Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tarih Anabilim Dalı
ETĐYOPYA-TÜRKĐYE ĐLĐ KĐLERĐ:KAR ILIKLI ÜPHE VE
ANLA MAZLIKTAN KAR ILIKLI ANLAYI VE Đ BĐRLĐĞĐNE
Abdu Muhammed Ali
Doktora Tezi
Ankara,2012
ETĐYOPYA-TÜRKĐYE ĐLĐ KĐLERĐ: KAR ILIKLI ÜPHE VE
ANLA MAZLIKTAN KAR ILIKLI ANLAYI VE Đ BĐRLĐĞĐNE
Abdu Muhammed Ali
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tarih Anabilim Dalı
Doktora Tezi
Ankara,2012
iii
TE EKKÜR
Bu Doktora projesini sürdürmek hem sancılı hem de zevkli bir deneyim oldu. Sanki,
yüksek bir tepeye çıkmak gibi; adım adım, acılarla, zorluklarla, dü
kırıklıklarıyla,
yüreklendirmelerle ve güvenle el ele. Taslak üzerinde büyük bir zevkle göz gezdirirken,
beni buralara kadar ta ıyanın esasen takım çalı masının olduğunun farkına vardım. Bu
Doktora tezini yazarken, u an yalnızca bazılarının isimlerini sayabileceğim, benden
desteklerini esirgemeyen iyi yürekli insanların destekleri olmadan mümkün olmayacaktı.
Ba langıç olarak, sevgili danı manım Sayın Profesör Dr Mehmet SEYĐTDANLIOĞLU ’na
en derin ükranlarımı ve minnettarlığımı iletmeyi bir borç bilirim. Kendisinin değerli
kılavuzluğu ve yapıcı ele tirileri olmadan bu tez amacına ula amazdı.
Ayrıca, benden bilgilerini ve deneyimlerini esirgemeyen saygıdeğer Hacettepe
Üniversitesi Tarih Bölümü akademik kadrosuna da minnet duygularımı sunmak isterim.
Tüm bunların yanı sıra, ara tırmama katkılarda ve desteklerde bulunan, aralarında
Abd’Allah Azrug,Ahmet Ate ,Amir Malik’,Burak Özer,Dimitri K.,Emre Çelik, Erdal
Koka,E.Yavuz,Geha Rabenirina,H.Rizal,Đlyas Erdal,Đsa Büyük,M.Larsen,Muhammed
Harrmli,Muharrem Kara Duman,Oktay Kaya Osamah Khalid,Özkan Da han,Salim Salah,
Ufuk Yuken, Ümit Yildiz,Vilson Xava’nın da bulunduğu tüm diğer dostlarıma da özellikle
te ekkür ederim.
Son olarak, ve de en önemlisi, sevgili annem Weyzero Medina Abdül Hayder’e ve sevgili
rahmetli babam eyh Muhammed Ali Mahmud’a da en sıcak te ekkürlerimi takdim ederim.
Kendileri beni dünyaya getirdi, yeti tirdi, benden desteklerini esirgemedi, beni eğitti ve hep
sevdi. Bu tezi onlara ithaf ediyorum.
iv
ÖZET
ALĐ,Abdu Muhammed, Etiyopya-Türkiye Đli kileri:Kar ılıklı
Kar ılıklı Anlayı ve Đ biriliğine, Doktora Tezi,Ankara,2012.
üphe ve Anla mazlıktan
Etiyopya ve Türkiye, geçmi i birkaç yüzyılı a mı bir süreye dayanan ili kilere sahiptir.
Bununla birlikte ili kiler uzun bir tarihe sahip olsa da, Etiyopya-Türkiye ili kileri üzerine
geni kapsamlı hiçbir çalı ma bulunmamaktadır.Bu çalı ma, birbirinden ayrı fakat tarihsel
kli elerle bağlı iki ülke ili kilerinde gerekli ara tırmaları yerine getirmeyi hedef edinmi tir.
Çalı ma, 485 yıllık bir dönemi ele almakta ve bu ekilde, okuyucuya bu uzun soluklu süreç
hakkında bir izlenim edinme olanağını sağlamaktadır. Genel olarak Etiyopya ve Türk
birincil kaynaklarının kar ıla tırmalı analizine dayanarak, konunun titiz ve çok yönlü bir
bakı
açısını mümkün kılan bu ara tırma Etiyopya-Türkiye ili kileri üzerinde etkide
bulunan neredeyse tüm faktörler üzerine eğilmektedir.
Çalı ma, çoğunlukla göz ardı edilen ve her daim pürüzsüz, sürekli ve her havaya elveri li
bir serim üzerine oturtulduğu dü ünülen Etiyopya-Türkiye ili kilerinin, esasında iki ülkenin
ulusal çıkarlarının ve uluslar arası geli melerin yoğun etkileri doğrultusunda farklılıklar
gösteren bir çizgide ilerlediğini göstermeyi amaçlar. Bu zamanla iyiliğini ispat etmi ve
derin köklere sahip tarihi ili kiler, altı ana dönemde incelenebilir:Kar ılıklı Anla mazlıklar
ve Çatı malar Dönemi, 1527-1896; Kar ılıklı Anlayı ve Barı içinde Bir Arada Var Olu
Dönemi, 1896-1936; Geçici Gerileme Dönemi, 1936-1957; Samimi Dostluk Dönemi,
1957-1974; Soğuk Đli kiler Dönemi, 1974-1991; Daha Yakın Bağlar, 1991-Günümüz.
Đncelenen konunun sistematik ve mantıksal sunumu için, tüm çalı ma u sıralamada
ilerlemi tir:
Önsöz bölümü çalı manın bir açıklamasıdır. Tarihsel arka planı sağlar ve sunulan
çalı manın bu arka plana uygunluğunu açıklar.Ba ta ara tırma sorularını, formüle edilen
hipotezleri ve uygulanan metodolojik stratejileri ortaya koyar.Đlaveten,çalı manın
v
kapsamını ve sınırlarını denetler.Kısaca,tezimin bu bölümü tüm çalı maya açılan bir
pencere görevini ihtiva eder.
1527-1543 yıllarını ele alan birinci bölümde, o dönemin önemli olaylarını açıklamak
suretiyle iki ulusun ili kilerinin kökeni belirtilir.Osmanlı Habe eyaletinin evrimi ve bu
olayın Etiyopya-Türk ili kileri üzerindeki etkisini ele alan ikinci bölümde ise, birinci
bölümde bırakılan noktadan devam edilir.Üçüncü bölümde, XVIII.ve XIX.Yüzyıllarda
Etiyopya-Türk
ili kilerinin doğası incelenirken,dördüncü bölüm Osmanlı Dönemi’nin
sonuna doğru Etiyopya-Türk ili kilerine tahsis edilmi tir.Be inci bölüm ise, Etiyopya-Türk
ili kileri tarihinin çağda ve en dinamik dönemini analiz eder.Sonuç bölümünde, çalı mada
bahsi geçen ana konular, çalı maya belirli bir sonuç getirmek amacıyla, belli bir ba lık
altında toplanır.
Anahtar Sözcükler:Etiyopya,Osmanlı Đmparatorluğu.Türkiye
vi
ABSTRACT
ALĐ, Abdu Muhammed, Ethio-Turkish Relations:From Mutual-suspicion and
Misunderstanding to Mutual Understanding and Cooperation, Ph.D.Dissertation, Ankara,
2012.
Ethiopia and Turkey have a relationship that can be traced back over several centuries.
Yet although the relationship has a long history, no single comprehensive account of EthioTurkish relations is available. This study aims to remedy the lack of research into relations
between these two countries too far apart, but connected by historical clichés.
The study addresses a period of about 485 years which will make it possible for the reader
to obtain an impression of the long-term process at play. Based on a comparative analysis
of mainly Ethiopian and Turkish primary sources, it provides a thorough and multifaceted
view of the subject. It deals with virtually every factor that had an impact on EthioTurkish relationship.
The study attempts to show that the often-ignored Ethio-Turkish relations ,smooth,allweather and continuous as they may seem ,have gone through distinct phases which have
been very much influenced by national interests of both countries as well as
international developments. This time-tested and deep-rooted historic relationship can be
divided into six
phases: mutual misunderstanding
and conflict,1527-1896;mutual
understanding and peaceful coexistence,1896-1936;temporary setbacks,1936-1957;cordial
friendship,1957-1974;icy relations ,1974-1991;closer ties,1991-present.
For a more careful elucidation and logical presentation of the issue under investigation,
the entire work is set in the following order:
The introductory part is an explanatory note on the study. It provides the historical
background and explains the relevance of the study under question. It presents the major
research questions addressed, hypotheses formulated and
methodological strategies
employed. It also examines the scope and limitation of the study. In a nutshell, this part of
the dissertation provides a window to the entire study.
vii
The first chapter which covers the period 1527 to 1543
traces the genesis of the
relationship between the two nations by explaining the major events of the time. The
second chapter on the evolution of the Ottoman province of Habesh and its impact on
Ethio-Turkish relations takes off where the earlier one terminated. The third chapter will
explore the nature of Ethio-Turkish relations in the 18th and 19th centuries while the
fourth chapter is devoted to the discussion of the Ethio-Turkish relations towards the end of
the Ottoman era. Chapter five analyses the contemporary and most dynamic period in the
history of Ethio-Turkish relations.The concluding part pulls together the major themes
running through the study in a away to give a definite conclusions for which the work has
been done.
Keywords: Ethiopia, Ottoman Empire, Turkey.
viii
ĐÇĐNDEKĐLER
KABUL VE ONAY………………………….…………………………….………….........i
BĐLDĐRĐM………………………………………………...……………………………......ii
TE EKKÜR……………………………………………………...……………………......iii
ÖZET…………………………………………………………………………………….....iv
ABSTRACT………………………………………………..………………………….......vi
ĐÇĐNDEKĐLER…………………………………………………..……………………....viii
GĐRĐ ………………………………………………………………...……………………..1
I.BÖLÜM:
Hint Okyanusu’ndaki ve Kızıl Deniz Bölgesi’ndeki Osmanlı – Portekiz
Çeki meleri ve Bunların Etiyopya’nın Kaderi Üzerindeki Etkileri…………...………29
1.1.Osmanlılar ve Portekizlilerin Varı ından Önce Etiyopya ve Afrika Boynuzu………...29
1.2.Đmam Ahmed Đbn Đbrahim el-Ghazi’nin Cihadı……………………………………...33
II.BÖLÜM:
Habe Eyaleti: Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorluğu Arasındaki Anla mazlık
Konusu…………………………………………………………………………………….52
2.1. Habe Eyaleti’nin Doğu u…………………………………….………………………52
2.2.Kızıl Deniz Sahillerindeki Osmanlı – Etiyopya Çeki meleri……………………….…58
III.BÖLÜM:
On Sekizinci ve On Dokuzuncu Yüzyıllarda Etiyopya- Osmanlı Đli kileri……………77
3.1.On Sekizinci Yüzyıl……………………………………………………………………77
3.2.On Dokuzuncu Yüzyıldaki Geli meler…………………………...…………………...86
ix
IV.BÖLÜM:
Etiyopya ile Osmanlı Đmparatorluğu Arasındaki Daimi Kar ılıklı Đli kilerin
Kurulu u……………………………….………………………………………………..110
4.1. Deyrü’s-Saltana Manastırı: Dostluğun ve Đhtilafın Kökeni…………..……………..110
4.2.I.Dünya Sava ı Sırasında Etiyopya – Osmanlı Đli kileri……………...………………130
V. BÖLÜM:
ÇAĞDA DÖNEM ETĐYOPYA-TÜRK ĐLĐ KĐLERĐ………………..……………..144
5.1.Etiyopya ve Türkiye Cumhuriyeti: Diplomatik ve Siyasi Đli kilerin On Yılı (1926 –
1936)…………………………………………………………………………...…………144
5.2.Soğuk Sava Döneminde Đli kilerin Đn ası (1957 – 1991)…………..……………….171
5.3.Soğuk Sava Sonrası Dönemde Deği en Senaryolar (1991’den Günümüze)……..…188
SONUÇ…………………………………………………………………………………...222
KAYNAKÇA……...………………………………………………………………….….230
EKLER…………………………………………………………………………………...250
1
GĐRĐ
Türkiye'de bulunduğum be yıl içerisinde unu açıkça gördüm ki pek çok Türk için Afrika
bir paradoks1.Afrika inanılmaz bir ekilde vah i ve güzel bir hayata sahip, çe itli ve ilgi
çekici kültürlere ev sahipliği yapan bir ülke olarak görünmekte.Diğer yandan Afrika yıkıcı
ihtilaflar tarafından tahrip edilmi , sürekli iç sava ların olduğu, marjinallik ve
küreselle menin dı ında kalmı ,kıtlığın,yoksulluğun, sefaletin,eğitimsizliğin hep var olduğu
sıtma ve yakın zamanda AIDS'in karakteristik olarak diğer kıtalar dan daha fazla olduğu
dü ünülmektedir. Buradaki amacım Türkler'in Afrika'yı algılayı larını tartı mak değil.
Amacım Afrika'nın en eski ülkesi olan Etiyopya'nın tarihi,çoğrafi,kültürel vb özelliklerini
anlatmak ve okuyucuyu bu anlamda bilgilendirerek konuyu daha anlamlı kılmaktır2.
Đsmini Antik Yunanca’da "yanık tenli insanlar ülkesi"anlamında gelen
Etiyopya,
Afrika’daki bağımsız ve en eski devlettir3(Pankurst,1997:5-7).Zengin bir tarihi ve kültürel
Bu çalı mada Etiyopya-Türk ili kileri tümcesinin anlamı Etiyopya’nın Osmanlı Türkleriyle olan
uzun ve tarihi ili kileri ve aynı zamanda modern Türkiye cumhuriyeti halkı ve hükümetleriyle olan
ili kileridir.
1
2
Ağustos 2008’deki Afrika-Türkiye Kongresi’ne katılan ünlü Afrikalı gazeteci Stephen
Williams,Türklerin Afrika hakkındaki bilgilerinin oldukça kısıtlı olduğunu belirtmi tir.Bu konu
hakkında Büyükelçi Numan Hazar ayrıca unları da ifade etmi tir: “Afrika ülkelerinin canlı bir
kültür ve sanat ya amı da vardır. Ne yazık ki Türkiye’de kamuoyunun bu konuda da fazla
bilgilendirilmediği görülmektedir.Yanlızca doğa göruntüleri,sava lar,iç çatı malar,doğal afetler ya
da hükümet darbeleri dolaysıyla Afrika’yı tanıyan Türk kamuoyunun,Mısırlı ya da Kuzey Afrikalı
bazı yazarlar dı ında,Fransız Akademisi üyesi Senegalli Léopold Senghor’un,1986 Nobel Edebiyat
ödülü sahibi Nijeryalı Wole Soyinka’nın ve yine Nijeryalı olan ve Đngiltere’nin tanınmı 'Booker
Prize' ödülünü almı bulunan Ben Okri’nin yaptıları hakkında fazla bilgilendirilmediği de
görülmektedir.”
Bendeniz de William ve Hazar’ın görü lerini payla ıyorum. Afrika’nın Türkiye’yle olan dostane
ili kilerinin tavan yaptığına katılıyorum. Bununla birlikte, Afrika-Türkiye ili kilerinin kavram
yanılgıları ve yanlı anla ılmalar üzerine kurulduğuna kesin olarak ikna olmu durumdayım.
Türklerin Afrika ve Afrikalı algıları çarpıklık ve yanlı anlama temelinden yükselirken, pek çok
Afrikalı da Türkiye hakkında çok az ey biliyor. Türkiye’nin Afrika’yı, Afrika’nınsa Türkiye’yi
daha iyi anlaması gerekir. Türkiye ve Afrika’nın akademik çevreleri, i birlikçi çalı ma ve
ara tırmalarında yeterince birbirlerine bağlı değildir. Umuyorum ki, benimki gibi akademik
ara tırmalar iki kültür ve medeniyet arasında bir diyalog köprüsü olu turur.Bkz.New
African,October,2008 ve January,2009;Hazar,2003:119.
3
Etiyopya çe itli isimlerle anılır. Yunanlılar “Aethiopia”, Portekizliler “Abyssinia”,Araplar “Bilad
el-Habesha” ve Türkler de “Habe istan” olarak anarlar.Bkz. Huntingford,1989:11-17.
2
çe itliliğin olduğu bir ülkedir.85 milyon ki inin, 85’ten fazla etnik grubun,100 farklı dilin
ve dört büyük dinin takipçilerinin evidir4.
Etiyopya, Sahra Altı Afrikası’nın ikinci en büyük nüfusa sahip ülkesidir. Etiyopya’nın
nüfusu çok çe itlidir. Etiyopya halkının büyük çoğunluğu Afrika-Asyatik dillerin Sami
veya Ku it kollarını konu maktadır. Sami Amharalar ve Tigrayler5 ile Ku it Oromolar6 ve
Somalililer nüfusun dörtte üçünü olu turmakla birlikte,bu etnik grupların bazıları 10,000
gibi az sayıda üyeye sahiptir. Đngilizce en yaygın biçimde konu ulan yabancı dildir ve
okullar ve üniversitelerde öğretilir. Amharca, ülkenin resmi dilidir7.
Etiyopya Afrika Boynuzu’nda8Afrika kıtasının Hint Okyanusu’na kıyısı olan yamacında,
Arap yarımadasının güneyine kar ı bakan bir yerle ime sahiptir. Etiyopya’nın hemen
kuzeyinde, 1993’te Etiyopya’dan bağımsızlığını kazanmı olan Eritre bulunur.Doğu sınırı
ötesinde Cibuti, güneyinde ve yine doğusunda Somali, yine güneyinde Kenya ve batısında
da Sudan yer alır. Etiyopya’nın toprakları ekvator ve Yengeç Dönencesi’nin arasında
4
Etiyopya toplumunun dini yapısını ele alırsak,Etiyopyalıların yüzde 45-50’sinin Müslüman, yüzde
35-40’ının Ortodoks Hıristiyan, yüzde 12’sinin Animist ve yüzde 3-8’inin diğer dinlere mensup
ki iler olduğunu söyleyebiliriz.Bkz.Kamoche,2004:104.
5
Etiyopyalılar ve Eritreliler, özellikle de Sami dillerini konu anlar, diğer etnik gruplar bu ismin
yalnızca belirli etnik grupları i aret ettiğini dü ünerek bu ismi kabul etmeseler de, mü terek olarak
kendilerine Habe liler derler.Bkz. Huntingford,1989:11-17.
6
Oromolar,Etiyopya’da, Kuzey Kenya’da ve Somali’nin belirli bölümlerinde görülen bir etnik
gruptur. Ana dilleri, Afrika-Asyatik dil ailesinin Ku it dalının bir parçası olan “Afaan Oromo” ya da
“Oromiffa”dır. Mayıs 1991’de Etiyopya’da askeri cuntanın sona ermesinin ve etnik temelli federal
devlet sisteminin kurulmasının ardından Afaan Oromo, Oromya Bölgesel Devleti’nin resmi dili
olmu tur.Bkz.Kamoche,2004:108.
7
1983’te 33,5 milyon olan Etiyopya’nın nüfusu, 2012 yılında 84,32 milyona yükselmi tir. 19.
Yüzyılda bu nüfus, yakla ık yalnızca 9 milyondu. 2007’deki resmi nüfus sayımının sonuçları,
bizlere Etiyopya nüfusunun 1994-2007 yılları arasında yıllık ortalama %2.6 büyüme oranına sahip
olduğunu göstermektedir. Halen, Etiyopya nüfusunun büyüme oranı dünyadaki ilk on ülke
arasındadır.
2060
yılında
ülke
nüfusunun
210
milyonun
üzerinde
olacağı
öngörülmektedir.Bkz.https://www.cia.gov,9.8.2010.
8
Kuzeydoğu Afrika ve bazen Somali Yarımadası olarak da bilinen Afrika Boynuzu, Arap Denizi’ne
yüz kilometre uzakta ve Aden Körfezi’nin güney yamacında uzanan, Doğu Afrika’da bir
yarımadadır. Afrika kıtasının en doğusunda yer alır. Afrika Boynuzu ismi, Eritre, Cibuti, Etiyopya
ve Somali’yi içeren bölgeyi simgeler.Bkz. Pankhurst,1997:21-23.
3
konumlanır. Yüzölçümünü 1.13 milyon km2 olup, Kenya’nın neredeyse iki katı ve de
Birle ik Krallık’ın neredeyse be
katı büyüklüğünde; ya da Fransa ve Đspanya’nın
topraklarının toplamına e ittir(Gish,2007:13).
Etiyopya Afrika’nın en dağlık arazilerinden biridir. Büyük Derin Vadi’nin, kabaca ülkeyi
ikiye bölen alçak ve geni arazinin, aralarından geçtiği iki dağlık bölgeye sahiptir. Her iki
dağlık bölgede de rakım 2,286 metre ya da daha yüksektir.Etiyopya’nın engebeli arazileri
bölgesel ula ımı ve ileti imi zorla tırmasına kar ılık, tarihsel olarak, ülkeyi dı tehditlerden
korur bir yapıya sokmu tur(Ofcansky and Laverle Berry,2002:11).
Etiyopya dünyanın en kırsal ülkelerinden biridir.Nüfusun yalnızca %15’inin ehirlerde
ya amasına rağmen, ehirlerin uzun tarihleri ve ilgi uyandıran özellikleri vardır. Ba kent
Addis Ababa, zengin bir halk ve ya am tarzı harmanından ötürü “kültürel bir yapboz”
olarak tarif edilir. Ayrıca, Afrika’daki en büyük nüfusa sahip karasal ehirlerden biridir.
2007’de ba kentin nüfusu yakla ık 3,384,569 olarak hesaplanmı tır.9
Etiyopya’nın ba kenti olmasının yanında, Addis Ababa ayrıca Afrika kıtasının önemli bir
diplomatik merkezidir. Yakla ık 97 ülke büyükelçiliklerine ve Dünya Sağlık Örgütü
(WHO), Afrika Ekonomik Komisyonu (ECA), Birle mi Milletler Çocuklara Yardım Fonu
(UNICEF) gibi uluslararası kurumların temsilciliklerine ev sahipliği yapar.
ehir ayrıca
Afrika Birliği (önceden Afrika Birliği Örgütü [OAU])’nin genel merkezi olarak hizmet
verir(Gish,2007:43).
Etiyopya Afrika’daki en eski bağımsız devlet olmasının yanında dünyadaki en eski
bağımsız devletlerden de biridir. Đnsan atalarının en eski bulguları oldukları söylenen ve
yakla ık 5 milyon yıl öncesine tarihlenen kalıntılar Etiyopya’daki Awash Vadi’sinde
9
Adı "yeni çiçek" anlamına gelen Addis Ababa 1886’da eva’nın Kralı olan Mınılik’in
karısı Taytu tarafından kurulmu tur. ehir deniz düzeyinden 2,438 metre yükseklikteki dağların
üzerinde, okaliptüs ağaçları arasında uzanır. Bolivya'nın ba kenti La Paz'dan sonra dünyanın ikinci
yüksek ba kentidir.Bkz.Eyoh and Zeleza, 2003:3.
4
bulunmu tur. Bu bulgular, 1974’te yine aynı bölgede ortaya çıkarılan ‘Lucy’ isimli 3.2
milyon ya ındaki iskeleti geride bırakmı tır.10
M.Ö V.yüzyıl’da Yunanlı tarihçi Heredotus eski Etiyopya’ya yazılarında değinirken, Eski
Ahit’te Saba Melikesi Belkıs’ın Süleyman’ı “zor sorularla yorduğu” Kudüs’e gittiğini
yazar(Kobishchanov,1979:13-21; Anfray,1991:33-45).Efsane’ye göre Đmparator I.Mınılik –
Etiyopya Đmparatorluğu’nun kurucusu – Belkıs ve Süleyman’ın oğludur.11 Etiyopya’daki
ve dı kaynaklara göre, Hıristiyanlık Etiyopya’ya IV.yüzyıl’da Etiyopya’daki ilk kilisenin
de
ba ı
olan
bir
Fenikeli-Yunanlı
olan
Frumentius
tarafından
getirilmi tir.12(Sergew,1972:43;Taddesse,1972:71).
Hıristiyanlığa geçen ilk Etiyopya kralı olan Kral Ezana’nın Hıristiyanla masında önemli bir
role sahiptir.VII. yüzyıl’da Đslam’ın yükselmesi Etiyopya’nın Avrupa Hıristiyan
dünyasından
uzakla tığı
anlamına
geliyordu
(Trimingham,1972:91-93).1500’lerde
Portekizliler ba lıca Hint Okyanusu’nda nüfuzlarını arttırmak ve Etiyopya’yı Roma
Katolikliği’ne geçirmek amacıyla Etiyopya ile tekrar ili ki kurdular. Bir yüzyıl süren dini
10
Etiyopya, kendi alfabesine sahip nadir Afrika ülkelerinden biridir. Etiyopya ayrıca kendi zaman
sistemine ve Miladi Takvim’i yedi, sekiz yıl geriden izleyen özgün bir takvime sahiptir. Etiyopya,
Afrika’daki en fazla sayıdaki UNESCO Dünya Mirası Bölgeleri’ne sahiptir.Bkz.Parise,1982:136.
11
Süleyman Hanedanı, kendilerinin Hazreti Süleyman’ın ve Đncil’de aktarıldığı üzere, kendisinin
Kudüs’te Süleyman’ı ziyaretinden sonra ilk Đmparator I. Mınılik’i dünyaya getirdiği söylenen Saba
Melikesi’nin soyundan geldikleri savını ta ıyan Etiyopya Đmparatorluk ailesidir.Belkıs’ın sarayının
kalıntıları günümüzde de Aksum’da, kuzey Etiyopya’daki Tigray eyaletinde, görülebilir. Aksum,
ayrıca Kudüs’ten buraya getirilen ‘Ahit Sandığı’nın mabedi gibi birçok geni tarihi mekanlara
sahiptir.Bkz.Sergew,1972:23-30.
12
Ezana, patrik Aziz Athanasius’tan Etiyopya’ya bir piskopos ataması için ricada bulunması
amacıyla Frumentius’u Đskenderiye’ye gönderdi.Athanasius,bizzat Frumentius’u piskopos olarak
atadı ve o da Abuna(Patrik) Selama adıyla Etiyopya’ya döndü.O günden 1959 yılına kadar, tüm
Afrika’nın patriği olan Đskenderiye Papa’sı Etiyopya Kilisesi’nin Patriği olarak daima bir Mısırlıyı
(Kıpti’yi) atadı. Hıristiyanlığın Etiyopya’ya giri i ve Mısır’daki Kıpti Kilisesi’yle olan ili kiler
hakkında bilgi sahibi olmak adına, Sergew Hable Silassie’nin eserine bir göz atabilirsiniz.
5
karga aların sonucunda 1630’da tüm yabancı misyonerler ülkeden ihraç edildi.Bu bir
yüzyıllık
iddetli karga alar Etiyopya’nın XX. yüzyıl’a kadar son bulmayan ve
XIX.yüzyılı’ın yarısına kadar süren Etiyopya’nın izole edili inin bir sebebi olan yabancı
Hıristiyanlara ve Avrupalılara olan nefretini arttırdı(Henz,2000:55).
1700’lerden
itibaren,
kabaca
100
yıl
kadar
Etiyopya’da
merkezi
bir
güç
bulunmuyordu.Etiyopya tarihinin bu bölümü ‘Zemene Mesafint’, ya da ‘Prenslerin Çağı’
olarak bilinir.‘Prenslerin Çağı’ birbirleriyle mücadele içinde olan yerel yöneticilerin
çatı malara ba lamasıyla vuku buldu(Abir,1980:83-89).Ancak, 1855’te Đmparator II.
Tevodros(1855-1868) ‘Prensler Çağı’na bir son verdi ve Etiyopya’yı birle tiren ve
modernle tiren
bir
süreci
ba lattı.
Đmparator
II.
Tevodros
1868’de
intihar
etti(Rubenson,1976:111).Geç XIX.yüzyıl’ın sonraki önemli figürü Tevodros’un çabalarının
üzerine in a eden ve Türk-Mısır ve Mehdi Sudan i gal denemelerini püskürten Đmparator
IV. Yohannıs(1872-1889) idi. Đmparator IV. Yohannıs 1889’da, Mehdilere kar ı çarpı ırken
çatı mada öldürüldü(Hussein,2001:108).
Đmparator II. Mınılik 1889’dan 1913’e değin tahtta oturdu ve Avrupalı güçlerin saldırılarına
göğüs gerdi. En büyük tehlike arz eden, 1880’lerin ortasında gelecekteki kolonisi olacak
Eritre’yi i gal etmeye ba layan Đtalya’ydı. 1896’da Etiyopya Adva Sava ı’nda Đtalya’yı
mağlup etti ve bugün de önemini korur ekilde, sömürgeci bir ülkeye kar ı zafer kazanan
ilk Afrika devleti olarak ismini duyurdu(Marcus,1976:67).
Đmparator II.Mınılik 1913’te doğal bir ölümle hayatını yitirdi. Gösteri çi torunu Lıc13
Đyâsu(1913-1916) ve seçilmi mirasçısı XX.yüzyıl’da üretken bir profil çizdi. Đmparator
II.Mınılik’in reformlarına devam edip, ayrıca ‘modern’ seküler bir tavır ortaya koydu.Genç
prens kiliselerin yanında camiler de in a etti, Hıristiyan e lerinin yanına birkaç da
Müslüman e
aldı ve yıllarca yönetici elitin altında ezilen imparatorluğun çevresel
nüfuslarını destekledi.Lıc Đyâsu ve onun danı manları, aralarında iltizam ve vergilendirme
Lıc:“Çocuk, oğul”, çoğunlukla yüksek aristokrasiye ve kraliyet ailesine mensup genç bireyler için
kullanılan, saygı ifade eden unvandır.
13
6
de olan yeni reformlar öne sürdü, ancak gitgide artan bir kilise ve soylu muhalefetiyle kar ı
kar ıya kaldı(Henz,2000:102).
Sonunda, Almanya, Avusturya ve Osmanlı Đmparatorluğu ile varılan i birliği sebebiyle
Đtilaf Devletleri’yle ili kilerini bozduktan sonra, onu yerinden etmek için bir sebep
bulunmu tu. Soylular tarafından ‘Hıristiyan inancından saptı’ ithamıyla, prens 1916 yılında
tahtından indirildi.Đmparator II. Mınılik’in kızı Zevditu(1916-1930) imparatoriçe olarak ilan
edildi ve Ras14 Teferi Mekonın de naib ve tahtın varisi olarak atandı(Marcus,1994:121).
Đmparatoriçe Zevditu 1930’da öldü ve ardında da naib Ras Teferi Mekonın–I. Hayle Sılâse
ismini alarak – imparator oldu. 1936 yılında, Đtalyanlar’ın hızla Etiyopya’yı i gal ve ardında
da ilhak ettiklerinde, tahtı sarsıldı. Bunun üzerine Đmparator I. Hayle Sılâse Milletler
Cemiyeti’ne ba vurdu, ancak yanıt bulamadı ve Birle ik Krallığa kaçtı; ancak Etiyopya
vatanperver direni inin Đngilizler’den aldığı destekle be yıl sonra Đtalyanları ülkeden
çıkarması sonra tahtına geri dönebildi(Spencer,1984:75-77).
Đmparator I. Hayle Sılâse 1974’te ala ağı edildi ve bunu takiben geçici askeri konsey gücü
ele aldı ve ismen sosyalist, militarist bir hükümet olu turdu. Kraliyet ailesinden elli dokuz
ki i ve de Đmparatorluk Hükümeti’ndeki bakanlar ve generaller idam edildi. Đmparator I.
Hayle Sılâse’nin kendisi Ağustos 1975’te sarayının bodrum katında boğularak
öldürüldü.Binba ı (sonra albay) Mengıstu Hayle Mariyam iki selefinin öldürülmesinin
ardından devletin ba ı olarak gücü kendinde birle tirdi. Albay Mengıstu Hayle Mariyam
altındaki askeri cunta Sovyetler Birliği ve Küba tarafından desteklenen totaliter bir
hükümete ve yüksek derecede militaristle en bir devlet yapısına yöneldi(Ottaway,1978:8593).
Rejimin - bir de kuraklıklar ve kıtlıkların e lik ettiği- 17 yıllık baskıcı,kötü
yönetimi,cuntanın çökü ünü hızlandırdı. Bu dönemde Etiyopya genelinde, özellikle de
Tıgray ve Eritre’de, ayaklanmalar oldu. 1989’da Tigre Halk Kurtulu Cephesi , Amhara ve
Ras:“Ba kan”,vali, komutan anlamındadır.
14
7
Oromo kurtulu
cepheleri Etiyopya Halkı Demokratik Hareketi ve Oromo Halkı
Demokratik Organizasyonu ile birle erek Etiyopya Halkı Devrimci Demokratik Cephesi’ni
olu turdu. Mayıs 1991’de Etiyopya Halkı Devrimci Demokratik Cephesi güçleri Addis
Ababa’ya yöneldi ve Albay Mengıstu Hayle Mariyam’ı Zimbabve’ye kaçmaya
zorladı(Gish,2007:113).
1991’de Etiyopya Halkı Devrimci Demokratik Cephesi ’den ve diğer siyasi partilerden
Etiyopya Geçici Hükümeti ve ayrıca da Temsilciler Meclisi ve bir de geçici anayasa
olu turuldu. Bu arada, Mayıs 1991’de Đsayas Afevorki önderliğindeki Eritre Halkı Kurtulu
Cephesi 30 yıllık bir mücadelenin ardından Eritre’nin yönetimini talep etti ve bir geçici
hükümet kurdu. Bu yönetim, Eritre’de BM gözetimindeki referandumda Eritrelilerin
bağımsızlık oylamasına gittikleri Nisan 1993’e kadar sürdü(Henz,2000,111).
Etiyopya’da Ba kan Meles Zenavi ve Etiyopya Geçici üyeleri çok partili bir demokrasinin
in asını denetlemeye ant içtiler. 548 kurucu meclis üyelerinin seçimi Haziran 1994’te
yapıldı. Bu meclis
Aralık 1994’te Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti’nin
kurulu unu onayladı.Bu geli meler Ağustos 1995’te Etiyopya Federal Demokratik
Cumhuriyeti’nin kurulu unu beraberinde getirmi tir. Etiyopya Federal Demokratik
Cumhuriyeti, federal hükümeti, kendi ba ına karar veren dokuz üye devleti ve iki yönetim
ehrini – Addis Ababa ve Dıre Dava – ihtiva etmektedir15. Her bir üye devlet, vatanda ların
taleplerine cevap veren bir ‘Devlet
urası’ tarafından yönetilmektedir. Devlet
urası
devletteki en yüksek yetkedir ve yargı alanına giren konularda yasama gücüne sahiptir.
Ayrıca, iki parlamentodan biri olan Federasyon Meclisi’ne mebus atama hakkını elinde
tutar. Yine, Devlet
urası devlet vatanda ları tarafından seçimlerle mebuslar atayabilir.
Temsilciler Meclisi diğer parlamentodur ve
federal hükümetin en yüksek yetkesine
sahiptir. Meclis Etiyopya vatanda larına kar ı sorumludur ve anayasa tarafından federal
yargıya tahsis edilen tüm konularda yasama gücünü barındırır. Etiyopya Federal
15
Etiyopya Anayasası’nın 39. Maddesi, tüm bölgesel devletlere Etiyopya’dan ayrılma hakkı tanır.
Bununla birlikte, anayasada taahhüt edilen hakların kaç tanesinin gerçek anlamda devletlere
tanındığı konusunda bir tartı ma söz konusudur.Bkz.Gish,2007:31-33.
8
Demokratik Cumhuriyeti anayasasına göre, Temsilciler Meclisi’nde en fazla sandalyesi
bulunan siyasi parti ya da bir siyasi parti koalisyonu Etiyopya Federal Demokratik
Cumhuriyeti’nin hükümet organlarını yapılandırır ve hükümeti yönetir(Gish,2007:31).
9
Sorun
Sorun nedir ve neden üzerinde ara tırma yapılmalıdır?
Afrika – Türkiye ili kileri, Đstanbul’daki 2008 Türkiye – Afrika Konferansı dan sonra
artarak önem arz eden bir ba lık konumuna gelmi tir. Bununla birlikte, akademisyenler ve
siyasetçiler Türkiye’nin geni leyen Afrika ili kilerini büyük oranda görmezden
gelmi lerdir. Bilim adamları Afrika’nın farklı kesimlerinde Türk aktörlerin çalı ma
ekillerini ara tırmakta somut adımları atmamı lar, ve de geli imsel politika danı manları,
bir politika hazırlarken bu ili kilerin siyasi dinamiklerini kayda almakta herhangi bir
giri imde bulunmamı lardır.
Bu çalı ma, Afrika – Türkiye ili kilerinin tüm boyutları üzerinde duramamaktadır. Odak
noktası, Türkiye’nin Afrika’nın en eski ve yerel kültüre sahip tek siyah bağımsız devlet
olan Etiyopya ile olan uzun ve tarihi ili kileridir. Etiyopya ile Türkiye arasındaki ili kiler
antik çağlara değin uzanır. Anadolu halkları ve Kızıl Deniz bölgesi Afrikalıları arasındaki
bağlantılar ve ticari ili kiler yüzyıllardır sürmektedir. Ancak, ili kilerin uzun bir tarihe
sahip olmasına rağmen, Etiyopya – Türkiye ili kilerine değinen hiç bir kapsamlı ara tırma
mevcut değildir. Bu çalı ma, Etiyopya ve Türkiye arasındaki ili kilerin ara tırmalardaki
yoksunluğuna bir çare olmak amacıyla kaleme alınmı tır. Tüm hikayeyi aktarmayı
amaçlamaz; yalnızca askeri, diplomatik, ekonomik ve ticari ili kilerin ve siyasi meselelerin
önemli açılarını kapsamayı arzular. Çalı ma, okuyucu için uzun soluklu bir sürecin
ya anmı olduğu hissini ya atmak adına yakla ık 485 yıllık bir dönemi içerir.
Ara tırma projemi kaleme almadan önce, ara tırma stratejimi belirlemek için biraz zaman
harcadım. Bunu yaparken atılacak iyi bir ilk adım, bir takım ara tırma soruları
tasarlamaktır. Ara tırma Sorusu, üzerinde çalı ılacak olayları ve olguları tanımlayan bir
beyannamedir. Dü üncelerimden sağlam bir ara tırma sorusu olu turmak adına, kendime u
temel soruları yönelttim:
10
•
Alanımdaki önemli ara tırma soruları nelerdir?
•
Hangi noktalar ilaveten ara tırılmayı bekliyor?
•
Çalı mam bir bo luğu doldurabilir mi? Daha büyük bir kar ılıklı anlayı a öncülük
edebilir mi?
•
Bu konu çatısı altında halen çok sayıda ara tırma yapılmı mıdır?
•
Bu çalı ma daha önce yapılmı mıdır? Eğer yapılmı sa, geli tirilmeye açık noktaları
var mıdır?
•
Bu soruyu yanıtlamak için zaman uygun mudur? Parlak bir konu mudur, yoksa
sönmü müdür?
Ara tırma Soruları
A ağıdaki sorular, Etiyopya –Türkiye ili kilerinin uygun
ekilde kavranabilmesi ve
sistematik analizi adına olu turulmu tur:
•
Đki ülke ili kilerinin ana kökenleri nelerdi?
•
Osmanlılar ne sebepten ötürü Kızıl Deniz Bölgesi’ne ilgi duymaya ba ladılar?
•
Etiyopya – Osmanlı ili kileri tam olarak hangi noktada bozuldu?
•
Etiyopyalılar Osmanlılar’ın kendilerine dayatmaya yeltendikleri otoriteye nasıl
direndiler?
•
Osmanlılar’ın Kızıl Deniz kıyılarında bulunmasının Etiyopya üzerinde ne tür kalıcı
etkileri olmu tur?
•
Eğer Osmanlılar Etiyopya’yı hiç i gal etmeseydi ne olurdu?
•
Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorluğu arasında yüzyıllardır süren güvensizlik ve
sürtü me nasıl bir son buldu?
•
Türkiye’de cumhuriyet döneminin ilk birkaç on yılında Etiyopya – Türkiye
ili kilerinin doğası neydi?
•
Soğuk Sava Dönemi’nde Etiyopya ve Türkiye arasındaki ili kilerin en önemli
tarihsel özellikleri neydi?
•
Soğuk Sava sonrası dönem, Etiyopya ile Türkiye arasında artarak yoğun siyasi ve
ekonomik ili kilerin kurulduğuna tanıklık etti. Neden bu ili kiler birden bir
11
momentum kazandı? Bu momentumda yer alan ana sebepler nelerdir? Đli kilerde
öncü kimdir? Kar ılıklı e it karlar var mıdır, yoksa asimetrik bir ekilde bir tarafın
öbürü üzerinde karlarının olduğu mu görülmektedir?
•
Türkiye’nin Etiyopya’ya kar ı sürdürdüğü dı siyasette Osmanlı mirasının etkileri
nelerdir? Osmanlı mirası Türkiye’nin Etiyopya’ya kar ı sürdürdüğü dı ili kilerin
yönelimlerinde halen nüfuzlu mudur?
•
Türkiye bir “Afrika için kapı maya” dahil midir? Kısacası, yeni bir “Türk
Emperyalizmi”nin kıyısında mıyız?
•
Uluslararası sistemdeki ve Etiyopya ve Türkiye’nin iç siyasetlerindeki deği imler
iki ülke ili kilerine ne türden etkiler getirmi tir?
12
Hipotezim
Bu çalı ma Etiyopyalılar ve Türkler arasındaki tarihsel etkile im bağlamını daha büyük
çapta anlamak ve bu etkile imi çe itli tarihsel zamanda etkileyen çe itli faktörleri daha iyi
kavramak için tertip edilmi tir. Aklımda bu fikirlerle hipotezlerimi ekillendirdim. Bu
analitik çalı madaki hipotezlerim:
1. Etiyopyalılar ve Türkler uzun bir etkile im tarihine mensup olsalar da, bu tarihi olgu
her iki ülkenin tarihçileri tarafından göz ardı edilmi tir.
2. Kızıl Deniz’deki Osmanlı – Portekiz mücadelesi, on altıncı yüzyıldan çok önceleri
ba layan Afrika’daki Avrupalı kemirmelerinin mantıki sonuçlarıdır.
3. Evanjelist Hıristiyanlık ve Đslami Cihad on altıncı yüzyıldaki Etiyopya – Osmanlı
ili kilerinde kendine özel etkilerine sahip olmu tur.
4. Etiyopya’nın denizle bağlantılarını kesen Kızıl Deniz kıyılarındaki Osmanlı i gali,
Etiyopya’nın
ortaçağ
ve
modern
çağ
tarihinin
geli imini
ve
doğasını
ekillendirmi tir.
5. Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorluğu ve ayrıca da Etiyopya ve Türkiye Cumhuriyeti
arasındaki diplomatik ili kiler, kısmen kendi ihtiyaçlarıyla ve kısmen de uluslararası
siyasi durumların zorlamasıyla ortaya çıktı.
6. Türkiye Cumhuriyeti Afrika’yı, ve özellikle de Siyah Afrika’yı, günümüze dek
hemen hemen göz ardı etti.
7. Son geli meler unu gösteriyor ki, Etiyopya – Türk ili kileri bir altın çağının
ba langıcını ya ıyor. Bu momentumdaki ani yükseli teki sebep, kısaca hızlı geli en
bir ekonomi olan Türkiye’nin Etiyopya’da rezervleri bulunan pek çok ham
maddesine olan ihtiyaçlarının farkına varmasıdır.Diğer taraftan, Etiyopya’nın uzun
zamandır itimat ettiği Avrupa ekonomilerinden öteye geli mek için bir partnere
ihtiyaç duyduğunun farkına varması yatar. Bu yüzden, Etiyopya sorunlu
ekonomisinde mar a basmak için önemli ölçüde Türk yatırımlarına ihtiyaç
duymaktadır.
13
Literatür Taraması
Türkiye’nin Büyük Sahara’nın güneyi Afrikası’yla olan ili kilerinin çalı maları Türkiye’nin
uluslararası ili kileri analizlerinde görece yeni bir ara tırma alanıdır. Bu yüzden bu alanda
yer alan bizler, ara tırmak ve sonuçta cevap vermek adına henüz yeterli derecede kompleks
ve engin sorulara sahip değiliz. Bu konuda açık ekilde uygun bir ‘tahlil araçları’nın
eksikliğini ya ıyoruz. Türkiye’nin Afrika ile olan ili kilerini bilimsel bir tahlil masasına
yatırmak adına, hali hazırda belirli fikirler ya da metodolojik yakla ımlar bulunmamaktadır.
Kısacası, üzerinde duracağımız bir hipotezler kaynağına sahip değiliz. Ancak, bu konunun
çalı malarıyla alakalı akıllı bir yönetim ve teorik konuların ve metodolojilerin
uygulamaları, tartı maların ekil alması adına, artarak önem arz etmektedir.
Sosyal bilimciler ve tarihçiler olarak, bizler sorularda karar kılmadan ve alakalı cevaplar
üretmeden, uygun bir tahlil ‘araçları’nın hazır olmasının imkansız olduğunu biliyoruz.
Ba ka bir ifadeyle, ancak belirli bir yakla ımın verimliliğini tespit ederek alakalı bir
problemin cevabını ekillendirebiliriz. Ancak, kendi eksikliklerimizden haberdar olmak,
onları görmezlikten gelmekten çok daha iyidir.
Söylemeye bile gerek yok ki, kayıtsızlık ve rehavetten ziyade farkındalık tezle (AfrikaTürkiye ili kileriyle) ilgilenenlerin, cevaplar olmasa da, konunun üreteceği farklı
sıralandırmalardaki soruların ve üphelerin, yakla ılacak uygun bir metodoloji ve fikirlerin
ara tırılmasında yaratıcılıklarını arttıracağı açıktır.
Türkiye’de kaleme alınmı
sosyal bilim veya tarih yayınlarında herhangi bir Afrika
ülkesinin adı geçmez. Örneğin yakın zamanlarda Yücel Bozdağlıoğlu tarafından kaleme
alınmı ve Türk uluslararası ili kilerinin kapsamlı bir tasavvurunu ve tahlilini düstur almı
Turkish Foreign Policy and Turkish Identity (‘Dı Politika ve Türk Kimliği’)(2005)
yayınında, Etiyopya’yı bir kenara bırakın, Afrika kıtasının bile neredeyse bahsi
geçmemektedir.Açıkça söylemek gerekirse, Türk tarihi ara tırmalarının herhangi bir
noktasında Afrika’yı ele alan bir sosyal bilim çalı masının yapılması yeni bir geli medir.
Bu konuda, Cengiz Orhonlu’nun ‘Osmanlı Đmparatorluğu’nun Güney Siyaseti: Habe
Eyaleti’ eseri cesur ve yararlı bir denemedir(1996). Özellikle Portekiz, Venedik ve Fransa
14
gibi geli en Avrupa güçleriyle olan diplomatik ili kileri içerisinde Osmanlıları bir dünya
gücü olarak tahlil etmek, tarihyazımında yeni değildir; ancak Osmanlı’nın doğu ve güney
kom ularıyla olan ili kilerini aralıksız monografik bir muameleyle incelemek nadirdir.
‘Habe Eyaleti’nde Ba bakanlık,Topkapı ve Hariciye ar ivlerini kullanarak,Orhonlu bize
Osmanlı tarihinin Afrika bölümüyle ilgili bir eyler söylemek istemi tir.Değinmek yersizdir
ki,‘Habe Eyaleti’ ile Orhonlu Osmanlı-Afrika ili kilerini görece kapsamlı olarak ele almı
bir Türk tarihçisi mertebesinde yer alır.Osmanlı-Afrika ili kilerine yaptığı olağanüstü
katkılarına cevaben,‘Habe Eyaleti’ne bir ele tiri yazısı kaleme alan Fransız tarihçi Michel
Lesure: “Ku kusuz Osmanlı yayılmacılığının ula tığı yerler arasında kuzeydoğu Afrika
kolu en az bilinendir.Orhonlu’nun kitabı, konuya yeni bir ı ık getiren yararlı bir
katkıdır(Lesure,1976:199).
Diğer bir öncül Türk tarihçisinin eseri de ilgiyi hak eder. Salih Özbaran, Palmira Brummett
ve Andrew Hess gibi, Osmanlı’nın Akdeniz, Kızıl Deniz ve Hint Okyanusu’ndaki varlığı
üzerine büyük bir gayretle çalı malar üretmi tir. Özbaran’ın çalı maları The Ottoman
Response to European Expansion: Studies on Ottoman-Portuguese Relations in the Indian
Ocean and Ottoman Administration in the Arab Lands During the Sixteenth Century
(Avrupa Yayılımcılığına Osmanlı Cevabı: Hint Okyanusu’ndaki Osmanlı-Portekiz Đli kileri
ve
On
Altıncı
Yüzyılda
Arap
Topraklarında
Osmanlı
Yönetimi)
adı
altında
toplanmı tır(1994).Özbaran’ın Osmanlı dı ili kileri ve bahriye gücü ile ilgili topladığı ve
sunduğu birincil kaynaklar ve getirdiği yorumlar, özellikle Hint Okyanusu’ndaki TürkPortekiz çeki meleriyle ilgilenenler adına oldukça değerli kaynakları te kil eder.
Ahmet Kavas’ın ‘Osmanlı-Afrika Đli kileri’(2006) adlı eseri, Afrika-Türkiye ili kileriyle
ilgili bir ba ka önemli çalı madır. Bu 240 sayfalık kitap, Osmanlı’nın Afrika kıtası ile olan
ili kilerinin tarihi ve bazı önemli konuları adına güzel bir kaynaktır.
Büyükelçi Numan Hazar’ın “Küreselle me Sürecinde Afrika ve Türkiye-Afrika Đli kileri”
ba lıklı eseri de değinilmeyi hak eder. Numan’ın eseri ba lığının belirttiğinden daha az
kapsamlıdır. Yazar, kitabının büyük bir bölümünü Afrika’nın uzun tarihinin aktarımına
ayırmı tır. Afrika-Türkiye ili kilerinin günümüzdeki durumunu anlatmaya çalı tığı tek
bölüm, kitabın son 23 sayfasıdır. Fakat tüm bu yetersizliklere rağmen, kitap Afrika’ya ve
15
Afrika’nın Türkiye’yle olan ili kilerine yabancı olan Türk okuyucusu için bir ba langıç
noktası olduğuna inanılmaktadır.
Bu çalı ma için bir diğer önemli Türk kaynağı, Türk diplomat, akademisyen ve yazar Bilal
N. im ir’in Atatürk ve Yabancı Devlet Ba kanları (2001) ba lıklı kitabıdır.Bu, Atatürk ve
Etiyopya’nın da dahil olduğu 15 ülke liderleri arasındaki yüzlerce mektup ve telgrafları
içeren çok önemli bir belgeler kitabıdır. Bu belgelerin 35 tanesi, Etiyopyalı liderler ve
Atatürk arasındaki mektuplar ve telgraflardır. Bu belgeler 1927 ve 1936 yılları arasını
kapsar. Bu mektupları ve telgrafları, kapsamlı biçimde çağda
Etiyopya-Türkiye
ili kilerinin üzerine eğildiğim tezimin son bölümünde kullandım.
Bir diğer değinilmesi gereken konu, son zamanlarda Mehmet Özkan ve Kieran E. Uchehara
isimli bir Afrikalı ara tırmacı tarafından kaleme alınan makalelerdir.Özkan’ın “Turkey
Discovers Africa, Implications and Prospects” (Türkiye’nin Afrikayı Ke fi: Đmalar ve
Beklentiler)(2008) isimli makalesi Türkiye’nin Afrika’daki ekonomik çıkarlarının
geli iminin tarihsel ve betimsel bir beyanını içerir. Uchehara, Afrosentrik kısa makalesi
olan“Continuity and Change in Turkish Foreign Policy Toward Africa”(Afrika’ya Yönelik
Türk Dı Politikasında Süreklilik ve Deği im)(2008)de, konu üzerine olan Afrika-Türkiye
ili kilkeri
Afrikalı
ve
Türk
entelektüeller
tarafından
gözardı
ediliyor
fikrimi
payla maktadır.Tüm kusurlarının yanında, Uchehara’nın makalesi Afrika-Türkiye ili kileri
üzerine olan Afrika perspektifi hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere zihin açıcıdır. Bu
yayınlar, yeni bir grup ara tırmacının, Türkiye’nin kendi dı politikası ve uluslararası
ili kileri içerisine Afrika’nın da dahil edilmesine hazır olduğunu göstermektedir.
Yukarıda bahsettiğim Türk yazarların ikincil materyallerinin yanı sıra, bu çalı ma için çok
önemli olan iki mükemmel Türk gezi kitabı da mevcuttur. Bu eserlerden birincisi, Evliya
Çelebi Seyahatnamesi’dir. Bazıları tarafından Türkiye’nin Shakespeare’i olarak görülen
Evliya Çelebi, kırk yılı a an bir süre Osmanlı Devleti’nin ve kom u toprakların dört bir
yanını gezmi , ünlü bir 17. Yüzyıl Osmanlı gezginidir. Evliya Çelebi’nin bu gezilerinin
notları on ciltlik bir eser olan ve günümüzde de XVII.Yüzyıl’daki Osmanlı Devleti’nin
kültürel yanlarını ve ya am tarzını gösteren önemli bir kaynak eser olarak değerlendirilen
“Seyahatname”yi olu turmu tur.Nereye giderse gitsin, Evliya Çelebi yerel gizemleri
16
ara tırdı ve gördüklerini ve duyduklarını kaleme aldı. Bir belgesel hassasiyetiyle, ehirleri,
bu ehirlerin nüfuslarını, ekonomilerini ve gelirlerini listeledi. Habe Eyaleti de, bu büyük
Osmanlı gezginini ağırlama fırsatını yakalamı , anslı Osmanlı bölgelerinden biriydi.
Đkinci gezi kitabı, “Habe
ziyaret etmi
Seyahatnamesi”dir.Bu,Etiyopya’yı 1904 yılının ortalarında
olan Sadık el- Müeyyed adına bir Osmanlı diplomatının gezi
tutanağıdır.Yazar anlatacağı
kaydeder.Notlarını
bazen
eyler hakkındaki her ayrıntıyı büyük bir titizlikle
çok
rahat
ko ullarda
bazen
de
zor
artlar
altında
yazmaktadır.Kendisini anlatırken doğal bir üslup kullanır fakat padi ahı yad ettiği yerlerde
nezaketli ve titiz bir üslubu tercih eder.Mesela mukaddime bölümü:“….. gerek eser gerek
sahib-i eser velinimet-i bi-minnetimiz evketlu Padi ahımız Efendimiz Hazretlerinin ulüvvi inayet-i mülükaneleri ile meydana geldiğini lisan-ı ükran ve itminan ile beyan ederim.”
ifadeleriyle tamamlanır.Yolculuk notları 15 Nisan Per embe den ba layıp 30 Haziran
Çar amba sona eren bir zaman dilimini kapsar.Yakla ık üç ay süren bu yolculuk farklı
ba lıklar altında bölüm bölüm sunulur.Eserde yakla ık 50 bölüm mevcuttur.
Birkaç Türk basılı kaynaklarının yanı sıra, bu çalı ma adına oldukça önemli belirli bir
miktarda Etiyopya kaynağı ve diğer yabancı kaynaklar da mevcuttur. Bu tezde yararlanılan
Etiyopya ve Avrupa birincil tarihsel kaynaklarının kısa açıklamaları, alfabetik sırayla
a ağıda bulunmaktadır.
Alvarez,Francisco.The Prester John of the Indies(1961).Francisco Alvares, Portekizli bir
misyoner ve kâ ifti. 1515’te Portekiz Büyükelçiliği görevlilerinden biri olarak Đmparator
Lebna Dengel’i ziyaret etmek amacıyla Etiyopya’ya bir yolculuk düzenledi ve Etiyopya
Büyükelçisi Ermeni Matheus’u da ülkeye geri getirdi. Alvares Etiyopya’ya 1520’de vardı
ve 1526’ya kadar orada kaldı. Ülkesine dönü ünün ardından, Verdadeira Informação das
Terras do Preste João das Indias ("A True Relation of the Lands of Prester John of the
Indies")ba lıklı detaylı bir rapor kaleme aldı.
Alvares’in kitabı bir Afrika ülkesi üzerine birincil bilgilere dayanan, güvenilir ilk çalı ma
oldu ve birçok basımın ve çevirinin yayınlandığı Avrupa’da da kayda değer bir yankı
uyandırdı. Bu değerli dokümanın ilk Đngilizce basımı 1881’de yapıldı. Bu çeviri, C.F.
17
Beckhingham ve G.W.B. Huntingford tarafından gözden geçirildi, geni letildi ve 1961
yılında “Antilli Rahip Yuhanna” ba lığıyla yayınlandı. Kitap, bugüne dek akademik
tartı maların bir öznesi olmu tur. 1911 tarihli Britannica Ansiklopedisi’nin yazarı, kitabın
içerdiği bilgilere kar ı ele tirel bir tutuma sahipti ve eserin, “dikkatle ele alınması gerektiği;
zira yazarın abartıya eğilimli biri olduğunu ve kendini gözlemledikleriyle sınırlı
tutmadığını” ifade etmekteydi. Bununla birlikte, Beckingham ve Huntingford Alvares’in
beyanları konusunda daha olumlu fikirlere sahiptiler ve bu beyanların, “günümüze kalan
herhangi bir Etiyopya raporundan tartı masız daha detaylı olduğunu; ayrıca ülkenin on
altıncı yüzyılın ikinci çeyreğinde Müslüman Somalililer ve pagan Gallalar tarafından istila
edilmesinden hemen önce kaleme alındığı için Etiyopya Tarihi adına da çok önemli bir
kaynak olduğunu” belirtirler. Đlaveten: “Yazar kimi zaman yanlı bilgiler vermi tir; fakat bu
bilgiler çok nadiren saçma ya da inanırlıktan uzaktır. Birkaç hata yapmı tır; belki de bizim
tespit edemeyeceğimiz daha fazlasını yapmı tır; zira o, bilgilerimiz konusunda tek
otoritedir. Binaları açıklamaya çalı ırken dil yetenekleri sınırlı kalmı tır. Sıklıkla kafası
karı ık ve anla ılması güçtür; fakat bu durum kendi kabahati olduğu kadar basımcının da
kabahati olabilir. Yazarın nesri çoğunlukla okunması zor ve çevirmesi zahmetlidir, bunun
yanında bizlere kendi bilgisini, önemini ya da cesaretini abartmaya çalı an bir gezginin
sahtekârlığından uzak bir duru sergilemektedir.
Appleyard et al.Letters from Ethiopian rulers:Early and mid-nineteenth century : preserved
in the British Library, the Public Record Office, Lambeth Palace, the National Army
Museum, India Office Library and Records(1985).Appleyard ve diğerleri tarafından
hazırlanan bu 197 sayfalık kitapta, çe itli Đngiliz kütüphanelerinde ve ar ivlerinde yer alan,
XIX. yüzyılın ilk yıllarında ve orta döneminde Etiyopyalı liderler tarafından kaleme alınmı
pek çok ilginç mektup bulunur. Bu mektupların bazıları çalı mamla bağlantılıdır.
Bairu Tefla.A Chronicle of Emperor Yohannes IV(1872-1889)(1977).Bu, Profesör Bairu
Tefla tarafından yayına hazırlanan Đmparator IV. Yohannıs’in vakayinamesinin Đngilizce
çevirisidir. Vakayinamede, Đmparator IV. Yohannes’in döneminde Etiyopya ve
çevresindeki geli meler hakkında birincil bilgiler bulunur.
18
Beckingham,C.F. & Huntingford,G.W.B. Some Records of Ethiopia 1593-1646 Being
Extracts from the History of High Ethiopia or Abassia by Manoel de Almeida Together
With Bahrey's History of the Galla(1961).Bu kitap, Etiyopyalı bir papaz olan Peder Bahri
ve Portekizli bir misyoner olan Manuel de Almeida’nın XVI. ve XVII. yüzyıllardaki görgü
tanıklıklarının Đngilizce versiyonudur. Çalı mamla alakalı bazı önemli bilgiler içerir.
Blanc,H.A Narrative of Captivity in Abyssinia: With Some Account of the Late Emperor
Theodore, His Country and People(1868).Bu eser, Đmparator II. Tevodros’un Đngiliz
tutsaklarından biri olan Dr. Henry Blanc’ın “Esaret Anlatıları”dır. Bu birinci ki i tanıklığı
içerisinde, 1860’larda Etiyopya ve çevresi hakkında önemli bilgiler vardır.
Blatta Tekle Hawariyat,Ye Hiywot Tarike(Story of My Life).Bu, bir zamanlar Lij Đyasu’nun
yakın arkada ı olan Blatta Tekele Hawriat’ın otobiyografisidir. Bu yayınlanmamı
elyazması, Lıc Đyâsu dönemindeki Etiyopya-Osmanlı ili kileri hakkında önemli bilgiler
içerir.
Blundell,Herbert Weld.The Royal chronicle of Abyssinia, 1769-1840(1922).Bu, bazı
Etiyopya imparatorlarının kraliyet vakayinamelerini konu eden bir ba ka oldukça önemli
kitaptır.
Brown, David. Palmerston: A Biography (2010).David Brown’in yeni kaleme aldığı Lord
Palmerston’un biyografisi içerisinde çalı mamla alakalı bazı önemli bilgiler mevcuttur.
Bruce, James. Travels to Discover the Source of the Nile (1805).Bu, Đskoç gezgin James
Bruce’un (1730-1794) Afrika Boynuzu’ndaki gezileri üzerine çok ciltli kitabıdır ve
Etiyopya tarihi ve kültürü hakkında görgü tanığı raporlarının yanı sıra Etiyopya, kom u
krallık olan Sennar ve Osmanlı’nın Habe Eyaleti üzerine açıklamalarını içerir. Bruce ve
kendisinin heyecan verici hikâyeleri, Kuzey Afrika’da ve Mavi Nil’in izinden gittiği
Etiyopya’da onlarca yıl sürdürdüğü gezilerinin ardından 1774’te Londra’ya dönü üyle
birlikte ku kuyla kar ılandı. Ancak, Etiyopya gezilerinin mevcut doğruluğu, William
George Browne ve E.D. Clarke’ın da dahil olduğu ka ifler tarafından onandı ve günümüzde
kendi zamanının coğrafi bilgilerine gerçekten de katkılarda bulunduğuna inanılmaktadır.
19
Dufton, Henry.Narrative of a journey through Abyssinia in 1862-3(1867).Henry Dufton’un
bu gezi kayıtları erken 1860’lardaki Etiyopya hakkında çok ho bilgiler içerir.
Dye,WilliamM.Moslem Egypt and Christian Abyssinia(1880).William M. Dye Amerika Đç
Sava ı’nda Federalist güçler adına sava tı ve albay rütbesine yükseldi. 1873 yılında TürkMısır ordusuna katıldı. 1876’da Etiyopya-Türk-Mısır sava ındaki Gura Muharebesi’nde
yaralandı. Türk-Mısır ordusundan çekilmesinin ardından, “Müslüman Mısır ve Hıristiyan
Habe istan” ba lıklı kitabında sava
anılarını yazdı. 1876’daki Etiypya-Türk-Mısır
Sava ı’nı analiz ederken onun görgü tanığı kayıtlarından çokça yararlandım.
Ethiopian Ministry of Foreign Affairs(EMOFA).(1991).Bu Etiyopya Dı i leri Bakanlığı
tarafından ba lıksız ve sayfaları numaralandırılmamı
bir
ekilde hazırlanan belge,
çalı mam açısından bir takım temel bilgileri içerir.
Foster.William,ed.The Red Sea and adjacent countries at the close of the seventeenth
century as described by Joseph Pitts, William Daniel, and Charles Jacques
Poncet(1949).Bu, C.J. Poncet’in ve diğer iki gezginin yazılarını içeren bir ba ka çok önemli
kitaptır.
Gebre-Igziabıher Elyas, Prowess, Piety, and Politics: The Chronicle of Abeto Iyasu and
Empress Zewditu of Ethiopia (1909-1930)(1994).Bu, Gebre Đgziabher Elias tarafından
kaleme alınan, Lıc Đyâsu ve Đmparatoriçe Zevditu’nun vakayinamesidir.Belirtmeye bile
gerek yok ki; bu vakayiname 1916-1930 yılları arası dönemdeki Etiyopya-Türkiye ili kileri
çalı maları açısından oldukça önemlidir.
Gebre Sılase.Tarik a Zaman za Dagmawi Mınılik Nıgüsa Negast ze Đtiyopya(A History of
the Period of Menilik II,Emperor of Ethiopia)(1959 Ethiopian Calendar).Bu, Đmparator’un
vakanüvisi
Gebre
vakayinamesidir.Bu
Silassie
tarafından
vakayinamede,
bu
kaleme
alınan,
çalı mayla
Đmparator
alakalı
çok
II.
Mınılik’in
önemli
bilgiler
bulunmaktadır.
Gobat, Samuel .Journal of Three Years' Residence in Abyssinia(1850).Bu, Samuel
Gobbat’ın yazdığı bir görgü tanığı kaydıdır. Bu kitap, Zemene Mesafınt adıyla bilinen, iç
20
sava
ku ağının en karanlık günleri esnasında Kuzey Etiyopya’nın, yakla ık 1830
yıllarından kalan, faydalı bir görgü tanığı raporu olmasının yanında, eğer bir Protestan
misyoneri ve Etiyopya Kilisesi’nin çe itli rahip ve papazları arasındaki dini konu malar
ilginizi çekmiyorsa, uzman olmayan ki iler adına pek de ilgi çekici bilgiler içermez.
Gobat,Samuel.Samuel Gobat, Bishop of Jerusalem, His Life and Work:A Biographical
Sketch, Drawn Chiefly from His Own Journals(1884).Bu, kendisinin ölümünden sonra
yayınlanan, Piskopos Samuel Gobat’ın otobiyografisidir. Bu eser, çalı mamla alakalı bir
takım bilgiler içerir.
Graziani, R., Fronte del Sud(1938).Bu kitap, 1935-36 yıllarındaki Đtalya-Etiyopya
sava ında Đtalyan ordusu komutanlarından biri olan Feldmare al Rodolfo Graziani
tarafından yazılmı tır.Bu görgü tanığı raporu, bu çalı mayla ilgili bir takım önemli bilgiler
barındırır.
Great Britain,House of Commons,,Correspondence respecting Abyssinia 1846-48(1868).
Ba lığından da anlayabileceğiniz gibi, bu kitapta 1846-1848 yılları arasında Etiyopyalı
liderler ve Đngiliz hükümetinin yazı maları bulunur.
Great Britain,House of Commons,Correspondence respecting Abyssinians at Jerusalem:
1850-1867(1867).Bu, 1850-1867 yılları sırasında Kudüs’te bulunan Etiyopya cemiyeti
hakkında belgeler içeren bir kitaptır.
Hayle Sılâse I,Hıywetena Ye Etityopiya Irmıca(My Life and Ethiopia’s Progress),Cilt III. (1965 and
1966 Ethiopian Calender).Đmparator I. Hayle Sılâse’nin iki ciltlik
otobiyografisi, bizleri 1916 ve 1960’lar arası dönemdeki Etiyopya-Türkiye ili kileri
konusunda önemli bilgilerle donatmaktadır.
House of Commons.Parliamentary Papers,Correspondence Respecting Abyssinia, 18461868.(1868).Ba lığından da anlayabileceğiniz gibi, bu kitapta 1846-1868 yılları arasında
Etiyopyalı liderler ve Đngiliz hükümetinin yazı maları bulunur.Kitaptaki bir takım bilgiler,
doğrudan doğruya 1846-1868 arası dönemdeki Etiyopya-Osmanlı ili kileriyle alakalıdır.
21
Hozier,Henry M.The British Expedition to Abyssinia(1869).Bu, Kaptan Henry M. Hozier’in
otantik belgelerinden derlenen Đmparator II. Tewodros’a kar ı Đngiliz cezai seferinin çağda
kaydıdır. Kitap içerisinde bu çalı mayla alakalı önemli bilgiler bulunur.
Imperial Ethiopia Ministry of Information,Selected Speeches of His Imperial Majesty Haile
Silassie I:1918-1967(1967).Bu kitap içerisinde, 1918-1967 yılları arasında Đmparator I.
Hayle Sılâse’nin yaptığı seçilmi konu malar mevcuttur. Onun bir takım konu maları bu
çalı mayla alakalıdır.
League of Nations ,The Aims ,Methods and Activity of the League of Nations(1935).Bu
Milletler Cemiyeti’nin yıllık raporu içerisinde çalı mamla alakalı bilgiler vardır.
League of Nations.The League from year to year ,1936(1937).Bu ise, ara tırmam için
elzem bilgiler sunan bir ba ka Milletler Cemiyeti yıllık raporudur.Bir önceki belge gibi, bu
belge de çalı mamla alakalı bir takım önemli bilgiler içerir.
Lobo, Father Jerome. A Voyage to Abyssinia(1789).Bu,XVII.yüzyılda Etiyopya’daki Cizvit
misyonerlerinin etkinlikleriyle ilgili Portekizli Cizvit misyoneri Peder Jerome Lobo
tarafından kaleme alınmı ilginç bir gezi tutanağıdır.
Mahteme Silassie Wolde Mesqel.Zekre Neger(Recollection of Things Past) (1962
Ethiopian Calender).Bu, Đmparator Hayle Sılâse’nin vekillerinden birinin görgü tanığı
raporudur.
Matthews, Herbert Lionel. Eyewitness in Abyssinia: With Marshal Bodoglio's forces to
Addis Ababa(1937).Ba lığından da anla ılabileceği gibi, bu eser 1935-36 Đtalya-Etiyopya
Sava ı hakkında bir görgü tanığı raporudur.
Maxwell H.Life and Letters of the Fourth Earl of Clarendon.Cilt.I-II(1913)Clarendon’un
ya amı ve mektuplarıyla ilgili Maxwell’in yazdığı bu iki ciltlik kitap içerisinde, çalı mam
için büyük önem ta ıyan birkaç mektup bulunur.
22
Medlicott,W.N.,Douglas Dakin and Margaret E. Lambert, Documents on British Foreign
Policy, 1919-1939: the Italo-Ethiopian War and German Affairs, October 3, 1935February 29,1936 (1976).Bu kitap içerisinde çalı mamla alakalı önemli belgeler mevcuttur.
Mengıstu Hayle Mariyam,Tıglaçın:Ye Đtyopya Hızb Abyotawi Ye Tıgıl Tarik(Our
Struggle:A History of Ethiopian Revolutionary Struggle)(2004 Ethiopian Calendar).Bu
kitap, kanlı diktatör Albay Mengitsu Hayle Mariyam tarafından, 1974 Etiyopya
Devrimi’nin tarihi ve neticeleri hakkında kaleme alınan bir eserdir.
Mers’e Hazen Wolde Qirqos.“Be Dagmawi Mınilik Zaman Kayehutına Kesemahut”(From
What I saw and Heard in the Reign of Mınilik II),(1935 Ethiopian Calendar);“Ye Zaman
Tarik Tizitaye be Abeto Iyasu Zamana Mangıst”(My Historical Reminiscences of the Reign
of Abeto Iyasu)(1938 Ethiopian Calendar) ve "Ye Zaman Tarik Tizitaye be Nıgısta
Negestat Zewditu Zamana Mangıst”(My Historical Reminiscences of the Reign of
Empress Zewditu(1938 Ethiopian Calendar).Bunlar, Đmparatorlar II. Mınılik, Lıc Đyâsu, I.
Hayle Sılâse ve Đmparatoriçe Zevditu dönemlerinde Etiyopya’da önemli bir siyasi figür
olan Merse Hazen’in tarihi Hatıratılardır.Bu üç yayınlanmı kitapta, yakla ık 1889’tan
1930’a değin Etiyopya-Türkiye ili kileri hakkında önemli bilgiler mevcuttur.
Pankhurst, Richard .The Ethiopian Royal Chronicles(1967).Ünlü Etiyopyabilimci Đngiliz
Profesör Richard Pankhurst’un bu değerli kitabı, çe itli Etiyopya imparatorlarının
vakayinamelerinin Đngilizce çevirisidir. Bu müthi kitaba çalı mamın çe itli bölümlerinde
sıkça ba vurdum.
Pearson,Hugh Drummond,Letters from Abyssinia, 1916 and 1917: With Supplemental
Foreign Office Documents(2004).Bu belgeler kitabı, Birinci Dünya Sava ı sırasında
Etiyopya’da
ikamet
eden
Đngiliz
diplomatlardan
biri
olan
Pearson
tarafından
hazırlanmı tır.Bu kitap, Birinci Dünya Sava ı sırasındaki Etiyopya-Osmanlı ili kileri
konusunda öneme sahip çok önemli mektuplar içerir.
Plowden,W.C.Travels
in
Abyssinia
and
the
Galla
country(1868).Bu,XIX.yüzyıl
Etiyopya’sında ya amı ve hayatını kaybetmi ünlü Đngiliz diplomat Walter Plowden’in
23
görgü tanığı kaydıdır. Bu ilginç gezi tutanağı, bizlere 1840’lar ve 1850’lerdeki EtiyopyaOsmanlı ili kileri konusunda çok önemli bilgiler sağlar.
Rassam H.Narrative of the British Mission to Abyssinia.I ve II(1869)Bunlar, 1860’larda
Etiyopya-Đngiltere arasındaki diplomatik krizle ilgili Đngiliz diplomat H. Rassam tarafından
kaleme alınan görgü tanığı raporudur. Bu gezi raporunda, 19.yüzyılın ikinci yarısındaki
Etiyopya-Osmanlı ili kileriyle alakalı bir takım çok önemli bilgiler mevcuttur.
Bu çalı ma için çok önemli olan bir diğer birincil kaynak, Profesör Sven Rubenson
tarafından editörlüğü yapılan “Acta Aethiopica” serileridir. Acta Aethiopica serilerinin
amacı, Modern Etiyopya’nın doğu u ve geli imine ı ık tutmu XIX.yüzyıl mektuplarını,
antla malarını ve diğer kısa dokümanları toplamak, bu belgeleri notlarla açıklamak ve
yayınlamaktır. Tüm kıtada olduğu gibi, Afrika Boynuzu’nda da XIX.yüzyıl büyük bir
deği im dönemiydi. Geli melerin pek çok yönleri halen ya çok az bilinmekte ya da Avrupa
merkezli görü ler ve yorumların egemenliği altında kalmaktadır. Bu durumun bir sebebi de,
bilgi kaynaklarımızın pek çoğunun Avrupalılar tarafından kaleme alınmı mektuplar,
raporlar ve diğer belgelerden olu uyor olmasıdır. Dolayısıyla, Afrikalılar tarafından kendi
dillerinde kaleme alınmı az sayıda korunmu mektubun ve hem Afrika hem de Avrupa
dillerinde var olan antla ma metinlerinin Afrika sürümlerinin bilinmesi elzemdir. Amharca
ve Arapça metinlerin, bu dilleri bilmeyenlerin i lerini kolayla tırmak adına Đngilizce
tıpkıbasımları yapılmı tır. Bunun yanında, Avrupa dillerinde korunan mektupların yalnızca
Đngilizce kopyaları üretilmi tir.
Acta Aethiopica’nın birinci cildi bizlere XIX.yüzyılın ilk yarısında Etiyopya hakkında
değerli belgeler tedarik eder. Acta Aethiopica’nın ikinci cildi Modern Etiyopya’nın ilk
yöneticisinin iktidar dönemini ele alır. Hepsi Đmparator II.Tevodros döneminde
Etiyopyalılar tarafından yazılmı , dört antla manın (ya da sözüm ona antla manın) da yer
aldığı, 250 belge içerir. Đmparato II.Tevodros’un kendisinin yanı sıra, yazarlar arasında
rakip prensler, yerel valiler,
eyhler ve saray yetkilileri, ba piskopos ve diğer din
görevlileri, topluluklar ve özel bireyler, askerler, tüccarlar ve öğrenciler de mevcuttur.
Mektupların çoğunluğu Amharca, az miktarı Geez (ya da yarı yarıya Geez) dilinde ve
24
yakla ık yirmi tanesi de Arapçadır. Metinler dı ili kilerden iç ayaklanmalara, ekonomik
ko ullardan Avrupalı misyonerlerin yol açtığı doktrinsel çatı malara ve yurtdı ında eğitim
gören Etiyopyalı öğrencilerin hayatları ve dü ünce ekillerine kadar Etiyopya devletini ve
toplumunu pek çok açıdan masaya yatırır.Đmparator II.Tevodros’un dönemi, son bir buçuk
yüzyıldır bilinen Etiyopya devletinin yapılandırılması yönünden hayati öneme sahip,
tartı malı bir dönemdir.Bu dönem ayrıca Etiyopyalıların Avrupa nüfuzuna kar ı ilk kez
modernizasyon ve kendine özgü aktif bir dı politikanın ortaya çıkarılması eklindeki ilk
yanıt verme giri imi olmu tur. Metinler bize ek olarak,Etiyopya halklarının dillerinin ve
dü ünce ekillerinin geli im sürecinin iç yüzünü de gösterir.Acta Aethiopica’nın üçüncü
cildi “Đç Rekabetler ve Dı Tehditler: 1869 – 1879” ba lığını ta ır ve Modern Etiyopya’nın
ilk yöneticisi olarak kabul edilen Đmparator II. Tevodros döneminden sonraki on yıldan
biraz daha fazlasını ele alır. Üç rakip arasında en üst mertebe için giri ilen güç
mücadelelerinin sonunda, Tigraylı Yohannıs 1872’de ‘krallar kralı’ tacını taktı.
XIX.yüzyılda ülkeyi fethetmek adına ilk büyük çaplı giri ime kar ı halkını direni e sevk
etmek de ona dü tü. Sava
sözde Türkler-Mısırlılar ve Etiyopya arasındaydı; fakat
entrikaları çeviren ve planları yapanlar Avrupalılardı ve çe itli Avrupa ülkelerinden ve
Birle ik Devletler’den temsilciler de çoğunlukla bu i in içindeydi.
Salt,Henry.A Voyage to Abyssinia, and Travels into the Interior of that Country, Executed
Under the Orders of the British Government, in the Years 1809 and 1810(1814).Bu,Henry
Salt’un gezi tutanağıdır. Salt, XX. yüzyılın ilk yıllarında Etiyopya’yı ziyaret etmi olan bir
Đngiliz sanatçı, gezgin, diplomat ve Mısırologtu. Eserinde, erken XX.yüzyılda Etiyopya’nın
genel durumu ve aynı dönemde Osmanlı’nın Kızıl Deniz bölgesindeki etkinlikleriyle ilgili
önemli bilgiler bulunur.
Shihab ad-Din Ahmad ibn Abd al-Qadir,Futuh al-Habesha (1897).Shihab ad-Din Ahmed
bin Abdülkadir’in, erken 16. yüzyılda Etiyopya’daki, daha çok Ahmed Gran ya da ‘Solak’
ismiyle tanınan Đmam Ahmed bin Đbrahim’in Cihadı üzerine kaleme aldığı tanıklığı tarihsel
bir klasiktir. Yemenli yazar, eserde bahsi geçen birçok muhaberenin görgü tanığıdır ve bu
eser, paha biçilmez bir kaynaktır. Tamamen insani, zaman zamansa trajik bir dram olan
kitabı, Etiyopya ve Afrika Boynuzu tarihinde hayati öneme sahip bir dönem hakkında
25
bilgilerimizin önemli bir bölümünün var olmasını sağlamaktadır. “Futuh el-Haba a”, ya da
“Habe istan’ın Fethi”, yazım a amasında ku kusuz durumun Yemenli yazarına göründüğü
kısmını yansıtmaktadır. Đmam Ahmed bin Đbrahim’in kuvvetleri Etiyopya’nın büyük bir
bölümünü i gal etmi ti. Đmparator Lıbna Dıngıl’ın direnci hemen hemen kırılmı ve pek
çok Hıristiyan Đslam’a geçmeye karar vermi ti. Muzaffer Đmam Ahmed’in rejimi mutlak
gibi gözüküyordu. Bununla beraber, hikâyenin sonu bu değildi. 21
ubat 1543 tarihli
muharebede Đmam Ahmed öldürüldü ve bunun üzerine ordusu neredeyse aniden dağıldı.
Ba arabilen askerleri Doğu’ya doğru ilerledi. Müslümanlığa dönenlerin hiç de
azımsanmayacak bir kısmı eski inançlarına geri döndü. Bu nedenle bu kitap, Etiyopya’nın
uzun tarihi içerisinde görece kısa fakat hayati öneme sahip bir döneme i aret eder. Hal
böyleyken bu kitap, bahsettiği pek çok olayın görgü tanığı olan ve dönemine göre nadir
görülebilen bir objektiflikle tanıklıklarını kaleme alan bir yazarı olmasıyla birlikte
önemlidir.
Steer,George Lowther.Caesar in Abyssinia(1936).Bu, bir Đngiliz gazeteci tarafından ĐtalyaEtiyopya Sava ı hakkında muhte em bir görgü tanığı raporudur.Kitabı, bizlere i galci
Fa ist Đtalyan ordusuna kar ı Etiyopyalılarla omuz omuza çarpı mı olan üç Türk askerin
rolleri hakkında değerli görgü tanığı bilgileri sağlar.
Tellez, Balthasar. The Travels of the Jesuits in Ethiopia(1710).Bu, Balthasar Tellez’in
XVII.yüzyılda Etiyopya’daki Cizvit Misyonerleriyle ilgili tutanaklarıdır. Kitap, bu
çalı mayla alakalı bir takım bilgiler içerir.
Toynbee,Arnold J. Survey of International Affairs 1935(1936).Bu, bu ara tırma hakkında
bir takım önemli bilgilerin dahil olduğu bir belgeler kitabıdır.
Valentia,G.Voyages and Travels to India,Ceylon,the Red Sea,Abyssinia and Egypt in
theYears 1802,1803,1804,1805 and 1806(1809).Lord Valentia, XIX.yüzyılın ba larında
Hint Okyanusu’nu ve Kızıl Deniz bölgesini ziyaret etmi olan bir Đngiliz soylusu ve
siyasetçisidir. Ziyareti sırasında, Kızıl Deniz sahillerinde Naib Đdris ba ta olmak üzere pek
çok önemli
ahsiyetle görü mü tür. Lord’un üç ciltlik gezi kayıtları, XIX.yüzyılın
26
ba larında Hint Okyanusu ve Kızıl Deniz bölgesiyle ilgili bilgi edinmek isteyenler için
önemli bilgiler sağlar.
Whiteway,Richard Stephen..The Portuguese expedition to Abyssinia in 1541-1543 as
narrated by Castanhoso(1902).Bu kayıtlar, Đmam Ahmed’e kar ı sava mı
Portekizli askerin
görgü tanıklıklarıdır ve 1902
yılında
olan bir
Whiteaway tarafından
çevrilmi tir.Bu kitap, Đmam Ahmed’in Cihadının son üç yılı ve bu Afrika orta oyununda
Osmanlı ve Portekizli askerlerin rolleri hakkında değerli birincil bilgileri içerir.
Zeneb.The Chronicle of King Theodore.ed.Enno Littman.Princeton,1902.Bu, Aleqa Zeneb
tarafından kaleme alınan Đmparator II.Tevodros’un vakayinamesidir. Đçerisinde bu
çalı mayla alakalı önemli bilgiler vardır.
Ar iv materyalleri de bu çalı ma için bir diğer bilgi kaynağıdır. Basılı ve basılı olmayan
birincil ve ikincil kaynaklarda mevcut olan bo lukları doldurmak adına, Etiyopya ve Türk
ar iv materyalleri de kullanılmı tır. Etiyopya ar ivlerinin büyük çoğunluğu Amharca
dilinde kaleme alınmı tır. Bununla birlikte, Geez, Đngilizce, Fransızca, Đtalyanca ve Arapça
dillerinde kaleme alınan ar ivlerin sayısı da fazladır. Bu çalı mada kullanılan ar iv
kaynaklarının pek çoğu XVII. – XX2. yüzyıllar arası dönemi kapsar ve Etiyopya’nın siyasi,
ekonomik, sosyal ve dini hayatı üzerine eğilir.
Osmanlı Devleti, XIV. yüzyıldan ba layıp XX. yüzyılın ba ına kadar mevcudiyetini
koruyarak, modern zamanların son büyük Avrasya Đmparatorluğu olma özelliğini ta ır.
Kuzey Afrika’dan Đslam’ın Kutsal ehirlerine, doğuda Orta Asya’ya ve batıda Yunanistan
ve Balkanlar’a kadar çok büyük bir denetim alanına sahiptir. Zamanının en güçlü
devletlerinden biri olarak, Osmanlı Devleti büyük miktarlarda yazılı belgeler üretmi tir.Bu
belgelerin belli bir bölümü çe itli ülkelerde bulunsa da, çoğunluğu Türkiye’de
bulunmaktadır.
Türk ar ivleri, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi ar ivleri olarak iki kategoriye bölünmü tür.
Etiyopya üzerine Osmanlı kaynakları, XVI. yüzyılın ba ından Osmanlı Devleti’nin son
yıllarına kadar olan dönemi kapsar. Özellikle geç XIX. yüzyıl ve erken XX. yüzyılda
27
Etiyopya üzerine olan Osmanlı dokümantasyonu zengindir. Benim gibi yabancı
ara tırmacılar için Osmanlı kaynaklarından yararlanmada en büyük engel, kapsamlı bir
tarihsel Osmanlı Türkçesi sözlüğünün hiçbir dilde mevcut olmamasıdır. Bu zorlayıcı soruna
rağmen, en alakalı Osmanlı kaynaklarından yararlanma ve geriye kalan bo lukları da diğer
kaynaklardan doldurma yolunu denedim.
Yukarıdaki tartı malarda günümüze dek Afrika-Türkiye ili kilerinin Afrikalı ve Türk
entelektüelleri tarafından gözardı edildiğini açıkça göstermektedir.Diğer bir ilgi çekici
nokta, Afrika-Türkiye ili kileri konusu hali hazırda bazı Afrikalı ve Türk ara tırmacıları
kendisine çekerek belirli bir cazibe merkezi olu turulmu olmasıdır.Ben ki isel olarak,
özellikle gazeteciliğe özgü, normu olu turan hızlı bir ‘Afrika ve Türkiye’ sürüsüne katılmak
yerine, kendini adamı analizcilerin artık ilgilerini belirli konu ve zaman çerçevelerine
odaklandırmaya ba lamaları gerektiğini dü ünüyorum. Bu yüzden Afrika-Türkiye
ili kilerinin belirli bir açısına eğilmeye, yani Etiyopya-Türk ili kileri tarihine yönelmeye
karar verdim.
28
Kapsam ve Metodoloji
Çalı ma açısından, görece geni
bir alanı kapsadığından, bir sınırlama derilikteki
çe itliliklerde ve analizin simetrisindedir. Her parçanın yükü ara tırma sonuçları, konuya
bağlılık, ilgili konularda yaratıcılık vb. ile kararla tırılır. Bununla beraber, tüm çabalar
olabildiğince kapsamlı bir resim ortaya koyabilmek ve oldukça ayrı mı , ancak tarihsel
kli elerle bağlantılı iki ülke ili kileriyle ilgili sistematik perspektifler ortaya koyabilmeye
yöneliktir.
Metodoloji adına, halihazırdaki yayınları ve materyelleri gözden geçirdim ve onları ar iv
belgelerile destekledim. Bu spesifik materyallere her bir bölümde ba vuruldu. Tarihçi bir
yargıç gibidir. Yargıç bir konu üzerindeki nihai kararını, farklı bulguların tahlili ve
değerlendirmesiyle verir. Aynı ey bir tarihçi için de geçerlidir. Bir tarihçi kararını
vermeden veya bir tarihi konu üzerinde yorum yapmadan önce çesitli kaynakların ve
olayların tahlilini yapar.
Đki halkın ve ülkenin
tarihsel ili kilerini dengeli ve nesnel bir biçimde yazabilmek
amacıyla, Etiyopya kaynakları ile Türk kaynaklarıyla kar ıla tırmı tım. Böylece, Etiyopya
ve
Türk
kaynaklarını
tezimin
her
bölümünde
olabildiğince
kullanmaya
çalı mı tım.Herhangi bir sonuca varmadan önce, kaynaklarımı dikkatice tahlil etmeye
çalı mı tım.Kısaca kaynaklarımı oldukça sistematik ve analitik bir biçimde kullanmakta
olanca gayretimi göstermi tim.
29
I. BÖLÜM
HĐNT OKYANUSU’NDAKĐ VE KIZIL DENĐZ BÖLGESĐ’NDEKĐ OSMANLIPORTEKĐZ ÇEKĐ MELERĐ VE BUNLARIN ETĐYOPYA’NIN KADERĐ
ÜZERĐNDEKĐ ETKĐLERĐ
1.1.Osmanlılar ve Portekizlilerin Varı ından Önce Etiyopya ve Afrika Boynuzu
XVI.yüzyıl’ın ba langıcında Etiyopya’daki genel durum neydi?Ne için Osmanlılar ve
Portekizliler Kızıl Deniz’i ve Hint Okyanusu bölgesini kontrol altına almak istediler? Kızıl
Deniz’deki ve Hint Okyanusu’ndaki Osmanlı-Portekiz çeki meleri Etiyopya’daki ve Afrika
Boynuzu’ndaki iç geli meleri ne yönde etkiledi?Bunlar, bu bölümde sorulmaya çalı ılan
ana sorulardan birkaçıdır.
Bu dönemde Etiyopya’daki ve Afrika Boynuzu’ndaki geli melerin açık bir resmini görmek
adına, Etiyopya’nın XVI.yüzyıl öncesi tarihine bir göz atmak gerekir.Etiyopya tarihi,
ülkenin kuzeyindeki önemli bir medeniyet merkezinin ortaya çıkmasıyla ba lamı tır.Bu
medeniyet, tarihi herhalde M.Ö. VII. ya da VIII. yüzyıllara uzanan büyük Yeha tapınağı ile
örneklenmektedir.16 Bu erken ba langıç, pulluk tarımıyla, sarnıçlarıyla ve su bentleriyle,
görkemli saraylarıyla ve kayda değer dikilita larıyla Aksumite Devletinin geli imine i aret
etmekteydi. M.Ö. 300 yılına dek uzanabilen Aksumite Devletinin ve medeniyetinin
olu umu, Etiyopya tarihi içerisinde önemli geli meydi. Aksum’un çekirdek bölgeleri,
günümüzde Kuzey Etiyopya’yı ve Güney Eritre’yi olu turan dağlık arazilerdi. Gücünün
doruğunda, Aksumite devleti Kızıl Deniz sahilini, günümüzdeki Sudan’dan Somali’ye dek
olan bölgeyi elinde tutmasının yanında, Sudan’daki Nil Vadisi’ne dek bir hakimiyet alanına
sahipti. Kızıl Deniz’in Arap Yarımadası’na bakan tarafında, Aksumite Krallığı tüm sahil
eridinin yönetimine ve iç bölgelerde de günümüzdeki Yemen’e tekabül edebilecek bir
toprak bütünlüğüne sahipti. Aksumitliler, yazılı bir dil olan Geez dilinin mükemmelle tirip,
Ortadoğu’da Araplarla, Bizans Đmparatorluğu’yla ve Mısır’la olan ili kilerini sürdürdüler.
16
Antik Etiyopya tarihi hakkında Bkz. Kobishchanov,1979;Anfray,1991.
30
M.S. III.yüzyıl’da ya amı olan Đranlı peygamber Mani, “Dünyada dört büyük krallık
vardır: Birincisi Babil krallığı ve Đran, ikincisi Roma krallığı, üçüncüsü Aksumites krallığı
ve dördüncüsü ise Çin krallığı” demi tir(Henz:2000:4).
I.yüzyıl’ın ilk yarısında Romalılar, Persler ve Aksumite Đmparatorluğu Nil vadisinde,
Kızıldeniz’de ve Ortadoğu’da güç elde etmek adına amansız bir mücadele içerisindeydiler.
Ancak sonuçta Ortadoğu’daki Araplar arasında Đslam’ın yükseli iyle, bu üç imparatorluk
için tam zıddı bir durum olu tu. Kaçınılmaz olarak, yüzyıl sona ermeden Ortadoğu’daki ve
Mısır’daki daha önce Perslere ve Romalılara ait olan bölgeler Arap yönetimi altına girdi.
Ortadoğu’da ve Mısır’da yeni bir uluslararası güç olarak yükselen Araplar, Aksumite’lerin
Ortadoğu’daki ve Akdeniz’deki antik Greko-Romen dünya ile olan bağlarını olumsuz
etkiledi(Pankhurst,1997:23-37).
Bu yeni uluslararası ko ulların ve olayların dolaylı ve dolaysız bir sonucu olarak, Aksumite
Devleti bölgesel ve kültürel yayılmacılığını Kızıldeniz’den ve Nil Vadisi’nden Afrika
Boynuzu’nun batı, güney ve doğu vilayetlerine çevirdi. Bu dönem içerisinde, I.yüzyıl’ın
bitimine kısa bir süre kala, Etiyopyalı bir kabile olan Agav soyundan türeyen Zagve
hanedanlığı, Lasta’nın kuzey dağlık bölgelerinde kendini göstermeye ba ladı.Aksumite
Devletinin ardılı ve üç yüzyıl boyunca Etiyopya’nın yöneticisi konumuna geldi.
Bu çalı manın sınırları içerisine, Zagve döneminde Afrika Boynuzu’ndaki siyasi yapı da ele
almak gerekmektedir.Dönemin Arap coğrafyacılarına göre, Kızıl Deniz kıyıları boyunca ilk
kayda değer Đslami i birliği bu dönemde olu tu. Ancak Zagve dönemi içerisinde, Đslam’ın
yayılım alanı yalnızca kıyı eridiyle sınırlı kalmayıp, ayrıca da doğudan ve güneyden
Etiyopya dağ kitlesi etrafında ve Boynuz’un iç bölgelerine doğru da gerçekle ti. Zagve’nin
zayıflığından ötürü, Müslüman bölgeler siyasi birimlere doğru evrilmeye ba ladı. Artık
Zagve kralına haraçgüzar olmayan bağımsız sultanlıklar ve beylikler olu tu. Aslında,
Etiyopya’daki
Đslami
yayılmacılık
Etiyopya
Devletindeki
zayıflıkla
doğrudan
orantılıydı(Dombrowski,1985:9-11).
1270’de Hıristiyan Etiyopya’da yeni bir hanedanlık hüküm sürmeye ba ladı.Đmparator
Yekuno Almak(1270-1285) tarafından kurulan hanedanlık, geleneksel olarak ‘Solomonid’
31
hanedanı olarak anılıyordu; zira hanedan krallarının köklerinin Hazreti Süleyman’a ve Saba
Melikesi’ne dayandığı söyleniyordu. Bu yeni hanedanlığın yükseli inin, gayrime ru olarak
addedilen öncül Zagve soyundan farklı kılmak ve yeni yöneticileri antik Aksum Krallığı ile
bağda tırmak
amacıyla,
ayrıca
bir
‘yenilenme’
dönemi
olduğu
söylenirdi(Taddesse,1972:35-41).
