Uluslararası Hukukta Gemi Kavramı

1-      Uluslararası Hukuk Bakımından Gemi

Uluslararası hukukta her durum için genel geçer bir gemi tanımı yapılmamıştır. Fakat, doktrinde geminin tanımlanmasında kabul edilen 2 temel unsur bulunmaktadır:

1- suda hareket ettirilebilmesi

2- kendi başına yönlendirilebilen bir araç olması

1958 Cenevre KBBS ve 1982 BMDHS’de savaş gemisi dışında başka bir gemi tanımı yapılmamıştır. Uluslararası hukukta deniz hukukunda tek bir gemi tanımı olmadığından her devlet kendi iç hukukunda gemi tanımını kendi yapmıştır.

2- Türk Hukukunda Gemi:

Türk Ticaret Kanunu’nun 931. maddesinde gemi şu şekilde tanımlanmıştır:

“Tahsis edildiği amaç, suda hareket etmesini gerektiren, yüzme özelliği bulunan ve pek küçük olmayan her araç, kendiliğinden hareket etme imkânı bulunmasa da, bu Kanun bakımından gemi sayılır.”

Bu tanımın unsurları:

  • Seyrusefer amacına tahsis edilme: Teknenin tahsis edildiği amacı gerçekleştirebilmesi için denizde hareket imkânına sahip olması gerekmektedir. Örneğin, bir gemi, kıyıda sabit olarak restoran veya otel olarak kullanılırsa, burada teknenin tahsil edildiği amaç seyrüsefer olmadığı için gemi sayılmayacaktır.
  • Pek küçük olmaması: Denize açılabilme ve deniz tehlikelerine direnç gösterebilme anlaşılmalı. (Örneğin, sandallar gemi sayılmamaktadır.)
  • Suda hareket olanağı: Bu şart nedeniyle, kızakta bekleyen gemiler, devamlı karaya bağlanmış yüzer vinçler, sabit deniz hamamları, plajların açığında su sporları için konulmuş deniz evleri hukuki olarak gemi sayılmazlar.)
  • Kendiliğinden hareket etme zorunluluğunun bulunmaması. (Başka bir araç tarafından çekilen yüzer havuzlar (floating dock) da TTK tarafından gemi sayılmaktadır.)

Sonuç: Geminin suda hareket ettirilebilen ve kendi başına yönlendirilebilen bir araç olması halinde bu iki özelliği taşıyan her türlü araç hukuken gemi sayılmalı ve böylece sözleşmelerdeki haklar tanınmalıdır. İki unsur dışındaki diğer unsurlar ek unsurlardır ve ülkeden ülkeye değişmektedir. Gemilerin geçişlerine ilişkin sorunla karşılaşılmaması için bu iki unsurun esas alınması gerekmektedir.

* Bu not Prof. Dr. Selami Kuran’ın Uluslararası Deniz Hukuku adlı kitabından çıkartılmıştır.

Yorum bırakın