Babil'​in Asma Bahçeleri

Babil'in Asma Bahçeleri


Babil’in Kısa Tarihçesi

Babil’in Asma Bahçeleri, dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen antik bir yapıdır. Fakat onun gerçek bir yapı mı yoksa efsanelerden mi ibaret olduğu tam olarak bilinmemektedir. Babil’in Asma Bahçeleri dendiğinde hemen hemen hepimizin aklına gelen tasvir cennetimsi bir yer olmuştur.

İlk olarak Babil kelimesinin ne anlama geldiğine bakacak olursak, Babil adı (bab “kapı”, ili “tanrının”) Akadca “Tanrının Kapısı” anlamına gelmektedir. Mezopotamya’da Babil kenti etrafında kurulmuştur. İçinden Fırat Nehri’nin aktığı bu kent, bugünkü Irak’ın başkenti Bağdat’ın yaklaşık 50 km güneyinde (Irak’ın El Hila kasabası) yer almaktadır. Sami kökenli bir topluluk olan Babilliler, MÖ II. binyılın başlarında Amorit kökenli bir sülalenin yönetiminde ortaya çıkmıştır.

Babil'in Asma Bahçeleri

Bu resim için metin sağlanmadı

Babillerin en ünlü ve güçlü hükümdarı yaptığı yasalarla ünlü olan Hammurabi’dir. Hammurabi öldükten sonra Babil uygarlığı gücünü yitirmeye başlamıştır. Babil uygarlığı kısa sürede Hitit, Asur, Elam gibi birçok krallığın egemenliği altına girmiştir. Babil tarihi, I. Babil ve II. Babil Devleti olmak üzere ikiye ayrılır. I. Babil Devleti Hititler tarafından yıkıldıktan sonra MÖ 612’de II. Babil Devleti kurulmuş ve bu devlet de MÖ 539’da Persler tarafından yıkılmıştır.

“Asma bahçeleri” deyimi burada bizim bildiğimiz manadaki üzüm veren asma bitkisini değil, tonozlar (kemerlerin bir araya gelmesiyle oluşan tavan örtüsü) ve yapay teraslar üzerinde yer alan bahçeleri tanımlamaktadır. Bu görünüşleriyle asılı bahçeler veya asma bahçeler adını almıştır.

Bu resim için metin sağlanmadı

Babil’in Asma Bahçeleri’nin varlığına dair elimizde sağlam ve somut kanıtlar bulunmamaktadır. Konu ile ilgili bilgilerin hemen hemen hepsi Antik Yunan kaynaklarına dayanmaktadır. Bu kaynakların büyük bir bölümü de muhtemelen Babil’i hiç görmemiş antik dönem yazarlarının söylentilerden veya kendilerinden önce yazılmış antik kaynaklardan yararlanarak yaptıkları yazılardır. Köklü bir yazın geleneği olan ve kralların faaliyetlerinden bahseden Babil çivi yazılı kaynakların bu kadar büyük bir imar faaliyeti konusunda bilgi vermemeleri oldukça şaşırtıcıdır.

Daha sonraki yıllarda bu alanda bir tablet arşivinin bulunması bu yapının bir erzak deposu olabileceği görüşünü ortaya çıkarmıştır. Diğer bir sorunsa sulamayla ilgilidir. Fırat’tan bu kadar uzak bir noktaya suyun nasıl getirilmiş olabileceği sorunudur. Çünkü Antik kaynakların büyük bir bölümü bahçelerin hemen Fırat’ın kıyısında olduğundan ve sulamanın nehirden çekilen su ile sağlandığını belirtmiştir.

Babil’i gördüğü rivayet edilen tarihin babası olan Heredot’un Babil surlarının muhteşemliğinden bahsedip asma bahçeler hakkında bilgi vermemesi ilginçtir. Bunun yanında doğu tarihiyle ilgili önemli kaynak olan Ksenephon bu bahçelerin varlığına değinmemiştir.

