Academia.eduAcademia.edu
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı ETĐYOPYA-TÜRKĐYE ĐLĐ KĐLERĐ:KAR ILIKLI ÜPHE VE ANLA MAZLIKTAN KAR ILIKLI ANLAYI VE Đ BĐRLĐĞĐNE Abdu Muhammed Ali Doktora Tezi Ankara,2012 ETĐYOPYA-TÜRKĐYE ĐLĐ KĐLERĐ: KAR ILIKLI ÜPHE VE ANLA MAZLIKTAN KAR ILIKLI ANLAYI VE Đ BĐRLĐĞĐNE Abdu Muhammed Ali Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Doktora Tezi Ankara,2012 iii TE EKKÜR Bu Doktora projesini sürdürmek hem sancılı hem de zevkli bir deneyim oldu. Sanki, yüksek bir tepeye çıkmak gibi; adım adım, acılarla, zorluklarla, dü kırıklıklarıyla, yüreklendirmelerle ve güvenle el ele. Taslak üzerinde büyük bir zevkle göz gezdirirken, beni buralara kadar ta ıyanın esasen takım çalı masının olduğunun farkına vardım. Bu Doktora tezini yazarken, u an yalnızca bazılarının isimlerini sayabileceğim, benden desteklerini esirgemeyen iyi yürekli insanların destekleri olmadan mümkün olmayacaktı. Ba langıç olarak, sevgili danı manım Sayın Profesör Dr Mehmet SEYĐTDANLIOĞLU ’na en derin ükranlarımı ve minnettarlığımı iletmeyi bir borç bilirim. Kendisinin değerli kılavuzluğu ve yapıcı ele tirileri olmadan bu tez amacına ula amazdı. Ayrıca, benden bilgilerini ve deneyimlerini esirgemeyen saygıdeğer Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü akademik kadrosuna da minnet duygularımı sunmak isterim. Tüm bunların yanı sıra, ara tırmama katkılarda ve desteklerde bulunan, aralarında Abd’Allah Azrug,Ahmet Ate ,Amir Malik’,Burak Özer,Dimitri K.,Emre Çelik, Erdal Koka,E.Yavuz,Geha Rabenirina,H.Rizal,Đlyas Erdal,Đsa Büyük,M.Larsen,Muhammed Harrmli,Muharrem Kara Duman,Oktay Kaya Osamah Khalid,Özkan Da han,Salim Salah, Ufuk Yuken, Ümit Yildiz,Vilson Xava’nın da bulunduğu tüm diğer dostlarıma da özellikle te ekkür ederim. Son olarak, ve de en önemlisi, sevgili annem Weyzero Medina Abdül Hayder’e ve sevgili rahmetli babam eyh Muhammed Ali Mahmud’a da en sıcak te ekkürlerimi takdim ederim. Kendileri beni dünyaya getirdi, yeti tirdi, benden desteklerini esirgemedi, beni eğitti ve hep sevdi. Bu tezi onlara ithaf ediyorum. iv ÖZET ALĐ,Abdu Muhammed, Etiyopya-Türkiye Đli kileri:Kar ılıklı Kar ılıklı Anlayı ve Đ biriliğine, Doktora Tezi,Ankara,2012. üphe ve Anla mazlıktan Etiyopya ve Türkiye, geçmi i birkaç yüzyılı a mı bir süreye dayanan ili kilere sahiptir. Bununla birlikte ili kiler uzun bir tarihe sahip olsa da, Etiyopya-Türkiye ili kileri üzerine geni kapsamlı hiçbir çalı ma bulunmamaktadır.Bu çalı ma, birbirinden ayrı fakat tarihsel kli elerle bağlı iki ülke ili kilerinde gerekli ara tırmaları yerine getirmeyi hedef edinmi tir. Çalı ma, 485 yıllık bir dönemi ele almakta ve bu ekilde, okuyucuya bu uzun soluklu süreç hakkında bir izlenim edinme olanağını sağlamaktadır. Genel olarak Etiyopya ve Türk birincil kaynaklarının kar ıla tırmalı analizine dayanarak, konunun titiz ve çok yönlü bir bakı açısını mümkün kılan bu ara tırma Etiyopya-Türkiye ili kileri üzerinde etkide bulunan neredeyse tüm faktörler üzerine eğilmektedir. Çalı ma, çoğunlukla göz ardı edilen ve her daim pürüzsüz, sürekli ve her havaya elveri li bir serim üzerine oturtulduğu dü ünülen Etiyopya-Türkiye ili kilerinin, esasında iki ülkenin ulusal çıkarlarının ve uluslar arası geli melerin yoğun etkileri doğrultusunda farklılıklar gösteren bir çizgide ilerlediğini göstermeyi amaçlar. Bu zamanla iyiliğini ispat etmi ve derin köklere sahip tarihi ili kiler, altı ana dönemde incelenebilir:Kar ılıklı Anla mazlıklar ve Çatı malar Dönemi, 1527-1896; Kar ılıklı Anlayı ve Barı içinde Bir Arada Var Olu Dönemi, 1896-1936; Geçici Gerileme Dönemi, 1936-1957; Samimi Dostluk Dönemi, 1957-1974; Soğuk Đli kiler Dönemi, 1974-1991; Daha Yakın Bağlar, 1991-Günümüz. Đncelenen konunun sistematik ve mantıksal sunumu için, tüm çalı ma u sıralamada ilerlemi tir: Önsöz bölümü çalı manın bir açıklamasıdır. Tarihsel arka planı sağlar ve sunulan çalı manın bu arka plana uygunluğunu açıklar.Ba ta ara tırma sorularını, formüle edilen hipotezleri ve uygulanan metodolojik stratejileri ortaya koyar.Đlaveten,çalı manın v kapsamını ve sınırlarını denetler.Kısaca,tezimin bu bölümü tüm çalı maya açılan bir pencere görevini ihtiva eder. 1527-1543 yıllarını ele alan birinci bölümde, o dönemin önemli olaylarını açıklamak suretiyle iki ulusun ili kilerinin kökeni belirtilir.Osmanlı Habe eyaletinin evrimi ve bu olayın Etiyopya-Türk ili kileri üzerindeki etkisini ele alan ikinci bölümde ise, birinci bölümde bırakılan noktadan devam edilir.Üçüncü bölümde, XVIII.ve XIX.Yüzyıllarda Etiyopya-Türk ili kilerinin doğası incelenirken,dördüncü bölüm Osmanlı Dönemi’nin sonuna doğru Etiyopya-Türk ili kilerine tahsis edilmi tir.Be inci bölüm ise, Etiyopya-Türk ili kileri tarihinin çağda ve en dinamik dönemini analiz eder.Sonuç bölümünde, çalı mada bahsi geçen ana konular, çalı maya belirli bir sonuç getirmek amacıyla, belli bir ba lık altında toplanır. Anahtar Sözcükler:Etiyopya,Osmanlı Đmparatorluğu.Türkiye vi ABSTRACT ALĐ, Abdu Muhammed, Ethio-Turkish Relations:From Mutual-suspicion and Misunderstanding to Mutual Understanding and Cooperation, Ph.D.Dissertation, Ankara, 2012. Ethiopia and Turkey have a relationship that can be traced back over several centuries. Yet although the relationship has a long history, no single comprehensive account of EthioTurkish relations is available. This study aims to remedy the lack of research into relations between these two countries too far apart, but connected by historical clichés. The study addresses a period of about 485 years which will make it possible for the reader to obtain an impression of the long-term process at play. Based on a comparative analysis of mainly Ethiopian and Turkish primary sources, it provides a thorough and multifaceted view of the subject. It deals with virtually every factor that had an impact on EthioTurkish relationship. The study attempts to show that the often-ignored Ethio-Turkish relations ,smooth,allweather and continuous as they may seem ,have gone through distinct phases which have been very much influenced by national interests of both countries as well as international developments. This time-tested and deep-rooted historic relationship can be divided into six phases: mutual misunderstanding and conflict,1527-1896;mutual understanding and peaceful coexistence,1896-1936;temporary setbacks,1936-1957;cordial friendship,1957-1974;icy relations ,1974-1991;closer ties,1991-present. For a more careful elucidation and logical presentation of the issue under investigation, the entire work is set in the following order: The introductory part is an explanatory note on the study. It provides the historical background and explains the relevance of the study under question. It presents the major research questions addressed, hypotheses formulated and methodological strategies employed. It also examines the scope and limitation of the study. In a nutshell, this part of the dissertation provides a window to the entire study. vii The first chapter which covers the period 1527 to 1543 traces the genesis of the relationship between the two nations by explaining the major events of the time. The second chapter on the evolution of the Ottoman province of Habesh and its impact on Ethio-Turkish relations takes off where the earlier one terminated. The third chapter will explore the nature of Ethio-Turkish relations in the 18th and 19th centuries while the fourth chapter is devoted to the discussion of the Ethio-Turkish relations towards the end of the Ottoman era. Chapter five analyses the contemporary and most dynamic period in the history of Ethio-Turkish relations.The concluding part pulls together the major themes running through the study in a away to give a definite conclusions for which the work has been done. Keywords: Ethiopia, Ottoman Empire, Turkey. viii ĐÇĐNDEKĐLER KABUL VE ONAY………………………….…………………………….………….........i BĐLDĐRĐM………………………………………………...……………………………......ii TE EKKÜR……………………………………………………...……………………......iii ÖZET…………………………………………………………………………………….....iv ABSTRACT………………………………………………..………………………….......vi ĐÇĐNDEKĐLER…………………………………………………..……………………....viii GĐRĐ ………………………………………………………………...……………………..1 I.BÖLÜM: Hint Okyanusu’ndaki ve Kızıl Deniz Bölgesi’ndeki Osmanlı – Portekiz Çeki meleri ve Bunların Etiyopya’nın Kaderi Üzerindeki Etkileri…………...………29 1.1.Osmanlılar ve Portekizlilerin Varı ından Önce Etiyopya ve Afrika Boynuzu………...29 1.2.Đmam Ahmed Đbn Đbrahim el-Ghazi’nin Cihadı……………………………………...33 II.BÖLÜM: Habe Eyaleti: Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorluğu Arasındaki Anla mazlık Konusu…………………………………………………………………………………….52 2.1. Habe Eyaleti’nin Doğu u…………………………………….………………………52 2.2.Kızıl Deniz Sahillerindeki Osmanlı – Etiyopya Çeki meleri……………………….…58 III.BÖLÜM: On Sekizinci ve On Dokuzuncu Yüzyıllarda Etiyopya- Osmanlı Đli kileri……………77 3.1.On Sekizinci Yüzyıl……………………………………………………………………77 3.2.On Dokuzuncu Yüzyıldaki Geli meler…………………………...…………………...86 ix IV.BÖLÜM: Etiyopya ile Osmanlı Đmparatorluğu Arasındaki Daimi Kar ılıklı Đli kilerin Kurulu u……………………………….………………………………………………..110 4.1. Deyrü’s-Saltana Manastırı: Dostluğun ve Đhtilafın Kökeni…………..……………..110 4.2.I.Dünya Sava ı Sırasında Etiyopya – Osmanlı Đli kileri……………...………………130 V. BÖLÜM: ÇAĞDA DÖNEM ETĐYOPYA-TÜRK ĐLĐ KĐLERĐ………………..……………..144 5.1.Etiyopya ve Türkiye Cumhuriyeti: Diplomatik ve Siyasi Đli kilerin On Yılı (1926 – 1936)…………………………………………………………………………...…………144 5.2.Soğuk Sava Döneminde Đli kilerin Đn ası (1957 – 1991)…………..……………….171 5.3.Soğuk Sava Sonrası Dönemde Deği en Senaryolar (1991’den Günümüze)……..…188 SONUÇ…………………………………………………………………………………...222 KAYNAKÇA……...………………………………………………………………….….230 EKLER…………………………………………………………………………………...250 1 GĐRĐ Türkiye'de bulunduğum be yıl içerisinde unu açıkça gördüm ki pek çok Türk için Afrika bir paradoks1.Afrika inanılmaz bir ekilde vah i ve güzel bir hayata sahip, çe itli ve ilgi çekici kültürlere ev sahipliği yapan bir ülke olarak görünmekte.Diğer yandan Afrika yıkıcı ihtilaflar tarafından tahrip edilmi , sürekli iç sava ların olduğu, marjinallik ve küreselle menin dı ında kalmı ,kıtlığın,yoksulluğun, sefaletin,eğitimsizliğin hep var olduğu sıtma ve yakın zamanda AIDS'in karakteristik olarak diğer kıtalar dan daha fazla olduğu dü ünülmektedir. Buradaki amacım Türkler'in Afrika'yı algılayı larını tartı mak değil. Amacım Afrika'nın en eski ülkesi olan Etiyopya'nın tarihi,çoğrafi,kültürel vb özelliklerini anlatmak ve okuyucuyu bu anlamda bilgilendirerek konuyu daha anlamlı kılmaktır2. Đsmini Antik Yunanca’da "yanık tenli insanlar ülkesi"anlamında gelen Etiyopya, Afrika’daki bağımsız ve en eski devlettir3(Pankurst,1997:5-7).Zengin bir tarihi ve kültürel Bu çalı mada Etiyopya-Türk ili kileri tümcesinin anlamı Etiyopya’nın Osmanlı Türkleriyle olan uzun ve tarihi ili kileri ve aynı zamanda modern Türkiye cumhuriyeti halkı ve hükümetleriyle olan ili kileridir. 1 2 Ağustos 2008’deki Afrika-Türkiye Kongresi’ne katılan ünlü Afrikalı gazeteci Stephen Williams,Türklerin Afrika hakkındaki bilgilerinin oldukça kısıtlı olduğunu belirtmi tir.Bu konu hakkında Büyükelçi Numan Hazar ayrıca unları da ifade etmi tir: “Afrika ülkelerinin canlı bir kültür ve sanat ya amı da vardır. Ne yazık ki Türkiye’de kamuoyunun bu konuda da fazla bilgilendirilmediği görülmektedir.Yanlızca doğa göruntüleri,sava lar,iç çatı malar,doğal afetler ya da hükümet darbeleri dolaysıyla Afrika’yı tanıyan Türk kamuoyunun,Mısırlı ya da Kuzey Afrikalı bazı yazarlar dı ında,Fransız Akademisi üyesi Senegalli Léopold Senghor’un,1986 Nobel Edebiyat ödülü sahibi Nijeryalı Wole Soyinka’nın ve yine Nijeryalı olan ve Đngiltere’nin tanınmı 'Booker Prize' ödülünü almı bulunan Ben Okri’nin yaptıları hakkında fazla bilgilendirilmediği de görülmektedir.” Bendeniz de William ve Hazar’ın görü lerini payla ıyorum. Afrika’nın Türkiye’yle olan dostane ili kilerinin tavan yaptığına katılıyorum. Bununla birlikte, Afrika-Türkiye ili kilerinin kavram yanılgıları ve yanlı anla ılmalar üzerine kurulduğuna kesin olarak ikna olmu durumdayım. Türklerin Afrika ve Afrikalı algıları çarpıklık ve yanlı anlama temelinden yükselirken, pek çok Afrikalı da Türkiye hakkında çok az ey biliyor. Türkiye’nin Afrika’yı, Afrika’nınsa Türkiye’yi daha iyi anlaması gerekir. Türkiye ve Afrika’nın akademik çevreleri, i birlikçi çalı ma ve ara tırmalarında yeterince birbirlerine bağlı değildir. Umuyorum ki, benimki gibi akademik ara tırmalar iki kültür ve medeniyet arasında bir diyalog köprüsü olu turur.Bkz.New African,October,2008 ve January,2009;Hazar,2003:119. 3 Etiyopya çe itli isimlerle anılır. Yunanlılar “Aethiopia”, Portekizliler “Abyssinia”,Araplar “Bilad el-Habesha” ve Türkler de “Habe istan” olarak anarlar.Bkz. Huntingford,1989:11-17. 2 çe itliliğin olduğu bir ülkedir.85 milyon ki inin, 85’ten fazla etnik grubun,100 farklı dilin ve dört büyük dinin takipçilerinin evidir4. Etiyopya, Sahra Altı Afrikası’nın ikinci en büyük nüfusa sahip ülkesidir. Etiyopya’nın nüfusu çok çe itlidir. Etiyopya halkının büyük çoğunluğu Afrika-Asyatik dillerin Sami veya Ku it kollarını konu maktadır. Sami Amharalar ve Tigrayler5 ile Ku it Oromolar6 ve Somalililer nüfusun dörtte üçünü olu turmakla birlikte,bu etnik grupların bazıları 10,000 gibi az sayıda üyeye sahiptir. Đngilizce en yaygın biçimde konu ulan yabancı dildir ve okullar ve üniversitelerde öğretilir. Amharca, ülkenin resmi dilidir7. Etiyopya Afrika Boynuzu’nda8Afrika kıtasının Hint Okyanusu’na kıyısı olan yamacında, Arap yarımadasının güneyine kar ı bakan bir yerle ime sahiptir. Etiyopya’nın hemen kuzeyinde, 1993’te Etiyopya’dan bağımsızlığını kazanmı olan Eritre bulunur.Doğu sınırı ötesinde Cibuti, güneyinde ve yine doğusunda Somali, yine güneyinde Kenya ve batısında da Sudan yer alır. Etiyopya’nın toprakları ekvator ve Yengeç Dönencesi’nin arasında 4 Etiyopya toplumunun dini yapısını ele alırsak,Etiyopyalıların yüzde 45-50’sinin Müslüman, yüzde 35-40’ının Ortodoks Hıristiyan, yüzde 12’sinin Animist ve yüzde 3-8’inin diğer dinlere mensup ki iler olduğunu söyleyebiliriz.Bkz.Kamoche,2004:104. 5 Etiyopyalılar ve Eritreliler, özellikle de Sami dillerini konu anlar, diğer etnik gruplar bu ismin yalnızca belirli etnik grupları i aret ettiğini dü ünerek bu ismi kabul etmeseler de, mü terek olarak kendilerine Habe liler derler.Bkz. Huntingford,1989:11-17. 6 Oromolar,Etiyopya’da, Kuzey Kenya’da ve Somali’nin belirli bölümlerinde görülen bir etnik gruptur. Ana dilleri, Afrika-Asyatik dil ailesinin Ku it dalının bir parçası olan “Afaan Oromo” ya da “Oromiffa”dır. Mayıs 1991’de Etiyopya’da askeri cuntanın sona ermesinin ve etnik temelli federal devlet sisteminin kurulmasının ardından Afaan Oromo, Oromya Bölgesel Devleti’nin resmi dili olmu tur.Bkz.Kamoche,2004:108. 7 1983’te 33,5 milyon olan Etiyopya’nın nüfusu, 2012 yılında 84,32 milyona yükselmi tir. 19. Yüzyılda bu nüfus, yakla ık yalnızca 9 milyondu. 2007’deki resmi nüfus sayımının sonuçları, bizlere Etiyopya nüfusunun 1994-2007 yılları arasında yıllık ortalama %2.6 büyüme oranına sahip olduğunu göstermektedir. Halen, Etiyopya nüfusunun büyüme oranı dünyadaki ilk on ülke arasındadır. 2060 yılında ülke nüfusunun 210 milyonun üzerinde olacağı öngörülmektedir.Bkz.https://www.cia.gov,9.8.2010. 8 Kuzeydoğu Afrika ve bazen Somali Yarımadası olarak da bilinen Afrika Boynuzu, Arap Denizi’ne yüz kilometre uzakta ve Aden Körfezi’nin güney yamacında uzanan, Doğu Afrika’da bir yarımadadır. Afrika kıtasının en doğusunda yer alır. Afrika Boynuzu ismi, Eritre, Cibuti, Etiyopya ve Somali’yi içeren bölgeyi simgeler.Bkz. Pankhurst,1997:21-23. 3 konumlanır. Yüzölçümünü 1.13 milyon km2 olup, Kenya’nın neredeyse iki katı ve de Birle ik Krallık’ın neredeyse be katı büyüklüğünde; ya da Fransa ve Đspanya’nın topraklarının toplamına e ittir(Gish,2007:13). Etiyopya Afrika’nın en dağlık arazilerinden biridir. Büyük Derin Vadi’nin, kabaca ülkeyi ikiye bölen alçak ve geni arazinin, aralarından geçtiği iki dağlık bölgeye sahiptir. Her iki dağlık bölgede de rakım 2,286 metre ya da daha yüksektir.Etiyopya’nın engebeli arazileri bölgesel ula ımı ve ileti imi zorla tırmasına kar ılık, tarihsel olarak, ülkeyi dı tehditlerden korur bir yapıya sokmu tur(Ofcansky and Laverle Berry,2002:11). Etiyopya dünyanın en kırsal ülkelerinden biridir.Nüfusun yalnızca %15’inin ehirlerde ya amasına rağmen, ehirlerin uzun tarihleri ve ilgi uyandıran özellikleri vardır. Ba kent Addis Ababa, zengin bir halk ve ya am tarzı harmanından ötürü “kültürel bir yapboz” olarak tarif edilir. Ayrıca, Afrika’daki en büyük nüfusa sahip karasal ehirlerden biridir. 2007’de ba kentin nüfusu yakla ık 3,384,569 olarak hesaplanmı tır.9 Etiyopya’nın ba kenti olmasının yanında, Addis Ababa ayrıca Afrika kıtasının önemli bir diplomatik merkezidir. Yakla ık 97 ülke büyükelçiliklerine ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Afrika Ekonomik Komisyonu (ECA), Birle mi Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) gibi uluslararası kurumların temsilciliklerine ev sahipliği yapar. ehir ayrıca Afrika Birliği (önceden Afrika Birliği Örgütü [OAU])’nin genel merkezi olarak hizmet verir(Gish,2007:43). Etiyopya Afrika’daki en eski bağımsız devlet olmasının yanında dünyadaki en eski bağımsız devletlerden de biridir. Đnsan atalarının en eski bulguları oldukları söylenen ve yakla ık 5 milyon yıl öncesine tarihlenen kalıntılar Etiyopya’daki Awash Vadi’sinde 9 Adı "yeni çiçek" anlamına gelen Addis Ababa 1886’da eva’nın Kralı olan Mınılik’in karısı Taytu tarafından kurulmu tur. ehir deniz düzeyinden 2,438 metre yükseklikteki dağların üzerinde, okaliptüs ağaçları arasında uzanır. Bolivya'nın ba kenti La Paz'dan sonra dünyanın ikinci yüksek ba kentidir.Bkz.Eyoh and Zeleza, 2003:3. 4 bulunmu tur. Bu bulgular, 1974’te yine aynı bölgede ortaya çıkarılan ‘Lucy’ isimli 3.2 milyon ya ındaki iskeleti geride bırakmı tır.10 M.Ö V.yüzyıl’da Yunanlı tarihçi Heredotus eski Etiyopya’ya yazılarında değinirken, Eski Ahit’te Saba Melikesi Belkıs’ın Süleyman’ı “zor sorularla yorduğu” Kudüs’e gittiğini yazar(Kobishchanov,1979:13-21; Anfray,1991:33-45).Efsane’ye göre Đmparator I.Mınılik – Etiyopya Đmparatorluğu’nun kurucusu – Belkıs ve Süleyman’ın oğludur.11 Etiyopya’daki ve dı kaynaklara göre, Hıristiyanlık Etiyopya’ya IV.yüzyıl’da Etiyopya’daki ilk kilisenin de ba ı olan bir Fenikeli-Yunanlı olan Frumentius tarafından getirilmi tir.12(Sergew,1972:43;Taddesse,1972:71). Hıristiyanlığa geçen ilk Etiyopya kralı olan Kral Ezana’nın Hıristiyanla masında önemli bir role sahiptir.VII. yüzyıl’da Đslam’ın yükselmesi Etiyopya’nın Avrupa Hıristiyan dünyasından uzakla tığı anlamına geliyordu (Trimingham,1972:91-93).1500’lerde Portekizliler ba lıca Hint Okyanusu’nda nüfuzlarını arttırmak ve Etiyopya’yı Roma Katolikliği’ne geçirmek amacıyla Etiyopya ile tekrar ili ki kurdular. Bir yüzyıl süren dini 10 Etiyopya, kendi alfabesine sahip nadir Afrika ülkelerinden biridir. Etiyopya ayrıca kendi zaman sistemine ve Miladi Takvim’i yedi, sekiz yıl geriden izleyen özgün bir takvime sahiptir. Etiyopya, Afrika’daki en fazla sayıdaki UNESCO Dünya Mirası Bölgeleri’ne sahiptir.Bkz.Parise,1982:136. 11 Süleyman Hanedanı, kendilerinin Hazreti Süleyman’ın ve Đncil’de aktarıldığı üzere, kendisinin Kudüs’te Süleyman’ı ziyaretinden sonra ilk Đmparator I. Mınılik’i dünyaya getirdiği söylenen Saba Melikesi’nin soyundan geldikleri savını ta ıyan Etiyopya Đmparatorluk ailesidir.Belkıs’ın sarayının kalıntıları günümüzde de Aksum’da, kuzey Etiyopya’daki Tigray eyaletinde, görülebilir. Aksum, ayrıca Kudüs’ten buraya getirilen ‘Ahit Sandığı’nın mabedi gibi birçok geni tarihi mekanlara sahiptir.Bkz.Sergew,1972:23-30. 12 Ezana, patrik Aziz Athanasius’tan Etiyopya’ya bir piskopos ataması için ricada bulunması amacıyla Frumentius’u Đskenderiye’ye gönderdi.Athanasius,bizzat Frumentius’u piskopos olarak atadı ve o da Abuna(Patrik) Selama adıyla Etiyopya’ya döndü.O günden 1959 yılına kadar, tüm Afrika’nın patriği olan Đskenderiye Papa’sı Etiyopya Kilisesi’nin Patriği olarak daima bir Mısırlıyı (Kıpti’yi) atadı. Hıristiyanlığın Etiyopya’ya giri i ve Mısır’daki Kıpti Kilisesi’yle olan ili kiler hakkında bilgi sahibi olmak adına, Sergew Hable Silassie’nin eserine bir göz atabilirsiniz. 5 karga aların sonucunda 1630’da tüm yabancı misyonerler ülkeden ihraç edildi.Bu bir yüzyıllık iddetli karga alar Etiyopya’nın XX. yüzyıl’a kadar son bulmayan ve XIX.yüzyılı’ın yarısına kadar süren Etiyopya’nın izole edili inin bir sebebi olan yabancı Hıristiyanlara ve Avrupalılara olan nefretini arttırdı(Henz,2000:55). 1700’lerden itibaren, kabaca 100 yıl kadar Etiyopya’da merkezi bir güç bulunmuyordu.Etiyopya tarihinin bu bölümü ‘Zemene Mesafint’, ya da ‘Prenslerin Çağı’ olarak bilinir.‘Prenslerin Çağı’ birbirleriyle mücadele içinde olan yerel yöneticilerin çatı malara ba lamasıyla vuku buldu(Abir,1980:83-89).Ancak, 1855’te Đmparator II. Tevodros(1855-1868) ‘Prensler Çağı’na bir son verdi ve Etiyopya’yı birle tiren ve modernle tiren bir süreci ba lattı. Đmparator II. Tevodros 1868’de intihar etti(Rubenson,1976:111).Geç XIX.yüzyıl’ın sonraki önemli figürü Tevodros’un çabalarının üzerine in a eden ve Türk-Mısır ve Mehdi Sudan i gal denemelerini püskürten Đmparator IV. Yohannıs(1872-1889) idi. Đmparator IV. Yohannıs 1889’da, Mehdilere kar ı çarpı ırken çatı mada öldürüldü(Hussein,2001:108). Đmparator II. Mınılik 1889’dan 1913’e değin tahtta oturdu ve Avrupalı güçlerin saldırılarına göğüs gerdi. En büyük tehlike arz eden, 1880’lerin ortasında gelecekteki kolonisi olacak Eritre’yi i gal etmeye ba layan Đtalya’ydı. 1896’da Etiyopya Adva Sava ı’nda Đtalya’yı mağlup etti ve bugün de önemini korur ekilde, sömürgeci bir ülkeye kar ı zafer kazanan ilk Afrika devleti olarak ismini duyurdu(Marcus,1976:67). Đmparator II.Mınılik 1913’te doğal bir ölümle hayatını yitirdi. Gösteri çi torunu Lıc13 Đyâsu(1913-1916) ve seçilmi mirasçısı XX.yüzyıl’da üretken bir profil çizdi. Đmparator II.Mınılik’in reformlarına devam edip, ayrıca ‘modern’ seküler bir tavır ortaya koydu.Genç prens kiliselerin yanında camiler de in a etti, Hıristiyan e lerinin yanına birkaç da Müslüman e aldı ve yıllarca yönetici elitin altında ezilen imparatorluğun çevresel nüfuslarını destekledi.Lıc Đyâsu ve onun danı manları, aralarında iltizam ve vergilendirme Lıc:“Çocuk, oğul”, çoğunlukla yüksek aristokrasiye ve kraliyet ailesine mensup genç bireyler için kullanılan, saygı ifade eden unvandır. 13 6 de olan yeni reformlar öne sürdü, ancak gitgide artan bir kilise ve soylu muhalefetiyle kar ı kar ıya kaldı(Henz,2000:102). Sonunda, Almanya, Avusturya ve Osmanlı Đmparatorluğu ile varılan i birliği sebebiyle Đtilaf Devletleri’yle ili kilerini bozduktan sonra, onu yerinden etmek için bir sebep bulunmu tu. Soylular tarafından ‘Hıristiyan inancından saptı’ ithamıyla, prens 1916 yılında tahtından indirildi.Đmparator II. Mınılik’in kızı Zevditu(1916-1930) imparatoriçe olarak ilan edildi ve Ras14 Teferi Mekonın de naib ve tahtın varisi olarak atandı(Marcus,1994:121). Đmparatoriçe Zevditu 1930’da öldü ve ardında da naib Ras Teferi Mekonın–I. Hayle Sılâse ismini alarak – imparator oldu. 1936 yılında, Đtalyanlar’ın hızla Etiyopya’yı i gal ve ardında da ilhak ettiklerinde, tahtı sarsıldı. Bunun üzerine Đmparator I. Hayle Sılâse Milletler Cemiyeti’ne ba vurdu, ancak yanıt bulamadı ve Birle ik Krallığa kaçtı; ancak Etiyopya vatanperver direni inin Đngilizler’den aldığı destekle be yıl sonra Đtalyanları ülkeden çıkarması sonra tahtına geri dönebildi(Spencer,1984:75-77). Đmparator I. Hayle Sılâse 1974’te ala ağı edildi ve bunu takiben geçici askeri konsey gücü ele aldı ve ismen sosyalist, militarist bir hükümet olu turdu. Kraliyet ailesinden elli dokuz ki i ve de Đmparatorluk Hükümeti’ndeki bakanlar ve generaller idam edildi. Đmparator I. Hayle Sılâse’nin kendisi Ağustos 1975’te sarayının bodrum katında boğularak öldürüldü.Binba ı (sonra albay) Mengıstu Hayle Mariyam iki selefinin öldürülmesinin ardından devletin ba ı olarak gücü kendinde birle tirdi. Albay Mengıstu Hayle Mariyam altındaki askeri cunta Sovyetler Birliği ve Küba tarafından desteklenen totaliter bir hükümete ve yüksek derecede militaristle en bir devlet yapısına yöneldi(Ottaway,1978:8593). Rejimin - bir de kuraklıklar ve kıtlıkların e lik ettiği- 17 yıllık baskıcı,kötü yönetimi,cuntanın çökü ünü hızlandırdı. Bu dönemde Etiyopya genelinde, özellikle de Tıgray ve Eritre’de, ayaklanmalar oldu. 1989’da Tigre Halk Kurtulu Cephesi , Amhara ve Ras:“Ba kan”,vali, komutan anlamındadır. 14 7 Oromo kurtulu cepheleri Etiyopya Halkı Demokratik Hareketi ve Oromo Halkı Demokratik Organizasyonu ile birle erek Etiyopya Halkı Devrimci Demokratik Cephesi’ni olu turdu. Mayıs 1991’de Etiyopya Halkı Devrimci Demokratik Cephesi güçleri Addis Ababa’ya yöneldi ve Albay Mengıstu Hayle Mariyam’ı Zimbabve’ye kaçmaya zorladı(Gish,2007:113). 1991’de Etiyopya Halkı Devrimci Demokratik Cephesi ’den ve diğer siyasi partilerden Etiyopya Geçici Hükümeti ve ayrıca da Temsilciler Meclisi ve bir de geçici anayasa olu turuldu. Bu arada, Mayıs 1991’de Đsayas Afevorki önderliğindeki Eritre Halkı Kurtulu Cephesi 30 yıllık bir mücadelenin ardından Eritre’nin yönetimini talep etti ve bir geçici hükümet kurdu. Bu yönetim, Eritre’de BM gözetimindeki referandumda Eritrelilerin bağımsızlık oylamasına gittikleri Nisan 1993’e kadar sürdü(Henz,2000,111). Etiyopya’da Ba kan Meles Zenavi ve Etiyopya Geçici üyeleri çok partili bir demokrasinin in asını denetlemeye ant içtiler. 548 kurucu meclis üyelerinin seçimi Haziran 1994’te yapıldı. Bu meclis Aralık 1994’te Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulu unu onayladı.Bu geli meler Ağustos 1995’te Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulu unu beraberinde getirmi tir. Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti, federal hükümeti, kendi ba ına karar veren dokuz üye devleti ve iki yönetim ehrini – Addis Ababa ve Dıre Dava – ihtiva etmektedir15. Her bir üye devlet, vatanda ların taleplerine cevap veren bir ‘Devlet urası’ tarafından yönetilmektedir. Devlet urası devletteki en yüksek yetkedir ve yargı alanına giren konularda yasama gücüne sahiptir. Ayrıca, iki parlamentodan biri olan Federasyon Meclisi’ne mebus atama hakkını elinde tutar. Yine, Devlet urası devlet vatanda ları tarafından seçimlerle mebuslar atayabilir. Temsilciler Meclisi diğer parlamentodur ve federal hükümetin en yüksek yetkesine sahiptir. Meclis Etiyopya vatanda larına kar ı sorumludur ve anayasa tarafından federal yargıya tahsis edilen tüm konularda yasama gücünü barındırır. Etiyopya Federal 15 Etiyopya Anayasası’nın 39. Maddesi, tüm bölgesel devletlere Etiyopya’dan ayrılma hakkı tanır. Bununla birlikte, anayasada taahhüt edilen hakların kaç tanesinin gerçek anlamda devletlere tanındığı konusunda bir tartı ma söz konusudur.Bkz.Gish,2007:31-33. 8 Demokratik Cumhuriyeti anayasasına göre, Temsilciler Meclisi’nde en fazla sandalyesi bulunan siyasi parti ya da bir siyasi parti koalisyonu Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti’nin hükümet organlarını yapılandırır ve hükümeti yönetir(Gish,2007:31). 9 Sorun Sorun nedir ve neden üzerinde ara tırma yapılmalıdır? Afrika – Türkiye ili kileri, Đstanbul’daki 2008 Türkiye – Afrika Konferansı dan sonra artarak önem arz eden bir ba lık konumuna gelmi tir. Bununla birlikte, akademisyenler ve siyasetçiler Türkiye’nin geni leyen Afrika ili kilerini büyük oranda görmezden gelmi lerdir. Bilim adamları Afrika’nın farklı kesimlerinde Türk aktörlerin çalı ma ekillerini ara tırmakta somut adımları atmamı lar, ve de geli imsel politika danı manları, bir politika hazırlarken bu ili kilerin siyasi dinamiklerini kayda almakta herhangi bir giri imde bulunmamı lardır. Bu çalı ma, Afrika – Türkiye ili kilerinin tüm boyutları üzerinde duramamaktadır. Odak noktası, Türkiye’nin Afrika’nın en eski ve yerel kültüre sahip tek siyah bağımsız devlet olan Etiyopya ile olan uzun ve tarihi ili kileridir. Etiyopya ile Türkiye arasındaki ili kiler antik çağlara değin uzanır. Anadolu halkları ve Kızıl Deniz bölgesi Afrikalıları arasındaki bağlantılar ve ticari ili kiler yüzyıllardır sürmektedir. Ancak, ili kilerin uzun bir tarihe sahip olmasına rağmen, Etiyopya – Türkiye ili kilerine değinen hiç bir kapsamlı ara tırma mevcut değildir. Bu çalı ma, Etiyopya ve Türkiye arasındaki ili kilerin ara tırmalardaki yoksunluğuna bir çare olmak amacıyla kaleme alınmı tır. Tüm hikayeyi aktarmayı amaçlamaz; yalnızca askeri, diplomatik, ekonomik ve ticari ili kilerin ve siyasi meselelerin önemli açılarını kapsamayı arzular. Çalı ma, okuyucu için uzun soluklu bir sürecin ya anmı olduğu hissini ya atmak adına yakla ık 485 yıllık bir dönemi içerir. Ara tırma projemi kaleme almadan önce, ara tırma stratejimi belirlemek için biraz zaman harcadım. Bunu yaparken atılacak iyi bir ilk adım, bir takım ara tırma soruları tasarlamaktır. Ara tırma Sorusu, üzerinde çalı ılacak olayları ve olguları tanımlayan bir beyannamedir. Dü üncelerimden sağlam bir ara tırma sorusu olu turmak adına, kendime u temel soruları yönelttim: 10 • Alanımdaki önemli ara tırma soruları nelerdir? • Hangi noktalar ilaveten ara tırılmayı bekliyor? • Çalı mam bir bo luğu doldurabilir mi? Daha büyük bir kar ılıklı anlayı a öncülük edebilir mi? • Bu konu çatısı altında halen çok sayıda ara tırma yapılmı mıdır? • Bu çalı ma daha önce yapılmı mıdır? Eğer yapılmı sa, geli tirilmeye açık noktaları var mıdır? • Bu soruyu yanıtlamak için zaman uygun mudur? Parlak bir konu mudur, yoksa sönmü müdür? Ara tırma Soruları A ağıdaki sorular, Etiyopya –Türkiye ili kilerinin uygun ekilde kavranabilmesi ve sistematik analizi adına olu turulmu tur: • Đki ülke ili kilerinin ana kökenleri nelerdi? • Osmanlılar ne sebepten ötürü Kızıl Deniz Bölgesi’ne ilgi duymaya ba ladılar? • Etiyopya – Osmanlı ili kileri tam olarak hangi noktada bozuldu? • Etiyopyalılar Osmanlılar’ın kendilerine dayatmaya yeltendikleri otoriteye nasıl direndiler? • Osmanlılar’ın Kızıl Deniz kıyılarında bulunmasının Etiyopya üzerinde ne tür kalıcı etkileri olmu tur? • Eğer Osmanlılar Etiyopya’yı hiç i gal etmeseydi ne olurdu? • Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorluğu arasında yüzyıllardır süren güvensizlik ve sürtü me nasıl bir son buldu? • Türkiye’de cumhuriyet döneminin ilk birkaç on yılında Etiyopya – Türkiye ili kilerinin doğası neydi? • Soğuk Sava Dönemi’nde Etiyopya ve Türkiye arasındaki ili kilerin en önemli tarihsel özellikleri neydi? • Soğuk Sava sonrası dönem, Etiyopya ile Türkiye arasında artarak yoğun siyasi ve ekonomik ili kilerin kurulduğuna tanıklık etti. Neden bu ili kiler birden bir 11 momentum kazandı? Bu momentumda yer alan ana sebepler nelerdir? Đli kilerde öncü kimdir? Kar ılıklı e it karlar var mıdır, yoksa asimetrik bir ekilde bir tarafın öbürü üzerinde karlarının olduğu mu görülmektedir? • Türkiye’nin Etiyopya’ya kar ı sürdürdüğü dı siyasette Osmanlı mirasının etkileri nelerdir? Osmanlı mirası Türkiye’nin Etiyopya’ya kar ı sürdürdüğü dı ili kilerin yönelimlerinde halen nüfuzlu mudur? • Türkiye bir “Afrika için kapı maya” dahil midir? Kısacası, yeni bir “Türk Emperyalizmi”nin kıyısında mıyız? • Uluslararası sistemdeki ve Etiyopya ve Türkiye’nin iç siyasetlerindeki deği imler iki ülke ili kilerine ne türden etkiler getirmi tir? 12 Hipotezim Bu çalı ma Etiyopyalılar ve Türkler arasındaki tarihsel etkile im bağlamını daha büyük çapta anlamak ve bu etkile imi çe itli tarihsel zamanda etkileyen çe itli faktörleri daha iyi kavramak için tertip edilmi tir. Aklımda bu fikirlerle hipotezlerimi ekillendirdim. Bu analitik çalı madaki hipotezlerim: 1. Etiyopyalılar ve Türkler uzun bir etkile im tarihine mensup olsalar da, bu tarihi olgu her iki ülkenin tarihçileri tarafından göz ardı edilmi tir. 2. Kızıl Deniz’deki Osmanlı – Portekiz mücadelesi, on altıncı yüzyıldan çok önceleri ba layan Afrika’daki Avrupalı kemirmelerinin mantıki sonuçlarıdır. 3. Evanjelist Hıristiyanlık ve Đslami Cihad on altıncı yüzyıldaki Etiyopya – Osmanlı ili kilerinde kendine özel etkilerine sahip olmu tur. 4. Etiyopya’nın denizle bağlantılarını kesen Kızıl Deniz kıyılarındaki Osmanlı i gali, Etiyopya’nın ortaçağ ve modern çağ tarihinin geli imini ve doğasını ekillendirmi tir. 5. Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorluğu ve ayrıca da Etiyopya ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki diplomatik ili kiler, kısmen kendi ihtiyaçlarıyla ve kısmen de uluslararası siyasi durumların zorlamasıyla ortaya çıktı. 6. Türkiye Cumhuriyeti Afrika’yı, ve özellikle de Siyah Afrika’yı, günümüze dek hemen hemen göz ardı etti. 7. Son geli meler unu gösteriyor ki, Etiyopya – Türk ili kileri bir altın çağının ba langıcını ya ıyor. Bu momentumdaki ani yükseli teki sebep, kısaca hızlı geli en bir ekonomi olan Türkiye’nin Etiyopya’da rezervleri bulunan pek çok ham maddesine olan ihtiyaçlarının farkına varmasıdır.Diğer taraftan, Etiyopya’nın uzun zamandır itimat ettiği Avrupa ekonomilerinden öteye geli mek için bir partnere ihtiyaç duyduğunun farkına varması yatar. Bu yüzden, Etiyopya sorunlu ekonomisinde mar a basmak için önemli ölçüde Türk yatırımlarına ihtiyaç duymaktadır. 13 Literatür Taraması Türkiye’nin Büyük Sahara’nın güneyi Afrikası’yla olan ili kilerinin çalı maları Türkiye’nin uluslararası ili kileri analizlerinde görece yeni bir ara tırma alanıdır. Bu yüzden bu alanda yer alan bizler, ara tırmak ve sonuçta cevap vermek adına henüz yeterli derecede kompleks ve engin sorulara sahip değiliz. Bu konuda açık ekilde uygun bir ‘tahlil araçları’nın eksikliğini ya ıyoruz. Türkiye’nin Afrika ile olan ili kilerini bilimsel bir tahlil masasına yatırmak adına, hali hazırda belirli fikirler ya da metodolojik yakla ımlar bulunmamaktadır. Kısacası, üzerinde duracağımız bir hipotezler kaynağına sahip değiliz. Ancak, bu konunun çalı malarıyla alakalı akıllı bir yönetim ve teorik konuların ve metodolojilerin uygulamaları, tartı maların ekil alması adına, artarak önem arz etmektedir. Sosyal bilimciler ve tarihçiler olarak, bizler sorularda karar kılmadan ve alakalı cevaplar üretmeden, uygun bir tahlil ‘araçları’nın hazır olmasının imkansız olduğunu biliyoruz. Ba ka bir ifadeyle, ancak belirli bir yakla ımın verimliliğini tespit ederek alakalı bir problemin cevabını ekillendirebiliriz. Ancak, kendi eksikliklerimizden haberdar olmak, onları görmezlikten gelmekten çok daha iyidir. Söylemeye bile gerek yok ki, kayıtsızlık ve rehavetten ziyade farkındalık tezle (AfrikaTürkiye ili kileriyle) ilgilenenlerin, cevaplar olmasa da, konunun üreteceği farklı sıralandırmalardaki soruların ve üphelerin, yakla ılacak uygun bir metodoloji ve fikirlerin ara tırılmasında yaratıcılıklarını arttıracağı açıktır. Türkiye’de kaleme alınmı sosyal bilim veya tarih yayınlarında herhangi bir Afrika ülkesinin adı geçmez. Örneğin yakın zamanlarda Yücel Bozdağlıoğlu tarafından kaleme alınmı ve Türk uluslararası ili kilerinin kapsamlı bir tasavvurunu ve tahlilini düstur almı Turkish Foreign Policy and Turkish Identity (‘Dı Politika ve Türk Kimliği’)(2005) yayınında, Etiyopya’yı bir kenara bırakın, Afrika kıtasının bile neredeyse bahsi geçmemektedir.Açıkça söylemek gerekirse, Türk tarihi ara tırmalarının herhangi bir noktasında Afrika’yı ele alan bir sosyal bilim çalı masının yapılması yeni bir geli medir. Bu konuda, Cengiz Orhonlu’nun ‘Osmanlı Đmparatorluğu’nun Güney Siyaseti: Habe Eyaleti’ eseri cesur ve yararlı bir denemedir(1996). Özellikle Portekiz, Venedik ve Fransa 14 gibi geli en Avrupa güçleriyle olan diplomatik ili kileri içerisinde Osmanlıları bir dünya gücü olarak tahlil etmek, tarihyazımında yeni değildir; ancak Osmanlı’nın doğu ve güney kom ularıyla olan ili kilerini aralıksız monografik bir muameleyle incelemek nadirdir. ‘Habe Eyaleti’nde Ba bakanlık,Topkapı ve Hariciye ar ivlerini kullanarak,Orhonlu bize Osmanlı tarihinin Afrika bölümüyle ilgili bir eyler söylemek istemi tir.Değinmek yersizdir ki,‘Habe Eyaleti’ ile Orhonlu Osmanlı-Afrika ili kilerini görece kapsamlı olarak ele almı bir Türk tarihçisi mertebesinde yer alır.Osmanlı-Afrika ili kilerine yaptığı olağanüstü katkılarına cevaben,‘Habe Eyaleti’ne bir ele tiri yazısı kaleme alan Fransız tarihçi Michel Lesure: “Ku kusuz Osmanlı yayılmacılığının ula tığı yerler arasında kuzeydoğu Afrika kolu en az bilinendir.Orhonlu’nun kitabı, konuya yeni bir ı ık getiren yararlı bir katkıdır(Lesure,1976:199). Diğer bir öncül Türk tarihçisinin eseri de ilgiyi hak eder. Salih Özbaran, Palmira Brummett ve Andrew Hess gibi, Osmanlı’nın Akdeniz, Kızıl Deniz ve Hint Okyanusu’ndaki varlığı üzerine büyük bir gayretle çalı malar üretmi tir. Özbaran’ın çalı maları The Ottoman Response to European Expansion: Studies on Ottoman-Portuguese Relations in the Indian Ocean and Ottoman Administration in the Arab Lands During the Sixteenth Century (Avrupa Yayılımcılığına Osmanlı Cevabı: Hint Okyanusu’ndaki Osmanlı-Portekiz Đli kileri ve On Altıncı Yüzyılda Arap Topraklarında Osmanlı Yönetimi) adı altında toplanmı tır(1994).Özbaran’ın Osmanlı dı ili kileri ve bahriye gücü ile ilgili topladığı ve sunduğu birincil kaynaklar ve getirdiği yorumlar, özellikle Hint Okyanusu’ndaki TürkPortekiz çeki meleriyle ilgilenenler adına oldukça değerli kaynakları te kil eder. Ahmet Kavas’ın ‘Osmanlı-Afrika Đli kileri’(2006) adlı eseri, Afrika-Türkiye ili kileriyle ilgili bir ba ka önemli çalı madır. Bu 240 sayfalık kitap, Osmanlı’nın Afrika kıtası ile olan ili kilerinin tarihi ve bazı önemli konuları adına güzel bir kaynaktır. Büyükelçi Numan Hazar’ın “Küreselle me Sürecinde Afrika ve Türkiye-Afrika Đli kileri” ba lıklı eseri de değinilmeyi hak eder. Numan’ın eseri ba lığının belirttiğinden daha az kapsamlıdır. Yazar, kitabının büyük bir bölümünü Afrika’nın uzun tarihinin aktarımına ayırmı tır. Afrika-Türkiye ili kilerinin günümüzdeki durumunu anlatmaya çalı tığı tek bölüm, kitabın son 23 sayfasıdır. Fakat tüm bu yetersizliklere rağmen, kitap Afrika’ya ve 15 Afrika’nın Türkiye’yle olan ili kilerine yabancı olan Türk okuyucusu için bir ba langıç noktası olduğuna inanılmaktadır. Bu çalı ma için bir diğer önemli Türk kaynağı, Türk diplomat, akademisyen ve yazar Bilal N. im ir’in Atatürk ve Yabancı Devlet Ba kanları (2001) ba lıklı kitabıdır.Bu, Atatürk ve Etiyopya’nın da dahil olduğu 15 ülke liderleri arasındaki yüzlerce mektup ve telgrafları içeren çok önemli bir belgeler kitabıdır. Bu belgelerin 35 tanesi, Etiyopyalı liderler ve Atatürk arasındaki mektuplar ve telgraflardır. Bu belgeler 1927 ve 1936 yılları arasını kapsar. Bu mektupları ve telgrafları, kapsamlı biçimde çağda Etiyopya-Türkiye ili kilerinin üzerine eğildiğim tezimin son bölümünde kullandım. Bir diğer değinilmesi gereken konu, son zamanlarda Mehmet Özkan ve Kieran E. Uchehara isimli bir Afrikalı ara tırmacı tarafından kaleme alınan makalelerdir.Özkan’ın “Turkey Discovers Africa, Implications and Prospects” (Türkiye’nin Afrikayı Ke fi: Đmalar ve Beklentiler)(2008) isimli makalesi Türkiye’nin Afrika’daki ekonomik çıkarlarının geli iminin tarihsel ve betimsel bir beyanını içerir. Uchehara, Afrosentrik kısa makalesi olan“Continuity and Change in Turkish Foreign Policy Toward Africa”(Afrika’ya Yönelik Türk Dı Politikasında Süreklilik ve Deği im)(2008)de, konu üzerine olan Afrika-Türkiye ili kilkeri Afrikalı ve Türk entelektüeller tarafından gözardı ediliyor fikrimi payla maktadır.Tüm kusurlarının yanında, Uchehara’nın makalesi Afrika-Türkiye ili kileri üzerine olan Afrika perspektifi hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere zihin açıcıdır. Bu yayınlar, yeni bir grup ara tırmacının, Türkiye’nin kendi dı politikası ve uluslararası ili kileri içerisine Afrika’nın da dahil edilmesine hazır olduğunu göstermektedir. Yukarıda bahsettiğim Türk yazarların ikincil materyallerinin yanı sıra, bu çalı ma için çok önemli olan iki mükemmel Türk gezi kitabı da mevcuttur. Bu eserlerden birincisi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’dir. Bazıları tarafından Türkiye’nin Shakespeare’i olarak görülen Evliya Çelebi, kırk yılı a an bir süre Osmanlı Devleti’nin ve kom u toprakların dört bir yanını gezmi , ünlü bir 17. Yüzyıl Osmanlı gezginidir. Evliya Çelebi’nin bu gezilerinin notları on ciltlik bir eser olan ve günümüzde de XVII.Yüzyıl’daki Osmanlı Devleti’nin kültürel yanlarını ve ya am tarzını gösteren önemli bir kaynak eser olarak değerlendirilen “Seyahatname”yi olu turmu tur.Nereye giderse gitsin, Evliya Çelebi yerel gizemleri 16 ara tırdı ve gördüklerini ve duyduklarını kaleme aldı. Bir belgesel hassasiyetiyle, ehirleri, bu ehirlerin nüfuslarını, ekonomilerini ve gelirlerini listeledi. Habe Eyaleti de, bu büyük Osmanlı gezginini ağırlama fırsatını yakalamı , anslı Osmanlı bölgelerinden biriydi. Đkinci gezi kitabı, “Habe ziyaret etmi Seyahatnamesi”dir.Bu,Etiyopya’yı 1904 yılının ortalarında olan Sadık el- Müeyyed adına bir Osmanlı diplomatının gezi tutanağıdır.Yazar anlatacağı kaydeder.Notlarını bazen eyler hakkındaki her ayrıntıyı büyük bir titizlikle çok rahat ko ullarda bazen de zor artlar altında yazmaktadır.Kendisini anlatırken doğal bir üslup kullanır fakat padi ahı yad ettiği yerlerde nezaketli ve titiz bir üslubu tercih eder.Mesela mukaddime bölümü:“….. gerek eser gerek sahib-i eser velinimet-i bi-minnetimiz evketlu Padi ahımız Efendimiz Hazretlerinin ulüvvi inayet-i mülükaneleri ile meydana geldiğini lisan-ı ükran ve itminan ile beyan ederim.” ifadeleriyle tamamlanır.Yolculuk notları 15 Nisan Per embe den ba layıp 30 Haziran Çar amba sona eren bir zaman dilimini kapsar.Yakla ık üç ay süren bu yolculuk farklı ba lıklar altında bölüm bölüm sunulur.Eserde yakla ık 50 bölüm mevcuttur. Birkaç Türk basılı kaynaklarının yanı sıra, bu çalı ma adına oldukça önemli belirli bir miktarda Etiyopya kaynağı ve diğer yabancı kaynaklar da mevcuttur. Bu tezde yararlanılan Etiyopya ve Avrupa birincil tarihsel kaynaklarının kısa açıklamaları, alfabetik sırayla a ağıda bulunmaktadır. Alvarez,Francisco.The Prester John of the Indies(1961).Francisco Alvares, Portekizli bir misyoner ve kâ ifti. 1515’te Portekiz Büyükelçiliği görevlilerinden biri olarak Đmparator Lebna Dengel’i ziyaret etmek amacıyla Etiyopya’ya bir yolculuk düzenledi ve Etiyopya Büyükelçisi Ermeni Matheus’u da ülkeye geri getirdi. Alvares Etiyopya’ya 1520’de vardı ve 1526’ya kadar orada kaldı. Ülkesine dönü ünün ardından, Verdadeira Informação das Terras do Preste João das Indias ("A True Relation of the Lands of Prester John of the Indies")ba lıklı detaylı bir rapor kaleme aldı. Alvares’in kitabı bir Afrika ülkesi üzerine birincil bilgilere dayanan, güvenilir ilk çalı ma oldu ve birçok basımın ve çevirinin yayınlandığı Avrupa’da da kayda değer bir yankı uyandırdı. Bu değerli dokümanın ilk Đngilizce basımı 1881’de yapıldı. Bu çeviri, C.F. 17 Beckhingham ve G.W.B. Huntingford tarafından gözden geçirildi, geni letildi ve 1961 yılında “Antilli Rahip Yuhanna” ba lığıyla yayınlandı. Kitap, bugüne dek akademik tartı maların bir öznesi olmu tur. 1911 tarihli Britannica Ansiklopedisi’nin yazarı, kitabın içerdiği bilgilere kar ı ele tirel bir tutuma sahipti ve eserin, “dikkatle ele alınması gerektiği; zira yazarın abartıya eğilimli biri olduğunu ve kendini gözlemledikleriyle sınırlı tutmadığını” ifade etmekteydi. Bununla birlikte, Beckingham ve Huntingford Alvares’in beyanları konusunda daha olumlu fikirlere sahiptiler ve bu beyanların, “günümüze kalan herhangi bir Etiyopya raporundan tartı masız daha detaylı olduğunu; ayrıca ülkenin on altıncı yüzyılın ikinci çeyreğinde Müslüman Somalililer ve pagan Gallalar tarafından istila edilmesinden hemen önce kaleme alındığı için Etiyopya Tarihi adına da çok önemli bir kaynak olduğunu” belirtirler. Đlaveten: “Yazar kimi zaman yanlı bilgiler vermi tir; fakat bu bilgiler çok nadiren saçma ya da inanırlıktan uzaktır. Birkaç hata yapmı tır; belki de bizim tespit edemeyeceğimiz daha fazlasını yapmı tır; zira o, bilgilerimiz konusunda tek otoritedir. Binaları açıklamaya çalı ırken dil yetenekleri sınırlı kalmı tır. Sıklıkla kafası karı ık ve anla ılması güçtür; fakat bu durum kendi kabahati olduğu kadar basımcının da kabahati olabilir. Yazarın nesri çoğunlukla okunması zor ve çevirmesi zahmetlidir, bunun yanında bizlere kendi bilgisini, önemini ya da cesaretini abartmaya çalı an bir gezginin sahtekârlığından uzak bir duru sergilemektedir. Appleyard et al.Letters from Ethiopian rulers:Early and mid-nineteenth century : preserved in the British Library, the Public Record Office, Lambeth Palace, the National Army Museum, India Office Library and Records(1985).Appleyard ve diğerleri tarafından hazırlanan bu 197 sayfalık kitapta, çe itli Đngiliz kütüphanelerinde ve ar ivlerinde yer alan, XIX. yüzyılın ilk yıllarında ve orta döneminde Etiyopyalı liderler tarafından kaleme alınmı pek çok ilginç mektup bulunur. Bu mektupların bazıları çalı mamla bağlantılıdır. Bairu Tefla.A Chronicle of Emperor Yohannes IV(1872-1889)(1977).Bu, Profesör Bairu Tefla tarafından yayına hazırlanan Đmparator IV. Yohannıs’in vakayinamesinin Đngilizce çevirisidir. Vakayinamede, Đmparator IV. Yohannes’in döneminde Etiyopya ve çevresindeki geli meler hakkında birincil bilgiler bulunur. 18 Beckingham,C.F. & Huntingford,G.W.B. Some Records of Ethiopia 1593-1646 Being Extracts from the History of High Ethiopia or Abassia by Manoel de Almeida Together With Bahrey's History of the Galla(1961).Bu kitap, Etiyopyalı bir papaz olan Peder Bahri ve Portekizli bir misyoner olan Manuel de Almeida’nın XVI. ve XVII. yüzyıllardaki görgü tanıklıklarının Đngilizce versiyonudur. Çalı mamla alakalı bazı önemli bilgiler içerir. Blanc,H.A Narrative of Captivity in Abyssinia: With Some Account of the Late Emperor Theodore, His Country and People(1868).Bu eser, Đmparator II. Tevodros’un Đngiliz tutsaklarından biri olan Dr. Henry Blanc’ın “Esaret Anlatıları”dır. Bu birinci ki i tanıklığı içerisinde, 1860’larda Etiyopya ve çevresi hakkında önemli bilgiler vardır. Blatta Tekle Hawariyat,Ye Hiywot Tarike(Story of My Life).Bu, bir zamanlar Lij Đyasu’nun yakın arkada ı olan Blatta Tekele Hawriat’ın otobiyografisidir. Bu yayınlanmamı elyazması, Lıc Đyâsu dönemindeki Etiyopya-Osmanlı ili kileri hakkında önemli bilgiler içerir. Blundell,Herbert Weld.The Royal chronicle of Abyssinia, 1769-1840(1922).Bu, bazı Etiyopya imparatorlarının kraliyet vakayinamelerini konu eden bir ba ka oldukça önemli kitaptır. Brown, David. Palmerston: A Biography (2010).David Brown’in yeni kaleme aldığı Lord Palmerston’un biyografisi içerisinde çalı mamla alakalı bazı önemli bilgiler mevcuttur. Bruce, James. Travels to Discover the Source of the Nile (1805).Bu, Đskoç gezgin James Bruce’un (1730-1794) Afrika Boynuzu’ndaki gezileri üzerine çok ciltli kitabıdır ve Etiyopya tarihi ve kültürü hakkında görgü tanığı raporlarının yanı sıra Etiyopya, kom u krallık olan Sennar ve Osmanlı’nın Habe Eyaleti üzerine açıklamalarını içerir. Bruce ve kendisinin heyecan verici hikâyeleri, Kuzey Afrika’da ve Mavi Nil’in izinden gittiği Etiyopya’da onlarca yıl sürdürdüğü gezilerinin ardından 1774’te Londra’ya dönü üyle birlikte ku kuyla kar ılandı. Ancak, Etiyopya gezilerinin mevcut doğruluğu, William George Browne ve E.D. Clarke’ın da dahil olduğu ka ifler tarafından onandı ve günümüzde kendi zamanının coğrafi bilgilerine gerçekten de katkılarda bulunduğuna inanılmaktadır. 19 Dufton, Henry.Narrative of a journey through Abyssinia in 1862-3(1867).Henry Dufton’un bu gezi kayıtları erken 1860’lardaki Etiyopya hakkında çok ho bilgiler içerir. Dye,WilliamM.Moslem Egypt and Christian Abyssinia(1880).William M. Dye Amerika Đç Sava ı’nda Federalist güçler adına sava tı ve albay rütbesine yükseldi. 1873 yılında TürkMısır ordusuna katıldı. 1876’da Etiyopya-Türk-Mısır sava ındaki Gura Muharebesi’nde yaralandı. Türk-Mısır ordusundan çekilmesinin ardından, “Müslüman Mısır ve Hıristiyan Habe istan” ba lıklı kitabında sava anılarını yazdı. 1876’daki Etiypya-Türk-Mısır Sava ı’nı analiz ederken onun görgü tanığı kayıtlarından çokça yararlandım. Ethiopian Ministry of Foreign Affairs(EMOFA).(1991).Bu Etiyopya Dı i leri Bakanlığı tarafından ba lıksız ve sayfaları numaralandırılmamı bir ekilde hazırlanan belge, çalı mam açısından bir takım temel bilgileri içerir. Foster.William,ed.The Red Sea and adjacent countries at the close of the seventeenth century as described by Joseph Pitts, William Daniel, and Charles Jacques Poncet(1949).Bu, C.J. Poncet’in ve diğer iki gezginin yazılarını içeren bir ba ka çok önemli kitaptır. Gebre-Igziabıher Elyas, Prowess, Piety, and Politics: The Chronicle of Abeto Iyasu and Empress Zewditu of Ethiopia (1909-1930)(1994).Bu, Gebre Đgziabher Elias tarafından kaleme alınan, Lıc Đyâsu ve Đmparatoriçe Zevditu’nun vakayinamesidir.Belirtmeye bile gerek yok ki; bu vakayiname 1916-1930 yılları arası dönemdeki Etiyopya-Türkiye ili kileri çalı maları açısından oldukça önemlidir. Gebre Sılase.Tarik a Zaman za Dagmawi Mınılik Nıgüsa Negast ze Đtiyopya(A History of the Period of Menilik II,Emperor of Ethiopia)(1959 Ethiopian Calendar).Bu, Đmparator’un vakanüvisi Gebre vakayinamesidir.Bu Silassie tarafından vakayinamede, bu kaleme alınan, çalı mayla Đmparator alakalı çok II. Mınılik’in önemli bilgiler bulunmaktadır. Gobat, Samuel .Journal of Three Years' Residence in Abyssinia(1850).Bu, Samuel Gobbat’ın yazdığı bir görgü tanığı kaydıdır. Bu kitap, Zemene Mesafınt adıyla bilinen, iç 20 sava ku ağının en karanlık günleri esnasında Kuzey Etiyopya’nın, yakla ık 1830 yıllarından kalan, faydalı bir görgü tanığı raporu olmasının yanında, eğer bir Protestan misyoneri ve Etiyopya Kilisesi’nin çe itli rahip ve papazları arasındaki dini konu malar ilginizi çekmiyorsa, uzman olmayan ki iler adına pek de ilgi çekici bilgiler içermez. Gobat,Samuel.Samuel Gobat, Bishop of Jerusalem, His Life and Work:A Biographical Sketch, Drawn Chiefly from His Own Journals(1884).Bu, kendisinin ölümünden sonra yayınlanan, Piskopos Samuel Gobat’ın otobiyografisidir. Bu eser, çalı mamla alakalı bir takım bilgiler içerir. Graziani, R., Fronte del Sud(1938).Bu kitap, 1935-36 yıllarındaki Đtalya-Etiyopya sava ında Đtalyan ordusu komutanlarından biri olan Feldmare al Rodolfo Graziani tarafından yazılmı tır.Bu görgü tanığı raporu, bu çalı mayla ilgili bir takım önemli bilgiler barındırır. Great Britain,House of Commons,,Correspondence respecting Abyssinia 1846-48(1868). Ba lığından da anlayabileceğiniz gibi, bu kitapta 1846-1848 yılları arasında Etiyopyalı liderler ve Đngiliz hükümetinin yazı maları bulunur. Great Britain,House of Commons,Correspondence respecting Abyssinians at Jerusalem: 1850-1867(1867).Bu, 1850-1867 yılları sırasında Kudüs’te bulunan Etiyopya cemiyeti hakkında belgeler içeren bir kitaptır. Hayle Sılâse I,Hıywetena Ye Etityopiya Irmıca(My Life and Ethiopia’s Progress),Cilt III. (1965 and 1966 Ethiopian Calender).Đmparator I. Hayle Sılâse’nin iki ciltlik otobiyografisi, bizleri 1916 ve 1960’lar arası dönemdeki Etiyopya-Türkiye ili kileri konusunda önemli bilgilerle donatmaktadır. House of Commons.Parliamentary Papers,Correspondence Respecting Abyssinia, 18461868.(1868).Ba lığından da anlayabileceğiniz gibi, bu kitapta 1846-1868 yılları arasında Etiyopyalı liderler ve Đngiliz hükümetinin yazı maları bulunur.Kitaptaki bir takım bilgiler, doğrudan doğruya 1846-1868 arası dönemdeki Etiyopya-Osmanlı ili kileriyle alakalıdır. 21 Hozier,Henry M.The British Expedition to Abyssinia(1869).Bu, Kaptan Henry M. Hozier’in otantik belgelerinden derlenen Đmparator II. Tewodros’a kar ı Đngiliz cezai seferinin çağda kaydıdır. Kitap içerisinde bu çalı mayla alakalı önemli bilgiler bulunur. Imperial Ethiopia Ministry of Information,Selected Speeches of His Imperial Majesty Haile Silassie I:1918-1967(1967).Bu kitap içerisinde, 1918-1967 yılları arasında Đmparator I. Hayle Sılâse’nin yaptığı seçilmi konu malar mevcuttur. Onun bir takım konu maları bu çalı mayla alakalıdır. League of Nations ,The Aims ,Methods and Activity of the League of Nations(1935).Bu Milletler Cemiyeti’nin yıllık raporu içerisinde çalı mamla alakalı bilgiler vardır. League of Nations.The League from year to year ,1936(1937).Bu ise, ara tırmam için elzem bilgiler sunan bir ba ka Milletler Cemiyeti yıllık raporudur.Bir önceki belge gibi, bu belge de çalı mamla alakalı bir takım önemli bilgiler içerir. Lobo, Father Jerome. A Voyage to Abyssinia(1789).Bu,XVII.yüzyılda Etiyopya’daki Cizvit misyonerlerinin etkinlikleriyle ilgili Portekizli Cizvit misyoneri Peder Jerome Lobo tarafından kaleme alınmı ilginç bir gezi tutanağıdır. Mahteme Silassie Wolde Mesqel.Zekre Neger(Recollection of Things Past) (1962 Ethiopian Calender).Bu, Đmparator Hayle Sılâse’nin vekillerinden birinin görgü tanığı raporudur. Matthews, Herbert Lionel. Eyewitness in Abyssinia: With Marshal Bodoglio's forces to Addis Ababa(1937).Ba lığından da anla ılabileceği gibi, bu eser 1935-36 Đtalya-Etiyopya Sava ı hakkında bir görgü tanığı raporudur. Maxwell H.Life and Letters of the Fourth Earl of Clarendon.Cilt.I-II(1913)Clarendon’un ya amı ve mektuplarıyla ilgili Maxwell’in yazdığı bu iki ciltlik kitap içerisinde, çalı mam için büyük önem ta ıyan birkaç mektup bulunur. 22 Medlicott,W.N.,Douglas Dakin and Margaret E. Lambert, Documents on British Foreign Policy, 1919-1939: the Italo-Ethiopian War and German Affairs, October 3, 1935February 29,1936 (1976).Bu kitap içerisinde çalı mamla alakalı önemli belgeler mevcuttur. Mengıstu Hayle Mariyam,Tıglaçın:Ye Đtyopya Hızb Abyotawi Ye Tıgıl Tarik(Our Struggle:A History of Ethiopian Revolutionary Struggle)(2004 Ethiopian Calendar).Bu kitap, kanlı diktatör Albay Mengitsu Hayle Mariyam tarafından, 1974 Etiyopya Devrimi’nin tarihi ve neticeleri hakkında kaleme alınan bir eserdir. Mers’e Hazen Wolde Qirqos.“Be Dagmawi Mınilik Zaman Kayehutına Kesemahut”(From What I saw and Heard in the Reign of Mınilik II),(1935 Ethiopian Calendar);“Ye Zaman Tarik Tizitaye be Abeto Iyasu Zamana Mangıst”(My Historical Reminiscences of the Reign of Abeto Iyasu)(1938 Ethiopian Calendar) ve "Ye Zaman Tarik Tizitaye be Nıgısta Negestat Zewditu Zamana Mangıst”(My Historical Reminiscences of the Reign of Empress Zewditu(1938 Ethiopian Calendar).Bunlar, Đmparatorlar II. Mınılik, Lıc Đyâsu, I. Hayle Sılâse ve Đmparatoriçe Zevditu dönemlerinde Etiyopya’da önemli bir siyasi figür olan Merse Hazen’in tarihi Hatıratılardır.Bu üç yayınlanmı kitapta, yakla ık 1889’tan 1930’a değin Etiyopya-Türkiye ili kileri hakkında önemli bilgiler mevcuttur. Pankhurst, Richard .The Ethiopian Royal Chronicles(1967).Ünlü Etiyopyabilimci Đngiliz Profesör Richard Pankhurst’un bu değerli kitabı, çe itli Etiyopya imparatorlarının vakayinamelerinin Đngilizce çevirisidir. Bu müthi kitaba çalı mamın çe itli bölümlerinde sıkça ba vurdum. Pearson,Hugh Drummond,Letters from Abyssinia, 1916 and 1917: With Supplemental Foreign Office Documents(2004).Bu belgeler kitabı, Birinci Dünya Sava ı sırasında Etiyopya’da ikamet eden Đngiliz diplomatlardan biri olan Pearson tarafından hazırlanmı tır.Bu kitap, Birinci Dünya Sava ı sırasındaki Etiyopya-Osmanlı ili kileri konusunda öneme sahip çok önemli mektuplar içerir. Plowden,W.C.Travels in Abyssinia and the Galla country(1868).Bu,XIX.yüzyıl Etiyopya’sında ya amı ve hayatını kaybetmi ünlü Đngiliz diplomat Walter Plowden’in 23 görgü tanığı kaydıdır. Bu ilginç gezi tutanağı, bizlere 1840’lar ve 1850’lerdeki EtiyopyaOsmanlı ili kileri konusunda çok önemli bilgiler sağlar. Rassam H.Narrative of the British Mission to Abyssinia.I ve II(1869)Bunlar, 1860’larda Etiyopya-Đngiltere arasındaki diplomatik krizle ilgili Đngiliz diplomat H. Rassam tarafından kaleme alınan görgü tanığı raporudur. Bu gezi raporunda, 19.yüzyılın ikinci yarısındaki Etiyopya-Osmanlı ili kileriyle alakalı bir takım çok önemli bilgiler mevcuttur. Bu çalı ma için çok önemli olan bir diğer birincil kaynak, Profesör Sven Rubenson tarafından editörlüğü yapılan “Acta Aethiopica” serileridir. Acta Aethiopica serilerinin amacı, Modern Etiyopya’nın doğu u ve geli imine ı ık tutmu XIX.yüzyıl mektuplarını, antla malarını ve diğer kısa dokümanları toplamak, bu belgeleri notlarla açıklamak ve yayınlamaktır. Tüm kıtada olduğu gibi, Afrika Boynuzu’nda da XIX.yüzyıl büyük bir deği im dönemiydi. Geli melerin pek çok yönleri halen ya çok az bilinmekte ya da Avrupa merkezli görü ler ve yorumların egemenliği altında kalmaktadır. Bu durumun bir sebebi de, bilgi kaynaklarımızın pek çoğunun Avrupalılar tarafından kaleme alınmı mektuplar, raporlar ve diğer belgelerden olu uyor olmasıdır. Dolayısıyla, Afrikalılar tarafından kendi dillerinde kaleme alınmı az sayıda korunmu mektubun ve hem Afrika hem de Avrupa dillerinde var olan antla ma metinlerinin Afrika sürümlerinin bilinmesi elzemdir. Amharca ve Arapça metinlerin, bu dilleri bilmeyenlerin i lerini kolayla tırmak adına Đngilizce tıpkıbasımları yapılmı tır. Bunun yanında, Avrupa dillerinde korunan mektupların yalnızca Đngilizce kopyaları üretilmi tir. Acta Aethiopica’nın birinci cildi bizlere XIX.yüzyılın ilk yarısında Etiyopya hakkında değerli belgeler tedarik eder. Acta Aethiopica’nın ikinci cildi Modern Etiyopya’nın ilk yöneticisinin iktidar dönemini ele alır. Hepsi Đmparator II.Tevodros döneminde Etiyopyalılar tarafından yazılmı , dört antla manın (ya da sözüm ona antla manın) da yer aldığı, 250 belge içerir. Đmparato II.Tevodros’un kendisinin yanı sıra, yazarlar arasında rakip prensler, yerel valiler, eyhler ve saray yetkilileri, ba piskopos ve diğer din görevlileri, topluluklar ve özel bireyler, askerler, tüccarlar ve öğrenciler de mevcuttur. Mektupların çoğunluğu Amharca, az miktarı Geez (ya da yarı yarıya Geez) dilinde ve 24 yakla ık yirmi tanesi de Arapçadır. Metinler dı ili kilerden iç ayaklanmalara, ekonomik ko ullardan Avrupalı misyonerlerin yol açtığı doktrinsel çatı malara ve yurtdı ında eğitim gören Etiyopyalı öğrencilerin hayatları ve dü ünce ekillerine kadar Etiyopya devletini ve toplumunu pek çok açıdan masaya yatırır.Đmparator II.Tevodros’un dönemi, son bir buçuk yüzyıldır bilinen Etiyopya devletinin yapılandırılması yönünden hayati öneme sahip, tartı malı bir dönemdir.Bu dönem ayrıca Etiyopyalıların Avrupa nüfuzuna kar ı ilk kez modernizasyon ve kendine özgü aktif bir dı politikanın ortaya çıkarılması eklindeki ilk yanıt verme giri imi olmu tur. Metinler bize ek olarak,Etiyopya halklarının dillerinin ve dü ünce ekillerinin geli im sürecinin iç yüzünü de gösterir.Acta Aethiopica’nın üçüncü cildi “Đç Rekabetler ve Dı Tehditler: 1869 – 1879” ba lığını ta ır ve Modern Etiyopya’nın ilk yöneticisi olarak kabul edilen Đmparator II. Tevodros döneminden sonraki on yıldan biraz daha fazlasını ele alır. Üç rakip arasında en üst mertebe için giri ilen güç mücadelelerinin sonunda, Tigraylı Yohannıs 1872’de ‘krallar kralı’ tacını taktı. XIX.yüzyılda ülkeyi fethetmek adına ilk büyük çaplı giri ime kar ı halkını direni e sevk etmek de ona dü tü. Sava sözde Türkler-Mısırlılar ve Etiyopya arasındaydı; fakat entrikaları çeviren ve planları yapanlar Avrupalılardı ve çe itli Avrupa ülkelerinden ve Birle ik Devletler’den temsilciler de çoğunlukla bu i in içindeydi. Salt,Henry.A Voyage to Abyssinia, and Travels into the Interior of that Country, Executed Under the Orders of the British Government, in the Years 1809 and 1810(1814).Bu,Henry Salt’un gezi tutanağıdır. Salt, XX. yüzyılın ilk yıllarında Etiyopya’yı ziyaret etmi olan bir Đngiliz sanatçı, gezgin, diplomat ve Mısırologtu. Eserinde, erken XX.yüzyılda Etiyopya’nın genel durumu ve aynı dönemde Osmanlı’nın Kızıl Deniz bölgesindeki etkinlikleriyle ilgili önemli bilgiler bulunur. Shihab ad-Din Ahmad ibn Abd al-Qadir,Futuh al-Habesha (1897).Shihab ad-Din Ahmed bin Abdülkadir’in, erken 16. yüzyılda Etiyopya’daki, daha çok Ahmed Gran ya da ‘Solak’ ismiyle tanınan Đmam Ahmed bin Đbrahim’in Cihadı üzerine kaleme aldığı tanıklığı tarihsel bir klasiktir. Yemenli yazar, eserde bahsi geçen birçok muhaberenin görgü tanığıdır ve bu eser, paha biçilmez bir kaynaktır. Tamamen insani, zaman zamansa trajik bir dram olan kitabı, Etiyopya ve Afrika Boynuzu tarihinde hayati öneme sahip bir dönem hakkında 25 bilgilerimizin önemli bir bölümünün var olmasını sağlamaktadır. “Futuh el-Haba a”, ya da “Habe istan’ın Fethi”, yazım a amasında ku kusuz durumun Yemenli yazarına göründüğü kısmını yansıtmaktadır. Đmam Ahmed bin Đbrahim’in kuvvetleri Etiyopya’nın büyük bir bölümünü i gal etmi ti. Đmparator Lıbna Dıngıl’ın direnci hemen hemen kırılmı ve pek çok Hıristiyan Đslam’a geçmeye karar vermi ti. Muzaffer Đmam Ahmed’in rejimi mutlak gibi gözüküyordu. Bununla beraber, hikâyenin sonu bu değildi. 21 ubat 1543 tarihli muharebede Đmam Ahmed öldürüldü ve bunun üzerine ordusu neredeyse aniden dağıldı. Ba arabilen askerleri Doğu’ya doğru ilerledi. Müslümanlığa dönenlerin hiç de azımsanmayacak bir kısmı eski inançlarına geri döndü. Bu nedenle bu kitap, Etiyopya’nın uzun tarihi içerisinde görece kısa fakat hayati öneme sahip bir döneme i aret eder. Hal böyleyken bu kitap, bahsettiği pek çok olayın görgü tanığı olan ve dönemine göre nadir görülebilen bir objektiflikle tanıklıklarını kaleme alan bir yazarı olmasıyla birlikte önemlidir. Steer,George Lowther.Caesar in Abyssinia(1936).Bu, bir Đngiliz gazeteci tarafından ĐtalyaEtiyopya Sava ı hakkında muhte em bir görgü tanığı raporudur.Kitabı, bizlere i galci Fa ist Đtalyan ordusuna kar ı Etiyopyalılarla omuz omuza çarpı mı olan üç Türk askerin rolleri hakkında değerli görgü tanığı bilgileri sağlar. Tellez, Balthasar. The Travels of the Jesuits in Ethiopia(1710).Bu, Balthasar Tellez’in XVII.yüzyılda Etiyopya’daki Cizvit Misyonerleriyle ilgili tutanaklarıdır. Kitap, bu çalı mayla alakalı bir takım bilgiler içerir. Toynbee,Arnold J. Survey of International Affairs 1935(1936).Bu, bu ara tırma hakkında bir takım önemli bilgilerin dahil olduğu bir belgeler kitabıdır. Valentia,G.Voyages and Travels to India,Ceylon,the Red Sea,Abyssinia and Egypt in theYears 1802,1803,1804,1805 and 1806(1809).Lord Valentia, XIX.yüzyılın ba larında Hint Okyanusu’nu ve Kızıl Deniz bölgesini ziyaret etmi olan bir Đngiliz soylusu ve siyasetçisidir. Ziyareti sırasında, Kızıl Deniz sahillerinde Naib Đdris ba ta olmak üzere pek çok önemli ahsiyetle görü mü tür. Lord’un üç ciltlik gezi kayıtları, XIX.yüzyılın 26 ba larında Hint Okyanusu ve Kızıl Deniz bölgesiyle ilgili bilgi edinmek isteyenler için önemli bilgiler sağlar. Whiteway,Richard Stephen..The Portuguese expedition to Abyssinia in 1541-1543 as narrated by Castanhoso(1902).Bu kayıtlar, Đmam Ahmed’e kar ı sava mı Portekizli askerin görgü tanıklıklarıdır ve 1902 yılında olan bir Whiteaway tarafından çevrilmi tir.Bu kitap, Đmam Ahmed’in Cihadının son üç yılı ve bu Afrika orta oyununda Osmanlı ve Portekizli askerlerin rolleri hakkında değerli birincil bilgileri içerir. Zeneb.The Chronicle of King Theodore.ed.Enno Littman.Princeton,1902.Bu, Aleqa Zeneb tarafından kaleme alınan Đmparator II.Tevodros’un vakayinamesidir. Đçerisinde bu çalı mayla alakalı önemli bilgiler vardır. Ar iv materyalleri de bu çalı ma için bir diğer bilgi kaynağıdır. Basılı ve basılı olmayan birincil ve ikincil kaynaklarda mevcut olan bo lukları doldurmak adına, Etiyopya ve Türk ar iv materyalleri de kullanılmı tır. Etiyopya ar ivlerinin büyük çoğunluğu Amharca dilinde kaleme alınmı tır. Bununla birlikte, Geez, Đngilizce, Fransızca, Đtalyanca ve Arapça dillerinde kaleme alınan ar ivlerin sayısı da fazladır. Bu çalı mada kullanılan ar iv kaynaklarının pek çoğu XVII. – XX2. yüzyıllar arası dönemi kapsar ve Etiyopya’nın siyasi, ekonomik, sosyal ve dini hayatı üzerine eğilir. Osmanlı Devleti, XIV. yüzyıldan ba layıp XX. yüzyılın ba ına kadar mevcudiyetini koruyarak, modern zamanların son büyük Avrasya Đmparatorluğu olma özelliğini ta ır. Kuzey Afrika’dan Đslam’ın Kutsal ehirlerine, doğuda Orta Asya’ya ve batıda Yunanistan ve Balkanlar’a kadar çok büyük bir denetim alanına sahiptir. Zamanının en güçlü devletlerinden biri olarak, Osmanlı Devleti büyük miktarlarda yazılı belgeler üretmi tir.Bu belgelerin belli bir bölümü çe itli ülkelerde bulunsa da, çoğunluğu Türkiye’de bulunmaktadır. Türk ar ivleri, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi ar ivleri olarak iki kategoriye bölünmü tür. Etiyopya üzerine Osmanlı kaynakları, XVI. yüzyılın ba ından Osmanlı Devleti’nin son yıllarına kadar olan dönemi kapsar. Özellikle geç XIX. yüzyıl ve erken XX. yüzyılda 27 Etiyopya üzerine olan Osmanlı dokümantasyonu zengindir. Benim gibi yabancı ara tırmacılar için Osmanlı kaynaklarından yararlanmada en büyük engel, kapsamlı bir tarihsel Osmanlı Türkçesi sözlüğünün hiçbir dilde mevcut olmamasıdır. Bu zorlayıcı soruna rağmen, en alakalı Osmanlı kaynaklarından yararlanma ve geriye kalan bo lukları da diğer kaynaklardan doldurma yolunu denedim. Yukarıdaki tartı malarda günümüze dek Afrika-Türkiye ili kilerinin Afrikalı ve Türk entelektüelleri tarafından gözardı edildiğini açıkça göstermektedir.Diğer bir ilgi çekici nokta, Afrika-Türkiye ili kileri konusu hali hazırda bazı Afrikalı ve Türk ara tırmacıları kendisine çekerek belirli bir cazibe merkezi olu turulmu olmasıdır.Ben ki isel olarak, özellikle gazeteciliğe özgü, normu olu turan hızlı bir ‘Afrika ve Türkiye’ sürüsüne katılmak yerine, kendini adamı analizcilerin artık ilgilerini belirli konu ve zaman çerçevelerine odaklandırmaya ba lamaları gerektiğini dü ünüyorum. Bu yüzden Afrika-Türkiye ili kilerinin belirli bir açısına eğilmeye, yani Etiyopya-Türk ili kileri tarihine yönelmeye karar verdim. 28 Kapsam ve Metodoloji Çalı ma açısından, görece geni bir alanı kapsadığından, bir sınırlama derilikteki çe itliliklerde ve analizin simetrisindedir. Her parçanın yükü ara tırma sonuçları, konuya bağlılık, ilgili konularda yaratıcılık vb. ile kararla tırılır. Bununla beraber, tüm çabalar olabildiğince kapsamlı bir resim ortaya koyabilmek ve oldukça ayrı mı , ancak tarihsel kli elerle bağlantılı iki ülke ili kileriyle ilgili sistematik perspektifler ortaya koyabilmeye yöneliktir. Metodoloji adına, halihazırdaki yayınları ve materyelleri gözden geçirdim ve onları ar iv belgelerile destekledim. Bu spesifik materyallere her bir bölümde ba vuruldu. Tarihçi bir yargıç gibidir. Yargıç bir konu üzerindeki nihai kararını, farklı bulguların tahlili ve değerlendirmesiyle verir. Aynı ey bir tarihçi için de geçerlidir. Bir tarihçi kararını vermeden veya bir tarihi konu üzerinde yorum yapmadan önce çesitli kaynakların ve olayların tahlilini yapar. Đki halkın ve ülkenin tarihsel ili kilerini dengeli ve nesnel bir biçimde yazabilmek amacıyla, Etiyopya kaynakları ile Türk kaynaklarıyla kar ıla tırmı tım. Böylece, Etiyopya ve Türk kaynaklarını tezimin her bölümünde olabildiğince kullanmaya çalı mı tım.Herhangi bir sonuca varmadan önce, kaynaklarımı dikkatice tahlil etmeye çalı mı tım.Kısaca kaynaklarımı oldukça sistematik ve analitik bir biçimde kullanmakta olanca gayretimi göstermi tim. 29 I. BÖLÜM HĐNT OKYANUSU’NDAKĐ VE KIZIL DENĐZ BÖLGESĐ’NDEKĐ OSMANLIPORTEKĐZ ÇEKĐ MELERĐ VE BUNLARIN ETĐYOPYA’NIN KADERĐ ÜZERĐNDEKĐ ETKĐLERĐ 1.1.Osmanlılar ve Portekizlilerin Varı ından Önce Etiyopya ve Afrika Boynuzu XVI.yüzyıl’ın ba langıcında Etiyopya’daki genel durum neydi?Ne için Osmanlılar ve Portekizliler Kızıl Deniz’i ve Hint Okyanusu bölgesini kontrol altına almak istediler? Kızıl Deniz’deki ve Hint Okyanusu’ndaki Osmanlı-Portekiz çeki meleri Etiyopya’daki ve Afrika Boynuzu’ndaki iç geli meleri ne yönde etkiledi?Bunlar, bu bölümde sorulmaya çalı ılan ana sorulardan birkaçıdır. Bu dönemde Etiyopya’daki ve Afrika Boynuzu’ndaki geli melerin açık bir resmini görmek adına, Etiyopya’nın XVI.yüzyıl öncesi tarihine bir göz atmak gerekir.Etiyopya tarihi, ülkenin kuzeyindeki önemli bir medeniyet merkezinin ortaya çıkmasıyla ba lamı tır.Bu medeniyet, tarihi herhalde M.Ö. VII. ya da VIII. yüzyıllara uzanan büyük Yeha tapınağı ile örneklenmektedir.16 Bu erken ba langıç, pulluk tarımıyla, sarnıçlarıyla ve su bentleriyle, görkemli saraylarıyla ve kayda değer dikilita larıyla Aksumite Devletinin geli imine i aret etmekteydi. M.Ö. 300 yılına dek uzanabilen Aksumite Devletinin ve medeniyetinin olu umu, Etiyopya tarihi içerisinde önemli geli meydi. Aksum’un çekirdek bölgeleri, günümüzde Kuzey Etiyopya’yı ve Güney Eritre’yi olu turan dağlık arazilerdi. Gücünün doruğunda, Aksumite devleti Kızıl Deniz sahilini, günümüzdeki Sudan’dan Somali’ye dek olan bölgeyi elinde tutmasının yanında, Sudan’daki Nil Vadisi’ne dek bir hakimiyet alanına sahipti. Kızıl Deniz’in Arap Yarımadası’na bakan tarafında, Aksumite Krallığı tüm sahil eridinin yönetimine ve iç bölgelerde de günümüzdeki Yemen’e tekabül edebilecek bir toprak bütünlüğüne sahipti. Aksumitliler, yazılı bir dil olan Geez dilinin mükemmelle tirip, Ortadoğu’da Araplarla, Bizans Đmparatorluğu’yla ve Mısır’la olan ili kilerini sürdürdüler. 16 Antik Etiyopya tarihi hakkında Bkz. Kobishchanov,1979;Anfray,1991. 30 M.S. III.yüzyıl’da ya amı olan Đranlı peygamber Mani, “Dünyada dört büyük krallık vardır: Birincisi Babil krallığı ve Đran, ikincisi Roma krallığı, üçüncüsü Aksumites krallığı ve dördüncüsü ise Çin krallığı” demi tir(Henz:2000:4). I.yüzyıl’ın ilk yarısında Romalılar, Persler ve Aksumite Đmparatorluğu Nil vadisinde, Kızıldeniz’de ve Ortadoğu’da güç elde etmek adına amansız bir mücadele içerisindeydiler. Ancak sonuçta Ortadoğu’daki Araplar arasında Đslam’ın yükseli iyle, bu üç imparatorluk için tam zıddı bir durum olu tu. Kaçınılmaz olarak, yüzyıl sona ermeden Ortadoğu’daki ve Mısır’daki daha önce Perslere ve Romalılara ait olan bölgeler Arap yönetimi altına girdi. Ortadoğu’da ve Mısır’da yeni bir uluslararası güç olarak yükselen Araplar, Aksumite’lerin Ortadoğu’daki ve Akdeniz’deki antik Greko-Romen dünya ile olan bağlarını olumsuz etkiledi(Pankhurst,1997:23-37). Bu yeni uluslararası ko ulların ve olayların dolaylı ve dolaysız bir sonucu olarak, Aksumite Devleti bölgesel ve kültürel yayılmacılığını Kızıldeniz’den ve Nil Vadisi’nden Afrika Boynuzu’nun batı, güney ve doğu vilayetlerine çevirdi. Bu dönem içerisinde, I.yüzyıl’ın bitimine kısa bir süre kala, Etiyopyalı bir kabile olan Agav soyundan türeyen Zagve hanedanlığı, Lasta’nın kuzey dağlık bölgelerinde kendini göstermeye ba ladı.Aksumite Devletinin ardılı ve üç yüzyıl boyunca Etiyopya’nın yöneticisi konumuna geldi. Bu çalı manın sınırları içerisine, Zagve döneminde Afrika Boynuzu’ndaki siyasi yapı da ele almak gerekmektedir.Dönemin Arap coğrafyacılarına göre, Kızıl Deniz kıyıları boyunca ilk kayda değer Đslami i birliği bu dönemde olu tu. Ancak Zagve dönemi içerisinde, Đslam’ın yayılım alanı yalnızca kıyı eridiyle sınırlı kalmayıp, ayrıca da doğudan ve güneyden Etiyopya dağ kitlesi etrafında ve Boynuz’un iç bölgelerine doğru da gerçekle ti. Zagve’nin zayıflığından ötürü, Müslüman bölgeler siyasi birimlere doğru evrilmeye ba ladı. Artık Zagve kralına haraçgüzar olmayan bağımsız sultanlıklar ve beylikler olu tu. Aslında, Etiyopya’daki Đslami yayılmacılık Etiyopya Devletindeki zayıflıkla doğrudan orantılıydı(Dombrowski,1985:9-11). 