Yeni hanedanlığın ilk yıllarının çok da talihli olduğu söylenemez.Đmparator Yekuno
Amlak’ın güç tahayyülü uluslararası zeminde kabul görmüyordu ve ölümünün ardından
gelen bir dizi tartı malı ardıl krallığı çalkalamaya ba ladı.Yalnızca torunu Đmparator Amda
Ziyon’un
(1314-1344)
tahta
çıktığında
hanedanlık
Hıristiyan
Krallığı’nın
ana
merkezlerinde üstünlüğünü kabul ettirip kom u devletler üzerinde de söz geçirir hale
gelebildi. Aslında, tam da Hıristiyan Devleti’nin bu dönemdeki geni lemesi onu açıkça
imparatorluk kelimesiyle bağda tırabildi (Taddesse, a.g.e.,89-91).
Daha sonraki Đmaparator Amda Ziyon’un yayılmacı politikaları onu kaçınılmaz olarak
topraklarının güneyindeki ve doğusundaki Müslüman devletler ile çatı ma noktasına getirdi
ve egemenlik dönemi de onlara kar ı olu turduğu seferberlikler ile anılır oldu. Bir önemli
nokta da udur ki, iki hasım arasındaki ili kiler her daim dü manca değildi. Buna ek olarak,
her iki taraf için de karlı olan gözle görülür ticari birliktelikler de söz konusuydu. Ayrıca,
Đmparator Amda Ziyon’un kağıt üzerinde askeri ba arıları onu Müslüman hasımlarının
üzerinde bir mertebeye çıkarsa da, aslında bu zaferler kendi içlerinde belirleyici değillerdi.
Geni Đslami dünya ile olan bağlantıları sayesinde çarçabuk toparlanmayı ba arabilen
Müslüman devletlerin aksine, Đmaparator Amda Ziyon’un ardılları bu sorunları kendi
içlerinde ya ar hale geldiler( Huntingford,1989:57-61).
XIV.yüzyıl’daki Hıristiyan askeri ba arıları ile birlikte, Müslüman orduları Harar platosuna
ta ındı ve burada Adal Krallığı’nın temellerini attı17. Adal Etiyopya dağlık arazileri ve
17
Adal Sultanlığı ya da Adal Krallığı XV. Ve XVI.yüzyılarda birden çok etnik yapı barındıran ve
Afrika, Yakın Doğu, Avrupa ve Asya’yla ticari ili kiler içinde bulunan bir ortaçağ Afrika Boyunuzu
devletiydi. Afrika Boynuzu’nda yer alan Maduna, Abasa, Berbera, Zeyla ve Harar gibi tarihi
ehirler, krallığın Altın Çağı’nda avlulu evler, camiler, mabetler, duvarlar ve sarnıçlarla
geli mi lerdir.XVI.yüzyıl’ın ba langıcında, Adal Đmam Ahmed ibn Đbrahim el-Mücahid
önderliğinde tesirli bir ordu olu turdu ve Etiyopya Đmparatorluğu’nu istila etti.Gücünün
32
Zeyla limanı arasındaki stratejik ticari avantajlarını iyi kullandı ve bölgede var olan
Müslümanları tek bir çatı altında birle tirdi ve Somalililerin pek çoğunu Đslam’a döndürdü.
Bu nüfus yoğunluğunun ileriki zamanlarda önemli bir askeri insan gücü için hayati bir
önemi olacaktı.(Dombrowski,1985:14-15).Daha sonar göreceğimiz gibi,bu yeni birle mi
devlet ayrıca, çoğunlukla ate li silahların ithalatı dolayısıyla, Osmanlı yardımı da gördü.
XV. ve erken XVI.yüzyıl’larda Hıristiyan ve Müslüman birimler arasında gerilim tırmandı
ve sonuçta iki tarafın da ele geçirmek için uğra verdiği ticari sistemi tahrip etti.18
zirvesindeyken, bu devlet Somali, Etiyopya, Cibuti ve Eritre topraklarının büyük bir bölümünü
yönetti.Bkz. Lewis,1960:221-23.
18
Orta Çağ Etiyopya tarihi hakkında Bkz.Taddesse,1972.
33
1.2.Đmam Ahmed ibn Đbrahim el-Mücahidi’nin Cihadı
XV.yüzyıl’ın son yılları, Müslüman Adal Emirliği ve Hıristiyan Đmparatorluğu arasındaki
eskilere dayanan ticari ve dini mücadelelerin de iddetlenmesine tanık oldu.Đki taraf da,
uzun zamandır ülkenin azımsanmayacak bir miktarda ithalat ve ihracatlarının dahil olduğu
iç kesimlerdeki ve Aden Körfezi’ndeki ticari seferlerin kontrolüyle ilgilenmekteydiler.Bu
ticaret, erken XVI.yüzyıl’da çok daha fazla olmak süretiyle, emirliğin yöneticileri
tarafından önceleri neredeyse ezici bir üstünlükle iç kesimlerden çok daha kolay elde
edilebilen ate li silahların artan geçerliliğinden dolayı büyük bir önem arz eder
oldu(Erlich,1994:29;Lewis,1960:223).
Hıristiyan Đmparatorluğu ve Adal Emirliği arasındaki anla mazlıklar 1490’larda, bir sava çı
ve karizmatik bir Müslüman lider olan Đmam Mahfuz’un doğudan kendini göstermesiyle,
yeniden ortaya çıktı.Đmam Mahfuz, zengin bir liman olan Zeyla’nın hakimi ve Adal Emiri
Muhammed’in ba kumandanıydı.Mekke Emiri ve Hicaz’ın fatihi olan erif Barakat ile
olan ili kileri sonucunda, Đmam Mahfuz çok geçmeden ‘Đmam’ ünvanını aldı.Bu tayin
büyük bir önem te kil ediyordu; zira bir dini liderliğe i aret etmekle birlikte Đmam
Mahfuz’un kendini Cihad’a adamasının temelini olu turmu tur(Erlich,1994:30).
Söylencelere göre, Đmam Mahfuz Hıristiyan yörelerine dönük yıllık yirmi be e varan
seferler düzenlemi tir.Ba arılı seferler ona dinda ı olan Arabistan’a pek çok sayıda köle
sevkiyatının yolunu açmı tır.Bu yağmalamalar, sonunda 1517’de, yani Đmparator Lıbna
Dıngıl’in(1508-1540) gecli gündüzlü
hızlı sevkiyatının Đmam Mahfuz’un kampına
ula tığında sona erdi.Đmam Mahfuz, kendisiyle ölümüne dövü ecek tüm Hıristiyan’la
düelloya girdi.Gebre Endreyas isimli bir papaz bir kez buna yeltendi.Sert bir mücadele
sonrasında galip gelen papaz, Đmam Mahfuz’u öldürdü ve kafasını kesti; bunun üzerine,
liderlerinden mahrum kalan Adallı askerler, bölgeden uzakla tılar(Beckingham and
Huntingford,1961:413-414;Trimingham,1952:83-84).
Đmam Mahfuz’un 1517 sonrasına rastlayan yıllık seferleri,Kızıldeniz bölgesinde önemli ana
uluslararası geli melerin ya andığı bir döneme rastgelmektedir.Đki kar ılıklı saldırgan
dü man, Portekiz ve Osmanlı Đmparatorluğu, kendilerini bu bölgede konumlandırmı lardı
34
ve birliklerini güçlendiriyorlardı.Portekizliler bir Doğu Afrika limanı olan Etiyopya’nın
güneyinde, Hint Okyanusu kıyısındaki Kilva limanını 1505’te ve Kızıl Deniz’in güney
ağzının ötesindeki Socotra adasını da 1507’de ele geçirdiler(Kavas ,2006;101-103;
Đnalcık,1970:212).
On yıl sonra Osmanlı Đmparatorluğu Mısır’ı ve 1517’de de Yemen’i istila etti ve Akdeniz
ve Kızıl Deniz kıyılarındaki yönetim sınırlarını geni letmeye ba ladı. Osmanlılar ve
Portekizliler niçin dünyanın bu noktasına gelme ihtiyacı duymu lardı? Etiyopya’ya yönelik
Osmanlı istilaları, öncelikle Anadolu ve Doğu Avrupa’yla ilgilenmekle me gul olan
Osmanlılar ve Kızıl Deniz’de ve Hint Okyanusu’nda ba at güç olan Portekizliler arasında
nesiller boyu süren çatı maları da beraberinde getirdi.Osmanlılar Kızıl Deniz ve Doğu
ticâretini onları rakibi olan Portekizlilerin tekelinde olmasını istemedi.Kızıl Deniz’deki
Hindistan’a yönelik baharat yolu hattı üzerindeki Osmanlı varlığı ve bu karlı ticâreti ele
geçirmek adına sürdürülen Osmanlı-Portekiz mücadeleleri üzerine Orhonlu
unları
yazmı tır:
“[1517’den sonra] Hindistan’dan Ve diğer yönlerden gelen doğu ticâretinin
önemini ve sağladığı faydaları takdir eden Osmanlı devleti,sava ın meydana
getirdiği durgunluk devresini bertaraf ederek,bu ticâreti canlandırmaya karar
verdi;bunun için altın ve baharat ticâretini te kilâtlandırmaya ba ladı.Bu hususta
yapılacak ilk hareket Kızıl-deniz’de hâkimiyet ve kontrolu elde ettikten sonra Akdeniz ile Hindistan arasında emniyetin teessüsüne çalı maktı.Fakat,Osmanıların
Kızıl-deniz ile ilgilenmelerini Đran’da Safevi Devleti’nin doğu ile temaslarını
önleyecek bir blok te kil etmelerini bertaraf gayesi ile olduğu da ileri
sürülmektedir;doğu ile temasları-Türkistan,Hindistan v.s.-deniz yolu ile temin
edilebilecekti.Osmanlıların en büyük rakibleri doğu ticâretinin tekelini ellerinde
bulundurdukları iddiasında bulunan Portekizliler idi”(Orhonlu,1996:5).
Osmanlılar Etiyopya’yı yalnızca Portekizlilere kar ı sava mak için değil, pek çok farklı
alanda da kullanmak istiyorlardı.Etiyopya’daki özel Osmanlı ilgisi öncelikle bölgenin
coğrafi konumundan kaynaklandı: bölge hem Kızıldeniz’de (ve Bab-el-Mandeb’de; bu
bölgede Osmanlı ku atması gerektiğinde uygulanabilirdi), hem de Hint Okyanusu’nda
(özellikle Zeyla ve Somali kıyısında) limana ve kıyılara sahipti.Osmanlı donanması henüz
zayıf ve yeniyetmelik dönemindeydi; bu yüzden Osmanlı kara kuvvetleri ana noktaları ele
geçirerek
zayıf
donanmanın
nüfuza
ve
güce
sahip
olması
için
olanak
35
sağlıyordu(Özbaran,1994:191).Dom Andre de Oviedo’ya göre,Osmanlılar bölgeyle
ilgileniyorlardı, çünkü kalyonlar, tedarikler, demir ve diğer mallar için sömürgeler ele
geçirme umutları vardı(Özbaran,a.g.e.,192).Arzulu Osmanlı Kızıldeniz amirali Selman
Reis’e göre, kıyılar (özellikle Dahlak Takımadaları) incileriyle
tanınmaktaydı; ve
Berbera’da, Somali kıyısında, bulunan “altın, misk ve fildi i” nin pazarlaması ve ticareti,
Selman’a göre “sınırsızdı”(Özbaran,a.g.e.,108-109).
Osmanlı belgelerine dayandırarak, Orhonlu Etiyopya’nın stratejik önemini u ekilde ifade
etmi tir:
“Osmanlılar’ı Habe istan’a iten sebebler üphesiz yalnız altın meselesi değil
idi.Diğer bir sebeb de,doğu ticâreti tekeli meselesi idi.Hint denizinde Portekiz
üstünlüğüne bir son vermek için Piri Reis ve Seyid Ali Reis idaresinde donanmalar
sevkedilmi ,fakat donanmayı te kil eden gemilerin teknik kifâyetsizliğinden dolayı
ba arıya ula mamı lardı.Osmanlılar bu durumu telâfi etmek için,Habe istanı hedef
olarak seçmi lerdi.Kızıl-deniz ve Hint denizinde sahilleri olan bu ülkeyi ele geçiren
devlet,Doğu Afrika ile Hindistan arasında sahilleri boyunca cereyan eden doğu
ticâretine ciddĐ müdahelerde bulunabilir ve bu ticârete tamamen hâkim olabilirdi.Bir
diğer husus da,bu bölgede,gelecekleri tehlikede olan Müslümanların son yıllarda
içinde bulundukları zor durum idi”(Orhonlu,1996:32-33).
Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’nu fetihde her iki gücün de dini gerekçeleri vardı. Din
karde lerini destekleyerek dinlerini yaymak istiyorlardı. Portekizliler Hıristiyanlığı
yaymayı,Osmanlılar ise bölgede Đslam’ı güçlendirmeyi dü lüyordu(Girma Beshah and
Merid
Wolde
Aregay,1964:23-25;
Beckingham
and
Huntingford,
1961:295-
297).Osmanlı’nın dini gerekçeleri konusunda Selman Reis19:
“Her yıl imansız Habe ’e kar ı, Allah’ın yolunda, cihat yoluyla ku atmalar yapıldı
ve kanlı çatı malar görüldü.Yukarıda bahsi geçen Suakin limanına doğru Sa’id
ülkesinden (yukarı Mısır’dan) her yıl bin Arap atları getirildi ve Habe istandaki
imansızlara satıldı.Bağlantılıdır ki, yukarıda bahsi geçen Zaila’daki Müslümanlar
Suakin’deki kabilelere: “neden ülkemizdeki imansızlara at satıyorsunuz?” yazılı
mektuplar gönderiyorlardı.“Bu atlarla birlikte güçlendiler ve bize kar ı sava ıyorlar.
Siz de mi Müslüman değilsiniz?”demektedir(Özbaran,1994:108).
19
Selman Reis,Mısır’daki Memlük donanmasında ve ardından da XVI.yüz yıl’ın ilk yarısında
Portekizlilere kar ı Osmanlı donanmasında etkin olarak görev alan bir Osmanlı amirali ve
korsanıydı.Bkz.Özbaran,1994:108.
36
Bu iki hızla büyüyen biri Hıristiyan, diğeri Müslüman gücün ortaya çıkı ıyla, her iki taraf
da bölgede özel haklara sahip olma kararlılığında oldu ve imdiye dek uluslararası
mücadelelerden çoğunlukla izole olmu Etiyopya Hıristiyan Krallığı üzerinde de derin
etkiler olu turdu. Bu geli melere ko ut olarak, iki Portekiz elçisi, Fernao Gomes ve Joao
Sanchez, 1508’de bir Doğu Afrika limanı olan Malindi’den Etiyopya’ya vardı.20Đmparator
Naod kısa bir süre önce ölmü tü ve ülke onun küçük oğlu Lıbne Dıngıl’in naibi, Đmparator
Zara Yaıkob’un dul karısı Đmparatoriçe Eleni tarafından yönetiliyordu.21 Đmparatoriçe
Eleni, güneybatıdaki Hadiya’nın Müslüman liderinin kızıydı. Hıristiyan kraliyet ailesine
gelin olarak alınmasıyla Hıristiyanlığa döndü.Yetenekli ve ileri görü lü bir yönetici olan
Eleni, özellikle hızla geni leyen Osmanlı’nın yanında yer almakla, Adal’da ileride olu acak
potansiyel tehlikenin farkındaydı.
Bu yüzden,Eleni eski Etiyopya yöneticilerinin politikalarını devraldı; yani, bir Hıristiyan
Avrupa devleti olan ve o dönemde kıyılarda geni lemesini sürdüren Portekiz’le bir
müttefiklik arayı ına girdi.22Böylece Eleni, 1512’de Hindistan’daki Portekizlilerle
diplomatik
bir
ili ki
kurmak
adına,
emrindeki
Ermeni
tüccar
Mattew’i
görevlendirdi.Đmparatoriçe, Portekiz kralı Manuel’e unları yazmı tır:
“Yığınlarca erzak ve asker tedarikinde bulunabiliriz… Kahire Kralı’nın filonuzun
üzerine göndermesi için gemiler in a ettiğini duyduk; biz de size en az o kadar asker
verelim… Müslümanları dünya yüzeyinden silmek için. Bizler karadan ve siz
karde lerim,denizden sadırın”23 (Beckingham and Huntingford, 1961,:505).
20
Portekiz delegasyonunun amacı, iki Hıristiyan devlet arasında müttefik olu turmaktı.Bkz.
Huntingford,1989:61-69.
21
Đmparator Naod, Etiyopya’yı 1434-1468 yılları arasında yönetimde olan büyük ortaçağ Etiyopya
Đmparatoru Zara Yaıkob’nun torunudur. Naod 1494’te tahta çıktı ve 1508’de Adal ordusuna kar ı
sava ırken öldürülmesine değin Etiyopya’yı yönetti.Bkz.Taddesse,1972: 285-94.
22
Ortaçağ Etiyopya kralları için Hıristiyan Avrupalı güçlerle ittifak kurma arayı ları yaygındır.
Bkz.Tadesse,1972.
23
Soluk derili bir Ermeni olan Mattew, Portekizlilerle ili kilerde pek çok sorunla kar ıla tı; zira
Portekizliler, onun Etiyopyalı bir elçi olduğuna inanmıyorlardı ve bir süre boyunca onu dolandırıcı
olarak nitelendirdiler.Önce Hindistan’a, sonra da Portekiz’e giderek, sonuçta yetki ve sıfatını
belirten belgeleri sunmayı ba ardı.Bkz. Beckingham and Huntingford, 1961:505-506.
37
Böylece, Etiyopyalıların Portekizlilere verdikleri yanıt oldukça yüksek bir raddeden oldu,
ancak Manuel’in gönderdiği delegasyon Etiyopya’ya 1520’den önce varmadı. Genç
Đmparator Lıbne Dıngıl tüm güçlerini birle tirebildiğinde Đmparatoriçe artık çok ya lı ve
güçsüzdü.1516’da
Portekiz
delegasyonunu
kar ılayı ı
en
iyi
tabirle
kayıtsızdı.24Đmparatoriçe tarafından gönderilen Etiyopya elçiliği sorumluluğunu tanımadı
ve Portekizli delegeler de 1526’da herhangi bir nüfuzlu ittifak kurmadan ülkelerine
dönmeden önce ülke içerisinde ko u turup durdular25(Dombrowski,1985:15).
Genç, gururlu ve kendinden emin Etiyopya Đmparatoru Portekiz delegasyonuyla çocukça
bir oyun oynarken, Kızıldeniz bölgesinde çok önemli geli meler oluyordu.26Osmanlı
gücünün ortaya çıkı ı Kızıldeniz’in siyasi
durumu üzerinde büyük deği imler
yarattı.Kafirlere kar ı yürütülen Đslami kutsal sava , ruhuna yeni bir hayat a ıladı.Ayrıca bu
24
Francisco Alvares, bizlere Đmparator’un bir tasvirini sunar:
“Ya ına, ten rengine ve endamına baktığımızda, genç biri ve ten rengi de fazla koyu değil. Ten
rengi kestane ya da defne rengi; yani pek koyu değil. Yeti kin ve orta halli. Yirmi üç ya ında
olduğunu söylüyorlar ve o da ya ını gösteriyor. Yüzü oval, gözleri büyük, burnu orta yerinden
yüksek ve sakalları da uzamaya ba lamı .Dı görünü ünden yüce bir beyefendi olduğunu belli
ediyor.”Bkz.Alvarez,1961:304.
25
Ancak zanaatkar uzman vermesi için Portekiz kralı I. Manoel’e ba vurdu.Bu mektupta, unları
yazdı:“….Bu mektup, kudretli ve en mümtaz kral olan Don Manuel içindir…. Huzur seninle olsun
ey yüce Manuel; Đsa Mesih’ten aldığın inanç ile Müslümanları öldür ve mızrak veya kalkanlarını
bilealamadan onları köpekler gibi sür….”Mektubun ana kısmı laf kalabalığından ibarettir ve
alıntılamaya gerek yoktur. Kral, Ermeni Mattew’den beri var olagelen Etiyopya elçiliklerini tekrar
özetlemektedir. Portekiz heyetlerindeki haçları gördüğünde ve Hıristiyan olduklarını anladığında
hissettiği sevinci de dile getirir. “Paganların ve Müslümanların, Muhammed’in pis evlatlarının ve
kimilerinin sopalara ve güne lere, kiminin ate e, kiminin de iblislere taptığı, tanrı nedir bilmeyen
diğer kölelerin” üzerinde kazandığı zaferleri abartılarla anlatır.Manuel’e tanrının kutsal evi Kudüs’ü
almadan soluklanmamasını telkin eder.” Mektubun asıl amacı olan imtiyazlar ve talepler, bütünün
onda birinden de azını te kil eder.Günümüzde yabancı ekonomik ve askeri yardım olarak
adlandırılan isteklerin kar ılığı olarak hiçbir ey elde edilemedi.Bu kısmen a ırtıcıydı; zira Lıbne
Dıngıl herhangi bir anla maya varılmasa da Portekiz elçiliğini altı yıl kadar bir süre ülkesinde
tuttu.Bkz.Jones and Monroe, 1969:79-81.
26
Portekizlilerin misyonunun olu umu, yine de çok büyük bir bilimsel önem arz ediyordu.
Misyonun din görevlisi Peder Francisco Alvares, Etiyopya’nın ilk detaylı tasvirini kaleme aldı. Bu
tarihi kitabın ba lığı: ‘Papaz John’un Ülkeleri Hakkında Samimi Bilgiler’ idi.Bu önem ta ıyan eser,
çağında kendisini sarmalayan sava lardan önce yazılmı en önemli kaynaktır.Bkz. Alvarez,1961.
38
durum, sava ları yapacak Müslüman prenslerine de yeni silahlar sağladı.Türkler bu bölgeye
ate li silahlar soktular ve asıl önemli olan da yerel prenslere ate li silah kullanabilen
disiplinli askerler gönderdiler. Hem Etiyopyalılar hem de Portekizliler bu gelen tehlikeden
kısmen haberdardılar.
Etiyopya kralı Portekizlilerin birlikte getirdikleri birkaç fitilli tüfekle ilgilenmekteydi ve
Hint Adaları’ndaki kaptan generalden talep ettiği uzmanlar arasında tüfek ustaları da
vardı; ancak bu, ilginç
ekilde mektubunda ikincil bir öneme sahiptir.Portekizliler
Kızıldeniz’deki askeri üsleri ele geçirerek Türkler’in önünü kesmek istediler ve Etiyopya
kralından da gönülden destek buldular. Ancak iki taraf da tehlikenin aciliyetinin farkında
değildi. Etiyopya kralı Portekiz heyetiyle altı yıl oyalandı ve heyet geri döndüğünde,
Portekizliler uzun yıllar harekete geçemedi(Jones and Monroe, 1969:79-81-85).
Bu arada, Adal’ın lideri iki kafir gücün ili kilerini yakından takip ediyordu ve hızla
saldırıya geçti. Portekiz heyetinin Massava’dan ayrılmasından bir yıl sonra saldırılar
ba ladı.Bu yeni saldırıların lideri bir ba ka karizmatik sava çı Ahmed ibn Đbrahim elMücahid, ya da Hıristiyan dü manlarının adlandırılı larına göre ‘Gragn’ (yani Amhar
dilinde ‘Solak’) idi.Ahmed, sonuçta 1525’te öldürdüğü ve yerine karde i Umar Din’i bir
kukla yönetici olarak yerle tirdiği Harar’ın yöneticisi Sultan Abu Bakr ibn Muhammed ile
olan iddetli mücadelesinin ardından Adal’da güç elde etmi ti.(Trimingham,1952:173).
Özünde bir asker olmasına rağmen, Ahmed ayrıca dini bir liderdi de.Đmam Mahfuz’un
yolundan giderek dini ünvan ‘Đmam’ı üzerine aldı ve hiç de altta kalmayacak bir önem arz
etmek suretiyle Đmam Mahfuz’un kızı Bati Del Vanbara ile evlendi.Zayla’daki Đmam
Mahfuz’un kızı Bati Del Vanbara’yla yaptığı evlilikle Đmam Mahfuz’un ve takipçilerinin
desteklerini kazandı ve kendini kayınpederinin Hıristiyan Etiyopya’ya kar ı ba lattığı
Cihad’ı yürütmeye adadı. Adal’ın yöneticisi olarak elde etmesi zor olmayan Arabistan’dan
ithal edilen ate li silahların etkin kullanımıyla bir dizi seferin ba langıcını yaptı: Đlki Somali
ülkesine ve çok geçmeden de Hıristiyan imparatorluğunun doğu vilayetlerine sava
açtı(Pankhurst,1967:139-143).
39
Neredeyse hem tüm Hıristiyan hem de ayrıca güneyde ve batıdaki pagan ve animist yöreleri
üzerinde derin bir etki olu turmaya mukadder olan Đmam Ahmed’in ya amı, geni ölçüde
belgelenmi tir.Đmam Ahmed’in ya amı, kendisinin Yemenli vakanüvisi
ihab ad-Din
Ahmed ibn Abdülkadir tarafından Arapça kaleme alınan ‘Futuh al-Habasha’, yani,
‘Etiyopya’nın
Fethi’ isimli vakayinamesine konu olmu tur27(Pankhurst ,1997:241;
Trimingham,1952:173).
Bu eser, Đmam Ahmed’in ya amının son on yılı dı ındaki tüm ya am öyküsünü kapsar ve
dönemin bir takım Etiyopya, Portekiz ve Osmanlı kaynaklarıyla desteklenebilir.Đmam
Ahmed Hıristiyan Đmparatorluğu ile olan çatı malarını, vakayinamenin belirttiği üzere, bir
Müslüman
ehri olan Adal’a imparatorluğa yapılan mutat ödemelerden kaçınmasını
emretmesiyle 1527’de ba lattı(Shihab ad-Din,1897:43-44).Đmparator Lıbne Dıngıl,
Bali’deki valisi Deglahan’a, Adal’a girmesini emrederek kar ılık verdi; ancak Đmam
Ahmed nihayetinde onu Ad-dir muharebesinde yenilgiye uğrattı.Đmam Ahmed bunun
üzerine, sonrasında ordusuna asker olarak alacağı halk olan Somalileri boyunduruğuna
sokmak üzere doğuya yöneldi.Ardından, kayın pederi Đmam Mahfuz’un nüfzundan da
ilerlere giderek, batı yörelerine dönük belirli sayıdaki seferlere giri ti.Bu seferler sırasında,
pek çoğunu güney Arabistan’daki hükümran Zebid’e hediye olarak sunduğu ve kar ılığında
silah yardımı gördüğü, sayısız esir ele geçirdi.Bu seferlerdeki yağmalar, para ile kar ılığını
27
Đmam Ahmed’in Etiyopya istilası daha detaylı olarak , Ahmed’in vakanüvisi ve müridi Yemenli
ihab ad-Din Ahmed ibn Abdülkadir tarafından, yalnızca 1537’e, Đmam’ın Tana Gölü adalarını
istilasına, dek ele alınan ve günümüze kalan kopyası tamamlanmamı olan ‘Futuh al-Haba a’
(‘Etiyopya’nın Fethi’) eserinden takip edilebilir. Ünlü Đngiliz gezgin Sir Richard Burton, eserin
ikinci kısmının “Mocha’da ya da Hudaydah’da” bulunabileceğini ifade eder; ancak sonraki
ara tırmalara rağmen, hiç kimse eserin ikinci kısmına rast geldiğini kaydetmez. Sağ kalan ilk kısım
Rene Basset tarafından Fransızca’ya çevirilmi ve 1897-1901’de yayımlanmı tır. Profesör Richard
Pankhurst eserin bir kısmını, ‘Etiyopya Kraliyet Kayıtları’isimli yayınının içerisinde Đngilizce’ye
çevirmi tir ve ‘Futuh al-Haba a’nın tamamı da, Paul Lester Stenhouse tarafından Tsehai
yayınevinden 2003 yılında çevirilmi tir.Shihab ad-Din’nın Đmam Ahmed’in Cihadı,hakkındaki
raporları tarihi bir klasiktir.O Yemenli yazar, bahsettiği birkaç çatı manın bizzat tanığıdır ve bu
raporlar paha biçilmezdir.Đnsancıl ve zaman zaman da trajik olan eseri, Etiyopya ve Afrika Boynuzu
tarihinin son derece önemli bir dönemi hakkında bilgi dağarcığımıza oldukça büyük bir katkı
sağlamaktadır.
40
buldu ve pek çok sayıda dinda ından yardım göreceği sonraki seferleri de mümkün
kıldı.Örneğin
Amajah’taki
evalı28
ehrine ula tığında, buranın Müslüman nüfusu,
imparatorun ‘muazzam bir ordusu’, sayısız atı ve Tanrı bilir ne kadar çok askeri, kalkanı,
miğferi ve zırhlı kıyafetlerinin olduğunu söyleyerek onu uyardı.Ne Đmam Mahfuz’un, ne de
ondan önceki herhangi bir Adal yöneticisinin imparatorun ülkesine saldırmayı göze
alamadığını, ancak salt imparatorluğun ta rasına saldırılar gerçekle tirdiklerini ve evlerine
dönmeden önce talan ettiklerini söylediler. Đmam Ahmed’a yönelerek eklediler: “Dikkatli
ol; sakın Müslümanlar üzerine yıkım getirme!” Bu uyarılar üzerine cayacak biri olmayan
Đmam Ahmed, bunları dinlemeyi reddetti.Ona göre Tanrı adına yapılan bir Cihad,
“Müslümanlar için zorluk getirmez”di.Görünü e göre bu sözler, “tek arzumuz Cihad
içindir” diye buyuran dinleyicilerini tatmin etmi ti.“Hangimiz ölürsek cennete gideriz; ve
hangimiz sağ kalırsak da mutluluğu ya arız.” diye dinleyiciler eklediler(Shihab adDin,a.g.e.,96).
Birkaç akından sonra, Mart 1529’da Đmam Ahmed asıl itibariyle ‘Nohut Bataklığı’ olarak
bilinen, günümüz Addis Ababa’sının 80 km. güneydoğusunda bulunan
imbra Kure’de
imparatorla büyük bir çatı maya giri ti.Đmparator Lıbne Dıngıl kesin suretle yenildi ve
askerleri de büyük çapta hasara uğradı.Đmam Ahmed’in da pek çok askeri öldü veya
yaralandı, ve birkaç ay kendi bölgelerine çekilmeye zorlandılar.Ancak çok geçmeden tekrar
salıdırıya geçmeye hazırlardı ve esasen Davaro ve Bali’nin güneydoğusunu hedef alan
akınlar gerçekle tirdiler(Shihab ad-Din, a.g.e.109).
Đmam
Ahmedaslında tam da bu an Hıristiyan Etiyopya’nın fethine giri meye karar
verdi.Bu
ana
dek,
güney
eyaletlerini
daha
kalıcı
bir
temelde
i gal
etmeyi
tasarlamı tı.Yaptığı bu yeni hareket, pek çok yanda ı tarafından öncelikle kabul
görmedi.Vakayinameye göre, “Cihad’ına katılmaları için Müslüman ülkesini zorladığında”,
askerler ona: “Hıristiyanların ülkesinde ya amayacağız; Müslümanların ülkesine dönmeyi
yeğleriz” dediler. Bölgelerin Emir’leri de benzer bir görü takındılar ve “Babalarımız ve
atalarımız asla Habe istan’a yerle mek istemediler” dediler.“Bunun yerine, bu ülkenin
28
eva Orta Etiyopya’daki bir bölge.
41
harici kısımlarına ganimet, büyükba hayvan ve benzerleri için akıncı birlikler gönderip
ardından yeniden Müslüman ülkesine geri dönerlerdi” diye eklediler. “Hıristiyan yörelerine
yerle menin emsalini görmü değiliz”( Shihab ad-Din a.g.e.,146-47).
Bu muhalefete rağmen, Đmam Ahmed 1530-31 yılları arasında güney bölgelerine büyük
çaplı seferler yapmayı ba ardı. Bu süreçte Zayla’ya ve zaman zaman da güney
Arabistan’daki Mahra’ya askeri yardım gönderdi.Çok sayıda mermi, önemli askeri bir
mevki üstlenen en azından yedi top, ve bir seferinde de yetmi iyi donanımlı Arap askerini
emri altına aldı.(Shihab ad-Din,a.g.e,146,172,184-85).Bu yardımların önemi, 1531
baharında Hayk Gölü’nün güneyindeki Antukya muharebesinde açıkça görüldü. Đmam
çatı maya,
Hıristiyan
ordusu
üzerine
top
ate inin
yağdırılmasını
emretmesiyle
ba ladı.Yollanan gülle, dü man erlerinin tam ortasına, bir zeytin ağacının üzerine
ni anlandı ve bu ağacı ikiye yardı.( Shihab ad-Din,a.g.e.,186) Shihab ad-Din’e göre,
Đmparator Lıbne Dıngıl’in askerleri bunun üzerine endi eyle titredi ve bir Adal
hücumundan
önce
bölgeden
kaçtı(Shihab
ad-Din,a.g.e.,146,172,179,184-
85,199).Mücadeledeki ithal silahların önemi, daha sonraları Ludolf’un ilgisine mazhar
oldu. Ludolf, gözlemlerini: “Türkler, Hıristiyanlara kar ı yaradılı tan gelen nefretle,
Müslüman dostları (Đmam Ahmed’i) ate li silahlarla desteklediler; ve Đmam Ahmed de
onları kullanmasını iyi biliyordu.” eklinde belirtmi tir.Ludolf’a göre Đmparator Lıbne
Dıngıl’in adamları, Türk topçu birliklerinin saçtığı ‘yıldırımlara’ kar ı duramamı lardı ve
“kur unlarının
yaralarını
sarmayı
bilmiyorlard;
zira
kur unlara
alı kın
değillerdi29(Ludolphus,1684:221).
29
Sava ın sonucu üzerinde ithal silahların ve yabancı askerlerin ne tür tesirleri olduğu konusunda
farklı görü ler vardır.Yukarıda gördüğümüz gibi, bazılarına göre ithal silahlar ve yabancı askerler
belirleyici rol oynamı lardır.Bartnicki ve Mantel-Niceko gibi diğerlerine göre ise ithal silahlar ve
yabancı askerler yalnızca psikolojik rol oynamı lardır.Bartnicki ve Mantel-Niceko , Đmam
Ahmed’in askeri gücüyle edindiği avantajı beyan ederler: “Bu ikna edici bir tartı ma değildir. Đmam
Ahmed’in,sayılarını etkin ekilde arttırdığı topları ve tüfekleri olabilirdi.Ancak, önceki çalı malarda
üzerinde durulmayan, Đmparatorluğun da Müslümanlardan top tedarik edebileceği ve Arap topçular
istihdam edebileceği gerçeğini deği tirmez.Bununla birlikte, iki taraftaki (savunmacı ve saldırgan
taraftaki) askeri taktikler, hücum ve adam adama muharebeye i aret eden, orduların geleneksel
donanımları içerisinde yer alıyordu. Đlerideki set, topçu bombardımanı ve tüfekçi ate i gibi temel
42
1532’nin yaz aylarına gelindiğinde, Đmam Ahmed’in iyi silahlandırılmı ordusu neredeyse
Etiyopya’nın, içerisinde Davaro, Bali, Hadya, Ganz, Vaj, Fatagar ve Đfat ehirlerinin de
olduğu, tüm doğu ve güney vilayetlerini istila etmi ti.Đmam Ahmed’in vakanüvisinin
aktarımlarına göre, Habe istan’ın yalnızca üçte biri ya da dörtte biri fethedilmemi ti.Bu
noktada, ĐmamAhmed ba lıca yanda larını topladı ve, Tanrı’ya zaferleri için te ekkürlerini
sunduktan sonra, onlara kendi yurtlarına dönmelerinin ‘mümkün olmadığını’, ya da
fethedilmi yeni bölgeleri terk etmelerinin izin verilmediğini iletti.Bu sebepten ötürü,
ordunun daimi ekilde kendini yörelerde yerle ik kılmasını sağlamak için, onlara karılarını
ve çocuklarını bölgelere çağırmalarını emretti.Talepleri bu sefer, sonunda muhalefet
olmaksızın kabul gördü.Aktarımlara göre, her bir Adal askeri e ine yolculuk için gerekli
her
eyi gönderdi ve ayrıca, e inin geride bıraktıklarının idame masraflarını da bu
yardımlara ekledi.Đmkanlarına göre bazı askerlere otuzar ons altın diğerlerine ise yirmi er
veya onar ons altın yardım yapmaları emredildi30( Shihab ad-Din,1897:394-95).
Tüm bunların üzerine Đmam Ahmed ve askerleri, tarihi sava ın son hamlesi için i e
koyuldular.Bu hamle, onları 1533’de kuzey tarafındaki Amhara’ya ve Lasta’ya, ve 1535’te
de Tıgray’a yönlendirdi. Kuzeybatı’daki Taka, veya Kassala’nın, ve Kızıl Deniz kıyısındaki
Massava’nın Müslüman yöneticilerinin desteğini aldılar. Bu a amada tamamen yenik
duruma dü en Đmparator Lıbne Dıngıl, pe ine dü ülen bir firariden ba ka bir konumda
olarak yeni etmenler sava ta uygulanmadı. Amba Gı en’in delinmez kapılarını Đmam Ahmed’e açan
toplar değil, gizlilik ve hainlik oldu. Đmam Ahmed’in sahip olduğu ate li silahlar, kesinlikle pek çok
muharebede psikolojik bir etkiye sahip oldu; ancak, bu silahlar sava ın sonu için belirleyici olmadı.
Topların rakipleri etkin ekilde vuracak denli güçlerinin kullanılması henüz bilinmiyordu. Bu arada
XVI.ve XVII. yüzyılların tamamında Avrupa’da, modern silahlar için taktiklerin üretilmesi
gerekirdi. Müslüman-Etiyopya sava ında, birkaç bin ki ilik sava çılar her iki tarafta da muharebe
etti. Etiyopyalılar için, 400 ki ilik Portekiz alayının eğitimli silah orlar ve topçular olarak sınırlı
önemi vardı. Bu bir avuç askerin, iyi donanıma sahip olsalar da, sava ın sonunu etkilemede pek az
etkileri vardı. Dahası u göz ardı edilmemelidir ki, onlar Etiyopya’ya vardıklarında güç dengeleri
imparator yönüne geçmi ti. Etiyopya birimleri, bu otuz yıllık sava a ilk askeri zaferlerini kazanmak
adına girdiler. Öncekinin tersi yönünde, Portekizlilerin varı ı Đmam Ahmed’in ate li silah gücü
üzerinde psikolojik etkiye sahip oldu.”Bkz.Dombrowski,1985:18-19.
30
1 ons = 28,35 gram.
43
değildi
ve
hızı
elverdiğince
bir
dağdan
öbürüne
kaçmak
zorunluluğundaydı(Trimingham,1952:78).
Tüm bu felaketler içerisinde Đmaparator Lıbna Dıngıl elbette Portekizlileri aklına getirdi ve
yakla ık olarak 1535’de Portekiz sefaretinin hürmetkar bir üyesi olan ve kendi büyükelçisi
adına rehin dü en John Bermudez’i gizlice kaçırmayı ba ardı.Bermudez sonuç olarak
Portekiz’e ula tı. Portekiz kralı da Hindistan’dan bir yardım birliği göndermeye karar verdi.
Bu arada Etiyopya ile olan haberle meler çok daha fazla zorla tı.Portekizliler etkinliklerini
sürdürürken Osmanlı Türkleri 1538’de Yemen’i i gal etti ve Aden’in de dahil olduğu kıyı
eridi ehirlerinde güçlü garnizonlar kurdu; ayrıca bir Osmanlı filosu da artık Kızıl Deniz’i
kontrol etmekteydi. Bunun yanında, Portekizliler’in 1541’deki Süvey ’e akınları sırasında,
ünlü denizci Vasco’nun oğlu Christopher da Gama’nın yönetimi altındaki dört yüz asker
Massava’ya demir attı(Trimingham,a.g.e.,173;Whiteway,1902:41).
Đmparator Lıbne Dıngıl 1540’da ölmü tü;31 ancak yerine oğlu Galavdevos(1540-1559)
tahta geçmi ti ve mücadeleye sonuna kadar devam etmekte kararlıydı.Gelen Portekizlilerin
ve onları güçlü askeri donanımlarının hikayesi, kuzey Etiyopya’ya kadar yayıldı. Bu ana
dek Đmam Ahmed’in yanında görev almı olan pek çok asker imdi onu terk etti ve
Đmparator Lıbne Dıngıl’in dul karısı Đmparatoriçe Seble Vegnel etrafına toplandı(Jones and
Monroe,1969:83).
Đmparator Galavdevos o an uzaklarda, güneydeki eva’daydı.Portekizliler, civardaki kalede
ya ayan Bahır Nega Yishak ve Kraliçe-Anne tarafından kar ılanmı tı.Portekiz ordusu
Bahir Midir’in ba kenti Debarva’ya ula mı tı ve orada yağmurlardan ötürü durmu lardı.Da
Gama ve Đmam Ahmed 1 Nisan 1542’de, Trimingham’ın Anasa ile özde le tirdiği,Amba
Alagi
ve
Ashange
Gölü’nün
arasında
konumlanan,Jarte’de
bulu tular(Trimingham,1952:173).Castanhoso’nun belirttiği üzere, burada Portekizliler
Đmam Ahmed ile ilk kar ıla tılar:
31
Libne Dengil eceliyle ölmü tür.
44
“Kampı kurulurken, Zeyla kralı [Đmam Ahmed] birkaç atlı ve yayanla bizi izlemek
için bir tepeye tırmandı. Tepenin zirvesinde, her daim ona e lik eden ve kendisiyle
anılan, üç yüz atlı ve, ikisinin üzerinde kızıl aylar olan beyaz ve birinin üzerinde
beyaz aylar olan kızıl, üç büyük bayrak ile dikildi”32( Whiteway,1902: 41).
Birbirini tanımayan iki ordunun mesaj deği imi yapıp kar ılıklı bakı malarının ardından 4
Nisan günü, da Gama askerlerini bir piyade birliği biçimine soktu ve Đmam Ahmed’in
mevzilerine doğru ilerletti; ardı ık Müslüman akınlarını da tüfek ve toplarla bastırdı. Bu
sava , Đmam Ahmed’in rastgele bir mermiyle bacağından yaralanması sonucu sona erdi.
Geri çekildiği gören Portekizliler ve onların Etiyopyalı müttefikleri, kayıplar veren ancak
sonunda uzaktaki nehrin kenarında tekrar toparlanmayı ba aran, dağınık Müslüman
askerleri üzerine saldırdı.
Takip eden günler
içerisinde Đmam Ahmed’in orduları, yeni katılan taze birliklerle
takviyelere ahit oldu. Hızlı davranmanın gerekliliğini kavrayarak, da Gama 16 Nisan’da
tekrar Đmam Ahmed’in kampını hedef alan bir piyade birliği tertip etti. Atlılarının
neredeyse Portekiz birliklerini delmeye yakla tığı Müslümanlar’ın iki hafta öncesine göre
daha azimli olmalarına rağmen, isabet eden bir barut infilakı Đmam Ahmed’in atlılarını
dağıttı ve ordusunun nizamını yerle bir etti. Castanhoso, “eğer yalnızca yüz atlımız
bulunsaydı, o gün zaferimiz tamamlanacaktı; zira Kral [Ahmed] atlılar e liğinde, bir
yatakta
omuzlar
üzerinde
ta ındı
ve
düzensizce
kaçı tılar”
diyerek
kederlenmektedir(Whiteway,a.g.e.,51).
Bahır Nega
Yishak’ın katılmasıyla gücüne güç katan da Gama, Đmam Ahmed’in
ordularının ardından güney istikametinde ilerledi ve on gün içerisinde onun görü açısına
girdi. Ancak, yağmur mevsiminin ba laması, da Gama’nın üçüncü kez Đmam Ahmed’i
ku atmasını engelledi. Kraliçe Sabla Vengel’in tavsiyesi üzerine, da Gama A enge
Gölü’nün yakınlarındaki Vofla’da, halen hasmının görü açısı içerisinde, bir kı kampı
32
The Portuguese expedition to Abyssinia in 1541-1543 ‘1541 – 1543 Yıllarında Habe istan’daki
Portekiz Ke ifleri’ ba lığı altında, Gama komutasındaki Portekiz ke iflerinin birincil kaynakları
R.S. Whiteway tarafından toparlanmı ve çevirilmi tir.Hikayenin Etiyopya tarafı, Đmparator Lıbne
Dıngıl ve oğlu Đmparator Galavdevos’un kraliyet kayıtlarında temsil edilmektedir.
45
kurarken,
Đmam
Ahmed
da
Zöbıl
dağında
ba ka
bir
kamp
kurdu(Whiteway,a.g.e.,53;Huntingford,1989:134).
Çatı malarda yaralanan Đmam Ahmed geri çekilmek zorunda kaldı; ancak acil Türk yardımı
için haber göndermeyi ba ardı Bu sebeple, Yemen’in kar ı kıysında Zabid’deki Türk
garnizonunda bulunan Zabid’in pa a’ya, 1539’da ele geçirdiği Đmparator Galavdevos’un
karde i olan Minas’ın da köle olarak dahil edildiği, hediyeler göndererek bu birlikten yedek
güç talep etti33(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:45-52;Erlich,1994:31).Đmam
Ahmed’in o dönemde Osmanlı’dan aldığı asker sayısı konusunda çe itli bilgiler vardır.
Abbé Joachim le Grand’a göre, Đmam Ahmed Arabistan’dan 2000 silah ör ve Osmanlı’dan
da ağır toplar ve 900 seçilmi asker elde etti.(Lockhart,1984:201-217).Đkincil bir Avrupa
kaynağından alıntı yapan Orhonlu,34 unları yazmı tır:”Fakat onun isteği tamamen yerine
getirilmedi;900 ki iden mürekkeb tüfekçi bir birlik ile 10 top ve bu topları kullanacak
teknisyen topçular gönderilebildi”(Orhonlu,1996:28).
Bu arada, kayıplar ve diğer görevler yüzünden da Gama’nın birliği 300 silah öre kadar
dü mü tü. Yağmurların sona ermesinin ardından, Đmam Ahmed Portekiz kampına saldırdı
ve da Gama’nın askerlerinden 140’ı dı ında geri kalanları öldürdü. Ağır yaralanan da
Gama’nın kendisi de on askeri ile ele geçirildi ve Đslam’a geçmesi halinde bağı lanacağı
seçeneğini reddederek infaz edildi(Lockhart,1984:201-217).
Bu zafer Đmam Ahmed’e yanlı bir güvenlik hissi verdi; ve sonuçta Türk müttefiklerinin
Zebid’e geri dönmelerini önlemek için herhangi bir çaba göstermedi. Ancak Đmam
Ahmed’in özgüveni henüz emekleme a amasındaydı. Yenilgisinden ve ölümünden kısa bir
33
Bu acil Türk yardımı kar ılığında II. Süleyman’ın kulu olmaya söz verdi.
34
Orhonlu, kitabının 20.-30. sayfaları arasında tarihi cihat hakkında bir eyler yazmı tır. Bunda
a ırdığım nokta, Orhonlu’nun bunları yazarken hiçbir Osmanlı kaynağından yararlanmamı
olmasıdır. Yararlandığı tüm kaynaklar, Avrupalı yazarlardan kaleme alınan kitaplar ve
makalelerdir. Bendeniz de, Ba bakanlık Osmanlı Ar ivi’nde bu konuyla alakalı bir ey bulamadım.
Bu unu gösteriyor ki, Osmanlı’nın faal ili kilerine rağmen Đmam Ahmed’in Cihadı’yla ilgili
neredeyse hiç Osmanlı belgesi bulunmamaktadır.
46
süre önce, Christopher da Gama neredeyse zapt edilemez olarak addedilen, güney rotasını
yöneten tepeyi ele geçirmi ti.Kraliçe-Anne ve hayatta kalan Portekizliler bu tepede
sığınabildiler ve çok geçmeden yanlarına Galavdevos ve bir avuç dolusu takipçisi de
katıldı.Etiyopyalılar krallarına olan desteklerini tazelediler ve bir süre sonra da sekiz bin
asker ve be yüz de at bir araya getirildi. Bu esnada Portekizliler Christopher da Gama’nın
kurduğu, Debarva yakınlarındaki bir cephaneden kendilerini yeniden silahlandırdılar ve
ans eseri kaçmayı ba aran kimyagerleri yörede rahatça bulunabilen güherçile ve kükürtten
barut üretti.Portekizliler liderlerinin öcünü almak için yanıp tutu uyorlardı ve acil istekleri
üzerine Galavdevos Đmam Ahmed’e kar ı yürüdü. Đmam Ahmed o an, dü manının yeniden
dirilmesinden bihaber Tana Gölü’nün yanında kurulmu kampındaydı.
Đmparator Galavdevos, 21
ubat 1541’de Batı Begemder’deki Voyna Daga sava ında
Đmam Ahmed ordusuyla kar ı kar ıya geldi.Đmam Ahmed öldürüldü ve oğlu Muhammed
de tutsak olarak alındı.35Liderlerini kaybetmelerinin ardından Đmam Ahemed’in askerleri
dağıldı.Türkler inatçı ekilde sava ı sürdürdü ancak sonunda alt edildiler; iki yüz ki ilik
birlik içerisinde yalnızca kırk ki i kurtulabildi.36Artık dengeler deği mi ti. Yiğit liderleri
35
Đmam Ahmed’in gerçek katili hakkında tartı malı bilgiler vardır. Neredeyse her yakın tarihli
kaynaktan aktarıldığı gibi örnek olarak Gaspar Correia ve Jeronimo Lobo gibileri tarafından Đmam
Ahmed’in ölümünden sorumlu olan ki inin Portekizli bir asker olan Castillo’lu John’dur. John,
Đmam Ahmed’e yakın menzilli bir atı yapabilmek için Müslüman askerlerin üzerine doğru ko mu
Đmam
Ahmed’in
takipçileri
tarafından
ve
hedefini
vurduktan
sonra
da
öldürülmü tür.Castanhoso’nun Castillo’lu John’un hikayeleri, Đmam Ahmed’in kaderinin bir
noktada tayin edildiğinde hemfikirlerdir: sava ın sonunda, Đmparator Galavdevos Đmam Ahmed’i
öldürenin kız karde i ile evleneceğini teklif ettiğinde, Etiyopyalı bir asker ba arının kanıtı olarak
Đmam’Ahmed’in kafasını sunmu ; ancak daha sonraki ara tırmalar asker Đmam Ahmed’in kafasını
kesmeden önce Portekizlilerin onu yaraladığını ortaya koyar: “böylece kız karde inin ba ını ne o
adama, ne de kimin yaraladığını bilmediğinden,Portekizlilere bağlar”Bkz.Whiteway,1902:82.
36
Yukarıda belirtildiği gibi,Đmam Ahmed’in ölümünün ardından yanda ları birer iki er sava
alanından kaçmaya ba lar. O dönemdeki ve konumdaki ordular liderlerine bağlılık gösterme
eğiliminde olup; büyük çoğunlukta da yanda lar pragmatik ekilde kendi iyiliklerini
dü ünmekteydiler.ürler.Bu durumdaki tek istisna,Osmanlı arkebüzlerinin kaptanıydı:
“Müslümanlar kaçıyor, ancak o ölmeye kararlı; yalınayak ve elindeki uzun kılıcıyla, uzun bir yol
kat etti; yiğit bir övalye gibi sava tı ve önündeki be Habe li atlı, onu ne yolundan caydırabildi ne
de kellesini alabildi. Birisi ona bir mızrakla saldırdı, o da onun elini burkarak mızrağı aldı; bir
47
Đmam Ahmed ’i kaybeden Müslümanlar artık eskisi kadar heybetli değillerdi. On dört yıllık
Müslüman egemenliği, bundan itibaren neredeyse bir gecede çöktü.
Osmanlı’nın desteğini alan Đmam Ahmed’in Cihadı, Etiyopya’nın kendisinin ve halkının
üzerinde derin izler bırakmı tır. Sava , doğası gereği yıkıcıdır. Đmam Ahmed’in Cihadı da
öyleydi.Cihat,beraberinde büyük çaplı karma alar, yıkımlar ve insanların oradan oraya
sürüklenmelerini getirmi tir.
Đmam Ahmed, tutkulu ekilde bir din deği imi taraftarıydı.Orduları, yeni ele geçilen
yörelerde dinlerini yaymak konusunda oldukça etkin hareket eden dini fanatikler ile birlikte
etmekteydi. Bu yüzden,bu yıllardaki sava lar, yaygın din deği imlerini beraberinde
getirmi tir.Genellikle opportünist görünen deği imler o kadar yaygındı ki, ardıl bir
Etiyopya kraliyet vakanüvisi Hıristiyanlar arasında ‘yalnızca onda birinin kendi dininde
kaldığı’nı öne
deği tirmeler
ürmü tür.Shihab ad-Din tarafından üzerinde durulduğu üzere, din
pek
çok
örnekte
iddete
veya
korkuya
dayanmaktaydı.Bununla
birlikte, eva’daki Debre Bırhan bölgesinde Đmam Ahmed’in aktarımlarına göre, halkın
tamamı olmasa da pek çoğu din deği tirmi tir.Đmam Ahmed, Đslam’a kucak açmayan her bir
bireyin huzuruna çağrılmasını emretmi tir. Aktarılanlara göre, silahlı bir müfreze birlik
‘kafirlerin’ (Hıristiyanların) üzerine salınmı tır ve önderlerinden ikisi Đmam Ahmed’e
götürülmü tür.Đmam Ahmed, onlara: “Tüm ülke din deği tirirken siz niye henüz Müslüman
olmadınız?” diye sormu tur.Onları dik ba lı olarak gördüğünde ‘kellelerinin uçurulmasını’
buyurmu tur.“Kabul ediyoruz” diye cevap vermi tir berikiler.Ahmed ‘ a ırmı tır’; ancak
onları ölüme göndermi tir( Shihab ad-Din,1897:271-2).
Bu gibi bir baskı altında pek çok cemaatin tüm bireyleri din deği tirmi tir.Büyük çaplı din
deği imlerini kayıt altında tutan Shihab ad-Din, Jan Zıkvala bölgesi kabilesinin henüz
ba kasının atına kılıcını sapladı ve kimse ona yakla mayı göze alamadı. O zaman Gonçalo
Fernandes isimli bir Portekizli atlı kendini gösterdi, kargısıyla onu vahim ekilde yaraladı.Türk
kargıyı öyle sıkı sıkıya kavradı ki, Portekizli kendini uzakla tırmak isterken Müslüman onun
dizüstüne bir kılıç darbesi indirdi ve tüm tendonlarını keserek onu topal bıraktı. Yaralı yerde
yatarken de, kılıcını çekti ve onu öldürdü”Bkz. Whiteway,1902: 81.
48
Đslam’I Kabul etmediklerini, ancak kendilerini çöllerde ve dağlarda sakladıklarını belirtir.
Bu halkı hızlıca din deği imine uğratmaya kararlı olan Đmam Ahmed, müritlerinde biri olan
Khalid al-Warradi’ye bir süvari gücüyle halk üzerine saldırmasını emretti.Amir, usulünce
bölge ahalisine yakla arak
u mesajı yolladı: “Birlikler fazla yakla madan hemen
Müslüman olun.” Korkuyla yüzle en bölge ahalisi, birbirlerine danı tıktan sonra u görü e
vardı: “Eğer ki Khalid al-Warradi’nin teklifini reddedecek olursak, bu durum amirine (yani
Đmam’ Ahmed’e) elbette bildirilecektir; Đmam Ahmed
da üzerimize bir ordu
gönderecektir.”“Habe liler’in çoğu Đslam’a geçti ve Müslümanlar da tüm ülkede sayıca
arttı.” “Eğer direndiğimizi anlarlarsa, hiçbirimizi hayatta bırakmazlar.” “Ustamız Vasan
Sagad(öncü bir Hıristiyan asilzadesi) öldürüldü; bu sebepten ötürü hep birlikte Đslam’I
benimseyelim”Bu kararı aldıktan sonra, Khalid’e bir mesaj iletip, ondan ‘aman’, yani
‘koruma’ talep ettiklerini ve hepsinin Đslam’I benimseyip, onlara barı ı getireceğinde karar
kıldıkları Đmam’ın saflarına katılmak istediklerini belirttiler(Shihab ad-Din,a.g.e.,268).
Din deği imi konularındaki taleplerinde genellikle merhametsiz olan Đmam Ahmed,
özellikle bireyler ve topluluklar ona isteklice boyun eğdiklerinde ve ‘ciziye’ isimli özel bir
vergiyi ödemeyi kabul ettiklerinde, her zaman ısrarcı değildi. Bu vergi, ‘kafirler’ için özel
bir vergiydi ve bunun yerine orduda görev almaları istenen Müslümanlar bu vergi dahilinde
değildi. “cizye” ödemeyi kabul etmemek gaip ki iler için çoğunlukla
iddetli
cezalandırmalarla sonuçlanıyordu.Örnek olarak, Đmam Ahmed, Aksum’a yakın olan Abba
Garima bölgesine vardığında iki muhit, din deği tirmeden, ona vergi ödemeye razı oldu;
ancak bir üçüncüsü bunu kabul etmedi.Dolayısıyla Đmam Ahmed bu yöreye saldırdı ve
yerle imcilerini bozguna uğrattı; ve Shihab ad-Din’e göre “onları son adama kadar kılıçtan
geçirdi.”( Shihab ad-Din,a.g.e.,425-426).
Bu dönemde a ırı çapta Đslam’a dönü lerin görülmesinin yanında, az sayıda da olsa kar ı
tarafa
yönelik
din
deği iklikleri
de
oldu.Dinda larıyla
olan
çeki meleri,
öncü
Müslümanların bazen diğer kampa katılmaları sonucunu getirdi; ve bu kampta sıcakca
kar ılanmaları ve bununla birlikte de Đmaparator Lıbne Dıngıl’in yönetiminde yüksek
mevkilere atanmaları ihtimallerini ortaya çıkardı(Shihab ad-Din,a.g.e.,274-75).Đmam
Ahmed’in tekrarlanan yenilgileri, pek çok Müslüman’ın anında Hıristiyanlığa dönmelerini
49
ve azımsanmayacak sayıda dönmelerin de eski dinlerine kucak yol açmaktaydı.Bunlar
içinde bir örnek, “imparatorluğun bir daha asla ayakları üzerinde duramayacağına” inandığı
için Müslümanlığa dönmü olan Bahır Nega ’ın babasının hikayesidir.Đmam Ahmed ona o
kadar büyük bir saygı duyuyordu ki, onu bir oğlunun eğitmeni ilan etti.Ancak Đmam
Ahmed’in ölümünden sonra, vesayeti altındaki çocukla kaçtı ve o sıralar imparator olmu
olan Lıbne Dıngıl’in oğlu Galavdevos’a gönderdiği mektupta, özrü kabul olursa çocuğu
yeni imparatora teslim edeceğini yazdı.Hükümdar bunu kabul etti.Bunun yanında,
Đmparator Galavdevos diğer pek çok dönme için de genel af ilan etti. Zira Portekizli yazar
Miguel de Castanhoso’nun ona muzipçe bildirdiği üzere, eğer ki tüm dönmeleri öldürürse,
“tek ba ına” kalacaktı(Whiteway,1902:84-6).
Geni bir alana yayılan bölgesiyle, Đmam Ahmed’in seferleri Hıristiyan yörelerinde kayda
değer bir yıkım bıraktı.Đmam Ahmed’in askerleri kırsal bölgeleri yağmaladı ve Shihab adDin’e göre, pek çok tarihi kiliseyi, el yazması belgeleri ve hatta Hıristiyan köylerini soydu
ve yaktı. Mesela, Müslüman vakanüvise göre, Atronsa Mariyam kilisesi ve biti iğindeki
ambar, gün ortasından ertesi sabaha değin talan edilmi ti. Hamallar tarafından katırlar
üzerinde tamamlanan bu talanda, sırma ile i lenmi kuma lar ve ipekli kuma lar, yığınlarla
altın ve gümü , ayrıca binlerce ons ağırlığında altın ve gümü ten yapılmı kadehler,
tabaklar, buhurdanlıklar ve altın kakmalı dini el yazmaları ve tarif edilemez miktarda
zenginlikler ele geçirildi.Talandan sıkılınca, askerler kıiliseleri ate e verdiler ve kalan
her ey yanarak kül oldu.Anlatılanlara göre, bazı papazlar kedere öyle yenik dü tüler ki,
kendilerini alevlere attılar(Shihab ad-Din,a.g.e.,312-313).
Vakanüvı Shihab ad-Din’e ek olarak, Portekizli askerler de sava sırasında gördüklerini
anılarında aktarırlar.1541’de kıyısal dağlık arazilere gelen Portekizli sava çı Miguel de
Castanhoso, bir platoya tırmanırken deniz manzaralı bir kilisenin yerle bir edildiğine ve
çevresindeki kırsal yerle im bölgelerinin de tahrip edildiğine ahit oldu.Bahır Nega ’ın
ba kenti
Debarva’nın
çevresindeki
köylerin
tümünün
“korku
ile
nüfusları
baltalanmı tı”.Yerle imcileri “sürüleriyle birlikte bir dağın üzerine sığınmı lardı”;
dolayısıyla “tarım alanlarını terk etmi lerdi”. Portekizlilerin gelmeleri üzerine pek çok
papaz sığınaklarından çıkıp, “ellerinde haçları, törensel bir vakurlukla Tanrı’ya merhamet
50
için dua ediyorlardı”(Whiteway,1902:6-7).Bu papazlar Portekizli kumandan Christova da
Gama ile kar ıla tıklarında, Tanrı’nın onu ülkelerine “büyük felaketin” olduğu bir sürede
getirdiğini söyledi; zira inançlarının dü manları onlara “hükmetmi ler” ve kiliselerini ve
manastırlarını yerle bir etmi lerdi. Onlara göre Christova da Gama ‘Tanrı’nın Havarisi’ydi
ve ‘habis’ dü manlarına kar ı ondan bir intikam sözü istediler.Tüm bu haykırı larla
istediklerini
kimse
duymuyordu,
ancak
binlerce
gözya ı
dökebileceklerdi”(Whiteway,a.g.e.,7-8).
Pek çok modern Hıristiyan tarihçiye göre Đmam Ahmed’in askerleri, “bir tür öldür,
yağmala, yak ve yık stratejisi” kullanmı lardır.Fransız tarihçi Doresse,“Liderlerinin kılıçtan
geçirilmesine ve dağılmalarına kadar bu stratejilerini uyguladılar; yerle bir edilecek hiçbir
ey kalmayana kadar.” demi tir(Doresse,1959:57).Etiyopyalı tarihçi Taddesse Tamrat ise
unları dile getirmi tir: “Hıristiyan dağlık kesimlerinde Ahmed Gragn[Đmam Ahmed]
komutasındaki Müslüman istilaları on yıldan biraz daha fazla,1531-1543 yılları arasında
gerçekle ti.Bunun yanında, bu topraklara getirdiği yıkımın miktarı ancak yüzyıllar
içerisinde ölçülebilirdi” (Taddesse,1972:301).
Sava yalnızca binlerce ki inin ölümüne değil, nüfusun büyük bölümünün de yerlerini
yurtlarını terk etmelerine sebebiyet vermi tir.Pek çok ki i köylerini terk etmeye
zorlanmı tır.Bu yer deği imleri, ayrıca çe itli dillerden, kültürlerden ve dinlerden insanları
birbirine karı tırmı tır. Her eyden öte, sava sava an güçleri felç etmi tir. Sava an iki taraf
da ağır zararlar gördü.Đmparator Amda Ziyon ve Đmparator Zara Yaıkob tarafından orta
çağda olu turulan Hıristiyan monar isi, neredeyse tamamen çökertilmi ti; ve Đmparator
Galavdevos’un yürekliliği ve Portekiz askeri gücüyle tekrar in a edilmi olsa bile, önceki
hünerini büyük ölçüde kaybetmi ti(Taddasse,a.g.e.,301-3).On yıldan fazla bir süredir
neredeyse olağanüstü bir güce sahip olmu
olan Müslüman devleti Adal da, Đmam
Ahmed’in askeri becerisi ve askerlerin de yiğitliklerine rağmen, sonuçta çöktü.Talana
dayanan refahı da, sava la birlikte israf edilmi ti.Seleflerinin yönettiği devletleri tekrar
düzlüğe çıkartmak için uğra an Đmparator Lıbne Dıngıl’in oğlu Đmparator Galavdevos ve
Đmam Ahmed’in yeğeni Nur ibn al-wazir Mucahid, bu çabalarının sonucunu kısmen
alabildi. Artık yeni bir dönem ba lamı tı.Bu dağlık bölgelerdeki Hıristiyanların ve ovalık
51
bölgelerdeki Müslümanların zayıflıkları, günümüz Etiyopya’nın hem dağlık hem de ovalık
kesimlerini olu turan bölgelerin Bali dağlarından gelen bir kabile olan Oromolar tarafından
istila edilmesine neden olmu tur.37
Đmam Ahmed’in Cihadı, halen daha hem Hıristiyan hem de Müslüman Etiyopyalıların
dimağındadır. “Etiyopya’da Ahmed Gragn’ın[Đmam Ahmed’in] yaptığı tahribat hiç bir
zaman unutulmadı” der Tarihçi Paul B. Henze. “Her dağlı Hıristiyan çocuk halen Ahmed
Gragn’ın[Đmam Ahmed’in] hikayeleriyle büyür. Đmparator Hayle Sılâse
hatıratlarında
ondan bahseder.Kuzey Etiyopya’daki köylülerin Gragn[Đmam Ahmed] tarafından yerle bir
edilen yerle im yerlerini, kaleleri, kiliseleri ve manastırları anlatırlarken sizde sanki bu
faciaların daha dün ya andığı hissini doğururlar”(Henze,2000:90). Bu bölümde,EtiyopyaOsmanlı ili kilerinin nasıl ve ne zaman ba ladığını ortaya koymak ve Osmanlı destekli
Đmam Ahmed’in Cihadının Etiyopya tarihinin gidi atını nasıl bu kadar radikal bir ekilde
deği tirdiğini göstermek amaçlanıyor. Bir sonraki bölümde ise, kar ılıklı anlayı sızlık ve
çatı malar ı ığında ba layan Etiyopya-Osmanlı ili kilerinin kaderi gözler önüne serilecek.
37
Günümüzde,Etiyopya nüfusunun yüzde 30’u Oromo’dur. Bu örnekten,XVI.yüzyıl’daki Osmanlı
destekli bu cihadın Etiyopya’nın mevcut etnik, kültürel ve siyasi ya amını ne ölçüde etkilediği
görülebilir.
52
II.BÖLÜM
HABE EYALETĐ:ETĐYOPYA ve OSMANLI ĐMPARATORLUĞU ARASINDAKĐ
ANLA MAZLIK KONUSU
Önceki bölümde, Kızıl Deniz'deki ve Hint Okyanusu'ndaki Osmanlı-Portekiz çeki melerine
ve, Etiyopya'daki siyasi düzeni deği tiren, Etiyopya iç i lerine olan müdahalelerine ahit
olduk. Bu bölüm, XVI.yüzyıl'ın ikinci yarısından sonra ve XVII.yüzyıl'da Etiyopya ve
Afrtika Boynuzu'nda devam eden siyasi süreci anlatır. Đmam Ahmed'in 1543'te Voyna Dega
Sava ı'ndaki ölümünden sonra Etiyopya ve Afrika Boynuzu'nda neler olmu tur? Đmam
Ahmed sonrası Etiyopya'da Osmanlılar ve Portekizliler ne tür bir rol oynamı lardır? Habe
Eyaleti ne zaman, neden ve ne ekilde olu um gösterebilmi tir? Atalarına ait bir toprak
üzerinde Osmanlıların Habe Eyaleti'ni kurmalarına Etiyopyalı liderler nasıl bir tepki
göstermi lerdir? Habe Eyaleti XVI. ve XVII. Yüzyıl’da Etiyopya-Osmanlı ili kilerini ne
ekilde etkilemi tir? Bunlar, bu bölümde cevaplandırma giri iminde bulunulacak ana
sorulardır.
2.1.Habe Eyaleti’nin Doğu u
Habe Eyaleti'nin evrimi konusuna girmeden önce, kısaca tarihi Voyna Dega Sava ı
sonrasında Etiyopya'daki ana siyasi, askeri ve sosyal geli melere değinemek doğru
olacaktur.Önceki bölümde de belirttiğiniz gibi, Adal ordularının ba ında Etiyopya’yı
fetheden ve on yıldan fazla bir süre burada hüküm süren Đmam Ahmed, 1543’teki Voyna
Dega Sava ı’nda öldürüldü. 1540’ta babası Đmaparator Lıbne Dıngıl’den tahtı alan
Galavdevos, “ Etiyopya’nın Krallar Kralı” olarak kuzey ve merkezi platoları çabucak
yeniden ele geçirdi; ancak bazı kuzey eyaletlerinin yöneticilerinin ve güneydeki Müslüman
sultanlıkların dirençlerini kırmak birkaç yılını aldı(Whiteway,1902:86).
1550’lerin ba larında, Etiyopya bir kez daha eski sınırları içerisinde birle tirilmi ti.
Bununla birlikte,Đmparator Galavdevos babasının döneminde krallığın yıkılı ına yol açan
pek çok etkenin halen var olduğunu fark etti. Voyna Dega Sava ı’ndan inanılmaz bir itibar
53
kazancıyla çıkmı tı ve gücünü geleneksel soylular sınıfı pahasına monar inin otoritesini
sağlamla tırmak adına kullanmaktan çekinmedi. Ancak, birincil amacı ülkeyi tekrar
birle tirmek olduğundan, krallığın geleneksel yapısı ve kurumları üzerinde devrimci
hamleler yapmaktan geri durdu.
Bunların yerine, zaman içerisinde monar inin ast
yöneticileri ve valileri üzerindeki nüfuzunu geni letti ve kendisini, daha önce kendisine
ihanette bulunmu
olan tebaası ve ulusal kilisesinin birliğini tekrar olu turmaya
adadı(Pankhurst,1997:244),Bu kabiliyetli, âlim ve oldukça dindar kral, Etiyopya kilisesini
krallığın en önemli sütunu ve Etiyopya’nın kültürel ve etnik farklılıklarını birbirine
bağlayan en önemli köprü olarak gördü. Ruhban sınıfının ahlaki ve kültürel yönden
dü üklüğünü ve kilisenin entelektüel yönden zayıflığını anladı bunların ruhsal dirili ini ve
yeniden
düzenlemesini
sağlamak
için
bizzat
kendisi
çaba
harcadı(Huntingford,1989:135).Tüm bunların yanında, bitkin ülkesini rehabilite etmeye,
uzla tırmaya ve yeniden düzenlemeye çalı ırken,Đmparator Galavdevos çe itli engellerle
kar ıla tı.Bu engellerden biri Portekizli dostları tarafından olu turuldu.
Voyna Dega Sava ı’ndan önce de, Đmparator Galavdevos Portekizlilere atalarının
inancından vazgeçmeyeceğini iletmi ti.Bundan dolayı Đmparator Galavdevos’un Voyna
Dega’daki zaferinin ardından yüzle tiği ilk diplomatik sorun, babası tarafından elçi olarak
Portekiz’e yollanan ve yardım talebinde bulunması istenen Portekizli rahip John Bermudez
sebebiyle çıkan sorundu. Bermudez, bir yandan kendisini Avrupa’da Etiyopya Patriği
olarak tanıtırken, diğer yandan da, Etiyopya’ya dönü ünde kendisinin Papa III. Paul
tarafından Đskenderiye Patriği olarak atandığını ilan ediyordu. Günümüze ula an 13 Mart
1546 tarihli, Whiteway tarafından tercüme edilen, kayıp bir mektupta Etiyopya yöneticisi
tarafından, ezcümle: ‘John Bermudez kimdir? Ayrıca neden bu kadar sorumsuzca
davranıyor?’ sorusuna Portekiz Kral III. John’un Đmparator Galavdevos’a cevabı açık ve
nettir:
“Kral olan babanız tarafından bana elçi olarak gönderilen Joao Bermudez’in orada
yaptıklarını en içtenliğimle kınıyorum; zira yaptıkları, Tanrımıza sunulan
hizmetlerin aksi yönündedir ve bu sebepten ötürü, onun bir rahipten öte bir ey
olduğunu bilmediğim gibi, ona herhangi bir yardımda veya destekte bulunulamaz.
Papa’nın ona bah ettiği güçlerden haberdar değilim; ayrıca Papa Hazretleri’nin
mektuplarından olayların gerçek yüzünü öğrenebilirsiniz. Tüm bunlardan ötürü, o
54
ki i ağır bir cezalandırmayı hak etse de, benim tavsiyem bu denli ağır yaptırımların
uygulanmaması, bunların yerine, hayatta kalması ko uluyla, hataları doğrultusunda
cezalandırılmasıdır”(Whiteway,1902:111).
Bermudez’in kendi kayıtlarında, Đmparator Galavdevos yönetiminin ilk yıllarında,
Bermudez’in Etiyopya’yı terk ettiğinde sona eren birkaç farklı sürgün rotasının ilki olan
Gafat’a, Nil nehrinin güneyine gönderildiğini yazar. Bu sürgün, herhalde Đmparator
Galavdevos’un, Kral John’un mektubunu almasından sonra gerçekle ti.Aynı mektupta,
Kral John,Bermudes’ten daha değerli rahipler göndereceği sözünü vermi ti ve saltanatı
boyunca Etiyopya’ya iki farklı Cizvit misyonerleri grubu geldi.38 Birincisi, 7 ubat 1555’te
ülkenin ko ullarını belirlemek ve Etiyopyalıların Katolik Kilisesi tarafından mesh edilen bir
patriği
kabul
edip
etmeyeceklerini
anlamak
amacıyla
Etiyopya’ya
vardı(Tellez,1710:,133).Đkincisi, Nice Piskoposu olarak atanan Andre de Oviedo tarafından
ba ı çekilen bir gruptu ve Mart 1557’de Etiyopya’ya vardı. Đmparator Galavdevos,
kendisinin asla bir Katolik olmayacağını açık bir dille ifade etti. Fakat, Đmparator
Galavdevos onun halefi olan Đmparator Minas gibi
Cizvitlere tam olarak kar ı
değildi.Örnek olarak,Portekizli askerlere Etiyopya sarayında yüksek mevkiler verilmi ve
Cizvit
Rahipleri’nin
Etiyopya’da
misyonerlik
faaliyetleri
yapmalarına
izin
verilmi ti.Bundan ba ka Đmparator Galavdevos, Portekizlilerin Etiyopyalı karıları ve
kölelerinin Roma Katolik inancına bağlanmasına izin verdi ve Etiyopyalıların Roma
kiliselerinde
ibadet
etmelerinin
önünü
açtı(Tellez,a.g.e.,137-140).Ancak,Đmparator
Galavdevos Cizvitlere bu hakları vermesine rağmen Cizvitler onu rahatsız etmeye devam
38
1534’te ‘Đsa Tarikatı’nı kuran Đspanyol rahip Ignatius de Loyola,Đmam Ahmed’e kar ı mücadelede
Portekizliler’in müdahelerinden ve Đmparator Galavdevos’un Hıristiyan inancının
benimsenmesindeki inatçı tutumundan oldukça etkilenmi ti. Öğretisinin ilerlemesine gem vuran bu
engel kar ısında kederlenen Loyola, bizzat kendisinin Etiyopya’ya misyoner olarak gitmesi
konusunda tasarılar üretmi tir. Ancak,bir takım sebeplerden ötürü bunu gerçekle tirememi tir.
Bununla birlikte sonraları kendi adına birkaç müridini oraya göndermeye karar vermi tir. Đspanyol
rahip Andre de Oviedo tarafından ba ı çekilen altı ki ilik Cizvit misyonu Mart 1557’de, vaktinde
bir Kızıl Deniz limanı olan Arkiko’ya varmı lardır ve gelecek on yıllarda önemli bir rol oynacakları
iç bölgelere ilerlemi lerdir. Loyola ve Oviedo’nun Đspanyol olmalarına rağmen, Etiyopya’ya giden
Cizvitler arasında Portekizliler’in ba ı çektiği bir kaç farklı kökenden rahip vardı.Etiyopya’daki
Cizvitleri tarihi hakkında bkz.Tellez,1710:141-142;Cohen,2009:20-23;
55
etti. Saraydaki uzun, ancak verimsiz teolojik tartı malardan sonra Cizvitler 1559’da,
eyaletin valisi Bahır Nega
Yishak’ın koruması altında ya ayacakları Tıgray’a
çekildiler(Tellez,a.g.e.,140-141).
Cizvitlerin 1557’deki varı ları Kızıldeniz havzasındaki Müslüman otoritelerin gözlerinden
kaçmadı. Kızıl Deniz’in yönetimine sahip olan Osmanlılar, o dönemki Portekiz
kaynaklarının sınıra dayandığından habersizlerdi ve Cizvit misyonunun Kızıl Deniz
havzasına yeni bir Portekiz müdahalesi anlamına gelebileceğinden ku kulanıyorlardı.
Bundan dolayı,Yemen de bulunan Özdemir Pa a’ya Etiyopya’yı istila etmesi emredildi.
Etiyopya’daki Osmanlı istilası Cizvitlerin Etiyopya’ya varı ından ötürü ba lamı olsa da,
Osmanlı ve Kızıldeniz ve Hint Okyanusu boyunca ticaret yollarını ele geçirmek isteyen
Portekizliler arasındaki husumet birkaç nesil daha devam etti(Pankhurst,1961:95).
Osmanlı’nın 1517’de Mısır’ı i gali iki gücü doğrudan çatı maya sevk etmi tir.Asya’dan
alınan baharatların Batı’ya dü ük üceretlerle ula ımını
sürdürmek adına ,yeni atanan
idareci Albuquerque’nin yönetimi altında,Kızıldeniz’e ve Basra Köfrezi’ne giri i
engelleyerek
Hormuz’u
fethetmek
adına
ba arısız
bir
giri imde
bulunmu tur(Özbaran,1994:70-71).Baharat ticareti,XVI.yüz yıl’ın ba larında,Osmanlı’nın
Müslüman devletleri fethetmesinden önce de vardı,ancak Portekiz bu ticareti doğu’dan
Batı Avrupa’ya yönlendirebimeyi ba armaktaydı(Özbaran,a.g.e.,93-94).Mısır’daki Osmanlı
egemenliğine rağmen,Portekiz denizleri bir kaç on yıl boyunca yönetmeyi sürdürdü;bu süre
içinde Osmanlı’nın 1538’de Aden’i fethetmesiyle Poretekiz nüfuzu etkisini yitirmeye ve iki
güç arasında doğrudan çatı maların ya anmasına ve Osmanlı’nın Kızıldeniz üzerinde etki
kurması’na yol açmı tır(Özbaran,a.g.e.,68-69; Pankhurst,1997:231).Osmanlı ve Portekiz
arasında,Mısır beylerbeyi Süleyman Pa a’ya Portekiz’in elindeki Hindistan’nın Diu
bölgesinin fethi için 74 gemi ve 3000 asker ile büyük silahların verilmesiyle,1538’de ilk
çatı malar ba ladı(Özbaran,a.g.e.,71).Bu ilk saldırı ba arsız oldu,ancak aynı yıl içerisinde
Süleyman Pa a yönetiminde Osmanlı kuvvetleri,Osmanlılar’ın sava taki en büyük
donanma saldırlarıyla,Aden’de kesin bir zafere ula mı lardır(Özbaran,a.g.e.,84)Yemen’de
bulunan Aden Hint limsnıydı.Okyanusu’nda bulunmakta ve halen bölgede Doğu Akdeniz
ve Kızıldeniz rotaları için önemli bir ticaret limanıdı.Osmanlı’nın
bu bölgeyi
56
i gali,Portekiz ablukası için büyük bir darbedir.Osmanlı ve Portekiz güçleri tarafından
gelen sonraki saldırlar hiç bir ba arı gösteremedi;ancak 1552’de Osmanlılar ikinci bir
büyük istilaya giri tiler ve Hormuz’a elkoymak adına 25 kadırga,4 kalyon ve 850 asker
görevlendirdiler,ancak sonuçta yenilgiye uğradılar(Özbaran,a.g.e.,72).Đki taraf da,sava ın
çok büyük bir bölgede süregitmesinden dolayı(ve küçük Portekiz’in kaynaklarını
zorlamasıyla),bu sava ın ağırlığı altında ezildi ve sonuç olarak büyük bölge kapsamındaki
çatı malara bir nokta Hint Okyanusu’n daki son,ve “belki de tek ciddi donanma çatısması”
1554’te oldu(Özbaran,a.g.e.,86).Bir sonraki yıl, Habe eyaleti olu turuldu39.Orhonlu’ya
göre, Habe Beylerbeyliği 5 Temmuz 1555’te(15 aban 962) kurulmu tur40 ve Özdemir
Pa a da bölgeyi fethetmekle görevlendirilmi tir41(Orhonlu,1996:37;Çelebi,2011:485).
Habe ’i fethetmesi için görevlendirildi.Osmanlı,Özdemir Pa a’nın altındaki herhalde 14001500 asker ile 1557’de Etiyopya’yı i gal etti.Öncelikle Massava42 ve Arkiko’yu43 i gal
39
Habe Eyaletini olu undan yakla ık yüz yıl sonra ziyaret eden Evliya Çelebi eyalet hakkında unları
anlatıyor:
eyâletin ilk beylerbeysi
oldu.Özdemir
Pa a,Sevâkin’de,sonra
“Özdemir
Pa a,yeni
Mussava’da[Massava] oturdu.Habe eyâletinin sancakları Sevâkin,Musavva,Cidde,Mekke ve
Medîne idi.Son üçü,Hicâz’î içine alıyordu.Sevâkin sancağı,Sûdân’nın Mısır’la Eritre arasındaki
Kızıldeniz sahil erididir.Musavva sancağı ise,Eritre’yi,Cibûti’yi,Kuzey Somali’yi içine
alıyordu.Güney Somali ile asıl Habe istan’nın büyükçe parçaları,zaman zaman bu sancağa bağlı
kalıyordu.Bir ara Habe ve Hicâz eyâletleri ayrılıyor,sonra gene birle tiriliyordu.Cidde ve
Mekke’de outran beylerbeyiler de vardı.Musavva kar ısındaki Dahlak adası,Musavva sancağına
bağlı idi….”Bkz.Öztuna,1979:19.
40
Bkz.ek,nu.1 ve 2.
41
Habe Eyaleti,Savakin, Massava, Arkiko ehirlerinden ve bu ehirlerin etraf bölgelerinden
müte ekkildir.Daha sonraları Somali’nin bazı bölgeleri de bu eyaletin içine girmi tir.Günümüz
Etiyopya’sının doğusundaki Müsülüman Harar ehri de Ekim 1885’te bir Türk-Mısır ordusu
tarafından fethedildi ve Habe Eyaleti’nin bir parçası oldu. Eyaletin ismi Arapça “el-Habe a” ya da
“Bilad el-Habe a” sözcüklerinden gelir ve bu sözcükler de Etiyopya anlamını ta ır.Bkz.
EMAKA.1270;Öztuna,1979:19;Hazar,2003:92.
42
“Mitsiwa” olarak da bilinen Massava, Eritre’nin Kızıl Deniz sahilinde bulunan tarihi bir
limandır.Bkz.Pankhurst,1997:108.
57
ettiler;sonrasında
da
iç
bölgelere
ula ıp
Debarva’nın
bölgesel
ba kentini
ele
geçirdiler.Burada pa a uzun duvarlar ve çok yüksek kulesiyle bir kale in a edip altın,gümü
ve değerli ta larla dolu vazolarla süsledi44.Diğer değerli cisimler,yağma,ticaretle ve yore
nüfusu üzerindeki oylama vergisyle elde edilmi tir,(EMAKA.1270;Orhonlu,a.g.e.,67;
Pankhurst,1997:235)Arkiko’da da bir kale in a edildi ve Massava’da planlanan kale,uygun
in a malezemelerinin yoksunluğundan iptal edildi(Pankhurst,1982:86).Osmanlı stratejik
noktaları
ellerinde
tuttu
ve
denizden
de
Sefer
Reis’in
desteğini
aldı45(Özbaran,1994:193).Bu, Portekiz’i oldukça memnuniyetsiz kılan bir durumun
zeminini olu turdu. D’Almedia’nın kaleme aldığı gibi: “Tüm bunların sorumlusu, u an
Maçua[Massava’da] çok sayıda Türk’le bulunan Baxa Zamur[Özdemir Pa a’dır]”(
Beckingham and Huntingford, 1961:111-113).Andre de Oviedo ve takipçileri 17 Mart
1557’de Massava’ya vardıklarında, orada limanı ele geçirmek için hazırlıklar yapan, kararlı
Ba a do Turco(Özdemir Pa a’yla)kar ıla tılar46(Beckingham and Huntingford,a.g.e.,113).
43
Ariqiqo, Hırgigo, Hargigo ve Dahano isimleriyle de anılan Arkiko, Eritre’nin Kuzey Kızıl Deniz
bölgesinde yer alan bir ehirdir.Kızıl Deniz’de yer alır ve Massava adasının tam kar ısındaki
anakarada bulunur.Bkz.Pankhurst,1982:82-83.
44
Dabarva, sahilden 91,73 kilometre uzaklığındaki bir kıyı eyaleti olan Bahır Mıdır’ın (anlamı,
Deniz Eyaleti) ba ehridir. Duvara ek olarak, Dabarva’ya bir de cami in a edilmi tir.
45
Orhonlu Habe istan fethini ne zaman nasıl ba ladığını ve ilk hedefin Etiyopya’nın dı arıya
bağlantısını sağlayan Massava limanı olduğunu u ekilde anlatıyor:“Özdemir Pa a idaresindeki
harekât 1555 yılı son bahar ayında ba ladı.Bu mevsim,yazın çok sıcak olan bu ülkelerin iklimine zıt
olan Akdeniz iklimine alı ık askerlerden dolayı seçilmi ti.Eyâlet merkezi Sevvakin’den gemilerle
nakledilen kuvvetler için ilk hedef Massava ve ona bağlı toprakların ele geçirilmesi te kil
etmi tir.Gerçekte Osmanlılar bu ehir havalisinde
1520’den itibaren
görünmeye
ba lamı lardı. ehirde ticaret ile me gul bir Osmanlı kolonisi vardı.Bunların bir kısmının o
tarihlerde Habe istan krallığına gelen Portekiz elçilik hey’etinin faaliyetini izlemek için gönderilmi
oldukları muhakkaktır.Masava limanı Habe istan’ın denizlerle bağlantısını temin eden en önemli
limanlardan biri idi.O devirde müttefikleri bulunan Portekizlileri ile bu liman vasıtası ile teması
temin etmekte idiler.Özdemir Pa a kuvvetlerinin bir kısmını gemiler vasıtasıile Massava üzerine
gönderirken diğer bir kısmını da karadan o istikamete doğru gönderdi.Massava ve civarının ele
geçirilmesi 1557 yılında olmu tur.Massava ehri ise 2 Nisan 1557 de alındı.Bunu takiben Habe
krallığına tâbi diğer önemli bir liman olan Arkiko ele geçirildi.”Bkz.Orhonlu,1996:43.
46
Özedmir Pa a hakkında Evliya Çelebi unları anlatıyor: “Özdemir Pa a…Đlk Habe beylerbeyisi
olarak,eyâlet merkezi Debarva’da 60 ya larında öldü.Bu ehirde büyük bir cami ile bir çok mescid
ve ba ka bayındırlık eserleri yaptırmı tı.Camiinin hazîresine gömüldü.Debarva,Habe istan içlerinde
58
2.2.Kızıldeniz Sahillerindeki Osmanlı – Etiyopya Çeki meleri
Türk istilasının haberleri,Oromo halkının Bali eyaleti civarından çıkageldiği ve kendisinin
Adal’dan bir saldırı beklentisiyle krallığının güneybatı sınırlarına kamp kurduğu sırada
Đmparator Galavdevos’un kulağına geldi.Sonuçta,Bahır Nega
47
Yishak durumla ilgilenmesi
48
için görevlendirildi .Bahır Nega Yishak yerel köylüleri seferber etti ve i galci Osmanlı
ordusuyla üç yıl boyunca sava tı.Osmanlılar vatansever Etiyopya ordusu ve doğa
idi.Halefi olan oğlu Osman Pa a,eyâlet merkezini, Kızıldeniz’de çok i lek bir iskele olan
Musavva’ya ta ıdı ve babasının nâ ını da buraya nakil ettirip bir türbe yaptırdı.” Bkz.Öztuna :57-58.
Bahır Nega Kızıldeniz’in Yöneticisi,günümüzde Eritre toprakları olan bölgede eyalet ya da bölge
valisi anlamındadır.
47
48
Bahır Nega Yishak tarih sahnesinde ilk kez, 1541’de Portekiz filosu Massava’ya vardığında
görünmü tür.Christovao da Gama 400 fitilli tüfekli askeriyle karaya doğru ilerlerken, Bahır Nega
Yishak onlara malzeme ve kamp yerleri tedarik etmesinin yanında, 500 asker ve bölgeyle ilgili
bilgiler de sağladı.Bahır Nega Yishak ayrıca, Đmam Ahmed’in öldürülmesi ve ordularının
dağıtılması gibi belirleyici bir öneme sahip Voyna Dega Sava ı’nda da Đmparator Galavdevos’un
yanında yer aldı.
Habe Eyaleti’nin valisi olarak görevlendirilen Osmanlı generali Özdemir Pa a, 1557’de Cidde
üzerinden Massava, Arkiko ve Bahır Nega Yishak’ın ba kenti Debarva’ya saldırıp, buraları i gal
ettiğinde, Bahır Nega Yishak i galcilere kar ı bir köylü ayaklanması tertipledi ve Debarva’yı geri
almasının yanında, i galcilerin gasp ettiği “çok sayıda ganimeti” de elde etti.
Đmparator Galavdevos’la iyi ili kiler içinde olsa da, Bahır Nega Yishak’ın Đmparator’un
ardıllarıyla,daha sonra değineceğimiz gibi,ili kileri konusunda aynı eyler ileri sürülemez. 1560’da,
yani Đmparator Minas’ın tahta çıktığından bir yıl sonra, Bahır Nega Yishak Đmparator Minas’a
kar ı ayaklandı. Ba langıçta ba arılar kazanan Bahır Nega Yishak, daha sonraları Đmparator Minas
tarafından Tıgray’dan uzakla tırıldı ve o da önceki dü manıyla yakınla tı. Debarva’dan feragat
etmesinin kar ılığında,Özdemir-oğlu Osman Pa a Bahır Nega Yishak ’a yönelik askeri desteğini
geni letti ve o da Tıgray ve diğer kuzey eyaletlerine doğru ordularını sürdü.
Đmparator Minas 1562’de bu ittifak güçlerine kar ı bir sefer düzenledi; ancak Bahır Nega Yishak’ı
tam olarak alt edemedi.Sarsa Dıngıl Đmparatorluk mevkisine getirildiğinde, Bahır Nega Yishak
önceleri O’na kar ı itaatkar olacağı konusunda ant içmesine rağmen, birkaç yıllık bir süre içerisinde
bir kez daha ayaklanma yoluna gitti; bununla birlikte 1578’de Đmparator Serse Dıngıl tarafından
yenilgiye uğratıldı ve öldürüldü.Bahır Nega Yishak hakkında Bkz.Bruce,1805,III:287-289;
Pankhurst,1967:139-143.
59
ko ullarıyla di di e bir mücadeleye girdi.Sonuç olarak, Debarva’dan çekilmeye ve kıyı
kesimine gerilemeye zorlandılar49(EMAKA,1270).
Adal’ın dirili inden korku duyan Đmaparator Galavdevos, ordularına durmadan bu bölgelere
nüfuz etmeleri, köyleri ve kasabaları yakıp yıkmaları, Adal Sultanlığı’nın ekonomisini
sekteye uğratmak için kırsal nüfusu taciz etmeleri ve askeri gücünü parçalamaları emirlerini
yağdırdı. Đronik ekilde, Đmparator Galavdevos’un yankı uyandıran zaferleri Sultanlığın
farklı unsurları üzerinde, Etiyopya’nın dağlık bölgelerindeki akınlarına benzer bir tepkime
olu turdu.Farklılıklar ve çeki meler unutuldu ve bölge nüfusu, Hıristiyanları yenilgiye
uğratmak amacıyla Đmam Ahmed’in yeğeni Nur ibn Mucahid’in etrafında birle ti. 15511552 yıllarında “Đmam” unvanını aldıktan sonra, Nur ibn Mucahid Sultanlık ordusunu
yeniden düzenledi ve yönetimini kendi üzerine aldı. 1559’da
Đmparator
Galavdevos
önderliğindeki
Hıristiyan
eva’ya değin ilerledi ve
ordusunun
bir
bölümüyle
kar ıla tı.Müteakip çatı malarda, Hıristiyanlar yenilgiye uğratıldı ve Đmparator Galavdevos
hayatını kaybetti. Ancak zaferinin devamını getirmek yerine, Nur ibn Mucahid vakit
kaybetmeden
Harar’a
döndü
ve
ehre
saldıran
Oromoleri
defetmeye
koyuldu
(EMAKA.1270).
Đmparator Galavdevos’un yerine karde i Minas(1559-1563) geçti. Đmam Ahmed’in Cihadı
sırasında Minas tutsak olarak alınmı tı; ancak iyi bir muameleye görmü tü.O dönemin
sava tutsakları iğdi edilmi ve kölele tirilmi olmasına rağmen, Đmam Ahmed ’ın e i Bati
del Vambara’nın müdahalesiyle, Minas bu tahribattan muaf tutuldu ve – Whiteway’in
“ilginç bir merhamet göstergesi” olarak tanımladığı bir davranı la – Bati del Vambara’nın
kızıyla evlendirildi(Whiteway,1902: xxxiv).Bu merhamet 1542’de, Đmam Ahmed’in yanda
Müslümanlardan yardım beklentisiyle, Minas’ı Osmanlı askeri yardımına bir kar ılık olarak
abartılı hediyeler sunduğu Zabid Pa ası’na teslim etti. Bununla birlikte, daha sonraları
Đmam Ahmed’in oğlu Voyna Dega Sava ı’nın neticesinde tutsak edildi ve Đmparator
49
1557-1559 arasındaki seferde Özdemir Pa a Massava, Arkiko ve Debarva’yı ele geçirdi ve
Etiyopya’nın iç bölgelerine nüfuz etti. Özdemir Pa a’nın 1560 yılında ölümü Osmanlı’nın
duraksamasına yol açmı ve sonuçta bazı bölgelerin kaybına sebebiyet vermi olsa da, Kızıl
Deniz’le Etiyopya kara kesimi arasındaki bölge Osmanlı yönetimi altında kalmı tır.Bkz.
EMAKA.1270;Orhonlu,1996:43-47.
60
Galavdevos, bu tutsağı karde i Minas’ı kurtarmak adına takas etti. Pankhurst’ın50“Etiyopya
Kraliyet Vakayinamesi’ne” göre: “Kraliyet ailesi yeniden birbirine kavu tuğunda, uzun
süreli kutlamalar yapıldı”51( Pankhurst ,1967:72).
