OSMANLlLAR VE MEMLUKLAR
iSLAM DÜNYASINDA iMPARATORLUK DiPLOMASiSi VE REKABET
KiTAP YAYlNEVi- 320
TARiH VE CO�RAFYA DiZiSi - 100
OSMANLlLAR VE MEMLUKLAR; iSLAM DONYASlNDA iMPARATORLUK DiPLOMASisi VE REKABET f ciHAN YOKSEL MUSLU
ÖZGON ADI
THE OITOMANS AND THE MAMLUKS; IMPERIAL OIPLOMACY AND WARFARE IN THE ISLAMlC WORLD
© 2014, CiHAN YOKSEL MUSLU
© 2016, KiTAP YAYlNEVi LTD.
1.8. TAURIS & CO, LONDRA
iLE YAPILAN ANLAŞMAYA DAYANARAK YAYlNLANMlŞTlR
TANITIM iÇiN YAPILACAK KISA AllNTlLAR DIŞINDA HiÇBiR YÖNTEMLE ÇO�ALTILAMAZ
ÇEViRi
ZEYNEP RONA
DÜZELTi
FEVZi GÖLO�LU
KiTAP TASARIMI
YETKiN BAŞARlR, BEK
KAPAK TASARIMI
DiLEK ÇETiNKAYA
TASARlM DANIŞMANLI�I
BEK
GRAFiK UYGULAMA VE BASKI
MAS MATBAACILIK SAN. VE TiC. A.Ş.
KA�ITHANE BiNASI
HAMiDiYE MAHALLESi, SO�UKSU CADDESi NO. 3
34408 K.B.�ITHANE·iSTANBUL
SERTiFiKA NO: 12055
T: (0212) 294 10 00 F: (0212) 294 90 80
E: INFO@MASMAT.COM.TR
1. BASlM
NiSAN 2016, iSTANBUL
ISBN 978-605-105-156-7
YAYlN YÖNETMENi
ÇA�ATAY ANADOL
KİTAP YAYlNEVi LTD.
K.B.I:JT HANE BİNASI
HAMİDİYE MAHALLESi, SOI:UKSU CADDESi NO.
34408
T:
Ui:ITHANE İSTANBUL
)/I·A
SERTİFİKA NO: 12348
(0212) 294 65 55 F: (0212) 294 65 56
E: kitap@kitapyayinevi.com
w: www.kitapyayinevi.com
Osmanlılar
ve
Meınluklar
İslam Dünyasında İmparatorluk Diplomasisi ve Rekabet
CiHAN YüKSEL Musıu
ÇEVİRİ
ZEYNEP RONA
KitapYAYlNEVi
Benimle birlikte ikinci doktoralarını bitiren
sevgili annem Semahat ( Şenaltan) Yüksel' e ve
babam İbrahim Aydın Yüksel'e
İÇ İ NDE Kİ LER
TüRKÇE BASKlYA BiRKAÇ Söz V E AçıKLAMALAR 7
TEŞEKKÜR II
GiRiş ıs
ı.
DiPLOMASİNİN ARAÇLARI 44
2. ALGILARIN DöNÜŞÜMÜ (13S0·1402 DOLAYLARI) 98
3- UNVANLARDAN JEOPOLİTİK OLAYLARA: MüZAKERELER ÇAtı (1413-14S1) 124
4· YENİDEN CANLANAN İMPARATORLUK TUTKUSU (1453-1481) ISO
S· TUTSAKLIK ANLATILARINDAN BARIŞ ANLAŞMASlNA:
YENİ BiR İMAJ YARATMA ÇAtı (1481-1491) 178
6. HEM REKABET, HEM İTTiFAK:
iMPARATORLUK DiPLOMASiSİNİN İNCELİKLERİ (1491·1SI2) 203
SoNuç: 1SI2 VE SoNRAsı 226
EK 1: TiPiK BiR MEKTUP ANATOMİSİ 240
EK II: UNVANLAR 241
EK III: DiPLOMATiK GöREVLER VE ELÇİLER 244
SEÇİLMİŞ I<AYNAKÇA 296
DiziN 320
TüRKÇ E BASKlYA BiRKAÇ Söz vE AçıKLAMALAR
smanlı-Memluk ilişkileriyle ilgilenmeye başladıktan kısa bir süre
sonra dikkatimi bir şey çekti. Görebildiğim kadarıyla, modern
çalışmalarda bu konuya birbiriyle çelişen iki görüş hakimdi. Aynı
dini paylaştıklarından dolayı, islam devletlerinin ilişkilerinin tekdüze ve
dolayısıyla çalışılmaya değer olmadığına inanan bir yaklaşımla, Osmanlılada
Memlukların ilişkilerinin çalışılmaya değer olmasının ana ve hatta tek sebe
binin bu iki Sünni Müslüman devlet arasındaki çatışma ve savaş olduğunu
düşünen yaklaşım bu sahanın iki demirbaşı gibiydi.
Bu oldukça yerleşmiş görüşlere karşın, Osmanlı ve Memluk birin
ci el kaynaklarını okumaya başladığımda bundan farklı bir resim ortaya
çıkıyordu. Her şeyden önce, her iki coğrafyada üretilen belgelerin inceden
ineeye hissettirdiği ilk şey, bu iki yöre arasındaki insan trafiğinin yoğunlu
ğuydu. Hacılardan tüccarlara, ilim yolundaki öğrencilerden şeyhlerinden
seyahat emri almış dervişlere kadar geniş ve renkli bir topluluk bu canlı
iletişimin parçalarıydılar. Bu yoğunluğu sayısal olarak tespit etmek henüz
pek mümkün olmasa da, bu hacimde ve çeşitlilikte bir trafiğin yönetici
sınıfların politikalarını ve karar verme mekanizmalarını bir şekilde etkile
miş olması gerekiyordu. Nitekim, 136o'lardan ı 5 ı7'ye kadar iki başkent ara
sında mekik dokuyan elçi heyetlerinin de bu topluluğun bir parçası olduğu
hemen göze çarpmaktaydı. Bu süre içinde uzlaşmaların da, anlaşmazlık
ların da hemen hemen tamamı diplomatik müzakerelerle çözümlenmişti.
Bu görüşmeler zincirine bakıldığında da, Osmanlıların Memluk idaresine
verdiği önem hem mektupların dilinde, hem de elçi ve hediye seçimlerinde
kendini hemen gösteriyordu. Mernluk idaresinin Osmanlıları önemsernesi
ise zamanla, kısmen de bu diplomatik ziyaretierin etkisiyle ortaya çıkmıştı.
Uzun sureli ilişkilerinin büyük kısmı boyunca Memlukların daha üstün bir
politik güç olduğu gerçekliğinin, özellikle 15 ı7'den sonra yazılan kaynaklar
da görülmesi gitgide zorlaşıyordu. Böyle zengin ve değişken bir iletişimi ne
i slam devletlerinin arasındaki ilişkilerin tekdüze olduğu gibi bir iddia, ne
de Osmanlı-Memluk ilişkilerini sadece çatışma ve savaşla kurgulayan bir
söylem açıklayabilir.
O
OSMAN Ll LA R VE M EM LU K LAR
7
Okurları, bu fikirleri daha ayrıntılı bir şekilde ispatlamaya ve işleme
ye çalıştığım bölümlerle başbaşa bırakmadan önce, araştırma dünyamızın
cilvelerinden olan bazı imla tercihlerini açıklamarn lazım. Zeynep Rona'nın
ve Çağatay Anadol'un da tecrübeleri ışığında, özel isimlerde ve terminolo
jide şapkalar ve benzeri imla işaretlerini eğer sözcüğün okunuşuna veya
anlamına (örneğin Dar mı, Dar mı; Nasır mı, Nasır mı) etkisi varsa kul
lanmaya çalıştım. Ama okura zorluk çıkarmamak için ayn (t) ve hemze ( � )
harflerini göstermekten de kaçındım. Diplomatik yazışmalarda Memluklar
ve Osmanlıların statüleri ifade etmek için büyük bir özenle kullandıkları
unvaniarın ve elkabın (lakabın çoğulu; devletlü, fahametlü, devletlü utufet
lü, devletlü inayetlü gibi saygı sözleri) ilk geçtikleri yerde parantez içinde
hem yaklaşık Türkçe tercümelerini verdim, hem de okurun en rahat oku
yabileceğini düşündüğüm şekilde Arapça orijinallerini seslendirdim. Aynı
unvaniarın tekran halinde, modern Türkçeye en yakın hallerini vermekle
yetindim. Arapçadaki (harf-i tarif veya artikel olarak da bilinen) "el" takısını
da modern Türkçe okunuşu yansıtacak şekilde (örneğin Dar el-Harb yerine
Darü'l-Harb) vermeye çalıştım. Memluk emirlerinin isimlerindeki beyjbay
ekieri Türkçedeki bey tabirinin karşılığı olsa da, Memluk tarihi uzmanları
bunları çoğunlukla beraber yazdığından, oluşmuş terminolojiyi takip açısın
dan birleşik yazıimalarına dikkat ettim ama bunu yaparken Türkçedeki ünlü
uyumunu takip etmeye çalıştım (örn. Devletbey, Kesebey, Yarsbay, Barsbay
gibi) . Sadece sonradan Osmanlıların Mısır valisi olan Hayr Bey'in ismini ayrı
yazdım. Türkçemizde son Memluk sultanı için yerleşmiş kalıbı takip edip
(Kansu el-Gavri yerine) Kansu Gavri dedim, ama Kansu ismindeki kişilerin
sıklığından dolayı karışıklık olmasın diye birkaç kere Kansu Gavri el-Eşrefi
olarak kullandım. Bütün bu kararları tutarlı bir şekilde uygulamaya çalıştım,
ama eminim arada gözümden kaçmış şeyler vardır.
Ek I' de bir diplomatik yazışmanın yaklaşık yapısını vermeye çalıştım.
Ek I lA'da unvaniarın genel ve çok basitleştirilmiş hiyerarşik düzenlerini ver
dim. Ek I I 'de kaynaklar ve mektuplarda Osmanlılar için Memluk divanının
kullandığı unvanın zaman içinde nasıl yükseldiğini göstermeye çalıştım.
Bu sanırım çalışmarnın en zorlu ve hatta belki de sıkıcı, ama aynı zamanda
en özgün kısmı oldu. Giden gelen heyetierin ve her iki devleti de etkileyen
8
Tü R KÇE BAS K I içi N B i R KAÇ
Söz
VE AÇI K LAMALA R
önemli olayların bir listesiili oluşturan Ek I I I ise umarım araşhrmacılara yar
dımcı olur. Gerek metin içinde, gerekse dipnotlarda bazı terminolojiler veya
sözcükler için açıklamalar koydum (örn. Rükn) . Bu tarz yardımcı bilgileri
daha çok Memluk tarihine, inşa (resmi yazışmalarda kullanılan edebi tür) ve
diplomatika (resmi yazışma) alanlarına dair sözcükler için verdim.
Çeviri sürecinde İngilizce metnin çok küçük bir kısmını değiştir
dim. Bazı modern çalışmaları da ekledim. Uzman olmayan okur için yeni
dipnotlada bazı açıklamalar koydum. İngilizce metindeki bazı hataları
yakalayıp düzeltme fırsatım da oldu. Ama çalışmanın yapısıyla ya da yazılı
şıyla ilgili büyük bir değişiklik yapmadım. Son söz olarak, okurlarıma esas
uzmanlık alanıının Osmanlı çalışmaları olduğunu hatırlatmak isterim.
Memluk sahasındaki eksikliklerimin ve yanlışlıklarımın hoş görüleceğini
ümit ediyorum. Aldığım bütün yardırnlara rağmen, bu kitapta korkarım ki
sadece benim sorumlu tutulabileceğim yanlışlar da bulunabilecek. Bu kita
bı okumaya vakit ayıran okurlarıının affına ve hoşgörüsüne sığınıyorum.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
9
TE ŞE KKÜR
B
u kitabı yazarken geçirdiğim uzun macerada borçlandığım sayısız
kuruma ve insana tek tek teşekkür etmek isterim. Ama bir tarih
öğrencisi olarak hafızanın ne kadar güvenilmez olduğunu da iyi
biliyorum. Zamanla unutmuş olabileceğim dostlardan ve meslektaşlarım
dan da şimdiden özür dilerim.
Bu konu üzerinde 2003-2004 yılında bir doktora öğrencisi olarak
çalışmaya başladığımda, elimden tutan sayısız kişi oldu. Türkiye' de önce
likle Topkapı Sarayı Arşivi ve Kütüphanesi çalışanlarına sonsuz teşekkür
lerimi sunmak isterim. Arşiv Müdürü Ülkü Altındağ, Kütüphane Müdürü
Gülendam Nakiboğlu ve her iki birim çalışanlarının bu kitapta çok emeği
vardır. Süleymaniye Kütüphanesinin okuma odası çalışanları ellerinden
gelen hiçbir yardımı esirgemediler. O zamanki müdürleri Necati Bey'in
bütün araşhrmacılara ilgi ve desteğiyle kütüphanenin aksaksız işlemesi
için sarfettiği inanılmaz emek benim için her zaman uymaya çalışacağım
bir örnek olacakhr. Ele aldığım konunun dönemi nedeniyle Başbakanlık
Arşivinde çok az zaman geçirmekle beraber, bu zamanın verimli geçmesini
sağlayan arşiv çalışanlarına tüm samimiyetimle teşekkür ederim. O zamanki
islam Araşhrmaları Genel Merkezi Müdürü Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu da
Mısır'da geçireceğim süre için benden desteğini esirgememiştir. Sayesinde
Eymen Fuad Seyyid'le tanıştım ve Kahire'deki Fransız Araşhrmaları Merkezi
Kütüphanesinden faydalanma fırsatını buldum. Kahire'de Darü'l-Kutub
çalışanlarının da çok yardımını gördüm. Gene Ekmeleddin Bey vasıtasıyla
tanışhğım Zeynep Hanım (Kahire Üniversitesi) ve Aynü'l-Şems Üniversitesi
fakülte mensupları da Kahire'de beni hiç yalnız bırakmadılar. Amerikan
üniversitesi Kütüphanesi en sevdiğim çalışma mekanlarından biri oldu.
Türk Petrol Vakfı ve o zamanki müdürleri muhterem Uğur Derman çalışma
mı başından itibaren hem maddi, hem manevi olarak samirniyetle destekle
diler. Uğur Bey'in hiç eksilmeyen desteğini unutamam. Yusuf Küçükdağ'ın
bir dipnot için verdiği yardımı da burada kayda geçmek isterim. Bütün dokto
ra öğrenciliğim boyunca neredeyse benzersiz kütüphanelerinden ve kaynak
larından her an faydalandığım Harvard Üniversitesine şükran borçluyum.
OSMAN LilA R VE M E M LU K LAR
II
Özellikle bana son doktora yazma yılımda verdikleri burs, tezime yoğun
laşmaını sağladı. Her araştırmacının rüyası olan Widener Kütüphanesi ve
okuma odası çalışanları kalbirnde özel bir yer tutarlar.
Ama tabii ki bu araştırmanın başından itibaren tarih anlayışı,
derin persektifı ve bilgisiyle beni yetiştirmeye çalışan sevgili hocam Cemal
Kafadar'a şükranımı ifade etmek için sözcük bulamıyorum. Her özgüven
bunalımı anında yanımdaydı ve her sendelemeden sonra ayağa kalkınarn
için bana destek oldu. Bu konunun önemine baştan itibaren inandı. Bu
güne kadarki sayısız sohbetlerimiz artık ancak yılda bir kereye inse de
hala sürüyor ve hocam hala bana vakit ayırıyor. Aynı şekilde, sevgili Gülru
Necipoğlu Kafadar'ın tespitleri de daima ufkumu açtı. Doktora aşamasında
özellikle Roy Mottahedeh'in (Harvard) , Michael Winter'in (Tel Aviv) ve
Hakan Karateke'nin (şimdi Chicago) yorumları da bana yol gösterdi.
Daha sonra tezin bir kitap haline gelmesinde ise özellikle Koç
Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezinden (ANAM ED)
aldığım cömert bursun (2009-2oıo) ve sunduldan araştırma imkanlarının
çok önemli rolü oldu. Mezun olduğum bu kurumun böyle uluslararası bir
araştırma merkezi açması benim için her zaman ayrı bir gurur kaynağı
olmuştur. O zamanki Araştırma Merkezi Müdürü Scott Redford beni daima
yüreklendirdi, bana her konuda yardımcı oldu ve desteğini hiç esirgemedi.
Sevgili kütüphanecimiz Duygu Paçalı'nın da yardımlarını unutamam.
Burs süresince birlikte vakit geçirme imkanı bulduğum diğer araştırmacı
arkadaşlarım ve meslektaşlanın sayesinde her sohbet, her öğle yemeği ve
her çay molası bir keyif haline geldi. Bütün merkez çalışanları gösterdikleri
sıcakkanlılık, çay ve yemek ikramlarıyla bana ve aileme İstanbul'da inanıl
maz bir yıl yaşattılar. Hem ANAM E D personelinin, hem de burs yoldaş
lanının kızım Dilara Muslu'ya gösterdikleri ilgi anılarımızda özel bir yer
tutacak. Bu burstan, Dallas, Texas Üniversitesindeki görev süremin daha
ikinci yılında istifade etmemi sağlayan o zamanki dekamın Dennis Kratz
ve yardımcı dekamın Michael Wilson daha sonra, bir dönem daha izin
alıp kitabın son rötuşlarını tamamlamarnı da anlayışla karşıladılar. Texas
Üniversitesindeki sevgili dostlarım bana bu yazma sürecinde sonsuz bir
sabır gösterdiler. Mc Dermott Kütüphanesinin kütüphanelerarası alışveriş
12
TEŞ E K K Ü R
birimi çalışanlarının ise isteklerim yüzümden herhalde başvurmadıkları
kütüphane kalmamıştır.
Tezi kitaba çevirmeye çalışırken, sevgili Jane Hathaway'den hiç eksii
meyen bir destek gördüm. Onun tavsiyesi ve desteği olmadan bu proje büyük
ihtimalle çok zor biterdi. Kendi yoğun takvimine rağmen, her zaman yaz
dıklarımı okumaya fırsat buldu. Özellikle Frederic Bauden, Doris Behrens
Abouseif, Ann Broadbridge, Malika Dekkiche, Leslie Pierce, Amy Singer ve
Derin Terzioğlu bu kitabın farklı yazım aşamalarında değişik bölümlerini
okuyarak bana vakitlerini cömertçe ayırdılar.
I . B . Tauris, özellikle Tomasz Hoskins bu projeye ilk duyduğu andan
itibaren ilgi gösterdi ve kitabın bitmesini sabırla bekledi. Allison Walker
yayın aşamasında son editoryal düzeltmeleri yaptı. Dallas'da ise yerel
editörüro Sharon Duncan yazdıklarımı okunabilir hale getirmeye çalıştı.
I . B .Tauris'in adı açıklanmayan okuyucusunun yaptığı yorumlar ve tavsiyeler
den çok yararlandım, onun katkısını özellikle anmak isterim.
Daha sonra kitabın ana dilim Türkçeye çevirilmesini Zeynep Rona'ya,
Türkiye'de yayınianmasını ise Kitap Yayınevi Editörü Çağatay Anadol'a borç
luyum. Zeynep'in insanı sakinleştiren sesi ve tavrıyla çevirinin üzerinden
geçmesi ve sabırla benimle uğraşması beni her zaman rahatlattı. Her ikisine
de ellerine sağlık demek boynurnun borcudur.
Sevgili ailem ve yakın arkadaşlarım senelerden beri bu projeyi din
lemekten yorulmadılar veya yoruldular da hiç belli etmediler. Sevgili eşim
Volkan Muslu her zaman tünelin sonundaki ışığı hatırlatarak yola devam
etmemi sağladı. Araştırmalarım sırasında kullanınam gereken fotograf
makinesinden, bilgisayarıma kadar her teknik ayrıntıyla ilgilendi. Hem
araştırma, hem de kitap yazma aşamasında yapmam gereken uzun ve sık
seyahatlara sabırla katlandı. Çalışmanın tez yazma safhasında dünyaya gelen
ve şimdi on yaşında olan kızım Dilara Muslu sadece hayatıma yeni bir anlam
katmadı, aynı zamanda bana bu projeyi onun geleceği için de bitİrınemin
şart olduğunu hissettirdi. Kitabın İngilizce yayınından çok kısa bir süre önce,
hayatımıza sevgili oğlum Emre Muslu da katıldı. Onun dünyaya gelişiyle
artık bu sayfaya bir nokta koymam gerektiğini idrak ettim. Geniş ailemin
sevgili üyeleri ise, ki bu ifade 2oı3 'te kaybettiğim biricik anneannem Hasibe
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
13
Şenaltan'dan, halamdan, teyzelerimden, eniştelerimden ve tabii ki her birini
kardeş bildiğim kuzenlerimden, İstanbul Fatih'te beraber büyüdüğüm güzel
apartmanımızdaki komşularımıza ve çocukluk çevreme kadar herkesi içerir,
dualarıyla ve sevgileriyle beni korudular kolladılar.
Ağabeyim Emir Salim Yüksel, biricik eşi Selin Akan Yüksel ve canı
mın içi, ciğerimin köşesi yeğenlerim Zeynep ve Yasemin Yüksel de çalışma
larıma duydukları ilgiyle bana her zaman destek oldular. Ama eğer sevgili
Annem Semahat Şenaltan Yüksel ve Babam ihrahim Aydın Yüksel'in tüken
mez destekleri, anlayışları ve fedakarlıkları olmasaydı ne doktoraya başla
mak, ne de doktora tezini bir kitaba çevirmek mümkün olurdu. Kariyerimde
ileriiyebilmem için yaptıkları fedakarlıklar bana anne-baba olmanın ne
demek olduğunu gösterdi. Onlara borcumu ödemem asla mümkün değil,
ama eğer bir yolu varsa o da herhalde ebeveyn olarak onların ayak izlerini
takip etmemdir.
TEŞ E K K Ü R
GiRi Ş
smanlı hükümdan I. Bayezid (hd. 1389-1402), 1393'te Osmanlı baş
kenti Bursa'da Memluk Elçisi Emir Hüsameddin Hasan el-Kuckfuıi'yP
kabul etti. Bursa çok eski bir şehir olduğu ve Osmanlı yönetimi
altında epeyce geliştiği halde Memluklann başkenti Kahire'nin yanında
oldukça sönük kalıyordu. Bir Memluk kaynağına göre I . Bayezid, Memluk
Sultanı Berkuk'un (hd. 1382-9 ve 1390-9) yolladığı armağanlan kabul eder
ken, kendisinin Berkuk'un kölesi, yani "memluk"u olduğunu belirtmişti.2
Bayezid bu tür abartılı bir ifadeyle sahte bir alçakgönüllülük sergilemiyor,
kendisinin daha düşük bir siyasal statüye sahip olduğunu kabullendi
ğini gösteriyordu. I. Bayezid, Balkanlar'ın yanı sıra, Anadolu'nun hem
batısında, hem de doğusunda topraklarını hızla genişletmesine karşın,
bir Osmanlı hükümdan olarak henüz, 125o'lerden beri kadim İ slam
topraklanna egemen olmuş saygın Memluk sultanının dengi değildi.
Bayezici'in selefieri olan Osmanlı idarecileri Bizans İmparatorluğu ile çok
sayıdaki yerel Müslüman beyliklerin sınırlan arasında sıkışıp kalmış, önce
Anadolu Selçuklularının, daha sonra da Moğol İlhanlıların hamiliği altında
Kuzeybatı Anadolu'ya ancak yerleşmişlerdi.
Bayezici'den dört kuşak sonra Osmanlı tahtına çıkan ll. Bayezid (hd.
1481-1512) bir başka Memluk elçisini, bu kez Bursa'dan sonra Osmanlıların
ikinci başkenti olan Edirne yakınlanndaki Çöke Ovası'nda kabul etmişti.
Edirne Osmanlı sultanlan için, hem şehir olarak, hem de çevresindeki Çöke
gibi geniş yeşillik alanlarıyla, 1453 'ten beri başkent olan İstanbul'un politik
entrikalanndan ve veba salgınlanndan uzak bir sığınak olmuştu. 1485 'te
gerçekleşen bu kabul merasimi, 1393 'tekinden çok farklıydı, Osmanlı ve
Memluk hükümdarları arasındaki güç dengesi artık bütünüyle değişmişti.J
Memluk Elçisi Emir Canibeg 1484 baharında başlayan Osmanlı-Memluk
Savaşının duraksadığı bir tarihte, iki saray arasındaki ilişkileri düzeltmek
O
ı
Adının yazılışı için bkz. Ahmed bin Ali el-Makrizi, Dürerü'l- Uküdi 'l-Feridefi Teracimi 'l-Ayani 'I-Müfi
de. Ed. Mahmud el-Celili, 4 cilt, Beyrut, 2002, 2: 7-8. Kuckılni ile ilgili satırlar için bu kitapta bkz. Birinci
Bölüm, s. 8ı-82, ııs-ıı6.
2 Muhammed bin Abürrahim ibnü'l-Furat. Tarih İbnü'I-Furat. ed. Konstantin Zurayk ve Necla İzzed
din. Cilt 8. Beyrut, 1939, 9: 339·
3 Bkz. Beşinci Bölüm, s. 178-ı8o, ı84-ı86, 192-193· 200-201.
OS M A N L l LA R VE M EM LU K LAR
ıs
amacıyla gönderilmişti.4 Canibeg saygıyla karşılanmasına ve kaldığı süre
boyunca itibar görmesine karşın, görevini başarıyla tamamlamasının pek
mümkün olmayacağını hemen anlamışh.
Osmanlı divanından biri Canibeg'e " Siz (Memluklar) , Kaflr oğulla
rı, kimsiniz ki Haremeyn'e5 hükmedesiniz? O topraklar, sultan oğlu sultan
olduğu [için] bizim sultanımıza daha uygundur" demişti.6 Bayezid'in ken
disini ziyaret eden elçiye tek bir kelime bile etmemesi bu sözlerden çok
daha fazlasını anlahyor. Anlaşıldığı üzere, Memluk sultanının hizmetinde
olduğunu belirten I. Bayezid'den bu yana çok şey değişmişti. Memluk elçi
sinin Kahire'ye dönmesinden hemen sonra iki devlet arasındaki çahşma
kaldığı yerden devam etti.
Bu iki kısa öykü, daha sonra ayrınhlı olarak tarhşıldığında, Osmanlı
ve Memluk sarayları arasındaki statükonun ne ölçüde kökten değiştiğini
gözler önüne serecektir. Osmanlıların bütün güçlerini önceleri Memlukların
yanına, sonra da giderek karşısına yerleştirmeleriyle meydana gelen bu kay
ma, kendini en çok diplomatik görüşmelerde göstermiştir. Sünni Müslüman
Osmanlılar ile Sünni Müslüman Memluklar arasında 136o'lardan 1512'ye
değin süren dönem, bu iki devlet arasında neredeyse aralıksız süren görüş
melerin giderek derinleşen bölgesel bir rekabete dönüştüğü ve çatışmaya
yönelik bir dilin ve bir dizi davranış biçiminin ortaya çıktığı bir evreye ışık
tutmaktadır. Bu kitap da iki güç merkezi arasındaki diplomasi ağını inceleye
rek, bu ilişkilerin her devletin imaj yaratma süreçleri ve tarihyazımı içindeki
yerini daha iyi anlamaya çalışmayı amaçlamaktadır.
Diplomatik görüşmeler incelendiğinde, Osmanlı hükümdarları
nın karar alma ve imaj yaratma süreçlerinin büyük ölçüde Memluklardan
etkilendiği görülür. Modern iletişim araçlarının henüz olmadığı bir çağ
da, diplomatik görevler, düşünülüp taşınılarak planlanmış merasimler,
titizlikle düzenlenmiş resmi yazışmalar, dikkatlice seçilmiş armağan4
Bu savaşla ilgili güvenilir bir inceleme için bkz. Shai Har-EI. Strnggle for Damination in the Middle
East: The Ottornan-Mamluk War, 1485-1491, Leiden, E.J. Brill. 1 9 9 5 .
5
Haremeyn: İslamiyette kutsal addedilen Mekke ve Medine'ye verilen ortak ad. Üç ilahi dinde de
kutsal sayılan Kudüs de zaman zaman bu gruba dahil edilmiştir.
6 Yazann kendi çevirisi. Hüseyin bin Muhammed el-Hüseyni. "Kitab Nefaisü'l-Mecalis e's-Sultaniy
ye fı Haka'iki'l-Esrari'l-Kur'aniyya" Mecalisü'l-Sultan el-Gavri içinde, ed. Abdü'l-vehhab Azzam, Kahire,
1941, s. 133-4·
ı6
Gi R i Ş
lar ve aynı özenle .hazırlanan elçiler, imparatorluk ideoloj ilerinin iki
politik merkez arasında ifade edilmesinde ve yaygınlaştırılmasında
önemli roller oynamıştır.7 İ slam saraylarında diplomatik karşılaşmalar
çerçevesinde düzenlenen merasimler ve ritüeller yalnızca olağanüstü
bölgesel bir çeşitlilik değil,8 aynı zamanda, çoğu Batılı ya da Müslüman
olmayan devletlerdeki gibi yeknesak formalitelerin ötesinde , kimlik ve
egemenlik çatışmalarının çözümlendiği, tartışılıp pazarlıkların yapıldığı
ve hem dış , hem de iç çevreler için yeniden biçimlendirildiği önemli
birer müzakere alanı işlevi görmüşlerdir. 9 Bu dönemde, yani yerleşik
elçiliklerin ı8. yüzyıldaki kuruluşlarından çok önce bile, günümüz dip
lomasisinden farklı olmakla birlikte , karmaşık ve oldukça gelişmiş bir
diplomatik kültür vardı. ıo Diplomatik merasimlerde yapılan küçük bir
hata, herhalde başkentler arasındaki ilişkileri tamamen bozmuyordu,
ama hem Osmanlı, hem de Memluk tarihçilerinin, "saraya özgü aşağı
lamalardan" ya da diplomatik teamüllerin ve merasimlerdeki uygulama
ların göz ardı edildiği durumlardan söz etmeleri, bu toplumların, kendi
siyasal kültürleri içinde bu merasimlere ne kadar değer verdiklerini
gösteriyordu.ıı
7
Diplomasideki imparatorluk ideolojileri için bkz. Anne F. Broadbridge, Kingship and Ideology i n the
Islamic and Mongol Worlds, Cambridge, Cambridge University Press, 2008, s. 6-26. Diplomatik mera
siınierin Avrupa baglamındaki önemi için bkz. Garrett Mattingly, Renaissance Diplomacy, Boston, Hou
ghton Miffiin, 1955; William Roosen, " Early Modern Diplomatic Ceremonial: A Systems Approach," The
journal ofModern History, 52 (ı98o): 452-76.
8 islam saraylanndaki merasimler için bkz. Paula Sanders vd., "Marlisim," EP, 6: 5 18-34; Paula San
ders vd., "Mawiikib," EP, 6: 849-67.
9 Örnegin, Broadbridge, Kingship; Paula Sanders, Ritual, Politics, and the City in Fatimid Cairo, New
York, NY, SUNY, 1994; Dominique Sourdel, "Questions de Ceremonial Abbaside," Revue des Etudes Is
lamiques (1960): 121-48; Konrad Dilger, Untersuchungen zur Geschichte des Osmanisehen Hofteremoniells
in 15. und ı6. jahrhundert, Münih, Dr. Rudolf Trofenik, 1967; Hakan Karateke, Padişahım Çok Yaşa!
Osmanlı Devletinin Son Yüzyılında Merasimler, Istanbul, Kitap Yaymevi, 2004; Karl Stowasser, "Manners
and Customs at the M arnluk Court," Muqarnas 2 (ı984): 13-20. Bizans baglamındaki bir örnek için bkz.
Michael McCormick, "Analyzing Imperial Ceremonies," jahrbuch der Österreichischen Byzantinistik 35
(1985): 1·20.
ı o Batıdaki yerleşik elçiiiiderin kurulması üzerine yapılagelen vurgu üzerine yeni bir eleştiri için bkz.
John Watkins, "Toward a New Diplomatic History of Medieval and Early Modern Europe," journal of
Medieval and Early Modern Studies 38 (2008): 4-5.
ıı "Courtly insults" terimi için bkz. Sanjay Subrahmanyam, Courtly Encounters: Translating Courtliness
and Violence in Early Modern Eurasia, Cambridge, MA, Harvard University Press, 2012. s. 34-102. Bir
çeviri önerisi de "kibarca yapılmış aşagılamalar" dır.
OSMAN Ll LA R VE M EM LU K LAR
Her iki Sünni Müslüman devletin de aralarındaki bu diplomatik
iletişimi bu kadar önemsemesi, Müslüman hükümdarların tarih boyun
ca, Müslüman olmayan diğer hükümdarlada sürekli çatışma içinde
olmalarını zorunlu kılacak biçimde cihad imgesine saplanıp kaldıklarını
öne süren bir genel kanıyı da sorgulamamıza yol açmaktadır. 12 Özellikle
uzman olmayanlar arasında süregelen bu algı, dönemin kaynakların
da cihad ve gaza (önceleri daha çok "yağmalama amaçlı yapılan sefer"
anlamında'3) tabirlerinin sıklıkla ima edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Bu kavramların Müslüman halk üzerinde yarattığı güçlü etkinin far
kında olan Müslüman hükümdarlar, yönetimlerini ve egemenliklerini
meşrulaştırabilmek için bunlara diplomatik yazışmalarında sık sık
yer vermişlerdir. '4 Ancak, Müslüman devletlerin Müslüman olmayan
güçlerle ilişkileri, yalnızca ideolojik ve dinsel farklılıklara dayanan bir
mücadele değildi.'5 Aslında farklı inançtakHer arasındaki ilişkileri bu
tür fazlasıyla basitleştirilmiş bir yaklaşımla ele almak, Müslüman dev
letler arasındaki ilişkilerin de değişınediği ya da bu devletler kendilerini
12 Ortaça� ve erken modern Avrupa güçlerinin kurdugu diplomatik ilişkilerde dinin, asal payda oldu
gu üzerine yapılan benzer bir vurgu için bkz. Mattingly, Renaissance Diplomacy, s. 16. Bu vurgu konu
sundaki yeni bir eleştiri için bkz. Watkins, "Toward a New Diplematic History," s. 2-3.
13 Gaza terimi çogu kez yanıltıcı ve kesin bir şekilde kutsal savaş olarak çevrilmektedir. Bu kavramın
çeşitli tarihi ba�lamlarda geçirdigi anlam de�işikli�i için bkz. Cemal Kafadar, "Gaza," DİA 13 (1996):
427-429; T.M. Johnstone, "Ghazw," EP, 2 : 1055-6.
14 Johnstone, "Ghazw;" Emile Tyan, " Djihiid," EF, 2: 538-40. Osmanlılar ve Memluklar baglamında
gaza ve cihad kavramlan arasındaki küçük farklılıkları ele alan karşılaştırmalı öncü bir inceleme için
bkz. Albrecht Fuess, "Ottoman Ghazwah and Mamluk Jihiid: Two Arms on tlıe Same Body?," Everything
is on the Move: The "Mamluk Empire" as a Node in (Trans-) Regional Networks, ed. Stefan Conermann
(yakında çıkacak). Ayrıca bkz. Cemal Kafadar, Between Two Worlds: The Construction of the Ottoman Sta
te, Berkeley CA, University of California Press, 1995. s. 79-80; Linda Darling, "Contested Territory:
Ottoman Holy War in Comparative Context," SI 91 (2ooo) : 133-63; Colin Imber, "The Ottoman Dy
nastic Myth," Turcica 19 (1987): 7-29. Bu özel retori�in, farklı tarihsel baglamlardaki gelişimiyle ilgili
bkz. Stephen Humphreys, "Ayyubids, Mamluks, and tlıe Latin East in the Thirteenth Century," MSR
2 (1998): 1-19; Carole Hillenbrand, The Crusades: Islamic Perspectives, New York, NY, Routledge, 1999;
Kafadar, Between Two Worlds; Roy Parviz Mottahedeh ve Ridwan al-Sayyid, "The Idea of Jihiid in Islam
Before the Crusades," The Crusadesfrom the Perspective ofByzantium and the Muslim World, ed. Angeliki
E. Laiou ve Roy Parviz Mottahedeh, Washington, WA, Dumbarton Oaks, 2001, s. 23-9.
15 Örnegin, Humphreys, "Ayyubids, Mamluks, and tlıe Latin East;" Georg Christ, Trading Conflicst:
Venetian Merchants and Mamluk Officials in Late Medieval Alexandria, Leiden, E.J. Brill, 2012, s. 11319; Maria Pia Pedani, "Osmanlı Padişahının Adına:" İstanbul'un Fetlıinden Girit Savaşı'na Venedik'e
Gönderilen Osmanlılar, çev. Elis Yıldırım, Ankara, TTK, 2011; P.M. Holt, Early Mamluk Diplomacy (12601290): Treaties of Baybars and Qalawun with Christian Rulers, Leiden, E.). Brill, 1995.
ı8
Gi R i Ş
"kafirler"le mücadele etmeye vermişken, kendi aralarındaki görüşme
leri yalnızca formaliteleri yerine getirmek için yaptıklarını düşündür
ten eş ölçüde yanlış bir inanca yol açmaktadır. H em Osmanlı, hem de
M emluk yönetici sınıfları Sünni İ slam mezhebine bağlı oldukların
dan, aralarındaki geniş çaplı ve çok katmanlı ilişkiler, Müslümanların
kendi aralarındaki ilişkilerin ne kadar karmaşık olabileceğini ortaya
koyar. Sünni Osmanlılar için, ideolojik ve j eopolitik açıdan düşman
ları Katolik Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'na karşı imajlarını
biçimlendirmeleri oldukça kolaydı. Daha sonra Ş ah İ smail (hd. 1 5 0 1-24)
önderliğinde İ ran'da gelişmekte olan Şii Safevilere, yani İ slam dünyası
içindeki farklı mezheplere karşı bir retorik dil geliştirmek de o kadar
zor değildi. '6 Ancak bu iki örnekten farklı olarak, Sünni O smanlılar
ile Sünni Memluklar arasındaki diplomatik alışveriş, yalnızca iletişimi
sürekli kılmak için değil, zaman zaman diğerinden daha üstün oldu
ğunu gösterebilmek amacıyla da çeşitli imgelerin ve temaların daha
yaratıcı bir biçimde bir araya getirilerek sunulmasını zorunlu kılıyor
du. Bu kitapta gösterilmeye çalışılacağı gibi, bu durumla karşı karşıya
kalan Osmanlılada Memluklar arasındaki etkileşim, en azından 1 5 1 2 'ye
değin, 14. yüzyıldaki canlılığını ve değişkenliğini sergilerneye devam
etti. Bu iki i slam devleti arasındaki ilişkilerin, politik güçler arasındaki
çoğu ilişki gibi barışçıl ve verimli işbirliğinden, zorlu savaşlara ve stra
tej ik ittifaklara uzanan bir yelpaze içinde sürdüğünü tahmin edebili
riz . Osmanlı-Memluk ilişkileri, Osmanlı-Habsburg, Osmanlı-Safevi ya
da Memluk- H açlı ilişkileri kadar karmaşıktı ve aynı ölçüde büyük bir
rekabet ve yarışma duygusuyla yüklüydü. Tarihin her evresinde, siyasal
önderler, dinsel inançları ne olursa olsun kendi yönetimlerini korumak
ve diğer hükümdarlardan üstün olmak isteğindeydiler.
M E M LUKIAR, 0SMANLIIAR VE DüNYA
Osmanlılar, 13oo'lerden 1512'ye kadarki süre içinde küçük bir
Anadolu beyliğinden, bir dünya gücüne dönüşmüş ve saygıdeğer Memluklara
ı6 Adel Allouche, The Origins and Development of the Ottoman-Safavid Conjlict, Berlin, Klaus Schwarz
Verlag, 1983.
OSMAN Ll LAR VE M EM LU K LA R
meydan okumaya başlamıştı. Bilinen en erken Osmanlı-Memluk diplomatik
ilişkileri 14. yüzyılın ikinci yansına uzanır. Saygın Memluk yönetiminin
gözünde bir yer edinmeye çalışan Osmanlılarla içerde ve dışarda kendilerine
ideolojik, siyasal ve tarihsel referansların bileşiminden oluşan karmaşık, ama
etkili bir imaj yaratmış olan Memluklar arasındaki ilk ilişkileri, bu iki gücün
o tarihlerde denk olmadığını bilerek değerlendirmek gerekir.17
n71-1 2 5 0 arasında egemen olan saygın Eyyubi D evleti'nin yeri
ne geçen ilk Memluk sultanları, köle (memluk) askerlerdi. 18 ilk Eyyubi
sultanı S alaheddin Eyyubi, H alep ve Musul'da, Büyük S elçuklulara
tabi olarak hüküm süren Z engi hanedanının hizmetinde çalışan bir
Sünni Kürt ailesinden gelmekteydi; n93 'te öldüğünde kendisinden
sonra gelenlere büyük bir miras bırakmıştı. 1 0 . yüzyıldan beri Mısır'da
hüküm süren Ş ii F atımİ varlığını n7 9 'da sona erdirmiş, n87'de de
Kudüs'ü H açlılardan geri almıştı . S alaheddin Eyyubi'nin özellikle
İ slamın koruyucusu olarak ünlenmesinin nedeni, I . H açlı Seferinden
( 1 0 9 5 - 9 ) sonra Doğu Akdeniz kıyılarında ve Kuzey Suriye'de kurulan
H açlı krallığına karşı elde ettiği zaferlerden kaynaklanır. Salaheddin'in
ölümünden sonra başa geçen hükümdarlar ordularını memluklardan
oluşturmaya başlamışlardı. Sultan S alih Eyyub'un 124o 'ta ölümünün
ardından yaşanan uzun süreli siyasal karışıklıklar sırasında memluk
kökenli kumandan Aybek et-Türkmani (hd. 1 2 5 0-7) , Eyyubilerin tahta
geçen çocuk yaştaki yeni sultanının dul annesiyle evlenince ilk M emluk
sultanı oldu. Aybek'in egemenliğini meşrulaştırabilme girişimi sayılan
bu evlilik, yeni sultanın kendisini destekleyen hamileriyle iyi ilişkiler
kurmasına yardımcı oldu. 19 Her ne kadar Aybek'in hükümdarlığı iç
17 Memluk sultanlannın imajı ve egemenligi için bkz. P.M. Holt, "The Position and Power of the
Maroluk Sultan," BSOAS 38 (1975): 237-49; Holt, " Some Observations on the 'Abbasid Caliphate of
Cairo," BS OAS 47 (1984) : 501-7; Holt, "The Structure of Govemment in the Maroluk Sultanate," The
Eastern Mediterranean Lands in the Period of the Crusades, ed. Holt, Warminster, 1977. s. 44-61; Ulrich
Haarmann, "Der Arahische Osten im spaten Mittelalter r250-I5I7," Geschicte der Arabischen Welt, ed.
Ulrich Haarmann, Münih, 1992, s. 228-3r; Broadbridge, Kingship, s. r2-r6.
r8 Claude Cahen, "Ayyübids," EP, ı : 797-808; Michael Chamberlain, "The Crusader Era and the
Ayyübid Dynasty." Cambridge History of Egypt, ed. Cari F. Petry, cilt ı, Cambridge, Cambridge University
Press, 1998, s. 2n-42; Stephen Humphreys, From Saladin to the Mongols: The Ayyubids ofDamascus, New
York, NY, S UNY, 1977.
19 Haarmann, " Der Arabische Osten," s. 220.
20
Gi R i Ş
çatışmalara ve karışıklıklara sahne olmuş olsa da, kendisinin sıradan
bir köle olarak başlayıp zaman içinde güç sahibi olması memluk yol
daşlarına örnek oluşturmuştu.
Aybek'in başta olduğu dönemden, en azından 1390'lara, ya da
Memluk saltanatının Bahri olarak bilinen döneminin sonuna kadar, belli bir
hanedan veraset usulü oluşturulmaya çalışılmıştı. Aslında Memluk kademe
lerinde hanedan veraset usulünün, siyasal önderlik ilkesi olarak kabul edilip
edilmemesi bir sorun yaratmıyordu.20 Memluk yönetimi giderek hanedanlık
dürilisünden ürkmeye başlamış, ama hiçbir zaman bütünüyle bu ülküden
vaz geçmemişti. Sonraki Burci (Çerkes) yönetiminde "saltanatın nesebi
olmaz" deyişi epey yaygınlaşmıştı.21 Bundan sonra tahta kimin çıkacağına
karar verilirken memluklar arasındaki güçlü bir grubun desteklediği ya da
son sultanla hoşdaşlık (huşdaşiyye: iki memluk arasındaki bir çeşit kardeşlik
bağı) ya da hamilik bağları (üstaziyye: sultanla memluk arasındaki bir çeşit
saygı bağı) olanlar oybirliğiyle ya da kısmi seçim yöntemiyle başa geçirilirdİ.22
Arada bir de yeni sultanın bir önceki sultanın çocuk yaştaki oğlunun yerine
geçtiği olurdu. Aslında bu kişi, daha sultan hayattayken, oğluna "atabey"
(Atabek: Memluk devletinde sultandan sonra gelen yüksek rütbeli asker)23
olarak atanan bir büyük emir olabilirdi.
Bu sistemle tahta çıkan Memluk sultanlan her ne kadar, 15 17'deki
Osmanlı fethine kadar Mısır ve Suriye topraklarını denetim altında tutmuş
olsalar da, Müslüman olmayan kölelerden geldikleri için hem içerden, hem
de dışardan gelecek eleştirilere karşı bir parça savunmasızdılar.24 Memluk
sultanları, başlangıçtaki bu mütevazı konumlarının farkındaydılar ve bunun
yarattığı hassasiyetle, zaman içinde şanlı Eyyubi hükümdarlarına gönderme
de bulunan çok katmanlı bir imaj yarattılar.25 Örneğin erken dönem Memluk
20 Ulrich Haarmann, "Regicide and the ' Law of the Turks,"' Intellectual Studies on Islam: Essays in honor
ofMartin B. Dickson, Salt Lake City, 1990, s. 130; P.M. Holt, "Succession in the Early Mamluk Sultana·
te," Deutschen Orientalistentag 16 (1985): 146, 148.
21 Haarmann, "Regicide," s. 130.
22 Henning Sievert, Der Herrscherwechsel im Mamlukensultanat, Berlin, Klaus Schwarz Verlag, 2003.
23 Cari Petry, ed., CHE, s. 523.
24 Ayrıca bkz. Amalia Levanoni, "The Mamluk Conception of the Sultanate," I]MES 26 (1994) : 373-92.
25 Haarmann, " Der Arahische Osten," s. 228; Albrecht Fuess, "Mamluk Politics," Ubi sumus ? Quo va
demus ? Mamluk Studies - State of the Art, ed. Stephan Conermann, Bonn, Bonn University Press, 2013,
s. 99·102.
·
OSMAN Ll LA R VE M E M L U K LAR
21
sultanları selefierine saygı göstergesi olarak tahta çıktıkları zaman Eyyubi
hamileri Salih Eyyub'un mezarını ziyaret etmeyi adet edinmişlerdi.26
Memluklar, Eyyubilerin izinden giderek, kendilerini İ slamın savu
nucusu olarak tanıtmaya başlamışlardı.27 Hatta kıyı şeridinde hala var olan
Haçlılara ek olarak bir de Moğol istilalarıyla karşı karşıya kalınca, bu güçleri
buralardan çıkartma görevini üstlendiler. Moğollar, Cengiz Han'ın 1224'te
ölümünden sonra defalarca Memluk ve Anadolu Selçuklu topraklarına sal
dırmış ve yavaş yavaş Anadolu ve Suriye siyasetine karışmaya başlamıştı.
Moğolların ilerlemesini ilk engelleyenler, ı26o'taki Ayn Calut Savaşıyla
Memluklar oldu.
Memlukların Moğollara karşı zafer kazanması Anadolu'daki kimi
siyasal grupların, peş peşe gelen Moğol saldırılarına karşı Memluklardan
yardım istemelerine yol açmıştı. İran'daki Büyük Selçuklulardan ayrılan
Anadolu Selçukluları 13. yüzyılın başlarından itibaren, Anadolu'nun büyük
bölümünü başkentleri Konya'dan yönetmekteydiler. Moğolların 1248'de
Anadolu Selçuklularını büyük bir yenilgiye uğrattığı Kösedağ Savaşı, bölge
de bir siyasal bölünme süreci başlatmış ve eskiden Anadolu Selçuklularının
egemenlik alanında olan yerlerde, Osmanlılar da dahil olmak üzere çeşitli
beyliklerin ortaya çıkmasına yol açmıştı. Anadolu Selçuklu hükümdarın
dan beyliklerin başındaki beylere kadar bazı önderler, 1 2 6 o'lardan itibaren
Memluk Sultanı Baybars'a (lık. 1 2 60-77) , bölgedeki Moğol denetimine son
vermesi için defalarca mektup yazmışlardı.28 Baybars uzun süredir bekle
nen sefere 1277'de çıkmış, Moğol ordusunu Elbistan yakınlannda yenilgiye
uğratmış ve bir dizi simgesel anlamla yüklü eylem ve merasimle bölgeyi
Memluk topraklarına katmıştır.29
26 Linda Northrup, "The Baf:ırT Mamlük Sultanate," CHE, s. 249, 255; Northrup, From Slave to Sultan:
The Career of al-Mans. ür Qalawün and the Consolidation of Marnluk Rule in Egypt and Syria (678-689
A. H.j1279·1290 A.D.), Stuttgart, F. Steiner, 1998, s. 85-6, n8-21; Nasser O. Rabbat, The Citadel ofCairo:
A New lnterpretation of Royal Marnlük Architecture, Leiden, E.J. Brill, 1995. s. 136.
27 Örne�in, Emmanuel Sivan, L 'lslam et la Croisade: ldiologie et Propagande dans les Re 'actions Musul
manes aux Croisades, Paris, 1968, s. 165-89; Holt, " Position and Power," s. 246-7.
28 Reuven Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks: The Mamluk-llkhanid War, 1260-1281, Cambridge,
Cambridge University Press, 1995. s. 157-78; Holt, The Age of the Crusades, s. 96, 173·4; Peter Thorau,
The Lion of Egypt: Sultan Baybars I and the Near East in the Thirteenth Century, çev. P.M. Holt, Londra,
Longman, 1992, s. 135·40.
29 Al-'Umari [el-Ömeri], Al- ' Umarts Bericht über Anatolien in seinem Werke: Masalik al-Abs. iirfi. Mamii-
22
Gi R i Ş
Baybars, Anadolu'dan hemen geri çekilmesine ve Kahire'ye dön
dükten kısa bir süre sonra da ölmesine karşın bölgede Memluk etkisini
yerleştirebilmeyi başarmıştı.3° Anadolu' da geçtiği yol üzerindeki şehirler
Memluk denetimi altında kalmış ve zamanla Memlukların etki alanı ile
Osmanlılar arasındaki sınırı belirlemiştir. Bu bölge batıda Kilikya ova
sından (bugünkü Çukurova) , kuzeyde Toros Dağları'na ve Baybars'ın
1277 seferinde tahta çıktığı Kayseri'ye kadar uzanan geniş bir alanı ve
Kayseri'nin güney ve güneydoğusunda, Baybars'ın Moğolları yendiği ova
nın yakınlarındaki Elbistan, Malatya, Darende, Besni, Kahta, Gerger ve
Afşin gibi merkezleri kapsıyordu. Dağlık bir arazide yer alan bu şehirler
çoğunlukla birbirlerine, hem denetlenmesi, hem de geçilmesi zor olan
Derbend Geçidi (Kayseri'yi Elbistan'a bağlayan geçit) ve Kilikya Kapıları
(bugün Gülek Boğazı) gibi geçitler ve boğazlada bağlanıyordu. Bölge bu
sarp geçitler ve dağlar sayesinde Anadolu ile Suriye bölgesi arasında doğal
bir sınır işlevi görüyor, aynı zamanda da Memlukların kuzey sınırının bir
bölümünü oluşturuyordu. Memluklar bu salıayı denetim altında tutabii
rnek için burada yaşayan yarı göçebe Türkmenleri kendilerine bağlıyor,
önderlerini de Memluk valisi olarak atıyordu.
Baybars'ın seferi, kısa sürmesine karşın, bölgede öylesine kalıcı
izler bırakınıştı ki, iki yüzyıl sonra Osmanlı tarihçisi Neşri, hem seferi,
hem de Memluklar ile Karamanoğulları arasında kurulan hamilik bağlarını
bütün ayrıntılarıyla yazabilmiştiY Baybars'ın Kahire'ye dönmesinden kısa
bir süre sonra, Karamanoğulları yalnızca Anadolu'daki en güçlü beylikler
den biri olmakla kalmamış, Osmanlılada aralarındaki çetin rekabetten ötü
rü sonraki Osmanlı-Memluk ilişkilerinde de önemli bir rol oynamışlardır.
lik al-Ams. iir: al- ' Umari's Berichı über Anatolien, ed. Franz Taeschner, Leipzig, ı929, s. ı2-ı3; Muham
med bin Ali ibn Şeddad. Tarihü'l-Meliki'z-Zahir. Ed. Ahmed Hutayt, Wiesbaden, Franz Steiner Verlag,
ı983, s. ı7s·730 Har-El, Strnggle, s. 27-s4; Barbara Flemming, Landschaftsgeschichte von Pamphylien, Pisidien und Lykien
im Spatmittelalter, Wiesbaden, 1964, s. 34-66.
3ı Neşri, Kitab-ı Cihan-nüma: Neşrf Tarihi, ed. Faik Reşit Unat ve Mehmet A. Köymen, Ankara, TTK,
ı949. s. 4ı-3. sı; Neşri, Gihiinnüma: Die altosmanische Chronik des Mevlanii Mehemmed Neşrf, ed. The
odor Menzel ve Franz Taeschner, Leipzig, Otto Harrosowitz, ı9sı. ı: ıs; Neşri, Cihannüma, ed. Necdet
Öztürk, İstanbul, Çamlıca, 2008, s. 28. Anadolu'da (bir olasılıkla Konya'da) ıs. yüzyılda yaşayanların
Memluklara gösterdikleri ilgi için ayrıca bkz. Osman Turan, ed., İstanbul'un Fethinden Önce Yazılmış
Tarihi Takvimler, Ankara, TTK, ı9s4. s. ı2-27.
OSMA N Ll LA R VE M E M L U K LAR
23
Karamanoğlu beyleri Memluklarla ilişkilerini sonraları da korumuş, hatta
Anadolu'daki çeşitli şehirleri yönetebilmek için onlardan atanma taleplerin
de bulunmuşlardırY
Dulkadıroğulları ve Ramazanoğulları gibi yarı göçebe beyliklerden
bazıları coğrafi açıdan M emlukların kuzey sınırına Karamanoğulları'ndan
daha yakındılar ve sonraki bölümlerde kanıtlanacağı gibi Osmanlı-Memluk
ilişkileri bağlamında çok önemli roller oynamışlardı.J3 13. yüzyılın sonla
rından itibaren zaman zaman sınırlar değişse de Dulkadıroğulları genel
olarak M alatya ve Kayseri de dahil olmak üzere, Elbistan'dan Antep'e
kadar uzanan bölgeyi denetim altında tutabilmişlerdi. M emluk hamileri
nin çıkarlarını koruyabilmek adına zaman zaman da Karamanoğullarıyla
çatışmalara girebiliyorlardı.J4 Dulkadıroğulları, Memluklarla, sonra da
Osmanlılada ilişkilerinin büyük bölümünde sürekli olarak daha fazla
özerklik peşinde koşmuşlardı. H emen hemen bütün Dulkadıroğulları
beyleri yeni bir Memluk sultanı tahta geçtiği zaman, onun onayını almak
için Kahire'ye gidiyor, ama çoğu kez aynı beyler ilk fırsat bulduklarında da
M emluk yönetimine itaati reddediyorlardı.J5 Ramazanoğulları ise Kilikya
ovasında, Adana çevresine yerleşmişti; Dulkadıroğulları topraklarının az
batısındaydılar, zaman zaman hem sınırları örtüşüyor, hem de çıkarları
çatışıyordu.36
Memluklar Anadolu'daki varlıklarını güçlendirirken, bir yandan da
Haçlı kraliıkiarına ve yerel Ermeni güçlerine karşı peş peşe zaferler kazana
rak seslerini daha fazla duyurmaya çalışıyorlardı.37 Kazandıkları bu askeri
başarılar, önderlerinin birer savaşçı sultan (Heerkönig) olarak tanınmasına
yol açmıştı.38 r29r'de Haçlılar bölgeden çıkartıldıktan ve Cengiz Han'ın
ardıllarının İran ve Orta Asya'yla ilgilenmek üzere geri çekilmelerinden
32 Al-'Umari, Masalik, ed. Taeschner, s. 24·5 .
33 Dulkadıroğulları için bkz. Refet Yınanç, Dulkadir Beyliği, Ankara, TTK, 1989; Margaret Venzke,
"The Case of a Dulgadir-Mamluk Iqta'," ]ESHO (2ooo): 399·474· Ramazanoğulları için bkz. Faruk
Sümer, " Ramazan-oğulları," lA, 9: 6r2-20. Aynca bkz. Broadbridge, Kingship, s. 153-6.
34 Bkz. Üçüncü Bölüm, s. I3I·IJ2.
35 Venzke, "Dulgadir-Mamluk Iqta' ," s. 339·
36 Faruk Sümer, "Ramazan-oğulları."
37 Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks; Angus Donald Stewart, The Armenian Kingdam and the Mam
luks: War and Diplomacy during the Reigns of Het'um II (ıı8g-ıJ07, Leiden: E . j . Brill, 2oor.
38 Holt, " Position and Power," s. 246-7.
Gi R i Ş
sonra Memluklar, Kıbrıs ve Rodos'ta kalan son Haçlılada giriştikleri birkaç
çatışma dışında Müslüman olmayan güçlerle nadiren savaşır olmuşlardı.39
Memluklar ayrıca Timurlularla ve Cengiz Han'ın İ slam dinini kabul eden
diğer ardıllarıyla hem diplomatik, hem de askeri çatışmalar nedeniyle
zaman zaman karşı karşıya gelebiliyorlardı. 4o
Memluk sultanları sık sık İslamın koruyucuları olduklarını ima edi
yor, ayrıca Haremeyn'in de onların koruması altında olduğunu vurgulayarak,
imajlarını, yukarıda değinilen bütün kavramlarla birleştirerek oluşturdukları
bu temel üzerine oturtuyorlardı. Kendilerine Hadimü 'l-Harameyni'ş-Şerifeyn
(İki Kutsal Kentin Hizmetkarı) diyorlar ve hac yollarının güvenliğini sağla
manın yanı sıra, her yıl "kisve"nin (Kabe'nin siyah örtüsü) hazırlanıp yerine
konması, yıllık hac kervanının4ı düzenlenmesi ve kervanın başını çeken çok
süslü, ama içi boş mahmelin (tahtırevan) Kahire'den yola çıkışı konusunda
özel haklar talep ediyorlardıY Memluk hükümdarları, islamın beş şartından
biri olan hac konusunda önemli işlevlere sahipti. Müslümanlar için simgesel
değer taşıyan bu dinsel görevler, bunları yapmaktan sorumlu olan hüküm
dan onurlandırmaktaydı. Dolayısıyla da bazen Timurlular ve Osmanlılar
gibi başka Müslüman devletler, bu onuru paylaşmak, hatta ele geçirmek için
Memluk yönetimiyle yarışa girişiyorlardı.43
39 Peter W. Edbury, The Kingdom of Cyprus and the Crusades, 1191-1374· Cambridge, Cambridge Uni
versity Press, 1991, s. r6r-8; Albrecht Fuess, Verbranntes Ufer: Auswirkungen mamlukischer Seepolitik auf
Beirut und die syro-palastinensiche Küste (1250-1517), Leiden, E.J. Brill, 2001, s. 24-51, 74-80; Mohamed
Ouerfelli, " Les Relations entre le Royaume de Chypre et le Sultanat Mamelouk au XVe Siecle," Le Moyen
Age CX (2004): 327-44; Hassanein Rabie, "Mamlük Campaigns against Rhodes," The Islamic World:
From Classical to Modern Times: Essays in Honor of Bemard Lewis, ed. C. E. Bosworth vd. , Princeton, 1989.
s. 28r-6; M . Mustafa Ziada, "The Mamluk Conquest of Cyprus in the Fifteenth Century: Part 1 ," Bulletin
of the Faculty ofArts of the University of Egypt ı (1933): 99·rro; Ziada, "The Mamluk Conquest of Cyprus
in the Fifteenth Century: Part I l , " Bulletin of the Faculty ofArts of the University of Egypt 2 (1934): 37-58.
40 Broadbridge, Kingship.
41 Hac kervanı: Her yıl hac zamanında sembolik anlam taşıyan mahmelin (tahtırevanın) önderiillinde
Kahire'den yola çıkan ve hacılara ek olarak Haremeyn'de dallıtilmak üzere hediye, eşya ve zekatları Mek
ke'ye götüren kervan.
42 Bu unvan ve ilk kez Eyyııbiler tarafından kullanıldıllı varsayımı üzerine bkz. Bemard Lewis, " Khii
dim al-l:faramayn," El', 4: 899-900. Holt, "The Structure of Govemment," 44-6; Holt, "Some Observa
tions;" Holt, " Position and Power," s. 243·4. 'Mahmil' için bkz. J. Jomier, "Mal:ımal" El', 6: 44·6. Mem
lukların 'mahmel' üzerindeki tekeli ve Memluk tahtırevanının öncelilli üzerine bkz. Jacques Jomier. Le
Ma/:ımal et la Caravane Egyptienne des Pelerins de la Mecque, Kahire, 1953. s. 3· ro, 31, 27·34·
43 Broadbridge, Kingship, s. ı6; Jomier, Le Ma/:ımal, s. 50; Malika Dekkiche, " Le Caire: Carrefour des
Ambassades," 2 cilt (Doktora tezi, Liege Üniversitesi, 2oro-rr), ı: 74-82, 82-94 (Memluk Sultanı Baybars
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LAR
Moğolların ı258'de Bağdat'ı talan etmesinden sonra, Abbasi
Halifeliği'nin Kahire'ye taşınması, bu konularda henüz fazla deneyimi olma
yan Memluk yönetimine ayrı bir saygınlık kazandırmıştı.44 Halifenin, otori
tesinin 9· yüzyıldan beri yavaş yavaş azalmakta olmasına ve Kahire'de siyasal
gücü olmamasına karşın, Memluk dünyasında ve geri kalan İslam dünya
sının büyük bir kısmında hala önemli bir yeri vardı. Halifeler bir Memluk
hükümdarını onayladıklarında, o sultana sembolik de olsa bir meşruiyet ya
da geçerlilik kazandırıyorlardı.45 Ayrıca bazı Memluk sultanları, Abbasi hali
felerinin Bağdat'ta kullandıkları bazı mimari formları benimseyerek, Abbasi
mirasıyla bağlarını daha da vurgulamaya çalışmışlardı.46 125o'den ı5 ı7'ye
değin süren uzun Memluk sultanlığı sırasında kumandanlar iki kez Abbasi
halifesinin, saltanat için geçerli bir seçenek olduğunu bile düşünmüşlerdiY
Bazı diplomatik yazışmalarda ve görüşmelerde, Memluk sultanları, halifeye
yakınlıklarının bir üstünlük göstergesi ve Allah'ın lütfunun bir belirtisi oldu
ğunu bile ileri sürüp bu durumdan uluslararası ilişkiler ortamında yararlan
maya çalışmışlardı. 48
H alifenin Kahire'deki varlığı Memluk sultanlarına, Hint'in batı
sındaki bazı uzak Müslüman devletlerin gözünde bile özel bir statü
kazandırıyordu.49 Delhi sultanları (örn. Tuğluklar) ile ı4. yüzyıl orta
larında Dekkan bölgesinde egemen olan Bahmani sultanları gibi bazı
ile Timurlu Sultanı Şahruh arasındaki olaylar için). Akkoyunlu Hükümdan Uzun Hasan'ın 1469-1477
arasında mahmel örtüsü yollama girişimi için bkz. john E. Woods, The Aqquyunlu Clan, Confederation,
Empire (gözden geçirilmiş ve genişletilmiş baskı) , Salt Lake City, UT, The University of Utah Press,
1999· s. 107·8.
44 Holt, "Some Observations;" Holt, "Position and Power. "
45 Haarmann, "Der Arahische Osten," s. 229-30. Abbasi halifelerinin e n azından n . ve 12. yüzyıllarda da
süren önemi üzerine bkz. Eric Hanne, Putting the Caliph in His Place: Power, Authority, and the Late Abbasid
Caliphate, Madison, NJ, Farleigh Disckinson University Press, 2007, s. 207-10. Baybars'ın Mo�ol elçileri
önünde Abbasi halifesine ba@ılık yemini için bkz. Broadbridge, Kingship, s. 52·4. Her ne kadar Holt, Abbasi
halifelerinin başlarda Mernluk yönetimini onaylamasının önemine inansa da, bu önemin uluslararası ortam
da sürdü�ne ilişkin fazla bir şey söylememiştir. Bkz. Holt, "Structure," s. 45; Holt,"Some Observations."
46 Nasser Rabbat, " Mamluk Throne Halis: 'Qubba' or ' lwiin'," "Pre-Modem Islamic Palaces," ed. Gül
nı Necipo�lu, özel sayı, Ars Orientalis 23 (1993): 209.
47 Broadbridge, Kingship, s. 150.
48 Bu yola başvuran çeşitli Memluk sultanları için bkz. Broadbridge, Kingship, s. 42, 45, 47·8, 85, 183.
49 Sanjay Subrahmanyam, The Career and Legend of Vasco da Gama, Cambridge, Cambridge University
Press, 1997. s. 97·9: Haroon Khan Sherwani, The Bahmanis of the Deccan, Yeni Delhi, 1985, s. 62-3- Os·
manlı Sultanı I. Bayezid'in halifeden onay alması üzerine bkz. s. 79 ve ayrıca Broadbridge, Kingship, s. 175.
Gi R i Ş
hükümdarlar için, Memluk sultanları ve Abbasi halifesiyle iletişim
içinde olmaları, siyasal açıdan tanınmalarına, dolayısıyla da yönetimle
rini güçlendirmeye katkıda bulunuyordu.5° Bazı Müslüman hükümdar
ların Abbasi halifesinden aldıkları mektuplara ve unvanlara51 verdikleri
değer, halifenin otoritesinin hala Sünni Müslüman dünyası tarafından
kabul edildiğini göstermekteydiY Bu unvanlar hükümdarın uluslararası
ortamdaki konumunu belirlerken, bir halifenin, sultana teşrif53 yollama
sı, onun hükümdarlığını pekiştirici bir unsurdu. 54 Ancak bazı Müslüman
hükümdarlar, Memluk sultanlarının benimsediği "halifeliğin hamisi"
rolünü de açıktan açığa sorguluyorlardı.55
Memluk sultanları mezalim mahkemelerini de imajlarının ayrıl
maz bir parçası olarak kabul ediyorlardı.56 Darü 'l-adl olarak da bilinen
bu oturumlar "sivil yetkililerin doğrudan adalet dağıtma sorumluluk50 Subrahmanyam, Vasco da Gama, s. 94·112; Mohammad Habib ve Khaliq Ahmad Nizami, A Com
prehensive History of India, cilt 5, Yeni Delhi, 1970, s. 492-93, 537-38, 557, 589; Sherwani, The Bahmanis
ofDeccan, s. 62-3, 228-9; H . K. Sherwani, "BahmanTs," El', ı: 923-6.
51 Unvan: Kişilerin özel isimlerine ek olarak kullanılan ve degişik bölümlerden oluşabilen isim ve
sıfat grupları. Bireylerin toplumdaki ve politik düzendeki yerlerine göre dizayn edilen bu hitaplar, za
man zaman başaniarına da atıf yapan çeşitli kombinasyonları da içerebilirdi. Bu çalışmanın konusu
olan devirde, diplomatik gelenekte çok önemli yer tutariardı ve hiyerarşik olarak organize edilmişlerdi.
Osmanlı diplomatikasında elkab terimi özellikle mektubun gönderildigi kişi için kullanılan unvaniara
verilen isimdi.
52 Örnegin, Broadbridge, Kingship, s. 149-50; Doris Behrens-Abouseif, "The Citadel of Cairo: Stage for
Mamluk Ceremonial," Annales Islamologiques 24 (1988) : 32.
53 Teşrif: Önceleri daha çok Abbasi halifesi tarafından ve zaman içinde Memluk sultanlan tarafından
da hükümdarlara,kumandanlara, valilere ve başka bazı yüksek seviye devlet görevlilerine teşekkür ve
takdir için gönderilen bir çeşit hilat. Hilat için bakınız, Birinci Bölüm dipnot 126.
54 Bkz. Ahmed b. Ali el-Kalkaşandi, Subhü 'l-Aşa .fi Sinaati'l-İnşa. Ed. Muhammed Hüseyin Şemseddin,
14 cilt, Beyrut, 1987, r 294. Teşrifüzerine yapılan yeni bir araştırma için bkz. Finbarr Flood, Objects of
Translation: Material Culture and Medieval "Hindu-Muslim" Encounter, Princeton, NJ, Princeton Univer
sity Press, 2009, s. 75·7· TeşriPin giderek degişen anlamı için bkz. Werner Diem, Ehrendes Kleid und
Ehrendes Wort: Studien zu TaJrif in Mamlükischer and Vormamlükischer Zeit, Würzburg, Ergon Verlag,
2002. Ayrıca bkz. Mehmet Şeker ve Filiz Karaca, "Hil'at," DİA, ı8 (1998): 22-27.
55 Broadbridge, Kingship, s. 150.
56 j0rgen S. Nielsen, Secular justice in an Islamic State: Ma;iilim under the Bah.rf Mamlüks, 66ıjıı64789/ıJ87, Leiden, 1985; Albrecht Fuess, "Zulm by Ma�im? The Political Implications of the Use of
Ma�alim Jurisdiction by the Mamluk Sultan," MSR 13 (2009): 121·47; Fuess, "Between dih!Tz and dar al
'adl: Forms of Outdoor and Indoor Royal Representation at the Mamluk Court in Egypt," Court Cultures in
Muslim World: Seventh to Nineteenth Centuries, ed. Albrecht Fuess ve Jan-Peter Hartung, Londra, Routledge,
2011, s. 156-6o; Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 35-42; Nasser O.Rabbat, "The Ideological Signifı
cance of the Dar al-Adi in the Medieval Islamic Orient," I]MES 27 (1995): 3-28; Holt, "Structure," s. 50-ı.
ÜSMAN LI LAR VE M EM LU K LAR
larını düzenleyen yapılar"dıY Bu oturumlar sırasında Memluk sultanı
halkın şikayetlerini dinler ve çogu kez kadıların da yardımıyla bunları
çözmeye çalışırdı. Büyük olasılıkla İ slam dünyasının başka yerlerinde
de eski örnekleri vardı, ama sistem çogunlukla, H alep ve Musul'un
Zengi hükümdan ve S alaheddin Eyyubi'nin hamisi Nureddin Zengi'yle
(ö. I I74) ilişkilendirilmektedir. O tarihten beri önce Eyyubiler, son
ra da Mısır ve Suriye'ye egemen olan Memluklarca uygulanmıştır. 58
E gemenlik iddiaları eleştiriye açık olan M emluk sultanları için bu kurum
özellikle, hükümdarlarıyla herhangi bir etnik ya da dil bagı olmayan bir
halka karşı kendilerini adil birer Müslüman hükümdar olarak sunma
fırsatı veriyordu. Bu sayede, bu oturumlar zorunlu olmamakla birlikte,
M emluk sultanlarının çok özenle biçimlendirdikleri imajlarının önemli
bir parçası haline gelmişti.59
Memluk sultanları, en ünlü medreselerin bulundugu bir impara
torluk başkenti olan Kahire'yi de Eyyubilerden miras almış, bu kurumlara
gerek mimari, gerek mali açıdan yaptıkları hamilik sayesinde İslam dün
yasındaki itibarlarını arttırmışlardı.60 Hayır kurumları dindar ve cömert bir
hükümdar imajını pekiştirirken, medreseler de sayısız ögrenciyi ve bilgini
Memluk topraklarına çekiyordu. Bu ünlü alimierin yalnızca varlıkları bile,
Memluk sultanlarının, yönetimlerini daha da meşrulaştırabilecek dinsel bir
ideoloji biçimlendirmelerine yardımcı oluyordu.6' Çogu Memluk sultanı,
bazıları Mısır ve Suriye topraklarının yeriisi bile olmayan mutasavvıflarla
da yakın ilişki içinde olmaya ve onları korumaları altına almaya çaba gös57 Celal Yeniçeri, " Mezalim," DlA 29 (1004): 515·518; J0rgen S. Nielsen, "Ma� iilim," El', T 933·
58 P.M. Holt, The Age ofthe Crusades: the Near Eastfrom the Eleventh Century to 151 7, Londra, Longman,
1986, s. n 144·5.
59 Doris Behrens·Abouseif, Cairo of the Mamluks: A History of Architecture and its Culture, Londra,
I . B.Tauris, 2007, s. 27. Rabbat, bu kurumun öneminin azaldı�ını savunmaktadır, bkz. Rabbat, "The
Ideological Significance," s. 18.
6o Mimari hamilikle ilgili bkz. Stephen Humphreys, "The Expressive Intent of the Mamluk Architec·
ture of Cairo," SI 35 (ı972): 69-ıı9; Rabbat, " Ideological Significance." Bilginiere ve e�itim kurumlarına
yaptıkları hamilik için bkz. Jonathan Berkey, The Transmission of Knowledge in Medieval Cairo, Princeton,
Princeton University Press, 1992, s. 128-6o. imparatorluk hayır kurumları ve dini hamilik için bkz.
Adam Sabra, Poverty and Charity in Medieval Islam, Cambridge, Cambridge University Press, 2000, s.
69-100, s. 52-8, 138; Behrens-Abouseif, Cairo of the Mamluks, s. 9-1361 Berkey, Transmission, s. 128-6o.
28
Gi R i Ş
teriyorlardı.6> Buna ek olarak Kahire, simgesel anlamlarla yüklü dinsel ve
dinsel olmayan geçit merasimlerine, şenliklere ve gösterilere sahne olan bir
şehirdi, Memluk sultanlan da zaman zaman bu etkinliklerde boy gösterir
ve halka cömert ikramlarda bulunurlardı.6J
Bu iki devlet arasındaki her diplomatik karşılaşmada Osmanlılar,
Memluk sultanının hem bu güçlü ve çok yönlü imajı, hem de Anadolu'da
iyice pekiştirdiği varlığıyla yanşmak durumunda kalıyordu. Osmanlılar,
Anadolu Selçukluianna bağlı çok sayıdaki sınır beyliklerinden biri olarak
Kuzeybatı Anadolu'da ilk kez 13. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmışlardı.
Eskiden Selçuklulara bağlı yaşayanların çoğu, Doğu Anadolu ve İran'ın
bazı bölgelerinde egemen olan İlhanlı Moğollarının yönetimi altındaydılar.
Ancak yıllık vergilerini ödedikleri sürece, Osmanlılar gibi batı ve kuzeyba
tıda yaşayanlar, coğrafi açıdan ilhanlıların siyasal denetim merkezlerinden
uzakta oldukları için görece daha bağımsızdılar. Yarı göçebe yaşayan ve
Türkçe konuşan Osmanlıların Anadolu'daki komşuları Kütahya çevresinde
yaşayan Germiyanoğullan ve Baybars'ın 1277 seferinden sonra Memluk
egemenliğini tanıyan Karamanoğulları gibi kendilerinden daha üstün
Müslüman beyliklerdi.64 Dolayısıyla Osmanlılar dikkatlerini, görece korun
masız olan Bizans topraklarına çevirdiler. 1326 'da eski Bizans şehri Bursa'yı
başkent yaptılar, sonra Çanakkale Bağazı'nı geçerek Balkanlar'a yöneldiler.
Balkanlar'a duydukları ilgi kendini, başkentlerini Bursa'dan, Balkanlar'ın
kapısı niteliğindeki Edirne'ye taşıdıkları zaman da göstermişti.65
62 Cari Petry, The Civilian Elite of Cairo in the Later Middle Ages, Princeton, NJ, Princeton University
Press, 1981, s. 139·40, 269-72; Leonor Fernandes, The Evolution of a Sufi Institution in Mamluk Egypt:
The Khanqah, Berlin, 1988; Barbara Flemming, " Serif, Sultan Gavri, und die 'Perser' ," Islam 45 (1969):
81-93 (özellikle 84) ; Helena Hallenberg, "The Sultan Who Loved Sufıs," MSR 4 (2ooo): 147-66.
63 Jomier, Le Mabmal, s. 35-42; Boaz Shoshan, Popular Culture in Medieval Cairo, Cambridge, Cambri
dge University Press, 1993, s. 70-6; Behrens- Abouseif, Cairo of the Mamluks, s. 25-33.
64 Germiyanogı.ılları için bkz. Mustafa Çetin Varlık, Germiyan-oğulları, Ankara, Ankara Üniversite
si, 1974; Irene Melikoff, "Germiyan-oghullari," El', 2: 989-90. Karamanogulları için, Faruk Sümer,
"�araman-oghullari," El', 4: 619-25; Şehabettin Tekindag, " Karamanlılar," İA, 6: 316-30.
65 Başkentin taşınması konusu için bkz. Halil İnalcık, " Bursa," DİA, 6: 446. Güç merkezini Bur
sa'dan Edirne'ye taşımaları kuşkusuz aşamalı bir süreçti ve ancak I l . Murad döneminde (hd. 1421-51)
sonuçlanmışh. 1402'den 142o'lere degin Bursa ve Edirne siyasal baglam çerçevesinde degişimli kulla
nılıyordu, ama Edirne giderek önem kazandı. 1432'da Hertrandon de la Broquiere Osmanlı topraklarını
ziyaret ettiginde Edirne başkent olmuşhı. Edirne'yi I. Murad'ın başkent yaphgı savı için bkz. Laonikos
Chalkokondyles, A Translation and Commentary of the "Demonstrations of H istories," çev. ve ed. N icolaos
Nicoloudis, Atina, 1996, s. 125.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
Osmanlıların ele geçirdiği Balkan toprakları daha önce hiç İslam
yönetimi altında olmadıklarından bu fetihler Osmanlıların İslam dünyasın
daki artan öneminin bir göstergesi oldu. Osmanlılar bu imajlarını 1453 'te,
Bizans'ın imparatorluk başkenti Konstantinopolis'i fethederek taçlandırdılar.
Bu çok önemli zafer, Osmanlıların hem Balkanlar'da, hem de Anadolu'da
topraklarını genişleterek güçlenmelerine imkan tanıdı; böylelikle bu iki
bölge arasındaki bağlantı güvence altına alınmış, ayrıca Akdeniz havzası
ile Karadeniz bölgesini birbirine bağlayan boğazların denetimi de bütünüy
le ellerine geçmişti. Şehir, 7· yüzyılda Emevi yönetimininden beri birçok
Müslüman hükümdarın hedefi olduğundan, fethedilebilmesi herhangi bir
jeopolitik kazanırnın ötesinde simgesel ideolojik anlamlar da taşımaktaydı.
Bazı aniatılara göre Bizans'ın yüzyıllardan beri başkenti olan bu şehrin bir
Müslüman hükümdar tarafından fethedileceği önceden Hazreti Muhammed
tarafından müjdelenmişti.66 Coğrafi genişleme süreciyle birlikte Osmanlılar
da, Memlukların ünlenmesine kısmen katkıda bulunan "gaza" ve "cihad"
kavramlarını giderek daha fazla vurgular oldular. Her iki terim de Osmanlı
Memluk diplomatik ilişkilerinde birbiriyle yer değiştirerek kullanılmakla
birlikte, yapılan son çalışmalar Osmanlıların giderek "gaza" sözcüğünü
kullanmakta daha ısrarlı olduklarını, Memluklarınsa imajlarının bir parçası
olarak daima "cihad"ı vurguladıklarını ortaya koymaktadır.67
Osmanlı ve Memluk yönetimleri arasındaki önemli bir fark,
Osmanlıların hanedan veraset usulüne bağlı kaldıkları ve topraklarını bir
önceki hükümdarın çocukları arasında paylaştırmamış olmalarıdır. Ancak
erkek çocuklar arasında saltanat veraseti hemen hemen her zaman şiddetli
çatışmalara neden olmuştu. Aralarından biri başkentte otoritesini kurduktan
sonra sıklıkla hak iddia eden diğer kardeşlerini öldürtmüştü. 68 Saltanatın
babadan oğula geçmesi, Osmanlı sultanlarının, zamanla hükümdarlarının
soyluluğuyla da övünmelerine yol açtı.