1270’de Hıristiyan Etiyopya’da yeni bir hanedanlık hüküm sürmeye ba ladı.Đmparator Yekuno Almak(1270-1285) tarafından kurulan hanedanlık, geleneksel olarak ‘Solomonid’ 31 hanedanı olarak anılıyordu; zira hanedan krallarının köklerinin Hazreti Süleyman’a ve Saba Melikesi’ne dayandığı söyleniyordu. Bu yeni hanedanlığın yükseli inin, gayrime ru olarak addedilen öncül Zagve soyundan farklı kılmak ve yeni yöneticileri antik Aksum Krallığı ile bağda tırmak amacıyla, ayrıca bir ‘yenilenme’ dönemi olduğu söylenirdi(Taddesse,1972:35-41). Yeni hanedanlığın ilk yıllarının çok da talihli olduğu söylenemez.Đmparator Yekuno Amlak’ın güç tahayyülü uluslararası zeminde kabul görmüyordu ve ölümünün ardından gelen bir dizi tartı malı ardıl krallığı çalkalamaya ba ladı.Yalnızca torunu Đmparator Amda Ziyon’un (1314-1344) tahta çıktığında hanedanlık Hıristiyan Krallığı’nın ana merkezlerinde üstünlüğünü kabul ettirip kom u devletler üzerinde de söz geçirir hale gelebildi. Aslında, tam da Hıristiyan Devleti’nin bu dönemdeki geni lemesi onu açıkça imparatorluk kelimesiyle bağda tırabildi (Taddesse, a.g.e.,89-91). Daha sonraki Đmaparator Amda Ziyon’un yayılmacı politikaları onu kaçınılmaz olarak topraklarının güneyindeki ve doğusundaki Müslüman devletler ile çatı ma noktasına getirdi ve egemenlik dönemi de onlara kar ı olu turduğu seferberlikler ile anılır oldu. Bir önemli nokta da udur ki, iki hasım arasındaki ili kiler her daim dü manca değildi. Buna ek olarak, her iki taraf için de karlı olan gözle görülür ticari birliktelikler de söz konusuydu. Ayrıca, Đmparator Amda Ziyon’un kağıt üzerinde askeri ba arıları onu Müslüman hasımlarının üzerinde bir mertebeye çıkarsa da, aslında bu zaferler kendi içlerinde belirleyici değillerdi. Geni Đslami dünya ile olan bağlantıları sayesinde çarçabuk toparlanmayı ba arabilen Müslüman devletlerin aksine, Đmaparator Amda Ziyon’un ardılları bu sorunları kendi içlerinde ya ar hale geldiler( Huntingford,1989:57-61). XIV.yüzyıl’daki Hıristiyan askeri ba arıları ile birlikte, Müslüman orduları Harar platosuna ta ındı ve burada Adal Krallığı’nın temellerini attı17. Adal Etiyopya dağlık arazileri ve 17 Adal Sultanlığı ya da Adal Krallığı XV. Ve XVI.yüzyılarda birden çok etnik yapı barındıran ve Afrika, Yakın Doğu, Avrupa ve Asya’yla ticari ili kiler içinde bulunan bir ortaçağ Afrika Boyunuzu devletiydi. Afrika Boynuzu’nda yer alan Maduna, Abasa, Berbera, Zeyla ve Harar gibi tarihi ehirler, krallığın Altın Çağı’nda avlulu evler, camiler, mabetler, duvarlar ve sarnıçlarla geli mi lerdir.XVI.yüzyıl’ın ba langıcında, Adal Đmam Ahmed ibn Đbrahim el-Mücahid önderliğinde tesirli bir ordu olu turdu ve Etiyopya Đmparatorluğu’nu istila etti.Gücünün 32 Zeyla limanı arasındaki stratejik ticari avantajlarını iyi kullandı ve bölgede var olan Müslümanları tek bir çatı altında birle tirdi ve Somalililerin pek çoğunu Đslam’a döndürdü. Bu nüfus yoğunluğunun ileriki zamanlarda önemli bir askeri insan gücü için hayati bir önemi olacaktı.(Dombrowski,1985:14-15).Daha sonar göreceğimiz gibi,bu yeni birle mi devlet ayrıca, çoğunlukla ate li silahların ithalatı dolayısıyla, Osmanlı yardımı da gördü. XV. ve erken XVI.yüzyıl’larda Hıristiyan ve Müslüman birimler arasında gerilim tırmandı ve sonuçta iki tarafın da ele geçirmek için uğra verdiği ticari sistemi tahrip etti.18 zirvesindeyken, bu devlet Somali, Etiyopya, Cibuti ve Eritre topraklarının büyük bir bölümünü yönetti.Bkz. Lewis,1960:221-23. 18 Orta Çağ Etiyopya tarihi hakkında Bkz.Taddesse,1972. 33 1.2.Đmam Ahmed ibn Đbrahim el-Mücahidi’nin Cihadı XV.yüzyıl’ın son yılları, Müslüman Adal Emirliği ve Hıristiyan Đmparatorluğu arasındaki eskilere dayanan ticari ve dini mücadelelerin de iddetlenmesine tanık oldu.Đki taraf da, uzun zamandır ülkenin azımsanmayacak bir miktarda ithalat ve ihracatlarının dahil olduğu iç kesimlerdeki ve Aden Körfezi’ndeki ticari seferlerin kontrolüyle ilgilenmekteydiler.Bu ticaret, erken XVI.yüzyıl’da çok daha fazla olmak süretiyle, emirliğin yöneticileri tarafından önceleri neredeyse ezici bir üstünlükle iç kesimlerden çok daha kolay elde edilebilen ate li silahların artan geçerliliğinden dolayı büyük bir önem arz eder oldu(Erlich,1994:29;Lewis,1960:223). Hıristiyan Đmparatorluğu ve Adal Emirliği arasındaki anla mazlıklar 1490’larda, bir sava çı ve karizmatik bir Müslüman lider olan Đmam Mahfuz’un doğudan kendini göstermesiyle, yeniden ortaya çıktı.Đmam Mahfuz, zengin bir liman olan Zeyla’nın hakimi ve Adal Emiri Muhammed’in ba kumandanıydı.Mekke Emiri ve Hicaz’ın fatihi olan erif Barakat ile olan ili kileri sonucunda, Đmam Mahfuz çok geçmeden ‘Đmam’ ünvanını aldı.Bu tayin büyük bir önem te kil ediyordu; zira bir dini liderliğe i aret etmekle birlikte Đmam Mahfuz’un kendini Cihad’a adamasının temelini olu turmu tur(Erlich,1994:30). Söylencelere göre, Đmam Mahfuz Hıristiyan yörelerine dönük yıllık yirmi be e varan seferler düzenlemi tir.Ba arılı seferler ona dinda ı olan Arabistan’a pek çok sayıda köle sevkiyatının yolunu açmı tır.Bu yağmalamalar, sonunda 1517’de, yani Đmparator Lıbna Dıngıl’in(1508-1540) gecli gündüzlü hızlı sevkiyatının Đmam Mahfuz’un kampına ula tığında sona erdi.Đmam Mahfuz, kendisiyle ölümüne dövü ecek tüm Hıristiyan’la düelloya girdi.Gebre Endreyas isimli bir papaz bir kez buna yeltendi.Sert bir mücadele sonrasında galip gelen papaz, Đmam Mahfuz’u öldürdü ve kafasını kesti; bunun üzerine, liderlerinden mahrum kalan Adallı askerler, bölgeden uzakla tılar(Beckingham and Huntingford,1961:413-414;Trimingham,1952:83-84). Đmam Mahfuz’un 1517 sonrasına rastlayan yıllık seferleri,Kızıldeniz bölgesinde önemli ana uluslararası geli melerin ya andığı bir döneme rastgelmektedir.Đki kar ılıklı saldırgan dü man, Portekiz ve Osmanlı Đmparatorluğu, kendilerini bu bölgede konumlandırmı lardı 34 ve birliklerini güçlendiriyorlardı.Portekizliler bir Doğu Afrika limanı olan Etiyopya’nın güneyinde, Hint Okyanusu kıyısındaki Kilva limanını 1505’te ve Kızıl Deniz’in güney ağzının ötesindeki Socotra adasını da 1507’de ele geçirdiler(Kavas ,2006;101-103; Đnalcık,1970:212). On yıl sonra Osmanlı Đmparatorluğu Mısır’ı ve 1517’de de Yemen’i istila etti ve Akdeniz ve Kızıl Deniz kıyılarındaki yönetim sınırlarını geni letmeye ba ladı. Osmanlılar ve Portekizliler niçin dünyanın bu noktasına gelme ihtiyacı duymu lardı? Etiyopya’ya yönelik Osmanlı istilaları, öncelikle Anadolu ve Doğu Avrupa’yla ilgilenmekle me gul olan Osmanlılar ve Kızıl Deniz’de ve Hint Okyanusu’nda ba at güç olan Portekizliler arasında nesiller boyu süren çatı maları da beraberinde getirdi.Osmanlılar Kızıl Deniz ve Doğu ticâretini onları rakibi olan Portekizlilerin tekelinde olmasını istemedi.Kızıl Deniz’deki Hindistan’a yönelik baharat yolu hattı üzerindeki Osmanlı varlığı ve bu karlı ticâreti ele geçirmek adına sürdürülen Osmanlı-Portekiz mücadeleleri üzerine Orhonlu unları yazmı tır: “[1517’den sonra] Hindistan’dan Ve diğer yönlerden gelen doğu ticâretinin önemini ve sağladığı faydaları takdir eden Osmanlı devleti,sava ın meydana getirdiği durgunluk devresini bertaraf ederek,bu ticâreti canlandırmaya karar verdi;bunun için altın ve baharat ticâretini te kilâtlandırmaya ba ladı.Bu hususta yapılacak ilk hareket Kızıl-deniz’de hâkimiyet ve kontrolu elde ettikten sonra Akdeniz ile Hindistan arasında emniyetin teessüsüne çalı maktı.Fakat,Osmanıların Kızıl-deniz ile ilgilenmelerini Đran’da Safevi Devleti’nin doğu ile temaslarını önleyecek bir blok te kil etmelerini bertaraf gayesi ile olduğu da ileri sürülmektedir;doğu ile temasları-Türkistan,Hindistan v.s.-deniz yolu ile temin edilebilecekti.Osmanlıların en büyük rakibleri doğu ticâretinin tekelini ellerinde bulundurdukları iddiasında bulunan Portekizliler idi”(Orhonlu,1996:5). Osmanlılar Etiyopya’yı yalnızca Portekizlilere kar ı sava mak için değil, pek çok farklı alanda da kullanmak istiyorlardı.Etiyopya’daki özel Osmanlı ilgisi öncelikle bölgenin coğrafi konumundan kaynaklandı: bölge hem Kızıldeniz’de (ve Bab-el-Mandeb’de; bu bölgede Osmanlı ku atması gerektiğinde uygulanabilirdi), hem de Hint Okyanusu’nda (özellikle Zeyla ve Somali kıyısında) limana ve kıyılara sahipti.Osmanlı donanması henüz zayıf ve yeniyetmelik dönemindeydi; bu yüzden Osmanlı kara kuvvetleri ana noktaları ele geçirerek zayıf donanmanın nüfuza ve güce sahip olması için olanak 35 sağlıyordu(Özbaran,1994:191).Dom Andre de Oviedo’ya göre,Osmanlılar bölgeyle ilgileniyorlardı, çünkü kalyonlar, tedarikler, demir ve diğer mallar için sömürgeler ele geçirme umutları vardı(Özbaran,a.g.e.,192).Arzulu Osmanlı Kızıldeniz amirali Selman Reis’e göre, kıyılar (özellikle Dahlak Takımadaları) incileriyle tanınmaktaydı; ve Berbera’da, Somali kıyısında, bulunan “altın, misk ve fildi i” nin pazarlaması ve ticareti, Selman’a göre “sınırsızdı”(Özbaran,a.g.e.,108-109). Osmanlı belgelerine dayandırarak, Orhonlu Etiyopya’nın stratejik önemini u ekilde ifade etmi tir: “Osmanlılar’ı Habe istan’a iten sebebler üphesiz yalnız altın meselesi değil idi.Diğer bir sebeb de,doğu ticâreti tekeli meselesi idi.Hint denizinde Portekiz üstünlüğüne bir son vermek için Piri Reis ve Seyid Ali Reis idaresinde donanmalar sevkedilmi ,fakat donanmayı te kil eden gemilerin teknik kifâyetsizliğinden dolayı ba arıya ula mamı lardı.Osmanlılar bu durumu telâfi etmek için,Habe istanı hedef olarak seçmi lerdi.Kızıl-deniz ve Hint denizinde sahilleri olan bu ülkeyi ele geçiren devlet,Doğu Afrika ile Hindistan arasında sahilleri boyunca cereyan eden doğu ticâretine ciddĐ müdahelerde bulunabilir ve bu ticârete tamamen hâkim olabilirdi.Bir diğer husus da,bu bölgede,gelecekleri tehlikede olan Müslümanların son yıllarda içinde bulundukları zor durum idi”(Orhonlu,1996:32-33). Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’nu fetihde her iki gücün de dini gerekçeleri vardı. Din karde lerini destekleyerek dinlerini yaymak istiyorlardı. Portekizliler Hıristiyanlığı yaymayı,Osmanlılar ise bölgede Đslam’ı güçlendirmeyi dü lüyordu(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:23-25; Beckingham and Huntingford, 1961:295- 297).Osmanlı’nın dini gerekçeleri konusunda Selman Reis19: “Her yıl imansız Habe ’e kar ı, Allah’ın yolunda, cihat yoluyla ku atmalar yapıldı ve kanlı çatı malar görüldü.Yukarıda bahsi geçen Suakin limanına doğru Sa’id ülkesinden (yukarı Mısır’dan) her yıl bin Arap atları getirildi ve Habe istandaki imansızlara satıldı.Bağlantılıdır ki, yukarıda bahsi geçen Zaila’daki Müslümanlar Suakin’deki kabilelere: “neden ülkemizdeki imansızlara at satıyorsunuz?” yazılı mektuplar gönderiyorlardı.“Bu atlarla birlikte güçlendiler ve bize kar ı sava ıyorlar. Siz de mi Müslüman değilsiniz?”demektedir(Özbaran,1994:108). 19 Selman Reis,Mısır’daki Memlük donanmasında ve ardından da XVI.yüz yıl’ın ilk yarısında Portekizlilere kar ı Osmanlı donanmasında etkin olarak görev alan bir Osmanlı amirali ve korsanıydı.Bkz.Özbaran,1994:108. 36 Bu iki hızla büyüyen biri Hıristiyan, diğeri Müslüman gücün ortaya çıkı ıyla, her iki taraf da bölgede özel haklara sahip olma kararlılığında oldu ve imdiye dek uluslararası mücadelelerden çoğunlukla izole olmu Etiyopya Hıristiyan Krallığı üzerinde de derin etkiler olu turdu. Bu geli melere ko ut olarak, iki Portekiz elçisi, Fernao Gomes ve Joao Sanchez, 1508’de bir Doğu Afrika limanı olan Malindi’den Etiyopya’ya vardı.20Đmparator Naod kısa bir süre önce ölmü tü ve ülke onun küçük oğlu Lıbne Dıngıl’in naibi, Đmparator Zara Yaıkob’un dul karısı Đmparatoriçe Eleni tarafından yönetiliyordu.21 Đmparatoriçe Eleni, güneybatıdaki Hadiya’nın Müslüman liderinin kızıydı. Hıristiyan kraliyet ailesine gelin olarak alınmasıyla Hıristiyanlığa döndü.Yetenekli ve ileri görü lü bir yönetici olan Eleni, özellikle hızla geni leyen Osmanlı’nın yanında yer almakla, Adal’da ileride olu acak potansiyel tehlikenin farkındaydı. Bu yüzden,Eleni eski Etiyopya yöneticilerinin politikalarını devraldı; yani, bir Hıristiyan Avrupa devleti olan ve o dönemde kıyılarda geni lemesini sürdüren Portekiz’le bir müttefiklik arayı ına girdi.22Böylece Eleni, 1512’de Hindistan’daki Portekizlilerle diplomatik bir ili ki kurmak adına, emrindeki Ermeni tüccar Mattew’i görevlendirdi.Đmparatoriçe, Portekiz kralı Manuel’e unları yazmı tır: “Yığınlarca erzak ve asker tedarikinde bulunabiliriz… Kahire Kralı’nın filonuzun üzerine göndermesi için gemiler in a ettiğini duyduk; biz de size en az o kadar asker verelim… Müslümanları dünya yüzeyinden silmek için. Bizler karadan ve siz karde lerim,denizden sadırın”23 (Beckingham and Huntingford, 1961,:505). 20 Portekiz delegasyonunun amacı, iki Hıristiyan devlet arasında müttefik olu turmaktı.Bkz. Huntingford,1989:61-69. 21 Đmparator Naod, Etiyopya’yı 1434-1468 yılları arasında yönetimde olan büyük ortaçağ Etiyopya Đmparatoru Zara Yaıkob’nun torunudur. Naod 1494’te tahta çıktı ve 1508’de Adal ordusuna kar ı sava ırken öldürülmesine değin Etiyopya’yı yönetti.Bkz.Taddesse,1972: 285-94. 22 Ortaçağ Etiyopya kralları için Hıristiyan Avrupalı güçlerle ittifak kurma arayı ları yaygındır. Bkz.Tadesse,1972. 23 Soluk derili bir Ermeni olan Mattew, Portekizlilerle ili kilerde pek çok sorunla kar ıla tı; zira Portekizliler, onun Etiyopyalı bir elçi olduğuna inanmıyorlardı ve bir süre boyunca onu dolandırıcı olarak nitelendirdiler.Önce Hindistan’a, sonra da Portekiz’e giderek, sonuçta yetki ve sıfatını belirten belgeleri sunmayı ba ardı.Bkz. Beckingham and Huntingford, 1961:505-506. 37 Böylece, Etiyopyalıların Portekizlilere verdikleri yanıt oldukça yüksek bir raddeden oldu, ancak Manuel’in gönderdiği delegasyon Etiyopya’ya 1520’den önce varmadı. Genç Đmparator Lıbne Dıngıl tüm güçlerini birle tirebildiğinde Đmparatoriçe artık çok ya lı ve güçsüzdü.1516’da Portekiz delegasyonunu kar ılayı ı en iyi tabirle kayıtsızdı.24Đmparatoriçe tarafından gönderilen Etiyopya elçiliği sorumluluğunu tanımadı ve Portekizli delegeler de 1526’da herhangi bir nüfuzlu ittifak kurmadan ülkelerine dönmeden önce ülke içerisinde ko u turup durdular25(Dombrowski,1985:15). Genç, gururlu ve kendinden emin Etiyopya Đmparatoru Portekiz delegasyonuyla çocukça bir oyun oynarken, Kızıldeniz bölgesinde çok önemli geli meler oluyordu.26Osmanlı gücünün ortaya çıkı ı Kızıldeniz’in siyasi durumu üzerinde büyük deği imler yarattı.Kafirlere kar ı yürütülen Đslami kutsal sava , ruhuna yeni bir hayat a ıladı.Ayrıca bu 24 Francisco Alvares, bizlere Đmparator’un bir tasvirini sunar: “Ya ına, ten rengine ve endamına baktığımızda, genç biri ve ten rengi de fazla koyu değil. Ten rengi kestane ya da defne rengi; yani pek koyu değil. Yeti kin ve orta halli. Yirmi üç ya ında olduğunu söylüyorlar ve o da ya ını gösteriyor. Yüzü oval, gözleri büyük, burnu orta yerinden yüksek ve sakalları da uzamaya ba lamı .Dı görünü ünden yüce bir beyefendi olduğunu belli ediyor.”Bkz.Alvarez,1961:304. 25 Ancak zanaatkar uzman vermesi için Portekiz kralı I. Manoel’e ba vurdu.Bu mektupta, unları yazdı:“….Bu mektup, kudretli ve en mümtaz kral olan Don Manuel içindir…. Huzur seninle olsun ey yüce Manuel; Đsa Mesih’ten aldığın inanç ile Müslümanları öldür ve mızrak veya kalkanlarını bilealamadan onları köpekler gibi sür….”Mektubun ana kısmı laf kalabalığından ibarettir ve alıntılamaya gerek yoktur. Kral, Ermeni Mattew’den beri var olagelen Etiyopya elçiliklerini tekrar özetlemektedir. Portekiz heyetlerindeki haçları gördüğünde ve Hıristiyan olduklarını anladığında hissettiği sevinci de dile getirir. “Paganların ve Müslümanların, Muhammed’in pis evlatlarının ve kimilerinin sopalara ve güne lere, kiminin ate e, kiminin de iblislere taptığı, tanrı nedir bilmeyen diğer kölelerin” üzerinde kazandığı zaferleri abartılarla anlatır.Manuel’e tanrının kutsal evi Kudüs’ü almadan soluklanmamasını telkin eder.” Mektubun asıl amacı olan imtiyazlar ve talepler, bütünün onda birinden de azını te kil eder.Günümüzde yabancı ekonomik ve askeri yardım olarak adlandırılan isteklerin kar ılığı olarak hiçbir ey elde edilemedi.Bu kısmen a ırtıcıydı; zira Lıbne Dıngıl herhangi bir anla maya varılmasa da Portekiz elçiliğini altı yıl kadar bir süre ülkesinde tuttu.Bkz.Jones and Monroe, 1969:79-81. 26 Portekizlilerin misyonunun olu umu, yine de çok büyük bir bilimsel önem arz ediyordu. Misyonun din görevlisi Peder Francisco Alvares, Etiyopya’nın ilk detaylı tasvirini kaleme aldı. Bu tarihi kitabın ba lığı: ‘Papaz John’un Ülkeleri Hakkında Samimi Bilgiler’ idi.Bu önem ta ıyan eser, çağında kendisini sarmalayan sava lardan önce yazılmı en önemli kaynaktır.Bkz. Alvarez,1961. 38 durum, sava ları yapacak Müslüman prenslerine de yeni silahlar sağladı.Türkler bu bölgeye ate li silahlar soktular ve asıl önemli olan da yerel prenslere ate li silah kullanabilen disiplinli askerler gönderdiler. Hem Etiyopyalılar hem de Portekizliler bu gelen tehlikeden kısmen haberdardılar. Etiyopya kralı Portekizlilerin birlikte getirdikleri birkaç fitilli tüfekle ilgilenmekteydi ve Hint Adaları’ndaki kaptan generalden talep ettiği uzmanlar arasında tüfek ustaları da vardı; ancak bu, ilginç ekilde mektubunda ikincil bir öneme sahiptir.Portekizliler Kızıldeniz’deki askeri üsleri ele geçirerek Türkler’in önünü kesmek istediler ve Etiyopya kralından da gönülden destek buldular. Ancak iki taraf da tehlikenin aciliyetinin farkında değildi. Etiyopya kralı Portekiz heyetiyle altı yıl oyalandı ve heyet geri döndüğünde, Portekizliler uzun yıllar harekete geçemedi(Jones and Monroe, 1969:79-81-85). Bu arada, Adal’ın lideri iki kafir gücün ili kilerini yakından takip ediyordu ve hızla saldırıya geçti. Portekiz heyetinin Massava’dan ayrılmasından bir yıl sonra saldırılar ba ladı.Bu yeni saldırıların lideri bir ba ka karizmatik sava çı Ahmed ibn Đbrahim elMücahid, ya da Hıristiyan dü manlarının adlandırılı larına göre ‘Gragn’ (yani Amhar dilinde ‘Solak’) idi.Ahmed, sonuçta 1525’te öldürdüğü ve yerine karde i Umar Din’i bir kukla yönetici olarak yerle tirdiği Harar’ın yöneticisi Sultan Abu Bakr ibn Muhammed ile olan iddetli mücadelesinin ardından Adal’da güç elde etmi ti.(Trimingham,1952:173). Özünde bir asker olmasına rağmen, Ahmed ayrıca dini bir liderdi de.Đmam Mahfuz’un yolundan giderek dini ünvan ‘Đmam’ı üzerine aldı ve hiç de altta kalmayacak bir önem arz etmek suretiyle Đmam Mahfuz’un kızı Bati Del Vanbara ile evlendi.Zayla’daki Đmam Mahfuz’un kızı Bati Del Vanbara’yla yaptığı evlilikle Đmam Mahfuz’un ve takipçilerinin desteklerini kazandı ve kendini kayınpederinin Hıristiyan Etiyopya’ya kar ı ba lattığı Cihad’ı yürütmeye adadı. Adal’ın yöneticisi olarak elde etmesi zor olmayan Arabistan’dan ithal edilen ate li silahların etkin kullanımıyla bir dizi seferin ba langıcını yaptı: Đlki Somali ülkesine ve çok geçmeden de Hıristiyan imparatorluğunun doğu vilayetlerine sava açtı(Pankhurst,1967:139-143). 39 Neredeyse hem tüm Hıristiyan hem de ayrıca güneyde ve batıdaki pagan ve animist yöreleri üzerinde derin bir etki olu turmaya mukadder olan Đmam Ahmed’in ya amı, geni ölçüde belgelenmi tir.Đmam Ahmed’in ya amı, kendisinin Yemenli vakanüvisi ihab ad-Din Ahmed ibn Abdülkadir tarafından Arapça kaleme alınan ‘Futuh al-Habasha’, yani, ‘Etiyopya’nın Fethi’ isimli vakayinamesine konu olmu tur27(Pankhurst ,1997:241; Trimingham,1952:173). Bu eser, Đmam Ahmed’in ya amının son on yılı dı ındaki tüm ya am öyküsünü kapsar ve dönemin bir takım Etiyopya, Portekiz ve Osmanlı kaynaklarıyla desteklenebilir.Đmam Ahmed Hıristiyan Đmparatorluğu ile olan çatı malarını, vakayinamenin belirttiği üzere, bir Müslüman ehri olan Adal’a imparatorluğa yapılan mutat ödemelerden kaçınmasını emretmesiyle 1527’de ba lattı(Shihab ad-Din,1897:43-44).Đmparator Lıbne Dıngıl, Bali’deki valisi Deglahan’a, Adal’a girmesini emrederek kar ılık verdi; ancak Đmam Ahmed nihayetinde onu Ad-dir muharebesinde yenilgiye uğrattı.Đmam Ahmed bunun üzerine, sonrasında ordusuna asker olarak alacağı halk olan Somalileri boyunduruğuna sokmak üzere doğuya yöneldi.Ardından, kayın pederi Đmam Mahfuz’un nüfzundan da ilerlere giderek, batı yörelerine dönük belirli sayıdaki seferlere giri ti.Bu seferler sırasında, pek çoğunu güney Arabistan’daki hükümran Zebid’e hediye olarak sunduğu ve kar ılığında silah yardımı gördüğü, sayısız esir ele geçirdi.Bu seferlerdeki yağmalar, para ile kar ılığını 27 Đmam Ahmed’in Etiyopya istilası daha detaylı olarak , Ahmed’in vakanüvisi ve müridi Yemenli ihab ad-Din Ahmed ibn Abdülkadir tarafından, yalnızca 1537’e, Đmam’ın Tana Gölü adalarını istilasına, dek ele alınan ve günümüze kalan kopyası tamamlanmamı olan ‘Futuh al-Haba a’ (‘Etiyopya’nın Fethi’) eserinden takip edilebilir. Ünlü Đngiliz gezgin Sir Richard Burton, eserin ikinci kısmının “Mocha’da ya da Hudaydah’da” bulunabileceğini ifade eder; ancak sonraki ara tırmalara rağmen, hiç kimse eserin ikinci kısmına rast geldiğini kaydetmez. Sağ kalan ilk kısım Rene Basset tarafından Fransızca’ya çevirilmi ve 1897-1901’de yayımlanmı tır. Profesör Richard Pankhurst eserin bir kısmını, ‘Etiyopya Kraliyet Kayıtları’isimli yayınının içerisinde Đngilizce’ye çevirmi tir ve ‘Futuh al-Haba a’nın tamamı da, Paul Lester Stenhouse tarafından Tsehai yayınevinden 2003 yılında çevirilmi tir.Shihab ad-Din’nın Đmam Ahmed’in Cihadı,hakkındaki raporları tarihi bir klasiktir.O Yemenli yazar, bahsettiği birkaç çatı manın bizzat tanığıdır ve bu raporlar paha biçilmezdir.Đnsancıl ve zaman zaman da trajik olan eseri, Etiyopya ve Afrika Boynuzu tarihinin son derece önemli bir dönemi hakkında bilgi dağarcığımıza oldukça büyük bir katkı sağlamaktadır. 40 buldu ve pek çok sayıda dinda ından yardım göreceği sonraki seferleri de mümkün kıldı.Örneğin Amajah’taki evalı28 ehrine ula tığında, buranın Müslüman nüfusu, imparatorun ‘muazzam bir ordusu’, sayısız atı ve Tanrı bilir ne kadar çok askeri, kalkanı, miğferi ve zırhlı kıyafetlerinin olduğunu söyleyerek onu uyardı.Ne Đmam Mahfuz’un, ne de ondan önceki herhangi bir Adal yöneticisinin imparatorun ülkesine saldırmayı göze alamadığını, ancak salt imparatorluğun ta rasına saldırılar gerçekle tirdiklerini ve evlerine dönmeden önce talan ettiklerini söylediler. Đmam Ahmed’a yönelerek eklediler: “Dikkatli ol; sakın Müslümanlar üzerine yıkım getirme!” Bu uyarılar üzerine cayacak biri olmayan Đmam Ahmed, bunları dinlemeyi reddetti.Ona göre Tanrı adına yapılan bir Cihad, “Müslümanlar için zorluk getirmez”di.Görünü e göre bu sözler, “tek arzumuz Cihad içindir” diye buyuran dinleyicilerini tatmin etmi ti.“Hangimiz ölürsek cennete gideriz; ve hangimiz sağ kalırsak da mutluluğu ya arız.” diye dinleyiciler eklediler(Shihab adDin,a.g.e.,96). Birkaç akından sonra, Mart 1529’da Đmam Ahmed asıl itibariyle ‘Nohut Bataklığı’ olarak bilinen, günümüz Addis Ababa’sının 80 km. güneydoğusunda bulunan imbra Kure’de imparatorla büyük bir çatı maya giri ti.Đmparator Lıbne Dıngıl kesin suretle yenildi ve askerleri de büyük çapta hasara uğradı.Đmam Ahmed’in da pek çok askeri öldü veya yaralandı, ve birkaç ay kendi bölgelerine çekilmeye zorlandılar.Ancak çok geçmeden tekrar salıdırıya geçmeye hazırlardı ve esasen Davaro ve Bali’nin güneydoğusunu hedef alan akınlar gerçekle tirdiler(Shihab ad-Din, a.g.e.109). Đmam Ahmedaslında tam da bu an Hıristiyan Etiyopya’nın fethine giri meye karar verdi.Bu ana dek, güney eyaletlerini daha kalıcı bir temelde i gal etmeyi tasarlamı tı.Yaptığı bu yeni hareket, pek çok yanda ı tarafından öncelikle kabul görmedi.Vakayinameye göre, “Cihad’ına katılmaları için Müslüman ülkesini zorladığında”, askerler ona: “Hıristiyanların ülkesinde ya amayacağız; Müslümanların ülkesine dönmeyi yeğleriz” dediler. Bölgelerin Emir’leri de benzer bir görü takındılar ve “Babalarımız ve atalarımız asla Habe istan’a yerle mek istemediler” dediler.“Bunun yerine, bu ülkenin 28 eva Orta Etiyopya’daki bir bölge. 41 harici kısımlarına ganimet, büyükba hayvan ve benzerleri için akıncı birlikler gönderip ardından yeniden Müslüman ülkesine geri dönerlerdi” diye eklediler. “Hıristiyan yörelerine yerle menin emsalini görmü değiliz”( Shihab ad-Din a.g.e.,146-47). Bu muhalefete rağmen, Đmam Ahmed 1530-31 yılları arasında güney bölgelerine büyük çaplı seferler yapmayı ba ardı. Bu süreçte Zayla’ya ve zaman zaman da güney Arabistan’daki Mahra’ya askeri yardım gönderdi.Çok sayıda mermi, önemli askeri bir mevki üstlenen en azından yedi top, ve bir seferinde de yetmi iyi donanımlı Arap askerini emri altına aldı.(Shihab ad-Din,a.g.e,146,172,184-85).Bu yardımların önemi, 1531 baharında Hayk Gölü’nün güneyindeki Antukya muharebesinde açıkça görüldü. Đmam çatı maya, Hıristiyan ordusu üzerine top ate inin yağdırılmasını emretmesiyle ba ladı.Yollanan gülle, dü man erlerinin tam ortasına, bir zeytin ağacının üzerine ni anlandı ve bu ağacı ikiye yardı.( Shihab ad-Din,a.g.e.,186) Shihab ad-Din’e göre, Đmparator Lıbne Dıngıl’in askerleri bunun üzerine endi eyle titredi ve bir Adal hücumundan önce bölgeden kaçtı(Shihab ad-Din,a.g.e.,146,172,179,184- 85,199).Mücadeledeki ithal silahların önemi, daha sonraları Ludolf’un ilgisine mazhar oldu. Ludolf, gözlemlerini: “Türkler, Hıristiyanlara kar ı yaradılı tan gelen nefretle, Müslüman dostları (Đmam Ahmed’i) ate li silahlarla desteklediler; ve Đmam Ahmed de onları kullanmasını iyi biliyordu.” eklinde belirtmi tir.Ludolf’a göre Đmparator Lıbne Dıngıl’in adamları, Türk topçu birliklerinin saçtığı ‘yıldırımlara’ kar ı duramamı lardı ve “kur unlarının yaralarını sarmayı bilmiyorlard; zira kur unlara alı kın değillerdi29(Ludolphus,1684:221). 29 Sava ın sonucu üzerinde ithal silahların ve yabancı askerlerin ne tür tesirleri olduğu konusunda farklı görü ler vardır.Yukarıda gördüğümüz gibi, bazılarına göre ithal silahlar ve yabancı askerler belirleyici rol oynamı lardır.Bartnicki ve Mantel-Niceko gibi diğerlerine göre ise ithal silahlar ve yabancı askerler yalnızca psikolojik rol oynamı lardır.Bartnicki ve Mantel-Niceko , Đmam Ahmed’in askeri gücüyle edindiği avantajı beyan ederler: “Bu ikna edici bir tartı ma değildir. Đmam Ahmed’in,sayılarını etkin ekilde arttırdığı topları ve tüfekleri olabilirdi.Ancak, önceki çalı malarda üzerinde durulmayan, Đmparatorluğun da Müslümanlardan top tedarik edebileceği ve Arap topçular istihdam edebileceği gerçeğini deği tirmez.Bununla birlikte, iki taraftaki (savunmacı ve saldırgan taraftaki) askeri taktikler, hücum ve adam adama muharebeye i aret eden, orduların geleneksel donanımları içerisinde yer alıyordu. Đlerideki set, topçu bombardımanı ve tüfekçi ate i gibi temel 42 1532’nin yaz aylarına gelindiğinde, Đmam Ahmed’in iyi silahlandırılmı ordusu neredeyse Etiyopya’nın, içerisinde Davaro, Bali, Hadya, Ganz, Vaj, Fatagar ve Đfat ehirlerinin de olduğu, tüm doğu ve güney vilayetlerini istila etmi ti.Đmam Ahmed’in vakanüvisinin aktarımlarına göre, Habe istan’ın yalnızca üçte biri ya da dörtte biri fethedilmemi ti.Bu noktada, ĐmamAhmed ba lıca yanda larını topladı ve, Tanrı’ya zaferleri için te ekkürlerini sunduktan sonra, onlara kendi yurtlarına dönmelerinin ‘mümkün olmadığını’, ya da fethedilmi yeni bölgeleri terk etmelerinin izin verilmediğini iletti.Bu sebepten ötürü, ordunun daimi ekilde kendini yörelerde yerle ik kılmasını sağlamak için, onlara karılarını ve çocuklarını bölgelere çağırmalarını emretti.Talepleri bu sefer, sonunda muhalefet olmaksızın kabul gördü.Aktarımlara göre, her bir Adal askeri e ine yolculuk için gerekli her eyi gönderdi ve ayrıca, e inin geride bıraktıklarının idame masraflarını da bu yardımlara ekledi.Đmkanlarına göre bazı askerlere otuzar ons altın diğerlerine ise yirmi er veya onar ons altın yardım yapmaları emredildi30( Shihab ad-Din,1897:394-95). Tüm bunların üzerine Đmam Ahmed ve askerleri, tarihi sava ın son hamlesi için i e koyuldular.Bu hamle, onları 1533’de kuzey tarafındaki Amhara’ya ve Lasta’ya, ve 1535’te de Tıgray’a yönlendirdi. Kuzeybatı’daki Taka, veya Kassala’nın, ve Kızıl Deniz kıyısındaki Massava’nın Müslüman yöneticilerinin desteğini aldılar. Bu a amada tamamen yenik duruma dü en Đmparator Lıbne Dıngıl, pe ine dü ülen bir firariden ba ka bir konumda olarak yeni etmenler sava ta uygulanmadı. Amba Gı en’in delinmez kapılarını Đmam Ahmed’e açan toplar değil, gizlilik ve hainlik oldu. Đmam Ahmed’in sahip olduğu ate li silahlar, kesinlikle pek çok muharebede psikolojik bir etkiye sahip oldu; ancak, bu silahlar sava ın sonu için belirleyici olmadı. Topların rakipleri etkin ekilde vuracak denli güçlerinin kullanılması henüz bilinmiyordu. Bu arada XVI.ve XVII. yüzyılların tamamında Avrupa’da, modern silahlar için taktiklerin üretilmesi gerekirdi. Müslüman-Etiyopya sava ında, birkaç bin ki ilik sava çılar her iki tarafta da muharebe etti. Etiyopyalılar için, 400 ki ilik Portekiz alayının eğitimli silah orlar ve topçular olarak sınırlı önemi vardı. Bu bir avuç askerin, iyi donanıma sahip olsalar da, sava ın sonunu etkilemede pek az etkileri vardı. Dahası u göz ardı edilmemelidir ki, onlar Etiyopya’ya vardıklarında güç dengeleri imparator yönüne geçmi ti. Etiyopya birimleri, bu otuz yıllık sava a ilk askeri zaferlerini kazanmak adına girdiler. Öncekinin tersi yönünde, Portekizlilerin varı ı Đmam Ahmed’in ate li silah gücü üzerinde psikolojik etkiye sahip oldu.”Bkz.Dombrowski,1985:18-19. 30 1 ons = 28,35 gram. 43 değildi ve hızı elverdiğince bir dağdan öbürüne kaçmak zorunluluğundaydı(Trimingham,1952:78). Tüm bu felaketler içerisinde Đmaparator Lıbna Dıngıl elbette Portekizlileri aklına getirdi ve yakla ık olarak 1535’de Portekiz sefaretinin hürmetkar bir üyesi olan ve kendi büyükelçisi adına rehin dü en John Bermudez’i gizlice kaçırmayı ba ardı.Bermudez sonuç olarak Portekiz’e ula tı. Portekiz kralı da Hindistan’dan bir yardım birliği göndermeye karar verdi. Bu arada Etiyopya ile olan haberle meler çok daha fazla zorla tı.Portekizliler etkinliklerini sürdürürken Osmanlı Türkleri 1538’de Yemen’i i gal etti ve Aden’in de dahil olduğu kıyı eridi ehirlerinde güçlü garnizonlar kurdu; ayrıca bir Osmanlı filosu da artık Kızıl Deniz’i kontrol etmekteydi. Bunun yanında, Portekizliler’in 1541’deki Süvey ’e akınları sırasında, ünlü denizci Vasco’nun oğlu Christopher da Gama’nın yönetimi altındaki dört yüz asker Massava’ya demir attı(Trimingham,a.g.e.,173;Whiteway,1902:41). Đmparator Lıbne Dıngıl 1540’da ölmü tü;31 ancak yerine oğlu Galavdevos(1540-1559) tahta geçmi ti ve mücadeleye sonuna kadar devam etmekte kararlıydı.Gelen Portekizlilerin ve onları güçlü askeri donanımlarının hikayesi, kuzey Etiyopya’ya kadar yayıldı. Bu ana dek Đmam Ahmed’in yanında görev almı olan pek çok asker imdi onu terk etti ve Đmparator Lıbne Dıngıl’in dul karısı Đmparatoriçe Seble Vegnel etrafına toplandı(Jones and Monroe,1969:83). Đmparator Galavdevos o an uzaklarda, güneydeki eva’daydı.Portekizliler, civardaki kalede ya ayan Bahır Nega Yishak ve Kraliçe-Anne tarafından kar ılanmı tı.Portekiz ordusu Bahir Midir’in ba kenti Debarva’ya ula mı tı ve orada yağmurlardan ötürü durmu lardı.Da Gama ve Đmam Ahmed 1 Nisan 1542’de, Trimingham’ın Anasa ile özde le tirdiği,Amba Alagi ve Ashange Gölü’nün arasında konumlanan,Jarte’de bulu tular(Trimingham,1952:173).Castanhoso’nun belirttiği üzere, burada Portekizliler Đmam Ahmed ile ilk kar ıla tılar: 31 Libne Dengil eceliyle ölmü tür. 44 “Kampı kurulurken, Zeyla kralı [Đmam Ahmed] birkaç atlı ve yayanla bizi izlemek için bir tepeye tırmandı. Tepenin zirvesinde, her daim ona e lik eden ve kendisiyle anılan, üç yüz atlı ve, ikisinin üzerinde kızıl aylar olan beyaz ve birinin üzerinde beyaz aylar olan kızıl, üç büyük bayrak ile dikildi”32( Whiteway,1902: 41). Birbirini tanımayan iki ordunun mesaj deği imi yapıp kar ılıklı bakı malarının ardından 4 Nisan günü, da Gama askerlerini bir piyade birliği biçimine soktu ve Đmam Ahmed’in mevzilerine doğru ilerletti; ardı ık Müslüman akınlarını da tüfek ve toplarla bastırdı. Bu sava , Đmam Ahmed’in rastgele bir mermiyle bacağından yaralanması sonucu sona erdi. Geri çekildiği gören Portekizliler ve onların Etiyopyalı müttefikleri, kayıplar veren ancak sonunda uzaktaki nehrin kenarında tekrar toparlanmayı ba aran, dağınık Müslüman askerleri üzerine saldırdı. Takip eden günler içerisinde Đmam Ahmed’in orduları, yeni katılan taze birliklerle takviyelere ahit oldu. Hızlı davranmanın gerekliliğini kavrayarak, da Gama 16 Nisan’da tekrar Đmam Ahmed’in kampını hedef alan bir piyade birliği tertip etti. Atlılarının neredeyse Portekiz birliklerini delmeye yakla tığı Müslümanlar’ın iki hafta öncesine göre daha azimli olmalarına rağmen, isabet eden bir barut infilakı Đmam Ahmed’in atlılarını dağıttı ve ordusunun nizamını yerle bir etti. Castanhoso, “eğer yalnızca yüz atlımız bulunsaydı, o gün zaferimiz tamamlanacaktı; zira Kral [Ahmed] atlılar e liğinde, bir yatakta omuzlar üzerinde ta ındı ve düzensizce kaçı tılar” diyerek kederlenmektedir(Whiteway,a.g.e.,51). Bahır Nega Yishak’ın katılmasıyla gücüne güç katan da Gama, Đmam Ahmed’in ordularının ardından güney istikametinde ilerledi ve on gün içerisinde onun görü açısına girdi. Ancak, yağmur mevsiminin ba laması, da Gama’nın üçüncü kez Đmam Ahmed’i ku atmasını engelledi. Kraliçe Sabla Vengel’in tavsiyesi üzerine, da Gama A enge Gölü’nün yakınlarındaki Vofla’da, halen hasmının görü açısı içerisinde, bir kı kampı 32 The Portuguese expedition to Abyssinia in 1541-1543 ‘1541 – 1543 Yıllarında Habe istan’daki Portekiz Ke ifleri’ ba lığı altında, Gama komutasındaki Portekiz ke iflerinin birincil kaynakları R.S. Whiteway tarafından toparlanmı ve çevirilmi tir.Hikayenin Etiyopya tarafı, Đmparator Lıbne Dıngıl ve oğlu Đmparator Galavdevos’un kraliyet kayıtlarında temsil edilmektedir. 45 kurarken, Đmam Ahmed da Zöbıl dağında ba ka bir kamp kurdu(Whiteway,a.g.e.,53;Huntingford,1989:134). Çatı malarda yaralanan Đmam Ahmed geri çekilmek zorunda kaldı; ancak acil Türk yardımı için haber göndermeyi ba ardı Bu sebeple, Yemen’in kar ı kıysında Zabid’deki Türk garnizonunda bulunan Zabid’in pa a’ya, 1539’da ele geçirdiği Đmparator Galavdevos’un karde i olan Minas’ın da köle olarak dahil edildiği, hediyeler göndererek bu birlikten yedek güç talep etti33(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:45-52;Erlich,1994:31).Đmam Ahmed’in o dönemde Osmanlı’dan aldığı asker sayısı konusunda çe itli bilgiler vardır. Abbé Joachim le Grand’a göre, Đmam Ahmed Arabistan’dan 2000 silah ör ve Osmanlı’dan da ağır toplar ve 900 seçilmi asker elde etti.(Lockhart,1984:201-217).Đkincil bir Avrupa kaynağından alıntı yapan Orhonlu,34 unları yazmı tır:”Fakat onun isteği tamamen yerine getirilmedi;900 ki iden mürekkeb tüfekçi bir birlik ile 10 top ve bu topları kullanacak teknisyen topçular gönderilebildi”(Orhonlu,1996:28). Bu arada, kayıplar ve diğer görevler yüzünden da Gama’nın birliği 300 silah öre kadar dü mü tü. Yağmurların sona ermesinin ardından, Đmam Ahmed Portekiz kampına saldırdı ve da Gama’nın askerlerinden 140’ı dı ında geri kalanları öldürdü. Ağır yaralanan da Gama’nın kendisi de on askeri ile ele geçirildi ve Đslam’a geçmesi halinde bağı lanacağı seçeneğini reddederek infaz edildi(Lockhart,1984:201-217). Bu zafer Đmam Ahmed’e yanlı bir güvenlik hissi verdi; ve sonuçta Türk müttefiklerinin Zebid’e geri dönmelerini önlemek için herhangi bir çaba göstermedi. Ancak Đmam Ahmed’in özgüveni henüz emekleme a amasındaydı. Yenilgisinden ve ölümünden kısa bir 33 Bu acil Türk yardımı kar ılığında II. Süleyman’ın kulu olmaya söz verdi. 34 Orhonlu, kitabının 20.-30. sayfaları arasında tarihi cihat hakkında bir eyler yazmı tır. Bunda a ırdığım nokta, Orhonlu’nun bunları yazarken hiçbir Osmanlı kaynağından yararlanmamı olmasıdır. Yararlandığı tüm kaynaklar, Avrupalı yazarlardan kaleme alınan kitaplar ve makalelerdir. Bendeniz de, Ba bakanlık Osmanlı Ar ivi’nde bu konuyla alakalı bir ey bulamadım. Bu unu gösteriyor ki, Osmanlı’nın faal ili kilerine rağmen Đmam Ahmed’in Cihadı’yla ilgili neredeyse hiç Osmanlı belgesi bulunmamaktadır. 46 süre önce, Christopher da Gama neredeyse zapt edilemez olarak addedilen, güney rotasını yöneten tepeyi ele geçirmi ti.Kraliçe-Anne ve hayatta kalan Portekizliler bu tepede sığınabildiler ve çok geçmeden yanlarına Galavdevos ve bir avuç dolusu takipçisi de katıldı.Etiyopyalılar krallarına olan desteklerini tazelediler ve bir süre sonra da sekiz bin asker ve be yüz de at bir araya getirildi. Bu esnada Portekizliler Christopher da Gama’nın kurduğu, Debarva yakınlarındaki bir cephaneden kendilerini yeniden silahlandırdılar ve ans eseri kaçmayı ba aran kimyagerleri yörede rahatça bulunabilen güherçile ve kükürtten barut üretti.Portekizliler liderlerinin öcünü almak için yanıp tutu uyorlardı ve acil istekleri üzerine Galavdevos Đmam Ahmed’e kar ı yürüdü. Đmam Ahmed o an, dü manının yeniden dirilmesinden bihaber Tana Gölü’nün yanında kurulmu kampındaydı. Đmparator Galavdevos, 21 ubat 1541’de Batı Begemder’deki Voyna Daga sava ında Đmam Ahmed ordusuyla kar ı kar ıya geldi.Đmam Ahmed öldürüldü ve oğlu Muhammed de tutsak olarak alındı.35Liderlerini kaybetmelerinin ardından Đmam Ahemed’in askerleri dağıldı.Türkler inatçı ekilde sava ı sürdürdü ancak sonunda alt edildiler; iki yüz ki ilik birlik içerisinde yalnızca kırk ki i kurtulabildi.36Artık dengeler deği mi ti. Yiğit liderleri 35 Đmam Ahmed’in gerçek katili hakkında tartı malı bilgiler vardır. Neredeyse her yakın tarihli kaynaktan aktarıldığı gibi örnek olarak Gaspar Correia ve Jeronimo Lobo gibileri tarafından Đmam Ahmed’in ölümünden sorumlu olan ki inin Portekizli bir asker olan Castillo’lu John’dur. John, Đmam Ahmed’e yakın menzilli bir atı yapabilmek için Müslüman askerlerin üzerine doğru ko mu Đmam Ahmed’in takipçileri tarafından ve hedefini vurduktan sonra da öldürülmü tür.Castanhoso’nun Castillo’lu John’un hikayeleri, Đmam Ahmed’in kaderinin bir noktada tayin edildiğinde hemfikirlerdir: sava ın sonunda, Đmparator Galavdevos Đmam Ahmed’i öldürenin kız karde i ile evleneceğini teklif ettiğinde, Etiyopyalı bir asker ba arının kanıtı olarak Đmam’Ahmed’in kafasını sunmu ; ancak daha sonraki ara tırmalar asker Đmam Ahmed’in kafasını kesmeden önce Portekizlilerin onu yaraladığını ortaya koyar: “böylece kız karde inin ba ını ne o adama, ne de kimin yaraladığını bilmediğinden,Portekizlilere bağlar”Bkz.Whiteway,1902:82. 36 Yukarıda belirtildiği gibi,Đmam Ahmed’in ölümünün ardından yanda ları birer iki er sava alanından kaçmaya ba lar. O dönemdeki ve konumdaki ordular liderlerine bağlılık gösterme eğiliminde olup; büyük çoğunlukta da yanda lar pragmatik ekilde kendi iyiliklerini dü ünmekteydiler.ürler.Bu durumdaki tek istisna,Osmanlı arkebüzlerinin kaptanıydı: “Müslümanlar kaçıyor, ancak o ölmeye kararlı; yalınayak ve elindeki uzun kılıcıyla, uzun bir yol kat etti; yiğit bir övalye gibi sava tı ve önündeki be Habe li atlı, onu ne yolundan caydırabildi ne de kellesini alabildi. Birisi ona bir mızrakla saldırdı, o da onun elini burkarak mızrağı aldı; bir 47 Đmam Ahmed ’i kaybeden Müslümanlar artık eskisi kadar heybetli değillerdi. On dört yıllık Müslüman egemenliği, bundan itibaren neredeyse bir gecede çöktü. Osmanlı’nın desteğini alan Đmam Ahmed’in Cihadı, Etiyopya’nın kendisinin ve halkının üzerinde derin izler bırakmı tır. Sava , doğası gereği yıkıcıdır. Đmam Ahmed’in Cihadı da öyleydi.Cihat,beraberinde büyük çaplı karma alar, yıkımlar ve insanların oradan oraya sürüklenmelerini getirmi tir. Đmam Ahmed, tutkulu ekilde bir din deği imi taraftarıydı.Orduları, yeni ele geçilen yörelerde dinlerini yaymak konusunda oldukça etkin hareket eden dini fanatikler ile birlikte etmekteydi. Bu yüzden,bu yıllardaki sava lar, yaygın din deği imlerini beraberinde getirmi tir.Genellikle opportünist görünen deği imler o kadar yaygındı ki, ardıl bir Etiyopya kraliyet vakanüvisi Hıristiyanlar arasında ‘yalnızca onda birinin kendi dininde kaldığı’nı öne deği tirmeler ürmü tür.Shihab ad-Din tarafından üzerinde durulduğu üzere, din pek çok örnekte iddete veya korkuya dayanmaktaydı.Bununla birlikte, eva’daki Debre Bırhan bölgesinde Đmam Ahmed’in aktarımlarına göre, halkın tamamı olmasa da pek çoğu din deği tirmi tir.Đmam Ahmed, Đslam’a kucak açmayan her bir bireyin huzuruna çağrılmasını emretmi tir. Aktarılanlara göre, silahlı bir müfreze birlik ‘kafirlerin’ (Hıristiyanların) üzerine salınmı tır ve önderlerinden ikisi Đmam Ahmed’e götürülmü tür.Đmam Ahmed, onlara: “Tüm ülke din deği tirirken siz niye henüz Müslüman olmadınız?” diye sormu tur.Onları dik ba lı olarak gördüğünde ‘kellelerinin uçurulmasını’ buyurmu tur.“Kabul ediyoruz” diye cevap vermi tir berikiler.Ahmed ‘ a ırmı tır’; ancak onları ölüme göndermi tir( Shihab ad-Din,1897:271-2). Bu gibi bir baskı altında pek çok cemaatin tüm bireyleri din deği tirmi tir.Büyük çaplı din deği imlerini kayıt altında tutan Shihab ad-Din, Jan Zıkvala bölgesi kabilesinin henüz ba kasının atına kılıcını sapladı ve kimse ona yakla mayı göze alamadı. O zaman Gonçalo Fernandes isimli bir Portekizli atlı kendini gösterdi, kargısıyla onu vahim ekilde yaraladı.Türk kargıyı öyle sıkı sıkıya kavradı ki, Portekizli kendini uzakla tırmak isterken Müslüman onun dizüstüne bir kılıç darbesi indirdi ve tüm tendonlarını keserek onu topal bıraktı. Yaralı yerde yatarken de, kılıcını çekti ve onu öldürdü”Bkz. Whiteway,1902: 81. 48 Đslam’I Kabul etmediklerini, ancak kendilerini çöllerde ve dağlarda sakladıklarını belirtir. Bu halkı hızlıca din deği imine uğratmaya kararlı olan Đmam Ahmed, müritlerinde biri olan Khalid al-Warradi’ye bir süvari gücüyle halk üzerine saldırmasını emretti.Amir, usulünce bölge ahalisine yakla arak u mesajı yolladı: “Birlikler fazla yakla madan hemen Müslüman olun.” Korkuyla yüzle en bölge ahalisi, birbirlerine danı tıktan sonra u görü e vardı: “Eğer ki Khalid al-Warradi’nin teklifini reddedecek olursak, bu durum amirine (yani Đmam’ Ahmed’e) elbette bildirilecektir; Đmam Ahmed da üzerimize bir ordu gönderecektir.”“Habe liler’in çoğu Đslam’a geçti ve Müslümanlar da tüm ülkede sayıca arttı.” “Eğer direndiğimizi anlarlarsa, hiçbirimizi hayatta bırakmazlar.” “Ustamız Vasan Sagad(öncü bir Hıristiyan asilzadesi) öldürüldü; bu sebepten ötürü hep birlikte Đslam’I benimseyelim”Bu kararı aldıktan sonra, Khalid’e bir mesaj iletip, ondan ‘aman’, yani ‘koruma’ talep ettiklerini ve hepsinin Đslam’I benimseyip, onlara barı ı getireceğinde karar kıldıkları Đmam’ın saflarına katılmak istediklerini belirttiler(Shihab ad-Din,a.g.e.,268). Din deği imi konularındaki taleplerinde genellikle merhametsiz olan Đmam Ahmed, özellikle bireyler ve topluluklar ona isteklice boyun eğdiklerinde ve ‘ciziye’ isimli özel bir vergiyi ödemeyi kabul ettiklerinde, her zaman ısrarcı değildi. Bu vergi, ‘kafirler’ için özel bir vergiydi ve bunun yerine orduda görev almaları istenen Müslümanlar bu vergi dahilinde değildi. “cizye” ödemeyi kabul etmemek gaip ki iler için çoğunlukla iddetli cezalandırmalarla sonuçlanıyordu.Örnek olarak, Đmam Ahmed, Aksum’a yakın olan Abba Garima bölgesine vardığında iki muhit, din deği tirmeden, ona vergi ödemeye razı oldu; ancak bir üçüncüsü bunu kabul etmedi.Dolayısıyla Đmam Ahmed bu yöreye saldırdı ve yerle imcilerini bozguna uğrattı; ve Shihab ad-Din’e göre “onları son adama kadar kılıçtan geçirdi.”( Shihab ad-Din,a.g.e.,425-426). Bu dönemde a ırı çapta Đslam’a dönü lerin görülmesinin yanında, az sayıda da olsa kar ı tarafa yönelik din deği iklikleri de oldu.Dinda larıyla olan çeki meleri, öncü Müslümanların bazen diğer kampa katılmaları sonucunu getirdi; ve bu kampta sıcakca kar ılanmaları ve bununla birlikte de Đmaparator Lıbne Dıngıl’in yönetiminde yüksek mevkilere atanmaları ihtimallerini ortaya çıkardı(Shihab ad-Din,a.g.e.,274-75).Đmam Ahmed’in tekrarlanan yenilgileri, pek çok Müslüman’ın anında Hıristiyanlığa dönmelerini 49 ve azımsanmayacak sayıda dönmelerin de eski dinlerine kucak yol açmaktaydı.Bunlar içinde bir örnek, “imparatorluğun bir daha asla ayakları üzerinde duramayacağına” inandığı için Müslümanlığa dönmü olan Bahır Nega ’ın babasının hikayesidir.Đmam Ahmed ona o kadar büyük bir saygı duyuyordu ki, onu bir oğlunun eğitmeni ilan etti.Ancak Đmam Ahmed’in ölümünden sonra, vesayeti altındaki çocukla kaçtı ve o sıralar imparator olmu olan Lıbne Dıngıl’in oğlu Galavdevos’a gönderdiği mektupta, özrü kabul olursa çocuğu yeni imparatora teslim edeceğini yazdı.Hükümdar bunu kabul etti.Bunun yanında, Đmparator Galavdevos diğer pek çok dönme için de genel af ilan etti. Zira Portekizli yazar Miguel de Castanhoso’nun ona muzipçe bildirdiği üzere, eğer ki tüm dönmeleri öldürürse, “tek ba ına” kalacaktı(Whiteway,1902:84-6). Geni bir alana yayılan bölgesiyle, Đmam Ahmed’in seferleri Hıristiyan yörelerinde kayda değer bir yıkım bıraktı.Đmam Ahmed’in askerleri kırsal bölgeleri yağmaladı ve Shihab adDin’e göre, pek çok tarihi kiliseyi, el yazması belgeleri ve hatta Hıristiyan köylerini soydu ve yaktı. Mesela, Müslüman vakanüvise göre, Atronsa Mariyam kilisesi ve biti iğindeki ambar, gün ortasından ertesi sabaha değin talan edilmi ti. Hamallar tarafından katırlar üzerinde tamamlanan bu talanda, sırma ile i lenmi kuma lar ve ipekli kuma lar, yığınlarla altın ve gümü , ayrıca binlerce ons ağırlığında altın ve gümü ten yapılmı kadehler, tabaklar, buhurdanlıklar ve altın kakmalı dini el yazmaları ve tarif edilemez miktarda zenginlikler ele geçirildi.Talandan sıkılınca, askerler kıiliseleri ate e verdiler ve kalan her ey yanarak kül oldu.Anlatılanlara göre, bazı papazlar kedere öyle yenik dü tüler ki, kendilerini alevlere attılar(Shihab ad-Din,a.g.e.,312-313). Vakanüvı Shihab ad-Din’e ek olarak, Portekizli askerler de sava sırasında gördüklerini anılarında aktarırlar.1541’de kıyısal dağlık arazilere gelen Portekizli sava çı Miguel de Castanhoso, bir platoya tırmanırken deniz manzaralı bir kilisenin yerle bir edildiğine ve çevresindeki kırsal yerle im bölgelerinin de tahrip edildiğine ahit oldu.Bahır Nega ’ın ba kenti Debarva’nın çevresindeki köylerin tümünün “korku ile nüfusları baltalanmı tı”.Yerle imcileri “sürüleriyle birlikte bir dağın üzerine sığınmı lardı”; dolayısıyla “tarım alanlarını terk etmi lerdi”. Portekizlilerin gelmeleri üzerine pek çok papaz sığınaklarından çıkıp, “ellerinde haçları, törensel bir vakurlukla Tanrı’ya merhamet 50 için dua ediyorlardı”(Whiteway,1902:6-7).Bu papazlar Portekizli kumandan Christova da Gama ile kar ıla tıklarında, Tanrı’nın onu ülkelerine “büyük felaketin” olduğu bir sürede getirdiğini söyledi; zira inançlarının dü manları onlara “hükmetmi ler” ve kiliselerini ve manastırlarını yerle bir etmi lerdi. Onlara göre Christova da Gama ‘Tanrı’nın Havarisi’ydi ve ‘habis’ dü manlarına kar ı ondan bir intikam sözü istediler.Tüm bu haykırı larla istediklerini kimse duymuyordu, ancak binlerce gözya ı dökebileceklerdi”(Whiteway,a.g.e.,7-8). Pek çok modern Hıristiyan tarihçiye göre Đmam Ahmed’in askerleri, “bir tür öldür, yağmala, yak ve yık stratejisi” kullanmı lardır.Fransız tarihçi Doresse,“Liderlerinin kılıçtan geçirilmesine ve dağılmalarına kadar bu stratejilerini uyguladılar; yerle bir edilecek hiçbir ey kalmayana kadar.” demi tir(Doresse,1959:57).Etiyopyalı tarihçi Taddesse Tamrat ise unları dile getirmi tir: “Hıristiyan dağlık kesimlerinde Ahmed Gragn[Đmam Ahmed] komutasındaki Müslüman istilaları on yıldan biraz daha fazla,1531-1543 yılları arasında gerçekle ti.Bunun yanında, bu topraklara getirdiği yıkımın miktarı ancak yüzyıllar içerisinde ölçülebilirdi” (Taddesse,1972:301). Sava yalnızca binlerce ki inin ölümüne değil, nüfusun büyük bölümünün de yerlerini yurtlarını terk etmelerine sebebiyet vermi tir.Pek çok ki i köylerini terk etmeye zorlanmı tır.Bu yer deği imleri, ayrıca çe itli dillerden, kültürlerden ve dinlerden insanları birbirine karı tırmı tır. Her eyden öte, sava sava an güçleri felç etmi tir. Sava an iki taraf da ağır zararlar gördü.Đmparator Amda Ziyon ve Đmparator Zara Yaıkob tarafından orta çağda olu turulan Hıristiyan monar isi, neredeyse tamamen çökertilmi ti; ve Đmparator Galavdevos’un yürekliliği ve Portekiz askeri gücüyle tekrar in a edilmi olsa bile, önceki hünerini büyük ölçüde kaybetmi ti(Taddasse,a.g.e.,301-3).On yıldan fazla bir süredir neredeyse olağanüstü bir güce sahip olmu olan Müslüman devleti Adal da, Đmam Ahmed’in askeri becerisi ve askerlerin de yiğitliklerine rağmen, sonuçta çöktü.Talana dayanan refahı da, sava la birlikte israf edilmi ti.Seleflerinin yönettiği devletleri tekrar düzlüğe çıkartmak için uğra an Đmparator Lıbne Dıngıl’in oğlu Đmparator Galavdevos ve Đmam Ahmed’in yeğeni Nur ibn al-wazir Mucahid, bu çabalarının sonucunu kısmen alabildi. Artık yeni bir dönem ba lamı tı.Bu dağlık bölgelerdeki Hıristiyanların ve ovalık 51 bölgelerdeki Müslümanların zayıflıkları, günümüz Etiyopya’nın hem dağlık hem de ovalık kesimlerini olu turan bölgelerin Bali dağlarından gelen bir kabile olan Oromolar tarafından istila edilmesine neden olmu tur.37 Đmam Ahmed’in Cihadı, halen daha hem Hıristiyan hem de Müslüman Etiyopyalıların dimağındadır. “Etiyopya’da Ahmed Gragn’ın[Đmam Ahmed’in] yaptığı tahribat hiç bir zaman unutulmadı” der Tarihçi Paul B. Henze. “Her dağlı Hıristiyan çocuk halen Ahmed Gragn’ın[Đmam Ahmed’in] hikayeleriyle büyür. Đmparator Hayle Sılâse hatıratlarında ondan bahseder.Kuzey Etiyopya’daki köylülerin Gragn[Đmam Ahmed] tarafından yerle bir edilen yerle im yerlerini, kaleleri, kiliseleri ve manastırları anlatırlarken sizde sanki bu faciaların daha dün ya andığı hissini doğururlar”(Henze,2000:90). Bu bölümde,EtiyopyaOsmanlı ili kilerinin nasıl ve ne zaman ba ladığını ortaya koymak ve Osmanlı destekli Đmam Ahmed’in Cihadının Etiyopya tarihinin gidi atını nasıl bu kadar radikal bir ekilde deği tirdiğini göstermek amaçlanıyor. Bir sonraki bölümde ise, kar ılıklı anlayı sızlık ve çatı malar ı ığında ba layan Etiyopya-Osmanlı ili kilerinin kaderi gözler önüne serilecek. 37 Günümüzde,Etiyopya nüfusunun yüzde 30’u Oromo’dur. Bu örnekten,XVI.yüzyıl’daki Osmanlı destekli bu cihadın Etiyopya’nın mevcut etnik, kültürel ve siyasi ya amını ne ölçüde etkilediği görülebilir. 52 II.BÖLÜM HABE EYALETĐ:ETĐYOPYA ve OSMANLI ĐMPARATORLUĞU ARASINDAKĐ ANLA MAZLIK KONUSU Önceki bölümde, Kızıl Deniz'deki ve Hint Okyanusu'ndaki Osmanlı-Portekiz çeki melerine ve, Etiyopya'daki siyasi düzeni deği tiren, Etiyopya iç i lerine olan müdahalelerine ahit olduk. Bu bölüm, XVI.yüzyıl'ın ikinci yarısından sonra ve XVII.yüzyıl'da Etiyopya ve Afrtika Boynuzu'nda devam eden siyasi süreci anlatır. Đmam Ahmed'in 1543'te Voyna Dega Sava ı'ndaki ölümünden sonra Etiyopya ve Afrika Boynuzu'nda neler olmu tur? Đmam Ahmed sonrası Etiyopya'da Osmanlılar ve Portekizliler ne tür bir rol oynamı lardır? Habe Eyaleti ne zaman, neden ve ne ekilde olu um gösterebilmi tir? Atalarına ait bir toprak üzerinde Osmanlıların Habe Eyaleti'ni kurmalarına Etiyopyalı liderler nasıl bir tepki göstermi lerdir? Habe Eyaleti XVI. ve XVII. Yüzyıl’da Etiyopya-Osmanlı ili kilerini ne ekilde etkilemi tir? Bunlar, bu bölümde cevaplandırma giri iminde bulunulacak ana sorulardır. 2.1.Habe Eyaleti’nin Doğu u Habe Eyaleti'nin evrimi konusuna girmeden önce, kısaca tarihi Voyna Dega Sava ı sonrasında Etiyopya'daki ana siyasi, askeri ve sosyal geli melere değinemek doğru olacaktur.Önceki bölümde de belirttiğiniz gibi, Adal ordularının ba ında Etiyopya’yı fetheden ve on yıldan fazla bir süre burada hüküm süren Đmam Ahmed, 1543’teki Voyna Dega Sava ı’nda öldürüldü. 1540’ta babası Đmaparator Lıbne Dıngıl’den tahtı alan Galavdevos, “ Etiyopya’nın Krallar Kralı” olarak kuzey ve merkezi platoları çabucak yeniden ele geçirdi; ancak bazı kuzey eyaletlerinin yöneticilerinin ve güneydeki Müslüman sultanlıkların dirençlerini kırmak birkaç yılını aldı(Whiteway,1902:86). 1550’lerin ba larında, Etiyopya bir kez daha eski sınırları içerisinde birle tirilmi ti. Bununla birlikte,Đmparator Galavdevos babasının döneminde krallığın yıkılı ına yol açan pek çok etkenin halen var olduğunu fark etti. Voyna Dega Sava ı’ndan inanılmaz bir itibar 53 kazancıyla çıkmı tı ve gücünü geleneksel soylular sınıfı pahasına monar inin otoritesini sağlamla tırmak adına kullanmaktan çekinmedi. Ancak, birincil amacı ülkeyi tekrar birle tirmek olduğundan, krallığın geleneksel yapısı ve kurumları üzerinde devrimci hamleler yapmaktan geri durdu. Bunların yerine, zaman içerisinde monar inin ast yöneticileri ve valileri üzerindeki nüfuzunu geni letti ve kendisini, daha önce kendisine ihanette bulunmu olan tebaası ve ulusal kilisesinin birliğini tekrar olu turmaya adadı(Pankhurst,1997:244),Bu kabiliyetli, âlim ve oldukça dindar kral, Etiyopya kilisesini krallığın en önemli sütunu ve Etiyopya’nın kültürel ve etnik farklılıklarını birbirine bağlayan en önemli köprü olarak gördü. Ruhban sınıfının ahlaki ve kültürel yönden dü üklüğünü ve kilisenin entelektüel yönden zayıflığını anladı bunların ruhsal dirili ini ve yeniden düzenlemesini sağlamak için bizzat kendisi çaba harcadı(Huntingford,1989:135).Tüm bunların yanında, bitkin ülkesini rehabilite etmeye, uzla tırmaya ve yeniden düzenlemeye çalı ırken,Đmparator Galavdevos çe itli engellerle kar ıla tı.Bu engellerden biri Portekizli dostları tarafından olu turuldu. Voyna Dega Sava ı’ndan önce de, Đmparator Galavdevos Portekizlilere atalarının inancından vazgeçmeyeceğini iletmi ti.Bundan dolayı Đmparator Galavdevos’un Voyna Dega’daki zaferinin ardından yüzle tiği ilk diplomatik sorun, babası tarafından elçi olarak Portekiz’e yollanan ve yardım talebinde bulunması istenen Portekizli rahip John Bermudez sebebiyle çıkan sorundu. Bermudez, bir yandan kendisini Avrupa’da Etiyopya Patriği olarak tanıtırken, diğer yandan da, Etiyopya’ya dönü ünde kendisinin Papa III. Paul tarafından Đskenderiye Patriği olarak atandığını ilan ediyordu. Günümüze ula an 13 Mart 1546 tarihli, Whiteway tarafından tercüme edilen, kayıp bir mektupta Etiyopya yöneticisi tarafından, ezcümle: ‘John Bermudez kimdir? Ayrıca neden bu kadar sorumsuzca davranıyor?’ sorusuna Portekiz Kral III. John’un Đmparator Galavdevos’a cevabı açık ve nettir: “Kral olan babanız tarafından bana elçi olarak gönderilen Joao Bermudez’in orada yaptıklarını en içtenliğimle kınıyorum; zira yaptıkları, Tanrımıza sunulan hizmetlerin aksi yönündedir ve bu sebepten ötürü, onun bir rahipten öte bir ey olduğunu bilmediğim gibi, ona herhangi bir yardımda veya destekte bulunulamaz. Papa’nın ona bah ettiği güçlerden haberdar değilim; ayrıca Papa Hazretleri’nin mektuplarından olayların gerçek yüzünü öğrenebilirsiniz. Tüm bunlardan ötürü, o 54 ki i ağır bir cezalandırmayı hak etse de, benim tavsiyem bu denli ağır yaptırımların uygulanmaması, bunların yerine, hayatta kalması ko uluyla, hataları doğrultusunda cezalandırılmasıdır”(Whiteway,1902:111). Bermudez’in kendi kayıtlarında, Đmparator Galavdevos yönetiminin ilk yıllarında, Bermudez’in Etiyopya’yı terk ettiğinde sona eren birkaç farklı sürgün rotasının ilki olan Gafat’a, Nil nehrinin güneyine gönderildiğini yazar. Bu sürgün, herhalde Đmparator Galavdevos’un, Kral John’un mektubunu almasından sonra gerçekle ti.Aynı mektupta, Kral John,Bermudes’ten daha değerli rahipler göndereceği sözünü vermi ti ve saltanatı boyunca Etiyopya’ya iki farklı Cizvit misyonerleri grubu geldi.38 Birincisi, 7 ubat 1555’te ülkenin ko ullarını belirlemek ve Etiyopyalıların Katolik Kilisesi tarafından mesh edilen bir patriği kabul edip etmeyeceklerini anlamak amacıyla Etiyopya’ya vardı(Tellez,1710:,133).Đkincisi, Nice Piskoposu olarak atanan Andre de Oviedo tarafından ba ı çekilen bir gruptu ve Mart 1557’de Etiyopya’ya vardı. Đmparator Galavdevos, kendisinin asla bir Katolik olmayacağını açık bir dille ifade etti. Fakat, Đmparator Galavdevos onun halefi olan Đmparator Minas gibi Cizvitlere tam olarak kar ı değildi.Örnek olarak,Portekizli askerlere Etiyopya sarayında yüksek mevkiler verilmi ve Cizvit Rahipleri’nin Etiyopya’da misyonerlik faaliyetleri yapmalarına izin verilmi ti.Bundan ba ka Đmparator Galavdevos, Portekizlilerin Etiyopyalı karıları ve kölelerinin Roma Katolik inancına bağlanmasına izin verdi ve Etiyopyalıların Roma kiliselerinde ibadet etmelerinin önünü açtı(Tellez,a.g.e.,137-140).Ancak,Đmparator Galavdevos Cizvitlere bu hakları vermesine rağmen Cizvitler onu rahatsız etmeye devam 38 1534’te ‘Đsa Tarikatı’nı kuran Đspanyol rahip Ignatius de Loyola,Đmam Ahmed’e kar ı mücadelede Portekizliler’in müdahelerinden ve Đmparator Galavdevos’un Hıristiyan inancının benimsenmesindeki inatçı tutumundan oldukça etkilenmi ti. Öğretisinin ilerlemesine gem vuran bu engel kar ısında kederlenen Loyola, bizzat kendisinin Etiyopya’ya misyoner olarak gitmesi konusunda tasarılar üretmi tir. Ancak,bir takım sebeplerden ötürü bunu gerçekle tirememi tir. Bununla birlikte sonraları kendi adına birkaç müridini oraya göndermeye karar vermi tir. Đspanyol rahip Andre de Oviedo tarafından ba ı çekilen altı ki ilik Cizvit misyonu Mart 1557’de, vaktinde bir Kızıl Deniz limanı olan Arkiko’ya varmı lardır ve gelecek on yıllarda önemli bir rol oynacakları iç bölgelere ilerlemi lerdir. Loyola ve Oviedo’nun Đspanyol olmalarına rağmen, Etiyopya’ya giden Cizvitler arasında Portekizliler’in ba ı çektiği bir kaç farklı kökenden rahip vardı.Etiyopya’daki Cizvitleri tarihi hakkında bkz.Tellez,1710:141-142;Cohen,2009:20-23; 55 etti. Saraydaki uzun, ancak verimsiz teolojik tartı malardan sonra Cizvitler 1559’da, eyaletin valisi Bahır Nega Yishak’ın koruması altında ya ayacakları Tıgray’a çekildiler(Tellez,a.g.e.,140-141). Cizvitlerin 1557’deki varı ları Kızıldeniz havzasındaki Müslüman otoritelerin gözlerinden kaçmadı. Kızıl Deniz’in yönetimine sahip olan Osmanlılar, o dönemki Portekiz kaynaklarının sınıra dayandığından habersizlerdi ve Cizvit misyonunun Kızıl Deniz havzasına yeni bir Portekiz müdahalesi anlamına gelebileceğinden ku kulanıyorlardı. Bundan dolayı,Yemen de bulunan Özdemir Pa a’ya Etiyopya’yı istila etmesi emredildi. Etiyopya’daki Osmanlı istilası Cizvitlerin Etiyopya’ya varı ından ötürü ba lamı olsa da, Osmanlı ve Kızıldeniz ve Hint Okyanusu boyunca ticaret yollarını ele geçirmek isteyen Portekizliler arasındaki husumet birkaç nesil daha devam etti(Pankhurst,1961:95). Osmanlı’nın 1517’de Mısır’ı i gali iki gücü doğrudan çatı maya sevk etmi tir.Asya’dan alınan baharatların Batı’ya dü ük üceretlerle ula ımını sürdürmek adına ,yeni atanan idareci Albuquerque’nin yönetimi altında,Kızıldeniz’e ve Basra Köfrezi’ne giri i engelleyerek Hormuz’u fethetmek adına ba arısız bir giri imde bulunmu tur(Özbaran,1994:70-71).Baharat ticareti,XVI.yüz yıl’ın ba larında,Osmanlı’nın Müslüman devletleri fethetmesinden önce de vardı,ancak Portekiz bu ticareti doğu’dan Batı Avrupa’ya yönlendirebimeyi ba armaktaydı(Özbaran,a.g.e.,93-94).Mısır’daki Osmanlı egemenliğine rağmen,Portekiz denizleri bir kaç on yıl boyunca yönetmeyi sürdürdü;bu süre içinde Osmanlı’nın 1538’de Aden’i fethetmesiyle Poretekiz nüfuzu etkisini yitirmeye ve iki güç arasında doğrudan çatı maların ya anmasına ve Osmanlı’nın Kızıldeniz üzerinde etki kurması’na yol açmı tır(Özbaran,a.g.e.,68-69; Pankhurst,1997:231).Osmanlı ve Portekiz arasında,Mısır beylerbeyi Süleyman Pa a’ya Portekiz’in elindeki Hindistan’nın Diu bölgesinin fethi için 74 gemi ve 3000 asker ile büyük silahların verilmesiyle,1538’de ilk çatı malar ba ladı(Özbaran,a.g.e.,71).Bu ilk saldırı ba arsız oldu,ancak aynı yıl içerisinde Süleyman Pa a yönetiminde Osmanlı kuvvetleri,Osmanlılar’ın sava taki en büyük donanma saldırlarıyla,Aden’de kesin bir zafere ula mı lardır(Özbaran,a.g.e.,84)Yemen’de bulunan Aden Hint limsnıydı.Okyanusu’nda bulunmakta ve halen bölgede Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz rotaları için önemli bir ticaret limanıdı.Osmanlı’nın bu bölgeyi 56 i gali,Portekiz ablukası için büyük bir darbedir.Osmanlı ve Portekiz güçleri tarafından gelen sonraki saldırlar hiç bir ba arı gösteremedi;ancak 1552’de Osmanlılar ikinci bir büyük istilaya giri tiler ve Hormuz’a elkoymak adına 25 kadırga,4 kalyon ve 850 asker görevlendirdiler,ancak sonuçta yenilgiye uğradılar(Özbaran,a.g.e.,72).Đki taraf da,sava ın çok büyük bir bölgede süregitmesinden dolayı(ve küçük Portekiz’in kaynaklarını zorlamasıyla),bu sava ın ağırlığı altında ezildi ve sonuç olarak büyük bölge kapsamındaki çatı malara bir nokta Hint Okyanusu’n daki son,ve “belki de tek ciddi donanma çatısması” 1554’te oldu(Özbaran,a.g.e.,86).Bir sonraki yıl, Habe eyaleti olu turuldu39.Orhonlu’ya göre, Habe Beylerbeyliği 5 Temmuz 1555’te(15 aban 962) kurulmu tur40 ve Özdemir Pa a da bölgeyi fethetmekle görevlendirilmi tir41(Orhonlu,1996:37;Çelebi,2011:485). Habe ’i fethetmesi için görevlendirildi.Osmanlı,Özdemir Pa a’nın altındaki herhalde 14001500 asker ile 1557’de Etiyopya’yı i gal etti.Öncelikle Massava42 ve Arkiko’yu43 i gal 39 Habe Eyaletini olu undan yakla ık yüz yıl sonra ziyaret eden Evliya Çelebi eyalet hakkında unları anlatıyor: eyâletin ilk beylerbeysi oldu.Özdemir Pa a,Sevâkin’de,sonra “Özdemir Pa a,yeni Mussava’da[Massava] oturdu.Habe eyâletinin sancakları Sevâkin,Musavva,Cidde,Mekke ve Medîne idi.Son üçü,Hicâz’î içine alıyordu.Sevâkin sancağı,Sûdân’nın Mısır’la Eritre arasındaki Kızıldeniz sahil erididir.Musavva sancağı ise,Eritre’yi,Cibûti’yi,Kuzey Somali’yi içine alıyordu.Güney Somali ile asıl Habe istan’nın büyükçe parçaları,zaman zaman bu sancağa bağlı kalıyordu.Bir ara Habe ve Hicâz eyâletleri ayrılıyor,sonra gene birle tiriliyordu.Cidde ve Mekke’de outran beylerbeyiler de vardı.Musavva kar ısındaki Dahlak adası,Musavva sancağına bağlı idi….”Bkz.Öztuna,1979:19. 40 Bkz.ek,nu.1 ve 2. 41 Habe Eyaleti,Savakin, Massava, Arkiko ehirlerinden ve bu ehirlerin etraf bölgelerinden müte ekkildir.Daha sonraları Somali’nin bazı bölgeleri de bu eyaletin içine girmi tir.Günümüz Etiyopya’sının doğusundaki Müsülüman Harar ehri de Ekim 1885’te bir Türk-Mısır ordusu tarafından fethedildi ve Habe Eyaleti’nin bir parçası oldu. Eyaletin ismi Arapça “el-Habe a” ya da “Bilad el-Habe a” sözcüklerinden gelir ve bu sözcükler de Etiyopya anlamını ta ır.Bkz. EMAKA.1270;Öztuna,1979:19;Hazar,2003:92. 42 “Mitsiwa” olarak da bilinen Massava, Eritre’nin Kızıl Deniz sahilinde bulunan tarihi bir limandır.Bkz.Pankhurst,1997:108. 57 ettiler;sonrasında da iç bölgelere ula ıp Debarva’nın bölgesel ba kentini ele geçirdiler.Burada pa a uzun duvarlar ve çok yüksek kulesiyle bir kale in a edip altın,gümü ve değerli ta larla dolu vazolarla süsledi44.Diğer değerli cisimler,yağma,ticaretle ve yore nüfusu üzerindeki oylama vergisyle elde edilmi tir,(EMAKA.1270;Orhonlu,a.g.e.,67; Pankhurst,1997:235)Arkiko’da da bir kale in a edildi ve Massava’da planlanan kale,uygun in a malezemelerinin yoksunluğundan iptal edildi(Pankhurst,1982:86).Osmanlı stratejik noktaları ellerinde tuttu ve denizden de Sefer Reis’in desteğini aldı45(Özbaran,1994:193).Bu, Portekiz’i oldukça memnuniyetsiz kılan bir durumun zeminini olu turdu. D’Almedia’nın kaleme aldığı gibi: “Tüm bunların sorumlusu, u an Maçua[Massava’da] çok sayıda Türk’le bulunan Baxa Zamur[Özdemir Pa a’dır]”( Beckingham and Huntingford, 1961:111-113).Andre de Oviedo ve takipçileri 17 Mart 1557’de Massava’ya vardıklarında, orada limanı ele geçirmek için hazırlıklar yapan, kararlı Ba a do Turco(Özdemir Pa a’yla)kar ıla tılar46(Beckingham and Huntingford,a.g.e.,113). 43 Ariqiqo, Hırgigo, Hargigo ve Dahano isimleriyle de anılan Arkiko, Eritre’nin Kuzey Kızıl Deniz bölgesinde yer alan bir ehirdir.Kızıl Deniz’de yer alır ve Massava adasının tam kar ısındaki anakarada bulunur.Bkz.Pankhurst,1982:82-83. 44 Dabarva, sahilden 91,73 kilometre uzaklığındaki bir kıyı eyaleti olan Bahır Mıdır’ın (anlamı, Deniz Eyaleti) ba ehridir. Duvara ek olarak, Dabarva’ya bir de cami in a edilmi tir. 45 Orhonlu Habe istan fethini ne zaman nasıl ba ladığını ve ilk hedefin Etiyopya’nın dı arıya bağlantısını sağlayan Massava limanı olduğunu u ekilde anlatıyor:“Özdemir Pa a idaresindeki harekât 1555 yılı son bahar ayında ba ladı.Bu mevsim,yazın çok sıcak olan bu ülkelerin iklimine zıt olan Akdeniz iklimine alı ık askerlerden dolayı seçilmi ti.Eyâlet merkezi Sevvakin’den gemilerle nakledilen kuvvetler için ilk hedef Massava ve ona bağlı toprakların ele geçirilmesi te kil etmi tir.Gerçekte Osmanlılar bu ehir havalisinde 1520’den itibaren görünmeye ba lamı lardı. ehirde ticaret ile me gul bir Osmanlı kolonisi vardı.Bunların bir kısmının o tarihlerde Habe istan krallığına gelen Portekiz elçilik hey’etinin faaliyetini izlemek için gönderilmi oldukları muhakkaktır.Masava limanı Habe istan’ın denizlerle bağlantısını temin eden en önemli limanlardan biri idi.O devirde müttefikleri bulunan Portekizlileri ile bu liman vasıtası ile teması temin etmekte idiler.Özdemir Pa a kuvvetlerinin bir kısmını gemiler vasıtasıile Massava üzerine gönderirken diğer bir kısmını da karadan o istikamete doğru gönderdi.Massava ve civarının ele geçirilmesi 1557 yılında olmu tur.Massava ehri ise 2 Nisan 1557 de alındı.Bunu takiben Habe krallığına tâbi diğer önemli bir liman olan Arkiko ele geçirildi.”Bkz.Orhonlu,1996:43. 46 Özedmir Pa a hakkında Evliya Çelebi unları anlatıyor: “Özdemir Pa a…Đlk Habe beylerbeyisi olarak,eyâlet merkezi Debarva’da 60 ya larında öldü.Bu ehirde büyük bir cami ile bir çok mescid ve ba ka bayındırlık eserleri yaptırmı tı.Camiinin hazîresine gömüldü.Debarva,Habe istan içlerinde 58 2.2.Kızıldeniz Sahillerindeki Osmanlı – Etiyopya Çeki meleri Türk istilasının haberleri,Oromo halkının Bali eyaleti civarından çıkageldiği ve kendisinin Adal’dan bir saldırı beklentisiyle krallığının güneybatı sınırlarına kamp kurduğu sırada Đmparator Galavdevos’un kulağına geldi.Sonuçta,Bahır Nega 47 Yishak durumla ilgilenmesi 48 için görevlendirildi .Bahır Nega Yishak yerel köylüleri seferber etti ve i galci Osmanlı ordusuyla üç yıl boyunca sava tı.Osmanlılar vatansever Etiyopya ordusu ve doğa idi.Halefi olan oğlu Osman Pa a,eyâlet merkezini, Kızıldeniz’de çok i lek bir iskele olan Musavva’ya ta ıdı ve babasının nâ ını da buraya nakil ettirip bir türbe yaptırdı.” Bkz.Öztuna :57-58. Bahır Nega Kızıldeniz’in Yöneticisi,günümüzde Eritre toprakları olan bölgede eyalet ya da bölge valisi anlamındadır. 47 48 Bahır Nega Yishak tarih sahnesinde ilk kez, 1541’de Portekiz filosu Massava’ya vardığında görünmü tür.Christovao da Gama 400 fitilli tüfekli askeriyle karaya doğru ilerlerken, Bahır Nega Yishak onlara malzeme ve kamp yerleri tedarik etmesinin yanında, 500 asker ve bölgeyle ilgili bilgiler de sağladı.Bahır Nega Yishak ayrıca, Đmam Ahmed’in öldürülmesi ve ordularının dağıtılması gibi belirleyici bir öneme sahip Voyna Dega Sava ı’nda da Đmparator Galavdevos’un yanında yer aldı. Habe Eyaleti’nin valisi olarak görevlendirilen Osmanlı generali Özdemir Pa a, 1557’de Cidde üzerinden Massava, Arkiko ve Bahır Nega Yishak’ın ba kenti Debarva’ya saldırıp, buraları i gal ettiğinde, Bahır Nega Yishak i galcilere kar ı bir köylü ayaklanması tertipledi ve Debarva’yı geri almasının yanında, i galcilerin gasp ettiği “çok sayıda ganimeti” de elde etti. Đmparator Galavdevos’la iyi ili kiler içinde olsa da, Bahır Nega Yishak’ın Đmparator’un ardıllarıyla,daha sonra değineceğimiz gibi,ili kileri konusunda aynı eyler ileri sürülemez. 1560’da, yani Đmparator Minas’ın tahta çıktığından bir yıl sonra, Bahır Nega Yishak Đmparator Minas’a kar ı ayaklandı. Ba langıçta ba arılar kazanan Bahır Nega Yishak, daha sonraları Đmparator Minas tarafından Tıgray’dan uzakla tırıldı ve o da önceki dü manıyla yakınla tı. Debarva’dan feragat etmesinin kar ılığında,Özdemir-oğlu Osman Pa a Bahır Nega Yishak ’a yönelik askeri desteğini geni letti ve o da Tıgray ve diğer kuzey eyaletlerine doğru ordularını sürdü. Đmparator Minas 1562’de bu ittifak güçlerine kar ı bir sefer düzenledi; ancak Bahır Nega Yishak’ı tam olarak alt edemedi.Sarsa Dıngıl Đmparatorluk mevkisine getirildiğinde, Bahır Nega Yishak önceleri O’na kar ı itaatkar olacağı konusunda ant içmesine rağmen, birkaç yıllık bir süre içerisinde bir kez daha ayaklanma yoluna gitti; bununla birlikte 1578’de Đmparator Serse Dıngıl tarafından yenilgiye uğratıldı ve öldürüldü.Bahır Nega Yishak hakkında Bkz.Bruce,1805,III:287-289; Pankhurst,1967:139-143. 59 ko ullarıyla di di e bir mücadeleye girdi.Sonuç olarak, Debarva’dan çekilmeye ve kıyı kesimine gerilemeye zorlandılar49(EMAKA,1270). Adal’ın dirili inden korku duyan Đmaparator Galavdevos, ordularına durmadan bu bölgelere nüfuz etmeleri, köyleri ve kasabaları yakıp yıkmaları, Adal Sultanlığı’nın ekonomisini sekteye uğratmak için kırsal nüfusu taciz etmeleri ve askeri gücünü parçalamaları emirlerini yağdırdı. Đronik ekilde, Đmparator Galavdevos’un yankı uyandıran zaferleri Sultanlığın farklı unsurları üzerinde, Etiyopya’nın dağlık bölgelerindeki akınlarına benzer bir tepkime olu turdu.Farklılıklar ve çeki meler unutuldu ve bölge nüfusu, Hıristiyanları yenilgiye uğratmak amacıyla Đmam Ahmed’in yeğeni Nur ibn Mucahid’in etrafında birle ti. 15511552 yıllarında “Đmam” unvanını aldıktan sonra, Nur ibn Mucahid Sultanlık ordusunu yeniden düzenledi ve yönetimini kendi üzerine aldı. 1559’da Đmparator Galavdevos önderliğindeki Hıristiyan eva’ya değin ilerledi ve ordusunun bir bölümüyle kar ıla tı.Müteakip çatı malarda, Hıristiyanlar yenilgiye uğratıldı ve Đmparator Galavdevos hayatını kaybetti. Ancak zaferinin devamını getirmek yerine, Nur ibn Mucahid vakit kaybetmeden Harar’a döndü ve ehre saldıran Oromoleri defetmeye koyuldu (EMAKA.1270). Đmparator Galavdevos’un yerine karde i Minas(1559-1563) geçti. Đmam Ahmed’in Cihadı sırasında Minas tutsak olarak alınmı tı; ancak iyi bir muameleye görmü tü.O dönemin sava tutsakları iğdi edilmi ve kölele tirilmi olmasına rağmen, Đmam Ahmed ’ın e i Bati del Vambara’nın müdahalesiyle, Minas bu tahribattan muaf tutuldu ve – Whiteway’in “ilginç bir merhamet göstergesi” olarak tanımladığı bir davranı la – Bati del Vambara’nın kızıyla evlendirildi(Whiteway,1902: xxxiv).Bu merhamet 1542’de, Đmam Ahmed’in yanda Müslümanlardan yardım beklentisiyle, Minas’ı Osmanlı askeri yardımına bir kar ılık olarak abartılı hediyeler sunduğu Zabid Pa ası’na teslim etti. Bununla birlikte, daha sonraları Đmam Ahmed’in oğlu Voyna Dega Sava ı’nın neticesinde tutsak edildi ve Đmparator 49 1557-1559 arasındaki seferde Özdemir Pa a Massava, Arkiko ve Debarva’yı ele geçirdi ve Etiyopya’nın iç bölgelerine nüfuz etti. Özdemir Pa a’nın 1560 yılında ölümü Osmanlı’nın duraksamasına yol açmı ve sonuçta bazı bölgelerin kaybına sebebiyet vermi olsa da, Kızıl Deniz’le Etiyopya kara kesimi arasındaki bölge Osmanlı yönetimi altında kalmı tır.Bkz. EMAKA.1270;Orhonlu,1996:43-47. 