Bu resim için metin sağlanmadı

Eskiçağ dünyasının ünlü coğrafyacısı Anadolulu Strabon (MÖ 64-MS 21) ve aynı tarihlerde yazan Diodorus da asma bahçelerle ilgili bilgi vermektedir. Berossos, asma bahçelerin MÖ 605-562 yıllarında hüküm sürmüş olan Nebukadnezzar tarafından yaptırılmış olduğunu söyler.

Bu resim için metin sağlanmadı

Yazara göre, Nabukadnezzar’ın Asur’a karşı Medlerle MÖ 614’te yapmış olduğu siyasi ittifaka paralel olarak Med kralı Astyages’in kızı Amytis ile evlendiğini belirtir. Nebukadnezzar’ın Media’nın dağlık ve yeşil topraklarından gelen karısının memleket hasretini biraz olsun giderebilmek için bu bahçeleri inşa ettirdiğini söyler. Memleketindeki alışkanlıkların özlemini çeken karısı için sözde asılı bir cennet kurmuştur. Karısının dağlık yerlere tutkunluğundan dolayı sarayın içine aynen dağ manzarasını kopya etmiş ve benzerliği tamamlamak için her tür ağacı diktiği çok yüksek taş teraslar oluşturarak, asma bahçeleri kurmuştur. Bu bilgileri Berossos’un kitabından birebir alıntı yaparak veren daha geç dönem yazarlarından olan Josephus’tan öğrenmekteyiz.

Bu bilgiler ışığında bahçelerin birbiri üzerine yükselen basamaklı bir tarzda inşa edildiği, dış görünüşün bir tiyatroyu veya Mezopotamya’nın anıtsal yapılarından olan zigguratları anımsattığı ve dışarıdan bakıldığında ağaçlarla kaplı bir dağ görünümünü verdiğini anlamaktayız.

Teraslar masif duvarlarla desteklenmiş fakat bunların tuğla mı yoksa taş mı olduğu tam olarak belli değildir. Bu bilgiye karşın üstteki nemli toprak geniş gövdeli ve yüksek ağaçların ağırlığını taşıyabilecek taştan kalın duvarlara da ihtiyaç duyulmuş olabileceğini bize göstermektedir. Muhtemelen her katı taşıyan taştan inşa edilmiş kemerli tonozlar ve taşıyıcı ayaklar bulunmaktadır. Teraslar halinde yükselen bahçenin en üst kısmı şehir surlarıyla neredeyse aynı yüksekliktedir. Bu yükseklik ise yaklaşık 25 m’dir. Strabon ve Diodorus kare planlı olan bahçelerin her bir kenarının 120 m olduğunu belirtmiştir. Bu durumda bahçelerin yaklaşık 14.400 m2 bir alana yayılmış olabileceği düşünülmüştür. Suyun büyük ihtimalle Fırat’tan sağlandığı düşünülüyordu. Diğer teraslara ise çeşitli teknikle kanallar vasıtasıyla su iletiliyordu.

Bahçede çeşitli bölgelerden getirilmiş meyve ağaçları ve hoş kokulu bitkiler bulunmaktaydı. Anlatımlardan bahçelerin kraliyet ailesine ait olduğu, halka ise açık olmadığı anlaşılıyordu. Muhtemelen yıllarca süren yıkım, tahribat ve Fırat taşkınları bu bahçeleri ortadan kaldırmıştır. Bugün sadece antik kaynaklardan tanıdığımız ve antik kaynaklara dayanılarak dünyanın yedi harikasından biri olarak seçilen Babil’in asma bahçelerinden elimize söylencelerden başka bir şey kalmamıştı.

Yoksa Babil'in asma bahçeleri böyle miydi?

Bu resim için metin sağlanmadı

Kaynak:

Erkan Konyar, “Babil’in Asma Bahçeleri”, Toplumsal Tarih Dergisi, Aralık 2001.

Sargon Erdem, “Babil“, İslam Ansiklopedisi, Cilt 4, 1991.

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın