Academia.eduAcademia.edu
‘KIL’I KAÇ YARMAK? Yrd. Doç. Dr. Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR ÖZ: Bir dilin söz varlığı içerisinde yer alan, o dili konuşan toplumun anlatım gücünü gösteren deyimler, bazen yüzyıllarca hiç değişmeden bazen de bünyesindeki sözcüklerin değişimi ile geçmişten günümüze gelmektedir. Deyimler, anlatımı güçlendirmenin yanı sıra anlatıma güzellik ve özgünlük de katar. Türkçede konuşma ve yazı dilinde kullanılan, geçmişten günümüze gelen deyimler içerisinde “kılı kırk yarmak” deyimini görmekteyiz. Tarihî metinlerde kılı kırk yarmak deyimi, bu şekli dışında “kıl yarmak, kılı iki yarmak, kılı on yarmak, kılı yüz yarmak, kılı bin yarmak, kılı kırk bin yarmak” biçimleriyle de kullanılmış ancak günümüz Türkiye Türkçesine bunlardan sadece “kılı kırk yarmak” biçimi gelmiştir. Anahtar Kelimeler: Söz varlığı, deyim, sayı, kıl, kılı kırk yarmak How Many Times a Hair is Split into Pieces! ABSTRACT: Idioms reflect the communicative and the expressive power of a society and are considered as part of the vocabulary. Sometimes an idiom can exist for centuries, remaining in common use with no change, or only slight changes in its words. Idioms not only strengthen expression but also make it beautiful, give orginality and add freedom to it. In Turkish spoken and written discourse we have one idiom as “splitting the hair into 40 pieces” remained in the language without being changed at all through . Although in historic manuscripts this idiom exists as “splitting the hair into pieces”, “splitting the hair into 2 pieces ”, “splitting the hair into 10 pieces”, “splitting the hair into 40 pieces” “splitting the hair into 100 pieces”, “splitting the hair into 1000 pieces”,  Mimar Sinan G.S.Ü. Fen-Ed. Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Böl., sozyasamis@yahoo.com 208 TÜBAR- XXXIV-/ 2013-Güz / Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR “splitting the hair into 4000 pieces” only the given version is still used in modern Turkish. Key Words: Vocabulary, idiom, number, splitting the hair into pieces Bir dilin söz varlığı içerisinde yer alan, o dili konuşan toplumun anlatımdaki gücünü gösteren deyimler bazen yüzyıllarca hiç değişmeden bazen de bünyesindeki sözcüklerin değişimi ile geçmişten günümüze gelmektedir (Aksan 2006: 31). Kimi zaman kelime kimi zaman da anlam bağlamında değişime uğrayan deyimler, anlatımı güçlendirmesinin yanı sıra anlatıma güzellik ve özgünlük de katar. Türkçede deyim, “Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, kendine özgü bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir” (TS 2011: 651), “İfâde gücünü arttırmak için bir araya getirilen ve genellikle gerçek anlamları dışında bir anlam kazanarak kalıplaşan kelime öbeği, tâbir, ıstılâh” (Ayverdi 2005: 279), “Bir kavramı, bir durumu, ya çekici bir anlatımla ya da özel bir yapı içinde belirten ve çoğunun gerçek anlamlarından ayrı bir anlamı bulunan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da tümce.” (Aksoy 1993: 1/52), “En az iki sözcükten kurulan, konuşmada ve yazıda anlatım gücünü artıran, anlam yönünden yer yer mantık dışına taşan bölümleri olabilen, yapısındaki kimi sözcükleri anlam değişmesine uğrayan, kalıplaşmış söz öbeklerine verilen addır.” (Çotuksöken 1988: 7) biçiminde tanımlanmıştır. Konuşma ve yazı dilinde kullanılan, geçmişten günümüze gelen deyimler içerisinde kılı kırk yarmak deyimini görmekteyiz. Bu deyim için çeşitli sözlüklerde, “Bir şeyi tedkik ve teemmülde ifrattan kinaye”(Hüseyin Kâzım Kadri 1943: 3/920), “Çok tedkik etmek” (Şemseddin Sâmî 1995: 1131), “Titiz ve ayrıntılı bir biçimde incelemek, önemle üstünde durmak.” (TS 2011: 1406; Saraçbaşı 2010: 776), “Çok dikkatle, en küçük ayrıntılarına kadar titizce incelemek.” (Aksoy 1993: II/928), “İnceden inceye düşünüp en küçük ayrıntıyı bile hesâba katmak, titizce incelemek, ince eleyip sık dokumak” (Ayverdi 2005: 665), “Ele alınan şeyi titizce incelemek.” (Gözler 1991: 99), “Titiz ve ayrıntılı bir biçimde incelemek, büyük bir dikkat göstermek.” (Tanyeri 2006: 176), “1. Çok titizlik göstermek. 2. En küçük ayrıntısına değin titizlikle incelemek.” (Püsküllüoğlu 1998: 549), “Bir işi yaparken aşırı titizlik göstermek” (Demiray 1994: 481) anlamları verilmiştir. Eski Türkçeden bu yana kullanılan, “İnsanın ve bazı hayvanların vücudunda çıkan sertçe ve ince tüy (ÖTS 2000: 2/1649); bazı hayvanların derisinde, insan vücudunun belli yerlerinde çıkan, üst deri ürünü olan ipliksi uzantı (TS 2011: 1406); hayvanların derilerinde insan vücudunun bazı bölgelerinde çıkan ipliksi, sert tüy” (Demiray 1994: 481) anlamına gelen kıl kelimesi, yapısı gereği çok ince bir unsurdur. Bu unsurun 209 TÜBAR- XXXIV-/ 2013-Güz / ‘Kıl’ı Kaç Yarmak? “uzunlamasına bölüp ayırmak” (TS 2011: 2541) anlamına gelen yarmak fiiliyle daha da inceltilmesi, bir şeyin incelikle, dikkatle, titizlikle incelenmesi ve üzerinde durulması gerektiğini ifade etmiş ve bu şekilde deyimleşmiştir. Kılı kırk yarmak deyiminde “kıl” ve “yarmak” kelimeleri değişmezken, “yarmak” fiiline zarf unsuru olarak zaman içerisinde iki, on, kırk, yüz, bin, kırk bin gibi değişen sayılar eklenmiştir. Tarihî metinlerde kıl yarmak ve kılı iki yarmak, kılı on yarmak, kılı kırk yarmak, kılı yüz yarmak, kılı bin yarmak, kılı kırk bin yarmak gibi çeşitli sayı ifadeli biçimleriyle kullanılan deyimin günümüz Türkiye Türkçesine sadece kılı kırk yarmak biçimiyle ulaştığını görmekteyiz. Kıl yarmak deyimi veya değişik sayı ifadeli biçimleri Türkçenin en eski yazılı metni Orhun Abideleri’nde, İslami Türk edebiyatının bilinen ilk büyük eseri olan Kutadgu Bilig’de ve Türkçenin bilinen ilk sözlüğü olan Dîvânü Lügati’t-Türk’te görülmemektedir. Bu çalışmada yer alan metinler dışındaki metinlerde, bu deyimin aşağıda belirtilen sayı ifadeli biçimlerinden başka biçimlere de rastlamak mümkündür. Kıl’ın taranan metinlerden hareketle kaç kez yarıldığını bildiren deyimlerin durumu ve