Eşitsizlik Virüsü ve Küresel Mutsuzluk Üzerine...1

Eşitsizlik Virüsü ve Küresel Mutsuzluk Üzerine...1

Batı Kapitalizminin insanın narsist ve rekabetçi doğasını üzerine inşa edilmesi, insan hayatının bireysel bir arayış ve araç olarak algılamasını sağladı. Bu da mutluluk kavramını bireysel zevk ve tatmin merkezli yeniden tanımlanmasını, insanın da daha iyi tüketiciler ve üreticilere dönüştüülrmesini kolaylaştırıldı.Bütün bunlar bugün karşımıza hiper-bireyselci kültürü  yalnızlaşmayı, zümresel zenginliği, modern köleliği ve adaletsiz eşitliği getirdi. 

Aristoteles’in‘iyi bir insan olmak, erdemli yaşamak ve en düşük dürtülere köle olmamak diye tanımladığı mutluluk kavramı, son yıllarda batılı bilim ve medya insanlarının‘‘Acaba sahip olduğumuz türden bir ekonomik düzene sahip olmasaydık, şu anda sahip olduğumuz mutluluk yani mutsuzluk görüşü ortaya çıkar mıydı?’’ sorgulamasını hızlandırdı.  

Zümresel Zenginlik ve Küresel Yoksulluk

Bu sorgulama bir yıldır devam eden ve henüz ne zaman biteceği bilinmeyen Covid19 Salgını ile birlikte zümresel zenginlik ve küresel yoksulluk arasındaki uçurumu daha da büyüttü. Zümresel zenginlerin dışında kalanlar ilk kez, çevrimiçi sosyal medya üzerinden de olsa, bu mutsuzluğu küresel paylaşmaya başladılar. Bu mutsuzluğu tetikleyen salgının ölüm korkusu ile ülke ekonomilerinde oluşturduğu zararların bireysel konforu tehdit etmesi olsa da bu paylaşım, mutluluğun bireysel değil kollektif bir anlam taşıdığını, mutsuzluğun aynı ekonomik nedenlere ve modele bağlı olabileceği gerçeğinin tekrar hatırlanılmasını gündeme getirdi.

Aslında kapitalizmküresel-kapitalizm, neo-liberalizm, post-kapitalizm, paydaş-kapitalizm gibi kavramlarla yüzyıllardır sürekli mutasyona uğratılan ama alternatifi oluşturul-a-mayan emperyal bir kapitalizm’ in, Coronavirus tan çok daha tehlikeli olan Eşitsizlik Virüsü ile gelecek yüzyılı esareti altına aldığını gösteriyor. Oxfam International İcra Direktörü Gabriela Bucher bunu "… Zengin ve fakir arasındaki derin uçurum, virüs kadar ölümcül" diye ifade ediyor.

Ayrıcaklı Zengin Azınlık

Bu esaret küresel mutsuzluğumuzun artarak devam edeceğini ve önümüzdeki yüzyılın en önemli sosyolojik problemi haline geleceğinin de bir işareti aslında. Diğer bir ifade ile kendini tanımaya, teknoloji ile yaşamını kolaylaştırmaya, kapitalizmle kendini tatmin etmeye çalışan insanın, ölmekten değil mutsuz ölmekten korkar hale geldiği ve zümresel zenginliğe karşı artık bir şeyler yapması gerektiğini gösteriyor.

İkinci Dünya Savaşı sırasında düşman işgali altındaki Yunanistan'da açlıktan ölen kadın ve çocuklara, müttefik deniz ablukası yoluyla yiyecek tedariki için kampanya yürüterek adını duyuran, içlerinde Türkiye’nin olmadığı 19 ülke merkezli Oxfam / Oxford Committee for Famine Relief / Oxford Kıtlık (Açlık) Yardımı Komitesi  2019 raporu: Dünya genelindeki en zengin 2 bin 153 kişinin servetinin, en yoksul 4.6 milyar kişinin (dünya nüfusunun yüzde 60’ı ) toplam servetini geçtiğini dünyada adalet ve eşitliği olmadığını, bununda küresel mutsuzluğa neden olduğunu söylüyor. Bu konu bu yıl Dünya Ekonomik Forumu (WEF) "Davos Gündemi" nin açılış gününde Oxfam İcra Direktörü Gabriela Bucher tarafından The Inequality Virus / Eşitsizlik Virüsü’  raporu ile güncellendi. 