Đmparator Minas’ın tahta geçtikten sonra yaptığı ilk icraatlarda biri, e i Đmparatoriçe Silus
Hayle’nin (diğer ismiyle Admas Mogasa’nın) annesi Đmparatoriçe Seble Vongel’den önde
geldiğini deklare etmek oldu. Bu, Seble Vongel’i Đmparatorluğun ana bile enlerinden biri
olmaktan azletti. Vefat etmi imparatorun dul e i olan Kraliçe, Đmam Ahmed’e kar ı
yapılan sava lardaki zorluklarla mücadelesinden ötürü oldukça popüler bir kadındı ve aldığı
bu karardan ötürü yeni Đmparator nankör olarak addedildi(Girma Beshah and Merid Wolde
Aregay,1964:53-63).
Đmparator Minas, Etiyopya Ortodoks Kilisesi’ni Roma Katolik inancına eklemleme
uğra ında olan Cizvit misyonerleriyle sıkıntılı bir ili ki içerisindeydi. Oysa ağabeyi
Đmparator Galavdevos Portekizlileri diplomatik ve dini tartı malarda teskin etmeyi
ba armı , onlara kendi dini önderlerini (ilki “düzenbaz” Joao Bermudez, sonraki Andre
d’Oviedo olmak üzere) atayabilme gibi haklar tanımı tır.Đmparator Minas, Katolikliğe
geçmedikleri takdirde, Etiyopyalıların Portekiz Kilisesi’nin din propagandalarında ve
toplantılarında
yer
almalarını
yasakladı(Girma
Beshah
and
Merid
Wolde
Aregay,a.g.e.;Dombowski,1985:22).Bu durum,Bahır Nega Yishak’ın Đmparator Minas’a
kar ı ayaklanmasıyla daha da kötüle ti. Đmparator Minas, özellikle Bahır Nega Yishak’ı
50
Profesör Richard Pankhurst bilgili ve üretken bir yazardır. Etiyopyanist Đngiliz tarihçi günümüze
dek 22 kitabın yazarlığını, 17 kitabın editörlüğünü yapmasının yanında, dünyanın çe itli akademik
yayınlarında ve gazete ve dergilerinde yer alan 400 akademik makale kaleme almı tır.
51
“Etiyopya Kraliyet Vakayinamesi” ba lıklı önemli eser, Profesör Richard Pankhurst tarafından
yayına hazırlanmı ve derlenmi tir. Diğerleri dı ında, eserin içerisinde sırasıyla Amda Ziyon (13141344), Zara Yaıkob (1434-1468), Baıda Mariyam (1468-1478), Lıbne Dıngıl (1508-1540),
Galavdevos (1540-1559), Serse Dıngıl (1563-1632), Susenyos (1607-1632), I. Yohannıs (16671682), I. Iyasu (1682-1706), Bakaffa (1721-1730), II. Iyasu (1730-1755), I. Iyoas (1755-1769),
Zemene Mesafınt ya da Prensler Dönemi (1769-1855), II. Tevodros (1855-1868), IV. Yohannıs
(1871-1889) ve II. Mınılik’in vakayinameleri bulunur. Yukarıdaki kronolojinin önemine rağmen
eser, 1632’den sonra tahta çıkan ve günümüzde de tarihi Gonder ehrinde ayakta duran ünlü
kalelerin onarımını yaptıran Susenyos’un oğlu Fasil, ya da diğer ismiyle, Fasiladas’ı göz ardı
etmi tir. Daha sonra da göreceğimiz gibi, Fasiledes Osmanlı gibi Müslüman güçleriyle iyi ili kiler
kurma giri imine giren ender imparatorlardan biridir.
61
güçten dü ürmekle uğra ıyordu.1559’un sonlarına doğru, Đmparator Minas Bahır Nega
Yishak’ı görevinden alıkoydu ve yerine, Tıgray ve Bahır Mıdır52’in valisi olarak, kendi
yanda ını atadı. Bahır Nega Yishak Tiıgray’ya firar etmekte ba arılı oldu ve 1560’ın
sonuna doğru burada müttefikleriyle birlikte Đmparator Minas’ın yeğeni Tezkare Qal’ı
“Kralların Kralı” olarak ilan etti. Daha önceleri, Đmparator Minas’ın Katolikliğe kar ı
tavrına içerleyen Tıgray’daki Cizvitler ve Portekizliler, Goa’daki Portekizli yöneticilere
eski dostlarına yardım etmeleri talebinde bulunmu lardı. Bu geli melerden kaygı duyan
Đmparator Minas, çarçabuk Bahır Nega Yishak’a kar ı taarruza geçti ve sonuçta Tezkare
Qal’ı tutsak etti. Tezkare Qal Limalimo Dağı’nın uçurumlarından ölüme yollandı.1562’nin
ba larında Portekiz yardımlarından umudunu kesen Bahır Nega Yishak, Osmanlı’yla
ittifak kurdu.Yardımın kar ılığında, tüm kıyı bölgesinden feragat edilecekti ve Türkler de
bu anla mayı kabul etti(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:53-61).
Bu anla manın bir diğer tarafı, Bahır Nega Yishak’ın gizlice Maygoga’ya yerle melerine
izin verdiği Portekiz misyonerllerdi. Bu sebepten ötürü, kendi kendini izole eden
Đmaparator Minas’a ülkenin tüm kuzeyi nefret duyuyordu. Ardından, bir Osmanlı
komutanıyla,Bahır Nega Yishak Bahır Mıdır ve Tıgray’ya girerek Tezkare Qal’ın karde i
Fasiladas’ı
“Đmparator”
olarak
taçlandırdı.(Girma
Beshah
and
Merid
Wolde
Aregay,a.g.e,61-63).Tüm bunlar sırasında, Portekizli rahipler Đmparator’un yozla tığı ve
sarayının ve kendisinin bir Hıristiyan olarak kusurlu olduğu vaazlarını vermeye ba ladılar.
Bahır Nega Yishak’a ve rakip davacılara duydukları sempatiyi de gizlemiyorlardı. Bunları
öğrenen Đmparator Minas, Etiyopya’daki Portekizli Roma Katolik Piskoposu Andreas
Oviedo’yu huzuruna çağırdı ve vaaz vermeyi kesmesini emretti(Cohen,2009:20-23).
Piskopos hiddetle buna kar ı çıktı ve görünü e bakılırsa, Đmparator Minas da sinirle rahibin
yakasına sarıldı. Ancak, sarayda hazır bulunan birkaç soylu aralarına girdi ve Oviedo da ev
hapsine mahkum edildi. Đmaparator Minas, o dönemde sıkça vaki olan, Portekizlilerin
Etiyopyalı kadınlarla evlenmesine yasak getirdi.(Pankurst:1967:153).Oviedo, Đmparator
Minas’ın emrini hiçe saymakla suçlandı. Bir süre sonra, Đmaparator Minas Oviedo’yu
52
Bahır Mıdır-bügünkü Eritre’nin bir parçası.
62
tekrar huzuruna çağırdı ve ondan ihanetinin sebebini açıklamasını emretti. Bunun yerine,
Oviedo yakasını sıyırdı ve Đmparator’dan yeniden kendisine saldırmasını ya da boynunu
vurmasını talep etti. Aktarımlara göre, Đmparator eline bir kılıç geçirdi ve Oviedo’nun
talebini yerine getirmek üzereydi ki, Đmparatoriçe ve birkaç soylu araya girdi ve onun
hayatını
kurtardı(Pankurst,a.g.e.,154).Bunun
ardından,
mahkumiyetlerinden firar ettiler ve soluğu Bahır Nega
Katolik
rahipler
Yishak ve davacı Fasiledes’in
yanında aldılar.Bu nedenle, Đmparator Minas kuzeye yöneldi ve Bahır Nega Yishak’ın
güçlerini
kılıçtan
geçirdi;
ancak
bir
kez
daha
firar
eden
Katolik
rahipleri
yakalayamadı53(Pankurst,a.g.e.,Dombrowski,1985:22).Bu ko ullar,Osmanlı’ya Đmaparator
Minas’ın döneminde Etiyopya’nın dı dünyayla olan tüm bağlantılarını kesme imkânını
verdi.Đmparator Minas’ı Trent Kurulu’na bir heyet göndermeye çağıran ve teslimatı
Vatikan’ın Portekiz büyükelçisi Francisco Tavora’ya emanet edilen Papa IV. Pius’un
(1559-65)
mektubunun,Etiyopya’ya
asla
ula maması
bu
duruma
delil
olarak
54
gösterilebilr (Dombrowski,a.g.e.,23).
Đmparator Minas’ı kuzey’deki Osmanlı ve Etiyopyalı du manlara kar ı sava mak için
yeterli zamanı yoktu.Zira bir
eva bölgesi olan Doba’daki Oromoların ayaklanmalarını
bastırmak için vakit kaybetmeden güneye dönmesi gerekiyordu. Bu seferi sırasında,
Đmparator Minas sıtma hastalığına yakalandı ve yalnızca dört yıllık bir saltanatın ardından,
1563’te öldü(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:53-63).
Kraliçe Anne’nin te vikleriyle, çoğunlukla Amharalardan olu an Đmparator Minas’ın
ordusunun komutanları Minas’ın küçük oğlu Serse Dıngıl’i(1563-1597) babasının ardılı
olarak seçti. Bu, açıkça yeni bir niyabet olu turma giri imiydi ve Serese Dıngıl, kendi
53
Sonraki olaylar farklı kaynaklarda farklı ekillerde ifade edildi. Bir çatı ma daha oldu ve bir
kaynağa göre, Minas muzafferdi ancak aniden eva’ya geriledi; bir diğer kaynağa göreyse
mağluptu.Tüm kayıtlarda, bir süre sonra öldüğünde Cizvitler, ya kendi iradeleriyle sığınma
amacıyla, ya da Minas’ın ölümünün ardından tutuklanarak, Bahır Nega Yishak’ın kampında
bulunuyorlardı. Bkz.Jones and Monroe,79-81.
54
Đmparator Minas’ın Roma’ya bir Katolik olarak davet edilmesi, Papa ve danı manlarında
Etiyopya’daki durumla ilgili yeterli bilginin olmadığını gösterir.
63
akrabaları da dahil tüm tımar sahiplerinin ayaklanmalarıyla kar ı kar ıya geldi. ans eseri,
dü manları genç kralın yeteneklerini küçümsediler ve açıkçası, kralı ciddiye almak için
kendi içlerinde fazla dağınıktılar.Kendi adayını tahta geçirebileceğini dü ünen Bahır Nega
Yishak, platodaki Türklerin yardımını aradı. Ancak Amhara aristokrasisi, tahtta bir Tıgray
etkisi olu masından kaygılanarak Bahır Nega Yishak’la birlik kurmaktan geri durdu.
Ülkenin güçlü toprak ağaları güç için önlem alırken Đmparator Serse Dıngıl yerini
sağlamla tırdı ve sonuçta, 1567’de Bahır Nega Yishak ihtiyatla kraliyet kampına giderek
krala
bağlılığını
sundu(Girma
Beshah
and
Merid
Wolde
Aregay,1964:53-63;
Pankhurst,1967:61-73).
1567 yılı Habe Eyaleti için de önem arz ediyordu. Orhonlu’ya gore 1567’den sonra,
ardı ık olarak Beylerbeyleri Hüseyin Pa a, Đskender Pa a’nın oğlu Ahmet Pa a, Rıdvan
Pa a
ve
Süleyman
Pa a’ların
yönetiminde
eyalet
bir
istrikrar
dönemine
girdi(Orhonlu,1996:83).Aynı zamanda, Yemen’de Osmanlı’ya kar ı Đmam Mutahhar’ın
ba ını çektiği bir ayaklanma da söz konusuydu. Orhonlu, doğru bir ekilde 1569-1570
yıllarında Yemen’deki Đmam Mutahhar’ın ayaklanması, Etiyopya’da konu lanmı belirli
sayıdaki askeri gücün Yemen’deki Osmanlı gücüne takviye etmek üzere kaydırılmasına ve
Etiyopya’daki Osmanlı giri imlerinde bir duraklamaya neden oldu(Orhonlu,a.g.e.,52-53).
Yemen’i “sükunete kavu turmadaki” ba arısından sonra, Osmanlı ordusu Etiyopya
kıyılarındaki kuvvetlerini güçlendirdi ve 1572’nin ba larında Etiyopya’ya kar ı taarruz
gücünü yenilemeyi ba ardı. Türkler Bahır Nega Yishak tarafından kıyı eridine geri
gönderildi; ancak sonraki yıllarda, Bahır Mıdır ve Tıgray ba arıyla Osmanlı ve Oromo
güçleri tarafından zapt edildi. Kraldan isteklerine kar ılık bulmayan Bahır Nega Yıshak,
kasıtlı ekilde kaderine terk edildiğini dü ündü. Bahır Nega Yishak, 1578’de OsmanlıEtiyopya Sava ı’na yol açacak olan, Habe Beylerbeyi Đskender Pa a-oğlu Ahmed Pa a’yla
ittifak kurdu. Đtalyan tarihçi Conti Rossini tarafından açıklandığı gibi, 13 Kasım 1578’de
Entıço’da ilk yenilgisini alan Bahır Nega Yishak ve Ahmet Pa a, Aralık ayında da Adi
64
Qoro Sava ı’nda55bozguna uğradı ve hayatlarını kaybetti. (Orhonlu,a.g.e.,60;Conti
Rossini,1922 II:634-636).56
Kısa süreli bir barı döneminin ardından, 1588’de Osmanlı bir kez daha Debarva’ya
saldırdı; ancak bu sefer Đmparator Serse Dıngıl’in ordusu tarafından kolaylıkla geri
püskürtüldü. Bu yüzden,Đmparator Serse Dıngıl’in 1578 zaferi, kıyıdaki Müslüman güçlerin
XIX.yüzyıl’da bir kez daha Hıristiyan Etiyopya’nın mevcudiyetini tehdit etmesine dek,
Etiyopya’yı fethetmek adına son ciddi Osmanlı giri imini hüsrana uğrattı diyebiliriz.57 Aynı
zamanda 1578’e kadar
var olan Etiyopya-Osmanlı ili kileri sava ve çatı ma ekilde
55
Aslında Adi Qoro olarak bilinen bu sava ının tarihi Etiyopya ve Osmanlı kaynaklarında farkılı
ekilde yer almı tır. “Addı Qarro(Debra Qarro) sava ının tarihi muhtelif eser ve kaynaklarda farklı
kaydedilmi tir.J.S.Trimingham 1578 de olduğunu kaydederken Sersa Dıngıl in tarihinde 1580 de
olduğu kaydedilmi tir.Seyyid Lokman 987 Muharreminde (1579) da olduğunu belirtiyor.C. Conti
Rossini ise 1578 de olduğu hem fikrindedir.Resmi belgelerde sava ancak 17 Aralık 1579 tarihli
olanında Ahmed Pa a nın ehadeti dolayısıyla zikredilmektedir. Biz Omanlı belgelerinin ı ığı
altında sava ın 1579 cereyan ettiğini beyan ederken Ahmed Pa a nın kahramanca ehadetini
takdirden kendimizi alamıyoruz.”Bkz.Orhonlu,1996:60;Ek,nu.3,4.
56
Orhonlu,Adi Qoro Sava ı,Ahmed Pa anın ölümü ve diğer Osmanlı ehitler hakkında bize unları
anlatıyor:
“Bu sırada Ye hak[Bahır Nega Yishak] yanında 30 kadar Türk süvarisi olduğu halde sava
alanında ilerlerken karı ıklıktan esas birliklerden ayrı dü mü ve dü man eline geçmi ti; hareket
tarzı bakımından eski çağlardaki me hur Atinalı kumandan Alikibiades gibi davranan Habe istan ın
Alikibaidesi olan Ye hak ın kafasını kesmek suretiyle katlettiler. Osmanlı süvarilerinin etrafıda
sarıldı ve bir kısmı mücadele sonunda ehid oldu. Habe kayıtlarına göre bu arada Habe istan
beylerbeyi de ehid oldu.Oysa ki bu doğru değildir çünkü katledilmi olan Ye hak ın yanındaki 30
ki ilik süvarilerin ba ı olan ağadır. Yani Ahmed pa anın fiilen karı tığı sava daha sonra oldu
.Melik Sagad yapılan çarpı mada galip gelip Türk ordugahına girdi. Osmanlı askerleri ba ında fiilen
çarpı an Ahmed Pa a Addı Qarro(Debra Qarro) daki sava a kendisi için hiç de müsait olmayanasker sayısı ,silah ,teçhizat- artlar altında katılmı ve elinden geleni yapmı ,hatta ölüm derecesinde
yaralanarak dü manı mü kül duruma dü ürmü tür.Ölüm derecesinde yaralandığı için askerleri
kontrol edememi ve onun o durumda olması askerler arasında karı ıklık yarattığı için mukadder
yenilgi vuku bulmu tur.Habe kaynakları onun sava alanında katledildiğinde mütefiktirler. Yalnız
sava ırken aldığı yara ile sonradan mı yoksa çarpı ma sırasında mı ehid olduğu kesin değildir. Bir
belgeye göre onunla birlikte 500 askerde ehid olmu tur. Bu miktarın bir kısmı da o civardan
derlenmi yerli eyalet askeridir. Sava ta eyaletin ileri gelenlerinden en seçme sava çılar ehit
olmu tur.Mesela Arkiko Sancak Beyi Numan,Habe Yeniçerileri Ağası, Yemienliyen Ağası,
Gönülleyen Ağası, Cebeciler Ağası gibi seçme ki ilerin ehid olduğu tesbit olmu tur.Eyaletten
meslekten asker olarak iki ağa ile birlikte 70 ki i ehit olmu tur.”Bkz. Orhonlu,1996:59-60.
57
Đmparator Serse Dıngıl’ın zaferi, ayrıca Tıgray soylu sınıfının bağımsızlık, ya da en azından
özerklik umutlarına da, geçici bir süre de olsa, bir son verdi.
65
sürüyordu.Fakat 1578 sonrası bu sava ve çatı ma ortamının yerini barı ortamı aldı ve
Etiyopya
Osmanlı
arasında
dostluk
ili kilerin
var
oldğunu
söylebiliriz(Wallis
Budge,1928:368-69).Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse Đmparator Serse Dıngıl’ın
Etiyopya iç sava ında Türk askerleri kullanmasını göstererek açıklayabiliriz.Orhonlu ise bu
durumu u ekilde anlatıyor:
”Habe meliki olan Sartsa Dengel’in son zamanlarında onunla Habe eyâleti
beylerbeyleri arasında diplomatic bir münasebetin teessüs ettiği görülmektedir.Daha
evvel böyle bir ili ki olup olmadığı tespit edilemiyor.Bu münasebetin hiç olmazsa
Mustafa Pa a’nın beylerbeyliği zamanında kurulduğu muhakkaktır...Sartsa
Dengel’in ülkesinin ba ka yerlerinde yaptığı iç sava larda bazı Türk askerlerini altın
kar ılığında kendi hizmetinde kullanmasıdır.Meselâ,Semen bölgesine yaptığı ve
kendi kuvvetleri ile ba aramıyacağı harekât,ate li silâhları kullanan Osmanlı
askerlerini davet ettiği anla ılıyor.Bunun için üfesiz Habe beylerbeyinin de onayı
icab ettiğinden ona müracaat ettiği daha doğru bir ihtimalıdir.Đmparator Sartsa
Dengel 1587 de Semen bölgesinde isyanı bastırmak için yaptığı seferde bir ağa
emrinde 30 kadar Türkü de yanına almı tı;bunlar ate li silâh -tüfek-kullandıkları
gibi ip merdivenle kaleye çıkmada mahir idiler.Bu seferde emrindeki paralı Türk
askerleri asilerin yenilmesinde ve elba ı olanın karagâhını basarak 50-60 ki ilik
maiyeti ile ele geçirilmesinde büyük rol oynadılar”(Orhonlu,1996:65-66).
Đmparator Serse Dıngıl ve Habe beylerbeyi arasındaki nispeten barı çıl ve dostane
ili kiler, Etiyopya kaynaklarına göre 1590’da,(Pankurst,1967:88)Osmanlı kaynaklarına
göreyse 1589’da sona erdi. Etiyopya Đmparatoru ve Habe beylerbeyi arasındaki dostluk
döneminin ne zaman ve ne sebeple sona erdiğine ili kin Orhonlu, “1589 da Habe
beylerbeyi ile Habe meliki arasındaki dostluk devrinin sona erdiği görülmektedir. Bunda
Habe melikinin askerini toplu halde tutmasının Mustafa Pa a’yı ku ku içinde bırakmasının
rolü olmu tur” ifadelerini kullanmı tır(Orhonlu,a.g.e., 66).
Bir Etiyopya “kısa vakayinamesine” göre, 27’inci saltanat yılında (1590) Đmparator Serse
Dıngıl “Dahono (Arkiko)’ya” doğru ilerledi ve “Türk” Basha(Pa a) Kadaward’la58 bir
58
Kadaward, bazı Etiyopya kaynaklarında 1590 yılında Đmparator Serse Dıngıl’e kar ı sava mı
Osmanlı beylerbeyine verilen isimdir. Büyük ihtimalle, Özdemir Pa a’dan sonra XII.Habe
Eyalet’nin beylerbeyi olan Hüdaverdi Pa a’nın isminin yanlı bir kullanımıdır. Hüdaverdi Pa a’nın
ardından görevini Temmuz 1593’te veya 24 Mart 1594’te Ali Pa a devralmı tır. XVI.yüzyılın
sonlarında Habe Eyalet’inin izine rastlanabilen son beylerbeyi Đbrahim Pa a’dır. Ne Etiyopya, ne
de Osmanlı kaynaklarında bu iki pa anın döneminde Habe eyaleti ve Etiyopya liderleri arasında
ili kilerin ya da çatı maların olduğuna rastlamayız. Orhonlu bu konu hakkında unları söylemi tir:
“Bu iki zat zamanında Habe meliki ile her hangi bir çatı ma veya münasebet olduğuna dair elde
bilgi mevcut değildir.”Bkz.Orhonlu,1996:68.
66
sava a girdi. Vakayinamede bunların ardından, pa anın Abetto Yona’el,
Ate’nin(Đmparator’un) Oğlu’nun kılıcıyla öldürüldüğü yazar. Benzer bir bilgiye de
Bruce’da rastlarız: Tek fark, öldüren ki inin Etiyopyalı subay Robel’in
olmasıdır(Bruce,III,1805:167).
Ne Osmanlı kaynakları, ne de aslında Đmparator Serse Dıngıl’ın resmi kraliyet
vakayinamesi Kadaward’ın öldürüldüğüne onay verir. Esasında, vakayinamenin son
bölümünden Đmparator Serse Dıngıl’ın 27’inci saltanat yılında Müslüman bölgesinin
kuzeyindeki beylerbeyinin bölgesinde geçen sava ın ba langıcında Dabarva’nın kısa süreli
bir Türk istilasına uğradığını ve Bahır Nega Daragot üzerinden Dahono(Arkiko)’den
Türklerin sürpriz bir saldırı düzenlediklerini öğreniriz(Perruchon,1896 :273-278).
Osmanlı güçlerinin ilk çarpı malarda yenilgi almalarının yanı sıra, iki Türk komutanını
öldüren Bahır Nega Akabe Mikael’in cesareti de göze çarpmaktaydı. Đsminden
bahsedilmeyen Pa a askerlerinin bir bölümüyle Dohono(Arkiko)’daki kaleye geri çekilmi ,
ancak kale Đmparator Serse Dıngıl’ın saldırılarına direnememi ve Pa a çatı malarda
yaralanmı tır.Geri kalan Türklerse deniz yoluyla Massava’ya gitmi lerdir(Wallis Budge,
1928:370 ).
Đmparator
Serse Dıngıl Türklere yardım ve yataklık yapanları cezalandırdı. Bunların
arasında, herhalde Türk destek kuvvetlerinin desteğiyle karma ayı körükleyen yerel
Müslüman Emiri eyh Ali Garad da vardı. Đmparatorun tebaasına mensup olsa da, eyh Ali
Garad Đmparator Serse Dıngıl’ın değil, Türklerin yanında yer aldı. Muzaffer Đmparator
Serse Dıngıl, Asmara’nın yakınlarındaki bir köy olan Darfo’da onun ifadesini aldı ve ba ını
vurdurdu(Wallis Budge, a.g.e.,371).Hammassien civarındaki bölge Etiyopyalı askerler
tarafından yağmalandı. Bahır Nega
olarak atanan ve Türkler tarafından asker ve
mühimmat yardımı alan Hammassienli bir köylü olan Yishak Volde Ezum (Vadd Ezum) da
Đmparator
Serse
Dıngıl
tarafından
yakalandı
ve
idam
edildi(Budge,
1928:370).Vakayinameye göre, mağlup pa a Đmparator Serse Dıngıla’a bir teslimiyet
mektubu ve çok sayıda hediyeler gönderdi(Perruchon, 1896 :273-278).
Bununla birlikte, Osmanlı kaynakları mağlup tarafın Đmparator Serse Dıngıl olduğunu ve
askerlerinin de bir bölümünün öldürüldüğünü ya da tutsak edildiğini yazıyordu. Osmanlı
kaynakları hakkında Orhonlu, “…Melik Sartsa Dengel mağlup edildiği gibi adamlarının
bir kısmı katledilmi , bir kısmı da esir edilmi tir.Hatta Hüdaverdi Pa a’ya gösterdiği
67
yararlıktan dolayı kılıç ve kaftan ile birlikte iltifatkar bir de hüküm gönderilmi tir.”
ifadelerine ba vurmu tur(Orhonlu,1996:68).
Fakat tüm kaynaklarımın aynı fikri payla tıkları gibi,kısa süren bu dostluğa ve Serse
Dıngıl’in Osmanlı’ya kar ı pe pe e aldığı zaferlere rağmen, Etiyopya karaya kıstırılmı bir
ülke olmayı sürdürdü. Tüm sorunlarıyla birlikte, Osmanlı’nın zayıf Habe Eyaleti varlığını
devam ettirdi. Orhonlu’ya göre ,Kuzey Afrika, Yemen, Bahreyn ve Lasha’daki Osmanlı
egemenliği gibi, Osmanlılar, Osmanlı varlığı ve garnizonunun bulunduğu limanlar dı ında
“etkili, uzun süreli” bir hükme sahip değildi. Hüküm kıyı eridindeki ana noktalarla
kısıtlıydı ve sürekli gerginlik ve dü manlıklar bölgelerin de genellikle yakınlardaki Mısır ve
Yemen
eyaletlerindeki
askerler
tarafından
sürekli
kuvvetlendirilmesini
gerektiriyordu(Orhonlu,1996:53-55).
Ayrıca, Selman Reis’in vaatlerine rağmen, Habe Osmanlılar için fazla bir gelir getirmedi;
bir bakımdan baharat ticaretinin pek karlı olmamasından, ama asıl sebep olarak zengin iç
bölgelerin elde edilememi olmasından ve Osmanlıların yalnızca kuru ve sıcak kıyılara
sahip olmasından dolayı.Yemen’de Đstanbul’a vergi olarak göndermekten daha fazla idame
masraflarını kar ılama gelirleri ortaya çıktğından, ve Habe ’te gelirin yalnızca zirai vergi
olarak geldiğini dü ünürsek (ancak yalnızca bir beylerbeyi maa ı kadar), eyalet büyük
ihtimalle oldukça kazançsızdı(Özbaran, 1994:35).59Orhonlu’nun Habe eyaleti ile ilgili ana
Osmanlı kaynakları XVI.yüzyıl’ın üçüncü çeyreğine aittir ve çoğunlukla Ruus Defterleri ve
Mühimme Defterleri’ndendir. Orhonlu’nun değerli kaynaklarına bakacak olursak, Habe
Eyaleti’nin genel durumuyla ilgili önemli bilgiler edinebiliriz:
“Habe eyaletini te kil eden toprakların geni olması nisbetinde,eyalette kontrol ve
bağlantıyı temin eden kuvvetlerin az olması buranın devamlı olarak takviye
edilmesini icap ettiriyordu.Habe kırallığı ile daimi denebilecek bir sava durumu
59
Habe ,XVI.yüz yıl1 i galleriyle birlikte,Avrupa ve Anadolu’da fethedilen yerlerde uygulanan
tımar sistemine dahil değildi.Bundan ziyade, “vergilerin merkez için toplandığı ve yerel
harcamaların dü üldükten sonra merkezi hazineye aktarıldığı” salyaneli eyaletiydi.Eyaletin
kuraklığından dolayı, zirai anlamda küçük miktar vergiler toplandı; en büyük gelir ise iltizam yolu
ile Sudan’daki Massava, Beylül ve Savakin’den gelen mallar üzerinden toplanan gümrük vergileri
idi.Bireylerin vergi toplamasına izin veriliyordu, ancak kar ılık olarak Sultan’a her yıl belirli bir
miktar gönderilmesi gerekiyordu.Bkz.Orhonlu,1996:98;100.
68
bu takviyeyi devamlı bir ekle sokuyordu.Eyaletin yeter malı gelir olmaması burada
görev yapan memur ve askerlerin maa larının ba ka eyaletlerden-Mısır’dan
gönderilmesi eklinde bir nizama bağlanmı tı;fakat her zaman maa ların zamanında
verilmemesi mahzuru eyelet idaresi için büyük bir zaaf te kil etmekte idi.Bu
eyaletteki görevlilerin,görevlerini yapmakta isteksizlik göstermeleri gibi
küçümsenemiyecek bir mahzur meydana getirmekte idi”(Orhonlu,1996:93).
Bu yüzden,Kızıldeniz’i yönetmede önemli bir nokta olsa da,Habe Eyaleti Akdeniz’den
veya doğu sınırındaki Safeveriler’den daha önemli değildi.Özdemir Pa a’nın ölümünün
ardından,pek
çok
seferler
ba arıya
ula mamı tır
ve
1569-70’deki
Yemen
ayaklanması,Habe ’in önemini azaltmı tır.Arazilerini geni letmenin zorlukları ve ba arılar
dan edinilen minimum kazançlar ile,1591’de Habe Balawların soyundan gelen, yerel
nüfuza sahip Beca60 Nâib’in yetkisine veya vekaletine bırakılmı tır ve Osmanlı’ya yıllık
vergi aktırımıyla Massava’daki küçük Osmanlı garnizonu,kazanç olarak kalmı tır.61
(Pankhurst,1982:70;Özbaran,1994:87).
Đç sorunları ne olursa olsun, Habe Eyaleti Etiyopya’nın denize ula ımı konusunda kronik
bir ba
ağrısı olmayı sürdürdü.Osmanlı tehlikesini bastıran Đmparator Serse Dıngıl,
Portekizlilere de ikinci bir ans verdi. Özellikle d’Oviedo’nun 30 Haziran 1577’deki
ölümünün ve Portekiz hükümetinin 1580’de Etiyopya içi lerine karı mama politikasını
uygulamaya koymasının ardından Portekizliler, “Galvdevos döneminde elde ettikleri pek
çok ayrıcalıklarını yeniden kazandı ve Đmparatorluk ordusundaki mevkilerine yeniden
getirildi”.(Girma
Beshah
and
Merid
Wolde
Aregay,1964:68;Dombrowski,1985:25).Ba langıçta, Portekiz hükümetiyle herhangi bir
askeri ittifak kurmak yerine Cizvit Misyonerleri’ne misyoner sevkiyatı için açık kapı
arandı. Bu yüzden, 1588’den sonar çok sayıda Cizvit Misyoneri Etiyopya’ya girmeyi
60
Beca,Kuzey Afrika
Burstein,1998:167.
61
ve
Afrika
Boynuzu’nda
yerle ik
olan
bir
etnik
gruptur.Bkz.
Bu noktada, bilinen kaynaklar bize Osmanlı’nın güçlerini nâiblere nasıl aktardıklarını gücün
veraseti ve ilk nâibin atanması konularında açık bir bilgi vermiyor. Ba vurduğum ba at Osmanlı
kaynağı olan Orhonlu’nun eserinde, isimleri kar ımıza yalnızca dört kez(s.134,137,138,147) çıkan
nâibler hakkında sağlam bilgiler mevcut değildir. Resmi ya da gayri resmi güç deği iminin nasıl
ya andığı da bilinmiyor. Açık olmasa da, belirli ölçüde zaman içerisinde kademe kademe olu an
güç deği imlerinden köken bulduğunu söyleyebiliriz.Nâibler üzerine yapılan en kapsamlı analizler
ve onların Osmanlı ve Arap dünyasıyla olan ili kileri için, bkz.Miran,2007.
69
ba ardı. Fakat bu misyonerlerin geli i Kızıl Deniz Bölgesi’ndeki Osmanlı yöneticileri
tarafından kösteklendi ya da önlendi.Örnek olarak, Pedro Paiz ve Antonio de Montserrate
Osmanlı yöneticileri tarafından tutsak edilip 1595’te fidye kar ılığı salıverilirken, aynı yıl
bir ba ka Cizvit Misyoneri Abraham de Georgis de Türk garnizonunun albayı tarafından
Massava’da idam edildi62(Dombrowski,1985:25).
Đmparator Serse Dıngıl, Kızıldeniz Bölgesi’nde Osmanlı nâibiyle herhangi bir büyük
mücadeleye girmeden, 1597’de hayatını kaybetti.Đmparator Serse Dıngıl’ın ölümü,
Etiyopya Đmparatorluğu’nda anar inin ve güç rekabetlerinin hüküm sürdüğü bir dönemi
ba lattı. Ardılları olan Đmparator Yaıkob ve Đmparator Zadıngl, zayıf olmalarının yanında iç
karı ıklıklarla me gullerdi ve bu sebeplerden ötürü Etiyopya’nın denize ula ımı konusuna
önem atfetmediler63(Huntingford,1989:149).
Önceden de bahsedildiği gibi,XVI.yüzyıl ’ın son on yılından itibaren Osmanlı’nın Habe
Eyaleti gerileme dönemine girdi. Bu yüzden Etiyopya Đmparatorluğu ve Habe
62
Etiyopya hükümetinin Cizvit misyonerlerine kar ı olan bu olumlu politikalarına rağmen
Kızıldenizdeki Osmanlı Türkleri yüzünden Cizvitlerin Etiyopya’daki faliyetleri ve nüfusları
azalmı tır.Fremona’daki(May Goga’daki) Cizvitler birer birer öldü ve misyon sonunda tüm
papazlarından yoksun kaldı. Hindistan’daki Cizvit Toplumu görevi ele almak için heyecanlıydılar;
ancak zorluklar ba a çıkılamaz hale gelmi ti, zira Massava’daki Türkler dikkatli bir bekçilik
yapıyorlardı ve ülkeye hiç bir papazın girmesine izin vermiyorlardı. 1595’te, bir Arap olduğu için
üphe duyulmaması umit edilen, Maruni bir papaz gönderildi, ancak ihanete uğradı. Bir sonraki yıl,
Hintli bir Hıristiyan olan Malchior de Sylva’nın ansı yaver gitti. 1603’te bir Đspanyol olan Peter
Paez onu takip etti. Paez Etiyopya’ya varmak istedi; ancak yolda kimliği tespit edildi ve Yemen’de
yedi yıl boyunca mahpus oldu. Ancak, umutsuzluğa dü medi. Hindistan’daki bir Portekiz i hanı
olan Diu’ya yerle ti ve kendini bir Ermeni olarak tanıttı. Burada, Diu’ya ticaret için sık ziyaretler
düzenleyen Suakin’in pa asının ağabeyi olan bir Türk’le dostça bir ili ki kurdu. Paez ona,
anayurduna dönmek istediğini, ancak yolda Türkler tarafından yakalnmaktan ve kölele tirilmekten
korktuğunu söyledi. Ağabey ona hemen, onu Kudüs’e kadar sağ salim götürebileceğini söyledi.
Ardından Paez ona sürekli Massava’da durmak istediğini, zira orada Etiyopya’da ölmü dostlarının
mallarını almak istediğini söylemeye ba ladı. Bunun üzerine ağabey ona bunun uygun olabileceğini
ve ülke içine bir seyahat düzenleyebileceğini iletti. Paez’in planı ba arıyla icra olundu ve gerektiği
gibi Fremona’ya vardı.Bkz.Tellez,1710:133-135.
63
Đmparator Yaıkob Etiyopya’yı 1597-1603 yılları arasında yönetti. Ardından tahtından edildi ve
yerini Đmparator Zadıngl’e bırakmak zorunda kaldı.Đmparator Zadıngıl de çok geçmeden mevkisini
yitirdi ve Yaıkob bir kez daha Etiyopya Đmparatoru olarak tahta çıktı ve 1606’daki ölümüne kadar
orada kaldı.Đmparator Yaıkob ve kuzeni olan Đmparator Zadıngıl hakkında bkz.Wallis Budge,1928:
375–383.
70
Eyaleti,XVII.yüzyıl’a birbirleriyle çatı mak yerine iç sorunlarına gömülmeyi tercih eden iki
zayıf kom u olarak girdi. Sonuç olarak, XVII.yüzyıl’ın ilk yıllarında iki güç arasında kayda
değer bir çatı maya rastlanmadı.
Đmparator Susenyos’un 1Etiyopya tahtına yükselmesiyle birlikte Etiyopya-Osmanlı
ili kileri yeni bir döneme girdi.Đmparator Susenyos’un dönemi(1606–1632), en çok Roma
Katolik Hıristiyanlığının devletin resmi dini olması dolayısıyla bilinir. Pedro Paez’in
baskılarından ve Susenyos’un döneminde birle ik olan Portekiz ve Đspanya’dan alınacak
askeri yardım ümitlerinden ötürü Đmparator Katolikliğe ilgi gösterdi( Bruce,III,1805:287).
Dombrowski, Đmparator Susenyos’un Mart 1622’de resmi ekilde Katolikliğe geçmesinin
ardından, Massava’dan Etiyopya’ya düzenli Cizvit akınlarının da ula mayı ba ladığını
söyler. Ancak, Đmparator Susenyos’un Massava’ya yönelik hattı açması zahmetsiz olmadı.
Birkaç sefer Đmparator, Savakin’in Pa asına ve uyruğu Massava’nın vali muavinine, eğer
Portekizlilere geçi izni tanımazlarsa tüccarlarına, Massava adasının (ve limanlarının)
bağımlı olduğu kendi kıyılarından ürün tedarik etmeleri iznini tanımayacağını söylemek
zorunda kaldı. Massava’daki Türk valilerin ve havalisinin hinterlanda olan bağımlılıklarını
kıyıyı ku atıp kırsal bölgeleri talan ederek kırma çabaları Đmparator Susenyos tarafından
bastırıldı.
Her
iki
taraf
(Etiyopyalılar
ve
Türkler)
anla ma
zemini
64
buldular(Dombrowski,1985:26).Manuel d’Almeida bunu u ekilde onaylar :
“…. 4 Aralık 1622’de Sawakin’e vardık ve orada demirledik…. Ardından kaptanlar,
öncüler ve ba tüccarlarla birlikte Pa a’yı ziyarete gittik. Bizi hürmet ve nezaketle
kar ıladı. Bize, bizi Etiyopya’ya sağ salim göndereceğini, zira Đmparator’un bir
dostu olduğunu ve onunla barı çıl ve dostça ili kiler kurmak istediğini ve bu yüzden
64
Manuel de Almeida (1580-1646), Cizvit rahiplerinin ünlü bir üyesiydi.Đmparator Susenyos’un
döneminde Etiyopya’da ya adı ve 1632’de Đmparator Fasiladas tarafından ülkeden sürgün edildi.
Almeida, Pedro Paez gibi eski misyonerlerin yazdıklarının ve kendi deneyimlerinin ı ığında bir
Etiyopya tarihi kaleme aldı. Bu eser Almeida hayattayken hiç basılmadı; ancak özeti ve kısmen
gözden geçirilmi bölümleri 1660’da Baltazar Tellez tarafından yayımlandı. Tellez’in çalı masının
Đngilizceye anonim bir çevirisi de 1710’da basıldı. Bu eserden seçilmi kısımlar, C.F. Beckingham
ve G.W.B. Huntingford tarafından “Etiyopya Kayıtlarının Bir Kısmı, 1593-1646”ba lığı altında
derlendi.Bkz.Tellez,1710;Beckingham and Huntingford, 1961.
71
de ondan bizlere iyi davranmasını ve Papazlarımızı (misyonerlerimizi) sağ salim
ula tırmasını talep ettiğini söyledi (Beckingham and Huntingford, 1961:177-180).
Đmparator Susenyos, Savakin, Massava ve Arkiko’yu ellerinde bulundurmaları kabul edilen
Türklerle yakın ili kiler kurmaya devam etti. Pankhurst’a göre 1624 yıllında Cizvitlerin
yardımlarıyla bir anla maya varılmı tı:
Birincisi, Đmparator’a ait ve Savakin’e inmi tüm mallar, Hindistan’dan ya da herhangi bir
yerden gelseler de, vergilerden ve haraçlardan muaf tutulmalıdır. Đkincisi, Mağribi ya da
Arap olsunlar, Đmparator vekillerini Hindistan’a değin Massava’dan geçirme hakkına
sahiptir ve bu vekiller tacizden ve kayıplardan arındırılarak özgürce limanlara girme ve
çıkma haklarına sahiptirler. Üçüncüsü, Katolik Piskoposuna ve önde gelen papazlara ait,
eğer kilise içerindeyse, kıyafetlerin de dahil olduğu, tüm mülkler vergiden arındırılacaktır
ve eğer özel kullanım dahilindeyseler, Mahmud Pa a dönemindeki, yani değerinin yüzde
25’i, oranlarından daha yüksek bir meblağ talep edilmemelidir. Dördüncüsü, Cizvit
papazları ve hizmetkarları ve köleleri, özgürce Hindistan’a gidebilir ve dönebilir.
Antla maya daha sonra, ko ulların Massava ve Savakin’deki gümrük kayıtlarına göre
ekillendirilmeli ve Pa a, yetkilileri ve takipçileri tarafından izaz edilmesi ko ulları
eklendi(EMAKA.1270;Pankhurst,1961:330).Türklerle
olan
bu
uzla mayla,
istikrarlı
ticaretin önko ulları da yaratılmı oldu. Bu yüzden ticaret, Etiyopya Đmparatorluğu’nun bir
limanı olmaması gerçeğine rağmen var olabildi.
Đmparator Susenyos’un Massava’daki Osmanlılara tehditlerde bulunup baskı yapması,
Etiyopya adına denize ula ım ve çok sayıda misyonerin ülkeye kabulü gibi kazançlar
getirdi. Bununla birlikte bu Cizvit Misyonerleri Etiyopya Đmparatorluğu’nun güvenliği ve
bütünlüğüne büyük bir tehdit olu turmaya ba ladı. Özellikle 1625’te yeni Cizvit Piskoposu
Mendez’in geli iyle birlikte, çoğunluğunun Ortodoks Kilisesi’ne bağlı olduğu Etiyopya
halkı için durum tahammül edilemez bir hal aldı. Mendez “dini devrim” olarak adlandırılan
bir etkinliğe giri ti ve Katolikliği Etiyopya’nın “resmi” dini haline getirmeye çalı tı.
Katolikliğin kabul edilmeye zorlanması iç sava a sebebiyet verdi ve toplumu, bir yanda
Đmparator Susenyos’un yanında yer alıp Katolikliği benimseyenlerin, diğer yandaysa yeni
dine kar ı çıkanların yer aldığı iki hizbe böldü. Bu iç sava , Etiyopya’nın uzun tarihi
72
içerisindeki en kanlı iç sava tı.Temmuz 1631’deki tek bir çatı mada 8000 Etiyopyalı
öldürüldü(Girma Beshah and Merid Wolde Aregay,1964:92-93).Sava alanını gördükten
sonra, Đmaparator Susenyos’un oğlu Fasiladas’in unları söylediği rivayet edilir:
“Bu, yerde kılıçtan geçirilmi olarak gördüğün adamların hiçbiri ne Pagan, ne de
Müslüman’dı; ölümlerinden memnuniyet duymalıyız ki, onlar Hıristiyan’dı. Senin
tebaan ve vatanda ların, bazıları ise akrabaların. Bu, bizim üzerimizden kazanılmı
bir zafer değildir. Bu ki ileri öldürerek, sen aslında kılıcını kendi karnına
saplıyorsun. Kaç ki iyi kılıçtan geçirdin? Kaç fazlasını daha öldürmen gerekiyor?
Kuzey Afrikalıların ve Paganların arasında bile, sava ı sürdürdüğümüzden ve,
söyledikleri üzere, atalarımızın inancından döndüğümüz için a ağılama konusu
haline geldik”( Bruce,III,1805:402).
Bir yıldan az bir süre sonra, 14 Haziran 1632’de Đmparator Susenyos isteyenlerin Katolik
inancına mensup olabileceklerini, ancak hiç kimsenin bunun ötesinde bir zorlamaya maruz
bırakılamayacağını ilan etti. Bu noktada, Patrik Mendes’in verebileceği tek cevap, bunu
hamisi Đmparator’un isteği olduğundan kabul etmek oldu. Katolik Etiyopya artık sona
ermi ti. Bu ho görü duyurusundan sonra Đmparator Susenyos, oğlu Fasiladas’e yerini
bırakmak adına tahttan çekildi (Bruce,III,a.g.e.,403).
Haziran 1632’de Đmparatorluk tahtına oturduktan sonra, Fasiladas(1632-1667) vakit
kaybetmeden Etiyopya Ortodoks Kilisesi’nin resmi statüsünü yeniden düzenledi.Osmanlı
Türklerine kar ı politikaları içerisinde, Fasiladas babasının Savakin, Massava ve
Arkiko’daki Türk egemenliğine boyun eğme politikasını, farklı bir amaçla, yani izolasyon,
yabancıları sınır dı ı etme ve tecrit politikalarını hayata geçirebilme amacıyla sürdürdü.
Yeni politikasının ilk adımı, Etiyopya’daki tüm Cizvitleri ve Avrupalıları menetmekti.
Piskopos Mendez ve misyonerlerinin Maygoga’da toplanmaları ve çok geçmeden de ülkeyi
terk etmeleri emredildi. Bunun yerine saklanmayı tercih edenler Đmparator tarafından
yakalanarak idam edildi veya köylüler tarafından öldürüldü. Mendez ve diğer Cizvitler,
Bahır Nega
Yohannıs Akay’ın korumasına girme umuduyla bu emre boyun eğer gibi
göründüler. Ancak, Bahır Nega Yohannıs Akay onları Savakin Pa ası’na teslim etti ve o
da idam edilene dek onları tutsak etti. Aslında Avrupalılara duyulan nefret o kadar ileri gitti
ki,
Đmparator
Fasiladas
Etiyopya’nın
kapılarının
Portekizlilere
ve
diğer
Avrupalılara,özellikle de misyonerlere, kapalı olduğunu garantiye almak adına Pa a’yla bir
73
anla ma 1648’de yapıldı. Bir zamanlar Đmparatorluğun dü manı olan Müslüman
Osmanlılar, artık Hıristiyan Avrupalıların Hıristiyan Etiyopya’ya girmelerini engelleyecek
muhafızlar
olmu lardı(Dombrowski,1985:30;
Girma
Beshah
and
Merid
Wolde
Aregay,1964:93-95).
Papa, Đmparator Fasiladas’ın tavırlarını farklı bir yöntemle deği tirebileceğini dü ündü.
Cizvitler yerine, Etiyopya’ya Fransız Fransiskan Misyonerlerini gönderdi. Aslına bakacak
olursak, bunu daha önce yapmı olsa ba arılı olma ihtimali yüksekti. Ancak, Fasiladas
bundan haberdar edildi ve Savakin Pa ası’nı onları Etiyopya’ya sokmamakla görevlendirdi.
Pa a, Savakin’e vardıklarında misyonerlerin boynunu vurdurdu(Dombrowski,1985:30).
Đmparator Fasiladas Avrupa’yla ili kilerini keserken, diğer yandan da Orta ve Yakın
Doğu’daki Yemen ve Hindistan’daki Mogul Đmparatorluğu gibi Müslüman ülkelerle
yakınla tı. Đmparator Fasiladas’ın o dönemde Osmanlı’dan bağımsızlığını kazanmı olan
Yemen Đmamı’yla yakın ili kilerinin sebebi, silah elde etmekti. “O dönemde Etiyopya
Đmparatoru’na silah tedarik edebilecek tek ki inin Yemen Đmamı’nın olduğu” Fasiladas
tarafından biliniyordu.O yüzden,“Đmam’da Đslam’a ilgi duyduğu yönünde izlenimler bıraktı
ve böylece de Etiyopya’ya önemli heyetlerin gelmesini ba ardı”. Bununla birlikte,
Fasiladas ihtiyaç duyduğu sayıda silah elde edemedi(Van Donzel,1979:10).Fasiladas’ın
güçlü Müslüman devletleriyle ili ki kurma çabaları,1650’de Osmanlı Sultanı IV. Mehmet’e
(1648-1687) gönderdiği bir mektupla65 ve 1660’da, ba ını Etiyopya’da 37 yıl ya amı bir
Müslüman olan Hac Mikael Abu Yusuf’un çektiği, ancak varı ıyla ilgili herhangi bir bilgi
edinilemeyen bir delegasyonu Đstanbul’a göndermesiyle kanıtlanmı tır. Her ne olursa olsun,
Osmanlı’yla
kurulan
bağların
herhangi
bir
kayda
değer
sonuç
getirmediği
görülmektedir(Van Donzel,a.g.e.,13-19).
65
1650’deki bu mektup hakkında Orhonlu unlara yer vermi tir:“Bu gün mevcud olmayan bir belge
Habe hukumdarının Osmanlı hükümdarı IV.Mehmed’e 1650(hicri 1060)tarihinde gönderdiği
namedir.Topkapı Sarayı Ar ivinde kayıtlı(nu.11977)bu belge en a ağı 15 yıldan beri
kayıptır.Fasiladas’ın gönderdiği anla ılan bu nâme Habe melikinin Müslüman ülkeleri ile dostane
ve
yakın
ili kiler
tesis
etmek
hususunda
giri tiği
üçüncü
tesebbüse
ait
bulunmaktadır.”Bkz.Orhonlu,1996:87.
74
Đmparator Fasiladas 1667’de öldü ve yerini genç oğlu I. Yohanns’e (1667–
1682)bıraktı.Đmparator I.Yohannıs, iç problemlerle oldukça me guldü.Etiyopya’nın dı
ili kilerine daha az ilgi gösterdi. Yönetim döneminde Etiyopya’nın dı ili kileriyle ilgili
vakayinamesinde kar ıla tığımız tek bilgi, 1672 yılında Osmanlı tebaasına mensup Hoca
Murad’ı Hollandalı vali-generalle bulu ması adına Cakarta’ya göndermi olduğuna dair
bilgidir.Bu yüzden,Etiyopya-Osmanlı ili kileri söz konusu olduğunda, I.Yohannıs
döneminde tarihsel önem ta ıyan herhangi bir geli me olmamı tır66.
66
Etiyopya Hıristiyanları, aynı Ermeniler gibi Kudüs’e hac ziyaretleri düzenlediklerinden ötürü, bu
iki halk arasında eski çağlara dayanan bir bağlantı vardır. Etiyopya Đmparatorları, ticari ve
diplomatik temsilcileri olarak Ermenileri kullanırlardı. Bunlara iyi bir örnek, Đmam Ahmed’in
cihadı öncesinde Etiyopya hükümetine hizmet vermi olan Mathew’dir. Murad da, aynı Mathew
gibi, bir buçuk yüzyıl sonra Etiyopya’nın çe itli diplomatik görevlerinde yer almı tır.Murad, 1618
yılı civarında Allepo yakınlarında dünyaya gelmi tir. Fakir bir ailenin çocuğu olarak, Murad
eğitimsizdi; ancak dillere kar ı tanrı vergisi bir yetenek ta ıyordu. 1652’de Etiyopya’ya
yerle meden önce, büyük ihtimalle Suriye ve Mısır’da ticaretle uğra ıyordu. Đmparator Fasiladas
Murad’ı belirli aralıklarla Yemen’in Ta’izz eyaletindeki al-Muha ehrine göndererek burada onu
köle satması, Hint ürünleri alması ve Đngiliz ve Hollanda Doğu Hint irketleriyle görü mesi
konularında görevlendiriyordu.
1663 yılında, Fasiladas bir Müslüman tüccarla birlikte Murad’ı yeni Babür Đmparatoru
Awrangzib’in tahta çıkı ını kutlamak amacıyla Hindistan’a gönderdi.1672 yılındaysa, Đmparator I.
Yohannıs Murad’ı bol miktarda hediye ve Đmparator tarafından Arapça kaleme alınmı bir mektupla
birlikte Cakarta’daki Hollandalı vali-generalle bulu maya gönderdi(Pankhurst,1967:74-75).Murad
bir kez daha, 1689’da Đmparator I. Iyasu tarafından kaleme alınmı bir tahta çıkı ilanıyla
Cakarta’ya gönderildi. 1693’ün ba ında Murad Massawa’ya geri döndü. Đmparator adına getirdiği
mallara ve hediyelere Nâip Musa bin Umar bin Qunnu tarafından el konuldu. O dönemde
Aksum’da bulunan I. Đyâsu bu haberleri aldığında Massava’ya gıda sevkiyatlarını askıya aldı ve
bunların üzerine de Musa el koyduğu tüm malları Iyasu’ya iade etti. Murad’ın Cakarta’dan aldığı
hediyeler arasında, baharatlar ve daha sonra Gondar’daki Debre Bırhan Sillassie Kilisesi’ne asılan
iki Hollanda çanı vardı. 1694’te Murad, hediyeler ve Iyasu tarafından yazılan bir te ekkür
mektubuyla birlikte bir kez daha Cakarta’ya doğru yola çıktı. Cakarta’ya Eylül 1696’da vardı ve
Etiyopya’ya iki yıl sonra geri döndü.
Murad’la ilgili bilgilere, 1700-01 yıllarından itibaren ne Etiyopya kaynaklarında, ne de yabancı
kaynaklarda rastlanamamı tır. Büyük ihtimalle o dönemde Etiyopya’da ya lılıktan hayata gözlerini
yummu tur. Murad, Đmparator I. Đyâsu tarafından en fazla onurlandırılan yabancı çalı andır.
Murad’la 1699 ve 1700 yıllarında kar ıla an Poncet, bu ya lı Ermeni hakkında unları kaleme
almı tır:
“Murad, Đmparatorluğun en önemli vekillerinden biridir… Yüz dört ya ında, saygıdeğer bir ya lı
adamdır ve altmı yıldan fazla bir süredir Babür ve diğer Hint kraliyetleriyle olan en önemli
müzakereleri yürütmektedir. Đmparatorun gözünde büyük bir itibara sahiptir ve genellikle Đmparator
75
Đmparator I. Yohannıs Temmuz 1682’de öldü ve onun ardılı da, 1706’daki ölümüne dek
Etiyopya’yı yöneten Imparator Đyâsu ya da Büyük Đyasu oldu. Đmparator I. Đyâsu, ileri
görü lü bir liderdi. Etiyopya’nın uzun bir süreden beri devam eden Batı Hıristiyan
dünyasından izole edili ine bir son verme dü üncesine sahipti(Foster,1949:130). Babası I.
Yohannıs’in on yıldan fazla bir süre önce yaptığı gibi, Đmparator Đyâsu Hollanda Doğu Hint
irketi’yle iyi ticari ili kiler kurmak adına ya lı Ermeni Hoca Murad’ı 1689 yılında
Cakarta’ya gönderdi. 1693’ün ba larında Murad Massava’ya geri döndü. Yanında getirdiği
çok sayıdaki mallara bakarak, 1693’te Massava’ya ula tığında, Nâip Musa bin Umar
Qunnu onun geçi ine izin vermedi. Bu olay, Imparator Đyâsu’nun vakayinamesinde ubat
1693 yılında u ekilde geçer:
“Murad adındaki kralın vekili elinde mallarla geldi… Emarqunnu’nun oğlu Nâip Musa,
Murad’ın beraberindeki mallara el koymaya karar verdi ve Murad da vakit kaybetmeden
krala u mektubu gönderdi: “Burada Nâip Musa, elimdeki tüm mallara haraç adı altında el
koydu”. Bunları i iten kral “son derece sinirlendi” ve “çehresi deği ti”. Bunun üzerine kral
Abesellus’u, Gebre Kirstos’u, Zar’a Bruk’u ve Hamassein’in tüm temsilcilerini gönderdi ve
kral oraya saldırmadan önce: “Haberci tarafından, hiç kimse Massava’ya bal, yağ, bakliyat
ve diğer gıda ürünleriyle gitmemeli duyurusu yapılsın” emri verildi. Bu emre kar ı gelenler
ölümle cezalandırılacaktı ve tüm mallarına da el koyulacaktı. Kralın saldıracağı haberini
alan Hammassein’in tüm liderleri Nâibe gıda sevkiyatını kesti”(Pankhurst,1967:111).
“Nâib, kralın gıda kesintisi emri verdiğini ve çok geçmeden de kendisine saldıracağını
öğrendi. Korkuyla sarsıldı ve ne yapacağını bilemedi. Doğuma hazırlanan bir kadın kadar
acı çekiyordu. Dü ünüp ta ındı ve kralla barı yapmak ve arazisini ona geri vermek dı ında
kendini kurtarmak adına hiçbir ey yapamayacağını anladı… Nâib Musa kralın mallarını
almakta tereddüt etmedi ve bunları, ba kalarından aldığı binlerce eyin yanına ekledi…
Kralla Aksum’da bulu tu ve önünde eğilerek, “Bana acıyın, ey yüce Kral’ım; ve
yapmamam gereken her ey için beni bağı layın!” diye yakardı. Kralın yüksek memurları
tarafından “Baba Murat” ismiyle anılmaktadır.”Bkz.Foster,1949:133-143;Van Donzel,1979:16869;Pankurst,1967:111; Chaudhury and Kévonian,2008:131-138.
76
ona Nâib Musa’yı affetmesi için yalvardılar; zira merhamet onun âdetiydi. Kral Nâib’i
payladı ve ona sitem etti… Kar ısına tüm kraliyet heybetiyle dikildi ve onu
affetti”(Pankhurst,a.g.e.,111).Bunun gibi küçük çapta çatı ma ve olaylar olmasına rağmen
bu yüzyılda Habe eyaleti söz konusu olduğunda Etiyopya ve Osmanlı ili kilerinin olaysız
olduğunu söyleyebiliriz.
Bu bölümde,bir yandan Kızıldeniz Bölgesi'ndeki Habe Eyaleti'nin evrimi ve eyaletinin
Etiyopya-Osmanlı ili kilerini ne yönde etkilediğini anlatırken diğer yandan XVI.yüzyıl'ın
ikinci yarısından XVII.yüzyıl'nın sonlarına kadar Habe Eyaleti'nin Etiyopya'nın genel
durumunu nasıl etkileğini değerlendirmeye çalı tım.Üçüncü bölümde ise XVIII.ve
XIX.yüzyılar'daki Etiyopya-Osmanlı ili kilerinin ne boyutta olduğunu göreceğiz.
77
III.BÖLÜM
ON SEKĐZĐNCĐ ve ON DOKUZUNCU YÜZYILLARDA ETĐYOPYA-OSMANLI
ĐLĐ KĐLERĐ
Etiyopya’daki ve Osmanlı’nın Habe
Eyaleti’ndeki genel durum XVIII.yüzyıl’da ne
ekildeydi? Etiyopya-Osmanlı ili kileri söz konusu olduğunda, XVIII ve XIX. yüzyıllarda
ne gibi tarihi öneme sahip geli meler ya andı?Đç i lerinde ya ananlar, iki imparatorluk
arasındaki ili kileri hangi açılardan etkiledi? Batılı Emperyalist güçlerin Kızıl Deniz
bölgesindeki mevcudiyetleri, XIX.yüzyılda Etiyopya-Osmanlı ili kileri üzerinde ne tür
etkiler bıraktı? Bu bölümde, i te tüm bu sorulara bir cevap aranacaktır.
3.1.On Sekizinci Yüzyıl
Etiyopya, XVIII.yüzyıla zayıf ve dağılmaya müsait bir Afrika imparatorluğu olarak girdi.
Đmparatorlar ve yöresel soylular arasında daha önceki yüzyıllarda ba layan güç
mücadeleleri, daha sonra da göreceğimiz gibi, on sekizinciyüzyılda hayati ve belirleyici bir
döneme girdi.Đmparatorlar güçlerini sağlama alma derdindeydiler.Bu karma ık iç siyasi
iklim, Đmparatorların güçlü bir dı politikaya sahip olmalarına engel oldu.
XVIII.yüzyıla baktığımızda,aynı ko ulların Osmanlı Đmparatorluğu’nda da geçerli
olduğunu görebiliriz. XVIII.yüzyılda Etiyopya’nın zayflaması aynı zamanda Osmanlı
Devleti’nin gerileme dönemine denk gelmi tir.Osmanlı Devleti’nin bu dönemdeki
politikası fetih politikasından ziyade elindeki toprakları korumak olmu tur.Bu sebeple
Habe gibi uzak ve devlet için bir getirisi olmayan eyaletlerin yönetimine yeterli hassasiyeti
göstermemi tir.Bu dönemdeki
Osmanlı Devlet’inin Etiyopya’ya kar ı politikasını ve
Habe Eyaletinin genel durumun Orhonlu ise bize u ekilde aktarmı tır:
“Bu yüzyılda eyaletin önemi kalmamı tı.Đsmen mevcut olan eyalet Cidde sancağı ile
birlikte tevcih edilmekte olup, tayin olunan beylerbeyler, hiçbir zaman oraya
gitmeyerek yerlerine vekil(mütesellim) göndererek idare ediyorlardı.Bunun anlamı
gelirin çok dü ük olduğu ve giderini kar ılayacak bir durumda olmadığıdır.Daha
XVII. Yüzyıl ba larında eyalet idarecileri,Habe topraklarında yayılma azaminse
eri mi
olduklarının
farkına
varıp
ellerindekini
muhafazaya
çalı mı lardı.’Bunda,Osmanlı devletinin ba ka yönlerde,ba ka meselelerle
uğra mak zorunda kalmasının Habe eyaletini mahalli idarecilerin yönetimine terk
78
edilmesinde rolü olmakla beraber,esas olarak, kıtalar arsı ticaretin geli mesinin
,müstemlekeci tüccar devletlerin tesiri olmu tur.’Eyaletin merkez ile ve büyük
üslerle irtibatı devletin gösterdiği ilgi nisbetinde azalmı ve eyalet idaresinde
giderek mahalli unsurlar rol oynamaya ba layarak idare mahallile meye ba lamı tır.
Bunun sonunda burada görev yapan asker ve memurlar , yerlilerle evlenerek yeni
bir içtimai sınıf meydana getirmi lerdir”(Orhonlu:1996:129).
Bunun dı ında bu dönemde Habe eyaletinin idari mahiyetinde de bazı deği likler olduğunu
göruyorüz.Orhonlu ise bizi konu hakkında u ekilde bilgilendiriyor:
“Bu yüzyıl ba ında Habe eyaletinin idari mahiyetinde deği iklik olmu tur;1701
yılına kadar Cidde sancak beyliği ile Mekke eyh-ül haremliği tek bir ünite olarak
tevcih edile gelmi tir.1701 Ekim ayı sonlarından itibaren (Evahir-i Cemaziyü’levvel 1113)Habe eyaleti müstakil olarak değil ba ka bir idari ile birle tirilerek
tevcih edilmeye ba lanmı tır; zikredilen tarihte Habe eyaleti Rumeli beylerbeyi
payesi ile Cidde-i mamure sancağına mutasarrıf olup Mekke-i Mükerreme eyh-ül
Haremi olan Süleyman Pa a ya tevcih edilmi tir. Bu tarihten itibaren eyalet, Cidde
sancağı ile birlikte tevcih edilmeye ba lanmı tır . Bu tevcih Habe eyaleti sancağı
ilahkı Cidde-i Ma’mure sancağı ile Mekke-i Mükerreme eyhü’l-Haremi ekline
oluyordu.Bununla beraber Ayni Ali ye göre Habe eyaleti XVII. Yüzyıl ba larında
da Cidde sancağı ile tevcih edilmi tir. Fakat devamlı olarak ,yukarıda belirtilen
1701 tarihinden itibaren tevcih edilmi tir”(Orhonlu,1996:132-133).
Bu durumlar ı ığında, bu dönemde Etiyopya-Osmanlı ili kilerindeki geli melere bir göz
atalım.Bir önceki bölümde de bahsedildiği gibi, Đmparator I.Đyâsu’nun Hıristiyan
Avrupa’yla çok eskilere dayanan ili kileri yeniden rayına koymak gibi bir hayali
vardı.Böylece öncellerinin uyguladığı katı anti-Avrupa politikasını sonunda gev etti.Onun
döneminde, Etiyopya ve Fransa arasında diplomatik ili kiler kurma adına iki denemeye
giri ti.Birinin komik, diğerininse trajik sonuçları oldu.Lafın kısası, iki deneme de ba arısız
oldu; ancak hikayeleri anlatmaya değerdi67.
Etiyopya’dan ihraç edilmeleri ve ardından Papa tarafından Etiyopya’da ba ka misyoner
faaliyetler adına aldıkları emirler, Cizvitlerin henüz akıllarından çıkmamı tı. XIV. Loiu’nun
Cizvit danı manları, kaybolan prestijlerini yeniden kazanmak için bir plan olu turdular.
Fransız kralını, Ortodoks Etiyopya ile diplomatik ili kiler kurmasının ve ardından da
Etiyopya kralını Katolikliğe döndürmesinin ona dünya çapında büyük bir Katolik kral
67
Üçüncü bölümün bu kısmı, temel olarak Poncet’in seyahatinin Đngilizce çevirisinin Hakluyt
Derneği baskısına dayanmaktadır.Bkz.Foster,1949.
79
olarak prestij kazandıracağına inandırdılar. Bu nedenle, Kahire’deki Fransız konsolos
Monsieur de Maillet’e XIV. Loui tarafından uygun bir elçi bulması ve bu elçiyi Etiyopya
Đmparatoru’na yollaması konusunda bir talimat verildi. Neyse ki, Đmparator Đyâsu’nun Hacı
Ali ismindeki bir elçisi o dönemde Kahire’deydi ve Etiyopya Đmparatoru’nun ciddi
derecedeki deri hastalığına çare bulması için bir hekim arıyordu(Foster,1949:11).
Kahire’de ya ayan Poncet isminde bir Fransız eczacı vardı. De Maillet Hacı Ali ile irtibata
geçti ve onu Poncet ile tanı tırdı. Hacı Ali’nin Etiyopya’nın ba kenti Gondar’a kadar
Poncet’e e lik etmesi planlanıyordu68.Poncet’in elinde de Maillet tarafından sağlanan ve
Arapça gizli görevlerinin yazılı olduğu bir mektup ve yanında da Brevedent isminde,
hizmetkarı kılığında bir Cizvit bulunuyordu.Delegasyon Sudan üzerinden güvenli ekilde
Etiyopya’ya ula tı. Etiyopya’ya varı ından kısa bir süre sonra Brevedent talihsiz ekilde
dizanteriden hayatını kaybetti; ancak Poncet yoluna devam etti, Gondar’da sıcak ekilde
kar ılandı ve imparatoru ba arıyla tedavi etti69(Foster,1949:11,144-45).
Poncet’in Gondar’a yaptığı ziyaret,Đmparator Đyâsu’nun daha önce tahayyül edilemez
ekilde Kral XIV. Loui’ye bir büyükelçi göndermeye karar vermesi adına önemlidir. Bu, iki
yüzyıl önce Ermeni Mattew’in Portekiz’e yaptığı ziyaretten bu yana bir Roma Katolik
devletine
gönderilen
ilk
elçi heyetiydi.Etiyopyalı
ruhban
sınıfından
yükselecek
muhalefetten ve elçi heyetinin Müslüman kom ularından kar ıla acakları tehlikelerden
haberdar olan Đyasu, büyük bir gizlilik içerisinde hareket etti.Delegasyonun Katolik yanlısı
karakterini gizlemek adına Ermeni bir diplomat göndermeye karar verdi.
Elçi,ülke dı ındaki i leriyle uğra ması için seçtiği ki ilerden,Müslüman bir Ermeni olan
Murad isminde biriydi ve daha önceleri Suriye’deki bir Fransız tüccarın a çılığını
68
Gondar, Đmparator Fasiladas tarafından 1636 yılında kurulmu , kuzeybatı Etiyopya’daki tarihi bir
ehirdir. Gondar, iki yüzyıldan daha fazla bir süre Etiyopya’nın imparatorluk ba kenti
olmu tur.Bkz. Pankhurst,1982:117.
69
Poncet 21 Temmuz 1699’da Gondar’a vardı ve orada Eylül 1700’e kadar kaldı. Poncet 1704
yılında Paris’te ziyaret kayıtlarını yayınladı.Bkz.Foster,1949:11.
80
yapmı tı((Foster,1949:154-55)70.Murad,Đmparator’un
te ekkürlerini
içeren
Arapça
mektuplar,bazı hediyeler, ufak tefek e yalar, birkaç Etiyopyalı köle ve genç bir fille birlikte
yola koyuldu. Poncet ve Murad bunun ardından Kahire’ye geçtiler. Burada, talihsizlikler
ba göstermeye ba ladı. Fil öldü; Murad ihtiyatla, gönderildiğinin kanıtı olarak filin
kulaklarını kesti. Cide’ye vardıklarında Mekke
erifi kölelerin üçüne el koydu. Ufak
e yalar Kızıl Deniz’deki bir fırtınada kayboldu(Foster,1949:141-42).Poncet Kahire’ye
vardığında de Maillet Etiyopya kralından gelen mektupları görmeyi talep etti. Poncet
mağrurca bu mektupları yalnızca Fransa kralının görebileceğini söyledi. Meraklanan de
Maillet, Mısır Pa asını mektuplara el koyması için te vik etti. Bunu duyan ve De Maillet’in
rolünden habersiz olan Cizvitler, bu durumu Osmanlı’ya haber ettiler. Fransa’yla bir kriz
ya anacağı ihtimali yüzünden paniğe kapılan Bab-ı Ali, bu durumu ara tırması için bir
komisyon gönderdi. Pa a gerçeği açığa vurdu ve Bab-ı Ali,Osmanlı hukukunda suçlular
üzerine
yıkıldığı
üzere,
de
Maillet’e
komisyonun
harcamalarını
kar ılamasını
emretti.Azimle, Poncet ve Murad yolculuklarına devam etti.Kahire’den ayrılırken otoriteler
ellerindeki son Etiyopyalı köleyi de aldı.Sonunda,Versailles Sarayı’na vardılar ve Fransa
kralının konsolosu ve Kahireli eczacı Monsieur Poncet, Etiyopya Đmparatoru’nun elçisi ve
eski a çı olan Ermeni Murad’ı takdim ettiler ve o da Etiyopya Đmparatoru’nun gönderdiği
hediyeler
arasında
elinde
kalan
son
ey
olan
filin
çürüyen
kulaklarını
sundu(Foster,1949:160,163-64,170-71).
Poncet ve Murad’ın ziyaretlerinden memnun kalmayan Fransız hükümeti,Monsieur du
Roule ismindeki bir ba ka diplomatın önderliğinde Etiyopya’ya bir delegasyon daha
gönderdi.Du Roule hırslı ve kabiliyetli bir genç adam olmasının yanında, ziyaret ettiği
70
Murad bin Maldum, Murad bin Mazlum, “Genç” Murad, Murad ibn Magdelon ve Murad Çelebi
adlarıyla da anılmaktaydı.Diyarbakır’da doğmu ve 1707’de Umman’ın Maskat ehrinde hayatını
kaybetmi tir.Murad bin Maldum, Hoca Murad’ın yeğeniydi.Foster’a göre, 1700 yılında Hoca
Murad yolculuk için çok ya lı olduğundan kendi görevini yeğeni “Genç” Murad’a devretmi ti.
Bkz.Foster,1949:141-42,145-47; Chaudhury and Kévonian,2008:138.
81
ülkelerin örf ve adetlerinden bihaberdi ve Fransız olmayan her eye küçümsemeyle
yakla ıyordu.Aslında, geçeceği bölgelerdeki Afrikalı kralların sevgisini kazanabilecek bir
ki i değildi(Foster,1949:159; Bruce,1805,IV:13).
Bu yüzden, De Roule her yerde nezaketsiz davranı larla kar ılandı, devamlı beklemeye
maruz bırakıldı ve gümrük geçi lerinde yüklü miktarlarda paralar ödemeye zorlandı.Tüm
bunlara rağmen, Sudan’a varmayı ba ardı. Kral, ona sıcak bir kar ılama düzenledi ve kralın
e leri de bu beyaz tenli yabancıya büyük bir nezaket gösterdi.Onları memnun etmek
amacıyla, Du Roule Etiyopya Đmparatoru’na sunacağı hediyeleri ortaya çıkardı.Oldukça
ahmakça
bir
hediye
seçiminde
bulunmu tu:
ana
kalem,
görüntüyü
saptıran
aynalardı.Aynalarda grotesk yansımalarını gören siyah kadınlar, du Roule’un bir büyücü
olduğunu söyleyerek deh etle bağrı maya ba ladılar. Du Roule’a üpheyle bakılır oldu.
Birçok kez oradan ayrılmak istedi; ancak bu istekleri geri çevrildi. Sonunda, Du Roule ve
heyeti sokak ortasında öldürüldü(Bruce,1805,IV:17; Budge,1928:435).
Du Roule, ölümünden önce Sudan’dan Ermeni tercümanı Elias’ı yardım etmesi amacıyla
Đmparator Đyasu’nun yanına gönderdi.Imparator Đyasu, Elias’ı du Roule’e, Mısır Pa asına
ve Sudan Kralına mektuplar vermesi için geri gönderdi. Ancak Elias ba kentten fazla
uzakla madan, Đyâsu’nun oğullarından biri olan Takla Haymanot tarafından öldürüldüğünü
ve onun yerine geçtiğini öğrendi.Elias talimatlarını yeni krala onaylatmak için ba kente geri
döndü.Takla Haymanot mektupları okudu ve altlarına kendi isminin yazılmasını
istedi(Pankurst,1967:131; Bruce,1805,IV:15).Bu mektuplar yazıldığında du Roule çoktan
ölmü tü.Buna ek olarak, Etiyopya-Fransa ili kileri adına bu mektuplar herhangi kayda
değer bir rol oynamadı71.
71
Etiyopyalıların nefret duydukları ki iler,yalnızca Batı Avrupa Hıristiyanlarıydı. Poncet’in
aktardıklarına göre, Hoca Murad’ın dı ında Etiyopya yöneticilerinin hizmetinde olan birkaç tane
daha Osmanlı Sultanı’nın tebaasına mensup Ermeni ve Yunanlı vardı. Poncet, Kızıl Deniz’de ticari
yetkili olarak görev yapan Agapyri adında bir Ermeni’den daha bahseder. Bunlara ilaveten,
Đmparator Đyasu’nun görevlerini yerine getiren bir Yunanlı yetkili daha vardı ve 1702 yılına
gelindiğinde Etiyopya’ya yedi ya da sekiz yıl hizmet etmi olmu tu. Poncet onun Đyasu’nun
vekillerinden biri olduğunu dile getirmi tir ve herhangi bir açıklamada bulunmaksızın onun için
“ülkemizin bir dü manı” ifadesini kullanmı tır. Tıbbi hizmetlerde bulunan ve belki de aslında aynı
“dü man” ki i olan bir Yunanlının daha bahsi geçer. Fakat ticari yetkililer Avrupa’daki sefirler gibi
82
Önceden de bahsedildiği gibi,Imparator Đyâsu, oğullarından biri tarafından tahtından
indirildi ve ardından da öldürüldü.Ölümü ve ölüm ekli, on be yıllık bir karı ıklık ve
belirsizlik dönemini de beraberinde getirdi. Bu on be yıl boyunca, dört imparator kısa ve
sıkıntılı yönetim süreleri geçirdiler(Bruce,1805,III:525).I.Tekele Haymanot 1706’dan
1708’e kadar tahtta kaldı ve ardından da bıçaklanarak öldürüldü. 1708-1711 arasında
hüküm süren Tevoflos, muhtemelen zehirlenmi ti.Yostos 1711-1716 yıllarında yönetimin
ba ındaydı ve o da mevkisini bırakmaya zorlandı. III. Davit be yıl boyunca (1716-1721)
tahtta
bulundu
ve
gizemli
ekilde
öldürüldü(Bruce,1805,IV:14-
17;Budge,1928:425;440;Pankhurst,1982:142-46).72
Bu karı ıklık ve belirsizlik döneminde ba kent Gondar, Hıristiyan teolojisinin iddetli
ihtilafları yüzünden harabeye dönmü tü. Haydutlar ve hırsızlar ta rada yeniden ortaya çıktı.
Bu dengesiz dönem, 1721’de I. Đyâsu’nun bir diğer oğlu olan Bakaffa’nın tahta çıkmasıyla
sona
erdi.
Bakaffa,
tahtı
1730’da
oğlu
II.
Đyâsu’ya(1730-
1755)devretti(Bruce,1805,IV:76;Budge,1928:440;).
I.Đyâsu’ya düzenlenen suikastı takip eden kırk yıl içerisinde Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde
kayda değer herhangi bir geli me olmadı. 1740’lı yıllarda ise, bir takım tarihi öneme sahip
hadiseler Etiyopya-Osmanlı ili kileri üzerinde etkilerde bulundu. 1745 yılında üç
Müslüman ile birlikte üç Hıristiyan rahip, Etiyopya Ortodoks Kilisesi’ne yeni bir
Ba piskopos bulmak adına Gondar’dan Mısır’a doğru yola çıktı. Bununla birlikte, Nâip
tarafından önlerine birçok engel koyuldu.73II.Đyâsu ve heybetli nâip-annesi Đmparatoriçe
Mentvab bunu duyduklarında, Massava limanına saldırması için Bahır Nega Solomon’a
Tıgray’ın yöneticisi Ras Mikael Suhul ve Decazmaç Basiliyos ile güçlerini birle tirmesini
değillerdi ve ciddi diplomatik ve siyasi etkinlikler içine girmek bir kenara, yekpare görevleri ho
sözler sarf etmek ve hediye alı veri inde bulunmaktı.Bkz,Foster,1949:116,140,169.
72
I.Tekele Haymanot ve III. Davit, I. Iyâsu’nun oğulları olmalarının yanı sıra, Tevoflos Đyâau’nun
karde iydi ve Yostos da torunuydu.Bkz.Bruce,1805,IV:14-17.
73
Özerkle en bölgesel yöneticilerin lehinde merkezi otoritenin çökü ü, Massava,Arkiko ve nadiren
ciddi çatı malara sahne olan deniz ve dağlar arasındaki ovalarda nâibin denetim gücünü arttırdı.
James Bruce 1768’te Massava’ya vardığında, nâibin Osmanlı’nın limanın otoritesini verdiği Cidde
Pa ası’na ya da Etiyopya kralına herhangi bir vergi ödemediğini gördü.Bkz.Bruce,1805,IV:145.
83
emrettiler. Vakanüvisin “ eytanın insan ekline girmi hali” olarak belirttiği Nâip ve
limanın
“kötücül
sakinleri”,
bu
duruma
heyetleri
zincire
vurarak
kar ılık
verdiler(Pankhurst,1967:125-129).
Devamında meydana gelen olaylar, müdahale tehdidinin belirleyici olduğunu dü ünen
Bruce tarafından kayıt altına alındı.Bununla birlikte, müdahale henüz gerçekle meden Nâip
“rahipleri huzuruna çağırdı”, üzerlerindeki paraları ona vermelerini emretti ve ardından da
onları alelacele bir tekneye bindirerek Mısır’a gönderdi. Bunun akabinde de kurnazca Ras
Mikael ve Bahır Nega ’a, tutsaklarının “sağ salim yolculuklarına çıktıklarını ve kendisinin
de kralın emirlerine uyduğunu” bildirdi. Altı aylık tecritten sonra, Etiyopya dini
delegasyonu sonunda Mısır’a doğru ilerleyebildi. Ancak, olaylar bu ekilde son bulmadı.
Bir sonraki yıl, delegasyonun hayatta kalan kısmı Abba74 Yohannıs ismindeki yeni
Ba piskoposla Đskenderiye’den dönerken, Massava’da bir kez daha Nâip tarafından esir
alındı ve burada be ay boyunca tutuldu. Bu be aylık süre dolmak üzereyken, kiliselerinin
ba ının bu ekilde tutsak edilmesinden ötürü endi elenen Debra Bizen Manastırı mensubu
Abba Ewostateweos ve Abba Gebre Mariam adındaki iki papaz, limana doğru yol aldı.
Gece geç saatlerde Ba piskoposu esaretten kurtarmayı ba ardılar75(Pankhurst,1967:125129; Budge,1928:454) .
II.Đyâsu bu durumdan ötürü tam anlamıyla çileden çıkmı tı. Nâibin üzerinde büyük bir
etkiye sahip olan Tıgray valisi Ras Mikael Suhul’la bir i birliğine girmeden onun bu denli
küstahça bir davranı sergileyemeyeceğinden emindi. Durumu açıklaması için Michael’ı
Gondar’a çağırdı.Ras Mikael Suhul buna kar ı çıktı.II. Đyâsu onun üzerine yürüdü, onu
yenilgiye uğrattı ve dizlerinin üzerine çökmesini sağladı. Ancak daha sonra, son derece
budalaca bir davranı la onu eyaletine yeniden atadı ve bunun yanında diğer birkaç eyaletin
yönetimlerini de yine ona bıraktı(Bruce,1805,IV:147).Ras Mikael Suhul artık krallığın en
güçlü adamıydı.Takazze nehrinin kuzeyinde kalan tüm Etiyopya toprakları artık onun
Abba peder, rahip anlamındadır.
74
75
Delegasyonun ba ına gelen talihsiz olaylar, II. Đyâsu’nun Kraliyet Vakayinamesi’nde detaylı bir
biçimde anlatılmı tır.Bkz.Pankhurst,1967:125-129;Ras Mikael Suhul’un sorumlu tutulduğu ve
cezalandırıldığı,J.Spencer Trimingham tarafından açığa çıkarılmı tır. Bkz.Trimingham,1952:105.
84
yönetimi altındaydı. Bunun yanı sıra Massawa üzerinde de büyük bir nüfuza sahipti ve
böylece Etiyopya’nın tüm dı ticaretinin yönetiminin de ba ındaydı. Gümrük vergilerinden
kendine büyük bir kar sağladı. Tüm bunların yanında, ate li silahların Etiyopya’ya
ithalatının kontrolü de ondaydı ve ordusunu imparator ve diğer valilerden çok daha etkin
bir biçimde silahlandırmayı ba ardı. Artık tek yapması gereken doğru bir fırsatı
kollamaktı(EMAKA,1278).
II. Đyâsu yirmi be yıl yönetimde kaldı ve yerini, on dört yıl görevde kalacak olan oğlu
Đyoas’a bıraktı76.1769’da Ras Mikael Suhul iki kralın (Đyoas ve II.Yohannis’in) infaz
emrini vermesiyle onların yerine, kendisinin emrinde ve güçsüz bir yönetici olan II.
Yohanns’in oğlu II. Tekle Haymanot’u tahta çıkarmasıyla gücünün sınırlarını ortaya koydu.
Ras Mikael Suhul erken 1770’lere, yani rakiplerinin olu turduğu bir koalisyonun onu
mevkisini bırakmaya zorlamasına değin, görevde kaldı ve ardından da ölümüne kadar
Tıgray’da ya adı(Bruce,1805,IV:170-80).
Ras Mikael’in yüzsüzce iki kralın ölüm emrini vermesi ve Gonder’de açık açık tahtın
belirleyicisi olarak öne çıkması, Etiyopya tarihinde “Zemene Mesafınt” (“Prensler Çağı”)
olarak bilinen, Etiyopya kralları kukla konumuna dü erlerken askeri i lev ve gerçek gücün
güçlü soylular üzerinde toplandığı dönemin ba langıcına i aret ediyordu.1769-1855
arasındaki bu dönem boyunca, Etiyopya krallığı artık siyasi ve askeri etkinlik içinde olan
birle ik bir erk olma hüviyetini yitirdi.Çok sayıdaki prenslikler otonom soylular tarafından
yönetiliyordu ve sava lar sürekliydi77.Kısacası, yukarıda da bahsettiğimiz geli melerden
76
II.Đyâsu ve ardılı Đyoas’ın dönemlerinde ülkenin gerçek yönetim gücü, anneleri olan Bakaffa’nın
e i Mentevab’daydı. Etiyopya tarihinde görülmemi bir ekilde, Mentevab hem oğlunun hem de
torunun yönetimlerinde tahtı payla tı.Kadınsı duru unun arkasında, Mentevab erkek akrabalarının
aracılığıyla devletin tüm organlarında güçlü bir nüfuza sahip oldu.Bkz.Bruce,1805,IV:147.
1769-1772 yılları arasında Etiyopya’da ya ayan Đskoç gezgin James Bruce’un kaleme aldığı be
ciltlik Travels to Discover the Source of the Nile “Nil’in Kaynağını Ke if Yolculukları”ba lıklı
eserde,krallığı kasıp kavuran kanlı çatı malar ve ki isel mücadelelerin bazılarının betimlemelerini
görebiliriz.En karı ık dönem olan 1800 yılı civarında, tamı tamına altı rakip imparator
bulunuyordu.Sava an beyler kendi bölgelerinin mutlak yöneticileriydi; ancak etraftaki eyaletlerin
saldırıları altındaydılar. Köylüler çoğu zaman asker veya haydut olmak adına topraklarını terk
ediyordu.Bkz,Bruce,1805,III,IV.
77
85
ötürü Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorlukları arasındaki ili kiler söz konusu olduğunda on
sekizinci yüzyıl, önceki yüzyıllardan daha az hadiseli bir dönemdi.
86
3.2.On Dokuzuncu Yüzyıldaki Geli meler
Etiyopya,XIX.yüzyıl uzun yıllar boyunca gerçek anlamda bir merkezi otoritenin olmadığı,
bölünmü
bir ülke temelinde ba ladı.Genellikle Gondar’da ikamet etmeyi sürdüren
imparatorlar, halen teoride mutlak bir otoriteye nail olmaktaydılar.Praktikte ise, kukla
pozisyonuna indirgenmi lerdi. Neredeyse bağımsız olarak tanımlanan ve kendi aralarında
ihtilaflar
bulunan
feodal
beyler
tarafından
yönetiliyorlardı(Pankurst,1997:43-
45;Marcus,1975:73; Blundell,1922:471-2,477).
Önceleri imparator çevresinde örgütlenen ülke, artık üç “açıkça bağımsız devlet”e
bölünmü tü. Bu Etiyopya devletleri arasındaki ilk ve en önemli olanı, bir kuzey eyaleti olan
Tıgray’di. Tıgray eyaleti, bir Kızıl Deniz limanı olan Massava’daki ticareti elinde
bulunduruyor ve kıyıyla olan bağlantısı dolayısıyla da uzunca bir süreden beri ülkenin en
büyük ate li silah stoğunu da himayesi altında tutuyordu.Tıgray ayrıca, kayda değer bir
servet kaynağı olan tuz üretim alanlarının da sahibiydi.Đmparatorluğun ikinci en büyük
siyasi birimi, Tıgray’in güneyine ve kuzeyine yayılan Amhara’ydı. Đmparatorluğun üçüncü
ayrı
parçası,
güneyde
bulunan
eva’ydı(Marcus,1975:74-75;Rubenson,1976:29-
35;Abir,1968:111-113;Wylde,1901:27).
XIX.yüzyıl’ın ilk yarısında parçalanmı bir imparatorluk olan Etiyopya, o dönemde Batı
Avrupa’da seyir halinde olan Sanayi Devrimi’nin etkilerini içinde hissetmeye ba ladı.
Demiryollarının ve istimbotun geli tirilmesinin de dahil olduğu ileti imdeki yenilikler, her
geçen gün artan, ileride tüccar, diplomat ve bilgin olacak, Batılı maceraperestlerin ülkeye
akınını da birlikte getirdi.Bu yabancı gezginlerin geli i, Tıgray’deki, Amhara’daki ve
eva’daki erken XIX. yüzyıl Etiyopyalı yöneticileri üzerinde önemli etkilerde bulundu. Bu
yöneticiler, büyük ya da küçük ölçekte, ülkenin diplomatik ve ticari olarak dı dünyaya
açılmasına müdahil oldular(Marcus,1975:81;Plowden,1868:401).
Bu dönemde Etiyopya ile Batı arasındaki ilk temas, Napolyon’un 1798’de Mısır’ı dramatik
ekilde i gali sayesinde kurulmu tu. Bu durum, Đngiltere’yi güneydeki Hıristiyan
Đmparatorluğu ile olan bağlantı kurma giri imine hız vermi tir. Henry Salt 1804’te Tıgray’a
gönderilerek Etiyopya’nın bu bölümü ile kurulacak Đngiliz ticari bağlantılarının bir ön
87
ara tırmasını
yaptı.
Salt,
dönemin
Tıgray
yöneticisi
Ras
Wolde
Sılâse
ile
görü tü(Salt,1814:325). Ras Wolde Sılâse Đngiltere ile kurulacak bağlantıların avantajlı
yönlerini görmekte gecikmedi. Ekim 1805’te, üç yüzyıl öncesinde Đmparator Lıbne
Dıngıl’in Portekizlilerden bulunduğu istekleri andırır ekilde, Kral III. George’a yazarak
ondan bir hekim, bir marangoz ve bir teknisyen göndermesini istedi. Ondan ayrıca, “silah
yardımı ve mühimmat” da talep etti(Appleyard et al,1985:1).
Ras Wolde Sılâse bunların yanında, yine üç yüzyıl öncesine uzanan, Massava limanındaki
Osmanlı i gali sorununa da değindi. Đngiliz hükümetinden denize direkt ula ımın önünü
açması konusunda yardım talebinde bulundu(Salt,1814:383-84). Tigray’ın yönetimini eline
alan Ras Wolde Sılâse’nin ardılı Decazmaç78 Sabagadis Woldu da öncülünün izinde,
özellikle Osmanlıları Kızıl Deniz bölgesinden uzakla tırmak adına Đngilizlerle olan
ili kileri geli tirme taraftarı oldu. Ancak, Zemene Mesafınt’in sava larının birinde,
hayallerini fiiliyata dökemeden, öldürüldü(Rubenson:1987:28-29).
Tıgray’ın bir sonraki yöneticisi Decazmaç Vube Hayle Mariyam, dı
ili kilere
öncellerinden daha fazla ilgi duyuyordu. 1835’te gücü eline aldığında, bo bir hayalle,
Mısır’a bir elçi gönderip yeni bir piskopos kazanmak istedi. Üç yıl sonra, Haziran 1838’de,
Đngiliz Kraliçesi Viktorya’nın ve Fransız Kralı Louis Philippe’in ilgisini kazanmak adına,
dönemin Etiyopya yöneticisi Gondor’lu Ras Ali Alula ile güçlerini birle tirdi. Etiyopya
yöneticileri, o dönemde batıdan Mısır’ı i gal etmi ve Gondar’dan da yalnızca iki günlük
bir mesafeye yakla mı olan Avrupalı kralların sempatisini kazanma uğra ı içindeydiler.
Ardından, Decazmaç Vube Fransız gezgin Theophile Lefebvre’nin ilerlemesine de göz
yumdu. Söylentilere bakılırsa, Aralık 1839’da Decazmaç Vube Lefebvre’ye, kendisinin
Fransa’dan silahlar ve mühimmat talep ettiğini ve kar ılığında da Kızıl Deniz körfezi
Anfilla’yı teklif etmeye hazır olduğunu söyler. Bundan bir sonuç alınamadı, ancak daha
Decazmaç, dejjach: “Giri Komutanı”, general, vali anlamındadır.
78
88
sonraları Fransızlar reise küçük bir miktar ate li silah önerdi79(Rubenson,1987:3437;42;Rubenson,1976:86-90).
Decazmaç Vube Mayıs 1841’de Henry Salt’un sekreteri Coffin’i Kraliçe Viktorya’ya
yönelik bir mektupla Đngiltere’ye göndererek bir piskoposun atanması yolunda yardım
talebinde bulunarak yazı maları sürdürdü. Mısırlı bir piskopos olan Abune Salama gelecek
yıl hızla gönderildi ve, bunun neticesinde Etiyopya siyaseti içerisinde etkisi büyük çapta
artan,
Decazmaç
Vube’ye
bağlılığını
sundu(
Appleyard
et
al,1985:65-6;
Rubenson,1987:52-3).
Decazmaç Vube, 1840’ların ilk yıllarında Kızıl Deniz’deki geli melerden ho nut değildi.
Bölgede Nâib’in ve Mısırlıların etkinliklerini yakından takip ediyordu. 1841-1844 yılları
arasında görev yapan Nâib Yahya Ahmed, günümüz Eritre’sinde yer alan bölgelerdeki
dağlarda ve ovalarda Decazmaç Vube’nin otoritesiyle mücadele halindeydi. Nâib Yahya ve
Decazmaç Vube arasındaki çatı malar, 1843 yılının ikinci yarısında Nâib Yahya’nın oğlu
Muhhammed Yahya dağlık bölgelere doğru sefere çıktığında ve Hammassien’e baskın
yaptığında doruğa ula tı. Decazmaç Vube 1843 yılının Aralık ayında Nâib’in topraklarına
bir akın düzenleyerek misilleme yaptı. Aralık 1843’teki cezalandırıcı baskınına
rağmen,Decazmaç
80
Vube adına Nâibler ho nutsuzluk kaynağı olmayı sürdürdü
(Rubenson,1976:104-106,Miran,2007:33).
Aynı zamanda, Đngilizlerin Etiyopya üzerindeki ilgileri de artıyordu.Đngilizler,Kızıl Deniz
bölgesindeki Mısırlıların ve Fransızların etkinliklerini yakından izliyorlardı.Özellikle,
79
XIX. yüzyıldaki hemen hemen tüm Etiyopya liderleri Avrupalı Hıristiyan güçlerle dostluk kurmak
istiyordu ve tüm bu Etiyopya sava çı beyleri Massava ve etrafındaki Osmanlı mevcudiyetine kar ı
duruyordu.Örnek olarak, Kuzeybatı Etiyopya’nın bazı bölgelerinin yöneticisi Gojjamlı Decazmaç
Goshu, Eylül 1841’de Belçika kralı Leopold’a bir mektup gönderdi ve “Massava’dan Türkleri ihraç
etmesini” istedi.Bkz.Rubenson,1987:54.
80
Decazmaç Vube’nin Nâib’e kar ı ke if seferinden, Kızıl Deniz sahilindeki Osmanlı Nâibinin
halen Etiyopyalı yöneticilere ba ağrısı olduğunu anlayabiliyoruz.Nâibler kendilerini Kızıl Deniz
sahilinin patronları olarak görüyorlardı.Örneğin, 1805’te Nâib Đdris Osman(1801-1831), “Ben
Etiyopya’nın kapısıyım”ifadesini kullanırken,1840’larda Nâib Hassan Đdris(1844-1845),“Sultan
Đstanbul’da,Pa a Mısır’da hüküm sürer.Nâib Hasan ise Massava’da!” demi tir.Bkz.Rubenson ,1987:
3;Valentia ,1809: III:252.
