*
Ana içeriğe atla

En vasattan en iyiye, tüm James Cameron filmleri (Avatarlar kaçıncı?)

Avatar: Suyun Yolu ile yine manşetleri süsleyen ünlü yönetmenin CV'sini hatırlayalım
En vasattan en iyiye, tüm James Cameron filmleri (Avatarlar kaçıncı?)

Kitlelerin beğenisini kazanan ve gişe rekorları kırarak para basan büyük yapımlardan bahsederken, James Cameron'ın bu işin perde arkasında adeta bir bilim geliştirdiğini söylemek gerekir. Ünlü yapımcı, sayıca fazla işe imza atmamış olsa bile şimdiye kadar ürettikleriyle kendine özgü bir çizgi yakalamayı başardı.

Avatar: Suyun Yolu filmi de yayınlandıktan sonra, Cameron'ın bugüne dek ortaya çıkardığı dokuz filme de yakından bakmak istedik. Avatar filmleri sizce bu listede kendine hangi sırada yer bulur? Sizce Aliens mı, yoksa Terminatör 2 mi daha iyi? Gelin hep beraber inceleyelim.

9. Piranha II: The Spawning

Piranha II filmini Cameron'ın külliyatında en alt sıraya yerleştirmek, aslında pek çok sinefilin de kabul edeceği bir durum. Hatta Cameron'ın kendisinin bile bu kararı destekleyeceğini düşünüyoruz. Çünkü herkes kadar o da, bu düşük bütçeli korku filminin devamının çekildiğini bile unutmak istiyor gibi görünüyor.

Piranha II, orijinal yapımın üzerine eklemeler yaparak bizlere insan yiyen balığın uçan versiyonlarını gösteriyor. Yine de yapım, 70'li yılların sonlarında yapılan Jaws taklitlerinin arasından sıyrılmayı başaramıyor. Üstüne bir de yönetmen Ovidio G. Assonitis ile yaşadığı sorunlar ve çoğunluğu İtalyanca konuşan ekip eklenince, bu filmin genç Cameron için hiç de iyi bir deneyim olmadığını söylemek mümkün. Hatta, bu filmin ne kadarının Cameron tarafından yönetildiği, ne kadarının da Assonitis'in eseri olduğu konusunda bir tartışma bile var.

Yönetmenlik kariyeri için harika bir başlangıç sayılmaz, ama Piranha II'nin de ilerleyen dönemler için kazançlı olduğu birkaç nokta yok değil. Piranha II'de protezlerle oluşturulan görüntüler, 1986 yılında çekilen Aliens filminde yaratık efekti oluşturmada fazlasıyla işe yaradı. Bu film ile ayrıca Cameron ve aktör Lance Henriksen'in uzun soluklu ve başarılı iş birliği de başlamış oldu.

8. Avatar

 

Aralıksız Marvel ve Star Wars filmlerinin yayınlanmaya devam ettiği bir dünyada Avatar, film tarihinin en çok kar eden yapımı olmayı başardı. Cameron, uzun soluklu seriler oluşturmaya ihtiyaç duymadan insanlara film izlettirmeyi gerçekten iyi biliyor.

Avatar'ın 2009 yılında nasıl bu kadar başarı yakaladığını anlamamak gerçekten de zor. Film, bildiğiniz gibi bizlere Pandora adlı uzaylı dünyasını tanıtmıştı. Tüm canlıların ekolojik bir uyum içinde yaşamlarını sürdürdüğü bu dünya, insanlığın ham maddeye olan açlığı yüzünden tehlike altına girmişti. Avatar'ı izlemek, rehber eşliğinde evrendeki en büyüleyici safari turuna çıkmak gibiydi.

Ne yazık ki Avatar, çok tanınmayan oyuncuları ve en iyi haliyle "Kurtlarla Dans ve Fern Gully filmlerinin birleşimi" olarak tanımlanabilecek hikayesiyle bazı sıkıntılar da yaşamıyor değil. Bu nedenle görsel açıdan bu kadar doyurucu bir yapım, neredeyse sadece 3D televizyonu olan izleyiciler için cezbedici olmuştu.

7. The Abyss

İnsanlar, okyanuslardan hep etkilenmişlerdir. Korkutucu olduğu kadar sürprizlerle de dolu olan bu dev su kütleleri, The Abyss filminin temelini oluşturuyor. Cameron’ın 1989 yılında vizyona giren bilim kurgu filmi The Abyss, sahneye aktarılma şekli ile ilgili tartışmalar olsa da harika bir fikirle ortaya çıkıyor. The Abyss filminde, ABD’ye ait bir denizaltının tanımlanamayan bir nesneyle çarpıştığını görüyoruz. Hızla yaklaşan Sovyet birliği ve bir kasırga sebebiyle ABD’li denizcilerin kurtarılma umudu suya düşerken bir SEAL timi, kaybolan denizaltıyı bulmak amacıyla bilim insanlarından oluşan bir ekibe yardım etmek için yola çıkıyor.

The Abyss’in en başarılı olduğu nokta, su altı kabadayılarından yarattığı çok yönlü, derinliği olan karakterler. Bud (Ed Harris) ve Lindsey (Mary Elizabeth Masterantonio) karakterleri başta olmak üzere, hepsi için de farklı şeyler hissediyoruz. İzleyenler, dört bir yanı tonlarca suyla kaplı küçük bir alanda sıkışıp kalmanın yaşattığı psikolojik ızdırabı hissedebiliyor. Bununla birlikte, karakterlerin yaşadığı okyanusun dibinde uzaylı yaşamını keşfetmenin verdiği şaşkınlık hissini de izleyiciler tüm gerçekçiliğiyle deneyimleyebiliyorlar. Pek çok Cameron filminde olduğu gibi bu filmde de müzikler, izleyicileri filme daha çok çekip havaya sokmayı başarıyor.

Film, ilk kez bir karakter yaratımında CGI kullanılmasıyla da ön plana çıkıyor. Bu filmdeki Pseudopod karakteri, Terminatör 2’de sıvı metalden oluşan kötü karakterin ortaya çıkmasına önayak olmuştu.

The Abyss, yönetmen versiyonu bile olmadan uzun, sıkıcı bir film gibi gelse de, ortalama uzaylı filmlerine kıyasla türünün kaliteli örneklerinden biri olmayı başarıyor.

6. Avatar: Suyun Yolu

Avatar: Suyun Yolu, 2009 yılında yayınlanan popüler bilim kurgu eserinin uzun bir aradan sonra gelen devam filmi olarak karşımıza çıkıyor. Bu yapım, Pandora'nın dünyasını bize bu kez gerçek anlamda açıyor. Jake Sully ve ailesi, suda yaşan bir Na'vi kabilesiyle karşılaşıyor ve kana susamış insan ordusuna karşı olan savaşlarını tekrarlıyorlar.

Suyun Yolu, ilk filmde yaşanan sıkıntıları gideren bir içeriğe sahip denemez. Tıpkı ilki gibi, serinin devam filmi de gişede büyük başarı elde etse bile düz bir anlatıma sahip ve oyunculuk yetersiz sayılabilecek düzeyde. Ayrıca film, hikayenin ihtiyaç duyduğundan bir saat kadar daha uzun sürüyor.

Ama hayret uyandırıcı canlıların ve ortamların bulunduğu kendi dünyasının gücünü yansıtmakta ilk filmi bile geride bırakıyor. Bu film, şimdiye kadar üretilen en maliyetli eserlerden biri, neden böyle olduğunu da izledikçe anlıyorsunuz. Suyun Yolu, yeteri kadar doyurucu hikaye anlatımıyla bizlere muhteşem bir görsel şölen sunuyor.

5. Titanik

Titanik filmi, James Cameron'dan asla şüphe edilmemesi gerektiğinin en sağlam kanıtı. Pek çoğunun aşırı pahalı bir delilik olarak nitelendirdiği yapım, Ben-Hur filminin tek filmle en çok Akademi Ödülü kazanma rekorunu egale ederek gişede büyük bir başarı yakalamıştı. Cameron, aslında Oscar konuşmasında pek de abartılı ifadelere yer vermemişti. 1998 yılında gerçekten de dünyanın kralıydı.

Titanik, Cameron'ın destansı öyküler ile insanlık dramını birleştirmedeki hünerini gözler önüne seriyor. Film, kötü bir şekilde kadere boyun eğen seyahat gemisinin öyküsünü tekrar anlatmasıyla izleyenlerin kalbini zaten en başından çalmayı başarmıştı. Bunun üzerine eklenen Jack (Leonardo DiCaprio) ve Rose (Kate Winslet) karakterlerinin yaşadığı Romeo ve Juliet benzeri aşk, adeta pastanın üzerindeki çilek olmuştu. Bununla birlikte, bu muhteşem seyahat gemisinin yürekleri burkan parçalanışı ve yardım çığlıkları arasında hayatta kalmak için çırpınan yolcular, hikayenin acıklı tarafını izleyenlere derinden hissettirmişti.

Titanik'i izleyip duygusal açıdan tükenmemiş olmak neredeyse imkansız denebilir. Ancak yine de pek çok sinema sever bu filmi tekrar tekrar izlemek için bilet kuyruklarına girmişti.

4. Gerçek Yalanlar

James Cameron ve Arnold Schwarzenegger, Hollywood için tereyağı ile bal gibidir. İkisinin birlikte çalıştığına çok sık şahit olmazsınız, ama birlikte ortaya çıkardıkları işlerin hepsi tüm zamanların en iyi aksiyon filmlerinden bazıları olmaya aday.

Gerçek Yalanlar, Cameron'ın Terminatör ve Aliens yapımlarında gördüğümüz yüksek oktanlı hikaye anlatımını bir kenara bırakarak daha klasik bir Hollywood aksiyonu ortaya koyuyor. Cameron'ın diğer eserlerinde gördüğümüz kişisel dokunuşunu bu filmde hissetmek biraz zor, ama ona ait bir iş olduğu da çok bariz ortada. Schwarzenegger, silahşörlüğü ve nüktedan tavırlarıyla formunun zirvesindeyken, Jamie Lee Curtis'in karakteri de Gerçek Yalanlar'ın en büyük odak noktalarından biri konumunda. Evlilik çekişmesi konusu her ne kadar zaman içinde etkisini yitirmiş olsa da, bu film Cameron'ın elinden çıkmış en komik yapım olma özelliğine sahip.

Geriye dönüp baktığımızda, bu eser aynı zamanda hem Schwarzenegger'in hem de Holywood'un aksiyon film döneminin sonunu temsil ediyor. Holywood'da işler artık eskisi gibi değil.

3. Terminatör

"Geri döneceğim."

İzleyenler, Arnold Schwarzenegger'in 1984'te söylediği bu repliğin ne anlama geldiğini pek de anlayamamışlardı. Terminatör, bir seri ve kült haline gelmeden önce sadece tek yönlü bir bilim kurgu filmiydi.

Katil bir robotun zamanda geri gidip insan ırkını kurtaran kişileri öldürmesi; eğlenceli, basit, vurdulu kırdılı bir anlatıma sahip olsaydı epey sıkıcı bir konu olabilirdi. Bunun yerine Cameron, hikayenin duygusal yönünü ön plana çıkarıyor. Sarah Connor ve Kyle Reese durdurulamaz Terminatör'den kaçarak kurtulmuş olsa da geliştirdikleri ilişki, trajik falan umut veren bir sona evriliyor.

Terminatör, aradan geçen 25 yılın ardından bile teknik açıdan etkileyici bir yapım. Terminatör'ün Sarah ile karşılaştığı sahne bugünün standartlarının altında kalsa da, Cameron'ın kıyamet sonrası Los Angeles tasviri kesinlikle görmeye değer. Bir yandan da Reese'in gelecek hayalleri, yaşadığı zorluğa derinlik ve bağlam katıyor. Böylece Arnold'un Terminatör karakteri de modern sinema tarihinin en başarılı kötü kahramanlarından biri olmayı başarıyor. Düzinelerce polis memurunu biçtiğinde ya da pis bir otel odasında tereddüt bile etmeden kendi gözünü oyduğunda hangimizin ağzı açık kalmamıştı ki?