60 Galavdevos, bu tutsağı karde i Minas’ı kurtarmak adına takas etti. Pankhurst’ın50“Etiyopya Kraliyet Vakayinamesi’ne” göre: “Kraliyet ailesi yeniden birbirine kavu tuğunda, uzun süreli kutlamalar yapıldı”51( Pankhurst ,1967:72). Đmparator Minas’ın tahta geçtikten sonra yaptığı ilk icraatlarda biri, e i Đmparatoriçe Silus Hayle’nin (diğer ismiyle Admas Mogasa’nın) annesi Đmparatoriçe Seble Vongel’den önde geldiğini deklare etmek oldu. Bu, Seble Vongel’i Đmparatorluğun ana bile enlerinden biri olmaktan azletti. Vefat etmi imparatorun dul e i olan Kraliçe, Đmam Ahmed’e kar ı yapılan sava lardaki zorluklarla mücadelesinden ötürü oldukça popüler bir kadındı ve aldığı bu karardan ötürü yeni Đmparator nankör olarak addedildi(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:53-63). Đmparator Minas, Etiyopya Ortodoks Kilisesi’ni Roma Katolik inancına eklemleme uğra ında olan Cizvit misyonerleriyle sıkıntılı bir ili ki içerisindeydi. Oysa ağabeyi Đmparator Galavdevos Portekizlileri diplomatik ve dini tartı malarda teskin etmeyi ba armı , onlara kendi dini önderlerini (ilki “düzenbaz” Joao Bermudez, sonraki Andre d’Oviedo olmak üzere) atayabilme gibi haklar tanımı tır.Đmparator Minas, Katolikliğe geçmedikleri takdirde, Etiyopyalıların Portekiz Kilisesi’nin din propagandalarında ve toplantılarında yer almalarını yasakladı(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,a.g.e.;Dombowski,1985:22).Bu durum,Bahır Nega Yishak’ın Đmparator Minas’a kar ı ayaklanmasıyla daha da kötüle ti. Đmparator Minas, özellikle Bahır Nega Yishak’ı 50 Profesör Richard Pankhurst bilgili ve üretken bir yazardır. Etiyopyanist Đngiliz tarihçi günümüze dek 22 kitabın yazarlığını, 17 kitabın editörlüğünü yapmasının yanında, dünyanın çe itli akademik yayınlarında ve gazete ve dergilerinde yer alan 400 akademik makale kaleme almı tır. 51 “Etiyopya Kraliyet Vakayinamesi” ba lıklı önemli eser, Profesör Richard Pankhurst tarafından yayına hazırlanmı ve derlenmi tir. Diğerleri dı ında, eserin içerisinde sırasıyla Amda Ziyon (13141344), Zara Yaıkob (1434-1468), Baıda Mariyam (1468-1478), Lıbne Dıngıl (1508-1540), Galavdevos (1540-1559), Serse Dıngıl (1563-1632), Susenyos (1607-1632), I. Yohannıs (16671682), I. Iyasu (1682-1706), Bakaffa (1721-1730), II. Iyasu (1730-1755), I. Iyoas (1755-1769), Zemene Mesafınt ya da Prensler Dönemi (1769-1855), II. Tevodros (1855-1868), IV. Yohannıs (1871-1889) ve II. Mınılik’in vakayinameleri bulunur. Yukarıdaki kronolojinin önemine rağmen eser, 1632’den sonra tahta çıkan ve günümüzde de tarihi Gonder ehrinde ayakta duran ünlü kalelerin onarımını yaptıran Susenyos’un oğlu Fasil, ya da diğer ismiyle, Fasiladas’ı göz ardı etmi tir. Daha sonra da göreceğimiz gibi, Fasiledes Osmanlı gibi Müslüman güçleriyle iyi ili kiler kurma giri imine giren ender imparatorlardan biridir. 61 güçten dü ürmekle uğra ıyordu.1559’un sonlarına doğru, Đmparator Minas Bahır Nega Yishak’ı görevinden alıkoydu ve yerine, Tıgray ve Bahır Mıdır52’in valisi olarak, kendi yanda ını atadı. Bahır Nega Yishak Tiıgray’ya firar etmekte ba arılı oldu ve 1560’ın sonuna doğru burada müttefikleriyle birlikte Đmparator Minas’ın yeğeni Tezkare Qal’ı “Kralların Kralı” olarak ilan etti. Daha önceleri, Đmparator Minas’ın Katolikliğe kar ı tavrına içerleyen Tıgray’daki Cizvitler ve Portekizliler, Goa’daki Portekizli yöneticilere eski dostlarına yardım etmeleri talebinde bulunmu lardı. Bu geli melerden kaygı duyan Đmparator Minas, çarçabuk Bahır Nega Yishak’a kar ı taarruza geçti ve sonuçta Tezkare Qal’ı tutsak etti. Tezkare Qal Limalimo Dağı’nın uçurumlarından ölüme yollandı.1562’nin ba larında Portekiz yardımlarından umudunu kesen Bahır Nega Yishak, Osmanlı’yla ittifak kurdu.Yardımın kar ılığında, tüm kıyı bölgesinden feragat edilecekti ve Türkler de bu anla mayı kabul etti(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:53-61). Bu anla manın bir diğer tarafı, Bahır Nega Yishak’ın gizlice Maygoga’ya yerle melerine izin verdiği Portekiz misyonerllerdi. Bu sebepten ötürü, kendi kendini izole eden Đmaparator Minas’a ülkenin tüm kuzeyi nefret duyuyordu. Ardından, bir Osmanlı komutanıyla,Bahır Nega Yishak Bahır Mıdır ve Tıgray’ya girerek Tezkare Qal’ın karde i Fasiladas’ı “Đmparator” olarak taçlandırdı.(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,a.g.e,61-63).Tüm bunlar sırasında, Portekizli rahipler Đmparator’un yozla tığı ve sarayının ve kendisinin bir Hıristiyan olarak kusurlu olduğu vaazlarını vermeye ba ladılar. Bahır Nega Yishak’a ve rakip davacılara duydukları sempatiyi de gizlemiyorlardı. Bunları öğrenen Đmparator Minas, Etiyopya’daki Portekizli Roma Katolik Piskoposu Andreas Oviedo’yu huzuruna çağırdı ve vaaz vermeyi kesmesini emretti(Cohen,2009:20-23). Piskopos hiddetle buna kar ı çıktı ve görünü e bakılırsa, Đmparator Minas da sinirle rahibin yakasına sarıldı. Ancak, sarayda hazır bulunan birkaç soylu aralarına girdi ve Oviedo da ev hapsine mahkum edildi. Đmaparator Minas, o dönemde sıkça vaki olan, Portekizlilerin Etiyopyalı kadınlarla evlenmesine yasak getirdi.(Pankurst:1967:153).Oviedo, Đmparator Minas’ın emrini hiçe saymakla suçlandı. Bir süre sonra, Đmaparator Minas Oviedo’yu 52 Bahır Mıdır-bügünkü Eritre’nin bir parçası. 62 tekrar huzuruna çağırdı ve ondan ihanetinin sebebini açıklamasını emretti. Bunun yerine, Oviedo yakasını sıyırdı ve Đmparator’dan yeniden kendisine saldırmasını ya da boynunu vurmasını talep etti. Aktarımlara göre, Đmparator eline bir kılıç geçirdi ve Oviedo’nun talebini yerine getirmek üzereydi ki, Đmparatoriçe ve birkaç soylu araya girdi ve onun hayatını kurtardı(Pankurst,a.g.e.,154).Bunun ardından, mahkumiyetlerinden firar ettiler ve soluğu Bahır Nega Katolik rahipler Yishak ve davacı Fasiledes’in yanında aldılar.Bu nedenle, Đmparator Minas kuzeye yöneldi ve Bahır Nega Yishak’ın güçlerini kılıçtan geçirdi; ancak bir kez daha firar eden Katolik rahipleri yakalayamadı53(Pankurst,a.g.e.,Dombrowski,1985:22).Bu ko ullar,Osmanlı’ya Đmaparator Minas’ın döneminde Etiyopya’nın dı dünyayla olan tüm bağlantılarını kesme imkânını verdi.Đmparator Minas’ı Trent Kurulu’na bir heyet göndermeye çağıran ve teslimatı Vatikan’ın Portekiz büyükelçisi Francisco Tavora’ya emanet edilen Papa IV. Pius’un (1559-65) mektubunun,Etiyopya’ya asla ula maması bu duruma delil olarak 54 gösterilebilr (Dombrowski,a.g.e.,23). Đmparator Minas’ı kuzey’deki Osmanlı ve Etiyopyalı du manlara kar ı sava mak için yeterli zamanı yoktu.Zira bir eva bölgesi olan Doba’daki Oromoların ayaklanmalarını bastırmak için vakit kaybetmeden güneye dönmesi gerekiyordu. Bu seferi sırasında, Đmparator Minas sıtma hastalığına yakalandı ve yalnızca dört yıllık bir saltanatın ardından, 1563’te öldü(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:53-63). Kraliçe Anne’nin te vikleriyle, çoğunlukla Amharalardan olu an Đmparator Minas’ın ordusunun komutanları Minas’ın küçük oğlu Serse Dıngıl’i(1563-1597) babasının ardılı olarak seçti. Bu, açıkça yeni bir niyabet olu turma giri imiydi ve Serese Dıngıl, kendi 53 Sonraki olaylar farklı kaynaklarda farklı ekillerde ifade edildi. Bir çatı ma daha oldu ve bir kaynağa göre, Minas muzafferdi ancak aniden eva’ya geriledi; bir diğer kaynağa göreyse mağluptu.Tüm kayıtlarda, bir süre sonra öldüğünde Cizvitler, ya kendi iradeleriyle sığınma amacıyla, ya da Minas’ın ölümünün ardından tutuklanarak, Bahır Nega Yishak’ın kampında bulunuyorlardı. Bkz.Jones and Monroe,79-81. 54 Đmparator Minas’ın Roma’ya bir Katolik olarak davet edilmesi, Papa ve danı manlarında Etiyopya’daki durumla ilgili yeterli bilginin olmadığını gösterir. 63 akrabaları da dahil tüm tımar sahiplerinin ayaklanmalarıyla kar ı kar ıya geldi. ans eseri, dü manları genç kralın yeteneklerini küçümsediler ve açıkçası, kralı ciddiye almak için kendi içlerinde fazla dağınıktılar.Kendi adayını tahta geçirebileceğini dü ünen Bahır Nega Yishak, platodaki Türklerin yardımını aradı. Ancak Amhara aristokrasisi, tahtta bir Tıgray etkisi olu masından kaygılanarak Bahır Nega Yishak’la birlik kurmaktan geri durdu. Ülkenin güçlü toprak ağaları güç için önlem alırken Đmparator Serse Dıngıl yerini sağlamla tırdı ve sonuçta, 1567’de Bahır Nega Yishak ihtiyatla kraliyet kampına giderek krala bağlılığını sundu(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:53-63; Pankhurst,1967:61-73). 1567 yılı Habe Eyaleti için de önem arz ediyordu. Orhonlu’ya gore 1567’den sonra, ardı ık olarak Beylerbeyleri Hüseyin Pa a, Đskender Pa a’nın oğlu Ahmet Pa a, Rıdvan Pa a ve Süleyman Pa a’ların yönetiminde eyalet bir istrikrar dönemine girdi(Orhonlu,1996:83).Aynı zamanda, Yemen’de Osmanlı’ya kar ı Đmam Mutahhar’ın ba ını çektiği bir ayaklanma da söz konusuydu. Orhonlu, doğru bir ekilde 1569-1570 yıllarında Yemen’deki Đmam Mutahhar’ın ayaklanması, Etiyopya’da konu lanmı belirli sayıdaki askeri gücün Yemen’deki Osmanlı gücüne takviye etmek üzere kaydırılmasına ve Etiyopya’daki Osmanlı giri imlerinde bir duraklamaya neden oldu(Orhonlu,a.g.e.,52-53). Yemen’i “sükunete kavu turmadaki” ba arısından sonra, Osmanlı ordusu Etiyopya kıyılarındaki kuvvetlerini güçlendirdi ve 1572’nin ba larında Etiyopya’ya kar ı taarruz gücünü yenilemeyi ba ardı. Türkler Bahır Nega Yishak tarafından kıyı eridine geri gönderildi; ancak sonraki yıllarda, Bahır Mıdır ve Tıgray ba arıyla Osmanlı ve Oromo güçleri tarafından zapt edildi. Kraldan isteklerine kar ılık bulmayan Bahır Nega Yıshak, kasıtlı ekilde kaderine terk edildiğini dü ündü. Bahır Nega Yishak, 1578’de OsmanlıEtiyopya Sava ı’na yol açacak olan, Habe Beylerbeyi Đskender Pa a-oğlu Ahmed Pa a’yla ittifak kurdu. Đtalyan tarihçi Conti Rossini tarafından açıklandığı gibi, 13 Kasım 1578’de Entıço’da ilk yenilgisini alan Bahır Nega Yishak ve Ahmet Pa a, Aralık ayında da Adi 64 Qoro Sava ı’nda55bozguna uğradı ve hayatlarını kaybetti. (Orhonlu,a.g.e.,60;Conti Rossini,1922 II:634-636).56 Kısa süreli bir barı döneminin ardından, 1588’de Osmanlı bir kez daha Debarva’ya saldırdı; ancak bu sefer Đmparator Serse Dıngıl’in ordusu tarafından kolaylıkla geri püskürtüldü. Bu yüzden,Đmparator Serse Dıngıl’in 1578 zaferi, kıyıdaki Müslüman güçlerin XIX.yüzyıl’da bir kez daha Hıristiyan Etiyopya’nın mevcudiyetini tehdit etmesine dek, Etiyopya’yı fethetmek adına son ciddi Osmanlı giri imini hüsrana uğrattı diyebiliriz.57 Aynı zamanda 1578’e kadar var olan Etiyopya-Osmanlı ili kileri sava ve çatı ma ekilde 55 Aslında Adi Qoro olarak bilinen bu sava ının tarihi Etiyopya ve Osmanlı kaynaklarında farkılı ekilde yer almı tır. “Addı Qarro(Debra Qarro) sava ının tarihi muhtelif eser ve kaynaklarda farklı kaydedilmi tir.J.S.Trimingham 1578 de olduğunu kaydederken Sersa Dıngıl in tarihinde 1580 de olduğu kaydedilmi tir.Seyyid Lokman 987 Muharreminde (1579) da olduğunu belirtiyor.C. Conti Rossini ise 1578 de olduğu hem fikrindedir.Resmi belgelerde sava ancak 17 Aralık 1579 tarihli olanında Ahmed Pa a nın ehadeti dolayısıyla zikredilmektedir. Biz Omanlı belgelerinin ı ığı altında sava ın 1579 cereyan ettiğini beyan ederken Ahmed Pa a nın kahramanca ehadetini takdirden kendimizi alamıyoruz.”Bkz.Orhonlu,1996:60;Ek,nu.3,4. 56 Orhonlu,Adi Qoro Sava ı,Ahmed Pa anın ölümü ve diğer Osmanlı ehitler hakkında bize unları anlatıyor: “Bu sırada Ye hak[Bahır Nega Yishak] yanında 30 kadar Türk süvarisi olduğu halde sava alanında ilerlerken karı ıklıktan esas birliklerden ayrı dü mü ve dü man eline geçmi ti; hareket tarzı bakımından eski çağlardaki me hur Atinalı kumandan Alikibiades gibi davranan Habe istan ın Alikibaidesi olan Ye hak ın kafasını kesmek suretiyle katlettiler. Osmanlı süvarilerinin etrafıda sarıldı ve bir kısmı mücadele sonunda ehid oldu. Habe kayıtlarına göre bu arada Habe istan beylerbeyi de ehid oldu.Oysa ki bu doğru değildir çünkü katledilmi olan Ye hak ın yanındaki 30 ki ilik süvarilerin ba ı olan ağadır. Yani Ahmed pa anın fiilen karı tığı sava daha sonra oldu .Melik Sagad yapılan çarpı mada galip gelip Türk ordugahına girdi. Osmanlı askerleri ba ında fiilen çarpı an Ahmed Pa a Addı Qarro(Debra Qarro) daki sava a kendisi için hiç de müsait olmayanasker sayısı ,silah ,teçhizat- artlar altında katılmı ve elinden geleni yapmı ,hatta ölüm derecesinde yaralanarak dü manı mü kül duruma dü ürmü tür.Ölüm derecesinde yaralandığı için askerleri kontrol edememi ve onun o durumda olması askerler arasında karı ıklık yarattığı için mukadder yenilgi vuku bulmu tur.Habe kaynakları onun sava alanında katledildiğinde mütefiktirler. Yalnız sava ırken aldığı yara ile sonradan mı yoksa çarpı ma sırasında mı ehid olduğu kesin değildir. Bir belgeye göre onunla birlikte 500 askerde ehid olmu tur. Bu miktarın bir kısmı da o civardan derlenmi yerli eyalet askeridir. Sava ta eyaletin ileri gelenlerinden en seçme sava çılar ehit olmu tur.Mesela Arkiko Sancak Beyi Numan,Habe Yeniçerileri Ağası, Yemienliyen Ağası, Gönülleyen Ağası, Cebeciler Ağası gibi seçme ki ilerin ehid olduğu tesbit olmu tur.Eyaletten meslekten asker olarak iki ağa ile birlikte 70 ki i ehit olmu tur.”Bkz. Orhonlu,1996:59-60. 57 Đmparator Serse Dıngıl’ın zaferi, ayrıca Tıgray soylu sınıfının bağımsızlık, ya da en azından özerklik umutlarına da, geçici bir süre de olsa, bir son verdi. 65 sürüyordu.Fakat 1578 sonrası bu sava ve çatı ma ortamının yerini barı ortamı aldı ve Etiyopya Osmanlı arasında dostluk ili kilerin var oldğunu söylebiliriz(Wallis Budge,1928:368-69).Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse Đmparator Serse Dıngıl’ın Etiyopya iç sava ında Türk askerleri kullanmasını göstererek açıklayabiliriz.Orhonlu ise bu durumu u ekilde anlatıyor: ”Habe meliki olan Sartsa Dengel’in son zamanlarında onunla Habe eyâleti beylerbeyleri arasında diplomatic bir münasebetin teessüs ettiği görülmektedir.Daha evvel böyle bir ili ki olup olmadığı tespit edilemiyor.Bu münasebetin hiç olmazsa Mustafa Pa a’nın beylerbeyliği zamanında kurulduğu muhakkaktır...Sartsa Dengel’in ülkesinin ba ka yerlerinde yaptığı iç sava larda bazı Türk askerlerini altın kar ılığında kendi hizmetinde kullanmasıdır.Meselâ,Semen bölgesine yaptığı ve kendi kuvvetleri ile ba aramıyacağı harekât,ate li silâhları kullanan Osmanlı askerlerini davet ettiği anla ılıyor.Bunun için üfesiz Habe beylerbeyinin de onayı icab ettiğinden ona müracaat ettiği daha doğru bir ihtimalıdir.Đmparator Sartsa Dengel 1587 de Semen bölgesinde isyanı bastırmak için yaptığı seferde bir ağa emrinde 30 kadar Türkü de yanına almı tı;bunlar ate li silâh -tüfek-kullandıkları gibi ip merdivenle kaleye çıkmada mahir idiler.Bu seferde emrindeki paralı Türk askerleri asilerin yenilmesinde ve elba ı olanın karagâhını basarak 50-60 ki ilik maiyeti ile ele geçirilmesinde büyük rol oynadılar”(Orhonlu,1996:65-66). Đmparator Serse Dıngıl ve Habe beylerbeyi arasındaki nispeten barı çıl ve dostane ili kiler, Etiyopya kaynaklarına göre 1590’da,(Pankurst,1967:88)Osmanlı kaynaklarına göreyse 1589’da sona erdi. Etiyopya Đmparatoru ve Habe beylerbeyi arasındaki dostluk döneminin ne zaman ve ne sebeple sona erdiğine ili kin Orhonlu, “1589 da Habe beylerbeyi ile Habe meliki arasındaki dostluk devrinin sona erdiği görülmektedir. Bunda Habe melikinin askerini toplu halde tutmasının Mustafa Pa a’yı ku ku içinde bırakmasının rolü olmu tur” ifadelerini kullanmı tır(Orhonlu,a.g.e., 66). Bir Etiyopya “kısa vakayinamesine” göre, 27’inci saltanat yılında (1590) Đmparator Serse Dıngıl “Dahono (Arkiko)’ya” doğru ilerledi ve “Türk” Basha(Pa a) Kadaward’la58 bir 58 Kadaward, bazı Etiyopya kaynaklarında 1590 yılında Đmparator Serse Dıngıl’e kar ı sava mı Osmanlı beylerbeyine verilen isimdir. Büyük ihtimalle, Özdemir Pa a’dan sonra XII.Habe Eyalet’nin beylerbeyi olan Hüdaverdi Pa a’nın isminin yanlı bir kullanımıdır. Hüdaverdi Pa a’nın ardından görevini Temmuz 1593’te veya 24 Mart 1594’te Ali Pa a devralmı tır. XVI.yüzyılın sonlarında Habe Eyalet’inin izine rastlanabilen son beylerbeyi Đbrahim Pa a’dır. Ne Etiyopya, ne de Osmanlı kaynaklarında bu iki pa anın döneminde Habe eyaleti ve Etiyopya liderleri arasında ili kilerin ya da çatı maların olduğuna rastlamayız. Orhonlu bu konu hakkında unları söylemi tir: “Bu iki zat zamanında Habe meliki ile her hangi bir çatı ma veya münasebet olduğuna dair elde bilgi mevcut değildir.”Bkz.Orhonlu,1996:68. 66 sava a girdi. Vakayinamede bunların ardından, pa anın Abetto Yona’el, Ate’nin(Đmparator’un) Oğlu’nun kılıcıyla öldürüldüğü yazar. Benzer bir bilgiye de Bruce’da rastlarız: Tek fark, öldüren ki inin Etiyopyalı subay Robel’in olmasıdır(Bruce,III,1805:167). Ne Osmanlı kaynakları, ne de aslında Đmparator Serse Dıngıl’ın resmi kraliyet vakayinamesi Kadaward’ın öldürüldüğüne onay verir. Esasında, vakayinamenin son bölümünden Đmparator Serse Dıngıl’ın 27’inci saltanat yılında Müslüman bölgesinin kuzeyindeki beylerbeyinin bölgesinde geçen sava ın ba langıcında Dabarva’nın kısa süreli bir Türk istilasına uğradığını ve Bahır Nega Daragot üzerinden Dahono(Arkiko)’den Türklerin sürpriz bir saldırı düzenlediklerini öğreniriz(Perruchon,1896 :273-278). Osmanlı güçlerinin ilk çarpı malarda yenilgi almalarının yanı sıra, iki Türk komutanını öldüren Bahır Nega Akabe Mikael’in cesareti de göze çarpmaktaydı. Đsminden bahsedilmeyen Pa a askerlerinin bir bölümüyle Dohono(Arkiko)’daki kaleye geri çekilmi , ancak kale Đmparator Serse Dıngıl’ın saldırılarına direnememi ve Pa a çatı malarda yaralanmı tır.Geri kalan Türklerse deniz yoluyla Massava’ya gitmi lerdir(Wallis Budge, 1928:370 ). Đmparator Serse Dıngıl Türklere yardım ve yataklık yapanları cezalandırdı. Bunların arasında, herhalde Türk destek kuvvetlerinin desteğiyle karma ayı körükleyen yerel Müslüman Emiri eyh Ali Garad da vardı. Đmparatorun tebaasına mensup olsa da, eyh Ali Garad Đmparator Serse Dıngıl’ın değil, Türklerin yanında yer aldı. Muzaffer Đmparator Serse Dıngıl, Asmara’nın yakınlarındaki bir köy olan Darfo’da onun ifadesini aldı ve ba ını vurdurdu(Wallis Budge, a.g.e.,371).Hammassien civarındaki bölge Etiyopyalı askerler tarafından yağmalandı. Bahır Nega olarak atanan ve Türkler tarafından asker ve mühimmat yardımı alan Hammassienli bir köylü olan Yishak Volde Ezum (Vadd Ezum) da Đmparator Serse Dıngıl tarafından yakalandı ve idam edildi(Budge, 1928:370).Vakayinameye göre, mağlup pa a Đmparator Serse Dıngıla’a bir teslimiyet mektubu ve çok sayıda hediyeler gönderdi(Perruchon, 1896 :273-278). Bununla birlikte, Osmanlı kaynakları mağlup tarafın Đmparator Serse Dıngıl olduğunu ve askerlerinin de bir bölümünün öldürüldüğünü ya da tutsak edildiğini yazıyordu. Osmanlı kaynakları hakkında Orhonlu, “…Melik Sartsa Dengel mağlup edildiği gibi adamlarının bir kısmı katledilmi , bir kısmı da esir edilmi tir.Hatta Hüdaverdi Pa a’ya gösterdiği 67 yararlıktan dolayı kılıç ve kaftan ile birlikte iltifatkar bir de hüküm gönderilmi tir.” ifadelerine ba vurmu tur(Orhonlu,1996:68). Fakat tüm kaynaklarımın aynı fikri payla tıkları gibi,kısa süren bu dostluğa ve Serse Dıngıl’in Osmanlı’ya kar ı pe pe e aldığı zaferlere rağmen, Etiyopya karaya kıstırılmı bir ülke olmayı sürdürdü. Tüm sorunlarıyla birlikte, Osmanlı’nın zayıf Habe Eyaleti varlığını devam ettirdi. Orhonlu’ya göre ,Kuzey Afrika, Yemen, Bahreyn ve Lasha’daki Osmanlı egemenliği gibi, Osmanlılar, Osmanlı varlığı ve garnizonunun bulunduğu limanlar dı ında “etkili, uzun süreli” bir hükme sahip değildi. Hüküm kıyı eridindeki ana noktalarla kısıtlıydı ve sürekli gerginlik ve dü manlıklar bölgelerin de genellikle yakınlardaki Mısır ve Yemen eyaletlerindeki askerler tarafından sürekli kuvvetlendirilmesini gerektiriyordu(Orhonlu,1996:53-55). Ayrıca, Selman Reis’in vaatlerine rağmen, Habe Osmanlılar için fazla bir gelir getirmedi; bir bakımdan baharat ticaretinin pek karlı olmamasından, ama asıl sebep olarak zengin iç bölgelerin elde edilememi olmasından ve Osmanlıların yalnızca kuru ve sıcak kıyılara sahip olmasından dolayı.Yemen’de Đstanbul’a vergi olarak göndermekten daha fazla idame masraflarını kar ılama gelirleri ortaya çıktğından, ve Habe ’te gelirin yalnızca zirai vergi olarak geldiğini dü ünürsek (ancak yalnızca bir beylerbeyi maa ı kadar), eyalet büyük ihtimalle oldukça kazançsızdı(Özbaran, 1994:35).59Orhonlu’nun Habe eyaleti ile ilgili ana Osmanlı kaynakları XVI.yüzyıl’ın üçüncü çeyreğine aittir ve çoğunlukla Ruus Defterleri ve Mühimme Defterleri’ndendir. Orhonlu’nun değerli kaynaklarına bakacak olursak, Habe Eyaleti’nin genel durumuyla ilgili önemli bilgiler edinebiliriz: “Habe eyaletini te kil eden toprakların geni olması nisbetinde,eyalette kontrol ve bağlantıyı temin eden kuvvetlerin az olması buranın devamlı olarak takviye edilmesini icap ettiriyordu.Habe kırallığı ile daimi denebilecek bir sava durumu 59 Habe ,XVI.yüz yıl1 i galleriyle birlikte,Avrupa ve Anadolu’da fethedilen yerlerde uygulanan tımar sistemine dahil değildi.Bundan ziyade, “vergilerin merkez için toplandığı ve yerel harcamaların dü üldükten sonra merkezi hazineye aktarıldığı” salyaneli eyaletiydi.Eyaletin kuraklığından dolayı, zirai anlamda küçük miktar vergiler toplandı; en büyük gelir ise iltizam yolu ile Sudan’daki Massava, Beylül ve Savakin’den gelen mallar üzerinden toplanan gümrük vergileri idi.Bireylerin vergi toplamasına izin veriliyordu, ancak kar ılık olarak Sultan’a her yıl belirli bir miktar gönderilmesi gerekiyordu.Bkz.Orhonlu,1996:98;100. 68 bu takviyeyi devamlı bir ekle sokuyordu.Eyaletin yeter malı gelir olmaması burada görev yapan memur ve askerlerin maa larının ba ka eyaletlerden-Mısır’dan gönderilmesi eklinde bir nizama bağlanmı tı;fakat her zaman maa ların zamanında verilmemesi mahzuru eyelet idaresi için büyük bir zaaf te kil etmekte idi.Bu eyaletteki görevlilerin,görevlerini yapmakta isteksizlik göstermeleri gibi küçümsenemiyecek bir mahzur meydana getirmekte idi”(Orhonlu,1996:93). Bu yüzden,Kızıldeniz’i yönetmede önemli bir nokta olsa da,Habe Eyaleti Akdeniz’den veya doğu sınırındaki Safeveriler’den daha önemli değildi.Özdemir Pa a’nın ölümünün ardından,pek çok seferler ba arıya ula mamı tır ve 1569-70’deki Yemen ayaklanması,Habe ’in önemini azaltmı tır.Arazilerini geni letmenin zorlukları ve ba arılar dan edinilen minimum kazançlar ile,1591’de Habe Balawların soyundan gelen, yerel nüfuza sahip Beca60 Nâib’in yetkisine veya vekaletine bırakılmı tır ve Osmanlı’ya yıllık vergi aktırımıyla Massava’daki küçük Osmanlı garnizonu,kazanç olarak kalmı tır.61 (Pankhurst,1982:70;Özbaran,1994:87). Đç sorunları ne olursa olsun, Habe Eyaleti Etiyopya’nın denize ula ımı konusunda kronik bir ba ağrısı olmayı sürdürdü.Osmanlı tehlikesini bastıran Đmparator Serse Dıngıl, Portekizlilere de ikinci bir ans verdi. Özellikle d’Oviedo’nun 30 Haziran 1577’deki ölümünün ve Portekiz hükümetinin 1580’de Etiyopya içi lerine karı mama politikasını uygulamaya koymasının ardından Portekizliler, “Galvdevos döneminde elde ettikleri pek çok ayrıcalıklarını yeniden kazandı ve Đmparatorluk ordusundaki mevkilerine yeniden getirildi”.(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:68;Dombrowski,1985:25).Ba langıçta, Portekiz hükümetiyle herhangi bir askeri ittifak kurmak yerine Cizvit Misyonerleri’ne misyoner sevkiyatı için açık kapı arandı. Bu yüzden, 1588’den sonar çok sayıda Cizvit Misyoneri Etiyopya’ya girmeyi 60 Beca,Kuzey Afrika Burstein,1998:167. 61 ve Afrika Boynuzu’nda yerle ik olan bir etnik gruptur.Bkz. Bu noktada, bilinen kaynaklar bize Osmanlı’nın güçlerini nâiblere nasıl aktardıklarını gücün veraseti ve ilk nâibin atanması konularında açık bir bilgi vermiyor. Ba vurduğum ba at Osmanlı kaynağı olan Orhonlu’nun eserinde, isimleri kar ımıza yalnızca dört kez(s.134,137,138,147) çıkan nâibler hakkında sağlam bilgiler mevcut değildir. Resmi ya da gayri resmi güç deği iminin nasıl ya andığı da bilinmiyor. Açık olmasa da, belirli ölçüde zaman içerisinde kademe kademe olu an güç deği imlerinden köken bulduğunu söyleyebiliriz.Nâibler üzerine yapılan en kapsamlı analizler ve onların Osmanlı ve Arap dünyasıyla olan ili kileri için, bkz.Miran,2007. 69 ba ardı. Fakat bu misyonerlerin geli i Kızıl Deniz Bölgesi’ndeki Osmanlı yöneticileri tarafından kösteklendi ya da önlendi.Örnek olarak, Pedro Paiz ve Antonio de Montserrate Osmanlı yöneticileri tarafından tutsak edilip 1595’te fidye kar ılığı salıverilirken, aynı yıl bir ba ka Cizvit Misyoneri Abraham de Georgis de Türk garnizonunun albayı tarafından Massava’da idam edildi62(Dombrowski,1985:25). Đmparator Serse Dıngıl, Kızıldeniz Bölgesi’nde Osmanlı nâibiyle herhangi bir büyük mücadeleye girmeden, 1597’de hayatını kaybetti.Đmparator Serse Dıngıl’ın ölümü, Etiyopya Đmparatorluğu’nda anar inin ve güç rekabetlerinin hüküm sürdüğü bir dönemi ba lattı. Ardılları olan Đmparator Yaıkob ve Đmparator Zadıngl, zayıf olmalarının yanında iç karı ıklıklarla me gullerdi ve bu sebeplerden ötürü Etiyopya’nın denize ula ımı konusuna önem atfetmediler63(Huntingford,1989:149). Önceden de bahsedildiği gibi,XVI.yüzyıl ’ın son on yılından itibaren Osmanlı’nın Habe Eyaleti gerileme dönemine girdi. Bu yüzden Etiyopya Đmparatorluğu ve Habe 62 Etiyopya hükümetinin Cizvit misyonerlerine kar ı olan bu olumlu politikalarına rağmen Kızıldenizdeki Osmanlı Türkleri yüzünden Cizvitlerin Etiyopya’daki faliyetleri ve nüfusları azalmı tır.Fremona’daki(May Goga’daki) Cizvitler birer birer öldü ve misyon sonunda tüm papazlarından yoksun kaldı. Hindistan’daki Cizvit Toplumu görevi ele almak için heyecanlıydılar; ancak zorluklar ba a çıkılamaz hale gelmi ti, zira Massava’daki Türkler dikkatli bir bekçilik yapıyorlardı ve ülkeye hiç bir papazın girmesine izin vermiyorlardı. 1595’te, bir Arap olduğu için üphe duyulmaması umit edilen, Maruni bir papaz gönderildi, ancak ihanete uğradı. Bir sonraki yıl, Hintli bir Hıristiyan olan Malchior de Sylva’nın ansı yaver gitti. 1603’te bir Đspanyol olan Peter Paez onu takip etti. Paez Etiyopya’ya varmak istedi; ancak yolda kimliği tespit edildi ve Yemen’de yedi yıl boyunca mahpus oldu. Ancak, umutsuzluğa dü medi. Hindistan’daki bir Portekiz i hanı olan Diu’ya yerle ti ve kendini bir Ermeni olarak tanıttı. Burada, Diu’ya ticaret için sık ziyaretler düzenleyen Suakin’in pa asının ağabeyi olan bir Türk’le dostça bir ili ki kurdu. Paez ona, anayurduna dönmek istediğini, ancak yolda Türkler tarafından yakalnmaktan ve kölele tirilmekten korktuğunu söyledi. Ağabey ona hemen, onu Kudüs’e kadar sağ salim götürebileceğini söyledi. Ardından Paez ona sürekli Massava’da durmak istediğini, zira orada Etiyopya’da ölmü dostlarının mallarını almak istediğini söylemeye ba ladı. Bunun üzerine ağabey ona bunun uygun olabileceğini ve ülke içine bir seyahat düzenleyebileceğini iletti. Paez’in planı ba arıyla icra olundu ve gerektiği gibi Fremona’ya vardı.Bkz.Tellez,1710:133-135. 63 Đmparator Yaıkob Etiyopya’yı 1597-1603 yılları arasında yönetti. Ardından tahtından edildi ve yerini Đmparator Zadıngl’e bırakmak zorunda kaldı.Đmparator Zadıngıl de çok geçmeden mevkisini yitirdi ve Yaıkob bir kez daha Etiyopya Đmparatoru olarak tahta çıktı ve 1606’daki ölümüne kadar orada kaldı.Đmparator Yaıkob ve kuzeni olan Đmparator Zadıngıl hakkında bkz.Wallis Budge,1928: 375–383. 70 Eyaleti,XVII.yüzyıl’a birbirleriyle çatı mak yerine iç sorunlarına gömülmeyi tercih eden iki zayıf kom u olarak girdi. Sonuç olarak, XVII.yüzyıl’ın ilk yıllarında iki güç arasında kayda değer bir çatı maya rastlanmadı. Đmparator Susenyos’un 1Etiyopya tahtına yükselmesiyle birlikte Etiyopya-Osmanlı ili kileri yeni bir döneme girdi.Đmparator Susenyos’un dönemi(1606–1632), en çok Roma Katolik Hıristiyanlığının devletin resmi dini olması dolayısıyla bilinir. Pedro Paez’in baskılarından ve Susenyos’un döneminde birle ik olan Portekiz ve Đspanya’dan alınacak askeri yardım ümitlerinden ötürü Đmparator Katolikliğe ilgi gösterdi( Bruce,III,1805:287). Dombrowski, Đmparator Susenyos’un Mart 1622’de resmi ekilde Katolikliğe geçmesinin ardından, Massava’dan Etiyopya’ya düzenli Cizvit akınlarının da ula mayı ba ladığını söyler. Ancak, Đmparator Susenyos’un Massava’ya yönelik hattı açması zahmetsiz olmadı. Birkaç sefer Đmparator, Savakin’in Pa asına ve uyruğu Massava’nın vali muavinine, eğer Portekizlilere geçi izni tanımazlarsa tüccarlarına, Massava adasının (ve limanlarının) bağımlı olduğu kendi kıyılarından ürün tedarik etmeleri iznini tanımayacağını söylemek zorunda kaldı. Massava’daki Türk valilerin ve havalisinin hinterlanda olan bağımlılıklarını kıyıyı ku atıp kırsal bölgeleri talan ederek kırma çabaları Đmparator Susenyos tarafından bastırıldı. Her iki taraf (Etiyopyalılar ve Türkler) anla ma zemini 64 buldular(Dombrowski,1985:26).Manuel d’Almeida bunu u ekilde onaylar : “…. 4 Aralık 1622’de Sawakin’e vardık ve orada demirledik…. Ardından kaptanlar, öncüler ve ba tüccarlarla birlikte Pa a’yı ziyarete gittik. Bizi hürmet ve nezaketle kar ıladı. Bize, bizi Etiyopya’ya sağ salim göndereceğini, zira Đmparator’un bir dostu olduğunu ve onunla barı çıl ve dostça ili kiler kurmak istediğini ve bu yüzden 64 Manuel de Almeida (1580-1646), Cizvit rahiplerinin ünlü bir üyesiydi.Đmparator Susenyos’un döneminde Etiyopya’da ya adı ve 1632’de Đmparator Fasiladas tarafından ülkeden sürgün edildi. Almeida, Pedro Paez gibi eski misyonerlerin yazdıklarının ve kendi deneyimlerinin ı ığında bir Etiyopya tarihi kaleme aldı. Bu eser Almeida hayattayken hiç basılmadı; ancak özeti ve kısmen gözden geçirilmi bölümleri 1660’da Baltazar Tellez tarafından yayımlandı. Tellez’in çalı masının Đngilizceye anonim bir çevirisi de 1710’da basıldı. Bu eserden seçilmi kısımlar, C.F. Beckingham ve G.W.B. Huntingford tarafından “Etiyopya Kayıtlarının Bir Kısmı, 1593-1646”ba lığı altında derlendi.Bkz.Tellez,1710;Beckingham and Huntingford, 1961. 71 de ondan bizlere iyi davranmasını ve Papazlarımızı (misyonerlerimizi) sağ salim ula tırmasını talep ettiğini söyledi (Beckingham and Huntingford, 1961:177-180). Đmparator Susenyos, Savakin, Massava ve Arkiko’yu ellerinde bulundurmaları kabul edilen Türklerle yakın ili kiler kurmaya devam etti. Pankhurst’a göre 1624 yıllında Cizvitlerin yardımlarıyla bir anla maya varılmı tı: Birincisi, Đmparator’a ait ve Savakin’e inmi tüm mallar, Hindistan’dan ya da herhangi bir yerden gelseler de, vergilerden ve haraçlardan muaf tutulmalıdır. Đkincisi, Mağribi ya da Arap olsunlar, Đmparator vekillerini Hindistan’a değin Massava’dan geçirme hakkına sahiptir ve bu vekiller tacizden ve kayıplardan arındırılarak özgürce limanlara girme ve çıkma haklarına sahiptirler. Üçüncüsü, Katolik Piskoposuna ve önde gelen papazlara ait, eğer kilise içerindeyse, kıyafetlerin de dahil olduğu, tüm mülkler vergiden arındırılacaktır ve eğer özel kullanım dahilindeyseler, Mahmud Pa a dönemindeki, yani değerinin yüzde 25’i, oranlarından daha yüksek bir meblağ talep edilmemelidir. Dördüncüsü, Cizvit papazları ve hizmetkarları ve köleleri, özgürce Hindistan’a gidebilir ve dönebilir. Antla maya daha sonra, ko ulların Massava ve Savakin’deki gümrük kayıtlarına göre ekillendirilmeli ve Pa a, yetkilileri ve takipçileri tarafından izaz edilmesi ko ulları eklendi(EMAKA.1270;Pankhurst,1961:330).Türklerle olan bu uzla mayla, istikrarlı ticaretin önko ulları da yaratılmı oldu. Bu yüzden ticaret, Etiyopya Đmparatorluğu’nun bir limanı olmaması gerçeğine rağmen var olabildi. Đmparator Susenyos’un Massava’daki Osmanlılara tehditlerde bulunup baskı yapması, Etiyopya adına denize ula ım ve çok sayıda misyonerin ülkeye kabulü gibi kazançlar getirdi. Bununla birlikte bu Cizvit Misyonerleri Etiyopya Đmparatorluğu’nun güvenliği ve bütünlüğüne büyük bir tehdit olu turmaya ba ladı. Özellikle 1625’te yeni Cizvit Piskoposu Mendez’in geli iyle birlikte, çoğunluğunun Ortodoks Kilisesi’ne bağlı olduğu Etiyopya halkı için durum tahammül edilemez bir hal aldı. Mendez “dini devrim” olarak adlandırılan bir etkinliğe giri ti ve Katolikliği Etiyopya’nın “resmi” dini haline getirmeye çalı tı. Katolikliğin kabul edilmeye zorlanması iç sava a sebebiyet verdi ve toplumu, bir yanda Đmparator Susenyos’un yanında yer alıp Katolikliği benimseyenlerin, diğer yandaysa yeni dine kar ı çıkanların yer aldığı iki hizbe böldü. Bu iç sava , Etiyopya’nın uzun tarihi 72 içerisindeki en kanlı iç sava tı.Temmuz 1631’deki tek bir çatı mada 8000 Etiyopyalı öldürüldü(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:92-93).Sava alanını gördükten sonra, Đmaparator Susenyos’un oğlu Fasiladas’in unları söylediği rivayet edilir: “Bu, yerde kılıçtan geçirilmi olarak gördüğün adamların hiçbiri ne Pagan, ne de Müslüman’dı; ölümlerinden memnuniyet duymalıyız ki, onlar Hıristiyan’dı. Senin tebaan ve vatanda ların, bazıları ise akrabaların. Bu, bizim üzerimizden kazanılmı bir zafer değildir. Bu ki ileri öldürerek, sen aslında kılıcını kendi karnına saplıyorsun. Kaç ki iyi kılıçtan geçirdin? Kaç fazlasını daha öldürmen gerekiyor? Kuzey Afrikalıların ve Paganların arasında bile, sava ı sürdürdüğümüzden ve, söyledikleri üzere, atalarımızın inancından döndüğümüz için a ağılama konusu haline geldik”( Bruce,III,1805:402). Bir yıldan az bir süre sonra, 14 Haziran 1632’de Đmparator Susenyos isteyenlerin Katolik inancına mensup olabileceklerini, ancak hiç kimsenin bunun ötesinde bir zorlamaya maruz bırakılamayacağını ilan etti. Bu noktada, Patrik Mendes’in verebileceği tek cevap, bunu hamisi Đmparator’un isteği olduğundan kabul etmek oldu. Katolik Etiyopya artık sona ermi ti. Bu ho görü duyurusundan sonra Đmparator Susenyos, oğlu Fasiladas’e yerini bırakmak adına tahttan çekildi (Bruce,III,a.g.e.,403). Haziran 1632’de Đmparatorluk tahtına oturduktan sonra, Fasiladas(1632-1667) vakit kaybetmeden Etiyopya Ortodoks Kilisesi’nin resmi statüsünü yeniden düzenledi.Osmanlı Türklerine kar ı politikaları içerisinde, Fasiladas babasının Savakin, Massava ve Arkiko’daki Türk egemenliğine boyun eğme politikasını, farklı bir amaçla, yani izolasyon, yabancıları sınır dı ı etme ve tecrit politikalarını hayata geçirebilme amacıyla sürdürdü. Yeni politikasının ilk adımı, Etiyopya’daki tüm Cizvitleri ve Avrupalıları menetmekti. Piskopos Mendez ve misyonerlerinin Maygoga’da toplanmaları ve çok geçmeden de ülkeyi terk etmeleri emredildi. Bunun yerine saklanmayı tercih edenler Đmparator tarafından yakalanarak idam edildi veya köylüler tarafından öldürüldü. Mendez ve diğer Cizvitler, Bahır Nega Yohannıs Akay’ın korumasına girme umuduyla bu emre boyun eğer gibi göründüler. Ancak, Bahır Nega Yohannıs Akay onları Savakin Pa ası’na teslim etti ve o da idam edilene dek onları tutsak etti. Aslında Avrupalılara duyulan nefret o kadar ileri gitti ki, Đmparator Fasiladas Etiyopya’nın kapılarının Portekizlilere ve diğer Avrupalılara,özellikle de misyonerlere, kapalı olduğunu garantiye almak adına Pa a’yla bir 73 anla ma 1648’de yapıldı. Bir zamanlar Đmparatorluğun dü manı olan Müslüman Osmanlılar, artık Hıristiyan Avrupalıların Hıristiyan Etiyopya’ya girmelerini engelleyecek muhafızlar olmu lardı(Dombrowski,1985:30; Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:93-95). Papa, Đmparator Fasiladas’ın tavırlarını farklı bir yöntemle deği tirebileceğini dü ündü. Cizvitler yerine, Etiyopya’ya Fransız Fransiskan Misyonerlerini gönderdi. Aslına bakacak olursak, bunu daha önce yapmı olsa ba arılı olma ihtimali yüksekti. Ancak, Fasiladas bundan haberdar edildi ve Savakin Pa ası’nı onları Etiyopya’ya sokmamakla görevlendirdi. Pa a, Savakin’e vardıklarında misyonerlerin boynunu vurdurdu(Dombrowski,1985:30). Đmparator Fasiladas Avrupa’yla ili kilerini keserken, diğer yandan da Orta ve Yakın Doğu’daki Yemen ve Hindistan’daki Mogul Đmparatorluğu gibi Müslüman ülkelerle yakınla tı. Đmparator Fasiladas’ın o dönemde Osmanlı’dan bağımsızlığını kazanmı olan Yemen Đmamı’yla yakın ili kilerinin sebebi, silah elde etmekti. “O dönemde Etiyopya Đmparatoru’na silah tedarik edebilecek tek ki inin Yemen Đmamı’nın olduğu” Fasiladas tarafından biliniyordu.O yüzden,“Đmam’da Đslam’a ilgi duyduğu yönünde izlenimler bıraktı ve böylece de Etiyopya’ya önemli heyetlerin gelmesini ba ardı”. Bununla birlikte, Fasiladas ihtiyaç duyduğu sayıda silah elde edemedi(Van Donzel,1979:10).Fasiladas’ın güçlü Müslüman devletleriyle ili ki kurma çabaları,1650’de Osmanlı Sultanı IV. Mehmet’e (1648-1687) gönderdiği bir mektupla65 ve 1660’da, ba ını Etiyopya’da 37 yıl ya amı bir Müslüman olan Hac Mikael Abu Yusuf’un çektiği, ancak varı ıyla ilgili herhangi bir bilgi edinilemeyen bir delegasyonu Đstanbul’a göndermesiyle kanıtlanmı tır. Her ne olursa olsun, Osmanlı’yla kurulan bağların herhangi bir kayda değer sonuç getirmediği görülmektedir(Van Donzel,a.g.e.,13-19). 65 1650’deki bu mektup hakkında Orhonlu unlara yer vermi tir:“Bu gün mevcud olmayan bir belge Habe hukumdarının Osmanlı hükümdarı IV.Mehmed’e 1650(hicri 1060)tarihinde gönderdiği namedir.Topkapı Sarayı Ar ivinde kayıtlı(nu.11977)bu belge en a ağı 15 yıldan beri kayıptır.Fasiladas’ın gönderdiği anla ılan bu nâme Habe melikinin Müslüman ülkeleri ile dostane ve yakın ili kiler tesis etmek hususunda giri tiği üçüncü tesebbüse ait bulunmaktadır.”Bkz.Orhonlu,1996:87. 74 Đmparator Fasiladas 1667’de öldü ve yerini genç oğlu I. Yohanns’e (1667– 1682)bıraktı.Đmparator I.Yohannıs, iç problemlerle oldukça me guldü.Etiyopya’nın dı ili kilerine daha az ilgi gösterdi. Yönetim döneminde Etiyopya’nın dı ili kileriyle ilgili vakayinamesinde kar ıla tığımız tek bilgi, 1672 yılında Osmanlı tebaasına mensup Hoca Murad’ı Hollandalı vali-generalle bulu ması adına Cakarta’ya göndermi olduğuna dair bilgidir.Bu yüzden,Etiyopya-Osmanlı ili kileri söz konusu olduğunda, I.Yohannıs döneminde tarihsel önem ta ıyan herhangi bir geli me olmamı tır66. 66 Etiyopya Hıristiyanları, aynı Ermeniler gibi Kudüs’e hac ziyaretleri düzenlediklerinden ötürü, bu iki halk arasında eski çağlara dayanan bir bağlantı vardır. Etiyopya Đmparatorları, ticari ve diplomatik temsilcileri olarak Ermenileri kullanırlardı. Bunlara iyi bir örnek, Đmam Ahmed’in cihadı öncesinde Etiyopya hükümetine hizmet vermi olan Mathew’dir. Murad da, aynı Mathew gibi, bir buçuk yüzyıl sonra Etiyopya’nın çe itli diplomatik görevlerinde yer almı tır.Murad, 1618 yılı civarında Allepo yakınlarında dünyaya gelmi tir. Fakir bir ailenin çocuğu olarak, Murad eğitimsizdi; ancak dillere kar ı tanrı vergisi bir yetenek ta ıyordu. 1652’de Etiyopya’ya yerle meden önce, büyük ihtimalle Suriye ve Mısır’da ticaretle uğra ıyordu. Đmparator Fasiladas Murad’ı belirli aralıklarla Yemen’in Ta’izz eyaletindeki al-Muha ehrine göndererek burada onu köle satması, Hint ürünleri alması ve Đngiliz ve Hollanda Doğu Hint irketleriyle görü mesi konularında görevlendiriyordu. 1663 yılında, Fasiladas bir Müslüman tüccarla birlikte Murad’ı yeni Babür Đmparatoru Awrangzib’in tahta çıkı ını kutlamak amacıyla Hindistan’a gönderdi.1672 yılındaysa, Đmparator I. Yohannıs Murad’ı bol miktarda hediye ve Đmparator tarafından Arapça kaleme alınmı bir mektupla birlikte Cakarta’daki Hollandalı vali-generalle bulu maya gönderdi(Pankhurst,1967:74-75).Murad bir kez daha, 1689’da Đmparator I. Iyasu tarafından kaleme alınmı bir tahta çıkı ilanıyla Cakarta’ya gönderildi. 1693’ün ba ında Murad Massawa’ya geri döndü. Đmparator adına getirdiği mallara ve hediyelere Nâip Musa bin Umar bin Qunnu tarafından el konuldu. O dönemde Aksum’da bulunan I. Đyâsu bu haberleri aldığında Massava’ya gıda sevkiyatlarını askıya aldı ve bunların üzerine de Musa el koyduğu tüm malları Iyasu’ya iade etti. Murad’ın Cakarta’dan aldığı hediyeler arasında, baharatlar ve daha sonra Gondar’daki Debre Bırhan Sillassie Kilisesi’ne asılan iki Hollanda çanı vardı. 1694’te Murad, hediyeler ve Iyasu tarafından yazılan bir te ekkür mektubuyla birlikte bir kez daha Cakarta’ya doğru yola çıktı. Cakarta’ya Eylül 1696’da vardı ve Etiyopya’ya iki yıl sonra geri döndü. Murad’la ilgili bilgilere, 1700-01 yıllarından itibaren ne Etiyopya kaynaklarında, ne de yabancı kaynaklarda rastlanamamı tır. Büyük ihtimalle o dönemde Etiyopya’da ya lılıktan hayata gözlerini yummu tur. Murad, Đmparator I. Đyâsu tarafından en fazla onurlandırılan yabancı çalı andır. Murad’la 1699 ve 1700 yıllarında kar ıla an Poncet, bu ya lı Ermeni hakkında unları kaleme almı tır: “Murad, Đmparatorluğun en önemli vekillerinden biridir… Yüz dört ya ında, saygıdeğer bir ya lı adamdır ve altmı yıldan fazla bir süredir Babür ve diğer Hint kraliyetleriyle olan en önemli müzakereleri yürütmektedir. Đmparatorun gözünde büyük bir itibara sahiptir ve genellikle Đmparator 75 Đmparator I. Yohannıs Temmuz 1682’de öldü ve onun ardılı da, 1706’daki ölümüne dek Etiyopya’yı yöneten Imparator Đyâsu ya da Büyük Đyasu oldu. Đmparator I. Đyâsu, ileri görü lü bir liderdi. Etiyopya’nın uzun bir süreden beri devam eden Batı Hıristiyan dünyasından izole edili ine bir son verme dü üncesine sahipti(Foster,1949:130). Babası I. Yohannıs’in on yıldan fazla bir süre önce yaptığı gibi, Đmparator Đyâsu Hollanda Doğu Hint irketi’yle iyi ticari ili kiler kurmak adına ya lı Ermeni Hoca Murad’ı 1689 yılında Cakarta’ya gönderdi. 1693’ün ba larında Murad Massava’ya geri döndü. Yanında getirdiği çok sayıdaki mallara bakarak, 1693’te Massava’ya ula tığında, Nâip Musa bin Umar Qunnu onun geçi ine izin vermedi. Bu olay, Imparator Đyâsu’nun vakayinamesinde ubat 1693 yılında u ekilde geçer: “Murad adındaki kralın vekili elinde mallarla geldi… Emarqunnu’nun oğlu Nâip Musa, Murad’ın beraberindeki mallara el koymaya karar verdi ve Murad da vakit kaybetmeden krala u mektubu gönderdi: “Burada Nâip Musa, elimdeki tüm mallara haraç adı altında el koydu”. Bunları i iten kral “son derece sinirlendi” ve “çehresi deği ti”. Bunun üzerine kral Abesellus’u, Gebre Kirstos’u, Zar’a Bruk’u ve Hamassein’in tüm temsilcilerini gönderdi ve kral oraya saldırmadan önce: “Haberci tarafından, hiç kimse Massava’ya bal, yağ, bakliyat ve diğer gıda ürünleriyle gitmemeli duyurusu yapılsın” emri verildi. Bu emre kar ı gelenler ölümle cezalandırılacaktı ve tüm mallarına da el koyulacaktı. Kralın saldıracağı haberini alan Hammassein’in tüm liderleri Nâibe gıda sevkiyatını kesti”(Pankhurst,1967:111). “Nâib, kralın gıda kesintisi emri verdiğini ve çok geçmeden de kendisine saldıracağını öğrendi. Korkuyla sarsıldı ve ne yapacağını bilemedi. Doğuma hazırlanan bir kadın kadar acı çekiyordu. Dü ünüp ta ındı ve kralla barı yapmak ve arazisini ona geri vermek dı ında kendini kurtarmak adına hiçbir ey yapamayacağını anladı… Nâib Musa kralın mallarını almakta tereddüt etmedi ve bunları, ba kalarından aldığı binlerce eyin yanına ekledi… Kralla Aksum’da bulu tu ve önünde eğilerek, “Bana acıyın, ey yüce Kral’ım; ve yapmamam gereken her ey için beni bağı layın!” diye yakardı. Kralın yüksek memurları tarafından “Baba Murat” ismiyle anılmaktadır.”Bkz.Foster,1949:133-143;Van Donzel,1979:16869;Pankurst,1967:111; Chaudhury and Kévonian,2008:131-138. 76 ona Nâib Musa’yı affetmesi için yalvardılar; zira merhamet onun âdetiydi. Kral Nâib’i payladı ve ona sitem etti… Kar ısına tüm kraliyet heybetiyle dikildi ve onu affetti”(Pankhurst,a.g.e.,111).Bunun gibi küçük çapta çatı ma ve olaylar olmasına rağmen bu yüzyılda Habe eyaleti söz konusu olduğunda Etiyopya ve Osmanlı ili kilerinin olaysız olduğunu söyleyebiliriz. Bu bölümde,bir yandan Kızıldeniz Bölgesi'ndeki Habe Eyaleti'nin evrimi ve eyaletinin Etiyopya-Osmanlı ili kilerini ne yönde etkilediğini anlatırken diğer yandan XVI.yüzyıl'ın ikinci yarısından XVII.yüzyıl'nın sonlarına kadar Habe Eyaleti'nin Etiyopya'nın genel durumunu nasıl etkileğini değerlendirmeye çalı tım.Üçüncü bölümde ise XVIII.ve XIX.yüzyılar'daki Etiyopya-Osmanlı ili kilerinin ne boyutta olduğunu göreceğiz. 77 III.BÖLÜM ON SEKĐZĐNCĐ ve ON DOKUZUNCU YÜZYILLARDA ETĐYOPYA-OSMANLI ĐLĐ KĐLERĐ Etiyopya’daki ve Osmanlı’nın Habe Eyaleti’ndeki genel durum XVIII.yüzyıl’da ne ekildeydi? Etiyopya-Osmanlı ili kileri söz konusu olduğunda, XVIII ve XIX. yüzyıllarda ne gibi tarihi öneme sahip geli meler ya andı?Đç i lerinde ya ananlar, iki imparatorluk arasındaki ili kileri hangi açılardan etkiledi? Batılı Emperyalist güçlerin Kızıl Deniz bölgesindeki mevcudiyetleri, XIX.yüzyılda Etiyopya-Osmanlı ili kileri üzerinde ne tür etkiler bıraktı? Bu bölümde, i te tüm bu sorulara bir cevap aranacaktır. 3.1.On Sekizinci Yüzyıl Etiyopya, XVIII.yüzyıla zayıf ve dağılmaya müsait bir Afrika imparatorluğu olarak girdi. Đmparatorlar ve yöresel soylular arasında daha önceki yüzyıllarda ba layan güç mücadeleleri, daha sonra da göreceğimiz gibi, on sekizinciyüzyılda hayati ve belirleyici bir döneme girdi.Đmparatorlar güçlerini sağlama alma derdindeydiler.Bu karma ık iç siyasi iklim, Đmparatorların güçlü bir dı politikaya sahip olmalarına engel oldu. XVIII.yüzyıla baktığımızda,aynı ko ulların Osmanlı Đmparatorluğu’nda da geçerli olduğunu görebiliriz. XVIII.yüzyılda Etiyopya’nın zayflaması aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin gerileme dönemine denk gelmi tir.Osmanlı Devleti’nin bu dönemdeki politikası fetih politikasından ziyade elindeki toprakları korumak olmu tur.Bu sebeple Habe gibi uzak ve devlet için bir getirisi olmayan eyaletlerin yönetimine yeterli hassasiyeti göstermemi tir.Bu dönemdeki Osmanlı Devlet’inin Etiyopya’ya kar ı politikasını ve Habe Eyaletinin genel durumun Orhonlu ise bize u ekilde aktarmı tır: “Bu yüzyılda eyaletin önemi kalmamı tı.Đsmen mevcut olan eyalet Cidde sancağı ile birlikte tevcih edilmekte olup, tayin olunan beylerbeyler, hiçbir zaman oraya gitmeyerek yerlerine vekil(mütesellim) göndererek idare ediyorlardı.Bunun anlamı gelirin çok dü ük olduğu ve giderini kar ılayacak bir durumda olmadığıdır.Daha XVII. Yüzyıl ba larında eyalet idarecileri,Habe topraklarında yayılma azaminse eri mi olduklarının farkına varıp ellerindekini muhafazaya çalı mı lardı.’Bunda,Osmanlı devletinin ba ka yönlerde,ba ka meselelerle uğra mak zorunda kalmasının Habe eyaletini mahalli idarecilerin yönetimine terk 78 edilmesinde rolü olmakla beraber,esas olarak, kıtalar arsı ticaretin geli mesinin ,müstemlekeci tüccar devletlerin tesiri olmu tur.’Eyaletin merkez ile ve büyük üslerle irtibatı devletin gösterdiği ilgi nisbetinde azalmı ve eyalet idaresinde giderek mahalli unsurlar rol oynamaya ba layarak idare mahallile meye ba lamı tır. Bunun sonunda burada görev yapan asker ve memurlar , yerlilerle evlenerek yeni bir içtimai sınıf meydana getirmi lerdir”(Orhonlu:1996:129). Bunun dı ında bu dönemde Habe eyaletinin idari mahiyetinde de bazı deği likler olduğunu göruyorüz.Orhonlu ise bizi konu hakkında u ekilde bilgilendiriyor: “Bu yüzyıl ba ında Habe eyaletinin idari mahiyetinde deği iklik olmu tur;1701 yılına kadar Cidde sancak beyliği ile Mekke eyh-ül haremliği tek bir ünite olarak tevcih edile gelmi tir.1701 Ekim ayı sonlarından itibaren (Evahir-i Cemaziyü’levvel 1113)Habe eyaleti müstakil olarak değil ba ka bir idari ile birle tirilerek tevcih edilmeye ba lanmı tır; zikredilen tarihte Habe eyaleti Rumeli beylerbeyi payesi ile Cidde-i mamure sancağına mutasarrıf olup Mekke-i Mükerreme eyh-ül Haremi olan Süleyman Pa a ya tevcih edilmi tir. Bu tarihten itibaren eyalet, Cidde sancağı ile birlikte tevcih edilmeye ba lanmı tır . Bu tevcih Habe eyaleti sancağı ilahkı Cidde-i Ma’mure sancağı ile Mekke-i Mükerreme eyhü’l-Haremi ekline oluyordu.Bununla beraber Ayni Ali ye göre Habe eyaleti XVII. Yüzyıl ba larında da Cidde sancağı ile tevcih edilmi tir. Fakat devamlı olarak ,yukarıda belirtilen 1701 tarihinden itibaren tevcih edilmi tir”(Orhonlu,1996:132-133). Bu durumlar ı ığında, bu dönemde Etiyopya-Osmanlı ili kilerindeki geli melere bir göz atalım.Bir önceki bölümde de bahsedildiği gibi, Đmparator I.Đyâsu’nun Hıristiyan Avrupa’yla çok eskilere dayanan ili kileri yeniden rayına koymak gibi bir hayali vardı.Böylece öncellerinin uyguladığı katı anti-Avrupa politikasını sonunda gev etti.Onun döneminde, Etiyopya ve Fransa arasında diplomatik ili kiler kurma adına iki denemeye giri ti.Birinin komik, diğerininse trajik sonuçları oldu.Lafın kısası, iki deneme de ba arısız oldu; ancak hikayeleri anlatmaya değerdi67. Etiyopya’dan ihraç edilmeleri ve ardından Papa tarafından Etiyopya’da ba ka misyoner faaliyetler adına aldıkları emirler, Cizvitlerin henüz akıllarından çıkmamı tı. XIV. Loiu’nun Cizvit danı manları, kaybolan prestijlerini yeniden kazanmak için bir plan olu turdular. Fransız kralını, Ortodoks Etiyopya ile diplomatik ili kiler kurmasının ve ardından da Etiyopya kralını Katolikliğe döndürmesinin ona dünya çapında büyük bir Katolik kral 67 Üçüncü bölümün bu kısmı, temel olarak Poncet’in seyahatinin Đngilizce çevirisinin Hakluyt Derneği baskısına dayanmaktadır.Bkz.Foster,1949. 79 olarak prestij kazandıracağına inandırdılar. Bu nedenle, Kahire’deki Fransız konsolos Monsieur de Maillet’e XIV. Loui tarafından uygun bir elçi bulması ve bu elçiyi Etiyopya Đmparatoru’na yollaması konusunda bir talimat verildi. Neyse ki, Đmparator Đyâsu’nun Hacı Ali ismindeki bir elçisi o dönemde Kahire’deydi ve Etiyopya Đmparatoru’nun ciddi derecedeki deri hastalığına çare bulması için bir hekim arıyordu(Foster,1949:11). Kahire’de ya ayan Poncet isminde bir Fransız eczacı vardı. De Maillet Hacı Ali ile irtibata geçti ve onu Poncet ile tanı tırdı. Hacı Ali’nin Etiyopya’nın ba kenti Gondar’a kadar Poncet’e e lik etmesi planlanıyordu68.Poncet’in elinde de Maillet tarafından sağlanan ve Arapça gizli görevlerinin yazılı olduğu bir mektup ve yanında da Brevedent isminde, hizmetkarı kılığında bir Cizvit bulunuyordu.Delegasyon Sudan üzerinden güvenli ekilde Etiyopya’ya ula tı. Etiyopya’ya varı ından kısa bir süre sonra Brevedent talihsiz ekilde dizanteriden hayatını kaybetti; ancak Poncet yoluna devam etti, Gondar’da sıcak ekilde kar ılandı ve imparatoru ba arıyla tedavi etti69(Foster,1949:11,144-45). Poncet’in Gondar’a yaptığı ziyaret,Đmparator Đyâsu’nun daha önce tahayyül edilemez ekilde Kral XIV. Loui’ye bir büyükelçi göndermeye karar vermesi adına önemlidir. Bu, iki yüzyıl önce Ermeni Mattew’in Portekiz’e yaptığı ziyaretten bu yana bir Roma Katolik devletine gönderilen ilk elçi heyetiydi.Etiyopyalı ruhban sınıfından yükselecek muhalefetten ve elçi heyetinin Müslüman kom ularından kar ıla acakları tehlikelerden haberdar olan Đyasu, büyük bir gizlilik içerisinde hareket etti.Delegasyonun Katolik yanlısı karakterini gizlemek adına Ermeni bir diplomat göndermeye karar verdi. Elçi,ülke dı ındaki i leriyle uğra ması için seçtiği ki ilerden,Müslüman bir Ermeni olan Murad isminde biriydi ve daha önceleri Suriye’deki bir Fransız tüccarın a çılığını 68 Gondar, Đmparator Fasiladas tarafından 1636 yılında kurulmu , kuzeybatı Etiyopya’daki tarihi bir ehirdir. Gondar, iki yüzyıldan daha fazla bir süre Etiyopya’nın imparatorluk ba kenti olmu tur.Bkz. Pankhurst,1982:117. 69 Poncet 21 Temmuz 1699’da Gondar’a vardı ve orada Eylül 1700’e kadar kaldı. Poncet 1704 yılında Paris’te ziyaret kayıtlarını yayınladı.Bkz.Foster,1949:11. 80 yapmı tı((Foster,1949:154-55)70.Murad,Đmparator’un te ekkürlerini içeren Arapça mektuplar,bazı hediyeler, ufak tefek e yalar, birkaç Etiyopyalı köle ve genç bir fille birlikte yola koyuldu. Poncet ve Murad bunun ardından Kahire’ye geçtiler. Burada, talihsizlikler ba göstermeye ba ladı. Fil öldü; Murad ihtiyatla, gönderildiğinin kanıtı olarak filin kulaklarını kesti. Cide’ye vardıklarında Mekke erifi kölelerin üçüne el koydu. Ufak e yalar Kızıl Deniz’deki bir fırtınada kayboldu(Foster,1949:141-42).Poncet Kahire’ye vardığında de Maillet Etiyopya kralından gelen mektupları görmeyi talep etti. Poncet mağrurca bu mektupları yalnızca Fransa kralının görebileceğini söyledi. Meraklanan de Maillet, Mısır Pa asını mektuplara el koyması için te vik etti. Bunu duyan ve De Maillet’in rolünden habersiz olan Cizvitler, bu durumu Osmanlı’ya haber ettiler. Fransa’yla bir kriz ya anacağı ihtimali yüzünden paniğe kapılan Bab-ı Ali, bu durumu ara tırması için bir komisyon gönderdi. Pa a gerçeği açığa vurdu ve Bab-ı Ali,Osmanlı hukukunda suçlular üzerine yıkıldığı üzere, de Maillet’e komisyonun harcamalarını kar ılamasını emretti.Azimle, Poncet ve Murad yolculuklarına devam etti.Kahire’den ayrılırken otoriteler ellerindeki son Etiyopyalı köleyi de aldı.Sonunda,Versailles Sarayı’na vardılar ve Fransa kralının konsolosu ve Kahireli eczacı Monsieur Poncet, Etiyopya Đmparatoru’nun elçisi ve eski a çı olan Ermeni Murad’ı takdim ettiler ve o da Etiyopya Đmparatoru’nun gönderdiği hediyeler arasında elinde kalan son ey olan filin çürüyen kulaklarını sundu(Foster,1949:160,163-64,170-71). Poncet ve Murad’ın ziyaretlerinden memnun kalmayan Fransız hükümeti,Monsieur du Roule ismindeki bir ba ka diplomatın önderliğinde Etiyopya’ya bir delegasyon daha gönderdi.Du Roule hırslı ve kabiliyetli bir genç adam olmasının yanında, ziyaret ettiği 70 Murad bin Maldum, Murad bin Mazlum, “Genç” Murad, Murad ibn Magdelon ve Murad Çelebi adlarıyla da anılmaktaydı.Diyarbakır’da doğmu ve 1707’de Umman’ın Maskat ehrinde hayatını kaybetmi tir.Murad bin Maldum, Hoca Murad’ın yeğeniydi.Foster’a göre, 1700 yılında Hoca Murad yolculuk için çok ya lı olduğundan kendi görevini yeğeni “Genç” Murad’a devretmi ti. Bkz.Foster,1949:141-42,145-47; Chaudhury and Kévonian,2008:138. 81 ülkelerin örf ve adetlerinden bihaberdi ve Fransız olmayan her eye küçümsemeyle yakla ıyordu.Aslında, geçeceği bölgelerdeki Afrikalı kralların sevgisini kazanabilecek bir ki i değildi(Foster,1949:159; Bruce,1805,IV:13). Bu yüzden, De Roule her yerde nezaketsiz davranı larla kar ılandı, devamlı beklemeye maruz bırakıldı ve gümrük geçi lerinde yüklü miktarlarda paralar ödemeye zorlandı.Tüm bunlara rağmen, Sudan’a varmayı ba ardı. Kral, ona sıcak bir kar ılama düzenledi ve kralın e leri de bu beyaz tenli yabancıya büyük bir nezaket gösterdi.Onları memnun etmek amacıyla, Du Roule Etiyopya Đmparatoru’na sunacağı hediyeleri ortaya çıkardı.Oldukça ahmakça bir hediye seçiminde bulunmu tu: ana kalem, görüntüyü saptıran aynalardı.Aynalarda grotesk yansımalarını gören siyah kadınlar, du Roule’un bir büyücü olduğunu söyleyerek deh etle bağrı maya ba ladılar. Du Roule’a üpheyle bakılır oldu. Birçok kez oradan ayrılmak istedi; ancak bu istekleri geri çevrildi. Sonunda, Du Roule ve heyeti sokak ortasında öldürüldü(Bruce,1805,IV:17; Budge,1928:435). Du Roule, ölümünden önce Sudan’dan Ermeni tercümanı Elias’ı yardım etmesi amacıyla Đmparator Đyasu’nun yanına gönderdi.Imparator Đyasu, Elias’ı du Roule’e, Mısır Pa asına ve Sudan Kralına mektuplar vermesi için geri gönderdi. Ancak Elias ba kentten fazla uzakla madan, Đyâsu’nun oğullarından biri olan Takla Haymanot tarafından öldürüldüğünü ve onun yerine geçtiğini öğrendi.Elias talimatlarını yeni krala onaylatmak için ba kente geri döndü.Takla Haymanot mektupları okudu ve altlarına kendi isminin yazılmasını istedi(Pankurst,1967:131; Bruce,1805,IV:15).Bu mektuplar yazıldığında du Roule çoktan ölmü tü.Buna ek olarak, Etiyopya-Fransa ili kileri adına bu mektuplar herhangi kayda değer bir rol oynamadı71. 71 Etiyopyalıların nefret duydukları ki iler,yalnızca Batı Avrupa Hıristiyanlarıydı. Poncet’in aktardıklarına göre, Hoca Murad’ın dı ında Etiyopya yöneticilerinin hizmetinde olan birkaç tane daha Osmanlı Sultanı’nın tebaasına mensup Ermeni ve Yunanlı vardı. Poncet, Kızıl Deniz’de ticari yetkili olarak görev yapan Agapyri adında bir Ermeni’den daha bahseder. Bunlara ilaveten, Đmparator Đyasu’nun görevlerini yerine getiren bir Yunanlı yetkili daha vardı ve 1702 yılına gelindiğinde Etiyopya’ya yedi ya da sekiz yıl hizmet etmi olmu tu. Poncet onun Đyasu’nun vekillerinden biri olduğunu dile getirmi tir ve herhangi bir açıklamada bulunmaksızın onun için “ülkemizin bir dü manı” ifadesini kullanmı tır. Tıbbi hizmetlerde bulunan ve belki de aslında aynı “dü man” ki i olan bir Yunanlının daha bahsi geçer. Fakat ticari yetkililer Avrupa’daki sefirler gibi 82 Önceden de bahsedildiği gibi,Imparator Đyâsu, oğullarından biri tarafından tahtından indirildi ve ardından da öldürüldü.Ölümü ve ölüm ekli, on be yıllık bir karı ıklık ve belirsizlik dönemini de beraberinde getirdi. Bu on be yıl boyunca, dört imparator kısa ve sıkıntılı yönetim süreleri geçirdiler(Bruce,1805,III:525).I.Tekele Haymanot 1706’dan 1708’e kadar tahtta kaldı ve ardından da bıçaklanarak öldürüldü. 1708-1711 arasında hüküm süren Tevoflos, muhtemelen zehirlenmi ti.Yostos 1711-1716 yıllarında yönetimin ba ındaydı ve o da mevkisini bırakmaya zorlandı. III. Davit be yıl boyunca (1716-1721) tahtta bulundu ve gizemli ekilde öldürüldü(Bruce,1805,IV:14- 17;Budge,1928:425;440;Pankhurst,1982:142-46).72 Bu karı ıklık ve belirsizlik döneminde ba kent Gondar, Hıristiyan teolojisinin iddetli ihtilafları yüzünden harabeye dönmü tü. Haydutlar ve hırsızlar ta rada yeniden ortaya çıktı. Bu dengesiz dönem, 1721’de I. Đyâsu’nun bir diğer oğlu olan Bakaffa’nın tahta çıkmasıyla sona erdi. Bakaffa, tahtı 1730’da oğlu II. Đyâsu’ya(1730- 1755)devretti(Bruce,1805,IV:76;Budge,1928:440;). I.Đyâsu’ya düzenlenen suikastı takip eden kırk yıl içerisinde Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde kayda değer herhangi bir geli me olmadı. 1740’lı yıllarda ise, bir takım tarihi öneme sahip hadiseler Etiyopya-Osmanlı ili kileri üzerinde etkilerde bulundu. 1745 yılında üç Müslüman ile birlikte üç Hıristiyan rahip, Etiyopya Ortodoks Kilisesi’ne yeni bir Ba piskopos bulmak adına Gondar’dan Mısır’a doğru yola çıktı. Bununla birlikte, Nâip tarafından önlerine birçok engel koyuldu.73II.Đyâsu ve heybetli nâip-annesi Đmparatoriçe Mentvab bunu duyduklarında, Massava limanına saldırması için Bahır Nega Solomon’a Tıgray’ın yöneticisi Ras Mikael Suhul ve Decazmaç Basiliyos ile güçlerini birle tirmesini değillerdi ve ciddi diplomatik ve siyasi etkinlikler içine girmek bir kenara, yekpare görevleri ho sözler sarf etmek ve hediye alı veri inde bulunmaktı.Bkz,Foster,1949:116,140,169. 72 I.Tekele Haymanot ve III. Davit, I. Iyâsu’nun oğulları olmalarının yanı sıra, Tevoflos Đyâau’nun karde iydi ve Yostos da torunuydu.Bkz.Bruce,1805,IV:14-17. 73 Özerkle en bölgesel yöneticilerin lehinde merkezi otoritenin çökü ü, Massava,Arkiko ve nadiren ciddi çatı malara sahne olan deniz ve dağlar arasındaki ovalarda nâibin denetim gücünü arttırdı. James Bruce 1768’te Massava’ya vardığında, nâibin Osmanlı’nın limanın otoritesini verdiği Cidde Pa ası’na ya da Etiyopya kralına herhangi bir vergi ödemediğini gördü.Bkz.Bruce,1805,IV:145. 83 emrettiler. Vakanüvisin “ eytanın insan ekline girmi hali” olarak belirttiği Nâip ve limanın “kötücül sakinleri”, bu duruma heyetleri zincire vurarak kar ılık verdiler(Pankhurst,1967:125-129). Devamında meydana gelen olaylar, müdahale tehdidinin belirleyici olduğunu dü ünen Bruce tarafından kayıt altına alındı.Bununla birlikte, müdahale henüz gerçekle meden Nâip “rahipleri huzuruna çağırdı”, üzerlerindeki paraları ona vermelerini emretti ve ardından da onları alelacele bir tekneye bindirerek Mısır’a gönderdi. Bunun akabinde de kurnazca Ras Mikael ve Bahır Nega ’a, tutsaklarının “sağ salim yolculuklarına çıktıklarını ve kendisinin de kralın emirlerine uyduğunu” bildirdi. Altı aylık tecritten sonra, Etiyopya dini delegasyonu sonunda Mısır’a doğru ilerleyebildi. Ancak, olaylar bu ekilde son bulmadı. Bir sonraki yıl, delegasyonun hayatta kalan kısmı Abba74 Yohannıs ismindeki yeni Ba piskoposla Đskenderiye’den dönerken, Massava’da bir kez daha Nâip tarafından esir alındı ve burada be ay boyunca tutuldu. Bu be aylık süre dolmak üzereyken, kiliselerinin ba ının bu ekilde tutsak edilmesinden ötürü endi elenen Debra Bizen Manastırı mensubu Abba Ewostateweos ve Abba Gebre Mariam adındaki iki papaz, limana doğru yol aldı. Gece geç saatlerde Ba piskoposu esaretten kurtarmayı ba ardılar75(Pankhurst,1967:125129; Budge,1928:454) . II.Đyâsu bu durumdan ötürü tam anlamıyla çileden çıkmı tı. Nâibin üzerinde büyük bir etkiye sahip olan Tıgray valisi Ras Mikael Suhul’la bir i birliğine girmeden onun bu denli küstahça bir davranı sergileyemeyeceğinden emindi. Durumu açıklaması için Michael’ı Gondar’a çağırdı.Ras Mikael Suhul buna kar ı çıktı.II. Đyâsu onun üzerine yürüdü, onu yenilgiye uğrattı ve dizlerinin üzerine çökmesini sağladı. Ancak daha sonra, son derece budalaca bir davranı la onu eyaletine yeniden atadı ve bunun yanında diğer birkaç eyaletin yönetimlerini de yine ona bıraktı(Bruce,1805,IV:147).Ras Mikael Suhul artık krallığın en güçlü adamıydı.Takazze nehrinin kuzeyinde kalan tüm Etiyopya toprakları artık onun Abba peder, rahip anlamındadır. 74 75 Delegasyonun ba ına gelen talihsiz olaylar, II. Đyâsu’nun Kraliyet Vakayinamesi’nde detaylı bir biçimde anlatılmı tır.Bkz.Pankhurst,1967:125-129;Ras Mikael Suhul’un sorumlu tutulduğu ve cezalandırıldığı,J.Spencer Trimingham tarafından açığa çıkarılmı tır. Bkz.Trimingham,1952:105. 84 yönetimi altındaydı. Bunun yanı sıra Massawa üzerinde de büyük bir nüfuza sahipti ve böylece Etiyopya’nın tüm dı ticaretinin yönetiminin de ba ındaydı. Gümrük vergilerinden kendine büyük bir kar sağladı. Tüm bunların yanında, ate li silahların Etiyopya’ya ithalatının kontrolü de ondaydı ve ordusunu imparator ve diğer valilerden çok daha etkin bir biçimde silahlandırmayı ba ardı. Artık tek yapması gereken doğru bir fırsatı kollamaktı(EMAKA,1278). II. Đyâsu yirmi be yıl yönetimde kaldı ve yerini, on dört yıl görevde kalacak olan oğlu Đyoas’a bıraktı76.1769’da Ras Mikael Suhul iki kralın (Đyoas ve II.Yohannis’in) infaz emrini vermesiyle onların yerine, kendisinin emrinde ve güçsüz bir yönetici olan II. Yohanns’in oğlu II. Tekle Haymanot’u tahta çıkarmasıyla gücünün sınırlarını ortaya koydu. Ras Mikael Suhul erken 1770’lere, yani rakiplerinin olu turduğu bir koalisyonun onu mevkisini bırakmaya zorlamasına değin, görevde kaldı ve ardından da ölümüne kadar Tıgray’da ya adı(Bruce,1805,IV:170-80). Ras Mikael’in yüzsüzce iki kralın ölüm emrini vermesi ve Gonder’de açık açık tahtın belirleyicisi olarak öne çıkması, Etiyopya tarihinde “Zemene Mesafınt” (“Prensler Çağı”) olarak bilinen, Etiyopya kralları kukla konumuna dü erlerken askeri i lev ve gerçek gücün güçlü soylular üzerinde toplandığı dönemin ba langıcına i aret ediyordu.1769-1855 arasındaki bu dönem boyunca, Etiyopya krallığı artık siyasi ve askeri etkinlik içinde olan birle ik bir erk olma hüviyetini yitirdi.Çok sayıdaki prenslikler otonom soylular tarafından yönetiliyordu ve sava lar sürekliydi77.Kısacası, yukarıda da bahsettiğimiz geli melerden 76 II.Đyâsu ve ardılı Đyoas’ın dönemlerinde ülkenin gerçek yönetim gücü, anneleri olan Bakaffa’nın e i Mentevab’daydı. Etiyopya tarihinde görülmemi bir ekilde, Mentevab hem oğlunun hem de torunun yönetimlerinde tahtı payla tı.Kadınsı duru unun arkasında, Mentevab erkek akrabalarının aracılığıyla devletin tüm organlarında güçlü bir nüfuza sahip oldu.Bkz.Bruce,1805,IV:147. 1769-1772 yılları arasında Etiyopya’da ya ayan Đskoç gezgin James Bruce’un kaleme aldığı be ciltlik Travels to Discover the Source of the Nile “Nil’in Kaynağını Ke if Yolculukları”ba lıklı eserde,krallığı kasıp kavuran kanlı çatı malar ve ki isel mücadelelerin bazılarının betimlemelerini görebiliriz.En karı ık dönem olan 1800 yılı civarında, tamı tamına altı rakip imparator bulunuyordu.Sava an beyler kendi bölgelerinin mutlak yöneticileriydi; ancak etraftaki eyaletlerin saldırıları altındaydılar. Köylüler çoğu zaman asker veya haydut olmak adına topraklarını terk ediyordu.Bkz,Bruce,1805,III,IV. 77 85 ötürü Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorlukları arasındaki ili kiler söz konusu olduğunda on sekizinci yüzyıl, önceki yüzyıllardan daha az hadiseli bir dönemdi. 86 3.2.On Dokuzuncu Yüzyıldaki Geli meler Etiyopya,XIX.yüzyıl uzun yıllar boyunca gerçek anlamda bir merkezi otoritenin olmadığı, bölünmü bir ülke temelinde ba ladı.Genellikle Gondar’da ikamet etmeyi sürdüren imparatorlar, halen teoride mutlak bir otoriteye nail olmaktaydılar.Praktikte ise, kukla pozisyonuna indirgenmi lerdi. Neredeyse bağımsız olarak tanımlanan ve kendi aralarında ihtilaflar bulunan feodal beyler tarafından yönetiliyorlardı(Pankurst,1997:43- 45;Marcus,1975:73; Blundell,1922:471-2,477). Önceleri imparator çevresinde örgütlenen ülke, artık üç “açıkça bağımsız devlet”e bölünmü tü. Bu Etiyopya devletleri arasındaki ilk ve en önemli olanı, bir kuzey eyaleti olan Tıgray’di. Tıgray eyaleti, bir Kızıl Deniz limanı olan Massava’daki ticareti elinde bulunduruyor ve kıyıyla olan bağlantısı dolayısıyla da uzunca bir süreden beri ülkenin en büyük ate li silah stoğunu da himayesi altında tutuyordu.Tıgray ayrıca, kayda değer bir servet kaynağı olan tuz üretim alanlarının da sahibiydi.Đmparatorluğun ikinci en büyük siyasi birimi, Tıgray’in güneyine ve kuzeyine yayılan Amhara’ydı. Đmparatorluğun üçüncü ayrı parçası, güneyde bulunan eva’ydı(Marcus,1975:74-75;Rubenson,1976:29- 35;Abir,1968:111-113;Wylde,1901:27). XIX.yüzyıl’ın ilk yarısında parçalanmı bir imparatorluk olan Etiyopya, o dönemde Batı Avrupa’da seyir halinde olan Sanayi Devrimi’nin etkilerini içinde hissetmeye ba ladı. Demiryollarının ve istimbotun geli tirilmesinin de dahil olduğu ileti imdeki yenilikler, her geçen gün artan, ileride tüccar, diplomat ve bilgin olacak, Batılı maceraperestlerin ülkeye akınını da birlikte getirdi.Bu yabancı gezginlerin geli i, Tıgray’deki, Amhara’daki ve eva’daki erken XIX. yüzyıl Etiyopyalı yöneticileri üzerinde önemli etkilerde bulundu. Bu yöneticiler, büyük ya da küçük ölçekte, ülkenin diplomatik ve ticari olarak dı dünyaya açılmasına müdahil oldular(Marcus,1975:81;Plowden,1868:401). Bu dönemde Etiyopya ile Batı arasındaki ilk temas, Napolyon’un 1798’de Mısır’ı dramatik ekilde i gali sayesinde kurulmu tu. Bu durum, Đngiltere’yi güneydeki Hıristiyan Đmparatorluğu ile olan bağlantı kurma giri imine hız vermi tir. Henry Salt 1804’te Tıgray’a gönderilerek Etiyopya’nın bu bölümü ile kurulacak Đngiliz ticari bağlantılarının bir ön 87 ara tırmasını yaptı. Salt, dönemin Tıgray yöneticisi Ras Wolde Sılâse ile görü tü(Salt,1814:325). Ras Wolde Sılâse Đngiltere ile kurulacak bağlantıların avantajlı yönlerini görmekte gecikmedi. Ekim 1805’te, üç yüzyıl öncesinde Đmparator Lıbne Dıngıl’in Portekizlilerden bulunduğu istekleri andırır ekilde, Kral III. George’a yazarak ondan bir hekim, bir marangoz ve bir teknisyen göndermesini istedi. Ondan ayrıca, “silah yardımı ve mühimmat” da talep etti(Appleyard et al,1985:1). Ras Wolde Sılâse bunların yanında, yine üç yüzyıl öncesine uzanan, Massava limanındaki Osmanlı i gali sorununa da değindi. Đngiliz hükümetinden denize direkt ula ımın önünü açması konusunda yardım talebinde bulundu(Salt,1814:383-84). Tigray’ın yönetimini eline alan Ras Wolde Sılâse’nin ardılı Decazmaç78 Sabagadis Woldu da öncülünün izinde, özellikle Osmanlıları Kızıl Deniz bölgesinden uzakla tırmak adına Đngilizlerle olan ili kileri geli tirme taraftarı oldu. Ancak, Zemene Mesafınt’in sava larının birinde, hayallerini fiiliyata dökemeden, öldürüldü(Rubenson:1987:28-29). Tıgray’ın bir sonraki yöneticisi Decazmaç Vube Hayle Mariyam, dı ili kilere öncellerinden daha fazla ilgi duyuyordu. 1835’te gücü eline aldığında, bo bir hayalle, Mısır’a bir elçi gönderip yeni bir piskopos kazanmak istedi. Üç yıl sonra, Haziran 1838’de, Đngiliz Kraliçesi Viktorya’nın ve Fransız Kralı Louis Philippe’in ilgisini kazanmak adına, dönemin Etiyopya yöneticisi Gondor’lu Ras Ali Alula ile güçlerini birle tirdi. Etiyopya yöneticileri, o dönemde batıdan Mısır’ı i gal etmi ve Gondar’dan da yalnızca iki günlük bir mesafeye yakla mı olan Avrupalı kralların sempatisini kazanma uğra ı içindeydiler. Ardından, Decazmaç Vube Fransız gezgin Theophile Lefebvre’nin ilerlemesine de göz yumdu. Söylentilere bakılırsa, Aralık 1839’da Decazmaç Vube Lefebvre’ye, kendisinin Fransa’dan silahlar ve mühimmat talep ettiğini ve kar ılığında da Kızıl Deniz körfezi Anfilla’yı teklif etmeye hazır olduğunu söyler. Bundan bir sonuç alınamadı, ancak daha Decazmaç, dejjach: “Giri Komutanı”, general, vali anlamındadır. 78 88 sonraları Fransızlar reise küçük bir miktar ate li silah önerdi79(Rubenson,1987:3437;42;Rubenson,1976:86-90). Decazmaç Vube Mayıs 1841’de Henry Salt’un sekreteri Coffin’i Kraliçe Viktorya’ya yönelik bir mektupla Đngiltere’ye göndererek bir piskoposun atanması yolunda yardım talebinde bulunarak yazı maları sürdürdü. Mısırlı bir piskopos olan Abune Salama gelecek yıl hızla gönderildi ve, bunun neticesinde Etiyopya siyaseti içerisinde etkisi büyük çapta artan, Decazmaç Vube’ye bağlılığını sundu( Appleyard et al,1985:65-6; Rubenson,1987:52-3). Decazmaç Vube, 1840’ların ilk yıllarında Kızıl Deniz’deki geli melerden ho nut değildi. Bölgede Nâib’in ve Mısırlıların etkinliklerini yakından takip ediyordu. 1841-1844 yılları arasında görev yapan Nâib Yahya Ahmed, günümüz Eritre’sinde yer alan bölgelerdeki dağlarda ve ovalarda Decazmaç Vube’nin otoritesiyle mücadele halindeydi. Nâib Yahya ve Decazmaç Vube arasındaki çatı malar, 1843 yılının ikinci yarısında Nâib Yahya’nın oğlu Muhhammed Yahya dağlık bölgelere doğru sefere çıktığında ve Hammassien’e baskın yaptığında doruğa ula tı. Decazmaç Vube 1843 yılının Aralık ayında Nâib’in topraklarına bir akın düzenleyerek misilleme yaptı. Aralık 1843’teki cezalandırıcı baskınına rağmen,Decazmaç 80 Vube adına Nâibler ho nutsuzluk kaynağı olmayı sürdürdü (Rubenson,1976:104-106,Miran,2007:33). Aynı zamanda, Đngilizlerin Etiyopya üzerindeki ilgileri de artıyordu.