlıklar), KOB ’ler, sivil toplum kurulu ları ve ilgili tüm
yerel insiyatifler, sanayi, ticaret, ziraat, meslek oda ve kurulu ları,
vakıflar, dernekler, sendikalar, kooperatifler, üniversiteler, ara tırma
enstitüleri ve e itim kurumlarıdır. Hibe ba vuru rehberinde aksi
belirtilmedikçe kamu kurum ve kurulu ları hibeden yararlanamamakta
ancak projelerin hazırlanması ve uygulanmasına destek verebilmekte, bu
vii
amaçla “i tirakçi” olabilmektedir. Avrupa Birli i mali yardımlarından
yararlanmak için Yahyalı Kaymakamlı ı çalı malarına 2004-2005’li
yıllarda zamanın lçe Kaymakamı imdi Batman Valisi Sayın Ahmet
TURHAN döneminde ba lamı tır. Daha sonraki lçe Kaymakamı dris
AKBIYIK döneminde Kaymakamlık bünyesinde AB Proje
Koordinatörlü ü kurulmu tur. Bizim dönemimizde de bu birim Yahyalı
lçesine ve Köylerine Hizmet Götürme Birli i bünyesinde yeniden
yapılandırılmı tır. Birlik bünyesinde AB proje koordinatörlü ü
olu turmanın amacı; AB kurallarına uygun bir ekilde IPA (Instrument
for Pre-Accession Assistance, Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı) ve
IPARD’a (Instrument for Pre-Accession Assistance Rural Development,
Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı Kırsal Kalkınma Bile eni) yönelik
ba arılı projeler hazırlayarak; tüzel ki iliklerinin, yerel yönetimlerin,
STK’ların (Sivil Toplum Kurulu ları), KOB ’lerin (Küçük ve Orta
Büyüklükteki letmeler) ve gerçek ki ilerin AB fonlarından daha fazla
yararlanmalarına ve projeleri ba arı ile yürütmelerine katkıda
bulunmaktır.
Kurulu amacına uygun olarak proje koordinatörlü ümüzün
hazırlamı oldu u projelerden biri de Yahyalı Ara tırma ve stihdamı
Geli tirme
Merkezi
Projesi'dir.
Proje
Yahyalı
Belediyesi
yürütücülü ünde Yahyalı lçesine ve Köylerine Hizmet Götürme Birli i
Ba kanlı ı, Yahyalı Esnaf ve Sanatkarlar Odası Ba kanlı ı ve Yahyalı
Mesleki E itim ve Halk E itimi Merkezi Müdürlü ü ortaklı ında
hazırlanmı tır. Projemizi ba arı ile uygulanarak hazırlanmı olan bu
kitapta sizlerle birlikte olmanın onurunu ve gururunu ya amaktayız.
Bizim bu onuru ve gururu ya amamıza katkılarından dolayı Türkiye
Cumhuriyeti Devletine Avrupa Birli ine, Çalı ma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlı ına, Sosyal Güvenlik Kurumuna, Merkezi Finans ve hale
Birimi Ba kanlı ına, eme i geçen tüm kurum, kurulu ve Yahyalı
halkına te ekkürlerimi sunar yeni projelerde birlikte olmayı dilerim.
Ziya POLAT
Yahyalı Kaymakamı
viii
1
ORGAN K TARIMIN TANIMI, ÖNEM VE YAHYALI’NIN
ORGAN K TARIM POTANS YEL
Dr. Sancar BULUT
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
sancarbulut@erciyes.edu.tr
ÖZET: Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların insan ve hayvan
sa lı ı ile çevre üzerindeki olumsuz etkileri, organik tarım sistemlerine
olan ilgiyi artırmaktadır. Sadece o üretim döneminde yüksek verim ve
kazancı hedefleyen tarımsal uygulamalar, insan, hayvan ve bitki sa lı ını
olumsuz etkilemi , canlı ya amını tehdit edecek düzeyde tüm ekolojik
dengenin bozulmasına neden olmu tur. Monokültür tarım sistemi,
hormon, antibiyotikler ve katkı maddeleri gibi sentetik kimyasal
maddeler, kimyasal tarım ilaçları, yanlı sulama uygulamaları, çayır ve
meraların iyi yönetilmeyi i ve hayvan yeti tiricili indeki hatalı
uygulamalar tüm canlılar ve ya adı ımız yeryüzü ekosistemi üzerinde
olumsuz etkilere neden olmu tur. Ancak, günümüzde çevre bilinci ve
sa lı a verilen önem toplumdan topluma de i se de tüm dünyada önemli
ilerlemeler kaydetmi tir. Bu ba lamda, tarımda yeni arayı lar ve
alternatif tarım sistemi önerileri ortaya konulmu tur. Bu alternatif tarım
sistemlerinden biri de tüm dünyada kabul gören ve kuralları olu turulan
organik tarım sistemidir.
Organik tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan
do al dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim
sistemlerini içermekte olup, esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları,
hormonlar ve mineral gübrelerin kullanımını yasaklayan, organik ve ye il
gübreleme, münavebe, topra ın muhafazası, bitkinin direncini artırma,
do al dü manlardan faydalanma ve bu olanakların kapalı bir sistemde
olu turulmasını öneren, üretim miktarını ve ürün kalitesini artırmayı
amaçlayan alternatif bir üretim eklidir.
Anahtar kelimeler: Organik tarım, tarla bitkileri, tahıllar, Yahyalı
1. G R
Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların insan ve hayvan sa lı ı ile
çevre üzerindeki olumsuz etkileri, organik tarım sistemlerine olan ilgiyi
artırmaktadır. Organik tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar
sonucu kaybolan do al dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve
2
çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas olarak sentetik
kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve mineral gübrelerin kullanımını
yasaklayan, organik ve ye il gübreleme, münavebe, topra ın muhafazası,
bitkinin direncini artırma, do al dü manlardan faydalanma ve bu
olanakların kapalı bir sistemde olu turulmasını öneren, üretim miktarını
ve ürün kalitesini artırmayı amaçlayan alternatif bir üretim eklidir
(Aksoy ve Altındi li 1999).
Son yıllarda gerek tarımsal ilaçların, gerekse gübrelerin bilinçsizce
kullanımı bitkisel üretimde artı ın yanında kalitesiz ve insan sa lı ını
tehdit edecek ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmu tur. Topra ın
derinlerine sızan fosfor ve nitrat tatlı su kaynaklarına ula makta bu da
insan, evcil hayvan ve yaban hayatı açısından ciddi problemlere yol
açmaktadır. Ayrıca kimyasal tarım ilaçları toprakta birikmekte, bitki
sa lı ını olumsuz yönde etkileyerek ekolojik dengeyi bozmaktadır. Bu
olumsuz ko ullar kar ısında gelir düzeyi yüksek olan ülkeler ba ta olmak
üzere birçok ülkede bilinçlenerek örgütlenen üretici ve tüketiciler, do ayı
tahrip etmeyen yöntemlerle insanlarda zehirli etki yapmayan tarımsal
ürünleri üretmeyi ve tüketmeyi tercih etmi ler. Bu amaçla yeni bir üretim
tarzı olarak Ekolojik veya Organik Tarım ortaya çıkmı tır.
Bu çerçevede ekolojik tarım hatalı uygulamalar sonucu kaybolan
do adaki dengeyi yeniden kurmaya yönelik, topra ın verimlili inde
devamlılık sa layan biyolojik mücadele ile hastalık ve zararlıları kontrol
altına alarak, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren, sentetik
kimyasal gübre ve ilaçların kullanımını yasaklayan, organik ve ye il
gübreleme, ekim nöbeti ve organik iyile tiricilerle toprak muhafazasını
tavsiye eden, her a aması kontrol altında olan elde edilen ürünün sertifika
ile belgelendi i bir üretim eklidir.
Her türlü sentetik, kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının
yasaklanması yanında organik ve ye il gübreleme, münavebe, topra ın
muhafazası, bitkinin direncini artırma, parazit ve predatörlerden
yararlanmayı tavsiye eden bütün bu üretim tarzında, üretimde miktar
artı ı de il ürünün kalitesinin yükseltilmesini amaçlanmaktadır.
Günümüzde sadece organik tarımla toprak ve su kaynakları ile havayı
kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sa lı ını korumak mümkün
olmaktadır. Bunların yanında enerji maliyetlerinin geleneksel tarımda
organik tarıma göre % 48 daha yüksek olmasına kar ılık, organik tarımda
geleneksel tarıma göre % 29 toplam karlılı ın söz konusu oldu u
bildirilmektedir (Berardi, 1978).
3
2. ORGAN K TARIMIN ÖNEM
Bitki yeti tiricili inde kullanılan kimyasal girdilerin gere inden fazla
kullanımı sonucu toprak yapısında ve yeraltı sularında, bitki ve hayvan
sa lı ında olumsuzluklar ortaya çıkmı tır. Kimyasal gübreler, ilaçlar ve
hormonlar insan sa lı ını da do rudan ya da dolaylı olarak etkileyerek
zarar vermi ve çevre kirlili ine neden olmu tur. Tüm bu olumsuzluklar
gerek Dünyada gerekse ülkemizde organik tarıma olan ilgiyi her geçen
gün artırmaktadır.
Tarımın bu gün geldi i noktada, ekolojik, sosyo-ekonomik, sa lık ve etik
kaygılar insanlı ı yeni arayı lara yönlendirmi tir. nsano lu sürdürmekte
oldu u mevcut tarımsal faaliyetlerle, içerisinde ve birlikte ya adı ı canlı
ve cansız çevreye verdi i zarar sonucu kendi ya am alanını da tahrip
etti inin farkına varmı tır. Oportünist (bencil) yakla ımın insanlık
idealleri ile ba da madı ını ve insanlı ın yaratılı ına uygun sorumluluk
bilincine aykırı oldu unu kavrayan insano lu, dürüstlük, kendisi
dı ındakilerin haklarına saygı ve kar ılıklı yarar ilkelerini benimseme
yoluna girmi tir. Do a ile uyumlu, kaynakları do ru kullanan,
sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen, hayvan refahını gözeten, tarımsal
faaliyetlerde insano lunun ruhsal ve duyusal tatminini göz önüne alan
yeni tarımsal yakla ımlar tüm dünyada yayılmaya ba lamı tır. Bu yeni
yakla ımların bir kısmı henüz bir kavaram olmaktan ileri geçememi se
de di er bazı kavramlar metodolojik düzeye ula ma yoluna girmi ve
yeni tarım sistemleri ekline dönü ebilmi tir ( lba , 2009).
3. DÜNYADA ve TÜRK YEDE ORGAN K TARIM ÜRET M
Günümüzde en son verilere göre Dünya organik tarım alanı, üretim
yapan 700.000 çiftlikle 30,4 milyon hektara ula mı tır. Toplam organik
üretim alanlarının %42’si Okyanusya, %24’ü Avrupa ve %16’sı da Latin
Amerika ülkelerindedir. Halen Avustralya (12.3 milyon hektar), Çin (2.3
milyon hektar), Arjantin (2,2 milyon hektar) ve Amerika (1,6 milyon
hektar) en yüksek organik üretim alanına sahip ülkelerdir. Dünyada
yakla ık olarak 700.000 ha alanda organik bu day üretimi yapılmaktadır.
Ülkemiz 100.000 hektarlık organik tarım üretim alanıyla Dünya’da
geli mekte olan ülkeler içerisinde onuncu sıradadır (Willer vd. 2009). Bu
ülkelerin organik üretim alanlarının geni li i, yayılımcı tip organik
hayvan yeti tiricili i için ayrılmı sertifikalı mera alanlarının genel
toplamda yer almasından kaynaklanmaktadır (Aksoy ve ark., 2005).
4
Organik tarım Türkiye’de 1980’li yıllarda Avrupa ülkelerinden gelen
yo un taleple ba lamı tır. Organik gıda ürünlerinin Dünya ticaretinde
öneminin artmasına ba lı olarak, Avrupalı firmalar ülkemizden organik
tarım ve gıda ürünleri talebinde bulunmaktadır. 1980’lerin ortalarından
itibaren bu yabancı firmaların temsilcileri sözle meli üretim modeline
dayalı olarak, çiftçilerimize organik üretimi tanıtmı
ve
benimsetmi lerdir. Öncelikle geleneksel ihraç ürünlerimizden olan
çekirdeksiz kuru üzüm ve kuru incir organik olarak Ege Bölgesinde
üretilmeye ba lanmı tır. Daha sonra bu ürünlere fındık ve kayısı
eklenmi tir. 1992’de Ekolojik Tarım Organizasyonu (ETO) kurulmu ve
1994’te organik tarıma ait ilk kanuni düzenlemeler yapılmı tır (Aksoy ve
Altındi li, 1999). Türkiye’de 2006 yılı sonu itibarıyla toplam tarım
alanının %0,4’üne denk gelen 100.275 ha’lık alanda (14.256 üretici
tarafından) 458.095 ton organik üretim yapılmı tır (Willer vd. 2009).
Kesin olmayan verilere göre, 2008 yılında organik üretim alanımız
109.387 ha, toplam organik üretim miktarımız ise 530.225 tondur
(Anonim 2008).
Çizelge 1. Dünya Organik Üretim Alanları
" #
!
!
!
!
"
!
!
Altı
Altındi li
23.5.2006
Dünya Organik Üretim Alanı: 31,8 milyon ha
ETO
5
Tablo 1. Türkiye Organik Tarımsal Ürünler Üretimi Miktar (ton)
Ürünler
Pamuk
Elma
Bu day
Domates
Üzüm
Zeytin
Mercimek
Fındık
Kayısı
Çilek
ncir
Vi ne
Biber
Nohut
Kiraz
So an
Antepfıstı ı
Bal
Zeytinya ı
Di erleri
Dahil
Toplam
Yıllar
2001
19511
45 040
31139
90472
12894
7343
5862
6965
13634
3353
8293
3769
3202
3691
1375
2680
--557
1602
2002
21793
69187
19752
82809
10469
10744
17012
7667
5940
3293
9473
6580
3355
7667
1335
388
2005
923
413
2003
34877
71928
21379
26493
9505
6456
11781
5994
13278
3497
8112
5994
3309
5662
1830
1830
4789
1100
68
2004
30268
52670
31194
22897
13988
10997
9135
4821
9019
4098
15793
4020
2643
4085
1348
1020
6827
937
3
2005
10032
49915
13756
25125
14485
10531
6093
3670
9628
4604
6821
1874
2565
4660
1088
1412
460
572
---
2006
63960
28393
26515
15512
16687
13109
19050
6402
6491
4571
7563
2939
4399
4867
1632
430
1135
524
530
2007
55534
50810
43915
21437
15510
12096
10071
8355
7767
7234
5938
5733
4629
2901
2239
1320
616
497
---
280328
310124
291876
218388
289082
309522
431203
Kaynak: Anonim, 2008. T.C. Tarım ve Köyi leri Bakanlı ı
4. KAYSER ve YAHYALIDA ORGAN K TARIMIN DURUMU
Kayseri ve yöresinde henüz modern anlamda organik tarım
yapılmamaktadır. ç Anadolu bölgesi organik tarım için son derece bakir
ve müsaittir. Ekolojik tarım yapılacak alanda en az 2-3 yıl kimyasal
gübre ve tarım ilacı kullanılmamı olmalıdır. Bu yönü ile iklim ve
yeti tirilen ürünler açısından çok büyük oranda çe itlilik arz eden
bölgede suni gübre ve ilaç tüketimi di er bölgelerle kıyaslandı ında
minimum düzeydedir. Kontrol, sertifikasyon, çiftçi e itimi ve ürün
pazarlaması açısından problemler çözüldü ünde bölgede birçok i letme
de kolaylıkla ekolojik üretime geçilebilir.
6
4. KAYNAKLAR
Aksoy, U. ve Altındi li A., 1999. Dünya’da ve Türkiye’de ekolojik tarım
ürünleri üretimi, ihracatı ve geli tirme olanakları. stanbul Ticaret
Odası Yayınları, Yayın No: 1990-70, 123 s, stanbul.
Aksoy, U., Tüzel, Y., Altındi li, A., Can, H.Z., Ono ur, E.,, Anaç, D.,
Okur, B., Çiçekli, M., ayan, Y. Kırkpınar, F., Kenano lu Bekta ,
Z., Çelik, S., Arın, L., Er, C., Özkan, C., Özençe, D.B., 2005.
Organik (=Ekolojik, Biyolojik) Tarım Uygulamaları. TZMO V.
Teknik Tarım Kongresi.
Anonim, 2008. Tarım ve Köy
leri Bakanlı ı Organik Tarım
statistikleri,
Ankara.
http://www.tarim.gov.tr/uretim/organiktarim/istatistikler/2005org
anik%20tarimsal_uretimverileri.htm
Berardi, G.M. 1978. Organic and conventional wheat production:
examination of energy and economics. Agro-Ecosystems, 4: 367376.
lba , A. ., 2009. Organik Tarım: lkeler ve Ulusal Mevzuat, Eflatun
Yayınevi, 279 sayfa, ISBN: 978-605-4160-08-2, 2009, Ankara.
Willer, H., Yussefi-Menzler M. and Sorensen N., 2009. The World of
organic agriculture. statistics and emerging trends 2008. IFOAM.
www.ifoam.org
7
ORGAN K TARIMIN TEMEL LKELER VE BA LAMA
ESASLARI
Prof. Dr. Ali rfan LBA
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
iilbas@erciyes.edu.tr
4.2. ORGAN K TARIMIN TANIMI
Organik (Biyolojik, Ekolojik) tarım; üretimde kimyasal girdi ve ilaç
kullanılmaksızın, yalnızca yönetmelikler çerçevesinde izin verilen
girdilerin kullanımı ile yapılan, üretimden tüketime kadar her a aması
kontrollü tarımsal üretim sistemidir.
Organik tarım, yalnızca sa lıklı gıda üretim yöntemi olmayıp, aynı
zamanda sürdürülebilir tarım ve kalkınma, eko-turizm, biyolojik
çe itlili in korunması, su kaynaklarının korunması, erozyonun önlenmesi
ve çevre kirlili ine neden olan faktörlerin etkisinin giderilmesinde de
etkili bir tarım yöntemi veya biyolojik kaynak yönetimi anlamına da
gelmektedir.
Organik tarım faaliyetleri; toprak, su, bitki, hayvan ve do al kaynaklar
kullanılarak organik ürün veya girdi üretilmesi ya da yeti tirilmesi, do al
alan ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat, kesim, i leme, tasnif,
ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, ta ıma, pazarlama, ithalat,
ihracat ile ürün veya girdinin tüketiciye ula ıncaya kadar olan di er
i lemlerini ifade eder.
4.1. ORGAN K TARIMIN LKELER
nsanlı ın var olu undan bu yana do adan toplayıcılıkla ba layıp bitkisel
ve hayvansal ürünlerin yeti tirilmesi ve bunların i lenmesini konu edinen
tarım, yalnızca maddi boyutuyla ele alınmamalıdır. Tarım tarihi, kültürel
ve toplumsal de erleri içerisinde barındıran bir sektördür. Bu dü ünceden
hareketle IFOAM (The International Federation of Organic Agriculture
Movements, Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Birli i) Organik
tarımın büyüme ve geli imine esas olu turacak 4 temel prensip ortaya
koymu tur. Organik tarım temel dü ünce prensiplerini olu turan bu
8
ilkeler: 1. Sa lık lkesi, 2. Ekoloji lkesi, 3. Dürüstlük
Duyarlılık lkesi olarak isimlendirilir.
lkesi, 4.
Sa lık lkesi: Organik tarımın bölünemez bir bütün halinde toprak, bitki,
hayvan, insan ve gezegenimizin sa lı ının koruması ve geli tirmesi
gerekti i dü üncesine dayalı bir ilkedir. Bireylerin ve tür topluluklarının
sa lı ının, onları içerisinde barındıran ekosistem sa lı ından ayrı
dü ünülemeyece ini vurgulamaktadır. Sa lıklı toprak, insan ve hayvan
sa lı ını destekleyen sa lıklı bitkisel ürünlerin üretilmesini sa lar.
Burada sa lıktan kasıt basit anlamıyla hastalık bulunmaması de ildir.
Sa lık, canlı sistemlerin bütünlük ve devamlılı ını sa layacak fiziksel,
ruhsal, sosyal ve ekolojik iyi gidi in sürdürülmesi anlamındadır.
Ba ı ıklık, esneklik ve yenilenme sa lıklı i leyi in temel unsurlarıdır.
Yeti tiricilik, i leme, da ıtım, depolama ve tüketimi içerisine alan
organik tarım faaliyetlerinin rolü en küçük organizmadan insana
varıncaya kadar tüm canlıların ve onları barındıran ekosistemlerin
süreklili ini ve geli imini sa lamaktır. Organik tarım özellikle sa lı ın
korunmasına özen gösteren, besin kalitesi yüksek ürünlerin üretilmesini
amaçlar. Bu açıdan bakıldı ında, sa lık üzerine olumsuz etkiye sahip
gübrelerin, bitki koruma ilaçlarının (pestisitlerin) ve hayvanlar için
kullanılan ilaç ve hormon gibi drogların ve gıda katkı maddelerinin
kullanılmasından kaçınılması organik tarımın en önemli ilkelerindendir.
Ekoloji lkesi: Organik tarımın dinamik ekolojik sistemlerin ve ekolojik
döngüleri dikkate alması, onlara uygunluk ve onlarla uyum içerisinde
olması, onların devamlılı ını sa layıcı olması gerekti i dü üncesine
dayalı bir ilkedir. Bu prensip üretimin ekolojik süreçlere ve geri
dönü üme dayalı yapılmasını vurgular. Organik tarım, yaban alanları ve
do adan toplama sistemleri do adaki ekolojik denge ve döngülerle
uyumlu olmalıdır. Organik faaliyetler yerel artlara, ekolojiye, kültüre ve
de er yargılarına uygun olarak düzenlenmelidir. Organik tarım girdileri
yeniden kullanım, geri dönü üm ve enerji ve kaynakların verimli
kullanımı yoluyla azaltılmalı, böylece çevre kalitesinin iyile tirilmesi ve
kaynakların korunması sa lanmalıdır. Organik tarım uygun tarımsal
sistemin seçilmesi ve düzenlenmesi, yeti me ortamlarının kurulması ve
yönetimi ve genetik ve tarımsal çe itli in sürdürülmesi yoluyla ekolojik
dengeye uyum ve uygunluk sa lamalıdır. Organik ürün üreticileri,
i leyicileri, tacirleri ve tüketicileri do al güzellikleri, ikilimi, ya am
9
alanlarını, biyolojik çe itlili i, havayı ve suyu, kısacası tüm çevreyi
koruma ve iyile tirmeyi ilke edinmelidir.
Dürüstlük lkesi: Organik tarımın, tüm çevreye ve hayat formlarına
saygı göstererek dürüstlü ü ve adaleti sa layıcı ili kiler kurması
gerekti i dü üncesine dayalı bir ilkedir. Dürüstlük, insan ve ili kide
oldu u di er canlılar arasında payla ılan (birlikte yararlanılan) dünyanın
yönetimi, e itlik, saygı ve adalet kavramlarıyla tanımlanabilir. Bu ilke,
yeti tiriciler, çalı anlar, i letmeciler, da ıtıcılar, tüccarlar ve tüketicilerin
olu turdu u organik tarımla ilgili tüm kesimlerin, her seviyede
dürüstlü e uygun davranı ı esas alan ili kileri kurması gerekti ini
vurgulamaktadır. Organik tarım ilgili her kesime iyi bir hayat kalitesi
sa lamalı, yeterli gıda üretimine katkıda bulunmalı ve yoksullu u
azaltmalıdır. Yeterli miktarda ve iyi kalitede gıda ve di er ürünlerin
üretimi organik tarımın temel hedeflerinden olmalıdır. Bu prensip,
hayvanlar için onların fizyolojileri, do al davranı ları ve refahlarında
iyile tirmeler sa layacak düzenlemelerin ve ya am
artların
olu turulmasını vurgulamaktadır. Üretimde ve tüketimde kullanılan do al
kaynaklar sosyal ve ekonomik fayda hedeflerine uygun yönetilmeli ve
gelecek nesillere kar ı sorumlu davranılmalıdır. Dürüstlük, çevre ve
sosyal maliyetlerin hesaba katıldı ı, adalet ve açıklık ilkelerine uygun
üretim, da ıtım ve ticaret sistemleri kurmayı gerektirir.
Duyarlılık lkesi: Organik tarımın, mevcut ve gelecek nesillerin ve
çevrenin sa lık ve iyi gidi ini korumayı esas alan bir sorumluluk ve
ihtiyat ile yapılması gerekti i dü üncesine dayalı bir prensiptir. Organik
tarım iç ve dı gereksinimlere ve artlara tepki veren canlı ve dinamik bir
sistemdir. Organik tarım uygulayıcıları etkinlik ve verimliliklerini
artırabilirler, ancak, bu durum sa lık ve huzurun (iyi gidi in) bozulması
riskini ta ımamalıdır. Bu nedenle, organik tarımda kullanılacak yeni
teknolojilerin iyi de erlendirilmesi ve var olan metotların da gözden
geçirilmesi gerekir. Ekosistem ve tarımın birbirinden ayrı dü ünen
anlayı yeniden ele alınmalıdır. Bu ilke organik tarımda teknoloji seçimi,
geli tirilmesi ve uygulanması konusunda sorumlu ve tedbirli
davranılması gerekti ine vurgu yapar. Organik tarımın sa lıklı, güvenilir
ve ekolojik olarak uygun oldu u bilimsel olarak ortaya konmalıdır.
Ancak, bilimsel bilgi bu konuda tek ba ına yeterli olamaz. Tecrübe, bilgi
birikimi, geleneksel ve yöresel bilgiler zaman içerisinde test edilmi
geçerli çözümler sunar. Organik tarım, geneti i de i tirilmi organizma
10
olu turulması gibi sonuçları öngörülemeyen teknolojileri kabul etmeyip,
sonuçları bilinen uygun teknolojileri kullanarak önemli riskleri engeller.
Kararlar effaf ve katılımcı süreçlerle olu turulmalı ve sonuçtan
etkilenebilecek tüm tarafların gereksinimlerini ve de er yargılarını
yansıtmalıdır.
Organik tarım ve ekoloji ili kisi göz önüne alındı ında, uygulamayı da
içerisine alan faklı ilkeler dizini ortaya koymak mümkündür. Tüm bu
ilkeleri kesin sınırlarla birbirinden ayırmak mümkün de ildir. Böyle bir
çabaya da gerek yoktur. Organik tarım bütünlük içerisinde ele alınması
gereken bir tarım sistemidir. Temel Dü ünce ve uygulanabilirlik
açısından organik tarım ilkelerini a a ıda oldu u gibi 5 ana ba lıkta 5’er
alt ba lıkla ifade edebiliriz.
1. Do aya uyum
Ekolojik dengeye uygun üretim planlaması ve tarım sistemi
seçimi
Yöre ekolojisine uygun tür, çe it, ırk ve damızlık seçimi
Ekim, dikim ve hasat zamanının ayarlanması
Yaban hayatın korunması
letme tesis ve yapılanmasının do al habitata uygun olması
2. Kendine yeterlik
Bitkisel üretim
Hayvansal üretim
Atık ve Artık yönetimi
Madde döngüsünün kapalı sistemle sa lanması
Enerji temininde yenilenebilir iç kaynaklara yönelme
3. Sürdürülebilirlik
Ekim nöbeti
Toprak, su ve biyoçe itlili in korunması
Toprak verimlili inin korunması
A ırı tüketimden kaçınma ve yenilenmeye imkan sa lama
Ekonomik üretim ve i letme
4. Sa lık
Biyolojik birikim ve kalıntılardan kaçınma
Pestisit ve zararlı kimyasalların kullanımından kaçınma
Hayvan sa lı ı ve huzurunu sa lama
Organik yem sa lama
Üretimden tüketime her a amada sa lı a uygunluk
11
5.
zlenebilirlik/Görünürlük
Standartlar ve mevzuata uyum
Kayıt tutma
Kontrol
Sertifikasyon
Akreditasyon
4.5. ORGAN K TARIMIN GENEL KURALLARI
1. Organik tarım faaliyetleri bitkisel üretim, hayvansal üretim,
organik tarım faaliyetlerinde kullanılacak girdi üretimi, do al alan
ve kaynaklardan ürün toplanması ve di er yeti tiricilik
faaliyetlerini kapsar. Organik yolla elde edilen bu ürünlerin hasat,
kesim, i leme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza,
depolama, ta ıma, pazarlama, ithalat, ihracatı ile ürün ya da
girdinin tüketiciye ula ıncaya kadar geçirdi i di er i lemler de
organik tarım faaliyetleri kapsamında tutulur.
2. Yönetmelikte belirtilen kurallara uymak kaydıyla tüm ülke
sathında organik tarım metodu uygulanabilir. Çevre kirlili inden
üphe duyulan alanlarda organik tarım yapılıp yapılmayaca ına,
kontrol ve sertifikasyon kurulu u veya kontrol kurulu u
tarafından karar verilir.
3. Organik
tarım
faaliyetlerinde
bulunan
müte ebbisler
yetkilendirilmi kurulu kontrolünde çalı mak zorundadır.
Organik tarım müte ebbis ile yetkilendirilmi kurulu arasında
imzalanan sözle me esasına dayanır.
4. Organik tarım faaliyetlerinin, üretimden tüketiciye ula ıncaya
kadar her a aması kayıt altına alınır ve kontrole tabi tutulur.
5. Organik tarıma ilk kez ba layanlar bitkisel üretim, hayvansal
üretim ve su ürünleri üretimine göre de i mek üzere, belirli bir
geçi sürecine tabii tutulurlar. Geçi süreci ürünleri “Organik
tarım geçi süreci ürünüdür” etiketiyle pazarlanır.
6. Organik ürünlerin ve girdilerin reklam, tanıtım, ihracat ve ithalatı
ulusal mevzuata uygun olarak yapılmak zorundadır.
7. Geneti i de i tirilmi organizmalar (GDO) (genetically modified
organism (GMO)) organik tarımda kullanılamaz. GDO içeren,
GDO’lardan olu an veya GDO’lardan elde edilen ürünler GDO
ürünleri olarak adlandırılır ve organik tarımda kullanılmaları
yasaklanmı tır.
12
8. Organik ürünlerle Konvansiyonel ürünler genelde birlikte
üretilemez. Özel artlar ve durumlar mevzuata uygun olarak
belirlenir. Konvansiyonel üretimde kullanılan bina, alet ve
ekipmanlar temizlenip dezenfekte edilerek organik tarımda
kullanılabilir.
9. Mevzuata uymayanlara idari para cezası ve çalı ma izinlerinin
iptali eklinde cezai hükümler uygulanır.
Organik tarım faaliyetlerinde yer alan yetkilendirilmi kurulu ların,
i letmelerin, müte ebbislerin, kontrolör ve sertifikerlerin faaliyetlerini
izlemesi ve denetlenmesi, organik tarımın geli tirilmesi, koordinasyonu,
tanıtımı, ara tırmaları ve di er organik tarım stratejilerini belirlenmesi
T.C. Tarım ve Köyi leri Bakanlı ı nezaretinde yerine getirilir.
7. BA VURU
Organik tarım faaliyetinde bulunacak müte ebbisin bir tarım danı manı
belirleyerek i e ba laması faydalı olacak ve i leri kolayla tıracaktır. Bu
hususta taraflar tarımsal danı manlıkla ilgili mevzuat (08.09.2006 Tarihli
Resmi Gazetede Yayımlanan “Tarımsal Yayım Ve Danı manlık
Hizmetlerinin Düzenlenmesine Dair Yönetmelik”) hükümlerine uygun
hareket etmelidir. Adı geçen yönetmelikte “Tarım danı manı: Sivil
toplum örgütlerinde, ziraat odalarında ve tarımsal danı manlık
irketlerinde istihdam edilen veya tarımsal danı manlık hizmeti yürütmek
üzere kendi nam ve hesabına çalı an ve bu Yönetmelikte belirtilen
hükümlere göre sertifikalandırılmı ki ileri” ifade etmektedir. Danı man
organik tarım faaliyetinin gerçekle tirilmesinde bilgi ve deneyimleri ile
projelendirme, üretim süreci, kontrole hazırlama ve sertifikasyonun
gerçekle mesi a amalarında müte ebbise yol gösterebilir. Kontrol ve
Sertifikasyon Kurulu ları danı manlık hizmeti veremez.
7.1. BA VURU KURULU LARI
Organik tarım faaliyetinde bulunacak müte ebbis ahsı adına veya üretici
grubu adına ba vuruda bulunabilir. Belirtilen yerde yapılması dü ünülen
organik tarım faaliyeti projelendirilir ve bir ba vuru dosyası hazırlanır.
stenen bilgi ve belgeler sa landıktan sonra müte ebbis Tarım ve
Köyi leri Bakanlı ınca yetkilendirilmi Kontrol ve Sertifikasyon
Kurulu larından birine (veya Kontrol Kurulu u) ba vurur. Tarım ve
13
Köyi leri Bakanlı ınca yetkili kılınan Kontrol ve Sertifikasyon
kurulu ları Bakanlık resmi internet sitesinde verilmektedir.
7.2. BA VURU Ç N GEREKEB LECEK ÖNEML
BELGELER
B LG VE
Ba vuru dosyasında mutlaka bulunması gerekli temel bilgi ve belgeler
dı ında, özellikle i letmenin faaliyet gösterece i alan, ba vuru
dosyasında nelerin bulunması gerekti ini belirleyen en önemli faktördür.
Ayrıca, su ve toprak ko ulları, co rafi konum, di er yasal zorunluluklar
gibi faktörler göz önüne alınarak dosyada ilave bilgi ve belgelerin
bulunması da istenebilir. Genel olarak ba vuru dosyasında bulunması
istenebilen bilgi ve belgeler a a ıda tanımlanmı tır.
1. Müte ebbis kimlik bilgi ve belgeleri sunulur.
Adı ve Soyadı, Adresi, T.C. Kimlik Numarası, Vergi Kimlik Numarası
bilgilerini içeren onaylı nüfus cüzdanı fotokopisi, ikametgah belgesi,
çiftçi kayıt belgesi.
Müte ebbisin yapaca ı faaliyet alanıyla, özellikle de organik tarımla ilgili
e itimi ve deneyimi bulunuyor ise diploma, sertifika, bonservis, üyelikler
gibi bilgi ve belgeleri de sunması yararlı olur.
2. Faaliyet alanı ve faaliyet planı sunulur.
Müte ebbis hangi alanlarda organik tarım faaliyeti yürütece ini beyan
eder. Örne in, organik elma yeti tiricili i, organik kaysı yeti tiricili i
veya organik ceviz yeti tiricili i gibi çok yıllık ürünlerin yalnızca birinde
veya birkaçında faaliyet yürütebilir. Aynı ekilde organik süt üretimi,
organik et sı ırcılı ı, organik yumurta tavukçulu u, organik alabalık
üretimi gibi faaliyet alanlarının bir veya birkaçını seçebilir. Ya da
do adan toplama eklinde organik salep toplama faaliyeti sürdürebilir.
Bütün bunların ötesinde müte ebbis, organik bitkisel üretim ve/veya
organik hayvansal üretim gibi daha geni bir üretim alanı seçerek bir
organik tarım çiftli i kurmayı dü ünebilir. Yetkilendirilmi kurulu , her
bir faaliyet alanı için ayrı sözle me yapabilece i gibi, faaliyet alanlarını
ayrı ayrı belirterek tek bir sözle me de yapabilir.
Üretici yürütece i faaliyete ili kin her yıl yapılacak i ler ve tahmini
tarihlerini/dönemlerini içeren bir faaliyet planı sunar.
14
3. letmenin yeri, konumu, büyüklü ü ve hukuki durumu ile ilgili bilgi
ve belgeler sunulur.
Kadastro çalı ması tamamlanmı alanlarda tapu kaydı, tamamlanmamı
alanlarda ise araziye ait kroki bulunmalıdır. Üreticiyle beraber veya
üretici bulunmaksızın yapılan arazi ziyaretlerinde do ru araziye
gidildi ini sınamak amacıyla arazileri belirten harita, plan, kroki gibi
çizimler istenmektedir.
Müracaat edilen arazinin veya arazi kullanım hakkının kendisine ait
oldu una ait bilgi ve belgeler. Tapu kaydı veya kira sözle mesi.
Yetkilendirilmi kurulu ile sözle me imzalamı olan, orman ve do al
alanlardan ürün toplayacak müte ebbis, ürün toplamadan önce, bu
alanların mülkiyetinin veya kullanma hakkının ait oldu u makamdan
yazılı izin alır. Söz konusu alanlardan toplanan ürünler için geçi süreci,
alanın özelli ine göre, yetkilendirilmi kurulu tarafından belirlenir.
Su ürünleri üretimi yapacak müte ebbis, kamuya ait alanda üretim
yapacaksa, ilgili kurumdan alınacak yazılı izin ile yetkilendirilmi
kurulu a ba vurarak sözle me imzalar. Su ürünleri için geçi sürecini, tür
özelli ine göre, yetkilendirilmi kurulu belirler.
Burada arazinin çevre kirlili inden etkilenmeyen bir konumda olması
önem arz eder. 2002 tarihli kaldırılan yönetmekte Karayolları Genel
Müdürlü ü a ındaki ana yollara, 1 Km. mesafedeki tarım arazilerinde ve
a ır sanayi tesisleri, reaktör, hidroelektrik ve termik enerji santrallerine,
maden i letmelerine, kentsel atıkların toplu olarak bırakıldıkları alanlara
3 Km. mesafedeki tarım arazilerinde organik tarım yapılamayaca ı
hükmü bulunmaktaydı. Ancak 2005 tarihli yeni yönetmelikte tüm ülke
sathında organik tarım metodu uygulanaca ı, ancak, çevre kirlili inden
üphe duyulan alanlarda organik tarım yapılıp yapılmayaca ına, kontrol
ve sertifikasyon kurulu u veya kontrol kurulu u tarafından karar
verilece i hükmü yer almaktadır.
4. Geçmi yıllara ait i letmede sürdürülmü tarım faaliyetlerine ili kin
bilgiler ve belgeler sunulur.
Bu bilgiler özellikle iki önemli hususa açıklık getirecektir. Birincisi,
arazideki mevcut kirlilik hakkında bilgi edinmeyi sa layacaktır. kincisi,
geçi sürecinin kısaltılması ile ilgili talep ve de erlendirmelerin
15
yapılmasına ı ık tutacaktır. Tarım il ve ilçe müdürlükleri kayıtlarına
uygun belgelendirme yapılması faydalı olacaktır.
5. Mevcut tarımsal faaliyetler hakkında bilgiler sunulur.
Bu bilgiler ba ka amaçlarla birlikte özellikle organik ürünlerle
konvansiyonel ürünlerin bir arada üretilip üretilemeyece i hakkında bilgi
sunmu olur. Bir i letmede, organik tarım metodu ile üretilen ürün ile
aynı tür ve çe itten olan ya da bu ürünlerden kolaylıkla ayırt edilemeyen
konvansiyonel ürünler bir arada üretilemez. Ancak, bu konuda bazı
istisnalar bulunmaktadır.
Çok yıllık bitkisel üretimde müte ebbisin, i letmenin tamamını en geç
be yıllık plan dahilinde organik üretime geçirece ini taahhütte
bulunması halinde yetkilendirilmi kurulu tarafından izin verilir.
Yine çok yıllık bitkisel üretimde, tarımsal ara tırma yapılması dü ünülen
alanlar ile tohum, vejetatif üretim materyalleri ve transplantasyon
materyallerinin üretilece i durumlarda her birimden hasat edilen
ürünlerin ayrı ayrı yerlerde tutulmasını sa layacak önlemlerin alınması;
yetkilendirilmi kurulu un, ürünlerden her birinin hasadından en az 48
saat önce haberdar edilmesi; müte ebbisin, hasadın tamamlanmasından
hemen sonra, elde edilen ürünlerin kesin miktarı ile ayırt edici özellikleri
konusunda yetkilendirilmi kurulu u bilgilendirmesi ve bu ürünlerin
di erlerinden ayrı tutulması için gerekli önlemlerin alındı ını teyit etmesi
halinde de aynı ürünün organik ve konvansiyonel üretiminin aynı
i letmede yapılmasına yetkilendirilmi kurulu tarafından izin verilir.
6. letmede kullanılan binalar, alet ve ekipmanlar hakkında bilgiler
sunulur.
letmede kullanılan her türlü binalar, alet ve ekipmanlar kapasite, nitelik
ve kullanım durumlarıyla açıkça bildirilir. Konvansiyonel üretimde
kullanılan binalar, alet ve ekipmanlar temizlenip dezenfekte edildikten
sonra organik üretimde kullanılabilir.
7. Münavebe (Ekim nöbeti) planı sunulur.
Münavebe planında toprak verimlili ini koruma, su idaresi, hastalık ve
zararlılarla mücadele, yabancı ot mücadelesi, i letme ihtiyaçlarını
kar ılama ve ekonomik üretim amaçları göz önüne alınarak baklagil
bitkilerine ve çok yıllık bitkilere yer verilmelidir.
16
8. Hasat, kesim, i leme, ambalajlama, etiketleme, depolama, ta ıma,
pazarlama i lemleri ile ilgili bilgiler ve belgeler sunulur.
Müte ebbis aracı tüccar, depolama, i leme, ta ıma, pazarlama ve benzeri
fason hizmetleri yaptırdı ı gerçek ve tüzel ki i ile de sözle me yapar.
Varsa bu sözle me örne ini yetkilendirilmi kurulu a sunar.
9. Hayvan varlı ı ayrıntılarıyla bildirilir.
letmedeki havyan varlı ı tür, ırk, ya , yeti tirme amacı ve birim alana
dü en havyan sayısı belirtilmelidir. Organik hayvancılık yapacak
i letmelerdeki hayvanlar, meralara veya açık hava gezinti alanlarına veya
açık alanlara eri ebilmeli ve birim alan ba ına dü en hayvan sayısı,
üretim birimindeki bitkisel üretime yeterli hayvan gübresi sa layabilecek
ekilde sınırlı olmalıdır. Bu sayı 170 kg N/Ha/Yıl/ba ’a e de er
maksimum hayvan sayısı olarak Yönetmelikte “Ek- 5. letmede
stoklanabilecek gübre miktarına e de er hayvan sayısı” eklinde
belirtilmi tir.
Müte ebbis yetkilendirilmi kurulu ile yapaca ı sözle mede yer almak
üzere, hayvan gübresinin depolanması için yapılan tesislerin yeri ve
tarifi, hayvan gübresinin yayılmasına ili kin plan, hayvan gübresinin
yayılmasına ili kin di er i letmelerle yapılan anla ma ve yazı maları da
ba vuru dosyasında sunmalıdır.
10. Yem temini ve hayvan besleme ile ilgili bilgiler sunulur.
Bu konuda Yönetmelik Üçüncü Bölüm hükümleri dikkate alınır.
11. Havan sa lı ı ve veteriner müdahalesi ile ilgili bilgi ve öngörüler
sunulur.
Bu konuda Yönetmelik Üçüncü Bölüm hükümleri dikkate alınır.
12. Yeti tiricilik uygulamaları, hayvan barınakları ve bakım bilgileri
sunulur.
Bu konuda Yönetmelik Üçüncü Bölüm hükümleri dikkate alınır. Hayvan
barınakları plan ve projeleri gibi belgeler sunulur.
13. Toprak özelliklerine ili kin bilgi ve belgeler sunulur.
17
En temel toprak analizi, toprak verimlili i analizidir ancak duruma göre
topra ın di er fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik analizleri de
istenebilir. Toprak analizi için Toprak Örne inin nasıl alınaca ına ili kin
bilgi Toprak Gübre ve Su Kaynakları Merkez Ara tırma Enstitüsü
Müdürlü ü
resmi
internet
sitesinden
(http://www.tgae.gov.tr)
sa lanabilir.
Toprak verimlilik analizleri yaptırılmalıdır. Genel standart toprak
verimlili i analizleri a a ıda verilmi tir. Burada, bitki besin
elementlerinin topraktaki yarayı lı oldu u kabul edilen miktarları ifade
edilmektedir.
Bünye (Saturasyon)
Toplam Tuz
pH
Organik Madde
Kireç
Toplam Azot
Kalsiyum
Magnezyum
Fosfor
Potasyum
Demir
Çinko
Bakır
Mangan
Buna ilaveten bor fazlalı ı veya noksanlı ından üphe duyuluyorsa Bor
tayini yaptırılır. Gerekirse Mo, Si, Na, V ve Cl analizleri de yaptırılır.
Ayrıca, organik tarımda Toplam Humik (Humik+Fulvik) asit tayininin
yaptırılması da faydalı olacaktır. Yine azotun amonyum ve nitrat azotu
eklinde ayrıntılı analizi de bazı durumlarda gerekebilir. Gerekli
görüldü ünde topra ın mikrobiyal analizi ve di er fiziksel ve kimyasal
analizleri yaptırılır.
En dü ük toprak verimlilik analizi ise, Saturasyon, Tuz, pH, Kireç,
Fosfor, Potasyum ve Organik Madde analizlerini içermelidir.
Analiz sonuçları analizi yapan kurum onayına sahip olmalıdır. Analiz
sonuçlarının bir nüshası i letme kayıt dosyasında mutlaka bulunmalıdır.
Toprak kirlili inden ku kulanılıyor ise: Organik tarım yapılacak
arazinin çevre kirlili inden etkilenmesinden ku kulanıldı ında, bunun
tesbiti amacıyla ba vuru esnasında veya üretim sürecinde toprak kirlilik
unsurlarının analizleri de istenebilir. Örnek alma ve analiz i lemleri
31.05.2005 Tarih ve 25831 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Toprak
Kontrolü Yönetmeli ine uygun olarak gerçekle tirilmelidir. Bu
18
yönetmelikte belirtilen Toprak Kirlilik Parametreleri Sınır De erlerinden
biri olan Topraktaki A ır Metal Sınır De erleri ve Toprak Analiz Belgesi
(Tablo 7.2) örnek olarak verilmi olup, di er hususlarda da adı geçen
yönetmelik ve ilgili di er mevzuata uyulur.
TOPRAK ANAL Z BELGES
Toprak Örne inin Alındı ı
l
lçe
Köy
Faaliyet Sahibi (Adı Soyadı)
Faaliyet Türü
Toprak Örne inin Alındı ı Derinlik
Numunenin Alındı ı Tarih
Numune Alan Ki inin Adı
Yeti tirilecek ürün çe idi
Parsel No
Numune Alınan Alanın Büyüklü ü (Dekar)
Toprak Analizleri
Sonuçlar
Analiz
Metodu
Kur un
(mg/kg Fırın Kuru Toprak)
Kadmiyum
Krom
Bakır
Nikel
Cıva
Çinko
Azot
Fosfor
PH
Organik Madde
Numune Analiz Tarihi: …/…/….
Açıklama:
Analizi Yapan
........................
Onaylayan
......................
Analizi
Yapan
Kontrol Eden
………..............
19
14. çme ve Sulama suyu özelliklerine ili kin bilgi ve belgeler sunulur.
nsanların günlük faaliyetlerinde içme, yıkanma, temizlik ve bu gibi
ihtiyaçları için kullandıkları içme ve kullanma suyunun sa laması
gereken özellikler 17/2/2005 tarihli ve 25730 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlü e giren nsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında
Yönetmelik ile belirlenmi tir.
Tarımsal amaçlı kullanılan suların kalitesini belirten analizler ve
parametrelerle ilgili olarak 31.12.2004 Tarih ve 25687 Sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan Su Kirlili i Kontrolü Yönetmeli i ve bu
yönetmeli ine dayanılarak çıkarılan tebli ler dikkate alınır. Yönetmelik
su koruma alanlarında tarım dahil kirleticilik potansiyeli bulunan
faaliyetleri yasaklamaktadır. Bu Yönetmelik hükmünce mutlak koruma
alanından itibaren 700 metre geni li indeki kısa mesafeli koruma
alanında suni gübre ve tarım ilacı kullanmamak artıyla Tarım ve
Köyi leri Bakanlı ının kontrolünde tarımsal faaliyetlere izin
verilebilmektedir. Adı geçen yönetmelik Ek’inde “Su Kirlili i Kontrolü
Yönetmeli i Tabloları” adı altındaki toplam 25 tablo bulunmaktadır.
Tüm kaynaklardan elde edilen sularla ilgili parametreler ve suların
sınıflandırılmaları ile ilgili bilgiler adı geçen Yönetmelik metninden elde
edilebilir. Burada esas olan i letmenin sa ladı ı içme ve sulama suyunun
organik tarımda kullanıma elveri li olup olmadı ının tespitidir.
Su Kirlili i Kontrolü Yönetmeli ine dayanılarak çıkarılan ve a a ıda
isimleri verilen tebli lerin yenileri çıkartılıncaya kadar uygulanmasına
devam edilir,
a) Su Kirlili i Kontrolü Yönetmeli i Numune Alma ve Analiz Metotları
Tebli i
b)
Su
Kirlili i
Kontrolü Yönetmeli i Teknik Usuller Tebli i
c)
Su
Kirlili i
Kontrolü Yönetmeli i dari Usuller Tebli i
7/1/1991 tarihli ve 20748 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Su Kirlili i
Kontrolü Yönetmeli i Teknik Usuller Tebli su kalitesi hakkında
ayrıntılı bazı hükümler içermektedir. Sulama Sularında zin Verilebilen
Maksimum A ır Metal ve Toksik Elementlerin Konsantrasyonları,
Endüstriyel Atıksuların Sulama Suyu Olarak Kullanılmaya Uygunlu u,
Bitkilerin Bor Mineraline Kar ı Dayanıklılıklarına Tablo 7.4. Sulama
20
Sularının Sınıflandırılmasında Esas Alınan Sulama Suyu Kalite
Parametreleri
Kalite kriterleri
EC25x106
Sulama suyu sınıfı
I.
III.
Sınıf
su IV. Sınıf su V. sınıf su
II.
(ihtiyatla
(zararlı)
Sınıf Sınıf (kullanılabilir)
su
kullanılmalı)
Uygun
su
de il
(çok (iyi)
iyi)
250750-2000
2000-3000
> 3000
0-250
750
De i ebilir Sodyum
< 20
Yüzdesi (% Na)
Sodyum
Adsorbsiyon oranı < 10
(SAR)
Sodyum
karbonat
kalıntısı
(RSC)
meq/l
> 1.25
mg/l
< 66
20-40 40-60
60-80
10-18 18-26
> 26
1.252.5
66-133
4-7
Klorür (Cl ), meq/l 0-4
142mg/l
0-142
249
4-7
Sülfat (SO4=) meq/l 0-4
192mg/l
0-192
336
Toplam
tuz
175konsantrasyonu
0-175
525
(mg/l)
Bor konsantrasyonu
0.50-0.5
1.12
(mg/l)
C1S2,
Sulama suyu sınıfı* C1S1 C2S2,
C2S1
NO3
veya NH4+
0-5
5-10
mg/l
**
Fekal Koliform
0-2
2-20
1/100 ml
BO 5 (mg/l)
0-25 25-50
Askıda katı madde
20
30
(mg/l)
6.5pH
6.5-8.5
8.5
Sıcaklık
30
30
*
> 80
> 2.5
> 133
7-12
249-426
12-20
426-710
> 20
> 710
7-12
336-575
12-20
575-960
> 20
> 960
525-1400
1400-2100
> 2100
1.12-2.0
> 2.0
-
CS, CS, CS,
C1S3, C2S3, C3S3, 1 4 2 4 3 4
C4S4, C4S3, C4S2, C3S2, C3S1
C4S1
10-30
30-50
> 50
20-100
100-1000
> 1000
50-100
100-200
> 200
45
60
> 100
6.5-8.5
6.5-9
35
Su Kirlili i Kontrolü Yönetmeli i Teknik Usuller Tebli
**
Bitki türüne göre daha az veya çok olabilir
40
ekil 1’den bulunur
< 6 veya
>9
> 40
21
Göre Sulama Sularının Sınıflandırılması gibi çok sayıda kalite kriterleri
bu tebli lide tablolar halinde verilmi tir. Örnek olarak, Teknik Usuller
Tebli inde yer alan Sulama Sularının Sınıflandırılmasında Esas Alınan
Sulama Suyu Kalite Parametreleri ile ilgili bilgiler Tablo 7.4’de
sunulmu tur.
Su analizleri yaptırılarak, onaylı analiz sonuçlarının bir nüshası i letme
kayıt dosyasına yerle tirilir.
Sulama programı faaliyet planında belirtilmelidir. Organik tarımda
toprak özelliklerini bozucu ve erozyona neden olan salma sulama gibi
sulama yöntemlerine izin verilmez. Daha çok ya murlama ve damla
sulama gibi basınçlı sulama sistemlerinin tercih edildi i sulama
yöntemlerinden biri arazi yapısı ve ürün özelli i göz önüne alınarak
seçilir.
15. Bunlardan ba ka, ekolojik sürdürülebilirlik, gıda güvenli i, insan ve
çevre sa lı ı, hayvan sa lı ı ve refahı, yasal mevzuat ve izlenebilirlik
kriterleri göz önüne alınarak Yetkilendirilmi kurulu (Kontrol ve
Sertifikasyon Kurulu u veya Kontrol Kurulu u) tarafından di er bilgi ve
belgeleri istenir.
Yetkilendirilmi kurulu (Kontrol ve Sertifikasyon Kurulu u veya
Kontrol Kurulu u) tarafından istenen bilgi ve belgeler hazırlanarak
ba vuru i lemi gerçekle tirilir. Kontrol ve sertifikasyon kurulu u veya
kontrol kurulu u, ba vuruda bulunan müte ebbisin organik tarım
metoduyla üretime ba layıp ba layamayaca ına karar verir.
7.3. SÖZLE ME
Organik tarım, müte ebbis ile yetkilendirilmi kurulu arasında
imzalanan sözle me esasına dayanır. Bu sözle me; tarımsal faaliyetin bu
Yönetmelik hükümlerine göre yapılaca ını belirleyen yazılı anla mayı
ifade eder.
Kontrol ve sertifikasyon kurulu u veya kontrol kurulu u, gerekli bilgi ve
belgeleri tamamlayarak kendisine ba vuruda bulunan müte ebbisin
organik tarım metoduyla üretime ba layaca ına karar verdikten sonra
müte ebbis ile sözle me imzalar. Yetkilendirilmi kurulu , her bir üretim
22
a aması için, ayrı ayrı sözle me yapabilece i gibi, her faaliyeti ayrı ayrı
belirtmek kaydıyla tek bir sözle me de yapabilir.
7.4. KODLAMA
Yetkilendirilmi kurulu , müte ebbise ister ba ımsız, ister üretici grubu
dahilinde olsun, Komite tarafından hazırlanan ve yetkilendirilmi
kurulu lara bildirilen kodlama sistemine göre, bir kod numarası verir.
Yetkilendirilmi kurulu verilen bu kod numarasını, sözle me yaptı ı
müte ebbislerin onaylı listesi, arazi yeri, büyüklü ü, ürünün adı, miktarı
i letmenin adı ve organik faaliyet bilgilerini içeren listeyi Organik Tarım
Komitesine ve organik tarımın yapılaca ı il tarım müdürlü üne en geç
bir ay içinde bildirir. Komite ve il tarım müdürlü ü, kendisine bildirilen
müte ebbisi "organik tarım metodu uygulayan müte ebbis" olarak kayıt
altına alır.
Organik ürünlerin etiketlenmesi kuralları gere i olarak müte ebbise
verilen bu kod numarası ürün etiketinde yer almak zorundadır.
Organik ürünlerin ta ınması esnasında kurallara göre yapılacak
i lemlerde ürün bilgileri içerisinde kod numarasının da bulunması
gerekir.
8. TEM ZL K VE DEZENFEKS YON
Temizlik, gıda maddesi üreten i yerlerinde kirin, topra ın, gıda
kalıntılarının, ya ın ve di er istenmeyen maddelerin ortamdan
uzakla tırılması i lemini ifade eder
Dezenfeksiyon, gıda maddelerinin kirlenmesini önlemek amacıyla, gıda
maddesinin özelliklerini etkilemeden, fiziksel ve/veya kimyasal yollarla
ortamdaki mikroorganizmaların arındırılması i lemini ifade eder.
Organik tarıma geçi i yetkilendirilmi kurulu larca uygun görülen
müte ebbis daha öne konvansiyonel tarımda kullandı ı ve halen organik
üretimde kullandı ı alet-ekipmanın, depoların, arıcılık malzemelerinin,
yem hazırlama ünitesi ve yem nakil araçlarının, süt ürünleri üretim
ekipmanlarının, süt sa ım ekipmanlarının temizlik ve dezenfeksiyonu
23
için ve meme ba ı temizlik ve dezenfeksiyonu için Yönetmelik Ek-8’de
belirtilen ve a a ıda Tablo 8.1’de verilen temizleyici ve
dezenfektanlardan uygun olanları seçilerek kullanabilir.
Tablo 8.1. Organik Tarımda Kullanılan Temizlik Maddeleri ve
Dezenfektanlar
Su ve buhar
Potasyum sabunu (Potasyum hidroksit içeren sabun, arap sabunu olarak
bilinir.)
Sodyum sabunu (Sodyum silikat ve sodyum karbonat içeren ve yaygın
kullanılan sabun.)
Kostik soda (sodyumhidroksit (NaOH))
Kostik potas (potasyumhidroksit (KOH))
Sodyum hipoklorit (Çama ır suyu)
Do al bitki özleri
Kireç
Kireç kayma ı
Sönmemi kireç
Alkol
Sitrik, parasitik, formik, laktik, oksalik ve asetik asitler
Formaldehit
Nitrik asit (Süt ürünleri üretim ekipmanları için)
Fosforik asit (Süt ürünleri üretim ekipmanları için)
Sodyum karbonat (Süt sa ım ekipmanları ve meme ba ı temizlik ve
dezenfeksiyonu için)
Kaynak
lba , A. ., 2009. Organik Tarım: lkeler ve Ulusal Mevzuat, Eflatun
Yayınevi, ISBN: 978-605-4160-08-2, Ankara.
24
ORGAN K TARIMDA KONTROL VE SERT F KASYON
Prof. Dr. Ali rfan LBA
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
iilbas@erciyes.edu.tr
5.6.2. YETK LEND R LM
KURULU
Yetkilendirilmi kurulu ; kontrol ve sertifikasyon kurulu u, kontrol
kurulu u veya sertifikasyon kurulu u olarak Bakanlık tarafından yetki
verilmi gerçek veya tüzel ki ileri ifade eder. Yetkilendirilmi kurulu lar
EN 45011 veya ISO 65 veya standartlara göre akredite edilmi olmalıdır.
Yetkilendirilmi kurulu lar ile kontrolör ve sertifikerler, Bakanlıktan
Çalı ma zni almak zorundadır.
u an itibarı ile Bakanlıkça çalı ma izni verilmi 13 adet Yetkilendirilmi
Kurulu
(Kontrol ve Sertifikasyon Kurulu u) bulunmaktadır.
Yetkilendirilmi kurulu ların listesi “
7.1. BA VURU KURULU LARI” ana ba lı ı altında verilmi tir.
Kontrol ve sertifikasyon kurulu u, organik ürünün veya girdinin,
üretiminden tüketiciye ula ıncaya kadar olan tüm a amalarını kontrol
etmek ve sertifikalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmi
gerçek veya tüzel ki ileri ifade eder.
Kontrol ve sertifikasyon kurulu u, kontrol ve sertifikasyon olmak üzere
iki ayrı birimden olu ur. Kontrol biriminde görev yapanlar sertifikasyon
biriminde, sertifikasyon biriminde görev yapanlar da kontrol biriminde
görev yapamazlar.
Kontrol kurulu u, organik ürünün veya girdinin, üretiminden tüketiciye
ula ıncaya kadar olan tüm a amalarını kontrol etmek üzere Bakanlık
tarafından yetki verilmi gerçek veya tüzel ki ileri ifade eder.
Sertifikasyon kurulu u, tüm kontrolleri tamamlanmı organik ürün veya
girdiyi, kontrol kurulu unun yaptı ı kontrol ve bu kontrole ili kin bilgi
ve belgeler ile gerek duyulan hallerde yaptıraca ı analizlere dayanarak
25
sertifikalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmi gerçek veya
tüzel ki ileri ifade eder.
Bakanlık, tarafından yetkilendirilmi kurulu tan alınacak yürürlükteki
mevzuata uygun faaliyette bulunacaklarına dair noter onaylı taahhütname
örne i Yönetmelik Ek-9’da verilmi tir.
5.6.3. KONTROLÖR VE SERT F KER
Kontrolör, kontrol ve sertifikasyon kurulu u adına veya kontrol kurulu u
adına, organik tarım faaliyetlerinin her a amasının ilgili mevzuata göre
uygulanmasını kontrol etmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilmi
gerçek ki iyi ifade eder.
Sertifiker, kontrol ve sertifikasyon kurulu u adına veya sertifikasyon
kurulu u adına, kontrolü tamamlanmı ürünün veya girdinin organik
oldu unu onaylamak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmi gerçek
ki iyi ifade eder.
5.6.3.1. Kimler Kontrolör Olabilir?
Bakanlıkça gerekli görülmesi halinde, ziraat mühendisi, veteriner hekim,
su ürünleri mühendisi ve gıda mühendislerine yönelik, yılda bir defa
kontrolör kursu açılır veya açtırılır.
Kontrolörlük Ba vurusunda bulunanlarda aranılacak artlar;
1) Ziraat, Veteriner, Su Ürünleri Fakültelerinin birinden ve
fakültelerin Gıda Mühendisli i bölümlerinden mezun olmak,
2) Organik tarım konusunda bir yıllık bilgi ve deneyim sahibi
oldu unu gösterir resmi belgeye veya konu ile ilgili yüksek lisans
diplomasına veya konu ile ilgili doktora diplomasına veya Bakanlıkça
açılacak veya açtırılacak kurslardan kontrolörlük e itimi aldı ına dair
resmi bir belgeye sahip olmak veya organik tarım komitesinde bir yıl
süre ile çalı mı olmak veya lisans e itimleri uygun organik tarımda
görev yapmı Bakanlık müfetti i olmaktır.
stenilen bilgi ve belgeleri Komiteye sunan ki ilere, Komite tarafından
kontrolörlük belgesi verilir.
26
Kontrolörler Lisans derecesi aldıkları meslek odasına üye olmak
ko uluyla kontrol hizmeti verebilirler.
5.6.3.2. Kimler Sertifiker Olabilir?
Sertifikerlik ba vurularında aranılacak artlar ile yetki, çalı ma ekil ve
esasları unlardır:
1) En az 4 yıllık yüksek ö renim mezunu olmak,
2) Organik tarım konusunda bir yıllık bilgi ve deneyim sahibi oldu unu
gösterir resmi belgeye veya konu ile ilgili yüksek lisans diplomasına
veya konu ile ilgili doktora diplomasına veya Bakanlıkça açılacak veya
açtırılacak kurslardan kontrolörlük e itimi aldı ına dair resmi bir belgeye
sahip olmak veya organik tarım komitesinde bir yıl süre ile çalı mı
olmak veya lisans e itimleri uygun organik tarımda görev yapmı
Bakanlık müfetti i olmaktır.
stenilen bilgi ve belgeleri Komiteye sunan ki ilere, Komite tarafından
Sertifikerlik
yetkisi
verilir
ve
yetkilendirilen
sertifikerler
kimliklendirilerek kayıt altına alınır.
3) Sertifikerler yalnız bir yetkilendirilmi kurulu adına çalı abilir.
Kontrol ve sertifikasyon ücreti: Kontrol ve sertifikasyon ücreti;
yetkilendirilmi kurulu ile müte ebbis arasında yapılan sözle me ile
belirlenir. Yetkilendirilmi kurulu kontrollerinde komite üyesinin de
kontrolde bulunmasını gerekli görürse, Komiteye yazılı olarak ba vurur
ve olu acak harcırahı kendi kontrolüne uyguladı ı esaslara göre kar ılar.
Organik faaliyet alanına, i letme büyüklü üne ve di er faktörlere göre
de i mek üzere bir fikir vermesi açısından, tek bir ürün çe idinde
ortalama olarak kontrol ücreti yıllık 1000 € civarında, sertifika ücreti
100–150 € civarında olaca ı söylenebilir.
5.6.4. MÜTE EBB S
Müte ebbis, organik tarım faaliyeti yapan gerçek veya tüzel ki iyi ifade
eder. Müte ebbisler, yetkilendirilmi kurulu kontrolünde çalı mak
zorundadırlar. Müte ebbis, organik tarım faaliyetini bireysel olarak
yapabildi i gibi, üretici grubu ile de yapabilir.
Müte ebbisler, kontrol veya denetim amacı ile Bakanlık yetkilileri ile
Bakanlık tarafından yetkilendirilmi kurulu ların yetkililerine; i letmeye
27
giri izni vermek ve muhasebe kayıtları ile di er ilgili dokümanlarını
göstermek zorundadırlar. Yetkilendirilmi kurulu lar, elde ettikleri bu
bilgi ve belgeleri, Bakanlık dı ında üçüncü ahıslara veremezler.
5.6.5. ORGAN K TARIM LETMES
Organik tarım mevzuatında i letme, yetkilendirilmi kurulu un kontrolü
altında, söz konusu kurulu larla sözle me yapılmak suretiyle organik
ürün üretilen, i lenen, depolanan ve pazarlanan yerleri ifade eder.
11. KONTROL
Organik tarımda kontrol ve sertifikasyon organik ürünün güvence altına
alınmasındaki en önemli iki unsurdur. Bu i lemler sayesinde bir ürünün
organik ürün oldu u tescil edilmi olur. Do al ortamlarda yeti en
ürünleri “organik ürün” olarak pazarlamak yasaktır. Her do al ürün
organik ürün de ildir. Bir ürünün organik ürün sayılabilmesi için
mevzuata uygun denetim, kontrol ve sertifika a amalarından geçmi
olması gerekir. Bu durum tüketici hakları bakımından ve organik tarımın
felsefesinde yer alan dürüstlük ve izlenebilirlik açısından son derece
önemli ve yararlı uygulamadır.
Kontrol raftaki ürünün analizi ile ilaç ve benzeri kimyasal kalıntının
belirlenmesi de ildir. Organik faaliyetlerde kontrol üretimden ba layıp,
ambalajlamaya, depolamaya, ta ımaya ve pazarlamaya kadar her
a amada gerçekle tirilen kontrolleri ifade eder. Yetkilendirilmi
kurulu lar bu Yönetmelik hükümlerine uymayan üretim teknikleri ve
girdilerin kullanıldı ından üphe duydu u durumlarda analiz amaçlı ürün
örnekleri alabilir. Organik bitkisel üretim çe idine ve di er artlara göre
de i mek üzere i letme kontrolleri genellikle 4–5 farklı dönemde
yapılabilmektedir.
Toprak hazırlı ı, ekim-dikim ve fide yeti tirme dönemlerinde
Gübre uygulama ve sulama dönemlerinde
Hastalık ve zararlılarla mücadelenin yo un oldu u dönemlerde
Hasat, depolama ve sevk dönemlerinde
Ulusal mevzuatta Kontrol, organik tarım faaliyetlerinin Yönetmeli e
uygun olarak yapılıp yapılmadı ının belirlenmesi, düzenli kayıtların
tutulması, sonuçların rapor edilmesi, gerek görülmesi halinde ürünün
organik niteli inin laboratuvar analizleri ile test edilmesini ifade eder.
28
Kontrol ve Denetim genellikle birbiriyle karı tırılmaktadır. Oysa
Denetim daha üst düzey izleme ve inceleme i lemidir. Kontrol Bakanlık
tarafından yetki verilmi olan ve müte ebbisin sözle me yaptı ı
Yetkilendirilmi Kurulu (Kontrol ve Sertifikasyon Kurulu u veya
Kontrol Kurulu u) tarafından yapılır.
Yetkilendirilmi kurulu organik ürünün veya girdinin, üretiminden
tüketiciye ula ıncaya kadar olan tüm a amalarını kontrol etme yetkisine
sahiptir. Kontrol ve Sertifikasyon Kurulu u veya Kontrol kurulu u
kontrollerini “kontrolör” aracılı ı ile yaptırmak zorundadır. Kontrolör,
ba lı bulundu u Kontrol ve Sertifikasyon Kurulu u veya Kontrol
kurulu u adına organik faaliyetlerin mevzuata uygunlu unu kontrol eden
Bakanlıkça yetki verilmi ve çalı ma izni almı gerçek ki idir.
11.1. Kontrol lemi
Kontrol i lemi, yazılı belgeleri, planları, defterleri, raporları, kayıtları,
arazi, i letme ve depo gibi kritik nokta kontrollerini ve gözlemleri
içerecek ekilde kapsamlı olarak yapılmalıdır. Bu nedenle Müte ebbisler,
yaptıkları organik faaliyetler ile ilgili her türlü bilgi ve belgeleri,
sözle meli oldu u kontrol ve sertifikasyon kurulu u veya kontrol
kurulu una vermek ve bir nüshasını da i letmesinde bulundurmak
zorundadır. Kontrolör de kontrol sonuçlarını içeren bir belge
düzenleyerek müte ebbise vermek zorundadır. Bu belge müte ebbisçe
saklanır.
Kontrol ve sertifikasyon kurulu u veya kontrol kurulu u yılda en az bir
defa haberli veya habersiz olarak i letmeyi yerinde kontrol eder.
Kontrol i lemi sırasında kontrolör, ba lı bulundu u kontrol ve
sertifikasyon kurulu u veya kontrol kurulu unun organik tarım
faaliyetlerini içeren kendi kontrol formlarını doldurur. Yetkilendirilmi
kurulu un kendisine ait bu form kurulu un kontrol planına uygun olarak
hazırlanır.
11.2. Kontrol çin Gerekli Bilgi ve Belgeler
Kontrol ve sertifikasyon kurulu u veya kontrol kurulu u kontrol
i leminde yararlanılmak üzer bir kontrol planı hazırlar ve hazırlanan bu
kontrol planı a a ıdaki bilgileri içerir;
1. Müte ebbisin adı ve adresi,
2. Kontrol tarihi,
3. Kontrolün kapsayaca ı konular,
4. Kontrolör adıdır.
29
letme ve müte ebbis kontrolü için müte ebbisin bulundurması gerekli
bilgi ve belgeler a a ıda belirtilmi tir.
1. letmenin adı, adresi, kapasite bilgileri, hukuki durumuna ait bilgi ve
belgeler, sözle me tarihi, imzalanan sözle me metni, organik tarıma
geçi in ba ladı ı tarih, sözle me tarihine kadar ki arazi geçmi ine ait
bilgiler
2. Faaliyet alanı
3. letmede daha önce uygulanan üretim metodu
4. letmenin ve i letme binalarının planları
5. Arazi parselleri veya alana dair tüm plan ve krokiler
6. letmenin mevcut makine ve ekipman donanımı
7. letmenin konumu, kullanılan depoların tanımı ve amaca uygunlu u
8. Ürün münavebe planı
9. Kullanılacak tüm girdilere ait kayıt defterleri
10. letmenin malları, dı arıdan satın alınan malları içeren alım ve satım
defterleri
11. Ürün çıkı planı, ürünün niteli i, stok durumu, miktarı, ambalajlama
ekli ve materyali
12. Orman alanlarından ve do adan ürün toplanması durumunda, alana
ait bütün tanımlamalar, resmi izinler ile alana yapılan tüm teknik
müdahaleler, afetler, karantina tedbirleri gibi bilgilerdir.
13. Yıllık Üretim Planı, Hayvan Yönetim Planı, Hayvan Gübresi
De erlendirme Planı, Yıllık leme Planı, Hazırlama reçetesi, Tedarikçi
Listesi, De i iklik Bildirimi gibi dokümanlar.
Müte ebbis bu bilgi ve belgelerle birlikte, ba vuru esnasında elde etti i
belgeleri, faaliyet alanı ile ilgili organik tarıma geçi ve üretim
planlarını/projelerini dosyalayarak i letmede bulundurmak zorundadır.
11.3. Müte ebbise Uygulanacak Yaptırımlar
Yetkilendirilmi kurulu kayıtlarda veya uygulamalarda Yönetmeli e
aykırı durumlarla kar ıla tı ında müte ebbise çe itli yaptırımlar
uygulayabilir. Uygulanacak yaptırımlar yetkilendirilmi kurulu un
hazırladı ı kalite el kitabında da yer alır. Kalite El Kitabı,
Yetkilendirilmi kurulu un çalı ma izni alabilmek için Komiteye sunma
amacıyla hazırlamak zorunda oldu u, i in niteli ine göre kalite sistemini
açıklayan Türkçe yazılı belgedir.
Yetkilendirilmi kurulu un müte ebbisi organik tarımdan men etme
yetkisi yoktur. Men kararı yalnızca Organik Tarım Komitesine aittir.
30
Yetkilendirilmi kurulu tarafından müte ebbise uygulanacak yaptırımlar
a a ıda verilmi tir.
1. Müte ebbis kayıt ve belgelerinin düzensiz veya yanlı tutulması
durumunda, yetkilendirilmi
kurulu lar eksiklik ve aksaklıkları
müte ebbislere ayrıntılı ve yazılı olarak bildirir ve eksiklik ve
aksaklıkların düzeltilmesi için bir ay süre tanır. Bu süre sonunda eksiklik
giderilmemi ise kalite el kitabında belirtilen yaptırımlar uygulanır. tiraz
halinde konu ile ilgili bilgi ve belgeler en geç yirmi gün içinde Komiteye
iletilir.
2. Üretim a amasında Yönetmelik hükümlerine aykırı uygulamaların
saptanması halinde, müte ebbis organik üretime geçi sürecinde ise süre
yetkilendirilmi kurulu tarafından uzatılır, bu süreyi tamamlamı sa
tekrar geçi sürecine geçirilir ve durum müte ebbise yazılı olarak
bildirilir. Uzatılan geçi süresi sonunda bu Yönetmelik hükümlerine
aykırı uygulamaları tekrarladı ı tespit edilen üretici müte ebbislerin
sözle mesi feshedilerek Komiteye bildirilir.
Müte ebbis,
yetkilendirilmi
kurulu
tarafından
sözle mesi
feshedildi inde veya kendi iste iyle organik üretim metodunu
uygulamaması durumunda müte ebbis yeni durumu sözle me yaptı ı
ürün alıcısına yazılı olarak bildirmek zorundadır.
12. SERT F KASYON
Sertifikasyon, bütün kontrol i lemlerinin uygulanması sonucu i letmenin,
organik ürünün ve girdinin geldi i a amanın belgelendirilmesidir.
Sertifikasyon kurulu u sertifika düzenleyece i i letmelere ait tüm kontrol
bilgilerini ve raporları kontrolü yapan kurulu tan devralır. Kontrol
kurulu u bu bilgileri sertifikasyon kurulu una vermek zorundadır.
Ülkemizdeki uygulamada Kontrol ve Sertifikasyon Kurulu u olarak
yetkilendirilen kurulu lar, kontrol ve sertifikasyonda görevli elemanlar
aynı olmamak ko uluyla, aynı zamanda sertifikasyon i lemini de
yapmaktadırlar.
Sertifika, bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu i letmenin,
organik ürünün ve organik girdinin mevzuata uygun oldu unu gösteren
belgeyi ifade eder. Yetkilendirilmi kurulu tüm belge ve i lemleri
inceledikten sonra, biri müte ebbis sertifikası (Tablo 12.1), di eri de
ürün sertifikası (Tablo 12.2) olmak üzer iki tip sertifika verir.
31
Bu belgeyle; yukarıda belirtilen ürünlerin, 5262 sayılı Organik Tarım
Kanunu
ve................Yönetmelik"
kapsamında
üretildi i
onaylanmaktadır.
Tablo 12.1. Organik Tarım Müte ebbis Sertifikası Formu
ORGAN K TARIM MÜTE EBB S SERT F KASI
Kontrol ve Sertifikasyon Kurulu unun Adı
Kod numarası
Adresi
Sertifika No
Müte ebbisin Adı Adresi
Ürünün Adı ve Özelli i (1)
Sertifikalanma Statüsü
Sözle me No
Faaliyet ekli
Sertifikanın Sona eri Tarihi
Sertifika Onay Tarihi ve Yeri
(1)- Ürünün Adı ve Özelli i: Ürün veya ürün grupları yazılır.
Tablo 12.2. Organik Tarım Ürün Sertifikası Formu
ÜRÜN SERT F KASI
Kontrol ve Sertifikasyon Kurulu unun Adı
Kod numarası
Adresi
Sertifika No (1)
Ürünün Adı ve Özelli i
Sertifikalanma Statüsü
Ürün Miktarı
Hasat Yılı (2)
Üretim Yılı (3)
Ürünün Kayna ı (4)
Sözle me No
Fatura No ve Tarihi
Sevk rsaliye No ve Tarihi (5)
Ambalaj Tipi ve Adedi
Parti No ve Kalibresi
G.T. .P
Alıcı Ülke
Alıcı Müte ebbis Adı ve Adresi
Gönderen Ülke
Gönderen Müte ebbis Adı ve Adresi
(1)-Sertifika No: OTK’ce verilen Kontrol ve Sertifikasyon Kurulu u kodu ile ba lamak zorundadır.
32
(2)-Hasat yılı: Bitkisel üretim için yazılacak.
(3)-Üretim Yılı: Hayvansal üretimde yazılacak
(4)-Ürünün kayna ı: Üretici kod numaraları veya bir önceki sertifika numaraları
(5)-Fatura yok ise yazılmak zorundadır.
Sertifika Onay Tarihi:
Bu belgeyle; yukarıda belirtilen ürün, 5262 sayılı Organik Tarım Kanunu ve
....................... Yönetmelik" kapsamında üretildi i …………………
Kurulu unca kontrol edilerek sertifikalandırılmı tır.
Bunlardan ba ka, dı ticarete konu olan organik girdi ve ürünlerde,
ihracat sertifikasyonu, ithalat sertifikasyonu gibi dı ticarete ili kin
sertifikasyon çe itleri de bulunmaktadır.
Organik gıda ve girdi üreterek iç ve dı pazara sunacak müte ebbisin
sa lamak zorunda oldu u belgeler;
1- hracatta, Tarım ve Köyi leri Bakanlı ı Koruma Kontrol Genel
Müdürlü ü (KKGM) “Gıda Güvenlik ve Gıda Sa lık Sertifikası”
2- thalatta, Dı Ticaret Müste arlı ından “ thalat Lisans Belgesi”,
KKGM “Gıda Sa lık Sertifikası”
3- KKGM “Gıda Sicili” ve “Üretim zni”
4- Kontrol ve/veya Sertifikasyon Kurulu u (KSK) “ thalat ve/veya
hracat Sertifikası”
5- Gıda ve yem için KKGM ve TÜGEM “Ürün Yurtiçi Dola ım Belgesi”
6- Gübre ve toprak iyile tiriciler için TÜGEM den Lisans Belgesi
7- Kontrol ve/veya Sertifikasyon Kurulu u ile yapılan ürün ve girdi
sertifikasyon sözle mesi
8- KSK, gerekli kontrolleri müteakiben, organik gıda veya girdinin
gelmi oldu u a amayı gösteren sertifikayı düzenler ve müte ebbise
verir.
13. RAPOR HAZIRLAMA
Yetkilendirilmi kurulu , bitkisel ve hayvansal ürünler ile su ürünleri
üretimi yapan, orman alanlarından ve do adan ürün toplayan, ürün
i leyen, ambalajlayan, depolayan, nakleden, pazarlayan, sözle me yaptı ı
geçi sürecindeki veya bu süreci tamamlamı bütün müte ebbisleri ve
müte ebbislere ait her türlü bilgi ve belgeyi kontrol eder ve kayıt altına
alır. Ayrıntılı rapor hazırlar. Kontrol ve sertifikasyon kurulu u veya
kontrol kurulu u kontrol i lemi sonucunda kontrolörden gelen form ve
bilgiler do rultusunda bu ayrıntılı raporu hazırlar. Müte ebbis tarafından
kayıt altına alınan bütün organik tarım faaliyetleri kontrol raporları için
temel bilgi niteli indedir. Kontrol raporu, müte ebbisin Yönetmelik
33
hükümlerine göre yapılan organik tarım faaliyetlerinin kontrol
sonuçlarını içerir. Raporlar, faaliyet alanı ile ilgili olarak a a ıdaki
bilgileri içerir.
1. Müte ebbisin adı, adresi, T.C. kimlik numarası ve vergi numarasını
içeren kimlik bilgi ve belgeler
2. Üretime dair bütün bilgiler
3. letmeye dair bütün bilgiler
4. Kontrollere dair bütün bilgiler
5. Sertifikasyona dair bütün bilgiler
6. hlal ve ihtilaflara dair bütün bilgiler
7. Gıda siciline dair bütün bilgilerdir.
14. DENET M
Denetim ve Kontrol farklı birimler tarafından gerçekle tirilen ve
tanımları birbirinden faklı olan iki ayrı i lemdir. Denetim, organik tarım
faaliyetlerinin Yönetmeli e uygun olarak yapılıp yapılmadı ını tespit
etmek
amacıyla,
yetkilendirilmi
kurulu ların,
i letmelerin,
müte ebbislerin, kontrolörlerin ve sertifikerlerin, Bakanlık veya
Bakanlıkça denetim yetkisi verilen kurulu lar tarafından yapılan her türlü
denetimini ifade eder.
Denetimler Organik Tarım Komitesi Üyeleri ve il müdürlükleri
bünyesinde organik tarım konusunda e itim almı teknik elemanlardan
olu an Organik Tarım Birimi tarafından yapılır. Bu denetimler gerek
görülmesi halinde Bakanlık tarafından Tefti Kurulu Ba kanlı ına da
yaptırılabilir.
Yetkilendirilmi kurulu büro denetimi Komite tarafından yapılır.
Yetkilendirilmi kurulu ta bulunması gereken tüm bilgi ve belgeler,
Komite denetimlerinde ibraz edilmek üzere muhafaza edilir. Komite,
yetkilendirilmi kurulu lardan; müte ebbise, ürüne, üretime, kontrol
i lemine, kurulu un kendisine, çalı anına ve men eine dair her türlü bilgi
ve belgeleri istedi i zaman ve biçimde talep edebilir. Bunun yanında,
Yetkilendirilmi kurulu lar, geçen takvim yılında yapmı oldukları bir
yıllık faaliyetleriyle ilgili; ürün, müte ebbis, sertifika icmalleri, kontrol,
üretim, ihracat, ithalat, çalı an personel durumu ile ilgili bilgileri
müteakip yılın en geç 31 Mart tarihine kadar Komiteye bildirmek
zorundadır. Ayrıca, Yetkilendirilmi kurulu ların o l’deki sözle me
34
yaptıkları müte ebbislere ait bilgileri onaylı liste halinde l
Müdürlüklerine bildirmeleri de gerekir. Organik Tarım Birimi,
Yetkilendirilmi Kurulu un büro denetimini yapamaz. Ancak, l’de
yaptı ı denetimlerde Yetkilendirilmi kurulu tarafından organik
olmayan tarımsal ürün ve girdilere, organik ürün veya organik girdi
sertifikası verildi ini ya da Yetkilendirilmi kurulu larda çalı an
kontrolörlerin, Bakanlıktan çalı ma izni almadan çalı tı ının tespit etti i
durumda Mevzuatta öngörülen yasal i lemin uygulanması için bilgi ve
belgeleri hazırlayarak Organik Tarım Komitesine rapor eder.
Müte ebbis ve i letme denetimleri ise Organik Tarım Birimi tarafından
yapılır. Yapılan denetimler esnasında Müte ebbislerin Mevzuat
hükümlerine aykırı hareket ettiklerinin tespiti halinde dari para cezasını
gerektiren hallerde Mevzuatta öngörülen yasal i lemi uygulamak üzere
bilgi ve belgeleri hazırlayarak o yerin en yüksek Mülki Amirine sunar.
Arazi ve letme denetimlerinde kontrolör ve kontrol faaliyetleri ile ilgili
de erlendirmeler yapar. Yılın sonunda Organik Tarım Birimince yapılan
denetimlere ili kin de erlendirme icmali, istatistikî bilgi mahiyetinde
Bakanlı a en geç müteakip yılın 31 Ocak tarihine kadar gönderilir.
Organik Tarım Birimi elemanlarınca yapılacak denetimler sırasında
Bakanlık tarafından hazırlanmı olan denetim formları kullanılır.
Denetimler 2005/1 sayı ve 01.08.2005 tarihli Bakanlık Genelgesi
Ek’lerinde verilen Arazi Denetleme Formu (Bitkisel, hayvansal, do adan
toplama vb. tarımsal üretim) ve letme Denetleme Formu ( leme,
depolama, paketleme, etiketleme, vb. faaliyetlerin yürütüldü ü tüm
birimler) uyarınca yapılır. De erlendirme ve ceza uygulamaları da aynı
Genelge Ek’lerinde verilen formlar kullanılarak yerine getirilir. Adı
geçen Genelge’de toplam 6 Ek bulunmakta olup, Ek–6 cmal formudur.
Kaynak
lba , A. ., 2009. Organik Tarım: lkeler ve Ulusal Mevzuat, Eflatun
Yayınevi, ISBN: 978-605-4160-08-2, Ankara.
35
DÜNYA DA VE TÜRK YE DE ORGAN K TARIM
UYGULAMALARI
Prof. Dr. Ali rfan LBA
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
iilbas@erciyes.edu.tr
ÖZET:
A ırı yararlanmayı ve yalnızca üretim döneminde yüksek verim ve
kazancı amaç edinen tarımsal uygulamalar, insan, hayvan ve bitki
sa lı ını olumsuz etkilemi , canlı ya amını tehdit edecek düzeyde tüm
ekolojik dengenin bozulmasına neden olmu tur. Monokültür tarım
sistemi, hormon, antibiyotikler ve katkı maddeleri gibi sentetik kimyasal
maddeler, kimyasal tarım ilaçları, yanlı sulama uygulamaları, çayır ve
meraların iyi yönetilmeyi i ve hayvan yeti tiricili indeki hatalı
uygulamalar tüm canlılar ve ya adı ımız yeryüzü ekosistemi üzerinde
olumsuz etkilere neden olmu tur. Ancak, günümüzde çevre bilinci ve
sa lı a verilen önem toplumdan topluma de i se de tüm dünyada önemli
ilerlemeler kaydetmi tir. Bu ba lamda, tarımda yeni arayı lar ve
alternatif tarım sistemi önerileri ortaya konulmu tur. Bu alternatif tarım
sistemlerinden biri de tüm dünyada kabul gören ve kuralları olu turulan
organik tarım sistemidir.
Çevre kirlili ini artıran, insan sa lı ını olumsuz etkileyen ve insanlı ın
gelece ini tehdit eden üretim teknikleri yerine do a ile uyumlu, çevre ve
sa lık açısından en az risk ta ıyan üretim teknikleri benimsenmeye
ba lamı tır. Bu konuda Birle mi Milletler nezdinde yürütülen çe itli
toplantılar sonucu somut kararlar ortaya konmu tur. 1972 yılında
Birle mi Milletlerin Stockholm’de "tek bir dünya var" sloganıyla çevre
konferansı düzenlemi , 1992 yılında ise Rio'da yapılan Birle mi
Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı 178 ülkeden 30 bini a kın
delege katılmı tır. Bu konferans sonunda çok önemli bir bildiri metni
yayımlanmı tır. Birle mi Milletlerin çalı maları devam etmi ve 1997
yılında Kyoto’da önemli kararlar alınmı tır.
Organik tarım sistemi ülkemizde ihracat talepleriyle geli meye
ba lamı tır. Bu gün gelinen noktada Türk organik tarımı, standartları
genelde uluslar arası standartlara uyumlu, üreticilere kar getirme yanında
36
tüketicilere de güvenilir gıdalar sunan bir yapı kazanmı tır. Sektör, daha
çok dı pazara yönelik olarak üretim yapan, çevrenin korunmasına özen
gösteren ve henüz geli mekte olan bir tarım sektörü olarak
görülmektedir. Organik tarım sisteminin, tüm dünyada de i en ve geli en
tarım sektörünün bir parçası olarak, yükselen bir geli im seyrine sahip
oldu u görülmektedir. Ülkemiz, kirlenmemi ve yüksek geli me
potansiyeline sahip tarımsal kaynakları ile bu alanda dünyanın önden
gelen üretici ülkelerinden biri olmaya adaydır.
Ülkemiz tarım arazilerini ve su kaynaklarını kirletmeden ve do al
kaynaklarımızı tahrip etmeden gelecek ku aklara aktarmak, sürdürülebilir
tarımsal kalkınmayı sa lamak, topluma sa lıklı gıda arz etmek ve katma
de eri yüksek tarımsal üretim yaparak yeti tiricilerimizin ekonomik gelir
düzeyini yükseltmek amacıyla organik tarımın geli tirilmesi ve
yaygınla tırılması faydalı olacaktır.
2.2. ORGAN K TARIMIN TAR HÇES VE GEL
M
Sentetik kimyasal tarımsal girdilerin yarattı ı olumsuz etkiler
hissedilmesiyle yüzyılımızın ba larında konvansiyonel tarım yöntemine
alternatif sistem arayı ları ba lamı tır. 1910 yılında Albert Howard’ın
“Tarımsal Vasiyetnamesi”, 1924 yılında Dr. Rudolf Steiner’in
“Biyodinamik Tarım Yöntemi” çalı maları birçok Avrupa ülkesinde bu
konuda duyarlı üretici ve tüketicilerin bir araya gelmesi ile ekolojik tarım
çalı malarına ba lamı tır. 1970’li yıllara kadar ayrı devam eden
çalı malar, 1972 yılında Uluslararası Organik Tarım Hareketleri
Federasyonu’nun (IFOAM/International Federation of Organic
Agriculture Movement) kurulması uluslararası nitelik kazanmı tır. Üç
kıtadan 5 kurucu organizasyon tarafından olu turulan IFOAM, tüm
dünyadaki ekolojik tarım hareketlerini bir çatı altında toplamayı,
hareketin geli imini sa lıklı bir ekilde yönlendirmeyi, gerekli standart
ve yönetmelikleri hazırlamayı, tüm geli meleri üyelerine ve tüm ilgili
sektörlere aktarmayı amaçlamaktadır.
Dünya organik ürün ticareti 1980’li yıllarda geli me göstermi , 1990’lı
yılların sonlarında özellikle deli dana, dioksin ve GDO (geneti i
de i tirilmi organizmalar ve transgenik ürünler) gibi konulara kar ı
duyulan endi e ve tepkiler nedeni ile organik ürünlere kar ı tüketici
talebinde ciddi artı lar meydana gelmi ve organik tarım birçok uluslar
arası kurulu un gündemine girmi tir.
37
Dünyada organik tarım konusunda ilk geni boyutlu yönetmelik Avrupa
Birli i (AB) tarafından 1991 yılında EEC 2092/91 sayı ile yayımlanmı
ve daha sonraki yıllarda birçok de i iklikler yapılarak 1999 yılında
hayvansal ürünlerle ilgili (EC 1804/1999) kısım eklenmi tir. sviçre’nin
hazırladı ı Bioswiss ve FAO tarafından 1999 yılında hazırlanan Codex
Alimentarius’tan sonra 2000’de hazırlanarak yürürlü e giren ABD’nde
National Organic Program (NOP), Japonya’da Japanese Agricultural
Standards (JAS) adı verilen organik tarım standartları tüm dünyada
özellikle küresel pazar hareketlerini etkilemi tir. Örne in Japonya’da
JAS öncesi Japonya’da organik ürün iç pazarı 1997 yılında 1 milyar dolar
iken 2000 yılında 2.5 milyar dolara çıkmı tır ancak ‘ye il ürün’ olarak
tanımlanan bu pazarda yönetmeli in kabulünden sonra sertifikalı
ürünlerin payı ancak 350 000 dolar düzeyinde olmu tur. IFOAM’ın temel
standartları gıda-gıda dı ı üretim ve i leme, girdi üretimi gibi çok daha
fazla alanı kapsamasına ra men örne in AB yönetmeli i kadar ayrıntılı
de ildir. Ulusal yönetmeliklerde pazarın armonizasyonunu sa lamak
üzere üçüncü ülkeler ve buradan ithal edilecek ürünlerin kontrol ve
sertifikasyonuna ili kin maddelere de yer vermektedir.
Günümüzde dünya çapında yakla ık 400 organizasyon sertifikasyon
hizmeti vermektedir. Sertifikasyon kurulu larının ço u Avrupa’da yer
almaktadır (160 kurulu ). Ardından Asya ve Kuzey Amerika
gelmektedir. En çok sertifikasyon kurulu una sahip ülkeler sırasıyla
ABD, Japonya, Çin ve Almanya’dır. Bu firmaların ço u kendi ülkeleri
dı ındaki ülkelerde de hizmet vermektedirler. Sertifikasyon firmalarının
%40’ı Avrupa Birli i tarafından onaylanmı tır. %32’si ISO 65
akreditasyonuna sahiptir ve %28’i US-NOP altında akreditedir.
Ülkemizde faaliyet gösteren kontrol ve sertifikasyon kurulu u 13’e
ula mı olup, bunlardan 8 tanesi yabancı kurulu ların ülkemizdeki
temsilcilikleri eklinde çalı maktadır.
Organik tarım özellikle son 5–6 yılda dünya çapında hızlı bir geli me
seyri göstermi tir. Günümüzde dünya üzerinde 120 ülkede, yakla ık 31.5
milyon hektar alanda ve 622.782 tarım i letmesinde organik tarım
yapılmaktadır. Dünyada en geni organik tarım arazisine sahip ülkeler
sırasıyla Avustralya (11.8 milyon ha), Arjantin (3.1 milyon ha), Çin (2.3
milyon ha) ve ABD (1.6 milyon ha) olarak sıralanır. Bu ülkeleri talya,
Brezilya, spanya, Almanya, Uruguay, ngiltere ve di erleri izlemektedir.
Bu ülkelerin organik üretim alanlarının çok geni olu unda, yayılımcı tip
organik hayvan yeti tiricili i için ayrılmı sertifikalı mera alanlarının
38
genel toplamda yer almasının da payı vardır. Konvansiyonel üretim
alanlarıyla kıyaslandı ında, oransal olarak en yüksek organik üretim
alanı ise Avrupa'dadır.
Elde edilen verilere göre dünya toplam tarımsal alanın yakla ık %0.7’sini
organik tarıma ayrılan alanlar olu turmaktadır. Okyanusya (Büyük
Okyanus'a da ılmı adaları içine alan ülkelerden ve Avustralya'dan
olu an kıta), dünyadaki organik tarım yapılan arazilerin %39'luk payına
sahiptir ve ardından %23’lük payla Avrupa ile %19’luk payla Latin
Amerika (%19) gelmektedir ( ekil 2.1).
Kaynak:http://www.egeliihracatcilar.com/Organik.Tarim.Raporlari/
Latin Amerika
19%
Avrupa
23%
Kuzey Amerika
7%
Okyanusya
39%
Asya
9%
Afrika
3%
ekil 2.1. Organik Tarım Alanlarının Kıtalara Göre Da ılımı
Avrupa Birli i üyesi olan 27 ülkede Organik Tarıma ayrılan alan 2001
yılında 5.236.218 ha iken 2007 yılında 7.010.407 hektara ula mı tır.
Tablo 2.1’de görüldü ü gibi, organik tarım ürünleri üretmek amacıyla
ayırdıkları alanlar bakımından talya ba ta gelmekte, bunu spanya,
Almanya, ngiltere, Fransa, izlemektedir. 2001 den 2006 yılına ekim
alanlarında gerçekle en de i iklik en fazla spanya’da olmu tur.
ngiltere’nin organik tarım ekim alanlarında çok fazla de i iklik
görülmemektedir. Avrupa ülkelerinde toplam tarım alanının yakla ık %
39
3.5 ‘i organik üretime ayrılmı tır. Tarımsal i letmecileri içinde organik
tarım yapanların oranı % 2‘dir.
Tablo 2.1. Avrupa’da Organik Tarım Ekim Alanları (ha)
ÜLKELER
talya
spanya
Almanya
ngiltere
Fransa
Avusturya
Yunanistan
Di er
Avrupa
ülkeleri
AB27
2001
1.237.64
0
485.079
632.165
679.631
419.750
276.410
31.118
2002
1.168.21
2
665.055
696.978
741.174
517.965
296.154
77.120
1.503.76
4
1.483.90
9
5.236.21
8
5.602.15
1
2003
2004
1.052.002
725.254
734.027
695.619
550.990
328.803
244.457
1.632.571
5.904.481
954.361
733.182
767.891
690.269
534.037
344.916
267.159
2005
1.067.10
2
807.569
807.406
619.852
560.838
360.969
288.255
2006
1.148.16
2
926.390
825.539
619.783
548.308
361.817
302.256
1.779.68
5
2.168.60
6
2.278.15
2
5.984.21
6
6.578.36
1
7.010.40
7
http://www.organic.aber.ac.uk/statistics
Bazı ürünlerin organik olarak en çok yeti tirildi i ülkeler a a ıdaki
gibidir.
Organik turunçgil: talya
Organik kahve: Meksika, Paraguay
Organik kakao: Dominik Cumhuriyeti
Organik üzüm: talya, spanya ve Fransa
Organik zeytin: talya, spanya ve Tunus
Organik pamuk: Türkiye, ABD
Organik tahıl: talya, ABD
Organik pirinç: Tayland, Filipinler
Bitkisel üretim alanları yanında 2005 yılında Uluslararası Ticaret
Merkezi ve Organik Servislerinin gerçekle tirdi i ara tırmaya göre
yakla ık 62 milyon hektarlık alanda organik do al toplama
yapılmaktadır. Dolayısıyla, dünya çapındaki 31 milyon hektarlık organik
tarım alanına 62 milyon hektarlık organik do al toplama alanları da
eklenmi olur. En geni do al toplama alanları Avrupa ve Afrika’dadır.
40
Toplama miktarı açısından bakıldı ında en önemli ürünler bambu
sürgünleri, üzümsü meyveler ve kabuklu yemi lerdir.
2.3. DÜNYA ORGAN K ÜRÜN T CARET
1930’lardan itibaren sürdürülebilir biyolojik tarım modeli birçok ülkede
uygulanmaya ba lamı tır. Danimarka, ngiltere ve sviçre Avrupa’da
biyolojik tarımın temellerini atan ülkeler olmu lardır. Bugün ABD,
Kanada, Avustralya, Japonya ve Avrupa Birli i ülkeleri gibi geli mi
ülkelerde iç pazarı sürekli artı gösteren organik ürünlerin üretimi
geli mekte olan ülkelerde de gerçekle tirilmektedir. Ancak, geli mekte
olan ülkelerde organik üretim yapısı farklılık arz etmektedir. Üretim iç
pazarın talebini cevaplamak amacıyla de il, ihracat amacıyla ba lamı tır.
Dünya organik pazarının büyüklü ünün 2006 yılında 36.7 milyar ABD
dolarına ula tı ı ve tüketimin büyük kısmının Kuzey Amerika ve Avrupa
ülkelerinde gerçekle tirildi i tespit edilmi tir. Son 5 yılda (2002–2006)
Amerika’da organik gıda satı ları % 12 artarak 2006 yılında 18.2 milyar
ABD dolarına ve Avrupa’da %15 artarak 14.6 milyar ABD dolarına
ula mı tır. Avrupa’da tüketimin en çok oldu u ülkeler skandinav ve Alp
ülkeleridir. Meyve ve sebzeler, 2006 yılında 14.5 milyar dolarlık satı
hacmi ve %39,5’luk payı ile toplam organik gıda pazarından en büyük
payı alan sektör olmu tur. Ekmek ve hububatlar ise 6 milyar dolarlık
satı hasılatı ile pazardan % 16.5‘lik pay almı tır. 2006–2011 yıllarını
kapsayan 5 yıllık dönemin sonunda organik ürün pazarının toplam
de erinin 67.1 milyar ABD doları olaca ı tahmin edilmektedir.
Amerika’da toplam Pazar büyüklü ünün 29.7 milyar ABD dolarına,
Avrupa’da ise 27.8 milyar ABD dolarına ula aca ı tahmin edilmektedir.
Artan destekleyici hükümet politikaları, sa lık ve çevresel konularda
bilinçli tüketiciler ile organik gıdalara olan talebin büyüyerek devam
etmesi beklenmektedir. Organik ürünlere olan talebin büyük bir bölümü
geli mi ülkelerden kaynaklanmaktadır. Son zamanlarda süt ürünleri, et
ve et ürünleri, hazır yemekler dahil olmak üzere i lenmi di er gıdalar,
bebek mamaları, çikolata gibi ürünler önem kazanmakla birlikte Batı
Avrupa pazarında organik ya meyve ve sebze sektörü hala büyük bir
paya sahiptir. Bu ba lamda konvansiyonel ya meyve ve sebze
sektörünün yanı sıra organik ya meyve ve sebze sektörü açısından da
önemli potansiyele sahip olan ülkemizin, bu potansiyeli
de erlendirebilmesi için Avrupa Birli i ülkelerinde ya anan geli meleri
41
dikkatle izlemesinde fayda görülmektedir. Avrupa’daki önemli pazarlar
Almanya, sviçre, Avusturya, sveç ve Hollanda’dır. Çek Cumhuriyeti ve
Macaristan gibi ülkelerin özellikle ba kentlerinde organik ürün talebi
hızla artmaktadır. Kuzey Amerika pazarı dünyada en hızlı geli en pazar
olarak görülmektedir ve artan talep do rultusunda dünyanın her yerinden
organik ürün ithalatı gerçekle tirilmektedir. Örne in organik tohum ve
tahıllar Avrupa ve Asya’dan, organik bitki ve baharatlar Latin Amerika
ve Asya’dan, organik et ise Avustralya ve Latin Amerika’dan ithal
edilmektedir. Dünya nüfusunun yakla ık %60’ını barındıran Asya
ülkelerinde halen organik ürün pazar payı dü ük olmasına ra men
önümüzdeki yıllarda önemli bir ithalat ve ihracat pazarı olarak kar ımıza
çıkması beklenmektedir. 400 milyon dolarlık organik ürün pazarına sahip
olan Japonya Asya’daki en büyük pazar olup meyve, sebze, pirinç ve
ye il çayı kendileri üretirken di er ürünleri ithal etmektedir.
2.4. TÜRK YE ORGAN K TARIM GÖSTERGELER
Türkiye’de organik tarım belirli bir hızla geli mektedir. 1980’li yılların
ortalarından itibaren Avrupalı organik tarım firmalarının öncülü ünde
sözle meli tarım sistemi ile ihracata yönelik olarak kuru üzüm, kuru
incir, kuru kayısı ve fındık ile ba latılan organik üretim, günümüzde
i lenmi organik ürünlerin de katılımıyla 205’e ula mı tır. Organik
ürünler üretim ve ihracatı sert kabuklu ve kuru meyveler, dondurulmu
meyve ve sebzeler, ya meyveler ve sebzeler, baharatlar ve bakliyat
sektörlerinde yo unla mı olup, gülsuyu, gülya ı, zeytinya ı, pamuk ve
tekstil ürünleri üretimi ve ihracatı gerçekle tirilen di er organik ürünler
olmu tur. Organik hayvancılık sektörü henüz geli mekte olup, özellikle
Do u Anadolu Bölgesi’nde bu konuda yatırımlar yapılmaktadır.
Özellikle süt ve süt ürünleri konusunda yurtiçi talep giderek artmaktadır.
Organik pamuk üretiminin artmasıyla organik tekstil sektörü giderek
önem kazanmı olup, son yıllarda organik ürün yelpazesine organik
bebek tekstili, havlu ev tekstili ve yatak da eklenmi tir. Organik bebek
mamaları, bebek giysileri, oyuncak ve bebek kozmetiklerine olan talep
özellikle 0-12 aylık bebekleri olan anne babaların hassasiyeti nedeniyle
yurtdı ında oldu u gibi yurtiçinde de giderek artmaktadır.
Türkiye organik ürünler sektöründe Tarım ve Köyi leri Bakanlı ınca
yetkilendirilmi 5’i yerli ve 8’i yabancı olmak üzere toplam 13 kontrol ve
sertifikasyon kurulu u ve kayıtlı yakla ık 236 firma (üretici, i leyici,
42
pazarlayıcı vb.) bulunmaktadır. Organik ürünlerin iç pazarı ise, büyük
illerimizdeki birkaç müstakil satı yeri ve süpermarketlerdeki bölümler
ile sınırlıdır. Ancak, son yıllarda organik hayvancılı a yapılan yatırımlar
dikkat çekmektedir Türkiye, dünyada en fazla organik üretim alanına
sahip 30. ülke olmasına ra men; toplam tarım arazisinin sadece
%0.8’inde organik tarım yapılmaktadır. Bunun 2013 yılında %3 ve
2020’de %8 olması hedeflenmektedir. Bu gün dünya organik ürünler
pazarında Türkiye’nin payı %1’in de altındadır. Türkiye’de üretilen
organik ürünlerin ba lıca pazarı AB ülkeleridir. Bunlar arasında Almanya
(%37.3), ngiltere (%9.4), Hollanda (%7.7), sviçre (%7.4), Fransa
(%6.8) ve talya (%5.4) ön sıralarda yer almaktadır.
Ülkemizde organik üretim yapan üretici sayısı, üretim miktarı, üretim
alanları ve ürün çe itlili i yıllar içinde artı göstermi tir. 1996 yılında
1.947 olan organik ve geçi sürecindeki üretici sayısı 2006 yılında
14.256’ya ula mı tır. Buna göre on yıldan beri üretici sayısında 7 kat
artı gerçekle mi tir. Üretim alanları itibarı ile 1996 yılında 6.789 ha olan
üretim alanı 2006 yılında 192.789 ha olarak gerçekle mi tir. Alanlar
üzerinden bir kıyaslama yapıldı ında 2006 yılı itibarı ile 1996 yılına göre
alandaki artı miktarı 28 kat olmu tur. A a ıda Tablo 2.2’den
izlenebilece i gibi, üretim alanlarındaki nispî dü ü ün nedeni, do al
toplama alanlarındaki azalı tır. Ancak, kültür üretimi yapılan alan
miktarında ise artı söz konusudur. Toplam ürün çe idi 1996 yılında 26
iken 2006 yılında 203 ürüne çıkmı tır. Genel olarak organik tarım artı
göstermektedir. Ancak, son birkaç yıldır üretim alanında fazla bir
de i imin gerçekle memesinin sebebi ise yapılan çalı ma ve denetimler
neticesinde sistemde faaliyeti olmayan atıl haldeki üreticilerin veri
tabanından çıkarılmasından kaynaklanmaktadır. 2007 yılında üretilen
ürün çe idi sayısı 201 olmu , 16.276 üretici do al toplama alanları dahil
174.283 hektar alanda 568.128 ton ürün elde etmi tir. Ülkemizde toplam
i lenen tarım arazisi içerisinde organik tarıma ayrılan pay bu gün %1’ler
civarındadır. Bu oranın 2010 yılında %3’e, 2020 de ise %8’e çıkarılması
hedeflemektedir.
Ülkemizde organik tarım alanında faaliyet gösteren i letmelerin toplam
sayısı 522’ye ula mı tır. Bunların yakla ık 30 kadarı, ba ta organik gübre
ve toprak düzenleyiciler olmak üzere, organik tarım girdileri üretmekte
ve pazarlamaktadır. Büyük ço unlu u ise organik bitkisel ürünler
alanında faaliyet göstermektedir. 2007 yılı verilerine göre ülkemizde 11
ilde, toplam 16 i letmede, 1400 etlik piliç, 17093 yumurta tavu u, 1486
43
süt ine i, 1360 etlik ve di er büyükba hayvan, 17000 küçükba hayvan
organik yöntemlerle yeti tirilmi tir.
Tablo 2.2. Türkiye Organik Tarımsal Üretim Verileri (Geçi Süreci
Dahil)
Ürün
Çiftçi
Yeti tirici-lik
SayıSayısı
Yapılan Alan
sı
(ha)
2002
150
12.482 57.365
2003
179
14.798 73.368
2004
174
12.806 108.598
2005
205
14.401 93.134
2006
203
14.256 100.275
2007
201
16.276 124.263
1
Geçi süreci dahil
2
lenmemi (ham) organik ürün miktarı
Kaynak: TÜGEM (http://www.tarim.gov.tr)
Yıllar
Do al
Toplama
Alanı (ha)
32.462
40.253
100.975
110.677
92.514
50.020
Toplam
Üretim
Alanı1 (ha)
89.827
113.621
209.573
203.811
192.789
174.283
Üretim
Miktarı2
(ton)
310.125
323.981
378.803
421.934
458.095
568.128
Tablo 2.3. Türkiye Organik Tarımsal Ürünler Üretimi Miktar (ton)
Ürünler
Pamuk
Elma
Bu day
Domates
Üzüm
Zeytin
Mercimek
Fındık
Kayısı
Çilek
ncir
Vi ne
Biber
Nohut
Kiraz
So an
Antepfıstı ı
Bal
Zeytinya ı
Di erleri Dahil
Toplam
Yıllar
2001
19511
45 040
31139
90472
12894
7343
5862
6965
13634
3353
8293
3769
3202
3691
1375
2680
--557
1602
2002
21793
69187
19752
82809
10469
10744
17012
7667
5940
3293
9473
6580
3355
7667
1335
388
2005
923
413
2003
34877
71928
21379
26493
9505
6456
11781
5994
13278
3497
8112
5994
3309
5662
1830
1830
4789
1100
68
2004
30268
52670
31194
22897
13988
10997
9135
4821
9019
4098
15793
4020
2643
4085
1348
1020
6827
937
3
2005
10032
49915
13756
25125
14485
10531
6093
3670
9628
4604
6821
1874
2565
4660
1088
1412
460
572
---
2006
63960
28393
26515
15512
16687
13109
19050
6402
6491
4571
7563
2939
4399
4867
1632
430
1135
524
530
2007
55534
50810
43915
21437
15510
12096
10071
8355
7767
7234
5938
5733
4629
2901
2239
1320
616
497
---
280328
310124
291876
218388
289082
309522
431203
Ham veriler için kaynak: T.C. Tarım ve Köyi leri Bakanlı ı
Derleyen: GEME (http://www.igeme.org.tr/Assets/sip/tar/Organic2007.pdf)
44
2007 yılında 149 yeti tirici organik yöntemle 23308 kovan sayısıyla
yakla ık 497 ton bal üretimi gerçekle tirmi tir. lenen tarım alanlarından
elde edilen organik ürün miktarı 2001 yılında toplam 280.320 ton iken
2007 yılında bu miktar 431.203 ton olarak gerçekle mi tir (Tablo 2.3)
2.5. TÜRK YE'N N ORGAN K ÜRÜN DI T CARET
Di er ülkelerde oldu u gibi henüz ülkemizde de organik tarım ürünleri
dı ticaretine ili kin istatistiksel altyapı tam olarak olu turulamamı tır.
Tarım ve Köyi leri Bakanlı ı’nca yayımlanan yönetmeli e ilave olarak
ekolojik ürünler ihracatını belirli bir disipline kavu turmak ve altyapısını
hazırlamak amacıyla 6.1.1996 tarih ve 22515 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan hracat Yönetmeli i Eki Kayda Ba lı hracat Listesi'nin 7.
Maddesi çerçevesinde ekolojik ürünlerin ihracatı kayda ba lanmı tır. Ege
hracatçı Birlikleri Genel Sekreterli i söz konusu ürünlerin kayıt ve
ihracatına yönelik i lemlerde Koordinatör Birlik olarak tayin edilmi tir.
2.5.1. Türkiye Organik Ürün hracatı
hracatımızın yöneldi i ülke sayısı 32’ye ula mı tır. Almanya, Fransa,
ngiltere, talya Danimarka ve Hollanda gibi AB ülkeleri en önemli ihraç
pazarlarımızı olu turmaktadır. AB ülkeleri dı ında, Kuzey Avrupa
ülkeleri, ABD, Kanada ve Japonya dikkat çeken potansiyel pazar
görünümündedir. sviçre, Belçika, sveç, Avusturya, srail, Kuzey Kore
ihracatımızın artırılabilece i potansiyel ülkelerdir. Türk organik ürün
ihracatçıları pazarladıkları organik tarım ürünlerinin ISO 9001: 2000,
ISO 22000 ve HACCP gibi kalite kurulu ları belgelerine sahip olarak
dünya pazarında güvenilir bir yer edinmektedir.
Tablo 2.4’den görüldü ü gibi en fazla ihraç edilen organik ürünlerimiz
dondurulmu
meyveler, kuru üzüm, kuru kayısı olmaktadır.
Dondurulmu organik meyve ihracatımız son dönemde artı göstermi ve
en yüksek döviz getirisi sa lamı tır. Kuru üzüm ve kuru incir organik
tarımın ba langıcından beri önemini koruyan ihraç ürünlerimiz olmu tur.
Organik ürün ihraç verilerinde dikkat çeken bir ba ka durum organik
pamuk ihracatımızdır. Organik pamuk ihracatında 2000’li yıllarda dünya
pazarında giderek önemli bir yer kazanan Türkiye, bu yerini
kaybetmeden sürdürmenin yollarını bulmalıdır.
45
hraç etti imiz organik ürünler içerisinde nohut ve mercimek dikkat
çekici bir yer edinmi tir. Özellikle Orta Anadolu’da bol miktarda
yeti tirilen nohut ve ye il mercimek ile Güney Do u Anadolu’da uygun
yeti me ekolojisi bulunan kırmızı mercime in organik yöntemle
üretiminin artırılarak dünya pazarlarına sunulması yeti tiricilerimize yeni
bir kazanç alanı sunmaktadır.
Karadeniz bölgemize has fındık, organik tarım yöntemiyle de üretilmek
suretiyle yeni bir ihracat alanı elde etmi ve bu yerini istikrarlı bir ekilde
korumu tur. Organik fındık üretim ve ihracatını kolayla tırıcı tedbirler
alınması yararlı olacaktır.
Ege hracatçı Birlikleri verilerine göre organik ürün ihracatımız 1998
yılında 19.370.599 dolar iken 2003 yılında bu rakam 36.932.995 dolara
yükselmi tir. Bundan sonra ihracat de erine bir dü ü gözlenmi ve 2007
yılı organik ürün ihracat de eri 29 359 321 dolar olarak gerçekle mi tir
(Tablo 2.5). Bu yıldaki ihraç edilen toplam ürün miktarı 9.346.677 kg
olmu tur.
Tablo 2.5. Yıllar tibarı le Türkiye Organik Ürün hracat Verileri
Yıl
Ürün miktarı (kg)
Tutarı ($)
2000
13.128.934
22.756.297
2001
17.556.280
27.242.407
2002
19.182.859
30.877.140
2003
21.083.351
36.932.995
2004
16.093.189
33.076.319
2005
9.319.328
26.230.259
2006
10.374.493
28.236.617
2007
9.346.677
29.359.321
http://www.tarim.gov.tr; http://www.egebirlik.org.tr
Tarımsal Ürünlerin Organik Olarak Üretilmesi ve Tarımsal Ürünler ile
Gıda Maddelerine ili kin temelleri içeren 24.07.1991 tarih ve 2092/91
(ECC) sayılı Konsey Tüzü üdür. Bu tüzükte 2004 yılına kadar 29 farklı
Konsey ve Komisyon Tüzü ü ile de i iklik ve eklemeler yapılmı ve
1999 yılında hayvansal ürünlerle ilgili (EC 1804/1999) kısım eklenmi tir.
Bununla birlikte, Birli e yeni üye olan ülkelerin uyumlarının
sa lanmasına yönelik ek düzenlemeler de yapılmı tır. Söz konusu
46
Tüzükte üçüncü ülkelerden AB’ne
düzenleyen hükümler de bulunmaktadır.
organik
5.3. TÜRK YE ORGAN K TARIMIN GEL
ürünlerin
ithalatını
M SEYR
Ülkemizde ilk organik tarıma faaliyetleri, Avrupalı ithalatçıların özellikle
kuru üzüm ve kuru incir talepleri üzerine 1984–85 yıllarında Ege
Bölgesinde ba lamı tır. lk olarak Manisa Tekelio lu Köyünde organik
tarım faaliyeti Rapunzel Organik Tarım Ürünleri ve Gıda Ticaret Ltd.
ti.’nin 1986 yılında muhtarlı ın belirledi i arazide örnek organik ürün
yeti tirmesiyle ba lamı tır. 1986 yılında ilk organik kuru üzüm üretimi
projesi hayata geçirmi , bunu 1987 de organik incir projesi takip etmi tir.
Hukukî ve kurumsal düzenlemeler ba lamında, Türkiye’de organik tarım
sektörünü üç ayrı dönemde incelemek mümkündür.
Birinci dönemde (1984–1993) herhangi bir ulusal hukuki düzenleme
bulunmamaktadır. Ülkemiz yeti tiricilerinin organik tarımda henüz yeni
oldu u bu dönemde organik ürün üretimi ve organik tarımın
geli tirilmesi thalatçı ülkelerin kuralları göz önüne alınarak
sürdürülmü tür.
kinci dönemde (1994–2002), yönetmelik düzeyinde bir takım yasal
düzenlemeler yapılmı ve organik tarım faaliyetleri bir takım “komiteler”
47
vasıtasıyla yürütülmü tür. Bu dönemde de organik tarım faaliyetleri
özellikle Ege Bölgesinde geli meye devam etmi tir. Bu dönem
faaliyetlerine 2001 de örgütlenme faaliyetlerine ba layan Fethiye
Yanıklar organik üreticilerin çalı maları örnek gösterilebilir.
Üçüncü dönemde ise (2003-), organik tarım sektöründeki faaliyetlerin
tam bir yasal dayana a kavu turulması amacıyla 03 Aralık 2004’de
Organik Tarım Kanunu yayımlanmı ve bunu takiben, 2092/91 sayılı
Organik Tarım AB Konsey Tüzü ü ile büyük oranda uyumlu olan
Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına li kin Yönetmelik 10
Haziran 2005’de yürürlü e girmi tir.
Bu dönem faaliyetlerine 2004 yılında Kirazlı köyü Ekolojik Ya am
Derne inin kurulması ile ba layan Ku adası Kirazlı köyü organik tarım
faaliyetleri örnek gösterilebilir.
48
Bu döneme, 2004 yılında kurulan Samsun Terme Çamlıca köyünde 30
üreticiyle ba layan ve kanunu çıkar çıkmaz 31 Ocak 2005’te “Terme
Organik Fındık Üreticileri Birli i” kurulmasıyla sonuçlanan çalı ma da
örnek gösterilebilir.
Ayrıca, üçüncü dönemin ba langıcında, organik tarıma yönelik tüm
faaliyetler, Tarım ve Köyi leri Bakanlı ı (TKB) Tarımsal Üretim ve
Geli tirme Genel Müdürlü ü (TÜGEM) bünyesinde kurulan teknik bir
daire ba kanlı ına devredilmi ve halen “Alternatif Tarımsal Üretim
Teknikleri Daire Ba kanlı ı” olarak isimlendirilen bu birim tarafından
yürütülmektedir. Son dönem faaliyetlerine 2004 yılında 300 ki i ile
ba layan ve üretici sayısı yakla ık 3000’e ula mı bulunan Erzurum
49
Do u Anadolu Tarımsal Üreticiler ve Besiciler Birli i organik üretim
çalı maları örnek gösterilebilir. stanbul Büyük ehir Belediyesi’nin
2005–2006 yılında 9 ilde (Sivas, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Kars, A rı,
Ardahan, Mu , Bingöl) ba lattı ı 5 yıllık bir proje olan Organik bu day
projesi de bu dönemin en iyi faaliyet örneklerindendir.
Kaynak
lba , A. ., 2009. Organik Tarım: lkeler ve Ulusal Mevzuat, Eflatun
Yayınevi, ISBN: 978-605-4160-08-2, Ankara.
50
ORGAN K TARIMIN SOSYAL YÖNÜ VE EKO TUR ZM
Dr. Sancar BULUT
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
sancarbulut@erciyes.edu.tr
ÖZET: Ekoturizm çevreyi koruyan ve yerel halkın refahını gözeten,
do al alanlara kar ı duyarlı bir seyahattir. Organik tarım, yalnızca
sa lıklı gıda üretim yöntemi olmayıp, aynı zamanda sürdürülebilir tarım
ve kalkınma, eko-turizm, biyolojik çe itlili in korunması, su
kaynaklarının korunması, erozyonun önlenmesi ve çevre kirlili ine neden
olan faktörlerin etkisinin giderilmesinde de etkili bir tarım yöntemi veya
biyolojik kaynak yönetimi anlamına da gelmektedir. Ülkemizin zengin
co rafyası ve do al potansiyeli, do a turizmi türleri açısından büyük bir
anstır, ancak bilinçsiz kullanım sonucunda, hızla çevre kaynaklarımızın
bozulması da kaçınılmaz olacaktır. Bu potansiyel tehlikeyi acilen görüp,
do a içinde yapılan tüm turizm türlerinde "çevreyle barı ık" tarz ve
yöntemleri benimsemeliyiz. Ayrıca, Organik tarım do a ve sa lık turizmi
ile kombine hale getirildi inde jeotermal kaynaktan yararlanmak daha
verimli ve karlı hale gelmektedir. Ekoturizm kavramı Türkiye'de yeni
tanınan bir kavramdır ve resmi kurumlar bu turizm türünün
sürdürülebilmesi
için
gerekli
kanuni
düzenlemeleri
henüz
yapmamı lardır. Bu konuda ilgili bakanlıkların (Turizm, Orman, Çevre,
Kültür) bu konuda ortak ve kesin kurallar belirlemeleri, da ve do a
rehberli i için sertifikasyon programları geli tirip uygulamaya koymaları,
ekoturizm bölgeleri ve rotalarının saptamaları gerekmektedir. Daha sonra
da, hem turizm çalı anlarının, hem de bölge halklarının, ekoturizm
konusunda bilinçlendirilmeleri ve e itilmeleri sa lanmalıdır. Özellikle
ekoturizmden gelir sa layacak olan bölge halklarının, sahibi ve bekçisi
oldukları do al ve kültürel zenginliklerin bilincine varmaları ve ancak
bunları koruyarak, insanlı a ve kendilerine fayda sa layacaklarını
kavramaları gerekmektedir. Yerel yöneticilere ve bölge halklarına,
ekoturizm tür ve çe itleri ve yöntemleri hakkında e itim, kurs ve
brifingler verilmeli, kendilerinin de ürün ve eko-konaklama imkanları
geli tirmesi için destek sa lanmalıdır. Turizme erken açılmı bazı kıyı
bölgelerimiz hariç, henüz ülkemizin pek çok bölgesinde do a
bozulmamı ve bakirdir ve özellikle endemik türler, flora ve fauna
konusunda dünyada e ine az rastlanır bir zenginlik vardır.
Anahtar kelimeler: Organik tarım, tarla bitkileri, tahıllar, Yahyalı
51
1. G R
Ekoturizm, oldukça yeni bir kavramdır. lk kez 1992 Rio Çevre
Zirvesi'nde sürdürülebilir bir dünya ve çevre için kriterler ortaya
konulmu tu ( lba , 2009). Bu kriterler, turizme de uyarlanarak, çevreye
zarar vermeden, ondan yararlanma yöntemlerinin geli tirilmesi ve tüm
yerli halkların kültürlerini yoketmeden, onların turizm faaliyetlerinden
yararlanmalarının sa lanması eklinde özetlenmi ti. Günümüzde ise
ekoturizm, "yeryüzünün do al kaynaklarının sürdürülebilirli ini güvence
altına alan, bunun yanısıra yerel halkların ekonomik kalkınmasına destek
olurken, sosyal ve kültürel bütünlüklerini koruyup gözeten bir yakla ım
ya da tavır" olarak benimsenmi tir.
Ülkemizin turizm potansiyelinin temel bile enleri; sahip oldu u do al,
kültürel ve tarihi de erlerdir. Bu de erler, uzun vadede korunabildikleri
sürece uluslararası turizm pazarındaki payımız hızla büyümeye devam
edecektir (Yunis, 2001). Bunun için özellikle turizm yörelerindeki arazi
kullanma ve altyapı kararlarının gerek yerel, gerekse merkezi
yönetimlerce do ru olarak verilmesi gereklidir (Kurdo lu, 2001).
Altyapılarda kapasite üstü zorlamalar, do al de erlerin yok olması
tehlikesini de beraberinde getirecektir. Bu kararların verilmesi
a amasında turizmin en önemli görevinin do al, kültürel ve tarihi
de erlerini koruyarak kullanması gereklili i anla ılmalıdır (ÖztunalıKayır, 1998).
Ekoturizm, genellikle küçük gruplar halinde, ailelerin i letti i küçük
tesislerde, geleneksel mimarinin ve yerel kaynakların kullanımını hedef
almaktadır. Ekoturizm amacına uygun gerçekle tirildi i taktirde, hassas
ekosistemlerin korunması ve bu bölgelerin içersinde ve çevresinde
ya ayan nüfusun sosyo-ekonomik geli mesi için kaynak yaratabilen bir
araçtır. Önemli ekoturizm potansiyeli olan da lık ve ormanlık
bölgelerdeki köylerde ya ayan halkın yoksullu u göz önüne alındı ında
ekoturizmin sosyal sınıflar arasındaki dengesizli i azaltabilecek bir etken
oldu u anla ılabilir (Altıparmak, 2002).
2. TÜRK YEDE EKOTUR ZM
Dünyada artık ke fetmek amaçlı olarak yapılan ekoturizm, son yıllarda
ülkemizde de sık sık gündeme gelmekte, fakat sadece yayla turizmi
olarak dü ünülmektedir (Kurdo lu, 2001). Oysa bir bütün olarak ele
alınması gereken ekoturizm, sosyal ve kültürel faaliyetleri de içine alan,
geni alanlarda bir çok aktiviteyi kapsayan bir etkinliktir. Turizm
52
Bakanlı ı ekoturizmi; yayla turizmi, ornitoloji (ku gözleme) turizmi,
foto safari, akarsu sporları (kano-rafting) çiftlik turizmi, botanik (bitki
inceleme) turizmi, bisiklet turları, atlı do a yürüyü ü, kamp-karavan
turizmi, ma ara turizmi, da turizmi ve do a yürüyü ü, gibi ba lıklar
altında de erlendirmektedir (Anonim, 2011).
Ülkemizin, Akdeniz’deki en önemli turizm alanlarından birisi oldu u
açıktır. Yakla ık 8000 km. uzunlu undaki sahilleri, çe itli uygarlıklardan
kalan zengin tarihi ve kültürel mirasın yanı sıra iklimsel çe itlili i
nedeniyle ola an üstü bir bioçe itlili e sahiptir ve tek ba ına bütün bir
Avrupa kıtası ile kar ıla tırılabilir. Türkiye, gerek da ları, ormanları,
yaylaları, kıyıları, gölleri, akarsuları gibi do al varlıkları; gerek flora ve
faunası ve gerekse ma araları ve kanyonları gibi ilginç jeolojik
olu umları açısından di er ülkelerle kıyaslanamayacak düzeyde bir
zenginli e sahiptir ve bu zenginlikler ülkemizi gündemde olan eko
turizm için oldukça ilgi çekici bir ülke konumuna getirmektedir.
Neler Yapılabilir?
Bu kavramı benimseyen ülkelerin, do al sonuç olarak benimsemeleri
gereken prensipler ve uygulayacakları yöntemler ise öyledir:
Neler yapılabilir?
1. Agro-turizm potansiyeline sahip köy/köy gruplarının belirlenmesi
2. Agro-turizme yönelik rehberlerin hazırlanması ve da ıtılması
3. Agro-turizm uygulama standartları için gerekli mevzuatın
olu turulması
4. Agro-turizm potansiyeli olan yörelerde bu turizm çe idinin i letmelere
tanıtılması
5. stekli i letmelere bilgi ve deneyim payla ımı için uygulamalı e itim
(staj imkanı) sunulması
6. stekli i letmeler için ürün temelinde sınıflandırma yapılarak a
yapıların olu turulması
7. letmelerin agro-turizm için ihtiyaç duydu u altyapı ve teknik bilgi
deste inin sa lanması
8. Agro-turizm faaliyeti yürüten i letmelere tanıtım deste i sa lanması
Bu faaliyetin hayata geçirilmesini kısıtlayan unsurlar
1. letmelerin konaklama kapasitesinin yetersiz olması
2. stekli i letmelerin bu faaliyet ile ilgili bilgi ve deneyiminin zayıf
olması
3. Agro-turizmin mevsim ko ullarına ba lı olması
53
UYULMASI GEREKEN KURALLAR
Yukarıdaki tanım uyarınca ekoturizm, her eyden önce "çevre ve kültür
de erlerinin sürdürülebilirli ini garanti altına alan, yerel halklara maddi
yarar sa layan turizm" olarak kavransa da, a ırlıklı faaliyet alanı olarak
do ada yapılan turizm türlerini kapsamaktadır.
Buna göre, el de memi do ada yapılan tüm turizm çe itleri, ekoturizmin
kapsamına girmektedir. Ekoturizmin iki önemli kriterinden biri olan,
"do al çevrenin sürdürülebilirli i" ilkesine, bu do a turlarında sıkı sıkıya
uyulmalıdır.
Ülkemizdeki Eko-Turizm Örnekleri
TaTuTa, ekolojik tarım çiftliklerinde, turizm ve bilgi, is gücü, tecrübe
takası anlamına gelmektedir. TaTuTa, açıkça göründügü üzere, insan
doga ve kültürün korunması ve ön plana çıkarılmasını saglayan bir
ekolojik turizm biçimidir. TaTuTa projesiyle ziyaretçiler, yerel halka ve
yerele mali katkı getirir. Amacı söyledir: Ekolojik kırsal turizm, dogayı
koruma, kırsal kalkınma ve ek gelir kaynagı saglamak. nce bir nokta
olarak, turizm ana motivasyon kaynagı oldugunda, kültür ve doga geri
planda kalmaktadır. TaTuTa projesi; bazı organik üreticiler, bu ürünlerin
tüccarları, danısmanlar, devlet enstitüleri ve yerel otoriteler tarafından
desteklenmektedir. Projenin önemli getirileri kısaca su sekildedir: Sosyal
etkilesim, dogayla uyumlu yasam biçimleri ve doganın korunması için
egitim ve bilinç olusturma, ek gelir, alternatif pazar saglamak. Bu proje
son birkaç yılda o kadar hızlı büyümüstür ki, artık rezervasyon isleri, bir
seyahat acentasına verilmistir.
3. YAHYALIDA EKOTR ZM OLANAKLARI
Kayserinin civar illerinin kav a ında yer alan Yahyalı, Dünyanın en
büyük ikinci elalesi olan Kapuzba ı elalesine, çok kaliteli elma
ürünlerin alındı ı, ç Anadolu bölgesinde çok ender olan mikroklimatik
ko ullara sahip, buna ra men tarımsal faaliyetlerin oldukça geriledi i,
tarım alanlarının bo kaldı ı ve dı göçlerin ya andı ı bir alan olan
Yahyalı ve köyleri için mevcut durum ortaya konmu ve sosyal ve
ekonomik geli me için öneriler geli tirilmi tir. Organik tarım
uygulamaları konusundaki çalı malar daha çok Ege Bölgesi merkezli
yürütülmekte, bu da ulusal düzeyde beklenen geli meyi
sa layamamaktadır. ç Anadolu Bölgesi ise, geleneksel tarımda
dezavantajlı olmasına ra men, organik tarımda çok daha güçlü bir
potansiyele sahiptir. Bu projenin sonuçlarının uygulamaya aktarılması,
Yahyalı’da pilot bir uygulama ile ç Anadolu’daki organik tarım
54
potansiyelinin ortaya çıkarılmasına ve bu yöndeki uygulamaların te vik
edilmesine katkı sa layacaktır.
Yöreye Sa lanacak Katkı
lçe ve çevredeki yerle imlerde ya ayan yöre insanının, mevcut
kaynaklardan sürdürülebilir ekilde faydalanmasını te vik edilmesi,
AB’ne üyelik sürecinde öncelikli konular arasında yer alan ve yakın
zamanda Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlü e giren organik tarım
ve sürdürülebilir turizm konularında e itim ve bilinç düzeyini
artırarak yeni istihdam olanakları yaratmak suretiyle önemli bir sorun
olarak görülen i siz nüfusun istihdamını sa lanması,
Yörenin mevcut ve potansiyel tarımsal deseni belirlenmi olur
Mikroklimatik tarım deseninin ve sınırları belirlenebilir
Yöre için uygun ekoturizm aktiviteleri ve olanaklarının ortaya
konulabilir
Ekolojik yerle melerin süreklili i sa lanarak, güncel ya am
ko ullarına adapte edilmesi ve özgünlü ünü yitirmeden yeniden
de erlendirilmesinin te vik edilmesi sa lanacaktır.
Bu ba lamda, Yahyalı’da mevcut tarımsal potansiyel ve çevre kaynakları
incelenerek yöreye uygun eko-tarım ve eko-turizm gibi ekonomik,
ekolojik ve turizm etkinliklerinin çe itlendirilmesi, geli tirilmesi ve
bütünle tirilmesi mümkün olacaktır.
4. SONUÇ
Ülkemizin de içinde bulundu u Akdeniz çana ı ülkeleri, yaz aylarında ve
belli yörelerde yo unla an deniz-güne -kum turizmi ile tanımlanır.
Ancak günümüzde turist profili giderek de i mekte, turizm geleneksel
çizgisinden uzakla maktadır. nsanlar artık e lenge ile birlikte sa lıklı
ya am ko ullarını bir arada barındıran do a ile iç içe olan tesisleri ve
turizm klini tercih etmeye ba lamaktadır. 2002 yılında uluslararası
turizmde, geleneksel turistlerin %62’si tatil amaçlı seyahat ederken, eko
turizm amaçlı seyahat edenlerin oranı %4 olarak belirlenmi tir. Buna
kar ılık toplam turizm gelirleri içindeki harcama payları %7 dir. Bu
durum eko turizmin getirisinin daha yüksek oldu unun bir göstergesidir.
Ayrıca eko turizm gelirlerinin büyük ölçüde yöre insanına döndü ü ve bu
insanların daha çok toplumun en yoksul kesimini olu turan da ve orman
köylüleri, çiftçiler ve pansiyon çalı tıran aile grupları oldu u
dü ünüldü ünde, bu kesimin ekonomik olarak iyile me gösterebilece i
açıktır. Yahyalı’nın Dünya’nın en büyük ikinci elalesine sahip olması ve
ekolojisinin farklı bitkileri bir arada barındırması ve Kayserinin en büyük
55
elma üretim merkezlerinden biri olması yönü ile eko turizm konusunda
Yahyalı için yapılacak faaliyetler yöre insanının gerek ekonomik ve
gerekse kültürel olarak geli mesine katkı sa layacaktır. Buda üphesiz
ke fedilmeyi bekleyen do al güzelliklerimizin ortaya çıkması ile birlikte,
do al gıda ve ekolojik ya amı bir arada barındıran sa lıklı ya am
yolunda Ülkemizin turizm potansiyelini artıracaktır.
5. KAYNAKLAR
Altıparmak, M., 2002. Turizmin Çe itlendirilmesi, Sürdürülebilir Turizm
ve Planlama. II. Turizm urası Bildiriler Kitabı, s: 275.
Anonim, 2011. Turizm Bakanlı ı, Ankara. www. turizm.gov.tr
lba , A. ., 2009. Organik Tarım: lkeler ve Ulusal Mevzuat, Eflatun
Yayınevi, 279 sayfa, ISBN: 978-605-4160-08-2, 2009, Ankara.
Kurdo lu, O., 2001. Koruma Alanları ve Ekoturizmin Karadeniz Bölgesi
Açısından rdelenmesi. Türkiye Ormancılar Derne i Yayını,
Orman ve Av, Sayı 4, s: 4.
Öztunalı-Kayır, G., 1998. Batı Akdeniz Kıyıları Ta ıma Kapasitesi ve
Ekoturizm”, Türkiye Kıyıları 98, Türkiye’nin Kıyı ve Deniz
Alanları II. Ulusal Konferans Bildirileri Kitabı, s: 317.
Yunis, E., 2001. Sürdürülebilir Turizm Kalkınması. Ekoturizm Geli im
Konferansı, 2-4/11/2001, Selanik, Yunanistan.
56
ORGAN K TAHIL ve YEMEKL K TANE BAKLAG L
YET T RME
Dr. Sancar BULUT
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
sancarbulut@erciyes.edu.tr
ÖZET: Türkiye, toplam tahıl ve baklagil üretimi ve tüketimi bakımından
dünyanın önde gelen ülkelerindendir. Ülkemizin birçok bölgesi, gerek
tahıllar gerekse yemeklik tane baklagiller için uygun bir ekolojiye
sahiptir. Benzer olarak Kayseri ili ve Yahyalı ilçesinde de tarımın yönünü
belirleyen ürünler tahıllardır. Bitki yeti tiricili inde kullanılan kimyasal
girdilerin gere inden fazla kullanımı sonucu toprak yapısında ve yeraltı
sularında, bitki ve hayvan sa lı ında olumsuzluklar ortaya çıkmı tır.
Kimyasal gübreler, ilaçlar ve hormonlar insan sa lı ını da do rudan ya
da dolaylı olarak etkileyerek zarar vermi ve çevre kirlili ine neden
olmu tur. Tüm bu olumsuzluklar gerek Dünyada gerekse ülkemizde
organik tarıma olan ilgiyi her geçen gün artırmaktadır. Çok az kimyasal
gübre kullanımı ve hiç kimyasal ilaç kullanılmaması nedeniyle yöredeki
toprak ve su kaynakları kirlenmemi tir. Bu nedenle, yöredeki özellikle
tahıl ve yemeklik tane baklagil üretim alanlarının, organik tarım için
hazır ve önemli bir potansiyele sahip oldu u söylenebilir. Yine, yemeklik
tane baklagillerin organik tarımdaki en önemli problem olan bitki
besleme yönü ile kendinden sonra gelen bitkiye topra a azot ba layarak
besin maddesi kazandırması ile göz ardı edilemeyecek bitki grubudur.
Yemeklik tane baklagiller yörenin hakim bitki grubu olan tahıllarla
nöbetle e ekilerek organik tahıl yeti tiricili ine hem besin kayna ı
olu turacak hem de toprak yapısının düzelmesine katkı sa layacaktır.
Anahtar kelimeler: Organik tarım, tarla bitkileri, tahıllar, Yahyalı
1. G R
nsan beslenmesinde çok önemli bir yere sahip olan tahıllar ve yemeklik
tane baklagiller yurdumuzda gerek ekim alanı gerekse üretim yönünden
büyük bir potansiyele sahiptir. Türkiye, 14 milyon hektarı a an tahıl ekim
alanı ve 33 milyon tonluk üretimi ile dünya tahıl ekili ve üretiminde 10.
sırada yer almaktadır. Öte yandan ülkemizde 936.600 ha üretim alanında
ve yakla ık 1,1 milyon ton yemeklik tane baklagil üretilmektedir
(Anonim, 2009). Tahıllardan bu day ve arpada, tane baklagillerden
mercimek ve nohutta üretimin, yıldan yıla iklim ko ullarına ba lı olarak
57
de i im gösterdi i, kararlı bir üretimin olmadı ı dikkati çekmektedir
(Kün ve ark. 2005). Tahıllar ve yemeklik tane baklagillerin bazı
cinslerinde ekim alanlarını geni leterek az olan üretimlerini artırma
olanakları bulunmaktadır. Verimin dü üklü ünün asıl sebepleri ise su
yetersizli i, ekolojik ko ullar ve tarımsal üretimdeki yapısal problemler
olarak sayılabilir ( ehirali ve ark. 2005). Ayrıca bu alanların bir kısmı,
üreticilerimizin alım gücünün dü ük olmasına ba lı olarak fazla bula ık
olmadı ından kolayca organik üretime ayrılabilir. Artan nufusun besin
ihtiyacının yanında sa lıklı ya am ko ullarının sa lanması ve korunması
da bir o kadar önem arzetmektedir. Dünyada, her yıl yüzbinlerce insan
sadece kanserden ölmektedir. Birim alan verimini yükselterek üretim
artı ı sa lanması açısından yeti tirme tekni i uygulamalarında yapılacak
iyile tirmeler, uygun çe it ve nitelikli tohumluk kullanımı, fiyat ve
pazarlama sorunlarının çözülmesi ve kayıpların azaltılması ile tahıllar ve
yemeklik tane baklagillerde üretim düzeyinin artması ve farklı nufus
kesimlerinin ihtiyacını sa layacak üretime ula mak mümkün olabilir.
2. GELENEKSEL TAHIL ve YEMEKL K TANE BAKLAG L
ÜRET M
Yahyalı ilçesinde bitkisel üretim yapılan 20.043 ha tarım arazisi mevcut
olup, bu alan içerisinde 17.700 ha (% 88.3) alan tahıl ve yemeklik tane
baklagil yeti tirilen alandır (Anonim, 2009). Buda bu iki bitki grubunun
neredeyse ekilen tarla arazisinin %90’lık kısmına denk gelmekte, geriye
kalan 2.343 hektar alanda ise di er geriye kalan ve yeti tiricili i
yapılabilen tüm bitkiler yer almaktadır.
Organik tahıl ve yemeklik tane baklagil üretimi için resmi veri kaydı
bulunmayan Yahyalı ilçemizde ekilen tarla arasinin büyük ço unlu unu
kaplayan bu iki bitki grubu için mevcut geleneksel üretim yapılan alanlar
organik üretime geçmek için hazır durumdadır. Ürün gruplarına göre
de i en geçi sürecinden sonra bu alanlarda rahatlıkla organik üretim
yapılabilir.
Tablo 1. Yahyalı lçesinde Arazi Kullanım Durumu (hektar).
Tarım Arazisi
Ekilen tarla arazisi
23.968
20.043
Kaynak: TU K 2009 yılı tarım istatistikleri
Nadas
0
Sebze
148
Meyve
3.777
58
Tablo 2. Kayseri ili Yahyalı ilçesinde ekilen tarım arazisi içerisindeki
tahıl ve yemeklik tane baklagillerin payı
Ekilen tarla alanı
(hektar)
Üretim (ton) Verim (kg/da)
Bitki cinsi
Bu day (Di er)
9.651
16.869
175
Arpa (Di er)
5.692
13.088
230
Mısır
137
1.053
771
Nohut
1.800
1.980
110
Fasulye (Kuru)
120
240
200
Fi (Dane)
100
100
100
Mısır (Silajlık) I. Ürün 150
7.500
5.000
Mısır (Silajlık) I. Ürün 50
2.000
4.000
Toplam/Ortalama
17.700
42.830
1323
Kaynak: TU K 2009 yılı tarım istatistikleri
3. ORGAN K TAHIL ve YEMEKL K TANE BAKLAG L
ÜRET M
Ülkemizde 2009 yılı verilerine göre 124.263 ha alanda (tarım alanlarının
% 0,49) 16.276 üretici i letme tarafından organik tarım yapılmaktadır
(Willer et al. 2009). Ülkemizde ekili tarla arazilerinin yakla ık %70’den
fazlasında ba ta bu day, arpa ve mısır olmak üzere geleneksel olarak
tahıl tarımı yapılmaktadır. Buna kar ılık, 2003 yılı rakamlarına göre
11.281 ha alanda 31.194 ton organik bu day üretimi yapılmı tır. Yine
geni konvansiyonel üretim alanlarına ra men toplam 2.990 ha alanda
6.172 ton organik arpa ve yulaf üretimi bulunmaktadır (Anonim, 2004).
Organik mısır üretimi 641 ha civarında iken, 40.7 ha alanda çeltik ve 388
ha alanda çavdar yeti tirilmektedir (Anonim, 2004).
Türkiye’de tahıl yeti tirilen bölgelerin ço unda çiftçinin tarımsal girdi
satın alım gücünün yetersiz olması nedeni ile, çok az ilaç ve suni gübre
kullanımı sözkonusudur (Bulut, 2009). Bu nedenle bu alanlar organik
tahıl üretimi için uygun bulunmaktadır. Özellikle Do u ve Güney Do u
Anadolu ve ç Anadolu bölgelerinin birçok lokasyonunda tahıllar hemen
hemen sıfır tarım ilacı girdisiyle üretilmektedir. Bu alanlarda ekolojik
artlar hastalık ve zararlı yo unlu u açısından organik tarıma uygun
durumdadır. Ekolojik artların uygun bulundu u bu tür alan ve
havzaların belirlenerek organik tahıl üretimine yöneltilmesi lokal
ekonomiye ilave katkı sa layacaktır. Bu tür alanlarda bu day, arpa,
59
çavdar, yulaf, çeltik gibi tahıllar organik olarak üretilece i gibi bu
ürünlere dayalı tarımsal sanayi de geli ecektir.
Tablo 4. Kayseri li Organik Bitkisel Üretim Verileri
Gerçek Do al
toplama Nadas
Toplam
Çiftçi üretim
Ürün adı
sayısı alanı(ha) alanı(ha) Alanı(ha) alan(ha)
Armut
Badem
Elma
Fasulye
Kayısı
Kiraz
eftali
Üzüm
Ceviz
Barbunya
Patates
Yonca
Korunga
Çayır
Nadasta olan
Toplam
6
93.09
0.00
7.66
100.75
Kaynak: T.C. Tarım ve Köyi leri Bakanlı ı 2009 Yılı
www.tarim.gov.tr
Üretim
miktarı(ton)
3.01
1.02
14.57
22.50
6.43
0.00
0.00
7.75
3.21
26.83
309.00
91.90
1.00
9.10
0.00
496.32
Verileri.
3.1. Organik Tahıl Üretiminde Uyulması Gereken Genel kurallar
1.
Organik tarla bitkileri üretimi yapılan alanlarda, yüksek enerji
tüketen ve çevre kirlili i yaratan hiçbir girdi kullanılmamalıdır.
2.
Organik yeti tiricilik yapılacak bitkilerin en önemli hastalık ve
zararlılarına göre planlama yapılmalıdır.
3.
Organik olarak yeti tirilecek tarla bitkilerinin iklim-toprak istekleri
gibi istekleri iyi bilinmeli ve en ekonomik ekilde planlama
yapılmalıdır.
4.
Gere inden fazla toprak i lemden kaçınılmalıdır.
5.
Ye il gübreleme ve münavebe ile topra ın verimlili ini muhafazayı
ön planda tutulmalıdır.
6.
Bitki gübreleme yerine topra ın gübrelenmesi hedeflenmelidir.
60
7.
laçlamada kimyasal-sentetik-insektisit, fungusit ve herbisit
kullanımından vazgeçip yerine; do al koruma maddeleri
kullanılmalıdır (bordo bulamacı, arap sabunu, tütün suyu, sarımsak
suyu, sütle en otu suyu, çi süt).
8.
Dayanıklı, sa lıklı tohum ve bitki çe itleri seçilmelidir.
9.
Bitkinin ve topra ın verimlili ini ve direncini arttırıcı do al bitki
ekstraktlarından elde edilen ürünler kullanılmalıdır (çiftlik gübresi,
kompost, tarım kireci, leonardit, organik atıklar, pit ve torflar,
perlit, fosfat kayası, potas kayası, kümes atıkları).
10. Yabancı ot kontrolünde, mekanik yöntemler, temiz tohum,
münavebe ve do ru ekim dikim metodu, zamanı ve aralıkmesafeleri kullanılmalıdır.
11. Hastalık ve zararlılara kar ı biyolojik kontrol yöntemleri
uygulanmalıdır.
12. Faydalı böceklerden (predatör) yararlanılmalıdır.
13. Semptom mücadelesi yerine nedenleri ara tırılmalıdır.
14. Ekolojik tarımda, artlara uygun organik tohum bulunamaması
halinde ilk a amada kullanılacak tohum konvensiyonel olaca ı için
mutlaka, müsaade edilen ilaçlar haricinde tohumun ilaçlanmamı ya
da herhangi bir kimyasal ile müdahale edilmemi olması
gerekmektedir. lk yıl ekilen konvensiyonel tohumlar organik
olarak yeti tirilir, buradan elde edilen tohumlar organik üretimde
kullanılabilir.
15. Organik tohumlar toprak patojenlerine ve fungal etmenlere kar ı
organik tarımda izin verilen BAKIRLI
LAÇLAR’ la
ilaçlanmalıdır.
16. Organik Bu day tarımında tohumlar ekimden önce GÖZTA I
(BAKIR SÜLFAT) VE KÜKÜRT ile ilaçlanmalıdır.
3.2. Organik Yemeklik Tane Baklagil Üretim Artı ı için Yapılması
Gerekenler
1. Son yıllarda baklagil üretiminde görülen dü ü ler dikkate
alınarak, üretimin ve buna ba lı olarak dı satımın arttırılması için
sosyoekonomik, teknolojik ve politik önlemler en kısa zamanda
alınmalıdır.
2. Baklagillerde fiyat olu umunda en etkili olan kalite kriterleri;
standardizasyon, homojenlik ve renk albenisidir. Bu kriterler,
ürünün iç ve dı pazar de erini önemli ölçüde etkilemektedir.
61
3.
4.
5.
6.
7.
Baklagil ihracatının arttırılması için standart ve yüksek kaliteli
üretimi özendirici uygulamalar devreye sokulmalıdır.
Yemeklik tane baklagil üretiminde artı için alınması gereken
sosyoekonomik önlemlerin yanında hastalıklara dayanıklı,
makineli hasada uygun ve kaliteli baklagil çe itleri geli tirilerek,
bu çe itlerin üretim alanlarında yer alması ve bunlara uygun
yeti tirme tekniklerinin (ekim, bakım, hasat-harman, depolama
vb.) çiftçi tarafından uygulanması sa lanmalıdır.
Ekim nöbetinde baklagillere daha fazla yer verilmelidir. Maliyeti
dü ürücü teknolojiler geli tirilerek, daha ucuza üretim
sa lanmalıdır. Üretim planlaması yapılırken sadece iç tüketim
de il, dı pazarlardaki kalite istekleri de göz önünde
bulundurulmalıdır.
Dı pazar ara tırmaları ile baklagil alıcısı ülkelerin yemeklik tane
baklagil ürünleri için çe it özellik tercihlerinin incelenmesi,
izlenmesi ve belirlenen standartlara uygun çe itlerin ülkemizde
uygun ekolojilerde yeti tirilmesi planlanmalıdır.
Geli tirilen çe itlerde, tohumluk üretim ve da ıtım zincirinin
kurularak, en kısa zamanda üreticiye ula tırılarak çiftçinin daha
fazla sertifikalı tohumluk kullanması sa lanmalıdır.
Ara tırıcı-yayımcı ve çiftçi arasındaki koordinasyonun
sa lanması için çalı malar yapılmalıdır.
3.3. Organik Üretim çin Bilinmesi Gereken Belirli Kavramlar
a. Geçi Dönemi
Organik tarla tarımına geçi dönemi, organik üretime ba lanmasından
elde edilen ürünün belgelendirilmesine kadar geçen dönemi kapsar.
Bitkisel üretimde organik tarıma ba lanmasından on iki ay sonra elde
edilen ürünler GEÇ SÜREC ÜRÜNÜ olarak de erlendirilir. Geçi
süreci tek yıllık bitkiler ile mera ve yem bitkilerinde K YIL çok yıllık
bitkilerde ise ÜÇ YIL’dır. Ancak bu süre;
-Hiç i lem görmemi –bakir topraklarda-nadas uygulanmı tarlalarda
üretim yapılacak olması,
-Geleneksel üretimde, organik tarımda kabul edilen girdilerin
kullanılması,
-Kullanılan zirai mücadele ilaçlarının parçalanma sürelerinin çok kısa
olması.
-Yeterli miktarda organik hayvan gübresi temin edilememesi halinde,
organik tarım metoduyla hayvancılık yapmayan i letmelerden sa lanan
62
ve sentetik katkı maddesi içermeyen hayvan gübreleri % 25 oranında
kullanılmı olması durumunda “Yetkili Kurulu ”un izni ile kısaltılabilir.
b. zolasyon
Organik Tarla Bitkileri üretiminde halihazır mevcut yönetmeliklerde
kesin olarak belirtilen izolasyon mesafeleri bulunmamaktadır.
Kendine döllenen bitkilerde izolasyon mesafesi 5 m gibi az bir
mesafedir. Yabancı döllenenlerde ise bitkisine göre de i mekle
beraber 200-400 metrenin üzerinde olmalıdır. Genel olarak organik
üretim yapılan tarlanın etrafına sınır olacak ekilde fazladan 10-20
sıra ekim yapılır ve bu sıralara ait ürünler hasat edildikten sonra
organik olmayan ürün olarak dikkate alınır.
Tarla kenarlarının temizli i: Tarlaların kenarında yerle mi bir çok
yabancı ot türü vardır. Bunlar tohumlarını tarlaya yakın topra a
dökerler. Toprak i leme sırasında da yava yava tarlaya girmeye
ba larlar. Bu yüzden, tarla kenarı sürekli otsuz tutulmalı, çimlenen
yabancı otlar tohum olu turmadan yok edilmelidir.
Organik Tarla bitkilerinin yeti tirildi i tarlaların yakın çevresinde
ilaçlama uygulanıyorsa, rüzgarın etkisi göz önüne alınarak güvenli bir
izolasyon mesafesi bırakılır.
c. Yabancı ot Kontrolü
Ba arılı bir organik üretimde yabancı ot mücadelesi anahtar rolündedir.
Çapa bitkilerinde çapalama yabancı ot mücadelesinde yeterlidir (Aksoy,
2003). Ancak tahıllar gibi çapalanmayan bitkilerde yabancı otların en
etkin mücadele yöntemi elle yolmadır. Elle yolma ise geni alanlarda çok
ekonomik bir yöntem de ildir. Bu durumda tahıllarda yapılacak i lem,
tahılların yabancı otlara kar ı daha baskın olmasını sa layıcı ekim
sıklı ını artırma yoluna gidilmesidir. O halde organik tahıl
yeti tiricili inde kültürel i lemin rutin bir parçası olarak büyük yabancı
otlar mayıs ayında elle yolunarak temizlenmeli, çok geni alanlarda ise
ekim sıklı ı % 25 artırılmalıdır (Bulut, 2009).
4. YAHYALI’DA ORGAN K TAHIL ve YEMEKL K TANE
BAKLAG L YET T R LEB LME POTANS YEL
Dünyada insanların besinlerden aldıkları günlük kalorinin % 50’si
tahıllardan kar ılanmaktadır. Ayrıca, bir tabak nohutun yanında yenen
birkaç dilim ekmek, günlük protein ihtiyacımızın büyük bölümünü
kırmızı ete ihtiyaç duyulmaksızın kar ılamaktadır (Özdemir, 2002).
Artan nüfusun besin ihtiyaçlarının kar ılanmasında, temel besin
63
kayna ımız olan tahılların ve protein ihtiyacımızın kar ılanmasında
kullanılan yemeklik tane baklagillerin üretimi, günümüzde oldu u gibi,
gelecekte de önemini koruyacaktır. Ayrıca beslenme kadar sa lıklı
ya amında önemli oldu u günümüzde organik üretime ayrılan alanların
da artırılmasında fayda vardır. Bu yönü ile, Yahyalı gibi girdi
kullanımının sınırlı oldu u ilçelerde bu alan artı ları çok kolay
sa lanabilir. Tahıl üretim alanlarında zaten kısıtlı girdi kullanımı bu
alanların aynı ürünlerin organik üretimi için uygun olması yönü ile
avantaj durumuna geçebilir. Çünkü organik üretimde temel amaç
kimyasal kullanmadan tarım yapılabilmektir. Bu yönü ile yörede zaten
yo un kimyasal girdi kullanılmamaktadır. Yahyalı’da tarım ve
hayvancılık birlikte yapıldı ı için hayvansal atıklar (çiftlik gübresi) arpa,
bu day, çavdar ve mısır gibi tahıllar ve nohut fasülye ve mercimek gibi
topra a azot ba layan ve ekim nöbetinde büyük önem ta ıyan yemeklik
tane baklagiller organik üretiminde do rudan kullanılabilir (Bulut, 2009).
Üretim deseninde yemeklik tane baklagillerin tahıllara ön bitki olarak
kullanılması yada belli boya gelen baklagil bitkisinin ye il gübre olarak
topra a karı tırılması ile bitkilerin besin ihtiyacı karlılanabilir.
Sonuç olarak; Bakanlık kayıtlarında organik tahıl üretimi yapılmadı ı
görülen Yahyalı ilçesinde bitkisel üretime uygun 20.043 ha tarım
arazisine sahip olan Yahyalı için 17.700 ha’la bu alanın % 88.3’ünde
geleneksel olarak yeti tirilen tahıl ve yemeklik tane baklagil üretim
alanları bu bitkilerin organik üretime geçilebilmesinde çok büyük bir
potansiyelin oldu unu ortaya koymaktadır.
5. KAYNAKLAR
Aksoy, E., 2003. Organik tarımda yabancı ot yönetimi. E itim Notları,
Adana
Zirai
Mücadele
Ara tırma
Enstitüsü.
http://www.tedgem.gov.tr/yayim/e_organik_sunu.htm
Anonim, 2004. Tarım ve Köy
leri Bakanlı ı Organik Tarım
statistikleri,
Ankara.
http://www.tarim.gov.tr/uretim/organiktarim/istatistikler/2005org
anik%20tarimsal_uretimverileri.htm
Anonim, 2009. TU K, Türkiye statistik Kurumu, Tarım statistikleri.
http://www.tuik.gov.tr
Bulut, S., 2009. Farklı Gübre kaynakları ve Ekim Sıklı ının Organik
Bu dayda Bitki Geli mesi, Verim ve Kalite Üzerine Etkileri.
64
Atatürk Üniv. Fen Bil. Enst. Tarla Bitkileri A.B.D., Doktora Tezi,
Erzurum.
Kün, E., Çiftçi C.Y., Birsin M., Ülger A.C., Karahan S., Zencirci N.,
Öktem A., Güler M., Yılmaz N. ve Atak M., 2005. Tahıl Ve
Yemeklik Dane Baklagiller Üretimi. TMMOB Ziraat
Mühendisleri Odası, Türkiye Ziraat Mühendisli i 6.Teknik
Kongresi (3-7 Ocak 2005) 367 – 408.
Ozdemir, S. 2002 .Yemeklik Baklagiller. Hasad Yayıncılık Ltd. Sti.,
s:142.
ehirali, S., Gençtan, T., Avcı, M., Zencirci, N. ve Uçkesen, B. 2005.
Türkiye Tahıl ve Yemeklik Tane Baklagil Üretiminin Bugünkü ve
Gelecekteki Boyutlar. Türkiye Ziraat Mühendisligi V.Teknik
Kongresi, 431-352
Willer, H., Yussefi-Menzler M. and Sorensen N., 2009. The World of
organic agriculture. statistics and emerging trends 2008. IFOAM.
www.ifoam.org
65
ORGAN K ÜRÜNLER N AMBALAJLANMASI,
ET KETLENMES , DEPOLANMASI VE PAZARLANMASI
Dr. Sancar BULUT
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
sancarbulut@erciyes.edu.tr
ÖZET: Ambalajlama, gıda maddelerinin, içinde tutma, koruma ve bilgi
verme amacıyla ambalaj materyali kullanılarak sarılmalarını ve/veya
kaplara yerle tirilmelerini ifade eder. Organik tarım metoduyla üretilen
bitkisel, hayvansal ve su ürünleri ile di er organik ürünler, hammadde,
yarı mamul veya mamul madde halinde ambalajlanırken ba ka ürünlerle
karı ma yada bula ması önlenmeli ve organik ürün niteli i
bozulmamalıdır. Geçi sürecinde üretilen ürünler “organik tarım geçi
süreci ürünüdür” eklinde etiketlenir. Ürün, Yönetmelik hükümlerine
göre geçi süreci ürünü olarak elde edilmeli ve hasattan önce minimum
12 ay geçi dönemine uyulmu olmalıdır. Etiket üzerindeki "organik
tarım geçi süreci ürünüdür." cümlesinde, " organik" ifadesi, "geçi
süreci" ifadesiyle aynı renk, punto ve yazım tarzında olmalıdır. Organik
tarım faaliyetlerinde, geçi süreci tamamlandıktan sonra elde edilen
ürünler “organik ürün” olarak etiketlenirler. Organik ürün etiketi, organik
ürün veya ambalajı üzerinde yer alan, ürünü tanıtan veya içindekini
belirten herhangi bir kelime, detay, ticari marka, tescilli marka, paket
üzerinde yer alan resim, sembol, doküman, ilan, tabela veya tasma gibi
her türlü yazılı ve basılı bilgi ve materyali ifade eder. Depolama, ham,
yarı mamul ve mamul gıda maddeleri ile katkı maddesi, yan ürünler, gıda
ambalajları ve materyallerinin tüketime sunulmadan veya i lemeye tabi
tutulmadan önce do al yapılarını bozmayacak ko ullarda tekni ine
uygun olarak saklanması i lemini ifade eder. Depolama ve ta ımada
temel kural, ürüne mikroorganizmaların bula masını ve/veya geli imini
engellemek, ürünü bozulmaya kar ı korumak ve bu amaçla ürün
ambalajını da hasara kar ı korumaktır. Organik ürünler, organik ürün
oldu u açıkça belirtilerek satılır. Organik ürünlerin, konvansiyonel ürün
ile karı maması ve organik niteli inin korunması organik ürün satı ı
yapan müte ebbisin yükümlülü ündedir. Pazarlanan organik ürünler
Türkiye iç piyasasında mutlaka Yönetmelikte belirtilen logolardan birini
ta ımak zorundadır.
Anahtar kelimeler: Organik tarım, tarla bitkileri, tahıllar, Yahyalı
66
1. G R
Organik üretim ve yeti tirme tekni i ile üretilmi , yeti tirilmi , do adan
toplanmı , avlanmı , ambalajlanmı ve etiketlenmi ürünler “organik
ürün” etiket ve logosuyla ham, yarı mamul veya mamul halde piyasaya
sunulabilirler. Ham madde, gıda maddelerinin üretiminde kullanılan
birincil üretimden elde edilen ürün, yarı mamul veya mamul maddeleri
elde etmek için kullanılan maddelerden her birini ifade eder.
Organik yöntemlerle üretilmi ürünün ham ürün halindeyken veya yarı
mamul ve mamul madde olarak i lenmeleri esnasında organik olmayan
ürünlerle karı ma yada bula masını önleyecek ve ürünün organik
niteli ini koruyacak gerekli tedbirlerin alınması zorunludur.
Ba ka i lem göremeden tüketiciye sunulacak olan organik ürünler ba ,
bahçe veya tarladan hasat edilerek i leme ünitesine getirilip ayıklama,
yıkama, temizleme, tasnif, ambalajlama, paketleme ve etiketleme
i lemlerine tabii tutulup, oradan pazara, marketlere veya depoya
gönderilir. Elma, armut, eftali gibi bazı ürünler ön so utma i lemi için
önce so uk depoya istiflenip daha sonra tasnif, ambalajlama, paketleme
ve etiketleme i lemleri yapılır.
Bazı ürünler ayıklama, yıkama ve temizlemeden sonra kurutma,
soldurma, ezme, karı tırma, kompost veya posa haline getirme,
sulandırma, katıla tırma, konserve haline getirme, ekillendirme,
mayalandırma ve ekstraksiyon gibi i lemlerden geçirilmektedir. Bu
i lemler esnasında çe itli katkı maddeleri, i lem yardımcıları ve di er
amaçlı maddeler kullanılmaktadır. Ancak, organik ürünlerin
i lenmelerinde, tarım dı ı veya organik olarak üretilmeyen tarımsal
kökenli ürünlerin katkı maddesi, i lem yardımcısı ve di er amaçlarla
kullanılması Yönetmelik hükümleriyle sınırlandırılmı tır.
2. ORGAN K ÜRÜNLERDE AMBALAJLAMA LKELER
Ambalajlama, gıda maddelerinin, içinde tutma, koruma ve bilgi verme
amacıyla ambalaj materyali kullanılarak sarılmalarını ve/veya kaplara
yerle tirilmelerini ifade eder.
67
Organik tarım metoduyla üretilen bitkisel, hayvansal ve su ürünleri ile
di er organik ürünler, hammadde, yarı mamul veya mamul madde
halinde ambalajlanırken ba ka ürünlerle karı ma yada bula ması
önlenmeli ve organik ürün niteli i bozulmamalıdır.
Ambalaj materyali, gıda maddelerini dı etkenlerden koruyan ve içine
konan gıda maddesini bir arada tutarak ta ıma, depolama, da ıtım,
tanıtım ve reklam gibi pazarlama i lemlerini kolayla tıran veya gıda
maddeleri ile temasta bulunmak üzere üretilen plastik, cam, seramik,
ka ıt, metal, ah ap ve/veya bunların karı ımından elde edilen
materyalleri ifade eder. Ambalaj materyalleri 16/11/1997 tarihli ve 23172
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeli i ve
bu yönetmeli e dayanarak olu turan mevzuat hükümlerine uygun
olmalıdır.
Genel olarak, ambalaj materyali gıda maddesini özelli ine ba lı olarak
sıcaklık de i imleri, nem, hava, ı ık gibi olumsuz dı etkenlerden
korumalıdır. Gıda maddelerinin bile iminde istenmeyen de i ikliklere ve
organoleptik özelliklerinde bozulmalara neden olmamalı ve gıda
maddesiyle etkile im göstermemelidir Gıda maddeleriyle temasta
bulunacak plastiklere üretim sırasında katılan; plastifiyan-yumu atıcı,
antioksidan-oksidasyondan koruyucu, stabilizan-dayanıklılık sa layıcı,
emülgatör-homojenle tirici,
librifiyan-parlatıcı,
boya
katalizörhızlandırıcı gibi katkı maddelerin miktarı, gıda maddesinin kalitesini
de i tirmeyecek ve toksik bir etki yapmasına neden olmayacak düzeyde
olmalıdır. Gıda maddeleriyle temasta bulunacak plastik malzemeler gıda
maddelerini emmemeli, gıdayı sızdırmamalı, tat, koku ve rengini
de i tirmemeli, ta ıma ve depolama artlarının gerektirdi i fiziksel ve
mekanik özelliklere sahip olmalıdır.
Ambalajlama ürün niteliklerini koruma ve pazarlama açısından oldukça
önemlidir. Organik ürünlerin ambalajı, sistemin felsefesine uygun olarak
do al ürünlerden, do ada kolay ayrı abilen zararsız ürünlerden ve geri
dönü ümü mümkün olan ürünlerden seçilmelidir. Di er yandan organik
ürün piyasasının geni letilmesi amacıyla, tüketicilerin denemelerine
uygun daha küçük ambalajlar veya paketler seçilmelidir.
Müte ebbis ambalajlama ekli ve materyali ile ilgili bilgileri i letme kayıt
dosyasında bulundurmak zorundadır. Organik ürünlerin ambalajı
68
üzerinde organik ürün etiketi organik ürün logosu bulunmalıdır. Organik
olmayan ürünlerin etiket ve ambalaj dizaynı, organik ürün etiket ve
ambalaj dizaynını ça rı tıracak nitelikte ve benzerlikte olamaz. Ürünlerin
di er i letmeler ya da birimlerden kabulü sırasında ürünü kabul eden ki i
gerek gördü ü durumlarda paketin kapanı ı ya da ambalajının
Yönetmeli e uygunlu unu inceler.
3. ORGAN K ÜRÜNLERDE ET KETLEME LKELER
Geçi sürecinde üretilen ürünler “organik tarım geçi süreci ürünüdür”
eklinde etiketlenir. Ürün, Yönetmelik hükümlerine göre geçi süreci
ürünü olarak elde edilmeli ve hasattan önce minimum 12 ay geçi
dönemine uyulmu olmalıdır. Etiket üzerindeki "organik tarım geçi
süreci ürünüdür." cümlesinde, " organik" ifadesi, "geçi süreci" ifadesiyle
aynı renk, punto ve yazım tarzında olmalıdır.
Organik tarım faaliyetlerinde, geçi süreci tamamlandıktan sonra elde
edilen ürünler “organik ürün” olarak etiketlenirler. Organik ürün etiketi,
organik ürün veya ambalajı üzerinde yer alan, ürünü tanıtan veya
içindekini belirten herhangi bir kelime, detay, ticari marka, tescilli marka,
paket üzerinde yer alan resim, sembol, doküman, ilan, tabela veya tasma
gibi her türlü yazılı ve basılı bilgi ve materyali ifade eder.
Ürün etiketinde organik kelimesinin kullanılması; ekolojik, biyolojik
kelimelerinin kullanımıyla e de erdir. Bu Yönetmelik hükümlerine göre
üretilmeyen ürün etiketinde, Yönetmeli e uygun üretildi i, hazırlandı ı,
i lendi i, ambalajlandı ı, depolandı ı ima ve beyan edilemez. Organik
olmayan ürünler etiket ve ambalaj dizaynıyla, organik ürün etiket ve
ambalaj dizaynını ça rı tıracak nitelikte ve benzerlikte olamaz. Organik
olmayan ürünler için, tüketicide organik ürün izlenimi olu turacak,
haksız rekabete neden olacak, bio, biyo, eco, eko, org ön ekleri
kullanılamaz.
Etiket Üzerinde Bulunması Gerekli Bilgiler
Ürün adı sertifika statüsü belirtilmelidir.
Kime ait oldu u belirtilmelidir.
Ürünün üretim yeri belirtilmelidir.
Ürünün hasat yılı, üretim ve son kullanma tarihi belirtilmelidir.
Ürünün Yönetmeli e uygun olarak üretilmi
oldu u
belirtilmelidir.
Yetkilendirilmi kurulu un adı, kod numarası, sertifika numarası
ve logosu bulunmalıdır.
69
Ürün içindeki maddeler, a ırlıklarının azalı düzenine göre liste
halinde sıralanmalıdır.
Ürünün men ei belirtilmelidir.
thal edilmi ürünlerde Türkçe etiket bilgileri yer almalıdır.
Yurt içinde pazarlanan organik ürünlerin üzerinde, bu
Yönetmeli in Ek-3’ünde belirtilen ekilde organik ürün logosu
bulunmalıdır.
4. TÜRK ORGAN K MALLARINDA KULLANILACAK LOGO
ÖRNEKLER
Kullanım Esasları: Yönetmeli e göre organik tarımsal ürün veya
organik tarımsal madde üreten ve satanlar, yurt içinde pazarlanan organik
ürünlerin ambalajlarında ekil 16.1’deki logo örneklerini kullanmak
zorundadırlar. Bu logoları üzerinde bulundurmayan ürünler organik
olarak iç pazara sunulamaz, reklam ve tanıtım yapılamaz veya
kısaltmalarıyla patent için ba vuramazlar.
Etiketi kullandırma yetkisi, Bakanlık yetkili organı Komiteye aittir. Bu
logo, Yönetmelik hükümlerine göre üretimi yapılmı ham madde, yarı
mamul veya mamul tarımsal organik üretim maddelerine,
yetkilendirilmi kurulu ça kullandırılır.
Üretimin niteli i, ebadı ve ambalajın türüne göre a a ıda verilen logo
örneklerinden biri kullanılır. Logoların çapı 20 mm’ den küçük 40 mm’
den büyük olamaz. Verilen renkler dı ındaki renkler ve tonlar
kullanılamaz. Logolar a a ıda belirtilen tonlarda olmalıdır.
Kullanılacak Renkler:
Logolarda kullanılacak renkler; ye il, mavi, siyah ve beyazdır.
Ye il
Mavi
Çerçeveli renkli logo
Çerçeveli Siyah-beyaz
70
Çerçevesiz renkli logo
Fonlu renkli logo
Siyah-beyaz logo
Fonlu siyah-beyaz logo
ekil.1. Türk Organik Ürünleri Logo Örnekleri
5. DEPOLAMA, TA IMA VE PAZARLAMA
5.1. Depolama ve ta ıma
Depolama, ham, yarı mamul ve mamul gıda maddeleri ile katkı maddesi,
yan ürünler, gıda ambalajları ve materyallerinin tüketime sunulmadan
veya i lemeye tabi tutulmadan önce do al yapılarını bozmayacak
ko ullarda tekni ine uygun olarak saklanması i lemini ifade eder.
Depo, ham, yarı mamul ve mamul gıda maddeleri ile katkı maddesi, yan
ürünler, gıda ambalajları ve materyallerinin tüketime sunulmadan veya
i lenmeden önce kalitelerinin ve tazeliklerinin bozulmadan korunması
amacıyla uygun ekilde yalıtılmı , uygun sıcaklık derecesinde, özel
tesisatlarla nem oranı veya hava sirkülasyonu ayarlanabilir kapalı
bölümleri ifade eder.
71
Depolama ve ta ımada temel kural, ürüne mikroorganizmaların
bula masını ve/veya geli imini engellemek, ürünü bozulmaya kar ı
korumak ve bu amaçla ürün ambalajını da hasara kar ı korumaktır.
Ta ıma, ham, yarı mamul ve mamul gıda maddeleri ile katkı maddesi,
i lenmeye mahsus yan ürünler, gıda ambalajları ve materyallerinin
özelliklerine uygun araç ve gereçler ile bir yerden ba ka bir yere
nakledilmesini ifade eder.
Depolama ve ta ımada Yönetmelikle birlikte 5179 sayılı Gıdaların
Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde
Kararnamenin De i tirilerek Kabulü Hakkında Kanun ve 16/11/1997
tarihli ve 23172 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi
Yönetmeli i hükümlerine de uymak gerekir. Ayrıca, 10/2/2005 tarihli ve
5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu ve buna dayalı
çıkarılan yönetmeliklerin (Fındık Lisanslı Depo Yönetmeli i; Hububat,
Baklagiller ve Ya lı Tohumlar Lisanslı Depo Yönetmeli i) hükümleri de
göz önüne alınmalıdır. Esas olarak depolar ve ta ıma araçlarının denetim
ve kontrolü Tarım ve Köyi leri Bakanlı ınca yapılır. Organik tarım
faaliyetleri yapan i letmelerde bu denetim, Organik Tarım Birimlerince
ve Yetkilendirilmi kurulu tarafından yapılır.
Gıdalarda Depolama ve Ta ımanın Genel Kuralları
Gıda maddeleri depolama ve ta ıma esnasında her türlü dı
etkenden zarar görmeyecek, bozulmayacak ekilde korunmalıdır.
Gıda maddeleri birbirinin özelli ini bozmayacak ekilde ta ınmalı
ve depolanmalıdır.
Ürünler zeminle temas etmeyecek ekilde belirli bir yükseklikte
ve rutubet geçirmeyen uygun malzeme üzerinde depolanmalıdır.
Depolamada ürünlerin ambalaj ve etiketlerinin zarar görmesi
önlenmeli, ürün ve ambalajın özelli ine göre istif ve yı ma
yapılmalıdır.
Depolara ilk gelen ürün önce, son gelen üründe en son
çıkarılmalı, istenildi i zaman istenilen ürün grubu veya parti
çıkarılabilecek ekilde yerle tirme ve istifleme yapılmalıdır.
Gıda maddeleri toksik maddeler ile birlikte depolanmamalı ve
ta ınmamalıdır.
72
Gıda maddeleri özelliklerine göre temizlik malzemelerinden ayrı
bölmelerde depolanmalı ve ta ınmalıdır.
Çöpler depo dı ında tutulmalı, atılacak malzeme depodan
uzakla tırılmalıdır.
Depolama ve ta ıma sırasında çevreye zarar verilmemelidir.
Gıda maddelerinin ta ınması ve depolanması ile ilgili gerekli i
güvenli i önlemleri alınmalıdır.
Organik ürünlerin depolanması ve ta ınmasında ilave kurallar
Organik ürünlerin, depolama alanları, ürünlerin tanınmasına
imkan verecek ve bu Yönetmelikçe uygun bulunmayan ba ka
ürünlerle, maddelerle karı maya ya da bula maya meydan
vermeyecek biçimde düzenlenmelidir. Organik ürünlerin
depolandı ı alanlarda kullanılan yalıtım malzemeleri ve so utma
ile ilgili ekipmanlar bu amaç gözetilerek seçilmelidir.
Ayrı olarak depolamanın mümkün olmadı ı durumlarda organik
ürünlerle konvansiyonel ürünlerin karı masını engelleyecek
tedbirler alınır ve bu tedbirlerin yeterlili i yetkilendirilmi
kurulu tarafından kontrol edilir.
Basınç, sıcaklık ve yetkilendirilmi kurulu ça uygun görülen
gazlarla kontrol edilebilen ko ullarda depolama uygulamaları
yapılabilir.
Organik ürünlerin depolanması sırasında ürünün organik
özelli ini kaybettirecek ilaç ve ilaçlama yöntemi kullanılamaz.
Organik ürünlerin depolanmasında sentetik kimyasal maddeler
kullanılamaz ve do al olmayan uygulamalar yapılamaz; tüm bu
i lemler yetkilendirilmi kurulu tarafından kontrol edilir.
Müte ebbis tarafından depolama ko ulları ile depolanan organik
ürünün giri ve çıkı miktarları ve tarihine ili kin kayıtlar ayrı bir
kayıt defterinde düzenli olarak tutulur. Müte ebbis tarafından
imzalanan bu kayıtlar yetkilendirilmi kurulu a onaylatılır ve
çizelgenin bir nüshası müte ebbis tarafından, di er nüshası
yetkilendirilmi kurulu tarafından saklanır.
Müte ebbis, organik ürünleri toptancı ve perakendeciler de dahil
olmak üzere di er birimlere ta ıma sırasında içeri inde herhangi
bir karı maya neden olmayacak biçimde uygun paket, konteynır
veya kapalı araçlarda, izlenebilirli ini sa layacak ekilde
ta ınmasını sa lamakla yükümlüdür.
73
Kontrol sistemine dahil olan iki müte ebbis arasında, kapalı
olmayan araç, konteynır yada paketlerin bir veya birden fazla
sayıda nakliye i lemi, ürün hakkında müte ebbisin adı, adresi,
ürünün adı, etiket bilgileri, yetkilendirilmi kurulu un adı, kod
numarası gibi gerekli bilgileri içeren evraklarla birlikte, gönderici
ve alıcı tarafların yetkilisi yada yetkilendirilmi kurulu un bilgisi
ve onayı ile olmalıdır.
Ürünlerin di er i letmeler ya da birimlerden kabulü sırasında
ürünü kabul eden ki i gerek gördü ü durumlarda paketin kapanı ı
ya da ambalajının bu Yönetmeli e uygunlu unu, ayrıca etiketin
bu Yönetmeli in 24 üncü maddesine uygunlu unu inceler. Etiket
bilgileri ile ürünün beraberinde gelen di er dokümanların
birbirine uyumunu kontrol ettikten sonra kar ıla tırmanın
sonucunu kayıtlarına ekler.
Depo ve Ta ıma araçlarında bulunması gereken özellikler:
o Depolar giyinme yerleri, yatakhaneler, lavabolar, tuvaletler, banyolar,
idari bölümler ve dinlenme yerlerinden ayrı olmalıdır. Depolar hiç bir
zaman amacı dı ında kullanılmamalıdır.
o Ta ıma araçları ve depolarda havalandırma, sıcaklık ve rutubet ürün
özelliklerine uygun olmalı, depolarda sıcaklık ve rutubet ölçer
cihazlar bulundurulmalı, bilgiler sürekli olarak kaydedilmelidir.
o Depolar ve ta ıma araçları ürün özelli i göz önüne alınarak, derin
dondurulmu ürünlerde -180C dan daha dü ük sıcaklıkta olmalı ve
ayarlandı ı sabit dereceden + 0,50C dan fazla sapmaya izin
vermeyecek sistemde olmalıdır. So uk zincir bozulmamalıdır.
o Depolarda zemin pürüzsüz, duvarlar düzgün, kolay temizlenebilir
nitelikte, sıvası dökülmemi , ürünlere olumsuz etkide bulunmayacak
özellikte olmalıdır. Depo üstü tavan ve çatılar akmayı, sızmayı
önlemeli, sıcaklık de i melerinden etkilenmeyi önleyecek ekilde
yalıtımlı olmalıdır.
o Depolarda ve ta ıma araç ve gereçlerinde kullanılan alet, ekipman ve
malzemeler temiz, sa lam ve hijyenik amacına uygun olmalıdır.
o Depo ve ta ıma araç ve gereçleri yıkama ve dezenfeksiyona uygun
olmalıdır.
o Deponun kapı, pencere ve di er kısımları her türlü zararlının
girmesini önleyecek uygun donanıma sahip olmalıdır.
o So uk hava depolarında jeneratör bulunmalıdır.
74
Depolamada kontrol edilmesi gereken en önemli faktörler sıcaklık ve
nemdir. Özellikle ya meyve ve sebzelerin depolanmasında dü ük
sıcaklık ve yüksek nem de erlerinden yararlanılır. Kuru meyveler ve
tahıllar gibi dane ürünlerinin depolanmasında ise hem sıcaklık hem de
nem nispeten dü ük düzeyde tutulmalıdır. Depolamada genel olarak,
donma sıcaklı ının üzerindeki, 0–5 C’lik dü ük sıcaklık birçok ürün için
uygun olmaktadır. Dondurulmu ürünlerin depolanması -18 C gibi daha
dü ük sıcaklıklarda gerçekle ir. Depo nemi nispi nem olarak ölçülür.
Genel olarak, taze olarak muhafaza edilen ürünlerde % 85–95, kuru ve
kurutulmu ürünlerde ise % 60–65 civarlarında depo atmosfer neminin
uygun oldu u görülmektedir. Bu nedenle depoların iyi bir havalandırma
sistemine sahip olması gerekir. Depolarda istifleme, paketler veya kasalar
arasında so uk hava sirkülasyonuna imkan sa layacak ekilde
ayarlanmalıdır. Depolamada kontrol edilebilir ko ullar ürün çe idine göre
de i mektedir. Örne in, elmalar –2°C donarlar. Golden ve Starking en
uygun 0°C de ve % 90 nispi nemde, Granny Smith ise +3°C
saklanmalıdır.
Depolama ko ulları ve depolama süresi depolanan ürünün çe idine, i lem
görmü olmasına, nem içeri ine, hasat dönemindeki olgunluk a amasına
ve depolama amaçlarına göre de de i mektedir. Ürünlerin taze veya kuru
depolanma ko ulları faklı oldu u gibi, patates, elma gibi bazı üründe aynı
türün farklı çe itlerinin depolama süreleri dahi de i iklik
gösterebilmektedir. Depolama süresinin uzun olması ön görüldü ünde
buna uygun çe idin seçilmesi önerilir. Örne in, tam zamanında yapılan
hasat ve uygun depolama artlarının sa lanmasıyla Golden Delicious ve
Starspur Golden Delicious çe itleri 5 ay, Starking Delicious ve
Starkrimson Delicious çe itleri 7 ay, Granny Smith çe idi ise 9 ay süre ile
depoda saklanabilir.
Depo nemi % 80’in altına dü tü ünde bakterilerin, % 60’ın altına
dü tü ünde de fugusların (mantarların) etkinli i ve zararı oldukça azalır.
Dü ük sıcaklık da mantar ve bakteri zararlarını sınırlandırmaktadır.
Dondurulmu gıdalar dı ındaki ürünlerde, depo sıcaklı ı suyun donma
derecesi olan 0 C’nin altına dü ürülmemeye özen gösterilmelidir.
Depolanan ürünlerde meydana gelecek donma ve çözülmeler kalite
kaybına neden olur.
75
Organik ürünlerin depolanmasında Lindane, Malathion ve benzeri yapay
kimyasal ilaçların kullanılması yasaklanmı tır. Organik ürünlerin
depolanmasında ürün i lemede izin verilen karbondioksit ve azot gibi
bazı gazlar yetkilendirilmi kurulu izniyle kullanılabilir. Bunun dı ında
etilen (gaz halinde uygulanabilen hormon) ve benzeri gazlar
kullanılamaz. Ancak, etilen yetkilendirilmi kurulu un onayı ile muz,
kivi ve kakilerin (Trabzon hurması) olgunla masının sa lanması,
ananasların çiçek indüksiyonunda kullanılabilir.
Depolamada fungisit, bakterisit, nsektisit ve di er amaçlı preparatların
kullanılması zorunlu hale geldi inde Yönetmelik Ek-1B’de verilen bitki
koruma maddelerinin yetkilendirilmi kurulu onayı ile kullanılması
mümkün olabilir.
Depolamada fikir vermesi amacıyla seçilmi bazı ürünlerin depolama
ko ulları a a ıda Tablo 17.1’de verilmi tir.
Tablo 1. Seçilmi Bazı Ürünlerin Depolama Ko ulları
Ürün Adı
Ahududu
Çilek
Domates
Domates
Elma
Fasulye
Fındık
ncir
Kayısı
Kayısı
Mantar
Peynir
Patates
Patates
Portakal
So an
Üzüm
Üzüm
Muhafaza
ekli
Ya
Ya
Olgun
Taze
Taze
Taze
Taze
Taze
Taze
Kuru
Taze
lenmi
Erkenci
Geççi
Olgun
Kuru
Taze
Kuru
Depolama
Sıcaklı ı (°C)
0
-0,5/0
8-10
0
0-4
0-4
2-8
(-1)-0
0
6-8
0
4
4
4
(-1)- (1)
4
(-1)-0
6-8
Depolama
Nemi (%)
90
90-95
65-70
85-90
90
85-90
65-70
90
90-95
65
85-90
65
85-90
85-90
85-90
60-65
90
70
Depolama Süresi
3-5 gün
5-10 gün
4 gün
7-21 gün
6-8 ay
4-14 gün
12-16 ay
7-14 gün
1-3 hafta
6-8 hafta
4-14 gün
12 ay
5-8 hafta
5-8 ay
2-3 ay
4-8 ay
2-4 ay
6-8 ay
76
5.2. Organik Ürünlerin Pazarlanması
Yönetmelik hükümlerince üretilmemi ve organik hammadde ve/veya
organik i lenmi ürün oldu unu belirten "Ürün Sertifikasına" sahip
olmayan hiçbir ürün organik ürün olarak pazarlanamaz. Organik ürün
ticareti yapan müte ebbis, her bir parti satı ını "Ürün Sertifikası" ile
belgelendirmek zorundadır.
Organik ürünler, organik ürün oldu u açıkça belirtilerek satılır. Organik
ürünlerin, konvansiyonel ürün ile karı maması ve organik niteli inin
korunması organik ürün satı ı yapan müte ebbisin yükümlülü ündedir.
Organik ürünler Türkiye iç piyasasında mutlaka Yönetmelikte belirtilen
logolardan birini ta ımak zorundadır.
Organik Ürünleri Pazarlama Yolları
Büyük süpermarket zincirleri: Daha geni tüketici kesimine hitap
ederler. Birçok ürünü bir arada bulabilen tüketiciler organik ürün
reyonu bulunan bir markette bu ürünlere ra bet ederler. Burada
dikkat edilecek noktalardan biri ürün ambalaj ve paketlerinin
do al materyallerden olması ve tüketicinin tatmasına imkan
sa layacak ekilde küçük paketlerden olu ması konusudur.
Ülkemizde bazı büyük marketler organik ürün satı reyonları
olu turmaya ba lamı tır.
Çiftçi pazarları (Farmers’ markets): do rudan yeti tiriciden ürün
alma duygusu bazı tüketiciler için haz verici ve güvenilir
görülmektedir. Ürün çe itlili i burada daha önem ta ımaktadır.
Tüketicinin tercih edece i birçok organik ürün ve do al ürünler
bu pazarlarda yer alabilmektedir. Bu pazarları belirli tüketici
grubu tercih etmekte, alaca ı ürünü yeti tiricinin kendisinden
almak gibi bir tatmin duygusunu ya amak istemektedir.
Çiftlik market (Farm shop): Tüketicinin do rudan üretim
çiftli ine ula arak, istedi i ürünleri buradan seçip alabilmesini
sa layan bir sistemdir. Tüketici memnuniyeti sa landı ında
oldukça etkilidir. Ancak, park yeri, çocuk oyun alanı, mü terilerle
ilgilenecek ve güvenli i sa layacak daha fazla eleman ihtiyacı,
çiftli in ula ım kolaylı ı, rekreasyon ve mesire alanlarına
yakınlı ı gibi bulunması gereken önemli unsurlar bu yöntemi
sınırlayıcı etkiye sahiptir.
77
Bu çiftlik marketlere gelen mü teriler ürün kalitesine ve görünümüne
önem verirler. Ürün çe itlili i ve iyi bir çiftlik planlaması da tüketiciyi
cezbeden faktörlerdendir. Et ürünleri, yumurta, süt ürünleri, ekmek,
meyve, sebze ve reçel gibi i lenmi ürünlerin bir arada sunulabilmesi çok
yararlı olacaktır. Ambalaj ve paketleme malzemeleri ürün felsefesine
uygun geri dönü ümü mümkün olan, ka ıt, sepet, bez torba gibi
malzemelerden olu ması da oldukça önemlidir. Tüketiciyi cezbetmek
için reklam ve tanıtımın da iyi yapılması gerekir. Mü terilere organik
ürünler hakkında bilgi ve tecrübelerini iyi sunabilen yeti mi personelin
varlı ı da önemlidir.
Sipari yoluyla teslim (mail order): Tüketicilerin her zaman
ula abilecekleri personel bulunmalıdır. Telefon numaraları ve epostalar gibi sipari araçları kesintisiz cevaplanmalıdır. yi tanıtım
yapılmalıdır. Sipari formlarında ürün çe itleri ve fiyatları
belirtilmelidir. Seçilen organik ürünü ula tırma seçenekleri
bulunmalı, kargo, kurye veya kendisi teslim eklinde tüketiciye
alternatif yollar sunulmalıdır. Mü teriler ile iyi bir ileti im
kurmakta gerekmektedir.
nternet üzerinden satı : Sipari yoluyla satı ta da kolaylık
sa layan bir yöntemdir. yi hazırlanmı , kolay ula ılan, hızlı
açılan, karma ık olmayan bir web sitesi hem sipari almayı
sa layacak hem de reklam ve tanıtımda etkili olacaktır. Ürünün
belirtilen yolla (posta, kargo, kurye vb) mü teriye ula ması
sa lanmalıdır. Ancak, internet üzerinden ödeme konusunda
tereddütler giderilmeli ve tutarlı bir memnuniyetsizlik durumunda
geri ödeme garantisi verilmelidir.
Turistik mekanlar, restoranlar, okul kantinleri, , oteller, hastaneler
gibi hizmet sektörleri yoluyla organik ürünlerin pazarlanması
oldukça iyi bir yöntemdir. Bu gibi mekanlarda hem organik
ürünlerin satı ı hem de tanıtımı birlikte yapılmı olur. Bu
mekanlarda organik ürünlerle tanı an tüketiciler, daha sonra da
seçicilik göstererek organik ürünleri tercih etmeye yönelebilirler.
Bayiler, komisyoncular, toptancılar ve tüccarlar aracılı ı ile
pazarlama büyük parti ürünler için en güvenli yollardan biridir.
Bu aracı firmalarla veya tüzel ki ilerle yapılan sözle melerin
hükümlerine uymak gerekir. Bu aracı firmalara üretim planının ve
78
üretim dönemleri ve tahmini ürün miktarları hakkında bilgi
sunulmalıdır. Üretim süreci ile ilgili de i iklik mutlaka aracı
firmalara zamanında bildirilmelidir. Bu yöntemde fiyat belirleme
ve ödeme ekli en kritik konulardır. Özellikle organik üretime
yeni ba layanlar ve birçok yeti tiricinin yer aldı ı proje dahilinde
yapılan üretimin pazarlanmasında en güvenli yolardandır.
Organik ürün i leme tesislerine yapılan satı da en etkili
pazarlama yollarından biridir. Bu tip i letmelerle de sözle me
yapılamalı ve sözle me kurallarına uyulmalıdır. Bu pazarlama
yöntemi de özellikle organik üretime yeni ba layanlar için ve
birçok yeti tiricinin yer aldı ı proje dahilinde yapılan üretimin
pazarlanmasında en güvenli yolardandır. Ülkemizde stanbul
Büyük ehir Belediyesinin organik ekmek üretimi içim Do u
Anadolu Üreticileri ile yapmı oldu u sözle meli bu day üretimi
buna en güzel örnektir. Mezbaha, kasap gibi hayvansal ürün satı
noktaları vasıtasıyla hayvansal ürünlerin pazarlanması da uygun
yöntemlerdendir.
Kooperatifler ve üretici birlikleri gibi organizasyonlar aracılı ı ile
organik ürünlerin pazarlanması mümkündür. Nitekim Tari ,
Fisko-Birlik, Karadeniz-Birlik gibi daha büyük üretici birlikleri
uygun depo ve alt yapı da hazırlayabilmektedir. Bunlar aracılı ı
ile organik ürünlerin pazarlanması da mümkündür. Yeni organik
ürün üretici birlikleri kurmak da yararlı olacaktır.
Bakkallar, manavlar, aktarlar ve büfeler gibi küçük ölçekli
ba ımsız perakendeciler aracılı ı ile pazarlama izlenecek bir
ba ka yoldur. Küçük çaplı i letmelerde az miktarda organik
üretim yapan yeti tiriciler için bu tip küçük perakendeciler yararlı
olmaktadır. Bu tip satıcılara i lenmi organik ürünler de
sa layarak ürün çe itlili i artırılmalıdır. Do al ambalaj
malzemeleri kullanılarak organik ürünlere güven ve talep
artırılmalıdır.
6. KAYNAKLAR
Aksoy, E., 2003. Organik tarımda yabancı ot yönetimi. E itim Notları,
Adana
Zirai
Mücadele
Ara tırma
Enstitüsü.
http://www.tedgem.gov.tr/yayim/e_organik_sunu.htm
79
Aksoy, U. ve Altındi li A., 1999. Dünya’da ve Türkiye’de ekolojik tarım
ürünleri üretimi, ihracatı ve geli tirme olanakları. stanbul Ticaret
Odası Yayınları, Yayın No: 1990-70, 123 s, stanbul.
Anonim, 2004. Tarım ve Köy
leri Bakanlı ı Organik Tarım
statistikleri,
Ankara.
http://www.tarim.gov.tr/uretim/organiktarim/istatistikler/2005org
anik%20tarimsal_uretimverileri.htm
Anonim, 2009. TU K, Türkiye statistik Kurumu, Tarım statistikleri.
http://www.tuik.gov.tr
Bulut, S., 2009. Farklı Gübre kaynakları ve Ekim Sıklı ının Organik
Bu dayda Bitki Geli mesi, Verim ve Kalite Üzerine Etkileri.
Atatürk Üniv. Fen Bil. Enst. Tarla Bitkileri A.B.D., Doktora Tezi,
Erzurum.
Willer, H., Yussefi-Menzler M. and Sorensen N., 2009. The World of
organic agriculture. statistics and emerging trends 2008. IFOAM.
www.ifoam.org
80
ORGAN K ENDÜSTR B TK LER YET T RME
Dr. Mahmut KAPLAN
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
mahmutkaplan5@hotmail.com
ÖZET: Endüstri bitkileri tarla bitkileri içerisinde milli ekonomimize
katkıları yüksek olan önemli kültür bitkilerini kapsayan ve sanayinin
gereksinim duydu u hammaddeyi sa layan bir grubu olu turmaktadır.
Endüstri bitkilerinden pamuk, eker pancarı, ha ha ve tütün ihracatı ile
ülke ekonominse önemli katkılarda bulunmaktadır. Endüstri bitkilerinin
ekili alanının tarla bitkileri içerisindeki payı son yıllarda sulamaya
açılan tarım arazilerinin artı ıyla yakla ık 2.5 milyon ha (%13) iken
üretim potansiyeli yakla ık 23.2 milyon ton’dur.
Endüstri bitkilerinin di er birçok kültür bitkisine nazaran daha yüksek
verime sahip olmasına kar ın, büyük bir kısmının çapa bitkisi olması
nedeniyle tarımında yo un i gücü ve girdi kullanımı gerektirmektedir
(Tunçtürk ve ark. 2004). Bu nedenle genelde üretim maliyetleri yüksek
olmaktadır. Ancak endüstri bitkileri, yo un i gücü ve tarımı nedeniyle
gerek üretimi a amasında gerekse i lendi i sanayi kollarında büyük bir i
potansiyeli olu turmaktadır. Ayrıca endüstri bitkileri yeti tiricili inin
ileri tarım tekni i gerektirmesi, çiftçilerimizin tarımsal bilgi ve teknoloji
kullanım düzeylerini yükseltmektedir (Eryi it, 2011).
Endüstri Bitkilerinin Di er Tarla Bitkilerine Göre Bazı Üstünlükleri
Bunlar sırasıyla öyle sıralanabilir:
1. Endüstri bitkileri sanayide ham madde sa lar. Örne in tütün sigara
sanayisine, ya bitkileri ya ve küspe sanayisine, eker pancarı eker
sanayisine, pamuk tekstil sanayisine ve ha ha ilaç sanayisine
hammadde temin eder.
2. Endüstri bitkileri di er tarla bitkilerine göre daha verimli bitkilerdir.
Birim alandan en yüksek kazanç girdisi ve en yüksek verim sa larlar.
Verimleri çok yüksek olmayan ürünlerinde birim fiyatları tahıl ve
baklagillere göre daha yüksektir.
3. Endüstri bitkileri toprak kültürünü yükseltir. Bunun anlamı bilindi i
gibi endüstri bitkilerinin büyük bir kısmı çapa bitkisidir. Ekimden
hasada kadar üreticiler tarlada her ya ı ve sulamadan sonra ortaya
çıkan kaymak kırma i lemi yanında yabancı ot mücadelesi için
yapılan çapalama, verim artı ı için yapılan sulama gübreleme, bo az
81
doldurma ve benzeri i lemlerle tarla topra ında çalı mak
zorundadırlar. Özellikler çapalama ve bo az doldurma i lemleriyle
topra ın fiziksel ve biyolojik strüktürü iyile erek toprak poroziteleri
açılmakta, gev ek bünyeli, havalandırılmı verimli bir toprak temin
edilmektedir. Bakla il endüstri bitkileri sayesinde havanın serbest
azotunu da topra a ba layarak toprakları iyile tirmektedirler.
4. Endüstri bitkileri çiftçi kültürünü yükseltir. Endüstri bitkilerinin
yeti tirme teknikleri birbirinden büyük farklılıklar gösterir. Tahıllar
gibi mibzerle ekim yapıp biçerdöverle hasat yaparak yürütülen bir
tarımsal aktivite yerine, çapa bitkileri olmaları, yüksek verim için
mutlaka sulama gereksinimi göstermeleri gibi nedenlerle ekimden
itibaren hasada kadar bitkilerin de i ik geli me devrelerinde tarlada
tarımsal faaliyetlerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Çiftçilerimiz
her yıl verim ve kalitesi daha yüksek çe itleri takip ederek bu
tohumları üretimde kullanmaları halinde, hem kendi kazançlarının
artmasında hem de tarımsal milli ekonomiye daha fazla katkı
sa lamı olurlar.
5. Endüstri bitkileri ülkemiz gibi i gücü fazla, i sahası az olan
ülkelerde bir istihdam sa lar. Zira endüstri bitkilerinin büyük bir
kısmında tamamıyla mekanizasyon uygulaması ekonomik nedenlerle
gerçekle tirilememi tir (Kolsarıcı, 2009).
Bölgede Yeti tirilen Bazı Endüsrti Bitkilerinin Tarımı
AYÇ ÇE
Ayçiçe i bir ya bitkisi olmakla beraber aynı zamanda bir yem ve süs
bitkisidir. Kabuklu tohumlarda %35, iç kısımlarında %45-55 arasında
ya vardır. Bu ya en kaliteli yemeklik ya lar arasındadır. Hem sıvı ya
olarak kullanılır hem de margarin yapımında kullanılmaktadır. Küspesi
iyi bir hayvan yemidir. Küspesinin bile iminde %30 protein, %19
karbonhitrad ve %5 kadar ya içerir. Çerezlik ayçiçe i tohumları
kavrularak çerezcilerde gıda maddesi olarak tüketime sunulmaktadır. Sap
ve tablası ka ıt sanayisinde kullanıldı ı gibi bir yakacak maddesi olarak
ta kullanılmaktadır. Sapları un haline getirilerek kümes hayvanlarının
yem rasyonlarına ilave edilir. Ayçiçe i süs bitkisi olarak da park ve ev
bahçelerini süsler. Kırsal alanda kaba in aatta, kümes ve ahırların bölme
duvar in aatında kullanıldı ı gibi yakıldıklarında, küllerinde %40
oranında potas oldu undan topra ın potas gübresi ihtiyacını kar ılamakta
kullanılabilir. Sık ekilir ve erken biçilirse yem de eri yüksek iyi bir
hayvan yemi elde edilir (Kolsarıcı, 2009).
82
Yeti tiricili i
klim ve Toprak stekleri: Yeti me süresi boyunca ortaya çıkan yüksek
sıcaklık, protein oranını yükseltmekte, ya oranını ise azalmaktadır.
Ayçiçe i yeti ece i toprak tipi yönünden çok seçici olmamasına ra men
organik maddece zengin, derin ve su tutma kapasitesi iyi topraklarda
yüksek verim potansiyeline sahiptir. Ayçiçe i, asitli i (pH) 6.0 ile 7.2
arasında olan topraklarda en iyi yeti ir. Kura a dayanıklıdır. Ayçiçe inin
tuzlulu a toleransı fazla olmayan bir bitkidir.
Ekim: Ayçiçe i ekimi, kuru artlarda yapılacak bir üretimde iklime ba lı
olarak olabildi ince erken yapılmalıdır. Erken ekimler, ayçiçe inin Kı
ve lkbahar ya ı larından daha iyi yararlanmasını sa lar. limizde en
uygun ekim zamanı 15 Nisan-15 Mayıs tarihleri arasıdır. Ekim Pnömatik
(havalı) mibzerle 70 cm sıra arası 25 cm sıra üzeri mesafe olacak ekilde
ekim derinli i; 5-6 cm derine yapılmalıdır. Tohum irili ine göre
de i mekle beraber dekara 400-500 gram tohum gerekir.
Sulama ve Çapalama: Ayçiçe i ekim döneminde toprakta yeterince
rutubet yok ise bir çıkı sulaması yapılabilir. Bunun yanında bitkinin
erken geli me dönemlerinde e er tarla topra ındaki faydalı su azaldı ı
di er bir deyi le bitkilerin kuraklı ı duymaya ba layıp solgunluk
belirtileri göstermeye ba ladıkları dönemlerde yakla ık 15-20 gün
aralarla 3-4 sulama yapılabilir. Dikkat edilecek sulama zamanları olarak
ilk tabla olu umu, çiçeklenme ba langıcı ve danelerde süt olumu
ba langıcı zamanını sayabiliriz.
Ayçiçe i bitkileri 25-30 cm oldu unda kazaya ı gibi ara çapa makineleri
ile i lenmesi, hem yabancı ot mücadelesi yapılması açısından hem de
toprakta bulunan kapilerite denilen buharla ma borucuklarının kırılması
açısından çok önemlidir. E er i gücü uygun ise makineli ara çapasından
sonra sıra üzerinde kalan otların el çapası ile temizlenmesi
gerekmektedir.
Hasat ve Depolama: Ayçiçe i hasadı biçerdöver ile yapılır. Ayçiçe i
hasat olumuna geldi inde bitkilerin sap, yaprak ve tablaları tamamen
kuruyup kahverengine dönü ür. Emniyetli bir depolama için ayçiçe i
danelerinin rutubeti % 9.5’i geçmemelidir. Ayrıca hasadın fazla
geciktirilmesi ku zararını ve tane dökülmesini artırarak kayıplara neden
olabilir.
PATATES
Patates tahıllardan sonra bitkisel beslenmede en büyük rolü oynayan bir
üründür. Ucuzlu u, birim alandan fazla verim sa lanması, besin
83
de erinin yüksek olu u, sindiriminin kolaylı ı, çe itli amaçlarla
kullanılması ve her çe it iklimde yeti ebildi i için bugün hemen hemen
bütün dünya milletleri tarafından yeti tirilmekte ve tüketilmektedir.
Patates, ni asta ve ispirto endüstrisinin önemli hammaddesidir. Patates
genellikle yemeklik olarak tüketilirse de endüstride çok çe itli ekillerde
faydalanılmaktadır. Ni asta, pudra, çocuk maması, tutkal, sago, özellikle
ispirto elde edilmektedir. Besin sanayisinde patates püresi, patates jipsi,
patates unu, gevrek, çubuk kızartma, lapa, iri yumruları kumpir olarak
de erlendirilmektedir. Patates yumrularından et ve süt hayvanlarının
beslenmesinde oldu u kadar çeki hayvanlarının beslenmesinde de
yararlanılmaktadır. Bilhassa küçük, yaralı, ezik ve kalitesi dü ük olan
yumrular kaba yem olarak hayvanlara verilmektedir (Kolsarıcı, 2009)
Yeti tiricili i
Tohumluk Kalitesi ve Seçimi: Patateste tohumluk olarak kullandı ımız
kısım yumrulardır. Tohumluk yumrular, 6 cm çapında ve ortalama 50
gram a ırlı ında olmalıdır. Tohumlu un çe idi, üretim amacına göre
seçilmelidir. Sertifikalı tohumluk kullanılmalıdır. Tohumluk yumruların,
dikim esnasında gözleri uyanmı olmalı ve üzerinde yakla ık 1 cm
boyunda ye il filizleri bulunmalıdır.
Tarla Hazırlı ı: A ır (killi) topraklarda, sonbaharda 20-25 cm.
derinlikte sürüm yapılır. lkbaharda diskaro ve tırmık geçirilir. Hafif
(kumlu) topraklarda ilkbaharda topra ı fazla gev etmeyecek ekilde daha
yüzlek sürüm yapılır. Sadece tırmık çekmekle tohum yata ı hazırlanır.
Ekim Nöbeti: Arka arkaya dikildi i zaman hastalıklar ço alır, verimi
dü er. Topra a azot ve humus sa layan baklagiller ve hububat, özellikle
kı lık hububat ekim nöbeti için uygundur.
Dikim: Patates, ilkbaharda toprak ısısı 8-10 oC yi buldu u ve geç
donların sona erdi i zaman dikilir. Bölgemizde dikim zamanı Nisan
aylarıdır. Dikimde sıra arası 70-75 cm, sıra üzeri 20–40 cm’dir. Dikim
derinli i; yüzlek dikimde 2cm, derin dikimde 5 cm dir. Yüzlek
dikimlerin üzerine en az 15 cm, derin dikilenlerin üzerine ise 10 cm
toprak konularak sırt yapılmalıdır. Sırt yapılma zamanı; Dikimden hemen
sonra dü ük sıcaklık veya toprakta kaymak ba lama durumlarında, çıkı
tamamlandı ı zamandır. Dikim sonrasında yüksek sıcaklık ve kuraklık
bekleniyorsa, sırt dikimden hemen sonra yapılır. Dikim el ile yada
makine ile yapılır. Önerilebilecek en uygun dikim yöntemi; Tohumluk
yumruların karık pullu u ile açılan karık diplerine yerle tirilmesi, aynı
karık pullu unun sırtlarından geçirilerek karıkların kapatılmasıdır. Çıkı
sonrası bitkiler uygun büyüklü e ula tı ında aynı karık pullu u ile bo az
84
doldurma ve yabancı ot kontrolü de yapılabilir. Sulu artlarda ortalama
dekara 200-250 kg, kuru artlarda 150 kg tohumluk yeterlidir.
Bakım leri: Patates, fazla bakım isteyen bir bitkidir. Çıkı tan önce
düzeltilmi (di leri yatırılmı ) tırmık çekmek faydalıdır. Hem toprak
kaymak tabakası ba ladıysa kırılmı , hem de yeni çıkmaya ba layan
yabancı otlar öldürülmü olur. Patates, 3-4 yapraklı olunca yüzlek ve
dikkatli bir ekilde ilk çapa yapılır. Bu çapa ile toprak kabartılır, yabancı
otlar öldürülür ve nemin korunması sa lanır. Bundan sonra 20’ er gün
arayla (gerekirse 3-4 defa) her çapa ile birlikte bo az doldurma i lemi
yapılır.
Sulama: Patates bitkilerinde su ihtiyacı alt yapraklardaki solma ve
sararmayla kendini belli eder. Topraktaki nem dikkate alınarak ilk
sulama, yumrular fındık büyüklü üne geldi inde yapılmalıdır. Hafif
topraklarda 15-18, a ır topraklarda 22-25 gün arayla yeti tirme süresince
2-4 sulama yapılır. Hasat ile son sulama arasında 1 haftalık bir zaman
bırakılır. En yaygın sulama yöntemi, karık ile sulamadır. ki karık arası
mesafe kumlu topraklarda 60-65cm, a ır topraklarda 70-80 cm’dir.
Patatesin en fazla suya ihtiyaç duydu u devre, çiçeklenmeden 20 gün
önce ba layan ve yumru yapmaya ba ladı ı zamana kadar geçen
devredir. Sulama yeterli ve düzenli yapılmadı ı takdirde, ba ta verim
kaybı olmak üzere, memeli ve çatlak yumrular, yumru içinde kararmalar
ve bo luklar ortaya çıkar.
Hasat: Patateste hasat zamanının geldi i yaprak ve sapların sararıp
kurudu u, yumruların normal büyüklü ünü alarak bitkiden kolayca
ayrıldı ı ve kabu un kalınla ıp sertle ti inden anla ılır. Kabuk tırnakla
kolayca soyulmaz. Yumrunun kesiti ıslak de il, koyu bir görünümdedir.
Patatesin hasadında çok dikkatli olmak gerekir. Yumrular kesilip
zedelenmemeli, toprakta yumru bırakılmamalıdır. Söküm sırasında
toprak ya olmamalı, tavında bulunmalıdır.
Patates hasadı de i ik ekilde yapılır:
- Bel, çatal bel yada çapa ile patatesler sökülüp el ile toplanır.
- Pullukla sökülüp el ile bitkiden ayrılarak toplanır.
- Tek veya çift sırayı söküp bitkiden ayıran makineler ile de hasat yapılır.
Hasattan sonra yumrular ıslak ise gölgede kurutulur. Hasta, çürük,
berelenmi ve kabu u soyulmu olanları ayıklanır. Sonra iri, orta ve
küçük boy olmak üzere sınıflandırılarak file çuvallara doldurulur.
EKER PANCARI
nsan beslenmesinde önemli bir enerji kayna ı olan eker de erli bir gıda
maddesi olup, dünyada esas olarak iki bitkiden elde edilmektedir. Bu
85
bitkilerden dünya eker üretiminde ilk sırayı eker kamı ı alırken, eker
pancarı ikinci sırada yer almaktadır. Ancak eker kamı ının dünyanın her
yerinde yeti tirilememesi ve eker pancarının eker üretimi yanında,
artıklarından da hayvan yemi, ispirto üretimi gibi alanlarda
yararlanılması göz önüne alındı ında haklı olarak gün geçtikçe eker
pancarı ekim alanları geni lemektedir (Çimrin, 2001). eker pancarı çapa
bitkisi oldu undan kendinden sonra gelen bitkiye iyi i lenmi yabancı
otsuz bir tarla bırakır. Burada ekilen bir kültür bitkisinin veriminde %317 arasında bir verim artı ı oldu u belirlenmi tir (Kolsarıcı, 2009).
Yeti tiricili i
Tarla Hazırlı ı: Tarla hazırlı ında ilk i lem, ön bitki hasadı sonrası bitki
artıklarının topra a gömülmesini sa layan anız bozma sürümüdür. Bu
sürümden sa lıklı bir sonuç alınabilmesi, tav dedi imiz toprak
rutubetinin sürüme olanak sa layacak seviyede olmasına ba lıdır. Bu
konuda en pratik ölçü, pullu un devirdi i topra ın kalıp eklinde de il,
devrildi i anda da ılabilen yapıda olmasıdır. Anız bozma sürümü,
topra ın derinliklerine su ve havanın ula ımını sa lamaktadır.
Ekim: lkbaharda, tarlada çıkması muhtemel otlar için seçilen yabancı ot
ilacı atılır. Bundan sonra tırmık veya kombikürüm çekilir. Ertesi günde
merdane çekilir. Böylece toprak ekme hazırlanmı olur. Ekimden önce
mibzerin gerekli ayar ve bakımları yapılır. Mibzerin sandıkları doldurulur
yol halinden ekim haline geçilerek ekime ba lanır.
Ekimde u iki hususa mutlaka çok dikkat etmek gerekir.
1. Ekim düz bir çizgi halinde yapılmalıdır.
2. Mibzeri çeken traktörün hızı saatte 4 km. yi geçmemelidir.
Ekim sıralarının düzgün olması çapa ve hasat dönemlerinde makine
kullanımını mümkün kılar. Yeterli süratle yapılan ekimde ise sıra
üzerinde istenilen aralıklarda bitki çıkı ı garanti edilmi olur.
Çapa ve Tekleme: eker pancarı ba langıç geli mesi çok yava seyreden
bir bitkidir. Toprakta kabuk ba lama, yabancı ot gibi olumsuzluklardan
çok etkilenir. Bu nedenlerle bu dönemde pancarın en az iki kere
çapalanması gerekmektedir. Çapaya kadar a ır seyreden pancarın
geli mesi çapadan sonra 15-20 gün de tarlayı kapatacak hale gelir. eker
pancarında sıra üzeri seyreltmede verime etki eden i lemlerden birisidir.
Seyreltmenin yapılması esnasında sıra üzeri mesafesi 20-25 cm’den az
olmamalıdır. Seyreltme i lemi, eker pancarının 4-6 yapraklı oldu u
dönemde geciktirilmeden yapılmalıdır. Seyreltme sonucu bir dekar
pancar tarlasında 7-9 bin adet bitki kalmalıdır.
86
Sulama: eker pancarı, ekiminden hasat dönemine kadar belirli aralık ve
miktarda suya ihtiyaç duymaktadır. Pancarın sulama dönemleri çıkı ,
geli me ve mevsim sonu sulaması olmak üzere üç dönemdir. Geli me
sulaması genellikle haziran sonu ile eylül ortalarına kadar yapılmaktadır.
Ö le sıca ından solan yapraklarda ak amüstü solgunluk devam ediyorsa
hemen sulamaya ba lanması gerekir. Sulama sayısı bitkileri geli meye
ba lı olarak 4-6 civarında olmalıdır. Salma, ya murlama ve damla
sulama metotlarıyla sulama yapılmaktadır. Damla sulama en geli mi ve
tercih edilenidir. eker pancarında a ırı ve yetersiz sulamadan
kaçınmalıdır. A ırı sulama kaynak israfı yanında kök çürüklü ü ve bazı
hastalıklara neden olmaktadır. Yetersiz sulamada, bitki, geli imini
yeterince tamamlayamadı ından önemli verim kayıplarına neden
olmaktadır. Yeraltı suları, tahlil ettirilip sulamaya uygun oldu u
ö renilmeden pancar sulamada kullanılmamalıdır.
Hasat: Ülkemizde pancar ekiminin ba lamasından günümüze gelinceye
kadar a amalar kaydeden pancar hasat i lemleri, günümüzde modem
makinelerle yapılmaktadır. Pancar hasadı, sökme beli, bir iki veya üç
sırayı yalnızca söken sökme düzenleri, pancarın ba kesimin yapıp
yalnızca söken makineler ve ba kesimi yapıp söken, depolayıp yükleme
yapan makinelerle yapılmaktadır. Tüm hasat i lemlerini bir arada yapan
hasat makineleri orta ve küçük aile i letmelerinde i çilik maliyetlerini en
aza indirmekte ve hasat i lemlerini kısa sürede en az bir masrafla
tamamlatmaktadırlar.
KAYNAKLAR
Çimrin, KM., 2001. Gübrelemenin eker Pancarının N, P, K çeri i ve
Alımına Etkisi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım
Bilimleri Dergisi (J. Agric. Sci.), 11(1):5-10
Eryi it, T., 2011. I dır linin Kalkınmasında Endüstri Bitkileri Tarımının
Önemi ve Geli tirilmesi çin Bazı Öneriler. YYÜ TAR B L
DERG (YYU J AGR SCI) 2011.21(1):73-81
Kolsarıcı, Ö., 2009. Tarla Bitkileri. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayınları, Yayın No: 1596, Ders Kitabı: 521.
Tunçtürk M, Tunçtürk R, Yıldırım B, Eryi it T (2004). De i ik Azot
Dozları ve Sıra Üzeri Mesafelerinin Patateste (Solanum
tuberosum L.) Verim ve Kalite Üzerine Etkileri Yüzüncü Yıl
Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Bilimleri Dergisi (J. Agric.
Sci.), 2004, 14(2): 95-104
87
ORGAN K YEM B TK LER YET T RME
Dr. Mahmut KAPLAN
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
mahmutkaplan5@hotmail.com
ÖZET: Yem bitkileri; ot obur çiftlik hayvanlarının ya amlarını
sürdürebilmeleri ve istenen ürünleri verebilmeleri için bünyelerine almak
zorunda oldukları besin maddelerini yapılarında bulunduran ve belirli
sınırlar içinde yedirildiklerinde hayvan sa lı ına ve hayvansal ürünlere
zararlı olmayan, do ada kendili inden yeti en veya kültürü yapılan
bitkilere denir.
Yem bitkileri; çayır mera ve tarla gibi çe itli alanlarda yeti mektedir.
Ancak Ülkemizde yem bitkisi denildi inde yem üretmek amacıyla
yalnızca tarla ko ullarında kültürü yapılan bitkiler anla ılmaktadır ( Soya
ve ark, 1997).
1. YEM B TK LER N N ÖNEM
Tarla tarımı içerisinde vazgeçilmeyen yem bitkileri, insano lu için hem
do rudan üretim, hem hayvansal üretimde kullanımı, hem toprakların
korunması ve toprak verimlili ini artırması, hem de kullanılamayan tarım
arazilerinin de erlendirilmesi gibi çok önemli yararları bulunmaktadır.
1. Hayvansal Üretim Açısından Yem Bitkilerinin Önemi
Ülkemiz hayvancılık yönünden büyük bir potansiyele sahip olmakla
birlikte, arzu edilen hayvansal üretim gerçekle tirilememektedir. Sorun
yeti tiricilik yönünden ele alındı ında, hayvanların yetersiz beslendi i
dikkati çekmektedir. Hayvancılık sektörünün yem ihtiyacını
kar ılayabilmek için yem bitkileri yeti tiricili ine mutlak suretle yer
verilmelidir (Sa lamtimur ve ark. 1995).
Yem bitkileri hayvan beslenmesinde en kaliteli ve en ucuz yem
kaynaklarıdır (Avcıo lu ve ark, 2009). Yemler içerisindeki oran ve
sindirilme derecelerine göre kaba yem ve kesif yem olarak ikiye ayrılır.
Kaba yem kaynaklarımız yem bitkileri tarımı, çayır meralar ve hasat
artıklarından olu maktadır. Kesif yem kaynaklarımız ise enerjice zengin
tahıl taneleri, proteince zengin ya sanayi ürünleri, kombine yem kayna ı
olan bakla il yem bitkileri taneleridir.
2. Toprak Verimlili i Açısından Yem Bitkilerinin Önemi
Yem bitkileri farklı toprak katmanlarında yayılan yüksek orandaki kök
kalıntıları ve sap artıkları ile topra ın fiziksel ve kimyasal özellikleri
üzerinde olumlu katkılarda bulunurlar. Bitki artıkları topra ı organik
88
madde ve kimi bitki besin elementleri bakımından zenginle tirmekte ve
topra a kırıntılı bir yapı kazandırmaktadır (Mohering ve Rowls, 1970).
Bu bitkilerin tarımda fiziksel yönden daha uygun toprak yapısının
olu turulması, kimyasal yönden de artıklardaki bir kısım elementin
alınabilir forma dönü mesi ve toprakta alınamaz bulunan elementlerin
alımının kolayla tırılması tarım topra ını daha verimli kılmaktadır
(Avcıo lu ve ark, 2009).
Baklagillerin köklerinde bulunan Rhizobium bakterileri sayesinde
havanın serbest azotunu bitkilerin yararlanabilece i forma dönü türerek
topra a ba lamaktadırlar (Halitligil ve ark., 2003). Bu yolla topra a
ba lanan azot miktarının bir sonraki bitkinin azot ihtiyacının % 50-75’ini
kar ılayacak seviyede oldu u açıklanmaktadır (Wittver, 1977). Biyolojik
azot fiksasyonu ile topra a yıllık 139-170 milyon ton saf azot (N)
ba lanmakta (Halitligil ve ark., 2002), bu miktar ticari olarak üretilen (65
milyon ton) azotun iki katına denk gelmektedir. Yonca 10-12 kg/da, fi
5-8 kg/da, bezelye 3-5 kg/da, börülce 5-7 kg/da ve çayır üçgülü 6-10
kg/da topra a azot ba lamaktadır.
Bakla il yem bitkileri derinlere inen kökleri sayesinde buralarda bulunan
besin maddelerinden yararlanmakta, topra ı gev etmekte, topra ın
havalanmasını sa laması yanında fiziksel özelliklerini iyile tirmektedir.
Sık ve gür toprak üstü aksamı ile gölge tavı olu turur ve mikro
organizma etkinli ini artırır.
Birçok bu daygil ve bakla il yem bitkileri di er kültür bitkilerinin
yeti mesinin zor oldu u tuzlu, alkali, asitli ve verimsiz topraklarda
yeti mekte ve bu toprakların ıslahında önemli rol oynamaktadırlar.
3. Yem Bitkilerinin Ye il Gübre Olarak Önemi
Toprakların ihtiyacı olan organik maddeyi sa lamak amacıyla yem
bitkileri genellikle çiçeklenme döneminde sürülerek toprak altına
gömülmesi i lemi ye il gübreleme olarak tanımlanır. Bu amaçla
ço unlukla bakla iller olmak üzere çok çe itli bitkiler yeti tirilir
(Avcıo lu ve ark., 2009). Ye il gübreleme topra ı organik maddece
zenginle tirmek, topra ın yapısını düzenlemek, topra ı azotça
zenginle tirmek, bitki besin maddelerini yarayı lı hale getirmek, toprak
ve su kaybını önlemek amacıyla uygulanır.
Ye il gübre yem bitkileri ılıman bölgelerde sonbaharda ekilip, ilk
baharda ana ürün ekiminden 2-3 hafta önce bitkinin çiçeklenme
evresinde sürülerek gömülmesi önerilir (Henson, 1955). Ot ihtiyacı fazla
olan yörelerde ye il gübre bitkisi ot için biçilir, arta kalan anız topra a
karı tırılarak parçalanması sa lanır (Açıkgöz, 2001).
89
4. Yem Bitkilerinin Toprak Koruma Açısından Önemi
Yem bitkileri topra ı kaplama alanlarının yüksekli i, iyi bir çim kapa ı
olu turmaları, ço unlu unun çok yıllık olması ve yılın uzun bir
döneminde geli me göstermeleri, topra ın agregatla masını arttıran
organik madde içeri ini yükseltmeleri, ortamın süzekli ini artırarak
yüzey akı ını azaltıp daha fazla suyun toprakta tutunmasını sa layarak ve
ya mur damlalarının dü ü hızını keserek di er bitkilere oranla topra ın
erozyonla a ındırılmasını azaltmaktadır (Avcıo lu ve ark, 2009).
2. BÖLGEDE YET T R LEN BAZI YEM B TK LER N N
TARIMI
S LAJLIK MISIR
Mısır Dünyada ekim alanı bakımından bu day ve çeltikten sonra üçüncü
sırada yer alan bir tahıldır. Mısır, birim alandan elde edilen hasıl miktarı
fazla olması yönü ile silaj yapımına uygun bir bitkidir. Erken dönemde
hayvan beslemede do rudan ye il hasıl olarak kullanılabildi i gibi, süt
olum döneminde hasat edilen mısır silaj yapılarak kullanılmaktadır.
Yeti tiricili i
Çe it Seçimi: Tarımı yapılacak silajlık mısırda; bölgeye uygun olup
olmadı ı, çe idin bitkisel özellikleri (su iste i, sıcaklık iste i, hastalıklara
dayanıklılı ı, olgunla ma süresi), ekim sıklı ı, ekim zamanı ve tohum
miktarı bilinmelidir.
Toprak Hazırlı ı:
1. Ürün olarak ekilecekse; Sonbaharda topra a dekara 2 ton iyi yanmı
hayvan gübresi atılarak pullukla karı tırılır. lkbaharda kültivatörle
yüzlek i leme yapılıp taban çekilir.
Bir bakla il yem bitkisi veya karı ım ekim yapılarak ekim tarihinde
biçilerek topra a karı tırılır veya ot olarak alınır. Pulluk derin sürüm
daha sonra kültivatör veya diskaro i leme yapılır.
2. Ürün olarak ekilecekse; Önceki ürünün artıkları temizlenip arazi ya
yüzlek olara i lenir veya anıza ekim yapan mibzerle ekim yapılır.
Ekim Zamanı ve ekli: Bu bölge için Nisan 15 inden sonra ekim
yapılmalıdır. Mibzerle ekim sıra arası 60-70 cm, sıra üzeri 12-20 cm
olacak ekilde yapılmalıdır. Tohumluk miktarı 2-4 kg/da arası
de i mektedir.
Çapalama: lk çapa bitkiler 15-20 cm boylandı ında seyreltme ile
beraber, kinci çapa bitkiler 40-60 cm boylandı ında bo az doldurma ile
birlikte yapılmalıdır.
90
Sulama: Bölge artlarına göre 3-8 defa sulama yapılır. lk sulama ya
seyreltmede yada bitkiler 40-60 cm boylandı ında yapılmalıdır. Suya en
hassas oldu u dönem tepe püskülü çıkarmadan bir hafta öncesi ile
çiçeklenme dönemi ve süt olum dönemidir.
Hasat: Silajlık mısır için; süt olum-hamur olum döneminde yapılmalıdır.
YONCA
yi besleme özelli i, yüksek verim vermesi, adaptasyon yetene inin
yüksek olması, uzun ömürlü olması bir vejetasyon döneminde çok defa
biçilebilir olması, besin de erinin yüksek olması ve kendinden sonraki
bitkiye temiz ve azotça zengin bir toprak bırakmasından dolayı çok
de erli, bir yem bitkisidir.
Yeti tiricili i
klim ve Toprak stekleri: En iyi geli mesini tınlı, kumu çok olmayan,
yeterince kireç ihtiva eden topraklarda yapar. Yonca asitli topraklarda
yeti mez. Yonca tarlasına Kireçleme yapılmalıdır. Toprak derin yapılı
olmalıdır. Su göllenmesinin olmamasına dikkat edilmelidir. Yonca tuzlu
topraklara orta derecede dayanıklıdır.
Çe it Seçimi: Ekilecek tohum bölgenin iklim ko ullarına uygun olmalı
ve küsküt tohumlarından arındırılmı olmalıdır.
Tohum Yata ının Hazırlanı ı: lkbaharda ekilecekse, sonbaharda derin
bir sürüm ve ilkbaharda yüzeysel bir sürüm yapılmalıdır. Topra ın üst
tabakası iyice ufalanmı , düzeltilmi ve bastırılmı olmalıdır. A ır
topraklara çiftlik gübresi uygulanmalıdır.
Ekim ekli: Mibzerle sıraya ekim yapılmalıdır. Sıra arsı mesafe 14-20
cm olmalıdır.
Ekim Zamanı: Kı lık ekimde devamlı so uklardan 6 hafta ve ilkbaharda
ekilecekse devamlı kuraklıktan 4 hafta önce ekimi yapılmalıdır.
Tohumluk Miktarı: 1-1.5 kg/da olmalıdır.
Ekim Derinli i: A ır topraklarda 1.5-2 cm, hafif topraklarda 2.5-3.5 cm
olmalıdır.
Yonca ekimi yapılırken koruyucu bitki ile karı ık ekim yapılarak
yoncaların çıkı ını kolayla tırılmı olur ve ilk yıldaki verim kaybı
giderilmi olur. E er araziye daha önce yonca ekilmemi se a ılama
yapılmalıdır.
Sulama: Su ihtiyacı olan bitkilerde yapraklar koyu-mavimsi renk alır,
yapraklar hafifçe pörsür ve alttakiler sararmaya ba lar. Yoncada ot
hasadından birkaç gün önce bir defa ve ot hasadından 1 hafta sonra
ba lamak üzere her biçimde en az iki defa sulama yapmak gerekir.
Temmuz A ustos aylarında haftada bir sulama yapılmalıdır.
91
Hasat:
Biçim Zamanı: Birinci biçim tomurcuklanma ba langıcı, di er biçimler
çiçeklenme ba langıcı yapılmalıdır.
Biçim Yüksekli i: En az 5 cm olmalıdır.
Sonbahar Biçimi: Son donlardan hemen önce (Eylül sonu-Ekim ba ı);10
cm anız yüksekli i olmalıdır.
F LER
Fi ler; gerek yalın gerekse bu daygil yem bitkileri ile karı ım
yeti tirilebilen, besleme de eri yüksek olan, mera bitkisi olarak
kullanılabilen, ye il gübre olarak de erlendirilebilen ve kendinden
sonraki bitkilere temiz ve besin maddesince zengin bir toprak
bırakmalarından dolayı de erli yem bitkileridirler. Önemli fi türleri; Adi
Fi , Tüylü Fi , Macar Fi i ve Burçak’tır. Fi türlerinden Macar fi i
so u a dayanıklıdır, di erleri ise dayanıksızdır. Bu yüzden Macar fi i
bölgemizde Eylül-Ekim aylarında ekimi yapılırken, di er türlerin ekimi
ise Mart ayında yapılmaktadır.
Toprak Hazırlı ı ve Ekim Zamanı: Sonbaharda ekim yapılacaksa:
derin bir sürüm yapılmalı ve kültivatör veya diskaro ile yüzlek i leme
yapılmalı
lkbaharda ekim yapılacaksa: sonbaharda derin bir sürüm yapılmalı ve
ilkbaharda da toprak hafif bir ekilde kabartılmalıdır.
Ekim: Adi fi tohumları iri oldu u için mibzerle ekimleri çok kolaydır.
Çiftçide bol bulunan hububat mibzeri ile de ekimi yapılabilir. Ancak
tahıllarla karı ık yapılacak ekimlerde tohumları karı tırarak ekim yapmak
zordur. Ekim derinli i; a ır topraklarda: 3-4 cm, hafif topraklarda ise, 67 cm arasında derinlik olmalıdır.
Hasat: Fi de ot için en uygun hasat devresi: bitkilerdeki bütün baklaların
yarısının doldu u veya en alttaki baklaların tamamen doldu u devredir.
Tohum için: alttaki baklaların kahverengi renk alıp açılmaya hazır
oldukları devrede (baklaların 1/3 veya 2/3’ünün olgunla tı ı devre)
tohum için hasat yapılmalıdır.
Karı ım Ekim: Hayvanlar için dengeli ve kaliteli kaba yem kayna ı
olu turmak, arazinin daha etkili kullanılması, verimin arttırılması ve
topra ın korunması amacıyla bu daygil ve baklagiller de i ik oranlarda
karı ım halinde yeti tirilmektedir.
92
KAYNAKLAR
Avcıo lu ve ark, 2009 Yem Bitkileri. Cilt I. Tarım Ve Köyi leri
Bakanlı ı Yayınları Syf: 17-20. zmir.
Henson, PR and Schoth, HU., 1955. Vetch culture and Uses. USDA
Farm. Bull. No:1740.
Halitligil, MB., Antep, SA., Akın, H., Önertoy, H., Kı lalı, H ve Hirin,
C., 2002. toprak verimlili i ve bitki besleme ara tırmalarında
kullanılan izotop ve radyasyon teknikleri. TAEK-ANTHAM
Nükleer Tarım Radyoizotop Uygulama Bölümü, Seminer Notları,
s,31.
Halitligil, MB., Arkovan, H ., Kı lalı, H., Serin, Y., Tan, M., 2003. Bazı
Bakla il – Bu daygil Karı ımlarında Simbiyotik Azot
Fiksasyonu, Transferi ile Verim ve Bazı Özellikleri Arasındaki
li kilerin 15n Tekni i ile Belirlenmesi. VIII. Ulusal Nükleer
Bilimleri ve Teknolojileri Kongresi 15-17 Ekim 2003, Erciyes
Üniversitesi, Kayseri 15-17 Ekim 2003.
Mohering, DM and I.W. Rowls, 1970. Detrimental Effects of Weather
Logging. Journal of Foresty, 68, 166-167.
Sa lamtimur, T., Tansı, V., Baytekin, H. 1995. Yem Bitkileri Yeti tirme.
Ç:Ü: Ziraat Fakültesi, Ders Kitabı, No: 74, Adana.
Soya,H., Avcıo lu, R., Geren, H., 1997. Yem Bitkileri. Hasat Yayıncılık,
stanbul.
Wittver, SH., 1977. Agricultural productivity and Biological Nitrogen
Fixation an International View. Genetic Engineering for Nitrogen
fixasion. Basic Life science Volume 5 edit Alexander Holaender,
New York london 515-529.
93
ORGAN K ÇAYIR MERA DARES
Dr. Mahmut KAPLAN
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
mahmutkaplan5@hotmail.com
ÖZET: 1960-1980 yılları arasında konvensiyonel tarımda, gübre,
herbisit kullanma ve bakım vs. ko ulları yerine getirilerek, yüksek
verimler elde edilmesine kar ın, bir çok tür ve çe itler mera alanlarında
kaybolmu veya floristik kompizosyon dejenere olmu tur. Bu alanlarda,
kaybolan tür ve çe itlerin tekrar kazanılması, öyle tahmin edildi i gibi
kolay olmamaktadır. Çayır-Meralarda organik (ekolojik) tarım
uygulanması ile, bir çok tür ve çe idin zaman almasına kar ın geri
gelece i ve tekrar güzel bir vejetasyon olu turaca ı saptanmı tır
(Okuyucu ve Okuyucu, 2006). Çayır-mera alanlarında organik tarım
uygulanarak, et ve süt hayvancılı ı yapıldı ında, hayvanların ürün artı ı
muhafaza edildi i gibi, meraların floristik kompozisyonu da
iyile mektedir. Bu nedenle son yıllarda orta Avrupa’da çayır-meralarda
organik uygulama çok yaygınla mı olup, ülkeler arasında çok ciddi
projeler yapılmaktadır (Isselstein ve ark., 2003, Briemle, 2000). Hayvan
beslenmesi, hayvan sa lı ı, erozyon kontrolü, toprak ıslahı, çim alanları
kurulmasında çok büyük rol oynayan çayır-meralarımız; daha çok verim
alma u runa; mineral gübrelerle gübrelenmi , yabancı bitkilere kar ı
çe itli kimyasal maddeler kullanılmı tır. Bunun sonucunda, çevre
kirlenmi , insan ve hayvan sa lıklarında çe itli komplikasyonlar
saptanmı tır. Çayır-mera alanlarında veya tarla tarımı içinde, kimi yem
bitkilerinin organik olarak yeti tirilmesi sonucu; Gübre, sava ım
unsurları v.b. girdiler en aza inecek, topra ın organik yapısı arzulanır
biçimde düzelecek, elde edilecek bitkisel ve hayvansal ürünlerin maliyeti
dü ecek, daha sa lıklı ve kaliteli ürünler elde edilecektir. Bu ba lamda,
çayır-mera yem kaynakları ile hayvan besleme ayrılmaz bir bütün
olu turmaktadır (Okuyucu ve Okuyucu, 2006).
ÜLKEM Z VE BÖLGEM ZDEK ÇAYIR MERALARIN
SORUNLARI
Erozyon: Topra ın üst tabakasının su ve rüzgarla ta ınmasıdır. Türkiye
erozyonun en yo un olarak görüldü ü ülkelerin ba ında yer almaktadır.
Erozyonun bu denli iddetli olmasının en önemli nedeni do al bitki
örtüsünün tahrip edilmesidir.
94
A ırı ve Zamansız Otlatma: Mera alanlarında bulunan bitkilerin
hayatlarını normal bir ekilde sürdürebilmelerini engelleyecek tarzda
yapılan otlatmaya a ırı ve zamansız otlatma denir. Bitkiler ilkbaharda
fotosentez yapacak olgunlu a gelinceye kadar yedek besin maddelerini
kullanırlar. Fotosentetik organların olu masıyla, yedek besin maddesi
kullanımı azalır ve bitkiler normal ekilde hayatlarını sürdürmeye ba lar.
A ırı ve zamansız otlatmayla birlikte, erken ilkbahar döneminde
geli melerini normal düzeyde sürdüremezler. Bitkilerin toprak üstü
organlarının geli mesi engellenir ve kök sisteminin geli mesi çok
zayıflar. A ırı ve zamansız otlatma ile gittikçe zayıflayan bitkiler
zamanla olumsuz çevre artlarına dayanıksız duruma gelir. Bu durum
sürekli olarak devam etti inde, mera alanlarında hayvanların öncelikli
olarak tercih etti i lezzetli-azalan bitkiler ortamdan çekilerek yerlerini
lezzetsiz-ço alıcı ve olumsuz artlara daha dayanıklı bitkiler alır. A ırı ve
zamansız otlatmanın yine devam etmesiyle ortamdan lezzetsiz olarak
adlandırılan ço alıcı bitki grupları da ya amlarını devam ettiremez ve
ortamda hayvanların tercih etmedi i lezzetsiz, dikenli, zehirli ve
besleyici de eri olamayan bitkiler ço alma gösterir (Anonim, 2010).
Tarla Açmaları: 1950 yılından 2008 yılına gelindi inde i lenen arazi
miktarlarında 8.5 mil. ha artı görülmü tür (Anonim, 2009). 1950’li
yıllarda Marshall yardımı ile ülkemize traktörün girmesiyle mera
alanlarında yo un bir tahribat ortaya çıkmı ve sürülerek tarım arazilerine
dönü türülmü tür.
Çayır Mera Islahı
Çayır ve mera ıslahı; mera alanlarını verimli kılmak ve hayvanların
üretilen yemlerden maksimum düzeyde yararlanmasını sa lamak
amacıyla, kurulması gereken tesisler ve alınması gerekli önlemler olarak
tanımlanmaktadır. Genel olarak çayır mera ıslahı kültürel ve yönetim
uygulamaları olmak üzere iki bölümde incelenebilir. Kültürel tedbirler;
gübreleme yabancı otlarla mücadele, taban suyunun ayarlanması,
erozyon kontrolü, çitleme ve mera yollarının yapımı do al ve suni
tohumlama vb. birçok konuları kapsamaktadır. Yönetim uygulamaları ise
yönetim ilkelerine uyulması ve uygun otlatma sistemlerinin seçimi gibi
konuları içermektedir (Altın ve ark, 2005).
Kültürel Uygulamalar
Gübreleme: Organik tarım ilklerine uygun gübreler uygulanmalı veya
hayvan dı kı ve idrarları ile yapılmalıdır.
Çayır Meralarda Yabancı Ot Mücadelesi: Çok iyi bir mera
vejetasyonunda yabancı ot bulunmaması gerekirken, iyi bir mera
95
vejetasyonunda normal olarak %5 dolayında yabancı ot popülasyonuna
izin verilmektedir.
Çayır mera alanlarında buluna bir bitkinin yabancı ot olabilmesi için;
hayvan sa lı ına zararlı olması, Hayvansal ürünün kalitesini olumsuz
etkilemesi, Çayır merada üretilen otun iyi bir ekilde de erlendirilmesini
engellemesi gerekir (Anonim, 2010). Çayır meralardaki yabancı otlarla
mekanik veya biyolojik mücadele yapılmalıdır (Anonim, 2008).
Otlamayı Düzenleyici Yapılar: Meralarda otlamayı düzenleyici yapılar,
do rudan mera ıslahı ile ilgili olmayıp, bu kaynaklardan yaralanmayı ve
hayvanların sevk ve idaresini kolayla tıran sistemlerdir. Bu yapılar
merada yem verimi üzerinde do rudan etki yapmazlar, ancak hayvanların
meradan daha iyi yaralanmalarını sa layarak et ve süt verimlerinin
artmasına yardımcı olmaktadır.
Meralarda su, tuz ve ilave yemlerin kullanılması: Hayvan gruplarına
göre ihtiyaç duydukları su ve tuz miktarları farklılık göstermektedir.
Otlayan atlarda günlük su ihtiyacı 40-50 lt, sı ırlarda 24-40 lt,
koyunlarda ise 1-4 lt’dir. Ye il yemin yo un oldu u dönemlerde
keçilerin aylık tuz ihtiyacı 100-500 g, sı ırların ise 500-3000 g arasında
de i mektedir. Erken ilkbahar ve yaz aylarında meradaki otlayan
hayvanların yem ihtiyacını kar ılamak için kesif yemler verilebilir.
Gölgelikler: Otlatma mevsimi süresince günün güne li ve sıcak
saatlerinde hayvanların otlamaya ara vererek dinlenmeye ve gevi
getirmeye ihtiyaçları vardır. Hayvanların bu ihtiyaçlarını kar ılamak
amacıyla meranın belirli bölgelerine a aç dikilerek veya sundurma
eklinde gölgelikler yapılabilir. Gölgelik alanlar genel olarak hayvanların
çok yo un olarak bulundu u ve a ırı bir ekilde çi nenen alanlar
oldu undan meranın en verimsiz oldu u yerlerde planlanmalıdır.
Ka ınma araçları: Merada otlayan hayvanların fizyolojik olarak veya
sinek, arı vb. hayvanların etkisiyle ortaya çıkan ka ınma ihtiyaçları
vardır. Bu ihtiyaçları kar ılanmayan hayvanlarda verim kapasitesi
dü mekte ve di er hayvanların da rahatsız edilmesine yol açmaktadır.
1.5-2 m boyunda kalın ve topra a tespit edilen kazıklarla hayvanların
ihtiyaçları kolaylıkla kar ılanmaktadır.
Mera çitleri: Mera alanlarının yönetim ilkelerine uygun olarak
kullanılması ve üniform bir ekilde otlatılması için çitlerle çevrilmesi
gereklidir. Bu amaç için de i ik çit sistemleri vardır. Örne in; tel kafes
çitler, yatık çitler, kazık çitler, canlı çitler, elektrik çitler vb. eklinde
de i ik alternatifler bulunmaktadır.
96
Mera yolları: Hayvanların mera alanlarında gidi -geli lerini kontrol
altına alma ve mera alanlarının tahrip edilmesini önlemek amacıyla
yolların düzenlenmesi gereklidir.
Mera kapıları: Etrafı çitlerle çevrilmi meralara hayvanların, insanların
ve araçların rahat bir ekilde girip çıkmalarını sa layan ve de i ik
malzemelerden yapılan kapılardır.
Hayvan barınakları: Merada otlayan hayvanları olumsuz hava
artlarından korumak amacıyla mera üzerinde barınaklar yapılabilir. Bu
barınaklarda çobanın kalabilece i bir yer, yem depoları, hasta
hayvanların bakımı gibi ortamlar olu turulabilir. Ancak bu yapıların
etrafında a ırı çi nenme ve gezmeden dolayı mera vejetasyonu tahrip
olabilir. Bu tür yapıları yapmak için çok iyi bir etüt yapılarak yer
belirlemesi yapılmalıdır (Andiç ve Çomaklı, 1999).
Yönetim Uygulamaları
Mera yönetimi: otlatma yönetimi, iklim ve toprak artlarına ba lı olarak
do al kaynaklara zarar vermeksizin bir meradan uzun süre, en fazla
hayvansal ürün sa lanmasıdır. Ülkemiz mera alanlarından uzun yıllardır,
hiçbir kural ve yönteme ba lı kalınmadan bir yararlanma ekli
uygulanmı tır. Bu uygulama sonucunda, mera alanları verimliliklerini
büyük orada kaybetmi lerdir. Mera yönetimi, mera alanlarının
sürdürülebilirli inin sa lanması bakımından mutlak olarak yerine
getirilmesi gereken temek kurallar içermektedir. Mera yönetimin tüm
dünyada genel kabul görmü ve uygulanan dört temel kuralı vardır.
1. Otlatma Zamanı: Mera alanlarının verimlili i ve süreklili i göz
önüne alındı ında, otlatma i lemlerinin belirli bir süreci kapsayan
otlatma mevsimi içinde yapılması gerekmektedir. Otlatma mevsimi
denildi inde, bitkilerin otlatma olgunlu una geldi i tarih ile otlatmanın
sona ermesi gereken tarih arasındaki süre anla ılır. Örne in: ç Anadolu
bölgesinde otlatma zamanı genel olarak 1 Mayıs tarihinde ba layıp, 30
Ekim’de sona ermektedir. Otlatma zamanı içinde bitkilerin geli imiyle
ilgili olarak ilkbahar kritik dönem, yaz kritik dönemi ve sonbahar kritik
dönemlerine dikkat edilmelidir. Bu dönemlerde otlatma yapılmaması,
meranın gelece i bakımından çok önemlidir. Otlatma olgunlu u ise,
bitkilerin otlatıldı ında büyüme ve geli melerinin olumsuz olarak
etkilenmedi i bir yükseklik olarak kabul edilmektedir. Pratikte bu de er,
uzun boylu bitkiler 20-25 cm, orta boylu bitkiler 10-15 cm ve kısa boylu
bitkiler için 7.5-10 cm olarak kabul edilmektedir.
2. Otlatma Kapasitesi: Her bir meranın üretti i ot miktarına ba lı
olarak, belirli bir otlatma kapasitesi vardır. Otlatma kapasitesi, belirli bir
97
mera alanında uzun yıllar aynı periyotlarda vejetasyon, toprak ve di er
kaynaklara zarar vermeden otlatılacak maksimum hayvan sayısı olarak
tanımlanabilir. Di er bir ifadeyle otlatma kapasitesi, meranın üretti i ot
miktarı ile hayvan sayısı arasında bir dengenin kurulmasıdır. Otlatma
kapasitesi belirlenirken temel amaç; vejetasyondaki yem bitkilerinin
verimlili ini ve süreklili ini sa lamaktır.
3. Üniform Otlatma: Bu sitem, meranın her tarafının homojen bir
ekilde otlatılması esasına dayanır. Çayır ve meralardan uzun yıllar
verimlili i azaltmadan yararlanabilmek için, bu alanların otlatma
kapasitelerine dikkat edilerek otlatılmaları gerekir. Herhangi bir merada
otlatma kapasitesi ve otlatma mevsimi dikkate alınarak serbest bir
otlatma yapıldı ı takdirde, meranın bazı kısımları az, bazı kısımları ise
a ırı ekilde otlatılır. Bu durum, meraların topografik yapısından ve
hayvanların özel tercihlerinden kaynaklanmaktadır. Merada hayvanların
otlama alı kanlıklarına engel olunmadı ı takdirde, vejetasyonda kısa
sürede olumsuz yönde de i imler ortaya çıkar. Bunu önlemek için,
hayvanların sevk-idaresi konusunda çobanların e itilmesi gerekir.
4. Yemi En yi de erlendiren Hayvanla Otlatma: Meralarda otlayan
hayvanların istekleri ve otlama mekanizmaları arasında farklılıklar
vardır.
a. Sı ırlar: Bitkileri dillerine dolayıp kopararak otlayan sı ırlar,
genellikle 4-5 cm anız bırakırlar. Mera alanlarında farklı özelliklere
sahip olan kesimler vardır. Bu kesimler arasında e imi fazla olan
yerlere sı ırlar gitmek istemezler. Hayvanların uygun ekilde sevk ve
idaresiyle, bu alanlardan yaralanmak mümkündür.
b. Koyunlar: Bitkileri di ve dudaklarıyla koparmak suretiyle otlayan
koyunlar, 1-3 cm anız bırakırlar. Alçaktan otlamaları nedeniyle
bitkilerin karde , bo um ve stolonlarına zarar verirler. Koyunlar,
genellikle baklagilleri ve geni yapraklı di er bitkileri severek yerler.
Öncelikle bitkilerin en lezzetli kısımları olan yapraklarını ve genç
sürgünlerini otlayan bu hayvanlar, kaba yapılı, sert ve dikenli
bitkilerin sadece genç sürgünlerini yerler. Koyunlar, merada oldukça
hareketli hayvanlardır. Otladıkları alanlarda sürekli gezinmeyi seven
koyunlar, sürüler halinde otlarlar. Koyunların, otlatıldı ı alanda
koyun sayısı ve otlatma süresi arasında bir denge kurulmalıdır. E er
koyunlara bir alanda normalden fazla bir otlama süresi bırakılırsa,
vejetasyonun kısa sürede zayıflaması ve elden çıkmasına neden
sa lanmı olur.
98
c. Atlar: Otları iki çenelerindeki di leri ile koparmaları nedeniyle
koyun ve sı ırlara göre daha derinden otlama özelli ine sahiptirler.
Atlar, daha çok bu daygil bitkilerini tercih ederler. Çi neme ile
genellikle tek yıllık bitkilerin ölümlerine yol açarlar. Otlarken fazla
hareketli olmayan atlar, otladı ı alanları a ır bir ekilde otlayabilir.
Gübrelerini aynı yere bırakan bu hayvanlar, daha sonra bu alanları
otlamaktan kaçındıklarından dolayı, mera üzerinde bitki adacıklarının
meydana gelmesine neden olur. Bu adacıklarda da istenmeyen
bitkilerin geli imi için uygun zemin olu turulmu olur.
d. Keçiler: Otlama ekilleri koyunlara benzer. Mera üzerinde oldukça
hareketli hayvanlardır. Odunumsu bitkilerin genç sürgün ve dallarını
severek yerler. Keçiler, meraların kayalık ve çalılık kısımlarını en iyi
de erlendiren hayvanlardır.
KAYNAKLAR
Altın, M., Gökku , A., Koç, A., 2005. Çayır Mera Islahı. T.C. Tarın ve
Köyi leri Bakanlı ı Tarımsal Üretim ve Geli tirme Genel Müdürlü ü,
Çayır Mera ve yem Bitkileri ve Havza geli tirme daire Ba kanlı ı,
Ankara, 468 syf.
Andiç, C ve Çomaklı B. 1999. Otlatmayı Düzenleyici Yapı ve Tesisler.
Tarım ve Köyi leri Bakanlı ı, Mera Kanunu ve Uygulama El Kitabı,
syf:273-282, Ankara.
Anonim, 2008. Yem Bitkileri ve Meraya Dayalı Hayvancılık E itimi.
Erciyes Üniversitesi yayın No: 160. S.S. Yerköy Köyü Tarımsal
Kalkınma Kooperatifi yayın No: 2, Kayseri.
Anonim 2009. TÜ K Tarım statistikleri Özeti, Ankara.
Anonim, 2010. Küresel klim De i imine Ba lı Sürdürülebilir Tarım.
Cilt I Çiftçi E itimi. Erciyes Üniversitesi Yayın No:177. Erciyes
Üniversitesi Seyrani Ziraat Fakültesi Yayın No: 1, Kayseri Köyleri
E itim Yardımla ma ve Dayanı ma Derne i Yayın No:1. Kayseri
Briemle, G. 2000. Ansprache und Förderung von Extensiv- Grünland.
Neue Wegezum Prinzip der Honorierung Ökologischer Leistungen der
Landwirtschaft
in
Baden-Würtenberg-naturschutz
und
Landschaftsplanung 32. Jg. Nr.6 171-175 Ulmer-Verlag Stuttgart.
sselstein,J., Röver,K. ahin,D., Hoffmann,M., 2003 Einfluss der
Beweidung mit Fleischrindern auf die Biodiversität von Grassland
(2003).
Okuyucu, BR., Okuyucu, F., 2006. Çayır-Meralarda Organik Tarım
Uygulamaları ve Yararları. Hayvansal Üretim 47(1): 54-61.
99
ORGANIK TARIM VE GDO’LARA BAKI AÇISI
Yrd. Doç. Dr. Satı ÇÖÇÜ
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
scocu@erciyes.edu.tr
Özet: 1980’li yılların ba ında ba layan GD bitki teknolojisi a ırtıcı bir
tempoyla geli mi ve günümüzde GD bitkilerin ekim alanı 148 milyon
hektara ula mı tır. Bu çalı mada GD bitkilerin bugünkü durumu, tarım,
çevre ve insan sa lı ı üzerine etkileri ile organik tarımın GD bitkilere
bakı ı ele alınmı tır.
Anahtar Sözcükler: Genetik olarak de i tirilmi organizmalar (GDO),
organik tarım
1. Giri
Sürekli artan insan nüfusu ve buna ba lı olarak ortaya çıkan beslenme
sorunları, bitkisel ve hayvansal üretime duyulan talebi artırmı tır. Bunun
yanısıra bilim ve teknoloji alanında yapılan ilerlemeler tarımın da bundan
pay almasını sa lamı tır. Hızla ilerleyen biyoteknoloji artık sadece bir
ara tırma alanı olmaktan çıkıp sa lıktan beslenmeye giyimden barınmaya
kadar gündelik hayatımızın her alanında yer almaktadır. Modern
biyoteknoloji en geni kullanım alanını tarımda özellikle bitkisel üretim
sektöründe bulmu tur.
Biyoteknolojik yöntemlerle canlıların sahip oldu u gen dizilimleri ile
oynanarak, mevcut özelliklerinin de i tirilmesi veya canlılara yeni
özellikler kazandırılması ile elde edilen organizmalara “genetik olarak
de i tirilmi organizmalar”, kısaca “GDO’ lar” denilmektedir (Kaynar
2009).
Bu derlemede, GDO’ların dünyadaki durumu, potansiyel yararları,
zararları veya riskleri ve organik tarımın bu ürünlere bakı açıları
de erlendirilmi tir.
2. Geneti i De i tirilmi Bitkiler ve Dünyadaki Durumu
Bitkilerin insan ve hayvan beslenmesinde kullanımı amacıyla
iyile tirilmesi çalı malarında iki önemli dönem göze çarpmaktadır.
Bunlardan ilki son 60 yılda gerçekle tirilen ve “Ye il Devrim” olarak
adlandırılan, geleneksel bitki ıslahı ve ticari gübreler ile di er agronomik
tekniklerin geli iminin etkili oldu u dönemdir (Özcan, 2009). Bu
100
dönemde ürünlerin verim ve kalitesinde çok önemli artı lar gözlenmi tir.
Ancak, 1950’lerden itibaren tarımsal mekanizasyondaki geli melerle
birlikte sürekli yeni tarım arazilerinin açılması, kimyasal gübre
kullanımı, hormon kullanımı, tarımsal mücadele ilaçlarının ve sulamanın
artan düzeylerde ve bilinçsiz kullanımı, biyolojik çe itlili in yok
olmasına, toprakların çorakla masına, yüzey ve yeraltı sularının
azalmasına ve kirlenmesine neden olmu , kısacası do al çevre ve insan
sa lı ını olumsuz etkilemi tir.
Bitkisel üretimde di er önemli bir dönem ise “Biyoteknoloji Devrimi”dir.
Geli en biyoteknolojik yöntemler ile verimi ve kalitesi yüksek bitki
çe itlerine bir yada birkaç gen, yeni özellikler kazandırmak amacıyla
kolayca aktarılabilmektedir. Bu i lem sonucunda bitki çe itlerinin di er
özelliklerinde hiçbir de i iklik olmamaktadır. Oysaki klasik bitki
ıslahında, hastalık ve zararlılara kar ı dayanıklılık ba ta olmak üzere
bitkilerin di er birçok tarımsal özelliklerini iyile tirmede önemli
sınırlamalarla kar ıla ılmaktadır. Bunlardan, aralarında melezlemenin
yapılabildi i tür sayısının azlı ı, türler arasında yapılan bu
melezlemelerde istenen karakterlerle birlikte istenmeyen özelliklerinde
birlikte geçi inin önlenememesi; ayrıca bu istenmeyen karakterlerin geri
melezleme ıslahıyla elimine edilmesinin çok uzun zaman alması klasik
bitki ıslahının önemli sakıncaları arasındadır. Öte yandan, geli en
biyoteknolojik yöntemler ile yukarıda bahsedilen sorunlar kolaylıkla
a ılmakta, orijinal bitkinin arzu edilen karakterlerini hiç de i tirmeksizin
bir veya birden fazla gen, bazı özelliklerini iyile tirmek için bitkilere
kolayca aktarılabilmektedir. (Özcan ve Özgen 1996).
Özcan 2009’a göre GD bitkiler nesil olarak 3 grupta
sınıflandırılabilmektedir. Herbisitlere, böceklere ve çevresel stres
ko ullarına dayanıklılık gibi özelliklerinin kazandırıldı ı bitkiler birinci
nesil GD ürünler olarak bilinmektedir. Verim ve besleme kalitesinin
artırıldı ı bitkiler ise ikinci nesil GD ürünler grubunda yer alırken, insan
tedavisinde kullanılan çok pahalı a ı ile ilaçların üretildi i ve biyo-yakıt
üretimine daha yatkın GD bitkiler ise üçüncü nesilde yer almaktadır.
Günümüzde sadece birinci nesil bitkilerden herbisitlere ve böceklere
dayanıklı GD bitkiler dünya genelinde çok yaygın bir üretim alanı
bulmu tur. kinci ve üçüncü nesil GD bitkiler ise halen ara tırma ve
geli tirme a amasında olup, yakın bir gelecekte bu bitkilerin de ticari
anlamda üretilebilece i tahmin edilmektedir.
Bitki genetik mühendisli i alanındaki geli meler 1980’li yıllardan
itibaren hız kazanmı , ilk GD bitki uzun raf ömürlü domates Flavr Savr
101
adı ile 1996 yılında pazara sunulmu tur. Bunu gen aktarılmı mısır,
pamuk, kolza ve patates izlemi tir (Chiter vd, 2000). 1996 yılında
dünyada GD bitki ekim alanı 1.7 milyon hektar olarak belirlenmi , 19962010 yılları arasında yakla ık 90 kat artı ile günümüzde 148 milyon ha
ula mı tır. GD bitki ekim alanı içerisinde en fazla payı 89.3 milyon ha ile
herbisitlere dayanıklı bitkiler alırken bunu 32.3 milyon ha ile hem
herbisitlere hem böceklere dayanıklı bitkiler, 26.3 milyon ha ile
böceklere dayanıklı bitkiler takip etmektedir. GD bitki üreten 2009
yılında 25 olan ülke sayısı hızla yükselerek günümüzde 29 ülke ile rekor
kırmı ve ilk defa GD bitki üreten ilk 10 ülkenin her biri 1 milyon ha
alandan daha büyük alanda üretimde bulunmu tur. Yakla ık 4 milyar
insan bir ba ka bir ifade ile toplam dünya nüfusunun yarısından fazlası
% 59 GD bitki üreten söz konusu 29 ülkede ya amaktadır. En fazla GD
bitki üreten ülkeler A.B.D. (66.8 milyon ha), Brezilya (25.4 milyon ha),
Arjantin (22.9 milyon ha), Hindistan (9.4 milyon ha), Kanada (8.8
milyon ha), Çin (3.5 milyon ha), Paraguay (2.6 milyon ha), Pakistan (2.4
milyon ha), Güney Afrika (2.2 milyın ha), Uruguay (1.1 milyon ha)’dır.
Bunun yanısıra Bolivya, Avustralya, Filipinler, Burkina Faso, Myanmar,
spanya, Meksika, Kolombiya,
ili, Honduras, Portekiz, Çek
Cumhuriyeti, Polonya, Mısır, Slovakya, Kostariko, Romanya, sveç ve
Almanya’da da GD bitkiler ekim alanı bulmu tur. En fazla GD olarak
üretilen bitkiler ise soya (73.3 milyon ha), mısır (46.8 milyon ha), pamuk
(21 milyon ha), kolza (7 milyon ha)’dır. Dünya geneline ekimi yapılan
soyanın %81’ini, pamu un %64’ünü, mısırın %29’unu, kolzanın
%23’ünü GD çe itler olu turmaktadır (James, 2010).
3. Organik Tarım, GD Bitkilerin Olu turdu u Endi eler, Muhtemel
Riskler
Organik tarım; üretim esnasında kimyasal gübre, ilaçlama, hormon ve
katkı maddeleri kullanmadan, her a aması kontrollü ve sertifikalı olarak
yapılan tarımsal üretim biçimidir. 18 A ustos 2010 tarih ve 27676 sayılı
Resmî Gazete’de yayınlanmı
Organik Tarımın Esasları ve
Uygulanmasına li kin Yönetmeli in 5. maddesinin d bendi “Kısmen
veya tamamen GDO’lardan elde edilen, GDO içeren veya GDO’ lardan
olu an gıda, yem, gıda katkı maddesi, bitki koruma ürünleri, gübreler,
toprak düzenleyiciler, tohumlar, mikroorganizmalar, hayvan sa lı ı için
kullanılan ürünler ve hayvanlar organik tarımda kullanılamaz” e bendi “
Gıda ve yem olmayan organik dı ı ürünleri kullanan müte ebbisler,
102
satıcıdan tedarik edilen ürünün GDO’lardan ya da GDO’lar tarafından
üretilmi ürünlerden üretilmedi ini bu Yönetmeli in Ek-12’ sinde yer
alan Satıcı Beyannamesi ile teyit edilmesini sa lamak zorundadır” ve 10
maddesinin ç bendi “Organik tarımda GDO’lu ço altım materyali
kullanılamaz” eklindedir. Bu yönetmelik kapsamında GDO’ların
organik tarımda hiçbir ekilde yeri olmadı ı görülmektedir.
GDO’lara kar ı organik tarımcılar, çevreci örgütler, tüketici örgütleri,
bazı politikacılar, tarımsal üretici örgütleri, küreselle me kar ıtları ve
bazı akademisyen grupların olumsuz görü leri bulunurken; üretici
firmalar, tarımsal üreticiler, bazı bilimsel kurumlar, uzman kamu
kurulu ları ile bazı ülkelerdeki tüketicilerin ise destek verdi i
görülmektedir (Kaynar, 2009). GD bitkiler tarımsal üretimi
kolayla tırırken, pestisit kullanımında azalma, etkili bir hastalık ve zararlı
kontrolü ve verim artı ı sa lamaktadır. Buna kar ın birçok çevre GD
bitkiler hakkında önemli endi eler ve riskler dile getirmektedir. GD
bitkilerin sa lık, çevre ve tarım üzerine endi e ve muhtemel riskleri u
ekilde özetlenebilir (Özcan, 2009).
1. GD bitkilerin tüketime girmesiyle sa lık açısından olu an en önemli
endi e alerjik ve toksik (zehir) etkilerinin olabilece i endi esidir.
2. GD bitkilerin olu turdu u di er bir endi e ise antibiyoti e dirençlili i
sa layan i aret genleridir. Bu tür antibiyoti e dirençlili i sa layan
genlerin kültür bitkilerinden sindirim sistemimizdeki bakterilere geçerek
onları da antibiyoti e dirençli hale gelebilece i yönünde endi eler
bulunmaktadır.
3. GD bitkilerin olu turdu u çevresel endi elerin ba ında GD
de i tirilmi bitkilerden di er kültür çe itleri ile yabanilerine gen kaçı ı
ve faydalı böcekler ile hedef dı ı organizmaların zarar görmesidir.
4. Böceklere ve herbisitlere dayanıklı GD bitkilerin yaygın olarak
tarımda kullanılmasıyla hedef organizmaların dayanıklılık kazanması
riski bulunmaktadır.
5. Ayrıca tohumculuk sektöründe tekel olu umu, pahalı tohum ve
terminatör teknolojisi gibi riskler bulunmaktadır.
Organik tarım bazında irdelendi inde ise GD bitkilerin üretiminde bir
di er önemli sorun ise yabancı döllenen bitkilerde GD bitki çe itlerinden
aynı türün normal çe itlerine muhtemel gen kaçı ının önlenememesidir.
Bu durumda ekim nöbetinde ve geleneksel bitki üretimi ile organik tarım
yapan çiftçilerle GD bitkileri üreten çiftçiler arasında da hukuki
problemlerin olabilece i endi esi duyulmaktadır.
103
3. Sonuç
GD bitkilerin üretimindeki artı seyrine bakıldı ında bu ürünlerin tüm
ya antımızda önemli bir yer tutaca ı görülmektedir. GD bitkiler hakkında
devam eden çalı malara ra men elimizde bulunan deneysel bulgular
yararları veya zararları konusunda kesin bir yargıya varmanın u an için
mümkün olmadı ını dü ündürmektedir. Bu ba lamda toplumların bilinçli
tarım, bilinçli gıda tüketimi konularında farkındalı ının artırılması, bu
konudaki e itimlere önem verilmesi günümüzde son derece önemlidir.
Ayrıca her yeni teknolojide oldu u gibi GD bitki teknolojinin de bazı
potansiyel risklerinin olabilece i göz önünde bulundurulmalı, potansiyel
risk ve tehlikeler de sorgulanmalı, kısıtlamayan veya yasaklamayan fakat
sorumlu ve dikkatli aynı zamanda maliyet /zaman açısından etkin,
uygulanabilir ve izlenebilir alt yapı olu turulmalıdır.
4. Kaynaklar
Chiter, A., Forbers, MJ. and Blair E.G. 2000. DNA Stability in plant
tissues: implications for the possible transfer of genes from
genetically modified food. Febs. Lett. 481:164-168.
James, C. 2010, Global Status of Commercialized Biotech/GM
Crops:2010, ISAAA Brief 42-2010: Executive Summary
(www.isaaa.org).
Kaynar, P., 2009. Genetik Olarak De i tirilmi Organizmalar (GDO)’a
Genel Bir Bakı . Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi 2009;
66 (4): 177-185
Özcan, S., Özgen M. 1996. Bitki Genetik Mühendisli i. Kükem Dergisi,
1: 69-95.
Özcan, S., 2009. Modern Dünyanın Vazgeçilmez Bitkisi Mısır: Geneti i
De i tirilmi (Transgenik) Mısırın Tarımsal Üretime Katkısı.
Türk Bilimsel Derlemeler Dergisi 2(2):01-34.
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2010/08/20100818-4.htm
104
ORGAN K SEBZE ÜRET M
Prof. Dr. Halit YET R
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
yetisir1@erciyes.edu.tr
ÖZET: Bitkisel ve hayvansal üretimde kullanılan sentetik kimyasalların
ekosistem üzerindeki olumsuz eklilerinden dolayı alternatif tarımsal
faaliyetlere olan ilgi her geçen gün artmakatdır. Bu alternatif tarımsal
üretim kollarından birisi de orgaik tarımdır. Sadece verimlili i amaçlayan
ancak kaliteyi ve yapılan i lemlerin çevre üzerindeki etkilerini göz ardı
eden uygulamalar do ada telafisi çok zor olan sorunlar olu turmu lardır.
Bitkisel üretimde monokültür üretimin, sentetik bitki koruma ajanalarının
ve bitki büyümeyi düzenleyicilerin kulanımının artması, topra ın canlı
bir ortam oldu unun göz ardı edilmesi ve organik gübrelerin yerine
sentetik gübreleirn kullanımının yaygınla ması hem bitkisel üretim hem
de bitki koruma alanında önemli sorunlara yol açmı tır. Geleneksel
tarımın sebep oldu u sorunlar dünyanın farklı noktalarında farklı olmkla
birlikte çevreye kar ı toplumsal bilincin uyanmasına sebep olmu tur.
Insan beslenmesinde önemli bir yere sahip olan ve ço u zaman direkt
olarak beslenmede kullanılabilen sebzelerin sa lıklı ve kaliteli bir ekilde
yeti tirilmesi önemli hale gelmi tir. Insanların bu taleplerini kar ılamak
üzere sürdürlebilir tarım, entegre tarım, iyi tarım uygulamalrı ve organik
tarım gibi farklı alternatifler üzerinde çalı malar devam etmektedir.
Burada, hatalı uygulamlar sonucunda ekolojik sistemde kaybolan do al
dengeyi yeniden kurmayı hedefleyen, ekositeme dost uygulamaları
önceleyen organik tarım yöntemi ile sebze üretimi hakkında temel
bilgiler sunulacaktır. Organik sebze üretiminde, öncelikle sa lıklı bir
topra ın olu ması için münavebe yapılması, mineral gübreler
kullanılmaması, ye il ve organik gübrelerin kullanıması ve bitki koruma
ajanları olarak biyolojik preperatların veya organik bitki ekstratlarının
kullanıması gerekmektedir. E er mümkünse sistemin devamlılı ı ve
birbirini desteklemesi için hayvansal ve bitkisel üretimin kapalı bir
sistem içerisinde yapılması önerilmektedir.
Anahtar kelimeler: Organik tarım, sebzeler, münavebe, ye il gübre
1. G R
Dünya üzerinde besin zincirinin sa lıklı bir ekilde devam etmesi için
öncelikle bitkisel üretimin sa lıklı bir ekilde çevreye zarar vermeden
105
yapılması gerekmektedir. Heterotrof olan canlıların ya amsal
faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için gerekli olan enerji bitkilerin
fotosentez aracılı ı fiske etti i güne enerjisinden kar ılanmaktadır. Bu
canlılar bitkisel ürürnleri beslenme yolu ile bünyelerine almakta,
kendileri için gerekli olan enerji ve bazı yapı ta larını aldıktan sonra
kalan kısım do aya bırakılmkatadır. Bu döngü içerisinde herhangi bir
yerdeki yı ılma veya azlama do al denge denilen olgunun bozulmasına
sebep olmakatdır. nsan ve hayvan beslenmesi için bitkisel üretim
zorunlu bir faaliyettir. Bitkisel üretim önceleri polikültür olarak
yapılırken, zaman içerisinde bazı sebeplerden dolayı polikültür yerini
monokültüre bırakmı ve birim alandan yüksek verimi hedefleyen
monokültür yaygınla mı tır. Tek ürün yeti tiricili i; toprak yorgunlu u,
hastalık ve zararlıların artması, suyun ve havanın kirlenmesi gibi bazı
sorunları breberinde getirmi tir.
Organik tarım, hatalı uygulamlar sonucu bozulan dengeyi yeniden
kurmaya yönelik, ekositeme dost yöntemleri içermektedir. Organik tarım,
sentetik tarımsal ilaçları, hormonları, mineral gübrelerin kullanımını
yasaklayan, organik ve ye il gübreleme, münavebe, bitkinin direncini
arttırma, topra ı koruma, do al dü manlardan faydalanma ve bu
i lemlerin kapalı bir sistem içerisinde olmasını öneren, ürün kalitesini ve
miktarını arttırmayı hedefleyen bir üretim eklidir (Aksoy ve Altındi li,
1999).
Sebzeler, genellikle tek yıllık, otsu, insan beslenmesinde direkt veya
dolaylı olarak kullanılan, çi olarak veya pi rilerek tüketilen bitkiler
grubu olarak tanımlanabilir (Günay, 2005). Sebzeler, üretildikleri
dönemlere, ekolojik isteklerine ve tüketilen kısımlarna göre farklı
ekillerde sınıflanabilmektedirler. nsan beslenmesinde direkt kullanılan
ve pi rilmeden de tüketilebilen besinler oldukları için bu ürünlerin
sa lıklı ve kaliteli bir ekilde üretilmesi çok önemlidir. Sa lıklı ve
sürdürülebilir bir ekilde sebzelerin üretilebilmesi için topra ın yapısının
korunması ve geli tirilmesi, koruma amaçlı toprak i lemenin yapılması,
topra ın yüzeyini örtücü bitkilerin kullanıması, ekim nöbetinin
yapılması, topraktaki eksikliklerin analizler sonucunda tespit edilmesi ve
organik gübrelerle giderilmesi, sulamanın, yabancı ot kontrolünün,
hastalık ve zararlılarla mücadelenin organik tarım kuralları içerisinde
yapılması gerekmektedir.
2. TOPRA IN YAPISININ KORUNMASI
Organik
sebze
üretim
sistemlerinde
toprak
verimlili inin
sürdürülebilmesi için bitki besin elementlerini tutan ve depolayan, bitki
106
hastalık ve zararlılarını baskı altına alan, verimli ve biyolojik olarak
sa lıklı olan toprakları geli tirmek amaçlanmaktadır. Kısa dönemde
verimlilik hedeflenirken, uzun dönemde toprak kalitesini korumak ve
sürdürmek için organik madde kaynakalrı özenle seçilmelidir. Topra ın
süreklili i ve potansiyel üretimin sa lanması için organik kaynaklı
gübrelerin kullanılması önemlidir (Channabasana ve ark., 2008). Bu
amaçla, ye il gübreleme, kompost ve ahır gübrelerinin bitkisel üretimde
kullanılması gerekmektedir. Organik sebze üretiminde bölgelere göre
de i mekle birlikte yıllık 3-10 ton/da organik gübre kullanılmaktadır.
Topra ın korunması amacı ile ekim nöbeti çerçevesinde yeti tirilen
örtücü bitkiler malç olarak toprak yüzeyinde bırakılır. Çavdar fi gibi
kı lık örtü bitkileri hem malç olarak hem de örtü bitkisi olarak kullanılır.
Bu tür i lemler hem topra ı korumkata hem de zenginle tirmektedir.
Topra ın yapısının korunması ile topra ın fiziksel, kimyasl ve biyolojik
özelliklerinin korunması ve geli tirilmesi amaçlanmaktadır.
3. EK M NÖBET
Sebze yeti tiricili inde ekim nöbeti; topra ın sa lı ını korumak ve
sürdürmek, verimli ve kaliteli üretim yapmak amacı ile yeti tirilecek
sebzelerin ve di er ürünlerin bitkisel özelliklerine göre bir plan dahilinde
yapılmasıdır. Ekim nöbeti yapılmadı ı takdirde üretim alnında topra ın
yorulması, hastalık ve zararlıların artması ve verimin dü mesi gibi
sorunlar ortaya çıkmakatdır.
Ekim nöbeti yapılırken göz önüne alınması gereken noktalar a a ıdaki
gibi sıaralanabilir.
Derin köklü bitkiler (domates, kabak, havuç, pancar) ile yüzeysel köklü
bitkiler (tahıllar, pırasa, so an, marul, sarımsak) ard arda yeti tirilmelidir.
Su tüketimi fazla olan bitkiler (tatlı mısır, domates, patlıcan, kavun,
karpuz) ile az olanlar (tahıllar, so an, sarımsak, bezlye) ard arda
getirilmelidir.
Yava geli en bitkiler (domates, so an, sarımak) ile hızlı geli en bitkiler
(mısır, ıspanak, marul, turp) ard arda yeti tirilmelidir.
Toprakta fazla bitkisel atık bırakan bitkiler (baklagil, yem bitkileri,
tahıllar, kerviz, so an) ile az atık bırakan bitkiler (patates, lahana, marul–
saltalar, ıspanak) ard arda yeti tirilmelidir (Gül, 2005).
4. TOPRAK HAZIRLI I
Tohum ekim ve fide dikim yerleri hazırlamak amacı ile yapılan i lemlere
toprak i leme denir. Organik tarım kurallarına göre topra ı devirerek
i lemekten kaçınılması gerekmektedir. Mümkün oldu u kadar toprak
i leme amaçlı tarla veya bahçeye az sayıda girilmeli ve topra ın
107
sıkı ması önlenmelidir. Her sene toprak i leme derinli i de i tirilerek
pulluk tabanı olu umuna izin verimemelidir. Toprak i leme erozyona
sebep olmamalıdır. Tohum ekim veya fide dikim yerleri hazırlarken
topra ın ve yeti tirilecek türün özellikleri göz önüne alınmalıdır (Kiri ci
ve Korucu, 2001). Toprak i leme aletlerinin temizli ine dikkat edilmeli,
farklı tarlalar i lendi inde tarlalar arasında hastalık zararlı ta ınmasını
engellemek için aletler temizlenmelidir.
5. B TK SEL MATERYAL TEM N EK M VE D K M
Organik sebze üretiminde öncelikle yeti tirilecek olan tür ve çe it
seçimine dikkat edilmelidir. Ekim nöbetine uygun bir tür seçilmeli,
seçilen tür içerisinde yeti tiricilik amaçlarına uygun, bölgeye iyi uyum
sa lamı , pazarda istenen, e er varsa önemli hastalık ve zararlılara
dayanıklı bir çe it seçilmelidir. Organik tarım yönetmeli inde belirtildi i
gibi bu seçilen çe idin genetik yapısında modifikasyon (GDO) yapılmı
olmamalı ve organik ko ullarda üretilmi olmalıdır. Tohumlar hastalık
ve zaralılardan temiz olmalıdır. Bu durum bilinmiyor ise bunların
analizlerinin yapılması gerekir. Yeti tirece imiz tür direkt tohum ekimi
ile üretilyor ise birim alana uygun sıklıkta makine veya elle tohumlar
ekilir. Di er kültürel i lemler a a ıda ifade edeildi i ekilde yapılır.
Yeti tirilecek tür fide ile üretilyor ise; fide üretimi için kullanılacak
harcın (karı ımın) organik tarım yönetmeli ine uygun olması, fide
yeti tirilecek kapların temiz olması veya izin verilen maddeler ile
temizlenmesi, sa lıklı ve hastalık ve zararlılardan ari tohumların
kullanılması, fide üretilecek sera veya tünellerin ekim i lemi yapılmadan
önce temizlenmesi, ekimi yapan i çilerin temizli e özen göstermesi,
ekimden sonra bakım i lemlerinin düzenli yapılması, çıkı tan sonra
sürekli gözlemler yapılması, hasatlıklı ve zayıf olan bitkilerin
uzakla tırılması, sera ve tüllerin havalandırma açıklıklarının tülle
kapatılması, gerekti inde uygun bitki koruma ilaçları ile hastalık ve
zararlılara kar ı mücadele edilmesi, fide yeti tiricili i marul ve lahanada
oldu u gibi tavalarda yapılıyor ise 2-3 yapraktan sonra seyretme
yapılması, hazır fide alınacak ise fidenin organik tarım yönetmeli ine
göre üretilip üretilmedi ine dikkat edilmesi sa lıklı bir üretim
yaplıbilmesinin ön ko ullarıdır.
Üretilen fideler 2-5 yaprak a amasında hazırlanmı olan yerlere
dikilmelidir. Topra a faydalı mikroorganizmalar verilecek ise dikimden
önce ya fidelerin kök bölgesine daldırma yolu ile bula tırılarak veya
dikimden önce dikim noktalarına karı tırılarak verilmelidir. Dikimden
sonra hemen cansuyu verilmelidir.
108
6. GÜBRELEME
Organik sebze üretiminde inorganik gübreler yerine organik gübreler
kullanımakta ve kullanılan miktarlar topra ın durumuna ve yeti tirlecek
olan sebze türüne göre belirlenmelidir. Organik bitkisel ve hayvansal
atıklar önemli besin kaynakalrıdır (Çalı kan ve ark., 2009). Bitkilerin
besin maddesi ihtiyaçları hayvan gübresi, kompost, saman, deniz
yosunları ve do al gübrelerden kar ılanmalıdır. Burada topra ın yapısını
iyile tirmek ve bitki besin elmenti eklmek amacı ile verilecek olan
maddelerin hepisi organik tarım yönetmerli ine uygun olarak üretilmi
olması gerekir.
7. SULAMA
Sebzecilikte verim ve kalite sulama ile ve sulama teknikleri ile yakından
ili kilidir. Sebzelerin su ihtiyaçları; yeti tirilen türe, yeti tirme zamanına,
geli me dönemlerine, yeti tirme tekniklerine ve topra ın yapısına göre
de i mektedir. Verimli ve kaliteli sebze üretimi yapılması için topraktaki
suyun sürekli tarla kapasitasine yakın tutulması gerkmektedir. Su
kaynaklarını sınırlı olması suyun etkin kullanılmasını gerektirmektedir.
Damla sulama gibi suyu etkin kullanabilen ve malç gibi buharla mayı
önleyen yöntemler tercih edilmelidir. Sebze üretimine ba alamadan önce
suyun kimyasal ve biyolojik kalitesinin analiz edilmesi sonra kullanıması
gerekmektedir. Sulama suyu, tuzluluk, toksik maddeler, hasatlık ve
zararlılar açısından analiz edilmeli ve sorunlu olan sular
kullanılmamalıdır.
8. YABANCI OT KONTROLÜ
Organik sebze üretiminde yabacı otlar ile mücadele öncelikle ekim nöbeti
ve yabancı otlardan temiz olan tarımsal girdilerin (tohum, çiftlik gübresi,
bitkisel ayıklar, yabncı ot tohumu ta ıyan sular) kullanıması ile
yapılabilir. Toprak hazırlama i lemi yabancı otların tohum tutmasından
önce yapılarak yabancı otların büyük bir kısmı ile mücadele yapılmı
olur. Organik sebze üretiminde tohumdan ekim yerine fide ile üretim
yapılarak, alev makinaları kullanarak, malçlama yaparak ve yüzeysel
toprak i leme yaparak yapılır. Ekim nöbetine rekabet gücü yüksek ve
hayat döngüsü kısa olan bitkiler alınarak yabancı otların hayat döngüsünü
tamamlamasına izin verilmez. Organik sebze üretiminde yabancı ot
ilaçları kullanılmaz (Lampkin, 1990).
9. B TK KORUMA
Organik sebze üretiminde öncelikle pasif bitki koruma yöntemleri tercih
edilmelidir. Pasif bitki koruma yöntemlerinin yetersiz kaldı ı durumlarda
organik tarımda kullanım izni almı olan pestisit, parazit veya avcı
109
böcekler kullanılmalıdır. Pasif bitki koruma yöntemlerini; sa lıklı ve
ya ayan bir topra ın sa lanması ve devamı, ekim nöbeti, dayanıklı
çe itlerin (çe it /anaç) kullanılması, temiz tarımsal girdilerin
kullanılması, fide ile üretim yapılıyor ise fide yeti tirime harcının temiz
olması, fideliklerin artlarının iyile tirilmesi, karı ık ekim yapılması,
ekim dikim sıklıklarının ayaralanması, uygun yabancı ot mücadelesi,
dengeli gübreleme, yer a ırtma, dönem a ırtma, örtü altı yeti tiricilikte
sera/ tünel içi artların iyile tirilmesi, temiz üretim materyalleri/aletleri
ile üretime ba lanması, özellikle örtüaltında solarizasyonun yapılması
olarak sıralanabilir. Yukarıda ifade edilen ekilde yeti tirilen sebzeler
çe ite has hasat olgunlu una geldi inde organik tarım yönetmeli ine
göre hasat edilmeli, paketlenmeli ve üzerine etiketi konarak
pazarlanmalıdır. Ülkemiz sahip oldu u ekolojik ko ullara sebebi ile,
çevre dostu tarımsal üretim (bitkisel ve hayvansal) bakımından çok
önemli avantajlara sahiptir. Hayat standardının yükselmesi beslenmede
bilinçlenmeye ve çevre dostu üretim teknikleri ile üretilmi olan sebze
veya sebzelerden elde edilen ürünlere yönelime sebep olmakatdır.
Organik tarım gibi çevre dostu üretim tekniklerinin yaygınla tırılması ile
hem üretici ve tüketicilerin sa lı ı korunurken, hem de ürticilerin
gelirleri yükseltilebilecek ve konvansiyonel sebze tarımının çevreye olan
olumsuz etkileri azaltılmı olacaktır.
10. KAYNAKLAR
Aksoy, U. ve Altındi li A., 1999. Dünya’da ve Türkiye’de ekolojik tarım
ürünleri üretimi, ihracatı ve geli tirme olanakları. stanbul Ticaret Odası
Yayınları, Yayın No: 1990-70, 123 s, stanbul.
Çalı kan, S., Yeti ir, H., Da ham, H., 2009. Organik ve geleneksel
olarak yeti tirilen so anda bazı verim ve kalite özellikleri, 1. GAP
Organik Tarım Kongresi 17-20 Kasım anlıurfa, 755-759.
Channabasana, G., Bıradar Patıl, N.K., Patıl, B. N., Awaknavar, J. S.,
Ninganur, B.T., Hunje, R., 2008. Effect of organic manures on growth,
seed yield and quality of wheat. Karnataka J. Agricultural Science. 21
(3): 366-368.
Gül, A., 2005 Bahçe Bitkileri tarımında çevre dostu üretim teknikleri,
Meta Basım, zmir, 140.
Günay, A., 2005. Sebze Yeti tiricili i (cilt I), ISBN: 975-00725-2-9.
Kiri ci, V., Korucu, T., 2001. Ekolojik tarımda toprak i leme
uygulamaları, Türkiye 2. Organik Tarım Sempozyumu, 14-16 Kasım
Antalya, 144-161.
Lampkin, N., 1990. Organic Farming. Farming Press Ltd. UK. 720 p.
110
ORGAN K MEYVE YET T R C L
Yrd. Doç. Dr. K. U urtan YILMAZ
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü, 38039-KAYSER
ugurtan@erciyes.edu.tr
ÖZET: Son 50-60 yıllık süreçte dünya nüfusundaki hızlı artı ve artı a
paralel olarak olu an bu nüfusun beslenmesini sa lamak adına, uluslar
arası platformda i in uzmanları tarafından birçok tartı malar yapılmı ,
ülkeler kendilerine göre bir takım tarımsal destekleme uygulamaları
ba latmı lardır. Bu desteklemelerin yanı sıra 1970’lerde kimya
endüstrisindeki geli meler ve elde edilen pestisitlerin tarımsal
faaliyetlerde kullanılması ile yapılan uygulamalarla kısa vadede ba arılı
sonuçlara ula ılması, entansif tarımın hızla yayılmasını sa lamı tır.
“Ye il Devrim” de denilen bu uygulamaların uzun vadede neden oldu u
çevre kirlili i ve bu durumdan kaynaklanan insan sa lı ını tehdit eden
sorunların ortaya çıkı ı, geçmi i 20. yüzyılın ba larına dayanan organik
tarım uygulamalarına hızla geri dönü yapılmasına neden olmu tur. Bu
dönemden sonra olu an hassasiyete binaen hem ki iler hem kurumlar ve
hatta ülkeler bazında, organik tarım uygulamalarını geli tirme ve
yaygınla tırma amacıyla önemli adımlar atılmı , gerekli kanuni ve yasal
düzenlemeler yapılmaya ba lanmı tır. Nitekim meyve yeti tiricili i ve
meyvecili e dayalı endüstrilerde bu durumdan nasibini almı ve gerekli
üretim sistemlerinin, tekniklerinin ve uygulamalarının geli tirilmesi için
günümüze kadar birçok çalı malar yapılmı tır. Gösterilen çabalar ve
olu turulan üretim sahaları sayesinde organik meyve yeti tiricili i hem
ithalat hem de ihracat düzeyinde i levsel hale gelmi tir.
Anahtar kelimeler: Organik tarım, meyve yeti tiricili i, Yahyalı,
Kayseri
1. G R
Organik meyve yeti tiricili i ile konvansiyonel tarımdaki meyve
yeti tiricili i arasında yakın benzerlikler bulunmaktadır. Meyvecili in
karlı bir ekilde yapılmasındaki önemli unsurlardan olan yer seçimi,
uygun tür ve çe it seçimi, kullanılması dü ünülen anaç seçimi, sorunsuz
sulama olanaklarına sahip olma, seçilen tür ve çe ide göre tozlayıcı
ihtiyacı olup olmadı ının belirlenmesi, ihtiyaç varsa uygun tozlayıcıların
seçimi, yeti tirmek istedi imiz tür, çe it ve kullanaca ımız üretim
sistemine ba lı olarak bahçe tesisi kurma ve uygun dikim eklinin
111
belirlenmesi ile bu uygulamalara istinaden önerilen tekniklerin sorunsuz
ve eksiksiz uygulanması sayesinde organik meyve yeti tiricili i büyük
oranda gerçekle tirilmi olacaktır.
Organik meyvecilik özellikle co rafik ko ulların getirmi oldu u bazı
dezavantajları da gelire dönü türme imkânı sa lamaktadır. Ülkemizde
entansif tarımın yapılamada ı, modern yeti tiricilik metodlarının
uygulan(a)madı ı ya da yetersiz uygulandı ı ve genellikle yerel tiplerle
meyve yeti tiricili inin do al olarak amatörce yapıldı ı, do al
güzellikleri ile insana hayranlık uyandıran yörelerimizde, yaylalarımızda
organik niteli e sahip do al yeti tiricilik ile önemli gelir elde etmek te
mümkün olmaktadır.
2. ORGAN K MEYVEC L K
2.1. Meyvecili in Önemi
Meyvecilik, tarımda oldukça uzun vadeli bir yatırımdır, dolayısıyla iyi
bir planlama gerektirir. Elde edilmesi arzu edilen verime ula mak ve
istenilen geliri sa layarak, yapılan yatırımlardan beklenen kar ılı ı
almanın hedef olarak belirlendi i uzun vadeli bir meyvecilikte gözden
kaçırılmaması gereken hususlar unlardır:
- Meyvecilikte yeti tirilen tür ve çe idin gençlik kısırlı ı dönemine
ba lı olarak 3-4 yıldan 7-8 yıla kadar ürün alımı ba lar,
- Tür, çe it, uygulanan tarım tekni i ve ekolojiye göre 5-6 yıldan
10-12 yıla kadar bir dönemde ekonomik verime geçi sa lanır,
- Ekonomik verim, yeti tiricilikte kullanılan sisteme göre 15-20
yıldan 30-50 yıla kadar uzayabilir,
- Ceviz, antepfıstı ı, zeytin gibi türlerde ekonomik verim 80-100
yıla kadar elde edilebilir,
- yi bir planlama, do ru alınan kararlar, sorunsuz, tam ve eksiksiz
uygulamalarla bir meyve bahçesi bacasız fabrika niteli indedir.
2.2. Modern Meyvecilikte Önemli Olan Unsurlar
Modern meyvecilikte en önemli unsurların ba ında seçilen ticari çe it
gelir. yi bir kazanç sa lamak için yaptı ımız bu tür yatırımlarda,
üretmek istedi imiz ticari çe idin ve gerekiyorsa tozlayıcının seçiminde,
pazar istekleri, yani tüketici talebi ve meyvecili in yapılaca ı yöredeki
iklim, toprak ve topografik özellikleri içine alan ekolojik unsurlar en
önemli etkenler olarak de erlendirilmelidir.
112
Pazar talepleri üreticinin aradı ı türe daha sonrada bu türe ait aroma, tat,
renk, sertlik, sululuk, muhafaza ömrü, yola dayanım vb. özellikleriyle
öne çıkan çe ide göre ekillenir. Meyvecilik yatırımları uzun vadeli
yatırımlar oldu undan pazar istekleri ve talep edilen çe idi isabetle
seçmek çok önemlidir.
Meyvecilikte yeti tirilmesi planlanan tür ve çe idin seçiminde önemli
unsurlardan olan ekolojik faktörler içerisinde iklim, toprak özellikleri,
yer-yöney gibi faktörlere sabit ekolojik faktörler, topraktaki besin
maddesi içeri i gibi faktörlere de sabit olmayan ekolojik faktörler denir.
Sabit olmayan ekolojik faktörler uygulanan kültürel i lemler ile
müdahale edilebilen faktörlerdir.
Sabit ekolojik faktörler içerisinde yer alan iklim faktörlerinden en
önemlisi sıcaklıktır. Yeti tiricilik yapılacak yöredeki yüksek ve dü ük
sıcaklık de erleri, üretim için seçilecek çe idin belirlenmesinde önemli
bir etkiye sahiptir. Yörede meydana gelen ilkbahar geç donlarının, çok
dü ük de erlere ula an sıcaklıktan kaynaklanan kı donlarının, sonbahar
erken donlarının her birinin ayrı ayrı veya hepsinin bir arada görülmesi
çe it seçiminde oldukça etkili olacaktır. Yine yörenin vegetasyon süresi
içerisindeki toplam sıcaklık de erleri ile vegetasyon periyodu dı ındaki
so uklama süresi çe it seçiminde etkili olan bir di er etken olarak
kar ımıza çıkmaktadır. Yörede sıcaklık de erlerine göre do ru seçilen
çe idin yeti tirilmesi sırasında yapılacak kültürel uygulamalarda da
dikkatli olmak gerekir. Örne in sonbahar erken donlarının veya kı
donlarının etkili oldu u bir yörede, geç dönemde azotlu gübre
uygulaması, sulama ve budama yapılması, pi kinle memi yeni
sürgünlerin olu masına neden olaca ından, sonbahar veya kı aylarında
önemli don hasarlarıyla kar ıla ılması kuvvetle muhtemeldir.
Yine sabit ekolojik faktörler içerisinde yer alan ve özellikle meyvelerde
renklenme açısından oldukça önemli olan ı ık, yeti tiricilik için çe it
seçiminde önemli unsurlardan birisidir. Toprak nemi de bitkilerin
topraktaki besin maddelerinin alımından, fotosenteze, anaç seçimine
kadar etkili iken, hava nemi de çiçeklenme döneminde tozlanma ve
döllenme olaylarında oldukça etkili faktörler arasında yer almaktadır.
Yöredeki rüzgâr hızı da yeti tiricili i etkileyen önemli unsurlardandır.
lkbaharda çiçeklenme döneminde esen hafif ve nemli rüzgârlar tozlanma
ve döllenme üzerine olumlu etkiler yaparken, kuru ve sıcak rüzgârlar
tozlanma ve döllenme problemlerine, yörenin sert rüzgârları da dalların
ve yeni sürgünlerin kırılmasına sebep oldu u gibi meyve dökümlerine de
neden olaca ından, önemli ekonomik kayıplar olu turabilirler.
113
Organik meyve yeti tiricili i yapılacak yörenin ya ı rejimi de üretimi
olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilecek faktörler arasında yer alır.
Ya ı türüne ba lı olarak yeti tiricilik yapılıp yapılmayaca ına,
yapılacaksa ek maliyet getirecek drenaj sistemlerinin olu turulması gibi
etkenlerin yanında, toprak nemine ba lı olarak anaç seçimine de önem
verilmelidir. Ya ı eklinin kar olması durumunda a açlar üzerinde
olu acak a ırı kar yükü dikkate alınmalı, gerekirse bu duruma uygun
budama yöntemlerinin uygulanması gerekmektedir. Yöre sıkça dolu
ya ı ına maruz kalan bir bölgede ise organik olsun veya olmasın meyve
yeti tiricili i için önemli yatırımlar gerekir. Kurulacak meyve bahçesinin
üzerine dolu hasarını engelleyecek örtü sistemi kurulması kaçınılmazdır.
Toprak, meyvecilik yapılacak sahada öngörülen yatırımı etkileyecek en
önemli faktördür. Meyve bahçesi tesisi öncesinde toprak yapısının ve
içeri inin tespit edilmesi, olası hataların yapılmasını engelleyece inden
çok çok önemlidir. Bu münasebetle yatırıma ba lamadan önce toprak
analizi mutlaka yapılmalı, çıkan sonuçlar detaylı bir ekilde
de erlendirildikten sonra yatırım kararı alınmalıdır.
Bunun yanı sıra öngörülen verimi elde etme adına kültürel i lemlerin
eksiksiz ve tam yerine getirilmesi gerekti i de gözden kaçırılmamalıdır.
Bu kapsamda üretim yapılacak meyve bahçesinde mümkün oldu unca
azaltılmı ve aynı zamanda yabancı ot kontrolüne dönük toprak i leme,
yeterli ve düzenli sulama, do ru budama tekniklerinin uygulanması ve
organik tarım yönetmeli inin izin verdi i organik içerikli ilaç ve
gübrelerin kullanımı iyi bir verim için önemlidir.
Organik tarım uygulamalarında göz ardı edilemeyecek en önemli unsur
olan toprak verimlili inin sürekli hale getirilmesi için yapılacak ye il
gübreleme, yanmı çiftlik gübresi uygulaması ve topra ın organik madde
içeri ini arttıracak bir di er uygulama olan kompost yapımının iyi bir
ekilde planlananarak ve zamanlı bir ekilde uygulanması gerekir.
2.3. Fidan Üretimi
Organik meyvecilikte yapılacak yatırım için gerekli seçimlerin,
uygulanacak teknik ve sistemlerin belirlenmesinin ardında gelen en
önemli konu ismine do ru a ılı fidan elde etmektir. Organik tarım
uygulamalarında bahçe tesisi sırasında kullanılacak fidanların da organik
tarıma uygun olarak yeti tirilmi olmasına dikkat edilmelidir.
Organik tarım uygulamalarıyla elde edilmi fidan bulunamaması
durumunda generatif veya vegetatif üretim yöntemleri, kurulacak tesisin
kendi fidanını kendisinin üretmesinde kullanılabilir. Generatif üretimde
bahçede fidan dikimi yapılacak yere tohumun direkt ekimi yapılıp, daha
114
sonra çıkan çö ürün a ılanması yoluyla yapılabilece i gibi, bazen hazır
çö ür kullanarak ta organik bahçe tesisi yapıldı ına da rastlanılmaktadır.
Vegetatif ço altma metodlarının kullanılaca ı üretimlerde ise hormon vb.
bir takım sentetik içerikli kimyasalların köklendirmeyi te vik amacıyla
kullanılması, organik meyve yeti tiricili inde müsaade edilmeyen bir
uygulamadır.
3.
YAHYALI’DA ORGAN K MEYVEC L K POTANS YEL
Kayseri ve yöresinde meyve yeti tiricili inin en yaygın olarak yapıldı ı
yerlerden birisi Yahyalı ilçesidir. Geli mi sanayi yatırımlarına ra men,
Kayseri tarımında özellikle meyvecilik oldukça gerilerde ve sadece
belirli yörelerde sınırlı alanlarda yapılan bir üretim kolu olarak kalmı tır.
Yahyalı meyvecili in yapıldı ı bu önemli merkezlerden birisi olması
nedeniyle,
mevcut
bahçelerini
kolaylıkla
organik
üretime
yönlendirebilecek veya yeni bahçe tesislerinin olu turulmasında
uygulama zorlu u çekilmeyecek yörelerden birisidir. Bu kapsamda
de erlendirildi inde Yahyalı, Kayseri ve çevresinin önemli bir organik
meyve yeti tirme merkezi olabilecek niteliktedir.
4. KAYNAKLAR
Yalçınkaya, E., 2002. Bahçe Bitkilerinde Organik Yeti tirme Teknikleri
(Meyvecilik). E itim Notları, Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez
Ara tırma Enstitüsü – Yalova.
http://www.tedgem.gov.tr/yayim/e_organik_sunu.htm
115
ORGAN K BA CILIK
Yrd. Doç. Dr. Aydın UZUN
Erciyes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü, Kayseri
aydinuzun@erciyes.edu.tr
Organik tarım kısaca ifade edilecek olursa, tarımsal üretim eklinin
yeniden düzenlenmesidir. Bu düzenleme, ulusal ya da uluslararası yasalar
kapsamında belirli standartlara sahiptir. Sertifika ve kontrol gerektirir. Bu
standartlara uygun üretim ekli ve ürün, organik tarım sertifikası alır. Bu
düzenlemenin hedefi;
-Do ayı ve tarımsal üretimin hammaddelerini korumak
- nsan ve hayvan sa lı ını korumak
-Üretimin devamlılı ını sa lamak
-Daha temiz ve çevreci ürünler üretmektir.
Geli mi ülkelerde, uzun yıllardan bu yana ileri teknoloji ve teknikler
kullanılarak tarımsal üretimde çok yüksek verim elde edilmi tir. Ancak,
yüksek verim elde etmek amacı ile yo un girdi kullanılarak yapılan
üretim (konvansiyonel tarım) yeni sorunlar ortaya çıkarmı tır. Bu
sorunlardan etkilenen en önemli alanlar;
- nsan sa lı ı
-Toprak, çevre ve su sa lı ı olmu tur.
Türkiye’de ve Dünyada Organik Ba cılık
Dünya üzüm üretimi 66 milyon tondur. Ülkemizde 540.000 ha alanda
4.25 milyon ton ya üzüm üretilmektedir. Bu üretimin % 35’i sofralık, %
42’si kurutmalık, % 8’i araplık üzüm, % 15’i ise pekmez ve di er
ürünlere i lenerek de erlendirilmektedir. Bölgeler itibariyle genel olarak,
Ege bölgesinde kurutmalık, Marmara bölgesinde sofralık ve araplık,
Orta Anadolu’da araplık, sofralık, Güneydo u Anadolu’da çekirdekli
kurutmalık ve sofralık üretim yapılmaktadır.
Organik ba cılık Türkiye’de 1980’li yılların sonunda ba lamı tır.
Organik ba cılık yapılan alanlar zmir ve Manisa çevresinde yer
almaktadır. 1990’dan 1998’e kadar ki 8 yılda organik üzüm üreticilerinin
sayısı 170’den 1089’a yükselerek % 540 oranında artı göstermi , ba
alanları da % 614.94 lük artı la 278.2 ha’dan 1989 hektara ula mı tır.
Ülkemizde organik olarak yeti tirilen üzümler, geni oranda kuru
üzümdür. En önemli çe it olan Sultani çekirdeksiz toplam üretimin
116
%80’ini olu turmaktadır. Hemen hemen üretimin tamamına yakını
Avrupa ülkelerine ihraç edilmektedir.
Organik olarak üretilen kuru üzüm, toplam üretimi yapılan organik
ürünlerin %8.36’sını, organik üzüm yeti tiricileri organik üretim yapan
üreticilerin %13.11’ini, organik üretim yapılan ba lar toplam organik
üretim yapılan alanın %7.8’ini olu turmaktadır.
Organik üretimi yapılan meyveler içerisinde üzüm dünyada ilk sırada yer
almaktadır ( ekil 1). Dünyada organik ba yeti tiricili i en fazla
talya’da yapılmaktadır. Bu ülkenin ardından ikinci sırada Fransa
gelmektedir.
ekil 1: Dünyada organik yeti tiricili i yapılan meyvelerin üretimdeki
payları
Asmanın klim stekleri
Asmanın geli imi iklim faktörlerinden sıcaklık, ya ı , dolu, rüzgar ve
güne lenmeyle do rudan ilgilidir. Dü ük sıcaklıklar göz verimlili ini
azaltır. Ayrıca tane tutumu iklim faktörleriyle do rudan ilgilidir.
Çiçeklenme dönemindeki so uk ve bulutlu havalar, kuvvetli rüzgarlar ve
bu dönemde su stresi yaratacak düzeydeki kurak ve sıcak havalar tane
tutumunu azaltır. Asmalar geli meleri için ya ı sız, uzun ve sıcak bir yaz
mevsimi ister. Özellikle so uk yörelerde, sıcak geçen yaz aylarında
tanelerdeki eker birikimi artar. Aynı yörelerde güney yamaçlardaki
ba lara güne ı ınlarının daha dik gelmesi nedeniyle yaprak daha iyi
117
ısınır ve tanelerde eker birikimi daha iyi olur. Kurutmalık üzümlerde
kurutma döneminde ya ı istenmez.
Asmaların en iyi geli ti i 25-30°C arasındaki sıcaklık dereceleridir. Hava
sıcaklıkları yazın 35-40°C veya daha üzerinde ise do rudan güne gören
salkımlarda güne yanıklıklar meydana gelir. Tanelerin güne e bakan
yüzlerinde buru malar ba lar ve daha sonra rengi kahverengi ve siyaha
döner. Hatta tüm taneler buru up ölebilir. Çe itlerin güne yanıklıklarına
kar ı dayanımı farklıdır.
Güne yanıklılı ına kar ı kaolin uygulaması yapılabilir.
lkbaharda don tehlikesi bulunan bölgelerde korunmanın bir yolu
asmaların çift budanmasıdır. Bu amaçla çubuklar normale nazaran 50-60
cm daha uzun budanarak, dip gözlerin uyanması 7-10 gün kadar
geciktirilir. Daha sonra so uklar geçince veya uçtaki gözlerden çıkan
sürgünler 3-8 cm olunca çubuklar esas budanması gerekti i noktadan
budanır. Böylece dip gözlerin so uklarda zarar görme tehlikesi azalır.
Buna çift budama adı verilir.
Toprak
Bünyelerinde %20-50 kil ve %50-80 kum içeren tınlı topraklar ba cılık
için uygun topraklardır.
Asmanın Fenolojik Evreleri
A lama
Asmaya su yürümesi veya kanama diye de adlandırılır. Esas nedeni
topra ın ısınması
sonucu kök faaliyetinin ve topraktan su alımının hızlanmasıdır. Fakat bu
dönemde asmada henüz yapraklar olu madı ı için, alınan su budama
amacıyla kesilen yüzeylerden dı arı verilir. Daha sonra yapraklar
olu unca kökten gelen su buharla ma yoluyla yapraklardan atılır.
Asmalardan a lamayla atılan su miktarını sıcaklık ve geç budama önemli
ölçüde etkiler. Ba larda budama veya a ılama, a lama döneminden önce
tamamlanmalıdır.
Uyanma
Tomurcuklardan sürgünlerin çıkmasına verilen isimdir. Asmalarda
a lamanın ba lamasından gözlerin uyanmasına 20-30 gün geçer.
118
Ben dü me
Tanelerin yumu aya ba ladı ı ve ye il renginin üzüm çe itlerine göre
beyaz, siyah veya kırmızıya dönmeye ba ladı ı evredir. Ben dü meden
sonra tanede eker birikimi ve asit parçalanması hızlanır. Ben dü me
ba langıcında üzümler genellikle son irili inin ¾ ünü almı tır.
Olgunla ma
Üzümlerin olgunla masını gösteren en önemli kriter tanedeki kuru madde
birikimidir.
Ba Tesisi
Ba cılık yapılacak bölgede filoksera zararlısı yoksa çelikle
köklendirilmek suretiyle fidan elde edilebilir. Ancak filoksera tehlikesi
göz önüne alınmalıdır. Bu zararlının oldu u bölgelerde mutlaka
Amerikan asma anaçları üzerine a ı yapılmak suretiyle fidan üretimi
yapılmalıdır.
Fidanların ta ınma sırasında çok iyi korunması ve özellikle köklerin
rüzgar nedeniyle kurumaması gerekir. Fidanlar hiç açıkta bırakılmadan
hemen topra a gömülmeli veya so uk hava depolarına konulmalıdır.
Toprakta açılan hendeklere tamamen veya kısmen gömülen fidanların
üzeri sulanarak, toprakta hava bo luklarının kalması önlenir. Ayrıca
fidanlar depoda kumda da saklanabilir. Bu ekilde hazırlanan fidanlar 1-4
°C da birkaç ay depolanabilir.
Fidanlar dikimden 1 gün önce veya en az 6 saat önce suya ıslatılarak,
varsa su kaybı giderilir. E er fidanlarda filokseraya veya nematod gibi
zararlılar veya kök çürüklü ü gibi hastalık etmeni varsa sıcak su
uygulaması yapılabilir. Bu amaçla fidanlar 15 dakika 48-50°C lik sıcak
suya ve bunu takiben de hemen so uk suya (18-20°C) batırılır. Daha
sonra fidanlar hemen dikilir.
Yer Seçimi
Ba tesisi edilecek yerlerde toprak derinli inin sulanabilir ba lar için en
az 50 cm, sulanmayan ba lar için ise en az 100 cm olması gerekir.
Dikimden önce toprak 50 cm kadar olacak ekilde derince sürülmelidir.
119
Dikim Aralıkları
Sıra arası 2-3 m, sıra üzeri1.5-2.5 m arasında bırakılabilir. Telli terbiye
sistemi uygulanan ve orta boy traktör kullanılan ba lar için sıra arası 3 m,
sıra üzeri 2.5m uygun bir aralıktır.
Sıra aralarında hava akımı sa layarak hastalıkların azaltılması açısından
sıralar rüzgar yönüne paralel olmalıdır. Ba ta so uk yöreler olmak üzere
güney- kuzey do rultusu öncelikle tercih edilebilir. Meyilli arazilerde
erozyonu azaltmak amacıyla sıralar mutlaka meyile dik olmalı ve yine
toprak meyile dik i lenmelidir.
Dikim
Öncelikle dikim yerleri i aretlenmelidir. Ardından fidan çukurları açılır.
Fidanlar uyanmadan önce dikilmelidir. Genellikle ubat ayının ikinci
yarısı en uygun zamandır. Sıcak yörelerde asmaların yapraklarının
sonbaharda dökümünden ilkbahara kadar dikim yapılabilir. So uk
yörelerde ise kı so ukları geçtikten sonra dikim yapılmalıdır. Dikimden
önce fidanların budanması gerekir. Bu amaçla a ı yerinde ve gövdeden
çıkmı yan kökler tamamen çıkartılır.
Toprak
leme
Toprak i lemenin amaçları,
1. Yabancı otlar yok edilir.
2. Sulama, tarımsal sava ve hasat gibi i ler kolayla ır.
3. Ye il gübreleme yapılacaksa bu bitkiler için tohum yata ı hazırlanmı
olur.
4. Gübreler toprak içine karı tırılır.
5. Ya ı lar nedeniyle olu an suların toprak içine girmesi kolayla ır.
6. Bazı böceklerle sava ta kolaylık sa lar.
Toprak i lemenin esas etkisi, topraktaki suyun kullanımında asmalar ile
rekabete girecek yabancı otları yok ederek, topraktaki suyun
muhafazasına yardımcı olmaktır.
Toprak i leme genellikle ilkbahar (ve kısmen yaz ba ında) ve sonbahar
aylarında yapılır. Organik yeti tiricilikte minimum toprak i leme
önerilmektedir. Yabancı otların tamamen yok edilmesi yerine yabancı ot
yönetimi daha uygun bir yöntemdir.
120
Yurdumuzda ba ların büyük ço unlu u goble eklinde terbiye edilmi tir.
Özellikle bu ba larda asmaların dipleri açılır. Bu i leme bo az açma adı
verilir.
Bunun ba lıca faydaları; asmaların ya ı lardan daha iyi
yararlanmasını ve asmanın bo az kısmının havalanmasını sa lamak; dip
sürgünlerini ve bo az köklerini temizlemektir. So uk geçen yörelerde
ilkbahara yakın ve budamadan sonra yapılır. Aksi takdirde kı so ukları
bo az kısmının zarar görmesine ve buradan olu acak çatlaklardan ba
kanseri gibi bazı hastalık etmenlerinin asmaya girmesine neden olabilir.
Kı ı çok so uk geçen yörelerde, asmanın bo az kısmını so uklardan
korumak için, burası sonbaharda toprakla kapatılır (bo az doldurma) ve
ilkbaharda tekrar açılır.
Ba cılıkta Budama
Asmanın çubuk, yaprak, sürgün gibi aksam ile salkım ve tane gibi
kısımları asmadan uzakla tırılması i lemine budama denir. Asmaların
yapraksız oldu u dönemlerde yapılan budamaya kı budaması yapraklı
dönemde yapılan budamaya yaz budaması denir.
Kı Budaması
Asmanın çubuklarını ve ya lı dallarının kesilmesini kapsar. Asmalar
genellikle tek yıllık dallar üzerinde salkım olu tururlar. Bu nedenle
asmanın ekonomik ömrünü arttırmak ve ömrünü uzatmak için her yıl
budanması gerekir. Budanacak çubuklarda kaç göz bırakılaca ının en
önemli faktörü çubukların dip sürgünlerinin verimlili i yani bu gözlerden
çıkacak sürgünlerin salkım olu turup olu turmayaca ıdır. Dip gözler 2
yıllık daldan itibaren çubuk üzerindeki ilk 3 gözü kapsar.
Asma dinlenme döneminde yani yaprak dökümünden uyanmaya kadar
geçen süre içerisinde budanmalıdır. A lama döneminde budama
yapılmamalıdır. lkbahar geç donlarının etkili oldu u yörelerde kı ın
çubuklar normalden daha uzun budanır. lk önce uç gözler uyanır dip
gözlerin uyanması 7–10 gün daha geç olur böylece dondan az zarar
görür. Don tehlikesi geçtikten sonra çubuklar normal boylarına getirilir.
Kı Budama ekilleri
a) Kısa budama
b) Orta budama
c) Uzun budama
121
Kısa Budama: Bir yıllık dallarda 1-3 göz bırakarak gerisini kesmek. Dip
gözleri verimli çe itlerde uygulanır.
Orta Budama: 4-7 göz bırakılır üst taraf kesilir. Daha çok dip gözleri az
verimli olan ve kuvvetli geli en çe itlerde uygulanır (Çekirdeksiz
üzümler, Razakı, Perlette)
Uzun budama: 8-15 göz üzerinden yapılan budama.
Yaz Budaması
Filiz Alma: Çiçeklenmeden önce aynı bo umdan çıkan sürgünler ile obur
sürgünler
Uç alma: Çiçeklenmeden önce veya sonra son salkımın üzerinde en az 2
ve genelde 3-4 yaprak kalacak ekilde
Yaprak Alma: Olgunla ma döneminde salkımın altındaki ve bazen
üstündeki 1-2 yaprak
Koltuk alma: Kuvvetli geli en omcalarda daha fazla olu ur ve hızla
büyüyerek asmanın besinlerine ortak olur ve güne lenmeyi engeller.
Terbiye ekilleri
Goble
Asmalar 30-100 cm arasında de i en yükseklikte taçlandırılırlar. Gövde
üzerinde 3-5 kol ve her kolun ucunda çe ide ve yörelere göre 2-4 göz
üzerinden kısa budanan budama çubukları bulunur.
Telli Terbiye Sistemleri
Kordon ekli
Kordon ekli, belirli yükseklikteki gövde üzerinden tele yatırılmı bir
veya iki yöne do ru uzanan ya lı kollar ile bunların üzerinde 20-25 cm
aralıklarla te kil edilmi ve mahsule budanan dallardan olu maktadır.
Bunun yanında, Guyot, Çift T, Avustralya, Büyük T sistemleri gibi teli
terbiye sistemleri bulunmaktadır.
Yabancı Ot Mücadelesi
Bu amaçla plastik malç veya sap saman vb. gibi bitkisel kaynaklı malçlar
kullanılabilir. Bunun yanında sıra aralarında örtü bitkileri yeti tirilerek
yabancı otların çıkı ı engellenebilir. Organik tarımda izin verilen
bioherbisitlerin veya allelopatik etki yapan bitki ekstraktlarının kullanımı
ise yine ayrı bir mücadele yöntemidir. Öte yandan yabancı ot kontrolü
için uygun dönemlerde toprak i leme yapılabilmektedir. Di er bir
122
yöntem ise çapa veya ot biçme makinaları ile yapılan mekanik yabancı ot
mücadelesidir.
Ye il Gübreleme
Topra a organik madde kazandırmak amacıyla yeti tirilip, geli melerinin
belli döneminde (henüz ye ilken ve genellikle çiçeklenmelerinin
ba langıcında) topra a karı tırılan bitkiler ye il gübre bitkileri, bu
uygulamaya da ye il gübreleme adı verilir. Ye il gübre bitkisi olarak
kullanılan bitkiler baklagil bitkisi veya baklagil karı ımlı bitkiler
oldu unda, organik madde yanında simbiyotik yolla azot kazanımı da
sa lanmı olur.
klim, toprak ve yeti tirme artları göz önüne alınarak ye il gübre bitki
tür veya türlerinin seçimi yapılır. Genellikle hızlı büyüyen ve bol toprak
üstü aksam olu turan bitkiler seçilir. Ye il gübre bitkisi en uygun
geli me devresinde, toprak üstü organlarının tam olu tu u devrede,
baklagillerde çiçeklerin 1/10 açıldı ında toprak altına gömülmesi gerekir.
Ye il gübre bitkileri;
klim ve toprak artlarına uyumlu olmalı, derin köklü olmalı, hastalıklara
dayanıklı, çabuk geli meli vetohumu kolay temin edilebilir olmalıdır.
Ye il gübrenin faydaları ise unlardır;
Toprakta organik madde birikimi,Toprakta azot birikimi,
Topraktan K, Ca ve Mg gibi katyonların yıkanmasının
azaltılması,Ya ı ların bitkisel üretimdeki yararlılı ının artırılması,
Erozyon kontrolü,
Toprak yüzeyinin örtülü bulundurulması,
Topraktaki biyolojik aktivitenin artırılması,
Toprakların fiziksel özelliklerinin iyile tirilmesi,
Yabancı ot, zararlılar ve hastalıklarla mücadele
Çiftlik Gübresi Kullanımı
Verim ça ındaki sulama yapılabilen ba ların saf madde olarak gübre
ihtiyaçları u ekildedir. Azot (N) 6-12 kg, fosfor (P2O5) 4-8 kg,
potasyum (K2O) 5-7 kg.
Çiftlik gübresi olarak hayvansal üretimden elde edilen gübrelerin
ba ında ahır gübresi gelir. Ahır gübresi, ahır hayvanlarının (sı ır, koyun,
keçi, at ve e ek gibi büyükba ve küçükba hayvanların) katı ve sıvı
dı kılarıyla, yataklıklarından olu an organik gübredir. Bundan ba ka
tavuk, kaz, ördek gibi kanatlı hayvanların gübreleri de besin içeri i
123
bakımından zengin gübrelerdendir. Hayvansal üretimden elde edilen bu
gübreler çiftlik gübresi olarak ta adlandırılır. Çiftlik gübreleri topra ı
organik maddece zenginle tirirler. Bu organik maddelerin ayrı ması
sırasında ortaya çıkan humik maddeler toprakta agregasyonu (kümeli
yapı olu umunu) te vik ederler. Topra ın su tutma kapasitesini, çabuk
tava gelmesini, havalanmasını, çabuk ısınmasını, kolay i lenmesini ve
erozyona kar ı korunmasını olumlu yönde etkilerler. Dekar ba ına 3 tona
kadar yanmı çiftlik gübresi verilebilir.
Hastalık ve Zaralılarla Mücadele
Organik yeti tiricilikte hastalık ve zararlı düzeyini azaltmak amacıyla
kültürel i lemlerin zamanında ve uygun biçimde yapılması önemlidir.
Mantari hastalıklara kar ı budamanın zamanında yapılması, hastalı ın
di er bitkilere bula maması için gerekli önlemlerin alınması ve budama
artıklarının yakılması önerilir. Bunun yanında a ı kalemi mutlaka hastalık
olmayan ba lardan alınmalıdır. laçlı mücadelede mutlaka organik
üretimde izin verilen bordo bulamacı veya bakırlı ilaçlar kullanılmalıdır.
Külleme hastalı ı için toz kükürt veya potasyum bikarbonat uygun dozda
kullanılabilir.
Zararlılara kar ı organik kökenli kimyasallar veya o zararlının do al
dü manı kullanılarak biyolojik mücadele yapılabilir. Salkım güvesi
zararlısına kar ı organik tarımda genellikle Bacillus thuringiensis içeren
preperatlar kullanılmaktadır.
Hasat
Hasadın sabah ve ak am serinli inde yapılması kayıpları azaltmaktadır.
Olgunla ma ile birlikte ku ve arı zararı artmaktadır. Bunu önlemek için
ses düzenekleri ve asmalar üzerine çekilen netler kullanılabilir. Bu
netlerin güne leneme ve hava hareketini azaltmamasına dikkat
edilmelidir. Hasat edilen üzümler serin bir yerde bekletilmelidir. Hasatta
kullanılan alet ekipmanlar ve kasalar temiz tutulmalıdır.
Üzümlerin Kurutulması
Ege bölgesinde kurutmalık üzüm üretimiyaygın olarak yapılmaktadır.
Kurutma amacıyla hasat için kurumadde miktarı % 22-23 olmalıdır.
Yakla ık 4 kg ya üzümden 1 kg kuru üzüm elde edilimektedir. Üzümler,
daha çabuk kurumasını ve sarı renk almasını sa lamak amacıyla potasa
(Potasyum karbonat ) denilen bir çözeltiye batırılır. Ölçü olarak 100 litre
124
suya yakla ık 5-6 kg potasa konularak çözelti hazırlanabilir. çerisine bir
miktar zeytinya ı ilave edilir.
Kaynaklar
Atak, A., Altındi li, A. 2006. Organik sofralık üzüm yeti tiricili i ve
hasat sonrası i lemler. Türkiye 3. Organik Tarım Sempozyumu,
Bildiriler: 645-653.
FAO,
2009.
Tarımsal
üretim
istatistikleri,
http://faostat.fao.org/site/567/DesktopDefault.aspx?PageID=567
lba , A. . 2010. Organik tarım-ilkeler ve ulusal mevzuat, Eflatun
Yayınevi, 267.s.
Karaçam, M., Karakurt, E., Avcı, M. 2003. Organik tarımda ye il
gübreleme, Tarla Bitkileri Merkez Ara tırma Enstitüsü, Ankara.
Köse, B., Odaba , F. 2003. Ba cılıkta organik tarım. OMU Ziraat
Fakültesi Der. 20: 98:104.
Uzun, . 2004. Ba cılık El Kitabı, Hasad Yayınclık, Antalya 160s.
125
TOPRAK ANAL ZLER N N ÖNEM ve NUMUME ALMA
TEKN KLER
Yrd. Doç. Dr. Mustafa BA ARAN
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü,
38039-KAYSER
mbasaran@erciyes.edu.tr
GR
Neden toprak analizi?
Bitkisel üretimde amaç nitelikli ve bol ürün almaktır. nsanlar bu amacı
gerçekle tirmek için tarımda birçok kültürel önlemler (gübreleme,
sulama, hastalık ve zararlılarla mücadele…) almaktadır. Amaç nitelikli
ve bol ürün olunca gübreleme bu önlemlerin en ba ında gelmektedir.
Gübrenin ne zaman, nasıl ve ne kadar uygulanaca ını gübrenin
uygulanaca ı topra ın fiziksel ve kimyasal bir takım özelliklerine
ba lıdır. Bu nedenle toprak analizleri dengeli gübreleme için bizlere yol
gösterici olmaktadır.
Toprak analizi yaptırmadan gübreleme yaparsak ne olur?
Bitkinin ihtiyacından daha az gübre kullanarak verdi imiz
gübrenin maliyetini de kar ılayamamı olabiliriz.
Bitkinin ihtiyacından daha fazla gübre kullanılarak hem
ekonomik açıdan zarar görülebilir hem de topraklar kirletilebilir.
Yanlı cins gübre kullanılabilir.
Yanlı zamanda ve yanlı ekilde gübre kullanılabilir.
Toprak örneklemesi
Amacına uygun olarak alınmamı toprak örne i, en geli mi cihazlarla ve
en hassas yöntemlerle analiz edilse bile do ru sonuç vermeyecektir. Bu
nedenle iyi ve dengeli gübreleme yapmak için toprak analizi ne kadar
önemli ise toprak örneklemesi de bir o kadar önemlidir.
Toprak örne i alınırken dikkat edilmesi gereken en önemli husus toprak
örne inin bulundu u alanı iyi bir ekilde temsil etmesidir. Yerel
farklılıkları en aza indirebilmek için arazi kendi içerisinde örnekleme
alanlarına ayrılır. Yüksekli i, tekstürü, organik maddesi farklı, farklı
bitki yeti tirilen, bitki besin maddelerince farklılık gösteren topraklardan
ayrı ayrı toprak örneklemesi yapılmalıdır. Toprak örne i, yeti tirece imiz
ürüne ba lı olarak, tek yıllık bitki yeti tiricili inde ekim veya dikimden
126
1-1,5 ay önce ve 20 cm derinlikten, çok yıllık bitkiler ve yeti mi meyve
bahçelerinden ise gübrelemeden 1-1,5 ay önce ve 0-30, 30-60, 60-90 cm
derinlikten alınmalıdır (Güçdemir, 2006).
Toprak örnekleri nerelerden alınmamalıdır?
- Hayvan yatmı , sap saman ve gübre yı ılmı yerlerden,
- Anız yakılmı yerlerden,
- Tümsek veya çukur yerlerden,
- Yol kenarları ve a aç diplerinden,
- Sıra ekimi yapılmı tarlada sıra üzerlerinden alınmamalıdır
(Kacar, 2009)
Toprak örneklemesi yapılan alanda belirgin bir farklılık yok ise meyve
bahçelerinden 20 dekarlık bir alanın, tarla arazisinden ise 40 dekarlık bir
alanın 10-20 yerinden (zikzak çizilerek) karma toprak örnekleri alınabilir
( ekil 1).
ekil 1. Arazinin farklı yerlerinden karma toprak numunesi alma
Toprak örne i, toprak burgusu ya da kürekle amacımıza uygun
derinlikten alınır ( ekil 2). Kürekle toprak örne i alınırken önce toprak
yüzeyinden sap saman gibi maddeler temizlenir ve “V” çeklinde 20 cm
derinli inde kürekle her iki taraftan alınarak çukur açılır. Daha sonra
127
çukurun bir tarafından yakla ık 5 cm et kalında toprak örne i alınarak
örnekleme kabına konulur ( ekil 3).
ekil 2. Toprak burgusu ile toprak örne i alma
ekil 3. Kürekle toprak örne i alma
Kap içerisinde biriktirilen toprak örnekleri karı tırılarak 0,5-1 kg kadar
toprak, etiketi hazırlanmı bez ya da effaf plastik torbalara konularak
analiz için toprak analiz laboratuarlarına gönderilir ( ekil 4).
128
ekil 4. Analiz için hazırlanmı toprak örne i.
Toprak numunesi etiketinde bulunması gerekenler
Toprak numunesi etiketinde a a ıdaki bilgiler bulunmalıdır.
Tarla sahibinin adı ve soyadı
Tarlanın bulundu u il, ilçe, köy ve mevki
Ada ve parsel numarası
Derinlik
Ekilecek ürün ve alan
Arazi kullanımı (sulu-kuru)
Önceki ürün
Numuneyi alan ki i
SONUÇ
Nitelikli ve bol ürün almak için öncelikle topraklarımızı iyi tanımamız ve
onun ihtiyacı olan besin elementlerini dengeli bir ekilde vermemiz
gerekir. Bu nedenle topraklarımızı tarımsal üretime geçmeden analiz
129
ettirmemiz ve analiz sonuçlarına göre gübreleme yapmamız gerekir.
Toprak analiz sonuçlarının do rulu u ise toprak örneklemesinin amacına
uygun olarak do ru ekilde alınmasına ba lıdır. Amacına uygun olarak
bilinçli bir ekilde toprak numunesi almak, tarımsal üretimin
sürdürülebilir olması ve topraklarınızın gelecek nesillere kirletilmeden ve
bozulmadan bırakılması için önem ta ımaktadır.
KAYNAKLAR
Kacar, B., 2009. Toprak Analizleri. Nobel yayınevi, yayın no: 11387, fen
bilimleri yayın no: 90, Ankara.
Güçdemir .H.2006. Türkiye Gübre ve Gübreleme Rehberi. S. 1- 183.
Tarım Orman Ve Köyi leri Bakanlı ı Topraksu Genel Müdürlü ü
Ara tırma Dairesi Ba kanlı ı Yayın No. 231, Teknik yayın
no:T.69, Ankara.
130
ORGAN K GÜBRELER, GÜBRELEME ve YE L GÜBRELER
Yrd. Doç. Dr. Mustafa BA ARAN
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü,
38039-KAYSER
mbasaran@erciyes.edu.tr
GR
Tarımsal üretimde gerek bitkisel üretimi artırmak gerekse bitki
hastalıklarıyla mücadele etmek için kullanılan kimyasalların (ilaç, gübre
gibi) olumsuz etkileri, insan ve toplum sa lı ı üzerine her geçen gün
artarak tehdit olu turmaktadır. Son yıllarda tüm bu olumsuz etkilerin
ortadan kaldırılmasına yönelik kimyasal gübre ve tarımsal mücadele
ilaçlarının hiç ya da mümkün oldu u kadar az kullanılması, bunların
yerini aynı görevi yapan organik gübre ve biyolojik mücadele
yöntemlerinin alması temeline dayanan organik ve iyi tarım uygulamaları
geli tirilmi tir.
Gübreler kimyasal ve organik olmak üzere iki farklı ekilde
isimlendirilir. Organik gübreleri ba ta ahır gübresi, gerek i letme içi
gerekse i letme dı ında bulunan organik atıkların (sap, saman, dal,
yaprak, çöp, yemek atıkları v.b.) de erlendirilmesi ile elde edilen
gübreler (kompostlar), kent atıkları, gece topra ı, ye il gübreler ve bitki
geli imini düzenleyen mikroorganizmalar olu turur.
Organik gübreler
Ahır Gübresi
Ahır gübresi, büyük ve küçükba hayvanların dı kıları ile ahırlarda
hayvanların altına serilen yataklıktan olu ur. Ahır gübresi, bir yandan
topra ın yapısını olumlu yönde etkilerken, di er yandan bitkiler için
gerekli besin elementlerini sa layarak ürün miktarı üzerine olumlu etki
yapar. Bu etkileri u ekilde sıralayabiliriz:
-Topra ın su tutma kapasitesini artırır.
-Suyun toprak yüzeyinde ba ımsızca akmasına, buharla masına ve
tarıma elveri li toprakların ta ınıp götürülmesine engel olur.
-Topra ın kolay tava gelmesini sa lar.
-Toprak ısısını bitki geli mesi için uygun duruma getirir.
-Toprakların pH’sı üzerinde etkili olmaktadır.
-Ahır gübresi, organik yapısı nedeniyle toprak havalanmasına olumlu etki
yapar. Öte yandan ahır gübresinin toprakta parçalanması sonucu olu an
131
karbondioksit ve organik asitler, bitki besin elementlerini bitkiler için
yarayı lı ekle sokarlar.
-Ahır gübresiyle topra a fazla miktarda mikroorganizma verilir. Böylece
toprakta biyolojik de i imlerin hızı artar.
Ahırda yada ahırdan çıkarıldıktan sonra gereken dikkat gösterilmez ve
yeterli önlemler alınmaz ise, tarlaya ta ınmadan çok önce ahır gübresi
de erini büyük ölçüde yitirir. Sıvı dı kının yitmesi bitki besin elementleri
yönünden önemli bir sorundur. Ahır gübresinde bulunan toplam bitki
besin elementlerinin yakla ık % 50’si sıvı dı kı içerisindedir. Yeterli
miktarda yataklı ın kullanılmaması durumunda sıvı dı kı ahırın
tabanından ve gübre yı ınının altından sızarak önemli ölçüde yiter.
Ahırdan çıkarılan gübre açıkta ufak ve gev ek yı ınlar eklinde
bırakıldı ı zaman yıkanarak yitme büyük boyutlara ula ır.
Ahır gübresinin uygulama zamanı, ekli ve miktarı; toprak özeli ine,
bitkinin cinsine, çevre ko ullarına ve kimyasal gübrelerin uygulama
yöntemine, zamanına ve miktarına ba lı olarak belirlenir. Ancak bu
ekilde ahır gübresinden en yüksek yararın sa lanması olanaklıdır.
Kompost
Kompostlar humus niteli inde olup, tarımsal i letmelerde bulunan
çöplerin, hayvansal artıkların, sap-saman gibi harman artıklarının, mutfak
artıklarının, ehir çöplüklerinin ve organik yapılı bazı fabrikasyon
artıklarının çe itli i lemlerden sonra mikrobiyal ayrı ma sonucu
mineralize olmalarından elde edilir. Bahsedilen bu materyaller iyice
karı tırılıp tabanı sıkı tırılmı bir yerde yı ın yapmak üzere hazırlanır.
Alta bir tabaka saman serilerek sızma engellenir. Üzerindeki yı ın 1-1,5
m yüksekli inde olabilir. Üstü toprak ile örtülerek olgunla maya
bırakılır. Olgunla ma materyalin cinsine göre 6-24 ayda olabilir. Ancak
bu zaman zarfında yı ın ara sıra bozularak havalandırılır, olgun kısım
ayrılır kurumu kısım ise hafifçe ıslatılır. Yı ın her zaman için çok fazla
olmamak kaydıyla sıkı tırılır.
Kent Atıkları
Bu atıklar kentlerde ya ayan insan topluluklarının olu turdu u
kanalizasyon ve çöp gibi atıklardan meydana gelmektedir. Do rudan
do ruya kullanıldıkları gibi ahır gübresi veya di er organik atıklarla da
kompost yapılarak kullanılabilirler. Bu atıkların kullanılmaları bazı
132
fiziksel, kimyasal, biyolojik i lemlere tabi tutulduktan sonra daha uygun
olmaktadır. Bu durum ekonomik ve teknik katkıları gerektirdi inden
genellikle büyük ehirlerde belediyeler tarafından kurulan tesislerle kent
atıkları organik gübreye dönü türülerek tarıma kazandırılır.
Biogübre
Biogübre olarak toprakta ya ayan ve havanın serbest azotunu ba layan
bakteriler ve topraktaki bitkiye yarayı sız besin elementlerini do rudan
yada dolaylı olarak bitkiye yarayı lı hale getiren mikroorganizmalardır.
Havanın
serbest
azotunu
bitkiye
yarayı lı
hale
getiren
mikroorganizmalardan “azotobakterler” toprakta serbest halde ya ayıp
inorganik yapıdaki azotu organik azot bile iklerine dönü türmek suretiyle
topra a ba larlar. Di er azot ba layan Rhizobium bakterileri ise baklagil
bitklilerinin kökleri içerisinde nodül olu turarak havadaki serbest azotun
bitki köklerince alımına yardımcı olmak ko uluyla ortak ya am sürerler.
Mikorizzalar bitki kökleri içerisine girerek kendi hifleri aracılı ıyla
bitkilerin kök etki alanını artırırlar buna ba lı olarak bitkinin toprakla
de inim yüzeyleri artarak özellikle fosfor ba ta olmak üzere Zn, Cu gibi
di er besin elementlerinden bitkinin daha etkin yararlanmasını sa larlar.
Di er yandan Bacillius spp, Piseudomanas spp, gibi bitki geli imini
düzenleyici bakterilerde toprakta bulunan besin elementlerini
yarayı lılı ını artırarak, bitki geli imini düzenleyici hormonları
salgılayarak ve gübre kullanım etkinli ini artırarak bitki geli imine
olumlu yönden etki etmektedirler.
Kayaçlar ve Mineraller
Organik tarımda özellikle fosfor ve potasyum açısından bitkilerin besin
ihtiyacını
kar ılamak
üzere
bazı
kayaçlar
ve
mineraller
kullanılabilmektedir. Fosforlu gübrelerin ham maddesi olan ham fosfat
ö ütülmek suretiyle gübre olarak kullanılabilmektedir.Potasyum kayna ı
olarak ise silvit, silvinit, karnalit, langbaynit ve kainit minerallerinden
istifade edilmektedir. Jips, dolomit ve epsomit ise kalsiyum kayna ı
olarak, do al kükürt madeninden ise kükürt kayna ı olarak faydalanmak
mümkündür. Mikro element ihtiyacı için ise demirsülfat, demir karbonat,
bor ihtiyacı için borat’tan istifade etmek mümkündür. Kullanılacak kayaç
ve mineraller ö ütülerek kullanılmaktadır. Ö ütme ko ulları etkinlik
süreleri açısından büyük önem ta ımaktadır. Ugulamada kullanılacak
133
makine teçhizatın durumu da dikkate alınarak mümkün oldu unca ince
ö ütülmesi kayaç ve minerallerdeki besin elementinin etkinli ini
artıracaktır.
Ye il Gübreler
Geli imini tamamlamamı
ye il haldeki bitkilerin toprakla
karı tırılmalarına ye il gübreleme, bu i için kullanılan bitkilere ise ye il
gübre denilmektedir.
Ye il gübrenin topra ın yararları;
Topra ı organik madde yönünden zenginle tirir.
Ye il gübre bitkinin azot içeri ine ba lı olarak topra a azot
verilir.
Topraktaki mikroorganizmalara besin kayna ı sa laması
nedeniyle, topraktaki mikroorganizmaların nicelik ve i levleri
üzerine olumlu etki yapar.
Topra ın alt katmalarına yıkanan besin elementlerini topra ın üst
katmanına çıkarır.
Kök salgılarıyla topraktaki besin elementlerinin yarayı lılı ını
artırır.
Topra ı erozyona kar ı korur.
Bir bitkinin amaca uygun ye il gübre olabilmesi için ;
Hızlı geli im göstermesi
Bol miktarda vejetatif organ geli tirmesi ve
Yoksul topraklarda bile daha iyi geli im göstermesi gerekir.
Ye il Gübre Bitkileri
Ye il gübre bitkileri baklagil ve baklagil olmayan bitkiler olmak üzere
ikiye ayrılırlar. Baklagil ye il gübre bitkileri baklagil olmayan ye il
gübre bitkilerine göre topra a daha fazla azot kazandırmaktadırlar. Ye il
gübre bitkisi olarak iki bitkinin yan yana yeti tirilmesi ço u zaman
önerilmektedir. Fakat bu iki bitkinin birbirlerinin geli imini olumsuz
yönde etkilememeleri gerekmektedir. Ye il gübre bitkilerinin birlikte
yeti tirilmesine yulaf ile bezelye ve çavdar ile fi çok iyi örnektir.
134
Ye il Gübre Bitkileri
Baklagil bitkileri
Yonca
Çayır Üçgülü
Ta Yoncası
Soya fasulyesi
Kanada Yem Bezelyesi
Yem börülcesi
Kırmızı üçgül
Japon üçgülü
Yabani tüylü fi
Avusturya bezelyesi
Baklagil olmayan bitkiler
Çavdar
Yulaf
Arpa
Darı
Karabu day
Bu day
Çim
Sudan otu
Hardal
Kolza
Ye il Gübrenin Uygulanma Zamanı
Ye il gübre bitkileri en uygun zamanda toprakla karı tırılmalıdır.
Buradaki en önemli nokta bitkinin C:N oranıdır. C:N oranı büyük olan
bitkilerin toprakta çürümeleri için daha uzun zamana gereksinim duyulur.
Ya ı ı az olan yörelerde ye il gübrelemenin yapılması çok daha fazla
dikkati gerektirir. Toprakta sınırlı düzeyde bulunan suyun ye il gübre
bitkileri tarafından da kullanılaca ı için temel bitkinin susuz kalması
mümkün olabilir. Di er yandan toprakta suyun az bulunması halinde
ye il gübre bitkilerinin çürümesi de sorun olur. O nedenle kurak
bölgelerde bazı durumlarda yararından çok zararı da görülebilir.
KAYNAKLAR
Kacar, B., Gübreler ve Gübreleme Tekni i. Nobel yayınevi, yayın no:
1119, Fen ve Biyoloji Yayın Dizisi : 34, Ankara.
Sezen, Y. 1984. Gübreler Ve Gübreleme, Atatürk Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Yayınları No:19; Sayfa:39-83. ERZURUM.
135
KÜLTÜR B TK LER N N SULANMASI
Doç. Dr. Ali ÜNLÜKARA
ERÜ Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisli i Bölümü, 38039KAYSER
unlukara@gmail.com
Arkeolojik bulgulara göre eski Mezopotamya, Mısır ve Hindistan
medeniyetlerinden beri sulama, do al yollarla tamamen kar ılanamayan
bitki su ihtiyacını kar ılamak için yapıla gelen çok eski bir uygulamadır.
Evlerimizde saksılarda yeti tirilen süs bitkileri sulayan aile fertlerinden
çok büyük çiftlikleri sulayan çiftçilere, dükkanı önündeki küçük ye il
alanı sulayan esnaftan park ve bahçeleri sulayan i çilere, sahada sulama
uygulamalarını yöneten ziraat mühendislerinden bu alanda ara tırma
yapan bilim adamlarına kadar çok geni bir kitle tarafından
yapılabilmektedir. Bu kadar geni bir kitlenin sulama yapabilmesine
kar ın gerçekte sulama karma ık ve oldukça zor mühendislik
hesaplamaları gerektiren bir uygulamadır. Suyun yanlı kullanımıyla
yukarıda adı geçen birçok medeniyetin tarihte çöktü ü tahmin
edilmektedir. Medeniyetler toprak ve su kaynaklarını iyi
kullanabildiklerinde refah ve bolluk içerisinde ya ayabilirlerken, kötü
kullandıklarında ise büyük sıkıntılar ve yıkımlar ya amı lardır. Bu
nedenle toprak ve su kaynaklarının çok bilinçli kullanılması herkes
tarafından kabul edilen bir olgudur.
Bilindi i gibi bitki su ihtiyacı zamanında ve yeterince kar ılanmadı ında
bitkiden yüksek miktarlarda verim alınamamaktadır. Bitki susuzluk
nedeniyle stres ya amakta ve vermesi gereken verimden daha dü ük
verim vermektedir. Bunun için bitkinin ne zaman sulanaca ı ve her
sulamada ne kadar su verilmesi gerekti i yüz yıllardan beri insanlı ın
cevabını bulmaya çalı tı ı önemli sorulardan ikisini olu turmaktadır.
Özellikle 1900 lü yıllardan sonra sulama uygulamaları giderek artmı ve
özellikle 1950 li yıllardan sonra sulanan alanlarda çok büyük artı lar
olmu tur. Giderek artan dünya nüfusunu besleyebilmek için u an en çok
ihtiyaç duyulan kaynak su ve sulanan alanlar olmaktadır. Yüzyılımızda
giderek artan hayati önemi nedeniyle suyun daha do ru kullanımına
yönelik ara tırmalar da artmı tır. Geldi imiz noktada yeti tirilen
bitkilerin birço u için bitki su ili kileri belirlenmi , suyu daha tasarruflu
uygulayabilen sulama sistem ve yöntemleri geli tirilmi tir. u an ya
136
toprak nemi ölçümleri ile veya meteoroloji istasyonlarından alınan veriler
ile bitki geli me dönemi ve toprak artları da dikkate alınarak bitkiler için
uygun ekilde sulama programları belirlenebilmektedir. Bu hesaplamaları
yapan bilgisayar programları geli tirilmi tir.
Evimizde saksılarda yeti tirdi imiz bitkileri sularken ço u kez ne kadar
su verece imizi kestiremeyiz. Saksıya su verdikten sonra suyun bir kısmı
saksı altından ta makta ve evdeki halı veya dö emenin üzerine
akmaktadır. Evdeki basit bir saksı bile ba arılı bir ekilde sulanamamakta
iken arazi de büyük tarlaların sulanması nasıl ba arılacaktır?
Saksı altından sızan su gibi tarlada da bitki su ihtiyacı belirlenmeden
yapılan a ırı sulamalar ve dü ük sulama sistemi randımanları nedeniyle
bitki kök bölgesi altına su sızıntıları olmaktadır. Bu fazla sular zaman
içerisinde toprak altında bulunan geçirimsiz bir tabaka üzerinde
birikebilmektedir. Kök bölgesinden geçirimsiz tabakaya kadar sızma
esnasında toprakta bulunan tuzları ve gübreleri de eriterek bünyesine alan
ve tuzlulu u artan bu sular her geçen yıl toprak yüzeyine do ru
yakla maktadır. Böylece bitki kök bölgesi bu tuzlu sularla i gal
edilmekte ve bitkinin yeti ebilece i ya daha sı bir toprak kalmakta veya
bu sular tarafından kök bölgesi tamamen i gal edilmekte ve tarım
yapılamaz hale gelmektedir. Yükselen bu sular daha toprak yüzeyine
ula masalar bile bir bardak çaya de dirilen kesme ekerde çayın yukarı
do ru tırmanmasına benzer bir davranı sergileyerek toprak içerisinde
bulanan küçük borucuklar vasıtasıyla toprak yüzeyine kadar tırmanmakta
ve orada buharla arak içerisindeki tuzları toprak yüzeyinde
bırakmaktadır. Bu ekilde tarım alanları giderek çorakla makta ve büyük
verim kayıplarına neden olmaktadır. Bitki kök bölgesinin su i galinden
korunması ve tuzlula manın engellenmesi için sulama sistemleriyle
birlikte drenaj sistemlerinin de kurulması gerekli olmaktadır.
Drenaj sistemleri bulunması durumunda bile fazla su uygulamaları
bitkiler için zararlı olmaktadır. Bir kere ne kadar fazla su uygularsam
bitkinin o kadar su ihtiyacını kar ılarım ve daha fazla verim alırım
mantı ı kesinlikle yanlı tır. Her topra ın bünyesine alabilece i ve
bitkilerin istifadesine sunabilece i bir su tutma kapasitesi bulunmaktadır.
Bu kapasitenin üzerinde verilen fazla sular bitkilerin kök bölgesi altına
sızmaktadır. Fazla suyun sızması esnasında bitkiler için atmı oldu umuz
gübrelerin bir kısmı da uzakla maktadır. Bu ekilde bitki besin
137
maddelerince daha fakir bir kök bölgesi geriye kalmakta ve gübre için
yapmı oldu umuz harcamaların bir kısmı bo a gitmektedir. Ayrıca fazla
suyun kök bölgesinde bulunması demek hava ile dolu olması gerekli
toprak gözeneklerinin su ile i gal edilmesi ve bitki köklerinin havasız
kalması anlamına gelmektedir. Fazla su uzakla ana kadar bitki kökleri
yeterince nefes alamadıkları için ilave verim kayıpları olu maktadır.
A ırı ıslak ve nemli topraklarda bitki hastalıklarının artması için uygun
ortamlar meydana gelmesi ise a ırı su uygulamanın bir di er zararlı
yönünü olu turmaktadır.
ekil 1. Toprak nemi bakımından toprak bölgeleri, toprakta su hareketi
ve yer altı suyu
Toprak altında biriken sular aynı zamanda yava bir hızda toprak
gözenekleri arasından sızarak derelere, çaylara, göllere ve barajlara do ru
akmaktadır. Bitki besin maddelerince zengin tarım alanlarından gelen bu
yer altı suları yüzey su kaynaklarına karı tıklarında buralarda a ırı yosun
ve alg geli imine neden olmaktadır. Su içerisinde yeti en bu bitkiler suda
çözünmü olan oksijeni tükettikleri için yüzey sularında süren canlı
ya amını tehlikeye attıkları gibi suyun kendi kendini oksijenle
138
temizleyen sistemini de bozmaktadırlar. Tarımsal ilaçlar ve gübrelerce
zengin suların içme suyu olarak kullanılması da çe itli sa lık sorunlarına
yol açmaktadır.
Gere inden fazla su uygulamaları suyun israf edilmesi demektir. Tüm bu
anlatılanlar dikkate alındı ında fazla su uygulanması demek, toprakların
çorakla ması, kök bölgesinin su tarafından i gal edilmesi, verim kaybı,
gübre kaybı, bitki hastalıklarının yaygınla ması, çevre ve sa lık
sorunlarının artması anlamına gelmektedir. sraf edilen su ile daha fazla
alan sulanabilinecek iken ilave zararlarının telafisi için i gücü, zaman ve
kaynak israfı da yapılmaktadır.
Fazla suyun bu kadar zararına kar ılık bitki su ihtiyacının altında yapılan
sulamalar yani eksik yapılan sulamalar da bitkiler için zararlıdır. Eksik
sulamalar nedeniyle bitkinin ihtiyacı tam kar ılanamadı ı için bitkiler su
stresine girmekte ve verim ile kalite kayıpları meydana gelmektedir.
Bitki su stresinin çıkmı oldu u geli me dönemine ve su stresinin
iddetine ba lı olarak verim kayıpları artmaktadır. Örne in mısır
bitkisinde tüm geli me dönemi boyunca verilmesi gerekli suyun %10’u
eksik verildi inde verimde %15’lere ula an bir kayıp meydana
gelebilmesine kar ın bu eksik sulama tepe püsküllenme ve koçan
püsküllenme döneminde yapıldı ında verim %60’a varan bir oranda
kaybedilebilmektedir. Di er tüm kültür bitkilerinde bitkinin suya kar ı
duyarlılı ına ba lı olarak eksik sulamalar çe itli oranlarda verim
kayıplarına neden olmaktadır.
Sulamanın tüm bu etkileri dikkate alındı ında titizlikle yapılması gereken
bir uygulama oldu u açıkça anla ılmaktadır. Çiftçilerin sulamalarını
yönlendiren Sulama Birlikleri ve Sulama Kooperatifleri gibi örgütlerin
sulama konusunda uzmanla mı Ziraat Mühendisleri istihdam etmeleri ve
bu örgütlerin etkili bir ekilde çalı maları toprak ve su kaynaklarımızın
verimli, etkin ve sürdürülebilir ekilde yönetilmesi için son derece
önemlidir.
B TK , TOPRAK, SU VE ATMOSFER L K LER
Bitkilerin ihtiyaç duydu u su bitki kök bölgesindeki toprakta
depolanmakta, bitkiler tarafından bu su kökleri vasıtasıyla alınmakta ve
bitki su alımı esnasında gerekli enerjiyi atmosferden sa lamaktadır.
Bitki-su ve atmosfer ili kileri basit ekilde böylece ifade edilmektedir.
139
Bitkiler ya amları için suya ihtiyaç duymaktadır. Bitkilerin kendi
yapısının %60-95’i zaten sudan olu maktadır. Topraktan alınan bitki
besin maddelerinin bitki içerisinde nakledilmesinde ve yapraklarda
üretilen ekerin (fotosentez ürünleri) di er bitki organlarına iletilmesinde
su kullanılmaktadır. Bitki dal, yaprak, gövde, kök ve meyve yapımında
kullanılan su aynı zamanda bitki yapraklarında havadan alınan
karbondioksit ile güne ı ı ı altında reaksiyona girerek glikoz ekeri
üretiminde kullanılmaktadır. Bu olaya fotosentez denilmektedir. Susuz
kalan bitkiler canlı ve dik görünümünü kaybederler. Dolayısıyla su
bitkilerin iç basınç ayarlanmasında da kullanılarak bitkilere canlı ve dik
görünüm sa lamaktadır. Solunumda, sindirimde ve bitki hücrelerinde
meydana gelen birçok biyokimyasal i lemlerde su yer almaktadır. Sıcak
ve kavurucu yaz güne i altında kalan bitkiler bünyesinde bulunan suyu
buharla tırarak so umaktadırlar. Bitkilerin suyu topraktan kökleri
vasıtasıyla alıp yapraklarında bulunan gözeneklerden atmosfere
vermeleri olayına terleme denilmektedir. Bitkinin yapraklarından olan
terleme ve bitki yakınındaki topraktan olan buharla manın tamamı tüm
bitki su kullanımının yakla ık %99’una kar ılık gelmektedir. Bu nedenle
her hangi bir tarlada veya bahçede bitki yapraklarından terleme ile toprak
yüzeyinden olu an buharla manın tamamına bitki su tüketimi
denilebilmektedir.
Bitkiler toprakta yeteri kadar su bulundu u zaman suyu zorlanmadan
alabilmektedirler. Toprakta su azalırken bitkinin su alımı da giderek
zorla maktadır. Suyu yetersiz topraklarda bitkiler ya amlarını
sürdürebilmek için su alımına fazla miktarda enerji sarf etmekte,
geli imlerini ve verimlerini kısmaktadırlar. Bu nedenle toprakta
depolanan su miktarının bilinmesi, verimli bitki yeti tiricili i açısından
son derece önemlidir. Her bitkinin köklenme yapısı ve geli me
dönemlerine göre köklerini saldı ı derinlik farklıdır. Bitkilerin su
ihtiyacının büyük bir kısmını kar ıladı ı toprak derinli ine etkili kök
derinli i denilmektedir. Sulama uygulamalarında etkili kök derinli inde
yeteri kadar su depolanması sa lanmaktadır. Bundan dolayı bitkilerin
geli me dönemlerine ba lı olarak kök derinlikleri bilinmelidir. Aksi
halde do ru ve yeteri kadar bir sulama yapmak mümkün de ildir.
140
ekil 2. Toprak fazları ve çe itli su oranları
Topraklar bünyesinde bulunan kum, silt ve kil tanecikleri oranlarına ba lı
olarak bünye sınıflarına ayrılmaktadır. Her bünye sınıfı farklı miktarlarda
su tutmaktadır. çerisinde kum miktarı fazla olan toprakların su tutma
kapasitesi dü üktür ve bu nedenle daha az su ile daha sık sulama
gerektirirken içerisinde kil ve silt miktarı fazla olan toprakların su tutma
kapasitesi yüksek olup daha fazla su ile daha uzun aralıklı sulama
gerektirmektedir. Aynı bünye sınıfında bulunan topraklarda toprak
yapısının ve organik madde içeri inin farklı olabilmesi nedeniyle su
tutma kapasiteleri de de i ebilmektedir. Bu nedenle en azından etkili
bitki kök derinli i altına kadar toprakların bünye sınıfları ve su tutma
kapasiteleri belirlenmelidir. Yoksa zamanında, do ru ve yeteri kadar
sulama yapılması mümkün de ildir.
Bir saksıya bol miktarda su verildi i zaman saksıdaki toprak bünyesine
alabilece i kadar suyu tutmakta ve fazla su saksı altından sızarak
uzakla maktadır. Uzakla an su gözlenirse, ba langıçta fazla miktarda su
uzakla masının oldu u sonra giderek azaldı ı görülecektir. Artık saksı
altından sızmanın durdu u anda saksıdaki toprak nemi, o topra ın
tutabilece i maksimum nemi vermektedir. Buna göre her bir topra ın
yerçekimine kar ı tutabilece i maksimum su miktarına tarla kapasitesi
141
denilmektedir. Bitkiler tarla kapasitesindeki toprak nemini çok kolay
ekilde alabilmektedir. Tarla kapasitesinde toprakta büyük gözenekler
hava ile dolu olmakta ve köklerin hava alması sa lanmaktadır. Tarla
kapasitesinin üzerindeki nem toprakta fazla suyu olu turmakta olup bu su
hava dolu gözeneklerin yerini i gal etti i için bitki köklerinin hava
almasını kısıtlamaktadır. Fazla su zamanla yerçekiminin etkisiyle
topraktan derinlere sızmakta veya tarlada bulunan drenaj sistemleriyle
uzakla tırılmaktadır. Sulamayla toprak nemi tarla kapasitesi nem
düzeyine getirildikten sonra bitkiler depolanan bu nemi alarak yaprakları
vasıtasıyla atmosfere verirler. Toprak yüzeyindeki 10-15 cm lik toprak
tabakasındaki nem ise aynı zamanda buharla arak uzakla maktadır. Hem
bitkilerin terlemesi hem de toprak yüzeyindeki buharla ma nedeniyle
toprak etkili kök derinli indeki nem giderek azalmaya ba lar ve bitkiler
de giderek toprak nemini almakta daha fazla zorlanmaya ba larlar.
Toprakta nem öyle bir seviyeye dü er ki artık bitkiler bu nem düzeyinde
topraktan nemi alamazlar ve solarlar. te bitkilerin daimi ekilde soldu u
topraktaki bu nem düzeyine solma noktası denilmektedir. Bitkiler tarla
kapasitesi ile solma noktası arasındaki nemi alabildiklerinden bu iki nem
arasındaki su miktarına toplam yarayı lı su miktarı veya toplam
kullanılabilir su miktarı denilmektedir.
Bir bitki tarla kapasitesi civarında topraktaki nemi kolayca alabilmesine
kar ın solma noktası yakınlarındaki toprak nemini zorlanarak almakta ve
su stresi ya ayarak verim kaybetmektedir. Örne in karnabahar ve ıspanak
toplam kullanılabilir nemin tarla kapasitesinden itibaren ilk %20’lik
kısmını kolayca alabilmekte iken geriye kalan %80’lik kısmını
zorlanarak almaktadır. Lahana, domates, hıyar, kavun, karpuz, fasulye,
mısır, badem, elma, armut, eftali ve kaysı toprakta bulunan toplam
kullanılabilir nemin %40-50’lik kısmını kolayca almakta geriye kalan
toprak nemini zorlanarak almaktadır. Buna kar ın eker pancarı, pamuk,
arpa, bu day, yonca ve zeytin topraktaki toplam kullanılabilir nemin
%55-65’lik kısmını kolayca alabilmekte, geri kalan kısmını almakta
zorlanmaktadır.
142
ekil 3. Çe itli toprak nem bile enleri ve toprak bünyesine göre toplam
kullanılabilir su miktarları
Bitki geli me dönemlerine göre de bitkilerin susuzlu a kar ı hassasiyeti
de i ebilmektedir. Genel olarak bitki geli me dönemleri be e
ayrılmaktadır:
12345-
Çimlenme-çıkı dönemi,
Vejetatif geli me dönemi,
Çiçeklenme dönemi,
Meyve tutum dönemi,
Olgunla ma dönemi,
Bu bitki geli me dönemleri içerisinde susuzlu a kar ı en hassas dönem
çimlenme-çıkı dönemidir. Bu dönemde bitkilerin asla susuz kalarak su
stresine girmeleri istenmemektedir.
Genel olarak di er dönemlerden susuzlu a kar ı en hassas olan dönem
çiçeklenme dönemidir. Daha sonra meyve tutum dönemi, vejetatif
geli me dönemi ve olgunla ma dönemi eklinde sıralanmaktadır. Bazı
bitkiler için geli me dönemleri, susuzlu a kar ı hassasiyetleri ve stres
143
altında geli me durumları, uygun sulama yöntemleri, etkili kök
derinlikleri ve strese girmeden topraktan alabilecekleri toplam
kullanılabilir nem yüzdeleri a a ıda anlatılmı tır.
ekil 4. Bitki köklenme derinli i ve etkili kök bölgesi derinli i
144
BU DAYIN SULANMASI
ekil 5. Bu dayın geli me dönemleri
Suya hassas dönemleri
•
•
•
•
En hassas dönem: çimlenme-çıkı dönemi
2. hassa dönem: çiçeklenme dönemi ve geç vejetatif dönem
3. hassas dönem: meyve olu umu
4. hassas dönem: karde lenme
•
Çıkı döneminde kuraklık olu tu unda birim alandaki ideal bitki
sayısı önemli düzeyde azaltabilmekte, karde lenme döneminde
ise karde olu umu azalmakta yada yapraklar normal boyutlarına
oranla daha küçük olarak geli ebilmektedir.
•
Karde lenme döneminden sonra kök, yaprak, sap ve ba ak
büyümesinin birlikte gerçekle ti i sapa kalkma döneminde
bitkideki potansiyel dane sayısı ba ak geli imine ba lı olarak
belirlenmektedir. Bu dönemde kuraklık verimli ba ak ve ba akçık
sayısını olumsuz yönde etkilemektedir.
145
•
Ba aklanma döneminde ba layan kuraklık çiçek ölümlerine neden
olabilmektedir.
•
Çiçeklenmede ortaya çıkan kuraklık, dane tutumuna olumsuz
etkide bulunarak ba aktaki dane sayısının dü ük olu masına
neden olurken, dane büyümesi dönemindeki kuraklık ise hızlı
ya lanma nedeniyle özellikle dane büyüme süresini kısaltarak
dane a ırlı ının dü ük olmasına neden olabilmektedir.
•
Gere inden yüksek toprak nemi söz konusu olursa; vejetatif
geli me döneminde kılcal kök geli mesi olumsuz etkilenir,
özellikle sapa kalkma döneminde ince saplı bitki geli mesi
nedeniyle bitki yatabilir.
Çimlenme-çıkı dönemi (0) ba ında yani ekimden hemen sonra D= 60-90
cm toprak derinli indeki mevcut nemi tarla kapasitesine çıkaracak kadar
ilk sulama yapılır. Bu sulamanın kesinlikle ya murlama sulama
yöntemiyle yapılması gerekir. Böylece çimlenme-çıkı yüzdesi artırılır ve
iyi bir kök geli mesi garantilenir.
Kı lık bu day toprakta 1.8 m derinli e kadar kök salmakta ve su
alabilmesine kar ın suyunun büyük bir kısmını 1.5 m derinli e kadar
almaktadır. Bu nedenle sulamalar ile 1.5 m derinli e kadar toprak nemi
tarla kapasitesi nem düzeyine çıkarılmalıdır. Çimlenme-çıkı evresinden
sonra (1c) dönemine kadar sulama yapmaya gerek yoktur. Sapa kalkma
(1c), çiçeklenme (2) ve meyve olu umu (3) dönemlerinde toplam
kullanılabilir nemin %50-55’i tüketilmeden önce sulama uygulamaları
yapılmalıdır. Hasattan bir ay öncesine kadar sulamalar yapılır ve hasada
1 ay kala sulama yapılmaz.
Bu day için en ideal sulama yöntemi ya murlama sulamadır. Ancak
çiçeklenme döneminde (2) tozla manın oldu u günlerde kesinlikle
ya murla sulama ya mamak gereklidir. Bu nedenle kısıtlı su ko ullarında
2. sulamalar biraz daha erken yapılır. Ya murlama sulama yönteminin
uygulanmadı ı ko ullarda tava ve uzun tava sulama yöntemlerinden
birisi uygulanır.
146
MISIRIN SULANMASI
ekil 6. Mısırın geli me dönemleri
Su eksikli ine hassasiyeti
•
•
•
•
En hassas dönemi: Çimlenme-çıkı
2. hassas dönemi: Püsküllenme veya çiçeklenme dönemi
3. hassas dönemi: Tane olu umu
4. hassa dönemi: Vejetatif geli me
Gere inden dü ük toprak nemi ko ullarında;
•
Vejetatif geli me döneminde bitki boyu kısa kalır, yaprak alan
indeksi dü er ve dolayısıyla azalan fotosentez sonucu bitki
geli imi ve verim olumsuz etkilenir.
•
Çiçeklenme dönemi susuzlu a kar ı son derece duyarlıdır. Bu
dönemde dü ük nem tozla mayı veya döllenmeyi olumsuz yönde
etkiler ve koçandaki tane sayısı azalır. A ırı nem eksikli inde
tepe püskülü kurursa, tozla ma ve döllenme gerçekle mez ve hiç
ürün elde edilemez.
147
•
Tane olu umu döneminde olu an nem eksikli i tanelerin küçük
kalmasına, özellikle de tane eklinin bozulmasına neden olur.
•
Olgunla ma dönemi nem eksikli i verimi önemli düzeyde
etkilemeyip olgunla mayı çabukla tırır. Ancak bu dönemde bile
toprak nemi solma noktası altına dü memelidir.
•
•
Mısır gere inden fazla toprak nemine kar ı da duyarlıdır.
Tarla kapasitesi üzerinde nem düzeyi birkaç günden fazla sürerse
bile bitki olumsuz yönde etkilenir.
Vejetatif geli me döneminde yüksek nem kılcal kök geli imini
olumsuz etkiler.
Çiçeklenme döneminde yüksek nem döllenme oranını dü ürür ve
bazen %50’ye varan verim azalması söz konusu olabilir.
Çiçeklenme ve tane olu umunda yüksek nem vejetatif geli meyi
te vik eder, verimi olumsuz etkileyerek olgunla mayı geciktirir.
•
•
Derin topraklarda mısırın kökleri 1.7 m derinli e kadar inebilir ancak
ihtiyaç duydu u suyun tamamını 1.0 m den alır. Sulama uygulamalarında
etkili kök derinli inin 1 m alınması yeterli olmaktadır. Bitki genelde
topraktaki nem eksikli ine kar ı çok hassas oldu u için bitki su ihtiyacı
tam kar ılanacak ekilde sulama yapılır. Su kayna ı yeterli olmayan
yerlerde eksik sulama yapılarak geni alanda tarım yapma yoluna
gidilmez.
Mısır ekiminden hemen sonra 90 cm toprak derinli indeki nem tarla
kapasitesine çıkarılarak ilk sulama yapılır. Çimlenme-çıkı dönemi
nispeten uzun sürdü ü için toplam kullanılabilir nemin %40’ı
tüketilmeden önce sulama uygulamalarına devam etmek gerekir. (1), (2)
ve (3) dönemlerinde toplam kullanılabilir nemin %55’i tüketilmeden
önce sulama yapılmalıdır. (4) döneminde sulama yapılmaz ve en son
sulama hasattan 2-3 hafta yapılarak sulamalar kesilir.
Karık sulama yöntemi en uygun sulama yöntemidir. Ya murlama sulama
yöntemi de kullanılabilir ancak çiçeklenme döneminde kesinlikle
ya murlama sulama yapılmayacak ekilde bir program takip edilmelidir.
Ayrıca bitki boyu yüksek oldu u için lateral boru hatlarının ta ınması zor
148
olmaktadır. Yalnızca su kayna ının kısıtlı oldu u yerlerde damla sulama
yönteminin kullanılması ekonomik olmaktadır.
EKER PANCARININ SULANMASI
ekil 7. eker pancarının geli me dönemleri
Toplam büyüme döneminde sürekli vejetatif geli me söz konusudur.
Toprakta nem bulundu u sürece yaprak sürmeye devam eder.
Olgunla ma döneminde kök geli imi ve yo un eker birikimi meydana
gelmektedir.
• Belirli düzeyde nem açı ına kadar eker pancarı topraktaki nem
eksikli ine kar ı son derece dayanıklıdır. Ancak yüksek düzeyde
toprak nemi açı ı söz konusu oldu unda nem açı ı verim
dü ü ünü önemli düzeyde artırır.
•
Gere inden dü ük toprak nemi söz konusu olursa, bitki yaprakları
küçük kalır, bitki yeteri kadar fotosentez yapamaz ve dolayısıyla
kökler de küçük kalır ancak kökteki eker oranı yüksek olur. Bu
nedenle olgunla ma döneminde (4) belirli düzeyde nem açı ı
149
istenir. Bu uygulama her ne kadar kök verimini azaltsa da daha
yüksek eker oranı nedeniyle birim alandan alınan eker verimini
artırır.
•
Gere inden yüksek toprak nemi uzun sürmesi durumunda kılcal
köklerin geli imi olumsuz etkilendi inden vejetatif geli im ve
kök geli imi olumsuz etkilenerek verim dü er. Kısa süreli a ırı
nem bitki geli imi üzerine olumsuz etki yapmamaktadır.
Derin topraklarda eker pancarı kökleri 1.2 m ye kadar inebilir. Ancak
bitki ihtiyaç duydu u suyun hemen hemen tamamı 0.7 m’lik toprak
derinli inden almaktadır. Sulama uygulamalarında 0.7 m derinli e kadar
toprak nemi tarla kapasitesi nem düzeyine çıkarılmalıdır. Toprakta
toplam kullanılabilir nemin %55’i tüketilmeden önce sulama
yapılmalıdır. Pancar toprakta yeteri kadar nem olması durumunda bile
kurak iklim bölgelerinde ö leden sonra susuz kalmı gibi yapraklarını
bırakabilmekte fakat gece tekrardan yapraklarını dikmektedir.
En uygun sulama yöntemi ya murlama sulama yöntemidir. Bu yöntemle
eker pancarından daha yüksek verim alınmaktadır. Çünkü eker pancarı
yaprakları aracılı ıyla su alan ender bitkilerdendir. Bu yöntemin
uygulanması mümkün de ilse karık yada çizikler eklinde açılan bir nevi
daha küçük karıklarla sulama yapılır. Tava yada uzun tava yöntemleri
kök bo azını ıslatmaları nedeniyle önerilmemektedir. Su kayna ı kısıtlı
ise bitki su ihtiyacı eksik kar ılanarak daha geni alanlarda eker pancarı
tarımının yapılması daha ekonomik olmakta ancak bitki su tüketimi
açı ının %30 u geçmemesine özen gösterilmelidir.
YONCANIN SULANMASI
Geli me Dönemleri
•
Çimlenme-çıkı dönemi (0): Yalnızca ilk yıl için söz konusudur
ve 15-20 gün sürmektedir. Tohum ekimiyle ba lar ve bitkiler
toprak yüzeyinde belirginle ince son bulur.
•
Vejetatif geli me dönemi (1): Biçim sayısı kadar tekrarlanmakta
olup ortalama 25-40 gün kadar, ilk biçimde ise 40 gün kadar
sürmektedir.
150
•
Yonca belirli bir düzeye kadar topraktaki nem eksikli ine kar ı
son derece dayanıklı bir bitkidir. Bu düzeyden sonra a ırı nem
eksikli ine kar ı hassasiyeti artar ve daha çok etkilenir.
Gere inden dü ük toprak nemi bitki boyunun kısa kalmasına,
yaprak alan indeksinin dü mesine neden olur. Gere inden yüksek
toprak nemi kılcal kök geli imini dü ürdü ünden bitki geli imini
olumsuz etkilemektedir. Yüksek toprak nemi kısa süre olu ursa
bitki kök geli imi olumsuz yönde etkilenmemektedir.
Derin topraklarda yonca kökleri 3 m derine inebilir ancak ihtiyaç duyulan
suyun tamamına yakın bir bölümünü 1.0 m derinlikten alır. Sulama
uygulamalarında yoncanın etkili kök derinli i 1 m alınır ve bu
derinlikteki toprak nemi tarla kapasitesi düzeyine tamamlanır. Bitki su
tüketimi 5-6 mm oldu u zamanlarda toplam kullanılabilir suyun %55’i
tüketilmeden sulamalar yapılır.
Su kayna ı kısıtlı ise yoncanın su ihtiyacı eksik kar ılanarak daha geni
alanlarda tarımının yapılması daha ekonomik olmaktadır.
•
Yeterli ve kısıtlı su ko ullarında ilk yıl çimlenme-çıkı dönemi (0)
ba langıcında 90 cm derinli e kadar toprak nemi tarla
kapasitesine çıkarılmalıdır.
•
Su kayna ı yeterli ise iki biçim arasında iki sulama yapılır. lk
sulama biçimden yakla ık bir hafta sonra, 2. sulama biçime
yakla ık bir hafta kala yapılır.
•
Her iki sulamada da 90 cm derinli e kadar toprak nemi tarla
kapasitesine çıkarılmalıdır.
E er eldeki su kayna ı kısıtlı ise:
-Yeterli su kayna ı ko ulunda verilmesi gerekli su miktarının %70’i
verilir.
-Biçimler arasında iki sulama yerine biçimler arası ortasına gelen bir
zamanda yalnızca bir sulama yapılır ve 120 cm derinli e kadar toprak
nemi tarla kapasitesine çıkarılır. Böyle bir sulamayla tasarruf edilen su
%30’un üzerinde olup yakla ık %40-45 kadardır.
151
•
Su kayna ı yeterlili ine ba lı olarak dü ük düzeyde kısıt
yapılacaksa 1. program yani uygulanacak suyun %70’i
uygulanarak, yüksek düzeyde kısıt yapılacaksa 2. program yani
iki biçim arasında 120 cm derinli e kadar tek sulama uygulanır.
AYÇ ÇE
N N SULANMASI
ekil 8. Ayçiçe inin geli me dönemleri
•
•
Çimlenme-çıkı dönemi (0): Ekim tarihinde ba lar ve 20 günlük
bir süre içerisinde bitki 4-5 yapraklı olunca sona erer.
Vejetatif geli me dönemi (1): Bu dönem bitki 4-5 yapraklı iken
ba lar 25-30 gün sonra tepe tomurcu u görülünce son bulur. Bu
dönem
- Erken vejetatif geli me dönemi (1a)
- Geç vejetatif geli me dönemi veya sapa kalkma dönemi (1b)
152
olmak üzere iki kısma ayrılabilir. Bitki (1a) döneminde daha çok yana
do ru geli irken (1b) döneminde hızlı bir ekilde sapa kalkar.
Tepe tomurcu u olu tuktan sonra bitkide vejetatif geli me önemli
düzeyde azalmaktadır.
• Çiçeklenme dönemi (2): Tepe tomurcu u görülünce ba lar ve 30
günde tablalar içerisinde taneler görülünce sona erer. Bu dönemde
öncelikle tepe tomurcu u açılarak tabla olu ur. Tabla içerisinde
yan yana duran erkek ve di i çiçekler döllenmeyi sa larlar.
• Tane olu um dönemi (3): Tablada tanelerin görülmesiyle ba lar
ve 25 gün içerisinde taneler maksimum irili e ula ınca son bulur.
• Olgunla ma dönemi (4): Tanelerin maksimum irili e ula masıyla
ba layan ve 15 gün sonra hasatla sona eren dönemdir.
Çimlenme çıkı döneminden sonra suya kar ı hassas oldu u dönemler:
1- Çiçeklenme dönemi
2- Tane olu um dönemi
3- Sapa kalkma dönemi
4- Erken vejetatif geli me dönemi
• Nispeten toprak nem eksikli ine kar ı dayanıklıdır.
• lkbahar ya ı larının fazla ve yeterli oldu u ko ullarda tarımı
yapılabilir.
• Nem eksikli ine kar ı öncelikle çiçeklenme döneminde ve sonra
meyve olu um döneminde di er dönemlere göre daha duyarlıdır.
• Olgunla ma döneminde nem eksikli ine kar ı dayanıklıdır ve bu
dönemde olu abilecek nem eksikli i verimi olumsuz
etkilememektedir.
Gere inden dü ük toprak nemi ko ullarında;
• Vejetatif geli me döneminde bitki boyunun kısa ve yaprakların
küçük kalarak yaprak alan indeksinin dü mesine neden olur.
• Çiçeklenme döneminde tabla içerisinde çiçek sayısının ve
dolayısıyla da tane sayısının azalmasına ve tabla çapının küçük
kalmasına neden olur
• Tohum olu um döneminde ise tanelerin yeteri kadar dolmamasına
ve ya oranının dü mesine neden olmaktadır.
• Olgunla ma döneminde nem eksikli i verimi olumsuz
etkilememekte aksine olgunla mayı hızlandırmaktadır.
153
Gere inden yüksek toprak nemi;
•
•
•
(1a) döneminde kılcal kök geli imini sınırlar
(1b) döneminde a ırı vejetatif geli meye neden olur
Bu dönem sonunda vejetatif geli me yava ladı ı için (2) ve (3)
dönemlerinde a ırı nem bitkiyi fazla etkilememektedir
Derin topraklarda ayçiçe inin kökleri 1.5 m derinli e kadar inebilir.
Ancak ihtiyaç duydu u suyun hemen hemen tamamını 0.8 m den aldı ı
için sulama uygulamalarında etkili kök derinli i 0.8 m alınmaktadır.
Bitki su tüketiminin 5-6 mm/gün oldu u dönemlerde toplam
kullanılabilir nemin %45’i tüketilmeden önce sulamalar yapılır.
Ayçiçe inde bitki su ihtiyacının tam kar ılanarak tarımının yapılması
eksik kar ılamaya oranla daha ekonomik olmaktadır. Su kayna ı kısıtlı
ise bitki su ihtiyacı tam kar ılanarak sulamanın yapılabilece i kadar
alanda tarımı yapılır.
Sulama programı
•
•
•
(0) döneminde 90 cm lik toprak nemi tarla kapasitesine çıkarılır
(1), (2) ve (3) dönemlerinde toplam kullanılabilir nemin yarısı
tüketilmeden önce (p= 0.45) sulama uygulamaları yapılır
(4) döneminde sulama yapılmaz ve son sulama hasattan 20 gün
kadar önce yapılarak sulama sezonu kapatılır.
En uygun sulama yöntemi karık sulama yöntemidir. Ya murlama sulama
yöntemi de uygulanır ancak tozla ma döneminde ya murlama sulama
yöntemiyle sulama yapılmamalıdır. Bitki boyu yüksek oldu u için
ya murlama laterallerinin ta ınmasında zorluklarla kar ıla ılır.
PATATES N SULANMASI
Nispeten serin iklim bitkisidir. En iyi geli meyi günlük ortalama 18-20°C
sıcaklıkta gerçekle tirmektedir. E er toprak sıcaklı ı 10°C in altına veya
30°C in üzerine çıkarsa yumru geli imi durmaktadır. Bu özelli i
nedeniyle sıcak iklim bölgelerinde pek tarımı yapılmamaktadır. Patates
154
tarımı yapılan toprakların hava geçirgenli i çok yüksek olmalıdır.
Drenajı iyi, su ve hava geçirgenli i yüksek hafif bünyeli topraklarda
(kumlu, kumlu tınlı) en iyi geli meyi göstermektedir. Kullanılabilir su
tutma kapasitesi yüksek orta a ır veya a ır bünyeli topraklarda
yumruların küçük kalması ve topraktan kaynaklanan hastalıkların
yaygınla ması nedeniyle patates tarımı yapılması önerilmemektedir.
Toprak tuzlulu una kar ı son derece duyarlıdır (ECe< 1.7 dS/m).
Geli me dönemleri
ekil 9. Patatesin geli me dönemleri
•
•
•
•
Çimlenme-çıkı dönemi (0): Patates tohumlarının ekimiyle ba lar
ve bitki boyu 15-20 cm olunca son bulur.
Vejetatif geli me dönemi (1): Bu dönem bitki boyu 15-20 cm
iken ba lar 30-40 gün sonra çiçek tomurcukları görülmesiyle sona
ermekte olup ba lıca
Erken vejetatif geli me dönemi (1a)
Stolonizasyon dönemi (1b)
155
•
•
•
Olmak üzere iki kısma ayrılır. Çiçeklenme patates olu umu için
önemli de ildir. (1a) döneminde toprak yüzeyinde vejetatif
geli me olurken toprak altında da kök geli imi söz konusu
olmaktadır. Bitki boyu 20-30 cm olunca sona ermekte ve bitki
köklerinde yumru tomurcukları bulunmamaktadır. (1b)
döneminde ise köklerde yumruları olu turacak tomurcuklar
meydana gelmekte oldu undan söz konusu bu sürece
stolonizasyon denilmekte ve yakla ık 15-20 gün sürmektedir.
Yumru olu um dönemi (3): Köklerde yumruların görülmesiyle
ba lar ve 45-55 gün sonra yumruların son a ırlı ının %80 ine
ula masıyla sona erer.
Olgunla ma dönemi (4): Yumruların son a ırlı ının %80 e
ula masıyla ba lar ve 10-15 gün içerisinde yumruların maksimum
irili e ula masıyla hasatla son bulur.
Hassas dönemleri
•
•
•
Çimlenme-çıkı tan sonra en hassas dönemi stonalizasyon (1b)
dönemidir.
Sonra ise yumru olu um dönemi hassastır
Daha sonra erken vejetatif geli me dönemi hassastır.
Suya hassasiyeti
• Yüksek toprak nemi istenen patates tarımında yüksek toprak
neminin olumsuz etkisi pek yoktur.
Gere inden dü ük toprak nemi söz konusu ise;
• (1a) döneminde yapraklar küçük kalır ve yaprak alan indeksi
dü er ve bitki boyu kısa kalır, (1b) döneminde kök ba ına dü en
yumru sayısı azalır, (3) döneminde ise yumrular küçük kalır,
küreye yakın patates eklinden sapmalar olu ur, yumru üzerinde
siyah lekeler meydana gelir ve kalite dü er. Yumru olu um
döneminde a ırı nem eksikli inden sonra yapılacak sulamalar
yumruların yarılmasına neden olmaktadır.
Oldukça yüzlek köklü bir bitki olan patates ihtiyaç duydu u suyun %70
kadarını ilk 30 cm derinlikte yer alan kökleri vasıtasıyla almaktadır.
htiyaç duydu u suyun tamamını ise 45-60 cm lik kök derinli inden
aldı ı için sulama uygulamalarında etkili kök derinli inin 45 cm alınması
156
yeterli olmaktadır. Bitki su tüketiminin ETa= 5-6 mm/gün oldu u
zamanlarda toplam kullanılabilir nemin %35’i tüketilmeden önce sulama
uygulamaları yapılır. Patates bitkisinin su ihtiyacı tam kar ılanacak
ekilde sulamalar yapılır. Bitki su ihtiyacından kısıntı yapılarak daha
geni alanda tarımının yapılması yoluna gidilmez. Bu nedenle ekimden
hemen sonra D= 45 cm toprak nemi tarla kapasitesine çıkarılarak ilk
sulama yapılır ve (0), (1) ve (3) dönemlerinde toplam faydalı nemin
%25-30’u tüketilince sulamalar yapılır. Olgunla ma döneminde (4)
sulama yapılmasına gerek yoktur ve hasattan 2 hafta önce son sulama
yapılarak sulama sezonu bitirilir.
Patatesin sulanmasında en uygun sulama yöntemi ya murlama sulama
yöntemidir. E er su kayna ı kısıtlı ise damla sulama yöntemi
uygulanabilir. Bu durumda bitki su ihtiyacı tam kar ılanacak ekilde daha
geni alanda tarımı yapılabilir.
DOMATES N SULANMASI
Geli me dönemleri
• Çimlenme-çıkı dönemi (0): Yastıklara ekimle ba lar ve 25-35
gün sonra sona erer.
• Vejetatif geli me dönemi (1): Yastıklardaki fidelerin
a ırtılmasıyla ba lar 25-30 gün sonra ilk çiçeklerin görülmesiyle
son bulur.
• Çiçeklenme dönemi (2): lk çiçeklerin görülmesiyle ba lar 20-30
gün sonra ilk meyvelerin görülmesiyle sona erer.
• Meyve olu um dönemi (3): lk meyvelerin görülmesiyle ba lar
20-30 gün sonra ilk hasatla son bulur.
• Olgunla ma dönemi (4): lk hasatla ba lar 12-20 gün sonra son
hasatla sona erer. Domateste (3) ve (4) dönemleri iç içe geçmi tir.
Hassas oldu u dönemler
Çimlenme-çıkı döneminden sonra hassas oldu u dönemlerin sıralaması:
• Çiçeklenme dönemi
• Meyve olum dönemi
• Vejetatif geli me ve olgunla ma dönemi.
157
Gere inden dü ük toprak nemi;
•
•
•
•
•
•
Çimlenme-çıkı döneminde fidelerin cılız kalmasına, a ırtılmada
tutma oranının dü mesine ve iyi bitki geli iminin engellenmesine,
Vejetatif geli me döneminde bitki boyunun kısa kalmasına ve
yaprak alan indeksinin dü mesine,
Çiçeklenme döneminde do al çiçek dökülmesinin üzerinde çiçek
dökümüne,
Meyve olu um döneminde meyvelerin ufak kalmasına ve
meyveye aroma veren bile iklerin azalmasına yani meyve
kalitesinin dü mesine neden olmaktadır. Bu dönemde daha
yüksek nem eksikli inde meyve dökülmeleri görülebilir.
lk hasattan sonraki dönemde nem eksikli i olgunla mayı
hızlandırır ancak a ırı nem eksikli i meyve kalitesinin dü mesine
neden olur. Gere inden yüksek nem kısa süreli bile olsa toprak
hastalıklarının yayılmasına, kök çürüklü üne neden olmaktadır.
Vejetatif geli me döneminde yüksek toprak nemi a ırı dallanmaya
veya sonuçta bitkide çiçeklenmenin azalmasına neden olmaktadır.
Domates toprakta 1.7 m derinli e kadar kök salabilmektedir. Ancak
ihtiyaç duydu u suyun büyük bir kısmını 0.7 m derinli e kadar olan kök
bölgesinden almaktadır. Bu nedenle sulama uygulamalarında etkili kök
derinli i 0.7 m alınmaktadır. Toprakta bulunan toplam kullanılabilir
nemin %40’ tüketilmeden önce etkili kök derinli indeki toprak nemi tarla
kapasitesine çıkarılmalıdır.
En uygun sulama yöntemi damla sulama yöntemidir. Damla sulama
yöntemi uygulama imkanı yoksa karıl sulama yöntemi uygun olmaktadır.
158
YAPRAKLARINI DÖKEN MEYVE A AÇLARININ
SULANMASI
ekil 10. Meyve a açlarının genel olarak geli imi
•
Toprak suyu yalnızca su ve besin yarayı lılı ını etkilemeyip aynı
zamanda toprak direncine de etkiledi inden, toprak su
rejimindeki dalgalanma toprakta köklerin da ılımını büyük
ölçüde belirlemektedir. Sulamayla ili kili üç faktör bahçelerde
kök da ılımını ve su alımını etkilemektedir: (i) sulama sıklı ı, (ii)
uygulanan su derinli i ve (iii) su uygulama deseni (lokal veya tam
örtü). Bu nedenle yüzey sulamasından veya ya murlama
sulamasından damla sulamaya geçildi i zaman a açların bitki kök
geli iminin bu yeni uygulamaya uyum sa laması gerekmektedir.
A aç köklerinin özelliklede kılcal köklerin suyun bulundu yerde
geli me göstermesi nedeniyle çok sık
ekilde sulama
uygulamalarında ve yönteminde de i iklik yapılmamalıdır.
Meyve a açları genelde 2.0 m derinli e kadar kök salabilmektedir.
Ancak ihtiyaç duydukları suyun büyük bir kısmını ilk 1.0 m derinlikten
159
almaktadır. Ceviz ise 2.4 m derinli e kadar kök salmakta ve ihtiyaç
duydu u suyun büyük bir kısmını ilk 1.7 m den almaktadır. Sulama
uygulamalarında toprakta kullanılabilir nemin %50’si tüketilmeden önce
sulamalar yapılmalıdır.
En uygun sulama yöntemi mikro sulama yöntemleridir. Fide dönemini
atlatan a açlarda a aç sıralarının sa ına ve soluna 2 hat damlatıcı boru
hattı yerle tirilir. Bu iki boru hattı ile topra ın en az %30’u ıslatılmalıdır.
Bu ıslatma oranı sa lanamaması durumunda mini ba lıklarla sulama
yapılmalıdır. A açların etrafı seddeler ile çevrilerek her seddeye su veren
ba lıklar ile de sulanmaları mümkün olmaktadır.
BA IN SULANMASI
Bitkiye asma veya omca, elde edilen meyveye üzüm, asmaların tesis
edildi i alana ise ba denilmektedir. Üzüm çe itler genel olarak üç grup
altında toplanabilir:
1- Sofralık çe itler,
2- Kurutmalık çe itler,
3- araplık çe itler.
Bu çe itlerde meyvedeki eker oranı son derece önemlidir. araplık
çe itlerde eker oranı dü ük olursa sek çe idi arap üretilmektedir. eker
oranı yüksek olması durumunda köpüklü araplar ve porto tipi araplar
üretilmektedir. En üst kalitede köpüklü
araplara
ampanya
denilmektedir. Sofralık çe itlerde orta derecede eker, kurutmalık
çe itlerde ise eker oranının yüksek olması istenir.
Farklı iklim ko ullarına adapte olmu sayısız çe itleri söz konusudur. Bu
çe itlerde günlük ortalama sıcaklık istekleri birbirinden farklıdır. Genelde
ba lar uzun, kuru ve sıcak bir yaz istemektedirler. Vejetatif geli me
ba ladıktan sonra olu abilecek donlara kar ı son derece duyarlıdırlar.
Yüksek ba ıl nem yaprak hastalıklarının hızlı bir ekilde özellikle
çiçeklenme dönemiyle birlikte daha belirgin ekilde yaygınla masına,
meyve tanelerinin çürümesine neden oldukları için yüksek ba ıl neme
kar ı da duyarlıdırlar. Kurutmalık çe itlerde hasattan sonra ya ı sız sıcak
bir dönem istenmektedir.
160
Derin ve drenajı iyi olması ko uluyla her türlü toprak bünye sınıfında
tarımı yapılabilir ancak geçirgen topraklarda daha iyi geli me
göstermektedirler. Bazen sı topraklarda bile tarımının yapılması
mümkün olmakla birlikte hem sı topraklarda hem de a ır bünyeli
topraklarda bitki geli imi ve verim biraz daha dü ük olmaktadır. Ba da
dü ük verim iyi kalite anlamına gelmekte ve araplık çe itlerde bu özellik
daha önemli olmaktadır. Yamaç arazilerin ba olarak de erlendirilmesi
en yaygın tarım tekni idir. Toprak tuzlulu una kar ı son derece
duyarlıdır (ECe< 1.5 dS/m).
Dünyada ba lardan alınan verime göre Türkiye verim ortalaması dü ük
kalmaktadır. Türkiye’de ortalama verimin çok dü ük olmasının temel
nedeni yaygın ekilde kuru tarımının yapılmasından kaynaklanmaktadır.
2- Büyüme Dönemleri
Çok yıllık bitki olmasına kar ın asmalarda her yıl vejetatif geli me (1),
çiçeklenme (2), meyve tutumu (3) ve meyve olgunla ma (4) dönemleri
tekrarlanır.
-Vejetatif geli me dönemi (1): lkbaharda yeni sürgünlerin olu masıyla
ba lar çiçek salkımları olu uncaya kadar hızlı bir ekilde vejetatif
geli me görülür, meyve olum dönemi ortalarına kadar devam eder ve
daha sonra yava lar ve hasada yakın neredeyse durma noktasına gelir.
- Çiçeklenme dönemi (2): Vejetatif geli me döneminde yeni geli en
dallar üzerinde çiçek salkımlarının olu masıyla ba lar ve çiçek
salkımlarının meyveye dönü mesiyle sona erer.
- Meyve olum dönemi (3): Çiçek salkımlarının meyveye dönü mesiyle
ba lar ve meyve tanelerinin maksimum irili inin %80 ine ula masıyla
son bulur.
- Olgunla ma dönemi (4): Meyve olum dönemi bitimiyle ba layan
olgunla ma döneminde meyveler bir yandan irile irken di er yandan
meyveye kalite sa layan özellikler hızlı bir ekilde geli ir ve ba bozumu
denilen hasatla bu dönem sona erer.
161
3- Su-Verim li kileri:
Toplam büyüme mevsimi dikkate alındı ında üzümün susuzlu a kar ı
biraz toleranslı oldu u görülmektedir. Büyüme dönemi içerisinde
vejetatif geli me dönemi nem eksikli ine kar ı en duyarlı olan dönemdir.
Çiçeklenme dönemi de nem eksikli ine kar ı duyarlıdır. Meyve olu um
döneminde nem eksikli ine nispeten dayanıklı olup nem eksikli ine kar ı
en dayanıklı oldu u dönem olgunla ma dönemidir. Bu dönemde belirli
düzeyde nem eksikli i istenilen bir durumdur.
Gere inden dü ük toprak nemi ko ullarında; vejetatif geli me döneminde
olu an dallar kısa kalır, yapraklar küçülür ve yaprak alan indeksi dü er,
çiçeklenme ve meyve olu umu olumsuz etkilenir. Vejetatif geli me
döneminde a ırı nem eksikli i filizlerin kurumasına neden olur, çiçek
salkımlarında çiçekler yeteri oranda meyve ba lamaz, salkımdaki tane
sayısı azalır, daha a ırı nem eksikli inde çiçekler kurur. A ırı nem
eksikli i meyve olum döneminde tanelerin küçük kalmasına neden olur.
Sonradan olu turulacak nem ko ulları tane irili inin artırılmasına
yardımcı olmaz. Bu dönemde daha a ırı nem eksikli i tanelerin
pörsümesine ve kurumasına neden olur. Olgunla ma döneminde belirli
düzeydeki nem eksikli i olgunla mayı çabukla tırır ancak toplam
kullanılabilir nemin %80’den daha fazlasının tüketilmemesine dikkat
edilmelidir. E er toplam kullanılabilir nemin %80 inin altına dü ülürse
gelecek yılın verimi olumsuz etkilenir. Olgunla ma döneminde ve hasat
sonrası dönemde a ırı nem sonucu vejetatif geli menin olu ması da
gelecek yılın verimini olumsuz etkilemektedir. Aynı zamanda meyve
olgunla masının gecikmesine ve kalitesinin dü mesine neden olmaktadır.
Asma kökleri derin topraklarda 2 m derinli e kadar inebilmektedir.
Ancak kılcal kökler üst toprak katmanlarında bulunmakta ve ihtiyaç
duyulan suyun tamamına yakın bir bölümü ilk 1.0 m deki topraktan
alınmaktadır. Sulama uygulamalarında etkili kök derinli inin 1.0 m
alınması yeterli olmaktadır. Bitki su tüketiminin ETm= 5-6/gün mm
oldu u dönemde sofralık çe itler için %35’i, ıralık veya araplık çe itler
için ise %45’i tüketilmeden önce sulama uygulamaları yapılmalıdır.
lkbaharda filizler sürmeye ba lamadan önce toprak neminin mutlaka
tarla kapasitesinde olması istenir. Ya ı larla toprak nemi tarla
kapasitesine tamamlanmamı i e 1 m derinli e kadar toprak neminin
sulama yapılarak tarla kapasitesine getirilmesi son derece önemlidir.
162
Sulama uygulamalarında çiçeklenme dönemi sonuna kadar bitki su
ihtiyacının tam kar ılanması, daha sonra ise vejetatif geli menin
yava latılması için göreceli olarak eksik su verilmesi temel prensiptir. Bu
sulama programı özellikle araplık çe itlerde son derece önemli olup bu
ekilde kalite artırılmaktadır. araplık çe itlerde son sulama hasattan 1 ay
önce yapılır ve daha sonra sulama yapılmaz. Bu ekilde hem kalite hem
de verim yüksek olur. Hasadı takiben az miktarda sulama yapılması
yararlı olmaktadır.
Su kayna ı kısıtlı ise bitki su ihtiyacını tam kar ılamak yerine eksik
kar ılayarak daha geni alanda tarımının yapılması daha ekonomik
olmaktadır.
E er su kayna ı kısıtlı ise sulama sezonu boyunca yalnızca üç sulama
yapılır:
1.sulama: Filiz sürme dönemi öncesinde,
2.sulama: Çiçek salkımları görüldü ünde,
3.sulama: Salkımlarda meyveler görüldü ü zaman D= 120 cm derinli ine
kadar toprak nemi tarla kapasitesine çıkarılmalıdır.
Ba ın sulanmasında en ideal sulama yöntemi damla sulama yöntemidir.
Damla sulama yöntemiyle son derece yüksek verim ve kalite elde edilir.
Verim ve kalitede olu an farklılık kısa sürede yüksek sistem maliyetini
kar ılar. araplık çe itlerde damla sulama yöntemi kullanılacak tek
sulama yöntemidir. Her omca sırasına bir lateral dö enir ve sıralar
boyunca uzanan tellerden en altta bulunanı üzerine damlatıcı boru
ba lanarak askıya alınır. Bu ekilde yabancı otlarla mücadele için
kolaylık sa lanır. Damla sulama yöntemi olmadı ı ko ullarda karık ve
uzun tava sulama yöntemlerini uygulamak mümkündür. Hiçbir zaman
ba sulamasında ya murlama sulama yöntemi kullanılmamalıdır.
163
KAYNAKLAR
Allen, R.G., Pereria, L.S., Raes, D., and Smith, M. (1998). Crop
evapotranspiration. Guidelines for computing crop water
requirements, FAO Irrigation and Drainage Paper No: 56, Rome.
Darwish T. M., Atallah T. W., Hajhasan S., Haidar A., 2006. Nirtogen
and water use efficiency of fertigated processing potato.
Agricultural Water Management 85: 95-104.
Doorenbos J., Kassam A. H., 1986. Yield response to water. FAO
Irrigation and Drainage Paper No. 33, Rome.
FAO,
2004.
FAO.
FAOSTAT.
Agriculture.
Rome.
(http://faostat.fao.org/).
Ferreres E., Goldhamer D.A., 1990. Deciduous Fruit and Nut Trees. In:
Stewart B.A. and Nielsen D.R. (Eds.). Irrigation of Agricultural
Crops. ASA, CSSA, SSSA Publishers, Agronomy series no 30,
Wisconsin, 987-1017.
Ferreira T. C., Gonçalves D. A., 2007. Crop-yield/water-use production
functions of potatoes (Solanum tuberosun, L.) grown under
differential nitrogen and irrigation treatments in a hot, dry
climate. Agricultural Water Managment 90: 45-55.
Gooding, M. J., Ellis R. H., Shewry P. R., Schofield J. D., 2003.
Effects of Resctricted Water Availability and Increased
Temperature on the Grain Filling, Drying and Quality of Winter
Wheat. Journal Of Cereal Science 3: 295-309.
Hochman, Z.V.I. 1982. Effect of water stress with phasic development on
yield of wheat grown in a semi-arid environment. Field Crops
Res., 5: 55-67.
Mian, M.A.R., Nafziger, E.D. 1994 Seed size and water potential effects
on germination and seedling growth of winter wheat. Crop Sci.,
34: 169-171.
Moustafa, M.A., Boersma, L. & Kronstad, W.E. 1996. Response of four
spring wheat culvitars to drought stress. Crop Sci., 36: 982-986.
Oosterhuis, D.M. & Cartwright, P.M. 1983. Spike differentiation and
floret survival in semidwarf spring wheat as affected by water
stress and photo-period. Crop Sci., 23:711-716.
Peterson,C.M., Klepper, B., Pumphrey, F.B. & Rickman, R.W. 1984.
Restricted rooting decreases tillering and growth of winter wheat.
Agron. J., 76: 861-863.
164
Rickman, R.W., Klepper, B.L. & Peterson, C.M. 1983. Time distribution
for describing appearance of specific culms of winter wheat
.Agron. J., 75 : 551-556
Shah N.H., Paulsen G.M., 2003. Interaction of drought and high
temrature on photosynthesis and grain-filling of wheat. Plant and
Soil 257: 219-226.
Ünlü M., Kanber R., enyi it U., Onaran H., Diker K., 2006. Tricle and
sprinkler irrigation of potato (Solanum tuberosum, L.) in the
middle Anatolian Region in Turkey. Agricultural Water
Management 79: 43-71.
Yıldırım O., 2002. Kültür Bitkilerinin Sulanması. Basılmamı Lisans
Üstü Ders Notları, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü,
Ankara.
165
ORGAN K TARIMDA SULAMA YÖNTEMLER VE
S STEMLER
Doç. Dr. Ali ÜNLÜKARA
ERÜ Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisli i Bölümü, 38039KAYSER
unlukara@gmail.com
SULAMA YÖNTEMLER
Bitkilerin ihtiyaç duydu u su çe itli ekillerde topra a verilmektedir.
Suyun bitkilere verili ekline sulama yöntemi denilmektedir. Örne in
suyun toprak yüzeyinden akıtılması yoluyla verilmesi, yüzey sulama
yöntemleriyle gerçekle tirilmektedir. Bu yöntemler tava yöntemi, uzun
tava yöntemi ve karık yöntemi eklinde üç kısma ayrılmaktadır. Bu
yöntemlerde sulama yapılacak tarlalar tesviye edildikten sonra tava ve
uzun tava yöntemlerinde tarlalar 5-10 parçaya bölünmektedir ( ekil 1).
Sırasıyla her bir bölüm sulanmaktadır. Karık sulama yönteminde ise tarla
yüzeyine sırt ve oluk ekli verilmektedir. Sırtlar üzerinde bitki
yeti tirilmekte iken, sırtlar arasında oluklar içerisinde su akıtılmaktadır
( ekil 2).
ekil 1. Tava sulama yöntemi
166
ekil 2. Karık sulama yönteminde arazi yüzey ekli ve karık sonu
çıkı ları
Yüzey sulama yöntemlerinde su tarlada yerçekimi kuvvetinin etkisiyle
e im a a ı akmaktadır. Tarla yüzeyinde akarak ilerleyen su aynı
zamanda da toprakta derinlere sızmaktadır. Bu nedenle suyun karık yada
karıklara girdi i ba kısımlarda su toprakta daha derinlere sızarken, karık
yada tavaların sonunda ise daha sı bir toprak derinli i sulanmı
olmaktadır.
Tarlada sulamaya yönelik hiçbir hazırlı ın yapılmadı ı, suyun bir ba tan
verilerek bol su ile tarlanın geli i güzel sulandı ı sulama yöntemi ise
salma sulama veya son zamanlarda yaygın ekilde kullanılan vah i
sulama olarak nitelendirilmektedir. Bu nedenle vah i sulamada a ırı
oranlarda su kayıpları meydana gelmektedir.
Sulama suyunun bitkilere ya mur ya ıyor eklinde uygulanmasına
ya murlama sulama yöntemi denilmektedir ( ekil 3).
167
ekil 3. Ya murlama sulama yöntemi
Tüm tarla yüzeyinin ıslatılmadan yalnızca bitki civarındaki bir alana su
uygulanarak sulama yapılmasına ise mikro sulama yöntemi
denilmektedir. Bu yöntemde su bitki kök bölgesine ço u kez damlalar
eklinde verildi inden damla sulama yöntemi ismi yaygın ekilde
kullanılmaktadır ( ekil 4). Halbuki bu yöntemde mini ba lıklar
yardımıyla su belli bir alana püskürtülerek verilebildi i gibi, özellikle
meyve bahçelerinde a açları çevreleyen sedde içerisinde kalan tavaların
doldurulması eklinde de su uygulanabilmektedir.
ekil 4. Damla sulama yöntemi
168
Sulama yöntemlerinin gerektirdi i su uygulama eklini sa lamak için
kurulan sisteme ise sulama sistemi denilmektedir. Yüzey sulama
yöntemlerini gerçekle tirebilmek için arazi içerisinde kanallar açılarak
tava veya karıklara bu kanallardan su verilir. Hem kanallarda hem de
arazi yüzeyinde su e im a a ı yerçekimi kuvvetinin etkisiyle aktı ı için
bu sistemlere yüzey sulama sistemleri denilmektedir. Ya murlama
sulama yönteminde ve mikro sulama yöntemlerinde ise su kapalı borular
içerisinde basınç altında akmaktadır. Bu nedenle bu yöntemleri
gerçekle tirmek için kurulan sulama sistemlerine basınçlı sulama
sistemleri denilmektedir.
SULAMA S STEMLER
Genel olarak sulama sistemleri suyun kaynaktan alınıp tarlada bitki kök
bölgesine uygulanması için in a edilen yüzey ve basınçlı sulama
sistemleri eklinde iki kısma ayrılmaktadır ( ekil 5). Sulama sistemleri,
sulama gereksinimlerini ve programlarını kar ılayabilmek için ihtiyaç
duyulan zamanda ve ihtiyaç duyulan miktarda suyu sa lamalıdır. Bu
görevlerine ilave olarak, su akı ını ölçen ve kontrol eden araçlarla sulama
sisteminin yönetimini de kolayla tırırlar. Sulama sistemleri bir sulama
alanında barajlardan, nehirlerden veya yer altı su kaynaklarından suyu
almakta, sulanacak alana iletmekte ve sulama alanında da ıtmaktadır. Bu
sistem büyük sulama sistemini olu turmaktadır. Buna kar ın, çiftçilerin
tarlaları içerisinde kurdu u sistemlere ise tarla sulama sistemleri
denilmektedir.
ekil 5. Sulama sistemlerinin genel olarak sınıflandırılması
169
Yerçekimi ve basınçlı sulama sistemleri sulama etkinli i, ekonomik
kazanç, i letme ve bakım masrafları ve maliyet açısından kar ıla tırılırsa:
Sulama etkinli i: Açık kanal da ıtım ebekelerinde, kaplamasız
kanallarda su kayıplarının %40’a kadar çıktı ı, kaplamalı kanallarda ise
%25’e kadar çıktı ı tahmin edilmektedir. Yani kanala verilen 100 litre
suyun 25-40 litresi henüz su kaynaktan tarlaya gelmeden kaybolmaktadır.
Bu kayıplar sızmalar ve kaçaklar nedeniyle olu maktadır. Borulu
sistemlerde, böyle kayıplar meydana gelmemektedir. Bitkiye su
uygulaması esnasında, su kayıpları sabit mikro-sulamada %10’dan
geleneksel ya murlama ve yüzey sulamada %30’a kadar de i mektedir.
Sonuç olarak borulu sistemlerde, su kayıpları en aza indirebilir ve %7595’lik bir sulama etkinli ine ula ılabilir. Açık kanallarda, su uygulama
etkinli i %45-60 arasında de i im göstermektedir.
Birim su için ekonomik kazanç: Borulu sistemler açık kanallara göre
daha elveri li artlarda sulama suyu kontrolünü kolayla tırmaktadır. Bu
durum verimde %10-45’lik bir artı la sonuçlanmakta ve ürün kalitesini
artırmaktadır.
letme ve bakım : Borulu sistemlerde ihtiyaç duyulan i çilik saati açık
kanal sistemlerinde ihtiyaç duyulan i çilik saatinin 1/10-1/4’ü arasında
de i mektedir. Borulu sistemleri herhangi birisi kolay ekilde
i letebilirken açık kanal sistemleri kalifiye eleman istemektedir. Açık
kanallarda, bitki kökleri, banketlerden olu an sızıntılar, otlanma, su
içerisinde ta ınan maddelerin çökelmesi (siltasyon ve sedimantasyon) ve
kanal çıkı larının tıkanması tarafından neden olunan zararları
önleyebilmek için pahalı i letme sa lanmaktadır. Borulu sistemlerde,
sulama yapısının sürekli tamiri veya bakımına gereksinim
duyulmamaktadır. Borulu sistemlerin temel bile enleri ilk 7 yıl esnasında
minimum düzeyde bir bakıma ihtiyaç duymaktadır. Tüm borulu sulama
sistemi yıllık olarak ba langıç maliyetinin %5’i kadar bir bakım maliyeti
gerektirmektedir.
Maliyet: Nerdeyse her ülkede çe itli ebat ve türde sert PVC (Polyvinyl
chloride), dü ük yo unluklu polietilen (LDPE), yüksek yo unluklu
polietilen (HDPE) ve PP (polyproylene) gibi termoplastik boru ve
parçalarının üretimi yapılmaktadır. Açık kanal ebekelerinin gittikçe
170
pahalıya mal oldu u günümüzde termoplastik boru ve parçalarının
kullanımı, giderek azalan bir maliyet göstermektedir.
Basınçlı sulama tekniklerinin uygulanması için ba langıç yatırım
maliyeti, sulama yöntemine ve sistem kurulumuna göre de i mektedir.
Sabit yöntemler için sabit kurulum maliyeti, elle yarı ta ınabilir
ya murlama yöntemleri ve borulu ebekeye sahip yüzey sulama
yöntemlerine göre daha yüksektir. Avrupa’da çe itli borulu sulama
sistemleri için maliyetler Çizelge 1’de sunulmu tur. Yakla ık 1 ha
(10.000 m2) alan üzerinden borulu sistemin çe itli kısımlarının yüzde
maliyeti ise Çizelge 2’de verilmi tir. Tüm borulu sistem tipleri için
ayrıntılı maliyet analizi göstermi tir ki toplam sistem maliyetinin
yakla ık %50’sine borular sahip olmaktadır.
Tüm sulama sistemlerinin projelendirilmesinde proje alanı haritası
çıkarılmalı, toprak analizleri yapılmalı, sulamada kullanılacak suyun
kalitesi tayin edilmeli, yeti tirilecek bitkiler tespit edilmeli, proje alanı
iklim özellikleri elde edilmeli ve i letme imkanları ve çiftçi istekleri göz
önünde bulundurulmalıdır. Bu bilgiler elde edilmeden uygun ve ba arılı
bir projeleme yapma imkanı bulunmamaktadır.
Çizelge 1 Borulu sulama sistemlerinin kar ıla tırmalı maliyetleri
Borulu
yüzey Elle
ta ınan Mikro-sulama
sulama
geleneksel
Sabit yerle im
ya murlama
Alan
1
1-2
2-3
1
1-2
2-3
1
1-2
2-3
(ha=
hektar)
1
ha=
10000
m2
Kurulum 1700 1600 1400 2800 2700 2100 3950 3300 3000
maliyeti
($/ha)
Yıllık
85
80
70
140 135 105 200 165 150
bakım
maliyeti
($/ha)
Avrupa’da 1997 fiyatları ortalaması
171
Çizelge 2 Borulu sulama sistemleri için bölümlere ayrılmı maliyet
Sistem Bile enleri
Sofistike kurulum
Basit kurulum
Kontrol istasyonu
> %23
%13
Ana, alt ana ve manifold %10
%21
borular
Donanımlar ve di er ek %22
%24
parçalar
Lateraller (borular ve su %45
%42
çıkı ları)
Mikro Sulama Sistemleri
Mikro sulama sistemlerinin damla sulama, miniba lık sulama, sızdırma
sulama ve a açlar için tava ba lıklı sulama eklinde dört kısma
ayrılmaktadır. Genel olarak mikro sulama sistemlerinin kısımları ekil
6’da gösterilmi tir. Mikro sulama sistemlerinde borular ve boru ba lantı
barçaları, suyun bitki kök bölgesine verilmesini sa layan su çıkı ları,
borularda suyun akı ını kontrol eden vanalar ve basınç ölçüm gereçleri,
suyun temizlenmesini ve gübre karı tırılmasını sa layan kontrol ünitesi
bulunmaktadır. Borularda basıncı sa layabilmek için bir pompa ve motor
ünitesi gerekli olmaktadır. Su kayna ının yeteri kadar yüksekte
bulundu u alanlarda basınç sa lamak için motor ve pompa ünitesine
ihtiyaç kalmamaktadır. Suyu tarla içerisinde da ıtan borular su
kayna ından bitkiye do ru sırasıyla ana boru, besleyici (manifold) boru
ve lateral borulardır.
ekil 6. Genel olarak mikro sulama sistemleri görünü ü ve kısımları
172
Mikro sulama sistemlerinde projeleme esnasında toprak yüzeyinde yeteri
kadar bir ıslatma oranının sa lanması son derece önemlidir. ekil 7’deki
damla sulama sisteminde damlatıcıların toprak yüzeyinde ve toprak
içerisinde nasıl bir ıslatma meydana getirdi i görülmektedir. Toprak
yüzeyi üstünde görülen ıslak dairenin biraz daha büyük çaplı olanı hemen
toprak altında meydana gelmektedir. Damla sulama sistemi kurulacak
olan tarla veya bahçelerde damlatıcıların ıslattı ı alanın toplam tarlaya
oranlanmasıyla bulunan ıslatma oranı Türkiye artlarında %30’dan daha
fazla olmalıdır. Aksi takdirde mikro sulama sistemlerinden beklenen
verim ve kalite artı ı sa lanamamaktadır. Tarla veya bahçelerde mikro
sulama sistemi kurabilmek için proje mühendislerinin bizzat ıslatma
oranını proje alanında belirlemeleri ve uygun damlatıcı seçimi yapmaları
projenin ba arılı olması için son derece yararlı olmaktadır. Islatma oranı
belirlenemiyorsa, toprakların su alma hızları mutlaka belirlenmeli ve
projelemede gerçek veriler kullanılmalıdır.
173
ekil 7. Bir damlatıcının meydana getirdi i ıslatma ekli ve toprak
içerisinde su da ılım deseni
Proje yapılacak alanın haritası çıkarılmalıdır. Bu haritada tarla boyutları
ve su kayna ının yeri görüldü ü gibi tarlanın e imi ve tarla üzerindeki
tesisler de bulunmalıdır. Mutlaka bitki köklenme derinli i altına kadar
toprak analizi yapılmalıdır. Toprak analizinde tarla kapasitesi, solma
noktası, toprak hacim a ırlı ı, su alma hızı (infiltrasyon) ve toprak
bünyesi belirlenmelidir. Proje alanının genel iklim özellikleri bilinmeli,
sulamada kullanılacak suyun kalitesi tayin edilmi olmalıdır.
Damla sulama sistemlerinde en büyük sorunlardan birisi ise tıkanmadır.
Bu sistemlerde suyun süzülmesi i lemi iyi yapılmalıdır. Kullanılan suya
göre filtre seçilmelidir. Dere, göl, kanal, yüzlek kuyu gibi yüzey su
kaynakları kullanılması durumunda buralarda yosun geli mesinden
dolayı yosun filtresi (kum-çakıl filtre) kullanılması gereklidir. Bulanık
akan ve kum içeren yüzey su kaynaklarında kum filtresi (hidrosiklon),
yosun filtresi ve elek veya disk filtre mutlaka kullanılmalıdır ( ekil 8).
174
ekil 8. Damla sulama sistemlerinde kullanılan kontrol ünitesi birimleri
(sol ba tan: hidrosiklon, kendinden yıkamalı kum çakıl filtre ve disk
filtre, gübre tankı ve elek filtre)
Debileri saatte 2, 4, 6 ve 8 litre eklinde su veren damlatıcılardan
imkanlar ölçüsünde büyük olanının kullanılması ve i letme basıncının
daha yüksek tutulması, tıkanmaları azaltmaktadır.
Damla sulama sistemlerinde daha etkili bir ekilde su uygulaması
sa layan ve tıkanması daha zor olan yeni bir boru geli tirilmi tir ( ekil
9). Damlatıcı bant boru ismi verilen bu boruların kullanılması yararlı
olacaktır. Bu borularda su akı yolu daha geni tir. Boru üstünde istenilen
aralıkta damlama delikleri açılabilmektedir.
175
ekil 10. Damlatıcı borular ve damlatıcı bant boru
Mikro sulama sistemlerinde gübreler su içerisinde eritilmi halde bitkiye
yaygın
ekilde uygulanmaktadır. Bu uygulamaya fertigasyon
denilmektedir. Fertigasyon uygulamaları gübre tankı, venturi borusu ve
su gücüyle çalı an piston pompası yardımıyla yapılmaktadır. Son
zamanlarda gübrelemede piston pompaları tercih edilmektedir.
176
ekil 10. Gübrelemede kullanılan Venturi borusu ve piston pompası
enjeksiyonları
Ya murlama Sulama
Ya murlama sulama, ya mur benzeri damlalar olu turulması ve toprak
yüzeyine da ıtılması için basınç enerjisiyle çalı an çe itli tipte ba lıkların
kullanıldı ı bir sulama yöntemidir. Ya murlama sulama sistemi bir su
kayna ı, su basıncını sa layan pompa birimi, suyu basınç altında
ba lıklara ileten boru a ı ve su akı ını kontrol eden vanalardan
olu maktadır.
Çok çe itli ya murlama sulama sistemleri bulunmaktadır. ekil 5’te de
gösterildi i gibi boruların elle ta ındı ı sistemlerden sabit sistemlere,
kendili inden yürüyen tabanca veya tambur sistemlerinden kendili inden
hareket eden dairesel veya do rusal sistemlere kadar çok çe itli ekilde
üretimleri yapılmaktadır. Bu sistemlerin maliyetleri ve i letilme
özellikleri bir birinden farklıdır. Bu sistemlerden çiftçiler kendi artlarına
en uygun olanını seçebilmektedir.
177
ekil 11. Tekerlekli lateral ya murlama sulama sistemi ve tabanca
sulama sistemi
Di er su uygulama yöntemlerinin kullanımını zorla tıran geçirgen
topraklar, toprak derinli i sı olan araziler, di er sulama yöntemlerinin
uygulanması için gereksinim duyulan tesviyeyi engelleyen veya tesviye
i leminin pahalıya mal olaca ı dalgalı araziler, dik e imli ve kolayca
erozyona u rama potansiyeline sahip araziler, ya murlama sulama
sistemi kullanılarak ba arılı bir ekilde sulanabilmektedir.
178
ekil 12. Tamburlu yürüyen tabanca sistemi ve dairesel hareketli sistem
179
ekil 13. Do rusal hareketli sulama sistemi ve Dü ük Enerji Duyarlı
Sulama sistemi (LEPA)
180
Ya murlama sulama sistemlerinin su uygulama etkinlikleri birbirinden
farklıdır. Genel olarak yüzey sulama sistemlerine göre daha yüksek su
uygulama etkinli ine sahiptirler. Ya murlama sulama sistemlerinde en
dü ük sulama randımanına elle ta ınan lateral sistem, tekerlekli lateral
sistem ve gezici tabanca sistemi sahiptir. Bu sistemle verilmi olan her
100 litre suyun 60 ila 75 litresi bitki kök bölgesinde depolanmaktadır. En
yüksek randımana ise dü ük enerji duyarlı su uygulama sistemi (LEPA)
sahiptir. Bu sistemde uygulanan her 100 litre suyun 80 ila 95 litresi bitki
kök bölgesinde depolanabilmekte ve bitkiler tarafından kullanılmaktadır.
Çizelge 3. Çe itli Ya murlama Sulama Sistemleri için Su Uygulama
Randımanları
Sistem Tipi
Randıman (%)
Elle ta ınan lateral
65-75
Tekerlekli lateral
65-75
Gezici Tabanca
60-70
Dairesel hareketli lateral
75-90
Do rusal hareketli lateral
75-90
Sabit ve Sürekli sabit ya murlama 70-80
sistemleri
Dü ük enerji duyarlı su uygulama sistemi 80-95
(LEPA)
Yüzey Sulama Sistemleri
Dünyada sulamaların ço u yüzey sulama teknikleri vasıtasıyla
yapılmaktadır. Yüzey sulama sistemleri genellikle daha küçük ba langıç
yatırımı gerektirir, i yo unlu u yüksektir ve di er sulama sistemlerinden
daha dü ük etkinlikte su uygulamaktadır. nfiltrasyon kapasitesi ortadü ük topraklara ve e imi %2’den az nispeten düz arazilere iyi uyum
sa lamaktadır. Yüzey sulama sistemleriyle su, salma sulama, tava sulama
ve karık sulama yöntemleriyle tarlaya uygulanmaktadır.
Karık sulamada arazi yüzeyine sırtlar ve karıklar eklinde ekil
verilmektedir. Karıkların geni li i yeti tirilen bitki çe idine göre
de i mektedir. Karık boyu ise arazi e imi ve toprak yüzeyinden suyun
sızma hızına ba lı olmaktadır ( ekil 14). Tarlaya giren su miktarına ba lı
olarak tarla karık setlerine ayrılmaktadır. Her bir karık seti sulandıktan
sonra di erine geçilmektedir. Bir karı ın sulama süresinin ilk ¼’ünde
181
karık sonuna kadar su ula malıdır. Geriye kalan ¾ ‘ünde karık sonundan
su akmaya devam etmektedir. Karık sonundan çıkan su drenaj
sistemleriyle uzakla tırılmaktadır. Uzakla an su miktarını azaltmak ve
sulama etkinli ini artırmak için su karık ba ından sonuna ula tı ı andan
itibaren karık içerisine giren su miktarı azaltılmakta ve karık sonları
kapalı tutulabilmektedir. Etkili bir sulama için yüzey sulama
sistemlerinde sulama öncesi arazi hazırlanmalı ve tesviye edilmelidir.
ekil 14. Karık sulama sistemi
Karıklara su karık ba ında bulunan kanallardan sifonlarla verilmektedir
( ekil 15). Kanalda kürekle toprakta açılan oluklarla su verilmesi sulama
etkinli ini dü ürmektedir. Son yıllarda karık ve tava sulama
sistemlerinde tarla içerisine kanal açmak yerine karık ve tavaların
ba langıcına delikli borular yerle tirilerek sulamalar yapılmaktadır ( ekil
15). E im do rultusunda erozyon meydana getirmeyecek miktarda
karıklara su verilmektedir. Karık sulamayla patates, mısır ve meyve
a açları gibi sıraya ekilen bitkiler sulanmaktadır.
Tava sulama yönteminde ise tarla etrafı seddeler ile çevrili e imsiz
parsellere ayrılmaktadır. Her bir parsel tava denilmektedir ( ekil 16).
Tavalar kısa süre içerisinde tarla ba ı kanalından doldurulur ve bitkinin
ihtiyaç duydu u kadar suyun kök bölgesinde depolanması için gerekli
zaman kadar tavalara su verilir. Yem bitkileri, hububat, çeltik ve çapa
bitkilerinin sulanmasında kullanılmaktadır.
182
ekil 15. Karık sulamada kullanılan sifonlar ve karık ba ı delikli borular
ekil 16. Tava sulama sistemi
ekil 17. Uzun tava sulama sistemi
Uzun tava sulama yönteminde tavalar daha dar ve daha uzundur ( ekil
17). Su akı yönünde tavalar e imlidir. Tarla ba ı kanalından birkaç
yerden tavaya giren su e im yönünde ilerler ve tava sonunda bulunan
drenaj kanalına bo alır. Su akarken toprak içerisine sızarak kök
bölgesinde depolanmaktadır. Uzun tava sulama sisteminde tavanın
yalnızca akı yönünde e imli olması, akı yönüne dik do rultuda ise
e imli olmaması gerekir. Bu nedenle arazi hazırlı ı iyi yapılmalıdır.
Tavalarda erozyon meydana getirmeyecek miktarlarda su verilmelidir.
183
KAYNAKLAR
Evsahibio lu, A. N. ve A. Ünlükara. 2003. Basınçlı Sulama Sistemleri ve
Uygun Sulama Sisteminin Seçilmesi. 2. Ulusal Sulama Kongresi
Bildiriler Kitabı, 16-19 Ekim 2003, Ku adası-Aydın, s. 442-450.
James L.G., 1988. Principles of Farm Irrigation System Design. John
Wiley&Sons Inc., USA.
Phocaides A., 2000. Technical Handbook on Pressurized Irrigation
Techniques. Food and Agriculture Organization of The United
Nations, Rome.
Schwab G.O., Fangmeier D.D., Eliot W.J., Frevert R.K., 1993. Soil and
Water Conservation Engineering. John Wiley&Sons Inc., Fourth
Edition, USA.
Solomon K.H., 1990. Selecting the appropriate irrigation system,
characteristics of sprinkler and trickle systems examined.
Agribusiness Worldwide, September/October, Kansas/USA.
Ünlükara A., Örs ., 2010. Sulama ve Gübrelemede Fertigasyon Tekni i.
I. Ulusal ncesu Sempozyumu, 22-24 Ekim, ncesu-Kayseri.
Yıldırım O., 2003. Sulama Sistemlerinin Tasarımı. Ankara Üniversitesi
Yayın No: 1536, Ankara.
184
ORGAN K TARIMDA YABANCI OT YÖNET M
Doç. Dr. Do an I IK, Prof. Dr. Osman T RYAK
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü, 38039-KAYSER
dogani@erciyes.edu.tr , otiryaki@erciyes.edu.tr
Özet: Son yıllarda organik tarımın önemi gittikçe artmaktadır.
Geleneksel tarım sistemlerinde kullanılan kimyasalların çevre ve insan
sa lı ına olumsuz etkilerinin yanı sıra yabancı otlarda dayanıklılı a
neden olarak yabancı ot sorununu artırdıkları ortaya konulmu tur.
Organik tarım sistemlerinde yabancı ot kontrolünün önemi büyük olup
ba arılı yeti tiricilik için yabancı otlarla mücadele edilmelidir. Bu
çalı mada organik tarımda çevreye zarar vermeden sürdürülebilirlik ve
ekonomik stabiliteyi sa lamak amacıyla yabancı otlarla mücadelede
yöntemleri açıklanmı tır.
Anahtar Kelimeler: Organik tarım, Yabancı ot mücadelesi
1. G R
Geleneksel tarım sistemlerinin temel hedefi artan nüfusun besin
ihtiyacını kar ılamak üzere tarımsal üretimde verim ve üretim artı ı
olmu tur. Ürünün kalitesinin iyile tirilmesi, üretim girdilerinin
azaltılması, do al kaynakların, insan ve çevre sa lı ının korunması ikinci
planda kalmı tır. Verimin artırılması amacıyla yo un girdi kullanılması
toprak erozyonu, toprak yapısının bozulması, kimyasalların birikimi ve
yer altı sularının kirlenmesi gibi pek çok çevre sorunlarının ortaya
çıkmasına neden olmu ve tarımda sürdürülebilirli in engellenmesine yol
açmı tır. Organik tarım sistemi sürdürülebilirlik açısından önem
ta ımaktadır.
Yabancı otlar organik üretimde de ciddi tehdit olarak kabul edilmekte
olup, yabancı otlarla mücadele organik tarım sistemlerinin temel
problemlerinden biridir (Bàrberi, 2002). Tarımsal ürünler, özellikle erken
dönemlerinde yabancı otlardan önemli derecede etkilenebilmekte ürünün
geli mesinde gerileme ve veriminde azalmalar meydana gelmektedir.
Yabancı otların neden oldu u zararlardan en önemlisi, kültür bitkisi ile
su, ı ık, mineral besin maddeleri ve yer bakımından rekabetleridir.
Yabancı otlar kısa zamanda geli tikleri için özellikle erken dönemlerde
zarar daha fazladır (Özer, 1993). Dünyada belli ba lı kültür bitkilerinde
(bu day, mısır, çeltik, pamuk ve soya) zarara neden olan hastalık, zararlı
185
ve yabancı otların neden oldu u ürün kaybı yakla ık % 67.15 olup,
bunun % 21.75’i zararlılardan, % 13.78’i hastalıklardan ve % 31.62’si ise
yabancı otlardan kaynaklanmaktadır (Oerke ve Dehne, 2004). Yabancı
otlar ürün azalmasının yanında kültürel i lemlerin zamanında ve istenilen
etkinlikte yapılmasını engellemekte, zehirli tohumları ürüne karı arak
insan ve hayvan sa lı ını olumsuz etkilemekte, hastalık ve zararlılara da
konukçuluk etmektedirler. Çukurova’da yabani yulaf bu day tarlalarının
yakla ık olarak % 80’ninde bulunmakta ve bulundu u tarlalarda ortalama
olarak 20 bitki/m2 yo unlukta olmakta ve bu yo unlukta ise % 25
civarında ürün kaybına neden olmaktadır (Orel-Aksoy ve Uluda , 2003).
Yabancı otlardan ileri gelen problemlerin en aza indirilebilmesi, verim
artı ı ve kalitenin artırılabilmesi için yabancı otlarla etkili bir ekilde
mücadele edilmesi gereklidir. Ancak bir yabancı otla mücadeleye
ba layabilmek için o yabancı otun Ekonomik Zarar E i i’nin (EZE)
bilinmesi yabancı otlarla mücadelede ana prensiplerden biridir.
Yapılacak mücadelede etkinli i arttırmak ve gerekli tedbirleri zamanında
almak için de uygun mücadele yöntemlerinin ortaya konması ve
uygulanması gerekmektedir.
2.
ORGAN K
YÖNTEMLER
TARIMDA
YABANCI
OT
KONTROL
Yabancı otların mücadelesinde çe itli yöntemler uygulanmaktadır.
Yabancı otlarla mücadele yönteminin seçiminde çe itli faktörler rol
oynamaktadır. Bunlar yabancı otun biyolojisi ve ekolojisine ait
etkenlerdir. Yabancı otların biyoloji ve ekolojilerinin incelenmesiyle,
mücadelede yardımcı olabilecek kritik noktaların saptanması ve buna
göre mücadele yapılması gerekmektedir. Bir yabancı otun mücadelesinde
tek bir yöntem yeterli olurken, di erlerinde yeterli olmayabilir (Güncan,
2009). Bu yöntemler a a ıda açıklanmı tır.
2.1.Yabancı Ot Bula masının Önlenmesi
Bula manın önlenmesi çok zaman alıcı olması ve pek çok ayrıntıya
dikkat edilmesi gereken, yabancı ot mücadelesinin en zorlu kısmıdır.
Temiz ve sertifikalı tohumluk kullanılması iyi bir yabancı ot mücadelesi
ve bula manın önlenmesinin ilk adımıdır. Tokat’ta selektörden geçirilmi
500 gr bu dayda ortalama 48.89 adet yabancı ot tohumu belirlenmi tir
(Sırma vd., 1997). Samsunda yapılan bir çalı mada ise 11 farklı
familyadan 18 yabancı ot türüne ait tohumunun bu day tohumlu u ile
186
birlikte ta ındı ı tespit edilmi tir (Mennan ve I ık 2003). Yabancı ot
mücadelesinde bula manın önlenmesi amacıyla kullanılabilecek
yöntemleri a a ıdaki gibi özetlenebilir.
Yanmı hayvan gübresi kullanılmalı, Sindirim artıklarındaki
yabancı ot tohumlarından korunmak amacıyla yeni alınmı çiftlik
hayvanları izole bir yerde bekletilmelidir.
Kombine, kültivatör ve römork gibi gezici olarak kullanılan tarım
alet ve makineleri temiz olarak kullanılmalı ve bir tarladan
di erine geçerken mutlaka çamur, toprak ve bitkisel artıklardan
temizlenmelidir.
Sulama suyu yabancı ot tohumu içermemeli, sulama kanalı
çevresindeki yabancı otlarla tohum ba lamadan önce mücadele
edilmelidir.
Dı arıdan getirilen fidan ve fide gibi üretim materyali yabancı ot,
tohum ve vejetatif üreme organlarıyla bula ık olmamalı,
i letmeye getirilen çakıl, kum, toprak vb materyaller dikkatle
incelenmeli ve temizlenmelidir.
Sık sık yabancı ot sürveyi yapılmalı yeni bula an türler derhal
yok edilmelidir. Yeni bula maların engellenmesi amacıyla çit
kenarları, tarla kenarları, yol boyu, demir yolu vb gibi alanlara
gerekli özen gösterilmeli yabancı otlarla mücadele edilmelidir.
De irmen artıkları mutlaka yakılarak yok edilmelidir (Zimdahl,
2007).
2.2. Toprak
leme ve Çapalama ve Fırçalama
Organik Tarımda yabancı otlarla mücadelede önemli yöntemlerden
birisidir. Topra ın sürülmesi her grup yabancı otlarla mücadelede pratik
ve ekonomik bir yöntemdir. Özellikle tek yıllık ve iki yıllık yabancı otlar
bu yöntemle kolayca ortadan kaldırılmaktadır. Organik tarımda tavsiye
edilebilecek bir di er yöntemde erken tohum yata ı hazırlı ıdır. Yabancı
ot tohumlarının ço u toprak yüzeyinden itibaren 4-5 cm’lik derinlikten
çimlenirler.Bu nedenle ekimden 3-4 hafta önce yapılacak tohum yata ı
hazırlı ı yabancı ot tohumlarının çimlenmesini te vik etmekte ve olu an
yabancı ot fideleri ekimle birlikte tahrip edilmektedir. Bu yabancı otlar
alevleme gibi yöntemlerle veya yüzlek bir toprak i leme ile yok
edilmektedirler (Güncan, 2009).
187
Sıraya ekilen bitkilerde yabancı otlarla mücadelede çapalama ve
fırçalama yaygın yöntemlerden birisidir. Son yıllarda organik tarımın
yaygınla masıyla birlikte gerek sıra arasındaki bitkilerle mücadele eden
gerekse de sıra üzerindeki bitkiye zarar vermeden ortamdaki yabancı
otları yok eden makineler geli tirilmi tir. Bu amaçla CBS ve bilgisayar
destekli görüntüleme sistemlerinden yaralanarak çapalama yapan
makineler geli tirilmektedir. Çapalama ve tırmıklama ile baklada çok
etkin bir yabancı ot kontrolü yapılan çalı malarda saptanmı tır. Bezelye
çıkı ından önce ve çıkı ından hemen sonra yapılan tırmıklama i leminin
etkin yabancı ot kontrolünü sa ladı ı da bildirilmektedir (Rasmussen,
1993). Yabancı ot kontrolü için kullanılabilecek bir fırçalama aletlerinde
sıra arasında hareket eden fırçalar yabancı otları çekerek yok etmektedir.
2.3. Ürün Rotasyonu
Ürün rotasyonu ekonomik, pazar ve agronomik nedenlerle yapılır. Bazı
yabancı otlar bazı ürünlere özelle mi lerdir. Darıcan çeltik tarlalarında
yo un olarak bulunurken, arpa ve bu day gibi kuru tarım alanlarında
sorun te kil etmemektedir. Bu birliktelik yabancı ot ve ürün
fenolojisindeki benzerlik, kültürel pratiklere adaptasyon (sürüm, sulama,
biçme vb), benzer büyüme özelli i ve en önemlisi uygulanan yabancı ot
mücadele yöntemlerine dayanıklılık ya da uyum sa lama gibi nedenlerle
olmaktadır. Bu birliktelik ürün rotasyonu, ekim zamanın ve yabancı ot
mücadele yönteminin de i tirilmesi ile ortadan kaldırılabilir (Zimdahl,
2007). 3 yıl mısır, 3 yıl barbunya fasulyesi ya da 2 yıl eker pancarından
sonra 1 yıl mısır rotasyonunda yabancı ot türlerinin de i im gösterdikleri;
3 yıllık barbunya yeti tiricili inde Solanum physalifolium tohum bankası
ve popülasyonunun arttı ı, 3 yıllık mısır yeti tiricili i sonucunda Setaria
viridis populasyonunda ve eker pancarı mısır rotasyonunun ise Kochia
scoparia populasyonunda artı a sebep oldu unu bildirmi lerdir (Ball ve
Miller, 1990). Ürün rotasyonu topraktaki yabancı ot tohum bankası
üzerine de etki ederek bazı türlerde artı a neden olurken bazı türlerde
azalmalarına neden olmaktadır.
2.4.Toprak Verimlili i Yönetimi
Topra ın besin maddesindeki de i im yabancı otları etkilemektedir.
Walters (1991) topraktaki besin maddelerinin düzenlenmesi ile ço u
yabancı ot türünün kontrol edilebilece ini ileri sürmü tür. Yabancı ot
yo unlu unun dü ük oldu u durumlarda yapılacak gübreleme (özellikle
azotlu) verimi artırır ve ürünü yabancı otlara kar ı daha rekabetçi duruma
188
getirirken; yabancı ot yo unlu u yüksekse yapılacak gübreleme ürüne
kar ı yabancı otların daha baskın hale geçmesini sa layacaktır.
2.5.Örtücü Bitkiler
Örtücü bitkiler toprak yüzeyini ana üründen hemen önce kaplayan ve ana
ürün ekilmeden topra a karı tırılarak üretim sistemine oldukça fazla
yarar sa layan bitkilerdir. Yeti tirilme amaçları hasat edilmek
olmamasına ra men, topra ı besin maddelerince zenginle tirip besin
döngüsünü sa lama, topra ı su ve rüzgâr erozyonuna kar ı koruma, ı ı ın
topra a ula masını engelleyerek toprak sıcaklı ındaki de i imleri
azaltma örtücü bitkilerin sa ladı ı faydalardan sadece bir kaçıdır. Örtücü
bitki olarak baklagiller yeti tiriliyorsa topra ın fiziksel ve kimyasal
yapısında iyile meler meydana gelir. Örtücü bitkiler toprak erozyonunu,
su kaybını, ve kirlili i önlemenin yanında toprak yapısını, yararlı
mikroorganizma sayısını, su infiltrasyonunu, nem oranını, organik
karbon miktarını ve azot miktarını arttırırlar (Teasdale 1996; Reddy
2003). Bunlarla birlikle örtücü bitkilerin etkili bir ekilde yabancı ot
kontrolü sa ladı ı bilinmektedir (Reddy,2003; Mennan vd., 2006;
Mennan vd., 2009a; 2009b; I ık vd., 2009a; 2009b), ayrıca bazı hastalık
ve zararlıları da etkiledikleri bildirilmi tir (Feil, 2001). Örtücü bitkiler
yabancı otlar ile ı ık, nem ve besin yönüyle rekabete girmeleri ve
salgıladıkları allelokimyasallar ile meydana getirdikleri atıklar sonucu
di er bitkilerin çimlenme ve büyümesini engellemektedirler. Örtücü bitki
olarak bir çok bitki türünün (Vicia spp., Trifolium spp., Sorghum vulgare,
Secale cereale) yabancı otların baskı altında tutmada ba arılı ekilde
kullanıldıkları saptanmı tır (Reddy 2003, Mennan vd., 2009a; 2009b).
Örtücü bitkiler hem canlı bitki olarak, hem de artıklarının olu turdu u
kalıntı etkisi ile yabancı otları etkilemektedirler (Teasdale vd., 2007).
Sa lıklı ve güçlü örtücü bitkinin yabancı otları baskıladı ına dair
literatürde fikir birli i vardır (Creamer ve Baldwin, 2000; Blackshaw vd.,
2001; ).
Yabancı otlarla mücadele amacıyla de i ik örtücü bitkilerin kullanıldı ı
sistemler geli tirilmi tir. Bu sistemlerin avantajlarının ço u topra ın
sürekli olarak kaplı olmasından ileri gelmektedir. Topra ın örtücü
bitkilerle kaplı olması aynı zamanda topra ı su ve rüzgar erozyonundan
korumaktadır. Bu sistemde toprak yüzeyindeki tüylü ku fi i malçı (Vicia
villosa) yaz döneminde ya mur sularının infilitrasyon oranını artırarak ve
buharla mayı engelleyerek topraktaki nemini artırırlar. Bununla birlikte
189
bazı zararlı, patojen ve yabancı otları da baskı altına alır (Teasdale vd.,
2007).
Örtücü bitkilerin önemli özelli i yabancı otları baskı altına almalarıdır.
Üç yıllık periyotta ürünün olmadı ı dönemde ekilen örtücü bitkilerin
yabancı ot popülasyonunu 136 bitki/m2’den 9 bitki/m2’ye dü ürmü tür.
Ürün hasadından sonra hemen örtücü bitki ekimi yapıldı ında yabancı
otlar geli meleri için uygun bir alan bulamamaktadır. Örtücü bitkilerin
kalıntıları yabancı otları fiziksel ve allelopatik mekanizma yolu ile de
etkileyebilirler. Yüksek biyomas olu umu sa layan ve yava parçalanma
özelli ine sahip örtücü bitki türleri (yüksek C:N oranı) yabancı ot
popülasyonunun azalmasında daha etkilidirler (Teasdale vd., 2007).
Teasdale vd., (2007), Almeida ve Rodrigues’e (1985) atfen toprak
yüzeyindeki her 1 t/ha’lık kuru biyomas kalıntısının yabancı otlarda 2.5
t/ha biyomas azalması meydana getirdi ini belirtmi lerdir.
2.6. Karı ık Ekim
Karı ık ekim aynı anda iki ya da daha fazla ürünün bir arada yeti tirildi i
bir sistemdir. Bu sistemde yıllık bir bitki ile di er bir yıllık bitki, yıllık
bitki ile çok yıllık bitki ya da çok yıllık bitki ile ba ka birçok yıllık bitki
bir arada yeti tirilebilir. Sistemin temel amacı ürünlerin verimlili i
artırmak ve yabancı otlarla mücadele etmektir. Birçok sistemde ikinci
ürün yalnızca yabancı ot mücadelesi amacıyla yeti tirilir (Liebman ve
Dyck, 1993). Kamerun’da sorgum ve börülcenin birlikte yeti tirilmesi
parazit bitki Striga spp’nin büyüme ve tohum üretimini yalnız
yeti tirmeye göre önemli ölçüde azaltmı tır (Carsky vd., 1994).
Karalahana ve fasulyenin Kenya’da birlikte yeti tirilmesi Amaranthus
retroflexus’un büyümesini etkili bir ekilde baskı altına almı aynı
zamanda ürün artı ı da sa lamı tır (Itulya ve Aguyoh, 1998).
2.7.Tohum Miktarını Artırma Veya Sıra Arasını Daraltma
Çok sayıda bitki; tohum maliyetini azaltmak, daha iyi anız yönetimi ve
sıra arasındaki yabancı otlarla mücadele kolaylı ı sa lamak amacıyla
geni sıralara ekilmektedir. Geni sıra aralı ının dezavantajı ise yabancı
otlarla rekabet ve verim dü üklü üdür (Blackshaw vd., 2007). Organik
tarımda yabancı otlarla mücadelede uygulanan yöntemlerden biriside
tohum miktarını artırarak ve sıra arasını daraltarak birim alandaki bitki
sayısını artırmaktır. Bu yöntem ürün verimini de artırır; ancak tohum
miktarını artı ı maliyetlerde artı a neden olur. Bitki sayısında artı ve sıra
arasının azalması ürünün yabancı otlarla rekabet kabiliyetini artırır.
190
Genel olarak dar sıra aralı ı, ı ık toprak nemi ve besin maddeleri için
yapılan rekabette ürünü yabancı otlara kar ı üstün kılar (Blackshaw vd.,
2007).
Weiner vd., (2001), 12,8 cm sıra aralı ı yerine bu dayı 4 cm sıra aralı ı
ve 2.5 cm sıra üzeri mesafede ektiklerinde % 30 daha az yabancı ot
biyoması ve % 9 daha fazla ürün elde ettiklerini bildirmi lerdir. Erkenci
mısır çe itleri ile 76 cm yerine 38 cm geni li ine ekim yapılması yabancı
ot yo unlu unda önemli derecede azalmalara neden olmu tur. Dar sıra
aralı ı ve bitki sayısındaki artı yabancı otların ı ık alımı % 3- 5 oranında
azaltmı , bu da yabancı otları 5-8 kat daha az biyomas olu turmasına
neden olmu tur (Begna vd., 2001).
2.8.Biçme
Biçme; yol kenarları, çim alanları, meyve bahçeleri ile çayır ve meralarda
yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Biçme yabancı otların
geli mesini ve tohum ba lamasını önleyerek rekabeti ürün lehine çevirir.
Sıra arasındaki yabancı otların biçilmesi amacıyla aletler geli tirilmi tir.
Örne in Donald vd., (2001) mısır ve soyanın sıra arasındaki yabancı
otları kesmek amacıyla yeni özel bir makine geli tirmi lerdir. Sıra
arasındaki bazı yabancı otların kesimi lazerle de yapılabilmektedir
(Heisel vd., 2002). Lazerle yapılan kesim yabancı otların yeniden
sürmesini geciktirdi i, rekabet yetene ini azalttı ı ve öldürdü ü için
dü ük maliyetli, az enerji kullanan ekolojik yabancı ot kontrol yöntemleri
açısından bir potansiyele sahiptir. Suyla jet kesim 5–25 l/dk çok yüksek
basınçlı su kullanılarak (2000 -3000 bar) yapılan bir i lem olup yabancı
otların kesiminde alternatif olabilece i dü ünülmektedir (Fogelberg,
2004).
2.9. Alevle Yakma Ve Di er Termal Metotlar
Alevle yakma, imdiye kadar en yaygın olarak kullanılan termal yabancı
ot kontrol yöntemidir. Bitki hücresini yakmadan hızlıca parçalanmasını
sa layan alevle yakma Avrupa’da organik tarımda yaygın olarak
kullanılmaktadır. Alevle yakma havuç vb gibi yava çıkı yapan
bitkilerde çıkı öncesi tek uygulama eklinde yapılır (Rasmussen ve
Ascard, 1995). Çıkı sonrası sellektif alev uygulaması daha az
kullanılmakta; daha çok ısıya dayanıklı mısır ve soya gibi bitkilerde
uygulanmaktadır (Ascard, 1998). Gövde ve hipokotili toprak yüzeyine
yakın olan yabancı otlar erken dönemlerinde alevle yakmaya daha
duyarlı olup genç bitkilerin sürgün uçları ısıdan daha fazla etkilenirler.
191
Büyüme noktaları a a ı nodlarda ve yaprak vb. tarafından korunan
bitkilerde yererince ısı alımı ya lı bitkilerin yeniden sürümünü
engellemektedir (Askard vd., 2007). Yabancı otlarla mücadelede
kullanılan alev makineleri yakıt olarak LPG (propane butane karı ımı)
kullanırlar. Propan alevi 1900 oC’ye kadar ısı olu tururken ısı sensörü
tarafından ölçülen hava ısısı daha dü ük (1200-1350 oC) olmakta tarla
ko ullarında ise bu ısı daha da dü mektedir (Ascard, 1998). Yabancı ot
mücadelesinde ayrıca kızıl ötesi radyasyon (IR), sıcak su, buhar, köpük,
elektrik enerjisi, mikrodalga radyasyon, ultraviyole radyasyon, lazer vb.
yöntemler üzerine son yıllarda çalı malar yo unla mı tır (Askard vd.,
2007).
2.10. Malçlama
Bu yöntemle toprak yüzeyi canlı yada cansız materyallerle kapatılmakta
ve topra ın nem kaybı önlendi i gibi özellikle topra a ı ık geçmesi
önlendi inden bir çok yabancı ot tohumlarının da çimlenmesi
engellenmektedir. Bu amaçla saman, kuru ot, çiftlik gübresi, çeltik sapı
ve kavuzu, ka ıt, bu amaçla hazırlanmı çe itli plastik ve kuma malçlar
yabancı ot mücadelesinde kullanılmaktadır. Malç uygulaması ile gerek
fiziksel bariyer olarak gerekse de yabancı otların ı ıkla ba lantılarının
kesilerek öldürülmeleri amaçlanmaktadır. Bu yöntem çilek ve sıraya
ekilen sebzelerde yaygın olarak kullanılmaktadır.
2.11. Solarizasyon
Bu yöntemle toprak sıcaklı ı güne enerjisiyle artırılmakta ve topraktaki
pek çok yabancı ot tohumları bu yolla canlılı ının yitirmesi
sa lanabilmektedir. Özellikle dar alanlar ve seralarda bu yöntemle
ba arılı bir ekilde yabancı otlar kontrol altına alınabilmektedir.
Ülkemizde Akdeniz Bölgesi’nde seralarda yürütülen bir çalı mada
solarizasyonla, çoban çantası (Capsella bursa-pastoris (L.) Medik),
topalak (Cyperus rotundus L.), canavar otu (Orobanche spp.), Zühre
tara ı (Scandix pecten-veneris L.), serçe dili (Stellaria media (L.) Vill.,
küçük ısırgan (Urtica urens L.) gibi yabancı otların ba arılı bir ekilde
kontrol edildi i belirlenmi tir (Orel-Aksoy ve Uluda , 2003).
2.12. Dayanıklı Kültür Bitkisi Çe itlerinin Kullanımı
Bu yöntem özellikle tam parazit bir yabancı ot olan canavar otunun
(Orobanche spp.) mücadelesinde kullanılan bir yöntemdir. Dünyada
canavar otuna dayanıklı ayçiçe i, bakla ve nohut çe itlerinin
192
geli tirilmesi ve bunlarının kullanılmasıyla ilgili ba arılı çalı malar
bulunmaktadır (Orel-Aksoy ve Uluda , 2003).
2.13. Sulama
Sulamanın ya murlama, karık ve salma sulama eklinde yapılması
yabancı ot tohumlarının çimlenmesi ve geli mesini te vik etmektedir.
Organik tarımda sıra aralarında ve sıra üzerindeki yabancı ot çıkı ının
azaltılması amacıyla damlama sulama yapılması tavsiye edilmektedir.
Damlama sulama aynı zamanda ürünü yabancı otlara kar ı daha rekabetçi
kılmaktadır.
2.14 . Biyolojik Mücadele
Yabancı otların popülasyonunu negatif etkileyen tüm hastalık ve zararlı
gibi canlı etmenler yardımı ile bu yabancı otların zararını zarar e i i
altına dü ürmek için alınan önlemlerin tümüne Biyolojik Yabancı Ot
Sava ı denilmektedir. Bu yöntem çok yaygın olarak kullanılmamakla
beraber imdiye kadar ba arılı bir ekilde uygulanmı örnekler
bulunmaktadır. Avustralya’da 20 milyon ha alanı saran frenk inciri
(Opuntia sp) ile mücadelede, bir Lepidoptera olan Cactoblastis cactorum
uygulaması ile ba arı elde edilmi tir (Orel-Aksoy ve Uluda , 2003).
3.SONUÇ
Sürdürülebilirlik açısından organik tarım Ülkemizde de giderek
yaygınla maya ba lamı tır. Ülkemizde tarımsal üretimde verimlilik
düzeyi, belli ürünlerde ve bölgelerde istenilen seviyeye ula amamı tır.
A ırı kimyasal kullanımı olumsuz çevresel etkiler meydana getirmi tir.
Sürdürülebilir bir tarımın yapılabilmesi için dünyada yaygınlı ı artan
“organik tarıma” gereken önem verilmelidir. Di er konvansiyonel
sistemlerde oldu u gibi organik tarım sistemlerinde de yabancı otlar
sorun olu turmaktadırlar. Bu sistemlerde yabancı ot mücadelesi genel
anlamda fiziksel ve kültürel kontrol yöntemlerine ba lı olarak
yürütülmektedir. Ancak bilinçsiz yabancı ot kontrolü bazı problemlere
yol açmaktadır. Organik tarım prensiplerine uygun pek çok yabancı ot
kontrol yöntemleri bulunmaktadır ancak önemli olan uygun yöntemi
uzman e li inde belirlemek ve tek bir yöntemle ba arı elde edilmesi zor
olan durumlarda (üretim yapılan alanlarda hem tek yıllık hem de çok
yıllık yabancı otların sorun te kil etmesi gibi) kontrol yöntemleri arasında
entegrasyonun sa lanması gerekmektedir. Entegre mücadele amacıyla
193
kullanılacak yakma aletleri vb alet ve ekipmanların ülkemizdeki
i letmelerin küçük çaplı ve tarlaların parçalı olması nedeni ile ekonomik
ve kullanı lı olmayabilir; bu tip ekipmanlar çiftçi örgütleri tarafından
temin edilip kullandırılmalıdır.
4. KAYNAKLAR
Almeida,F.S.and
Rodrigues,B.N.,1985.
Guia
de
herbicidas.
In:Contribuição para o uso adequado em plantio direto e
convencional. IAPAR, Londrina, PR, Brazil, 482 pp.
Ascard, J. 1998. Comparison of flaming and infrared radiation techniques
for thermal weed control. Weed Research 38, 69–76.
Ascard, J., P.E. Hatcher, B. Melander and M.K. Upadhyaya, 2007.
Thermal Weed Control Non-chemical Weed Management
Principles, Concepts and Technology Edited by Mahesh K.
Upadhyaya ISBN-13: 978 1 84593 290 9 © CAB International
2007 (p 154-175 / 239 p.)
Ball, D.A. and S.D. Miller, 1990. Weed seed population response to
tillage and herbicide use in three irrigated cropping sequences.
Weed Sci. 38:522–527.
Bàrberi, P., 2002. Weed management in organic agriculture: are we
addressing the right issues? European Weed Research Society
Weed Research 2002 42, 177–193
Begna, S.H., R.I. Hamilton, L.M. Dwyer, D.W. Stewart, C. Cloutier, L.
Assemat, K. Foroutan-pour, and D.L. Smith. 2001. Weed
biyomass production response to plant spacing and corn (Zea
mays) hybrids differing in canopy architecture. Weed Technol.
15:647–653.
Blackshaw, R.E., Moyer, J.R., Doram, R.C. and Boswell, A.L., 2001.
Yellow sweetclover, green manure, and its residues effectively
suppress weeds during fallow. Weed Science 49, 406–413.
Blackshaw R.E, R.L. Anderson and D. Lemerle, 2007. Cultural Weed
Management. Non-chemical Weed Management Principles,
Concepts and Technology Edited by Mahesh K. Upadhyaya
ISBN-13: 978 1 84593 290 9 © CAB International 2007 (p 3547/239 p.
Carsky, R.J., Singh, L. and Ndikawa, R., 1994. Suppression of Striga
hermonthica on sorghum using a cowpea intercrop. Experimental
Agriculture 30, 349–358.
194
Creamer, N.G. and Baldwin, K.R., 2000. An evaluation of summer cover
crops for use in vegetable production systems in north Carolina.
HortScience 35, 600–603.
Donald, W.W., Kitchen, N.R. and Sudduth, K.A., 2001. Between-row
mowing banded herbicide to control annual weeds and reduce
herbicide use in no-till soybean (Glycine max) and corn (Zea
mays). Weed Technology 15, 576–584.
Feil, B., 2001. Pflanzenproduktion in lebenden Mulchen-eine
Ueberrsicht. Pflanzenbauwiss 5:15-23
Fogelberg, F., 2004. Water-jet cutting of potato tops: some experiences
from Sweden. In: Cloutier, D. and Ascard, J. (eds) 6th EWRS
Workshop on Physical and Cultural Weed Control, Lillehammer,
Norway, 8–10 March 2004, p. 111.
Güncan, A., 2009. Yabancı Otlar ve Mücadele Prensipleri. Selçuk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Konya 282 s. ISBN 975-448-157-1
Heisel, T., Schou, J., Andreasen, C. and Christensen, S., 2002. Using
laser to measure stem thickness and cut weed stems. Weed
Research 42, 242–248
Irla E., 1995. Anbautechnik und Unkrautregulierung bei Ackerbohnen.
FAT-Berichte nr. 460.
Isık, D., E. Kaya, M. Ngouajio and H. Mennan, 2009a. Summer cover
crops for weed management and yield improvement in organic
lettuce (Lactuca sativa) production. Phytoparasitica 37 (2):193–
203.
Isık,D.,E.Kaya,M.Ngouajio and H.Mennan,2009b.Weed suppression in
organic pepper (Capsicum annuum L.) with winter cover crops.
Crop Protection 28 356–363.
Itulya, F.M. and Aguyoh, J.N., 1998. The effects of intercropping kale
with beans on yield and suppression of redroot pigweed under
high altitude conditions in Kenya. Experimental Agriculture 34,
171–176.
Liebman, M. and Dyck, E., 1993. Crop rotation and intercropping
strategies for weed management. Ecological Applications 3, 92–
122.
Mennan, H., ve D. I ık, 2003. Bu day Tohumlu unda Bulunan Yabancı
Ot Tohumlarının Yo unlukları ve Bitkiye Dönü üm Oranlarının
Saptanması. Türkiye Herboloji Dergisi, 6 (1), 8-15.
195
Mennan, H., M. Ngouajio, D. I ık and E. Kaya, 2006. Effects of
alternative management systems on weed populations in hazelnut
(Corylus avellana L.). Crop Protection 25, (8), 835-841.
Mennan, H., M. Ngouajio, E. Kaya, and Dogan Isık, 2009a. Weed
Management in Organically Grown Kale (Brassica oleracea var.
acephala) Using Alternative Cover Cropping Systems. Weed
Technology 23:81–88
Mennan, H., M. Ngouajio, D. Isık and E. Kaya, 2009b. Effects of
Alternative Winter Cover Cropping Systems on Weed
Suppression in Organically Grown Tomato (Solanum
lycopersicum L.). Phytoparasitica 37 (4):385–396.
Oerke, E.C., Dehne, H.W., 2004. Safequarding production – losses in
major crops and the role of crop protection. Crop Prot. 23, 275–
285.
Orel-Aksoy, E. Ve Uluda , A., 2003. Ekolojik Tarımda Yabancı Ot
Yönetimi. Türk Tarım, Mart-Nisan, 2003, 150. T.C. Tarım ve
Köyi leri Bakanlı ı, Ankara.
Özer, Z., 1993. Niçin Yabancı Ot Bilimi Türkiye L. Herboloji Kongresi
Bildirileri. 1-7 s. Adana.
Rasmussen, J., 1993. Experimental Approaches to mechanical weed
control in field peas. Ixeme Colloque International sur la Biologie
des Mauvaises Herbes.
Rasmussen, J. and Ascard, J., 1995. Weed control in organic farming
systems. In: Glen, D.M., Greaves, M.P. and Anderson, H.M. (eds)
Ecology and Integrated Farming Systems: Proceedings of the 13th
Long Ashton International Symposium. Wiley, Chichester, UK,
pp. 49–67.
Reddy K.N., 2003. Impact of Rye Cover
Crop and Herbicides on
Weeds, Yield, and Net Return in Narrow-Row Transgenic and
Conventional Soybean (Glycina max). Weed Technology. 2003.
Volume 17.28-35.
Sırma, M., . Kadıo lu, A. Güncan, 1997. Tokat ve yöresinde tohumluk
bu dayda selektörden önce ve sonra ürüne karı an yabancı ot
tohumlarının ve yo unluklarının belirlenmesi. Türkiye II.
Herboloji Kongresi,1-4 Eylül 1997 zmir Ayvalık, Bildiriler: 279287
Teasdale, J.R., 1996. Contribution of cover crops to weed management
in sustainable Agricultural systems. J. Prod. Agric. 9:475-479.
196
Teasdale J.R., L.O. Brandsæter, A. Calegari and F. Skora Neto, 2007.
Cover Crops and Weed Management. Non-chemical Weed
Management Principles, Concepts and Technology Edited by
Mahesh K. Upadhyaya ISBN-13: 978 1 84593 290 9 © CAB
International 2007 (p 48-64 / 239 p.)
Walters, C. 1991. Weeds: Control Without Poisons. Acres
U.S.A.,Metairie, LA. 352 pp.
Weiner, J., Griepentrog, H.W. and Kristenses, L. (2001) Suppression of
weeds by spring wheat (Triticum aestivum) increases with crop
density and spatial uniformity. Journal of Applied Ecology 313,
31–51.
Zimdahl R. L., 2007. Fundamentals of Weed Science [Third Edition].
666 p. Academic Press is an imprint of Elsevier. ISBN: 978-012-372518-9.
197
B YOLOJ K MÜCADELE VE ORGAN K TARIM
Yrd. Doç. Dr. M. Alper ALTINOK
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü, 38039-KAYSER
altinoka@erciyes.edu.tr
ÖZET: Organik tarım, farklı bile enlerin bir arada kontrol edilmesini
gerektiren, bu nedenle de özellikle üreticiler ba lamında belirli bir bilgi
birikimini zorunlu kılan bir tarımsal faaliyettir. Konvansiyonel tarımda
kar ıla ılan temel sorunlardan olan bitki koruma problemlerinin
kimyasallarla hızlı ekilde çözülebilece i dü üncesi, günümüzde çevre ve
insan sa lı ı için kısa ve uzun vadede ciddi tehdit olu turdu u bilinen
kimyasal kullanımının nasıl en aza indirgenebilece i yönünde de i mi
ve bu de i im tarım tarihi boyunca uygulanan ve sentetik girdilerin
minimumda tutuldu u klasik tarım yöntemlerinin, güncel bilimsel
verilerle birle tirilerek organik tarım adı altında tekrar uygulanmaya
ba lanmasını getirmi tir. Organik tarımda bitki koruma sorunlarının
çözümünde biyolojik mücadele, do al dengenin ve tarım ekosistemini
olu turan bile enlerin korunmasında, sürdürülebilirli i en yüksek yöntem
olarak kar ımıza çıkmaktadır. Bu derlemede zararlılarla, onların do al
dü manlarını kullanarak mücadele etme yolları, ana ba lıklar halinde ele
alınmı tır.
Anahtar kelimeler: organik tarım, biyolojik mücadele, do al dü man,
entomopatojen
1. G R
Organik tarım, biyolojik çe itlili i, biyolojik döngüleri ve topraktaki
biyolojik aktiviteyi te vik eden bir ekolojik ürün yönetimi sistemi olup,
çiftlik dı ı girdileri en dü ük oranda tutarken ekolojik dengeyi onarmayı,
korumayı ve iyile tirmeyi hedefleyen tarımsal uygulamaların bütünü
olarak tanımlanmaktadır (Anonymous, 1995).
Organik tarımın hedefi ise, üretim, da ıtım ve tüketim a amalarının
tümünde en küçük mikroorganizmalardan insana kadar tüm canlılar ve
ekosistemin devamlılı ını ve iyile tirilmesinde rol oynamak eklinde
özetlenebilir.
Dünyada 2008 yılı itibariyle 35 milyon ha alanda organik tarım
yapılmakta olup, sertifikalı en fazla organik tarım alanına sahip ülke, 12
milyon ha ile Avustralya’dır, bunu 4 milyon ha ile Arjantin ve 1.9 milyon
198
ha ile Çin izlemektedir. Organik ürünlerin dünyadaki pazar payı 50
milyar dolar seviyesinde olup, ürünlerin büyük ço unlu u Kuzey
Amerika ve Avrupa’da tüketilmektedir (Willer and Kilcher, 2010).
Avrupa ülkeleri açısından inceledi imizde organik tarım yapılan alanlar,
2003 yılında toplam tarım alanlarının %1.25’i iken, bu rakam her yıl artı
göstererek 2009 yılı itibariyle %1.94’e ula mı tır. Ülkemizde ise bu
rakamlar aynı yıllar için %0.18 ve %1.29’dur. Görüldü ü gibi Türkiye,
altı yıllık süre içerisinde organik tarım alanlarını belirli ölçüde artmı tır,
ancak bu artı a ra men, oransal sıralamada ülkemiz 2009 yılında 44 ülke
arasında 30. sırada yer almaktadır. Organik tarım alanının toplam tarıma
oranı bakımından en yüksek yüzdeye Lichtenstein sahiptir (%26.87),
bunu Avusturya (%18.50) ve sveç takip etmektedir (%12.56). Öte
yandan, organik tarım yapılan alan büyüklü ü açısından inceledi imizde
Türkiye 2003 yılında 73,368 ha ile 17. sırada iken 2009 yılında Avrupa
ülkeleri arasında 325,831 ha ile 12. sıraya yükseldi i ve bu artı ın aradaki
altı yıllık süreçte düzenli olarak devam etti i görülmektedir (Anonymous,
2010).
Organik tarımın ülkemizdeki geli imi açısından umut verici olan bu
rakamlar, kaçınılmaz olarak hastalık ve zararlılara yönelik riskleri de
artırmaktadır. Bu riskler, özellikle organik ve konvansiyonel tarım
alanları co rafi olarak birbirine yakla tıkça, ilaçların rüzgarla
sürüklenmesi, topra ın kontaminasyonu, korunmaya çalı ılan do al
dengenin sürekli bozulması gibi olumsuz etkile imler nedeniyle daha da
önemli hale gelmektedir.
Organik tarımın temel bile enleri, organik pestisitler, organik fungisitler,
organik kompost ve yaprak gübreleri ve biyolojik mücadele ajanları
olarak sıralanabilir. Biyolojik mücadele çerçevesinde a ırlıkla yararlı
böcekler (parazitoit ve avcılar), patojenler (fungus, bakteri, virüs,
nematod), daha az olarak ku lar ve böcek yiyen di er bazı hayvanlardan
yararlanılabilmektedir.
Biyolojik mücadele ajanlarının avantajları arasında, insan hayatı, ku lar
ve balıklar için güvenli olması, çevreye zarar vermemesi, kimyasal
mücadeleye göre daha az i çilik gerektirmesi ve daha ucuza üretilmesi
sayılabilir. Dezavantajları ise ticari anlamda üretiminin ço u durumda
zor olması, verimli sonuçlar alınabilmesi için uzman çalı anların
denetiminde kullanılması, üretim ve salım sürecindeki zamanlama ba arı
için kritik önemde oldu undan özellikle çiftçilerin konu üzerinde detaylı
bilgi sahibi olmasını gerektirmesi eklinde özetlenebilir.
199
2. ORGAN K TARIMDA ENTEGRE MÜCADELE
Entegre mücadele, yada entegre zararlı yönetimi, böcekler, hastalıklar ve
yabancı otların yönetiminde biyolojik, kültürel, fiziko-mekanik ve
kimyasal araçların ekonomi, sa lık ve çevresel riskleri minimize edecek
kombinasyonlarla kullanımı olarak tanımlanabilir
Dünyada tarımsal ürünlerde meydana gelen kayıpların %14’ünü yabancı
otlar, %11’ini zararlılar ve %9’unu hastalıklar olu turmaktadır, hasat
sonrası muhtemel kayıplarla birle tirildi inde ürün kayıpları %40’ın
üzerine çıkmaktadır. Bu orandaki kaybın ekonomik de erinin 550 milyar
dolar seviyesinde oldu u bildirilmektedir (Agrios, 2005). nsano lu tarım
yapmaya ba ladı ından bu yana zararlılarla da u ra mı , tarih boyunca
sınırlı mücadele olanakları çerçevesinde a ırlıkla kültürel tedbirler,
fiziksel ve mekanik mücadele yöntemlerini içeren geleneksel metotlarla
belirli oranda sonuç almaya çalı mı tır (Uneke, 2007). Bu durum, bazı
kimyasalların zararlılara kar ı yaygın kimyasal mücadeleyi mümkün
kılacak kadar etkili oldu unun fark edilmesine kadar sürmü tür.
Herkesçe bilinen DDT, ilk kez bir Alman kimyager tarafından 1874
yılında ke fedilmesine ra men, insektisit özelliklerinin farkına varılması,
1939 yılını bulmu tur. Çiftçilerin, tarlalarını tüketen zararlıları bir gecede
“yok etmelerini” sa layan bu ke if, sahibine Nobel ödülü de
kazandırmı tır (Carson, 1962). Deri yoluyla emilmedi i için akut
toksisite göstermeyen bu madde, kullanılmaya ba landı ı II. Dünya
Sava ı zamanlarında, bitlere kar ı askerlerin elinde ba ka çözüm de
olmadı ından, “tamamen zararsız” sıfatıyla tanıtılmı , hatanın farkına
varılıp görece zayıf ilk uyarıların yapılması ise 1950’de mümkün
olabilmi tir. DDT ve onu takip eden chlodane, heptachlor, dieldrin,
aldrin, endrin gibi insektisit ve herbisit amaçlı kullanılan kimyasalların
aslında ne kadar tehlikeli oldukları ise, ba ta ilaçlama yapanlar olmak
üzere, bu maddelere maruz kalan ki ilerin kısa-orta vadede ölümleriyle,
zor yoldan ö renilmi tir. Dolayısıyla, tarım kimyasallarının
kullanımındaki ilk sınırlamalar, çevreyi ve do al dengeyi de il, insanları
korumak amacıyla konulmaya ba lanmı tır denebilir. Öte yandan izleyen
süreç içinde de çiftçilerin kimyasallardan beklentileri aynı kalmı , tarım
alanında kültür bitkisi dı ında hiçbir canlının bulunmaması gerekti i
dü üncesi uzun yıllar boyunca varlı ını korumu tur. Bu hedefin yanlı
oldu u, kullanılan kimyasalların do al denge üzerindeki yıkıcı etkileri
gözlemlendikçe anla ılabilmi tir. Zararlılarla “topyekün mücadele”
200
yerine “zararlı yönetimi” dü üncesi bu gözlemlerle olgunla maya
ba lamı tır. Son 25 yılda ABD’de insektisit uygulamalarının %40,
insektisit kullanımının %80 ve zararlı ile mücadele masraflarının %37
civarında dü mü olması, entegre zararlı yönetimine yönelik çalı maların
olumlu sonuçlar üretti ine i aret etmektedir.
3. Organik Tarımda Biyolojik Mücadelenin Yeri
Kültürel pratikler, kimyasal mücadele ve biyolojik mücadele, organik
tarımda zararlı yönetiminde izlenen ba lıca yollar arasındadır. Bu
çerçevede toprak hazırlı ı, toprak i leme, ürün deseni, sulama ve drenaj,
budama, sanitasyon gibi uygulamaların do ru yapılması, bitki koruma
sorunlarının olu masını engellemek, geciktirmek veya ekonomik zarar
düzeyine ula masını engellemekte büyük öneme sahiptir. Kimyasal
mücadele, kimyasal veya organik kökenli biyolojik preparatların böcek
öldürücü (insektisit) veya çekici (tuzak) olarak kullanılmalarını içerir.
Bitki koruma önlemleri açısından baktı ımızda, organik tarım
faaliyetlerinde entegre mücadele içinde en kritik yere biyolojik mücadele
uygulamaları sahiptir. Biyolojik mücadele çerçevesinde böceklerle
sava ımda kullanılan temel ajanlar do al dü manlar ve biyorasyonel
pestisitler olarak da adlandırılan mikrobiyal insektisitlerdir.
4. Zararlıların Do al Dü manları
Tarımsal zararlılarla biyolojik mücadelede do al dü manlar, çiftçilerin en
önemli silahlardan biridir. Böcekler 1 milyonun üzerinde kayıtlı türle,
dünyadaki en fazla çe itlili e sahip canlı grubudur. Bu türler içerisinde
en kalabalık grubu, yakla ık %99 ile zararlı olarak kabul edilmeyen
böcek türleri olu turmaktadır, ikinci kalabalık grup, parazitoitler ve
avcılardan olu an faydalı böceklerdir. Zararlı olarak niteledi imiz son
grupta ise, insanlar, hayvanlar ve bitkiler üzerinde do rudan beslenen
veya onların dolaylı yoldan zarar görmesine sebep olan, bu üçü arasında
en az sayıda türü barındıran böcekler yer alır.
Do al dü man kullanımı ile biyolojik mücadele, üç temel yakla ımı
içermektedir:
1. Klasik biyolojik mücadele: Bölgede do al olarak bulunmayan
biyolojik mücadele ajanlarının orijin co rafyasından getirilmesi ve
yerle tirilmesini içerir.
2. Koruma: Do al olarak ortamda bulunan yararlı türlerin korunması
için alınacak önlemleri içerir.
201
3. Salım: Popülasyon düzeylerinin yükseltilebilmesi amacıyla,
faydalı türün yüksek miktarlarda kitle üretiminin yapılması ve ihtiyaç
duyulan bölgeye sık aralıklarla salımı eklindedir.
Günümüzde dünyada ve ülkemizde zararlı türlerle sava ımda kullanılan
ve ticari olarak üretimi yapılan faydalı böceklerden ba lıcaları,
Tablo 1’de verilmi tir. Görüldü ü üzere, önemli miktarda do al dü man
türü, artık ülkemizde de ticari ürün formunda bulunabilmektedir. Organik
tarım alanlarının artı ına paralel ekilde, ticari olarak üretilen do al
dü man türlerinin sayısının da yıldan yıla artmakta oldu u
gözlemlenmektedir.
Tablo 1. Dünyada ve Türkiye’de ticari olarak üretilen faydalı böcek
türleri (* ile i aretli türler, ülkemizde ticari preparatlar olarak ruhsatlıdır).
Faydalı tür
levi
Kullanılabilece i zararlılar
Adalia bipunctata*
Avcı
Yaprak bitleri
Ambliseius swirskii*
Avcı
Tripsler ve beyaz sinekler
Amblyseius californicus*
Avcı
Akarlar
Amblyseius cucumeris*
Avcı
Akarlar, tripsler
Anagyrus pseudococci*
Parazitoit Turunçgil unlu biti, ba unlu biti
Aphelinus abdominalis*
Aphidioletes aphidimyza*
Parazitoit Yaprak bitleri, Macrosiphum euphorbiae,
Aulacorthum solani
Avcı
Yaprak bitleri
Aphidius colemani*
Parazitoit Farklı yaprak biti türleri
Aphidius ervi*
Parazitoit Farklı yaprak biti türleri
Aphidius matricariae*
Parazitoit
Aphytis melinus
Parazitoit Kırmızı kabuklu bit
Chysoperla sp.
Avcı
eftali yaprak biti, patates yaprak biti
Coccidoxenoides perminutus*
Yaprak bitleri, tripsler, akarlar, beyazsinekler,
unlubitler vd.
Parazitoit Turunçgil unlu biti, ba unlu biti
Cryptolaemus montrouzieri*
Avcı
Dacnusa sibirica*
Parazitoit Kelebek tırtılları
Digylyphus isaea*
Parazitoit Yaprak galeri sinekleri, Phytomyza syngenesiae
Encarsia formosa*
Parazitoit Sera beyaz sine i, tütün beyaz sine i
Episyrphus balteatus*
Avcı
Eretmocerus eremicus*
Parazitoit Sera beyaz sine i, tütün beyaz sine i
Eretmocerus mundus*
Parazitoit Sera beyaz sine i, tatlı patates beyaz sine i
Fallacis sp.
Avcı
Unlubitler
Yaprak bitleri
Akarlar
202
Faydalı tür
levi
Kullanılabilece i zararlılar
Feltiella acarisuga*
Avcı
Akarlar
Galendromus helveolus
Avcı
Belirli akar türleri
Galendromus occidentalis
Avcı
Akarlar
Geocoris sp.
Avcı
Birçok yumu ak vücutlu böcekler ve akarlar
Goniozus legneri
Parazitoit Amyelois transitella
Hypoaspis aculeifer *
Avcı
Sciarid sinekler
Hypoaspis miles
Avcı
Diptera takımına ba lı familyalar
Hypoaspis miles*
Avcı
Sciarid sinekler
Leptomastix dactylopii*
Parazitoit Turunçgil unlu biti
Macrolophus caliginosus*
Avcı
Beyaz sinek, akarlar, domates güvesi
Mesoseiulus longipes
Avcı
Akarlar
Muscidifurax raptor
Parazitoit Musca sp.
Muscidifurax raptorellus*
Parazitoit Sinekler
Neoseiulus californicus
Avcı
Akarlar
Nesidiocoris tenuis*
Avcı
Beyaz sinek, akarlar, yaprak galeri güvesi
Ophyra aenescens*
Avcı
Musca sp.
Orius insidiousus
Avcı
Orius laevigatus*
Avcı
Tripsler, yaprak bitleri, akarlar, ko niller,
beyazsinekler ve di er yumu ak vücutlu böcekler
Tripsler ve akarlar
Orius strigicollis*
Avcı
Tripsler, yaprak bitleri
Phytoseiulus macropilis
Avcı
Phytoseiulus persimilis*
Avcı
Spalangia cameroni*
Parazitoit Sinekler
Trichogramma sp.*
Parazitoit Chilo, Sesemia, Helicoverpa, Tryporyza,
Plutella cinslerine ba lı türler
Tetranychidae familyasına ba lı akar türleri
5. Mikrobiyal nsektisitler
Mikrobiyal insektisitler, entomopatojen özellikteki fungus, bakteri, virüs
veya nematodlar gibi mikroskobik canlılardan veya bu canlılar tarafından
üretilen toksinlerden olu ur. Bu preparatlar genellikle konvansiyonel
bitki koruma kimyasalları gibi uygulanabilecek ekilde formüle edilmi tir
(sprey, toz veya granül).
Mikrobiyal insektisitlerin avantajları arasında yaban hayatına, hedeflenen
organizma ile yakın ili kide olmayan insan ve di er canlılara toksik
etkisinin olmaması, ürettikleri toksinlerin genellikle tür veya cins
düzeyinde özelle mi olması sebebiyle, faydalı böcek türlerine zarar
203
vermemesi, birçok durumda konvansiyonel pestisitlerle birlikte
kullanılabilmesi, insan ve hayvan sa lı ına tehdit olu turmadı ından
hasat döneminde dahi uygulanabilmesi sayılabilir. Dezavantajları ise, bu
insektisitler yüksek düzeyde seçicili e sahip olduklarından,
uygulandıkları alanlardaki di er zararlı türlere etki edememektedir, ancak
son jenerasyon birçok konvansiyonel pestisit için de aynı sınırlamaların
geçerli oldu u hatırlanmalıdır. Mikrobiyal insektisitler olumsuz iklim
artlarından daha fazla etkilendi inden, uygulamaların zamanlaması
önem kazanmaktadır. Di er bir dezavantajı ise, preparatların depolama
artları ve süresinin konvansiyonel ürünlere göre farklılık göstermesidir.
a. Fungal insektisitler
Bu ürünlerde bulunan fungus türleri, aseksüel bir spor formu olan
konidilerle yayılır. Canlı durumdaki konidi, uygun bir konukçu böce e
ula tı ında, konukçunun derisi üzerinde çimlenebilir ancak bunun
olu abilmesi için genellikle yüksek nem ve sıcaklık gibi belirli artlar
gerekmektedir. Çimlenen fungus böcek vücudu içerisinde yayılırken
öldürücü etkisini genellikle miseliyal geli imle de il, salgıladıkları
fungal toksinlerin konukçuyu etkilemesi sayesinde gösterirler. Yumurta,
ergin öncesi veya ergin dönemlere saldırabilen birçok fungus türü
bulunmaktadır. Dünyada ticari üretimi yapılan ba lıca fungus türleri;
Beauveria bassiana, Nomuraea rileyi, Verticillium lecanii, Lagenidium
giganteum ve Hirsutella thompsonii’dir.
b. Bakteriyel nsektisitler
Bakteriyel patojenler, Bacillus cinsine ba lı, çubuk ekilli bakterilerdir.
Toprakta bulunurlar ve günümüzde kullanılan ço u ticari preparatın
izolatları da topraktan elde edilmi tir. Tek bir Bacillus türünden olu an
preparatlar kimi zaman bir böcek takımının tümüne birden etki ederken,
kimi zaman yalnızca bir veya birkaç türü etkileyebilmektedir. Yaygın
kullanılan türlerden Bacillus thuringiensis, böcek tarafından a ız yoluyla
alındı ında, midedeki alkali ko ullarda ve enzim aktivitesiyle aktive
olmakta ve endotoksinler açı a çıkmaktadır. Bu toksinlerin etkili
olabilmesi için böce in mide duvarında belirli reseptörlerin varlı ı
gerekmektedir. Toksin, mide duvarındaki reseptörlere ba landı ında,
hücre duvarlarının yıkımına ve ardından kendisi ile birlikte mide
içeri inin böcek vücudu içerisine karı masına neden olmaktadır.
Etkilenen böcekler, bakterinin vücuda giri inden çok kısa süre sonra
beslenmeyi durdurur, kısa süre içerisinde de (2-3 gün) kan
zehirlenmesinden ölürler. Ticari üretimi yapılan di er bakteri türleri
arasında B. popilliae var. popilliae ve B. lentimorbus sayılabilir.
204
c. Nematodlar
Nematodlar aslında mikrobiyal ajan olarak kabul edilmez. Esasen çok
hücreli yuvarlak solucanlardır. Öte yandan, pestisit amaçlı kullanılan
birçok nematod türü neredeyse mikroskobik ölçülerde ve preparatlarının
kullanımı da di er mikrobiyal insektisitlerle benzer ekildedir.
Preparasyonlarda kullanılan nematodlar sadece üzerinde kullanıldıkları
böcek türünü etkilediklerinden entomopatojen nematodlar olarak
isimlendirilirler. Ticari preparatlarda kullanılan nematod türleri arasında
Steirnema carpocapsae ve Heterorhabditis heliothidis sayılabilir. Bu
türlerin içerisindeki farklı ırklar belirli böcekleri öldürmede de i en
düzeylerde etkinlik göstermektedir. Entomopatojen nematodlarda
enfeksiyonları üçüncü jüvenil dönemdeki (J3) bireyler gerçekle tirir.
Steirnema türleri konukçu böce in vücuduna a ız, anüs veya hava
giri leri gibi do al açıklıklardan girerken, Heterorhabditis türleri buna ek
olarak bazı durumlarda böcek kütikülasına penetre de olabilmektedir.
Böcek vücudu içerisinde ergin döneme ula an nematodlar midelerindeki
simbiyont bakterileri hemolenfe bo altır ve burada ço alan bakterilerle
beslenirler. Konukçu böce in ölümü ise içerisinde ço alan bakterilerin
yol açtı ı kan zehirlenmesi nedeniyle gerçekle ir.
6. KAYNAKLAR
Agrios, G. N., 2005. Plant Pathology. (5th ed.). Elsevier Academic Pres,
London, 922 pp.
Anonymous, 1995. USDA National Organic Standards Board.
Anonymous, 2010. Development of organic agricultural land, share of
total agricultural land since 2003. www.organic-world.net (eri im
tarihi 08.05.2011)
Carson, R., 1962. Silent Spring. Houghton Mifflin, 368 pp.
Uneke, C.J., 2007. Integrated pest management for developing countries:
a systemic overview. Nova Publishers, 203 pp.
Willer, H. and Kilcher, L., (Eds.) 2010. The World of Organic
Agriculture - Statistics and Emerging Trends 2010. IFOAM,
Bonn, and FiBL, Frick.
205
ORGAN K SEBZE TARIMINDA HASTALIK YÖNET M
Yrd. Doç. Dr. H. Handan ALTINOK
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü, 38039-KAYSER
altinokh@erciyes.edu.tr
ÖZET: Mikroorganizmaların do ada birçok faydalı fonksiyonları
olmasına kar ın, kültür bitkilerinde de i ik oranlarda zararlara neden
olmaları, bu mikroorganizmaları tanımamızı ve onlara kar ı gerekli
önlemler almamızı zorunlu hale getirmektedir. Alınabilecek önlemler
içerisinde modern bitki koruma yöntemlerinin kullanılması hastalık ve
yabancı otlardan dolayı olu abilecek ürün kayıplarını en aza
indirebilecektir. Ülkemiz genelinde sebze üretim alanlarında ekonomik
düzeyde zarara neden olan etmen grupları arasında funguslar, bakteriler
ve virüsler büyük öneme sahiptir. Organik tarım kapsamında bu
etmenlerin neden oldukları kayıpları ekonomik zarar seviyesinin altına
indirebilmek için alınabilecek bütün kültürel önlemler ve biyolojik
kontrol uygulamalarının yaygınla tırılması organik üretime katkı
sa layacaktır.
Anahtar kelimeler: Sebze hastalıkları, kültürel önlemler, biyolojik
kontrol
1. G R
Ilıman iklim ku a ında yer alan ülkemizde bütün bölgelerimizde örtü altı
ve tarlalarda sebze üretimi yapılmakta ve toplam 1.314.000 ha alanda
26.572.262 ton üretim elde edilmektedir (Anonim, 2009). Sebze
yeti tiricili inde 6.600.000 ton ile domates en büyük paya sahiptir.
Ülkemizde yo un olarak üretimi yapılan sebzeler arasında domates,
patates karpuz, kavun, patlıcan, kuru so an, hıyar ve lahana sayılabilir.
Dünya ülkeleri arasında Türkiye sebze üretiminde Çin, ABD ve
Hindistan’dan sonra gelmektedir.
nsano lu tarım ile u ra maya ba ladı ından bu yana hastalıklarla da
u ra mı , tarih boyunca sınırlı mücadele olanakları çerçevesinde a ırlıkla
kültürel tedbirler ve fiziksel mücadele yöntemlerini içeren geleneksel
metotlarla belirli oranda sonuç almaya çalı mı tır. Di er tarımsal
ürünlerde oldu u gibi sebze üretiminde de birçok patojenik ve saprofitik
karakterde fungal, bakteriyel viral etmen ve yabancı ot üretimi olumsuz
yönde etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. Bitkilerde paraziter
206
(fungus, bakteri, virüs vb.) veya paraziter olmayan faktörler arasında da;
besin elementi noksanlıkları, iklim ko ulları (sıcaklık, ı ık, rüzgar, kar,
dolu, çiy ve yıldırım zararları), topra ın fiziksel özellikleri, tarımsal
i letme teknikleri, çevre kirlili i, toz halindeki katı maddeler, gazlar;
kükürtdioksit, hidrojen florür, hidrojenklorür, nitrojen, ozon vb.
sayılabilir. Ayrıca genetik bozukluklar ve hasat sonrası bozukluklar da
önemli boyutta sorun olu turabilmektedir. Patojenler konukçu bitki
hücrelerinden sürekli gıda maddeleri sa layarak bitkiyi zayıflatmakta,
iletim dokularında veya köklerde geli erek bitkinin su ve gıda maddesi
ta ınımını engelleyerek kültür bitkisini hastalandırmaktadır. Bitki
hastalıkları üründe verim ve kaliteyi azaltmasının yanısıra ham maddesi
tarımsal ürünlere dayalı birçok endüstrinin üretimini de olumsuz yönde
etkilemektedir. Bitki hastalıklarının olu turdu u kayıplar bitki, patojen,
çevre ve mücadele yöntemlerine ba lı olarak de i mektedir. Ülkemizde
60 kültür bitkisinde fungus, bakteri, virüs, fitoplazma ve parazit bitkinin
neden oldu u yakla ık 300 hastalık belirlenmi , bunlardan 30-50
tanesinin ekonomik anlamda önemli oldu u uygun ko ullarda epidemik
boyutlara ula abildi i belirtilmi tir (Döken ve ark., 2005). Tarımsal
ürünleri hastalık ve yabancı otlardan korumak, tedavi etmek yada
olu acak zararı en aza indirmek için alınabilecek tüm teknik, ekonomik
ve yasal önlemler önemli hastalık yönetimi stratejisini olu turmaktadır.
Söz konusu uygulamaların insan ve hayvan sa lı ı, agroekosistem, çevre
ve biyolojik dengenin korunması, sürdürülebilir tarımsal üretim
tekniklerine uygun yapılması gerekmektedir. Fitotoksisite ve kalıntı
sorunları nedeniyle kimyasal mücadeleye alternatif olan biyolojik
mücadele, dayanıklı çe it kullanımı, kültürel önlemler, fiziksel mücadele
metotları ve entegre mücadele programlarının yaygınla tırılmasına
öncelik verilmelidir. Günümüzde organik tarım yukarıda bahsedilen
sorunları ya amak istemeyen üreticilerce benimsenmi , toplumun
kimyasalların olumsuz etkileri hakkında giderek bilinçlenmesi ile de
tüketicilerin organik tarım ürünlerine olan ilgisi her geçen gün artmaya
ba lamı tır. Organik tarımın ilerleyi inde bilinçli tüketiciler önemli rol
oynamaktadır. Organik tarımda hastalık etmenlerinin yönetimi sürecinde
ba lıca 4 bile enden bahsedilebilir, bunlar; Etmenin tanınması, sörveyi,
yararlı organizma popülasyonlarının desteklenmesi ve mücadelede
uygulanacak yolların belirlenmesidir. Bu adımların yerine getirilebilmesi,
çok büyük oranda, süreç içinde yer alan ki ilerin sahip oldukları teknik
bilgi düzeyine ba lıdır. Günümüzde, dünyanın de i ik yörelerinde farklı
kültür bitkilerine yönelik sürdürülen hastalık etmenleri yönetimi di er
207
adıyla entegre hastalık yönetimi çalı maları incelendi inde, e itim
faaliyetlerinin en önemli adım olarak ele alındı ı, hatta bazı projelerde,
bölge çiftçisinin e itimine yönelik çiftçi okulları kuruldu unu
görmekteyiz. Yukarıda da bahsedildi i üzere, hastalık popülasyonunu
do ru yönetebilmek için öncelikle etmenin do ru tanılanması ve
biyolojisi hakkında belirli düzeyde bilgi sahibi olunması gereklidir. Bu
adım eksik kaldı ında, a ır bir kimyasal mücadele ile dahi hedeflenen
popülasyon dü ü ü gerçekle meyebilmekte yada ülkemizde de sık
görüldü ü üzere, hatalı uygulamalar sonucu takip eden sezonlarda daha
yüksek popülasyonlarla kar ıla ılmaktadır. Mücadele yöntemlerinin
yanlı seçimi veya zamanlamasının hatalı yapılması, i gücü ve maddi
kayıplara neden olmaktadır.
2. ÜLKEM ZDE GÖRÜLEN ÖNEML SEBZE HASTALIKLARI
2.1. Fungal Hastalıklar
Sebze fidelerinde kök çürüklü ü (Çökerten hastalı ı); Yaygın olarak
Fusarium, Pythium, Phytopthora, Rhizoctonia, Sclerotonia türleri
çökerten hastalı ına neden olmaktadır. Bu etmenler bitkilerin köklerine
zarar vererek geli melerini engellemekte ve fide kök bo azından topra a
yatmaktadır. Çıkı öncesi veya çıkı sonrası meydana gelen ölümler
sonucu fideliklerde ocaklar halinde bo luklar olu ur.
Kültürel önlem olarak, tohum ekimi sık olmamalı, hastalıklı fideler
ayıklanmalı, fidelikler havalandırılmalı, fazla sulamadan kaçınılmalı,
gereksiz yere fazla azotlu gübre verilmemeli, fidelikler bol güne alan,
yerlerde kurulmalıdır (Anonim 2006).
Mildiyö; Mildiyö hastalık etmenleri arasında en tahripkar olanı
Phytophthora infestans’tır. Domates, patates, patlıcan ve biberde önemli
zarara neden olmaktadır. Yapraklar üzerinde önce küçük, soluk veya
sarımsı lekeler halinde kendini göstermekte, hastalık ilerledikçe bu
lekelerin renkleri kahverengi veya siyaha dönü mektedir. Uygun
havalarda lekelerin alt yüzlerinde beyaz veya kül rengi örtü meydana
gelmektedir. Yaprak ve meyvede zarar olu turmasının yanında dallarda
da zarar yapmaktadır. Hasat zamanında epidemi olu ursa meydana
gelecek zarar % 100’e kadar ula abilir.
Kültürel önlem olarak sertifikalı tohum kullanılmalı, sık dikim
yapılmamalı, yabancı ot mücadelesi yapılmalı, bitki artıkları imha
edilmeli, a ırı sulamadan kaçınılmalı ve fazla azotlu gübre
uygulanmamalıdır.
208
Külleme; Külleme yaprakların alt yüzeylerinde bazı durumlarda ise üst
yüzeyinde küçük, zamanla geli en unsu görünü te, beyaz lekelere neden
olmaktadır. Yaprakların yanısıra çiçek, sürgün ve meyvelerde de beyaz
bir örtü olu turmaktadır. Hasta yapraklar normal olarak geli ememekte,
dar ve mızrak gibi uzun ve içe do ru hafifçe kıvrılmaktadır. Fungus kı ı
sürgün ve hasta yapraklar üzerinde geçirmektedir. Yaz boyunca meydana
gelen konidiosporlar rüzgar ve böceklerle etrafa yayılarak sekonder
enfeksiyonu olu turmaktadır (Anonim 2006).
Septoria yaprak lekesi (Septoria lycopesici); Domates, marul,
maydonaz, so an, kabak, kereviz konukçularıdır. Sınırları kesin belirgin
küçük kahverengi lekeler olu turmakta ve meyvelerde küçülmeye neden
olmaktadır.
Kök bo azı yanıklı ı (Phytophthora capsici); Domates, biber, hıyar vb.
birçok bitki bu hastalık etmeninin konukçusudur. Dikim karı eklinde
yapılmalıdır. Etkili bir mücadele yöntemi bulunmamaktadır.
Sebzelerde beyaz çürüklük (Sclerotinia sclerotiorum); Lahana, hıyar,
domates, patlıcan, biber fasulye önemli konukçularıdır. Fide döneminde
kök çürüklü ü, ilerleyen dönemlerde çürüme ve beyaz fungal kitleye
neden olmaktadır. Etmen siyah renkli sklerot adı verilen dayanıklı sporlar
olu turarak kı ı geçirmektedir.
Domates yaprak küfü (Cladosporium fulvum); Yaprakların üst
kısımlarında sarı renkli lekeler, alt kısımlarda ise zeytin ye ili renkte küf
meydana gelmektedir.
Erken yaprak yanıklı ı (Alternaria solani); Domates, patlıcan ve
patateste sıklıkla görülmektedir. En karakteristik belirtileri yaprak
lekeleridir. Genellikle alt yapraklarda ba layan bu lekeler daire eklinde,
kahverengi ve iç içe halkalar olu turmaktadır. iddetli enfeksiyonlarda
bitkiler tamamen yapraksız kalabilir. Fungus toprakta bitki artıkları
üzerinde kı ı geçirmektedir. Etmenin yıldan yıla geçmesinde tohumun
yanısıra çok yıllık yabancı otlarda rol oynayabilmektedir.
Patates kanseri (Synchytrium endobioticum); Patatesin en tehlikeli
yumru hastalı ıdır. Etmeninin dayanıklı sporları toprakta çok uzun yıllar
ya adı ı için kontrolü güç olan bir hastalıktır. Ülkemizde dı karantina
209
listesinde bu hastalık yer almaktadır (Anonim, 2002). Etmeninin tek
konukçusu patates bitkisidir. Hastalık patatesin genellikle toprak altı
kısımlarında görülmektedir. Belirtiler yumru, stolon, gövdenin toprakla
birle ti i yerlerde karnabahara benzeyen, bezelye büyüklü ünden
yumruk büyüklü üne kadar de i en büyüklüklerde pürüzlü si iller
eklindedir. Si iller ilk olu tu unda ye ilimsi renkte olup zamanla siyaha
dönü mekte çürüyerek topra ı bula tırmaktadır. Hastalık görüldü ü
ülkelerde, sıkı karantina programlarıyla kontrol altına alınmaktadır.
Tarlada tek bir bitkide bile hastalık görülse o tarla bula ık olarak kabul
edilmektedir. Kültürel önlem olarak, hastalıkla mücadelede en önemli
tedbir hastalıktan ari sertifikalı tohumluk kullanımıdır. Ayrıca, tarlada
kalan ye il aksam ve yumru artıkları yakılarak veya derin çukurlara
gömülerek üzeri sönmemi kireçle örtülüp imha edilmeli, Solanum
türlerine ait yabancı otlar temizlenmeli, üreticilerin toprak i leme ve
hasat sırasında kullandıkları her türlü araç gerecin dezenfeksiyonuna
önem göstermeleri, hayvanların ayaklarına ve hasat edilen ürün üzerine
yapı an bula ık tarla topra ının temiz alanlara bula masına neden olacak
hareketlerden kaçınmaları di er kültürel önlemler arasında sıralanabilir.
Hastalık etmeninin dayanıklı sporları hayvan ba ırsaklarında da
canlılı ını sürdürebilmektedir. Bu nedenle hastalı ın yayılabilece i göz
önüne alınarak hastalıklı yumruların hayvan yemi olarak kullanılması
önlenmelidir.
Kabakgillerde yalancı mildiyö (Pseudoperonospora cubensis);
Hastalık hıyar, kavun ve su kaba ında, yaprak üzerinde küçük, açık ye il
veya sarımsı lekeler eklinde ba lar, hastalık ilerledikçe koyula an bu
lekelerin altında gri veya menek e renginde bir küf tabakası görülür.
Yüksek nemli havalarda ekonomik seviyede ürün kaybına neden
olabilmektedir.
Kur uni küf hastalı ı (Botrytis cinerea); Bu hastalık hemen hemen
bütün sebzelerde görülmektedir. Botrytis cinsi funguslar genellikle dü ük
sıcaklıklarda da aktif olup, 0-10°C arasında de i en sıcaklıklarda
depolanan sebzelerde haftalarca sorun olu turabilmektedir. Fungus
yaygın olarak yumu ak çürüklük, meyve çürüklü ü, gövde ve dal
çürüklü ü simptomlara neden olabilmektedir. Etmen toprakta bitki
artıklarında genellikle sklerot formunda kı ı geçirmektedir. Toplu i ne
ba ı büyüklü ünde ba layan lezyonlar, epidermis altında geli erek
geni lemekte ve dokulara yayılmaktadır.
210
So uk, nemli ve yetersiz havalanan seralar hastalıkların geli imi ideal bir
ortam sunmaktadır. Seralarda maksimum hava sirkülasyonunun
sa lanması, sklerotların çimlenmesinin önlenmesi için derin sürüm
yapılması, damla sulama yönteminin tercih edilmesi, konukçusu olmayan
bitkilerle rotasyon uygulaması hastalı ın kontrolünde etkin
olabilmektedir.
2.2. Bakteriyel Hastalıklar
Domates bakteriyel kanser ve solgunluk hastalı ı (Clavibacter
michiganensis subsp. michiganensis); Bitkide genel bir solgunlu a
neden olmakta ve ilerleyen dönemde yapraklar ate te yanmı gibi
görünmektedir. Hasta bitkilerde iletim demetlerinde kahverengile me
görülmektedir.
Bakteriyel solgunluk (Ralstonia solanacearum); Domates ve patates
bitkisinde iletim demeti patojenidir. Etkili bir kontrol yöntemi
bulunmamaktadır. Bitkide genel bir solgunluk ve iletim demetlerinde
kahverengi renk gözlenmektedir. Be yıl nadas veya iki yıl nadas iki yıl
hububat ekimi önerilmektedir.
Domates bakteriyel leke hastalı ı (Xanthomonas campestris pv.
vesicatoria); Domates, patlıcan ve biberde görülmektedir. Yaprak, sap,
meyve, çiçek ve meyve saplarında kahverengiden siyaha kadar de i en
küçük lekeler gözlenmektedir.
Ya çürüklük (Erwinia caratovora); Patates, havuç, turp, domates
önemli konukçuları arasında sıralanabilir. Bakteri yaralardan bitkiye giri
yapmaktadır. Etkin bir kontrol yöntemi bulunmamaktadır. Bakteriyel
hastalıkların kontrolünde kültürel önlemler önemlidir.
2.3. Viral Hastalıklar
Hıyar mozayik virüsü-Cucumber Mosaic Virus, CMV; iddetli bir
mozaik, yaprak deformasyonu ve bodurlu a neden olmaktadır.
Squash mozayik virüs- Squash mosaic comovirus, SqMV; Tohumla ve
karpuz telli böce i [Henosepilachna elalerii (Rossi)] ile ve mekanik
olarak ta ınmaktadır. Kavun ve karpuzda da hastalık görülmektedir.
211
Fasülye sarı mozayik virüsü-Bean yellow mosaic potyvirus, BYMV;
nfekteli bitkilerin yapraklarında parlak sarı mozaik renkte lekeler
karakteristik simptomlardır.
Domates Noktalı Leke Solgunluk virüsü-Tomato spotted wilt
tospovirus, TSWV; Yapraklarda bronz lekeler, meyvelerde de içi
kabarık iç içe geçmi halkalı lekeler eklindedir.
Virüs hastalıklarına kar ı etkin bir mücadele yöntemi bulunmamaktadır.
Virüs hastalıklarıyla do rudan mücadele, sanitasyon uygulamaları, hasta
bitkilerin imhası (yabancı otlar ve di er konukçular dahil) ve vektörlerle
mücadeledir. Virüs hastalıklarıyla dolaylı mücadelede virüs ve virüs
benzeri hastalıklardan ari üretim materyali kullanmak (a ı gözü, çö ür ve
fidan), hastalıklara dayanıklı yada tolerant çe itler yeti tirmek, iç ve dı
karantina ko ullarını yerine getirmek (kayna ı belli olmayan fidan vb.
materyali kullanmamak), mutlaka hastalıklardan ari sertifikalı tohum ve
fide kullanmak virüs ve virüs benzeri hastalıklar hakkında üreticileri
e itmek olarak sıralanabilir. Hastalık yönetiminde asıl amaç, hastalık ve
yabancı otların popülasyon yo unluklarının, ekonomik zarar seviyesinin
altında tutulabilmesi için yapılan bütün faaliyetlerdir.
3. ORGAN K
YÖNTEMLER
SEBZE
ÜRET M NDE
B TK
KORUMA
3. 1. Pasif Bitki Koruma Yöntemleri:
Dayanıklı çe it kullanımı, yer seçiminde drenajı yüksek bula ık olmayan
arazilerin tercih edilmesi, temiz üretim materyali kullanımı, toprak
kökenli patojenlerin inokulum seviyesini azalmak için ekim nöbeti
uygulaması, konukçu bitkinin duyarlı ve patojenin aktif oldu u dönemin
aynı zaman gelmemesi için ekim-dikim tarihlerinin de i tirilmesi,
duyarlı ve dayanıklı çe itlerin birlikte yeti tirilmesi ile patojenin
yayılmasının azaltılması, hastalı ın yayılmasını önlemek için ekim
sıklı ının ayarlanması, toprak sa lı ı için organik ve ye il gübrelemenin
yapılması, uygun sulama sisteminin seçimi ile hastalı ın kontrol altına
alınması, toprak solarizasyonu ile toprak kökenli patojenlerin kontrol
altına alınması ve dengeli gübreleme pasif bitki koruma yöntemleri
arasında sayılabilir.
212
3. 2. Aktif Bitki Koruma Yöntemleri:
Günümüzde fungal ve bakteriyel birçok bitki hastalı ının sava ımında
vazgeçilmez olan fungisitler her yıl tüm dünyada binlerce ton
kullanılmaktadır. Konvansiyonel tarımda kullanılan pestisitlerin çevre ve
sa lık üzerine olumsuz etkilerinden dolayı organik tarımda kullanımına
izin verilmemektedir. Ancak bitkisel, hayvansal kökenli bazı maddeler,
biyolojik mücadele ajanları, bazı bakırlı bile ikler, kükürt ve madeni
ya lar gibi geleneksel olarak kullanılan bazı kimyasal maddelerin
kullanımına kontrollü olarak izin verilmektedir.
Bakırlı bile ikler: 1885’te bordo bulamacının bulunmasıyla bakırlı
preparatlar, 50 yıldan fazla süreyle sentetik organik fungisitler, pestisit
pazarına girene kadar bitki hastalıklarını kontrol etmede üstün bir yer
sa lamı lardır. Bakırlı bile iklerden bakır hidroksit, bakır oksiklorid,
bakırsülfat, bakır oktanoate, bakıroksit formundaki bakırlı bile ikler
fungisit ve bakterisit olarak kullanılmaktadır.
Kükürt: Kükürtün fungisit etkisi 1800’lü yıllardan beri bilinmektedir.
Özellikle küllemelere etkili olmakla beraber, akarisit etkisi de
bulunmaktadır.
Kükürtün
uygulamadaki
en
önemli
sorunu
fitotoksisitedir. Sıcaklık 30ºC’yi a tı ında etki fazlala maktadır. Her ikisi
de organik tarım programı dahilinde kullanılabilmekle birlikte fitotoksik
etkileri göz ardı edilmemelidir. özellikle külleme hastalıklarına kar ı toz
veya ıslanabilir toz olarak kullanılmaktadır.
Mineral ya lar: Bitki yüzeyini kaplayarak patojenlerin geli imini
engellemektedir.
Lesitin: Soyadan elde edilen bu madde Bio-Blatt ticari ismiyle külleme
hastalıklarına kar ı kullanılmaktadır.
Potasyum permanganat: Fungal ve bakteriyel hastalıklara kar ı
etkilidir.
Bitkisel ya lar: Gül, kekik, susam, sarımsak ya ı faydalı
mikroorganizmaların etkinli ini artırmakta özellikle toprak kökenli
patojenlerin kontrolünü sa lamaktadır.
Balmumu: Yaraları kapatmak amacı ile kullanılmaktadır ( lba 2009).
213
Ayrıca biyolojik kontrolde mikrobiyal ajanlar (örn. Bacillus,
Trichoderma türleri) patojeni ba arılı bir ekilde engelleyebilmektedir.
Geneti i
de i tirilmi
mikroorganizmalar
organik
tarımda
kullanılmamaktadır. Mücadelede uygulanan yöntemlere yönelik i letme
kayıtlarının düzenli olarak tutulmasına özen göstermelidir. Organik ürün
yeti tiricileri, bölgede yaygın hastalık etmenleri, zararlılar ve yabancı
otlar hakkında ilgili birimlerden bilgi almalıdır.
Sonuç olarak organik sebze tarımında hastalık yönetimi, do ayı
kirletmeden sa lıklı ve kaliteli ürün elde edebilmek için gereklidir.
4. KAYNAKLAR
Anonim, 2002. Türkiye Zirai Karantina Yönetmeli i. T. C. Tarım ve
Köyi leri Bakanlı ı, ve Kontrol Genel Müdürlü ü, 141 s.
Anonim, 2006. Zirai Mücadele Teknik Talimatları.
Anonim, 2009. TU K, Türkiye statistik Kurumu, Tarım statistikleri.
http://www.tuik.gov.tr
Döken, T., Demirci E., Zengin H., 2005. Fitopatoloji, Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları.
lba , A. ., 2009. Organik Tarım. lkeler ve Ulusal Mevzuat.
214
ORGAN K TARIMDA M KROORGAN ZMA KULLANIMI
Yrd. Doç. Dr. H. Handan ALTINOK
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü, 38039-KAYSER
altinokh@erciyes.edu.tr
ÖZET: Günümüzde biyolojik kaynaklı ürünlere artan ilgi her geçen gün
toksik, çevreye zararlı kimyasalların kullanımını sınırlamaktadır.
Kimyasal mücadeleye alternatif bir yöntem olan biyolojik mücadelenin
en önemli avantajı, hastalıkları kontrol altına alırken çevre sa lı ına
herhangi bir olumsuz etkisinin almamasıdır. Tarımsal ürünlerin kalite ve
verimini arttırmak, hastalıklara kar ı korumak amacıyla kullanılan
mikrobiyal preparatların zamanında ve uygun miktarda kullanımları
önemlidir. Ülkemizde organik tarım yapan yeti tiricilerimizin giderek
artması, biyokontrol ürünlerinin pazar potansiyelinin de artaca ını
göstermektedir.
Anahtar kelimeler: Biyopreparat, bitki patojenleri, biyolojik kontrol
1. G R
Tarımsal üretimde tohumun ekiminden hasadına kadar çe itli hastalık,
zararlı ve yabancı otlardan önemli derecede zarar görmektedir. Tarımsal
üretimin amacı, hızla artan dünya nüfusu için verim ve kalitesi yüksek
sa lık açısından güvenilir ürünlerin üretimidir. Ticari olarak üretilen bazı
kimyasallar bitkisel üretimde verim artı ı sa lamak ve bitki hastalıkları
ile mücadele etmek amacıyla kullanılmaktadır. Ancak pestisitlerin çevre
sa lı ını olumsuz yönde etkilemesi, kalıntıya neden olması, faydalı
mikroorganizmaları
öldürmesi,
ekonomik
olmaması
ve
mikroorganizmaların dayanıklılık kazanması gibi sorunlar, sürdürülebilir
tarım açısından çevre ile dost, uzun süre etkili biyolojik mücadeleyi
kaçınılmaz hale getirmi tir. Bitki hastalıkları ile biyolojik mücadele,
faydalı mikroorganizmaların kullanılmasıyla, patojen etmenin
populasyonunun ekonomik zarar seviyesinin altında tutulabilmesi için
yapılan mücadeledir. Organik tarımda biyolojik mücadelenin önemi
büyüktür. Bu yöntem sayesinde do al denge korunmakta, çevre kirlili i
azalmakta ve dayanıklılık sorunu ortadan kalkmaktadır.
Epifitik, endofitik ve patojenik mikroorganizmalar toprakta mikrobiyal
popülasyonu olu turmaktadır. Pestisit ve di er kimyasalların kullanımı
215
sonucu toprakta denge halinde bulunan bu mikrobiyal denge bozularak
yararlı mikroorganizma popülasyonu azalmakta ve patojenik
mikroorganizmalar toprakta baskın hale geçerek bitkisel üretimi olumsuz
yönde etkilemektedir. Yararlı mikroorganizmalar, bitki geli imini te vik
eden mikroorganizmalar ve biyolojik kontrol ajanları olarak iki gruba
ayrılmaktadır. Biyolojik kontrolde kullanılan mikroorganizmalar, patojen
mikroorganizmaları antibiyotik salgılayarak, hiperparazitik etkide
bulunarak, besin ve yer açısından rekabete girerek baskı altına almaktadır
(Bora ve Özaktan, 1998).
Bitki hastalıkları, patojene hassas konukçu, patojen mikroorganizma ve
patojenin geli ebilece i optimum çevre ko ullarının bulunması sonucu
olu maktadır. Bu ko uldan herhangi birinin eksik olması durumunda
hastalık olu umu söz konusu olmamaktadır. Bitki hastalıkları parazitik
(fungus, bakteri, virüs, fitoplazma vb.) ve parazitik olmayan (uygun
olmayan çevre ko uları, besin elementi noksanlıkları vb.) eklinde ikiye
ayrılmaktadır (Döken ve ark., 2005). Bitki hastalıkları arasında toprak
kökenli hastalıkların ve virüslerin kontrolü oldukça zordur. Biyolojik
tarım uygulamalarında tedavi etmekten çok engelleyici önlemlerin
alınması hastalıklarla mücadelede öne çıkmaktadır. Topra a faydalı
mikroorganizma, ye il gübre, kompost eklenmesi toprak kökenli
hastalıklarla mücadelede önemlidir. Biyoçe itlili in ve mikroorganizma
popülasyonunun yo un oldu u topraklarda patojenik mikroorganizmalar
baskı altına alınmaktadır. Toprak kaynaklı hastalıkların mücadelesinde
bugün öne çıkan mikroorganizma türleri Pseudomonas ve Bacillus türü
bakteriler ve Trichoderma ve Gliocladium türü funguslardır ve bazı
virüslerdir (Weller, 1988).
Biyolojik kontrol yöntemlerinden biri, topra a direkt patojeni baskı altına
alacak olan mikroorganizmaların eklenmesidir. Di eri ise, toprak
biyoçe itlili inin attırılmasıdır. Ancak do al denge durumu belli bir süre
sonunda sa lanabilmektedir. Bu durum ba langıç riski olarak ifade
edilmektedir.
Biyolojik preparatlar, suda da ılabilen granül, ıslanabilir toz, sıvı
süspansiyon, dondurularak kurutulmu pellet, toz veya alginat granül,
petride agar ortamında geli mi kültür, sıvı spor konsantre ve spor
mikrogranül eklinde olmaktadır.
Dünya genelinde son yıllarda organik tarım ön plana çıkmaktadır. Bu
sistemin temelini tarımsal mücadelenin biyolojik unsurlarla yürütülmesi
olu turmaktadır.
216
2. ÜLKEM ZDE RUHSATLI B YOPREPARATLAR
Rapax ticari ismiyle Bacillus thringiensis Krustaki-domateste
ye il kurt ba da salkım güvesi
Dopteril ticari ismi ile (Beuvaria bassiana)çiçek tripsi be yaz
sinek
Remeider ticari ismi ile Tricoderma asperellum ırk ıcc 012
domateste kök çürüklü ü
Nogall ticari ismi ile Agrobacterium radiobacter, strain K1026
faydalı bakterisi meyve a açlarında kök kanseri
Trichodex 25 WP (Trichoderma harzianum) ba da kur uni küf
Trichoflow (Trichoderma harzianum) ba da kur uni küf,
domateste kök çürüklü ü
Thuricide HP (Bacillus thringiensis) ba da salkım güvesi, lahana
kelebe i
Larvisit 333 Toz (Bacillus thringiensis) ba da salkım güvesi
Agree 50 WP ba da salkım güvesi
Delfin WG ba da salkım güvesi
FORAY 76 B çam kese tırtılına kar ı ruhsatlıdır.
Çizelge 1’de dünyada kullanılan bazı biyopestisitler ve ticari isimleri
verilmi tir.
3. B YOLOJ K KONTROLDE YAYGIN OLARAK KULLANILAN
M KROORGAN ZMALAR
1. Trichoderma spp.
Yaygın olarak kullanılan biyokontrol organizmaları olarak, patojenlerin
geli imini engellemekte, hormon benzeri metabolitler üretmekte, bitki
geli imini te vik etmektedir. Mikoparazitizm, antibiosis ve rekabet
biyokontol mekanizmalarını içermektedir. T. harzianum’un biber ve
domateste ürün veriminin arttı ı, bitki boyu, yaprak sayısı, meyve
sayısını artırdı ı bildirilmi tir. (Vinale ve ark., 2004)
2. Pseudomonas spp.
Rizosferde oldukça yaygın olarak bulunan Pseudomonas bakterilerinden
P. fluorescens ve P. putida birçok bitkinin geli imini te vik ederek
önemli oranda verim artı ı sa lamaktadır (Vessey, 2003). Yararlı etkileri
biyokontrol mekanizmalarından antagonizm ile sa lanmaktadır.
Pseudomonas tarafından üretilen sideroforlar, patojen için gerekli olan
demiri ba layarak, fungal patojenlerinin spor çimlenmesini
217
engellemektedir. Ayrıca salisilik asit üreterek bitkide dayanıklılı ı te vik
etmektedir.
3. Bacillus spp.
Bacillus türlerinin biyolojik kontrol ajanı olarak yaygın olarak tercih
edilmesinin nedenleri, toprakta bol miktarda bulunmaları, antibiyotik gibi
sekonder metabolit üretimleri ve sabit sıcaklık dirençli spor formlarını
olu turma yetenekleridir.
4. Azospirillum spp.
Bitki geli imini artırmakta, kök sistemini güçlendirmekte, topraktan
besin elementlerinin alımını kolayla tırmakta ve patojenleri baskı altına
almaktadır. ndolasetik asit, giberallin ve sitokinin gibi bitkisel
hormonlar üretmektedir (Iospenko ve Ignatov, 1995).
5. Rhizobium spp.
Baklagil bitkileri ile simbiyotik olarak ya ayan Rhizobium bakterileri
azot fiksasyonunda büyük role sahiptir. Bu grup bakteriler organik fosfatı
çözerek bitki geli imini artırmaktadır. Ayrıca, Rhizobium bakterileri
bitkisel hormon üreterek bitki geli imine katkıda bulunmaktadır. Bitki
savunma mekanizmalarını te vik etmekle birlikte, rekabet ve antibiosis
ile patojenleri baskı altına almaktadır. Siderofor üretimleri de oldukça
yüksektir. Havadaki serbest azotu fiske edebilen kök nodül bakterilerinin
toksik bile ikler üreterek patojeni engellemektedirler. Bu bakteriler
tarafından üretilen bakteriyosin patojene kar ı antibiyotik etki
göstermektedir (Prell ve Poole, 2006).
5. Glomus spp.
Bitkilerin büyük bir ço unlu u arbusküler mikorizalar ile simbiyotik bir
iki kiye sahiptirler. Mikorizalar bitkiye fosfor ba ta olmak üzere mineral
besinleri sa lamakta, su alımını güçlendirmekte ve hastalıklara kar ı
korumaktadır (Bonfante ve Perotto, 1995).
218
Çizelge 1. Dünyada kullanılan bazı biyopestisitler ve ticari isimleri (Bora
ve Özaktan 1998; Yi it, 2005).
Bakteriyel biyopreparatlar
Ticari adı
Bacillus thuringiensis sub. sp. tenebrionis NOVODOR
Kontrol ettigi zararlı/patojen
Patates böce i
Bacillus thuringiensis var. kurstaki
DiPel®PRO DF Lepidopter larvaları
Agrobacterium radiobacter K-84
GALLTROL-A Kök kanseri
Bacillus subtilis GB03
Kodiak
Kök çürüklü ü
Pseudomonas fluorescens
Dagger-G
Kök çürüklü ü
Beauveria bassiana
Boverol
Patates böce i
Verticillum lecanii
VERTALEC
Yaprak biti
Trichoderma harzianum -39
Tricodex
Kur uni küf
Trichoderma sp.
F-Stop
Bezelye ve mısırda çökerten
Gliocladium virens
GL-21
Süs bitkilerinde çökerten
Coniothyrium minitans
Micon
Beyaz çürüklük
4. SONUÇ
Tarımsal üretimde yüksek oranda verim elde etmek amacıyla fazla
miktarda kimyasal kullanılmaktadır. Bu kimyasalların su ve toprak
kirlili inin yanı sıra sera etkisine ve ozon tabakasındaki de i ime katkı
sa ladı ı gözönünde bulunduruldu unda çevreye dost ve ekolojik
dengeyi bozmayan tarımsal uygulamaların gereklili i açıkça
görülmektedir. Son yıllarda biyolojik gübreler ve mikrobiyal preparatlara
ilgi giderek artmaktadır. Bu ba lamda, bitki hastalık ve zararlıları ile
biyolojik kontrol ekosistemin devamı için çevre dostu bir yakla ım olarak
oldukça önemlidir.
5. KAYNAKLAR
Bonfante, P., Perotto, S., 1995. Strategisofarbuscular mycorrhizal fungi
whening fecting hostplants. New Phytol. 130, 3- 21.
Bora, T. ve Özaktan H., 1998. Bitki Hastalıklarıyla Biyolojik Sava . Ege
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları 1. baskı s, 181-183, zmir.
Döken, T., Demirci, E., Zengin, H., 2005. Fitopatoloji, Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları.
219
Iospenko, A., Ignatov, V., 1995. Physiological aspects of phytohormon
production by Azospirillum brasilense Sp7. NATO ASIScr. G. 37,
307-312.
Prell, J., Poole, P., 2006. Metabolic changes of rhizobia in legume
nodules. Trends in Microbiol. 14, 161-168.
Vessey, J. K., 2003. Plant growth promoting rhizobacteria as bio
fertilizers. Plant and Soil. 255, 571-586.
Vinale, F., D’Ambrosio, G., Abadi, K., Scala, F., Marra, R., Tura, D.,
Woo, S. L., Lorito, M., 2004. Application of Trichoderma
harzianum (T22) and Trichoderma atroviride (P1) as plant
growth promoters and their compatibility with copper
oxychloride. J. Zhejiang University Sci. 30, 2-8.
Weller, D. M., 1988. Biological control of soilborne plant pathogens in
the rhizosphere
with bacteria. Annu. Rew. Phytopathol. 26, 379-407.
Yi it, F., 2005. Bitki patojenlerinin kontrolünde kullanılan biyokontrol
ürünler ve özellikleri. S.Ü. Ziraat Fakültesi Dergisi 19 (36): 7077.
220
ORGAN K MEYVE TARIMINDA HASTALIK YÖNET M
Prof. Dr. Osman T RYAK
ERÜ Seyrani Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü, 38039-KAYSER
osmantiryaki@yahoo.com
ÖZET: Dünyada oldu u gibi ülkemizde de son 50 yılda tarımsal
üretimde verimin artırılması amacıyla yo un girdi kullanılmaktadır.
Kimyasal gübrelerin ve kimyasal ilaçların kullanımı desteklenmi ,
marjinal alanlar tarıma açılmı tır. Bunların sonucunda do al denge
bozulmu , erozyon, çölle me, iklim de i ikli i gibi problemler ortaya
çıkmı tır. Bugün tarımın do a ko ullarına ba lı bir üretim olmasından
dolayı iklim de i ikliklerinden en fazla olumsuz etkiyi ya ayacak sektör
de tarımdır. Bunun yanında hammaddesini tarımdan sa layan sektörlerin
de bu de i imden zarar görmesi kaçınılmazdır. Klasik tarım metodunda
ürün kalitesi de il, ürün miktarı daha önemli iken, organik tarımda
ürünün kalitesi daha önemlidir. Çevreye de dost bu tarım yönteminde
do al metotlar kullanıldı ı için uzun vadede topra ın da verimi artmakta
ve üründe miktar artı ı da sa lanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Organik tarım, Hastalık mücadelesi
1. G R
Beslenmenin sorun olu turmaya devam etti i dünyamızda gıda
üretiminin artırılmasının zorunlulu u tüm çevreler tarafından kabul
edilen bir gerçektir. Zira gıda üretiminin artı hızının özellikle geli mekte
olan ülkelerde nüfus hızına yeti mesi oldukça zordur (Sencar, 1988).
Dünyada nüfusun sürekli artı göstermesine ra men, tarım alanlarını
geni letme imkanlarının sınırlı olması, birim alandan elde edilen ürün
miktarının artırılmasını gerekli kılmaktadır (Midmore, 1993).
Dünyada yirminci yüzyılın ikinci yarısında ya anan hızlı sanayile me ve
nüfus artı ı önemli çevre sorunlarını da beraberinde getirmi tir. Çözüm
olarak ise açlık probleminin giderilmesine yönelik politikalar geli tirilmi
ve yo un girdi kullanılarak birim alandan yüksek verim almaya ve yeni
alanların tarıma açılmasına yönelik hedefler belirlenmi tir. Sonuçta,
yo un ve bilinçsiz tarım ilacı ve gübre kullanılması, yanlı toprak i leme
uygulamaları, kalıntı riski, topra ın fiziksel yapısının bozulması, organik
madde ve canlılı ının yitirilmesi ve besin maddesi dengesinin bozulması,
221
tuzlanma, çorakla ma gibi önemli çevre sorunlarını beraberinde
getirmi tir (Aksoy, 1999).
Gittikçe artan dünya nüfusunun gıda ve barınma talebini kar ılamak için
ihtiyaç duyulan bitkisel ve hayvansal kaynakların geli tirilmesi,
ço altılması gayesiyle 20. yüzyılın ba ından bu yana yo un olarak
kullanılan yapay gübre, hormon ve zirai ilaçlar toprak, su, hava, gıda
dolayısıyla canlı kalitesini bozmu tur. Tekrar eski kaliteye ula mak için
çevreye dost do al geli tirici faktörlerin do a ile uyumlu bir ekilde
kullanılması gündeme gelmi tir. Böylece birçok ülkede konvansiyonel
tarımdan organik tarıma geçilmeye ba lanmı tır (Zengin, 2007).
Kimyasal sentetik ilaç ve gübrelemeye dayalı geleneksel tarım
uygulamaları ile yüksek oranda verim artı ı sa lanırken, bunların a ırı
kullanımı sonucu maliyet ve çevre kirlili i de gittikçe artmaktadır
(Akman ve Kara, 2001). Tarımın insan ya amındaki ilk yıllarından yakın
yüzyıla kadar, çiftçiler kimyasal girdilere ba ımlı de illerdi. Kimyasal
ilaç ve gübre kullanımı bilinmiyordu. Ancak geli en sanayi ve teknoloji
ile birlikte yüzyılımızın ba larından itibaren çiftçiler gittikçe artan bir
ekilde her geçen gün daha fazla kimyasal (ilaç-gübre) girdi ba ımlılı ı
içine sürüklenmeye ba lamı tır. Bu e ilimin ilk olumsuz etkileri de, çok
geçmeden yine bu kimyasalları ilk kullanmaya ba layan batı ülkelerinde
görülmü tür. Böylece kimyasallar ile yapılan tarım üretimine alternatif
arayı lar da ilk kez bu ülkelerde yüzyılımızın ba larında ba latılmı tır
(Tozan ve Ertem, 1998).
Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların (ilaç, gübre gibi) olumsuz
etkilerinin insan ve toplum sa lı ı üzerindeki zararları artarak kendini
hissettirmeye ba lamı tır. Tüm bu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması
amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal sava ilaçlarının hiç ya da mümkün
oldu u kadar az kullanılması, bunların yerini aynı görevi yapan organik
gübre ve biyolojik sava yöntemlerinin alması temeline dayanan Ekolojik
Tarım Sistemi geli tirilmi tir. FAO ve Avrupa Birli i tarafından
konvansiyonel tarıma alternatif olarak da kabul edilen bu üretim ekli
de i ik ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Almanca ve Kuzey
Avrupa dillerinde “Ekolojik Tarım”, Fransızca, talyanca ve
spanyolca’da “Biyolojik Tarım”, ngilizce’de “Organik Tarım”
Türkiye’de ise "Ekolojik veya Organik Tarım" e anlamlı olarak
kullanılmaktadır.
222
Türkiye’ye ekolojik tarım ilk olarak 1985 – 1986 yıllarında, Avrupa’da
faaliyet gösteren kurulu ların, ülkemizden ekolojik ürün talep etmeleriyle
girmi tir. 1992 yılında ETO (Ekolojik Tarım Organizasyonu Derne i)
kurulmu tur. 1994 yılında ETO ve Tarım ve Köyi leri Bakanlı ı’nın
i birli iyle ‘‘Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla
Üretilmesine li kin Yönetmelik’’ yayınlanmı tır. Türkiye’de ekolojik
tarım henüz çok küçük oranda yapılmakla birlikte, ekolojik tarımın ilk
ba ladı ı Avrupa ülkelerinde bile, halen ekolojik tarım alanlarının
konvansiyonel tarım alanlarının %2’si kadar oldu u bildirilmektedir
(Aksoy ve Altındi li 1998).
Bu çalı mada, her ne kadar konu ba lı ı organik meyve tarımında
hastalık yönetimi ise de, bitki korumanın organik tarıma özgü olan ilke,
prensip ve yöntemleri tüm bitkisel üretimde aynı olaca ı dü üncesiyle
genel ilkelerden bahsedilecektir. Ayrıca da tarımsal mücadele
yöntemlerinden kültürel önlemler olarak adlandırılan tüm i lemler
organik tarım kapsamında olarak nitelendirilebilir.
2. ORGAN K TARIMDA
LKELER
B TK
KORUMANIN
GENEL
Organik tarımda (OT) ekstensif bir üretim tarzıdır, maksimum ürünü
hedeflemez. Bu sayede tarlada hastalık etmeni ve zararlılar için uygun bir
mikroklima olu ma ansı azaltılmı ve önemli bir kültürel önlem yerine
getirilmi olur. OT topra ı canlı bir varlık olarak kabul eder ve onu her
üretim kademesinde korumaya çalı ır. Sentetik kimyasalların, topra a
yabancı maddelerin gübre olarak kullanılması yasaktır. Topra a verilen
do al kökenli besin maddelerinin önce mineralize olması ve sonra bitki
tarafından alınması esas alınır. Bunu sa lamak üzere toprakta yüksek bir
mikrobiyal aktiviteyi temin etmeye çalı ır. Yüksek mikrobiyel aktivite
ço u toprak patojeninin antagonistler tarafından kontrol altında tutulması
anlamına gelir. Ayrıca çabuk dekompoze olan bitki artıklarında
patojenlerin kı lama ansı da azalır (Ünlü, 2008).
Organik tarım, biyolojik çe itlili i de sürdürmek amacıyla stres
ko ullarına, zararlı ve hastalıklara dayanıklılık gösteren ancak verimi
nisbeten dü ük olan "eski" çe itleri, dayanıklılık açısından belirli bir
düzeye sahip olmayan modern çe itlere tercih edebilir. Dayanıklı
çe itlerin yeti tirilmesi çevreye pestisit baskısını azaltıcı bir kültürel
önlemdir. Do al üretim felsefesi nedeniyle, gen transferi yoluyla
223
dayanıklılık veya istenen endüstriyel özellikler kazandırılmı bitki
çe itleri ve mikroorganizmaların ekolojik tarımda kullanılmaları yasaktır.
Bu durum klasik dayanıklılık ıslahının ekolojik tarımda önemli bir
enstruman olmaya devam edece ini göstermektedir. OT bir i letmede
hayvansal üretim ile bitkisel üretimi mümkün oldu unca birlikte
yapmayı, böylelikle ekolojik madde dönü ümünü nisbeten kapalı bir
sistem içinde sürdürmeyi öngörür. Bu sayede çiftlik hayvanlarından elde
edilen gübre yine topra a dönmü ve toprak mikrobiyel ya amı
desteklenmi olur. Ekolojik tarımın her üretim basama ı ve son ürün her
türlü denetim ve kontrole (örne in pestisit kalıntısı açısından) açıktır. Bu
i devlet kurumları veya onaylanmı özel kurumlar eliyle yürütülür. Bu,
ekolojik tarımı geleneksel tarımdan ayıran çok önemli bir ilkedir ve bu
sayede bilinçsiz pestisit kullanımı engellenmi olur (Güne , 2011).
Bunun yanında ekolojik ürünler bu niteli i garanti eden ve ürünün daha
yüksek fiyatla satılmasını sa layan etiketlerle ayırt edilir ve korunurlar.
Ekolojik yolla elde edilmi tarım ürünleri daha pahalıdır. Burada
maksimum üretimin hedeflenmemi olması önemli bir rol oynar. Ancak
ürünün daha pahalı satılması üretici kazancının birim alan bazında
geleneksel tarıma göre daha yüksek olmasını sa layabilir. Ekolojik
tarımın genel tarım içindeki payı oldukça dü ük olup, ülkelere göre % 12 arasında de i mektedir. Burada rol oynayan faktörlerden biri özellikle
do al kökenli besin maddelerinin toprakta dönü ümü ve bitki sa lı ının
idamesi konularında henüz çözüm bekleyen sorunların varlı ıdır (Ünlü,
2008).
3. ORGAN K TARIMDA B TK KORUMA YÖNTEMLER
Organik tarım; daha az dı kimyasal girdilerin kullanıldı ı, buna kar ın
daha çok biyolojik yo unlu un yer aldı ı, çevre dostu alternatif bir tarım
sistemidir.
3.1. Kültürel Mücadele (Pasif Bitki Koruma Yöntemleri)
3.1.1. Dayanıklı çe itler
Bitki çe itleri arasında hastalıklara kar ı duyarlılık açısından farklılıklar
vardır. Dayanıklı çe itler organik tarımda hastalıkların kontrolü için
kullanılan en önemli silahtır. Bu nedenle dayanıklı çe itlerin
224
geli tirilmesi çalı malarına önem verilmelidir. Dayanıklı çe itler;
seleksiyon, mutasyon, melezleme yöntemleri ile elde edilir (Hekimo lu
ve Altınde er, 2006).
Dayanıklı bitki; patojenin geli imini ve aktivitesini bastırma yetene ine
sahip, belirtilerin ortaya çıkı ını engelleyen bitkidir. Dayanıklılık;
bitkinin genetik yapısıyla ili kili olup; bir veya çok sayıda gen ile kontrol
edilebilmektedir. Hastalıklara dayanıklı çe itlerin kullanımı ile kimyasal
uygulamalar azaltılarak/tamamen ortadan kaldırılarak avantaj sa lanır.
Bir hastalı a kar ı dayanıklı çe it kullanılarak ve uygun hastalık yönetimi
ile di er hastalıklarda kontrol edilebilir. Ancak bir hastalı a kar ı
dayanıklı olan bir çe it di er hastalık ve zararlılara kar ı hassas olabilir.
Örne in; Marul Mozaik Virüsü (Lettuce Mosaic Virus=LMV)’ne
dayanıklı olan marul çe idi Rhizomonas suberifaciens (Mantarımsı Kök
Çürüklü ü) hastalı ına kar ı hassas, bu hastalı a kar ı dayanıklı olan bir
marul çe idi ise küllemeye (Bremia lactucae) kar ı hassas olabilmektedir
(Hekimo lu ve Altınde er, 2006).
Dayanıklılı ın ba arısızlı ı; dayanıklılı ın zayıflaması veya yok olması,
hedef patojenin yeni bir ırk geli tirmesi, ortama patojenin yeni ırklarının
bula ması, bitkinin yeti tirildi i ortam ko ullarında meydana gelen
de i meler nedeniyle ortaya çıkar. Örne in; Konya-Ere li’de yeti tirilen
Misket elması Venturia inaequalis-Karaleke hastalı ına kar ı
dayanıklılık gösterirken, aynı elma çe idi Amasya ve Kastamonu’da
yeti tirildi i zaman karalekeye kar ı duyarlı hale gelmektedir. Dayanıklı
çe itlerin kullanımı yanında bitkilerde dayanıklılı ı arttırıcı bir yöntem
olarak Kar ı Koruma-Çapraz Koruma (Cross-Protection) kullanılır.
Örne in; turunçgillerde çok yıkıcı bir hastalık olan Tristeza-göçüren
virüsüne kar ı virülensi dü ük olan bir ırkla a ılama yapıldı ı zaman
virülensi yüksek olan tristeza ırkına kar ı koruma sa lanır (Hekimo lu ve
Altınde er, 2006).
3.1.2. Yer Seçimi
Üreticiler mümkün oldu unca problemli bölgelerden kaçınarak dikim
planı yapmalıdır. Toprak kökenli patojenlerle bula ık bir arazide
yeti tirilecek olan hassas bir üründe büyük kayıplar olabilir. Armillaria,
Fusarium, Plasmodiophora, Sclerotium ve Verticillium gibi funguslar
toprak kökenli olup, konukçu bitki olmadan uzun yıllar toprakta
225
ya ayabilirler. Bu funguslarla bula ık olmayan araziler seçilmelidir.
Enfekteli toprak ve suyun temiz bölgelere girmemesi için dikkat
edilmelidir. Toprak kökenli patojenler traktör gibi alet ve ekipmanlara
yapı an toprakla enfekteli araziden temiz araziye ta ınabilmektedirler.
Ayrıca çayır-mera alanları, otlaklar, ırmak kenarları ve da eteklerinde
yer alan araziler virüs ve virüs benzeri hastalıkların kayna ı olan do al
vejetasyonu, yabancı otları ve virüs vektörlerini barındırırlar. Örne in;
Domates Çalı Cücelik Virüsü (Tomato Bushy Stunt Virus) ırmak ve su
kenarlarında yeti tirilen domates, marul gibi ürünlerde bulunabilir. Bu
araziden ve arazi kenarlarından kazınıp ba ka tarla üzerine veya seraya
da ıtılan toprakla virüs ta ınması olmakta ve sonraki dönemde
yeti tirilen bitkiler iddetli bir ekilde hastalanmaktadır. Deniz ve ırmak
kenarlarına çok yakın arazilerde yapılan dikimlerde artan nem nedeniyle
külleme hastalıklarının ortaya çıkma riski artar. Çok iyi drene edilmi
kumlu topraklarda ise kök ve kök bo azı hastalıklarının riski
azalmaktadır (Döken vd., 2010).
3.1.3. Sanitasyon ve Eradikasyon
Bir hastalı ın ba lamasına ve bula masına engel olmak için alınan bütün
tedbirlere ‘sanitasyon’ denir. Bu tedbirler çok çe itlidir. Örne in, yere
dökülen hastalıklı yaprak, dal ve meyvelerin toplanması; tarla
bitkilerinden bitki artıklarının toplanması, yakılması, derine gömülmesi,
budama aletleri ve bıçakların her kullanı ta dezenfekte edilmesi gerekir.
Bazı hastalık etmenleri ya amlarının bir kısmını ara konukçu denilen
ikinci bir bitkide geçirir. Bazı hastalıkların kı lamasına ve ertesi yıla
geçmesine yardım eden yabancı otlar vardır. te bu ara konukçu
bitkilerle, yataklık eden yabancı otların yok edilmesi i lemine
‘eradikasyon’ denir (Baykal, 1995).
3.1.4.Temiz Üretim Materyali Kullanımı
Üretim materyalleri temiz ve patojenlerden ari olmalıdır. Bazı önemli
hastalıklar tohumla ta ınır. 2400 mikroorganizma 383 bitki cinsinin
tohumlarında hastalık meydana getirmektedirler. Patojenle bula ma
seviyesini dü ürmek için, örne in sıcaklıkla muamele edilmi , belirli bir
bula ma e i inin altında tutularak testlenmi ve sertifikalı tohumlar ve
hastalıklardan temiz üretim materyalleri tercih edilmelidir (Hekimo lu ve
Altınde er, 2006).
226
Meristem kültürü yöntemi ile hastalıklarla bula ık bitkilerden sa lıklı
bitkiler elde edilebilmektedir. Bu yöntemde; patojenlerin geli mesi ve
bitkideki ilerleme hızlarının, bitkinin geli me hızından geride
kalmasından yararlanılır. Yani hastalıklı bitkilerin uç meristem dokuları
patojenlerle bula ık de ildir. Eski adıyla Narenciye ve Seracılık
Ara tırma Enstitüsü’nde yürütülen Türkiye Turunçgil Çe it Geli tirme
Projesinde Bir meristem kültürü yöntemi olan sürgün ucu a ılama
yöntemi ile uç meristeminin hastalıksız dokusu alınarak ve termoterapi
uygulamasıyla birle tirilerek virüs ve virüs benzeri hastalıklardan temiz
a ıgözü ve fidan üretimi ba arılmı tır. 1992 yılından bu yana virüssüz
fidan üretimi yapmak üzere ruhsat almı fidanlıklara temiz a ıgözü,
üreticilere de temiz fidan temini sa lanmaktadır
3.1.5.Ekim Nöbeti ya da Ürün Rotasyonu
Aynı toprakta aynı ürünün üst üste yeti tirilmesi toprak patojenlerinin
artı ına neden olur. Örtü bitkilerini de kapsayan farklı ürünler
kullanılarak ve araya uygun nadas periyodu yerle tirerek yapılan
münavebe ile toprak kökenli patojenlerin inokulum seviyesi azaltılabilir.
Ancak çok kısa süreli münavebe uygulaması yaprak hastalıklarını
arttırabilir (Hekimo lu ve Altınde er, 2006; Süzer, 2009).
3.1.6. Ekim-Dikim ve Hasat Tarihlerinin De i tirilmesi
Patojenlerin aktif oldu u dönemle konukçu bitkinin duyarlı oldu u
dönemin aynı zamana rastlaması önlenerek zararlanma en aza
indirilebilir. Örne in; karnabahar Verticillium enfekteli toprakta ilkbahar
ve yazın dikilecek olursa ürün azalması görülecek, buna kar ın geç
sonbahar veya kı ın dikilirse Verticillium solgunlu u görülmeyecektir.
Çünkü geç sonbahar veya kı ın toprak sıcaklı ı fungus geli imi ve
simptomların olu umuna neden olamayacak kadar dü üktür (Hekimo lu
ve Altınde er, 2006).
3.1.7. Cins ve Tür Düzeyinde Karı ık Ekim
Aynı alanda hem çe itlili i sa lamak, hem de patojenleri kontrol altında
tutmak için aynı bitki türünün o bölgede hakim olan patojenlere kar ı
duyarlı ve dayanıklı çe itlerinin birlikte yeti tirilmesi yolu ile hastalık
227
etmenlerinin bula ma ve üreme olasılıkları azaltılmı olur. Çünkü birbiri
ile temas halindeki duyarlı bitkiler üzerinde patojenler hızla yayılır ve
ço alırlar. Örne in; bu day, arpa, çavdar ve yulafın karı ık olarak ekimi
yapıldı ında külleme, yaprak pası, yulaf çizgi hastalı ı ve esmer yaprak
lekesi hastalıklarının büyük ölçüde azaldı ı, bunun yanı sıra verimin %5
arttı ı belirlenmi tir. Aynı ekilde sadece bu dayda çok etkili bir hastalık
olan cüce sürme hastalı ının etkisini azaltmak için bu dayın yanında
di er tahılların karı ık ekimi önerilmektedir (Hekimo lu ve Altınde er,
2006).
3.1.8. Ekim-Dikim Sıklı ı
Birim alanda geli ebilecek optimum bitki sayısına uygun ekilde
yeti tiricilik yapılarak bitkilerin daha sa lıklı büyümeleri sa lanır. Dikim
sıklı ının ayarlanması ile hastalı ın hızlı yayılımı da önlenmi olur
(Baykal, 1995).
3.1.9.Toprak Sa lı ı
Organik tarım felsefesine göre toprak canlı bir varlıktır. Organik
gübreleme ve ye il gübreleme yapılarak humus oranı arttırılan ve dikey
özellikleri bozulmadan yumu ak bir tarzda i lenen toprak üzerinde
yeti tirilen bitkiler daha iyi geli ir ve hastalık etmenlerine daha iyi kar ı
koyar. Toprak i lemede topra ı derinden i lemeyen, traktörün kuyruk
miline ba lı olarak kullanılan tırmık, kültivatör ve diskaro gibi
ekipmanlar kullanılmalıdır. Pulluk gibi derin kazıcı aletlerin az 5 yılda
bir kullanılması önerilir. Toprak yapısının bozuldu u durumlarda toprak
iyile tiricileri olarak do al kalsiyum karbonat, dolomit, kemik unu, kan
ve boynuz unu, balık unu, et unu, hümik asit, perlit, vermikulit, alçı ta ı
kullanılabilir. yi i lenmemi zayıf topraklarda strese maruz kalmı
bitkilerin toprak kökenli funguslardan kaynaklanan problemlerinin
artabilece i dikkate alınmalıdır. Tohum, fide ve fidanların dikim derinli i
bitki çıkı ı ve geli imini destekleyecek ekilde uygun olmalıdır.
Hastalıklı bitki artıklarının temizlenmesi hastalık yönetimi için önemli
bir adımdır. Örne in; Marul hasadından sonra tarlada kalan bitki
parçaları LMV için kaynak olu turacaktır. Bu artıklar S.minor
fungusunun sklerotlarının geli imine uygun zemin hazırlar ki bu
sklerotlar topra ın birkaç cm lik üst tabakasında yer alır. Derin olmayan
bir sürüm ile topra ın karı tırılması sa lanarak bu patojenlerin geli imine
228
zemin hazırlayan bitki artıkları gömülmelidir. Hastalık simptomları
gösteren bitkilerin sökülüp atılmasıyla seralarda Botrytis sporlarının, açık
alanda sklerot formundaki hastalıkların azaltılması sa lanabilir.
Topraktaki total mikrofloranın korunması için anız yakma i i
yapılmamalıdır (Hekimo lu ve Altınde er, 2006).
3.1.10. Sulama Yönetimi
Sulama, hastalık kontrolünde önemli bir faktördür. Sulama sisteminin
seçimi (ya murlama, damlama, karık ), sulama zamanı ve sulama
aralıkları ürünün su ihtiyacını yeterince sa lamalıdır. A ırı sulama toprak
kökenli patojenik fungusların geli imini kolayla tırır. Ya murlama
sulama pek çok yaprak hastalıklarının geli imini ve patojenin da ılmasını
artırdı ından ya murlama sulama sistemi tercih edilmemelidir. Bu
nedenle damla sulama veya alttan sulama sistemi tercih edilmelidir
(Hekimo lu ve Altınde er, 2006).
3.1.11.Toprak Solarizasyonu
Solarizasyonla toprak kökenli patojenler, yabancı otlar ve di er zararlıları
öldürmek yada populasyonlarını dü ürmek mümkündür. Bu yöntem yaz
sıcaklı ının yüksek oldu u bölgeler için çok uygundur. Toprak nemini
koruyucu materyal kullanarak yapılan malçlama ile a ırı sulama ve buna
ba lı olarak geli en hastalıklar önlenmi olur. Malçlama aynı zamanda
yabancıot kontrolünü sa layarak bazı viral ve bakteriyel etmenlerin
geli imini engeller (Döken vd., 2010).
3.1.12. Dengeli Gübreleme
Çiftlik gübreleri, ye il gübreleme ve organik tarımda kullanılabilen di er
materyaller ile yapılan besin takviyeleri hastalıklardan korunmak için
gereklidir. Ye il gübreleme aynı zamanda gölgeleme yapar ve toprak
yüzeyini erozyondan korur. Bu uygulamalarla toprak mikroflorasının
yo unlu u ve populasyonu arttırılarak ürünlere destek sa lanır
(Hekimo lu ve Altınde er, 2006).
229
3.2. Aktif Bitki Koruma Yöntemleri
Gerekli oldu unda kullanılan koruyucu ya da yok edici sıvı ya da toz
materyaller hastalık yönetiminde yer alır. Ancak organik tarım için
onaylanmı ve etkisi do rulanmı materyal sayısı sınırlıdır. norganik
hastalık kontrol materyalleri içinde en önemlileri yüzyıllardır kullanılan
bakır ve kükürt bazlı fungusitlerdir. Bunlar genelde pahalı olmayan
ayrıca çevre için en az tehdit olu turan materyallerdir.
3.2.1. Bakırlı Bile ikler
Bakırhidroksit, bakıroksiklorid, bakırsülfat ve bakıroksit formlarındaki
bakırlı fungusitler geni çapta fungal ve bakteriyel patojenlere kar ı
etkilidirler. Organik tarımın geldi i son noktada bakırlı bile iklerin yerini
alabilecek alternatif materyallerin bulunması için ara tırmaların
yapılması gereklili i ortaya çıkmı tır. Çünkü bakırlı bile iklerin
kullanımının uzun dönemde toprakta birikimle sonuçlandı ı
görülmektedir ki bu organik tarımın çevreye uyumlu üretim gerçe ine
uygun de ildir. Bu ko ullarda AB ülkelerinde bakır kullanımı 31 Aralık
2005’e kadar yıllık hektara 8 kg ile sınırlandırılmı 1 Ocak 2006’dan
itibaren hektara 6 kg bakır kullanımına izin verilmi tir. Çok yıllık bitkiler
için ise 23 Mart 2002’den 31 Aralık 2006’ya kadar hektar ba ına
kullanılan bakır miktarının toplamı 38 kg’ı geçmemelidir. Örne in;
ba da mildiyöye kar ı Mayıs ayında çiçeklenmeden önce yapılacak 1-2,
çiçeklenmeden sonra yapılacak 1 ilaçlama yeterlidir (Güne , 2011).
3.2.2. Kükürt
Pek çok patojene kar ı etkili olup bazı patojenlere kar ı tam koruma
sa lar. Külleme funguslarına kar ı çok etkili olan toz ya da WP formunda
uygulanır. Örne in; ba da küllemeye kar ı çiçekten önce yapılacak
dikkatli bir ilaçlama ile yeni olu an gözler enfeksiyondan korunur ve
gelecek yılın hastalı ı azaltır. Çiçeklenmeden hemen sonra yapılacak
ilaçlamalarla olu abilecek salkım enfeksiyonları engellenmi olur. OT da
ba da küllemeye kar ı yapılacak mücadelede limit 8 uygulama/mevsim
olmalıdır (Güne , 2011).
230
3.2.3. Kalsiyum Polisülfit-Lime Kükürdü
Meyve a açları, zeytin ve asmada kı uygulamalarında kullanılır.
Taphrina deformans (Yaprak kıvırcıklı ı) ve Venturia inaequalis
(Karaleke) kar ı etkilidir (Güne , 2011).
3.2.4. Mineral Ya lar
Bitki yüzeyini kaplayarak aerobik patojenlerin geli imi engellenir.
Meyve a açları, asmalar, zeytin ve muz gibi subtropikal ürünlerde
kullanılırlar (Güne , 2011).
3.2.5. Potasyum Permanganat
Meyve a açları, zeytin ve ba da fungisit ve bakterisit olarak kullanılır
(Güne , 2011).
3.2.6. Lesitin
Soyadan elde edilir, su ve ya ların bir arada bulunmasını sa layan
emülgatördür. Lesitin içeren Bio-Blatt preparatı külleme hastalıklarına
kar ı kullanılmaktadır (Güne , 2011).
3.2.7. Bitkisel Ya lar
Gül ya ının Xanthomonas campestris pv. vesicatoria ‘ya kar ı
engelleyici etkisi oldu u tespit edilmi tir. Kekik ya ı toprak sterilantı
olarak nematod ve toprak kökenli patıojenlere kar ı etkilidir. Susam
ya ının
sinerjistik
etkisinden
yararlanılarak
bazı
yararlı
mikroorganizmaların etkileri arttırılabilir. Bitki ekstraklarının daha çok
bitkileri kuvvetlendirerek koruyucu biçimde etkili oldukları
dü ünülmektedir. Bitkiler kuvvetli bir ekilde geli ti inde fungus
miselyumlarının penetrasyonu önlenebilmektedir ( lba , 2009).
3.2.8. Balmumu
Budamadan sonra yaraları kapatmak amacıyla kullanılır ( lba , 2009).
231
3.2.9.Kanuni Sava ve Karantina
Özellikle uluslar arası bitki materyali transferinde ve yurt içi nakillerde
karantina tedbirlerine uyulmalıdır. 15/5/1957 tarihli ve 6968 sayılı Zirai
Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri
gere ince karantina tedbirleri alınmaktadır Bütün nebatların ithal, ihraç
ve memleket dahilinde nakilleri, hastalık ve zararlılardan korunmaları,
zirai mücadele alet ve ilaçlarının ithal, ihraç, imal, ihzar, satı ve
kullanılmaları bu bu kanunun hükümlerine tabidir ( lba , 2009).
4. SONUÇ
Hastalık yönetiminde kullanılan bu maddelerin kullanımı kontrol ve
sertifikasyon kurulu u tarafından denetlenmelidir. Geni bir enfeksiyon
ba lamadan önce uygulamaların yapılmasına dikkat etmelidir. Hastalık
yerle tikten sonra yapılan uygulamalar fazla yarar sa layamazlar.
Bunların yanı sıra mikroorganizmaların kullanılması ya da
mikroorganizmaların üretti i kimyasallardan yararlanılarak yapılan
hastalık kontrolü organik tarım için uygundur. Ancak etkili, ekonomik
olarak uygun ve ticari olarak üretilmi biyolojik kontrol materyalini
temin etmek oldukça zordur.
Ayrıca bazı hastalıklar için tahmin ve erken uyarı sistemlerinden
yararlanılarak, organik tarımda kullanılabilen fungusit ve bakterisit etkili
maddelerin erken dönemde kullanılmasıyla etkili bir kontrol sa lanabilir.
5. KAYNAKLAR
Aksoy, U. ve Altındi li, A. 1998. Ekolojik (Organik, Biyolojik) Tarım.
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derne i, 125 s, zmir.
Akman, Z., Kara, B., 2001. Ekolojik Tarımda Birlikte Ekim
(Intercropping)’in Rolü. Türkiye kinci Ekolojik Tarım
Sempozyumu, 14-16 Kasım 2001, 375-383s. Antalya.
Baykal, N., 1995. Fitopatoloji 2. Baskı. Uluda Üniversitesi Basımevi,
Bursa.
Döken, T., Demirci, E., Zengin, H., 2010. Fitopatoloji. Atatürk
Üniversitesi Yayınları No: 729.
Güne ,
S.,
Oraganik
Tarımda
Hastalık
Mücadelesi.,
http://www.bahce.biz/organik/ hastalik_yonetimi.htm Ula ılma
Tarihi 06.06.2011.
232
Hekimo lu, B., Altınde er, M., 2006. Organik Tarım ve Bitki Koruma
Açısından Organik Tarımda Kullanılacak Yöntemler. Samsun
Tarım l Müdürlü ü Yayınıdır.
lba , A. ., 2009. Organik Tarım lkeler ve Ulusal Mevzuat. Eflatun
Yayınevi, 134-161s.
Midmore, D. J., 1993. Agronomic Modification of Resource Use and
Intercrop Productivity. Field Crops Research, 34, pp.357-380.
Sencar, Ö., 1988. Mısır Yeti tiricili inde Ekim Sıklı ı ve Azotun
Etkileri. C.Ü. Tokat Ziraat Fakültesi Yayınları No: 6, Bilimsel
Ara tırma ve ncelemeler No: 3, Tokat.
Süzer, S., 2009. Organik (Ekolojik) Tarım. Trakya Tarımsal Ara tırma
Enstitüsü, Edirne.
Tozan, M., Ertem, A.,1998. Ekolojik Tarımın Ve Ürünlerin Dünü,
Bugünü. Ekolojik (Organik, Biyolojik) Tarım, Ekolojik Tarım
Organizasyonu Derne i (ETO), Editörler: Uygun Aksoy, Ahmet
Altındi li, zmir.
Ünlü, H., 2008. Organik Domates Yeti tiricili inde Çiftlik Gübresi,
Mikrobiyal Gübre ve Bitki Aktivatörü Kullanımının Verim,
Kalite Ve Bitki Besin Maddeleri Alımına Etkileri. Doktora Tezi
Bahçe Bitkileri Anabilimdalı, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü.
Zengin, M., 2007. Organik Tarım. Hasad Yayıncılık LTD. T ., 136s.
stanbul.
233
ORGAN K MEYVE VE SEBZE TARIMINDA ZARARLI
YÖNET M
Doç. Dr. Ramazan CANH LAL
Erciyes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü 38039
KAYSER
ramazancanhilal@erciyes.edu.tr
ÖZET: Bitki koruma, modern tarımsal üretimin önemli bile enlerinden
biridir. nsanlı ın var olu undan beri yapıla gelen tarım, 20. yüzyıl
ortalarından itibaren, sa lanan desteklemeler sonucu süratle
entansifle mi ve makinele meyle beraber yo un olarak kimyasal ilaç ve
gübre kullanılmaya ba lanılmı tır. Ancak bunun sonucu gerçekle en
tarımsal üretim artı ının, dünyadaki açlık sorununa bir çözüm
getiremedi i, aksine insan, hayvan ve çevre sa lı ını süratle bozdu u
görülünce, bilim çevreleri ve sivil toplum örgütlerinin baskısıyla, yi
Tarım Uygulamaları ve Organik Tarım gibi ekolojik dengenin
korunmasını, insan, hayvan ve çevre sa lı ını önemseyen üretim
sistemleri, yaygınla maya ba lamı tır. Bu üretim sistemlerinde, kimyasal
kullanımı sınırlandırılmı ve organik tarımda ise nerdeyse sıfırlanmı tır.
Dolayısıyla, kimyasal mücadeleye alternatif yöntemler önem
kazanmı tır. Bu çalı mada, önemli sebze ve meyve zararlıları hakkında
özet bilgi verilmi ve alternatif yöntemlerle mücadeleleri anlatılmı tır.
1. G R
Geli en teknolojiyle beraber yüksek verimli çe itlerin kullanılmaya
ba lanmasından sonra, bitki koruma tedbirlerini almadan ekonomik
üretim yapmak imkânsız hale gelmi tir. Ülkemizde yeti tirilen yakla ık
60 kültür bitkisinde zarar yapan hastalık, zararlı ve yabancıot türü 500
kadar olup, bunlardan yakla ık 100 kadarı (%20) ekonomik ölçüde ürün
kaybına neden olmaktadır. Bu etmenlerin neden oldu u ürün kayıpları
%30–40 arasında olup, mücadele yapılmayan alanlarda %100’lere
ula maktadır. Artan önemine kar ın, Dünyada son yarım yüzyılda,
tarımsal üretim bile enleri içerisinde bitki korumaya daha az önem
verilmi ve daha az kaynak ayrılmı tır. Bunun sonucu olarak, bitki
koruma etmenlerinin neden oldu u ürün kayıpları %35’lerden %42’lere
yükselmi tir.
nsanlı ın var olu undan beri yapıla gelen tarım, 20. yüzyıl ortalarından
itibaren, sa lanan desteklemeler sonucu süratle entansifle mi ve
234
makinele meyle beraber yo un olarak kimyasal ilaç ve gübre
kullanılmaya ba lanılmı tır. Ancak bunun sonucu gerçekle en tarımsal
üretim artı ının, dünyadaki açlık sorununa bir çözüm getiremedi i,
aksine insan, hayvan ve çevre sa lı ını süratle bozdu u görülünce, bilim
çevreleri ve sivil toplum örgütlerinin baskısıyla 1979 yılından itibaren
DDT grubu pestisitlerin kullanımı A.B.D.'den ba layarak ülkemiz de
dahil bir çok ülkede yasaklanmı tır. Gün geçtikçe yasaklanan pestisit
sayısı artmaktadır. 1980’li yıllardan sonra ise, yi Tarım Uygulamaları ve
Organik Tarım gibi ekolojik dengenin korunmasını, insan, hayvan ve
çevre sa lı ını önemseyen üretim sistemleri, yaygınla maya ba lamı tır.
Bu üretim sistemlerinde, kimyasal kullanımı sınırlandırılmı ve organik
tarımda ise nerdeyse sıfırlanmı tır. Dolayısıyla, kimyasal mücadeleye
alternatif yöntemler önem kazanmı tır. Bu alternatif yöntemler içerisinde,
ekolojik dengenin korunarak hastalık ve zararlıların kontrol altına
alınmasında biyolojik mücadele çok önemli bir yer tutmaktadır. Kültürel
önlemler, mekanik, fiziksel, ve biyoteknik mücadele de biyolojik
mücadelenin yanında organik zararlı yönetiminde uygulanabilecek
mücadele
yöntemlerindendir.
2. ÖNEML SEBZE ZARARLILARI
BEYAZS NEKLER, Trialeurodes vaporariorum Wetw., Bemisia
tabaci Genn. (Homoptera: Aleyrodidae)
Erginler bitki büyüme noktalarında ve taze yapraklarda, larvalar yapra ın
alt yüzünde bulunurlar. Yumurtadan çıkan larva çok hareketlidir. Kısa bir
süre sonra hareketsiz bir devreye girer ve ergin oluncaya kadar hareketsiz
dönemi devam eder. Seralarda mevsim boyunca görülebilirler. Yılda 910 döl verirler.
Beyazsinek larva ve erginleri bitki öz
suyunu emerek bitkinin zayıflamasına
neden olur ve yaprakta küçük lekeli
sararmalar meydana getirir. Beslenme
sırasında tatlı ve yapı kan bir madde
salgılar. Bu madde üzerinde fumajin
mantarları geli erek siyah bir tabaka
olu masına neden olur. Bu nedenle
bitki zayıflar verim ve kalite dü er.
Beyazsinek
erginleri
virüs
hastalıklarının ta ınmasında önemli rol
oynar.
235
YAPRAKB TLER , Aphis gossypii Glover, Macrosiphum euphorbia
(Thomas), Myzus persicae Sulzer) (Homoptera: Aphididae)
Yaprakbitlerinin vücutları oval biçimde ve yumu ak olup, 1.5-3.0 mm,
ye il, sarı, siyah renklerdedir. Ergin ve nimfleri bitkilerin taze sürgün ve
dallarında koloni halinde ya arlar. Bölgelere ve türlere göre yılda 10-16
döl verirler.
Yaprakbitleri,
bitki
özsuyunu emerek zarar
yaparlar. Emgi nedeniyle
yapraklar
büzü mü ,
kıvrılmı bir görünüm alır
ve bitki zayıflar, geli me
durur, ürünün verim ve
kalitesi
bozulur.
Salgıladıkları
tatlı
maddelerde
fumajin
mantarı geli erek bitki
yüzeyini örter, özümleme
ve solunuma engel olmaları
sonucunda
da
zarar
olu turarak verim azalır ve
kalite bozulur. Ayrıca virüs
hastalıklarını ta ımak ve
sa lam bitkilere bula tırmak suretiyle büyük zararlara neden olurlar.
Polifag bir zararlıdır.
AKARLAR (Kırmızı örümcekler),
(Boisd.), T. urticae Koch.
(Acarina: Tetranychidae)
Kı ı ılık geçen bölgelerde yaz
aylarında oldu u gibi ya ayıp
üremelerine devam ederler.
Tarla kenarı ve içindeki
yabancı otlardan ve bula ık
fidelerden sebzelere geçerler.
Yılda 10-12 döl verirler.
Kırmızı örümcek, üzerinde
ya adı ı bitkinin yaprak
Tetranychus
cinnabarinus
236
özsuyunu emer ve emilen yaprak sararır. Bitkinin klorofil miktarı
azalarak özümleme olayı geriler. Özsuyu emilen yaprak sararır, yapraklar
kıvrılır ve dökülür.Ürün veriminin dü mesine neden olurlar. Tetranychus
türleri, Patates virüsü ve tütün halka leke virüsünün ta ıyıcılarıdır. Birçok
sebze türünde zararlıdır.
YE LKURT, Helicoverpa armigera (Lepidoptera: Noctuidae)
Ye il
kurt
yumurtalarını
yaprak, meyve ve
taze sürgünlere tek
tek
bırakır.
Kelebekleri gündüz
kuytu
yerlerde
saklanır, genellikle
ak am
üzeri
uçu urlar. Larvaları
bitkilerin
yaprak,
meyve ve taze
sürgünlerinde
görülür. Bir di i 700-1500 adet yumurta bırakabilir. Larva toprakta
hazırladı ı odacıkta pupa olur. Yılda 3-5 döl verebilir.
Ye il kurtta zararı larvalar yapar. Birinci ve ikinci dönemde yapraklarla
beslenen larvalar, daha sonra domates, biber, patlıcan, bamya gibi
sebzelerin meyvelerini delerek içeri girer ve orada beslenerek zarar
meydana getirirler. Bunun sonucunda da meyveler çürür. Daha çok
domates, biber, patlıcan, bamya ve fasulye de zararlıdır.
PATATES
BÖCE ,
Leptinotarsa
decemlineata,
(Coleoptera: Chrysomelidae)
Erginleri sarımsı turuncu bir
renktedir.
Sırt
kısmında
uzunlamasına siyah bantlar vardır.
Patates böce inin gerek erginleri
gerekse larvaları konukçu bitkinin
yapraklarını dı tan ba layarak içe
do ru yemekte, bazen de yaprak
237
ayasında bir delik açarak bu deli i geni letmek suretiyle beslenmektedir.
Böce in beslenmek suretiyle yaptı ı zararın yanı sıra patateslerde X
virüsünün , Patates i yumru virüsünün ta ıyıcısı olarak ta rol oynar. En
önemli konukçuları patates ve patlıcandır.
BOZKURT, Agrotis spp (Lepidoptera: Noctuidae)
Bozkurt larvaları ve zararı
Yumurtalarını bitki üzerine veya topra a bırakırlar. Genç larvalar gri
renkli olup üzerinde kırmızımsı mavi desenler bulunur, ba siyahtır. Kı ı
olgun larva halinde toprakta geçirir. lk baharda erginler çıkar. Larvalar
gündüz toprak içinde, bitki diplerinde kıvrık vaziyette durur.
Bozkurt larvaları birinci ve ikinci dönemlerinde bitkilerin taze yaprak ve
sürgünlerini yemek suretiyle zarar yaparlar. leriki dönemlerde ise, yalnız
geceleri beslenirler ve toprak sathına yakın yerden, kök bo azından
kesmek veya kemirmek suretiyle bitkinin kırılıp kurumasına neden
olurlar. Bozkurtlar bütün sebzelerde zarar yapmakta fakat özellikle
domates, biber, patlıcan fidelerinde ve patateslerde daha çok
görülmektedir.
238
TEL KURDU, Agriotes spp. (Coleoptera: Elateridae)
Renkleri
grimsi
kahverengi veya siyahtır.
Erginleri
ters
çevrildiklerinde sıçrayıp
ters dönerler ve çıt diye
ses çıkarırlar. Bu durum
zararlıya has bir özelliktir.
Bitkilerde esas zararı
larvalar yapar.
Larvalar
bitkilerin
köklerini kemirmek, kalın
kök ve yumruların içine
girerek galeri açmak suretiyle beslenir ve zararlı olur. Kökleri yenen
sebzeler kururlar. Yumrulu bitkilerde açtıkları delik ve galerilerle kaliteyi
etkileyerek pazar de erinin dü mesine neden olurlar. Polifag bir
zararlıdır. En çok zarar yaptı ı bitkiler; yer fıstı ı, patates, pamuk, so an,
mısır, tütün, bu day, arpa, yulaf, eker pancarı, ve bütün sebzeler
sayılabilir.
DANABURNU, Gryllotalpa gryllotalpa (Orthoptera: Gryllotalpidae)
Ergini
kızılımtırak
kahverengidir. A ız parçaları
çi neyicidir. Ön bacak topra ı
kazmak için özel bir ekil
almı tır. Kı ı genellikle ergin
veya nimf döneminde toprakta
geçirirler.
Ergin ve nimfleri toprak içinde
galeri
açarak
ilerlerken
rastladıkları her tür bitkinin
kökleri ve yumrularını yerler.
Özellikle yeni dikilmi veya
yeni çimlenmi sebze fidelerinin
köklerini keserek kurumalarına
neden
olur
ve
yumrulu
sebzelerin de toprak altında
bulunan yumrularını kemirerek
zarar verirler. Polifag bir zararlıdır.
239
KÖK-UR
NEMATODU,
Meloidogynidae)
Meloidogyne
spp.
(Tylenchida:
Di ileri
armut
eklinde,
erkekleri iplik eklinde olan,
gözle çok zor görülebilen
canlılardır. Sıcaklık ve nem
uygun oldu unda 3-6 haftada
bir döl verirler. Kı ı urlu bitki
kökü artıklarında veya toprakta
yumurta ve larva halinde
geçirirler.
Hafif
yapılı
toprakları severler. Toprak
sıcaklı ı 10 oC altına dü erse
geli emezler.
Bitkilerin kökünde meydana
getirdikleri irili ufaklı urlarla
kolayca tanınır.
Bu urlar nedeniyle bitkinin
topraktan su ve besin alımı
kısıtlanır. Yapraklarda sararma
ve meyve silkmeleri olur. Geli me yava lar ve durur. Bitki kuruyabilir.
Bula ık bitkilerde besin elementi eksikli ine benzer belirtiler görülür.
Ba ta sebze olmak üzere 2000 den fazla bitkide zarar yapar.
3. ÖNEML MEYVE ZARARLILARI
AKARLAR (Kırmızı örümcekler), Tetranychus urticae, T. viennensis
ve Panonychus ulmi (Acarina: Tetranychidae)
240
Akarların en önemlileri P. ulmi, T. viennensis ve T. urticae’dir.
Çiçeklerin çanak yapraklarını ve buketlerdeki taze yaprakları emerek
sararttı ından, bahçe yanmı gibi görünür. Zarar gören yapraklar gümü i
bir renk alır, meyve gözleri iyi geli emez. ubat – Mart ve
Nisan – Eylül aylarında, dal sayımı yöntemi ve göz ile inceleme ile
örnekleme yapılır. Mayıs ayından itibaren, 100 yaprakta periyodik olarak
yapılacak sayımlarda, akar sayısının yaprak ba ına ortalama 8-10 adet
bireyi geçmesi durumunda ilaçlama yapmak gerekir.
ARMUT KAPLANI, Stephanitis pyri (Fabr.) (Hemiptera: Tingidae)
Yaprakların özsuyunu emerek, yapraktaki klorofili yok eder ve sarımsı
beyaz
lekelerin
meydana gelmesine
neden olur. Yapra ın
alt yüzünde biriken
pislikleri
ve
salgıladıkları tatlımsı
maddeler yapraklarda
yanıkların meydana
gelmesine sebep olur.
Zararlının
yo unlu unu
saptamak için, nisan
ayından itibaren bahçenin
çe itli yerlerinde bulunan 10 a açta sayım yapılır. A acın 4 yönünden bir
dal ve her daldan 3’er yaprak toplanır. Yapılan sayımda yaprak ba ına
ortalama 0.5-1 adet ergin dü erse mücadeleye karar verilir.
BAKLAZINNI, Tropinota (Epicometis) hirta (Poda) (Coleoptera:
Scarabaeidae)
Baklazınnı
erginleri
meyve a açlarının çiçekli
oldu u dönemde zarar
yaparak meyve tutumuna
engel olurlar. A açların
pembe
tomurcuklarının
görüldü ü
dönemden
ba layarak ergin çıkı ı
241
gözlenmelidir. Mücadeleye karar vermek için, zararlı a açların
çiçeklerinde yo un olarak görülmelidir.
DUT KABUKLUB T , Pseudaulacaspis
pentagona
(Targ.-Tozz.)
(Hemiptera:
Diaspididae)
Zararlı, sıvama halde bulundu u dalların, daha
sonra da a acın tümünün kurumasına yol açar.
Larvaları bazen nektarin meyvelerine geçerek
kırmızı lekeler olu turur ve meyvenin satı
de erini dü ürür. Zararlının bulunması
mücadele yapılmasını gerektirir.
ELMA ÇKURDU, Cydia pomonella L. (Lepidoptera: Tortricidae)
Elma
içkurdu
larvası,
elmanın
çiçek
çukurundan
veya sapa yakın
kısımlarından
meyveye
girer.
Larva
meyveleri
delerek
içlerinde
galeri açar, etli
kısmını ve çekirdek
evini
yiyerek
kahverengi pislikler
bırakır.
E eysel
çekici
tuzaklarda
azami
ergin uçu
tarihi
belirlenir. Her döl
için bir azami uçu tarihi belirlendikten sonra meyveler göz ile
incelenerek ilk yumurtanın açılımı veya ilk giri ler tespit edilir edilmez
ilaçlama yapılır. Elma içkurdu mücadelesinde hedef, her döle ait larva
242
çıkı ı süresince a açları ilaçlı bulundurarak, yumurtadan çıkan larvaları
meyve içine girmeden önce öldürmektir. Üründe %2’ye kadar zarar göz
ardı edilebilir. Bu nedenle, zararlının popülâsyon seviyelerinin bilinmesi
önem ta ır.
Döllere ait ilk ilaçlama zamanlarını sa lıklı bir ekilde saptamada ve
yo unlu un tespit edilmesinde a a ıda verilen tahmin ve uyarıdaki
yöntemler kullanılmaktadır.
a) E eysel çekici tuzak yöntemi
b) Meyvelerin kontrolü yöntemi
c) Etkili sıcaklıklar toplamı yöntemi
d) Tuzak bant ve kültür kutusu yöntemi
Bu yöntemlere göre ilaçlamaya karar verdikten sonra birinci döle kar ı 2,
ikinci döle kar ı 1 olmak üzere toplam 3 ilaçlama yapılmaktadır.
243
ER K KO N L ,
Coccidae)
Sphaerolecanium prunastri (Boy.) (Hemiptera:
Ergin ve nimflerin beslenmesi sonucu a açları zayıflatıp, dalları
kurutmak ve yo un tatlımsı madde salgılamak suretiyle iki ekilde zarar
yapar. lk nimf çıkı ları takip edilerek, ilk çıkı lardan 15-20 gün sonra
veya hareketli nimflerin çıkı oranı %60’a ula tı ında ilaçlama
yapılmalıdır. Zararlının çok yo un oldu u bahçelerde kı ın a açlar uyku
döneminde iken kı lık ya lardan biri ile mücadele yapılabilir. laçlı
mücadeleye karar verirken do al dü manların durumu göz önünde
bulundurulmalıdır. lkbaharda %50’nin üzerinde parazitlenme görülen
bahçelerde ilaçlamaya gerek olmayabilir.
HAZ RAN BÖCE , Polyphylla spp. ve MAYIS BÖCE
Melolontha spp. (Coleoptera: Scarabaeidae)
,
244
Esas zararı yapan larvalar, meyve fidanları ve a açların köklerini yerler.
Fidanlıklarda bir bitkinin kökünde 1 larvanın bulunması önemli zararlara
yol açabilir. Beslenme zararı kambiyuma ula mı sa bitki ölür. Bu
nedenle zararlı, fidanlıklar için çok daha önemlidir. lkbaharda, 0-20 cm
toprak derinli inde toprak sıcaklı ı 9-10°C’ye ula ıp larva aktivitesi
ba ladı ı zaman (genellikle marttan itibaren) 2. ve 3. dönem larvalara
kar ı bir ilaçlama yapılır.
K RAZ S NE
, Rhagoletis cerasi L. (Diptera: Tephritidae)
Kiraz sine inin larvaları,
meyvelerin etli kısmında
beslenerek
meyvelerin
kurtlanmasına
ve
zamanından
önce
dökülmesine neden olur.
lk ergin uçu u ba ladı ı
zaman
erkenci
kiraz
çe itleri genel olarak
sarımsı
pembe
(ben
dü me), orta mevsim
çe itleri pembemsi sarı ve
sarı
renkte;
geççi
çe itlerde ise çok az bir
kısmı sarımsı ye il, di erleri ye il renkte olmaktadır. Ekonomik zarar
e i i sıfırdır. Farklı çe itlerin bulundu u bahçelerde “sarı yapı kan
tuzak+amonyak kapsülü” kullanılarak ilk erginlerin yakalanması,
mücadele zamanının tespit edilmesi yönünden gerekli ve önemlidir.
Bunun yanında fenolojik
gözlemler de önemlidir.
Bölgelere göre de i mekle
birlikte
nisan-mayıs
aylarında “görsel sarı
yapı kan tuzak +amonyak
kapsülü” 2 adet/dekar
olacak
ekilde
kiraz
bahçelerine
a açların
güneydo u yönüne asılır.
laçlama tuzaklarda ilk
245
ergin görüldükten sonra en geç bir hafta içinde yapılır.
MEYVE A ACI D PKURTLARI
Erik dipkurdu, Capnodis carbonaria Klug
Fidan dipkurdu, C. porosa Klug.
Kiraz dipkurdu, C. tenebrionis L. (Coleoptera: Buprestidae)
Erginler genç sürgünleri,
a ı tomurcukları ve
yaprak saplarını oburca
yiyerek zarar verirler.
Larvalar,
kök
kabu unun
altındaki
kambiyum
tabakasını
kemirip, galeriler açmak
suretiyle,
bitkinin
beslenmesine
engel
olurlar. Önce a açlarda
büyüme durur,
Meyve a acı dipkurdu larva zararı
daha sonra tamamen kurur. Mayısın ilk haftasından ba layarak ergin
çıkı ı gözlenmelidir. Kimyasal mücadeleye karar vermek için a açta
zarar ve zararlının görülmü olması gerekir. A açlarda ergin
görüldü ünde veya bu a açların kök bo azları açılarak incelendi inde
larvalara rastlanırsa mücadelesine karar verilir.
SAN-JOSE KABUKLUB T , Quadraspidiotus perniciosus Comst.
(Hemiptera: Diaspididae)
246
ç karantina listesinde yer alan bu zararlı a açların gövde, dal, sürgün,
yaprak ve meyvelerinde bitki özsuyunu emerek beslenirler.
Beslendikleri yerlerde kabukta kırmızı lekelerin
görülmesi bu zararlının en tipik özelli idir. Fidan ve a açların
zayıflamasına, yo unlu un yüksek olması halinde a açların kurumasına
neden olur. Meyve a açlarının kı uykusunda bulundukları dönemde,
gözlerin uyanmasından iki hafta önceye kadar sıcaklı ın 5°C’nin
üzerinde oldu u ve ya ı sız günlerde ocak-mart aylarında uygulanır.
Erken ilkbaharda, a açlarda gözler uyandıktan sonra, pembe tomurcuk
247
dönemine kadar, zararlının larva döneminde uygulanır. Yaz mevsiminde
ise, a açların çiçeklenme döneminden sonra kontroller yapılarak, San
Jose kabuklubitinin hareketli larvalarının çıkması (yavrulaması) izlenir.
San Jose kabuklubitinde hareketli larvalar çıkmaya ba ladı ında birinci
ilaçlama ve ilacın etki süresi dikkate alınarak ikinci ilaçlama yapılır.
YAPRAKB TLER
Elma ye il yaprakbiti, Aphis pomi Deg.
Elma gri yaprakbiti, Dysaphis plantaginea Pass.
Kırmızı galyaprakbiti, D. devecta Walk.
eftali yaprakbiti, Myzus persicae Sulz.
Erik unlu yaprakbiti, Hyalopterus pruni G.
eftali gövde kanlıbiti, Pterochloroides
persicae Chol.
Kiraz siyah yaprakbiti, M. cerasi F.
(Homoptera: Aphididae)
248
Taze sürgünlerde, genç yapraklar ve yaprak sapları üzerinde gruplar
halinde beslenmeleri sonucunda, sürgünlerde kısalma ve yapraklarda
kıvrılma görülür. Yo unlu unun yüksek olması halinde, meyvelerin
küçük kalmasına ve
eklinin bozulmasına neden olmaktadır.
Fidanlıklarda sorun olmaktadır. Salgıladıkları tatlımsı maddeler
nedeniyle, fumajine neden olurlar. Meyve a açlarında yaprakbitlerine
kar ı genel olarak çiçekten önce ve yazın ilaçlama olanakları
bulunmaktadır. Önceki yıl yüksek düzeyde bir yaprakbiti zararı söz
konusu olmu sa, kı ın dallar üzerinde yumurta kontrolu da yaparak
kabuklubit, ko nil ve akar gibi di er zararlıların durumu da göz önünde
bulundurularak bir kı ilaçlaması uygulanabilir.
4. SEBZE VE MEYVE ZARARLILARININ ORGAN K
YÖNTEMLERLE MÜCADELES
Organik tarımda zirai mücadele ilkeleri
Organik tarımda, sa lıklı bir tarımsal çevrede sa lıklı bitkiler yeti tirmek
temel ilkedir. Organik tarımda zirai mücadele ise, üretim sisteminde
zararlıların bula masını önleyici, yo unlu unu azaltıcı veya ya da rekabet
etti i di er organizmaların yo unlu unun artmasını te vik edici bir
yönetim ekli olarak görülebilir. Sa lıklı bir tarımsal çevre düzeninde
zararlılar sorun olmayacaktır. Ancak, sıcaklık veya nem gibi iklim
unsurlarının a ırı derecede sapmalar göstermesi, tarımsal uygulamalarda
249
yapılan yanlı lıklar veya do al bitki örtüsünün bozulması gibi nedenlerle
do al denge bozulabilir ve zararlılar ile ilgili sorunlar ortaya çıkabilir.
Böyle bir sorun ile kar ıla mamak için mümkün oldu unca do al fauna
ve florayı bozmadan bunların bir uyum içinde ya amlarını sürdürece i
bir üretim deseninin olu turulması gerekir. Özellikle do al bitki
örtüsünün mümkün oldu unca korunması önemlidir.
Üretimde hastalık ve zararlılara daha dayanıklı oldu u bilinen yerel
çe itlere önem ve öncelik verilmelidir. Bir üretim döneminde yeti tirilen
bitkilerdeki hastalık, zararlı ve yabancı otlar ile bunlarla beslenen do al
dü manlar göz önüne alınarak üretim ve ekim nöbeti sistemi
yerle tirilmelidir. Bunu yaparken organik tarım i letmesinde sorun
olabilecek zararlılara duyarlı tür veya çe itler ile dayanıklı olanlar veya
bu zararlıları öldüren, uzakla tıran veya yo unluklarını azaltan bitkiler
birbirlerini destekleyecek bir ekilde yeti tirilmelidir.
Zararlılar ile beslenen do al dü manların barındı ı veya beslendi i
bitkilerin de tarımsal çevre düzeninde do al dü manların yo unlu unu
arttırıcı bir ekilde yer alması sa lanmalıdır. Ayrıca zararlılar ile rekabete
giren türlerin de belirli bir düzen içerisinde organik tarım sistemine
yerle tirilmesi ile zararlıların artması veya zarar vermesi önlenebilir.
Organik tarım i letmesi alanında bulunan tüm bitkilerde incelenerek,
hastalık çıkı ları, yabancı ot, zararlı böcek ve do al dü manların
yo unlukları belirlenerek uygulanabilecek mücadele yöntemleri göz
önüne alınıp de erlendirildikten sonra en uygun mücadele yöntemi
uygulanmalıdır.
Örtüaltı sebze yeti tiricili inde zararlılara kar ı organik tarımda
kullanılabilecek mücadele yöntemleri
Sebze seralarında biyolojik mücadele takti i, do al dengenin korunması
ve yararlıların do al populasyonlarından yararlanılması olarak
belirlenmi tir. Bu amaçla, sebze çe itlerinde bulunan zararlılar ve
yararlıların belirlenmesi ilk adımdır. Örtüaltı sebze yeti tiricili inin
yapıldı ı seralarda öncelikle bulunan zararlılar saptanmalıdır. Bundan
sonra her zararlının etkili olan do al dü manları belirlenmeli ve
populasyonları izlenerek her zararlı üzerinde daha etkili olan do al
dü manlar ortaya konmalıdır. Seralarda kimyasal ilaç kullanılmaması
durumunda do al dü man tür ve yo unlu unun arttı ı ve zararlıların
ço unu baskı altına aldı ı saptanmı tır. Do al dü man populasyonlarının
korunması ve desteklenmesi de gerekli uygulamalar arasındadır.
250
Yaprak galeri sinekleri, Liriomyza trifolii (Burges), L. bryoniae
(Kaltenbach), L. huidobrensis (Blanchard) (Diptera: Agromyzidae):
Diglyphus isae (Walker) zararlıyı do al olarak baskı altına almaktadır,
dolayısıyla yararlıyı koruma ve yo unlu unun arttırılması önlemleri
alınmalıdır. Sarı yapı kan tuzaklar kullanılmalıdır. Bitkilerin alt
yapraklarının alınması gerekti inde parazit erginlerinin çıkı ından sonra
yapraklar toplanmalıdır. Yaprak galeri sineklerinin tercih etti i yazlık ve
kı lık bitkilerde ve bazı yabani otlarda bu zararlının parazitoidi de bu
bitkilerde yıl boyunca varlı ını sürdürmektedir. Yaprak galeri
sineklerinin yo unlu u 10 larva/yaprak oldu unda, D. isae 5-30
parazitoid/10m2 oranında kullanılabilir.
Beyazsinekler, Trialeurodes vaporariorum Wetw., Bemisia tabaci
Genn. (Homoptera: Aleyrodidae): Macrolophus caliginosus Wgn.
zararlıyı genellikle baskı altına aldı ından koruyucu önlemler
alınmalıdır. Sarı yapı kan tuzaklar kullanılmalıdır. Predatörün
bulunmaması halinde beyazsine in dü ük (1 larva/yaprak<)
yo unlu unda M. caliginosus 1 adet/m2, zararlının bulundu u bölgeye
da ıtılması ile ba arılı bir mücadele yapılabilir. Beyazsinek yo unlu u 5
adet/yaprak ula tı ında Encarsia formosa Gahan 1 parazitoid/5 beyaz
sinek larvası oranında salınır. M. caliginosus ile E. formosa birlikte
kullanılabilece i ve birbirlerinin etkisini arttırdıkları belirlenmi tir.
Ayrıca, zararlı yo unlu u bitki ba ına 2-3 larva veya pupa oldu unda
Deraeocoris pallens Reut. 2 avcı/1m bitki sırası olacak ekilde salım
yapılabilir. Bu yararlı türlerin tercih etti i bitkiler (zambak, civan
perçemi, dereotu, yabani havuç, kimyon, rezene, ki ni , üçgül,
maydanoz, kadife çiçe i, nane, yonca) çevrede bulundurulmalıdır.
Zararlının yo unlu u ekonomik zarar e i ini a ması durumunda organik
pestisitlerden yörede bulunan do al dü man veya salımı yapılan biyolojik
ajana en az yan etkisi olan ruhsatlı organik zehirler kullanılmalıdır.
Kırmızı örümcekler, Tetranychus cinnabarinus (Boisd.), T. urticae
Koch. (Acarina: Tetranychidae): Kırmızıörümcekler üzerinde etkili
olan yararlı türlerin korunması gerekmektedir. Bu yararlıların kı laması
ve yazlaması için çit ve a aç altlarındaki yaprak döküntülerinin kasımnisan arasında bozulmaması ve çevrede akasya, dut gibi kaba kabuklu
a açlarının bulundurulması sa lanmalıdır. Beslenmeleri ve sı ınmaları
için beyazsinek bölümünde sözü edilen bitkilerin çevrede bulundurulması
gerekir. Serada uygun sıcaklık ve nem olmalıdır. Kırmızı örümcek
yo unlu u 5 adet/yaprak oldu unda, Phytoseiulus persimilis domateste
251
1/20 avcı/av; hıyarda 1/40 avcı/av oranında salınır. Patlıcan, hıyar ve
fasulyede do al olarak etkili olan S. longicornis ve T. pyri'nin ile
Scymnus spp., Stethorus spp.'in biyolojik mücadelede kullanılma
olanaklarının ara tırılması gerekmektedir.
Yaprakbitleri, Aphis gossypii Glover, Macrosiphum euphorbia
(Thomas), Myzus persicae Sulzer) (Homoptera: Aphididae):
Yaprakbitini baskı altında tutan türler korunmalıdır. Serada uygun
sıcaklık ve orantılı nem olması sa lanmalıdır. Yaprakbiti, özellikle erken
ilkbaharda zararlı oldu undan yararlı türlerin de ilkbaharın ba ında kültür
bitkilerinde bulunmaları sa lanmalıdır. Bu amaçla bu dönemde nektar ve
ballı madde sa layan, erken çiçek açan veya kı ın yeti en bol çiçek açan
kültür bitkileri veya yabani otların, çit bitkilerinin ve a açların çevrede
bulundurulması sa lanmalıdır. Yaprakbitine kar ı etkili bir biyolojik
mücadele etmeni belirlenmemekle birlikte A. colemani ve A. aphidimyza
üzerinde yapılan ön çalı malar ümitvar sonuçlar vermi tir. Parazitoidlerin
mevsim ba ında bulundu u ancak etkisiz kaldı ı dikkate alındı ında,
Aphidius colemani ile mevsim ba ında destekleyici salımlar yapılmasının
uygun olaca ı dü ünülmektedir. A. aphidimyza'nın, seraya çok geç
(yaprakbiti yo unlu u ekonomik e i i geçtikten sonra) gelmesi ve serada
çok az bir süre bulunmasına kar ın yaprakbitini yo unlu unu önemli
oranda azalttı ı saptanmı tır.
Tripsler, Thrips tabaci Lindeman, Frankliniella occidentalis
(Pergande) (Thysenoptera: Tripidae): Tripsler genellikle avcı türler
tarafından baskı altına alınmaktadır. Yukarıda bahsedilen önlemlerin
alınması tripsin do al dü manları için de geçerlidir. Bu türlerden
Amblyseius spp.’nin patlıcanda ba arılı olmadı ı belirlenmi tir.
Zararlının yo unlu u ekonomik zarar e igini a ması durumunda organik
pestisitlerden yörede bulunan do al dü manlara en az yan etkisi olan
ruhsatlı organik zehirler kullanılmalıdır.
Lepidopter zararlılar, Spodoptera littoralis, Heliothis armigera
(Hübn.) (Lepidoptera: Noctuidae): Bu zararlıların yumurta ve larva
parazitoidlerinin domateste etkili oldu u saptanmı tır. Bu yararlıların
korunması ile zararlılar baskı altına alınabilirler. Bu zararlılara kar ı
biyolojik mücadele etmeni olarak parazitoidleri ve Bacillus’lu preparatlar
etkilidir. Domates pas akarı, Aculops lycopersici (Massee) (Acarina:
Europhyhidae): Pronematus ubiguitus'un serada bulunması halinde
252
Domates pas akarını baskı altına aldı ı; M. caliginosus'un da zararlı
popuplasyonunda etkili oldu u saptanmı tır. Bu predatörlerin korunması
için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Domates pas akarı'nın
sorun oldu u seralara P. umbiquitus'un yerle tirilmesi ve M. caliginosus
populasyonunun korunması yerinde olur.
Pis kokulu ye il böcek, Nezara viridula (L.) (Hemiptera:
Pentatomidae).
Zararlı entegre zararlı yönetiminin uygulandı ı
seralarda önemli bir zararlı konumuna gelmi tir. Bu zararlının yumurta
parazitoidlerinin etkili oldu u belirlenmi tir. Yumurta parazitoidleri için
beyazsinekte belirtilen bitkilerin çevrede bulunmasının yanı sıra serada
uygun nemin sa lanması gereklidir. Erginler toplanarak imha edilebilir.
Bazı meyve zararlılarına kar ı organik tarımda kullanılabilecek
mücadele yöntemleri
Salkım güvesi, Lobesia botrana Den.-Schiff. (Lepidoptera:
Tortricidae): Ana zararlı olup Ege Bölgesinde tüm ba larda yaygındır.
Bu zararlı ile mücadelede ilaçlamayı gerektirecek yo unlu un bulunup
bulunmadı ı ve ilaçlama zamanları Tarım l ve lçe Müdürlükleri
tarafından uygulanan Tahmin-Uyarı sistemi çerçevesinde üreticilerimize
ilan edilir ve ilaçlamalarda organik tarımda kullanımına izin verilen
Bacillus thuringiensis’ li preparatlara 1 kg toz eker/100 l ilave edilerek
kullanılır. Sıcaklık ve orantılı nem bakımından Salkım güvesi larvalarının
faaliyeti için daha çok asmanın iç ve alt kısımları uygundur. Bu nedenle
asmayı askıya almak, aralamayı ve uç almayı asmanın iç kısmını havadar
tutacak ekilde yapmak, ba ı otlu bırakmamak, kı temizli ine önem
vermek zararlının faaliyetini azaltmak bakımından yararlı olur.
Ba yaprakuyuzu, Eriophyes vitis Pgst. (Acarina: Eriophyidae):
lkbaharda ba da yapılan gözlemler sonucu yapraklarda zarar belirtileri
saptandı ında ilaçlama yapılmalıdır. Genellikle Ba yaprakuyuzu’na
kar ı ayrı bir ilaçlama gerekmez. Zira Külleme hastalı ı için yapılan
kükürt uygulamaları bu zararlıyı da kontrol altında tutar. laçlamanın,
asmanın ye il aksamının tümüne isabet edecek ekilde yapılmasına özen
gösterilmelidir.
Ba larda görülen kırmızı örümcek, yaprak piresi, trips gibi di er
zararlılar ikincil öneme sahip olup ancak yeti tiricilik ve kültürel i lemler
açısından yapılan yanlı uygulamalar ya da do al dengenin tahrip
edilmesi, faydalı faunanın yok edilmesi sonucu sorun olarak kar ımıza
253
çıkmaktadır. Trips ve yaprak pirelerinin populasyon yo unlu unun
ekonomik zarar e i ini a ması durumunda piretrum kullanılabilir.
5- ORGAN K TARIMDA KULLANILAB LECEK BAZI B TK
KORUMA ÜRÜNLER
Nikotin: Nicotiana tabacum ve di er Nicotiana türlerinin yapraklarından
çe itli metotlarla ekstrakte edilen nicotine Avrupa’da 1950’li yıllardan
beri kullanılmaktadır. Tütün yapraklarının sulu ekstraktı zararlı böceklere
kar ı kontakt etki gösterir. Daha çok afitler ve di er yumu ak vücutlu
böceklere kar ı mücadelede kullanılmaktadır. Sıcakkanlılara son derece
toksik olan nikotini kullanırken dikkat edilmelidir.
Ryania: Güney Amerika kökenli Ryania speciosa adlı bitkinin kök,
yaprak ve gövdesinden ekstakte edilmekte ve Lepidoptera larvalarına
temas ve mide zehiri etkisi göstermektedir. Ostrinia nubilalis, Cydia
pomonella, Dacus dorsalis ve Heliothis zea gibi zararlılara insektisit ve
repellent etkisinin oldu u saptanmı tır. Ancak memelilere yüksek
toksisitesi yüzünden kullanımı kısıtlanmı tır.
Quassine (Acı a aç): Quassine armara adlı bitkinin gövdesinden elde
edilen ekstrakt meyvecilikte unlu bitlere ve testereli arılara kar ı
insektisit ve repellent olarak kullanılır.
Sabadilla: Schoenocaulon officinale bitkisinin tohumundan elde edilen
eksrakt Heteroptera takımına ait zararlılarda kullanılmakla birlikte, Cydia
pomonella, Ostrinia nubilalis, Thrips tabaci ve Empoasca spp. gibi
zararlılara kar ı insektisit etkisi göstermektedir. Balarılarına toksisitesi
yüksek oldu undan kullanılırken dikkat edilmelidir.
Bitkisel ya lar: Son yıllarda yapılan çalı malarda bitkisel ya ların
repellent etkilerinin yanı sıra kontak ve solunum yoluyla böcekleri
öldürdü ü gözlenmi tir. Bitkisel ya lar genellikle depolanmı ürün
zararlılarına kar ı kullanılmaktadır. Neem bitkilerinden elde edilen ya lı
preparatlar, kısmen kükürdün de eklenmesiyle kırmızı örümceklerin
yumurtalarına kar ı ba arıyla kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra susam,
keten, pamuk, ha ha ve zeytinden elde edilen bitkisel ya lar su ve arap
sabunu ile karı tırılıp yumu ak vücutlu böceklere kar ı kullanılmı tır. Bir
ba ka çalı mada kimyon, anason ve okaliptüs ya ının Aphis gossypii’e
sarımsak ya ının Trigoderma granarium’a etkili oldu u bulunmu tur.
Potasyum sabunu (Arap sabunu): Meyve a açları ve sebzelerde yaprak
bitlerine kar ı kullanılan bu sıvı sabunun ba arısı populasyon
yo unlu una göre de i mektedir. Etki süresi çok kısadır.
254
Jelatin: nsektisit olarak kullanımı mümkündür.
Parafin ya ları: Ekolojik tarımda insektisit ve akarisit olarak zararlıların
kı yumurtalarına kar ı kullanılmaktadır.
Kaya unu:Zararlı böceklerin solunum sistemini kapayıcı toz olarak
kullanılmaktadır.
Böceklerde granül olu turan virus preparatları: Elma iç kurduna
kar ı kullanılan bu preparatlar di er meyve iç kurtlarına kar ı da
denenmektedir.
Mineral ya lar: nsektisit olarak sadece meyve a açları, ba , zeytin ve
tropikal ürünlerde kullanılmasına izin verilmi tir.
Bacillus thuringiensis preparatları: Meyvecilikte özellikle ba larda
Lepidoptera larvalarına kar ı selektif etki göstermektedir. Patates
böce ine kar ı da kullanılmaktadır.
Metaldehit: Sümüklüböceklerin mücadeleında tuzaklarda repellent
olarak kullanılmaktadır.
Diamonyumfosfat: Cezbedici olarak sadece böcek tuzaklarında
kullanılmaktadır.
Kireç-kükürt bulamacı: nsektisit, akarisit ve fungisit etkisi
bulunmaktadır. Meyve a açlarında kabuklu bitleri baskı altına aldı ı
saptanmı tır.
7. KAYNAKLAR
Abdul-Baki, A.A. and J.R. Teasdale. 1993. A no-tillage tomato
production system using hairy vetch and subterranean clover
mulches. HortScience. 28(2):106-108.
Abdul-Baki, A.A., R.D. Morse, T.E. Devine, and J.R. Teasdale. 1997.
Broccoli production in forage soybean and foxtail millet cover
crop mulches. HortScience. 32(5):836-839.
Anonymous, 2009. Zirai Mücadele Teknik Talimatları. T.C. Tarım ve
Köyi leri Bakanlı ı, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlü ü,
Ankara.
Awad, T. I., F. Önder ve . Kısmalı, 1998. Azadirachta indica A. Juss
(Meliaceae) a acından elde edilen do al pestisitler üzerinde bir
inceleme. Türk. entomol. derg., 22(3):225-240.
Charmillot, P. J., D. Pasquier et A. Scalco, 1998. Le virus de la granulose
du carpocapse Cydia pomonella. Revue suisse Vitic. Arboric.
Hortic., 30 (1):61-64.
255
Creamer, N.G., M.A. Bennett, and B.R. Stinner. 1997. Evaluation of
cover crop mixtures for use in vegetable production systems.
HortScience. 32(5):866-870.
Çiftçi, K., A. Özkan ve N. Türkyılmaz, 1995. Antalya ili elma
zararlılarının biyolojik mücadele imkanlarının ara tırılması. Bitki
Koruma Bülteni, 35 (1-2):45-62.
Erkılıç, L. ve N. Uygun, 1993. Entomopatojen fungusların biyolojik
mücadelede kullanılma olanakları. Türk. entomol. derg.,
17(2):117-128.
Facelli, J.M. and S.T. Pickett. 1991. Plant litter: its dynamics and effects
on plant community structure. Bot. Rev. 57:2-32.
Güncan, A.,2001. Bitkisel kökenli insektisitler ve organik tarımdaki
önemi (Yüksek Lisans semineri Basılmamı ) (Ege Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü Bitki Koruma Anabilimdalı)
Habeck, D.H., F.D. Bennett, and J.H. Frank, 1990. Classical Biological
control in the Southern United States. Southern cooperative series
Bulletin No.355.
Has, A., 1992. Entegre Mücadelede Kültürel Önlemler. Uluslar arası
Entegre Zirai Mücadele Simpozyumu Bildirileri. 15-17 Ekim,
zmir, Türkiye, 167-176.
Hepdurgun, B. ve A. Zümreo lu, 1995. Zararlılara Kar ı sava ta
biyoteknik yöntemlerden çiftle meyi engelleme (Mating
disruption) tekni inin kullanılması. Türk. entomol. derg.,
19(1):55-64.
Hepdurgun, B., A. Zümreo lu, P. Hıncal ve N. Ya arakıncı, 1996. Ege
Bölgesi’ nde Elma içkurdu (Cydia pomonella (L.)) mücadelesinde
kitlesel tuzaklama yöntemini uygulama olanakları üzerinde
ara tırmalar. II. Ulusal Zirai Mücadele laçları Simpozyumu
Bildirileri. 18-20 Kasım, Ankara, 176-184.
Hincapie,C. MC, H.ME Saavedra and P.AL Trochez, 1993. Life cycle,
behaviour and natural enemies of Liriomyza huidobrensis
(Blanchard) on bulb onion (Allium cepa L.). Revista Colombiana
de Entomologia. 1993, 19: 2, 51-57.
Kansu, . A., 1994. Genel Entomoloji, Kıvanç Basımevi, 426 s.
Oerke, E-C., H-W. Dehne, F. Schonbeck, and A. Weber. 1994. Crop
Production and Crop Protection: Estimated Losses in Major Food
and Cash Crops, 808 pp.
256
Tarım ve Köyi leri Bakanlı ı 2009. Tarım ve Köyi leri Bakanlı ı
Koruma ve Kontrol Genel Müdürlü ü Bitki Koruma Hizmetleri
Daire Ba kanlı ı kayıtları.
Tuncer, C. 2002. Organik tarımda zararlıların yönetimi. 19 Mayıs
Üniversitesi. Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü. PP sunu.
257
E itimlerden Bazı Resimler
258
259
260
261
262
263
264
265
266