B R FIRSAT OLARAK SUÇ: SUÇUN DURUMSAL
BEL RLEY C LER , SUÇ FIRSATLARI VE RUT N
FAAL YETLER TEOR S
Crime as a Function of Opportunity: Situational
Determinants of Crime, Crime Opportunities and
Routine Activities Theory
Osman DOLU*
Özet
S
uçluya yo unla an geleneksel kriminolojik yakla ımların
aksine, Rutin Aktiviteler Teorisi (RAT) “suç olayı” üzerine
yo unla arak, suçun olu um mekanizmasını çözerek suçun
önlenebilece ini savunmu tur. RAT teorisyenleri suçun temel
olarak u 3 faktörün bir arada bulunması durumunda meydana
gelece ini öne sürmü lerdir: (1) motive olmu suçlu, (2) uygun
hedef ve (3) hedefi suçludan koruyabilecek koruyucuların
yoklu u. Bir sacaya ına benzetebilece imiz bu üç faktörden
herhangi birisinin yoklu u durumunda suçun olu mayaca ı
savunulmu tur. Ayrıca RAT, “her ne kadar suç i lemek ya da
i lememek bireyin tercih edebilece i eyler gibi görünse de,
bireyin önüne çıkacak suç seçeneklerin neler olaca ını seçme
imkânının olmadı ını” ifade ederek, Klasik Okul’un ortaya
koydu u, “suç rasyonel bir tercihtir” mantı ını bir adım daha
öteye götürmü tür. Zira ortaya koyulan suç mekanizması ile suç
fırsatlarının aslında insanların günlük rutin faaliyetlerine ba lı
olarak ortaya çıktı ı öne sürülerek suçun insanların günlük
ya antılarının bir fonksiyonu oldu u tezi ortaya atılmı tır.
Dolayısıyla, RAT ve Fırsat Teorisi gibi RAT varyantı teorilere
göre suçun azaltılması, önlenmesi ve kontrol altına alınabilmesi
için en temel strateji, hayatın günlük akı ı içinde suç fırsatlarını
azaltıcı tedbirlerin alınması olarak kar ımıza çıkmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Rutin Aktiviteler, Motive Olmu Suçlu,
Uygun Hedef, Koruyucu, Tutucu, Suç Fırsatları, Durumsal Suç
Önleme, Savunulabilir Alan, Suçun Çevresel Dizayn Yoluyla
Önlenmesi.
*
Dr., Polis Akademisi Önleyici Hizmetler ve Çocuk Suçlulu u Ara tırma Merkezi, odolu@kent.edu
PBD, 11 (2) 2009, ss. 1-30
Abstract
C
ontrary to traditional criminological theories that focus on
the criminal, Routine Activities Theory (RAT) focuses on
criminal events and maintains that crime can be effectively
prevented through understanding the dynamics of crime. RAT
scholars argue that crime will take place in the presence of these
three factors: (1) motivated offender, (2) suitable target, and (3)
absence of capable guardians. In this context, it is argued that
criminal event will not take place if any one of these core
elements is removed from the model. Further, RAT framework
took a step beyond the Classical School’s basic view of crime as
a rational choice by suggesting that even though to commit or
not to commit a crime might be a rational choice, individuals do
not have the opportunity to choose which crime opportunities
will be available to them. By presenting a structural mechanism
of crime, RAT scholars proposed that crime opportunities
emerge as a result of people’s daily routines. Thus, according to
RAT and other RAT-style theories like Opportunity Theory, the
basic strategy for preventing, reducing, and controlling crime is
to take routine precautions and measures that reduce crime
opportunities in people’s daily activities.
Key Words: Routine Activities, Motivated Offender, Suitable
Target, Guardian, Handler, Crime Opportunities, Situational
Crime Prevention, Defensible Space, Preventing Crime through
Environmental Crime.
Giri
kinci Dünya Sava ı ve takip eden süreçte ba ta Amerika Birle ik
Devletleri’nde olmak üzere bütün dünyayı sarsan de i iklikler ya anmı ,
gerek kamu alanında, gerek toplum hayatında ve gerekse de bireylerin
hayat tarzlarında artık geri dönü ü olmayan ciddi bir de i im ve dönü üm
süreci ba göstermi ti. Özellikle ABD’de, artan i gücü ihtiyacını
kar ılayabilmek üzere kadınlar da çalı ma hayatına atılmı ve üretim
bantlarının ba ında yerlerini almı lardı. Böyle olunca da, kadınların
toplum hayatında üstlendikleri roller ve statülerinde köklü de i imler
olmu , klasik ev hanımı görüntüsü yerini modern Amerikan kadınına
bırakmı tı. Toplumsal hayattaki bu hızlı de i im ve dönü ümün
sonucunda da, her alanda ya anan çalkantılar gibi, asayi ve huzur
bozulmu ve suç oranlarında daha önce görülmemi bir patlama
ya anmı tı.
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
lk FBI raporunun daha henüz 10. yılını bile tamamlamadı ı o
günlerde, 1975 tarihli FBI Ulusal Suç Raporu’na (Uniform Crime Report)
göre, 1960’dan itibaren cinayetlerin %188, gasp suçlarının %263, ırza
geçmenin %174 ve saldırı suçlarının ise %164 artmı tı (Cohen ve Felson,
1979:588). Dolayısıyla da, bu artı a getirilebilecek mantıklı bir izah çok
önemliydi. 1979 yılında yazdıkları “Sosyal De i imler ve Suç
Oranlarındaki Trendler: Rutin Aktiviteler Yakla ımı” isimli çı ır açan
makaleleriyle Lawrence Cohen ve Marcus Felson, o güne dek ortaya
koyulan suç teorilerinden farklı bir yakla ımla, hem suçlular hem de suç
ma durları açısından insanların hayatın akı ı içinde ya adıkları rutinlerin
önemini ortaya koyarak suçların artı ına bu rutinlerin neden oldu unu
öne sürmü lerdi.
1. Rutin Aktiviteler Teorisi
Her ne kadar, Rasyonel Tercih Teorisi bireylerin suç i leme kararının bir
tercih sonucu alındı ını net bir ekilde ortaya koysa da, suçluların önüne
çıkması muhtemel suç senaryolarının veya suç tercihlerinin neler
olaca ını tercih edemeyecekleri için bu yakla ım suçu açıklamada
yetersiz kalmaktaydı. te bu noktada Rutin Aktiviteler Teorisi, bireylerin
kar ıla acakları suç fırsatlarındaki de i imi izah noktasında daha sa lam
bir mekanizma ortaya koyarak bu eksikli i gideriyordu (Cullen ve
Agnew, 2003:269).
Cohen ve Felson (1979: 588), di er teorik yakla ımların aksine,
suçluya ait özellikleri ara tırmak yerine suçun zamansal ve mekânsal
bile enlerinin bir arada de erlendirildi i durumsal faktörlere
yo unla mak gerekti ini dü ünüyorlardı. Zaten, 1969 tarihli “ iddetin
Sebepleri ve Önlenmesi Ulusal Komisyonu”nun (National Commission
on the Causes and Prevention of Violence) ara tırma raporunda, iddete
yol açan faktörlerde herhangi bir kötüle me olmadı ı halde neden iddet
içeren suçların arttı ı sorgulanıyor ve burada farklı bir suç mekanizmasını
olabilece ine i aret ediliyordu. te bu noktada, Cohen ve Felson (1979:
588) bu probleme farklı bir açılım getirerek suçların aslında insanların
günlük aktivitelerinin ve evden uzakta geçirdikleri zamanın artı ına
paralel olarak artmı olabilece ini zira bu durumun suç için uygun
fırsatları artıraca ını iddia ediyorlardı.
O güne kadar yapılmı mekânsal suç analizleri, suçu anlamada
oldukça faydalı olmu lardı ancak bu analizler insanı ve insan ekolojisi
diyebilece imiz insanı çevreleyen unsurları ve insan hayatının dinamik
yapısını hesaba katmamı lardı. Cohen ve Felson (1979:589) bu eksikli i
de göz önünde bulundurarak suçu olu turan unsurları analiz ederek suç
mekanizmasının (1) motive olmu suçlu, (2) uygun hedef ve (3) hedefi
suçtan koruyabilecek gardiyanların veya koruyucuların yoklu u olmak
üzere 3 parçadan olu tu unu iddia ettiler (Bkz: ekil.1).
Dolayısıyla, suçun olu abilmesi için, suç i lemeyi kafasına koymu
potansiyel bir suçlu, suçluyu kendisine çekecek kadar de erli ve çekici
bir suç hedefi ve son olarak da suça hedef olan eyi veya kimseyi
koruyabilecek kapasitedeki insan, hayvan veya teknolojik koruyucunun
bir arada olması gerekti ini savunan rutin aktiviteler teorisine göre bu üç
unsur tıpkı bir sacaya ı gibidir ve suçun olu abilmesi için hepsinin de
mevcut olması gerekir. Aynen sacaya ının bir aya ı çekildi inde
devrilmesi gibi, üç unsurdan herhangi birinin denklemden çıkarılması ile
suçun olu umu engellenebilir (Cohen ve Felson, 1979: 594-595; 604).
ekil 1: Rutin Aktiviteler Teorisi’ne Göre Suç Mekanizması
Uygun Hedef
(Suç Ma duru veya Suç Objesi)
SUÇ
Motive Olmu Suçlu
Hedefi Suça Kar ı Koruyabilecek
Korucuların Yoklu u
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
Cohen ve Felson (1979:589), ortaya koydukları bu yakla ım ile
insanların sosyal faaliyetlerinin zaman ve mekân içinde aldıkları
durumların nasıl olup da suça e ilimli bireylerin bu niyetlerini
kolayla tırıcı bir mekanizma haline dönü tü ünü ifade ederken, kontrol
mekanizmalarının ve koruyucuların varlı ının kritik bir öneme
kavu tu unu söylemektedirler. Dolayısıyla, insanların günlük rutin
faaliyetleri nedeniyle, ba ka zamanlarda etkisini hissettiren kontrol
mekanizmaları veya bu mekanizmaların etkileri azalacak olursa, o zaman
bireylerin suç ma duru olma olasılıkları artacaktır. Bu noktada, Cohen ve
Felson’un (1979: 589) en ciddi katkısının, kriminoloji literatüründe daha
önce ara tırılan suç-mekân ili kisine bir de zaman boyutunu eklemi
olmaları oldu unu söyleyebiliriz.