89
Mısır’daki hırslı Muhammet Ali Pa a’nın Kızıl Deniz bölgesindeki etkinlikleri ve
tartı masız Etiyopya’ya ait olan kıyı hinterlandını ele geçirme emelleri,Đngilizler için kaygı
verici bir durum te kil ediyordu.Bunun için dönemin Đngiliz dı i leri bakanı Lord
Palmerston gayretle Bab-ı Ali’ye,kar ı çıktı:“Muhammed Ali’nin statüsü tayin edilmemi
topraklara müdahale etmesi….Büyük Britanya’nın ticari ili kiler kurmak istediği Etiyopya
topraklarına….bir tecavüzdür….ve Muhammed Ali’nin o yerleri i gali, ticarete mani
olmaktadır ve rahatsızlık vermektedir”(House of Commons,1868:150).81
Bu yüzden,bölgedeki Mısır ve Fransız faaliyetleri yakından izlenmeliydi ve bu, Đngiliz
sava
gemilerinin belirli aralıklarla Kızıl Deniz limanlarını ziyaret etmeleriyle
gerçekle tirilemezdi.Bu sebepten ötürü, Etiyopya sahillerinde bir Đngiliz konsolosluğunun
mevcudiyetinin ihtiyacı belirdi. Sonuçta, Londra tarafından Etiyopya’ya Walter C. Plowden
isimli bir diplomatın gönderilme kararı verildi.Walter Plowden Massava’ya Ağustos
1848’te vardı ve Arkiko Nâibi’ne ait küçük bir anakara köyü olan Arkiko’da Đngiliz
konsolosluğunu kurdu82(House of Commons,1868:39-41).Plowden’in geli i, bu çalı mayla
doğrudan alakalı olarak, Kızıl Deniz bölgesinde önemli geli melerin ya anmasına yol
açtı.Etiyopyalılar tam da Türk-Mısırlı dü manlarına kar ı verdikleri mücadelede güçlü bir
81
Lord Palmerstone, Muhammed Ali Pa a’ya kar ı derin bir nefret ve küçümseme besliyordu:
“Muhammed Ali’den nefret ediyorum ve onu cahil bir barbardan ba ka bir ey olarak görmüyorum;
gelin görün ki O, kurnazlığı, cesareti ve aklıselimliğiyle ayaklanmada ba arılı oldu” dediği
söylenir.Bkz. Temperley,1936:89.
82
Đngiliz hükümeti, belirsiz ve birbirleriyle çatı an toprak taleplerinden kendini dı arıda tutmak için
elinden geleni yapıyordu. Dahası, ikisi de Đngiltere’nin dostu olarak görülen Osmanlı ve
Etiyopya’nın taleplerine taraf da olmak istemiyordu. Đngiltere bir yandan daima bağımsız bir ülke
olarak gördüğü Etiyopya üzerindeki Osmanlı egemenlik taleplerini kabul etmezken,Massava’daki
Osmanlı iddiaları konusunda da kararsızdı. Bu ko ullarda Đngiliz hükümeti,Osmanlı hükümeti ile
olan egemenlik tartı malarından sıyrılmak adına, konsolosluğu Osmanlıların hak taleplerinde
bulundukları Massava adasında değil, Arkiko Nâib’ine ait olan Massava anakarasında kurmaya
karar verdi. Etiyopya’daki Đngiliz konsolosluğu Massava anakarasındaki Arkiko köyünde
konu landırılmasına rağmen, Đngiliz hükümeti bu konsolosluğun kapsama alanı içerisine, bunun
üstü kapalı biçimde Đngiltere tarafından bölgedeki Osmanlı egemenliğinin kabulü anlamını
barındıracağı için, limanı dahil etmedi. a ırtıcı ekilde, açık bir sebebi olmaksızın Palmerston
Osmanlı hükümetini Etiyopya’da bir konsolosluk açılacağını bildirmedi ve Đstanbul’daki Đngiliz
Büyükelçisi’ni Osmanlı hükümetine bu konuyu açmaması konusunda uyardı.Bkz. House of
Commons,1868:39-41; Rodkey,1929:579-81.
90
Hıristiyan müttefik arayı larındayken,Đngiltere Etiyopya’da bir konsolosluk açtı83.Bir
yandan ülkelerine yönelik Türk-Mısır baskınlarını gözetim altında tutmak için uğra
verirken, üphesiz iki Müslüman gücün Etiyopya üzerine dü manca politikalarını önlemek
için yeterli güçten ve aracıdan mahrumdular. Etiyopyalılar, güçlüklerini a mak için bir dı
yardıma ihtiyaç duyuyorlardı. Ortaçağ Haçlı ruhlarını koruduklarından ötürü, Etiyopyalılar
Müslüman dü manlarına kar ı Avrupalı Hıristiyan güçleri doğal müttefikleri olarak
gördüler ve Hıristiyanlardan yardım göreceklerine inandılar. Đngiltere’nin dostluk adına
inisiyatifi eline almasından dolayı, Etiyopyalılar da Müslüman dü manlarına kar ı Đngiliz
desteğinden medet umdular.
Tıgray’daki Decazmaç Vube, kıyı eridine yakın olmasından ötürü, Türk-Mısırlıların
ilerlemeci politikalarını doğrudan ve yoğun ekilde hissetti ve Türk-Mısırlılara kar ı
Đngiliz desteğini alma konusunda Ras Ali’den daha istekli bir profil çizdi. Đngiliz
konsolosunun 1848’deki ilk ziyaretinde Decazmaç Vube, Đngilizlerin kıyı eridinde
Türk-Mısırlıları denetlemek dı ında bir ey yapmadıklarından ötürü hayretlerini dile
getirmi ti. Aynı zamanda, Decazmaç Vube Türk-Mısırlıların Massava’nın iç
bölgelerindeki Arkiko’da yaptıkları baskınlardan ve güçlerini perçinlemek için kukla
bir yönetici olan Nâib’i atamalarından dolayı da oldukça tedirgindi. Anakaranın TürkMısırlılar tarafından i galini Etiyopya’nın ‘eski saltanat’ının ihlali olarak gören ve
83
1821’de Mısırlı Muhammed Ali Pa a günümüzdeki Sudan topraklarını fethetti ve zaman içinde
Etiyopya bölgelerine saldırılar düzenlemeye ba ladı. Bu zamandan itibaren, gücünü kaybeden
Osmanlı Habe Eyaleti’ndeki Osmanlı birlikleriyle Mısırlılar XIX.yüzyılda Etiyopya’nın bir
numaralı dü manı oldu. Bu yüzden, XIX.yüzyıldaki Etiyopya-Osmanlı ili kilerini konu alan tezimin
bu bölümünde, pek çok Etiyopyalı ve Orhonlu gibi Etiyopyalı olmayan tarihçiler tarafından yaygın
ekilde kullanıldığı gibi, Türk-Mısırlılar terimini kullandım.Mısır ve Sudan tarihlerinde Muhammed
Ali’nin oynadığı rol için, bkz. Khalid Fahmi, 1998.
91
Nâib’in geleneksel vergilerindeki kesintilerde çileden çıkan Decazmaç Vube,1848’de
Arkiko’yu on bin askerle istila etti ve yerle iklerin birçoğunu kılıçtan geçirdikten
sonra Arkiko köyünü ate e verdi.Nâib’den aldığı yüklü miktarda haraç ve birkaç bin
sığırla birlikte seferini tamamlayıp geri döndü.Binlerce ki i ve Fransız konsolos
yardımcısı da dahil pek çok yabancı canlarını kurtarma tela ıyla, deh etle Massava’ya
kaçtı (Plowden,1868:455-57;Blundell,1922:477-78; House of Commons,1868:31).
Ardından Hint donanmasından bir Đngiliz subay, Massava adasının ya amın tüm
temel ihtiyaçlarından mahrum olduğunu ve nüfusunun da Vube’nin errinden duyulan
korkuyla ya adığını tespit etti. Kaynakları kısıtlı olan Türk-Mısırlı yönetimi, destek
kuvvetlerinin olmadığı takdirde Decazmaç Vube’nin akınlarını bastırabilecek
durumda değildi. Etiyopyalıların kıyı eridini istedikleri takdirde i gal edebilecekleri,
ancak Etiyopyalı önderlerin Türk-Mısırlıların ‘gemilerine ve toplarına’ kar ı bölgede
kalıcı olamayacakları açıkça belliydi. Etiyopyalıların donanması yoktu ve TürkMısırlıların gücüne kar ı koyamazlardı(Plowden,1868:455-57;
House of
Commons,1868:31,42).
Bundan kısa bir süre sonra, Kızıl Deniz sahillerine olan dü man ilerlemelerinin
ardından, Decazmaç Vube
ubat 1849’da Kraliçe Viktorya’ya tekrar yazdı. Bir
Hıristiyan’dan diğerine bir yardım isteğini sundu ve unu ilan etti:
“Daha önceleri, atalarım tüm Kızıl Deniz sahilinin ve Massava’nın
yönetimine sahipti. Son zamanlarda, biz birbirimizle tartı ırken Türkler
Massava’nın yönetimini aldı. Bunun ardından, iki yıl önce Arkiko’yu i gal
ettiler ve bu durum, Arkiko’nun naibi Mancullo’nun bana yıllık ödediği
vergilerin önünün tıkanmasına yol açtı. Bu yıl askerlerimi gönderdim ve
Türkleri
Massava
adasına
gerilettim”(Appleyard
etal.,1985:71;Rubenson,1987:158-159;EMAKA.1278).
Kraliçe Viktorya’yı “Hıristiyanları seven Hıristiyan kraliçe” olarak tanımlayan
Decazmaç Vube, ondan talep ettiği yardımın gerekçelerini u ekilde sıralıyordu:
“Gücün
bize
yardım
edebilir…
bir
Müslüman
ordusunun
bize
saldırıp
yağmalamasından ve ülkemizi bizden alıkoymasından bizi koruyabilirsin”(Appleyard
etal.,a.g.e.;Rubenson,a.g.e.).
92
Plowden hükümetinin, Đngiliz siyasi ve ticari giri imlerini beslemesinin yanında ülkedeki
Đngiliz etkisini de arttıracağını dü ündüğü Etiyopya lehinde bir politika üretmesi konusunda
oldukça hevesliydi.Plowden,Etiyopya limanındaki köprüba larını sağlama alma konusunda
hevesliydi. Decazmaç Vube’nin Đngiliz hükümetine sunduğu talepleri altın bir fırsat olarak
gördü. Wube’nin mektubunu gönderirken Palmerston’dan unları talep etti:
“Majestelerinin, Abysiniyalılar[Etiyopyalılar] ve Massava valisi arasındaki
sorunlarda öncekinin lehinde bir duru sergileyerek, bizleri Abysiniya[Etiyopya] ile
olan münasebetimizde ve ticari bağlantılarımızda özgür kılacak bu fırsata yerinde
icabet edeceğine inanıyorum. Eğer majesteleri oyunu bu ekilde kullanacak olursa,
Bab-ı Ali Massava adasının ötesinde herhangi bir talepte bulunamaz hale gelir ve,
sizlerin de yüce desteklerinizle, geri kalan yerler de bana dahil olur. Zira belki de
bundan uzun bir süre zarfında, ya da herhangi bir Avrupalı için, bu imtiyazlara
mazhar olmak pek de kolay olmayabilir”(Great Britain,1868:125).
Plowden Đngiliz çıkarlarının yerel bir jeopolitik görü üne sahipken, Palmerston Decazmaç
Vube’nin müdahale ve yardım çağırısını dikkate alan bir küresel görü e tabi oldu. Osmanlı
Türkleri Đngilizlerin bir dostuydu ve Rusya’nın Boğazlarda ve Karadeniz’de geni lemesini
engelleme ve böylece de Hindistan’a kurulan bağlantıları sağlama alma konusunda
Osmanlıların i birliği gerekliydi. Đngiliz-Osmanlı ili kilerini zayıflatacak her
eyin
kar ısında olmu tur. Bu yüzden, Etiyopya konusunda Osmanlılarına muhalefet etmeyi,
“Türk Sultan’ı ayrıca Kraliçe’nin de bir dostudur ve Đngiliz hükümetinin, bir talep almadığı
sürece, iki tarafa da müdahale etmemelidir”
eklindeki fikriyle reddeder. Đngiliz
konsolosuna da, “Kraliçe Hazretleri’nin hükümetinin bu konuda arabulucu olması münasip
değildir” eklinde bir uyarıda bulunur(Great Britain,a.g.e.,125-26).
Plowden Palmerston’un yanıtından ötürü hayal kırıklığına uğramı ken, Decazmaç
Vube’nin bu durumda tepesi atar. Plowden’e açıkça: “Bizim ve dinimizin dostu olduğunuzu
söylüyorsunuz, ancak henüz bunu göremiyoruz” der. Decazmaç Vube, Hıristiyan bir güç
olan Đngiltere’nin niçin Müslüman Osmanlı Đmparatorluğu’na kar ı Hıristiyan Etiyopya’nın
yanında yer almakta isteksiz olduğunu çözemiyordu. Acaba Đngiltere, Plowden’in ifade
ettiği gibi Osmanlı’dan daha güçlü değil miydi? Decazmaç Vube sertçe ekledi: “Müslüman
93
ülkelerden
güçlü
olduğunu
söylüyorsunuz,
ancak
henüz
bunu
kanıtlayamadınız”84(Plowden,1868:411; House of Commons,1868:31,42).
Đngilizler tarafından geri çevrilen Decazmaç Vube, yüzünü Fransızlara döndü. Aynı yıl 2
Ekim’de Prens Louis Napolyon’a yazdığı mektupta, kendisinin Kızıl Deniz sahilindeki
bölgenin haklı yöneticisi olduğunu ve Prens’ten de Osmanlı Sultanı’nı buradan
uzakla tırmasını
istediğini
dile
getirir.
Bu
rica,
önceki
gibi,
kar ılıktan
yoksundu(Rubenson,1987:174;194-95;230).
Batılı dinda larının kalplerini kazanamasalar da, Etiyopya’nın Zemene Mesafınt liderleri
Avrupa Hıristiyan dünyasından destek alma çabalarını sürdürdü.Etiyopyalı liderlerin Đngiliz
desteğini aradığı bir ba ka konu da, o dönemde Osmanlı yönetimi altındaki Kudüs’teki
Etiyopyalı Hıristiyan cemaati sorunuydu(Gobat,1850:37-39).Bir sonraki bölümde daha
detaylı ekilde göreceğimiz gibi, Đngilizler Kutsal Topraklar’daki Etiyopya cemaatinin
sorunlarına bir çözüm getirmek adına önemli destekler verdiler. Etiyopyalı liderlerin Đngiliz
desteğine ba vurduğu bir ba ka alan daha vardı: Bu, teknik yardım alanıydı.Etiyopya’nın
meselelerine daha derin ekilde müdahil olmaktan kaçınan Đngilizler, Etiyopyalı liderlerin
bu talebini geri çevirdi(Bahru,1991:43, Rubenson,1976:243-47).
Kısacası, incelemekte olduğumuz dönemde Etiyopya ve civar ülkeler söz konusu olunca,
statükoyu koruyan Đngiltere politikaları olmu tur.Örneğin, Mısır Pa ası’nın kuvvetleri
günümüzde kuzey Eritre’de yer alan Senhit ehrine saldırdığında, Đngiliz Hükümeti resmi
olarak bu saldırıyı kınadı ve u uyarılarda bulundu:
“Majestelerinin hükümeti, bağımsız Abyssinia[Etiyopya] bölgesinde Bab-ı
Ali’ninya da bizzat Mısırlı Abbas Pa a’nın otorite varsayımlarını kabul
etmeyecektir.Majestelerinin hükümeti bu ülkede Hıristiyanların haklarını
84
Kendi dönemindeki Đngiliz dı politikaları söz konusu olduğunda, Lord Palmerston’un Osmanlı
yanlısı bir görüntü veya politika sergilediği söylenebilir.Đngiliz parlamento üyesi Sir James
Graham’ın 16 Ağustos 1853’te Lord Clarendon’a yazdığı mektupta unlar dile getirilir: “…Đngiliz
Avam Kamarası’nda bu kritik dönemde dı ili kiler konusunda fesatlığı her zaman yasaklamı tım.
Kar ımızda Cobden ve önceleri ate li bir Rusya ve Hıristiyanlık fanatiği ve imdi de Türklerin ve
Müslümanların yanda ı Palmerston arasında sert bir mücadele ya anıyor…”Bkz.
Maxwell,II,1913:16.
94
gözetecektir ve Müslüman kom uları tarafından zulme ve baskıya maruz
kalmalarını göz arda etmeyecektir”(Maxwell,I,1913:188,).
Bu Đngiliz uyarılarına rağmen, Etiyopya’ya yönelik Türk-Mısır saldırganlığı devam
etti. ubat 1853’te Massava valisi Amphilla’ya85 mukabil denizden ve karadan bir sefer
emri verdi. Burada bir Türk-Mısırlı otoritesi kurmak istiyordu.Ancak yerle ikler olan
Saholar,Türk-Mısırlılara ba kaldırma yolunu seçtiler. Üç yüz kadar Saho, tüm bölgeyi
Türk-Mısırlıların gerisinde Massava’ya kadar talan etmeyi ve i galcileri de pusuya
dü ürmeyi planladı. Cesareti kırılan Massava valisi seferi iptal etti ve nüfuzlu Nâib,
Sahoları evlerine dönmeleri konusunda zorladı.86Olayı kaydeden Plowden:“…
urası
kesindir ki, ne Mısır ne de Đstanbul bu güzel ülkeye göz dikmekten kendilerini
alamıyorlar”diye yazmı tır (Great Britain,1868:129).
Plowden’in değerlendirmesi tamamıyla doğruydu. Amphilla’ya yapılan ke if gezilerinin
yasaklanmasından kısa bir süre sonra Massava valisi, Đngiliz konsolosunun söylediği gibi:
“yalnızca Hıristiyan toprakları değil, ayrıca da Tıgray yöneticisinin toprakları” olan
Hamassien eyaletini i gal etmek için bir askeri birlik gönderdi. Hamassien’i tahrip ettikten
sonra, Türk-Mısırlı askerleri ayrıca Etiyopya ekonomisinin büyük ölçüde bağımlı olduğu,
Taltal’daki tuz ovalarını da ele geçirmeye çalı tı. Bu geli meler Tıgray yöneticisini öyle
öfkelendirdi ki, Massava’daki Türk-Mısırlılar üzerine bir misilleme yapmak için derhal
harekete geçti. Hali hazırda Etiyopya’nın iç sorunları derin kaygılar doğururken, bir de
böyle bir hamle, çok ciddi bir Türk-Mısrılı-Etiyopya çatı masına yol açabilirdi. Đngiliz
konsolosu, Etiyopya’nın bağımsızlığı önünde olu an bu ciddi tehlikeyi önlemeye çalı tı.
Tıgray lideri Decazmaç Vube’ye dü manca bir tavırdan kaçınmasını tavsiye ettikten sonra
Đngiliz konsolosu, hükümetine bağımsızlığını yüzyıllar öncesinden beri sürdüren
85
Amphilla ya da diğer adıyla
körfezidir.Bkz.Pankhurst,1982:71.
86
Anfilla,
Eritre
sahilindeki
bir
Kızıl
Deniz
Asaworta olarak da bilinen Saho,genellikle Afrika Boynuzu’nda varlığını sürdüren bir etnik
gruptur. Büyük ölçüde Eritre’nin Kuzey ve Güney Kızıl Deniz bölgelerinde ya ıyor olsalar da,
Etiyopya’nın biti iğindeki yerlere de yerle mi lerdir.Bkz.Burstein,1998:63.
95
Etiyopya’nın toprak bütünlüğünü koruması konusunda seslendi(Plowden,426; House of
Commons,1868:132-33).
Bu dönemde, Đngilizlerin Osmanlı ile müttefik olarak Rusya’ya kar ı sava tığı Kırım Sava ı
devam ediyordu.Türk-Mısırların Etiyopya’daki Đngiliz müdahalesine yönelik kırgınlığına
kar ın
Đngilizlerin
duyarlılığı
bulanıkla mı tı(Brown,2010:87).Đngiliz
hükümeti
Etiyopya’daki Bab-ı Âli’nin politikalarını doğru bulmadığını ifade etti ve Massava valisinin
eylemlerini de kınadı.Dı i leri Sekreteri’nin duyurusu üzerine Đstanbul’daki Đngiliz
büyükelçisi, Bab-ı Âli’nin Massava valisinin bağnaz ve cahilce davranı ları konusunda
uyardı ve “Bab-ı Âli’nin müttefiklerini kar ısına almayacak kadar irfan sahibi” olduğunu
umut ettiğini iletti. Ayrıca büyükelçi, Đngiliz hükümetinin asla dost bir ülke olan
Etiyopya’nın bağımsızlığı ve haysiyeti üzerinde temelsiz Osmanlı egemenlik iddialarını
kabul
etmeyeceğini
de
bildirdi(House
of
Commons,1868:135-37;Great
Britain,1868:131).Bununla birlikte, Đngiliz müdahalelerine rağmen Etiyopya üzerindeki
Osmanlı saldırganlıkları devam etti.Yani, Etiyopya içeride Zemene Mesafınt’ten ve dı arıda
da Osmanlı saldırganlığından zarar görmeyi sürdürdü.
Zemene Mesafınt dönemi, Etiyopya tarihi içerisinde bir “kara dönem” idi. Bu dönemde,
yukarıda bahsedildiği gibi, krallar feodal beylerin güçleri altında ezildi ve merkezi
hükümet, birbirleriyle sava halinde olan çe itli eyaletlerin otonomileriyle yer deği tirdi.
Etiyopya zor günler geçiriyordu. Kanun ve nizam sekteye uğramı ve kamusal ve ki isel
ahlak da en dü ük seviyeye gerilemi ti. Ruhban sınıfı da dahil yüksek mevkilerdeki
yolsuzluklar, genel bir çökü ü hazırlıyordu. Vakanüvisin sözleriyle: “Ruhban sınıfı
vukufsuzluğa
bulanmı tı.
Rahipler
gömülmü tü.Sefahat,büyücülük
ve
tamamıyla
alkollü
dünyevi
cümbü ler
uğra lara
ana
me guliyetleriydi…”(Zeneb,1902:15).
Ülkenin büyük bir bölümünü tahrip eden sonu gelmez ihtilafların ve sava ların ortasında,
Etiyopya’nın bütünlüğünü tekrar sağlayacak ve “Zemene Mesafınt”in azami düzensizliğine
sonsuza dek nokta koyacak bir ki i ortaya çıktı.Bu ki i, Gondar ehri yakınlarındaki
Kwaralı küçük bir asilzade olan Decazmaç Kassa Haiylu idi. Decazmaç Kassa 29 Haziran
96
1853’de,dönemin gerçek Etiyopya lideri Ras Ali’yi Ayshal Sava ı’nda yendi. Kassa’nın Ali
üzerindeki bu zaferi, Zemene Mesafınt’in sonuna da i aret ediyordu. Kassa ve imparatorluk
tahtı arasında yalnızca bir engel kalmı tı: Sava an beylerin sonuncusu Tıgraylı Decazmaç
Vube. 8 ubat 1855’de, Decazmaç Kassa Deresge Sava ı’nda Decazmaç Vube’yi yendi ve
tutsak etti.Decazmaç Vube’nin mağlubiyetinin ardından, 11
ubat 1855’de Decazmaç
Kassa Yehuda Kabilesi Muzaffer Arslanı II. Tevodros,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın
Krallar Kralı olarak tahta çıktı87 (Abir;1968:40;Zeneb,1902:36; Rubenson,1976:108).
1855’de Đmaparator Tevodros’un yükseli i, muhte em fetihleri ve güçlü, birle ik bir
Etiyopya, ülkeyi dinç ve taze kılan bir hayat öpücüğü gibiydi ve refahın ve bütünlüğün
hakim olduğu bir geleceğin umuduydu(Dufton,1867: 138-39).Đç denge ve nizamı olu turan
Đmaparator Tewodros, en önemlisi “kayıp Etiyopya topraklarının” Mısır ve Osmanlılardan
geri kazanılması olan dı politika hedeflerini belirledi(Plowden,1868:460).
29 Ekim 1862’de Tevodros, Kraliçe Viktorya’ya ve Fransız Đmparatoru III. Napolyon’a88
birbirleriyle neredeyse özde iki mektup gönderdi. Samimiyetini beyan ederek, önceki
Etiyopya yöneticilerinin “Yaratan’ı unutarak” krallığı “Gallalara”[Oromolara]ve Türklere
verdiğini dile getirdi. Bununla birlikte, Tanrı onu “yaratmı tı”, “yıkımdan yükseltmi ti” ve
imparatorluğu onun yönetimi için “diriltmi ti”. Gallları[Oromoları] yenilgiye uğrattıktan
sonra, “Türklerin” atalarının topraklarından gitmesini buyurmu , ancak onlar kar ı çıkmı tı;
bu yüzden onlarla sava acaktı.
Viktorya’ya, “Müslümanların” (yani “Türklerin”) tehlikesine kar ı bir “Hıristiyan” olan
kendisinin
“yanında
olması”
ricasında
bulundu89(Crummey,1972:134-
35;Rubenson,1966:84; Rubenson,1994:197-203).
87
II.Tevodros ismi,Tevdoros isimli bir kralın Etiyopya tahtına çıkarak ülkeye bin yıl sürecek yücelik
ve barı getireceğine inanılan bir kehanetten geliyordu.Bkz.Rubenson,1966:36-39.
88
Đmparator II.Tevodros,Fransız Đmparatoru III. Napolyon’a gönderdiği mektup hakkında,bkz.
Rubenson,1994:202-203.
89
29 Ekim 1862’de kaleme alınan bu tarihi ve tartı malı mektubun en önemli kısmı u ekildedir:
97
Đngiltere-Etiyopya sava ına giden yolda, büyük tartı malara yol açan Kraliçe Viktorya’ya
gönderilmi bir mektup etkili oldu.Đmparator Tevodros, Đngiliz konsolosu Charles Duncan
Cameron’dan mektubu Đngiltere’ye kendisinin götürmesi istedi.90Bununla birlikte, konsolos
bir ulak vasıtasıyla göndermekte karar kıldı. Đki mektup Londra’ya 12 ubat 1863’te ula tı,
ancak 1849’da Decazmaç Vube tarafından gönderilen mektup gibi, Dı i leri Bakanlığı’nın
reddine maruz kaldı.Rusya’yı Hindistan’daki Đngiliz varlığına bir tehlike olarak gören
Đngiliz Đmparatorluğu,daha önce söylediğim gibi,Osmanlı Devleti’ni kendisinin bir
müttefiki olarak değerlendiriyordu ve Etiyopya’ya koruma sağlamak adına bu ili kileri
bozmak istemiyordu. Bu sebepten ötürü, Đmparator Tevodros’un iletisine bir yanıt
gönderilmedi(House of Commons,1868:218-24).
Zaman geçip mektubuna cevap alamayan gururlu Đmparator Tevodros, kasıtlı olarak
önemsenmediğini kavradı. Cameron da, istendiği gibi kıyı eridinden değil, Türk-Mısırlı
i gali altındaki topraklardan geçi yaparak durumu alevlendirdi. Bu, Đmparator Tevodros’u
“...አባቶቸ ነገሥታቱ ፈጣሪአችነን ቢበድሉት መንግሥታቸውን ለጋላና ለቱርክ አሳልፎ ሰጥቶባቸው ነበረ
ዛሬ ግን እኔ ከተወለድሁ ፈጣሪየ ካመድ አንስቶ ኃይል ሰጥቶ ባባቶቸ መንግሥት አቆመኝ በእግዚአብሔር
ኃይል ጋሎችን አስለቀቅኋቸው ቱርኮች ግን ያባቴን መሬት ልቀቁ ብላቸው እምቢ ብለውኝ በእግዚአብሔር
ኃይል ይኸው ልታገል ነኝ...እናንተም ተገፉልኝ ክርስቲያኑን እስላም አጠቃህ ሲለኝ::”
Çeviri:
“… Atalarım, yani krallar Tanrımıza kar ı günah i lediler. Bu yüzden Tanrı onların kraliyetlerini,
bugüne dek,Gallalara[Oromolar] ve Türklere vermi tir.Ama i te ben doğdum; Tanrım beni yoktan
var etti, bana güç verdi ve atalarımın kraliyetlerinin üzerine yerle tirdi. Tanırın gücüyle
Gallaların[Oromoların]def ettim.Ancak, Türklere gitmelerini söylediğimde atalarımın topraklarını
terk etmediler. Bu yüzden, Tanrı’nın gücünü de yanıma alarak, onlarla sava malıyım… Sizler de,
Müslümanlar
[Türkler]
bana
kar ı
taaruza
geçtiklerinde
yanımda
olmalısınız.”Bkz.Rubenson,1994:197-201.
90
Walter Plowden 1860’ta Đmparator Tevodros’un iç dü manları tarafından öldürüldü ve onun
yerine konsolos Duncan Cameron geçti. Mektubun dı ında Đmparator Tevodros birkaç sözlü istekte
de bulundu. Özellikle, Đngiltere’den Osmanlı filosunun Etiyopya sahillerine yaptığı istilaları
engellemelerini, kendisine ate li silahlar satmalarını ve yol yapımı için kendisine bir mühendis
göndermelerini istedi.Bkz.House of Commons,1868:218-24.
98
çileden çıkardı. Cameron ve Mısırlılar arasındaki hürmet ili kilerinden haberdar olan
Đmparator Tevodros, Đngilizlerin Mısır’ın geni lemesi tarafında oldukları ve Etiyopya’nın
dü manlarının
ve
i galcilerin
yanında
yer
aldıkları
izlenimine
kapıldı(Crummey,1972:135).Çok geçmeden, Kasım 1863’te Cameron’un sekreteri Kerans,
Earl Russell’ın sekreteri James Murray’ın, konsolosa kıyı eridine dönmesi talimatını
içeren bir mektubuyla Đngiltere’den geldi. Mektupta, Cameron’un yalnızca Massava
konsolosu
olduğu
ve
“Abysiniya’da[Etiyopya’da]herhangi
bir
temsilcilik
yetkisi
bulunmadığı” da yazıyordu. Bu yargı, Cameron’un, aynı Plowden gibi, aslen “Majestelerin
Abysiniya[Etiyopya]konsolosu” olarak atanmı olduğundan, hatalıydı.Onun artık yalnızca
Massava’da,
yani
Türk-Mısırlı
i gal
bölgesinde,
temsilcilik
hakkı
olduğu
ifadesi,Đngilizpolitikalarındaki deği imi gösteriyordu(House of Commons,1868:229).
Bu durum,Đngilizlerin artık Etiyopya’daki Türk-Mısır egemenliğini tanıyabilecekleri
yorumlarına açık kapı bıraktı.Viktorya’dan uzun zamandır beklenen mektup yerine,
Đmparator Tevodros Đngiliz hükümetinden küçük dü ürücü bir haber olan konsoloslarını
çektikleri duyumunu aldı. Hıncını, Đngiliz hükümeti adına Keranlardan hediye olarak aldığı
bir kilimden çıkardı. Kilimin üzerinde bir aslana saldıran ‘zouave’, yani sarıklı bir asker,
yanında da ata binmi bir Avrupalı resmedilmi ti.Aslanın Yahuda’nın Aslanı, yani kendisi,
sarıklı askerin Türkler ya da Mısırlılar, atlının ise Mısırlıları destekleyen Fransızlar
olduğunu öne sürdü. Ancak, “Aslanı (Tevodros’u) destekleyen Đngilizler neredeydi?”(
House of Commons,a.g.e.,238-42).
Đmparator Tevodros’un, Đngilizlerin Türk-Mısırlılar adına yanından uzakla tıkları
dü üncesi, bo bir varsayım değildi. Đngiliz politikaları, o dönemde yoğun bir ekilde TürkMısır yanlısıydı. Bununla ilgili bir sonraki kanıt, zaman geçmeden Đmaparator Tevodros’un
kulağına gitti.Bir sonraki bölümde detayl olarak göreceiğmiz gibi,Kudüs’teki Etiyopya
manastırının lideri,Osmanlı otoriteleriyle i birliği yapan Kıpti (Mısırlı) rahiplerin
manastırını ele geçirme uğra ında oldukları haberiyle çıkagelmi ti(Rubenson,1976:253).
Ekim 1862’deki mektubuna bir yıldan fazla bir süredir cevap bekleyen Đmapartor
Tevodros’un, artık sabrı kalmamı tı. 4 Ocak 1864’te Konsolos Cameron’u tutuklatarak
99
tepkisini gösterdi. Mektubuna bir yanıt almadan da konsolosu salıvermeyeceğini beyan etti.
Ciddiyetine bir kanıt olarak, Kraliçe Viktorya’dan bir cevap talebiyle o dönem Etiyopya’da
bulunan tüm Avrupalıları da tutuklattı. Bu geli melerin haberleri Whitehall Sarayı’na
ula tığında, acilen mektubun yeri tespit edilmeye çalı ıldı. Kraliçe Viktorya, Đmparator
Tevodros’u tatmin etmeyi ba aramayan bir mektup kaleme almaya zorlandı. 1864’te,
Đngilizler Avrupalı tutsakların salıverilmesi konusunda pazarlıklara oturmak üzere
Hormuzd
Rassam’ı
gönderdi91(Crummey,1972:137-38;
Blanc,1868:342;
Rassam,I,1869:131).
Rassam Đmparator Tevodros’un kampına Ocak 1866’da vardı. Rassam’ın sözlerinden
tatmin olmayan Đmapartor Tewodros, onu da diğer Avrupalıların yanına tutsak olarak
gönderdi92. Londra’nın sabrı ta mı tı. Uzun bir meclis tartı masından sonra, Kraliçe ve
ülkesine kar ı yapılan bu hakarete kar ı güç kullanmanın gereği anla ıldı ve Đmaparator
Tevodros’u devirmek ve tutsakları kurtarmak adına bir sefer kuvveti göndermeye karar
kılındı.Bu görev Bombay Ordusu’na verildi ve korgeneral Sir Robert Napier de seferi
kuvvetin ba ına geçirildi. Seferin Mısır üzerinden geçmesi konusunda Mısır Hıdivinden ve
Osmanlı Sultanından onay alındı(Rassam,I,1869:131-33;Hozier,1869:41-47).
Napier 32,000 Đngiliz ve Hintli askerle birlikte 1867 Ekim’inin ortasında Kızıl Deniz
sahilindeki Zula’ya indi ve Etiyopya dağlık arazilerine doğru ilerledi. Đkmal maddelerini iç
kısımlara ula tırmak adına bir demiryolu dö ediler ve ülkenin asilzadelerine, kendilerinin
dost olduklarını ve Etiyopya’yı i gal etmek için değil, yurtta larını kurtarmak ve baskıcı
imparatoru devirmek amacıyla orada bulundukları mesajını gönderdiler. Yegane
amaçlarının, Đmaparator Tevodros tarafından “tüm çağda toplumların kurallarını ihlal
ederek” alıkoyulan Đngiliz tutukluları serbest bırakmak olduğunu söylediler. Napier: “ unu
91
Hormuzd Rassam (1826-1910),gençliğinde Protestanlığa geçmi olan,Osmanlı’nın Musul ehrinde
doğmu bir Nesturi Hıristiyan’dı. Ninive’de Đngiliz ka if Austin Layard’ın ünlü ke if gezilerinde
yardımda bulundu, Aden ve Zanzibar’da resmi Đngiliz kurumlarında görev aldı ve 1864’te daha
sonraları kendisi tarafından tutsak edilecek olan Đmparator II. Tewodros’a Kraliçe Viktorya’nın
mektubunu teslim etme görevinde bulundu.Daha fazla bilgi için,bkz.Rassam,I ve II,1869.
92
Đmparator Tevodros ve Đngiliz hükümeti arasındaki müzakereler için, bkz. House of
Commons,1868: 198,218-221,229,236,243.
100
aklınızda tutun, Habe halkı, ki Đngiltere Kraliçesi’nin sizlere kar ı hasmane duyguları
yoktur ve ülkeniz ve özgürlüğünüz üzerinde tasarıları bulunmamaktadır” ifadesini
kullandı(Rassam,II,1869:15-17;Hozier,1869:41-47).
Etiyopyalıların i galci yabancılara kar ı, iç çatı malarını bir yana bırakıp tek bir kuvvet
haline gelmekle ünlü olduklarını bilen Đngilizler, bu gibi bir durumun ya anmamasını
istiyorlardı. Wag um Gobeze Gebre Medhin(sonra Đmparator II. Tekle Giyorgis) ve evalı
Mınılik (sonra Đmparator II.Mınılik)ihtiyatlı destek mesajları gönderseler de, uzun süreli
Đngiliz emellerinden ku ku duyuyorlardı ve somut bir destekten kaçındılar. Tigraylı
Decazmaç
Kassa Mırça’nın(sonra Đmparator IV.Yohanıs) ise bu tür endi eleri yoktu.
Gösteri li bir kar ılamayla Sir Robert ile bulu tu ve Đngiliz seferine erzak ve kılavuzluk
destekleri verdi. Napier, bir fil üzerinde, çok sayıda top ate iyle selama durup davete icabet
ederek Etiyopya prensini etkiledi. Decazmaç Kassa, zayıf ve kötü ün sahibi Đmparator
Tewodros’un, bu büyük ve iyi donanımlı orduya kar ı ayakta duramayacağından emindi.
Đngilizlerle ittifak kurmakta kararlıydı(Rubenson,1976:261; Marcus,1975:32).
Bu arada Đmparator Tevodros tutukluları Magdalla’daki kaleye götürdü ve Napier ve
ordusunu beklemeye koyuldu(Rassam,II,1869:22;Blanc,1868:342).10 Nisan 1868’de
Đngiliz ordusu, imparatorun çocukluk arkada ı ve generali Fitavari Gebriye’nin
önderliğindeki Đmaparator Tevodros’un ordularıyla Aroge Sava ı’na girdi. Etiyopya ordusu
ağır bir yenilgi aldı ve Fitavrari Gebriye de öldürüldü. Magdalla tepelerindeki çatı malara
tanık olduktan sonra, Đmparator Tevodros Napier’e kar ı bir zafer kazanamayacağını
anladı.Bazı çevrelerden Đmparator Tevodros’a Avrupalıları öldürüp, dü manın planlarını
bozması konusunda talepler gelse de, yorgun imparator bu kez farklı bir seyir izlemeye
karar verdi. Ertesi gün general Napier’e bir mektupla birlikte, paskalya hediyesi olarak sığır
ve tüm tutukluları gönderdi(Blanc,1868:406).Mektubunda, ülkesini geli tirme ve Kutsal
Ülke’yi Türk-Mısırlılardan arındırma adına hayallerine, halkının itaatsizliği sebebiyle
yenilgiye uğradığına ve Napier’in ordusunun “disiplin ve düzen sahibi bir ülkeden” geldiği
için zaferi mümkün kıldığına değinir. “Kendimi büyük bir önder olarak görürken, sava ı
101
size kaybettim…” demesinin yanında Đmparator Tevodros, güçlü ve birle ik bir Etiyopya’yı
ve Kudüs’ü yönetme hayallerini de itiraf eder93(Rubenson,1994:354-357).
Đmparator Tevodros hayallerinin suya dü tüğünü ve sonunun yakın olduğunu anlar.
Paskalya günü 13 Nisan 1868’de, Đngilizler Magdella kalesini yakıp yıktı. Etiyopyalı
askerler kahramanca sava mı olsalar da, sonunda alt edildiler. Đngilizler Đmaparator
Tevodros’u bulmak adına Magdella kalesini ba tan sona taradılar. Kar ıla tıkları eyle
a kına döndüler. Tutsaklığın utancıyla kar ıla acağını bilen Yehuda Kabilesi Muzaffer
Arslanı II. Tevodros,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın Krallar Kralı yıllar önce Kraliçe
Viktorya’dan hediye olarak aldığı bir tabancayı ağzına dayamı ve ya amına kendi eliyle
son vermi ti. Cesedini bulan Đngiliz askerler öncelikle hatıra alabilmek için kıyafetlerini
yırtmaya ba ladılar. Napier olay mahaline geldi ve sinirle askerlerini Đmparator’un
bedenine saygısızlık yapmayı bırakmaları konusunda uyardı. Cesedin ba ına bir muhafız ve
dul kalan Đmparatoriçe Tiruvork ve küçük oğulları Alemayehu Tevodros’un ba ına da bir
ba ka muhafız görevlendirdi. Magdalla’daki tüm tutsaklar serbest bırakıldı ve düzen
yeniden kuruldu. Ardından Napier, Đmparator Tevodros için Medhane Alem (“Dünyanın
Kurtarıcısı”) kilisesinde top atı larının olduğu ve askerlerin cesedi selamladığı bir askeri
cenaze töreni düzenleterek Etiyopya halkının saygısını kazandı. Đmaparator Tewodros’un
ailesi ve takipçileri “Magdalla Arslanı” için feryat etti ve ağıt okuyanlar da onurlu bir
ölümü seçtiği için onu yüceltti. Böylelikle Đmparator Tevodros’un, Etiyopya’nın deniz
yollarını tıkayan Türk-Mısırlıları sürmek adına Etiyopya-Avrupa ittifakı tasarısı
ba arısızlığa uğradı ve Đmparator’un sonunu getirdi94(Marcus,1975:32; Rassam,II,1869: 2325;Rubenson,1976:261,268;Hozier,1869:59-73; Blanc,1868:406-8).
93
Đmparator II.Tevodros’un bir düsturu da ‘Etiyopya’nın kocası, Kudüs’ün adaklısı’ idi.Bkz.
Dufton,1867:137;House of Commons,1868,143-44,150-51; Rubenson,1966:27.
94
Đngiliz ke if gezileriyle ilgili detaylı bilgiler, Đngiliz ke if ekibi ve silahlar hakkında,
bkz.Hozier,1869.
102
Nisan 1868’de Đmparator Tevodros’un Maqdala’daki ölümü, Etiyopya’yı, geçmi te olduğu
gibi, parçalanmı ve kapsayıcı bir yöneticiden yoksun bırakmı tı. Farklı bölgelerdeki üç
çeki en ki ilik, o dönemde gücü elinde bulunduruyordu. Öne çıkan ilk isim, Amhara, Wag
ve Lasta’nın yöneticisi olan ve Gondar’da Đmparator Takla Giyorgis namını alan Wag Shum
Gobaze’ydi. Bununla birlikte, çok geçmeden 11 Temmuz 1871’de Assa sava ında onu
mağlup eden Tigraylı Decazmaç Kasa 21 Ocak 1872’de kendini Đmparator IV. Yohannıs
olarak ilan etti. Güç için mücadele eden üçüncü isim, güneydeki eva Krallığı’nın ba ında
yer alan Mınılik’di(Rubenson,1976:121;Bahru,1991:42).
Etiyopya’nın XIX.yüzyıl’daki ikinci büyük yöneticisi olan Đmparator Yohannıs, öncülü
Đmparator Tevodros gibi, inatçı bir vatanseverdi. Ardıllarından farkı ise, Etiyopya Ortodoks
Kilisesi’nin kendini adamı bir destekçisi olmasıydı. Askeri güç merkezinin, ülkenin
kuzeydoğusunda bulunan ve ate li silahların uzun bir süredir ithalatı yapılan, nispeten Kızıl
Deniz’e daha yakın bir yerde konu lanmı
Tıgray’da bulunması,
onun Đmparator
Tevodros’dan daha iyi bir askeri konuma sahip olduğunu gösteriyordu. Eyaletin coğrafi
konumu, Đmparator Yohannıs’ın hüküm süresinde açıkça görüldüğü ekliyle, diğer bir
yandan, denizden gelen saldırılara ve ku atmalara açık olması sebebiyle büyük
dezavantajlara sahipti. Bu durum Massava’nın, yakınındaki ihtiraslı kıyı eridinin ve
Tıgray’ın yöneticilerinin iç bölgelere gözlerini diktiklerinden ve bu yüzden de Tıgray
hinterlandını
i gale
yatkın
olduklarından
dolayı
daha
da
ciddiyet
arz
ediyordu(Rubenson;1976:121-23;Bahru,1991:43;27-29).
Hükümdarlığının ba langıcında Đmparator Yohannıs, o dönemde otoritelerini Sudan’a ve
Etiyopya’ya biti ik bölgelere değin geni leten Mısır Hıdvinin ve Đsmail Pa a’nın yoğun
baskıları altındaydı. Mayıs 1868’de Osmanlı Sultanı Massava’yı, kısa bir süre sonra
yakınlardaki Zulla limanını i gal edip Đmparator Yohannıs’a yönelik silahların ithalatının
önüne bir engel olu turacak olan Mısırlılara bıraktı. 1872 yılının ortalarında, Mısır’a hizmet
eden bir Đsviçreli maceracı olan Werner Munizinger, Etiyopya-Sudan sınırında ya ayan
Bogosı zapt etti ve Karan yerle imini de i gal etti(Rubenson;1976:123;Bahru,1991:50-51).
103
Đmparator Yohannıs, Đsmail’e bir protesto mektubu göndererek hemen kar ılık verdi ve
Avrupa’ya da ilk geni kapsamlı diplomatik te ebbüsünü gönderdi. Ağustos 1872’de bir
Đngiliz emir subayı olan John Kirkham’ı, Avusturya, Rusya, Đngiltere, Almanya ve Fransa
hükümetlerine ricalarını iletmesi için Avrupa’ya gönderdi. Ricalar aynıydı: Türkler ve
Mısırlılar tarafından Đslamla tırılmaya ve kölele tirilmeye maruz kalan Etiyopya ile
kurulacak Hıristiyan dayanı ması.95Bu te ebbüs Avrupa’da az miktarda ilgiye mazhar oldu.
Özellikle
Süvey
Kanalı’nın
açılı ından
sonra
Avrupalı
hükümranlar,
uzaktaki
Etiyopya’dan ziyade Mısır’a ilgi duyuyorlardı. Bu ilgisizlik, on yıl kadar önce
Tewodros’un Kraliçe Viktorya’dan aldığı yanıta benzer ekilde, Alman
ansölyesi Otto
von Bismarck tarafından tekrarlandı:
“Almanya’nın Etiyopya-Mısır sınır tartı malarına girmek için herhangi bir siyasi
kaygısı yoktur. Hıdve kar ı takınılacak herhangi bir dü manca tavır, büyük önem
te kil eden Almanya’nın Mısır’la olan ticari ili kilerine zarar verebilir.Bu
yüzden,Yohannes’in
mektubuna
yanıt vermekten
geri duruyoruz…”(
Zewde,1975:49-50).
Mısır i gallerinin arasında, Bogos yalnızca bir ba langıçtı. Mısırlılar, Osmanlı büyüklerinin
yüzyıllardır yönettikleri kıyı eridinde itibari bir otoriteye sahip olmaktan ho nut değillerdi.
Muhammed Rauf Pa a önderliğinde, Zeyla’dan yola çıkan bilimsel ke if heyeti
kisvesindeki Türk-Mısır gücü, Güneydoğu Etiyopya iç kısımlarına nüfuz etti ve 11 Kasım
1875’te tarihi ticaret ehri olan Harar’ı i gal etti96.
Aynı anda, Hıdivin Doğu Afrika
Đmparatorluğu hayalinin mimarı Muzinger Pa a Tajura limanının batısından eva dağlık
arazilerine doğru bir askeri harekata önderlik etti. Đmparator Yohannıs ve eva’lı Mınılik
arasındaki rekabetin Türk-Mısır ordularının zaferinin önünü açacağını umut ediyordu.
Hesaplaması yanlı tı. Muzinger Pa a ve tüm askeri gücü, dağlık arazilere yabancıların
95
Örnek olarak, 10 Ağustos 1872 tarihli Kraliçe Viktorya’ya yazdığı mektubunda Đmparator IV.
Yohannıs, “…Müslümanlar tarafından uzun yıllar önce ele geçirilen topraklarımın Đngiliz desteğiyle
bana geri dönmesini umsam da, imdi Türklerin Etiyopya’nın geri kalan kısmını benden almaya
çalı tığını görüyorum. Tüm bunları sizin tavsiyelerinizi almak için yazdım; zira Hıristiyan kanının
bir hiç uğruna akmasını istemem…” ifadelerini kullanır.Bkz.Rubenson,2000:103-106.
96
Bu sebeptendolayı,Harar ehri ve çevresi ölmek üzere olan Habe eyaletin bir parçası oldu.
104
geçi ine
nadiren
göz
yuman
Afar
kabilesi
tarafından
yerle
bir
edildi(Zewde,1975:61;Bahru:1991:51-52). Pa anın Avsa yakınlarındaki ölümü, Mısır
planlarında ciddi bir gerilemeye yol açtı. Ancak, kıyı eridindeki topraklarına kom uluk
eden bölgelere yönelik tacizleri devam etti. Türk-Mısır güçleri ilerleme kaydettikçe
Đmparator
Yohannıs, Hıdiv Đsmail’in kansız
ekilde durdurulması hayaliyle Avrupa
arabuluculuğuna yönelik yakarı larını sürdürdü. Eylül 1875’teki barı çıl gayeleri sebebiyle
Hamasein ve Seraye valilerini azletmeyi bile göze aldı. Bununla birlikte, Türk-Mısır gücü
Ekimde Hamasein’e ula tıklarında ise IV. Yohannıs sava naraları atarak seferberlik ilan
etti. Đki hafta içerisinde 20,000 asker topladı ve dü man birliklerine yöneldi. Diğer yandan,
Türk-Mısır ordusu 2000 ki iden olu uyordu ve Danimarkalı Albay Arendrup tarafından
önderlik ediliyordu. Đki ordu sonunda 16 Kasım 1875 sabahında Gundat (ya da Guda-gude)
Sava ı’nda kar ı kar ıya geldi. Türk-Mısır ordusu iyi donanımlı, iyi eğitimliydi ve saflarına
Amerikan Đç Sava ı’nda görev alan Konfederasyon Ordusu’nun subaylarını ve Danimarkalı
ve Alman askeri uzmanları katmı tı. Ancak, Etiyopya ordusunun manevraları onları tuzağa
dü ürdü ve donanımlarını ve modern eğitimlerini geçersiz kıldı. Bu büyük yenilginin
haberleri, Hıdivin hükümetinin kuyusunu kazacağı korkusuyla Mısır’da bertaraf
edildi(Dye,1880:139;Bairu,1977:121-23).
Bu gibi bir felaket ya boyun eğmeye ya da intikama yol açacaktı. Hıdiv Đsmail hemen
15,000 askeri iyi ekilde donatarak intikam almaya gönderdi. Bu yeni ordu Muhammed
Ratib Pa a tarafından önderlik ediliyordu ve yanında da Amerikan Đç Sava ı’nın
Konfederasyon Ordusu’ndan bir veteran olan Albay Loring vardı. Türk-Mısır ve Etiyopya
orduları 7 Mart 1876’da Gura’da kar ı kar ıya geldi ve 9 Mart’a değin sona ermeyen uzun
ve iddetli bir sava a giri ti. Đ gal askerleri Gundat’tan daha uzun ve ehemmiyetli ekilde
sava malarına kar ın, sonuçta mağlup oldular ve büyük kayıplar verdiler. Pek çok tarihçi,
Gura Sava ı’nda siyah bir Afrika ülkesi olan Etiyopya’ya kar ı üç kıtalararası beyaz
ordunun, yani Kuzey Amerika’dan Albay Loring’in kuvvetlerinin, Küçük Asya’dan
Osmanlıların ve yarı Afrikalı, yarı Arap ve yarı Avrupalılardan olu an Hıdiv Đsmail Pa a
yönetimindeki
Mısır
ordularının
sava tıklarını
yazar.
Hıdivin
“Barbar
Abysiniya’yı”[Etiyopya’yı]fethetme ve Mavi Nil Havzası’nı ele geçirme planları, ellerinde
105
olan küçük çaptaki askeri teçhizatları ile Etiyopyalıların Massava kıyılarından acıklı
i galcileri göndermek adına daha karma ık ve zekice planlara sahip olduklarından,
saçmaydı97(Dye,1880:359;Rubenson,1976:362;Bairu,1977:121-23).
Gura düzlüklerindeki tarihi çatı malar, Albay William M.Dye98 ve diğerleri tarafından
çarpıcı ekilde günümüze aktarılmı tır. Gura Sava ı’nın planları Amerikan Konfederasyonu
generalleri Loring, Derrick, Dye ve Mısırlı Osman Pa a tarafından yapılmı tı. Bu kanlı
sava ta,
yukarıda
da
belirtildiği
üzere,
Etiyopyalılar
Mısır-Osmanlı-Amerikan
Konfederasyonu güçleri koalisyonunu hezimete uğratmı tır.Albay Dye Etiyopyalıların
co kunluklarını,
“Negarit’lerini
(sava
tamtamlarını)
ve
Imbılita’larını
(sava
borazanlarını) çalarak barbar ruhlarını hiddet ve cenk için ortaya çıkarıyorlardı” eklinde
açıklar. Ardından, Decazmaç Hagos ismindeki bir Etiyopyalı komutanın nasıl sava ta atının
üzerinde öldürüldüğünü ve bu arada da Mısırlı Prens Hassan’ın süvarisini yanına alarak
nasıl Massava’ya kaçtığını anlatır. Mısırlı askerler de bir süre sonra liderlerini takip edip
yalpalayarak kıyı eridine doğru ilerlerler. Dye, Mısırlıları “fellahin”, yani köylü ve askeri
ehemmiyetten yoksun olarak tabir eder ve böylece de kendi hatalarının üzerini kapatmaya
çalı ır. Aslında, sava maya alı kın Amerikan Konfederasyon Orduları da sava yerinden
kaçıyordu. Mağlup Amerikalılar arasında adı kötüye çıkan isimler, Long, Lockett, Hall,
Dennison, Johnson, Wilson, Porter, Field, Martin, Dye, Colston, Stone, Gravis, Loshe,
Lamson, Loring, Derrick, Wilson ve Irgens idi(Dye,1880:359-61).
97
Osmanlı kaynaklarından alıntı yaparak, Orhonlu ise Gundet ve Gura Sava larıyla ilgili unları
yazmı tır:
“Munzingeri’in ölümünden sonra Đsmail Pa a,Massava’ya Danimarkalı Albay Abrendrup Pa a
emrinde bir kuvvet gönderdi.Abendrup(Arendrup),6.000 ki ile oradan da Tigre topraklarında
bulunan Gundet’e kadar ilerledi.Fakat bu ordu,Habe ler tarafından bozguna uğratıldı.Bu haber
Kahire’ye varınca 15.000-20.000 ki ilik diğer bir ordu Albay Loring ve Mehmed Rahib Pa a
emrinde gönderildi.Fakat bu kuvvet de Habe meliki IV.Yohannes tarafından Massava’ya 35 mil
mesâfede Asmara ile Aduwa[Adva]arasında olan Gura(Kar’a)adlı yerde müthi bir bozguna
uğratıldı.”Bkz.Orhonlu,1996:151.
98
Albay William M. Dye Amerika Đç Sava ı’nda Federalist güçler adına sava tı ve albay rütbesine
yükseldi. 1873 yılında Türk-Mısır ordusuna katıldı. 1876’da Etiyopya-Türk-Mısır sava ındaki Gura
Muharebesi’nde yaralandı. Türk-Mısır ordusundan çekilmesinin ardından, “Müslüman Mısır ve
Hıristiyan Habe istan” ba lıklı kitabında sava anılarını yazdı.Bkz. Dye,1880.
106
Gura Sava ı, sonunda Doğu Afrika’daki Türk-Mısır emellerinin tabutuna son çiviyi
çakmı tı. Đmparator Yohannıs i gallere kar ı ülkesini zafere ta ıyabileceğini gösterdi ve
itibarı yalnızca Mısır’da değil, Etiyopya Đmparatorluğu’nun dört bir yanında da arttı.
Bu zaferler Etiyopya ordusuna çok sayıda ele geçirilen modern teçhizat kazandırdı. Buna
ek olarak, yüksek miktarda Türk altını da ele geçirildi. Đmparator Yohannıs bu altınları
yoksulla mı
Kudüs’teki Deyrü’s-Saltana Etiyopya manastırı’nda ya ayan papazlara
gönderdi. Bu davranı ı Etiyopya’nın her kö esindeki Ortodoks Kiliseleri’nin yanda larının
ve tarikatlarının kendisine daha fazla yakınla masını sağladı. Gundat ve Gura zaferleri,
ayrıca Đmparator Yohannıs’ın koltuğunu sağlamla tırmasını ve ulusal birliği sağlama
çabasında kendisine büyük katkılarda bulunmasını sağlaması açısından da önemlidir.
Đmparator Yohannıs artık yaygın
ekilde, Đmparatorlukta askeri açıdan e i benzeri
bulunmaz biri olarak görülüyordu. eva’nın kralı Mınılik de artık Đmparator’a boyun eğmek
dı ında hiçbir tercihi olamayacağını anlamı tı. Kuzey Etiyopya’daki Müslümanların TürkMısır davasına katılabileceğinden korkan Đmparator Yohannıs, daha sonraları onları zorluk
kullanarak Hıristiyanlığa döndürmeye kalkı tı. Örnek olarak, Vello99 eyaletinin birkaç
yönetici efleri bu i lemi istekle kabul etti ve usulen Etiyopya devlet ve kilise yapısına
eklemlendirildi.Diğer yandan nüfusun geri kalan kesimi, dinlerini gizlice korumayı
sürdürdüler ve bu sebepten ötürü de “Gündüz Hıristiyan, geceyse Müslüman” olarak
tanımlandırıldılar(Bahru,1991:48-49;Hussein.,2000:160-87).
Türk-Mısır gücünün Gundat ve Gura sava larında ileri karakollarından Etiyopya’ya i gal
giri imlerinden sonra, Đmparator Yohannıs Đngilizlerin bu i gallere kar ı onlara yardım
etmeye niyetli olmadığını anladı. 1881’de aniden, Mehdi ayaklanması Türk-Mısır
99
Vello ya da Bete Amhara(“Amhara’ların Evi”) , kuzey Etiyopya’daki bir bölgedir. Amhara
adındaki Sami halkının nüfusunu olu turduğu stratejik bir bölgedir. Etiyopya’daki Amhara’ların
çoğunluğu Yahudile mi Ortodoks Hıristiyanlardan olu sa da, Bete Amhara’daki Amhara’lar
çoğunu, geçmi te de günümüzde olduğu gibi, Müslümanlardı. Đmparator Yohannıs’ın zorunlu din
deği imi seferinde Hıristiyanlığa dönen Müslüman sava çı beylerinden biri, sonradan Kral Mikael
ismini alan ve XX.yüzyıldaki Osmanlı yanlısı Etiyopya lideri Lıc Đyasu’nun babası olan Đmam
Muhammed Ali’ydi. Bkz.Hussein.,2000:160-87
107
yönetimindeki Sudan’ı çalkaladı. Sudan’daki Türk-Mısır garnizonları birer birer Mehdi’nin
önünde dü üyor, iki yıl içerisinde de durum, tam anlamıyla bir askeri faciaya dönü üyordu.
Sudan’ın kuzeyinden Mısır’a geçi yollarının kapanması üzerine, Mısır güçleri kaçı ın
yalnızca Etiyopya üzerinden Massava’ya doğru olabileceğini anladı. Bu yüzden zor
durumdaki Mısır askerlerini kurtarma görevi, 1882’de Mısır’ı tek taraflı i gallerinin Mısır
konusunda sorumluluklarını arttırdığını dü ünen Đngilizlere kalmı tı. Đngilizler, Đmparator
Yohannıs’in bir önceki yıl iki kez sava mı
olduğu Mısırlıların isteklerine sıcak
bakmayacağını anlamı lardı. Bu sebepten ötürü, Sudan’da büyük facialardan kurtulmak
için, Đngilizler Amiral Sir James Hewitt’i Etiyopya Đmparatoru ile pazarlıklara oturması için
Adva’ya gönderdi. Yoğun pazarlıklardan sonra anla ma zemini bulundu ve Đmparator
Yohannıs ve Amiral Hewitt, 3 Haziran 1884’te Hewitt (ya da Adva) Antla masını imzaladı.
Antla ma, Mısır ordusunu Sudan’dan çekilirken Etiyopya toprakları üzerinden geçip, Mısır
kolonisi Massava’ya geçmelerine olanak veriyordu. Bunun kar ılığında, Mısırlılar derhal
Bogos mahalinden ve i gal ettikleri tüm ovalardan, “kanunen ait oldukları” Etiyopya
Đmparatoru’na devretmek üzere çekileceklerdi. Bu, Đngiliz hükümetinin garantörlüğünde
yapılacaktı. Dahası, eğer Mısır Massava’dan çekilecek olursa, Yohannıs’in bölge
üzerindeki tüm hakları ve çıkarları Đngilizler tarafından gözetilecekti. Yohannıs’e göre bu,
liman üzerindeki taleplerini kabul ettikleri anlamına geliyordu. Yohannıs önceki dü manı
Mısır’ın Sudan’da kalan güçlerinin güvenli biçimde Etiyopya üzerinden geçi ine izin verdi.
Bu, sonunda hayatına mal olacak Sudanlı Mehdilerin sonsuz öfkesini kazanmasını sağladı.
Mısır aslında Mehdi hareketinin kuzeyde Mısır’a yayılmasını önlemek amacıyla ordularını
birle tirmeyi, dolayısıyla da Massava’dan çekilmeyi planlıyordu. Mısır limanı Đngilizlere ya
da Đngilizlerin uygun gördüklerine devretmeye hazırdı. Bölgede bu ölçüde geni lemeye
kar ı olan Đngilizler, bununla birlikte Massava’nın Đmparator Yohannıs’a geri verilmesiyle
anında Fransızların avantaj kazanmalarından ve limanı ele geçirmelerinden korkuyorlardı.
Bu yüzden, Đtalyan hükümetiyle kurulan gizli ileti imle, Fransızlar fark etmeden Đtalyan
askerleriyle dolu bir gemi gizlice Süvey kanalından geçti ve Massava’da demir attı.
Mısırlılar kaleyi Đngilizler tarafından gönderilen Đtalyanlara bıraktı ve oradan uzakla tı.
Đtalyanlar Massava’da bayraklarını dalgalandırdılar ve Đtalya ve Etiyopya arasındaki uzun
süreli ihtilaflar ba lamı oldu(Bahru,1991:55-57;Zewde,1975:94-100; Rubenson,1966:59)
108
Massava’daki Đtalyan i galini duyan Đmparator, kelimenin tam anlamıyla afallamı tı.
Dostları olan Đngilizlerin onu bu ekilde sırtından vurmalarına inanamıyordu. Đmparatoru
daha çok
a ırtan, Đtalyanların iç bölgeleri zorlamaları ve stratejik noktaları i gal
etmeleriydi. Tüm bu geli meler, 1887’de tarihi Dogali Sava ı’nı ve Đtalyan güçlerinin
Saati’yi ku atmalarını doğurdu. 1888 yılına gelindiğinde, Yohannes’in üç taraflı bir
gerginlikten muzdarip olduğu söylenebilirdi. Kızıl Deniz kıyısında Đtalyanlarla bir
mücadeleye giri mi olmasının yanında, Gojjam’daki ve eva’daki uyrukları Kral Tekle
Haymanot ve Kral Mınılik’in kendisine kar ı ayaklandığı haberlerini de aldı. Böylece,
Đmparator dikkatini Đtalyanlardan isyankar uyruklarına çevirmek zorunda kaldı.Đmparator
Yohannıs Gojjam ayaklanmasını sertçe bastırmasına rağmen, yüzünü
eva’ya dönmek
üzereyken Mehdi kuvvetlerinin Gondar ehrini yağmaladıkları ve kutsal kiliselerini de ate e
verdiği
haberlerini
duydu.
Bu
yüzden,
batıya
yönelerek
Mehdi
kuvvetleriyle
yüzle ti(Bahru,1991:57-59;Zewde,1975:199).
Massava’daki Đtalyan i gali gibi, Mehdi Sudan ile Etiyopya’nın yüzle mesi de Türk-Mısır
geni lemesinin bir sonucuydu. Mehdi hareketi, bir köktendinci ve Türk-Mısır yönetimine
kar ı bir milliyetçi direni ti. Bu bağlamda, bu direni öncelikle Mehdilik dü üncesine göre
hain ve baskıcı olan Türklere ve Mısırlılara yönelikti.Đmparator
Yohannıs’ın Hewett
Antla ması’ndaki uygulamaları sebebiyle Mehdi nefretinin Etiyopya’ya dönmesine
sebebiyet verdi. Ku atılan Mısır garnizonlarına uzatılan Etiyopya yardım eli, kendini nefret
duyulan bir dü man biçimine sokmasına neden oldu. Aynı anda, Etiyopya ile Mehdi Sudan
arasındaki tampon görevindeki Mısır bertaraf edildi ve iki ülke doğrudan yüzle mi oldu.
Đmaparator Yohannıs Mehdi kuvvetleriyle Mettema’da görü tü(Erlich,1996:134-35;
Churchill,1952:83).
Mettema Sava ı olarak anılan bu sava , Đmaparator Yohannıs’in son sava ı olacaktı:
“…9 Mart 1889’da, sava patlak verdiğinde, Tanrı Etiyopya’yı kutsuyor gibiydi.
Đmparator ve kuvvetleri Mehdi hattında bir gedik açtı ve Yohannes’in öncelikle sağ
eline, ardından da göğsüne aldığı ölümcül bir kur unla vurulmasına değin, zafere
doğru
ilerliyordu.Hıristiyanlar
önce
bocaladılar,
ardından
da
dağıldılar…”(Marcus,1994:87-89).
109
Etiyopya hattındaki nizamsızlığı fark eden Mehdi kuvvetleri, harekete geçtiler ve
Etiyopyalıları
sava
alanından
kovalamaya
ba ladılar.Tela lı
gerilemelerinde,Etiyopyalıların ba larında bir kral bulunmuyordu.Mehdi kuvvetleri terk
edilmi kampa ula tılar ve bir tabut ve etrafını çevreleyen birkaç rahiple kar ıla tılar.
Tabutun üzerinde altın ve mücevherlerle bezeli bir Đncil vardı. Bu büyük bir ipucuydu ve
çok geçmeden bu tabutun içindeki ölü bedenin Etiyopya Đmparatoru Yohannıs’ı ait
olduğunu anladılar.Mehdi kuvvetleri zafer sarho uydular. Đmparator’un o dönemdeki
dü manları Mınılik ve Tekle Haymanot’u bile ürpertecek bir davranı la, Yehuda Kabilesi
Muzaffer Arslanı,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın Krallar Kralı IV.Yohannıs’ın kafası
bedeninden ayrıldı ve, onunla ölen Etiyopyalı seçkinlerin ve generallerin kafalarıyla
Hartum’a götürüldü ve sokaklarda gezdirildi(Marcus,1994-90-91;Bahru,1991:55).
Bu bölümde, XVIII. ve XIX.yüzyılın büyük bölümünde Etiyopya-Osmanlı ili kilerinin
doğasını ortaya koymak ve bu dönemde Kızıldeniz bölgesinde yüzyıllardır varlığını
sürdüren Osmanlı’nın Etiyopyalıların ya amını nasıl her yönden etkilediğini açıklamak
amaçlanmı tır.Bir sonraki bölümdeyse,Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde XIX. yüzyılın son
yıllarında ve XX. yüzyılın ilk yıllarındaki geli melere bir göz atacağız.
110
IV.BÖLÜM
ETĐYOPYA ĐLE OSMANLI ĐMPARATORLUĞU ARASINDAKĐ DAĐMĐ
ĐLĐ KĐLERĐN KURULU U
4.1.Deyrü’s-Saltana Manastırı: Dostluğun ve Đhtilafın Kökeni
XVI.yüzyıl dan beri süregilen
Etiyopya-Osmanlı ilikilerindeki anla mazlıklar,geç
XIX.yüzyıl ve ereken XX.yüzyıl’da yerin kar ılıklı anla maya bırakmı tır.Bu durumun
olu masına yol açan sebepler nelerdir?I.Dünya Sava ı Etiyopya ve Osmanlı ili kilerini ne
yönde etkiledi?Bu sava
dönemde Etiyopya ve Osmanlı ili kilerinde Alamanların ne gibi etkisi olmu tur?Bu
dönemde Etiyopyada,Osmanlıların ve Almanların faaliyetlere kar ı Đtilaf Devletlerinin
tepkisi ne olmu tur?Dördüncü bölümde yukarıda belirtmi olduğum sorulara cevap aradım.
Konu hakkında daha net bir fotoğraf ortaya koymak adına, geç XIX.yüzyıl Etiyopya’sına
genel bir bakı olu turmanın yararları vardır.Đmparator IV. Yohannıs’in ardından tahta
Đmparator II. Mınılik çıktı.1844’te Sahle Mariyam ismiyle dünyaya gelen II. Mınılik, daha
önce birbirlerinden tamamiyle farklı olan bölgeleri ve halkları ba arıyla birle tirmesi
sebebiyle, çoğunlukla günümüzdeki Etiyopya’nın kurucusu olarak anılır. Mınılik’in
ba arısı, yalnızca fetihleriyle değil, ayrıca da verdiği tavizlerle mümkün oldu. 1865’ten
1889’a kadar, yani Đmparator oluncaya değin, Shewa’nın krallık tahtında oturuyordu.
Ülkesinin hızlı modernle mesini sağlamak, Menelik’in ülke içindeki en büyük
ba arısıydı(Bahru,1991:71-72;Marcus,1994:89;Darkwah,1975:119-21).
Đmparator Mınılik 1889’da Đmparatorluk tahtına çıktığında, kendisine silah yardımında
bulunan Đtalyanlar, Đmparator’un egemenliği onlara bırakacağını dü ündüler. 2 Mayıs
1889’da, Mınılik Vıçale Antla ması’nı imzaladı. Đtalyanlar, iki farklı antla ma metniyle
Mınılik’i oyuna getirmeye çalı tılar. Metinlerden biri Amharca, diğeriyse Đtalyancaydı. 17.
Madde’deki bir ifade, her iki metinde de farklı anlamlar ta ıyordu.
Đtalyanca versiyonunda:“Đmparator, tüm diğer güçlerle ve hükümetlerle kuracağı ili kilerde
Đtalyan hükümetinin i tirakını kabul eder”
eklindeydi.Amharca versiyonunda
ise:“Đmparator, Avrupa krallarıyla kuracağı tüm ili kilerde Đtalyan hükümetinin yardımını
alma hakkına sahiptir” eklinde yer almaktaydı(Bahru,1991:74-75;Marcus,1975:169-170).
Mınılik kumpasa getirildiğini anladığında, antla mayı reddetti ve Đtalyanlardan gelen tüm
diğer teklifleri ve hediyeleri de geri çevirdi. Osmanlı, Rusya ve Fransa dı ındaki tüm
Avrupa güçleri Đtalyanları destekleme yolunu seçti ve onların anlattıklarına inandı.Osmanlı,
111
Đtalyanların Akdeniz ve Kızıl Deniz’deki etkinliklerinden ho nut olmadığından, Etiyopya
üzerindeki Đtalyan iddialarını reddediyordu. Đtalyanları Đngilizlerin bekçi köpekleri olarak
gören Fransızlar da Afrika Boynuzu’nda güçlü bir Đtalyan mevcudiyetinden rahatsızdı.
Ortodoks Rusya da, bir Ortodoks Afrika imparatorluğunun Katolik Đtalyanlar tarafından
kolonile tirilmesinden korktuğundan Etiyopya üzerindeki Đtalyan iddialarına kar ı
çıkıyordu(Bahru,1991:75;Marcus,1994:95-96;Gebre Sılâse,1959:59).
Bu arada, Đmparator Mınılik Đtalyan i galcilere kar ı son bir hesapla ma için hazırlanmaya
ba lamı tı.Mınılik’in Đtalyan tehlikesine ba arıyla kar ı koyabilmek için tüm halkını bir
araya getirmesi gerekiyordu. Bu süreç, kapsamlı teknolojik modernizasyon ve siyasi
önlemleri içinde barındırıyordu; ancak sonuçta 100,000 iyi donanımlı ve birden çok etnik
unsuru barındıran askerden müte ekkil büyük bir ordu kurabildi. Eylül 1895’te, Mınılik
Đtalyanlara kar ı koymak için doğru zamanın geldiğine karar verdi ve açıkça unları ifade
etti:
“Tüm cömertliğiyle Tanrı, dü manlarımı etkisizle tirdi, imparatorumu büyüttü ve
beni de bugüne kadar muhafaza etti. Tanrı’nın lütfüyle saltanatımı sürdürdüm…
Ülkemizi parçalayacak ve dinimizi deği tirecek olan dü manlar geldi. Tanrı’nın
bizlere sınır olarak çizdiği denizi a tılar… Bu dü manlar ilerledi ve köstebekler
gibi
ülkemize
oyuklar
açtı.
Tanrı’nın
yardımıyla
onları
temizleyeceğim”(Bahru,1991:77;Gebre Sılâse,1959:61;Marcus,1994:96).
Roma,Mınılik’in tutumundan ötürü öfkelendi ve Eritre’nin Đtalyan valisi General Oreste
Baratieri’ye misilleme emri verdi. Baratieri, Etiyopyalılardan Adigrat, Adva ve Mekelle’yi
ele geçirdi ve Đtalya’da kahraman ilan edildi. Đtalyanlar, Roma medeniyetine ihtiyaç duyan
bir barbar takımı olarak gördükleri Etiyopyalıları oldukça küçümsedi ve Baratieri, iftiharla
Mınılik’i bir kafese kapatacağını söyleyerek Eritre’ye döndü. Bu arada, Mınılik Addis
Ababa’da yüz bin askerlik bir ordu bir araya getirdi. Bu askerlerin yüzde ellisi modern
silahlarla donatılmı tı. General Baratieri yalnızca yirmi be bin asker toplayabilmi ti ve
kar ı tarafın kendi ordusundan sayıca üstün olduğunu anlayınca, Mınılik tarafından 45 gün
ku atma altında kalacağı Adigrat’a geriledi. Mınılik’in hediye olarak sunduğu
garnizonlarına güvenli geçi ve müzakere teklifi Đtalyanları yalnızca çileden çıkardı ve
Ba bakan Crispi’nin hükümeti, sava a devam etmek için takviye kuvvetleri ve daha fazla
para
gönderdi”(Bahru,1991:77-79;Gebre
Sılâse,1959:61-63;Marcus,1994:9799;Prouty,1986:159).
Baratieri’nin umduğu gibi saldırmaktan ziyade, Mınılik ordularını Adva’da topladı ve
beklemeye koyuldu. Her iki taraf da kar ı tarafın saldırmasını bekledi ve orduların ikmal
maddelerinin tükenmeye ba laması dı ında ubat 1896’da hemen hemen hiçbir geli me
olmadı. Mınılik, ordusu için erzak yığınağı yaptığı depolar in a etmesine rağmen bu
depoların da hızla bo aldığı görüldü. Kral, gerilemeyi bile dü ünmü tü. Đtalyanların
112
erzakları ancak 1 Mart’a kadar dayanabilirdi ve bu erzaklar da yarı yarıya tükenmi ti. 29
ubat’ta, Crispi’nin kendisini korkak ilan ettiği telgrafından öfkelenen ve subayları
tarafından cesaretlendirilen Baratieri ilerlemek için hazırlıklara ba ladı. Đki ordu, 1 Mart
1896’da tarihi Adva Sava ı’nda kar ı kar ıya geldi ve tüm dünyanın beklentilerinin aksine,
i galci Đtalyan ordusu yiğit Etiyopyalı vatanseverler tarafından küçük dü ürüldü.Adva’daki
zafer haberini alan dünyanın dört bir yanındaki siyahlar, bu haberi sevinçle
kar ıladı.Etiyopya özgürlük mücadelelerinin bir sembolü oldu ve siyah entelektüeller ve
dini liderler bu ülkeye hac yolculukları düzenlemeye ba ladılar.Adva Sava ı, yalnızca
Etiyopya’nın Roma tarafından sömürgele tirilmesini önlemesi dolayısıyla değil; ayrıca da
dünya toplumları nezdinde bir Afrika ülkesinin statüsünü yükseltmesi nedeniyle de büyük
önem
arz
ediyordu100”(Bahru,1991:81-83;Marcus,1994:99-100;Henz,2000:180;
Berkeley,1902:403).
Adva Sava ı’nın ardından gelen on yıl içerisinde, Đmparator II. Mınılik içeride güç ve
dı arıda ise prestij bakımından zirvedeydi.Đçerideki güç mücadelelerinde,Mınılik’in
kar ıla tığı problemler öncelleriyle kıyaslayacak olursak önemsiz derecedeydi. Dı arıda ise,
Đtalyanlara kar ı aldığı zafer ona büyük bir ün kazandırmı ve hatta bir yabancı ara tırmacı
tarafından ünlü Alman ansölye Otto von Bismarck ile kar ıla tırılmı tı. Özel ve resmi
dairelerden yabancılar Addis Ababa’ya akın ederek ayrıcalıklar kazanmaya ve çıkarlarını
takdim etmeye çalı tılar101”(Bahru,1991:81-83;Marcus,1994:99-100).
Batı, Etiyopya’nın zaferini safsata yoluyla açıkladı. Irkçı görü Batılılara siyahların beyazları
yenebileceği itirafında bulunmalarına izin vermediğinden, Avrupalılar bir anda Etiyopyalıların
ekvator güne ine maruz kalmı beyazlar olduklarını ke fettiler. Daha önceleri Afrikalı karde leriyle
miskin, cahil ve dü ük sıfatlarını payla ırlarken, birden aydınlanmı , ilerici ve enerjik sıfatlarına
mazhar oldular. Beyaz rahipler tarafından çoğu kez yoz ve bayağı olarak anılan Ortodoks kilisesi,
artık Kutsal Ruh’un aracı ve Etiyopya milli ruhunun muhafaza edicisi olarak görülmeye
ba lanmı tı.Daha önceleri barbar bir yönetici olarak görülen Menelik de hükümdarlık faziletinin,
bilgeliğin ve ferasetin timsali halini almı tı. Sava tan önce itibarını yitirmi ve açgözlü olarak
tanımlanan asilzadeler, tek amaçlarının hükümrana ve onun tebaasına hizmet vermek olan mert
ki ilere dönü mü lerdi.Korkak bir ayaktakımı olarak görülen Etiyopya ordusu bir anda kahraman
ni ancılar birliği olarak anılmaya ba landı.Ansızın dirilen Etiyopya devleti çok sayıda gazeteci ve
gezginin uğrak noktası oldu. Đmparator Menelik ilgiden memnundu; zira ilk amacı ülkenin
bağımsızlığının
tanınmasını
sağlamaktı.bkz.Bahru,1991:81-83;Marcus,1994:99100;Henz,2000:180; Berkeley,1902:403.
100
101
Örneğin,Etiyopya’yı çevreleyen üç emperyalist güç (yani Đtalya, Đngiltere ve Fransa) zaman
kaybetmeden Etiyopya’yı bağımsız ve egemen bir Afrika ülkesi olarak tanıdı ve 1897 yılında Addis
Ababa’da sırasıyla büyükelçilikler açtı. Bkz.Bahru,1991:81-83;Marcus,1994:101-102.
113
imdi burada duralım ve Deyrü’s-saltana manastırı’na geçelim.Deyrü’s-saltana manastırı
nedir? Etiyopya-Türkiye ili kileri ile ne gibi bir ortak noktaya sahiptir? Deyrü’s-saltana
manastırı, Kudüs’teki Kutsal Gömüt Kilisesi’nin apellerinden biri olan Ermeni Azize
Helena apeli’nin çatısında bulunuyordu. Etiyopyalılar, bu manastırın ismini Saba Melikesi
Belkıs’a bu araziyi verdiği iddia edilen Đncil’deki Kral Süleyman ile bağda tırıyorlardı;
diğer bir yandansa, Kıptiler bu manastırın ismini 1187’de Haçlı Kudüs Krallığı’nı
yendikten sonra bu araziyi Kıptilere bağı ladığı öne sürülen Selahattin Eyyubi’ye
adamı lardı(EMAKA,1278;Van
Donzel,
1980:93-95;O’Mahoney,1996,1-15;
Mattewos,1996:3-7).
Etiyopya Ortodoks cemaati, Kutsal Topraklar’daki en eski topluluklardan biridir. Arap
istilasından çok önceleri Kudüs’teki varlığı yazılı kaynaklarda mevcuttur. Enrico
Cerulli’nin “Filistin’deki Etiyopyalılar” isimli ba yapıtında, 386-412 yılları arasında
Beytüllahim’de ya amı olan Aziz Jerome’un öğrencilerinin mektuplarında Kutsal
Topraklar’daki Etiyopya cemaatinin bahsinin geçtiği yazar.Daha sonraları, 636 yılında
Kudüs’ün Arap fatihi Halif Ömer bin el-Hattab’ın yayınladığı Kararname’de, Kudüs’e hac
yapmaya gelenlerden farklı olarak, Etiyopyalıların Yunanlılar ve Đberyalılar gibi Kudüs’te
mülk sahibi yerle ikler olduklarından dem vurulur. Bunun ardından, Sultan I. Selim (15121520) ve I. Süleyman (1520-1566) Yunanlıların, Etiyopyalıların, Gürcülerin ve Sırpların
malvarlıklarına yönelik vergilerde ayrıcalıklar ve dokunulmazlıklar sağladıkları fermanlar
yayınlamı lardır(Van Donzel,a.g.e.,93-95;Cohen,2008:13;O’Mahoney,a.g.e.,1-15).
Etiyopyalı liderler yüzyıllar boyunca Kudüs’teki Etiyopya cemiyetiyle düzenli bir ekilde
bağlarını sürdürmeye devam etti.Kutsal Topraklar’daki Etiyopya Hıristiyan cemaatinin
varlığını sürdürmesi, büyük ölçüde Hıristiyan Etiyopyalı kralların finansal desteğine
bağlıydı. Đmam Ahmed’in XVI. yüzyıldaki cihadı, Kudüs’teki Etiyopya cemaatinin
üzerinde de etkilerde bulunmu tu. Bu karı ıklık döneminde Etiyopya’da Kudüs hakkında
dertlenebilecek hiç kimse yoktu ve cemaat de gev emeye ba ladı102(Van
Donzel,a.g.e.,95;Pedersen,1987-88:33-35).
Yoksulluk içerisinde, Kudüs’teki Etiyopyalılar Kutsal Gömüt’ün ana binasındaki tutunma
noktalarını yitirdiler ve günümüzde de oldukları gibi çatıya çıkmaya zorlandılar.Ancak
Etiyopyalılar orada bile güvende değillerdi. Đnanç sahibi yöneticilerin aktif desteğini alan
daha güçlü kiliseler yava yava Etiyopyalıların malvarlıklarına tecavüz etmeye ba ladılar.
102
Osmanlı’nın yükseli i ve Đmam Ahmed’in sava ları Kudüs’teki Etiyopya cemaati üzerinde
yoksulla tırıcı ve geriletici etkiler yarattı. Bu dönemde birkaç rahip Kudüs’ten Avrupa’ya göç etti.
Örneğin, Abba Tomas ya da Wolde Samuel Bahtawi ve Abba Petros “Aetiophis” ya da Tesfa
Tsiyon Roma’ya gitti ve Avrupalı bilginler için önemli bilgi kaynakları oldu. Bkz. Pedersen, 198788: 33-47;Mattewos:1996:23-27.
114
Bu malvarlıklarının kayıt dı ı olanları bugün bile Etiyopyalıların ellerinde değildir.Tüm
ilgili belgeler, XVIII.yüzyılın Kudüs’teki Etiyopyalı hacılar ve yerle ikler için zor bir
yüzyıl olduğunu yazar. Kudüs’teki Etiyopyalı hacılar ve yerle ikler hem Müslüman Türkler
hem de Kıpti ve Ermeni dinda ları tarafından taciz edilmi lerdi.Yoksulluklarıyla ve Ermeni
cemaatinden aldıkları yardımlarla hayatta kaldıklarıyla ilgili önemli referanslara sahip olsak
da, Etiyopyalılar bir ekilde ayak diremeyi ba ardılar. Bir Anglikan misyoneri olan William
Jarret’in XIX. yüzyıldaki yazılarında, Etiyopyalı papazların yalnızca gıdaya ula abilmek
adına Yunan Ortodoks Kilisesi’ne katıldıklarına dair bilgilere rastlarız. Etiyopyalılara
dü manlık besleyenlerin arasında, a ırtıcı ekilde Mısır’daki Kıpti Kilisesi’ne mensup
olanlar da vardı. Kıpti ve Etiyopya Kiliseleri teoloji ve yapı anlamında yakın müttefik
konumunda olsalar da, Kıptiler Etiyopyalıların XVIII.yüzyılda kendilerinden ayrılmalarına
içerlemi lerdi103(Pedersen,a.g.e.,47-53).
Etiyopyalılar XIX.yüzyılın ba larında çok fena vaziyetteyken, Kıptiler onları taciz etmeye
ba ladılar.Çatıdaki Deyrü’s-saltana manastırı, mülkiyetinin kendilerine ait olduğunu
dü ünen Kıptiler tarafından mücadeleye sahne oldu. 1838 yılında veba hastalığı Kudüs’ü
vurduğunda ve Etiyopyalı papazlar öldüklerinde, Kıptiler manastırı ele geçirdi ve
Etiyopyalılara göre Etiyopyalıların manastırın tapularının da dahil olduğu Deyrü’s-saltana
manastırı’daki kütüphaneyi ate e verdi. Sonuç olarak, malvarlığının pek çoğu Kıpti ve
Etiyopyalı dinda larının en güvendikleri Ermeni Kiliselerine dağıtıldı. Bununla birlikte,
vekil papazlar geldiklerinde Kıptiler ve Ermeniler odalarının anahtarlarını onlara geri
vermeyi reddetti ve Etiyopyalılar Kutsal Gömüt Kilisesi’nin çatısındaki Deyrü’s-saltana
manastırında birkaç kulübeye itelendiler104(Perdersen,a.g.e.,:33-47;Mattewos,1996,43-51).
103
Farklı kaynaklardan XVI.yüzyıldan XIX.yüzyılın sonuna kadar Kudüs’teki Etiyopya cemaatini
incelersek, kutsal yerlerdeki haklarını yitirdiklerini ve sonuçta da,XVIII.yüzyıldan itibaren
Kıptilerin eline geçen, köhne Deyrü’s-saltana Manastırı’yla sınırlandırıldıklarını anlarız.Örnek
olarak, hem Kıpti hem de Etiyopya kaynaklarından 1774 tarihinde Đbrahim Gawhari isimli bir
Mısırlının ve sekiz kölesinin Deyrü’s-saltana manastırı’a varı ını ve burada yarattığı
rahatsızlıkları öğreniriz.1793-1794 tarihindeki hac yolculuğu sırasında, bir Rus hacı ve varis rahip
olan Sarovlu Meletij Kıpti ve Etiyopyalı papazlar arasındaki iddetli tartı malara ve Etiyopyalıların
hasımlarını sopalarla kovaladığına tanık oldu. Bkz.Perdersen,1983,87-91, Mattewos,1996,43-51.
104
Etiyopyalı kaynaklara göre, veba nedeniyle Etiyopyalı papazların ve rahibelerin
ölümlerinin ardından Kudüs’teki Mısırlı Osmanlı valisi Đbrahim Pa a, vebanın Etiyopya
par ömenlerinden yayıldığı iddiasıyla, aralarında mülk tapuları ve haklarıyla ilgili tarihi ve
dini materyallerin de bulunduğu kutsal kitapların ve belgelerin yakılmasını emretti. Bu
ekilde, Etiyopyalılar Deyrü’s-saltana manastırı’daki haklarını yitirmi oldular. Kudüs’e
ba ka papazlar geldiğinde Kıptiler öncellerin haklarını i gal etmi lerdi ve sonuçta Mısır
115
Bir önceki bölümde de belirtildiği gibi, XIX.yüzyıldaki Etiyopyalı liderler için Đngiliz
desteğine ba vurulan en önemli konulardan biri Kudüs’teki Etiyopyalı hacılara kar ı
Türklerin davranı larıyla ilgili konuydu. Filistin’deki Türk valiler tarafından Kutsal
Topraklar’da Etiyopyalı hacılara ve yerle iklere yönelik asırlardır süren kötü davranı lar
dinmek bilmeyen bir ekilde devam etti.A ağılanan ve hırpalanan Etiyopyalı seyyahların
hikayeleri Etiyopya’ya vardığında Etiyopyalı önderlerin üzerinde, seyyahlara etkin bir
koruma sağlama konusunda bir baskı olu turmaya ba ladı. 1846 gibi erken bir tarihte Ras
Ali, Kudüs’teki Anglikan piskoposu Samuel Gobat’a Etiyopyalı seyyahları koruma altına
alması konusunda ricada bulundu ve daha sonra da yine Plowden’e Kudüs’teki Đngiliz
konsolosunun
aynısını
yapması
konusunda
onunla
konu ması
talebini
iletti(EMAKA,1278;Mattewos,a.g.e.,58-61; Perdersen,1983,91-93).
Nisan 1848’de Đmparator Sahla Dıngıl’ın105Deyrü’s-saltana manastırı’nın mülkiyetinin
Etiyopya cemiyetine aktarılması konusunda yardımlarını talep etmek amacıyla Osmanlı
Sultanı I.Abdülmecid’e ve Piskopos Samuel Gobat’a yazmı olduğu mektuplara da
değinmek gerekir. Sultan I.Abdülmecid’e yazdığı mektupta, Đmparator a ağıa daki
sözlerini sarf etmi tir:
“…በቆስጠንጢኖስ መንግሥት ፫፻፭ ዓመት በእስላም መንግሥት ሺሕ ከ፪፻፩ ዓመት
የያዝነውን የነበረውን በእጃችን እስከ ዛሬ ድረስ ሮም ግሪክ ሲቀማነ ምን ነው ዝም አልህ
አንተን ያህል ንጉሥ ሳለህ እንቀማ አስመልስልነ…”106(EMAKA,1278).
Çeviri:“…Kontsantin hükümeti (Roma Dönemi) sırasında 305 yıldır ve Müslüman
hükümeti (Müslüman Hilafet Dönemi) sırasında da 1201 yıldır mülkiyetimiz
altında bulunan manastırımızın Romalılar ve Yunanlar tarafından gasp edilmesine
Kıpti Kilisesi’nin entrikaları sayesinde
itildiler.Bkz.Mattewos,1996,43-61.
yeni
Etiyopyalılar
kilisenin
çatısına
105
Đmparator Sahla Dıngıl, aralıklarla 1832 ve 11 ubat 1855 tarihleri arasında, yani Zamana
Mesafınt’in (‘Prensler Çağı’) sonlarına doğru, ‘Nıgüsa Nagast’ (‘Kralların Kralı’) unvanına sahip
oldu. Söylentilere göre, Đmparator Fasiladas’ın küçük oğlunun neslinden gelen Gabra Masay’ın
oğluydu. Aslında, Sahla Dıngıl yalnızca bir kuklaydı ve gerçek güç, naibi II. Ras Ali’nin
ellerindeydi. Belirli bir siyasi güce sahip olmasa da, Etiyopya dı ındaki temsilcilere unvanını ve
mührünü kullanarak mektuplar gönderdi.Bkz.EMAKA,1278.
106
Piskopos Samuel Gobat’a yazdığı kısa mektupta, ona Kudüs’teki Etiyopya cemiyetini koruması
konusunda yalvarır. Bkz.EMAKA,1278.
116
neden göz yumdun?Senin gibi bir hünkâr bulunurken nasıl oldu da manastırımızı
kaybettik?Geri almamıza yardım et…
Bu arada Kudüs’te ikamet eden Etiyopyalıların durumu da kötüle meye devam etti.
Türklerin yardımlarıyla Ermenilerin eline geçen Kutsal Gömüt’ten mahrum bırakılan
Etiyopyalı rahipler korunma ve kilisenin yönetimini tekrar ele alma talepleriyle Kudüs’teki
Đngiliz konsolosuna ba vurdular. Đngiliz konsolosu Finn, ba arılı ekilde Türk otoritelerine
müdahalede bulunarak Etiyopyalılara tekrar kiliseye gitme hakkını verdi. Ancak, Finn’in
resmi müdahalesi Đngiliz hükümetini memnun etmedi. Đngiliz hükümeti bir yandan
Etiyopyalıları dost Hıristiyanlar olarak görüp üzerlerinde ‘gayrıresmi etki’ uyandırmak
isteseler de, Osmanlı hükümetiyle konsolosun resmi müdahalesi sebebiyle siyasi ve
diplomatik sorunlar içerisinde düğümlenmek istemiyorlardı. Palmerston, Finn’e bu tip
durumlara Đngiliz hükümetinin resmiyetini değil kendi iradesini kullanarak müdahalede
bulunmasını tembih etti (House of Commons,1868:224-227; Great Britain 1867:1-2).
Ancak, Konsolos Finn’in ve Piskopos Gobat’ın müdahaleleri Etiyopya’yı zorluktan
çıkarmada ba arısız oldu. 1852’de Etiyopya’nın siyasi ve dini önde gelenleri zorluktan
kurtulmak adına birle ti. Gondar’daki bir bulu manın ardından Kudüs’teki Etiyopyalılar
adına Đngiltere’nin resmi korumasını talep etmeye karar verdiler. Ras Ali ve Decazmaç
Vube Kraliçe Viktorya’ya bir mektup göndererek konu hakkında yardım taleplerini
ilettiler.Kudüs’teki Anglikan Piskoposu Samuel Gobat’a da Etiyopyalı hacıları koruma
konusunda yetkili olmasını önerdiler.Ras Ali’nin talebi ve Piskopos Gobat’a yönelik öneri
Temmuz 1852’de Dı Đ leri Bakanlığı’na ula tı. Etiyopyalılara gönderilecek resmi yardım
bir nebze tartı ma konusu oldu(Great Britain,1867:3; Fılipos,1952:5-7)
Müste ar Hammond, Piskoposu Samuel Gobat’ın Etiyopyalılara önerebileceği ruhani
korumanın Đngiliz hükümeti ile hiçbir alakası olmayacağını öne sürdü. Eğer Etiyopyalılar
Türkler tarafından saldırıya uğramı larsa, Đngiliz konsolosu “makamlarını kullanmak”
suretiyle Hıristiyan Kilisesi’nin mensuplarını dini olmayan bir korumaya tabi edebileceğini
dile getirdi.Ancak,“Osmanlı hükümetinin bir Türk bölgesi olduğunu iddia ettiği, ancak
bizlerin bağımsız olarak gördüğümüz Etiyopya’yla ili kin Osmanlı hükümetiyle
girilebilecek herhangi bir tartı madan kaçınmak gerektiği” konusunda da bir uyarıda
bulundu.Dı i leri Sekreteri, Hammond’un görü lerine katıldı(Great Britain,1867:9).