Đngilizler,Kızıl Deniz bölgesindeki Mısırlıların ve Fransızların etkinliklerini yakından izliyorlardı.Özellikle, 79 XIX. yüzyıldaki hemen hemen tüm Etiyopya liderleri Avrupalı Hıristiyan güçlerle dostluk kurmak istiyordu ve tüm bu Etiyopya sava çı beyleri Massava ve etrafındaki Osmanlı mevcudiyetine kar ı duruyordu.Örnek olarak, Kuzeybatı Etiyopya’nın bazı bölgelerinin yöneticisi Gojjamlı Decazmaç Goshu, Eylül 1841’de Belçika kralı Leopold’a bir mektup gönderdi ve “Massava’dan Türkleri ihraç etmesini” istedi.Bkz.Rubenson,1987:54. 80 Decazmaç Vube’nin Nâib’e kar ı ke if seferinden, Kızıl Deniz sahilindeki Osmanlı Nâibinin halen Etiyopyalı yöneticilere ba ağrısı olduğunu anlayabiliyoruz.Nâibler kendilerini Kızıl Deniz sahilinin patronları olarak görüyorlardı.Örneğin, 1805’te Nâib Đdris Osman(1801-1831), “Ben Etiyopya’nın kapısıyım”ifadesini kullanırken,1840’larda Nâib Hassan Đdris(1844-1845),“Sultan Đstanbul’da,Pa a Mısır’da hüküm sürer.Nâib Hasan ise Massava’da!” demi tir.Bkz.Rubenson ,1987: 3;Valentia ,1809: III:252. 89 Mısır’daki hırslı Muhammet Ali Pa a’nın Kızıl Deniz bölgesindeki etkinlikleri ve tartı masız Etiyopya’ya ait olan kıyı hinterlandını ele geçirme emelleri,Đngilizler için kaygı verici bir durum te kil ediyordu.Bunun için dönemin Đngiliz dı i leri bakanı Lord Palmerston gayretle Bab-ı Ali’ye,kar ı çıktı:“Muhammed Ali’nin statüsü tayin edilmemi topraklara müdahale etmesi….Büyük Britanya’nın ticari ili kiler kurmak istediği Etiyopya topraklarına….bir tecavüzdür….ve Muhammed Ali’nin o yerleri i gali, ticarete mani olmaktadır ve rahatsızlık vermektedir”(House of Commons,1868:150).81 Bu yüzden,bölgedeki Mısır ve Fransız faaliyetleri yakından izlenmeliydi ve bu, Đngiliz sava gemilerinin belirli aralıklarla Kızıl Deniz limanlarını ziyaret etmeleriyle gerçekle tirilemezdi.Bu sebepten ötürü, Etiyopya sahillerinde bir Đngiliz konsolosluğunun mevcudiyetinin ihtiyacı belirdi. Sonuçta, Londra tarafından Etiyopya’ya Walter C. Plowden isimli bir diplomatın gönderilme kararı verildi.Walter Plowden Massava’ya Ağustos 1848’te vardı ve Arkiko Nâibi’ne ait küçük bir anakara köyü olan Arkiko’da Đngiliz konsolosluğunu kurdu82(House of Commons,1868:39-41).Plowden’in geli i, bu çalı mayla doğrudan alakalı olarak, Kızıl Deniz bölgesinde önemli geli melerin ya anmasına yol açtı.Etiyopyalılar tam da Türk-Mısırlı dü manlarına kar ı verdikleri mücadelede güçlü bir 81 Lord Palmerstone, Muhammed Ali Pa a’ya kar ı derin bir nefret ve küçümseme besliyordu: “Muhammed Ali’den nefret ediyorum ve onu cahil bir barbardan ba ka bir ey olarak görmüyorum; gelin görün ki O, kurnazlığı, cesareti ve aklıselimliğiyle ayaklanmada ba arılı oldu” dediği söylenir.Bkz. Temperley,1936:89. 82 Đngiliz hükümeti, belirsiz ve birbirleriyle çatı an toprak taleplerinden kendini dı arıda tutmak için elinden geleni yapıyordu. Dahası, ikisi de Đngiltere’nin dostu olarak görülen Osmanlı ve Etiyopya’nın taleplerine taraf da olmak istemiyordu. Đngiltere bir yandan daima bağımsız bir ülke olarak gördüğü Etiyopya üzerindeki Osmanlı egemenlik taleplerini kabul etmezken,Massava’daki Osmanlı iddiaları konusunda da kararsızdı. Bu ko ullarda Đngiliz hükümeti,Osmanlı hükümeti ile olan egemenlik tartı malarından sıyrılmak adına, konsolosluğu Osmanlıların hak taleplerinde bulundukları Massava adasında değil, Arkiko Nâib’ine ait olan Massava anakarasında kurmaya karar verdi. Etiyopya’daki Đngiliz konsolosluğu Massava anakarasındaki Arkiko köyünde konu landırılmasına rağmen, Đngiliz hükümeti bu konsolosluğun kapsama alanı içerisine, bunun üstü kapalı biçimde Đngiltere tarafından bölgedeki Osmanlı egemenliğinin kabulü anlamını barındıracağı için, limanı dahil etmedi. a ırtıcı ekilde, açık bir sebebi olmaksızın Palmerston Osmanlı hükümetini Etiyopya’da bir konsolosluk açılacağını bildirmedi ve Đstanbul’daki Đngiliz Büyükelçisi’ni Osmanlı hükümetine bu konuyu açmaması konusunda uyardı.Bkz. House of Commons,1868:39-41; Rodkey,1929:579-81. 90 Hıristiyan müttefik arayı larındayken,Đngiltere Etiyopya’da bir konsolosluk açtı83.Bir yandan ülkelerine yönelik Türk-Mısır baskınlarını gözetim altında tutmak için uğra verirken, üphesiz iki Müslüman gücün Etiyopya üzerine dü manca politikalarını önlemek için yeterli güçten ve aracıdan mahrumdular. Etiyopyalılar, güçlüklerini a mak için bir dı yardıma ihtiyaç duyuyorlardı. Ortaçağ Haçlı ruhlarını koruduklarından ötürü, Etiyopyalılar Müslüman dü manlarına kar ı Avrupalı Hıristiyan güçleri doğal müttefikleri olarak gördüler ve Hıristiyanlardan yardım göreceklerine inandılar. Đngiltere’nin dostluk adına inisiyatifi eline almasından dolayı, Etiyopyalılar da Müslüman dü manlarına kar ı Đngiliz desteğinden medet umdular. Tıgray’daki Decazmaç Vube, kıyı eridine yakın olmasından ötürü, Türk-Mısırlıların ilerlemeci politikalarını doğrudan ve yoğun ekilde hissetti ve Türk-Mısırlılara kar ı Đngiliz desteğini alma konusunda Ras Ali’den daha istekli bir profil çizdi. Đngiliz konsolosunun 1848’deki ilk ziyaretinde Decazmaç Vube, Đngilizlerin kıyı eridinde Türk-Mısırlıları denetlemek dı ında bir ey yapmadıklarından ötürü hayretlerini dile getirmi ti. Aynı zamanda, Decazmaç Vube Türk-Mısırlıların Massava’nın iç bölgelerindeki Arkiko’da yaptıkları baskınlardan ve güçlerini perçinlemek için kukla bir yönetici olan Nâib’i atamalarından dolayı da oldukça tedirgindi. Anakaranın TürkMısırlılar tarafından i galini Etiyopya’nın ‘eski saltanat’ının ihlali olarak gören ve 83 1821’de Mısırlı Muhammed Ali Pa a günümüzdeki Sudan topraklarını fethetti ve zaman içinde Etiyopya bölgelerine saldırılar düzenlemeye ba ladı. Bu zamandan itibaren, gücünü kaybeden Osmanlı Habe Eyaleti’ndeki Osmanlı birlikleriyle Mısırlılar XIX.yüzyılda Etiyopya’nın bir numaralı dü manı oldu. Bu yüzden, XIX.yüzyıldaki Etiyopya-Osmanlı ili kilerini konu alan tezimin bu bölümünde, pek çok Etiyopyalı ve Orhonlu gibi Etiyopyalı olmayan tarihçiler tarafından yaygın ekilde kullanıldığı gibi, Türk-Mısırlılar terimini kullandım.Mısır ve Sudan tarihlerinde Muhammed Ali’nin oynadığı rol için, bkz. Khalid Fahmi, 1998. 91 Nâib’in geleneksel vergilerindeki kesintilerde çileden çıkan Decazmaç Vube,1848’de Arkiko’yu on bin askerle istila etti ve yerle iklerin birçoğunu kılıçtan geçirdikten sonra Arkiko köyünü ate e verdi.Nâib’den aldığı yüklü miktarda haraç ve birkaç bin sığırla birlikte seferini tamamlayıp geri döndü.Binlerce ki i ve Fransız konsolos yardımcısı da dahil pek çok yabancı canlarını kurtarma tela ıyla, deh etle Massava’ya kaçtı (Plowden,1868:455-57;Blundell,1922:477-78; House of Commons,1868:31). Ardından Hint donanmasından bir Đngiliz subay, Massava adasının ya amın tüm temel ihtiyaçlarından mahrum olduğunu ve nüfusunun da Vube’nin errinden duyulan korkuyla ya adığını tespit etti. Kaynakları kısıtlı olan Türk-Mısırlı yönetimi, destek kuvvetlerinin olmadığı takdirde Decazmaç Vube’nin akınlarını bastırabilecek durumda değildi. Etiyopyalıların kıyı eridini istedikleri takdirde i gal edebilecekleri, ancak Etiyopyalı önderlerin Türk-Mısırlıların ‘gemilerine ve toplarına’ kar ı bölgede kalıcı olamayacakları açıkça belliydi. Etiyopyalıların donanması yoktu ve TürkMısırlıların gücüne kar ı koyamazlardı(Plowden,1868:455-57; House of Commons,1868:31,42). Bundan kısa bir süre sonra, Kızıl Deniz sahillerine olan dü man ilerlemelerinin ardından, Decazmaç Vube ubat 1849’da Kraliçe Viktorya’ya tekrar yazdı. Bir Hıristiyan’dan diğerine bir yardım isteğini sundu ve unu ilan etti: “Daha önceleri, atalarım tüm Kızıl Deniz sahilinin ve Massava’nın yönetimine sahipti. Son zamanlarda, biz birbirimizle tartı ırken Türkler Massava’nın yönetimini aldı. Bunun ardından, iki yıl önce Arkiko’yu i gal ettiler ve bu durum, Arkiko’nun naibi Mancullo’nun bana yıllık ödediği vergilerin önünün tıkanmasına yol açtı. Bu yıl askerlerimi gönderdim ve Türkleri Massava adasına gerilettim”(Appleyard etal.,1985:71;Rubenson,1987:158-159;EMAKA.1278). Kraliçe Viktorya’yı “Hıristiyanları seven Hıristiyan kraliçe” olarak tanımlayan Decazmaç Vube, ondan talep ettiği yardımın gerekçelerini u ekilde sıralıyordu: “Gücün bize yardım edebilir… bir Müslüman ordusunun bize saldırıp yağmalamasından ve ülkemizi bizden alıkoymasından bizi koruyabilirsin”(Appleyard etal.,a.g.e.;Rubenson,a.g.e.). 92 Plowden hükümetinin, Đngiliz siyasi ve ticari giri imlerini beslemesinin yanında ülkedeki Đngiliz etkisini de arttıracağını dü ündüğü Etiyopya lehinde bir politika üretmesi konusunda oldukça hevesliydi.Plowden,Etiyopya limanındaki köprüba larını sağlama alma konusunda hevesliydi. Decazmaç Vube’nin Đngiliz hükümetine sunduğu talepleri altın bir fırsat olarak gördü. Wube’nin mektubunu gönderirken Palmerston’dan unları talep etti: “Majestelerinin, Abysiniyalılar[Etiyopyalılar] ve Massava valisi arasındaki sorunlarda öncekinin lehinde bir duru sergileyerek, bizleri Abysiniya[Etiyopya] ile olan münasebetimizde ve ticari bağlantılarımızda özgür kılacak bu fırsata yerinde icabet edeceğine inanıyorum. Eğer majesteleri oyunu bu ekilde kullanacak olursa, Bab-ı Ali Massava adasının ötesinde herhangi bir talepte bulunamaz hale gelir ve, sizlerin de yüce desteklerinizle, geri kalan yerler de bana dahil olur. Zira belki de bundan uzun bir süre zarfında, ya da herhangi bir Avrupalı için, bu imtiyazlara mazhar olmak pek de kolay olmayabilir”(Great Britain,1868:125). Plowden Đngiliz çıkarlarının yerel bir jeopolitik görü üne sahipken, Palmerston Decazmaç Vube’nin müdahale ve yardım çağırısını dikkate alan bir küresel görü e tabi oldu. Osmanlı Türkleri Đngilizlerin bir dostuydu ve Rusya’nın Boğazlarda ve Karadeniz’de geni lemesini engelleme ve böylece de Hindistan’a kurulan bağlantıları sağlama alma konusunda Osmanlıların i birliği gerekliydi. Đngiliz-Osmanlı ili kilerini zayıflatacak her eyin kar ısında olmu tur. Bu yüzden, Etiyopya konusunda Osmanlılarına muhalefet etmeyi, “Türk Sultan’ı ayrıca Kraliçe’nin de bir dostudur ve Đngiliz hükümetinin, bir talep almadığı sürece, iki tarafa da müdahale etmemelidir” eklindeki fikriyle reddeder. Đngiliz konsolosuna da, “Kraliçe Hazretleri’nin hükümetinin bu konuda arabulucu olması münasip değildir” eklinde bir uyarıda bulunur(Great Britain,a.g.e.,125-26). Plowden Palmerston’un yanıtından ötürü hayal kırıklığına uğramı ken, Decazmaç Vube’nin bu durumda tepesi atar. Plowden’e açıkça: “Bizim ve dinimizin dostu olduğunuzu söylüyorsunuz, ancak henüz bunu göremiyoruz” der. Decazmaç Vube, Hıristiyan bir güç olan Đngiltere’nin niçin Müslüman Osmanlı Đmparatorluğu’na kar ı Hıristiyan Etiyopya’nın yanında yer almakta isteksiz olduğunu çözemiyordu. Acaba Đngiltere, Plowden’in ifade ettiği gibi Osmanlı’dan daha güçlü değil miydi? Decazmaç Vube sertçe ekledi: “Müslüman 93 ülkelerden güçlü olduğunu söylüyorsunuz, ancak henüz bunu kanıtlayamadınız”84(Plowden,1868:411; House of Commons,1868:31,42). Đngilizler tarafından geri çevrilen Decazmaç Vube, yüzünü Fransızlara döndü. Aynı yıl 2 Ekim’de Prens Louis Napolyon’a yazdığı mektupta, kendisinin Kızıl Deniz sahilindeki bölgenin haklı yöneticisi olduğunu ve Prens’ten de Osmanlı Sultanı’nı buradan uzakla tırmasını istediğini dile getirir. Bu rica, önceki gibi, kar ılıktan yoksundu(Rubenson,1987:174;194-95;230). Batılı dinda larının kalplerini kazanamasalar da, Etiyopya’nın Zemene Mesafınt liderleri Avrupa Hıristiyan dünyasından destek alma çabalarını sürdürdü.Etiyopyalı liderlerin Đngiliz desteğini aradığı bir ba ka konu da, o dönemde Osmanlı yönetimi altındaki Kudüs’teki Etiyopyalı Hıristiyan cemaati sorunuydu(Gobat,1850:37-39).Bir sonraki bölümde daha detaylı ekilde göreceğimiz gibi, Đngilizler Kutsal Topraklar’daki Etiyopya cemaatinin sorunlarına bir çözüm getirmek adına önemli destekler verdiler. Etiyopyalı liderlerin Đngiliz desteğine ba vurduğu bir ba ka alan daha vardı: Bu, teknik yardım alanıydı.Etiyopya’nın meselelerine daha derin ekilde müdahil olmaktan kaçınan Đngilizler, Etiyopyalı liderlerin bu talebini geri çevirdi(Bahru,1991:43, Rubenson,1976:243-47). Kısacası, incelemekte olduğumuz dönemde Etiyopya ve civar ülkeler söz konusu olunca, statükoyu koruyan Đngiltere politikaları olmu tur.Örneğin, Mısır Pa ası’nın kuvvetleri günümüzde kuzey Eritre’de yer alan Senhit ehrine saldırdığında, Đngiliz Hükümeti resmi olarak bu saldırıyı kınadı ve u uyarılarda bulundu: “Majestelerinin hükümeti, bağımsız Abyssinia[Etiyopya] bölgesinde Bab-ı Ali’ninya da bizzat Mısırlı Abbas Pa a’nın otorite varsayımlarını kabul etmeyecektir.Majestelerinin hükümeti bu ülkede Hıristiyanların haklarını 84 Kendi dönemindeki Đngiliz dı politikaları söz konusu olduğunda, Lord Palmerston’un Osmanlı yanlısı bir görüntü veya politika sergilediği söylenebilir.Đngiliz parlamento üyesi Sir James Graham’ın 16 Ağustos 1853’te Lord Clarendon’a yazdığı mektupta unlar dile getirilir: “…Đngiliz Avam Kamarası’nda bu kritik dönemde dı ili kiler konusunda fesatlığı her zaman yasaklamı tım. Kar ımızda Cobden ve önceleri ate li bir Rusya ve Hıristiyanlık fanatiği ve imdi de Türklerin ve Müslümanların yanda ı Palmerston arasında sert bir mücadele ya anıyor…”Bkz. Maxwell,II,1913:16. 94 gözetecektir ve Müslüman kom uları tarafından zulme ve baskıya maruz kalmalarını göz arda etmeyecektir”(Maxwell,I,1913:188,). Bu Đngiliz uyarılarına rağmen, Etiyopya’ya yönelik Türk-Mısır saldırganlığı devam etti. ubat 1853’te Massava valisi Amphilla’ya85 mukabil denizden ve karadan bir sefer emri verdi. Burada bir Türk-Mısırlı otoritesi kurmak istiyordu.Ancak yerle ikler olan Saholar,Türk-Mısırlılara ba kaldırma yolunu seçtiler. Üç yüz kadar Saho, tüm bölgeyi Türk-Mısırlıların gerisinde Massava’ya kadar talan etmeyi ve i galcileri de pusuya dü ürmeyi planladı. Cesareti kırılan Massava valisi seferi iptal etti ve nüfuzlu Nâib, Sahoları evlerine dönmeleri konusunda zorladı.86Olayı kaydeden Plowden:“… urası kesindir ki, ne Mısır ne de Đstanbul bu güzel ülkeye göz dikmekten kendilerini alamıyorlar”diye yazmı tır (Great Britain,1868:129). Plowden’in değerlendirmesi tamamıyla doğruydu. Amphilla’ya yapılan ke if gezilerinin yasaklanmasından kısa bir süre sonra Massava valisi, Đngiliz konsolosunun söylediği gibi: “yalnızca Hıristiyan toprakları değil, ayrıca da Tıgray yöneticisinin toprakları” olan Hamassien eyaletini i gal etmek için bir askeri birlik gönderdi. Hamassien’i tahrip ettikten sonra, Türk-Mısırlı askerleri ayrıca Etiyopya ekonomisinin büyük ölçüde bağımlı olduğu, Taltal’daki tuz ovalarını da ele geçirmeye çalı tı. Bu geli meler Tıgray yöneticisini öyle öfkelendirdi ki, Massava’daki Türk-Mısırlılar üzerine bir misilleme yapmak için derhal harekete geçti. Hali hazırda Etiyopya’nın iç sorunları derin kaygılar doğururken, bir de böyle bir hamle, çok ciddi bir Türk-Mısrılı-Etiyopya çatı masına yol açabilirdi. Đngiliz konsolosu, Etiyopya’nın bağımsızlığı önünde olu an bu ciddi tehlikeyi önlemeye çalı tı. Tıgray lideri Decazmaç Vube’ye dü manca bir tavırdan kaçınmasını tavsiye ettikten sonra Đngiliz konsolosu, hükümetine bağımsızlığını yüzyıllar öncesinden beri sürdüren 85 Amphilla ya da diğer adıyla körfezidir.Bkz.Pankhurst,1982:71. 86 Anfilla, Eritre sahilindeki bir Kızıl Deniz Asaworta olarak da bilinen Saho,genellikle Afrika Boynuzu’nda varlığını sürdüren bir etnik gruptur. Büyük ölçüde Eritre’nin Kuzey ve Güney Kızıl Deniz bölgelerinde ya ıyor olsalar da, Etiyopya’nın biti iğindeki yerlere de yerle mi lerdir.Bkz.Burstein,1998:63. 95 Etiyopya’nın toprak bütünlüğünü koruması konusunda seslendi(Plowden,426; House of Commons,1868:132-33). Bu dönemde, Đngilizlerin Osmanlı ile müttefik olarak Rusya’ya kar ı sava tığı Kırım Sava ı devam ediyordu.Türk-Mısırların Etiyopya’daki Đngiliz müdahalesine yönelik kırgınlığına kar ın Đngilizlerin duyarlılığı bulanıkla mı tı(Brown,2010:87).Đngiliz hükümeti Etiyopya’daki Bab-ı Âli’nin politikalarını doğru bulmadığını ifade etti ve Massava valisinin eylemlerini de kınadı.Dı i leri Sekreteri’nin duyurusu üzerine Đstanbul’daki Đngiliz büyükelçisi, Bab-ı Âli’nin Massava valisinin bağnaz ve cahilce davranı ları konusunda uyardı ve “Bab-ı Âli’nin müttefiklerini kar ısına almayacak kadar irfan sahibi” olduğunu umut ettiğini iletti. Ayrıca büyükelçi, Đngiliz hükümetinin asla dost bir ülke olan Etiyopya’nın bağımsızlığı ve haysiyeti üzerinde temelsiz Osmanlı egemenlik iddialarını kabul etmeyeceğini de bildirdi(House of Commons,1868:135-37;Great Britain,1868:131).Bununla birlikte, Đngiliz müdahalelerine rağmen Etiyopya üzerindeki Osmanlı saldırganlıkları devam etti.Yani, Etiyopya içeride Zemene Mesafınt’ten ve dı arıda da Osmanlı saldırganlığından zarar görmeyi sürdürdü. Zemene Mesafınt dönemi, Etiyopya tarihi içerisinde bir “kara dönem” idi. Bu dönemde, yukarıda bahsedildiği gibi, krallar feodal beylerin güçleri altında ezildi ve merkezi hükümet, birbirleriyle sava halinde olan çe itli eyaletlerin otonomileriyle yer deği tirdi. Etiyopya zor günler geçiriyordu. Kanun ve nizam sekteye uğramı ve kamusal ve ki isel ahlak da en dü ük seviyeye gerilemi ti. Ruhban sınıfı da dahil yüksek mevkilerdeki yolsuzluklar, genel bir çökü ü hazırlıyordu. Vakanüvisin sözleriyle: “Ruhban sınıfı vukufsuzluğa bulanmı tı. Rahipler gömülmü tü.Sefahat,büyücülük ve tamamıyla alkollü dünyevi cümbü ler uğra lara ana me guliyetleriydi…”(Zeneb,1902:15). Ülkenin büyük bir bölümünü tahrip eden sonu gelmez ihtilafların ve sava ların ortasında, Etiyopya’nın bütünlüğünü tekrar sağlayacak ve “Zemene Mesafınt”in azami düzensizliğine sonsuza dek nokta koyacak bir ki i ortaya çıktı.Bu ki i, Gondar ehri yakınlarındaki Kwaralı küçük bir asilzade olan Decazmaç Kassa Haiylu idi. Decazmaç Kassa 29 Haziran 96 1853’de,dönemin gerçek Etiyopya lideri Ras Ali’yi Ayshal Sava ı’nda yendi. Kassa’nın Ali üzerindeki bu zaferi, Zemene Mesafınt’in sonuna da i aret ediyordu. Kassa ve imparatorluk tahtı arasında yalnızca bir engel kalmı tı: Sava an beylerin sonuncusu Tıgraylı Decazmaç Vube. 8 ubat 1855’de, Decazmaç Kassa Deresge Sava ı’nda Decazmaç Vube’yi yendi ve tutsak etti.Decazmaç Vube’nin mağlubiyetinin ardından, 11 ubat 1855’de Decazmaç Kassa Yehuda Kabilesi Muzaffer Arslanı II. Tevodros,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın Krallar Kralı olarak tahta çıktı87 (Abir;1968:40;Zeneb,1902:36; Rubenson,1976:108). 1855’de Đmaparator Tevodros’un yükseli i, muhte em fetihleri ve güçlü, birle ik bir Etiyopya, ülkeyi dinç ve taze kılan bir hayat öpücüğü gibiydi ve refahın ve bütünlüğün hakim olduğu bir geleceğin umuduydu(Dufton,1867: 138-39).Đç denge ve nizamı olu turan Đmaparator Tewodros, en önemlisi “kayıp Etiyopya topraklarının” Mısır ve Osmanlılardan geri kazanılması olan dı politika hedeflerini belirledi(Plowden,1868:460). 29 Ekim 1862’de Tevodros, Kraliçe Viktorya’ya ve Fransız Đmparatoru III. Napolyon’a88 birbirleriyle neredeyse özde iki mektup gönderdi. Samimiyetini beyan ederek, önceki Etiyopya yöneticilerinin “Yaratan’ı unutarak” krallığı “Gallalara”[Oromolara]ve Türklere verdiğini dile getirdi. Bununla birlikte, Tanrı onu “yaratmı tı”, “yıkımdan yükseltmi ti” ve imparatorluğu onun yönetimi için “diriltmi ti”. Gallları[Oromoları] yenilgiye uğrattıktan sonra, “Türklerin” atalarının topraklarından gitmesini buyurmu , ancak onlar kar ı çıkmı tı; bu yüzden onlarla sava acaktı. Viktorya’ya, “Müslümanların” (yani “Türklerin”) tehlikesine kar ı bir “Hıristiyan” olan kendisinin “yanında olması” ricasında bulundu89(Crummey,1972:134- 35;Rubenson,1966:84; Rubenson,1994:197-203). 87 II.Tevodros ismi,Tevdoros isimli bir kralın Etiyopya tahtına çıkarak ülkeye bin yıl sürecek yücelik ve barı getireceğine inanılan bir kehanetten geliyordu.Bkz.Rubenson,1966:36-39. 88 Đmparator II.Tevodros,Fransız Đmparatoru III. Napolyon’a gönderdiği mektup hakkında,bkz. Rubenson,1994:202-203. 89 29 Ekim 1862’de kaleme alınan bu tarihi ve tartı malı mektubun en önemli kısmı u ekildedir: 97 Đngiltere-Etiyopya sava ına giden yolda, büyük tartı malara yol açan Kraliçe Viktorya’ya gönderilmi bir mektup etkili oldu.Đmparator Tevodros, Đngiliz konsolosu Charles Duncan Cameron’dan mektubu Đngiltere’ye kendisinin götürmesi istedi.90Bununla birlikte, konsolos bir ulak vasıtasıyla göndermekte karar kıldı. Đki mektup Londra’ya 12 ubat 1863’te ula tı, ancak 1849’da Decazmaç Vube tarafından gönderilen mektup gibi, Dı i leri Bakanlığı’nın reddine maruz kaldı.Rusya’yı Hindistan’daki Đngiliz varlığına bir tehlike olarak gören Đngiliz Đmparatorluğu,daha önce söylediğim gibi,Osmanlı Devleti’ni kendisinin bir müttefiki olarak değerlendiriyordu ve Etiyopya’ya koruma sağlamak adına bu ili kileri bozmak istemiyordu. Bu sebepten ötürü, Đmparator Tevodros’un iletisine bir yanıt gönderilmedi(House of Commons,1868:218-24). Zaman geçip mektubuna cevap alamayan gururlu Đmparator Tevodros, kasıtlı olarak önemsenmediğini kavradı. Cameron da, istendiği gibi kıyı eridinden değil, Türk-Mısırlı i gali altındaki topraklardan geçi yaparak durumu alevlendirdi. Bu, Đmparator Tevodros’u “...አባቶቸ ነገሥታቱ ፈጣሪአችነን ቢበድሉት መንግሥታቸውን ለጋላና ለቱርክ አሳልፎ ሰጥቶባቸው ነበረ ዛሬ ግን እኔ ከተወለድሁ ፈጣሪየ ካመድ አንስቶ ኃይል ሰጥቶ ባባቶቸ መንግሥት አቆመኝ በእግዚአብሔር ኃይል ጋሎችን አስለቀቅኋቸው ቱርኮች ግን ያባቴን መሬት ልቀቁ ብላቸው እምቢ ብለውኝ በእግዚአብሔር ኃይል ይኸው ልታገል ነኝ...እናንተም ተገፉልኝ ክርስቲያኑን እስላም አጠቃህ ሲለኝ::” Çeviri: “… Atalarım, yani krallar Tanrımıza kar ı günah i lediler. Bu yüzden Tanrı onların kraliyetlerini, bugüne dek,Gallalara[Oromolar] ve Türklere vermi tir.Ama i te ben doğdum; Tanrım beni yoktan var etti, bana güç verdi ve atalarımın kraliyetlerinin üzerine yerle tirdi. Tanırın gücüyle Gallaların[Oromoların]def ettim.Ancak, Türklere gitmelerini söylediğimde atalarımın topraklarını terk etmediler. Bu yüzden, Tanrı’nın gücünü de yanıma alarak, onlarla sava malıyım… Sizler de, Müslümanlar [Türkler] bana kar ı taaruza geçtiklerinde yanımda olmalısınız.”Bkz.Rubenson,1994:197-201. 90 Walter Plowden 1860’ta Đmparator Tevodros’un iç dü manları tarafından öldürüldü ve onun yerine konsolos Duncan Cameron geçti. Mektubun dı ında Đmparator Tevodros birkaç sözlü istekte de bulundu. Özellikle, Đngiltere’den Osmanlı filosunun Etiyopya sahillerine yaptığı istilaları engellemelerini, kendisine ate li silahlar satmalarını ve yol yapımı için kendisine bir mühendis göndermelerini istedi.Bkz.House of Commons,1868:218-24. 98 çileden çıkardı. Cameron ve Mısırlılar arasındaki hürmet ili kilerinden haberdar olan Đmparator Tevodros, Đngilizlerin Mısır’ın geni lemesi tarafında oldukları ve Etiyopya’nın dü manlarının ve i galcilerin yanında yer aldıkları izlenimine kapıldı(Crummey,1972:135).Çok geçmeden, Kasım 1863’te Cameron’un sekreteri Kerans, Earl Russell’ın sekreteri James Murray’ın, konsolosa kıyı eridine dönmesi talimatını içeren bir mektubuyla Đngiltere’den geldi. Mektupta, Cameron’un yalnızca Massava konsolosu olduğu ve “Abysiniya’da[Etiyopya’da]herhangi bir temsilcilik yetkisi bulunmadığı” da yazıyordu. Bu yargı, Cameron’un, aynı Plowden gibi, aslen “Majestelerin Abysiniya[Etiyopya]konsolosu” olarak atanmı olduğundan, hatalıydı.Onun artık yalnızca Massava’da, yani Türk-Mısırlı i gal bölgesinde, temsilcilik hakkı olduğu ifadesi,Đngilizpolitikalarındaki deği imi gösteriyordu(House of Commons,1868:229). Bu durum,Đngilizlerin artık Etiyopya’daki Türk-Mısır egemenliğini tanıyabilecekleri yorumlarına açık kapı bıraktı.Viktorya’dan uzun zamandır beklenen mektup yerine, Đmparator Tevodros Đngiliz hükümetinden küçük dü ürücü bir haber olan konsoloslarını çektikleri duyumunu aldı. Hıncını, Đngiliz hükümeti adına Keranlardan hediye olarak aldığı bir kilimden çıkardı. Kilimin üzerinde bir aslana saldıran ‘zouave’, yani sarıklı bir asker, yanında da ata binmi bir Avrupalı resmedilmi ti.Aslanın Yahuda’nın Aslanı, yani kendisi, sarıklı askerin Türkler ya da Mısırlılar, atlının ise Mısırlıları destekleyen Fransızlar olduğunu öne sürdü. Ancak, “Aslanı (Tevodros’u) destekleyen Đngilizler neredeydi?”( House of Commons,a.g.e.,238-42). Đmparator Tevodros’un, Đngilizlerin Türk-Mısırlılar adına yanından uzakla tıkları dü üncesi, bo bir varsayım değildi. Đngiliz politikaları, o dönemde yoğun bir ekilde TürkMısır yanlısıydı. Bununla ilgili bir sonraki kanıt, zaman geçmeden Đmaparator Tevodros’un kulağına gitti.Bir sonraki bölümde detayl olarak göreceiğmiz gibi,Kudüs’teki Etiyopya manastırının lideri,Osmanlı otoriteleriyle i birliği yapan Kıpti (Mısırlı) rahiplerin manastırını ele geçirme uğra ında oldukları haberiyle çıkagelmi ti(Rubenson,1976:253). Ekim 1862’deki mektubuna bir yıldan fazla bir süredir cevap bekleyen Đmapartor Tevodros’un, artık sabrı kalmamı tı. 4 Ocak 1864’te Konsolos Cameron’u tutuklatarak 99 tepkisini gösterdi. Mektubuna bir yanıt almadan da konsolosu salıvermeyeceğini beyan etti. Ciddiyetine bir kanıt olarak, Kraliçe Viktorya’dan bir cevap talebiyle o dönem Etiyopya’da bulunan tüm Avrupalıları da tutuklattı. Bu geli melerin haberleri Whitehall Sarayı’na ula tığında, acilen mektubun yeri tespit edilmeye çalı ıldı. Kraliçe Viktorya, Đmparator Tevodros’u tatmin etmeyi ba aramayan bir mektup kaleme almaya zorlandı. 1864’te, Đngilizler Avrupalı tutsakların salıverilmesi konusunda pazarlıklara oturmak üzere Hormuzd Rassam’ı gönderdi91(Crummey,1972:137-38; Blanc,1868:342; Rassam,I,1869:131). Rassam Đmparator Tevodros’un kampına Ocak 1866’da vardı. Rassam’ın sözlerinden tatmin olmayan Đmapartor Tewodros, onu da diğer Avrupalıların yanına tutsak olarak gönderdi92. Londra’nın sabrı ta mı tı. Uzun bir meclis tartı masından sonra, Kraliçe ve ülkesine kar ı yapılan bu hakarete kar ı güç kullanmanın gereği anla ıldı ve Đmaparator Tevodros’u devirmek ve tutsakları kurtarmak adına bir sefer kuvveti göndermeye karar kılındı.Bu görev Bombay Ordusu’na verildi ve korgeneral Sir Robert Napier de seferi kuvvetin ba ına geçirildi. Seferin Mısır üzerinden geçmesi konusunda Mısır Hıdivinden ve Osmanlı Sultanından onay alındı(Rassam,I,1869:131-33;Hozier,1869:41-47). Napier 32,000 Đngiliz ve Hintli askerle birlikte 1867 Ekim’inin ortasında Kızıl Deniz sahilindeki Zula’ya indi ve Etiyopya dağlık arazilerine doğru ilerledi. Đkmal maddelerini iç kısımlara ula tırmak adına bir demiryolu dö ediler ve ülkenin asilzadelerine, kendilerinin dost olduklarını ve Etiyopya’yı i gal etmek için değil, yurtta larını kurtarmak ve baskıcı imparatoru devirmek amacıyla orada bulundukları mesajını gönderdiler. Yegane amaçlarının, Đmaparator Tevodros tarafından “tüm çağda toplumların kurallarını ihlal ederek” alıkoyulan Đngiliz tutukluları serbest bırakmak olduğunu söylediler. Napier: “ unu 91 Hormuzd Rassam (1826-1910),gençliğinde Protestanlığa geçmi olan,Osmanlı’nın Musul ehrinde doğmu bir Nesturi Hıristiyan’dı. Ninive’de Đngiliz ka if Austin Layard’ın ünlü ke if gezilerinde yardımda bulundu, Aden ve Zanzibar’da resmi Đngiliz kurumlarında görev aldı ve 1864’te daha sonraları kendisi tarafından tutsak edilecek olan Đmparator II. Tewodros’a Kraliçe Viktorya’nın mektubunu teslim etme görevinde bulundu.Daha fazla bilgi için,bkz.Rassam,I ve II,1869. 92 Đmparator Tevodros ve Đngiliz hükümeti arasındaki müzakereler için, bkz. House of Commons,1868: 198,218-221,229,236,243. 100 aklınızda tutun, Habe halkı, ki Đngiltere Kraliçesi’nin sizlere kar ı hasmane duyguları yoktur ve ülkeniz ve özgürlüğünüz üzerinde tasarıları bulunmamaktadır” ifadesini kullandı(Rassam,II,1869:15-17;Hozier,1869:41-47). Etiyopyalıların i galci yabancılara kar ı, iç çatı malarını bir yana bırakıp tek bir kuvvet haline gelmekle ünlü olduklarını bilen Đngilizler, bu gibi bir durumun ya anmamasını istiyorlardı. Wag um Gobeze Gebre Medhin(sonra Đmparator II. Tekle Giyorgis) ve evalı Mınılik (sonra Đmparator II.Mınılik)ihtiyatlı destek mesajları gönderseler de, uzun süreli Đngiliz emellerinden ku ku duyuyorlardı ve somut bir destekten kaçındılar. Tigraylı Decazmaç Kassa Mırça’nın(sonra Đmparator IV.Yohanıs) ise bu tür endi eleri yoktu. Gösteri li bir kar ılamayla Sir Robert ile bulu tu ve Đngiliz seferine erzak ve kılavuzluk destekleri verdi. Napier, bir fil üzerinde, çok sayıda top ate iyle selama durup davete icabet ederek Etiyopya prensini etkiledi. Decazmaç Kassa, zayıf ve kötü ün sahibi Đmparator Tewodros’un, bu büyük ve iyi donanımlı orduya kar ı ayakta duramayacağından emindi. Đngilizlerle ittifak kurmakta kararlıydı(Rubenson,1976:261; Marcus,1975:32). Bu arada Đmparator Tevodros tutukluları Magdalla’daki kaleye götürdü ve Napier ve ordusunu beklemeye koyuldu(Rassam,II,1869:22;Blanc,1868:342).10 Nisan 1868’de Đngiliz ordusu, imparatorun çocukluk arkada ı ve generali Fitavari Gebriye’nin önderliğindeki Đmaparator Tevodros’un ordularıyla Aroge Sava ı’na girdi. Etiyopya ordusu ağır bir yenilgi aldı ve Fitavrari Gebriye de öldürüldü. Magdalla tepelerindeki çatı malara tanık olduktan sonra, Đmparator Tevodros Napier’e kar ı bir zafer kazanamayacağını anladı.Bazı çevrelerden Đmparator Tevodros’a Avrupalıları öldürüp, dü manın planlarını bozması konusunda talepler gelse de, yorgun imparator bu kez farklı bir seyir izlemeye karar verdi. Ertesi gün general Napier’e bir mektupla birlikte, paskalya hediyesi olarak sığır ve tüm tutukluları gönderdi(Blanc,1868:406).Mektubunda, ülkesini geli tirme ve Kutsal Ülke’yi Türk-Mısırlılardan arındırma adına hayallerine, halkının itaatsizliği sebebiyle yenilgiye uğradığına ve Napier’in ordusunun “disiplin ve düzen sahibi bir ülkeden” geldiği için zaferi mümkün kıldığına değinir. “Kendimi büyük bir önder olarak görürken, sava ı 101 size kaybettim…” demesinin yanında Đmparator Tevodros, güçlü ve birle ik bir Etiyopya’yı ve Kudüs’ü yönetme hayallerini de itiraf eder93(Rubenson,1994:354-357). Đmparator Tevodros hayallerinin suya dü tüğünü ve sonunun yakın olduğunu anlar. Paskalya günü 13 Nisan 1868’de, Đngilizler Magdella kalesini yakıp yıktı. Etiyopyalı askerler kahramanca sava mı olsalar da, sonunda alt edildiler. Đngilizler Đmaparator Tevodros’u bulmak adına Magdella kalesini ba tan sona taradılar. Kar ıla tıkları eyle a kına döndüler. Tutsaklığın utancıyla kar ıla acağını bilen Yehuda Kabilesi Muzaffer Arslanı II. Tevodros,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın Krallar Kralı yıllar önce Kraliçe Viktorya’dan hediye olarak aldığı bir tabancayı ağzına dayamı ve ya amına kendi eliyle son vermi ti. Cesedini bulan Đngiliz askerler öncelikle hatıra alabilmek için kıyafetlerini yırtmaya ba ladılar. Napier olay mahaline geldi ve sinirle askerlerini Đmparator’un bedenine saygısızlık yapmayı bırakmaları konusunda uyardı. Cesedin ba ına bir muhafız ve dul kalan Đmparatoriçe Tiruvork ve küçük oğulları Alemayehu Tevodros’un ba ına da bir ba ka muhafız görevlendirdi. Magdalla’daki tüm tutsaklar serbest bırakıldı ve düzen yeniden kuruldu. Ardından Napier, Đmparator Tevodros için Medhane Alem (“Dünyanın Kurtarıcısı”) kilisesinde top atı larının olduğu ve askerlerin cesedi selamladığı bir askeri cenaze töreni düzenleterek Etiyopya halkının saygısını kazandı. Đmaparator Tewodros’un ailesi ve takipçileri “Magdalla Arslanı” için feryat etti ve ağıt okuyanlar da onurlu bir ölümü seçtiği için onu yüceltti. Böylelikle Đmparator Tevodros’un, Etiyopya’nın deniz yollarını tıkayan Türk-Mısırlıları sürmek adına Etiyopya-Avrupa ittifakı tasarısı ba arısızlığa uğradı ve Đmparator’un sonunu getirdi94(Marcus,1975:32; Rassam,II,1869: 2325;Rubenson,1976:261,268;Hozier,1869:59-73; Blanc,1868:406-8). 93 Đmparator II.Tevodros’un bir düsturu da ‘Etiyopya’nın kocası, Kudüs’ün adaklısı’ idi.Bkz. Dufton,1867:137;House of Commons,1868,143-44,150-51; Rubenson,1966:27. 94 Đngiliz ke if gezileriyle ilgili detaylı bilgiler, Đngiliz ke if ekibi ve silahlar hakkında, bkz.Hozier,1869. 102 Nisan 1868’de Đmparator Tevodros’un Maqdala’daki ölümü, Etiyopya’yı, geçmi te olduğu gibi, parçalanmı ve kapsayıcı bir yöneticiden yoksun bırakmı tı. Farklı bölgelerdeki üç çeki en ki ilik, o dönemde gücü elinde bulunduruyordu. Öne çıkan ilk isim, Amhara, Wag ve Lasta’nın yöneticisi olan ve Gondar’da Đmparator Takla Giyorgis namını alan Wag Shum Gobaze’ydi. Bununla birlikte, çok geçmeden 11 Temmuz 1871’de Assa sava ında onu mağlup eden Tigraylı Decazmaç Kasa 21 Ocak 1872’de kendini Đmparator IV. Yohannıs olarak ilan etti. Güç için mücadele eden üçüncü isim, güneydeki eva Krallığı’nın ba ında yer alan Mınılik’di(Rubenson,1976:121;Bahru,1991:42). Etiyopya’nın XIX.yüzyıl’daki ikinci büyük yöneticisi olan Đmparator Yohannıs, öncülü Đmparator Tevodros gibi, inatçı bir vatanseverdi. Ardıllarından farkı ise, Etiyopya Ortodoks Kilisesi’nin kendini adamı bir destekçisi olmasıydı. Askeri güç merkezinin, ülkenin kuzeydoğusunda bulunan ve ate li silahların uzun bir süredir ithalatı yapılan, nispeten Kızıl Deniz’e daha yakın bir yerde konu lanmı Tıgray’da bulunması, onun Đmparator Tevodros’dan daha iyi bir askeri konuma sahip olduğunu gösteriyordu. Eyaletin coğrafi konumu, Đmparator Yohannıs’ın hüküm süresinde açıkça görüldüğü ekliyle, diğer bir yandan, denizden gelen saldırılara ve ku atmalara açık olması sebebiyle büyük dezavantajlara sahipti. Bu durum Massava’nın, yakınındaki ihtiraslı kıyı eridinin ve Tıgray’ın yöneticilerinin iç bölgelere gözlerini diktiklerinden ve bu yüzden de Tıgray hinterlandını i gale yatkın olduklarından dolayı daha da ciddiyet arz ediyordu(Rubenson;1976:121-23;Bahru,1991:43;27-29). Hükümdarlığının ba langıcında Đmparator Yohannıs, o dönemde otoritelerini Sudan’a ve Etiyopya’ya biti ik bölgelere değin geni leten Mısır Hıdvinin ve Đsmail Pa a’nın yoğun baskıları altındaydı. Mayıs 1868’de Osmanlı Sultanı Massava’yı, kısa bir süre sonra yakınlardaki Zulla limanını i gal edip Đmparator Yohannıs’a yönelik silahların ithalatının önüne bir engel olu turacak olan Mısırlılara bıraktı. 1872 yılının ortalarında, Mısır’a hizmet eden bir Đsviçreli maceracı olan Werner Munizinger, Etiyopya-Sudan sınırında ya ayan Bogosı zapt etti ve Karan yerle imini de i gal etti(Rubenson;1976:123;Bahru,1991:50-51). 103 Đmparator Yohannıs, Đsmail’e bir protesto mektubu göndererek hemen kar ılık verdi ve Avrupa’ya da ilk geni kapsamlı diplomatik te ebbüsünü gönderdi. Ağustos 1872’de bir Đngiliz emir subayı olan John Kirkham’ı, Avusturya, Rusya, Đngiltere, Almanya ve Fransa hükümetlerine ricalarını iletmesi için Avrupa’ya gönderdi. Ricalar aynıydı: Türkler ve Mısırlılar tarafından Đslamla tırılmaya ve kölele tirilmeye maruz kalan Etiyopya ile kurulacak Hıristiyan dayanı ması.95Bu te ebbüs Avrupa’da az miktarda ilgiye mazhar oldu. Özellikle Süvey Kanalı’nın açılı ından sonra Avrupalı hükümranlar, uzaktaki Etiyopya’dan ziyade Mısır’a ilgi duyuyorlardı. Bu ilgisizlik, on yıl kadar önce Tewodros’un Kraliçe Viktorya’dan aldığı yanıta benzer ekilde, Alman ansölyesi Otto von Bismarck tarafından tekrarlandı: “Almanya’nın Etiyopya-Mısır sınır tartı malarına girmek için herhangi bir siyasi kaygısı yoktur. Hıdve kar ı takınılacak herhangi bir dü manca tavır, büyük önem te kil eden Almanya’nın Mısır’la olan ticari ili kilerine zarar verebilir.Bu yüzden,Yohannes’in mektubuna yanıt vermekten geri duruyoruz…”( Zewde,1975:49-50). Mısır i gallerinin arasında, Bogos yalnızca bir ba langıçtı. Mısırlılar, Osmanlı büyüklerinin yüzyıllardır yönettikleri kıyı eridinde itibari bir otoriteye sahip olmaktan ho nut değillerdi. Muhammed Rauf Pa a önderliğinde, Zeyla’dan yola çıkan bilimsel ke if heyeti kisvesindeki Türk-Mısır gücü, Güneydoğu Etiyopya iç kısımlarına nüfuz etti ve 11 Kasım 1875’te tarihi ticaret ehri olan Harar’ı i gal etti96. Aynı anda, Hıdivin Doğu Afrika Đmparatorluğu hayalinin mimarı Muzinger Pa a Tajura limanının batısından eva dağlık arazilerine doğru bir askeri harekata önderlik etti. Đmparator Yohannıs ve eva’lı Mınılik arasındaki rekabetin Türk-Mısır ordularının zaferinin önünü açacağını umut ediyordu. Hesaplaması yanlı tı. Muzinger Pa a ve tüm askeri gücü, dağlık arazilere yabancıların 95 Örnek olarak, 10 Ağustos 1872 tarihli Kraliçe Viktorya’ya yazdığı mektubunda Đmparator IV. Yohannıs, “…Müslümanlar tarafından uzun yıllar önce ele geçirilen topraklarımın Đngiliz desteğiyle bana geri dönmesini umsam da, imdi Türklerin Etiyopya’nın geri kalan kısmını benden almaya çalı tığını görüyorum. Tüm bunları sizin tavsiyelerinizi almak için yazdım; zira Hıristiyan kanının bir hiç uğruna akmasını istemem…” ifadelerini kullanır.Bkz.Rubenson,2000:103-106. 96 Bu sebeptendolayı,Harar ehri ve çevresi ölmek üzere olan Habe eyaletin bir parçası oldu. 104 geçi ine nadiren göz yuman Afar kabilesi tarafından yerle bir edildi(Zewde,1975:61;Bahru:1991:51-52). Pa anın Avsa yakınlarındaki ölümü, Mısır planlarında ciddi bir gerilemeye yol açtı. Ancak, kıyı eridindeki topraklarına kom uluk eden bölgelere yönelik tacizleri devam etti. Türk-Mısır güçleri ilerleme kaydettikçe Đmparator Yohannıs, Hıdiv Đsmail’in kansız ekilde durdurulması hayaliyle Avrupa arabuluculuğuna yönelik yakarı larını sürdürdü. Eylül 1875’teki barı çıl gayeleri sebebiyle Hamasein ve Seraye valilerini azletmeyi bile göze aldı. Bununla birlikte, Türk-Mısır gücü Ekimde Hamasein’e ula tıklarında ise IV. Yohannıs sava naraları atarak seferberlik ilan etti. Đki hafta içerisinde 20,000 asker topladı ve dü man birliklerine yöneldi. Diğer yandan, Türk-Mısır ordusu 2000 ki iden olu uyordu ve Danimarkalı Albay Arendrup tarafından önderlik ediliyordu. Đki ordu sonunda 16 Kasım 1875 sabahında Gundat (ya da Guda-gude) Sava ı’nda kar ı kar ıya geldi. Türk-Mısır ordusu iyi donanımlı, iyi eğitimliydi ve saflarına Amerikan Đç Sava ı’nda görev alan Konfederasyon Ordusu’nun subaylarını ve Danimarkalı ve Alman askeri uzmanları katmı tı. Ancak, Etiyopya ordusunun manevraları onları tuzağa dü ürdü ve donanımlarını ve modern eğitimlerini geçersiz kıldı. Bu büyük yenilginin haberleri, Hıdivin hükümetinin kuyusunu kazacağı korkusuyla Mısır’da bertaraf edildi(Dye,1880:139;Bairu,1977:121-23). Bu gibi bir felaket ya boyun eğmeye ya da intikama yol açacaktı. Hıdiv Đsmail hemen 15,000 askeri iyi ekilde donatarak intikam almaya gönderdi. Bu yeni ordu Muhammed Ratib Pa a tarafından önderlik ediliyordu ve yanında da Amerikan Đç Sava ı’nın Konfederasyon Ordusu’ndan bir veteran olan Albay Loring vardı. Türk-Mısır ve Etiyopya orduları 7 Mart 1876’da Gura’da kar ı kar ıya geldi ve 9 Mart’a değin sona ermeyen uzun ve iddetli bir sava a giri ti. Đ gal askerleri Gundat’tan daha uzun ve ehemmiyetli ekilde sava malarına kar ın, sonuçta mağlup oldular ve büyük kayıplar verdiler. Pek çok tarihçi, Gura Sava ı’nda siyah bir Afrika ülkesi olan Etiyopya’ya kar ı üç kıtalararası beyaz ordunun, yani Kuzey Amerika’dan Albay Loring’in kuvvetlerinin, Küçük Asya’dan Osmanlıların ve yarı Afrikalı, yarı Arap ve yarı Avrupalılardan olu an Hıdiv Đsmail Pa a yönetimindeki Mısır ordularının sava tıklarını yazar. Hıdivin “Barbar Abysiniya’yı”[Etiyopya’yı]fethetme ve Mavi Nil Havzası’nı ele geçirme planları, ellerinde 105 olan küçük çaptaki askeri teçhizatları ile Etiyopyalıların Massava kıyılarından acıklı i galcileri göndermek adına daha karma ık ve zekice planlara sahip olduklarından, saçmaydı97(Dye,1880:359;Rubenson,1976:362;Bairu,1977:121-23). Gura düzlüklerindeki tarihi çatı malar, Albay William M.Dye98 ve diğerleri tarafından çarpıcı ekilde günümüze aktarılmı tır. Gura Sava ı’nın planları Amerikan Konfederasyonu generalleri Loring, Derrick, Dye ve Mısırlı Osman Pa a tarafından yapılmı tı. Bu kanlı sava ta, yukarıda da belirtildiği üzere, Etiyopyalılar Mısır-Osmanlı-Amerikan Konfederasyonu güçleri koalisyonunu hezimete uğratmı tır.Albay Dye Etiyopyalıların co kunluklarını, “Negarit’lerini (sava tamtamlarını) ve Imbılita’larını (sava borazanlarını) çalarak barbar ruhlarını hiddet ve cenk için ortaya çıkarıyorlardı” eklinde açıklar. Ardından, Decazmaç Hagos ismindeki bir Etiyopyalı komutanın nasıl sava ta atının üzerinde öldürüldüğünü ve bu arada da Mısırlı Prens Hassan’ın süvarisini yanına alarak nasıl Massava’ya kaçtığını anlatır. Mısırlı askerler de bir süre sonra liderlerini takip edip yalpalayarak kıyı eridine doğru ilerlerler. Dye, Mısırlıları “fellahin”, yani köylü ve askeri ehemmiyetten yoksun olarak tabir eder ve böylece de kendi hatalarının üzerini kapatmaya çalı ır. Aslında, sava maya alı kın Amerikan Konfederasyon Orduları da sava yerinden kaçıyordu. Mağlup Amerikalılar arasında adı kötüye çıkan isimler, Long, Lockett, Hall, Dennison, Johnson, Wilson, Porter, Field, Martin, Dye, Colston, Stone, Gravis, Loshe, Lamson, Loring, Derrick, Wilson ve Irgens idi(Dye,1880:359-61). 97 Osmanlı kaynaklarından alıntı yaparak, Orhonlu ise Gundet ve Gura Sava larıyla ilgili unları yazmı tır: “Munzingeri’in ölümünden sonra Đsmail Pa a,Massava’ya Danimarkalı Albay Abrendrup Pa a emrinde bir kuvvet gönderdi.Abendrup(Arendrup),6.000 ki ile oradan da Tigre topraklarında bulunan Gundet’e kadar ilerledi.Fakat bu ordu,Habe ler tarafından bozguna uğratıldı.Bu haber Kahire’ye varınca 15.000-20.000 ki ilik diğer bir ordu Albay Loring ve Mehmed Rahib Pa a emrinde gönderildi.Fakat bu kuvvet de Habe meliki IV.Yohannes tarafından Massava’ya 35 mil mesâfede Asmara ile Aduwa[Adva]arasında olan Gura(Kar’a)adlı yerde müthi bir bozguna uğratıldı.”Bkz.Orhonlu,1996:151. 98 Albay William M. Dye Amerika Đç Sava ı’nda Federalist güçler adına sava tı ve albay rütbesine yükseldi. 1873 yılında Türk-Mısır ordusuna katıldı. 1876’da Etiyopya-Türk-Mısır sava ındaki Gura Muharebesi’nde yaralandı. Türk-Mısır ordusundan çekilmesinin ardından, “Müslüman Mısır ve Hıristiyan Habe istan” ba lıklı kitabında sava anılarını yazdı.Bkz. Dye,1880. 106 Gura Sava ı, sonunda Doğu Afrika’daki Türk-Mısır emellerinin tabutuna son çiviyi çakmı tı. Đmparator Yohannıs i gallere kar ı ülkesini zafere ta ıyabileceğini gösterdi ve itibarı yalnızca Mısır’da değil, Etiyopya Đmparatorluğu’nun dört bir yanında da arttı. Bu zaferler Etiyopya ordusuna çok sayıda ele geçirilen modern teçhizat kazandırdı. Buna ek olarak, yüksek miktarda Türk altını da ele geçirildi. Đmparator Yohannıs bu altınları yoksulla mı Kudüs’teki Deyrü’s-Saltana Etiyopya manastırı’nda ya ayan papazlara gönderdi. Bu davranı ı Etiyopya’nın her kö esindeki Ortodoks Kiliseleri’nin yanda larının ve tarikatlarının kendisine daha fazla yakınla masını sağladı. Gundat ve Gura zaferleri, ayrıca Đmparator Yohannıs’ın koltuğunu sağlamla tırmasını ve ulusal birliği sağlama çabasında kendisine büyük katkılarda bulunmasını sağlaması açısından da önemlidir. Đmparator Yohannıs artık yaygın ekilde, Đmparatorlukta askeri açıdan e i benzeri bulunmaz biri olarak görülüyordu. eva’nın kralı Mınılik de artık Đmparator’a boyun eğmek dı ında hiçbir tercihi olamayacağını anlamı tı. Kuzey Etiyopya’daki Müslümanların TürkMısır davasına katılabileceğinden korkan Đmparator Yohannıs, daha sonraları onları zorluk kullanarak Hıristiyanlığa döndürmeye kalkı tı. Örnek olarak, Vello99 eyaletinin birkaç yönetici efleri bu i lemi istekle kabul etti ve usulen Etiyopya devlet ve kilise yapısına eklemlendirildi.Diğer yandan nüfusun geri kalan kesimi, dinlerini gizlice korumayı sürdürdüler ve bu sebepten ötürü de “Gündüz Hıristiyan, geceyse Müslüman” olarak tanımlandırıldılar(Bahru,1991:48-49;Hussein.,2000:160-87). Türk-Mısır gücünün Gundat ve Gura sava larında ileri karakollarından Etiyopya’ya i gal giri imlerinden sonra, Đmparator Yohannıs Đngilizlerin bu i gallere kar ı onlara yardım etmeye niyetli olmadığını anladı. 1881’de aniden, Mehdi ayaklanması Türk-Mısır 99 Vello ya da Bete Amhara(“Amhara’ların Evi”) , kuzey Etiyopya’daki bir bölgedir. Amhara adındaki Sami halkının nüfusunu olu turduğu stratejik bir bölgedir. Etiyopya’daki Amhara’ların çoğunluğu Yahudile mi Ortodoks Hıristiyanlardan olu sa da, Bete Amhara’daki Amhara’lar çoğunu, geçmi te de günümüzde olduğu gibi, Müslümanlardı. Đmparator Yohannıs’ın zorunlu din deği imi seferinde Hıristiyanlığa dönen Müslüman sava çı beylerinden biri, sonradan Kral Mikael ismini alan ve XX.yüzyıldaki Osmanlı yanlısı Etiyopya lideri Lıc Đyasu’nun babası olan Đmam Muhammed Ali’ydi. Bkz.Hussein.,2000:160-87 107 yönetimindeki Sudan’ı çalkaladı. Sudan’daki Türk-Mısır garnizonları birer birer Mehdi’nin önünde dü üyor, iki yıl içerisinde de durum, tam anlamıyla bir askeri faciaya dönü üyordu. Sudan’ın kuzeyinden Mısır’a geçi yollarının kapanması üzerine, Mısır güçleri kaçı ın yalnızca Etiyopya üzerinden Massava’ya doğru olabileceğini anladı. Bu yüzden zor durumdaki Mısır askerlerini kurtarma görevi, 1882’de Mısır’ı tek taraflı i gallerinin Mısır konusunda sorumluluklarını arttırdığını dü ünen Đngilizlere kalmı tı. Đngilizler, Đmparator Yohannıs’in bir önceki yıl iki kez sava mı olduğu Mısırlıların isteklerine sıcak bakmayacağını anlamı lardı. Bu sebepten ötürü, Sudan’da büyük facialardan kurtulmak için, Đngilizler Amiral Sir James Hewitt’i Etiyopya Đmparatoru ile pazarlıklara oturması için Adva’ya gönderdi. Yoğun pazarlıklardan sonra anla ma zemini bulundu ve Đmparator Yohannıs ve Amiral Hewitt, 3 Haziran 1884’te Hewitt (ya da Adva) Antla masını imzaladı. Antla ma, Mısır ordusunu Sudan’dan çekilirken Etiyopya toprakları üzerinden geçip, Mısır kolonisi Massava’ya geçmelerine olanak veriyordu. Bunun kar ılığında, Mısırlılar derhal Bogos mahalinden ve i gal ettikleri tüm ovalardan, “kanunen ait oldukları” Etiyopya Đmparatoru’na devretmek üzere çekileceklerdi. Bu, Đngiliz hükümetinin garantörlüğünde yapılacaktı. Dahası, eğer Mısır Massava’dan çekilecek olursa, Yohannıs’in bölge üzerindeki tüm hakları ve çıkarları Đngilizler tarafından gözetilecekti. Yohannıs’e göre bu, liman üzerindeki taleplerini kabul ettikleri anlamına geliyordu. Yohannıs önceki dü manı Mısır’ın Sudan’da kalan güçlerinin güvenli biçimde Etiyopya üzerinden geçi ine izin verdi. Bu, sonunda hayatına mal olacak Sudanlı Mehdilerin sonsuz öfkesini kazanmasını sağladı. Mısır aslında Mehdi hareketinin kuzeyde Mısır’a yayılmasını önlemek amacıyla ordularını birle tirmeyi, dolayısıyla da Massava’dan çekilmeyi planlıyordu. Mısır limanı Đngilizlere ya da Đngilizlerin uygun gördüklerine devretmeye hazırdı. Bölgede bu ölçüde geni lemeye kar ı olan Đngilizler, bununla birlikte Massava’nın Đmparator Yohannıs’a geri verilmesiyle anında Fransızların avantaj kazanmalarından ve limanı ele geçirmelerinden korkuyorlardı. Bu yüzden, Đtalyan hükümetiyle kurulan gizli ileti imle, Fransızlar fark etmeden Đtalyan askerleriyle dolu bir gemi gizlice Süvey kanalından geçti ve Massava’da demir attı. Mısırlılar kaleyi Đngilizler tarafından gönderilen Đtalyanlara bıraktı ve oradan uzakla tı. Đtalyanlar Massava’da bayraklarını dalgalandırdılar ve Đtalya ve Etiyopya arasındaki uzun süreli ihtilaflar ba lamı oldu(Bahru,1991:55-57;Zewde,1975:94-100; Rubenson,1966:59) 108 Massava’daki Đtalyan i galini duyan Đmparator, kelimenin tam anlamıyla afallamı tı. Dostları olan Đngilizlerin onu bu ekilde sırtından vurmalarına inanamıyordu. Đmparatoru daha çok a ırtan, Đtalyanların iç bölgeleri zorlamaları ve stratejik noktaları i gal etmeleriydi. Tüm bu geli meler, 1887’de tarihi Dogali Sava ı’nı ve Đtalyan güçlerinin Saati’yi ku atmalarını doğurdu. 1888 yılına gelindiğinde, Yohannes’in üç taraflı bir gerginlikten muzdarip olduğu söylenebilirdi. Kızıl Deniz kıyısında Đtalyanlarla bir mücadeleye giri mi olmasının yanında, Gojjam’daki ve eva’daki uyrukları Kral Tekle Haymanot ve Kral Mınılik’in kendisine kar ı ayaklandığı haberlerini de aldı. Böylece, Đmparator dikkatini Đtalyanlardan isyankar uyruklarına çevirmek zorunda kaldı.Đmparator Yohannıs Gojjam ayaklanmasını sertçe bastırmasına rağmen, yüzünü eva’ya dönmek üzereyken Mehdi kuvvetlerinin Gondar ehrini yağmaladıkları ve kutsal kiliselerini de ate e verdiği haberlerini duydu. Bu yüzden, batıya yönelerek Mehdi kuvvetleriyle yüzle ti(Bahru,1991:57-59;Zewde,1975:199). Massava’daki Đtalyan i gali gibi, Mehdi Sudan ile Etiyopya’nın yüzle mesi de Türk-Mısır geni lemesinin bir sonucuydu. Mehdi hareketi, bir köktendinci ve Türk-Mısır yönetimine kar ı bir milliyetçi direni ti. Bu bağlamda, bu direni öncelikle Mehdilik dü üncesine göre hain ve baskıcı olan Türklere ve Mısırlılara yönelikti.Đmparator Yohannıs’ın Hewett Antla ması’ndaki uygulamaları sebebiyle Mehdi nefretinin Etiyopya’ya dönmesine sebebiyet verdi. Ku atılan Mısır garnizonlarına uzatılan Etiyopya yardım eli, kendini nefret duyulan bir dü man biçimine sokmasına neden oldu. Aynı anda, Etiyopya ile Mehdi Sudan arasındaki tampon görevindeki Mısır bertaraf edildi ve iki ülke doğrudan yüzle mi oldu. Đmaparator Yohannıs Mehdi kuvvetleriyle Mettema’da görü tü(Erlich,1996:134-35; Churchill,1952:83). Mettema Sava ı olarak anılan bu sava , Đmaparator Yohannıs’in son sava ı olacaktı: “…9 Mart 1889’da, sava patlak verdiğinde, Tanrı Etiyopya’yı kutsuyor gibiydi. Đmparator ve kuvvetleri Mehdi hattında bir gedik açtı ve Yohannes’in öncelikle sağ eline, ardından da göğsüne aldığı ölümcül bir kur unla vurulmasına değin, zafere doğru ilerliyordu.Hıristiyanlar önce bocaladılar, ardından da dağıldılar…”(Marcus,1994:87-89). 109 Etiyopya hattındaki nizamsızlığı fark eden Mehdi kuvvetleri, harekete geçtiler ve Etiyopyalıları sava alanından kovalamaya ba ladılar.Tela lı gerilemelerinde,Etiyopyalıların ba larında bir kral bulunmuyordu.Mehdi kuvvetleri terk edilmi kampa ula tılar ve bir tabut ve etrafını çevreleyen birkaç rahiple kar ıla tılar. Tabutun üzerinde altın ve mücevherlerle bezeli bir Đncil vardı. Bu büyük bir ipucuydu ve çok geçmeden bu tabutun içindeki ölü bedenin Etiyopya Đmparatoru Yohannıs’ı ait olduğunu anladılar.Mehdi kuvvetleri zafer sarho uydular. Đmparator’un o dönemdeki dü manları Mınılik ve Tekle Haymanot’u bile ürpertecek bir davranı la, Yehuda Kabilesi Muzaffer Arslanı,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın Krallar Kralı IV.Yohannıs’ın kafası bedeninden ayrıldı ve, onunla ölen Etiyopyalı seçkinlerin ve generallerin kafalarıyla Hartum’a götürüldü ve sokaklarda gezdirildi(Marcus,1994-90-91;Bahru,1991:55). Bu bölümde, XVIII. ve XIX.yüzyılın büyük bölümünde Etiyopya-Osmanlı ili kilerinin doğasını ortaya koymak ve bu dönemde Kızıldeniz bölgesinde yüzyıllardır varlığını sürdüren Osmanlı’nın Etiyopyalıların ya amını nasıl her yönden etkilediğini açıklamak amaçlanmı tır.Bir sonraki bölümdeyse,Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde XIX. yüzyılın son yıllarında ve XX. yüzyılın ilk yıllarındaki geli melere bir göz atacağız. 110 IV.BÖLÜM ETĐYOPYA ĐLE OSMANLI ĐMPARATORLUĞU ARASINDAKĐ DAĐMĐ ĐLĐ KĐLERĐN KURULU U 4.1.Deyrü’s-Saltana Manastırı: Dostluğun ve Đhtilafın Kökeni XVI.yüzyıl dan beri süregilen Etiyopya-Osmanlı ilikilerindeki anla mazlıklar,geç XIX.yüzyıl ve ereken XX.yüzyıl’da yerin kar ılıklı anla maya bırakmı tır.Bu durumun olu masına yol açan sebepler nelerdir?I.Dünya Sava ı Etiyopya ve Osmanlı ili kilerini ne yönde etkiledi?Bu sava dönemde Etiyopya ve Osmanlı ili kilerinde Alamanların ne gibi etkisi olmu tur?Bu dönemde Etiyopyada,Osmanlıların ve Almanların faaliyetlere kar ı Đtilaf Devletlerinin tepkisi ne olmu tur?Dördüncü bölümde yukarıda belirtmi olduğum sorulara cevap aradım. Konu hakkında daha net bir fotoğraf ortaya koymak adına, geç XIX.yüzyıl Etiyopya’sına genel bir bakı olu turmanın yararları vardır.Đmparator IV. Yohannıs’in ardından tahta Đmparator II. Mınılik çıktı.1844’te Sahle Mariyam ismiyle dünyaya gelen II. Mınılik, daha önce birbirlerinden tamamiyle farklı olan bölgeleri ve halkları ba arıyla birle tirmesi sebebiyle, çoğunlukla günümüzdeki Etiyopya’nın kurucusu olarak anılır. Mınılik’in ba arısı, yalnızca fetihleriyle değil, ayrıca da verdiği tavizlerle mümkün oldu. 1865’ten 1889’a kadar, yani Đmparator oluncaya değin, Shewa’nın krallık tahtında oturuyordu. Ülkesinin hızlı modernle mesini sağlamak, Menelik’in ülke içindeki en büyük ba arısıydı(Bahru,1991:71-72;Marcus,1994:89;Darkwah,1975:119-21). Đmparator Mınılik 1889’da Đmparatorluk tahtına çıktığında, kendisine silah yardımında bulunan Đtalyanlar, Đmparator’un egemenliği onlara bırakacağını dü ündüler. 2 Mayıs 1889’da, Mınılik Vıçale Antla ması’nı imzaladı. Đtalyanlar, iki farklı antla ma metniyle Mınılik’i oyuna getirmeye çalı tılar. Metinlerden biri Amharca, diğeriyse Đtalyancaydı. 17. Madde’deki bir ifade, her iki metinde de farklı anlamlar ta ıyordu. Đtalyanca versiyonunda:“Đmparator, tüm diğer güçlerle ve hükümetlerle kuracağı ili kilerde Đtalyan hükümetinin i tirakını kabul eder” eklindeydi.Amharca versiyonunda ise:“Đmparator, Avrupa krallarıyla kuracağı tüm ili kilerde Đtalyan hükümetinin yardımını alma hakkına sahiptir” eklinde yer almaktaydı(Bahru,1991:74-75;Marcus,1975:169-170). Mınılik kumpasa getirildiğini anladığında, antla mayı reddetti ve Đtalyanlardan gelen tüm diğer teklifleri ve hediyeleri de geri çevirdi. Osmanlı, Rusya ve Fransa dı ındaki tüm Avrupa güçleri Đtalyanları destekleme yolunu seçti ve onların anlattıklarına inandı.Osmanlı, 111 Đtalyanların Akdeniz ve Kızıl Deniz’deki etkinliklerinden ho nut olmadığından, Etiyopya üzerindeki Đtalyan iddialarını reddediyordu. Đtalyanları Đngilizlerin bekçi köpekleri olarak gören Fransızlar da Afrika Boynuzu’nda güçlü bir Đtalyan mevcudiyetinden rahatsızdı. Ortodoks Rusya da, bir Ortodoks Afrika imparatorluğunun Katolik Đtalyanlar tarafından kolonile tirilmesinden korktuğundan Etiyopya üzerindeki Đtalyan iddialarına kar ı çıkıyordu(Bahru,1991:75;Marcus,1994:95-96;Gebre Sılâse,1959:59). Bu arada, Đmparator Mınılik Đtalyan i galcilere kar ı son bir hesapla ma için hazırlanmaya ba lamı tı.Mınılik’in Đtalyan tehlikesine ba arıyla kar ı koyabilmek için tüm halkını bir araya getirmesi gerekiyordu. Bu süreç, kapsamlı teknolojik modernizasyon ve siyasi önlemleri içinde barındırıyordu; ancak sonuçta 100,000 iyi donanımlı ve birden çok etnik unsuru barındıran askerden müte ekkil büyük bir ordu kurabildi. Eylül 1895’te, Mınılik Đtalyanlara kar ı koymak için doğru zamanın geldiğine karar verdi ve açıkça unları ifade etti: “Tüm cömertliğiyle Tanrı, dü manlarımı etkisizle tirdi, imparatorumu büyüttü ve beni de bugüne kadar muhafaza etti. Tanrı’nın lütfüyle saltanatımı sürdürdüm… Ülkemizi parçalayacak ve dinimizi deği tirecek olan dü manlar geldi. Tanrı’nın bizlere sınır olarak çizdiği denizi a tılar… Bu dü manlar ilerledi ve köstebekler gibi ülkemize oyuklar açtı. Tanrı’nın yardımıyla onları temizleyeceğim”(Bahru,1991:77;Gebre Sılâse,1959:61;Marcus,1994:96). Roma,Mınılik’in tutumundan ötürü öfkelendi ve Eritre’nin Đtalyan valisi General Oreste Baratieri’ye misilleme emri verdi. Baratieri, Etiyopyalılardan Adigrat, Adva ve Mekelle’yi ele geçirdi ve Đtalya’da kahraman ilan edildi. Đtalyanlar, Roma medeniyetine ihtiyaç duyan bir barbar takımı olarak gördükleri Etiyopyalıları oldukça küçümsedi ve Baratieri, iftiharla Mınılik’i bir kafese kapatacağını söyleyerek Eritre’ye döndü. Bu arada, Mınılik Addis Ababa’da yüz bin askerlik bir ordu bir araya getirdi. Bu askerlerin yüzde ellisi modern silahlarla donatılmı tı. General Baratieri yalnızca yirmi be bin asker toplayabilmi ti ve kar ı tarafın kendi ordusundan sayıca üstün olduğunu anlayınca, Mınılik tarafından 45 gün ku atma altında kalacağı Adigrat’a geriledi. Mınılik’in hediye olarak sunduğu garnizonlarına güvenli geçi ve müzakere teklifi Đtalyanları yalnızca çileden çıkardı ve Ba bakan Crispi’nin hükümeti, sava a devam etmek için takviye kuvvetleri ve daha fazla para gönderdi”(Bahru,1991:77-79;Gebre Sılâse,1959:61-63;Marcus,1994:9799;Prouty,1986:159). Baratieri’nin umduğu gibi saldırmaktan ziyade, Mınılik ordularını Adva’da topladı ve beklemeye koyuldu. Her iki taraf da kar ı tarafın saldırmasını bekledi ve orduların ikmal maddelerinin tükenmeye ba laması dı ında ubat 1896’da hemen hemen hiçbir geli me olmadı. Mınılik, ordusu için erzak yığınağı yaptığı depolar in a etmesine rağmen bu depoların da hızla bo aldığı görüldü. Kral, gerilemeyi bile dü ünmü tü. Đtalyanların 112 erzakları ancak 1 Mart’a kadar dayanabilirdi ve bu erzaklar da yarı yarıya tükenmi ti. 29 ubat’ta, Crispi’nin kendisini korkak ilan ettiği telgrafından öfkelenen ve subayları tarafından cesaretlendirilen Baratieri ilerlemek için hazırlıklara ba ladı. Đki ordu, 1 Mart 1896’da tarihi Adva Sava ı’nda kar ı kar ıya geldi ve tüm dünyanın beklentilerinin aksine, i galci Đtalyan ordusu yiğit Etiyopyalı vatanseverler tarafından küçük dü ürüldü.Adva’daki zafer haberini alan dünyanın dört bir yanındaki siyahlar, bu haberi sevinçle kar ıladı.Etiyopya özgürlük mücadelelerinin bir sembolü oldu ve siyah entelektüeller ve dini liderler bu ülkeye hac yolculukları düzenlemeye ba ladılar.Adva Sava ı, yalnızca Etiyopya’nın Roma tarafından sömürgele tirilmesini önlemesi dolayısıyla değil; ayrıca da dünya toplumları nezdinde bir Afrika ülkesinin statüsünü yükseltmesi nedeniyle de büyük önem arz ediyordu100”(Bahru,1991:81-83;Marcus,1994:99-100;Henz,2000:180; Berkeley,1902:403). Adva Sava ı’nın ardından gelen on yıl içerisinde, Đmparator II. Mınılik içeride güç ve dı arıda ise prestij bakımından zirvedeydi.Đçerideki güç mücadelelerinde,Mınılik’in kar ıla tığı problemler öncelleriyle kıyaslayacak olursak önemsiz derecedeydi. Dı arıda ise, Đtalyanlara kar ı aldığı zafer ona büyük bir ün kazandırmı ve hatta bir yabancı ara tırmacı tarafından ünlü Alman ansölye Otto von Bismarck ile kar ıla tırılmı tı. Özel ve resmi dairelerden yabancılar Addis Ababa’ya akın ederek ayrıcalıklar kazanmaya ve çıkarlarını takdim etmeye çalı tılar101”(Bahru,1991:81-83;Marcus,1994:99-100). Batı, Etiyopya’nın zaferini safsata yoluyla açıkladı. Irkçı görü Batılılara siyahların beyazları yenebileceği itirafında bulunmalarına izin vermediğinden, Avrupalılar bir anda Etiyopyalıların ekvator güne ine maruz kalmı beyazlar olduklarını ke fettiler. Daha önceleri Afrikalı karde leriyle miskin, cahil ve dü ük sıfatlarını payla ırlarken, birden aydınlanmı , ilerici ve enerjik sıfatlarına mazhar oldular. Beyaz rahipler tarafından çoğu kez yoz ve bayağı olarak anılan Ortodoks kilisesi, artık Kutsal Ruh’un aracı ve Etiyopya milli ruhunun muhafaza edicisi olarak görülmeye ba lanmı tı.Daha önceleri barbar bir yönetici olarak görülen Menelik de hükümdarlık faziletinin, bilgeliğin ve ferasetin timsali halini almı tı. Sava tan önce itibarını yitirmi ve açgözlü olarak tanımlanan asilzadeler, tek amaçlarının hükümrana ve onun tebaasına hizmet vermek olan mert ki ilere dönü mü lerdi.Korkak bir ayaktakımı olarak görülen Etiyopya ordusu bir anda kahraman ni ancılar birliği olarak anılmaya ba landı.Ansızın dirilen Etiyopya devleti çok sayıda gazeteci ve gezginin uğrak noktası oldu. Đmparator Menelik ilgiden memnundu; zira ilk amacı ülkenin bağımsızlığının tanınmasını sağlamaktı.bkz.Bahru,1991:81-83;Marcus,1994:99100;Henz,2000:180; Berkeley,1902:403. 100 101 Örneğin,Etiyopya’yı çevreleyen üç emperyalist güç (yani Đtalya, Đngiltere ve Fransa) zaman kaybetmeden Etiyopya’yı bağımsız ve egemen bir Afrika ülkesi olarak tanıdı ve 1897 yılında Addis Ababa’da sırasıyla büyükelçilikler açtı. Bkz.Bahru,1991:81-83;Marcus,1994:101-102. 113 imdi burada duralım ve Deyrü’s-saltana manastırı’na geçelim.Deyrü’s-saltana manastırı nedir? Etiyopya-Türkiye ili kileri ile ne gibi bir ortak noktaya sahiptir? Deyrü’s-saltana manastırı, Kudüs’teki Kutsal Gömüt Kilisesi’nin apellerinden biri olan Ermeni Azize Helena apeli’nin çatısında bulunuyordu. Etiyopyalılar, bu manastırın ismini Saba Melikesi Belkıs’a bu araziyi verdiği iddia edilen Đncil’deki Kral Süleyman ile bağda tırıyorlardı; diğer bir yandansa, Kıptiler bu manastırın ismini 1187’de Haçlı Kudüs Krallığı’nı yendikten sonra bu araziyi Kıptilere bağı ladığı öne sürülen Selahattin Eyyubi’ye adamı lardı(EMAKA,1278;Van Donzel, 1980:93-95;O’Mahoney,1996,1-15; Mattewos,1996:3-7). Etiyopya Ortodoks cemaati, Kutsal Topraklar’daki en eski topluluklardan biridir. Arap istilasından çok önceleri Kudüs’teki varlığı yazılı kaynaklarda mevcuttur. Enrico Cerulli’nin “Filistin’deki Etiyopyalılar” isimli ba yapıtında, 386-412 yılları arasında Beytüllahim’de ya amı olan Aziz Jerome’un öğrencilerinin mektuplarında Kutsal Topraklar’daki Etiyopya cemaatinin bahsinin geçtiği yazar.Daha sonraları, 636 yılında Kudüs’ün Arap fatihi Halif Ömer bin el-Hattab’ın yayınladığı Kararname’de, Kudüs’e hac yapmaya gelenlerden farklı olarak, Etiyopyalıların Yunanlılar ve Đberyalılar gibi Kudüs’te mülk sahibi yerle ikler olduklarından dem vurulur. Bunun ardından, Sultan I. Selim (15121520) ve I. Süleyman (1520-1566) Yunanlıların, Etiyopyalıların, Gürcülerin ve Sırpların malvarlıklarına yönelik vergilerde ayrıcalıklar ve dokunulmazlıklar sağladıkları fermanlar yayınlamı lardır(Van Donzel,a.g.e.,93-95;Cohen,2008:13;O’Mahoney,a.g.e.,1-15). Etiyopyalı liderler yüzyıllar boyunca Kudüs’teki Etiyopya cemiyetiyle düzenli bir ekilde bağlarını sürdürmeye devam etti.Kutsal Topraklar’daki Etiyopya Hıristiyan cemaatinin varlığını sürdürmesi, büyük ölçüde Hıristiyan Etiyopyalı kralların finansal desteğine bağlıydı. Đmam Ahmed’in XVI. yüzyıldaki cihadı, Kudüs’teki Etiyopya cemaatinin üzerinde de etkilerde bulunmu tu. Bu karı ıklık döneminde Etiyopya’da Kudüs hakkında dertlenebilecek hiç kimse yoktu ve cemaat de gev emeye ba ladı102(Van Donzel,a.g.e.,95;Pedersen,1987-88:33-35). Yoksulluk içerisinde, Kudüs’teki Etiyopyalılar Kutsal Gömüt’ün ana binasındaki tutunma noktalarını yitirdiler ve günümüzde de oldukları gibi çatıya çıkmaya zorlandılar.Ancak Etiyopyalılar orada bile güvende değillerdi. Đnanç sahibi yöneticilerin aktif desteğini alan daha güçlü kiliseler yava yava Etiyopyalıların malvarlıklarına tecavüz etmeye ba ladılar. 102 Osmanlı’nın yükseli i ve Đmam Ahmed’in sava ları Kudüs’teki Etiyopya cemaati üzerinde yoksulla tırıcı ve geriletici etkiler yarattı. Bu dönemde birkaç rahip Kudüs’ten Avrupa’ya göç etti. Örneğin, Abba Tomas ya da Wolde Samuel Bahtawi ve Abba Petros “Aetiophis” ya da Tesfa Tsiyon Roma’ya gitti ve Avrupalı bilginler için önemli bilgi kaynakları oldu. Bkz. Pedersen, 198788: 33-47;Mattewos:1996:23-27. 114 Bu malvarlıklarının kayıt dı ı olanları bugün bile Etiyopyalıların ellerinde değildir.Tüm ilgili belgeler, XVIII.yüzyılın Kudüs’teki Etiyopyalı hacılar ve yerle ikler için zor bir yüzyıl olduğunu yazar. Kudüs’teki Etiyopyalı hacılar ve yerle ikler hem Müslüman Türkler hem de Kıpti ve Ermeni dinda ları tarafından taciz edilmi lerdi.Yoksulluklarıyla ve Ermeni cemaatinden aldıkları yardımlarla hayatta kaldıklarıyla ilgili önemli referanslara sahip olsak da, Etiyopyalılar bir ekilde ayak diremeyi ba ardılar. Bir Anglikan misyoneri olan William Jarret’in XIX. yüzyıldaki yazılarında, Etiyopyalı papazların yalnızca gıdaya ula abilmek adına Yunan Ortodoks Kilisesi’ne katıldıklarına dair bilgilere rastlarız. Etiyopyalılara dü manlık besleyenlerin arasında, a ırtıcı ekilde Mısır’daki Kıpti Kilisesi’ne mensup olanlar da vardı. Kıpti ve Etiyopya Kiliseleri teoloji ve yapı anlamında yakın müttefik konumunda olsalar da, Kıptiler Etiyopyalıların XVIII.yüzyılda kendilerinden ayrılmalarına içerlemi lerdi103(Pedersen,a.g.e.,47-53). Etiyopyalılar XIX.yüzyılın ba larında çok fena vaziyetteyken, Kıptiler onları taciz etmeye ba ladılar.Çatıdaki Deyrü’s-saltana manastırı, mülkiyetinin kendilerine ait olduğunu dü ünen Kıptiler tarafından mücadeleye sahne oldu. 1838 yılında veba hastalığı Kudüs’ü vurduğunda ve Etiyopyalı papazlar öldüklerinde, Kıptiler manastırı ele geçirdi ve Etiyopyalılara göre Etiyopyalıların manastırın tapularının da dahil olduğu Deyrü’s-saltana manastırı’daki kütüphaneyi ate e verdi. Sonuç olarak, malvarlığının pek çoğu Kıpti ve Etiyopyalı dinda larının en güvendikleri Ermeni Kiliselerine dağıtıldı. Bununla birlikte, vekil papazlar geldiklerinde Kıptiler ve Ermeniler odalarının anahtarlarını onlara geri vermeyi reddetti ve Etiyopyalılar Kutsal Gömüt Kilisesi’nin çatısındaki Deyrü’s-saltana manastırında birkaç kulübeye itelendiler104(Perdersen,a.g.e.,:33-47;Mattewos,1996,43-51). 103 Farklı kaynaklardan XVI.yüzyıldan XIX.yüzyılın sonuna kadar Kudüs’teki Etiyopya cemaatini incelersek, kutsal yerlerdeki haklarını yitirdiklerini ve sonuçta da,XVIII.yüzyıldan itibaren Kıptilerin eline geçen, köhne Deyrü’s-saltana Manastırı’yla sınırlandırıldıklarını anlarız.Örnek olarak, hem Kıpti hem de Etiyopya kaynaklarından 1774 tarihinde Đbrahim Gawhari isimli bir Mısırlının ve sekiz kölesinin Deyrü’s-saltana manastırı’a varı ını ve burada yarattığı rahatsızlıkları öğreniriz.1793-1794 tarihindeki hac yolculuğu sırasında, bir Rus hacı ve varis rahip olan Sarovlu Meletij Kıpti ve Etiyopyalı papazlar arasındaki iddetli tartı malara ve Etiyopyalıların hasımlarını sopalarla kovaladığına tanık oldu. Bkz.Perdersen,1983,87-91, Mattewos,1996,43-51. 104 Etiyopyalı kaynaklara göre, veba nedeniyle Etiyopyalı papazların ve rahibelerin ölümlerinin ardından Kudüs’teki Mısırlı Osmanlı valisi Đbrahim Pa a, vebanın Etiyopya par ömenlerinden yayıldığı iddiasıyla, aralarında mülk tapuları ve haklarıyla ilgili tarihi ve dini materyallerin de bulunduğu kutsal kitapların ve belgelerin yakılmasını emretti. Bu ekilde, Etiyopyalılar Deyrü’s-saltana manastırı’daki haklarını yitirmi oldular. Kudüs’e ba ka papazlar geldiğinde Kıptiler öncellerin haklarını i gal etmi lerdi ve sonuçta Mısır 115 Bir önceki bölümde de belirtildiği gibi, XIX.yüzyıldaki Etiyopyalı liderler için Đngiliz desteğine ba vurulan en önemli konulardan biri Kudüs’teki Etiyopyalı hacılara kar ı Türklerin davranı larıyla ilgili konuydu. Filistin’deki Türk valiler tarafından Kutsal Topraklar’da Etiyopyalı hacılara ve yerle iklere yönelik asırlardır süren kötü davranı lar dinmek bilmeyen bir ekilde devam etti.A ağılanan ve hırpalanan Etiyopyalı seyyahların hikayeleri Etiyopya’ya vardığında Etiyopyalı önderlerin üzerinde, seyyahlara etkin bir koruma sağlama konusunda bir baskı olu turmaya ba ladı. 1846 gibi erken bir tarihte Ras Ali, Kudüs’teki Anglikan piskoposu Samuel Gobat’a Etiyopyalı seyyahları koruma altına alması konusunda ricada bulundu ve daha sonra da yine Plowden’e Kudüs’teki Đngiliz konsolosunun aynısını yapması konusunda onunla konu ması talebini iletti(EMAKA,1278;Mattewos,a.g.e.,58-61; Perdersen,1983,91-93). Nisan 1848’de Đmparator Sahla Dıngıl’ın105Deyrü’s-saltana manastırı’nın mülkiyetinin Etiyopya cemiyetine aktarılması konusunda yardımlarını talep etmek amacıyla Osmanlı Sultanı I.Abdülmecid’e ve Piskopos Samuel Gobat’a yazmı olduğu mektuplara da değinmek gerekir. Sultan I.Abdülmecid’e yazdığı mektupta, Đmparator a ağıa daki sözlerini sarf etmi tir: “…በቆስጠንጢኖስ መንግሥት ፫፻፭ ዓመት በእስላም መንግሥት ሺሕ ከ፪፻፩ ዓመት የያዝነውን የነበረውን በእጃችን እስከ ዛሬ ድረስ ሮም ግሪክ ሲቀማነ ምን ነው ዝም አልህ አንተን ያህል ንጉሥ ሳለህ እንቀማ አስመልስልነ…”106(EMAKA,1278). Çeviri:“…Kontsantin hükümeti (Roma Dönemi) sırasında 305 yıldır ve Müslüman hükümeti (Müslüman Hilafet Dönemi) sırasında da 1201 yıldır mülkiyetimiz altında bulunan manastırımızın Romalılar ve Yunanlar tarafından gasp edilmesine Kıpti Kilisesi’nin entrikaları sayesinde itildiler.Bkz.Mattewos,1996,43-61. yeni Etiyopyalılar kilisenin çatısına 105 Đmparator Sahla Dıngıl, aralıklarla 1832 ve 11 ubat 1855 tarihleri arasında, yani Zamana Mesafınt’in (‘Prensler Çağı’) sonlarına doğru, ‘Nıgüsa Nagast’ (‘Kralların Kralı’) unvanına sahip oldu. Söylentilere göre, Đmparator Fasiladas’ın küçük oğlunun neslinden gelen Gabra Masay’ın oğluydu. Aslında, Sahla Dıngıl yalnızca bir kuklaydı ve gerçek güç, naibi II. Ras Ali’nin ellerindeydi. Belirli bir siyasi güce sahip olmasa da, Etiyopya dı ındaki temsilcilere unvanını ve mührünü kullanarak mektuplar gönderdi.Bkz.EMAKA,1278. 106 Piskopos Samuel Gobat’a yazdığı kısa mektupta, ona Kudüs’teki Etiyopya cemiyetini koruması konusunda yalvarır. Bkz.EMAKA,1278. 