Guerry ve Quetelet’le ba layan suç-mekân ili kisi Shaw ve McKay’ın
(1942) suç ekolojisi yakla ımı ile kriminolojik çalı malarla edinilen bilgi
ve tecrübeyi o güne dek ula ılamamı bir zirveye ula tırarak suç
çalı malarında bir kilometre ta ı olmu tu. Bu dönemi takip eden süreçte
de kriminologlar suçun çevreyle olan ili kisini ihmal etmemi ve bu
tecrübeden istifade etmi ti. Ne var ki, bu çalı malarda zaman boyutu
eksikti ve mekânı zaman olmaksızın dü ünmek suç olgusunu tam olarak
anlamaya engel te kil ediyordu. Bu yönüyle rutin aktiviteler teorisi bütün
di er kriminolojik teorilerden farklı bir bakı açısı getirerek zaman
faktörünü de suç denklemine dâhil ederek suçlu-hedef-koruyucu
üçlüsünün farklı zaman ve mekânlarda bir araya geli lerini ele alarak o
güne kadarkilerden farklı bir yakla ım geli tirmi ti. Suçun, ister mikro
isterse de makro düzeyde ele alınması fark etmeksizin aynı mantı ın
uygulanması mümkün ve oldukça büyük bir avantaj sa lıyordu (Clarke
ve Felson, 2004:3).
Amos Hawley (1950), me hur “ nsan Ekolojisi Teorisi” (Human
Ecology Theory) ile insan davranı larının ve aktivitelerinin yalnızca
mekânsal faktörlerden de il, aynı zaman faktörünün de etkisiyle büyük
farklılıklar gösterdi ini iddia etmi ti. Bu yakla ıma göre, günün hangi
saatinde olundu u veya haftanın hangi gününde olundu u veya yılın
hangi ayında veya mevsiminde olundu u insan davranı larını ve
faaliyetlerini etkiliyordu (Clarke ve Felson, 2004:3). te bu yönüyle
Hawley’in bu teorisi, rutin aktiviteler teorisinin istifade etti i en önemli
mantıksal çerçevedir denilebilir.
Hawley, toplumu yalnızca belli bir yerde varlı ını devam ettiren insan
grubu olarak görmemi , aynı zamanda de i ik zaman ve mekan
boyutlarında insanların birbirleriyle simbiyotik bir etkile im halinde
oldukları ve bu yönüyle insan varlı ının bir di erine ba lı oldu u bir
ekolojik sisteme benzetmektedir (Cohen ve Felson, 1979:589). Hawley,
toplum hayatının zamansal boyutunu üç ba lıkta özetlemi tir: (1) ritim
(rhythm), (2) tempo (tempo), ve (3) zamanlama (timing). Ritim, sosyal
hadiselerin hangi zaman dilimlerinde meydana geldi ini, bir yerden ba ka
bir yere gidi geli leri; tempo ise, birim zamanda meydana gelen olay
sayısını; zamanlama ise esasen birbirinden ba ımsız olan aktivitelerin ne
kadar benzerlik ve koordinasyon içinde meydana geldi ini ifade
ediyordu. Dolayısıyla, Hawley’in ortaya koydu u bu çerçeve içinde,
suçluların belli bir muhitte i ledikleri suç sayısı ve suçlularla ma durların
hayat ritimlerinin benzer zamanlamalarla meydana gelmesi ile, daha
önceki kriminolojik yakla ımların ihmal etti i bir husus mercek altına
alınarak suçun olu um mekanizmasına ili kin zamansal ve mekansal bir
bakı açısı geli tirilmi tir (Cohen ve Felson, 1979:590).
Bu yakla ım içinde, ma durlar ve suçlular arasında güçlü bir ili ki
oldu unu görmekteyiz. Di er suç teorilerinin aksine, suçlu ma durdan
ayrı dü ünülmemi , aksine aralarında ciddi bir ili ki oldu u öne
sürülmü tür.
Aynı
ekilde,
suçluların
illegal
faaliyetlerini
sürdürebilmeleri de ma durların legal faaliyetleriyle zamansal ve
mekânsal açıdan simbiyotik bir ili ki içinde ele alınmı tır. Ba ka bir
deyi le, suçluların illegal faaliyetleri, ma durların ve toplumun legal
aktivitelerinden beslenmektedir diyebiliriz (Cohen ve Felson, 1979:590).
Cohen ve Felson (1979:592), öteden beri illegal faaliyetlerle
ekonomik artlar arasındaki ili kiyi inceleyen ara tırmacıların ba arılı
olamamasının nedeninin, makro düzeydeki bu analizlerin, gerek sosyal ve
gerekse de ekonomik faktörler açısından yanlı de i kenleri kullanması
olabilece ini, dolayısıyla da sosyal faktörlerin suç fırsatlarını nasıl
etkiledi ini ifade eden yeni bir yakla ıma ihtiyaç oldu unu ve bunun da
rutin aktiviteler perspektifiyle mümkün olabilece ini ifade etmektedir.
Rutin faaliyetler, genel olarak üç yerde cereyan ediyor denilebilir: (1)
i te, (2) evde, (3) di er faaliyetlerimizi gerçekle tirdi imiz evden uzak
mekânlar. Dolayısıyla, evin dı ındaki bütün faaliyetler nedeniyle
insanların kendilerini koruyabilecek koruyucuların olmadı ı ortamlarda
suçlularla kar ıla ma olasılıkları artmakta oldu u için, rutin faaliyetlere
ba lı olarak özellikle adi suçlar veya sokak suçları dedi imiz suç
oranlarında belli bir artı ın olması beklenen bir durumdur (Cohen ve
Felson, 1979:593-594).
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
1.1. Motive Olmu Suçlu(lar)
Yine bu teorik yakla ımı di erlerinden ayıran bir özellik de, motive
olmu suçluların varlı ı pe in olarak kabul edilerek ve suçun olu umu
için fırsatlar do uracak di er faktörler üzerine yo unla ılmı olmasıdır.
Esasen, bu yakla ımda pek çok insan, kar ılarına en uygun fırsatın
çıkmasını bekleyen potansiyel suçlular olarak görülürler. Ne zaman suç
için uygun bir fırsat çıkarsa, potansiyel suçlular bir anda gerçek suçlulara
dönü üverirler. Genellikle çok mantıklı ve “rasyonel” zannedilen suçlular
ço u zaman pek çok aptalca hatalar yapar ve hatta i ledikleri, daha
do rusu i lemeye çalı tıkları suçlarla insanları kendilerine güldürebilirler
(Felson, 1998:54). Dolayısıyla, sınırlı rasyonellik mantı ı aynen burada
da geçerlidir. Ne var ki, ister sınırlı ister sınırsız olsun suçlunun ne kadar
rasyonel oldu u veya olmadı ı rutin aktiviteler teorisi açısından önemli
de ildir zira motive olmu suçluların varlı ı zaten sabit kabul edilir ve
suç fırsatlarını olu turan di er iki unsura yo unla ılır.
Bu hususta, Zipf’in (1950) “En Az Çaba Prensibi” (Principle of Least
Effort) konumuzu gayet güzel bir ekilde izah etmektedir. Zipf, insanların
elde etmek istedikleri herhangi bir eyi, hemen her zaman en az emekle,
en az zamanda ve en kolay ekilde elde etmek istediklerini söyler. Bu
anlamda en az çaba prensibi, “fazladan kalori veya zamanın bo a
harcanmaması anlamına gelir” (Felson, 1998:913). Bu prensibe göre
suçlular, faaliyetleri için gidebilecekleri en kısa mesafeleri ve yollarının
üstündeki güzergâhları tercih ederler (Felson, 1998:913). Ba ka bir
deyi le suçlular, en az çabayla en iri lokmayı midelerine indirme
pe indedirler.
Zipf’in ikinci prensibi ise, insanların fazla kafa yormadan ve
ara tırmadan ellerindeki bilgiye göre hareket ettikleri söyler. Nasıl ki,
kötü bir tüketicinin, daha iyi ve/veya daha ucuz bir ürünü biraz ara tırma
ile bulabilecekken, markete girer girmez önündeki ilk ürünü alıp kasaya
gitmesi gibi, ço u zaman suçlular da, aslında çok daha iyi suç hedeflerini
az ileride bulabilecekken, önlerine ilk çıkan hedefe yönelirler. Bu da
do al olarak suçluların çok acemice davranmalarına ve kısa sürede
kendilerini yakalatacak riskler almalarına neden olur (Felson, 1998:913914). Dolayısıyla, uygun bir hedefin koruyucunun olmadı ı bir durumda
bu tür suçluların en kısa sürede harekete geçece ini tahmin etmek
herhalde çok da yanlı olmaz. Zaten rutin aktiviteler teorisi bu nedenle
motive olmu suçluların varlı ını daha en ba tan kabul etmi tir.
1.2. Koruyucunun Yoklu u
Koruyucular ile ille de polis veya di er koruma görevlilerinin varlı ı
dü ünülmemelidir. Bilakis, suç anında bir polisin olay yerinde olma
ihtimali oldukça zayıftır. Aile fertleri, bir arkada , bir köpek veya bireyi
suçtan koruyabilecek her türlü fiziksel ve teknolojik olanaklar da
koruyucu kapsamında de erlendirilebilir. Hatta ma dur veya hedefin
çevresinde bir yabancının varlı ı eklinde bile olsa ba ka insanların
varlı ı suçluları caydırıcı bir etki yapacaktır. Dolayısıyla, koruyucu ile
ille de elinde silahı, sırtında üniforması ile resmi bir görevlinin olması
gerekti i fikri yanlı tır (Felson, 1998:53).
Koruyucuların bulundukları ortamlarda suç ma duru olma ihtimali en
azdır (Felson ve Cohen, 1979:594). Özellikle de, insanların günlük
rutinlerine daldıkları ve kendilerini, evlerini, e yalarını ve sevdiklerini
etraftan gelebilecek her türlü saldırıya kar ı koruma ihtimalleri iyice
azaldı ı için, koruyucuların varlı ı suçun önlenebilmesi için en önemli
unsurdur (Felson, 1996a:21).