66 Dinsel dürtüler ve şehre yapılan ilk Müslüman saldınlan için bkz. J . H . Mordtmann, ·�ustantiniyya,"
EP, 5 : 5 3 2 .
67 Fuess, "Ottoman Ghazwah and Mamluk Jihad." Osmanlıların kullandıgı gazi (gaza yapanlar ya da
gazaya kahlanlar) terimi için bkz. Irene Melikoff, "Ghazi." EP, z: 1043-5 ; Abdülkadir Özcan, "Gazi,"
DİA 13 ( 1 9 9 6) : 443-445·
68 Halil lnalcık, "Osmanlılar'da saltanat veraseti usulü ve Türk hakimiyet telakkisiyle ilgisi." Siyasal
Bilgiler Fakültesi Dergisi 14 ( 195 6) : 6 9 94
·
30
·
Gi R i Ş
Osmanlı-Memluk ilişkilerinin ilk zamanlardaki yönünü büyük ölçü
de bu tarihsel geçmiş ve siyasal altyapı belirlemekteydi. Hem Osmanlıların
topraklarının gitgide genişlemesi, hem de bölgede ıs. yüzyıl sonlarında
ortaya çıkan Akkoyunlular ile Safeviler gibi güçlü siyasal rakipierin jeopolitik
koşulları hayli değişken ve kısa süreli hale getirmesi de bu ilişkiyi Ortadoğu
ve Akdeniz bölgesindeki siyasetin merkezine oturttu.
Osmanlılar, Memlukların etki alanlarına ı4. yüzyılda müdahale etme
ye başlamış, bundan sonra da ardı ardına ilerleme ve geri çekilme evreleri
yaşamışlardı. Bununla birlikte, Osmanlıların yavaş yavaş Memluk sınırında
bölgesel ihlallerde bulunması, yalnızca iki devletin hükümdarlarını giderek
daha yoğun ve rekabetçi bir ilişkiye sokmakla kalmamış, aynı zamanda iki
imparatorluğun sınırları arasında yaşayan Karamanoğulları, Dulkadıroğulları,
Ramazanoğulları ve diğer beylikleri istikrarsızlaştırarak onları Memluk
ve Osmanlı başkentleri arasındaki ilişkileri yakından izlemeye zorlamıştı.
Osmanlılar ıs. yüzyılın sonlarında Karamanoğullarına boyun eğdirmiş,
ama Dulkadıroğulları ve Ramazanoğulları, sonradan I. Selim (hd. ıs12-20)
tarafından Osmanlı tapraklarına katılıncaya kadar, şeklen Memluk yöneti
mine bağlı kalmışlardır. Her iki beylik de sık sık taraf değiştirmekle birlikte
Osmanlılada Memluklar arasında, özellikle de Osmanlılar bu bölgeye doğru
genişlediklerinde bir tampon bölge işlevi görmüştür.
Akkoyunluların, önce Diyarbakır, sonra da Tebriz'de güçlen
mesi sonucu ı s . yüzyılda hem Osmanlılar, hem de Memluklar ciddi
sorunlar yaşadılar.69 ı4- yüzyılda bir aşiret konfederasyonundan doğan
Akkoyunlular, ı s o 2 'ye değin varlıklarını korudular. Uzun Hasan'ın (hd.
ı4s7-78) yönetimi altındaki Akkoyunlu Devleti ı467'den sonra yavaş yavaş
Doğu Anadolu, Irak ve İran'da hüküm süren güçlü Karakoyunlu toprak
larını ele geçirdi. Karakoyunlu konfederasyonu, 14. yüzyılın başlarından
beri önce Memlukların, sonra da Timurluların en güçlü rakipleri arasın
da yer aldı.7° Uzun Hasan, Karakoyunluları ortadan kaldırdıktan sonra
ı4 6 9 'da Timurlu Sultanı Ebu Said'i yendi.71 Bölgedeki güçlü Osmanlı
69 Woods, Aqquyunlu.
70 Faruk Sümer, Kara Koyunlular, Ankara, TIK, 1967; Faruk Sümer, ·�ara-�oyunlu," El', 4: 584.
71 Woods, Aqquyunlu, s. 98-9; Matthew Melvin-Koushki, "The Delicate Art of Aggression: Uzun Ha
san' s Fathnama to Qaytbay of 146 9," Iranian Studies 44 (2on): 193-214.
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LA R
31
ve M emluk varlığını dengeleyeceğini uman, başta Venedik Cumhuriyeti
olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri bu yeni devletin ortaya çıkmasını önce
leri iyi karşıladılar.72
Osmanlılara ya da Memluklara (ya da ikisine) karşı bir ittifak kurma
çabası içine giren çeşitli Avrupa devletlerine, her ikisinin de topraklarına
girmek için fırsat kollayan Uzun Hasan da katıldı. Müslüman bir sulta
nın, başka Avrupa devletleriyle işbirliği yapmaya niyetlenmesi, siyasal ve
ekonomik çıkarlar söz konusu olduğunda dinsel ortaklıkların ya da bağ
ların ne kadar önemsizleşebileceğini göstermektedir. Hasan'ın kararlılığı,
Akkoyunluları topraklarına bir tehdit olarak gören Osmanlı ve Memluk
sultanlarını rahatsız ediyordu. Coğrafi sınırlarına karşı oluşturdukları
tehlikeye ek olarak, Uzun Hasan ve ondan sonra başa geçen oğlu Sultan
Yakub (hd. 1478- 9 0 ) , bu iki devleti birbirine düşürmede son derece usta
olduklarından, Akkoyunlular yalnızca varlıklarıyla bile Osmanlı-Memluk
ilişkilerini daha karmaşık hale getirebiliyorlardı.73
Etkileyici bir kişiliği olan Ş ah İ smail'in (hd. 1 5 0 1-24) önderliğinde
ki Şii S afeviler, 1 6 . yüzyılın başlarında Akkoyunlu Devleti'nin yerini aldık
larında, hem Akkoyunluların j eopolitik ve siyasal konumunun büyük
ölçüde mirasçıları olmuş, hem de İ stanbul ile Kahire arasındaki ilişkileri
altüst etmişti. Uzun Hasan'ın izinden giden Şah İ smail, Osmanlıları,
Memlukları ya da ikisini birden yok edebilmek için çeşitli Avrupa saray
larıyla düzenli olarak yazışıyordu.74 Safeviler'in Şii olması, Sünniliğin
başat olduğu Osmanlı ve Memluk topraklarındaki ideolojik dinamikleri ·
de değiştirdi. Osmanlı ve Memluk toprakları, Safevi topraklarına komşu
oldukları için onların ideolojik propagandalarına ve topraklarını genişlet
me siyasetlerine karşı kendilerini savunmasız hissediyorlardı. Patımilerin
72 Allouche, Origins and Development, s. lO· II, 13-15; John Wansbrough, "A M arnluk Letter of877/1473,"
BSOAS 24 (1961): 200-13; Anthony Bryer, " Lodovico da Bologna and the Georgian and Anatolian Em
bassy of 1460-61," Bedi Kartlisa, Revue de Kartve'lologie 19-20 (1965): 179-98; Caterino Zeno, "Travels in
Persia," A Narrative of Italian Travels in Persia in the Fifteenth and Sixteenth Centuries, ed. ve çev. Charles
Gray, Londra, The Hakluyt Society, 1873. s. 12-13; Jean Adomo, Itineraire d'Anselme Adorno en Terre Sa
inte (1470·71), çev. ve ed. Jacques Heers ve Georgette de Groer, Paris, 1978, s. 3. 15.
73 Woods, Aqquyunlu, s. n5-16. Yakub'un Memluklarla ilişkisi için bkz. J . Woods, "Turco-Iranica 1 :
A n Ottoman Intelligence Report o n Late FifteenthjNinth Century Iranian Foreign Relations," journal of
Near Eastern Studies 38 (1979): 1-9.
74 Allouche, Origins and Development, s . 9 1 .
32
Gi R i Ş
n79'da Kuzey Afrika'daki asıl topraklarına geri çekilmelerinden sonra
yüzyıllardır bu bölgede hiçbir Şii yönetimi ya da hanedam hüküm sürme
mişti. Dolayısıyla ortaya çıkan bu yeni ve güçlü Şii varlığı İ slam dünya
sında önemli tepkilere neden oldu. Safevi yöneticileri, Sünniler de dahil
başka inançlardan olanlara karşı katı, zaman zaman da tahammülsüz bir
tavır takınıyordu. Sonuçta Sünni Müslüman komşularını endişelendiren
yalnızca İ smail'in hırsları ve topraklarını genişletme siyaseti değil, saldır
gan ideolojik duruşuydu.75
Bütün bu önemli, ama görece bölgesel gelişmelere ek olarak 15.
yüzyılın ikinci yarısı (Memluk Elçisi Emir Canibeg'in, I l . Bayezid'i ziyaret
ettiği dönem) , 1492'de İber Yarımadası'ndaki Hıristiyan Reconquista'sından
(Yeniden Fetihten) , 1498'de Vasco da Gama'nın gemiyle Ümit Burnu'nu
dalaşmasına kadar çok büyük siyasal ve toplumsal değişimierin başlangı
cına sahne oldu. Bu dünya olaylarının çoğunun Osmanlılar ve Memluklar
için önemli sonuçlar doğurması, ya da kısmen bu devletlerin Akdeniz ve
Kızıldeniz'deki varlıklarının yarattığı dürtüyle ortaya çıkmış bulunması, bu
iki önde gelen Sünni Müslüman devletin dünya politikasının adeta merke
zinde olduklarını kanıtlar. Akdeniz'in batı kıyılarında Aragon-Kastilya Kralı
V. Femando (hd. 1479-1516) ile Kastilya Kraliçesi I . Isabel'in (hd. 14741504) politikalarının, Reconquista'dan önce ve sonra neden olduğu nüfus
hareketleri, hem Osmanlı, hem de Memluk toplumları için önemli sonuç
lar yarattı. 8. yüzyılın başlarındaki ilk Müslüman saldırılarından itibaren
İber Yarımadası'nda kendini gösteren Müslüman varlığı farklı Müslüman
hanedanlıklar altında 1492 'ye kadar sürmüştü. Reconquista sırasında yal
nızca Gırnata Emirliği'ne (burası Müslüman Nasriler'in elinde kalan son
topraklardı) son verilmemiş, bölgedeki Yahudilerle Müslümanların çoğu
da ülkeden kovulmuşlardı.76 Ancak bu girişim yarımadadaki bütün Yahudi
ve Müslümanların varlığını sona erdirememiş, kalanların bir kısmı yavaş
yavaş özümsenirken, bir bölümü de, en azından 17· yüzyıla kadar ülke
dışına atılmaya devam etmiştir.77 Yahudilerle Müslümanların Femando
75 A.g.e., s. 6 5 .
7 6 Hugh Kennedy, Muslim Spain and Portugal: A Political History ofal-Andalus, Londra, Pearson, 1996.
77 L.P. Harvey, Muslims in Spain, 1500 to ı6ı4, Chicago, I L, Chicago University Press, 2005; Andrew
Hess, "The Moriscos: An Ottoman Fifth Column in Sixteenth-Century Spain," The American Histarical
ÜSMAN LI LA R VE M EM LU K LAR
33
ile lsabel döneminde ülke dışına çıkarılması tekil bir olay değildi; Portekiz
Kralı I. Dom Manuel de (hd. I495-I52I) 1496 'da İspanyol Habsburg hane
danının baskısıyla benzer bir kararname çıkartmıştı.78 Ülkelerinden kovulan
Yahudi ve Müslüman halk dalga dalga Osmanlı ve Memluk topraklarına
gelmiş, bir bölümü de Kuzey Afrika'ya sığınmışlardı. Bu nüfus hareketi
yalnızca Osmanlı ve Memluk toplumlarının yapısını değiştirmekle kalma
dı, aynı zamanda her iki devletin politikalarını da etkiledi. Üstelik Tunuslu
Hafsiler ve Gırnatalı Nasriler Reconquista'ya karşı hem Osmanlılar, hem de
Memluklardan yardım istemişlerdi.79
ı s . yüzyıldakicoğrafıkeşiflerdekısmen, Memlukların HintOkyanusu'na
ulaşmak için bilinen tek yolu tekellerinde bulundurmaları ve Osmanlıların
giderek Karadeniz ile Batı Anadolu kıyılannın denetimini ele geçirmeleri
nedeniyle hız kazanmıştı.80 Memluk ve Osmanlı topraklan çok önemli bir
coğrafi konumdaydılar ve Akdeniz'in diğer bölümlerine, Karadeniz'e ve Hint
Okyanusu'na ulaşan ticaret sistemlerindeki transit yolların kavşağında yer
alıyorlardı. 1498'e kadar Hint Okyanusu'ndaki kazançlı ticaret ağına bağlanan
bilinen tek yol Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz'deki limanlardan geçmekteydi ve
bunlar Memluk denetimi altındaydı. Hint Yanmadası'ndaki devletlerin çoğu
nun daha doğudaki ülkelerle de ticari bağlan vardı ve bunlar Batıyla yaptık
ları alışverişe büyük değer veriyorlardı. Memluk egemenliği altındaki Cidde,
Kızıldeniz'de Mekke'ye en yakın liman olarak, Hint ve Güneydoğu Asya'dan
Review 74 (1968): 1·25.
78 Subrahmanyam, Vasco da Gama, s. 248.
79 Hafsiler ve Nasriler için bkz. Beşinci Bölüm, s. 194.
8o Mısır'ın dünyayla ticari baglan için örneğin bkz. Francisco Javier Apellaniz Ruiz de Galarreta, Pouvoir et
Finance en Miditerranei pre-moderne: le deuxierne Etat rnarnelouk et le comrnerce des epices (1]82·1517), Barselo·
na, CSIC, 2009; Elialıu Ashtor, The Levant Trade in the Later Middle Ages, Princeton, NJ, Princeton University
Press, 1983; Damien Coulon, Bareelone et le grand comrnerce d'oıient au moyen age: un sikcle de relations avec
l'Egypte et la Syrie-Palestine, ca. IJJO-ca. 1430, Madrid, 2004; Steven Humphreys, "Egypt in the World Sys·
tem of the l.ater Middle Ages," CHE, s. 445-62; Subhi Labib, Handelsgeschichte Agyptens im Spatmittelalter,
1171-1517, Vierteljahrschift für Sozial· und Wirtschaftsgeschichte Beihefte 46, Wiesbaden, F. Steiner, 1965.
Anadolu ile Mısır arasındaki ticari ilişkiler için örneğin bkz. Kate Fleet, European and Islamic Trade in the early
Ottornan State: The Merchants of Genoa and Turkey, Cambridge, Cambridge University Press, 1999, s. 26, 37,
79, 82, 102, 141; Kate Fleet, "The Turkish Economy, 1071·1453." Cambridge History of Turkey, ed. Kate Fleet,
cilt ı, Cambridge, Cambridge University Press, 2009, s. 228-9; Halil İnalcık, "Bursa and the Commerce of
the Levant," ]ESHO 3 (ı96o): 131-47; Halil inalcık, "Bursa: XV. Asır Sanayi ve Ticarat Tarihine Dair Vesi
kalar," Belleten 24 (1960): 45-102; E.A. Zachariadou, Trade and Crusade, Venetian Crete and the Emirates of
Mentesche and Aydın I]00-1415, Venedik, Istituto Ellenico di Studi Bizantini e Postbizantini, 1983.
34
Gi R i Ş
gelen gemilerin Arabistan Yanmadası'na, Mısır'a ve Suriye'ye ulaşmalarına
olanak tanıyordu.8' Aynı şekilde Akdeniz ve Karadeniz'deki limanlan sayesin
de Anadolu, Suriye ve Mısır'a (dolayısıyla da Hint Okyanusu'na) bir karayolu
bağlantısı sağlıyor, böylece İran ticaret bölgesi ile İpek Yolu'nun geri kalan
bölümlerine bağlanıyordu.
Memluk ve Osmanlı toprakları arasındaki ticaret ilişkisinin
uzun bir geçmişi vardı; ikisi arasında dolaysız yerel mal alışverişinden
başka, diğer ülkelere gidecek malların transit geçişleri bu topraklardan
sağlanıyordu. Osmanlıların Anadolu'daki varlıklarından önce Memluk
Sultanı Mansur Seyfeddin Kalavun (hd. 1279· 9 0 ) , iki ülke arasındaki
ticaret akışını garantiye almak amacıyla Bizans imparatoruyla anlaşmalar
imzalamıştı.82 Arabistan ve Hindistan'dan ithal edilen baharatlada üstün
nitelikli dokumalar genellikle Mısır üzerinden Anadolu'ya ulaşıyor, kürk
ler ve Memluklann orduya asker alma yöntemlerini sürdürebilmeleri
için gerekli olan kölelerse Karadeniz ticaret ağı içinde yer alan Osmanlı
toprakları üzerinden geliyordu.8ı Sakız Adası'nda üretilen kokulu dam
la sakızı mastik, Anadolu üzerinden Mısır ve Suriye'ye ulaşıyordu.84
Anadolu, Mısır ve Suriye'den düzenli olarak şeker, Mısır bezi85 ve boya,
Mısır ve Suriye de Anadolu'dan kereste,86 tiftik,87 madenler,88 şap (alü
minyum sulfat) 89 ve bir olasılıkla da tahıl9o alırdı. 1 5 . yüzyılın ikinci
yarısında, Osmanlılara ait en az iki şehir, Bursa ve Antalya, Osmanlılada
Memluklar arasındaki dolaysız ve transit ticaret açısından özellikle geliş81 Richard T. Mortel, "Aspects of Mamlük Relations with Jedda during the Fifteenth Century: The
Case of Timraz al-Mu'ayyadi," journal of Islamic Studies 6 (1995): 1-13; John Meloy, Imperial Power and
Maritime Power: Mecca and Cairo in the later Middle Ages, Chicago, 2010. özellikle s. 250-4.
82 P.M. Holt, Early Mamluk Diplomacy (ııGo-1290): Treaties of Baybars and Qalawun with Christian
Rulers, Leiden, E.J. Brill, 1995·
83 Memluk ve Avrupalı tüccarlar için Hindistan'dan gelen baharat (özellikle de biber) ticaretinin öne
mi için bkz. Apellaniz Ruiz de Galarreta, Pouvoir et Finance. Osmanlılar ile Memluklar arasındaki köle
ticareti için bkz. Fleet, European and Islamic Trade, s. 37, 41 ve 141.
84 Fleet, European and Islamic Trade, s. 26.
85 A.g.e., s. 102; Fleet, "The Turkish Economy," s. 249.
86 İnalcık, " Bursa and the Commerce," s. 147; Fleet, European and Islamic Trade, s. 79, 131-2.
87 Fleet, "The Turkish Economy," s. 249, 251.
88 A.g.e., s. 241, 251.
89 A.g.e., s. 251.
90 A.g.e., Fleet, European and Islamic Trade, s. 71.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LA R
3)
miş merkezlerdi. Memluklara ait İskenderiye'de de Osmanlı tüccarların
kalabileceği bir fondaco (han) bulunduğu bilinmektedir.9 1
Bu ticaret düzeni yüzyıllar boyunca, özellikle de savaşlar sırasında
inişli çıkışlı bir eğri gösterse de, hiçbir zaman tamamen yok olmamıştı.92
Osmanlılada Memluklar arasındaki ekonomik etkinliklerin sürekliliğine
karşın, günümüze ulaşan diplomatik belgelerde, sonraki bölümlerin de
doğrulayacağı gibi tüccarlara ve ticarete dair yazılanlar genellikle muğ
laktır. Bu kayıtlar bir ticaret ağının varlığına işaret eder, ancak ticari
işlemlerin hacmini hesaplamamıza olanak tanımaz. Ayrıca, bu belgeler
de, elçilerle ziyaret ettikleri yöneticilerin karşılıklı ticari çıkarlada gezgin
taeirierin refahı hakkında ne sıklıkta görüştüklerine dair bir bilgiye de
rastlanmamıştır. Gene de bu durum, bizi, bu iki devlet arasında güçlü eko
nomik ilişkilerin varlığını ve söz konusu ticari işlemlerin daha geniş bir
dünya ekonomisi kapsamında merkezi bir konuma sahip olup olmadığını
sorgulamaya yöneltmemelidir.
Bu yoğun ticari trafiğin ana unsurları olan gerek yerli ve yabancı,
gerek Müslüman ve Müslüman olmayan tüccarlar arasındaki çeşitli dini ve
etnik bağlantılar, Osmanlı ve Memluk topraklarındaki zengin mozaiği gözler
önüne seriyordu.93 İskenderiye ve Kahire gibi önemli şehir merkezlerinde
birçok Avrupa ülkesinin, uluslararası çeşitlilikteki bir tüccar topluluğuna
hizmet eden konsolosluklarının ve hanlarının bulunması, yabancı tüccarla
rın Memluk topraklarında yaptıkları büyük yatırımların bir kanıtıdır. Aragon
Krallığı'nın koruması altındaki Katalan tüccarlar, en azından 143 0'lara ya
da krallığın, Memluk yönetimine karşı politikalarını değiştirmesine kadar,
Memluk topraklarında hatırı sayılır bir varlık gösteriyorlardı.94 Venedik
Cumhuriyeti 15. yüzyılın ortalarından sonra Doğu Akdeniz ticaretinde önem91 İnalcık, "Bursa and the Commerce;" İnalcık, "Bursa: Vesikalar;" Claude Cahen, The Fonnation of
Turkey: The Seijukid Sultanate of Rüm: Eleventh to Fourteenth Century, çev. P.M. Holt, New York, NY,
Longman, 2001, s. 91-6. İskenderiye'deki han için bkz. Bernhard von Breydenbach, Bernhard von Brey
denbach: Peregrinatio in Terram Sanctam, ed. Isolde Mozer, Berlin, 2010. s. 157; Olivia Remie Constable,
Housing the Stranger in the Mediterranean World, Cambridge, Cambridge University Press, 2003, s. 273.
92 İnalcık, "Bursa and the Commerce;" İnalcık, "Bursa: Vesikalar."
93 Örnegin Yahudi tüccarların rolü için bkz. Halil İnalcık, "Jews in the Ottoman Economy and Finan
ces, 1450-1500," The Islamic Worldfrom Classical to Modern Times, s. 513-50. Ceneviz tüccarlarının rolü
için bkz. Fleet, European and Islamic Trade, s. 37·
94 Coulon, Bareelone et le grand commerce d'orient.
G i RiŞ
li bir payı olduğunu iddia etse de, Memluk şehirlerinde etkileyici bir kozmo
politiklik hüküm sürmekteydi: Venedik elçisi 1489 'da Kahire'ye geldiğinde
karamsar bir tonla, "neredeyse aynı sıralarda Floransa'dan, Cenova'dan
ve Roma'dan gelen elçilerin de orada bulunduğunu" söylüyordu.95 Benzer
biçimde Osmanlı topraklarında da Avrupalı tüccarlar, özellikle de İtalyanlar,
Müslüman ve yerel gayrimüslim tüccarların yanı sıra güçlü bir varlık gös
termeye başlamışlardı.96 Ancak, Karadeniz'de, Akdeniz'de ve Kızıldeniz'de
işlerini görebilmek için Osmanlı ve Memluk sultanlarının alicenaplığına
muhtaç olan yabancı tüccarların, her zaman bu toprakların sahiplerine karşı
uzlaşmacı bir tavır benimserlikleri de söylenemez. Örneğin, ticari çıkarları
Osmanlı ve Memluklarla iç içe olmasına karşın Venedikliler, ıs. yüzyılın
ikinci yarısında Osmanlılarla, en azından iki kez, kendilerine pahalıya mal
olan deniz savaşiarına girişmişlerdi.97
Bu ekonomik ağ, 1498'de Ümit Burnu dolaşıldığında tehlikeye gir
mişti. Portekiz sarayının keşiflere on yıllarca para yatırmasından sonra Vasco
da Gama'nın bulduğu bu yeni yol, Portekiz Kralı Dom Manuel'in Venedik
ve Memluk ekonomilerini çökertıneyi hedefleyen politikasının ayaklarından
biriydi.98 Dom Manuel, Memlukları arkadan vuracak olası yeni bir Hıristiyan
müttefik bulabilmek umuduyla gözlerini Hindistan'a çevirdi.99 Memlukları
etkisiz kılarak hem ekonomik üstünlük elde edecek, hem de Kudüs'e eri
şebilecekti, ama Manuel ne Hindistan'da aradığı müttefıği bulabildi, ne de
Portekiz deniz gücü Kızıldeniz ticaretini bütünüyle ele geçirebildi. Her ne
kadar Portekizliler, Cidde ve Aden'e saldırarak bu pazarı denetimleri altına
almaya çalıştılarsa da, Il. Bayezid, Memluk Sultanı Kansu Gavri'nin (hd.
ısoı-ı6) talebi üzerine Osmanlı donanmasını yardıma yollayınca bunu başa95 Giovanni Curatola, "Venetian merchants and travellers in Alexandria," Alexandria, Real and Imagined,
ed. Anthony Hirst ve Michael S ilk, Aldershot, Hampshire, Ashgate, 2004, s. 191. Venedik ile Memluklar
arasındaki ilişkilere genel bir bakış için bkz. Deborah Howard, "Venice and the Mamluks," Venice and the
Islamic World, ed. Stefano Carboni, New York, NY, Metropolitan Museum of Art, 2007, s. 72·90.
96 Karadeniz bölgesinde baskın Ceneviz varlı�ı için bkz. Fleet, "The Turkish Economy," s. 252.
97 Portekiz co�rafı keşiflerinin, Venediklilerin Akdeniz'deki çıkarianna ters düşmesine karşın onlarla
ittifak kurma girişimleri için bkz. Subrahmanyam, Vasco da Gama, s. 184-9.
98 Osmanlı ve Memlukların Dom Manuel'in politikasındaki önemi için bkz. Subrahmanyam, Vasco da
Gama, s. 245-57.
99 A.g.e., s. 47-58.
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LA R
37
ramadılar. 1 00 I I . Bayezid daha 1506 ya da 15o7'de, Portekiz akınlarını engel
Ieyebilmek için Memluklara yardım yollamaya başlamış, ama Portekizliler
yine de Hint Okyanusu kıyılarında bazı üsler edinerek, hem etki alanlarını
genişletmiş, hem de ticari dolaşımı güvence altına almıştı.
Osmanlı ve Memluk toprakları, dünyanın diğer güçleriyle mev
cut sıkı ticari bağlarının ötesinde hem Hıristiyanlar, hem de Yahudiler
için büyük bir dinsel önem taşıyordu. Osmanlılar, sınırları içinde erken
Hıristiyan dönemden kalan hac merkezlerine sahipken, Memluklar da,
her iki inancın da beşiği olan Kudüs'ü denetimleri altında tutuyorlar
dı. Sonuçta Müslüman hacıların yanı sıra, Yahudi ve Hıristiyan hacılar
da sürekli bu toprakları ziyaret etmekteydiler. Ayrıca bu topraklar, eski
Yunan ve Bizans anıtlarını inceleyen Hıristiyan İtalyan tüccar ve seyyah
Ciriaco d' Aneona (d. ykş. 1301, ö. 1457 öncesi) gibi kişileri de kendine
çekmekteydi. ıoı Aslında buna benzer "antika meraklılarının hac ziyaret
leri"nin 1 02 sayısı, dinsel nedenlerle yapılan ziyaretler ve iş seyahatleriyle
karşılaştırıldığında oldukça azdı, ancak yapılmış olmaları bile, Helenistik,
Roma ya da Bizans mirası üzerinde payları olduğu iddiasını taşıyan döne
min toplumları için bu toprakların taşıdığı büyük önemi gösterir.
Osmanlı ve Memluk topraklarındaki durum ya da iki ülke arasın
daki ilişkiler, hem uluslararası, hem de ticaret ve seyahat olanaklarıyla
ilgilenen diğer bölgeler için büyük önem taşımaktaydı, çünkü bu ülkeler
deki herhangi bir siyasal istikrarsızlık, Balkanlar'ı, Anadolu, İran, Suriye
bölgesi ve Mısır'a bağlayan karayolunun kapatılması anlamına gelecekti. 1 03
Ayrıca bu tür değişiklikler, hangisinin denetimi altında olursa olsun Doğu
Akdeniz limanlarını da tehdit etmekte ya da Anadolu'yu İpek Yolu'nun geri
100 Palmira Brummett, Ottoman Seapower and Levantine Diplomacy in the Age of Discovery, Albany,
S UNY, 1994, s. 111-16, 114·18.
101 Cyriac of Ancona, Later Travels, ed. ve çev. Edward W. Bodnar ve Clive Foss, Cambridge, Massachu·
setts, The I Tatti Renaissance Library, 2003; Eve Borsook, "The Travels ofBemardo Michelozzi and Bon·
signore Bonsignori in the Levant (1497·98)," journal of the Warburg and Courtauld Institutes 36 (1973):
145·97; Anne Wolff, " Merchants, pilgrims, and naturalists: Alexandria through European eyes from the
fourteenth to the si.xteenth century," Alexandria, Real and Imagined, ed. Anthony Hirst ve Michael Silk,
Aldershot, Ashgate, 2004, s. 200-ı.
102 Terim için bkz. Borsook, "Travels," s. 146.
103 Allouche, Origins and Development, s. 20-9; Edbury, Kingdom ofCyprus, s. 168.
G i RiŞ
kalan kısmına bağlayan İran ticaret yolunu engellemekteydi. ıo4 Herhangi
bir kargaşa, manevi dünyalarının kalbine varahilrnek için seyahat eden
Hıristiyan, Yahudi, hatta Müslüman hacıları da son derece rahatsız ediyor
du. Ayrıca baharat ve Doğudan gelen başka ürünlere durmadan artan talebi
karşılamaya çalışan Avrupalı işadamlarının işlerini de sekteye uğratıyordu.
Osmanlılar ya da Memluklarla herhangi bir çatışma, yabancı tüccarlara
uygulanan gümrük vergilerini artırıyor, işlerini geçici olarak durduruyor
ya da seyahat tezkerelerinin iptal edilmesine neden oluyordu.ıos Memluklar
ve Osmanlılar, Akdeniz ve Hint Okyanusu'nda daha ileri hedefler peşinde
koşan bütün devletlerin uluslararası politikalarında merkezi bir konuma
sahip olduğundan, ikisi arasındaki herhangi bir olası değişiklik, diğer dev
letler tarafından yakından izlenmekteydi.
ÇALIŞMAN I N B ö L Ü M L E Rİ
Osmanlılada Memluklar arasındaki çok katmanlı ilişkiler, ancak
bu karmaşık tarihsel, siyasal ve ekonomik bağlamda anlaşılabilir. Osmanlı
ve Memluk hükümdarları, 14. yüzyıl ortalarında kurdukları ilk ilişkilerden
itibaren, diplomatik görüşmeler aracılığıyla imajlarını sürekli olarak yeni
den gözden geçiriyar ve yeniden tanımlıyorlardı. Gönderilen diplomatik
heyetierin amacı, bir elçinin yazışmalada ya da sözlü olarak dile getirdiği
açık mesajlardan çok daha öteydi. Mektupların düzenlenmesi, unvanlar
ve imgeler, temsilcilerin seçimi, elçilerin davranışları, onlara nasıl davra
nıldığı ve armağanların seçimi asıl mesaj kadar önemliydi. Osmanlılada
Memlukların aşina oldukları ve karşılaştıkları zaman kullandıkları bu araç
lar gözden geçirildiğinde, bu iletişim sisteminin nasıl işlediği ve hüküm
darların imaj yaratma süreçlerine yaptıkları katkılar netleşecektir. Birinci
Bölümde, Osmanlıların resmi merasimlerde ve diplomatik teamilllerde
önceleri Memlukları taklit ettikleri, ama giderek bir zamanlar üstün ya da
daha ünlü olan Memluk modelini aştıkları özetlenmiştir.
104 Allouche, Origins and Development, s. 20-9.
105 Örnegin Memluklann Avrupalı, özellikle de Yenedildi tüccarlara karşı kötü davranışları için bkz.
Curatola, "Venetian merchants and travelers," s. 191; Wansbrough, "A Maroluk Letter of 877/1473-"
Memluk giriş izni belgeleri için bkz. John Wansbrough, "The Safe-Conduct in Muslim Chancery Prac
tice," BSOAS 34 (1971): 20-35.
OSMAN Ll LA R V E M E M LU K LAR
39
İkinci Bölümde görüleceği gibi, Osmanlı ve Memluk ilişkile
rinin, başından 1402 'ye kadar, olağanüstü bir canlılık ve karmaşıklık
sergilediği anlaşılır. En erken tarihli Osmanlı ve Memluk metinleri,
Osmanlıların yalnızca Memlukların üstünlüğünü tanıdıklarını göster
mekle kalmaz , Memlukların da giderek Osmanlıları fark ettiklerini orta
ya koyar. Osmanlı elçilerinin, neredeyse Balkanlar ve Anadolu'daki her
askeri zaferden sonra düzenli olarak Memluk başkentine resmi ziyaret
lerde bulunmaları, erken tarihli Osmanlı yazışmalarının saygılı tonu ve
Memluk hükümdarlarına sunulan etkileyici armağanlar, Memluk sarayı
nın, daha genç mevkidaşları için ne kadar hayati bir simgesel ve bölgesel
önem taşıdığını kanıtlar. Memluklar daha üstün bir konumda olmakla
beraber, Anadolu'daki kuzey sınırı boyunca güçlenmekte olan Osmanlı
varlığıyla ilgilenmiyormuş gibi yapıyor, ama bir yandan da onu dikkatle
izliyorlardı. Ancak Osmanlılar, 1 3 9 9 'da Memlukların kuzey sınırına sal
dırınca, Memluk hükümdarları, Osmanlıların olası saldırgan politikası
karşısında açıktan açığa endişe duymaya başlamışlardı. Bu ilişkilerin ilk
evresi, Osmanlıların Memluk sarayında bıraktığı izienim açısından oldu
ğu kadar, Osmanlı-Memluk diplomatik söyleminin gelişme sürecinde de
kritik bir dönemdi.
Üçüncü Bölüm, 1384-1404 arasındaki önemli Timurlu saldırılarının
ve Ankara Savaşının (1402) ardından her iki devletin de karşılaştığı yeni iç
ve dış sorunlara değinir. Bu ciddi endişelerin baskısı altında ve bunlardan
bazılarının her ikisinin de imajını uluslararası arenada sorgulamasına, hatta
zedelemesine karşın, Osmanlılar da, Memluklar da birbirleriyle diplomatik
görüşmelerini sürdürmüşlerdi. Osmanlılar, I. Mehmed'in (hd. 1413-21) ve I l .
Murad'ın (hd. 1421-44 ve 1446-51) hükümdarlıkları sırasında, düzenli olarak
yolladıkları diplomatik heyetler aracılığıyla Memluk sultanianna saygılarını
sunmaya devam etmiş, aynı zamanda Memluk sarayı tarafından daha fazla
tanınma talebinde bulunmuşlardı. Hizmetlerinde en zengin islam divan
katipliği bulunan ve büyük ölçüde hükümdarlık dönemleri I. Mehmed ve
I I . Murad'la örtüşen Memluk sultanları Ferec Bin Berkuk (hd. 1399-1405 ve
1405-12) , Şeyh el-Mahmudi (hd. 1412-21), Barsbay (hd. 1422-38) ve Çakmak
(hd. 1438-53), Osmanlı topraklarından gelen her haberi değerlendirerek
G i RiŞ
Osmanlı algılarını düzelttiler ve buna Osmanlıların unvaniarını gittikçe yük
selterek karşılık verdiler.
Dördüncü Bölümde İstanbul'un 1453'teki fethinin ve genç Osmanlı
Sultanı I l . Mehmed'in (hd. 1444-6 ve 1451-81) iddialı politikasının, Osmanlı
Memluk ilişkilerinde nasıl yeni bir dönem açtığı ele alınacaktır. Kendisini
ağırlıklı olarak diplomatik görüşmelerle ifade eden Mehmed, Memluk sara
yından farklı bir tanınma talebinde bulunmuştu. Başlıca mevkidaşlarından
Sultan İnal (hd. 1453-61), Hoşkadem (hd. 1461-7) ve Kayıtbay (hd. 1468-96),
Mehmed'e karşılık verirken ayrı ayrı üsluplar kullanmış olsalar da, onun
beklentilerine bütünüyle boyun eğmemişlerdi. Bu evrede her iki devlet
de, karşı tarafın sarayına diplomatik yazışmalarla, yolladıkları armağanlar
la ve merasimlerle ilettikleri bir dizi rekabetçi imge söylemi icad etmişti.
Osmanlıların dünyanın hemen her tarafında üstünlüklerini iddia ettikleri
bir dönemde, Osmanlılarla Memluklar birbirlerinin egemenlik hakkını
sorguluyor, bir yandan da İslam dünyasının tek hakimi olma konusunda
birbirlerine meydan okuyorlardı. Dini söylemler bir zamanlar birleştirici bir
unsur işlevi görürken, 15. yüzyılın ikinci yarısında ortak dinsel inançları bile,
ya aralarındaki rekabeti bir ifade aracına dönüştürme ya da üstünlük iddia
larını güçlendirme fırsatı olarak görülmüştü. Osmanlıların da, Memlukların
da çok iyi bildikleri bu imgeleri rekabetçi bir yaklaşımla yeniden biçimlendi
rebilmeleri, bunların bu ortamda ne denli esnetilebildiğini kanıtlar. Ayrıca
aynı dini, hatta mezhebi paylaşmanın bile, rekabeti engellemediğini gayet
açık bir biçimde ortaya koyar.
Beşinci Bölümde, bu yüklü diplomatik atmosferin fiziksel dışa
vurumu olarak, iki imparatorluk ordusunun 1485 'ten 1491'e değin süren
uzun savaşta birbirini nasıl tükettikleri anlatılmaktadır. ı oG Genellikle savaş
ların, iletişimi bütünüyle sona erdirdiği düşünüise de, Osmanlı Sultanı
I l . Bayezid ile Memluk Sultanı Kayıtbay arasındaki bu savaş, aralarındaki
iletişimi sürdürebilecekleri yeni ve yaratıcı olanaklar ortaya çıkartmış , ayrı
ca birbirleriyle ilgili algılarını düzeltmek gibi karmaşık bir sürece katkıda
bulunmuştur. ı o7
ro6 Har-El, Struggle. Şehabettin Tekindaırın eski, ama yararlı makalelerinin listesi için bkz. Kaynakça.
107 Uluslararası ilişkilerde savaş konusunda benimsenen farklı yaklaşımlar için bkz. Christer jönsson
ve Martin Hall, Essence of Diplomacy, Houndmills, Palgrave Macmillan, 2005, s. ı6-ı7.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
Altıncı B ölüm Osmanlı-Memluk ilişkilerinin, 14 9 ı ' den I l .
Bayezid'in ı512 'deki ölümüne kadar geçen 3 0 yılını ele almaktadır.
Karşılıklı iddialaşmalar ve meydan okumalada geçen bu süre içinde,
ıs oide Portekiz donanınası Arabistan Yarımadası ve Kızıldeniz'e yaklaş
tığı sırada, Kansu Gavri'nin yardım istediği kişi gene I l . Bayezid olmuş
tu. Diplomatik görüşmelerin giderek daha hareketli hale gelmesine ve
iki devleti de yoran, ama sonuçlanmayan bir savaş yaşanmasına karşın,
Osmanlı ve Memluk sultanları, ortak siyasal ve ekonomik çıkarları tehdit
edildiğinde, düşmana karşı hala birlik olabiliyorlardı. Kansu Gavri'nin bu
talebi, l l . Bayezid'e yeni ufuklar açmış, o da bu fırsatı değerlendirerek bol
kazançlı Hint ticaret sistemine dahil olmanın ilk adımını atmıştı. ı512 'den
sonraki on yıllar içinde Hint Okyanusu, Osmanlılada Portekizler arasında,
Kansu'nun yardım isteğinden kaynaklanan önemli bir güç mücadelesine
tanık olacaktı. 108
Bu ilişkilerin çok katmanlı evrelerini ele alan bu araştırma, başlangıcın
dan ısı2'yekadarki süreyle sınırlandırılmışveMemluktopraklannın 0smanlılar
tarafından fethedildiği ısıiden önceki beş yılın kapsam dışı bırakılması uygun
görülmüştür. Bunun temelde pratik bir nedeni vardı, eğer bu beş yıl da çalışma
ya dahil edilseydi, kuşkusuz ikinci bir cilt daha ortaya çıkacaktı. Ayrıca bu yıllan
dışarıda bırakarak, kitabın, Osmanlı-Memluk araştırmalannda süregelen yay
gın eğilime bir seçenek sunduğuna inanıyorum. Bugüne kadar yapılmış olan
çoğu bilimsel araştırma, iki imparatorluk arasındaki kritik çatışma anlarını,
özellikle de askeri seferleri vurgulamışlardır.ıo9 Bu tutum, hem bu iki devletin
birbirleri söz konusu olduğunda savaştan ve rekabetten başka hiçbir amacı
olmadığı hissini uyandırmakta, hem de sanki Osmanlıların Memlukları yen
mesi kaçınılmazmış algısını yaratmaktadır. Oysa iletişim ve müzakere, en az
savaş ve rekabet kadar, bu iki Sünni imparatorluğun ilişkilerinin bel kemiği
olmuştur. Ayrıca, çağımızdan bakıldığında mutlakmış gibi gözüken Osmanlı
108 Giancarlo Casale, The Ottoman Age of Exploration, Oxford, Oxford University Press, 2010.
109 Har-El, Struggle; Muhammad Harb, " I . Selim'in Suriye ve Mısır Seferi Hakkında İbn !yas'da Mevcut
Haberlerin Selimnamelerle Mukayesesi: XVI. Asır Osmanlı-Memluklu Kaynakları Hakkında Bir Tet
kik" (yayınlanmamış doktora tezi, Istanbul Üniversitesi, 1980); Mütevelli, Ahmed Fuad, El-Fethü'I-Os
mani li'ş-Şam ve Mısr, Kahire, 1 976; Şehabettin Tekindag, " I l . Bayezid Devrinde Çukurova'da Nüfuz
Mücadelesi," Belleten 31 (1967): 345-75; Şehabettin Tekindag, "Fatih Devrinde Osmanlı Memluklü Mü
nasebetleri," İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi 30 (1976): 73-99.
G i RiŞ
zaferi üzerine odaklanmak, ne Memlukların uzun süreli ilişkilerinin büyük
bir bölümünde ideolojik ve siyasal açıdan Osmanlılardan üstün oldukları
gerçeğinin hakkını teslim eder, ne de aralarındaki iletişimin esnekliğini ve
yaratıcı yönlerini gün ışığına çıkarır. Osmanlılar, Şii Safeviierin ortaya çıkma
sına kadar, islam dünyası içindeki imajlarını, Timurluları da içine alan bir
dizi farklı etmene ve siyasal aktöre bir tepki olarak şekillendirmekle beraber,
Memlukların güçlü varlığının asla göz ardı edilmemesi gereken gölgesinde
biçimlendirmişlerdir. Bu etkinin izleri, 1517 sonrası ya da Osmanlı fethinden
sonra üretilen birinci el kaynaklarda hızla yok olmuştur. Hem bu iki gücün
iletişiminin zenginliğini, hem de Osmanlıların kendilerini dünyaya sunuş
şekillerindeki güçlü Memluk etkisini görebilmenin bir yolu, dikkatlerimizi,
hem Osmanlıların, hem de Memlukların hiçbir koşulda vazgeçmeden sür
dürdükleri diplomatik görüşmelere çevirmektir.
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LAR
43
B İ RİNCİ BöLÜM
DiPLOMASİNİN ARAÇLARI
Bayezid, Rumeli'nin içlerine kadar uzanmaya başlamıştı. Gayrimüs
limlere karşı cihadının çok iyi bilinmesi ona büyük ün kazandırmıştı.
Melikü'z-Zahir (Berkuk) kendisine mektuplar yazmış, armağanların
yanı sıra, komutanlarını da (elçi olarak) art arda yollamıştı. Baş
hekimi İbn Sagir'i de ayrıca göndermişti. Osmanlılara mektup ve
armağan yollamayan hükümdar kalmadığından, Mısır hükümdan
Melikü'z-Zahir kendi yıkımından korkuyordu. Ben (yazar) İbn Hal
dun'dan1 duydum ki, O (Berkuk) , "Timur'dan korkmuyorum, çünkü
beni ona karşı herkes korur. Daha çok İbn Osman'dan (Osmanlılar)
korkuyorum" demiş. O (Berkuk) defalarca "Mısır hükümdan için
İbn Osman'dan başka korku yoktur" dedi [.]>
Y
ukarıdaki alıntıdan da anlaşılacağı üzere diplomatik görüşmeler, her
zamanki heyet ziyaretleri olmayıp daha çok yollayan tarafın, alan
tarafın egemenliğini ve siyasal otoritesini tanıdığını ve kabul ettiğini
gösterme işlevine sahipti. Memluk Sultanı Berkuk, Osmanlı sarayına tem
silcilerini yollayarak, Osmanlıların uluslararası arenada yavaş yavaş daha
güçlü bir konuma geldiğini kabul etmiş oluyordu.
Ancak, İbn B aha dır' dan yapılan bu alıntı, söz konusu elçi ziya
retlerinin farklı bileşenlerinin bu tür bir diplomatik tanıma sürecine ne
kadar katkıda bulunduğunu tam olarak ortaya koymaz. Her ziyaretin kuş
kusuz, tartışılması ya da müzakere edilmesi gereken konular bağlamında
belirli ve ivedi bir işlevi vardı, ancak çoğu kez, yazışmalar, armağanlar,
r
El-Makrizi, Dürerü 'l. 'U(cüdi 'lFeride fi teracimi 'l·a 'yani'l·müfide'de bu sözlerin bazılarını, Berkuk'un
güvendi�i insanlardan biri olan ve 1392'de Bursa'ya elçi olarak gönderilen Emir Hüsameddin Hasan
el-Kuckfıni'den duydu�unu belirtir. Ancak 15. yüzyılda yaşamış Memluklu alim İbn Hacer, bu sözlerin
ünlü alim İbn Haldun'a (ö. 1406) ait oldu�nu öne sürer. Hem el-Makrizi'nin, hem de İbn Hacer'in
çalışmalarını kaynak olarak kullanan lbn Bahadır. bu durumda İbn Hacer'in sözlerine itibar etmiştir.
Bkz. el-Makrizi, Dürer, r: 445· 2: 8; İbn Hacer el-Askalani. İnbaü 'l-Gumr bi-ebnai 'l-umr, ed. Hasan Ha·
beşi, 4 cilt, Kahire. 1969·98, ı: 491-2. Emir el-Kuckfıni ile lbn Sagir'in adlarını seslendirirken, Mahmud
eelili'nin el- Makrizi'nin Dürer'inde kullandı�ı seslendirmeyi temel aldım.
2 Yazann çevirisi. İbn Bahadır, Veka 'i·i Türkmen, TKSK I I I . Ahmed 3057. 23b-25b. Noktalama işaret·
leri ve parentez içindekiler yazann müdahelesidir.
44
D i PLOMAS I N I N ARAÇLA R I
elçiler ve huzura kabul edilme merasimleri aracılığıyla dolaylı, ama bir o
kadar da önemli mesajlar aktarılmaktaydı.3 1 5 . yüzyılın Memluk tarihçisi
İbn Tağrıberdi (ö. 1470) , en azından Memluklarca yaygın olarak bilinen
bu unsurları eski bir atasözüyle açıklamıştı: " Bir hükümdarın gücü ve
büyüklüğü üç şeyden anlaşılır: Mektubu, elçisi ve [yolladığı] armağanı. "4 O
tarihlerde benzer duyarlılıkları yansıtan Osmanlı metinleri henüz yoktu,
ama Osmanlıların da benzer ilkelere sahip olduklarını düşünmek gayet
akla yakındır.
Sünni Müslüman dünyasının ve Doğu Akdeniz'in önde gelen
devletlerinden biri olan Memluklar ile Bizans İmparatorluğu sınırlarında
küçük, ama büyümekte olan bir beylik olarak Osmanlılar, giriştikleri ilk
diplomatik ilişkilerde, kendi imparatorluk ideolojilerini yayabilmek ve
tartışabilmek amacıyla elçilerden, armağanlardan, mektuplardan ve mera
simlerden yararlanmışlardı. Diplomatik heyete eşlik eden her birey ya da
nesne, diplomasinin sözlü olmayan iletişim araçları olarak olumlu karşı
lanmakta ya da iyi ağırlanmaktaydı ve bu unsurlar çoğu kez gerçek mesajı
tamamlıyor ya da mesajın karşı taraf üzerindeki etkisini güçlendiriyordu)
Ancak, Osmanlı ve Memluk saraylarındaki uygulamalara daha
yakından bakacak olursak, Memlukların yerleşmiş saray teşrifahyla Osman
lıların ele aldığımız dönemde henüz gelişmekte olan kuralları arasında
çarpıcı bir eşitsizlik olduğunu görürüz. Memluklar, Eyyubi başkenti Kahi
re'yi ele geçirdiklerinde, kendilerinden önceki Eyyubi yöneticilerinden bir
dizi yerleşik, gelenekselleşmiş kuralı da miras almışh.6 Eyyubilerin inşa
ettiği kale-saraydaki merasim alanlarının mimarisi, Büyük Selçuklu gele
neklerinden derin izler taşımaktaydı.7 Buna ek olarak, erken Memlukların
merasimlerinde muhtemel Moğol etkileri kadar, çeşitli Müslüman ve
Müslüman olmayan ülkelerin geleneklerine göndermede bulunan başka
3
Diplomatik elçiliklerin simgesel önemi için bkz. Broadbridge, Kingship, s. ı6·26.
4 Ibn Taghribirdi, History of Egypt: 1]82·1469, çev. W. Popper, Berkeley, CA, University of Califomia
Press, 1958, 18: ı ı . Bundan böyle, Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper.
5
Diplomaside sözlü olmayan iletişim için bkz. Jönsson ve Hall, Essence of Diplomacy, s. 84-8.
6 Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 29.
.
7 Gülru Necipoğlu, "An Outline of Shifting Paradigıns in the Palatial Architecture of the Pre-Modem
Islamic World," "Pre-Modem Islamic Palaces," ed. Gülru Necipoglu, özel sayı, Ars Orientalis 23 (1993): 12-14.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
45
kaynaklar da bulunmaktaydı.8 Memluk sultanları ve onların danışmanları,
bu köklü yapıyı, yalnızca değişen siyasal koşullara ve gereksinimiere uydu
rabilecek kadar değiştirmişlerdir. 9
B u dönem boyunca Memluklar Kahire'yi başkent olarak korurken,
Osmanlılar üç defa başkent (Bursa, Edirne ve sonuçta İstanbul) değiştirmiş
lerdi. Bu da oturmuş Memluk kurumları ile henüz kurulmakta olan Osmanlı
kurumları arasındaki farklılığı yansıtmaktaydı. Osmanlılar her başkent değiş
tirdiklerinde, saray teşrifatını ve merasimlerini daha ineeliidi hale getirmiş
ve çoğu kez diğer İslam saraylarını taklit ederek ve ele geçirdikleri toprakların
gelenek ve göreneklerini özümseyerek, yavaş yavaş Memluk kurumlarına
denk düşebilecek benzer merasimler yaratmışlardır. ıo Osmanlı görenelderi
ve kurumları, Memluk uygulamalarıyla ortak bazı özellikler taşımakla bir
likte, Timurlardan da güçlü bir biçimde esinlenmişti.ıı Osmanlı merasimleri
ve imparatorluk ideolojisi, Topkapı Sarayı inşaatının 1468'den sonraki ikinci
evresi boyunca biçimlendirilmiş,'2 ama bu süreç 1512'ye gelindiğinde henüz
tamamlanmamıştı. Ancak gene de, bu tarihte artık Osmanlıların, islam,
Bizans, hatta Orta Asya göçebe geleneklerinden izler taşıyan, kendine özgü
belirgin kuralları ve göreneklerinin oluşmuş olduğunu söyleyebiliriz. '3 Hem
Osmanlı ve Memluk merasimlerinin yavaş yavaş farklılaşmasını izleyebilme
miz, hem de, sonraki bölümlerde ele alınacak olan diplomatik görüşmeleri
yorumlayabilmemiz için bu iki devletin karşılıklı yürüttükleri diplomatik
ilişkiler dağarcığına bir göz atmamız gerek. Bu kısa genel değerlendirmede
tipik bir diplomatik görev, başından sonuna, yani elçinin seçiminden, eve
dönüşüne kadarki süre boyunca adım adım izlenecektir.
Behrens·Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 29·30.
A.g.e., s. 26-30.
ı o Diger İslam saraylannın Osmanlı merasimleri ve örgütsel yapısı üzerindeki olası etkileri için bkz.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilalına Medhal, Ankara, TIK, 1988. Mehmed'in Akkoyun
lu ve Memluk saraylarındaki leşrifatı soruşturması üzerine bkz. Gülru Necipoglu, Architecture, Ceremo
nial, and Power: The Topkapı Palace in the Fifteenıh and Sixteenth Centuries, Cambridge, MA, MIT Press,
1991, s. 15-16. Ayrıca bkz. Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 4-5.
n
Necipoglu, "Shifting Paradigms," s. 15-19; Necipoglu, Topkapı, s. 248-9.
12 Necipoglu, Topkapı, s. 19-20, 31, 9HIO.
13 A.g.e., s. 248-9; Necipoglu, "Shifting Paradigms," s. 15-19; Gülru Necipoglu, "Framing the Gaze in
Ottoman, Safavid, Mughal Palaces," "Pre-Modern I slamic Palaces," ed. Gülru Necipoglu, özel sayı, Ars
8
9
Orientalis 23 (1993): 303-6.
D i P LO M AS I N I N ARAÇLA R I
İ LK ADı M : ELÇİNİN S EÇİLM E S İ
Bir elçinin padişaha iyi hizmet etmesi, söyleyeceği sözlerden sakın
maması, çok seyahat etmiş olması gerekir. Her konuda bilgili,
hafız-ı Kur'an, ileri görüşlü, boylu poslu ve yakışıklı olmalıdır. Yaşlı
ve bilgin olursa daha iyi olur. Eğer [padişah] bu işe kendi nedimini
gönderirse itimadı daha fazla olur. Elçi olarak gönderilen adam
cesur, mert, silahşör, ata binmeyi iyi bilen olmalıdır. Savaşçı da
olursa çok doğru olur. Şimdi bizim adamlarımızın böyle olduğunu
onlara göstermeliyiz. Elçi Seyyid ve Şerif olursa, şeref ve nesep ola
rak daha çok hürmet edileceğinden ve kendisine kötülük yapılama
yacağından, daha iyi olur. Sarhoş, şakacı, kumarbaz, çok konuşan ve
kimse tarafından bilinmeyen kişiler elçi olarak gönderilmemelidir.
Çok kere padişahlar hediyeler ve zarif eşyalar ile elçi gönderip kendi
acz ve yumuşaklıklarını bildirerek sulh istemişler, bunun üzerine
elçinin peşinden ordu hazırlayıp, erkekçe at sürerek hasmını mağ
lup etmişlerdir. Netice olarak denilebilir ki elçi, padişahın akıllı ve
iyi huylu olduğunun bir delilidir.'4
Genç Selçuklu Sultanı Melikşah'ın deneyimli veziri olarak efsanevi
bir ün kazanan Nizamü'l-Mülk yukarıdaki metni, Osmanlılarla Memluk
lar arasındaki ilk diplomatik ilişkilerden neredeyse 3 0 0 yıl önce kaleme
almışsa da, diplomatik temsilcilerini seçecek olan her hükümdar için her
zaman yararlanılabilecek bir rehberdir. Bu rehbere, nasihatname (hüküm
darlar için rehber) edebi türünden bir kitabın içinde yer verilmiş olması,
bu deneyimli bilge vezirin niyetini gözler önüne sermektedir: Hükümdar
ları, temsilcilerini akıllıca seçmeleri konusunda uyarmak. Memluklu alim
ve katip el-Kalkaşandi'nin (ö. ı4ı8) ansiklopedik inşa (resmi yazışmalarda
kullanılan edebi tür) elkitabında elçilerin nitelikleri üzerine yazdığı kısa
bir bölüm, aynı ilkelerin ı s . yüzyıl Memluk anlayışı için de geçerli oldu
ğunu gösterir.'5
14 Nizamülmülk, Siyasetname (Siyeru'l-muluk), çev. Nurettin Bayburtligil, İstanbul, Dergah Yayınları,
1987, 14H42.
15 El-Kalkaşandi, Subhü'I-Aşa, 6: 344·7·
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
47
Hükümdarlar temsilcilerini dikkatle seçerlerdi.'6 Modern iletişim
araçlarının var olmadığı bir dönemde Osmanlı ve Memluk hükümdarla
rı, imajlarının aktarılmasından barış görüşmelerine kadar birçok önemli
görevde diplomatik temsilcilerine güvenmekteydiler. Temsilciler, saraylar
arasındaki iletişimi sürdürüyor, bazıları gizli olan sözlü mesajlar taşıyor ve
hükümdarlarının onurlarını koruyorlardı. Bazıları yalnızca haberci görevi
görürken, bir bölümü de gizli bilgi toplamakla yükümlüydüler. '7
H ükümdarlarına bağlılıklarının ötesinde temsilcilerin, ideal olarak
dil konusunda yetkin ve sosyal becerilere sahip olmaları istenirdi. Ziyaret
ettikleri sarayın dilini bilen temsilcilerin, o sarayda daha başarılı olma
ihtimali yüksekti'8 ve Osmanlılar çoğunlukla Avrupa saraylarının dillerini
doğru konuşan kişilerden yararlanmaktaydılar.'9 Memluklardaki bürokratik
uygulamalar da benzer kaygılar sergiliyordu. 20 Belli bir saraydaki kişilerle
önceden ilişki kuran ya da ziyarete gideceği hükümdarın ilgi alanlarını ve
yan uğraşlarını bilen, dolayısıyla da yerel kültürü tanıyan temsilciler görev
lerini yerine getirmede çok daha başarılı oluyorlardı. Ele aldığımız dönem
de henüz meslekten diplomatlar yoktu, ama bu görevi birkaç kez üstlenmiş
bazı kişiler yarı-diplomat mertebesine yükseliyorlardı.2'
Osmanlı kaynakları bu dönemde temsilcilerin nasıl seçildiğine iliş
kin çok da kesin olmayan bazı eğilimlerden söz eder.22 Hükümdarlar temı6 Aynca bkz. E. Kohlberg vd., "Safir," El', 8: Sn-s.
17 Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. ıo, 34·
ı8 Seylan'dan (?) getirdigi bir mektubu çevirmesi istenen elçi için bkz. EI-Kalkaşandi, Subhü 'I-Aşa, 8:
78·9·
ı9 Maria Pia Pedani-Fabris, "Ottoman Diplomats in the West: The Sultan's Ambassadors to the Re
public of Venice," Tarih İncelemeleri Dergisi n (ı996): ı87-2ı2; Nairnur Ralıman Farooqi, Mughal-Otto
man Relations: A Study ofPolitical and Diplomatic Relations between Mughal India and the Ottoman Empire,
1555-1748, IAD Oriental (Original) Series 32, Delhi, ı989, s. 222.
20 Walther Björkman, Beitriige zur Geschichte der Staatskanzlei im Islamisehen Agypten, Hamburg, ı928,
s. 45; EI-Kalkaşandi, Subhü'I-Aşa, ı: 170.
2ı II. Murad döneminde Şükrullah'ın çoklu görevi için bkz. Şükrullah, Behcetü't-Tevarih, ed. Nihai Atsız,
İstanbul. ı947, s. 39· Aynca bkz. Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 4, 3ı-2. lbn Ac:i'nın sık sık Memluk
elçisi olarak atanmasıyla ilgili olarak bkz. Stephan Conermann, "Ibn Agas (st. 88ıjı476) 'Ta'rib al-Amir
Yasbak a:ı: -Zahiri' - Biographie, Autobiographie, Tagebuch oder Chronik?," Die Mamlüken: Studien zu ihrer
Geschichte und Kultur: Zum Gedenken an Ulrich Haarmann (1942-1999), ed. Stephan Conermann ve Anja
Pistor-Hatam, Hamburg, 2004, s. 133-4. Diger Memluk yan-diplomatlan için bkz. Dekkiche, "Le Caire," ı:
47; john Wansbrough, "A Mamluk Arnbassader to Yenice in 9ı3/1507," BSOAS 26 (1963) : 503-30.
22 Bemard Lewis, " Elçi," EI', 2: 694; Mehmed İpşirli, "Elçi," DİA, n: 3-15.
D i P LO M AS I N I N ARAÇLA R I
silcileri seçerken, imparatorluk mesajına ve imajına katkıda bulunacağı için,
adayın mesleki geçmişlerini ve toplumsal konumlarını incelerdi.23 Osman
lılar, belli bir anda, özel bir izienim yaratabilmek için elçilerinin Memluk
sarayına uygun olmasına çok dikkat ediyorlar; genellikle ünlü bir komutan
askeri başarıları duyuruyor, dine olan bağlılıklarını da İslam din bilginleri
vurguluyorlardı. 24 ğer bir görev miras ya da barış anlaşması görüşmesi gibi
hukuksal sorunlarla ilişkiliyse, o zaman da kadılar gönderiliyordu.25 1512'ye
gelindiğinde Osmanlı hükümdarları, özellikle de I l . Bayezid, Kahire'ye yol
layacağı diplomatik heyetteki temsilcileri giderek daha çok devşİrınelerden
seçmeye başlamıştı. 26
Osmanlıların sonunda temsilci olarak devşİrıneleri yeğlemesi, Mem
luk sarayındaki temsilci seçim düzeninin bir yansımasıydı. Memluklar, Bah
ri döneminde (1250-1390) , henüz Osmanlılada diplomatik ilişkilere girişme
den önce, birden fazla elçi yollama eğilimindeydiler, bunlardan biri çoğu kez
askerler, diğeri de alimler arasından seçilirdi.27 Memluk sultanları daha son
raları diğer Müslüman ülkelere elçi olarak çoğunlukla mutasavvıfları ve alim
leri yollarken, Osmanlı sarayına "memluklar"ı yolluyorlardı.28 Bu seçim bir
olasılıkla pratik kaygılardan kaynaklanıyordu; hem Osmanlı yönetimi, hem
de Memluk emirleri, farklı lehçelerde olsa da Türkçe konuşuyor dolayısıyla
etkin bir iletişim kurabiliyorlardı. Memluk sultanlarının diplomatik görevler
için artan oranlarda memluklara güvenmesi, Memluk yönetiminin giderek
daha fazla askeri kadrolara yaslanması sürecinin bir yansıması olabilir, ancak
23 Bir temsilcinin görevi ile toplumsal konumu arasındaki benzer bag için bkz. Silvio A. Bedini, The
Pope's Elephant, Manchester, Careanel Press, 1997, 27; Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 39·
24 Örnegin Azeb Bey'in görevi için bkz. s. 64, 147·148.
25 Örnegin Ali Çelebi'nin görevi için bkz. s. 195·198.
26 1453·1669 arasında Venedik'e yollanan elçilerin konumlan da benzer bir izlenimi desteklemektedir.
Bkz. Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 39· Her ne kadar Osmanlılar sık sık çavuş mertebesindeki
kişileri Avrupa sarayiarına gönderse de, Memluk sarayına yollanan elçilerde aynı uygulamaya rastlan·
maz. Diplomatik görevlerdeki çavuşlar için bkz. Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 33·5· I l . Bayezid
tarafından İtalya'ya gönderilen temsilciler için bkz. Nicolas Vatin, "I tineraires d' Agents de la Porte en
ltalie," Turcica 19 (1987) : 29-51.
27 Dekkiche, " Le Caire," ı : 50; Donald P. Little, " Diplomatic Missions and Gifts Exchanged by Mam
luks and Ilkhans," Beyond the Legacy of Genghiz Khan, ed. Linda Komaroff, Leiden, E.J. B rili, 2006, s. 34·
28 Behrens-Abouseif, Cairo of the Mamluks, ıo; Dekkiche, " Le Caire," ı : 47·9· Osmanlı-Memluk bag
lamında, lbn Aca ve Nureddin Ali el-Kürdi ve Şeyh Alaaddin el-Hüsnü gibi bazı olagandışı durumlar
olabiliyordu. Ayrıntılı isim listesi için bkz. Ek I I I .
ÜSMAN LI LAR VE M E M LU K LA R
49
bu savın daha ayrıntılı araştırmalarla irdelenmesi gerekir.29 15. yüzyıl boyun
ca bu uygulama o kadar etkiliydi ki, önceden kadıların yürüttükleri görevlere
(örn. muhtesip) zaman zaman memluklar atanmaya başladılar.3°
Elçi olmak, hükümdarın güvenini gösterdiği için muhtemelen bir
onur olarak kabul ediliyordu. Ancak gerçekte bu, karşılığında çok şey bek
lenen bir mevkiydi ve insanı en yükseğe çıkarabildiği gibi en aşağıya da
düşürebilirdi. Elçiler en yüksek onur payeleri almakla ve hem görev sıra
sında, hem de sonrasında saygı görmekle birlikte, çoğu kez büyük riskler
almak durumunda kalıyorlardı. Bir yazışmada karşı tarafa yakıştırılan bir
unvan, özel bir mesaj , bir armağan ya da yalnızca elçinin davranış biçimi
bile karşı tarafın gazabına neden olabilirdiY İslamın diplomatik uygulama
ları çerçevesinde geleneksel olarak elçilere iyi davranılması gerekiyordu,
ama bazen bu gelenekiere uyulmadığı da olabiliyorduY Yaşamları bağış
lansa bile elçiler arada sırada kötü muameleye maruz kalabiliyorlardı.33 Bir
elçinin, hatta hükümdarın aniden ölmesi gibi öngörülemeyen bazı olaylar
diplomatik görevleri başarısızlıkla sonuçlandırabiliyordu.34 Elçiler sayısız
olasılıkla mücadele etmek zorunda olduklarından, diplomatik bir göreve
atandıklarında her zaman küçük düşürülme, mesleklerini, mal varlıklarını,
hatta hayatlarını kaybetme riskiyle karşı karşıyaydılar.
MEKTUPLARlN HAZIRLANMASI: İÇERİ K, Dış GöRÜNÜŞ, YORUM VE KATİ PLER
Bir elçi göreve gitmek üzere hazırlanırken, hükümdar ve danışmanlan
da mektupları ustaca kaleme alıyor ve karşı tarafın hükümdan için armağan29 Haarmann. " Der arahische Osten," s. 231-3; Holt, The Age ofCrusades, s. 145-6.
30 Kristen Stilt, Islamic Law in Action: Authority, Discretion, and Everyday Experiences in Mamluk Egypt,
Oxford, Oxford University Press, 20II, s. 71. Ayrıca bkz. A.A. Duri vd., "Diwlin," El', 2: 323-37.
31 Timurlulardan bir örnek için bkz. Denis Sinor, " Diplomatic Practices in Medieval Inner Asia," The
Islamic Worldfrom Classical to Modern Times, s. 346.
32 Nizamülmülk, Siyasetname, s. 137. Elçilerin diplomatik dokunulmazlıgına karşı Mogollann geliştir
digi hassasiyet için bkz. Sinor, " Diplomatic Practices," s. 343-8. Diplomatik dokunulmazlıgın evrenselli
gi için bkz. Linda S. Frey ve Marsha L. Frey, History of Dip/omatic Immunity, Columbus, O H , Ohio State
University Press, 1999.
33 Sinor, " Diplomatic Practices," s. 346-7.
34 Kahire'ye giderken dogal nedenlerle ölen Osmanlı Elçisi Zeyneddin Sefer Şah için bkz. el-Ayni, Ik
dü 'l-Cuman, Sülemaniye Carullah 1591, 612b. 1494'te Gonzagalara giderken yolda soyulan Kasım Çavuş
için bkz. Hans Joachim Kissling, Sultan Bayezfd II's Beziehungen zu MarkgrafFrancesco II. von Gonzaga,
Münih, Max Hueber Verlag, 1965, s. 40.
50
D i PLOMAS I N I N ARAÇ LA R I
lar seçiyorlardı. Bu durumda iki ayn mektup düzenleniyordu; ikinci mektup
(ka'ime) , ilk mesajı yeniden onaylıyor ve f veya yollanan armağanların listesini
veriyordu.35 O dönemde Osmanlı diplomatik yazışmalarının nasıl hazırlandı
ğına ilişkin günümüze ulaşan bilgiler çok sınırlı olduğundan, bu bölümün
geri kalan kısmında Memluk uygulamaları üzerine odaklanılacaktır.
Günümüz insanına, yazışmaların biçimsel özellikleri (örn. kağıdın
boyutları ya da karşı tarafa söylenen selamlar) sıradanmış gibi görünse de,
bunlar asıl içeriğinden öte anlamlar taşımaktaydı. Bu nitelikler, Memluk inşa
gelenekleri doğrultusunda hiyerarşik olarak düzenlenmişti ve karşı tarafın
rütbesine ve yollayanın niyetine göre belirlenirdi. Bu düzen aynı zamanda
hükümdarların ideolojilerini ve dünya görüşlerini de ortaya koyuyordu; her
hükümdarın farklı bir unvanı, dolayısıyla da ortaçağ siyaset dünyasında farklı
bir konumu bulunmaktaydı.36 Halifeler bu siyasal sistemin her zaman en
tepesindeydiler ve ona göre saygı görürlerdi; o dönemde, Memluk yönetimi
düzenli yazışhkları diğer Müslüman hükümdarları üç grup altında topla
mıştı.J7 En tepedeki grupta, Cengiz Han'ın ardılları olan ilhanlı, Celayirli ve
Timurlu hükümdarları bulunmaktaydı. Arkasından Karamanoğulları gibi
Anadolu hanedanları gelmekteydi. Daha az öneme sahip olan diğer bazı Ana
dolu beylikleri de en düşük gruptaydı.J8 Son olarak da Müslüman olmayan
devletler ayrı bir grup olarak kendi içlerinde sınıflandırılıyorlardı.39
Hükümdarlar bir mektubun kağıt boyutları, yazı türü ve mürekkep
rengi gibi biçimsel niteliklerine, karşı tarafın hangi gruptan olduğuna
35 Dekkiche, "Le Caire," ı: 62; Wansbrough, "A Mamluk Letter of 877/1473." s. 202.
36 Halil inalcık, " Power Relationship between Russia, the Crimea and the Ottoman Empire as Reflec
ted in Titulature," Passe Turco-Tatar Present Sovietique, ed. Ch. Lemercier-Quelquejay, G. Veinstein, S.E.
Wimbush, Louvain-Paris, Editions Peeters, 1986, s. 175-2n. Roma imparatorlannın temsiliyetinde im
paratorluk unvaniarının önemi için bkz. janneke de jong, "The Employment of Epithets in the Struggle
for Power: A Case Study," ed. Olivier Hekster, Gerda de Kleijn, Danielle Slootjes, Crises and the Roman
Empire: Proceedings of the Seventh Workshop of the International Network Impact of Empire (Impact of Em
pire, Volume 7), Leiden, E.). Brill, 2007, s. 3n-26.
37 Dekkiche, " Le Caire," ı : 289.
38 A.g.y.
39 Adrian Gully, The Culture of Letter-Writing in Pre-Modem Islamic Society, Edinburg, Edinburgh Univer
sity Press, 2008, s. 179-80. Memluklar ile Müslüman olmayan devletler arasındaki diplomatik ilişkiler için
bkz. Holt, Early Marnluk Diplomacy; Mohamed Tahar Mansouri, Recherches sur les Relations entre Byzance
et L'Egypte (1259-1453) (d'apres les sources arabes), Tunus, 1992; Aziz Suryal Atiya, Egypt and Aragon: Em
bassies and Diplomatic Correspondence between 1300 and 1330 A. D., Leipzig, 1938; Blochet, "Les Relations
Diplomatiques des Hohenstaufen avec !es Sultans d'Egypte." Revue Historique 8o (1902): 51-64.
OSMAN L l LAR VE M EM LU K LA R
51
bakarak karar verirlerdi. 4o En değerli kağıt, dolayısıyla da en revaçta olanı
en yüksek gruptaki önemli hükümdarlar için kullanılan tam boy Bağdat
kağıdıydı.4' Ayrıca bu kağıda sözcüklerin aralıklı, rahat okunacak biçimde,
sıkıştırılmadan yazılması, gönderenin zenginliğinin ve üstünlüğünün gös
tergesiydi. Buna karşın daha az önemli olan ikinci derecedeki hükümdar
Iara yollanan mektuplar, yarım ya da üçte bir Bağdat kağıdına,42 Anadolu
beylerine ya da İlhanlı vali ve memurlarına gönderilen mektuplar da en
küçük Bağdat kağıdına yazılırdı.43 Osmanlılar ile Memluklar arasındaki
yazışmalarda kullanılan kağıt boyutlarına yalnızca üç kaynak değinmektey
di.44 Kaynaklardan biri net değildir, ama diğer iki kaynak da Memlukların
ı s . yüzyılın başlarında Osmanlılara yazdıkları mektuplarda üçte bir Bağdat
kağıdı kullandıklarını belirtir.45
Bir mektubun içeriği de dış görünüşü kadar önemliydi.46 Her
mektupta, mektupla ilgili giriş protokolü (iftitah) ve bitiş protokolü (ihti
tam) niteliğinde birer bölüm (rükn) bulunur, bunlar da kendi içlerinde
alt bölümlere ayrılırlardı.47 Bölümleri birbirine net ve yumuşak geçişlerle
bağlayabilmek için önceden tanımlanmış bir dizi geçiş deyişieri ve ifade
lerine başvurulmaktaydı.48 M ektubun giriş protokolünün özel bir önemi
vardı, çünkü bu bölüm yalnızca alıcı ile gönderen arasındaki güç ilişkisinin
niteliğini ortaya çıkarınakla kalmıyor, yazışmanın konusunun ne olduğuna
40 Mektubun biçimsel nitelikleri için bkz. Dekkiche, " Le Caire," ı: 292-345. Yazı türü,yazılış biçimi ve
hiyerarşik düzenleme için bkz. El-Kalkaşandi, Subhü'I-Aşa, 3= ı-220; Dekkiche, " Le Caire," ı: 3ı8-33o.
Kagıt türü için bkz. Iraj Afshar, "Manuscript and Paper Sizes Cited in Persian and Arabic Texts," Essays
in Honour of Salah al-din ai-Munajjid, Londra, 2002, s. 659-73; Jonathan Bloom, Paper before Print: The
History and Impact of Paper in the Islamic World, New Haven, CT, Yale University Press, 2ooı, s. 50-3,
62. Mürekkep ve mürekkebin çeşitli nitelikleri için bkz. Dekkiche, " Le Caire," ı : 330-3. Memluklar ile
Mogollar arasındaki diplomatik ilişkilerde mürekkebin renginin rolü için bkz. Broadbridge, Kingship, s.
20, 87-8, 92, II3, ı35.
4ı Kagıt boyları için bkz. El-Kalkaşandi, Subhü 'I-Aşa, 6: ı8o-6; Dekkiche, " Le Caire," ı: 292-3ı7.
42 Broadbridge, Kingship, s. 17.
43 Dekkiche, " Le Caire," ı: 315.
44 Tarih sırasına göre; BNF M S 4440, 50b-5ıa; Ibn Hijja, Das Rauschgetrtink der Stilkunst oder Qahwat
ai-InJii', ed. Rudolf Vesely, Beyrut, Klaus Schwarz Verlag, 2005, s. 178, 183.
45 BNF M S 4440, 50b-5ıa; Ibn Hijja, Qahwat, ed. Vesely, s. ı83.
46 Mektup içeriginin niteligi için bkz.Dekkiche, " Le Caire," ı: 345·93·
47 Dekkiche'in araştırmasından alınan örnek bir liste için bkz. Ek I . Bu bölümlerin çözümü için bkz.
Dekkiche, " Le Caire," ı: 345-98; Gully, Culture ofLetter-Writing, s. ı31-65.
48 A.g.y.
· D i PLOMAS I N I N ARAÇ LA R I
ya da mektubun türüne de açıklık kazandırıyordu.49 Örnegin, eger mektup
bir askeri başarıyı bildiren bir fetihname idiyse bu, girişte kullanılan dilden
ve selamlama biçiminden açıkça anlaşılmaktaydı.5° Bu araştırmada, giriş
protokolünün temel unsurları olan unvanlar ya da şeref payeleri üzerinde
özellikle durulacak, zaman zaman diger unsurlara da deginilecektir.
Unvanlar, mektubu gönderen ile alıcının birbirlerini nasıl gördük
lerinin en temel göstergesiydiY İnşa elkitapları ve mektup koleksiyonla
rındaki elkabın ve şeref payelerinin, sayfalar tutan listeleri, kişiye uygun
unvanıann kullanılmasının yalnızca merasimlerin degişmez bir parçası
oldugunu degil, aynı zamanda islam diplomasi kültürü içinde büyük bir
önem taşıdıgını da gösterirY Unvanlar, siyasal koşullar degiştikçe yeniden
tasarlanarak, ortaya çıkan yeni güç dinamiklerine göre uyarlanıyor, dolayı
sıyla da gönderenin bakış açısından alıcının degişen konumu degerlendiri
liyordu. Örnegin, Memlukların Müslüman olmayan hükümdarlara uygun
gördükleri unvanlar genelikle onların Hıristiyan inançlarına göndermede
bulunurken, Osmanlılara uygun gördükleri, onların Müslüman olma
yanlara karşı verdigi mücadeleye dikkat çekecek türdendi.53 Öte yandan
Osmanlıların Memluk sultaniarına hitap ediş biçimleri özellikle Memluk
ların islam dünyasındaki önderligini vurgulamaktaydı. Bir hükümdarın
konumu, kendisine verilen unvanlarla sıkı sıkıya baglı oldugu için, alıcıya
49 Girişin genel önemi için bkz. Gully, Culture of Letter-Writing, s. ın-6. ı66-96.
50 Bu konu üzerindeki bilimsel araşttrmalara giriş için bkz. see G . L. Lewis, " Fatl)niime," El', 2: 83940; G . L. Lewis, "The Utility of Ottoman Fethnames," Historians ofthe Middle East, ed. Bemard Lewis ve
P.M. Holt, Londra, ı962, s. ı92-6; Maria Pia Pedani-Fabris, "Ottoman Fetihnames: The Imperial Letters
Announcing a Victory," Tarih İncelemeleri Dergisi ı3 (ı998): ı8ı-92; M . S Kütükoglu, Osmanlı Belgelerinin
Dili, İstanbul, ı994, s. ı59-6o.
5ı C. E. Bosworth, "La�ab," El', r 6ı8-3ı; Dekkiche, "Le Caire," ı: 359-77, 2: 206-30; Gully, Culture of
Letter- Writing, s. ı66-74- Unvanlar üzerine örnek bir çalışma için bkz. lnalcık, " Power Relationship;"
Gottfried Herrmann, "Zur Intittılatio Timuridscher Urkunden," Zeitschrift der Deutschen Morgenliindisc
hen Gesellschaft Supplement Il, (ı972): 498-521. Memluk iç siyasetinde unvan tanşması için bkz. Amalia
Levanoni, "The Sultan' s Laqab - a Sign of a New Order in Mamluk Factionalism," Mamluks in Egyptian
and Syrian Politics and Society, ed. Michael Winter ve Amalia Levanoni, Leiden, E.J. Brill, 2004, s. 79-115.
Aynca bkz. Linda Northnıp, From Slave to Sultan, Sttıttgart, Franz Steiner Verlag, ı998, s. ı74-7. Yazıt
ve mimari yapıtlarda bulunan unvaniara yapılan çok sayıdaki gönderme için bkz. Max Van Berchem,
Matiriaux pour un Corpus Inscriptionum Arabicarum, Paris, ı894.