kullanımları şu şekildedir: Kıl/kılı yarmak: “Bir işin inceliklerini bilerek çok titiz davranmak, çok dikkatle en küçük ayrıntılarına kadar titizce incelemek” anlamında olan deyim 14. yüzyılın önemli şairlerinden Hoca Mes’ûd’un Süheyl ü Nev-bahâr adlı mesnevisinde ve Kadı Burhaneddin’in Divan’ında şu beyitlerde geçer: Çü bilmez Mogalca ne dise yarar Arab dili içinde kılı yarar (Mes’ûd bin Ahmed 1991: 349) Kıl yarar cânum ki ire biline İnce yola girmege yâr isderem (Ergin 1980: 6,7) Kıpçak Türkçesi ile 1391’de yazımı tamamlanan Seyf-i Sarâyî’nin Gülistan Tercümesi’nde bu deyim iki yerde şu biçimde geçer: Her tirige cân bigin ilge yarar Olturup yargu yararda kıl yarar (Seyf-i Sarâyî 1989: 7 a/4) Ol ir kim ok atıban kıl yara nişan urgay Anı uruşta sakınma yirinde bek turgay (Seyf-i Sarâyî 1989: 149 b/5, 6) 15. yüzyılın ilk yarısında derlenmiş nazireler mecmuası olan Ömer bin Mezîd’in Mecmû‛atü’n-nezâ’ir’inde iki yerde bu deyim geçmektedir: 210 TÜBAR- XXXIV-/ 2013-Güz / Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR Belinden kimsene hergiz haber virmeye bir kılca Kemer ger kıl yaranlara haber vermez ise gizlü (Canpolat 1995: 55) Sâde-dildür gün yüzin âyine görürse yanar Şâne çok başlu işinde kıl yarar anber düzer (Canpolat 1995: 237) 15. yüzyıl şairlerinden Necâtî Bey Divan’ında soruya verilecek cevabın ne denli incelikle, özenle düşünüldüğü bu deyimle ifade edilmiştir. Dehânı kıl yaruban her suâle virdi cevâb Dahı o gamze-i fettân iden cidâle tamâ‛ (Tarlan 1963: 4) 16. yüzyıl şairlerinden Emrî’nin, Prizrenli Şem‛î’nin ve Gelibolulu Sun‛î’nin Divan’ında şu şekilde geçer: Zülfden yüzüne gelmiş ser-i mûdur dehenün Kıl yarar sözde anunçün leb-i şekker-şikenün (Saraç 2002: 162) Yâ ser-i mûdur dehânun nakşı yâhud zerredür Söyledükce kıl yarar dikkatde güftârun senün (Karavelioğlu ekitap: 89) Söz açmada ey gonca dehânun gibi hîç yok Kıl yarmada dikkatde miyânun gibi hîç yok (Yakar 2009: 480) 17. yüzyıl şairlerinden Süheylî’nin Divan’ında sözün ne denli dikkatli ve incelikli söylendiğini anlatan deyim şu beyitte geçmektedir: Süheylî her sözinde kıl yararken Miyânından haber virmez muhaddis (Harmancı e-kitap: 37. gazel) 17. yüzyılın başlarında yazılmış Kitab-ı Bâz-name-i Padişahi adlı eserde “dahı bu san’atlar içinde kıl yaran kişilerün sözlerin ki gâyet mücerrebdür, ihtiyâr kıldum.” (Ergüzel 2009: 86) bu deyim “kılı kırk yaran, dikkatle inceleyen” anlamıyla geçmektedir. Kılı iki yarmak/kılı iki biçmek: “Çok dikkat etmek, çok dikkatli davranmak” anlamındaki deyimde geçen iki sayısı “birden fazla olanı, bölünmeyi” karşılamaktadır. 13. yüzyılın sonu ile 14. yüzyılın başında yazıldığı tahmin edilen (Çelebioğlu 1999: 106) Dâstân-ı Ahmed Harâmî’de bu deyim kılı iki biçmek şeklinde geçmektedir. Maânide kılı iki biçenler 211 TÜBAR- XXXIV-/ 2013-Güz / ‘Kıl’ı Kaç Yarmak? Dilinden dayima gevher saçanlar (Onay 1946: 3) 14. yüzyıl şairlerinden Hoca Mes’ûd’un Süheyl ü Nev-bahâr mesnevisinde söze canlılık katmak maksadıyla sıkça kullandığı deyimlerin arasında yer alan kılı iki yarmak deyimi ile ilgili beyitler şunlardır: Velî sözi senden işitdüm ılı Bu ma‛nîde uş iki yardum kılı (Mes’ûd bin Ahmed 1991: 313) Kılı iki yarmaga nite yarar Bular ok ile bir kılı on yarar (Mes’ûd bin Ahmed 1991: 498) 15. yüzyılın başında yazılan Tutmacı’nın Gül ü Hüsrev adlı mesnevisinde üç beyitte bu deyime rastlanmıştır. Dilâverlükde ola yek-süvâre Bilüde bir kılı hod iki yara (Solmaz 2007: 114) Siyâkat içre gayet pâye-verdi Ki bir sözde kılı iki yarardı (Solmaz 2007: 169) Ma’ânîde kılı iki yarardı Şehün her dürlü işine yarardı (Solmaz 2007: 266) Kılı on yarmak: Tarihî metinlerde görülen deyimlerden birisi de kılı on yarmak’tır. Buradaki on sayısı “dokuzdan bir artık” anlamını ve simgesel olarak tamlık ve mükemmelliği (Schimmel 2000: 194) belirtmektedir. 14. yüzyıl mesnevilerinden Süheyl ü Nev-bahâr’da daha önce belirtilen kıl yarmak, kılı iki yarmak biçimi dışında kılı on yarmak biçimi de geçmektedir. Kılı iki yarmaga nite yarar Bular ok ile bir kılı on yarar (Mes’ûd bin Ahmed 1991: 498) 14. yüzyılın sonu 15. yüzyılın başlarında yazıldığı tahmin edilen (Kavruk 1998: 31) Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde kayıtlı bulunan bir Bahtiyâr-nâme’de (Bozkaplan-Kavruk 1999) bu deyim şu şekilde geçmektedir: … bu pâdişâhun on vezîr(i) vardı kim her biri ‛ilm (ü) hüner içinde ve re’y ü tedbir itmekde kıl on yararlardı… (Bahtiyâr-nâme 1999: 2 a/10) 212 TÜBAR- XXXIV-/ 2013-Güz / Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR Kılı kırk yarmak/ kılı kırk itmek: Mecazen “pek çok, defalarca” anlamında olan kırk sayısının, kılı kırk yarmak deyimi dışında Türkçede pek çok deyimde -kırk dereden su getirmek, kırk tarakta bezi olmak, kırkı çıkmak, kırkından sonra saz çalmak, kırk katır mı kırk satır mı?, kırklamak, kırk yıllık, kırklara karışmak, kırk gün kırk gece, kırk yılda bir, kırkları karışmak, kırk kapının ipini çekmek, kırk kilit vurmak, kırk fırın ekmek yemek, kırk yılda bir vs.-; atasözünde -kırk derviş bir sofrada yemek yer iki padişah bir ülkeye(iklime) sığmaz, sarımsağı gelin etmişler kırk gün kokusu çıkmamış, kırk yıl günahkâr, bir yıl tövbekâr, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı (hakkı) vardır, kırk yıllık Kâni olur mu Yani, kırkından sonra azanı teneşir paklar, kırkından sonra saza başlayan kıyamette çalar, kırk serçeden bir kaz iyi, kırk yılda bir ölet olur, eceli gelen ölür vs.-; birleşik kelimede -kırkambar, kırk hamamı, kırkayak, kırk kere vs.-; kalıp sözde -kırk haramiler, kırk türlü- çokluk ifadesiyle kullanıldığı görülmektedir. Hazırlamayı ve tamamlamayı ifade eden kırk sayısı büyük sayılar arasında en büyüleyici sayı olarak Orta Doğu’da özellikle de İran ve Türkiye’de yaygın biçimde kullanılmaktadır (Schimmel 2000: 265, 266). Eski Türkçeden bu yana Türkçenin söz varlığında yer alan kırk sayısı, Hz. Muhammed’in kırk yaşında Allah’tan vahiy alması, Allah’ın Hz. Âdem’in çamurunu kırk gün yoğurduğuna inanılması, Mehdi’nin dünyaya tekrar geldiğinde kırk yıl kalacak olması, Hz. Muhammed’in adındaki m (mim) harfinin ebcet hesabında kırk sayısını karşılaması (Çoruhlu 2000: 204), Kur’ân-ı Kerîm’de A’râf suresinde Musa peygambere Tûr dağında otuz günlük süre verilmesi ve bu sürenin on günle tamamlandığının bildirilerek kırk sayısının bir tamamlayış sayısı olduğunun belirtilmesi sebebiyle İslamiyette kutsal bir sayı kabul edilmiştir (Gölpınarlı 1977: 201). Türklerde sayıların büyüklüğü onlara, yüzlere, binlere, yüz binlere vs. doğru giderken kırk sayısı halk arasında sayıların sonu zannedilmiş (Yund 1953: 749) ve bu yüzden kırk sayısı en büyük sayıyı, en çok olmayı belirten bir söz olmuştur. Kırk sayısı Kırgızların Manas Destanı’nda, Dede Korkut Hikâyeleri’nde “kırk yiğit”, “kırk kız”, “kırk nâmerd”, “kırklar” motifleri ile (İnan 1948: 238-240; Gürsoy-Naskali 1996: 56-59), Binbir Gece Masalları’nda “kırk haramiler” motifi ile karşımıza çıkmaktadır. Bugün de Anadolu’da doğum ve ölüm ile ilgili âdetlerde, halk inanışında, yer adlarında kırk sayısının kullanıldığı bilinmektedir (Kalafat 1995: 15-21). 13. yüzyılın ikinci yarısı ile 14. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Yunus Emre’nin Divan’ında bu deyim şu beyitte geçmektedir: Bir kılı kırk yardılar birin yol gösterdiler 213 TÜBAR- XXXIV-/ 2013-Güz / ‘Kıl’ı Kaç Yarmak? Bu mülke gönderdiler o yola düşüp geldüm (Tatçı 1998: 188) 16. yüzyıl şairlerinden Âşık Çelebi’de bu deyim yar- fiili yerine ityardımcı fiiliyle kılı kırk itmek biçiminde kullanılmıştır. Gerçi ki dikkat ile bir kılı kırk itdi hıred Kimse bu mûy-miyân’eylemedi kılca hayâl (Kılıç e-kitap: 6. kaside) 16. yüzyıl şairlerinden Yahyâ Bey’de sevgilinin belini de ifade eden kıl unsurunun geçtiği bu deyim şu beyitte kullanılmıştır: Yahyâ n’ola olursa sözün inceden ince Yârün beli vasfında kılı kırk yararsın (Çavuşoğlu 1977: 481) 17. yüzyıl Türk edebiyatının en büyük hamse yazarlarından Nev’îzâde Atâyî’nin Sohbetü’l-ebkâr adlı mesnevisinde şu şekilde geçer: Mîminin nüktesine eyle nazar Hatt-ı fermânı kılı kırk yarar (Nev’îzâde Atâyî 1999: 23) 17. yüzyıl şairlerinden Süheylî’nin Divan’ında bir beyitte daha önce kıl yarmak biçimiyle geçen deyim aşağıdaki beyitte kılı kırk yarmak biçimiyle geçmektedir. Dikkatde kılı kırk yarar fikr-i latîfi Tedbîr-i dil-ârâsı pesendîde vü sâ’ib (Harmancı e-kitap: 15. kaside) Kılı yüz yarmak: Bir şeyin çokluğunu abartmak amacıyla kullanılan yüz sayısı mükemmelliği ifade etmektedir (Schimmel 2000: 291). 15. yüzyıl şairlerinden Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrîn adlı mesnevisinde ve Cemâlî-i Karamânî’nin Miftâhu’l-Ferec adlı mesnevisinde bu deyimin geçtiği beyitler şunlardır: Seçerse kılı kıldan her bir âgâh Kılı yüz yüz yarar dikkatde ol şâh (Timurtaş 1980: 23) Zihî peyk-i revân kim yüz yarup kıl İki dilden kılur bin kâl ile kîl (Timurtaş 1980: 189) Ol ki dîn içre delü dirsen yarar Bir kılı dünyâ işinde yüz yarar (Yıldız 1992: 614) Kılı bin yarmak: “İnceden inceye incelemek, titiz ve ayrıntılı bir biçimde incelemek” ifadesiyle kullanılan deyimdeki bin sayısı mecazen “pek çok, çok sayıda” (TS 2011: 345) anlamındadır. Türkçede çeşitli söz 214 TÜBAR- XXXIV-/ 2013-Güz / Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR varlıklarında -deyimde (bin derde deva, binde bir, bin dereden su getirmek, bin kalıba girmek, bin kat, bin türlü, vs.), atasözünde (bin bilsen de bir bilene danış, bin dost az, bir düşman çok, bir musibet bin nasihatten yeğdir, bin ölçüp bir biçmeli, bir selam bin hatır yapar, biri bilmeyen bini hiç bilmez, vs.)- geçen bin kelimesi gerçek sayı değerinden ziyade fazlalığı, çokluğu ifade etmek için kullanılmıştır. 15. yüzyıl şairlerinden Cem Sultan’ın ve Karamanlı Nizâmî’nin Divan’ında şu beyitlerde geçmektedir: Bir kılı bin yararsa dahı akl-ı hurde-bin Gelmez hayâl ü vehme hayâli Muhammed’ün (Ersoylu 1989: 9) Pîr-i hıred ki bir kılı dikkatle bin yarar Hayrân olur görürse sıfât-ı miyânını (İpekten 1974: 232) 16. yüzyıl şairlerinden Emrî’nin ve Prizrenli Şem‛î’nin Divan’ında daha önce kıl yarmak biçiminde geçen deyim bu kez kılı bin yarmak biçimindedir. Bir kılı bin yardı tab‘-ı mû-şikâfum Emriyâ Bagladı ol mû-miyân vasfında bir ince hayâl (Saraç 2002: 176) Zerrece bilmez lebün kılca miyânun anlamaz Bin yararsa ger kılı dikkatle fikr-i mû-şikâf (Karavelioğlu e-kitap: 86) 16. yüzyıl şairlerinden Zâtî’nin Divan’ında ve 16. yüzyılın başında yazılmış Lokmanî Dede’nin Menâkıb-ı Mevlâna’sında bu deyim şu şekilde kullanılmıştır: Yararsın bir kılı bin sen nigârun bili vasfında Gerekdür Zâtîyâ şâir olan gâyetde dikkatlü (Çavuşoğlu-Tanyeri 1987: 142) Cân dilidür ki vasf ider bu dili Bin yarar ma‛ni-y-ile bir kılı (Ersoylu 2001: 408) Kılı kırk bin yarmak: Kırk ve bin sayılarıyla oluşturulmuş kırk bin sayı bakımından büyük bir değeri ifade ettiğinden “çokluğu, fazlalığı” belirtmek amacıyla bu deyimde kullanılmıştır. Bir şeyin bütün ayrıntıları ile ele alınması, incelenmesi gerektiğini belirtmek için sayı değeri bakımından büyük olan kırk bin ifadesinin kullanıldığı kılı kırk bin yarmak deyimi “ince eleyip sık dokumak, dikkatle incelemek” (Kanar 215 TÜBAR- XXXIV-/ 2013-Güz / ‘Kıl’ı Kaç Yarmak? 2011: 447) anlamıyla 15. yüzyıl şairlerinden Muînî’nin Mesnevî-i Murâdiye’sinde şu şekilde geçmektedir: Bir kılı kırk bin yaran eshâb-ı hâs Bu mekirden degmesi bulmaz halâs (Yavuz 1982: 131) SONUÇ Kıl yarmak, kılı iki yarmak, kılı on yarmak, kılı kırk yarmak, kılı yüz yarmak, kılı bin yarmak, kılı kırk bin yarmak deyimlerindeki şekil, hacim ve ağırlık bakımından küçük, az olan kılın bölünmesi, kullanıldığı cümlede yer alan söz konusu şeye çok fazla ehemmiyet vermeyi ifade etmektedir. Şekil, hacim ve ağırlık bakımından önemsiz olan unsurun önem ifadesi kazanması tezat sanatı ile sağlanmıştır. Kelimelerin tek tek anlamı ile deyim hâlinde çağrışımı ve anlamı, yapılan eylemin ne denli önemli olduğunu, incelik, dikkat ve özen istediğini belirtmektedir. Kılın ince, ufak, önemsiz görüntüsü Türkçede öteden beri çokluk, fazlalık ifade eden iki, on, kırk, yüz, bin gibi kelimelerle güçlendirilmiş, şekil olarak küçük, yerine göre önemsiz görünen kıl bölünme ve parçalanma sonucu “önem, dikkat, özen, incelik” gibi anlamları bünyesine katmış ve anlam bakımından güç kazanmıştır. Söz konusu deyimlerden sadece kılı kırk yarmak biçiminin günümüze dek gelmesi Türk kültüründe ve düşünce dünyasında kırk sayısının en yüksek sayıyı, çokluğu, en fazla olanı bildirmesi, tamlığı ve mükemmelliği karşılaması ile açıklanabilir. KISALTMALAR ÖTS: Örnekleriyle Türkçe Sözlük TS: Türkçe Sözlük KAYNAKÇA AKSAN, Doğan (2006), Türkçenin Sözvarlığı, Engin Yayınevi, Ankara. AKSOY, Ömer Asım (1993) Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, C. 1, 2, İnkılâp Yayınları, İstanbul. AYVERDİ, İlhan (2005), Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul. Bahtiyâr-nâme (1999), (haz. Şerif Ali Bozkaplan, Hasan Kavruk), C. I, İzmir. CANPOLAT, Mustafa (1995), Ömer bin Mezîd, Mecmû‛atü’n-nezâ’ir, TDK, Ankara. ÇAVUŞOĞLU, Mehmed (1977), Yahyâ Bey Divan, İstanbul. 216 TÜBAR- XXXIV-/ 2013-Güz / Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR ÇAVUŞOĞLU, Mehmed -TANYERİ, M. Ali (1987), Zâtî Divanı, Gazeller Kısmı, C. III, İstanbul. ÇELEBİOĞLU, Âmil (1999), Türk Edebiyatında Mesnevi, Kitabevi, İstanbul. ÇORUHLU, Yaşar (2000), Türk Mitolojisinin Anahatları, Kabalcı Yayınevi, İstanbul. ÇOTUKSÖKEN, Yusuf (1988), Deyimlerimiz, Varlık Yayınları, İstanbul. DEMİRAY, Kemal (1994), Temel Türkçe Sözlük, 3. baskı, İnkılâp Kitabevi, İstanbul. ERGİN, Muharrem (1980), Kadı Burhaneddin Divanı, İstanbul. ERGÜZEL, M. Mehdi (2009), Kitab-ı Bâz-name-i Padişahi, TDK, Ankara. ERSOYLU, İ. Halil (1989), Cem Sultan’ın Türkçe Divan’ı, TDK, Ankara. ERSOYLU, Halil (2001), Lokmanî Dede, Menâkıb-ı Mevlâna, TDK, Ankara. EYÜBOĞLU, E. Kemal (1975), On Üçüncü Yüzyıldan Günümüze Kadar Şiirde ve Halk Dilinde Atasözleri ve Deyimler, C. 2, İstanbul. GÖKYAY, Orhan Şaik (2000), Dedem Korkudun Kitabı, MEB, İstanbul. GÖLPINARLI, Abdülbaki (1977), Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, İnkılâp ve Aka Kitabevleri, İstanbul. GÖZLER, H. Fethi (1991), Türkçe Deyimler Türkçe ve Edebiyat Terimleri Sözlüğü, İnkılâp Kitabevi, İstanbul. GÜRSOY-NASKALİ, Emine (1996), “ Manas Destanında Kırk Yiğit (Niçin Kırk Yiğit)”, Türk Dili, S. 529, Ocak, s. 56-59. HARMANCI, M. Esat, Süheylî, Dîvân, (http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-215254/h/girismetin.pdf) (Erişim tarihi: 05.03.2013) Hüseyin Kâzım Kadri (1943), Türk Lûgati, C. III, İstanbul. İNAN, Abdülkadir (1998), “Türk Destan ve Masallarında “Kırklar” Motifi”, Makaleler ve İncelemeler, C. I, TTK, Ankara, s. 238-240. İPEKTEN, Halûk (1974), Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı, Ankara. KALAFAT, Yaşar (1994), “Türk Halk İnançlarında Hususiyle Doğu Anadolu’da ve Orta Toroslar’da “Kırk” Motifi”, Millî Folklor, S. 22, Yaz, s. 15-21. KARAHAN, Abdülkadir (1951), “İslâmiyette 40 Adedi Hakkında”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, C. IV, S. 3, İstanbul, s. 265-273. KARAVELİOĞLU, Murat, Prizrenli Şem’î Dîvânı, (http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-219047/h/prizrenlisemi.pdf) (Erişim tarihi: 28.12.2012) 217 TÜBAR- XXXIV-/ 2013-Güz / ‘Kıl’ı Kaç Yarmak? KAVRUK, Hasan (1998), Eski Türk Edebiyatında Mensûr Hikâyeler, MEB, İstanbul. KILIÇ, Filiz, Âşık Çelebi Dîvânı (http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1213614/h/asikcelebidivanifilizkilic.pdf) (Erişim tarihi: 24.12.2012) Mes’ûd Bin Ahmed (1991), Süheyl ü Nev-bahâr (haz. Cem Dilçin), TDK, Ankara. Nev’îzâde Atâyî (1999), Sohbetü’l-ebkâr, (haz. Muhammet Yelten), İstanbul. ONAY, A. Talat (1946), Dâstan-ı Ahmed Haramî, İstanbul. Örnekleriyle Türkçe Sözlük (2000), C. II, MEB, İstanbul. PÜSKÜLLÜOĞLU, Ali (1998), Türkçe Deyimler Sözlüğü, 2. baskı, Arkadaş Yayınları, Ankara. SARAÇ, M. A. Yekta (2002), Emrî Divanı, Eren Yayıncılık, İstanbul. SARAÇBAŞI, M. Ertuğrul (2010), Örnekleriyle Büyük Deyimler Sözlüğü, C. 2, YKY, İstanbul. SCHIMMEL, Annemarie (2000), Sayıların Gizemi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul. Seyf-i Sarâyî (1989), Gülistan Tercümesi (haz. Ali Fehmi Karamanlıoğlu), TDK, Ankara. SOLMAZ, Ali Osman (2007), Tutmacı’nın Gül ü Hüsrev Adlı Eseri, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum. Şemseddin Sâmî (1995), Kamûs-ı Türkî, 5. Baskı, Çağrı Yayınları, İstanbul. TANYERİ, M. Ali (1999), Örnekleriyle Divan Şiirinde Deyimler, Akçağ Yayınları, Ankara. TANYERİ, M. Ali (2006), Örnekleriyle Cumhuriyet Şiirinde Deyimler, MVT Yayıncılık, İstanbul. TARLAN, Ali Nihad (1963), Necatî Beg Divanı, İstanbul. TATÇI, Mustafa (1998), Yunus Emre Dîvânı, 2. baskı, Akçağ Yayınları Ankara. TEKİN, Talat (2006), Orhon Yazıtları, TDK, Ankara. TİMURTAŞ, Faruk Kadri (1980), Şeyhî ve Hüsrev ü Şîrîn’i, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul. Türkçe Sözlük (2011), 11. baskı, TDK, Ankara. ÜSTÜNER, Ahat (1989), Karahanlıca ve Eski Anadolu Metinlerinde Deyimler, Atasözleri ve Kısa Hikâyeler, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Elazığ. YAKAR, Halil İbrahim (2009), Gelibolulu Sun‛î Dîvânı, (http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-213620/h/gelibolulu.pdf) (Erişim tarihi: 05.03.2013) 218 TÜBAR- XXXIV-/ 2013-Güz / Sezer ÖZYAŞAMIŞ ŞAKAR YAVUZ, Kemal (1982), Mevlânâ, Mesnevî-i Murâdiyye, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara. Yazım Kılavuzu (2012), 27. baskı, TDK, Ankara. YILDIZ, Osman (1992), Cemâlî-i Karamânî, Miftâhu’l-Ferec, Dil ÖzellikleriMetin-Söz Dizini, C. II, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Malatya. YUND, Kerim (1953), “Türk Dilinde 40”, Türk Dili, S. 23, Ağustos, s.749-752. YURTBAŞI, Metin (2012), Sınıflandırılmış Deyimler Sözlüğü, 3. baskı, İstanbul. YÜKSEL, H. Avni (1981), “Türk Folklorunda Kırk Sayısı”, Erciyes, S. 32, s. 13-17.