1.3. Uygun Hedef
Yapılan ara tırmalar, ekonomik artlar iyile tikçe, suçlular için daha çok
çalınacak malzeme ortaya çıktı ını, bireylerin üzerlerinde pek çok de erli
e yayı ta ıyor oldukları için bireyler ve mallarına yönelik saldırı tehdinin
ciddi oranda arttı ını ve yeni suç fırsatlarının ortaya çıktı ını
göstermektedir (Felson, 1987:911–912; Brantingham and Brantingham,
2004:263). Yani, artan suç oranlarının bir noktada “uygun hedef”lerin
sayısındaki artı la büyük oranda paralellik gösterdi ini görmekteyiz.
Bir hedefi uygun yapan ey, aslında o hedefi suçlular için çekici kılan
her türlü unsuru kapsar. Uygun bir hedefin varlı ı ile suça hedef olan
e yanın, yerin veya kimsenin, de erli, eri ilebilir, görülebilir ve dura an,
yani hareketsizlik gibi özelliklere sahip olması kastedilir ve bir hedefin
uygun
olması
hedefi
suçluların
direk
temas
kurarak
gerçekle tirebilecekleri saldırılara uygun ortam hazırlar (Felson ve
Cohen, 1979:595). Bu anlamda, günümüzün popüler e yaları olan dizüstü
bilgisayarları, cep telefonları, cep bilgisayarları ve GPS cihazları gibi
elektronik e yalar ba ta olmak üzere yükte hafif pahada a ır her türlü
e ya suç için uygun hedef olabilir. Ayrıca, gecenin bir vakti karanlık bir
yerden geçen bir kimse, kapısı kilitlenmemi pahalı bir araç da uygun
hedeflerdir.
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
Suç Ma duru Olmayı Belirleyen Temel Özellikler Nelerdir?
Suç ma duru olmayı etkileyen 5 unsurdan bahsetmek mümkündür:
hedefin (1) görünür olması (visibility), (2) de erli veya arzu edilebilir
olması (desirability), (3) suça kar ı korumasız olması (vulnerability), (4)
hareket kabiliyeti (inertia), (5) suça hedef te kil edecek eyin müsait
(availability) veya eri ilebilir (accessible) olması.
1.3.1. Hedefin Görünür Olması
Suç hedefinin görünürlü ü (visibility) kriminologlar tarafından hafife
alınan ve bu nedenle de analizlere pek dâhil edilmeyen bir özelliktir
ancak bu genel kanı yanıltıcıdır. Kalabalık bir yerde bir deste paranın
görünmesi, herkesin gördü ü bir yere aracı kilitlemeden çekip gitmek,
aracın ön camından herkes tarafından görülebilecek ekilde de erli bir
e ya bırakmak veya yeni satın alınan bir ürüne gereksiz yere insanların
dikkatini çekmek veya özellikle kuyumcu ve mücevherci gibi de erli
e ya satan ma azalarda ulu orta para saymalar gibi pek çok dikkatsiz
davranı suç hedef(ler)inin görünürlü ünü belirleyen genel davranı
tarzlarıdır (Felson, 1998:57–58). Bu tür davranı ların, yeni pi mi enfes
bir yeme in veya pastanın üzerini örtmeyerek sineklere davetiye
çıkarmaktan farkı yoktur.
1.3.2. De erli veya Arzu Edilebilir Olması
Bir eyin de erli (valuable) ve arzu edilebilir olması (desirable), suç
ma duru olmasını belirleyen en önemli faktörlerden birisidir.
Viktimologlar, bazı insanların durmadan suç ma duru olmaya devam
ettiklerini söylemektedirler. Belki de, suçluların hep aynı tip insanları
seçmelerinde, ma durlara atfettikleri belli bir de er olabilir ve bu de er
dolayısıyla da belli özellikleri ta ıyan ma durlar suçlular için daha çekici
bir hal alabilirler (Felson, 1998:55). Bir eyin arzulanabilir olması, mala
kar ı suçlarda en net ekliyle görüldü ü üzere, suçlunun di er mallara
göre belli bir malı daha fazla çalmayı istemesine neden olacak kadar
de erli olması durumunu ifade eder. Örne in, yan yana duran iki
arabadan daha de erli olan spor arabanın hemen yanındaki eski model ve
çarpık bir araca göre daha arzulanan bir araç oldu unu söyleyebiliriz.
Aynı ekilde, üstü ba ı düzgün ve iyi giyimiyle zengin birisi oldu u
anla ılan bir kimse de üstü ba ı peri an bir ki iye göre suç ma duru olma
ihtimali daha yüksektir (Skogan ve Klecka, 1977:32). Aynı ekilde
tecavüzcüler, genç kadınları, orta ya veya daha ya lı kadınlara göre daha
fazla ederler (Felson, 1998:55).
1.3.3. Suça Kar ı Korumasız Olması
Suça kar ı korunmasız olma (vulnerability) da suç ma duriyeti ihtimalini
artıran bir di er faktördür. Korunmasızlık ile saldırganın hedefe ne kadar
kolay yakla ılabildi i, ne kadar kolay saldırılabildi i, ve hedefin
saldırıdan kurtulabilme ve kaçabilme güçlü ü kastedilir. Kendilerini
savunma güçlerinin di er insanlara göre daha az olması dolayısıyla
ya lılar, kadınlar ve çocukların suç ma duru olma ihtimali di er insanlara
göre daha fazladır (Skogan ve Klecka, 1977:32). Bu noktada, kapısı
kilitlenmemi bir araç, geceleyin camları açık bırakılan giri kattaki bir ev
uygun bir suç hedefidir. Ayrıca, anti virüs programı bulunmayan veya
güncellemeleri yapılmamı , güvenlik duvarı (firewall) olmayan bir
bilgisayar veya yeterli güvenli olmayan özel ve kamuya ait bilgisayar
sistemleri de suçlular için biçilmez kaftan sayabilece imiz suç
hedefleridir (Alshalan, 2006:20; Dolu, 2007:32–33).
Bu husus, bireyler arası iddet hadiselerinde de belirleyicidir. Hiç
kimse iri yarı bir adama bula mak istemez. Zaten, literatüre baktı ımız
zaman, yeti kinlerin, çocuklar ve gençlere göre daha az iddet ma duru
olduklarını göstermektedir. Zira yeti kinlerin hedef alındı ı saldırılarda
yeti kinlerin kar ı koyma ve saldırgana zarar verme ihtimali daha
fazladır. Dolayısıyla, bir bireyin iddet ma duru olma ihtimalini, ki inin
gücü, boyu, cüssesi veya vücudunun ne kadar iri oldu u ve a ırlı ının
belirlece ini söyleyebiliriz (Felson, 1996:57).
1.3.4. Hareket Kabiliyeti
Bir hedefin hareket kabiliyeti (mobility vs. inertia) de suça konu olma
ihtimalini belirleyen ba ka bir faktördür. De erli olsa bile a ır olan
e yalar suçlular için çekici hedefler de ildirler. Bu anlamda,
otomobillerin hareket kabiliyeti yüksek oldu u için arabalar suçluların
favorisidir (Felson, 1996:57).
1.3.5. Hedefin Müsait ve Eri ilebilir Olması
Bir eyin suça hedef te kil edecek ekilde müsait (available) ve
eri ilebilir (accessible) olması, hedefin ille de suça konu olacak ekilde
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
arzulanabilir bir de erde olup olmadı ı fark etmeksizin, suçluların
hedeflerine rahatlıkla ula abilmesi ve daha sonra da oradan rahatlıkla
uzakla abilmeleri kastedilir. Müsait ve eri ilebilir hedefler, suçluların
takıldıkları muhitte ve kullandıkları güzergâhlar üzerinde ya ayan
potansiyel ma durlar, de erli evler ve arabalar ve benzeri her türlü
hedeftir. Bu anlamda, suç oranlarının yüksek oldu u yerlerde ya ayan
insanların, suçlularda daha fazla kar ıla ma olasılıkları oldu u için suç
ma duru olma ihtimali di erlerine göre daha yüksektir diyebiliriz
(Skogan ve Klecka, 1977:32; Felson, 1998:58).
Günümüzün dünyasında insanların günlük rutinleri ve faaliyetleri,
sosyal yapılar ve süreçlerde meydana gelen de i ime paralel olarak
evlerden uzak yerlere yayılmı tır (Cohen ve Felson, 1979:598). Elbette,
bu toplumsal dönü üm sonucunda, eskiye oranla çok daha fazla insanın
ayrı ev tutup ya aması, evlilik harici kız-erkek çiftlerin aynı evlerde
ya amaya ba laması, gibi hadiseler, dayanıklı ev e yalarına, beyaz
e yalara ve otomobile olan talebi artırmı tır. Bu sosyal hareketlilik içinde
do al olarak daha kolay ta ınabilir, yükde hafif pahada a ır e yaların
üretimine hız verilmi olması sonucu hırsızlık suçlarında da patlamalar
meydana gelmi tir (Cohen ve Felson, 1979:599).
Ayrıca, modern hayatın neden oldu u sosyal yıkımın bir yansıması
olarak, artan bo anmalar veya evlilik dı ı do an çocuklar neticesinde
olu an tek ebeveynli ailelerin sayısının artması sonucu, ebeveynlerin
evlerini geçindirebilmek için, çocuklarını bir kre e, gündüz bakımevine
veya okula bırakılarak çalı maya gitmesi sonucu gerek evlerin sahipsiz
bırakılması, gerekse de evde geçirilen zamanın azalması sonucu hem
evlerin hem de bireylerin suç ma duru olma olasılıklarını artırmı tır.
Gözetimsiz bırakılan çocuklar ise, ba ıbo bir ekilde her türlü olumsuz
etkiye ve kötü insanlarla ve suç çeteleriyle kar ıla arak ma dur olmaya
veya bu çetelere katılarak suçlu olmaya müsait bir vaziyette bırakılmı
olurlar. Ayrıca bu çocuklar her an kötü niyetli yeti kinlerin hedefi
olmaktan da kurtulamazlar. Dolayısıyla, çocukların ve gençlerin ba ıbo
ve sahipsiz bırakılması ile hem ma dur olmaları hem de suçlu olmalarına
uygun zemin hazırlanmı olur (Cohen ve Felson, 1979:596; Felson,
1996a:21).
1.4. Rutin Aktiviteler Teorisi’ne Eklenen Dördüncü Faktör:
“Tutucular” (Handlers)
Felson (1986 ve 1995), rutin aktiviteler teorisinin öngördü ü, motive
olmu suçlu, uygun hedef ve hedefi suça kar ı koruyabilecek kapasitedeki
koruyucuların yoklu u üçlüsünde, suçluları motive eden eyin ne oldu u
veya suçluları engelleyebilecek faktörlerin olup olmadı ı gibi soruların
cevapsız bırakıldı ını dü ünerek suçluları suç i lemekten alıkoyabilecek
koruyucuların dı ındaki engelleyicilere yo unla mı ve engelleyicilerin
de de rutin aktiviteler teorisindeki üçlü yapıya dördüncü bir parça olarak
eklenmesi gerekti ini dü ünmü tür.
Bu konudaki ilk çalı ma Felson’un (1986) “engellenmi suçlu”
yakla ımıdır. Felson (1986), Hirschi’nin kontrol teorisinden istifade
ederek, ailesine, sevdiklerine ve topluma sıkı ba larla ba lı olan bireyleri
çevreleyen insanların etkisiyle bireyin suç i leme ihtimalinin azalaca ını
iddia etmi tir. Zira özellikle de bireyi yakından tanıyan ve üzerinde belli
bir etkisi olan insanlar tarafından suçluların “tutulaca ını” dolayısıyla da
suçlunun suç i lemekten alıkonulaca ını öngörmü tür (Felson, 1986).
Rutin aktiviteler teorisinin ilk defa ortaya atıldı ı zamanki mantıkta suçun
önlenebilmesi için “hedefin muhafaza altına alınması” ve bu yolla
hedefin uygun ve çekici bir hedef olmaktan çıkarılması savunulmu ken,
Felson’un ortay koydu u bu yeni yakla ım ile suçun suçlunun
“tutulması” ile önlenmesi gibi bir felsefe geli tirilmi tir. Boeting
(2006:14) bu yeni felsefe ile suçluların “motive olmu suçlu” (motivated
offender) kategorisinden çıkarılarak “suç i lemesi muhtemel suçlu”
(likely offender) olarak görülmeye ba landı ını söylemektedir. lk
kategorideki suçlularla belli bir kararlılık ve suç i leme azmi varken,
ikinci kategorideki yakla ım ile suç ihtimalinin daha da azalmı oldu u
bir suçlu portresi görmekteyiz.
Nitekim Osgood ve arkada ları (1996), 18–26 ya ları arasında
bulunan 1700’den fazla genç üzerinde yapılan bir ara tırma ile elde
edilen verileri analiz ederek yaptıkları ara tırmaları sonucunda, otorite
figürü olarak tanımlanabilecek kimselerin bulunmadıkları ortamlarda
gençlerin akranlarıyla birlikte geli i güzel bir ekilde geçirdikleri
vakitlerin suç fırsatlarını artırdı ını bulmu lardır. Zira otorite figürü
olarak tanımlayabilece imiz ana-baba, ö retmen veya gençle yakın ili ki
içinde olan yeti kinlerin etrafta olmadı ı ortamlar sosyal kontrolün de en
aza indi i dolayısıyla da gençleri suçtan alıkoyabilecek mekanizmaların
en zayıf oldu u yerlerdir. Özellikle gençlerin ya ıtlarıyla birlikte
oldukları bu tür ortamlarda, arkada larından görecekleri takdir veya
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
tepkilerin önemine binaen “çabuk gaza gelme” olasılıkları oldu u için bu
tür ortamlar gençlerin, arkada ları arasında popular olmak ve bazen de
e lence için suç i lemelerinin daha da kolay ve daha anlamlı ve
ödüllendirici oldu unu belirtmektedirler. Sosyal kontrolün azaldı ı bu
durumda, özellikle a ır bir alkol kullanımı, uyu turucu kullanımı gibi
kötü alı kanlıklar ba ta olmak üzere tehlikeli araç kullanma gibi her türlü
sapıcı eylem için gençlere bol bol bo zaman sa lamaktadır (Osgood vd.,
1996).
1.5. Rutin Aktiviteler Teorisi’nin Genel De erlendirmesi
Sonuç olarak, uygun hedeflerin, koruyucuların olmadı ı zamanlarda ve
mekânlarda motive olmu suçlularla bir araya gelmesi ile suçluların suç
i leme arzusunda herhangi bir artı olmaksızın suç oranlarının artaca ını
söyleyebiliriz (Cohen ve Felson, 1979:604). te bu nokta, rutin
aktiviteler teorisinin getirdi i en orijinal bakı açısıdır. Dolayısıyla,
uygun hedef, motive olmu suçlu ve koruyucuların yoklu u durumlarının
farklı zamansal ve mekânsal kombinasyonlarıyla bir araya geldi i anlar
suç için en uygun “fırsat paketleri”ni olu tururlar. Bu anlamda rutin
aktiviteler teorisi, suçlu motivasyonunu sabit tutarak di er iki faktördeki
de i im ile suç ma duriyeti oranlarının nasıl artabilece i veya
azalabilece ini gösteren yegâne teorik yakla ımdır.
“Rutin Aktiviteler Teorisi” çerçevesinden bakıldı ı zaman, sokak
suçlarındaki artı ları basit bir ekilde toplumsal yapının çökü ünün bir
i areti olarak ele almak yerine, günümüz dünyasının zengin ve özgür
insanının günlük hayat rutinleri neticesinde ortaya çıkan normal bir sonuç
olarak görmek daha makul bir seçenek gibi durmaktadır. Zira eskinin
dura an ve sabit hayat tarzı ile günümüzün hızlı ve de i ken hayat tarzını
kıyasladı ımız zaman, belki de bu hızlı de i imin toplumun ortaya çıkan
problemlerle ba edebilme kapasitesini a mı olabilece i izlenimini
do urmaktadır. Belki de aynı mantıkla, artık sadece ceza eksenli bir suç
önleme ve mücadele stratejisi artık suç fırsatlarının hiçbir dönemle
kıyaslanamayacak kadar bol oldu u günümüzde i e yaramaz hale gelmi
olabilir. Dolayısıyla, adi sokak suçları için olu an suç fırsatları ve hayat
tarzımız o kadar iç içe geçmi ler ki, suçu önleyebilmek için hayat
tarzımızda köklü de i iklikler yapmak art gibi görünmektedir (Cohen ve
Felson, 1979:605).
Rutin aktiviteler teorisi, suç faaliyetlerinin, bizlerin günlük
faaliyetlerinden beslendi ini ve bu iki tür faaliyet arasında simbiyotik bir
ili ki oldu unu ortaya koymakla suç etyolojisine oldukça orijinal bir
katkıda bulunmu tur (Felson, 1996a:21). Bu teori, daha sonraki süreçte
ortaya koyulan suçu anlama, analiz etme ve önleme stratejileri üzerinde
de derin etkiler yapmı tır.
Bazı ara tırmacılar, rutin aktiviteler teorisinin adi sokak suçlarını izah
edebilmek için, nicel ara tırmalarda belirtildi i gibi her zaman net bir suç
mekanizması ortaya koyamayabilece ini, bu nedenle de rutin aktiviteler
teorisine bir de suç fırsatı yakla ımının eklenerek geni letilmesi ile elde
edilecek entegre modelin daha çok açıklama gücü olaca ını
belirtmi lerdir (bkz: Kennedy ve Baron, 1993). Zaten, enteresan bir
ekilde bir zamanlar birbirine alternatif ve rakip görülen rutin aktiveler
teorisi ile rasyonel tercih teorisi bu görü paralelinde bir araya getirilerek
açıklama gücü daha yüksek modeller ortaya koyulmu tur (Clarke ve
Felson, 2004:1). imdi, a a ıdaki bölümde bu çalı malar üzerinde
duraca ız.
2. Suç Fırsatları
Suçu, geleneksel suç teorilerinin yaptı ı gibi yalnızca “derin sosyal,
ekonomik ve psikolojik faktörlerin bir ürünü olarak de il, aynı zamanda
bireylerin bilinçli olarak ortaya koydukları tercihlerin bir sonucu” olarak
gören ve bu noktada suç fırsatlarının cazibesinin suça davetiye çıkaran en
önemli ey oldu unu savunan Clarke (1983:227), rutin aktiviteler
teorisinin ortaya atılmasından 20 yıl kadar bir zaman sonra bu kez de
Felson ile bir araya gelerek rutin aktiviteler teorisinin kalbi sayılan suç
fırsatları üzerine yo unla mı tır.
Felson ve Clarke (1998), “Fırsat Hırsız Do urur: Suç Önleme çin
Pratik Teori” (Opportunity Makes the Thief: Practical Theory for Crime
Prevention) isimli eserlerinde, suçun “esas nedeni”nin fırsatlar oldu unu,
dolayısıyla suçun mekanizmasını anlayabilmek için suç fırsatlarının neler
oldu una yo unla ılması gerekti ini iddia etmi tir. Felson ve Clarke’a
(1998:v-vi) göre fırsat-suç teorisinin 10 temel prensibi unlardır:
(1) Fırsatlar, bütün suçlara neden olma bakımından belli bir rol
oynarlar.
(2) Suç fırsatları her suç tipine göre de i iklik arz eder.
(3) Suç fırsatları belli zamanlarda ve mekânlarda yo unla mı tır.
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
(4) Suç fırsatları, insanların her gün yaptıkları günlük faaliyetlerine
ba lı olarak ortaya çıkarlar.
(5) Bir suç bir di eri için fırsat do urur.
(6) Bazı ürünler, oldukça ba tan çıkarıcı suç fırsatları sunarlar.
(7) Sosyal ve teknolojik de i iklikler yeni suç fırsatları do ururlar.
(8) Suç, suç fırsatları azaltılarak önlenebilir.
(9) Suç fırsatlarını azaltmak genellikle suçun yer de i tirmesine neden
olmaz.
(10) Yo un bir fırsat azalatımı genel olarak suç oranlarında belli bir
dü ü sa lar.
Felson ve Clarke (1998:2), nedensellik ili kisi kurabilmenin en sa lam
yolunun deney yapmaktan geçti ini söyledikten sonra, suç ve fırsat
ili kisini ara tıran birkaç deneyden bahsetmektedir. Aslında, bu tür
deneyleri yapmak kolay de ildir çünkü suçluların nasıl davranaca ı
anlayabilmek için önce bir suç fırsatı olu turup sonra da bekleyip neler
olaca ını izlemeye koyulma etik de ildir. Ancak bazı ara tırmacılar
sınırları zorlayarak geçmi te bazı deneyler yaptıkları bilinmektedir. Bu
deneylerden birinde, kendilerine kopya çekebilecekleri uygun bir ortam
sa lanan çocukların birkaçı müstesna hemen hepsinin sınavda kopya
çektikleri tespit edilmi tir. Bir ba ka deneyde ise üzerlerine adresleri
yazılmı ve pulları yapı tırılmı durumdaki mektuplar sokaklara saçılarak
acaba yoldan geçen insanların bu mektupları posta kutusuna götürüp atıp
atmayacakları gözlemlenmek istenmi tir. Deney sonunda zarfların içinde
para bulan bireylerin mektupları kutuya atmayarak önlerine çıkan fırsatı
de erlendirerek paraları aldıkları gözlemlendi. Ayrıca denekler, erkeklere
hitaben yazılmı olan mektupları bayanlara hitaben yazılmı olanlara göre
daha yüksek bir oranda posta kutusuna atmı lardı. Felson ve Clarke bu
durumun, bireylerin önüne tahrik düzeyi yüksek uygun fırsatların çıkması
durumunda bireylerin bilinçli bir hareket tarzı sergilediklerini, dolayısıyla
da uygun fırsatların çıkması durumunda bireylerin suç i leme
olasılıklarının yüksek oldu u eklinde bir çıkarım yapılabilece ini ima
etmektedir (Felson ve Clarke, 1998:2). Dolayısıyla suçun önlenebilmesi
için suç fırsatlarının azaltılması en temel çözüm önerisi olarak kar ımıza
çıkmaktadır. te tam da bu noktada, suç-fırsat teorisinin bir varyantı
olarak ortaya koyulan durumsal suç önleme yakla ımının aynı felsefeyi
savundu unu görüyoruz.
3. Durumsal Suç Önleme
Felson’a (1996b:23) göre “durumsal suç önleme” (situational crime
prevention), “suçluların illegal faaliyetlerini yürütmek için kullandıkları
suç fırsatlarını azaltarak suçun önlenebilmesi için kullanılan bir dizi
tekni i” ifade için kullanılan jenerik bir terimdir. Bu yakla ım içinde,
suçlularla do rudan bir yaka-paça olma durumu yoktur. Bilakis, suç
fırsatlarının azaltılması sonucu suçlular kendi irade ve tercihleriyle suç
i lemekten vazgeçerler.
Rutin aktiviteler teorisiyle ba layan ve daha sonraki suç-fırsat
ili kisini irdeleyen çalı malarla bu akımın ortaya koydu u temel
felsefeden hareketle durumsal suç önlemenin en temel özelli inin,
Herbert ve Hyde’in (1985:261) da belirtti i gibi, “suçlulardan çok
suçlarla ilgilenmesi [ve] suçlu ‘üreten’ ko ullardan çok suçun meydana
geldi i durumlarla ilgilenmesidir” diyebiliriz. Bu yakla ımda suç,
suçluların önüne çıkan fırsatların bir sonucu olarak görülmekte de ve bu
suç fırsatlarının azaltılması veya ortadan kaldırılması durumunda suç
oranlarının azalaca ını iddia etmektedir. Dolayısıyla suç, suçlu-hedefkorucu ve çevre gibi unsurların bütününü birden hesaba katarak
de erlendirilen bir hadise haline gelmektedir.
Durumsal suç önleme derken, belki de öncelikle durumun ne anlama
geldi ine bir göz atmakta fayda olabilir. Durum, içinde çevre, suçlu,
suçluyu suç i lemeye te vik ve tahrik edecek unsurlar, ma dur veya
hedef, hedefi suçlular için cazip kılacak faktörler, suçun i lenmesini
kolayla tıracak veya zorla tıracak faktörler, daha önce veya o an, birlikte
veya farklı zamanlarda ba lamı ve halen devam eden hadiseler veya
bitmek üzere olan hadiselerin bulundu u bir resim karesidir. Ne var ki, bu
resim karesi her saniye yenilenmekte ve her saniye yeni bir durum ortaya
çıkmaktadır. Dolayısıyla, sürekli olarak de i en dinamik bir yapıdır
durum. Dolayısıyla durumu, uyarıcılar ve çevreden farklı görmek gerekir
(Birkbeck and LaFree, 1993:115–116; Katyal, 2002:1056, 1075).
Durumsal suç önleme, suçun yüksek oldu u yerlerde ve i lenme
sıklıkları fazla olan suçlara kar ı suç bölgesinde suç fırsatlarının
azaltılmasına yönelik tasarlanacak çevresel dizaynlar, alınacak tedbirler
ve uygulanan her türlü yönetimsel kararları içeren bir suç önleme
modelidir. Bu mantıktaki bir suç önleme stratejisi, genel olarak belirli suç
kategorileri hedef alınarak geli tirilir. Temel felsefesi de suçluların
yakalanma riskini artıracak, elde edecekleri faydaları azaltarak suçu
suçlular açısından “karlı” bir tercih olmaktan çıkararak suç fırsatlarını
azaltma üzerine kuruludur. Bu anlamda alınacak tedbirler, savunulabilir
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
alanlar olu turulması ve yapılan toplu konut çalı malarında bu mantı a
uygun hareket edilmesi, toplumu suç önleme çabalarına destek vermeye
ça ıran ve dâhil eden projeler, hedeflerin suç kar ı korunaklı hale
getirilerek “zor hedefler” haline getirilmesi ve suç riski ta ıyan bölgelerin
gözetim altında tutulması gibi önlemler eklinde sıralanabilirler (Clarke,
1983; Clarke, 1995; ayrıca, ba arılı uygulamalar için bkz: Clarke, 1997).
Suçun çevresel dizayn ile önlenmeye çalı ılması, belki de durumsal
suç önleme çalı malarının en me hurudur. Literatüre baktı ımız zaman,
mekansal ve çevresel faktörler ile suç arasında yadsınamayacak bir
ili kinin oldu unu görmekteyiz ve pek çok farklı kriminolojik gelenekten
gelen ara tırmacılar da bu faktörler arasında belli bir ili kinin varlı ına
i aret etmektedir (Örne in bkz: Shaw ve McKay, 1942; Wilson ve
Kelling, 1982; Sherman vd., 1989; Newman, 1996).
Bu yakla ıma göre, suça ili kin planlı bir mimari yakla ımla suç
fırsatlarının azaltılmaya çalı ılması özellikle uzun vadede oldukça olumlu
niteceler verecektir. Bu mimari yakla ım ile en küçük dairede mesken
olarak tasarlanan binaların yapımından en büyük dairedeki ehir
planlamasına kadar bütün bir sistemin suça kar ı güvenli ve savunulabilir
alanlar olarak dizayn edilmesiyle suç oranlarında belli bir azalma
sa lanacaktır ve bu anlamda en büyük yük, denetleme, genel eylem ve
uygulama planları çıkarma ve örnek tasarımlar ortaya koyma noktasında
belediyelere ve devlete dü mektedir (Katyal, 2002).
Suçun, mekân eksenli stratejilerle önlenebilece ine ili kin ilk mimari
yakla ımın, 1972 yılında yayınladı ı “Savunulabilir Alan, Suçun ehir
Dizaynı Yoluyla Önlenmesi” (Defensible Space, Crime Prevention
Through Urban Design) isimli kitabıyla Oscar Newman tarafından ortaya
atıldı ını söyleyebiliriz. Newman (1996:14), evlerin farklı in a tarzları ile
olu an “özel” ve “genel” alanların sakinler tarafından kontrol altında
tutulabilmesi ve dolayısıyla suç üzerindeki etkisini incelemi tir.
Ara tırma sonuçlarına göre, bir ailenin, evinin çevresindeki belli bir alan
üzerindeki söz hakkının o alanı kullanan ailelerin sayısının artı ıyla ters
orantılı olarak azaldı ını tespit etmi tir. Buna paralel olarak insanların, o
alan üzerinde bir söz hakkı oldu u hissinin ve dolayısıyla da o bölgede
cereyan eden hadiseleri üzerindeki kontrol ve belirleme hakkının
azaldı ını dü ünmeye ba ladıklarını bulmu tur (Newman, 1996:17).
Sonuç olarak da, yabancıların daha az ailenin ya adı ı yerlere oranla daha
kalabalık yerle im birimlerinde insanların birbirlerini daha az
tanıyabildi i için yabancıların çok daha rahatlıkla girip çıkabildiklerini
tespit etmi tir (Newman, 1996:17-18).
Newman, pek çok yapısal dizaynı inceledikten sonra suça etki eden iki
temel de i ken tespit etmi tir: (1) bina yüksekli i ve (2) her bir giri le
eri ilebilen dü en ev sayısı. Bina yüksekli i ile bir yapıdaki hane sayısı
artarken her bir giri le ula ılabilen hane sayısı ile evlerinin önünde
cereyan eden geli i güzel insan trafi i içinde bireylerin tanıdık simaları
görme ihtimalleri azalaca ı için kontrol imkânı ve kontrol inisiyatifinin
de azalaca ını vurgulanmaktadır. Dolayısıyla da, insanların biribirlerini
tanıma oranı azaldıkça da her türlü sosyal kontrolün azaldı ı gibi,
bireylerden beklenen sosyal tavır ve davranı lara uyma zorunlulu u hissi
de azalmaktadır ve sosyal norm ihlalleri artmaktadır (Newman, 1996:24–
29). Bu nedenle de Newman, suçun ve norm ihlallerinin önlenebilmesi
için meskenlerin ve toplu konut tarzı yapıların, insanların kom ularını
yabancılardan ayırt edebilecekleri ekilde dizayn edilmesi gerekti ini
iddia etmi tir. Evlerin, aynı yerde oturan insanların birbirleriyle
etkile imlerini artıracak ekilde tasarlanmasıyla insanlar kom ularını ve
aynı muhitin insanlarını tanıyacak ve böylece suç oranları azalacaktır. Bu
mantıkla yapılan New York ehri konut projeleri insanların kom ularını
tanıma oranlarının artı ına paralel olarak insanların yabancıları daha iyi
tanımaya ba ladı ını ve bu durumun da suç fırsatlarını azaltarak suç suç
oranlarının dü mesine yol açtı ını göstermi tir (Conklin, 2004:322).