52 Memluklar baglamında unvanlar için bkz. El-Kalkaşandi, Subhü'I-Aşa, r 4ı2-73. 6: ı-ı74; Dekkiche,
" Le Caire," ı: 359-77. 2: 206-30. Osmanlı baglamı için bkz. Ahmed Feridun Bey, Münşeatü's-selatin, 2
cilt, İstanbul, ı274-5/ı857-9) , ı: ı-ı4. Bundan böyle, Feridun, ı274.
53 Bosworth, " La�ab."
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
53
beklemediği biçimde hitap edilmesi, diplomatik ilişkilerin bozulmasına
neden olabiliyordu.54
Bazı siyasal güçlerin yıkılınası ve yenilerinin ortaya çıkmasıyla,
kullanılan unvanıann hiyerarşik düzenlemeleri de değişiyordu.55 Siyasal
havaya göre hükümdarın unvanı başka hükümdarlar tarafından düşürü
lebiliyor ya da yükseltilebiliyordu. Unvanlar kısa süreli siyasal değişimlere
bağlı olmamakla birlikte, çoğunun bir ömrü vardı; bazıları değer kazanıp
kaybederken, bazıları da bütünüyle terk edilebiliyordu.56 Bundan sonraki
bölümlerde, Memlukların Osmanlı hükümdarları için kullandıkları unvan
ların, imparatorluğun gelişimine koşut olarak yavaş yavaş, ama düzenli bir
biçimde yükselişe geçtiği görülecektir.57
Diplomatik yazışmalarda gönderenin imparatorluk ideolojileri, çeşitli
bilindik imgeler ve temalar aracılığıyla yansıtılır ve bunlar siyasal bağlama
ve görevin amacına göre değişirdi.58 Geleneksel göndermeler ve alıntılar
yaygındı ve mektup yazma konusunda uzman olanlara göre "her mektup
ta Kuran'dan ya da hadislerden en az bir tumturaklı ifade yer almalıydı. "59
Mektupları kaleme alanlar, istedikleri bir noktaya dikkat çekmek için çoğu
kez, Arap, Fars ve islam edebiyanndan önemli kişilerin adlarını, en çok da
peygamberin adını anarlardı.60 Kıdem ve yaş hiyerarşisi de, diplomatik iliş
kileri sürdürebilmenin ya da iyileştirmenin araçlarındandı.6' Bir Müslüman
hükümdar bir başka Müslüman hükümdarla olumlu ilişkilerini sürdürmek
istiyorsa, ona aynı dinden olduklarını hatırlatmak için "aynı bedenin iki kolu"
ifadesini kullanırdı. 62
Osmanlı-Memluk yazışmalarında bu imgeler zaman içinde değiş
miş ve tanıdık temalar, giderek çok değişik yollardan ima edilir olmuştu.
54 Bkz. s. ı62-ı6355 Memluk devletinde Bahri yönetiminden Burci yönetimine geçişte siyasal güçlerin hiyerarşik düzen
lemesi için bkz. Dekkiche, " Le Caire," ı: 287-91.
56 Bkz. Ek Il.
57 Cihan Yüksel Muslu, "Attempting to Understand the Language of Diplomacy between the Ottomans
and the Mamluks," Archivum Ottomanicum 30 (2013): 247-69.
58 Örnegin Broadbridge, Kingship, s. 17; Melvin-Koushki, "Fathnama." s. 198.
59 Gully, Culture of Letter-Writing, s. 141, aynca p. 41, 142.
6o A.g.e., s. 138
6ı Bkz. s. 107, 152-153. ı62.
62 Bkz. s. ıı4, 233-234.
54
D i P LO M AS I N I N ARAÇLA R I
Örneğin Osmanlılar, M emluklarla ilk yazışmalarında, benimsediideri
veraset usulü (kardeş katli) politikalarını açıklamak, hatta meşrulaştırmak
için çaba göstermişlerdi.63 Ancak Osmanlı hanedanının gücü pekiştikçe,
Memluk sultanlarının imajının en zayıf noktası olduğuna inandıkları yönü
nü, yani daha yeni Müslüman olmuş köle kökenierini hedef alabilmek için
babadan oğula geçen veraset usulü uygulamalarını gittikçe daha sık şekilde
ve gururla vurgulamışlardı. Geçmişte Timur gibi başka hükümdarlar da
Memluk yönetimini benzer hamlelerle karalamışlardı.64 137o'lerde Orta
Asya'da doğan ve 1405 'te ölen Türk-Moğol hükümdan Timur, Cengiz Han
mirası üzerinde hak iddia ederek Timurlu hanedanını kurmuştu. Bu tür
anlam kaymaları, bu imgelerin ve diplomasi dilinin nasıl esnetilebildiğini
kanıtlar; hükümdarlar ve danışmanlar da en fazla etkiyi sağlamak için bun
ları büyük bir beceriyle kullanmışlardır.
Bu mektupların dış görünüşü ile içeriğinin, yani kağıt boyutla
rından unvanlara, imgelere kadar oluşturduğu zengin karışım, anlamlı
ve etkileyici, ama çoğu kez kelimesi kelimesine çevirmesi zor, karmaşık
metinlere yol açmıştır. Dolayısıyla bu mektupları daha iyi anlayabilmek
için, hem tarihsel bağlamları, hem de ifadelerdeki anlam kaymaları göz
önünde bulundurularak daha dikkatli bir okuma gerekir.65
Söz konusu metin yorumlamasıyla yakından bağlantılı olan bir
şey de bu mektupların korunması ve özgünlüğü konusundaki kaygılar
dır. Memluklarda inşa elkitapları (edebü 'l-katib) ve mektup derlemeleri
(münşeat) , Osmanlılarda olduğundan çok daha fazladır ve her iki tür de
ele aldığımız döneme ilişkin resmi yazışmalar için ana kaynak deposudur.
Bir mektup derlernesi genellikle idari ve diplomatik yazışmaların farklı
örneklerini içerir, bazen ek olarak unvan listelerinin verildiği de görülür.
Bir inşa elkitabı, mektup yazma örneklerinin dışında, saray teşrifatından,
dönemin hükümdarlarının kıdemlerine kadar çok çeşitli idari ve bürokratik
uygulamalardan da söz ettiğinden, dönemin diplomatik teamüllerini de
63 Bkz. s. 129-131, 143.
64 Broadbridge, Kingship, s. 194· Uzun Hasan'ın Memluk meşruiyeti konusunda yaptıgı benzer saldın
için bkz. Woods, Aqquyunlu, s. ıı6; Melvin-Koushki, "Fathnama," s. 196.
65 Örnegin Ade! Allouche, "Tegüder's Ultimatum to Qalawun," I]MES 22 (1990): 437·46; Melvin·
Koushki, " Fathnama."
OSMAN Ll LA R V E M EM L U K LAR
55
aydınlatmış olur. Bu kaynakların bilinen en erken Memluk örnekleri 14.
yüzyılın başlarına tarihlenir.66
Memluklu alim ve katip Ebu'I-Abbas Ahmed b. Ali el-Kalkaşandi'nin
(1355-1418) , 1412'de tamamladığı 7 ciltlik Subhü 'l-Aşa fi Sınaati'l-İnşa adlı inşa
elkitabı, türünün en yetkin örneğidir.67 El-Kalkaşandi, kısa bir hocalık döne
minin ardından Memluk imparatorluk divan katibi olmuş, hukuk (fıkıh) ve
katiplik zanaatı gibi konularda eserler vermiştir.68 Ancak en çok ansiklopedik
çalışması Subhü 'l-Aşa ile tanınmıştır. Bu çalışma zengin içeriğiyle, Memluk
sarayını düzene sokan idari yapı ile diplomatik teşrifatın kapsamını gözler
önüne serer, ayrıca Fatimiler gibi önceki İslam devletlerinin yönetimleri,
kuralları ve merasimleriyle ilgili bilgiler verir. El-Kalkaşandi, bu çalışma
sında verdiği yazışma örneklerinin yanı sıra, çok çeşitli iç ve dış yazışmaları
birbirinden ayıran ayrıntılar, hükümdarlara Memlukların gözünden uygun
görülen unvanlar, farklı yazışma ve merasim türlerinde kullanılan kağıt ve
mürekkep türleri gibi çok sayıda farklı konuya da değinmiştir.
Osmanlılarda el-Kalkaşandi benzeri çalışmalara ancak ı6. yüzyılda
rastlanmaktadır. 15. yüzyıldan itibaren birkaç dağınık mektup derlemesine
rastlanmakla birlikte, bunların hem hacmi, hem de içeriği oldukça müteva
zıydı ve çoğunlukla iç yazışmalardan oluşmaktaydı.69 Günümüze ulaşan en
eski ve en önemli mektup derlernesi 1555'te ölen Feridun Bey' e aittir.7o Ancak
Feridun Bey'in çalışması bile bir mektup derlemesinden ve şeref payeleri lis
tesinden öte gitmiyordu. Osmanlı sarayındaki merasimleri ve elçilerin huzu
ra kabul edilmelerini anlatan en erken tarihli kayıt 17. yüzyılın ortalarında
66 En eski inşa elkitaplarının günümüz baskıları için bkz. Anne Broadbridge, "Diplomatic Conventi
ons in the Mamluk Sultanate," Annales Islamologiques 41 (2007) : 97-108; al-' Umari, A Critica! Edition
of and Study on Ibn Fa4l Allalı's Manual of Secretaryslıip "Al-Ta'rif Bi 'l-MııStalalı. Al-Siıarif. " ed. Samir
Al-Droubi, 2 cilt, Al-Karak, 1992, ı : 60-79.
67 C.E. Bosworth, "Al-Js:.al�ashandi," El', 4: 509; Broadbridge, " Diplomatic Conventions," s. 104·7.
68 Bosworth, "Al-Js:.al�ashandi," s. 509.
69 Şinasi Tekin'in çalışmaları için kaynakçaya bkz. Ayrıca bkz. W. Björkman, " Die Anfange der
türkisehen Briefsammlungen," Orientalia Suecana 5 (1956): 20-9; W. Björkman, " Eine türkische
Briefsammlung aus dem 15. Jahrhundert," Documenta Islamica Inedita, Berlin, 1952, s. 189-96; Anonim,
Fatih Devrine Ait Münşeat Mecmuası, ed. Necdet Lugal ve A. S . Erzi, İstanbul. 1956; H. İlaydın ve A.S.
Erzi, XVI Asra aid bir Münşeat Mecmuası," Belleten 21 (1957) : 221-52; A.S. Erzi, "Sarı Abdullah Efendi
Münşeatının Tavsifi," Belleten 14 (1950): 631-47.
70 j . H . Mordtman ve V. Menage, "FerTdün Beg," EI', 2: 881-2.
"
.
·
D i P LO M AS I N I N ARAÇLA R I
çıkartılan Elçi Kanunnamesi 'dir.7' ı8. yüzyılın başlannda tutulmaya başlayan
ve resmi saray merasimlerine, protokolüne ve teşrifatına ilişkin yasaları kayıt
altına alan "teşrifat defterleri," çoğu kez teşrifattan sorumlu devlet görevlileri
tarafından bir başvuru kitabı olarak kullanılmaktaydı.72
Dolayısıyla elimizde daha kapsamlı kaynaklar bulunmadığından,
Osmanlı tarih kitaplarından, seyahatnamelerden,73 elçilerin aktardığı hika
yelerden74 ve Osmanlı sarayında görev yapan çeşitli kişilerin anlattıkların
dan edindiğimiz sınırlı verilerden yararlanmak durumundayız.75 17. yüzyıla
ve sonrasına ait kaynaklardan hareketle, Osmanlı sarayındaki bir 15. yüzyıl
elçi kabul merasimini kurgulamak, araştırmacılara metodolajik bir risk
yaratır. Yanıltıcı bir şekilde iki yüzyıl içinde hiçbir şeyin değişmediğini
varsayar. Ayrıca, bir olayın olduktan çok sonra kaydedilmesinin taşıdığı
riskierin yanı sıra, bu metinleri yazanlar ve kopya edenlerin de, sırf daha
şaşaalı bir aniatı ortaya koyabilmek amacıyla sık sık metinlere müdahale
ettikleri bilinmektedir.76 Erken dönem Osmanlı merasimlerine ilişkin
birinci el kaynakların kıtlığından ötürü, bütün eksiklerine karşın, bu geç
tarihli kaynaklardan zaman zaman alıntılar yapılmaktadır.77 Birinci el kay71 Içinde Elçi Kanunnamesi'nin bulundu� en eski mevzuat kanunu Tevkii Abdurrahman Paşa'ya ait
olup 1676'da kaleme alınmıştır. Tevkii Abdurrahman Paşa, "Osmanlı Kanunnameleri," Milli Tetebbular
Mecmuası 3 (1331{1912): 497·544· Bu kanundan önce, merasimler, resmi geçitler ve elçi ziyaretleriyle
ilgili bilgiler epey dagınıktı. Bu kanunlar ve benzer metinterin yakın zamanlarda yapılan ayrıntılı bir
incelemesi için bkz. Hakan Karateke, Introduction to An Ottoman Protocol Register, ed. Hakan Karateke,
İstanbul, Royal Asiatic Society Books, 2007.
72 Karateke, lntroduction.
73 Ömegin, Ibn Battuta, Travels in Asia and Africa, 1325-1354, çev. ve ed. H.A.R. Gibb, New York, NY,
R.M. McBride & Co, 1929.
74 Ömegin, Sertrandon de la Brocquiere, Hertrandon de la Broquiere'in Denizaşırı Seyahati, çev. İlhan
Arda, Istanbul, Eren, 2000; a.g.y, Le Voyage d 'Outremer de Hertrandon de la Broquiere, ed. Charles Sche·
fer, 1892; yeni baskı, Frankfurt am Main, 1994; Cyriac of Aneona [Ciriaco d' Ancona], Later Travels, çev.
ve ed. Edward W. Bodnar ile Clive Foss, Cambridge, MA, Harvard University Press, 2003.
75 Ömegin, Johannes Schiltberger, The Bondage and Travels ofjohann Schiltberger: a Native of Bavaria,
in Europe, Asia, and Africa, 1396-1427, çev. J. Buchan Telfer, 1879; yeni baskı, Elibron Classics, 2005;
Johannes Schiltberger, Als Sklave im Osmanisehen Reich und bei den Tataren, 1394-1427, Stuttgart, Thie
nemann, 198376 Örnegin, Tursun Bey, The History of Mehmed the Conqueror, ed. İnalcık ve Murphey, Minneapolis,
M N , Bibliotheca I slamica, 1978, s. 25-6.
77 Ömegin, Esad Efendi, Teşrifat-ı Kadime, İstanbul, 1870; Aziz Berker, "Teşrifati Naim Efendi Tarihi,"
Tarih Vesikaları 3 (1949): 69-80, 15o-6o, 230-40; Ali Seydi Bey, Teşrifat ve Teşkilatımız, ed. Niyazi Ahmet
Banoglu, Istanbul, 1973; Zarif Orgun, "Osmanlı İmparatorlu�nda Kaptan Paşalara ve Donanınaya Yapı
lan Merasim," Tarih Vesikaları 2 (1941): 135-44; ZarifOrgun, "Osmanlı lmparatorlu�nda Tug ve Sancak,"
O S M A N Ll LA R VE M EM LU K LAR
57
nakların, özellikle de Osmanlıların yazdıklarının yetersizliği ve zayıflığı,
Osmanlı-Memluk yazışmalarını içeren en önemli Osmanlı derlernesi olan
ve bu araştırmada temel kaynak olarak kullanılan Feridun Bey münşeatmm
güvenilirliği konusunda da sıkıntılar doğurmaktadır. Kaynağm özgünlüğü
geçmişte sorgulanmış olsa da, ele aldığımız dönem (r389 sonrası) açısm
dan görece güvenilir olduğu anlaşılmaktadır.78
Yazışmalar, hükümdarların toplum içindeki imajlarını belirleme
de önemli bir rol oynadığı için, onlar da mektuplarını dikkatle hazırlardı.
Yabancı hükümdarlardan gelen mektupların çoğu, Memluk sultanına
sunulurken sesli okunur, hatta bazıları cuma namazından sonra camilerde
halka bile okunurdu.79 Bu mektuplar hazırlanırken çok sayıda müsvette
yapılır, ayrıca hem hükümdarın, hem de idareci ya da danışmanlarının ve
divan-ı inşa üyelerinin işbirliği yapması gerekirdi.80 Memluk yönetiminde,
diplomatik yazışmalar düzenlenirken divan-ı inşanın başı olan sır katibinin
(katibü's-sır) kritik bir rolü vardı. Sır katibi özel yeteneklerine ve eğitimine
dayanarak, resmi yazışmaları düzenleme konusunda kendisinden çoğu kez
Tarih Vesikalan 4 (1941): 245-55. 5 (1941): 344-55; Zarif Orgun, "Osmanlı İmparatorluğunda Name ve He
diye Getiren Elçilere Yapılan Merasim," Tarih Vesikalan 5 (1942) : 407-13; Maria Pia Pedani, "The Sultan
and the Venetian Bailo: Ceremonial Diplematic Protocol in Istanbul," Diplomatisches Zeremoniell in Europa
und im Mitıleren Osten in der frühen Neuzeit, ed. R. Kauz vd., Viyana, 2009, s. 287-99.
78 Feridun Bey'in metnindeki Osmanlı-Memluk yazışmaianna bir yaklaşım için bkz. Yüksel Muslu,
"The Language of Diplomacy." Her ne kadar Yınanç, Osman, Orhan ve Murad dönemlerinde yazılan
mektupların uydurma olduğunu kanıtiasa da, I. Bayezid'in hükümdarlık döneminden itibaren Osmanlılar
ile Memluklar arasındaki yazışmalar görece güvenilirdir. Ayrıca bkz. Mükrimin Halil Yınanç, "Feridun
Bey Münşeatı," TOEM 77 (1923): ı6ı-8, 78 (1924): 37-46, 79: 95-104, 8ı: 216-26; Irene Beldiceanu-Stein
herr, Recherches sur !es Actes des Regnes des Sultans Osman, Orkhan et Murad I, Monako, 1967; L. Fekete,
"Das Fet�niime über die Schlacht bei Vama," Byzantinoslavica 15 (1953): 258-70; Kurt Holter, "Studien zu
�med Feridun' s Münse'at es-selatin," Mitteilungen des Osterreichischen Instituts Jür Geschichtiforshung 14
(1939): 429-51; Ilaydın ve Erzi, "XVI. Asra Aid Bir Münşeat Mecmuası;" Hans Georg Majer, "Urkunden
Fiilschung im Osmanisehen Reich," Living in the Ottoman Ecumenical Community: Essays in Honor ofSura
iya Faroqhi, ed. Suraiya Faroqhi, Vera Constantini ve Markus Koller, Leiden, E.). Brill, 2008, s. 45-70; Mor
dtnıan ve Menage, "Feridün Beg;" Mordtnıan, "Feridun Bey," İA, 4: 569-70; Abdülkadir Özcan, "Feridun
Ahmed Bey," DİA, 12: 396-7; ). Rypka, "Briefwechsel der Hohen Pforte mit den Krimchanen im I l . Bande
von Feridüns Münseiit," Festschrift Georg ]acob, ed. Theodor Menzel. Leipzig, Otto Harrassowitz, 1932, s.
241-70; Halil Ethem, "Mısır Fethi Mukaddematına Aid Mühim Bir Vesika," TIEM 96 (1328/ı9o9): 31-6;
Ali Anooshahr, The Ghazi Sultans and the Frontiers of Islam, Londra, Routledge, 2009, s. 120-3.
79 Örnegin, Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, ı8: 27-8. Başka devletlerin hükümdarlanna yazıldıgı
iddia edilen ve halk önünde okunan bazı Memluk mektuplarının, hiçbir zaman yazıldıgı hükümdara
ulaşmaması üzerine bkz. Broadbridge, Kingship, s. 86.
8o Broadbridge, Kingship, s. ı7; Dekkiche, " Le Caire," ı: 423-34; P.M. Holt, "The Ilkhan �mad's Em
bassies to Qaliiwün: Two Contemporary Accounts," BSOAS 49 (1986): 129.
D i P LO M AS I N I N ARAÇLA R I
daha deneyimli ya da bilimsel açıdan daha donanımlı olan inşa katibinin
(katibü'l-inşa) becerilerinden de yararlanmak durumundaydı.8' Memluklu
tarihçi İbn Tağrıberdi'nin Barsbay'ın bir sır katibiyle ilgili yaphğı eleştirel
yorum, bazı alimlerin, katipierden bekledikleri standartların ne kadar yük
sek olduğunu gösteriyordu.
Bu kara cahili bunun [katibü'l-inşa] gibi yüksek bir mevkiye tayin
etmek Melik Eşrefin [Barsbay] hatalarından biri sayılır, çünkü onun
cehaleti yüz karasıydı. Eğer M elik Eşref akıllı ve zeki olsaydı ve uzak
bir diyarın hükümdanndan zarif ve belagatli bir nesir ile manzumu
içeren bir mektup alsaydı ve sır katibinin bundan daha üstün ya da
en azından buna eşit (Melik Nasır Muhammed bin Kalavun ve baş
ka büyük hükümdarların yapmış olduğu gibi) bir cevap yazmasını
isteseydi, bu mevkiye tayin ettiği kişinin noksanlarını bilirdi.82
Bu katipler güzel yazmalarına ek olarak çoğu kez Kuran'ı da ezbere
bilirlerdi, çünkü metnin içine Kuran' dan ayetler eklemeleri beklenirdi. 83
Ayrıca resmi yazışmaların inceliklerini iyi bilmeleri ve bunları ustaca kul
lanınada üstün olmaları gerekirdi. Kısaca, inşa ustası olmalıydılar.
Memluklar ile Osmanlıların edebi kompozisyon ve resmi yazışma
pratikleri arasında çok net olmasa da belli bir ilişki söz konusuydu. Birçok
araşhrmacı haklı olarak Osmanlıların İran geleneğinden etkilendiklerini
ileri sürer.84 Bir geleneğin etkisinin nerede bittiğini ve bir ötekinin nerede
başladığını tam olarak belirlemek imkansız olsa da -özellikle de ağırlıklı
olarak hem İran, hem de Arap geleneklerinden kaynaklanan İ slam res
mi yazışma geleneği gibi bir alanda8L henüz gelişme aşamasında olan
8r Sır katibi ile inşa katibi (katibü'l·inşa) karşılaştırması ve inşa katibinin sorumluluklan için bkz.
Gully, Culture ofLetter-Writing, s. 94· 109-II.
82 Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, r8: ı r . Normal parantez içindekiler Popper'in, köşeli parantez
içindekiler bu kitabın yazanna aittir.
83 A.g.e., s. 44-5.
84 H.R. Roemer, " Inshii'." El', J : 1241-44·
85 Buradaki resmi yazışma ya da "diplomatika" sözcü� divan bürokrasisinden kaynaklanan herhangi
bir şey anlamında kullanılmıştır. Bkz. Colin Mitchell, "Safavid Imperial Tarassul and the Persian Insha'
Tradition," Studia Iranica 26 (1997) . 178 not 13; W. Björkman vd., "Diplomatic," El', ı: 30r-r6.
OSMAN Ll LA R V E M E M LU K LAR
59
Osmanlı kültürü üzerinde M emluk inşa kültürünün de etkileri olabile
ceğini göz önünde bulundurmak gerekir.86 Osmanlılar Memluklara yaz
dıklan mektuplarda Arapça unvanları Memluk sıralamasına bağlı kalarak
yazmışlardı,87 her ikisinin de yönetici sınıfları Türkçe konuştukları halde,
aralarındaki resmi yazışmalarda r 6 . yüzyıla değin bildiğimiz kadarıyla yal
nızca Arapça kullanılmıştı.88
Erken dönem Osmanlı kurumlarında Memluklarca eğitilmiş alim ve
yöneticilerin bulunması da Osmanlıların Memluk inşa geleneğinden bir şey
ler almış olabileceklerini destekler niteliktedir. Kuran okumada (kıraat) ün
kazanan ve inşa sanatında usta olan Şemseddin ibnü'l-Cezeri (r350-I42 9) bu
alimierin erken örneklerinden biridir.89 ibn'ül-Cezeri, Memluk yönetiminin
gözünden düştükten sonra Osmanlı Sultanı I. Bayezid tarafından Bursa'da
büyük bir saygıyla karşılanmış ve Bayezid'in 1402'de Timur'a yenilmesine
değin mesleğini bu şehirde sürdürmüştür. İbnü'l-Cezeri 'nin Bursa'ya gider
ken yanında olan oğlu Muhammed İbnü'l-Cezeri (Muhammed el-Asgar ola
rak da bilinir) sonradan onunla birlikte Timurlutarın başkenti Semerkand'a
da gitmiştir. Muhammed yaşlılık döneminde Osmanlı topraklarına dönmüş
ve Osmanlı sarayında, bir olasılıkla başka hükümdarlada yapılan resmi yazış
malar da dahil olmak üzere belgeleri kaleme almakla görevlendirilmiştir.9°
I . Mehmed kendisini vezir bile yapmaya niyetlenmiş, ama halk arasında bile
bilinen afyon düşkünlüğünden dolayı tereddüt etmişti.91 Muhammed el-As
gar, çok yönlü geçmişiyle, hem Memluk, hem de Timurlu inşa gelenekleri
nin etkilerini Osmanlı divanına taşımış olmalıdır. Farsça, Türkçe ve Arapça
86 Uygulamalardaki Arap, İran ve Osmanlı karışımındaki çapraz döllenme için bkz. Roemer, " I nsha'; "
Björkman vd., " Diplomatic." Osmanlı kurumlan üzerindeki Memluk etkileri için bkz. Uzunçarşılı, Med
hal. Uzunçarşılı her ne kadar Memluk divan uygulamalan üzerinde özellikle durmamış olsa da, Osman
lı kurumları üzerinde başkalarının yanı sıra genel bir Memluk etkisi oldu�nu da ima eder. Bu da, divan
uygulamalan üzerinde de etkili olmuş olabileceklerini düşündürür.
87 Bkz. bundan sonraki bölümler ve Yüksel Muslu, "The Language of Diplomacy."
88 Memluk Valisi Hayr Bey'in 15ıı'de Osmanlı sultanına yazdığı Türkçe mektup için bkz. T.E.5483Selim ile Kansu Gavri arasındaki daha geç yazışmalar da Türkçe yapılmıştı, ama bunlar bu araştırmanın
kapsamı dışındadır. Celia Kerslake, "The Correspondence between Selim I and �ansüh al- G awri," Revue
de Philologie Orientale 30 (198o): 219-34.
89 M . Becheneb, " Ibn al-Djazari," E I 2, 3: 753·
90 Taşköprülüzade, Eş-Şe(cii 'i(cu n-nu'miiniyeft ' Ulemii 'i d-Devleti !- 'Osmaniye, ed. Ahmed Subhi Furat,
İstanbul, Edebiyat Fakültesi, 1985, s. 42-3.
91 A.g.y.
6o
D i PLOMAS I N I N ARAÇLA R I
konusunda derin bilgileri olan bir başka Memluklu alim de İbn Aralışah'tır
(ı389-1450). O da I. Mehmed döneminde, büyük olasılıkla nişancı rütbesine
atanmış, yani sır katipliğine denk bir görevde bulunmuştu. Kendisi Memluk
lara ait Şam'dan gelmiş, ama Timur 1400-ı'de şehri ele geçirince, eğitimine
Semerkand'da devam etmiştir. İbn Arabşah, I . Mehmed için bazı edebi
çalışmaları Türkçeye çevirmiş, ayrıca yine onun için Memluk Sultanı Şeyh
el-Mahmudi'ye Arapça mektuplar yazmıştırY
Osmanlı diplomatik yazışmalarını etkilediği düşünülen bilginler
arasında en tanınınışı Molla Gürani'dir (ö. 1488) . Molla Gürani büyük ola
sılıkla Farsça konuşulan bir yerden gelmiş, yıllarca Memluk topraklarında
eğitim görmüş ve hocalık yapmıştı,93 Çalışma hayatının bir noktasında bazı
Osmanlı alimleri onu Osmanlı Sultanı I I . Murad'a takdim etmiş ve böylece
genç şehzade l l . Mehmed'in hocalığını üstlenmişti. Yıllar sonra I I . Meh
med eski hocasını diplomatik yazışmalarını, özellikle de İstanbul'un fethini
Kahire'deki Memluk sultanına duyuran mektubunu kaleme almakla görev
lendirmiştir.94 Molla Gürani'nin metni de, Memluk eğitimli diğer alimler
gibi hizmetinde bulunduğu Osmanlı kurumlarına Memluk üslubundan
bazı unsurlar taşımış olmalıdır.
Memluklarla iyi bir iletişim içinde olmaya özen gösteren tek
Osmanlı hükümdan I l . Mehmed değildi. 1 5 . yüzyılın sonlarına tarihlenen
bir kayıtla, I I . Mehmed'in oğlu Bayezid'in de Memluk sarayına yollanacak
bir mektuba eşlik etmek üzere bir şiir yazan şairi cömertçe ödüllendirdiği
belirtilir.95 Osmanlılar gösterdikleri bütün özene karşın, ı 6 . yüzyıla gelin
ceye değin yazışmalarının edebi ve retorik niteliğiyle Memluk hüküm
darlarını etkileyememişlerdi. Mehmed'in Sırbistan'daki Osmanlı askeri
başarısından sonra 1456 'da yolladığı mektup, Memluklu tarihçiler tarafın
dan eleştirilmiş, Arapça yazım ve dil bilgisi kurallarını bilmedikleri öne
sürülen katipierin bilgisizliğinin ya da deneyimsizliğinin mektuba olduğu
92 J. Pedersen, " Ibn 'Arabshah," El', r 711-12. I. Mehmed dönemindeki divan başkanlığı için bkz. İbra
him bin Ömer �1-Bikai, lnvanü'z-zaman bi-Teracimi'ş-Şüyuh ve'l-Akran, ed. Hasan Habeşi, 5 cilt, Kahire,
2001, ı : 243. Memluk geleneklerine göre el-Bika'i, İbn-i Arabşah'a nişancı değil, sır katibi demektedir.
93 J . R. Walsh, "Gürani," El', 2: ı o4o - ı
94 Bu mektuplar için bkz. Dördüncü Bölüm, s. 152-154
95 Anonim, inamat Defteri, ıoa.
.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
6ı
gibi yansıdığı belirtilmişti.96 Daha sonra ı s n'de I l . Bayezid'in Kansu Gav
ri'ye yolladığı mektupsa bunun tam tersine İbn İyas tarafından olağanüstü
edebi nitelikleriyle övgü kazanmışhr.97 Bu aslında araşhrılması gereken bir
konudur. Acaba bu övgü gerçekten Osmanlı divanının gelişmekte oldu
ğunu belirten içtenlikle yapılmış bir değerlendirme midir, yoksa yalnızca
değişen çağı ve Osmanlıların yükselen konumunu mu yansıtmaktadır?
Daha sonraki yıllarda Memlukların yaklaşmakta olan Portekiz tehdidine
karşı Osmanlılardan yardım istemesi belki de bir rastlanh değildi.98
ARMAGANLARIN HAZlRLANMASI
Çağımız araşhrmacılarının, son yıllarda armağan verme biçimleri
ne ilgi duymaya başlaması, bu alışverişin evrenselliğini kanıtlamaktadır ve
Osmanlılar da, Memluklar da bunun dışında değildir.99 Armağan seçimi
bir diplomatik görev hazırlığının önemli bir parçasıydı.100 islam kültürü,
hem Kuran'da buna değinildiğinden, hem de peygamberin hayahyla yakın
dan ilişkilendirildiğinden bu uygulamaya özellikle çok değer veriyordu. 101
Bu kültürel vurgu, Kitabü 'l-Hedaye (Hediye Kitabı) olarak bilinen yeni bir
96 İbrahim bin ömer el·Bikai, İzharü'l·Asr li-Esrari Ehli 'l-Asr: Tarihü'l-Bikai, ed. Muhammed Salim
ibn Şedid el-Avfi, 3 cilt, Gize, 1992, 1992, 2: 171; Ibn Taghribirdi, Havadisü 'd-DühUr fi Meda 'l-Eyyam
ve'ş-ŞühUr, ed. Muhammed Kemaleddin lzzeddin, 2 cilt, Beyrut, 1990, 2: 579·
97 lbn İyas, Bedaiu'z-zühUrfi Vekaii 'd-dühur, Ed. Muhammed Mustafa, 5 cilt, Kahire, 1982, 4: ıo2.
98 Bu olası degerlendirmeyi Anne Broadbridge'in yorumuna borçluyum.
99 Antropolojik çalışmalara örnek olarak bkz. Maurice Gaudelier, The Enigma of Gift, çev. Nora Scott,
Chicago, Chicago University Press, 1999; Mareel Mauss, The Gift: Forms and Functions of Exchange in
Archaic Societies, çev. Ian Cunnison, New York, NY, Norton, 1967; Annette Weiner, Inalienable Posses
sions: The Paradox of Keeping-while-giving, Berkeley, CA, University of California Press, 1992. Avrupa
tarihinden örnekler için bkz. Gadi Algazi, Valentin Groebner ve Bemhard Jussen, ed., Negotiating the
Gift: Pre-modern Figurations of Exchange, Gottinger, Vandenhoeck & Ruprecht, 2003; Natalie Zernon
Davis, The Gift in Sixteenth-Century France, Madison, Wl, University ofWisconsin Press, 2000; Valentin
Groebner, Liquid Assets, Dangerous Gifts: Presents and Politics at the end of the Middle Ages, çev. Pamela E.
Selwyn, Philadelphia, PA, University of Philadelphia Press, 2002. İslam baglamı için bkz. Flood, Objects
of Translation, s. 26-37; Linda Komaroff, ed., Gifts of the Sultan: The Arts of Giving at the Islamic Courts,
Los Angeles, CA, Los Angeles County Museum of Art, 2oıı; Christian Windler, "Tribut und Gabe: Me
diterrane Diplomatie als Interkulturelle Kommunikation," Saeculum 51 (2ooo): 24-56.
ıoo Memluklann diplomatik armagan verme uygulamalan ve protokolü için bkz. Dekkiche, " Le Caire,"
ı: 6ı-5; Broadbridge, Kingship, s. 22-3.
ro ı Li Guo, "Gift-giving," Encyclopaedia of the Qur'an, Leiden, E.J. Brill, 2002. 2: 313-14; Ahmad ibn
al-Rashid ibn al-Zubayr, Books of Gifts and Rarities: Kitab al-Hadaya wa al-Tuhaf. çev. ve ed. Ghada al
Hijjawi al-Qaddumi, Cambridge, MA, Distributed for the Center for Middle Eastem Studies of Harvard
University, 1996, s. 1-5.
62
D i PLOMAS I N I N ARAÇLA R I
edebiyat türüne yol açmış ve bu köklü uygulamaya adanan kitaplar üretil
mişti. Türün ilk örnekleri büyük olasılıkla ı ı . yüzyıldan önce bir tarihte
ortaya çıkmışh.102 Bu örnekler, İslam kültürüyle ilgili günümüze en bol
ulaşan anlahlar arasında sayılamasa da (yalnızca yedi elyazması bulun
muştur) , bunların yalnızca varlı�ı bile, başka hiçbir Akdeniz toplumunda
benzer bir türe rastlanmadı�ından, bu uygulamanın ne kadar önemli oldu
�nu gösterir.'03
Arma�anlaşmayı betimlerken kullanılan sözcük da�arcı�ının hac
mi ve karmaşıklı�ı, bu uygulamanın çok farklı yönleri oldu�nu gösterir.104
Özellikle Osmanlı kaynaklarında yaygın kullanılan bazı sözcükler (örn.
hediye ya da pişkeş) ya Arapça ya da Farsça kökenlidir ve kültürlerarası kul
lanılır. öte yandan hedaye, 'atiye, in 'am, tuhfe (nadir şey anlamında) , hiba,'05
'aca 'ib (ender ve de�işik bir hediye anlamında) ve muhadat'06 ço�nlukla
Arapça (ço� Memluklu) kaynaklarda; hediye,'07 don,'08 atiye, pişkeş (ya
da peşkeş) ,109 sacu,''0 arma�an,m tuhfe,112 yüz kızardan, yüz a�ardan,"J ve
belek"4 de en çok Osmanlı ba�lamında kullanılmışhr. Bu sözcükler birbi
rinin yerine kullanılabilirken, alıcı ile verici arasındaki ilişkileri aydınlatan
bir hiyerarşik düzene işaret eder. Örne�in Arapça in 'am, büyük arma�an102 Anonim, Kitabü'I-Hedaye ve't-Tuhaf. ed. Muhammad Hamidullah, Kuveyt, 1379/1959· s. 127-8; Mu
hammed b. Haşim el-Halidi, , Kitabü 't-Tuhafve 'I-Hedaye, ed. Sami Dehhan, Kahire, 1956; Ibn al-Zubayr,
Books ofGifts and Rarities, çev. ve ed. al-Qaddumi.
103 Ibn al-Zubayr, Books of Gifts and Rarities, çev. ve ed. al-Qaddumi, s. 6. Armaganların çeşitli türleri
ve onların hiyerarşisi üzerine bkz. El-Kalkaşandi, Subhü 'I-Aşa, 4: 53-7.
104 Abderrahmene El Moudden, Sharifs and Padishahs: Moroccan-Ottoman Relations from the ı6th
through the ı8th Centuries: Contribution to the Study of a Diplomatic Culture (doktora tezi, Princeton
Üniversitesi) , 1992, s. 126-9.
105 F . Rosenthal vd., " Hiba," El', 3: 342-50; Y. Linant de Bellefonds, " Hiba," El', J : 350-ı.
ıo6 El Moudden, " Sharifs and Padishahs," s. 127.
107 Uruç Bey, Oruç Beğ Tarihi, ed. Necdet Öztürk, İstanbul, Çamlıca, 2007,s. 43·
ıo8 A.g.y.
109 Aşıkpaşazade, Die altosmanische Chronik des Aşılcpaşaziide, ed. F. Giese, Leipzig, Otto Harrasowitz,
1929, s. 52-3; El-Moudden, " Sharifs and Padishahs," 126-9; Maria Pia Pedani, "Sultans and Voivodas in
the ı6th C. Gifts and Insignia," Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi ı (2007) : 196-7.
110 Bkz. Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 52-3; İbn Kemal, Teviiriy-i Al-i Osman: VIII. Defter, ed. Ahmet Ugur,
Ankara, ITK, 1997, s. 53·
m M . Becheneb, " lbn al-Djazari," El', J : 753·
112 Neşri, ed. Öztürk, s. 207.
II3 A.g.e., s. 265.
n4 İbn Kemal, TAO: VIII. Defter, s. 175.
OSMAN Ll LAR V E M E M LU K LA R
ları ya da bir hükümdarın ödüllendirmek ya da uzun süren seferlerde
bağlılıklarını garantiye alabilmek için birliklerine ya da askerlerine yaptığı
bağışları tanımlar.ııs Farsça peşkeş, haraç, hatta düşük rütbeli bir kişinin ver
diği rüşvet anlamına gelir."6 Benzer biçimde Türkçe "yüz kızardan" ve "yüz
ağardan" düşük rütbeli verici ile yüksek rütbeli alıcı arasındaki bir değiş
tokuşu, "don" ise armağan olarak verilen giysileri tanımlar.ıı7 Bütün bu
çağrışımlar aynı zamanda verilen bu nesnelerin armağan mı olduğu yoksa
rüşvet olarak mı verildiği sorusuna yol açar. İslam fıkıh alimleri arasında
uzun tartışmalara neden olan bu soru, aslında Osmanlı-Memluk diplo
masisini doğrudan etkilememiştir."8 Bir diplomatik heyete ait armağanlar
da elçilerle aynı dokunulmazlık altındaydı. Ayrıca bu armağanlar çeşitli
açılardan ekonomi ve ticaretle sıkı bir ilişki içindeydi, ancak armağanların
ideolojik, kültürel ve simgesel önemlerinin çok baskın olması, araşhrmacı
ların genellikle bu bağlanhyı gözden kaçırmasına neden olmuştu.ıı9 Arma
ğanların kritik zamanlarda bazen gizli mesajlar ilettiği de bilinmektedir.120
İslam kültüründe armağanıaşmaya ilişkin sözcük dağarcığının kap
samı ve yapılan genel vurgu, armağanların diplomasideki rolünün, önce
den düşünüldüğünden çok daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır.121
Armağanlar (verilmesi ya da verilmemesi) ve değerleri, taşıdıkları gizli ya
da ima ettikleri mesajlar aracılığıyla çoğu kez bir elçinin görevini tamam
lıyordu.122 Memluklar ile İlhanlılar arasında 1301 tarihli bir armağanlaşma
ıı5 C. E. Bosworth, "In'iim," El', 3: 1200-2.
ıı6 El Moudden, " Sharifs and Padishahs," s . 126-9; Mehmed lpşirli, "Osmanlı Devlet Teşkilatma Dair
Bir Eser: Kavanin-i Osmani ve Rabita-i Asitane," Tarih Enstitüsü Dergisi 14 (1994): 31.
ıı7 Neşri, ed. Öztürk, s. 265.
ıı8 F. Rosenthal vd. , " Hiba;" Y. Linant de Bellefonds, "Hiba;" F. Rosenthal, "Rashwa," El', 8: 451. Av
rupa tarihinde armagan verme ile rüşvet verme arasındaki bulanık sınırl�r üzerine yapılan benzer bir
tartışma için bkz. Groebner, Liquid Assets.
ıı9 Anthony Cutler, "Gifts and Gift Exchange as Aspects of the Byzantine, Arab, and Related Economi
es," Dumbarton Oaks Papers 55 (2001): 248; Arjun Appadurai, Introduction to The Social Life ofThings, ed.
Arjun Appadurai, Cambridge, Cambridge University Press, 1986-, s. ıı-13.
120 El-Kalkaşandi, Subhü 'I-Aşa, 9: 246-50.
121 Cutler, "Gifts and Gift Exchange," s. 247-8. Armagan alıp vermenin Osmanlı sarayındaki önemi
için bkz. Theodore Spandounes, On the Origins of the Ottoman Emperors, çev. ve ed. Donald M. Nicol.
Cambridge, Cambridge University Press, 2009, s. 129-30; Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 77-9.
Osmanlıların armaganlaşmaya verdikleri öneme Avrupa'nın tepkileri için bkz. Julian Raby, "The Seren
nisima and the Sublime Porte: Art in the Art of Diplomacy," Venice and the Jslamic World, s. 100-2.
122 Armaganların gizli anlamları için bkz. Broadbridge, Kingship, s. 22-4, 36, 54· 88, 105-6.
D i P LO M AS I N I N ARAÇ LA R I
özellikle dikkat çekicidir. Hem İlhanlı hükümdan Gazan (hd. 1295-13 04) ,
hem de genç Memluk Sultanı Nasır Muhammed (hd. 1293-4, 1 2 9 9-130 9 ,
1310-41) mektuplarında, muhataplarının barış niyetlerinin içten olup olma
dıgına, armaganlan gördükten sonra karar vereceklerini yazmışlardı.'23
Gazan ve Nasır Muhammed arasında geçen bu olayın gösterdigi
gibi, dünyanın bu bölgesindeki hükümdarlar, armaganlann iletişim gücü
nün farkındaydılar ve bu nedenle armagan seçimine özellikle dikkat ediyor
lardı.'24 1 6 . yüzyıl Osmanlı tarihçisi Neşri'ye ait bir metinde de, Osmanlıla
rın Vama Savaşının (1444) ardından Memluklarla yaptıgı bir yazışmada da
aynı kaygılar izlenmektedir.
Çevredeki hükümdarlara gayrimüslim tutsaklarla armaganlar gön
derdiler. Mısır sultanına Azeb Bey'i (elçi olarak) gönderdiler, çok
miktarda zırhlı (savaş) tutsagı gönderip zırhları sergilediler. Mısır
sultanı bu zırhlı kafideri görünce "Allah Osmanogullarını muzaffer
etsin" dedi ve o cuma bütün mescitlerde hutbeyi Murad Han adına
okuttu, Azeb Bey' e de çok hediyeler verdi.'25
Hükümdarlara verilen armaganlar daima en özenli ve pahalı olan
lardı. En olagan armaganlar giysiler, kürkler, kılıçlar, silahlar, atlar, eyerler,
migferler, çadırlar, gümüş ve altından yapılmış sanatsal nesneler, esirler
ve porselenlerdi, bazen para bile yollanmaktaydı. Bazı görevlerde hüküm
darlar arasında, dokumalar ya da silahlar agır basmaktaydı, bazılarındaysa
armagan olarak çok degerli sayılan köleler degiş tokuş edilir, hilat'26 ise
öncelikli olarak diplomatik temsilcilere sunulurdu. '27 Avianmak hükümdar123 Little, "Diplomatic Missions," s. 33-4.
124 Osmanlı hükümdan Balkanlar'daki zaferini Dulkadıroglu Alaüddevle'ye bildirirken, savaş ganimet·
lerini arrnagan olarak gönderme girişiminde bulunmuştu, bkz. Uruç, ed. Öztürk, s. 178.
125 Yazann çevirisi. Neşri, ed. Öztürk, s. 297, 298 not 3698. Bu elçilik için bkz. Üçüncü Bölüm, s. 147148; Ek I I I , s. 262-263.
126 Halifeler, padişahlar ve vezirler tarafından birine iltifat veya mükafat olarak hediye edilen kürklü
veya işlemeli, elbise üstüne giyilen bir çeşit dış giysi. Osmanlı baglamında kaftan adıyla da anılabilir.
Cübbe ve hırka da benzer dış giysilerin büyük ihitimalle daha sade modelleridir.
127 Avrupalı konsoloslar, Memluk sultanından bazı özel lütuflar ya da koşullar elde edebilmek için
bazen Müslüman esirleri özgür bırakınayı önerirlerdi. Her ne kadar bu degiş tokuş tipik bir arrnagan
degildiyse de, öyle de sayılabilirlerdi. Christ, Trading Conjlicts, s. 100.
OSMAN Ll LAR V E M E M LU K LA R
ların ve diğer saray mensuplarının bir ayrıcalığı olduğu için, avcı kuşlar gibi
hayvanlar da gözde ve değerli sayılan armağanlardı. '28
Hükümdarların, iki saray arasındaki bağları pekiştirrnek ya da
görevin başarısını garantilernek adına, karşı tarafın hükümdarının özel ilgi
alanına hitap eden armağanlar seçmeye çalıştıkları da olurdu.129 Örneğin
Osmanlı Sultanı I l . Bayezid ile İtalya'daki Mantova Kontları (Gonzaga aile
si üyeleri) arasındaki ilişki, Kont I l . Francesco'nun atlara olan tutkusuyla
başlamıştı. '3° Ahırlarını genişletmek isteyen kont, Osmanlı topraklarından
at satın almak üzere temsilciler yollamaya başlamıştı. Avrupa saraylarıyla
dostluklar kurmak isteyen Bayezid, Gonzagalarla iletişimi açık tutmak iste
diğinden onlara atlar ve binicilik takımları yollamaya başlamıştı. Bayezid'in
kardeşi Cem'in Avrupa'da olması, Osmanlı hükümdarını Avrupalı önder
lerle daha dikkatli bir siyaset sürdürmeye yöneltiyordu, dolayısıyla Bayezid,
bu armağanlara ek olarak Hıristiyan hükümdarlar için büyük simgesel
değer taşıyan kutsal rölikler de yolluyordu.'3'
Osmanlılar ve Memluklar diplomatik ilişkilerinde başından itiba
ren karşılıklı armağanlaşma geleneğini benimsemişlerdi.'P Memluklar
Osmanlılara İskenderiye ya da Halep dokumaları yolluyor, Osmanlılar da
karşılığında Bursa ipekleri ve Ankara tiftiği gönderiyordu. Bu gündelik nes
nelerin yanı sıra, iki saray da, savaşa ve askeri becerilere duydukları derin
ilgiyle, silahları ve atları da değerli ve sık gönderilen armağanlara dönüştür
müşlerdi.'33 Osmanlılar, ganimet olarak elde ettikleri yabancı silahları önce
likle Memluklara yolluyor, böylece bir yandan da kendi askeri başarılarını
128 Thomas Allsen, The Royal Hunt in Eurasian History, Philadelphia, PA, UPENN, 2006, s. 58·70, 160·1.
129 Örnegin, Timurlu sarayından, Ming hanedam imparatorlarına ço� kez degerli atlar yollanırdı,
çünkü Çin atlarının nitelikleri daha düşüktü. Ralph Kauz, "Gift Exchange between Iran, Central Asia,
and China under the M ing dynasty, 1368-1644," Gifts of the Sultan, s. ıı6·17.
130 Kissling, Sultan Bayezld II's Beziehungen, s. 4·7.
131 A.g.e., s. 18; Franz Babinger, Reliquienschacher am Osmanenhof im XV.Jahrhundert, Münih, 1956;
Halil İnalcık, "A Case Study in Renaissance Diplomacy: The Agreement between Innocent V I I I and
BayezTd II on Dj em Sultan," Journal of Turkish Studies 3 (1979): 215, 216.
132 Osmanlılarla Memluklar arasındaki armaganlaşmaya genel bakış için bkz. Cüneyt Kanat, "Osmanlı
ve Memluk Devletleri'nin Birbirlerine Gönderdigi Armaganlar," Uluslararası Osmanlı Tarihi Sempozyu
mu (8-ıo Nisan 1999) Bildirileri, ed. Turan Gökçe, İzmir, 2000, s. 35·52; Elias Muhanna, "The Sultan's
New Clothes: Ottoman-Mamluk Gift Exchange in the Fifteenth Century," Muqamas 27 (2oro): r89-207.
133 Memluk sultanının Il. Mehmed'e yolladıgı atla ilgili olarak bkz. Ibn Aja, Ta'rikh Al-Amir Yashbak
al-Zahiri, ed. Abd al-qadir Ahmad Tulaymat, Kahire, 1974, s. 94·
66
D i P LO M AS I N I N ARAÇ LA R I
sergilemiş oluyorlardı.ı34 Her ne kadar bazı başka tarihsel bağlamlarda ağır
ya da hafif silah göndermek bir düşmanlık göstergesi idiyse de, Osmanlı
larla Memluklar arasındaki böyle bir değiş tokuşta, bu nesnelerin iki devlet
arasında herhangi bir çatışmaya yol açtığı ya da katkıda bulunduğuna dair
bir veri bulunmamaktadır.ıJs
H ükümdarlar, karşı tarafın zor edinebileceği bazı nesneleri
armağan etmekten de özel bir gurur duyarlardı. Osmanlı hükümdarları,
özellikle gümüş zengini S ırhistan ve Bosna'yı ele geçirdikten sonra, en
azından kısmen bu başarıyı ima edercesine, Memluk sarayına sık sık
gümüş nesneler göndermişti/36 Osmanlılardan M emluklara gönderilen
köleler ya da savaş tutsakları da yaygın armağanıardandı ve özellikle aske
ri zaferleri duyurmak ya da kutlamak ya da zedelenmiş ilişkileri düzelt
mek amacıyla yollanırdı. ı37 Bu özel armağanın değeri, yalnızca bir kölenin
ekonomik ederinden kaynaklanmıyor, aynı zamanda toplulukların köle
lere sahip olabilmek için izledikleri yollar arasındaki büyük farklılıklara
da dikkat çekiyordu. Osmanlılar köleleri genellikle gerçekleştirdikleri
düzenli seferlerde ve Balkan sınırlarına yaptıkları akınlarda toplarken,
Memluklar, askeri sistemlerini üzerine inşa ettikleri köleleri satın almak
durumundaydılar.138 Ülkelerin coğrafi konumları da kısmen böyle bir far
kın ortaya çıkmasına neden olabiliyordu; Osmanlılar coğrafi açıdan köle
alışveriş yollarına Memluklardan daha yakındı. Bu nedenle köle ya da
savaş tutsakları göndermek, Osmanlılar için özellikle başarılarını, zengin
liklerini ve siyasal güçlerinin arttığını duyurmanın bir yolu olmuş, ayrıca
dönüşmekte olan imajlarında "gaza" ve "cihad"ı vurgulamalarma olanak
tanımıştır. ı39 Osmanlıların M emluk sultaniarına kürk sunmayı yeğleme
leri de büyük olasılıkla coğrafi konumlarından ve Kuzey Karadeniz kıyıla134 Neşri tarihinden alıntı için bkz. s. 64.
135 Düşmanlık göstergesi olarak yollanan armagan silahlar için bkz. Broadbridge, Kingship, s. 36, 88.
136 Halil inalcık, "The Ottoman State: Economy and Society, 1300-16oo," An Economic and Social His
tory of the Ottoman Empire 1]00·1914, ed. Halil İnalcık ve Donald Quataert, Cambridge, Cambridge Uni
versity Press, 1994, s. 58-Gr. Gümüş kupaların olası simgesel anlamı için bkz. Pedani, "Sultans and
Voivoda," s. 197.
137 Kanat, "Armaganlar," s. 48-9.
138 Osmanlıların Memluk sultanına Macar esirleri yolladıgına dair rapor için bkz. Felix Fabri, Voyage en
Egypte de Fe1ix Fabri, 1483, Kahire, 1975, 2: 86a-86 (432-33), 3: 172b (914) .
139 Kanat, "Armaganlar," s. 48-9.
ÜSMAN LI LAR VE M E M LU K LAR
rına ve ötesindeki topraklara görece dolaysız uluşabilme olanaklarından
kaynaklanmaktaydı. '4°
Buna karşılık Memluklar da Kızıldeniz ile Hint Okyanusu ve çev
resindeki ticaret sistemini denetlemeleri nedeniyle kolay elde ettikleri
baharat ve degerli Hint ya da Çin dokumalarını Osmanlılara gönderiyordu.
Avrupalı gezginlerin Memluk sultanının verdigi çok degerli bir armagan
olarak nitelerlikleri pelesenk (balsam) agacı, Osmanlı sarayına, çok özel
durumlarda olmak üzere birkaç kez yollanmıştı.'4' Memluk sarayının diger
hükümdarlara yolladıgı degerli armaganlar arasındaki Çin porselenlerinin
Osmanlılara da yollandıgına dair bir bilgiye rastlanmamıştır.'42 Ancak
Memlukların birkaç kez Osmanlı sarayına egzotik vahşi hayvanlar -fıller,'43
zürafalar,'44 leopar ya da arslanlar,'45 papaganlar'46 ve yaban eşegi ya da
katır'47- yolladıklan bilinir. Gönderenin zenginligini ve gücünü simgeleyen
bu ender hayvanlar, bir ilişkinin iyileştirilmesi ya da sürdürülmesi yolunda
olaganüstü cömertlik işaretleri olarak da görülebilirlerdi. Bir hayvanat bah
çesini sürdürebilecek imkanlara sadece bir hükümdar sahip olabilirdi.'48
Dolayısıyla egzotik hayvanların armagan edilmesi, hem Memlukların uzak
diyarlarla baglan oldugunu, hem de Osmanlılara karşı duydukları saygının
artmaya başladıgını gösteriyordu. Osmanlı Sultanı I l . Murad'ın, Memluk
ı40 A.g.y.
ı4ı Feridun, ı274, ı: 2ı4, s. 238-9. Memluklann "Büyük Türk' e" pelesenk armaganı için bkz. Felix
Fabri, Voyage, ı: 79b (393-5).
ı42 Julian Raby ve Ünsal Yücel, "Chinese Porcelain at the Ottoman Court," Chinese Ceramics in the
Topkapı Saray Museum: A Complete Catalogue, ed. Regina Krahl, Londra, Sotheby's, ı986, ı: 29-30.
Memluk sultanlannın Avrupa sarayianna yolladıgı porselenler için bkz. John Wansbrough, "A Mamlük
Commercial Treaty Concluded with the Republic of Florence," Documents from Islamic Chanceries, ed.
S . M . Stern, Columbia, SC, University of South Carolina Press, ı965, s. 40; Howard, "Venice and the
Mamluks," Venice and the Islamic World, s. 84.
ı43 Feridun, ı274, ı: 208, 2ı4, 238-9; Abdiiibasit bin Halil ibn Şahin el-Malati, Neylü 'l-Emel ft Zey
li 'd-Düvel, ed. Abdüsselam el-Tedmüri, 9 cilt, Beyrut, 2002, 7= 89-90.
ı44 Uruç, ed. Öztürk, ı68 ve lbn !yas, 3: 3ı5-ı6 (aynı olayda); İbn Şahin, Neylü 'l-Emel, 7: 89-90.
ı45 Bihişti, Die Chronik des Ahmed Sinan Celebi Genannt BihiSti, ed. Brigitte Moser, Münih, Dr. Dr. Ru
dolf Trofenik, ı98o, s. ıo4; lbn !yas, 3: 3ı5-ı6.
ı46 İbn !yas, 3= 3ı5-ı6.
ı47 Feridun, ı274, ı: 238-9; lbn !yas, 3= 3ı5-ı6. Bu hayvanlardan bazıları zebra da olabilirdi.
ı48 Avrasya'da bir hükümdar için bir hayvanat bahçesinin simgesel önemi üzerine bkz. Allsen, The Royal
Hunt, s. 203-4. Benzer bir örnek için bkz. Bedini, The Pope's Elephant, s. 45-6. 83. Safevi elçisinin Meınluk
sultanına getirdigi leeparlar için bkz. Domenico Trevisan, La Relation de l 'Ambassade de Domenico Trevisan
aupres du Soudan l'Egypte, ed. C. Schefer, ı884; yeni baskı, Frankfurt am Main, ı995, s. 200.
68
D i P LO M AS I N I N ARAÇ LARI
hükümdan Barsbay'dan bir fil istemesi, belki de bu Osmanlı sultanının,
yönetiminin daha gösterişli bir saray yaşamına ihtiyacı olduğunu sezme
sinden kaynaklanmış n. l49
Daha geleneksel armağanların yanı sıra, savaş tutsaklarının, esir
alınan hükümdarların ya da düşman komutanların kesilen başları, çeliş
kili olmasa da akıl karıştırıcı mesajlar taşıyordu. Bu tür armağanlar, alan
ile gönderen arasındaki ilişkiye göre boyun eğme ya da tehdit anlamına
geliyordu.15° ıs o7'de Kansu Gavri'nin komutanlarından biri Memlukların
kazandığı zaferi duyurmak amacıyla, simgesel bir armağan olarak ona
birkaç Safevi askerinin kesilmiş başını yolladığı zaman Kansu Gavri çok
memnun olmuştu. Önceki hükümdar Kayıtbay'sa, 14 96'da Akkoyunlu
hükümdan Uzun Hasan kendisine, Timurlu Sultanı Ebu Said'in kesik
başını yolladığı zaman kızgınlığını saklamamış, hükümdarın başı için
İslam kurallarına uygun resmi bir cenaze merasimi düzenlemişti. 151 Kan su
Gavri de, Şah İsmail'in Safevi elçisiyle yolladığı Özbek Han'ın kesik başı
nı alınca benzer bir davranış göstermiştir.152 Gene aynı şekilde I. Selim,
Dulkadıroğulları hükümdarının başını Kahire'ye yolladığı zaman, Kansu
Gavri de bu "armağanı, " Osmanlı elçisinin karşı çıkmasına karşın, Memluk
yönetimine karşı bir tehdit olarak yorumlamıştı. l53 Yazışmalarda kullanılan
unvaniarda da durum aynıydı ve bu anlam çeşitliliği Osmanlılada Mem
luklar arasındaki karşılıklı etkileşime dinamik bir karakter kazandırıyordu.
Dahası, armağanlar karşılıklı alınıp verildiği için, bu sürecin her aşamasın
da taraflar birbirlerini yeniden değerlendirebilme ve karşılıklı algılarını ona
göre uyarlama şansına sahip oluyordu. l54
149 Feridun, ı274. ı: 208. Osmanlı sarayında hayvaniann merasimlerde kullanılması üzerine bkz. Ne
cipoglu, Topkapı, s. 44, S3· 6ı, 90, 92, 206.
ıso Little, " Diplomatic Missions," s. 42.
ıs1 Bu alışveriş ile ilgili yeni bir yorum için bkz. Melvin-Koushki, "Fathnama," s. 193-4 ve özellikle ı94
not 3· Yazar bu yorumunda benim tezimi temel almış ve bu görüşü, başka örnekler de desteklemiştir.
ıs2 Melvin-Koushki, " Fathnama," ı94 not 3153 Bkz. Dördüncü Bölüm, s. ı74-175; Sonuç, 227. Aynca bkz. Cihan Yüksel Muslu, "Ottoman-Mamluk
Relations: Diplomacy and Perceptions" (doktora tezi, Harvard Üniversitesi, 2007, s. 187; Elias Muhan
na, "New Clothes," s. ı98; İbn İyas, 4: 462-3, s: 6o-ı; Yınanç, Dulkadir Beyliği, s. so-ı; J . H . Mordtmann,
"Dhu'l-�adr," El', 2: 239-40.
ı54 Davis, The Gift, s. s . alıntı Annetle Weiner, Women of Value, Men of Renown: New Perspectives in Trob
riand Exchange, Austin, TX, Texas University Press , 1976: " Degiş tokuş, veren ile alanın, sürekli olarak
karşısındakinin ve kendisinin güncel koşullarını yeniden degerlendirebilecegi süregiden bir süreçti."
OSMAN Ll LA R VE M E M L U K LAR
Armağanlaşma sanatında bazı armağanların önemi ve değeri değiş
ken olabilirken, bazılarının belirgin bir itibarı vardı. Örneğin, merasim giy
silerine ve aksesuarlara değer veren toplumlarda, armağanlaşmada doğal
olarak hilatın özel bir yeri vardı.ıss El-Kalkaşandi'ye göre, hilatlar hiyerarşik
bir sıra içinde değerlendirilirdi ve halife tarafından bir hükümdara gönde
rilen özel hilat, "teşrif' adıyla anılırdı. Halifeler sonradan siyasal itibarları
azaldığında teşrif adı da sultanların üst düzey yöneticilerine, valilere ya da
tabilerine verdiği özel bir hilat için kullanılmaya başladı.'S6
Armağan dilini çok iyi bilen Osmanlı ve Memluk toplumları için
hilat, daha prestijli bir verici ile daha düşük rütbeli biri arasındaki hiye
rarşik ilişki anlamına da gelebiliyordu.'57 Bir elçiye hilat giydirilmesi çok
yaygın ve cömert bir hareketti. Bazı araştırmacıların, ev sahibi hükümdarın
hilat giydirdiği bir elçinin ona tabilik yemini etmiş sayılacağını ima etmesi
görüşüyse inandırıcı bir yorum olmaktan çok uzaktır.'S8 Özellikle Osmanlı
merasimlerinde saray görevlileri elçiye, Osmanlı sultanının huzuruna çık
madan önce hilat giydirirdi; bazı Memluk elçilerinin ülkelerine sırtlarında
Osmanlı hilatıyla döndüğü bilinir.ıs9 Eğer bu hareket taraf değiştirmek
gibi bir şey ima etseydi, bir Memluk elçisinin sırtında Osmanlı hilatıyla
ülkesine dönmesi pek düşünülemezdi. Bir elçi için armağan en azından
bir ödüldü. Eğer ev sahibi hükümdar iletilen mesajdan ya da bir elçinin
155 Genel olarak hilat için bkz. N.A. Stillmann, "Khil'a," El', 5: 6-7; Diem, Ehrendes Kleid; Steward Gor
don, ed., Robes and Honor: The Medieval World ofInvestiture, New York, NY, Palgrave, 2001; Flood, Object
of Translations, s. 61-87; Monika Springberg-Hinsen, Die Jjila: Studien zur Geschichte des geschenkten
Gewandes im Islamisehen Kulturkreis, Würzburg, Ergon, 2000. Memluklar bağlamında hilatın kısa yoru
mu için bkz. Cari F. Petry, "Robing Ceremonials in Late Mamluk Egypt: Hallowed Traditions, Shifting
Protocols," Robes and Honor; Broadbridge, Kingship, s. 22-3.
156 Bkz. Giriş, s. 9-10.
157 Avinoam Shalem, " Performance of the Object," Gifts ofthe Sultan, s. 113; L.A. Mayer, Mamluk Costu
me: A Survey, Cenevre, 1952, s. 56-64; ) . M . Rogers, Hülya Tezcan ve Selma Delibaş, The Topkapı Saray
Museum: Costumes, Embroideries, and Other Textiles, Boston, MA, 1986, s. 37-8. Hilat gibi sancaklar da
verici ile alıcı arasındaki hiyerarşik ilişkiyi belirtiyordu. Bu durum Osmanlı-Memluk ilişkileri bağla
mında hiç gündeme gelmemiş olsa da, Memluklar sık sık tabilerine ve valilerine sancak yollamışlardı.
Broadbridge, Kingship, s. 22.
158 ünda Komaroff, "The Art ofthe Art ofGiving at the Islamic Courts," Gi.fts ofthe Sultan, s. 14, 28 no. 4· Bir
elçinin bir diplomatik göreve atandığı zaman kendi ülkesinin hükümdan ona 'seyahat hilatı' (hilatü 's-sefer)
verebilirdi, bkz. Dekkiche, "Le Caire," ı : 62-3; Diem, Ehrendes Kleid, s. 74-5. Osmanlı-Memluk bağlamın
dan örnekle riçin bkz. Tanibey el-Hazinedar'ın 1503'teki ve Hayr Bey'in 1497'deki görevleri, Ek I I I .
159 Bkz. Dördüncü Bölüm, s. 156; Beşinci Bölüm, s. 1 8 6 ; Altıncı Bölüm, 2 0 5 . 2 1 9 .
D i P LOMAS I N I N ARAÇLA R I
davranışından hoşnut olmazsa, bu durumu bazen hiç hilat vermeyerek
açıkça belli ederdi. '60
Her ne kadar hilat bir diplomatik temsilci için uygun bir armağan
idiyse de, bir hükümdar için genellikle yakışıksız sayılırdı. '6' Bazen hüküm
darlar, karşı tarafa küçümseyici ya da utandırıcı bir mesaj yollamak istiyor
larsa bu yönteme başvurabilirlerdi. Timur, I. Bayezid'e hilat yollayarak, ken
disinin genç Osmanlı sultanından üstün olduğunu söylemeye çalıştığında,
Bayezid de öfkeyle kendi soylu geçmişini ve Timur'dan daha zengin olduğu
nu belirtrnişti.'62 Kuşkusuz Bayezid ile Timur arasındaki ilişki yalnızca hilat
yüzünden değil, daha çok, her birinin diplomatik teamüllerinde bu tür doku
ma ürünlerine atfedilen kültürel anlamlar ve ikisinin de bölgesel amaçlarının
çatışması nedeniyle bozulmuştu. Dikkat çekici olan aynı Osmanlı sultanının,
Memluk Sultanı Berkuk'un yolladığı hilatı kabul etmesi ve giymesiydi, ancak
bu konuya yalnızca Memluk kaynakları değinmektedir.'63 Memluk Sultanı
Barsbay da, Osmanlı Sultanı I l . Murad'ın Timurlu Hükümdan Şahruh'un
(ö. 1447) yolladığı hilatı kabul edip giydiğini duyunca aynı şekilde derin bir
endişeye kapılmıştı.'64 Barsbay, I l . Murad'la Timur'a karşı güçlerini birleş
tirmeyi umuyor ve bu hareketin Murad'ın Şahruh'a boyun eğdiğinin işareti
olmasından korkuyordu. Ancak sonra Baybars bu olayla ilgili yanlış bilgilen
dirildiğini anlayınca büyük ölçüde rahatlamıştı.'6>
Hilat aynı zamanda yaş hiyerarşisinin öneminin bir göstergesiy
di, bu nedenle de aile içinde büyükler ile küçükler arasında sık sık alınıp
verilirdi; tıpkı l l . Bayezid ile oğlu Korkud arasında olduğu gibi.'66 Benzer
biçimde Korkud da Memluk topraklarında bulunduğu dönemde kendisin160 Hilal verilmeyen bir Osmanlı elçisi için bkz. Dördüncü Bölüm, s. 163.
161 Anadolu Selçuklulannın benzer bir yorumu için bkz. Mehmet Ersan, "Türkiye Selçuklulannda He
diye ve Hediyeleşme," Tarih İncelemeleri Dergisi 14 (1999): 65-79; Mehmet Ersan, "Türkiye Selçuklula
rında Hediye ve Hediyeleşme I l ," Tarih İncelemeleri Dergisi 15 (2ooo) : 95-104.
162 Anonim, ı 6. Asırda Yazılmış Grekçe Anonim Osmanlı Tarihi, çev. ve ed. Şerif Baştav, Ankara, Ankara
Üniversitesi, 1973, s. 103; Chalkokondyles, A Translation and Commentary, s. 235· Timur ile Memluk
Sultanı Farac arasındaki benzer bir değiş tokuş için bkz. Broadbridge, Kingship, s. 195-6.
163 Emir el-Kuckılni'nin göreviyle ilgili daha kapsamlı bir yorum için bkz. Giriş, s. 15-16; İkinci Bölüm,
114·116.
164 Bkz. Üçüncü Bölüm, s. 141-142.
165 Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, 18: 127.
166 Anonim, Grekçe Osmanlı Tarihi, s. 187.
OSMAN Li lA R VE M E M LU K LAR
71
den oldukça yaşlı olan Memluk Sultanı Kansu Gavri'den bir hilat almıştı.
İki saray arasında bir sürtüşmeye neden olmayan bu olay, bu toplumlarda
yalnızca yaş hiyerarşisinin üstünlük ifade ettiğini göstermiyor, aynı zaman
da genç şehzadenin beklentileri ne olursa olsun henüz rütbesinin Memluk
sultanından düşük olduğunu ima ediyordu.
Kaftanlar ve diğer giysiler, eğer bir hükümdarın kişisel eşyasıysa,
anlamları daha da karmaşıklaşıyordu. Hükümdarlar arada sırada kendi giysi
lerini hizmetindeki kişilere, elçilere ya da başka hükümdarlara verirdi.167 Bir
elçinin, bir hükümdardan kişisel bir eşya alması çoğu kez bir onur sayılırdı,
çünkü bu şeylerin hükümdarın ruhunu ya da karizmasını taşıdığına inanı
lırdı.168 Bir anlamda bu armağanlar, İslam tasavvuf geleneği ile Hıristiyan
ikonografisinde de var olan bir "ruhsal aktarım"ı tamamlıyordu.169 İslam
geleneğinde bir mutasavvıfın müridi, şeyhi veya eski bir ruhani öndere ait
olduğu varsayılan bir hırkayı aldığında onurlandırılmış olur ya da daha üst
bir mertebeye yükselirdi.17° Fatımi halifesinin (İsmailiye imamı) mürideri de
aynı şekilde ruhsal önderlerinin üstünden çıkarttığı cübbesinin onun manevi
varlığını ve hatta lütfunu taşıdığına ve yeni sahibine aktardığına inanılırdı. 171
Peygamberin hırkasının uzun zamandır değerli bir islam kutsal emaneti
sayılması, Müslüman toplumların siyasal ya da dini önderlerin dış giysileri
ne yükledikleri kültürel değerin büyüklüğünü ortaya koyrnaktadır.172
Çoğu diplomatik armağanlaşmada olduğu gibi, bir hükümdarın kişi
sel giysisinin birilerine geçmesi, çok sayıda okumaya açıktır ve çelişkili tepki
lere neden olmuştur. I I . Murad kaftanını Memluk elçisi Tağrıberdi'ye verdiği
zaman (bir Osmanlı hükümdarının kendi kaftanını bir Memluk elçisine
verdiği bilinen tek olay) bu hareket hem Osmanlı, hem de Memluklar bağlaı67 Sultan Berkuk'un giysilerini düzenli biçimde dagıtması üzerine bkz. Leonardo Frescobaldi, Giorgio
Gucci ve Simone Sigole, Visit to Holy Places of Egypt, Sinai, Palestine, and Syria in ıJ84, Kudüs, 1948,
s. 172·3·
168 Benzer bulgular için bkz. Allsen, " Robing in the Mongolian Empire," Robes and Honor, s. 308-9.
169 Anthony Cutler, "The Emperor's Old Clothes: Actual and Virtual Vesting and the Transmission of
Power in Byzantium and Islam," Byzance et le Monde Extirieur, ed. M . Balard ve J.-M. Spieser, Paris,
Publications de la Sorbonne, 2005; Flood, Objects of Translation, s. 77-8.
170 jamal J. Elias, "The Sufi Robe (Khirqa) as a Vebiele of Spiritual Authority," Robes and Honor, s. 27589; Cutler, "The Emperor's Old Clothes."
171 Paula Sanders, "Robes of Honor in Fatimid Society," Robes and Honor, s. 226-7.
172 Flood, Objects of Translation, s. 78; Stillmann, " Khil'a."
D i P LOMASI N I N ARAÇLARI
ınında Osmanlı sultanının, Memluk hükümdanndan gelen dostane mesaja
çok sevindiginin bir işareti olarak okunmuştu.173 Ancak başka bir baglarnda
bu hareket, verenin, alandan üstün oldugunu gösteren bir araç işlevi de gör
müş olabilirdi. Ömegin, Ocak 1479'da, ı6 yıllık bir savaş döneminden sonra
Osmanlılarla Venedikliler arasında Venedik Cumhuriyeti'ne agır koşullar
dayatan bir barış anlaşması imzalanmıştı. Venedik Elçisi Giovanni Dario bu
anlaşmayı imzaladıktan sonra ülkesine Osmanlı Elçisi Lütfü Bey'le birlikte
dönmüştü. Osmanlı Sultanı I l . Mehmed, elçisiyle birlikte Venedik düküne
degerli armaganlar yollamıştı, bunlar arasında kendi kullandıgı bir dokuma
kuşak da vardı. Lütfü Bey sultanın armaganlarını düke sunarken, dükün bu
kuşagı "efendisinin sevgisi adına" takmasını istemişti.174 Bu üstünlük mesajı,
Lütfü Bey ile maiyetindekilerin Venedik'te kaldıkları süre içindeki kendini
begenmiş davranışlarıyla daha da netleşmişti. ı75
Osmanlı ve Memluk hükümdarları arada sırada aldıkları arma
ganları başka devletlerin hükümdarlarına ya da kendi halklarına dagıtır
lardı.176 Bu davranış, alıcının armaganını kendi "büyüklük göstergesi"ne
dönüştürmesine olanak veriyordu.ın Bir hükümdar, başka bir diplomatik
görev dolayısıyla aldıgı bir armaganı başka birine verdigi zaman, yani onu
yeniden "armaganlaştırdıgı"nda, bir yandan cömertligini göstermiş, diger
yandan da üstü örtülü olarak varlıklı bir hükümdar oldugunu ve herhangi
bir şeye gereksinimi olmadıgını belirtmiş olurdu.178 Memluk Sultanı Şeyh
el-MahmCı.di, bir Osmanlı heyetinin armaganlarının satılınasını ve elde
edilen gelirin, yaptırdıgı külliyenin inşasında harcanmasını emretmişti_I79
Bu cömert bagış, halkın ortak yararına hizmet etmenin ötesinde -her
Müslüman hükümdarın imajının en önemli unsuru olarak- dindarlıgını
da vurguluyordu. Armaganlar başkalarına bagışlandıgında ya da toplum
173 Bu görevin daha kapsamlı yorumu için bkz. Üçüncü Bölüm, s. 137-139.
174 Franz Babinger, Mehmed the Conqueror and His Time, çev. Ralph Manheim, Princeton, N). Prin
ceton University Press, 1992, s. 371. Bu anlaşmayla ilgili yeni bir araşhrma için bkz. Diana Gilliland
Wright ve Pierre A. Mackay, "When the Serenissima and the Gran Turco Made Love: The Peace Treaty
of 1478." Study Veneziani 3 (2007) : 261-77.
175 Babinger, Mehmed the Conqueror, s. 371; Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 92.
176 Memluk baglamında daha erken bir örnek için bkz. Broadbridge, Kingship, s. 6r.
177 Komaroff, "The Art of the Art of Giving," Gifts of the Sultan, s. 41.
178 I . Murad'ın armagan dagıhmı sahnesi için bkz. Ikinci Bölüm, s. 105.
179 İbn Hacer, İnba, ed. Habeşi. 3: 98. Aynca bkz. a.g.e., J : 78, 88.
OSMAN Ll LA R VE M E M L U K LAR
73
yararına hizmet ettiğinde, dolaylı da olsa kamusal bir nitelik kazanıyor ve
saray duvarlarının ardında gizli kalan diğer diplomatik armağanlar kadar
kolay unutulmuyorlardı. Bu armağanlar fiziksel olarak artık var olmasalar
da, verme hareketi toplum belleğinin ve hükümdarın kalıcı imajının bir
parçası oluyordu.'80 Dolayısıyla bir armağanı yeniden armağaniaştırma
uygulaması, bir hükümdara, hem içerde, hem de dışarda nasıl algılandığını
ustaca yönetme gibi bir başka olanak daha sunuyordu.
Sonuç olarak, bazı armağanlar ideolojik öneme sahipti. Hem Osman
lı, hem de Memluk hükümdarları Müslüman olduklarından, dinsel simgeler
içeren şeyler özellikle anlamlıydı. Kitaplar, özellikle de Kuran nüshaları
hükümdarlar arasında sıklıkla değiş tokuş edilen armağanlardı.'8' Osmanlı
Memluk armağanlaşmaları anlatılırken bu konulara çok sık değinilmese de,
çoğu kez olumlu bir mesajın ya da ilişkileri düzeltme girişiminin bir işareti
oldukları bilinirdi.'82 Hükümdarların siyasal ve ideolojik talepleri uyuşmadı
ğı durumlarda bile, görünüşte dindarlığa hizmet edebilecek bazı armağanlar
kullanılabiliyordu. Ayrıca çok çeşitli yorumlara açık olabilen armağanlar,
imparatorluk ideolojilerinin alışverişine ya da evrilmesine önemli katkılar
da bulunabilirdi.
ELÇİLERİN GELİŞİ VE KONAKLAMALARI
Erken dönem Osmanlı merasimlerine ilişkin bilgilerin çok az olması
na karşın, bulgular, Osmanlılar ile Memlukların yabancı elçileri kabul eder
ken benzer bir protokol izlediklerini gösterir.'8J Elçi, mektup ve armağanları
teslim aldıktan sonra, maiyetiyle birlikte yabancı ülke sarayına gitmek üzere
ı8o Julian Raby ve Ünsal Yücel, "Chinese Porcelain at the Ottoman Court," Chinese Ceramics in the Top·
kapı Saray Museum: A Complete Catalogue, ed. Regina Krahl, Londra, Sotheby's, 1986. ı: 29·30. Memluk
sultanlannın Avrupa sarayiarına yolladıgı porselenler için bkz. John Wansbrough, "A Mamlük Commer
cial Treaty Concluded with the Republic of Fiorence," Documents.from Islamic Chanceries, ed. S . M . Stern,
Columbia, SC, University of South Carolina Press, 1965, s. 40; Howard, "Venice and the Mamluks,"
Venice and the Islamic World, s. 84.
ı8ı Safeviierin Osmanlılara yolladıgı elyazmalarla ilgili kısa bir giriş için bkz. Lale Uluç, "Gifted Ma
nuscripts from the Safavids to the Ottomans," Gifts ofthe Sultan, s. '44· İlhanlı hükümdannın Memluk
sultanına yolladıgı Kuran ciltleri için bkz. Broadbridge, Kingship, s. 105-6.
ı82 Bkz. ikinci Bölüm, s. no-m; Üçüncü Bölüm, 143-1444; Ek III, 246.
ı83 Önceden alıntı yapılan kaynaklara ek bu merasimlerin genel olarak tanımı için bkz. Dilger, Os
manischen Hofzeremoniells, s. 52-62; I . H . Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı,
Ankara, TTK, 1988, s. 268-325.
74
D i P LO M AS I N I N ARAÇLA R I
topraklanndan ayrılırdı. Elçi Osmanlı ya da Memluk topraklarına adım
atınca, sınırdaki görevliler (bazen elçiyi yollayan tarafın, bazen de karşılayan
tarafın) heyetin geldiğini başkente bildirmek ve güvenli geçişinin sağlanma
sını isternek üzere bir haberci yollardı. 184 Genellikle karşılayan devletten bir
görevli heyete eşlik ederdi. ıS5 Osmanlı sarayı, diplomatik heyete eşlik etmek
üzere sınıra bir milımandar (Memluklar da protokol görevlisi ya da teşrifatçı)
yollardı. Bu uygulamanın tam olarak ne zaman başladığı bilinmemektedir. ı sG
Bu erken aşamada bile ev sahibi hükümdarın karşılama yöntemi,
gelen elçi ve onu gönderen hükümdar hakkındaki düşüncelerinin açığa
çıkması için yeterliydi. ıS7 Memluk uygulamalarında ev sahibinin yolladığı
eşlikçinin rütbesi ve maiyetinin büyüklüğü, ev sahibi hükümdarın, elçiyi
yollayan hükümdan ve sürmekte olan ilişkilerini nasıl algıladığıyla yakın
dan ilgiliydi.188 Yüksek rütbeli bir emir, saltanat naibi (naibü's-saltana) ya
da teşrifatçı başı (hacibü 'l-hüccab) , yüksek rütbeli temsilcileri ya da kraliyet
konuklarını, milımandar da daha düşük rütbeli hükümdarların temsilci
lerini karşılardı. ıS9 Memluk sultanları, bir siyasi sığınınacıyı ya da ziyarete
gelen bir hükümdan karşılamak üzere nadiren saraydan çıkarlardı. ı9o
Heyet başkente geldikten sonra kalacakları konutlara götürülürdü.ı9ı
Memluk başkentine gelen diplomatik heyetler sultanın sarayına ya da kale
nin altında tatbikat meydanına bakan daha küçük saraylardan birine yer
leştirilirdi. Subhü 'l-Aşa'ya göre bu heyeti yollayan hükümdara büyük saygı
duyulduğunun göstergesiydi.192 Aksi halde elçi ve maiyeti bir konuk evine
ı84 El-Kalkaşandi, Subhü 'I·Aşa, 4: 6o. Bu paragrafın çevirisi için bkz. Holt, Early Marnluk Diplomacy, s. 6-7.
1474'te bir Memluk heyetinin gelişi ve Osmanlı başkentine geçişi için bkz. Robert Anhegger, "Mu'ali'nin
Hünkamamesi," Tarih Dergisi ı (1949): 159. Aynca bkz. Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. ı6.
ı8s Anhegger, "Mu'ali." s. 159.
ı86 Uzunçarşılı, Merkez ve Bahriye Teşkilatı, s. 276-7.
ı87 Broadbridge, Kingship, s. 21.
ı88 El-Kalkaşandi, Subhü'I-Aşa, 4: 6o. Eşlikçinin, Memluk gelenekleri içinde diplomatik göreve göre
degişen rolü ve işlevi için bkz. Broadbridge, Kingship, s. 20-1.
ı89 Stowasser; "Manners," s. ıs. Naibü 's-saltana Memluk askeri sisteminde önceleri sultanın yoklugun
da onun görevlerinin çogunu yerine getirmek gibi çok yüksek bir konuma sahipken zamanla önemi
görece azalmış ve bölgesel valiliklere atanan kişilere verilen bir mevki olmuştur. Hacibü 'l-hüccab ise bir
çeşit askeri rütbe olup saray teşrifatı ve merasimleri yle ilgilenirdi.
190 A.g.y.
191 Müslüman olmayan Avrupa devletlerinden gelen heyetierin konaklamasına, Osmanlı-Memluk iliş
kileriyle dogrudan ilişkili olmadıgı için burada yer verilmemiştir.
192 El-Kalkaşandi, Subhü 'I-Aşa, 4: 6o.
OSMAN Ll LA R V E M E M LU K LAR
75
ya da sultan köşkü (darü 's-sultaniyye) gibi "rütbesine göre bir yerde" konuk
edilirdi. '93 Bazı ziyaretçiler de eski yöneticilerin köşklerinde kalırlardı. '94
Subhü'l-Aşa ya da başka Mernluk tarih kitaplanndaki aynntılı tanım
lamalann tersine, Osmanlı topraklarında, özellikle de ilk başkentler Bursa ve
Edirne'de yabancı temsilcilerin nerelerde konuk edildiklerine ilişkin kaynak
larda çok az bilgi vardır.'95 İstanbul'da, yabancı temsilcilerin konaklaması için
1507 ya da ısn'de inşa edilen Elçi Ham, yalnızca konaklama gereksinimini
karşılamakla kalmamış, Osmanlı İmparatorluğu'nun giderek saray teşrifatını
ve diplomatik teamillleri kurumsallaştırdıgını da göstermiştir.'96 I l . Bayezid'in
sadrazamlanndan Hadım Ali Paşa tarafından yaptırılan, ancak günümüze
ulaşmayan bu yapı büyük olasılıkla, imparatorluk sarayı ile devletin yönetim
merkezine uzanan ana merasim yolu (Divan Yolu) üzerindeydi. Osmanlılar
da tıpkı Mernluklar gibi, farklı elçileri farklı yerlerde konuk etmekteydiler; ı6.
yüzyılın ikinci yansına gelindiginde, yani Elçi Ham'nın yapımından yalnızca
30-40 yıl sonra, bazı elçiler burada degil, hanedan üyelerinin ya da vezirlerin
saraylannda agırlanmaya başlamıştı.'97 Bu seçimin, daha fazla konaklama
rnekanına gereksinim olduğundan mı, yoksa bazı daha saygın elçilere daha
rahat bir konaklama saglamak için mi yapıldıgı çok açık degildir.
Eger Osmanlı hükümdan başkent dışındaysa, diplomatik heyetler
bazen ordugahına yönlendirilir, hatta ender durumlarda, askeri sefer sıra
sında hükümdara eşlik etmesi emredilebilirdi. Bu düzenlemeye Osman
lıların genişleme döneminin başlarında daha sık rastlanmaktaydı.'98 I I .
Bayezid gibi başka hükümdarların eski başkent Edirne'de uzun kaldıkları
ve heyetleri ya sarayda ya da yakınlannda bir yerde kabul ettikleri bilinir.'99
Hem Memluk, hem de Osmanlı başkentlerinde bazı heyetler, hüküm
dar başkente dönene ya da huzura kabul edilene kadar ev hapsinde tutulur ya
193 A.g.y. ; Stowasser, "Manners," s. ıs.
194 Bkz. Ek III, s. 266.
195 Venedik ve Cenova'nın Memluk başkentinde oldu� gibi İstanbul'da da yerleşik konsoloslan bu
lunmaktaydı. Kendi hükümdarlan tarafından yollanan elçiler sık sık bu konsoloslann konutlannda agır
lamaktaydı. İpşirli, " Kavanin-i Osmani." s. 31.
196 Semavi Eyice, " Elçi H anı," DİA, n: ıs-ı8.
197 Mübahat Kütükoglu, "XVI I I . Yüzyılda Osmanlı Devletinde Fevkalade Elçilerin Agırlanması," Türk
Kültürü Araştırmalan 27 (1989): 203-6.
198 Sertrandon de la Brocquiere, Denizaşm Seyahati, s. 236.
199 Ömegin bkz. Giriş, s. rs-r6 Altıncı Bölüm, 209·210; Ek III, 286, 292.
D i P LOMASI N I N ARAÇLA R I
da kendilerine milımandar rolündeki görevliler eşlik ederdi. Elçilerin, görev
liler tarafından gözetim altında turulmalarının nedeni, güvenlikleri için oldu
ğu kadar, ülkelerine gizli bilgiler yollamalarını engellemek içindi_ıoo Ancak,
elçilerin yurtdışında olduklan zaman da kendi hükümdarlanyla yazıştıklannı
bildiğimizden, bu önlemlerin pek de işe yaramadığı görülür.'01 Gözetim altın
da tutmak, belki de elçilerde bir endişe ve çaresizlik duygusu uyandırmak için
yapılan bir psikolojik taktik, ev sahibi hükümdarın imaj oluşturma sürecinin
bir parçası olarak yorumlanması gereken bir girişim de olabilirdi. Ev sahibi
hükümdarların temel hedefi elçileri etkilemekti ve bir hükümdara çıktığı
seferde eşlik edenler de farklı bir güç gösterisine tanık oluyorlardı.
Hem Osmanlı, hem de Memluk uygulamalarında diplomatik tem
silcilere nakit ya da benzeri bir harcırah verilirdi.202 Bu paralar, bir elçiye
ve heyetine verilen geleneksel armağanlardan ayrı tutulurdu, ama onlar da
benzer bir amaca hizmet ederdi: Bağışlayanın zenginliğini, konukseverliği
ni ve cömertliğini göstermek. Memluk sarayındaki bu uygulama, Memluk
yönetiminin sona ermesine değin sürmüştür.203 Bazı Osmanlı tarihçiler,
bu uygulamanın Osmanlı sarayında 1538'den itibaren görüldüğünü söylese
de, büyük olasılıkla çok öncesinde başlamış ve I I I . Selim'e (hd. 1787-1807)
kadar düzenli bir şekilde devam etmişti. 204
Elçi ziyaretlerinin ilk dönemlerinde görülen bir başka uygulama da,
hükümdann huzuruna kabul edilmeden önce, ev sahibi ülkenin önde gelen
yöneticilerine yapılan nezaket ziyaretleriydi. 205 Bu ziyaretler sırasında elçi bu
200 Mübahat Kütüko�lu, "Lütfi Paşa Asafnamesi," Bekir Kütükoğlu 'na Annağan, Istanbul, Edebiyat Fa
kültesi, ı99ı, s. 79- ilhanlı ve Timurlu elçilerin Memluk topraklannda konaklamalanyla ilgili benzer bir
yorum için bkz. Broadbridge, Kingship, s. 21.
2oı Karateke, Introduction, s. ı9-20.
202 Susan A. Skilliter, "An Ambassador's tayin: Edward Barton's Ration on the E�ri Campaign, ı596."
Turcica 25 (ı993): ı53-65; Şerafettin Turan, "ı56o Tarihinde Bir Iran Elçilik Hey' eti Masraf Defteri,"
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi ı2 (ı964): 273-94.
203 Memluklardaki uygulama için bkz. Broadbridge, Kingship, s. 21. Memluk sultanının ı5ı2'de Ve
nedik elçisine verdi�i ödenekler için bkz. Trevisan, La Relation, s. ı8ı-2. Memluk sultanının ı49ı'de
Osmanlı elçisine verdi�i ödenekler için, bkz. T.E.6944·
204 Faik Reşit Unat, Osmanlı Sejirleri ve Sefaretnameleri, ed. Bekir Sıtkı Baykal, Ankara, TTK, ı987, s.
ı4-7. ı538 tarihi için bkz. Uzunçarşılı, Merkez ve Bahriye Teşkilatı, s. 276-7. Uzunçarşılı, bu bilgi için
Hammer'e göndermede bulunur. ı538'den çok önce Osmanlı sarayından ödenek alan iki farklı Memluk
elçisi için bkz. Anhegger, "Mu' ali," s. ı55, Başbakanlık Arşivijlbnü 'i-emin Hariciye ı .
205 Memluk uygulamalanndaki buluntutar için bkz. Christ, Trading Conjlicts, s. s ı . ı49-50. Meınluk
elçisinin ı474'te Istanbul'da yapb�ı nezaket ziyareti için bkz. Anhegger, "Mu'ali," s. ı59.
OSMAN Ll LAR V E M E M LU K LAR
77
kişilere yalnızca armağanlar vermekle ve ev sahibi ülkenin önde gelen yöne
ticileriyle yakın ilişkiler kurmakla kalmaz, aynı zamanda sultan tarafından
kabul edildiğinde uygulaması gereken temel görgü ve merasim kurallan
hakkında bilgi alırdı. Bu hazırlıklar ve uyarılar bir elçinin, hayatını değilse
bile, diplomatik görevini tehlikeye düşürecek önemli bir gaf yapmasının
önüne geçmeye yardımcı olurdu. Ayrıca bu tür ilişkiler sayesinde, bir elçinin
hükümdara ulaşahilmesi daha kolaylaşırdı.206 Memluk uygulamalan çerçe
vesinde, baş tercüman, bir elçinin üst düzey Memluk görevlileriyle ilişki
kurmasına ve görevinde başanlı olmasına yardımcı olacak en etkili kişiydi.207
KRiTi K GüN: HuzuRA KABUL, SARAY TEŞRİ FATI vE I<AH İRE'DEKİ
M E RASİ M ALANLARI
Her diplomatik karşılaşmanın en kritik anı ev sahibi hükümdar tara
fından elçinin huzura kabul edilmesiydi ve bunun için hem hükümdar, hem
de konuğu dikkatle hazırlanırlardı. Elçiler kendi hükümdarlanndan ayrıntılı
talimatlar alırlarken, ev sahibi hükümdar ve danışmanlan da elçi için yapıla
cak merasimi ya da merasim alayını planlardı. 20 8 Özellikle ilişkilerinin erken
aşamasında iki sarayın gelenekleri her ne kadar büyük ölçüde örtüşse de,
Osmanlılar giderek kendi merasim geleneklerini geliştirmişlerdi.
Elçilerin konakladıklan konuttan kabul merasiminin yapılacağı yere
kadar merasim alayıyla yürümesi, ona, kendi hükümdannın zenginliklerini
ve önemini, ev sahipliği yapan saraya olduğu kadar halka da göstermesi
için bir fırsat veriyordU.209 Memluk imparatorluk başkentinin planı, bu tür
gösterişli merasimlere ve seyircilerin katılımına çok uygundu. 21 0 Özellikle
2o6 Christ, Trading Conjlicts, s. 149-50.
207 A.g.y. Ek kanıtlar için bkz. Wansbrough, "A Mamluk Arnbassader to Venice;" Joos van Ghistele, Le
Voyage en Egypte de joos van Ghistele, 1482-8], ed. Renee Bauwens-Preaux, Kahire, 1976, s. 138 [16), 140
[22); Adomo, Itineraire, s. 209-n. Tercümanların Osmanlı sultanı ile Avrupalı güçler arasındaki ilişkide
benzer biçimde oynadıgı etkili rol için bkz. Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 35-8.
208 Sultan Barsbay elçileri bir Memluk zafer alayı gelene kadar bekletirdi. Ibn Taghribirdi, Nujum, çev.
Popper, 18: 42. Osmanlıdan bir örnek için bkz. İbn Kemal, TAO: VIII. Defter, s. 169-70.
209 Napoli ve Kıbrıs kralı elçisinin, seyredenleri ve Memluk sarayını etkileyebilmek için merasim alayı
nı ve maiyetini büyütmek istemesiyle ilgili olarak bkz. Joos van Ghistele, Le Voyage, s. 147 [41). Osmanlı
elçisinin Venedik'teki benzer girişimi için bkz. Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 46-7; Antonio
Fabris, "From Adrianople to Constantinople: Venetian-Ottoman Diptornatic Missions, 1360-1453," Me
diterranean Histoncal Review 7 (1992): 171.
210 Şehirdeki ve kaledeki Memluk merasimlerinin kısa bir degeriendirmesi için bkz. Behrens-Abouseif,
D i P LO M AS I N I N ARAÇ LA R I
fark edilecek kadar kalabalık olan ya da çok değerli armağanlar getiren bazı
diplomatik heyetlerin, halkın dikkatini çektiği, bazı aniatılann bunları tek
rarlamasından anlaşılmaktadır. Bazı durumlarda elçiler, gün ağanrken ya
da öncesinde Merrıluk görevlileri tarafından konutlanndan alındıklarını ve
kaleye kadarki merasim alayında kendilerine eşlik edildiğini aniatılara geçir
mişlerdi.2ııBu merasim alaylan ya da alayların bir bölümü kalede yaşayanlar,
hatta sultan tarafından da seyredilebiliyordu. En azından Fatimiler dönemin
de Kahire sokaklanndan geçen diplomatik merasim alayının bazen kafesli
pencere (Arapça şubbak) arkasından sultan tarafından seyredildiği bilinmek
tedir.2'2 Daha sonralan Merrıluk kalesinde benzer pencereler, hükümdann
varlığını hatırlatmak ya da onu merasirrılere dahil etmek için kullanılmıştır.213
Memluk yönetimi, Kahire'de kendinden önce egemen olan yöne
timlerin mirasını devralmakla birlikte, bunları olduğu gibi kabul etmemiş,
bazı müdahalelerde bulunmuştur. Birçok Memluk sultanı temel merasim
kurallarını ya kendi zevkine uydurmak için ya da biraz farklı bir impara
torluk imajı ve ideolojisini yaygınlaştırmak için değiştirmişti. 2'4 Bunlardan
Sultan Berkuk, merasimlerde yaptığı olağanüstü yeniliklerle dikkat çek
mektedir.Z'5 Berkuk'un hükümdarlık dönemi, Bahri yönetiminden Burci
yönetime geçişi tanımlar; önceki Bahri yönetiminde hanedan veraset usulü
uygulanmamıştı, ama yönetim ağırlıklı olarak Sultan Kalavun ve varisieri
nin elindeydi ve kale içindeki merasim alanlarının yapımında da onların
önemli katkıları olmuştu. Berkuk, Kalavun'un birçok uygulamasını değiş
tirmiş,Z'6 hatta divan toplantıları ya da darü'l-adl (mezalim mahkemeleri)
oturumlarının günü (aynı zamanda sultanın yabancı elçileri kabul ettiği
Cairo of the Mamluks, s. 25·33·
2n 1422'de Memluk Sultanı Barsbay'ın huzuruna çıkan Brancaccini'nin anlattıkları için bkz. Wiet, Ca
iro: City of Art and Commerce, çev. Seyrnour Feiler, N orman, University of Okialıoma Press, 1964, s.
144-5; Trevisan, La Relation, s. ı82-3.
212 Doris Behrens-Abouseif, "The Façade of the Aqmar Mosque in the context of Fatimid Ceremonial,"
Muqamas 9 (1992): 33-5. Bu gelenegin tarihçesi için bkz. a.g.e., s. 34-5; Necipoglu, " Framing the Gaze,"
s. 319-20n5 ve n9.
213 Rabbat, Citadel, s. 140, 156; Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 71-2, 79·
214 Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 66-8.
215 Berkuk'tan sonra merasimlerde kendi degişikliklerini yapan sultanlar için bkz. a.g.e., s. 41, 49, 50,
52, 56-7. 58.
216 A.g.e., 29 vd. Berkuk'un merasimler, yönetim ve yasalarla ilgili yaptıgı degişiklikler için bkz. Niel
sen, Secular justice, s. 40, 45, 51-2,55. 61, 90; Rabbat, Citadel, s. 139, 151, 233. 245, 275. 293-4.
OSMAN Ll LA R VE M E M L U K LAR
79
gün) gibi temel geleneklerde de değişiklikler yapmışh.217 Berkuk, Nasır
Muhammed'in akşam oturumiarına karşılık elçilerle sabah ya da gün için
de bir araya gelmeyi yeğlemişti. 218
Berkuk hükümdarlığı sırasında, elçileri huzuruna kabul ettiği
mekanları da değiştirmişti. 14. yüzyılın başlarında, Osmanlılada Mem
luklar arasındaki ilk diplomatik görüşmeden önce divan, darü'l-adl otu
rumları ile elçilerin huzura kabul merasimleri, kalenin Büyük Eyvan'ında
(el-ivanü 'l-kebir) yapılırdı.2•9 Berkuk döneminde bu eyvan daha az kullanılır
olmuş, darü'l-adl oturumları Hipodrom'a kaydırılmış,220 yüksek rütbeli
yabancı ziyaretçiler de burada kabul edilmeye başlanmışh.221 Kalenin aşa
ğısındaki Rumeyle Meydanı da giderek, elçi kabulleri de dahil olmak üzere
merasim alayları için sıklıkla kullanılan bir alan olmuştu. 222
Her ne kadar sonraki Memluk sultanları başka yerleri yeğlemiş olsa
lar da, bu toplanh salonlarının hepsi imparatorluk gücünü ve saygınlığını
sergilerneye devam ediyordu. 223 Kabul gününde sultan, salonun en ucunda
bir platform üstündeki tahhnda (tahtü 'l-müluk) , çoğu kez "terzi oturuşu"
olarak anıldığı üzere bağdaş kurarak oturmuş olurdu.224 Sağında ve solunda
da komutanları ve resmi görevliler dizilirdP25 Saray teşrifahna göre nasıl
davranacağı önceden bilgilendirilen heyet üyeleri226 sarayın dış kapılarına
ulaşhğı zaman, saray görevlileri tarafından atlarından indirilir ve silahlarını
217 Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 41.
218 A.g.y. Akşam oturumlan için ayrıca bkz. Broadbridge, Kingship, s. 39. 43·
219 Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 35-45; Rabbat, Citadel, s. 244-63.
220 Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 41; Behrens-Abouseif, Cairo of the Mamluks, s. 27; Linda
Darling, "Circle of Justice," MSR ı o (2oo6): 14; Nielsen, Secular justice, s. 51-2, 6ı.
221 Diger Memluk sultanlannın yapbklan mekan degişiklikleri için bkz. Behrens-Abouseif, "Citadel of
Cairo;" Behrens-Abouseif, Cairo of the Mamluks, s. 25-6.
222 Behrens-Abouseif, Cairo of the Mamluks, s. 63. Bu meydanda kabul edilen bir Osmanlı elçisi için
bkz. Üçüncü Bölüm, s. 98.
223 Rabbat, "Ideological Signifıcance." Diger salonlar için bkz. Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s.
40-ı; Behrens-Abouseif, Cairo of the Mamluks, s. 25, 27.
224 Sultanın özel oturuş biçimi için bkz. Jean Thenaud, Le Voyage d 'Outremer, ı884; yeni baskı, Paris,
Frankfurt am Main, 1995. s. 45; Arnold von Harff, The Pilgrimage ofArnold von Harff, çev. Makolm Letts,
Londra, Hakluyt Society, 1946. s. 106-7.
225 Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 42-5; Rabbat, Citadel, s. 253-5. Fabmi sarayındaki oturma
düzeninin önemi üzerine bkz. Sanders vd. , "Mariisim," s. 519.
226 Stowasser, "Manners," s. 15. Joos van Ghistele, Le Voyage, s. 140 [22].
8o
D i PLOMAS I N I N ARAÇLA R I
teslim etmeleri istenirdi.227 Ardından heyet bir dizi kapı ve içi seyirci dolu
salondan geçtikten sonra/28 saray teşrifatçılan (çoğ. hüccab) tarafından
karşılanarak kabul salonuna alınır ve heyet içeri girer girmez yeri öper,229
sonra da sır katibi tarafından sultana resmen takdim edilirdi. Huzura kabul
merasimi sırasında elçilerin oturması yasaktı. Elçinin mektubunu, saray
divitdan23° alır/3' sonra da sultana verirdi. Sultan mektubu açar ve sır kati
bine verir, sır katibi de yüksek sesle okurdu.232 Eğer baş tercüman mesajı
çevirdiyse, bunu has nazın (nazırü 'l-has) ve kıdemli emir (emtrü 'l-kebtr) ya
da divitdar ve sır katibi sultana uzatırdı. 2n Elçi, armağanlannı da bu sırada
sultana sunardı, ama bununla ilgili Memluk sarayındaki özel kurallar hak
kında fazla bilgi yoktur. Büyük olasılıkla armağanlan merasim salonuna,
yastıklar üstünde saray görevlileri taşırlardı. 234
Kabul merasimi sırasında Memluk sultanı gururlu, sessiz ve erişil
mesi zor bir fıgür görüntüsü verir ya da en azından vermesi beklenirdi. 235
227 Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 42-5. Çogıı sarayda yaygın olan bu uygulama için bkz. Bro
adbridge, Kingship, s. 24.
228 Floransalı gezgin Brancacci'nin aniattıkianna dayanan bir örnek için bkz. Wiet, Cairo: City of Art
and Commerce, s. 144·5. Başka tanımlamalar için bkz. Joos van Ghistele, Le Voyage, s. 148 [42]-149 [46];
Thenaud, Le Voyage d'Outremer, s. 44-5; Trevisan, La Relation, s. 183.
229 Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 42-5. Bazı durumda ziyaretçilerin yeri üç-dört kere öpmesi
söylenir ya da beklenirdi. Bkz. Joos van Ghistele, Le Voyage, s. 140 [23]; 148 (43]; 149 [45] ; Thenaud, Le
Voyage d'Outremer, s. 45· Ziyaretçilerin yeri dörtten fazla öpmeye zorlandıkları bir örnek için bkz. Wiet,
Cairo: City of Art and Commerce, s. 146-7. Bu uygulamanın degişik bir biçimi için bkz. Broadbridge,
Kingship, s. 37·
230 Ayalon, " Dawlidlir," El', 2: 172; Haannann, " Der arahische Osten," s. 231-2. Devadar, divitdar keli
mesinin degişmiş hali olup, önceleri sultanın yazışmalanndan sorumlu iken zaman içinde yetkisi art
mış, saray teşrifahndan sultanın vakıflarının idaresine kadar geniş bir sorumluluk yelpazesini üstlenen
bir askeri görevli olmuştur.
231 Trevisan, mektubu Mihmandar'a verdigini, onun da sultana uzattıgını iddia eder. Trevisan, La Re
lation, s. 185.
232 Bu kabul merasiminin genel özeti için bkz. Holt, Early Mamluk Diplomacy, s. 6-7; Stowasser, "Man
ners," s. 15-16.
233 Behrens, "Citadel of Cairo," s. 44·5· Bir elçi kabulünde bu kişilerin rolleri için bkz. Joos van Ghis
tele, Le Voyage, s. 148 [44]-149 [45]. Nazırü'l-has, sultanın arazi ve mallannın yani hasların idaresinden
sorumlu kişi; önceleri sivil bürokratlardan atanırken zaman içinde daha çok Memluk emirleri tarafın
dan doldurulan bir mevki olmuştur. Emirü'l-kebir ise yüksek rütbede ordu kumandanıdır ve zamanla
saltanat naibinin kaybettigi sorumluluklan üstlenmiştir.
234 Trevisan'ın aniahianna göre kendisi ve maiyeti kaleye gelmeden önce dükün annaganları yollan
mışh. Bu annaganlar kabul merasiminin sonuna kadar salonda bulunuyorlardı. Trevisan, La Relation, s.
186-8.
235 Behrens-Abouseif, "Citadel," s. 45· Sultan bir keresinde resmi ziyafete kahlmamışh. Bkz. Wiet, Ca
iro: City of Art and Commerce, s. 147.
OSMAN ll LAR VE M E M LU K LAR
8ı
Bu heybetli imparatorluk imajı, sultanın hareketlerine de yansımaktaydı.
Elçinin salondaki varlığından haberdar olduğunu yalnızca başını saHayarak
ya da öylece durarak belirtiyordu.236 Eğer konuğunu onudandırmak ister
se elçiyle konuşurdu, 237 çünkü sultan doğrudan kendisine hitap etmeden
elçinin konuşması yasaktı. Çoğu zaman elçiye divitdar hitap ederdi. Ancak
ziyafette oturmasına izin verilen elçi, genellikle saray teşrifatçılarının ya da
tercümanın yakınına bir yere oturtulurdu.2ı8 Bazen ziyafetlere müzik eşlik
eder/39 ender olarak da, ı483 'te Napoli'den gelen bir elçinin kabul merasi
minde yapıldığı gibi bir falaka sahnesine tanık olunabilirdi.24°
BURSA VE İ STANBUL'DA ELÇİ KABUL M E RASİML E Rİ
Memluk başkentindeki elçi kabul merasimlerinin köklü ve oldukça
iyi bilinen yapısının tersine, Osmanlı başkentinin birkaç kez taşınmasın
dan ötürü, ilk başkent Bursa'da yapılan kabul merasiminin genel havasını
yeniden kurgulamak oldukça zordur. Bursa ı326'dan itibaren Osmanlı baş
kenti olmasına karşın, Ankara Savaşından (ı402) sonra, Timurlu-Karama
noğlu ortak saldırısıyla en az bir kere yerle bir edilmiş ve büyük olasılıkla
merasimlerin yapıldığı mekanlar ya da saraylar büyük oranda zarar gör
müştü. Başkent, muhtemelen ı s . yüzyılın başlarında Edirne'ye taşındıktan
sonra, Bursa' daki merasim alayının yapıldığı binalar ve merasim alanları
kısa sürede unutulup gitmişti.
Ancak ı 3 9 2 'de Sultan Berkuk tarafından Bursa'ya gönderilen
M emluk Elçisi Emir Hüsameddin el-Kuckuni'nin anlatılarıyla kanıtlan
dığı üzere, Osmanlı merasimlerinde belli bir ihtişam ve resmiyet söz
konusuydu. El- Kuckuni'nin anlatılarının günümüze ulaşan bölümlerinde
Bayezid'in kendisini kabul etmesiyle ilgili bir bilgi olmadığı gibi, huzu
ra kabul edildiği salona ait de bilgi yoktur. ı s . yüzyıl Memluklu tarihçi
el-Makrizi'nin, el- Kuckuni'den aktardıklarından anlaşıldığı üzere Baye
zid'in Bursa'daki resmi konutu çok sayıda ahşap köşk, kasr ya da evden
236 Broadbridge, Kingship, s. 22.
237 Memluk sultanının kabul merasimi sırasında elçiyle konuşmasının ender örneklerden biri için bkz.
Joos van Ghistele, Le Voyage, s. 149 [451·
238 Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 45·
239 Wiet, Cairo: City ofArt and Comrnerce, s. 146.
240 joos van Ghistele, Le Voyage, s. 149 [451·
82
D i PLO M A S I N I N ARAÇLA R I
oluşmaktaydı. 24' Ahşabı dışardan satın alan ve kendi iç kalesini taşla inşa
eden bir ülke insanı için bu şaşırtıcı bir uygulamaydı ve bir güç ve zengin
lik göstergesi olarak yorumlanmış olması da mümkündü.
Hükümdann, yüksek rütbeli kişilerin, o sırada orada bulunan elçi
lerin, bir grup askerin ve olasılıkla bir grup müzisyenin ziyafete katılmaya
başlaması Bazeyid'in hükümdarlık döneminde başlayan bir gelenekti 242
Memluk elçisi el-Kucklıni'nin, Bayezid'in yemekte gümüş ve altın kaplar
ve tabaklardan yiyip içtiğini belirtmesi, kendisinin Osmanlı hükümdanyla
bu tür bir ziyafette gerçekten beraber olduğunu düşündürür. El-Kucklıni'ye
eşlik eden hekim İbn Sagir de elçinin söylediklerini doğrular ve Bayezid'in
Eflak'ta Sırplar'a karşı yürüttüğü gazadan dönerken çok sayıda gümüş
eşya getirdiğini ekler.243 İbn Sagir'e göre, onların topraklannda o kadar
çok gümüş vardı ki, Osmanlı sultanının sarayında kapı eşikleri bile gümüş
kaplamaydı.244 Gümüşün bu kadar bol olması, gümüşün az bulunduğu
topraklardan gelen el-Kucklıni'nin de, İbn Sagir'in de dikkat çekecek kadar
tepkisine neden olmuştu. Memluklardaki bu gümüş kıtlığı, sonunda ülke
nin onyıllardır altın ve gümüşe dayalı para politikasında köklü değişikliklere
yol açacaktı. 245
El-Kucklıni'nin anlatılarından, kendisinin Bayezid'e, saray hama
mında da eşlik ettiğini anlıyoruz.246 Başka hiçbir kaynakta sözü edilmeyen
bu olay, henüz tam yerleşmemiş olan Osmanlı saray teşrifatının resmiyet
ten uzak sadeliğini ve buna ek olarak Bayezid'in Memluk hükümdarına
24ı El-Makrizi, Dürer, ed. Celili, ı: 45ı: " . . . evler ahşaptan yapılmıştı." Profesör Gülnı Necipo�lu'na bu
okuma için teşekkür ederim. Aslında bu cümle ( saraydan çok) Bursa'daki genel mimari üslubu tanımlı·
yor da olabilir.
242 El-Kuckılni'nin anlattı�ı Bayezid'in katıldı�ı bu ziyafet için bkz. El-Makrizi, Dürer, ed. Celili, ı: 45ı-2.
ı5. yüzyılda, I . Bayezid'in sarayındaki bir elçi kabulünün resimsel bir betimi için bkz. Necipo�lu, Topka
pı, s. ı8.
243 İbn Sagir için bkz. Doris Behrens-Abouseif, Fath. Allah and Abü Zakariyya: Physicians under the
Mamluks, Kahire, lnstitut Français d'Archeologie Orientale, ı987, s. 6-7. Behrens-Abouseif, Ibn al-Sag
hir yazılımını kullanır.
244 El-Makrizi, Dürer, ed. Celili, ı: 451.
245 jere L. Bacharach, "Circassian Monetary Policy: Copper," ]ESHO ı9 (ı976): 268; Bacharach, "Cir
cassian Monetary Policy: Silver," The Numismatic Chronicle 7th Series, Xl (ı97ı); Labib, "Handelsges
chichte Agyptens im Spatmittelalter, 117I-I5ı7;" Warren C. Shultz, "The Monetary History of Egypt,
642-ı5ı7," CHE; Boaz Shoshan, "From Silver to Copper: Monetary Change in Fifteenth Century Egypt,"
SI 56 (ı982): 97-ıı6.
246 El-Makrizi, Dürer, ed. Celili, ı : 45ı; İbn Hacer, İnbti, ed. Habeşi, 2: 226.
ÜSMAN LI LAR V E M E M LU K LAR
duyduğu saygıyı da gösteriyor olabilir. Anlaşılan bu olay, Memluk elçisi
ne Osmanlının zenginliğini gözlemleyebileceği bir başka fırsat vermişti.
El-KuckU.ni, hamam kuması ve tasları da dahil olmak üzere harnarnda
kullanılan eşyanın da gümüş kaplama olduğunu görmüş ve bunu özellikle
nakletme ihtiyacı duymuştu.
1402'den sonra Osmanlı başkenti Bursa'dan Edime'ye,247 1453 'te de
üçüncü ve son kez İ stanbul'a taşınmıştı. 147ı'den sonra, çift kapılı girişleri
ve bahçeleriyle yeni Topkapı Sarayı, devlet ve elçi kabul merasimlerinin
yapıldığı ana mekan olmuş, ancak yeni saraydaki elçi kabul merasimleri
1478'e kadar Edirne sarayında yapıldığı biçimde devam etmiştir.248 Bur
gundy kontunu temsilen Osmanlı Sultanı I I . Murad'ı Edirne'de ziyaret
eden Elçi Sertrandon de la Broquiere'in aniatısına göre, elçilerin önce
sadrazam gibi önemli saray mensuplarını ziyaret etmeleri ve onlara arma
ğanlar vermeleri bekleniyordu. Bu uygulama yabancı elçilerin Memluk
topraklarına geldikleri zaman yaptıkları nezaket ziyaretlerini akla getirmek
tedir.249 Bu ziyaretlerde sunulan armağanlar tatminkar bulunursa, Osmanlı
hükümdarının huzuruna çıkma süreci hızlanabiliyor ya da görevin başarısı
garantiye alınabiliyordu. ıso
Diplomatik heyetler, Osmanlı başkentinde de Memluk geleneğine
benzer biçimde, genellikle sultanın divanı topladığı günlerde kabul edilirler
di. ısı Ayrıca Osmanlılar, yeniçerilere aylıklarının dağıtıldığı ve kalabalıkların
saray avlusunu doldurduğu ulufe günlerinde de elçileri kabul etmekten
hoşlanırlardı.2sı Üniformalı yeniçeriler ile başka ordu mensuplarının oluştur
duğu bu kalabalık, yabancı ziyaretçiler için etkileyici bir manzara olmalıydı.
247 Başkentin taşınması konusunda bkz. Giriş, s. 29 ve dipnot 65.
248 Edirne'deki merasimler için bkz. Sertrandon de la Broquiere, Denizaşırı Seyahat, s. 242-50; Cyriac
of Ancona, Later Travels, s. 35-6; Konstantin Mihailovich, Memoirs of a janissary, çev. Benjamin Stolz.
Ann Arbor, M I , University of Michigan. 1975. s. 29, 195. İstanbul'da 1478 öncesinde yapılan merasim
ler için bkz. Doukas, Decline and Fall of Byzantium, çev. Henry J. Magoulias, Detroit. M I , Wayne State
University Press, 1975. s. 150·1. 158. ı6ı, 169, ı86-7; Kritovoulos, History ofMehmed the Conqueror, çev.
Charles T. Riggs, Princeton, Princeton University Press, 1954. s. 22·3· Aynca bkz. Necipo�lu. Topkapı, s.
15-22 (ve kaynakçası) .
249 Hertrandon de la Broquiere, Denizaşın Seyahat, s. 242; Spandounes, On the Origins, s. 113. Bu uygu·
lamanın Bursa'da da yapılıp yapılmadı�ı bilinmemektedir.
250 Spandounes, On the Origins, s. 130.
251 Karateke, Padişahım Çok Yaşa, s. 123.
252 A.g.y.; lpşirli, "Kavanin-i Osmani," s. 17.
D i PLO M AS I N I N ARAÇLARI
Gene Memluklarda olduğu gibi, elçi ve maiyetindekiler Osmanlı
sarayına merasim alayıyla birlikte yürür, heyete çoğu kez düşük rütbeli
saray görevlileri eşlik ederdi. Edirne'de merasim alayı Tunca ırmağı üze
rindeki köprüden, İstanbul'daysa Divan Yolu'ndan geçerdi. Eğer heyet
Pera'da konaklamışsa, tekneyle Sarayburnu'na getirilir, sonra sahil yolunu
izleyerek sarayın dış kapısına gelirdi. Merasim alayının bu bölümünde yal
nızca elçinin ata binme izni vardl/53 ama alay sarayın birinci kapısı Bab-ı
Hümayun'a varınca, o da attan inmek zorundaydı. Birinci avluya (Alay
Meydanı) girince isteklerini sultana bildirmek için toplanan halkı görmeleri
mümkündü.254 Sonra heyet büyük olasılıkla orta kapı olarak bilinen ikinci
kapıdan (Babü's- Selam) geçerek, sadrazam ve diğer yüksek rütbeli kişilerle
buluşacağı Divanhane'ye ulaşırdı. İstanbul'daki karşılamada en azından bir
kere vezirlerin Divanhane'nin önünde elçiyi karşıladığı bilinir.2ss
I l . Mehmed, önce Edirne' de, sonra da İ stanbul'da hiç değilse 1478'e
kadar babası I l . Murad'ın merasim uygulamalarını benimsemişti. Her iki
sarayda da sultanların yabancı heyetleri kabul ettiği yerler, sultanın, kamu
sal dünyaya açılan özel dairesiydi. Edirne'de sultanlar, heyetleri sütunlu bir
salonda kabul ederken, I l . Mehmed İstanbul'daki Topkapı Sarayı revakla
rını kullanmıştı.2s6 İkinci kapının (1478'den sonra Üçüncü Kapı) önündeki
bu revak, sultanın özel avlusuna açılmaktaydı. Her iki salon da sultanın
özel dairesine taşla döşeli bir yolla bağlanıyordu. Kabul gününde sultan,
birkaç hizmetkarıyla birlikte özel dairesinden çıkar, özel dairesi ile kabul
salonu arasında bir yerde kaftanını giyer ve merasirnin yapılacağı alana,
özel avluyu, orta avluya bağlayan kapıdan girerdi_2s7 Genellikle platform
üstündeki tahtına bağdaş kurarak otururdu; ancak aniatılarda bazı durum
larda bir halı üstüne oturduğu da belirtilir.2s8 Sultan oturduktan sonra,
diğer saray mensupları da yanında yerlerini alırlardı.2s9
253 Sertrandon de la Sroquiere, Denizaşın Seyahat, s. 242.
254 A.g.e., s. 242-43; Spandounes, On the Origins, s. 123.
255 Necipo�lu, Topkapı, s. 83.
256 Edirne'deki sütunlu salon için bkz. a.g.e., s.ı7. Revak için bkz. a.g.e., s. ı8.
257 Sertrandon de la Sroquiere, Denizaşın Seyahat, s. 244.
258 Platform üstündeki taht için bkz. a.g.e., s. 244· Halı örne�i için bkz. Cyriac of Ancona, Later Travels,
s. 35·
259 Şehzade Mehmed'in, babası I l . Murad'ın Macar diplomatik heyetiyle yaptı�ı banş görüşmelerinde
OSMAN ll LAR VE M E M LU K LAR
Vezir, beraberindeki elçiyle sultanın huzuruna çıkar ve elçi orada
eğilerek selam verirdi. Platformun ilk basamağına ulaşhğı zaman gene
eğilerek ikinci kez selam verir, sultan da ziyaretçinin statüsüne göre ayağa
kalkar ve ona yaklaşır ya da öpülmesi için elini uzatırdı (Memluk kaynak
larında bu hareket çok ender olarak geçer) .260 Elçi yerine oturmak üzere
yüzü sultana dönük geri geri gider, önce sultan, sonra elçi, ondan sonra da
maiyetindekiler ve salondakiler otururdu. 261
Bundan sonra ev sahibi sarayda, merasirnde bulunan hemen her
kesin katıldığı bir ziyafet düzenlerdi. Sultana yemeği altın bir tepsiyle
sunulurken, diğerlerine rütbelerine göre gümüş ya da bakır tepsilerde ser
vis yapılırdı. Müzisyenler, ziyafet sırasında, hatta bütün merasim boyunca
çalabilirlerdi. Bazı kaynaklar I l . Murad dönemine gelindiğinde artık sul
tanın topluluk önünde yemek yemediğini ve yiyeceklerin aceleyle toplan
dığını belirtirken,262 bazıları da bu uygulamanın 1444'te, hatta 1455 'te bile
sürdüğünü belirtir.263 Sultanın salonu terk etmesi kabul merasiminin sona
erdiğini belirtirdi. Sultan gitmek üzere ayağa kalkhğında, herkes ayağa kal
kar, saray erkanı yüksek sesle sultanın büyüklüğünü ve şanını duyururdu.
Bundan sonra sultan oturur ve ikinci kez ayağa kalkhğında ikinci bir alkış
tufanı başlar ve sultan kendi dairesine çekilirdi. 264
1478'de Topkapı Sarayı'ndaki ikinci bir inşaat döneminde yapılan
mimari değişiklikler, merasimlerin de değişmesine yol açmış ve Osmanlı
merasim gelenekleri Memluk uygulamalarından daha da uzaklaşmıştı.
Üçüncü bir dış duvar, kapılar ve bahçelerle, yeni sahil köşkleri eklenmiş
ti.26s Bu değişiklikler, sultanların kendi imajlarını iç ve dış dünyaya sunbulundujtuna deginen ender bir kaynak için bkz.Cyriac of Ancona, Later Travels, s. 35·
260 Hertrandon de la Broquiere, Denizaşm Seyahat, s. 254. Osmanlı sarayındaki bu kural için bkz. Span·
dounes, On the Origins, s. 123; Doukas, Decline, s. 250, 251. İbn Tagrıberdi'ye göre el öpme, Sultan Barsbay
döneminde kısa bir süre için yeri öpme yerine geçmişti. Bundan sonra Barsbay, eski uygulamaya geri
dönmüş ve uygulama biçimine bazı ekler yapmıştır. Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, 18: 4-5.
261 Hertrandon de la Broquiere, Denizaşm Seyahat, s. 245·6. Aniatılarda anlatılanlann tersine, 16. yüzyıl
sonlarındaki kabul merasimlerini betimleyen ya da daha önceki dönemleri canlandıran minyatürlerde
çojtu kez elçiler otururken gösterilmemiştir.
262 A.g.e., s. 246.
263 Cyriac of Ancona, Later Travels, s. 3·-6; Doukas, Decline, s. 250.
264 Topkapı Sarayı'nda 1475'ten önce bir tarihte Il. Mehmed'in bir kabul merasimini anlatan Promon·
torio'dan, Necipoglu, Topkapı, s. 18-9.
265 Bu genişleme evresi için bkz. a.g.e. , s. 15-22.
86
D i PLO M AS I N I N ARAÇLARI
duldan diplomatik merasimler dahil, saray yönetimini ve teşrifatını her
açıdan etkileyen yeni bir imparatorluk imajının doğmasına yol açmıştı.
I l . Mehmed'in giderek halkın önüne daha az çıkması sonucu,Z66 Osmanlı
sultanı, M emluk hükümdarlanndan daha farklı, kalabalıklardan uzak,
görünmeyen bir imaj edinmişti. I l . Mehmed yalnızca iki dini bayramda
halkın önüne çıkmış267 ve eskisine oranla daha kalabalık bir heyet saraydan
çıkarken kendisine eşlik etmişti.268
I l . M ehmed'in fikir babası olduğu bu değişiklikler, diğer ileri
gelenlerin de hoşuna gitmişti. Akkoyunlu Hükümdan Uzun Hasan'ın
oğlu Şehzade Uğurlu Mehmed, babasının sarayından kaçmış, kısa bir
süre Memluk sarayında kaldıktan sonra, 1474'te İ stanbul'a gelmişti.
Hem babasının sarayında, hem de Memluk sarayında merasim alayları
seyretmiş olan şehzade, kendisini misafir edenlere Osmanlı sarayında
gördüğünün hepsinden üstün olduğunu belirtmişti. 269 Şehzade bir konuk
ve sığınınacı olarak Osmanlı hükümdannın konukseverliğinin tadını
çıkartırken kendini Osmanlı sarayını olumlu değerlendirmek zorunda
hissetmiş olabilirdi, ama bu konuşma gene de saray mimarisinin ve teş
rifatının bir hükümdarın görünüşü açısından ne kadar önemli olduğunu
göstermektedir.
H er ne kadar Topkapı S arayı'ndaki mimari değişiklikler Osmanlı
sultanının giderek daha az görünür olduğunu yansıtsa da, bu değişiklikle
rin bazılan hükümdan hala dış dünyayla bağlamaya devam ediyordu. Bu
açıdan yeni yapı Kahire'deki Memluk sarayıyla benzerlikler göstermek
teydi. Örneğin, Topkapı S arayı'na eklenen üçüncü dış duvarlarda üç kule
vardı ve bunların biri Alay Köşkü olarak adlandırılmıştı. 27° Kulenin kafesli
penceresi, elçilerin merasim alayının, sarayın birinci kapısına yaklaşırken
geçtikleri yolu görmekteydi. M ehmed'in merasim alayını seyretmek için
bu köşkü özellikle kullanıp kullanmadığını bilmemekle birlikte, sarayın
266 A.g.e., s. 21.
267 Necipoglu, "Framing the Gaze," s. 303.
268 Necipoglu, Topkapı, s. 21.
269 A.g.e., S. 15-16.
27o A.g.e., s. 32-4. Uzunçarşılı bu kule-köşkün ilk kez
lll. Murad tarafından inşa edildigini söylese de,
Necipoglu, daha I l . Mehmed döneminde bu amaçla kullanılan bir kule oldugunu söyler. İsmail Hakkı
Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, Ankara, TIK, 1945, s. 25.
OSM A N Ll LA R VE M E M L U K LA R
betimlendiği 1 5 9 6 tarihli bir minyatürde, torunu I I I . Murad'ın S afevi
heyetinin geçişini buradan seyrettiği anlaşılır.271 Bazılan I l . M ehmed
döneminde yapılan diğer sahil ve bahçe köşkleri, sultanın şehir ya da
deniz manzarasını seyredebileceği biçimde inşa edilmişlerdi.272
I l . Mehmed'in giderek daha az görünmesi, Osmanlı İmparatorlu
ğu'nun en üst düzey yöneticisi olan sadrazarnın rolünün ön plana çıktığı
yeni bir merasim düzenine yol açmıştı. Elçi ile maiyeti Divan Yolu'nu ve
sultanın bir olasılıkla heyetin geçişini izlediği Alay Köşkü'nü geçtikten
sonra, Topkapı Sarayı'nın dış duvarlarına ulaşır, birinci kapıdan içeri alınır
ve sadrazam ikinci avludaki Divanhane'ye gelene kadar heyet birinci avluda
bekletilirdi. Bundan sonra elçi Divahane'ye doğru giderken ya "galebe diva
nı" olarak anılan bir merasimi ya da rütbesine göre değerli dokumalardan
oluşan bir sergiyi izlerdi. Bazen avlunun sol tarafında, sultanın zenginliği
ni göstermek ve saray hayvanat bahçesini hatırlatmak için yabani hayvan
ların gezindiği görülürdü. 273 Bazı durumlarda elçi Divanhane'ye gelir ve
sadrazarnın gelişini burada beklerdi. 274
Bu yeni merasim biçiminde sultan Divanhane'deki ilk karşılaşmaya
kahlmaz, ama mekana bakan kafesli hünkar penceresinden görüşmeleri
izleyebilirdi.27s Sultanın görülmeyeceği biçimde yerleştirilmiş olan bu pen
cere Memluk kalesindeki kafesli pencereyi anımsahyordu. Panoramik bir
görüş için yapılmadığı, "var olan, ama görünmeyen" bir sultan imajı yarat
maya yönelik olan bu uygulama, Abbasilerin Bağdat'ta kullandığına benzer
bir pencereyi de anımsatmaktadır276
ı6. yüzyıldan önce elçilerin Divanhane'de nasıl oturduklarına dair
günümüze herhangi bir bilgi ulaşmamış olsa da, 17. yüzyıl sonlarından
bir kaynak, Müslüman bir hükümdarın yolladığı elçinin, nişancıyla aynı
sedirde oturduğunu belirtmektedir.277 Müslüman olmayan hükümdarla271 Minyatür için bkz. Necipoglu, Topkapı, s. 36.
272 A.g.e., s. 218-42. Bazı sultanların diplomatik heyetler için bu sahil köşklerinde yaptıgı özel toplantı
lar için bkz. a.g.e., s. 238-9.
273 Bu hayvanat bahçesi Topkapı Sarayı'nın dışında olabilirdi. Borsook, "Travels," s. 1 60.
274 Paragrafın tamamı için bkz. Necipoglu, Topkapı, s. 6ı.
275 A.g.e. , s. 58-9.
276 Necipoglu, " Framing the Gaze," s. 303-6. Alıntı için bkz. a.g.e., s. 318.
277 Tevkii Abdurrahman Paşa, "Osmanlı Kanunnameleri," s. 513.
88
D i P LO MASI N I N ARAÇLA R I
rın yolladıkları elçilerse, Divanhane kapısına yakın, sadrazarnın karşısına
yerleştirilen bir iskemle üstüne oturtulurdu.278 Hem Müslüman, hem de
Müslüman olmayan devletlerin elçilerini şereflendiren bu sistem, aynı
zamanda ikisini birbirinden de ayırmaktaydı.
II. Mehmed diplomatik kabul merasimlerinin ardından yapılan ziya
fete katılmayı bırakarak, sultanın rolünü ve imajını da degiştirmişti.279 Bu
degişikliklerle Osmanlı uygulamaları Memluklarınkinden iyice farklılaşma
ya ve Osmanlı hükümdarının mahrem imajı giderek daha fazla öne çıkmaya
başlamıştı. Bu yeni durumda elçiler sadrazarnın masasına oturtulurken,
maiyetindekiler divanın diger ileri gelenlerinin masalarına dagıtılmaktay
dı.280 Ziyafetten sonra kısa bir dinlenme süresinin ardından, saray agaları
elçiye Divanhane'nin yanındaki Hazine'nin kapısında hilat giydirir ve sul
tanı görmek üzere üçüncü kapıdaki Arz Odası'na gidilirdi.281
1478'den sonra Osmanlılar, yabancı elçilerin kabul merasimi için,
Divanhane'nin bitişigine yeni bir Arz Odası yapmışlardı. I I . Mehmed'in
yeniden yapılandırma girişimlerinin bir parçası olan bu yeni mekan,
üçüncü avlunun girişindeydi ve sultanın özel dünyasıyla kamusal alanı
birbirine baglamaktaydı. Bu çadır benzeri köşkün, Memlukların büyük
eyvanına benzer bir işlevi vardı, ama mimari açıdan Memluk kalesindeki
sütunlu uzun salondan çok farklıydı. Bir kabul merasiminde elçi, Arz
Odası'na sadrazam ve diger ileri gelenlerden sonra girerdi. Elçiye, kolla
rına girmiş iki saray görevlisi, büyük olasılıkla saray agası eşlik ederdP82
Elçi Arz Odası'na girdikten sonra egilerek ya sultanın elini ya da yeri
öpmesi beklenirdi. 283 Bu noktada herkes ayakta dururken elçinin oturma
sına izin verilebilirdi.
17· yüzyıla tarihlenen bir elkitabına göre, yabancı elçinin mektubu
nu Osmanlı sultanına sunma biçimi Memluk uygulamasından biraz fark
lıydı. Elçi mektubu kendisine en yakın oturan divan üyesine (bu çogunlukla
en düşük rütbeli vezir olurdu) verir, o da yanındaki kişiye geçirirdi. Böylece
278 A.g.y.
279 Necipoglu, Topkapı, s. 6 ı . Bu degişimin önceki işaretleri için bkz. Birinci Bölüm, s. 53·4·
28o A.g.y.
281 Arz Odası'ndaki merasim için bkz. a.g.e., s. 96·110.
282 A.g.e., s. 96·7. Bu uygulamanın tarihsel geçmişi için bkz. Sanders vd. , "Marasim," s. 522, 524.
283 Spandounes, On the Origins, s. 129.
OSMAN Ll LA R V E M E M LU K LAR
mektup, en düşük rütbeli vezirden yüksek rütbeliye geçirilerek sadrazama
ulaşırdı. Bundan sonra sadrazam mektubu tahtta, sultanın yanında duran
yastığın üstüne bırakırdı. Bu olay sırasında mektubun yüksek sesle okun
duğuna dair bir veri bulunmamaktadır.284
Memluk kaynaklarında armağanların dağıtımıyla ilgili yalnızca
birkaç ayrıntı verilirken, Osmanlı kaynakları bu merasirnin zaman içinde
nasıl giderek daha incelik kazandığını gösterir. Arz Odası yapılmadan önce
armağanları hizmetkarlar yastıkların üstüne yerleştirerek sultana götü
rürlerdi. 285 Elçi kabul merasimleri Arz Odası'ndan yapılmaya başladıktan
sonra armağanlar Arz Odası'nın penceresinin önünden geçirilir ve artık
içeri getirilmezdi. 286
Elçiden, armağanları vermeden önce ya da verdikten sonra konuş
ması istenebilirdi. Aksi halde Osmanlı teamüllerine göre hükümdarın
önünde sessiz kalması beklenirdi. Osmanlı hükümdarlarının I. Süleyman
dönemine (hd. 1520-66) kadar, kimi zaman da duruma göre doğrudan
elçilere hitap ettikleri, sadrazarnın da aynı şeyi yapabildiği bilinir.287 Gerek
sinime göre bazen konuşmalara bir tercüman da yardımcı olurdu. Bütün
bunlardan sonra elçinin kabul salonundan çıkmasına izin verilirdi. q. yüz
yıl Osmanlı elkitaplarına göre elçi, ağalar tarafından sarayın dış avlusuna
yönlendirilir ve çoğu kez burada daha başka armağanlar alırdı. 288
Elçiler sultanla ikinci bir görüşmeye ender olarak çağrılırdı. Eğer elçi
kabul merasiminde bir yanıt ve kendi getirdiği armağanların karşılığı olarak
hükümdarına götürülmek üzere armağanlar alamamışsa, yanıtı konutunda
beklerdi. Diplomatik görüşmeler genellikle tek bir oturumda biter ya da ev
sahibi saray yöneticileri ile diplomatik temsilciler arasında bir dizi görüşme
yapılırdı. Elçi çoğu kez üstlendiği görevi müzakere etmek ya da sultanın
yanıtını ve hükümdarına götüreceği armağanları almak üzere saraya ya da
284 Tevkii Abdurrahman Paşa, "Osmanlı Kanunnameleri," s. 514285 Bertrandon de la Broquiere, Denizaşın Seyahat, s. 245. Bertrandon de la Broquiere'in anlatımıyla
Karamano�lu sarayı ve merasimi için bkz. a.g.e., s. ı85·7. Bertrandon de la Broquiere'e göre Karamano�·
lu hükümdan arma�anları 143o'larda da böyle kabul ediyordu.
286 Necipo�lu, Topkapı, s. 96-7.
287 A.g.e., s. 98; Dilger, Osmanisehen Ho.fzeremoniells, s. 56; Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 5·
288 Orgun, "Osmanlı İmparatorlu�'nda Name ve Hediye Getiren Elçilere Yapılan Merasim," s. 408.
D i P LO M AS I N I N ARAÇLA R I
yüksek rütbeli bir devlet görevlisinin konağına tekrar çağrılırdı. 289 Eğer saray
mensuplarıyla toplanmak üzere saraya çağrılmışsa elçinin, sultanı divana
başkanlık ederken ya da halkın şikayetlerini dinlerken uzaktan izleme fırsatı
olurdu.29° Bunun gibi önceden prova edilmeyen olaylar bile elçiyi etkileyebil
mek amacıyla saray tarafından son derece ustaca planlanırdı.
KABUL M I RASİMİNDEN S o N RA: M E M LUKLARDA VE
OSMANLl LARDA M E RASİM ALAY!
Yabancı elçiler bundan sonra düğünler, sünnet şenlikleri, askeri
talimler, askerlerin seferlerden zaferle dönmesi, başka diplomatik heyetie
rin gelişi ve dinsel bayramlar gibi özel günlerde yapılan merasim alaylarına
davet edilirler ya da "rastlantı sonucu" bunlara tanıklık ederlerdi. Bu olay
larda gösteriyi yapanlarla seyredenler arasındaki sınırlar iyice bulanıklaşı
yordu. Kendi hükümdarının imajını göstermek ve salınelernek için gönde
rilen elçiler, aslında ev sahibi yönetimin seyircisine dönüşüyordu. Elçiler,
ev sahibi hükümdarın gücünü, karşı tarafın hükümdarına gösterebilmesi
için ender bir fırsattı, dolayısıyla da bu tür kutlamalar ev sahibi ve danış
manları tarafından önceden dikkatle planlanırlardı.
Memluk yönetiminin ününden ötürü Kahire, bu tür çok çeşitli mera
siıniere ve kutlarnalara ev sahipliği yapan önemli bir yerdi, bunların bazılarına
daha da incelik kazandınlıyor ve sultanlar tarafından diplomasi dağarcığına
ekleniyordu. z9ı Bu kutlamaların çoğunluğu, genellikle yalnızca saray mensup
larının ve diplomatik heyetierin katıldıklan elçi kabul merasimlerinin tersine,
halka açıktı ve çoğuna Memluk sultanı da katılırdı.292 Şehirde yapılan merasim
alaylan ve yıllık mikyasü 'n-Nil293 açılışından sultanın düzenlediği av partilerine
289 Sertrandon de la Broquiere, Denizaşırı Seyahat, s. 247-8; Spandounes, On the Origins, s. 123. Span·
dounes sonradan yapılan bu ziyaretiere deginmez, ama ilişkilerin paşalar tarafından yürütüldügünü
belirtir.
2 9 0 Bertrandon de la Broquiere, Denizaşırı Seyahat, s. 248-9.
291 Ömegin Berkuk, peygamberin dogdugu günü (mevlid) her yıl kutlamaya başlamıştı, Seyyidet N efi
se'nin dogum günü kutlamalarını da ilk başlatan Kayıtbay'dı. Behrens-Abouseif, Cairo of the Mamluks,
s. 3o. 56.
292 A.g.e., s. 28-31.
293 Mikyasü'n-Nil, Mısır'ın yaşam kaynagı olan Nil lrmagı'nın su seviyesini ölçen alete verilen addır.
Nil'in önemi yüzünden bu alete de büyük özen gösterilmiştir. Yılda bir kere bir kutlama yapılarak yag
mur mevsiminden önce ve çogunlukla Memluk sultanlarının eşliginde törenle açılırdı. y.n.
OSMAN Ll LA R VE M EM L U K LAR
kadar kentsel ölçekteki bütün kutlamalar yüksek rütbeli yabancılan kuşkusuz
etkileyecek düzeydeydi.Z94 Yıllık hac kervanı ve mahmelin (tahtırevan) yola
çıkışı da, Kahire şehir yaşamını renklendiren olaylardı. Boş tahtirevan ve
beraberindekilerin Kahire sokaklanndan geçmesi, Memluk sultanının Hare
meyn'in koruyucusu olarak başlıca simgesel rolünü bir kez daha pekiştirmiş
oluyordu.29j Hem Osmarılı, hem de Memluk kaynakları, Osmanlı elçilerinin,
diger yabancı Müslüman yüksek görevlilerle birlikte bu merasimleri defalarca
izlediklerini aniatılara geçmiştir.'96
ileri gelen yabancılar bunların dışında, çok sayıda sivil (genellikle
askeri) olayda da hazır bulunmuşlardır. Elçilere bazen Memluk birlikleri
nin talimleri ve Jürusiyye adı verilen binicilik ve kılıç kullanımı konusun
daki başarılarını sergileyen oyunlar da izlettirilirdi. Bu beceri gösterileri
Memlukların askeri bir yönetim olarak imajlarına katkıda bulunmuştur.
Askeri birlikler ve zafer alayları şehir sokaklarından geçmekte, sultanlar
ve danışmanları da böylece iç ve dış dünyayı birlikte etkileme fırsatı bul
maktaydı.297 Bir Osmanlı mahkumunun 1485 'te yazdıgı mektup, bu tür
olayların arkasında çok dikkatli planlamalar olduğunu kanıtlamaktadır.298
1 5 . yüzyılda kaleme alınan bu ender tutsak öyküsünde, Memlukların
kazandıkları bir askeri başarıdan sonra, malıkurnun da zorla yürütüldügü
bu zafer alayıyla ilgili yapılması gereken hazırlıklar konusunda komutanla
rın, şehir yetkililerini nasıl bilgilendirdikleri ayrıntılarıyla anlatılmaktadır.
Zafer alayının yapılacağı gün bütün işyerleri ve dükkanlar kapatılmıştı.
ilkönce düşman askerlerin mızraklara geçirilmiş kesik başları kalabalığı
"selamlamış," ardından mektubu yazanla diğer tutsaklar, büyük olasılıkla
zincirlenmiş olarak ve sırtlarında bir-iki pılı pırtıyla, Memluk birlikleri ve
atlılar tarafından şehir sokaklarında dolaştırılmıştı. Her ne kadar mektubu
yazan kişi bu aşağılamayı seyreden herhangi bir yüksek rütbeli yabancı
294 Sultanın 14 70-71 'deki N ilometre açılışına katılışı için bkz. Adome, Itirıeraire d 'Arıselme Adorno, s. 205-7.
295 Elçilerin başka tarihsel baglamlarda karşılaştıklan ek merasimler için bkz. Broadbridge, Kirıgship, s.
24, III-12.
296 Bkz. Dördüncü Bölüm, s. 157; Beşinci Bölüm, 196-197.
297 Zafer alaylannın başka tarihsel dönemlerdeki önemi için bkz. Michael McConnick, Eternal Victory:
Triumphal Leadership in Late Arıtiquity, Byzarıtium and the Early Medieval West, Cambridge, Cambridge
University Press, 1986, s. 189-231; Mary Beard, The Romarı Triumph, Cambridge, MA, Belknap, 2007.
298 T.E.3739.
D i PLOMAS I N I N ARAÇLARI
olup olmadığını belirtmemişse de, çok sayıda Memluklu tarih kitabında,
Kahire'yi ziyaret eden elçilerin benzer olayları seyretmek üzere davet edil
diklerinden söz edilmektedir.299 Başka zafer alayları arasında, Kıbrıs Kralı
Janus'un 1426 'da esir alınmasından sonra, Memluk birlikleri eşliğinde
geçişi iyi bilinen ve sık sık anılan bir örnektir. Tantanalı merasimlerin ve
ziyafetlerin öne çıktığı eski gelenekleri yeniden canlandırmasıyla tanınan
Sultan Barsbay, Kral Janus'un teşhir edildiği bu merasim alayı kaleye ula
şana kadar ileri gelen yabancılardan oluşan büyük bir grubu bekletmişti.Joo
Daha sonraki bir tarihte Dulkadıroğlu Şehsuvar Bey'in zincirlenmiş olarak
Kahire sokaklarında teşhir edildiği merasim alayı da, Memlukların toplum
sal belleğinde kalıcı bir iz bırakmıştır.3°1
Zamanla Memluk tarihçileri, Memluk kutlamalarının ve resmi
merasim alaylarının seyrekleşmesinden ve eskisi kadar etkileyici olma
masından dem vurmaya, hatta hayıflanmaya başlamışlardı.J02 Örneğin
Bahri yönetiminin başlarında Memluk sultanları, daha güçlü bir Moğol
etkisi altında olduklarında bazı kabul merasimlerini çadırlarda yapmak
taydı.J03 Kabul merasimleri kaleye taşındığı zaman bu gelenek yavaş yavaş
ortadan kalkmış, merasimlerde güçlü bir Eyyubi ve bazı Abbasi etkileri
görülmeye başlamıştı. Bu değişikliğe, sultanın güvenliği konusunda artan
kaygılar neden olmakla birlikte, yönetim biçiminin giderek daha yerleşik
hale gelmesinin de etkisi vardı.J04 Osmanlı sultanlarının giderek halk
arasında daha az görünmesinin tam aksine, Memluk sultanlarının bazı
olaylarda halk arasında görünmesi beklenmekteydi.Jos Örneğin Memluk
sultanlarının, özellikle Batılı ziyaretçilerin dikkatini çeken sarıkiara ve dış
giysilere önem vermesi belki de Memluk sultanlarının halk arasına çıktık299 Sonraki bölümlere ve Ekiere bkz.
300 Jbn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, 18: 42.
301 Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 50.
302 A.g.e., s. 6 9 .
3 0 3 Fuess, " Between dihliz and dar al-'adl." Dihliz konusunda genel bilgi için bkz. Peter Aiford And
rews, Felt Tents and Pavilions: The Nomadic Tradition and its Interaction with Princely Tentage, Londra,
Melisende, 1991, 2: 825·6, 829.
304 Fuess, "Between dihliz and dar al-'adl," 150·3.
305 Memluk sultanlannın şehirde görünmesiyle ilgili olarak bkz. Behrens-Abouseif, Cairo ofthe Mam·
luks, s. 28-p ve Joos van Ghistele, Le Voyage, s. 146 [38]; Memluk sultanlannın inşaatlarda bizzat görün
mesi ve inşaatlan denetlernesi üzerine bkz. a.g.e., s. 31-3.
OSMAN Ll LA R V E M E M LU K LA R
93
larında daha etkileyici bir iz bırakma gereksiniminden kaynaklanıyordu.3°6
Memluk sultanları yabancı elçiler şehrin bazı mahallelerine giderken ya
da halka açık merasimlere kahlırken çeşitli kereler onlara eşlik etmişti.3°7
I l . Mehmed'den önce bile Osmanlı sarayını ziyaret eden hiçbir elçi sultan
tarafından böyle bir jestle onurlandırılmamışh.
Memluk kaynaklarında anlahlan bu tür sayısız olaya karşın, Osmanlı
kaynakları ne zafer alaylarından ve halka açık merasimlerden, ne de dinsel
anma günlerinin sayısından söz eder.3°8 Her ne kadar tahta yeni bir hüküm
dar çıktığı zaman bir cülus merasimi yapılsa da, kaynaklarda ileri gelen
yabancıların bu merasime katıldıkianna ilişkin bir bilgi yoktur. Ancak hane
dan ve sünnet düğünlerini anlatan birkaç kaynakta diplomatik temsilcilerin
de bulundukları belirtilmektedir.3°9 Kaynaklarda bu tür şenliklerin yapıldı
ğına dair bilgilere ancak ı6. yüzyılın ortalarından itibaren daha sık rastlanır
olmuştur. Kent ölçeğindeki bu şenliklere artan ilgi sonucu, "surname" (şen
lik kitabı) olarak bilinen ve hem bu şenliklere, hem de bunların yapılmasını
sağlayan sultaniara adanan yeni bir yazın türü ortaya çıkmıştır.3'0
Ancak Osmanlılarda siyasal erki elinde tutanların, her yıl sınır boy
larına yapılan akınlardan ve ordu seferleriyle ilgili sık sık gelen haberlerden
ortak kimliği pekiştiren kentsel etkinlikler, kutlamalar ve güç gösterileri
şeklinde yararlanmamış olmaları düşünülemezdi.311 Nitekim Bizanslı tarihçi
306 Memlukların vurguladıkları özellikler için bkz. Albrecht Fuess, "Sultans with Homs: About the
Political Signifıcance of Headgear in the Mamluk Empire," MSR 12 (2oo8): 71-94.
307 Sultan İnal zamanında bir Osmanlı elçisi için bkz. Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. ' Izz al-din, 2: 454Kayıtbay'ın 1493-4'te Osmanlı elçisiyle beraber yaptıgı Kahire turu için bkz. s. 157-8; İbn lyas, 3: 298.
308 Nurhan Atasoy, "Processions and Protocol in Ottoman İstanbul," The Sultan's Procession: The Swe
dish Embassy to Sultan Mehmed IV in 1 657-1 658 and the Ralamn Paintings, ed. by Karen Adahl. İstanbul,
Swedish Research Institute, 2006, s. 168-95; Zeynep Tarım-Ertug, "Osmanlılar'da Teşrifat," Türk Dün
yası Kültür Atlası, Istanbul. 1999, s. 428-77.
309 Şehzade Bayezid'in Germiyanoglu sultanının kızıyla dügününde hazır bulunan Memluk elçisi için
bkz. İkinci Bölüm, s. 104-105 ve s. ro3'te dipnot 25. Nurhan Atasoy, " Processions and Protocol in Otto
man İstanbul," The Sultan's Procession: The Swedish Embassy to Sultan Mehrned IV in 1 657-1 658 and the
Ralamn Paintings, ed. by Karen Adahl, Istanbul: Swedish Research Institute, 2006, s. 168-95; Zeynep
Tarım-Ertug , "Osmanlılar'da Teşrifat," Türk Dünyası Kültür Atlası, Istanbul. 1999, s. 428-77. Aynı şe
kilde Şehzade Mehmed'in (gelecegin I l . Mehmed'i) Dulkadıroglu sultanıyla olan dügününe çok sayıda
yüksek rütbeli kişi çagrılmış olmakla beraber, aralarında Memluk elçisinin adına rastlanmaz. Şehzade
ler Cem ile Bayezid'in 1455-6'daki sünnet dügünü için bkz. Dördüncü Bölüm.
310 Örnegin Esin Atıl. Levni and Surnarne: The Story ofan Eighteenth-Century Ottoman Festival, İstanbul,
Koçbank, 1999.
3rr Sanders vd., "Mawlikib," s. 858.
94
D i P LO M AS I N I N ARAÇ LA R I
Doukas'ın tarihindeki kısa bir gönderme bunu ima eder. Doukas, İstanbul'un
29 Mayıs 1453 'te Osmanlıların eline geçmesine ağıtlar yakınakla birlikte, I I .
Mehmed'in ı8 Haziran 1453 'te şehri terk ettiğini ve birkaç hafta sonra Edir
ne'ye görkemli bir zafer alayıyla girdiğini belirtir. Osmanlı hükümdarı, eski
Osmanlı başkentine "kendisiyle birlikte arabalada ve at üstünde sayısız soy
lu kadın ile onların kızlarını" götürmüştür. Doukas, büyük olasılıkla bizzat
tanık olduğu bu iyi düzenlenmiş zafer alayını şöyle anlatır:
Mehmed'in Edirne'ye görkemli zafer girişini bütün soylu kadınlar ve
Hıristiyan valiler ve hükümdarlar akın akın gelerek -ve o ne görüle
cek şeydi- izlediler ve onu " Selam!" diye karşıladılar [ . . . ] Şehirle aynı
kaderi paylaşmaktan korktukları için, gönülsüzce olsa da armağanlar
vererek boyun eğdiler. Tiran kibirli ve gururlu tahhnda oturuyor ve
şehrin düşüşüyle böbürleniyordu. Hıristiyan hükümdarlar titreyerek
ve geleceğin onlar için nelere gebe olduğunu merak ederek öylece
duruy6rlardı.312
Doukas'ın " Hıristiyan hükümdarlar" genel deyişi, İ stanbul'un
düşüşünden beri büyük olasılıkla Edirne'de I I . Mehmed'in dönüşünü bek
leyen tabileri durumundaki hükümdarları ve elçileri içeriyordu ve I I . Meh
med isteklerini bu gruba daha sonra bildirecekti. Doukas'ın aniahiarına ek
olarak ı 6 . yüzyıl Osmanlı bilgini ve tarihçi İbn Kemal de bir zafer alayında
(1497) Memluk Elçisi Hayr Bey'in bulunduğunu belirtiyordu. Ama onun
anlathğı Topkapı Sarayı kapıları ardındaki bir merasirndi ve bu merasim
alayının imparatorluk başkentinin sokaklarından geçip geçmediğini belirt
miyorduY3 Bu tür olaylara, özellikle de ı 6 . yüzyıl öncesinde yapılanlara
göndermede bulunan kaynakların azlığı, belki de yapıldıkları sıklığı da
ironik biçimde gösteriyor olabilir. Bir olasılıkla bu kutlamalar ve merasim
alayları çok sık yapıldığı için yerel halk tarafından kanıksanmış, dolayısıyla
da yerli tarihçiler ve vakanüvisler bunlara yer vermez hale gelmiş, bu bilgi
ler yalnızca yabancı izleyicilerin yazılarında yer almışhY4
312 Doukas, Decline, s. 241-2.
313 Bu merasim alayının aynnhlı anlahmı için bkz. Alhncı Bölüm, s. 207-208.
314 Osmanlı Sultanı IV. Mehmed'in merasimle başkentten ayrılıp Edirne'ye gelmesi Osmanlı kaynak-
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
95
ELÇİLERİN G E Rİ D öNüşü: İLETİ M ARACI O LARAK ELÇİLER
Bu karşılıklı gösteriler ve sunuşlar sona erdikten sonra elçiler ev
sahibi hükümdarın izniyle ülkelerine geri dönerlerdi. Heyete genellikle
ev sahibi sultanın atadığı bir milımandar ya da rehber eşlik eder, böylece
hem sınıra kadar gözetim altında tutulmuş olurlar, hem de günlük gereksi
nimleri karşılanmış olurdu.3'5 Elçinin ülkesine neyle geri döneceği görevin
başarısına bağlıydı, ama en azından sözlü bir yanıtla ve hükümdardan ken
di temsilcisini uygun bir mektupla yoUayacağı sözünü alarak ev sahibi ülke
yi terk ederdi. Ancak çoğu zaman elinde hem bir mektup, hem de armağan
lada geri dönerdi; bazen kendisine ve maiyetindekilere de ayrı armağanlar
verildiği olurdu. Ev sahibi hükümdarın karşı tarafın yolladığı mesajdan
özellikle memnun kaldığı bazı durumlarda, hükümdar, kendi elçisini ek bir
mektup ve armağanlarla, geri giden heyetle birlikte gönderirdi.
Elçilerin ülkelerine geri dönüşleri belki de bir diplomatik alışverişin
ikinci en kritik anıydı, ama çoğunlukla göz ardı edilirdi. Elçiler kendi hüküm
darlarını bir başka sarayda temsil ettikten sonra, onları ağıdayan hükümdarın
tepkisini aktarmak ve kendilerine nasıl davranıldığını anlatmak durumunday
dılar. Görevlerinin bu bölümünde elçiler birer nakil aracı ve masal aniatıcısı
işlevi görürdü, ancak belleğine dayanarak anlattıklarının kimi zaman iki saray
arasındaki ilişkileri değiştirme olasılığı hep vardı. Ortama ve koşullara bağlı
olarak elçiler, getirdikleri mesajın içeriğiyle değil, ama diliyle hafifçe oyna
yabilirlerdi.J'6 Sonraki bölümlerde göreceğimiz gibi diplomatik temsilcilerin
raporları bazen savaş ile barış arasındaki farkı yaratırdı.
Diplomatik görevlerin, karşılıklı kültürel alışveriş üzerindeki etkisi
hiç azımsanmamalıdır, ama bu etkiyi kanıtlayan veriler genellikle tarih için
de unutulup gitmiştir. Osmanlı sefaretnamelerinin ortaya çıkması yüzyıllar
geçtikten sonra mümkün olmuştur. Elçilerin, hükümdarlarına yazılı ya da
sözlü raporlar sunduğu açık bir gerçektir, ama bunlar ender olarak sonraki
lannın dikkatini çekmemiş, yalnızca bir yabancı diplomahn yaphgı bir resim aracılıgıyla günümüze
ulaşmışhr. Bkz. Karin Adalı!, ed. The Sultan's Procession: The Swedish Embassy to Sultan Mehmed IV in
ı 657-ı 658 and the Ralamn Paintings, İstanbul, Swedish Research Institute, 2006. Bu olasılıgın Bizans
bakış açısıyla yorumlanması üzerine bkz. McCormick, "Analyzing Imperial Ceremonies," s. 9·
315 Ömegin, Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 81-2.
316 Buna benzer bir örnek için bkz. Anonim, Grekçe Osmanlı Tarihi, s. 101.
D i PLOMAS I N I N ARAÇ LA R I
yüzyıllara kalırY7 Tarihçilerin anlattıkları bazı hikayeler, elçilerin görevleri
sırasında gözlemlerlikleri ve topladıkları şeyleri aktararak, bir tür iletişim
kanalı hizmeti gördüklerini de ima ederY8 Bu hikayeler ve nesneler Osman
lı-Memluk diplomatik karşılaşmaianna yalnızca kişisel bir boyut kazandır
makla kalmamış, aynı zamanda her iki toplumun da toplumsal belleğine
katkıda bulunmuşturY9
Benzer bağlamda bir örnek de, diplomatik temsilcilerin hızlandırdığı
canlı toplumsal ve kültürel alışverişle ilgili genel bir izienim verir. Osmanlı Sul
tanı I l . Murad tarafından Karakoyunlu hükümdanna elçi olarak yollanan şair
ve tarihçi Şükrullah, 1449'da Cihan Şah'la (hd. 1439-67) yaptığı bir görüşmede
Oğuzlada ilgili bir tarihe ulaşmıştı. Bu Şükrullah'ın ne ilk, ne de son diplomatik
göreviydi,Jıo ama, bu görev Osmanlı kültürü ve toplumu üzerindeki en kalıcı
etkiyi yarattı. Şükrullah'ın gördüğü elyazması, Osmanlıların ve Karakoyunlula
nn atalarını aynı efsanevi kişiye, Oğuz'a bağlayan bir soyağacını içermekteydi.Jıı
Şükrullah'ın Osmanlı topraklanna döndükten sonra derlediği tarihinde yer
verdiği bu soyağacı, I l . Murad ile ardıllannın destekleriyle yeniden yapılandırıl
makta olan Osmanlı tarih yazımının resmi bir parçası olmuştuY2
Bütün bu heyetler yüzeyde birbirine benziyordu: Her birinde en
azından bir elçi, bir mektup ve heyeti ağıdayacak hükümdar için armağanlar
bulunurdu. Bu bileşenlerin anlamlan hem kısa vadeli kaygılar, hem de uzun
vadeli dönüşürnlerle biçirnleniyordu. Böyle bir yapının sunduğu zengin potan
siyel ve çoklu okurnalar, çoğu kez hükümdarlar ve toplurnlar arasındaki güçlü
iletişim yönteminin ne kadar dayanıklı ve esnetilebilir olduğunu kanıtlıyordu.
Osmanlılada Mernluklann aynı ideolojik dünyaya ait olmaları, onlan içi boş
haberleşmelere ve merasirnlere zorlamıyordu. Tam tersine, çünkü bu hüküm
darlar aynı ideolojileri paylaştıklanndan, niyetlerini etkin biçimde karşı tarafa
aktarabilrnek için birbirlerinden daha yaratıa ve becerikli olmak zorundaydılar.
317 1495'ten bir Osmanlı ömejp için bkz. N ebi Bozkurt ve Kemal Beydilli, "Sefaretname." DlA. 36: 290.
318 Anadolu'dan bulunan bir 14. yüzyıl şiir koleksiyonu için lstanbul'a gelen bir Ingiliz diplomatik heyet
üyesine teşekkür etmeliyiz. bkz. Abdülkerim Özaydın ve Hatice Tören, "Kadı Burhaneddin," DlA, 24: 75·
319 Memluk kaynaklanndaki elçi raporlannın örnekleri için bkz. Ibn Aja, ed. Tulaymat; El-Makrizi,
Dürer, ed. Celili, ı: 439-53. Aynca bkz. Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 37-8.
320 Taşköprülüzade, Eş-Şe(W'iku n-Nu 'miinlye, s. 94·
321 Şüknıllah, Behcetü't-Tevarih, ed. Nihai Atsız, s. 5 1 .
3 2 2 Kafadar, Between Two Worlds, s. 96, 122.
OSMAN L l LAR V E M E M LU K LA R
97
İKİNCİ B ö LÜM
ALGILARIN DÖNÜ Ş ÜMÜ
(135 0-14 0 2 DOLAYLARI)
T
arihçiler, Osmanlı-Memluk ilişkilerini ne doğrusal bir yaklaşımla,
ne de 1512'ye yaklaştıkça giderek daha düşmanca bir hal aldığı savı
gibi kolaycı bir bakış açısıyla açıklayabilirler. İlişkilerinin daha başı
diyebileceğimiz 135 0-1402 tarihleri arasındaki dönemde bile iki ülke arasın
daki diplomatik alışveriş hep karmaşık ve değişken olmuş, ayrıca Osmanlı
ların gelişmesi ve genişlemesi karşısında her iki gücün konumları arasında
meydana gelen dramatik karşıtlık öne çıkmıştı.
Bu dalgalanmalar kısmen iki devletin de değişen iç dinamiklerin
den kaynaklanmaktaydı. Bu dönemde Memluklar, yönetimin başında kimin
olacağı konusunda büyük bir dönüşüm geçirmişti. Bir önceki Bahri yöne
timinde sultanlar çoğunlukla Kalavun ailesinden gelirken, Burci yönetimi
yeni bir siyasal ideoloji yaratmanın peşine düşmüştü. Memluk başkentindeki
bu değişim, Osmanlıların yerel bir güç olmaktan çıktığı ve coğrafi açıdan
egemenlik alanlarını genişlettiği bir döneme rast gelmişti. Osmanlılar,
Memluklarla ilk ilişkiye geçtikleri dönemde, çevresi Germiyanoğulları ve
Karamanoğulları gibi daha etkileyici ve saygın beylikler tarafından sarılan,
görece daha düşük konumda, küçük bir beylikti, ama artık yükselişe geçmiş
lerdi ve 1396'ya gelindiğinde önemli bir Haçlı ordusunu durdurabilecek güce
ulaşabilmişlerdi. Başkentleri Bursa'nın yanı sıra, ilerde Balkanlar'a açılma
larını perçinleyecek ve zamanla sonraki başkentleri olacak olan Edirne'yi de
baştan aşağıya yenilemişlerdi.'
Her iki yönetim de değişirken, diplomatik görüşmeler aracılığıyla
edindikleri karşılıklı imajlar da değişmeye başlamıştı. I . Bayezid, Kahire
ile Bursa arasındaki ilişkilerine kalıcı izler bırakan ilk Osmanlı hükümdan
olmuştu. Memluk sarayına yolladığı heyetierin zamanlaması, Osmanlıların
Anadolu'daki Memluk politikasını yakından izlediğini, Balkanlar'da elde
ettikleri başarıları öne çıkarttıklarını ve "gazi" imajını büyük bir dikkatle
ı
Osmanlı başkentinin taşınmasıyla ilgili olarak bkz. Giriş, s. 29 ve dipnot 65.
ALC l LA R l N D ö N Ü Ş Ü M Ü
yerleştirmeye çalıştıklarını gösteriyordu. Bu özel imaj , siyasal meşruiyetlerini
kısmen benzer bir hakka, "mücahitliğe" dayandıran Memluklara karşı üstü
örtülü bir meydan okumaydı. Aynı zamanda, Osmanlı diplomasisi de, Ana
dolu'daki diğer Müslüman güçlere karşı giriştikleri siyasal ve askeri manevra
ları Memluk başkentine açıklamanın ve haklı göstermenin yollarını arıyordu.
Memluklar, Osmanlıların verdiği bu mesajiara karşı edilgen ve
durağan bir konum benimsememişlerdi. Bugünden geriye bakıldığında
Kahire'de hüküm süren Memluk sultanlarının Anadolu siyasetine çok uzak
oldukları ya da onunla ilgilenmiyormuş gibi göründülderi düşünülebilir.
Ancak Osmanlılarla giriştikleri diplomatik alışverişler Memlukların aslında
bölgeyle yakından ilgilendiklerini, hatta bölgeye siyasal yatırım yaptıklarını
göstermekteydi. 2 Osmanlılar sınırlarını genişiettikçe ve bu genişlemeyi
diplomatik kanallar aracılığıyla duyurdukça, Memluk sultanları da, daha
sık ve dikkatlice oluşturulmuş heyetler göndererek bu yeni siyasal gerçeğe
kendilerini alıştırmışlardı. Belki de, bir önceki bölümde İbn Sahadır'dan
yapılan alıntıda belirtildiği üzere Memluklar için en rahatsız edici şey,J
Osmanlıların çok sayıda yabancı heyetin ziyaretiyle uluslararası ortamda
kabul görmeleri ve kendilerinin de o ülkelere heyetler yollama konusunda
giderek beceri kazanmalarıydı.
M E M LUK KAYNAKLARI NDA OSMANLlLARA YAPI LAN EN ERKEN ATlFLAR
Memluk-Osmanlı ilişkilerinin bu ilk döneminde Memluk sarayında
ki Osmanlı algısının nasıl yavaş yavaş değiştiğini görmek için saray katiple
rinin yazılarına bakmak gerek. Memluk kaynaklarında Osmanlılara yapılan
en erken atıflardan biri, Muhammed bin Kalavun'un üçüncü kez tahta çık
tığı dönemde Memluk divanında sır katipliğine getirilen ünlü katipierden
Şihabüddin Ahmed İbn-i Fazlullah el-Ömeri'ye (1301-48) aittir.4 El-Ömeri
Osmanlılara, coğrafya üzerine yazdığı önemli eseri Mesalikü 'l-ebsar ile inşa
elkitabı et-Ta 'rif bi 'l-mustalahi 'ş-şerifte, Anadolu' daki siyasal durumu anlatır2Erken dönem Memluk sultanları ile valilerinin Suriye'de kalıcı ve tutarlı bir kuzey sınırı oluşturma
gayretleri için bkz. Reuven Amitai-Preiss, "Northem Syria between the Mongols and Mamluks: Po
litical Boundary, Military Frontier, and Ethnic Affinities," Frontiers in Question: Eurasian Borderlands,
700-1700, ed. Daniel Power ve Naomi Standen, New York, NY, St. Martin's Press, 1999, s. 128-52.
3 Alınh için bkz. Birinci Bölüm, s. 43·
4 Alıdülaziz al-Alevi, " Ibn Fazlullah el-Ömeri," DİA, 19: 483-4.
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LAR
99
ken değinmişti. El-Ömeri'nin çalışmalan sonraki Memluk tarihçi ve katiple
rini önemli ölçüde etkilemişti, dolayısıyla Memlukların başlardaki Osmanlı
algısını kurgulayabilmek için onun düşüncelerinden yararlanmak gerekir.
El-Ömeri, Mesalikü 'l-ebsar'da siyasal çeşitliliğe sahip etkin bir Ana
dolu'dan söz ederken, Osmanlılara görece az değinmişti. El-Ömeri'nin, biri
İslam dinini kabul eden bir Cenovalı, diğeri bir Anadolu yeriisi olan iki kay
nağı, bölgeye ilişkin birbirinden biraz farklı bilgiler verseler de Osmanlıları
küçük beylikler arasında saymıştır) El-Ömeri, Germiyanoğullan ile Karama
noğullannın, özellikle de 127o'lerde ilhanlı etkisinin azalmasından sonra
Anadolu'daki önemli rolü üzerinde durmuştu.6 Germiyanoğullan bölgenin
en güçlüsü olarak tanımlanırken, en ayrınhlı bilgiler Karamanoğullarıyla
ilgiliydi. El-Ömeri'ye göre Karamanoğullan, Memluklardan hükümdarlan
için resmi bir tanıma belgesi istediklerinde, belgenin üstünde unvan olarak,
resmen "Anadolu Sultanı" (Sultanü'r-Rum) yazılmasını talep etmişlerdi.7
Yazarın Osmanlılara değindiği bölüm ise, bununla tam bir tezat içinde, 15.
yüzyılın sonlarında tarih sahnesinden silinen Kavaya (bugün Geyve; Yunan
ca Kabia)8 yöneticilerinin hemen arkasından gelmekteydi. El-Ömeri, Osman
lıların, özellikle I. Bayezid'in büyükbabası Orhan (hd. 132 6-62) döneminde
Hıristiyanları birçok kere yendiğini anlahr.9 Orhan'ın 25,000 askerden
oluşan ordusu, Bursa'yı ele geçirebilmek için Hıristiyanlarla çarpışmışh.
5 Osmanlılar için bkz. al-'Umari, Masalik, ed. Taeschner, s. 22, s. 41-2. Germiyano�llan için bkz.
a.g.e., s. 22, 34-7. Karamanogullan için bkz. a.g.e., s. 24-7, 30, 48-9. Germiyano�llannın erken Os
manlı tarihi içindeki yeri için bkz. Rudi Paul Lindner, Explorations in Ottoman Prehistory, Ann Arbor,
M I , University of Michigan Press, 2007, s. 57-80; İsenbike Togan, "Beylikler Devri Anadolu Tarihinde
Yöntem Sorunlan: Germiyan'dan Örnekler," Şinasi Tekin'in Anısına: Uygurlardan Osmanlıya, Istanbul.
Simurg, 2005, s. 704-20; lsenbike Togan, "Türkler' de Devlet Oluşum Modelleri: Osmanlılarda ve Ti
murlular'da," ProfDr. İsmail Aka Armağanı, ed. Nejdet Bilgi, !zmir, 1999, s. 79·
6 Memluklar ve Karamano�llan arasındaki ilişkiler için bkz. Giriş, s. 23-24, 29.
7 Karamano�llarına yollanan resmi tanıma belgesi (menşur) için bkz. al-'Umari, Masalik, ed. Ta
eschner, s. 24-7. Germiyanogullannın statüsü için bkz. al-'Umari, Masalik, ed. Taeschner, s. 34-7. Bu
unvanla ilgili olarak bkz. Paul Wittek, "Le Sultan de Rum," Annuaire de I'Institut de Philologie et d 'Histoire
Orientales et Slaves 6 (1938): 361-90.
8 Bu yerin tam olarak neresi oldu� bilinmemektedir. El-Ömeri Kavaya'yı (ya da Kaviye) , Samsun ile
Sinop arasında, Kastamonu beylerinin topraklanna komşu bir yere konumlandınr. Al-'Umari, Masalik,
ed. Taeschner, s. 41. Hem Samir al-Droubi, hem de Lindner burasını Kastamonu'nun batısındaki Sakarya
(Sangarius) Vadisi'ndeki Geyve olarak tanımlar. Bkz. al-'Umari, Al-Ta'rif. ı: 125 not n; Lindner, Explorati
ons in Ottoman Prehistory, s. 46, 63, ıo6-7. Kazım Dilcimen burasının büyük olasılıkla Karadeniz kıyısm
daki Bafra ya da Ünye oldu�nu öne sürer. Kazim Dilcimen, Canik Beyleri, Samsun, 1940, s. 60-3.
9 Al-'Umari, Masalik, ed. Taeschner, s . 22.
100
ALG I LA R I N DÖ N Ü Ş Ü M Ü
El-Ömeri, Osmanlıların erken bir tarihte gazi imgesini edindikleri bir öykü
yü, yani ganimet için Bizanslılarla savaşmak üzere Gelibolu'yu geçmesini
aktarmaya değer bulmuştu. Öte yandan el-Ömeri, Orhan'ın gerektiğinde böl
gedeki diğer güçlerle barış anlaşmaları imzalarlığını ve onlara yardım ettiğini
belirterek, yerleşmeye çalıştıkları sınır bölgesinin bağdaştırmacı (syncretic)
doğasını yansıtan bir gözlemini bildirmişti. ı o
Bazı ufak farklılıklar olsa da, el-Ömeri, bir sonraki inşa elkitabında
da, önceden bir cümleyle özetiediği Osmanlılar hakkındaki görüşlerini
pekiştirmektedir.ıı El-Ömeri, önce Geyve yöneticilerini tanıtmış, sonra da
Osmanlı hükümdarının adını (Orhan ibn Osman) vererek/2 Orhan'ın da
onlarla eşit düzeyde olduğunu tekrarlamıştı. İnşa elkitabını katipler için bir
başvuru kitabı olarak yazdığından, her hükümdann Memluk sarayındaki
statüsünü belirten unvanları da yanına not etmişti. Osmanlıların unvanıa
nna ilişkin belirli bir talimat bulunmamasına karşın, Geyve yöneticilerine,
sondaki 'y'yi vurgulayarak (şeddeleyerek) el-Meclis el-Samtyy el-Emiri (Emir
lere Layık Yüksek Meclis) demiş, Osmanlılar için de büyük olasılıkla aynı
unvanı kullanmıştır.13 El-Ömeri'den sonra yaşayan katip el-Kalkaşandi'ye
göre, en yaygın yedi unvan içinde önem açısından el-meclis beşinci sırada
dır. ı4 Buna ek olarak el-emtri sıfatı da, bağımsız bir hükümdar olma hakkına
sahip olan, ama bu konuma gelmesi şart olmayan üst düzey komutan anla
mındaki emir statüsünü ifade ediyordu. ı 5
Çok sayıda Müslüman Anadolu hükümdan için uygun unvanı liste
leyen bu çalışmada el-Ömeri, Germiyanoğullarına, Ümera el etrak 'taki adla
rın listesini verdiği yerde ilk sırada değinmiştir.16 Memluk sultanlannın
Germiyanoğullarına yazdıkları mektuplarda Mardin'in Artuklu hüküm
dan için kullandığı el-Makarr el-Kerim (Ulu Merkez) unvanını kullanması
-
A.g.e., s. 42-2.
Al-'Umari, Al-Ta'rif, 2: 51-3.
12 A.g.e., 2: 53 not 14-15.
13 Burada vurgulanan 'y', Arapçada tek y ile yazılan el-meclis el-sami'den daha yüksek bir rütbeyi ifade
eder. Bkz. Bosworth, " Lakab."
14 El-Kalkaşandi, Subhü 'l-Aşa, 5: 465. Unvaniann hiyerarşik sıralaması için bkz. Ek Il.
15 A.g.e., s : 422. Bu sıfatm (el-emiri) Memluk sultanının lakabı olarak kullanılması üzerine bkz. John
Wansbrough, "Venice and Florence in the Mamluk Commercial Privileges," BSOAS 28 (1965): 497·
ı6 A.g.y. Ümera el-etrak, Anadolu'da, Anadolu Beylikleri olarak da bilinen Türk ve Türkmen topluluk
larının idarecilerine verilen genel ad.
ro
ıı
ÜS M A N LI LA R VE M EM L U K LA R
101
şart koşulmuştu, ama dili, Artuklulara yazılan mektuplardan daha basit
olmalıydı. '7 El-Ömeri ayrıca Germiyanoğulları için kullanılması gereken
el-Makarr el-Kerim el-Alt el-Melfkt (Meliklere Layık Yüce ve Ulu Merkez)
unvanına, hitap edilen hükümdara iyi dilekler içeren kısa bir duanın da
eşlik etmesi gerektiğini özellikle vurguluyordu. '8 Bu hitap unvan listesinde
üçüncü sıradaydı, onun için de yüksek rütbeli komutanlar için kullanılırdı.
Memlukların, Germiyanoğullarına uygun gördüğü unvanla (el
Makarr el-Kerim el-Alt el-Meltkt) , Osmanlılar için uygun gördüğü (el-Meclis
el-Samfyy el-Emfri) unvanın farklı olması, Anadolu devletleri arasında ek bir
hiyerarşi olabileceğini gösterir.'9 Germiyanoğulları için kullanılan Melfkf
unvanının anlamı yüzyıllar içinde giderek aşınmış olsa da, Osmanlılar için
kullanılan BmM unvanından daha üstündü.2° Karamanoğulları için kullanı
lan unvan, Germiyanoğulları için kullanılandan görece daha basit olsa bile,
Osmanlılar için kullanılandan daha üstündü. 2'
El-Ömeri'den yaklaşık 30 yıl sonra çıkan bir inşa elkitabında Mem
lukların Anadolu devletlerine bakış açısında hafif bir değişme izlenmek
tedir. Sultan Şaban döneminde (hcl. 1363-76) Memluk divanında bulunan
Takiyüddin İbn Nazırü'l-Ceyş (ö. 1384) , 1376 'da kendi inşa elkitabını yaz
mıştı.22 Kendisi her ne kadar el-Ömeri'nin kitabından bolca yararianmış
olsa da, unvanıarda bölgenin değişen siyasal koşullarını yansıtan küçük
17 Al-'Umari, Al-Ta 'rif. ı: 52. Artuldular için bkz. Claude Cahen, "Artuqids," EP, ı: 662-7; Fuad Köprü
lü, "Artuklular," İA, ı: 6ı7-ı8; Coşkun Alptekin, "Artuklular," DİA, r 4ı5-ı8. Memluk ve Mogol hüküm
darlannın arasına sıkışmış Artuldu konumuyla ilgili tartışma için bkz. Broadbridge, Kingship, s. ısı-6.
ı8 P. Balog, " Pious Invocations Probably used as Titles of Office or as Honorifıc Titles in Umayyad
and Abbiisid Times," Studies in Memory of Gaston Wiet, ed. Myriam Rosen-Ayalon, Kudüs, The Hebrew
University of Jerusalem, ı977- Balog bu formüllere dini yakarış (münacat) der.
ı9 Bu formüle ek olarak el-Ömeri Germiyanogulları için ikinci bir seçenek vermekteydi. Ama bu se
çenek de (el-Cenab el-Kerim el-Emir), el-Meclis el-Samiyy'den daha yüksekti. Germiyanogullan için kul
lanılan ikinci seçenek ile Osmanlılar için kullanılan arasındaki tek benzer unvan emirdi. Al-'Umari,
Al-Ta'rif, 2: 52. 53·
20 A. Ayalon, "Malik," EP, 6: 26ı-2; El-Kalkaşandi, Subhü 'l-Aşa, 5: 420, 422; Hasan Al-Basha, Al-Alqab
al-Islamiyya, lskenderiye, Dar al-Nahda al-Arabiyya, ı978, s. 496-506.
2ı El-Ömeri'nin Karamanogullarına verdigi unvan, Memluk valileri ile Germiyanogullan arasında bir
yerdeydi: Edam Allahu Telila Ni'rnete'l-Meclis el-Ali. . . (Yüce Allah yüce meclisin zenginligini devam ettir
sin) . . . . El-Meclis unvanı el-Ali sıfatıyla birleşince el-Meclis el-Samiyy'den daha üstündü. Bkz. al-' Umari,
Al-Ta 'rif, ı: 55·
22 lbn-i Nazirü'l-Ceyş, Kitiib TatqifAl-Ta 'rif Bi 'l-Muştalah. Al-Sarif. ed. RudolfVesely, Kahire, lnstitut
Français d' Archeologie Orientale du Caire, ı987. Yazann yaşamı için bkz. Vesely', Introduction to Kitiib
TatqifAl-Ta 'rif Bi 'l-Muştalah. Al-Sarif, C. E. Bosworth, "Ibn Nii�ir al-Djaysh," EI', 12 (Ek) : 395·
102
ALG I LA R I N DöN Ü Ş Ü M Ü
değişiklikler yapmışhr. Bu kitapta da Germiyanoğulları hala Anadolu'nun
en saygın beyliği olarak görünseler ve aynı unvanla anılsalar da, yazar, yük
sek statülerini sorgulamaktadır. İbn Nazırü'l-Ceyş, Germiyanoğullarının
artık Karamanoğullarından çok üstün olmadığına değinir. Osmanlılar için
ise el-Meclis el-Samiyy unvanının hala geçerli olduğunu ve statülerinde bir
değişiklik yapılmaması gerektiğini belirtmektedir.23
İbn Nazırü'l-Ceyş, el-Ömeri'ninkinin dışında Osmanlı-Memluk
yazışmalarıyla ilgili başka bir kayıt bulunmadığını belirtir.24 Oysa büyük
olasılıkla 1376'ya gelindiğinde iki saray arasında belli bir ilişki kurulmuşhı.
Aslında iki Memluk yönetiminde de yazılan inşa elkitaplarına Osmanlıların
dahil edilmiş olması, Memlukların bu yeni gücün farkına varmaya başla
dıklarını gösterir. Her ne kadar bu kitaplar tarih sırası ve görevin amacı
doğrulhısunda çelişkili ayrıntılar aktarsa da, daha sonraki Osmanlı ve
Memluk tarih kitapları, iki devlet arasında 138o'lerden önce en az bir kere
bir elçi ziyareti olduğunu belirtmektedir. Ancak bu konudaki belirsizlikle
rin tam olarak giderilmesi için başka kanıtıara gerek vardır.25
23 lbn-i Nazirü'I-Ceyş, Kitab Tatqif, s. 52.
24 A.g.y.
25 Osmanlı tarihlerine göre Memluklardan ilk heyet, I. Murad'ın iki o�lu, Yakub ve Bayezid'in (sonradan I.
Bayezid) sünnet dü�nleri için gelmişti. Bu sünnet dü�nü 1371'deki Sırpsındıgı Savaşından sonra yapılmış
h. Hadidi, Tevarih-i Al-i Osman, ed. Necdet Öztürk, İstanbul, Edebiyat Fakültesi, 1991, s. 90-2; Müneccimba
şı, Camiü'd-düvel, Süleymaniye Esad Efendi 2103, 688a. Bilim insanlan Kahire'ye yollanan ilk Osmanlı elçisi
konusunda iki çelişkili kanıya sahiptir. EI-Makrizi'yi kaynak gösteren Björkman, 15 Haziran 1366'da Orhan'ın
yolladıgı elçi (A'rdkhan M elik al-Rum Ibn 'Othman), donanmanın, Memluklann Kıbns'a yapacagı sefere yar
dımcı olacagı mesajını iletmişti. Hem el-Ayni, hem de lbn İ yas bunun bir Osmanlı elçisi oldu�nu belirtir.
Yakın zamanda Har-El. Björkman'ın savını benimseyerek, bu elçinin Kahire'ye yollandıgi bilinen ilk Osmanlı
elçisi oldu�u kabul eder. EI-Makrizi ve el-Ayni'nin I. Murad'ı, 135o'lerde ölen halefi ve babası Orhan'la
kanşhrdıginı varsayarsak, Har-El'in hükümdann adını 1366'da hükümdar olan I. Murad'la de�ştirmiş ol
du�nu anlanz. Tekinda� ise ei-Kalkaşandi'den alınh yaparak, farklı bir görüş sunar ve bu Orhan'ın I. Mu
rad'ın babası olan Osmanlı hükümdan olmadıgını ileri sürer. Tekinda� · a göre bu Orhan, Menteşeo�lannın
hükümdanydı. Menteşeo�an başından beri, Güneybah Anadolu kıyılannda yaşayan bir deniz gücüydü.
Daha da ötesi, 1366'da (Orhan'ın elçisi Kahire'ye gitti� zaman) Menteşeo�lan Beyli� Rodos'a ve Kıbns'a
karşı bir deniz savaşı içindeydi. Tekinda�'ın savı manhklıdır, çünkü Osmanlılar, Bah Anadolu'da yaşayan bir
başka deniz gücü Karesio�llannın topraklannı ve donanmasını ele geçirmiş olmakla birlikte, 1366'da henüz
Memluklara yardım teklif edecek bir deniz gücüne sahip de�illerdi. Dolayısıyla büyük olasılıkla Björkman'ın
öne sürdü� gibi 1366'daki diplomatik heyet Osmanlılann Kahire'ye yolladıgı ilk heyetti, ama gönderen I.
Murad de�ldi. Ancak Björkman'ın savını yeniden gözden geçirmek Osmanlılann bu tarihlerde Memluklarla
diplomatik ilişkileri olmadıgı anlamına gelmez. Birinci el kaynaklar için bkz. el-Ayni, Ikdü'l-Cuman, 548a; İbn
İyas, 2: 33· 38; EI-Makrizi, Kitabü's-Süluk li-Mariftti 'd-Düveli'l-Müluk, ed. Said Abdülfettah Aşur, 4 cilt, Kahire,
1970, 3: 121. Bkz. Walther Björkman,"Die Frühesten Turkish-Agyptischen Beziehungen im 14. Jahrhundert,"
Me1anges Fuad Köprülü, İstanbul. Dil ve Tarih-Co�afya Fakültesi, 1953. s. 57-63; Har-El. Struggle, s. 66; Te-
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
103
DiPLOMATi K GösTERİLER VE Ş E H ZADE B AYE z i o ' i N DücüNü
En erken Osmanlı-Memluk diplomatik ilişkilerinin tarihiyle ilgili belir
sizlikler olmasına karşın, bir Memluk heyetinin, r38r'de Şehzade Bayezid'in
düğün şenliklerine kahlmak üzere Bursa'ya geldiği bilinmektedir. I. Murad'ın
oğlu olan ve sonradan Sultan I. Bayezid adıyla tahta çıkan şehzade, Germi
yanoğlu Hükümdan Süleyman Şah'ın (ö. 1387) kızıyla evlenmişti.26 Aşıkpa
şazade'nin kayıtlarına göre bu evlilik, Osmanlının genişleme projesi bağla
mında bir gün kendi topraklarını da ele geçireceğini anlayan gelinin babası
tarafından ayarlanmışh.27 Süleyman Şah, kızını Murad'ın oğluyla evlendirerek
topraklarını koruyacağını ve tabi olarak Osmarılılara bağlansalar bile, kendi
soyundan gelenler tarafından yönetilmeye devam edeceğini umuyordu.
Osmanlı tarihleri başka anlaşmalı evliliklere de kısaca değinmiş
olmakla birlikte, başta Aşıkpaşazade olmak üzere hepsi Ş ehzade Bayezid'in
düğününe çok sayıda ileri gelen yabancının katıldığını belirtir. 28 Elçiler
armağanlarını sunduktan sonra " . . . Mısr sultanının elçisi dahi geldi saçusını
çekdi cemi ' elçilerin üzerine yer gösterdiler oturdı. .. "29 Memluk elçisine
bütün elçilerin üzerinde ya da daha kıdemli bir yer gösterilmişti. Diğer elçi
ler de yerlerini aldıktan sonra Sultan Murad'ın valileri ile komutanlarının
armağanlarını sunmalan istenmişti. Aşıkpaşazade'ye göre elçiler, Murad'ın
komutanlarının zenginliğine şaşırmış ve bunu sultanın kendi varlığının bir
göstergesi olarak yorumlamışlardı. Kutlamalar sırasında Osmanlı hüküm
dan konuklarını ağıdarken hiçbir masraftan kaçınmamıştı.
Sonuçta Osmanlılar, Germiyanoğullarına ait bütün toprakları ele
geçirdikleri için, Germiyanoğullarının Osmanlılara yaranınaya çalıştıkla
rını varsayan Aşıkpaşazade'nin bu geriye dönük anlatımı tarihçilere ilk
bakışta geçerli gelebilir. Ancak bu stratejik ilişkinin Osmanlılara sağlayacakinda�. "Fatih Devrinde," s. 73- Menteşeogullanndan Orhan için bkz. Erdo�an Merçil, "Menteshe-Oghullan,"
El', 6: 1018-19; Paul Wittek, Menteşe Beyliği: IJ·ıs. Asırda Garbi Küçük Asya Tarihine Ait Tetkik, çev. Orhan Şaik
Gökyay, Ankara, TIK. 1986.
26 Varlık, Germiyan-oğullan, s. 57-60.
27 Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 52-5; Aşıkpaşazade, Teviirfb-i Al·i Osmandan Aşılj:paşaziide Ta'ribi, ed.
Ali Bey, İstanbul. 1332/1914, s. 57-8; Aşıkpaşazade, Osmanoğullan 'nın Tarihi, ed. Kemal Yavuz ve Yekta
Saraç, Istanbul. 2003, s. 385-6.
28 Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 52-5, Aşıkpaşazade, ed. Ali Bey, s. 57-8; Aşıkpaşazade, Osmanoğullan 'nın
Tarihi, s. 385-6; Hadidi, ed. Öztürk, s. 93-8; Müneccimbaşı, Camiü 'd-düvel, 688b; Neşri, ed. Unat ve
Köymen, s. 205.
29 Aşıkpaşazade, ed. Giese edisyonu, s. 53·
ALC I LAR I N DöN Ü Ş Ü M Ü
ğı (özellikle de r38o'lerde) yararları da görmezden gelemeyiz. Her ne kadar
sonraki tarihsel gelişmeler Germiyanoğullarının bir zamanki önemini
gölgelemiş olsa da, eskiden Anadolu'da ve Memluk sarayında sahip olduk
ları saygınlığı, el-Ömeri ile İbn Nazırü'l-Ceyş'in anlattıkları kanıtlamaya
yeter. Şehzade Bayezid'in düğünde hazır bulunan elçilerin, özellikle de
Memlukların varlığı, Germiyanoğulları hükümdarlarına duyulan saygının
da bir göstergesidir. Osmanlı tarihçileri bu evlilik anlaşmasıyla özellikle
ilgilenmişlerdi, çünkü bu evlilik yalnızca Germiyanoğullarına ait toprakla
rın bir bölümünü, gelinin çeyizi olarak garantiye almakla ve Osmanlılarla
Anadolu'nun en saygın yönetici hanedam arasında bir bağ kurmalda kal
mamış, aynı zamanda Memlukların, belki de ilk kez Osmanlıların geliş
mekte olduğu gerçeğini kabul etmelerini sağlamıştı.3° Öte yandan Memluk
tarihçilerinin bu evlilik konusunda ısrarla sessiz kalmaları, bu iki devletin
birbirlerini hala denk görmediğini kanıtlamaktadır.
Düğünün, Osmanlı kayıtlarındaki renkli anlatırnları, saray düğünle
ri ve benzeri kutlamaların hükümdarların imaj yaratma süreci ve diplomasi
söylemi içinde ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadırY
Bu tür olaylar, zengin, cömert ve güçlü bir hükümdar görünüşü yarattığı
için genellikle hem içerdeki, hem de dışardan gelen izleyicileri hedeflerdiP
ve Murad da yalnızca imajını pekiştirecek bu fırsatı yakalayarak, başarılı
bir geleneği sürdürmüştü. Saray teşrifatını iyi bilen Osmanlı hükümdarı,
Memluk sultanından gelen armağanları, Osmanlılara bağımlı önemli bir
uçbeyi olan Evranos Bey' e vererek ve ondan gelenleri de Memluk sultanına
yollayarak, ne kadar görgülü bir hükümdar olduğunu bir kez daha göster
mişti.H Murad kendisine sunulan armağanları saklamak yerine dağıtarak,
alışılmadık bir cömertlik gösterisi yapmıyordu. Tam tersi, Memluk sultan
larının da bilincinde olduğu bir diplomasi geleneğini sürdürüyordu.34
30 Erken Osmanlı tarihinde Germiyanogullannın önemi için bkz. Lindner, Explorations in Ottoman
Prehistory, s. 57-80; bkz Togan, "Germiyan'dan Örnekler," s. 704-20.
31 Bkz. Birinci Bölüm, s. 90-95.
32 Başka benzer tarihsel baglamlardan örnekler için bkz. Memluk Sultanı Baybars'ın oglunun sünnet
(1264) ve evlilik (1276) şenlikleri. Broadbridge, Kingship, s. 56, 61
33 Müneccimbaşı, Camiü'd-düvel, 688b. Bu aynntı yalnızca Müneccimbaşı tarafından aktanlmaktadır.
Diger tarihçiler Evranos Bey'in getirdigi armaganlann diger elçilere dagıtıldıgını belirtir.
34 Bu uygulama için bkz. Birinci Bölüm, s. 72-73- Memluklardaki uygulama için bkz. Broadbridge,
O S M A N L l LA R VE M EM L U K LA R
105
Murad'ın Memluk elçisine ayrıcalıklı davranması, hem dönemin
diplomatik teşrifat kurallarının içyüzünü, hem de bir hükümdarın kendin
den üstün bir başka hükümdarın temsilcisine nasıl davranması gerektiğini
göstermekteydi. Memluk elçisine en önemli denilebilecek bir yeri ayırarak
ve değerli armağanlar vererek, onun diplomasideki önceliğine açıklık geti
riyordu. Osmanlılar elçiye saygılı davranarak, bir diplomatik teşrifat kura
lını yerine getirmenin ötesinde, Memlukların artan Osmanlı gücüne karşı
duyabilecekleri endişeyi de gidermeyi umut ediyorlardı. Şehzade Bayezid'in
düğünüyle başlayan bir dizi diplomatik ve askeri bağlantı, Osmanlıların Ana
dolu'daki egemenlik alanlarının genişlemesini sağlamıştı. Kutlamalar sıra
sında Murad, HamidoğuHan Hükümdan Hüseyin Bey'den (ö. 1391) Güney
Anadolu'daki bir kısım toprağın yönetim hakkını satın almıştı. Sultan belki
de, Osmanlıların topraklarını genişletiyor olmasından giderek daha fazla
endişe duyan Karamanoğullarını sakinleştirebilmek amacıyla, kızlarından
Nefıse Sultan'ı da Karamanoğlu şehzadesiyle nişanlamıştı.35 Bazı araştırma
cılara göre Osmanlıların bu kazanımı, Osmanlılada Karamanoğulları arasın
daki çatışmanın tohumlarını atmıştı.36 Murad, bütün bu stratejik planlama
lar ve hesaplar ortasında Memluk elçisine gösterdiği olağanüstü konuksever
likle ona, dolayısıyla da hükümdarına Osmanlının bölgedeki genişlemesinin,
Memlukların çıkarları için bir tehdit oluşturmayacağına dair bir güvence
vermek istiyordu. Her ne kadar Memluk kaynakları, Memluk sarayında bu
doğrultuda bir endişe olduğuna dair bir bilgi aktarmasa da, Memluk Sultanı
Berkuk, Osmanlıların son zamanlarda Balkanlar'da ve Anadolu'da yayılmaya
başladığının farkındaydı. Şehzade Bayezid'in düğünü bir anlamda Murad'a,
diğer hükümdarlada ilişkilerini tazeleme olanağı verirken, tabileri ve valile
riyle de bağlarını yeniden güçlendirmesini sağlamıştı.37
Şehzade Bayezid'in düğününü izleyen yıllarda Osmanlı tarihleri
Memluk heyetlerinin ziyaretlerine değinirken, Memluk kaynakları OsmanKingship, s. 6ı.
35 Bu evliliğin siyasal sonuçları için bkz. İ . H . Uzunçarşılı, "Karamanoğulları Devri Vesikalarından İb·
rahim Bey'in Karaman Imareti Vakfıyesi," Belleten I {I937): III·I2; i . H . Uzunçarşılı, "Osmanlı Tarihine
Ait Bazı Yanlışlıkların Tashihi," Belleten 3I {I957) : I78-8ı.
36 Lindner, "Anatolia, I300-I45I," Cambridge History of Turkey, ed. Kate Fleet, cilt I, Cambridge, Camb
ridge University Press, 2009, s. 114; Sümer, "�aramlin-oghullari," El', 4: 6I9-25.
37 İnalcık, "Murad ! , " DİA, 3I: I6o.
ıo6
ALG I LA R I N DöN Ü Ş Ü M Ü
lı heyetlerinden neredeyse hiç söz etmemiştir. Bu da iki devlet arasındaki
güç dengesinin Memluklu tarihçilerin gözünde hala değişmemiş olduğunu
göstermektedir. Murad 1386 'da zor, ama başarılı bir Sırhistan seferinden
döndükten sonra Karamanoğullarına saidırınayı planlıyordu, çünkü Kara
manoğulları, kızı Nefıse'yi evlendirdiği Alaaddin Bey (ö. 1397 /8) önderli
ğinde Osmanlı topraklarına saldırmışh. Sultan Murad bu sefere hazırla
nırken, bir elçi, Memluk Sultanı Berkuk'tan bir mesaj getirmişti. Mesajın
içeriği ve hitap biçimi o kadar olağandışıydı ki, genellikle bu döneme ait
diplomatik alışverişleri pek seyrek anlatan Osmanlı tarihçisi Neşri, bu
duruma geniş yer vermişti:
Murad Han Bursa'ya geldikten sonra Mısır sultanından kıymetli
hediyelerle kıdemli bir elçi geldi. Murad Han elçiye çok saygı göster
di, zengin ziyafet sofraları kurdurttu. Elçinin haberi şuydu: "Sulta
nü'l-Guzat ve'l-Mücahidin (Gazilerin ve Mücahitlerin Sultanı) olan
hünkar hazretlerinin duacısıyım. Beni oğulluğa kabul etsin. Hiçbir
şekilde beni oğlu Bayezid'den farklı görmesin. Görünüşte onlar
dan uzağım, ama manevi bir bağım var. Onlara o derece sevgim
ve bağlılığım var ki, elimden gelse, onunla (Murad Han'la) gazaya
bile kahlırım." diyerek alçakgönüllülük gösterip ona (Murad Han'a
veya gazaya kahlmaya) duyduğu özlemi bildirdi. Gazi Murad Han
da çeşitli nazik muameleler ve alçakgönüllülükler göstererek işti
yak-name gönderdi. Mısır elçisine benzersiz hediyeler verdi. Mısır
sultanının gönderdiği armağanların her birine yüzer armağan ile
karşılık vererek, elçiyle gönderdi.38
Berkuk'un mesajındaki alçakgönüllü tonlamadan ötürü mesaj , ilk
bakışta tarihçinin Osmanlı-Memluk ilişkilerine, bütünüyle yanlış olmasa
da taraflı baktığını hissettirir. Neşri mesajı kaleme alırken süslemiş bile
olsa, Berkuk'un alçakgönüllü yaklaşımı, kendisi ile Murad arasındaki
38 Yazarın çevirisi. Neşri, ed. Menzel and Taeschner, ı : 59, 2: 91; Neşri, ed. Unat ve Köymen, 217-19;
Neşri, ed. Öztürk, r o o - ı . iştiyak-name, birine karşı duyulan hasreti anlatmak için yazılan bir mektup
cinsi olsa da bu baglarnda ilişkilerin iyi gitmesini saglayacak dostane mesajlar veren bir mektup olarak
görülmeli.
OSMAN Ll LA R VE M EM LU K LAR
107
yaş farkından da kaynaklanmış olabilir. Bu olay olduğu zaman Berkuk
Murad'dan gençti ve yalnızca dört yıldır Memluk tahtındaydı. Kıdemlilik
imgesinin mertebesini, yaş ve deneyime göre belirlemek, islami diplomatik
uygulamalarda, özellikle de belagat amacıyla sık sık öne çıkar, hatta bazen
tarafların gerçek siyasal statüsü ve gücünü devre dışı bırakılabilirdi.
Berkuk'un Murad'a hitap biçimi, Murad'ın bir hükümdar olarak
uzun yaşamına ve içişterindeki başaniarına duyduğu saygının dolaylı bir
ifadesi de olabilirdi. Genç Memluk sultanı, Kalavun'un soyundan gelen
sultanların uzun yıllar süren egemenliklerinin ardından tahta henüz çık
mıştı. Her ne kadar sonradan, Burci yönetiminin ilk sultanı olarak Memluk
tarihinde önemli bir konuma getirilecekse de, bu mesajı yolladıgı dönemde
yönetimi daha oturmamış ve istikrar kazanmamıştı. Murad ise bunun tam
tersine, hanedan mücadelerioden ve iç huzursuzluklardan payını almış,
ama gene de 1362'den beri tahtta kalmayı başarabilmişti.
Berkuk'un Murad'a hitap ederken kullandıgı unvan da sonraki
Osmanlı tarihçilerio dikkatini çekmiş, Neşri'nin 17· yüzyıldaki halefi olan
M üneccimbaşı, onun anlatısını, yalnızca bir unvan tartışmasına indirgemiş
ti. Müneccimbaşının bildirdigine göre, bir Memluk elçisi, Sultanü 'l-guzat
ve 'l-mücahidtn olarak hitap edilen Murad'a zengin armaganlar ve bir mektup
getirmiş, Osmanlı sultanı, Balkanlar'da Müslüman olmayan ülkelere karşı
kazandıgı zaferlerden ötürü bu unvanla anılmıştı.39 Müneccimbaşı, dönemin
diplomatik teamüllerine göre unvanın konumunu açıklamanın ötesinde,
özellikle buna odaklandıgı için mektubun üstü örtülü olarak Memluk sul
tanının, Murad'ın davranışlarını onaylandıgı mesajını taşıdıgını ima etmek
teydi. Bir Müslüman hükümdar başka bir Müslüman hükümdarla savaştıgı
zaman "mücahit" olarak anılamayacagından, Murad Karamanoğullarının
üzerine gitmeden önce, kendinden genç, ama daha ünlü olan Berkuk'un
onayını istemiş olabilirdi. Bu alışveriş, Murad'ın, bir yandan Karaman seferi
ni meşrulaştırmak, bir yandan da Memluk başkentini yatıştırmak isteginden
de kaynaklanmış olabilir. Ayrıca Berkuk'un yanıtı, Memlukların Karamano
gullarına karşı politikalarını degiştirdiginin de ipucunu veriyor olabilir.4°
39 Müneccimbaşı, Camiü 'd-düvel, 689a.
40 Broadbridge, Kingship, s. 172-3. Broadbridge, bu heyetierin her iki hükümdann da, ı384'te Irak'ta
ve Dogıı Anadolu'da büyük hasar yaratan Timur'la ilgili endişelerini paylaşmak için yaphklan ziyaretler
ıo8
ALC l LA R l N DöN Ü Ş Ü M Ü
İ LK B i Li NEN OsMANLI ELçi s i : YAZlCI SALi H
izleyen beş yıl içinde her iki başkent de Karamanoğulları ve Anado
lu'daki diğer siyasal sorunlarla uğraştıklarından, Osmanlılarla Memluklar
belli belirsiz de olsa diplomatik ilişkilerini sürdürdüler. Hem Memluk, hem
de Osmanlı kaynakları en azından bir Osmanlı heyetinin 1388'de Memluk
topraklarını ziyaret ettiğinden söz ederler. Bu heyete Osmanlı Devleti'nin
hizmetinde katip olarak çalışan Yazıcı Salih başkanlık etmekteydiY Bu
heyetin amacının ne olduğu bilinmemekle birlikte, zamanlaması bazı ipuç
ları vermektedir. Bir görüşe göre elçi, Murad'ın 1387'de Konya Savaşında
Karamanoğullarına karşı kazandığı zaferi duyurmak üzere yollanmışhY
Eğer durum böyle idiyse o zaman bu, Osmanlıların Anadolu' da bir başka
Müslüman hükümdan yendiklerini bildirmek için Memluklara yolladıkları
ilk elçiydi. Elçi ayrıca Memlukları birkaç Osmanlı şehzadesinin yakında
yapılacak sünnet düğününe davet etmiş, hatta belki de Timur'un bölgedeki
saldırganlığını gündeme getirmişti. 43
Mesleğinden ötürü Yazıcı, yani katip adını alan Salih, kayıtlara geçen
ilk Osmanlı elçisi olarak özel bir ilgiyi hak etmektedir. Osmanlı bürokratik
kurumlannın 14. yüzyıldaki mütevazılığına karşın, Salih'in divan katibi olarak
görev yaptığı düşünülebilir. Eğitiminin ne olduğuna ilişkin hiçbir bilgi yoktur,
ama Arapça ve Farsça konusunda usta olmasından her iki dilde de eğitimli
olduğu bellidir.44 Sonradan oğullan Yazıaoğlu Mehmed ve Ahmed Bican gibi
o da eğitimi sırasında Mısır'da bulunmuş olabilir. Mernluk topraklarındaki
medreseler, 14- yüzyıl Müslüman dünyasının en önemli eğitim kururnlarıydı.
olabilecegini ima etmektedir. Bu heyet ziyaretiyle ilgili aynntılar için bkz. Ek I I I , s. 245. Memluklann
politikasının Karamanogullarına karşı degişmiş olabilecegi ve bu degişimin Berkuk'un Murad'a verdigi
yanıtta kendini gösterdigi görüşünü Prof. Jane Hathaway'e borçluyum.
4ı Neşri, ed. Menzel ve Taeschner, ı: 65, 2: ıoı; a.g.e., ed. Unat ve Köymen, s. 239; a.g.e., ed. Öztürk,
s. ıo9. Neşri, "Yazıcıoglu"nun o yıl Mısır'dan geldigini söyler. Bu ad Yazıcı Salih'in iki oglu (Yazıcıoglu
Mehmed ve Ahmed Bican) için kullanılmıştır. Ancak Neşri burada büyük olasılıkla baba Yazıcı Salih'ten
söz etmekteydi, çünkü ı388 iki kardeşin elçi olabilmeleri için çok erken bir tarihti. Iki kardeşten büyügü
Yazıcıoglu Mehmed ı45ı'de, Ahmed Bican ise daha sonra ı466'da ölmüştür.
42 Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, İstanbul, ı9ı4-24, ı: ı95. 3: 307·9. Yazar bu bilgiyi nere
den aldıgını belirtmemiştir.
43 Bkz. Neşri, ed. Öztürk, s. ıo9. Timur'la ilgili varsayım için bkz. Broadbridge, Kingship, s. ı72·J.
44 Hatice Aynur, " Yazidji s · alih. b. Suleymlin," El', ı2: 834-5; Björkman, " Die Frühesten Turkish-A
gyptischen Beziehungen;" Amil Çelebioglu, "Ahmed Bican," DİA, 2: 49·5ı; Yazıcıoglu Mehmed, Mu
hammediye, ed. Çelebioglu; Amil Çelebioglu ve Kemal Eraslan, "Yazıcı-oglu," İA, ır 365-8; Bursalı Meh
med Tahir, Osmanlı Müellifleri, Istanbul. ı9ı4-24, ı: ı95. 3: 307·9.
OSMAN L l LA R VE M E M L U K LAR
109
Murad'ın Yazıcı Salih'i Berkuk'un sarayına elçi olarak yollamasında
Arapça bilmesinin yanı sıra, edebiyat çalışmalarında Türkçeyi kullanması
nın rolü de olmuş olabilir. Aslında Sultan Berkuk, Arapçadan çok Türkçeyi
yeğliyordu45 ve boş zamanlarında kendisine Türkçe metinler okunmasm
dan çok hoşlanıyordu. Berkuk'un Türkçeye merakı yaptığı hamiliklerden
de anlaşılmaktadır; oğlu Ferec'e öğretmen olarak Osmanlı topraklarından
Türkçe konuşan bir alimi, Şeyh Bedreddin'i (1358-1416) seçmişti.46
Yazıcı Salih'in Berkuk sarayındaki görevi aslında Memluk sultanı
nın özel ilgileri bağlamında yeniden incelenmelidir. Elçi, Şemsiyye adıyla
Türkçe bir astroloji kitabı yazmış ve bu kitap 14. yüzyıl Anadolu edebiya
tının en çok okunan kitaplarından biri olmuştu.47 Her ne kadar Şemsiyye,
Salih görevden döndükten çok sonra 14o8'de tamamlanmış olsa da, yazar
büyük olasılıkla bunun öncesinde edebiyata düşkünlüğünü açığa vurmuş
ya da Türkçe başka metinler de yazmıştı.48 Astroloji Memluk sarayında en
sevilen eğlencelerden biriydi, dolayısıyla Memluk sultanının ilgi duyduğu
konularla Yazıcı Salih'in edebiyat çalışmaları örtüşmüş olabilir. Türk dili
nin Osmanlı-Memluk çokkültürlü etkileşiminde önemi vurgulanmakla
birlikte, oynadığı rol büyük ölçüde göz ardı edilmiştir. Bu tür bir değiş
tokuş, acaba elçilerin kendileri de birer armağan mıydı sorusunu akla getir
mektedir. Bir hükümdarın, karşı tarafın ilgi alanlarını paylaşan ve onlara
saygı duyan bir elçiyi seçmesi, çoğu kez görevin başarıyla sonuçlanmasını
garantiye almak gibi bir şeydi.
Berkuk ile Murad her zaman birbirlerine kibar ve cömert davranmış
lardı, ancak aralarındaki bu görece dostane ilişkiler son kez kendini 1389 'da
Murad'ın Kosova'da savaşırken Müslüman olmayan Balkan güçleri tara
fından öldürülmesinde göstermişti. Berkuk, büyük olasılıkla yeni Osmanlı
45 Şehabettin Tekinda�. Berkuk Devrinde Memluk Sultanlığı , lstanbul, Edebiyat Fakültesi, r96r, s. II5·I6.
46 Berkuk'un cömertli�inden yararlanan di�er Türkçe konuşan şairler, yazarlar, alimler ve mutasavvıf.
lar için bkz. Mustafa Erkan, " Darir," DİA, 8: 498·9; Gottfried Hagen, "Some Considerations about the
Ter�me·i Oarir ve Taqdimetü :ı:-Z:ahir Based on Manuscripts in German Libraries," Journal of Turkish
Studies 26 (2002): 323·37· Yapılan araşbrmalara göre Memluk Türkçesinden O�z Türkçesine dönüşte
Darir'in önemli bir etkisi olmuşbı.
47 Amil Çelebio�lu, "Yazıcı Salih ve Şemsiyyesi," Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi ı
(1976): I7I·2I8.
48 Yazıcı Salih'in di�er çalışmalan için bkz. a.g.e.; Çelebio�lu, "Ahmed Bican."
no
ALC l LA R l N DöN Ü Ş Ü M Ü
Sultanı Bayezid'e taziyelerini gönderirken beraberinde Murad'ın türbesine
konmak üzere bir alhn kakma şamdan, bir gümüş kakma kap ve birkaç ciltlik
bir Kuran yollamışh.49 Bu, Berkuk'un I . Murad'a yolladığı son selamıydı.
YENİ B i R HÜKÜMDAR, BURSA' DA YENİ B i R İ MAJ
1402'de Bayezid Ankara Savaşında Timur'un eline düştükten sonra,
iki hükümdar arasında geçtiği söylenen ateşli konuşma bir Bizanslı tarihçi
tarafından kayıt alhna alınmışh:
[Timur Bayezid'e şöyle demişti:] "sen sanki bir çocukla uğraşır gibi
benim üzerime şahinciler, zağarcılar ve köpeklerle saldırdın. " Söy
lendiğine göre Bayezid'in 6ooo köpeğine ek olarak 7000 şahineisi
ve zağarcısı vardı. Bayezid Timur'un bu alaycı sözlerini duyunca
ona şöyle bir yanıt verdi: " Han, sen bir Tatarsın. Sen aç gözlü
sün; sen el koyar; sen bir hırsız gibi yaşarsın ve sen şahinlerin ve
köpeklerin değerini bilmezsin. Ama ben Murad'ın oğlu, Orhan'ın
soyundan, sultanların oğlu [olarak] , avcılar, doğanlar ve av köpekleri
bulundurmalıyım. " Bu yanıt Timur'u çileden çıkartmış; tutsağının
zincire vurolmasını emretmişti.5°
Bayezid'in Timur'a verdiği rivayet edilen yanıt büyük amaçları olan
Osmanlı sultanının kendi sarayında ve merasim uygulamalarında çok sayı
da değişiklik yaphğını ortaya koyrnaktaydı. Bazısı eleştirel bir yaklaşımla
olmak üzere çok sayıda yazar, Bayezid'in sarayını büyüttüğünü,51 sık sık av
partileri yaptığınıP ve kendi zevki için olduğu kadar elçi kabul merasimleri
49 Ahmed Tevhid, " ilk Altı Padişahımızın- Bursa'da Ka'in Türbeleri: ljüdavendigar Sultan Murad
ljan• ın- Türbesi," TOEM 13-18 (1328): ıo48-ıo49; E.H. Ayverdi, İstanbul Mi 'mdri Çağının Menşe'i: Os
manlı Mi'mdrisinin Jik Devri, Istanbul, 1966, 292-3; I .H . Uzunçarşıh, "Murad 1 , " İA, 8: 595; Fehmi
Ethem Karatay, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Arapça Yazmalar Kataloğu, lstanbul. Topkapı Sarayı
Müzesi. 1962, cilt ı, s. ı68. Bu konulardaki en aynntıh bilgiler için Ahmed Tevhid'in, Berkuk'un Ku
ran'daki bagış yazıtının da bulundugu makalesine bakınız.
50 Anonim, Byzantium, Europe, and the Early Ottoman Sultans, 1J7J-151J: An Anonymous Greek Chronicle
of the Seventeenth Century, çev. ve ed. Marios Philippides, New Rochelle, New York. NY, Caratzas, 1990, s.
31-2. Aynı öykünün biraz farklı anlatımı için bkz. Chalkokondyles, A Translation and Commentary. s. 325.
51 Anonim, Grekçe Osmanlı Tarihi, s. 105.
52 Manuel Palaeologus. The Letters ofManuel Il Palaeologus. çev. ve ed. George T. Dennis, Washington,
D.C., WA, Dumbarton Oaks, 1977. s. 50-r.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
III
gibi devletle ilgili özel olaylarda sık sık müzisyenlerin çalmasını istediğini
belirtirler.5J Bir hükümdarın bu tür değişiklikler yapması, çoğu kez onun
egemenlik haklarını ve imparatorluk ideolojisini yeniden biçimlendirme
girişimleri olarak değerlendirilir. Bayezid'in babasından farklı amaçları
olduğu açıktı.
Memluk Sultanı Berkuk, Osmanlı sarayındaki bu yeniliklerin etki
sini kuşkusuz hissetmişti.54 Bu olayların görgü tanığı olan el-Kalkaşandi,
Bayezid ile Berkuk'un sürekli yazışhğını belirtir. Her ne kadar yazar inşa
elkitabını 141 2'de, Bayezid'in ölümünden ıo yıl sonra bitirmiş olsa da,
kendisinin Bayezid dönemi üzerine odaklandığı bilinir. El-Kalkaşandi
Anadolu'daki siyasal durumu anlahrken ilkönce el-Ömeri'nin et-Ta 'rif'teki
tanımını özetlemiş,55 ama el-Ömeri'den beri koşulların değiştiğini belirt
mişti. Germiyanoğulları çoktandır siyaset sahnesinden çekilmiş, Osman
lılar Anadolu'nun yeni efendileri olmuştu. Anadolu'daki giyim-kuşamdan
söz ettiği bir bölümde, Berkuk döneminde Kahire'yi ziyaret eden Osmanlı
elçilerinin giysilerini incelemişti. El-Ömeri ise daha erken tarihli risalesin
de Germiyanoğullarının giyim kuşamma odaklanmışh.56
El-Kalkaşandi de, bakış açısındaki bu değişime karşın, el-Ömeri
gibi, Osmanlıların geniş İslam dünyası içinde hala ikincil güçler arasında
yer aldığını düşünüyordu. Osmanlıların Anadolu'da yükselişte olduğunu
kabul etse ve el-Ömeri'nin onlara uygun gördüğü unvaniarı sorgulasa
bile, onlara bir ekleme yapmamışh.57 El-Kalkaşandi'nin hiyerarşisi içinde
Osmanlılar hala, Memlukların el-Makam el-Eşref(En Ş erefli Makam) olarak
andığı Hint hükümdarlanndan sonra geliyorlardı,58 bu makam, en üstte,
53 A.g.y.
54 Berkuk'un bunları hissettigine ilişkin ip uçları için bkz. Birinci Bölüm, s. 43'te İbn Sahadır'dan
yapılan alıntı.
55 El-Kalkaşandi, Subhü 'I-Aşa, S: 348-9.
5 6 A.g.e., 5: 350. El-Kalkaşandi'nin Osmanlılarla ilgili daha aynntılı yorumlan için bkz. Üçüncü Bölüm,
s. 124-125. El-Ömeri 'nin Germiyanogullarının giysileriyle ilgili söyledikleri için bkz. al-'Umari, Masalik,
ed. Taeschner, s. 34-7.
57 A.g.e., 8: ıs-ı6.
58 El-Kalkaşandi, Subhü1-Aşa, 6: 122-3. El-Kalkaşandi'nin Hint hükümdarlan tanımıyla kimleri kas
tettigi çok açık degildir. Bu tanıma girebilecek en az üç devlet bulunmaktaydı: Delhi Sultanlıgı, Malva
Sultanlıgı ve Bahmani Sultanlıgı. Her üç sultanlıgın da hükümdan Memluk sultanıyla mektuplaşmak
taydı. Delhi Sultanlıgı'yla yapılan iki yazışma için bkz. BNF MS 4440. Ne yazık ki bu mektupların
günümüze ulaşan parçalannda unvanlar bulunmamaktadır. Aynı elyazmasında Memluk Sultanı Kayıt-
112
ALC l LARl N DöN Ü Ş Ü M Ü
yalnızca halifeler için kullanılan el-Canib el-Kerim 'in ( Ulu Taraf) yalnızca
bir altındaydı.59 Ayrıca el-Kalkaşandi, Osmanlıları, Hint hükümdarlarının
bir altında olan ve el-Makam el-Alf (Yüce Makam) olarak anılan Timurlu
hükümdarlarıyla bile eşit tutmuyordu.60 Ancak el-Kalkaşandi de, kendin
den öncekiler gibi Osmanlıların sınırlarındaki Müslüman olmayan ülke
lerde giriştikleri cihadda oynarlıkları rolün önemini kabul ediyordu. Hem
el-Ömeri, hem de el-Kalkaşandi için cihad, diplomatik arenada yükselmek
te olan Osmanlıları tanımlayan bir kimlikti.
ERKEN DiPLOMATi K YAZlŞMAlAR
Yazılı kaynaklar Osmanlı-Memluk ilişkilerinin odak noktası olarak
Anadolu siyasetini gösterse de, Feridun Bey'in r6. yüzyıl derlemesinde
bulunan günümüze ulaşmış en erken yazışmaların6' korsanlık ve ticaret
konularını da gündeme getirdiği dikkat çeker. Eylül 1391 tarihli bir mek
tupta Memluk Sultanı Berkuk, Osmanlı elçisinin geldiğini öğrendikten
sonra Cenevizlere bir mektup yollayarak, Müslüman tutsaklarla mallarını
serbest bırakmalarını ( 'emere: 'emir vermek' fiilini kullanarak) talep etmiş
ti. Ancak tarihçiler henüz Memlukların, Müslüman tutsaklar adına, bazen
yaptıkları gibi müdahale etmiş olabilecekleri bir olay saptamış değiller.
Bundan yalnızca birkaç yıl önce bir Ceneviz elçisi, aralarında önde gelen
Memluklu tüccarlar da olmak üzere Müslüman tutsakları Berkuk'a teslim
etmişti.62 Bayezid, Mernluk sultanının bu girişimi için kendisine teşekkür
etmiş, ayrıca Berkuk'tan, Memluk topraklarında ticaret yaparken yasalara
uyrnadıkları için tutsak alınan iki Osmanlı tüccarını da bağışlamasını rica
bay ile Malva sultanı arasındaki yazışmayı içeren iki mektup daha vardır ve bunlarda Malva sultanına,
el· makam el-eşref unvanının biraz altında olan el-makam el-iili olarak hitap edilmiştir. Bu iki mektubun
degeriendirilmesi için bkz. Ahmad Darrag, " Risaletan beyn Sultan Melva ve'!- Eşref Kaytbay," Mecelle
Mahadi'I-Mahtutati 'I-Arabiyye 4 (1958): 97-123- BNF MS 444o'taki mektuplann ışıgında Burci Memluk
diplomatik ilişkilerinin genel degeriendirmesi için bkz. Frederick Bauden, " Les Relations Diplomatiqu
es entre !es Sultans Mamlouks Circassiens et !es autres Pouvoirs du Dlir al-Isllim," Annales Islamologiqu
es 41 (2007) : 1-31.
59 El-Kalkaşandi, Subhü'I-Aşa, 6: 126. Çeviri için bkz. Wansbrough, "A Mamluk Ambassador to Veni
ce," s. 524 (Arapça metin) ve 530; Wansbrough, " Safe-Conduct," s. 22 (Arapça metin) ve 23. Alternatif
bir Ingilizce çeviri için bkz. Broadbridge, Kingship, s. 139··
6o El-Kalkaşandi, Subhü 'I-Aşa, 6: 122-3.
61 Feridun, 1274, ı: n6-ı7. s. II7·I8.
62 lbnü'l-Furat, Tarih, 9: 38, 50.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
11 3
etmişti. 63 Bu tüccarların hamileri Osmanlı ordusu ve yönetiminin önde
gelen üyelerindendi.
Bu mektuplar Osmanlılar ile Memluklar arasındaki ticaretin önemi
ne dikkat çekmenin ötesinde, İslamın resmi yazışma ve inşa geleneklerinin
eski ve bilinen imgesi olan din bütünlüğüne de değiniyordu. Mektuplar,
Müslüman olmayanların elinde bulunan Müslüman tüccarların serbest
bırakılmasıyla ilgili olduğundan, hükümdarların paylaştığı ortak inançtan
söz etmek uygundu: Her iki hükümdar da birbirlerine büyük bir rahatlıkla,
topraklarının bir bedenden çıkan iki kol gibi olduğunu hatırlatmışlardı.
Başka Osmanlı-Memluk yazışmalarında da, siyasal bağlam bu söylemi
gerektirdiğinde benzer göndermeler öne çıkabiliyordu.
Mektuplarda kullanılan unvanlar, tam olarak değilse bile, ana hatlarıy
la büyük ölçüde el-Ömeri ve İbn Nazırü'l-Ceyş'inkilerle uyuşmaktadır.64 Ber
kuk Bayezid'e el-Cenab el-Münif (Büyük Cenap) diye hitap ederken, Osmanlı
sultanı yanıtında, Memluk kaynaklarında da rastlanan el-Ebvab el-Şerife (Şerefli
Kapılar) ifadesini kullanmıştır.6s El-Ömeri ile İbn Nazırü'l-Ceyş'in Osmanh
Iara tam hitabı el-Cenab al-Münif değil, el-Meclis el-Samfyy'dir ve bu el-Cenab
el-Müniften bir basamak aşağıdadır. Bu hafif yükseliş İbn Nazırü'l-Ceyş'ten
sonra Osmanlıların statüsündeki bir değişikliği mi, yoksa bu elkitapları ile
unvanıann gerçek kullanımı arasındaki olası bir tutarsızlığı mı yansıtır bilin
mez. Bunun dışında Memluk inşa elkitapları ile Osmanlı münşeatlan arasın
daki benzerlik umut vericidir ve her iki metnin de güvenilirliğini gösterir.
0SMANLI SARAYI HAKKINDAKi EN E RKEN E LÇİ RAPORU
Bundan sonraki Osmanlı-Memluk diplomatik görüşmesi her iki
devletin tarihinde de önemli bir yer tutar. 1392'de Memlukların Karak Vali
si Emir el-KuckCmi'nin başkanlığındaki bir Memluk heyeti, Anadolu sorun
larını görüşmek üzere Bursa'ya gelmişti. Elçinin hedefi, Bayezid'i Kara
manoğullarına ve toprakları Memlukların etki alanına dahil olan Sivas'ın
63 Feridun, 1274, ı: n8.
64 Her iki mektubun da giriş bölümlerindeki unvanlar ya yanıltıcıdır ya yanlış kopya edilmiştir ya da
aşırı müdahale edilmiştir. Memluk sultanianna ait olması gereken hitap biçimleri Osmanlı sarayına yol
lanan mektupta çıkmış ya da tersi olmuştur. Ancak mektupların geri kalan bölümleri işe yaramaktadır.
65 Çeviri için bkz. Wansbrough, "A Mamluk Letter of 877{1473." s. 2 1 1 .
ALC l LA R l N DöN Ü Ş Ü M Ü
yöneticisi Kadı Burhaneddin'e saldırmaktan vaz geçirmekti.66 Baybars'tan
beri hiçbir Memluk hükümdan bölgeye birlik yollamamış ya da bir askeri
sefer düzenlememiş olsa da, bu görev, bir kez daha Memluk sultanlığının
Anadolu'nun içişleriyle ne kadar yakından ilgilendiğini gösterir.
Emir el-Kucklıni'nin ziyareti tipik bir diplomatik görev gibi görün
se de, Berkuk'un elçi seçimi, Osmanlı Sultanı Bayezid'in, Memlukların
Osmanlı algısını değiştirmekteki başarısının ilk işaretlerinden biridir. Elçi,
son yıllarda Berkuk'un en güvenilir yakınlarından biri olmuştu. Berkuk,
1382'de tahta çıktıktan sonra iç çatışmalar nedeniyle 1389'da tahttan indi
riimiş ve Karak Valisi Emir el-Kucklıni'ye emanet edilmişti. El-Kucklıni,
Berkuk'un ziyaretçi ve yiyecek kabul etmesine izin vermekle kalmamış,
kendisi de onu ziyaret etmişti. Bir yıl sonra da Berkuk'un tahtı yeniden ele
geçirmek üzere kaçmasına yardım etti. Berkuk eski dostunu unutmamış,
el-Kucklıni'ye ek ikta bahşederek, onu daha yüksek bir emirliğe terfi ettir
mekle birlikte Karak valiliği görevinin de devam etmesini sağlamıştı. İkisi
el-Kucklıni'nin 1398'deki ölümüne kadar yakınlıklarını korumuşlardı.67
Söylendiğine göre Berkuk bu diplomatik görevi, aynı zamanda iyi konuş
masıyla da tanınan sudaşına teslim etmişti.
Bu diplomatik ziyareti belgeleyen M emluk kaynakları bütün
görüşmelerin, simgesel anlamlarla yüklü diplomatik hareketler ve arma
ğan değiş tokuşuyla açıklandığını ve desteklendiğini belirtir. Berkuk
el-Kuckılni'yle aralarında bir hilatın da bulunduğu etkileyici armağanlar
göndermiş , Bayezid de buna karşılık Memluk heyetine büyük saygı gös
termişti. Kitabın başında da değinildiği gibi armağanları memnuniyetle
kabul etmiş ve en azından Berkuk'a saygısını göstermek için, ama belki
de M emluk hamiliğini kabul ettiğinin işareti olarak hilatı giymişti.68 Bir
başka M emluk kaynağına göre de son olarak Bayezid, giriş bölümünde
belirtildiği üzere el-Kuckfı.ni'ye Berkuk'un kölesi olduğunu söylemiştir.69
Bayezid'in boyun eğmesi, Berkuk'un Karamanoğulları ve Kadı Burhaned66 Yınanç bu sonuca katılmaz ve Memluk Sultanı Berkuk'un aslında Bayezid'i Kadı Burhaneddin'e
saldırmaya ikna etmeye çalıştıgını ileri sürer. Halil Yınanç, "Bayezid 1 , " İA, 2: 37467 Berkuk ile el-Kucklıni arasındaki dostluk için bkz. Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, 13: 64-7,
122, 123, 14: IOO.
68 Özellikle bu degiş tokuş için bkz. Diem, Ehrendes Kleid, s. 49-50.
6 9 Ibn Qadi Shuhba, Tarikh Ibn Qadi Shuhba, ı : 471, 476; lbnü'l-Furat, Tarih, 9: 339· 347·
OSMAN Ll LAR VE M EM LU K LAR
din adına işe müdahale etmesine karşı gelmeyecegi ve kendisinin daha
düşük konumunu kabul ettigini ima ediyordu.7°
Memluklarla yapılan bu görüşme Osmanlıların yararına olmuştu.
Bayezid halifeden, dolayısıyla da Memluk sultanından kendisini Anadolu
sultanı olarak tanıdıgına dair bir resmi belge istemişti. Bayezid muhteme
len bu belge karşılıgında Karamanogullarına ve Kadı Burhaneddine sal
dırmayacagına söz vermişti. Memluklu tarihçiler sonradan Bayezid ile bu
iki beylik arasında barış saglandıgını bildirmişlerdir.7' Bayezid, Memluklar
tarafından Anadolu sultanı olarak anılmanın bir ayrıcalık olduguna inan
maktaydı ve bu yeni unvan Osmanlılara Anadolu'daki rakiplerine karşı belli
bir üstünlük duygusu verebilirdi.72 Kısa bir süre sonra el-Kuckuni, berabe
rinde Osmanlı elçisi ve armaganlarla Memluk topraklarına geri dönmüş,
görev başarıyla tamamlanmıştı.
Osmanlı-Memluk ilişkilerinde ilk kez Memluklu tarihçilerio kısa
yorumları, el-KuckUni ve İbn Sagir'in renkli anlatılarıyla dogrulanmış olu
yordu.73 Bunlar Osmanlı sarayındaki davranışlar, ritüeller ve diplomatik
merasimlerle ilgili en erken tarihli elçi raporlarıdır, ama bir önemi de bize
yönetimdeki hanedanın, toplumun ve ekonominin geçmişine ilişkin bil
giler aktarmasıdır.74 El-KuckUni'ye (ve İbn Sagir'e) göre Bayezid her gün,
ayakta duran kullarını görebilecek biçimde yüksek tahtında oturur, şikayeti
ve derdi olanları dinlerdi. Bir hükümdarın bir çeşit mahkemeye başkanlık
etmesi bir olasılıkla el-KuckUni'nin dikkatini çekmiş ve bu durumu Kahi-
70 El-Kuckuni'nin önceki bölümlerde deginilen elçiligine ilişkin bkz. Giriş, s. ıs; Birinci Bölüm, 8ı-83.
71 Harb, " I . Selim'in Suriye ve Mısır Seferi," s. 4; Har-El, Struggle, s. 66-7; Tekindag, Berkuk Devrinde,
s. 102-3. Bu göreve deginen birinci el kaynaklar için bkz. Ek I I I , s. ı97-9.
72 P. Wittek, " Le Sultan de Rum."
73 El-Kuckt1ni ve İbn Sagir'in anlattıklarının analizlerinden seçmeler için bkz. Giriş, s. ıs; Birinci Bö
lüm, 8ı-8J.
74 Bu olaylar en az üç Memluklu yazar tarafından aktarılmıştır. Bunlardan ilki İbn Hacer'in kaynagı
olarak gösterdigi el-Makrizi, ikincisi lbn Hacer, üçüncüsü de kendisini İbn Hacer ile el-Ayni'nin ögren
cisi olarak tanımlayan lbn Bahadır'dır. Son iki yazar (lbn Hacer ve İbn Bahadır) bu bölümleri anlatırken,
el- Makrizi'nin çalışmasındaki olaylan önemli ölçüde kısaltmış ve degiştirmiştir. Benim aktardıklanmsa
dogrudan el- Makrizi'ye dayanmaktadır. El-Kuckt1ni ve lbn Sagir, el-Makrizi'ye olayları dogrudan aktar
dıkları için el-Makrizi'ninkiler son derece ayrıntılıdır. İbn Hacer, İnba, ed. Habeşi. ı: 4S3 · ı: 49ı-92; 2:
22S·8, 2: 2SS; el-Makrizi, Dürer, ı: 4sı-3. İbn Hacer'in dogrudan el-Makrizi'ye yaptıgı gönderme için bkz.
lbn Hacer, İnba, ed. Habeşi, 2: 226.
n6
ALC i lA R l N DöN Ü Ş Ü M Ü
re' deki mezalim ya da darü'l-adl75 oturumianna benzetmişti.
YE Nİ KoNULAR, YENİ GösTERiLER: TiMUR, Sı<:;INMACILAR VE Ni<:;Boıu SAvAşı
1394'ten Timur'un Ankara Savaşında Bayezid'i yenmesine kadar
geçen süre içinde Timur'un bölgeye yaptı�ı saldırılar nedeniyle, Kahire ile
Bursa arasında bir dizi diplomatik görüşme yapılmıştır. Memluk tarihleri
nin belirtti�i üzere, bu dönemde Anadolu'daki di�er yüksek rütbeli kişiler
de alelacele Kahire'ye gidip gelmeye başlamışlardı. Bu heyetierin karşılıklı
olarak aynı zamanlarda gidip gelmeleri Memluk başkentinin bölgede
Timur'a karşı bir birlik oluşturma çabası içinde oldu�nu düşündürür.
Günümüze pek az bilgi ulaşmasına karşın, bu dönemde Bayezid'in konuyu
görüşmek üzere Kahire'ye en az üç heyet yolladı�ı bilinir.76 Bu heyetiere
karşı Memluklar da Emir Tulu'yu elçi olarak Osmanlılara yollamışlardı.77
Emir Tulu'nun birinci amacı bir ittifak olasılı�ını görüşmek olsa
da, ülkesine dönerken ünlü Memluk alimi Şemseddin ibnü'l-Cezeri'den
de haberler getirmişti. Şemseddin ibnü'l-Cezeri, Memluk yönetiminin
gözünden düştükten sonra Bursa'ya gitmiş ve burada Osmanlıların büyük
saygısını görmüştü.78 Emir Tulu, alimin Bursa'da kaldı�ı evin zenginli�ini
ve aldı�ı yüksek maaşı anlattı�ı zaman Memluk sultanı, bu ünlü kişinin
yeni bir hami bulmuş olmasından rahatsız olmuş olabilir. Memluk sultan
larının egemenliklerini meşrulaştırması kısmen topraklarında bu tür alim
lerin bulunmasına dayanmaktaydı, oysa Osmanlı hükümdarlan Memluklu
alimiere ya da devlet görevlilerine yeni çalışma alanları açarak, Memluk
hükümdarlarının imajlarlannın temel direklerinden biriyle çatışıyordu.79
izleyen yıllarda Osmanlı sarayı siyasal sı�ınmacılar için de güven
li bir bölge haline gelmişti. Timurlu saldırılanndan kaçan bölgedeki iki
hükümdar, Karakoyunlulardan Kara Yusuf (ö. 1420) ile Ba�datiı Ahmed
Celayir (ö. 1410) ilkönce Memluk sarayına sı�ınma talebinde bulunmuştu.
Aslında Celayirli hükümdan daha önce, 1394'te Memluklara sı�ınmış ve
75
76
77
78
79
Bu uygulama için bkz. Giriş, s. 27. Bayezid ve mezaiinı. için bkz. İbn Hacer, İnbıi, ed Habeşi, 2: 227.
Bkz. Ek I I I , 244-248.
El-Makrizi, Dürer, ı : 444·
Şemseddin ibnü'l-Cezeri için bkz. Birinci Bölüm, s. 59·
Memluk askeri sınıfı ile alimler arasındaki önemli iletişim agı için bkz. Berkey, Transmission of
Knowledge.
OSMAN Ll LAR VE M EM LU K LAR
Berkuk tarafından iyi karşılanmıştı.80 Ancak Ahmed ikinci defa başvurdu
ğunda yanında Kara Yusufu da getirmişti, ama onlar Memluk topraklarına
ayak bastıklarında ülke, babası Berkuk'un ölümünden sonra başa geçen
Sultan Ferec'in tahta çıkmasından bu yana sürmekte olan iç karışıklıklada
uğraşmaktaydı. Genç ve deneyimsiz Mernluk sultanı bir yandan iç karı
şıklıklar, bir yandan da Timur tehdidiyle başetmek zorunda olduğundan
Ahmed ile Kara Yusufun sığınma isteklerini reddetti.81 Bu olay Memluk
tarihi boyunca, Dulkadıroğulları ve Karamanoğulları gibi kimi yerel bey
lere yardım eden ve onları koruyan sultanların alışılmadık bir şekilde bu
eğilimlerinden uzaklaştıklarını gösteriyordu.82 Bundan sonra Kara Yusuf
ve Ahmed, Osmanlı sultanına başvurmuş ve 139 9-1400 arasında yaklaşık
sekiz ay kadar Osmanlı sarayında konuk olmuşlardı. Osmanlılar sığınma
cıları ve göçmenleri koruma altına alarak, Memluklar için endişe kaynağı
olurken, siyaset arenasma bir adım daha atma fırsatını yakalamıştı.
Emir Tulu Osmanlı topraklarındaki görevinden dönerken Niğbo
lu zaferinin haberini de beraberinde getirmişti.83 Eylül 1396 'da meydana
gelen Niğbolu Savaşı, Osmanlıların Batı Avrupa ve Balkan devletlerinin
ortak oluşturdukları bir Haçlı Seferiyle ilk karşılaşmasıydı.84 Bayezid,
Emir Tulu ülkesine döndükten sonra zaferi Berkuk'a resmen duyurmak
için bir Osmanlı heyeti yollamıştı. Kalabalık bir heyet ve armağan olarak
çok sayıda köleyle birlikte gelen elçi, savaştan sekiz ay sonra, 8 Haziran
13 97'de Kahire'de huzura kabul edilmişti. Memluklu tarihçiler, Bayezid ve
danışmanlarının bu zaferi kısmen Memluk sarayının gözünde yükselrnek
için kullandıkları düşüncesiyle bu diplomatik buluşma üzerinde özellikle
durmuştu. Bu etkileyici heyet Bayezid'in Berkuk'a saygılarını iletiyor gibi
görünüyordu, ama bir yandan da daha önceki Memluk kaynaklarında su
8o Broadbridge, Kingship, s. r8o-r; J .M. Smith Jr., "DJalliyir," El', 2: 401. Celayir hükümdan Ahmed'le
ilgili pek bilinmeyen aynntıh yaşamöyküsü için bkz. el-Makrizi, Dürer, ı: 228-438r Broadbridge, Kingship, s. r88-9; Sümer, Kara Koyunlular, s. 60-3. Ahmed ile Kara Yusufun 1405'te
Memluk topraklanna sıgınma girişimiyle ilgili olarak bkz. Broadbridge, s. 196-7; S ümer, s. 63-8.
82 Broadbridge, Kingship, s. r88.
83 ibnü'l-Furat, Tarih, 9 : 456.
84 Aziz Suryal Atiya, The Crusade of Nicopolis, Londra, 1934; Aziz Suryal Atiya, "Nlkbüii," El', 8: 35-36;
Şehabettin Tekindag, "Nigbolu," İA, 9 : 247-53. Özellikle savaş sırasında Osmanhlann eline düşen esir
ler için bkz. Atiya, The Crusade ofNicopolis, s. 95-7.
n8
ALC l LA R l N DöN Ü Ş Ü M Ü
yüzüne çıkmaya başlamış olan bir temayı, Osmanlıların mücahit imajını
bir kez daha perçinliyordu. 85
Bayezid'in bu diplomatik girişimleri önemli kazançlar sağlamıştı.
Berkuk, geldikleri andan, ayrıldıkları ana kadar Osmanlı temsilcilerini
büyük bir saygıyla ağırladı. O smanlı zaferinin sevincini kutlamak üzere
ziyafetler ve şenlikler düzenlenmesini emretti. Elçi beraberinde çok sayı
da savaş ganimeti, çeşitli av kuşları ve dokumalar86 getirmekle birlikte,
kaynaklar özellikle getirilen kölelerin üzerinde duruyordu.87 Önemli olan
yalnızca kölelerin sayısının değil, sahip oldukları yüksek statülerinin ve
Berkuk'a sunuluş biçiminin de, seyirciler arasında büyük heyecan yaratmış
olmasıydı.88 Örneğin birkaç yüksek rütbeli savaş tutsağı sırtlarında tam
takım zırhlarıyla M emluk sultanının huzuruna getirilmişti.
O smanlılada M emluklar arasındaki her armağan değiş toku
şunda köleler (hele bir defada bu kadar çok) bulunmazdı. B ayezid'in
bu seferki armağan seçimi siyasal bağlamda birçok mesaj iletmekteydi.
Açık mesaj , Osmanlıların M emluklara saygı duyduğu ve dostlukianna
değer verdiği yönündeydi. Ancak bu armağan, üstü zekice örtülü bir
başka mesaj iletiyordu, çünkü M emlukların büyük bedeller ödedikleri
köleler bakımından O smanlıların büyük bir kaynak zenginliği içinde
olduğunu gösteriyordu. 89
M emluk Sultanı Berkuk her ne kadar Osmanlıların kazandığı
bu zaferin "sevincini" kutlamak için ziyafetler ve şenlikler yapılması
nı emretmiş olsa da, bir yandan da endişe duyuyor olabilirdi. İ slamın
korunması ve Müslüman olmayanlara karşı savaşmak, M emluk sultan
larının imajının temel direkleriydi, çünkü onlar H açlıları, Ermeni prens
lerini ve Cengiz'in ordusunu yenerek Eyyubilerin varisieri olarak gücü
85 Örnek olarak, el-Ayni, Ikdü 'I-Cuman, 6r4a-b; ibnü'l-Furat, Tarih, 9: 465- 466; Ibn Qadi Shuhba,
Tarikh Ibn Qiiç/f Suhba, ı : 607, 15.
86 El-Ayni, Ikdü'I-Cuman, 6r5b.
87 Kölelerin kesin sayısı bilinmemektedir. ibnü'l-Furat, Tarih, 9: 464-6; Emmanuel Piloti, Traite '
d'Emmanuel Piloti sur la Passage en Terre Sainte, ed. Hermann Dopp, Louvain, 1958, s. 229; Johannes
Schiltberger, Als Sklave im Osmanisehen Reich, s. 50.
88 Piloti, Traite ', s. 229.
89 Alıcının elinde bulunmayan şeyleri yollama uygulaması için bkz. Birinci Bölüm, s. 65-68.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
ellerinde tutma hakkına sahip olduklarını kanıtlamışlardı.9o B ayezid'in
Balkanlar'da elde ettiği askeri başarı neredeyse M emluk sultanının dinsel
nüfuz alanını ayaklar altına alıyordu. Berkuk'un, en yakın dostu Emir
el-Kuckılni'ye B ayezid'le ilgili söyledikleri bu durumun farkında olduğu
nu ve bu yeni tehditle ilgili kaygıları olduğunu gösteriyordu.9'
OsMANLlLARDAN BiR Güç GösTE Risi: M E M LUKLARIN KuzEY SuRiYE
S I N I RINA MÜDAHALE
Bayezid'in Niğbolu Savaşından sonra yolladığı elçi, Memluklann
Osmanlılan yeniden değerlendirmesine yol açan son olay değildi. 13991400'de Bayezid, en az 1277'den beri zaman zaman Memluk egemenliği altı
na giren Malatya ile çevresindeki şehirlere saldırmıştı. Berkuk'un ölümünden
sonra Bayezid ilkönce Kahire'ye bir elçi yollayarak Malatya ile çevresindeki
kaleleri istemişti. Beklenen olumsuz yanıt geldikten sonra Bayezid, Elbistan'ı,
Malatya'yı ve Darende'yi güç kullanarak ele geçirdiY Egemenliği altındaki
topraklan hem Doğuya, hem de Batıya doğru genişletme amacında olan
Bayezid, dirayetli sultan Berkuk'un ölümünden sonra bütün Memluk toprak
lannda başlayan kargaşadan yararlanmaktaydı. Aldığı kararlar, Osmanlıların
Memluk üstünlüğü hakkındaki görüşlerinin değiştiğini gösteriyordu; Baye
zid'in topraklarını genişletme hedefi, iki ülke arasına nifak tohumlan ekmişti.
Bayezid'in manevraları Osmanlıları ilk defa Dulkadıroğullarıyla
doğrudan karşı karşıya getirmişti.93 Malatya, Memluk sultanı tarafından
atanmış bir vali tarafından yönetilmekteydi ve Sultan Ferec'in, bu tür kritik
zamanlarda tabilerini koruyabilmekten aciz olması yönetimi için utanç
verici olmalıydı. Malatya'nın kaybedilmesi büyük olasılıkla bir Memluk
sultanının kendisine bağlı olanları koruyamadığı ilk örneklerden biriydi.94
Bayezid'in saldırısının ardından Dulkadıroğullarının başına eskiden Kahi90 Holt, "Position and Power," s. 246. Savunma savaşı olarak cihad tanımı için bkz. Fuess, "Ottoman
Ghazwah and Maroluk Jihad."
91 Bkz. Birinci Bölüm, s. 43 ve dipnot ı.
92 Johannes Schiltberger, Als Sklave im Osmanisehen Reich, s. 74·5· Bayezid'in Memluk topraklannda
yaşayanlara karşı benimsedigi politikayla ilgili iki çelişkili görüş için bkz. lbn Kemal, Tevarih-i Al-i Osman:
IV. Defter, ed. Koji Imazawa, Ankara, TTK, 2000, s. 365-9; lbn Hacer, lnba, ed. Habeşi, 2: 255.
93 Venzke, "Dulkadir-Mamluk Iq!ii ' ." s. 420.
94 Broadbridge, Kingship, s. ı88.
120
ALC l LA R l N DöN Ü Ş Ü M Ü
re'den kovulan Nasirüddin Mehmed Bey getirilmişti. Nasirüddin Mehmed
Bey (hd. 139 9-1442) , bölgedeki değişen dinamiklere karşın neredeyse yarım
yüzyıl yönetirnde kaldı. Kendisi her ne kadar Memluk üstünlüğünü tanıma
ya ve Dulkadıroğullarının onların koruması altında olduğunu kabul etmeye
devam ettiyse de, Bayezid'in ardıllarıyla da düzenli ilişkilerini sürdürdü.
Bölgedeki bütün olası adayiara karşın kızlarından birini Memluk Sultanı
Çakmak'la, bir diğerini de Osmanlı Sultanı I. Mehmed'le evlendirdi.95
Timur'un hırsı, Dulkadıroğullarındaki karışıklığa neden olan Osman
lı saldırısını, kısa bir süre sonra gölgede bırakmıştı. Anadolu ve Suriye içleri
ne ilerlemesi ve Bayezid'le giriştiği düşmanca yazışmalar, Osmanlı sultanını
Memluklarla ilişkisini düzeltmeye zorlamıştı. Aralarındaki ilişkileri düzelt
mek ve Timur'a karşı destek almak amacıyla Kahire'ye en az iki elçi gönde
rilmişti. Heyetlerden birine Arnasya'nın eski yöneticisi olduğu sanılan Emir
Ahmed başkanlık ediyordu.96 Emir Ahmed beraberinde armağan olarak 10
köle, 10 at, gümüş eşyalar ve Memluk komutanları için başka armağanlar
getirmişti;97 hepsinin çok değerli olması bu armağanların bir barış teklifi
olduğunu ima etmekteydi.
Bayezid'in Memluk topraklarına saldırısının üzerinden henüz kısa bir
zaman geçmiş olmasına karşın, Mernluk divanının ittifak ihtimalini müzake
re etmesi bile Ferec'in hocası Şeyh Bedreddin'in, genç sultanın Osmanlılar
konusundaki düşüncelerini etkilerneye başlamış olabileceğini düşündürmek
tedir. Bir zamanlar Osmanlı sınır şehri olan Edirne'de doğan ve 1383'ten son
raki bir tarihte Berkuk tarafından oğluna hoca olarak seçilen Bedreddin'in bir
etkisi varsa bile bu, konuyu Memluk divanında gündeme getirmekten öteye
gitmemiş olmalıydı. Divan, Ferec'e babasının ölümünden sonra çıkan karı
şıklıklar sırasında Bayezid'in Memluk topraklarına saldırdığını hatıriatmış
ve Bayezid'e nasıl güvenebileceğini genç sultana sormuştu.98 Ferec sonunda
divanın tavsiyesini dinlemiş ve Osmanlı sultanı, Timur'la anlaşmazlığını
yalnız başına çözmek zorunda bırakılmıştı. Memlukların Osmanlılara karşı
tavrı, el-Ömeri'den bu yana tamamen değişmişti.
95
96
97
98
Venzke, " Dulkadir-Mamluk Iq\3'." s. 467.
Yınanç, "Bayezid 1," s. 382.
lbn !yas, 2: 633.
Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, 14: 33-4-
ÜSMAN LI LAR VE M EM LU K LAR
121
Hem Memluk, hem de Osmanlı topraklarında güçlü ilişkileri olan
bazı kişiler de Bayezid'in Memluklara karşı sergilediği saldırgan siyasetten
hoşlanmıyorlardı. Örneğin yazar Alımedi (ö. 1413 ) , şiir biçiminde yazdığı
İskendername'sinde Bayezid'i eleştirmişti. Sonraki dönemlerde Osman
lı tarih yazımını etkileyen nasihatname türundeki bu eserini Ahmedi,
Bayezid'in Timur'a yenilmesinden sonra ve Osmanlı Devleti'nin ayakta
kalıp kalmayacağı kuşkulu olduğu bir dönemde yazmıştı. Aslında Alımedi
bu metni Germiyanoğulları beyine sunmak üzere kaleme almıştı, ama
1402'den sonra Bayezid'in en büyük oğlu Süleyrnan'a sundu.99 Alıme
di'nin bu davranışı metnin eleştirel tonunu daha anlamlı kılıyordu. Belki
de yazar geleceğin olası Osmanlı sultanına babasının yaptığı yanlışları yap
maması için bir uyarıda bulunmak istemişti. ı oo
Bayezid, başka yazarlar tarafından sorgulanan çok sayıda tartışmalı
politika üretmiş olsa da, ı o ı Ahmedi, Berkuk yönetimi sırasında öğrenci
lik yaptığı Memluk topraklarına zarar vereceğini düşündüğü politikaları
özellikle onaylamıyordu.102 Ahmedi, Süleyman'ın koruması altına girmeyi
umud ediyordu ama Bayezid'e hala Bey, Berkuk'a da Sultan demeye devam
ediyordu. Bilinçli olarak seçtiği bu unvanlar Alımedi'nin Berkuk'un statü
sünün daha yüksek olduğu konusunda hiçbir kuşkusu olmadığını gösteri
yordu. İskendername'de, Bayezid'in Malatya'ya saidırmasını onayiamaclığını
açıkça şöyle belirtiyordu:
Yaratıcının - Aziz ve şam yüce olsun! - emriyle Mısır Sultanının
ölüm saati geldi,
Bunu duyan o [Bayezid] gözlerini Suriye'ye dikti. "Mısır benim
dir!" dedi.
99 Ahmedi, İskender-na� : İnceleme, Tıpkıbasım, ed. İsmail Ünver, Ankara, TIK, 1983; Ahmedi,
Tevcirib-i Mülük-i Al-i Osman Gazv-i işan Ba Küjfar, ed. Kemal Sılay, Cambridge, MA, Harvard Üniversi
tesi, Yakın Dogtı Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü, 2004.
100 Bu yapıtın tamamlanma tarihi için bkz. Pal Fodor, "Ahmedi's Dlisitan as a Source of Early Onoman
History," Acta Orientalia Academiae Scientiarnm Hungaria 38 ( 1 984): 43 .
101 Ömegin, Anonim, Anonim Osmanlı Kroniği, ed. Necdet Öztürk, istanbul, Türk Dünyası Araşhrrna
ları Vakfı, 2000, s. 35·9·
102 Ömegin, Anonim, Anonim Osmanlı Kroniği, ed. Necdet Öztürk, Istanbul, Türk Dünyası Araşhrma
ları Vakfı, 2000, s. 35·9·
122
ALC l LA R l N DöN Ü Ş Ü M Ü
"O [Mısır hükümdarı] öldü. Ben de öleceğim. Onun gibi ölece
ğim, Ben de öleceğim" demedi.
Bunu fırsat bilerek o [Bayezid] yola düştü. Ordusuyla Mildeni'ye
[Malatya] geldi.
Bir süre kuşattıktan sonra, fethetti. Sonra dizginlerini başkenti
ne döndürdü.
Geldi ve kışı geçirmek için erzak tedarikini yaptı (ve sonra) yazın
Suriye'nin fethi için geri dönecek.
Bütün bu yaptıkları onun önlemleriydi. O bunun önceden takdir
olduğunu bilemezdi. 1 0 3
Alımedi bu sözleriyle Osmanlı-Timurlu çatışmasının, en kritik nok
tada Osmanlı-Memluk ilişkilerini kesintiye uğrattığını anlatmaya çalışıyor
du. Alımedi'nin dizelerinde ima ettiği gibi, eğer Bayezid tahtta daha uzun
kalsaydı acaba Memluk topraklarına saldım mıydı? Tarihteki diğer spekülatif
sorular gibi bu da yanıtsız kalmaya mahkfımdur. Görünen o ki, Alımedi'nin
sezindirdiği "önceden takdir," Osmanlılar için bir felaket oldu. 1402'de
Ankara Savaşında mağlup edilen ve Timur tarafından ele geçirilen Bayezid
tutsak olarak öldü. Bundan sonra Osmanlı toprakları karışıklıklara sahne
oldu ve neredeyse izleyen n yıl boyunca Bayezid'in hayatta kalan oğulları
arasında kıyasıya bir iktidar mücadelesi yaşandı. Bu arada Memlukların eya
let başkenti Şam, Timur birlikleri tarafından yerle bir edildi, genç Memluk
Sultanı Ferec, kıl payı Bayezid'in kaderinden kurtulup Timur'a boyun eğdi.
Timur'un başarılı saldırıları Memluk sultanının imajını ve Müslümanların
ve İslamın Sultanı, Haremeyn'in Koruyucusu ve Müslüman Topraklarının
Yenilmez Savunucusu olarak siyasal meşruiyetini paramparça etmişti. 104
Timur sonrası günlerde hem Osmanlılar, hem de Memluklar kırılan gururla
rını onarmanın ve siyasal meşruiyetlerine yeni imajlar yaratmanın ve bunları
yaymanın yeni yollarını (ikisi de kendi tarzında) aramaya başladılar.
103 Bütün tarihçiler bu seferin yanlış oldugu kanısında degildir. Ömegin, Anonim, Teviiri!J Al·i Osman:
F. Giese Neşri, ed. Nihat Azamat, Istanbul, Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1992, s. 37·
104 Broadbridge, Kingship, s. 198·200.
OSMA N Ll LA R V E M E M LU K LAR
12 3
ÜÇÜNCÜ BöLÜM
UNVANLARDAN JEOPOLİTİK OLAYLARA:
MÜZAKERELER ÇAGI (1413-14 5 1)
T
imurlu istilalarının ardından hem Osmanlılar, hem de Memluklar
eski topraklarını ve ünlerini yeniden kazanmaya başladılar. Osmanlı
sultanları I . Mehmed ve I l . Murad gözlerini Balkanlar'a çevirirken,
Memluklu muadilieri Şeyh el-Mahmudi, Barsbay ve Çakmak, Kıbrıs ve
Rodos'ta kalan Haçlılara yönelmişlerdi.' Her ikisi de imajlarını yenilerken,
cihat ve gazayı temel ilkeleri olarak öne çıkarmaktaydılar, 2 ama bu vurgu
aslında göründüğü gibi değildi. Her ikisi de diplomatik yazışmalarında
"kafirler"den söz ederken, aynı anda bölgedeki diğer Müslüman devletler
üzerinde bir üstünlük kurmak için can atıyorlardı.
Yeniden yapılanma ve toparlanma döneminde bile Osmanlılar ve
Mernlukların sık sık birbirlerine elçiler aracılığıyla dikkatle hazırlanmış
mektuplar ve etkileyici armağanlar yollamaya devam etmeleri, karşılıklı iliş
kilerine verdikleri önemi gösterir. Bu dönem genellikle iki devlet arasındaki
ilişkiler bağlamında sakin bir dönem olarak nitelenmekle birlikte, önemli
değişikliklere de sahne olmuştur. Memluk sarayından gelen mektuplarda
Osmanlılara değer görülen unvanlar yaklaşık bu 40 yıl içinde, hiç olmadığı
kadar yükseltilmiş; Osmanlıların Balkanlar ve Anadolu'da etki alanlarını
genişletmeleri eş zamanlı olarak açıkça söylenmiş ve kabul edilmiş, ayrı
ca hayırseverlik Osmanlı hükümdarları imajının bir parçası olarak öne
çıkmıştı. içerde ve dışardaki bütün belirsizlikler içinde her iki tarafın da
diplomatik dilinde yavaş, ama kesin bir kayma meydana gelmiştir.
OSMANLI FETRET DEVRi
Memluk kaynaklarındaki unvan kullanımları, Timurlu saldırısının
Osmanlı topraklarında yarattığı karmaşanın boyutlarını gözler önüne serer.
El-Kalkaşandi'nin, 1412'de, daha Osmanlı Devleti'nin iç karışıklıklarının
r
Barsbay yönetimi için bkz. Ahmad Darrag, L 'Egypte sous le Regne de Barsbay, Şam, Institut Français
de Damas, r96r.
2 Barsbay ile Şahruh arasındaki yazışmalarda her ikisinin de ideolojik üstünlüge artan oranlarda gön·
derrnede bulunmasıyla ilgili olarak bkz. Dekkiche, " Le Caire," r: 73·4·
12 4
U N VAN LA R DAN ) EOPOLiTi K O LAYLARA: M üZAK E R E L E R ÇAI:: I
sona ermediği bir tarihte tamamladığı Subhü 'l-Aşa Osmanlılardan söz eder
ken öncelikli olarak Bayezid dönemine odaklanmıştı. Kendisi sultanın ölü
münden sonra on yıl daha yaşamasına karşın, Bayezid sonrası dönemi kısa
bir-iki cümleyle geçiştirmiştir. El-Kalkaşandi çalışmasında Osmanlıların
yükselişine ağırlık vermiş, ama çeşitli hükümdarlara verilen unvanları liste
lediği bölümde, Osmanlılar için daha önce el-Ömeri'nin kullandığı unvanda
(El-Meclis el-Samtyy) bir düzeltme yapmamıştır. Ayrıca bir Osmanlı, hatta
başka bir Anadolu hükümdan ile bir Memluk hükümdan arasında karşılıklı
kullanılan başka unvanıarı da çalışmasına katmamıştır. Ancak daha sonraki
bir bölümde, Memluk Şam valisinin Osmanlı Sultanı I. Bayezid'e hitap
ettiği unvanıann listesinin kopyasını çalışmaya eklemiştir) Bu mektup bir
selamla başlamakta ardından da daha saygın el-Makarr el-Kerim unvanı kul
lanılmaktadır. Anlaşılan el-Kalkaşandi, Osmanlı ve Memluk hükümdarları
nın arasındaki ilişkiyi bu karışıklık döneminde nasıl tarif edeceğinden pek
emin değildi. Dolayısıyla kendini emniyete almak için sadace bir Memluk
valisinin, bir Osmanlı sultanı için kullanması beklenen unvanlara yer ver
mişti. El-Kalkaşandi'nin Bayezid sonrası döneme ilişkin yaptığı yorumların
kısalığı, Osmanlı yönetimindeki bu kanşıklık döneminde Memluk alimleri
nin Osmanlılara karşı duydukları algı belirsizliğini yansıtır.
1402 İLE 1451 ARASINDA DEC.İŞEN UNVAN LARA GENEL B i R BAKlŞ
Konu üzerine Memluk kaynaklarının görece sessiz kalmasına
karşın, Osmanlı hükümdarları bu dönemde de Kahire ile ilişkilerini sür
dürmüştü. Aslında tarihsiz olan, ama 1405-08 arasında yazıldığı tahmin
edilen bir Memluk mektubunun, I. Bayezid'in büyük oğlu Süleyman'dan
gelen bir mektuba yanıt olduğu bilinmektedir. Süleyman (hd. 1402-11)
Edirne'de saltanatını ilan ettikten sonra, Bayezid'in oğulları arasında büyük
olasılıkla Memluk sultanı tarafından tanınmayı ilk isteyen şehzadeydi.
Memlukların genç sultana verdiği yanıt, el-Kalkaşandi'nin, el-Ömeri ile
İbn Nazırü'l-Ceyş'in Osmanlılar için kullandıkları eski unvanıarı sorgula
makta hata etmediğini gösteriyordu.4 Memluk Sultanı Ferec, Süleyman'ı
3
El·Kalkaşandi, Subhü'I·Aşa, 8: 224-6, 232.
4 BNF M S 4440, 50b·5ıa. Bu elyazmasını derleyen kişi bu mektubu ya Björkmann'a göre Ferec'in
ikinci hükümdarlık döneminde Memluk Divan·ı inşasının başkanı olan Şemseddin el-Ömeri'nin yazı·
OSMAN Ll LA R VE M EM LU K LA R
12 5
şöyle selamlamıştı: Dauf Allahu Teala Nimete'l-Cenab el-Alı el-Emfri (Allah
Emirlere Layık Cenabı Alilerinin Zenginliğini Artırsın) . Bu unvan, yalnızca
önceki el-Meclis el-Samfyy el-Emfri'den daha yüksek olmakla kalmayıp Baye
zid ile Berkuk'un daha erken tarihli bir yazışmasında kullanılan el-Cenab
el-Kerim'e de denk düşmekteydi.S Ferec mektubunda Süleyman'a, babaları
zamanında hayli sık olan yazışmaları yeniden başlattığı için teşekkür edi
yordu. Süleyman'ın kardeşleriyle çatışmasına bir-iki kez belli belirsizce
değinmesinin dışında, mektupta Osmanlıdaki siyasal olaylar hakkında
önemli bir bilgi yoktu. Mektubun sonunda Ferec, Süleyman'dan gelen
cömert armağanların listesini vermiş ve teşekkür etmişti: "Anlatılama
yacak kadar güzel" Rum köleler; samur, sincap ve tilki kürkleri; halılar,
gümüş kap-kacak Süleyman yolladığı bu etkileyici armağanlarla, Memluk
sultanını, babasının topraklarını kardeşlerinin değil, kendisinin denetim
altına almış olduğuna inandırmaya çalışıyordu. 6 Memluk yazarlarının
Süleyman'ı, I . Bayezici'in ardılı olarak görmelerinin bir nedeni de büyük
olasılıkla bu mektup ve armağanlardı.7
Memluk kaynaklarına göre, Memluk resmi görevlileri, Süleyman'ın
ardılları I . Mehmed ile I l . Murad'a el-Cenab el-Alf el-Emfri (Emirlere Layık
Cenabı Ali) olarak hitap etmişlerdi. Bu unvan statü açısından Süleyman'ın
kiyle aynı düzeyde olup önceden kullanılan el-Meclis el-Sami:yy'den daha
üstündü. Memluk katipleri de beklendiği üzere, daha düşük statüdeki
Osmanlı hükümdarlarının Memluk sultaniarına saygıyla el-Makam el
Mün if(Büyük Makam) olarak hitap ettiklerini gururla kayda geçirmişlerdi.8
lanndan kopya etmiş y a d a mektup Şemseddin Örneri tarafından derlenmişti. Eger mektup Şemseddin
el-Ömeri tarafından derlenmişse, büyük olasılıkla 8o8/1405·8ıı/1409 arasında bir tarihte yollanmış
olmalıdır. Bkz. Björkmann, Staatskanzlei, s. 70. Ancak Şemseddin el-Ömeri, Bemadette Martel-Thou
mian'ın Burci yönetimiyle ilgili olarak hazırladıgı sır katipleri listesinde bulunmamaktadır. Bkz. Ber
nadette Martel-Thoumian, Les Civils et I 'Administration dans L'E' tat Militaire Marnlük (IXejXVe Sie 'ele),
Şam, Institut Francais de Damas, 1991, s. 455-8.
5
Feridun, 1274, 1: 117.
6 BNF MS 4440, 5ob-51a.
Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, 14: 215.
7
8 Ibn Hijja, Qahwat, ed. Vesely, 179; BNF M S 4440, 42b-44a. Bu yazar ve çalışmayla ilgili ayrıntılar
için bkz. Rudolf Vesely, " Eine Stillkunstschrift oder eine Urkundensammlung? Das Qahwat al-insa'
des Abü Bakr Ibn l:lidjdja al-I:Iamawi," Threefo/d Wisdom: Islam, the Arab World, and Africa, ed. Hulec ve
MendeL Prag, 1993. s. 237-47.
126
U NVAN LA R DAN ) EO POLİTİ K O LAYLARA: M ÜZA K E R E L E R ÇA� I
Ancak Osmanlı bürokrah Feridun Bey'in münşeahndakiler, Mem
luk kaynaklarıyla biraz çelişkilidir. Feridun, Osmanlı hükümdarlarının,
Memluk sultaniarına el-Cenab el-Ali unvanıyla hitap etmeye başladıklarını,
buna karşın Memluk sultanlarının Osmanlı hükümdarlarına daha düşük
statüdeki el-Cenab yerine el-Makarr (Merkez) unvanını verdiklerini belirtir.
Bunun dışındaki diğer unvanlar Memlukların kullandıkları unvanlarla dik
kat çekecek benzerlikler gösterir.
Memluk ve Osmanlı kaynakları arasındaki bu çelişkiler I l . Murad'ın
egemenlik süresi içinde bilinmeyen bir noktada yok olmuştur. Memluklara
ait anonim bir münşeata göre Memluk Sultanı Barsbay, Murad'a ilk kez
1433 'te el-Makarr el-Kerim (Ulu Merkez) diye hitap etmiştir.9 Bu doğrultuda,
Memluk Sultanı Barsbay yönetimi sırasında divan-ı inşanın başkanlığını
yapan es-Sehmavi (ö. 1464) de Osmanlı hükümdarları (ve 1438'de ölen
Karakoyuulu hükümdan İskender bin Kara Yusuf) için 143 6 tarihli inşa
elkitabında şu unvanları sıralamışh: El-Makarr el-Kerim el-Ali, el-Kebiri,
el-Alemi, el-Adili, el-Mücahidi, el-Müeyyedi, el-Gavsi, el-Gıyasi, el-Zaimi ( ... )
İzz el-İslam ve 'l-Müslimin, Seyyidü'l- Ümera fi 'l-alemin, Mukaddemü 'l-asa
kir, Mümehhidü 'l-düvel, Müşeyyidü 'l-memalik, Zaimü 'l-cüyuşü 'l-muvahhidin,
Avnü 'l-ümme, Gıyasü 'l-mille, Zahirü 'l-müluk ve 's-selatin, Adud emirü 'l-mü
minin.10 Es-Sehmavi'nin belirttiğine göre, el-Ömeri ve İbn Nazırü'l-Ceyş'in
çalışmalarında adı geçen Anadolu beyliklerinin birçoğu arhk ya Osmanlı
egemenliği altına girmiş ya da Osmanlı üstünlüğünü kabul etmişti. ıı
Timurlu istilalarının ardından süregiden belirsizliklere karşın, Memluk
kaynaklarının, unvanları yükseltilen Osmanlıların diplomatik statüsünde
ki yavaş yükselişi kabul ediyor olmaları, bu iki güç arasındaki diplomatik
9 B N F MS 4440, 45b-47b. Elyazmasında bu mektup yanlışlıkla Murad'dan Barsbay'a olarak adian
dınimıştır.
ıo Şemseddin Muhammed es-Sehmavi, EI-Sagrü'I-Basimfi Sinaati'I-Katib ve'I-Katim, ed. Eşref Muham
med Enes ve Hüseyin Nassar, Kahire, 2009, ı: 5ı8-ı9. I I . Murad için kullanılan bir başka benzer unvan
ve selamlama için bkz. El-Sehmavi, EI-Sagrü 'I-Basim 2: 784. Türkçe çeviri: Ulu, Yüce, En Yüce, Dünyaca
bilinen, Adil, Mücahid (Allah adına çarpışan) , (Allah tarafından) Desteklenen, imdada yetişen, yardımcı,
lider Merkez ( .... ) Islamiyelin ve Müslümaniann Kudreti, Dünyadaki Emirlerin Önde geleni, Askerlerin
kumandanı, Devletleri düzelten, Memleketleri yüceltip saglamlaşhran, Tevhide İnananiann Orduları
nın Komutanı, Ümmetin Destegi, Dinin Yardımcısı, Meliklerin ve sultanların yardımcısı, Emirü'l-mü
mininin (Halifenin) sag kolu.
ıı A.g.e., 2: 784.
ÜSMAN LI LAR VE M E M LU K LAR
127
buluşmaların dinamizminin sürdüğünü göstermektedir. Ancak Osman
lılar hala, es-Sehmavi'nin inşa elkitabında el-Maka.m olarak hitap edilen
Timurluların seviyesine yükselememişti.'2
Daha önceden Memluk metinleri ile Feridun Bey'in münşeatı arasında
görülen tutarsızlıklar bir olasılıkla Osmanlı yetkililerin yaptığı bazı düzeltme
lerden kaynaklanıyordu. Ancak bu bürokratların hamilerine bağlılığının da bir
sının vardı. Kendi hükümdarlannın unvanını el-Cenab 'dan el-Makarr'a değiş
tirebilirlerdi, ama Osmanlı ve Memluk hükümdarlan arasındaki güç dinami
ğini hiçbir zaman tersine çevirmezlerdi. Hem Memluklu katip ibnü'l-Hicce,
hem de Osmanlı meslektaşı Feridun Bey, Osmanlı sultanlan Mehmed ile
Murad'ın Memluk hükümdarlanna saygıyla Sultanü'l-İslam ve'l-Müslimtn,
Melikü'l-Müluk fi'l-Alem (Dünya Meliklerinin Meliki) , Hamt Sükkanü'l-Ha
remeynü'ş-Şerifeyn (Haremeyn Sakinlerinin Hamisi) , Sultanü'l-Haremeyn ve
Ha.fiz-ı Bilad'u-llah (Allah'ın Topraklannın Koruyucusu) diye hitap ettiğini
söylerler.'3 Bu unvanlar Memlukların Müslüman dünyasındaki merkezi
konumunun göstergeleri olsa da, hem Osmanlı, hem de Memluk kaynakları,
Memluk sultanlan Ferec, Şeyh el-Mahmudi, Barsbay ve Çakmak'ın hiçbir
zaman Osmanlı hükümdarlanna sultan diye hitap etmediklerini belirtirler.
Mehmed ile Murad çeşitli kereler emir olarak anılmışlardır.'4 Zahtrü'l-müluk
ve's-selattn (Meliklerin ve Sultaniann Yardımcısı) gibi bazı unvanlar sultan
sözcüğünü içermekle birlikte, Osmanlı hükümdarlan sultan olarak tanımlan
mamışlardır.'5 Bu eksikliğe karşın gazi olarak Osmanlı imajı her iki tarafın
mektuplannda da, Nusretü'l (ya da Nastrü'l)-Guzat ve'l-Mücahidtn (Gazilerin
ve Mücahitlerin Muzafferi veya Yardımcısı) gibi unvanlar aracılığıyla sürekli
vurgulanmıştır.'6 Memluk hükümdarlannın "sultan" başlığı (ve sultani ya
da mevlevi gibi türevleri) üzerindeki tartışmasız tekellerinin tersine Osmanlı
hükümdarlan için sürekli emir unvanının kullanılması, gereğinde kendi hani
lerinin statülerini geriye dönük olarak uyariayabilen Osmanlı katiplerinin bile,
bu tür uygulamalardaki sınıriann farkında olduklannı gösteriyordu.
ı2
ı3
ı4
ıs
ı6
Timurlu ve İlhanlı unvaniarı için bkz. El-Sehmavi, El-Sagrü 'l-Basim, ı: 5ı6-ı7.
Feridun, ı274, ı: ı64-5.
A.g.e., ı: ı97, s . 202-3, 207.
Feridun, ı274, ı: 207, 2ı2.
A.g.e., ı: 207.
128
U NVAN LA R DA N ) EOPOLiTi K Ü LAYLARA: M üZAK E R E L E R ÇA� I
KARDEŞ KATLİ NDEN GIRNATA'YA
1415'teki bir yazışma, M emluk Sultanı Şeyh el-Mahmfıdi ile ondan
alh ay sonra ölen Osmanlı Sultanı I. Mehmed arasında yoğun bir mektup
laşma süreci başlatrnışh. Hükümdarlık dönemleri neredeyse bütünüyle
çakışan bu iki hükümdann ortak çok şeyi vardı. Timurlu istilalarının ardın
dan her iki hükümdar da iç çahşmaları bastırmaya, siyaset merkezinde yet
kilerini pekiştirmeye ve özellikle kaybettikleri topraklar üzerinde yeniden
egemenlik kurmaya çalışıyorlardı. Dolayısıyla yazışmaları Anadolu sorun
ları üzerinde yoğunlaşmakla birlikte,ı7 Osmanlıların Balkanlar'a yaphğı
seferlere de değiniyordu.'8 Mehmed hem Balkanlar'da, hem de Anadolu'da
savaşırken, Şeyh el-Mahmfıdi Kuzey Suriye ile Güney Anadolu'ya üç sefer
düzenlemişti.'9 Bu iki hükümdar arasındaki yedi mektuptan günümüze
ulaşan alhsı ya Anadolu'yla ilgiliydi ya da içlerinden birinden bölgeye
yaphğı bir sefer öncesi ya da sonrasında yazılmışh.20 Bu mektuplarda her
iki hükümdar da en başta bölgede kendilerine karşı yapılan herhangi bir
"ayaklanmayı" ya da "itaatsizliği" sona erdirmenin önemini vurguluyorlar
dı; özellikle Memluklar, çevrelerindeki Anadolu topraklarının her zaman
kendilerine ait olduğunu ve zaten kendilerine ait olan yerleri yeniden ele
geçirdiklerini iddia ediyorlardı. 2'
Bölgedeki jeopolitik sorunların yanı sıra, Mehmed ile Şeyh el
Mahmfıdi arasındaki yazışmalar Osmanlı hanedanının veraset usulü gibi
hassas konulan da ortaya çıkarıyordu. Mehmed 1415'te yazdığı ilk mektupta
yalnızca Bizanslılarla olan son askeri çahşmasından değil, Osmanlı tahh
için kardeşleriyle giriştiği taht mücadelelerinden de söz etmişti. 22 Mehmed
17 Ibn Hijja, Qahwa, ed. Vesely, s. 178·83, 287-90. Mektuplann aynntısı için bkz. Rudolf Vesel, " Ein
Kapitel aus den osmanischen-mamlukischen Beziehungen Meh.emmed Çelebi und al-Mu'ayyad Shaykh,"
Armağan: Festschrift for Andreas Tietze, Prag, Enigma, 1994, s. 241-69 .
r8 I b n Hijja, Qahwa, ed. Vesely, s. 183-7, 287-90; Feridun, 1274, ı : 1 64-5.
19 I . Mehmed için bkz. lnalcık, "Mehmed 1 , " DİA, 28: 391-4. Şeyh el-Mahmudi'in hükümdarlık döne
mi için bkz. P.M. Holt, "al-Mu'ayyad Shaykh," El', 7: 271-2; Kazım Yaşar Kopraman, Mısır Memlükleri
Tarihi: Sultan Al-Malik AI-Mu'ayyad Şeyh AI-Mahmudı Devri, Ankara, Kültür Bakanlıgı Yayınlan, 1989.
20 Mektuplann tam listesi için bkz. Ek I I I .
21 Ömegin Şeyh el-Mahmudi'in Karamanogullan topraklanna yaptıgı seferin ardından Mehmed'e yol
ladıgı zafername için bkz. Ibn Hijja, Qahwa, ed. Vesely, s. 287-90.
22 Feridun, 1274, ı : 145. Bu ve bundan sonraki mektuptaki unvanlar ya kanşmıştır ya da Feridun ya da
sonradan kopya edenler tarafından d üzel rilmiştir.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
12 9
bu mektubunda Osmanlının kardeş katli uygulamasına baglılıgını, cihat ve
gaza gibi daha önemli konulara yogunlaşabilmesinin bir yolu gibi sunarak
meşrulaştırmaya çalışmış olabilir. Şeyh el-Mahmudi'nin, Mehmed'in vera
set mücadelesiyle ilgili anlattıklarına bir tepki gösterınemesi aslında şaşır
tıcıydı. ıJ Memluk sultanı verdigi yanırta yalnızca Mehmed'in Bizanslılara
karşı kazandıgı zaferden mutluluk duydugunu belirtiyordu.
Osmanlılar, veraset usullerinin olagandışı niteliginin farkındaydı
lar. Nitekim daha sonraki bir yazışmanın zamanlaması, taht kavgalarıyla
uluslararası alandaki egemenlik iddialarının yakından baglantılı oldugunu
gösteriyordu. Mehmed'den sonra l l . Murad'ın Haziran 1421'de tahta çık
masından neredeyse iki yıl, Memluk Sultanı Barsbay'ın da Nisan 1422'de
sultan olmasından henüz bir yıl geçtiginden iki başkent de kendi içinde
saltanat kavgalarını yaşıyordu. Bu nedenle her iki hükümdar da alışılmış
bir diplomatik uygulama oldugu halde ortalık durolmadan birbirlerine iyi
dileklerini yollamak istememişlerdi. Murad da tıpkı babası Mehmed gibi,
Memluk sarayına ilk temsilcisini, kendi ailesinden iki rakibini saf dışı
ettikten sonra ve Anadolu'ya büyük bir sefere çıkmadan önce yollamıştı. 24
Rakiplerinin ortadan kalkması Osmanlı sultanının yetkilerini sınayan
sorunları bütünüyle sona erdirmemişti, ama Murad ancak onları ortadan
kaldırdıktan sonra hükümdarlıgını Memluk sultanına bildirecek kadar ken
dini güvende hissetmiş olmalı.
Memluk sultanları kanlı veraset mücadelerine aşina olmakla birlikte,
bunun hanedan baglamında uygulanmasına pek alışık degillerdi.25 El-Mak
rizi, I . Bayezid'in kardeşini öldürerek başa geçişini anlatırken, şaşkınligını
ve durumu onaylamadıgını gizleyememiştir.>6 Aynı tarihçi Murad'ın 1423'te
tahta çıkışını ve sonrasında Kahire'ye yolladıgı diplomatik temsilcisini de
hayret edilecek kadar ayrıntılı anlatmıştı.27 Heyet, dikkatleri Osmanlı hane23 A.g.e., ı: ı45-6.
24 Osmanlı elçisi için bkz. İbn Bahadır, 46b; el-Makrizi, Kitabü 's-Süluk, 4/2: 656. İki şehzadenin saf
dışı edilmesiyle ilgili olarak bkz. İnalcık, "Murad I I ." DİA, 3ı: ı65-6.
25 Sultanların ve sultan adaylarının idam edilmesiyle ilişkili olarak bkz. Haarmann, " Regicide and the
' Law of the Turks.'" Burci dönemindeki ender bir kardeş katli ömegi için bkz. Sievert, Der Herrscherwe
chsel, s. 28.
26 El-Makrizi. Dürer, ed. Jalili, ı: 442-3.
27 El-Makrizi, Kitabü's-Süluk, 4/2: 625-6, 634.
1}0
U NVAN LARDAN ) EOPOLiTi K O LAYLARA: M üZAK E R E L E R ÇA� I
dam veraset usulünden başka bir yere çekebilmek amacıyla yeni hükümdar
dan etkileyici armağanlar getirmiş ve karşılığında Barsbay tarafından aynı
cömertlikte ağırlanmıştı.28 El-Makrizi'nin yazıları, yazarın Osmanlılar konu
sunu şaşılacak kadar iyi bildiğini ortaya koyarken, Osmanlıların kardeş katli
uygulamasının Memluk toplumunda büyük ilgi çektiğini de göstermektedir.
Her birinin yaşadığı veraset mücadelesine ek olarak, Mehmed ve
Şeyh el-Mahmudi'nin bir başka ortak konusu da, özellikle 142 ı'e değin,
Karamanoğulları Beyliği'nin yürüttüğü saldırgan politikaydı. Mehmed'in
Bizanslılara karşı kazandığı başarıyı ve tahta çıkışını bildiren mektubu,
Memluk sultanının Anadolu konusundaki geleneksel rolünün de kesin ola
rak kabul edildiğini gösteriyordu.29 Mektup, her ne kadar Karamanoğulları
na açıkça değinmese de, Mehmed'in Karaman topraklarına yürümesinden
önce ordugahını kurduğu inegöl'de yazılmış ve inegöl kadısına teslim edil
mişti.30 Elçi, ister Memluk sultanını Osmanlı hanedam veraset usulünün
meşruluğuna inandırmak için, isterse de Osmanlıların Karamanoğullarına
saldırısının uyanduacağı endişeyi bastırmak için gönderilmiş olsun, büyük
olasılıkla görevini başarıyla tamamlamış, yanında Memluk elçisi ve arma
ğanlada geriye dönerek ziyaretin olumlu geçtiğinin işaretini vermiştiY
Bu elçi ziyareti sırasında teati edilen armağanlara yakından bakarsak,
Osmanlı ve Memluk armağanlarının ekonomik değerleri arasında açık bir
fark olduğu görülür. Osmanlı armağanları öncelikli olarak Anadolu ve Avru
pa'dan gelen çeşitli dokumalardan oluşurken, Memluk armağanları daha
zengin bir çeşitlilik gösteriyordu ve aralarında iki at, iki altın ve gümüşle
tezyin edilmiş eyer, Hindistan'dan ve İskenderiye'den gelen mallar bulun
maktaydı. Memluk armağanlarının çeşitli coğrafyalardan geliyor olması, iki
hükümdarın ulaşabildiği kaynaklar arasındaki farka dikkat çekiyordu.
Konumları arasındaki farka karşın, Şeyh el-Mahmudi'nin Mehmed'e
yolladığı son mektup, Osmanlıların Anadolu'yla ilgilenmelerini kabul etmiş
olduğunu kanıtlıyordu. Bu hak aslında Bayezid'e verilmiş, ama o Ankara
28 El-Makrizi, Kitd.bü 's-Süluk, 4/2: 625-6, 634.
29 İbn Bahadır, 46b; el-Makrizf, Kitd.bü 's-Süluk, 4/2: 656.
30 Feridun, 1274, ı : 145·
31 Konuyu uygun bağlama oturtabilmek için bkz. lnalcık, "Mehmed 1 , " DİA, 28: 391-2. Farklı bir bağ
lam içinse bkz. Ek I I I , s. 250-251.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
131
Savaşından sonra bu hakkı kaybetmişti. Şeyh el-Mahmudi'nin 1419 'da
Karamanoğullarına karşı giriştiği son sefere en büyük oğlu İbrahim komuta
etmiş, Karamanoğulları hükümdarının kardeşi Ali Bey ile Dulkadıroğulları
Hükümdan Nasırüddin Mehmed Bey'in birlikleri de yardım etmişti. Kara
manoğullarını bozguna uğratan Memluk ordusu geriye Şehzade Mustafa'nın
kesik başıyla dönmüştüY Şehzadenin babası, Karamanoğulları hükümdan
Mehmed Bey de esir alınarak, zincire vurulmuş ve 6 Ocak 142o'de Kahire'ye
getirilmişti.J3 Bütün olay Osmanlı sarayına yollanan bir mektupta (fetih
name) gururla anlahlmaktaydı.J4 Yılın geri kalan bölümünü hasta olarak
geçiren Şeyh el-Mahmudi 3 Ocak 1421'de, alh ay sonra da Mehmed ölmüştü.
Şeyh el-Mahmudi'nin tahta geçtiğinde henüz reşit olmayan oğlu ve
ardılı Ahmed'in Osmanlı başkentine yazdığı mektup Mehmed'in ölümün
den sonra yerine ulaşmışh.J5 Mektup Osmanlıların Balkanlar'daki zaferini
kutluyor, ayrıca Ahmed'in bir hayalini dile getiriyordu: Eğer mümkün
olsaydı Müslümanları İspanya krallarının baskısından kurtarabilmek için
Gırnata'ya yürürdü. Bunu yalnız yapmayacağı için, Memluk sarayının "dos
tu" Kral Janos adında bir kralın desteğiyle gerçekleştirebileceğini söylüyor
du. Bu kral büyük olasılıkla, İber Yarımadası'nda Müslüman hükümdar
lada anlaşma ve haraç politikasını sürdüren Kastilya Kralı I l . Juan'dı. Eğer
bu metin doğruysa, bu geçiş döneminde Osmanlı ve Memluk saraylarının
ilgilenmeleri gereken konuların ne kadar çok olduğunu göstermektedir.
Belki de yeni sultan, Osmanlıların Balkanlar' da giderek genişleyen denetim
alanlarını dengeleyebilmek için kendisi de başka bir İslam sınırında bir
ilişkiler ağı oluşturmaya çalışmaktaydı.
ZAFE RNAM ELER VE MüzAKERELER ÇA.Gı
Günümüze ulaşan Osmanlı-Memluk yazışmalarından on sekizi
1421-1451 arasında (Şeyh el-Mahmudi ve Mehmed'in ölümlerinden sonra)
yazılmışh. Bunlardan on biri ya zafername ya da bir zaferin ardından yol32 Tarihsel baglam için bkz. Faruk Sümer, "IS.araman-oghullari," El'; Tekindag , " Karamanlılar,"
s. 324; Kopraman, Sultan Al-Malik Al-Mu 'ayyad Şeyh Al-MahmCuli Devri, s. 177-8, 188-9.
33 Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, 14: 62-75.
34 Ibn Hijja, Qahwa, ed. Vesely, s. 287-90.
35 Feridun, 1274, ı: ı65-6.
132
U NVAN LA R DAN j EOPOLiTi K O LAYLARA: M üZAK E R E LE R ÇA� I
lanan kutlama mesajlarını içeriyordu.36 Tahmin edildigi gibi bu metinlerde
cihat ve gaza imgelerine ya da kendilerine karşı çıkan bazı toplulukların
hastınlmasına ahf yapılıyordu; Kahire ile Edirne arasındaki diplomasi dili
ne egemen olan buydu.
Osmanlılar, Balkanlar'a yaphkları bir dizi seferle imaj yaratma oyu
nunun başını çekmekteydiler. Bugüne degin elimize geçen zafernameler
şunlardır: Stratejik bir kale olan Güvercinlik'in (Tuna kıyısında bir Sırp
despotunun denetimi alhndaki Kolombaç) ele geçirilmesi ve aynı zamanda
1427'de Arnavutlar'a karşı kazanılan zafer; ertesi yıl aynı kalenin Macaris
tan Kralı Sigismund'dan (ö. 1437) geri alınması; yıllarca süren kuşatmadan
sonra 143 0'da çok ünlü ve önemli olan Selanik'in fethi; 1438'de Smedero
va'nın ( Semendire) düşüşü; 1444'te, Edirne'deki siyasal bir kriz sırasında
gerçekleşen Varna Savaşı. Hem Osmanlı, hem de Memluk tarihçileri daha
başka diplomatik görüşmeler de oldugunu belirtmelerine karşın, bunlarla
ilgili hiçbir yazışmaya ulaşılamamışhr. Her iki tarafın tarihçileri Osmanlı
heyetlerinin geliş ve gidişleri kadar, merasim alaylarında gururla sergile
nen köleleri ve sanat eserlerini bıkıp usanmadan anlatmışlardır. Bu zafer
haberlerinin yayılması Osmanlı hükümdarları için o kadar önemliydi ki,
bazı mektuplarda bu haberlerin kutsal Mekke ve Medine'de de duyurul
ması için adeta yalvarıyorlardı)? Memluk yönetiminin peş peşe gelen bu
zafernarnelerin ardından Osmanlı sultanının unvanını el-Cenab el-Ali'den
el-Makarr el-Kerim' e yükseltmesi hiç de şaşırtıcı degildir.38
Memlukların, peş peşe gelen bu zafernarnelere gösterdikleri tep
kiler arasında çok sayıda kutlama ziyafeti, Osmanlı elçilerinin getirdigi
armaganlara karşılık olarak verilen eşdegerdeki armaganlar ve M emluk
sultanlarının sözlü kutlama mesajları bulunmaktaydı. Çogu M emluk sul
tanı dikkatle bu teşrifat kurallarına uyarken ve karşı tarafın hükümdarına
i slamın sınır boylarında başka başarı dileklerinde bulunurken, Barsbay
ve Çakmak, I l . Murad'ın konumunu sadece pasif bir şekilde kutlamayı
reddetmişlerdi.
36 Bu mektuplann tam listesi için bkz. Ek I I I .
37 Murad'ın haberi Mekke v e Medine şeriflerine duyumlmasını özellikle istemesiyle ilgili bkz. Feri·
dun, 1274. ı: 196.
38 Bu terfi için bkz. Yüksel Muslu, "The Language of Diplomacy."
OSMAN Ll LA R VE M EM LU K LA R
1 33
Barsbay gözlerini, kendilerini Doğu Akdeniz'de Haçlıların varisieri
konumuna getiren Kıbrıs'a çevirmişti. Bu hedef onun Osmanlılara ayak
uydurmasını da sağlayabilirdi.J9 Barsbay'ın yaptığı üç saldırı da başarılı
olmuş, ama Kıbrıs Kralı Janus (hd. 1398-1432), Temmuz 1426'daki son
ve dördüncü saldırıda ele geçirilebilmiş ve diğer değerli köleler ve savaş
ganimetieriyle birlikte Kahire'ye getirilmişti. Bunun, M emluk askeri sefer
leri arasında özel bir yeri vardır. Harekat, hem karada, hem de denizde
yapılmış, dolayısıyla Memlukların her iki alandaki gücünü kanıtiamıştı,
ama belki daha da önemlisi, ele geçirilen hükümdarın Kudüs ve Haçlı kral
larının varisierinden biri olmasıydı. Bu seferin sonunda Kıbrıs Memluklara
vergi ödeyen bir tabi ülke olmuştu.
Memluk ordusu kazandığı zaferin gururuyla, Kral Janus da dahil
olmak üzere savaş tutsaklarını Kahire sokaklarında gezdirirken, Barsbay
da halka askeri başarısını duyuruyor ve gazi imajını tazeliyordu. Kendi
sini, eski merasimleri ve Memluk yönetiminin eski görkemini yeniden
inşa etmeye ve canlandırmaya adamış bir hükümdar olarak Barsbay, o
sıralarda Kahire'de bulunan bütün yabancı elçileri merasim alayına davet
etmişti.4° Bütün seyirciler merasim alayının gelişini beklerneye zorlanmış4ı
ve geçit sırasında zincire vurolan Kral Janus'un getirilip sultanın önünde
yeri öpmeye zorlanmasını seyretmek durumunda bırakılmıştı. Ardından
Memluk sultanının cömertliğinin ve zenginliğinin bir göstergesi olarak
diğer savaş ganimetieri ya Memluk komutanları arasında paylaştırılmış ya
39 Bu seferler için bkz. Albrecht Fuess, Verbranntes Ufer: Auswirkungen mamlukischer Seepolitik auf Be
irut und die syro-paliistinensiche Küste (1250-1517), Leiden, E.J. Brill, 2001, s. 24·51, 74-80; Albrecht Fuess,
"Rotting Ships and Razed Harbors: The Naval Policy of the Mamluks," MSR 5 (2ooı): 49-60; Louis
Cheikho, "Un Dernier Echo des Croisades," Melanges de la Faculte Orientale ı (1909): 303-75; Darrag,
L 'Egypte sous le Regne de Barsbay, s. 239-69; Ziada, "The Mamluk Conquest of Cyprus in the Fifteenth
Century: Part I" and "The Mamluk Conquest of Cyprus in the Fifteenth Century: Part II"; M . M . Ziada
ve john La Monte, "Bedr ed din Al-'Aini's Account of the Conquest of Cyprus 1424-26," Annuaire de
l 'Institut de philologie et d'histoire orientales et slaves 7 (1939): 241-64; Ouerfelli, " Les Relations entre le
Royaume de Chypre et le Sultanat Mamelouk."
40 Behrens, "Citadel of Cairo," s. 41, 49, 51, 52.
41 Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, ı8: 42; El-Ayni, Ikdü'l-Cumfın, 787a, 789a; lbn Bahadır, 48b,
49a; M . M . Ziada, "The Mamluk Conquest of Cyprus: Part ı," s. 104; Ziyada, "The Fal! of the Mamluks
1516-r5I7,'' Majallat Kulliyat al-Adab 6 (1942) : 4; M. Mustafa Ziyada, "Nihayat Salatin Al-Mamalik,"
Egyptian Histoncal Review 4 (1951): 200. Bu çalışmada kullanılan el-Ayni'nin elyazması, yalnızca Os
manlı elçisinin gelişi ve getirdikleri armaganlardan söz eder, ama Osmanlı heyetinin katıldıgı merasim
hakkında hiçbir şey söylemez.
1 34
U NVAN LA R DAN ) EOPOLiTi K O LAYLARA: M üzAK E R E LE R ÇA� I
da çarşıda satılmıştı. Merasim alayını izleyen heyetler arasında Hafsi sulta
nının, Timurlu hükümdar Şahruh'un, Bedevi aşiretleri önderlerinin, Dul
kadıro�llarının ve Osmanlı Sultanı I l . Murad'ın elçileri bulunmaktaydı.
Baybars'ın zaferini ilan etmesi aynı zamanda diplomatik ilişkilerde
gönderen ile alan arasındaki rollerin ne kadar değişken oldu�nu gösteri
yordu. Kahire'deki yabancı temsilciler kendi hükümdarlarının adını yay
mak amacıyla yollanmış olmalarına karşın, Memluk zaferlerine de tanık
oluyorlardı. Muhtemelen Barsbay, halka açık bu olaya ek olarak, önde gelen
elçilerinden Tağrıberdi el-Hicazi el-Haseki el-Eşrefi'yi zaferini ikinci kez
duyurmak üzere Osmanlı sarayına yollamış olmalıdırY
Balkanlar'a ve Kıbrıs'a yaptıkları askeri seferler hem Osmanlıların,
hem de Memlukların imajlarını pekiştirmelerine katkıda bulunmuştu, ama
bunların ikisi de bütünüyle dinsel ideolojik bir gerekçeyle yapılmamıştı.
Geçmişte Moğollara ve Haçlılara karşı yaptıkları seferler Memluk sultan
Iarına mücahit imajını kazanma olanağı sunarken,43 Memlukların Kıbrıs'a
saldırması jeopolitik kaygıların da devreye girdiğini gösterir. Memluk dene
timi altında olan Do� Akdeniz kıyıları belirli aralıklarla, aralarında Kıbrıs'ı
üs olarak kullanan korsanlar da olmak üzere, çeşitli grupların saldırılarına
uğramaktaydı. Bu saldırganlar Anadolu ve Memluk limanları arasında
gidip gelen gemilerin yolunu kesiyor, Müslüman tüccarların maliarına el
koyuyor ve Memluk toprakları ile Anadolu arasındaki ticareti aksatıyordu.
Memluk sultanları bu tehditler karşısında, dönemin siyasal koşullarına
göre farklı politikalar uyguluyorlardı. Sultan Ferec iki küçük fılo karşısında
önemsiz iki başarı kazanırken, kendisinden sonra başa gelen Şeyh el-Mah
mıldi, önce adaya saidırınayı düşünmüş, ama sonradan adayı, karsanlara
kapataeağına söz veren Kıbrıs kralıyla barış anlaşması imzalamıştı.44 Şeyh
el-Mahmıldi'in Kıbrıs'a saldırmak yerine anlaşmayı yeğlemesi, karar verme
sürecinde ideolojik kaygıların bütünüyle etkisinde olmadığını gösteriyordu.
Son olarak da Barsbay ve ardılı Çakmak da, kısmen kıyılarını korumak için,
kısmen de Kıbrıs hükümdan ile Timurlular arasında olası bir ittifakı engel42 Bkz. Ek I I I , s. 256.
43 Reuven Amitai-Preiss, "Mamluk Perceptions of the Mongol-Frankish Rapproachment," Mediterra·
nean Historical Review 7 (1992): 50-65; Steward, The Armenian Kingdom and The Mamluks, s. 43. 187.
44 Kopraman, AI-Muayyad Şeyh ai-Mahmudi Devri, s. 199·204.
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LAR
135
leyebilmek amacıyla, Kıbrıs ve Rodos'a (aynı sırada) defalarca saldırmışlar
dı. Böyle bir ittifak kuşkusuz Memluk topraklarının hem doğuda, hem de
bahda karşıt güçlerle çevrili olmasına yol açabilirdi.
Barsbay'ın 1433-4'te I l . Murad'a, Müslüman Akkoyunlulara karşı
kazandığı "zafer"i duyurmak üzere bir elçi yollaması, hükümdarların her
askeri olayı, önemli bir zafer olmasa bile, başarılı askeri komutanlar oldukları
imajını yaratmak için de kullandıkları düşüncesini pekiştiriyordu.45 Memluk
sultanı bu seferi bir cihat olarak değil, asi Akkoyunlu hükümdarına boyun
eğdirmek için yapılmış gibi sunmuştu. 15. yüzyıl uluslararası siyasetinde,
günümüzde de olduğu gibi, kendini sunuş ve algılama biçimi, gerçeklerden
daha önemliydi ve Barsbay, Murad'ı Macarlar karşısında bir başka zafer
daha kazandığı için kutladıktan sonra, kendi seferini kesin bir zafer olarak
sunmuştu. Oysa gerçekte Barsbay'ın seferi tam olarak başanya ulaşmamışh.
Barsbay, uzun ve yorucu bir kuşatmanın ardından Akkoyunlu hükümdan
Osman'a yalnızca sözde boyun eğdirmiş, sayıca büyük kayıplar veren kırgın
bir orduyla, elle tutulur bir toprak kazanımı da olmadan geri çekilmişti.46
Kendi zaferlerini duyuran ülkelerin elçilerini ağırlamakta olan Memluk sul
tanı, her şeye karşın, bu kutlarnalara kendi elçilik heyetiyle karşılık vermişti.
Barsbay mektubunun sonunda I l . Murad'a yedi yıl önceki Kıbrıs'ın "kutsal
fethi"ni (elfethü 'l-kudst) hatırlatıyordu.47 Barsbay'ın mektubu, Osmanlıların
geçmiş on yıllar boyunca etki alanının coğrafi açıdan genişlediğini ve şimdi
Akkoyunluları da içine aldığını da doğrulamaktaydı.48
KARDEŞLİK VE DAYANIŞMA
Osmanlılar ile Memluklar arasındaki iletişim her zaman kardeşlik
ve dayanışmayı çağnşhran bir dille biçimlendirilmiş olsa da, iki ülke arasın
da olası bir ittifak resmi olarak ilk kez 1427 ' de elçiler aracılığıyla tartışmaya
açılmıştı. Geçmişte Bayezid, Timur'a karşı bir ittifak oluşturma girişiminde
bulunmuş, ama Osmanlıların Memluk topraklanna yaphğı yeni bir saldırı
45 BNF MS 4440, 45b-47b. Bu mektup yanlışlıkla Murad'dan Barsbay'a olarak adlandırılmışhr.
46 Gaston Wiet, "Barsbiiy." El', ı: ıo53; bkz. Woods, Aqquyunlu, s. 52.
47 BNF M S 4440, 47a.
48 Murad ile Barsbay arasındaki en az iki yazışma daha Akkoyunlularla ilgiliydi. Bkz. BNF MS 4440,
42b-44a (tarihsiz, Temmuz ı429-Nisan ı430 arasına tarihlenmektedir) ; Feridun, ı274. ı: 200-2oı (ta
rihsiz, ı438'e tarihlenmektedir) . Bu konular için bkz. Woods, Aqquyunlu, s. 67-71.
U NVAN LA R DAN ) EOPOLiTi K Ü LAYLARA: M üZAK E R E L E R ÇAl! ı
nedeniyle sultanın bu girişimi olumlu karşılanmamışh.49 Kıbrıs seferinden
sonra 1427'de Barsbay hala kıyılarında korsanlada mücadele ederken, Bahlı
bir ordunun Osmanlı topraklanna do�ru ilerlemekte oldu�yla ilgili gizli bir
rapor aldı. Bunu hem karada, hem de denizde yapılacak bir ittifak fırsah ola
rak gören Barsbay, I l . Murad'a bir elçi yollayarak, iki hükümdann, yaklaşmak
ta olan bu tehdide karşı dostluk ve kardeşlik ba�larını güçlendirmeyi önerdi.5°
Barsbay'ın Osmanlılara yolladıgı ve büyük olasılıkla Kıbrıs seferinde
elde ettigi zaferi de duyurmalda görevlendirdigi elçi Tagrıberdi el-Eşrefi,
Memluk sultanının önerisiyle Murad'a ulaştıgında, Osmanlılar zaten
Macarlar ve Sırplardan oluşan müttefik ordusunu yenmiş ve 1427 yazı
ile 1428 kışı arasında sınırdaki Güvercinlik Kalesi'ni ele geçirmişti. Bu
zaferden sonra bile I I . Murad, Barsbay'ın önerisine o kadar sevinmişti ki,
elçiye kendisinin altın işlemeli bir kaftanı ile başlıklarından birini vermiş,
Barsbay'a da degerli arma�anlar yollamışhY Barsbay'ın dostluk önerisinin
ardından herhangi bir gerçek lojistik destek gelmediyse de, bu en azından
iki tarafın karşılıklı olumlu ilişkiler geliştirmesine katkıda bulundu.
142 9 'da Tagrıberdi' nin geri dönüşünden kısa bir süre sonra
O smanlı Elçisi H oca Cemaleddin, Güvercinlik'in fethedildigine dair
resmi haberi Kahire'ye ulaştırdıY Barsbay, Murad'ın Tagrıberdi'ye gös
terdigi saygıya uygun bir karşılık vermek amacıyla, Osmanlı elçisi için
bir imparatorluk merasim alayı ve büyük kutlamalar yapılmasını emretti.
M emluk kaynaklarına göre elçiye kalenin eteklerinde M emluk yönetici
lerinin, fıkıh alimlerinin ve halkın katıldıgı görkemli bir kabul merasimi
düzenlenmişti.53 Elçi, I l . Murad'dan Osmanlıların başarılı seferini anlatan
49 Bkz. İkinci Bölüm, s. ı2ı.
50 El-Ayni, Ikdü'I-Cuman, 793b.
5ı Bu davranışın önemiyle ilgili olarak bkz. s. 7ı-72. Murad'ın Tagnberdi'ye verdigi mektup için bkz.
Feridun, 1274, ı: 195-7. Murad'ın elçiye verdigi armaganlar için bkz. Muhanna, "New Clothes," s. ı9ı.
Başlık armagan etmenin anlamı için bkz. Pedani, "Sultans and Voivodas," s. ı98.
52 Bu elçinin getirdigi mektup için bkz. Feridun, ı274, ı: ı97-8. Bu mektup yanlışlıkla Memluklardan
Osmanlı sarayına olarak adlandınlmıştır.
53 İbn Bahadır, 52b; lbn Hacer, İnba, ed. Habeşi, J: 402; lbn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, ı8:
55; el-Makrizi. Kitabü's-Süluk, 4/2: 776-7. Nasıriyye Meydanı olarak anılan bu yer bir olasılıkla kalenin
eteklerindeki Rumeyle Meydanı'ydı ve Sultan Kalavun el-N asır tarafından yenilenmişti. Modem çalış
malarda hipodrom olarak da geçer, zaman zaman büyük merasim alaylan ve başka etkinliklerde de
kullanılmıştır. Behrens-Abouseif, Cairo of the Mamluks, s. 63.
OSMA N L l LA R VE M E M LU K LA R
1 37
bir mektup ile Barsbay'ın önerisine teşekkür olarak değerli armağanlar
getirmişti.54
Bir varsayıma göre de, I l . Murad, Barsbay'a bu değerli armağanları,
Osmanlı elçisinin, Kıbrıs seferinden sonra Memluk sarayında tanık olduğu
görkemli merasime karşılık olarak yollamıştı.55 Osmanlı armağanları ara
sında Avrupalı (Rum) kökenli 50 köle, 15 güvercin ve çeşitli av kuşları, çok
sayıda samur, sincap, vaşak ve tilki kürkü ve mahmel için 20 parça Avrupa
ipeği. Osmanlı hükümdan bir grup değerli Avrupalı köle yollayarak, bir
olasılıkla Memlukların Kıbrıs seferi sırasında edindikleri çok sayıda köleye
karşılık vermek istemişti. Anlaşılan mahmel için yollanan ipek dokumalar
Kahire'de olumsuz bir duygu uyandırmamıştı, bu da armağanların yollanan
mesaja göre farklı yorumlanabileceğinin bir başka kanıtıydı.56 Murad'dan
gelen bu özel armağan, Barsbay ile Şahruh arasında kisve nedeniyle yaşa
nan gerilim (1424-35) bağlamında yorumlanmalıdırY Kisve yerine mahmel
için dokuma yollamakla Murad, Barsbay'a ayrıcalıklı bir saygı duyduğunu
ve Şahruh'un küstahlığına karşı Memluk sultanından yana olduğunu gös
termek istemiş olabilir.
Murad'ın 1429-3o'da Barsbay'a yolladığı bir mektup da bu kardeşlik
ve dayanışma havası ışığında değerlendirilebilir. Murad 1428'de yoğun bir
çatışma döneminin ardından Balkan devletleriyle bir ateşkes anlaşması imza
lamış ve bunu bir mektupla Barsbay'a bildirmişti.58 I l . Murad, Macar kralının
barış taleplerine başta ilgi duymadığını belirtrnişti. Bu noktada mektubun
elimizdeki metni, erken İslam tarihine atıfta bulunarak, Osmanlı ordusunu
muhacirlere benzetmiştir. Hazreti Muhammed'in emriyle Medine'ye hicret
ettikleri için muhacir olarak adlandırılan ilk Müslümanların daha sonra M üs
lüman olmayan Mekkelilere karşı savaşmak için ilk islam ordusunun nüvesi54 İbn Bahadır, 52b. İbn Sahadır ve diger Memluk tarihçileri mektubun ya da bu ziyaretin içerigi hak
kında bir bilgi vermemekle birlikte, armaganların türleri ve yollandıgı tarih, bu elçinin Güvercinlik fethi
için gönderilmiş oldugunu düşündürür.
55 Ziada, "The Fal! of the Mamlüks ı5ı6-ı5ı7." s. 2; Ziada, "Nihayetü's-Selatini'I-Memalik," s 200.
5 6 Mahmel yapımı için dokuma göndermekle ilgili bkz. Giriş, s. 25.
57 ı424-ı435 arasında meydana gelen bu olayiann ayııntılan için bkz. Dekkiche, "Le Caire." ı: 82-94.
58 Feridun, ı274. ı: 203-6. Bu iki mektup da tarihsizdir. Bu özel heyetin gelişiyle ilgili olarak bkz. ei
Makrizi, Kittibü's-Süluk, 4/2: 823. lnalcık'a göre bu anlaşma ı428-9'da imzalanmıştır. İnalcık, "Murad
I I , " İA, 8: 6o3.
U N VAN LA R DAN ) EOPOLiTi K O LAYLARA: M ü zA K E R E L E R ÇA� I
ni oluşturmalan gibi, Murad da gayrimüslimlere savaş açmanın muhacirlerin
izinden gitmek olduğuna inanıyordu. Ancak l l . Murad uzun savaşlar her iki
ülkenin halkını da tükettiği ve ticaret yollarını kestiği için üç yıllık bir ateşkes
imzalamaya karar vermişti. I l . Murad'ın Memluk hükümdanna yolladığı
mektubun tonu mütevazı, hatta özür diler gibiydi; sanki Osmanlı sultanı,
Barsbay'a mektupta hitap ettiği gibi İslam sultanının gözünde bu ateşkesi
meşrulaştırma zorunluluğunu hissetmişti. Barsbay'ın bu mektuba verdiği
yanıt onaylayıcı bir tondadır. Barsbay, I l . Murad'a peygamberin de Mekke
halkıyla bir ateşkes imzaladığını hatırlatarak, Müslüman olmayanlada bir
ateşkes imzalamayı anlayışla karşıladığını belirtir, ayrıca bu anlaşma koşulla
rının Müslümanların yaranna olacağını ekler. Mektubun sonunda sultan, I l .
Murad'ın bu konuyu kendisiyle paylaşmasına sevindiğini ifade eder.
Bu metinlerde sık sık kendi İslami tarihsel miraslarına, peygambe
rin hadislerine, hatta bir konuya açıklık getirebilmek için Kuran'daki ayet
lere göndermeler olurdu, ama Osmanlı-Memluk diplomatik ilişkilerinde
siyasal bir karar alınırken bunu dini bir zemine oturtma geleneği yaygın
değildi. I l . Murad'ın ateşkes anlaşmasını imzalamasını, saygı duyulan
erken İslam tarihinin ortak belleği üzerinden açıklamaya çalışması aslın
da, Balkanlar'daki son olaylardan duyduğu derin memnuniyetsizliğin bir
işaretiydi. I l . Murad'ın mektubu, onun aynı ideolojik ortamdan gelen bir
başka Müslüman hükümdara yalnızca durumu açıklama ve meşrulaştırma
isteğinden değil, aynı zamanda, Sahibü'l- Ucat (Uçların ya da Rumeli Ser
had Boylarının Sahibi) ya da Nusretü'l-Guzat ve'l-Mücahidfn (Gazilerin ve
Mücahidlerin Muzafferi) olarak anıldığı bir yerde, adını temize çıkartmak
istemesinden kaynaklanıyor olabilirdi.59 Buna karşılık Barsbay, hükümdar
dostunu, her ikisinin ortak mirasından verdiği bir örnekle mantıklı bir yak
laşımla rabatlatmaya çalışmıştı.
DiKKATE ALI NMAYAN SIGINMACILAR
1402'den 1451'e değin epey uzunca bir dönem, gerilim yaratması
çok muhtemel iki ayrı durum ortaya çıkmasına karşın, kaynaklar, bu iki
59 İlki için bkz. el-Ayni, Ikdü'l-Cuman, 759b; ikincisi için, Feridun, 1274,
Mehmed'den beri kullanmaktaydı.
OSMAN Ll LAR VE M EM LU K LAR
ı:
207. El-Ayni bu unvanı I .
1 39
devlet arasındaki diplomatik ilişkilerde bir gerginlik ya da askeri bir harekat
kaydetmemişlerdir. Bunlardan yalnızca Memluk kaynaklarında belirtilen ilk
durum Osmanlı hanedamndan iki kardeşi, Süleyman ve Sara'yı (Hundi?)
ilgilendirmektedir.60 Babalan Orhan ( Süleyman'ın oğlu) , amcası I. Mehmed
tarafından, daha Süleyman ve Sara doğmadan önce kör edilip hapse atılmış
tı, dolayısıyla ikisi de kısmi bir tutsaklık durumunda dünyaya gelmişlerdi.
1429 'da ya da 1432'de Orhan öldüğünde, adı Doğan olduğu sanılan hizmet
kan iki kardeşi alarak kaçmış ve Memluk topraklarına sığınmıştı. 1433 'te
Akkoyunlulara karşı giriştiği seferden "zafer"le dönen Barsbay da onları
kabul etmişti.6' Memluk sarayında iyi ağırlanmakla birlikte, 1437'de yurtları
na geri dönmek istediklerinde Memluk yetkilileri onları kınamıştı.
İki kardeşin ya da Doğan'ın neden geri dönmek istedikleri çok net
değildir, bu noktada Memluk kaynakları birbirlerinden farklı bilgiler aktarır.
Birinde Osmanlı Sultanı I l . Murad'ın Barsbay'dan akrabalarını geri gönder
mesini istediğini söyler. Barsbay, kısmen iki kardeşin hayatlannın tehlikede
olabileceğini düşünerek bunu reddedince, l l . Murad bu kez onları geri getir
mesi için Doğan'ı ikna etmeye çalışmıştı. Hep birlikte İskenderiye'de bir
gemide yakalanan grup Kahire'ye getirilmiş ve Doğan idam edilmişti. Grup
takiler ağır biçimde cezalandırılırken, şehzade küçük bir cezayla kurtulmuş
ve hemen Memluk kışiasma getirilmişti. Sara sonunda Barsbay'la evlenmiş,
onun ölümünden sonra da Çakmak'ın eşi olmuştur. Çocukları ergenliğe
erişmeden ölmüş, daha sonra da Çakmak onu boşamıştı.6•
Memluk sultanının bu iki Osmanlı hanedan üyesini ağıdadığı
sıralarda Osmanlı Sultanı l l . Murad da Barsbay'ın siyaset sahnesindeki
en büyük rakibi Canibeg es-Sufı'yi koruması altına almıştı. Barsbay tahta
geçer geçmez Canibeg'i hapse atmış, ama o kaçarak Osmanlı topraklarına
6o İbn Ta�nberdi'ye göre Şehzade. Bkz. Ibn Tagrhribirdi, Nujum, çev. Popper, 22: 127. lbn Bahadır,
70b-71, 88b. Sara adını İbn Bahadır kullanmışhr. El-Ayni ise öykünün kısalhlmış biçimini vermektedir;
şehzadeye deginilmiş, ama kız kardeşinden söz edilmemiştir. El-Ayni, Ikdü'l-Cumiin, 814a. Uzunçarşılı,
lbn Ta�nberdi ile lbn İlyas'ın çok daha geç tarihli kayıtlanndan yararlanmışhr. Uzunçarşılı, "Memluk
Sultanlan Yanına iltica Etmiş Olan Osmanlı Hanedanına Mensub Şehzadeler," Belleten 17 (1953): 519-35;
Gaston Wiet, "Deux Princes Ottomans a la Cour d'Egypte," Bulletin de l'Institue d'Egypte 20 (1938): 137-50.
6 1 Akkoyunlu seferi için bkz. Üçüncü Bölüm.
62 Sara'nın ölümüyle ilgili bkz. Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, 22: 127. İkisinin de ölümü ve
öykünün bir başka yorumu için bkz. Ibn Taghribirdi, Haviidis, ed. İzzeddin, 2: 559, 560-ı.
U NVAN LA R DAN ) EO POLiTi K Ü LAYLARA: M ÜZAK E R E LE R ÇA� I
sığınmıştı.63 Bu iki olayın aynı tarihlere denk gelmesi, bu kişilerin gele
cekleri hakkında karar vermek üzere görüşmeler yapılmış olabileceğini
düşündürmektedir.
Bu olayların olası bir çatışmayı tetiklememiş ve I l . Murad ile Barsbay
arasındaki ilişkileri zedelememiş olması aslında şaşırtıcıdır. Her iki hüküm
dar da başka siyasal cephelere yatırım yapmıştı, ayrıca ikisi de Timurlu
hükümdan Şahruh'a karşı büyük bir güvensizlik duyuyordu. Dindarlığı ve
siyasal hırslarıyla bilinen Şahruh'un 1424'te bir elçiyle Barsbay'a kisve yolla
masıyla Memluklarla Timurlular arasında büyük bir kriz patlak vermişti.64
Bu olay her ne kadar diplomatik bir j est olarak sunulsa da, aslında doğru
dan bir meydan okumaydı, çünkü Memluk sultanları için her yıl kisvenin
yerine konması kıskançlıkla korumaya çalıştıkları bir ayrıcalıktı. Şahruh bu
"armağan"la, Memluk sultanlarının haklarını ihlal ediyor ve İslam dünya
sında liderliğe oynuyordu. Bu diplomatik ihlalden sonra Şahruh ile Barsbay
arasındaki ilişkiler hep gergin kaldı.
Şahruh'un hırsları, Anadolu devletleriyle bundan sonraki diploma
tik ilişkilerinde de kendini göstermiş, daha önce babası Timur'un yetki
alanı içinde olan topraklar üzerinde yeniden hak iddia etmeye başlamıştı.
Barsbay, Şahruh'un bu çabasını duyduğu zaman rahatsız olmuştu.
Safer, 83 9 . Sultan [,] Şahruh ibn Timurleng'in, Anadolu hükümdan
Sultan Murad Bey ibn Osman'a, yukarıda bahsedilen Karamanoğul
ları Beyi Emir Sarimeddin İbrahim ibn Karaman'a ve Kara Yülük
ile oğullarına ve Nasırüddin Bey ibn Dulkadir'e hilatlar yolladığını
duyunca, bunların kendi topraklarında [Şahruh'un] saltanat naip
leri olduklarını düşündü. Hepsi [Şahruh'un gönderdiği] hilatları
giymişti ve hatta İbn Osman [Murad II] da onun [Şahruh'un gön
derdiği] hilatı giymiş ve bu sultanı endişelendirmişti, ta ki kendisi
ne Murad'ın bunu resmi olmayan bir toplantıda şaka yollu yaptığı
söyleninceye kadar.65
63 l b n Bahadır, 8 9 b , 90b-9ıa; Aşıkpaşazade, ed. Ali, s. 246.
64 1424-1435 arasındaki olayiann aynnblan için bkz. Dekkiche, " Le Caire," ı: 82-94. İbn Bahadır, 57a,
97a-b, ıoıb.
65 Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, ı8: 127. Köşeli parantezler Cihan Yüksel Mutlu'ya ait.
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LA R
Bu paragraf yalnızca Şahruh'un hırsının nerelere vardığını göster
mekle kalmıyor, ayrıca 15. yüzyıl islam diplomasisi içinde hilatın, özellikle
de hem alıcı, hem de verici hükümdar olduğu zaman sahip olduğu özel
önemi ortaya koyuyordu, çünkü hilat, yollayanın alıcıdan daha üstün oldu
ğunu kabul etmek ve onaylamak anlamına geliyordu. Barsbay da haklı ola
rak, I l . Murad'ın Şahruh'un yolladığı hilatı giydiğini duyunca kaygılanmış
tı.66 Şahruh'un karıştığı her iki armağan verme olayı da, bize bu diplomatik
uygulamanın yalnızca merasimle ilgili bir zorunluluk olmadığını, aynı
zamanda yetki iddiası ya da kabullenişi anlamına geldiğini hatırlatıyordu.
Şahruh'un diplomatik manevralarını olası askeri saldırıların işa
retleri olarak yorumlayan Barsbay, aynı yıl I l . Murad ile bölgedeki diğer
hükümdarlara ittifak önerisinde bulunmuştu.67 Ancak kaynaklarda Bars
bay'ın bundan sonraki yardım çağrıları hakkında başka bir şey yoktur; belki
de Şahruh'un denetimindeki topraklardaki iç dinamikler, Timurluların
Memluklara daha fazla baskı yapmasını engellemiş ve böyle bir ittifak
gereksiz hale gelmişti.68 1438'de Barsbay'ın ölümünden sonra bu macera
sona erdi, ardından başa geçen Çakmak, yetkilerini sağlama aldıktan sonra
Şahruh'a karşı daha dikkatli davrandı.69
DEGİŞEN ROLLE R
Barsbay'ın ölümüyle başlayan veraset mücadelesi Çakmak'ın Kahi
re'de yetkisini sağlamlaştırana kadar sürmüştü. Çakmak, Timurlulara karşı
dikkatli bir siyaset izlerken, Osmanlıların ününün gizliden gizliye artmakta
olduğunu da görüyordu. Tahta geçtikten (ro Eylül 143 8) yalnızca iki ay
sonra Çakmak, Murad'a bir haberci yolladı ve 28 Ekim 1438 tarihli mektu
bunda önce Barsbay'ın ölüm haberini verdi.7° Yeni Memluk sultanı tahta
çıkışı sırasında olanları olağanüstü ayrıntılı olarak ve özellikle kendisini
oybirliğiyle destekleyen halifenin, önde gelen alimierin ve din adamlarının
66 Bu hareketin analizi için bkz. Birinci Bölüm, s. 70.
67 lbn Bahadır, 84b.
68 Bu yıllarda Şahruh'un karşılaştıgı sorunlar için bkz. Beatrice Manz," Shah Rukh b. Timür," El', 9:
ı97-8.
69 Dekkiche, " Le Caire," ı: 9ı-2 (özellikle n.269). Ancak daha sonra ı444'te aynı sorun bu hükümdar
lar arasında gene gerilime neden olmuştu. Bkz. Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, ı9: 96-7.
70 Feridun, ı274, ı: 207-8.
U NVAN LA R DAN ) EOPOLiTi K O LAYLARA: M ÜZAK E R E L E R ÇA� I
rollerini vurgulayarak anlattı. Çakmak, ordu komutanlarının ve yüksek
yöneticilerin sözde oylamasıyla, başlangıçta naipliğini yaptığı Barsbay'ın
genç ve deneyimsiz oğlunun yerine nasıl geçtiğini anlatıyordu. Çakmak,
bu oldubittide ve oylamada kendi rolünü minimize ederken, aynı zamanda
peygamberin şu ünlü sözlerine gönderme yaparak hükümdar olarak meş
ruiyetini öne sürüyordu: "Benim ümmetim hata üzerinde birleşmez."7'
Mektuptaki pek alışık almadığımız bir paragrafta yeni sultan, I l . Murad'a,
Barsbay'dan istemiş olduğu ve sultanın ölmeden önce yollayamadığı fili
de gönderdiğini bildiriyordu.72 Mektupta I l . Murad'a, 1433'ten itibaren
Osmanlı hükümdarları için gelenekselleşen el-Makarr el-Kerim unvanıyla
hitap edilmişti.
Çakmak'ın I l . Murad'a yazdığı mektupta, savunmada olduğu hissini
veren ayrıntılı açıklamaları dikkat çekicidir. Sonuçta bir zamanlar Memluk
sultanları tarafından tanınmayı bekleyen ve tartışmalara neden olan veraset
usullerini açıklama çabası içinde olan Osmanlı hükümdarları -önce Süley
man, sonra Mehmed- değil miydi? Memluk hükümdarlarının Osmanlılara
bakışındaki bu değişim, 1402-51 arasındaki görece sakin dönemde bile,
Osmanlılada Memlukların daha incelikli statüler üzerine görüşmelere
devam ettiklerini ima eder. I I . Murad, Çakmak'a yolladığı gecikmiş yanıtın
da kendisini sözde kutladıktan sonra Semendire'nin fethini duyurmuştu.
I l . Murad mektubunda kısaca ve genel olarak olsa da, Çakmak'ın elçisiyle
yolladığı değerli armağanlara da değinmekteydi.