116 neden göz yumdun?Senin gibi bir hünkâr bulunurken nasıl oldu da manastırımızı kaybettik?Geri almamıza yardım et… Bu arada Kudüs’te ikamet eden Etiyopyalıların durumu da kötüle meye devam etti. Türklerin yardımlarıyla Ermenilerin eline geçen Kutsal Gömüt’ten mahrum bırakılan Etiyopyalı rahipler korunma ve kilisenin yönetimini tekrar ele alma talepleriyle Kudüs’teki Đngiliz konsolosuna ba vurdular. Đngiliz konsolosu Finn, ba arılı ekilde Türk otoritelerine müdahalede bulunarak Etiyopyalılara tekrar kiliseye gitme hakkını verdi. Ancak, Finn’in resmi müdahalesi Đngiliz hükümetini memnun etmedi. Đngiliz hükümeti bir yandan Etiyopyalıları dost Hıristiyanlar olarak görüp üzerlerinde ‘gayrıresmi etki’ uyandırmak isteseler de, Osmanlı hükümetiyle konsolosun resmi müdahalesi sebebiyle siyasi ve diplomatik sorunlar içerisinde düğümlenmek istemiyorlardı. Palmerston, Finn’e bu tip durumlara Đngiliz hükümetinin resmiyetini değil kendi iradesini kullanarak müdahalede bulunmasını tembih etti (House of Commons,1868:224-227; Great Britain 1867:1-2). Ancak, Konsolos Finn’in ve Piskopos Gobat’ın müdahaleleri Etiyopya’yı zorluktan çıkarmada ba arısız oldu. 1852’de Etiyopya’nın siyasi ve dini önde gelenleri zorluktan kurtulmak adına birle ti. Gondar’daki bir bulu manın ardından Kudüs’teki Etiyopyalılar adına Đngiltere’nin resmi korumasını talep etmeye karar verdiler. Ras Ali ve Decazmaç Vube Kraliçe Viktorya’ya bir mektup göndererek konu hakkında yardım taleplerini ilettiler.Kudüs’teki Anglikan Piskoposu Samuel Gobat’a da Etiyopyalı hacıları koruma konusunda yetkili olmasını önerdiler.Ras Ali’nin talebi ve Piskopos Gobat’a yönelik öneri Temmuz 1852’de Dı Đ leri Bakanlığı’na ula tı. Etiyopyalılara gönderilecek resmi yardım bir nebze tartı ma konusu oldu(Great Britain,1867:3; Fılipos,1952:5-7) Müste ar Hammond, Piskoposu Samuel Gobat’ın Etiyopyalılara önerebileceği ruhani korumanın Đngiliz hükümeti ile hiçbir alakası olmayacağını öne sürdü. Eğer Etiyopyalılar Türkler tarafından saldırıya uğramı larsa, Đngiliz konsolosu “makamlarını kullanmak” suretiyle Hıristiyan Kilisesi’nin mensuplarını dini olmayan bir korumaya tabi edebileceğini dile getirdi.Ancak,“Osmanlı hükümetinin bir Türk bölgesi olduğunu iddia ettiği, ancak bizlerin bağımsız olarak gördüğümüz Etiyopya’yla ili kin Osmanlı hükümetiyle girilebilecek herhangi bir tartı madan kaçınmak gerektiği” konusunda da bir uyarıda bulundu.Dı i leri Sekreteri, Hammond’un görü lerine katıldı(Great Britain,1867:9). Osmanlı hükümetiyle Etiyopya yüzünden bir münaka aya girmek konusunda isteksizdi.Konu üzerinde Palmerston’un belirlediği rotadan sapmanın bir anlamı olmayacağı görü ü dolayısıyla Finn’e, “Majestelerinin Hükümeti, Osmanlı toprakları üzerindeki Habe lilere[Etiyopyalılara] resmi koruma gönderme sorumluluğunu üzerine alamaz” eklinde bir öneride bulundu ve kendisinin gayrı resmi etkisiyle konuya 117 yakla masını ve Đngiliz hükümetini buna dahil etmemesini istedi. urası açıkça belliydi ki, ne yerel siyasi sebepler ne de Đngilizlerin Etiyopyalıları karde Hıristiyanlar olarak görmeleri bu yerel siyasi ihtiyaçlara ula mada kendilerini Osmanlıların kar ısına almalarını ağır bastırıyordu. Đngilizlerin Avrupa’daki daha büyük siyasi çıkarları ve Hindistan’daki mevcudiyetleri Osmanlı Đmparatorluğu ile olan dostluğu gerektiriyordu.Bu dü ünceler,Đngilizleri Osmanlı Đmparatorluğu’na kar ı Etiyopya tarafından siyasi ve diplomatik destek taleplerine olumlu yanıt vermekten alıkoydu. Etiyopya’daki Đngiliz konsolosu Plowden’in ki isel etkisini ve popülerliğine Osmanlı korudu 107 Đmparatorluğu’nun bir dostu olan rağmen,Etiyopya Müslüman Đngiltereye kar ı olan üpelerini (Fılipos,1952:8-11;Great Britain,1867:9-12). Kudüs’teki Etiyopyalı papazlara yönelik çabalar Ras Ali ve Decazmaç Vube tarafından XIX.yüzyılın ortalarından itibaren ba lamı olsa da, Kudüs’teki manastırın tekrar uluslar arası bir konu haline getirilmesi 1855’te Đmparator II.Tevödros’un Etiyopya tahtına çıkmasıyla birlikte gerçekle mi tir. Bu dönem içerisinde yüz küsur kadar Etiyopyalı papaz Kudüs’te toplandığında, Ermeniler kutsal yerlerde üstünlük iddia ediyorlardı.Kudüs’te o dönemdeki Piskoposu Samuel Gobat Kudüs’teki kutsal yerler üzerinde haklarını talep eden Hıristiyan Ermenilere kar ı Ermeni ve Kıpti dinda larının kötücül tavırlarına ahit oldu. Piskopos, Etiyopyalı papazların ve rahibelerin “kültürlü ve saygılı ki iler olduğunu, ancak Kiptiler ve Ermeniler tarafından yaratıklar ya da köleler gibi muameleler gördüklerini, (Etiyopyalıların) Ermenilerin istekleri dı ında kendi mabetlerine giremediklerini ve bir seferinde de bir üyelerinin cenaze törenini yapmak için mabetlerine alınmadıklarını” yazmı tır. Ayrıca Piskopos Samuel Gobat, “Manastırlarının anahtarı rakiplerinin elindedir Etiyopyalı liderler Müslüman Osmanlılara kar ı bir tür Hıristiyan dayanı ması arayı ındaydı. Buna kar ın, Etiyopya liderleri zamanın uluslar arası siyaseti hakkında etkin bilgiye sahip değillerdi. Bu sebepten, Konsolos Plowden, Mart 1853’te Đngiliz yetkililere gönderdiği bir mesajda, Britanya’nın Osmanlı Đmparatorluğu’na yönelik politikaları konusunda Etiyopyalı liderleri ikna etmede ya adığı sıkıntıları ifade eder: “Benim için, bu cahil, en azından dı politikalar konusunda cahil, bu ırka (Etiyopyalılara) Đngiliz hükümetinin Osmanlı Sultanı ile dostane ili kileri sürdürme arzusunu açıklamam çok güç oldu.”Bkz.House of Commons,1868:178-179. 107 118 ve bir keresinde ertesi sabah Kıpti gardiyanın kapılarını açana kadar bu manastırda kilitli kalmı lar, bu sebepten dolayı iddetli hastalıklar olduğunda bir tabip çağıramamı lardır” eklinde eklemi tir(Gobat,1884:297). Kudüs’teki Etiyopyalı papazların maruz kaldıkları bu onur kırıcı davranı ların farkına varmasının ardından, Đmparator II. Tevodros’un kafasında kendi topraklarıyla Kudüs arasındaki hattın Türk-Mısır yönetiminden temizlenmesi ve orada dini mevcudiyetten daha fazlasını sağlama fikirleri doğmu tur(EMAKA1281;Mattewos,1996:55;Perdersen,198788:45-46).Önceki bölümde de gördüğümüz gibi, Nisan 1868’de Etiyopya’yı Đngiliz sömürgecilerle sava a sürükleyen ve Đmparator II. Tevodros’un ya amını elinden alan olaylardan biri, Kudüs’teki Etiyopyalu papazlar ve manastır için yeterli güvenlik sağlama adına düzenlenen seferdi. Rahip ve sava çı kral olan Đmparator IV. Yohanıs, Kudüs’teki Etiyopya manastırında temsil edilmek adına, o dönemde bölgede hüküm süren Đngilizlerle samimi ili kilerini kullandı. Đmparator olmazdan önce de, papazlarla mektuplar aracılığıyla düzenli ekilde haberle iyordu. Onlara para gönderiyor, nasihatler veriyor ve “Erdemli duacılar, her ko ulda yardım edin ve hizmet verin. Erdemlilerin duacılarıyla bir ülke kurtulur” diyerek o ve ülkesi için dua etmelerini istiyordu. Osmanlılar ve onların vekilleri Mısırlılarla yaptığı sava lardan elde ettiği sava ganimetleriyle toprak satın alıyor ve Kudüs’te bir kilise in a ettiriyordu.Mehdi güçlerine kar ı Mart 1889’daki sava ta hayatını kaybettikten sonra, ardılı Đmparator II. Mınılik “Etiyopya Caddesi”nde yer alan Debre Gennet, ya da “Cennet Dağı”, adındaki Kilise’nin in asını tamamladı108(Perdersen,1983:87-88;Mattewos,1996:65- 67)Đmparator Mınilik döneminde Etiyopyalılar, Kıptiler, Ermeniler ve Türkler arasında bir çeki me sahası olan Deyrü’s-saltana manastrı, Etiyopya ve Osmanlı arasındaki kar ılıklı 108 1888 yılında, Đmparator Yohannıs’in Mart 1876’da Gura Sava ında Türk-Mısır guçlerden ele geçirdiği hazineler ile Kudüs’teki Etiyopya cemaati Kudüs’ün duvarları dı ında büyük çapta topraklar aldı. Bazıları Đmparator’un üç, bazılarıysa yedi kutu hazine ele geçirdiğini söylese de, her ne kadar olursa olsun, bu hazinenin miktarı toprak satın almak ve üzerine yeni bir manastır ve kilise in a etmek için yeterliydi. Bu yapı kompleksi Amharca “Cennet Manastırı” anlamına gelen Debre Gannet adını aldı. Kudüs’te üzerinde bulunduğu caddeye Etiyopya Caddesi ismi verildi. Bkz. Perdersen, 1983:88-89; Mattewos,1996:65-68. 119 ili kilerde resmi bir sebep halini aldı.Bu dönemde Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorluğu arasındaki resmi diplomatik ili kilerin ba langıcı ve bu ili kilerin ekillenmesi noktasında Deyrü’s-saltana manastrı’nın önemi konularında Orhonlu:“Osmanlı Devleti’nin Habe istan[Etiyopya] ile doğrudan doğruya siyasi münasebet tesis etmesi XIX. Yüzyılın ortalarında vuku bulmu tur. Bundan evvel ba ka bir mahiyette olmak üzere bir takım münasebetin bulunduğuna i aret etmek icap eder.Bu Kudüs’teki Deyrü’s-saltana Manastırı ile mü temilâtı hakkındaki Habe taleplerinden ileri gelmektedir”(Orhonlu,1996:163). Seleflerinden farklı olarak, Đmparator Mınılik hem çok ba arılı bir ordu komutanı, hem de olağanüstü bir diplomattı. Örneğin, II. Tevodrös ve IV. Yohanıs’in aksine Avrupa’yla kurulacak bir Hıristiyan dayanı ması fikrine takılı kalmamı tı. Ustaca, “dü manımın dü manı dostumdur” ilkesini kullandı. Ona göre, dünya siyasetinde kalıcı dostluklar ve kalıcı dü manlıklar yoktu. Bu yüzden, daha önce de belirttiğimiz gibi, emperyalist Đngiliz, Fransız ve Đtalyan kom ularının etkilerini dengede tutmak adına, Mınılik yalnızca dini benzerlikler değil, ayrıca da ortak siyasi ve stratejik çıkarlar üzerine kurulu bir dı politika formüle etti. 1895’in ortalarında, Fitavrari Damtew ve Mınılik’in sekreteri Grazmaç Yosef Nıgüse gibi Mınılik’in yüksek mevkili temsilcilerini ve Mınılik’in Rus danı manı ve diplomat Nikolai Leonitev’i içeren bir Etiyopya delegesi, Đtalya’ya kar ı Etiyopya’ya destek aramak amacıyla Rusya’yı ziyaret etti.109Etiyopya delegasyonu, 30 Haziran 1895’te Çar II. Nikolay ve Çariçe Alexandra tarafından Peterof’ta sıcak bir ekilde kar ılandı. Etiyopya’ya dönü yolculukları üzerinde, Ağustos 1895’te, Fitavrari Damtew ve kafilesi Đstanbul’da Bâb-ı Âlitarafından da yakın bir kar ılama gördü(Caulk,2002:478;BOA. D.16,G.6,F.Y..PRK.PT; 21/Ra/1315). 1896’nın sonunda, Đmparator Mınılik Grazmaç Yosef ve Leontev’in dahil olduğu bir ba ka Etiyopya delegasyonunu Rusya’ya gönderdi. Delegasyonun hedeflerinden birisi, Kudüs’te 109 Nikolai Stepanovich Leontiev (26 Ekim 1862 – ö. 25 Haziran 1910), XIX.yüzyıl’ın sonlarında ve XX.yüzyıl’ın ba larında Đmparator Mınılik’e diplomat olarak hizmet vermi olan Rus ka if, diplomat ve maceraperestiydi. Bkz. Bulatovich,2000:27-31. 120 Çar’dan gelecek olan yardımı güvenceye almaktı. 8 Aralık 1896’da, Grazmaç Yosef ve Leotiev St. Petersburg’da Aziz George’a adanan Ortodoks ziyafetine katıldı. Bir hafta sonra, II. Nikolay’a veda ettiler. Halihazırda 9 Aralık tarihinde, Kudüs’teki Etiyopya cemaatinin ba kanı Abba Giyorgis Đstanbul’a doğru yola koyulmu tu. Ağustos’ta Ras Mekonın’dan, Grazmaç Yossef ile bulu mak adına Osmanlı ba kentine gitmek için hazırlıklara ba lamasını söyleyen bir mektup almı tı110(Bulatovich,2000:31- 32;Caulk,2002:649). Rusların desteğiyle, Kıptilerin el koyduğu Deyrü’s-saltana manastırı’nın mülkiyeti sorununu masaya yatıracaklardı. Abba Giyorgis ve arkada ları, Kudüs’te adaletin sağlanması adına Mınılik ve Osmanlı hükümeti arasında düzenli ili kilerin kurulması talebinde bulundular.Grazmaç Yosef ve Lebontiev Rusya’nın Odessa ehrinden 29 Aralık 1896 yılında ayrıldı. 31 Aralık’ta Sultan Abdülhamit’le görü tüler ve Grazmaç Yosef Abdülhamit’e Etiyopya imparatorundan aldığı bir madalyayı teslim etti.Bir sonraki gün, Abdülhamit Mınılik adına bir ni an sunmak için yine onları 111 ağırladı (BOA.D.353;G.1314/B-13,F.Đ..HR;27/B /1314;BOA.D.889,G.66641,F.BEO; 26/B /1314;Caulk,2002:649). Bu geli meler bizlere açıkça gösteriyor ki, Etiyopyalıların, Kıptilerin ve Osmanlı’nın Ermeni tebaasının Deyrü’s-saltana manastırı üzerindeki bitmek bilmez tartı maları sayesinde, daha önceleri kar ılıklı nefret ve üpheden temel bulan uzun soluklu EtiyopyaOsmanlı ili kilerinde kar ılıklı anlayı ve i birliği karakteristiğine sahip yeni bir dönem ba lamı oldu. Hem Osmanlı hem de Etiyopya kaynakları, Etiyopya delegasyonunun Aralık Đmparator I. Hayle Sılâse’nin babası olan Ras Mekonın Wolde Mikael (8 Mayıs 1852 - 21 Mart 1906), Harar’ın komutanı ve valisiydi. Đmparator II. Mınılik’in kuzeni ve sağ koluydu.Ağustos 1902’de, Ras Mekonın Đngiltere’de Kral VII. Edward’ın taç giyme törenlerine katıldı ve Đtalya, Fransa, Almanya ve Osmanlı Devleti’ne ziyaretler düzenledi. Osmanlı ba kentindeki kısa süreli ziyaretinde, Osmanlı liderleriyle görü tü ve iki ülke arasındaki ili kileri daha da güçlendirmek adına kendi ülkesinin arzularını iletti. Avrupa’ya yaptığı tarihi ziyaret sırasında, Ras Mekonın u madalyalara layık görüldü: Aziz Mikail ve Aziz George Mdalyası ve Ni anı, Aziz Anne’ın Rus Ni anı, Fransız eref Madalyası (Üçüncü Cumhuriyet), Đtalya Tacı Ni anı ve Ni an-i Osmani. Bkz. Pétridès, 1963:28-34. 110 111 Ayrıca bkz.BOA.D.363;G.118,F. Y..A...HUS; 21/B /1314; BOA.D.2088,G.25F.DH.MKT;10/N /1315. 121 1896’da Đstanbul’a yapmı olduğu gezi sonrasında iki hükümet arasındaki yazı maların arttığını belirtir. Örneğin, 31 Aralık 1901’de Đmparator Mınılik Sultan Abdülhamit’e unları kaleme aldı: ሞዓ አንበሳ ዘእም ነገደ ይሁዳ ዳግማዊ ምኒልክ ሥዩመ እግዚአብሔር ንጉሠ ነገሥት ዘ ኢትዮጵያ ይድረስ ወደ ተከበሩ ወዳጃችን ሡልጣን አብዱል ሀሚድ የኦስማኒያ ንጉሠ ነገሥት እጅግ የተከበሩ ወዳጃችን ሆይ ኢየሩሳሌም ያለ ዴርሡልጣን የሚባል ገዳም ጥንቱኑ የኢትዮጵያ መንግሥት ርስትነው :: አሁን ግን ከጥቂት ዘመን በሁዋላ የዚህ ገዳም መክፈቻ በግብጽ ሹማምንት እጅ ሆኗል አሉኝ::ደግሞም የኢትዮጵያ መነኮሳት እርስበርሳቸው ቢጣሉ መምህር ፈቀደን ለገዳሙ ሹም አድርጌ ይህንኑ ነገር ለማቃናት ሊቀመኩዋስ ናደውን ጨምሬ ወደ ኢየሩሳሌም ሰድጃለሁና መክፈቻው በመምህር ፈቃደ እጅ እንዲገባ ሌላውንም ጉዳያችንን ሁሉ ለመፈጸም በተቻለው እንዲረዱልን እየሩሳሌም ላለው መንግሥትዎ ሹም የርስዎን የክቡር ወዳጃችንን ቃል እንዲልኩልን እንለምንዎታለን:: እግዚአብሄር ረጅም እድሜና ጤና ለሕዝብዎም ረፍትና ሰላም ይስጥልን:: ታኅሣስ ፳፪ቀን ፲፰፻፺፬ ዓ.ም. አዲስ አበባ112(EMAKA.1281). Tercüme:Yehuda Krallar Kralı 112 Kabilesi Muzaffer Arslanı,II.Mınilik I,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın 122 Aynı çizgideki iki diğer mektup da aynı tarihte Mısır’daki Piskopos Qerilos’a ve Abdülhamit’in Kudüs’teki vekiline gönderildi.1902 yılında Đmparator Mınılik Kudüs'teki Etiyopya toplumun durumunu iyile tirmek için bir adım daha aldı: “Habe Đmparatorunu çok ilgilendiği Kudüs’te outran Habe tebaasına ait i lerin görülmesi için 1902 de Kıbrıs’taki Đtalyan genel konsolosu memur edilmi ti.Buna gore,Filistin’deki Habe hacılara ve seyyahlara,evvelce olduğu gibi Osmanlı kanunlarına ve mahkemelerine tâbi olmak ve haklarında devletler hukukunun kaidelerine gore muâmele edilmek ve Đtalyan tebaasına ait muâfiyet iddiasında bulunmamak artiyle Berlin muahedesi mucibince uygulanan statukonun muhafazası uygun görülmü tür”(Orhonlu,1996:165). Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde yeni bir dönemin ba langıcının ardından Kudüs’teki Etiyopya cemaatinin de durumu iyile meye ba ladı. XIX.yüzyıl’ın sonundan itibaren Kudüs’teki manastır imparatorluk manastırı olarak görülmeye ba landı. Đmparator II. Mınılik ve Etiyopya kraliyet ailesinden e i Kıraliçe Taytu ve kızı Zevditu Kutsal Topraklar’dan arazi almaya ve mülk in a etmeye ba ladı. Örnek olarak, 1903’te Đmparator Saygıdeğer dostumuz Sultan Abdülhamit’e ula ması dileğiyle Osmanlı’nın Sultanlar Sultanı Pek Saygıdeğer Dostumuz, Kudüs’teki Deyrü’s-saltana manastırı eski çağlardan beri Etiyopya’nın mülküdür. Fakat kulağıma öyle geliyor ki, manastırın anahtarı Mısır otoritelerine geçmi tir. Dahası, Etiyopyalı papazlar birbirleriyle çeki iyorlar. Bu problemi çözmek adına, Memıhır Fekede’yi manastırın ba ı olarak atadım ve onu Likaa Mekuwas Nadew’le beraber Kudüs’e gönderdim. Kadim dostumuz sizlerden, Kudüs’teki hükümet yetkililerinizi görevlendirip Memhır Fekade’ye manastırın anahtarını alması ve problemlerimizi çözmesi konusunda yardımlarınız için yalvarıyoruz. Tanrı’nın sizlere uzun ömür ve sağlık, tebaanıza da nizam ve barı bah etmesi dilekleriyle. 31 Aralık 1901 Addis Ababa 123 II.Mınılik bir bankaya 200,000 Dolar yatırdı ve bu birikimin faizlerinin Deyrü’s-saltana manastırı’nın ve bu manastırda çalı an Etiyopyalı rahip ve rahibelerin ihtiyaçlarının kar ılanması için kullanılmasını emretti. Đmparator Mınılik’in altı maddelik bildirisinde de bu hesaptaki paranın tamamının ya da bir kısmının kimse tarafından alınamayacağı emredilmi ti(Perdersen,1983,99-101;Mattewos,1996:88;EMAKA.1281) 1904’te Ferik Azm-zâde Sadık el-Müeyyed Pa a113 Sultan Abdülhamit tarafından Mınılik’in Kudüs konusundaki görü me talebi ve Libya’da Đtalyanlara kar ı stratejik bir i birliği kurma arayı ları sebepleriyle Etiyopya’ya gönderildi(Zewde,1996:2- 4;Erlich,1994:76-77).114“Sadık el-Müeyyed’in yanında padi ahın fahrî yaverlerinden Binba ı Talib Bey ile Tüfenkçi bölüğü çavu larından Yasin Efendi’de bulunuyordu”(0rhonlu,1996:165).Sadık el-Müeyyed Pa a, bizlere Etiyopya’ya yaptığı ziyaret hakkında muhte em bir tarihsel kaynak bırakmı tır.115A ağıdaki paragraflar, çoğunlukla kendisinin kıymetli gezi kayıtlarına dayanmaktadır. 113 Ferik Azm-zâde Sadık el-Müeyyed Pa a, El-Azm’da toprak sahibi bir am Sünni’si ailenin mensubuydu. Diplomat olmadan önce Hicaz telgraf hattında ve demiryolu projelerinde görev yapmı tı. Đki seyahat kitabı vardı: “Afrika Sahra-yı Kebirinde Seyahat” (1896) ve “Habe Seyahatnamesi” (1904). Haziran 1904’ün sonlarına doğru Osmanlı ba kentine dönü ünden sonra, daha sonraları 1908 yılında iki kuzeni Hakkı ve Rafik El-Azm tarafından Rihat el-Haba a (“Habe istan Yolculuğu”) ba lığıyla Arapçaya da çevrilen, gezi yazılarını “Habe Seyahatnamesi” adıyla yayınladı. Yolculuk notları 15 Nisan Per embe ba layıp 30 Haziran Çar amba sona erer. Yakla ık üç ay süren bu yolculuk farklı ba lıklar altında bölüm bölüm sunulur. Eserde 51 bölüm mevcut.Bkz. Sadık el- Müeyyed,1999;Erlich,2002:93-95. 114 Zewde ve Erlich, Osmanlı delegasyonunun amaçlarından birinin Đtalyanlara kar ı EtiyopyaOsmanlı stratejik ortaklığını olu turmak olduğunu söyleseler de Sadık el-Müeyyed Pa a’nın gezi notlarında bu konu hakkında hiçbir ifade geçmez. 115 Sadık el- Müeyyed’in kitabı,üç ku ak boyunca Orta Doğu’da Etiyopya hakkında bir standart referans kitap olmu tu.Bkz.Erlich,2002:93-95. 124 Osmanlı delegasyonu Đstanbul’dan Addis Ababa’ya, Marsilya, Süvey Kanalı, Kızıldeniz, Cibuti ve Doğu Etiyopya’nın Müslüman nüfuslu bölgelerinin üzerinden ula tı.Osmanlı delegasyonu, Sultan II. Abdülhamit’le yakın ili kilere gönüllü Đmparator II. Mınılik tarafından sıcak bir biçimde kar ılandı. Sadık el- Müeyyed Pa a, kar ılama seremonisini u sözlerle ifade eder: Bu gün[Cumartesi 12 Haziran 1904],Đmparator Hazretleriyle mülakat için tayin edilen gün olduğu için,sabahleyin uykudan uyanınca,büyük üniformalarımızı giydik.Hedayâ-yı seniyeyi(Padi ah’ın hediyelerini)hadememize yükleyerek ve Mösyö Đliğ’in kattığı bir rehbere terfiken imparatorluk sarayına gönderdik.Balkona çıktım.Bizi gelip alacak heyeti beklemeye ba ladık. ehirde büyük bir hareket,her tarafta kalabalık görülüyor…Saat üçe gelmi ti.Hayvanlara bindik.Önümüzde neyden uzun zurnadan ve daha adını bilmediğim borulardan ibaret bir mızıka çalınıyordu.Önümüzde,sağımızda,solumuzda askerler olduğu hâlde,imparatorluk sarayına doğru,revan olduk.Yollar,damlar,balkonlar halkla dopdolu.Her taraftan selâmlıyorlar.Saraya ula tığımızda orasını da askerle,memurlara,seyircilerle mah er gibi bulduk.Bazı memurlar,ellerindeki sopayla yol açmaya,ahaliyi dağıtmaya çalı ıyordu.Đzdiham içinde,sarayın cümle kapısından girdik.Kendimizi bir meydan içinde bulduk.Çepeçevre duvarla çevrilmi bu meydandan sonra,diğer bir duvarın kapısından girerek ikinci bir meydana dahil olduk.Bu meydanlar da askerle dopdoluydu.Đkinci meydanda bir batarya top,hazırol vaziyetinde bekliyordu.Burada gayet büyük bir ayna önünde bulundum ki,adres tabir ettikleri büyük imparator salonu,burasıdır.Kapısından girerken,salonun tânihayetind Đmparator Hazretleri,büyük bir sandalye üzerinde;yüz kadar saray halkı da,arkasında ve yanlarında görülüyor.Heyetimiz salona girer girmez,toplar patlamaya ba ladı.Đmparator Hazretleri ayağa kalktı.Yanına varınca bir daha kıyam etti(Sadık el- Müeyyed,1999:203-204). Ek olarak, yazar Đmparator II. Mınılik’e düzenlediği kısa ziyaret hakkında u sözleri sarf eder: “Memuriyetime ait ifadeyi beyandan sonra, Đmparator Hazretleri, name-i hümayunu ve ni an-ı zî- ânı büyük bir saygıyla alarak Zat-ı Hazret-i Taç-dâr-ı A`zamî’ye olan çok büyük te ekkürlerini beyan eyledi…” (Sadık el- Müeyyed,a.g.e.,204). Osmanlı delegasyonunun Đmparator II. Mınılik’le ikinci ve son görü mesi ikinci gün gerçekle ti. Bu görü me de önceki görü me gibi kısaydı ve ana konusu Deyrü’s-saltana manastırı’ydı: 125 “Bu gün de söze,sıhhat ve âfiyet-i hümayun-ı Hazret-i Padi ahîyi sual ederek,Zat-ı ahanelerine olan muhabbetini beyan ederek ba ladı.Kudüs-i erif’teki manastırlarına dair sözden sonra,güzel münasebetlerin devamını fevkalâde arzu ettiğini,kendisinin Müslüman tebaasını,Amhara[Hırstiyan] tebaası gibi sevdiğini beyan eyledi” (Sadık el- Müeyyed,a.g.e.,210). Daha sonra Osmanlı heyetinin lideri Etiyopya imparatoru tarafından hediye ve madalya verildi.Đmparator II.Mınılik “Sadık el- Müeyyed Pa a’ya hatim-I Süleymânî,’raslara’ mahsus üniforma,mızrak,kılıç,kalkan,katır hediye olarak Verdi”(Orhonlu,1996:165; Sadık el-Müeyyed,a.g.e.,211). Osmanlı delegasyonu Etiyopya’da ho vakit geçirdi. Sadık el-Müeyyed Pa a, Ras Mekonın gibi üst düzey Etiyopyalı siyasetçilerle görü me imkânı yakaladı. Buna ilaveten, Addis Ababa’daki birkaç Avrupa konsolosluklarını da ziyaret etti. Addis Ababa ‘daki Müslümanlar hakkınd da yazdı.Ona göre, Addis Ababa’daki Müslüman cemaati yeterince mutlu değildi.Addis Ababa’daki Müslüman cemaati,ba kentte herhangi bir caminin ya da bir Müslüman mezarlığının bulunmamasından ikâyetçiydi: “Sabahleyin,e evvel Hint tüccarı,yine çiçek demetleri,lvantalar,lavantalı mendillerle geldiler.Çadırımda oturduk.Kahve içtik.Cuma olması münasebetiyle cumadan,Cuma namazından bahsedildi.Adis Ababa’da bir cami-i erif olmadığını,hatta bayram namazlarını kırda,açıkta kıldıklarını beyan ettiler…Hatta,Adis Ababa’da iki bin kadar Müslüman varken,henüz mezarlık için yerleri olmayıp mevtalarını hanelerinde,bahçelerinde defnetmekte olduklarını söylediler.Bir münasebet bularak Đmparator Hazeretlerinden hem camii için ruh at,hem de mezarlık için yer talep edeceğimi kendilerine vatt ettim.Hepsi de bu vesileyle ellerini dergah-ı Rabbi’l-izzete kaldırarak velinimetimiz, evketli Padi ahımız Efendimiz Hazretleri için duada bulundular.Hepsi de sevinç göz ya ları döküyordu” (Sadık el- Müeyyed,1999:173-174 ). Yazar,daha sonra,Mınılik’le bu konudaki görü melerinden söz etmiyor.Bununla birlikte, zamanının bir diğer Osmanlı belgesine atıfta bulunan Orhonlu, bu konunun Etiyopya yetkilileriyle görü üldüğünü ve Sultan Abdülhamit’in de bu konu hakkında bilgilendirildiğini söyler: “Sadık el-Müeyyed Pa a,Habe istan’da iken orada bulunan Anadolulu Müslüman cemaatini bir takım istekleri ile kar ı kar ıya kalmı tı.Bunlardan biri muhakkak ki,câmiler in âsı hususu idi.Bunu,Kudüs’de Deyrü’s-saltana manastırı için verilecek muhtemel tavizin kar ılığı olarak Đstanbul’a tavsiye etmi daha sonra Habe 126 hey’etleri de ileri sürmü lerdi.Bu husus, üfesiz Osmalı Devletini’nin de dikkatinden kaçmadı.Bunda üfesiz Sadık el-Müeyyed Pa a’nın verdiği bilginin büyük rolü olmu tur.Nitekim,Habe istan’da Müslümanların sâkin olduğu yerlerde yeteri kadar câmi ve mescid bulunmadığı ve mevcut olanlarının da tamire muhtaç olduğu tesbit edilmi tir.Tamire muhtaç olanlarının Osmanlı Devleti’nden yardımla tamir ettirmelerinin yanında Habe istan’ın ba merkezinde bir câmi in ası da 1905 de Vekiller Meclisi’nde uygun görülmü tür;câmi in ası ile harap mescid ve câmilerin tamirleri için evkaf hazinesinde mahfuz bir miktar paranın,II.Menelik’e gönderilmesi uygun görülmü tür.Bunun yerine getirilip getirilmediği bilinemiyor”116(Orhonlu,1996:165-166). Sadık el-Müeyyed Pa a, ayrıca o dönemde Etiyopya’da ticari faaliyetlerde bulunan yabancı tüccarlarla bulu ma imkanına da sahip oldu.Etiyopya iç ve dı ticareti, eskiden olduğu gibi, halen Etiyopyalı Müslümanların tekeli altındadır. XIX.yüzyılın sonlarında ve XX.yüzyılın ba larında, Etiyopyalı Müslümanlar ile birlikte Etiyopya’nın ticari ya amı içerisinde kendine yer edinen yabancı Müslümanlar da mevcuttu. Sadık el-Müeyyed Pa a’ya göre, Etiyopya’daki ithalat ve ihracat etkinliklerinde anahtar rol oynayan yabancı tüccarlardan bazıları Đskender Galib, Be aret Galib Efendi, Elhak Ahmet Efendi, Arnavut Bekir Đbrahim Efendi, Seyyid Muhammet en-Nakib, Đmparator II. Mınılik’in Kuyumcuba ısı Dağıstanlı Hanefi ve Arnavut Zekeriya Efendi gibi Osmanlı vatanda larıdır(Orhonlu,a.g.e.,168;Sadık el- Müeyyed,1999:218-220). 15 Haziran 1904 Salı günü, Osmanlı delegasyonu Osmanlı ba kentine dönü yolculuklarına ba ladı. 26 Haziran Cumartesi günü Doğu Etiyopya’daki Dıre Dava ehrine vardılar.Dıre Dava’daki Mihalidi Otelinde rahat bir ortamda Sadık el-Müeyyed Pa a Etiyopya Đmparatorun hediye ettiği ni anı, yol için verdiği pasaportu ve kendine gelen mektupları tercüme ettirir. A ağıda kendine verilen ni an beratının tercümesi verilmi tir: “Allah’ın avn ü inayetiyle Habe istan’ın hükümdarı olan II. Menelik bu kağıdı okuyanların cümlesine, muhiplerine kaffeten selam eder. Büyük hükümdarlar kendi sadık askerine ve ilim ve dirayetin ihyası için bunlarla i tigal edenlere ni an verdikleri gibi biz dahi ni an veriyoruz. Yaveran-ı Hazret-i ehriyari’den ahbabımız Sadık el Müeyyed Pa aya, hükümetimizin birinci ni anını ihda eyledik ve onu talik için müsaade verdik.”19 Haziran sene 1896-( Sadık el- Müeyyed,a.g.e.,257). 116 Bu konu hakkında bkz. BOA. D.128,G.1323/S-039,F.Đ..HUS. 06/S /1323. 127 Pasaportun tercümesi: “Habe istan hükümdarı II.Menelik, Sadık el Müeyyed Pa a, Talip Bey ve Yasin Efendi, memleketlerine avdet edeceklerinden kimse onlara dokunmasın; mazhar-ı hürmet ve riayet olsunlar” 21 Haziran(Sadık el- Müeyyed,a.g.e.,258) Osmanlı delegasyonun yakla ık üç aylık yolculuğu, 30 Haziran 1904 Çar amba günü Đstanbul’a sağ salim vardıklarında sona erdi117. (Sadık el- Müeyyed,1999:268). Sadık el Müeyyed Etiyopya’yı Mınılik Kudüs’teki Etiyopyalı Hıristiyanlar sorununu çözmek için Osmanlı yardımına ihtiyaç duyduğu ve ülkede Đngiliz, Fransız ve Đtalyan etkilerini dengelemek için dost ülkeler belirleme çabasında olduğu bir dönemde ziyaret etmi ti.Sadık el Müeyyed’in ziyaretinin ardından Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde bazı pozitif geli meler ya andı.Osmanlı hükümeti, elbette ki Etiyopya-Osmanlı ili kilerini güçlendirecek bir hamleyle, Kudüs’teki Etiyopya cemaatinin ya am standartlarını düzeltmek adına yeni adımlar attı. Mınılik’in Sultan Abdülhamit’e Ocak 1907’de yazdığı mektup118, bizlere Mınılik’in Abdülhamit’in Deyrü’s-saltana Manastırı konusundaki politikasına istinaden duyduğu tatmin duygusunu yansıtır: “Sizlere,Deyrü’s-saltana manastırı’ın tarihi kapısını açmanızdan ve tahrip olan kısımların tamiratını mümkün kılmanızdan ötürü ükranlarımı bir borç bilirim…”(EMAKA.1281;BOA. D.62,G.41,F. Y..EE; 25/S /1317). 10 Temmuz 1907’de Đmparator Mınıliğ’in Sultan Abdülhamit’e yazdığı a ağıdaki dostluk mektupu ta iki lider arasında sıcak ili kileriyi göstermektedir: Saygıdeğer dostumuz, Osmanlı Sultanlarının Sultanı, Sultan Abdülhamit Han, barı seninle olsun.Saygıdeğer dostumuzun sağlıklarının yerinde olup olmadığını sormak isteriz. Bu mektup uzak dostları bir araya getirdiği için, sağlığın hakkında bizi bilgilendirmeni isteriz. Tanrı’dan yönetimini geni letmesini ve sana ve halkına barı Osmanlı delegasyonunun Etiyopya’yı ziyaret ettiği yıl hakkında çeli kiler vardır. Orhonlu bu yılın 1896 olduğunu söylerken, Kazım Karabekir 1902 olduğunu dile getirir.Bu anla mazlıkların sebebi,kitabının son sayfalarında esasen Amharca yazılmı ve üzerlerinde Etiyopya takviminde 1896 yılı tarihi bulunan çeviri mektupları eklemi olabilir.Etiyopya takvimi Gregoryen takvimden sekiz yıl geridedir.Sadık el-Müeyyed Pa a bu konuda u ifadeleri kullanır: "Mektupların tarihlerinden Habe lerle Frenkler arasında tarih bakımından sekiz sene fark olduğu görülüyor ki, idi." Bkz. Sadık eltakvim bahsinde beyan olunmu Müeyyed,1999:259;Orhonlu,1996:165;Karabekir,1935:219. 117 118 Bkz.Ek,nu.5; BOA. D.62,G.36,F. Y..EE; 29/Z /1315. 128 getirmesini dileriz. …”119 (EMAKA,1905; BOA. D.8,G.1,F. Y..PRK.NMH; 23/S /1317; 23/S /1317). 10 Temmuz 1907’de yazılan bir ba ka mektupta da, Đmparator Mınılik Deyrüs Saltana Manastırı konusunda alınan olumlu önlemlerden dolayı Sultan Abdülhamit’e te ekkürlerini sunar ve Sultan’dan Kudüs’teki Etiyopya cemiyetinin gönenci konusunda daha fazla yardım ister120(EMAKA,a.g.e.). Etiyopya ve Osmanlı Devleti arasındaki sıcak ili kilerin bir sonucu olarak, XIX.yüzyılın sonunda ve XX.yüzyılın ba larında Kudüs’te yalnızca Etiyopyalı rahip ve rahibelerin değil, ayrıca Etiyopyalı hacıların sayıları da artı göstermi ti.Tüm bu olumlu geli meler,1912 yılının ba ında Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorluğu arasındaki diplomatik ili kilerin resmiyet kazanmasında etkin bir rol oynamı tır.Etiyopya’daki ilk Osmanlı Ba konsolosluğu4 Nisan 1912 tarihinde ülkenin doğu bölgesindeki Harar kentinde ihdas edilmi tir.Bu makama bidayette Manila Konsolosu Necib Hac Efendi tayin edilmi tir.Bununla birlikte, Necib Hac Efendi Harar’a ula masından kısa bir süre sonra hayatını kaybetmi tir. Bu durum, Bâb-ı Âli’yi bünyesindeki Tercüme Odası’nın eski ba kanlarından ve daha sonraları Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde anahtar bir görev alacak olan Ahmet Mazhar Bey’i 7 Nisan 1913’te Ba konsolos olarak atayama itmi tir(EMAKA,1909;Tepedelen,2007:758;Orhonlu,1996:166). Ne yazık ki, Đmparator II Mınılik Osmanlı Devleti’ne kar ı yürüttüğü takdire ayan politikalarının meyvelerini alamadan komaya girip hayata gözlerini yumdu.Sultan Abdülhamit Osmanlı Devleti’yle Etiyopya arasındaki diplomatik ili kilerin resmi olarak ba langıcına tanık olamadı; zira 27 Nisan 1909’da tahtından indirilmi ti(Karpat,2001:241). Adva Sava ı’nın ardından gelen on yıl içerisinde, Đmparator II. Mınılik içeride güç ve dı arıda ise prestij bakımından zirvedeydi. Đçerideki güç mücadelelerinde, Mınılik’in kar ıla tığı problemler öncelleriyle kıyaslayacak olursak önemsiz derecedeydi. Dı arıda ise, Đtalyanlara kar ı aldığı zafer ona büyük bir ün kazandırmı ve hatta bir yabancı ara tırmacı tarafından ünlü Alman ansölye Otto von Bismarck ile kar ıla tırılmı tı. Özel ve resmi 119 Bkz.Ek,nu. 6 ve 7; BOA,D. 194,G. 19,F. Y..A...HUS; 07/Za/1303. 120 Bkz.Ek,nu.8;BOA,D. 4, G.41,F.Y..A...HUS; 07/M /1307. 129 dairelerden yabancılar Addis Ababa’ya akın ederek ayrıcalıklar kazanmaya ve çıkarlarını takdim etmeye çalı tılar. 1906 yılı Đmparator Mınılik’in altın çağına bir son verdi. Mayıs 1906’da bir felç geçirdi ve yedi yıl sonra da bu felç ya amını yava yava sona erdirdi(Bahru,1991:114;Marcus,1994:110). Đmparator Mınılik Mayıs 1906’da bir felç geçirmesinin ardından, imparatorluk üzerindeki denetimini yitirmeye ba ladı. Bu zafiyete kar ılık bölgede bir karma anın olu masını engellemek isteyen Đngiltere, Fransa ve Đtalya üç taraflı bir anla ma imzaladı ve siyasi statükoyu korumak ve kar ılıklı çıkarları gözetmek adına ant içti. Đngiliz çıkarları içerisinde Tana Gölü ve Abay’daki (Mavi Nil) membalar vardı. Đtalya’nın ba at çıkarı, Eritre’yi Đtalyan Somalisi’ne dahil etmekti. Fransa’nın çıkarıysa Addis Ababa ve Fransız Somalisi’ndeki Cibuti arasındaki tren yolu üzerindeki bölgeydi(Bahru,a.g.e.,115-116). Siyasi gücünün azaldığını gören Đmparator Mınılik, 1907 yılının sonlarında devlet i lerini yürütmede kendisine yardımcı olması adına bir Bakanlar Konseyi kurdu. Haziran 1908’de, imparator 13 ya ındaki torunu Lıc Đyâsu’yu ardılı olarak atadı. 1908’in sonlarında bir kez daha felç geçirmesinin ardından Ras Tessema’yı naibi olarak seçti(EMAKA,1905; Bahru,ag.e.116;Marcus,a.g.e.111).Bu geli meler, siyasi belirsizliğin olduğu bir on yıl içerisinde gerçekle ti. Bazılarının dı finansal desteğe sahip olduğu büyük soylular, Đmparator Mınılik’in ölümünü ve bir karma a döneminin olu masını beklediler. 130 4.2. I.Dünya Sava ı Sırasında Etiyopya – Osmanlı Đli kileri 12 Aralık 1913 tarihinin erken saatlerinde,Yehuda Kabilesi Muzaffer Arslanı ,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın Krallar Kralı, Adva’nın Muzafferi II. Mınılik, uykusunda son nefesini verdi. Dul karısı, kızı ve hizmetkarları arkasından ağla ırlarken ve saray dı ında henüz hiç kimse ölümünden haberdar olmadan önce, Lıc Đyâsu’ya V. Đyâsu adıyla Etiyopya Đmparatoru olarak seçildiği bildirildi. Lıc Đyâsu, Đmparatorluk tahtına geçmek için henüz hazır olmadığına karar verdi. Artık Đmparator V. Đyâsu ünvanına sahip olsa da, Abeto Đyâsu, LıcĐyâsu ya da daha bilinen ekliyle “Abeto-höy, Lıc Đyâsu” adıyla anılmayı tercih etti. Ba piskopos da, tahta çıkmadan önce prensin 18 ya ını doldurmasını beklemenin daha iyi olacağını dü ünüyordu. Bu yüzden, günümüzde de Đyâsu “Lıc” ünvanıyla anılıyor(EMAKA.1909;Gebre-Igziabher,1994:27; Hayle Sılâse I,1965:81). Đmparatorluk tacını vakit kaybetmeden takma konusunda isteksiz davranmı olsa da, bu tacı kabul etmede geri durmamı tır. Lıc Đyâsu, böylelikle babasının “Ziyon’un Kralı” olduğunu ilan ediyordu.Ras MiKael, 31 Mayıs 1914’te bir kuzey ehri olan Desé’de Ziyon’un Kralı olarak taçlandırıldı121.Bu unvan, Ras Mikael’a yalnızca Vellö’da değil, ayrıca da Tıgray ve Gondar’ın da dahil olduğu tüm kuzey Etiyopya’da hegemonya kurma fırsatı verdi. Kuzeydeki soylular, önceden Müslüman olan ve kendilerinden daha dü ük bir statüye sahip birinin artık onların tepesinde olacak olmasından dolayı oldukça öfkeliydiler.Özellikle Tigray’daki prensler, daha önce Đmparator IV. Yohannıs tarafından kullanılmı olan “Ziyon’un Kralı” ünvanının bu ki i tarafından kullanılıyor olmasından ötürü ve ailelerinin mirasının soyulduğunu dü ündükleri için çileden çıkmı lardı. evalılar ve güneyliler, Lıc Đyâsu’nun babasının nüfuzunun bir i areti olan bu durumdan memnun değillerdi(GebreIgziabher,a.g.e.,53-55; Prouty,1986:121). Lıc Đyâsu birçok reforma imza attı. Lıc Đyâsu, Etiyopya’da yeni bir soylu sınıfı yaratmayı hayal ediyordu. Bu soylu sınıfı eskisinin yerini alacak ve artık yalnızca Ortodoks Hıristiyan elitler tarafından değil, ayrıca da çe itli diğer etnik ve dini altyapılar tarafından da olu turulacaktı. Đyâsu’nun soylu sınıfı bizzat kendisi tarafından in a edilecekti. Bu yapıyı, 121 Desé, 1886 yılında Ras Mikael tarafından kurulan,kuzey Etiyopya’daki eski ve tarihi bir ehirdir. 131 çe itli soyluların, kraliyet ve prenslik ailelerinin kızlarından ve ayrıca da ülkenin sultanlarının ve imamlarının kızlarından çocuklar yaparak olu turacaktı. Bu çocuklar Hıristiyan, Müslüman, Oromo, Amhar, Tıgraylı, Afar, Kuzeyli, Güneyli, Batılı, Doğulu, yani her bir bölgeden ve her bir alt gruptan te ekkül olacaktı ve Lıc Đyâsu’nun kanından olduklarından dolayı birbirlerine bağlı kalacaklardı. Bununla birlikte, evkle uygulamaya konulan bu plan hukukla da çeli iyordu. Hıristiyan ruhban sınıfının deh ete dü tüğü bir uygulamayla, Đmparator hem Afar Sultan Abu Bakr’ın kızıyla, hem Sultan Cimma Abba Ciffar’ın kızıyla ve hem de önceki Emir ve Harrarlı soylu Hacı Abdulahi’nin kızıyla evlendi.Bu çoke li evlilikler kilise ve ruhban sınıfında skandallar yarattı ve bu kadınların Müslüman olmaları Đmparator’u Ortodoks kilisesi için çekici kılmadı(Bahru,1991:120128). Reform programı ülke içiyle sınırlı değildi. Etiyopya’nın uluslar arası ili kilerinde de radikal reformlar söz konusuydu. Lıc Đyâsu, Etiyopya’nın doğal ve tarihi hakkı olduğunu dü ündüğü denizlere doğrudan ula ımı sağlamak amacıyla bir dı ili kiler politikası geli tirdi. Bu dü ü gerçekle tirmek adına, büyük babasının yaptığı gibi, Almanya, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan Đmparatorlukları’yla yakın ili kiler geli tirerek Etiyopya üzerinde Đngiltere, Fransa ve Đtalya’nın etkilerini dengelemesi gerekiyordu(Bahru,a.g.e.,Hayle Sılâse I,1965:107-108). Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorluğu 1912 yılında resmi diplomatik ili kilerin altına imza atmı lardı. Lıc Đyâsu 1913’ün sonlarında tahta çıktığında, Etiyopya ve Osmanlı arasında iyi ili kiler mevcuttu. Lıc Đyâsu’nun kısa ancak hadiseli yönetim döneminde Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde kilit rol oynayan ki i Ahmet Mazhar Bey’di. Daha önce de belirtildiği gibi,Etiyopya’da ilk Osmanlı Ba konsolosu Necib Hac Efendi Harar’a varı ından kısa bir süre sonra vefat etti ve onun yerini Mazhar Bey aldı.Mazhar Bey yetenekli bir diplomattı. Saygıdeğer Etiyopyalı Müslümanlar ile ili kiler kurmakta ba arılı olmu tu. Ayrıca,Deyrü’s-saltana manastırı’na dair meselelerde imtiyazlar teklif ederek Etiyopya hükümetinin de iyi niyetlerini kazanmaya çalı tı.Mart 1913 gibi erken bir tarihte, Osmanlı Ba konsolosluğu’nun Harar’dan Addis Ababa’ya ta ınmasında karar kılındı(Tepedelen,2007:758). 132 Kenan Tepedelen122,Mazhar Bey’e Osmanlı Ba konsolosluğu’nu Harar’dan Addis Ababa’ya ta ıması konusunda Lıc Đyâsu’nun baskı yaptığını yazar(Tepedelen,a.g.e.,759).Ancak, Etiyopya kaynaklarında bu konuyla ilgili herhangi bir bilgi mevcut değildir. Osmanlı Ba konsolosluğu’nun Harar’dan Addis Ababa’ya ta ınmasındaki zaman ve sebepler konusunda Orhonlu, “Harar Ba ehbenderliği daha sonra Adis Ababa’ya nakledildi .29 Mart 1913 olan nakil karaı,bu ülkede oturan Osmanlı tebaasının hukuklarını muhafaza ve diğer cihetlerden de faydalı olacağı için uygun görülmü tür.Hakk-ı kazası Habe istan’a âmil olmak üzere Harar Ba ehbenderliğinin Adis Ababa’ya nakli ve Ba ehbenderliğe Mazhar Bey’in hali hazır tahsisatiyle nakil suretiyle tayini uygun görülmü tür.Harar’da Ba ehbenderlik açıldığı zaman Ba ehbenderliğin me galerlerinden birini,bu ülkedeki Osmanlı tebaasının tesbit olmu tur.Bu tesbite göre,Habe istan’daki Osmanlı tebaası,çoğunlukla Yemen’deki iç karı ıklık sebebi ile buraya hicret etmi kimselerden meydana gelmi ti.Habe istan’daki Ba ehbenderliği himaye edeceği Osmanlı tebaası arasında idiler…..”demi tir(Orhonlu,1996:166-167). Addis Ababa’ya varı ından kısa bir süre sonra,Mazhar Bey bölgedeki Batılı sömürgeci güçlerin davranı ları ve emellerine bir kar ılık vermek adına Etiyopya ve çevresi hakkında önemli bilgiler toplamaya ve Osmanlı hükümetini sürekli olarak bilgilendirmeye ba ladı. 1 Kasım 1913’te Mazhar Bey Etiyopya ve Afrika Boynuzu’ndaki durum hakkında Bâb-ı Âli’ye detaylı bir rapor sundu. Bu raporda Mazhar Bey, Osmanlı hükümetine Etiyopya gibi stratejik bir Afrika ülkesini Osmanlı Đmparatorluğu’nun güvenilir bir dostu yapmak adına Etiyopya hükümetine sistematik olarak yakla masını önerdi.Mazhar Bey özetle söz konusu raporunda,Etiyopya’nın siyasi ve ekonomik geli mesi için Osmanlı Devletinin gereken desteği vermesi gerektiğini,Osmanlı Đmparatorluğunun Etiyopya hükmetine güven ortamı olu turması gerektiğini ve Osmanlı’nın bulunacağı müdaheleyi Hırstiyan Ortodoks olan Etiyopya’nın tehlikeli görmemesi gerektiğini söylemi tir(Tepedelen.2007:759;BOA,D.2335,G.33,F.HR.SYS;23/6/1915;BOA,D.2335,G. 21,F.HR.SYS;23/3/1915; BOA,D.2335,G.26,F.HR.SYS;17/4/1915). 122 Kenan Tepedelen, Etiyopya’da 01.01.2001-01.01.2005 tarihleri arasındaki Türk Büyükelçisidir. Babası Ziya Tepedelen de 01.01.1964-01.01.1969 tarihlerinde Etiyopya’da Türkiye Büyükelçisi olarak hizmet vermi tir.Bkz.http://addisababa.emb.mfa.gov.tr/,13.11.2010. 133 Birinci Dünya Sava ı patlak verdiğinde, sava alanından uzak olmasına rağmen, Etiyopya Đtilaf Devletleri ve Đttifak Devletleri diplomatlarının mücadele arenası oldu. Addis Ababa’daki yabancı elçilikler sava ta Lıc Đyâsu’yu kendi taraflarına çekebilmek için lobi faaliyetleri yapıyordu. Harold Marcus’a göre, Etiyopyalı soylular ve burjuvalar Đttifak Devletleri’nin erken gelen ba arılarından etkilenmi gözüküyorlardı ve Alman ve Türk propagandalarına kulak veriyorlardı. Hem Đttifak hem de Đtilaf Devletleri Etiyopya’nın desteğini kendi arkalarına almaya çalı tılar.Đttifak Devletleri, Etiyopyalıların Đtalyanları Eritre’den sürmesini istiyorlardı.Đtilaf Devletleriyse, Etiyopyalıların en azından tarafsız kalmalarını talep ediyorlardı123(Marcus,1994:114;Bahru,1991:120-128). Avusturya-Macaristan konsolosu olan, Đttifak Kuvvetleri’nin propaganda temsilcisi Herr K. Schwemmer’in katkılarıyla Lıc Đyâsu çoktan Alman ve Türk etkileri altına girmi ti124.Đtilaf Kuvvetleri kar ıtı bir görü e sahip Lıc Đyâsu’nun kalbini kazanmada ba arıya ula malarına rağmen, Đttifak Devletleri’nin elçileri sava ve çevre bölgelerin Đtilaf güçleri tarafından yönetiliyor olmaları sebepleriyle hükümetleriyle ileti im halinde kalamıyorlardı. Örneğin, Etiyopyalı-Alman melezi bir temsilci ve casus olan Friedrich Hall (namı diğer Solomon), Birinci Dünya Sava ı sırasında 1915 yılında Alman hükümeti tarafından Etiyopya’ya gönderildi. Mükemmel derecede Arapça, Almanca, Amharca ve birçok ba ka dil konu abilen Hall, Birinci Dünya Sava ı’nda Etiyopya’yı Almanya tarafına çekebilmek adına Etiyopya hükümetine para ve mesaj iletmesi göreviyle Alman hükümeti tarafından gönderilmi ti. Bununla birlikte Hall, Eritre’de Đtalyanlar tarafından tutuklandı ve Etiyopya’ya hiç ula amadı(BOA,D.2335,G.22,F,HR.SYS;24/3/1915;Mckale,2008:156). 123 Alman liderler, Avrupalı güçler arasındaki bir sava sırasında, birle ik Đslam’ı organize edebileceklerini ve onu sömürebileceklerini dü ündüler. Osmanlı’ya askeri yardımda bulunmalarının yanı sıra, Mısır ve Hindistan’daki yerli Müslümanlar arasında Đngilizlere kar ı Đslamist ayaklanmalara ve Arabistan ve Mezopotamya’daki, Libya, Đran, Afganistan ve Etiyopya’daki Đngiliz kar ıtı harekete katkıda bulunmak için Türklerle i birliği yaptılar. Daha fazla bilgi için, bkz. McKale, 2008. 124 Đtalyan baskısı nedeniyle, Schwemmer Viyana’ya geri çağrıldı ve Etiyopya’dan Ekim 1914’te ayrıldı.Bkz. Pearson,2004:114-115. 134 Bu yüzden, Mazhar Bey de Avusturya-Macaristan ve Alman mevkida ları gibi tecrit edilmi ti. Posta ofisleri ve telgraf hatları Đtilaf güçlerinin elinde bulunduğundan ötürü, Osmanlı ba kentiyle ileti ime geçmede güçlükler ya ıyordu. Bunlarla birlikte, genç yönetici Lıc Đyâsu’yla yakın temas haline geçmesiyle birlikte durumlar deği im göstermeye ba ladı.Diplomatik kabiliyetleri ve dostane ki iliği sayesinde, Mazhar Bey’in genç Etiyopya lideri Lıc Đyâsu’yla yakın bir dostluk kurması zaman almadı. Lıc Đyâsu’ya yakınlığından yararlanarak, o zor dönemde Bâb-ı Âli ile birtakım yazı malar gerçekle tirebildi.Örneğin, ubat 1915’teki Süvey Kanalı seferinin ba arısız olmasının ardından, Mazhar Bey Nil Deltası’ndaki Đtilaf Devletleri güçlerine kar ı Etiyopya’yı ve Somali ve Sudan’daki Müslümanları yaptı(BOA,D.2335,G.33,F.HR.SYS;23/6/1915).Bununla harekete birlikte, geçirme böyle bir planı harekâta giri mesi için, Osmanlı’nın öncelikle Lıc Đyâsu’yu ikna etmesi gerekiyordu.Bu amaçla,Mazhar Bey a ağıdaki teklifi Bâb-ı Âli’ye sundu: “Müstemlekeci devletlere kar ı mücadele eden ve Somali Müslümanlarının ileri gelenlerinden biri Molla Seyid Mohammed e ihyaç duyduğu silah ve cephanenin temin edilmesi ;Deniz kenarında (Aden Körfezi) bugünkü ‘’ Somaliland’’ da Zeyla ile Belha Limaları arsında bulunan bir yerin ve Etiyopya’nın Harar Eyaletinin doğu sınırından sahile kadar 120 km. uzunluğunda ve 40 -50 km.geni liğindeki bir bölgenin Osmanlı Devleti tarafından Etiyopya ya verilmesi”(Tepedelen,2007:760). Alman Büyükelçisi Wagenheim’ın da görü leri alınarak, Đstanbul’da bu teklifler layıkıyla masaya yatırılmı , tüm teklifler Harbiye Nazırı ve Ba komutan Enver Pa a tarafından uygun görülmü ; böylelikle de Etiyopya’yı Osmanlı Devleti’nin safına çekecek tedbirlere ba vurulması için Mazhar Bey’e geni sorumluluklar verilmi ti.Bâb-ı Âlitarafından onaylanan ve Mazhar Bey tarafından sunulan tekliflerin Lıc Đyâsu’ya cazip geldiği anla ılmaktadır(Tepedelen,a.g.e.) Bu temaslardan sonra, Mazhar Bey ve Lıc Đyâsu arasındaki ili kiler daha samimi ve sıcak bir hal almı tır (Gebre-Igziabher,1994:73).Mart 1915’te, Lıc Đyâsu Mazhar Bey ve bir grup Osmanlı vatanda ı tarafından kar ılanacağı Harar’a gitti(Gebre-Igziabher,a.ge.,81).Farklı kaynaklara göre, Lıc Đyâsu üzerinde haç ta ıyan Etiyopya arslanı bulunan resmi bayrak yerine, Osmanlı vatanda larından ye il bir zemin üzerine Arapça harflerle “La ilahe 135 illallah” yazısı ili tirilmi bir bayrağı kabul etti125Müslüman cemaatine çok sayıda hediyeler sunarak ve Harar Cami-i Kebiri’ni ziyaret ederek onların sempatisini kazandı. Mazhar Bey, Lıc Đyâsu tarafından gizlice Cibuti sorununu konu acakları bir toplantıya davet edildi. Somali konusunda Mazhar Bey, Mullah Seyit Muhammed Abdullah Hasan’I desteklemeyi ve ona eyh ül-me ayih ( eyhlerin eyhi) unvanının verilmesini teklif etti126( Mers’e-Hazen I,1938:27-31;BOA,D.2335,G.25,F.HR.SYS;11/4/1915). Nisan 1915’te Mazhar Bey Lıc Đyâsu’yu Addis Ababa’daki Osmanlı Ba konsolosluğu’na davet etmeyi ve birkaç bakanla tanı ıp onlara Osmanlı propagandası yapmayı ve üzerilerindeki Đngiliz-Fransız etkilerini azaltmayı ba ardı(Gebre-Igziabher,1994:87).Siyasi açıdan, Lıc Đyâsu Alman tarafına kaymaya ve Osmanlı’yla bağlılık kurma çalı malarına devam etti.Mazhar Bey Lıc Đyâsu ve Somali’deki Mullah arasındaki bağlantıların sağlamla masında yardımcı oldu: Mazhar Bey Somali’nin özerkliğini talep ederken, Đstanbul tarafından ikna edilen Lıc Đyâsu ise bunu onaylamakla birlikte, bu ko ulların yenilenmi Etiyopya toprakları içerisinde olmasını istiyordu. (Jardine,1923:43- 45;Erlich,1984:88). Mayıs 1915’te, iyi niyetini göstermek amacıyla, Lıc Đyâsu yabancı elçiliklerin bulunduğu bölgedeki büyük bir arazi parçasını Osmanlı hükümetine bağı lamaya söz verir(Mers’eHazen I,1938:45;BOA,D.2335,G.38,F.HR.SYS;08/7/1915). En yakın dostu Mazhar Bey’in ve Alman diplomat Von Syburg’un desteklerini alan Lıc Đyâsu, provokasyonlara devam etti ve Đtilaf Devletleri’ni dü kırıklığına uğrattı. Örneğin, Ağustos 1915’te Lıc Đyâsu ne Addis Ababa’daki Fransız diplomatlarına, ne de koloni hükümetine haber vermeden, kılık deği tirerek Fransız Somalisi’ne (Cibuti’ye) gitti. Orada, gizemli toplantılara katılarak iki 125 Bu konu hakkında Osmanlı kaynaklarından alıntı yaparak Orhonlu,“Hatta Habe bayrağında bulunan, haç ta ıyan arslan yerine, ye il bir zemin üzerine ”La ilahe illallah” ve bir hilal ekli nak edilmi bayrağı Habe [Etiyopya] bayrağı olarak kabul etti.” demi tir.Bkz.Orhonlu:172;Trimingham,1952:131 126 Seyit Muhammed Abdullah el-Hasan (7 Nisan 1856 – 21 Aralık 1920), Somalili dindar ve vatansever bir liderdi. Đngilizler tarafından “Deli Mullah” eklinde adlandırılan bu lider, Somali’de Müslüman bir devlet in a etti ve Đtalyan ve Đngiliz güçlere kar ı 20 yıldan fazla bir süre antiemperyalist bir sava yürüttü.Bkz. Abdi,1993:13; Samatar,1982:19. 136 gün geçirdi. Neredeyse aynı zamanda, Đngilizler Harar pazarında halkı Avrupalılara kar ı cihada çağıran belgeler ele geçirdi. O Ağustos ayında,Seyit Muhammed Abdullah el-Hasan ve eyh Hassan Barsane’nin127 etkinliklerine destek vermek amacıyla Ciciga’ya ikmal maddelerinin gönderildiği bilgisini ele geçirdi.128 Eylül ayındaysa, Đtalyanlar bir Somalili temsilcilerinden Lıc Đyâsu’nun Müslüman liderler önünde Müslüman olduğunu ilan ettiğini ve din deği imi yemini bir Kuran’a el basarak yaptığı bilgisini aldıklarını açığa çıkardılar(Mers’e-Hazen I,a.g.e.,47-51;Pearson,2004:122 ). 1916’nın ilk aylarında Lıc Đyâsu’nun Đtilaf Güçleri’yle olan anla mazlıkları arttı.Eritre’deki Đtalyanlar Türklerin Lıc Đyâsu ’nun baba tarafının Hz. Muhammed’in kızı Fatma’nın soyundan geldiğini iddia ederek ona bir Müslüman soyağacı olu turmaya çalı tıklarını gösteren bir mektup ele geçirmi lerdi.Ayrıca,Ocak 1916’ta Đtalyan Somalisi’nin yakınındaki Muhammed Abdullah’tan gelen özel heyet Lıc Đyâsu ’yu ziyaret etmek için Etiyopya’ya ula tı. Lıc Đyâsu,Von Syburg’a Almanların yanında sava a girmeye hazır olduğunu söylemi ti; bununla birlikte nüfuz sahibi Sava Bakanı Fitavrari Habte Giyorgis Đtilaf yanlısıydı ve Lıc Đyâsu aldığı bu kararda isteksizdi(Pearson,a.g.e.,122-125). ubat 1916’ta Ogaden Somalilerinin güneydoğu Etiyopya üzerinden günümüz Kuzey Kenyası’ndaki Đngiltere’nin ileri karakoluna saldırmalarıyla birlikte tansiyon yükseldi. Saldırıda bir bölge komiseri ve altmı be sınır muhafızı öldürüldü. Krizin derinle mesiyle, Addis Ababa’daki Đngiliz diplomatı Thesiger ve Đtalyan meslekta ı Kont Colli, Đyâsu’nun Đslam yanlısı politikalarını a ağılayan ve hayal kırıklığına uğramı ve mutsuz yerli Hıristiyan politikacıları kullanarak bir komplo kurmaya giri ti.Nisan 1916’da, Addis Ababa’da Etiyopyalı Hıristiyan elitleri ve Đtilaf Kuvvetleri’ni oke eden ve hayal kırıklığına uğratan bir olay daha patlak verdi.(Tekle Hawariat.; Mers’e-Hazen I,1938:61) 127 eyh Hassan Barsane Seyit Muhammed Abdullah el-Hasan gibi Đngilizler Somali’de Đtalyanlara ve Đngilizlere kar ı sava ta olan dindar Müslümandı.Bkz. Abdi,1993;Samatar,1982;Jardine,1923. 128 Mazhar Bey de Lıc Đyâsu’nun Seyit Muhammed Abdullah el-Hasan’a silah yardım yapıtığını söylüyor. kabul eder-silah yardım.Bkz.BOA,D.2335.G.39,F.HR.SYS;18/7/1915. 137 27 Nisan 1916’da, Sultan V. Mehmet Re at’ın yıllık taht giyme seremonisi dolayısıyla Lıc Đyâsu, Đmparatorluk etrafında yaptığı geni ziyaretlerden sonra ba kenti Addis Ababa’da sürpriz Osmanlı ekilde göründü ve kutlama yemeğine katılmak amacıyla Addis Ababa’daki Ba konsolosluğu’nu ziyaret etti(Tepedelen,2007:760-761;Mers’e-Hazen I,a.g.e.,63).Söylentilere göre Lıc Đyâsu, Đskenderiye Patriğinin Mısırlı ve böylelikle de Osmanlı Đmparatorluğu Sultanı’nın tebaasından olduğunu ve bu sebepten ötürü Etiyopyalıların da Sultan’ın dini tebaasına mensup olduğunu ilan etmi ti. Bununla da kalmayarak, bizzat kendisinin Peygamber Muhammed’in soyundan geldiğini dile getirmi ve Türk devlet vekiline, üzerinde aslen Yahuda’nın Aslanı’nın yer aldığı bölümde “Allah Büyüktür, Muhammed de O’nun Peygamberidir” yazısı bulunan bir Etiyopya bayrağı sunmu tur. Addis Ababa’da bulunan Đttifak Kuvvetleri diplomatları Türklere sunulan bu uvertürden dolayı oldukça öfkelenmi ler, Türklerin eski dü manları olduklarını dü ünen soylular çileden çıkmı ve Ortodoks Kilisesi hiyerar isi de bu durumu skandal olarak nitelemi ti. Önceleri ho görülü ki iler tarafından delikanlılığı dolayısıyla sempati gören davranı ları öngörülemez bu genç lider, artık kepaze, umursamaz ve korkunç olarak niteleniyordu. Etiyopya Ortodoks Kilisesi dengesini yitirmi ve hiyerar isi de derin bir nefrete gömülmü tü129(Tekle Hawariat.; Mers’e-Hazen I,a.g.e.63-68). Etiyopya ba kentinde gerilim durmak bilmeksizin devam ediyordu. 16 Mayıs’ta silahlı bir grup Đtalyan Elçiliği’ne saldırdığında ve Colli’yi yaraladığında, Thesiger Almanlara onların Đran’daki benzer politikalarını hatırlatıp onlara yüklendi. Yine de, Đngilizler Đtalyanların Etiyopya’daki nizamı sağlamak ve ülkeyi aralarında payla mak adına oraya Đtilaf Güçleri askerlerini gönderme teklifini geri çevirdi. Đtalyanlar Lıc Đyâsu’dan Muhammed Abdullah’a ve diğer Somalili kabile eflerine gönderilen daha fazla mektup ele geçirdiklerinde ise, Đngiliz Somalisi sınırları içerisine olası Ogaden saldırıları konusunda Đngiliz kaygıları arttı. 1 Haziran’a gelindiğinde, Thesiger ve yanda ı Đtilaf diplomatları kendilerinin Lıc Đyâsu’nun 129 Lıc Đyâsu’nun Mazhar Bey’e sunduğu tartı malı ve tarihi bayrağın kaderiyle ilgili Tepedelen, “Ba konsolos Mazhar Bey tarafından muhtemelen Đstanbul’a gönderilmi bulunan söz konusu Etiyopya bayrağının akıbeti halen Topkapı Müzesi ve TBMM Milli Saraylar Dairesi Ba kanlığı nezdinde ara tırılmaktadır” ifadelerini kullanmı tır. Bkz.Tepedelen,2007:761. 138 Doğu Afrika’da Muhammed Abdullah ve o zamanlar Đtalyanların, Đngilizlerin ve Fransızların yönetimi altındaki Somali’nin de dâhil olduğu bir Đslam Đmparatorluğu olarak adlandırdıkları bir planı ortaya çıkardılar. Bununla birlikte, Lıc Đyâsu’nun Muhammed Abdullah ’a daha fazla silah gönderdiğine dair kanıtlar da ele geçirdiler(Abdi,1993:77;Samatar,1982:101; Pearson,2004:122). Thesiger Đngiltere Dı i leri Bakanlığı’na olayların çığırından çıktığını ve “Lıc Đyâsu’yu halk tepkisi yaratmak adına jurnal etmek, Etiyopya Kilisesi ve kilise eflerinin yanında yer almak ve Müslüman etkisinden nefret eden büyük bir çoğunluk olu turmak” konusunda Đtilaf kuvvetlerinin bir an evvel harekete geçmeleri gerektiğini bildirdi(Pearson,a.g.e.122123).. Bu yüzden, 10 Haziran 1916’da Osmanlı Devleti’ne kar ı erif Hüseyin’in liderliğindeki Arap Ayaklanması patlak verdiğinde üphe götürmez bir durum söz konusuydu; zira Lıc Đyâsu’nun kuyusunu kazmak adına Đngilizler bu ayaklanmayı kullanmak istemi lerdi. 21 Haziran’da Thesiger Lıc Đyâsu’yla görü tü ve ona erif’in Đngiltere’den askeri yardım talep ettiğini: “Peygamber’in soyda ı ve kutsal ehrin koruyucusu Türklere kar ı yardım talep etti ve dolayısıyla Türkler erif Hüseyin bizlerden u andan itibaren Cihad’da olduklarını ve Müslüman dünyasının sözcüleri olduklarını iddia edemezler” diyerek belirtti.Fakat Lıc Đyâsu Arap Ayaklanması’ndan pek de etkilenmemi görünüyordu. Alman ve Türk yanlısı politikalarına ve Muhammed Abdullah ’a silah sevkiyatına devam etti(Pearson,a.g.e.123;Mckale,2008:194). Etiyopya’daki siyasi tansiyon sürdü.Etiyopya’daki kriz Londra’da Đngiliz hükümetini de alarma geçirdi. Londra’daki Đngiliz askeri yetkililer Etiyopya’ya düzenlenmesi gündeme gelen askeri müdahaleye kar ı çıktılar ve Đngiliz Dı i leri Bakanı da Lıc Đyâsu’yu etkilemek için Mekke erifi’ni kullanmak fikrini ortaya koydu. Đngilizler erif Hüseyin’i “Lıc Đyâsu’nun Fatma’nın soyundan geldiği tezine kar ıt bir duyuru yapmasını” ve bu ekilde de Lıc Đyâsu’nun Peygamber sülalesine ait olduğu iddialarının temelini çürütmeyi dü ünüyordu(Pearson,a.g.e.,124;Mckale,a.g.e.;195). 139 Lıc Đyâsu ’ya kar ı düzenlenen komplo Eylül 1916’da en tepe noktasına ula tı.Đslam’a dönü ünün kanıtı olarak, bir suçlamalar listesi halkın yüzüne okundu. Fransa, Đtalya ve Đngiltere’nin diplomatik temsilcileri tarafından gönderilen mesajlar, Lıc Đyâsu’nun Almanya, Avusturya ve Osmanlı Đmparatorluğu ile kuracağı ittifaklar sonucunda karı ılacağı tehlikeleri belirtiyordu.Soylular bu mesajları pek de önemsemiyorlardı; bununla birlikte bu diplomatların bazıları tarafından ortaya konan “Đslami davranı lar” ile ilgili kanıtlardan ötürü daha derin tela lara dü üyorlardı. Lıc Đyâsu’nun Müslüman evlerine ziyaretler yapması, Müslümanların yemeklerini yemesi, camilerinde ibadetlerine katılması, Osmanlı elçisine bayrak sunması, çoke liliği ve Müslüman kıyafetlerini severek giymesi, açık açık tartı ılmaya Müslümanlarının ba lanmı tı.Diplomatlar,Lıc kıyafetleriyleçekilmi fotoğraflarını Đyâsu’nun Afar dağıtmı lardı.Bu ve Harar fotoğrafların bazılarının sahte olduğuna inanılabilirdi;ancak en az iki tanesi gerçekti(Mers’e-Hazen I,1938:68-71;Tekle Hawariat). Sonunda prensler, soylular ve halk sırtını döndü ve Etiyopya Ortodoks Kilisesi’nin Patriği Mathewos’e giderek Đmparator. Mınılik’in isteklerine boyun eğmediği için, Lıc Đyâsu’ya kar ı bağlılık yeminlerini bozmasını istedi.Patrik ikayetleri dinledi ve Lıc Đyâsu’nun yalnızca bir genç olduğunu (o zaman 20 ya ındaydı) ve düzeleceğini söyleyerek onları yatı tırmaya çalı tı.Bununla birlikte davranı larının ülkesine ve halkına gitgide daha zararlı olduğunu gördüklerinde,Lıc Đyâsu’nun tahttan indirilmesi gerektiğine karar verdiler ve görevi bırakması talebinde bulundular.Ba konsoloslar Lıc Đyâsu’ya, cevaplamaya tenezzül dahi etmeyeceği ortak bir protesto mektubu yazdılar ve ardından da Fransızlar ordularını Cibuti’ye, Đngilizler Berbera’ya (Đngiliz Somalisi’nin ba kentine) ve Đtalyanlar da Massava’ya çağırdı. eva prensleri ordularını topladılar ve kralın sarayına yöneldiler(Mers’e-Hazen,I,a.g.e.,72-73; Pearson,2004:129-131).Askerlerini dizip silahlarını yerle tirdikten sonra Patrik’e: “Sadakat yemininden bizi azat et. Đslam’a asla boyun eğmeyeceğiz. Vatanımızın, krallığımızı çökü e götüren Lıc Đyâsu’nun fesatlarıyla yabancıların eline geçmesini istemiyoruz. Đmanını yitirmi bir kralın bizi yönetmesine asla izin vermeyeceğiz. Bizlerse, asla ve asla dinimizi deği tirmeyi kabul etmeyeceğiz” 140 dediler130 ve eklediler:“Mınılik’in kızı Prenses Zevditu Kraliçemiz olmalı ve Decazmaç Teferi Mekonın de onun varisi olarak seçilmeli.” Bu yüzden, 27 Eylül 1916’da Patrik Mathewos, Etiyopya’nın Ba piskoposu, Đsa’nın Kulu, Đncil Yazarı (Evanjelist) Aziz Mark’ın oğlu, prensese, orduya ve tüm halka bir “Mesaj” gönderdi ve Zevditu’nun Etiyopya’nın Kraliçesi olacağını ve Decazmaç Teferi Mekonın’nın ise onun varisi ve halefi seçileceğini açıkladı. Tüm halkın onlara sadık ve itaatkar olması gerektiğini ve dinlerine bağlı olmalarını söyledi131. Sözlerine, “Mesaj”ına uymayanların Tanrı’nın,Oğul’un ve Kutsal Ruh’un(Rûh-ul Kuds) gazabına maruz kalacağını, On Đki Havari’nin ve Đznik Konseyi’nin Üç Yüz On Sekiz Papazı’nın aforozuna uğrayacağını ve Arius’un ve Yehuda’nın lanetinin üzerine yağacağını belirterek devam etti. “Ve” diye ekledi, “ben de o ki iyi kendi kilisemden aforoz edeceğim132”(EMAKA,1909;Tekle Hawariat). 130 Lıc Đyâsu’ya kar ı bu denli bir propagandaya rağmen, Lıc Đyâsu’nun Hıristiyanlığa geçtiğine dair ne bir yabancı ne de bir Etiyopya kaynağı söz konusudur.Kanıt olarak Mazhar Bey’in Lıc Đyâsu’ya 6 Ocak 1916’de gönderdiği Noel tebrik mesajı gösterilebilir.Bkz.Smidt,2009:164,166. 131 Lıc Đyâsu’un kendisinin Đslam ve Müslümanlığa kar ı pozitif bir tutumu olduğu doğrudur. Lıc Đyâsu’nun bir dostu ve Rusya’da eğitim görmü ilerici bir soylu olan Blatta Tekle Hawariat, yayınlanmamı otobiyografisinde, bir konu ma sırasında Lıc Đyâsu’nun kendisine Hıristiyanlığın “çok zor” bir din olduğunu ve kendisinin Đslam’ı veya Ateizmi tercih ettiğini söylediğini kaydeder. Tekle Hawariat,bunun üzerine ne söyleyeceğini bilemediğini yazar. Tekle Hawariat,bunun yanı sıra Dıre Dava’ya yaptığı bir gezi sırasında,Lıc Đyâsu’nun bir Roma Katolik Kilisesi’ne girerek a ai rabbani ayinine katıldığını (ki bu, bizzat Ortodoks Kilisesi hiyerar isini ayağa kaldırmaya yetecektir) ve Katolik rahiplerini ve inananlarını deh ete dü ürecek bir davranı la, ayin sırasında bir sigara yakarak içmeye koyulduğunu da kaleme alır.Bkz.Tekle Hawariat. 132 Patrik Mathewos açıkça a kına dönmü tü. Lıc Đyâsu’nun Đslam ve Müslümanlara kar ı açık sempatisi dolayısıyla deh ete dü mü tü. Bununla birlikte, oldukça rahatsız edici olmasının yanında, ba langıçta tüm bu kanıtların Lıc Đyâsu’nun Đslam’a döndüğünü ispat etmek adına yetersiz olduğunu beyan ediyordu. Ba piskopos Mattiwos, Müslüman olup olmadığı konusunda bizzat Lıc Đyâsu’dan bilgi almayı yeğliyor olabilirdi.Ancak,Lıc Đyâsu kar ıtı Hıristiyan soyluların baskısı yüzünden, zor duruma dü en Ba piskopos Mattiwos, “Bugünden itibaren, hepiniz Lıc Đyâsu’yu dininden dönmü olarak tanımlayabilirsiniz ve bendeniz Tanrı’nın sadık kulu da, bundan böyle O’nu Kutsal Kilise’den aforoz edeceğim” eklinde bir deklarasyon yaptı.Böylece,29 Eylül 1916’da, Saba Melikesi’nden beri ilk kez, bir kadın Etiyopya tahtına çıktı.Đmparator Mınılik’ın kızı Zevditu, Yehuda Kabilesi Muzaffer Arslanı ,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın Krallar Kralıiçesi ünvanlarını edindi. Decazmaç Teferi Mekonın de, Veliaht Prens, Tahtın Varisi ünvanlarını ve Ras sıfatını aldı.Bkz.EMAKA,1909;Tekle Hawariat;Mers’e-Hazen I,1938:68-73;Pearson,2004:129-131. 141 Bu ekilde, Lıc Đyâsu’nun kısa fakat hadiseli yönetim dönemi sona ermi tir.Etiyopya siyasi sistemi’nin Hırstiyan kimliği yeniden tasdik edildi ve Đtilaf Devletleri’yle olan ili kiler de yeniden düzeltildi.Đç ve dı Harar’daydı. Bu dü manları tarafından tahtından indirildiğinde Lıc Đyâsu ok edici ve iç karartıcı haberi alır almaz, Mieso ehrinde geri püskürtülecek olan bir ordusunu Addis Ababa’ya saldırmaya gönderdi133.Lıc Đyâsu’nun babası,Nıgüs Mikael, önceleri çekinmesine rağmen, daha sonra Desé’den güneye doğru 80,000 asker gönderdi ve 27 Ekim’de Segale Sava ı’nda mağlup oldu134(Mers’e-Hazen I,1938:68-73;Pearson,2004:129-131). Tahtından edilmesine rağmen, firari olarak Lıc Đyâsu Itege Zevditu Mınılik ve naibi Ras Teferi Mekonın’ın yeni hükümetine kar ı bir tehdit olu turmayı sürdürdü.Sonuçta, Lıc Đyâsu hükümet yanlısı bir Tıgraylı prens olan Gugsa Araya tarafından 11 Ocak 1921 tarihinde yakalandı. 1932’de, Fıçe’deki hapishaneden kaçtı; ancak çok geçmeden yeniden yakalandı135.Đtalyan güçleri 1935’te Etiyopya’yı i gal ettiklerinde, Đtalyan hava kuvvetleri el ilanları dağıttı ve nüfustan Hayle Sılâse’ye kar ı ayaklanmasını ve “gerçek Đmparator V. Đyâsu’yu” desteklemesini istedi.Mart 1936’da Lıc Đyâsu’nun öldüğü açıklandı. Ölümünün hangi ko ullarda olduğu ve gömü yeri halen bir muammadır136(EMAKA,1909;Tekle Hawariat). 133 Mieso, doğu Etiyopya’daki bir ehirdir. 134 Ya lı Nıgus Mikael, 17 Ekim 1916’daki Tora Mesk Sava ı’nda darbecilerin ordularını yenilgiye uğratmayı ba ardı. Ancak, dü manları yeniden toparlanmayı ba ardı ve on gün sonra vuku bulan Segele Sava ı’nda Nıgüs Mikael’e üstünlük kurarak onu tutsak etti. Segele Sava zaferi 2 Kasım 1916 günü kutlandı ve bu kutlamaya davetli olan diplomatlardan biri Mazhar Beydi.Bkz.Pearson,2004:131. 135 136 Fıçe, Addis Ababa’nın 112 km. kuzeyinde yer alan, Orta Etiyopya’daki bir ehirdir. Lıc Đyâsu’nun Almanlar ve Osmanlının yardımlarıyla kolonyal güçleri Afrika Boynuzu’ndan çıkarma adına deği ken dı politikası idealist bir fikirdi. Addis Ababa’daki Alman Elçiliği’nin Berlin’le hiçbir ileti imi yoktu ve ödemeleri de kesilmi ti. Lıc Đyâsu’nun ordusuna sözel destekleri dı ında verebileceği silah ve mühimmat anlamında hiçbir ey bulunmuyordu.Etiyopya Ortodoks Kilisesi’nin Etiyopya siyasetindeki güçlü konumu dolayısıyla Lıc Đyâsu’nun Müslüman Osmanlı Devleti’yle kurduğu ittifak yanlı tı. 142 Hükümet darbesi o kadar ani bir ekilde vuku buldu ki,Mazhar Bey bu hadiseyi Osmanlı ba kentine iletecek zamana sahip olamadı.Orhonlu,“Bunun çok ani bir deği iklik olduğu, Mazhar Bey’in bu durumu bildirmeye vakit bulamadığı anla ılıyor." ifadelerini kullanmı tır.Bu olay,Etiyopya’daki Osmanlı politikalarının sonuna i aret ediyordu. 1917 yılının ba larında Osmanlı Ba konsolosu tüm ileti im vasıtalarından mahrum bırakıldı.Mazhar Bey’in bölgedeki bundan sonraki etkinlikleri kayıt altına alınmamı tır. Darbe’den sonra Mazhar Bey’in durumun hakkında Tepedelen unları anlatıyor:“Osmanlı ba konsolosu Mazhar bey e gelince,1916 Hükümet darbesinden sonra Etiyopya’daki konumu giderek güçle mi tir.”Filhakika 27 Eylül 1916 tarihinden sonra Mazhar beyin Bâbı Âlideki diplomatik muhaberatı kesintiye uğramı ,Ba konsolos görevini ifa edemez konuma gelmi tir.Bazı konsolosluk belgelerinin incelenmesinden , adı geçenin Addis Ababa dan Harar kentine geçtiği ve görevini 1919 yılının ortalarına kadar burada sürdürdüğü anla ılmaktadır.”(Tepedelen,2007:764-765).Orhonlu ise “Aslında Türk Maslahatgüzarının hareketi ve muhâberâtı müttefikler tarafından control ediliyordu.Öyle anala ılıyor ki 1916 yılının ilk ilk günlerinde,Mazhar Bey,Habe istan’I Osmanlı tarafına çekmek için bir diplomatın takip etmesi gerekli ihtiyatı terkedecek derecede kendini olayların akı ına kaptırmı olmalıdır.Onun Adis Ababa’dan gönderdiği en son tahrirat 1916 yılına aittir.”Orhonlu,174demi tir.Orhonlu bunların yanı sıra,“Çok muhtemeldir ki Osmanlı Maslahatgüzarı Habe istan’da [Etiyopya’da] vukua gelen bu siyasi deği iklik sebebi ile artık görevini yapacak bir durumda bulunmamaktadır.Zira,1917 yılı ba ında,Addis Ababa’daki Osmanlı Ba ehbenderliği ile muhabere imkanı tamamen kesilmi ti"sözlerini eklemi tir(Orhonlu,1996:174). Tepedelen’e göre, yakın dostu Lıc Đyâsu’ya kar ı 1916 yılındaki hükümet darbesi yüzünden zor zamanlar geçirmi olan Osmanlı diplomatı Mazhar Bey, anayurduna dönemeden birkaç yıl sonra hayatını kaybetmi tir. ” Görüleceği üzere , büyük diplomat Mazhar Bey Birinci 143 Dünya Sava ını akabinde vatanı Türkiye ye dönme imkanı bulamadan 13 Ocak 1920 de Cibuti de vefat etmi ve ahadet mertebesine yükselmi tir137”(Tepedelen,2007:765). Bu bölümde, yüzyıllar önce temelleri atılmı olan Etiyopya-Türkiye ili kilerinin nasıl kar ılıklı dü manlık, güvensizlik ve üphelerden kar ılıklı dostluk, güven ve i birliğine dönü ümünün sağlandığını analitik olarak ortaya koyma çabasına giri ilmi tir. Bir sonraki bölümde, uzun Etiyopya-Türkiye ili kilerinde Đmparator II. Mınılik ve Sultan II. Abdülhamit tarafından ba latılan ve yeni nesil Etiyopyalı ve Türk liderler tarafından sürdürülen bu yeni döneme bir göz atacağız. 137 Kadir Dikba , Mazhar Bey’in ölümü hakkında iki sayfalık makalesinde unları dile getirmi tir: “… Mazhar Bey, yakalandığı hastalık sonucu 1920'de vefat eder. Kimilerine göre Harar'da, kimilerine göre de Cibuti'de vefat ettiği anlatılan ba konsolosun kabrinin bulunması için Türk Büyükelçiliği de çalı ma ba latmı ancak henüz net bir bilgiye ula ılamamı tır.” Ayrıca Dikba , bizlere Mazhar Bey’in ölümünden sonra görevlerine Hacı Tevfik’in vekâlet ettiğini de söyler.Dikba ’ın alıntı yaptığı, Hacı Tevfik’in yarı Etiyopyalı torunu ve bir Addis Ababa sakini olan Mazhar Halit’in elindeki 1331/1913 tarihli bir belgede, Etiyopya’daki yeni Osmanlı vekiliyle ilgili u bilgilere ula abiliriz:"Addis Ababa'da tacir Muhammed Efendi'nin (El Sakkaf) tanıdığı Hacı Tevfik Efendi'ye Harbiye Nezareti celilesince bağzı vazife-i mahsusa tevdi olunmak içün, kendisine sıfat-ı resmiye izafesi lazım gelmi ve muma ileyh esasen ulum-u diniyyede sahib-i vukuf zevattan olduğundan ehbenderhaneye imam sıfatıyla tayin bulunmu olunmu tur."Bkz.http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-18130-34-necasinin-ulkesinde-sonosmanli-konsolosu.html,21.4.2008. 144 V.BÖLÜM ÇAĞDA DÖNEM ETĐYOPYA-TÜRK ĐLĐ KĐLERĐ 5.1.Etiyopya ve Türkiye Cumhuriyeti: Diplomatik ve Siyasi Đli kilerin On Yılı (1926 – 1936) Çağda dönem Etiyopya-Türkiye ili kileri üç fark edilebilir döneme ayrılır. Đlk dönem Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu undan 1935-36 Đtalya-Etiyopya krizine değin olan dönemdir. Soğuk Sava süresindeki iki ülke ili kileri ikinci dönemi olu turur. Üçüncü ve sonuncu dönem, Soğuk Sava sonrasındaki Etiyopya-Türkiye ili kileridir. Birinci Dünya Sava ı, Etiyopyalılar ve Türkler üzerinde kendilerine özgü etkilerde bulundu. Etiyopya’da, önceki bölümde gördüğümüz gibi, Eylül 1916’dan itibaren bir rejim deği ikliği ya andı. Türkler içinse, Birinci Dünya Sava ı eski Osmanlı Đmparatorluğu’nun sonunu ve 1923’te de Türkiye Cumhuriyeti’nin olu umunu getirdi. Đki ülke arasındaki bir diğer tarihsel benzerlik, iki ülkenin de Birinci Dünya Sava ı sonrası dönemde iki dinamik, ileri görü lü ve ilerici bireyler; yani Ras Teferi Mekonın, ya da Hayle Sılâse ve Mustafa Kemal Atatürk tarafından yönetilmeye ba lamasıdır. Ras Teferi Mekonın ya da Hayle Sılâse, bazı Etiyopyalılar tarafından Etiyopya’nın Atatürk’ü olarak değerlendirilir.Amerika’nın Sesi radyosunun Amharca bölümünün, Đmparator Hayle Sılâse’nin tahta çıkı ının 80.Yılı dolayısıyla ünlü Etiyopyalı gazeteci Nıgüse Aklilu ile yaptığı bir röportajda, ünlü gazeteci: "አታቱርክ የዘመናዊቷ ቱርክ አባት እንደሆነ ሁሉ አፄ ኃይለ ሥላሴም የዘመናዊቷ ኢትዮጵያ አባት ናቸው::” “Nasıl Atatürk modern Türkiye’nin babası olmu sa, Đmparator Hayle Sılâse de modern Etiyopya’nın babası olmu tur” demi tir(http://www.voanews.com/amharic/news/,2.11.2010). Daha önce de gördüğümüz gibi, Eylül 1916’da Lıc Đyâsu’nun tahttan indirili i, naip Ras Teferi Mekonın’ın yükseli inin önünü açmı tır. Naiplik döneminde, yeni taht prensi Đmparator Mınılik tarafından öncülüğü edilen dikkatli modernizasyon politikasını geli tirmi tir. Köleliği ortadan kaldırma sözü vererek Etiyopya’nın 1923’te Milletler Cemiyeti’ne giri ini sağlamı tır. 1924’te, Ras Teferi Mekonın Avrupa ve Orta Doğu turuna 145 çıkmı ve Kudüs, Kahire, Đskenderiye, Brüksel, Amsterdam, Stokholm, Londra, Cenevre ve Atina’ya ziyaretler düzenlemi tir (Hayle Sılâse I,1965:31-33). Papa’ya da bir ziyarette bulunmu ve Cambridge Üniversitesi’nden fahri doktora almı tır. Đmparatorluk soylularını geli me ve modernizasyon yolunda ikna etmek, Etiyopya’nın bağımsızlığı ve gelecek refahı (ve ayrıca da onları yakından izlemek) adına en önemli yoldu ve bu sebepten ötürü de Prens-Naip bu yolculuğunda yanına ülkesinin önde gelen soyluları ve aristokratlarını da aldı. Zenginlikleriyle, teknolojileriyle ve ordularıyla Batı’ya gösteri yapmalarının yanında kendi avantajları için de kullanmaları, Prens ve öncülleri Đmparator II. Mınilik ve II. Tevodros’un ilerici politikalarına kar ı uzun süreli bir muhafazakar soylu muhalefetinin sürmesinde etkiliydi. Bu ziyaret bu anlamda oldukça ba arılıydı. Ancak, Fransa’yı, Đtalya’yı ve Đngiltere’yi kolonilerinde Etiyopya’ya bir liman devretmeleri konusunda ikna etmekte ba arılı olamadı. Etiyopya delegasyonu Avrupa’da büyük bir heyecan uyandırdı ve Afrika’daki tek bağımsız devletten haberdar olmayan büyük bir çoğunluğun da ilgisine mazhar oldu. Yorumların çoğunluğu, delegasyonun kusursuz aristokratik görgüleri ve gelenekleri ve Taht Prensi’nin aydınlık fikirleri üzerineydi. Prens’in halkına geli me ve eğitim getirme arzusu Avrupa basını tarafından ayakta alkı landı (Mars’e Hazen,1938 II:21-25; Hayle Sılâse I,1965:33-34). Etiyopya’nın çok geçmeden dünyaya açılacağı söyleniyordu. Ülkeye dönü ünün ardından Ras Teferi Mekonın ülkenin ikinci gazetesini ve ikinci modern okulunu kurdu. 1925’te kurulan gazete ilerici Etiyopya entelektüellerinin sesi oldu. Naip ve ilerici aydınlar dünyaya Etiyopya’nın dünyaya açıldığını duyurmak istiyorlardı. Dünyanın, yegane bağımsız ve yerli siyah ülkenin modernizasyon yolunda ilerlediğini bilmesini istiyorlardı(Mahteme Sılâse,1962:143; Mars’e Hazen,1938 II:29). Tam da bu kritik dönemde, ilerici bir Anadolulu lider fakir ama özgür bu Afrika ülkesiyle samimi ili kiler kurmak istediğini dile getirdi (Mars’e Hazen,1938 II:31).Atatürk’ün olu turduğu barı çıl dı ili kilerinin temeli, ebedi idealinden kaynaklanıyordu: “Yurtta barı , dünyada barı ”. Türk tarihinde ilk kez, dü manlık ve sava hükümetin sınır ötesine yakla ımında merkezde değildi. Yunanistan, Romanya, Yugoslavya ve Balkanlarla ve Đran, 146 Irak ve Afganistan’la barı antla maları imzalandı ve Sovyetler Birliği, Amerika Birle ik Devletleri, Đngiltere, Almanya, Đtalya ve Fransa’yla da dostane ili kiler içine girildi(Levine,2006:401). Atatürk’ün dı ili kilerinin kapsamı yalnızca saydığım ülkelerle sınırlı değildi. Dı dünyaya yakla ımında Afrika’ya da yer verildi. 1926’da Ahmet Münir Erhan Bey yönetiminde Etiyopya’ya bir delegasyon gönderildi ve Addis açıldı138( im ir,2001:166).Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin Ababa’da bir konsolosluk kara Afrika’da açtığı ilk konsolosluktu. Atatürk’ün giri imi Etiyopyalı liderler tarafından memnuniyetle kar ılandı; zira o dönemde fakir Etiyopya daha fazla uluslar arası tanınırlık pe indeydi(Marse Hazen,1938 II:337).Afrika topraklarında bir Türkiye konsolosluğunun açılması, dünyanın geri kalan kısmına bir mesajdı: yeni Türkiye Cumhuriyeti Avrupa ve Amerika’yla olan ili kilere kayda değer bir önem veriyordu; ancak, geli mekte olan bir ülke olarak, diplomatik politikalarının büyük bir bölümünü de Etiyopya gibi geli mekte olan Afrika ülkeleriyle kurulan geleneksel dostane ili kilerin ve i birliklerinin güçlendirilmesi ve geli tirilmesi olu turuyordu. Münir Bey’in Addis Ababa’da Türkiye Đ güderi olarak görevlendirilmesinin ardından, iki hükümet arasında sık mektup ve telgraf alı veri lerine tanık oluruz. Örneğin, 21 Kasım 1927’de Atatürk kara kıtadaki tek dostu Đmparatoriçe Zevditu’ya, Türkiye Büyük Millet Meclisi (T.B.M.M.) tarafından ikinci kez Türkiye Cumhuriyeti Riyasetine atandığını bildirdiği bir mektup kaleme aldı.Bkz.Ek,nu.9 ve 10.Mektupta ayrıca, Atatürk var olan dostane ili kileri daha da geli tirmek adına arzusunu u diplomatik sözlerle dile getirdi: Atatürk’ün ne sebeple Türkiye Cumhuriyeti’nin Afrika’daki ilk konsolosluğunu Etiyopya’da açtığı konusunda, TASAM Ba kan Yardımcısı Emekli Büyükelçi Murat Bilhan BBC ile Ağustos 2008'de yaptığı röportajda u ifadeleri kullandı: 138 “1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, daha kurulu unun üçüncü yılında, yani 1926’da, Afrika’daki ilk büyükelçiliğini Etiyopya’da açmı tır (eski adıyla Habe istan’da). Niçin bu ülkede? Çünkü o tarihte Afrika kıtasının bu ülke hariç tamamı koloniydi ve sadece Etiyopya bağımsızdı.”Bkz,http://www.tasam.org/,11.10.2008. 147 “Đntihabı vakiyi ittılaı Ha metanalerine iblağ eylerken bu fırsattan bilistifade bütün mesaimin Türkiye ile Habe istan arasında teyemmünen çayigir olan münasebatı dostanenin idamei inki af ve tezyidine masruf olacağını temin eder ve milletlerimiz için nafi olan bu ümniyenin hayyizi fiile isali hususunda pek kıymettar olan müzahereti Ha metanelerinden istifade ile bahtiyar olacağımı beyan eylerim.Bu kanaatledir ki Zatı Ha metaneleri hakkında perverde ettiğim hissiyatı âliyeyi hürmetkAraneme ve gerek Zatı Ha metanelerinin saadeti ahsiyeleri ve gerek Habe istan milletinin refah ve ikbali hakkındaki temenniyatıma itimat buyurmanızı rica eylerim Muhibbi Halis ve Âlikaderim…”( im ir,a.g.e.,155). 