Durumsal suç önleme giri imlerini genel olarak, ekil.2’de de
görüldü ü gibi, hedefler ve mekânlar üzerinde yo unla an modeller
olarak iki parça halinde incelemek mümkündür. Her iki yakla ımda da
önerilen suç önleme stratejilerinin do rudan dolaylıya giden bir müdahale
mantı ı ortaya koydu unu görmekteyiz.
Suç ma duru olması muhtemel hedefler üzerinde yo unla an önleme
stratejilerini ekil.2’deki tablonun A sütununda görüldü ü sıralamak
mümkündür. Biraz açmak gerekirse, bu suç önleme stratejilerini, nakit
para kullanımının azaltılarak para hırsızlıklarının azaltılması örne inde de
görebilece imiz gibi hedeflerin hedef olmaktan çıkarılması; vitrinde
gerçek cep telefonlarını veya gerçek bilgisayarları sergilemek yerine
maketlerinin yerle tirilmesi örne inde görebilece imiz gibi hedeflerin
de i tirilmesi; bir elektronik ma azasında sergilenen kameranın sa lam
bir kablo ile tezgâha sabitlenmesi veyahut da dizüstü bilgisayarların
tezgâhın üzerine çe itli aparatlar vasıtasıyla vidalanması veya
sabitlenmesi örneklerinde de görece imiz gibi hedeflerin güçlendirilmesi;
ürünlere barkot koyulması ve ürün paketlerinin içine manyetik parçaların
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
yerle tirilerek ma aza giri çıkı larına yerle tirilen özel kapılar
vasıtasıyla tespit edilmelerini sa layarak çalınmalarının önüne geçilmesi
örne inde görebilece imiz gibi hedeflerin i aretlenmesi ve son olarak da
suça alternatif faaliyetleri hayata geçirerek suçluların dikkatinin ba ka
yöne çekilmesi eklinde özetleyebiliriz (Felson, 1996b:25).
ekil 2: 10 Çe it Temel Durumsal Suç Önleme Modeli
DO RUDAN
DOLAYLI
A
B
Hedeflerle lgili Önlemler
Yerlerle lgili Önlemler
1)
Hedefler yok edilmeli,
hedef olmaktan
çıkarılmalı
2)
Hedefler de i tirilmeli
3)
Hedefler
güçlendirilmeli
4)
Hedefler i aretlenmeli
5)
Alternatifler
olu turulmalı
6)
Eri im ve giri çıkı lar
yasaklanmalı
7)
Giri çıkı lar seyreltilmeli,
giri çıkı kuralları
de i tirilmeli,
8)
Çalı anlar gözetim altına
alınmalı
9)
Do al gözetim
uygulanmalı
10) Giri çıkı lar de i tirilmeli
Kaynak: Felson, 1996b:25
Suçu önleyebilmek için suç mahalline odaklanan önleme stratejilerini
olu turan temel mantık ekil 2’nin B sütununda sıralanan öneriler
etrafında örgülenmektedir. Bu stratejileri, suç i lenmesi muhtemel hedef
mekana giri çıkı ların, kapılara veya kritik noktalara yerle tirilecek
korumalar vasıtasıyla engellenmesi veya kapı ve camlara demir
parmaklıkların yapılması yoluyla engellenmesi; giri çıkı lar için kartlı
sistemler geli tirilmesi ve yetkisiz giri çıkı ların önlenmesi; çalı anlarca
yapılacak do al gözetim ile suça hedef olabilecek veya suçun
i lenebilece i mekanların kontrol altında tutulması; yapılacak mekansal
düzenlemeler ile sadece çalı anların de il, o yerde bulunan bütün
herkesin rahatlıkla çevrelerinde neler olup bitti ini gözlemleyebilecekleri
bir dizayn ile do al gözetimin artırılması ve giri çıkı ların daha güvenli
ve kontrollü kapılara yönlendirilmesi olarak özetleyebiliriz (Felson,
1996b:25). (Durumsal suç önleme stratejilerine ili kin pratik çözümler
için bkz: Clarke ve Eck, 2005). A a ıdaki bölümlerde, suçu bir fırsat
olarak gören bu yakla ımların geçerliliklerini test eden çalı maları ele
alaca ız.
4. Suç Gerçekten de Fırsatların Ürünü mü?
4.1. Teorinin Temel Varsayımlarının Test Edilmesi
Cohen ve Felson’un 1979 tarihinde ortaya koydu u rutin aktiviteler
teorisini, o günün artlarında geçerlili ini test edebilmek için Stahura ve
Sloan (1998), 1972 ile 1980 yılları arasında 676 Amerikan varo undaki
(suburb) suç oranlarında meydana gelen de i iklikleri incelemi lerdir.
Ara tırmaları sonucunda, rutin aktiviteler teorisinin suçun ön artı olarak
öngördü ü motive olmu suçlu, uygun hedef ve koruyucuların
bulunmaması artlarının hepsinin hem mala kar ı suçlarındaki hem de
iddet içeren suçlardaki de i imleri do ru olarak tahmin ettiklerini tespit
etmi lerdir. Ayrıca, teorinin öngördü ü bu üç unsurun aynı anda
olmasının mala kar ı i lenen suçları iyice körükleyen bir etki yaptı ını da
bulmu lardır (Stahura ve Sloan, 1998).
Benzer bir ekilde, Miether, Stafford ve Long’un (1987) 13 Amerikan
ehrinde ya ayan 107,678 ki iden olu an bir örneklemdeki deneklerin,
bireylerin gündüz ve güne battıktan sonra yaptıkları faaliyetlerini ve bu
faaliyetlerin içerik ve sayısal olarak incelenmesiyle olu turdukları
ölçekleri kullanarak yaptıkları analizler sonucunda, bireylerin rutin
aktivitelerin ve hayat tarzlarının mala kar ı i lenen suçlardaki de i imi
do ru bir ekilde tahmin etti ini görmü lerdir. Miether ve arkada ları
(1987:194) teorinin, mala kar ı suçlardaki de i imi hem toplu istatistikler
anlamında (aggregate victimization rates) hem de birey seviyesindeki
ma duriyet (individual victimization rate) durumlarının ikisini birden
açıklayabildi ini bildirmektedirler (Meither vd., 1987).
Mustaine ve Tewksbury (1998), üniversite ö rencileri üzerinde
yapmı oldukları ara tırmaları sonucunda, rutin aktiviteler teorisinin hem
basit hem de daha ciddi hırsızlık suçlarını do ru bir ekilde tahmin
etti ini ve bu ili kinin varlı ını da istatistiksel analizlerin de
do ruladı ını bildirmektedirler. Ne var ki, bireyin veya korumasız
bıraktı ı mallarının suça hedef olma riskini do ru bir ekilde tahmin
edebilmek için, rutin aktiviteler teorisi üzerinde çalı malar yapan
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
ara tırmacıların yaptı ı gibi bir insanın evini terk etmesi veya evinden
uzaklara gitmesi gibi oldukça basite indirgenmi ölçekler kullanmak
yerine, bireyin vaktini nasıl geçirdi i ve nereye gitti i gibi bilgilerin de
analizlere dâhil edilmesi gerekti ini iddia etmektedirler (Mustaine ve
Tewksbury, 1998).
Schwartz ve arkada ları’nın (2001) Kanada’da yapılan bir ulusal anket
sonuçlarını de erlendirerek yaptıkları ara tırmalarında, etkili bir
koruyucunun suç önleme üzerindeki etkisi üzerinde durmu lardır.
Ara tırma bulguları, arkada lık ettikleri erkek ö rencilerin alkol
kullanıyor olması durumunda üniversiteli kız ö rencilerin tecavüze
u rama olasılıklarının arttı ını göstermi tir. Özellikle de bireyde sık sık
alkol kullanma alı kanlı ının varlı ı ile bireylerin gerek fiziksel ve
gerekse de duygusal anlamda kendilerini iddete iten arkada lara sahip
olması durumunda bu kimselerin kız arkada larına tecavüz etme
olasılı ının alkol kullanmayan ve kendilerini iddete iten arkada ları
olmayan bireylere göre 10 kat daha fazla oldu unu bulmu lardır.
4.2. Suç ve Zaman li kisi
ABD’nin Minneapolis ehrinde polise 2 yıl boyunca ihbar edilen suçlara
ili kin verileri inceleyerek rutin aktiviteler teorisinin mala kar ı i lenen
suçları ne denli ba arılı bir ekilde açıklayabildi ini mala kar ı i lenen üç
farklı suç tipi (evden hırsızlık, gasp ve adi hırsızlık) üzerinde
yo unla arak ara tıran Cohn ve Rotton (2000), suçun haftanın hangi günü
ve günlerin de hangi saatinde i lendiklerine dair bilgilerin her üç suç
tipini tahmin edebilmek için geçerli birer unsur olduklarını bulmu lardır.
Ayrıca, bu suçların genel olarak havaların sıcak oldu u yaz aylarında,
yılın di er zamanlarına göre daha fazla i lendiklerini de tespit etmi lerdir.
“Suçlular da Tatile Çıkar” isimli ba ka bir ara tırmalarında ise Cohn
ve Rotton (2003), mala kar ı i lenen suçlar ve iddet suçları ile önemli
tatiller arasındaki istatistiksel olarak anlamlı bir ili ki tespit etmi tir.
iddet suçlarının önemli tatillerin oldu u zamanlarda artarken mala kar ı
i lenen suçların bu dönemlerde dü ü gösterdi ini bulmu lardır. Ne var
ki, benzer bir ili kinin daha önemsiz ve küçük çaptaki tatillerde geçerli
olmadı ını belirtmektedirler.