Çakmak'ın, I l . Murad'ın zaferini kutlayan yanıtı, hem Osmanlı,
hem de Memluk kaynaklarında geçer. Armağan listesi mektubun yalnızca
Osmanlı kopyası aracılığıyla elimize ulaştığından kesinliğini denetleme ola
nağı olmasa da, listedeki nesnelerin değeri açısından ele alınmasında yarar
vardır. Çok sayıda değerli, ama alışılmış nesnelerin -kılıçlardan ender doku
malara kadar- yanı sıra,7J en dikkat çekici armağan listenin başına, her iki
ülkenin ideolojik ve dinsel dünyalarında taşıdığı simgesel öneme uygun bir
yere konulmuştu; bu, "Halife Osman'ın elinden çıkma bir Kuran"dı. Müs
lüman ülkeler arasında Kuran değiş tokuşu alışıldık bir uygulamaydı, ancak
7ı A.g.e., ı: 207.
72 A.g.e., ı: 208.
73 A.g.e., ı: 214.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
14 3
bu Kuran'ın bir özelliği vardı, çünkü Kuran'ın son haline kavuşturulmasın
da Halife Osman önemli bir rol oynamıştı. Abbasi merasimlerinde Halife
Osman'ın Kuran'ının simgesel bir işlevi vardı: eğer halife birini huzuruna
kabul etmeye karar vermişse, bu nüsha, peygamber döneminden intikal
eden merasimlere ait diğer eşyalada birlikte o kişinin önüne konulurdu.74
Memluklar kuşkusuz Abbasi merasimlerinde kullanılan Osman'ın Kuran'ını
değil, ama onun yazdığı bir Kuran'ın kopyasını yollamışlardı. Bu armağanın
simgesel önemi, Memlukların Osmanlı sarayına duydukları saygıyı gösteri
yordu. Ayrıca bu armağan listesinin günümüze kadar gelebilmiş olmasından
da Osmanlıların, Memlukların bu saygısını paylaştıklarını anlıyoruz.75
Edirne ile Kahire arasındaki bu yazışmalar iki yıllık bir süreyi gözler
önüne sererken, Memluk-Timurlu ilişkilerinde de yeni bir evre başlamıştı.
Çakmak, Şahruh'a Şubat-Mart 143 9 tarihli bir mektup yollayarak, tahta çık
tığını haber vermişti, ama bu mektubun içeriği I I . Murad'a yolladığından
çok farklıydı.76 Çakmak her zamanki gibi Şahruh'a yüksek rütbeliler için
kullanılan ve Memluk sultanlarının unvanına denk gelen el-Maka.m el-Şerif
( Şerefli Makam) unvanıyla hitap etmişti. Ancak günümüze ulaşan kopyada
Çakmak'ın, Barsbay'ın ölümünü duyurduğu ve daha fazla ayrıntı verme
diği anlaşılmaktadır. Ancak Çakmak, I I . Murad'a daha düşük bir unvanla
(el-Makarr el-Kerim el-Emfri) (Emirlere Layık Ulu Merkez) hitap etmesine
karşın onu, Şahruh'a iletınediği bazı açıklamalarla onurlandırmıştı.
Yedi ay sonra Kasım 143 9'da Çakmak, Şahruh'tan beklenmedik
bir mesaj getiren bir heyeti kabul etmişti. Elçiye göre Şahruh, Çakmak'ın
tahta çıktığını duymuş, ama "bu olayın doğrulanmasını istemiş "ti.77 Şah
ruh'un Çakmak'ın mektubunu aldığı ve içeriğinden tatmin mi olmadığı,
yoksa mektubu hiç mi almadığı konusunda kaynaklar net değildir. Her iki
durumda da gereksiz gerilimden kaçınmak amacıyla Çakmak elçiyi hilat ve
74 Hilal al-Sabi, Rusum Dar ai-Khilafah, s. 73; Hilal al-Sabi, Rusum Dar ai-Khilafah: The Etiquette, Proto
col and Diplomacy ofthe Abbasid Caliphate in Baghdad, ed. Mikhail Awad, Bagdat, AI-Aini Press, ı964, s.
90·I.
75 Feridun Bey'in münşeatında Osmanlılarla Memluklar arasında ı5ı7'ye degin süren yazışmalardan
37 tanesi vardır. Bunlardan yalnızca üçünde (bu mektup dahil olmak üzere) Memluklann Osmanlılara
yolladıklan armaganlann listesi bulunmaktadır. Bkz. Feridun, ı274, ı: ı45; ı: 2ı2-ı4; 235·8.
76 BNF MS 4440 , 44a-45a.
77 Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, ı9: 78.
1 44
U NVAN LA R DAN j EO POLiTi K Ü LAYLARA: M üZAK E R E LE R ÇA� I
çeşitli armağanlada onurlandırmış, ayrıca Şahruh'a yeni bir mektup yazıl
masını emretmişti.
Bundan sonraki Timurlu elçisi Eylül 144o'ta Kahire'ye geldiğinde
Çakmak Timurlularla arasındaki herhangi bir yanlış anlamayı gidermeye
hazırdı. Bu kez Kahire ev sahipliği konusunda iyi hazırlanmış ve Çakmak'ın
oğlu heyeti karşılamaya yollanmıştı. Halk şehrin, heyet onuruna süslenme
sini ve merasim alayını şaşkınlık içinde izlemişti. Şahruh'un temsilcileri
değerli taşlar, develer, ipekliler ve diğer dokumalar ve kürklerle misk getir
miş ve şehirde kaldıkları süredeki harcamaları için kendilerine cömert bir
ödenek verilmişti. Ayrıca Timurlu elçiye ülkesine dönerken bir de hilat arma
ğan edilmişti. İbn Tağrıberdi'ye göre bu hilat gerek nitelik, gerek zenginlik
açısından bundan önceki elçilere verilenlerden çok daha üstündü. Elçinin
Herat'a götürdüğü armağanlar da aynı derecede etkileyiciydi.78 Memluk sara
yının bu cömert ve son derece uygun davranışı sultan ve danışmanlarının
Şahruh'u gücendirrnek istemediklerini göstermekteydi.
DiPLOMAS İ N İ N DeLAYLI S öYLEM LERi: TicARET, HAc KERVANI vE F ETVALAR
Diplomatik ilişkilerin irdelenmesi, taraflar arasındaki imaj ve algı
lama süreçlerinin evriminin izlenmesinde bir kolaylık yaratabilse de, bu
tür bir irdeleme Osmanlı-Memluk ilişkilerinin karmaşıklığını yansıtmakta
yetersiz kalır. Bu ilişkinin en önemli, ama en az üzerinde durulan yönü
aralarındaki kapsamlı ticari ilişkiler ağıdır. Hem Osmanlı, hem de Memluk
hükümdarları yazışmalarında sık sık bu ilişki ağının iyileşmesi dileklerinde
bulunmuşlar,79 hatta bazı ender durumlarda bu çerçevede özel isteklerini
dile getirmişlerdi.80 Örneğin Ağustos 143 6 tarihli bir mektupta I I . Murad,
Memluklann denetimi altındaki Trablusşam'da ölen bir Osmanlı tücca
rının (Hacı Ömer b. Halil) kızına kalan mirasını alabilmek için Memluk
sultanının yardımını rica etmişti. Tüccann kızının evli olduğu Osmanlı
kadısı Hüsameddin'in hem I I . Murad'ın temsilcisi, hem de ölen tüccann
vekili olması, bu toplumlar arasındaki ilişkiler ağının ne kadar karmaşık
olabileceğini göstermektedir.
78 A.g.e., ı9: 8ı-2.
79 Örnek olarak, Ibn al-Hijja, Qahwa, ed. Vesely, s. ı78-ı83; Feridun, ı274, ı: ı64-5.
8o Feridun, ı274, ı: 206, 207-8.
OSMA N L i lAR VE M EM LU K LA R
14 5
Hükümdarlar karşılıklı diplomatik heyetler göndermenin ötesinde
dolaylı iletişim de kurabiliyorlardı. Her yıl hac kervanının Kahire'den yola
çıkması bütün Müslüman hükümdarlar için çok önemli bir olaydı ve çoğu
büyük bir sadakatle zekatlarını ve armağanlarını bu kervanla Mekke ve
Medine'ye yolluyordu. Osmanlı hükümdarları geçmişte de zekat yolluyor
lardı ama kaynaklara göre, kutsal Mekke ve Medine'ye, orada yaşayanlara ve
peygamberin ailesine destek olmak için Haremeyn Vakıfları olarak anılan
dini vakıfları ilk kez I. Mehmed ile l l . Murad kurmuşlardı.8' Bu bağışlar
elçilerin getirdiği armağanlada aynı işleve sahip değildi, ama Memluk
sultanlarına, halka ve İslam dünyasına çeşitli mesajlar iletirdi.82 Bu arma
ğanlar ve bağışlar hükümdarların hem içerdeki, hem de Memluk toprak
larındaki imajlarını oluştururken, hayırlı, cömert ve dindar kavramlarını
imajlarına dahil etmelerine yardımcı olmaktaydı. Bu on yıllar içinde I l .
Murad'ın Memluklarla yaptığı yazışmalarda kendisi için kullanılan Fakir
ierin ve Muhtaçların Koruyucusu unvanı, bir olasılıkla böyle bir cömertlik
göstermiş olmasına bağlıydı. 83
Bu armağanlar, bağlamları ve veriliş biçimlerine bağlı olarak başka
Müslüman hükümdarların, Memlukların imparatorluk iddialarına karşı
çıkmalarına hatta sorgularnalarına vesile olabiliyordu. Örneğin Timurlu
hükümdar Şahruh, kervan için kisve yollamaya niyedendiğinde Memluk
sultanının öfkesini üzerine çekmişti. 84 Benzer biçimde merasim mahmeli
için ipek örtü yollama girişimleri de, her zaman değilse bile bazen Mem-
81 I . Bayezid'in yolladıgı zekat için bkz. Ş. Tufan Buzpınar ve Mustafa S . Küçükaşcı, " Haremeyn,"
DİA, 16: ı57. I. Mehmed için bkz. Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. ı94; Neşri, ed. Unat ve Köymen, s. 551,
679-81. I l . Murad için bkz. Aşıkpaşazade, ed. Giese, 194, 210; İ . H . Uzunçarşılı, "Sultan I I .Murad'ın
Vasiyetnamesi," Vakıflar Dergisi 4 (1958): 2, 4; Mustafa Güler, Osmanlı Devleti'nde Harameyn Vakıflan
(XVI.-XVII. Yüzyıllar) , istanbul, 2002, s. ıoı. Ayrıca bkz. Suraiya Faroqhi, Pilgrims and Sultans: The
Hajj under the Ottomans, Londra I. B. Tauris, ı994, s. 76-7. Bu tartışma Osmanlı topraklarında yaşayan
kişilerin (Osmanlı askeri ve yönetici sınıflarının ileri gelenleri) hibe ve bagışiarını içermez.
82 Dinle ilişkili armaganlar üzerine yapılan yeni bir araştırma için bkz. Sheila Blair, "On GiYing to
Shrines: 'Generosity is a Quality of the People of Paradise'," Gifts of the Sultan, s. 51-75.
83 Feridun, ı274, ı: 20T Melceü'l:fiıkara ve'l-mesiikin.
84 Dekkiche, " Le Caire," ı: 74-82. Şahruh ve Memluk sultanları arasından ı424-ı435 arasında geçen
olarların ayrıntıları için bkz. Dekkiche, "Le Caire," ı: 82·94· Mogol hükümdan Ebi'ı Said ile Memluk
Sultanı N asır Muhammed arasındaki kisve olayı ile ilgili olarak bkz. Charles Melville, "The Year of Elep
hant," Studia Iranica 2ı (ı992): ı97-207.
U NVA N LA R OAN ) EOPOLiTi K Ü LAY LARA: M üZAK E R E L E R ÇAG I
luk yetkilileri tarafından meydan okuma biçiminde algılanabiliyordu.85
Osmanlıların Memlukları bu şekilde gücendirdikleri konusunda bir kayıt
bulunmamaktadır.
1444'te Osmanlılada Memluklar arasında dolaylı, ama etkili bir
başka ilişki daha söz konusu olmuştu. I l . Murad Balkanlar'da zor bir
seferle uğraşırken, Karamanoğullarından İbrahim Bey (ö. 1464) ona kar
şı bir ittifak oluşturmuş86 ve doğudaki Osmanlı topraklarına saldırmıştı.
Murad, Kahire'ye yolladığı bir mektupta, kendisi de Müslüman olan,
ama Osmanlı topraklarında yaşayan Müslümanlara rahatsızlık veren ve
Osmanlı hükümdarını cihattan alıkoyan İbrahim Bey'e savaş açmasının
din açısından sakıncalı olup olmadığını sormuştu.87 Bu soruya yanıt ara
yan kadılar arasında saygın Memluk düşünüderi vardı. Ünlü İbn Hacer
(ö. 1449) gibi çeşitli alimierin hazırladıkları fetvalardan günümüze ulaşan
beşi de Karamanoğullarına karşı savaş açmanın mubah olduğuna karar
vermiş, hatta bazıları tartışmayı daha da ileri götürerek, İslam hukukuna
göre Karamanoğulları hükümdarının kanını akıtmanın da mubah oldu
ğunu öne sürmüştü.88
I I . Murad zekice bir yöntemle bu soruyu sorarak, Memluk sultanı
nı gücendirmeden Karamanoğullarına saidırma konusunda onun onayını
almıştı. Karamanoğulları on yıllardır Memlukların tabisi olduğundan
normal olarak böyle bir saldırı Memluk sarayını kızdırabilirdi. Ama kadı
lar fetva verdikten sonra Çakmak'ın buna karşı gelmesi zordu. I l . Murad
beklediği fetvayı aldıktan hemen sonra, Temmuz 1444'te Karamanoğulla
rına saldırdı.89 Sonuçta İbrahim Bey Osmanlılada barış anlaşması imzala
yarak, Osmanlı egemenliğini kabul etti. Böylece I I . Murad görünüşte say
gılı olan bir taktikle Memlukların etki alanına ustaca müdahale etmişti.
85 Uzun Hasan'ın mahmel örtüsü yollama girişimiyle ilgili olarak bkz. Woods, Aqquyunlu, s. 107·8;
Jomier, Le Mafımal, s. 50·3.
86 İnalcık, "Murad II," İA, 8: 6o8.
87 Uzunçarşılı, " Karamanogııllan Devri Vesikalanndan," s. 129. Makaleye eklenen fotograflar gerçek
belgelerin okunabilir kopyalarıdır. Ne yazık ki Uzunçarşılı Topkapı Sarayı Arşivlerindeki belgelerin nu
maralarını vermemiştir. Bu belgelerin yeni Türkçe çevirileri için bkz. Boyacıoglu, "Osmanogııllarının
Karamanoglu İbrahim Bey Aleyhine Aldıgı Fetvalar," Pax Ottomana: Studies in memoriam of Nejat Gö
yünç, Ankara, 2001, s. 641-59.
88 Boyacıoglu, "Osmanogııllannın, s. 647-54.
89 lnalcık, "Murad I l , " lA, 8: 6o8.
OSMAN L l LAR VE M E M LU K LAR
1 47
Murad Karamanoglu topraklarına yaptıgı seferden sonra tahtı 12
yaşındaki oglu I l . Mehmed'e bırakmış ve l l . Mehmed'in bu ilk hükümdar
lık dönemi neredeyse iki yıl sürmüştü. l l . Murad'ın tahtı bırakmasından
dört ay sonra baştaki hükümdarın henüz çocuk olmasından yararlanan bir
haçlı ordusu Osmanlılara saldırmıştı. Murad'ın komutası altındaki Osman
lı ordusu 10 Kasım 1444'te Haçlılada Yama'da karşı karşıya geldi. I l . Meh
med bu kısa dönem hükümdarlıgı süresince Kahire'ye en az iki diplomatik
heyet göndermişti. Bunların ilki babasının kazandıgı askeri başarıyı duyur
maktaydı. I l . Mehmed bu görev için Vama Savaşına komutan olarak katılan
Azeb Bey'i seçmişti.9° Azeb Bey ve heyeti beraberindeki savaş tutsaklarıyla
birlikte 3 1 Ocak 1445 'te Kahire'ye geldi.91 Memluk tarihçilerinin yazdıkla
rından anlaşıldıgı üzere, yönetim degilse bile halk, Edirne'deki rejim degi
şikliginden haberdar degildi. I l . Murad'ın tahtı oglu l l . Mehmed'e bıraktıgı
haberini bir sonraki Osmanlı heyeti getirmişti. Genç Osmanlı hükümdarı
mn mektuptaki tonu özellikle saygılı, hatta belki de biraz itaatkardıY
Memluk kaynaklarında, I l . Murad'ın 1447'de yönetimi I l . Meh
med'den geri aldıgına dair bir kayıt yoktur. Osmanlılada Haçlılar arasında
Ekim 1448'de yapılan kritik Kosova Savaşı'na da deginilmez. Kaynakla
rın belirttigi tek şey Memluk Elçisi Emir Kanim el-Tacir'in 25 Temmuz
1449 'da Edirne'ye gitmek üzere Kahire'den ayrıldıgıdır. Elçi büyük ola
sılıkla Osmanlı ordusunun Kosova'da elde ettigi zaferi duyuran Osmanlı
elçilerine eşlik etmekteydi.93
Kanim'in ayrılmasından iki yıl sonra, I l . Murad'ın Mart 1451'de
öldügü haberi Kahire'ye ulaştı.94 I l . Murad, ünlü Memluk yönetimiyle
ilişkilerini kuşkusuz büyük dedesi Bayezid' den çok farklı yürütmüştü.
ll.
90 Molla Hüsrev'in kaleme aldıgı zafername için bkz. BNF MS 4344· 133b-139a. Başka hükümdarlara
yollanan diger kopyalan için bkz. Adnan Erzi, "Türkiye Kütüphanelerinden Notlar ve Vesikalar I l , " Bel
leten 14 (1950): 595-647; Fekete, " Das Fetl)niime ü ber die Schlacht bei Yama. "
91 Bu konudaki göndermelerin tam listesi için bkz. Ek I I I , s. 262-263. H e r ne kadar Neşri Azeb Bey' i
I l . Murad'ın yolladıgını öne sürse de, bu diplomatik görüşmenin yapıldıgı tarihte tahtta resmen hala
Il. Mehmed bulunmaktaydı. Neşri'nin bu görevle ilgili anlattıklan için bkz. Birinci Bölüm, s. 64.
92 A.g.e., ı: 123. Çakmak ile Il. Mehmed arasındaki diger yazışmalar için bkz. Feridun, ı274. ı: 265-6,
266-8. Bu mektuplar içerikleri ve yazılış tarihleri açısından bazı uyuşmazlıklar taşır. Bu kanşıklıkla ilgili
olarak bkz. Ek I I I , s. 262-264.
93 Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. izzeddin, ı: 211.
94 A.g.e., 2: pı.
U NVAN LA R DA N ) EO POLiTi K O LAYLARA: M ÜZAK E R E LE R ÇAl! ı
Kullandığı taktikler, fiziksel saldırganlıktan çok hep diplomatik iletişim ve
görüşmelere dayanmıştı. Mektuplardan anlaşıldığı üzere unvan değişimle
ri ve konuların çeşitlenınesi belki de I I . Murad'ın barışçıl diplomasisinden
kaynaklanmaktaydı ve bu sayede hem Kahire'de, hem de başka devletlerin
gözünde Osmanlı algısını, daha ünlü ve saygın hale getirernemiş olmakla
birlikte eşitleyebilmeyi başarmıştı. Ölümünün ardından İbn Tağrıberdi'nin
kaleme aldığı övgü dolu satırlar bu gerçeği doğrulamaktadır.
Sultan Murad Bey en olgun çağında öldü. Zekaya, sağduyuya, kararlı
lığa, cömertliğe, cesarete ve önderlik [niteliklerine] hep birlikte sahip
olduğundan, Doğuda ve Batıda çağının en iyi hükümdarıydı. Bütün
yaşamını Yüce Allah yolunda çalıalayarak geçirdi, pek çok saldırıda
bulundu, çok sayıda zafer kazandı, düşmandan ulu kaleleri, hisadarı
ve şehirleri [aldı] ve [Allah tarafından] terkedilenleri fethetti; ama insa
noğlunun arzuladığı zevklere düşkündü; durumu belki de kendisine
inancı sorulduğu zaman "onu günahlada yırtıp [,] bağışlanmak için
ettiğim dualada onarırım" diyen bir dindarın söyledikleri gibiydi; ve
o Allah'ın affını ve rahmetini daha çok hak eder, çünkü o saygınlığını
ünlü anıtlada ve İslam'a yaptığı hizmetlerle ve düşmanıanna verdiği
mağlubiyetlerle kazandı, onun için, onun İslamın ve Müslümanların
suru olduğu söylenir - Allah onu affetsin ve gençliğine karşılık olarak
Cennet'i versin, çünkü o mükemmelliğiyle insan soyu için en yüce
şerefti - Allah rahmet eylesin.95
Bu kısa, ama güçlü satırlar I I . Murad'ın doğrudan ve dolaylı diplo
matik başarılarını özetler: Balkanlar'daki askeri zaferleri, siyasal otoritesi ve
etkisinin yaygınlaşması, hayırsever ve inançlı hamiliği. Ölümünden sonra
bile bu son nitelik I I . Murad'ın Harerneyrı sakinlerine ve peygamberin
ailesine adadığı bağış ve vakıfları da dahil ettiği vasiyetnamesiyle daha da
vurgulanmıştı. 96
95 Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, 19: 232·3.
96 Uzunçarşılı, "Sultan ll. Murad'ın Vasiyetnamesi," s. 2, 4·
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LAR
149
DöRDÜNCÜ BöLÜM
YENİDEN CANLANAN
iMPARATORLUK TUTKU S U (1453-14 81)
emluk Sultanı Çakmak, I l . Murad'ın ölümünü duyar duymaz
hemen Murad'ın oğlu ve varisi l l . Mehmed'e başsağlığı dilekle
rini iletmek üzere Emir Esenbey'in başkanlığında bir diplomatik
heyet oluşturmuştu.1 Esenbey, Aralık 145ı'de geri döndüğünde, yanında l l .
Mehmed'in ikinci kez tahta geçtiğini resmen bildirmek üzere bir Osmanlı
elçisi bulunuyordu. Osmanlı heyeti, Mehmed'in, Çakmak'ın vakit kaybet
meden yaptığı bu diplomatik jestten memnun olduğunu belirtmiş ve 23
Aralık 145 ı'de getirdiği köleleri ve kürkleri Memluk sultanına sunmuştu.
Heyet Kahire'de kaldığı sürede Memluklar tarafından cömertçe ağırlanmış,
cep harçlığı olarak günde ıoo dinar, dönüş için de 3,ooo dinar yol parası
almışlardı.2 Önceden Memluk sultanının konumuna boyun eğen genç Sul
tan Mehmed'in, sonradan iki ülke arasındaki güç dengesini kökten değiş
tirmeye kalkışacağını o tarihlerde kimse tahmin edemezdi.
Genç Osmanlı hükümdarının Konstantinopolis'i fethedeceğini
kimse beklemiyordu ama şehir I l . Mehmed'in ordularının iki ay süren
kuşatmasının ardından, 29 Mayıs 1453 'te düştü. İ stanbul'un fethi, Doğu
Akdeniz bölgesi ile Ortadoğu'nun jeopolitik durumunu değiştirmesinin
yanı sıra, Osmanlı hükümdarının konumunu ve imajını da yeniden biçim
lendirmişti. Mehmed, yaklaşık 30 yıl boyunca sadece hemen her yönde bir
genişleme politikası uygulamakla kalmamış, kurumlarda ve merasimlerde
yaptığı değişikliklerle, sürekli olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun bölge
deki yeni rolünü vurgulamıştı.3 Mehmed, babası gibi kendisini yalnızca
Balkanlar'a ve Güneydoğu Avrupa'ya egemen olan bir hükümdar olarak
görmekle yetinmiyor, aynı zamanda Rum ( Roma) Kayzeri ve İslam dünya
sının başı olarak görmek istiyordu.
M
Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. İzzeddin, 2: 325·
Ayrıntılar için bkz. Ek I I I , s. 264-265.
Osmanlı kurumlanndaki degişiklikler ve Mehmed dönemindeki kamusal imajı için örnegin bkz.
Necipoglu, Topkapı, s. ıo-13, 15-22; Raby, "The Serennisima and the Sublime Porte," s. 107; Julian Raby,
A Sultan of Paradox," Oxford Art journal 5 (1982): 3, 7·9·
ı
2
3
•
YE N i D E N CAN LANAN I M PARATO RLU K TUTK U S U
I I . Mehmed'in bölgesel ve ideolojik planları, Anadolu'daki gele
neksel Memluk egemenliği için mevcut pek çok tehditten yalnızca biriydi.
Timurlu hükümdan Şahruh'un 1447'deki ölümüyle Timurluların saldır
ma olasılığı neredeyse ortadan kalkmıştı, ama onun yerine yeni palazlan
maya başlayan Akkoyunlu Hükümdan Uzun Hasan bir tehdit oluştur
maya başlamıştı. Bunun yanı sıra, Mehmed bölgesel ve siyasal haklarını
yeniden biçimlendirmiş ve yeni imajını herkese duyurmaya başlamıştı,
ancak döneminin Memluk sultanları (İnal, Hoşkadem, Kayıtbay) Osmanlı
sultanının isteklerine boyun eğmiyordu. Mehmed'in bu tür girişimlerine
Memlukların verdiği tepki sultandan sultana biraz değişse de, genellikle
Osmanlıların Memluk üstünlüğünü, Memlukların da Osmanlıların top
raklarını genişletmesini kabul etmesine dayanan eski statükoyu koruma
olarak açıklanabilir.
Memlukların amaçları ile Osmanlıların beklentileri arasındaki uyum
suzluk nedeniyle iki devletin aralıklı olarak çatışması temelde silahlı müca
deleyle değil, çoğu kez diplomatik görüşmelerle çözülmüştü. Her ne kadar
kaynaklar bazı olayların ayrıntılarını farklı aktarsalar da, hem Osmanlı, hem
de Memluklu tarihçiler, unvaniarın hatalı kullanımının ve diplomatik teşri
fat kurallarının göz ardı edilmesinin, iki saray arasında ya yeni bir sıkıntılı
dönem yarattığı ya da zaten var olan bir gerginliği yansıttığı konusunda ağız
birliği ediyorlardı. Her iki tarafın kaynaklannın anlaştığı bir diğer nokta da,
diplomatik görüşme ve yazışmalarda yeni imgelerin ortaya atılmasında ve
eskilerinin yeni bir anlamla biçimlendirilmesinde eskiye oranla daha cüret
kar davranıldığıydı. Hem Osmanlılar, hem de Memluklar için savaş alanı
diplomasi olmuştu.
OsMANLl LARlN İ sTANBuı'u FETH i
Bizans başkenti Konstantinopolis'in fethinden yalnızca beş ay
sonra, Celaleddin el-Kabuni başkanlığında bir diplomatik heyet, 27 Ekim
1453 'te Kahire'ye gelmişti.4 Heyetin amacı I I . Mehmed'in İstanbul'u fethini
bildirmek ve Mart 1453 'te Memluk tahtına çıkan İnal'a Osmanlı hükümda
rının tebriklerini iletmekti.5 Memluk halkının Osmanlı elçisinin gelişiyle
4
5
Bu görevle ilgili Memluk kaynaklannın listesi için bkz. Ek I I I , s. ı66-ı68.
Jbn Taghribirdi, Havadis, ed. lzzeddin, ı: 453-
OSMAN Ll LA R V E M E M LU K LA R
ilgili duyduğu heyecan, İstanbul'un fethinin tüm İslam dünyası için ne
kadar önemli olduğunu göstermekteydi. Sultan İnal heyetin geçeceği yol
üzerindeki bütün şehirlerin süslenmesini emretmiş, grubun Kahire'ye
girmesiyle de Memluk başkentinde günlerce süren kutlamalar başlamıştı.6
Zanaatkarlar ve esnaf dükkanıarını süslemiş ve güneşin doğuşundan batışı
na kadar kösler (mehter takımlarınd kullanılan büyük davullar) çalınmıştır.
Normal olarak yabancı heyet karşılamalarında bunların hiçbiri yapılmazdı.7
Heyet Kahire'ye geldikten yalnızca iki gün sonra huzura kabul edil
mişti; bu da Memluk yönetiminin konuklarına karşı duydukları saygının
bir göstergesiydi. 29 Ekim 1453 'te İnal, kalede merasimlerin yapıldığı avlu
da (havş) Celaleddin el-Kabuni'yi kabul etmişti.8 Bizans soylularından olu
şan 30 kadar tutsak ile ele geçirilen iki din adamının yanı sıra, elçi, dokuz
kafes (belki sepet ya da sandık) samur, dokuz kızıl vaşak, dokuz ermin ve
dokuz sincap kürkü ile dokuz bezemeli, dokuz tane de renkli dokuma ve
dokuz adet dikdörtgen atlas kumaş getirmişti.9 İnal daha sonra alışılmadık
bir hareketle şehri ve bu merasim dolayısıyla yapılan süslemeleri seyretmek
üzere elçiyle birlikte kaleden aşağı inmiştir. ı o
I I . Mehmed elçiyle yollayacağı zafer haberine büyük bir özen göster
miş, eski hocası Molla Gürani'den fetihnarneyi olabildiğince zarif ve etki
leyici bir dille yazmasını istemişti. Mehmed zafer haberini mektupta açık
bir ifadeyle yazdırırken, bir zamanlar Memluk sultanının hizmetinde olan
bu alimin şimdi kendisinin hizmetkarı olduğunu da sultana üstü örtülü
biçimde sezdirmiştir. Ne de olsa alimleri, düşünüderi ve sanatçıları koru
mak güçlü bir hükümdarın sorumluluklarından biriydi. Mehmed'in bu
mektubu yazarken ortaya koyduğu çaba, Memluk sarayına ne kadar değer
verdiğini ve bir hükümdarın imajının dış dünyada yayılmasında diplomatik
yazışmaların ne kadar önemli olduğuna inandığını kanıtlamaktadır.
Memluk sarayına sunulan fetihnamenin iki ayrı kopyası korunmuş
tur. Bunlardan biri Feridun'un münşeatında, diğeri de hem el-Bikai'nin
6
7
8
9
ro
El-Bikai, Tarihü'l-Biklil, ı: 379·
A.g.e., ı : 421-2.
Havş için bkz. Behrens-Abouseif, "Citadel of Cairo," s. 51-2; Rabbat, Citadel, s. 274-7.
El-Bikai, Tarihü 'l-Bikai, ı: 422.
Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. lzzeddin, 2: 454·
YEN i DE N CAN LA N A N I M PARATO RLU K TUTKU S U
tarihinde, hem de anonim bir münşeatta bulunmaktadır. n Her iki metin de
genel yapısı ve içeriği bakımından birbirine benzese de, ifadeler, imgeler ve
tonu açısından birbirinden farklıdır.12 Feridun'un her zamanki gibi Mem
luk sultanına el-Makam yerine daha düşük el-Makarr elkabını kullanması
nın dışında her iki kopya da saygılı ve uygun unvanlara yer vermektedir.
Ancak Feridun'un kopyasında Memluk sultanının diğer unvanlan iki ek
sıfat daha içerir: "Yüce Pederane. "'3 Bu birleşim Memluk sultanının yaşça
ve deneyimi açısından daha büyük olduğunu saygılı bir üslupla ima eder.
islam toplumlarının yaşlılara gösterdikleri saygı göz önüne alındığında, bu
hareket İslami diplomatik gelenekle tamamen uyum içindedir ve 21 yaşın
daki Mehmed'in, 72 yaşındaki İnal'a saygısını gösterir.
Memluk sultanının yaşına gösterdiği saygıya rağmen, Feridun'daki
kopya aynı zamanda Osmanlı hükümdannın gizliden gizliye daha ünlü bir
imaja sahip olma isteğini hissettirir. Bir paragrafta Mehmed, iki hükümdar
arasındaki iletişimin yeniden kurulmasının zamanının geldiğini belirtir
ve net bir biçimde kendi rolü ve konumunun Memluk sultanından farkını
ortaya koyar: " Şimdi, ibadeti sever kullar için hac merasimini yeniden can
landırmak zahmetini üzerine almış bir kimse ile baba ve dedelerden -Allah
onlara öteki dünyada va'dedilmiş olan nimetleri lutfetsin!- miras olduğu
üzere, gaza ve cihat ehlini teçhiz etmek meşakkatlerini üzerine alan bir
kimse arasında dostluk ve karşılıklı sevgi ile bağlanma zamanı gelmiştir. "'4
Mehmed'in yaptığı bu yapay işbölümü, Memluk sultanının başından beri
imajlan ve hükümdarlık iddialarının özünde olan ve bu doğrultuda Haçlı
lada başkalanna karşı savunduğu haklarını ve önceki başanlarını neredeyse
n Ilk kopya için bkz. Feridun, ı274, ı: 235-8; ikincisi için bkz. El-Bikai, Tarihü 'l-Bikai, ı: 425-3ı ve BNF
M S 4434 · ıJ9a-I43a.
ı2 Bir mektubun birden fazla kopyasının bulundu� başka durumlarda farklılıklar hiç bu örnekte ol
du� kadar çok degildir. Osmanlı ve Memluk kaynaklannda aynı mektubun benzer kopyalan için bkz.
B N F MS 4440, 202b 205a ve Feridun, ı274, ı: 2ı2-ı4; EI-Bikai, Tarihü 'l-Bikai, ı: 43ı-36 ve Feridun, ı274,
ı: 238-9; BNF MS 4440, 78a-8oa ve Necati Lugal ve Adnan Erzi, "Fatih Sultan Mehmed'in Muhtelif
Seferlerine Ait Fetih-nameleri," İstanbul Enstitüsü Dergisi Il (1956): ı69-73ı3 Bu sıfatlar için bkz. Feridun, 1274. ı: 236: " EI-Melikü'l-eltaf e's-Sultanü'I-Eşref el-Ebevi el-Atıfi .... ".
Memluk diplomatik teamülleri içinde "pederane" (veya "pederi) " veya (validuhu) ya da "kardeşçe" (veya
"kardeşi") (ahuhu) gibi sıfatiann ve hitaplann önemi için bkz. Broadbridge, Kingship, s. n3-ı4.
ı4 Bu mektuplann Türkçe çevirileri için bkz. Ahmed Ateş, " lstanbul'un Fethine Dair Fatih Sultan
Mehmed Tarafından Gönderilen Mektublar ve Bunlara Gelen Cevablar," Tarih Dergisi 7 (ı952): n-51.
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LAR
1 53
bütünüyle göz ardı ediyordu.ı5 Daha da ötesi, Mehmed'in, cihadın ona ata
larından miras kaldığını hatırlatması, Osmanlı hükümdarlarının hanedan
kökenierini vurguluyor, bir yandan da Memluk sultanının köle geçmişine
dolaylı bir göndermede bulunuyordu. Üstü örtük bu ima, Osmanlı-Mem
luk diplomatik alışverişlerinde, sonraki ilişkilerde sık sık gündeme gelecek
olan yeni bir imgenin belki de başlangıcıydı. Ancak hem bu imgeye, hem
de İnal'ın yaşlılığının ima edilmesine el-Bikai'nin kopyasında rastlanmaz.
Bu iki farklı metni yorumlamanın iki olası yolu vardır, ama bunlar
birbiriyle çelişir. Bir heyetle iki ayrı mektup yollamak çok olağandışı değildi
ve Feridun'un kopyası ikinci bir kopyanın bulunduğuna işaret ediyordu.
Her iki mektup da İnal'a birlikte yollanmış olabilir. 1 6 Mehmed'in İnal'ın
yaşına gösterdiği saygıyı ima eden sıfatıarın el-Bikai'nin kopyasında bulun
maması, Mehmed ile danışmanlarının her iki metinde de alttan alıyor
muş gibi görünmek istememelerinden kaynaklanmış olabilir. Feridun'un
kopyasında hanedanın kökenierine ve İslam dünyasında edinmek istediği
önderlik rolüne yapılan vurgunun bu kopyalarda yer almaması, Osmanlı
yönetiminin daha dengeli bir ton arayışı içinde olduğunu hissettirebilir.
El-Bika'i'nin kopyasındaki daha saygılı ve daha az dramatik ton bir
başka olasılığı gündeme getirir. Belki de bir grup danışman Mehmed'le bir
likte mektup taslağını gözden geçirmiş ve Memluk toplumuna daha uygun
bir metin düzenlemişlerdir. İki ayrı kopyanın varlığı aslında, mektuba son
hali verilmeden önce çeşitli taslaklar hazırlandığını -Osmanlı hükümdarı
nın Memluk sarayında nasıl algılanacağı konusunu enine boyuna düşünüp
bu konuya özel bir önem verdiğini açıkça göstermektedir. Büyük olasılıkla
Feridun'un daha cesur kopyası Osmanlıların kendilerini nasıl algıladıkla
rına daha yakındır ve bu nedenle daha çok yerel halkla payiaşılmak üzere
saklanmıştır.
Osmanlı elçisinin Kahire'de kaldığı süre içinde İnal konuklarını,
düzenli olarak havş'ta yapılan merasimlere davet etmişti. Kasım 1453 içinde
bir keresinde Celaleddin' e sarnur kürkle süslü değerli bir hilat giydirmişti. ı7
15 Holt, "Power and Position. "
16 B u iki alternatif açıklamayı Christopher Markiewicz'in (Chicago Üniversitesi) dikkatli gözlemlerine
borçluyıım.
17 Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. lzzeddin, 2: 455·
1 54
YE N i DE N CAN LA N A N i M PARATO RLU K TUTKUSU
Osmanlı elçisi geri dönmeye hazırlanırken İnal, ona refakat etmesi ve
mektubunu Mehmed'e götürmesi için Yarşbay el-İnali el- Eşrefi'yi seçmişti.
Yarşbay 22 Aralık 1453'te, Osmanlı elçisinin huzura kabul edilmesinden
yalnızca iki ay sonra Kahire'den ayrılmıştı.'8 Getirdiği mektup tebrik tonu
taşıyordu ve aralarında altın silahlar, çok çeşitli dokumalar, giysiler ve fıl
gibi hayvanların da bulunduğu ı6 kalemlik bir armağan listesi içeriyordu. '9
Osmanlı elçisi, I l . Mehmed'in Mekke şeriflerine iletilmesini istediği arma
ğanların güvenli biçimde yollandığından emin olmak için Yarşbay'ın yola
çıkmasından sonra iki gün daha Kahire' de kalmıştı. 20
İnal'ın iki mektubu da (birini Yarşbay'la, diğerini de iki gün sonra
Celaleddin'le yollamıştı) hayranlık yüklü olmasına karşın, Osmanlı hüküm
clarına karşı belli bir mesafeyi koruyordu. Birinde İnal, I l . Mehmed'in, ken
disi Memluk tahtına çıktıktan sonra yolladığı tebrik ve iyi dileklerine teşek
kür ediyor, ardından da sultanın asil nesebinin hakkını çeşitli ifadelerle tes
lim ediyordu2' Bununla birlikte İnal, Mehmed'e alışıldık biçimde, el-Makarr
el-Kerim (Feridun'un kopyasında daha üstün olan el-Makarr el-Şerifyazılmış
olmasına rağmen) diye hitap etmişti.22 Sultan unvanı kullanılmamış, ama
unvanın geri kalan bölümleri, I l . Mehmed'in cihat ve gazadaki sorumlulu
ğunu ve rolünü her zamanki gibi onaylar nitelikteydi. Ayrıca I l . Mehmed'in
unvanıarına ilginç bir biçimde, el-Nasıri (Muzaffer) unvanı da eklenmişti.23
Memluk Elçisi Yarşbay'ın İstanbul'da gördüğü konukseverlik
Osmanlı-Memluk ilişkilerinin geleceği ve I l . Mehmed'in Kahire'deki imajı
açısından eşdeğer öneme sahipti. Yarşbay Osmanlı başkentinde bütün bir
kış geçirmiş ve sonunda, ı Ağustos 1454'te, Mehmed'in teşekkür rnektu
huyla birlikte Kahire'ye dönmüştü. Yarşbay'ın Osmanlı sarayında yaşa
dıklarının tek kaydı İbn Tağrıberdi'nin notlarındaki birkaç satırdı.24 İbn
ı8 A.g.e., 2: 456.
ı9 İnal'ın ilk tepkisi için bkz. Feridun, ı274, ı: 238-9; El-Bikai, Tarihü 'I-Bikaı, ı: 43ı-6; B N F M S 4440,
ı57a-ı6oa. Bu mektuplarla ilgili açıklamalar için bkz. Ek l l l .
20 Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. lzzeddin, 2: 4 5 6 .
2ı BNF M S 4440, ı57a-ı6oa; Feridun, ı274, ı: 240-3- Bu mektuplarla ilgili açıklamalar için bkz. E k I I I ,
s. 267·268.
22 BNF M S 4440, ı57a-ı6oa; Feridun, ı274, ı: 238-9.
23 BNF M S 4440, ı57a.
24 Yarşbay'ın dönüşü ve hilatıyla ilgili bkz. Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. lzzeddin, 2: 494·
ÜSMAN LI LA R VE M E M LU K LAR
1 55
Tağrıberdi'ye göre, Yarşbay, hükümdan İnal'a geri döndüğünde sırtında,
Osmanlı sultamnın armağan ettiği -büyük olasılıkla Osmanlı modasına
uygun- bir hilat vardı. Yarşbay'ın anlattıklarına göre kendisine Mehmed
Bey (kuşkusuz Sultan Mehmed değil) , olabildiğince cömert bir ev sahipliği
yapmış ve saygı göstermişti.
Bunu izleyen birkaç yıl içinde Osmanlı ve Memluk başkentleri ara
sında diplomatik bir alış-veriş olduğuna ilişkin bir kayıt yoksa da, 1454 ile
1455 arasındaki bir diplomatik olay dolaylı olarak, İnal'ın Osmanlılara karşı
olumlu, ama mesafeli tutumunu açığa çıkarmıştı. Karamanoğulları hüküm
dan İbrahim Bey'in gönderdiği bir elçi Aralık 1454 ile Ocak 1455 arasındaki
bir tarihte Kahire'ye gelmişti. Elçinin görevi hükümdarımn, I l . Mehmed hak
kındaki şikayetlerini bildirmekti. Mehmed'in tahta çıktığı 1451'de İbrahim
Bey Osmanlı topraklarına saldırmış, Mehmed de 1454-5'te Karamanoğulları
na karşı iki sefer düzenlemişti. Karamanoğullarının elçisi Memluk sarayında
şikayetleri dile getirdiği zaman İnal, bunları dinlemeye pek yanaşmamıştı.zs
Bir sonraki Osmanlı heyeti, Mehmed'in Sırbistan'a yaptığı başarılı
seferden26 bir yıl sonra, 24 Nisan 1456'da Kahire'ye geldiğinde, Memluk
yönetimi elçinin gelişini saygıyla kutlamıştı.27 Heyetin başında gene Celaled
din el-KahCıni bulunmaktaydı ve huzura üç gün içinde kabul edilmişti. Arma
ğanlar arasında çeşitli savaş ganimetieri vardı: 30 kadar köle, çeşitli kürkler,
çeşitli ipekliler ve yün dokumalar. İbn Tağrıberdi, armağanların sultana,
hammalların başı üstünde taşınarak sunulmasından hayranlıkla söz ediyor
du. Bunun "Maşrık" hükümdarları arasında bir gelenek (büyük olasılıkla
Timurlu ve Cengizli gelenekleri) olduğu anlaşılmaktadır.28 Belki de Memluk
tarihçisi, Osmanlı hükümdarının diplomatik teşrifat kurallarını iyi bildiğini
ve Memluk sultamna yakışacak biçimde davrandığını belirtmek istemişti.
ı5 lbn Tagnberdi'ye göre Ina), elçinin şika.yetlerini dinlememişti. bkz. Jbn Taghribirdi, Havadis, ed.
lzzeddin, 2: 516. Tekindag, lbn lyas'a dayanarak, İbrahim Bey'in I l . Mehmed'i, Ortodoks tebaasını ko
nıdugtı için şikayet ettigini belirtir. Ancak benim denetledigim Memluk kaynaklannda (İbn Tagnberdi
ve lbn !yas) şikayetlerin içeriginin neler oldugu belirtilmemişti. Bkz. Tekindag , "Fatih Devrinde," s. 75;
Tekindag , " Karamanlılar," s. 3ı6.
ı6 Bu mektuplann çeşitli kopyalan için bkz. Ek I I I , s. ı68. EI-Bikai yanlışlıkla bu heyetin Kefe (1475)
ve Trabzon (1461) fetihlerini duyurmaya geldigini geldigini belirtmektedir. EI-Bikai. Tarihü'I-Bikal, ı:
169-74·
ı7 Jbn Taghribirdi, Havadis, ed. lzzeddin, ı: 574·
ıB A.g.e.; Jbn Taghribirdi, Havadis, ed. Popper, 8•: ı56-7.
YE N i D E N CAN LA N A N i M PARATO R LU K TUTKU S U
Bu heyet B alkanlar'da kazanılan önemli bir başarıyı duyurmak
için geldiğinden, M ehmed'in mektubunun gaza ve cihad imgelerini vur
gulaması şaşırtıcı değildi. Mektup alışıldığı üzere Sultanü 'l-Haremeyn
hitabıyla ve Memluk sultanına uygun diğer saygı ifadeleriyle başlamış,29
ardından S ırp despotluğunun Osmanlıların eline geçtiğini duyuruyordu.
Bu kritik sefer sırasında O smanlılar, önemli kaleleri (ı H aziran 1455 'te
Osmanlıların fethettiği Novo Brdo [Novabırda] da dahil olmak üzere) ele
geçirmiş ve 1444 'te kaybettiklerini de geri almıştı. M ehmed mektubun
da ayrıca iki oğlunun, Bayezid (sonradan I l . Bayezid) ve Mustafa'nın
yakında, 145 5 - 6 içinde Edirne'de yapılacak sünnet düğününü de haber
veriyordu.
İnal Memluk heyetinin Celaleddin el-Kabuni'ye dönüşünde eşlik
etmek üzere hazırlıklara başlamasını emretmişti. Bu arada Osmanlı elçisi
de Kahire'de zaman geçiriyor, bir yandan dinleniyor, bir yandan da hac
kervanının şehirden ayrılması gibi halka açık etkinlikleri izliyordu. Mem
luk sultanı bu kez, milımandar ve Kahire muhtesibi Emir Kanibey'i (ö.
1458) elçi olarak atamıştı.3° Heyetin Kahire'den ayrılışı, Ancak 25 Haziran
1456 günü, I l . Mehmed'in vebadan aniden öldüğü dedikodusu Kahire'ye
ulaşınca heyetin şehirden ayrılışı ertelenmişti. Mehmed'in sağlık3' habe
rini aldıktan sonra üç gün boyunca Kahire'de davullar çalınmış ve her
iki elçi de 9 Temmuz 1456'da Kahire'den ayrılmıştı. Memluk sultanının
Mehmed'e mektubu tebrik havası taşımakla beraber, Osmanlı sultanına
hala, el-Makarr el-Kerim ve cihat konusunun vurgulandığı ek unvanlarla
hitap ediyorduY İnal'ın Osmanlı sultanı ve genç şehzadelerine yolladığı
zengin armağanlar arasında kılıçlar, eyerler, dokumalar ve bir de fıl vardı.33
29 Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. lzzeddin, 2: 575-9; Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. Popper, 8': 256-63;
BNF M S 4440, 78a-82b; Lugal ve Erzi, " Fatih Sultan Mehmed'in Muhtelif Seferlerine Ait Fetih-name
leri," s. 170-3.
30 İbn iyas, 2: 349·
31 Heyetin şehirden ayniışının ertelenmesine ilişkin bir başka açıklama ile Mehmed'in saglıgıyla ilgili
dedikodular için bkz. El-Bikai, Tarihü 'I-BikM, 2: ı88-9.
32 Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. Popper, 8•: 263-9; Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. lzzeddin, 2: 579-84;
BNF M S 4440, 8oa-82b.
33 Yollanan eşsiz armaganların listesi için bkz. BNF MS 4440, 82b. Bu liste Memlukların Osmanlı
sarayına yolladıgı armaganlan anlatan (tarih kitapları ve Osmanlı münşeatlarından çok) Memluk mün
şeatlarında bulunan günümüze ulaşmış tek listedir.
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LA R
1 57
İstanbul'da büyük bir konukseverlik gören Kanibey, Kahire'den ayrıldıktan
neredeyse bir yıl sonra geri dönmüştü.J4
Heyetler Kahire'den ayrıldığı sıralarda İnal, Karamanoğulları Hüküm
dan İbrahim Bey'in Kilikya'daki Tarsus, Adana ve Gülek kalelerini Memluk
valilerinden aldığını öğrendi.J5 İnal'ın bundan sonraki temel siyasal amacı
Karamanoğulları toprakları üzerinde kaybettiği denetimini yeniden kazan
mak oldu, ama bunu Osmanlıların dikkatini çekmeden yapmaya çalışh.J6
Yaklaşan kış nedeniyle gecikmeli olsa da İnal, sonradan sultan olan Hoşka
dem komutasındaki birlikleri kuzeye, Karamanoğulları sınırına yolladı. En
az bir Osmanlı tarihçisi İnal'ın Osmanlı hükümdanndan bu harekat için
onay aldığını, hatta birlikleri için lojistik destek istediğini belirtmektedir)?
Bu olay Kanibey'in görevle Osmanlı sarayında bulunduğu bir döneme rast
lamasından ötürü, belki de elçiden konuyu I l . Mehmed'e açması istenmişti.
Sonuçta Memluk birlikleri Karamanoğullarını başarıyla geri püskürtmüş ve
Karamanoğulları topraklarında ciddi bir hasar yaratmıştı.38
İnal'ın 146 ı'deki ölümüne değin Osmanlılarla Memluklar, kısmen
I l . Mehmed'in diplomatik teşrifat kurallarına bağlı görünmesi sayesinde
oldukça istikrarlı ve dengeli bir ilişki sürdürmüşlerdi. Aynı şekilde İnal da
Osmanlı sarayıyla ilişkilerini kesmemiş, Osmanlı elçilerine itibar etmiş ve
görünüşte olsa bile Osmanlıların askeri başarılarını coşkuyla karşılamışh.
Memluklu yazışmalarında Osmanlıların gazaya bağlılıkları her zaman
kabul görmüş, hatta övülmüştür. Ancak İnal, Osmanlı hükümdarına, ken
disinden öncekilerin kullandığı unvanla hitap ederek, iki devlet arasındaki
güç dengesini korumayı sürdürmüştür.
İnal'ın dış politikasını değerlendirirken, Memluk sultanının her
cephede saldırgan bir siyaset izlemediğini hahrlamak gerekir.J9 Her ne
34 İbn iyas, 2: 340.
35 Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. İzzeddin, 2: 590, 594· lbn Tagrıberdi bu haberin ne zaman Kahire'ye
ulaştıgını belirtınemiştir.
36 Sultan İnal ile Ihrahim Bey arasındaki ilişkiler için bkz. Dekkiche, " Le Caire," ı: 196-212.
37 Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 220; Şehabettin Tekindag, "Fatih'le Çagdaş Bir Memluklu Sultanı: Ayna)
ei-Ecrt1d," Tarih Dergisi 23 (1969): 40.
38 Karamanoglu topraklarında yaratılan hasarın Kahire'de eleştirilmesiyle ilgili olarak bkz. Tekindag,
" Fatih'le Çagdaş," s. 40.
39 Tekindag, "Fatih'le Çagdaş;" Tekindag, "Karamanlılar," s. 326. Tekindag'ın konuyla ilgili diger çalış·
maları için bkz. Kaynakça.
YEN i D E N CAN LANAN I M PARATO RLU K TUTKU S U
kadar hem Karamanoğlu İbrahim Bey, hem de Karakoyuulu Hükümdan
Cihan Şah'la çatışmış olsa da, Akkoyunlularla iyi ilişkilerini sürdürmüş
tü.40 İnal belki de ilerleyen yaşı nedeniyle savaşlada ve siyasal çatışmalarla
olgunlaşmış ve çevresindeki güçlerle diplomatik ilişkilerini gerginleştirecek
bir karar almamaya özellikle dikkat etmişti.
DiPLOMATi K TEAMÜLLE R VE S iYASAL REKABET
Kendisine Osmanlılada Memluklar arasındaki ilişkilerin neden
bozulduğu sorulduğunda ıs. yüzyıl Osmanlı tarihçisi Aşıkpaşazade birçok
neden sıralamıştı.4' Verdiği kronoloji bazı yanlışlıklar içermekle birlikte,
Aşıkpaşazade, İnal'ın ölümünden dört ay sonra Kahire'de hükümdarlığını
ilan eden Memluk Sultanı Hoşkadem'in, iki İslam devleti arasındaki geri
limi artırdığını düşünüyor, bunun için de özellikle onu suçluyordu. Aşık
paşazade'ye göre " .. .iki tarafdan adet [alışılmış teşrifat kuralları] terk olundı
tarafeynden muhabbet kesilmeğe başladı. .. "42 Osmanlı tarihçisine göre
Hoşkadem'in, her tarafta kendisine düşman edindiği savı aslında bütünüy
le yanlış değildi, çünkü Akkoyunlularla Memluklar arasındaki ilişkiler de
aynı yıllarda kötülemeye başlamıştı.43 Hoşkadem'in, İnal döneminde Kara
manoğulları topraklarını yakıp yıkan Memluk birliklerinin başında oluşu
onun ileride nasıl bir sultan olacağı konusunda ipuçları vermekteydi.44
Hoşkadem'in Kahire'de tahta geçmesi, Osmanlı-Memluk ilişkilerin
deki dalgalanmaların artmasında kuşkusuz önemli bir rol oynamıştı, ama
Mehmed'in bölgesel ve ideolojik planları da bu dönemde daha saldırgan
bir tavra dönüşmüştü. Bir sonraki onyılda Mehmed dikkatini Anadolu'ya
yöneltmiş ve giderek Memlukların etki alanına daha fazla müdahale eder
olmuş, bu da iki başkent arasındaki ilişkileri gererek, aralarındaki diploma
si dilini de değiştirmişti.
40 İnal ile Akkoyunlu önderler arasındaki ilişkiler için bkz. Woods, The Aqquyunlu, s. 97, ıo6. İnal'ın
Karakoyunlularla arasındaki sorunlar için bkz. Dekkiche, "Le Caire," ı: ı6ı-78.
41 Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 220. Bu bölüm (s. 220 -36) Osmanlı-Memluk ilişkilerine ayrılmıştır ve
büyük olasılıkla Osmanlı-Memluk Savaşı (ı485-91) sırasında ya da sonrasında başka birisi tarafından
eklenmiştir.
42 A.g.e, s. 2 2 1.
43 Woods, Aqquyunlu, s. 93-ıoo.
44 Tekindag, "Fatih'le Çagdaş," s. 40.
ÜSMAN LI LAR V E M E M LU K LAR
159
Aşıkpaşazade'nin, iki hükümdar arasındaki bu dalgalanmayı I l .
Mehmed'in tutumundan çok, Hoşkadem'in diplomatik teşrifat kurallan
nı görmezden gelmesine bağlaması aslında anlaşılır bir şeydir. ı46ı yaz
aylarında Mehmed, bizzat kendisi Anadolu'nun Karadeniz kıyılarına bir
sefer düzenleyerek İsfendiyaroğullarına boyun eğdirmiş ve 15 Ağustos'ta
da Trabzon İmparatorluğu'na son vermişti. Selçuklu Devleti'nin yıkılına
sından sonra ortaya çıkan bağımsız beyliklerden biri olan İsfendiyaroğulları
(Candaroğulları olarak da bilinir) , I. Bayezid tarafından sindirilmiş, ama
Ankara Savaşından sonra yeniden bağımsızlığını kazanmıştı. Trabzon
İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla Mehmed Bizans İmparatorluğu'nun böl
gedeki son izlerini de yok etmişti. Mehmed'in bu toprakları ele geçirmesi
aslında Anadolu'nun Osmanlı denetimi altında birleşmesi yolunda atılan
önemli bir adımdı. Mehmed başkente döndükten sonra kendisini bu başa
rısından ötürü kutlamaya gelen çok sayıda yabancı heyeti kabul etmiş, ama
bunların arasında Memluk elçisinin bulunmadığını hemen fark etmişti.
Anlaşıldığı kadarıyla Mehmed, Hoşkadem'in ona iyi dileklerini iletecek bir
heyet yollamamış olmasından alınmıştı. O da yeni tahta çıkan Hoşkadem'i
kutlamak üzere bir heyet yollamadı.45 Aşıkpaşazade, Hoşkadem'in yöne
timinin ilk döneminde yaşanan kargaşadan haberdar olmasına rağmen
bu olayı yorumlarken Hoşkadem'e yükleniyordu. Ancak Mehmed'i (ve
Aşıkpaşazade'yi) derinden etkileyen bu ilgisizliğe hiçbir Memluk kaynağı
değinmemişti.
I l . Mehmed'in Hoşkadem'in ilgisizliğine gösterdiği tepki, kökleri
İstanbul'un fethine dayanan yeni bir Osmanlı özalgısının sonucuydu.
Mehmed'in dur durak bilmeyen fetihlerinin imparatorluk bütçesi üzerin
de yarattığı ekonomik baskıya karşın sultan Osmanlı İmparatorluğu'nun
ilk resmi altın parasını bastırmıştı.46 Mehmed'in sİkkesindeki isimler ve
unvanlar silsilesi, bu yeni tavrı yansıtmaktaydı. Eski Bizans başkentinin
yeni hükümdan olarak Mehmed kendisini dünyaya " Sultanü'l-berreyn ve
45 Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 220-ı.
46 Şevket Pamuk, "Appendix: Money in the Ottoman Empire, IJ26·I9I4." An Economic and Social
History of the Ottoman Empire 1J00·1914, ed. Halil inakık ve Donald Quataert, Cambridge, Cambridge
University Press, 1994. s. 954; Barbara Flemming. "The Reign of Murad I I : A Survey (!) ,'' Anatolica 20
(1994): 252. Son yapılan araştırmalara göre Osmanlı darphanesi 15. yüzyılın ilk yansı boyunca Venedik
altın dükalannı basmıştı. Her halukarda ilk Osmanlı altını I l . Mehmed tarafından bastınlmıştı.
ı6o
Ye N i D E N CAN LA N A N i M PARATO R L U K TUTKU S U
hakanü'l-bahreyn es-sultan ibnü's-sultan Mehmed ibn Murad Han hal
lada Allahu Sultanahu" (İki kıtanın sultanı ve iki denizin hakanı, Murad
Han oğlu sultan oğlu Sultan Mehmed, Allah saltanatını daim etsin)47 ve
" Daribü'n-nadr sahibü'l- Izz ve'n-nasr fi'l-berr ve'l-bahr Sultan Mehmed i.
Murad Han 'azza nasruhu" (Altın sikke bastıran, Karada ve Denizde Şanın
ve Zaferin Efendisi, Murad Han oğlu Sultan Mehmed, Zaferi Daim olsun)
şeklinde sunuyordu.48 Osmanlı hükümdarları için hanedan mirasını vurgu
lamak yeni bir şey değildi; I l . Mehmed'den önce, hem I . Mehmed, hem de
I l . Murad kendi sikkelerinde hükümdar oğullan olduklannı belirtmişlerdi.
I l . Mehmed'in sikkesinde kullanılan dil, Osmanlıların "soylu" soyağacını
vurgulamaktan öte, imparatorluğun coğrafi sınırlarını ve zenginliğini de
sezindiriyordu. Daha da ötesi tuğrasına, ilk kez babası Murad'ın kullandığı
"Muzaffer! " sözcüğüne " Daima!" eklenmişti.49 I I . Mehmed kendini dünya
ya atalarından epeyce farklı bir biçimde sunuyor ve artık diğer hükümdar
ların da buna uygun biçimde yanıt vermesini bekliyordu.
Osmanlıların beklentileri ile Memlukların Osmanlıları algılaması
arasındaki uyumsuzluğu ve teşrifatın ilişkilerinde oynadığı rolü bir başka
diplomatik olayda da görmemiz mümkündür. Bu olaya hem Osmanlı,
hem de Memluk kaynaklarının değinmiş olması dikkat çekicidir ve bize
iki devletin birbirlerini algılayış biçimlerini karşılaştırma olanağı sunar. I l .
Mehmed'in, Memluk elçisinin kendisini kutlamaya gelmemesine alınma
sından üç yıl sonra 1464'te,so Memluk sultanı, Osmanlı hükümdanndan
özür dilemek amacıyla bir elçi ve zengin armağanlar yollamıştıY Mehmed
47 Halil Ethem, Meskukat-ı Osmaniyye, Müze-yi Hümayun Meskukat-i Kadime-i Islamiyye Katalo
� 6 (Konstantiniyya, 1334{1915). 81; İsmail Galib, Takvim-i Meskukat-ı Osmaniyye (Konstantiniyye,
1307 {1890), 41. Büyük olasılıkla iki katalog da aynı sikkeyi gösteriyordu. Sikke 147o'e tarihlenir.
48 Halil Ethem, Meskukat-ı Osmaniyye. s. 8o; İsmail Galib, Takvim-i Meskukat, s. 40. Bu sikkeler 1478'e
tarihlenir.
49 Süha Umur, Osmanlı Padişah Tuğralan, Istanbul, Cem Yayınevi, 1980, s. 44-7; 106; 109-17.
"Muzaffer"in görüldügü günümüze ulaşan en eski tu�ra 1426 tarihlidir, ama elimizde üstünde bu söz
cügün bulunmadı�ı 1427 tarihli bir tu�a da bulunmaktadır. Mehmed'in yönetimi sırasında, 1475'ten
sonra basılan bütün sikkelerde "Muzaffer Daima!" yazılıdır.
50 Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 222-3- Aşıkpaşazade bu olayı 1459-6o'a, İbn Ta�nberdi'yse 1464'e ta
rihler. Iki tarihçinin tarihleri arasındaki bu farka karşın, her ikisi de büyük olasılıkla aynı olaydan söz
etmektedirler, çünkü verilen aynntılar neredeyse tıpa tıp aynıdır. Genel olarak İbn Ta�rıberdi'nin tarihi
daha do�ru görünmektedir.
51 A.g.e., s. 221-2. Konunun aynntılan için bkz. Dördüncü Bölüm dipnot 76 ve Ek I I I , s. 270.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
ı6ı
özrü kabul etmiş ve bu iyi niyet gösterisine bir Osmanlı elçisiyle karşılık
vermişti. Mehmed kendisini babasından daha yüksek gördüğü için Mem
luk sultanına yazdığı mektubuna, alışıldığı üzere " Pederimiz, Haremeyn
Sultanı"s2 yerine, "Biraderimiz, Haremeyn Hizmetkarı" diye başlamıştı.
Belki de 32 yaşındaki Mehmed bu cesur mesajını açık bir biçimde ilete
bilmek için, 62 yaşındaki Hoşkadem'e böyle hitap etmiş, diplomatik gele
nekler doğrultusunda yaşa itibar etme ilkesini dikkatsizce çiğnemişti. Oysa
eskiden kendisinden büyük olan Memluk Sultanı İnal'la yazışmalarında bu
teşrifat kuralına saygılı olmuştu.
Aşıkpaşazade II. Mehmed'in bu saygısızlığını anlatırken, Osmanlı
elçisinin Kahire ziyaretinde karşılaştığı aksilikler için yine de Memlukları
suçluyordu. Memluk sultanının huzuruna çıkmadan önceki akşam, Memluk
komutanları Osmanlı elçisine kötü davranmışlardı. Ertesi sabah sultanın
huzuruna davet edilen elçi, bir gece önce gördüğü kötü davranışın etkisiyle
yeri öpmemiş ve yeri öpmeye değil, sultanından selam getirmeye geldiğini
söylemişti. Memluk sarayının temel ritüellerinden birini yerine getirmeyen
ve davranışının nedenini çekinmeden söyleyen elçiye sultanın huzurunda
da kötü davranılmıştı. Aşıkpaşazade'nin kayıtlarında, yalnızca hükümdarına
yaraşır biçimde ağırlanmayı bekleyen bir elçinin, hak etmediği bir biçimde
aşağılanmış olduğu belirtilir. Elçi İstanbul'a döndükten sonra Memluk sara
yındaki olumsuz deneyimini aktarınca, bu Mehmed'in hiç hoşuna gitmemişti.
Memluk tarihçisi İbn Tağrıberdi'nin aynı olayları tamamen farklı
biçimde aktarması, olanların, anlatanın ve hitap ettiği kesimin gündemine
ve gereksinimlerine göre uyarlandığını ima etmektedir.53 İbn Tağrıberdi,
Hoşkadem'in Osmanlılarla ilişkilerini iyileştirmeye çalıştığına değinmemiş,
ama onun yerine kendi öyküsünü Osmanlı heyetinin şehre geldiği 4 Haziran
(1464) gününden başlatmıştı. Bu versiyonda Osmanlı heyetinin Kahire'de,
Memluklu komutanlar tarafından sıcak karşılandığını ve konutlarına kadar
kendilerine eşlik edildiğini anlatır.54 Memluk kayıtlarına göre olay ertesi gün,
52 A.g.e. Bu olay eger 1464'te olduysa bu dönemdeki Memluk sultanı, 1461'de tahta çıkan Hoşkadem
olmalıydı. İtalikler yazara ait.
53 Aynı olayın daha yeni bir yorumu için bkz. Kristof D'Hulster, "Fixed Rules to Changing Games ?,"
Cairo: A Crossroadfor Embassies, Leiden, E. J . Brill, 2015.
54 Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. Popper, 8>: 471-3 , 477; lbn lyas, 2: 420-r.
ı62
YE N i DE N CAN LANAN i M PARATO RLU K TUTKUSU
huzurda başlamıştı. Elçi Sultan Hoşkadem'in kendisini beklediği noktaya
yaklaşınca, milımandar ve divitdar gibi komutanlar, Memluk sarayında bütün
yabancı elçilerin yapması gerektiği gibi Osmanlı elçisinin yeri öpmesini iste
mişti. Elçi söylenenleri yapmayınca Memluk sultanı fena halde alınmıştı.
Anlaşılan elçinin yeri öpmemesinden daha ağır bir hakaret Osman
lı sultanının mektubu açılınca yaşanmıştı. Huzurda sır katibi tarafından
yüksek sesle okunan mektupta Memluk sultanına el-Makarr el-Kerim olarak
hitap edilmişti ve İbn Tağrıberdi'ye göre bu alışılmadık bir unvandı. İbn
Tağrıberdi'nin unvan konusunu anlatışıyla, Aşıkpaşazade'ninki birbirini
tutmasa da, her ikisi de unvanın teamüllere aykırı olduğunu belirtir. Bun
dan sonra elçi Mehmed'in armağanlarını sunmuştu: 30 köle, çeşitli hayvan
kürkleri ve renkli dokumalar. Memluk sultanı bu armağanları komutanları
arasında paylaştırmıştı.
Osmanlı elçisi, Hoşkadem'in memnuniyetsizliğinin farkına varmış
olmalıydı ki, hemen Memluk saray teşrifatıyla aşina olmadığını ve huzura
çıkmadan önce kimsenin kendisini yönlendirmediğini söylemiş, sonra da
Allah'ın bile gecikmiş namazları kabul ettiğini ve kendisinin de sultanın
önündeki yeri (gecikmiş olarak da olsa) birden fazla öpeceğini eklemişti.
Memluk sultanı, Mehmed'in mektubundaki uygun olmayan unvanları
açıklamasını isteyince Osmanlı elçisi metni hazırlayan katipierin Mem
luk sultanının uygun unvanıarını bilmediklerini öne sürmüştü. Elçi özür
dilernesine karşın kaleden hilat giymeden ayrılmıştı; bu da açık biçimde
Memluk sultanının memnuniyetsizliğini belirtmekteydi.S5
Elçinin huzura kabul edilmesinden birkaç gün sonra Memluk
sultanının kızgınlığı yatışınca Osmanlı elçisi ilişkileri düzeltebilmek için
bir fırsat yakalamış ve geleneksel olarak sultanın ve yöneticilerin katıldığı
Ramazan bayramının birinci günü bayram narnazına gitmişti.S6 Namazdan
sonra elçiye hilat giydirilmiş ve Memluklu komutanlardan daha alçak bir
yere oturtulmuştu. Oturduğu yerden merasimi seyreden elçi, her rütbe
den komutanların, devlet görevlilerinin ve kadıların sultana yaklaştıkları
zaman yeri öptüklerine tanık olunca çok etkilenmişti. Bir özür dilemeden
55 İbn !yas, 2: 420.
5 6 Behrens, Cairo ofthe Mamluks, s. 27, 28.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
söz etmeyen Aşıkpaşazade'nin tersine İbn Tağrıberdi'ye göre, bu olayın bir
felakete dönüşmesini engelleyen şey, "cahil" elçinin itaatkar bir tavırla tek
rar özür dilemesi olduğunu ima etmekteydi. İbn Tağrıberdi, elçinin sultana
yaphğı ilk hakaretİn bilgisizlikten ötürü olduğu için bağışlanabileceğini,
ama yanlış unvanıarın neden olduğu ikinci hakaretİn kabul edilerneyeceği
ni eklemekteydi; bu da Memluk toplumunun bu merasimleri ve kuralları
ne kadar ciddiye aldığının bir göstergesiydi.S7
Osmanlı elçisi, bu olaydan sonra Kahire'de kaldığı süre içinde gör
düğü muameleden, yaphğı hatalardan ya da mektuptaki unvanıardan ötürü
Hoşkadem tarafından bütünüyle bağışlanmadığını anlamışh. 15 Haziran
günü Memluk sultanı elçiye ipek bir hilatü 's-sefer (seyahat hilah) , berabe
rindeki heyete de salariyyas8 olarak bilinen özel giysiler vererek Memluk
topraklarını terk etmelerine izin vermişti. Hoşkadem, heyete eşlik etmesi
için Sudun el-Kisravi'yi seçmiş olmasına karşın, elçisini yollamaktan vaz
geçmiş, onun yerine Memluk sultanının armağanlarını İstanbul'a Osmanlı
elçisinin kendisinin götürmesini "emretmiş"ti (amara) . Bu emri kabul
etmekte tereddüt eden elçi, armağanları alışıldığı üzere sonradan bir Mem
luk elçisinin getirebileceğini söylemişti.S9
Aynı diplomatik ziyaretin iki farklı yorumunun bulunması, elçilerin
devletlerarası ilişkilerdeki rolüne dikkat çekmektedir. Mektuptaki uygun
olmayan unvanıarın bariz bir açıklaması yoktur; Osmanlı divanının Memluk
sultanına nasıl hitap edilmesi gerektiğini bilmemesi çok gerçekçi değildir.
Mehmed, Osmanlıların daha düşük bir statüde olduklarını sorguladığı, hatta
reddettiği için, acaba elçiye huzura kabul edildiğinde yeri öpmemesini mi söy
lemişti? İbn Tağrıberdi elçinin özür dilernesini ayrınhlı olarak anlathğı için,
elçinin bu konuda yalnızca bilgisiz olduğu ya da Osmanlı hükümdarının bir
diplomatik olaya, en azından bu kadar ciddi bir bir şeye neden olmak isteme
memiş olması da mümkün görünmektedir. Belki de talihsiz elçi, ziyaretinin
bazı ayrınhlarını hafifçe değiştirerek kendisini Mehmed'in gazabından koru57 Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. Popper, 8•: 472-358 Bu giysi için bkz. Mayer, Mamluk Costume, s. 24. Özellikle Burci Memluklan'nda, iç kıyafetlerin
üstüne giyilen kısa kollu üstlük.
59 Ibn Taghribirdi, Havadis, ed. Popper, 8•: 473· Ancak elçinin Memluk sultanının emrini yerine getir
memesi epey cüretidr bir tavır gibi görünmektedir.
YEN i D E N CAN LA N A N I M PARATO RLU K TUTKU S U
mak istemişti. Elçinin bu olayda Memluklu yöneticileri suçlamasından ötürü,
onların da bu diplomatik krizdeki rollerini göz önünde bulundurmak gerekir.
Aşıkpaşazade kayıtlarında, Osmanlı elçisinin yaşadığı bu olayın,
Memlukların vakit kaybetmeden İstanbul'a bir elçi göndermelerine yol
açhğını belirtir. Seyyid el-Şerif Nilreddin Ali el-Kürdi olduğu sanılan ve
Akkoyunlu Uzun Hasan'a karşı bir ittifak teklifiyle gelen bu elçiyi Hoş
kadem, aynı yılın (1464) Aralık ayında yollamışh.6° Karamanoğulları Beyi
İbrahim'in Temmuz 1464'te ölmesinden sonra hayattaki alh oğlu arasında
baş gösteren veraset mücadelesi, aniden bölgenin siyasal dengesini altüst
etmişti. Osmanlılada Memlukların bu mücadeleye dahil olması zaten
beklenmekteydi, ama bazı Karamanoğulları şehzadelerinin kendi toprakla
rına sığınınası sonucu Uzun Hasan da devreye girmiş oldu.6' Bu gelişme,
Uzun Hasan'ın Memluk denetimi alhnda olan sınır şehri Gerger'de idareyi
ele geçirdiğini duyan Hoşkadem'i rahatsız etmişti.62 Her iki başkentte de
diğerine karşı beslenen kızgınlığın giderek artmasına karşın, Hoşkadem,
Osmanlı hükümdanndan yardım talebinde bulunmaya karar vermişti.63
Ne yazık ki Osmanlı sultanı Hoşkadem'in önerisini kabul etmedi.
Nilreddin Ali el-Kürdi'ye Hoşkadem'in bir önceki Osmanlı heyetine Kahi
re'de nasıl davrandığını hatırlattı.64 Aşıkpaşazade'ye göre Mehmed yaşadığı
düş kırıklığını Memluk elçisine şöyle anlatmışh:
Hayf degil midir ki Mısr tahtı gibi tahta ve şehre kanun ve kaide
bilmez kişi hükm ide ilçiye tazimler eyitdi ve mübalağa mallar virdi
kendi padişahlığına layık atalar eyitdi ilçi gönderdi
[Ne üzücüdür ki Mısır tahh gibi bir tahtta ve Mısır ülkesi gibi bir
ülkede kanunları ve kaideleri (teşrifatı) bilmeyen biri hükm etmek
te.] [Mehmed] elçiyi iyi ağırladı [,] ona bol bol mal mülk verdi [,] ve
sultanlığına yakışır armağanlar bağışladı [,] elçi gönderdi.65
6o lbn !yas, 2: 427.
6ı A.g.e. Uzun Hasan'ın sonradan Karamano�llan şehzadelerinin Akkoyunlulardan Osmanlı sarayı·
na yollanmasına karşı çıkmasıyla ilgili olarak bkz. a.g.e., 2: 426.
62 Ibid. For the problems conceming Gerger, see Woods, Aqquyunlu, s. ıo6-7.
63 lbn !yas, 2: 426.
64 A.g.e., 2: 427, 434·
65 Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 223.
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LA R
ı6 5
Bu konuşmayı kayda alan tek tarihçi olarak Aşıkpaşazade, I I . Meh
med'in memnuniyetsizliğini açıkça ortaya koymuştu. Anlaşılan Mehmed,
Memluk sultanının kadim İslam topraklarında hüküm sürmesine karşın,
bir elçiye nasıl davranılacağını bilmediğini söylemeye çalışıyordu. Mehmed
bunun tam tersine kendisini, Memluk sultanının kendi temsilcisini Kahi
re'de küçük düşürmesine karşın, Memluk elçisine gerektiği gibi cömert ve
iyi davranan ideal bir hükümdar olarak görüyordu.
I I . Mehmed'in Aşıkpaşazade'nin kaleminden nakledilen bu ifadeleri,
Osmanlı ve Memluk hükümdarlarının yasama alanındaki otoriteleri arasın
daki farklılıkları da inceden ineeye karşılaşhrıyordu. Memluk elçisine ver
diği söylenen karşılık, Mehmed'in kanunları ve saray teşrifatını, derleyerek
düzenlemeye çalışan ilk Osmanlı hükümdan olduğunun altını çiziyordu.66
Her ne kadar Memluklu sultanları, mezalim mahkemelerinde yargı işlevleri
ni uygulamış olsalar da, hiçbir zaman bir yasama yetkisine sahip olmamışlar
dı.67 Bu durum Osmanlı sultanlarının, en azından I I . Mehmed'den itibaren,
kanunnameler hazırlayarak benimsedikleri aktif rolün tam tersiydi. Bu kısa
bölüm Mehmed'in yasama alanındaki gücünü ortaya koymakta, ayrıca Hoş
kadem'in gücünün ve egemenlik iddialarının sınırlarına dikkat çekmekteydi.
Hoşkadem, İstanbul'dan gelecek haberi beklerken bölgedeki yeni
gelişmelerle kaygıları daha da artmışh. Uzun Hasan, Gerger'in anahtarlarını
Memluk sultanına geri vermiş, ama "bağlılığı"na karşılık yüksek bir bedel
talep etmişti. Aynı sıralarda I I . Mehmed'in Karamanoğullarının işlerine
karıştığı haberi Kahire'ye ulaşmıştı. Beklendiği üzere Mehmed, Karamano
ğulları tahhna, annesi Osmanlı hanedamndan gelen akrabası Ahmed Bey'in
çıkmasından yanaydı. Hoşkadem, Mehmed'in Ahmed'i desteklemek üzere
birliklerini yolladığını duyunca hiç memnun olmamışh.68
Memluk Elçisi Nfıreddin Ali el-Kürdi Kahire'ye geri döndükten son
ra İstanbul' da kendisine pek de itibar edilmediğini belirtince gerilim daha
da artmıştı.69 I I . Mehmed'in daha sonra Akkoyunlulara nasıl davrandığını
66 Örnek olarak bkz. Ahmed Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, cilt
I990.
67 Holt, " Position and Power," s. 247.
68 İbn !yas. ı. : 429.
69 A.g.e., ı. : 427. 434·
ı66
r.
Istanbul,
YEN i DE N CAN LANAN i M PARATO RLU K TUTKU S U
göz önüne alırsak, Osmanlı hükümdarının, Memluk sultanının ittifak tekli
fini kabul etmesi kadar normal bir şey olamazdı. Mehmed'in ittifak önerisini
reddetmesi, uluslararası ortamdaki imajı ve itibarı konusundaki duyarlığının
bir göstergesidir. Mehmed'in Nureddin Ali el-Kürdi'yle geri yolladığı mektu
bunda kullandığı unvan da bu gerilimi doğrulamaktaydı. Osmanlı hükümda
rının Memluk sultanına el-Maka.m el-Şerif yerine el-Makarr el-Kerim olarak
hitap etmesine, bir Memluk kaynağında bulunan bir mektupta ilk kez
rastlanıyordu.7°
0ULKADI ROGULIARI REKABETi
Dulkadıroğulları, özellikle de veraset krizi döneminde Memluklara
karşı Osmanlıların müttefıkliğini kazanmıştı. Hoşkadem, Dulkadıroğulları
Hükümdan Süleyman Bey'in (hd. 1442-54) oğlu ve ardılı Melik Arslan'ı
devirmeye kalktığında, bu üç devlet arasındaki hassas denge bozulmuştu.
Hoşkadem'in bir suikastçısı M elik Arslan'ı, Ekim ı465'te7 1 bir cuma namazın
da öldürünce yerine, Hoşkadem'in desteklediği Şahbudak ile I l . Mehmed'in
desteklediği Şehsuvar adlarındaki iki kardeşi hükümdarlığa talip olmuştu.
Suikastten yalnızca bir ay sonra Hoşkadem Şahbudak'ı ölen kardeşi yerine
tahta oturtmuş, aynı sıralarda I l . Mehmed de Şehsuvar'ı Bozok ve Artukova
ile başka bölgelere vali olarak atamıştı. Mehmed, Ocak-Şubat 1466'da Hoşka
dem'e bir haberci yollayarak kendi adayını desteklemesi için onu zorlamıştı.72
Osmanlıların dostlarına ne kadar çok siyasal yatırım yaptığını kanıtla
yan başka mektuplar da vardır. Dulkadıroğlu kardeşler arasında iki yıl süren
iç savaş sırasında I l . Mehmed ile Hoşkadem'in diplomatik temsilcileri Kahire
ile İstanbul arasında gidip gelmişti; bu ziyaretlerle ilgili Kasım 1466 'da İstan
bul'da yazılan en az üç metin günümüze ulaşmıştır.73 Bunlar bir mektubun
üç farklı müsveddesi olabileceği gibi üç ayrı mektup olarak da tasarlanmış
70 B N F M S 4440, 76b-78a. Memluk sultanlarının yorumlanan unvaniarı için bkz. Üçüncü Bölüm,
s. 125·128.
71 Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 221; Ibn Taghribirdi, Nujum, çev. Popper, 23= 66, II4- Aşıkpaşazade bu
olayı, 1467-68 yerine yanlış olarak 1457-58'e tarihlemiştir. M elik Arslan 1465-66'da öldürülmüş, suikast
tan sonra M elik Arslan'ın kılıcı Kahire'ye yollanmışh. Venzke, "Mamluk-Dulqadir Iqta," s. 424.
72 Anonim, Fatih Devrine Ait Münşeat Mecmuası, s. 40-ı.
73 A.g.e., s. 3-5. 66-8. Sadrazam Mahmud Paşa'nın Dulkadıroğullarının içişleriyle yakından ilgilenme
si hakkında bkz. a.g.e., s. 64-5; Stavrides, The Sultan of Viziers, s. 342-3.
ÜSMAN L I LA R VE M EM LU K LAR
olabilirler. Metinlerden biri, Dulkadıroğullan ile Karamanoğullarındaki olay
ların hiç değilse Osmanlı yönetiminin gözünde birbiriyle bağlantılı olduğunu
kanıtlamaktadır. Mektupta, İbrahim Bey'in ölümünden sonra Karamanoğlu
topraklannda yaşandığı söylenen kargaşadan söz edilmekte ve müdahale
etmesi için bir dış gücün (tabii ki Osmanlılar) gerektiği belirtilmektedir.
Mehmed, akrabası Ahmed Bey'i, en azından ı463'ten beri desteklemekteydi
ve Ahmed'in 1465 'te tahta çıkması bölgedeki gerilimi geçici olarak dağıt
mıştı, ama Ahmed kısa bir süre sonra koruyucusu ve kuzeni Mehmed'e
karşı gelmeye başlayacaktı. Aynı mektupta, zaten Mehmed'in koruması
altında olan Dulkadıroğlu Şehsuvar'ın aynı zamanda Memluk sultanından
da destek istediği belirtilmektedir. Mehmed, mektubun amacının iki başkent
arasındaki bağlan kuvvetlendirrnek olduğunu vurgularlıktan sonra Memluk
sultanından Şehsuvar'ı desteklemesini istemişti. Mehmed öbür metindeyse
Hoşkadem'den, Şehsuvar'ın tahta çıkmasını olumlu karşılayacağını umduğu
nu saygılı bir dille tekrarlamıştı. Mehmed'in bu isteğine karşın Hoşkadem ne
tavnnı değiştirmiş, ne de Şahbudak'ı desteklemekten vaz geçmişti.
İki Osmanlı tarihçisi iki başkent arasındaki diplomasi trafiğinin
en yoğun olduğu dönemde, 146 6 ya da 1467'de I I . Mehmed'in Memluk
topraklarına saldırmaya karar verdiğini iddia eder.74 Bu ani kararın nedeni
açıkça belirtilmemişti, ama tarihçilerden biri, Mehmed'in, büyük dedesi I .
Bayezid'in Ankara Savaşıyla kaybettiği kaleleri tekrar ele geçirmek istemiş
olacağını söylüyordu. Ancak her iki kaynağa göre Mehmed son dakikada
fikrini değiştirmiş, onun yerine, Memluklara karşı düzenlenecek sefere
katılmayı reddeden Ahmed'e kızdığı için ordusunu Karamanoğullarının
üzerine yöneltmişti. Bu Osmanlıların Karamanoğulları topraklarını bütü
nüyle ortadan kaldırmak üzere gerçekleştireceği bir dizi seferin ilkiydi.
Aynı dönemde yaşayan bir Memluklu tarihçi de Dulkadıroğulları
konusunun Hoşkadem ile Mehmed arasındaki ilişkileri gerdiğini belirt
mekteydi.75 İki yıllık iç savaştan sonra Şehsuvar, Osmanlı birliklerinin
desteğiyle, Ekim ı467'de kardeşini tahttan indirmeyi başarmıştı. Şehsuvar
Dulkadıroğulları toprakları üzerindeki egemenliğini garantiye aldıktan
74 Tursun Bey, Tarih Ebü'l·Feth, ed. Mertol Tulum, Istanbul. Istanbul Fetih Cemiyeti, 1977. s. 145·6;
lbn Kemal. Tevarih·i Al-i Osman: VII. Defter, ed. Şerafetlin Turan, Ankara, TTK, 1991, s. 272.
75 lbn !yas. 2: 436·7.
ı68
YEN i D E N CAN LANAN I M PARATOR LU K TUT K U S U
sonra kazançlı çıkan Mehmed oldu, kaybeden kardeşi destekleyen Hoşka
dem'se yenilmiş görünüyordu. Bu kayıp, bölgedeki Memluk egemenliğine
büyük bir darbe indirmişti.
Şahbudak ve Memluk sultanı yenilgiyi kabul etmeye hazır değil
lerdi. Eylül 1467'de Hoşkadem, Şahbudak'a yardım etmek için büyük bir
askeri güç oluşturmuştu. Hoşkadem'in kısa bir süre sonra, Ekim 1467'de
beklenmedik biçimde ölmesiyle, Memlukların dikkati Dulkadıroğulların
dan kendi iç sorunlarına, Kahire'deki taht mücadelelerine kaydı. O tarihler
de kimse Şehsuvar ile Şahbudak arasındaki bu rekabetin, Dulkadıroğulları,
Memluklar ve Osmanlılar arasında sürecek olan uzun ve gergin bir müca
delenin ilk etabı olduğunu tahmin edemezdi.
MEHMED İÇİN YENİ B i R HEDEF
Osmanlı tarihçisi Aşıkpaşazade, hem I l . Mehmed'in hedeflerinin
daha geniş bir alana yayılmaya başladığını gösteren, hem de Osmanlılada
Memluklar arasındaki gerilimi daha çok artıran bir başka olaydan daha söz
eder. Anlaşıldığı kadarıyla Mekke'ye giden bir hacı, Osmanlı hükümdarına
hac yolu üzerindeki kuyuların onarıma ihtiyacı olduğu şikayetini iletmişti.76
Mehmed bu şikayet üzerine Memluk valilerine onarım için elçileriyle para
yollamış, ama diplomatik armağanlar göndermemişti. Bir Memluk tarihçi
sine göre de, ı46ı'de Mehmed, Halep'in Memluk valisine bir haberci aracı
lığıyla bir uyarı yollamış ve Kudüs yolunun güvenliğinin yetersiz olduğunu
belirtmişti. Mehmed tehditkar bir tonla, hac yollarının iyileştirilmemesi
durumunda Memluk topraklarını istila edebileceğini söylemiştiP Bu anla
tının ayrıntıları birbirinden farklı olsa da, ikisi de, Mehmed'in, İslam dün
yası içinde kendisine miras kalan rolün çok ötesinde bir rolü hedeflediğini
gösterir. Mehmed, bölgedeki siyasal olaylara karışmaktan başka, Memluk
sultanının ideolojik etki alanının sınırlarını da ihlal etmeye başlamıştı.78
Il.
76 Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 221·2. Ek I I I , s. 270. Tekindag, hacının Molla Gürani olduguna inanır.
Ne Ahmed Ateş, ne de j . R. Walsh bu olasılıga deginmemişlerdir. Bkz. Ateş, "Molla Gürani (1416-1488) ,"
lA, 8: 407; R.C. Repp, The Müfti of İstanbul: A Study in the Development ofthe Ottoman Learned Hierarchy,
Londra, Ithaca Press, 1986, s. 166-74; Tekindag, " Fatih Devrinde," s. 77; Walsh, "Gürani."
77 El-Bikai, Tarihü'I-Bikai, J: 364-5.
78 Ayrıca, el-Bikai, iki ayrı olayda Kıbns ve Rodos halkının da Memluk sultanına yalvararak Osmanlıia
nn adalanna saldırmasının önüne geçmesini istediklerini aktarmaktadır. Osmanlılar ise benzer bir ya-
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LA R
Aşıkpaşazade'ye göre, Mehmed'in bu cüretkar girişimini duyan
Karamanoğlu İbrahim Bey Memluk sarayına bir elçi yollamış ve bu müda
hale Mehmed ile Hoşkadem arasındaki hac yoluyla ilgili çatışmayı daha da
tırmandırmıştı.79Kahire ile İstanbul arasındaki ilişkileri daha da germeyi
uman elçi, hükümdarının, Mehmed'in bu davranışını nasıl yorumladığını
Memluk sultanına anlatmış, İbrahim Bey'in, Mehmed'in su kuyularının
durumunu bahane ederek, Memluk sultanına para yolladığını, böylece onu
küçük düşürmek istediğini öne sürmüştü. Aşıkpaşazade'ye göre "Memluk
lar [Karamanoğullarının] bu yalanıarına inanmıştı. "
Bu olayda Aşıkpaşazade Karamanoğullarını suçlamakla birlik
te, Mehmed'in yaptığı tartışmalı iki seçime de değiniyordu. Birincisi
Mehmed, elçileri Memluk sultanına yollamak yerine doğrudan Memluk
valilerine yollayarak zaten köklü diplomatik teamülleri çiğnemişti. İkinci
olarak da, hac yollarının bakımı geleneksel olarak Memluk sultanının
sorumluluğu altında olduğundan, Mehmed, dolaylı olarak Hoşkadem'in
sorumluluğunu yerine getirip getiremeyeceğini sorgulayarak, sultanın oto
ritesini sarsmıştı. Bu tür müdahaleler, daha önce de Memluk sultanlarıyla
diğer Müslüman hükümdarlar arasında sorunlara neden olmuştu.80 Son
olarak da, Mehmed valilere armağan yollamayarak yaptığı hakaretleri daha
da ağırlaştırıyordu. Karamanoğullarının müdahalesi olmamış olsa bile,
Memluklar Osmanlı sultanının hareketlerini açıkça tehdit olarak görmek
için yeterli nedene sahiptiler.
Osmanlı-Memluk ilişkilerindeki bu yeni gelişmeler hemen Meh
med'in diplomatik diline de yansımıştı. İstanbul'u fetheden ve izleyen
dönemde coğrafi sınırlarını genişleten Osmanlı sultanı daha iddialı biri
olmuştu. Günümüze ulaşan yazışmalarından Mehmed'in soylu kökenierini
giderek daha fazla vurguladığı gibi, cihat konusunda da neredeyse yalnızca
kendisini hak sahibi olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca Mehmed, Memnılgı içinde bu adalada olası bir çatışmada Memluk sultanının kendilerine yardım edecegini sanıyordu.
Bu iddialar birinci elden başka bir kaynak tarafından dogrulanmamaktadır. Ancak Mehmed'in Rodos
seferi ışıgında bunun dogru olabilmesi mümkündür ve daha ayrıntılı araştıniması gerekir. El-Bikai,
Tarihü 'l-Bikai, ı: 422, 3= ı29.
79 Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 22ı-2.
8oSuraiya Faroqhi, Pilgrims and Sultans, s. 28-9. Ömegin, Barsbay'ın Şahruh'un kisve yollama talebini
reddetmesi gibi bkz. Dekkiche, " Le Caire." ı: 82-94.
YE N i D E N CAN LA N A N i M PARATO RLU K TUTKU S U
luk sultanlarının unvanını el-Makam'dan el-Makarr'a düşürerek diplomatik
statülerinde değişiklik yapmaya girişen ilk Osmanlı sultanıydı. Son olarak da
Mehmed, Memluk sultanının -en azından Hoşkadem'in- Mısır ve Suriye'yi
yönetmeyi hak etmediğini, çünkü kanun ve kaideler konusunu iyi bilme
diğini ima etmişti. Mehmed, iddialarını bu imgeler çerçevesinde yeniden
oluştururken, Hoşkadem ölmüş ve yerine Kayıtbay geçmişti. Kayıtbay tahta
çıktıktan sonra Mehmed'in, Memluk Sultanlığı'nın geleneksel konumuna
karşı meydan okumalarıyla mücadele etmek zorunda kalmıştı.
KAYITBAY VE I l . M E H M E D
I l . Mehmed ile Kayıtbay arasındaki yazışmaların hiçbirine ulaşı
lamadığından aralarındaki ilişkinin karmaşık yapısını görebilmek için,
birbiriyle çelişen Osmanlı ve Memluk kaynaklarına bakmamız gerekir.
I l . Mehmed'in, Kayıtbay'ı kutlamak için yolladığı heyet, sultanın diplo
matik teamülleri sürdürmek ve aralarındaki ilişkiyi düzeltmek niyetinde
olduğunu gösteriyordu. İşe bakın ki, Memluk tarihleri bu heyetin gelişini
kayda geçirmemiş, ama 1468-9 olaylarını anlatırken Akkoyunlu Hüküm
dan Uzun Hasan'ın yolladığı heyetin gelişini kaydetmişti.8' Oysa 1467'den
1473 'e değin hem İstanbul, hem de Kahire Osmanlı ve Memluk elçilerinin
sık sık karşılıklı ziyaretlerine tanık olmuştu. 82
Kayıtbay tahta geçtikten sonra, sürüncemede kalan Dulkadıroğulları
sorununu ele almak ve Şehsuvar'a karşı yaptığı başarılı bir seferle meşrui
yetini ve egemenliğini kesinleştirmek için bir fırsat bulmuştu. izleyen beş
yıl boyunca (1466-71) neredeyse her sefer mevsiminde Memluk birlikleri
Kahire'den yola çıkmıştı. Ancak bunların hiçbiri büyük yankılar getire
cek zaferlerle sonuçlanmamıştı. Son olarak Memluk komutanı Yaşbak
Min Mehdi 1470-71'de bu durumu tersine çevirmiş83 ve Şehsuvar kaçarak
Zamantı Kalesi'ne (Kayseri' de Pınarbaşı) sığınmıştı. Uzun süren bir kuşat
ma ve Memluk elçileriyle yapılan yoğun görüşmeler sonunda, Şehsuvar,
81
82
83
an,
İbn !yas, 3: 19; Woods, Aqquyunlu, s. 100-8.
Bu heyetler için bkz. Ek III, s. 272-274.
Emir Yaşbak Min Mehdi'nin 1470-89 arasında yaptığı seferler için bkz. Bemadette Martel Thoumi
" Les Demieres Batailles du Grand Emir Yasbak min Mahdi," War and Society in the Eastem Mediter
ranean, 7th-ı5th Centuries, ed. Yaacov Lev, Leiden, E.J. Brill, 1997. s. 301-42.
OSMAN Ll LA R VE M E M LU K LA R
Memluk sultanının canını bağışlaması koşuluyla teslim oldu. Ancak Kayıt
bay işi şansa bırakmamak için teslim olan Şehsuvar'ı yalnızca bir ay sonra
Ağustos 1472'de Kahire'de ash. Memluk kaynakları, halkın bu başarıdan
memnun olduğunu belirtirken, bazı çevreler Şehsuvar'ın idam edilmesini
pek onaylamıyordu. Şehsuvar'ın teslim görüşmelerini sürdüren baş tem
silci Emir Tamraz el-Şemsi, belirlenen koşullara uyulmadığını duyunca
kızgınlığını saklayamamışh. 84
Her ne kadar Memluk tarihçileri, bu yoğun günlerde Kahire ile
İstanbul arasında sık sık elçilerin gidip geldiklerini belirtseler de, hiçbiri
bu heyetierin görevlerinin ne olduğunu açıklama gereğini duymamışh.85
Memluk tarihlerindeki kesin olmayan bilgilerin tersine Aşıkpaşazade, bu
haberleşme trafığine daha net bir açıklama getirmektedir. Tarihçiye göre
Mehmed ve Kayıtbay bir anlaşmaya varmışh: eğer Mehmed, Şehsuvar'ı
desteklemekten vaz geçerse Kayıtbay, Dulkadıroğulları topraklarını Meh
med'e bırakacakh. Ancak Kayıtbay bu sözünü bozmuş ve Şehsuvar'ı idam
edip yerine Şahbudak'ı getirerek gerilimi daha da artırmıştı.86 Her ne kadar
Memluk kaynakları bu olayları belgelememiş olsa da, İbn Aca, Memluk
Elçisi Alaaddin el-Hüsni'nin İstanbul'dan ayrılmasından hemen sonra
Mehmed'in yolladığı temsilcinin Yaşbak'ın ordugahına geldiğini kayda
geçirmişti. Osmanlı elçisi Yaşbak'a, Mehmed'in Memluk seferini onayladı
ğını ve lojistik destek vermek istediğini belirtmişti.87 Bu mesaj , ayrınhları
bilinmese de, Mehmed ile Kayıtbay arasında böyle bir anlaşmanın olduğu
nu düşündürür. Şaşırtıcı olan İbn İyas'ın Temmuz 1472'de, Osmanlı baş
kentinden Kahire'ye dönen Alaaddin el-Hüsni'nin bilinmeyen bir nedenle
Emir Yaşbak'a kızgın olduğunu not etrnesiydi.88 Belki o da, Emir Yaşbak ile
Kayıtbay'ın, Şehsuvar'la anlaşmayı bozmasından ve Mehmed'e karşı Mem
luk yönetiminin güvenidiğini sarsınasından rahatsız olmuştu.
Mehmed'in Dulkadıroğullarının veraset mücadelesinden kendi
istemeden mi dışlandığı, yoksa Şehsuvar'a tabiliğini hatırlatmak amacıyla
84
85
86
87
88
lbn !yas, 3: 73"4·
Bu heyetler için bkz. Ek I I I .
Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 223.
lbn Aca, Tarih, ed. Tulaymet, s. 142.
lbn !yas, r 75·
YEN i D E N CAN LA N A N i M PARATO RLU K TUTKU S U
kendisinin mi geri çekildiği net değildir.89 Memlukların Dulkadıroğulları
topraklarında yeniden egemen olmaları ile Osmanlıların Karamanoğulla
rı topraklarındaki otoritesini pekiştirmesinin aynı zamana denk gelmesi
araşhrmaya değer bir konudur. Memluklar, Karamanoğullarını Osman
blara bırakınayı ve Dulkadıroğulları üzerindeki denetimlerini korumayı
seçmişlerdi. Bölgenin geleceği açısından büyük önem taşıyan bu iki olayın
örtüşmesinin bir rastlanh olması pek mümkün görünmemektedir.9o
Memlukların Şehsuvar'ı devre dışı bırakması ve Şahbudak'ı tahta
çıkarmaları Osmanlı-Memluk rekabetini sona erdirmemişti. Kısa bir süre
sonra Şehsuvar'ın yeğeni Alaüddevle, Osmanlıların desteklediği aday ola
rak amcasının yerini almış, ama son söz gene, Memluk desteğine sahip
olan Şahbudak'ta olmuştu. Mehmed, Alaüddevle'ye 1478-9'da kendi baş
kentinde hilat giydirerek desteğini açıkça göstermişti, ama yeniden başla
yan bu görüşmeler, Mehmed'in 148ı'de ölümüyle bir kez daha kesintiye
uğramıştı.9'
TEKRAR DiPLOMATi K TEAMÜLLER ÜZERİNE
Üstünlük ve güç mücadelelerinin ortasında hükümdarların mem
nuniyetsizliklerini ifade etmelerinde diplomatik söylemler önemli bir rol
oynamaktaydı. Aşıkpaşazade'ye göre I l . Mehmed, Şehsuvar'ın idamın
dan sonra, Kayıtbay'la ilişkilerini düzeltmek amacıyla Kahire'ye, değerli
armağanlar taşıyan bir elçi yollamıştı. Ancak bu elçiye iyi davranılmamış
ve Kayıtbay İstanbul'a iade-i ziyaret amacıyla bir heyet göndermeye karar
verince heyete başkanlık etmesi için kendi muhtesibini seçmiştiY Meh
med, Kahire çarşılarını denetlemekle görevli olan Memluk elçisinin sosyal
89 lbn Kemal ikinci bir alternatif açıklamada, Mehmed'in Şehsuvar'ı desteklemekten vazgeçmesinin
nedenini belki de bir tabi olmasına karşın bagımsızmışçasına kendi başına karar vermesine kızınasına
baglamaktaydı. lbn Kemal, TAO: VII. Defter, s. 391·7.
90 Har-El, Struggle, s. 81-102. Har-El, Il. Mehmed'in hem Memluk seferine, hem de Şehsuvar'ın ida
mına onay verdigine inanır. Ben bunun bütünüyle inandıncı olmadıgını düşünüyorum.
91 Alaüddevle'nin Osmanlı topraklanna sıgınmasıyla ilgili bkz. İbn Kemal, TAO: VII. Defter, s. 396-7.
Il. Mehmed'in Alaüddevle'yi Osmanlı birlikleriyle birlikte geri göndennesi, Alaüddevle ile bu birliklerin
nasıl yeniidiideri ve Osmanlılann kesik başlannın nasıl Kahire'ye götürüldügüyle ilgili aynntılar için
bkz. Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 224. Alaüddevle'nin 147o'lerde nerede olduguna ilişkin ikinci bir sav
için bkz. Venzke, "Dulkadir-Mamluk Iqta'," s. 427-8.
92 Aşıkpaşazade bu olayın 1479-8o'de oldugunu ileri sürer.
OSMAN Ll LA R VE M EM L U K LA R
1 73
statüsünden hoşnut olmamış, yollanan değerli armağanlar bile bu hoşnut
suzluğunu gidermeye yetmemişti.9J
Memluk elçisinin sosyal statüsü, Kahire'nin Osmanlıları algılaması
ile Osmanlıların kendi özalgıları arasındaki ayrılığı vurgulamaktadır. Meh
med kendisini Aşıkpaşazade'nin sözleriyle "ulu padişah" olarak görürken,
Memluk sultanı bu yüksek statüye uygun bir elçi yollamamıştı. Kayıtbay,
Mehmed'in dışişlerine karışmasından rahatsız olmuş ve böyle bir elçi gön
dererek bunu ifade etmeye çalışmış, ama Osmanlı hükümdarının daha üst
düzey bir tanınma beklediğini belki de fark etmemişti.
Osmanlılar ve Memluklar, Akkoyunluların bölge siyasetinde yeni
den güçlenerek sahneye çıkması gibi daha ivedi bir sorunla yüzyüze
gelince, Dulkadıroğulları-Karamanoğulları çatışmasını geçici bir süre için
görmezden gelmişlerdi.94 Aşıkpaşazade'nin Kayıtbay ile Mehmed arasın
daki ilişkilerin kötülediğini ileri sürmesine karşın, 1472-74 arasında ara
larındaki diplomasi trafiğinin azalmadığı görülür. Bütün bu olaylar, tam
tersine iki hükümdarın aralarındaki anlaşmazlığı bir yana bırakarak Uzun
Hasan'ın genişleme politikasına son vermek amacıyla bir araya geldiklerini
düşündürür.95 Memluklu komutan Yaşbak, 1472'de Uzun Hasan'ın üzeri
ne yürürken, Osmanlı hükümdarını bilgilendirmek üzere eski diplamatlar
dan İbn Aca'yı i stanbul'a yollamıştı.96 Aynı sıralarda Mehmed de Osmanlı
birlikleriyle birlikte Doğu cephesine yönelmişti. Nisan 1473'te Emir Yaşbak
Uzun Hasan'ı Güneydoğu Anadolu'daki Birecik yakınlarında yenmiş,97
Memluk sultanı ile Akkoyunlu hükümdan arasındaki uzun süreli gerilimi
sona erdirmişti. Uzun Hasan 1464'ten beri tutumuyla Memluklara hem
ideolojik, hem de siyasal açıdan sorun yaratıyordu. Karamanoğullarının
işlerine karışmış, mağlup olan Timurlu hükümdar Ebu Said'in kesik başını
93 Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 225. Osmanlı sarayına yollandıgı bilinen tek ihtisap agasının, 1456'da
Sultan İnal tarafından gönderilen Emir Kanibey oldugunu hatırlamak gerekir. Oysa Aşıkpaşazade
147o'lerde bir ihtisap agasının yollandıgını belirtir. Ya bu iki olay farklıdır ya da Aşıkpaşazade bir yanlış
yapmıştır. Bu sorunu çözmek için daha fazla kanıt gerekmektedir.
94 Uzun Hasan ile Kayıtbay arasındaki ilişkilerin kötüye gitmesiyle ilgili olarak bkz. Woods, Aqquyun·
lu, s. 107-8; Melvin-Koushki, " Fathnama."
95 İkisi arasındaki bu ittifak için bkz. İbn Aca, Tarih, ed. Tulaymet, s. 146; Bemadette Martel Thoumi
an, "Les Demieres Batailles," s. 325.
96 Yaşbak ile Osmanlılar arasındaki yazışmalar için bkz. Ek III, s. 274-275.
97 Martei-Thoumian, " Les Dernieres Batailles." s. 321-7; Woods, Aqquyunlu, s. ıı6-17.
1 74
YEN i D E N CAN LANAN I M PARATO RLU K TUTKU S U
Memluk sultanına yollayarak dolaylı olarak meydan okumuş ve yazışma
lannda dini ve ideolojik iddialara yer vermişti.98 Bu taktiklerin çoğunun
diplomatik iletişim yoluyla ifade edilmesi, diplomasinin imparatorluk
ideolojilerinin biçimlendirilmesinde ve ifade edilmesinde ne denli önemli
olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır.
Uzun Hasan, Memluklarca yenilmesinden dört ay sonra bölgedeki
diğer önemli hükümdarla savaşmak zorunda kalmışh. Ağustos 1473 'te
Osmanlı Sultanı Mehmed, Otlukbeli Savaşında üstünlüğü sağlamış, Uzun
Hasan'ı kaçmaya mecbur etmiş ve Akkoyunlu hanedanının ve yöneticileri
nin önemli üyelerini ele geçirmişti. Mehmed, başansını Kahire'de sergile
yebilmek için, bir diplomatik heyetle birlikte Uzun Hasan'ın en büyük oğlu
Zeynel Mirza'nın kesik başını Memluk başkentine göndermişti.99
Kayıtbay Osmanlı başansını duyar duymaz diplomasi kurallanna
bağlı kalarak Mehmed'i kutlamak üzere özenle bir diplomatik heyet oluş
turmuştu. Bu görev için güvendiği deneyimli bir temsilci, Barsbay el-Eşrefi
seçmiş, ancak Barsbay beklenmedik biçimde Halep yakınlannda ölünce
yerine önce Emir Elmas'ı atamış, ama sonradan ondan daha üst rütbede
olan Yaşbak el-Cemali'nin İstanbul'a gidecek heyete başkanlık etmesine
karar vermişti. Gelmekte geciken heyet aralannda buğday ile yulaf taşıyan
bir deve kervanının da bulunduğu ağır armağanlada vakit kaybetmeden
yola koyulmuş ve 70 gün sonra sınırdaki Kayseri'ye ulaşhğında Sadrazam
Mahmud Paşa tarafından heyecanla karşılanmışh. Heyet yola devam ede
rek İstanbul'a ulaşmış ve Mehmed'in huzuruna kabul edilmişti. Mehmed
heyete iyi davranmış ve onlara cömert bir harçlık, bir olasılıkla günlük 300
dinar vermişti. ıoo
Haziran 1474'te, muhtemelen Yaşbak sarayın konukseverliğinin tadı
nı çıkarırken, Mehmed'in oğlu Şehzade Mustafa'nın ani ölüm haberi gelmiş
ti. Kayıtbay, Mehmed'le yeni düzelttiği ilişkilerini bozmamak için başsağlığı
dilemek üzere hemen ikinci bir heyet oluşturdu. Heyet 3 Haziran 1474'te
Kahire'den ayrıldı. Bu ikinci heyetin İstanbul'da gördüğü konukseverlik,
9 8 Ebu Said'in başı için bkz. Melvin-Koushki, "Fathnama." İdeolojik meydan okumalan için bkz. Wo
ods, Aqquyunlu, s. 100-6, 107-8 (mahmel için).
99 İbn Kemal, TAO: VII. Defter, s. 366.
ıoo Anhegger, "Mu'ali," s. 155.
OSMAN Ll LAR V E M E M LU K LAR
1 75
geç dönem Osmanlı protokol kitaplannda anlahlan diplomatik merasimle
rin nerdeyse kusursuz bir örneğiydi. Kara yoluyla gelen heyet, Mehmed'in
Amasya valisi olan diğer oğlu Şehzade Beyazid'in temsilcileri tarafından
karşılanmışh. Şehzade, Mehmed'in iznini alarak, Üsküdar'a varana kadar ı8
gün boyunca heyete eşlik etmişti. Şehir heyeti ağırlamak üzere hazırlanmış
ve Memluk elçisi onuruna düzenlenen merasimler üç gün sürmüştü . 1 0 1 Elçi
nin yaslı sultan tarafından huzura kabul edilmesi başarılı geçmiş ve heyet
bir ay sonra İstanbul'dan aynlmıştı. 1 0 2 Bundan kısa bir süre sonra Ağustos
1474'te bir Osmanlı heyeti Kahire'ye geldi. İbn İyas, bu heyetin eski Suriye
valisi İnal el-Hakim adına aracılık etmeye geldiğini söylüyordu, ama heyet
büyük olasılıkla başsağlığı dilemek için İstanbul'a gelen Memluk heyetine,
Mehmed'in teşekkürlerini de getirmiş olmalıydı. 1 03
Mehmed ile Kayıtbay arasında kaydedilen son yazışma, 1473-4'te
ağabeyi Ahmed'den Karamanoğullan tahhnı devralan Kasım Bey'le ilgiliy
di. Dulkadıroğullan ile Memluklar arasında yaşananlara benzer biçimde,
Osmanlıların 1476'da Karamanoğulları topraklarını ele geçirmelerinden son
ra, Karamanoğlu hanedanının kalan üyeleri ile Osmanlılar arasındaki ilişkiler
de istikrarsızlaşmışh. Kasım Bey, topraklarının büyük bölümünü Osmanh
Iara terk ettikten sonra ailesi ve yakınlarıyla birlikte Mernluk sınırına yakın
Toros Dağlan'na kaçmış, zaman zaman Osmanlılarla çatışmış, 1476-77'de
çevresindeki çember iyice daralınca da Memluk sarayına sığınmıştı. Kara
manoğlu beyinin nasıl kaçtığını anlatan Mart-Nisan 1477 tarihli bir mektupta
Memluklardan, Kasım Bey'i zincire vurarak Osmanlı sarayına yollamaları
rica edilmişti. ı o4 İki ay sonra bir Osmanlı elçisi Kahire'ye geldi. Kayıtbay elçi
yi huzuruna kabul ederek yanıhnı vermiş, elçi de hemen İstanbul'a hareket
etmişti. 1 0 5 Memluk tarihlerinde bu ziyaretle ilgili başka bilgi yoktur, ama
sonraki olaylardan Kasım Bey'in hiçbir zaman Osmanlı sultanına teslim
edilmediği, onun yerine Akkoyunlu topraklarına gönderildiği bilinmektedir.
Bundan sonra kaynaklarda Mehmed'in ı48ı'de Gebze'deki ordugahında
101 Bu heyetle ilgili diger aynntılar için bkz. Anhegger, "Mu' ali."
102 Anhegger, "Mu'ali," s. 158·9.
ıo3 İbn iyas, J: 98.
104 T. E.5848. Mektup büyük olasılıkla Mehmed tarafından degil, bir Osmanlı valisi ya da başka bir
yüksek yönetici tarafından yollanmıştı.
105 lbn lyas, J: 130.
YEN i DE N CAN LANAN i M PARATO RLU K TUTKU S U
ölümüne değin Kayıtbay'la arasında bir iletişim olduğuna dair hiçbir kayıt
bulunmamaktadır. Mehmed ölümünden hemen önce ordusunu ve donan
masını sefere çağırmış, ama hedefın neresi olduğunu açıklamamıştı.
I I . M E H M E D' i N SoN SEFERi 1 06
Yalnızca iki Osmanlı tarihçisi, Tursun Bey ve onun kayıtlarına daya
nan İbn Kemal, I l . Mehmed'in son seferinin hedefinin Memluk toprakları
olduğunu belirtmişlerdir. Başka hiçbir Osmanlı, hatta Memluk tarihçisi
böyle bir iddiada bulunmamıştır.ıo7 Tursun Bey'in savını değerlendirirken,
bu kitabın 1485-91 arasındaki Osmanlı-Memluk Savaşı sırasında, Meh
med'in oğlu ve varisi I l . Bayezid'in hamiliği altında yazılmış olduğunu
unutmamamız gerekir. Tarihçi, Mehmed'in son seferinin Memluk top
raklarına olduğunu yazarak belki de Bayezid'in sonradan Kayıtbay'a savaş
açma kararını meşrulaştırmayı hedeflemişti. Her ne kadar Mehmed'in
Memluk yönetimiyle ilgili nihai planlarının daha ayrıntılı olarak ele alın
ması gerekse de, bu bulgular Mehmed'in Nisan 1481'de Suriye'ye sefere
çıktığını kesin olarak kanıtlamaz.
Gene de Mehmed, iki saray arasındaki ilişkilere bir hareketlilik
kazandırmıştı. Osmanlı hükümdarının imajını değiştirirken, Memluk yöne
timi de dahil olmak üzere başkalarının da Osmanlı yönetimiyle ilgili görüşle
rini duruma göre ayarlamalarını bekliyordu. Her ne kadar Memluk sultanları
Osmanlı hükümdarının beklentilerine bütünüyle teslim olmamış olsalar da,
Mehmed, Osmanlı-Memluk ilişkileri üzerinde izlerini bırakabilmişti.
106 Mehmed'in son seferi için bkz. Cihan Yüksel Muslu, "Ottoman-Mamluk Relations and the Comp·
lex Image of Bayezid 1 1 ." Conquete Ottomane de I'Egypte (1517): Arriere-plan, impact, ichos, ed. Benjamin
Lellouch ve Nicolas Michel, Leiden, E.). Brill, 2013, s. 70-2.
107 Angiolello'nun benzer bir iddiası için bkz. Colin Imber, The Ottoman Empire J]OO·ı481, İstanbul,
1990, s. 252.
ÜSMAN LI LA R V E M E M LU K LA R
1 77
BEŞİNci BöLÜM
TUTSAKLIK ANLATILARINDAN
BAR} Ş A�LAŞMAS INA:
YENI BIR IMAJ YARATMA ÇAGI (1481-1491)
V
iriş bölümünde belirtildiği üzere, yeni Osmanlı hükümdan I l . Baye
zid (hd. 1481-1512) 1485 'te, Memluk Sultanı Kayıtbay'ın iki başkent
arasındaki ilişkileri düzeltmek amacıyla yolladığı Memluk Elçisi
Canibeg'i ağırlamıştı. 1 Osmanlı ve Memluk birlikleri Kilikya'da (Çukurova)
çatışma içindeydiler, ama 1484'ten beri kesin bir sonuç alınamıyordu. İki
ülke arasında meydana gelen silahlı çatışmalar genellikle bu ülkeler ara
sındaki diplomatik ilişkilerin kesintiye uğrayacağının işaretini verse de, bu
seferki çatışma, Osmanlılarla M emluklar arasındaki diplomatik iletişim ve
alışveriş alanında yeni olanaklar yarattı.
Canibeg'in, Memluk kaynaklarında değinilen sözlü ifadesine göre,
huzura kabul merasiminde kimliği bilinmeyen bir Osmanlı söz alarak,
Kayıtbay'ın egemenlik hakkını sorguladı ve Bayezid'in, hükümdarlığının,
hanedan soyağacı nedeniyle daha meşru olduğunu ileri sürdü.2 Böyle bir
cümlenin savaş zamanında bile söylenmemesi gerekirdi. Mehmed'in,
Memluk topraklarında uzun yıllar yaşamış olan yaşlı ve saygıdeğer hoca
sı Molla Gürani, hemen Canibeg'in yardımına koştu ve bunları söyleyen
kişiye, " Mısır hükümdarları hakkında konuşma, kendini rezil ediyorsun"
dedi. Molla Gürani'nin sözlerinden cesaret alan Canibeg de, Memlukların
egemenlik hakkını savunan tumturaklı ve kışkırtıcı bir soroyla yanıt verdi:
" Peygamberimiz İbrahim ile Peygamberimiz Muhammed'in babası kim
di?" Bu gergin sözlü atışmaya karşın, Osmanlı sultanı huzura kabul sırasın
da Memluk elçisini armağanlara boğdu. Ancak Canibeg'in Kahire'ye dön
mesinden kısa bir süre sonra iki ülke arasındaki çatışma yeniden başladı.3
Bu olay, bundan böyle M emluklarla yapılan diplomatik görüşmeleri
yönlendirecek yeni Osmanlı imgelerinin olgunlaştığını ortaya koyuyordu.
G
ı
2
3
EI·Hüseyni, " Kitab Nefaisü'I-Mecalis e's-Sultaniyye," s. 133-4.
Bkz. Giriş. s. 15-16.
Bu savaş için bkz. Har-EI. Struggle.
TUTSAKLI K AN LAT I LA R I N DAN BA R I Ş AN LAŞ MAS l N A: Y E N i B i R i MAJ YA RATMA ÇA� I
Adı bilinmeyen bu Osmanlı, Canibeg huzurdayken, Bayezid'in hanedan
soyağacına ve Müslüman bir ortamda doğmuş olmasına karşın, Kayıtbay'ın
köle kökenierini ve Müslümanlığı görece yeni kabul etmiş olduğunu ima
ederek, doğrudan Memluk sultanlarının meşruiyetine saldırmıştı. Osman
lılar, Müslüman olmayan kölelerden değil, kuşaklardır Müslüman olan
hükümdarlardan geldikleri için Haremeyn'i yönetme hakkına kendilerinin
sahip olduklarına inanıyorlardı.
Memluk sultanının egemenlik alanı, koruması altında olduğu Mekke
ve Medine (ve Kudüs) dalaylarını da içeriyordu ve Memluk yönetimi bu rolü
nü, diğer Müslüman hükümdarlara karşı büyük bir kıskançlıkla korumaya
çalışıyordu. islama yapılan atıflar, Osmanlı-Memluk diplomatik dilinin bir
parçasıydı, ama geçmişte, en azından I l . Mehmed'in, hac yollarının korun
ması ve onarımına müdahale girişimlerine (q6r) değin, iki Müslüman ülke
arasında yalnızca birleştirici bir unsur işlevi görmüştü.4 Ancak yeni egemen
lik haklarının biçimlendirildiği bu evrede, ortak inanç ve onun simgeleri
bile, üstünlük iddialarını güçlendirmek için bir fırsattı. Aslında Haremeyn'ın
korunması Bayezid ile Memluk Sultanı Kayıtbay ve ardılı Kansu Gavri ara
sında temel tartışma konusu olmuştu. Bayezid Memlukların bu konumuma
sadece saygı göstermek yerine ona sahip olma çabası içindeydi.
Memluk elçisinin, bu iyi hesaplanmış meydan okumaya verdiği
yanıt, Memluk yönetiminin, Osmanlının üstünlük iddalarını dengelemek
için çeşitli yeni yollar yarattığını göstermekteydi. Canibeg, İslamın en
mütevazı kökenli ve en ikonik iki fıgürüne (Muhammed ve İbrahim Pey
gamberlere) ve onların büyük başaniarına atıfta bulunarak, dinsel ve ideo
lojik önderlikte soyağacının önemsiz olduğunu vurgulamıştı. Bu tartışma
biçimi, harredanlara dayalı yönetimlerin zayıflıklarını büyük bir ustalıkla
vurguluyor ve Memluk yönetim sisteminin dayandığı varsayılan liyakata
dayanan yönetim biçiminin üstünlüğünü ileri sürüyordu.
Canibeg'in bu öyküsü, bu mücadele döneminde yaşanan olaylardan
yalnızca biriydi, ama tipik bir örnekti. Bölüm ilerledikçe barış sürecindeki
her görevin, her tutsaklık öyküsünün ve her aktörün önceki diplomatik
görüşmelerde kullanılan imgeleri güçlendirmek ve yenilerini oluşturmak
4
ı46o'lardaki bu olayın çeşitli versiyonları için bkz. Dördüncü Bölüm, s. ı69-171.
OSMAN Ll LA R V E M EM LU K LA R
1 79
amacına hizmet etmiş oldukları anlaşılacaktır. Bu koşullarda sürdürülen
bu özel mücadele, her iki taraf için de imaj yaratma sürecinin ayrılmaz bir
parçası olarak değerlendirilmelidir.5
1481'DEN 1485'E
Bayezid'in kardeşi Şehzade Cem'in Temmuz ı48ı'de Memluk
topraklarına sığınması, yeni Osmanlı hükümdan ile Kayıtbay arasındaki
ilişkileri kesin olarak değiştirdi ve Osmanlıların ı485 'te Canibeg'e ters
davranmalarıyla neticelendi. Osmanlı Sultanı I l . Mehmed'in ölümünden
sonra iki oğlu, Bayezid ve Cem, bulundukları şehzade sancakları Amasya
ve Konya'dan hanedan veraset yarışına giriştiler. imparatorluk başkentine
ilk ulaşan Bayezid oldu ve ardından iki kardeş bitmek tükenmek bilmeyen
bir taht mücadelesine girdi. Cem'in birlikleri inegöl çevresinde yenilgiye
uğradı, yaşanan kargaşanın ardından Cem Halep'e kaçarak, Memluk Sulta
nı Kayıtbay'dan sığınma talebinde bulundu.
Bir hükümdar, özellikle de Mısır ve Suriye'yi yöneten Memluk sultanı,
Haremeyn'in koruyucusu ve İslamın ve Müslümarıların sultanı, siyasal bir
sığınınacıya kapılarını kapatamazdı. Cem'in isteğini reddetmek Kayıtbay için
rezil olmaktı, ama Cem olayı kuşkusuz bir ikilem yaratmıştı: eğer Cem tahtı
kardeşinden alırsa Kayıtbay geleceğin Osmanlı hükümdarına yardım fırsatını
kaçırmış olmak istemiyordu. Eğer tersi olur da Bayezid tahtta kalırsa, bu sefer
de rakibini koruduğu için Osmanlı sultanının gazabından kurtulamazdı. 6
Osmanlı tarihleri bile Cem'in Memluk topraklarına kabul edilmesi
karmaşasıyla ilgili olarak farklı görüşler yansıtıyordu. Hepsi Bayezid'in
Memluk yönetimine karşı artan kızgınlığına yer verirken, bunu çelişkili
iki nedene bağlıyorlardı. Bir grup Osmanlı hükümdarının, Memluk sulta
nma Cem'in tarafını tuttuğu için kızdığını söylerken, diğerleri Bayezid'in
öfkesinin, kardeşinin bir Osmanlı şehzadesine yakışır biçimde ağırlanma
dığı gerçeğinden kaynaklandığını ileri sürüyorlardı.7 Her iki durumda da
Uluslararası ilişkilerde savaşa farklı yaklaşımlar için bk. )önsson ve Hall, Essence ofDiplomacy, s. r6-7.
Geçmişte Memluk topraklanna sıgınan Osmanlı hanedan üyeleri için bkz. Wiet, "Deux Princes Ot
tomans iı la Cour d'Egypte;" Uzunçarşılı, "Memluk Sultanları Yanına Iltica Etmiş"; Aynca bkz. Üçüncü
Bölüm, s. 14I-I42.
7 Osmanlı kaynaklarındaki farklı yaklaşımlar için bkz. Yüksel Muslu, "Ottoman-Mamluk Relations,"
s. 6ı not 40.
5
6
ı8o
TUTSAKLI K AN LAT I LAR I N DAN BAR I Ş AN LAŞ MAS l NA: YEN i B i R i M AJ YARATMA ÇA� I
Cem'in Memluk sarayında bulunması iki imparatorluk başkenti arasındaki
gerilimi artırıyordu. izleyen yedi ya da sekiz ay boyunca, büyük olasılıkla
Temmuz 1481 ile 1482 balıarı arasında Cem, Memluk sultanınca ağırlandı,
onuruna ziyafetler, merasim alayları ve halka açık kutlamalar yapıldı. Cem,
ayrıca Osmanlı erkek hanedanının hacca giden ilk üyesi oldu. Sonunda
kardeşi Bayezid'le yüzleşrnek üzere Memluk topraklarından ayrıldı ve
1482'nin bahar aylarında ikinci kez yenilgiye uğradı.8 Cem yenilgisinin
ardından Rodos'a geçti ve Osmanlı tahtı üzerindeki meşru haklarını Bal
kanlar' da aramayı planladı.
Ancak hepsi de Bayezid'in cömertliğinden yararianmış olan Rodos
Büyük Üstadı, Papa ve Fransa Kralı gibi Avrupalı hükümdarların müda
halesi sonucu Cem planı asla gerçekleşmedi. Cem'in Avrupa saraylarında
yaşadığı tutsaklık, yalnızca şanssız şehzadenin ve Memluk yetkililerine
emanet ettiği yakın aile mensuplarının durumunu kötüleştirmekle kalma
dı, Cem'in Avrupa'da olması, bölgedeki siyasal ve askeri hareket alanını
iyice daralttığı için Bayezid'i de sıkıntıya soktu. Bayezid büyük olasılıkla iki
arzu arasında sıkışıp kalmıştı: Hem Cem'in tutsak alınmasıyla Osmanlı
hanedanının zedelenen onurunu korumak istiyordu, hem de Cem'in ser
best kalmasını engelleyerek kendi hükümdarlığını sürdürebilmek. Dört
yıllık diplomatik trafiğin ve armağanların (çoğu rölik) ardından şanssız
şehzade aniden öldü.9 Memluk yönetimindeki bazı kişiler Cem'in Mem
luk topraklarından ayrılmasını hiçbir zaman onaylamamışlardı, Kayıtbay
Osmanlı şehzadesini Rodos ve Avrupa' da yakından izlemiş ve güvenli bir
biçimde geri dönebilmesi için görüşmeler yapmış, ama başarılı olamamış
tı. ı o Cem'in geri dönememesine karşın, Memluk topraklarında bir süre
kalmış olması Osmanlı-Memluk ilişkileri üzerinde kalıcı izler bıraktı.
8 Kendisine bu çarpışmada bir Memluk birliginin eşlik edip etmedigi bilinmemektedir. Bu konu üze
rine yapılan yeni bir araştırma için bkz. Ralph S. Hattox, "Qaytbay's Diptornatic Dilemma Concerning
the Flight of Cem Sultan," MSR 6 (2002): ı77-90.
9 Nicolas Vatin, Sultan Djem, Ankara, TIK, 1997. s. 65-9. Kardeşinin ajanlan tarafından zehirlendigi
sanılmaktadır.
ro Kenneth M. Setton, The Papacy and the Levant, ııo4-l5Jl, Philadelphia, American Philosophical
Society, 1978, 2: 407 not 90; lnalcık, "A Case Study in Renaissance Diplomacy," s. 2 r r - r 2 . Kayıtbay'ın
bu görüşmelere müdahale etme girişimleri Bayezid'i kızdırmış olabilir. Memluk sultanının Cem konu
sunda Bayezid'le yapmış olabilecegi görüşmeler için bkz. T.E.569o.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
ı8ı
Cem olayıyla neredeyse aynı zamanda yaşanan bir başka olayda da
diplomatik teamüller ciddi biçimde ihlal edilmişti. Mehmed yaşamının
son yıllarında Bahmani Sultanı Şemseddin Muhammed Şah'ın (hd. 146382) bir elçisini ağırlamış, elçi geri giderken, iade-i ziyaret amacıyla kendi
elçisi Muhyiddin Çelebi'yi de yollamıştı.11 Osmanlı elçisi görevini tamam
ladıktan sonra yanında bir başka Bahmani temsilcisiyle İstanbul'a gelmek
üzere yola çıkmıştı. İki elçi 1481 'de Kızıldeniz kıyısında Memluklara bağlı
Cidde Limanı'na geldiklerinde, I l . Mehmed'in ölüm haberi yayılmaya baş
lamıştı. İbn İyas'a göre Cidde valisi elçilere geçiş izni vermemiş, aralarında
değerli taşlarla bezenmiş bir hançerin de bulunduğu armağanlara ve mal
lara el koymuştu.12 İbn İyas, Kayıtbay'ın bu komploya karıştığını ve hançeri
kendisi için istediğini ima etmekteydi. Osmanlı hükümdan da benzer bir
kuşku duyuyordu. Ancak kısa bir süre sonra Kayıtbay elçilerin serbest
bırakılınasını ve beraberindeki armağanlarm Canibeg başkanlığındaki bir
Memluk heyetiyle birlikte geri gönderilmesini emretti. Kayıtbay sonradan
kararını değiştirmişti ama, başka bir hükümdara yollanan armağanlara el
koymak istemesi her şeyden önce dönemin diplomatik uygulamalarına
bütünüyle aykırıydı.
Cem olayından sonra, Dulkadıroğullarından kaynaklanan bir anlaş
mazlık da üçüncü bir sorun yarattı.ıı Bayezid, 1482 baharında Cem'i ikinci
kez yendikten sonra, yazın geri kalan bölümünü bir zamanlar Cem'in valisi
olduğu Karaman eyaleti yakınlarında geçirdi. Bayezid, özellikle Memlukla
rın etki alanına yakın ve kardeşinden daha az sevildiği bir eyalette, kendi
yetkisini zorla ya da yatıştırma politikasıyla güçlendirdi.
Bayezid, Anadolu'daki yetkilerini pekiştirebilmek amacıyla, kayınpe
deri de olan Dulkadıroğulları hükümdan Alaüddevle'yi ordugahma "davet
etti."14 Alaüddevle, 1482 baharındaki bu davetle hamisi olan Memluklarla
bağlarını keserek Osmanlı sultanına biat etti, Bayezid'in Anadolu yürüyüşü
de (veya ceza seferi) böylece sonuçlandı. Bayezid zaten, Memluklarca des
n
Tursun Bey, ed. Tulum, s. 196; Tursun Bey, ed. Inakık ve Murphy, s. 65; İbn Kemal. TAO: VIII.
Defter, s. 83-4. Osmanlı elçisinin adı yalnızca Tursun Bey'de geçer.
12 İbn !yas, 3= 215-17.
13 A.g.e., 3: 202-3; İbn Kemal, TAO: VIII. Defter, s. 81-5.
14 lbn Kemal bu görüşmeyi Osmanlı Sultanının "daveti" olarak tanımlamışh. İbn Kemal, TAO: VIII.
Defter, s. 35-7·
182
TUTSAKLI K AN LATI LAR I N OAN BAR I Ş AN LAŞMAS l NA: YE N i B i R i M A) YARATMA ÇA� I
teldenen kendi kardeşini yenilgiye uğratmıştı ve ordusuyla Dulkadıroğulları
bölgesini tehdit ediyordu.
Akademisyenler ezici bir çoğunlukla 1485 Osmanlı-Memluk Sava
şının Alaüddevle'nin saf değiştirmesiyle başladığını öne sürerler.15 Ancak
bu yaklaşım Bayezid'in bir önder olarak yeteneklerini küçümsemek olur
ve onu edilgen bir konuma düşürür. Bayezid babasının yönetimi sırasında,
Kuzey Memluk sınırına yakın Amasya'da valilik yapmış/6 o süre içinde yerel
siyasal dinamiklere özellikle de Memluk-Dulkadıroğulları ilişkilerine aşina
olmuş ve bu tanışıklık Alaüddevle'nin kızı Ayşe Hatun'la evlenince daha da
derinleşmiştU7 Bayezid, daha önce de en az bir kere 1472'de, Memluklar,
Dulkadıroğullarının veraset mücadelesine müdahale ettikleri zaman, kayın
pederine sığınma hakkı tanımış ve onun yanında yer almıştı. ı& Kuşkusuz
Bayezid, kayınpederiyle uzlaştığı takdirde bunun Memluklarla bir çatışmaya
yol açabileceğini biliyordu.
Bayezid ile Alaüddevle ittifakından yaklaşık iki yıl sonra, 1484 baha
rında Dulkadıroğulları ve Osmanlı birlikleri Malatya'ya ulaşh. Birleşik güçler
başarılı bir kuşatmadan sonra Memluk topraklarına girerek uzun, yorucu
bir savaşı başlattılar. Memluk birlikleri 23 Eylül 1484'te Malatya yakınlarında
birleşik güçlere pusu kurup bozguna uğratınca silahlı mücadele geçici olarak
durdu. Memluk sultanı 1485 'te, hem bu çatışmanın, hem de Balınıani ola
yında ortaya çıkan diplomatik krizin yarathğı hasarı onarmak amacıyla Baye
zid'e Canibeg başkanlığındaki heyeti yolladı. Diplomatik görevler konusunda
deneyimli olan ve Memluk sultanının güvenini kazanan Canibeg, bu hassas
görevi yüklenerek Balınıani heyetine Osmanlı sarayına kadar eşlik etti.
15 A.g.e., s. ıı5·ı6. Har-El kapsamlı çalışmasında Bayezid'in destek güçleri yollamaya gönülsüzce
"razı" oldugunu ve Alaüddevle'nin onu ikna etmeyi başarması üzerine yardım ettigini belirtir. Har-El,
Strnggle, s. 124-5.
16 Bayezid'in Amasya yılları için bkz. Petıa Kappert, Die Osmanisehen Prinzen und ihre Residenz Amas
ya in 15. Und ı 6. jahrhundert, Leiden, Nederlands Instituut voor het Nabije Oosten, 1976.
17 Venzke, "The Case of a Dulgadir-Mamluk Iq\3'," s. 427-8. Yazar, Osmanlılada Dulkadırogulları
arasında yapılan evlilikler hakkında degerli ve düzeltici öneriler getirir. Şehzade Bayezid'in Amasya'da
Dulkadırogulları sorunuyla karşılaşmasıyla ilgili olarak bkz. Har-El, Strnggle, s. 94-6; Anonim, Fatih
Devrine Ait Münşeat Mecmuası, s. 69-70, 70-1.
18 Alaüddevle'nin hükümdarlık dönemi için, Venzke, "The Case of a Dulgadir-Mamluk Iq\3'," s. 427·
33· Venzke Alaüddevle dönemindeki bu olaylarla ilgili farklı bir tarih sırası önerir ve Selim'in Alaüddev
le'nin torunu oldugu görüşüne katılmaz.
Ü S M A N LI LA R VE M E M LU K LAR
ÇöKE'DE KRiTi K B i R GöREV
Canibeg'in yukarıda sözü edilen ziyareti ve karşılıklı sarfedilen
gergin sözler böyle hassas bir diplomatik ortamda meydana geldi. Osman
lı-Memluk ilişkileri Cem'in M emluk topraklarına sığınmasından ve Balı
ınani armağaniarına gene bu topraklarda el konulmasından beri sıkıntı
lıydı. Büyük olasılıkla Bayezid, bu hareketleri M emluk yönetiminin kendi
sinin Osmanlı tahtı üzerindeki haklarını tanımamasından kaynaklandığı
şeklinde yorumluyordu. Buna ek olarak Canibeg'in gelmesinden birkaç
ay önce Bayezid zaten, Tunuslu Hafsi hanedamndan Sultan Osman'nın
(hd. 1435-88). , Akkoyunlu Hükümdan Sultan Yakub'un (Uzun Hasan'ın
oğlu; hd. 1478-9 0 ) , Azerbaycan'dan 1 9 Şirvani önder Ferruh Yesar'ın (hd.
1463-1500) ve Macar Kralı Matyas Corvinus'un (hd. 1458-90) yolladıkları
yabancı temsilcileri kabul etmişti.20 Bu heyetierin hepsi Bayezid'in tahta
çıkışını ve 1484 yazında Kuzey Karadeniz kıyılarındaki Kili (bugün Kilia)
ile Akkerman'ı (bugün Bilhorod-Dnistrovskyi) ele geçirerek kazandığı ilk
askeri zaferi kutladılar. Bu diplomatik heyet trafiğinde muhtemelen Baye
zid de, ünlü alim ve tarihçi İbn Kemal gibi Memluk heyetinin eksikliğini
fark etmişti. 2 1
Canibeg'in huzura çıkışının, hem Osmanlı, hem de Memluk kay
naklarında olağanüstü ayrıntılı bir şekilde anlatılması, bu görüşmenin iki
taraf açısından da, ama daha çok Osmanlılar için ne kadar önem taşıdı
ğının kanıtıdır. I. Bayezid'in Germiyanoğulları beyinin kızıyla evlendiği
zamanki gibi, Canibeg'in huzura kabul merasimi de çok sayıda yabancı
elçinin ziyaretiyle aynı zamana rastladı. Sonraki aniatılar diplomatik
heyetierin bu çakışmasının, Bayezid'in uluslararası ortamda tanınmasının
pekişınesinde bir dönüm noktası olduğunu vurguladılar.22 Gelenler ara
sında arasında Memluk ve Bahmani temsilcileri ile Cengiz Han soyundan
gelen Altın Orda hükümdarının elçisine ek olarak Macaristan, Polonya
ve Napoli elçileri de bulunmaktaydı. Kral I . Ferdinand'ın (lık. 1458-94)
19 W. Barthold v e C.E. Bosworth, "Shirwan Shah," El', 9 : 488-9.
20 İbn Kemal, TAO: VIII. Defter, s. 79-81. Kaynaklar genellikle erken tarihte yapılan bir merasimi,
Canibeg'in kabul edildigi daha geç tarihli merasimle kanştırmaktadırlar. Örnek olarak bkz. Mustafa Ali,
Künhü'I-Ahbar: Dördüncü Rükn (tıpkı basım) , Ankara, TTK, 2009, 176b.
21 İbn Kemal, TAO: VIII. Defter, s. 84.
22 Mustafa Ali, Künhü 'I-Ahbar, 176b.
TUTSAKLI K AN LATI LAR I N DAN BAR I Ş AN LAŞMAS l NA: YE N i B i R i MAJ YARATMA ÇAG I
yolladığı Napolililer, kısa süre önce Otranto'yu Osmanlılardan geri almış
lardı.23 Bu elçilerin huzura kabul merasimi 16 Mart 1485 günü başladı ve
iki gün sürdü. 24
Bayezid birinci gün, önce Memluk elçisi Canibeg'i, ardından Mem
luk heyetine eşlik eden Bahmani elçisini, son olarak da Alhn Orda'nın
hükümdan Murtaza Han'ın (hd. 1481-1502) yolladığı heyeti kabul etti.
Memluk elçisi sultanın huzuruna çıktığında, Memluklara sempatisi olan
Molla Gürani sultanın sağındaki yerini almıştı. Elçiler sultanın elini öptük
ten sonra Canibeg sultanın sol tarafına, yanına da Bahmani elçisi oturtul
muştu. 25 Elçiler hükümdarlarının mektuplarını sunarken sultanın önünde
eğildiler. Her iki heyet de etkileyici armağanlar getirmişti. Bahmani sulta
nının yolladıkları arasında yük hayvanları üstünde taşınan değerli doku
malar ile tarhşma konusu olan hançer, Memluk sarayından gelenlerdeyse
bir leopar26 ve alhn sikkelerle halifenin iki mektubu bulunmaktaydı. Alhn
Orda elçisi de eşdeğer armağanlar sunmuştu, aralarında pahalı kürkler ve
balina dişi gibi bazı eşsiz nesneler bulunmaktaydı. 27
Canibeg'in Osmanlı sultanıyla karşılaşması doğal olarak diplomatik
merasim ve simge katmanlanyla yüklüydü. İki ülke savaş halindeydi, ama
Osmanlılar, Memluk temsilcisine büyükelçi önceliği vermişti. Memluklann
Osmanlılara leopar armağan etmesi belki de aralanndaki ilişkileri düzelte
bilmek içindi. Merasimdeki en dikkat çekici şey büyük olasılıkla Halife I l .
Mütevekkil'in mektuplanydı. İbn İyas'a göre mektuplardan biri, Osmanlı
sultanına Anadolu ( Bilad-ı Rum) hükümdan olarak tanınmasıyla ilgili resmi
belgeydi (taklid) ve Allah'ın yakında Bayezid'e Müslüman olmayan topraklan
da balışedeceğini haber veriyordu. İkinci mektupta halife Bayezid'in Mem
luklarla arasındaki çahşmayı sona erdirmesini öğütlüyordu.28 Ne yazık ki bu
23 lbn Kemal. TAO: VIII. Defter, s. 94-5; Bihişti, Die Chronik, ed. Moser, s. 103-6. lbn Kemal. Memluk,
Bahmani ve Macaristan elçilerini belirtmektedir.
24 Bu merasimlerin tarihlendirilmesi için bkz. Lütfi Paşa, Lütfi Paşa ve Tevarih-i Al-i Osman, ed.
Kayhan Atik, Ankara, Kültür Bakanlıgı, 2001, s. 190. Kabul merasimi güneş tutulması nedeniyle geç
başlamıştı. Güneş tutulması için bkz. NASA, " Five Milleniuro Catalog of Solar Eclipses: 1401 to 1500,"
http: 1 jeclipse.gsfc.nasa.govfS Ecat5 / S E 1401-1500.html (erişim tarihi: 8 Mayıs 2013).
25 Oturma düzeni için bkz. Bihişti, Die Chronik, ed. Moser, s. 105.
26 Bu armagana yapılan tek gönderme için bkz. a.g.e, s. 104.
27 A.g.e., s. 104-5 (24r) .
28 lbn i yas, 3: 215.
OSMAN Ll LAR VE M E M LU K LAR
ı8 5
iki mektuba hiçbir arşivde henüz rastlanılmadığı gibi bunlara değinen bir
Osmanlı kaynağı da yoktur.
Canibeg, Osmanlı sultanının huzuruna çıkıp sözü edilen tatsız
durum yaşandıktan neredeyse sekiz ay sonra Memluk başkentine sırtında
Bayezid'in armağan ettiği değerli bir hilatla döndü.29 Her ne kadar Osmanlı
sarayı elçiyi iyi ağırlayarak diplomatik teşrifat kurallarını uygulamış olsa da,
bu ziyaret, iki ülke arasında barışı sağlama hedefine ulaşamadı. Kilikya'da
Osmanlı ve Memluk birlikleri arasındaki silahlı çatışma Canibeg'in dönü
şünden hemen sonra yeniden başladı.3°
SAVAŞ: S öZLEŞMELERiN VE İıETİ Ş İ M İ N SONU M U ?
izleyen altı yıl boyunca taraflardan biri ya da öbürü zaman zaman
üstünlüğü ele geçirse de, hiçbiri diğerini kesin olarak yenilgiye uğratamadı.
Örneğin, 1485 yazında, Kilikya'nın başarıyla istila edilmesiyle başlayan bir
Osmanlı seferi, Memlukların ardı arkası kesilmeyen saldırılarıyla kesintiye
uğradı ve Osmanlılar bölgeden geri çekilmek zorunda kaldı.
Sünni Müslüman dünyasının ve Doğu Akdeniz kıyılarının belli başlı
iki devleti arasındaki bu savaş, doğal olarak Avrupa devletlerince yakından
izlenmekteydi. Osmanlılar Şubat r486'da Adana'nın dışında önemli bir
yenilgi aldıktan sonra, Bayezid, damadı Hersekzade Ahmed Paşa kornu
tasında daha büyük bir ordu yolladı. Ancak Ahmed Paşa, 15 Mart r486 'da
Emir Özbek birlikleri tarafından esir alındıY Venedik'in Bayezid'e elçi olarak
yolladığı Andrea Gritti bu bozgunu "Osmanlı Hanedanının başına gelen en
büyük yenilgi" olarak adlandırdı.P Aynı zamanda Anadolu Beylerbeyi olan
Osmanlı komutanının esir alınması, Osmanlılar için bir yüz karasıydı.33
Hersekzade Ahmed Paşa, diğer savaş tutsaklarıyla beraber Kahire'deki zafer
alayında "hakaretle"H gösterilmek üzere götürüldü, ancak kısa bir süre sonra
Kayıtbay adına Bayezid'le barış pazarlığı yapma koşuluyla serbest bırakıldı.
29 A.g. e . , 3: 221.
30 A.g.e., r 221, 226.
31 A.g e , r 226. İbn iyas'a göre aslında 15 Mart'tan önceki bir çarpışmada esir alınmış olabilirdi.
32 Har-El, Struggle, s. 147.
33 Hersekzade'nin Memluk topraklanndaki tutsaklıgı için bkz. Halil Ethem, " Hersekoglu Ahmed Pa
şa'nın Esaretine da'ir Kahire'de bir Kitabe," TOEM 28 ve 29 (1330/19n): 200-22, 272-94.
34 Aşıkpaşazade, ed. Ali, 231: "Hakaretle;" Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 228.
.
ı86
.
TUTSAKLI K AN LATI LAR I N DAN BAR I Ş AN LAŞ M AS l NA: Y E N i B i R i M AJ YARATMA ÇA� I
Hem Osmanlı, hem de Memluk kaynakları Hersekzade'nin tutsak
lıgından ve Memluk sultanı adına üstlendigi elçilik görevinden söz etmekle
birlikte, bu olayı bütünüyle birbirinden farklı aktarırlar. Memluklu tarihçi
ler yalnızca Hersekzade'nin serbest bırakıldıgına deginip geçerken, bazıları
Memluk sultanının kendisine böyle bir görev vermesini uygun bulmamış,
bazıları da bu görevin dikkate deger olmadıgını ve bundan bir şey çıkmaya
cagını ileri sürmüştü. Kaynaklar soguk bir tavırla yalnızca Hersekzade'nin
armaganlarla ülkesine döndügünü ve barış konusunu tartışmayı planladı
gını belirtir.35
Memluk kaynaklarındaki kısa deginmelerin tersine en az bir
Osmanlı tarihçisi, Aşıkpaşazade, Hersekzade'nin tutsaklıgını ve Memluk
sultanıyla yaphgı söylenen anlaşmayı renkli bir dille anlatmaktadır.36 Aşık
paşazade'nin versiyonunda Hersekzade'nin Memluk sultanının önünde
yer öpmeye nasıl zorlandıgı da anlatılır. Memluk sarayının teşrifat kural
larına baglanan bu olay, kuşkusuz Anadolu Beylerbeyi için özellikle onur
kırıcı ve uygunsuzdu.
Memluk toplumunda yaşamına bir köle (memluk) olarak başlayan
bir sultan oldugu için, Osmanlıların devşirme yoluyla orduya asker alma
yöntemi ve Hersekzade Ahmed Paşa'nın mesleki gelişim çizgisi kaçınılmaz
biçimde Kayıtbay'ın merakını çekiyordu. Hersek hanedanının bir prensi
olan Hersekzade, Enderun'da (saray okulunda) yetiştirilmiş ve egitilmişti.37
Hersekzade hızla yükselmiş ve Bayezid'in kızlarından biriyle evlenmişti.
Kayıtbay, yaphgı araşhrmalar sonucu kendi geçmişi ile Hersekzade'nİnki
arasında benzerlikler bulmuş ve bunu şu sözlerle ifade etmişti: " . . . . Sultan
eydür Başa sen kul kişi ben kul kişi nite geldin iklimime . . . " (Paşa, sen bir
35 İbn İyas, 3: 237.
36 Aşıkpaşazade, ed. Ali, 233·5: Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 229-31.
37 Hersekzade'nin Osmanlı sistemine dahil olması konusunda farklı görüşler vardı. Bunlardan birine
göre genç prens, babası Hersek dükünün bütün mirasına el koyan agabeyiyle anlaşmazlıgından ötürü
İstanbul'a gelmiş ve gönüllü olarak Mehmed'in hizmetine girmişti. Bu öykü için bkz. H. Sabanovic, "Her
sek-zade," El', 3: 340-2; Heath W. Lowry, Hersekzade Ahmed Paşa: An Ottoman Statesman's Career and
Pious Endowments, İstanbul, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınlan, 20ıı, s. 3 (SabanoviC'ten hareketle). Her
sekzade'nin bir gönüllü degil bir devşirme oldugunu düşünen kaynaklar ve araştırmalar için bkz. Hedda
Reindl, Mi.inner um Biiyezid: Eine Prosopographische Studie über die Epoche Biiyezid II (ı48J-1512), Berlin,
Klaus Schwarz Verlag, 1983, s. 129-47. Reindl'in SabanoviC'in tezini reddetmesiyle ilgili olarak özellikle
bkz. s. 129 not 3- Bir başa tezde de babasının daha hayattayken oglunu lstanbul'a gönderdigi ileri sürülür.
OSMAN Ll LA R VE M EM LU K LA R
kul kişisin, ben de bir kul kişiyim, neden benim topraklarıma geldin?)38
Kayıtbay, tutsa�ı ile aralarında bir ba� uydurduktan sonra, II. Bayezid'le
mücadelesini tartışmaya açmıştı. Aşıkpaşazade'ye göre Hersekzade bir
barış elçisi olmaya gönüllü oldu�nu belirtene kadar Memluk sultanı yal
nızca barış ve uzlaşma konusunu ima ediyordu.
Aşıkpaşazade'nin, Hersekzade'yi, bir esir olmasına karşın konuş
mayı korkmadan yönlendiren biri olarak tanımlaması, Hersekzade'nin
tutsaklık koşulları konusundaki genel kanıyı ciddi biçimde sarsıyordu. Bu
tanımlama, Hersekzade'yi, çaresiz bir tutsak olmaktan çıkarmış, kendini
esir alan kişiyi kışkırtarak harekete geçmesini sa�layan güçlü bir arabulucu
ya dönüştürmüştü. Bu ilgi çekici, ama gerçekdışı öykü, Osmanlıların ken
dilerini nasıl ifade etmek istediklerini göstermektedir: Osmanlı komutanı
esir olsa bile hala kaderini kendisi tayin etmekteydi. Osmanlıların özalgısı
dikkat çekecek kadar gelişmişti. Daha bir yüzyıl önce Osmanlı tarihçileri,
bir Memluk elçisinin Şehzade Bayezid'in (sonradan I. Bayezid) dü�nüne
geldi�ini gururla kayıtlara geçirmişti. Sonradan ortaya çıkan edilgen bir
Memluk sultanı ve cesur Osmanlı tutsa�ı öyküsü ile önceki kayıtlar şaşırtıcı
bir karşıtlık içindeydi.
Kayıtbay'ın Hersekzade'yi serbest bırakması ve I I . Bayezid'e iletmesi
için armağanlar vermesi, aslında Memluk sultanının içtenlikle barış istedi
ğini düşündürmektedir. Belki de Kayıtbay bir yıl önce Emir Canibeg İstan
bul'dan eli boş döndü� için, gene bir Memluk elçisi yollamak istememişti.
Kayıtbay'ın Osmanlı temsilcisinden yararlanması, yalnızca sahip olduğu dip
lomatik kültürün esnekliğini değil, aynı zamanda dış ilişkilerdeki gerçekçi,
hatta pragmatik yaklaşımını gösterir. Ancak Hersekzade'nin Osmanlı-Mem
luk ilişkilerinde gerçekten barıştan yana olduğu da kuşkuludur; Kayıtbay'ın
ricasıyla bulunduğu barış girişimi somut bir sonuç vermedi.
Osmanlıların tekrar tekrar yenilmesi, kendi jeopolitik zayıflıklarının
farkına varmalarına neden oldu. Bu yüzden Osmanlı ordusu, Davud Paşa
komutasındaki bir sonraki seferini (r487 baharı) bölgedeki Türkmen ve
ço�nlukla yarı göçebe aşiret toplulukları üzerine düzenlemişti. Osman
lılar kendilerini bölgede kabul ettirmek ve bu aşiretler arasındaki yerleşik
38 Aşıkpaşazade, ed. Giese, s. 230.
ı88
TUTSAKLI K AN LATI LAR I N DAN BAR I Ş AN LAŞ MAS l NA: Y E N i B i R i MAJ YARATMA ÇAG I
Memluk otoritesine karşı koymak istiyordu. Bu bir anlamda Osmanlıların
taktik bir seferiydi. Bu girişimin büyük olasılıkla başanya ulaşmadığı son
raki olaylardan anlaşıldı; Dulkadıroğulları hükümdan Alaüddevle bu sefer
den hemen sonra 1488 baharında, Osmanlıların haberi olmadan yeniden
saf değiştirerek Memlukların tarafına geçti.J9
Dikkatlice planlanmasına karşın Osmanlı ordusu, ı 6 Ağustos
1488'de Ağaçayın'nda gene onur kırıcı bir yenilgi yaşadı. İki gün süren
yoğun bir çatışmanın ardından bazı Osmanlı askerleri kaçarken, aralarında
deneyimli komutanların da bulunduğu çok sayıda asker çarpışma alanında
hayatını kaybetti. İkinci günün sonuna doğru başkomutan Hadım Ali Paşa,
komutanlannın çoğunun ölmüş ya da savaş alanından kaçmış olduklarını
fark etmiş, kendisi de geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bu çarpışmanın en
küçük düşürücü yanı, Osmanlı ordugahının, aralarında Alaüddevle'nin
askerlerinin de bulunduğu Türkmen beyliklerinden askerlerce talan edil
mesiydi. Bayezid bu yenilgi ile kaçan komutanların haberini alınca, bazı
larının idam edilmesini, bazılarının da görevden alınmasını emretti. En
sevdiği Hadım Ali Paşa'nın bile rütbesi düşürüldü.4°
Çatışmanın bu noktasında başka türlü bir savaş dönemi iletişim
yöntemine başvurulmuş, barış sürecini görünüşe göre bağımsız olarak des
tekleyen kişiler devreye girmişti. Bu girişimlerden ilki Osmanlı yönetiminin
en üst kademesinden geldi. Bu olayı kaydeden tek tarihçi İbn İyas'a göre,
Davud Paşa, Ağaçayın Savaşından ıo ay sonra Mayıs ı489'da, Kahire'ye
bir haberci yollamıştı.4' Anlaşıldığı kadarıyla heyet "Eğer Memluk sultanı
şimdi bir elçi yoUarsa belki barış düşünülebilir" önerisinde bulunuyorduY
Memluk orduları Osmanlıları yalnızca ıo ay önce aleni biçimde yenilgiye
uğratmıştı, dolayısıyla mesajın küçümseyici ve küstah tonu pek iyi karşılan
mamıştı. Elçinin hükümdar tarafından değil de yüksek rütbeli bir komutan
tarafından gönderilmiş olması hakaretİn dozunu daha da artırmıştı. Barış
önerileri iki kez Bayezid tarafından zaten reddedilmiş olan Kayıtbay, bu
39 Alaüddevle ile Bayezid arasında 1488 öncesine ait bir yazışma için bkz. T. E.6385. Alaüddevle'nin bu
savaş sırasında Memluk ordugahına gelmesi konusunda bkz. T. E.12105.
40 Har·El, Struggle, s. 191. Mesleginde sonradan kat ettigi ilerlemeyle ilgili olarak bkz. Reindl. Mitnner
um Bayezid, s. 154.
41 İbn !yas, 3: 266.
42 A.g.e.
OSMAN Ll LAR VE M EM LU K LAR
öneriye olumsuz yanıt verdi. Ordusunun Ağaçayın'ndaki başarısıyla gurur
duyan Kayıtbay, bazı koşullar yerine getirilmeden önce İstanbul'a bir elçi
yollamamaya karar verdi. Bu koşullar, Osmanlılar tarafından tutsak alınan
bazı Memluklu tüccarların salıverilmesi ve bir önceki yaz Osmanlı birlik
lerinin yeniden ele geçirdikleri bazı kaleleri geri vermeleriydi. Kayıtbay bu
yanıtıyla, Osmanlı elçisinin yanı sıra, birçok dış ülkeyi ve kendi halkını
hedef alan bir cesaret gösterisinde bulunuyordu. Osmanlı kaynaklan ya
Davud Paşa'nın bu girişiminden haberdar olmadıklan için ya da başarısız
olduğunu gördüklerinden ötürü, hakkında bir şey söylememeyi yeğleyerek,
konuya hiç değinmemişlerdi.43
Hem Ağaçayın'ndaki yenilgi, hem de Alaüddevle'nin "ihaneti,"
yerel Türkmen aşiretlerin Osmanlı-Memluk rekabeti üzerindeki etkilerini
göstermekteydi. Alaüddevle'nin fikir değiştirmesi ve Memluklarla yeniden
ittifak kurmasına tepki olarak Osmanlılar da, Alaüddevle hanedamndan
bir başka adayı, Şahbudak'ı desteklemeye karar vermişlerdi.44 Önceden
Memluklar tarafından desteklenen ve Alaüddevle'nin kuzeni ve rakibi olan
Şahbudak, Osmanlıların Balkanlar'da ilerlemesine olanak sağlayan akıncı
ailelerin birinden gelen ünlü komutan Mihaloğlu İskender Bey'in yardı
mıyla Alaüddevle ile Memlukların müttefik birliklerine saldırdı. Ancak
yenilgiyle sonuçlanan bu saldırının ardından Mihaloğlu İskender Bey, oğlu
ve diğerleri esir alındı ve Alaüddevle tarafından Kahire'ye götürülerek,
Haziran-Temmuz 1489'daki görkemli bir zafer alayında Kayıtbay'a sunul
du.45 İskender Bey'in Kahire'ye getirilmesinden beş ay sonra Şahbudak
Memluk başkentine gelerek pişman olduğunu ve bir yıl önce kuzeni Alaüd
devle'nin yaphğı gibi Memluk sultanına bağlılığını bir kez daha bildirdi.46
Şahbudak'ın aniden taraf değiştirmesi, Osmanlı egemenliğinin bu bölgede
ne denli kınlgan olduğunu yeniden göstermekteydi.
Bayezid, belki de gururunu koroyabilme çabasıyla bu cesaret kırıcı
habere karşı, Kasım-Aralık 1489 'da iki torununun sünnetini ve üç kızının
43 Büyük olasılıkla Osmanlı hükümdannın önayak oldu� başka aracılann başka tarihsel baglamlar
daki benzer girişimleri için bkz. Pedani, Osmanlı Padişahının Adına, s. 21.
44 Venzke, "Dulkadir-Mamluk lqlii," s. 429-33.
45 lbn lyas, r 266.
46 A.g.e. , r 268; ibnü'I-Hımsi, Havadis-Zaman ve Vefayatü'l-Şüyuh ve'l-Akran, ed. Ömer Abdüsselam
el-Tedmüri, 3 cilt, Beynıt, 1991, r: 316.
TUTSAKLI K A N LATI LAR I N DAN BAR I Ş AN LAŞ MAS l NA: Y E N i B i R i MAJ YARATMA ÇA� I
düğününü kutlamak üzere bir şenlik düzenlemeye karar verdi.47 Bu tür
halka açık şenlikler Osmanlı sultanına kendinden emin görünme ve halka
önemsiz olarak sunulan son taraf değiştirmeleri umursamadığını gösterme
fırsah veriyordu.48 Osmanlı başkentindeki bu kutlamalardan altı ay kadar
sonra, halka açık masraflı şenliklerin sayısını azaltan Memluk sultanı
Kayıtbay49 da bir sünnet düğünü yapılmasını emretrnişti.5° Şenlik öncelikli
olarak kendi oğlu içindi, ama Bayezid'in kardeşi (ve rakibi) Cem'in oğlu da
bu merasime dahil edilmişti. Birbiri peşinden gelen bu olaylar, şenliğin
Memluklu cömertliğinin bir göstergesi mi, yoksa daha saldırgan bir üstün
lüğün ifadesi mi olduğu sorusunu akla getiriyordu. Bu soruyu yanıtlamak
kolay değildir, ama hükümdarların bu tür olaylar vesilesiyle karşı karşıya
gelmeleri kuşkusuz göründüğünden çok daha karmaşıkhr.
Yapılan bu Osmanlı ve Memluk şenlikleri ülkelerin hem özgüve
nini, hem de zenginliğini gözler önüne sermesine karşılık, ikisi arasında
süregelen askeri çahşma, her iki devletin de kaynaklarını farklı açılardan
zorlayan bir yıpratrna savaşına dönüşmüştüY Tek bir savaşın maliyeti
konusunda pek bir endişesi olmayan Bayezid, aslında kendisini bir dizi
hummalı askeri mücadele içinde bulmuştu. Balkanlar'daki ve Güneydoğu
Avrupa'daki akınları çoğunlukla başarılı olmakla birlikte, sürekli olarak
Memluk cephesinden başkente kötü haber gelmekteydi. Bu durum, 1490
baharında Emir Özbek komutasındaki Memluk birliklerinin Karaman top
raklarına girmesiyle doruk noktasına ulaşmışh. Memluk birlikleri o yılın
Ocak ayından Ekim ayına kadar Osmanlı eyalerlerini talan etmiş ve Kever
gibi bazı kaleleri yeniden ele geçirmiştiY Memluk ordusu Osmanlılara ağır
kayıplar verdirmesine rağmen, Kayıtbay savaşı sürdürebilm