1928’in sonunda, hırs dolu Ras Teferi Mekonın ya lı ve zayıf Đmparatoriçe Zevditu’yu kendisini Nıgüs (kral) yapması konusunda zorladı. Ba ka bir seçeneği bulunmayan Đmparatoriçe, 7 Ekim 1928’te Ras Teferi Mekonın’i Etiyopya Nıgüs olarak ilan etmek zorunda kaldı((Mahteme Sılâse,1962:151; Mars’e Hazen,1938 II:35). Üç gün sonra, Nıgüs Teferi Mekonın a ağıdaki telgrafı Türk hükümete gönderdi139: “Etiyopya Đmparatorluk Hükümeti,imparatorluk tahtının varisi ve Đmparatorluğun tam yetkili naibi Majeste Tafari Mayon N[Teferi Mekonın].Hazretlerinin 7 Ekim 1928 günü taç geymi ve Negus[Nıgüs] payesine yükseltilmi olduğunu resmen Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine bidirmekle onur kazanır”( im ir,2001:156). Atatürk, Nıgüs Teferi’den yukarıdaki telgrafı aldıktan sonra vakit kaybetmeden Etiyopya Đmparatorluk Hükümeti’ne en içten kutlama mesajlarını iletti: “...Il présente au Gouvernement Impérial ses plus vives félicitations à l’occasion de cet heureux évènment(“Türkiye Hükümeti, bu mutluluk verici hadiseden ötürü Đmparatorluk Hükümeti’ni en içten dilekleriyle kutlar”)(EMAKA,01/1580/509/60; im ir,a.g.e.,156). 2 Nisan 1930’da Đmparatoriçe Zevditu zamansızca öldü(Hayle Sılâse I,1965:51;Marse Hazen,1938 II:41). Đki gün sonra, Nıgus Teferi Mekonın Atatürk de dâhil tüm dünya liderlerini Đmparatoriçe Zevditu’nun ölümünü a ağıdaki telgrafla bildirdi: 139 Bkz.Ek,nu.11. 148 En faisant part de la perte douloureuse que nous venons d’éprouver en la personne de Sa Majesté l’Impeératrice Zeouditou décédéeà Addis-Abeba le deux avril nous tenons à faire connaître à Votre Excellence le profound deuil qui frappe la Nation Ethiopienne tout entire et Nous-même(EMAKA,01/1580/509/60; im ir,2001:157).140 Bir hafta sonra Nıgüs Teferi Mekonın’nn telgrafına kar ılık Atatürk, Đmparatoriçe Zevditu’nun ölümü üzerine u sözlerle ba sağlığı mesajlarını iletmi tir: “Đmparatoriçe Zeouditou’nun [Zevditu’nun] vefatını mü ir telgrafınızı derin bir teessürle aldım.Zatı Ha metanelerine ve Habe milletine samimi taziyelerimi beyana müsaraat ederim” ( im ir,a.g.e.,157).Bkz.Ek,nu.12. 10 VE 12 Nisan 1930’de, Etiyopya hükümeti Türkiye’nin de dahil olduğu çe itli ülkelerin hükümetlerine Đmparatoriçe Zevditu’nun ölümünün ardından Nıgüs Teferi Mekonın’nın Yehuda Krallar Kabilesi Muzaffer Arslanı I.Hayle Sılâse,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın Kralı unvanıyla tahta çıktığını bildiren telgraflar gönderdi(EMAKA,118/60).Bkz.Ek,nu.13ve 14. 12 Nisan 1930’da Đmparator I. Hayle Sılâse Atatürk’e Đmparatoriçe Zevditu sonrası Etiyopya’nın durumunu anlattığı ve Etiyopya-Türkiye arasındaki dostane ili kileri daha da geli tirmek adına kararlılığını bildirdiği bir mektup gönderdi. …በአንድ ወገን ደግሞ በንጉሠ ነገሥቱ ዙፋን ላይ መቀመጣችንን ለክብርነትዎ እያስታወቅን በሁለታችን መንግሥት መካከል ያለውን ወዳጅነትና መልካም ስምምነት እየጠበቅንና እያሰፋን እንድንሔድ ዋና አሳባችን መሆኑን እናስረግጥልዎታለን::በማናቸውም ጊዜ ቢሆን ለክቡርነትዎ ያለንን አሳብ ለማስረዳት እጅግ ደስ እያለን ለሀገርዎ ልማት ለክቡርነትዎ ጤና መመኘታችንን እንገልጽልዎታለን141::((EMAKA,118/60, im ir,2001:659). 140 Çeviri:“Majesteleri Đmparatoriçe Zevditu’nun 2 Nisan’da Addis Ababa’daki acı verici kaybı dolayısıyla, siz Ekselanslarına biz ve tüm Etiyopya ulusunu derinden sarsan bu büyük kederi bildirmek isteriz”. 141 Çeviri:Bundan maada Zatı Devletleri tahtı kıraliye cümlusumuzu iblag eder ve daimi arzumuzun Hükümetlerimiz arasında mevcut olan iyi anla ma ve dostluk münasebetlerinin takviyesine matuf olacağına dair teminat veririz.Zatı Devletlerine kar ı beslemekte oldğumuz hissiyatı her fırsatta izhar etmekle bahtiyar olacağız.Sıhhatiniz ve memleketinizin refahı hakkındaki temenniyatımızı arz ederiz…( im ir,2001:159).Bkz.Ek,nu.15. 149 Đki gün sonra, Atatürk I. Hayle Silâse’nin Etiyopya tahta çıkı ını kutladığı a ağıdaki telgrafı gönderdi: “Zatı Ha metanelerinin tahta cülusu münasebetile har tebrikatımın,saadetleri ve Habe istan’ın refahı hakkındaki samimi temenniyatımın kabulünü rica ederim” ( im ir,a.g.e.,:160). Benzer bir kutlama telgrafı, Türkiye Dı i leri Bakanı Dr. Tevfik Rü tü Aras tarafından Etiyopya Dı i leri Bakanlığı’na gönderildi: Je pris Votre Excellence d’agréer mes vives félicitations à l’occasion de l’accession de Sa Majesté le Negus Tafari Makonen au Trone Impérial142(EMAKA,118/60; im ir,a.g.e.). 9 Mayıs 1930’da, Đmparator I. Hayle Silâse Atatürk’ün de dahil olduğu dünya liderlerine, 2 Kasım 1930’da düzenlenmesi kararla tırılan kendisinin taç giyme töreni sebebiyle davetiyeler gönderdi: “Allahın bize bahsettiği himayenin devamını dilyerek tetevvüç merasiminin Tanrının 23 Tekmet 1923(2.11.1930) tarihinde icrasına karar verdik.Devletlerimiz arasında teyemmünen mevcut dostane hissiyat ve münasebatı nazarı itibara alarak Zatı Devletlerinin bir Büyükelçisinin Addis-Abeba payıtahtımızda Ali Namlarına saadetimize i tirak ettiği görmekle mübahi olacağımızı ümid ederiz.Bu Namemizle vaki olan davetimizi Zatı Devletleri kabul buyurdukları takdirde ziyadesile mahzuz olacağız”( im ir,a.g.e.,162).Bkz.Ek,nu17 ve 18. 22 Mayıs 1930’da Atatürk Đmparator I. Hayle Silâse’ye, Đmparatoriçe Zevditu’nun ölümü üzerine Đmparator’a ba sağlığı dileklerini ve ülkesinin Etiyopya’yla hâlihazırdaki dostane ili kileri sürdürme konusundaki kararlılıklarını ifade ettiği ikinci bir mektup gönderdi: “…Zatı Ha metanelerine,bu elim vaka kar ısında duyduğum derin kederi beyan ederken en samimi taziyetlerimi kabul buyurmalarını ve memleketlerimiz beyninde cari olan eyi münasebetlerin muhafaza ve teyidine Benim de çalı acağımdan emin olmalarına rica ederim…”(EMAKA,01/1580/509/60; im ir,a.g.e.,163).Bkz.Ek,nu.19. 142 Tercüme:”Majesteleri Kral Teferi Mekonın’ın Đmparatorluk tahtına yükseli i sebebiyetiyle en içten kutlama mesajlarımı kabul etmenizi rica ederim.”Bkz.Ek,nu.16. 150 18 Ekim 1930 tarihinde, Atatürk Đmparator I. Hayle Silâse’ye Türk Hükümeti’nin taç giyme törenlerine katılması için Büyükelçi Muhiddin Pa a’nın Addis Ababa’ya gönderileceği kararını bildirdiği bir cevap mektubu gönderdi: …Zatı Ha metanelerinin tetevvücü merasimine daveti almakla da pek mahzuz oldum.Sürurunuza bütün kalbimle i tirak ettiğimden Kahire Orta Elçimiz Muhiddin Pa a’yı mezkûr merasimde Beni Fevkalade Büyük Elçi sıfatile temsil etmeğe ve Zatı Ha metanelerine tebrikatım ve ah i saadetiniz ve Habe istan’nın refahı hakkında beslemekte olduğum temenniyatı beyana memur ettim…( im ir,a.g.e.,164-165).Aynı gün, Büyükelçi Muhiddin Pa a Đmparator I. Hayle Silâse’nin taç giyme töreninde Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil delegesi olarak seçildiği konusunda bilgilendirildi( im ir,a.g.e.,166-167).Bkz.Ek,nu.20-23. Taç giyme töreni dünyanın her yerinden önemli kraliyet aileleri mensupları ve soylular tarafından izlendi. Britanya Đmparatorluğu’nu temsil amacıyla Prens Henry, Gloucester Dükü, Kral V. George’un oğlu, gelecekteki krallar VIII. Edward ve VI. George ve Kraliçe II. Elizabeth’in amcası katıldı. Đtalya’yı temsil edenler Prens Eugenio Di Savoia, Udine Dükü ve Đtalya Kralı’nın kuzeniydi. Fransa, Mare al Franchet D’Esperry tarafından temsil ediliyordu. Belçika Kralı adına Monseiur Gerard, Đsveç Kralı adına Baron Dabells, Hollanda Kraliçesi adına Bay Unhar Hersmadd, Japon Đmparatoru adına Baron Ezbur, Mısır Kralı adına Tevfik Nesim Pa a, Yunanistan hükümeti adına Kont Metaxis, Türkiye hükümeti adına Muhittin Pa a, Polonya hükümeti adına Kont David Bazaki, Almanya Ba kanı adına Baron Balthaussen ve Amerika Birle ik Devletleri adına ise Bay Jacobi katıldı. Uluslar arası basın da, bir Etiyopya taç giyme töreninde ilk kez, hazır bulundu. Binlerce Etiyopya vatanda ı ve soylular saraya kadar sokaklarda dizildi ve ülkenin göreceği son taç giyme törenini takip etti(EMAKA,01/1580/509/60). National Geographic Đmparatorun tören kıyafetleriyle fotoğraflarını çekti ve bir sonraki sayısında yayınladı. Bununla birlikte, seremoni kusursuz değildi.Dı delegasyonu selamlama törenlerindeki bir olay küçük bir rahatsızlığa sebebiyet verdi. Đmparator, Veliaht Prens olarak 1924’te Kudüs’ü ziyaret etmi ti. Oradayken, Ermeni Patriği ve Kudüs Katolikleri onunla görü tü ve Patriklik tarafından yeti tirilen çok sayıdaki Ermeni yetimlerin kötü durumundan ve bu durumun Patriklik üzerinde yarattığı finansal zorluklardan bahsetti. Bu çocuklar, birkaç yıl önce Türkler tarafından büyük bir “katliama” maruz bırakılan Ermeniler arasında sağ kalanlardandı. Veliaht Prens, ölen ailelerin Doğu 151 Ortodoks mirasını ya atan kendi ülkesi Etiyopya’da yeti tirmek adına kırk çocuğunu evlat edindi(National Geographic,November 1930,Vol.58,No.5; EMAKA,01/1580/509/60). Ras Teferi Mekonın bu gençler için müzik eğitimi düzenledi143 ve bu müzik eğitimini alanlar pek çok halk etkinliğinde, sarayda ve devletin Đmparatorluk törenlerde çalacak Đmparatorluk Mızıkası’nı olu turdu144. Taç giyme töreninden önceki kar ılama törenleri sırasında, Mızıka tren istasyonuna varan her bir delegenin milli mar larını çalıyordu. Muhittin Pa a yönetimindeki Türk delegasyonu istasyona vardığında, Ermeni gençleri Türk milli mar ını çalmayı reddetti ve bu durum Đmparator’u çok utandırdı ve sinirlendirdi. Đmparator konuyu, Đmparator’un emrine kar ı çıkan Ermenilerin ne ekilde cezalandırılacağını kararla tırmak adına prensler ve ileri gelen soylular komisyonu önüne ta ıdı. Komisyon mızıkadan bir açıklama talep ettiğinde, Ermeniler gözya ları içinde 143 Bu kırk Ermeni yetim, popüler olarak አርባዎቹ ልጆች(Arbawoçu Lıcoç), ya da “Kırk Çocuk” isimleriyle anılır.“Kırk Çocuk’un” efsanevi hikayesi, belki de Ermenistan’ın Etiyopya’daki en bilinen mirasıydı. Müzik eğitimi alan “Kırk Çocuk”, Etiyopya’nın ilk resmi orkestrası oldu ve Kevork Nalbandian da bu orkestranın efliğine getirildi. Kırk Ermeni yetimin ve orkestra efleri Kevork Nalbandian’ın Etiyopya’nın müzikal ya amında oynadığı roller hakkında pek çok ey yazılmı tır. “1887 doğumlu 1915 olaylarından sonra Suriye’ye yerle en Kevork Nalbandyan usta bir müzisyendir. Birçok müzik aleti çalabilen Nalbandyan Etopya milli mar ı Mar Teferi’yi 1930’da bestelemi , söz Yoftahe Negoussie’e ait bu mar 1974’deki askeri ihtilale kadar Etopya’nın milli mar ı olarak kalmı dır. Askeri mar larlardan, 1930’ların jaz müzigine kadar çe itli dallarda müzikler yazmı olan Nalbandyan hayatı boyunca askeri, polis ve kıraliyet bando ve orkestıralarını yönetmi . Müzik profösörlügüne getirilen Nalbandya’nın 1933-34 yıllarında sahneledigi 11 arkılık müzikal bir oyun Etopya tarihinde bir ilkdir. Ermeni ve Avrupa müziklerinden yaralanılmı bu oyun daha sonra birçok ülkede sahnelendi. 1935 Đtalyan ihtilalinde sürgün edilen Nalbandyan Sudan’da bir süre ya adıkdan sonra tekrar Etopya’ya geri donüp 1949’da müzigi bırakmı 5 Mayıs 1963’de Adis Ababa’da ölmü tür.”Bkz.Pankhurst,1977:83-87;http://team-aow.discuforum.info/t769Etiyopya-Ermenileri.htm,eri im tarihi,23.3.2010. 144 Etiyopya’nın sanat, i ve siyasi hayatına katkı yapan Ermeni aileler içerisinde, Boyacıyan, Boghossiyan ve Terziyan ailelerine ayrı bir parantez açmak gerekir. Malatya doğumlu Sarkis Terziyan Ma gerd (Arapkir) ve Harar doğumlu oğlu Avedis Terziyan da XIX.yüzyıl sonunda ve XX.yüzyılın ba ında Etiyopya’nın siyaset ve i dünyasında unutulmaz roller oynamı tır.Nalbandian ailesine ek olarak, Etiyopya müzik endüstrisinin modernizasyonuna katkı yapan birkaç Ermeni daha vardı. Bu isimler arasında, Garabed Haklamazyan, Agop Manukyan, Azad (Bagdasaryan) Topalyan ve Garbis Haygazyan da bulunmaktaydı. Bkz.Pankhurst,1977:8387;http://www.bolsohays.com/haberdetay-36037/zamana-bir-yolculuk-etiyopyaermenileri.html,eri im tarihi 31.3.2010. 152 analarını ve babalarını katledenleri onurlandırmanın vicdanlarına uymadığını söylediler. Komisyon, Ermenilerden Türk temsilcilerini onurlandırmayı beklemek çok fazla olacağını ve Ermenilerin cezalandırılmaması gerektiği kararını aldı. Đmparator bunu kabul etti ve “Ananı ve Babanı Onurlandır” emrine aykırı olduğu gerekçesiyle Ermenilerin Đmparator’un buyruğuna kar ı çıkmalarına ve Türk milli mar ını çalmamalarına göz yumdu145(National Geographic,a.g.e.; EMAKA,a.g.e.). 27 Kasım 1931’de, Đmparator I. Hayle Sılâse bir yıl önce kendisinin tahta çıkma törenlerine katılması için Muhittin Pa a’yı huzuruna gönderen Atatürk’e te ekkürlerini sunduğu bir mektup yazdı: …የዘውዳችንን በዓል ለማክበር ፈቃድዎ ሆኖ በካይሮ የቱርክ መንግሥት ሚኒስትር የሆኑትን ሙሒዲን ፓሻን ከፍ ያለ መላክተኛ አድርገው መላክዎን ለማስታወቅ በጥቅምት 18 ቀን 1930 ዓመተ ምሕረት የጻፉልንን ወረቀት በታላቅ ደስታ ተቀብለናል::ስለ እኛና ስለ ንጉሠ ነገሥት መንግሥታችን ለሚያስቡት ለወዳጅነት አሳብ መግለጫ እንዲሆን ባደረጉት ማስረጃ ልባችን በጥልቅ ተነክቷል:ስለዚህም በዘውዳችን በአል ምክኒያት እንኳን ደስ አለዎ ብለው ስለአቀረቡልን መልካም ምኞት በተለየ እናመሰግንዎታለን::ከክቡርነትዎ ጋራ የሚያገኛኘንን የወዳጅነት ማስተሳሰሪያ ለማጥበቅ ዋና ምኞታችን ስለሆነ የተለየ አክብሮታችንን የምናረጋግጥበትን ቃል አድሶ እንዲያቀርብልዎ ታላቁን የኢትዮጵያ የክቡር ኒሻን የሸለምነውን በፓሪስና በሎንዶን ከፍ ያለ መላክተኛና ባለሙሉ ስልጣን ሚኒስቴር አድርገን የሾምነውን በጅሮንድ ዘለቀ አግደውን መርጠን ልዩ አምባሳደር አድርገን 146 ልከነዋል… (EMAKA,01/1580/509/60). Etiyopya’daki Ermeni cemaati hakkında daha fazla bilgi için, Kévonian,2008; Pankhurst,1977. 145 146 bkz.Chaudhury and Tercüme: ... ahsımız ve Đmparatorluğumuz hakkında gösterdiğiniz bu kıymettar ve dostane hissiyat ni anesi derin memnuniyetimizi mucip oldu.Vakit tebrikât ve temenniyeatınıza hassaten te ekkür ederiz.Bizi Size birle tiren bağlarını bir kat daha kuvvetlendirmek arzuyu edidi ile,Paris ve Londra Elçimiz ,Habe istan yıldız ni anının büyük kordonunu hamil bulunan Badjeronde Zelleke Aguedeou'yu Fevkalade Murahhas ve Büyük Elçi sıfatile Nezdinize giderek hürmeti mahsusamızın teminatını tecdit için eçtik.Onu,yüksek uhdesine tevdi edilen vazifeyi tam memnuniyetimizi mucip bir surette ifa edeceğine,onu temayüz ettiren evsaftan dolayı kaniiz ve Size,bilhassa ahsı saadetiniz ve Türkiye'nin taali ve refahı hususunda beslediğimiz temenniyatın kabulü ricasını arzeylediği zaman kendisine itimadı tammınzı bah buyurmanızı rica ederiz...” Bkz. im ir,a.g.e.,169-170. 153 20 Mart 1932’de, Büyükelçi Bejrond Zelleke Atatürk tarafından Çankaya Kö kü’nde sıcak bir biçimde kar ılandı147(EMAKA,01/1580/509/60).Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin Kö kü’ne resmi ziyaret düzenleyen ve yine Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası saygınlığa sahip kurucusuyla tanı ma imkanına eri mi ilk Etiyopya yetkilisi olan Bejrond Zelleke, unları dile getirir148: “...Zatı Devletler ile Türk Hükumetinin Adis-Abeba'da tetevvüç merasiminde temsil edilmi olmaları, zamanın ne kadar deği tiğini a ikâr bir surette gösteriyor.Zatı Devletlerinin eserleri sayesinde,evvelce biz Habe lerin Türkler hakkındaki dü üncelerimiz üzerinde az çok bir üphe ve tereddüt hasıl edebilen her ey,bir sabah sisi gibi zail olmu ve bunun yerine,bugünkü Türkiye'de,bizzat bizim hahi ger olduğumuz islahat eserinin müte ebbisini selamlıyabileceğimiz kanaatı kaim olmu tur.Zatı Devletlerinin büyük ahsiyetlerinin bu kadar mütebariz hüviyetini ta yan bu Türk tekamülümü Zatı Ha metpenahi Hükümetinin tam bir alaka ve muhalasatla takip eylemekte olduğunu arz ettiğim zaman,Mufahham Metbuumun kanaatini ifadeden ba ka bir ey yapmıyorum... ( im ir,a.g.e.,172). Bejirond Zelleke’nin dostane ve diplomatik sözlerine kar ılık, Atatürk u konu mayı yapmı tır: Mufahham Metbuunuz Ha metli Habe istan Đmparatoru Hazretleri tarafından bana tevdie memur buyurulmu olduğunuz mektubu memnuniyetle alıyorum. Zatı Ha metpenahinin ahsım ve Türk Milleti Hakkında izhar hisler ve temennilerden dolayı çok mütehassisim.Cumhuriyet Hükümeti, Đmparotor Hazretlerinin taç giyme enliğinde taç giyme enliğinde kendisini temsil ettirmek suretile, yeni Türkiye’nin necip memleketiniz hakkındaki dostluk hislerinin bariz bir delilini izhar etmek istemi tir.Cumhuriyet Hükümeti ve Ben, Đmparator Hazretlerinin vukuflu ve nurlu idareleri sayesinde, Habe Milletinin, nisbeten kısa bir zaman zarfında tahakkuk ettirmeğe muvaffak olduğu terakkiyi muhabettli bir alaka ile takip ediyoruz. Đmparator Hazretlerinin saltanatlarının parlak ba langıcı, ve milletinin mümtaz kabiliyetleri, Habe leri necip ideallerine eri tirecek yakın bir atinin tahakkuku için birer fali hayır te kil etmektedir….( im ir,a.g.e.,173). Đmparator Hayle Sılâse sert biçimde modernizasyon ve devleti merkezile tirme çalı malarına ba ladı. 1931 yılında tamamlanan ve ne redilen Đmparatorluğun ilk yazılı anayasasının hazırlanması emrini verdi. Çoğunlukla Japonya’daki Meiji Anayasası’ndan 147 148 Bkz.Ek,nu.24. Bejirond Zelleke’nin tam söylevine için bkz.Ek,nu.25. 154 esinlenilen ilk Đmparatorluk Anayasası, Etiyopya tarihinde ilk kez bir parlamentonun kurulu unu ilan ediyordu. Anayasanın 14. Maddesi, tüm diplomasi ve dı ili kiler yetkilerini Đmparator Hayle Sılâse’ye veriyordu. Bu noktada Đmparator’un aklına gelen birkaç ülkeden biri, hiç ku kusuz Türkiye Cumhuriyeti’ydi. 1926’da Atatürk’ün Addis Ababa’da bir konsolosluk açmasının kar ılığı olarak, 1933’te Türkiye’de bir Etiyopya diplomatik misyonu olu turuldu ve Ato Bırhane Marqos da Ankara’daki Etiyopya ba konsolosu olarak atandı(EMAKA,01/1580/509/60). Aynı yıl, “Türk hukuk ve menfaatlerinin korunması için” Adis Ababa’da bir fahri konsolosluk kurulması kararla tırılmı ve bu göreve Addis Ababa’daki Alman firmalarının temsilcisi olan Hans B.W. Bohnenberger tayin edilmi tir(BCA,S.13862,D.108- 41,F.30..18.1.2,Y.33.10..6; 18/2/1933). Đmparator Hayle Sılâse modernizasyon hareketlerine devam etti. Modern bir yönetim ve bürokrasi olu turmak adına, çe itli bakanlıklarda danı manlık yapmaları adına yabancı danı manlar atandı. “Genç Etiyopyalılar” olarak bilinen genç ve eğitimli ki iler, ilerici ve modernist felsefeden beslenen yeni bir aydınlar sınıfı yarattılar ve Đmparator’un Đmparatorluk adına kurduğu planları sürdürmeleri adına güvenini aldılar. Đ te tam da bu ortamda, ülke 1935-36 Etiyopya-Đtalya çatı malarıyla ve II. Dünya Sava ı’nın ba lamasıyla çalkalandı(Bahru,1991:150-151). Đtalyan ordusunun 1896’da Adva’daki ağır yenilgisinden beri, Đtalyan yetkililer, özellikle de sömürgeci yetkililer, intikam arzularıyla ya da onurlarını düzeltme duygularıyla yanıp tutu uyorlardı. Adva’nın intikamını almak, Avrupa’daki Đtalyan prestiji açısından hayati bir önem arz ediyordu.Libya’daki,Đtalya Somali’deki ve Eritre’deki Đtalyan kolonileri kar getirmiyordu; Libya’daki durum ise deği kendi. Đtalyanlar, artan ekilde Etiyopya’yı Somali ve Eritre’deki kolonilerinin hinterlandı olarak görüyorlardı. Çalı kan insanlarla dolu geni bölge, verimli araziler, insan eli değmemi yer altı zenginliği ve eski imparatorluğun prestiji, vazgeçemeyecekleri kadar çekiciydi. 1896’dan beri Etiyopya-Đtalya ili kilerinin oldukça sıcak olu u caydırıcı bir etken değildi. Veliaht Prens ve Naip olarak, Đmparator Hayle Sılâse 1924’te Roma’yı ziyaret etmi ve Kral Victor Emmanuelle ve Kraliçe Helena, 155 ayrıca da Đtalya’nın yeni ba bakanı, bayağı bir palavracı ve demagog olan Benito Mussolini ile görü tü(Bahru,a.g.e.152). Đtalya ve Etiyopya hükümetleri Dostluk ve Ticaret Anla ması’nı yeniledi ve Đtalya Kralı, Prens Teferi Mekonın’na “Annunziata Ni anı” ile kendisinin “kuzeni” ilan etti. Hatta Đtalya Kralı’nın asıl kuzeni Udine Prensi (daha sonra Fa ist Hırvatistan kukla devletinin kralı), 1930’da Đmparator Hayle Sılâse’nin taç giyme törenine katıldı. Ancak diğer yandan, yeni Fa ist hükümet nihai Etiyopya fethinin planlarını yapıyordu(Bahru,a.g.e.152-153). Đtalya’nın aradığı bahane, kötü öhretli Val Val olayı ve Etiyopya ile Đtalyan Somali’si arasındaki sınır tartı maları sonucunda olu tu. Val Val, Somalili göçebeler tarafından kuyuları kullanılan ve Đngilizler, Fransızlar, Đtalyan Somalililer ve Etiyopyalı Ogadenliler tarafından özgürce geçilen Ogaden çölünün bir dı karakoluydu. 5 Aralık 1934’te Đtalyan ve Etiyopyalı güçler Val Val’da çatı maya ba ladı. 3 Ocak 1935’te Đtalya hakemlik müessesesine kar ı çıktı ve kendini çabucak tereddüt ve kararsızlık çamuruna batmı bulan Milletler Cemiyeti’ne ba vurdu(League of Nations,1935:18-22). Đtalya-Etiyopya Krizi veya “Habe istan ya da Etiyopya Krizi” ile Etiyopya-Türkiye ili kileri arasında ne gibi bir ortaklık vardır? Ya da Habe istan/Etiyopya Krizi EtiyopyaTürkiye ili kilerini ne yönde etkilemi tir? Krizin uluslar arası bir önemi olduğunu göz önüne alırsak, bu durumun Etiyopya-Türkiye ili kilerinde ne tür bir manaya i aret ettiğini görebilmek için Türkiye Cumhuriyeti’nin 1930’lardaki dı ili kilerini incelememiz gerekir.Daha sonra Osmanlı heyetinin lideri Etiyopya imparatoru tarafından hediye ve madalya verildi. Daha önce de dile getirdiğim gibi, Atatürk önderliğindeki Türk dı ili kileri “Yurtta barı , dünyada barı ” savıyla ekillenmi tir. Temmuz 1932’de Türkiye Milletler Cemiyeti’ne girdi ve tecavüzlere kar ı “toplu güvenlik” ilkesinin ate li bir destekçisi oldu(Barlas,1998:120-127). Yukarıda dile getirdiğim gibi, 5 Aralık 1934’teki Val Val Olayı ile birlikte Milletler Cemiyeti’nin güvenilirliğinde bir zedelenme ya anmı tır.3 Ocak 1935’te, Etiyopya Val Val 156 Olayı’nda Milletler Cemiyeti’ne hakemlik yapması için bir çağrıda bulundu. Ancak Cemiyet’in cevabı tereddütlüydü. Fransız dı i leri bakanı Pierre Laval, Fransa’nın Cemiyet yükümlülüklerinin, onları Đtalya’nın kar ı getirmesinden korkuyordu; zira 7 Ocak’ta Mussolini ile görü mü ve Fransa’nın Habe istan konusunda en azından ona kar ı çıkmayacağı konusunda, görünü e göre, ikna olmu tu. Laval, Afrika sorununda yeniden uyanan Alman tehlikesine kar ı bir Fransız-Đtalyan kombinasyonunun olu masından ho nuttu ve bu kombinasyonu korumak adına da Etiyopya’yı harcayabilirdi(League of Nations, 1935:26-27). Diğer taraftan Türkiye, ba ından beri Cemiyet mekanizması ve toplu yaptırımlarla Etiyopya’nın kollanmasına açık bir destek veriyordu. Yine de, ku kular sürdü. Yeni Fransız-Đtalyan dayanı masından korkan ve bunun büyük bir güç bloğu olu turacağından endi e eden Türk dı i leri bakanı Dr. Tevfik Rü tü Aras, ubat ayında etraflı bir Akdeniz ittifakı teklifinde bulundu. Aras giri imini yalnızca Londra ile sınırlamadı ve planını Roma’ya da bildirdi. Ancak Đtalya Aras’ın teklifini geri çevirdi(Barlas, 1998:120-127). 8 Mart’ta Etiyopya yeniden hakemlik için ba vurdu ve Đtalyanların askeri büyümelerini de bildirdi. Millet Meclisi Konseyi 20 Mart’ta Đtalyanlara kar ı olası eylemi konu mak adına toplandı. Đtalyanlar sonunda hakemliği kabul ettiler; ancak bazıları bunun yalnızca Milletler Cemiyeti’nin eylemini önlemek adına olduğunu dü ündüler. Mussolini’nin samimiyetinden üphe etme konusunda, Avrupalı devlet adamları haklıydı. Mussolini yalnızca bir i galden önce diplomatik adımlar atıyordu.1932’den beri i gal için hazırlanıyordu. Wal Wal çatı ması, yalnızca uygun bir mazeretti. Somali’deki Đtalyan güçlerinin yığınakları devam ediyordu(League of Nations,1935:31-33). 9 Nisan 1935’te, Akdeniz’deki kendi emniyetlerinden ziyade Etiyopya’nın bütünlüğünden endi e eden Türkler, Đtalyanlara yeniden Aras’ın ubat’ta ifade ettiği kombinasyona (bir Akdeniz Đttifakı’na) girmelerini teklif ettiler. Mussolini bu sefer açıkça hayır dedi. Sonraki gün, Mussolini bir tür askeri konvansiyonlu bir Akdeniz anla ması teklif etti. Belgrat, Atina ve Ankara bunu Mussolini’nin teslim olacağı i aretine yordular; zira bu, onun askeri 157 çılgınlığının dı ında bir öneriydi. Haksızdılar. Mussolini’nin yapmaya hazır olduğu ey, Etiyopya’yı i gal etmekti(League of Nations,a.g.e.,35). 25 Haziran’da, ba ından beri düzme olan Lahey’deki Đtalya-Etiyopya müzakereleri ba arısızlıkla sonuçlandı. Mussolini, Etiyopya’nın ilhakından ba ka hiçbir eyden tatmin olmayacağını gizlemekten vazgeçti. 3 Ekim’de Đtalya Etiyopya’yı i gal etti. Dört gün sonra Milletler Cemiyeti Konseyi Đtalya’yı mütecaviz olarak niteledi. 19 Ekim’de kararla tırılan yaptırımların 18 Kasım’dan itibaren uygulanmasına karar verildi(League of Nations,1935:35). Türkiye, Milletler Cemiyeti’nin karar kıldığı tüm yaptırımları uygulayacağına dair kararlılığını beyan etti. Türkiye, hububat ve kömür sattığı, bunalımlı 1930’lu yıllardaki en önemli mü terilerinden biri olan Đtalya’ya kar ı bu duru u sergiledi ve bu sebepten ötürü yaptırımlar kayda değer ekonomik kayıplara yol açtı. Dahası, On Đki Ada’yı elinde bulunduran Đtalya, Anadolu’ya kar ı bir askeri tehdit de olu turuyordu(Medlicott et al,1976:213-215). Türk-Đtalyan ili kileri bir anda kar ılıklı nefret ili kilerine dönü tü.Diğer bir yandan, Etiyopya ve Türkiye arasında sıcak ili kilere de tanıklık ederiz.Örneğin, Etiyopya-Đtalya arasındaki bu siyasi krizin ortasında Atatürk Đmparator I.Hayle Silâse’ye u mektubu gönderdi: Büyük ve Aziz Dost, Ankara’da 1 Mart 1935 tarihinde içtima eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin Đttifakı arasile dördüncü defa olarak Türkiye Cumhuriyeti Riyasetine intihap edildiğimi ve Te kilatı Esasiye Kanununu bah ettiği salâhiyete istinaden iktidar mevkini i gal eylediğimi Zatı Devletinize iblağeylerken bu fırsattan istifade ederek bütün mesaimin Türkiye ile Memleketiniz arasında teyemmünen mevcut olan dostane münasebetleri idame, inki af ve tezyide masruf olacağını temin eder ve milletlerimiz için nafi olan bu ümniyenin husul bulması için pek kıymettar olan yüksek müzaheretinizden istifade ile bahtiyar olacağımı beyan eylerim. Bu kanaatladır ki Zatı Devletiniz hakkında beslediğim yüksek hislerime vegerek Zatı Devletinizin ahsi saadeti ve gerek Milletimizin refah ve ikbali hakkındaki temennilerine itimat buyurmanızı rica eylerim Büyük ve Aziz Dost ( im ir,2001:180-181). 158 Etiyopya’ya kar ı dostane tutumunu ve desteğini göstermek adına, Atatürk 1 Mayıs 1935’te Addis Ababa’daki Türk konsolosluk büyükelçilik seviyesine yükseltilmi tir149. 27 Haziran 1935’te Đmparator Hayle Silâse, Türkiye Cumhuriyeti Reis-i Cumhurluğu’na dördüncü kez atanan Atatürk’e tebriklerini bildirdiği bir mektup gönderdi. Bu mektupta Đmparator150: “...በሁለቱ አገሮቻችን መካከል በመታደል ጸንቶ የሚኖረው እውነተኛ ወዳጅነት እየሰፋና እየጠበቀ እንዲሔድ ምኞትዎን ተካፋይ መሆናችንን እናስታውቅዎታለን...(“… Đki ülke arasında mevcut sıcak dostane ili kileri daha da geli tirme adına arzunuzu gönülden payla tığımızı bilmenizi isteriz.”) ifadelerini kullandı(EMAKA,01/1580/509/60; im ir,2001:664). 14 Ağustos 1935’te, Etiyopya’daki Türkiye Büyükelçisi Nizameddin Ayazlı Đmparator I. Hayle Silâse tarafındanilk kez kabul edildi ve Türk halkının Etiyopya’ya yönelik sempatilerini ve sevgilerini iletti.Büyükelçi Ayazıl 20 Eylül 1935’te Đmparator I. Hayle Silâse’yle bir kez daha görü tü. Đmparator’la olan kısa görü mesi hakkında Ayazıl u ifadelere ba vurmu tur:“…Türkiye’nin memleketi hakkında beslediği dostluktan ötürü geçirdiği bu güç vakitte bir kat daha teselli duyduğunu söyledi.”151Bkz.Ek,nu.27-28. Ekim 1935’te, yani sava ba langıcından kısa bir süre sonra, yeni atanan Türk maslahatgüzar ve askeri ata e Addis Ababa’ya gitti(EMFOA,1991).Atatürk Mart 1936’da, yani Addis Ababa’nın Đtalyanlar tarafından istila edilmesinden iki ay önce, Büyükelçi Nizameddin Ayazlı’ya sava yorgunu Etiyopya ile Dostluk ve Ticaret Anla ması’nı 149 Aslında, Türkiye Etiyopya’daki Avrupalı, özellikle de Đtalyan, güçlerin etkinliklerini yakından takip ediyordu. Bu yüzden, Ba bakanlık Cumhuriyet Ar ivi’nde Etiyopya konusundaki pek çok doküman Etiyopya ve çevresindeki Avrupalı, özellikle de Đtalyan askeri etkinliklerinin raporlarıdır. Örneği bkz. BCA,D.43959,F.30..10.0.0,Y.266.798..8,23/10/1935. 150 151 Bkz.Ek,nu.26. Türkiye Büyükelçiliği, Đmparator’un 2 Mayıs 1936’da ülkeden ayrılmasına kadar varlığını sürdüren az sayıdaki büyükelçiliklerden biriydi. 159 imzalaması için yetki verdi152(B.C.A.S.41832,D.439-3,F.30..18.1.2,Y.62.19..8; 12/3/1936;EMAKA,01/1580/509/60). Türkiye’nin tepkisi niçin dostlarınınkinden ve dostlarının müttefiklerininkinden daha ileri boyutlardaydı? Aslında Türkiye, kom ularından ziyade Đtalya’yı daha az takdir ediyor ve ondan daha az korkuyordu ve Milletler Cemiyeti’nden daha fazla ey bekliyordu. Bunlara artı olarak, Đtalyan misillemesine kar ı daha az savunmasızdı. Türkiye’deki Đngiliz Büyükelçisi Lorrain’e göre, Türkler için Đtalyan dostluğu, “Đtalyan dü manlığından daha büyük bir tehlike” arz ediyordu.Dahası, Aras Đtalya’yı Almanya’nın olası eylemlerine göre daha az tehlikeli buluyordu. Ona göre Almanya, öncül bir Đtalyan i tirakından önce bir sava ba latmazdı ve bu yüzden de, eğer Mussolini barı çıl tutulabilirse, Avrupa’da da barı korunabilirdi. Diğer taraftan Aras’a göre, eğer Mussolini Avrupa’yı bir çatı ma ortamına çekmeyi ba arırsa, olu acak sonuçlardan biri, Türklerin “nefretle bakacakları” bir ihtimal olan, Almanların Akdeniz’e inmeleri olacaktı. O zaman, Almanları sakin ve Akdeniz’den uzak tutmanın yolu, Đtalyanları Almanlardan uzak tutmaktan geçiyordu. Bu, ya uzla arak ya da gözdağı vererek gerçekle ebilirdi(Barlas,1998:120-127; Medlicott et al,1976:201-203). Türkler, Milletler Cemiyeti’nin prensiplerini koruma konusunda kararlılıklarını sürdürdüler. Atatürk’ün kendisi de Milletler Cemiyeti’ne olan desteğini açıkça beyan ediyordu. Örneğin, 27 Ekim’de Ankara’da Belediyeler Birliği’ne seslendi. Dinleyenlerine, Türkiye’nin kolektif güvenliğinin öneminden ve uluslar arası kefaletlerinden dem vurdu. 1 Kasım’da Cumhuriyet Halk Partisi kongresinde konu tu. Delegelere, mevcut uluslar arası kriz durumunda Türkiye’nin birinci görevinin güçlü olmak ve ikinci görevinin ise bu gücü uluslar arası yükümlülüklerinde kullanmak olduğunu söyledi. “Đçtenlikle arzu ederiz ki” dedi Atatürk, “Milletler Cemiyeti, mevcut durumu kullanarak prensiplerine daha geni bir uygulama alanı sağlar ve barı ı arttırmak için gücünü kullanır”.Diğer taraftan, Atatürk’ün kendisi de Đtalya’nın Türkiye’yle bir sava a girip girmeyeceği konusunda üpheliydi. 2 Aralık’ta Ankara’daki Đngiliz Büyükelçisi Lorrain’e, “Đtalya ve Türkiye arasında herhangi 152 Anla ma Mart 1936’da imzalanmasına rağmen, iki ay sonra Etiyopya Đtalyan i gali altına girmesiyle faaliyete geçemedi.Bkz.EMAKA,01/1580/509/60. 160 ciddi bir sorunun olu ması mümkün gözükmüyor” dedi. 7 Ekim’de, Đtalyan i galine tepkisini dile getiren Aras, Türkiye’deki Fransız Büyükelçisi Albert Kammerer’e, Türkiye’nin müttefiklerinin yanında yer alacağının, yükümlülüklerini yerine getireceğinin, kolektif güvenliğin ve Milletler Cemiyeti’nin tüzüğünün destekleyicisi olacağının beklenebileceğini dile getirdi. Aras daha önce Lorrain’e, esasında kendisinin Etiyopya’da bir sava ın patlak vereceğini dü ünmemesine ve Türkiye’nin münferit bir eyleme giri meyecek olmasına rağmen, “Milletler Cemiyeti Tüzüğü’nün sonuna kadar savunucusu olacakları” garantisini vermi ti(Medlicott et al,a.g.e.,209-211;222-223). Bu sırada, Cenevre’de Milletler Cemiyeti Đtalyan saldırganlığına kar ı mücadelenin yollarını arıyordu. Đtalyanların Etiyopya’ya saldırdıklarından kısa bir süre sonra, Milletler Cemiyeti Kurulu Đtalyanlara kar ı yaptırımlar uygulamak amacıyla bir koordinasyon komitesi kurdu. Polonya, SSCB, Romanya, Đspanya, Đsveç ve Yugoslavya ile birlikte Türkiye, On Sekizler Komitesi olarak bilinen olu umun en uzla maz parçası oldu. Türkiye ayrıca, On Sekizler’in yönetim kolu olarak da i lev veren, daha elveri li bir alt kolu olan koordinasyon komitesine de katıldı. On Sekizler üç ekonomik uygulamada karar kıldılar: Đtalyan ürünlerinin boykot edilmesi, temel ithalata ambargo getirilmesi ve Etiyopya’ya maddi yardımın organize edilmesi.Tartı malar çok geçmeden ithalata ambargo getirilmesinde ve özellikle de petrol ambargosunun Đtalyan saldırısını sekteye uğratacağı noktasında toplandı. Đngiltere ve Fransa, On Sekizler’in önerisine çok da sıcak bakmıyorlardı. Bu sebepten ötürü, bir yandan resmi olarak Milletler Cemiyeti mutabakatını desteklerken, diğer yandan da örtülü olarak kendi politikalarını yürütmeye ba ladılar(League of Nations,1935:196-209;Toynbee,1936:263). Hoare-Laval Paktı, Đtalya-Etiyopya Sava ı’nda ate kes kar ılığı Mussolini’ye teklif edilecek gizli bir pakttı. Paktı hazırlayanlar, Đngiliz Dı i leri Sekreteri Sir Samuel Hoare ve Fransa ve Đtalya arasında yakınla ma zemini arayan, ancak ba arılı olamayan Fransa Ba bakanı Pierre Laval’dı. Planla ilgili haberler sızınca, çarçabuk ve geni ekilde bir kınamaya maruz kaldı. Paktın önemiyle ilgili tarihçiler farklı fikirlere sahipti. A.J. Taylor’a göre bu, “Milletler Cemiyeti’nin sonunu hazırlayan” bir geli meydi(Taylor,1991:128). 161 Milletler Cemyeti, 19 Aralık 1935’te Hoare-Laval Paktı’nı geri çevirdi. Türkiye ve diğer Balkan ülkelerine göre bu pakt, saldırganı ödüllendirme ve kolektif güvenlik sisteminin altını oyma anlamına geliyordu. Milletler Cemiyeti’nin Hoare-Laval Paktı’nı geri çevirmesinden bir gün sonra, yani 20 Aralık’ta, On Sekizler Hoare-Laval önergesini görü mek üzere toplandı. Tepkileri, bu konuda Đngilizlere ve Fransızlara dolaysız kar ı çıkmalarıydı. Onlar, “oylarını Milletler Cemiyeti Tüzüğü’nün uygulamalarına katı ve sadık ekilde bağlı kalma ve mevcut ko ullarda ortak hareket etme yönünde kullandılar”. Türkiye’nin kendisi, Hoare-Laval Planı’nı daha önce reddetmi ti. Be ler Komitesi’nin (yani, Etiyopya krizine ortak bir çözüm arama yükümlülüğündeki Milletler Cemiyeti komitesi) bir üyesi olarak Türkiye, 9 Aralık’ta Fransa tarafından sunulan bu plana kar ı çıkma adına Đspanya ve Polonya’ya önderlik etti(League of Nations,1936:68-71;Medlicott et al,1976: 213-215,222-223). Hoar-Laval Paktı, Türkiye’nin Etiyopya sorununu çözmede Đngiltere ve Fransa gibi büyük güçlerin içtenliklerini sorgulamasına yol açtı. Öncelikle Türk liderler, büyük güçlerin yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda askeri eyleme geçeceklerini; bununla birlikte Afrika ve Asya ülkeleri için zahmete giri meyeceklerini anladı. Aksine, bu tür ülkelerdeki sorunlardan kazanç elde etmeye çalı acaklardı. Đkinci olarak Türkiye, Milletler Cemiyeti’nin Roma’nın çıkarları adına harcandığını dü ünüyordu(Medlicott et al,a.g.e.,213-215). Büyük güçlerin Etiyopya krizine bu tür yüz kızartıcı bir yakla ım sergilemelerinden memnuniyetsiz olan Ankara, yeniden bir Milletler Cemiyeti üyesi olarak, her ko ulda barı ı korumak adına yaptırımları kullanmak da dahil olmak üzere, Cemiyet’in gayretlerine desteklerini vereceklerini ifade etti. Örneğin Ba bakan Đsmet Đnönü, “Barı ın korunması adına milletlerin kar ılıklı teminatı tüm hadiselere yansıtılabilirse, bu tür bir evrimin gerçekle mesi için kendimize dü en görevleri yerine getirmeye hazırız” dedi.Böylece Ankara, Milletler Cemiyeti’nden tüm ülkelere kar ı daha fazla gayret ve verim talep etti. Lorain ile resmi olmayan bir konu masında Atatürk:“Eğer Đtalya’yı saldırgan ilan eden ve yaptırımlar uygulamayı dillendiren devletler Đtalya’nın Etiyopya seferine kar ı tesirli olabilselerdi, bu devletlerin Cemiyet vasıtasıyla Mussolini’nin bir sonraki sömürü 162 hareketini engellemede eylemlerinin daha enerjik ve yararlı olabilecekleri beklenebilir miydi?”dedi(Medlicott et al,a.g.e.217-218). Bu konu mada Atatürk, birkaç noktaya değindi. Birincisi, çok yakın bir tarihte emperyalist saldırının kurbanı olan Türkiye, Etiyopya’daki Đtalyan emperyalizmine kar ı Milletler Cemiyeti’nin etkisizliğine kar ı durmu tu. Đkincisi, Türkler Milletler Cemiyeti’nin bir üyesi olan dost bir ülkeye yapılan i gali göz ardı edemezdi.Üçüncüsü, Mussolini’nin Habe istan’daki eylemleri, eğer durdurulamazsa, gelecekte diğer bölgelerdeki Đtalyan eylemlerinin habercisi olabilirdi. Yukarıdaki konu mada, stratejik, diplomatik ve insani sebeplerden ötürü Türk siyasi önderliği, talihsiz Etiyopya’nın yanında yer alma çabasındaydı. Türk siyasi önderliği dı ında, Türk basını ve halkı da, en karanlık anlarında Etiyopya’nın yanında yer aldı.3Ekim 1935’te Etiyopya’nın Đtalya tarafından saldırıya maruz kaldığında, Etiyopya’ya kar ı büyük ve doğal bir sempati söz konusuydu. Osmanlıların Birinci Dünya Sava ı öncesi emperyalist saldırılarda ayakta kalan tek Müslüman devleti olduğu gibi, Avrupalı güçler tarafından parçalanmasından beri bağımsız kalan tek Afrika devleti de Etiyopya’ydı. Bir ku ak öncesi Đtalyan ve Batılı saldırganlığının bir kurbanı olan Türkler, kendilerini kar ıla tırma yapmaktan alamadılar. Kriz süresince Türk basını ve halkı iddetle Đtalyanlara kar ı durdu. Bazı gazeteler sava la ilgili ekler bile çıkardı.Pastaneler geri durmadı; yeni yapmaya ba ladıkları pastaya Etiyopya’nın ba kenti "Addis Ababa" adını verdiler(http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=10901646,2.2.10). Đngilizler ve Fransızların Etiyopya’yı Mussolini’nin ellerine teslim ettikleri, Aralık 1935’te imzalanan Hoare-Laval Paktı, Türk basınında amansızca ele tirildi. Günlük Đstanbul gazetesi ve Kemalist düzenin sesi Cumhuriyet 15 Aralık 1935’te, iğneleyicilikle, eğer parçalanmaya kar ı çıkıp me ru müdafaası için sava saydı,Etiyopya’nın kesinlikle sava kar ıtları tarafından saldırgan olarak kınanacağını yazdı(Cumhuriyet,15.12.1935).Türkler için, 1930’larda sava kar ıtlığı kisvesi altında gördükleri,Osmanlı Đmparatorluğu ve Anadolu’nun parçalanmasında kullanılan politikalardı.Türkler geçmi lerini kolay kolay unutamıyorlardı ve bu yüzden de,Fa ist Đtalya’nın saldırılarından muzdarip olan Etiyopyalılara sempati duymaları doğaldı. 163 Bu arada Đtalya-Etiyopya sava ı farklı cephelerde devam etti. Milletler Cemiyeti’nin silah ambargosunu Đtalya’ya kar ı uygulamamasıyla sava alevlendi ve tüm cephelerde Etiyopya ordusu Đtalya’yla silahlar konusunda yarı amaz hale geldi. Đtalyanların yaygın ekilde kimyasal silahlara ve hava gücüne ba vurmaları, Etiyopya savunma mekanizmasında gedikler olu masına sebebiyet verdi. Kuvvetli savunmaya rağmen, 1936 yılında Etiyopya’nın tüm cephelerde gerilediği görüldü. Bu çalı manın kapsamını a an 1935-36 Đtalya-Etiyopya Sava ı’nı detaylı ekilde anlatmayacağım. Bununla birlikte, Etiyopya’nın Fa ist Đtalya’ya kar ı savunma sava ında hayati bir role sahip olan bir Türk generaline ve arkada larına değinmek isterim. Erken 1930’lu yıllarda Etiyopya ordusu, Amerikalılar, Đngilizler, Yunanlılar, Đrlandalılar, Ruslar, Đsveçliler ve Belçikalılar gibi yabancılar tarafından eğitilmekteydi. 1935-36 yıllarındaki Đtalyan i gali sırasında, çe itli cephelerde dü mana kar ı Etiyopya güçlerini yöneten yabancı askeri temsilciler bulunuyordu.Bu kritik dönemde Etiyopya saflarına katılan çok sayıdaki gönüllüler arasında üç ki i, Türk askerler olan Mehmet Vehip Pa a, Faruk Bey ve Tarık Bey’di. Türk birliklerinin lideri olan General Vehip Pa a, ya da “Gelibolu Kahramanı”, George Steer153 tarafından,“ya lıca, tıknaz, beyaz pantolonlu ve spor pabuçlu…bir romantik” olarak tarif edilir.Faruk Bey154, “yönetime 153 George Lowther Steer 1909’da Güney Afrika’da doğdu ve 1944’te Burma’da vakitsizce öldü. Kısa, ancak verimli ve hadiseli ya amında London Times gazetesinde muhabirlik yaptı ve tam altı kitap kaleme aldı. Etiyopya tarihine ve algısına iki farklı zamanda (biri 1936’da, diğeriyse 1941-42 yıllarında) önemli katkılarda bulundu.Bunlar dı ında, Etiyopya hakkında Londra’da basılan iki tarihi kitaba imza attı. Birincisi, ironik ekilde “Habe istan’daki Sezar” ba lığını ta ıyan 1936 tarihli eseriydi. Bu bölümde içerisinden çokça alıntı yapılan bu kitap, Fa ist i galin arifesindeki ve ilk aylarındaki olayların aktarımı dolayısıyla ilgi çekicidir. Bizleri, yani okurlarını, döneminin Etiyopya’sındaki ana siyasi ki iliklerle, yani Đmparatorla, Đmparator’un generalleriyle ve unutulmaz üç Türk askeriyle tanı tırdığından ötürü O’na borçluyuz. Ayrıca, kitap i galin görgü tanığı vasfıyla aktarımları, iki tarafın uyguladığı stratejiler ve taktikler üzerindeki analizleri ve Eritre ve Đtalyan Somalisi üzerinden Đtalyan güçlerinin taarruzları gibi kuzey ve güney cephelerindeki çatı malarla ilgili kayıtları dolayısıyla önem arz eder.George Lowther Steer gelenekçi gazeteciliğin, yani kendini adamı gazeteciliğin ya da Anti-Fa ist gazeteciliğin güzel bir örneğini te kil eder. 154 “Binba ı Faruk Bey,zannımca Atina’da Türk Ordusu’nun ata esi konumunda bulunmu , fakat Kemalist rejimle birlikte konumunu yitirmi tir… Vehib Pa a, kendisini hiçbir fikir ortağı bulamadığı Etiyopya’ya davet etmi tir.”Bkz. Steer,1936:189. 164 atanan uzun, ince bir askeri despot” ve Tarık Bey155 ise “kısa bıyıklı, kapkara bir adam…safkan Sudanlı…ellili ya ların üzerinde” olarak bahsedilir(Steer,1936:188-189) Ya lıca ve romantik ya da tam tersi, Vehip Pa a Etiyopyalılara Etiyopyalı askerleri eğiten ve yöneten hemen hemen tüm yabancı danı manlardan daha uygun olan yetenekli bir askerdi. Vehib Pa a konusunda Yüksel Nizamoğlu u ifadelere ba vurmu tur: Vehip Pa a, I. Dünya Sava ı’nda önce Müstakil Hicaz Fırkası, dahasonra da II. ve III. Ordu komutanlıkları görevlerinde bulunmustur. III. Ordu’nun1918 yılındaki ileri harekâtında ordu komutanlıgı görevinde bulunan VehipPa a, Batum’un alınmasından sonra Sark Orduları Grubu Komutanlıgı’nagetirilmis(18 Haziran 1918), fakat bu görevi uzun sürmemi ve 6 Temmuz 1918tarihli irade-i seniye ile “ordu grubu kumandanlıgı tahsisatıyla“, “Karargah-ıUmumi” emrine alınmı tır. Mondros Mütarekesi ülkenin kaderinde yeni birdönem ba lattığı gibi, Vehip Pa a için de sıkıntılı bir süreci ba latmı tır.Đttihatve Terakki aleyhindeki yayınlar sırasında Vehip Pa a da öne çıkmıstır.1919yılının Mart ayında ise tutuklanmı ve Bekirağa Bölüğü’ne konulmu tur. VehipPa a da diger Đttihatçılar gibi yurtdı ına kaçmayı tercih etmi ve önce Đtalya’yagitmi ti. Bu sırada hakkında yargılanması için irade-i seniye çıkarılmı tır. Ancakyurtdı ına kaçtığı anla ıldığından 3 Eylül 1921 tarihinde askerlik mesleğindençıkarılarak dört ay hapis cezasına mahkûm edilmi tir. Vehip Pa a bundan sonrahayatının ondokuz yılını yurtdı ında ya amı , deği ik ülkelere gitmi ve çe itliolaylarla istihbarat raporlarına konu olmu tur.Đtalya’da bulunduğu dönemdeĐttihatçılarla birlikte hareket eden Vehip Pa a Romanya’ya geçtikten sonraTürkiye’nin yeni yönetimi aleyhinde faaliyetlere 155 “Tarık Bey katıksız bir Sudanlıdır ve yanaklarında kendi kabilesinin izlerini ta ır. Seyyar bir Türk tarafından evlat edilmi ve Konstantinapolis’te[Đstanbul’da] askeri eğitimi tabi tutulmu tur.Ellili ya larının sonlarında bile, otuzlarında gösteriyordu.Türkler adına Trablusgarp’ta,Çanakkale’de, Kafkasya’da ve Anadolu’da sava mı tır… imdilerde, Afrika’ya dönmü ve i galcilere kar ı vatanını savunmaya koyulmu tur”. Bkz.Steer,1936:189-190;bu uç Türk askeri hakkında Büyükelçi Nihat Dinç: “…Cephede kendilerine yardım eden bir Türk generali var; Vehip Pa a. Vehip Pa a’nın yanında iki de subay.Biri Atina sefaretimizdeki ata emiliter Faruk, öteki Cidde’de bulunan Tarık.” ifadelerini kullanmı tır.Bkz. Nihat Dinç,1998:66. 165 giri mi ,1928 yılında da Türkvatandaslığından çıkarılmı tır. Vehip Pa a vatanda lıktan çıkarıldıktan sonraRomanya’dan ayrılarak önce Atina, sonra da Mısır’a gitmi ve yurda dönünceyekadar kısa aralıklar dı ında burada ya amı tır(Nizamoğlu,2011:271). Genel olarak, Etiyopya’nın kara döneminde Etiyopya’nın yanında yer alan diğer pek çok yabancı gönüllü gibi.Vehib Pa a’nın da Etiyopya’ya 1935 yılı içerisinde geldiği dü ünülmektedir.“Vehip Pasa, Habes[Etiyopya]Konsoloslugu’ndan yol Mısır’dan parası alarak ayrılmıs,Port-Sait’teki Cibuti’ye dogru hareket etmistir.Vehip Pasa’nın Mısır’dan Habesistan’a[Etiyopya’ya] hareketinin 1935 yılı Haziran ayı ba larında olması kuvvetle muhtemeldir”(Nizamoğlu,a.g.e.,275). Etiyopya’ya varı ından kısa bir süre sonra, Vehib Pa a Türk medyasında ve uluslar arası medyada bir ilgi öğesi oldu. Görünü e göre, Vehib Pa a’nın Türk medyasındaki popülaritesi Türkiye hükümetini rahatsız etmi tir. Bu yüzden, Türkiye hükümeti 15 Haziran 1935’te u kısa açıklamayı yapmı tır:“Vehib Pa a,Đstiklal Mücadelesi’nin ba ından beri Türkiye’den çıkmı ve bin bir maceraya girmi bir adamdır.Memleketinden ba ka her emele hizmet edecek bir yaradılı tadır ve Türk vatanda lığından birçok seneler evvel ıskat edilmi tir”(Nizamoğlu,a.g.e.). Etiyopya ordusuna katılma gerekçesi hakkında Vehib Pa a’nın bir Reuter Ajansı muhabirine verdiği mülakattan u alıntı yapılmı tır:“Biz Türkler, hürriyet ve istiklalleri için mücadele eden bütün milletlere kar ı en samimi hislerle doluyuzdur. artlar elveri siz olmakla beraber bu teklifi kabul etmekle ben, Türk kumandanı olarak ecdadımın anneannelerine bağlı kaldım”(Nizamoğlu,a.g.e.,279).3 Ekim 1935’te sava ın ba lamasının ardından,Vehib Pa a’nın popülaritesi dünya basınında yükselmeye ba lamı tır.Örnek olarak, Paris men eili “Le Soir” gazetesinin Thompson isimli bir muhabiri Vehib Pa a ile 5 Ekim 1935’te bir söyle i yapmı tır. Thompson, Vehib Pa a’yı:“… hiçbir sey önünde yılmayan müthi bir iradeye sahip ve enerjik, aynı zamanda da isabetli ve temkinli...” sözleriyle tanımlamı tır.Mühabirine göre;“Yenilmez bir irade ve amansız bir karar verme hassalarına sahib bulunanVehib Pa a, daimi bir istikrarsızlık içinde yüzen bu memlekette harikalar yaratmak kabiliyetindedir.Kendisinin Đslam alemindeki müthi askeri prestiji ve 166 “Resulullah’ın tilmizi” olması, münhasıran Đslamlardan müte ekkil olan Đtalyan koloni orduları üzerinde derin bir tesir yapmaktadır”(Nizamoğlu,a.g.e.,280). 14 Ekim 1935 tarihinde, Vehib Pa a’yla tanı ma sırası The New York Times’dan Laurance Stallings’indir.“Sizi Harar’da gördüğümden memnunum. Beni karargahta ziyaret edecek olacaksanız, yanınızda ilaç getiriniz.Zira ate leneceksiniz”. Laurance Stallings, i te bu ekilde “Ekselansları“ Vehib Pa a “Eski Kartal Gagası” ("Old Eagle Beak"),tarafından kar ılanmı tı.The New York Times muhabiriyle konu ması sırasında, Vehib Pa a Harar Eyaletine değindi ve küstahça:“Dı arısı Đtalyan Fa izminin mezarı olacak. Đtalyan yerlikuvvetleri beni duyduklarında burayı terk edecekler” ifadelerine kullandı(New York Times,14.10.1935).Vehip Pa a öyle devam etti: "Đngilizler Habe istan’ı[Etiyopya’yı] i gal edebilir,Fransızlar da, ama Đtalyanlar asla.Suyun bile Đngilizleri takip edeceği seklinde bir söz vardır.Đngilizler yava hareket eder ve asla ileti imi kaybetmezler.Birlikleri için su ve kumanyayı yanlarında getirirler.Gelibolu'da ilk önce su yüzünden büyük sıkıntılar çektiler. Geri çekildiklerinde kendi gözlerimle gördüm ki, siperlere kadar su boruları dö emi ler ve musluk takmı lar. Evet, 250.000 adamla Đngilizler, Habe istan’ı[Etiyopya’yı] yava yava ama kesin bir ekilde i gal edebilir.500.000 adamla Đtalya kolaylıkla Addis Ababa'ya, Harar'a ve hatta Cimma'ya girebilir.Ama orada açıklıktan mahvolurlar… Niçin bana Etiyopya savunmasının detayları gibi eyler soruyorsunuz? Su benim adıma Đtalyanları yenilgiye ugratacaktır…”(Nizamoğlu,2011: 281). Vehip Pa a ve arkada ları güney cephesindeki Decazmaç Nesibu’nun saflarına katıldı. Türkler, Nesibu’nun Belçikalı danı manları ile birlikte, çok geçmeden kuvvetli bir savunma hattı olu turdu. Görünü e bakılırsa, Türkler ve Belçikalılar arasında bir i birliği söz konusu değildi. Bu sebepten ötürü, Faruk Bey Belçikalılar hakkında," parmi les types la il j avait des avocats, il y avait des commercants,ily avait des comediens d'ailleurs"(bir avuç avukat, çar ı esnafı ve komedyen) tabirlerini kullanıyordu156(Steer,1936:342). 156 George Steer, bizlere bir keresinde Vehib Pa a’nın kibirli bir üslupla:“Belçikalılardan ne bekliyorsunuz?” sorusunu yönelttiğini ve “Bizlerden daha fazla para alıyorlar; bununla birlikte biz onları kurmay heyetine dahil etmiyoruz, kendileri rezildir” ifadelerini kullandığını iletmi tir.Bkz.Steer,1936:193. 167 Güney cephesinin komutanı Decaç Nesibu, General Vehip Pa a’yi cephenin genel kurmayı olarak atadı. Vehip Pa a, Etiyopyalılar için, ismini Birinci Dünya Sava ı’ndaki Alman savunma hattından alan, “Hindenburg Duvarı” olarak da bilinen güçlü bir savunma hattı olu turdu. Hindenburg Hattı, sonuçta mükemmel bir savunma duvarı olduğunu gösterdi. Güney cephesinin Đtalyan komutanı General Rodolfo Graziani, birkaç ay boyunca delmek için uğra sa da, Hindenburg Duvarı’nın üstesinden gelemedi. 29 Mart 1936’da, Đtalya diktatörü Benito Mussolini’nin ve Badoglio’nun a ağılayıcı tabirlerinin ardından, Graziani Harar üzerine on iki ton bomba bırakması amacıyla otuz iki uçak gönderdi. Burası 2 Aralık 1935’ten itibaren bir “açık ehir” olarak deklare edilmi ve askeri etkinlikten muaf tutulmu tu. Bombardımanlar, ancak Avrupa’dan “felaket” raporlarının yağması üzerine durabildi(Nicolle,1997:16-18; Newman,1937:245-248). 14 Nisan’da, Graziani Etiyopya savunma hattına üç çatallı bir saldırı için ordusunun tamamını görevlendirdi. General Vehip’in savunma duvarı sayesinde, Graziani’nin askerleri sıkı direni e maruz kaldı ve yalnızca sınırlı bir ilerleme kaydedebildi. 23 Nisan’a gelindiğinde, Graziani altındaki tüm birlikler “Hindenburg Duvarı”nın önüne konu lanmı tı. Bir sonraki günün ilk ı ıklarında, tüm hat boyunca çatı malar ba ladı. Ancak saldırıya geçen, savunma hattındaki baskıyı savu turmak isteyen Etiyopyalılar oldu. Bununla birlikte, Đtalyan ate gücüne kar ı, Etiyopyalılar küçük ilerlemeler kaydedebildi. Yine de, hararetli çatı malarda dengeler bir taraftan diğerine kaydı. Đtalyanların Etiyopya direni ini kırmaları 25 Nisan’ı buldu. Takviye güçlerinin baskılarıyla “Hindenburg Duvarı” açık verdi ve Etiyopyalı savunma güçleri de gerilemeye ba ladı. Degehabur 30 Nisan’da dü tü ve Decazmaç Nesibu da Harar’a gitti. Đtalyan zaferi büyük kayıplarla sağlanabildi.Neredeyse on günlük bir sava ta,Đtalyanlar 2000 kayıp verdi. Bunun yanında Etiyopyalıların kayıpları da 5000’in üzerindeydi(Nicolle,a.g.e.;18; Newman,a.g.e.;248249). Kuzey cephesindeki durum da Etiyopyalılar lehine değildir.Etiyopyalılar Ekim 1935’ten beri Kuzey cephedekibirçok sava kaybetti.31 Mart 1936’da Đmparator Hayle Sılâse 168 yönetimindeki Etiyopyalı askerler Tıgray’daki Mai Çaw’de ilerleyen Đtalyan istilacılara saldırdı. Kahramanca sava malarına rağmen, Etiyopyalılar Mai Çaw Sava ı’nı kaybettiler.2 Nisan 1936 gecesinde, Đmparator nihayet geri çekilme emri verdi(Bahru,1991:158-159). Etiyopyalı politikacılar arasındaki hararetli tartı malar sonrasında, Hayle Sılâse ve ailesinin Etiyopya’yı terk etmesi ve Etiyopya davasını Cenevre’deki Milletler Cemiyeti’ne sunması gerektiğine karar kıldılar. Aslında kararda bir fikir birliği yoktu ve belirli sayıdaki katılımcı da bir i gal kuvvetinden önce Etiyopya imparatorunun ülkeyi terk etmesine kar ı çıktı. 2 Mayıs 1936’da Đmparator Hayle Sılâse sürgüne gitti(Bahru,a.g.e.,159-160). Decazmaç Nesibu Đmparator’un kaçtığını duyduğunda, vakit kaybetmeden eyaletinin savunmasını bıraktı ve Vehib Pa a ile trenle Cibuti’ye gitti. Faruk Bey ve Tarık Bey de onları takip etti.Decazmaç Nesibu öncelikle Đmparator’un pe inden Filistin’e gitti ve Vehib kötü niyetli bir ziyaretçi tarafından kendisinin Fransızlar tarafından Đtalyanlara iade edileceğini duyduğunda, çok geçmeden taksiyle Cibuti’den Zeyla’ya, oradan da gemiyle, bir basın açıklaması yaptığı dü ünüldüğü, Aden’e geçti.Böylelikle,aylarca a ırı derecede silahlı Fa ist i galcilere kar ı aylarca cesurca sava an mühimmatsız ve yürekli Etiyopya ordusu lidersiz, gıdasız, kıyafetsiz, parasız ve silahsız kalmı tı. Sonuçta, kuzey doğrultusunda tarihi Harar ehrine ilerlediler.Đ te tam da bu ekilde, güney Etiyopya cephesi dü tü(Steer,1936,353). Vehip Pa a’nın ehemmiyeti konusunda tarihçiler ortak bir karara sahip değillerdir. A.J. Barker’e göre Vehip Pa a, “fırsatını iyi kullandı ve o günün askeri mühendisliğinin tüm tekniklerinden yararlandı”(Barker,1971:75).Anthony Mockler Vehip Pa a’nın savunması konusunda aynı fikri payla maz. Bu savunmayı “yarı hazırlıklı siperler” olarak tanımlar(Mockler,1984:111).Yine de, David Nicole,“[Etiyopya’daki] tek kuvvetlendirilmi birlikler,Harar’ın güneydoğusunda, Sassabaneh yakınlarındaki General Mehmet Vehip yönetiminde Ras[Decacazmaç] Nesibu tarafından olu turulan birliklerdir” der.(Nicolle,1997:118)Tarihçiler dı ında, Graziani’nin bizzat kendisi Vehip Pa a’yı “manevra sava ında kayda değer bir tecrübeye sahip bir sava anlatır(Graziani,1938:61). adamı” olarak 169 5 Mayıs 1936’da Mare al Pietro Badoglio önderliğinde Fa ist Đtalya kuvvetleri Addis Ababa’ya girdi ve kenti i gal etti. Aynı gün, Benito Mussolini Venedik Sarayı’nın balkonundan büyük kalabalıklara “Etiyopya’nın Đtalya’ya ait olduğunu” ilan etti. Đtalya Kralı balkonda belirdi ve Mussolini onu çılgınca alkı tutan kitlelere kar ı “Vittorio Emannuelle”, yani Đtalya Kralı ve Etiyopya Đmparatoru olarak ilan etti. Yeni Đtalyan Đmparatorluğu’nun “Kral-Đmparatoru”, Mare al Badoglio’ya ve Harrar’ı ele geçiren Mare al Graziani’ye olan minnettarlığını, onlara “Addis Ababa Dükü” ve “Negele Markizi”157 ünvanlarını bağı layarak gösterdi. Mussolini Badoglio’yu, Etiyopya ile önceki Đtalyan kolonileri olan Somali ve Eritre’yi tek bir ba lıkta toplayan Đtalyan Doğu Afrikası’nın genel valisi olarak atadı. Etiyopya Đmparatorları tarafından kullanılan “Krallar Kralı” sıfatının Đtalya Kralı tarafından kullanılması yasaklanmı tı. Bu yüzden, kralın Etiyopya üzerindeki sıfatı, Đtalyanların eski çağ imparatorluğuna olan öykünmeleri sonucunda, “Etiyopya’nın Sezarı” olarak belirlendi. Etiyopya bayrağı alçağa indirildi ve Đtalyan bayrağı Etiyopya Milli Sarayı’nın üzerinde dalgalandı(Matthews,937:23- 25;Bahru,1991:162;Time Magazine, May 11, 1936). Haziran 1936’da Cenevre, Đsviçre’de Đmparator Hayle Sılâse,Amerikan Time dergisinin, Milletler Cemiyeti önünde yapılmı gelmi geçmi en asil, gerçekçi, aksi iddia edilemez ve dokunaklı konu malardan birini yaptığını yazdığı konu masını yaptı. On dakikadan fazla süren Đtalyan basınının körükleyici alayları ve lanetlemelerine rağmen Hayle Sılâse, “Milletler Cemiyeti’ne Sesleni ” ba lıklı konu masında, modernist görü ün kolektif güvenlik ve uluslar arası ahlak söylemlerine açık seçik antiemperyalist ve antifa ist, ancak edepli ithamlarını sundu. Đmparator Hayle Sılâse bunun ardından, dünyada antifa ist hareketin bir simgesi olmasından dolayı, Time dergisi tarafından “Yılın Adamı” seçildi. Đmparator’un konu masını Amharca yapmı olması, geleneksel “diplomatik dillere” kar ı duru undan ötürü, Etiyopya’yı ve Afrika’yı modern küresel siyaset ve uluslar arası ili kiler tarihine geçirdi.“Đmparator Hayle Sılâse , Milletler Cemiyeti’ne: “Halkıma ne cevap vermeliyim?” diye sordu. Ayrıca, “Bugün biziz; yarın siz olacaksınız”diye de ekledi. 157 Negele kasabası sava sırasında güney cephesinde stratejik bir yerdi. 170 Đmparator, toplantıya:«እግዚአብሔርና ታሪክ ፍርዳችሁን ሲያስታውሱት ይኖራሉ::››(“Tanrı ve tarih hükmünüzü hatırlayacaktır”)sözleriyle konu masını sonlandırdı158(I.E.M.I.,1967:304316). Đmparator Hayle Sılâse’nin kolektif güvenlik ve uluslar arası ahlak feryatları, iktidarını yitirmi Milletler Cemiyeti tarafından tamamiyle göz ardı edildi. Addis Ababa’nın dü ü ünü izleyen aylarda, Milletler Cemiyeti’nin yaptırımları destekleyen kanadının yava yava parçalandığı gözlendi. 4 Temmuz 1936’da, Arjantin tarafından Milletler Cemiyeti üyelerinden yaptırımları sona erdirmeleri tavsiye edildi. 9 Temmuz’da, Milletler Cemiyeti tüzüğünü ve kolektif güvenlik doktrinini herkesten daha fazla savunan Türkiye,15 Temmuz’dan itibaren yaptırımları kaldıracağını açıkladı(League of Nations,1937:8188).“Böylece, bütün dünyanın gözü önünde Milletler Cemiyetinin bir üyesi, ba ka bir üyenin Paktın teminatı altında bulunan bağımsızlık ve egemenliğini ve varlığını ortadan kaldırdı”(Armaoğlu,1984:256). 158 Đmparator’un son ifadesi olan,“Bugün biziz; yarın siz olacaksınız” sözleri, aciz Milletler Cemiyeti’nin mezar yazıtı olarak değerlendirildi.Bkz.Collins:2001:320-327. 171 5.2.Soğuk Sava Döneminde Đli kilerin Đn ası (1957 – 1991) Önceki kısımda gördüğümüz gibi, 2 Mayıs 1936’da Etiyopya imparatorluk ailesi sürgüne gitti. Addis Ababa imparatorluk ailesinin sürgüne gittiğini i ittiğinde, kanun ve düzen bozuldu. Ayaklanan ve sinirli kalabalıklar yağmalarla, yangınlarla ve cinayetlerle ehrin ticaret merkezini çalkaladı. Đtalyanların 5 Mayıs’taki varı ı ayaklanmaları sona erdirdi ve 9 Mayıs’ta Mussolini, Roma’daki co kulu kalabalıkların önünde Etiyopya Đtalyan Đmparatorluğu’nu ilan etti.Đtalyanlar için, 5 Mayıs Etiyopya’daki Đtalyan i galinin ba langıcı ve bağımsız Etiyopya Đmparatorluğu’nun sonu anlamına geliyordu. Etiyopyalılar içinse, aynı gün ülkelerindeki Đtalyan i galinin sonunun ba langıcıydı. Etiyopya’nın tüm öz oğulları ve kızları Fa ist dü mana kar ı ba kaldırdı. Güç dengesizliğinin var olu u, Etiyopya Bağımsızlık Sava ı’nın patlak vermesine engel olamadı. Kuzeyden güneye, doğudan batıya tüm ülke harekete geçti(Hayle Sılâse I,1966:157-160; Bahru,1991:160166). Sürgüne çıkmadan önce, Đmparator Hayle Sılâse kuzeni Ras Imru’yu naip olarak atadı ve Batı Etiyopya’da geçici bir hükümet kurdu. 1936’daki (Haziran-Ağustos arasındaki) yağmur sezonunda, Đtalyanlar Kuzey ve Orta Etiyopya’da yerle kelerini sağlamla tırmaya çalı ırken, Etiyopyalı gerillalar Batı ve Orta Etiyopya’da bir dizi saldırılar düzenlediler ve Addis Ababa’nın güneyindeki demir yolu hattını kestiler. Eylül 1936’da, yağmur sezonu sona erdiğinde, Etiyopya’nın üçte ikisi halen Đmparator’un yetkilileri tarafından yönetiliyordu.Ordusu Etiyopyalı gerillaların vur kaç saldırılarından müzdarip olan Đtalyan komutanlar, Etiyopyalı dü manlarını haydutlar olarak tanımladılar ve onları sava tutsağı olarak almak yerine alelade vurmayı tercih ettiler. Bu durum Etiyopyalı askerlerin tutsak olmasını engelledi.Bu yüzden, çatı malar çetindi ve hiçbir taraf öne çıkamadı(Hayle Sılâse I,a.g.e.,160-163; Bahru,a.g.e.,166-170;Marcus, 1994: 147-8). Đngiltere’deki sürgününde Đmparator Hayle Sılâse,davasında Batılı demokrasilerin desteğini aradı; ancak Haziran 1940’ta Đtalya Almanya’nın yanında II. Dünya Sava ı’na girmesine dek, bunda yalnızca küçük bir ba arı elde etti. Đtalya 10 Haziran 1940’ta Müttefiklere sava ilan ettiğinde Hayle Sılâse’nin yardım talepleri, Etiyopya’nın bağımsızlığını Süvey 172 Kanalı’nın Kızıl Deniz kanadından Đtilaf Kuvvetleri’ni uzak tutma fırsatı olarak okuyan Đngiliz hükümetinin sabırsız ilgisine mazhar oldu. 12 Haziran 1940’ta, Londra Đmparator’u tam müttefik olarak tanıdı ve iki hafta sonra Đmparator kendini Hartum’da buldu. 2,500 ki ilik ordusunun 250,000 ki ilik dü man ordusuna ve 200 sava uçağına rakip olamayacağını anlayan Sudan hükümeti, korkuya kapıldı. Ne var ki, Đtalyanlar yalnızca Eritre hudut bölgesi boyunca Kassala’ya saldırdı ve Đngilizlere, Gojam’a saldırmaları ve vatanseverlerle birle meleri konusunda Etiyopya güçlerini eğitme fırsatı verdi. Etiyopya güçlerinin komutanı, Đmparator’un 1,670 ki ilik sürgündeki Etiyopyalı ayaktakımını, Avrupalı ekzantrikleri ve Sudanlı uyumsuzları, Gideon Birliği adı altında yüksek eğitimli ve disiplinli bir birime dönü türen, nev’i ahsına münhasır ve karizmatik Binba ı Orde Charles Wingate (daha sonra tümgeneral; 1903-1944) idi. Bu birim, kendine güven krizi ya ayan bir kolonyalist orduyla yüzle ecekti. Doğu Afrika’da Đtalyanlar Avrupa’dan izole edilmi , gelecekleri hakkında tedirgin ve Etiyopyalıların intikamından korku doluydular. Avrupalı askerler, asilerin Sudan’dan dı yardım aldıklarını ke fettiklerinde, endi elerinin yerini morallerinin tahrip edici bir dü ü ü aldı. Hayle Sılâse 20 Ocak 1941’de Gojam’a vardığında, Wingate’le birlikte kar ısında kendi paranoyasına yenik dü mü bir ordu gördü.Demoralize olmu Fa ist askerler hiçbir cephede ayakta duramadı ve muzaffer Đmparator Hayle Sılâse 5 Mayıs 1941’de, yani be yıl önce Mare al Badoglio’nun ehre girdiği aynı günde, Addis Ababa’ya girdi(Hayle Sılâse I,a.g.e.,163-167;Bahru,a.g.e.,170178 ;Mockler,1984:301). Etiyopya bağımsızlığının resmi onarımının ardından Đngilizler 31 Ocak 1942’de, tarihteki ilk Đngiltere-Etiyopya Antla ması’nı imzalaması için Đmparator Hayle Sılâse’yi ikna etti. Bu antla ma, daha sonraları dili dolayısıyla yeni ve dengesiz güç ili kilerine i aret ettiği için tartı malara yol açtı. Đngilizler Etiyopya’yı Đtalyan yönetiminden bağımsız kılmadaki rolleriyle, Etiyopya’daki sava sonrası reformlarda kendi etkilerinin hakim olmasını sağladılar. Antla ma, Đngiltere’ye Etiyopya’nın maliyesi, yönetimi ve bölgesel bütünlüğü üzerinde geni bir nüfuza sahip olma fırsatı verdi. Đngiliz hükümeti ayrıca, yeni edindikleri “danı man” rolüyle diplomatik imtiyazlar edindiler ve önemli Etiyopya yönetim ağlarında da hükümler verdiler. Yeni e itliğin bir parçası olarak, Doğu Afrika’daki Đngiliz güçlerinin 173 ba komutanı, hava trafiği hukukunu ve sava ve acil durum bildirilerini belirlemede Đmparator Hayle Sılâse’nin yerini aldı(Hayle Sılâse I,a.g.e.,172-175;Bahru,a.g.e.,179-184; Mockler,a.g.e.,372–73). Ancak Hayle Sılâse,Etiyopya’nın Đngiltere’nin fiilen hamiliğine girmeyeceği eklinde rahatsızlığını dile getirdi. Etiyopya, Amerika Birle ik Devletleri ile geli mekte olan ili kilerini kullanarak, 19 Aralık 1944’te Đngiltere ile yeni ve daha elveri li bir antla ma imzaladı. Washington Đngiliz Dı i leri Bakanlığı’nı, Đmparator’u Đngiltere’ye herhangi bir siyasi bağımlılığa zorlamaması konusunda kurnazca uyardı. Đkinci Đngiltere-Etiyopya Antla ması’nın sonucunda, Đmparator Hayle Sılâse güçlerinin pek çoğunu yeniden kazandı.Yeni antla ma, bunun yanında, Etiyopya’ya kendi dı temsilcilerini atama hakkını da tanıdı(Hayle Sılâse I,a.g.e.,175-177;Spencer,1984.102). Açıkça anla ılabileceği gibi, Fa ist Đtalyan güçlerinin ayrılmasından on yıl sonra yeniden gücüne kavu mu Đmparator I. Hayle Sılâse’nin hükümeti Etiyopya’nın Đngiltere’ye olan bağımlılığına bir son vermekle me guldü. Đngilizlerin ülkenin içi lerine karı malarını engellemek adına, Đmparator I.Hayle Sılâse yeni bir süper güç olmaya ba layan Amerika’yla yakınla maya karar verdi. Amerikan politikası ba arılı oldu ve Amerikalıların yardımıyla Đngilizleri ülkesinden uzakla tırmayı ve Etiyopya’nın bağımsızlığını ve egemenliğini yeniden in a etmeyi ba ardı(Spencer,a.g.e.,102; Korn,1986:179). Yeniden gücüne kavu an Đmparator I. Hayle Sılâse’nin hükümetinin yüzle tiği bir ba ka ana sorun da Eritre sorunuydu. Tarihsel olarak, günümüz Eritre topraklarının çoğunluğu Etiyopya Đmparatorluğu’nun egemenliği altındaydı. 1890-1941 yılları arasındaysa, Eritre Đtalyanlar tarafından kolonize edildi. Đtalyanların 1941 yılında Doğu Afrika’daki yenilgilerinin ardından, Eritre Đngiliz askeri yönetiminin altına girmi ti. Bu arada, Etiyopya Birle mi Milletler’e ba vurarak Eritre’nin tarihsel ve kültürel olarak Etiyopya’ya ait olduğunu belirtti(Erlich,1983:43-47; Ruth,1995:71-77).Eritre sorunu, Birle mi Milletler 1950 yılında Eritre’yi Etiyopya’yla federatif olarak birle tirmeye karar verdiğinde geçici olarak çözülmü tü.Etiyopya-Eritre federasyonu 1952 yılında hayata geçti.Bununla birlikte, Etiyopya hükümetinin Eritre’nin federatif statüsüne gerekli saygıyı göstermemesinin 174 ardından Eritre halkı 1961 yılında silahlı direni e geçmeye karar verdi159.30 yıl süren kanlı sava ların ardından, Eritre Mayıs 1991’de Etiyopya’dan bağımsızlığını kazandı(Ruth,a.g.e.,101-103). II. Dünya Sava ı’ndan sonra, Hayle Sılâse özellikle de BM’deki etkin faaliyetlerinden, Batı’yla uzla ısından ve Afrika’daki bağımsızlık hareketlerine yaptığı yüksek sesli desteklerinden ötürü kayda değer bir uluslar arası ba arı kazandı. Bir BM üyesi olarak, Etiyopya 1950-53 yılları arasında Kore’deki ve 1960’ta da Kongo’daki barı harekâtlarına asker gönderdi. Ayrıca, Birle ik Devletler’le olan diplomatik ve askeri ili kilerden ötürü Etiyopya bir süper güç müttefik kazandı. Hayle Sılâse Afrika’daki bağımsız devletlerin bölgesel bütünlüklerini sağlamak adına öncü bir görev üstlendi. Yıllar içerisinde, militan milliyetçilerin kasıp kavurduğu bir kıtada modernitenin ahlaki bir savunucusu olarak ün kazandı. Tüm bu kapasitesinden ötürü, diplomatik ehemmiyetini bir kez daha göstererek Afrika Birliği Örgütü (ABÖ)’nün Mayıs 1963’teki kurulu unun ardından ana karargahına ev sahipliği yapma önerisinde bulundu(Spencer,1984:121). Đmparator I. Hayle Sılâse,Etiyopya ya amının tüm alanlarında egemenliğini kabul ettiren, mutlak bir yöneticiydi. Diplomasinin ve dı ili kilerinin tüm gücünü kendinde birle tirmi ti. 1955’te revize edilen Etiyopya anayasasının 30. Maddesinde, “Đmparator Đmparatorluğun dı ili kilerini yönlendirmede en üst mertebeye sahiptir. Đmparator büyükelçileri, bakanları ve diplomatik ziyaretleri atar, yönlendirir ve kabul eder. Tek ba ına dı güçler ile olan anla mazlıkları hüküm verme ve diğer barı çıl yollarla çözme hakkına sahiptir ve güvenlik konularında dı güçlerle olan i birliklerinde karar mekanizmasındadır. Etiyopya adına mutabakatlara ve diğer uluslar arası antla malara resmi imza atma yetkilerine sahiptir” hükümleri yer alır(EMAKA.05/109/6/18/10). 1950’lerde ve 60’larda Etiyopya’nın dı ili kileri geni ledi ve daha iyi bir biçim almaya ba ladı. Batı’nın yakın bir dostu olmasına rağmen, Đmparator ayrıca Sovyetler ve daha sonra da Çinlilerle ve yeni bağımsızlıklarını kazanmı Afrika devletleriyle de iyi ili kiler 159 Etiyopya’dan bağımsızlıklarını kazanmak adına Eritre ordusunun mücadelesinin tarihi için, bkz. Erlich, 1983 ve Ruth, 1995. 175 kurdu. Bu dönemde Etiyopya’nın dı politikasının ilgisine mazhar olan bir diğer bölge de Orta Doğu’ydu. Orta Doğu, Etiyopya’nın güvenliği ve ekonomik geli imi üzerinde çok önemli etkilerde bulunan bir bölgeydi. Bu yüzden, Orta Doğu ikinci dünya sava ı sonrası dönemde Etiyopya’nın ili kilerinde ve ulusal güvenlik politikalarında özel bir ilgiye mazhar olan bölgelerden biriydi(EMOFA,1991). Đsrail yanlısı Đmparator Hayle Sılâse Müslüman tebaasına dikkatli bir biçimde yakla ıyordu. Daha detaylı ekilde dile getirecek olursak, Đmparator Mısır’daki Gamal Abdal Nasser gibi güçlü Müslüman Arap kom ularının Etiyopya Müslümanları arasında devrimci hareketleri fitilleyebileceği korkusuna sahipti. Đmparator Hayle Sılâse’nin 1957’de bir Müslüman gazeteciye söylediği gibi, “General Nasser Hıristiyan krallıktan koparmak adına büyük Müslüman azınlığı ayağa kaldırmaya çalı ıyordu”(EMOFA,a.g.e.;Erlich,1994:48). Bu sebepten ötürü, Türkiye ve Đran gibi Arap olmayan Orta Doğu ülkeleriyle daha yakın ili kiler kurma isteğindeydi.Mart 1953’te, Türkiye Yenice-Gönen Depremi ile sarsıldı. Đki ülke, Etiyopya’daki Đtalyan i gali nedeniyle kesintiye uğrayan ikili diplomatik ili kileri yeniden resmiyete kavu turmamı olsa da, Đmparator Hayle Sılâse ba sağlığı mesajları gönderen yabancı liderlerden biri oldu ve Türkiye’ye bir yardım ekibi göndermek isteğini dile getirdi(B.C.A. D. E4,F.30..1.0.0,Y.61.376..12; 24/4/1953). 1957’de Etiyopya-Türkiye ili kileri tarihinde önemli bir geli me yer aldı. Bu Türk hükümetinin Etiyopya ile olan diplomotaik ili kileri yeniden yapılandırma kararıydı.Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin yeniden açılması ve Fikret Özdoğancı’nın Ocak 1957’de Etiyopya’daki ilk sava sonrası Türk büyükelçisi olması Etiyopya hükümeti tarafından sıcak kar ılanan bir geli meydi. Bir yıl sonra, Büyükelçi Fikret Özdoğancı mevkisini Büyükelçi Sacid 160 Sohel’e bıraktı ve Sohel de sürdürdü (http://addisababa.emb.mfa.gov.tr/,13.11.2010). 160 Bkz.Ek,nu.29. Ocak 1960’a kadar görevini 176 Türkiye’nin dostane inisiyatifleri Etiyopya hükümeti tarafından ciddi bir ilgi gördü. Türklerin dostane diplomatik inisiyatiflerine bir kar ılık olarak, Đmparator Hayle Sılâse Ankara’da bir Etiyopya Büyükelçiliği açmaya karar verdi.Sonuçta, 1959 yılında Etiyopya Büyükelçiliği Ankara’da açıldı ve Ato Bırahane Markos da Türkiye’deki ilk Etiyopya Büyükelçisi oldu. Đkinci Dünya Sava ı öncesinde, Etiyopya’nın hiçbir ülkede büyükelçilik nezdinde bir temsili bulunmuyordu. Bu yüzden Ankara’da bir büyükelçiliğin açılması ve tüm kriterlere uygun bir büyükelçinin atanması, Etiyopya’nın Türkiye’yle daha yakın ili kiler kurma isteğinin bir göstergesiydi(EMOFA,1991;EMAKA.05/109/6/18/10). Diplomatik ili kilerin yeniden kurulmasını izleyen yıllar içerisinde, iki ülke ili kilerinde kayda değer bir geli me gözlenmedi. Anmaya değer tek olay, Ekim 1962’de Türkiye’de ve aynı yılın Aralık ayında Etiyopya’da iki ülkenin milli futbol takımları arasında oynanan dostluk maçlarıydı.“Futbol tarihindeki ilk Etiyopya-Türkiye milli maçı 10 Ekim 1962 ,19 Mayıs stadında oynanadı.T.C Cumhur Ba kanı Gürsel ‘in de ba ından sonuna kadar takip ettiği maçta,Türk A- milli takımı Etiyopya’ı 3-0 yendi(Milliyet,10.10.1962).Đki ay sonra 16 Aralık 1962 Addis Ababa’da oynanan rövan ı Etiyopya-Türkiye milli futbol maçı 0-0 berebere sona ermi tir(Ethiopian Herald,17.12.1962)Bu sembolik futbol maçları, iki ülke arasındaki dostluk bağlarını kuvvetlendirme ve bilinçlilikleri arttırma hedefleriyle yapılmı tır.Bu geli meler bizlere gösteriyor ki, Atatürk dönemindeki sıcak ili kilerin yeniden canlandırılması konusunda iki hükümet de kararlıydı.Buna kar ın, iki ülke arasındaki ekonomik ili kiler hâlâ oldukça alt seviyedeydi.Bkz. Tablo 1 ve 2. 177 Tablo 1 Etiyopya- Türkiye Dı Ticareti,1964-1965(Etiyopia Doları)* Ithalat ihracat Maddeler 1964 1965 1964 1965 Matbua 1.523 7.250 _ _ Büyükba _ _ 4.725 2.967 _ _ _ 200 ham _ _ _ 1.064 hayvan derileri Özel mübadeleler Bitiksel maddeler Diğerleri 120 10.875 66 4.231 TOPLAM 1.623 18.125 4.791 10.576 *Bir Etiyopya Doları 3,60 Türk Lirasına e itti. Kaynak:-T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Ata eliği 178 Tablo 2 Etiyopya’nın Dı Ticareti,1964-1965(Etiyopya Doları*) Ithalat Đhracat Memleket 1964 1965 1964 1965 Türkiye 1.643 18.125 4.791 10.576 Finlandiya 371.362 228.110 91.717 194.534 Malta _ 5.915 810.362 72.723 Yunanistan 966.873 966.773 3.413.318 3.536.773 Đspanya 334.488 371.210 927.649 1.042.101 Kıbrıs 195.630 135.406 312.839 151.351 Đrlanda 114 11.089 _ _ Toplam 1.870.110 1.736.628 5.560.676 5.008.058 *Bir Etiyopya Doları 3,60 Türk Lirasına e itti. Kaynak:- T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Ata eliği Yukarıdaki iki tabloda da görebildiğimiz gibi, diplomatik ili kilerin yeniden kurulmasını müteakip yıllarda iki ülke arasındaki ticari faaliyetler yok denebilecek kadar dü ük bir durumdaydı.Đkili ticari ili kilerin bu denli küçük bir hacme sahip olmasında çe itli faktörler rol oynamı tı. Đtalyan Fa izminin 1941 yılında Etiyopya’daki mağlubiyetini takip eden otuz yılda, ülkeyi huzura kavu turmak ve bitkin ekonomiyi hayata döndürmek adına çalı malar yürütüldü. Bu yüzden, Etiyopya’nın uluslar arası ticarete dâhil olma ansı sınırlıydı.Pek çok dünya ülkesinde olduğu gibi, Đkinci Dünya Sava ı’nın sonundan itibaren ilk birkaç yıl 179 Türkiye için zor geçti. Bu genel faktörlere ilaveten, 1950’lerin ikinci yarısında diplomatik ili kilerin kurulmasıyla birlikte iki ülke arasındaki ticari ili kileri yava latan bir takım özel faktörler de vardı. Bunlar hakkında, T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Ata eliği a ağıdakileri belirtir ve bendeniz de bunları alıntılamaya değer buluyorum: “Yukarıdaki rakamların tetkikinde de görüleceği üzere Türkiye ile Habe istan’ın[Etiyopya’nın] ticari mübadeleleri yok denebilecek kadar çok dü ük bir durumda olmu tur.Bugüne kadar Türk-Habe [Etiyopya] Ticari mübadelelerinin geli meme sebeblerinin ba lıcaları öyle özetlenebilir: 1.Đki memleket limanlarına uğrayan Türk veya ecnebi gemiler bulunmayı ı, 2.Đki memleketin mallarını aktarmasız ve zamanında nakleder bilecek deniz ula tırma sisteminin kurulamamı olması sebesiyle i adamlarının talepte bulunmaktan imtina etmesi, 3.Bugüne kadar i adamlarımızın kendilerini Pazar aramak ve yabance pazarlara nüfuz etmek imkânlarını ara tırmak mecburiyetinde hissetmeyi leri, 4.Afrika ve Habe istan pazarları ile memleketimizin yeni yeni ba lamı olması, ilgilenmeye 5.Son zamanlara kadar,sanayicilerimizin mallarını yalnız memleket iç piyasasında sürmek hususunda iktifa etmeleri ve bunun neticesi olarak mamullerinin dı pazarlarda sürümünü ara tırmalar ve gerekli çabaları göstermemi olmaları, 6.Sınai mamullerimizin fiatlarının rekabet edebilecek bir seviyeye indirilememi bulunması,gibi faktörlerdir”(T.C.A.A.B.T.A.,1967:70). Böylece,iki ülke arasındaki ekonomik ili kileri geli tirmek adına, Türkiye hükümeti Kasım 1965’te Addis Ababa’daki büyükelçiliğinde bir Ticaret Ata eliği kurdu.Ticaret Ata eliği’nin kurulmasını çok geçmeden önemli bir kültürel etkinlik izledi.1966 yılında,Addis Ababa’daki Türkiye Büyükelçiliği tarafından Etiyopyalı müzik severlere Türkiye’nin müzikal mirasını ve geleneklerini tanıtmak amacıyla ünlü Türk piyanisti Đdil Biret’in tarihi bir konser verdiği bir etkinlik düzenlendi.Bu etkinlik, müzik ve kültürel programlar aracılığıyla iki ülke arasındaki ili kileri geli tirme amacını ta ıyordu(EMAKA.01/1580/509/60). Diplomatik ili kilerin kurulmasının tamı tamına on yıl sonrasında, tarihi bir olay cereyan etti. Bu olay, Đmparator Hayle Sılâse’nin 2-6 Mart 1967 tarihlerinde Türkiye’ye düzenlediği 180 resmi ziyaretti.Đmparator Hayle Sılâse 3 Marta-6 Mart 1967 tarihleri arasında EtiyopyaTürk dostluğun geli tirmek için Türkiye’yi ziyarette bulunmu tur.Đmparator 3 Mart’ta saat 11:30 da Đlyu in 18 tipinde özel bir Rus uçağı ile Ankara’ya inmi tir(Ethiopian Herald,4.3.1967;Milliyet,3.3.1967) “Esenboğa Havaalanında,Cumhur Ba kan Sunnay,Senato Ba kanı,Millet Meclisi Ba kanı,Ba bakan,Genel Kurmay Ba kanı,Bakanlar Kurulu üyeleri,kuvvet komutanları,diğer zevat ve Ankara’da bulunan yabancı misyon efleri tarafından kar ılanmı tır”(Milliyet,a.g.e.)Bu karı lama Türkiye’nin Etiyopya ile olan ili kisine büyük önem verdiğini göstermektedir. Đmparator uzun yıldan beri gelmek istediğini ve bu imkanı kendisine sağlayan Cumhur Ba kan Sunay’a te ekkür ederek unları söylemi tir: “Türkiye ile Habe istan[Etiyopya] arasında daima en dostane münasebetler olmu tur.Türkiye ile Habe istan bir çok i leri emel olarak ta ımaktadır bağımsızlık için yapılan mücadele ile dünya görü lerimizde birbirine benzemektedir.Geçmi münasebetlerimiz iyi olması gelecekteki münasebetlerimizin iyi olacağını bana imdiden vaat etmektedir .Münasebetlerimizin bu ziyaretimin sonunda daha da kuvvetleneceğine inanıyorum” (Milliyet,a.g.e.). Bu ziyaret sırasında önemli konulardan biri Kıbrıs ve Ermeni sorunundu.Türk tarafının Kıbrıs ve Ermeni sorunu kar ısında imparatordan isteği unlar olmu tur:“Habe istan[Etiyopya] imparatoru ile cumhurba kanı Sunay arasında bu sabah yapılacak resmi görü melerde Türkiye’nin Kıbrıs tezi hakkında ona geni bilgi verilecek ,bu arada dünyanın her tarafına yayılmı olan Rum arın tahriki ile son yıllarda aleyhimizde propaganda kampanyasına giri mi olan Ermeniler konusuna temas edilecektir.Türk heyeti Habe istan da [Etiyopya’da] bir hayli kalabalık ve nüfuzlu kimselerden müte ekkil olan ermeni kolonisinin Türkiye aleyhtarı faaliyetlerde bulunmasının önlenmesi için imparatorun gayret göstermesini isteyecektir. Hayle Sılâse’nin Ortodoks kilise ninen önemli kollarından biri olan kopt kilisesi ruhani ba kanı olması sebebiyle ,Kıbrıs davasında Türk tezini destekler bir tutum içine girmesi beklenmemekte , ancak meseleyi her yönüyle öğrendikten sonra eskiye oranla daha mutedil bir görü sahibi olması ümit edilmektedir”(Milliyet,a.g.e.). 181 Cumhur Ba kan Sunay Çankaya kö künde konuk imparator erefine verilen yemekte de Kıbrıs konusuna değinerek unları söylemi tir:“Türkiye’nin ve Kıbrıs’taki Türk cemaatinin barı çı tutum ve gayretlerinin bütün ilgili taraflarca aynı ekilde samimiyetle mukabele görmesi ve meselenin en kısa zamanda herkes tarafından kabule ayan bir ekilde çözümlenmesi dileğimizdir.”Türk tarafı Kıbrıs konusu hakkında dü üncelerini söyledikten sonra Đmparator da sözlerinde unlara yer vermi tir: “Bütün halk ve hükümetlerin,kabile,ırk veya sosyal ekonomik sistemlerdeki farklar dikkate alınmaksızın kom uları ve dünyadaki diğer devletlerle sulh ahenk içinde ya amaları gerektiğine inandığını” söylemi tir. Hayle Sılâse ,Vietnam konusunada değinerek“kanı benim için büyük istırap kaynağı olmaktadır “demi tir.Konu masına devam eden Đmparator Hayle Sılâse, Güney Afrika’daki Apartheid ile ilgili de yorumlarını dile getirdi ve ekledi: “Rhodesia’daki Afrikalıların haklarını korumak için yapılması gereken tek eyin güç kullanılması olduğunu dü ünüyorum”(Ethiopian Herald,a.g.e.;Milliyet,a.g.e.;Ankara Üniversitesi,1967:207). Bu ziyaret sırasında bir ba ka önemli geli me ise Etiyopya dı i leri bakanı ve Türk Ticaret bakanı tarafından törenle imzalanan ticari anla masıdı.Etiyopya ve Türkiye arasında 3 Mart 1967’de imzalanan bu bir yıllık ticaret anla masına göre, Türk tekstiline kar ılık Etiyopya kahve ve baharat ihraç edecekti. Etiyopya ve Türkiye arasında gelecekte olu acak ekonomik ili kilerin temelleri ,F.30..18.1.2,Y.205.24..1;27/3/1967; bu ekilde atılmı oldu(B.C.A.S.79586,D- B.C.A.S.82226,D-F.30..18.1.2,Y.206.37..5; 17/5/1967).Ancak, önceden belirtilen sebepler ve diğer bağlantılı faktörler nedeniyle, bu anla ma iki ülke arasındaki ekonomik bağları günümüzde olduğu gibi güçlü ekilde kuramadı161. Resmi programa göre, Đmparator Hayle Sılâse’nin ilk durağının Anıtkabir, yani Mustafa Kemal Atatürk’ün mozolesi, olması gerekiyordu.Bununla birlikte, birtakım beklenmedik sebeplerden ötürü bu program bir sonraki güne ertelendi.“Habe istan[Etiyopya] Đmparatoru Haile Selasiye’nin Ankara’da geçirdiği ilk gün programında bir deği iklik yapılmı ; Anıt Kabre çelenk koyama töreni bugüne ertelenmi tir…Bunun sebebi,Đmparatorun Atatürk’ün Kabrine koymak için Habe istan’da[Etiyopya’da] özel surette yaptırdığı gümü kaplı madeni Çelenk’in Ankara’ya dün ula amamı olmasıdır.Çelengi getirecek uçak hava muhalefeti yüzünden dün Esenboğa’ya gelmekte gecikmi tir.Çelengin en geç bu sabah Ankara’da olması beklenmektedir.Habe istan[Etiyopya]Büyükelçiliği yetkilileri ,Đmparatorun Atatürk’e kar ı eskiden beri büyük hayranlık ve dostluk hisleri beslediğini ,bu sebeple Anıt-Kabre normal çiçekten bir 161 182 T.C. Cumhurba kanı Cevdet Sunay, 17-21 Aralık 1969 tarihlerinde Etyopya’yı ziyaret etmi tir.Ziyaret, Đmparator Hayle Sılâse’nin Mart 1967 tarihinde Türkiye’ye yapmı olduğu ziyarete bir kar ılık vermek ve iki ülke arasındaki samimi ili kileri sağlamla tırmak amacıyla yapılmı tı(EMAKA.2396/02/49-1/s-3).Cumhurba kanı Sunay Etiyopya Đmparatoru tarafından sıcak ekilde kar ılandı. Đki devlet ba kanı, ikili, bölgesel ve uluslar arası konulardaki ortak çıkarlar hakkında anlamlı ve verimli görü melerde bulundu ve ikili ili kileri daha da güçlendirmek adına neler yapılması gerektiğini masaya yatırdı(EMAKA.2396/02/49-1/s-3;EthiopianHerald,18.12.1969;B.C.A.S.128036,D.10522025,F.30..18.1.2,Y.243.83..9; 10/12/1969). Đki lider geni kapsamlı ikili, bölgesel ve uluslar arası konulardaki çıkarlarını tartı tı ve özellikle de hâlihazırdaki ili kileri daha da iyi hale getirmenin ve yeni i birliği kollarını yaratmanın yollarını aradı.Đki lider ikili ili kilerin durumunu gözden geçirdi ve iki ülkeye katkı sağlayacak ve kalkınmalarına yardımcı olacak i birliklerini derinle tirme ve yoğunla tırma adına anla ma sağladı.Cumhurba kanı Sunay’ın Etiyopya’ya resmi ziyareti 21 Aralık’ta sona erdi ve Etiyopya-Türkiye Ortak Bildirisi yayınlandı.Ortak Bildiri’de iki devlet ba kanı Etiyopya ve Türkiye arasındaki ili kileri daha da güçlendireceklerini yineledi ve Kıbrıs konusunda da iki lider Türk ve Yunan toplulukları arasında hâlihazırdaki konu maların ba arıyla sonuçlanmasını umduklarını söyledi(EMOFA,a.g.e.,Ethiopian Herald,22.12.1969; Ankara Üniversitesi,1969-1970:223). Bir sonraki yıl, Etiyopya Hükümeti yetkilileriyle görü melerde bulunmak üzere Ortaelçi Veysel Versanı Adis Ababa'ya gönderildi(B.C.A. S.5847,D. 105- 177655,F.30..18.1.2,Y.249.30..4; 5/5/1970).Kasım 1971’de Đmparator Hayle Sılâse Türkiye’ye resmi olmayan bir ziyaret düzenledi(EMAKA.2396/02/49-1/s-3;Ethiopian çelenk yerine özel surette yaptırılmı gümü bir çelenk belirtmi tir”bkz.Milliyet,4.3.1967;EMAKA.2396/02/49-1/s-3. koymayı arzu ettiğini 183 Herald,18.11.1971).Đmparator’un resmi olmayan ziyareti konusunda Milliyet Gazetesi unları yazdı: “Habe istan[ Etiyopya] Đmparatoru Haile Selasie dinlemek için çıktığı seyahatinde Cenevre’den sonra dun Đsatnbula gelmi tir .Resmi görürü melerde bulunmayacak olan Đmparator ,Đstanbul’da kaç gün kalacağını açıklamamı tır.Hukumet adına Đmparatoru kar lamaya Dı ili kiler Bakanı Özer Derbil gelmi tir .Haile Selasie hava limanının eref salonunda 10 dakika kadar dinlendikten sonra Bakan Derbil ile birlikte arabaya binerek Hilton Otel ine gitmi tir.Đmparatorun beraberinde onbiri protokola dahil olmak üzere 26 ki i vardır .Dı i leri Bakanlığı protokol görevlilerine de gezisi hakkında bir program vermeyen imparator’un “Tabii güzelliklerini çok sevdiği halkına yakınlık duyduğu Đstanbul’da herhangi bir turist kadar rahat gezmek ve dinlenmek istediği”bildirmektedir(Milliyet,17.11.1971). Bu tip yüksek mertebeli ziyaretlerin sıklığı, liderlerin iki ülke arasında geli mekte olan ili kileri ve iki ülke ve halk arasındaki dostluğu in a etmeye devam etme çabalarının bir kanıtı olarak gösterilebilir.Đmparator Hayle Sılâse’nin yönetiminin kalan üç yılında, Etiyopya-Türkiye ili kileri özelinde herhangi bir tarihi geli me ya anmadı. 1974 yılının ba larında, Etiyopya iddetli siyasi, ekonomik ve sosyal deği imlerin ya andığı bir döneme girdi. Geleneksel ve modern güçler arasındaki çatı malar Etiyopya devletinin siyasi, ekonomik ve sosyal yapılarını deği ime uğrattı.Hükümetin son 14 yılda kayda değer ekonomik ve siyasi reformları hayata geçirememesi,yükselen enflasyon, yolsuzluklar, (özellikle de Vellö ve Tıgray’ı etkileyen) açlık ve bunun dı dünyadan gizlenmesi ve sokaklardaki ba kaldıran gruplar ve askerler arasındaki ho nutsuzluklar,1974 yılının ba ında patlak veren Etiyopya devriminin arka planını olu turan unsurlardı(Keller,1988:191-193). Haziran’ın son günlerinde, hepsi yüksek rütbelerde olan ve isimleri anonim kalan 107 askeri temsilci kendilerini “Silahlı Kuvvetler, Polis ve Bölgesel Orduların Yönetim Komitesi” adı altında birle tirdi ve çok geçmeden de bu olu um “Derg” (Amharca “komite” ya da “konsey”) adıyla anılmaya ba ladı.Binba ı(sonra albay) Mengıtsu Hayle Mariyam’i ba kan ve Binba ı(sonra albay) Atnafu Abate’yi de ba kan yardımcısı olarak seçtiler ve iki isim de açıkça büyük kapsamlı ba ladı(Mengıstu,2004:152-155;Keller,a.g.e.,191-193). deği imleri dillendirmeye 184 Đmparator’un tutuklanması talebiyle aylar süren sokak gösterilerinin ardından, Derg 12 Eylül 1974 tarihinde Đmparator Hayle Sılâse’yi resmi olarak tahtından indirdi ve onu tutukladı. Đmparator bir direni gösteremeyecek kadar ya lıydı ve etrafında olanları anlayabildiği de üpheliydi. Üç gün sonra, Silahlı Kuvvetler Yönetim Komitesi (Derg) kendini General Aman Mikael Andom’un yönetimi altında Geçici Askeri Yönetim Konseyi olarak ilan etti ve kendisinin ülkenin yönetim organı olduğunu duyurdu(Mengıstu,a.g.e.,188-189). General Aman Andom, 23 Kasım 1974 tarihinde Albay Mengıstu Hayle Mariyam’a itaat eden askerler tarafından öldürüldü.Nisan 1976 tarihinde,Derg sonunda Ulusal Demokratik Devrim Programı’nı uygulamayı hedeflediğini açıkladı.Albay Mengıstu tarafından duyurulduğu ekliyle, bu hedeflerin içinde i çilerin, köylülerin, küçük burjuvazinin ve tüm anti-feodal ve anti-emperyalist güçlerin liderliğinde sosyalizme yönelik geli imler bulunuyordu.Kasım 1977’de, Albay Mengıstu’nun Derg’deki son rakibi Albay Atnafu da öldürüldü ve Albay Mengıstu’nun tartı ma su götürmez ekilde lider olmasının yolu açıldı(Mengıstu,a.g.e.,219,258). Popüler devrimin askeri cunta tarafından sabote edilmesi, Etiyopya toplumunun hemen hemen her kesiminden güçlü bir muhalefetle kar ıla tı.1974’ten sonra, en önemlilerinin Eritre ve Tıgray’da olduğu, ülkenin çe itli bölgelerinde kar ı devrim giri imleri ba gösterdi. 1976’nın sonunda ise, kar ı devrim hareketleri ülkenin on dört yönetim bölgesinde varlık göstermi ti. 1977 yılı, “devrimci” rejime kar ı o ana kadar görülen en ciddi dı müdahaleye sahne oldu. Bu olayın temelinde Somali’nin ba kaldırısı ve Somali’deki General Muhammed Siad Barre hükümetinin Etiyopya’nın Ogaden bölgesini ele geçirme planları vardı. Somali’nin bu süreçteki taarruz kolu, ubat 1977’de kurulmu bir Somali gerilla organizasyonu olan Batı Somali Özgürlük Cephesi’ydi ve Derg’in siyasi problemlerinden ve bunun yanında da Ogaden üzerinden Eritre’deki hükümet mevzilerine saldırıdaki sıkıntılarından avantaj sağlamaya ba lamı tı. Somali hükümeti Batı Somali Özgürlük Cephesi’ ye erzak yardımında ve lojistik destekte bulunuyordu. Yılın ilk yarısı boyunca,Batı Somali Özgürlük 185 Cephesi Kenya sınırının güneyindeki Dıre Dava üzerinden Ogaden’e nüfuz etme ve büyük bir bölümünü ele geçirme suretiyle art arda kazanımlarda bulundu(Mengıstu,a.g.e.,323336;Keller,1988:191-193). Tam da gitgide artan çatı malar Eylül’de Ciciga’nın çevresinde bir dizi olaya yol açmı ken, Etiyopya Somali Ulusal Ordusu’nun Batı Somali Özgürlük Cephesi’yi desteklediğini öne sürdü. Buna cevaben, Somali hükümeti de Batı Somali Özgürlük Cephesi’ye “moral, erzak ve diğer birtakım destekleri” verdiğini itiraf etti. Ciciga’daki Etiyopya garnizonundaki itaatsizliklerin ardından, ehir Batı Somali Özgürlük Cephesi kuvvetlerine teslim oldu.Önceki askeri tedarikçisi Birle ik Devletler’in Derg’in kötü durumdaki insan hakları çetelesi üzerine dikkati çekmesi üzerine Albay Mengitsu Hayle Mariyam rejimi, yardıma muhtaç halde yüzünü Sovyetler Birliği’ne çevirdi. Sovyetler Birliği birkaç aydır Etiyopya’ya malzeme ve danı man yardımında bulunuyordu. Etiyopya üzerinde nüfuz elde etmek amacıyla Sovyetler Birliği’nin yardımlarını sürdürmesinin ardından, o zamana dek bir Sovyet yanda ı olan Somali bu duruma Moskova’yla imzalamı olduğu Dostluk ve Đ birliği Antla ması’nı resmen iptal ederek ve ülkedeki tüm Sovyet danı manlarını sınır dı ı ederek kar ılık verdi(Mengıstu,a.g.e.;Keller,a.g.e.,193-195). Sovyetlerin müdahalesiyle sava ın seyri bir anda deği ti. Kasım’ın sonundan itibaren ba lamak suretiyle,Sovyet askeri yardımı Etiyopya’ya akmaya ba ladı ve Etiyopya ordusuna destek amacıyla Angola’dan yola çıkan Kübalı askerler de ülkeye yığıldı. Yılın sonunda, 17,000 Kübalı ülkeye ula mı tı ve Etiyopya ordusuna verdikleri destekle Batı Somali Özgürlük Cephesi’nin ilerleyi i durduruldu. 13 ubat 1978’de Mogadi u Batı Somali Özgürlük Cephesi’ye destek amacıyla Ulusal Ordusu’nu yola çıkardı; bununla birlikte Somali güçleri sınırın gerisine itildi. Mart’ın ba ında Etiyopya ordusunun Ciciga’yı tekrar ele geçirmesinin ardından, Somali hükümeti ordularını Ogaden’den çekmeye karar verdi ve bölgeyi yeniden Etiyopya ordusunun kontrolüne bıraktı. Ancak Batı Somali Özgürlük Cephesi tehlikesinin ortadan kalkmasıyla birlikte, ileride görüleceği gibi, uluslar arası çapta Afrika Boynuzu’ndaki güç dengelerini deği tirecek bir sonuç olarak, Addis Ababa da Moskova ve Havana’nın oldu(Mengıstu,a.g.e.;Tefera,1997:123-125). askeri mü terisi konumuna gelmi 186 Yukarıda değinilenler, Đmparator Hayle Sılâse sonrası dönemin ilk yıllarında Etiyopya’da karı ıklıkların ya andığını ortaya koymaktadır. Bu yüzden, sıkıntılı ve aklı bulanık solcu cuntanın Etiyopya’nın dı dünyayla,özellikle de Türkiye gibi Komünist olmayan devletlerle, olan ili kilerini geli tirmeye ayıracak zamanı yoktu.Albay Mengıstu Hayle Mariyam’ın yönetiminin ilk yıllarında, Etiyopya-Türkiye ili kileri özelinde tarihsel öneme sahip yalnızca iki olay gerçekle mi tir. 1976 yılında, Albay Mengıstu Hayle Mariyam rejimi bir süre önce Etiyopya’nın bir önceki müttefiki ve silah tedarikçisi A.B.D. ile ili kilerini kesmi ti ve ülkedeki ba kaldıran grupları bastırmak adına ülkeye alternatif bir silah tedariki kaynağı aramaktaydı. Türkiye, bu kritik dönemde Etiyopya’ya silah satmaya yana an az sayıdaki ülkelerden biriydi(Korn,1986:177-179). Bir diğer geli me ise, 1977-78 yıllarındaki Etiyopya-Somali Sava ı sırasında bir NATO üyesi olmasına kar ın, Türkiye’nin, sonuçta galip gelen, Albay Mengıstu Hayle Mariyam yönetimi altındaki Sovyet yanda ı Etiyopya hükümetine destek amacıyla Sovyet askeri uçu larının kendi toprakları üzerinden gerçekle mesine izin vermesiydi(Korn,a.g.e.,179;Meyer,1980:276-80). 1984 yılında, Etiyopya hükümeti, finansal kısıtlamalar sebebiyle Ankara’daki büyükelçiliği kapatma kararı aldı(EMOFA,1991).Etiyopya hükümeti tarafından bu tesirli hamleye kar ın, Addis Ababa’daki Türkiye Büyükelçiliği varlığını sürdürdü ve o zamanki büyükelçi Zeki Gönen ise olağan çalı malarına devam etti.Etiyopya’yla samimi ve sıcak ili kileri sürdürmek isteyen Türkiye, Albay Mengıtsu Hayle Mariyam döneminin son yıllarında iki büyükelçi daha atadı. Bu büyükelçiler, 1988-1990 arasında görev yapan Yüksel Germen ve Ocak 1990-Ocak 1995 arasında görevde bulunan Erhan Öğüt idi(http://addisababa.emb.mfa.gov.tr/,13.11.2010).Genel olarak, Albay Mengıstu Hayle Mariyam’nın Sovyet yanlısı dı politikası yüzünden Sosyalist Etiyopya ve Batı yanlısı Türkiye arasındaki ili kiler gözle görülür ekilde sıcaklığını yitirdi. 1980’lerin sonuna doğru Derg, açlık, ekonomik çökü ve Eritre ve Tıgray’daki askeri güçlüklerle yüzle ti. Tüm bunlara ek olarak, komünist dünyadaki demokratik reformlar dalgası sürüyordu ve bu da Addis Ababa’nın artık müttefiklerine sırtını dayayamayacağı 187 anlamına geliyordu.1991’in ilk aylarında,Albay Mengıstu Hayle Mariyam hükümeti adına askeri ve siyasi görüntü kararmaya ba ladı.Eritre Halkı Kurtulu Cephesiyle Kızıldeniz sahili etrafından Aseb’i ele geçirme adına ilerlemeye ba ladı. ubat ve Mart’ta,EtyopyaHalkları Devrimci Demokratik Cephesigüçleri Gönder, Gojam ve Velega’nın büyük çoğunluğunu zapt etti ve Addis Ababa’yı kuzeybatı ve batıdan tehdit etmeye ba ladı. 21 Mayıs 1991’de, Albay Mengıstu Hayle Mariyam ülkeden kaçtı ve Zimbabve Ba kanı Robert Mugabe tarafından kendisine Zimbabve’de resmi konuk olarak sığınma hakkı verildi.28 Mayıs 1991’de EtyopyaHalkları Devrimci Demokratik Cephesi Addis Ababa’nın yönetimine el koydu ve Derg olarak anılan Komünist askeri cuntanın dönemine son verdiğini duyurdu162(Adejumobi,2006:133;Tefera,1997:211-217). 162 Albay Mengıstu Hayle Mariyam, Etiyopya mahkemeleri tarafından kaçaklık ve soykırım cezalarına çarptırılmasına rağmen günümüzde Zimbabve’de lüks ko ullarda ya amını sürdürmeye devam ediyor. Bkz.International Herald Tribune,12.12.2006. 188 5.3.Soğuk Sava Sonrası Dönemde Deği en Senaryolar (1991’den Günümüze) 1991 yılı, genel anlamda dünya tarihi ve özel anlamda da Etiyopya tarihi adına bir dönüm noktası olmu tur. Bu yıl, kapitalist ve komünist bloklar arasında neredeyse yarım yüzyıl süregelen Soğuk Sava ’a bir nokta koydu. Daha önce de gördüğümüz gibi, bu yıl ayrıca Etiyopya tarihinin en uzun iç sava ına ve bunun akabinde de Marksist cuntanın ala ağı edilmesine tanıklık etti. Mayıs 1991’deki geli melerin ardından Etiyopya kendi tarihinde yeni bir döneme adım attı. Albay Mengıstu Hayle Mariyam’ın hükümetini yerinden eden isyancı grupları, çok geçmeden bir geçi hükümeti in a ettiler.Geçi hükümetinin dı politikası, ekonomik ve siyasi felsefelerine ve ideolojik yönelimlerine bakmaksızın, tüm ülkelerle ülkenin ekonomik büyümesini ve esenliğini geli tirmek adına dostane ili kiler ve i birlikleri kurmaya dayanıyordu. Bu yeni politika ayrıca Etiyopya’nın ithalatı için yeni pazarlar bulmayı, var olan pazarlarını geni letmeyi ve yeni yatırım fırsatları olu turmayı da hedefliyordu(Gish,2007:130-133;www.mfa.gov.et/,15.11.2009). Bu dönemde ayrıca Türkiye’nin Afrika’ya yönelimlerinde ve tavırlarında radikal deği imler gözlendi. Afrika’yı, özellikle de siyah Afrika’yı, uzun süredir göz ardı eden Kemalist Türkiye, siyah kıtaya yönelimlerini yeniden gözden geçirmeye ba ladı.Soğuk Sava ’ın sona ermesiyle ba lamı tır birlikte, 163 Türkiye Afrika kıtasına kar ı yeniden bir ilgi duymaya .Türkiye’nin Afrika kıtasına duyduğu ilginin temellerinde ekonomik ve diplomatik sebepler söz konusudur. Diğer bir deyi le, Afrika kıtası Türkiye’nin üretimleri için geni bir pazar ve bir enerji kaynağı anlamlarına gelmektedir. Bunlara ek olarak, Türkiye dü ük maliyetli üretim malları elde etmek için de Afrika’yı bir destinasyon olarak görmektedir. Tüm bunlarla birlikte, Türkiye’nin Afrika’ya duyduğu ilgi yalnızca ekonomik Elbette, Türkiye u ana değin Afrika kıtasına kar ı yeteri kadar ilgi beslemiyordu. Afrika’daki anti-kolonyal hareketler sırasında Türkiye’nin rolü pek azdı. “Türkiye, görünü e bakılırsa Afrika’daki bağımsızlık hareketini aklından çıkarmı tı ve hatta Cezayir’in bağımsızlık sürecinde BM’de Fransa lehine oy kullanmı tı…” Türkiye’nin Afrika’daki ihmalkarlığı hakkında, Đlknur Çevik 26 Haziran 1998 tarihli ba makalesinde: “Genel olarak, Türkiye Afrika’yı, özellikle de siyah Afrika’yı, ihmal etmi tir. imdi bu hata anla ıldı ve mevcut hükümet bu günahın bağı lanması için giri imlere ba ladı” ifadelerine yer veriyordu. Bkz.Turkish Daily News,26.6.1998. 163 189 değil, aynı zamanda da diplomatik anlamdadır. Türkiye uluslar arası platformda kendisine önemli bir yer edinmeye çalı maktadır ve bu çerçevede de çok uluslu organizasyonlar yoluyla kendi görü lerinin ve politikalarının tanıtımlarını yapmaktadır. Afrika, özellikle de “tek ülke, tek oy” düzenindeki kurumlarıyla bu noktada önemli bir rol oynamaktadır. Bu sebeplerden ötürü, Türkiye Afrika’nın geni kaynaklarına ula mak ve uluslar arası platformda kendi politikalarına bir destekçi bulmak adına Afrika hükümetleriyle yakın ili kiler kurma yoluna gitmektedir.Đ te bu kısa ve uzun vadeli planlar ı ığında, Ba bakan AhmetMesut Yılmaz’ın hükümeti Haziran 1998’de Afrika’ya Açılım ve Eylem Planı’nı yürürlüğe koydu. Dı i leri Bakanı Đsmail Cem ve Dı i leri Sekreteri Korkmaz Haktanır’ın emirleriyle Dı i leri Bakanlığı, Afrika’ya açılım seferbirliğinin temellerini attı. Bu, aslında gelecek için oldukça pozitif bir adımdı164(Turkish Daily News,26.6.1998;http://www.mfa.gov.tr/turkiye-afrika-iliskileri.tr.mfa,2.7.2010). Ancak, Etiyopya Geçi Hükümeti ve Tansu Çiller Hükümeti iki ülke arasındaki tarihi ili kileri yeniden diriltmek için Afrika’ya Açılım Eylem Planı’nı yürürlüğe koymayı beklemedi. Etiyopya Askeri Cuntası’nın dü ü ünün iki yıl sonrasında, iki ülke 9 Eylül 1993 tarihinde Đzmir’de Ekonomik ve Teknik Đ birliği ve Ticaret Anla ması’nı imzaladı.Bkz. Tablo 3.Anla ma, geleneksel dostlukları ve i birliklerini daha da güçlendirme ve mütekabiliyet ve kar ılıklı yarar temelinde ticari ve ekonomik ili kileri daha da geli tirme, geni letme ve peki tirme isteklerinin sonucunda imzalandı. Anla ma, imza sahibi devletler arasındaki ticari ve ekonomik i birlikleri adına sürekli ve etkin büyüme ve çe itlendirme için uygun ve istikrarlı bir temel sağlama dü üncesiyle tasarlanmı tı.Bu anla ma, iki ülke arasında Mart 1967 yılında imzalanan ve daha az etkili sonuçlar doğuran ticaret anla masının ardından türünde imzalanan ilk resmi anla maydı. 1996’da Etiyopya Đstanbul’da Fahri Konsolosluk açtı. Varlık göstermediği yılların ardından Etiyopya’nın Türkiye’deki bu diplomatik mevcudiyeti, iki ülke arasındaki ikili ili kiler adına yeni açılımlara gebe oldu. anla maları 164 Bu durum, ilerleyen yıllarda iki ülke arasında birtakım ikili ve protokolleri Ayrıntılı bilgi için www.tasam.org.tr adresi ziyaret edilebilir. de beraberinde 190 getirdi(http://www.mfa.gov.et/Foreign_Policy_And_Relation/Bilateral/Turky.htm,10.10.20 08;http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/21767.pdf,11.10.2009). 191 Tablo 3 Etiyopya ile Türkiye Arasındaki Önemli Anla ma ve Protokoller,1993-2004 Anla manın Adı Ekonomik, Teknik Đ birliği ve Ticaret Anla ması Ticaret Heyetleri Arasında Anlayı Muhtırası Ticaret Odaları Arasında Đ birliği Anla ması Mutabakat Zaptı (Büyükelçi Numan Hazar’ın ziyareti vesilesiyle) Sağlık Alanında Đ birliği Anla ması Dı i leri Bakanlıkları arasında Siyasi Đ birliği Protokolü Milli Eğitim Bakanlıkları arasında Mutabakat Zaptı Eylem Planı (Dı i leri Bakanlıkları arasında) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Etyopya Su Bakanlığı arasında Mutabakat Zaptı Yatırımların Kar ılıklı Te viki ve Korunması Anla ması Karma Ekonomik Komisyonu I. Dönem Protokolü Etyopya Ulusal Ar ivleri ve Kütüphanesi Đdaresi ile T.C. Ba bakanlık Devlet Ar ivleri Genel Müdürlüğü Arasında Đ birliği Protokolü Uluslararası Uyu turucu ve Psikotrop Madde Kaçakçılığına Kar ı Đ birliği Anla ması Uluslararası Tehditçilik ve Örgütlü Suçlarla Mücadelede Đ birliği Anla ması Karma Ekonomik Komisyonu II. Dönem Protokolü Anadolu Ajansı ile Etyopya Haber Ajansı arasında Haber Deği imi Anla ması Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor Alanlarında Đ birliği Anla ması Addis Ababa’da bir TĐKA Program Koordinatörlüğü Ofisi (PKO) Kurulmasına Đli kin Uygulama Anla ması Kaynak, T.C. Dı i leri Bakanlığı Đmza Tarihi 9 Eylül 1993 18 Aralık 1997 19 Ağustos1998 5 Nisan 1999 13 Mart 2000 13 Mart 2000 13 Mart 2000 13 Mart 2000 16 Eylül 2000 16 Kasım 2000 16 Kasım 2000 11 Ocak 2001 28 Mart 2001 28 Mart 2001 28 Mart 2002 10 Ekim 2002 25 Haziran 2004 1 Ekim 2004 192 Bu dönemde ayrıca iki ülke arasında üst düzey ziyaretlere tanık olundu. Türkiye Dı i leri Bakanı Đsmail Cem’in davetleri üzerine, 13 – 15 Mart 2000 tarihlerinde Etiyopya Dı i leri Bakanı Ato Sıyum Mesfın Türkiye’ye resmi bir ziyaret düzenledi. Ziyaret sırasında, Etiyopya ve Türkiye arasındaki siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel ili kiler gözden geçirildi ve kar ılıklı çıkarlar dahilindeki bölgesel ve uluslar arası konular hakkında görü alı veri i yapıldı. Dahası, iki Dı i leri Bakanlığı arasında siyasi danı ma mekanizmasını tasarlayan bir i birliği anla masına imza atıldı(www.mfa.gov.et/,15.11.2009). Aynı yılın Kasım ayında, devamlı büyüme gösteren iki ülke ili kilerinde bir ba ka büyük geli me ya andı.Etiyopya Geçici Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında Đzmir'de 9 Eylül 1993 tarihinde imzalanan "Ekonomik ve Teknik Đ birliği ve Ticaret Anla ması"nın 11. maddesi ve Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında Ankara'da 13 Mart 2000 tarihinde imzalanan Mutabakat Zaptı uyarınca kurulan Etiyopya- Türkiye Karma Ekonomik, Ticari ve Teknik Đ birliği Komisyonu (KEK), 13-17 Kasım 2000tarihlerinde Addis Ababa'da birinci dönem toplantısını gerçekle tirmi tir.Toplantıda iki ülkenin yüksek mevkili delegeleri hazır bulundu. Etiyopya delegasyonunun ba ında Sanayi Bakanı Ato Kassahun Ayele bulunurken, Türk tarafının ba ında da Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler yer alıyordu. Đki ülke delegasyonu, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari i birlikleri konularını masaya yatırdı.Karma Ekonomik Komisyonu I. Dönem Protokolü, toplantının dördüncü günü imzalandı. Dahası, imza sahibi ülkelerden birinin diğer imza sahibi ülkenin topraklarında yatırımcılar vasıtasıyla daha büyük çapta yatırımlar adına uygun ko ulların yaratılması arzuları ve bu yatırımların çift taraflı olarak korunmasının ve desteklenmesinin tanınması, bireysel i giri imlerinin te viklerine olanak sağlayacağından ve yukarıdaki durumların da her iki imza sahibi ülkenin refahında artı değerler olu turacağından, aynı gün içerisinde Yatırımların Kar ılıklı Te viki ve Korunması Anla ması da imzalandı(www.mfa.gov.et/,15.11.2009;http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5156.html,13.1 .10). Mehmet Keçeciler ayrıca Etiyopya Ba bakanı Ato Meles Zenavi ile görü tü ve Ba bakan’dan Etiyopya’da yatırımlar adına Türk giri imcilerinin aktif katılımlarını 193 beklediği mesajlarını aldı. Aynı zamanda, Mehmet Keçeciler Etiyopya Dı i leri Bakanı Ato Sıyum Mesfın ile de görü tü ve ondan sulama ve hidroelektrik güç jenerasyonları ba lıklarında Türkiye’nin engin tecrübelerinden yararlanmak istediklerini öğrendi.Sıyum Mesfın konu masına, “Etiyopya-Türkiye Karma Ekonomik Komisyonu Toplantısı, iki ülke arasındaki mevcut ikili ili kileri sağlamla tırmada yardımcı olacaktır” sözlerini de ekledi.Đki ülke arasındaki kar ılıklı ili kiler büyümeye ve geni lemeye devam etti. Bu durum, 11 Ocak - 28 Mart 2001 tarihleri arasında sırasıyla Ba bakanlık Devlet Ar ivleri Genel Müdürlüğü ile Etiyopya Ulusal Ar ivleri ve Kütüphanesi Đdaresi Arasında Đ birliği Protokolü’nün, Uluslararası Uyu turucu ve Psikotrop Madde Kaçakçılığına Kar ı Đ birliği Anla ması’nın ve Uluslararası Tehditçilik ve Örgütlü Suçlarla Mücadelede Đ birliği Anla ması’nın imzalanmasıyla resmiyete dökülmü oldu.Mart 2002’de II. Dönem Karma Ekonomik Komisyonu Ankara’da toplandı ve bu ikinci toplantıya istinaden bir protokol imzalandı. Buna müteakip olarak, 10 Ekim 2002’de Anadolu Ajansı ile Etiyopya Haber Ajansı arasında Haber Deği imi Anla ması imzalandı(http://www.mfa.gov.tr/turkiyeetyopya-siyasi-iliskileri.tr.mfa,9.6.2010). 2003’te Etiyopya hükümeti “Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Dı Đli kiler ve Güvenlik Politikaları ve Stratejileri”ni yayınladı. Bu, Etiyopya tarihindeki ilk kapsamlı dı politika yayınıydı. Bu yeni politikanın felsefesi ve özü önsöz kısmının birinci paragrafında özetlenmi tir: “Ku kusuz hızlı ekonomik geli me, demokratikle me ve barı , kendini sefaletin ve geri kalmı lığın pençesinde bulmu bir ülke için hayatta kalmak için temel unsurlardır. Bu sebepten ötürü, hükümet varolu umuz ve esenliğimiz için elzem olan konulara öncelik veriyor.Hükümetimizin çizdiği politika istikametinde bu gerçekleri göz önünde tutmadığı takdirde, milli var olu umuz ve güvenliğimiz büyük tehlikeler içine girer. Bu konuda, açıkça görülüyor ki dı ili kilerimiz, güvenlik politikalarımız ve stratejilerimiz yalnızca sefalete kar ı verilen sava a ve hızlı ekonomik büyümeye, demokrasiye ve barı a katkı yaptığı sürece anlamlı olur. Hedeflerimizin farkına varmazsak, ülkemizin büyük bir istikrarsızlığa sürükleneceğini ve güvenliğimizin ve var olu umuzun tehlike altında öngörmek güç olacağını değildir(http://www.mfa.gov.et/Foreign_Policy_And_Relation/Bilateral/Turky.htm,2.3.200 8). Yeni dı politikada büyük bir öneme mazhar olan bölgelerden biri de Orta Doğu’dur. Politika dokümanında ayrıca unlara değinilmi tir: 194 “Orta Doğu, coğrafi yakınlıktan ötürü tarihimizi hem olumlu hem de olumsuz yönden etkilemi tir. Aslında, Orta Doğu’nun Etiyopya üzerindeki etkileri diğer Afrika ülkelerinden daha belirgindir. ..Orta Doğu güvenliğimize birinci elden etkide bulunan bir bölge. Doğrudan veya dolaylı olarak, ekonomik geli imimizde azımsanmayacak etkiler eder. Dolayısıyla, Orta Doğu dı ili kilerimiz ve ulusal güvenliğimiz açısından özel noktalardan biridir.Orta Doğu’ya yönelik sürdürülen politikalar, ekonomimizin biçim deği ikliği ve demokrasi in amızda azami gayreti göstermemiz gereken bir yön çizmelidir. Demokrasimizin geli iminin önündeki engelleri ele alma, müzakereler, tolerans ve siyasi ve diplomatik seçenekleri öne sürme yoluyla ihtilaflara son verme çalı malarında mihenk ta ını olu turmalıdır. Đli kilerdeki geli imimize pozitif etki edecek tüm elementleri büyütmeli ve kullanmalıyız. Dahası, Orta Doğu’ya yönelik politiklar bilgiye dayanmalıdır ve uygun ara tırma ve çalı malarla desteklenmelidir. Hiç bir ekilde duygularla ve kaprislerle yönlendirilmemeliyiz. Politikamız ili kilerimizin geli imini kısıtlayan sorunların negatif etkilerini azaltmada yoğunla malıdır. Bizimkisi her bir Orta Doğu ülkesinin özel durumlarını göz önünde bulundurarak kayda değer detay arz eden bir politika olmalı…” (http://www.mfa.gov.et/Foreign_Policy_And_Relation/Relations_With_Countries_ Middle_East_Turkey_Iran.php,2.3.2008). Yüz yıllık modern Etiyopya diplomasi tarihinde ilk kez, Etiyopya hükümeti Türkiye’ye kar ı, Türkiye’yi Soğuk Sava sonrası dönemde en yakın partneri olarak görmek suretiyle, belirli bir dı politika dizayn etmi tir. Etiyopya’nın Türkiye’yle yakınla ması konusunda yeni politikada unlar mevcuttur: “Türkiye, Orta Doğu’ya coğrafi yakınlığı olan ve büyük bir nüfusa ve görece geli mi bir ekonomiye sahip bir ülkedir. Ayrıca Türkiye bir demokrasi in a etmeye kendini adamı ülkelerden biridir. Kendi milli güvenliğimiz açısından herhangi bir tehlike te kil etmez. Günümüzde, Etiyopya ile Türkiye arasında iyi ili kiler kurmada herhangi bir engel görmemekteyiz. Türkiye’nin geni piyasası ve nispeten geli mi ekonomisi, kendi geli memize önemli bir katkı sağlayabilir. Su kaynaklarının tüm ülkeler arasında e it payla ımını savunması ve dini a ırılıkçılığın kar ısında yer alması, Türkiye’nin Etiyopya’ya kar ı gösterdiği iyi niyeti gösterir. Aramızdaki tek sorun, kurulabilecek ekonomik ili kiler açısından tüm olanaklara sahip olmamıza rağmen, henüz yüzeyden derine inememi olmamızdır.Son zamanlarda kayda değer bir ekonomik geli ime sahip olan geni piyasasıyla, Türkiye bize uzak olmayan bir ülkedir. Bazı alanlarda bir yatırım ve teknik destek kaynağı olarak temsil sunmaktadır. Bu ve Etiyopya’ya kar ı gösterdiği iyi niyet göz önüne getirildiğinde, bizlerin Türkiye’ye kar ı ekonomiyi temel alan güçlü bağları kurucu bir politika olu turmamız önem te kil eder. Ekonomik diplomasi Türk yatırımcıların Etiyopya’ya davet edilmesine, ürünlerimizin tanıtımına ve Etiyopya ve Türk i çevreleri arasında sıkı bağların kurulmasına odaklanmalıdır. Diplomatik 195 ve siyasi ili kilerin yoğunla tırılması için gayret göstermeli ve bazı alanlarda da teknik destek kazanmaya çalı malıyız. unu göz önünde bulundurmalıyız ki, Türkiye ile olan ili kilerimiz büyük bir geli me potansiyeline sahiptir; ancak henüz yeterli ilgiyi görememi tir(a.g.e.,http://www.mfa.gov.et/Foreign_Policy_And_Relation/Relations _With_Countries_Middle_East_Turkey_Iran.php,2.3.2008). Yeni Etiyopya dı politikası, Afrika’yla olan ili kileri büyütme ilgisinde olan Türkiye’yle denk geldi. Ankara’nın Afrika’ya kar ı ilk ciddi ilgisi 1998 yılına dayansa da, bu giri im AKP’nin (Adalet ve Kalkınma Partisi) 2002 yılında hükümeti devralmasıyla daha görünür hale geldi. Yakın zamana dek Türkiye’de açlık, sefalet ve çatı ma görüntüleriyle bilinen Afrika, gitgide bir umut kıtası ve potansiyel ekonomik ve siyasi partner olarak nitelenmeye ba ladı. Đkili ili kileri güçlendirmek adına her iki taraftan da yükselen ilginin sonucunda, 2004 yılında iki yeni anla maya imza atıldı. Bunlar, 25 Haziran ve 1 Ekim 2004 tarihlerinde imzalanan Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor Alanlarında Đ birliği Anla ması165 ve Addis Ababa’da bir TĐKA Program Koordinatörlüğü Ofisi (PKO) Kurulmasına Đli kin Uygulama Anla ması idi(http://www.mfa.gov.tr/turkiye-etyopyasiyasi-iliskileri.tr.mfa,9.6.2010). Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor Alanlarında Đ birliği Anla ması’nın 25 Haziran 2004 tarihinde imzalanmasının ardından, Addis Ababa’daki Türkiye Büyükelçiliği tarafından özel bir etkinlik düzenlendi. 13 Ekim 2004’teki bu etkinlikte, Addis Ababa’daki müzik severler ünlü Türk piyanist Đdil Biret’in konseriyle mest edildi. Bu konser, Đdil Biret’in Etiyopya dinleyicisine verdiği ikinci konserdi. Daha önce de belirtildiği gibi, Biret’in ilk konseri 1966’da yapılmı tı. Bununla birlikte, her iki konserdeki amaçlar aynıydı. 1966’daki emsali gibi, bu konser de müzik ve kültürel programlarla iki ülke ili kilerini geli tirme hedeflerini içinde barındırıyordu(http://addisababa.emb.mfa.gov.tr/,13.11.2010). 165 Đki hükümet arasındaki Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor Alanlarında Đ birliği Anla ması’nda da belirtildiği gibi, iki taraf son yıllarda kültür, eğitim ve bilim alanlarındaki deği toku lar ve i birliklerinde gözle görülür ba arıların altına imza attı.Türkiye, bendeniz gibi ara tırmacıların da dâhil olduğu, elliden fazla lisans ve lisansüstü öğrencisine ev sahipliği yapmaktadır. Bkz.www.mfa.gov.et/,15.11.2009. 196 Đki ülke ve halk arasındaki ili kileri güçlendirmek adına düzenlenen kültürel aktiviteler söz konusu olduğunda, Büyükelçi Kenan Tepedelen önemli bir yere sahiptir.Elimizdeki bulgular ile, 1935-2011 tarihleri arasında Etiyopya’da görev alan Türk büyükelçilerinin arasında Büyükelçi Kenan Tepedelen’in organizasyonlar aracılığıyla iki ülke arasındaki kültürel ili kileri geli tirmek adına en fazla zamanı harcamı ahsın olduğu ortaya konulmu tur.Etiyopya ve Türkiye arasında kültürel köprüler in a etmek amacıyla, Addis Ababa’ya varı ından iki yıl sonra Tepedelen piyanist Hande Dalkılıç ve keman sanatçısı Cihat A kın’ın sahne aldığı bir etkinlik tertip etti. Konser 27 Kasım 2003 tarihinde Addis Ababa’daki Rusya Federasyonu Büyükelçiliği Konser Salonu’nda düzenlendi. Bir sonraki yıl da benzer etkinlikler gerçekle tirildi. Tepedelen 2004 yılında bir Etiyopyalı gazeteciye: “Etiyopya’daki mevcudiyetim boyunca kültürel aktivitelere de eğilmeye çalı tım. Örneğin, önde gelen Türk piyanistlerinden olan Gülsin Onay, Đdil Biret ve Hüseyin Sermet, farklı sahnelerde Etiyopya dinleyicisine konserler verdi. Đdil Biret’in geçen yıl Addis Ababa’daki resitali, kendisinin buradaki ikinci performansı olduğu için beni duygulandırdı. Biret’in Etiyopya’daki ilk konseri, Đmparatorluk rejiminin sürdüğü 1966 yılında gerçekle mi ti ve o sıralar rahmetli babam burada Büyükelçilik görevinde bulunmaktaydı” ifadelerini aktardı(Capital,14.11.2005;http://addisababa.emb.mfa.gov.tr/,13.11.2010). Bu kültürel etkinliklerle birlikte, 2004 yılında Etiyopya-Türkiye ili kilerinde tarihsel öneme sahip bir geli me daha ya andı. Bu geli me, Uluslararası Neca i Türk Okulları’nın Addis Ababa’da kurulmasıydı. Okullar, isimlerini Đslam dünyasında Neca i ismiyle anılan VII.yüzyıl Etiyopya Kralı Ashama’dan almaktaydılar. Sloganlarının “sevgi ve bilginin kucaklandığı yer” olduğu okullar, Türk-Đslam alimi Fethullah Gülen’in yanda ları tarafından kurulmu ve yönetilmektedir(http://www.nejashiturkishschools.com/main.asp?ID=1&CID=6,1.5.11) Türkiye dı ında çok da fazla tanınmayan Gülen, Türkiye’de milyonlarca taraftarı tarafından ho görülü ve modern bir güç olarak bilinmektedir.Bununla birlikte, bir takım laik Türkler Gülen hareketini Osmanlı nostaljisine minnettar bir siyasi olu um olarak görmektedir(Eldridge,2007:25-27).Türkiye’de,Gülen’in fikirleri yönetimdeki AK Parti’nin zeminini olu turan sadık i ve meslek grupları tarafından destek görmektedir. Ancak son yıllarda Gülen hareketi, 115’ten fazla ülkedeki 500’den fazla özel okulların da dâhil olduğu, bağlı organizasyonlar ve enstitüler vasıtasıyla küresel bir ağ 197 olu turmu tur.Etiyopya’da, ülkede filizlenen Türk yatırımlarıyla el ele güç kazanan Gülen okulları, hem Müslüman hem de Hıristiyan öğrencilere öğretim sağlamakta ve matematikten bilime ve Đngiliz Edebiyatı’na kadar uzanarak ve Đngilizce dilinde ders imkânları vererek, ulusal müfredata uyum göstermektedir(http://www.irishtimes.com/newspaper/world/2010/0128/1224263289907.ht ml,3.1.2010). Addis Ababa'da 4 ayrı binada 545 öğrencisi ile eğitim faaliyetlerine devam eden Uluslararası Neca i Türk Okulları, kısa bir süre içerisinde Etiyopya’daki en büyük yabancı sermayeli okullardan biri konumuna yükselmi tir.Türk öğretmenler, ısrarla i lerinin Đslam propagandası yapmak olmadığını söylemektedirler; okullarda ne Đslam ne de Gülen’in fikirleri öğretilmektedir(http://www.nejashiturkishschools.com/main.asp?ID=1&CID=6,1.5.11). Neca i Türk Okulları Genel Müdürü Murat Yıldırım: “Yapmak istediğimiz, kendi tutumuzla bir örnek te kil etmektedir” ifadelerini kullanmı tır.Okul, bir miktar yatılı ve yatısız öğrenciye tam burs imkanları sağlamaktadır.Ödemeler, üyelerinin Türkiye’nin bir takım önde gelen i adamlarından olu tuğu Gülen ağı tarafından kar ılanmaktadır(http://www.irishtimes.com/newspaper/world/2010/0128/1224263289907. html,3.1.2010). Daha önce de belirtildiği gibi, son yıllarda Afrika kıtasıyla ili kileri güçlendirmek adına Türkiye tarafından artan bir ilgi söz konusudur. Türkiye, 1998 yılından beri “Afrika’ya Açılma Politikası”nı uygulamaya devam ediyor. AKP’nin 2002’de iktidara gelmesinin ardından bu politika daha tutarlı ve geli mi ekilde uygulanmaya devam ediyor. Türkiye, 2005 yılını “Afrika Yılı” olarak ilan etti.Bu beyannameyi, Etiyopya-Türkiye ili kilerinde bir dizi tarihi geli melere sebep oldu. Örneğin sadece 13 ocak 2005’te bir çok protokol ve anla ma imzalandı.Bkz.Tablo 4. 198 Tablo 4 Etiyopya ile Türkiye Arasındaki Önemli Anla ma ve Protokoller,2005-2011 Anla manın Adı Karma Ekonomik Komisyonu III. Dönem Protokolü Hava Ula tırma Anla ması Sivil Havacılık görü meleri sonucunda iki ülke arasında Tarifeli seferler düzenlenmesine olanak sağlayacak Mutabakat Muhtırası Deniz Ta ımacılığı Alanında Đ birliğine Mütedair Mutabakat Zaptı Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anla ması Dı i leri Bakanlığı Stratejik Ara tırmalar Merkezi ile Etyopya Uluslararası Barı ve Kalkınma Enstitüsü Arasından Mutabakat Muhtırası Askeri Alanda Đ birliği Çerçeve Anla ması Dı i leri Bakanlıkları Eğitim Merkezleri Arasında Eğitim Alanında Đ birliğini Öngören Mutabakat Zaptı Dördüncü Dönem Karma Ekonomik Komisyonu Toplantısı Mutabakat Zaptı Standard Enstitüleri Arasında Đ birliği Protokolü Tarım Alanında Teknik Bilimsel ve Ekonomik Đ birliği Protokolü Turizm Alanında Đ birliği Anla ması Karma Ekonomik Komisyonu V. Dönem Protokolü Bilimsel ve Teknolojik Đ birliği Anla ması Vize Muafiyeti Anla ması Kaynak, T.C. Dı i leri Bakanlığı Đmza Tarihi 13 Ocak 2005 13 Ocak 2005 25 Ocak 2005 27 Ocak 2005 2 Mart 2005 2 Mart 2005 25 Nisan 2006 10 Temmuz 2006 18 Ocak 2007 18 Ocak 2007 8 ubat 2007 8 ubat 2007 9 Ocak 2009 4 Haziran 2010 16 Aralık 2011 Etiyopya- Türk Ekonomik, Ticaret ve Teknik Đ birliği Karma Komisyonu Üçüncü Dönem Toplantısı 11-13 Ocak 2005 tarihleri arasında Addis Ababa'da yapılmı tır.Türk Heyetine Ula tırma Bakanı Binali YILDIRIM ve Etiyopya Heyetine Gelirler Bakanı Ato Getaçew BELAY ba kanlık etmi lerdir.Toplantı, Karma Ekonomik Komisyonu III. Dönem Protokolü’nün imzalanmasıyla sona erdi166. 166 “Ziyareti süresince,Sayın Binali YILDIRIM Etiyopya Federal Cumhuriyeti Ba bakanı Sayın Meles ZENAWI tarafından kabul edilmi ve Altyapı Bakanı Dr. Kassu ILALA, Madencilik Bakanı Sayın Mohammad DIRIR, Maliye ve Ekonomik Geli me Devlet Bakanı Dr. Mulu KETSELA ve Su Kaynakları Bakan Yardımcısı Sayın Mesfin TEGENE ile görü melerde bulunmu tur…Karma Komisyon Üçüncü Dönem Toplantısı iki tarafın ticari ve ekonomik ili kilerini daha da artırma yönündeki istek ve kararlılıklarını yansıtan dostane ve kar ılıklı anlayı atmosferinde gerçekle tirilmi tir…” Ayrıntılı bilgi için www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2005/06/20050609-3.htm adresi ziyaret edilebilir. 199 Dostluğun olu turulması ve korunması ve iki ülke halkları arasında i birliklerinin ve uzla ının tohumlarının atılması için hava ula ımının önemi tasdik edildi ve iki ülke arasında 13 Ocak 2005 tarihinde Hava Ula ımı Anla ması imzalandı.Bunu sırasıyla 25 ve 27 Ocak 2005 tarihlerinde Sivil Havacılık görü meleri sonucunda iki ülke arasında Tarifeli seferler düzenlenmesine olanak sağlayacak Mutabakat Muhtırası ve Deniz Ta ımacılığı Alanında Đ birliğine Mütedair Mutabakat Zaptı izledi(http://www.mfa.gov.tr/turkey_s-economicrelations with-etiopia.en.mfa,9-8-2010). Mart 2005’te Etiyopya-Türkiye ili kilerinde tarihsel önem ta ıyan bir geli me oldu. Bu geli me, T.C. Ba bakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 1–2 Mart 2005 tarihlerinde Etiyopya’ya yaptığı resmi ziyaretti. Etiyopya ve Güney Afrika’ya düzenlediği be günlük ziyareti sırasında, Erdoğan büyük bir hükümet ve i dünyası delegasyonun ba ını çekerek 1 Mart Salı gününün ak amında Etiyopya ba kenti Addis Ababa’ya vardı. Erdoğan, Bole Uluslar arası Havalimanı’nda Etiyopyalı meslekta ı Meles Zenavi tarafından kar ılandı. Ekvator çizgisinin altına inen ilk Türk Ba bakanı olan Erdoğan, resmi görü melerinin birinci turunu, Çar amba sabahı Ba bakan Meles Zenavi ve Etiyopya Cumhurba kanı Gırma Wolde Giyorgis ile gerçekle tirdi(Ethiopian Herald,2.3.2005). Erdoğan ile Meles Zenavi, ba ba a ve heyetlerarası görü melerin ardından ortak basın toplantısı düzenlediler.Đki ba bakan gazetecilere ikili ili kilerin ve bölgesel ve uluslar arası konuların tüm hamleleri üzerinde fikir alı veri i yaptıklarını söylediler.Erdoğan : “Etiyopya`nın ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmak, bu konudaki tecrübeleri aktarmak istediklerini vurguladı. Kapalı olan Etiyopya Büyükelçiliği`nin en kısa zamanda Ankara`da açılacağını kaydeden Erdoğan, açılı ta Zenawi`nin de Türkiye`de olacağını kaydetti. Ba bakan, ili kilerde bir dönüm noktası ya anacağını, ekonomik ve siyasi hedeflere ula mak için çalı maların yoğunla tırılacağını vurguladı”(Zaman,3.3.2005). Erdoğan: ''Arzumuz, aramızda Türk-Etiyopya Đ Konseyi'ni kurmak ve yatırım alanlarını ve bir yol haritasını belirlemek suretiyle bir adım atmaktır'' dedi.Erdoğan, öyle devam etti: ''Buradaki yatırmalara müteahhitlik firmalarımızın katılması mümkün. Bu konuda da ciddi birikime sahip müteahhit firmalarımız var. Aynı ekilde tarım 200 noktasında Etiyopya'nın çok önemli imkanları var. Bu konuda da teknik birikimimizi aktarma sözü verdik. Tarım ürünleri sanayiini kurmak üzere çalı malar yapılmasını istiyoruz. Bir diğer mü terek adım da udur: Üçüncü ülkelerde mü terek yapılacak yatırımlarla ilgili bir dayanı ma sürecini ba latmak istiyoruz. Bugünkü ba lattığımız çalı manın i adamlarıyla yapılacak toplantıyla geleceğe yönelik geli meler yaratacağına inanıyor ve en kısa zamanda Sayın Ba bakan'ı ülkemizde görmek istiyoruz. Bu üst düzey çalı malarla birlikte özellikle i adamlarımızın geli gidi lerinin süreklilik arzetmesi, Türkiye-Etiyopya ili kilerini çok zengin kılacaktır.''(Hurriyet,3.3.2005) Meles Zenavi ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'ye uygulanan izolasyonların kaldırılmasının görü mede gündeme gelip gelmediği, Etiyopya'nın bu konuda giri imde bulunup bulunmayacağı ve enerji alanında somut projeler olup olmadığı' soruları yanıtlarken öyle konu tu: ''Genel Sekreter'in barı planını Kıbrıs Türkleri'nin onayladığını, kabul ettiğini not ettik ve Kıbrıs Türkleri'nin barı tan yana olan tutumlarının te vik edilmesi gerektiğini, cezalandırılmaması gerektiğini tespit ettik.Doğal kaynaklarla ilgili somut adımlar atılacak. Geçmi ten çok fazla oranda Türk bilgi birikiminin bizimle payla ılması gerektiğini dü ünüyoruz.Bu bilgi birikiminin deneyimin payla ılması çerçevesinde hem ikili çalı acağız hem Sudan'a da birlikte üçlü çalı mamız söz konusu'' (Milliyet,3.3.2005). Meles Zenavi, bir ba ka soruyu yanıtlarken de görü medeuluslararası teröre kar ı mücadelehakkında konusunun da gündeme geldiğini belirterek ''Türkiye ve Etiyopya hem bölgesel hem uluslararası terörizme kar ı güvenlik konusunda i birliği içindedir ve bu i birliğini de artırma kararı aldık'' diye konu tu167(Milliyet,a.g.e.). Erdoğan ayrıca Türk Đ birliği ve Koordinasyon Ajansı’nın (TIKA) Addis Ababa ofisini açtı ve Etiyopya Uluslararası Barı 167 ve Kalkınma Enstitüsü’nün düzenlediği konferansa Ortak basın toplantısında savunma sanayii konusunda i birliğine gidilmesi için mutabakata vardıklarını açıklamaları Etiyopyalı Etiyopyalıbasın mensupları için sorun oldu. Gazeteciler, “Türkiye ile ne tür konularda savunma i birliğinin yapılacağını sordu. Zenawi, genel anlamda bir i birliğinin olacağını söylerken gazetecilerin konuyla ilgili soruları ısrarlı bir ekilde sürdü. Bunun üzerine Zenawi `Đ birliği güvenin göstergesi. Ama bu siz gazetecilerin hayal gücünü artırarak, Etiyopya`nın askeri gücünü artırması çabası içinde olduğu etkisi yaratmasın. Bölgedeki tansiyon açısından bunu belirtmek istiyorum` açıklaması yapma gereği duydu”.Bkz.Zaman,3.3.2005 201 katıldı168.TĐKA, ba langıçta Orta Asya, Kafkasya ve Balkanlardaki deği im süreci geçiren devletlere yardım amacıyla olu turulmu bir kurulu tu. Ancak, 2003’ten sonra kendini daha küresel bir yardım ajansı olarak dönü türdü ve operasyon sahalarını da geni letti. Bu geni leme içinde yer alan bir bölge de Afrika’ydı. Kıtadaki ofisler aracılığıyla, Türkiye Afrika’daki i birliklerini geni letmeyi amaçlıyor ve hâlihazırda üç yerel ofisi 37 Afrika ülkesine projeler sağlamaktadır. Türkiye aynı zamanda TĐKA aracılığıyla Afrika’ya teknik destek vermeye söz vermi tir ve diğer Afrika ülkelerinde de bağlı bir ofis açmak suretiyle bir takım öncelikler temelinde Afrika’yla olan i birliklerini sağlamla tırmayı hedeflemektedir. Cumhurba kanı Gül, bu önceliklerin, “sağlık, eğitim, ziraat, çevre, altyapı ve kapasite 169 söylemi tir yükseltimi” alanlarında olduğunu (http://www.tika.gov.tr/5.4.2010). Erdoğan’ın tarihe geçen ziyaretinin yanı sıra, 2005 yılı kültürel öneme sahip iki geli meye de sahne oldu. Addis Ababa'da 2 - 22 Mayıs 2005 tarihlerinde gerçekle tirilen "Avrupa 2005 yılı Film Festivali’ne yönetmenliğini Yusuf Kurçenli'nin yaptığı ve ba rollerini Türkân oray ile Kadir Đnanır'ın payla tıkları "Gönderilmemi Mektuplar" adlı Türk filmi 168 Ziyaret sırasında iki ülke maliye bakanı tarafından, kar ılıklı yatırımları artırmayı amaçlayan ve çifte vergilendirmeyi önleyen bir anla ma imzalandı.Aynı zamanda,T.C. Dı i leri Bakanlığı Stratejik Ara tırmalar Merkezi ile Etiyopya Uluslararası Barı ve Kalkınma Enstitüsü Arasından Mutabakat Muhtırası da imzalandı.Bkz. www.mfa.gov.et/,15.11.2009. 169 Hedefleriyle kıyaslayacak olursak, Addis Ababa’daki TĐKA Ofisi pek çok konuda ba arılar kaydetmi tir. Türkiye Dı i leri Bakanlığı’na göre, TĐKA Ocak 2005-Nisan 2010 tarihleri arasında u ana ba lıklarda ba arılar kaydetmi tir: “TĐKA Addis Ababa Program Koordinatörlüğü tarafından Ocak 2005 ile Nisan 2006 arasında tamamlanan 17 proje kapsamında 45 Etyopyalı uzman/görevlinin ülkemizde kısa dönemli teknik eğitim almaları veya fuar, konferans gibi etkinliklere katılmaları sağlanmı tır.Ümit Hekimleri Derneği adlı sivil toplum kurulu umuz tarafından 19-22 Ekim 2009 tarihlerinde Etyopya’nın Oromya bölgesinde sağlık tarama faaliyeti gerçekle tirilmi tir. TĐKA’nın Addis Ababa Ofisi’nin gözetiminde düzenlenen faaliyet kapsamında, farklı alanlarda uzman toplam 37 doktorumuz tarafından toplam 4200 hasta muayene edilmi ve 30 ameliyat gerçekle tirilmi tir.2009 yılı Kurban Bayramı vesilesiyle, TĐKA Addis Ababa Ofisi tarafından Etyopya’nın on farklı bölgesinde toplam 120 bin dolara baliğ, 3 bin ba kurban kesilmi tir.TĐKA ile Karadeniz Sağlık Mensupları Derneği (KARSAMED) i birliğinde Etyopya’nın Adwa ehrinde 26 ubat-07 Mart 2010 tarihleri arasında bir sağlık projesi gerçekle tirilmi tir.TĐKA ile Tıp Ara tırmaları Derneği (TAD) i birliğinde Etyopya’nın Harar bölgesinde 1-9 Nisan 2010 tarihleri arasında bir sağlık taraması yapılmı tır.”Bkz. http://www.tika.gov.tr/;http://www.mfa.gov.tr/turkiye-etyopya-siyasiiliskileri.tr.mfa,9.6.2010. 202 ile i tirak edildi. Anılan film, Festival kapsamında gösterilen 24 film arasında en çok izlenen 6. film oldu. Ayrıca, ünlü Türk piyanisti Hüseyin Sermet tarafından 23 Eylül 2005 tarihinde Addis Ababa'da bir resital verildi. Kordiplomatik olan ve Etiyopyalı müzikseverlerin yoğun ilgi gösterdiği resitalde Schumann, Mendelssohn ve Moussorgsky'den bazı eserler seslendirildi. Açıkçası, bu iki etkinlik katılımcılara yalnızca Türk film endüstrisinin seviyesini ve Türk halkının zengin müzikal altyapısını göstermekle kalmadı; ayrıca da iki ülkeyi ve halkı bağlamak adına bir köprü görevi gördü(http://www.mfa.gov.tr/data/DISPOLITIKA/TANITIM/2005yilinda_gerceklestirilen_ etkinlikler.pdf,8.9.2009). Erdoğan’ın Etiyopya’ya yaptığı ziyareti, 21 Nisan 2006 tarihinde Etiyopya Büyükelçiliği’nin Ankara’da yeniden açılması izledi. Etiyopya Büyükelçiliği’nin yeniden açılı ı iki ülke arasındaki ili kilerde yeni bir dönem ba lattı ve ikili ili kilerde ve i birliklerinde olumlu ortamlar olu turdu. Bu tarihi olayı, bir ba ka önemli geli me izledi. Đki ülke ve halkları arasındaki ili kileri daha da geli tirmek adına, Türk Hava Yolları 22 Nisan 2006 tarihinden itibaren Sudan ba kenti Hartum üzerinden Addis Ababa seferlerini ba lattı. Söylemeye bile gerek yok ki, bu iki geli me iki ülkeyi ve halklarını daha da yakınla tırdı170(www.mfa.gov.et/,15.11.2009). 2006 yılı ayrıca iki ülke arasında bir çerçeve anla masının ve bir mutabakat protokolünün imzalanmasına tanıklık etti. Bunlar, 25 Nisan ve 10 Temmuz 2006 tarihlerinde imzalanan Askeri Alanda Đ birliği Çerçeve Anla ması171 ve Dı i leri Bakanlıkları Eğitim Merkezleri 170 2006 ve 2008 arasında Türk Havayolları, Hartum’dan aktarmalı olarak, Addis Ababa-Đstanbul arasında haftada yalnızca üç uçu seferi düzenliyordu. Daha sonraları, Đstanbul’dan Addis Ababa’ya direkt uçu lar ba ladı ve imdileriyse direkt ve günlük seferler ba ladı. 7 Kasım 2010’dan itibaren Türk Havayolları Addis Ababa-Washington seferlerini, Đstanbul’da üç saat aktarma yaparak, haftada be kez düzenlemektedir. Etiyopya’daki Türkiye Büyükelçisi Ali Rıza Çolak’a göre, Türk Havayolları’nın Etiyopya Havayolları ile hâlihazırdaki i birlikleri önümüzdeki yıllarda artarak sürecektir.Bkz.Capital,21.8.2010;Ayrıntılı bilgi için http:http://www.turkishairlines.com/trtr/kurumsal/duyurular/4378/turk-hava-yollari-etiyopya-havayollari-ortak-ucus-anlasmasi.aspx sayfası ziyaret edilebilir. 171 Askeri Alanda Đ birliği Çerçeve Anla ması, Ankara’da Türk Genelkurmay Ba kanı Gen. Hilmi Özkök ve Etiyopyalı meslekta ı General Samora Yunus tarafından imzalandı. Anla manın imza seremonisinde Özkök, “Ordularımız arasında kurulan yeni i birliği, dostluk bağlarımıza katkı 203 Arasında Eğitim Alanında Đ birliğini Öngören Mutabakat Zaptı’ydı(http://www.mfa.gov.tr/turkiye-etyopya-siyasi-iliskileri.tr.mfa,9.6.2010). Dördüncü Dönem Karma Ekonomik Komisyonu Toplantısı, 18-19 Ocak 2007’de Ankara’da yapıldı. Đki günlük toplantı sırasında, var olan ticari, ekonomik ve finansal ili kilerin daha da geli tirilmesi ve endüstri, ula ım, tarım, in aat, danı manlık, standardizasyon, su kaynakları ve teknik i birliği alanlarında i birlikleri olu turulması yönünde fikir alı veri leri ve detaylı görü meler yapıldı. Toplantı, Dördüncü Dönem Karma Ekonomik Komisyonu Toplantısı Mutabakat Zaptı’nın ve Standard Enstitüleri Arasında Đ birliği Protokolü’nün imzalanmasıyla sona erdi(www.mfa.gov.et/,15.11.2009) ubat 2007’de Etiyopya-Türkiye ili kilerinde bir ba ka önemli geli me ya andı. Etiyopya Ba bakanı Meles Zenavi 8-10 ubat 2007 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etti. Ziyaretin amacı, Ba bakan Erdoğan’ın Mart 2005’te Etiyopya’ya düzenlemi olduğu ziyarete bir kar ılık vermek ve iki ülke arasında hâlihazırdaki ili kileri daha da ilerletmekti.Ba bakan Meles Zenavi’nin ziyareti, bir Etiyopya liderinin ba bakanlık mertebesinde Türkiye’ye düzenlediği ilk ziyaretti. Etiyopya delegasyonun içinde üst düzey hükümet memurları ve tekstil, in aat, deri üretimi ve tahıllar ve yağlı tohumlar, bahçecilik ve çiçekçilik gibi zirai endüstrilere yatırımlar yapan yirmi bir i adamı da bulunuyordu. Temaslarının arasında, Meles Cumhurba kanı Ahmet Necdet Sezer tarafından ağırlandı ve Türk meslekta ı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer üst düzey memurlarla görü tü. Đki ba bakan, delegeler arasında kar ılıklı, bölgesel ve uluslar arası konuları masaya yatırmadan önce yakla ık bir saat boyunca birebir görü mede bulundu(a.g.e.,www.mfa.gov.et/,15.11.2009). sağlayacaktır” dedi. Bu arada, Etiyopyalı General Samora Yunus Etiyopya Silahlı Kuvvetleri’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin büyük tecrübesinden yararlanacağını ve Türk modelini uygulayarak söyledi.Ayrıntılı bilgi için güçlü bir Etiyopya’nın olu turulacağını http://www2.tbmm.gov.tr/d23/1/1-0737.pdf-Askeri Alanda i birliğineadresi ziyaret edilebilir. 204 Đki Ba bakan,ba ba a ve heyetlerarası görü melerin ardından ortak basın toplantısı düzenlediler.Ortak basın toplantısında, Etiyopya Ba bakanı ile olan görü mesi hakkında Ba bakan Erdoğan u açıklamada bulundu: “Etiyopya ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin 150 milyon dolardan süratle 500 milyon dolara çıkarılması konusunda Sayın Ba bakan ile mutabakata varmı durumdayız.”Erdoğan, öyle devam etti: ''Aramızdaki bu kar ılıklı ziyaretlerin bundan sonraki süreçte de aynı ekilde devam etmesi konusunda mutabık kaldık. Đki ülke arasında çifte vergilendirmenin önlenmesi konusunda da atılmı bir adım var. Bizde komisyondan geçti. imdi Genel Kurulda. Genel Kurulda da onaylanarak Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anla ması çıkacaktır. Bu da aramızdaki ekonomik süreci daha da hızlandıracaktır”(Milliyet,9.2.2007). Erdoğan ayrıca, Türkiye’nin Afrika’yla daha sağlam bağlar kurma giri imlerinin bir parçası olarak, Türkiye’nin Etiyopya’nın kalkınma projelerine daha fazla destek vereceği sözünü verdi. Erdoğan: “Her türlü desteği bu noktada kendilerine vereceğiz. ve Türk Eximbank'la da özellikle ba ta Etiyopya olmak üzere Afrika'nın çe itli ülkelerinde, oradaki müteahhit firmalarımıza gerekli desteği sağlıyoruz, sağlamaya da devam edeceğiz…Tabii bu arada bizler önemli bir adımı öyle attık. Bildiğiniz gibi TĐKA'nın ilk ofisini Afrika'da Addis Ababa'da açtık.Etiyopya'yı ziyaretimde bu ofisin açılı ını gerçekle tirdik. O günden bugüne özellikle su kuyusu açmada, bölgeleri suya kavu turmada, TĐKA 20 kadar kuyu açtı…Eğitim alanında bazı faaliyetleri orada gerçekle tirmi vaziyette. Bundan sonraki süreçte eğitim, sağlık, meslek edindirme kursları gibi çalı maları TĐKA ile Etiyopya'da daha geni alanda yapmayı planlıyoruz. Her türlü desteği bu noktada kendilerine vereceğiz. Ve Türk Eximbank'la da özellikle ba ta Etiyopya olmak üzere Afrika'nın çe itli ülkelerinde, oradaki müteahhit firmalarımıza gerekli desteği sağlıyoruz, sağlamaya da devam edeceğiz.”ifadelerini kullandı(Zaman,9.2.2007) Meles ise gazetecilere Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle olan i birliklerini güçlendirme çabalarından minnet duyduklarını ve Etiyopya’ya yatırımlar yapmanın Türkiye’ye avantajlar sağlayacağını söyledi. Meles’in ziyareti sırasında Ankara’da tarım ve turizm alanlarında i birliğini sağlayan ikili anla malara imza atıldı. Turizm Alanında Đ birliği Anla ması, iki ülkenin ulusal yasalarına, uluslar arası anla malara ve kar ılıklı çıkarlara uygun olacak ekilde, iki ülke arasındaki turist deği imlerinin geli imini yüreklendirmek ve 205 ilerlemesini sağlamak amacıyla imzalanmı tır. Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik Đ birliği Anla ması da, e itlik ve kar ılıklı yarar temelindeki halihazırdaki dostane ili kileri güçlendirmek ve daha da geli tirmek adına bu i birliğinin oynayacağı önemli roller göz önünde tutularak imzalanmı tır(www.mfa.gov.et/,15.11.2009). Devlet ba kanları, bakanlar, yüksek mevkili memurlar ve i adamları delegasyonlarının iki ülkeye yaptığı resmi ziyaretler, Etiyopya-Türkiye ili kilerini güçlendirdi.Ba bakan Meles Zenavi’nin Türkiye’ye yaptığı ziyaretin ardından Türk Sanayicileri ve Đ adamları Konfederasyonu(TUSKON)Ba kanı Ekim 2007’de Etiyopya’yı ziyaret etti.Delegasyon Sanayi ve Ticaret Bakanı Gırma Bırru’yla görü tü. Gırma Birru, “Đ adamlarımızın Türk i adamlarıyla i birliği yapmalarını istiyoruz” ifadelerini kullandı. Bunun yanı sıra, Bakan Gırma Birru Türk giri imcilerinin Etiyopya’daki tekstil, gıda, tarım ve sağlık sektörlerine yatırım yapmalarını istediklerini de ekledi. Bakan, Türk yatırımcılarının Etiyopya’da yerli yatırımcılarla aynı haklara sahip olduklarını ve kendileri adına pek çok olanağın mevcut olduğunu dile getirdi. Ülkede üretim giderlerinin çok dü ük olduğuna ve ortalama aylık maa ların 100 dolar altında olduğuna dikkat çekti. Etiyopya’daki enerji masraflarının Türkiye’den daha dü ük olduğunu da ekledi. Bakan, Etiyopya hükümetinin yatırımcılara uzun dönem ödemeli topraklar tahsis ettiğini de söyledi. 1000 metre karelik tarım toprağının yıllık kirası 8 dolardı. Ba kent Addis Ababa’dan yalnızca 30 kilometre uzaktaki sanayi bölgesinin kiraları ise metre kare ba ına 0,30 dolardı. Türk delegasyonu ayrıca Addis Ababa Ticaret ve Sanayi Odası’nda Etiyopyalı i adamlarıyla görü tü ve Oda Ba kanı Getachew Ayenew, gruba ev sahipliği yaptıklarından dolayı mutlu olduklarını söyledi. Ba kan, tekstil, plastik, gıda ve tarım alanlarında pek çok yatırım olanaklarının olduğunu söyledi. Ayenew, bir diğer te vik edici nokta olan yatırım için ithal edilen ekipmandan gümrük vergisi alınmadığı bilgisini de verdi(a.g.e.,www.mfa.gov.et/,15.11.2009). Bu geli menin ardından, Ağustos 2008’de Türkiye-Etiyopya i konseyi olu turuldu. Aynı yılın Kasım ayında TUSKON Ba kanı Rızanur Meral’in önderliğindeki Türk i adamları delegasyonu Etiyopya’yı ziyaret etti ve Ba bakan Meles ve Dı i leri Bakanı Seyum ile görü tü. Etiyopyalı liderler bir kez daha Türk i adamlarını Etiyopya’ya yatırıma davet etti. 206 Bunun ardından, Etiyopya Meclisi Ba kanı Ato Te ome Toga’nın önderliğinde EtiyopyaTürkiye Parlamento Dostluk Kurulu üyeleri 29-31 Aralık 2008 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etti. Ziyaret sırasında, Te ome Toga ve TBMM Ba kanı Köksal Toptan tarafından iki ülke parlamentoları arasında bir i birliği anla ması imzalandı. (http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_August_15_2008.htm,5.9.2008). 2009 yılı da, çalı mamız açısından Etiyopya-Türkiye ili kilerinde hareketli bir yıldı.Etyopya- Türkiye Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 5. Dönem Toplantısı 8-9 Ocak 2009 tarihlerinde Addis Ababa’da T.C. Ula tırma Bakanı Binali Yıldırım ve Etiyopya Ticaret ve Sanayi Bakanı Gırma Bırru’nun e ba kanlıklarında gerçekle tirildi.Đki gün süren toplantı sırasında, ekonomik, ticari ve bunlarla bağlantılı alanlarda i birlikleri, Türk i adamlarının Etiyopya’daki yatırımları için te vikler ve olasılıklar, ortak giri imler, bazı alanlarda teknoloji transferleri, turizm, ula ım ve ileti im alanlarında i birlikleri ve çe itli alanlarda teknik destek programları konularında detaylı görü meler ve fikir alı veri leri oldu172(http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2009/06/20090627-4.htm, 2.2.10.). Karma Ekonomik Komisyonlarının sıklığı ve yüksek mevkili ziyaretler, iki ülke arasındaki geli en ili kilerin ve iki ülke ve halkları arasında dostluğun in asının devamı konusunda uğra ların bir kanıtıdır. Bu ili kiler, Etiyopya Dı i leri Bakanı Sıyum Mesfın’in 8-10 ubat 2009 tarihlerinde Türkiye’ye yaptığı çalı ma ziyaretiyle yeniden canlandı. Sıyum Mesfın 172 Bu çerçevede, 5. Dönem KEK Toplantısı vesilesiyle, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Dı Ekonomik Đli kiler Kurulu (DEĐK) ile Etyopya Ticaret Odası ve Sektörel Birlikleri (ECC&SA) arasında her iki ülke bakanlarının huzurunda, 09 Ocak 2009 tarihinde Türkiye-Etiyopya Đ Konseyi kurulu anla ması imzalandı. Anla mayı TOBB ve DEĐK’i temsilen Türk – Etyopya Đ Konseyi Ba kanı Yusuf Aydeniz ve Etyopya Ticaret Odası ve Sektörel Birlikleri adına ECC&SA Ba kanı Getachew Ayenew Getahun imzaladı. DEĐK/ Türk-Etopya Đ Konseyi ve Türk Đ birliği ve Kalkınma Đdaresi (TĐKA) i birliğiyle 2009’un ikinci yarısında Đstanbul’da “Etyopya’da Đ Yapma Olanakları Üzerine Yatırım ve Ticaret Seminerleri” konulu seminer düzenlenmesi ve ayrıca Türk – Etyopya Đ Konseyi I.Ortak Toplantısının 2009 yılının ikinci yarısında Đstanbul’da yapılması kararla tırıldı.Bundan ba ka Serbest Ticaret Anla ması görü meleri ba latıldı. Ayrıca, Türkiye’nin, Etyopya’ya Dünya Ticaret Örgütü, sağlık, tarım, standardizasyon, KOBĐ’ler, dericilik ve su teknolojileri konularında teknik yardım sağlaması kararla tırıldı.Ayrıntılı bilgi için http://www.deik.org.tr/.sayfası ziyaret edilebilir. 207 Cumhurba kanı Abdullah Gül, Devlet Bakanı Sait Yazıcıoğlu ve Ula tırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından kar ılandı. Sıyum Mesfın ve Türk liderler Etiyopya-Türkiye ili kilerini geli tirme yolları üzerine görü tü ve bölgesel ve uluslar arası konular hakkında fikir alı veri i yaptı. Sıyum Mesfın ayrıca Đstanbul’da Türk i adamlarıyla görü tü ve onlara Etiyopya’daki yatırım fırsatlarıyla ilgili bir brifing verdi (www.mfa.gov.et/,15.11.2009). Yüksek mevkili Etiyopyalı temsilcilerin ba ını çeken Etiyopya Ticaret ve Sanayi Bakanı Gırma Bırru, TUSKON Dünya Ticaret Köprüsü programı vesilesiyle 1-7 Haziran 2009 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etti. Bakan Gırma Bırru, ziyareti sırasında Đstanbul’daki sanayi bölgesini de ziyaret etti.Sanayi bölgesine yaptığı kısa süreli ziyareti sırasında, Bakan sanayi bölgesinde çalı an Türk yatırımcılarla ve Etiyopya’ya yatırım yapmaya hevesli diğer i adamlarıyla görü tü.Sanayi bölgesindeki gezisi sırasında Etiyopya’daki yatırım olanakları hakkında Türk yatırımcıları bilgilendiren Bakanı Gırma Bırru: “Yalnızca yatırım olanaklarına değil, piyasa potansiyellerine de bakanlar için Etiyopya’nın birçok fırsatı vardır” demi ti.Gırma Bırru, Türkiye’den yalnızca 5 saatlik bir uçu mesafesinde olan Etiyopya’nın pek çok Afrika ülkesinin de ana geçidi olduğunu da dile getirdi.“Etiyopya ile iyi kurulmu her ticari ili ki Avrupa’daki, Ortadoğu’daki ve diğer Afrika ülkelerindeki pazarlara da kolaylıkla ula abilir” diyerek Etiyopya içindeki ve dı ındaki piyasa olanaklarını dile getirmi tir. “Etiyopya’da rekabetçi bir üretim sağlayan her ki i, 380 milyonluk bir nüfusa sahip Doğu ve Güney Afrika Ülkeleri Ortak Pazarı’nda ürünlerini satabilir; Avrupa’da vergisiz ve kotasız satı yapabilir ve A.B.D.’deki büyük pazarlara Etiyopya’nın Afrika Büyüme ve Fırsatlar Yasası hakkı ile giri yapabilir.Etiyopya’daki yatırım sektörünün rekabetçi avantajları arasında, ucuz kalifiye i gücü, dü ük maliyetli toprak ve ülkenin bankalarından dü ük faizli krediler vardır” diye ekledi(Ethiopian Herald,8.6.2009). 2010 yılı da yakın dönem Etiyopya-Türkiye ili kileri tarihinde bazı tarihsel öneme sahip geli melere tanıklık etti. Etiyopya’daki yatırım olanaklarından yararlanmaları adına Türk yatırımcıları yüreklendirme hedefiyle, Türk-Etiyopyalı Đ adamları Derneği 24 Ocak 2010’da Addis Ababa’da kuruldu. Đki ülkenin askeri ili kilerini ve i birliklerini daha da 208 güçlendirmek adına Etiyopya Savunma Bakanı Sirac Fergasa 5 Nisan 2010 tarihinde Ankara’da Türkiye Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’le bir görü me yaptı(http://www.mfa.gov.tr/turkey_s-economic-relations with-etiopia.en.mfa,9-8-2010). Kendi aralarındaki dostane ili kileri güçlendirmek, daha da geli tirmek ve iki ülkenin ekonomik ve sosyal geli imlerinde uluslar arası bilimsel ve teknolojik i birliklerinin önemini tanımak amacıyla 4 Haziran 2010 tarihinde Addis Ababa’daki Hilton Oteli’nde Bilimsel ve Teknolojik Đ birliği Anla ması imzalandı. Đmza töreninde Etiyopya Bilim ve Teknoloji Bakanı Cunedin Sado ve Etiyopya’daki Türkiye Büyükelçisi Ali Rıza Çolak da hazır bulundu.Anla manın kapsamı içinde, iki ülkedeki ara tırmacıların, teknolojistlerin ve uzmanların deği toku u yer alıyordu. Bunun yanı sıra, toplantıların, konferansların, sempozyumların ve eğitimlerin de organizasyonları da bulunuyordu. Teknoloji ve bilimdeki yeni fikirlerin inovasyonuna katkı sağlayan ekipmanların deği toku u da anla manın sağladığı bir diğer unsurdu. Etiyopya, Türkiye’den endüstri ve tarım alanlarında halihazırdaki yatırımlarında bilimsel ve teknolojik geli meler konularında i birlikleri ümit etmektedir.Đ birlikleri,teknolojik geli meleri arttırmak adına iki ülkenin bilimsel bilgilerinin kullanılmasında hedeflenmektedir.(http://www.mevzuatlar.com/sy/resmiGazete/rga/10/10/081010001.htm,3 .1.2011).Ayrıca,Etiyopya Ticaret ve Sanayi Bakanı Gırma Bırru, 14-20 Haziran 2010 tarihlerinde TUSKON Dünya Ticaret Köprüsü programı vesilesiyle Türkiye’yi bir kez daha ziyaret etti(Ethiopian Herald,21.6.2010). Bu geli melerin yanı sıra, 2010 yılı ayrıca bir kültürel etkinliğe de tanıklık etti.Etiyopyalı müzisyen ve besteci Mulatu Astatke,Garanti Caz Ye il Konserleri kapsamında 22-23 Aralık 2010 tarihlerinde Đstanbul Babylon’da konser verdi. “Türkiye’de ve dünyada Jim Jarmush’un ‘Kırık Çiçekler’ adlı filminde çalınan parçaları sayesinde yeniden ke fedilen Mulatu Astatke, caz çevreleri tarafından Ethio-Jazz türünün yaratıcısı olarak kabul edilen ya ayan bir müzik efsanesi”173(Milliyet,19 .9. 2011). 173 Etiyopya’nın 3000 yıldan daha eskiye uzanan kültürü ve gelenekleriyle çok eski çağlara dayanan bir geçmi i olmasına rağmen, bir Afrika ülkesinin Ankara’daki en eski büyükelçiliği olan Etiyopya Büyükelçiliği, ülkenin içinde barındırdığı güzellikleri, gizemi ve olağandı ı tarihsel zenginlikleri 209 2011 yılı ayrıca, iki ülke arasındaki ili kileri daha da güçlendirebilecek olaylara sahne oldu. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın ba ını çektiği yüksek mevkili bir Türk i adamları delegasyonu 8–10 Mart 2011 tarihlerinde Etiyopya’yı ziyaret etti. Bu delegasyonun içerisinde, TUSKON Ba kanı Rıza Nur Meral, Türk Đhracatçılar Meclisi (TĐM) Ba kanı Mehmet Büyükek i ve iki büyük özel sektör birliğinin de hazır bulunduğu yüzden fazla Türk irketi ve temsilcileri bulunmaktaydı. Ayrıca, delegasyon içerisinde Türkiye’deki Etiyopya Büyükelçisi, Türk-Afrika Đ Konseyi temsilcileri, saygıdeğer Ticaret Odaları ve çe itli ihracatı te vik konseyleri yer almaktaydı. Temsil edilen irketler, tekstil ürünleri imalatı, in aat endüstrisi, elektrik ve elektronik, gıda üretimi, otomotiv, kimya ve petrol endüstrileri, makinecilik, tarım endüstrileri ve diğer sektörlerden gelmekteydi. Delegasyonun iki günlük ziyareti sırasında, be yüzden fazla ziyaretçiyi çeken EtiyopyaTürkiye ticaret ve yatırım forumu, hükümet yetkilileri arasında ikili görü meler ve farklı irketler arasında i görü meleri yapıldı. Bunların yanı sıra, Devlet Bakanı Cumhurba kanı Gırma Woldegiorgis ve Ba bakan Meles Zenavi tarafından ağırlandı ve çe itli konularda önemli görü meler gerçekle tirildi. Đki ülke arasında, Türk yatırımcılara krediler sağlayan Türk Exim Bankası tarafından Türkiye’den Etiyopya’ya yapılacak ihracatlara 100 Milyon Dolar kredi desteğini onaylayan bir Mutabakat Zaptı imzalandı(http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_March_11_2011.htm #3,13.11.2011). Đkili görü meler sırasında, Etiyopya Finans ve Ekonomik Geli im Bakanı Ato Sufiyan Ahmed, Çağlayan’la iki ülke arasındaki ekonomik i birliğinin tüm ana ba lıklarını kapsayan verimli bir toplantı gerçekle tirdi. Etiyopya tarafından bu ikili görü mede hazır bulunanlar arasında, Sanayi, Tarım, Kentsel Geli me ve Đn aat, Federal Đli kiler ve Ula ım Bakanlarının yanı sıra, Etiyopya Ticaret Bankası ve Etiyopya Geli im Bankası’nın Ba kanları da yer aldı. Toplantıda, her eyden önce özel sektörün üstleneceği, ticaret ve Türk halkına tanıtmak adına hiçbir organizasyonda bulunmamı tır.Bu yüzden Mulatü Astatke’nin özel olarak verdiği bu konser ,uzun olan Etiyopya-Türk ili kilerinde Etiyopyan’nın zengin müzik kültürürnü Türklerle payla an tek olay oldu. 210 yatırım alanlarında i birliklerini derinle tirmek ve geni letmek adına konsensüse varıldı ve Etiyopya da ülkede Türk yatırımlarıyla alakalı sorunları çözmek adına söz verdi. Görü melerde, Etiyopya’da Türkiyeli yatırımcılar tarafından hayata geçirilen projelerin sayısının “149 olduğunun ve bu projelerin 819 Milyon Dolarlık bir hacmi kapsadığının altı çizildi. Türkiye u anda Etiyopya’daki be ana yatırımcıdan biridir ve yatırım sayısını arttırmak adına da kayda değer bir potansiyele sahiptir” (a.g.e.,http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_March_11_2011.htm#3,1 3.11.2011). Etiyopya Dı i leri Bakanı, Çağlayan’ın Etiyopya’ya gerçekle tirdiği ziyarete istinaden: “Bu yüksek mevkili delegasyonun bu haftaki ziyareti, Etiyopya’nın geli me arzusu adına büyük bir önem ta ımaktadır. Tam da ülkemizde, tatmin edici dı yatırımları ve Türkiye’nin de dâhil olduğu uygun teknoloji partnerlerinin belirlenmesini öngören yeni Kalkınma ve Dönü üm Planı hayata geçirildiğinde bu ziyaret gerçekle mi oldu. u konuda hiçbir üphemiz yoktur ki, Türk yatırımcılar 2015 yılında sona erecek plan dönemine değin Etiyopya’nın yıllık ihracat hedefine (ki bu hedef 10 Milyar Dolar’dır) önemli katkılar sağlayacaklardır”ifadelerini kullanmı tır174(a.g.e.,http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_March_11_ 2011.htm#3,13.11.2011). 11-12 Nisan 2011 tarihlerinde Etyopya Federal Đ ler Bakanı Ato iferav Tekle Mariyam Türkiye’yi ziyaret etmi tir. Sözkonusu ziyaret sırasında adıgeçen Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ile Tarım ve Köyi leri Bakanlığı Müste arı Vedat Mirmahmutoğuları ile görü mü tür. iferav’nın ziyaretine müteakip olarak, Türk hükümeti cömertçe 25 Etiyopyalı kamu çalı anına, Türkiye’nin zengin bir deneyime sahip olduğu küçük ve orta ölçekli kurulu lar, ihracat geli imi, Direkt Dı Yatırım ve tarım ve enerji sektörleri alanlarında kısa dönemli eğitimler vermeyi teklif etti. Teklife cevaben, 25 Etiyopyalı Haziran 2011 tarihinden itibaren bir aylık bir eğitime tabi tutuldu.Bkz.Ethiopian Hearld,11.8.2011. 174 Forum’un açılı ında konu an Çağlayan, “Buraya kredi anla masıyla geldik. Türk Eximbank Etiyopya’ya yatırımlarda bulunan Türk i dünyasına destek amacıyla 100 Milyon Dolarlık bir kredi anla masına imza atacaktır” ifadelerine ba vurdu. Çağlayan ayrıca, ticaret hacmini artırmak ve Türk ve Etiyopya i dünyasını birlikte çalı maya te vik etmenin yanı sıra, ziyaretinin bir amacının da Türkiye-Etiyopya arasındaki ili kileri bir adım daha ileri götürmek olduğunu söyledi. Bkz.Milliyet,10.3.2011. 211 22 Ağustos 2011’de T.C. Dı i leri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Etyopya’yı ziyaret ederek, Etyopya Ba bakanı Meles Zenavi, Ba bakan Yardımcısı ve Dı i leri Bakanı Hayle Mariam Desalegn ve Afrika BirliğiKomisyonu Ba kanı Jean Ping ile birer görü me gerçekle tirmi tir.Davutoğlu, Etiyopya’daki resmi temasları kapsamında önce Ba bakan Meles Zenavi ile görü tü. Görü mede, ikili ekonomik ili kilerin geli tirilmesi üzerinde duruldu, üst düzey ziyaretlerin artırılmasının önemine değinildi. Somali’deki açlık ve kuraklığa ili kin kaygıların ve Libya’daki durumun da ele alındığı görü mede Davutoğlu, Zenavi’ye Türkiye’nin Afrika açılımını anlattı.Ba bakan Yardımcısı ve Dı i leri Bakanı Hailemariam Desalegn ile gerçekle en görü mede de Somali, Eritre, Sudan ve Libya konuları ele alındı.. Davutoğlu, daha sonra Addis Ababa'da Türk i adamları ve yatırımcılarıyla da biraraya geldi. Bakan, yatırımcılardan faaliyetleri ve kar ıla tıkları sorunlar hakkında bilgi aldı175.Davutoğlu, Etiyopya temasları kapsamında görü tüğü Ping ile Somali ve Libya konuları ba ta olmak üzere, Afrika'da barı ve güvenliği, ekonomik-sosyal kalkınmayı ve barı ı koruma faaliyetlerini içeren bir dizi konuyu ele aldı. Görü mede Türkiye ile Afrika Birliği stratejik ortaklığının nasıl geli tirilebileceği de müzakere edildi176(http://www.mfa.gov.tr/agustos__.tr.mfa,11.11.2011). Çalı ma sınırlarımız içerisinde, uzun Etiyopya-Türkiye ili kileri tarihindeki en güncel geli me, 16 Aralık 2011 tarihinde diplomatik pasaport sahibi ki iler adına vize muafiyeti anla ması oldu.Bu anla maya göre “Taraflar, ilk giri tarihinden itibaren her 180 gün içerisinde 90 günü a mayan süre zarfında, diğer Akit tarafın ülkesine girip çıkmak, topraklarından transit geçmek ve diğer Akit tarafın ülkesinde geçici olarak kalmak için vize 175 Davutoğlu, Etiyopya temasları kapsamında görü tüğü Ping ile Somali ve Libya konuları ba ta olmak üzere, Afrika'da barı ve güvenliği, ekonomik-sosyal kalkınmayı ve barı ı koruma faaliyetlerini içeren bir dizi konuyu ele aldı.Bkz. http://www.mfa.gov.tr/agustos__.tr.mfa,11.11.2011. 176 Çok sayıdaki yüksek mevkili ziyaretlerin yanı sıra karma ekonomik komisyonu toplantıları da, 21. yüzyıldaki Addis Ababa-Ankara ili kilerinde sağlam temeller olu turdu. Ayrıca, anlıurfa ve Harar ve iki ba kent Addis Ababa ve Ankara arasındaki karde ehir anla malarına da dikkat çekmek gerekir.Bkz.http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_March_11_2011.htm#3,13.1 1.2011). 212 yükümlülüğünden muaf tutulacak.Đki ülke de olağanüstü ko ullarda, herhangi bir neden belirtmeksizin, diğer Akit tarafın vatanda larının ülkeye giri ini reddetme veya ülkesinde ikamet etme süresini kısaltma hakkına sahip olacak”(Milliyet,16.12.2011). Yukarıda bahsi geçen geli meler, iki ülke arasında ekonomik ve ticari ili kiler yönünden bir altın çağın ba langıcının temelini hazırladı.Daha önce de belirtildiği gibi, 1991 yılı Albay Mengıtsu Hayle Mariyam’ın kendine özgü Marksist cuntasının sonunu getirdi. Bu geli me ayrıca Etiyopya’da kontrollü pazar ekonomisi politikasını da sona erdirdi. Ekonomik özgürlüğün sağlanmasının yanı sıra, Etiyopya hükümeti ayrıca hâlihazırdaki bürokrasinin modernizasyonu konusunda da kolları sıvadı.Kontrollü pazar ekonomisi politikasından serbest piyasa ekonomisine geçi ve bürokratik sistemdeki radikal deği iklikler, ülkeye kayda değer miktarda yabancı sermayesinin giri inin yolunu açtı. Özellikle de son be yılda, Etiyopya’ya dünyanın farklı noktalarından büyük miktarlarda yabancı sermayesinin giri ine tanıklık edilmi tir. Marksist dönem sonrası Etiyopya’daki ekonomik ve bürokratik sistemdeki radikal deği iklikler ve Etiyopya’nın yabancı yatırımcılara duyduğu ilgi hakkında Addis Ababa T.C. Dı Ticaret Müste arlığı tarafından yayınlanan bir dokümanda177: “Etiyopya’da yeni yasal düzenlemelerle dıs ticaret lisanslarını elde etme prosedürü oldukça basitlestirilmistir. Sadece bazı önemsiz idari formaliteler gerekmektedir. Sosyal ve ahlaki yönden zararlı kabul edilen (uyusturucular, silahlar ve pornografik materyaller) bazı ürünler dısında hiç bir ithalat yasagı ve kısıtlaması mevcut degildir. Bununla beraber, bazı mamuller Etiyopya Kaliteve Standartlar Đdaresi’nin standart kosullarını tasımalıdır.Đhracata iliskin olarak ise döviz kuru ayarlaması, ihracat vergi ve sübvansiyonlarının kaldırılması ve geri ödeme sistemi (duty draw back) gibi uygulamalar baslatılmıstır.Đhracatçılar döviz kazançlarının %90’lık 177 “1990’ların basından itibaren Etiyopya piyasaya dönük ekonomik kalkınma stratejisi izlemis ve ekonomide özel sermayenin agırlıgını arttıracak tedbirler almıstır. Ayrımcılıga yol açan vergi, kredi ve dıs ticaret uygulamalarını ortadan kaldırmıs, idari prosedürleri basitlestirmis ve is hayatını düzenleyen kuralları anlasılır ve istikrarlı hale getirmistir. Bazı devlet kurulusları da özellestirilmistir. Etiyopya’da su anda Yatırım _daresi eskiye nazaran daha düzgün bir Yatırım Kanunu uygulamakta, arazi kiralama ve is ya da fabrika kurma gibi faaliyetlerde yabancı yatırımcılara karsılastıkları lisans alma ve diger bürokratik engeller konusunda yardımcı olmaktadır…”bkz.http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/20072008%20YILLIK%20APOR.d oc,9.8.2009. 213 kısmını herhangi bir banka ve döviz bürosuna 4 haftalık bir süre içerisinde serbest pazarlık esasına göre satabilmektedirler”ifadeleri kullanılmı tır(http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/20072008%20YILLIK %20APOR.doc,9.8.2009). Đkili anla malar ve protokoller iki ülke arasında ikili economy ve ticari ili kilerin temelini attı.1993 yılın Ekonomik ve Teknik Đ birliği ve Ticaret anla manın imzalanmasının ardından, iki ülke arasında ticaret ve ekonomi alanlarındaki i birlikleri akıcı ekilde geli meye devam etti. Ticaret hacmi geni lemeye devam ediyor. Bkz. Tablo 5.Đki ülke arasında 1994 yılında 6 710000 Dolar olan ticaret hacim, yıllar itibariyle artarak 2000 yılında 27 391000 Dolara, 2004 yılında ise 95 704000 Dolara yükselmi tir. On yılda Etiyopya ile Türkiye dı ticareti 14 mislinden fazla artmı tır.Bu dönem içerisinde 1999 ve 2000 yıları ticaret hacmi bir istisna olarak dü ü gözlenmi tir. Bunun sebebi, 1998–2000 yıllarındaki trajik Etiyopya-Eritre sınır sava ı olabilir. Bu kritik dönemde tüm Etiyopya kaynakları sava cephesine yönlendirilmi ti. Ekonomi adına çok küçük miktarlarda zaman ve kaynak ayrılmı tı ve bu durum da, 1999–2000 döneminde Etiyopya’nın Türkiye de dahil tüm dünya ülkeleriyle olan ekonomik ve ticari ili kilerini sekteye uğrattı(a.g.e.,http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/20072008%20YILLIK%20APO R.doc,9.8.2009). Tablo 5 Etiyopya- Türkiye Dı Ticareti,1994-2004 (1000 $) YIL ĐHRACAT ĐTHALAT DENGE 1994 5 456 1 254 4 202 1995 11 099 1 655 9 444 1996 22 607 47 22 560 1997 36 251 834 35 417 1998 42 764 781 41 983 1999 24 007 291 23 716 2000 27 205 186 27 019 2001 32 315 450 31 865 2002 32 317 7 677 24 640 2003 50 739 20 131 30 608 2004 77 687 18 017 59 670 Kaynak: T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği HACĐM 6 710 12 754 22 654 37 085 43 545 24 298 27 391 32 765 39 994 70 870 95 704 214 Bu on yıl içerisinde iki ülke arasında imzalanan anla malar içerisinde, ikili ticari ili kilere hızlı bir geni leme katan bir faktör daha vardı. Bu, 2000 Kasımı’nda Addis Ababa’da yapılan Karma Ekonomik Komisyonu I. Dönem Toplantısı idi. Toplantı, fikirler için bir pazardı. Katılımcılar her iki ülkedeki ekonomik ve diğer bağlantılı geli melerle ilgili detaylı bilgiler edebiliyorlardı178.Ticaret elde hacmi müteakip yıllarda artmaya devam etti.Bkz.Tablo 6. 2005 yılında 139.6 milyon dolar olan ticaret hacım, 2008yılında 218.9 milyon dolara,2010yılında ise 268.4 milyon dolara yükselmi tir.T.C.Dı Ticaret Müste arlığının aktardığı bilgilere göre, 2011 yılının ilk üç ayındaki ikili ticaret hacmi 83,184,732 dolar’dır ve yıl sonuna doğru bu rakamın yarım milyar dolara ula ması beklenmektedir.Son altı yılda Etiyopya ile Türkiye dı ticareti 5 mislinden fazla artmı tır. Bu dönem gözlenmi tir içerisinde 179 2006 yılı ticaret hacmimde bir istisna olarak dü ü (http//www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/Nisan%202011%20Raporu.ppt ,10.6.2011). 178 Örneğin, Karma Ekonomik Komisyonu’nun oynadığı rol hakkında Addis Ababa’daki 3. Etiyopya-Türkiye Karma Ekonomik Komisyonu toplantısına ba kanlık eden Etiyopya Gelirler Bakanı Getaçew Belay, karma komisyonun 2000 yılında kurulmasından önce Türkiye’ye hiçbir Etiyopya ihracatının bulunmadığını ifade eder. Bunlara ek olarak, karma komisyonun kurulmasının ardından, “iki dost ülke arasındaki yıllık toplam ticaret hacminin %51 arttığını” da not eder. Bkz.E.C.A.R.A.,2010. 179 Ayrıntılı bilgi i çin http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.doc, adresi ziyaret edilebilir. 215 Tablo 6 2005-2011 Mart Döneminde Etiyopya-Türkiye Dı Ticareti(ABD Doları) YIL 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011-OcakMart ĐHRACAT 109,378,000 91,932,000 145,963,920 180,135,768 255,381,566 236,258,354 61,072,364 ĐTHALAT 30,293,000 23,678,000 42,745,789 38,790,569 29,384,516 32,152,338 22,112,368 DENGE 79,085,000 68,254,000 103,218,131 141,345,199 225,997,050 204,106,026 38,959,996 HACĐM 139,671,000 115,610,000 188,709,709 218,926,337 284,766,082 268,410,702 83,184,732 Kaynak: T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği Yukarıdaki tablolarda görebileceğimiz gibi 1994 yılında 5.4 milyon Dolar ile ba layan Türkiye’nin Etiyopya’ya yönelik ihracatı yıllar itibariyle artarak 2004 yılında 77.6 milyon dolar, 2010 yılında da 236.2 milyon Dolar olarak gerçekle mi tir. 2011 yılının Ocak- ubat döneminde Türkiye’nin Etiyopya’ya ihracatı 43.3 milyon Dolar seviyesinde olmu tur. Devamlı artan ticaret hacmiyle birlikte Türkiye, bu gibi kısa bir zaman zarfında Etiyopya’nın ba at ticaret partnerlerinden biri haline gelmi tir.Bkz. Tablo 7. 216 Tablo 7 1992-2 ubat 2011 Döneminde Etiyopya’da Yatırım Yapan Đlk 10 Ülke Yatırım Tutarı Ülkeler Firma Sayısı ABD 1108 46,169,829.66 5,062,709,553.19 86330 Sudan 794 49,737,830.56 4,806,783,452.51 73649 Hindistan 494 42,947,983.18 4,481,147,906.91 40080 Suudi Arabistan 376 34,255,780.48 3,623,347,404.64 64841 Çin 1145 39,050,378.97 3,488,121,471.55 76229 Almanya 200 17,504,585.60 1,750,362,666.06 45793 Nijerya 43 16,612,592.39 1,468,319,445.16 4100 Türkiye 225 14,748,153.00 1,335,825,459.00 29014 Đsrail 223 12,920,276.68 1,287,683,189.34 84711 BAE 85 12,025,131.79 1,138,644,251.56 12690 Toplam 4693 285,972,542.31 28,442,944,799.92 517437 Bütün Ülkeler Genel Toplamı* 7684 386,200,962.59 45,870,366,367.20 921512 (1000 ETB) Yatırım Tutarı (USD) Đstihdam *: Yatırım izni verilen doğrudan yabancı yatırım projelerinin toplam tutarı olan 386,200,962,590 ETB'nın (45,870,366,367 ABD Doları) %78.4'ü Proje Safhasında, %14.7'si Yatırım Safhasında ve %6.9'u Đ letme Safhasındadır. Kaynak: T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği 217 Tablo 5 ve 6’tade görebileceğimiz gibi, Türkiye’nin Etiyopya’dan ithalatı, son 17 yıl içerisinde birbirini takip eden yıllarda artı azalı eklinde bir seyir izleyerek1801994 yılındaki 1.2 milyon dolardan seviyesinden 2007 yılında 42.7 milyon dolara yükselmi , 2010 yılında ise 32.1milyon dolara dü mü tür. Genel olarak, iki ülke arasındaki ticari ürün takası söz konusu olduğunda, Türkiye Etiyopya’ya endüstriyel ürünler ihraç ettiği söylenebilir.Bu konu hakkında, T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği’nin 2010’deki yıllık raporunda u ifadeler yer almı tır: “Türkiye’den ithal edilen ba lıca mallar: metal ve metal ürünler, makine ve mekanik cihazlar, elektrikli ekipmanlar ve parçaları, ses kayıt cihazları ve parçaları, plastik ve plastik ürünler, kimyasal ürünler, araçlar veilgili ekipmanlar, yedek parçalar, tekstil ve konfeksiyon, hazır gıdalar, tütün ve tütün mamülleri, meyve özü, sirke, görsel, fotografik, sinematografik, müzik aletleri ve parçaları, saatler, ölçü kontrol, tıbbi veya ameliyat aletleri ve cihazları, bitkisel yağlar, kağıt ve kağıt ürünleri, ta , alçı, çimento, asbes, mika veya benzer malzemelerden e yalar, ayakkabı, suni çiçek, ağaç ve ağaç ürünleri, mantar ve mantardan ürünler, mineral ürünler, bitkisel ürünler, deri ve deriden ürünler, çanta, valizler, kürk ve kürkten ürünler, doğal ve i lenmi inciler, değerli ta lar ve metaller, kaplanmı e yalar, imitasyon takılardır.” (http://www.musavirlikler.gov.tr//ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.doc,2.1.2011) Aynı kaynığa göre Türkiye’nin Etiyopya’dan ithal ettiği ba lıca ürünler: pamuk, kırmızı mercimek, kavrulmu kahve,tekstil ve konfeksiyon, bitkisel ürünler (susam), hayvansal ürünler, deri ve deriden ürünler, kağıt ve kağıt ürünler ve plastik ürünlerdir(a.g.e.http://www.musavirlikler.gov.tr//ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.doc,2.1.2 011). 180 “2008 yılında Türkiye’nin Etiyopya’dan ithalatı,2007 yılına kıyasla %8 dü erek 42.7 milyon dolardan 39.3 milyon dolara gerilemi tir.2009 yılında ise , 2008 yılına kıyasla %23 dü erek 38.7 milyon Dolardan 29.3 milyon Dolara gerilemi tir.” Ayrıntılı bilgi için http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.doc,adresi ziyaret edilebilir. 218 Ticaret hacmindeki bu hızlı geni lemeye rağmen, ithalat ve ihracat dengelerinde gözle görülür bir e itsizlik olduğunu anlayabiliyoruz.Etiyopya ile Türkiye arasındaki dı ticaret dengesi yıllar itibarıyla hep Türkiye lehine fazlalık vermi tir.Đki ülke arasındaki ekonomik ve teknolojik ayrılıkların dı ticaretlerindeki dengesizliklerinin ardında yatan ana faktör olduğu dü ünülüyor.Yoksul ve geri kalmı bir ülke olan Etiyopya, doğal olarak çok büyük miktarlarda ithalat yapmakta ve çok küçük sayılarda ihracat yapmaktadır. Hızlı büyüyen ikili ticari ili kilerin yanı sıra, Etiyopya’ya hızla akan bir Türk yatırımı söz konusuydu. 1993 öncesi dönemde hiçbir Türk yatırımı projesi mevcut değildi. Bununla birlikte, yüreklendirici ikili anla malar, karma ekonomik komisyon toplantıları ve yüksek kademlerin yaptıkları sık ziyaretler sonucunda Türk yatırımcılar Etiyopya’ya yatırım konusunda kendilerine güven kazandılar. 2003 yılında Etiyopya’ya yatırım yapmı olan yalnızca bir Türk firması mevcuttu.(E.C.S.A.,2009,11)181Bir sonraki ikiyıl bu rakam yediye yükseldi. u anda, Etiyopya’da çe itli yatırım etkinliklerinde yer alan 200’den fazla Türk irketi bulunmaktadır.Bkz.Tablo 8. 181 1999’dan önce Etiyopya’da hiçbir Türk yatırımcısı bulunmuyordu. Etiyopya’ya yatırım yapan ilk Türk i adamı Atilla Yıldırım’dı. Bu konu hakkında, Türk basınında u haber boy göstermi ti: “Đ adamı Atilla Yıldırım, 1999 yılı sonunda, Addis Ababa sanayi bölgesinde, Etiyopya Özellestirme Đdaresinden bir fabrika satın alarak üretime baslamıstır. Fabrikanın modernizasyon çalısmalarının _ki yılda tamamlanmıs ve 12 milyon dolarlık bir yatırım yapılmıstır. Etiyopya'da yatırım yapan bir baska Türk firması da Addis Dıs Ticaret’tir. Addis Ababa'da 7 bin metrekare alanda kurlu tesisi, ‘Türk Endüstriyel Đhraç Ürünleri Daimi Teshir ve Pazarlama Merkezi’ olarak düzenlenmistir. Bu yatırımın amacı Afrika'ya yatırım yapmak isteyenlere ısık tutmaktır. Böylece Türk firmaları bu merkezde mallarını sergileyebileceklerdir. Bunun dısında bazı Türk yatırımcılarının da Etiyopya özellestirme idaresi ile görüsmelerinin devam ettigi belirtilmektedir.Etiyopya gelismekte olan bir ülke oldugu için müteahhitlik hizmeti verecek olan firmalarımıziçin de bir alternatif olabilir. Nitekim, ENKA firmamız 2000 yılında kuzeydeki Tigray Eyaletinde 45 milyon $’lık bir is olan Mekele Çimento Fabrikasısın insaatını yapmıstır.Firmalarımız zaman zaman baraj ve fabrika insaatı ihalelerine katılmaktadırlar.”Bkz Milliyet 3.4. 2005. 219 Tablo 8 2003-28 Nisan 2011 Döneminde Etiyop’da Yatırım Đzni Verilen Türk Firmalarının Sayısı,Yatırım Tutarı ve Đstihdam Durumu Yıllar Firma Sayısı Yatırım Tutarı Yatırım (1000 ETB) (USD 2003 1 2,300 267,441.00 5 2004 1 2,000 232,558.00 25 2005 5 64,500 7,500,000.00 135 2006 8 195,207 22,698,488.00 2707 2007 32 2,420,609 268,956,555.00 2496 2008 49 2,309,848 240,609,166.00 3662 2009 63 5,603,384 495,874,690.00 14851 2010 63 3,338,305 251,639,224.00 4393 2011 16 4,651,870 279,663,396.00 4432 Toplam 238 18,588,023 1,567,441,518.00 32706 Tutarı Đstihdam Kaynak: T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği Yukarıda da açıklandığı gibi, 2005 yılı Etiyopya-Türkiye ili kilerinde bir dönüm noktası olmu tur. 2005 ve müteakip yıllarda daha çok sayıda ikili anla malara ve protokollere imza atıldı, bir dizi karma ekonomik komisyonu toplantıları yapıldı ve sıkça yüksek kademeli 220 ziyaretler gerçekle ti. Değinilmesi gereken diğer konular ise, Etiyopya Büyükelçiliği’nin yeniden açılması, Türkiye’nin çe itli noktalarında Etiyopya Fahri Konsolosluklarının kurulması182 ve Đstanbul ve Addis Ababa arasında direkt uçu ların yapılmaya ba lanmasıdır. Đki ülke arasında hızlı büyüyen ticari ili kilerde değinmeden geçemeyeceğimiz bir geli me de, TUSKON tarafından 2006–2011 yılları arasında organize edilen yedi zirve toplantısıydı. Türkiye’de Türkiye-Afrika Ticaret Köprüsü (TATK) olarak bilinin bu zirve toplantılarına Etiyopya da dahil onlarca Afrika ülkesi katılımcı oldu ve bu toplantılar i ili kilerinin kurulması açısından çok önemli bir görev üstlendi183. Tüm bu geli meler, yalnızca akıcı siyasi ve diplomatik ili kilere değil, aynı zamanda da dinamik ticari ve ekonomik i birliklerine büyük katkılar sağlamı tır.Bunun bir sonucu olarak, geçen altı yıl Etiyopya’ya çok sayıdaki Türk yatırımcıların akınına tanıklık etti. Böylece, Etiyopya yüzlerce Türk yatırım projesine ev sahipliği etti ve bu projeler binlerce Etiyopyalıya i imkânı sağladı. Bu konu hakkında, T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği’nin 2010’deki yıllık raporunda u ifadeler yer almı tır:”Türk i adamlarının 5 Ocak 2011 tarihi itibariyle Etiyopya’da kurduğu firma sayısı 225 ve yıl sonuna kadar bu sayının 300’e ula ması beklenmektedir. 225 Türk firmasının taahhüt ettiği yatırım tutarı 1.3 milyar Dolar civarındadır. Taahhüt edilen yatırım tutarında gerçekle me oranı yakla ık %50’dir.Yatırımcı 225 Türk firmasının taahhüt ettikleri istihdamise29014’tür”(http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.d oc,2.1.2011). 182 Etiyopya, 2006-2010 yıları arasında Đstanbul, Đzmir, Gaziantep, Mersin ve Antalya’da Fahri Konsolosluklar açmı tır. Bkz.http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_March_11_2011.htm#3,13.11.2011. 183 Be Etiyopya-Türkiye Karma Ekonomik Komisyonu’na ve yedi TUSKON toplantısına ek olarak, fuar, sergi ve tanıtım faaliyetleri de iki ülke arasındaki ticari ili kileri temellendirmek ve güçlendirmek adına fayda sağladı.Örneğin, Ekim 2003 ve Eylül 2005 arasında sadece Addis Ababa’da be “Made in Turkey” fuarıgerçekle tirilmi tir.Bkz.http://www.musavirlikler.govtr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPO Rdoc,2.1.2011. 221 Raporda, Etiyopya’daki Türk yatırımlarının ba at alanlarıyla ilgili u sözler mevcuttur: “Firmalarımızın yatırım yaptıkları ba lıca alanlar: tekstil ve konfeksiyon, demir çelik ve boru, eğitim, in aat (makine ve ekipman), sağlık, gıda, çimento, çiftçilik, in aat malzemeleri, su sondajı, pvc ve aliminyum kapı ve pencere, plastik, ayakkabı ve terlik, çe itli makina montajı ve yedek parça, kablo, altın i leme, mobilya, otobüs,traktör, treyler montajı, entegre et tesisi, tarım alet ve makinaları, beyaz et , lpg tüpüdür” (a.g.e.,http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.doc, 2.1.2011). Etiyopya’daki Türk yatırım projelerinin ülkedeki diğer ülke yatırımlarıyla kar ıla tırılması noktasında, raporda:“2 ubat 2011 tarihi itibariyle Etiyopya’da izin verilen doğrudan yabancı yatırımlar kapsamında proje sayısı 7684, yatırım tutarı ise, 45.8 milyar Dolar’dır. Türkiye 225 proje ve 1.3 milyar Dolar izin verilen doğrudan yatırım ile 7. sırada olup, toplam doğrudan yabancı yatırımlar içerisinde %2.9’luk paya sahiptir” yargıları yer bulur(a.g.e.http://www.musavirlikler.govtr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPORdoc,2.1. 2011) Bu bölümde, Soğuk Sava sonrası dönemde Etiyopya-Türkiye ili kilerinin genel doğasını sunmak istedim. Çe itli ulusal ve uluslar arası faktörlerden ötürü, iki ülke arasındaki siyasi ve diplomatik ili kiler, 1991’den sonra yeni bir geli im dönemine girdi. Đki ülke arasındaki ticaret hacmi hızla büyüdü ve ekonomi, ticaret, yargı, eğitim, sağlık ve benzeri alanlarda ikili i birlikleri de yükseli e geçti. Đki ülkede, iki halk arasında artan ticari ve kültürel alı veri ler ile gitgide daha fazla ehir karde ehir unvanlarını aldı. Bu dönemde, kar ılıklı yarar üzerine kurulu siyasi, diplomatik, ekonomik ve kültürel i birlikleri potansiyelleri ve tüm bunları iki ülke arasında daha organize ve yapılandırılmı etkile imlere dönü türme adına sağlam temeller atıldı. 222 SONUÇ Yukarıdaki be bölüm, kanımca Etiyopya-Türk ili kileri tarihinin son 485 yıllık bölümünün mahiyetini ve gidi atını aydınlatmı tır.Bu konu hakkında daha önce yapılmı kapsamlı bir çalı ma bulunmadığından, bendeniz bir taraftan ilgili tarihsel tanıklıkları belirlemeyi ve değerlendirmeyi, diğer taraftansa iki ülkenin ili kilerinin tarihini yeniden in a etmeyi denedim. Teze bir sonuç getirmek adına, Etiyopya dı ili kileri tarihinin uzunca göz ardı edilen bu bölümünün diğer ara tırmacılar tarafından üzerinde dü ünülmesini sağlamak amacıyla, tarihsel gerçeklerin olanak verdiği kadar, birkaç yargıyıya açıklık kazandırmak ve onların üzerinde durmak için ana ba lıkları bir araya getirmek gerekebilir. u ana dek elde edilen tanıklıklar temelinde, Etiyopya-Türk ili kilerini dört bölüme ayırabiliriz. Bunlar, ilk temasları ekillendiren askeri ihtilaflar, XIX.yüzyılda ba layan ikili diplomatik ili kiler ve XX.yüzyılda ayyuka çıkan ekonomik ve kültürel ili kilerdir. Bu bile enler, üzerinde durulan tarih adına yegânedir.Ayrıca jeopolitik ve uluslar arası tarihsel geli meler bağlamında değerlendirilmelidir. Etiyopya ve Türkler arasındaki en erken temaslar XVI.yüzyılın ilk yarısında gerçekle mi tir. Bu geli meye çe itli tarihsel faktörler etki etmi tir.I.yüzyılından beri Kızıldeniz ve limanları, Etiyopya’nın ticari ve diğer bağlantıları için bir çıkı kapısı niteliği ta ıyordu. Bu sebepten ötürü, Etiyopya liderleri Kızıldeniz limanları üzerinde bir hegemonya kurma ya da en azından Kızıldeniz sahillerine serbest ula ıma sahip olma yollarını aradı.Benzer ticari sebeplerden dolayı, Kızıldeniz ticaretinde çıkarları bulunan diğer tüm güçler adına özel anlamda limanlarda denetime sahip olmak ve genel anlamda da Kızıldeniz havzasını yönetim altına almak büyük önem arz ediyordu.Tüm bunlar özellikle Mısır, Mısır’ı 1517’de fetheden Osmanlı Devleti ve 1502 yılından itibaren Ümit Burnu üzerinden Hindistan’a deniz seferleri düzenlemeye ba layan ve Kızıldeniz limanları vasıtasıyla bu seferleri güvence altına alma hedefinde olan Portekiz için geçerliydi. Bu artlar altında, Kızıldeniz’de çıkarları bulunan bu çe itli devletler arasında XVI. ve XVII.yüzyıllarda çıkan çatı maların önlenmesi oldukça zordu. 223 Eski çağlarından berin,açık denizde bulunan Massava ve onun kar ısındaki anakarada bulunan Arkiko limanı,Etiyopya’nın dı ticaretinde ana Kızıldeniz limanları oldu.Böylece karde limanlar, bu dönemde Kızıldeniz üzerindeki mücadelelerin ana hedefleri oldu.XVI.yüzyıl’ın ba ında, Etiyopya ikiz limanlar üzerinde hegemonya kurdu.1557’de Mısır üzerinden gönderilen Osmanlı güçleri tarafından ele geçirilene kadar Etiyopya’nın yönetiminde kaldılar. XV.yüzyıl’ın sonlarından itibaren Kızıldeniz’deki, Arap Yarımadası’ndaki ve Basra Körfezi’ndeki ticaretin canlanı ıyla, geni leyen Osmanlı Đmparatorluğu 1517’de Mısır’ı ve 1538’de de Aden’i ele geçirerek dikkatini bu bölgelere çevirdi.Yakla ık olarak 1520’ler’den 1566’ya kadar, Osmanlı Türkleri Hindistan’a ve Uzak Doğu’ya yönelik olan ticaret yolunu ele geçirmek için ba arısızlıkla sonuçlanmak suretiyle Portekizliler’le mücadele etmi tir.Portekizlilere kar ı olan ba arısızlık Osmanlılar’ı Kızıldeniz limanlarının hükmü için harekete geçirdi. Bu ana dek, Osmanlı Türkler 1557’de Massava limanını ele geçirdi ve ardından da Etiyopya’nın liman vilayetinde hegemonya kurmak için harekete geçti.Massava ve iç bölgesi üzerindeki Osmanlı Türkleri ve Etiyopya arasındaki mücadeleler bölge tarihinde bilindik bir doku oldu.Massava için bir iç bölge olu turma gayretiyle, Osmanlı ordusu ana karada Arkiko’yu ele geçirdi ve güçlendirdi, plato üzerinde içeriye yayıldı ve Etiyopya’nın kıyı vilayetinin kıyıdan elli yedi mil içeride olan ba kenti Debarva’yı ele geçirdi.Debarva etrafında bir duvar çevrelendi ve burada bir cami in a edildi.Bir Habe Eyaleti, ya da Etiyopya’daki Osmanlı eyaleti, ba karargah Massava’da kurulmak üzere in a edildi.Böylece Türk-Etiyopya çatı maları ba ladı. 1559’da Etiyopyalılar Osmanlılar’ı Debarva’dan sürgün etti; ancak XVII.yüzyıl sonuna kadar Osmanlı Türkleri Debarva’ya periyodik akınlar yapmakla kalmadı, ayrıca Etiyopya iç siyasetine de müdahelelerde bulundu.Etiyopya’nın Osmanlı otoriteleriyle olan ili kileri huzursuz ekilde bir arada var olu u i aret eder.Belirli olaylar gergin ili kileri tanımlayabilir.1560’ın ilk iki yılarında, Massava’daki Osmanlı valisi Utman Pa a,Bahır Nega Yishak ile barı konusunda anla mya vardı ve akabinde Bahır Nega Yishak’ın 224 Etiyopya’yı 1559’dan 1563’e kadar yöneten imparator Minas’a kar ı ayaklanmasında destekledi.Diğer tüm vilayet yöneticileri gibi, Bahır Nega Yishak da imparatorun merkezi güç kurma emellerine kar ı duru sergiledi.XVI. ve XVII. yüzyıllarda Etiyopya’daki bir takım imparatorlar vilayet yöneticilerini harcama pahasına siyasi, askeri ve idari güçlerini merkezile tirmeye çalı tılar.Valiler, merkezi emperyel otoriteden bağımsız olmak istediler ve dolayısıyla mütemadiyen krala kar ı ayaklanarak reformlara kar ı çktılar.Bahır Nega Yishak ve onun Osmanlı müttefikleri, Đmparator Minasa’yı 1562’de bir mücadelede yendiler ancak Minas’ın varisi Serse Dıngıl Tıgrean otonomisini diplomatik bir ekilde restore ederek Bahır Nega Yishak’ın sadakatini geri kazandı.Sonuç olarak ittifak çöktü. 1572’de Osmanlı Türkleri saldırarak Debarva’yı ele geçirdiler; ancak iki yıl sonra ikinci kez daha sadık müttefikleri Bahır Nega Yishak edildiler.1577’de,Osmanlı Habe valisi Ahmet Pa a ve Bahır Nega tarafından tahliye Yishak arasında, olunmadığı kadar hırsla bir ittifak yapıldı.Bu ittifak Etiyopya ve Türkler arasında bir ba ka karma aya sebebiyet verdi.Đlerleyen kar ıla malarda, Etiyopya Đmparatoru ittifak güçlerini iki ardıl sava ta ve 1570’lerin son yılarında Addi Qoro’da iki ittifak liderini de sava alanında öldürerek yenilgiye uğrattı.1588’de Osmanlılar bir kez daha Debarva’yı i gal etti; ancak bu kez i gal kısa ömürlüydü.Akabinde geçen XIX.yüzyıl’a değin i gal ettikleri Massava’daki etkinliklerini kısıtladılar. Karaya kıstırılmı Etiyopya ile zayıf Habe Eyaleti arasındaki sava ve barı dönemi, XVI.yüzyılın son yılları boyunca devam etti. Tam da bu zamanda, Osmanlılar Habe Eyaleti’nin önemini değerlendirmeye aldılar ve sonunda da gelecekteki kaderini çizdiler. XVI.yüzyılın son on yılından itibaren, Kızıldeniz’deki Osmanlı gücü ve çıkarları gerilemeye ba ladı; Massava’daki garnizon küçültüldü ve Habe Eyaleti de, daha sonraları bu toprakları Osmanlı Türkleri adına yönetecek olan, Beca ailesine bırakıldı.Beca valisine Nâib unvanı verildi. Osmanlıların kıyıdaki zayıflayan pozisyonlarına ve ilgilerine rağmen Osmanlı Türkleri ve Etiyopyalılar arasındaki deği ken ili kiler XVII.yüzyıl’da da sürdü.Yüzyılın ilk çeyreğinde, Etiyopya’nın kıyı eyaletlerinde Osmanlı Türklerin hayvancılık için yaptıkları akınlarda, 225 Etiyopya’ya yönelik deniza ırı malların üzerinde istimlaklarda ve bu ürünlere empoze edilen ağır vergiler yüzünden zaman zaman çatı malar var oldu.Böyle bir durum ortaya çıktığında, Etiyopya onarımı veya muvafakatı Osmanlı Türklerin karavanlarının kıyılara gitmelerini durdurarak sağlıyordu. Ancak 1648’de Etiyopya ve Massava’daki Osmanlılar geçici olarak farklılıklarını dengelediler ve Massava’daki Osmanlı valisinin Massava üzerinden Etiyopya’ya giren genel olarak Avrupalıları ve özel olarak da Katolik misyonerlerinin önünün kesilmesi için etkinliğinin belirtildiği bir anla ma yapıldılar.Bu anla ma Đmparator Fasiladas’ın 1632’de Etiyopya’yı Roma Katolik inancına döndürme giri iminde bulunan Cizvit misyonerlerinin ihracıyla sürdü.Cizvit misyoner aktivitesi yalnızca kilise içerisinde değil ayrıca Etiyopya yönetim biçimine de deği im getirdi ve Đmparator Susenyos döneminde yıkıcı bir iç sava la sonuçlandı. Massava’daki huzursuz Etiyopya ve Osmanlı Türkler bir arada olu u XVII.yüzyıl’ın kalanında ve sonraki iki yüzyılda da sürdü.Etiyopya’nın Massava’yı yönetmede ilgili olmasına ve orada ehrin su ve diğer kaynaklar için anakaraya bağlı olmasını kullanabilecek olmasına rağmen, Etiyopya limanı askeri güçle Osmanlı egemenliğinden alacak güce sahip değildi.Diğer bir taraftan, anakaraya kaynaklardan dolayı bağımlı olmasına rağmen, Osmanlı Türkleri farklı sebeplerden Etiyopya’yı istila etmekten kaçındılar. Yukarıdaki tartı malardan, Kızıldeniz Bölgesi’nde güçlü bir pozisyon alma ya da Kızıldeniz Bölgesi’nde egemen olma adına üç yüzyıllık ba arısız Osmanlı te ebbüsünün, Kızıldeniz Bölgesi’ni kendilerinin yasal ve doğal deniz kıyısı olarak değerlendiren ardı ık Etiyopya liderleri tarafından iddetli bir meydan okumayla kar ılandığını açıkça görebiliriz. Belirtmeye bile gerek yoktur ki, Kızıldeniz Bölgesi’ndeki yüz yıllık Osmanlı mevcudiyeti Etiyopya’nın dı dünyayla ileti im kurma haklarını sekteye uğratmı tır.Denizlere ula ımının engellenmesi,Etiyopya’nın statüsünü zayıf, geri kalmı ve karayla ku atılmı bir Afrika imparatorluğu olarak tescil etmi tir. 226 XIX.yüzyılın son yıllarında, asırlık Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde radikal deği imler gözlendi.Uzun zamandır kar ılıklı geçimsizlik ve ihtilaflar üzerine kurulu olan EtiyopyaOsmanlı ili kileri, bir kar ılıklı anlayı ve i birlikleri devrine adım attı.Đmparator II. Mınılik yönetimindeki Etiyopya dı politikalarındaki deği iklikler, Sultan II. Abdülhamit ile Etiyopya’ya yönelik dostane yakla ımlar, tartı malı Deyrü’s-saltana Manastırı’yla alakalı olaylar ve uluslar arası jeopolitik sistemdeki deği iklikler bu radikal deği imde önemli rol oynadı. Đmparator II. Mınılik’in 1913’teki ölümünün ardından, Lıc Đyâsu’nun tahta çıkmasıyla birlikte iki hükümet arasındaki ili kiler yeni bir seviyeye yükseldi.Lic Đyâsu’nun yönetimi, Etiyopya dı ili kileri adına bir dönüm noktasıydı.Bu noktada, Birinci Dünya Sava ı belirleyici bir faktördü. Binlerce yıl boyunca Etiyopya, tarihinde hiçbir kez iki rakip Avrupalı güç arasında bir tercih yapma konumuna yükselmemi ti. Bu fırsat, genç liderin yönetimi sırasında kendini gösterdi. Bölgedeki eski aktörlerin oyunlarına a ina olan Lıc Đyâsu, ülkesinin iyiliği adına bölgedeki yeni aktörlerin (yani Đttifak Devletleri’nin) tarafına geçmeye karar verdi.Yeni aktörleri test etmek, yalnızca Đttifak Kuvvetleri’yle olan yakınla masının zeminini hazırlamadı; ayrıca bizzat kendisinin Müslüman Osmanlı Devleti’yle olan dini ili kilerininde temellerini attı.Bu yüzden, Đtilaf Devletleri’nin yoğun etkisi altında olan Kabine ve Etiyopya Ortodoks Kilisesi tarafından koltuğundan ayrılmaya zorlandı. Birinci Dünya Sava ı’ndan ve monar inin yerini Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan cumhuriyete bırakmasından sonra, Türkiye’nin Afrika’daki yükümlülükleri deği ti. 1923’ten 1990’lara kadar, Türkiye’nin bir Afrika politikası bulunmuyordu.Kısacası, Türkler kendilerinden coğrafi açıdan uzak bölgelere zaman ayırmak yerine Avrupa ve Asya kav ağındaki kom ularına yüzünü dönmekle ve modern laik devleti sağlama alma mücadeleleriyle yetinmekteydiler. Bu gibi ko ullar altında bile, yeni laik Türkiye Cumhuriyeti koloniyal Afrika’daki tek bağımsız siyah devlet olan Etiyopya’yı göz ardı edemezdi ve de edemedi. 1926’da Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin Addis Ababa’daki ilk konsolosluğunu açma emrini 227 verdi.Bu,Türkiye Cumhuriyeti’nin Afrika’daki ilk konsolosluğuydu. Ayrıca, Türkiye 1930’da Đmparator Hayle Sılâse’nin tahta çıkı törenine katılması amacıyla Etiyopya’ya delegasyon gönderen ülkelerden de biriydi. Etiyopya da tüm bunlara kar ılık, 1933 yılında Ankara’da bir konsolosluk açtı.Đki ülke arasındaki ili kileri daha da güçlendirmek için Mayıs 1935’te, Türkiye Addis Ababa’daki konsolosluğunu büyükelçilik düzeyine yükseltti ve Nizameddin Ayazlı’yı da Etiyopya’daki ilk Türkiye büyükelçisi olarak atadı. Ne yazık ki 1936-1941 yılları arasında Etiyopyadaki kısa Đtalyan i galinden dolayı Etiyopya ve genç Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilk dostane ili kiler sekteye uğramı tır.Atatürk’ün Türkiye’si, Fa ist Đtalya tarafından i gale uğrayan talihsiz Etiyopya’nın tarafında yer alan ender ülkelerden biriydi. Türkiye’nin 1957 yılında Addis Ababa’daki büyükelçiliğini yeniden açmasıyla, iki ülke arasındaki diplomatik ili kiler kaldığı yerden devam etti. Etiyopya da 1959’da Ankara’ya kendi büyükelçisini göndererek kar ılık verdi. Sonraki 15 yılda ise, sıkça görülen yüksek mevkili ziyaretlere ve ikili, bölgesel ve uluslar arası çaplarda ortak çıkarlara dayanan i birliklerine ahit olundu. 1974’te popüler bir devrim oldu ve Etiyopya, kendi tarihinde yeni bir dönemece girdi. Dı ili kileri de dahil, Etiyopya siyasi ya amı her yönüyle deği ime uğradı.Modern Etiyopya devletinin dı ili kileri, hükümetin çok etnik yapılı Etiyopya’yı ba arılı bir ulus devlet olarak in a etme ve ülkenin bölgesel bütünlüğünü devam ettirme çabalarından ekillenmi ti. Pek çok açıdan, devrim sonrası Etiyopya’nın liderleri tarafından yürütülen dı politikalar, eski imparatorluk rejimindeki dı politikalarla paralellik göstermekteydi. Bir dönemden diğerine farklılık gösteren tek nokta, sonraki dönemde Etiyopya’nın ideolojik mutabakata ula abilmi olmasıydı. Đmparator Hayle Sılâse’nin rejimi çokça Birle ik Devletler’in nüfuzu altına girmi ken, Albay Mengıstu Hayle Mariyam’in rejimi ise kaderini Sovyetler Birliği’nin ellerine bırakmı tı. Hem 1974 öncesi hem de sonrası hükümetleri, iki süper gücün ekonomik ve askeri açılardan yardımlarını alarak dü ük kalitedeki materyal kaynaklarına değer katmaya çalı tı. Bu ekilde, rejimlerin yalnızca dı politikalarındaki hedeflerinde değil, aynı zamanda da iç politikalarında ehemmiyetlerini arttırmayı ba ardılar. Geçmi teki ve çağda 228 Etiyopya’nın dı politikalarındaki analizler, bizlere Etiyopyalı liderlerin bir süper güçten diğerine hizmet vermek yerine istikrarlı bir ekilde Etiyopya için en iyi tercihi yapmanın uğra ında olduklarını gösterir. Bu yüzden,Marksist askeri rejimin (yani Derg) 1974’te yönetime el koymasının ve buna müteakip olarak da Sovyet bloğuyla yakınla masının ardından, iki ülke ili kileri bir karanlık çağa girmi tir. Derg hükümetinin Moskova yanlısı duru u, onun Türkiye gibi Komünist olmayan ülkelerle olan ili kilerini sekteye uğrattı. Bu sebepten ötürü, daha büyük çaptaki i ili kilerinin alanları Mayıs 1991’e değin bo bırakıldı. 1990’lar sırasında uluslar arası çapta tarihi deği iklikler meydana geldi: Soğuk Sava ’ın sona ermesi, Sovyetler Birliği’nin dağılması ve özellikle de “alternatif sosyalist sistemler” olarak tarif edilen belirli ülkelerin alternatif siyasi ve ekonomik sistemlerinin zayıflaması gibi. Bu deği iklikler, dünya siyasi ve ekonomik düzeninin ve çe itli, geli mi , geli mekte olan ve geli memi ülkeler arasındaki ikili ili kilerin deği imini ortaya çıkartıyor. Bu sebeplerden ötürü, Etiyopya-Türkiye ili kilerinin küresel geli melerden derinlemesine etkilenmesi doğaldır. Marksist askeri rejimin Mayıs 1991’de çökmesinin ardından Etiyopya, ülkenin dı ili kilerinin geli tirilmesi ve kar ılıklı çıkarlara dayanan yeni bir dı ili kiler politikasının olu ması adına çalı malara ba ladı.Etiyopya’nın dı politikasındaki bu yeni geli meler, çok geçmeden Türk dı politikasındaki neredeyse benzer geli melerle çakı tı. 1998 yılında Türkiye, merkez sağ Anavatan Partisi’nden Ba bakan Mesut Yılmaz yönetiminde Afrika ülkeleriyle siyasi, ekonomik ve kültürel bağları geli tirmek adına “Afrika Politikasını Geli tirme” projesini ba lattı. Bu politika tercihi Đslamcı kökenli Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2002’de iktidara geldiğinde de sürdürüldü. 2005 yılında, Ba bakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’de bir “Afrika Yılı” ilan etti ve Etiyopya ve Güney Afrika’yı ziyaret ederek ekvatorun güneyine resmi ziyarette bulunan ilk Türk hükümet lideri oldu.Erdoğan’ın ziyaretine kar ılık olarak, Ba bakan Meles Zenavi 2007’de Türkiye’yi ziyaret etti. 229 Son yirmi yıl boyunca, ikili siyasi,diplomatik,ekonomik ve ticari ili kileri güçlendirmek adına Etiyopya ve Türkiye, bu alanlarda kar ılıklı birçok ziyarette bulundu. Ayrıca, iki ülke arasında çok sayıda anla ma da imzalandı. Bu anla malar içinde, Ekonomik, Teknik Đ birliği ve Ticaret Anla ması, Ticaret Odaları Arasında Đ birliği Anla ması, Sağlık Alanında Đ birliği Anla ması, Yatırımların Kar ılıklı Te viki ve Korunması Anla ması, Uluslararası Uyu turucu ve Psikotrop Madde Kaçakçılığına Kar ı Đ birliği Anla ması, Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor Alanlarında Đ birliği Anla ması, Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anla ması, Turizm Alanında Đ birliği Anla ması ve Bilimsel ve Teknolojik Đ birliği Anla ması yer alır. Hükümetler seviyesindeki taahhütler ve bu doğrultuda imzalanan anla malar, iki ülke müte ebbisleri arasındaki yakın ili kilerin de temeli oldu. u ana dek tekstil, tarım, tarımsal ürün i leme, in aat ve diğer sektörlerde pek çok Türk yatırımcı yatırımlarda bulunmu tur.Ticari ili kiler de heyecan verici ekilde büyüyor. Toplam ticaret hacmi 1994 yılında 6.7 milyon dolar ve 2002’de de 40 milyon dolar civarındaydı.Yalnızca üç yıllık bir sürede, 2005 yılında bu hacim 140 milyona ve bir dört yıl sonra, 2009’da da 284.7 milyon dolara ula tı. Toplam ticaret hacminin, 2011 yılının sonunda 500 milyon dolarını a ması bekleniyor. Genel olarak yüzyıllar süren Etiyopya-Türk ili kileri sava ve anla mazlıkla ba layıp, ini li ve çıkı lı olarak sürüp günümüzde ise hiç olmadığı kadar dostane olarak devam etmektedir.Etiyopya-Türk ili kileri tarihi içerisindeki kar ılıklı anlayı ve i birliği temelli bu dönemin öncüleri olan Đmparator II.Mınılik ve Sultan II.Abdülhamit, elbette ki mezarlarında gülümsüyorlardır. 230 KAYNAKÇA A.AR ĐV BELGELERĐ Etiyopya Milli Ar ivler ve Kütüphaneler Ajansı (EMAKA) 1270 1278 1281 1905 1909 118/60 1672/48 01/1580/509/60 05/109/6/18/10 2396/02/49-1/s-3 Ba bakanlık Osmanlı Ar ivi(BOA) D.363;G.118,F. Y..A...HUS; 21/B /1314 D.889,G.66641,F.BEO; 26/B /1314 D.353;G.1314/B-13,F.Đ..HR;27/B /1314 D.16,G.6,F.Y..PRK.PT; 21/Ra/1315 D.2088,G.25F.DH.MKT;10/N /1315 D.62,G.41,F. Y..EE; 25/S /1317 D.8,G.1,F. Y..PRK.NMH; 23/S /1317; 23/S /1317 D.128,G.1323/S-039,F.Đ..HUS. 06/S /1323 231 D.62,G.36,F. Y..EE; 29/Z /1315 D. 194,G. 19,F. Y..A...HUS; 07/Za/1303 D. 4, G.41,F. Y..A...HUS; 07/M /1307 D.2335,G.21,F.HR.SYS;23/3/1915 D.2335,G.22,F,HR.SYS;24/3/1915 D.2335,G.25,F.HR.SYS;11/4/1915 D.2335,G.26,F.HR.SYS;17/4/1915 D.2335.G.39,F.HR.SYS;18/7/1915. D.2335,G.33,F.HR.SYS;23/6/1915 D.2335,G.38,F.HR.SYS;08/7/1915 Ba bakanlık Cumhuriyet Ar ivi(BCA) S.10104,D.439-2,F. 30..18.1.2,Y.14.69..8; 22/10/1930 S.13862,D.108-41,F. 30..18.1.2,Y.33.10..6; 18/2/1933 D.43959,F.30..10.0.0,Y.266.798..8,23/10/1935 S.41832,D.439-3,F.30..18.1.2,Y.62.19..8; 12/3/1936 D. E4,F.30..1.0.0,Y.61.376..12; 24/4/1953 S. 79586,D-,F.30..18.1.2,Y.205.24..1; 27/3/1967 S.82226,D-F.30..18.1.2,Y.206.37..5; 17/5/1967 S.128036,D.105-22025,F.30..18.1.2,Y.243.83..9; 10/12/1969 S.5847,D. 105-177655,F.30..18.1.2,Y.249.30..4; 5/5/1970 232 B.SÜRELĐ YAYINLAR “A Note About Afro-Turkish Relations”, New African,January,2009. “Avrupa’da tam bir harp havası”Cumhuriyet,15.12.1935. “Bakan Çağlayan Etiyopya’da”, Milliyet,10.3.2011 “Ba bakan Erdoğan Addis Ababa'da”,Milliyet,3.3.2005. "Ba bakan Erdoğan Etiyopya'da",Zaman,3.3.2005 Cevik,Ilnur “...and Turkey decides to discover Africa” Turkish Daily News,26.6.1998. "Empire's End",Time Magazine,11.5. 1936. “Emperor Haile Silassie I”,National Geographic,LVIII,5,November 1930. “Emperor Haile Silassie I visits Turkey” Ethiopian Herald ,4.3.1967. “Emperor Haile Silassie I’s unofficial visit to Turkey” Ethiopian Herald1,8.11.1971, “Erdoğan'ın Afrika turu” Hurriyet,3.3.2005. “Ethiopia:Minister Briefs Turkish Investors about Ethiopia’s Investment Opportunities” Ethiopian Herald,8.6.2009. “Ethio-Turkish Match” Ethiopian Herald,17.12.1962. “Etiyopya Ba bakanı Türkiye'de” Milliyet,9.2.2007. “Etiyopya ile vize anla ması imzalandı”,Milliyet,16.12.2011. “Etiyopya’ya Her Türlü Desteği Vereceğiz”,Zaman,9.2.2007. . “Futbol tarihindeki ilk Etiyopya-Türkiye milli maçı”Milliyet,10.10.1962. Gettleman,Jeffrey.“Ethiopian court convicts Mengistu genocide”International Herald Tribune,12.12.2006. Haile Mariam of 233 “Habe istan Đmparatoru Đstanbul’da”,Milliyet,17.11.1971. “Haile Selasiye Ankara’ya Geldi” Milliyet,3.3.67. “Interview with Turkish ambassador”,Capital,14.11.2005. Đpekçi, Abdi “Afrika’ya dostluk Eli”, Milliyet,4.3.1967. “Minister of Trade and. Industry in Istanbul”,Ethiopian Herald,21.6.2010. “Mulatu Astatke:Đstanbul'da Sanat”,Milliyet,19 .9. 2011. “Parting Turkish ambassador touts investment boost” Capital,21.8.2010. “Short Term Training for Ethiopian Professionals”,Ethiopian Herald,11.8.2011. Stallings,Laurance “Old Eagle Beak,” New York Times,14.10.1935. “The Turkish President in Ethiopia,” Ethiopian Herald,18.12.1969. “Turkish president finish his official visit to Ethiopia”,Ethiopian Herald,22.12.1969. “Turkish Prime Minister in Ethiopia,”Ethiopian Herald,2.3.2005. Williams,Stephen.“Turkey seeks stronger ties with Africa,” New African,October 2008. C.SALNAMELER Ankara Üniversitesi(1967),Milletlerarası Münasebetler Türk Yıllığı,Cilt,VIII. Ankara Üniversitesi(1969-1970),Milletlerarası Münasebetler Türk Yıllığı,Cilt X. Ethiopian Central Statistical Agency(E.C.S.A.)(2009).Statistical Abstract 2008.Addis Ababa. Ethiopian Customs And Revenue Authority(E.C.A.R.A).(2010),Monthly And Annually Foreign Trade Reports – 2005-2009.Addis Ababa. 234 T.C.Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Ata eliği (T.C.A.A.B.T.A.).(1967),Habe istan'ın ekonomik durumu ve Türkiye Habe istan ticareti 1965 yıllık raporu.Addis Ababa. D.INTERNET KAYNAKLARI Altıparmak,Vahan.“Etiyopya-Ermenileri.” Eri im:23 Mart 2010.http://teamaow.discuforum.info/t769-Etiyopya-Ermenileri.htm. CIA, “Ethiopia”,Eri im:09 Ağustos 2010.https://www.c.i.a.gov. Dı Ekonomik Đli kiler Kurulu, “Türk - Etiyopya Đ Konseyi”.Eri im:03 Temuz 2010 http://www.deik.org.tr/Konsey/23/T%C3%BCrk_Etiyopya.html. Dikba ,Kadir. “Neca i’nin ülkesinde son Osmanlı konsolosu.”Eri im:21 Nisan 2008. http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-18130-34-necasinin-ulkesinde-son-osmanlikonsolosu.html. Embassy of the Republic of Turkey,“Büyükelçilik Tarihi ve Önceki Büyükelçilerimiz,”Eri im:13 Kasım 2010,://addisababa.emb.mfa.gov.tr/. Ethiopian Ministry of Foreign Affairs, “A Week in the Horn of Africa”,Eri im:05 Eylül 2008,http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_August_15_2008.htm. Ethiopian Ministry of Foreign Affairs, “A Week in the Horn of Africa”,Eri im:13 Kasım 2011,http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_March_11_2011.htm#3. Ethiopian Ministry of Foreign Affairs, “Bilaterl Relations with Turkey”,Eri im:02 Mart 2008,http://www.mfa.gov.et/Foreign_Policy_And_Relation/Bilateral/Turky.htm. Ethiopian Ministry of Foreign Affairs, “Foreign Affairs and national Security Policy Strategy”Eri im:15 Kasım 2009,http://www.mfa.gov.et/. 235 Ethiopian Ministry of Foreign Affairs, “Relations with Turkey and Iran” Eri im:02 Mart 2008,http://www.mfa.gov.et/Foreign_Policy_And_Relation/Relations_With_Countries_M iddle_ East_Turkey_Iran.php. Fitzgerald,Mary. “Gülen School” Eri im:03 Ocak 2010,http://www.irishtimes.com/newspaper/world/2010/0128/1224263289907.html. Hurriyet,"Vehib Pa a, Habe istan (Etiyopya) Ba kumandanı mı oldu?"Eri im:23 Haziran 2008,http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=10901646. Nejashi Ethio-Turkish International Schools, “Ethio-Turkish Schools,” Eri im:1 Mayıs 2011,http://www.nejashiturkishschools.com/main.asp?ID=1&CID=6. Sarafyan,Jirayr, “Zamana bir yolculuk:Etiyopya Ermenileri”.Eri im:31 Mart 2010. http://www.bolsohays.com/haberdetay-36037/zamana-bir-yolculuk-etiyopya-ermenileri.html. TĐKA, “Etiyopya,” Eri im:5 Nisan 2010,http://www.tika.gov.tr/ . Turkish Ministry of Foreign Affairs,“Turkey’s Economic Relations with Ethiopia,”Eri im:9 Ağustos 2010http://www.mfa.gov.tr/turkey_s-economic-relations with-etiopia.en.mfa,. Türk Asya Stratejik Ara tırmalar Merkezi,“Afrika.”Eri im:11.Ekim 2008.http://www.tasam.org/. Türkiye Büyük Millet Meclisi,“Türkiye Cumhuriyeti ve Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Kar ılıklı Te vik ve Korunmasına Đli kin Anla manın Onaylanmasının Uygun Bulduğuna Dair Kanun”.Eri im:13 Ocak 2010,http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5156.html. 236 T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği. “2007-2008 Yıllık Rapor”.Eri im:09 Ağustos 2009.http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/20072008%20YILLIK%20APOR.doc. T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği. “2010 Yıllık Rapor”.Eri im:02 Ocak 2011. http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.doc. T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği.“Nisan 2011 Raporu”.Eri im:10 Haziran 2011. http//www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/Nisan%202011%20Raporu.ppt. T.C. Dı i leri Bakanlığı, “Dı Politika Kronolojisi,”Eri im:11 Kasım 2011, http://www.mfa.gov.tr/agustos.tr.mfa. T.C. Dı i leri Bakanlığı, “Dı Politika Tanıtım,”Eri im:8 Eylul 2009 ,http//wwwmfa.gov.tr/data/DISPOLĐTĐKA/TANIT/2005yilinda_gerceklestirilen_e tkinlikr.pdf T.C. Dı i leri Bakanlığı, “Türkiye-Afrika-Đliskileri,” Eri im: Temuz2010,http://www.mfa.gov.tr/turkiye-afrika-iliskileri.tr.mfa. T.C. Dı i leri Bakanlığı, “Türkiye-Etiyopya-Siyasi-Đli kileri,”Eri im:9 Haziran2010,http://www.mfa.gov.tr/turkiye-etyopya-siyasi-iliskileri.tr.mfa. T.C. Resmi Gazete,“Eskiler,” Eri im:2 ubat 2010,http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2009/06/20090627-4.htm. T.C. Resmi Gazete, “Milletlerarası Andla ma,”Eri im:11 Ekim 2009.http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/21767.pdf. 237 T.C.Resmi Gazete, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik Đ birliği Anla ması”.03 Ocak 2011.http://www.mevzuatlar.com/sy/resmigazete/rga/10/10/081010001.htm. VOA, “The 80th anniversary of the Emperor’s Coronation”. Eri im:02 Kasım 2010,http://www.voanews.com/amharic/news/. E.YAYINLANMAMI BELGELER Blatta Tekle Hawariyat,Ye Hiywot Tarike(Story of My Life). Ethiopian Ministry of Foreign Affairs(EMOFA).(1991),Untitled and unpaged document. Mers’e Hazen Wolde Qirqos.(1935E.C.)“Be Dagmawi Mınilik Zaman Kayehutına Kesemahut”(From What I saw and Heard in the Reign of Mınilik II),IES,AAU. (1938 E.C.)“Ye Zaman Tarik Tizitaye be Abeto Iyasu Zamana Mangıst”(My Historical Reminiscences of the Reign of Abeto Iyasu),IES,AAU. (1938 E.C.)“Ye Zaman Tarik Tizitaye be Nıgısta Negestat Zewditu Zamana Mangıst”(My Historical Reminiscences of the Reign of Empress Zewditu),IES,AAU. T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Ata eliği (T.C.A.A.B.T.A.).(1967)Habe istan'ın Ekonomik Durumu ve Türkiye Habe istan Ticareti 1965 Yıllık Rraporu.Addis Ababa. 238 F.KĐTAP ve MAKALELER Abdi Sheik Abdi(1993).Divine Madness: Mohammed Abdulle Hassan (1856– 1920).London,:Zed Books Ltd. Abir, Mordechai(1968).Ethiopia.The Era of the Princes: The Challenge of Islam and the Re- unification of the Christian Empire,1769–1855.London: Longman. (1980).Ethiopia and the Red Sea:the Rise and Decline of the Solomonic Dynasty and Muslim-European Rivalry in the Region. London:Frank Cass. Abune Mattewos(1996)Debre Sıltan Be Đyerusalem (Deyrul Saltan in Jerusalem),Jerusalem. Adejumobi,Saheed A(2006).The History of Ethiopia.Westport,Conn: Greenwood Press. Alvarez, Francisco(1961).The Prester John of the Indies translated by C.F. Beckingham and G.W.B.Huntingford Cambridge:Hakluyt Society. Anfray,Francis(1991).Les anciens ethiopiens. Paris:Armand Colin. Appleyard et al.(1985)Letters from Ethiopian rulers:Early and mid-nineteenth century : preserved in the British Library, the Public Record Office, Lambeth Palace, the National Army Museum, India Office Library and Records.Oxford:Oxford University Press. Armaoğlu,Fahir.20. Yüzyıl Siyasi Tarihi(1984).Đstanbul:Alkım Yayınevi. Bahru Zewde(1991).A History of Modern Ethiopia 1855–1974.London: James Currey. Bairu Tefla(1977).A Chronicle of Emperor Yohannes IV(1872-1889).Weisbaden:Franz Steiner. Barker, A.J.(1971)Rape of Ethiopia,1936. New York: Ballantine Books. 239 Barlas,Dilek(1998).Etatism and Diplomacy in Turkey:Economic and Foreign Policy Strategies in an Uncertain World, 1929-1939. Leiden: Brill. Baudendistel,Rainer(2006).Between Bombs and Good Intentions: The International Committeeof the Red Cross (ICRC) and the Italo-Ethiopian War, 1935-1936. New York: Berghahn Books. Beckingham,C.F. & Huntingford,G.W.B.(1961).Some Records of Ethiopia 1593-1646 Being Extracts from the History of High Ethiopia or Abassia by Manoel de Almeida Together With Bahrey's History of the Galla.London:Hakluyt Society. Berkley,George Fitz-Hardinge(1902).The Campaign of Adowa and the rise of Menelik.London:Constable. Blanc,H.(1868).A Narrative of Captivity in Abyssinia: With Some Account of the Late Emperor Theodore, His Country and People.London. Blundell,Herbert Weld(1922).The Royal chronicle of Abyssinia, 1769- 1840.Cambridge:University Press. Bozdaglıoğlu,Yücel(2005).Turkish Foreign Policy and Turkish Identity.New York:Routledge, Bruce,James(1805).Travels to Discover the Source of the Nile .III,Edinburgh:James Ballantyne. (1805).Travels to Discover the Source of the Nile .IV,Edinburgh:James Ballantyne. Budge, E. A. Wallis(1928).A History of Ethiopia: Nubia and Abyssinia,London:Methuen. Burstein, Stanley Mayer(1998).Ancient African Civilizations: Kush and Axum.New York: Marcus Wiener. Chaudhury, Sushil and Kéram Kévonian(2008).eds.Les Arméniens Dans Le Commerce Asiatique Au Début de L'ère Moderne.Paris:Maison des sciences de l'homme. 240 Churchill Winston(1952).The river war.London:Eyre and Spottiswoode. Cohen,Leonardo(2009).The missionary strategies of the Jesuits in Ethiopia (1555 - 1632). Wiesbaden:Harrassowitz. Cohen, Raymond(2008).Saving the Holy Sepulchre: How Rival Christians Came Together to Rescue Their Holiest Shrine. Oxford:Oxfordshire. Collins,Robert O.(2001).ed.Documents from the African past,Princeton: Markus Wiener Publishers. Crummey,D.(1972).Priests and Politicians: Protestant and Catholic Missions in Orthodox Ethiopia 1830–1868. Oxford: Clarendon Press. Çelebi,Evliyâ(2011).Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 10.Cilt Hazırlayan,Seyit Ali Kahraman.Ankara: Yapı Kredi Yayınları. Darkwah, R.H. Kofi(1975).Shewa, Menelik, and the Ethiopian Empire, 1813-1880.London: Heinemann. David Kay, F.R.G.S. (1902)“Abyssinia”Encyclopaedia Britannica,I.. Dombrowski,Franz Amadeus(1985).Ethiopia's access to the sea.Leiden:E.J.Brill. Doresse, Jean(1959).Ethiopia,translator, Elsa Coult .New York:Frederick Ungar Pub.Co. Dufton, Henry(1867).Narrative of a journey through Abyssinia in 1862-3. London: Chapman & Hall, Dye,William M(1880).Moslem Egypt and Christian Abyssinia .New York. Eldridge,Bruce(2007).“Muslim world in transition: Contributions of the Gulen Movement”,London, Erlich. Haggai(1994).Ethiopia and the Middle East. London:L. Rienner Publishers. (1996).Ras Alula and the Scramble for Africa. Lawrenceville:Red Sea. 241 (2002)).The Cross and the River: Ethiopia, Egypt, and the Nile. Boulder,CO.Contributors: L. Rienner. (1983)The struggle over Eritrea, 1962-1978:war and revolution in the Horn of Africa.Stanford: Hoover Institution Press. Eyoh,Dickson and Zeleza,Paul Tiyambe(2003).Encyclopedia of Twentieth-Century African History.London:Routledge. Fahmy,Khalid(1998).All the Pasha's Men:Mehmed Ali, his Army and the Making of Modern Egypt.London:Cambridge University Press. Fılipos(1952 E.C.).Zena Đtyopya be Hagere Qıdıst Đyerusalem Sılemigegnu Đtyopyawiyan ke 1850 Jemro eske 1867 Dıres (Correspondence Respecting Abyssinians in Jerusalem 1850- 1867),Asmera. Foster.William(1949)ed.The Red Sea and adjacent countries at the close of the seventeenth century as described by Joseph Pitts, William Daniel, and Charles Jacques Poncet.London:Hakluyt Society. Gebre-Igziabıher Elyas(1994).Prowess, Piety, and Politics: The Chronicle of Abeto Iyasu and Empress Zewditu of Ethiopia (1909-1930), trans. Reidulf K. Molvaer .Köln: Rüdiger Köppe. Gebre Sılase(1959 E.C.).Tarik a Zaman za Dagmawi Mınılik Nıgüsa Negast ze Đtiyopya(A History of the Period of Menilik II,Emperor of Ethiopia).Addis Ababa. Girma Beshah and Merid Wolde Aregay(1964).The Question of the Union of the Churches in Luso Ethiopian Relations (1500–1632).Lisbon: Junta de Investigações do Ultramar and Centro de Estudos Históricos Ultramarinos. Gish,Steven Thay,Winnie,Abdul Books. Latif,Zawiah(2007).Ethiopia.New York:Benchmark 242 Gobat, Samuel(1850).Journal of Three Years' Residence in Abyssinia.New York:M.W.Dodd. (1884).Samuel Gobat, Bishop of Jerusalem, His Life and Work:A Biographical Sketch,Drawn Chiefly from His Own Journals,London:Hanson and Co. Graziani, R(1938).Fronte del Sud, Milano:A.Mondadori. Great Britain,House of Commons(1867).Correspondence respecting Abyssinians at Jerusalem: 1850-1867, Vol.LXXII. London. (1868).Great Britain,House of Commons,Correspondence respecting Abyssinia 1846-1848.London. Hayle Sılâse I(1965 E.C.).Hıywetena Ye Etityopiya Irmıca(My Life and Ethiopia’s Progress),Volume.I.Addis Ababa. (1966 E.C.).Hayla Sılase I,Hıywetena Ye Etityopiya Irmıca(My Life and Ethiopia’s Progress),Volume I.Addis Ababa. Hazar,Numan(2003)Küreselle me sürecinde Afrika ve Türkiye-Afrika ili kileri.Ankara:Yeni Türkiye Medya Hizmetleri. Henze, Paul B(2000).Layers of Time: A History of Ethiopia.New York:Palgrave. House of Commons(1868).Parliamentary Papers,Correspondence Respecting Abyssinia, 1846- 1868.London. Hozier,Henry M(1869).The British Expedition to Abyssinia.London:Macmillan. Huntingford, G.W.(1989).The historical geography of Ethiopia from the first century AD to 1704.Oxford: Oxford University Press. Hussein Ahmed(2000).Islam in the Nineteenth-Century Wallo, Ethiopia:Revival, Reform and Reaction.Boston:Brill Academic Publishers.. 243 Imperial Ethiopia Ministry of Information(1967).Selected Speeches of His Imperial Majesty Haile Silassie I:1918-1967.Addis Ababa:Ministry of Information. Đnalcık,H(1977).“The Rise of the Ottoman Empire”in Cambridge History of Islam.vol. Cambridge:Cambridge University Press. Jardine, Douglas J(1923).The Mad Mullah of Somaliland, London: Jenkins. Jones,A.H.M.,Monroe,Elizabeth(1969).History of Abyssinia.London:the Clarendon Press. Karpat,Kemal.H(2001).The politicization of Islam: reconstructing identity, state, faith, and community in the late Ottoman state.Oxford:Oxford University Press. Kamoche,Ken N(2004).Managing Human Resources in Africa.London:Routledge. Karabekir,Kâzım(1935).Đtalya Habe .Tecelli Matbaası. Kavas,Ahmet(2006).Osmanlı-Afrika Đli kileri.Đstanbul,Tasan Yayınları. Keller,Edmond J(1988).Revolutionary Ethiopia: From Empire to People's Republic.Bloomington:Indiana University Press. Kobishchanov,Yuri M(1979).Axum Michels, Joseph W. editor; Lorraine T. Kapitanoff, Lorraine T.translator. Pennsylvania: Pennsylvania State University Press. Korn, David A(1986).Ethiopia, the United States and the Soviet Union,London: Routledge. League of Nations(1935),The Aims ,Methods and Activity of the League of Nations ,Genev (1937).The League from year to year ,1936.Geneva. Lesure,Michel(1976).“Les Ottomans et l'Ethiopie”, Mare Luso-Indicum,III,Paris. Levine,Lynn(2006).A.Frommer's Turkey,Hoboken,NJ:Wiley Publishing,Inc. Lewis,I.M(1960)."The Somali Conquest of Horn of Africa," The Journal of African History, Vol. 1,No. 2. Cambridge University Press. 244 Lobo, Father Jerome(1789).A Voyage to Abyssinia. Translated by Samuel Johnson. London: Elliot and Kay. Lockhart, Donald M.trans.(1984).The Itinerário of Jerónimo Lobo. London: Hakluyt Society. Ludolphus,Hio.(1684).New History of Ethiopia.London:Samuel Smith. Mahteme Silassie Wolde Mesqel(1962 E.C.).Zekre Neger(Recollection of Things Past).Addis Ababa. Marcus, H. G.(1994). A History of Ethiopia. Berkeley: University of California Press. (1975).The Life and Times of Menelik II:Ethiopia,1844– 1913.Oxford:Clarendon. Matthews, Herbert Lionel(1937).Eyewitness in Abyssinia: With Marshal Bodoglio's forces to Addis Ababa.London:M. Secker & Warburg. Maxwell H.(1913).Life and Letters of the Fourth Earl of Clarendon.I.London. (1913).The life and letters of George William Frederick, fourth earl of Clarendon.II.London:E.Arnold. Medlicott,W.N.,Douglas Dakin and Margaret E. Lambert(1976).Documents on British Foreign Policy,1919-1939: the Italo-Ethiopian War and German Affairs, October 3, 1935- February 9,1936 London:Her Majesty's Stationery Office. Mengıstu Hayle Mariyam(2004 E.C.).Tıglaçın:Ye Đtyopya Hızb Abyotawi Ye Tıgıl Tarik(Our Struggle:A History of Ethiopian Revolutionary Struggle)Tsehai Publisher,2004 Ethiopian Calendar. Miran,Johnathan.(2007).“Power Without Pashas:The Anatomy of Ottoman Erirea.”Eritrean Studies Review,V,I,. Na’ib Autonomy in 245 Mockler, Anthony(1984).Haile Selassie's War: The Italian-Ethiopian Campaign,19351941. New York:Oxford University Press. Newman,E.W. Polson(1937).Italy's Conquest of Abyssinia.London:Ebenezer Baylis and Son Ltd. Nihat Dinç(1998).Gönüllü Diplomat.Đstanbul:Đthaki Yayınları. Nizamoglu, Yüksel(2011).Đtalya-Habe istan Savası,Vehip Pasa ve Türkiye. Sosyal BilimlerAra tırmaları Dergisi. II: 270-289. Ofcansky Thomas P. and Berry LaVerle(2004).editors. Ethiopia: A Country Study. Washington: GPO for the Library of Congress. O’Mahoney,Anthony(2004).“Between Isalm and Christendom;the Ethiopian Community in Jerusalem before 1517”Medieval Encounters 2,1-15. Orhonlu,Cengiz(1996).Osmanlı Imparatorluğu'nun Güney Siyaseti HABE EYALETĐ.Ankara:Türk Tarih Kurumu Basımevi. Ottaway Marina and Ottaway,David(1978).Ethiopia: Empire in Revolution,New York: Africana Pub.Co. Özbaran,Salih(1994).The Ottoman Response to European Expansion: Studies on OttomanPortuguese Relations in the Indian Ocean and Ottoman Administration in the Arab Lands During the Sixteenth Century.Istanbul: Isis Press. Özkan, Mehmet(2008).”Turkey Discovers Africa, Implications and Prospects”, SETA Foundation For Political, Economic and Social Research,2008,No. 22. Pankhurst, Richard(1961).An Introduction to the Economic History of Ethiopia from Early Times to 1800, London:Cohen. (1982).History of Ethiopian Towns from the Middle Ages to the Early NineteenthCentury. Wiesbaden:Steiner. 246 (1997). The Ethiopian Borderlands .Trenton: Red Sea Press. . (1967) The Ethiopian Royal Chronicles.London: Oxford University Press. (1977)The history of Ethiopian-Armenian relations. Paris : Librairie C. Klincksiec. Parise,Frank(1982).The Book of Calendars,New York:Facts on File. Pearson,Hugh Drummond(2004).Letters from Abyssinia, 1916 and 1917: With Supplemental Foreign Office Documents.Hollywood, CA :Tsehai Publishers and Distributors. Pedersen,Kirsten Stoffregen(1983).The History of the Ethiopian Community in the Holy Land from the Time of EmperorTewodros II till 1974. Jerusalem: Tantur. (1987-88)“Deir es-Sultan: The Ethiopian Monastery in Jerusalem.” Quaderni di Studi Etiopici Asmara,VIII-IX,933-947. Pétridès,Stéphanos Pierre(1963).Le Héros d'Adoua. Ras Makonnen, Prince d'Ethiopie,Paris:Plon. Plowden,W.C.(1868)Travels in Abyssinia and the Galla country.London:Longmans. Prouty,Chris(1986).Empress Taytu and Menelik II: Ethiopia, 1883-1910.Trenton:Red Sea Press. Rassam H.(1869)Narrative of the British Mission to Abyssinia.I.London. (1869).Narrative of the British Mission to Abyssinia.II.London. Rodkey,Frederick Stanley(1929).”Lord Palmerston and the Rejuvenation of Turkey,183041.”The Journal of Modern History,Vol.1,No.4,Dec. Rossini,Conti(1922).“La Guerra turco-abissina del 1578”Oriente Moderno .Rome:II:634636. 247 Rubenson,Sven(1966). King of Kings: Tewodros of Ethiopia .Addis Ababa: Haile Selassie I University. (1976).The Survival of Ethiopian Independence.London:Heinemann. Rubenson,Sven(1987).Getatchew Haile, and John Hunwick, eds. Acta Æthiopica:Vol. 1,Correspondence and Treaties 1800–1854.Evanston, Ill.: Northwestern University Press. Rubenson,Sven(1994).Amsalu Aklilu and Merid Wolde Aregay, eds. Acta Æthiopica. Vol. 2, Tewodros and His Contemporaries 1855–1868. Addis Ababa: Addis Ababa University Press. Rubenson, Sven(2000).Amsalu Aklilu and Merid Wolde Aregay, Rubenson Samuel,eds .Acta Æthiopica. Vol. 3, Internal rivalries and foreign threats 1869-1879.Addis Ababa:Addis Ababa University Press. Ruth,Iyob(1995)The Eritrean Struggle for Independence:Domination, Resistance, Nationalism, 1941-1993,Cambridge :Cambridge University Press. Sadık el- Müeyyed(1999).Habe Seyahatnamesi 1904.Đstanbul:Kaknüs Yayınları. Salt,Henry(1814).A Voyage to Abyssinia, and Travels into the Interior of that Country, Executed Under the Orders of the British Government, in the Years 1809 and 1810. London:F.C. and J Rivington. Said S. Samatar(1982).Oral Poetry and Somali Nationalism: The Case of Sayyid Mahammad Abdille Hasan.Cambridge: Cambridge University Press. Sergew Habte Sellassie(1972).Ancient and Medieval Ethiopian History.Addis Ababa: United Printers. Shihab ad-Din Ahmad ibn Abd al-Qadir(1897).,Futuh al-Habesha “Histoire de la conqûete de l'Abyssinie”. translator.René Basset.Paris: E. Leroux. 248 im ir,Bilâl N.(2001).Atatürk ve Yabancı Devlet Ba kanları,II. Cilt.Ankara:Türk Tarih Kurumu Basımevi. Smidt,Wolbert G.C.(2009) “The foreign politics of ləǧ Iyasu in 1915/16 according to newly discovered government papers”Proceedings of the 16th International Conference of Ethiopian Studies,Trondheim. Spencer,John H.(1984).Ethiopia at Bay:A Personal Account of the Haile Selassie Years.Algonac,Michigan:Reference Publications. Steer,George Lowther(1936).Caesar in Abyssinia.London, Hodder and Stoughton Ltd. Taddesse Tamrat(1972).Church and State in Ethiopia (1270 - 1527).Oxford: Clarendon Press. Taylor, A. J. P.(1964).The Origins of the Second World War London:Penguin. Teferra Haile Selassie(1997).The Ethiopian revolution, 1974-1991:from a monarchical autocracy to a military oligarchy.London :Kegan Paul International. Tellez, Balthasar(1710).The Travels of the Jesuits in Ethiopia, 1710.LaVergue: Kessinger. Tekeste Negash and Tronvoll, Kjetil(2000).Brothers at War. Making Sense of the Eritrean Ethiopian War.Oxford :James Currey. Temperley,H.W. V.(1936).England and the Near East: Crimea.London. Tepedelen,Kenan(2007).“A Forgotten Diplomatic Front of World War I: Ethiopia.” BELLETEN, 261, Cilt: LXXI. Teshale Tibebu(1995).The Making of Modern Ethiopia, 1896–1974.Lawrenceville, N.J.: Red Sea Press. 249 Toynbee,Arnold J.(1936). Survey of International Affairs 1935,Vol 2.Oxford:Oxford University Press. Trimingham(1952).Islam in Ethiopia.Oxford:Geoffrey Cumberlege for the University Press. Uchehara,Kieran E(2008).“Continuity and Change in Turkish Foreign Policy Toward Africa”Gazi Journal of Academic View. Valentia,G(1809).Voyages and Travels to India,Ceylon,the Red Sea,Abyssinia and Egypt in theYears 1802,1803,1804,1805 and 1806.III.London. Van Donzel,E(1979).Foreign relations of Ethiopia 1642–1700: documents relating to the journeys of Khodja Murād. Istanbul:Nederlands Historisch-archaeologisch Instituut. (1980).“The Ethiopian Presence in Jerusalem until 1517.”,in The Third International Conference on Bilad al-Sham(Paletsine,19-24, April 1980),I:93-101. Whiteway,Richard Stephen(1902).The Portuguese expedition to Abyssinia in 1541-1543 as narrated by Castanhoso.London:Hakluyt Society. Wylde, Augustus B(1901).Modern Abyssinia .London: Methuen. Yilmaz,Öztuna(1979).Ba langıcınd Zamanımıza kadar Büyük Türkiye Tarihi:Türkiye'nin siyasî,medenî, kültür, te kilât ve san'at tarihi,14. Cilt. Đstanbul: Ötüken Yayınevi. Zeneb(1902).The Chronicle of King Theodore.ed.Enno Littman.Princeton. Zewde Gebre-Selassie(1975).Yohannes IV Of Ethiopia:A Political Biography.London: Oxford University Press. 250 EKLER Ek-1.Özdemir Pa a’nın Yemen Beylerbeyi olarak atandığını beyan eden belge 251 Ek-2.Özdemir Pa a’ya Ödenen Ödenek 252 Ek -3 253 Ek-4 254 Ek-5.Đmparator II. Mınılik’in Sultan II. Abdülhamit’e yazdığı mektup,Ocak 1907 255 Ek-6.Đmparator II. Mınılik’in Sultan II. Abdülhamit’e yazdığı mektup,10 Temmuz 1907 256 Ek-7 Đmparator II. Mınılik’in Sultan II. Abdülhamit’e yazdığı mektubun Fransızcaya çevirisi, 10 Temmuz 1907(bkz.ek nu.6) 257 Ek -8.Đmparator II. Mınılik’in Sultan II. Abdülhamit’e yazdığı mektup,10 Temmuz 1907 258 Ek-9 259 Ek-10 Türkiye Cumhurba kanı Gazi Mustafa Kemal’den Etiyopya Đmparatoriçesi Zevditu’ya mektubun orijinal müveddesi.Atatürk,ikinic. Defa Cumhurba kanı seçildiği imparatoriçe’ye duyuryor,21.11.1927(Bkz.Ek nu.9) 260 Ek-11 261 Ek-12 262 Ek-13 263 Ek-14 264 Ek-15.Đmparator I.Hayle Sılâse’den Türkiye Cumhurba kanı Kemal Atatürk’e mektup.Đmparator Atatürk’e Đmparatoriçe Zevditu’nun öldüğünü bildiriyor,12.4.1930. 265 Ek-16 266 Ek-17 267 Ek-18 268 Ek -19 269 Ek -20 270 Ek-21 271 Ek -22 272 Ek -23 273 Ek -24 274 Ek-25 275 Ek -26.Đmparator I.Hayle Sılase’den Türkiye Cumhurba kanı Kemal Atatürk’e mektup.Đmparator Atatürk’ün dördüncü defa Cumhurba kanı seçilmi olmasını kutluyor,27.6.1935 276 Ek -27 277 Ek-28 278 279 Ek-30 General Mehmet Vehip pa a Etiyopya askeri üniforması giyip kalpak takarken-Ciciga,1936 280 EK-31 Habe Eyaleti 281 EK-32 Etiyopya ve Kom u Devletleri