4.3. Suç ve Yer li kisi
“Adi Sokak Suçlarının Yo unla tı ı Sıcak Bölgeler: Rutin Aktiviteler
Teorisi ve Suç Kriminolojisi” (Hot Spots of Predatory Crime: Routine
Activities and the Criminology of Place) isimli ara tırmalarıyla Sherman,
Gartin ve Buerger (1989), Minneapolis Polis Departmanı’na bir yıl içinde
115,000 farklı adresten gelen 323,979 telefon görü melerinden elde
edilen verileri kullanarak yaptıkları analizde, polisten yardım isteyen
telefon aramalarının yarısından fazlasının ehrin yalnızca %3’lük küçük
bir bölgesinden geldi ini tespit etmi lerdir. Suçun yo unla tı ı bu sıcak
bölgelerin da ılımına bakıldı ı zaman, bütün gasp suçlarının ehrin
%2,2’lik, bütün tecavüz olaylarının ehrin %1,2’lik, bütün oto
hırsızlıklarının ise ehrin %2,7’lik küçük bir alanında cereyan etti i
görülmü tür. Bu sonuçlardan hareketle Sherman ve arkada ları, suç ve
yer arasında ciddi bir ili ki oldu una varmı lardır. Zaten, yaptıkları
istatistiksel analizler de aynı yargıyı do rulamaktadır.
Ohio’nun Cleveland ehrinde açılan içkili e lence merkezlerinin suç
oranları üzerindeki etkisini, bu ehirde 1979’dan 1981’e kadar i lenen
suçları inceleyerek ara tıran Roncek ve Maier (1991), 1980 rakamlarıyla,
her birinde ortalama 129 insanın ya adı ı ehirdeki toplam 4,396
yerle im blo una1 ait verileri derlemi ve bu bloklardaki içkili mekânlarla
suç oranları arasındaki ili kiyi ara tırmı tır. Ara tırma bulguları, içkili
yerlerin, sahip oldukları fiziksel özelliklerinden dolayı koruyucuların az
ve insanların birbirini tanıma oranının az oldu u yerlerin oldu u
bloklarda olması durumunda suç oranlarını oldukça yüksek oranlarda
artıcı bir etki yaptı ını göstermektedir. Bu sonuçtan da hareketle, Roncek
ve Maier (1991), suçun çok i lendi i bölgelerin aslında suçlar için “sıcak
bölgeler” te kil ettikleri kanaatine varmı ve bazı bölgelerin daha çok suç
üretme potansiyeline sahip oldu unu sonucuna ula tıklarını
bildirmektedirler.
Bennett (1991), belli bir ülke veya kültür üzerinde yo unla an
ara tırmalardan farklı olarak, 52 ülkeden örneklemin alındı ı ve 25 yıllık
1
Türkiye’deki sokak-mahalle ili kisini ABD’de görmek mümkün de ildir. ABD, oldukça abartılı
seviyelerde uygulanan bir yerel yönetim anlayı ına ra men, hemen her alanda ülke çapında (bu
arada, ABD’nin Türkiye gibi tam 50 devletten olu tu unu da belirtmemiz arttır) standartlar
koymu tur. Bu çerçevede de, tüm ülkeyi kuzeyden güneye ve do udan batıya do ru kesen yollar ve
ana arterlerle sarılmı tır. te bu ehir blokları olarak ifade edilen yerle im birimleri de, dört tarafı
yollarla çevrili dikdörtgen eklindeki yerle im alanlarını ifade etmektedir. Bu yönüyle ABD’deki
yerle im blokları, Türkiye’deki gibi do al bir sokak-mahalle anlayı ının ötesinde oldukça planlı ve
yapay bir yerle im planlamasının bulundu unu göstermektedir.
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
bir süreci kapsayan bir dataseti kullanarak olu turdu u makro-yapısal
model ile rutin aktiviteler teorisinin geçerlili ini ara tırmı tır. Ara tırma
bulguları, rutin aktiviteler teorisinin genel bir suç teorisi olmaktan çok,
suça özel bir yakla ım olarak daha ba arılı oldu unu ortaya koymu tur.
Teori, mala kar ı i lenen suçları ahsa kar ı i lenen suçlara göre daha iyi
izah etmi tir. Ayrıca sonuçlar, ma duru veya suç hedefini suça kar ı
koruyabilecek koruyucuların varlı ının mala kar ı i lenen suçlarda i e
yaradı ını ancak ahsa kar ı i lenen suçlarda pek bir fark olu turmadı ını
da göstermi tir (Bennett, 1991:158). Dolayısıyla da Bennett (1991:158),
daha sonra yapılacak ara tırmaların suç tipine özel bir yakla ım
geli tirmesi gerekti ini, suçları genel bir kategori olarak topluca ele
almanın bu teorik yakla ımın i e yararlı ını test etme noktasında faydalı
olmayaca ını belirtmektedir. Son olarak Bennett (1991:158), rutin
aktiviteler teorisinin ortaya koydu u suçlu-hedef arasındaki mesafe
yakınlı ının daha fazla suça neden olaca ı yönündeki öngörünün de
ancak en azından %25 gibi bir ehirle me seviyesine ula mı ülkelerde
geçerli oldu unu, ehirle menin azalmasına paralel olarak bu iddianın
geçerlili ini yitirdi ini de belirtmektedir.
Rutin aktiviteler teorisini test eden ara tırmalarından çıkan ortak
sonuç, rutin aktivitelerin mala kar ı i lenen suçları ba arılı bir ekilde
tahmin ederken, teorinin iddet suçlarındaki de i imi aynı ölçüde
açıklamakta yetersiz kaldı ıdır (Miether vd., 1987; Stahura ve Sloan,
1998; Bennett, 1991). te tam da bu sebeple, Kenndy ve Baron (1993),
rutin aktiviteler teorisinin, insanların bire-birde sokakta kar ıla tıkları
tehlikeli durumlarda iddet riskinin bir anda neden arttı ını izahtan uzak
oldu u için suçlu alt kültürünün de bu mekanizmaya dâhil edilmesi
gerekti ini savunmaktadırlar. Ayrıca, bazı kriminologlar da, rutin
aktiviteler teorisi ile sosyal düzensizlik teorisinin birle tirilerek açıklama
gücü daha yüksek yeni bir teorik model kurulması gerekti ini
önermi lerdir (Smith vd., 2000; Rice ve Smith, 2002).
Sonuç
Suça ili kin geleneksel kriminolojik yakla ımlar yalnızca suçlu üzerinden
suçu izah etmeye çalı ırken, Rutin Aktiviteler Teorisi suçu, suçluma dur-koruyucu ekseninde ele alarak suçun aslında bir fırsat olayı
oldu unu ortaya koyarak kriminoloji literatüründe ba lı ba ına bir çı ır
açmı tır (Cullen ve Agnew, 2003:284).
Klasik Okul’a göre, suçluların suçun getirileri ve götürülerini
kıyasladıklarında, suçun karlı bir tercih olarak ortaya çıkması durumunda
suçun meydana gelme olasılı ı yüksektir. Bu ba lamda, bu çalı mada ele
aldı ımız rutin aktiviteler teorisi, suç fırsatı teorisi ve rasyonel tercih
teorilerinin hepsi de suçun nedeni olarak, bireylerin suçu, di er
seçeneklere kıyasla daha karlı ve avantajlı bir seçenek olarak görmesi
olarak görürler. Bu noktada, suçun bir fırsat olarak ortaya çıkı ı
suçluların tercihlerini ekillendiren önemli bir faktördür. Elbette suç
fırsatlarının olmadı ı zaman ve mekânlarda da suç i lenmektedir ancak
bu oran suç fırsatlarıyla dolu bir ortama oranla çok daha dü üktür.
Suçlu-hedef-korucunun olmaması üçlüsünün uygun zaman ve
mekânlarda bir araya geli i ile suç için en uygun fırsatlar ortaya çıkar.
Dolayısıyla, suçun önlenebilmesi için bu üç de i kenin farklı zaman ve
mekân boyutlarında kesi melerinin önüne geçmek yeterlidir. Bu nedenle,
bu do rultuda geli tirilen suç önleme stratejilerinden bazıları suçlulara
yo unla arak suçluları suç i lemeye motive eden faktörlerle ilgilenerek
suçluların suç i leme isteklerini azaltmaya odaklanırken, bazıları ise
ma durlara yo unla arak ma durların suç için uygun hedefler olmaktan
çıkarılmasını amaçlamaktadır. Bazıları ise koruyucular üzerine
yo unla arak koruyucuları sayı ve nitelik olarak geli tirerek suçu
engelleyebilecek kapasiteye getirmeye çalı maktadır.
Bu ba lamda, suçluları suç i lemekten alıkoyacak resmi (formal) ve
geleneksel (informal) kontrol mekanizmalarını gözden geçirerek, bu
mekanizmaların sa lıklı bir i leyi lerine devam etmeleri sa lanmalıdır.
Ne var ki, bunu ba armak ço u zaman mümkün olmaz zira bireyleri suça
iten sebepleri ortadan kaldırabilmek topyekûn bir toplumsal dönü üm
ço u zaman pratikte mümkün olmayan bir eydir.
Görüldü ü üzere, suçu önleyebilmek için suçlunun suç i lemekten
vazgeçirilmesi veya bireyi suç i lemeye iten faktörlerin önlenebilmesi
suça hedef olan bireyler açısından mümkün de ildir. Dolayısıyla, en
pratik çözüm, suç hedeflerini ya “uygun” bir hedef olmaktan çıkararak
veyahut da hedefin, suça kar ı koruyabilecek kapasitede koruyucular ile
muhafaza ederek suçun olu umunu önlemeye çalı maktır. Bu anlamda,
ilk etapta polis ve özel güvenlik görevlileri gibi resmi koruyucuların
nitelik ve niceliklerinin suçu önleyebilecek en yüksek kapasiteye
çıkarılması sa lanmalıdır. Sonra, sırasıyla mekânsal suç önleme
stratejilerinin devreye sokularak bina ve meskenlerin güvenli ini, bu
yapıların en ba ta, daha in aat a amasından bile önce uygun bir ekilde
dizayn edilmesini sa layarak suça en az elveri li ve suçlulardan en kolay
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
korunabilir yapıların in a edilmesi sa lanmalıdır. Daha sonra, en sa lam
materyallerden yapılan kapı ve pencerelerin tercih edilerek, dayanıklı ve
birden çok noktadan duvara sabitlenen kilitler takılmalı, güvenlik
kameraları, alarm sistemleri, koruma köpekleri vs gibi koruyucu önlemler
alınarak suçluların, suç hedefinin en iyi ekilde korundu u noktasında
“ikna” edilmesine çalı ılmalıdır. Son olarak, günlük rutinlerin gözden
geçirilerek, mümkün oldu unca gerekmedikçe–özellikle hava karardıktan
sonra olmak üzere–tek ba ına dı arıda gereksiz yere vakit geçirmemeye
çalı ılmalı, dı arıdaki i leri da ınık bir ekilde halletmek yerine bir araya
getirerek topluca ve dı arıda tek ba ına iken geçirilen zamanı en aza
indirerek yapılmalıdır. En güzeli, mümkün oldu u kadar dı arı yalnız
çıkmamaya çalı arak suçlulara kar ı “hedef”in korumasız olmadı ı
mesajı verilmeye çalı ılmalıdır.