Arnold'un ünlü karakteri için yeni bir oyuncu seçiliyor olsa da, bu insan kılığındaki makine, bir kabus olmaya devam ediyor.

2. Yaratıklar

Yaratıklar; karakter gelişimini, korkuyu ve aksiyonu, daha deneyimsiz bir yönetmenin ellerinde ziyan olabilecek bir hikayeyle birlikte müthiş bir şekilde sunuyor. Bu devam filmi, Ellen Ripley (Sigourney Weaver) karakterinin 1979 yılında yayınlanan Alien filmindeki Xenomorph ile ilk karşılaştığı gezegen olan LV-426'ya dönüşünü anlatıyor. O çorak dünya, artık bir işçi kolonisine ve ailelerine ev sahipliği yapıyor. Bu da temelde Xenomorph'lar ve onların canavar Kraliçeleri için ziyafet saatinin geldiğini gösteriyor.

İlk film tüm zamanların en klostrofobik korku filmlerinden biriyse, Yaratıklar bu bilim kurgu serisinin daha aksiyonlu versiyonu denebilir. Fakat film, "az ama öz" yaklaşımı sergileyerek serinin köklerine de bağlı kalmayı başarıyor. Bu yaklaşım, yırtıcı Xenomorph'lar ile Weyland-Yutani'nin elit birlikleri Colonial Marines'in yaptıkları savaşlarda kendini gösteriyor.

Cameron'ın Ripley ve Newt karakterlerini filmin duygusal merkezinde tutma kararı, ikilinin etrafında sürekli yükselen tehdidi izleyenleri koltuklarına yapıştırmak için daha da elverişli kılıyor. Tüm bunlara Power Loader ile Alien Kraliçesi'nin karşılaşması ve James Horner'ın muhteşem besteleri eklenince, film sadece harika bir Cameron eseri olmakla kalmayıp tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olmayı başarıyor.

1. Terminatör 2: Kıyamet Günü

Bir zamanlar Holywood'da devam filmleri, seleflerinde sunulanların tekrarı olmaktan çok uzaklardı ve yükünü almış tren misali, gidebildikleri yere kadar giderlerdi. İşte Terminatör 2, tam da bu cümleye uygun bir yapım. Belki de selefinin gişe başarısını ezip geçen devam filmlerinin en iyi örneği.

Elbette Cameron'ın artık daha deneyimli olmasının ve T2'ye çok daha fazla para harcanmış olmasının bunda etkisi yok değil. The Abyss'te kullanılan CGI işçiliğinin üzerine kurulan film sayesinde Cameron ve ekibi şekil değiştiren bu kötü başrolün saf sıvı metalden oluşan görüntüsünü sunabilmişti. Avusturya aksanlı iri kıyım bir cyborg size yeterince korkutucu gelmiyorsa, siz bu filmde bir de Robert Patrick'in canlandırdığı acımasız T-1000'e göz atın.

Cameron'ın öncesinde ve sonrasında çektiği tüm filmler içinde T2, harika aksiyon sahnelerini ve heyecan yüklü duygusal sahneleri bir araya getiren en iyi yapım. İlk filmin hikayesi, geleceğin geçmişi etkilemesiyle kapalı döngü halindeydi. T2 bu döngüyü kırarak geleceği sadece bizim kurgulayabileceğimizi gösteriyor. Schwarzenegger'in karakteri insansı bir hale geliyor ve öldürmek için programlanmış bir makineden daha fazlası olmayı keşfediyor. T2 ile yakalanan çıtayı yükseltmek isteyen farklı devam filmlerini suçlamak mümkün bile değil. Nasıl böyle bir filmden daha iyi olabilirsiniz ki?

Siz Cameron'ın filmografisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce de T2 en iyilerin en iyisi mi, yoksa listenin başında Aliens mı olmalıydı? Yorumlarda düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın.

Sizin İçin Seçtiklerimiz

Mashable'da Popüler