Osmanlı
hükümetiyle
Etiyopya
yüzünden
bir
münaka aya
girmek
konusunda
isteksizdi.Konu üzerinde Palmerston’un belirlediği rotadan sapmanın bir anlamı
olmayacağı görü ü dolayısıyla Finn’e, “Majestelerinin Hükümeti, Osmanlı toprakları
üzerindeki Habe lilere[Etiyopyalılara] resmi koruma gönderme sorumluluğunu üzerine
alamaz”
eklinde bir öneride bulundu ve kendisinin gayrı resmi etkisiyle konuya
117
yakla masını ve Đngiliz hükümetini buna dahil etmemesini istedi. urası açıkça belliydi ki,
ne yerel siyasi sebepler ne de Đngilizlerin Etiyopyalıları karde
Hıristiyanlar olarak
görmeleri bu yerel siyasi ihtiyaçlara ula mada kendilerini Osmanlıların kar ısına almalarını
ağır bastırıyordu. Đngilizlerin Avrupa’daki daha büyük siyasi çıkarları ve Hindistan’daki
mevcudiyetleri
Osmanlı
Đmparatorluğu
ile
olan
dostluğu
gerektiriyordu.Bu
dü ünceler,Đngilizleri Osmanlı Đmparatorluğu’na kar ı Etiyopya tarafından siyasi ve
diplomatik destek taleplerine olumlu yanıt vermekten alıkoydu. Etiyopya’daki Đngiliz
konsolosu Plowden’in ki isel etkisini ve popülerliğine
Osmanlı
korudu
107
Đmparatorluğu’nun
bir
dostu
olan
rağmen,Etiyopya Müslüman
Đngiltereye
kar ı
olan
üpelerini
(Fılipos,1952:8-11;Great Britain,1867:9-12).
Kudüs’teki Etiyopyalı papazlara yönelik çabalar Ras Ali ve Decazmaç Vube tarafından
XIX.yüzyılın ortalarından itibaren ba lamı olsa da, Kudüs’teki manastırın tekrar uluslar
arası bir konu haline getirilmesi 1855’te Đmparator II.Tevödros’un Etiyopya tahtına
çıkmasıyla birlikte gerçekle mi tir. Bu dönem içerisinde yüz küsur kadar Etiyopyalı papaz
Kudüs’te toplandığında, Ermeniler kutsal yerlerde üstünlük iddia ediyorlardı.Kudüs’te o
dönemdeki Piskoposu Samuel Gobat Kudüs’teki kutsal yerler üzerinde haklarını talep eden
Hıristiyan Ermenilere kar ı Ermeni ve Kıpti dinda larının kötücül tavırlarına ahit oldu.
Piskopos, Etiyopyalı papazların ve rahibelerin “kültürlü ve saygılı ki iler olduğunu, ancak
Kiptiler ve Ermeniler tarafından yaratıklar ya da köleler gibi muameleler gördüklerini,
(Etiyopyalıların) Ermenilerin istekleri dı ında kendi mabetlerine giremediklerini ve bir
seferinde de bir üyelerinin cenaze törenini yapmak için mabetlerine alınmadıklarını”
yazmı tır. Ayrıca Piskopos Samuel Gobat, “Manastırlarının anahtarı rakiplerinin elindedir
Etiyopyalı liderler Müslüman Osmanlılara kar ı bir tür Hıristiyan dayanı ması arayı ındaydı.
Buna kar ın, Etiyopya liderleri zamanın uluslar arası siyaseti hakkında etkin bilgiye sahip
değillerdi. Bu sebepten, Konsolos Plowden, Mart 1853’te Đngiliz yetkililere gönderdiği bir mesajda,
Britanya’nın Osmanlı Đmparatorluğu’na yönelik politikaları konusunda Etiyopyalı liderleri ikna
etmede ya adığı sıkıntıları ifade eder: “Benim için, bu cahil, en azından dı politikalar konusunda
cahil, bu ırka (Etiyopyalılara) Đngiliz hükümetinin Osmanlı Sultanı ile dostane ili kileri sürdürme
arzusunu açıklamam çok güç oldu.”Bkz.House of Commons,1868:178-179.
107
118
ve bir keresinde ertesi sabah Kıpti gardiyanın kapılarını açana kadar bu manastırda kilitli
kalmı lar, bu sebepten dolayı iddetli hastalıklar olduğunda bir tabip çağıramamı lardır”
eklinde eklemi tir(Gobat,1884:297).
Kudüs’teki Etiyopyalı papazların maruz kaldıkları bu onur kırıcı davranı ların farkına
varmasının ardından, Đmparator II. Tevodros’un kafasında kendi topraklarıyla Kudüs
arasındaki hattın Türk-Mısır yönetiminden temizlenmesi ve orada dini mevcudiyetten daha
fazlasını sağlama fikirleri doğmu tur(EMAKA1281;Mattewos,1996:55;Perdersen,198788:45-46).Önceki bölümde de gördüğümüz gibi, Nisan 1868’de Etiyopya’yı Đngiliz
sömürgecilerle sava a sürükleyen ve Đmparator II. Tevodros’un ya amını elinden alan
olaylardan biri, Kudüs’teki Etiyopyalu papazlar ve manastır için yeterli güvenlik sağlama
adına düzenlenen seferdi.
Rahip ve sava çı kral olan Đmparator IV. Yohanıs, Kudüs’teki Etiyopya manastırında temsil
edilmek adına, o dönemde bölgede hüküm süren Đngilizlerle samimi ili kilerini kullandı.
Đmparator olmazdan önce de, papazlarla mektuplar aracılığıyla düzenli
ekilde
haberle iyordu. Onlara para gönderiyor, nasihatler veriyor ve “Erdemli duacılar, her
ko ulda yardım edin ve hizmet verin. Erdemlilerin duacılarıyla bir ülke kurtulur” diyerek o
ve ülkesi için dua etmelerini istiyordu. Osmanlılar ve onların vekilleri Mısırlılarla yaptığı
sava lardan elde ettiği sava ganimetleriyle toprak satın alıyor ve Kudüs’te bir kilise in a
ettiriyordu.Mehdi güçlerine kar ı Mart 1889’daki sava ta hayatını kaybettikten sonra, ardılı
Đmparator II. Mınılik “Etiyopya Caddesi”nde yer alan Debre Gennet, ya da “Cennet Dağı”,
adındaki
Kilise’nin
in asını
tamamladı108(Perdersen,1983:87-88;Mattewos,1996:65-
67)Đmparator Mınilik döneminde Etiyopyalılar, Kıptiler, Ermeniler ve Türkler arasında bir
çeki me sahası olan Deyrü’s-saltana manastrı, Etiyopya ve Osmanlı arasındaki kar ılıklı
108
1888 yılında, Đmparator Yohannıs’in Mart 1876’da Gura Sava ında Türk-Mısır guçlerden ele
geçirdiği hazineler ile Kudüs’teki Etiyopya cemaati Kudüs’ün duvarları dı ında büyük çapta
topraklar aldı. Bazıları Đmparator’un üç, bazılarıysa yedi kutu hazine ele geçirdiğini söylese de, her
ne kadar olursa olsun, bu hazinenin miktarı toprak satın almak ve üzerine yeni bir manastır ve kilise
in a etmek için yeterliydi. Bu yapı kompleksi Amharca “Cennet Manastırı” anlamına gelen Debre
Gannet adını aldı. Kudüs’te üzerinde bulunduğu caddeye Etiyopya Caddesi ismi verildi. Bkz.
Perdersen, 1983:88-89; Mattewos,1996:65-68.
119
ili kilerde resmi bir sebep halini aldı.Bu dönemde Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorluğu
arasındaki resmi diplomatik ili kilerin ba langıcı ve bu ili kilerin ekillenmesi noktasında
Deyrü’s-saltana
manastrı’nın
önemi
konularında
Orhonlu:“Osmanlı
Devleti’nin
Habe istan[Etiyopya] ile doğrudan doğruya siyasi münasebet tesis etmesi XIX. Yüzyılın
ortalarında vuku bulmu tur. Bundan evvel ba ka bir mahiyette olmak üzere bir takım
münasebetin bulunduğuna i aret etmek icap eder.Bu Kudüs’teki Deyrü’s-saltana Manastırı
ile mü temilâtı hakkındaki Habe taleplerinden ileri gelmektedir”(Orhonlu,1996:163).
Seleflerinden farklı olarak, Đmparator Mınılik hem çok ba arılı bir ordu komutanı, hem de
olağanüstü bir diplomattı. Örneğin, II. Tevodrös ve IV. Yohanıs’in aksine Avrupa’yla
kurulacak bir Hıristiyan dayanı ması fikrine takılı kalmamı tı. Ustaca, “dü manımın
dü manı dostumdur” ilkesini kullandı. Ona göre, dünya siyasetinde kalıcı dostluklar ve
kalıcı dü manlıklar yoktu. Bu yüzden, daha önce de belirttiğimiz gibi, emperyalist Đngiliz,
Fransız ve Đtalyan kom ularının etkilerini dengede tutmak adına, Mınılik yalnızca dini
benzerlikler değil, ayrıca da ortak siyasi ve stratejik çıkarlar üzerine kurulu bir dı politika
formüle etti.
1895’in ortalarında, Fitavrari Damtew ve Mınılik’in sekreteri Grazmaç Yosef Nıgüse gibi
Mınılik’in yüksek mevkili temsilcilerini ve Mınılik’in Rus danı manı ve diplomat Nikolai
Leonitev’i içeren bir Etiyopya delegesi, Đtalya’ya kar ı Etiyopya’ya destek aramak
amacıyla Rusya’yı ziyaret etti.109Etiyopya delegasyonu, 30 Haziran 1895’te Çar II. Nikolay
ve Çariçe Alexandra tarafından Peterof’ta sıcak bir ekilde kar ılandı. Etiyopya’ya dönü
yolculukları üzerinde, Ağustos 1895’te, Fitavrari Damtew ve kafilesi Đstanbul’da Bâb-ı
Âlitarafından da yakın bir kar ılama gördü(Caulk,2002:478;BOA. D.16,G.6,F.Y..PRK.PT;
21/Ra/1315).
1896’nın sonunda, Đmparator Mınılik Grazmaç Yosef ve Leontev’in dahil olduğu bir ba ka
Etiyopya delegasyonunu Rusya’ya gönderdi. Delegasyonun hedeflerinden birisi, Kudüs’te
109
Nikolai Stepanovich Leontiev (26 Ekim 1862 – ö. 25 Haziran 1910), XIX.yüzyıl’ın sonlarında ve
XX.yüzyıl’ın ba larında Đmparator Mınılik’e diplomat olarak hizmet vermi olan Rus ka if,
diplomat ve maceraperestiydi. Bkz. Bulatovich,2000:27-31.
120
Çar’dan gelecek olan yardımı güvenceye almaktı. 8 Aralık 1896’da, Grazmaç Yosef ve
Leotiev St. Petersburg’da Aziz George’a adanan Ortodoks ziyafetine katıldı. Bir hafta
sonra, II. Nikolay’a veda ettiler. Halihazırda 9 Aralık tarihinde, Kudüs’teki Etiyopya
cemaatinin ba kanı Abba Giyorgis Đstanbul’a doğru yola koyulmu tu. Ağustos’ta Ras
Mekonın’dan, Grazmaç Yossef ile bulu mak adına Osmanlı ba kentine gitmek için
hazırlıklara
ba lamasını
söyleyen
bir
mektup
almı tı110(Bulatovich,2000:31-
32;Caulk,2002:649).
Rusların desteğiyle, Kıptilerin el koyduğu Deyrü’s-saltana manastırı’nın mülkiyeti
sorununu masaya yatıracaklardı. Abba Giyorgis ve arkada ları, Kudüs’te adaletin
sağlanması adına Mınılik ve Osmanlı hükümeti arasında düzenli ili kilerin kurulması
talebinde bulundular.Grazmaç Yosef ve Lebontiev Rusya’nın Odessa ehrinden 29 Aralık
1896 yılında ayrıldı. 31 Aralık’ta Sultan Abdülhamit’le görü tüler ve Grazmaç Yosef
Abdülhamit’e Etiyopya imparatorundan aldığı bir madalyayı teslim etti.Bir sonraki gün,
Abdülhamit
Mınılik
adına
bir
ni an
sunmak
için
yine
onları
111
ağırladı (BOA.D.353;G.1314/B-13,F.Đ..HR;27/B
/1314;BOA.D.889,G.66641,F.BEO;
26/B /1314;Caulk,2002:649).
Bu geli meler bizlere açıkça gösteriyor ki, Etiyopyalıların, Kıptilerin ve Osmanlı’nın
Ermeni tebaasının Deyrü’s-saltana manastırı üzerindeki bitmek bilmez tartı maları
sayesinde, daha önceleri kar ılıklı nefret ve üpheden temel bulan uzun soluklu EtiyopyaOsmanlı ili kilerinde kar ılıklı anlayı ve i birliği karakteristiğine sahip yeni bir dönem
ba lamı oldu. Hem Osmanlı hem de Etiyopya kaynakları, Etiyopya delegasyonunun Aralık
Đmparator I. Hayle Sılâse’nin babası olan Ras Mekonın Wolde Mikael (8 Mayıs 1852 - 21 Mart
1906), Harar’ın komutanı ve valisiydi. Đmparator II. Mınılik’in kuzeni ve sağ koluydu.Ağustos
1902’de, Ras Mekonın Đngiltere’de Kral VII. Edward’ın taç giyme törenlerine katıldı ve Đtalya,
Fransa, Almanya ve Osmanlı Devleti’ne ziyaretler düzenledi. Osmanlı ba kentindeki kısa süreli
ziyaretinde, Osmanlı liderleriyle görü tü ve iki ülke arasındaki ili kileri daha da güçlendirmek adına
kendi ülkesinin arzularını iletti. Avrupa’ya yaptığı tarihi ziyaret sırasında, Ras Mekonın u
madalyalara layık görüldü: Aziz Mikail ve Aziz George Mdalyası ve Ni anı, Aziz Anne’ın Rus
Ni anı, Fransız eref Madalyası (Üçüncü Cumhuriyet), Đtalya Tacı Ni anı ve Ni an-i Osmani. Bkz.
Pétridès, 1963:28-34.
110
111
Ayrıca bkz.BOA.D.363;G.118,F. Y..A...HUS; 21/B /1314; BOA.D.2088,G.25F.DH.MKT;10/N
/1315.
121
1896’da Đstanbul’a yapmı olduğu gezi sonrasında iki hükümet arasındaki yazı maların
arttığını belirtir.
Örneğin, 31 Aralık 1901’de Đmparator Mınılik Sultan Abdülhamit’e unları kaleme aldı:
ሞዓ አንበሳ ዘእም ነገደ ይሁዳ ዳግማዊ ምኒልክ ሥዩመ እግዚአብሔር ንጉሠ ነገሥት ዘ
ኢትዮጵያ
ይድረስ ወደ ተከበሩ ወዳጃችን ሡልጣን አብዱል ሀሚድ
የኦስማኒያ ንጉሠ ነገሥት
እጅግ የተከበሩ ወዳጃችን ሆይ
ኢየሩሳሌም ያለ ዴርሡልጣን የሚባል ገዳም ጥንቱኑ የኢትዮጵያ መንግሥት ርስትነው ::
አሁን ግን ከጥቂት ዘመን በሁዋላ የዚህ ገዳም መክፈቻ በግብጽ ሹማምንት እጅ ሆኗል
አሉኝ::ደግሞም የኢትዮጵያ መነኮሳት እርስበርሳቸው ቢጣሉ መምህር ፈቀደን ለገዳሙ ሹም
አድርጌ ይህንኑ ነገር ለማቃናት ሊቀመኩዋስ ናደውን ጨምሬ ወደ ኢየሩሳሌም ሰድጃለሁና
መክፈቻው በመምህር ፈቃደ እጅ እንዲገባ ሌላውንም ጉዳያችንን ሁሉ ለመፈጸም
በተቻለው እንዲረዱልን እየሩሳሌም ላለው መንግሥትዎ ሹም የርስዎን የክቡር ወዳጃችንን
ቃል እንዲልኩልን እንለምንዎታለን::
እግዚአብሄር ረጅም እድሜና ጤና ለሕዝብዎም ረፍትና ሰላም ይስጥልን::
ታኅሣስ ፳፪ቀን ፲፰፻፺፬ ዓ.ም.
አዲስ አበባ112(EMAKA.1281).
Tercüme:Yehuda
Krallar Kralı
112
Kabilesi Muzaffer Arslanı,II.Mınilik I,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın
122
Aynı çizgideki iki diğer mektup da aynı tarihte Mısır’daki Piskopos Qerilos’a ve
Abdülhamit’in Kudüs’teki vekiline gönderildi.1902 yılında Đmparator Mınılik Kudüs'teki
Etiyopya toplumun durumunu iyile tirmek için bir adım daha aldı:
“Habe Đmparatorunu çok ilgilendiği Kudüs’te outran Habe tebaasına ait i lerin
görülmesi için 1902 de Kıbrıs’taki Đtalyan genel konsolosu memur edilmi ti.Buna
gore,Filistin’deki Habe hacılara ve seyyahlara,evvelce olduğu gibi Osmanlı
kanunlarına ve mahkemelerine tâbi olmak ve haklarında devletler hukukunun
kaidelerine gore muâmele edilmek ve Đtalyan tebaasına ait muâfiyet iddiasında
bulunmamak artiyle Berlin muahedesi mucibince uygulanan statukonun
muhafazası uygun görülmü tür”(Orhonlu,1996:165).
Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde yeni bir dönemin ba langıcının ardından Kudüs’teki
Etiyopya cemaatinin de durumu iyile meye ba ladı. XIX.yüzyıl’ın sonundan itibaren
Kudüs’teki manastır imparatorluk manastırı olarak görülmeye ba landı. Đmparator II.
Mınılik ve Etiyopya kraliyet ailesinden e i Kıraliçe Taytu ve kızı Zevditu Kutsal
Topraklar’dan arazi almaya ve mülk in a etmeye ba ladı. Örnek olarak, 1903’te Đmparator
Saygıdeğer dostumuz Sultan Abdülhamit’e ula ması dileğiyle
Osmanlı’nın Sultanlar Sultanı
Pek Saygıdeğer Dostumuz,
Kudüs’teki Deyrü’s-saltana manastırı eski çağlardan beri Etiyopya’nın mülküdür. Fakat kulağıma
öyle geliyor ki, manastırın anahtarı Mısır otoritelerine geçmi tir. Dahası, Etiyopyalı papazlar
birbirleriyle çeki iyorlar. Bu problemi çözmek adına, Memıhır Fekede’yi manastırın ba ı olarak
atadım ve onu Likaa Mekuwas Nadew’le beraber Kudüs’e gönderdim. Kadim dostumuz sizlerden,
Kudüs’teki hükümet yetkililerinizi görevlendirip Memhır Fekade’ye manastırın anahtarını alması ve
problemlerimizi çözmesi konusunda yardımlarınız için yalvarıyoruz.
Tanrı’nın sizlere uzun ömür ve sağlık, tebaanıza da nizam ve barı bah etmesi dilekleriyle.
31 Aralık 1901
Addis Ababa
123
II.Mınılik bir bankaya 200,000 Dolar yatırdı ve bu birikimin faizlerinin Deyrü’s-saltana
manastırı’nın ve bu manastırda çalı an Etiyopyalı rahip ve rahibelerin ihtiyaçlarının
kar ılanması için kullanılmasını emretti. Đmparator Mınılik’in altı maddelik bildirisinde de
bu hesaptaki paranın tamamının ya da bir kısmının kimse tarafından alınamayacağı
emredilmi ti(Perdersen,1983,99-101;Mattewos,1996:88;EMAKA.1281)
1904’te Ferik Azm-zâde Sadık el-Müeyyed Pa a113 Sultan Abdülhamit tarafından
Mınılik’in Kudüs konusundaki görü me talebi ve Libya’da Đtalyanlara kar ı stratejik bir
i birliği
kurma
arayı ları
sebepleriyle
Etiyopya’ya
gönderildi(Zewde,1996:2-
4;Erlich,1994:76-77).114“Sadık el-Müeyyed’in yanında padi ahın fahrî yaverlerinden
Binba ı
Talib
Bey
ile
Tüfenkçi
bölüğü
çavu larından
Yasin
Efendi’de
bulunuyordu”(0rhonlu,1996:165).Sadık el-Müeyyed Pa a, bizlere Etiyopya’ya yaptığı
ziyaret hakkında muhte em bir tarihsel kaynak bırakmı tır.115A ağıdaki paragraflar,
çoğunlukla kendisinin kıymetli gezi kayıtlarına dayanmaktadır.
113
Ferik Azm-zâde Sadık el-Müeyyed Pa a, El-Azm’da toprak sahibi bir am Sünni’si ailenin
mensubuydu. Diplomat olmadan önce Hicaz telgraf hattında ve demiryolu projelerinde görev
yapmı tı. Đki seyahat kitabı vardı: “Afrika Sahra-yı Kebirinde Seyahat” (1896) ve “Habe
Seyahatnamesi” (1904). Haziran 1904’ün sonlarına doğru Osmanlı ba kentine dönü ünden sonra,
daha sonraları 1908 yılında iki kuzeni Hakkı ve Rafik El-Azm tarafından Rihat el-Haba a
(“Habe istan Yolculuğu”) ba lığıyla Arapçaya da çevrilen, gezi yazılarını “Habe Seyahatnamesi”
adıyla yayınladı. Yolculuk notları 15 Nisan Per embe ba layıp 30 Haziran Çar amba sona erer.
Yakla ık üç ay süren bu yolculuk farklı ba lıklar altında bölüm bölüm sunulur. Eserde 51 bölüm
mevcut.Bkz. Sadık el- Müeyyed,1999;Erlich,2002:93-95.
114
Zewde ve Erlich, Osmanlı delegasyonunun amaçlarından birinin Đtalyanlara kar ı EtiyopyaOsmanlı stratejik ortaklığını olu turmak olduğunu söyleseler de Sadık el-Müeyyed Pa a’nın gezi
notlarında bu konu hakkında hiçbir ifade geçmez.
115
Sadık el- Müeyyed’in kitabı,üç ku ak boyunca Orta Doğu’da Etiyopya hakkında bir standart
referans kitap olmu tu.Bkz.Erlich,2002:93-95.
124
Osmanlı delegasyonu Đstanbul’dan Addis Ababa’ya, Marsilya, Süvey Kanalı, Kızıldeniz,
Cibuti ve Doğu Etiyopya’nın Müslüman nüfuslu bölgelerinin üzerinden ula tı.Osmanlı
delegasyonu, Sultan II. Abdülhamit’le yakın ili kilere gönüllü Đmparator II. Mınılik
tarafından sıcak bir biçimde kar ılandı. Sadık el- Müeyyed Pa a, kar ılama seremonisini u
sözlerle ifade eder:
Bu gün[Cumartesi 12 Haziran 1904],Đmparator Hazretleriyle mülakat için tayin
edilen gün olduğu için,sabahleyin uykudan uyanınca,büyük üniformalarımızı
giydik.Hedayâ-yı seniyeyi(Padi ah’ın hediyelerini)hadememize yükleyerek ve
Mösyö Đliğ’in kattığı bir rehbere terfiken imparatorluk sarayına gönderdik.Balkona
çıktım.Bizi gelip alacak heyeti beklemeye ba ladık. ehirde büyük bir hareket,her
tarafta kalabalık görülüyor…Saat üçe gelmi ti.Hayvanlara bindik.Önümüzde
neyden uzun zurnadan ve daha adını bilmediğim borulardan ibaret bir mızıka
çalınıyordu.Önümüzde,sağımızda,solumuzda askerler olduğu hâlde,imparatorluk
sarayına doğru,revan olduk.Yollar,damlar,balkonlar halkla dopdolu.Her taraftan
selâmlıyorlar.Saraya ula tığımızda orasını da askerle,memurlara,seyircilerle mah er
gibi bulduk.Bazı memurlar,ellerindeki sopayla yol açmaya,ahaliyi dağıtmaya
çalı ıyordu.Đzdiham içinde,sarayın cümle kapısından girdik.Kendimizi bir meydan
içinde bulduk.Çepeçevre duvarla çevrilmi bu meydandan sonra,diğer bir duvarın
kapısından girerek ikinci bir meydana dahil olduk.Bu meydanlar da askerle
dopdoluydu.Đkinci meydanda bir batarya top,hazırol vaziyetinde bekliyordu.Burada
gayet büyük bir ayna önünde bulundum ki,adres tabir ettikleri büyük imparator
salonu,burasıdır.Kapısından
girerken,salonun
tânihayetind
Đmparator
Hazretleri,büyük bir sandalye üzerinde;yüz kadar saray halkı da,arkasında ve
yanlarında görülüyor.Heyetimiz salona girer girmez,toplar patlamaya
ba ladı.Đmparator Hazretleri ayağa kalktı.Yanına varınca bir daha kıyam etti(Sadık
el- Müeyyed,1999:203-204).
Ek olarak, yazar Đmparator II. Mınılik’e düzenlediği kısa ziyaret hakkında u sözleri sarf
eder:
“Memuriyetime ait ifadeyi beyandan sonra, Đmparator Hazretleri, name-i hümayunu
ve ni an-ı zî- ânı büyük bir saygıyla alarak Zat-ı Hazret-i Taç-dâr-ı A`zamî’ye olan
çok büyük te ekkürlerini beyan eyledi…” (Sadık el- Müeyyed,a.g.e.,204).
Osmanlı delegasyonunun Đmparator II. Mınılik’le ikinci ve son görü mesi ikinci gün
gerçekle ti. Bu görü me de önceki görü me gibi kısaydı ve ana konusu Deyrü’s-saltana
manastırı’ydı:
125
“Bu gün de söze,sıhhat ve âfiyet-i hümayun-ı Hazret-i Padi ahîyi sual ederek,Zat-ı
ahanelerine olan muhabbetini beyan ederek ba ladı.Kudüs-i
erif’teki
manastırlarına dair sözden sonra,güzel münasebetlerin devamını fevkalâde arzu
ettiğini,kendisinin Müslüman tebaasını,Amhara[Hırstiyan] tebaası gibi sevdiğini
beyan eyledi” (Sadık el- Müeyyed,a.g.e.,210).
Daha sonra Osmanlı heyetinin lideri Etiyopya imparatoru tarafından hediye ve madalya
verildi.Đmparator II.Mınılik “Sadık el- Müeyyed Pa a’ya hatim-I Süleymânî,’raslara’
mahsus üniforma,mızrak,kılıç,kalkan,katır hediye olarak Verdi”(Orhonlu,1996:165; Sadık
el-Müeyyed,a.g.e.,211).
Osmanlı delegasyonu Etiyopya’da ho vakit geçirdi. Sadık el-Müeyyed Pa a, Ras Mekonın
gibi üst düzey Etiyopyalı siyasetçilerle görü me imkânı yakaladı. Buna ilaveten, Addis
Ababa’daki birkaç Avrupa konsolosluklarını da ziyaret etti. Addis Ababa ‘daki
Müslümanlar hakkınd da yazdı.Ona göre, Addis Ababa’daki Müslüman cemaati yeterince
mutlu değildi.Addis Ababa’daki Müslüman cemaati,ba kentte herhangi bir caminin ya da
bir Müslüman mezarlığının bulunmamasından ikâyetçiydi:
“Sabahleyin,e evvel Hint tüccarı,yine çiçek demetleri,lvantalar,lavantalı mendillerle
geldiler.Çadırımda
oturduk.Kahve
içtik.Cuma
olması
münasebetiyle
cumadan,Cuma namazından bahsedildi.Adis Ababa’da bir cami-i
erif
olmadığını,hatta
bayram
namazlarını
kırda,açıkta
kıldıklarını
beyan
ettiler…Hatta,Adis Ababa’da iki bin kadar Müslüman varken,henüz mezarlık için
yerleri olmayıp mevtalarını hanelerinde,bahçelerinde defnetmekte olduklarını
söylediler.Bir münasebet bularak Đmparator Hazeretlerinden hem camii için
ruh at,hem de mezarlık için yer talep edeceğimi kendilerine vatt ettim.Hepsi de bu
vesileyle ellerini dergah-ı Rabbi’l-izzete kaldırarak velinimetimiz, evketli
Padi ahımız Efendimiz Hazretleri için duada bulundular.Hepsi de sevinç göz ya ları
döküyordu” (Sadık el- Müeyyed,1999:173-174 ).
Yazar,daha sonra,Mınılik’le bu konudaki görü melerinden söz etmiyor.Bununla birlikte,
zamanının bir diğer Osmanlı belgesine atıfta bulunan Orhonlu, bu konunun Etiyopya
yetkilileriyle
görü üldüğünü
ve
Sultan
Abdülhamit’in
de
bu
konu
hakkında
bilgilendirildiğini söyler:
“Sadık el-Müeyyed Pa a,Habe istan’da iken orada bulunan Anadolulu Müslüman
cemaatini bir takım istekleri ile kar ı kar ıya kalmı tı.Bunlardan biri muhakkak
ki,câmiler in âsı hususu idi.Bunu,Kudüs’de Deyrü’s-saltana manastırı için verilecek
muhtemel tavizin kar ılığı olarak Đstanbul’a tavsiye etmi daha sonra Habe
126
hey’etleri de ileri sürmü lerdi.Bu husus, üfesiz Osmalı Devletini’nin de dikkatinden
kaçmadı.Bunda üfesiz Sadık el-Müeyyed Pa a’nın verdiği bilginin büyük rolü
olmu tur.Nitekim,Habe istan’da Müslümanların sâkin olduğu yerlerde yeteri kadar
câmi ve mescid bulunmadığı ve mevcut olanlarının da tamire muhtaç olduğu tesbit
edilmi tir.Tamire muhtaç olanlarının Osmanlı Devleti’nden yardımla tamir
ettirmelerinin yanında Habe istan’ın ba merkezinde bir câmi in ası da 1905 de
Vekiller Meclisi’nde uygun görülmü tür;câmi in ası ile harap mescid ve câmilerin
tamirleri için evkaf hazinesinde mahfuz bir miktar paranın,II.Menelik’e
gönderilmesi uygun
görülmü tür.Bunun
yerine
getirilip getirilmediği
bilinemiyor”116(Orhonlu,1996:165-166).
Sadık el-Müeyyed Pa a, ayrıca o dönemde Etiyopya’da ticari faaliyetlerde bulunan yabancı
tüccarlarla bulu ma imkanına da sahip oldu.Etiyopya iç ve dı ticareti, eskiden olduğu gibi,
halen Etiyopyalı Müslümanların tekeli altındadır. XIX.yüzyılın sonlarında ve XX.yüzyılın
ba larında, Etiyopyalı Müslümanlar ile birlikte Etiyopya’nın ticari ya amı içerisinde
kendine yer edinen yabancı Müslümanlar da mevcuttu. Sadık el-Müeyyed Pa a’ya göre,
Etiyopya’daki ithalat ve ihracat etkinliklerinde anahtar rol oynayan yabancı tüccarlardan
bazıları Đskender Galib, Be aret Galib Efendi, Elhak Ahmet Efendi, Arnavut Bekir Đbrahim
Efendi, Seyyid Muhammet en-Nakib, Đmparator II. Mınılik’in Kuyumcuba ısı Dağıstanlı
Hanefi ve Arnavut Zekeriya Efendi gibi Osmanlı vatanda larıdır(Orhonlu,a.g.e.,168;Sadık
el- Müeyyed,1999:218-220).
15 Haziran 1904 Salı günü, Osmanlı delegasyonu Osmanlı ba kentine dönü yolculuklarına
ba ladı. 26 Haziran Cumartesi günü Doğu Etiyopya’daki Dıre Dava ehrine vardılar.Dıre
Dava’daki Mihalidi Otelinde rahat bir ortamda Sadık el-Müeyyed Pa a Etiyopya
Đmparatorun hediye ettiği ni anı, yol için verdiği pasaportu ve kendine gelen mektupları
tercüme ettirir. A ağıda kendine verilen ni an beratının tercümesi verilmi tir:
“Allah’ın avn ü inayetiyle Habe istan’ın hükümdarı olan II. Menelik bu kağıdı
okuyanların cümlesine, muhiplerine kaffeten selam eder. Büyük hükümdarlar kendi
sadık askerine ve ilim ve dirayetin ihyası için bunlarla i tigal edenlere ni an
verdikleri gibi biz dahi ni an veriyoruz. Yaveran-ı Hazret-i ehriyari’den ahbabımız
Sadık el Müeyyed Pa aya, hükümetimizin birinci ni anını ihda eyledik ve onu talik
için müsaade verdik.”19 Haziran sene 1896-( Sadık el- Müeyyed,a.g.e.,257).
116
Bu konu hakkında bkz. BOA. D.128,G.1323/S-039,F.Đ..HUS. 06/S /1323.
127
Pasaportun tercümesi:
“Habe istan hükümdarı II.Menelik, Sadık el Müeyyed Pa a, Talip Bey ve Yasin
Efendi, memleketlerine avdet edeceklerinden kimse onlara dokunmasın; mazhar-ı
hürmet ve riayet olsunlar” 21 Haziran(Sadık el- Müeyyed,a.g.e.,258)
Osmanlı delegasyonun yakla ık üç aylık yolculuğu, 30 Haziran 1904 Çar amba günü
Đstanbul’a sağ salim vardıklarında sona erdi117. (Sadık el- Müeyyed,1999:268).
Sadık el Müeyyed Etiyopya’yı Mınılik Kudüs’teki Etiyopyalı Hıristiyanlar sorununu
çözmek için Osmanlı yardımına ihtiyaç duyduğu ve ülkede Đngiliz, Fransız ve Đtalyan
etkilerini dengelemek için dost ülkeler belirleme çabasında olduğu bir dönemde ziyaret
etmi ti.Sadık el Müeyyed’in ziyaretinin ardından Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde bazı
pozitif geli meler ya andı.Osmanlı hükümeti, elbette ki Etiyopya-Osmanlı ili kilerini
güçlendirecek bir hamleyle, Kudüs’teki Etiyopya cemaatinin ya am standartlarını
düzeltmek adına yeni adımlar attı. Mınılik’in Sultan Abdülhamit’e Ocak 1907’de yazdığı
mektup118, bizlere Mınılik’in Abdülhamit’in Deyrü’s-saltana Manastırı konusundaki
politikasına istinaden duyduğu tatmin duygusunu yansıtır:
“Sizlere,Deyrü’s-saltana manastırı’ın tarihi kapısını açmanızdan ve tahrip olan
kısımların tamiratını mümkün kılmanızdan ötürü ükranlarımı bir borç
bilirim…”(EMAKA.1281;BOA. D.62,G.41,F. Y..EE; 25/S /1317).
10 Temmuz 1907’de Đmparator Mınıliğ’in Sultan Abdülhamit’e yazdığı a ağıdaki dostluk
mektupu ta iki lider arasında sıcak ili kileriyi göstermektedir:
Saygıdeğer dostumuz, Osmanlı Sultanlarının Sultanı, Sultan Abdülhamit Han, barı
seninle olsun.Saygıdeğer dostumuzun sağlıklarının yerinde olup olmadığını sormak
isteriz. Bu mektup uzak dostları bir araya getirdiği için, sağlığın hakkında bizi
bilgilendirmeni isteriz. Tanrı’dan yönetimini geni letmesini ve sana ve halkına barı
Osmanlı delegasyonunun Etiyopya’yı ziyaret ettiği yıl hakkında çeli kiler vardır. Orhonlu bu
yılın 1896 olduğunu söylerken, Kazım Karabekir 1902 olduğunu dile getirir.Bu anla mazlıkların
sebebi,kitabının son sayfalarında esasen Amharca yazılmı ve üzerlerinde Etiyopya takviminde
1896 yılı tarihi bulunan çeviri mektupları eklemi olabilir.Etiyopya takvimi Gregoryen takvimden
sekiz yıl geridedir.Sadık el-Müeyyed Pa a bu konuda u ifadeleri kullanır: "Mektupların
tarihlerinden Habe lerle Frenkler arasında tarih bakımından sekiz sene fark olduğu görülüyor ki,
idi."
Bkz.
Sadık
eltakvim
bahsinde
beyan
olunmu
Müeyyed,1999:259;Orhonlu,1996:165;Karabekir,1935:219.
117
118
Bkz.Ek,nu.5; BOA. D.62,G.36,F. Y..EE; 29/Z /1315.
128
getirmesini dileriz. …”119 (EMAKA,1905; BOA. D.8,G.1,F. Y..PRK.NMH; 23/S
/1317; 23/S /1317).
10 Temmuz 1907’de yazılan bir ba ka mektupta da, Đmparator Mınılik Deyrüs Saltana
Manastırı konusunda alınan olumlu önlemlerden dolayı Sultan Abdülhamit’e te ekkürlerini
sunar ve Sultan’dan Kudüs’teki Etiyopya cemiyetinin gönenci konusunda daha fazla
yardım ister120(EMAKA,a.g.e.).
Etiyopya ve Osmanlı Devleti arasındaki sıcak ili kilerin bir sonucu olarak, XIX.yüzyılın
sonunda ve XX.yüzyılın ba larında Kudüs’te yalnızca Etiyopyalı rahip ve rahibelerin değil,
ayrıca Etiyopyalı hacıların sayıları da artı göstermi ti.Tüm bu olumlu geli meler,1912
yılının ba ında Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorluğu arasındaki diplomatik ili kilerin
resmiyet
kazanmasında
etkin
bir
rol
oynamı tır.Etiyopya’daki
ilk
Osmanlı
Ba konsolosluğu4 Nisan 1912 tarihinde ülkenin doğu bölgesindeki Harar kentinde ihdas
edilmi tir.Bu
makama
bidayette
Manila
Konsolosu
Necib
Hac
Efendi
tayin
edilmi tir.Bununla birlikte, Necib Hac Efendi Harar’a ula masından kısa bir süre sonra
hayatını kaybetmi tir. Bu durum, Bâb-ı Âli’yi bünyesindeki Tercüme Odası’nın eski
ba kanlarından ve daha sonraları Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde anahtar bir görev alacak
olan
Ahmet
Mazhar
Bey’i
7
Nisan
1913’te
Ba konsolos
olarak
atayama
itmi tir(EMAKA,1909;Tepedelen,2007:758;Orhonlu,1996:166).
Ne yazık ki, Đmparator II Mınılik Osmanlı Devleti’ne kar ı yürüttüğü takdire ayan
politikalarının meyvelerini alamadan komaya girip hayata gözlerini yumdu.Sultan
Abdülhamit Osmanlı Devleti’yle Etiyopya arasındaki diplomatik ili kilerin resmi olarak
ba langıcına tanık olamadı; zira 27 Nisan 1909’da tahtından indirilmi ti(Karpat,2001:241).
Adva Sava ı’nın ardından gelen on yıl içerisinde, Đmparator II. Mınılik içeride güç ve
dı arıda ise prestij bakımından zirvedeydi. Đçerideki güç mücadelelerinde, Mınılik’in
kar ıla tığı problemler öncelleriyle kıyaslayacak olursak önemsiz derecedeydi. Dı arıda ise,
Đtalyanlara kar ı aldığı zafer ona büyük bir ün kazandırmı ve hatta bir yabancı ara tırmacı
tarafından ünlü Alman ansölye Otto von Bismarck ile kar ıla tırılmı tı. Özel ve resmi
119
Bkz.Ek,nu. 6 ve 7; BOA,D. 194,G. 19,F. Y..A...HUS; 07/Za/1303.
120
Bkz.Ek,nu.8;BOA,D. 4, G.41,F.Y..A...HUS; 07/M /1307.
129
dairelerden yabancılar Addis Ababa’ya akın ederek ayrıcalıklar kazanmaya ve çıkarlarını
takdim etmeye çalı tılar. 1906 yılı Đmparator Mınılik’in altın çağına bir son verdi. Mayıs
1906’da bir felç geçirdi ve yedi yıl sonra da bu felç ya amını yava
yava
sona
erdirdi(Bahru,1991:114;Marcus,1994:110).
Đmparator Mınılik Mayıs 1906’da bir felç geçirmesinin ardından, imparatorluk üzerindeki
denetimini yitirmeye ba ladı. Bu zafiyete kar ılık bölgede bir karma anın olu masını
engellemek isteyen Đngiltere, Fransa ve Đtalya üç taraflı bir anla ma imzaladı ve siyasi
statükoyu korumak ve kar ılıklı çıkarları gözetmek adına ant içti. Đngiliz çıkarları içerisinde
Tana Gölü ve Abay’daki (Mavi Nil) membalar vardı. Đtalya’nın ba at çıkarı, Eritre’yi
Đtalyan Somalisi’ne dahil etmekti. Fransa’nın çıkarıysa Addis Ababa ve Fransız
Somalisi’ndeki Cibuti arasındaki tren yolu üzerindeki bölgeydi(Bahru,a.g.e.,115-116).
Siyasi gücünün azaldığını gören Đmparator Mınılik, 1907 yılının sonlarında devlet i lerini
yürütmede kendisine yardımcı olması adına bir Bakanlar Konseyi kurdu. Haziran 1908’de,
imparator 13 ya ındaki torunu Lıc Đyâsu’yu ardılı olarak atadı. 1908’in sonlarında bir kez
daha felç geçirmesinin ardından Ras Tessema’yı naibi olarak seçti(EMAKA,1905;
Bahru,ag.e.116;Marcus,a.g.e.111).Bu geli meler, siyasi belirsizliğin olduğu bir on yıl
içerisinde gerçekle ti. Bazılarının dı
finansal desteğe sahip olduğu büyük soylular,
Đmparator Mınılik’in ölümünü ve bir karma a döneminin olu masını beklediler.
130
4.2. I.Dünya Sava ı Sırasında Etiyopya – Osmanlı Đli kileri
12 Aralık 1913 tarihinin erken saatlerinde,Yehuda Kabilesi Muzaffer Arslanı ,Tanrının
Müntehabı, Etiyopya’nın Krallar Kralı, Adva’nın Muzafferi II. Mınılik, uykusunda son
nefesini verdi. Dul karısı, kızı ve hizmetkarları arkasından ağla ırlarken ve saray dı ında
henüz hiç kimse ölümünden haberdar olmadan önce, Lıc Đyâsu’ya V. Đyâsu adıyla Etiyopya
Đmparatoru olarak seçildiği bildirildi. Lıc Đyâsu, Đmparatorluk tahtına geçmek için henüz
hazır olmadığına karar verdi. Artık Đmparator V. Đyâsu ünvanına sahip olsa da, Abeto Đyâsu,
LıcĐyâsu ya da daha bilinen ekliyle “Abeto-höy, Lıc Đyâsu” adıyla anılmayı tercih etti.
Ba piskopos da, tahta çıkmadan önce prensin 18 ya ını doldurmasını beklemenin daha iyi
olacağını
dü ünüyordu.
Bu
yüzden,
günümüzde
de
Đyâsu
“Lıc”
ünvanıyla
anılıyor(EMAKA.1909;Gebre-Igziabher,1994:27; Hayle Sılâse I,1965:81).
Đmparatorluk tacını vakit kaybetmeden takma konusunda isteksiz davranmı olsa da, bu tacı
kabul etmede geri durmamı tır. Lıc Đyâsu, böylelikle babasının “Ziyon’un Kralı” olduğunu
ilan ediyordu.Ras MiKael, 31 Mayıs 1914’te bir kuzey ehri olan Desé’de Ziyon’un Kralı
olarak taçlandırıldı121.Bu unvan, Ras Mikael’a yalnızca Vellö’da değil, ayrıca da Tıgray ve
Gondar’ın da dahil olduğu tüm kuzey Etiyopya’da hegemonya kurma fırsatı verdi.
Kuzeydeki soylular, önceden Müslüman olan ve kendilerinden daha dü ük bir statüye sahip
birinin artık onların tepesinde olacak olmasından dolayı oldukça öfkeliydiler.Özellikle
Tigray’daki prensler, daha önce Đmparator IV. Yohannıs tarafından kullanılmı olan
“Ziyon’un Kralı” ünvanının bu ki i tarafından kullanılıyor olmasından ötürü ve ailelerinin
mirasının soyulduğunu dü ündükleri için çileden çıkmı lardı. evalılar ve güneyliler, Lıc
Đyâsu’nun babasının nüfuzunun bir i areti olan bu durumdan memnun değillerdi(GebreIgziabher,a.g.e.,53-55; Prouty,1986:121).
Lıc Đyâsu birçok reforma imza attı. Lıc Đyâsu, Etiyopya’da yeni bir soylu sınıfı yaratmayı
hayal ediyordu. Bu soylu sınıfı eskisinin yerini alacak ve artık yalnızca Ortodoks Hıristiyan
elitler tarafından değil, ayrıca da çe itli diğer etnik ve dini altyapılar tarafından da
olu turulacaktı. Đyâsu’nun soylu sınıfı bizzat kendisi tarafından in a edilecekti. Bu yapıyı,
121
Desé, 1886 yılında Ras Mikael tarafından kurulan,kuzey Etiyopya’daki eski ve tarihi bir ehirdir.
131
çe itli soyluların, kraliyet ve prenslik ailelerinin kızlarından ve ayrıca da ülkenin
sultanlarının ve imamlarının kızlarından çocuklar yaparak olu turacaktı. Bu çocuklar
Hıristiyan, Müslüman, Oromo, Amhar, Tıgraylı, Afar, Kuzeyli, Güneyli, Batılı, Doğulu,
yani her bir bölgeden ve her bir alt gruptan te ekkül olacaktı ve Lıc Đyâsu’nun kanından
olduklarından dolayı birbirlerine bağlı kalacaklardı. Bununla birlikte, evkle uygulamaya
konulan bu plan hukukla da çeli iyordu. Hıristiyan ruhban sınıfının deh ete dü tüğü bir
uygulamayla, Đmparator hem Afar Sultan Abu Bakr’ın kızıyla, hem Sultan Cimma Abba
Ciffar’ın kızıyla ve hem de önceki Emir ve Harrarlı soylu Hacı Abdulahi’nin kızıyla
evlendi.Bu çoke li evlilikler kilise ve ruhban sınıfında skandallar yarattı ve bu kadınların
Müslüman olmaları Đmparator’u Ortodoks kilisesi için çekici kılmadı(Bahru,1991:120128).
Reform programı ülke içiyle sınırlı değildi. Etiyopya’nın uluslar arası ili kilerinde de
radikal reformlar söz konusuydu. Lıc Đyâsu, Etiyopya’nın doğal ve tarihi hakkı olduğunu
dü ündüğü denizlere doğrudan ula ımı sağlamak amacıyla bir dı
ili kiler politikası
geli tirdi. Bu dü ü gerçekle tirmek adına, büyük babasının yaptığı gibi, Almanya, Osmanlı
ve Avusturya-Macaristan Đmparatorlukları’yla yakın ili kiler geli tirerek Etiyopya üzerinde
Đngiltere, Fransa ve Đtalya’nın etkilerini dengelemesi gerekiyordu(Bahru,a.g.e.,Hayle Sılâse
I,1965:107-108).
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Etiyopya ve Osmanlı Đmparatorluğu 1912 yılında resmi
diplomatik ili kilerin altına imza atmı lardı. Lıc Đyâsu 1913’ün sonlarında tahta çıktığında,
Etiyopya ve Osmanlı arasında iyi ili kiler mevcuttu. Lıc Đyâsu’nun kısa ancak hadiseli
yönetim döneminde Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde kilit rol oynayan ki i Ahmet Mazhar
Bey’di. Daha önce de belirtildiği gibi,Etiyopya’da ilk Osmanlı Ba konsolosu Necib Hac
Efendi Harar’a varı ından kısa bir süre sonra vefat etti ve onun yerini Mazhar Bey
aldı.Mazhar Bey yetenekli bir diplomattı. Saygıdeğer Etiyopyalı Müslümanlar ile ili kiler
kurmakta ba arılı olmu tu. Ayrıca,Deyrü’s-saltana manastırı’na dair meselelerde imtiyazlar
teklif ederek Etiyopya hükümetinin de iyi niyetlerini kazanmaya çalı tı.Mart 1913 gibi
erken bir tarihte, Osmanlı Ba konsolosluğu’nun Harar’dan Addis Ababa’ya ta ınmasında
karar kılındı(Tepedelen,2007:758).
132
Kenan Tepedelen122,Mazhar Bey’e Osmanlı Ba konsolosluğu’nu Harar’dan Addis
Ababa’ya
ta ıması
konusunda
Lıc
Đyâsu’nun
baskı
yaptığını
yazar(Tepedelen,a.g.e.,759).Ancak, Etiyopya kaynaklarında bu konuyla ilgili herhangi bir
bilgi mevcut değildir. Osmanlı Ba konsolosluğu’nun Harar’dan Addis Ababa’ya
ta ınmasındaki zaman ve sebepler konusunda Orhonlu,
“Harar Ba ehbenderliği daha sonra Adis Ababa’ya nakledildi .29 Mart 1913 olan
nakil karaı,bu ülkede oturan Osmanlı tebaasının hukuklarını muhafaza ve diğer
cihetlerden de faydalı olacağı için uygun görülmü tür.Hakk-ı kazası Habe istan’a
âmil olmak üzere Harar Ba
ehbenderliğinin Adis Ababa’ya nakli ve Ba
ehbenderliğe Mazhar Bey’in hali hazır tahsisatiyle nakil suretiyle tayini uygun
görülmü tür.Harar’da Ba
ehbenderlik açıldığı zaman Ba
ehbenderliğin
me galerlerinden birini,bu ülkedeki Osmanlı tebaasının tesbit olmu tur.Bu tesbite
göre,Habe istan’daki Osmanlı tebaası,çoğunlukla Yemen’deki iç karı ıklık sebebi
ile buraya hicret etmi
kimselerden meydana gelmi ti.Habe istan’daki Ba
ehbenderliği
himaye
edeceği
Osmanlı
tebaası
arasında
idiler…..”demi tir(Orhonlu,1996:166-167).
Addis Ababa’ya varı ından kısa bir süre sonra,Mazhar Bey bölgedeki Batılı sömürgeci
güçlerin davranı ları ve emellerine bir kar ılık vermek adına Etiyopya ve çevresi hakkında
önemli bilgiler toplamaya ve Osmanlı hükümetini sürekli olarak bilgilendirmeye ba ladı. 1
Kasım 1913’te Mazhar Bey Etiyopya ve Afrika Boynuzu’ndaki durum hakkında Bâb-ı
Âli’ye detaylı bir rapor sundu. Bu raporda Mazhar Bey, Osmanlı hükümetine Etiyopya gibi
stratejik bir Afrika ülkesini Osmanlı Đmparatorluğu’nun güvenilir bir dostu yapmak adına
Etiyopya hükümetine sistematik olarak yakla masını önerdi.Mazhar Bey özetle söz konusu
raporunda,Etiyopya’nın siyasi ve ekonomik geli mesi için Osmanlı Devletinin gereken
desteği vermesi gerektiğini,Osmanlı Đmparatorluğunun Etiyopya hükmetine güven ortamı
olu turması gerektiğini ve Osmanlı’nın bulunacağı müdaheleyi Hırstiyan Ortodoks olan
Etiyopya’nın
tehlikeli
görmemesi
gerektiğini
söylemi tir(Tepedelen.2007:759;BOA,D.2335,G.33,F.HR.SYS;23/6/1915;BOA,D.2335,G.
21,F.HR.SYS;23/3/1915; BOA,D.2335,G.26,F.HR.SYS;17/4/1915).
122
Kenan Tepedelen, Etiyopya’da 01.01.2001-01.01.2005 tarihleri arasındaki Türk Büyükelçisidir.
Babası Ziya Tepedelen de 01.01.1964-01.01.1969 tarihlerinde Etiyopya’da Türkiye Büyükelçisi
olarak hizmet vermi tir.Bkz.http://addisababa.emb.mfa.gov.tr/,13.11.2010.
133
Birinci Dünya Sava ı patlak verdiğinde, sava alanından uzak olmasına rağmen, Etiyopya
Đtilaf Devletleri ve Đttifak Devletleri diplomatlarının mücadele arenası oldu. Addis
Ababa’daki yabancı elçilikler sava ta Lıc Đyâsu’yu kendi taraflarına çekebilmek için lobi
faaliyetleri yapıyordu. Harold Marcus’a göre, Etiyopyalı soylular ve burjuvalar Đttifak
Devletleri’nin erken gelen ba arılarından etkilenmi gözüküyorlardı ve Alman ve Türk
propagandalarına kulak veriyorlardı. Hem Đttifak hem de Đtilaf Devletleri Etiyopya’nın
desteğini kendi arkalarına almaya çalı tılar.Đttifak Devletleri, Etiyopyalıların Đtalyanları
Eritre’den sürmesini istiyorlardı.Đtilaf Devletleriyse, Etiyopyalıların en azından tarafsız
kalmalarını talep ediyorlardı123(Marcus,1994:114;Bahru,1991:120-128).
Avusturya-Macaristan konsolosu olan, Đttifak Kuvvetleri’nin propaganda temsilcisi Herr K.
Schwemmer’in katkılarıyla Lıc Đyâsu çoktan Alman ve Türk etkileri altına girmi ti124.Đtilaf
Kuvvetleri kar ıtı bir görü e sahip Lıc Đyâsu’nun kalbini kazanmada ba arıya ula malarına
rağmen, Đttifak Devletleri’nin elçileri sava ve çevre bölgelerin Đtilaf güçleri tarafından
yönetiliyor olmaları sebepleriyle hükümetleriyle ileti im halinde kalamıyorlardı. Örneğin,
Etiyopyalı-Alman melezi bir temsilci ve casus olan Friedrich Hall (namı diğer Solomon),
Birinci Dünya Sava ı sırasında 1915 yılında Alman hükümeti tarafından Etiyopya’ya
gönderildi. Mükemmel derecede Arapça, Almanca, Amharca ve birçok ba ka dil
konu abilen Hall, Birinci Dünya Sava ı’nda Etiyopya’yı Almanya tarafına çekebilmek
adına Etiyopya hükümetine para ve mesaj iletmesi göreviyle Alman hükümeti tarafından
gönderilmi ti. Bununla birlikte Hall, Eritre’de Đtalyanlar tarafından tutuklandı ve
Etiyopya’ya hiç ula amadı(BOA,D.2335,G.22,F,HR.SYS;24/3/1915;Mckale,2008:156).
123
Alman liderler, Avrupalı güçler arasındaki bir sava sırasında, birle ik Đslam’ı organize
edebileceklerini ve onu sömürebileceklerini dü ündüler. Osmanlı’ya askeri yardımda
bulunmalarının yanı sıra, Mısır ve Hindistan’daki yerli Müslümanlar arasında Đngilizlere kar ı
Đslamist ayaklanmalara ve Arabistan ve Mezopotamya’daki, Libya, Đran, Afganistan ve
Etiyopya’daki Đngiliz kar ıtı harekete katkıda bulunmak için Türklerle i birliği yaptılar. Daha fazla
bilgi için, bkz. McKale, 2008.
124
Đtalyan baskısı nedeniyle, Schwemmer Viyana’ya geri çağrıldı ve Etiyopya’dan Ekim 1914’te
ayrıldı.Bkz. Pearson,2004:114-115.
134
Bu yüzden, Mazhar Bey de Avusturya-Macaristan ve Alman mevkida ları gibi tecrit
edilmi ti. Posta ofisleri ve telgraf hatları Đtilaf güçlerinin elinde bulunduğundan ötürü,
Osmanlı ba kentiyle ileti ime geçmede güçlükler ya ıyordu. Bunlarla birlikte, genç
yönetici Lıc Đyâsu’yla yakın temas haline geçmesiyle birlikte durumlar deği im göstermeye
ba ladı.Diplomatik kabiliyetleri ve dostane ki iliği sayesinde, Mazhar Bey’in genç
Etiyopya lideri Lıc Đyâsu’yla yakın bir dostluk kurması zaman almadı. Lıc Đyâsu’ya
yakınlığından yararlanarak, o zor dönemde Bâb-ı Âli ile birtakım yazı malar
gerçekle tirebildi.Örneğin,
ubat 1915’teki Süvey Kanalı seferinin ba arısız olmasının
ardından, Mazhar Bey Nil Deltası’ndaki Đtilaf Devletleri güçlerine kar ı Etiyopya’yı ve
Somali
ve
Sudan’daki
Müslümanları
yaptı(BOA,D.2335,G.33,F.HR.SYS;23/6/1915).Bununla
harekete
birlikte,
geçirme
böyle
bir
planı
harekâta
giri mesi için, Osmanlı’nın öncelikle Lıc Đyâsu’yu ikna etmesi gerekiyordu.Bu
amaçla,Mazhar Bey a ağıdaki teklifi Bâb-ı Âli’ye sundu:
“Müstemlekeci devletlere kar ı mücadele eden ve Somali Müslümanlarının ileri
gelenlerinden biri Molla Seyid Mohammed e ihyaç duyduğu silah ve cephanenin
temin edilmesi ;Deniz kenarında (Aden Körfezi) bugünkü ‘’ Somaliland’’ da Zeyla
ile Belha Limaları arsında bulunan bir yerin ve Etiyopya’nın Harar Eyaletinin doğu
sınırından sahile kadar 120 km. uzunluğunda ve 40 -50 km.geni liğindeki bir
bölgenin Osmanlı Devleti tarafından Etiyopya ya verilmesi”(Tepedelen,2007:760).
Alman Büyükelçisi Wagenheim’ın da görü leri alınarak, Đstanbul’da bu teklifler layıkıyla
masaya yatırılmı , tüm teklifler Harbiye Nazırı ve Ba komutan Enver Pa a tarafından
uygun görülmü ; böylelikle de Etiyopya’yı Osmanlı Devleti’nin safına çekecek tedbirlere
ba vurulması için Mazhar Bey’e geni
sorumluluklar verilmi ti.Bâb-ı Âlitarafından
onaylanan ve Mazhar Bey tarafından sunulan tekliflerin Lıc Đyâsu’ya cazip geldiği
anla ılmaktadır(Tepedelen,a.g.e.)
Bu temaslardan sonra, Mazhar Bey ve Lıc Đyâsu arasındaki ili kiler daha samimi ve sıcak
bir hal almı tır (Gebre-Igziabher,1994:73).Mart 1915’te, Lıc Đyâsu Mazhar Bey ve bir grup
Osmanlı vatanda ı tarafından kar ılanacağı Harar’a gitti(Gebre-Igziabher,a.ge.,81).Farklı
kaynaklara göre, Lıc Đyâsu üzerinde haç ta ıyan Etiyopya arslanı bulunan resmi bayrak
yerine, Osmanlı vatanda larından ye il bir zemin üzerine Arapça harflerle “La ilahe
135
illallah” yazısı ili tirilmi bir bayrağı kabul etti125Müslüman cemaatine çok sayıda hediyeler
sunarak ve Harar Cami-i Kebiri’ni ziyaret ederek onların sempatisini kazandı. Mazhar Bey,
Lıc Đyâsu tarafından gizlice Cibuti sorununu konu acakları bir toplantıya davet edildi.
Somali konusunda Mazhar Bey, Mullah Seyit Muhammed Abdullah Hasan’I desteklemeyi
ve ona eyh ül-me ayih ( eyhlerin eyhi) unvanının verilmesini teklif etti126( Mers’e-Hazen
I,1938:27-31;BOA,D.2335,G.25,F.HR.SYS;11/4/1915).
Nisan 1915’te Mazhar Bey Lıc Đyâsu’yu Addis Ababa’daki Osmanlı Ba konsolosluğu’na
davet etmeyi ve birkaç bakanla tanı ıp onlara Osmanlı propagandası yapmayı ve
üzerilerindeki Đngiliz-Fransız etkilerini azaltmayı ba ardı(Gebre-Igziabher,1994:87).Siyasi
açıdan, Lıc Đyâsu Alman tarafına kaymaya ve Osmanlı’yla bağlılık kurma çalı malarına
devam etti.Mazhar Bey Lıc Đyâsu ve Somali’deki Mullah arasındaki bağlantıların
sağlamla masında yardımcı oldu: Mazhar Bey Somali’nin özerkliğini talep ederken,
Đstanbul tarafından ikna edilen Lıc Đyâsu ise bunu onaylamakla birlikte, bu ko ulların
yenilenmi
Etiyopya
toprakları
içerisinde
olmasını
istiyordu.
(Jardine,1923:43-
45;Erlich,1984:88).
Mayıs 1915’te, iyi niyetini göstermek amacıyla, Lıc Đyâsu yabancı elçiliklerin bulunduğu
bölgedeki büyük bir arazi parçasını Osmanlı hükümetine bağı lamaya söz verir(Mers’eHazen I,1938:45;BOA,D.2335,G.38,F.HR.SYS;08/7/1915). En yakın dostu Mazhar Bey’in
ve Alman diplomat Von Syburg’un desteklerini alan Lıc Đyâsu, provokasyonlara devam etti
ve Đtilaf Devletleri’ni dü kırıklığına uğrattı. Örneğin, Ağustos 1915’te Lıc Đyâsu ne Addis
Ababa’daki Fransız diplomatlarına, ne de koloni hükümetine haber vermeden, kılık
deği tirerek Fransız Somalisi’ne (Cibuti’ye) gitti. Orada, gizemli toplantılara katılarak iki
125
Bu konu hakkında Osmanlı kaynaklarından alıntı yaparak Orhonlu,“Hatta Habe bayrağında
bulunan, haç ta ıyan arslan yerine, ye il bir zemin üzerine ”La ilahe illallah” ve bir hilal ekli
nak edilmi
bayrağı
Habe
[Etiyopya]
bayrağı
olarak
kabul
etti.”
demi tir.Bkz.Orhonlu:172;Trimingham,1952:131
126
Seyit Muhammed Abdullah el-Hasan (7 Nisan 1856 – 21 Aralık 1920), Somalili dindar ve
vatansever bir liderdi. Đngilizler tarafından “Deli Mullah” eklinde adlandırılan bu lider, Somali’de
Müslüman bir devlet in a etti ve Đtalyan ve Đngiliz güçlere kar ı 20 yıldan fazla bir süre
antiemperyalist bir sava yürüttü.Bkz. Abdi,1993:13; Samatar,1982:19.
136
gün geçirdi. Neredeyse aynı zamanda, Đngilizler Harar pazarında halkı Avrupalılara kar ı
cihada çağıran belgeler ele geçirdi. O Ağustos ayında,Seyit Muhammed Abdullah el-Hasan
ve
eyh Hassan Barsane’nin127 etkinliklerine destek vermek amacıyla Ciciga’ya ikmal
maddelerinin gönderildiği bilgisini ele geçirdi.128 Eylül ayındaysa, Đtalyanlar bir Somalili
temsilcilerinden Lıc Đyâsu’nun Müslüman liderler önünde Müslüman olduğunu ilan ettiğini
ve din deği imi yemini bir Kuran’a el basarak yaptığı bilgisini aldıklarını açığa
çıkardılar(Mers’e-Hazen I,a.g.e.,47-51;Pearson,2004:122 ).
1916’nın ilk aylarında Lıc Đyâsu’nun Đtilaf Güçleri’yle olan anla mazlıkları arttı.Eritre’deki
Đtalyanlar Türklerin Lıc Đyâsu ’nun baba tarafının Hz. Muhammed’in kızı Fatma’nın
soyundan geldiğini iddia ederek ona bir Müslüman soyağacı olu turmaya çalı tıklarını
gösteren bir mektup ele geçirmi lerdi.Ayrıca,Ocak 1916’ta Đtalyan Somalisi’nin
yakınındaki Muhammed Abdullah’tan gelen özel heyet Lıc Đyâsu ’yu ziyaret etmek için
Etiyopya’ya ula tı. Lıc Đyâsu,Von Syburg’a Almanların yanında sava a girmeye hazır
olduğunu söylemi ti; bununla birlikte nüfuz sahibi Sava Bakanı Fitavrari Habte Giyorgis
Đtilaf yanlısıydı ve Lıc Đyâsu aldığı bu kararda isteksizdi(Pearson,a.g.e.,122-125).
ubat 1916’ta Ogaden Somalilerinin güneydoğu Etiyopya üzerinden günümüz Kuzey
Kenyası’ndaki Đngiltere’nin ileri karakoluna saldırmalarıyla birlikte tansiyon yükseldi.
Saldırıda bir bölge komiseri ve altmı be sınır muhafızı öldürüldü. Krizin derinle mesiyle,
Addis Ababa’daki Đngiliz diplomatı Thesiger ve Đtalyan meslekta ı Kont Colli, Đyâsu’nun
Đslam yanlısı politikalarını a ağılayan ve hayal kırıklığına uğramı
ve mutsuz yerli
Hıristiyan politikacıları kullanarak bir komplo kurmaya giri ti.Nisan 1916’da, Addis
Ababa’da Etiyopyalı Hıristiyan elitleri ve Đtilaf Kuvvetleri’ni oke eden ve hayal kırıklığına
uğratan bir olay daha patlak verdi.(Tekle Hawariat.; Mers’e-Hazen I,1938:61)
127
eyh Hassan Barsane Seyit Muhammed Abdullah el-Hasan gibi Đngilizler Somali’de Đtalyanlara
ve Đngilizlere kar ı sava ta olan dindar Müslümandı.Bkz. Abdi,1993;Samatar,1982;Jardine,1923.
128
Mazhar Bey de Lıc Đyâsu’nun Seyit Muhammed Abdullah el-Hasan’a silah yardım yapıtığını
söylüyor. kabul eder-silah yardım.Bkz.BOA,D.2335.G.39,F.HR.SYS;18/7/1915.
137
27 Nisan 1916’da, Sultan V. Mehmet Re at’ın yıllık taht giyme seremonisi dolayısıyla Lıc
Đyâsu, Đmparatorluk etrafında yaptığı geni ziyaretlerden sonra ba kenti Addis Ababa’da
sürpriz
Osmanlı
ekilde göründü ve kutlama yemeğine katılmak amacıyla Addis Ababa’daki
Ba konsolosluğu’nu
ziyaret
etti(Tepedelen,2007:760-761;Mers’e-Hazen
I,a.g.e.,63).Söylentilere göre Lıc Đyâsu, Đskenderiye Patriğinin Mısırlı ve böylelikle de
Osmanlı Đmparatorluğu Sultanı’nın tebaasından olduğunu ve bu sebepten ötürü
Etiyopyalıların da Sultan’ın dini tebaasına mensup olduğunu ilan etmi ti. Bununla da
kalmayarak, bizzat kendisinin Peygamber Muhammed’in soyundan geldiğini dile getirmi
ve Türk devlet vekiline, üzerinde aslen Yahuda’nın Aslanı’nın yer aldığı bölümde “Allah
Büyüktür, Muhammed de O’nun Peygamberidir” yazısı bulunan bir Etiyopya bayrağı
sunmu tur. Addis Ababa’da bulunan Đttifak Kuvvetleri diplomatları Türklere sunulan bu
uvertürden dolayı oldukça öfkelenmi ler, Türklerin eski dü manları olduklarını dü ünen
soylular çileden çıkmı ve Ortodoks Kilisesi hiyerar isi de bu durumu skandal olarak
nitelemi ti. Önceleri ho görülü ki iler tarafından delikanlılığı dolayısıyla sempati gören
davranı ları öngörülemez bu genç lider, artık kepaze, umursamaz ve korkunç olarak
niteleniyordu. Etiyopya Ortodoks Kilisesi dengesini yitirmi ve hiyerar isi de derin bir
nefrete gömülmü tü129(Tekle Hawariat.; Mers’e-Hazen I,a.g.e.63-68).
Etiyopya ba kentinde gerilim durmak bilmeksizin devam ediyordu. 16 Mayıs’ta silahlı bir
grup Đtalyan Elçiliği’ne saldırdığında ve Colli’yi yaraladığında, Thesiger Almanlara onların
Đran’daki benzer politikalarını hatırlatıp onlara yüklendi. Yine de, Đngilizler Đtalyanların
Etiyopya’daki nizamı sağlamak ve ülkeyi aralarında payla mak adına oraya Đtilaf Güçleri
askerlerini gönderme teklifini geri çevirdi. Đtalyanlar Lıc Đyâsu’dan Muhammed Abdullah’a
ve diğer Somalili kabile eflerine gönderilen daha fazla mektup ele geçirdiklerinde ise,
Đngiliz Somalisi sınırları içerisine olası Ogaden saldırıları konusunda Đngiliz kaygıları arttı.
1 Haziran’a gelindiğinde, Thesiger ve yanda ı Đtilaf diplomatları kendilerinin Lıc Đyâsu’nun
129
Lıc Đyâsu’nun Mazhar Bey’e sunduğu tartı malı ve tarihi bayrağın kaderiyle ilgili Tepedelen,
“Ba konsolos Mazhar Bey tarafından muhtemelen Đstanbul’a gönderilmi bulunan söz konusu
Etiyopya bayrağının akıbeti halen Topkapı Müzesi ve TBMM Milli Saraylar Dairesi Ba kanlığı
nezdinde ara tırılmaktadır” ifadelerini kullanmı tır. Bkz.Tepedelen,2007:761.
138
Doğu Afrika’da Muhammed Abdullah
ve o zamanlar Đtalyanların, Đngilizlerin ve
Fransızların yönetimi altındaki Somali’nin de dâhil olduğu bir Đslam Đmparatorluğu olarak
adlandırdıkları bir planı ortaya çıkardılar. Bununla birlikte, Lıc Đyâsu’nun Muhammed
Abdullah
’a
daha
fazla
silah
gönderdiğine
dair
kanıtlar
da
ele
geçirdiler(Abdi,1993:77;Samatar,1982:101; Pearson,2004:122).
Thesiger Đngiltere Dı i leri Bakanlığı’na olayların çığırından çıktığını ve “Lıc Đyâsu’yu halk
tepkisi yaratmak adına jurnal etmek, Etiyopya Kilisesi ve kilise eflerinin yanında yer
almak ve Müslüman etkisinden nefret eden büyük bir çoğunluk olu turmak” konusunda
Đtilaf kuvvetlerinin bir an evvel harekete geçmeleri gerektiğini bildirdi(Pearson,a.g.e.122123)..
Bu yüzden, 10 Haziran 1916’da Osmanlı Devleti’ne kar ı erif Hüseyin’in liderliğindeki
Arap Ayaklanması patlak verdiğinde üphe götürmez bir durum söz konusuydu; zira Lıc
Đyâsu’nun kuyusunu kazmak adına Đngilizler bu ayaklanmayı kullanmak istemi lerdi. 21
Haziran’da Thesiger Lıc Đyâsu’yla görü tü ve ona erif’in Đngiltere’den askeri yardım talep
ettiğini: “Peygamber’in soyda ı ve kutsal ehrin koruyucusu
Türklere kar ı yardım talep etti ve dolayısıyla Türkler
erif Hüseyin bizlerden
u andan itibaren Cihad’da
olduklarını ve Müslüman dünyasının sözcüleri olduklarını iddia edemezler” diyerek
belirtti.Fakat Lıc Đyâsu Arap Ayaklanması’ndan pek de etkilenmemi görünüyordu. Alman
ve Türk yanlısı politikalarına ve Muhammed Abdullah ’a silah sevkiyatına devam
etti(Pearson,a.g.e.123;Mckale,2008:194).
Etiyopya’daki siyasi tansiyon sürdü.Etiyopya’daki kriz Londra’da Đngiliz hükümetini de
alarma geçirdi. Londra’daki Đngiliz askeri yetkililer Etiyopya’ya düzenlenmesi gündeme
gelen askeri müdahaleye kar ı çıktılar ve Đngiliz Dı i leri Bakanı da Lıc Đyâsu’yu etkilemek
için Mekke
erifi’ni kullanmak fikrini ortaya koydu. Đngilizler
erif Hüseyin’i “Lıc
Đyâsu’nun Fatma’nın soyundan geldiği tezine kar ıt bir duyuru yapmasını” ve bu ekilde de
Lıc Đyâsu’nun Peygamber sülalesine ait olduğu iddialarının temelini çürütmeyi
dü ünüyordu(Pearson,a.g.e.,124;Mckale,a.g.e.;195).
139
Lıc Đyâsu ’ya kar ı düzenlenen komplo Eylül 1916’da en tepe noktasına ula tı.Đslam’a
dönü ünün kanıtı olarak, bir suçlamalar listesi halkın yüzüne okundu. Fransa, Đtalya ve
Đngiltere’nin diplomatik temsilcileri tarafından gönderilen mesajlar, Lıc Đyâsu’nun
Almanya, Avusturya ve Osmanlı Đmparatorluğu ile kuracağı ittifaklar sonucunda
karı ılacağı tehlikeleri belirtiyordu.Soylular bu mesajları pek de önemsemiyorlardı;
bununla birlikte bu diplomatların bazıları tarafından ortaya konan “Đslami davranı lar” ile
ilgili kanıtlardan ötürü daha derin tela lara dü üyorlardı. Lıc Đyâsu’nun Müslüman evlerine
ziyaretler yapması, Müslümanların yemeklerini yemesi, camilerinde ibadetlerine katılması,
Osmanlı elçisine bayrak sunması, çoke liliği ve Müslüman kıyafetlerini severek giymesi,
açık
açık
tartı ılmaya
Müslümanlarının
ba lanmı tı.Diplomatlar,Lıc
kıyafetleriyleçekilmi fotoğraflarını
Đyâsu’nun
Afar
dağıtmı lardı.Bu
ve
Harar
fotoğrafların
bazılarının sahte olduğuna inanılabilirdi;ancak en az iki tanesi gerçekti(Mers’e-Hazen
I,1938:68-71;Tekle Hawariat).
Sonunda prensler, soylular ve halk sırtını döndü ve Etiyopya Ortodoks Kilisesi’nin Patriği
Mathewos’e giderek Đmparator. Mınılik’in isteklerine boyun eğmediği için, Lıc Đyâsu’ya
kar ı bağlılık yeminlerini bozmasını istedi.Patrik ikayetleri dinledi ve Lıc Đyâsu’nun
yalnızca bir genç olduğunu (o zaman 20 ya ındaydı) ve düzeleceğini söyleyerek onları
yatı tırmaya çalı tı.Bununla birlikte davranı larının ülkesine ve halkına gitgide daha zararlı
olduğunu gördüklerinde,Lıc Đyâsu’nun tahttan indirilmesi gerektiğine karar verdiler ve
görevi bırakması talebinde bulundular.Ba konsoloslar Lıc Đyâsu’ya, cevaplamaya tenezzül
dahi etmeyeceği ortak bir protesto mektubu yazdılar ve ardından da Fransızlar ordularını
Cibuti’ye, Đngilizler Berbera’ya (Đngiliz Somalisi’nin ba kentine) ve Đtalyanlar da
Massava’ya
çağırdı.
eva
prensleri
ordularını
topladılar
ve
kralın
sarayına
yöneldiler(Mers’e-Hazen,I,a.g.e.,72-73; Pearson,2004:129-131).Askerlerini dizip silahlarını
yerle tirdikten sonra Patrik’e: “Sadakat yemininden bizi azat et. Đslam’a asla boyun
eğmeyeceğiz. Vatanımızın, krallığımızı çökü e götüren Lıc Đyâsu’nun fesatlarıyla
yabancıların eline geçmesini istemiyoruz. Đmanını yitirmi bir kralın bizi yönetmesine asla
izin vermeyeceğiz. Bizlerse, asla ve asla dinimizi deği tirmeyi kabul etmeyeceğiz”
140
dediler130 ve eklediler:“Mınılik’in kızı Prenses Zevditu Kraliçemiz olmalı ve Decazmaç
Teferi Mekonın de onun varisi olarak seçilmeli.” Bu yüzden, 27 Eylül 1916’da Patrik
Mathewos, Etiyopya’nın Ba piskoposu, Đsa’nın Kulu, Đncil Yazarı (Evanjelist) Aziz
Mark’ın oğlu, prensese, orduya ve tüm halka bir “Mesaj” gönderdi ve Zevditu’nun
Etiyopya’nın Kraliçesi olacağını ve Decazmaç Teferi Mekonın’nın ise onun varisi ve halefi
seçileceğini açıkladı. Tüm halkın onlara sadık ve itaatkar olması gerektiğini ve dinlerine
bağlı olmalarını söyledi131. Sözlerine, “Mesaj”ına uymayanların Tanrı’nın,Oğul’un ve
Kutsal Ruh’un(Rûh-ul Kuds) gazabına maruz kalacağını, On Đki Havari’nin ve Đznik
Konseyi’nin Üç Yüz On Sekiz Papazı’nın aforozuna uğrayacağını ve Arius’un ve
Yehuda’nın lanetinin üzerine yağacağını belirterek devam etti. “Ve” diye ekledi, “ben de o
ki iyi kendi kilisemden aforoz edeceğim132”(EMAKA,1909;Tekle Hawariat).
130
Lıc Đyâsu’ya kar ı bu denli bir propagandaya rağmen, Lıc Đyâsu’nun Hıristiyanlığa geçtiğine dair
ne bir yabancı ne de bir Etiyopya kaynağı söz konusudur.Kanıt olarak Mazhar Bey’in Lıc Đyâsu’ya
6 Ocak 1916’de gönderdiği Noel tebrik mesajı gösterilebilir.Bkz.Smidt,2009:164,166.
131
Lıc Đyâsu’un kendisinin Đslam ve Müslümanlığa kar ı pozitif bir tutumu olduğu doğrudur. Lıc
Đyâsu’nun bir dostu ve Rusya’da eğitim görmü ilerici bir soylu olan Blatta Tekle Hawariat,
yayınlanmamı otobiyografisinde, bir konu ma sırasında Lıc Đyâsu’nun kendisine Hıristiyanlığın
“çok zor” bir din olduğunu ve kendisinin Đslam’ı veya Ateizmi tercih ettiğini söylediğini kaydeder.
Tekle Hawariat,bunun üzerine ne söyleyeceğini bilemediğini yazar. Tekle Hawariat,bunun yanı sıra
Dıre Dava’ya yaptığı bir gezi sırasında,Lıc Đyâsu’nun bir Roma Katolik Kilisesi’ne girerek a ai
rabbani ayinine katıldığını (ki bu, bizzat Ortodoks Kilisesi hiyerar isini ayağa kaldırmaya
yetecektir) ve Katolik rahiplerini ve inananlarını deh ete dü ürecek bir davranı la, ayin sırasında bir
sigara yakarak içmeye koyulduğunu da kaleme alır.Bkz.Tekle Hawariat.
132
Patrik Mathewos açıkça a kına dönmü tü. Lıc Đyâsu’nun Đslam ve Müslümanlara kar ı açık
sempatisi dolayısıyla deh ete dü mü tü. Bununla birlikte, oldukça rahatsız edici olmasının yanında,
ba langıçta tüm bu kanıtların Lıc Đyâsu’nun Đslam’a döndüğünü ispat etmek adına yetersiz olduğunu
beyan ediyordu. Ba piskopos Mattiwos, Müslüman olup olmadığı konusunda bizzat Lıc Đyâsu’dan
bilgi almayı yeğliyor olabilirdi.Ancak,Lıc Đyâsu kar ıtı Hıristiyan soyluların baskısı yüzünden, zor
duruma dü en Ba piskopos Mattiwos, “Bugünden itibaren, hepiniz Lıc Đyâsu’yu dininden dönmü
olarak tanımlayabilirsiniz ve bendeniz Tanrı’nın sadık kulu da, bundan böyle O’nu Kutsal
Kilise’den aforoz edeceğim” eklinde bir deklarasyon yaptı.Böylece,29 Eylül 1916’da, Saba
Melikesi’nden beri ilk kez, bir kadın Etiyopya tahtına çıktı.Đmparator Mınılik’ın kızı Zevditu,
Yehuda
Kabilesi Muzaffer Arslanı ,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın Krallar Kralıiçesi
ünvanlarını edindi. Decazmaç Teferi Mekonın de, Veliaht Prens, Tahtın Varisi ünvanlarını ve Ras
sıfatını aldı.Bkz.EMAKA,1909;Tekle Hawariat;Mers’e-Hazen I,1938:68-73;Pearson,2004:129-131.
141
Bu ekilde, Lıc Đyâsu’nun kısa fakat hadiseli yönetim dönemi sona ermi tir.Etiyopya siyasi
sistemi’nin Hırstiyan kimliği yeniden tasdik edildi ve Đtilaf Devletleri’yle olan ili kiler de
yeniden düzeltildi.Đç ve dı
Harar’daydı. Bu
dü manları tarafından tahtından indirildiğinde Lıc Đyâsu
ok edici ve iç karartıcı haberi alır almaz, Mieso
ehrinde geri
püskürtülecek olan bir ordusunu Addis Ababa’ya saldırmaya gönderdi133.Lıc Đyâsu’nun
babası,Nıgüs Mikael, önceleri çekinmesine rağmen, daha sonra Desé’den güneye doğru
80,000 asker gönderdi ve 27 Ekim’de Segale Sava ı’nda mağlup oldu134(Mers’e-Hazen
I,1938:68-73;Pearson,2004:129-131).
Tahtından edilmesine rağmen, firari olarak Lıc Đyâsu Itege Zevditu Mınılik ve naibi Ras
Teferi Mekonın’ın yeni hükümetine kar ı bir tehdit olu turmayı sürdürdü.Sonuçta, Lıc
Đyâsu hükümet yanlısı bir Tıgraylı prens olan Gugsa Araya tarafından 11 Ocak 1921
tarihinde yakalandı. 1932’de, Fıçe’deki hapishaneden kaçtı; ancak çok geçmeden yeniden
yakalandı135.Đtalyan güçleri 1935’te Etiyopya’yı i gal ettiklerinde, Đtalyan hava kuvvetleri
el ilanları dağıttı ve nüfustan Hayle Sılâse’ye kar ı ayaklanmasını ve “gerçek Đmparator V.
Đyâsu’yu” desteklemesini istedi.Mart 1936’da Lıc Đyâsu’nun öldüğü açıklandı. Ölümünün
hangi ko ullarda olduğu ve gömü yeri halen bir muammadır136(EMAKA,1909;Tekle
Hawariat).
133
Mieso, doğu Etiyopya’daki bir ehirdir.
134
Ya lı Nıgus Mikael, 17 Ekim 1916’daki Tora Mesk Sava ı’nda darbecilerin ordularını yenilgiye
uğratmayı ba ardı. Ancak, dü manları yeniden toparlanmayı ba ardı ve on gün sonra vuku bulan
Segele Sava ı’nda Nıgüs Mikael’e üstünlük kurarak onu tutsak etti. Segele Sava zaferi 2 Kasım
1916 günü kutlandı ve bu kutlamaya davetli olan diplomatlardan biri Mazhar
Beydi.Bkz.Pearson,2004:131.
135
136
Fıçe, Addis Ababa’nın 112 km. kuzeyinde yer alan, Orta Etiyopya’daki bir ehirdir.
Lıc Đyâsu’nun Almanlar ve Osmanlının yardımlarıyla kolonyal güçleri Afrika Boynuzu’ndan
çıkarma adına deği ken dı politikası idealist bir fikirdi. Addis Ababa’daki Alman Elçiliği’nin
Berlin’le hiçbir ileti imi yoktu ve ödemeleri de kesilmi ti. Lıc Đyâsu’nun ordusuna sözel destekleri
dı ında verebileceği silah ve mühimmat anlamında hiçbir ey bulunmuyordu.Etiyopya Ortodoks
Kilisesi’nin Etiyopya siyasetindeki güçlü konumu dolayısıyla Lıc Đyâsu’nun Müslüman Osmanlı
Devleti’yle kurduğu ittifak yanlı tı.
142
Hükümet darbesi o kadar ani bir ekilde vuku buldu ki,Mazhar Bey bu hadiseyi Osmanlı
ba kentine iletecek zamana sahip olamadı.Orhonlu,“Bunun çok ani bir deği iklik olduğu,
Mazhar Bey’in bu durumu bildirmeye vakit bulamadığı anla ılıyor." ifadelerini
kullanmı tır.Bu olay,Etiyopya’daki Osmanlı politikalarının sonuna i aret ediyordu. 1917
yılının
ba larında
Osmanlı
Ba konsolosu
tüm
ileti im
vasıtalarından
mahrum
bırakıldı.Mazhar Bey’in bölgedeki bundan sonraki etkinlikleri kayıt altına alınmamı tır.
Darbe’den sonra Mazhar Bey’in durumun hakkında Tepedelen unları anlatıyor:“Osmanlı
ba konsolosu Mazhar bey e gelince,1916 Hükümet darbesinden sonra Etiyopya’daki
konumu giderek güçle mi tir.”Filhakika 27 Eylül 1916 tarihinden sonra Mazhar beyin Bâbı Âlideki diplomatik muhaberatı kesintiye uğramı ,Ba konsolos görevini ifa edemez
konuma gelmi tir.Bazı konsolosluk belgelerinin incelenmesinden , adı geçenin Addis
Ababa dan Harar kentine geçtiği ve görevini 1919 yılının ortalarına kadar burada
sürdürdüğü
anla ılmaktadır.”(Tepedelen,2007:764-765).Orhonlu
ise
“Aslında
Türk
Maslahatgüzarının hareketi ve muhâberâtı müttefikler tarafından control ediliyordu.Öyle
anala ılıyor ki 1916 yılının ilk ilk günlerinde,Mazhar Bey,Habe istan’I Osmanlı tarafına
çekmek için bir diplomatın takip etmesi gerekli ihtiyatı terkedecek derecede kendini
olayların akı ına kaptırmı olmalıdır.Onun Adis Ababa’dan gönderdiği en son tahrirat 1916
yılına aittir.”Orhonlu,174demi tir.Orhonlu bunların yanı sıra,“Çok muhtemeldir ki Osmanlı
Maslahatgüzarı Habe istan’da [Etiyopya’da] vukua gelen bu siyasi deği iklik sebebi ile
artık görevini yapacak bir durumda bulunmamaktadır.Zira,1917 yılı ba ında,Addis
Ababa’daki Osmanlı Ba
ehbenderliği ile muhabere imkanı tamamen kesilmi ti"sözlerini
eklemi tir(Orhonlu,1996:174).
Tepedelen’e göre, yakın dostu Lıc Đyâsu’ya kar ı 1916 yılındaki hükümet darbesi yüzünden
zor zamanlar geçirmi olan Osmanlı diplomatı Mazhar Bey, anayurduna dönemeden birkaç
yıl sonra hayatını kaybetmi tir. ” Görüleceği üzere , büyük diplomat Mazhar Bey Birinci
143
Dünya Sava ını akabinde vatanı Türkiye ye dönme imkanı bulamadan 13 Ocak 1920 de
Cibuti de vefat etmi ve ahadet mertebesine yükselmi tir137”(Tepedelen,2007:765).
Bu bölümde, yüzyıllar önce temelleri atılmı olan Etiyopya-Türkiye ili kilerinin nasıl
kar ılıklı dü manlık, güvensizlik ve üphelerden kar ılıklı dostluk, güven ve i birliğine
dönü ümünün sağlandığını analitik olarak ortaya koyma çabasına giri ilmi tir. Bir sonraki
bölümde, uzun Etiyopya-Türkiye ili kilerinde Đmparator II. Mınılik ve Sultan II.
Abdülhamit tarafından ba latılan ve yeni nesil Etiyopyalı ve Türk liderler tarafından
sürdürülen bu yeni döneme bir göz atacağız.
137
Kadir Dikba , Mazhar Bey’in ölümü hakkında iki sayfalık makalesinde unları dile getirmi tir:
“… Mazhar Bey, yakalandığı hastalık sonucu 1920'de vefat eder. Kimilerine göre Harar'da,
kimilerine göre de Cibuti'de vefat ettiği anlatılan ba konsolosun kabrinin bulunması için Türk
Büyükelçiliği de çalı ma ba latmı ancak henüz net bir bilgiye ula ılamamı tır.” Ayrıca Dikba ,
bizlere Mazhar Bey’in ölümünden sonra görevlerine Hacı Tevfik’in vekâlet ettiğini de
söyler.Dikba ’ın alıntı yaptığı, Hacı Tevfik’in yarı Etiyopyalı torunu ve bir Addis Ababa sakini olan
Mazhar Halit’in elindeki 1331/1913 tarihli bir belgede, Etiyopya’daki yeni Osmanlı vekiliyle ilgili
u bilgilere ula abiliriz:"Addis Ababa'da tacir Muhammed Efendi'nin (El Sakkaf) tanıdığı Hacı
Tevfik Efendi'ye Harbiye Nezareti celilesince bağzı vazife-i mahsusa tevdi olunmak içün, kendisine
sıfat-ı resmiye izafesi lazım gelmi ve muma ileyh esasen ulum-u diniyyede sahib-i vukuf zevattan
olduğundan
ehbenderhaneye
imam
sıfatıyla
tayin
bulunmu
olunmu tur."Bkz.http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-18130-34-necasinin-ulkesinde-sonosmanli-konsolosu.html,21.4.2008.
144
V.BÖLÜM
ÇAĞDA
DÖNEM ETĐYOPYA-TÜRK ĐLĐ KĐLERĐ
5.1.Etiyopya ve Türkiye Cumhuriyeti: Diplomatik ve Siyasi Đli kilerin
On Yılı (1926 – 1936)
Çağda dönem Etiyopya-Türkiye ili kileri üç fark edilebilir döneme ayrılır. Đlk dönem
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu undan 1935-36 Đtalya-Etiyopya krizine değin olan
dönemdir. Soğuk Sava süresindeki iki ülke ili kileri ikinci dönemi olu turur. Üçüncü ve
sonuncu dönem, Soğuk Sava sonrasındaki Etiyopya-Türkiye ili kileridir.
Birinci Dünya Sava ı, Etiyopyalılar ve Türkler üzerinde kendilerine özgü etkilerde
bulundu. Etiyopya’da, önceki bölümde gördüğümüz gibi, Eylül 1916’dan itibaren bir rejim
deği ikliği ya andı. Türkler içinse, Birinci Dünya Sava ı eski Osmanlı Đmparatorluğu’nun
sonunu ve 1923’te de Türkiye Cumhuriyeti’nin olu umunu getirdi. Đki ülke arasındaki bir
diğer tarihsel benzerlik, iki ülkenin de Birinci Dünya Sava ı sonrası dönemde iki dinamik,
ileri görü lü ve ilerici bireyler; yani Ras Teferi Mekonın, ya da Hayle Sılâse ve Mustafa
Kemal Atatürk tarafından yönetilmeye ba lamasıdır. Ras Teferi Mekonın ya da Hayle
Sılâse,
bazı
Etiyopyalılar
tarafından
Etiyopya’nın
Atatürk’ü
olarak
değerlendirilir.Amerika’nın Sesi radyosunun Amharca bölümünün, Đmparator Hayle
Sılâse’nin tahta çıkı ının 80.Yılı dolayısıyla ünlü Etiyopyalı gazeteci Nıgüse Aklilu ile
yaptığı bir röportajda, ünlü gazeteci: "አታቱርክ የዘመናዊቷ ቱርክ አባት እንደሆነ ሁሉ አፄ
ኃይለ ሥላሴም የዘመናዊቷ ኢትዮጵያ አባት ናቸው::” “Nasıl Atatürk modern Türkiye’nin
babası olmu sa, Đmparator Hayle Sılâse de modern Etiyopya’nın babası olmu tur”
demi tir(http://www.voanews.com/amharic/news/,2.11.2010).
Daha önce de gördüğümüz gibi, Eylül 1916’da Lıc Đyâsu’nun tahttan indirili i, naip Ras
Teferi Mekonın’ın yükseli inin önünü açmı tır. Naiplik döneminde, yeni taht prensi
Đmparator
Mınılik tarafından öncülüğü edilen dikkatli modernizasyon politikasını
geli tirmi tir. Köleliği ortadan kaldırma sözü vererek Etiyopya’nın 1923’te Milletler
Cemiyeti’ne giri ini sağlamı tır. 1924’te, Ras Teferi Mekonın Avrupa ve Orta Doğu turuna
145
çıkmı ve Kudüs, Kahire, Đskenderiye, Brüksel, Amsterdam, Stokholm, Londra, Cenevre ve
Atina’ya ziyaretler düzenlemi tir (Hayle Sılâse I,1965:31-33).
Papa’ya da bir ziyarette bulunmu ve Cambridge Üniversitesi’nden fahri doktora almı tır.
Đmparatorluk soylularını geli me ve modernizasyon yolunda ikna etmek, Etiyopya’nın
bağımsızlığı ve gelecek refahı (ve ayrıca da onları yakından izlemek) adına en önemli
yoldu ve bu sebepten ötürü de Prens-Naip bu yolculuğunda yanına ülkesinin önde gelen
soyluları ve aristokratlarını da aldı. Zenginlikleriyle, teknolojileriyle ve ordularıyla Batı’ya
gösteri yapmalarının yanında kendi avantajları için de kullanmaları, Prens ve öncülleri
Đmparator II. Mınilik ve II. Tevodros’un ilerici politikalarına kar ı uzun süreli bir
muhafazakar soylu muhalefetinin sürmesinde etkiliydi. Bu ziyaret bu anlamda oldukça
ba arılıydı. Ancak, Fransa’yı, Đtalya’yı ve Đngiltere’yi kolonilerinde Etiyopya’ya bir liman
devretmeleri konusunda ikna etmekte ba arılı olamadı. Etiyopya delegasyonu Avrupa’da
büyük bir heyecan uyandırdı ve Afrika’daki tek bağımsız devletten haberdar olmayan
büyük bir çoğunluğun da ilgisine mazhar oldu. Yorumların çoğunluğu, delegasyonun
kusursuz aristokratik görgüleri ve gelenekleri ve Taht Prensi’nin aydınlık fikirleri
üzerineydi. Prens’in halkına geli me ve eğitim getirme arzusu Avrupa basını tarafından
ayakta alkı landı (Mars’e Hazen,1938 II:21-25; Hayle Sılâse I,1965:33-34).
Etiyopya’nın çok geçmeden dünyaya açılacağı söyleniyordu. Ülkeye dönü ünün ardından
Ras Teferi Mekonın ülkenin ikinci gazetesini ve ikinci modern okulunu kurdu. 1925’te
kurulan gazete ilerici Etiyopya entelektüellerinin sesi oldu. Naip ve ilerici aydınlar dünyaya
Etiyopya’nın dünyaya açıldığını duyurmak istiyorlardı. Dünyanın, yegane bağımsız ve yerli
siyah ülkenin modernizasyon yolunda ilerlediğini bilmesini istiyorlardı(Mahteme
Sılâse,1962:143; Mars’e Hazen,1938 II:29).
Tam da bu kritik dönemde, ilerici bir Anadolulu lider fakir ama özgür bu Afrika ülkesiyle
samimi ili kiler kurmak istediğini dile getirdi (Mars’e Hazen,1938 II:31).Atatürk’ün
olu turduğu barı çıl dı ili kilerinin temeli, ebedi idealinden kaynaklanıyordu: “Yurtta
barı , dünyada barı ”. Türk tarihinde ilk kez, dü manlık ve sava hükümetin sınır ötesine
yakla ımında merkezde değildi. Yunanistan, Romanya, Yugoslavya ve Balkanlarla ve Đran,
146
Irak ve Afganistan’la barı antla maları imzalandı ve Sovyetler Birliği, Amerika Birle ik
Devletleri, Đngiltere, Almanya, Đtalya ve Fransa’yla da dostane ili kiler içine
girildi(Levine,2006:401).
Atatürk’ün dı ili kilerinin kapsamı yalnızca saydığım ülkelerle sınırlı değildi. Dı dünyaya
yakla ımında Afrika’ya da yer verildi. 1926’da Ahmet Münir Erhan Bey yönetiminde
Etiyopya’ya
bir
delegasyon
gönderildi
ve
Addis
açıldı138( im ir,2001:166).Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin
Ababa’da
bir
konsolosluk
kara Afrika’da açtığı ilk
konsolosluktu. Atatürk’ün giri imi Etiyopyalı liderler tarafından memnuniyetle kar ılandı;
zira o dönemde fakir Etiyopya daha fazla uluslar arası tanınırlık pe indeydi(Marse
Hazen,1938 II:337).Afrika topraklarında bir Türkiye konsolosluğunun açılması, dünyanın
geri kalan kısmına bir mesajdı: yeni Türkiye Cumhuriyeti Avrupa ve Amerika’yla olan
ili kilere kayda değer bir önem veriyordu; ancak, geli mekte olan bir ülke olarak,
diplomatik politikalarının büyük bir bölümünü de Etiyopya gibi geli mekte olan Afrika
ülkeleriyle kurulan geleneksel dostane ili kilerin ve i birliklerinin güçlendirilmesi ve
geli tirilmesi olu turuyordu.
Münir Bey’in Addis Ababa’da Türkiye Đ güderi olarak görevlendirilmesinin ardından, iki
hükümet arasında sık mektup ve telgraf alı veri lerine tanık oluruz. Örneğin, 21 Kasım
1927’de Atatürk kara kıtadaki tek dostu Đmparatoriçe Zevditu’ya, Türkiye Büyük Millet
Meclisi (T.B.M.M.) tarafından ikinci kez Türkiye Cumhuriyeti Riyasetine atandığını
bildirdiği bir mektup kaleme aldı.Bkz.Ek,nu.9 ve 10.Mektupta ayrıca, Atatürk var olan
dostane ili kileri daha da geli tirmek adına arzusunu u diplomatik sözlerle dile getirdi:
Atatürk’ün ne sebeple Türkiye Cumhuriyeti’nin Afrika’daki ilk konsolosluğunu Etiyopya’da
açtığı konusunda, TASAM Ba kan Yardımcısı Emekli Büyükelçi Murat Bilhan BBC ile Ağustos
2008'de yaptığı röportajda u ifadeleri kullandı:
138
“1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, daha kurulu unun üçüncü yılında, yani 1926’da,
Afrika’daki ilk büyükelçiliğini Etiyopya’da açmı tır (eski adıyla Habe istan’da). Niçin bu ülkede?
Çünkü o tarihte Afrika kıtasının bu ülke hariç tamamı koloniydi ve sadece Etiyopya
bağımsızdı.”Bkz,http://www.tasam.org/,11.10.2008.
147
“Đntihabı vakiyi ittılaı Ha metanalerine iblağ eylerken bu fırsattan bilistifade bütün
mesaimin Türkiye ile Habe istan arasında teyemmünen çayigir olan münasebatı
dostanenin idamei inki af ve tezyidine masruf olacağını temin eder ve milletlerimiz
için nafi olan bu ümniyenin hayyizi fiile isali hususunda pek kıymettar olan
müzahereti Ha metanelerinden istifade ile bahtiyar olacağımı beyan eylerim.Bu
kanaatledir ki Zatı Ha metaneleri hakkında perverde ettiğim hissiyatı âliyeyi
hürmetkAraneme ve gerek
Zatı Ha metanelerinin saadeti ahsiyeleri ve gerek
Habe istan milletinin refah ve ikbali hakkındaki temenniyatıma itimat buyurmanızı
rica eylerim Muhibbi Halis ve Âlikaderim…”( im ir,a.g.e.,155).
1928’in sonunda, hırs dolu Ras Teferi Mekonın ya lı ve zayıf Đmparatoriçe Zevditu’yu
kendisini Nıgüs (kral) yapması konusunda zorladı. Ba ka bir seçeneği bulunmayan
Đmparatoriçe, 7 Ekim 1928’te Ras Teferi Mekonın’i Etiyopya Nıgüs olarak ilan etmek
zorunda kaldı((Mahteme Sılâse,1962:151; Mars’e Hazen,1938 II:35). Üç gün sonra, Nıgüs
Teferi Mekonın a ağıdaki telgrafı Türk hükümete gönderdi139:
“Etiyopya Đmparatorluk Hükümeti,imparatorluk tahtının varisi ve Đmparatorluğun
tam yetkili naibi Majeste Tafari Mayon N[Teferi Mekonın].Hazretlerinin 7 Ekim
1928 günü taç geymi ve Negus[Nıgüs] payesine yükseltilmi olduğunu resmen
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine bidirmekle onur kazanır”( im ir,2001:156).
Atatürk, Nıgüs Teferi’den yukarıdaki telgrafı aldıktan sonra vakit kaybetmeden Etiyopya
Đmparatorluk Hükümeti’ne en içten kutlama mesajlarını iletti:
“...Il présente au Gouvernement Impérial ses plus vives félicitations à l’occasion de cet
heureux évènment(“Türkiye Hükümeti, bu mutluluk verici hadiseden ötürü Đmparatorluk
Hükümeti’ni en içten dilekleriyle kutlar”)(EMAKA,01/1580/509/60; im ir,a.g.e.,156).
2 Nisan 1930’da Đmparatoriçe Zevditu zamansızca öldü(Hayle Sılâse I,1965:51;Marse
Hazen,1938 II:41). Đki gün sonra, Nıgus Teferi Mekonın Atatürk de dâhil tüm dünya
liderlerini Đmparatoriçe Zevditu’nun ölümünü a ağıdaki telgrafla bildirdi:
139
Bkz.Ek,nu.11.
148
En faisant part de la perte douloureuse que nous venons d’éprouver en la personne de Sa
Majesté l’Impeératrice Zeouditou décédéeà Addis-Abeba le deux avril nous tenons à faire
connaître à Votre Excellence le profound deuil qui frappe la Nation Ethiopienne tout entire
et Nous-même(EMAKA,01/1580/509/60; im ir,2001:157).140
Bir hafta sonra Nıgüs Teferi Mekonın’nn telgrafına kar ılık Atatürk, Đmparatoriçe
Zevditu’nun ölümü üzerine u sözlerle ba sağlığı mesajlarını iletmi tir:
“Đmparatoriçe Zeouditou’nun [Zevditu’nun] vefatını mü ir telgrafınızı derin bir
teessürle aldım.Zatı Ha metanelerine ve Habe
milletine samimi taziyelerimi
beyana müsaraat ederim” ( im ir,a.g.e.,157).Bkz.Ek,nu.12.
10 VE 12 Nisan 1930’de, Etiyopya hükümeti Türkiye’nin de dahil olduğu çe itli ülkelerin
hükümetlerine Đmparatoriçe Zevditu’nun ölümünün ardından Nıgüs Teferi Mekonın’nın
Yehuda
Krallar
Kabilesi Muzaffer Arslanı I.Hayle Sılâse,Tanrının Müntehabı, Etiyopya’nın
Kralı
unvanıyla
tahta
çıktığını
bildiren
telgraflar
gönderdi(EMAKA,118/60).Bkz.Ek,nu.13ve 14.
12 Nisan 1930’da Đmparator I. Hayle Sılâse Atatürk’e Đmparatoriçe Zevditu sonrası
Etiyopya’nın durumunu anlattığı ve Etiyopya-Türkiye arasındaki dostane ili kileri daha da
geli tirmek adına kararlılığını bildirdiği bir mektup gönderdi.
…በአንድ ወገን ደግሞ በንጉሠ ነገሥቱ ዙፋን ላይ መቀመጣችንን ለክብርነትዎ እያስታወቅን
በሁለታችን መንግሥት መካከል ያለውን ወዳጅነትና መልካም ስምምነት እየጠበቅንና
እያሰፋን እንድንሔድ ዋና አሳባችን መሆኑን እናስረግጥልዎታለን::በማናቸውም ጊዜ ቢሆን
ለክቡርነትዎ ያለንን አሳብ ለማስረዳት እጅግ ደስ እያለን ለሀገርዎ ልማት ለክቡርነትዎ ጤና
መመኘታችንን እንገልጽልዎታለን141::((EMAKA,118/60, im ir,2001:659).
140
Çeviri:“Majesteleri Đmparatoriçe Zevditu’nun 2 Nisan’da Addis Ababa’daki acı verici kaybı
dolayısıyla, siz Ekselanslarına biz ve tüm Etiyopya ulusunu derinden sarsan bu büyük kederi
bildirmek isteriz”.
141
Çeviri:Bundan maada Zatı Devletleri tahtı kıraliye cümlusumuzu iblag eder ve daimi arzumuzun
Hükümetlerimiz arasında mevcut olan iyi anla ma ve dostluk münasebetlerinin takviyesine matuf
olacağına dair teminat veririz.Zatı Devletlerine kar ı beslemekte oldğumuz hissiyatı her fırsatta
izhar etmekle bahtiyar olacağız.Sıhhatiniz ve memleketinizin refahı hakkındaki temenniyatımızı arz
ederiz…( im ir,2001:159).Bkz.Ek,nu.15.
149
Đki gün sonra, Atatürk I. Hayle Silâse’nin Etiyopya tahta çıkı ını kutladığı a ağıdaki telgrafı
gönderdi:
“Zatı Ha metanelerinin tahta cülusu münasebetile har tebrikatımın,saadetleri ve
Habe istan’ın refahı hakkındaki samimi temenniyatımın kabulünü rica ederim”
( im ir,a.g.e.,:160).
Benzer bir kutlama telgrafı, Türkiye Dı i leri Bakanı Dr. Tevfik Rü tü Aras tarafından
Etiyopya Dı i leri Bakanlığı’na gönderildi:
Je pris Votre Excellence d’agréer mes vives félicitations à l’occasion de l’accession
de
Sa
Majesté
le
Negus
Tafari
Makonen
au
Trone
Impérial142(EMAKA,118/60; im ir,a.g.e.).
9 Mayıs 1930’da, Đmparator I. Hayle Silâse Atatürk’ün de dahil olduğu dünya liderlerine, 2
Kasım 1930’da düzenlenmesi kararla tırılan kendisinin taç giyme töreni sebebiyle
davetiyeler gönderdi:
“Allahın bize bahsettiği himayenin devamını dilyerek tetevvüç merasiminin
Tanrının 23 Tekmet 1923(2.11.1930) tarihinde icrasına karar verdik.Devletlerimiz
arasında teyemmünen mevcut dostane hissiyat ve münasebatı nazarı itibara alarak
Zatı Devletlerinin bir Büyükelçisinin Addis-Abeba payıtahtımızda Ali Namlarına
saadetimize i tirak ettiği görmekle mübahi olacağımızı ümid ederiz.Bu Namemizle
vaki olan davetimizi Zatı Devletleri kabul buyurdukları takdirde ziyadesile mahzuz
olacağız”( im ir,a.g.e.,162).Bkz.Ek,nu17 ve 18.
22 Mayıs 1930’da Atatürk Đmparator I. Hayle Silâse’ye, Đmparatoriçe Zevditu’nun ölümü
üzerine Đmparator’a ba sağlığı dileklerini ve ülkesinin Etiyopya’yla hâlihazırdaki dostane
ili kileri sürdürme konusundaki kararlılıklarını ifade ettiği ikinci bir mektup gönderdi:
“…Zatı Ha metanelerine,bu elim vaka kar ısında duyduğum derin kederi beyan ederken en
samimi taziyetlerimi kabul buyurmalarını ve memleketlerimiz beyninde cari olan eyi
münasebetlerin muhafaza ve teyidine Benim de çalı acağımdan emin olmalarına rica
ederim…”(EMAKA,01/1580/509/60; im ir,a.g.e.,163).Bkz.Ek,nu.19.
142
Tercüme:”Majesteleri Kral Teferi Mekonın’ın Đmparatorluk tahtına yükseli i sebebiyetiyle en
içten kutlama mesajlarımı kabul etmenizi rica ederim.”Bkz.Ek,nu.16.
150
18 Ekim 1930 tarihinde, Atatürk Đmparator I. Hayle Silâse’ye Türk Hükümeti’nin taç
giyme törenlerine katılması için Büyükelçi Muhiddin Pa a’nın Addis Ababa’ya
gönderileceği kararını bildirdiği bir cevap mektubu gönderdi:
…Zatı Ha metanelerinin tetevvücü merasimine daveti almakla da pek mahzuz
oldum.Sürurunuza bütün kalbimle i tirak ettiğimden Kahire Orta Elçimiz Muhiddin
Pa a’yı mezkûr merasimde Beni Fevkalade Büyük Elçi sıfatile temsil etmeğe ve
Zatı Ha metanelerine tebrikatım ve ah i saadetiniz ve Habe istan’nın refahı
hakkında
beslemekte
olduğum
temenniyatı
beyana
memur
ettim…( im ir,a.g.e.,164-165).Aynı gün, Büyükelçi Muhiddin Pa a Đmparator I.
Hayle Silâse’nin taç giyme töreninde Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil delegesi olarak
seçildiği konusunda bilgilendirildi( im ir,a.g.e.,166-167).Bkz.Ek,nu.20-23.
Taç giyme töreni dünyanın her yerinden önemli kraliyet aileleri mensupları ve soylular
tarafından izlendi. Britanya Đmparatorluğu’nu temsil amacıyla Prens Henry, Gloucester
Dükü, Kral V. George’un oğlu, gelecekteki krallar VIII. Edward ve VI. George ve Kraliçe
II. Elizabeth’in amcası katıldı. Đtalya’yı temsil edenler Prens Eugenio Di Savoia, Udine
Dükü ve Đtalya Kralı’nın kuzeniydi. Fransa, Mare al Franchet D’Esperry tarafından temsil
ediliyordu. Belçika Kralı adına Monseiur Gerard, Đsveç Kralı adına Baron Dabells,
Hollanda Kraliçesi adına Bay Unhar Hersmadd, Japon Đmparatoru adına Baron Ezbur,
Mısır Kralı adına Tevfik Nesim Pa a, Yunanistan hükümeti adına Kont Metaxis, Türkiye
hükümeti adına Muhittin Pa a, Polonya hükümeti adına Kont David Bazaki, Almanya
Ba kanı adına Baron Balthaussen ve Amerika Birle ik Devletleri adına ise Bay Jacobi
katıldı. Uluslar arası basın da, bir Etiyopya taç giyme töreninde ilk kez, hazır bulundu.
Binlerce Etiyopya vatanda ı ve soylular saraya kadar sokaklarda dizildi ve ülkenin göreceği
son taç giyme törenini takip etti(EMAKA,01/1580/509/60).
National Geographic Đmparatorun tören kıyafetleriyle fotoğraflarını çekti ve bir sonraki
sayısında yayınladı. Bununla birlikte, seremoni kusursuz değildi.Dı delegasyonu
selamlama törenlerindeki bir olay küçük bir rahatsızlığa sebebiyet verdi. Đmparator, Veliaht
Prens olarak 1924’te Kudüs’ü ziyaret etmi ti. Oradayken, Ermeni Patriği ve Kudüs
Katolikleri onunla görü tü ve Patriklik tarafından yeti tirilen çok sayıdaki Ermeni
yetimlerin kötü durumundan ve bu durumun Patriklik üzerinde yarattığı finansal
zorluklardan bahsetti. Bu çocuklar, birkaç yıl önce Türkler tarafından büyük bir “katliama”
maruz bırakılan Ermeniler arasında sağ kalanlardandı. Veliaht Prens, ölen ailelerin Doğu
151
Ortodoks mirasını ya atan kendi ülkesi Etiyopya’da yeti tirmek adına kırk çocuğunu evlat
edindi(National Geographic,November 1930,Vol.58,No.5; EMAKA,01/1580/509/60).
Ras Teferi Mekonın bu gençler için müzik eğitimi düzenledi143 ve bu müzik eğitimini
alanlar pek çok halk etkinliğinde, sarayda ve devletin Đmparatorluk törenlerde çalacak
Đmparatorluk Mızıkası’nı olu turdu144. Taç giyme töreninden önceki kar ılama törenleri
sırasında, Mızıka tren istasyonuna varan her bir delegenin milli mar larını çalıyordu.
Muhittin Pa a yönetimindeki Türk delegasyonu istasyona vardığında, Ermeni gençleri Türk
milli mar ını çalmayı reddetti ve bu durum Đmparator’u çok utandırdı ve sinirlendirdi.
Đmparator
konuyu,
Đmparator’un
emrine
kar ı
çıkan
Ermenilerin
ne
ekilde
cezalandırılacağını kararla tırmak adına prensler ve ileri gelen soylular komisyonu önüne
ta ıdı. Komisyon mızıkadan bir açıklama talep ettiğinde, Ermeniler gözya ları içinde
143
Bu kırk Ermeni yetim, popüler olarak አርባዎቹ ልጆች(Arbawoçu Lıcoç), ya da “Kırk Çocuk”
isimleriyle anılır.“Kırk Çocuk’un” efsanevi hikayesi, belki de Ermenistan’ın Etiyopya’daki en
bilinen mirasıydı. Müzik eğitimi alan “Kırk Çocuk”, Etiyopya’nın ilk resmi orkestrası oldu ve
Kevork Nalbandian da bu orkestranın efliğine getirildi. Kırk Ermeni yetimin ve orkestra efleri
Kevork Nalbandian’ın Etiyopya’nın müzikal ya amında oynadığı roller hakkında pek çok ey
yazılmı tır.
“1887 doğumlu 1915 olaylarından sonra Suriye’ye yerle en Kevork Nalbandyan usta bir
müzisyendir. Birçok müzik aleti çalabilen Nalbandyan Etopya milli mar ı Mar Teferi’yi 1930’da
bestelemi , söz Yoftahe Negoussie’e ait bu mar 1974’deki askeri ihtilale kadar Etopya’nın milli
mar ı olarak kalmı dır. Askeri mar larlardan, 1930’ların jaz müzigine kadar çe itli dallarda
müzikler yazmı olan Nalbandyan hayatı boyunca askeri, polis ve kıraliyet bando ve orkestıralarını
yönetmi . Müzik profösörlügüne getirilen Nalbandya’nın 1933-34 yıllarında sahneledigi 11 arkılık
müzikal bir oyun Etopya tarihinde bir ilkdir. Ermeni ve Avrupa müziklerinden yaralanılmı bu oyun
daha sonra birçok ülkede sahnelendi. 1935 Đtalyan ihtilalinde sürgün edilen Nalbandyan Sudan’da
bir süre ya adıkdan sonra tekrar Etopya’ya geri donüp 1949’da müzigi bırakmı 5 Mayıs 1963’de
Adis
Ababa’da
ölmü tür.”Bkz.Pankhurst,1977:83-87;http://team-aow.discuforum.info/t769Etiyopya-Ermenileri.htm,eri im tarihi,23.3.2010.
144
Etiyopya’nın sanat, i ve siyasi hayatına katkı yapan Ermeni aileler içerisinde, Boyacıyan,
Boghossiyan ve Terziyan ailelerine ayrı bir parantez açmak gerekir. Malatya doğumlu Sarkis
Terziyan Ma gerd (Arapkir) ve Harar doğumlu oğlu Avedis Terziyan da XIX.yüzyıl sonunda ve
XX.yüzyılın ba ında Etiyopya’nın siyaset ve i dünyasında unutulmaz roller oynamı tır.Nalbandian
ailesine ek olarak, Etiyopya müzik endüstrisinin modernizasyonuna katkı yapan birkaç Ermeni daha
vardı. Bu isimler arasında, Garabed Haklamazyan, Agop Manukyan, Azad (Bagdasaryan) Topalyan
ve
Garbis
Haygazyan
da
bulunmaktaydı.
Bkz.Pankhurst,1977:8387;http://www.bolsohays.com/haberdetay-36037/zamana-bir-yolculuk-etiyopyaermenileri.html,eri im tarihi 31.3.2010.
152
analarını ve babalarını katledenleri onurlandırmanın vicdanlarına uymadığını söylediler.
Komisyon, Ermenilerden Türk temsilcilerini onurlandırmayı beklemek çok fazla olacağını
ve Ermenilerin cezalandırılmaması gerektiği kararını aldı. Đmparator bunu kabul etti ve
“Ananı ve Babanı Onurlandır” emrine aykırı olduğu gerekçesiyle Ermenilerin Đmparator’un
buyruğuna kar ı çıkmalarına ve Türk milli mar ını çalmamalarına göz yumdu145(National
Geographic,a.g.e.; EMAKA,a.g.e.).
27 Kasım 1931’de, Đmparator I. Hayle Sılâse
bir yıl önce kendisinin tahta çıkma
törenlerine katılması için Muhittin Pa a’yı huzuruna gönderen Atatürk’e te ekkürlerini
sunduğu bir mektup yazdı:
…የዘውዳችንን በዓል ለማክበር ፈቃድዎ ሆኖ በካይሮ የቱርክ መንግሥት ሚኒስትር የሆኑትን
ሙሒዲን ፓሻን ከፍ ያለ መላክተኛ አድርገው መላክዎን ለማስታወቅ በጥቅምት 18 ቀን
1930 ዓመተ ምሕረት የጻፉልንን ወረቀት በታላቅ ደስታ ተቀብለናል::ስለ እኛና ስለ ንጉሠ
ነገሥት መንግሥታችን ለሚያስቡት ለወዳጅነት አሳብ መግለጫ እንዲሆን ባደረጉት ማስረጃ
ልባችን በጥልቅ ተነክቷል:ስለዚህም በዘውዳችን በአል ምክኒያት እንኳን ደስ አለዎ ብለው
ስለአቀረቡልን መልካም ምኞት በተለየ እናመሰግንዎታለን::ከክቡርነትዎ ጋራ የሚያገኛኘንን
የወዳጅነት ማስተሳሰሪያ ለማጥበቅ ዋና ምኞታችን ስለሆነ የተለየ አክብሮታችንን
የምናረጋግጥበትን ቃል አድሶ እንዲያቀርብልዎ ታላቁን የኢትዮጵያ የክቡር ኒሻን
የሸለምነውን በፓሪስና በሎንዶን ከፍ ያለ መላክተኛና ባለሙሉ ስልጣን ሚኒስቴር አድርገን
የሾምነውን
በጅሮንድ
ዘለቀ አግደውን
መርጠን ልዩ
አምባሳደር
አድርገን
146
ልከነዋል… (EMAKA,01/1580/509/60).
Etiyopya’daki Ermeni cemaati hakkında daha fazla bilgi için,
Kévonian,2008; Pankhurst,1977.
145
146
bkz.Chaudhury and
Tercüme: ... ahsımız ve Đmparatorluğumuz hakkında gösterdiğiniz bu kıymettar ve dostane
hissiyat ni anesi derin memnuniyetimizi mucip oldu.Vakit tebrikât ve temenniyeatınıza hassaten
te ekkür ederiz.Bizi Size birle tiren bağlarını bir kat daha kuvvetlendirmek arzuyu edidi ile,Paris
ve Londra Elçimiz ,Habe istan yıldız ni anının büyük kordonunu hamil bulunan Badjeronde
Zelleke Aguedeou'yu Fevkalade Murahhas ve Büyük Elçi sıfatile Nezdinize giderek hürmeti
mahsusamızın teminatını tecdit için eçtik.Onu,yüksek uhdesine tevdi edilen vazifeyi tam
memnuniyetimizi mucip bir surette ifa edeceğine,onu temayüz ettiren evsaftan dolayı kaniiz ve
Size,bilhassa ahsı saadetiniz ve Türkiye'nin taali ve refahı hususunda beslediğimiz temenniyatın
kabulü ricasını arzeylediği zaman kendisine itimadı tammınzı bah buyurmanızı rica ederiz...”
Bkz. im ir,a.g.e.,169-170.
153
20 Mart 1932’de, Büyükelçi Bejrond Zelleke Atatürk tarafından Çankaya Kö kü’nde sıcak
bir
biçimde
kar ılandı147(EMAKA,01/1580/509/60).Yeni
Türkiye
Cumhuriyeti’nin
Kö kü’ne resmi ziyaret düzenleyen ve yine Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası
saygınlığa sahip kurucusuyla tanı ma imkanına eri mi ilk Etiyopya yetkilisi olan Bejrond
Zelleke, unları dile getirir148:
“...Zatı Devletler ile Türk Hükumetinin Adis-Abeba'da tetevvüç merasiminde temsil
edilmi olmaları, zamanın ne kadar deği tiğini a ikâr bir surette gösteriyor.Zatı
Devletlerinin eserleri sayesinde,evvelce biz Habe lerin Türkler hakkındaki
dü üncelerimiz üzerinde az çok bir üphe ve tereddüt hasıl edebilen her ey,bir
sabah sisi gibi zail olmu ve bunun yerine,bugünkü Türkiye'de,bizzat bizim
hahi ger olduğumuz islahat eserinin müte ebbisini selamlıyabileceğimiz kanaatı
kaim olmu tur.Zatı Devletlerinin büyük ahsiyetlerinin bu kadar mütebariz
hüviyetini ta yan bu Türk tekamülümü Zatı Ha metpenahi Hükümetinin tam bir
alaka ve muhalasatla takip eylemekte olduğunu arz ettiğim zaman,Mufahham
Metbuumun kanaatini ifadeden ba ka bir ey yapmıyorum... ( im ir,a.g.e.,172).
Bejirond Zelleke’nin dostane ve diplomatik sözlerine kar ılık, Atatürk u konu mayı
yapmı tır:
Mufahham Metbuunuz Ha metli Habe istan Đmparatoru Hazretleri tarafından bana
tevdie memur buyurulmu olduğunuz mektubu memnuniyetle alıyorum. Zatı
Ha metpenahinin ahsım ve Türk Milleti Hakkında izhar hisler ve temennilerden
dolayı çok mütehassisim.Cumhuriyet Hükümeti, Đmparotor Hazretlerinin taç giyme
enliğinde taç giyme enliğinde kendisini temsil ettirmek suretile, yeni Türkiye’nin
necip memleketiniz hakkındaki dostluk hislerinin bariz bir delilini izhar etmek
istemi tir.Cumhuriyet Hükümeti ve Ben, Đmparator Hazretlerinin vukuflu ve nurlu
idareleri sayesinde, Habe Milletinin, nisbeten kısa bir zaman zarfında tahakkuk
ettirmeğe muvaffak olduğu terakkiyi muhabettli bir alaka ile takip ediyoruz.
Đmparator Hazretlerinin saltanatlarının parlak ba langıcı, ve milletinin mümtaz
kabiliyetleri, Habe leri necip ideallerine eri tirecek yakın bir atinin tahakkuku için
birer fali hayır te kil etmektedir….( im ir,a.g.e.,173).
Đmparator Hayle Sılâse sert biçimde modernizasyon ve devleti merkezile tirme
çalı malarına ba ladı. 1931 yılında tamamlanan ve ne redilen Đmparatorluğun ilk yazılı
anayasasının hazırlanması emrini verdi. Çoğunlukla Japonya’daki Meiji Anayasası’ndan
147
148
Bkz.Ek,nu.24.
Bejirond Zelleke’nin tam söylevine için bkz.Ek,nu.25.
154
esinlenilen ilk Đmparatorluk Anayasası, Etiyopya tarihinde ilk kez bir parlamentonun
kurulu unu ilan ediyordu. Anayasanın 14. Maddesi, tüm diplomasi ve dı
ili kiler
yetkilerini Đmparator Hayle Sılâse’ye veriyordu. Bu noktada Đmparator’un aklına gelen
birkaç ülkeden biri, hiç ku kusuz Türkiye Cumhuriyeti’ydi. 1926’da Atatürk’ün Addis
Ababa’da bir konsolosluk açmasının kar ılığı olarak, 1933’te Türkiye’de bir Etiyopya
diplomatik misyonu olu turuldu ve Ato Bırhane Marqos da Ankara’daki Etiyopya
ba konsolosu olarak atandı(EMAKA,01/1580/509/60).
Aynı yıl, “Türk hukuk ve menfaatlerinin korunması için” Adis Ababa’da bir fahri
konsolosluk kurulması kararla tırılmı ve bu göreve Addis Ababa’daki Alman firmalarının
temsilcisi
olan
Hans
B.W.
Bohnenberger
tayin
edilmi tir(BCA,S.13862,D.108-
41,F.30..18.1.2,Y.33.10..6; 18/2/1933).
Đmparator Hayle Sılâse modernizasyon hareketlerine devam etti. Modern bir yönetim ve
bürokrasi olu turmak adına, çe itli bakanlıklarda danı manlık yapmaları adına yabancı
danı manlar atandı. “Genç Etiyopyalılar” olarak bilinen genç ve eğitimli ki iler, ilerici ve
modernist felsefeden beslenen yeni bir aydınlar sınıfı yarattılar ve Đmparator’un
Đmparatorluk adına kurduğu planları sürdürmeleri adına güvenini aldılar. Đ te tam da bu
ortamda, ülke 1935-36 Etiyopya-Đtalya çatı malarıyla ve II. Dünya Sava ı’nın ba lamasıyla
çalkalandı(Bahru,1991:150-151).
Đtalyan ordusunun 1896’da Adva’daki ağır yenilgisinden beri, Đtalyan yetkililer, özellikle de
sömürgeci yetkililer, intikam arzularıyla ya da onurlarını düzeltme duygularıyla yanıp
tutu uyorlardı. Adva’nın intikamını almak, Avrupa’daki Đtalyan prestiji açısından hayati bir
önem arz ediyordu.Libya’daki,Đtalya Somali’deki ve Eritre’deki Đtalyan kolonileri kar
getirmiyordu; Libya’daki durum ise deği kendi. Đtalyanlar, artan
ekilde Etiyopya’yı
Somali ve Eritre’deki kolonilerinin hinterlandı olarak görüyorlardı. Çalı kan insanlarla dolu
geni bölge, verimli araziler, insan eli değmemi yer altı zenginliği ve eski imparatorluğun
prestiji, vazgeçemeyecekleri kadar çekiciydi. 1896’dan beri Etiyopya-Đtalya ili kilerinin
oldukça sıcak olu u caydırıcı bir etken değildi. Veliaht Prens ve Naip olarak, Đmparator
Hayle Sılâse 1924’te Roma’yı ziyaret etmi ve Kral Victor Emmanuelle ve Kraliçe Helena,
155
ayrıca da Đtalya’nın yeni ba bakanı, bayağı bir palavracı ve demagog olan Benito Mussolini
ile görü tü(Bahru,a.g.e.152).
Đtalya ve Etiyopya hükümetleri Dostluk ve Ticaret Anla ması’nı yeniledi ve Đtalya Kralı,
Prens Teferi Mekonın’na “Annunziata Ni anı” ile kendisinin “kuzeni” ilan etti. Hatta Đtalya
Kralı’nın asıl kuzeni Udine Prensi (daha sonra Fa ist Hırvatistan kukla devletinin kralı),
1930’da Đmparator Hayle Sılâse’nin taç giyme törenine katıldı. Ancak diğer yandan, yeni
Fa ist hükümet nihai Etiyopya fethinin planlarını yapıyordu(Bahru,a.g.e.152-153).
Đtalya’nın aradığı bahane, kötü öhretli Val Val olayı ve Etiyopya ile Đtalyan Somali’si
arasındaki sınır tartı maları sonucunda olu tu. Val Val, Somalili göçebeler tarafından
kuyuları kullanılan ve Đngilizler, Fransızlar, Đtalyan Somalililer ve Etiyopyalı Ogadenliler
tarafından özgürce geçilen Ogaden çölünün bir dı karakoluydu. 5 Aralık 1934’te Đtalyan ve
Etiyopyalı güçler Val Val’da çatı maya ba ladı. 3 Ocak 1935’te Đtalya hakemlik
müessesesine kar ı çıktı ve kendini çabucak tereddüt ve kararsızlık çamuruna batmı bulan
Milletler Cemiyeti’ne ba vurdu(League of Nations,1935:18-22).
Đtalya-Etiyopya Krizi veya “Habe istan ya da Etiyopya Krizi” ile Etiyopya-Türkiye
ili kileri arasında ne gibi bir ortaklık vardır? Ya da Habe istan/Etiyopya Krizi EtiyopyaTürkiye ili kilerini ne yönde etkilemi tir? Krizin uluslar arası bir önemi olduğunu göz
önüne alırsak, bu durumun Etiyopya-Türkiye ili kilerinde ne tür bir manaya i aret ettiğini
görebilmek için Türkiye Cumhuriyeti’nin 1930’lardaki dı
ili kilerini incelememiz
gerekir.Daha sonra Osmanlı heyetinin lideri Etiyopya imparatoru tarafından hediye ve
madalya verildi.
Daha önce de dile getirdiğim gibi, Atatürk önderliğindeki Türk dı ili kileri “Yurtta barı ,
dünyada barı ” savıyla ekillenmi tir. Temmuz 1932’de Türkiye Milletler Cemiyeti’ne
girdi
ve
tecavüzlere
kar ı
“toplu
güvenlik”
ilkesinin
ate li
bir
destekçisi
oldu(Barlas,1998:120-127).
Yukarıda dile getirdiğim gibi, 5 Aralık 1934’teki Val Val Olayı ile birlikte Milletler
Cemiyeti’nin güvenilirliğinde bir zedelenme ya anmı tır.3 Ocak 1935’te, Etiyopya Val Val
156
Olayı’nda Milletler Cemiyeti’ne hakemlik yapması için bir çağrıda bulundu. Ancak
Cemiyet’in cevabı tereddütlüydü. Fransız dı i leri bakanı Pierre Laval, Fransa’nın Cemiyet
yükümlülüklerinin, onları Đtalya’nın kar ı getirmesinden korkuyordu; zira 7 Ocak’ta
Mussolini ile görü mü
ve Fransa’nın Habe istan konusunda en azından ona kar ı
çıkmayacağı konusunda, görünü e göre, ikna olmu tu. Laval, Afrika sorununda yeniden
uyanan Alman tehlikesine kar ı bir Fransız-Đtalyan kombinasyonunun olu masından
ho nuttu ve bu kombinasyonu korumak adına da Etiyopya’yı harcayabilirdi(League of
Nations, 1935:26-27).
Diğer taraftan Türkiye, ba ından beri Cemiyet mekanizması ve toplu yaptırımlarla
Etiyopya’nın kollanmasına açık bir destek veriyordu. Yine de, ku kular sürdü. Yeni
Fransız-Đtalyan dayanı masından korkan ve bunun büyük bir güç bloğu olu turacağından
endi e eden Türk dı i leri bakanı Dr. Tevfik Rü tü Aras, ubat ayında etraflı bir Akdeniz
ittifakı teklifinde bulundu. Aras giri imini yalnızca Londra ile sınırlamadı ve planını
Roma’ya da bildirdi. Ancak Đtalya Aras’ın teklifini geri çevirdi(Barlas, 1998:120-127).
8 Mart’ta Etiyopya yeniden hakemlik için ba vurdu ve Đtalyanların askeri büyümelerini de
bildirdi. Millet Meclisi Konseyi 20 Mart’ta Đtalyanlara kar ı olası eylemi konu mak adına
toplandı. Đtalyanlar sonunda hakemliği kabul ettiler; ancak bazıları bunun yalnızca Milletler
Cemiyeti’nin eylemini önlemek adına olduğunu dü ündüler. Mussolini’nin samimiyetinden
üphe etme konusunda, Avrupalı devlet adamları haklıydı. Mussolini yalnızca bir i galden
önce diplomatik adımlar atıyordu.1932’den beri i gal için hazırlanıyordu. Wal Wal
çatı ması, yalnızca uygun bir mazeretti. Somali’deki Đtalyan güçlerinin yığınakları devam
ediyordu(League of Nations,1935:31-33).
9 Nisan 1935’te, Akdeniz’deki kendi emniyetlerinden ziyade Etiyopya’nın bütünlüğünden
endi e eden Türkler, Đtalyanlara yeniden Aras’ın ubat’ta ifade ettiği kombinasyona (bir
Akdeniz Đttifakı’na) girmelerini teklif ettiler. Mussolini bu sefer açıkça hayır dedi. Sonraki
gün, Mussolini bir tür askeri konvansiyonlu bir Akdeniz anla ması teklif etti. Belgrat, Atina
ve Ankara bunu Mussolini’nin teslim olacağı i aretine yordular; zira bu, onun askeri
157
çılgınlığının dı ında bir öneriydi. Haksızdılar. Mussolini’nin yapmaya hazır olduğu ey,
Etiyopya’yı i gal etmekti(League of Nations,a.g.e.,35).
25 Haziran’da, ba ından beri düzme olan Lahey’deki Đtalya-Etiyopya müzakereleri
ba arısızlıkla sonuçlandı. Mussolini, Etiyopya’nın ilhakından ba ka hiçbir eyden tatmin
olmayacağını gizlemekten vazgeçti. 3 Ekim’de Đtalya Etiyopya’yı i gal etti. Dört gün sonra
Milletler Cemiyeti Konseyi Đtalya’yı mütecaviz olarak niteledi. 19 Ekim’de kararla tırılan
yaptırımların
18
Kasım’dan
itibaren
uygulanmasına
karar
verildi(League
of
Nations,1935:35).
Türkiye, Milletler Cemiyeti’nin karar kıldığı tüm yaptırımları uygulayacağına dair
kararlılığını beyan etti. Türkiye, hububat ve kömür sattığı, bunalımlı 1930’lu yıllardaki en
önemli mü terilerinden biri olan Đtalya’ya kar ı bu duru u sergiledi ve bu sebepten ötürü
yaptırımlar kayda değer ekonomik kayıplara yol açtı. Dahası, On Đki Ada’yı elinde
bulunduran Đtalya, Anadolu’ya kar ı bir askeri tehdit de olu turuyordu(Medlicott et
al,1976:213-215).
Türk-Đtalyan ili kileri bir anda kar ılıklı nefret ili kilerine dönü tü.Diğer bir yandan,
Etiyopya ve Türkiye arasında sıcak ili kilere de tanıklık ederiz.Örneğin, Etiyopya-Đtalya
arasındaki bu siyasi krizin ortasında Atatürk Đmparator I.Hayle Silâse’ye u mektubu
gönderdi:
Büyük ve Aziz Dost, Ankara’da 1 Mart 1935 tarihinde içtima eden Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Đttifakı arasile dördüncü defa olarak Türkiye Cumhuriyeti
Riyasetine intihap edildiğimi ve Te kilatı Esasiye Kanununu bah ettiği salâhiyete
istinaden iktidar mevkini i gal eylediğimi Zatı Devletinize iblağeylerken bu
fırsattan istifade ederek bütün mesaimin Türkiye ile Memleketiniz arasında
teyemmünen mevcut olan dostane münasebetleri idame, inki af ve tezyide masruf
olacağını temin eder ve milletlerimiz için nafi olan bu ümniyenin husul bulması için
pek kıymettar olan yüksek müzaheretinizden istifade ile bahtiyar olacağımı beyan
eylerim. Bu kanaatladır ki Zatı Devletiniz hakkında beslediğim yüksek hislerime
vegerek Zatı Devletinizin ahsi saadeti ve gerek Milletimizin refah ve ikbali
hakkındaki temennilerine itimat buyurmanızı rica eylerim Büyük ve Aziz Dost
( im ir,2001:180-181).
158
Etiyopya’ya kar ı dostane tutumunu ve desteğini göstermek adına, Atatürk 1 Mayıs
1935’te Addis Ababa’daki Türk konsolosluk büyükelçilik seviyesine yükseltilmi tir149.
27 Haziran 1935’te Đmparator Hayle Silâse, Türkiye Cumhuriyeti Reis-i Cumhurluğu’na
dördüncü kez atanan Atatürk’e tebriklerini bildirdiği bir mektup gönderdi. Bu mektupta
Đmparator150:
“...በሁለቱ አገሮቻችን መካከል በመታደል ጸንቶ የሚኖረው እውነተኛ ወዳጅነት እየሰፋና እየጠበቀ
እንዲሔድ ምኞትዎን ተካፋይ መሆናችንን እናስታውቅዎታለን...(“… Đki ülke arasında mevcut
sıcak dostane ili kileri daha da geli tirme adına arzunuzu gönülden payla tığımızı bilmenizi
isteriz.”) ifadelerini kullandı(EMAKA,01/1580/509/60; im ir,2001:664).
14 Ağustos 1935’te, Etiyopya’daki Türkiye Büyükelçisi Nizameddin Ayazlı Đmparator I.
Hayle Silâse tarafındanilk kez
kabul edildi ve Türk halkının Etiyopya’ya yönelik
sempatilerini ve sevgilerini iletti.Büyükelçi Ayazıl 20 Eylül 1935’te Đmparator I. Hayle
Silâse’yle bir kez daha görü tü. Đmparator’la olan kısa görü mesi hakkında Ayazıl u
ifadelere ba vurmu tur:“…Türkiye’nin memleketi hakkında beslediği dostluktan ötürü
geçirdiği bu güç vakitte bir kat daha teselli duyduğunu söyledi.”151Bkz.Ek,nu.27-28.
Ekim 1935’te, yani sava ba langıcından kısa bir süre sonra, yeni atanan Türk
maslahatgüzar ve askeri ata e Addis Ababa’ya gitti(EMFOA,1991).Atatürk Mart 1936’da,
yani Addis Ababa’nın Đtalyanlar tarafından istila edilmesinden iki ay önce, Büyükelçi
Nizameddin Ayazlı’ya sava yorgunu Etiyopya ile Dostluk ve Ticaret Anla ması’nı
149
Aslında, Türkiye Etiyopya’daki Avrupalı, özellikle de Đtalyan, güçlerin etkinliklerini yakından
takip ediyordu. Bu yüzden, Ba bakanlık Cumhuriyet Ar ivi’nde Etiyopya konusundaki pek çok
doküman Etiyopya ve çevresindeki Avrupalı, özellikle de Đtalyan askeri etkinliklerinin raporlarıdır.
Örneği bkz. BCA,D.43959,F.30..10.0.0,Y.266.798..8,23/10/1935.
150
151
Bkz.Ek,nu.26.
Türkiye Büyükelçiliği, Đmparator’un 2 Mayıs 1936’da ülkeden ayrılmasına kadar varlığını
sürdüren az sayıdaki büyükelçiliklerden biriydi.
159
imzalaması
için
yetki
verdi152(B.C.A.S.41832,D.439-3,F.30..18.1.2,Y.62.19..8;
12/3/1936;EMAKA,01/1580/509/60).
Türkiye’nin tepkisi niçin dostlarınınkinden ve dostlarının müttefiklerininkinden daha ileri
boyutlardaydı? Aslında Türkiye, kom ularından ziyade Đtalya’yı daha az takdir ediyor ve
ondan daha az korkuyordu ve Milletler Cemiyeti’nden daha fazla ey bekliyordu. Bunlara
artı olarak, Đtalyan misillemesine kar ı daha az savunmasızdı. Türkiye’deki Đngiliz
Büyükelçisi Lorrain’e göre, Türkler için Đtalyan dostluğu, “Đtalyan dü manlığından daha
büyük bir tehlike” arz ediyordu.Dahası, Aras Đtalya’yı Almanya’nın olası eylemlerine göre
daha az tehlikeli buluyordu. Ona göre Almanya, öncül bir Đtalyan i tirakından önce bir
sava ba latmazdı ve bu yüzden de, eğer Mussolini barı çıl tutulabilirse, Avrupa’da da barı
korunabilirdi. Diğer taraftan Aras’a göre, eğer Mussolini Avrupa’yı bir çatı ma ortamına
çekmeyi ba arırsa, olu acak sonuçlardan biri, Türklerin “nefretle bakacakları” bir ihtimal
olan, Almanların Akdeniz’e inmeleri olacaktı. O zaman, Almanları sakin ve Akdeniz’den
uzak tutmanın yolu, Đtalyanları Almanlardan uzak tutmaktan geçiyordu. Bu, ya uzla arak ya
da gözdağı vererek gerçekle ebilirdi(Barlas,1998:120-127; Medlicott et al,1976:201-203).
Türkler,
Milletler
Cemiyeti’nin
prensiplerini
koruma
konusunda
kararlılıklarını
sürdürdüler. Atatürk’ün kendisi de Milletler Cemiyeti’ne olan desteğini açıkça beyan
ediyordu. Örneğin, 27 Ekim’de Ankara’da Belediyeler Birliği’ne seslendi. Dinleyenlerine,
Türkiye’nin kolektif güvenliğinin öneminden ve uluslar arası kefaletlerinden dem vurdu. 1
Kasım’da Cumhuriyet Halk Partisi kongresinde konu tu. Delegelere, mevcut uluslar arası
kriz durumunda Türkiye’nin birinci görevinin güçlü olmak ve ikinci görevinin ise bu gücü
uluslar arası yükümlülüklerinde kullanmak olduğunu söyledi. “Đçtenlikle arzu ederiz ki”
dedi Atatürk, “Milletler Cemiyeti, mevcut durumu kullanarak prensiplerine daha geni bir
uygulama alanı sağlar ve barı ı arttırmak için gücünü kullanır”.Diğer taraftan, Atatürk’ün
kendisi de Đtalya’nın Türkiye’yle bir sava a girip girmeyeceği konusunda üpheliydi. 2
Aralık’ta Ankara’daki Đngiliz Büyükelçisi Lorrain’e, “Đtalya ve Türkiye arasında herhangi
152
Anla ma Mart 1936’da imzalanmasına rağmen, iki ay sonra Etiyopya Đtalyan i gali altına
girmesiyle faaliyete geçemedi.Bkz.EMAKA,01/1580/509/60.
160
ciddi bir sorunun olu ması mümkün gözükmüyor” dedi. 7 Ekim’de, Đtalyan i galine
tepkisini dile getiren Aras, Türkiye’deki Fransız Büyükelçisi Albert Kammerer’e,
Türkiye’nin müttefiklerinin yanında yer alacağının, yükümlülüklerini yerine getireceğinin,
kolektif güvenliğin ve Milletler Cemiyeti’nin tüzüğünün destekleyicisi olacağının
beklenebileceğini dile getirdi. Aras daha önce Lorrain’e, esasında kendisinin Etiyopya’da
bir sava ın patlak vereceğini dü ünmemesine ve Türkiye’nin münferit bir eyleme
giri meyecek olmasına rağmen, “Milletler Cemiyeti Tüzüğü’nün sonuna kadar savunucusu
olacakları” garantisini vermi ti(Medlicott et al,a.g.e.,209-211;222-223).
Bu sırada, Cenevre’de Milletler Cemiyeti Đtalyan saldırganlığına kar ı mücadelenin
yollarını arıyordu. Đtalyanların Etiyopya’ya saldırdıklarından kısa bir süre sonra, Milletler
Cemiyeti Kurulu Đtalyanlara kar ı yaptırımlar uygulamak amacıyla bir koordinasyon
komitesi kurdu. Polonya, SSCB, Romanya, Đspanya, Đsveç ve Yugoslavya ile birlikte
Türkiye, On Sekizler Komitesi olarak bilinen olu umun en uzla maz parçası oldu. Türkiye
ayrıca, On Sekizler’in yönetim kolu olarak da i lev veren, daha elveri li bir alt kolu olan
koordinasyon komitesine de katıldı. On Sekizler üç ekonomik uygulamada karar kıldılar:
Đtalyan ürünlerinin boykot edilmesi, temel ithalata ambargo getirilmesi ve Etiyopya’ya
maddi
yardımın
organize
edilmesi.Tartı malar
çok
geçmeden
ithalata
ambargo
getirilmesinde ve özellikle de petrol ambargosunun Đtalyan saldırısını sekteye uğratacağı
noktasında toplandı. Đngiltere ve Fransa, On Sekizler’in önerisine çok da sıcak
bakmıyorlardı. Bu sebepten ötürü, bir yandan resmi olarak Milletler Cemiyeti mutabakatını
desteklerken,
diğer
yandan
da
örtülü
olarak
kendi
politikalarını
yürütmeye
ba ladılar(League of Nations,1935:196-209;Toynbee,1936:263).
Hoare-Laval Paktı, Đtalya-Etiyopya Sava ı’nda ate kes kar ılığı Mussolini’ye teklif
edilecek gizli bir pakttı. Paktı hazırlayanlar, Đngiliz Dı i leri Sekreteri Sir Samuel Hoare ve
Fransa ve Đtalya arasında yakınla ma zemini arayan, ancak ba arılı olamayan Fransa
Ba bakanı Pierre Laval’dı. Planla ilgili haberler sızınca, çarçabuk ve geni
ekilde bir
kınamaya maruz kaldı. Paktın önemiyle ilgili tarihçiler farklı fikirlere sahipti. A.J. Taylor’a
göre bu, “Milletler Cemiyeti’nin sonunu hazırlayan” bir geli meydi(Taylor,1991:128).
161
Milletler Cemyeti, 19 Aralık 1935’te Hoare-Laval Paktı’nı geri çevirdi. Türkiye ve diğer
Balkan ülkelerine göre bu pakt, saldırganı ödüllendirme ve kolektif güvenlik sisteminin
altını oyma anlamına geliyordu. Milletler Cemiyeti’nin Hoare-Laval Paktı’nı geri
çevirmesinden bir gün sonra, yani 20 Aralık’ta, On Sekizler Hoare-Laval önergesini
görü mek üzere toplandı. Tepkileri, bu konuda Đngilizlere ve Fransızlara dolaysız kar ı
çıkmalarıydı. Onlar, “oylarını Milletler Cemiyeti Tüzüğü’nün uygulamalarına katı ve sadık
ekilde bağlı kalma ve mevcut ko ullarda ortak hareket etme yönünde kullandılar”.
Türkiye’nin kendisi, Hoare-Laval Planı’nı daha önce reddetmi ti. Be ler Komitesi’nin
(yani, Etiyopya krizine ortak bir çözüm arama yükümlülüğündeki Milletler Cemiyeti
komitesi) bir üyesi olarak Türkiye, 9 Aralık’ta Fransa tarafından sunulan bu plana kar ı
çıkma adına Đspanya ve Polonya’ya önderlik etti(League of Nations,1936:68-71;Medlicott
et al,1976: 213-215,222-223).
Hoar-Laval Paktı, Türkiye’nin Etiyopya sorununu çözmede Đngiltere ve Fransa gibi büyük
güçlerin içtenliklerini sorgulamasına yol açtı. Öncelikle Türk liderler, büyük güçlerin
yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda askeri eyleme geçeceklerini; bununla birlikte Afrika
ve Asya ülkeleri için zahmete giri meyeceklerini anladı. Aksine, bu tür ülkelerdeki
sorunlardan kazanç elde etmeye çalı acaklardı. Đkinci olarak Türkiye, Milletler
Cemiyeti’nin
Roma’nın
çıkarları
adına
harcandığını
dü ünüyordu(Medlicott
et
al,a.g.e.,213-215).
Büyük güçlerin Etiyopya krizine bu tür yüz kızartıcı bir yakla ım sergilemelerinden
memnuniyetsiz olan Ankara, yeniden bir Milletler Cemiyeti üyesi olarak, her ko ulda barı ı
korumak adına yaptırımları kullanmak da dahil olmak üzere, Cemiyet’in gayretlerine
desteklerini vereceklerini ifade etti. Örneğin Ba bakan Đsmet Đnönü, “Barı ın korunması
adına milletlerin kar ılıklı teminatı tüm hadiselere yansıtılabilirse, bu tür bir evrimin
gerçekle mesi için kendimize dü en görevleri yerine getirmeye hazırız” dedi.Böylece
Ankara, Milletler Cemiyeti’nden tüm ülkelere kar ı daha fazla gayret ve verim talep etti.
Lorain ile resmi olmayan bir konu masında Atatürk:“Eğer Đtalya’yı saldırgan ilan eden ve
yaptırımlar uygulamayı dillendiren devletler Đtalya’nın Etiyopya seferine kar ı tesirli
olabilselerdi, bu devletlerin Cemiyet vasıtasıyla Mussolini’nin bir sonraki sömürü
162
hareketini engellemede eylemlerinin daha enerjik ve yararlı olabilecekleri beklenebilir
miydi?”dedi(Medlicott et al,a.g.e.217-218).
Bu konu mada Atatürk, birkaç noktaya değindi. Birincisi, çok yakın bir tarihte emperyalist
saldırının kurbanı olan Türkiye, Etiyopya’daki Đtalyan emperyalizmine kar ı Milletler
Cemiyeti’nin etkisizliğine kar ı durmu tu. Đkincisi, Türkler Milletler Cemiyeti’nin bir üyesi
olan dost bir ülkeye yapılan i gali göz ardı edemezdi.Üçüncüsü, Mussolini’nin
Habe istan’daki eylemleri, eğer durdurulamazsa, gelecekte diğer bölgelerdeki Đtalyan
eylemlerinin habercisi olabilirdi. Yukarıdaki konu mada, stratejik, diplomatik ve insani
sebeplerden ötürü Türk siyasi önderliği, talihsiz Etiyopya’nın yanında yer alma
çabasındaydı.
Türk siyasi önderliği dı ında, Türk basını ve halkı da, en karanlık anlarında Etiyopya’nın
yanında yer aldı.3Ekim 1935’te Etiyopya’nın Đtalya tarafından saldırıya maruz kaldığında,
Etiyopya’ya kar ı büyük ve doğal bir sempati söz konusuydu. Osmanlıların Birinci Dünya
Sava ı öncesi emperyalist saldırılarda ayakta kalan tek Müslüman devleti olduğu gibi,
Avrupalı güçler tarafından parçalanmasından beri bağımsız kalan tek Afrika devleti de
Etiyopya’ydı. Bir ku ak öncesi Đtalyan ve Batılı saldırganlığının bir kurbanı olan Türkler,
kendilerini kar ıla tırma yapmaktan alamadılar. Kriz süresince Türk basını ve halkı iddetle
Đtalyanlara kar ı durdu. Bazı gazeteler sava la ilgili ekler bile çıkardı.Pastaneler geri
durmadı; yeni yapmaya ba ladıkları pastaya Etiyopya’nın ba kenti "Addis Ababa" adını
verdiler(http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=10901646,2.2.10).
Đngilizler ve Fransızların Etiyopya’yı Mussolini’nin ellerine teslim ettikleri, Aralık 1935’te
imzalanan Hoare-Laval Paktı, Türk basınında amansızca ele tirildi. Günlük Đstanbul
gazetesi ve Kemalist düzenin sesi Cumhuriyet 15 Aralık 1935’te, iğneleyicilikle, eğer
parçalanmaya kar ı çıkıp me ru müdafaası için sava saydı,Etiyopya’nın kesinlikle sava
kar ıtları tarafından saldırgan olarak kınanacağını yazdı(Cumhuriyet,15.12.1935).Türkler
için, 1930’larda sava
kar ıtlığı kisvesi altında gördükleri,Osmanlı Đmparatorluğu ve
Anadolu’nun parçalanmasında kullanılan politikalardı.Türkler geçmi lerini kolay kolay
unutamıyorlardı ve bu yüzden de,Fa ist Đtalya’nın saldırılarından muzdarip olan
Etiyopyalılara sempati duymaları doğaldı.
163
Bu arada Đtalya-Etiyopya sava ı farklı cephelerde devam etti. Milletler Cemiyeti’nin silah
ambargosunu Đtalya’ya kar ı uygulamamasıyla sava alevlendi ve tüm cephelerde Etiyopya
ordusu Đtalya’yla silahlar konusunda yarı amaz hale geldi. Đtalyanların yaygın ekilde
kimyasal silahlara ve hava gücüne ba vurmaları, Etiyopya savunma mekanizmasında
gedikler olu masına sebebiyet verdi. Kuvvetli savunmaya rağmen, 1936 yılında
Etiyopya’nın tüm cephelerde gerilediği görüldü. Bu çalı manın kapsamını a an 1935-36
Đtalya-Etiyopya Sava ı’nı detaylı ekilde anlatmayacağım. Bununla birlikte, Etiyopya’nın
Fa ist Đtalya’ya kar ı savunma sava ında hayati bir role sahip olan bir Türk generaline ve
arkada larına değinmek isterim. Erken 1930’lu yıllarda Etiyopya ordusu, Amerikalılar,
Đngilizler, Yunanlılar, Đrlandalılar, Ruslar, Đsveçliler ve Belçikalılar gibi yabancılar
tarafından eğitilmekteydi. 1935-36 yıllarındaki Đtalyan i gali sırasında, çe itli cephelerde
dü mana kar ı Etiyopya güçlerini yöneten yabancı askeri temsilciler bulunuyordu.Bu kritik
dönemde Etiyopya saflarına katılan çok sayıdaki gönüllüler arasında üç ki i, Türk askerler
olan Mehmet Vehip Pa a, Faruk Bey ve Tarık Bey’di. Türk birliklerinin lideri olan General
Vehip Pa a, ya da “Gelibolu Kahramanı”, George Steer153 tarafından,“ya lıca, tıknaz, beyaz
pantolonlu ve spor pabuçlu…bir romantik” olarak tarif edilir.Faruk Bey154, “yönetime
153
George Lowther Steer 1909’da Güney Afrika’da doğdu ve 1944’te Burma’da vakitsizce öldü.
Kısa, ancak verimli ve hadiseli ya amında London Times gazetesinde muhabirlik yaptı ve tam altı
kitap kaleme aldı. Etiyopya tarihine ve algısına iki farklı zamanda (biri 1936’da, diğeriyse 1941-42
yıllarında) önemli katkılarda bulundu.Bunlar dı ında, Etiyopya hakkında Londra’da basılan iki
tarihi kitaba imza attı. Birincisi, ironik ekilde “Habe istan’daki Sezar” ba lığını ta ıyan 1936 tarihli
eseriydi. Bu bölümde içerisinden çokça alıntı yapılan bu kitap, Fa ist i galin arifesindeki ve ilk
aylarındaki olayların aktarımı dolayısıyla ilgi çekicidir. Bizleri, yani okurlarını, döneminin
Etiyopya’sındaki ana siyasi ki iliklerle, yani Đmparatorla, Đmparator’un generalleriyle ve unutulmaz
üç Türk askeriyle tanı tırdığından ötürü O’na borçluyuz. Ayrıca, kitap i galin görgü tanığı vasfıyla
aktarımları, iki tarafın uyguladığı stratejiler ve taktikler üzerindeki analizleri ve Eritre ve Đtalyan
Somalisi üzerinden Đtalyan güçlerinin taarruzları gibi kuzey ve güney cephelerindeki çatı malarla
ilgili kayıtları dolayısıyla önem arz eder.George Lowther Steer gelenekçi gazeteciliğin, yani kendini
adamı gazeteciliğin ya da Anti-Fa ist gazeteciliğin güzel bir örneğini te kil eder.
154
“Binba ı Faruk Bey,zannımca Atina’da Türk Ordusu’nun ata esi konumunda bulunmu , fakat
Kemalist rejimle birlikte konumunu yitirmi tir… Vehib Pa a, kendisini hiçbir fikir ortağı
bulamadığı Etiyopya’ya davet etmi tir.”Bkz. Steer,1936:189.
164
atanan uzun, ince bir askeri despot” ve Tarık Bey155 ise “kısa bıyıklı, kapkara bir
adam…safkan Sudanlı…ellili ya ların üzerinde” olarak bahsedilir(Steer,1936:188-189)
Ya lıca ve romantik ya da tam tersi, Vehip Pa a Etiyopyalılara Etiyopyalı askerleri eğiten
ve yöneten hemen hemen tüm yabancı danı manlardan daha uygun olan yetenekli bir
askerdi. Vehib Pa a konusunda Yüksel Nizamoğlu u ifadelere ba vurmu tur:
Vehip Pa a, I. Dünya Sava ı’nda önce Müstakil Hicaz Fırkası, dahasonra da II. ve
III. Ordu komutanlıkları görevlerinde bulunmustur. III. Ordu’nun1918 yılındaki
ileri harekâtında ordu komutanlıgı görevinde bulunan VehipPa a, Batum’un
alınmasından sonra Sark Orduları Grubu Komutanlıgı’nagetirilmis(18 Haziran
1918), fakat bu görevi uzun sürmemi ve 6 Temmuz 1918tarihli irade-i seniye ile
“ordu grubu kumandanlıgı tahsisatıyla“, “Karargah-ıUmumi” emrine alınmı tır.
Mondros Mütarekesi ülkenin kaderinde yeni birdönem ba lattığı gibi, Vehip Pa a
için de sıkıntılı bir süreci ba latmı tır.Đttihatve Terakki aleyhindeki yayınlar
sırasında Vehip Pa a da öne çıkmıstır.1919yılının Mart ayında ise tutuklanmı ve
Bekirağa Bölüğü’ne konulmu tur. VehipPa a da diger Đttihatçılar gibi yurtdı ına
kaçmayı tercih etmi ve önce Đtalya’yagitmi ti. Bu sırada hakkında yargılanması
için irade-i seniye çıkarılmı tır. Ancakyurtdı ına kaçtığı anla ıldığından 3 Eylül
1921 tarihinde askerlik mesleğindençıkarılarak dört ay hapis cezasına mahkûm
edilmi tir. Vehip Pa a bundan sonrahayatının ondokuz yılını yurtdı ında ya amı ,
deği ik
ülkelere
gitmi
ve
çe itliolaylarla
istihbarat
raporlarına
konu
olmu tur.Đtalya’da bulunduğu dönemdeĐttihatçılarla birlikte hareket eden Vehip
Pa a Romanya’ya geçtikten sonraTürkiye’nin yeni yönetimi aleyhinde faaliyetlere
155
“Tarık Bey katıksız bir Sudanlıdır ve yanaklarında kendi kabilesinin izlerini ta ır. Seyyar bir
Türk tarafından evlat edilmi ve Konstantinapolis’te[Đstanbul’da] askeri eğitimi tabi
tutulmu tur.Ellili ya larının sonlarında bile, otuzlarında gösteriyordu.Türkler adına
Trablusgarp’ta,Çanakkale’de, Kafkasya’da ve Anadolu’da sava mı tır… imdilerde, Afrika’ya
dönmü ve i galcilere kar ı vatanını savunmaya koyulmu tur”. Bkz.Steer,1936:189-190;bu uç Türk
askeri hakkında Büyükelçi Nihat Dinç: “…Cephede kendilerine yardım eden bir Türk generali var;
Vehip Pa a. Vehip Pa a’nın yanında iki de subay.Biri Atina sefaretimizdeki ata emiliter Faruk,
öteki Cidde’de bulunan Tarık.” ifadelerini kullanmı tır.Bkz. Nihat Dinç,1998:66.
165
giri mi ,1928
yılında
da
Türkvatandaslığından
çıkarılmı tır.
Vehip
Pa a
vatanda lıktan çıkarıldıktan sonraRomanya’dan ayrılarak önce Atina, sonra da
Mısır’a
gitmi
ve
yurda
dönünceyekadar
kısa
aralıklar
dı ında
burada
ya amı tır(Nizamoğlu,2011:271).
Genel olarak, Etiyopya’nın kara döneminde Etiyopya’nın yanında yer alan diğer pek çok
yabancı gönüllü gibi.Vehib Pa a’nın da Etiyopya’ya 1935 yılı içerisinde geldiği
dü ünülmektedir.“Vehip
Pasa,
Habes[Etiyopya]Konsoloslugu’ndan
yol
Mısır’dan
parası
alarak
ayrılmıs,Port-Sait’teki
Cibuti’ye
dogru
hareket
etmistir.Vehip Pasa’nın Mısır’dan Habesistan’a[Etiyopya’ya] hareketinin 1935 yılı Haziran
ayı ba larında olması kuvvetle muhtemeldir”(Nizamoğlu,a.g.e.,275).
Etiyopya’ya varı ından kısa bir süre sonra, Vehib Pa a Türk medyasında ve uluslar arası
medyada bir ilgi öğesi oldu. Görünü e göre, Vehib Pa a’nın Türk medyasındaki
popülaritesi Türkiye hükümetini rahatsız etmi tir. Bu yüzden, Türkiye hükümeti 15 Haziran
1935’te u kısa açıklamayı yapmı tır:“Vehib Pa a,Đstiklal Mücadelesi’nin ba ından beri
Türkiye’den çıkmı ve bin bir maceraya girmi bir adamdır.Memleketinden ba ka her
emele hizmet edecek bir yaradılı tadır ve Türk vatanda lığından birçok seneler evvel ıskat
edilmi tir”(Nizamoğlu,a.g.e.).
Etiyopya ordusuna katılma gerekçesi hakkında Vehib Pa a’nın bir Reuter Ajansı
muhabirine verdiği mülakattan u alıntı yapılmı tır:“Biz Türkler, hürriyet ve istiklalleri için
mücadele eden bütün milletlere kar ı en samimi hislerle doluyuzdur.
artlar elveri siz
olmakla beraber bu teklifi kabul etmekle ben, Türk kumandanı olarak ecdadımın
anneannelerine bağlı kaldım”(Nizamoğlu,a.g.e.,279).3 Ekim 1935’te sava ın ba lamasının
ardından,Vehib Pa a’nın popülaritesi dünya basınında yükselmeye ba lamı tır.Örnek
olarak, Paris men eili “Le Soir” gazetesinin Thompson isimli bir muhabiri Vehib Pa a ile 5
Ekim 1935’te bir söyle i yapmı tır. Thompson, Vehib Pa a’yı:“… hiçbir sey önünde
yılmayan müthi bir iradeye sahip ve enerjik, aynı zamanda da isabetli ve temkinli...”
sözleriyle tanımlamı tır.Mühabirine göre;“Yenilmez bir irade ve amansız bir karar verme
hassalarına sahib bulunanVehib Pa a, daimi bir istikrarsızlık içinde yüzen bu memlekette
harikalar yaratmak kabiliyetindedir.Kendisinin Đslam alemindeki müthi askeri prestiji ve
166
“Resulullah’ın tilmizi” olması, münhasıran Đslamlardan müte ekkil olan Đtalyan koloni
orduları üzerinde derin bir tesir yapmaktadır”(Nizamoğlu,a.g.e.,280).
14 Ekim 1935 tarihinde, Vehib Pa a’yla tanı ma sırası The New York Times’dan Laurance
Stallings’indir.“Sizi Harar’da gördüğümden memnunum. Beni karargahta ziyaret edecek
olacaksanız, yanınızda ilaç getiriniz.Zira ate leneceksiniz”. Laurance Stallings, i te bu
ekilde “Ekselansları“ Vehib Pa a “Eski Kartal Gagası” ("Old Eagle Beak"),tarafından
kar ılanmı tı.The New York Times muhabiriyle konu ması sırasında, Vehib Pa a Harar
Eyaletine değindi ve küstahça:“Dı arısı Đtalyan Fa izminin mezarı olacak. Đtalyan
yerlikuvvetleri beni duyduklarında burayı terk edecekler” ifadelerine kullandı(New York
Times,14.10.1935).Vehip Pa a öyle devam etti:
"Đngilizler Habe istan’ı[Etiyopya’yı] i gal edebilir,Fransızlar da, ama Đtalyanlar
asla.Suyun bile Đngilizleri takip edeceği seklinde bir söz vardır.Đngilizler yava
hareket eder ve asla ileti imi kaybetmezler.Birlikleri için su ve kumanyayı
yanlarında getirirler.Gelibolu'da ilk önce su yüzünden büyük sıkıntılar çektiler. Geri
çekildiklerinde kendi gözlerimle gördüm ki, siperlere kadar su boruları dö emi ler
ve musluk takmı lar. Evet, 250.000 adamla Đngilizler, Habe istan’ı[Etiyopya’yı]
yava yava ama kesin bir ekilde i gal edebilir.500.000 adamla Đtalya kolaylıkla
Addis Ababa'ya, Harar'a ve hatta Cimma'ya girebilir.Ama orada açıklıktan
mahvolurlar… Niçin bana Etiyopya savunmasının detayları gibi eyler
soruyorsunuz?
Su
benim
adıma
Đtalyanları
yenilgiye
ugratacaktır…”(Nizamoğlu,2011: 281).
Vehip Pa a ve arkada ları güney cephesindeki Decazmaç Nesibu’nun saflarına katıldı.
Türkler, Nesibu’nun Belçikalı danı manları ile birlikte, çok geçmeden kuvvetli bir savunma
hattı olu turdu. Görünü e bakılırsa, Türkler ve Belçikalılar arasında bir i birliği söz konusu
değildi. Bu sebepten ötürü, Faruk Bey Belçikalılar hakkında," parmi les types la il j avait
des avocats, il y avait des commercants,ily avait des comediens d'ailleurs"(bir avuç avukat,
çar ı esnafı ve komedyen) tabirlerini kullanıyordu156(Steer,1936:342).
156
George Steer, bizlere bir keresinde Vehib Pa a’nın kibirli bir üslupla:“Belçikalılardan ne
bekliyorsunuz?” sorusunu yönelttiğini ve “Bizlerden daha fazla para alıyorlar; bununla birlikte biz
onları kurmay heyetine dahil etmiyoruz, kendileri rezildir” ifadelerini kullandığını
iletmi tir.Bkz.Steer,1936:193.
167
Güney cephesinin komutanı Decaç Nesibu, General Vehip Pa a’yi cephenin genel kurmayı
olarak atadı. Vehip Pa a, Etiyopyalılar için, ismini Birinci Dünya Sava ı’ndaki Alman
savunma hattından alan, “Hindenburg Duvarı” olarak da bilinen güçlü bir savunma hattı
olu turdu. Hindenburg Hattı, sonuçta mükemmel bir savunma duvarı olduğunu gösterdi.
Güney cephesinin Đtalyan komutanı General Rodolfo Graziani, birkaç ay boyunca delmek
için uğra sa da, Hindenburg Duvarı’nın üstesinden gelemedi. 29 Mart 1936’da, Đtalya
diktatörü Benito Mussolini’nin ve Badoglio’nun a ağılayıcı tabirlerinin ardından, Graziani
Harar üzerine on iki ton bomba bırakması amacıyla otuz iki uçak gönderdi. Burası 2 Aralık
1935’ten itibaren bir “açık ehir” olarak deklare edilmi ve askeri etkinlikten muaf
tutulmu tu. Bombardımanlar, ancak Avrupa’dan “felaket” raporlarının yağması üzerine
durabildi(Nicolle,1997:16-18; Newman,1937:245-248).
14 Nisan’da, Graziani Etiyopya savunma hattına üç çatallı bir saldırı için ordusunun
tamamını görevlendirdi. General Vehip’in savunma duvarı sayesinde, Graziani’nin
askerleri sıkı direni e maruz kaldı ve yalnızca sınırlı bir ilerleme kaydedebildi. 23 Nisan’a
gelindiğinde,
Graziani
altındaki
tüm
birlikler
“Hindenburg
Duvarı”nın
önüne
konu lanmı tı. Bir sonraki günün ilk ı ıklarında, tüm hat boyunca çatı malar ba ladı.
Ancak saldırıya geçen, savunma hattındaki baskıyı savu turmak isteyen Etiyopyalılar oldu.
Bununla birlikte, Đtalyan ate gücüne kar ı, Etiyopyalılar küçük ilerlemeler kaydedebildi.
Yine de, hararetli çatı malarda dengeler bir taraftan diğerine kaydı. Đtalyanların Etiyopya
direni ini kırmaları 25 Nisan’ı buldu. Takviye güçlerinin baskılarıyla “Hindenburg Duvarı”
açık verdi ve Etiyopyalı savunma güçleri de gerilemeye ba ladı. Degehabur 30 Nisan’da
dü tü ve Decazmaç Nesibu da Harar’a gitti. Đtalyan zaferi büyük kayıplarla
sağlanabildi.Neredeyse on günlük bir sava ta,Đtalyanlar 2000 kayıp verdi. Bunun yanında
Etiyopyalıların kayıpları da 5000’in üzerindeydi(Nicolle,a.g.e.;18; Newman,a.g.e.;248249).
Kuzey cephesindeki durum da Etiyopyalılar lehine değildir.Etiyopyalılar Ekim 1935’ten
beri Kuzey cephedekibirçok sava kaybetti.31 Mart 1936’da Đmparator Hayle Sılâse
168
yönetimindeki Etiyopyalı askerler Tıgray’daki Mai Çaw’de ilerleyen Đtalyan istilacılara
saldırdı. Kahramanca sava malarına rağmen, Etiyopyalılar Mai Çaw Sava ı’nı kaybettiler.2
Nisan 1936 gecesinde, Đmparator nihayet geri çekilme emri verdi(Bahru,1991:158-159).
Etiyopyalı politikacılar arasındaki hararetli tartı malar sonrasında, Hayle Sılâse ve ailesinin
Etiyopya’yı terk etmesi ve Etiyopya davasını Cenevre’deki Milletler Cemiyeti’ne sunması
gerektiğine karar kıldılar. Aslında kararda bir fikir birliği yoktu ve belirli sayıdaki katılımcı
da bir i gal kuvvetinden önce Etiyopya imparatorunun ülkeyi terk etmesine kar ı çıktı. 2
Mayıs 1936’da Đmparator Hayle Sılâse sürgüne gitti(Bahru,a.g.e.,159-160).
Decazmaç Nesibu Đmparator’un kaçtığını duyduğunda, vakit kaybetmeden eyaletinin
savunmasını bıraktı ve Vehib Pa a ile trenle Cibuti’ye gitti. Faruk Bey ve Tarık Bey de
onları takip etti.Decazmaç Nesibu öncelikle Đmparator’un pe inden Filistin’e gitti ve Vehib
kötü niyetli bir ziyaretçi tarafından kendisinin Fransızlar tarafından Đtalyanlara iade
edileceğini duyduğunda, çok geçmeden taksiyle Cibuti’den Zeyla’ya, oradan da gemiyle,
bir basın açıklaması yaptığı dü ünüldüğü, Aden’e geçti.Böylelikle,aylarca a ırı derecede
silahlı Fa ist i galcilere kar ı aylarca cesurca sava an mühimmatsız ve yürekli Etiyopya
ordusu lidersiz, gıdasız, kıyafetsiz, parasız ve silahsız kalmı tı. Sonuçta, kuzey
doğrultusunda tarihi Harar ehrine ilerlediler.Đ te tam da bu ekilde, güney Etiyopya
cephesi dü tü(Steer,1936,353).
Vehip Pa a’nın ehemmiyeti konusunda tarihçiler ortak bir karara sahip değillerdir. A.J.
Barker’e göre Vehip Pa a, “fırsatını iyi kullandı ve o günün askeri mühendisliğinin tüm
tekniklerinden yararlandı”(Barker,1971:75).Anthony Mockler Vehip Pa a’nın savunması
konusunda aynı fikri payla maz. Bu savunmayı “yarı hazırlıklı siperler” olarak
tanımlar(Mockler,1984:111).Yine de, David Nicole,“[Etiyopya’daki] tek kuvvetlendirilmi
birlikler,Harar’ın güneydoğusunda, Sassabaneh yakınlarındaki General Mehmet Vehip
yönetiminde
Ras[Decacazmaç]
Nesibu
tarafından
olu turulan
birliklerdir”
der.(Nicolle,1997:118)Tarihçiler dı ında, Graziani’nin bizzat kendisi Vehip Pa a’yı
“manevra sava ında kayda değer bir tecrübeye sahip bir sava
anlatır(Graziani,1938:61).
adamı” olarak
169
5 Mayıs 1936’da Mare al Pietro Badoglio önderliğinde Fa ist Đtalya kuvvetleri Addis
Ababa’ya girdi ve kenti i gal etti. Aynı gün, Benito Mussolini Venedik Sarayı’nın
balkonundan büyük kalabalıklara “Etiyopya’nın Đtalya’ya ait olduğunu” ilan etti. Đtalya
Kralı balkonda belirdi ve Mussolini onu çılgınca alkı tutan kitlelere kar ı “Vittorio
Emannuelle”, yani Đtalya Kralı ve Etiyopya Đmparatoru olarak ilan etti. Yeni Đtalyan
Đmparatorluğu’nun “Kral-Đmparatoru”, Mare al Badoglio’ya ve Harrar’ı ele geçiren
Mare al Graziani’ye olan minnettarlığını, onlara “Addis Ababa Dükü” ve “Negele
Markizi”157 ünvanlarını bağı layarak gösterdi. Mussolini Badoglio’yu, Etiyopya ile önceki
Đtalyan kolonileri olan Somali ve Eritre’yi tek bir ba lıkta toplayan Đtalyan Doğu
Afrikası’nın genel valisi olarak atadı. Etiyopya Đmparatorları tarafından kullanılan “Krallar
Kralı” sıfatının Đtalya Kralı tarafından kullanılması yasaklanmı tı. Bu yüzden, kralın
Etiyopya üzerindeki sıfatı, Đtalyanların eski çağ imparatorluğuna olan öykünmeleri
sonucunda, “Etiyopya’nın Sezarı” olarak belirlendi. Etiyopya bayrağı alçağa indirildi ve
Đtalyan
bayrağı
Etiyopya
Milli
Sarayı’nın
üzerinde dalgalandı(Matthews,937:23-
25;Bahru,1991:162;Time Magazine, May 11, 1936).
Haziran 1936’da Cenevre, Đsviçre’de Đmparator Hayle Sılâse,Amerikan Time dergisinin,
Milletler Cemiyeti önünde yapılmı gelmi geçmi en asil, gerçekçi, aksi iddia edilemez ve
dokunaklı konu malardan birini yaptığını yazdığı konu masını yaptı. On dakikadan fazla
süren Đtalyan basınının körükleyici alayları ve lanetlemelerine rağmen Hayle Sılâse,
“Milletler Cemiyeti’ne Sesleni ” ba lıklı konu masında, modernist görü ün kolektif
güvenlik ve uluslar arası ahlak söylemlerine açık seçik antiemperyalist ve antifa ist, ancak
edepli ithamlarını sundu. Đmparator Hayle Sılâse
bunun ardından, dünyada antifa ist
hareketin bir simgesi olmasından dolayı, Time dergisi tarafından “Yılın Adamı” seçildi.
Đmparator’un konu masını Amharca yapmı olması, geleneksel “diplomatik dillere” kar ı
duru undan ötürü, Etiyopya’yı ve Afrika’yı modern küresel siyaset ve uluslar arası ili kiler
tarihine geçirdi.“Đmparator Hayle Sılâse , Milletler Cemiyeti’ne: “Halkıma ne cevap
vermeliyim?” diye sordu. Ayrıca, “Bugün biziz; yarın siz olacaksınız”diye de ekledi.
157
Negele kasabası sava sırasında güney cephesinde stratejik bir yerdi.
170
Đmparator, toplantıya:«እግዚአብሔርና ታሪክ ፍርዳችሁን ሲያስታውሱት ይኖራሉ::››(“Tanrı ve
tarih hükmünüzü hatırlayacaktır”)sözleriyle konu masını sonlandırdı158(I.E.M.I.,1967:304316).
Đmparator Hayle Sılâse’nin kolektif güvenlik ve uluslar arası ahlak feryatları, iktidarını
yitirmi
Milletler Cemiyeti tarafından tamamiyle göz ardı edildi. Addis Ababa’nın
dü ü ünü izleyen aylarda, Milletler Cemiyeti’nin yaptırımları destekleyen kanadının yava
yava parçalandığı gözlendi. 4 Temmuz 1936’da, Arjantin tarafından Milletler Cemiyeti
üyelerinden yaptırımları sona erdirmeleri tavsiye edildi. 9 Temmuz’da, Milletler Cemiyeti
tüzüğünü ve kolektif güvenlik doktrinini herkesten daha fazla savunan Türkiye,15
Temmuz’dan itibaren yaptırımları kaldıracağını açıkladı(League of Nations,1937:8188).“Böylece, bütün dünyanın gözü önünde Milletler Cemiyetinin bir üyesi, ba ka bir
üyenin Paktın teminatı altında bulunan bağımsızlık ve egemenliğini ve varlığını ortadan
kaldırdı”(Armaoğlu,1984:256).
158
Đmparator’un son ifadesi olan,“Bugün biziz; yarın siz olacaksınız” sözleri, aciz Milletler
Cemiyeti’nin mezar yazıtı olarak değerlendirildi.Bkz.Collins:2001:320-327.
171
5.2.Soğuk Sava Döneminde Đli kilerin Đn ası (1957 – 1991)
Önceki kısımda gördüğümüz gibi, 2 Mayıs 1936’da Etiyopya imparatorluk ailesi sürgüne
gitti. Addis Ababa imparatorluk ailesinin sürgüne gittiğini i ittiğinde, kanun ve düzen
bozuldu. Ayaklanan ve sinirli kalabalıklar yağmalarla, yangınlarla ve cinayetlerle ehrin
ticaret merkezini çalkaladı. Đtalyanların 5 Mayıs’taki varı ı ayaklanmaları sona erdirdi ve 9
Mayıs’ta Mussolini, Roma’daki co kulu kalabalıkların önünde Etiyopya Đtalyan
Đmparatorluğu’nu ilan etti.Đtalyanlar için, 5 Mayıs Etiyopya’daki Đtalyan i galinin
ba langıcı ve bağımsız Etiyopya Đmparatorluğu’nun sonu anlamına geliyordu. Etiyopyalılar
içinse, aynı gün ülkelerindeki Đtalyan i galinin sonunun ba langıcıydı. Etiyopya’nın tüm öz
oğulları ve kızları Fa ist dü mana kar ı ba kaldırdı. Güç dengesizliğinin var olu u,
Etiyopya Bağımsızlık Sava ı’nın patlak vermesine engel olamadı. Kuzeyden güneye,
doğudan batıya tüm ülke harekete geçti(Hayle Sılâse I,1966:157-160; Bahru,1991:160166).
Sürgüne çıkmadan önce, Đmparator Hayle Sılâse kuzeni Ras Imru’yu naip olarak atadı ve
Batı Etiyopya’da geçici bir hükümet kurdu. 1936’daki (Haziran-Ağustos arasındaki)
yağmur sezonunda, Đtalyanlar Kuzey ve Orta Etiyopya’da yerle kelerini sağlamla tırmaya
çalı ırken, Etiyopyalı gerillalar Batı ve Orta Etiyopya’da bir dizi saldırılar düzenlediler ve
Addis Ababa’nın güneyindeki demir yolu hattını kestiler. Eylül 1936’da, yağmur sezonu
sona erdiğinde, Etiyopya’nın üçte ikisi halen Đmparator’un yetkilileri tarafından
yönetiliyordu.Ordusu Etiyopyalı gerillaların vur kaç saldırılarından müzdarip olan Đtalyan
komutanlar, Etiyopyalı dü manlarını haydutlar olarak tanımladılar ve onları sava tutsağı
olarak almak yerine alelade vurmayı tercih ettiler. Bu durum Etiyopyalı askerlerin tutsak
olmasını engelledi.Bu yüzden, çatı malar çetindi ve hiçbir taraf öne çıkamadı(Hayle Sılâse
I,a.g.e.,160-163; Bahru,a.g.e.,166-170;Marcus, 1994: 147-8).
Đngiltere’deki sürgününde Đmparator Hayle Sılâse,davasında Batılı demokrasilerin desteğini
aradı; ancak Haziran 1940’ta Đtalya Almanya’nın yanında II. Dünya Sava ı’na girmesine
dek, bunda yalnızca küçük bir ba arı elde etti. Đtalya 10 Haziran 1940’ta Müttefiklere sava
ilan ettiğinde Hayle Sılâse’nin yardım talepleri, Etiyopya’nın bağımsızlığını Süvey
172
Kanalı’nın Kızıl Deniz kanadından Đtilaf Kuvvetleri’ni uzak tutma fırsatı olarak okuyan
Đngiliz hükümetinin sabırsız ilgisine mazhar oldu. 12 Haziran 1940’ta, Londra Đmparator’u
tam müttefik olarak tanıdı ve iki hafta sonra Đmparator kendini Hartum’da buldu. 2,500
ki ilik ordusunun 250,000 ki ilik dü man ordusuna ve 200 sava
uçağına rakip
olamayacağını anlayan Sudan hükümeti, korkuya kapıldı. Ne var ki, Đtalyanlar yalnızca
Eritre hudut bölgesi boyunca Kassala’ya saldırdı ve Đngilizlere, Gojam’a saldırmaları ve
vatanseverlerle birle meleri konusunda Etiyopya güçlerini eğitme fırsatı verdi. Etiyopya
güçlerinin komutanı, Đmparator’un 1,670 ki ilik sürgündeki Etiyopyalı ayaktakımını,
Avrupalı ekzantrikleri ve Sudanlı uyumsuzları, Gideon Birliği adı altında yüksek eğitimli
ve disiplinli bir birime dönü türen, nev’i ahsına münhasır ve karizmatik Binba ı Orde
Charles Wingate (daha sonra tümgeneral; 1903-1944) idi. Bu birim, kendine güven krizi
ya ayan bir kolonyalist orduyla yüzle ecekti. Doğu Afrika’da Đtalyanlar Avrupa’dan izole
edilmi , gelecekleri hakkında tedirgin ve Etiyopyalıların intikamından korku doluydular.
Avrupalı askerler, asilerin Sudan’dan dı yardım aldıklarını ke fettiklerinde, endi elerinin
yerini morallerinin tahrip edici bir dü ü ü aldı. Hayle Sılâse 20 Ocak 1941’de Gojam’a
vardığında, Wingate’le birlikte kar ısında kendi paranoyasına yenik dü mü bir ordu
gördü.Demoralize olmu Fa ist askerler hiçbir cephede ayakta duramadı ve muzaffer
Đmparator Hayle Sılâse 5 Mayıs 1941’de, yani be yıl önce Mare al Badoglio’nun ehre
girdiği aynı günde, Addis Ababa’ya girdi(Hayle Sılâse I,a.g.e.,163-167;Bahru,a.g.e.,170178 ;Mockler,1984:301).
Etiyopya bağımsızlığının resmi onarımının ardından Đngilizler 31 Ocak 1942’de, tarihteki
ilk Đngiltere-Etiyopya Antla ması’nı imzalaması için Đmparator Hayle Sılâse’yi ikna etti. Bu
antla ma, daha sonraları dili dolayısıyla yeni ve dengesiz güç ili kilerine i aret ettiği için
tartı malara yol açtı. Đngilizler Etiyopya’yı Đtalyan yönetiminden bağımsız kılmadaki
rolleriyle, Etiyopya’daki sava
sonrası reformlarda kendi etkilerinin hakim olmasını
sağladılar. Antla ma, Đngiltere’ye Etiyopya’nın maliyesi, yönetimi ve bölgesel bütünlüğü
üzerinde geni bir nüfuza sahip olma fırsatı verdi. Đngiliz hükümeti ayrıca, yeni edindikleri
“danı man” rolüyle diplomatik imtiyazlar edindiler ve önemli Etiyopya yönetim ağlarında
da hükümler verdiler. Yeni e itliğin bir parçası olarak, Doğu Afrika’daki Đngiliz güçlerinin
173
ba komutanı, hava trafiği hukukunu ve sava ve acil durum bildirilerini belirlemede
Đmparator Hayle Sılâse’nin yerini aldı(Hayle Sılâse I,a.g.e.,172-175;Bahru,a.g.e.,179-184;
Mockler,a.g.e.,372–73).
Ancak Hayle Sılâse,Etiyopya’nın Đngiltere’nin fiilen hamiliğine girmeyeceği
eklinde
rahatsızlığını dile getirdi. Etiyopya, Amerika Birle ik Devletleri ile geli mekte olan
ili kilerini kullanarak, 19 Aralık 1944’te Đngiltere ile yeni ve daha elveri li bir antla ma
imzaladı. Washington Đngiliz Dı i leri Bakanlığı’nı, Đmparator’u Đngiltere’ye herhangi bir
siyasi bağımlılığa zorlamaması konusunda kurnazca uyardı. Đkinci Đngiltere-Etiyopya
Antla ması’nın sonucunda, Đmparator Hayle Sılâse
güçlerinin pek çoğunu yeniden
kazandı.Yeni antla ma, bunun yanında, Etiyopya’ya kendi dı temsilcilerini atama hakkını
da tanıdı(Hayle Sılâse I,a.g.e.,175-177;Spencer,1984.102).
Açıkça anla ılabileceği gibi, Fa ist Đtalyan güçlerinin ayrılmasından on yıl sonra yeniden
gücüne kavu mu Đmparator I. Hayle Sılâse’nin hükümeti Etiyopya’nın Đngiltere’ye olan
bağımlılığına bir son vermekle me guldü. Đngilizlerin ülkenin içi lerine karı malarını
engellemek adına, Đmparator I.Hayle Sılâse yeni bir süper güç olmaya ba layan
Amerika’yla yakınla maya karar verdi. Amerikan politikası ba arılı oldu ve Amerikalıların
yardımıyla Đngilizleri ülkesinden uzakla tırmayı ve Etiyopya’nın bağımsızlığını ve
egemenliğini yeniden in a etmeyi ba ardı(Spencer,a.g.e.,102; Korn,1986:179).
Yeniden gücüne kavu an Đmparator I. Hayle Sılâse’nin hükümetinin yüzle tiği bir ba ka
ana sorun da Eritre sorunuydu. Tarihsel olarak, günümüz Eritre topraklarının çoğunluğu
Etiyopya Đmparatorluğu’nun egemenliği altındaydı. 1890-1941 yılları arasındaysa, Eritre
Đtalyanlar tarafından kolonize edildi. Đtalyanların 1941 yılında Doğu Afrika’daki
yenilgilerinin ardından, Eritre Đngiliz askeri yönetiminin altına girmi ti. Bu arada, Etiyopya
Birle mi Milletler’e ba vurarak Eritre’nin tarihsel ve kültürel olarak Etiyopya’ya ait
olduğunu belirtti(Erlich,1983:43-47; Ruth,1995:71-77).Eritre sorunu, Birle mi Milletler
1950 yılında Eritre’yi Etiyopya’yla federatif olarak birle tirmeye karar verdiğinde geçici
olarak çözülmü tü.Etiyopya-Eritre federasyonu 1952 yılında hayata geçti.Bununla birlikte,
Etiyopya hükümetinin Eritre’nin federatif statüsüne gerekli saygıyı göstermemesinin
174
ardından Eritre halkı 1961 yılında silahlı direni e geçmeye karar verdi159.30 yıl süren kanlı
sava ların
ardından,
Eritre
Mayıs
1991’de
Etiyopya’dan
bağımsızlığını
kazandı(Ruth,a.g.e.,101-103).
II. Dünya Sava ı’ndan sonra, Hayle Sılâse özellikle de BM’deki etkin faaliyetlerinden,
Batı’yla uzla ısından ve Afrika’daki bağımsızlık hareketlerine yaptığı yüksek sesli
desteklerinden ötürü kayda değer bir uluslar arası ba arı kazandı. Bir BM üyesi olarak,
Etiyopya 1950-53 yılları arasında Kore’deki ve 1960’ta da Kongo’daki barı harekâtlarına
asker gönderdi. Ayrıca, Birle ik Devletler’le olan diplomatik ve askeri ili kilerden ötürü
Etiyopya bir süper güç müttefik kazandı. Hayle Sılâse Afrika’daki bağımsız devletlerin
bölgesel bütünlüklerini sağlamak adına öncü bir görev üstlendi. Yıllar içerisinde, militan
milliyetçilerin kasıp kavurduğu bir kıtada modernitenin ahlaki bir savunucusu olarak ün
kazandı. Tüm bu kapasitesinden ötürü, diplomatik ehemmiyetini bir kez daha göstererek
Afrika Birliği Örgütü (ABÖ)’nün Mayıs 1963’teki kurulu unun ardından ana karargahına
ev sahipliği yapma önerisinde bulundu(Spencer,1984:121).
Đmparator I. Hayle Sılâse,Etiyopya ya amının tüm alanlarında egemenliğini kabul ettiren,
mutlak bir yöneticiydi. Diplomasinin ve dı
ili kilerinin tüm gücünü kendinde
birle tirmi ti. 1955’te revize edilen Etiyopya anayasasının 30. Maddesinde, “Đmparator
Đmparatorluğun dı
ili kilerini yönlendirmede en üst mertebeye sahiptir. Đmparator
büyükelçileri, bakanları ve diplomatik ziyaretleri atar, yönlendirir ve kabul eder. Tek ba ına
dı güçler ile olan anla mazlıkları hüküm verme ve diğer barı çıl yollarla çözme hakkına
sahiptir ve güvenlik konularında dı güçlerle olan i birliklerinde karar mekanizmasındadır.
Etiyopya adına mutabakatlara ve diğer uluslar arası antla malara resmi imza atma
yetkilerine sahiptir” hükümleri yer alır(EMAKA.05/109/6/18/10).
1950’lerde ve 60’larda Etiyopya’nın dı ili kileri geni ledi ve daha iyi bir biçim almaya
ba ladı. Batı’nın yakın bir dostu olmasına rağmen, Đmparator ayrıca Sovyetler ve daha
sonra da Çinlilerle ve yeni bağımsızlıklarını kazanmı Afrika devletleriyle de iyi ili kiler
159
Etiyopya’dan bağımsızlıklarını kazanmak adına Eritre ordusunun mücadelesinin tarihi için, bkz.
Erlich, 1983 ve Ruth, 1995.
175
kurdu. Bu dönemde Etiyopya’nın dı politikasının ilgisine mazhar olan bir diğer bölge de
Orta Doğu’ydu.
Orta Doğu, Etiyopya’nın güvenliği ve ekonomik geli imi üzerinde çok önemli etkilerde
bulunan bir bölgeydi. Bu yüzden, Orta Doğu ikinci dünya sava ı sonrası dönemde
Etiyopya’nın ili kilerinde ve ulusal güvenlik politikalarında özel bir ilgiye mazhar olan
bölgelerden biriydi(EMOFA,1991).
Đsrail yanlısı Đmparator Hayle Sılâse Müslüman tebaasına dikkatli bir biçimde yakla ıyordu.
Daha detaylı ekilde dile getirecek olursak, Đmparator Mısır’daki Gamal Abdal Nasser gibi
güçlü Müslüman Arap kom ularının Etiyopya Müslümanları arasında devrimci hareketleri
fitilleyebileceği korkusuna sahipti. Đmparator Hayle Sılâse’nin 1957’de bir Müslüman
gazeteciye söylediği gibi, “General Nasser Hıristiyan krallıktan koparmak adına büyük
Müslüman azınlığı ayağa kaldırmaya çalı ıyordu”(EMOFA,a.g.e.;Erlich,1994:48).
Bu sebepten ötürü, Türkiye ve Đran gibi Arap olmayan Orta Doğu ülkeleriyle daha yakın
ili kiler kurma isteğindeydi.Mart 1953’te, Türkiye Yenice-Gönen Depremi ile sarsıldı. Đki
ülke, Etiyopya’daki Đtalyan i gali nedeniyle kesintiye uğrayan ikili diplomatik ili kileri
yeniden resmiyete kavu turmamı olsa da, Đmparator Hayle Sılâse ba sağlığı mesajları
gönderen yabancı liderlerden biri oldu ve Türkiye’ye bir yardım ekibi göndermek isteğini
dile getirdi(B.C.A. D. E4,F.30..1.0.0,Y.61.376..12; 24/4/1953).
1957’de Etiyopya-Türkiye ili kileri tarihinde önemli bir geli me yer aldı. Bu Türk
hükümetinin
Etiyopya
ile
olan
diplomotaik
ili kileri
yeniden
yapılandırma
kararıydı.Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin yeniden açılması ve Fikret Özdoğancı’nın
Ocak 1957’de Etiyopya’daki ilk sava sonrası Türk büyükelçisi olması Etiyopya hükümeti
tarafından sıcak kar ılanan bir geli meydi. Bir yıl sonra, Büyükelçi Fikret Özdoğancı mevkisini
Büyükelçi
Sacid
160
Sohel’e
bıraktı
ve
Sohel
de
sürdürdü (http://addisababa.emb.mfa.gov.tr/,13.11.2010).
160
Bkz.Ek,nu.29.
Ocak
1960’a
kadar
görevini
176
Türkiye’nin dostane inisiyatifleri Etiyopya hükümeti tarafından ciddi bir ilgi gördü.
Türklerin dostane diplomatik inisiyatiflerine bir kar ılık olarak, Đmparator Hayle Sılâse
Ankara’da bir Etiyopya Büyükelçiliği açmaya karar verdi.Sonuçta, 1959 yılında Etiyopya
Büyükelçiliği Ankara’da açıldı ve Ato Bırahane Markos da Türkiye’deki ilk Etiyopya
Büyükelçisi oldu. Đkinci Dünya Sava ı öncesinde, Etiyopya’nın hiçbir ülkede büyükelçilik
nezdinde bir temsili bulunmuyordu. Bu yüzden Ankara’da bir büyükelçiliğin açılması ve
tüm kriterlere uygun bir büyükelçinin atanması, Etiyopya’nın Türkiye’yle daha yakın
ili kiler kurma isteğinin bir göstergesiydi(EMOFA,1991;EMAKA.05/109/6/18/10).
Diplomatik ili kilerin yeniden kurulmasını izleyen yıllar içerisinde, iki ülke ili kilerinde
kayda değer bir geli me gözlenmedi. Anmaya değer tek olay, Ekim 1962’de Türkiye’de ve
aynı yılın Aralık ayında Etiyopya’da iki ülkenin milli futbol takımları arasında oynanan
dostluk maçlarıydı.“Futbol tarihindeki ilk Etiyopya-Türkiye milli maçı 10 Ekim 1962 ,19
Mayıs stadında oynanadı.T.C Cumhur Ba kanı Gürsel ‘in de ba ından sonuna kadar takip
ettiği maçta,Türk A- milli takımı Etiyopya’ı 3-0 yendi(Milliyet,10.10.1962).Đki ay sonra 16
Aralık 1962 Addis Ababa’da oynanan rövan ı Etiyopya-Türkiye milli futbol maçı 0-0
berebere sona ermi tir(Ethiopian Herald,17.12.1962)Bu sembolik futbol maçları, iki ülke
arasındaki dostluk bağlarını kuvvetlendirme ve bilinçlilikleri arttırma hedefleriyle
yapılmı tır.Bu geli meler bizlere gösteriyor ki, Atatürk dönemindeki sıcak ili kilerin
yeniden canlandırılması konusunda iki hükümet de kararlıydı.Buna kar ın, iki ülke
arasındaki ekonomik ili kiler hâlâ oldukça alt seviyedeydi.Bkz. Tablo 1 ve 2.
177
Tablo 1
Etiyopya- Türkiye Dı Ticareti,1964-1965(Etiyopia Doları)*
Ithalat
ihracat
Maddeler
1964
1965
1964
1965
Matbua
1.523
7.250
_
_
Büyükba
_
_
4.725
2.967
_
_
_
200
ham _
_
_
1.064
hayvan derileri
Özel
mübadeleler
Bitiksel
maddeler
Diğerleri
120
10.875
66
4.231
TOPLAM
1.623
18.125
4.791
10.576
*Bir Etiyopya Doları 3,60 Türk Lirasına e itti.
Kaynak:-T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Ata eliği
178
Tablo 2
Etiyopya’nın Dı Ticareti,1964-1965(Etiyopya Doları*)
Ithalat
Đhracat
Memleket
1964
1965
1964
1965
Türkiye
1.643
18.125
4.791
10.576
Finlandiya
371.362
228.110
91.717
194.534
Malta
_
5.915
810.362
72.723
Yunanistan
966.873
966.773
3.413.318
3.536.773
Đspanya
334.488
371.210
927.649
1.042.101
Kıbrıs
195.630
135.406
312.839
151.351
Đrlanda
114
11.089
_
_
Toplam
1.870.110
1.736.628
5.560.676
5.008.058
*Bir Etiyopya Doları 3,60 Türk Lirasına e itti.
Kaynak:- T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Ata eliği
Yukarıdaki iki tabloda da görebildiğimiz gibi, diplomatik ili kilerin yeniden kurulmasını
müteakip yıllarda iki ülke arasındaki ticari faaliyetler yok denebilecek kadar dü ük bir
durumdaydı.Đkili ticari ili kilerin bu denli küçük bir hacme sahip olmasında çe itli faktörler
rol oynamı tı. Đtalyan Fa izminin 1941 yılında Etiyopya’daki mağlubiyetini takip eden otuz
yılda, ülkeyi huzura kavu turmak ve bitkin ekonomiyi hayata döndürmek adına çalı malar
yürütüldü. Bu yüzden, Etiyopya’nın uluslar arası ticarete dâhil olma ansı sınırlıydı.Pek çok
dünya ülkesinde olduğu gibi, Đkinci Dünya Sava ı’nın sonundan itibaren ilk birkaç yıl
179
Türkiye için zor geçti. Bu genel faktörlere ilaveten, 1950’lerin ikinci yarısında diplomatik
ili kilerin kurulmasıyla birlikte iki ülke arasındaki ticari ili kileri yava latan bir takım özel
faktörler de vardı. Bunlar hakkında, T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Ata eliği
a ağıdakileri belirtir ve bendeniz de bunları alıntılamaya değer buluyorum:
“Yukarıdaki
rakamların tetkikinde
de
görüleceği
üzere
Türkiye
ile
Habe istan’ın[Etiyopya’nın] ticari mübadeleleri yok denebilecek kadar çok dü ük bir
durumda olmu tur.Bugüne kadar Türk-Habe [Etiyopya] Ticari mübadelelerinin geli meme
sebeblerinin ba lıcaları öyle özetlenebilir:
1.Đki memleket limanlarına uğrayan Türk veya ecnebi gemiler bulunmayı ı,
2.Đki memleketin mallarını aktarmasız ve zamanında nakleder bilecek deniz
ula tırma sisteminin kurulamamı olması sebesiyle i adamlarının talepte
bulunmaktan imtina etmesi,
3.Bugüne kadar i adamlarımızın kendilerini Pazar aramak ve yabance pazarlara
nüfuz etmek imkânlarını ara tırmak mecburiyetinde hissetmeyi leri,
4.Afrika ve Habe istan pazarları ile memleketimizin yeni yeni
ba lamı olması,
ilgilenmeye
5.Son zamanlara kadar,sanayicilerimizin mallarını yalnız memleket iç piyasasında
sürmek hususunda iktifa etmeleri ve bunun neticesi olarak mamullerinin dı
pazarlarda sürümünü ara tırmalar ve gerekli çabaları göstermemi olmaları,
6.Sınai mamullerimizin fiatlarının rekabet edebilecek bir seviyeye indirilememi
bulunması,gibi faktörlerdir”(T.C.A.A.B.T.A.,1967:70).
Böylece,iki ülke arasındaki ekonomik ili kileri geli tirmek adına, Türkiye hükümeti Kasım
1965’te Addis
Ababa’daki
büyükelçiliğinde
bir
Ticaret
Ata eliği
kurdu.Ticaret
Ata eliği’nin kurulmasını çok geçmeden önemli bir kültürel etkinlik izledi.1966
yılında,Addis Ababa’daki Türkiye Büyükelçiliği tarafından Etiyopyalı müzik severlere
Türkiye’nin müzikal mirasını ve geleneklerini tanıtmak amacıyla ünlü Türk piyanisti Đdil
Biret’in tarihi bir konser verdiği bir etkinlik düzenlendi.Bu etkinlik, müzik ve kültürel
programlar
aracılığıyla
iki
ülke
arasındaki
ili kileri
geli tirme
amacını
ta ıyordu(EMAKA.01/1580/509/60).
Diplomatik ili kilerin kurulmasının tamı tamına on yıl sonrasında, tarihi bir olay cereyan
etti. Bu olay, Đmparator Hayle Sılâse’nin 2-6 Mart 1967 tarihlerinde Türkiye’ye düzenlediği
180
resmi ziyaretti.Đmparator Hayle Sılâse 3 Marta-6 Mart 1967 tarihleri arasında EtiyopyaTürk dostluğun geli tirmek için Türkiye’yi ziyarette bulunmu tur.Đmparator 3 Mart’ta saat
11:30 da Đlyu in 18 tipinde özel bir Rus uçağı ile Ankara’ya inmi tir(Ethiopian
Herald,4.3.1967;Milliyet,3.3.1967)
“Esenboğa
Havaalanında,Cumhur
Ba kan
Sunnay,Senato Ba kanı,Millet Meclisi Ba kanı,Ba bakan,Genel Kurmay Ba kanı,Bakanlar
Kurulu üyeleri,kuvvet komutanları,diğer zevat ve Ankara’da bulunan yabancı misyon
efleri tarafından kar ılanmı tır”(Milliyet,a.g.e.)Bu karı lama Türkiye’nin Etiyopya ile olan
ili kisine büyük önem verdiğini göstermektedir.
Đmparator uzun yıldan beri gelmek istediğini ve bu imkanı kendisine sağlayan Cumhur
Ba kan Sunay’a te ekkür ederek unları söylemi tir:
“Türkiye ile Habe istan[Etiyopya] arasında daima en dostane münasebetler
olmu tur.Türkiye ile Habe istan bir çok i leri emel olarak ta ımaktadır bağımsızlık
için yapılan mücadele ile dünya görü lerimizde birbirine benzemektedir.Geçmi
münasebetlerimiz iyi olması gelecekteki münasebetlerimizin iyi olacağını bana
imdiden vaat etmektedir .Münasebetlerimizin bu ziyaretimin sonunda daha da
kuvvetleneceğine inanıyorum” (Milliyet,a.g.e.).
Bu ziyaret sırasında önemli konulardan biri Kıbrıs ve Ermeni sorunundu.Türk tarafının
Kıbrıs
ve
Ermeni
sorunu
kar ısında
imparatordan
isteği
unlar
olmu tur:“Habe istan[Etiyopya] imparatoru ile cumhurba kanı Sunay arasında bu sabah
yapılacak resmi görü melerde Türkiye’nin Kıbrıs tezi hakkında ona geni bilgi verilecek
,bu arada dünyanın her tarafına yayılmı olan Rum arın tahriki ile son yıllarda aleyhimizde
propaganda kampanyasına giri mi olan Ermeniler konusuna temas edilecektir.Türk heyeti
Habe istan da [Etiyopya’da] bir hayli kalabalık ve nüfuzlu kimselerden müte ekkil olan
ermeni kolonisinin Türkiye aleyhtarı faaliyetlerde bulunmasının önlenmesi için
imparatorun gayret göstermesini isteyecektir. Hayle Sılâse’nin Ortodoks kilise ninen
önemli kollarından
biri olan kopt kilisesi ruhani ba kanı
olması sebebiyle ,Kıbrıs
davasında Türk tezini destekler bir tutum içine girmesi beklenmemekte , ancak meseleyi
her yönüyle öğrendikten sonra eskiye oranla daha mutedil bir görü sahibi olması ümit
edilmektedir”(Milliyet,a.g.e.).
181
Cumhur Ba kan Sunay Çankaya kö künde konuk imparator erefine verilen yemekte de
Kıbrıs konusuna değinerek unları söylemi tir:“Türkiye’nin ve Kıbrıs’taki Türk cemaatinin
barı çı tutum ve gayretlerinin bütün ilgili taraflarca aynı ekilde samimiyetle mukabele
görmesi ve meselenin en kısa zamanda herkes tarafından kabule ayan bir
ekilde
çözümlenmesi dileğimizdir.”Türk tarafı Kıbrıs konusu hakkında dü üncelerini söyledikten
sonra Đmparator da sözlerinde unlara yer vermi tir: “Bütün halk ve hükümetlerin,kabile,ırk
veya sosyal ekonomik sistemlerdeki farklar dikkate alınmaksızın kom uları ve dünyadaki
diğer devletlerle sulh ahenk içinde ya amaları gerektiğine inandığını” söylemi tir. Hayle
Sılâse ,Vietnam konusunada değinerek“kanı benim için büyük istırap kaynağı olmaktadır
“demi tir.Konu masına devam eden Đmparator Hayle Sılâse, Güney Afrika’daki Apartheid
ile ilgili de yorumlarını dile getirdi ve ekledi: “Rhodesia’daki Afrikalıların haklarını
korumak
için
yapılması
gereken
tek
eyin
güç
kullanılması
olduğunu
dü ünüyorum”(Ethiopian Herald,a.g.e.;Milliyet,a.g.e.;Ankara Üniversitesi,1967:207).
Bu ziyaret sırasında bir ba ka önemli geli me ise Etiyopya dı i leri bakanı ve Türk Ticaret
bakanı tarafından törenle imzalanan ticari anla masıdı.Etiyopya ve Türkiye arasında 3
Mart 1967’de imzalanan bu bir yıllık ticaret anla masına göre, Türk tekstiline kar ılık
Etiyopya kahve ve baharat ihraç edecekti. Etiyopya ve Türkiye arasında gelecekte olu acak
ekonomik
ili kilerin
temelleri
,F.30..18.1.2,Y.205.24..1;27/3/1967;
bu
ekilde
atılmı
oldu(B.C.A.S.79586,D-
B.C.A.S.82226,D-F.30..18.1.2,Y.206.37..5;
17/5/1967).Ancak, önceden belirtilen sebepler ve diğer bağlantılı faktörler nedeniyle, bu
anla ma iki ülke arasındaki ekonomik bağları günümüzde olduğu gibi güçlü ekilde
kuramadı161.
Resmi programa göre, Đmparator Hayle Sılâse’nin ilk durağının Anıtkabir, yani Mustafa Kemal
Atatürk’ün mozolesi, olması gerekiyordu.Bununla birlikte, birtakım beklenmedik sebeplerden ötürü
bu program bir sonraki güne ertelendi.“Habe istan[Etiyopya] Đmparatoru Haile Selasiye’nin
Ankara’da geçirdiği ilk gün programında bir deği iklik yapılmı ; Anıt Kabre çelenk koyama
töreni bugüne ertelenmi tir…Bunun sebebi,Đmparatorun Atatürk’ün Kabrine koymak için
Habe istan’da[Etiyopya’da] özel surette yaptırdığı gümü kaplı madeni Çelenk’in Ankara’ya dün
ula amamı olmasıdır.Çelengi getirecek uçak hava muhalefeti yüzünden dün Esenboğa’ya
gelmekte
gecikmi tir.Çelengin
en
geç
bu
sabah
Ankara’da
olması
beklenmektedir.Habe istan[Etiyopya]Büyükelçiliği yetkilileri ,Đmparatorun Atatürk’e kar ı eskiden
beri büyük hayranlık ve dostluk hisleri beslediğini ,bu sebeple Anıt-Kabre normal çiçekten bir
161
182
T.C. Cumhurba kanı Cevdet Sunay, 17-21 Aralık 1969 tarihlerinde Etyopya’yı ziyaret
etmi tir.Ziyaret, Đmparator Hayle Sılâse’nin Mart 1967 tarihinde Türkiye’ye yapmı olduğu
ziyarete bir kar ılık vermek ve iki ülke arasındaki samimi ili kileri sağlamla tırmak
amacıyla
yapılmı tı(EMAKA.2396/02/49-1/s-3).Cumhurba kanı
Sunay
Etiyopya
Đmparatoru tarafından sıcak ekilde kar ılandı. Đki devlet ba kanı, ikili, bölgesel ve uluslar
arası konulardaki ortak çıkarlar hakkında anlamlı ve verimli görü melerde bulundu ve ikili
ili kileri
daha
da
güçlendirmek
adına
neler
yapılması
gerektiğini
masaya
yatırdı(EMAKA.2396/02/49-1/s-3;EthiopianHerald,18.12.1969;B.C.A.S.128036,D.10522025,F.30..18.1.2,Y.243.83..9; 10/12/1969).
Đki lider geni kapsamlı ikili, bölgesel ve uluslar arası konulardaki çıkarlarını tartı tı ve
özellikle de hâlihazırdaki ili kileri daha da iyi hale getirmenin ve yeni i birliği kollarını
yaratmanın yollarını aradı.Đki lider ikili ili kilerin durumunu gözden geçirdi ve iki ülkeye
katkı sağlayacak ve kalkınmalarına yardımcı olacak i birliklerini derinle tirme ve
yoğunla tırma adına anla ma sağladı.Cumhurba kanı Sunay’ın Etiyopya’ya resmi ziyareti
21 Aralık’ta sona erdi ve Etiyopya-Türkiye Ortak Bildirisi yayınlandı.Ortak Bildiri’de iki
devlet ba kanı Etiyopya ve Türkiye arasındaki ili kileri daha da güçlendireceklerini
yineledi ve Kıbrıs konusunda da iki lider Türk ve Yunan toplulukları arasında hâlihazırdaki
konu maların ba arıyla sonuçlanmasını umduklarını söyledi(EMOFA,a.g.e.,Ethiopian
Herald,22.12.1969; Ankara Üniversitesi,1969-1970:223).
Bir sonraki yıl, Etiyopya Hükümeti yetkilileriyle görü melerde bulunmak üzere Ortaelçi
Veysel
Versanı
Adis
Ababa'ya
gönderildi(B.C.A.
S.5847,D.
105-
177655,F.30..18.1.2,Y.249.30..4; 5/5/1970).Kasım 1971’de Đmparator Hayle Sılâse
Türkiye’ye resmi olmayan bir ziyaret düzenledi(EMAKA.2396/02/49-1/s-3;Ethiopian
çelenk yerine özel surette yaptırılmı
gümü bir çelenk
belirtmi tir”bkz.Milliyet,4.3.1967;EMAKA.2396/02/49-1/s-3.
koymayı
arzu
ettiğini
183
Herald,18.11.1971).Đmparator’un resmi olmayan ziyareti konusunda Milliyet Gazetesi
unları yazdı:
“Habe istan[ Etiyopya] Đmparatoru Haile Selasie dinlemek için çıktığı seyahatinde
Cenevre’den sonra dun Đsatnbula gelmi tir .Resmi görürü melerde bulunmayacak
olan Đmparator ,Đstanbul’da kaç gün kalacağını açıklamamı tır.Hukumet adına
Đmparatoru kar lamaya Dı ili kiler Bakanı Özer Derbil gelmi tir .Haile Selasie
hava limanının eref salonunda 10 dakika kadar dinlendikten sonra Bakan Derbil
ile birlikte arabaya binerek Hilton Otel ine gitmi tir.Đmparatorun beraberinde
onbiri protokola dahil olmak üzere 26 ki i vardır .Dı i leri Bakanlığı protokol
görevlilerine de gezisi hakkında bir program vermeyen imparator’un “Tabii
güzelliklerini çok sevdiği halkına yakınlık duyduğu Đstanbul’da herhangi bir
turist
kadar
rahat
gezmek
ve
dinlenmek
istediği”bildirmektedir(Milliyet,17.11.1971).
Bu tip yüksek mertebeli ziyaretlerin sıklığı, liderlerin iki ülke arasında geli mekte olan
ili kileri ve iki ülke ve halk arasındaki dostluğu in a etmeye devam etme çabalarının bir
kanıtı olarak gösterilebilir.Đmparator Hayle Sılâse’nin yönetiminin kalan üç yılında,
Etiyopya-Türkiye ili kileri özelinde herhangi bir tarihi geli me ya anmadı.
1974 yılının ba larında, Etiyopya
iddetli siyasi, ekonomik ve sosyal deği imlerin
ya andığı bir döneme girdi. Geleneksel ve modern güçler arasındaki çatı malar Etiyopya
devletinin siyasi, ekonomik ve sosyal yapılarını deği ime uğrattı.Hükümetin son 14 yılda
kayda değer ekonomik ve siyasi reformları hayata geçirememesi,yükselen enflasyon,
yolsuzluklar, (özellikle de Vellö ve Tıgray’ı etkileyen) açlık ve bunun dı dünyadan
gizlenmesi ve sokaklardaki ba kaldıran gruplar ve askerler arasındaki ho nutsuzluklar,1974
yılının
ba ında
patlak
veren
Etiyopya
devriminin
arka
planını
olu turan
unsurlardı(Keller,1988:191-193).
Haziran’ın son günlerinde, hepsi yüksek rütbelerde olan ve isimleri anonim kalan 107
askeri temsilci kendilerini “Silahlı Kuvvetler, Polis ve Bölgesel Orduların Yönetim
Komitesi” adı altında birle tirdi ve çok geçmeden de bu olu um “Derg” (Amharca
“komite” ya da “konsey”) adıyla anılmaya ba ladı.Binba ı(sonra albay) Mengıtsu Hayle
Mariyam’i ba kan ve Binba ı(sonra albay) Atnafu Abate’yi de ba kan yardımcısı olarak
seçtiler
ve
iki
isim
de
açıkça
büyük
kapsamlı
ba ladı(Mengıstu,2004:152-155;Keller,a.g.e.,191-193).
deği imleri
dillendirmeye
184
Đmparator’un tutuklanması talebiyle aylar süren sokak gösterilerinin ardından, Derg 12
Eylül 1974 tarihinde Đmparator Hayle Sılâse’yi resmi olarak tahtından indirdi ve onu
tutukladı. Đmparator bir direni
gösteremeyecek kadar ya lıydı ve etrafında olanları
anlayabildiği de üpheliydi. Üç gün sonra, Silahlı Kuvvetler Yönetim Komitesi (Derg)
kendini General Aman Mikael Andom’un yönetimi altında Geçici Askeri Yönetim Konseyi
olarak
ilan
etti
ve
kendisinin
ülkenin
yönetim
organı
olduğunu
duyurdu(Mengıstu,a.g.e.,188-189).
General Aman Andom, 23 Kasım 1974 tarihinde Albay Mengıstu Hayle Mariyam’a itaat
eden askerler tarafından öldürüldü.Nisan 1976 tarihinde,Derg sonunda Ulusal Demokratik
Devrim Programı’nı
uygulamayı hedeflediğini açıkladı.Albay Mengıstu tarafından
duyurulduğu ekliyle, bu hedeflerin içinde i çilerin, köylülerin, küçük burjuvazinin ve tüm
anti-feodal ve anti-emperyalist güçlerin liderliğinde sosyalizme yönelik geli imler
bulunuyordu.Kasım 1977’de, Albay Mengıstu’nun Derg’deki son rakibi Albay Atnafu da
öldürüldü ve Albay Mengıstu’nun tartı ma su götürmez ekilde lider olmasının yolu
açıldı(Mengıstu,a.g.e.,219,258).
Popüler devrimin askeri cunta tarafından sabote edilmesi, Etiyopya toplumunun hemen
hemen her kesiminden güçlü bir muhalefetle kar ıla tı.1974’ten sonra, en önemlilerinin
Eritre ve Tıgray’da olduğu, ülkenin çe itli bölgelerinde kar ı devrim giri imleri ba
gösterdi. 1976’nın sonunda ise, kar ı devrim hareketleri ülkenin on dört yönetim bölgesinde
varlık göstermi ti.
1977 yılı, “devrimci” rejime kar ı o ana kadar görülen en ciddi dı müdahaleye sahne oldu.
Bu olayın temelinde Somali’nin ba kaldırısı ve Somali’deki General Muhammed Siad
Barre hükümetinin Etiyopya’nın Ogaden bölgesini ele geçirme planları vardı. Somali’nin
bu süreçteki taarruz kolu, ubat 1977’de kurulmu bir Somali gerilla organizasyonu olan
Batı Somali Özgürlük Cephesi’ydi ve Derg’in siyasi problemlerinden ve bunun yanında da
Ogaden üzerinden Eritre’deki hükümet mevzilerine saldırıdaki sıkıntılarından avantaj
sağlamaya ba lamı tı. Somali hükümeti Batı Somali Özgürlük Cephesi’ ye erzak
yardımında ve lojistik destekte bulunuyordu. Yılın ilk yarısı boyunca,Batı Somali Özgürlük
185
Cephesi Kenya sınırının güneyindeki Dıre Dava üzerinden Ogaden’e nüfuz etme ve büyük
bir bölümünü ele geçirme suretiyle art arda kazanımlarda bulundu(Mengıstu,a.g.e.,323336;Keller,1988:191-193).
Tam da gitgide artan çatı malar Eylül’de Ciciga’nın çevresinde bir dizi olaya yol açmı ken,
Etiyopya Somali Ulusal Ordusu’nun Batı Somali Özgürlük Cephesi’yi desteklediğini öne
sürdü. Buna cevaben, Somali hükümeti de Batı Somali Özgürlük Cephesi’ye “moral, erzak
ve diğer birtakım destekleri” verdiğini itiraf etti. Ciciga’daki Etiyopya garnizonundaki
itaatsizliklerin ardından,
ehir Batı Somali Özgürlük Cephesi kuvvetlerine teslim
oldu.Önceki askeri tedarikçisi Birle ik Devletler’in Derg’in kötü durumdaki insan hakları
çetelesi üzerine dikkati çekmesi üzerine Albay Mengitsu Hayle Mariyam rejimi, yardıma
muhtaç halde yüzünü Sovyetler Birliği’ne çevirdi. Sovyetler Birliği birkaç aydır
Etiyopya’ya malzeme ve danı man yardımında bulunuyordu. Etiyopya üzerinde nüfuz elde
etmek amacıyla Sovyetler Birliği’nin yardımlarını sürdürmesinin ardından, o zamana dek
bir Sovyet yanda ı olan Somali bu duruma Moskova’yla imzalamı olduğu Dostluk ve
Đ birliği Antla ması’nı resmen iptal ederek ve ülkedeki tüm Sovyet danı manlarını sınır dı ı
ederek kar ılık verdi(Mengıstu,a.g.e.;Keller,a.g.e.,193-195).
Sovyetlerin müdahalesiyle sava ın seyri bir anda deği ti. Kasım’ın sonundan itibaren
ba lamak suretiyle,Sovyet askeri yardımı Etiyopya’ya akmaya ba ladı ve Etiyopya
ordusuna destek amacıyla Angola’dan yola çıkan Kübalı askerler de ülkeye yığıldı. Yılın
sonunda, 17,000 Kübalı ülkeye ula mı tı ve Etiyopya ordusuna verdikleri destekle Batı
Somali Özgürlük Cephesi’nin ilerleyi i durduruldu. 13
ubat 1978’de Mogadi u Batı
Somali Özgürlük Cephesi’ye destek amacıyla Ulusal Ordusu’nu yola çıkardı; bununla
birlikte Somali güçleri sınırın gerisine itildi. Mart’ın ba ında Etiyopya ordusunun Ciciga’yı
tekrar ele geçirmesinin ardından, Somali hükümeti ordularını Ogaden’den çekmeye karar
verdi ve bölgeyi yeniden Etiyopya ordusunun kontrolüne bıraktı. Ancak Batı Somali
Özgürlük Cephesi tehlikesinin ortadan kalkmasıyla birlikte, ileride görüleceği gibi, uluslar
arası çapta Afrika Boynuzu’ndaki güç dengelerini deği tirecek bir sonuç olarak, Addis
Ababa
da
Moskova
ve
Havana’nın
oldu(Mengıstu,a.g.e.;Tefera,1997:123-125).
askeri
mü terisi
konumuna
gelmi
186
Yukarıda değinilenler, Đmparator Hayle Sılâse sonrası dönemin ilk yıllarında Etiyopya’da
karı ıklıkların ya andığını ortaya koymaktadır. Bu yüzden, sıkıntılı ve aklı bulanık solcu
cuntanın Etiyopya’nın dı
dünyayla,özellikle de Türkiye gibi Komünist olmayan
devletlerle, olan ili kilerini geli tirmeye ayıracak zamanı yoktu.Albay Mengıstu Hayle
Mariyam’ın yönetiminin ilk yıllarında, Etiyopya-Türkiye ili kileri özelinde tarihsel öneme
sahip yalnızca iki olay gerçekle mi tir. 1976 yılında, Albay Mengıstu Hayle Mariyam
rejimi bir süre önce Etiyopya’nın bir önceki müttefiki ve silah tedarikçisi A.B.D. ile
ili kilerini kesmi ti ve ülkedeki ba kaldıran grupları bastırmak adına ülkeye alternatif bir
silah tedariki kaynağı aramaktaydı. Türkiye, bu kritik dönemde Etiyopya’ya silah satmaya
yana an az sayıdaki ülkelerden biriydi(Korn,1986:177-179).
Bir diğer geli me ise, 1977-78 yıllarındaki Etiyopya-Somali Sava ı sırasında bir NATO
üyesi olmasına kar ın, Türkiye’nin, sonuçta galip gelen, Albay Mengıstu Hayle Mariyam
yönetimi altındaki Sovyet yanda ı Etiyopya hükümetine destek amacıyla Sovyet askeri
uçu larının
kendi
toprakları
üzerinden
gerçekle mesine
izin
vermesiydi(Korn,a.g.e.,179;Meyer,1980:276-80).
1984 yılında, Etiyopya hükümeti, finansal kısıtlamalar sebebiyle Ankara’daki büyükelçiliği
kapatma kararı aldı(EMOFA,1991).Etiyopya hükümeti tarafından bu tesirli hamleye kar ın,
Addis Ababa’daki Türkiye Büyükelçiliği varlığını sürdürdü ve o zamanki büyükelçi Zeki
Gönen ise olağan çalı malarına devam etti.Etiyopya’yla samimi ve sıcak ili kileri
sürdürmek isteyen Türkiye, Albay Mengıtsu Hayle Mariyam döneminin son yıllarında iki
büyükelçi daha atadı. Bu büyükelçiler, 1988-1990 arasında görev yapan Yüksel Germen ve
Ocak
1990-Ocak
1995
arasında
görevde
bulunan
Erhan
Öğüt
idi(http://addisababa.emb.mfa.gov.tr/,13.11.2010).Genel olarak, Albay Mengıstu Hayle
Mariyam’nın Sovyet yanlısı dı politikası yüzünden Sosyalist Etiyopya ve Batı yanlısı
Türkiye arasındaki ili kiler gözle görülür ekilde sıcaklığını yitirdi.
1980’lerin sonuna doğru Derg, açlık, ekonomik çökü ve Eritre ve Tıgray’daki askeri
güçlüklerle yüzle ti. Tüm bunlara ek olarak, komünist dünyadaki demokratik reformlar
dalgası sürüyordu ve bu da Addis Ababa’nın artık müttefiklerine sırtını dayayamayacağı
187
anlamına geliyordu.1991’in ilk aylarında,Albay Mengıstu Hayle Mariyam hükümeti adına
askeri ve siyasi görüntü kararmaya ba ladı.Eritre Halkı Kurtulu Cephesiyle Kızıldeniz
sahili
etrafından
Aseb’i
ele
geçirme
adına
ilerlemeye
ba ladı.
ubat
ve
Mart’ta,EtyopyaHalkları Devrimci Demokratik Cephesigüçleri Gönder, Gojam ve
Velega’nın büyük çoğunluğunu zapt etti ve Addis Ababa’yı kuzeybatı ve batıdan tehdit
etmeye ba ladı. 21 Mayıs 1991’de, Albay Mengıstu Hayle Mariyam ülkeden kaçtı ve
Zimbabve Ba kanı Robert Mugabe tarafından kendisine Zimbabve’de resmi konuk olarak
sığınma hakkı verildi.28 Mayıs 1991’de EtyopyaHalkları Devrimci Demokratik Cephesi
Addis Ababa’nın yönetimine el koydu ve Derg olarak anılan Komünist askeri cuntanın
dönemine son verdiğini duyurdu162(Adejumobi,2006:133;Tefera,1997:211-217).
162
Albay Mengıstu Hayle Mariyam, Etiyopya mahkemeleri tarafından kaçaklık ve soykırım
cezalarına çarptırılmasına rağmen günümüzde Zimbabve’de lüks ko ullarda ya amını sürdürmeye
devam ediyor. Bkz.International Herald Tribune,12.12.2006.
188
5.3.Soğuk Sava Sonrası Dönemde Deği en Senaryolar (1991’den Günümüze)
1991 yılı, genel anlamda dünya tarihi ve özel anlamda da Etiyopya tarihi adına bir dönüm
noktası olmu tur. Bu yıl, kapitalist ve komünist bloklar arasında neredeyse yarım yüzyıl
süregelen Soğuk Sava ’a bir nokta koydu. Daha önce de gördüğümüz gibi, bu yıl ayrıca
Etiyopya tarihinin en uzun iç sava ına ve bunun akabinde de Marksist cuntanın ala ağı
edilmesine tanıklık etti. Mayıs 1991’deki geli melerin ardından Etiyopya kendi tarihinde
yeni bir döneme adım attı. Albay Mengıstu Hayle Mariyam’ın hükümetini yerinden eden
isyancı grupları, çok geçmeden bir geçi hükümeti in a ettiler.Geçi hükümetinin dı
politikası, ekonomik ve siyasi felsefelerine ve ideolojik yönelimlerine bakmaksızın, tüm
ülkelerle ülkenin ekonomik büyümesini ve esenliğini geli tirmek adına dostane ili kiler ve
i birlikleri kurmaya dayanıyordu. Bu yeni politika ayrıca Etiyopya’nın ithalatı için yeni
pazarlar bulmayı, var olan pazarlarını geni letmeyi ve yeni yatırım fırsatları olu turmayı da
hedefliyordu(Gish,2007:130-133;www.mfa.gov.et/,15.11.2009).
Bu dönemde ayrıca Türkiye’nin Afrika’ya yönelimlerinde ve tavırlarında radikal deği imler
gözlendi. Afrika’yı, özellikle de siyah Afrika’yı, uzun süredir göz ardı eden Kemalist
Türkiye, siyah kıtaya yönelimlerini yeniden gözden geçirmeye ba ladı.Soğuk Sava ’ın sona
ermesiyle
ba lamı tır
birlikte,
163
Türkiye
Afrika
kıtasına
kar ı
yeniden
bir
ilgi
duymaya
.Türkiye’nin Afrika kıtasına duyduğu ilginin temellerinde ekonomik ve
diplomatik sebepler söz konusudur. Diğer bir deyi le, Afrika kıtası Türkiye’nin üretimleri
için geni bir pazar ve bir enerji kaynağı anlamlarına gelmektedir. Bunlara ek olarak,
Türkiye dü ük maliyetli üretim malları elde etmek için de Afrika’yı bir destinasyon olarak
görmektedir. Tüm bunlarla birlikte, Türkiye’nin Afrika’ya duyduğu ilgi yalnızca ekonomik
Elbette, Türkiye u ana değin Afrika kıtasına kar ı yeteri kadar ilgi beslemiyordu. Afrika’daki
anti-kolonyal hareketler sırasında Türkiye’nin rolü pek azdı. “Türkiye, görünü e bakılırsa
Afrika’daki bağımsızlık hareketini aklından çıkarmı tı ve hatta Cezayir’in bağımsızlık sürecinde
BM’de Fransa lehine oy kullanmı tı…” Türkiye’nin Afrika’daki ihmalkarlığı hakkında, Đlknur
Çevik 26 Haziran 1998 tarihli ba makalesinde: “Genel olarak, Türkiye Afrika’yı, özellikle de siyah
Afrika’yı, ihmal etmi tir. imdi bu hata anla ıldı ve mevcut hükümet bu günahın bağı lanması için
giri imlere ba ladı” ifadelerine yer veriyordu. Bkz.Turkish Daily News,26.6.1998.
163
189
değil, aynı zamanda da diplomatik anlamdadır. Türkiye uluslar arası platformda kendisine
önemli bir yer edinmeye çalı maktadır ve bu çerçevede de çok uluslu organizasyonlar
yoluyla kendi görü lerinin ve politikalarının tanıtımlarını yapmaktadır. Afrika, özellikle de
“tek ülke, tek oy” düzenindeki kurumlarıyla bu noktada önemli bir rol oynamaktadır. Bu
sebeplerden ötürü, Türkiye Afrika’nın geni
kaynaklarına ula mak ve uluslar arası
platformda kendi politikalarına bir destekçi bulmak adına Afrika hükümetleriyle yakın
ili kiler kurma yoluna gitmektedir.Đ te bu kısa ve uzun vadeli planlar ı ığında, Ba bakan
AhmetMesut Yılmaz’ın hükümeti Haziran 1998’de Afrika’ya Açılım ve Eylem Planı’nı
yürürlüğe koydu. Dı i leri Bakanı Đsmail Cem ve Dı i leri Sekreteri Korkmaz Haktanır’ın
emirleriyle Dı i leri Bakanlığı, Afrika’ya açılım seferbirliğinin temellerini attı. Bu, aslında
gelecek
için
oldukça
pozitif
bir
adımdı164(Turkish
Daily
News,26.6.1998;http://www.mfa.gov.tr/turkiye-afrika-iliskileri.tr.mfa,2.7.2010).
Ancak, Etiyopya Geçi Hükümeti ve Tansu Çiller Hükümeti iki ülke arasındaki tarihi
ili kileri yeniden diriltmek için Afrika’ya Açılım Eylem Planı’nı yürürlüğe koymayı
beklemedi. Etiyopya Askeri Cuntası’nın dü ü ünün iki yıl sonrasında, iki ülke 9 Eylül 1993
tarihinde Đzmir’de Ekonomik ve Teknik Đ birliği ve Ticaret Anla ması’nı imzaladı.Bkz.
Tablo 3.Anla ma, geleneksel dostlukları ve i birliklerini daha da güçlendirme ve
mütekabiliyet ve kar ılıklı yarar temelinde ticari ve ekonomik ili kileri daha da geli tirme,
geni letme ve peki tirme isteklerinin sonucunda imzalandı. Anla ma, imza sahibi devletler
arasındaki ticari ve ekonomik i birlikleri adına sürekli ve etkin büyüme ve çe itlendirme
için uygun ve istikrarlı bir temel sağlama dü üncesiyle tasarlanmı tı.Bu anla ma, iki ülke
arasında Mart 1967 yılında imzalanan ve daha az etkili sonuçlar doğuran ticaret
anla masının ardından türünde imzalanan ilk resmi anla maydı. 1996’da Etiyopya
Đstanbul’da Fahri Konsolosluk açtı. Varlık göstermediği yılların ardından Etiyopya’nın
Türkiye’deki bu diplomatik mevcudiyeti, iki ülke arasındaki ikili ili kiler adına yeni
açılımlara gebe oldu.
anla maları
164
Bu durum, ilerleyen yıllarda iki ülke arasında birtakım ikili
ve
protokolleri
Ayrıntılı bilgi için www.tasam.org.tr adresi ziyaret edilebilir.
de
beraberinde
190
getirdi(http://www.mfa.gov.et/Foreign_Policy_And_Relation/Bilateral/Turky.htm,10.10.20
08;http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/21767.pdf,11.10.2009).
191
Tablo 3
Etiyopya ile Türkiye Arasındaki Önemli Anla ma ve Protokoller,1993-2004
Anla manın Adı
Ekonomik, Teknik Đ birliği ve Ticaret
Anla ması
Ticaret Heyetleri Arasında Anlayı
Muhtırası
Ticaret Odaları Arasında Đ birliği Anla ması
Mutabakat Zaptı (Büyükelçi Numan
Hazar’ın ziyareti vesilesiyle)
Sağlık Alanında Đ birliği Anla ması
Dı i leri Bakanlıkları arasında Siyasi
Đ birliği Protokolü
Milli Eğitim Bakanlıkları arasında
Mutabakat Zaptı
Eylem Planı (Dı i leri Bakanlıkları
arasında)
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile
Etyopya Su Bakanlığı arasında Mutabakat
Zaptı
Yatırımların Kar ılıklı Te viki ve Korunması
Anla ması
Karma Ekonomik Komisyonu I. Dönem
Protokolü
Etyopya Ulusal Ar ivleri ve Kütüphanesi
Đdaresi ile T.C. Ba bakanlık Devlet Ar ivleri
Genel Müdürlüğü Arasında Đ birliği
Protokolü
Uluslararası Uyu turucu ve Psikotrop Madde
Kaçakçılığına Kar ı Đ birliği Anla ması
Uluslararası Tehditçilik ve Örgütlü Suçlarla
Mücadelede Đ birliği Anla ması
Karma Ekonomik Komisyonu II. Dönem
Protokolü
Anadolu Ajansı ile Etyopya Haber Ajansı
arasında Haber Deği imi Anla ması
Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik
ve Spor Alanlarında Đ birliği Anla ması
Addis Ababa’da bir TĐKA Program
Koordinatörlüğü Ofisi (PKO) Kurulmasına
Đli kin Uygulama Anla ması
Kaynak, T.C. Dı i leri Bakanlığı
Đmza Tarihi
9 Eylül 1993
18 Aralık 1997
19 Ağustos1998
5 Nisan 1999
13 Mart 2000
13 Mart 2000
13 Mart 2000
13 Mart 2000
16 Eylül 2000
16 Kasım 2000
16 Kasım 2000
11 Ocak 2001
28 Mart 2001
28 Mart 2001
28 Mart 2002
10 Ekim 2002
25 Haziran 2004
1 Ekim 2004
192
Bu dönemde ayrıca iki ülke arasında üst düzey ziyaretlere tanık olundu. Türkiye Dı i leri
Bakanı Đsmail Cem’in davetleri üzerine, 13 – 15 Mart 2000 tarihlerinde Etiyopya Dı i leri
Bakanı Ato Sıyum Mesfın Türkiye’ye resmi bir ziyaret düzenledi. Ziyaret sırasında,
Etiyopya ve Türkiye arasındaki siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel ili kiler gözden geçirildi
ve kar ılıklı çıkarlar dahilindeki bölgesel ve uluslar arası konular hakkında görü alı veri i
yapıldı. Dahası, iki Dı i leri Bakanlığı arasında siyasi danı ma mekanizmasını tasarlayan
bir i birliği anla masına imza atıldı(www.mfa.gov.et/,15.11.2009).
Aynı yılın Kasım ayında, devamlı büyüme gösteren iki ülke ili kilerinde bir ba ka büyük
geli me ya andı.Etiyopya Geçici Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında
Đzmir'de 9 Eylül 1993 tarihinde imzalanan "Ekonomik ve Teknik Đ birliği ve Ticaret
Anla ması"nın 11. maddesi ve Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti ile
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında Ankara'da 13 Mart 2000 tarihinde imzalanan
Mutabakat Zaptı uyarınca kurulan Etiyopya- Türkiye Karma Ekonomik, Ticari ve Teknik
Đ birliği Komisyonu (KEK), 13-17 Kasım 2000tarihlerinde Addis Ababa'da birinci dönem
toplantısını gerçekle tirmi tir.Toplantıda iki ülkenin yüksek mevkili delegeleri hazır
bulundu. Etiyopya delegasyonunun ba ında Sanayi Bakanı Ato Kassahun Ayele
bulunurken, Türk tarafının ba ında da Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler yer alıyordu. Đki
ülke delegasyonu, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari i birlikleri konularını masaya
yatırdı.Karma Ekonomik Komisyonu I. Dönem Protokolü, toplantının dördüncü günü
imzalandı. Dahası, imza sahibi ülkelerden birinin diğer imza sahibi ülkenin topraklarında
yatırımcılar vasıtasıyla daha büyük çapta yatırımlar adına uygun ko ulların yaratılması
arzuları ve bu yatırımların çift taraflı olarak korunmasının ve desteklenmesinin tanınması,
bireysel i giri imlerinin te viklerine olanak sağlayacağından ve yukarıdaki durumların da
her iki imza sahibi ülkenin refahında artı değerler olu turacağından, aynı gün içerisinde
Yatırımların
Kar ılıklı
Te viki
ve
Korunması
Anla ması
da
imzalandı(www.mfa.gov.et/,15.11.2009;http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5156.html,13.1
.10).
Mehmet Keçeciler ayrıca Etiyopya Ba bakanı Ato Meles Zenavi ile görü tü ve
Ba bakan’dan Etiyopya’da yatırımlar adına Türk giri imcilerinin aktif katılımlarını
193
beklediği mesajlarını aldı. Aynı zamanda, Mehmet Keçeciler Etiyopya Dı i leri Bakanı Ato
Sıyum Mesfın ile de görü tü ve ondan sulama ve hidroelektrik güç jenerasyonları
ba lıklarında Türkiye’nin engin tecrübelerinden yararlanmak istediklerini öğrendi.Sıyum
Mesfın konu masına, “Etiyopya-Türkiye Karma Ekonomik Komisyonu Toplantısı, iki ülke
arasındaki mevcut ikili ili kileri sağlamla tırmada yardımcı olacaktır” sözlerini de
ekledi.Đki ülke arasındaki kar ılıklı ili kiler büyümeye ve geni lemeye devam etti. Bu
durum, 11 Ocak - 28 Mart 2001 tarihleri arasında sırasıyla Ba bakanlık Devlet Ar ivleri
Genel Müdürlüğü ile Etiyopya Ulusal Ar ivleri ve Kütüphanesi Đdaresi Arasında Đ birliği
Protokolü’nün, Uluslararası Uyu turucu ve Psikotrop Madde Kaçakçılığına Kar ı Đ birliği
Anla ması’nın ve Uluslararası Tehditçilik ve Örgütlü Suçlarla Mücadelede Đ birliği
Anla ması’nın imzalanmasıyla resmiyete dökülmü oldu.Mart 2002’de II. Dönem Karma
Ekonomik Komisyonu Ankara’da toplandı ve bu ikinci toplantıya istinaden bir protokol
imzalandı. Buna müteakip olarak, 10 Ekim 2002’de Anadolu Ajansı ile Etiyopya Haber
Ajansı arasında Haber Deği imi Anla ması imzalandı(http://www.mfa.gov.tr/turkiyeetyopya-siyasi-iliskileri.tr.mfa,9.6.2010).
2003’te Etiyopya hükümeti “Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Dı Đli kiler ve
Güvenlik Politikaları ve Stratejileri”ni yayınladı. Bu, Etiyopya tarihindeki ilk kapsamlı dı
politika yayınıydı. Bu yeni politikanın felsefesi ve özü önsöz kısmının birinci paragrafında
özetlenmi tir:
“Ku kusuz hızlı ekonomik geli me, demokratikle me ve barı , kendini sefaletin ve geri
kalmı lığın pençesinde bulmu bir ülke için hayatta kalmak için temel unsurlardır. Bu
sebepten ötürü, hükümet varolu umuz ve esenliğimiz için elzem olan konulara öncelik
veriyor.Hükümetimizin çizdiği politika istikametinde bu gerçekleri göz önünde tutmadığı
takdirde, milli var olu umuz ve güvenliğimiz büyük tehlikeler içine girer. Bu konuda,
açıkça görülüyor ki dı ili kilerimiz, güvenlik politikalarımız ve stratejilerimiz yalnızca
sefalete kar ı verilen sava a ve hızlı ekonomik büyümeye, demokrasiye ve barı a katkı
yaptığı sürece anlamlı olur. Hedeflerimizin farkına varmazsak, ülkemizin büyük bir
istikrarsızlığa sürükleneceğini ve güvenliğimizin ve var olu umuzun tehlike altında
öngörmek
güç
olacağını
değildir(http://www.mfa.gov.et/Foreign_Policy_And_Relation/Bilateral/Turky.htm,2.3.200
8).
Yeni dı politikada büyük bir öneme mazhar olan bölgelerden biri de Orta Doğu’dur.
Politika dokümanında ayrıca unlara değinilmi tir:
194
“Orta Doğu, coğrafi yakınlıktan ötürü tarihimizi hem olumlu hem de olumsuz
yönden etkilemi tir. Aslında, Orta Doğu’nun Etiyopya üzerindeki etkileri diğer
Afrika ülkelerinden daha belirgindir. ..Orta Doğu güvenliğimize birinci elden etkide
bulunan bir bölge. Doğrudan veya dolaylı olarak, ekonomik geli imimizde
azımsanmayacak etkiler eder. Dolayısıyla, Orta Doğu dı ili kilerimiz ve ulusal
güvenliğimiz açısından özel noktalardan biridir.Orta Doğu’ya yönelik sürdürülen
politikalar, ekonomimizin biçim deği ikliği ve demokrasi in amızda azami gayreti
göstermemiz gereken bir yön çizmelidir. Demokrasimizin geli iminin önündeki
engelleri ele alma, müzakereler, tolerans ve siyasi ve diplomatik seçenekleri öne
sürme yoluyla ihtilaflara son verme çalı malarında mihenk ta ını olu turmalıdır.
Đli kilerdeki geli imimize pozitif etki edecek tüm elementleri büyütmeli ve
kullanmalıyız. Dahası, Orta Doğu’ya yönelik politiklar bilgiye dayanmalıdır ve
uygun ara tırma ve çalı malarla desteklenmelidir. Hiç bir ekilde duygularla ve
kaprislerle yönlendirilmemeliyiz. Politikamız ili kilerimizin geli imini kısıtlayan
sorunların negatif etkilerini azaltmada yoğunla malıdır. Bizimkisi her bir Orta Doğu
ülkesinin özel durumlarını göz önünde bulundurarak kayda değer detay arz eden bir
politika olmalı…”
(http://www.mfa.gov.et/Foreign_Policy_And_Relation/Relations_With_Countries_
Middle_East_Turkey_Iran.php,2.3.2008).
Yüz yıllık modern Etiyopya diplomasi tarihinde ilk kez, Etiyopya hükümeti Türkiye’ye
kar ı, Türkiye’yi Soğuk Sava sonrası dönemde en yakın partneri olarak görmek suretiyle,
belirli bir dı politika dizayn etmi tir. Etiyopya’nın Türkiye’yle yakınla ması konusunda
yeni politikada unlar mevcuttur:
“Türkiye, Orta Doğu’ya coğrafi yakınlığı olan ve büyük bir nüfusa ve görece
geli mi bir ekonomiye sahip bir ülkedir. Ayrıca Türkiye bir demokrasi in a etmeye
kendini adamı ülkelerden biridir. Kendi milli güvenliğimiz açısından herhangi bir
tehlike te kil etmez. Günümüzde, Etiyopya ile Türkiye arasında iyi ili kiler
kurmada herhangi bir engel görmemekteyiz. Türkiye’nin geni piyasası ve nispeten
geli mi ekonomisi, kendi geli memize önemli bir katkı sağlayabilir. Su
kaynaklarının tüm ülkeler arasında e it payla ımını savunması ve dini a ırılıkçılığın
kar ısında yer alması, Türkiye’nin Etiyopya’ya kar ı gösterdiği iyi niyeti gösterir.
Aramızdaki tek sorun, kurulabilecek ekonomik ili kiler açısından tüm olanaklara
sahip olmamıza rağmen, henüz yüzeyden derine inememi olmamızdır.Son
zamanlarda kayda değer bir ekonomik geli ime sahip olan geni piyasasıyla,
Türkiye bize uzak olmayan bir ülkedir. Bazı alanlarda bir yatırım ve teknik destek
kaynağı olarak temsil sunmaktadır. Bu ve Etiyopya’ya kar ı gösterdiği iyi niyet göz
önüne getirildiğinde, bizlerin Türkiye’ye kar ı ekonomiyi temel alan güçlü bağları
kurucu bir politika olu turmamız önem te kil eder. Ekonomik diplomasi Türk
yatırımcıların Etiyopya’ya davet edilmesine, ürünlerimizin tanıtımına ve Etiyopya
ve Türk i çevreleri arasında sıkı bağların kurulmasına odaklanmalıdır. Diplomatik
195
ve siyasi ili kilerin yoğunla tırılması için gayret göstermeli ve bazı alanlarda da
teknik destek kazanmaya çalı malıyız. unu göz önünde bulundurmalıyız ki,
Türkiye ile olan ili kilerimiz büyük bir geli me potansiyeline sahiptir; ancak henüz
yeterli
ilgiyi
görememi tir(a.g.e.,http://www.mfa.gov.et/Foreign_Policy_And_Relation/Relations
_With_Countries_Middle_East_Turkey_Iran.php,2.3.2008).
Yeni Etiyopya dı politikası, Afrika’yla olan ili kileri büyütme ilgisinde olan Türkiye’yle
denk geldi. Ankara’nın Afrika’ya kar ı ilk ciddi ilgisi 1998 yılına dayansa da, bu giri im
AKP’nin (Adalet ve Kalkınma Partisi) 2002 yılında hükümeti devralmasıyla daha görünür
hale geldi. Yakın zamana dek Türkiye’de açlık, sefalet ve çatı ma görüntüleriyle bilinen
Afrika, gitgide bir umut kıtası ve potansiyel ekonomik ve siyasi partner olarak nitelenmeye
ba ladı. Đkili ili kileri güçlendirmek adına her iki taraftan da yükselen ilginin sonucunda,
2004 yılında iki yeni anla maya imza atıldı. Bunlar, 25 Haziran ve 1 Ekim 2004
tarihlerinde imzalanan Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor Alanlarında
Đ birliği Anla ması165 ve Addis Ababa’da bir TĐKA Program Koordinatörlüğü Ofisi (PKO)
Kurulmasına Đli kin Uygulama Anla ması idi(http://www.mfa.gov.tr/turkiye-etyopyasiyasi-iliskileri.tr.mfa,9.6.2010).
Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor Alanlarında Đ birliği Anla ması’nın
25 Haziran 2004 tarihinde imzalanmasının ardından, Addis Ababa’daki Türkiye
Büyükelçiliği tarafından özel bir etkinlik düzenlendi. 13 Ekim 2004’teki bu etkinlikte,
Addis Ababa’daki müzik severler ünlü Türk piyanist Đdil Biret’in konseriyle mest edildi.
Bu konser, Đdil Biret’in Etiyopya dinleyicisine verdiği ikinci konserdi. Daha önce de
belirtildiği gibi, Biret’in ilk konseri 1966’da yapılmı tı. Bununla birlikte, her iki konserdeki
amaçlar aynıydı. 1966’daki emsali gibi, bu konser de müzik ve kültürel programlarla iki
ülke
ili kilerini
geli tirme
hedeflerini
içinde
barındırıyordu(http://addisababa.emb.mfa.gov.tr/,13.11.2010).
165
Đki hükümet arasındaki Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor Alanlarında Đ birliği
Anla ması’nda da belirtildiği gibi, iki taraf son yıllarda kültür, eğitim ve bilim alanlarındaki deği
toku lar ve i birliklerinde gözle görülür ba arıların altına imza attı.Türkiye, bendeniz gibi
ara tırmacıların da dâhil olduğu, elliden fazla lisans ve lisansüstü öğrencisine ev sahipliği
yapmaktadır. Bkz.www.mfa.gov.et/,15.11.2009.
196
Đki ülke ve halk arasındaki ili kileri güçlendirmek adına düzenlenen kültürel aktiviteler söz
konusu olduğunda, Büyükelçi Kenan Tepedelen önemli bir yere sahiptir.Elimizdeki
bulgular ile, 1935-2011 tarihleri arasında Etiyopya’da görev alan Türk büyükelçilerinin
arasında Büyükelçi Kenan Tepedelen’in organizasyonlar aracılığıyla iki ülke arasındaki
kültürel ili kileri geli tirmek adına en fazla zamanı harcamı
ahsın olduğu ortaya
konulmu tur.Etiyopya ve Türkiye arasında kültürel köprüler in a etmek amacıyla, Addis
Ababa’ya varı ından iki yıl sonra Tepedelen piyanist Hande Dalkılıç ve keman sanatçısı
Cihat A kın’ın sahne aldığı bir etkinlik tertip etti. Konser 27 Kasım 2003 tarihinde Addis
Ababa’daki Rusya Federasyonu Büyükelçiliği Konser Salonu’nda düzenlendi. Bir sonraki
yıl da benzer etkinlikler gerçekle tirildi. Tepedelen 2004 yılında bir Etiyopyalı gazeteciye:
“Etiyopya’daki mevcudiyetim boyunca kültürel aktivitelere de eğilmeye çalı tım. Örneğin,
önde gelen Türk piyanistlerinden olan Gülsin Onay, Đdil Biret ve Hüseyin Sermet, farklı
sahnelerde Etiyopya dinleyicisine konserler verdi. Đdil Biret’in geçen yıl Addis Ababa’daki
resitali, kendisinin buradaki ikinci performansı olduğu için beni duygulandırdı. Biret’in
Etiyopya’daki ilk konseri, Đmparatorluk rejiminin sürdüğü 1966 yılında gerçekle mi ti ve o
sıralar rahmetli babam burada Büyükelçilik görevinde bulunmaktaydı” ifadelerini
aktardı(Capital,14.11.2005;http://addisababa.emb.mfa.gov.tr/,13.11.2010).
Bu kültürel etkinliklerle birlikte, 2004 yılında Etiyopya-Türkiye ili kilerinde tarihsel
öneme sahip bir geli me daha ya andı. Bu geli me, Uluslararası Neca i Türk Okulları’nın
Addis Ababa’da kurulmasıydı. Okullar, isimlerini Đslam dünyasında Neca i ismiyle anılan
VII.yüzyıl Etiyopya Kralı Ashama’dan almaktaydılar. Sloganlarının “sevgi ve bilginin
kucaklandığı yer” olduğu okullar, Türk-Đslam alimi Fethullah Gülen’in yanda ları
tarafından
kurulmu
ve
yönetilmektedir(http://www.nejashiturkishschools.com/main.asp?ID=1&CID=6,1.5.11)
Türkiye dı ında çok da fazla tanınmayan Gülen, Türkiye’de milyonlarca taraftarı tarafından
ho görülü ve modern bir güç olarak bilinmektedir.Bununla birlikte, bir takım laik Türkler
Gülen
hareketini
Osmanlı
nostaljisine
minnettar
bir
siyasi
olu um
olarak
görmektedir(Eldridge,2007:25-27).Türkiye’de,Gülen’in fikirleri yönetimdeki AK Parti’nin
zeminini olu turan sadık i ve meslek grupları tarafından destek görmektedir. Ancak son
yıllarda Gülen hareketi, 115’ten fazla ülkedeki 500’den fazla özel okulların da dâhil
olduğu,
bağlı
organizasyonlar
ve
enstitüler
vasıtasıyla
küresel
bir
ağ
197
olu turmu tur.Etiyopya’da, ülkede filizlenen Türk yatırımlarıyla el ele güç kazanan Gülen
okulları, hem Müslüman hem de Hıristiyan öğrencilere öğretim sağlamakta ve
matematikten bilime ve Đngiliz Edebiyatı’na kadar uzanarak ve Đngilizce dilinde ders
imkânları
vererek,
ulusal
müfredata
uyum
göstermektedir(http://www.irishtimes.com/newspaper/world/2010/0128/1224263289907.ht
ml,3.1.2010).
Addis Ababa'da 4 ayrı binada 545 öğrencisi ile eğitim faaliyetlerine devam eden
Uluslararası Neca i Türk Okulları, kısa bir süre içerisinde Etiyopya’daki en büyük yabancı
sermayeli okullardan biri konumuna yükselmi tir.Türk öğretmenler, ısrarla i lerinin Đslam
propagandası yapmak olmadığını söylemektedirler; okullarda ne Đslam ne de Gülen’in
fikirleri
öğretilmektedir(http://www.nejashiturkishschools.com/main.asp?ID=1&CID=6,1.5.11).
Neca i Türk Okulları Genel Müdürü Murat Yıldırım: “Yapmak istediğimiz, kendi
tutumuzla bir örnek te kil etmektedir” ifadelerini kullanmı tır.Okul, bir miktar yatılı ve
yatısız öğrenciye tam burs imkanları sağlamaktadır.Ödemeler, üyelerinin Türkiye’nin bir
takım
önde
gelen
i adamlarından
olu tuğu
Gülen
ağı
tarafından
kar ılanmaktadır(http://www.irishtimes.com/newspaper/world/2010/0128/1224263289907.
html,3.1.2010).
Daha önce de belirtildiği gibi, son yıllarda Afrika kıtasıyla ili kileri güçlendirmek adına
Türkiye tarafından artan bir ilgi söz konusudur. Türkiye, 1998 yılından beri “Afrika’ya
Açılma Politikası”nı uygulamaya devam ediyor. AKP’nin 2002’de iktidara gelmesinin
ardından bu politika daha tutarlı ve geli mi
ekilde uygulanmaya devam ediyor. Türkiye,
2005 yılını “Afrika Yılı” olarak ilan etti.Bu beyannameyi, Etiyopya-Türkiye ili kilerinde
bir dizi tarihi geli melere sebep oldu. Örneğin sadece 13 ocak 2005’te bir çok protokol ve
anla ma imzalandı.Bkz.Tablo 4.
198
Tablo 4
Etiyopya ile Türkiye Arasındaki Önemli Anla ma ve Protokoller,2005-2011
Anla manın Adı
Karma Ekonomik Komisyonu III. Dönem Protokolü
Hava Ula tırma Anla ması
Sivil Havacılık görü meleri sonucunda iki ülke arasında Tarifeli
seferler düzenlenmesine olanak sağlayacak Mutabakat Muhtırası
Deniz Ta ımacılığı Alanında Đ birliğine Mütedair Mutabakat Zaptı
Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anla ması
Dı i leri Bakanlığı Stratejik Ara tırmalar Merkezi ile Etyopya
Uluslararası Barı ve Kalkınma Enstitüsü Arasından Mutabakat
Muhtırası
Askeri Alanda Đ birliği Çerçeve Anla ması
Dı i leri Bakanlıkları Eğitim Merkezleri Arasında Eğitim Alanında
Đ birliğini Öngören Mutabakat Zaptı
Dördüncü Dönem Karma Ekonomik Komisyonu Toplantısı Mutabakat
Zaptı
Standard Enstitüleri Arasında Đ birliği Protokolü
Tarım Alanında Teknik Bilimsel ve Ekonomik Đ birliği Protokolü
Turizm Alanında Đ birliği Anla ması
Karma Ekonomik Komisyonu V. Dönem Protokolü
Bilimsel ve Teknolojik Đ birliği Anla ması
Vize Muafiyeti Anla ması
Kaynak, T.C. Dı i leri Bakanlığı
Đmza Tarihi
13 Ocak 2005
13 Ocak 2005
25 Ocak 2005
27 Ocak 2005
2 Mart 2005
2 Mart 2005
25 Nisan 2006
10 Temmuz 2006
18 Ocak 2007
18 Ocak 2007
8 ubat 2007
8 ubat 2007
9 Ocak 2009
4 Haziran 2010
16 Aralık 2011
Etiyopya- Türk Ekonomik, Ticaret ve Teknik Đ birliği Karma Komisyonu Üçüncü Dönem
Toplantısı 11-13 Ocak 2005 tarihleri arasında Addis Ababa'da yapılmı tır.Türk Heyetine
Ula tırma Bakanı Binali YILDIRIM ve Etiyopya Heyetine Gelirler Bakanı Ato Getaçew
BELAY ba kanlık etmi lerdir.Toplantı, Karma Ekonomik Komisyonu III. Dönem
Protokolü’nün imzalanmasıyla sona erdi166.
166
“Ziyareti süresince,Sayın Binali YILDIRIM Etiyopya Federal Cumhuriyeti Ba bakanı Sayın
Meles ZENAWI tarafından kabul edilmi ve Altyapı Bakanı Dr. Kassu ILALA, Madencilik Bakanı
Sayın Mohammad DIRIR, Maliye ve Ekonomik Geli me Devlet Bakanı Dr. Mulu KETSELA ve Su
Kaynakları Bakan Yardımcısı Sayın Mesfin TEGENE ile görü melerde bulunmu tur…Karma
Komisyon Üçüncü Dönem Toplantısı iki tarafın ticari ve ekonomik ili kilerini daha da artırma
yönündeki istek ve kararlılıklarını yansıtan dostane ve kar ılıklı anlayı atmosferinde
gerçekle tirilmi tir…” Ayrıntılı bilgi için www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2005/06/20050609-3.htm
adresi ziyaret edilebilir.
199
Dostluğun olu turulması ve korunması ve iki ülke halkları arasında i birliklerinin ve
uzla ının tohumlarının atılması için hava ula ımının önemi tasdik edildi ve iki ülke arasında
13 Ocak 2005 tarihinde Hava Ula ımı Anla ması imzalandı.Bunu sırasıyla 25 ve 27 Ocak
2005 tarihlerinde Sivil Havacılık görü meleri sonucunda iki ülke arasında Tarifeli seferler
düzenlenmesine olanak sağlayacak Mutabakat Muhtırası ve Deniz Ta ımacılığı Alanında
Đ birliğine Mütedair Mutabakat Zaptı izledi(http://www.mfa.gov.tr/turkey_s-economicrelations with-etiopia.en.mfa,9-8-2010).
Mart 2005’te Etiyopya-Türkiye ili kilerinde tarihsel önem ta ıyan bir geli me oldu. Bu
geli me, T.C. Ba bakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 1–2 Mart 2005 tarihlerinde Etiyopya’ya
yaptığı resmi ziyaretti. Etiyopya ve Güney Afrika’ya düzenlediği be günlük ziyareti
sırasında, Erdoğan büyük bir hükümet ve i dünyası delegasyonun ba ını çekerek 1 Mart
Salı gününün ak amında Etiyopya ba kenti Addis Ababa’ya vardı. Erdoğan, Bole Uluslar
arası Havalimanı’nda Etiyopyalı meslekta ı Meles Zenavi tarafından kar ılandı. Ekvator
çizgisinin altına inen ilk Türk Ba bakanı olan Erdoğan, resmi görü melerinin birinci
turunu, Çar amba sabahı Ba bakan Meles Zenavi ve Etiyopya Cumhurba kanı Gırma
Wolde Giyorgis ile gerçekle tirdi(Ethiopian Herald,2.3.2005).
Erdoğan ile Meles Zenavi, ba ba a ve heyetlerarası görü melerin ardından ortak basın
toplantısı düzenlediler.Đki ba bakan gazetecilere ikili ili kilerin ve bölgesel ve uluslar arası
konuların tüm hamleleri üzerinde fikir alı veri i yaptıklarını söylediler.Erdoğan :
“Etiyopya`nın ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmak, bu konudaki tecrübeleri
aktarmak istediklerini vurguladı. Kapalı olan Etiyopya Büyükelçiliği`nin en kısa
zamanda Ankara`da açılacağını kaydeden Erdoğan, açılı ta Zenawi`nin de
Türkiye`de olacağını kaydetti. Ba bakan, ili kilerde bir dönüm noktası
ya anacağını, ekonomik ve siyasi hedeflere ula mak için çalı maların
yoğunla tırılacağını vurguladı”(Zaman,3.3.2005).
Erdoğan:
''Arzumuz, aramızda Türk-Etiyopya Đ Konseyi'ni kurmak ve yatırım alanlarını ve
bir yol haritasını belirlemek suretiyle bir adım atmaktır'' dedi.Erdoğan, öyle devam
etti: ''Buradaki yatırmalara müteahhitlik firmalarımızın katılması mümkün. Bu
konuda da ciddi birikime sahip müteahhit firmalarımız var. Aynı ekilde tarım
200
noktasında Etiyopya'nın çok önemli imkanları var. Bu konuda da teknik
birikimimizi aktarma sözü verdik. Tarım ürünleri sanayiini kurmak üzere çalı malar
yapılmasını istiyoruz. Bir diğer mü terek adım da udur: Üçüncü ülkelerde
mü terek yapılacak yatırımlarla ilgili bir dayanı ma sürecini ba latmak istiyoruz.
Bugünkü ba lattığımız çalı manın i adamlarıyla yapılacak toplantıyla geleceğe
yönelik geli meler yaratacağına inanıyor ve en kısa zamanda Sayın Ba bakan'ı
ülkemizde görmek istiyoruz. Bu üst düzey çalı malarla birlikte özellikle i
adamlarımızın geli gidi lerinin süreklilik arzetmesi, Türkiye-Etiyopya ili kilerini
çok zengin kılacaktır.''(Hurriyet,3.3.2005)
Meles Zenavi ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'ye uygulanan izolasyonların
kaldırılmasının görü mede gündeme gelip gelmediği, Etiyopya'nın bu konuda giri imde
bulunup bulunmayacağı ve enerji alanında somut projeler olup olmadığı' soruları
yanıtlarken öyle konu tu:
''Genel Sekreter'in barı planını Kıbrıs Türkleri'nin onayladığını, kabul ettiğini not
ettik ve Kıbrıs Türkleri'nin barı tan yana olan tutumlarının te vik edilmesi
gerektiğini, cezalandırılmaması gerektiğini tespit ettik.Doğal kaynaklarla ilgili
somut adımlar atılacak. Geçmi ten çok fazla oranda Türk bilgi birikiminin bizimle
payla ılması gerektiğini dü ünüyoruz.Bu bilgi birikiminin deneyimin payla ılması
çerçevesinde hem ikili çalı acağız hem Sudan'a da birlikte üçlü çalı mamız söz
konusu'' (Milliyet,3.3.2005).
Meles Zenavi, bir ba ka soruyu yanıtlarken de görü medeuluslararası teröre kar ı
mücadelehakkında konusunun da gündeme geldiğini belirterek ''Türkiye ve Etiyopya hem
bölgesel hem uluslararası terörizme kar ı güvenlik konusunda i birliği içindedir ve bu
i birliğini de artırma kararı aldık'' diye konu tu167(Milliyet,a.g.e.).
Erdoğan ayrıca Türk Đ birliği ve Koordinasyon Ajansı’nın (TIKA) Addis Ababa ofisini açtı
ve Etiyopya Uluslararası Barı
167
ve Kalkınma Enstitüsü’nün düzenlediği konferansa
Ortak basın toplantısında savunma sanayii konusunda i birliğine gidilmesi için mutabakata
vardıklarını açıklamaları Etiyopyalı Etiyopyalıbasın mensupları için sorun oldu. Gazeteciler,
“Türkiye ile ne tür konularda savunma i birliğinin yapılacağını sordu. Zenawi, genel anlamda bir
i birliğinin olacağını söylerken gazetecilerin konuyla ilgili soruları ısrarlı bir ekilde sürdü. Bunun
üzerine Zenawi `Đ birliği güvenin göstergesi. Ama bu siz gazetecilerin hayal gücünü artırarak,
Etiyopya`nın askeri gücünü artırması çabası içinde olduğu etkisi yaratmasın. Bölgedeki tansiyon
açısından bunu belirtmek istiyorum` açıklaması yapma gereği duydu”.Bkz.Zaman,3.3.2005
201
katıldı168.TĐKA, ba langıçta Orta Asya, Kafkasya ve Balkanlardaki deği im süreci geçiren
devletlere yardım amacıyla olu turulmu bir kurulu tu. Ancak, 2003’ten sonra kendini daha
küresel bir yardım ajansı olarak dönü türdü ve operasyon sahalarını da geni letti. Bu
geni leme içinde yer alan bir bölge de Afrika’ydı. Kıtadaki ofisler aracılığıyla, Türkiye
Afrika’daki i birliklerini geni letmeyi amaçlıyor ve hâlihazırda üç yerel ofisi 37 Afrika
ülkesine projeler sağlamaktadır. Türkiye aynı zamanda TĐKA aracılığıyla Afrika’ya teknik
destek vermeye söz vermi tir ve diğer Afrika ülkelerinde de bağlı bir ofis açmak suretiyle
bir
takım
öncelikler
temelinde
Afrika’yla
olan
i birliklerini
sağlamla tırmayı
hedeflemektedir. Cumhurba kanı Gül, bu önceliklerin, “sağlık, eğitim, ziraat, çevre, altyapı
ve
kapasite
169
söylemi tir
yükseltimi”
alanlarında
olduğunu
(http://www.tika.gov.tr/5.4.2010).
Erdoğan’ın tarihe geçen ziyaretinin yanı sıra, 2005 yılı kültürel öneme sahip iki geli meye
de sahne oldu. Addis Ababa'da 2 - 22 Mayıs 2005 tarihlerinde gerçekle tirilen "Avrupa
2005 yılı Film Festivali’ne yönetmenliğini Yusuf Kurçenli'nin yaptığı ve ba rollerini
Türkân oray ile Kadir Đnanır'ın payla tıkları "Gönderilmemi Mektuplar" adlı Türk filmi
168
Ziyaret sırasında iki ülke maliye bakanı tarafından, kar ılıklı yatırımları artırmayı amaçlayan ve
çifte vergilendirmeyi önleyen bir anla ma imzalandı.Aynı zamanda,T.C. Dı i leri Bakanlığı
Stratejik Ara tırmalar Merkezi ile Etiyopya Uluslararası Barı ve Kalkınma Enstitüsü Arasından
Mutabakat Muhtırası da imzalandı.Bkz. www.mfa.gov.et/,15.11.2009.
169
Hedefleriyle kıyaslayacak olursak, Addis Ababa’daki TĐKA Ofisi pek çok konuda ba arılar
kaydetmi tir. Türkiye Dı i leri Bakanlığı’na göre, TĐKA Ocak 2005-Nisan 2010 tarihleri arasında
u ana ba lıklarda ba arılar kaydetmi tir:
“TĐKA Addis Ababa Program Koordinatörlüğü tarafından Ocak 2005 ile Nisan 2006 arasında
tamamlanan 17 proje kapsamında 45 Etyopyalı uzman/görevlinin ülkemizde kısa dönemli teknik
eğitim almaları veya fuar, konferans gibi etkinliklere katılmaları sağlanmı tır.Ümit Hekimleri
Derneği adlı sivil toplum kurulu umuz tarafından 19-22 Ekim 2009 tarihlerinde Etyopya’nın
Oromya bölgesinde sağlık tarama faaliyeti gerçekle tirilmi tir. TĐKA’nın Addis Ababa Ofisi’nin
gözetiminde düzenlenen faaliyet kapsamında, farklı alanlarda uzman toplam 37 doktorumuz
tarafından toplam 4200 hasta muayene edilmi ve 30 ameliyat gerçekle tirilmi tir.2009 yılı Kurban
Bayramı vesilesiyle, TĐKA Addis Ababa Ofisi tarafından Etyopya’nın on farklı bölgesinde toplam
120 bin dolara baliğ, 3 bin ba kurban kesilmi tir.TĐKA ile Karadeniz Sağlık Mensupları Derneği
(KARSAMED) i birliğinde Etyopya’nın Adwa ehrinde 26 ubat-07 Mart 2010 tarihleri arasında
bir sağlık projesi gerçekle tirilmi tir.TĐKA ile Tıp Ara tırmaları Derneği (TAD) i birliğinde
Etyopya’nın Harar bölgesinde 1-9 Nisan 2010 tarihleri arasında bir sağlık taraması
yapılmı tır.”Bkz.
http://www.tika.gov.tr/;http://www.mfa.gov.tr/turkiye-etyopya-siyasiiliskileri.tr.mfa,9.6.2010.
202
ile i tirak edildi. Anılan film, Festival kapsamında gösterilen 24 film arasında en çok
izlenen 6. film oldu. Ayrıca, ünlü Türk piyanisti Hüseyin Sermet tarafından 23 Eylül 2005
tarihinde Addis Ababa'da bir resital verildi. Kordiplomatik olan ve Etiyopyalı
müzikseverlerin
yoğun
ilgi
gösterdiği
resitalde
Schumann,
Mendelssohn
ve
Moussorgsky'den bazı eserler seslendirildi. Açıkçası, bu iki etkinlik katılımcılara yalnızca
Türk film endüstrisinin seviyesini ve Türk halkının zengin müzikal altyapısını göstermekle
kalmadı;
ayrıca da iki ülkeyi ve halkı bağlamak adına bir köprü görevi
gördü(http://www.mfa.gov.tr/data/DISPOLITIKA/TANITIM/2005yilinda_gerceklestirilen_
etkinlikler.pdf,8.9.2009).
Erdoğan’ın
Etiyopya’ya
yaptığı
ziyareti,
21
Nisan
2006
tarihinde
Etiyopya
Büyükelçiliği’nin Ankara’da yeniden açılması izledi. Etiyopya Büyükelçiliği’nin yeniden
açılı ı iki ülke arasındaki ili kilerde yeni bir dönem ba lattı ve ikili ili kilerde ve
i birliklerinde olumlu ortamlar olu turdu. Bu tarihi olayı, bir ba ka önemli geli me izledi.
Đki ülke ve halkları arasındaki ili kileri daha da geli tirmek adına, Türk Hava Yolları 22
Nisan 2006 tarihinden itibaren Sudan ba kenti Hartum üzerinden Addis Ababa seferlerini
ba lattı. Söylemeye bile gerek yok ki, bu iki geli me iki ülkeyi ve halklarını daha da
yakınla tırdı170(www.mfa.gov.et/,15.11.2009).
2006 yılı ayrıca iki ülke arasında bir çerçeve anla masının ve bir mutabakat protokolünün
imzalanmasına tanıklık etti. Bunlar, 25 Nisan ve 10 Temmuz 2006 tarihlerinde imzalanan
Askeri Alanda Đ birliği Çerçeve Anla ması171 ve Dı i leri Bakanlıkları Eğitim Merkezleri
170
2006 ve 2008 arasında Türk Havayolları, Hartum’dan aktarmalı olarak, Addis Ababa-Đstanbul
arasında haftada yalnızca üç uçu seferi düzenliyordu. Daha sonraları, Đstanbul’dan Addis Ababa’ya
direkt uçu lar ba ladı ve imdileriyse direkt ve günlük seferler ba ladı. 7 Kasım 2010’dan itibaren
Türk Havayolları Addis Ababa-Washington seferlerini, Đstanbul’da üç saat aktarma yaparak,
haftada be kez düzenlemektedir. Etiyopya’daki Türkiye Büyükelçisi Ali Rıza Çolak’a göre, Türk
Havayolları’nın Etiyopya Havayolları ile hâlihazırdaki i birlikleri önümüzdeki yıllarda artarak
sürecektir.Bkz.Capital,21.8.2010;Ayrıntılı bilgi için http:http://www.turkishairlines.com/trtr/kurumsal/duyurular/4378/turk-hava-yollari-etiyopya-havayollari-ortak-ucus-anlasmasi.aspx
sayfası ziyaret edilebilir.
171
Askeri Alanda Đ birliği Çerçeve Anla ması, Ankara’da Türk Genelkurmay Ba kanı Gen. Hilmi
Özkök ve Etiyopyalı meslekta ı General Samora Yunus tarafından imzalandı. Anla manın imza
seremonisinde Özkök, “Ordularımız arasında kurulan yeni i birliği, dostluk bağlarımıza katkı
203
Arasında
Eğitim
Alanında
Đ birliğini
Öngören
Mutabakat
Zaptı’ydı(http://www.mfa.gov.tr/turkiye-etyopya-siyasi-iliskileri.tr.mfa,9.6.2010).
Dördüncü Dönem Karma Ekonomik Komisyonu Toplantısı, 18-19 Ocak 2007’de
Ankara’da yapıldı. Đki günlük toplantı sırasında, var olan ticari, ekonomik ve finansal
ili kilerin daha da geli tirilmesi ve endüstri, ula ım, tarım, in aat, danı manlık,
standardizasyon, su kaynakları ve teknik i birliği alanlarında i birlikleri olu turulması
yönünde fikir alı veri leri ve detaylı görü meler yapıldı. Toplantı, Dördüncü Dönem Karma
Ekonomik Komisyonu Toplantısı Mutabakat Zaptı’nın ve Standard Enstitüleri Arasında
Đ birliği Protokolü’nün imzalanmasıyla sona erdi(www.mfa.gov.et/,15.11.2009)
ubat 2007’de Etiyopya-Türkiye ili kilerinde bir ba ka önemli geli me ya andı. Etiyopya
Ba bakanı Meles Zenavi 8-10
ubat 2007 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etti. Ziyaretin
amacı, Ba bakan Erdoğan’ın Mart 2005’te Etiyopya’ya düzenlemi olduğu ziyarete bir
kar ılık vermek ve iki ülke arasında hâlihazırdaki ili kileri daha da ilerletmekti.Ba bakan
Meles Zenavi’nin ziyareti, bir Etiyopya liderinin ba bakanlık mertebesinde Türkiye’ye
düzenlediği ilk ziyaretti. Etiyopya delegasyonun içinde üst düzey hükümet memurları ve
tekstil, in aat, deri üretimi ve tahıllar ve yağlı tohumlar, bahçecilik ve çiçekçilik gibi zirai
endüstrilere yatırımlar yapan yirmi bir i adamı da bulunuyordu. Temaslarının arasında,
Meles Cumhurba kanı Ahmet Necdet Sezer tarafından ağırlandı ve Türk meslekta ı Recep
Tayyip Erdoğan ve diğer üst düzey memurlarla görü tü. Đki ba bakan, delegeler arasında
kar ılıklı, bölgesel ve uluslar arası konuları masaya yatırmadan önce yakla ık bir saat
boyunca birebir görü mede bulundu(a.g.e.,www.mfa.gov.et/,15.11.2009).
sağlayacaktır” dedi. Bu arada, Etiyopyalı General Samora Yunus Etiyopya Silahlı Kuvvetleri’nin
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin büyük tecrübesinden yararlanacağını ve Türk modelini uygulayarak
söyledi.Ayrıntılı
bilgi
için
güçlü
bir
Etiyopya’nın
olu turulacağını
http://www2.tbmm.gov.tr/d23/1/1-0737.pdf-Askeri Alanda i birliğineadresi ziyaret edilebilir.
204
Đki Ba bakan,ba
ba a ve heyetlerarası görü melerin ardından ortak basın toplantısı
düzenlediler.Ortak basın toplantısında, Etiyopya Ba bakanı ile olan görü mesi hakkında
Ba bakan Erdoğan
u açıklamada bulundu: “Etiyopya ile Türkiye arasındaki ticaret
hacminin 150 milyon dolardan süratle 500 milyon dolara çıkarılması konusunda Sayın
Ba bakan ile mutabakata varmı durumdayız.”Erdoğan, öyle devam etti:
''Aramızdaki bu kar ılıklı ziyaretlerin bundan sonraki süreçte de aynı ekilde devam
etmesi konusunda mutabık kaldık. Đki ülke arasında çifte vergilendirmenin
önlenmesi konusunda da atılmı bir adım var. Bizde komisyondan geçti. imdi
Genel Kurulda. Genel Kurulda da onaylanarak Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi
Anla ması çıkacaktır. Bu da aramızdaki ekonomik süreci daha da
hızlandıracaktır”(Milliyet,9.2.2007).
Erdoğan ayrıca, Türkiye’nin Afrika’yla daha sağlam bağlar kurma giri imlerinin bir parçası
olarak, Türkiye’nin Etiyopya’nın kalkınma projelerine daha fazla destek vereceği sözünü
verdi. Erdoğan:
“Her türlü desteği bu noktada kendilerine vereceğiz. ve Türk Eximbank'la da
özellikle ba ta Etiyopya olmak üzere Afrika'nın çe itli ülkelerinde, oradaki
müteahhit firmalarımıza gerekli desteği sağlıyoruz, sağlamaya da devam
edeceğiz…Tabii bu arada bizler önemli bir adımı öyle attık. Bildiğiniz gibi
TĐKA'nın ilk ofisini Afrika'da Addis Ababa'da açtık.Etiyopya'yı ziyaretimde bu
ofisin açılı ını gerçekle tirdik. O günden bugüne özellikle su kuyusu açmada,
bölgeleri suya kavu turmada, TĐKA 20 kadar kuyu açtı…Eğitim alanında bazı
faaliyetleri orada gerçekle tirmi vaziyette. Bundan sonraki süreçte eğitim, sağlık,
meslek edindirme kursları gibi çalı maları TĐKA ile Etiyopya'da daha geni alanda
yapmayı planlıyoruz. Her türlü desteği bu noktada kendilerine vereceğiz. Ve Türk
Eximbank'la da özellikle ba ta Etiyopya olmak üzere Afrika'nın çe itli ülkelerinde,
oradaki müteahhit firmalarımıza gerekli desteği sağlıyoruz, sağlamaya da devam
edeceğiz.”ifadelerini kullandı(Zaman,9.2.2007)
Meles
ise gazetecilere Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle olan i birliklerini güçlendirme
çabalarından minnet duyduklarını ve Etiyopya’ya yatırımlar yapmanın Türkiye’ye
avantajlar sağlayacağını söyledi. Meles’in ziyareti sırasında Ankara’da tarım ve turizm
alanlarında i birliğini sağlayan ikili anla malara imza atıldı. Turizm Alanında Đ birliği
Anla ması, iki ülkenin ulusal yasalarına, uluslar arası anla malara ve kar ılıklı çıkarlara
uygun olacak ekilde, iki ülke arasındaki turist deği imlerinin geli imini yüreklendirmek ve
205
ilerlemesini sağlamak amacıyla imzalanmı tır. Tarım Alanında Teknik,
Bilimsel ve
Ekonomik Đ birliği Anla ması da, e itlik ve kar ılıklı yarar temelindeki halihazırdaki
dostane ili kileri güçlendirmek ve daha da geli tirmek adına bu i birliğinin oynayacağı
önemli roller göz önünde tutularak imzalanmı tır(www.mfa.gov.et/,15.11.2009).
Devlet ba kanları, bakanlar, yüksek mevkili memurlar ve i adamları delegasyonlarının iki
ülkeye yaptığı resmi ziyaretler, Etiyopya-Türkiye ili kilerini güçlendirdi.Ba bakan Meles
Zenavi’nin Türkiye’ye yaptığı ziyaretin ardından
Türk Sanayicileri ve Đ adamları
Konfederasyonu(TUSKON)Ba kanı Ekim 2007’de Etiyopya’yı ziyaret etti.Delegasyon
Sanayi ve Ticaret Bakanı Gırma Bırru’yla görü tü. Gırma Birru, “Đ adamlarımızın Türk
i adamlarıyla i birliği yapmalarını istiyoruz” ifadelerini kullandı. Bunun yanı sıra, Bakan
Gırma Birru Türk giri imcilerinin Etiyopya’daki tekstil, gıda, tarım ve sağlık sektörlerine
yatırım yapmalarını istediklerini de ekledi. Bakan, Türk yatırımcılarının Etiyopya’da yerli
yatırımcılarla aynı haklara sahip olduklarını ve kendileri adına pek çok olanağın mevcut
olduğunu dile getirdi. Ülkede üretim giderlerinin çok dü ük olduğuna ve ortalama aylık
maa ların 100 dolar altında olduğuna dikkat çekti. Etiyopya’daki enerji masraflarının
Türkiye’den daha dü ük olduğunu da ekledi. Bakan, Etiyopya hükümetinin yatırımcılara
uzun dönem ödemeli topraklar tahsis ettiğini de söyledi. 1000 metre karelik tarım
toprağının yıllık kirası 8 dolardı. Ba kent Addis Ababa’dan yalnızca 30 kilometre uzaktaki
sanayi bölgesinin kiraları ise metre kare ba ına 0,30 dolardı. Türk delegasyonu ayrıca
Addis Ababa Ticaret ve Sanayi Odası’nda Etiyopyalı i adamlarıyla görü tü ve Oda Ba kanı
Getachew Ayenew, gruba ev sahipliği yaptıklarından dolayı mutlu olduklarını söyledi.
Ba kan, tekstil, plastik, gıda ve tarım alanlarında pek çok yatırım olanaklarının olduğunu
söyledi. Ayenew, bir diğer te vik edici nokta olan yatırım için ithal edilen ekipmandan
gümrük vergisi alınmadığı bilgisini de verdi(a.g.e.,www.mfa.gov.et/,15.11.2009).
Bu geli menin ardından, Ağustos 2008’de Türkiye-Etiyopya i konseyi olu turuldu. Aynı
yılın Kasım ayında TUSKON Ba kanı Rızanur Meral’in önderliğindeki Türk i adamları
delegasyonu Etiyopya’yı ziyaret etti ve Ba bakan Meles ve Dı i leri Bakanı Seyum ile
görü tü. Etiyopyalı liderler bir kez daha Türk i adamlarını Etiyopya’ya yatırıma davet etti.
206
Bunun ardından, Etiyopya Meclisi Ba kanı Ato Te ome Toga’nın önderliğinde EtiyopyaTürkiye Parlamento Dostluk Kurulu üyeleri 29-31 Aralık 2008 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etti.
Ziyaret sırasında, Te ome Toga ve TBMM Ba kanı Köksal Toptan tarafından iki ülke
parlamentoları
arasında
bir
i birliği
anla ması
imzalandı.
(http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_August_15_2008.htm,5.9.2008).
2009 yılı da, çalı mamız açısından Etiyopya-Türkiye ili kilerinde hareketli bir
yıldı.Etyopya- Türkiye Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 5. Dönem Toplantısı 8-9
Ocak 2009 tarihlerinde Addis Ababa’da T.C. Ula tırma Bakanı Binali Yıldırım ve
Etiyopya Ticaret ve Sanayi Bakanı Gırma Bırru’nun e ba kanlıklarında gerçekle tirildi.Đki
gün süren toplantı sırasında, ekonomik, ticari ve bunlarla bağlantılı alanlarda i birlikleri,
Türk i adamlarının Etiyopya’daki yatırımları için te vikler ve olasılıklar, ortak giri imler,
bazı alanlarda teknoloji transferleri, turizm, ula ım ve ileti im alanlarında i birlikleri ve
çe itli alanlarda teknik destek programları konularında detaylı görü meler ve fikir alı veri leri
oldu172(http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2009/06/20090627-4.htm, 2.2.10.).
Karma Ekonomik Komisyonlarının sıklığı ve yüksek mevkili ziyaretler, iki ülke arasındaki
geli en ili kilerin ve iki ülke ve halkları arasında dostluğun in asının devamı konusunda
uğra ların bir kanıtıdır. Bu ili kiler, Etiyopya Dı i leri Bakanı Sıyum Mesfın’in 8-10 ubat
2009 tarihlerinde Türkiye’ye yaptığı çalı ma ziyaretiyle yeniden canlandı. Sıyum Mesfın
172
Bu çerçevede, 5. Dönem KEK Toplantısı vesilesiyle, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)
ve Dı Ekonomik Đli kiler Kurulu (DEĐK) ile Etyopya Ticaret Odası ve Sektörel Birlikleri
(ECC&SA) arasında her iki ülke bakanlarının huzurunda, 09 Ocak 2009 tarihinde Türkiye-Etiyopya
Đ Konseyi kurulu anla ması imzalandı. Anla mayı TOBB ve DEĐK’i temsilen Türk – Etyopya Đ
Konseyi Ba kanı Yusuf Aydeniz ve Etyopya Ticaret Odası ve Sektörel Birlikleri adına ECC&SA
Ba kanı Getachew Ayenew Getahun imzaladı. DEĐK/ Türk-Etopya Đ Konseyi ve Türk Đ birliği ve
Kalkınma Đdaresi (TĐKA) i birliğiyle 2009’un ikinci yarısında Đstanbul’da “Etyopya’da Đ Yapma
Olanakları Üzerine Yatırım ve Ticaret Seminerleri” konulu seminer düzenlenmesi ve ayrıca Türk –
Etyopya Đ Konseyi I.Ortak Toplantısının 2009 yılının ikinci yarısında Đstanbul’da yapılması
kararla tırıldı.Bundan ba ka Serbest Ticaret Anla ması görü meleri ba latıldı. Ayrıca, Türkiye’nin,
Etyopya’ya Dünya Ticaret Örgütü, sağlık, tarım, standardizasyon, KOBĐ’ler, dericilik ve su
teknolojileri konularında teknik yardım sağlaması kararla tırıldı.Ayrıntılı bilgi için
http://www.deik.org.tr/.sayfası ziyaret edilebilir.
207
Cumhurba kanı Abdullah Gül, Devlet Bakanı Sait Yazıcıoğlu ve Ula tırma Bakanı Binali
Yıldırım tarafından kar ılandı. Sıyum Mesfın ve Türk liderler Etiyopya-Türkiye ili kilerini
geli tirme yolları üzerine görü tü ve bölgesel ve uluslar arası konular hakkında fikir
alı veri i yaptı. Sıyum Mesfın ayrıca Đstanbul’da Türk i adamlarıyla görü tü ve onlara
Etiyopya’daki yatırım fırsatlarıyla ilgili bir brifing verdi (www.mfa.gov.et/,15.11.2009).
Yüksek mevkili Etiyopyalı temsilcilerin ba ını çeken Etiyopya Ticaret ve Sanayi Bakanı
Gırma Bırru, TUSKON Dünya Ticaret Köprüsü programı vesilesiyle 1-7 Haziran 2009
tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etti. Bakan Gırma Bırru, ziyareti sırasında Đstanbul’daki
sanayi bölgesini de ziyaret etti.Sanayi bölgesine yaptığı kısa süreli ziyareti sırasında, Bakan
sanayi bölgesinde çalı an Türk yatırımcılarla ve Etiyopya’ya yatırım yapmaya hevesli diğer
i adamlarıyla görü tü.Sanayi bölgesindeki gezisi sırasında Etiyopya’daki yatırım olanakları
hakkında Türk yatırımcıları bilgilendiren Bakanı Gırma Bırru:
“Yalnızca yatırım olanaklarına değil, piyasa potansiyellerine de bakanlar için Etiyopya’nın
birçok fırsatı vardır” demi ti.Gırma Bırru, Türkiye’den yalnızca 5 saatlik bir uçu
mesafesinde olan Etiyopya’nın pek çok Afrika ülkesinin de ana geçidi olduğunu da dile
getirdi.“Etiyopya ile iyi kurulmu her ticari ili ki Avrupa’daki, Ortadoğu’daki ve diğer
Afrika ülkelerindeki pazarlara da kolaylıkla ula abilir” diyerek Etiyopya içindeki ve
dı ındaki piyasa olanaklarını dile getirmi tir.
“Etiyopya’da rekabetçi bir üretim sağlayan her ki i, 380 milyonluk bir nüfusa sahip Doğu
ve Güney Afrika Ülkeleri Ortak Pazarı’nda ürünlerini satabilir; Avrupa’da vergisiz ve
kotasız satı yapabilir ve A.B.D.’deki büyük pazarlara Etiyopya’nın Afrika Büyüme ve
Fırsatlar Yasası hakkı ile giri
yapabilir.Etiyopya’daki yatırım sektörünün rekabetçi
avantajları arasında, ucuz kalifiye i gücü, dü ük maliyetli toprak ve ülkenin bankalarından
dü ük faizli krediler vardır” diye ekledi(Ethiopian Herald,8.6.2009).
2010 yılı da yakın dönem Etiyopya-Türkiye ili kileri tarihinde bazı tarihsel öneme sahip
geli melere tanıklık etti. Etiyopya’daki yatırım olanaklarından yararlanmaları adına Türk
yatırımcıları yüreklendirme hedefiyle, Türk-Etiyopyalı Đ adamları Derneği 24 Ocak
2010’da Addis Ababa’da kuruldu. Đki ülkenin askeri ili kilerini ve i birliklerini daha da
208
güçlendirmek adına Etiyopya Savunma Bakanı Sirac Fergasa 5 Nisan 2010 tarihinde
Ankara’da
Türkiye
Milli
Savunma
Bakanı
Vecdi
Gönül’le
bir
görü me
yaptı(http://www.mfa.gov.tr/turkey_s-economic-relations with-etiopia.en.mfa,9-8-2010).
Kendi aralarındaki dostane ili kileri güçlendirmek, daha da geli tirmek ve iki ülkenin
ekonomik ve sosyal geli imlerinde uluslar arası bilimsel ve teknolojik i birliklerinin
önemini tanımak amacıyla 4 Haziran 2010 tarihinde Addis Ababa’daki Hilton Oteli’nde
Bilimsel ve Teknolojik Đ birliği Anla ması imzalandı. Đmza töreninde Etiyopya Bilim ve
Teknoloji Bakanı Cunedin Sado ve Etiyopya’daki Türkiye Büyükelçisi Ali Rıza Çolak da
hazır bulundu.Anla manın kapsamı içinde, iki ülkedeki ara tırmacıların, teknolojistlerin ve
uzmanların deği toku u yer alıyordu. Bunun yanı sıra, toplantıların, konferansların,
sempozyumların ve eğitimlerin de organizasyonları da bulunuyordu. Teknoloji ve bilimdeki
yeni fikirlerin inovasyonuna katkı sağlayan ekipmanların deği toku u da anla manın
sağladığı bir diğer unsurdu. Etiyopya, Türkiye’den endüstri ve tarım alanlarında
halihazırdaki yatırımlarında bilimsel ve teknolojik geli meler konularında i birlikleri ümit
etmektedir.Đ birlikleri,teknolojik geli meleri arttırmak adına iki ülkenin bilimsel bilgilerinin
kullanılmasında
hedeflenmektedir.(http://www.mevzuatlar.com/sy/resmiGazete/rga/10/10/081010001.htm,3
.1.2011).Ayrıca,Etiyopya Ticaret ve Sanayi Bakanı Gırma Bırru, 14-20 Haziran 2010
tarihlerinde TUSKON Dünya Ticaret Köprüsü programı vesilesiyle Türkiye’yi bir kez
daha ziyaret etti(Ethiopian Herald,21.6.2010).
Bu geli melerin yanı sıra, 2010 yılı ayrıca bir kültürel etkinliğe de tanıklık etti.Etiyopyalı
müzisyen ve besteci Mulatu Astatke,Garanti Caz Ye il Konserleri kapsamında 22-23 Aralık
2010 tarihlerinde Đstanbul Babylon’da konser verdi. “Türkiye’de ve dünyada Jim
Jarmush’un ‘Kırık Çiçekler’ adlı filminde çalınan parçaları sayesinde yeniden ke fedilen
Mulatu Astatke, caz çevreleri tarafından Ethio-Jazz türünün yaratıcısı olarak kabul edilen
ya ayan bir müzik efsanesi”173(Milliyet,19 .9. 2011).
173
Etiyopya’nın 3000 yıldan daha eskiye uzanan kültürü ve gelenekleriyle çok eski çağlara dayanan
bir geçmi i olmasına rağmen, bir Afrika ülkesinin Ankara’daki en eski büyükelçiliği olan Etiyopya
Büyükelçiliği, ülkenin içinde barındırdığı güzellikleri, gizemi ve olağandı ı tarihsel zenginlikleri
209
2011 yılı ayrıca, iki ülke arasındaki ili kileri daha da güçlendirebilecek olaylara sahne oldu.
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın ba ını çektiği yüksek mevkili bir Türk i adamları
delegasyonu 8–10 Mart
2011 tarihlerinde Etiyopya’yı ziyaret etti. Bu delegasyonun
içerisinde, TUSKON Ba kanı Rıza Nur Meral, Türk Đhracatçılar Meclisi (TĐM) Ba kanı
Mehmet Büyükek i ve iki büyük özel sektör birliğinin de hazır bulunduğu yüzden fazla
Türk irketi ve temsilcileri bulunmaktaydı. Ayrıca, delegasyon içerisinde Türkiye’deki
Etiyopya Büyükelçisi, Türk-Afrika Đ Konseyi temsilcileri, saygıdeğer Ticaret Odaları ve
çe itli ihracatı te vik konseyleri yer almaktaydı. Temsil edilen irketler, tekstil ürünleri
imalatı, in aat endüstrisi, elektrik ve elektronik, gıda üretimi, otomotiv, kimya ve petrol
endüstrileri,
makinecilik,
tarım
endüstrileri
ve
diğer
sektörlerden
gelmekteydi.
Delegasyonun iki günlük ziyareti sırasında, be yüzden fazla ziyaretçiyi çeken EtiyopyaTürkiye ticaret ve yatırım forumu, hükümet yetkilileri arasında ikili görü meler ve farklı
irketler arasında i görü meleri yapıldı. Bunların yanı sıra, Devlet Bakanı Cumhurba kanı
Gırma Woldegiorgis ve Ba bakan Meles Zenavi tarafından ağırlandı ve çe itli konularda
önemli görü meler gerçekle tirildi. Đki ülke arasında, Türk yatırımcılara krediler sağlayan
Türk Exim Bankası tarafından Türkiye’den Etiyopya’ya yapılacak ihracatlara 100 Milyon
Dolar
kredi
desteğini
onaylayan
bir
Mutabakat
Zaptı
imzalandı(http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_March_11_2011.htm
#3,13.11.2011).
Đkili görü meler sırasında, Etiyopya Finans ve Ekonomik Geli im Bakanı Ato Sufiyan
Ahmed,
Çağlayan’la iki ülke arasındaki ekonomik i birliğinin tüm ana ba lıklarını
kapsayan verimli bir toplantı gerçekle tirdi. Etiyopya tarafından bu ikili görü mede hazır
bulunanlar arasında, Sanayi, Tarım, Kentsel Geli me ve Đn aat, Federal Đli kiler ve Ula ım
Bakanlarının yanı sıra, Etiyopya Ticaret Bankası ve Etiyopya Geli im Bankası’nın
Ba kanları da yer aldı. Toplantıda, her eyden önce özel sektörün üstleneceği, ticaret ve
Türk halkına tanıtmak adına hiçbir organizasyonda bulunmamı tır.Bu yüzden Mulatü Astatke’nin
özel olarak verdiği bu konser ,uzun olan Etiyopya-Türk ili kilerinde Etiyopyan’nın zengin müzik
kültürürnü Türklerle payla an tek olay oldu.
210
yatırım alanlarında i birliklerini derinle tirmek ve geni letmek adına konsensüse varıldı ve
Etiyopya da ülkede Türk yatırımlarıyla alakalı sorunları çözmek adına söz verdi.
Görü melerde, Etiyopya’da Türkiyeli yatırımcılar tarafından hayata geçirilen projelerin
sayısının “149 olduğunun ve bu projelerin 819 Milyon Dolarlık bir hacmi kapsadığının altı
çizildi. Türkiye u anda Etiyopya’daki be ana yatırımcıdan biridir ve yatırım sayısını
arttırmak
adına
da
kayda
değer
bir
potansiyele
sahiptir”
(a.g.e.,http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_March_11_2011.htm#3,1
3.11.2011).
Etiyopya Dı i leri Bakanı, Çağlayan’ın Etiyopya’ya gerçekle tirdiği ziyarete istinaden:
“Bu yüksek mevkili delegasyonun bu haftaki ziyareti, Etiyopya’nın geli me arzusu adına
büyük bir önem ta ımaktadır. Tam da ülkemizde, tatmin edici dı yatırımları ve Türkiye’nin
de dâhil olduğu uygun teknoloji partnerlerinin belirlenmesini öngören yeni Kalkınma ve
Dönü üm Planı hayata geçirildiğinde bu ziyaret gerçekle mi oldu. u konuda hiçbir
üphemiz yoktur ki, Türk yatırımcılar 2015 yılında sona erecek plan dönemine değin
Etiyopya’nın yıllık ihracat hedefine (ki bu hedef 10 Milyar Dolar’dır) önemli katkılar
sağlayacaklardır”ifadelerini
kullanmı tır174(a.g.e.,http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_March_11_
2011.htm#3,13.11.2011).
11-12 Nisan 2011 tarihlerinde Etyopya Federal Đ ler Bakanı Ato iferav Tekle Mariyam
Türkiye’yi ziyaret etmi tir. Sözkonusu ziyaret sırasında adıgeçen Devlet Bakanı Zafer
Çağlayan ile Tarım ve Köyi leri Bakanlığı Müste arı Vedat Mirmahmutoğuları ile
görü mü tür. iferav’nın ziyaretine müteakip olarak, Türk hükümeti cömertçe 25 Etiyopyalı
kamu çalı anına, Türkiye’nin zengin bir deneyime sahip olduğu küçük ve orta ölçekli
kurulu lar, ihracat geli imi, Direkt Dı Yatırım ve tarım ve enerji sektörleri alanlarında kısa
dönemli eğitimler vermeyi teklif etti. Teklife cevaben, 25 Etiyopyalı Haziran 2011
tarihinden itibaren bir aylık bir eğitime tabi tutuldu.Bkz.Ethiopian Hearld,11.8.2011.
174
Forum’un açılı ında konu an Çağlayan, “Buraya kredi anla masıyla geldik. Türk Eximbank
Etiyopya’ya yatırımlarda bulunan Türk i dünyasına destek amacıyla 100 Milyon Dolarlık bir kredi
anla masına imza atacaktır” ifadelerine ba vurdu. Çağlayan ayrıca, ticaret hacmini artırmak ve Türk
ve Etiyopya i dünyasını birlikte çalı maya te vik etmenin yanı sıra, ziyaretinin bir amacının da
Türkiye-Etiyopya arasındaki ili kileri bir adım daha ileri götürmek olduğunu söyledi.
Bkz.Milliyet,10.3.2011.
211
22 Ağustos 2011’de T.C. Dı i leri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Etyopya’yı ziyaret ederek,
Etyopya Ba bakanı Meles Zenavi, Ba bakan Yardımcısı ve Dı i leri Bakanı Hayle Mariam
Desalegn ve Afrika BirliğiKomisyonu
Ba kanı Jean Ping ile birer görü me
gerçekle tirmi tir.Davutoğlu, Etiyopya’daki resmi temasları kapsamında önce Ba bakan
Meles Zenavi ile görü tü. Görü mede, ikili ekonomik ili kilerin geli tirilmesi üzerinde
duruldu, üst düzey ziyaretlerin artırılmasının önemine değinildi.
Somali’deki açlık ve kuraklığa ili kin kaygıların ve Libya’daki durumun da ele alındığı
görü mede Davutoğlu, Zenavi’ye Türkiye’nin Afrika açılımını anlattı.Ba bakan Yardımcısı
ve Dı i leri Bakanı Hailemariam Desalegn ile gerçekle en görü mede de Somali, Eritre,
Sudan ve Libya konuları ele alındı.. Davutoğlu, daha sonra Addis Ababa'da Türk i
adamları ve yatırımcılarıyla da biraraya geldi. Bakan, yatırımcılardan faaliyetleri ve
kar ıla tıkları sorunlar hakkında bilgi aldı175.Davutoğlu, Etiyopya temasları kapsamında
görü tüğü Ping ile Somali ve Libya konuları ba ta olmak üzere, Afrika'da barı ve
güvenliği, ekonomik-sosyal kalkınmayı ve barı ı koruma faaliyetlerini içeren bir dizi
konuyu ele aldı. Görü mede Türkiye ile Afrika Birliği stratejik ortaklığının nasıl
geli tirilebileceği de müzakere edildi176(http://www.mfa.gov.tr/agustos__.tr.mfa,11.11.2011).
Çalı ma sınırlarımız içerisinde, uzun Etiyopya-Türkiye ili kileri tarihindeki en güncel
geli me, 16 Aralık 2011 tarihinde diplomatik pasaport sahibi ki iler adına vize muafiyeti
anla ması oldu.Bu anla maya göre “Taraflar, ilk giri tarihinden itibaren her 180 gün
içerisinde 90 günü a mayan süre zarfında, diğer Akit tarafın ülkesine girip çıkmak,
topraklarından transit geçmek ve diğer Akit tarafın ülkesinde geçici olarak kalmak için vize
175
Davutoğlu, Etiyopya temasları kapsamında görü tüğü Ping ile Somali ve Libya konuları ba ta
olmak üzere, Afrika'da barı ve güvenliği, ekonomik-sosyal kalkınmayı ve barı ı koruma
faaliyetlerini
içeren
bir
dizi
konuyu
ele
aldı.Bkz.
http://www.mfa.gov.tr/agustos__.tr.mfa,11.11.2011.
176
Çok sayıdaki yüksek mevkili ziyaretlerin yanı sıra karma ekonomik komisyonu toplantıları da,
21. yüzyıldaki Addis Ababa-Ankara ili kilerinde sağlam temeller olu turdu. Ayrıca, anlıurfa ve
Harar ve iki ba kent Addis Ababa ve Ankara arasındaki karde ehir anla malarına da dikkat
çekmek
gerekir.Bkz.http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_March_11_2011.htm#3,13.1
1.2011).
212
yükümlülüğünden muaf tutulacak.Đki ülke de olağanüstü ko ullarda, herhangi bir neden
belirtmeksizin, diğer Akit tarafın vatanda larının ülkeye giri ini reddetme veya ülkesinde
ikamet etme süresini kısaltma hakkına sahip olacak”(Milliyet,16.12.2011).
Yukarıda bahsi geçen geli meler, iki ülke arasında ekonomik ve ticari ili kiler yönünden bir
altın çağın ba langıcının temelini hazırladı.Daha önce de belirtildiği gibi, 1991 yılı Albay
Mengıtsu Hayle Mariyam’ın kendine özgü Marksist cuntasının sonunu getirdi. Bu geli me
ayrıca Etiyopya’da kontrollü pazar ekonomisi politikasını da sona erdirdi. Ekonomik
özgürlüğün sağlanmasının yanı sıra, Etiyopya hükümeti ayrıca hâlihazırdaki bürokrasinin
modernizasyonu konusunda da kolları sıvadı.Kontrollü pazar ekonomisi politikasından
serbest piyasa ekonomisine geçi ve bürokratik sistemdeki radikal deği iklikler, ülkeye
kayda değer miktarda yabancı sermayesinin giri inin yolunu açtı. Özellikle de son be
yılda, Etiyopya’ya dünyanın farklı noktalarından büyük miktarlarda yabancı sermayesinin
giri ine tanıklık edilmi tir.
Marksist dönem sonrası Etiyopya’daki ekonomik ve bürokratik sistemdeki radikal
deği iklikler ve Etiyopya’nın yabancı yatırımcılara duyduğu ilgi hakkında Addis Ababa
T.C. Dı Ticaret Müste arlığı tarafından yayınlanan bir dokümanda177:
“Etiyopya’da yeni yasal düzenlemelerle dıs ticaret lisanslarını elde etme prosedürü
oldukça basitlestirilmistir. Sadece bazı önemsiz idari formaliteler gerekmektedir.
Sosyal ve ahlaki yönden zararlı kabul edilen (uyusturucular, silahlar ve pornografik
materyaller) bazı ürünler dısında hiç bir ithalat yasagı ve kısıtlaması mevcut
degildir. Bununla beraber, bazı mamuller Etiyopya Kaliteve Standartlar Đdaresi’nin
standart kosullarını tasımalıdır.Đhracata iliskin olarak ise döviz kuru ayarlaması,
ihracat vergi ve sübvansiyonlarının kaldırılması ve geri ödeme sistemi (duty draw
back) gibi uygulamalar baslatılmıstır.Đhracatçılar döviz kazançlarının %90’lık
177
“1990’ların basından itibaren Etiyopya piyasaya dönük ekonomik kalkınma stratejisi izlemis
ve ekonomide özel sermayenin agırlıgını arttıracak tedbirler almıstır. Ayrımcılıga yol açan vergi,
kredi ve dıs ticaret uygulamalarını ortadan kaldırmıs, idari prosedürleri basitlestirmis ve is
hayatını düzenleyen kuralları anlasılır ve istikrarlı hale getirmistir. Bazı devlet kurulusları da
özellestirilmistir. Etiyopya’da su anda Yatırım _daresi eskiye nazaran daha düzgün bir Yatırım
Kanunu uygulamakta, arazi kiralama ve is ya da fabrika kurma gibi faaliyetlerde yabancı
yatırımcılara karsılastıkları lisans alma ve diger bürokratik engeller konusunda yardımcı
olmaktadır…”bkz.http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/20072008%20YILLIK%20APOR.d
oc,9.8.2009.
213
kısmını herhangi bir banka ve döviz bürosuna 4 haftalık bir süre içerisinde serbest
pazarlık
esasına
göre
satabilmektedirler”ifadeleri
kullanılmı tır(http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/20072008%20YILLIK
%20APOR.doc,9.8.2009).
Đkili anla malar ve protokoller iki ülke arasında ikili economy ve ticari ili kilerin temelini
attı.1993 yılın Ekonomik ve Teknik Đ birliği ve Ticaret
anla manın imzalanmasının
ardından, iki ülke arasında ticaret ve ekonomi alanlarındaki i birlikleri akıcı ekilde
geli meye devam etti. Ticaret hacmi geni lemeye devam ediyor. Bkz. Tablo 5.Đki ülke
arasında 1994 yılında 6 710000 Dolar olan ticaret hacim, yıllar itibariyle artarak 2000
yılında 27 391000 Dolara, 2004 yılında ise 95 704000 Dolara yükselmi tir. On yılda
Etiyopya ile Türkiye dı ticareti 14 mislinden fazla artmı tır.Bu dönem içerisinde 1999 ve
2000 yıları ticaret hacmi bir istisna olarak dü ü gözlenmi tir. Bunun sebebi, 1998–2000
yıllarındaki trajik Etiyopya-Eritre sınır sava ı olabilir. Bu kritik dönemde tüm Etiyopya
kaynakları sava cephesine yönlendirilmi ti. Ekonomi adına çok küçük miktarlarda zaman
ve kaynak ayrılmı tı ve bu durum da, 1999–2000 döneminde Etiyopya’nın Türkiye de dahil
tüm
dünya
ülkeleriyle
olan
ekonomik
ve
ticari
ili kilerini
sekteye
uğrattı(a.g.e.,http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/20072008%20YILLIK%20APO
R.doc,9.8.2009).
Tablo 5
Etiyopya- Türkiye Dı Ticareti,1994-2004 (1000 $)
YIL
ĐHRACAT
ĐTHALAT
DENGE
1994
5 456
1 254
4 202
1995
11 099
1 655
9 444
1996
22 607
47
22 560
1997
36 251
834
35 417
1998
42 764
781
41 983
1999
24 007
291
23 716
2000
27 205
186
27 019
2001
32 315
450
31 865
2002
32 317
7 677
24 640
2003
50 739
20 131
30 608
2004
77 687
18 017
59 670
Kaynak: T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği
HACĐM
6 710
12 754
22 654
37 085
43 545
24 298
27 391
32 765
39 994
70 870
95 704
214
Bu on yıl içerisinde iki ülke arasında imzalanan anla malar içerisinde, ikili ticari ili kilere
hızlı bir geni leme katan bir faktör daha vardı. Bu, 2000 Kasımı’nda Addis Ababa’da
yapılan Karma Ekonomik Komisyonu I. Dönem Toplantısı idi. Toplantı, fikirler için bir
pazardı. Katılımcılar her iki ülkedeki ekonomik ve diğer bağlantılı geli melerle ilgili detaylı
bilgiler
edebiliyorlardı178.Ticaret
elde
hacmi
müteakip
yıllarda
artmaya
devam
etti.Bkz.Tablo 6. 2005 yılında 139.6 milyon dolar olan ticaret hacım, 2008yılında 218.9
milyon dolara,2010yılında ise 268.4 milyon dolara yükselmi tir.T.C.Dı
Ticaret
Müste arlığının aktardığı bilgilere göre, 2011 yılının ilk üç ayındaki ikili ticaret hacmi
83,184,732 dolar’dır ve yıl sonuna doğru bu rakamın yarım milyar dolara
ula ması
beklenmektedir.Son altı yılda Etiyopya ile Türkiye dı ticareti 5 mislinden fazla artmı tır.
Bu
dönem
gözlenmi tir
içerisinde
179
2006
yılı
ticaret
hacmimde
bir
istisna
olarak
dü ü
(http//www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/Nisan%202011%20Raporu.ppt
,10.6.2011).
178
Örneğin, Karma Ekonomik Komisyonu’nun oynadığı rol hakkında Addis Ababa’daki 3.
Etiyopya-Türkiye Karma Ekonomik Komisyonu toplantısına ba kanlık eden Etiyopya Gelirler
Bakanı Getaçew Belay, karma komisyonun 2000 yılında kurulmasından önce Türkiye’ye hiçbir
Etiyopya ihracatının bulunmadığını ifade eder. Bunlara ek olarak, karma komisyonun kurulmasının
ardından, “iki dost ülke arasındaki yıllık toplam ticaret hacminin %51 arttığını” da not eder.
Bkz.E.C.A.R.A.,2010.
179
Ayrıntılı bilgi i çin http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.doc,
adresi ziyaret edilebilir.
215
Tablo 6
2005-2011 Mart Döneminde Etiyopya-Türkiye Dı Ticareti(ABD Doları)
YIL
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011-OcakMart
ĐHRACAT
109,378,000
91,932,000
145,963,920
180,135,768
255,381,566
236,258,354
61,072,364
ĐTHALAT
30,293,000
23,678,000
42,745,789
38,790,569
29,384,516
32,152,338
22,112,368
DENGE
79,085,000
68,254,000
103,218,131
141,345,199
225,997,050
204,106,026
38,959,996
HACĐM
139,671,000
115,610,000
188,709,709
218,926,337
284,766,082
268,410,702
83,184,732
Kaynak: T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği
Yukarıdaki tablolarda görebileceğimiz gibi 1994 yılında 5.4 milyon Dolar ile ba layan
Türkiye’nin Etiyopya’ya yönelik ihracatı yıllar itibariyle artarak 2004 yılında 77.6 milyon
dolar, 2010 yılında da 236.2 milyon Dolar olarak gerçekle mi tir. 2011 yılının Ocak- ubat
döneminde Türkiye’nin Etiyopya’ya ihracatı 43.3 milyon Dolar seviyesinde olmu tur.
Devamlı artan ticaret hacmiyle birlikte Türkiye, bu gibi kısa bir zaman zarfında
Etiyopya’nın ba at ticaret partnerlerinden biri haline gelmi tir.Bkz. Tablo 7.
216
Tablo 7
1992-2
ubat 2011 Döneminde Etiyopya’da Yatırım Yapan Đlk 10 Ülke
Yatırım Tutarı
Ülkeler
Firma
Sayısı
ABD
1108
46,169,829.66
5,062,709,553.19
86330
Sudan
794
49,737,830.56
4,806,783,452.51
73649
Hindistan
494
42,947,983.18
4,481,147,906.91
40080
Suudi Arabistan
376
34,255,780.48
3,623,347,404.64
64841
Çin
1145
39,050,378.97
3,488,121,471.55
76229
Almanya
200
17,504,585.60
1,750,362,666.06
45793
Nijerya
43
16,612,592.39
1,468,319,445.16
4100
Türkiye
225
14,748,153.00
1,335,825,459.00
29014
Đsrail
223
12,920,276.68
1,287,683,189.34
84711
BAE
85
12,025,131.79
1,138,644,251.56
12690
Toplam
4693
285,972,542.31
28,442,944,799.92
517437
Bütün Ülkeler Genel
Toplamı*
7684
386,200,962.59
45,870,366,367.20
921512
(1000 ETB)
Yatırım Tutarı
(USD)
Đstihdam
*: Yatırım izni verilen doğrudan yabancı yatırım projelerinin toplam tutarı olan
386,200,962,590 ETB'nın (45,870,366,367 ABD Doları) %78.4'ü Proje Safhasında,
%14.7'si Yatırım Safhasında ve %6.9'u Đ letme Safhasındadır.
Kaynak: T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği
217
Tablo 5 ve 6’tade görebileceğimiz gibi, Türkiye’nin Etiyopya’dan ithalatı, son 17 yıl
içerisinde birbirini takip eden yıllarda artı azalı
eklinde bir seyir izleyerek1801994
yılındaki 1.2 milyon dolardan seviyesinden 2007 yılında 42.7 milyon dolara yükselmi ,
2010 yılında ise 32.1milyon dolara dü mü tür.
Genel olarak, iki ülke arasındaki ticari ürün takası söz konusu olduğunda, Türkiye
Etiyopya’ya endüstriyel ürünler ihraç ettiği söylenebilir.Bu konu hakkında, T.C. Addis
Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği’nin 2010’deki yıllık raporunda u ifadeler yer
almı tır:
“Türkiye’den ithal edilen ba lıca mallar: metal ve metal ürünler, makine ve mekanik
cihazlar, elektrikli ekipmanlar ve parçaları, ses kayıt cihazları ve parçaları, plastik
ve plastik ürünler, kimyasal ürünler, araçlar veilgili ekipmanlar, yedek parçalar,
tekstil ve konfeksiyon, hazır gıdalar, tütün ve tütün mamülleri, meyve özü, sirke,
görsel, fotografik, sinematografik, müzik aletleri ve parçaları, saatler, ölçü kontrol,
tıbbi veya ameliyat aletleri ve cihazları, bitkisel yağlar, kağıt ve kağıt ürünleri, ta ,
alçı, çimento, asbes, mika veya benzer malzemelerden e yalar, ayakkabı, suni çiçek,
ağaç ve ağaç ürünleri, mantar ve mantardan ürünler, mineral ürünler, bitkisel
ürünler, deri ve deriden ürünler, çanta, valizler, kürk ve kürkten ürünler, doğal ve
i lenmi inciler, değerli ta lar ve metaller, kaplanmı e yalar, imitasyon takılardır.”
(http://www.musavirlikler.gov.tr//ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.doc,2.1.2011)
Aynı kaynığa göre Türkiye’nin Etiyopya’dan ithal ettiği ba lıca ürünler: pamuk, kırmızı
mercimek, kavrulmu kahve,tekstil ve konfeksiyon, bitkisel ürünler (susam), hayvansal
ürünler,
deri
ve
deriden
ürünler,
kağıt
ve
kağıt
ürünler
ve
plastik
ürünlerdir(a.g.e.http://www.musavirlikler.gov.tr//ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.doc,2.1.2
011).
180
“2008 yılında Türkiye’nin Etiyopya’dan ithalatı,2007 yılına kıyasla %8 dü erek 42.7 milyon dolardan 39.3 milyon
dolara gerilemi tir.2009 yılında ise , 2008 yılına kıyasla %23 dü erek 38.7 milyon Dolardan 29.3 milyon Dolara
gerilemi tir.” Ayrıntılı bilgi için http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.doc,adresi
ziyaret edilebilir.
218
Ticaret hacmindeki bu hızlı geni lemeye rağmen, ithalat ve ihracat dengelerinde gözle
görülür bir e itsizlik olduğunu anlayabiliyoruz.Etiyopya ile Türkiye arasındaki dı ticaret
dengesi yıllar itibarıyla hep Türkiye lehine fazlalık vermi tir.Đki ülke arasındaki ekonomik
ve teknolojik ayrılıkların dı ticaretlerindeki dengesizliklerinin ardında yatan ana faktör
olduğu dü ünülüyor.Yoksul ve geri kalmı bir ülke olan Etiyopya, doğal olarak çok büyük
miktarlarda ithalat yapmakta ve çok küçük sayılarda ihracat yapmaktadır.
Hızlı büyüyen ikili ticari ili kilerin yanı sıra, Etiyopya’ya hızla akan bir Türk yatırımı söz
konusuydu. 1993 öncesi dönemde hiçbir Türk yatırımı projesi mevcut değildi. Bununla
birlikte, yüreklendirici ikili anla malar, karma ekonomik komisyon toplantıları ve yüksek
kademlerin yaptıkları sık ziyaretler sonucunda Türk yatırımcılar Etiyopya’ya yatırım
konusunda kendilerine güven kazandılar. 2003 yılında Etiyopya’ya yatırım yapmı olan
yalnızca bir Türk firması mevcuttu.(E.C.S.A.,2009,11)181Bir sonraki ikiyıl bu rakam yediye
yükseldi. u anda, Etiyopya’da çe itli yatırım etkinliklerinde yer alan 200’den fazla Türk
irketi bulunmaktadır.Bkz.Tablo 8.
181
1999’dan önce Etiyopya’da hiçbir Türk yatırımcısı bulunmuyordu. Etiyopya’ya yatırım yapan ilk
Türk i adamı Atilla Yıldırım’dı. Bu konu hakkında, Türk basınında u haber boy göstermi ti:
“Đ adamı Atilla Yıldırım, 1999 yılı sonunda, Addis Ababa sanayi bölgesinde, Etiyopya Özellestirme
Đdaresinden bir fabrika satın alarak üretime baslamıstır. Fabrikanın modernizasyon çalısmalarının
_ki yılda tamamlanmıs ve 12 milyon dolarlık bir yatırım yapılmıstır. Etiyopya'da yatırım yapan bir
baska Türk firması da Addis Dıs Ticaret’tir. Addis Ababa'da 7 bin metrekare alanda kurlu tesisi,
‘Türk Endüstriyel Đhraç Ürünleri Daimi Teshir ve Pazarlama Merkezi’ olarak düzenlenmistir. Bu
yatırımın amacı Afrika'ya yatırım yapmak isteyenlere ısık tutmaktır. Böylece Türk firmaları bu
merkezde mallarını sergileyebileceklerdir. Bunun dısında bazı Türk yatırımcılarının da Etiyopya
özellestirme idaresi ile görüsmelerinin devam ettigi belirtilmektedir.Etiyopya gelismekte olan bir
ülke oldugu için müteahhitlik hizmeti verecek olan firmalarımıziçin de bir alternatif olabilir.
Nitekim, ENKA firmamız 2000 yılında kuzeydeki Tigray Eyaletinde 45 milyon $’lık bir is olan
Mekele Çimento Fabrikasısın insaatını yapmıstır.Firmalarımız zaman zaman baraj ve fabrika insaatı
ihalelerine katılmaktadırlar.”Bkz Milliyet 3.4. 2005.
219
Tablo 8
2003-28 Nisan 2011 Döneminde Etiyop’da Yatırım Đzni Verilen Türk Firmalarının
Sayısı,Yatırım Tutarı ve Đstihdam Durumu
Yıllar
Firma Sayısı
Yatırım Tutarı Yatırım
(1000 ETB)
(USD
2003
1
2,300
267,441.00
5
2004
1
2,000
232,558.00
25
2005
5
64,500
7,500,000.00
135
2006
8
195,207
22,698,488.00
2707
2007
32
2,420,609
268,956,555.00
2496
2008
49
2,309,848
240,609,166.00
3662
2009
63
5,603,384
495,874,690.00
14851
2010
63
3,338,305
251,639,224.00
4393
2011
16
4,651,870
279,663,396.00
4432
Toplam
238
18,588,023
1,567,441,518.00 32706
Tutarı Đstihdam
Kaynak: T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği
Yukarıda da açıklandığı gibi, 2005 yılı Etiyopya-Türkiye ili kilerinde bir dönüm noktası
olmu tur. 2005 ve müteakip yıllarda daha çok sayıda ikili anla malara ve protokollere imza
atıldı, bir dizi karma ekonomik komisyonu toplantıları yapıldı ve sıkça yüksek kademeli
220
ziyaretler gerçekle ti. Değinilmesi gereken diğer konular ise, Etiyopya Büyükelçiliği’nin
yeniden açılması, Türkiye’nin çe itli noktalarında Etiyopya Fahri Konsolosluklarının
kurulması182 ve Đstanbul ve Addis Ababa arasında direkt uçu ların yapılmaya
ba lanmasıdır.
Đki ülke arasında hızlı büyüyen ticari ili kilerde değinmeden geçemeyeceğimiz bir geli me
de, TUSKON tarafından 2006–2011 yılları arasında organize edilen yedi zirve
toplantısıydı. Türkiye’de Türkiye-Afrika Ticaret Köprüsü (TATK) olarak bilinin bu zirve
toplantılarına Etiyopya da dahil onlarca Afrika ülkesi katılımcı oldu ve bu toplantılar i
ili kilerinin kurulması açısından çok önemli bir görev üstlendi183.
Tüm bu geli meler, yalnızca akıcı siyasi ve diplomatik ili kilere değil, aynı zamanda da
dinamik ticari ve ekonomik i birliklerine büyük katkılar sağlamı tır.Bunun bir sonucu
olarak, geçen altı yıl Etiyopya’ya çok sayıdaki Türk yatırımcıların akınına tanıklık etti.
Böylece, Etiyopya yüzlerce Türk yatırım projesine ev sahipliği etti ve bu projeler binlerce
Etiyopyalıya i imkânı sağladı. Bu konu hakkında, T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret
Mü avirliği’nin 2010’deki yıllık raporunda u ifadeler yer almı tır:”Türk i adamlarının 5
Ocak 2011 tarihi itibariyle Etiyopya’da kurduğu firma sayısı 225 ve yıl sonuna kadar bu
sayının 300’e ula ması beklenmektedir. 225 Türk firmasının taahhüt ettiği yatırım tutarı 1.3
milyar Dolar civarındadır. Taahhüt edilen yatırım tutarında gerçekle me oranı yakla ık
%50’dir.Yatırımcı
225
Türk
firmasının
taahhüt
ettikleri
istihdamise29014’tür”(http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.d
oc,2.1.2011).
182
Etiyopya, 2006-2010 yıları arasında Đstanbul, Đzmir, Gaziantep, Mersin ve Antalya’da Fahri Konsolosluklar
açmı tır. Bkz.http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_March_11_2011.htm#3,13.11.2011.
183
Be Etiyopya-Türkiye Karma Ekonomik Komisyonu’na ve yedi TUSKON toplantısına ek olarak,
fuar, sergi ve tanıtım faaliyetleri de iki ülke arasındaki ticari ili kileri temellendirmek ve
güçlendirmek adına fayda sağladı.Örneğin, Ekim 2003 ve Eylül 2005 arasında sadece Addis
Ababa’da
be
“Made
in
Turkey”
fuarıgerçekle tirilmi tir.Bkz.http://www.musavirlikler.govtr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPO
Rdoc,2.1.2011.
221
Raporda, Etiyopya’daki Türk yatırımlarının ba at alanlarıyla ilgili u sözler mevcuttur:
“Firmalarımızın yatırım yaptıkları ba lıca alanlar: tekstil ve konfeksiyon, demir
çelik ve boru, eğitim, in aat (makine ve ekipman), sağlık, gıda, çimento, çiftçilik,
in aat malzemeleri, su sondajı, pvc ve aliminyum kapı ve pencere, plastik, ayakkabı
ve terlik, çe itli makina montajı ve yedek parça, kablo, altın i leme, mobilya,
otobüs,traktör, treyler montajı, entegre et tesisi, tarım alet ve makinaları, beyaz et ,
lpg tüpüdür”
(a.g.e.,http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.doc,
2.1.2011).
Etiyopya’daki Türk yatırım projelerinin ülkedeki diğer ülke yatırımlarıyla kar ıla tırılması
noktasında, raporda:“2
ubat 2011 tarihi itibariyle Etiyopya’da izin verilen doğrudan
yabancı yatırımlar kapsamında proje sayısı 7684, yatırım tutarı ise, 45.8 milyar Dolar’dır.
Türkiye 225 proje ve 1.3 milyar Dolar izin verilen doğrudan yatırım ile 7. sırada olup,
toplam doğrudan yabancı yatırımlar içerisinde %2.9’luk paya sahiptir” yargıları yer
bulur(a.g.e.http://www.musavirlikler.govtr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPORdoc,2.1.
2011)
Bu bölümde, Soğuk Sava sonrası dönemde Etiyopya-Türkiye ili kilerinin genel doğasını
sunmak istedim. Çe itli ulusal ve uluslar arası faktörlerden ötürü, iki ülke arasındaki siyasi
ve diplomatik ili kiler, 1991’den sonra yeni bir geli im dönemine girdi. Đki ülke arasındaki
ticaret hacmi hızla büyüdü ve ekonomi, ticaret, yargı, eğitim, sağlık ve benzeri alanlarda
ikili i birlikleri de yükseli e geçti. Đki ülkede, iki halk arasında artan ticari ve kültürel
alı veri ler ile gitgide daha fazla ehir karde
ehir unvanlarını aldı. Bu dönemde, kar ılıklı
yarar üzerine kurulu siyasi, diplomatik, ekonomik ve kültürel i birlikleri potansiyelleri ve
tüm bunları iki ülke arasında daha organize ve yapılandırılmı etkile imlere dönü türme
adına sağlam temeller atıldı.
222
SONUÇ
Yukarıdaki be bölüm, kanımca Etiyopya-Türk ili kileri tarihinin son 485 yıllık bölümünün
mahiyetini ve gidi atını aydınlatmı tır.Bu konu hakkında daha önce yapılmı kapsamlı bir
çalı ma bulunmadığından, bendeniz bir taraftan ilgili tarihsel tanıklıkları belirlemeyi ve
değerlendirmeyi, diğer taraftansa iki ülkenin ili kilerinin tarihini yeniden in a etmeyi
denedim. Teze bir sonuç getirmek adına, Etiyopya dı ili kileri tarihinin uzunca göz ardı
edilen bu bölümünün diğer ara tırmacılar tarafından üzerinde dü ünülmesini sağlamak
amacıyla, tarihsel gerçeklerin olanak verdiği kadar, birkaç yargıyıya açıklık kazandırmak
ve onların üzerinde durmak için ana ba lıkları bir araya getirmek gerekebilir.
u ana dek elde edilen tanıklıklar temelinde, Etiyopya-Türk ili kilerini dört bölüme
ayırabiliriz. Bunlar, ilk temasları ekillendiren askeri ihtilaflar, XIX.yüzyılda ba layan ikili
diplomatik ili kiler ve XX.yüzyılda ayyuka çıkan ekonomik ve kültürel ili kilerdir. Bu
bile enler, üzerinde durulan tarih adına yegânedir.Ayrıca jeopolitik ve uluslar arası tarihsel
geli meler bağlamında değerlendirilmelidir.
Etiyopya ve Türkler arasındaki en erken temaslar XVI.yüzyılın ilk yarısında
gerçekle mi tir. Bu geli meye çe itli tarihsel faktörler etki etmi tir.I.yüzyılından beri
Kızıldeniz ve limanları, Etiyopya’nın ticari ve diğer bağlantıları için bir çıkı kapısı niteliği
ta ıyordu. Bu sebepten ötürü, Etiyopya liderleri Kızıldeniz limanları üzerinde bir
hegemonya kurma ya da en azından Kızıldeniz sahillerine serbest ula ıma sahip olma
yollarını aradı.Benzer ticari sebeplerden dolayı, Kızıldeniz ticaretinde çıkarları bulunan
diğer tüm güçler adına özel anlamda limanlarda denetime sahip olmak ve genel anlamda da
Kızıldeniz havzasını yönetim altına almak büyük önem arz ediyordu.Tüm bunlar özellikle
Mısır, Mısır’ı 1517’de fetheden Osmanlı Devleti ve 1502 yılından itibaren Ümit Burnu
üzerinden Hindistan’a deniz seferleri düzenlemeye ba layan ve Kızıldeniz limanları
vasıtasıyla bu seferleri güvence altına alma hedefinde olan Portekiz için geçerliydi. Bu
artlar altında, Kızıldeniz’de çıkarları bulunan bu çe itli devletler arasında XVI. ve
XVII.yüzyıllarda çıkan çatı maların önlenmesi oldukça zordu.
223
Eski çağlarından berin,açık denizde bulunan Massava ve onun kar ısındaki anakarada
bulunan Arkiko limanı,Etiyopya’nın dı ticaretinde ana Kızıldeniz limanları oldu.Böylece
karde
limanlar, bu dönemde Kızıldeniz üzerindeki mücadelelerin ana hedefleri
oldu.XVI.yüzyıl’ın ba ında, Etiyopya ikiz limanlar üzerinde hegemonya kurdu.1557’de
Mısır üzerinden gönderilen Osmanlı güçleri tarafından ele geçirilene kadar Etiyopya’nın
yönetiminde kaldılar.
XV.yüzyıl’ın sonlarından itibaren Kızıldeniz’deki, Arap Yarımadası’ndaki ve Basra
Körfezi’ndeki ticaretin canlanı ıyla, geni leyen Osmanlı Đmparatorluğu 1517’de Mısır’ı ve
1538’de de Aden’i ele geçirerek dikkatini bu bölgelere çevirdi.Yakla ık olarak
1520’ler’den 1566’ya kadar, Osmanlı Türkleri Hindistan’a ve Uzak Doğu’ya yönelik olan
ticaret yolunu ele geçirmek için ba arısızlıkla sonuçlanmak suretiyle Portekizliler’le
mücadele etmi tir.Portekizlilere kar ı olan ba arısızlık Osmanlılar’ı Kızıldeniz limanlarının
hükmü için harekete geçirdi.
Bu ana dek, Osmanlı Türkler 1557’de Massava limanını ele geçirdi ve ardından da
Etiyopya’nın liman vilayetinde hegemonya kurmak için harekete geçti.Massava ve iç
bölgesi üzerindeki Osmanlı Türkleri ve Etiyopya arasındaki mücadeleler bölge tarihinde
bilindik bir doku oldu.Massava için bir iç bölge olu turma gayretiyle, Osmanlı ordusu ana
karada Arkiko’yu ele geçirdi ve güçlendirdi, plato üzerinde içeriye yayıldı ve Etiyopya’nın
kıyı vilayetinin kıyıdan elli yedi mil içeride olan ba kenti Debarva’yı ele geçirdi.Debarva
etrafında bir duvar çevrelendi ve burada bir cami in a edildi.Bir Habe Eyaleti, ya da
Etiyopya’daki
Osmanlı
eyaleti,
ba karargah
Massava’da
kurulmak
üzere
in a
edildi.Böylece Türk-Etiyopya çatı maları ba ladı.
1559’da Etiyopyalılar Osmanlılar’ı Debarva’dan sürgün etti; ancak XVII.yüzyıl sonuna
kadar Osmanlı Türkleri Debarva’ya periyodik akınlar yapmakla kalmadı, ayrıca Etiyopya
iç siyasetine de müdahelelerde bulundu.Etiyopya’nın Osmanlı otoriteleriyle olan ili kileri
huzursuz
ekilde bir arada var olu u i aret eder.Belirli olaylar gergin ili kileri
tanımlayabilir.1560’ın ilk iki yılarında, Massava’daki Osmanlı valisi Utman Pa a,Bahır
Nega Yishak ile barı konusunda anla mya vardı ve akabinde Bahır Nega Yishak’ın
224
Etiyopya’yı 1559’dan 1563’e kadar yöneten imparator Minas’a kar ı ayaklanmasında
destekledi.Diğer tüm vilayet yöneticileri gibi, Bahır Nega Yishak da imparatorun merkezi
güç kurma emellerine kar ı duru sergiledi.XVI. ve XVII. yüzyıllarda Etiyopya’daki bir
takım imparatorlar vilayet yöneticilerini harcama pahasına siyasi, askeri ve idari güçlerini
merkezile tirmeye çalı tılar.Valiler, merkezi emperyel otoriteden bağımsız olmak istediler
ve dolayısıyla mütemadiyen krala kar ı ayaklanarak reformlara kar ı çktılar.Bahır Nega
Yishak ve onun Osmanlı müttefikleri, Đmparator Minasa’yı 1562’de bir mücadelede
yendiler ancak Minas’ın varisi Serse Dıngıl Tıgrean otonomisini diplomatik bir ekilde
restore ederek Bahır Nega Yishak’ın sadakatini geri kazandı.Sonuç olarak ittifak çöktü.
1572’de Osmanlı Türkleri saldırarak Debarva’yı ele geçirdiler; ancak iki yıl sonra ikinci
kez
daha
sadık
müttefikleri
Bahır
Nega
Yishak
edildiler.1577’de,Osmanlı Habe valisi Ahmet Pa a ve Bahır Nega
tarafından
tahliye
Yishak arasında,
olunmadığı kadar hırsla bir ittifak yapıldı.Bu ittifak Etiyopya ve Türkler arasında bir ba ka
karma aya sebebiyet verdi.Đlerleyen kar ıla malarda, Etiyopya Đmparatoru ittifak güçlerini
iki ardıl sava ta ve 1570’lerin son yılarında Addi Qoro’da iki ittifak liderini de sava
alanında öldürerek yenilgiye uğrattı.1588’de Osmanlılar bir kez daha Debarva’yı i gal etti;
ancak bu kez i gal kısa ömürlüydü.Akabinde geçen XIX.yüzyıl’a değin i gal ettikleri
Massava’daki etkinliklerini kısıtladılar.
Karaya kıstırılmı Etiyopya ile zayıf Habe Eyaleti arasındaki sava ve barı dönemi,
XVI.yüzyılın son yılları boyunca devam etti. Tam da bu zamanda, Osmanlılar Habe
Eyaleti’nin önemini değerlendirmeye aldılar ve sonunda da gelecekteki kaderini çizdiler.
XVI.yüzyılın son on yılından itibaren, Kızıldeniz’deki Osmanlı gücü ve çıkarları
gerilemeye ba ladı; Massava’daki garnizon küçültüldü ve Habe Eyaleti de, daha sonraları
bu toprakları Osmanlı Türkleri adına yönetecek olan, Beca ailesine bırakıldı.Beca valisine
Nâib unvanı verildi.
Osmanlıların kıyıdaki zayıflayan pozisyonlarına ve ilgilerine rağmen Osmanlı Türkleri ve
Etiyopyalılar arasındaki deği ken ili kiler XVII.yüzyıl’da da sürdü.Yüzyılın ilk çeyreğinde,
Etiyopya’nın kıyı eyaletlerinde Osmanlı Türklerin hayvancılık için yaptıkları akınlarda,
225
Etiyopya’ya yönelik deniza ırı malların üzerinde istimlaklarda ve bu ürünlere empoze
edilen ağır vergiler yüzünden zaman zaman çatı malar var oldu.Böyle bir durum ortaya
çıktığında, Etiyopya onarımı veya muvafakatı Osmanlı Türklerin karavanlarının kıyılara
gitmelerini durdurarak sağlıyordu.
Ancak 1648’de
Etiyopya ve Massava’daki Osmanlılar geçici olarak farklılıklarını
dengelediler ve Massava’daki Osmanlı valisinin Massava üzerinden Etiyopya’ya giren
genel olarak Avrupalıları ve özel olarak da Katolik misyonerlerinin önünün kesilmesi için
etkinliğinin belirtildiği bir anla ma yapıldılar.Bu anla ma Đmparator Fasiladas’ın 1632’de
Etiyopya’yı Roma Katolik inancına döndürme giri iminde bulunan Cizvit misyonerlerinin
ihracıyla sürdü.Cizvit misyoner aktivitesi yalnızca kilise içerisinde değil ayrıca Etiyopya
yönetim biçimine de deği im getirdi ve Đmparator Susenyos döneminde yıkıcı bir iç sava la
sonuçlandı.
Massava’daki huzursuz Etiyopya
ve Osmanlı Türkler bir arada olu u XVII.yüzyıl’ın
kalanında ve sonraki iki yüzyılda da sürdü.Etiyopya’nın Massava’yı yönetmede ilgili
olmasına ve orada
ehrin su ve diğer kaynaklar için anakaraya bağlı olmasını
kullanabilecek olmasına rağmen, Etiyopya limanı askeri güçle Osmanlı egemenliğinden
alacak güce sahip değildi.Diğer bir taraftan, anakaraya kaynaklardan dolayı bağımlı
olmasına rağmen, Osmanlı Türkleri farklı sebeplerden
Etiyopya’yı istila etmekten
kaçındılar.
Yukarıdaki tartı malardan, Kızıldeniz Bölgesi’nde güçlü bir pozisyon alma ya da
Kızıldeniz Bölgesi’nde egemen olma adına üç yüzyıllık ba arısız Osmanlı te ebbüsünün,
Kızıldeniz Bölgesi’ni kendilerinin yasal ve doğal deniz kıyısı olarak değerlendiren ardı ık
Etiyopya liderleri tarafından iddetli bir meydan okumayla kar ılandığını açıkça görebiliriz.
Belirtmeye bile gerek yoktur ki, Kızıldeniz Bölgesi’ndeki yüz yıllık Osmanlı mevcudiyeti
Etiyopya’nın dı
dünyayla ileti im kurma haklarını sekteye uğratmı tır.Denizlere
ula ımının engellenmesi,Etiyopya’nın statüsünü zayıf, geri kalmı ve karayla ku atılmı bir
Afrika imparatorluğu olarak tescil etmi tir.
226
XIX.yüzyılın son yıllarında, asırlık Etiyopya-Osmanlı ili kilerinde radikal deği imler
gözlendi.Uzun zamandır kar ılıklı geçimsizlik ve ihtilaflar üzerine kurulu olan EtiyopyaOsmanlı ili kileri, bir kar ılıklı anlayı ve i birlikleri devrine adım attı.Đmparator II. Mınılik
yönetimindeki Etiyopya dı
politikalarındaki deği iklikler, Sultan II. Abdülhamit ile
Etiyopya’ya yönelik dostane yakla ımlar, tartı malı Deyrü’s-saltana Manastırı’yla alakalı
olaylar ve uluslar arası jeopolitik sistemdeki deği iklikler bu radikal deği imde önemli rol
oynadı.
Đmparator II. Mınılik’in 1913’teki ölümünün ardından, Lıc Đyâsu’nun tahta çıkmasıyla
birlikte iki hükümet arasındaki ili kiler yeni bir seviyeye yükseldi.Lic Đyâsu’nun yönetimi,
Etiyopya dı ili kileri adına bir dönüm noktasıydı.Bu noktada, Birinci Dünya Sava ı
belirleyici bir faktördü. Binlerce yıl boyunca Etiyopya, tarihinde hiçbir kez iki rakip
Avrupalı güç arasında bir tercih yapma konumuna yükselmemi ti. Bu fırsat, genç liderin
yönetimi sırasında kendini gösterdi. Bölgedeki eski aktörlerin oyunlarına a ina olan Lıc
Đyâsu, ülkesinin iyiliği adına bölgedeki yeni aktörlerin (yani Đttifak Devletleri’nin) tarafına
geçmeye karar verdi.Yeni aktörleri test etmek, yalnızca Đttifak Kuvvetleri’yle olan
yakınla masının zeminini hazırlamadı; ayrıca bizzat kendisinin Müslüman Osmanlı
Devleti’yle olan dini ili kilerininde temellerini attı.Bu yüzden, Đtilaf Devletleri’nin yoğun
etkisi altında olan Kabine ve Etiyopya Ortodoks Kilisesi tarafından koltuğundan ayrılmaya
zorlandı.
Birinci Dünya Sava ı’ndan ve monar inin yerini Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan
cumhuriyete bırakmasından sonra, Türkiye’nin Afrika’daki yükümlülükleri deği ti.
1923’ten 1990’lara kadar, Türkiye’nin bir Afrika politikası bulunmuyordu.Kısacası,
Türkler kendilerinden coğrafi açıdan uzak bölgelere zaman ayırmak yerine Avrupa ve Asya
kav ağındaki kom ularına yüzünü dönmekle ve modern laik devleti sağlama alma
mücadeleleriyle yetinmekteydiler.
Bu gibi ko ullar altında bile, yeni laik Türkiye Cumhuriyeti koloniyal Afrika’daki tek
bağımsız siyah devlet olan Etiyopya’yı göz ardı edemezdi ve de edemedi. 1926’da Atatürk,
Türkiye
Cumhuriyeti’nin
Addis
Ababa’daki
ilk
konsolosluğunu
açma
emrini
227
verdi.Bu,Türkiye Cumhuriyeti’nin Afrika’daki ilk konsolosluğuydu. Ayrıca, Türkiye
1930’da Đmparator Hayle Sılâse’nin tahta çıkı törenine katılması amacıyla Etiyopya’ya
delegasyon gönderen ülkelerden de biriydi. Etiyopya da tüm bunlara kar ılık, 1933 yılında
Ankara’da bir konsolosluk açtı.Đki ülke arasındaki ili kileri daha da güçlendirmek için
Mayıs 1935’te, Türkiye Addis Ababa’daki konsolosluğunu büyükelçilik düzeyine yükseltti
ve Nizameddin Ayazlı’yı da Etiyopya’daki ilk Türkiye büyükelçisi olarak atadı.
Ne yazık ki 1936-1941 yılları arasında Etiyopyadaki kısa Đtalyan i galinden dolayı
Etiyopya ve genç Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilk dostane ili kiler sekteye
uğramı tır.Atatürk’ün Türkiye’si, Fa ist Đtalya tarafından i gale uğrayan talihsiz
Etiyopya’nın tarafında yer alan ender ülkelerden biriydi. Türkiye’nin 1957 yılında Addis
Ababa’daki büyükelçiliğini yeniden açmasıyla, iki ülke arasındaki diplomatik ili kiler
kaldığı yerden devam etti. Etiyopya da 1959’da Ankara’ya kendi büyükelçisini göndererek
kar ılık verdi. Sonraki 15 yılda ise, sıkça görülen yüksek mevkili ziyaretlere ve ikili,
bölgesel ve uluslar arası çaplarda ortak çıkarlara dayanan i birliklerine ahit olundu.
1974’te popüler bir devrim oldu ve Etiyopya, kendi tarihinde yeni bir dönemece girdi. Dı
ili kileri de dahil, Etiyopya siyasi ya amı her yönüyle deği ime uğradı.Modern Etiyopya
devletinin dı ili kileri, hükümetin çok etnik yapılı Etiyopya’yı ba arılı bir ulus devlet
olarak in a etme ve ülkenin bölgesel bütünlüğünü devam ettirme çabalarından
ekillenmi ti. Pek çok açıdan, devrim sonrası Etiyopya’nın liderleri tarafından yürütülen dı
politikalar, eski imparatorluk rejimindeki dı politikalarla paralellik göstermekteydi. Bir
dönemden diğerine farklılık gösteren tek nokta, sonraki dönemde Etiyopya’nın ideolojik
mutabakata ula abilmi olmasıydı.
Đmparator Hayle Sılâse’nin rejimi çokça Birle ik Devletler’in nüfuzu altına girmi ken,
Albay Mengıstu Hayle Mariyam’in rejimi ise kaderini Sovyetler Birliği’nin ellerine
bırakmı tı. Hem 1974 öncesi hem de sonrası hükümetleri, iki süper gücün ekonomik ve
askeri açılardan yardımlarını alarak dü ük kalitedeki materyal kaynaklarına değer katmaya
çalı tı. Bu
ekilde, rejimlerin yalnızca dı
politikalarındaki hedeflerinde değil, aynı
zamanda da iç politikalarında ehemmiyetlerini arttırmayı ba ardılar. Geçmi teki ve çağda
228
Etiyopya’nın dı politikalarındaki analizler, bizlere Etiyopyalı liderlerin bir süper güçten
diğerine hizmet vermek yerine istikrarlı bir ekilde Etiyopya için en iyi tercihi yapmanın
uğra ında olduklarını gösterir.
Bu yüzden,Marksist askeri rejimin (yani Derg) 1974’te yönetime el koymasının ve buna
müteakip olarak da Sovyet bloğuyla yakınla masının ardından, iki ülke ili kileri bir
karanlık çağa girmi tir. Derg hükümetinin Moskova yanlısı duru u, onun Türkiye gibi
Komünist olmayan ülkelerle olan ili kilerini sekteye uğrattı. Bu sebepten ötürü, daha büyük
çaptaki i ili kilerinin alanları Mayıs 1991’e değin bo bırakıldı.
1990’lar sırasında uluslar arası çapta tarihi deği iklikler meydana geldi: Soğuk Sava ’ın
sona ermesi, Sovyetler Birliği’nin dağılması ve özellikle de “alternatif sosyalist sistemler”
olarak tarif edilen belirli ülkelerin alternatif siyasi ve ekonomik sistemlerinin zayıflaması
gibi. Bu deği iklikler, dünya siyasi ve ekonomik düzeninin ve çe itli, geli mi , geli mekte
olan ve geli memi ülkeler arasındaki ikili ili kilerin deği imini ortaya çıkartıyor. Bu
sebeplerden ötürü, Etiyopya-Türkiye ili kilerinin küresel geli melerden derinlemesine
etkilenmesi doğaldır.
Marksist askeri rejimin Mayıs 1991’de çökmesinin ardından Etiyopya, ülkenin dı
ili kilerinin geli tirilmesi ve kar ılıklı çıkarlara dayanan yeni bir dı ili kiler politikasının
olu ması adına çalı malara ba ladı.Etiyopya’nın dı politikasındaki bu yeni geli meler, çok
geçmeden Türk dı politikasındaki neredeyse benzer geli melerle çakı tı.
1998 yılında Türkiye, merkez sağ Anavatan Partisi’nden Ba bakan Mesut Yılmaz
yönetiminde Afrika ülkeleriyle siyasi, ekonomik ve kültürel bağları geli tirmek adına
“Afrika Politikasını Geli tirme” projesini ba lattı. Bu politika tercihi Đslamcı kökenli Adalet
ve Kalkınma Partisi’nin 2002’de iktidara geldiğinde de sürdürüldü. 2005 yılında, Ba bakan
Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’de bir “Afrika Yılı” ilan etti ve Etiyopya ve Güney
Afrika’yı ziyaret ederek ekvatorun güneyine resmi ziyarette bulunan ilk Türk hükümet
lideri oldu.Erdoğan’ın ziyaretine kar ılık olarak, Ba bakan Meles Zenavi 2007’de
Türkiye’yi ziyaret etti.
229
Son yirmi yıl boyunca, ikili siyasi,diplomatik,ekonomik ve ticari ili kileri güçlendirmek
adına Etiyopya ve Türkiye, bu alanlarda kar ılıklı birçok ziyarette bulundu. Ayrıca, iki ülke
arasında çok sayıda anla ma da imzalandı. Bu anla malar içinde, Ekonomik, Teknik
Đ birliği ve Ticaret Anla ması, Ticaret Odaları Arasında Đ birliği Anla ması, Sağlık
Alanında Đ birliği Anla ması, Yatırımların Kar ılıklı Te viki ve Korunması Anla ması,
Uluslararası Uyu turucu ve Psikotrop Madde Kaçakçılığına Kar ı Đ birliği Anla ması,
Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik ve Spor Alanlarında Đ birliği Anla ması, Çifte
Vergilendirmenin Önlenmesi Anla ması, Turizm Alanında Đ birliği Anla ması ve Bilimsel
ve Teknolojik Đ birliği Anla ması yer alır.
Hükümetler seviyesindeki taahhütler ve bu doğrultuda imzalanan anla malar, iki ülke
müte ebbisleri arasındaki yakın ili kilerin de temeli oldu. u ana dek tekstil, tarım, tarımsal
ürün i leme, in aat ve diğer sektörlerde pek çok Türk yatırımcı yatırımlarda
bulunmu tur.Ticari ili kiler de heyecan verici ekilde büyüyor. Toplam ticaret hacmi 1994
yılında 6.7 milyon dolar ve 2002’de de 40 milyon dolar civarındaydı.Yalnızca üç yıllık bir
sürede, 2005 yılında bu hacim 140 milyona ve bir dört yıl sonra, 2009’da da 284.7 milyon
dolara ula tı. Toplam ticaret hacminin, 2011 yılının sonunda 500 milyon dolarını a ması
bekleniyor.
Genel olarak yüzyıllar süren Etiyopya-Türk ili kileri sava ve anla mazlıkla ba layıp, ini li
ve çıkı lı olarak sürüp günümüzde ise hiç olmadığı kadar dostane olarak devam
etmektedir.Etiyopya-Türk ili kileri tarihi içerisindeki kar ılıklı anlayı ve i birliği temelli
bu dönemin öncüleri olan Đmparator II.Mınılik ve Sultan II.Abdülhamit, elbette ki
mezarlarında gülümsüyorlardır.
230
KAYNAKÇA
A.AR ĐV BELGELERĐ
Etiyopya Milli Ar ivler ve Kütüphaneler Ajansı (EMAKA)
1270
1278
1281
1905
1909
118/60
1672/48
01/1580/509/60
05/109/6/18/10
2396/02/49-1/s-3
Ba bakanlık Osmanlı Ar ivi(BOA)
D.363;G.118,F. Y..A...HUS; 21/B /1314
D.889,G.66641,F.BEO; 26/B /1314
D.353;G.1314/B-13,F.Đ..HR;27/B /1314
D.16,G.6,F.Y..PRK.PT; 21/Ra/1315
D.2088,G.25F.DH.MKT;10/N /1315
D.62,G.41,F. Y..EE; 25/S /1317
D.8,G.1,F. Y..PRK.NMH; 23/S /1317; 23/S /1317
D.128,G.1323/S-039,F.Đ..HUS. 06/S /1323
231
D.62,G.36,F. Y..EE; 29/Z /1315
D. 194,G. 19,F. Y..A...HUS; 07/Za/1303
D. 4, G.41,F. Y..A...HUS; 07/M /1307
D.2335,G.21,F.HR.SYS;23/3/1915
D.2335,G.22,F,HR.SYS;24/3/1915
D.2335,G.25,F.HR.SYS;11/4/1915
D.2335,G.26,F.HR.SYS;17/4/1915
D.2335.G.39,F.HR.SYS;18/7/1915.
D.2335,G.33,F.HR.SYS;23/6/1915
D.2335,G.38,F.HR.SYS;08/7/1915
Ba bakanlık Cumhuriyet Ar ivi(BCA)
S.10104,D.439-2,F. 30..18.1.2,Y.14.69..8; 22/10/1930
S.13862,D.108-41,F. 30..18.1.2,Y.33.10..6; 18/2/1933
D.43959,F.30..10.0.0,Y.266.798..8,23/10/1935
S.41832,D.439-3,F.30..18.1.2,Y.62.19..8; 12/3/1936
D. E4,F.30..1.0.0,Y.61.376..12; 24/4/1953
S. 79586,D-,F.30..18.1.2,Y.205.24..1; 27/3/1967
S.82226,D-F.30..18.1.2,Y.206.37..5; 17/5/1967
S.128036,D.105-22025,F.30..18.1.2,Y.243.83..9; 10/12/1969
S.5847,D. 105-177655,F.30..18.1.2,Y.249.30..4; 5/5/1970
232
B.SÜRELĐ YAYINLAR
“A Note About Afro-Turkish Relations”, New African,January,2009.
“Avrupa’da tam bir harp havası”Cumhuriyet,15.12.1935.
“Bakan Çağlayan Etiyopya’da”, Milliyet,10.3.2011
“Ba bakan Erdoğan Addis Ababa'da”,Milliyet,3.3.2005.
"Ba bakan Erdoğan Etiyopya'da",Zaman,3.3.2005
Cevik,Ilnur “...and Turkey decides to discover Africa” Turkish Daily News,26.6.1998.
"Empire's End",Time Magazine,11.5. 1936.
“Emperor Haile Silassie I”,National Geographic,LVIII,5,November 1930.
“Emperor Haile Silassie I visits Turkey” Ethiopian Herald ,4.3.1967.
“Emperor Haile Silassie I’s unofficial visit to Turkey” Ethiopian Herald1,8.11.1971,
“Erdoğan'ın Afrika turu” Hurriyet,3.3.2005.
“Ethiopia:Minister Briefs Turkish Investors about Ethiopia’s Investment Opportunities”
Ethiopian Herald,8.6.2009.
“Ethio-Turkish Match” Ethiopian Herald,17.12.1962.
“Etiyopya Ba bakanı Türkiye'de” Milliyet,9.2.2007.
“Etiyopya ile vize anla ması imzalandı”,Milliyet,16.12.2011.
“Etiyopya’ya Her Türlü Desteği Vereceğiz”,Zaman,9.2.2007. .
“Futbol tarihindeki ilk Etiyopya-Türkiye milli maçı”Milliyet,10.10.1962.
Gettleman,Jeffrey.“Ethiopian
court
convicts
Mengistu
genocide”International Herald Tribune,12.12.2006.
Haile
Mariam
of
233
“Habe istan Đmparatoru Đstanbul’da”,Milliyet,17.11.1971.
“Haile Selasiye Ankara’ya Geldi” Milliyet,3.3.67.
“Interview with Turkish ambassador”,Capital,14.11.2005.
Đpekçi, Abdi “Afrika’ya dostluk Eli”, Milliyet,4.3.1967.
“Minister of Trade and. Industry in Istanbul”,Ethiopian Herald,21.6.2010.
“Mulatu Astatke:Đstanbul'da Sanat”,Milliyet,19 .9. 2011.
“Parting Turkish ambassador touts investment boost” Capital,21.8.2010.
“Short Term Training for Ethiopian Professionals”,Ethiopian Herald,11.8.2011.
Stallings,Laurance “Old Eagle Beak,” New York Times,14.10.1935.
“The Turkish President in Ethiopia,” Ethiopian Herald,18.12.1969.
“Turkish president finish his official visit to Ethiopia”,Ethiopian Herald,22.12.1969.
“Turkish Prime Minister in Ethiopia,”Ethiopian Herald,2.3.2005.
Williams,Stephen.“Turkey seeks stronger ties with Africa,” New African,October 2008.
C.SALNAMELER
Ankara Üniversitesi(1967),Milletlerarası Münasebetler Türk Yıllığı,Cilt,VIII.
Ankara Üniversitesi(1969-1970),Milletlerarası Münasebetler Türk Yıllığı,Cilt X.
Ethiopian Central Statistical Agency(E.C.S.A.)(2009).Statistical Abstract 2008.Addis
Ababa.
Ethiopian Customs And Revenue Authority(E.C.A.R.A).(2010),Monthly And Annually
Foreign Trade Reports – 2005-2009.Addis Ababa.
234
T.C.Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Ata eliği (T.C.A.A.B.T.A.).(1967),Habe istan'ın
ekonomik durumu ve Türkiye Habe istan ticareti 1965 yıllık raporu.Addis Ababa.
D.INTERNET KAYNAKLARI
Altıparmak,Vahan.“Etiyopya-Ermenileri.” Eri im:23 Mart 2010.http://teamaow.discuforum.info/t769-Etiyopya-Ermenileri.htm.
CIA, “Ethiopia”,Eri im:09 Ağustos 2010.https://www.c.i.a.gov.
Dı Ekonomik Đli kiler Kurulu, “Türk - Etiyopya Đ Konseyi”.Eri im:03 Temuz 2010
http://www.deik.org.tr/Konsey/23/T%C3%BCrk_Etiyopya.html.
Dikba ,Kadir. “Neca i’nin ülkesinde son Osmanlı konsolosu.”Eri im:21 Nisan 2008.
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-18130-34-necasinin-ulkesinde-son-osmanlikonsolosu.html.
Embassy of the Republic of Turkey,“Büyükelçilik Tarihi ve Önceki
Büyükelçilerimiz,”Eri im:13 Kasım 2010,://addisababa.emb.mfa.gov.tr/.
Ethiopian Ministry of Foreign Affairs, “A Week in the Horn of Africa”,Eri im:05 Eylül
2008,http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_August_15_2008.htm.
Ethiopian Ministry of Foreign Affairs, “A Week in the Horn of Africa”,Eri im:13 Kasım
2011,http://www.mfa.gov.et/Press_Section/Week_Horn_Africa_March_11_2011.htm#3.
Ethiopian Ministry of Foreign Affairs, “Bilaterl Relations with Turkey”,Eri im:02 Mart
2008,http://www.mfa.gov.et/Foreign_Policy_And_Relation/Bilateral/Turky.htm.
Ethiopian Ministry of Foreign Affairs, “Foreign Affairs and national Security Policy
Strategy”Eri im:15 Kasım 2009,http://www.mfa.gov.et/.
235
Ethiopian Ministry of Foreign Affairs, “Relations with Turkey and Iran” Eri im:02 Mart
2008,http://www.mfa.gov.et/Foreign_Policy_And_Relation/Relations_With_Countries_M
iddle_ East_Turkey_Iran.php.
Fitzgerald,Mary. “Gülen School” Eri im:03 Ocak
2010,http://www.irishtimes.com/newspaper/world/2010/0128/1224263289907.html.
Hurriyet,"Vehib Pa a, Habe istan (Etiyopya) Ba kumandanı mı oldu?"Eri im:23 Haziran
2008,http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=10901646.
Nejashi Ethio-Turkish International Schools, “Ethio-Turkish Schools,” Eri im:1 Mayıs
2011,http://www.nejashiturkishschools.com/main.asp?ID=1&CID=6.
Sarafyan,Jirayr, “Zamana bir yolculuk:Etiyopya Ermenileri”.Eri im:31 Mart 2010.
http://www.bolsohays.com/haberdetay-36037/zamana-bir-yolculuk-etiyopya-ermenileri.html.
TĐKA, “Etiyopya,” Eri im:5 Nisan 2010,http://www.tika.gov.tr/ .
Turkish Ministry of Foreign Affairs,“Turkey’s Economic Relations with Ethiopia,”Eri im:9
Ağustos 2010http://www.mfa.gov.tr/turkey_s-economic-relations with-etiopia.en.mfa,.
Türk Asya Stratejik Ara tırmalar Merkezi,“Afrika.”Eri im:11.Ekim
2008.http://www.tasam.org/.
Türkiye Büyük Millet Meclisi,“Türkiye Cumhuriyeti ve Federal Demokratik Etiyopya
Cumhuriyeti Arasında Yatırımların Kar ılıklı Te vik ve Korunmasına Đli kin
Anla manın Onaylanmasının Uygun Bulduğuna Dair Kanun”.Eri im:13 Ocak
2010,http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5156.html.
236
T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği. “2007-2008 Yıllık Rapor”.Eri im:09 Ağustos
2009.http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/20072008%20YILLIK%20APOR.doc.
T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği. “2010 Yıllık Rapor”.Eri im:02 Ocak 2011.
http://www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/2010YILIYILLIKRAPOR.doc.
T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Mü avirliği.“Nisan 2011 Raporu”.Eri im:10 Haziran 2011.
http//www.musavirlikler.gov.tr/upload/ETY/Nisan%202011%20Raporu.ppt.
T.C. Dı i leri Bakanlığı, “Dı Politika Kronolojisi,”Eri im:11 Kasım 2011,
http://www.mfa.gov.tr/agustos.tr.mfa.
T.C.
Dı i leri
Bakanlığı,
“Dı
Politika
Tanıtım,”Eri im:8
Eylul
2009
,http//wwwmfa.gov.tr/data/DISPOLĐTĐKA/TANIT/2005yilinda_gerceklestirilen_e
tkinlikr.pdf
T.C. Dı i leri Bakanlığı, “Türkiye-Afrika-Đliskileri,” Eri im:
Temuz2010,http://www.mfa.gov.tr/turkiye-afrika-iliskileri.tr.mfa.
T.C. Dı i leri Bakanlığı, “Türkiye-Etiyopya-Siyasi-Đli kileri,”Eri im:9
Haziran2010,http://www.mfa.gov.tr/turkiye-etyopya-siyasi-iliskileri.tr.mfa.
T.C. Resmi Gazete,“Eskiler,” Eri im:2 ubat
2010,http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2009/06/20090627-4.htm.
T.C. Resmi Gazete, “Milletlerarası Andla ma,”Eri im:11 Ekim
2009.http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/21767.pdf.
237
T.C.Resmi Gazete, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik Etiyopya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik Đ birliği Anla ması”.03 Ocak
2011.http://www.mevzuatlar.com/sy/resmigazete/rga/10/10/081010001.htm.
VOA, “The 80th anniversary of the Emperor’s Coronation”. Eri im:02 Kasım
2010,http://www.voanews.com/amharic/news/.
E.YAYINLANMAMI BELGELER
Blatta Tekle Hawariyat,Ye Hiywot Tarike(Story of My Life).
Ethiopian Ministry of Foreign Affairs(EMOFA).(1991),Untitled and unpaged document.
Mers’e Hazen Wolde Qirqos.(1935E.C.)“Be Dagmawi Mınilik Zaman Kayehutına
Kesemahut”(From What I saw and Heard in the Reign of Mınilik II),IES,AAU.
(1938 E.C.)“Ye Zaman Tarik Tizitaye be Abeto Iyasu Zamana
Mangıst”(My Historical Reminiscences of the Reign of Abeto Iyasu),IES,AAU.
(1938 E.C.)“Ye Zaman Tarik Tizitaye be Nıgısta Negestat Zewditu
Zamana Mangıst”(My Historical Reminiscences of the Reign of Empress
Zewditu),IES,AAU.
T.C. Addis Ababa Büyükelçiliği Ticaret Ata eliği (T.C.A.A.B.T.A.).(1967)Habe istan'ın
Ekonomik Durumu ve Türkiye Habe istan Ticareti 1965 Yıllık Rraporu.Addis Ababa.
238
F.KĐTAP ve MAKALELER
Abdi
Sheik
Abdi(1993).Divine
Madness:
Mohammed
Abdulle
Hassan
(1856–
1920).London,:Zed Books Ltd.
Abir, Mordechai(1968).Ethiopia.The Era of the Princes: The Challenge of Islam and the
Re- unification of the Christian Empire,1769–1855.London: Longman.
(1980).Ethiopia and the Red Sea:the Rise and Decline of the Solomonic
Dynasty and Muslim-European Rivalry in the Region. London:Frank Cass.
Abune
Mattewos(1996)Debre
Sıltan
Be
Đyerusalem
(Deyrul
Saltan
in
Jerusalem),Jerusalem.
Adejumobi,Saheed A(2006).The History of Ethiopia.Westport,Conn: Greenwood Press.
Alvarez, Francisco(1961).The Prester John of the Indies translated by C.F. Beckingham
and G.W.B.Huntingford Cambridge:Hakluyt Society.
Anfray,Francis(1991).Les anciens ethiopiens. Paris:Armand Colin.
Appleyard et al.(1985)Letters from Ethiopian rulers:Early and mid-nineteenth century :
preserved in the British Library, the Public Record Office, Lambeth Palace, the
National Army Museum, India Office Library and Records.Oxford:Oxford
University Press.
Armaoğlu,Fahir.20. Yüzyıl Siyasi Tarihi(1984).Đstanbul:Alkım Yayınevi.
Bahru Zewde(1991).A History of Modern Ethiopia 1855–1974.London: James Currey.
Bairu Tefla(1977).A Chronicle of Emperor Yohannes IV(1872-1889).Weisbaden:Franz
Steiner.
Barker, A.J.(1971)Rape of Ethiopia,1936. New York: Ballantine Books.
239
Barlas,Dilek(1998).Etatism and Diplomacy in Turkey:Economic and Foreign Policy
Strategies in an Uncertain World, 1929-1939. Leiden: Brill.
Baudendistel,Rainer(2006).Between Bombs and Good Intentions: The International
Committeeof the
Red Cross (ICRC) and the Italo-Ethiopian War, 1935-1936.
New York: Berghahn Books.
Beckingham,C.F. & Huntingford,G.W.B.(1961).Some Records of Ethiopia 1593-1646
Being Extracts from the History of High Ethiopia or Abassia by Manoel de
Almeida Together With Bahrey's History of the Galla.London:Hakluyt Society.
Berkley,George Fitz-Hardinge(1902).The Campaign of Adowa and the rise of
Menelik.London:Constable.
Blanc,H.(1868).A Narrative of Captivity in Abyssinia: With Some Account of the Late
Emperor Theodore, His Country and People.London.
Blundell,Herbert
Weld(1922).The
Royal
chronicle
of
Abyssinia,
1769-
1840.Cambridge:University Press.
Bozdaglıoğlu,Yücel(2005).Turkish
Foreign
Policy
and
Turkish
Identity.New
York:Routledge,
Bruce,James(1805).Travels to Discover the Source of the Nile .III,Edinburgh:James
Ballantyne.
(1805).Travels to Discover the Source of the Nile .IV,Edinburgh:James
Ballantyne.
Budge, E. A. Wallis(1928).A History of Ethiopia: Nubia and Abyssinia,London:Methuen.
Burstein,
Stanley
Mayer(1998).Ancient
African
Civilizations:
Kush
and
Axum.New York: Marcus Wiener.
Chaudhury, Sushil and Kéram Kévonian(2008).eds.Les Arméniens Dans Le Commerce
Asiatique Au Début de L'ère Moderne.Paris:Maison des sciences de l'homme.
240
Churchill Winston(1952).The river war.London:Eyre and Spottiswoode.
Cohen,Leonardo(2009).The missionary strategies of the Jesuits in Ethiopia (1555 - 1632).
Wiesbaden:Harrassowitz.
Cohen, Raymond(2008).Saving the Holy Sepulchre: How Rival Christians Came Together
to Rescue Their Holiest Shrine. Oxford:Oxfordshire.
Collins,Robert O.(2001).ed.Documents from the African past,Princeton: Markus Wiener
Publishers.
Crummey,D.(1972).Priests and Politicians: Protestant and Catholic Missions in Orthodox
Ethiopia 1830–1868. Oxford: Clarendon Press.
Çelebi,Evliyâ(2011).Günümüz
Türkçesiyle
Evliyâ
Çelebi
Seyahatnâmesi
10.Cilt
Hazırlayan,Seyit Ali Kahraman.Ankara: Yapı Kredi Yayınları.
Darkwah, R.H. Kofi(1975).Shewa, Menelik, and the Ethiopian Empire, 1813-1880.London:
Heinemann.
David Kay, F.R.G.S. (1902)“Abyssinia”Encyclopaedia Britannica,I..
Dombrowski,Franz Amadeus(1985).Ethiopia's access to the sea.Leiden:E.J.Brill.
Doresse, Jean(1959).Ethiopia,translator, Elsa Coult .New York:Frederick Ungar Pub.Co.
Dufton, Henry(1867).Narrative of a journey through Abyssinia in 1862-3. London:
Chapman & Hall,
Dye,William M(1880).Moslem Egypt and Christian Abyssinia .New York.
Eldridge,Bruce(2007).“Muslim world in transition: Contributions of the Gulen
Movement”,London,
Erlich. Haggai(1994).Ethiopia and the Middle East. London:L. Rienner Publishers.
(1996).Ras Alula and the Scramble for Africa. Lawrenceville:Red Sea.
241
(2002)).The Cross and the River: Ethiopia, Egypt, and the Nile.
Boulder,CO.Contributors: L. Rienner.
(1983)The struggle over Eritrea, 1962-1978:war and revolution in the Horn
of Africa.Stanford: Hoover Institution Press.
Eyoh,Dickson and Zeleza,Paul Tiyambe(2003).Encyclopedia of Twentieth-Century African
History.London:Routledge.
Fahmy,Khalid(1998).All the Pasha's Men:Mehmed Ali, his Army and the Making of
Modern Egypt.London:Cambridge University Press.
Fılipos(1952 E.C.).Zena Đtyopya be Hagere Qıdıst Đyerusalem Sılemigegnu Đtyopyawiyan ke
1850 Jemro eske 1867 Dıres (Correspondence Respecting Abyssinians in
Jerusalem 1850- 1867),Asmera.
Foster.William(1949)ed.The Red Sea and adjacent countries at the close of the seventeenth
century as described by Joseph Pitts, William Daniel, and Charles Jacques
Poncet.London:Hakluyt Society.
Gebre-Igziabıher Elyas(1994).Prowess, Piety, and Politics: The Chronicle of Abeto Iyasu
and Empress Zewditu of Ethiopia (1909-1930), trans. Reidulf K. Molvaer .Köln:
Rüdiger Köppe.
Gebre Sılase(1959 E.C.).Tarik a Zaman za Dagmawi Mınılik Nıgüsa Negast ze Đtiyopya(A
History of the Period of Menilik II,Emperor of Ethiopia).Addis Ababa.
Girma Beshah and Merid Wolde Aregay(1964).The Question of the Union of the Churches
in Luso Ethiopian Relations (1500–1632).Lisbon: Junta de Investigações do
Ultramar and Centro de Estudos Históricos Ultramarinos.
Gish,Steven
Thay,Winnie,Abdul
Books.
Latif,Zawiah(2007).Ethiopia.New
York:Benchmark
242
Gobat,
Samuel(1850).Journal
of
Three
Years'
Residence
in
Abyssinia.New
York:M.W.Dodd.
(1884).Samuel Gobat, Bishop of Jerusalem, His Life and Work:A Biographical
Sketch,Drawn Chiefly from His Own Journals,London:Hanson and Co.
Graziani, R(1938).Fronte del Sud, Milano:A.Mondadori.
Great Britain,House of Commons(1867).Correspondence respecting Abyssinians at
Jerusalem: 1850-1867, Vol.LXXII. London.
(1868).Great Britain,House of Commons,Correspondence respecting
Abyssinia 1846-1848.London.
Hayle Sılâse I(1965 E.C.).Hıywetena Ye Etityopiya
Irmıca(My Life and Ethiopia’s
Progress),Volume.I.Addis Ababa.
(1966 E.C.).Hayla Sılase I,Hıywetena Ye Etityopiya Irmıca(My Life and
Ethiopia’s Progress),Volume I.Addis Ababa.
Hazar,Numan(2003)Küreselle me sürecinde Afrika ve Türkiye-Afrika ili kileri.Ankara:Yeni
Türkiye Medya Hizmetleri.
Henze, Paul B(2000).Layers of Time: A History of Ethiopia.New York:Palgrave.
House of Commons(1868).Parliamentary Papers,Correspondence Respecting Abyssinia,
1846- 1868.London.
Hozier,Henry M(1869).The British Expedition to Abyssinia.London:Macmillan.
Huntingford, G.W.(1989).The historical geography of Ethiopia from the first century AD to
1704.Oxford: Oxford University Press.
Hussein Ahmed(2000).Islam in the Nineteenth-Century Wallo, Ethiopia:Revival, Reform
and Reaction.Boston:Brill Academic Publishers..
243
Imperial Ethiopia Ministry of Information(1967).Selected Speeches of
His Imperial
Majesty Haile Silassie I:1918-1967.Addis Ababa:Ministry of Information.
Đnalcık,H(1977).“The Rise of the Ottoman Empire”in Cambridge History of Islam.vol.
Cambridge:Cambridge University Press.
Jardine, Douglas J(1923).The Mad Mullah of Somaliland, London: Jenkins.
Jones,A.H.M.,Monroe,Elizabeth(1969).History of Abyssinia.London:the Clarendon Press.
Karpat,Kemal.H(2001).The politicization of Islam: reconstructing identity, state, faith,
and community in the late Ottoman state.Oxford:Oxford University Press.
Kamoche,Ken N(2004).Managing Human Resources in Africa.London:Routledge.
Karabekir,Kâzım(1935).Đtalya Habe .Tecelli Matbaası.
Kavas,Ahmet(2006).Osmanlı-Afrika Đli kileri.Đstanbul,Tasan Yayınları.
Keller,Edmond J(1988).Revolutionary Ethiopia: From Empire to People's
Republic.Bloomington:Indiana University Press.
Kobishchanov,Yuri M(1979).Axum Michels, Joseph W. editor; Lorraine T. Kapitanoff,
Lorraine T.translator. Pennsylvania: Pennsylvania State University Press.
Korn, David A(1986).Ethiopia, the United States and the Soviet Union,London: Routledge.
League of Nations(1935),The Aims ,Methods and Activity of the League of Nations ,Genev
(1937).The League from year to year ,1936.Geneva.
Lesure,Michel(1976).“Les Ottomans et l'Ethiopie”, Mare Luso-Indicum,III,Paris.
Levine,Lynn(2006).A.Frommer's Turkey,Hoboken,NJ:Wiley Publishing,Inc.
Lewis,I.M(1960)."The Somali Conquest of Horn of Africa," The Journal of African
History, Vol. 1,No. 2. Cambridge University Press.
244
Lobo, Father Jerome(1789).A Voyage to Abyssinia. Translated by Samuel Johnson.
London: Elliot and Kay.
Lockhart, Donald M.trans.(1984).The Itinerário of Jerónimo Lobo. London: Hakluyt
Society.
Ludolphus,Hio.(1684).New History of Ethiopia.London:Samuel Smith.
Mahteme Silassie Wolde Mesqel(1962 E.C.).Zekre Neger(Recollection of Things
Past).Addis Ababa.
Marcus, H. G.(1994). A History of Ethiopia. Berkeley: University of California Press.
(1975).The
Life
and
Times
of
Menelik
II:Ethiopia,1844–
1913.Oxford:Clarendon.
Matthews, Herbert Lionel(1937).Eyewitness in Abyssinia: With Marshal Bodoglio's forces
to Addis Ababa.London:M. Secker & Warburg.
Maxwell H.(1913).Life and Letters of the Fourth Earl of Clarendon.I.London.
(1913).The life and letters of George William Frederick, fourth earl of
Clarendon.II.London:E.Arnold.
Medlicott,W.N.,Douglas Dakin
and Margaret E. Lambert(1976).Documents on British
Foreign Policy,1919-1939: the Italo-Ethiopian War and German Affairs, October
3, 1935- February 9,1936 London:Her Majesty's Stationery Office.
Mengıstu Hayle Mariyam(2004 E.C.).Tıglaçın:Ye Đtyopya Hızb Abyotawi Ye Tıgıl
Tarik(Our Struggle:A History of
Ethiopian Revolutionary Struggle)Tsehai
Publisher,2004 Ethiopian Calendar.
Miran,Johnathan.(2007).“Power Without Pashas:The Anatomy of
Ottoman Erirea.”Eritrean Studies Review,V,I,.
Na’ib Autonomy in
245
Mockler, Anthony(1984).Haile Selassie's War: The Italian-Ethiopian Campaign,19351941. New York:Oxford University Press.
Newman,E.W. Polson(1937).Italy's Conquest of Abyssinia.London:Ebenezer Baylis and
Son Ltd.
Nihat Dinç(1998).Gönüllü Diplomat.Đstanbul:Đthaki Yayınları.
Nizamoglu, Yüksel(2011).Đtalya-Habe istan Savası,Vehip Pasa ve Türkiye. Sosyal
BilimlerAra tırmaları Dergisi. II: 270-289.
Ofcansky Thomas P.
and Berry LaVerle(2004).editors. Ethiopia: A Country Study.
Washington: GPO for the Library of Congress.
O’Mahoney,Anthony(2004).“Between Isalm and Christendom;the Ethiopian Community
in Jerusalem before 1517”Medieval Encounters 2,1-15.
Orhonlu,Cengiz(1996).Osmanlı
Imparatorluğu'nun
Güney
Siyaseti
HABE
EYALETĐ.Ankara:Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Ottaway Marina and Ottaway,David(1978).Ethiopia: Empire in Revolution,New York:
Africana Pub.Co.
Özbaran,Salih(1994).The Ottoman Response to European Expansion: Studies on OttomanPortuguese Relations in the Indian Ocean and Ottoman Administration in the
Arab Lands
During the Sixteenth Century.Istanbul: Isis Press.
Özkan, Mehmet(2008).”Turkey Discovers Africa, Implications and Prospects”, SETA
Foundation For Political, Economic and Social Research,2008,No. 22.
Pankhurst, Richard(1961).An Introduction to the Economic History of Ethiopia from Early
Times to 1800, London:Cohen.
(1982).History of Ethiopian Towns from the Middle Ages to the Early
NineteenthCentury. Wiesbaden:Steiner.
246
(1997). The Ethiopian Borderlands .Trenton: Red Sea Press.
.
(1967) The Ethiopian Royal Chronicles.London: Oxford University Press.
(1977)The history of Ethiopian-Armenian relations. Paris : Librairie C.
Klincksiec.
Parise,Frank(1982).The Book of Calendars,New York:Facts on File.
Pearson,Hugh
Drummond(2004).Letters
from
Abyssinia,
1916
and
1917:
With
Supplemental Foreign Office Documents.Hollywood, CA :Tsehai Publishers and
Distributors.
Pedersen,Kirsten Stoffregen(1983).The History of the Ethiopian Community in the Holy
Land from the Time of EmperorTewodros II till 1974. Jerusalem: Tantur.
(1987-88)“Deir es-Sultan: The Ethiopian Monastery in Jerusalem.” Quaderni
di Studi Etiopici Asmara,VIII-IX,933-947.
Pétridès,Stéphanos
Pierre(1963).Le
Héros
d'Adoua.
Ras
Makonnen,
Prince
d'Ethiopie,Paris:Plon.
Plowden,W.C.(1868)Travels in Abyssinia and the Galla country.London:Longmans.
Prouty,Chris(1986).Empress Taytu and Menelik II: Ethiopia, 1883-1910.Trenton:Red Sea
Press.
Rassam H.(1869)Narrative of the British Mission to Abyssinia.I.London.
(1869).Narrative of the British Mission to Abyssinia.II.London.
Rodkey,Frederick Stanley(1929).”Lord Palmerston and the Rejuvenation of Turkey,183041.”The Journal of Modern History,Vol.1,No.4,Dec.
Rossini,Conti(1922).“La Guerra turco-abissina del 1578”Oriente Moderno .Rome:II:634636.
247
Rubenson,Sven(1966). King of Kings: Tewodros of Ethiopia .Addis Ababa: Haile Selassie I
University.
(1976).The Survival of Ethiopian Independence.London:Heinemann.
Rubenson,Sven(1987).Getatchew Haile, and John Hunwick, eds. Acta Æthiopica:Vol.
1,Correspondence
and
Treaties
1800–1854.Evanston,
Ill.:
Northwestern
University Press.
Rubenson,Sven(1994).Amsalu Aklilu and Merid Wolde Aregay, eds. Acta Æthiopica. Vol.
2, Tewodros and His Contemporaries 1855–1868. Addis Ababa: Addis Ababa
University Press.
Rubenson, Sven(2000).Amsalu Aklilu and Merid Wolde Aregay, Rubenson Samuel,eds
.Acta Æthiopica. Vol. 3, Internal rivalries and foreign threats 1869-1879.Addis
Ababa:Addis Ababa University Press.
Ruth,Iyob(1995)The
Eritrean
Struggle
for
Independence:Domination,
Resistance,
Nationalism, 1941-1993,Cambridge :Cambridge University Press.
Sadık el- Müeyyed(1999).Habe Seyahatnamesi 1904.Đstanbul:Kaknüs Yayınları.
Salt,Henry(1814).A Voyage to Abyssinia, and Travels into the Interior of that Country,
Executed Under the Orders of the British Government, in the Years 1809 and
1810. London:F.C. and J Rivington.
Said S. Samatar(1982).Oral Poetry and Somali Nationalism: The Case of Sayyid
Mahammad Abdille Hasan.Cambridge: Cambridge University Press.
Sergew Habte Sellassie(1972).Ancient and Medieval Ethiopian History.Addis Ababa:
United Printers.
Shihab ad-Din
Ahmad
ibn Abd
al-Qadir(1897).,Futuh al-Habesha “Histoire de la
conqûete de l'Abyssinie”. translator.René Basset.Paris: E. Leroux.
248
im ir,Bilâl N.(2001).Atatürk ve Yabancı Devlet Ba kanları,II. Cilt.Ankara:Türk Tarih
Kurumu Basımevi.
Smidt,Wolbert G.C.(2009) “The foreign politics of ləǧ Iyasu in 1915/16 according to newly
discovered government papers”Proceedings of the 16th International Conference
of Ethiopian Studies,Trondheim.
Spencer,John H.(1984).Ethiopia at Bay:A Personal Account of the Haile Selassie
Years.Algonac,Michigan:Reference Publications.
Steer,George Lowther(1936).Caesar in Abyssinia.London, Hodder and Stoughton Ltd.
Taddesse Tamrat(1972).Church and State in Ethiopia (1270 - 1527).Oxford: Clarendon
Press.
Taylor, A. J. P.(1964).The Origins of the Second World War London:Penguin.
Teferra Haile Selassie(1997).The Ethiopian revolution, 1974-1991:from a monarchical
autocracy to a military oligarchy.London :Kegan Paul International.
Tellez, Balthasar(1710).The Travels of the Jesuits in Ethiopia, 1710.LaVergue: Kessinger.
Tekeste Negash and Tronvoll, Kjetil(2000).Brothers at War. Making Sense of the Eritrean
Ethiopian War.Oxford :James Currey.
Temperley,H.W. V.(1936).England and the Near East: Crimea.London.
Tepedelen,Kenan(2007).“A Forgotten Diplomatic Front of World War I: Ethiopia.”
BELLETEN, 261, Cilt: LXXI.
Teshale Tibebu(1995).The Making of Modern Ethiopia, 1896–1974.Lawrenceville, N.J.:
Red Sea Press.
249
Toynbee,Arnold J.(1936). Survey of International Affairs 1935,Vol 2.Oxford:Oxford
University Press.
Trimingham(1952).Islam in Ethiopia.Oxford:Geoffrey Cumberlege for the University
Press.
Uchehara,Kieran E(2008).“Continuity and Change in Turkish Foreign Policy Toward
Africa”Gazi Journal of Academic View.
Valentia,G(1809).Voyages and Travels to India,Ceylon,the Red Sea,Abyssinia and Egypt in
theYears 1802,1803,1804,1805 and 1806.III.London.
Van Donzel,E(1979).Foreign relations of Ethiopia 1642–1700: documents relating to the
journeys of Khodja Murād. Istanbul:Nederlands Historisch-archaeologisch
Instituut.
(1980).“The Ethiopian Presence in Jerusalem until 1517.”,in The Third
International Conference on Bilad al-Sham(Paletsine,19-24, April 1980),I:93-101.
Whiteway,Richard Stephen(1902).The Portuguese expedition to Abyssinia in 1541-1543 as
narrated by Castanhoso.London:Hakluyt Society.
Wylde, Augustus B(1901).Modern Abyssinia .London: Methuen.
Yilmaz,Öztuna(1979).Ba langıcınd Zamanımıza kadar Büyük Türkiye Tarihi:Türkiye'nin
siyasî,medenî, kültür, te kilât ve san'at tarihi,14. Cilt. Đstanbul: Ötüken Yayınevi.
Zeneb(1902).The Chronicle of King Theodore.ed.Enno Littman.Princeton.
Zewde Gebre-Selassie(1975).Yohannes IV Of Ethiopia:A Political Biography.London:
Oxford University Press.
250
EKLER
Ek-1.Özdemir Pa a’nın Yemen Beylerbeyi olarak atandığını beyan eden belge
251
Ek-2.Özdemir Pa a’ya Ödenen Ödenek
252
Ek -3
253
Ek-4
254
Ek-5.Đmparator II. Mınılik’in Sultan II. Abdülhamit’e yazdığı mektup,Ocak 1907
255
Ek-6.Đmparator II. Mınılik’in Sultan II. Abdülhamit’e yazdığı mektup,10 Temmuz 1907
256
Ek-7
Đmparator II. Mınılik’in Sultan II. Abdülhamit’e yazdığı mektubun Fransızcaya çevirisi,
10 Temmuz 1907(bkz.ek nu.6)
257
Ek -8.Đmparator II. Mınılik’in Sultan II. Abdülhamit’e yazdığı mektup,10 Temmuz 1907
258
Ek-9
259
Ek-10
Türkiye Cumhurba kanı Gazi Mustafa Kemal’den Etiyopya Đmparatoriçesi Zevditu’ya
mektubun orijinal müveddesi.Atatürk,ikinic. Defa Cumhurba kanı seçildiği imparatoriçe’ye
duyuryor,21.11.1927(Bkz.Ek nu.9)
260
Ek-11
261
Ek-12
262
Ek-13
263
Ek-14
264
Ek-15.Đmparator I.Hayle Sılâse’den Türkiye Cumhurba kanı Kemal Atatürk’e mektup.Đmparator
Atatürk’e Đmparatoriçe Zevditu’nun öldüğünü bildiriyor,12.4.1930.
265
Ek-16
266
Ek-17
267
Ek-18
268
Ek -19
269
Ek -20
270
Ek-21
271
Ek -22
272
Ek -23
273
Ek -24
274
Ek-25
275
Ek -26.Đmparator I.Hayle Sılase’den Türkiye Cumhurba kanı Kemal Atatürk’e
mektup.Đmparator Atatürk’ün dördüncü defa Cumhurba kanı seçilmi olmasını
kutluyor,27.6.1935
276
Ek -27
277
Ek-28
278
279
Ek-30
General Mehmet Vehip pa a Etiyopya askeri üniforması giyip kalpak takarken-Ciciga,1936
280
EK-31 Habe Eyaleti
281
EK-32 Etiyopya ve Kom u Devletleri