Kaynakça
Alshalan, Abdullah, (2006), Cyber-Crime Fear and Victimization: An
Analysis of a National Survey, Unpublished Doctoral Dissertation.
Department of Sociology, Anthropology, and Social Work,
Mississippi State University.
Bennett, Richard R., (1991), “Routine Activities: A Cross-Natiaonal
Assessment of a Criminological Perspective”, Social Forces, Vol.70,
No.1 (September 1991), pp.147-163.
Birkbeck, Christopher and LaFree, Gary, (1993), “The Situational
Analysis of Crime and Deviance”, Annual Review of Sociology, Vol.
19, pp. 113-137.
Boeting, Brian. P., (2006), “The Routine Activity Theory: A Model for
Addressing Specific Crime Issues”, FBI Law Enforcement Bulletin,
Vol. 75, Issue 6, pp.12-19.
Brantingham, Patricia L. and Brantingham, Paul J., (2004),
“Environment, Routine, and Situation: Toward a Pattern Theory of
Crime”, in Ronald V. Clarke and Marcus Felson (eds), Routine
Activity and Rational Choice, Advances in Criminological Theory
Volume 5. pp. 259-294, New Brunswick, NJ: Transaction Publishers.
Clarke, Ronald, (1983), “Situational Crime Prevention: Its Theoretical
Basis and Practical Scope”, Crime and Justice, Vol. 4. (1983), pp.
225-256.
Clarke, Ronald V., (1995), “Situational Crime Prevention”, Crime and
Justice, Vol. 19, Building a Safer Society: Strategic Approaches to
Crime Prevention, pp. 91–150.
Clarke, Ronald V., (1997), Situational Crime Prevention: Successful
Case Studies, 2nd Edition. Monsey, NY: Criminal Justice Press.
Clarke, Ronald V. and Eck, John E., (2005), Crime Analysis for Problem
Solvers in 60 Small Steps, US Department of Justice, Office of
Community Oriented Policing Services (COPS). Elektronik olarak
tam
metin
halinde
eri ilebilecek
adres:
http://www.popcenter.org/library/reading/PDFs/60Steps.pdf
Clarke, Ronald V. and Felson, Marcus, (2004), Routine Activity and
Rational Choice. Advances in Criminological Theory Volume 5.
New Brunswick, NJ: Transaction Publishers.
Cohen, Lawrence E. and Felson, Marcus, (1979), “Social Change and
Crime Rate Trends: A Routine Activity Approach”, American
Sociological Review, Vol. 44, No.4 (Aug., 1979), pp.588–608.
Cohn, Ellen G. and Rotton, James, (2000), “Weather, Seasonal Trends
and Property Crimes in Minneapolis, 1987-1988: A ModeratorVariable Time-Series Analysis of Routine Activities”, Journal of
Environmental Psychology, Vol.20, Issue 3, pp.257-272.
Cohn, Ellen G. and Rotton, James, (2003), “Even Criminals Take a
Holiday: Instrumental and Expressive Crimes on Major and Minor
Holidays”, Journal of Criminal Justice, Vol.31, Issue 4, pp.351-360.
Conklin, John E., (2004), Criminology, 8th Edition. Boston: Pearson
Education Inc.
Cullen, Francis T. and Agnew, Robert, (2003), Criminological Theory:
Past to Present - Essential Readings, Second Edition. Los Angeles,
CA: Roxbury Publishing Company.
Dolu, Osman, (2007), Fear of Online Crime and Public Policy: Privacy
vs. Security, Unpublished Dissertation. Department of Political
Science, Kent State University.
Felson, Marcus, (1986), "Linking Criminal Choices, Routine Activities,
Informal Control, and Criminal Outcomes", in Derek B. Cornish and
Ronald V. Clarke (eds), The Reasoning Criminal: Rational Choice
Perspectives on Offending, New York, NY: Springer-Verlag, pp.119128.
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
Felson, Marcus, (1987), “Routine Activities and Crime Prevention in the
Developing Metropolis”, Criminology, Vol.25, Issue 4, pp.911-931.
Felson, Marcus, (1995), “Those Who Discourage Crime.” in John E. Eck
and David Weisburd (eds), Crime and Place, Crime Prevention
Studies, Volume 4. Criminal Justice Press, Monsey, New York,
U.S.A. and The Police Executive Research Forum, Washington,
D.C.. Willow Tree Press.
Felson, Marcus, (1996a), “Routine Activity Approach”, in Cordella Peter
and Siegel Larry, Readings in Contemporary Criminological Theory,
Boston: Northeastern University Press, pp.20-22.
Felson, Marcus, (1996b), “Situational Crime Prevention”, ,n Cordella
Peter and Siegel Larry, Readings in Contemporary Criminological
Theory, Boston: Northeastern University Press, pp.23-25.
Felson, Marcus, (1998), Crime and Everyday Life, Second Edition.
Thousand Oaks: Pine Forge Press, A Sage Publications Company.
Felson, Marcus and Clarke, Ronald V., (1998), Opportunity Makes the
Thief: Practical Theory for Crime Prevention, Home Office, Policing
and Reducing Crime Unit, Police Research Series, Paper 98.
Electronically available at Home Office, Crime Reduction Web Site,
at http://www.homeoffice.gov.uk/rds/prgpdfs/fprs98.pdf.
Felson, Richard B., (2004), “Predatory and Dispute-related Violence: A
Social Interactionist Approach”, in Ronald V. Clarke and Marcus
Felson (eds), Routine Activity and Rational Choicei Advances in
Criminological Theory Volume 5. pp. 103-125, New Brunswick, NJ:
Transaction Publishers.
Hawley, Amos, (1950), Human Ecology: A Theory of Community
Structure, New York: Ronald.
Herbert, David T. and Hyde, Stephen W., (1985), “Environmental
Criminology: Testing Some Area Hypotheses”, Transactions of the
Institute of British Geographers, New Series, Vol. 10, No. 3, pp. 259274.
Katyal, Neal K., (2002), “Architecture as Crime Control”, The Yale Law
Journal, Vol. 111, No. 5. (March, 2002), pp. 1039-1139.
Kennedy, Leslie W. and Baron, Stephen W., (1993), “Routine Activities
and a Subculture of Violence: A Study of Violence on the Street”,
Journal of Research in Crime and Delinquency, Vol. 30, No.1
(February 1993), pp.88-112.
Miethe, Terance D.; Stafford, Mark C. and Long, J. Scott, (1987), “Social
Differentiation in Criminal Victimization: A Test of Routine
Activities/Lifestyle Theories”, American Sociological Review, Vol.
52, No.2. (Apr., 1987), pp. 184-194.
Mustaine, Elizabeth E. and Tewksbury, Richard, (1998), “Predicting
Risks of Larceny Theft Victimization: A Routine Activity Analysis
Using Refined Lifestyle Measures”, Criminology, Vol. 36, Issue 4,
pp. 829-857.
Newman, Oscar, (1972), Defensible Space, Crime Prevention Through
Urban Design, New York: Macmillan Press.
Newman, Oscar, (1996), Creating Defensible Space, Online olarak
eri ilebilecek adres: U.S. Department of Housing and Urban
Development
Web
Sitesi,
http://www.huduser.org/publications/pdf/def.pdf.
Osgood, D. Wayne; Wilson, Janet K.; O'Malley, Patrick M.; Bachman,
Jerald G.; and Johnston, Lloyd D., (1996), “Routine Activities and
Individual Deviant Behavior”, American Sociological Review, Vol.
61, No.4. (Aug., 1996), pp. 635-655.
Rice, Kennon J. and Smith, William R., (2002), “Socioecological Models
of Automotive Theft: Integrating Routine Activity and Social
Disorganization Approaches”, Journal of Research in Crime and
Delinquency, Vol. 39 No. 3 (August 2002), pp.304-336.
Roncek, Dennis W. and Maier, Pamela A., (1991), “Bars, Blocks, and
Crimes Revisited: Linking the Theory of Routine Activities to the
Empiricism of ‘Hot Spots’”, Criminology, Vol.29, Issue 4, pp.725753.
Schwartz, Martin D.; DeKeseredy, Walter S.; Tait, David; and Alvi,
Shahid, (2001), “Male Peer Support and A Feminist Routine
Activities Theory: Understanding Sexual Assault on the College
Campus”, Justice Quarterly, Vol.18, No. 3 (September 2001),
pp.623-649.
ırsat Olarak Suç: Suçun Durumsal Belirleyicileri, Suç Fırsatları ve Rutin
Faaliyetler Teorisi
Shaw, Clifford R. and McKay, Henry D., (1942), Juvenile Delinquency
and Urban Areas. Chicago: The University of Chicago Press.
Sherman, Lawrence W.; Gartin, Patrick R. and Buerger, Michael E.,
(1989), “Hot Spots of Predatory Crime: Routine Activities and the
Criminology of Place”, Criminology, Vol. 27, Issue 1, pp.27–56.
Skogan, Wesley G., & Klecka, William R., (1977), The Fear of Crime.
Washington D. C.: American Political Science Association.
Smith, William R; Frazee, Sharon G.; Davison, Elizabeth L., (2000),
“Furthering the Integration of Routine Activity and Social
Disorganization Theories: Small Units of Analysis and the Study of
Street Robbery as a Diffusion Process”, Criminology, Vol.28, No.2
(May 2000), pp.489-523.
Stahura, John M. and Sloan, John J., (1988), “Urban Stratification of
Places, Routine Activities and Suburban Crime Rates”, Social
Forces, Vol. 66, No.4. (June, 1988), pp. 1102-1118.
Wilson, James Q. and Kelling, George L., (1982), “Broken Windows:
The Police and Neighborhood Safety”, The Atlantic Monthly, (March
1982).
Electronically
available
at:
http://www.theatlantic.com/doc/198203/broken-windows.