Salgında Kar Eden Zümresel Sermaye 

Son rapora göre gezegendeki en zengin 1.000 kişi COVID-19 kayıplarını sadece dokuz ay içinde telafi etti. Ancak dünyanın en yoksullarının, pandeminin ekonomik etkilerinden kurtulmasının çok uzun yıllar alacak. Küresel emperyal kapitalizme hileli ekonomik sistem diyen raporda; bu sistemin ‘Büyük Buhran’dan bu yana en kötü durgunluğun ortasında, milyarlarca insanın geçimini sağlamak için mücadele ederken, ‘süper zengin bir elitin’ servet biriktirmesine nasıl olanak sağladığının sorgulanmasını sağlıyor. Ayrıca pandeminin uzun süredir devam eden ekonomik, ırksal ve cinsiyet ayrımlarını nasıl derinleştirdiğini ortaya koyuyor. 

Uzmanlar dün bu ekonomik modelde en büyük tehdit olarak gördükleri devletin bugün zümresel emperyal kapitalizmine çare bulmasını bekliyor. Rapora göre ‘Aşırı Eşitsizlik’ kaçınılmaz değil, politik bir seçim. Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, yoksulluğu sona erdiren ve gezegeni koruyan daha eşit ve daha kapsayıcı ekonomiler inşa etmek için bu fırsatı değerlendirmeli ve çözüm önlemlerinde çaresiz zamanlar için kullandıkları ‘yara bandı çözümleri’ yerine, sadece ayrıcalıklı azınlığın değil, tüm insanların yararına çalışan ekonomik çözümleri içeren ve ‘yeni bir normal’i yani yeni bir ekonomik modeli artık oluşturmalarını istiyor.

Son kullanma tarihi geçmiş ekonomik bir modelle evrimleşmek 

Aslında bütün bunlar: Platon’un Devlet (480), Farabi’nin İdeal Devlet (910) ve K.Marx’ın Kapital’inden (1867) bugüne kadar geçen 1500 yılın; insanın ‘mutluluk’ kavramını, en iyi ekonomik model diyerek adalet, eşitlik, özgürlük, demokrasi, cumhuriyet, modern toplum vb. sloganlarıyla dünyaya pazarlayanların, bugün sadece kendi çıkarının peşinden koştuğunu zümresel emperyal kapitalizminin adım adım nasıl inşa edildiğini de gösteriyor.

1991 yılının son iki ayından; önce Berlin duvarının yıkılması (Kasım 1991), ardından SSCB’nin dağılması (Aralık 1991) küreselleşme, teknoloji, yapay zeka, şeylerin interneti, algoritmalar, piyasalardaki öldürücü rekabet, sermaye ile çalışan arasındaki adaletsizlik ve eşitsizlik, artan ekonomik risklere rağmen küresel zenginliğin zümreselleşmesi gibi çok şey, artık bu ‘en iyi’si gitmiş modelin son kullanma tarihininde (stk) çoktan dolduğunun da bir ispatı değil mi?

Şimdi bunları da sorgulayalım…

a.    Zümreselleşen zenginliğin, devlet ve toplumları çevrimiçi sosyal medya platformlarında tektipleştirmesi, küresel sanal bir kültür oluşturması yakın gelecekte toplumları devlet otoritesinden bağımsız yönetilmesini sağlar mı?

b.    Dünyanın yüzde altmışından daha zengin bir azınlığa sahip olan üç yüz yıllık Amerika; anayasasındaki vatandaşlık, özgürlük, demokrasi, adalet ve eşitlik temel ilkeleri rağmen kendi işçisine hala sosyal güvencesiz saatte 7.25, CEO’suna ise yılda 800 milyon dolar ödemeye devam ederek dünya ekonomisine gerçekten küresel bir adalet ve eşitlik getirebilirler mi?

c.    Platon’un devlet kavramı olan Politeia’ı, Republic’e çevirip her ülkenin isminin başına sonuna ekleten, seküler Hristiyanlığının en güçlü ticari ve siyasi birliği, modern medeniyetin temsilcisi Avrupa Birliği, Brexit ve pandemi sonrası dünya ekonomisine küresel bir adalet ve eşitlik getirebilir mi?

d.    İki dünya savaşı sonrasında hala kapalı muhafakar devlet kapitalizmi ile yönetilen Çin, Rusya ve İran gibi ülke yönetimleri dünya ekonomisine küresel bir adalet ve eşitlik getirebilir mi?

e.    Dünyanın güçlü ekonomileri arasında yer alan ama hala batılı transatlantik sermayenin kolonileri Japonya, Kanada, Avustralya, Hindistan gibi ülke yönetimleri kendi sorunlarına rağmen dünya ekonomisine küresel bir adalet ve eşitlik getirebilir mi?

f.     Küresel adalet ve eşitlik isteyen gelişmekte olan ekonomiler, teknoloji+ finans+medya+sağlık alanında monopol oluşturan ve siyasi otoritenin en büyük tehdidi olan bu mega zenginlere karşı, yoksulluğu sona erdirebilecek ve gezegenimiz koruyacak küresel bir adalet ve eşitlik modeli üretebilirler mi?

g.    Dünya devletleri bir araya gelerek, zümresel sermayenin baskılarından fazla etkilenmeden, adalet ve eşitlik temelli yeni bir ekonomik model oluşturabilirler mi? 

h.    Çevrimiçi sosyal medya platformlarında küreselleştirilen dünya insanları, temsilcileri olan siyasi otoriteleri, küresel adalet ve eşitlik temelli yeni bir ekonomik model konusunda nasıl destekleyebilir veya yönlendirebilir? Bunları kendi sorularınızla çoğaltabilirsiniz.

Ama unutmayalım özünde mutlu olan insanı mutsuz eden bu ekonomik modelde, öğretildiği gibi mutlu olmak için, sürekli adaletli başarmak ve kazanmak mümkün mü? Peki, mutsuz bir insanın daha çok başarması ve kazanması, başını yastığa koyduğunda huzurlu uyuması mümkün mü?

İrade ve mutluluk genlerine sahip insanoğlunun, bireysel zenginlik ama toplumsal mutsuzluk üzerine modellediği bir sitemle mutluluğu bu dünya yerine öteki dünyaya ötelemesi ve mutsuz ölmesi erdemli bir seçim olamaz. Belki de batının okuduğu ama yaşadığı Platon'un Devlet'i, Farabi'nin 'İdeal Devlet' ve 'Mutluluğun Kazanılması' ile Ortaçağ Hristiyanlığı 'ndan Vatikan'a uzanan süreci bir de açından tekrar okumalıyız.

Ne diyordu Leonardo da Vinci: ‘...Knowing is not enough; we must apply. Being willing is not enough; we must do. As a well-spent day brings happy sleep, so a life well spent brings happy death.. / Bilmek yeterli değildir; uygulamalıyız. İstekli olmak yeterli değil; yapmalıyız. İyi geçirilmiş bir gün mutlu uykuyu, iyi geçirilen bir hayat ise mutlu ölüm getirir’ mi ne dersiniz?

Kaynaklar ve Linkler:

https://www.manhattan-institute.org/html/hyper-individualism-and-radical-diversity-are-leaving-americans-very-lonely-11164.html

https://www.vox.com/science-and-health/2018/9/4/17759590/happiness-fantasy-capitalism-culture-carl-cederstrom

https://www.oxfam.org/en/our-history 

https://www.oxfam.org/en/press-releases/worlds-billionaires-have-more-wealth-46-billion-people

https://www.oxfam.org/en/press-releases/mega-rich-recoup-covid-losses-record-time-yet-billions-will-live-poverty-least

https://www.visualcapitalist.com/visualized-a-global-risk-assessment-of-2021-and-beyond/ 






Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın