Você está na página 1de 272

??APOKAL?PS'?

N
APOKAL?PS'?NATLILARI
ATLILARI APOKAUPS'?N ATLILARI ?
APOKAL?PS'?N

? APOKAL?PS'?N ATLILARI
? APOKAL?PS'?N ATLILARI APOKAL?PS'?N ATLILARI ??
APOKAL?PS?N ATLILARI
? APOKAL?PS'?N ATLILARI APOKAL?PS'?N ATLILARI ?
APOKAL?PS'?N
APOKAL?PS'?NATLILAR!
LARI????
ATLILARI
?? APOKAL?PS'?N
APOKAL?PS'?N ATLILARI
ATLILARI APOKAL?PS'?N
APOKAL?PS'?N ATL?I
ATLILARI

APOKAL?PS'?N ATLILARI ? 2(49

Milton William COOPER :

Hava Kuvvetleri pilotu bir babanın oğlu olarak


1943 yılında doğdu. 1961 yılında Japonya’da
Yamamoto Lisesi’nden mezun olduktan sonra
aynı yıl Hava Kuvvetleri’ne katıldı. 1965 yılında
Hava Kuvvetleri’nden ayrılıp Deniz Kuvvet-
leri’nde Donanma’ya katıldı. Deniz istihbarat
Subayı olarak yıllarca görev yaptı.
Ordudan ayrıldıktan sonra, insanlara duyu-
rulması gerektiğine inandığı bilgileri kamuoyu ile
paylaşmak için konferans ve radyo program-
larına katıldı, kitaplar yazdı.
5 Kasım 2001 tarihinde öldürüldü.
SELİS KİTAPLAR: 8 İnceleme-Araştırma:3
Yayın Yönetmeni Kapak : İsmail Demirci : Mesut

Tasarım Kapak Baskı İç Sarı : Melisa : Melisa :

Baskı ve Cilt ISBN 975-8724-06-1 : Mart

1.Baskı 2003

Light Technology Publishing Türkiye telif hakları


Akçalı Ajans vasıtasıyla Selis Kitaplar'a aittir.
Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

SELİS KİTAPLAR Alayköşkü Cad. No: 6/2 Cağaloğlu-istanbul


Tel: 0212. 520 05 57 Faks: 0212.520 05 58
www.seliskitaplar.com

Apokalips’in
Atlıları
-gizli örgütler ve yeni dünya
düzeni-

M. William Cooper

Çeviri: Zeki Enes Akkan


Selis
Kitaplar
İstanbul 2003
İçindekiler

William Cooper Arizona’da Öldürüldü.......7

Giriş............................................................17

Önsöz..........................................................19
1.Bölüm: ‘Sessiz Savaşlar İçin Sessiz Silahlar’dan
Alıntılar.......................................................................53
2.Bölüm: Gizli Örgütler ve Yeni Dünya Düzeni...........93
3.Böliiın: ‘Tanımlanmamış Bir Gizli Düzen’e Kabul
Yemini... .1 19
4.Bölüm: Gizli Verona Antlaşması:
Komplonun Gerçek Kanıtı........................................123
5.Bölüm: Güle Güle ABD, Hoşgeldiıı Yeni Dünya
Düzeni....................................................................129
6.Bölüm: FEMA -Federal Acil Dıırum-
Yöııetim Teşkilatı.....................................................143
7.Bölüm: Bir İttifakın Anatomisi................................161
8.Bölüm: Nihai Darbe.............................................181
9.Böliiın: Gizli Hükümet..........................................191
10.Bölüın: Yüksek Mevkilerde İhanet.......................233
11.Böliiın: Siyon Bilge Adamlarının Protokolleri......237
12.Bölüm: Jonathan May’in Hikayesi

255
13.Bölüm: Zihin Kontrolü.......................................263
14.Bölüm: Roma Kulübü..........................................261
15.Bölüm: Majeste Otıiki.........................................263
16.Bölüm: Amerikan Ordu Istihbaratı’nın
Satanist Kilise ile İlişkisi...........................................218
WILLIAM COOPER
ARIZONA DA
ÖLDÜRÜLDÜ!
5 Kasım 2001

SierraTimes.com 6 Kasım 2001

"... Tanrı ailemi korusun. Karımı ve


çocuklarımı canımdan çok seviyorum. Yaptığım
herşey tüm çocuklarımın geleceği için. Neden bu
kadar çok şeyi feda ettiğimi anlayamıyor olabilirler,
neden bu işe kendimi bu kadar adadığımı; ama bir
gün anlayacaklar. Bilmelerini istiyorum ki onlar
hayatımdaki en önemli insanlar, ve onları çok çok
seviyorum... "
William Cooper

EAGER, AZ - Yetkililerin bildirdiğine göre


William Cooper bir çatışmada öldürüldü ve
bir Apache kasabası polis memuru da
yaralandı.
Milton William Cooper (58), Nashwille’in
dışındaki Worldwide Christian Radio
(Evrensel Hıristiyan Radyosu) ‘da St.
Johns’taki evinden katıldığı bir talk-show
yayını sunmuştu.
Eyalet Halk Güvenliği Departmanı
Sözcüsü’ne göre (DPS), ismi yetkililerce
saklı tutulan polis memuru, Cooper’ı
tutuklamaya çalışırken başından iki kez
vuruldu. Cooper, başka bir memur tarafından
öldürüldü.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Vurulma olayını araştıran DPS’in bir sözcüsü olan Komiser Steve


Volden, birkaç memurun, bir tabancaya sahip olan Co- oper’ı
tutuklamaya çalıştığını belirtti. Vurulma olayının ayrıntılarının günün
ilerleyen saatlerinde açıklanacağını söyledi. Volden, memurun
Phoenix’te bir hastanede yatmakta olduğunu ve durumunun ciddiyetini
koruduğunu da sözlerine ekledi.
Tüm dünyada ve İnternetle dinlenen "Hour of the Time" (Zamanın
Saati) adlı yayınıyla Cooper, en tanınmış kısa dalga (SW) radyo
yayıncılarından biriydi. Mills Crenshaw (KTALK, Salt Lake City),
"William Cooper Amerika’nın en büyük kahramanlarından biri ve bu
hikaye de dünya tarihindeki en büyük hikaye olabilir." diye konuştu.
William Cooper, Hava Kuvvetleri kökenli bir ailede büyüdü.
Çocukken birçok farklı ülkede yaşadı, Japonya’daki Yomato Li-
sesi’nden mezun oldu. Farklı yabancı ülkelerde bulunduğu ya da
yaşadığı için, çoğu Amerikalfdan çok farklı bir dünya görüşüne
sahiptir.
William, Amerikan Hava Kuvvetleri’nin Stratejik Hava Komu-
tanlığı’nda görev yaptı. B-52 bombardıman uçakları, KC-135 yakıt
ikmal uçakları ve Minuteman füzeleri üzerinde çalışmak için gizli bir
izne sahipti. Hava Kuvvetleri’nden Şerefli Terhis’ini 1965’te aldı.
William, daha önce kronik vasıta tutması sebebiyle bozulan
hayalini gerçekleştirerek Amerikan Deniz Kuvvetleri’ne katıldı. USS
Tiru denizaltısında, USS Tombigbee’de (AOG-11), Deniz Destek
Faaliyeti Danang RVN’sinde, Deniz Güvenlik ve İstihbarat Kamp
Römorkör RVN’sinde, USS Charles Berry’de (DE- 1035), Başkomutan
Pasifik Filosu, USS Oriskany’de (CVA-34) hizmet verdi.
Cooper, Danang’da ve Dong Ha Nehri Güvenlik Grubuyla Cua
Viet, Güney Vietnam’da Deniz Güvenlik ve istihbarat Daire- si’ne bağlı
Liman ve Nehir Devriye Botu Kaptanı olarak hizmet verdi. William
Cooper, savaştaki liderliği ve kahramanlığı sebebiyle ikisi Cesaret
madalyası olan (V harfli) birkaç madalyayla ödüllendirildi.
Pasifik Filosu’nun Başkomutanı için istihbarat Brifing Takı- mı’nda
(CINCPACFLT) hizmet verdi. William, gözetleme astsubayıydı ve
Makalapa Hawaii’deki CINCPACFLT Karargahında KL-47 SPECAT
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Operatörlüğüne getirildi. Orada, Çok Gizli, Q, SI, güvenlik iznine sahip


oldu.
William Cooper, Deniz Kuvvetlerinde sadece 8 yıl hizmetten sonra
Amerikan Ordusu’nun her kolunda zor bir görev olan QM1, E-6 Birinci
Sınıf Astsubay rütbesine erişti. William Cooper, 11 Kasım 1975’te,
Amerikan Deniz Kuvvetleri’nden Şerefli Terhis’ini aldı.
William, Long Beach, California’da Güzel Sanatlar Fotoğrafçılığı
derecesini aldığı Long Beach City Ünivesitesi’ne gitti. Long Beach,
California’da Absolute Image Studio’yu ve Fine Art Pho- tography’yi
kurdu.
William, Adelphi Meslek Yüksekokulu’nda, Pacific Coast Teknik
Enstitüsü’nde ve Ulusal Teknik Üniversite’de idareci Müdürlük yaptı.
Bay Cooper, Ulusal Eğitim ve Yazılım’da Ulusal Pazarlama
Koordinatörü’ydü.
Kennedy suikasti ve uçan disk şekilli aracı yapan gizli karanlık
projeler gibi konuları kapsayan birkaç belgesel hazırladı. William,
pazartesiden perşembeye kadar her gece saat 10’dan 11’e kadar kısa
dalga (SW) 7.415 MHz’de WBCQ’da yayınlanan Zamanın Saati
programını yayınlayan uluslararası bağlamda alkışlanan bir radyo
şahsiyetiydi.
William Cooper, Apokalips’in Atlıları (Behold A Paie Horse) ‘nın
yazarıdır. Kitap tüm zamanların en çok satılan underground kitabı
haline geldi. Kitap, her dinden, ırktan ve ulustan insan tarafından
okunuyor, ve onların dertlerine tercüman oluyor.
Süperstarlar, krallar ve papazlar haricinde, Bay Cooper, dünya
çapında birkaç hatipten biriydi. William Cooper, 10 yıl boyunca tüm
eyaletlerde konferanslar verdi.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

William Cooper, mutemet olarak, Harvest Vakfı için CAJI Haber


Ajansı’m, tam boy ulusal VERITAS Gazetesi’ni, İstihbarat Servisi’ni, ve
Harvest Yayınları’nı kurdu ve teçhizatını kurup yayına geçmesi için
700 düşük gelirli üye FM radyo istasyonuna yardımda bulundu...
Onun liderliği altında Harvest Vakfı basım işine girişti. Harvest
Vakfı’nın yayımladığı ilk kitap Michelle Maria Moore’un Oklaho- ma
City: İlk Gün (Oklahoma City: Day One) kitabı oldu... Okla- homa
City’deki Alfred P. Murrah Federal Binası’nın 19 Nisan 1995’te
bombalanması üzerine yazılmış klasik.
Alfred P. Murrah Federal Binası’nın bombalanmasından hemen
sonra, Rush Limbaugh, William Cooper’ın "...Amerika’nın en tehlikeli
radyo yayıncısı" adını almasını sağlayan bir Beyaz Saray notunu,
programı sırasında canlı yayında okudu. Bay Cooper, William (Bill)
Clinton’ın bu beyanını hayatında aldığı en büyük iltifat olarak
nitelendirdi.
William Cooper’ın, ordudaykenki güvenlik izinleri için gerekli olan
araştırma ile ilan olunan FBI dosyası, kanun dışı olarak Beyaz
Saray’da bulunanlardan biriydi. Bu skandal DosyaGate skandali olarak
adlandırılmıştı. Bunun anlaşılmasından hemen sonra, Başkan Clinton,
tüm federal ajanlara, William Cooper’ı susturmak için her türlü zulme,
araştırma ve takibata başlamalarını emretti.
Mart 1999’da, William Cooper, ailesinin güvenliği için onları Birleşik
Devletlerin dışına gönderdi, iki köpek, bir horoz ve bir tavukla birlikte,
yalnız yaşadı.
* * it

Cooper, kanun güçlerine teslim olmayacağını defalarca tek-


rarlamıştı. Aynı zamanda kanunları öyle ya da böyle çiğnemeyi de
reddetmişti. Çiftliğinde "izinsiz girenler vurulacaktır" yazılıydı.
5Kasım 2001’de William Cooper, arazisini terkettikten sonra, biraz
ileride polis güçlerinin kendisini beklediğini gördü ve aracını ters
istikamete çevirdi. Uyarılara uymayı reddetti. Polisler, bir devriye
aracıyla önünü kesmek suretiyle onu durdurmaya çalıştılar. Ancak
Cooper aracın etrafından dolaşarak evine doğru yöneldi. Bir kez
daha uyarıyı reddettikten sonra aracından indi ve polislere ateş
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

açarak evine doğru koşmaya başladı.


Bir memur kafasından vurulunca, polisler de karşılık verdi. William
Cooper o çatışmada ölümcül bir şekilde yaralandı, ve çok geçmeden
öldü.
Yukarıdaki kısım Şerif Raporu’ndaki bilgilerden oluşmuştur. Rapora
göre vurulan memurun adı Robert Martinez’di. Raporun hiçbir yerinde
Cooper’ın tek ayağını uzun yıllar önce kaybetmiş olduğu yazmıyordu.
Robert Martinez’in geçmişi hakkında uzun ve olumlu şeyler
yazılmasına rağmen Cooper hakkında olumlu hiçbir şey yoktu.
Milton William Cooper, son bir ayını 11 Eylül Saldırısı’nın se-
beplerini araştırmaya vermişti.

Derleyen: Zeki Enes AKKAN


“Bakınca soluk renkli bir at gördüm.
Binicisinin adı Ölüm’dii.
Ölüler diyarı onun ardınca geliyordu. Bunlara kılıçla, kıtlıkla,
salgın hastalıkla, yeryüzünün yabanıl hayvanlarıyla ölüm saçmak
için yeryüzünün dörtte biri üzerinde yetki verildi.”

Kutsal încil Vahiy Bölüm 6/ Ayet 8


“Bu çalışmadaki fikirler ve yargılar sadece bana aittir.
Bir ya da daha fazla yargının yanlış olması mümkündür. Bu
kitabın amacı, sizi (okuyucuyu) bir şeylerin korkunç şekilde
yanlış gittiği konusunda ikna etmektir. Umudum, bu çalış-
manın, sizi, gerçeği samimi bir şekilde aramaya itmesidir.
Sizin yargılarınız farklı olabilir, ama birlikte daha iyi bir
dünya inşa edebiliriz.”

Milton William Cooper


? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Basit bir gerçek, yalanlardan bir dağ oluşturmak için kullanılabilir, ve


eğer yalanlar dağını yeterince derin kazabilirsek, ve o gerçeği, yalanlar
dağının zirvesine oturtmak için ortaya çıkartırsak; koca yalanlar dağı o
tek gerçeğin ağırlığı altında çökecektir, ve bir yalanlar yapısı için
hiçbir şey yapının temellendiği gerçeğin ortaya çıkartılmasmdandaha
yıkıcı değildir, çünkü
gerçeğin ortaya çıkmasının şok dalgaları yayılır, ve gelen nesiller
boyunca tüm Dünya’ya yayılmaya devam eder, gerçeğe uyandırılmak
arzusunda olmayan kişileri bile uyandırır.

Delamer Duverus
İthaf
Bu kitabı çocuklarım Jenny Tony Jessica ve küçük Dorothy’e ithaf
ediyorum.
Sizi günün her anı seviyorum.

Teşekkür
Bu kitabı bir gerçek haline getirmemde bana yardım eden
muhteşem insanlara, en derin takdirlerimi ve en sıcak dostluğumu
sunuyorum. Önemli yardımları dokunmuş olan aşağıda sıraladığım
kişilere özellikle teşekkür ediyorum. Bazıları büyük riskler aldı.
Annie, anlayışın ve tüm o sandviçler için. Küçük Dorothy, şenlik
için.
Barbara Ann ve eşi; Ron ve Karen Brown; Taryn Krive; Jane
Drucker; 5 Kasım 1989 Gönüllüleri; Stanley ve Elma Barrington;
Roger Scherrer; Glenn ve Cheryl; Minnesota’dan mektup yollayan
insanlar; Nancy Batchelder; Rhode Islanddan Sal; Mike Whelen; Joe
Hysong; JMP; William Stienman; Tal Levesque; Pavel; Roger ve
Karen LaChance; O’Ryin Swanson; Jeanne Ann; Anthony Hilder;
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Leota Rinehart; Tim Bennett; kitapta teşekkür edilen herkes.


Ve karşılıksız veren tüm diğerleri. Teşekkürler.
APOKAL?PS'?N ATL?I LARI ?

GİRİŞ

Bir süre önce William Cooper ve eşi Annie ile görüşme fırsatı
buldum. Bu adamın gerçekten de gerçeği mi söylediği, yoksa şöhret ve
para peşinde koşanlardan biri mi olduğunu tasdik etmek, işimin bir
parçasıydı. Gördüğüm şey, zinde, sağlıklı, bireysel olarak bakıldığında
nazik, düşünceli ve yufka yürekli biriydi. Sizin için ve refahınız için
gerçekten de endişeleniyordu.
Bili, insanların, sizi kurgu ve gerçek arasında hiçbir fark kalmayana
kadar yalanla besleyen bir cemiyet tarafından kötü şekilde
bilgilendirildiğini biliyordu. Birçok diğer(ler)inin olduğunu gördüğü
şeyleri görüyor, ve bununla ilgili bir şeyler yapmaktan da korkmuyor.
Bill’in söylediği şeyleri sizin bilmenizi istemeyen birçok kişi var.
Birçok kez konuşmasını engellemeye çalıştılar. Yüzündeki yara izleri
ve ayağını yitirmesi, size karşı samimiyetinin birer nişanı.
Kimse insanlara gerçeği anlatarak popüler olmaz. Tarih, geçmişteki
peygamberlere neler olduğunu kaydetmiştir. Ancak, bazıları onların
uyarılarını dinlemiş ve hazırlıksız yakalanma- mıştı. Diğerleri
kafalarını kuma gömmüş, ve dinlemeyi reddetmişti.
Bili, herşeyi aldı, ve dünyanın bilgilendirilmişleri arasında yer
alasınız diye sizin için bir araya getirdi, iyi bilgilendirilmiş bir insan
doğru kararı verebilir. William Cooper, benim onay oyumu aldı, çünkü
bu adamın kim olduğunu öğrenmek için yeterince uğraştım. İşte şimdi,
sizin fırsatınız.

Barbara Ann
ÖNSÖZ

Bana en zor gelen şeylerden biri, kendi hakkımda birşeyler


yazmaktır. Bazı insanların benimle ilgili bilgiye susamalarının sebebini
anlamak zor. Hiçbir zaman birilerinin kahramanı olmak gibi bir
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

niyetim olmadı. Hayatı örnek alınacak biri kesinlikle değilim. Kendimi


ortalama, normal bir adam olarak görüyorum. Bazı hoş taraflarım
olmakla birlikte insani zaaflarım da var. Yaptığım bazı şeylerden gurur
duymakla birlikte, keşke yapmasaydım dediğim şeyler de var.
Mükemmel biri değilim ve böyle biri olmak istediğimi de sanmıyorum.
Fakat hiç kimsenin etkisi altında olmadığım kesindir. Ben mesajı olan
birisiyim ve bu mesaj, sadece birkaç kişi tarafından kabul görecek.
Mesajı anlayacak olan bu birkaç kişi, ben sizin kardeşinizim. Belki.,
biz geleceği daha iyiye çevirebiliriz!..
William Moore "Focus" başlıklı dezenforma yayımında beni
muhafazakâr bir vaiz olarak lanse etti. Yirmi yıl önce bu bir iltifat
sayılırdı. Fakat bugün metanetsizliği ifade ettiğinden, o böyle söyledi.
Böyle biri değilim ve hiçbir zaman vaizin herhangi bir türü olmadım.
Bir kilise kurmuyorum, yeni bir din icat etmiyorum ve hiçbir örgütün
üyesi değilim. Ortada yeni bir mezhep yok ve bir mezhep lideri de
değilim. Evimin çevresinde hiç kimse kamp kurmuyor.
Bazıları radyo talk-show programlarını arayarak, benim radikal
sağın uç noktasında biri olduğuma dair ilk elden bilgi sahibi olduklarını
iddia ettiler. Diğerleri de benim, beyaz ırkçı bir örgüte üye olduğuma
dair kanıtları bulunduğunu öne sürdüler. Bazıları da komünist
partisinin üyeler listesinde adımı bulduklarını iddia ettiler. Radyo
programına her çıktığımda, Los Ange- lesdan bir adam -her zaman aynı
ses- arayıp benim bir alkolik olduğumu iddia ediyordu. Gerçekte ise en
yakın arkadaşlarım ve tanıdıklarımın çoğu kendilerini liberal demokrat
olarak tanımlıyorlar. Tek politik duruşum anayasaldır. Eşim Çinli’dir.
Bu ırkçılık propagandasını çürütüyor. Vietnam’da komünistlerle
savaştım ve gerekirse yine savaşırım. Fakat ABD topraklarında...
Gençlik yıllarımda çok içki içerdim. Yaşlandıkça içtiğim içki oranı bir
damlaya kadar düştü. Artık fazla içmiyorum. Arkadaşlarımın çoğu beni
içki içerken hiç görmemişlerdir. Annie ve ben sadece yemeğimizde
şarap bulundurmaktan hoşlarınız. Şüphesiz, iftiralar devam edecek.
Beni böyle kötüleme niyetleri gösteriyor ki, karakterimi kötüleme
girişimleri devam edecek ve büyük olasılıkla daha da artacak. Fakat bir
an için bütün bunların doğru olduğunu düşünelim. Sizden benim
APOKAL?PS'?N ATL?I LARI ?

hakkımda duyduğunuz bütün kötü söylentilere inanmanızı istiyorum.


Size anlatmaya çalıştığım şeylerden birini değiştirip değiştirmeyeceğini
kendiniz görün. İnanıyorum ki en iyi yol, bu saldırıları ele almaktır.
İçtenlikle öğrenmeye çalışan sizler ya da samimiyetle bana yakın
olanlar, benim kim olduğumu bulup ortaya çıkaracak. Sadece bunu
yapmaya çalışanlar benim kim ve ne olduğumu gerçekten öğ-
renecekler.
Atalarım İngiltere, İskoçya ve İrlanda’dan geldiler. Sivil Sa- vaş’ta
savaşan her iki tarafta da akrabalarım vardı. Kızılderili savaşlarında da
akrabalarım vardı. Atalarımdan biri, Texas’ta bir at hırsızıydı. Kesin
bilmiyorum ama sanırım bunu yaptığı için asıldı. Küçük iken ailemde
Cherokee kanı olduğu yönünde söylentiler duydum. Bununla ilgili her
soru sormamda ağzımı kapatmam söylendi. Herkesin neden Kızılderili
kanı hakkında konuşmaktan bu kadar korktuğunu hiçbir zaman
çözemedim. Bunun gurur duyulacak birşey olduğunu düşünmüştüm ve
hâlâ da böyle düşünüyorum. Ailemin geçmişini araştırdığımda, hemen
hemen her ailenin geçmişinde olduğu gibi, Kızılderililere uzanan bir
kan akrabalığından dolayı utanç duyulduğuna rastladım. Eski günlerde
Amerikan sınırında insanlar ağır koşullar altında yaşıyorlardı. Eğer
komşularınız tarafından kabul görmemişseniz, ölüme her zamankinden
daha yakındınız.
Babaannemin ailesi Vance, Texas’a üstü kapalı bir at arabasıyla
seyahat etmiş ve Odessa çevresinin ilkyerleşimcilerinden- diler.
Sonunda petrol sahasının ilk çalışanlarından biri olan büyük dedem
Vance, gerçek bir kovboymuş. Büyük ninem Vance, bana ilk
evlerinden birinin çimenlerin ortasında kütükten yapılmış bir ev
olduğunu anlatırdı. Büyük halam Sister’da babasının bir fotoğrafı
vardı. Büyük dedem Vance bir salonun önünde bir arkadaşıyla birlikte
ayakta duruyordu. Her iki adamın da kemerlerine bağlı 6 silahları
vardı.
Büyük ninemin 84 yaşında iken bana anlattığına göre, bir gün
büyük dedem Vance bir çiftlik sahibi için çalışmaya gitmiş. O sıralarda
büyük bir Kızılderili ayaklanması sürüyormuş. Büyük ninem de o
zamanlar henüz yeni evlenmiş bir genç kadınmış. Bir sabah
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

uyandığında, komşularından birinin bulunduğu yerden dumanların


yükseldiğini görmüş. O esnada 5 genç ve cesur adamdan oluşan
savaşçı grubu evinin önüne dikilmişler. O sırada öldürülmekten
korkmuş ve korktuğunu belli ettiği takdirde öldürüleceğini anlamış.
Onları atlarından indirip içeri götürmüş ve yemek vermiş. Ona zarar
vermemişler. Midelerini doldurunca, öğleden sonra atlarına binip
dumanın yükseldiği yöne doğru gitmişler. Büyük ninem o bölgede
öldürülmeyen ve yakılmayan tek kişi olduğunu sonradan öğrenmiş.
Çok cesur bir kadınmış.
Büyük ninem bu hikayeyi anlattıktan hemen kısa bir süre sonra bir
araba kazasında hayatını kaybetti. Ölüm şeklinin çok tuhaf olduğunu
düşündüm. Üstü kapalı at arabalarında seyahat etti. Ford'ları, Boeing
707’leri gördü. Yaşadığı süre içerisinde dünyada meydana gelen
hemen hemen bütün önemli şeyleri gördü.
Büyük babamın ailesi de ülkenin bir ucundan diğerine üstü kapalı at
arabasıyla seyahat etmişlerdi. Biraz kuzeye doğru seyahat etmişler ve
seyahatlerini bugün Oklahoma olarak bilinen Kızılderili toprağında
sona erdirmişlerdi. Oklahoma toprak savaşında cephedeydiler ve ismi
sonradan Enid olacak olan Big Bear Creekde 320 acre (0,404 hektarlık
alan ölçü birimi) toprak almayı başardılar. Buraya uzakta olmayan
Garber adında küçük bir kasaba kurdular.

Birçok çocuk yetiştirdiler. Büyük ninemin, hayatımda gördüğüm en


büyük kahvaltıyı hazırladığını hatırlıyorum. Bizi yutan gerçek tüy
yataklarda uyurduk.
Büyük ninemizin yatmadan önce her gece hazırladığı küveti
kullanmaktan sıkıldığımızda gece yarısı dışarıya kaçardık. Sabahları
herkes ısınmak için mutfaktaki odun sobasının ya da oturma odasında
kömür sobasının çevresine toplanırdı.
Noel hediyesi olarak babam bana 22’lik bir tüfek vermişti ve ilk
ava çıktığım yer büyük ninemin çiftliğiydi. Bir sabah güneş doğmadan
önce uyandım. Parmak uçlarıma basarak merdivenleri indim ve dereye
doğru ava çıktım, iki saat kadar sonra ilk avımı gördüm ve bir ağacın
APOKAL?PS'?N ATL?I LARI ?

üzerine konmuş olan bıldırcını vurdum. Çiftlik evinin yanma


geldiğimde herkesin görmesi için gururla bıldırcını havaya
kaldırmıştım. Şansıma, beni gören çiftlik amelesiydi. Kahkaha atarak
bana, o serçe ile ne yapmayı düşündüğümü sordu. Koşarak gidip o
kuşu gömdüm ve bununla ilgili kimseye tek kelime bile etmedim.
Bunun iğrenç bir- şey olduğunu düşünenlere, o günlerde her çocuğa
avlanması için bir tüfek verildiğini hatırlatırım. Av mevsimi süresince
her aile, çocuklarının getirdikleri et ile ekstra bir para kazanmaya
çalışırdı. Bu biriktirilen paraya herkes çok ihtiyaç duyardı, ikinci
Anayasa Değişikliği’nde her vatandaşın taşıması için bir silah sahibi
olmasının zorunlu bir görev olduğu düşünülmüştü. Her vatandaşın bir
silahı olduğu sürece hükümet baskıcı olamazdı.
Annemin ailesi Iskoçya’dan gelip North Carolina’ya yerleşmişti.
Onlar çok çalışkan ve tutumlu bir halktı. Birçoğu fakirdi. Annemin
ailesi hakkında hiçbir zaman fazla birşey öğrenemedim. Onlar
hakkında konuşan kimseyi pek hatırlamıyorum. Kocası öldükten sonra
büyükannem Nellie Woodside'm çocuklara bakamayıp onların bir
kısmını çocuk evine vermek zorunda kaldığını biliyorum. Bütün
çocuklara bakacak kadar paralan yokmuş. Annem de işler düzelene
kadar çocuk evine verilmek için seçilenlerden biriydi. Hiç kimse
annemin babası hakkında konuşmazdı. Dedemi her sorduğumda "Red
iyi biri değildi. Sen kendi işine bak!" denirdi. Hiç kimsenin ondan
hoşlanmadığını hissetmiştim. Ben dünyaya gelmeden önce ölmüştü.
6Mayıs 1943 tarihinde doğdum ve bir asker ailesinde büyüdüm.
Babam USAF (Ç.N.: USAF= United States Air Force, Birleşik
Devletler Hava Kuvvetleri) yarbaylıktan emekli Milton V. Co-
oper’dır. Henüz küçük iken ailesi tarafından takılan Jack takma
adıyla çağrılmayı tercih eder. Babam Hava Kuvvetleri kariyerine
harp okulunda başladı ve binlerce saat uçuş onuruyla komutan pilot
olarak emekli oldu. Bende bir fotoğrafı var. Fotoğrafta çift yüzeyli
bir uçağın önünde duruyor ve üzerinde bir deri ceket, kafasında
kulaklıklı bir kep ile Snoopy’ye benziyor.
Pilotların mutfak masasının çevresinde oturup uçaklar hakkında
konuşup hikaye anlattıklarını hatırlayabiliyorum. Bazen UFO ya da foo
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

savaşçıları dedikleri tuhaf şeyler hakkında konuşurlardı. Bazen şanslı


olurduk, projektörü çıkarıp Kodaclırome slayt gösterisi sunarlardı.
Bunlar çok özel sunulardı. Sekiz yaşına geldiğimde sanırım Hava
Kuvvetleri'nin bütün uçaklarını görmüş ve bunların içinde
bulunmuştum. Bunlarla birçok kez uçtum. Onların kazalarını gördüm
ve babalarını bu kazalarda kaybetmiş birçok arkadaşım oldu.
Lages Field’daki Asor Adaları’nda bir geceyi hatırlıyorum. Üs
sinemasında film izliyorduk. Bir an için film projektörü durdu, ışıklar
yakıldı ve kan verme çağrısı yapıldı. Bir felaketin meydana geldiğini
öğrendik. Herkes dışarıya çıkmış ve uçuş hattında alevler içinde
bulunan kalıntıya bakıyordu. Gece boyunca itfaiyecilerin
koşuşturmalarını gördük. Bir B-29 düşmüştü. İnişe geçerken mi yoksa
havalanırken mi düştüğünü hatırlamıyorum, fakat o gece meydana
gelen olayı asla unutmayacağım. Filmin henüz yarısını seyretmiş
olmamıza rağmen, hiç kimse filmin devamım izlemek için tekrar
içeriye girmedi. Dokuz yaşındaydım fakat kendimi daha yaşlı
hissetmiştim. Birçok uçak kazası görmüştüm ve ileriki yıllarda birçok
uçak kazası daha görecektim. Fakat hiçbir zaman bu B-29’un sebep
olduğu ölümlerle, enkazla, felaketle ve yangınla karşılaşabilecek bir
olay görmedim. Bir yıl sonra Asor Adaları’ndan ayrıldık. Gökyüzüne
tırmandığımızda uçağın penceresinden aşağı baktım. Pistlerin dışma
itilmiş enkaz parçalarım hâlâ görebiliyordum. Bu olay babamın her gün
yüzyüze olduğu tehlikeleri düşünmeme sebep oldu. Onu kapıda her
gördüğümüzde ne kadar şanslı olduğumuzun bilincine vardım. O
günlerde havacılık özellikle askerî pilotlar için pek güvenli bir iş
değildi. Hepimiz uçak kazalarında akrabalarından birini kaybetmiş
aileler gördük.
Babamı her zaman seviyor değildim. Çok disiplinli biriydi. Cezanın
gereksizliğine inanmıyordu ve kemeri aile içerisinde sık sık
kullanılmak üzere hazırdı. Çok hassas ama inatçı bir çocuktum.
Çiğnediğimde yakalanana kadar, kurallar benim için bir anlam ifade
etmezdi. Birçok zaman onun öfkesinin odağı olurdum ve birçok çocuk
gibi hiçbir şey anlamazdım, onun zalim olduğunu düşünürdüm. Şimdi
ise bizi terbiyeli bir şekilde yetiştirmesinden dolayı çok memnunum.
APOKAL?PS'?N ATL?I LARI ?

Onun katı disiplini olmasaydı büyük bir olasılıkla şimdi yüzümüzü


kötüye çevirmiş olacaktık.
Şimdi babamı çok seviyorum. O benim arkadaşımdır. O özgür,
kollektif, alıngan, dayanıklı, kendinden emin, maceraperest, bazen
otoriter, yakışıklı ve sabırlı bir adamdır. Annem, lohn Wayne’e
benzediği için ona aşık olduğunu söylerdi ve gerçekten de benziyor.
Onun, insanlara en küçük bir sevgi gösterisinden bile kaçan birinden,
tokalaşırken insanı bağrına basacak kadar yakınlaşan birine dönüşüne
tanık oldum. Diğer taraftan beni bazen o kadar kızdırırdı ki, ağzına bir
yumruk atmak isterdim. Tabii ki hiç böyle birşey yapmadım. Ondan
hoşlanmamak çok zor. Daima biraz haylazlığı vardır ve babamın ya-
nında olmaktan kimsenin sıkılmayacağını size garanti ederim.
Annem gerçek bir Güneyli kadındır. Onu nazik Güneyli dilber diye
çağırırlardı. Artık yok olmakta olan bir neslin üyelerinden biridir.
Dovie Nell (woodside) Cooper, erkeklerin yalnız olduklarında hayal
etmek isteyecekleri tipte bir kadındır. O, hayatımda gördüğüm en iyi
kalpli, nazik kadındır. Annem olduğu için böyle söylemiyorum. Bu
gerçek. O genç bir kadın iken de güzeldi. Şimdi de güzel. Sizi bir kez
sevince sürekli yanınızda olan türden bir insandır. Hatasına sadık
biridir, iyi günde de kötü günde de ne olursa olsun hep yanımızdaydı...

1961 yılında Japonya’da Yamato Lisesi’nden mezun oldum. Aynı


yılın sonbaharında Hava Kuvvetleri’ne kayıt oldum. Gerçekte
Donanmaya girmek istiyordum fakat araba ve deniz tutmasına
eğilimliydim. Temel dersleri Lockland Hava Kuvvetleri Üssü, Texas
ve Amarillo Hava Kuvvetleri Üssü’ndeki Technical School for
Aircraft&Missile Pneudraulics’de aldım.
Eğitimimi bitirdikten sonra, Wichita Falls’un hemen dışında
bulunan Sheppard Hava Kuvvetleri Üssü’ndeki Stratejik Hava
Komutanlığı’nm 495. Bombardıman Kanadı’na çağrıldım. İsmi daha
sonra 4245. Bombardıman Kanadı olarak değiştirildi. Neden
değiştirildiğini bana sormayın. Kısa bir süre içerisinde, hiçbir şey
bilmeyen -bildiğimi sansam bile- sıska bir çocuktan, elinde gizli(!) bir
güvenlik belgesi olan, B-52 bombardıman uçakları, KC-135 yakıt
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

aktarma uçakları ve Minuteman (yerai- tmda saklanan bir füze)


füzeleri ile çalışan bir havacıya dönüşmüştüm.

GERÇEK atom bombaları gördüm. Günlük olarak onların


çevresinde çalıştım. Bu yüzden radyasyona maruz kalmamak için bir
dozimetre giymek zorundaydım. O günlerde Hava Kuv- vetleri’nin
elitlerindendik ve bunun bilincindeydik. işimden dolayı bir Övgü
Mektubu aldım. Sonra Ulusal Savunma ve iyi Önderlik madalyaları ile
ödüllendirildim. (Aslında herkesin Ulusal Savunma Madalyası ile
ödüllendirildiğini düşünüyorum. Böylece bir birlikte bulunan
askerlerden hiçbiri göğsünde bir nişanın olmamasından dolayı utanç
duymazdı.)
Bu süre zarfında benimle anlaşabilen iki askerle tanıştım. Beraberce
kulüplere gider ve genellikle bira içip kadınlara takılırdık. Bu
arkadaşlarım, kaza geçiren uçan daireleri ele geçiren ö?el bir ünite ile
ilgili birkaç hikayeyi bana anlatmışlardı. Çavuş Meese, bir uçan daireyi
taşıma operasyonuna katıldığını anlatmıştı. Daire o kadar büyükmüş ki,
getirilmeden önce özel bir birlik gidip telefon ve çit direklerini kesmiş.
Bir başka birlik de taşımadan sonra bu direkleri tekrar dikmiş. Taşıma
işini gece gerçekleştirmişler. Uçan daire gün boyunca bir yol kenarında
üstü kapalı olarak park halinde bekletilmiş. Böyle hikayeler an-
latıldığında daima çok içmiş olduğumuzdan kesinlikle onlara
inanmazdım. Askerlerin, genellikle benim gibi genç askerlere uzun
boylu masallar anlattığı bilinir.
22 Kasım 1963 günü, KG (Kışla Görevi) olarak Saha Bakım
Bölüğü’nde görevdeydim. Askerlerin birçoğu dışarıda, uçuş hattında
çalışıyordu. Kışladaki emir erlerine görevleri verilmişti ve başçavuş bir
yere gitmişti. Yalnız başıma kalmıştım. Dallas’ta bulunan Başkan’m
konvoyunu gösteren canlı yayını izlemek için bölük salonundaki
televizyonu açtım. Gördüğüm şeye hazırlıklı değildim. Gözlerimi
faltaşı gibi açan olayları görünce gözlerime inanamadım. Birşeyler
olduğunun farkına vardım ama neydi? Suikasti görmüş ve duymuştum
ama aklım bunu almıyordu. Farkına vardığım şey yavaş yavaş üstüme
çökerken, ne olduğunu anlamak için gözlerimi donuk bir şekilde hiç
APOKAL?PS'?N ATL?I LARI ?

ayırmadan televizyona diktim. Kollarımı ve bacaklarımı bir uyuşukluk


kapladı. Ne olduğunu gördüm. Sırtımdaki tüyler diken diken oldu ve
sırtımda bir uyuşukluk aşağıya doğru indi. Başkan Kennedy gözlerimin
önünde vurulmuştu.
O anda bir gözyaşı silsilesi gözümden aşağı doğru akmaya
başlamıştı. Vücudum bir duygu seline kapılmıştı. Birşeyler yapmam
gerektiğini hissettim ve telefonu alıp direkt kumanda merkezini
aradım. Gözyaşlarıma hakim oldum ve kumandadaki görevli subay
telefonu açtığında ona, Başkan Kennedy’nin Dallas’ta biraz önce
vurulduğunu söyledim. Kısa bir sessizlik oldu ve bana, "Başkan’ın
vurulduğunu nereden öğrendin?" diye sordu. TV’de izlediğimi
anlattıktan sonra telefonu kapattım. Bütün bedenim uyuşmuştu.
Birkaç dakika sonra kumandada görevli subay aradı ve DEFCON
TWO (Savunma durumu 2 - savaş beklendiği anlamına gelir)’da
kırmızı alarma geçmemizi istedi. Alarm grubu uçaklarını piste
çıkardıklarında jet motorlarının gürültüsü duyulmaya başlamıştı bile.
Çok korkmuştum ve kışlada koşuşturup gece nöbetindekileri ve izinli
askerleri çağırdım. Bize, Ruslar’m bir saldırı başlattığını ve bizi
vuracak ilk atom bombasından önce bütün uçaklarımızı
havalandırmamız için sadece 15 dakikamız olduğu söylendi.
Bölük salonunun kapısını bile kilitlememiştim. Gördüğüm ilk
arabaya binip SAC bölgesine sürdüm ve kırmızı alarm görev
istasyonuma rapor verdim. Bunu takip eden üç gün boyunca, kapıları
kapalı bomba kapıları içine gizlenmiş olan Armaged- don’u (atom
bombası) seyrederek, bir B-52 bombardıman uçağının göbeğinde
uyudum. Hiç bitmeyeceğini düşündüğümüz alarma son verildiğinde
çok rahatlamıştık. 1965 yılında onurlu bir terhisle Flava
Kuvvetlerinden ayrıldım.
Aynı yılın Aralık ayında Donanma’ya katıldım. Okyanusu daima
sevmişimdir. Çocukluğumdan beri hep denizci olmak istemiştim.
Deniz tutması olsun ya da olmasın, aklımın rüyalarımı izlemesini
sağladım. Bahriye kampı için San Diego’da bulunan Donanma Eğitim
Merkezi (Naval Training Çenter)’ne gönderildim. Önceki Hava
Kuvvetleri deneyimimden dolayı acemi askerlerden oluşan bölüğün
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

başına getirildim. Aynı rütbemi korumama izin verildi ve aynı


derecede maaş almaya devam ettim. Bölükte iyi bir arkadaş grubumuz
ve iyi bir bölük komutanımız vardı: Şef elektrikçi, ikinci kaptan Şef
Campbell.
Bölüğü bana devretti. Şef iyi bir adamdı. Kendisi sadece öğrenmek
zorunda olduğumuz ve bizi sorunlardan uzak tutacak şeyleri
öğretmekle ilgilenirdi. Denizcilik kampındaki eğitmenlerin çoğunun
aksine Şef Campbell, kişisel bir çıkar peşinde değildi ve kendisine ya
da başkalarına karşı birşeyleri ispatlamaya çalışmışordu. Bizimle
samimi bir şekilde arkadaştı.
Denizcilik kampı sırasında denizaltı için gönüllü oldum. (Macera
isteğim çok şiddetliydi.) Temel eğitimi aldıktan sonra bu görev için
kabul edilmiştim ve Hawaii’de bulunan Pearl Har- bor’daki denizaltı
üssünden USS Tiru (SS-416) ’ya çağrıldım. Hiç kimse bu kadar şanslı
olamazdı. Aldığım emri okuyunca gözlerime inanamadım.
Donanmada olma rüyamı gerçekleştiriyordum. Bu benim ilk istediğim
şeydi ve buraya çağrıldım. İlk isteğime kesinlikle ulaşmıştım. Ordunun
her dalında böyle şeyler son derece nadirdir ve herşeyden önemlisi,
tropikal cennet Ha- waii’ye gönderiliyordum. Büyük mutluluk
duyuyordum.
Hawaii’ye indiğimde eğlenecek vaktim yoktu ve tek atlı bir binek
arabaya binip direkt denizaltı üssüne gittim. Benim denizaltını
ortalarda yoktu. Botumun (Donanma’da denizaltılara bot denir) nerede
olduğunu bilen birini bulana kadar sormaya devam ettim ve
bulduğumda, botumun denizaltı üssünde olmadığını, Pearl Harbor
Donanma Tersanesi’nin kuru dokunda olduğunu öğrendim. Başka bir
araba çağırdım.
Araba sürücüsü beni Japonlar’m Pearl Harbor'ı bombalamasından
sonra hiç temizlenmemiş gibi görünen bir iskelenin önünde indirdi.
Her taraf hortumlara benzeyen şeylerle, kocaman elektrik telleri,
aklınıza gelen her boyutta ve şekilde paslı metallerle kaplıydı. Havada
keskin bir mazot, kaynak dumanı, boya ve çelik kokusu vardı. Eğer
yeryüzünde bir cehennem varsa, o burası olmalı diye düşündüm,
iskeleye çıktım ve kenarında durup dokun içine doğru baktım. Orada,
APOKAL?PS'?N ATL?I LARI ?

bütün asaletinden sıyrılmış, temizce ortadan ikiye bölünmüş ve çıplak


bir şekilde yatan benim botum, USS Tiru idi. Üzerine adamlar
üşüşmüş- lerdi. Ölü bir çekirgenin üzerine üşüşen karıncalara
benziyorlardı. Güneşten daha parlak ışık parıltıları havaya kıvılcımlar
saçıyor ve daha sonra güzel bir akışla dokun dibine dalıyordu.
Gözlerime inanamıyordum. Adamın biri, dışarı çıkıp önce denize
gitmemi, sonra da suyun dibine inmemi umuyordu. Bana şeytani bir
hurda çöplüğünden işe yarayanların getirilip kesildiği ve iblis
heriflerce kaynakla birbirine yapıştırıldığı, paslı metallerden
müteşekkil karmaşık bir koleksiyon gibi görünen yere. Galiba şansım
beni terketmişti.
Kışlaya, iskelenin öbür tarafından demirlemiş mavnalarla ilgili
rapor veriyordum ve görevde olduğumda bana bir branda yatak
veriliyordu. Daha sonra denizaltı üssünün bulunduğu kışlaya
gönderildim. Burada bana parmaklıklı bir raf ve kilitle- nebilen bir
dolap tahsis edilmişti. Honolulu’ya gitmek istedim ama kısa bir süre
içinde acemilerin orada rahat olmadıklarını öğrendim. Her gün daha da
kötüye gidiyordu.
İlk birkaç ay kum yüklemekle, boya yapmakla, indirip bindirmekle
ve botu öğrenmekle geçti. Aşçıbaşı dışında mürettebat harikaydı.
Aşçıbaşı gündüz ve gece, her dakika sarhoştu. Beni hiç sevmedi ve
dolayısıyla ben de onun pişirdiklerini fazla yemedim. Bana olan kini
benim oradaki ilk sabahıma dayanıyordu. O sabah bot mutfağına
gittiğimde tayfaların kahvaltılarını almış olduklarım gördüm. Bir ara ve
içeri gidip sakince yumurta istedim. Kafasını yukarı salladı ve bir daha
kendisinin güvertesinde yemek yedirmeyeceğine yemin etti. Şaka da
yapmıyordu. Bu olaydan sonra bu güvertede tek bir kez yemek yedim.
O gün aşçıbaşı botta değildi.
O gün ne hata yaptığımı hâlâ bilmiyorum. O gün kaptana gi-
debilirdim ama bunu yapsaydım sanırım aynı zaman da başka bir yere
transfer için de müracaat etmiş sayılırdım. Bununla birlikte, içkisini
nereye sakladığını bulmam uzun sürmedi. O zaman onun hayatını
karatttım. Votkasına ne karıştırdığımı size söylemeyeceğim ama hiç
içmek istemeyeceğiniz birşeydi. Inanm bana. Aşçıyı öyle bir hale
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

getirmiştim ki, sağlık sorunlarından ötürü gemiden transfer edildi. Ona


zarar vermek istememiştim ama ya ondan kurtulacaktım ya da açlıktan
ölecektim. Aşçıbaşı olsun ya da olmasın beni beslemeyecek bir botla
denize gitmemeyi aklıma koymuştum. Ana indüksiyon vanasının
kapatılmasıyla görevli sarhoş bir aşçıbaşıyla denize dalmak, bana
huzursuzluk veriyordu. Bir denizaltı denize dalmadan önce belirli
vanaların kapatılmış olması ŞARTTIR. Aksi takdirde denizaltı su alır
ve herkes boğulur. Ana indüksiyon vanası ise bu vanaların EN
ÖNEMLÎSlDÎR. Bunu kapatmak aşçının göreviydi. Çünkü USS
Tiru’da bu vana mutfakta bulunuyordu.
Tiruda özellikle yakın iki arkadaş edindim. Lincoln Loving adında
siyah bir denizci ve Geronimo diye çağırdımız Kızılderi
libir denizci. Üçümüz hiç birbirimizden ayrılmazdık. Lincoln ilk
evliliğimde sağdıcım olmuştu. Geronimo içimizdeki en deneyimli
denizciydi ve sürekli Lincoln ile bana öğretmenlik yapardı. Bilinmesi
gereken herşeyi, botu, halatları, boyayı ve bir denizcinin Donanma’da
hayatta kalması için gereken herşeyi bilirdi. Uzun bir süre boyunca
orduda çok şey öğrenmiştim ve bunların çoğunu Lincoln ile
Geronimodan öğrendim. Lincoln adada hoş zaman geçireceğimiz
noktaları iyi bilirdi ve böylece özgürlük partisine yol gösterirdi. Tiruda
geçirdiğim zaman içerisinde meydana gelen üç olayı hiç
unutamıyorum, ilk olay bir test dalışı sırasında meydana gelmişti. Oahu
Adası civarında 600 feet derinlikte 3-4 deniz mili hızında ilerliyorduk.
Lincoln ve ben gözetlemedeki görevimizi yeni devretmiştik ve batarya
hakkında konuşuyorduk. Bir anda şok olduk. Gürültülü bir ÇINLAMA
duyduk ve botun limana çarptığını zannettik. Sonra
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

kanımızı donduran bir ses daha duyduk. Botun sancak tarafının bir
yere sürtüp gıcırdadığını duyunca yüzümden kan süzül - düğünü
hissettim. Lincoln ve ben yerimizde donmuş gibiydik. Metallerin
birbirine sürtünmesiyle ortaya çıkan gıcırtıdan nefesimiz kesildi.
Bunun hiç bitmeyeceğini düşündüm. Hiç kimse yerinden hareket
etmiyordu.
Bu bize bir ömür gibi gelmişti. Daha sonra bot sallandı ve ses
kesildi. Eğer bot delinseydi, bugün hiçbirimiz hayatta olmayacaktık.
Pearl’e döndüğümüzde dalgıçlar inceleme için dibe daldılar. Suyun
üstüne çıktıklarında, kafa bölümünde hasar olduğunu ev sancak
tarafının baştan sona oyulduğunu rapor ettiler. Daha sonra botu tamire
çektik. Birkaç gün sonra yeni gelen askerler gibi rahat ettik ama hayata
bakışım tamamen farklılaşmıştı.
İkinci olay da torpido saldırı tatbikatı yapan iki bottan birinin
başına gelmişti. Kumanda kulesinin üzerinde katranlı büyük bir tente
olan botun limana girişini hatırlıyorum. Kulenin her iki tarafında
tenteyi yukarıya kaldıran bir şey vardı ama ne olduğunu
göremiyordum. Daha sonra Geronimo, Lincoln ve ben botun rıhtıma
yanaştığı yere gidip tentenin altına baktık. Tatbikattaki diğer bot
isabetli bir vuruş kaydetmişti. Gördüğümüz şey yelken bölümüne
tamamen saplanmış bir torpidoydu. Gülmeye başladık. Daha sonra
birbirimize baktık ve olayın hiç de komik olmadığım düşündük. Bu
denizaltı işi kesinlikle düşündüğüm kadar cezbedici bir iş değildi.
Üçüncü olay ise Portland - Seattle bölgesi olan Pearl Harbor
arasında, bir transit geçiş esnasında meydana geldi. Öğleden sonra
(12.00-16.00 arası) botun iskele tarafında gözetleme nö- betindeydim.
Geronimo ise sancak tarafında gözetleme nöbe- tindeydi. Ensign Ball
Güverte Subayı idi. Yüzeyde 10 deniz mili hızıydaydık ve üçümüz de
kumanda kulesinde bulunan köprüdeydik. Aydınlık bir gündü fakat
ince bir bulut tabakası güneşi örtmüştü. Aşağıdan biri, güvertedeki su
geçirmez dolaptan ihtiyacımız olan şeyleri getirmesi için birini, yukarı
gönderme izni istediğinde neşemiz yerine gelmişti. Dolap, kafa kısmım
boydan boya kaplayan güverte sahanlığının altında, güvenli bölmede
bulunan torpido odasının ilerisindeydi. Ensign Ball izin verdiğinde
buna Geronimo ve ben gülmüştük. Buna izin vermemeliydi. Çünkü
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

kafa kısmında bir basınç dalgası vardı. Güverteye gönderilen kişinin


kim olduğunu gördüğümüzde gülmekten çığlık attık. Yelken
bölümünden aşağıya, güverteye çıkan kapağa baktık. Güverte kapağı
gürültülü bir şekilde açıldı ve Lincoln Loving kafasını dışarıya çıkardı.
Mutlu gözükmüyordu.
Lincoln eğilip kızağım güvertedeki emniyet rayına yerleştirdi,
emniyet kemerini beline taktı ve tutunarak güverteye adımını attı. Bize
"Bakıp gülmeyin, işimi doğru yapıyorum" şeklinde baktı. Trabzanı
bırakmak için cesaretini toplaması birkaç dakika sürdü ve güvertedeki
rüzgara karşı yol almaya başladı. Basınç dalgasının bulunduğu noktaya
kadar ihtiyatla ilerledi. Basınç dalgası güverteyi salladığından, botun
kafa kısmı devirli bir şekilde suyun içine girip çıkıyor ve üzerine su
alıp bunu tekrar sıçratıyordu.
Botun kafa kısmı suyun dışına çıktığında, Lincoln’ün buraya
koşmak için zaman kolladığını görebiliyordum. İki başarısız deneme
yaptı ve sonra güvertede kayarak, torpil odasının yanındaki emniyet
kapağına doğru giden giriş holünde kayboldu. O anda bütün kafa kısmı
suya daldı ve çevremde girdap halinde dönen tuzlu suyu tasavvur
ederken kendimi havayı solurken buldum. Bu benim başıma
gelmemişti, Lincoln’ün başına gelmişti. Lincoln’ün panik
yapmamasını umarak kafa bölümünün suyun yüzüne çıkmasını
beklerken, yelken tepesinden iyice tutunmuştum.
Daha sonra gördüğümüz şey, eski Keystone Cops filmlerinden bir
bölüm olabilirdi. Ellerini suya öyle çarpıyordu ki, sanki kırk kolu ve
kırk bacağı vardı. O esnada Lincoln’ün Donanma’ya katıldığını fakat
yüzme bilmediğini öğrendim. Yarı boğulmuş denizci, sonunda
ayaklarını toplayınca o holden dışarı fırladı ve ıslak deri
ayakkabılarının kendisini taşıyabildiği kadaır hızlı bir şekilde tekrar
kumanda kulesine doğru koştu.
Ensign Ball, Geronimo ve ben, 10 dakika kadar buı duruma güldük.
Aslında, olaydan sonraki iki gün süresince İLincoln’ü her
gördüğümüzde kahkahalar patlatıyorduk. Lincolm, bunun komik
olmadığını düşünüyordu ve her güldüğümüzde yumruk atma şansını
kaçırmıyordu.
Lincoln aşağı indi. Ben ve Geronimo ise bitmeyen ınöbet gö-
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

revimize başladık. Kafa kısmından kıç kısmına, aşağıcflan yukarıya ve


tekrar kafa kısmından kıç kısmına... Tekrar v(e tekrar... Daha sonra
gözlerimizi dinlendirmek ve kısa bir sohbet için ara verdik. Ensign
Ball’a biraz kahve istemesini rica ettim. O diya- fona eğildiğinde ben
dürbünü tekrar aldım ve okyanuıstan yükselen kocaman bir disk
gördüm. Havada çevreye su saıçarak yavaşça kendi ekseninde tersyüz
döndü ve bulutların içinde kayboldu. Kalbim yerinden fırlayacakmış
gibi çarpıyordu. Konuşmak istedim ama konuşamadım. Sonra kararımı
değiştirdim ve bundan hiç kimseye bahsetmemeye karar verdim.
Okyanustan çıkıp bulutların içinde kaybolan, kargo
uçaği’büyüklüjğünde bir uçan daire görmüştüm. Başka birinin de onu
görüp görmediğini anlamak için hızla çevreme baktım. Ensign Ball
hâlâ diyafo- na eğilmiş kahve istiyordu. Geronimo ise sancak
tarafından kıç bölümün altına doğru bakıyordu.
Bir ikilem arasında kalmıştım. Gördüklerimi anlatsam mı
aıılatmasam mı? Anlatsam insanlar buna inanır mıydı? Okyanusa
tekrar baktığımda sadece gökyüzü, bulutları ve suyu gördüm.
Sanki hiçbir şey olmamıştı. Neredeyse rüya gördüğümü düşündüm.
Ensign Ball doğrularak Geronimo’ya döndü ve kahvenin yolda
olduğunu söyledi.
Kafa kısmının 15 derece dışına, aşağı yukarı 2,5 deniz mili
uzaklıktaki noktaya doğru tekrar baktım. Olanlarla ilgili en ufak bir
işaret bile yoktu. "Ensign Ball!" diye seslendim ve "Sanırım kafa
kısmının 15 derece dışında birşey gördüm, fakat onu tekrar kaybettim.
O bölgeye bakabilir misiniz?" dedim. Ensign Ball gözlüğünü takarak
döndü. Bunu bilmiyordum ama Geronimo da o anda beni duymuş ve o
da bakmak için dönmüştü. Birşey- lerin, monoton havayı kırmasından
dolayı mutluydu.
Onu gördüğümde, dürbünü göğsümden yukarıya kaldırıyordum.
Kocaman daire, bulutların arasından çıktı, suya yaklaşarak tersyüz
döndü ve suda dalgalar oluşturarak okyanusta bir çukur açtı ve gözden
kayboldu. İnanılmaz birşeydi. Onu bu kez çıplak gözle görmüştüm ve
büyüklüğü görüntüsüne kıyasla şaşırtıcıydı. Ensign Ball, dürbünü
elinde, ağzı açık bir şekilde şok olmuştu. Geronimo ise, "Aman
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Tanrım! Ne?.. Hey, gördünüz mü?!." diye haykırıyordu. Ensign Ball


dönüp inanmaz bir bakışla bana baktı ve düşük bir sesle; "Bu benim
nöbet sıramda olmalı." dedi. Hızlı bir şekilde diyafonun düğmesine
bastı ve "Kaptan köprüye, kaptan köprüye!" diye haykırdı. Daha sonra
düğmeye tekrar bastı ve "Birisi hemen buraya bir kamera getirsin!"
talimatını verdi.
Kaptan, peşinde serdümen ile birlikte hızla merdivenleri çıktı.
Serdümenin boynunda 35 mm.’lik bir kamera vardı. Ensign Ball
gördüğü şeyi tarif etmeye çalışırken Kaptan sabırlı bir şekilde ayakta
duruyordu. Bize baktığında her ikimiz de kafamızı sallayarak
anlatılanları doğruladık. Bu kadarı kaptan için yeterliydi. Olay
esnasında suyun altını tarayıp herşeyi kaydeden sonar (deniz radarı)
görevlisini çağırdı. Daha sonra diya- fondan "Ben Kaptan! Kumandayı
alıyorum!" diye anons etti. Dümenden cevap hemen geldi: "Peki
Efendim." Kontrol odasındaki dümenci, botun kontrolünün kaptana
geçişini tasdik etmişti. Botta havadis söylentileri muhtemelen
başlamıştı.
Kaptan, radar monitöründen birini çağırdı ve verdiği komut hemen
kabul edildi. Beşimiz de denize bakıyorken, aynı gemi ya da onun bir
benzeri tekrar yavaş bir şekilde sudan dışarıya çıktı, havada ters döndü
ve belirli bir açıyla yan yatarak gözden kayboldu. Serdümen, gözümün
önünde olayı kameraya almıştı.
Bu sefer, kafamda olayları resmeden üç ayrı fikir oluşmuştu. O bir
metal araçtı. Bundan hiçbir şüphe yoktu. Zekice kullanıldığından
emindim. Kurşuna benzer donuk bir rfenkteydi. Işıkları yoktu ve
herhangi bir parlaklık saçmıyordu. Kale mazgalına benzeyen bir kürek
gördüğümü düşündüm fakat bundan emin değildim. O sırada radara
yakalandı ve bize 3 deniz mili uzaklıktaydı. Araç karşımızda bize
doğru hareket ediyordu ve menzil içerisindeydi. Tuhaf aracın suya
tekrar dalıp sonra bulutlara yükselmesini tekrar tekrar izledik ve
sonunda artık gittiğinin farkına vardık. Olay aşağı yukarı 10 dakika
kadar sürmüştü.
Köprü bölümünü terketmeden önce Kaptan, Serdümen’den
kamerayı aldı ve gördüklerimizi hiç kimseye anlatmamamızı emretti.
Olayın kaydedildiğini ve hiç kimseyle, hatta aramızda bile
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

konuşmamamızı söyledi. Biz de söylediklerini onayladık. Kaptan ve


Serdümen köprü bölümünü terkedince, Ensign Ball diyafona gitti ve
düğmesine basarak, "Ben Ensign Ball. Kaptan köprü bölümünden
ayrıldı. Kumanda bende!" dedi ve karşı taraf, "Peki efendim" şeklinde
cevapladı.
Pearlde limana yaklaştığımızda UFO’yu görmüş olanlarımızdan
hiçbirine botun dışına çıkma izni verilmedi. Aşağı yukarı iki saat sonra
Donanma istihbarat Ofisi’nden bir kumandan bota geldi. Direkt
kaptanın özel odasına gitti. Çok geçmeden bize koridorda, kaptanın
kapısının önünde beklememiz söylendi. En önce Ensign Ball içeriye
çağrılmıştı. 10 dakika içeride bekledikten sonra dışarıya çıktı ve
yemekhaneye gitti. Sarsılmış görünüyordu. Sıra bana gelmişti.
Kaptanın odasına girdiğimde kumandan hizmet kaydımı elinde
tutuyordu. Hava Kuvvetleri’nden Donanma’ya neden geçtiğimi
öğrenmek istedi. Ona bütün hikayeyi anlattım ve kronik deniz tutması
hastalığımdan korktuğum için önce Donanma’ya girmediğimi fakat
artık beni deniz tutmadığını söylediğimde güldü. Sonra aniden
yüzündeki maske düştü ve gözlerimin içine bakarak, "Orada ne
gördün?" diye sordu. "Bir uçan daire olduğuna inanıyorum!" şeklinde
cevapladım. Görülebilir halde titremeye ve bana küfür etmeye başladı.
Beni ömür boyu gemi hapsinde tutmakla tehdit etti. Bağırtısının
kesilmeyeceğini sandım ama aniden başladığı gibi durdu.
Kafam karışmıştı. Sorularını doğru bir şekilde cevaplamıştım ve
şimdiden hapisle tehdit edilmiştim. Korkmamıştım fakat kendimi
güvende de hissetmiyordum. Gidişatı değiştirmenin daha iyi olacağını
düşündüm. Babamın 18 yıllık Hava Kuvvetleri deneyimi ile benim 4
yıllık deneyimim bana birşeyler öğretmişti. Birincisi, askerler kontrolü
hiçbir zaman bu şekilde kaybetmemeliydi. İkincisi, eğer verdiğim
cevap patlamaya sebep oluyorsa ağzımdan çıkacak diğer şeyler
büsbütün farklı olabilirdi. Üçünciisü ise, bana verdiği cevap beni
kesinlikle doğru sonuca götürecek kibar bir hareketti.
"Haydi tekrar baştan başlayalım." dedi. "Orada ne gördün?" diye
soruyu tekrarladı. "Hiçbir şey, efendim!" şeklinde cevapladım. "Hiçbir
lanet olası şey görmedim ve mümkün olduğu kadar çabuk buradan
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

çıkmak istiyorum!" dedim.


Yüzüne bir gülümseme gelmişti ve Kaptan da rahatlamıştı. "Emin
misin Cooper?" diye sordu.
"Evet efendim, eminim." dedim.
"Sen iyi bir denizcisin Cooper. Donanma’nm senin gibi adamlara
ihtiyacı var. Donanma’da ilerleyeceksin!" dedi ve sonra kağıtta
yazılanların bir kısmını okumamı istedi. Kağıtta yazılanlar bana
söylediklerinin aynısıydı. Sadece farklı kelimelerle yazılmıştı.
Okuduğumda, eğer gördüklerimi birine anlatırsam 10 bin dolar para ve
10 yıl hapis cezasına ya da her ikisine de birden çarptırılacağım
yazıyordu. Ulusal güvenliği ilgilendiren gizli bilgiler ile ilgili kanun ve
yönetmelikleri okuyup anladığımı belirten bir kağıdı imzalamamı
istedi. Bunu imzalayarak olayla ilgili hiç birşeyi kimseye
anlatmayacağımı kabul ettim. Gitmeme izin verildiğinde oradan
çıkmaktan dolayı mutluydum. Bu olayın üstünden çok geçmeden
denizaltılardan alındım. USS Tombigbee (AOG-II)’ya transfer
edilmiştim.
Tombigbee bir yakıt tankeriydi. Bu denizaltılaı dan daha teh-
likeliydi. Kaptan çılgın biriydi ve tayfalar da aptal ve uyumsuzlardan
oluşuyordu. Bir seferinde ben gözetleme nöbetindeyken, bir subaya
saldıran denizciyi durdurmak için tabancama sarılmak zorunda
kalmıştım.
Tombigbee gecenin zifiri karanlığında, Molokai kanalında bir
destroyerle çarpışmıştı ve birkaç adam ölmüştü.. Destroyer hemen
hemen ikiye bölünmüştü. Gemideki her gün, Mr. Ro- berts dışında bir
mizansen gibiydi. Bütün engellere rağmen burada serdümen oldum ve
ikinci sınıf astsubaylık derecesine terfi ettim.
Tombigbee ile iki kez WESTPAC turunda bulundum. Buna
12hafta süren Wietnam sahilleri de dahil. Chu Lai’de demir atmışken
makinalı tüfek ateşi altında kaldık. Acil bir kaçışla limanı terketmek
zorunda kaldık. Sadece tanklardan birine isabet edecek bir izli mermi
ve ardından gelecek patlama işimizi bitirirdi. Muhtemelen Viet Cong
topçusunun rütbesi elinden alınmıştır. Çünkü koskoca gemiyi
vuramamıştı. KOSKOCA BlR GEMİYİ NASIL ISKALARSINIZ?
Bu olaydan sonra bir kez de Cua Viet diye anılan DMZ’de küçük
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

bir ileri karakol mevkiine gittiğimizde çok korkmuştum. Tam


cehennemden çıkmış bir görüntü gibiydi. Cua Viet, Thack Han
nehrinin güney kıyısında, nehrin boğazmdaydı. Demir atmış, bir
boşaltım borusundan kıyıya petrol pompalıyordu. Her gece çatışma
bölgesinden yükselen izli mermilerin, DMZ bölgesine ve nehire
düştüğünü görebiliyorduk. Gerçek bir sıcak noktaydı, ikide bir
yükselen Viet Cong ya da NVA roketlerinden biri kampın içine
düşecekti. Olaylar yatışana kadar acil olarak kaçıp denize gittik ve
orada bekledik.
Kaptan, nehir boğazına girme kararını verene kadar herşey iyi
gidiyordu. Siz hiç bir iğne deliğine kalem sokmaya çalıştınız mı? işte
yapacağımız iş ancak bununla karşılaştırılabilirdi. Kılavuzsuz bir
şekilde kocaman gemiyi o nehrin darboğazına nasıl soktuğumuzu
hiçbir zaman bilemeyeceğim. Kanalın ortasında demir attık ve Kaptan
geminin sırtını tam plaja dayadı ve arka demiri kuma attı. Orada biz,
benzinle dolu büyük bir hedef halinde duruyorduk. Vietnam’ın en
sıcak çatışma bölgesinin ortasında, dar bir nehrin boğazında
demirlemişken hiç kimse bize yardım edemezdi. O gece tayfalardan
bazıları hemen transfer edilmek için Donanma Operasyon
Başkanlığı’na dilekçe yazdılar. Hiçbiri uyuyamadı. Düşmanların neden
bize roket atmadıklarını bilmiyorum ama bunu yapmadılar. Bu olaydan
sonra Tanrı’nm özel bir gözle aptalları koruduğunu öğrenmiş oldum.
Ertesi gün denize açıldık ve Pearl’e doğru hareket ettik. O yılın
sonlarına doğru yetersiz bulunduğum için kaptan rahatlamıştı. Tekrar
okula gönderildim.
Hangi okula sürüldüğümü bilmiyordum. Sonunda İç Güvenlik
Uzmanlığı için Donanma Güvenlik ve İstihbarat Okulu (NEC 9545)
olduğu ortaya çıktı. Buradaki genel eğitim, güvenlik boyutları,
güvenlik tesisatı ve inşası, koruma konusunda sınıflandırılmış bilgiden
oluşuyordu. Eğitimim, özel silahlar, bubi tuzağı tesbit ve
etkisizleştirme, gizli dinleme cihazı tesbiti, telefon bağlantıları, radyo
vericilerini ve daha birçok konuyu kapsıyordu. Pasifik Bölgesi
istihbarat bilgilerini hazırlamak ve iletmek için özel olarak
yetiştirildim. 1968’de okula nakledilmemden Donanma’yı terkedene
kadar Donanma Güvenlik ve istihbarat bölümünde bu işi yaptım.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Mezun olduktan sonra Vietnam’a gönderildim. Bunun için bir yıl


öncesinden gönüllü olmuştum. Çünkü burada şansımın o içine ettiğim
benzin tankerinden daha iyi olacağını düşünmüştüm. Bu, bahriye
kampından beri aldığım ilk iyi haberdi. Ülkem için gerçekten
savaşmak istemiştim. Birkaç yıl sonrasına kadar bunun ne kadar
aptalca olduğunun farkına varmamıştım.
Da Nang’a indim ve otobüsle Camp Carter’a, 1. Kolordu’da- ki
Donanma Güvenlik ve istihbarat karargâhına gittim. Kumandan subay
Kaptan Carter ile görüştüm, isimler tesadüf sonucuydu. Kaptan Carter,
bir devriye botunun kaptanı olmayı dü- şüniip düşünmediğimi sordu.
Ben de bunu yapabileceğimi söyledim. Daha başka ne söyleyebilirdim
ki? Bir botu ve tayfasını kumanda edeceğimi söylediğinde şaka
yaptığım sanmıştım. Ama şaka yapmıyordu. Donanma İstihbaratının
bir bölümü olan Liman Devriyesi’nden yüzbaşı Duey, bir tayfa seçme-
me izin verdi. Bir şilebin güvertesinden henüz indirilmiş olan 4 adet 45
askerlik devriye botlarının arasından ilk seçimimizi bize verdi. Yeni
tayfamla birlikte 3 günümüzü botu tepeden tırnağa kontrol etmekle
geçirdik. Monte ettik ve herşeyin ayarını iyice yaptık; kumunu
yükledik ve boyadık. Hatta denizcilerden biri kabinin önüne perde astı.
Motorları iki kez kontrol ettik. Top- çubaşım GMG3 Robert G. Barron,
silahlarımızı kontrol etti v- botumuzu savaşa hazırladı. Size gerçeği
söylemek zorundayım: Sadece bu silahlara bakmak bile ödümü kop
alırdı. Sonra orada, savaş zamanında, bir savaş botuna kumanda eden
en iyi kahrolası kaptan olacağıma o anda yemin ettim. Günde iki ya da
üç saat uyumayı, tayfalarımın tok olduğundan emin olana kadar hiçbir
şey yememeyi öğrendim.
Da Nang limanı ve nehrinde devriye gezerken birçok geceyi
hayalet gibi geçirdik. Bir gece, Da Nang köprüsünün yakınında, nehrin
ağzında bulunan geçici cephaneye bir roket isabet ettiğinde, dünyanın
sonu gelmiş gibi gözüktü. Bir seferinde deniz kuvvetleri yakıt sahasına
yakın olan, Point Isabella’daki koyda düşmanla çatıştık ve muhtemelen
kıçlarını kurtardılar. Çatışma, Vietnam’da askeriyenin çıkarmış olduğu
"The Stars and Stripes" adlı gazetede yeralmıştı.
En kötü anlar gelmişti fakat Charley’den değil doğa anadan.
Şiddetli esen bir kasırga Tonkin Körfezi’nin karşısında kükremişti.
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

Botları korumak için yönümüzü denize çevirdik. Melekler gülüyor


olmalıydılar. Ne yapmalıydık? Read Beach’in dışında demirlemiş iki
dev kargo gemisinin arasına manevra yaptım ve başımıza gelenin ne
korkunç olduğunu öğrendim. Rüzgar öyle şiddetli esiyordu ki,
içimizden hiçbiri güverteye gidemiyordu. İkimiz kaptan odasında
sıkışıp kaldık, diğer adamlar da el pompaları ile kabinin arkasında
sıkışmışlardı. Kaptan odasının pencereleri uçtu ve vücudumuza çarpan
yağmur damlalarını bıçak gibi hissediyorduk. Botumuz su alıyordu.
Pompa başlarındaki adamların güçlerinin tükenmemesi için dua
ediyordum. Güçbela iki tankerin arasından çıkabildim. Onların bizden
daha fazla tehlikede olduklarını söyleyebilirim. Dağ gibi dalgaların
tepesindeyken gemilerin tepesini görmek için aşağı bakıyorduk.
Dalgaların arasında iken, üzerimize devrilmelerinden korkuyorduk.
Şileplerden biri halatını kırdı ve liman dışına doğru yavaşça hareket
etmeye başladı.
Ertesi sabah fırtına duruldu ve nehre doğru hareket ettik. Debris
batıyordu ve biz de ağaç gövdelerinden kurtulmak zorundaydık.
Sonunda Basın Kulübü’nün önünde korunaklı bir rıhtım bulduk.
Dikkatli bir şekilde botu yanaştırarak iskeleye sıkıca bağladık.
Yorgunluktan yıkılıyorduk. Kısa bir süre içinde benimle birlikte kimin
nöbete kalacağını belirlemek için kura çektik. Geri kalanları Basın
Kulübü’ne girdiler. İki saat kadar sonra tayfalar döndüler ve bu sefer
biz içeriye girdik. Dışarıda hiçbir şey olmuyormuş gibiydi. Gazeteciler
oturmuş, yiyip içiyorlardı. Her yerde konuşulup gülüşülüyordu. Büyük
bir yemek istedik ve faturayı Yüzbaşı Duey adına imzalayarak döndük.
Diğer arkadaşların kimin adına imzaladıklarını bilmiyorum ama
hiçbirimizde para yoktu. Faturayı Yüzbaşı Duey’in alıp almadığını
bilmiyorum ama o ülkede yemiş olduğumuz yemeklerin en iyilerinden
biri olduğunu biliyorum.
Sonraki iki günümüz botu tamir etmekle, silahlan temizlemekle ve
herşeyi kontrol etmekle geçti. Daha sonra kulübe gi- dik kör kütük
sarhoş olana kadar içtik ve ertesi gün hemen hemen gün boyunca
uyuduk.
Bob Barron, Cua Viet için gönüllü oldu. Kalması için kendisine
yalvardım. Belki daha sonra hep beraber gidebilirdik. Bek- leyemedi;
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

harekete ihtiyacı vardı. Birbirimize söz verdik. Eğer içimizden biri


hayatını kaybederse diğerleri bir şişe Iskoç viskisi içip daha sonra
şişeyi kayalara çarparak kıracaktı. Neyden
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

bahsediyorum diye sormayın, insanlar o anda öleceklerini dü-


şündüklerinde, saçma şeyler yaparlar. Ben de bunlardan farksızdım.
Aşağı yukarı üç hafta kadar sonra, Bob’un botunun bir gece Thack
Han nehrinde TWO LIMA devriyesine gittiğini ve bir daha
dönmediğini öğrendik. Hiçbir radyo iletisi alınamamıştı ve bir süre
cesetleri bulunamadı. Daha sonra cesetler birer birer kıyıya vurdu.
Botu ise çok uzun süre sonra bulduk. Bulduğumuzda bot bir halka gibi
kıvrılmıştı. "Biz" diyorum, çünkü bir şişe Iskoç viskisi içip şişesini
kayalara vurup kırdıktan sonra şansımı zorladım ve Cua Viet’deki
Dong Ha nehri savunma grubuna transfer edildim.
Bu artık kişisel bir savaş olmuştu. Benim bir parçamı öldür-
müşlerdi. Bob benim arkadaşımdı. Adı şimdi Vietnam Anı- tı’nda
yazılı. O nehirde düşmanla en fazla çatışmaya giren bot, benim botum
oldu. Nehri düşmanlardan koruduk ve bir daha başka bir adamımı
kaybetmedim. Muharebe V ile Donanma Başarı Madalyası, Donanma
Takdir Madalyası ve Muharebe Harekat Kurdelası ile ödüllendirildim.
Bütün grubumuz, Birlik Savaş Başkanlık Nişanı, Donanma Nişanı ile
ödüllendirildi ve ayrıca gruptaki herkes farklı ödüller, kurdelalar ve
madalyalar aldı.
Vietnamda hoşuma gitmeyen birşey de askerlerin belirli aralıklarla
değişmesiydi. Kendisini ispat etmiş, deneyimli askerler gittiğinde
onların yerini deneyimsiz askerler alıyordu ve bu durumlarda birliğin
bağlılığını ve moralini korumak çok zor oluyordu. Rotamı eve
çevirdiğimde, tayfalarımı yüzüstü bırakıyormuş gibi bir hisse
kapıldım. Görev süremi uzatmak istedim ama, gücümüzün
kullanımına yavaş yavaş son vermeye ve savaşı VietnamlIlara
devretmeye karar verilmişti. Eğer bir ay önceden görev süremi uzatma
başvurusunda bulunmuş olsaydım, kalabileceğimi söylediler. Bu
noktadaki tutumum bir iç yanmasından öteye gidemedi.
Vietnamda olduğum süre boyunca, özellikle DMZ’deyken birçok
UFO faaliyeti olduğunu gördüm. Ele geçirilme tehlikesinden dolayı, 24
saat yanımızda mesajları kodladığımız gizli kod kağıtları taşırdık.
Hassas bilgiler için özel kodlar kullanırdık. Bana UFO’larm son derece
hassas bilgi olduğu anlatılmıştı. Kulübelerinin üzerinde UFO
gördükten sonra bir köyün bütün insanların ortadan yok olunca,
UFO’larm ne kadar hassas bilgi olduğunu öğrenmiş oldum. Her iki
tarafın da UFO’lara ateş açtığını ama gizemli mavi bir ışıkla geriye
? APOKAL?PS?N ATLILAR!

çekildiklerini öğrendim. UFO’ların iki askeri kaçırıp felç ettikten sonra


çalılıkların içine attığı söylentileri dolaşıyordu. Hiç kimse bunun ne ka-
darının doğru olduğunu bilmiyordu, fakat üzerinde gerçekten çok
durulduğu için en azından bunların bir kısmının doğru olduğunu
düşünüyordum. Daha sonra bu söylentilerin çoğunun doğru olduğunu
öğrendim.
Sonunda kendimi tekrar Hawaii’de buldum. Bu sefer görevim,
Pearl Harbor’un üstündü bir tepe olan Malakapa’daki Pasifik Filo
Başkomutanlığı karargahında bir kıyı göreviydi. Flava
Kuvvetleri’ndeyken gizli bir güvenlik formunu doldurmam istenmişti.
Gizlilik denizaltılar için de gerekmişti. Filo Yönetim Birimi’ne
geldiğimde yeni bir form daha doldurmam istendi. Ben de söylenir
söylenmez doldurdum. Sorulardan biri herhangi bir cemiyete üye olup
olmadığımla ilgiliydi. Soruyu olumlu cevapladım ve aşağıdaki listeden
Demolay’i yuvarlak içine aldım. Güvenilirlik derecemin yükselmesi
için FBI’ın geçmişimi araştırması gerekiyordu. Araştırma sonuçlarını
beklerken, Kumandan Yüzbaşı Mercado’nun başında bulunduğu
Operasyo- nel Durum Bilgi Ofisi (OPSTAT)’ne atanmıştım.
Aşağı yukarı altı ay sonra Donanma İstihbarat çalışanları amirinin
ofisine çağrıldım. Burada nükleler silahlara giriş izni olan, nükleer
silahlarla ilgili bilgi sahibi olan ve nükleer silahlarla ilişkili, yani HQ-
CR 44 statüsü gerektiren bir işi yapan askerleri kapsayan, Personel
Güvenilirlik Yönergesi’nin yönetmeliklerini okuyup imzaladıktan
sonra ant içmem istendi. Ben de dediklerini yaptım. Daha sonra
Yarbay Caldwell, güvenlik derecemin Top Secret Q’ya yükseltildiğini
söyledi. Hassas bilgiler çeşitli şekillerde sınıflara ayrılıyordu ve bu
bilgiler için bir yetki gerekiyordu. Yarbay Caldwell, bana, ertesi sabah
saat 04.00de Pasifik Filo Komutanlığı’na bağlı İstihbarat Bilgi
Timi’ndeki subaya bilgi vermemi istedi. Bilgi Timi’nde geçirdiğim
zaman içerisinde öğrendiklerim, bu kitabın yazılmasıyla sona eren 18
yıllık bir araştırmaya başlamama sebep oldu. Daha sonra gizlilik
kategorisinde güvenlik derecek tekrar yükseltildi ve kumanda
merkezinde SPECAT operatörü olarak hizmet vermeye başladım.
Donanma istihbarat Ofisi’nin Başkan Kennedy suikastine
katıldığını, Başkan Kennedy’yi kafasından vuran ve limuzini kullanan
kişinin ajan olduğunu öğrendiğim gün bir daha dönmemek niyetiyle
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

AWOL’a gittim. Geri dönmemi söyleyen kişi, iyi arkadaşım Bob Swan
idi. Daha sonra, 1 Haziran 1972’de, evliliğimin arefesinde bildiğim
herşeyi Bob’a anlattım: UFO’ları, Kennedy suikastini, Donanma’yı,
Gizli Hükümeti, önümüzdeki Buz Çağı’nı, Alternatif 1, 2 ve 3’ü,
GALİLEO projesini ve Yeni Dünya Düzeni planını anlattım. Bunların
hepsi doğruydu ve şimdi de doğru olduklarına inanıyorum.
Bununla birlikte, sizi uyarmalıyım. Gizli gruplar (cemiyetler),
1917den beri, Yeni Dünya Düzeni adını verdikleri -bütün dünyadaki
insanları yönetimi altında toplayacak- bir hükümet kurmak için,
uzaydan bir saldırı tehdidi yalanını yaymayı planlıyorlar. Hâlâ gerçeği
bulmak için araştırma yapıyorum. Bu kitabın, şimdiye kadar yazılmış
olan bu geçeğe en yakın kitap olduğuna kuvvetle inanıyorum.
Terhis olduktan sonra bildiklerimi bir gazeteciye açıklamaya
çalıştım. Oakland tepelerinde, siyah bir limuzin beni zorla uçuruma
attı. Ben aşağıda kanlar içinde yatarken, iki adam yanıma indi. Biri
eğilip şah damarımdan nabzımı kontrol etti. Diğer adam ölüp
ölmediğimi sorunca, yanımdaki adam "Hayır, fakat ölecek!" dedi.
Diğeriyse "İyi o zaman, başka birşey yapmaya gerek yok!" diye
karşılık verdi. İkisi de çıkıp arabalarıyla gittiler.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

birçok UFO faaliyeti olduğunu gördüm. Ele geçirilme tehlikesinden


dolayı, 24 saat yanımızda mesajları kodladığımız gizli kod kağıtları
taşırdık. Hassas bilgiler için özel kodlar kullanırdık. Bana UFO’larm
son derece hassas bilgi olduğu anlatılmıştı. Kulübelerinin üzerinde
UFO gördükten sonra bir köyün bütün insanların ortadan yok olunca,
UFO’larm ne kadar hassas bilgi olduğunu öğrenmiş oldum. Her iki
tarafın da UFO’lara ateş açtığını ama gizemli mavi bir ışıkla geriye
çekildiklerini öğrendim. UFO’ların iki askeri kaçırıp felç ettikten sonra
çalılıkların içine attığı söylentileri dolaşıyordu. Hiç kimse bunun ne
kadarının doğru olduğunu bilmiyordu, fakat üzerinde gerçekten çok
durulduğu için en azından bunların bir kısmının doğru olduğunu
düşünüyordum. Daha sonra bu söylentilerin çoğunun doğru olduğunu
öğrendim.
Sonunda kendimi tekrar Hawaii’de buldum. Bu sefer görevim,
Pearl Harbor’un üstündü bir tepe olan Malakapa’daki Pasifik Filo
Başkomutanlığı karargahında bir kıyı göreviydi. Hava
Kuvvetleri’ndeyken gizli bir güvenlik formunu doldurmam istenmişti.
Gizlilik denizaltılar için de gerekmişti. Filo Yönetim Birimi’ne
geldiğimde yeni bir form daha doldurmam istendi. Ben de söylenir
söylenmez doldurdum. Sorulardan biri herhangi bir cemiyete üye olup
olmadığımla ilgiliydi. Soruyu olumlu cevapladım ve aşağıdaki listeden
Demolay’i yuvarlak içine aldım. Güvenilirlik derecemin yükselmesi
için FBI’ın geçmişimi araştırması gerekiyordu. Araştırma sonuçlarını
beklerken, Kumandan Yüzbaşı Mercado’nun başında bulunduğu
Operasyo- nel Durum Bilgi Ofisi (OPSTAT)’ne atanmıştım.
Aşağı yukarı altı ay sonra Donanma İstihbarat çalışanları amirinin
ofisine çağrıldım. Burada nükleler silahlara giriş izni olan, nükleer
silahlarla ilgili bilgi sahibi olan ve nükleer silahlarla ilişkili, yani HQ-
CR 44 statüsü gerektiren bir işi yapan askerleri kapsayan, Personel
Güvenilirlik Yönergesi’nin yönetmeliklerini okuyup imzaladıktan
sonra ant içmem istendi. Ben de dediklerini yaptım. Daha sonra
Yarbay Caldwell, güvenlik derecemin Top Secret Q’ya yükseltildiğini
söyledi. Hassas bilgiler çeşitli şekillerde sınıflara ayrılıyordu ve bu
bilgiler için bir yetki gerekiyordu. Yarbay Caldwell, bana, ertesi sabah
saat 04.00’de Pasifik Filo Komutanlığı’na bağlı istihbarat Bilgi
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Timi’ndeki subaya bilgi vermemi istedi. Bilgi Timi’nde geçirdiğim


zaman içerisinde öğrendiklerim, bu kitabın yazılmasıyla sona eren 18
yıllık bir araştırmaya başlamama sebep oldu. Daha sonra gizlilik
kategorisinde güvenlik derecek tekrar yükseltildi ve kumanda
merkezinde SPECAT operatörü olarak hizmet vermeye başladım.
Donanma İstihbarat Ofisi’nin Başkan Kennedy suikastine
katıldığını, Başkan Kennedy’yi kafasından vuran ve limuzini kullanan
kişinin ajan olduğunu öğrendiğim gün bir daha dönmemek niyetiyle
AWOL’a gittim. Geri dönmemi söyleyen kişi, iyi arkadaşım Bob Swan
idi. Daha sonra, 1 Haziran 1972’de, evliliğimin arefesinde bildiğim
herşeyi Bob’a anlattım: UFO’ları, Kennedy suikastini, Donanma’yı,
Gizli Hükümeti, önümüzdeki Buz Çağı’nı, Alternatif 1, 2 ve 3’ü,
GALILEO projesini ve Yeni Dünya Düzeni planını anlattım. Bunların
hepsi doğruydu ve şimdi de doğru olduklarına inanıyorum.
Bununla birlikte, sizi uyarmalıyım. Gizli gruplar (cemiyetler),
1917’den beri, Yeni Dünya Düzeni adını verdikleri -bütün dünyadaki
insanları yönetimi altında toplayacak- bir hükümet kurmak için,
uzaydan bir saldırı tehdidi yalanını yaymayı planlıyorlar. Hâlâ gerçeği
bulmak için araştırma yapıyorum. Bu kitabın, şimdiye kadar yazılmış
olan bu geçeğe en yakın kitap olduğuna kuvvetle inanıyorum.
Terhis olduktan sonra bildiklerimi bir gazeteciye açıklamaya
çalıştım. Oakland tepelerinde, siyah bir limuzin beni zorla uçuruma
attı. Ben aşağıda kanlar içinde yatarken, iki adam yanıma indi. Biri
eğilip şah damarımdan nabzımı kontrol etti. Diğer adam ölüp
ölmediğimi sorunca, yanımdaki adam "Hayır, fakat ölecek!" dedi.
Diğeriyse "iyi o zaman, başka birşey yapmaya gerek yok!" diye
karşılık verdi. İkisi de çıkıp arabalarıyla gittiler.
Uçurumun kıyısına tırmanmayı başardım ve birileri beni bulana kadar
burada bekledim. Bir ay sonra aynı limuzin tarafından çarpıldım ve bu
kez de bacağımı kaybettim. Hastanedeyken iki adam beni ziyarete
geldi ve ağzımı kapatmadığım takdirde gelecek sefer benim sonum
olacağını söylediler. Onlara artık akıllı bir çocuk olacağımı ve
endişelenmelerine gerek olmadığım söyledim, içimden de, bildiklerimi
en kısa sürede başıma bir iş gelmeden açıklamak için yemin ettim ve
bunu nasıl yapacağımı tasarlamaya başladım. Bunu yapmak için 16
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

yıl, 27.000 dolar para, bir bilgisayar ve birçok zarf gerekti. Şimdi ise
gerçeği herkes biliyor.
Donanma’dan ayrıldıktan sonra tekrar okula gittim ve fotoğrafçılık
diploması aldım. Coastal School of Deep Sea Diving’de genel
müdürlük, College Oceaneering’de sualtı fotoğrafçılığı eğitmenliği ve
gazla derin dalış bölüm başkanlığı, Airco Technical Institute’ün kabul
temsilcisi, Adelphi Business College’de müdür yardımcılığı ve
müdürlük, United Education&Softwa- re’in ulusal pazarlama
koordinatörü, Pacific Coast Technical’da müdürlük ve National
Technical College’de müdürlük yaptım.
1988 yılının ilkbaharında, araştırma grubu, Moore, Shande- ra ve
Friedman’ın ortaya çıkardığı bir belgeyi açıklayan bir dergiye
rastladım. Dokümanda, bir uçan dairenin düştüğü, içinde yabancı
özelliklere sahip cesetlerin olduğu ve MAJESTIC TWELVE
operasyonu hakkında hükümete bilgi veriliyordu. Moore ve
Friedman’m hükümetin ajanları olduğumu ve dokümanın sahte
olduğunu biliyordum. Shandera’yı ise hiç duymamıştım. Bunu
biliyordum çünkü, ihtiyaç duyulduğunda araştırmacıları yönlendirmek
için MAJESTIC diye adlandırılan beklenmedik bir olay yaratma planı
yürüten ajanların listesinde onların adını görmüştüm.
Yanlış bilgiyi ve örtüyü teşhir etmek için ortaya çıkmanın benim
için tam zamanı olduğuna karar verdim. Herşeyden önce bu ajanları,
kendimin gerçekten hiçbir şey bilmeyen bir antika olduğuma
inandırmam gerekiyordu. Biraz düzmece bilgi
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

hazırladım ve bunu doğru bilgiyle karıştırarak Moore ve Fried-


man’a iletilmek üzere Paranet olarak bilinen BBS Network’den
bilgisayar operatörü Jim Spieser’a gönderdim. Spieser, gönderilen
bilginin sadece Moore veya Friedman’a gittiğini, onların dı- . şmda hiç
kimsenin görmediğini söyledi. Bu ajanlara hiçbir şey bilmediğimi
inandırarak zaman kazanmak ve ilgili görevlilere zararsız biri
olduğumu rapor ettirmek niye tindeydim. Böylece gerçek bilgiyi halka
iletmeme izin vereceklerdi. Bu bilgilerden hiçbiri halka iletilmek için
amaçlanmamıştı. Spieser’ın Moore ile birlikte çalıştığı ve dosyaları
bilgisayar ağıyla postaladığı ortaya çıktı. Daha sonra Los Angeles’a
gidip Moore ile görüştü ve döndüğünde beni Paranet sisteminden
uzaklaştırdı.
Friedman beni telefonla aradı ve adresimi, işverenimin adını,
adresini ve daha birçok kişisel bilgimi istedi. Biliyordum. İstihbarat
ağıyla araştırılıyordum ve benimle aynı fikirdelermiş gibi
davranılıyordu. Friedman ile konuşmamdan bir hafta kadar sonra
evimin önünde Savunma Teftiş Servisi’nden iki ajan gözüktü ve bütün
bilgisayar disketlerime el konuldu. Onlardan kurtarabildiğim tek şey
bilgisayarımdı ve o da harddisksiz XT bilgisayar olduğu için
alınmadı. Planımın yolunda gittiğinin farkına varmıştım, çünkü beni
götürmemişlerdi.
Annie ve güvendiğimiz birkaç yakın arkadaşın yardımıyla bilgiyi
postalanmak üzere hazırladım. Hepsi bana 27.000 dolara malodu.1
Sonra da bu paketleri dünyanın çeşitli yerlerindeki insanlara
gönderdik. Bu, hükümetin bana zarar vermesini ve beni tutuklamasını
önledi. Onların bana karşı en ufak bir hareketi, bütün söylediklerimin
doğru olduğu şeklinde yorumlara yol açacaktı. Hazırladığım bilgiyi
ayrıca tüm ulusam bilgisayar bültenlerine de gönderdim. Aynı
zamanda Moore, Shandera ve Friedman’m hükümetin ajanları
olduklarını ve Eisenhower brifing dokümanının da sahte olduğunu
açıkça ifade ettim. Herkes tarafından saldırıya uğradım. Moore,
Shandera ve Friedman’m iftira altında oldukları konusunda ısrar
ettiler.
Jaime Shandera çevremde dolaşmaya başlayınca, yönetici
olduğum kolejden 15 Mayıs 1989’da fiilen istifa ettim. Ileriki
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

sayfalarda bu hikayeye rastlayacaksınız. Gelirimizin kesilmesi ciddi


derecede hissedilmeye başlayınca kolejin güvenlik bölümü başkanı
Stan Barrington yardımımıza yetişti. Stan, yardım olarak bize 5000
Dolar para verdi. Onun bana olan inancı ve verdiği güvenle hemen
harekete geçtim ve masraf dışındaki gelirin %24’ünü ona verdim.
Hiçbirimiz fazla bir gelir beklemiyorduk ve bunda da yanılmadık.
Bununla birlikte Stan’in parasım geri ödedim ve şu anda ne kazanırsa
ekstradan kazanıyor. Şimdi Stan, kitap ve bant satışlarımla, basım
işlerimle ilgileniyor. Stan Barrington benim tek yetkili temsilcimdir.
Moore, 1 Temmuz 1989’da kendi ağzıyla bir ajan olduğunu
açıkladı. Araştırma üyesi olarak casusluğa başladığını, dokümanları
değiştirdiğini, sahte bilgiyi yaydığını ve Paul Benno- wicz’in deliler
hastanesine kapatılmasıyla sonuçlanan sahtekârlığa yardım ettiğini
açıkladı. Moore, ajanlık kaydının bir istihbarat ajansı tarafından
yapıldığını ve bunu bildiğini söyledi. Yani bilerek ajanlık yapıyordu.
Hiç kimse doğruluğumu takdir etmedi.
Annie ve ben, takip ve taciz edilmeye başlamıştık. Telefonu-
muzdan ölüm tehditleri alıyorduk. Gece yarısında telefonumuz birkaç
kez çalıyordu ve açtığımızda kimse konuymuyordu. Bazen bir adam
ölüm nutukları atıyordu.. Evin önünde resmi arabalar duruyordu ve iyi
giyimli adamlar evimi gözetliyorlardı. Kapımızın önünde tuhaf
adamlar görmeye başladık; hatta gece yarılarında bile. Annie için bir
otomatik tüfek, kendim için de 9 mm.’lik bir tabanca satın aldım.
Silahın nasıl kullanıldığını An- nie’ye öğrettim. Bana, ona ya da küçük
kızımıza zarar vermeye çalışanları hiç tereddüt etmeden öldürecekti.
Annie ve Pooh (Dorothy’nin takma adı) hayatımın ışıklarıdır.
Annie ve ben 4 Temmuz 1989’da evlendik. Pooh, 30 Mayıs 1990’da
dünyaya geldi. Annie ile en dokunaklı hatıram, 12 saatlik bir
çalışmanın sonucunda kendimizi doğum odasında bul- mamızdı. Hiç
uyuşturucu ilaç almadı. Kendisine bir amnioskop verilmemişti.
Herşeyi doğal bir şekilde yaptı. Büyük bir acı çekiyordu ve enerji
sarfediyordu. Uyuşmuştu. Kendini sert bir sıkıştan sonra bütün
masumiyeti ve küçük bir çocuk ümidiyle bana sordu: "Çocuk geldi
mi?" Çocuğun henüz doğmadığını söylemek zordu fakat bunu yaptım.
Bir an için duraksadı ama sadece bir an için. Hızla tekrar kendisine
geldi. Bana baktığında gözlerindeki sevinci görebiliyordum. Elini
tuttum. Derin bir nefes aldı ve Pooh’un küçük kafasını dünyaya itti.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Doktor, bebeğin ağzını temizledi. Annie canım çıkarırcasına kendisini


derince sıktı ve Dorothy dışarıya çıkarak varlığını büyük bir ağlamayla
duyurdu. Annie ile gurur duyuyordum. O benim kahrama- nımdı. Pooh
daima benim arkadaşımdır.
Bir seferinde bana gözdağı verilince çok sinirlenmiştim. Sokakta
duran resmi arabanın yanma gittim. Arabanın içindeki adama, 9
mm.’lik tabancamı göstererek gözdağı verme taktiklerinden bıktığımı
söyledim. Ona, kendisinin veya bir başkasının eğer benim hakkımda
birşeyler bilmek istiyorlarsa gelip evimde oturup bir kahve içmelerini
ve öğrenmek istediklerini onlara anlatmaktan mutlu olacağımı
söyledim. Ona, bundan sonra aileme ya da bana yapılacak bir taciz
teşebbüsünde tabancamı kullanmaktan çekinmeyeceğimi söyledim.
Daha sonra arabanın arkasına gittim ve plaka numarasını aldım.
Arabasını çalıştırıp gitti ve biz de o günden sonra gözönünde yapılan
bir gözetleme olayına rastlamadık.
Bizden vazgeçmediler. Arizona’ya taşındığımızda kimse yeni
evimizin adresini bilmiyordu. Bununla birlikte, bir gün arabayla yola
çıkarken, hemen arkamızda bir resmi araba göründü. Adam arabadan
inip kaybolduğunu ve burada kimin yaşadığım bilmek istediğini
söyledi. Neden öğrenmek istediğini sordum. Sayım memuru olduğunu
söyledi. Kasabada sayılmayan tek kişinin kalmadığından emin olmanın
kendisinin görevi olduğunu söyledi, ismimi sordu. Özel mülkiyetimi
terketmesini ve bir daha geri gelmemesini söyledim. Bu hareketime
sinirlendi fakat ciddi olduğumu görünce terketti. (Hemen Annie’ye si-
lahımı arabaya getirmesini söyledim.) Bu durumda birçok kişi benim
paranoyak olduğumu düşünecek - ta ki nüfus memurlarının RESMİ
ARABA KULLANMADIKLARINI öğrenene kadar.
Postanede pul satın alırken kasaba şerifinin yardımcısı, ya-
kınımdaki pencereden görevliye William Cooper’ın bir posta kutusu
kiralayıp kiralamadığını sordu. Kira sözleşmemi şerif yardımcısına
verirken gülümsedim. Şerif yardımcısı kira sözleşmemin bir kopyasını
aldı. Hiçbir şey öğrenemezdi, çünkü adres olarak sadece "Stolen Blud"
yazıyordu. Stolen Boulevard’da birçok insan yaşıyor.
Bu kasabadaki her sahtekâr adamca, TV yapımcılarınca, köşe
yazarlarınca, yazarlarca, üçkağıt uzmanlarınca kullanılmaya çalışıldık.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Objektif değillerdi ve gerçeği iplemiyorlardı. Geriye kalan, halka açık


tek medya radyolardı ve burada da ciddi konular tartışılmıyordu.
Materyallerimi kopyalıyorlar, hatta kendilerine malediyorlardı. Birçok
kişi, benim bilgim ve iznim o,l- madan para kazanmak için
materyallerimi kullandı. Bir Hollywood yapımcısı hikayenin yayım
hakkını sadece BlR DOLAR’a almak istedi.
Bill Hamilton, "Alien Magic" adlı kitabında materyallerimi
kullanmak için yalvardı. Bir arkadaş gibi davrandığı için ona izin
verdim ve ne para aldım ne de o böyle birşey teklif etti. Bütün kitabı
başka insanların materyallerinden ibaret. Şimdi beni "kendi" bilgisini
çalmakla suçluyor. Bili Hamilton’un UFO’larm başka bir parçası
olduğu ortaya çıktı. Sonra onun kullandığı tek kişinin ben olmadığımı
öğrendim.
En büyük sahtekârlığı, Michael Callan ve Douglas Deane adında
iki eski aktörden gördüm. Onları hatırlayacağınızdan şüpheliyim.
Callan, ucuz gençlik filmlerinde oynuyordu. Deane de komedi
filmlerinde ufak roller alıyordu. Onlarla tanışmam Bruce Reed adında
başka bir aktörün vasıtasıyla oldu. Bruce Reed beni aradı ve kendisi ile
ismini vermek istemeyen başka bir arkadaşının benimle tanışmak
istediğini söyledi. Samimi bir havada konuşmak için evime
gelebileceklerini söyledim. Tanı- madiğim kişilerle, özellikle ismini
vermek istemeyen biri ile evimin uzağında görüşmek istemedim.
Reed ve arkadaşı evime geldiler. Arkadaşı Michael Callan çıktı.
Materyallerimi okuduklarım ve bana yardım etmek istediklerini
söylediler. Mesajımı milyonlarca insana anlatmanın yolunu bildiklerini
belirttiler. Callan kurnaz biriydi. Görevinin sadece bilgiyi yaymak
olduğunu söyledi ama bütün gelirin %20’sini kendisine vermem için 5
yıllık bir anlaşma imzalamamı istedi. 6 ay içinde bir sonuç alamadığım
takdirde kontratı yırtacağını söyledi.
Callan’ın ilk yaptığı şey, ortağı Bruce Reed’i aldatmak oldu. Reed’i
oyunun dışına itti, %20’lik payın içerisinden Reed’e düşen payı
almaya çalıştığını anlamamam için, Bruce’un bir uyuşturucu satıcısı
olduğunu söyledi. Callan, "Halk eninde sonunda Reed’in
uyuşturucuyla ilişkisini öğrenecek ve bu da bana zarar verecek." dedi.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Callan’ın Reed hakkında bana söylediği herşey yalan çıktı.


Sonra Stan Barrington beni aradı ve neden kendisini atmaya
çalıştığımı öğrenmek istediğini söyledi. Ne hakkında konuştuğunu
bilmiyordum. Callan’ın yarı yarıya bir ortaklık kurabilmek için Stan’ı
%24’lük payından vazgeçirmeye çalıştığı ortaya çıktı. Stan’a onu
ortaklıktan atma niyetimin olmadığını söyledim. %24’ün ona ait
olduğunu ve benim iznim olmadan hissesini satabileceğini, başka
birini verebileceğini ya da ortaklığa devam edebileceğini söyledim.
Konuşmadan sonra Stan rahatladı ve Callan’a avucunu yalamasını
söyledi. Ondan sonra Callan, Stan'ı devre dışı bırakmam için
uğraşmaya başladı. Bunu reddettim. Ona hiçbir şey yatırmadığını ve
dolayısıyla hiçbir yetkisi de olmadığını söyledim. Görevi anlaşmaya
göre çalışmaktı.
Douglas Deane, 7 Ocak 1989’da Las Vegas’ta Gazino ve
Shovvboat Hotel'de verdiğim konferansın çekimini yaptı. Bizden kaset
yapmamızı isteyen binlerce kişiye satacak bir kasetimizin olması için,
Callan, Douglas Deane’i konferansı video kasete alması için getirmişti.
Anlaşmaya göre o, konferansı banda alacak ve bantlar tamüamen bana
ait olacaktı. Bantların iyi çıkması halinde, gelecek bantların yapımını
da o üstlenecekti. Bantlar çok berbat çıktı ve Dean ile Callan’a, bu
düşük kaliteli bantları alıp kimseye satmak istemediğimi söyledim.
Fakat benden gizli herşeyi yapmaya başladılar. Bütün diğer konfe-
ranslarımın kasetlerini çaldılar. Aynı zamanda Callan bütün iş
hesabımdan para sızdırmaya başladı. Stan’dan kasetlerin yapımı için
1400 Dolar para almış ve ne kasetleri ne de parayı geri getirmişti.
Almanya’dan bir yapımcı orada, bir kasabada konferans vermemi
istedi. Anlaşmayı sağlama almak ve konferansın iptal edilmesini
garantilemek için, iki adet birinci sınıf uçak biletinde kullanılmak
üzere 3000 Dolar gönderdi. Fakat Almanya’daki postacılar greve
gidince, konferansın reklamını yapamadığından kendisi iptal etti.
Callan adamın parasını vermemişti. Onu işten atana kadar bunun
farkına varmamıştım.
San Diego, Whole Life Expo’daki konferansımda Dean’in ka-
setlerimi sattığını ve "Ned to Know Productions" diye sahte bir şirket
adına çek düzenlendiğinin farkına vardım. Dean’i derhal kovarak,
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Callan’a bundan sonra onunla hiçbir iş yapmayacağımızı söyledim.


Callan bana, kasetlerin Hollywood’da kaset başı 15 Dolar’a
çoğaltıldığını söylemişti. Dean’in kasetleri Arizo- na’daki evinde VCR
ile çoğalttığını öğrendim. Callan’dan bütün konferans kasetlerimin
asıllarım geri istedim ve vermeyince onu da kovdum.

Bir cumartesi günü, kasetlerimin asıllarım istemek için Dean’in


evine uğradım fakat evde yoktu. Yardımcısıyla kibarca konuştuktan
sonra evime döndüm. Birkaç gün sonra şerifin yardımcısı aradı ve
cumartesi günü Dean’in evine gidip gitmediğimi sordu. Gittiğimi
söyledim. Dean’in evine zarar vermeye çalışıp çalışmadığımı sordu ve
ben de böyle birşey yapmadığımı söyledim. Bana teşekkür ederek
konuşmayı bitirdi. Dean’in evine gitmem yasaklanana kadar şerif
yardımcısının söyledikleri hakkında hiçbir fikrim yoktu. Dean suçluluk
psikolojisinden dolayı, evine gideceğimden korkmuştu. Kendi
lastiklerini patlatıp, şerif yardımcısına benim yaptığımı söylemiş ve
yerel mahkemeden bir yasaklama kararı çıkartmıştı. Herşeyi ifşa
ettikten sonra bir daha hiç ne polisler ne de şerif tarafından sorgulanıp,
suçlanmadım.
Sanırım ilk baştaki amaçlan, Amerikan halkını bilgilendirme
çabalarımı engellemek ve bu çabalara zarar vermekti. Az kalsın
başarıyorlardı.
» Bölüm 1

"Sessiz Savaşlar İçin


Sessiz Silahlar"dan
Alıntılar

Özgürlük davasında bir savaşçı olan Bay Tom Young


APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

tarafından sağlanan nüsha...

Kelimesi kelimesine basılmış alıntılar...

(Vurgular William Cooper tarafından eklenmiştir.)

İllmunati’nin, Amerikan
Halkına Karşı Savaş
Deklarasyonu

William Cooper’ın notu: "Sessiz Savaşlar İçin Sessiz Silahlar"!


açıklayan çok gizli belgeyi okudum. Bu doktrin, Bilderberg Grubu
Siyaset Komitesi’nce, ilk toplantıları olarak bilinen 1954’deki
toplantılarında kabul edilmiştir.
1969’da bulunan bir kopyası Donanma İstihbaratı’na aitti.
Mayıs 1979 tarihli aşağıdaki belge, 7 Temmuz 1986’da, yüksek bir
fiyatla satın alman bir IBM kopyalayıcısmda bulunmuştur.
ÇOK GİZLİ

Sessiz Savaşlar İçin Sessiz Silahlar Tanıtıcı Bir


Program Kılavuzu Operasyon Araştırmaları TM - SW7
905.1

Hoş geldiniz!
Bu belge, "sessiz silahlarla" savaşılan, öznel biyolojik bir savaş
olan ve adına "sessiz savaş" denilen Üçüncü Dünya Sava- şı’nın 25.
yıldönümüne işaret ediyor. Bu kitap, bu savaşı, stratejilerini ve
silahlarını tanıtan bir bilgiyi içeriyor.
Mayıs 1979*74-1120

GÜVENLİK
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

SOSYAL KONTROL ve İNSAN HAYATININ YIKIMI yani KÖ-


LELİK ve KATLİAMIN büyük hedeflerini belirtmeden, ULUSAL ya
da DÜNYA GENELİNİ KAPSAYAN BÎR DÜZEYDE, sosyal mü-
hendislik ya da toplum otomasyonu, yani toplum otomasyon sistemleri
mühendisliğini (SESSİZ SİLAHLAR) tartışmak açıkça mümkün
değildir.
Bu kılavuz bizzat bu amaç için hazırlanmış bir deklarasyondur.
Böyle bir yazı halkın dikkatinden korunmalıdır. Aksi takdirde bir IÇ
SAVAŞIN RESMİ DEKLARASYONU olarak kabul edilebilir.
Ayrıca, güç sahibi bir kişi ya da grup, BÖYLE BİR BlL- GI ve
METODOLOJİYİ HALKIN BlLGlSl ve RIZASI OLMADAN,
EKONOMİK ZAFER IÇlN KULLANIR. Söylenen kişi ya da grup ile
halk arasında süren bir iç savaş durumunun mevcut olduğu da
anlaşılmalıdır.
Günümüz sorunlarının çözümü, DlNÎ, AHLAKI ya da KÜL-
TÜREL DEĞERLERDEN ETKİLENMEDEN OLDUKÇA ACIMA-
SIZ ve TARAFSIZ bir yaklaşımı gerektirmektedir.
İNSAN TOPLULUĞUNUNA KESKİN BİR TARAFSIZLIKLA
BAKMA, GÖZLEMLERİNİZİ VE SONUÇLARINIZI NEZAKET ve
ALÇAKGÖNÜLLÜLÜĞÜNÜZDEN BİRŞEY KAYBETMEDEN di-
ğer benzer ENTELLEKTÜEL yeteneklerle tartışma ve analiz etme
yeteneğinizden dolayı, BU PROJE İÇİN GEREKEN YETERLİLİĞE
SAHİPSİNİZ...
Bu yetileri kendi yararınıza tatbik etmelisiniz. Onlardan şaş-
mamalısınız.

William Cooper’ın notu : Yukarıdaki ve devam eden iki


bölümdeki vurgulamalar (büyük harfle) ile köşeli parantez içindeki
ekler bana aittir.
Bu belgeyi, ABD halkına karşı, Elitler tarafından ilan edilen bir
savaşın resmî deklarasyonu olarak kabul ediyorum. Bir savaş
olduğunu ve bu savaşın ABD Halkı ile saldırgan Elitler arasında
sürdüğünü kabul ediyorum. Bu ulusun uysal üyeleri, zamanında
şiddeti de içeren gereken her adımı atarak, düşmanı teşhis ederek,
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

karşı saldırı başlatıp düşmanı yok ederek kendisini ispatlamıştır.


Bunu, kendilerine savaş açanların saldırı ve yıkımına karşı
kendilerini savunmak için Tanrı’nm her insana verdiği haklara
dayandırıyorum.
Bağımsızlık Bildirgesi ile Amerikan anayasasında çizilen
ilkeleri ve tiranları devirme haklılığının göstergesi olan, herkesçe
bilinen ve kabul edilen tarihî örnekleri hatırlatırım.

TARİHSEL GİRİŞ
Sessiz Silah teknolojisi, II. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’de
"askeri yönetim" [Eisenhower] altında, stratejik ve taktiksel bir ınetod
olarak, Operasyon Araştırması’nca (O.R) geliştirildi.
Operasyon Araştırması’nın asıl görevi, dış düşmanlara karşı sınırlı
askerî kaynakları etkili bir şekilde kullanmak (yani lojistik) amacıyla
kara ve hava savunmasının sorunları üzerinde çalışmaktı.
Çok geçmeden güç sahibi kişiler [Dış İlişkiler Konseyi] aynı
metodun bütün bir toplumu kontrol altında tutmak için de kul-
lanılabileceğinin farkına vardı. Fakat daha iyi araçlara gereksinim
vardı.
Sosyal mühendisliğin (toplumun analizi ve otomasyonu) sürekli
değişen, büyük miktarda ekonomik bilgi (data) ile ilişki içerisinde
olması gerekiyor. Böylece, toplumun ilerisinde işleyebilecek ve
toplumun ne zaman teslim olacağını tahmin edebilecek, yüksek hızda
işleyen bilgisayarlarla donatılmış bir ‘bil- gi-işlem’e gerek vardı.
O zamanki bilgisayarlar çok yavaştı fakat 1946da J. Presper Eckert
ve John W. Mauchly tarafından elektronik bilgisayar geliştirildi ve
ihtiyaç karşılandı.
Sıradaki hamle, basit lineer programlama metodunun 1947de
metamatikçi George B. Dantzig tarafından geliştirilme- siydi.
Daha sonra 1948 de J. Bardeen, W.H. Brattain ve W. Shock- ley’in
transistörü geliştirmeleri, bilgisayarın kapladığı alanı ve enerji
ihtiyacını düşürerek, bilgisayarın kullanım alanının genişlemesini
sağladı.
Kendi talimatları altında gerçekleşen bu üç gelişme, güç sahiplerini
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

bir düğmeye basarak bütün dünyayı kontrol altında tutma düşüncesine


itti.
ROCKEFELLER VAKFI derhal işe başladı. Amerikan ekono-
misinin yapısı ile ilgili çalışmalar yapacak Harvard Ekonomik
Araştırma Projesi’nin fınansı için Harvard Üniversitesi’ne 4 yıllık bir
bağışta bulundu. Bir yıl sonra 1949’da Birleşik Devletler Hava
Kuvvetleri de buna katıldı.
1952’de ilk yapılan bağışın sonuna gelindiğinde, sosyo-ope- rasyon
araştırmasının sonraki safhasına karar vermek için Elitler, yüksek
düzeyde bir toplantı yaptılar. Harvard proesi çok başarılı olmuştu.
Bunu 1953’de sonuçlarından bir kısmını yayınlayan ve ekonomi
(sosyal) mühendisliğinin uygulanmasını öneren yayım da doğruladı.
(Studies in the structure of the American Economy/Amerikan
Eknomosinin Yapısı Üzerine Çalışmalar - copyright 1953 by Wassily
Leontief, International Sciences Press Inc., White Plains, New York)
1940’larm ikinci yarısında mühendislikle inşa edilen yeni Sessiz
Savaş makinası konuşmak için ayağa kalktı ve parlayan altın kaplama
donanımıyla 1954de sergi salonundaydı. 1954de meyzerin 1
geliştirilmesi, deniz suyundaki döteryum** ile elde edilen füsyon2
atom enerjisinin sınırsız kaynaklarının kapısını açtı. Buna bağlı olarak
da sınırsız sosyal güce sadece onlarca yıl kalmıştı.
Bu kombinasyon, karşı konulmaz bir şeydi.
SESSİZ SAVAŞ, ULUSLARARASI ELİTLER [BILDERBERG
GRUBU] tarafından 1954 yılında yapılan toplantılarında sessizce
İLAN EDİLDİ .
Sessiz silah sistemi, 13 yıl sonra ortaya çıkarılmasına rağmen,
gelişiminde hiçbir zaman büyük bir engelle karşılaşmadı.
Bu belge, sessiz savaşın 25. yıldönümüne işaret ediyor, bu iç savaş,
şimdiden dünyanın farklı yerlerindeki çeşitli cephelerde birçok zafer
kazandı.

SİYASAL GİRİŞ

1 Düzenli frekansı olan ve elektromanyetik dalgalar meydana getiren veya frekans ve görünüşü
aynen muhafaza ederken bu dalgaları kuvvetlendiren bir tertibat
2 Atomların birleşmesinden meydana gelen reaksiyon
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

1954’te, genel halkın güç parmaklıklarını kavrayıp alaşağı et-


melerinin sadece birkaç on yıllık bir zamana kaldığı, çünkü yeni sessiz
silah teknolojisinin umumi bir ütopya için olduğu kadar özel bir
ütopya sağlamak için de erişilebilirliğinin olduğu, otoriteye sahip
olanlar tarafından çok iyi biliniyordu.
Birincil meselenin çözümü, yani hakimiyet meselesininki, enerji
bilimleri konusunun etrafında dönmektedir.
ENERJİ
Enerji, dünyadaki bütün faaliyetlerin anahtarı olarak kabul edilir.
Doğa bilimlerinin konusu kaynaklar ve doğal enerjinin kontrolüdür.
Sosyal bilimlerin konusu ise kaynaklar ve sosyal enerjinin kontrolüdür.
Her ikisinin de hesaplama sistemi; matematiktir. Bundan dolayı
matematik, temel enerji bilimidir. Halkın muhasebe metodunu
öğrenmesine izin verilmediği yerde muhasebeciler kral olur.
Bütün bilim dallan sonuca gitmek için kesin araçtır. Araç bilgidir.
Sonuç ise kontroldür. [Sonuç daima aracı haklı çıkarır.] Geri tek soru
kalıyor: Kim kazançlı çıkacak?
Bu, 1954’de üzerinde durulan ilk sorundu. Sözde, "ahlakî so-
runları" olmasına rağmen, doğal seleksiyonun bakış açısıyla
bakıldığında, bilgilerini kullanmayan bir ulus ya da insan top-
luluğunun, bilgi sahibi olmayan hayvanlardan bir farkları yoktur.
Böyle insanlar bile bile, kendi rızaları ile yük ve biftek hayvanları
durumundadırlar.
Sonuç olarak, gelecek dünya düzeni, barış ve rahatlık için
Amerikan halkına karşı sessiz bir savaşa karar verildi. Bu nihai
amaçla, birçok sorumsuz ve disiplinsizlerin doğal ve sosyal enerjileri
(zenginlikleri) ellerinden alınıp, disiplinli, sorumlu ve zengin birkaç
kişinin ellerine devredilecekti.
Bu amacı gerçekleştirmek için yeni silahların bulunması, ta-
sarlanması ve tatbik edilmesi gerekiyordu. Sonunda ortaya çıktığı gibi,
bu silahlar operasyon ilkelerine ve halkın yapısına uygun çok kurnazca
silahlardı: "Sessiz Silahlar"
Sonuç olarak, ekonomik araştırmanın asıl amacı, sermaye
(bankacılık) ile mal (eşya) ve hizmet endüstrisinin sahipleri tarafından
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

yönetilen, tahmin edilebilir ve manipülatif bir ekonominin inşa


edilmesiydi.
Tamamen tahmin edilebilir bir ekonominin inşasını başarabilmek
için, toplumdaki alt sınıfın üyeleri kontrol altına alınmalıydılar. Yani,
düzeni sorgulama şansını elde edemeden, çok erken yaşta, uzun vadeli
bir sosyal görev altına alınmalı, eğitilerek uslu bir hale getirilip
boyunduruk altına alınmaları gerekiyordu. Bunu başarmak için de,
zihinleri işgal edilmek yoluyla alt sınıftaki aile birimleri parçalanmalı
ve öksüz çocuklar ordusu için yönetimin kontrolünde çocuk bakım
merkezleri kurulmalıydı.
Alt sınıfın insanlarına verilen eğitimin kalitesi düşük tutulacak ve
böylece cehalet duvarı alt sınıfı üst sınıftan izole ederek alt sınıfın
üyelerini aklı ermez kişiler olarak bırakacaktı.
Böyle bir handikapla, hatta alt sınıfın zeki bireyleri bile ter-
kedildikleri kaderlerinden kurtulma konusunda pek ümitsiz kalıyorlar.
Üst sınıfın rahatlığına, barışma hizmet eden bu sosyal düzenin hayatta
kalması için böyle bir kölelik gereklidir.

‘Sessiz Silah’a Tanımsal Giriş


Sessiz silahın yaratıcıları, normal bir silahtan beklenen her şeyi
sessiz silahtan da bekliyorlar, fakat sadece kendisine özgü bir şekilde.
Kurşun yerine pozisyon sıkıyor; itici gücü, kimyasal reaksiyon
(patlama) yerine bilgi-işlem sağlıyor; barut taneleri yerine bilgi
parçaları var; silah yerine bilgisayardan ateşleniyor; nişancı yerine
bilgisayar operatörü var; askeri generaller yerine sermaye sahiplerinin
yönetimi var.
Belli bir gürültü ortaya çıkarmıyor, belli bir zihinsel ya da fiziksel
yaralanmaya sebep olmuyor ve insanların günlük sosyal yaşamlarını
etkilemiyor.
Aslında, şüphe götürmez bir gürültüye, zihinsel ve fiziksel
yaralanmaya sebep oluyor, insanların günlük sosyal yaşamlarını
engelliyor. Ama bunu ancak, nasıl bakılacağını bilen, eğitim almış
dikkatli bir gözlemci anlayabilir.
Halk bu silahın farkına varamaz ve dolayısıyla bir silahın saldırısı
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

ve baskısı altında olduklarına da inanmazlar.


Halk içgüdüsel olarak birşeylerin yanlış gittiğini hissedebilir [Bu
doğru değil mi?] ama sessiz silahın teknik yapısından dolayı hislerini
mantıksal yolla ifade edemez, sorunu zekasıyla ele alamaz ve
dolayısıyla nasıl yardım isteyeceklerini ve bu silah karşısında
kendilerini savunmak için nasıl birleşeceklerini bilemezler.
Sessiz silah derece derece tatbik edilip, [ekonomi vasıtasıyla
psikolojik) baskısı yavaş yavaş artırıldığında halk bu silahın varlığına
adapte olur ve sinir krizi geçirene kadar, bu silahın kendi hayatlarına
tecavüzünün etkisine katlanmayı öğrenirler.
Bundan dolayı sessiz silah bir tür biyolojik savaştır. Toplumdaki
bireyleri tanıyarak, öğrenerek, onları kandırıyor ve onların tercihlerine,
devingenliklerine saldırıda bulunuyor. Onların sosyal ve doğal
enerjilerine fiziksel, düşünsel, duygusal güçlerine ve zayıflıklarına
saldırıyor.

Kuramsal Giriş

"Bana, bir ulusun parası üzerinde kontrol yetkisi verilirse, o


ulusun yasa yapıcıları hiç önemli değil."
Mayer Amschel Rothschild 1743-1812

Bugünkü sessiz silah teknolojisi, sayın Mayer A. Rothsc- hild’in


keşfettiği basit bir fikirden gelişmiştir. Bay Mayer, bunun yukarıdaki
gibi kısaca ifade etmiş ve etkili bir şekilde uygulamıştır. Bay
Rothschild ekonomik indüktans olarak bilinen ekonomi teorisinin
eksik pasif bileşenini keşfetti. Matematiksel analizin ikinci Endüstri
Devrimi’ni bekleyeceğini, mekanik ve elektronik kuramların gelişerek
sonunda elektronik bilgisayarın geliştirileceğini ve kuramının 20.
yüzyılda dünya ekonomi
APOKAL?PS'?N ATLILAR: ?

sinin kontrolü için etkili bir şekilde kullanılacağını tabii ki Bay


Rothschild düşünmemişti.

Genel Enerji Konseptleri


Enerji sistemleri araştırmasında üç temel konsept vardır. Bunlar:
Potansiyel enerji, kinetik enerji ve enerjinin dağılımıdır. Ve bu
konseptleri tamamlayan, pasif bileşenler adı verilen kusursuz,
idealleştirilmiş üç temel fiziksel bileşen vardır.
1.Fiziksel Mekanik biliminde, potansiyel enerji fenomeni esneklik
ya da sertlik denilen bir fiziksel özellikle ilgilidir ve gerilmiş bir
yayla açıklanabilir.
Elektrik biliminde, potansiyel enerji, yay yerine kondansatör
içerisinde depo edilir. Bu özelliğe esneklik ya da sertlik yerine
kapasitans adı verilir.
2.Fiziksel Mekanik biliminde, kinetik enerji süredurum ya da kütle
denilen bir özellikle ilgilidir ve bir kütle ya da hareketli bir düzen
teker ile açıklanabilir.
Elektrik biliminde, kinetik enerji, kütle yerine bir indüktör (bir
manyetik alan) içinde depolanır. Bu özelliğe süredurum yerine
indüktans adı verilir.
3.Fiziksel Mekanik biliminde enerji dağılımı fenomeni, friksiyon ya
da rezistans denilen bir fiziksel olayla ilgilidir ve bir amortisörle ya
da sistem enerjisini ısıya çeviren başka bir aygıtla gösterilebilir.
Elektrik biliminde enerjinin dağılımı bir rezistör ya da kon- tüktör
(iletken madde) sayesinde gerçekleştirilir. Rezistör terimi genellikle
friksiyon kavramını ifade etmek için kullanılır. Kondüktör terimi ise
genellikle elektrik enerjisinin bir bölgeden diğerine akıcı bir şekilde
iletimini sağlayan daha gelişmiş bir aygıtı tanımlamak için kullanılır.
Bir rezistans ya da kondüktörün özelliği, rezistans ya da kondüktans
değerleri ile ölçülür.
Ekonomide bu konseptlerin karşılığı şöyledir:
1.Ekonomik Kapasitans - Sermaye (para, stok/envanter, binaya ve
araçlara yapılan yatırım)
2.Ekonomik Endüktans - Eşyalar (üretim akış katsayısı)
3.Ekonomik Indüktans - Hizmetler (endüstrideki faal nüfusun
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

randımanı)
Bir enerji sistemi (örneğin mekanik, elektrik vb.) için geliştirilen
bütün matematik kavramları bir başka enerji sistemine (örneğine
ekonomi) de uygulanabilmektedir.

"Kağıt" (ndüktör Olarak Görünen Sermaye


Bu yapıda, kredi "para" adı verilen saf bir element olarak sunuluyor.
Bu, sermaye görünümüne sahip olmakla birlikte, aslında negatif
sermayedir. Hizmet görünümüne sahiptir fakat gerçekte borçlu olma
durumudur. Bundan dolayı bir ekonomik kapasitans değil, bir ekonomik
indüktansdır ve başka bir şekilde dengelenmediği takdirde nüfusun
reddiyle dengelenir (savaş, katliam vs.). Gayri safı milli hasıla denen,
eşya ve hizmetlerin toplamı gerçek sermayeyi gösterir ve piyasadaki
para gayri safı milli hasılaya göre basılır. Bu da ekonomik kapasitansı
gösterir; bu düzeyi aşan para eksidir, ekonomik indüktansı başlatır ve
borçluluk durumunu oluşturur.
Bundan dolayı savaş, sistemin balans ayarıdır. Gerçek kredi- törleri
(enflasyonize edilmiş parayı, gerçek değere mübadele etmesini
öğrettiğimiz halkı) öldürerek, doğal ve yenilenebilen kaynakları
kullanmaya başlar.
Bay Rothschild, paranın kendisine ekonomik yapıyı kendi yararına
yeniden düzenleme ve ekonomik indüktansı dalgalı ve kararsız bir
ekonomiye dönüştürme gücü verdiğini keşfetmişti.
Ekonomik kontrol için gereken son anahtar ise, fiyat şoklarının ve
fazla miktarda paranın yol açtığı ekonomik dalgalanmaları -kağıt
indüktansı/enflasyon- yakından takip etmek için gereken, yüksek hızda
çalışan bilgisayarları ve yeterli bilgiyi beklemek zorundaydı.
Hamle
Matematiksel şok testi teorisinin havacılık sahasında kullanılması
ekonomi mühendisliğinde en büyük evrimi gerçekleştirdi. Bu işlemde,
yerden bir top mermisi fırlatılıyor ve bunun oluşturduğu geri tepmenin
tesiri, topa ve bir kayıt cihazına bağlanan titreşim ileticileri sayesinden
monitörden görülebiliyor.
Roketteki geri tepmenin refleksi ya da yankıları üzerinde çalışılarak,
APOKAL?PS'?N ATLILAR: ?

motorun ya da kanatlara çarpan rüzgarın oluşturduğu veya her ikisinin


kombinasyonu olan kritik titreşimler keşfedi- lebilir. Bu kritik
titreşimler bir uçak gibi uçan roketin kendisinin rezonans yıkımına yol
açabilir. Mühendislik bakımından bu, şu anlama geliyor: Titreşimsel
enerjiye dayanılarak roketin ya da uçağın yapısındaki güçlü ve zayıf
noktalar keşfedilip düzeltilebilir.

Ekonomiye Uygulanması
Roketteki bu şok testi metodunu ekonomi mühendisliğine
uyguladığımızda, eşya fiyatlarının yükselmesinden kaynaklanan şoku ve
tüketicilerin bu şoka verdikleri tepkileri monitörden görebiliriz.
Ekonomi şokunun yankıları bilgisayarlar tarafından teorik olarak
yorumlanıyor ve böylece, ekonominin fiz- yo-ekonomik yapısı
keşfediliyor. Bu işlem sayesinde, ev halkım tanımlayan ve bir ekonomik
endüstri olarak değerlendirilmesini (tüketici müşteri yapısı) mümkün
kılan kısmi farklılıklar ve fark matrisleri keşfediliyor.
ilerideki şoklara ev halkının vereceği tepkiler önceden tahinin edilip
manipüle edilebiliyor. Toplum böylece, dizginleri sosyal enerji
muhasebe sistemini yöneten, iyi donanımlı bir bilgisayarın elinde olan,
iyi düzene sokulmuş bir hayvan topluluğu haline geliyor.
Sonunda yapıdaki her birey, kişisel tercih bilgileri sayesinde
bilgisayar kontrolüne alınmış oluyor. Bu bilgiyi, tanımlanmış tüketici ile
(kredi kartı kullanılmasıyla tanımlanıyor ve daha sonra vücutlarına
‘döğmelenen’, ortamdaki normal ışıkta görülemeyen kalıcı bir vücut
numarası veriliyor) tüketici tercihleri (evrensel üretim kodu - UPC
evrensel ürün kodu - paketlerdeki zebra çizgili fiyat kodları) bilgilerinin
toplandığı bilgisiyar sağlıyor.

Ekonomik Model
Harvard Ekonomik Araştırma Projesi (1948-) II. Dünya Savaşı
sırasındaki Operasyon Araştırması’nm bir uzantısıydı. Amaç, bir
ekonomik kontrol bilimini keşfetmekti: Önce Amerikan ekonomisini,
sonra da dünya ekonomisini. Yeterli bilgi ve matematiksel buluşlar
olduğunda, bir mermi yörüngesinin tahmin ve kontrol edildiği gibi, bir
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

ekonominin işleyişinin de tahmin ve kontrol edilebileceğinin farkına


varılmıştı. Sorun böylece çözülmüş oluyordu. Üstelik ekonomi, hedefe
güdümlü bir mermiye dönüştürülüyordu.
Harvard proesinin ilk hedefi, ekonomik yapıyı öğrenmek, hangi
güçlerin yapıyı değiştireceğini bulmak, yapının hareketini önceden
tahmin edebilmek ve bunun nasıl manipüle edilebileceğini keşfetmekti.
Bunun için gereken şey ise iyi bir matematik bilgisi ile sermaye, üretim,
dağıtım ve tüketimin birbirleri ile iyi düzenlenmiş karşılıklı ilişkisiydi.
Hepsini kısaca özetlemek gerekirse, ekonominin elektrikle aynı
kurallar içerisinde işlediğinin ve elektrik için geliştirilen bilgisiyar
sisteminin, matematiksel teori ve pratiklerin aynen ekonomiye de
uygulanabileceği keşfedilmişti. Bu buluş alenen açıklanmıyor, ustaca
ima ediliyor ve sıkı korunan bir sır olarak saklanıyordu. Örneğin bir
ekonomik modelde insan hayatının dolarlarla ölçülmesi ile aktif bir
indüktöre bağlı bir düğmeye basıldığında elektriğin harekete geçmesi,
matematiksel olarak bir savaşın başlamasına paraleldir, iktisat
teorisyenlerinin karşılaştıkları en büyük engel, ev halkının, bir endüstri
olarak tam tanımının yapılmasıydı. Bu bir meydan okumadır, çünkü,
tüketicinin satın alması; geliriyle, ürünün fiyatıyla ve diğer ekonomik
faktörlerce etkilenme sonucunda gerçekleşen bir seçim olayıdır.
Bu engel, bir aile endüstrisinin, mevcut teknik katsayılar denilen
mevcut özelliklerini ortaya çıkarmak için uygulanan şok testi sayesinde
dolaylı ve istatistiksel bir ortalama yoluyla aşıldı.
Sonuçta ise, ekonomi teorisindeki sorunlar kolay bir şekilde elektrik
teorisine tercüme ediliyordu. Çözümler ise tekrar ekonomi teorisine
çevriliyordu. Bunu sadece bir dil tercüme kitabı ve ekonomi için
yazılması gereken konsept tanımlaması takip ediyordu. Geriye kalan şey
ise matematik ve elektrikteki standart çalışmalardan alınabiliyordu. Bu
geliştirilmiş ekonomi kitapları basmayı gereksiz kılıyordu ve projenin
güvenliğini kolaylaştırıyordu.

Endüstriyel Diyagramlar
İdeal bir endüstri, diğer endüstri dallarından çeşitli biçimlerde mal
alıp bunu, satış ve diğer endüstri dallarına dağıtım için özgün bir ürüne
APOKAL?PS'?N ATLILAR: ?

dönüştüren bir aygıt olarak tanımlanır. Çeşitli girdileri, bir çıktısı vardır.
Normalde halk endüstriyi, tek çatı altında birleşmiş çeşitli endüstrilerin
üretimde bulunduğu gerçek bir endüstriyel kompleks olarak düşünür.

Üç Endüstriyel Sınıf
Endüstri dalları, üretim türlerine göre üç farklı kategoriye ya da
sınıfa ayrılır:

Sınıf 1 - Ana mal (kaynaklar)


Sınıf 2 - Eşyalar (kullanım ya da tüketim malı)
Sınıf 3 - Hizmetler (nüfus faaliyeti)
1.sınıftaki endüstri üçe ayrılır:
a.Doğa - enerji kaynakları ave hammaddeler
b.Hükümet - gayri safı milli hasılaya eşit derecede ya da fazla
miktarda para bastırma (enflasyon)
c.Bankacılık - faizle kredi verme ve mevduat hesaplarındaki
ekonomik değerin artırılması (enflasyonlsahtecilik)

2.sınıftaki endüstri türü ise dayanıklı mallar ve tüketim ürünleri


olmak üzere ikiye ayrılır. Halk çoğunlukla bu faaliyet türünü
"endüstri" olarak bilir ve adlandırır.
3.sınıf endüstrilerin çıktıları ise elle tutulabilir bir üründen ziyade
hizmet olarak bilinen faaliyetlerdir. Bu endüstriler, a. ev halkları, b.
hükümetlerdir. Çıktıları bir tür mekanik insan faaliyetidir ve temeli
nüfusa dayanır.

Birleşim
Çıktılarım, 1. sermaye, 2. eşyalar, 3. hizmetler şeklinde sınıf-
landırdığımızda, bir ekonomik sistem bu üç endüstriden oluşur.
Buradaki sorun ise, tekstil endüstrisinin değerli metal endüstrisi
üzerindeki etkisinin gösterilmediğidir. Çünkü bu endüstri dallarının her
ikisi de "eşyalar endüstrisi" denen sınıfa katılacaktır. Böyle bir işlem
yapıldığında da, ikisinin tek sistem bloğu altında toplanması, kendilerine
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

has olan özelliklerini yitireceklerdir.

E-ModeJ
Bir ulusal ekonomi, üretimin, dağıtımın, tüketimin ve yatırımın
eşzamanlı akışısmdan ibarettir. Emeği ve insani fonksiyonları da bütün
bu öğeler bir ölçüm ünitesinde bir sayısal değere çevirdiğinde, diyelimki
1939 dolar elde edildi. Daha sonra bu işlem, bir elektrik devresinde bir
akımla da gösterilebilir ve davranışları tahmip edilip, doğru bir şekilde
manipüle edilebilir.
Elektrikteki üç ideal pasif enerji unsuru, kapasitör, rezistör ve
indüktör sırası ile ekonomideki saf endüstriler denen üç ideal pasif
enerji unsuruna, sermaye, eşya ve hizmet endüstrilerine tekabül ediyor.
Ekonomik kapasitans, çeşitli şekillerdeki sermaye birikimini ifade
ediyor.
Ekonomik kondüktans, eşya üretimi için gereken materyallerin
kondüktans seviyesini ifade ediyor.
Ekonomik indüktans ise, piyasadaki hareketli ekonomik sü-
ıedurumu ifade ediyor. Bu, hizmet olarak bilinen nüfus fenomenidir.

Ekonomik İndüktans
Bir elektrik indüktörü (örneğin bir tel bobin) birincil fenomen olarak
bir elektrik akımına, ikincil fenomen olarak da bir manyetik alana
sahiptir (süredurum). Buna karşılık olarak bir ekonomik indüktör,
birincil fenomen olarak bir ekonomik değer akışına, ikincil süredurum
fenomeni olarak da bü " fus sahasına sahiptir. Ekonomik değer akışı
(örneğin para) a; aldıldı- ğında, insanı nüfus sahası, ekonomik değer
(para) akışmı korumak için çöküntüye uğrar (olağanüstü bir örnek -
savaş).
Halkın süredurumu, tüketici satın alma alışkanlıkları, yaşam
standardı vb.’nin bir sonucudur ve genellikle bir nefsini koruma
fenomenidir.3

3 (bkz. Peter Paul Principle: Inflation of the Currency /Para Enflasyonu)


APOKAL?PS'?N ATLILAR: ?

Üzerinde Düşünülecek İndüktif Faktörler


1.Nüfus
2.Hükümetin ekonomik faaliyet önlemleri
3.Bu hükümet faaliyetlerinin finansman yöntemleri
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Çeviri
Şarj - kulomb - dolar (1939)
Akış/akım - amper (kulombun saniyelik hızı) - yıllık dolar akışı
Elektromotor kuvvet - volt - dolar (çıktı) talebi
iletkenlik - amper/volt - talebe göre yıllık dolar akışı
Kapasitans - kulomb/volt - üretilen dolar envanteri/talebe göre dolar
stoğu

Zaman Akışlı İlişkiler ve Kendi Kendini Yıkım


Dalgalandırmaları
ideal bir endüstri, çeşitli yollarla elektriksel olarak sembolize
edilebilir. En basit yol ise talebi voltajla, arzı ise akım ile ifade etmektir.
Bu yapıldığında, üç ekonomik faktörden doğabilen ikisi arasındaki
ilişkiler girilmiş olur:
a.Sonradan olan akım
b.Şimdiki akım
c.Gelecek akımı
Gelecek akımı hayatın normal özelliklerinden biridir. Enerjinin
(yiyeceğin) bolluğunda, düşük enerji dönemi (örneğin kışın) için enerji
depolanır. Bir ekonomik sistemde, düşük enerji dönemi için (kış
dönemi) yapılan taleplerden oluşur.
Bu, bir üretim endüstrisinde, üretim stoğu ya da envanter gibi çeşitli
şekiller alır. Elektrik sembollerinde, bu özgün endüstri talebi (saf bir
anamal endüstrisi), kapasitans ile ifade edilir ve stok ya da kaynak ise
şarj stoğu şeklinde ifade edilir. Bir endüstri talebinin tatmini, envanter
önceliklerinden dolayı sekteye uğrar.
Şimdiki akım ise ideal olarak ertelemeyi içermez. Bunu şöyle
söyleyebiliriz: Bugün için girdi, bugün için çıktı, ihtiyatsız bir akımdır.
Elektrik sembollerinde, bu özgün endüstri talebi (safi bir kullanım
endüstrisi) bir valfı (dağıtım öğesi) olan kondüktans ile ifade edilir.
Sonradan olan akım ise, alışkanlık ya da süredurum olarak bilinir.
Elektronikte bu fenomen, bir indüktörün (ekonomik analog=safi bir
hizmet endüstrisi) karakteristik özelliğidir. Para akışında (ekonomik
analog=para akışı) bir manyetik alan (ekonomik analog=aktif insan
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

popülasyonu) yaratır. Eğer para (para akışı) azalmaya başlarsa parayı


(para akışı - enerji) korumak için çöker (savaş).
Ekonomik düzenekler ya da indüktörler gibi savaşan diğer büyük
alternatifler ise, sonuca bağlanmayan bir sosyal iyileştirme programı ya
da sonuca bağlanmayan büyük (ama verimli) bir uzam programıdır.
Ekonomik sistemi istikrara kavuşturma ile ilgili sorun ise lazla talep
(1), büyük bir açgözlülük (2) ve fazla nüfustur. Bu, sadece ekonomik
kapasitans (gerçek kaynaklar ya da değer - örneğin eşyalarda ya da
hizmetlerde) ile dengelenebilen aşırı bir ekonomik indüktans yaratıyor.
Sosyal iyileştirme programı, üretimde bulunmayan insanların
kafalarına bir çatı, midelerine de yiyecek vermek için, sahte bir sermaye
endüstrisi yaratan, sonu gelmez bir dengeleme sisteminden başka birşey
değildir. Bu kullanışlı olabilir fakat alıcının devlet olmasından dolayı
‘armağan'ın karşılığı elitler için silah altında bulunan bir ordudur. Parayı
veren düdüğü çalar.
Ekonomik uyuşturucu bağımlısı olan kişiler tedavi için Glit’lere
gitmeliler, istikrar kapasitansmm büyük meblağlarını tanımlamak için,
dünyanın gelecek ‘kredisi’ diyebiliriz. Bu hareketin dördüncü kuralı
-hücum ve hareket başlatıp bu hareketle verilecek reaksiyondan önce
sistemi terketmekten ibarettir- ertelenmiş reaksiyondur. Reaksiyondan
kurtulmanın aracı ise reaksiyon tekrarlanmadan önce sistemi
değiştirmektir. Bu araçlarla, politikacılar kendi zamanlarında popüler
oluyorlar ve halk bunun cezasını sonradan ödüyor. Gerçekte böyle bir
politikacının ölçüsü ertelenmiş zamandır.
Aynı şey hükümet tarafından da başarılıyor. Gayri safi milli
hasılanın limitlerini aşacak derecede para basılarak, enflasyon denen
işlem gerçekleştiriliyor.
[Not: Enflasyonun, sadece gayri safi milli hasılanın limitlerini
aşacak miktarda para basma işi olduğunu hatırlayın. Gerçek sebebi
bilmemenizden dolayı, bunun petrol ve ürün fiyatlarından
kaynaklandığını söylüyorlar. Aslında enflasyonun gerçek ve tek sebebi,
gayri safı milli hasıla limitlerinin üzerinde para basılmasıdır.]
Böylece halkın elinde büyük miktarda para oluyor. Bu, halkın
açgözlülüğünü dengeliyor ve onlarda sahte bir özgüven yaratıyor. Kısa
bir süre sonra ise kıt kanaat geçinmelerine sebep oluyor. Nihayetinde
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

savaş sadece kreditörleri ortadan kaldırma işidir ve politikacılar ise kan


ve sorumluluğu halkın bilincinden uzak tutmak için kiralanmış
katillerdir. (Rıza faktörleri ve sos- yal-ekonomik yapı bölümüne
bakınız.)
Eğer insanlar, kendi yoldaşlarına önem verirlerse, kendi iştahlarını
(açgözlülük, doğurganlık vb.) kontrol ederler ve böylece işçilerden
çalınıp serserileri bekleyen bir kredi ya da sosyal iyileştirme programını
işletmek zorunda kalmazlar.
Genel halkın büyük bir bölümü sınırlamaya uymadığı takdirde,
geriye sistemin ekonomik indüktansmı düşürmek için iki seçenek
kalıyor:
1.Avamın birbirini öldüreceği, dünyadaki yaşamın tamamen
yıkımıyla sonuçlanacak bir savaşa izin vermektir.
2.Dünya ekonomisini, ‘sessiz savaş’ formunda ‘sessiz silahları’
kullanarak kontrol altına almak ve bir kölelik ve katliam işlemi ile
dünyanın ekonomik indüktansmı güvenli bir düzeye indirmektir.
İkinci seçenek, daha iyi olmasından dolayı seçilmiş seçenektir. Bu
noktada sessiz silahların neden kesinlikle ‘gizli’ tutulması gerektiği
okuyucuda açıklığa kavuşmuş olmalı. Genel halk kendi zekasını
geliştirmeyi reddediyor ve kendi yoldaşlarına inanmıyor. Bunun
sonucunda bir barbar sürüsü oluşuyor ve yeryüzündeki yaşamı tehdit
ediyor.
İnsanlar, dinsel ahlâka ve kendi isteklerine rağmen neden
savaşlardan sakınamadıklarmı, dünyevi sorunların üstesinden neden
gelemediklerini öğrenmek için ekonomi bilimine yeteri kadar önem
vermiyorlar.
Bu iş, sadece kendi yararlarına problemleri çözen ve güçlü olanın
yaşamasını uygun gören kişilere bırakılıyor. Sessiz silahlara maruz
kalmak, gelecek için doğru insaıj neslini koruma ümidimizi kesinlikle
yok edecek!..

Evcil Endüstri
Finans endüstrileri (bankacılık), üretim, ve yönetim, katıkı- sız
kapital, mal ve hizmet endüstrilerinin gerçek öğeleri, genel olarak
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

mantıki şekilde yapılandırıldığından, kolayca tanımlanabilir. Bu yüzden,


bunların süreçleri matematiksel olarak açıklanabilir ve teknik katsayıları
kolayca ifade edilebilir. Ancak bu, evcil endüstri olarak bilinen hizmet
endüstrisi için böyle değildir.

Evcil Modeller
...Teorik ekonomistin karşı karşıya geldiği problem, tüm evcil
endüstrilerin tüketici özelliklerinin kolaylıkla önceden tahmin
edilememesi ve teknik katsayılarının lineer olmayan, oldukça karmaşık
ve değişken gelir, fiyat vs. fonksiyonu teşkil etmesidir.
Bir bireysel evcil tanımlayıcı olan kredi kartı alımı ile birlikte
uluslararası ürün kodunun kullanımından çıkartılan bilgisayar verileri
bu iş durumunu değiştirebilir, ancak UPC yöntemi ulusal, hatta gözle
görülür şekilde yerel bir ölçekte bile henüz yaygınlaşmamıştır. Bu bilgi
noksanlığım gidermek için, analize, ekonomik şok testi olarak bilinen
alternatif ve dolaylı bir yaklaşım doğdu. Uçak üretim endüstrisinde
yaygın olarak kullanılan bu yöntem, toplam istatistiksel bir çeşit bilgi
türü geliştiriyor.
Ekonomiye uygulandığında, bu, bir bölgedeki ya da tüm bir ulustaki
tüm evcillerin üzerinde, bireysel olarak değil, bir grup ya da sınıf olarak
çalışılması, ve varsayıma dayanan tek-evcilli endüstrinin ekonomik
yapısını yöneten teknik katsayılarla ilgi
lifikir edinmek için bireysel davranış yerine kitlesel davranışın
kullanılması anlamına geliyor...
Evcil endüstrinin teknik katsayıların takdir edilmesi için bir metod
da, bir malın fiyatım şoka sokmak ve tüm malların satışındaki değişmeyi
izlemekten geçer.

Ekonomik Şok Testi


Yakın zamana kadar, umumi ekonomiye Operasyon Araştırması
uygulaması şok testinin prensiplerini anlayan herkes için gerekliydi.
Bir uçağın dış yüzeyinin şok testinde, o yüzeye monte edilmiş ateş
etmekte olan bir silahın geri tepmesi, havacılık mühendislerine, uçağın
parçalarının, ya da tümünün, ya da kanatlarının, bir gitar teli, bir flüt
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

kamışı, ya da bir diyapazon gibi titreşmeye ya da sarsılmaya başlayacağı


ve parçalara ayrılıp uçuş sırasında dağılacağı durumlar konusunda bilgi
verir.
Ekonomi mühendisleri, aynı sonucu ekonomi çalışmalarında da
alabiliyorlar. Sığır eti, kahve, benzin ya da şeker gibi bir ürün dikkatlice
seçiliyor. Daha sonra bu ürünün piyasadaki miktarında ya da fiyatında
şoka sebep olabilecek bir değişiklik yapıyorlar. Bunun sonucunda
tüketicinin buna verdiği reaksiyon sayesinde, herkesin satmalma
alışkanlıkları ve bütçeleri ortaya çıkarılıyor. Daha sonra, bu ve diğer
ürünlerin fiyat, reklam, satış değişikliklerine sebep olan şok dalgalarını
monitörden gözlemliyorlar.
Bu tür çalışmaların amacı, kamu ekonomisini, hareket ve değişimi
önceden tahmin edilebilen bir şekle dönüştürmek ve
kontrollü bir kendi kendini yıkım hareketi yaratarak, halkı (adalet ve
özgürlükten ziyade) güvenlik ve para sisteminin güvenilir "uzman"
kişilere bırakması gerektiğine inandırmaktır. Vatandaşlar kendi iktisadi
işlerini kendilerinin kontrol edemeyeceklerine inandırıldığında, tabii ki
hepsi köle haline ve ucuz işgücü kaynağına dönüşüyorlar.
Sadece ürünlerin fiyatları değil, piyasadaki işgücü de şok testinin
aracı olarak kullanılabilir. Özellikle ulaşım (taşımacılık), iletişim ve
kamu hizmetleri (enerji, su, çöp toplama) gibi kritik hizmet
sahalarındaki işçi grevleri bir ekonomiye mükemmel test şokları
uyguluyor.
Şok testinin uygulanmasıyla, bir ekonomide, piyasada bulunan para
ile bu piyasaya bağlı insan kitlelerinin psikolojik durumları arasında
direkt bir ilişki olduğu ortaya çıktı.
Örneğin, akaryatık fiyatlarının yükseltilmesi ile bir kişinin muhtemel
başağrısı çekmesi, bir şiddet filmi izleme isteği, sigara içmesi ya da
meyhaneye gidip bir büyük bira içmesi arasında, ölçülebilir bir nicel
ilişki vardır.
En ilginç olan şey ise, ekonomik değerlerin, halkın kendi so-
runlarından ve gerçekliklerinden kaçma eğilimleriyle gözlenip
ölçülmesidir. Kamu ekonomisinin yıkılarak (erik ağacını sallayarak)
halkın tam kontrolünü ve itaatini sağlamak için bilgisayarların,
Operasyon Araştırması’nm matematiksel teorileriyle programlanması
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

mümkündür.

Ekonomik Yükselteçlere Giriş


Ekonomik yükselteçler (amplifikatör), ekonomi mühendisliğinin
aktif unsurlarıdır. Bir yükseltecin (mekanik, elektronik ya da ekonomik)
temel özelliği, bir giriş kontrol sinyali alması ve bu kontrol sinyali ile
ilişkili olarak, bağımsız bir enerji kaynağından aldığı enerjiyi belli bir
çıkış terminaline aktarmasıdır.
En basit ekonomik yükselteç şekli, reklamcılık diye tanımlanan
aygıttır.
12yaşında bir kişi var. TV reklamı ile karşılaştığında kolaylıkla tesir
altında kalacaktır. Bu kişinin buna vereceği cevap, 12 yaşındaki bir
insanın eleştirisiz cevabı olacaktır. Etkisinden dolayı ekonomik
kaynağına gidip enerji alacaktır ve aldığı bu enerjiyi mağazaya gidip
boşaltacaktır.
Bir ekonomik yükseltecin çeşitli girdi ve çıktıları olabilir. Cevap,
anında ya da gecikmeli olabilir. Eğer seçenekleri özgün, niteliksel, "git"
ya da "gitme" şeklinde ise devre simgesi bir eksen anahtarı olabilir.
İlişkileri, içerideki enerji kaynağını gösteren bir matrisle belirlenen
parametrik giriş/çıkışı olabilir.
Hangi şekilde olursa olsun görevi, bir giriş kontrol sinyali ile direkt
ilişki içerisinde enerjinin bir kaynaktan çıkış havzasına akışını
yönetmektir. Bu nedenle buna aktif devre elemanı ya da aracı denir.
Ekonomik yükselteçler, stratejiler denen sınıflara ayrılırlar ve
elektrik yükselteçleri ile karşılaştırıldığında, bir ekonomik yükseltecin
özgül fonksiyonlarına elektriksel yerine lojistiksel denir.
Dolayısıyla ekonomik yükselteçler sadece güç dağıtımını yapmakla
kalmazlar, aynı zamanda ekonomik devreyi değiştirmek için de etkili bir
şekilde kullanılırlar.
Bir ekonomik yükseltecin dizaynında en az şu beş fonksiyonu
bilmemiz gerekiyor:
1.Mevcut giriş sinyalleri
2.istenen çıkış-kontrol hedefleri
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

3.Stratejik hedef
4.Mevcut ekonomik güç kaynakları
5.Lojistik seçenekler
Bu faktörleri tanımlama, değerlendirme işlemi ile ekonomik
yükselteci bir ekonomik sistemin içine dahil etmeye popüler olarak
"oyun teorisi" denir.
Bir ekonomik yükseltecin dizaynı, bireyselden ulusa yayılabilecek
bir çıkış güç seviyesini tayin ile başlar. İkinci yapılan şey ise cevabın
doğruluğunu ölçmektir. Yani çıkış hareketinin giriş komutu ile uyumlu
olup olmadığını ölçmektir, iyi bir geri besleme, doğru sonucu almamıza
yardım eder.
Hataların çoğu giriş bilgi sinyalinde olur. Ulusal giriş bilgisi
istatistiksel olurken, kişisel giriş bilgisi özgül olur.

Girişlerin Kısa Listesi


Cevaplanması gereken sorular:
1. Ne, 2. ne zaman, 3. nerede, 4. nasıl, 5. niçin, 6. kime?

Genel bilgi kaynakları:


1.Telefon dinleme, 2. gözlem, 3. çöp analizi, 4. okuldaki çocukların
davranışları.

Standart yaşam unsurları:


1.Beslenme, 2. giyim, 3. barınma, 4. ulaşım.

Sosyal bağlantılar:
1.Telefon - ayrıntılı arama kaydı
2.Aile - evlilik ve doğum belgeleri vb.
3.Arkadaşlar, dernekler vb.
4.Örgütlere üyelikler
5.Siyasi ilişkiler

Kişisel Kağıt Dosyası


? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Kişisel satmalma alışkanlıkları, yani kişisel tüketim tercihleri:


1.Çek hesabı
2.Kredi kartı alışverişleri
3. "Etiketlenmiş" kredi kartı alışverişleri - UPC (evrensel ürün
kodu) taşıyan ürünleri kredi kartıyla alışveriş

Varlıklar:
1.Çek hesabı
2.Tasarruf hesapları
3.Gayrimenkuller
4.İş
5.Otomobil vb.
6.Bankadaki mevduat hesabı
7.Borsa

Borçlar:
1.Alacaklılar
2.Hasımlar (bknz. hukuki)
3.Borçlar
4.Tüketici kredisi

Devlet kaynakları (hileler):


1.Yoksulluk yardımı
2.Sosyal güvenlik
3.Yiyecek fazlası
4.işsizlik yardımı
5.Bağışlar
6.Sübvansiyon kredisi

Bu hilenin prensibi - Eğer "şimdi ye, sonra öde" şeklindeki bedava


? APOKAL?PS'?N ATLILARI

sandviç prensibi işletilebilirse, hemen hemen her vatandaş hakkında


kolayca bilgi toplanabilecektir.
İdari kaynaklar (gözdağıyla):
1.Maliye Bakanlığı
2.OSHA
3.Mal sayımı vb.

Diğer idari kaynaklar - Birleşik Devletler posta gözetimi.

Alışkanlık Şekilleri - Programlama


Güçlü ve zayıf taraflar:
1.Aktiviteler (spor, hobiler vb.)
2.Adli sicil (korku, kızgınlık vb. - suç kaydı)
3.Hastane kayıtları (uyuşturucu hassasiyeti, ağrıya tepkisi vb.)
4.Psikiyatrik kayıtlar (korkular, öfkeler, nefret, adaptasyon
kabiliyeti, tahriğe karşı tepkiler, şiddet, tesir altında kalma ya da
hipnoz, ağrı, zevk, aşk ve seks)

Mücadele metodları - uyma yeteneği - davranış:


1.Alkol tüketimi
2.Uyuşturucu tüketimi
3.Eğlence
4.Davranışı etkileyen dini faktörler
5.Diğer, gerçeklikten kaçış metodları

Ödeme tarzı - zamanında ödeme vb:


1.Telefon faturalarını ödeme
2.Enerji satın alma (elektrik, gaz vb.)
3.Su satın alma
4.Borçlan ödeme
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

5.Ev ödemeleri
6.Otomobil ödemeleri
7.Kredi kartı ödemeleri

Politik hassasiyeti:
1.ideolojisi
2.Bağlantıları
3.Pozisyon
4.Güçlülük/zayıflık
5.Projeler/faaliyetler

Hukuki girişler - Davranışsal kontrol:


(Araştırma, inceleme, tutuklama ya da davranış değişikliği için
güç kullanma sebepleri)
1.Mahkeme kayıtları
2.Polis kayıtları
3.Trafik kayıtları
4.Polise iletilen raporlar
5.Sigorta bilgisi
6.Kurumdışı bilgiler

Ulusal Girdi Bilgisi


İş kaynakları (Maliye Bakanlığı vb. vasıtasıyla):
1.Eşya fiyatları
2.Satışlar
3.Yatırımlar
a.Stok/envanter
b.Üretim araçları ve makinalar
c.Binalar ve ekler
d.Borsa
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

Bankalar ve kredi büroları:


1.Kredi bilgisi
2.Ödeme bilgisi

Karmaşık kaynaklar:
1.Anketler ve ölçmeler
2.Yayımlar
3.Telefon kayıtları
4.Enerji ve kamusal alışverişleri

Çıkışların Kısa Listesi


Çıkışlar - kontrollü durum yaratma - ekonominin dolasıyla
toplumun manipülasyonu - gelir ve bedel kontrolü Sonuç:
1.Fırsatları tayin
2.Fırsatları yok etme
3.Ekonomik çevreyi kontrol
4.Mevcut hammaddeleri kontrol
5.Sermayeyi kontrol
6.Banka oranlarını kontrol
7.Para enflasyonunu kontrol
8.Özel mülkiyeti kontrol
9.Endüstriyel kapasiteyi kontrol
10.İmalatı kontrol
11.Mevcut eşyaları (malları) kontrol
12.Eşya fiyatlarım kontrol
13.Hizmetleri, işgücünü vb. kontrol
14.Devlet kuramlarına ödemeleri kontrol
15.Hukuki işlemleri kontrol
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

16.Kişisel bilgi dosyalarını kontrol


17.Reklamcılığı kontrol
18.Medya bağlantılarını kontrol
19.TV’de görüntülenecek mevcut materyalleri kontrol
20.Gerçek sorunlardan dikkatleri uzak tutma
21.Duygusallığa angaje etme
22.Düzensizlik, cinnet ve kaos yaratma
23.Daha fazla vergi çeşitleri yaratma kontrolü
24.Gözetimi kontrol
25.Bilgi depolanmasını kontrol
26.Psikolojik analizlerle bireylerin profillerini ortaya koyma
27.Hukuki işlemleri kontrol
28.Sosyolojik faktörleri kontrol
29.Sağlık tercihlerini kontrol
30.Zayıflıkları artırma
31.Güçlü tarafları sakatlama
32.Servet ve zenginliği filtre etme işlemlerini gerçekleştirir.
STRATEJİ TABLOSU

Bunu yap Sınırları belirle

Halkı cahil bırak


Uygun zamanlama
Geri besleme için kontrol noktalarına
girişi koru Maksimum kontrol

Zihinleri meşgul et Aile birimine Para yıkımı

saldır Daha az nakit, daha fazla kredi


Nihai hedef
ve yoksulluk yardımı ver Kilise
Buna ulaşmak için
şahsiyetine saldır Sosyal benzeşmeyi
Daha az sivil toplum örgütü
sağla Vergi protestolarını minimuma
İstenen çıkış reaksiyonu (satışlar,
indir
fiyatlar)

Rıza yarat
Düşük savunma
Değişkenleri sıkı kontrol et
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Gençlerin eğitimini kontrol Daha basit bilgisayar giriş bilgisi -


daha fazla tahmin edilebilirlik
Daha fazla kendi isteklerine düşkünlük
Problem kolaylığı / fark ve diferansiyel
ve daha fazla bilgi
denklemlerin çözümleri
Bu yönetim türünde inancı yok et
Daha az bilgi değişikliği ve bulanıklığı
Bilgisayar programlamayı kolaylaştır
Kontrole karşı minimum direnme
Maksimum ekonomik bilgi,
Amerikan halkının birbirine olan
minimum sorun inancını yok et

Katsayıları basitleştirme Yeni Dünya Düzeni

Saptırma -ilk strateji-


Deneyimler gösterdi ki, halkın kontrolünü sağlamanın ve sessiz
silahın en kolay metodu, bir taraftan halkı disiplinsiz hale getirmek ve
sistemin temel ilkeleri konusunda cahil bırakmak, diğer taraftan da
onların zihinlerini karıştırmak, örgütlenmelerini önlemek ve dikkatlerini,
önemli olmayan konulara çekmektir.
Bunu başarmanın yolu:
1.Zihinlerini dağıtmak; zihinsel faaliyetlerini sabote etmek;
matematik, mantık, sistemin ilkeleri ve ekonomi konusunda onlara
düşük kaliteli bir eğitim sunmak ve teknik yaratıcılıklarını
köreltmekle;
2.Duyguları angaje etmek; düşkünlüklerini fiziksel faaliyetlerde ve
duygusal konularda yükseltmekle;
a.Merhametsizce duygusal hareket ve saldırılar (zihinsel ve
duygusal tecavüz). Medyada (özellikle TV ve gazetelerde) sürekli
bir seks, şiddet ve savaş eğilimi sayesinde;
b.Açlığım çektikleri şeyleri vermek - "düşünmeleri için çöplük
yiyeceği" ağırlıklı olmak-ve gerçek ihtiyaçlarından yoksun
bırakmak.
3.Tarih ve hukuğu tekrar yazmak; halkın yaratılan sapıkça şeylerin
tesiri altında bırakılarak, düşüncelerini kendi kişisel ihtiyaçlarından
uydurma dış önceliklere çevirmek.
Bunlar, sosyal otomasyon teknolojisi silahlarının farkına varmalarını
ve bununla ilgilenmelerine engel olur.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Genel kural, zihin karışıklığının kârlı olduğudur. Daha fazla zihin


karışıklığı, daha fazla kâr. Bundan dolayı en iyi yaklaşım sorunlar
yaratmak ve bunlara çözümler sunmaktır.

Saptırmanın özeti
Medya: Yetişkin halkın dikkatini, asıl sosyal sorunlardan uzak tut ve
önem olmayan konularla meşgul et.
Okullar: Halkın gençlerini, gerçek matematik, gerçek ekonomi,
gerçek hukuk ve gerçek tarih konusunda cahil bırak.
Eğlence: Halk eğlencesini 6. derece seviyesinin altında tut.
Iş: Halkı meşgul, meşgul, meşgul et. Düşünmeye zamanı kalmasın.
Diğer hayvanlarla birlikte çiftliğine dönsün.
Rıza -ilk zafer- APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Bir sessiz silah sistemi, hukuki (fakat daima değil) yollarla uysal
halktan elde edilen bilgi sayesinde yönetilir. Sessiz silah sisteminin
programlanması için gereken fazla bilgi Maliye Bakanlığı sayesinde
elde edilir.
Bu bilgi, federal ve eyalet vergi formlarında bulunan, iyi dü-
zenlenmiş bilginin zorla alınmasından ibarettir. Bu vergi formları
vergi veren ve işadamları sayesinde köle emeğince doldurulup
toplanan formlardır.
Daha sonra Maliye Bakanlığı’nın onayına sunulan bu formların
sayısı, halkın rızasının güçlü bir göstergesi ve stratejik karar almada
önemli bir faktördür. Diğer bilgi kaynakları, girişlerin kısa listesinde
verilmişti.
Rıza Katsayıları - Zafer durumunu gösteren sayısal geri besleme

Psikolojik temel: Yönetimin bir karşılık vermeden özel mülkiyeti


müsadere edebilmesi ve vergi toplayabilmesi, halkın haklarından
feragat için olgun hale geldiğinin, kölelik ile yasal müsadereye razı
olduğunun bir göstergesidir. Hasat zamanım gösteren en basit işaret,
hükümetin ortak gereksinimleri karşılamamasına veya dürüstçe hizmet
vermemesine karşın, gelir vergisi ödeyen halkın sayısıdır.

Enerji Kaynaklarının Amplifikasyonu


Bir ekonomik yükselteci tasarlama işleminde atılması gereken
sonraki adım, enerji kaynaklarını belirlemedir. Basit bir ekonomik
sistemi ayakta tutan enerji kaynakları, tabii ki hammadde arzı ve
insanların sosyal yapıda bir üst sınıfa çıkmak, pozisyon, seviye ve
rütbe sahibi olmak için yani, ast üst düzeni içerisinde çeşitli
seviyelerde çalışmaya razı olmalarıdır.
Her sınıf kendi gelir seviyesini korumak için bir alt sınıfı sürekli
kontrol eder ve mevcut sınıf yapısını korumaya çalışır. Bu istikrar ve
güvenliği, hatta tepedeki hükümeti de belirler.
Zaman geçtikçe iletişim ve eğitim sayesinde alt sınıf üyeleri, sosyal
sınıf yapısı hakkında bilgi sahibi olurlar ve üst sınıf üyelerini sahip
oldukları şeylerden dolayı kıskanmaya başlarlar. Hatta enerji
sistemleri hakkında bilgi sahibi olmaya başlarlar ve sınıf düzeni
içerisinde yükselmek için sınıf yapısını zorlama yeteneğine sahip
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

olurlar.
Bu, elitlerin egemenliğini tehdit eder.
Eğer alt sınıfların yükselişleri yeteri kadar ertelenebilirse, elitler
enerji hakimiyetini başarabilirler ve bunun sonucunda alt sınıflar,
temel ekonomik enerji kaynaklarında, kendi rızalarıyla artık bir
pozisyon sahibi olamazlar.
Enerji hakimiyeti tam olarak sağlanana kadar, işçilerin kendi
ilişkilerini başkalarının yönetmesi ve çalışmaya razı olmaları dikkate
alınmalıdır. Bir hata yapılması halinde, insanlar sonunda enerji
kaynaklarının elitlerin hakimiyetine geçmesine müdahale edebilirler.
Bu dönemde halkın rızasının hâlâ, ekonomik amplifıkasyon
işleminde, enerjinin tahliyesi için temel anahtar konumunda
olduğunun bilincinde olunması çok önemlidir.
Bundan dolayı, bir enerji tahliye mekanizması olarak rıza, şimdilik
dikkate alınmalıdır.

Lojistik
Bir stratejinin başarılı tatbiki için girişler, çıkışlar ve giriş ve
çıkışlarla bağlantılı bir strateji ve stratejiyi ateşleyecek mevcut enerji
kaynakları konusunda dikkatli bir çalışma gerekir. Bu çalışmaya
lojistik denir.
Bir lojistik probleme ilk olarak temel seviyede çalışılır ve daha
sonra da karmaşık üst seviyelere, temel faktörlerin bir sentezi olarak
çalışılır.
Bu, şu anlama geliyor: verilen sistem analiz edilir yani alt
sistemlerine ayrılır. Daha sonra bunlar da analiz edilir, ta ki bu işlem
lojistiksel "atom"a, bireye varana kadar.
Bu sentez işleminin uygun olarak başladığı yerdir, yani bireyin
doğduğu zamandır.

Suni Rahim
Bir kişi, annesinin rahmini terkettikten sonra, çeşitli türlerdeki
koruyucu aygıtlara ya da sığmaklara, suni rahimlere alınır ve bakılır.
Suni rahimlerin amacı, düzenli ve düzensiz faaliyetler için daimi
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?
bir çevre sağlamak; büyüme ve evrimsel işlemler (yani hayatta kalma)
için bir sığınak olmak; özgürlük için güvenlik sağlama ve saldırı
faaliyetlerine karşı savunma koruması sağlamaktır.
Bu her iki tarafın, avam halkın ve elitlerin gerçeğidir. Bununla
birlikte bu iki sınıfın sorun çözmede izledikleri yolda gözle görülebilir
bir farklılık vardır.

Bir Ulusun Siyasi Yapısı - Sömürge


Bir ülkedeki birey vatandaşların bir politika yaratmalarındaki
temel sebep, çocukluk ilişkilerine bağlı olarak gelişen bir bilinçaltı
istek ya da arzudur, insanlar, onları hayatlarındaki tehlikelerden
koruyacak, onlar için kafasını yoran, her yemekte masalarına bir piliç
koyacak, vücutlarını giydirecek, onları gece yataklarına götürecek ve
sabah uyandıklarında her şeyin yolunda olduğunu söyleyecek bir
insani tanrı isterler.
Halkın istekleri inanılmazdır. Dolayısıyla insani tanrı, politikacı,
inanılmaz büyük vaatlerde bulunup hiçbir şey yapmayarak
inanılmazlıkla uyuşuyor. Peki yalancı kim? Halk mı yoksa "(anrı
baba" mı?
Halkın davranışı korkunun, tembelliğin ve kolaycılığın esiridir. Bu,
refah devletinin temel stratejik bir silahı olarak, tiksindirici halka karşı
kullanışlı bir silahtır.

Hareket / Hücum
İnsanların çoğu, diğerlerini itaat altına almak ve/ya da günlük
yaşamda kendilerini rahatsız eden diğer insanları öldürmek isterler.
Ama insanlar, böyle bir kasti hareketin kendi hayatlarında açabileceği
ahlaki ve dini sorunlarla uğraşmak zorunda kalmak istemezler. Kendi
ellerini kandan uzak tutarak kirli işleri diğerlerine (kendi çocukları da
dahil olmak üzere) yaptırırlar. Hayvanların uygar hareketlerine bağırır
çağırırlar ve altındaki badanalı bir mezbahadan gelen lezzetli bir
hamburgeri yemek için otururlar. Daha da ikiyüzlü olanı, politikacı
denen profesyonel silahşor grubunu finanse etmek için vergi verirler,
daha sonra da hükümetin yolsuzluğundan şikayet ederler.
Sorumluluk
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

İnsanların çoğu özgürce bir şeyler yapmak isterler (keşfetmek vb),


fakat başarısızlığa uğramaktan korkarlar.
Başarısızlık korkusu, özellikle başarının kesin olmadığı veya
imkan dahilinde olduğu, kişinin kabul etmeye hazır olmadığı için
mesuliyet (hukuki) yaratan durumlarda bunu, başkalarına havale
etmesi açıkça sorumsuzluk olarak gösterilir. Otorite (kelime kökü;
author/yazar) isterler fakat sorumluluk ya da mesuliyet kabul etmezler.
Böylece kendileri için gerçeklikle yüzleşecek politikacıları kiralarlar.

Özet
İnsanlar politikacı kiralayarak şunları yapabilirler:
1.Yönetmeksizin güvenlik elde ederler.
2.Üzerinde düşünmeden hareket elde ederler.
3.Hayatı ya da ölümü düşünmeden hırsızlık yapabilir, diğerlerini
yaralayabilir, öldürebilir.
4.Kendi amaçları için sorumluluktan kaçınırlar.
5.Öğrenme ya da yüzleşme çabası sarfetmeden gerçekliğin ve
bilimin faydalarım elde ederler.
Politikacılara, bir savaş makinası yaratmak ve yönetmek için güç
verirler, böylece:
1.Ulusun /rahimin hayatta kalması sağlanır.
2.Ulusa/rahime her şeyin tecavüzü önlenir.
3.Ulusu/rahimi tehdit eden düşmanlar yok edilir.
4.Ulusun/rahimin düzenine, itaat etmeyen kendi ülkesinin
vatandaşları yok edilir.

Bir ulus çok farklı iki parçaya bölünüyor: Uysal bir alt-ulus [büyük
sessiz çoğunluk] ve siyasi bir alt-ulus. Siyasi alt-ulus, uysal alt-ulusa
bağlı olarak ayakta duruyor. Büyüyüp ailesinden ayrılma çağma
geldikten sonra, ailesini yutup onlardan ayırıyor ve bütün bunlar olana
kadar onlara hoşgörü gösteriyor.
Sistem Analizi APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Savaş ve temel ekonomik düzenteker hakkında, kompitüri- ze


edilmiş anlamlı kararlar vermek için savaş yapısının her öğesine,
somut lojistik değerler vermek gerekiyor - personel ve benzeri
materyaller.
Bu işlem, böyle bir yapının temiz ve tarafsız tanımlamasıyla
başlıyor.

Mecburi Hizmet (askerlikteki gibi)


insan davranışını değiştirme çabalarından birkaçı zorunlu hizmet
olarak bilinen sosyo-askeri gelenekten daha etkili ve dikkate değerdir.
Zorunlu hizmetin veya böyle bir geleneğin
esas amacı, toplumun geç erkeklerine devletin her şeye gücü yeten
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

bir kurum olduğunun eleştirisiz olarak kabulünü, gözdağı vererek


aşılamaktır. [W. Cooper’ın yorumu: Gerçek ise tam tersidir. Devlet,
ancak insanların rızası ile mümkündür.] Burada insanlar, bir kurşunun
aniden yapabileceklerini durdurmak için bir duacının, çok yavaş
olduğunu düşünmeye başlarlar. Böylece, sadece ayları alan bir
çalışmayla, 18 yaşma kadar dini bir çevrede eğitilmiş olan gencin
hayalleri ve fikirleri, devletin bu aracıyla yok ediliyor ve çöküntüye
uğratılıyor. Bir kez ikna ettikten sonra, geriye kalanları aşılamak
kolaylaşıyor.
Bu işlemin en ilginç yanı da, onu çok seven ailesinin, ölmek için
onu savaşa gönderebilecek kadar ikna edebilmesidir. Bununla birlikte,
bu işlemin bütün detaylarını açıklamak yapıtın faaliyet alanını aşıyor.
Yine de, bilgisayara girilen sosyal analiz ve savaş sistemleri formunda
bulunması gereken bu faktörleri kabaca açıklamak mümkündür.
Zorunlu hizmetin deneme kabilinden bir tanımıyla başlıyoruz.
Zorunlu hizmet (kura ile askerlik vb), halkın kirli işlerini zorla
yaptırmak için orta yaşlı ve yaşlılarca tertip edilen, zorunlu köle ve
fedakâr toplama geleneğidir. Bununla birlikte bu işlem, gençleri
yaşlılar kadar suçlu bir hale getiriyor ve gençlerin yaşlıları
eleştirmelerini engelliyor (genel stabilize). Bu "yurtse- ver=ulus"
etiketi altında pazarlanır ve halka satılır.
Şimdilik zorunlu hizmetin tarafsız ekonomik tanımı yapıldı. Bu
tanım, insani değer sistemi denilen bir yapının sınırlarını göstermek
için kullanılır ve oyun teorisi terimlerine çevrilir. Bir köle işçinin
diğeri, zekâ, deneyim, hizmet sonrası iş talebi vb. şeklinde kategorilere
ayrılan bir insani değerler tablosunda verilir.
Bu kategorilerden bazıları geneldir ve deneme kabilinden belirli bir
ücret belirlemek için gerçek iş terimleri ile değerlendirilir. Bazı işlere
belli bir değer vermek zordur, çünkü bunlar sosyal yıkım talepleri için
eşsizdirler. Uç bir örnek olarak: Annenin kızma verdiği eğitimin
değeri. Annenin kızma verdiği eğitim, 10-15 yıl sonra kızın, kocası
üzerinde kaçınılmaz davranışsal taleplerine sebep olur. Hükümete
karşı direnci kırıldığından, örneğin 20 yıl sonra New York eyaletini
satın almak için bir banka kartelinin kurulması kolaylaşır.
Böyle bir problem ağırlıklı olarak, gözlem, savaş zamanında bilgi
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?
casusluğu ve birçok psikolojik test türü üzerinde duruyor.
Eğer tahmin edilemiyorsa en azından bu olayları önceden
belirlemek için kaba matematiksel modeller (algoritma vb.) ge-
liştirilebilir. Doğal işbirliği ile yapılamayan şeyler hesap cebiri ile
yapılabilir. İnsanoğlu makinadır; kavranıp çevrilen manivela koludur.
Bir ayakkabı fabrikasının makineleştirilmesiyle bir toplumun
makineleştirilmesi arasında gerçekte küçük farklar vardır.
Ortaya çıkan bu değerler değişkendirler. (Bilgisayar analizi için
mevcut bir insani değerler tablosu kullanmak gerekir.) Bu değerler
ABD dolarından daha doğru ölçüyü verirler. Çünkü para, ekonomiye
sahte bir kinetik enerji (‘kağıt’ indüktansı) vermesi için gayri safı milli
hasıladan fazla basılıp enflasyonize edilebilir.
Gümüş değeri daha düzenlidir. Bir gram gümüşü 1920’deki
değeriyle satın almak mümkündür. İnsan değerleri, üretim tek-
nolojisinden dolayı önemsiz değişiklikler gösteren gümüş mübadele
değeriyle ölçülmektedir.

Uygulama
Faktör I:
Her sosyal sistem yaklaşımında olduğu gibi denge, sadece insan
doğasını anlamak ve izah etmekle başarılır. (Aksiyon/re- aksiyon
düzeni). Bir hatanın yapılması, felakete sebep olabilir - çoğunlukla
olur da.
Diğer sosyal düzenlerde olduğu gibi, bir biçimde gözdağı verme
(ya da dürtü) zorunlu görevin başarısı için de temeldir.
Aksiyon ve reaksiyonun fiziksel prensipleri, alt sistemlerin içsel ve
dışsal olmak üzere her iki bölümüne de uygulanmalıdır.
Zorunlu görevi ayakta tutmak için bireysel beyin yıka-
ma/programlamaya başvurulmalı ve aile birimiyle akran grubunun her
ikisi de işgal edilip kontrol altına alınmalı.

Faktör II: Baba


Çocukların doğru tutum ve sosyal eğitimle büyümelerini garanti
altına almak için evin reisi olan adam uysal hale getirilmeli. Reklam
medyası vb., babanın zamanla evlenme çağına geldiğinde süt dökmüş
kediye döndüğünü angaje etmekle meşguldür. Babaya, kendisi için
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

belirlenen sosyal dişlideki yerine uygun davranmaması halinde, seks


hayatının aksayacağı ve arkadaşları arasında itibarının sıfıra ineceği
aşılanır. Ona, kadınların mantıksal, ilkeli ya da onurlu davranıştan
ziyade güvenlik istediği öğretilir, oğlu savaşa gitmek zorunda
kaldığında, akranlarının suçlama riskini göze alamayacak ve oğlunun
cebine bir tabanca koyacaktır (sırtını sıvazlayarak). Ya da bir
ikiyüzlülük olarak tersini yapacak ve bütün servetine çizgi çekip
haysiyetini yitirecektir. Ya çocuk savaşa gidecektir ya da babasını
mahcup edecektir. Böylece çocuk doğrusunu yapacak, karşı koymadan
savaşa gidecektir.

Faktör III - Anne


insan topluluğunun dişi öğesi, birincil olarak duyguyla, ikincil
olarak da mantıkla yönetilir. Mantık ile duygu arasındaki savaşta
kazanan daima duygu olur. Bu savaşta annelik güdüsü üstün gelir,
dolayısıyla çocuk önce gelecek ise sonra gelir. Yeni doğmuş çocuklu
bir anne, zengin bir askere ya da ucuz bir köle emeği kaynağına
hayranlıkla bakar.
Hemen veya zamanı geldiğinde bir kadın, gerçekliğe geçişi kabul
edecek duruma getirilmiş olmalıdır. Geçişin sağlanması zorlaştığında,
aile birimi dikkatlice dağıtılmalı, devlet kontrolünde halk eğitimi ve
devletin yönettiği çocuk bakım merkezleri yaygınlaştırılarak çocuğun,
anne ve babasından erken yaşlarda ayrılmasına yasal olarak
başlanmalı. Davranışsal uyuşturucuların [ritalin] aşılanması, çocuğun
geçişini (zorunlu) hızlandırabilir.
DİKKAT: Bir kadının tahrik edici öfkesi, korkusunu bastırabilir.
Bir öfkeli kadının gücü asla küçümsenmemeli. Bu güç, kadınların
1920’de oy kullanabilmelerini sağladı.

Faktör IV - Erkek evlat


Savaş sürecinde kendini korumak yönündeki duygusal baskı, ve
savaş alanından sakınma seçeneğine sahip olan sürünün kendine
hizmet eden hali - eğer erkek evlat gitmeye ikna edilebilirse -
Johnny’yi savaşa itmek için gereken nihai baskıdır. Tehditler şöyledir:
"Kurban yok, arkadaş yok, şan yok, sevgili yok."
Faktör V - Kız evlat APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Peki ya oğlanın kız kardeşi? Babası tarafından hayatın tüm güzel


şeyleri verilmiştir, ve müstakbel kocasından da bedeli ne olursa olsun
aynısını beklemesi öğretilmiştir.

[ Alıntının Sonu ]
i Bölüm 2

Gizli Örgütler ve
Yeni Dünya Düzeni

"... Öyle örgütlenmiş, yayılmış, kurnaz ve mükemmel bir


güç var ki, onu ayıplarken yüksek sesle konuşunuzsanız
iyi olur. "

Başkan Woodrow Wilson

TARİH, gizli topluluk fısıltılarıyla doludur. Eski insanların yasak


bilgilerini saklayanların rahipler ya da yaşlılar oldukları söylenir.
Bütün insanların yazdıklarında medeniyeti yönlendiren önemli
adamlar, gizli toplantılar geçmektedir.
En eskisi, Ejder Kardeşliği olarak da bilinen Yılan Kardeşliği’dir
ve çeşitli adlar altında hâlâ varlığım sürdürmektedir. Yılan Kardeşliği
"çağların sırlarım" korumaya ve tek ve gerçek Tanrı olarak Lusifer’i
tanımaya kendisini adamıştır. Eğer Tanrı’ya, Lu- sifer’e ya da
Şeytan’a inanmıyorsanız, bunlara inanan büyük insan kitlelerinin
olduğunu anlamak zorundasınız. Ben ırkçılığa inanmam ama
milyonlarca insan buna inanıyor ve bu inançları üzerine temellenen
düşünce ve hareketleri beni etkileyecektir. Bu tür organizasyonların
oluşmasında din daima önemli bir rol oynamıştır. Yüksek bir
kaynakla, genellikle Tanrı ile, iletişim kurma iddiası herkesçe bilinen
birkaç iddiadır.
Bu grupların sırlarının çok derin olduğu, bunları sadece seçilmiş ve
iyi eğitilmiş birkaç kişinin anlayabileceği ve kullanabileceği
düşünülür. Bu kişiler özel bilgilerini bütün insanlık yararına
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

kullanırlar. En azından onlar böyle iddia ediyorlar. Onların bilgi ve


gizemi ile ilgili neler biliyoruz? Şükür ki bunların bir kısmını bugün
halk biliyor.
Bütün üyelerinin yetişkinlerden oluştuğu ilkel kabile toplu-
luklarının hepsinin olmasa da çoğunun büyük merak uyandırdığının
farkına farkına vardım. Çoğunlukla kadın ve erkek olmak üzere iki
gruba ayrılırlar. Kültüre hakim olan çoğunlukla gizli toplulukların
çoğunda da bu böyledir. Bu da grubun kurumlaşmış otoriteye karşı
değil bizzat onun için çalıştığı anlamına sadece gelebilir. Buna aslında
kurumlaşmış otoritenin kendisi denebilir. Bu, bütün gizli örgütlerin
"kurumsallaşmış otoriteyi ortadan kaldırma" niyetinde oldukları
görüşünün geçerliliğini yitirmesine neden olur. Bu, tabii ki insanları
etkileyerek büyük insan gruplarım toplayan gizli örgütler için söylene-
bilir. Fakat sadece birkaç tanesi bu kategoriye girer.
Gerçekte gizli topluluklar normal insan hayatının birçok özelliğini
yansıtırlar. Herkese açık olmayan bir üyelik şekli ve buna bağlı olarak
gelişen bir üye olma itibarı vardır. Bu, futbol takımları, hemşehri
dernekleri gibi gizli olmayan topluluklarda bile böyledir. Bu üyelik
şekli, gerçekte gizli toplulukların en güçlü silahlarından biridir. İşaret,
parola ya da çeşitli araçların kullanımı vardır. Bu araçlar her zaman
her yerde insan örgütlerinin değerli fonksiyonlarını yerine getirmiştir.
Daima gerçek sebepten farklı olarak ifade edilen sebep, bu
toplulukların varlığı için önemlidir. Bu herhangi birşey olabilir ama
genellikle kardeşlikle ilgilidir ve her yerde toplanan baskıcı gruplarda
bulunur.
Yoldaşlık özellikle önemlidir. Zorlukları ya da sırları paylaşmak
daima insana özel bir heyecan vermiştir. Bahriye kampının cefasını
çekmiş bir kişi, talim çavuşu ya da bölük komutanlarının
kurbanlarınca paylaşılan ait olma ve yoldaşlık duygusunu belki de hiç
unutmaz. Bu inisiyasyonla* ortaya çıkan bir duygudur. (*inisiyasyon:
mistik törenlerle insanı ermiş yapma eğitimi.) Gizli grubun en güçlü
aracı inisiyasyonu çevreleyen ayinsellik ve mittir, bu bağlayıcı
törenlerin katılanlar için çok derin anlamları vardır. înisiyasyon gerçek
bir gizli topluluğun kalp ruhunu birleştirme gibi çeşitli işlevlere
sahiptir. Bahriye kampındaki gibi askeri güçlere katılma töreninde
insan düşünceleri zorlanır ve kati emirlerle yönetmek için insanlar
sıraya dizilir. înisiyasyon üyeleri bir mistisizm içerisinde birleştirir.
Neofitler** (**gruba yeni katılan) kendilerine özel bir statü
kazandıran bir sır bilgiye sahip olurlar. Neofıtin tarihi anlamı "yeniden
dikilmiş" veya "yeniden doğmuş"tur. Daha yüksek bir inisiyasyon
gerçekte gelecek basamağı tırmanma arzusunu üyelerinin her gün bu
hedeflere göre hareket etmesi sağlanarak topluluğun hedefleri
güçlendirilir. Bu, üyenin politik ve sosyal hareketlerinde bir değişikliği
getirir. Değişiklik daima gizli topluluk liderlerinin hedeflerine uygun
düşer. Liderlere usta denir. Bunu en iyi, emirleri düşünmeden yerine
getirmesi öğretilen bir asker tasvir eder. Bu genellikle, kumandanın
toplumun yararına ya da zararına olabilecek bir emri için askerin
yaralanması ya da ölümüyle sonuçlanır.
inisiyasyon güvenilebilecek hırslı insanları bir ödüllendirme
aracıdır. Inisiyasyonun derece sahibi üyelerinden sadece birkaçının
yüksek rütbeli olduğunu görürsünüz. Bu, diğer üyelerin hırslı
olmadıkları anlamına gelmiyor. Bunun sebebi çok dikkatlice yapılan
bir seçim işlemidir. Yüksek rütbeli üyelerin çoğu bu noktanın ötesine
gitmeyi başaramaz ve hiçbir zaman grubun geçek gizli amacım
öğrenemezler. Bu noktada donan üye zaten her zaman yapmış olduğu
gibi, sadece siyasi güç temelinin bir parçası olarak hizmet eder. Şimdi
siz, inisiyasyonun kime güvenilip kime güvenilmeyeğini belirlemenin
bir yolu olduğunu düşünmüş olabilirsiniz.
Kimin bir usta olacağını belirlemenin bir yolu da inisiyasyon
sırasında adaydan Hristiyan Haçına tükürmesini istemektir.
Aday bunu reddettiğinde üyeler onu tebrik eder ve ona şöyle derler:
"Bir usta hiçbir zaman böyle birşey yapmaz. Sen de gerçek bir usta
gibi doğru seçimi yaptın..." Yeni üye bunu sinirlendirici bulabilir
fakat bununla birlikte hiçbir zaman yükselemez. Eğer aday haçın
üzerine tükürürse sırlardan birini bildiğini ispat eder ve hemen
kendisini daha yüksek bir dereceye terfi adayı olarak bulur. Sır dindir
fakat kitleleri kontrol etmenin bir aracıdır. Bilgi (ya da akıl) onların
tek tanrısıdır. Dolayısıyla insan kendi başına bir Tanrı olacaktır. Yılan
ve Ejderha, aklın sembolleridirler. Lusifer, sembolün kişileştirilmiş
halidir. Bilgi ağacından yemesi için Adem’i ayartan Havva’yı
yönlendiren ve insanı cehalet duvarından kurtaran Lusifer’dir. Bilgi,
bilim ya da teknoloji (birçok çeşitli bilgi türü)’ye tapınma satanizmdir
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

ve tanrısı ise Lusifer’dir. Gizli sembolü ise piramitteki ‘herkesi gören


göz’dür.
Gizli toplulukların istenmeyen etkileri ve mistik havalarının onlara
anormal örgütler ve tuhaf insan grupları niteliği kazandırması bazen
onlara itibar sağlıyor, inançları çoğunluğun inancı haline geldikten
sonra artık antisosyal olarak düşünülmezler. En iyi örnek, bir
zamanlar Roma Imparatorluğu’nun altında gizli bir topluluk olan
Hristiyan Kilisesi’dir. "Bu gün açık hale gelen gizli grup" (Vatikan)
bir zamanlar en çok bilinen ve yönelinen gruptu.
Gizli grupların çoğu genellikle antisosyal olarak düşünülür.
Sevilmeyen, toplumun geneline zararlı olan öğeleri barındırdıklarına
inanılır. Bu, bazı örneklerde doğrudur. Yasalarla yasaklanmış birçok
ülkede komünizm ve faşizm gizli topluluklar olarak faaliyet
gösterirler. Bu ülkede de genel halk nefret ettiği için Nazi Partisi ve
Ku Klux Klan gizli topluluk durumundadırlar. Faaliyetleri illegal
olduğundan üyelikleri de gizlidir, ilk dönemlerde Hristiyanlar da gizli
topluluk durumundaydılar. Çünkü Romalı otoriteler ilk başta onların
imparatorluk için tehlikeli olduklarını düşünmüşlerdi. Aynısı
İslamiyet’in takipçileri için de geçerliydi. Bu gerçek inançlılardan
bazıları gizlice çalışarak
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

sonunda topluluk için iyi olanı başardılar. Irak ve Suriye’deki


Yezidiler ve Dürziler de Araplar’ı dünyayı ele geçirmeye çalışan gizli
topluluk olarak görüyorlardı. Bugün Araplar aynısını Yahu- diler için
düşünüyorlar. Katolikler ve Masonlar aynısını birbirleri için
düşünüyorlar.
Birçok ilkel ya da eski topluluklarda grubun yüksel düzeyine terfi
için inisiyasyon nadir olarak adayın ölümü veya çıldırmasıyla
sonuçlanan bir yargılamayı da içeriyordu. Bir gizli topluluğa değer
biçildiğinde, sosyal hak veya haksızlıkla mukayese edilmeyeceği
görülebilir. Borneo’da avcı topluluklarının üyeleri kafa avcılığını
mecburi ve hürmete layık birşey olarak düşünürler. Polinezya’da
çocuk öldürme ve sefahat alemi topluluğa kabul töreni için kural
olarak kabul edilir. Bu topluluklarda, üye bir kabilesel işaret taşır ve
bu işareti taşıyanlar topluluğun direkleri olarak görülür.
Kaydedilmiş tarihin başından beri, bütün ulusların yönetimleri,
mevcut statükoyu korumak ve devleti, devlet içerisinde devlet gibi
davranmaya çalışan ya da kurulu otoriteyi devirip onun yerini almaya
çalışan azınlıklara karşı savaşmakla uğraşmışlardır. Bu teşebbüslerden
birçoğu başarılı olmuştur fakat hiçbir zaman son bulmamıştır. İnsanın
seçilmiş olma arzusu dünyada hiçbir gücün azaltamayacağı ya da zarar
veremeyeceği birşeydir. Bu, gizli toplulukların sırlarından biridir. Bu
onlara politik bir güç ve nüfuz sağlıyor. Üyeler çoğunlukla aynı kişiye
oy kullanırlar ve günlük işlerde, hukuki ya da sosyal faaliyetlerde
birbirlerini kollarlar. Herkesin en çok arzuladığı şey "ben seçilmişlere
aitim" demektir.
Tarihî şehirlerde tapmaklar ve kurban sunakları vardır. Bunlar
çeşitli tanrılar adma inşa edilen tapmaklardır. Buralar, doğanın
sırlarına sahip olduklarına inanılan mistik kişiler ve filozoflar için bir
toplantı yeri işlevine sahipti. Bu adamlar çoğunlukla felsefi ve dini
okullarda toplanırlardı.
Bu tarihî grupların en önemlisi Yılan ya da Ejder Kardeşli- ği’dir
ve gizemli olarak bilinirdi. Yılan ve Ejderha, aklı simgeleyen
sembollerdir. Aklın babası Işık Getiren şeklinde de çağrılan
Lusifer’dir. Gizemler için tapınmanın odağı, Lusifer’in bir diğer adı
olan Osiris’ti. Osiris, eski insanların dünyayı yönettiğine inandığı
parlak bir yıldızın adıydı. Lusifer’in kelime anlamı "ışık getiren" ya da
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

"sabah yıldızı"dır. Osiris’in gökyüzünden kaybolmasından sonra


ortaya çıkan*Güneş’in ise Osiris’in bir başka yüzü ya da daha gerçek
hali olduğuna inanılırdı.

"Güneş, Osiris’i simgelerdi. A l b e r t Pike


"Sen nasıl cennetten atıldın, ah Lusifer!..Isaiah 14:12
"Lusifer’in cennetten atıldıktan sonra insanoğluna bir
hediye olarak düşünme gücünü kendisiyle birlikte getirdiği
iddia edilir.Fred Gittings, Symbolism in Occult Art
Günümüzde yaşayan fikirlerin çoğu gizemli topluluklar ya da
bazılarının çok zalimce olduğu dinî törenler sayesinde oluşmuştur. En
ünlülerinden bazıları Osiris, Isis, Sabazius, Kibele ve Eleusis’tir. Plato
bu grupların üyelerinden biriydi ve sırların bazıları yazarak
açıklamıştır.
Plato öldüğü zaman (sembolik olarak) Büyük Piramit’te mezara
koyulma töreni üç gün sürmüş ve yeniden doğduğunda kendisine
saklamak zorunda olduğu sırlar verilmiştir. Plato’nun bütün yazdıkları
gizemlerle ilgilidir. Manly P. Hail, "The Secret Teachings of ali Ages"
adlı kitabında şöyle diyor: "...eski medeniyetin aydınlanması... kapıdan
[Giza Piramiti] içeriye insan olarak giriyor, dışarıya tanrı olarak
çıkıyorlardı." Eski Mısırlılar, piramitler için "şanlı ışık" anlamına
gelen khuti kelimesini kullanırlardı. Bay Hail, piramitlerin Mısırlıların
ayin tapmakları olduğunu da ifade ediyor.
Birçok kişiye göre piramitler, M.Ö. 4000 yılında meydana gelen
bir süpernova patlamasını kutlamak ve anmak için yapılmıştır.
1974’de Nobel fizik ödülünü kazanan Dr. Anthony He- wish, bir dizi
ritmik radyo dalgasını keşfetti ve bunun M.Ö. 4000 yılında patlayan
bir yıldızdan geldiğini ispatladı. Masonlar takvimlerini A.L. (Işık
Yılı)’de başlatırlar ve modem yılı bulmak için 4000 eklerler.
Dolayısıyla 1990+4000=5990 A.L.
George Michanowsky "The Once and Future Star" adlı kitabında
şöyle diyor: "Eski Sümer çivi yazısında... Gökyüzünün güney
tarafında Zeta Puppis, Gamma, Velorum ve Lambda Ve- lorum’dan
oluşan üçlü bir yıldız grubunun patlaması yer alır. Kusursuz bir yıldız
katoloğunda patlayan üçlü yıldız grubunun alevlerinin 6000 yıl sonra
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

tekrar insanlar tarafından görüleceği belirtilir." Masonların


takvimlerine göre bunun 2000 yılında meydana geleceği
öngörülüyordu.
Kutuplardaki buzullar gittikçe büyüyor. Yiyecek yetişebilen ılımlı
bölgeler küçülüyor. Tropik.bölgelerde çölleşme artıyor. Bir buzul çağı
yolda, ve birden ortaya çıkacak.

Afganistan’da Roshanya adındaki eski zamanların güçlü örgütü


ayrı bir ilgi konusudur. Kahire’deki eski Bilgelik Evi’nde de bu mistik
mezhebin izlerini bulmak mümkündür.
Bu mezhebin inanlarının çoğunun özel mülkiyeti yoktu; din
ortadan kaldırılıyordu; ulus devlet ortadan kaldırılıyordu; örgütü
yaymak ve dünyayı yönetmek için bir dizi mükemmel adam ve kadına
ihtiyaç duyan Yüce Güç’den fışkıran aydınlanmaya inanıyorlardı, ilk
olarak yalnız ülkeleri teker teker kontrol altına alarak dünyanın sosyal
sistemim yeniden şekillendirme planları vardı. Dördüncü dereceye
ulaşan biri, çağlar boyunca yeni üyelere bilgi vermiş olan bilinmeyen
denetçilerle direkt iletişim kurabiliyordu. Akıllı insanlar Kardeşlik
Örgütü’nü tekrar ortaya çıkaracaklardır.
Nazi Partisi’nin, Komünist Parti’nin, aşırı sağ ve solun yankısını
duyabiliyor musunuz? Hatırlanması gereken önemle gerçek, aşırı sağ
ve solun liderlerinin hâlâ aydınlatıcı oldukları ya da kardeşlik
cemiyetlerinin üyeleri olan az sayıda çetin ceviz insanlar olduklarıdır.
Onlar Hristiyanlık ya da Musevilik dinine mensup olabilirler ama bu
onların sonunu getirecektir. Her zaman Lusiferyan ve enternasyonalist
oldular. Kendi emellerine ulaşmak için bazen milliyetçiliği
kullanmalarına rağmen hiçbir ulusa bağlı değiller. Uğraştıkları tek
şey, daha fazla ekonomik ve politik güç kazanmaktır. Her iki grubun
liderlerinin nihai amaçları da aynıdır. Bütün gezegendeki insan
gücünü, doğal kaynakları ve zenginliği kontrol etmek için karşı
konulamaz bir güç kazanma peşindeler. Amaçları, dünyayı kendi
konseptlerine, Lusiferyan totaliter sosyalist bir devlete
dönüştürmektir. Bu işlemde bütün Hristiyan, Yahudi ve ateistleri
ortadan kaldıracaklardır. Şimdi büyük sırlardan birini, ama sadece
birini öğrenmiş oldunuz.
Roshaniyalılar kendileri için Mezhep de derler. Yeni üyeler
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

yeminle başlayarak Mezhep’e sadakatlerini ilan ederler ve şöyle


derler:
"Daima sessizliğimi koruyacağım, sadakatim
sarsılmayacak ve Mezhep’e itaat edeceğim. Bizim gizli
işaretimizle kendisini tanımlamayan bütün insanları
avlamak caizdir."
Yemin, esas itibarıyla günümüze kadar aynen korunmuştur. Gizli
işaret de, bir eli alna götürüp aim avuçlamak ve sonra da parmaklarla
kulağı tutmak ve diğer el ile de kol dirseğini avuç- lamaktır. Bu size
tanıdık geliyor mu? Mezhep ‘Order of Quest’ idi. Mezhep, cennetin ve
cehennemin olmadığını, bildiğimiz hayattan tamamen farklı bir ruh
durumunu vazediyordu. Ruh, Mezhep’in bir üyesi olarak dünya
üzerinde güç kazanmaya devam edebilirdi fakat ölrfieden önce
Mezhep’e üye olmak şartıyla. Böylece Mezhep’in üyeleri ölmüş
üyelerin ruhlarından güç kazanırlardı.
Roshaniyalılar yeni üyeler kazanıp oları Mezhep’in yeni kurulmuş
bölümlerine yerleştiriyorlardı. Bazıları Haşhaşînler’in Roshaniya’mn
bir kolu olduğuna inanır. Roshaniye ya da "aydınlanmış kişiler"in veya
"illuminati"nin çeşitli kolları vardı ve her yerde olmaya devam ediyor.
Kurallardan biri aynı ismi kullanmamak ve "illuminati"den asla
bahsetmemekti. bu kural günümüzde hâlâ devam etmektedir.
Sanıyorum ki bu kuralı çiğnediğinden dolayı Adam Weishaupt
devrildi.
Tarihin en büyük sırlarından biri de Kutsal Kâse’nin* Hazre- ti
İsa’nın cübbesinin ve Cross of Crucifixion** kalıntılarının hikayesi ve
Isa’nın gerçekten öldüğü mü yoksa yaşayıp bir de çocuğu mu
olduğudur. Bu kalıntılarla ilgili birçok mit Templar Şövalyeleri
etrafında dönüp dolaşıyor ve tarihi mitlerin çoğunda en azından biraz
da olsa daima gerçeklik payı vardır. Eğer kaynaklarım doğruysa,
Templar Şövalyeleri bugün Illuminati’nin bir kolu olarak hâlâ
yaşamaktadır ve bu kalıntıları kendilerinden başka kimsenin bilmediği
bir yerde saklıyorlar.
Templarlarm Illuminati olduklarını biliyoruz çünkü Masonlar
onları Kilise’nin ve Fransa’nın zulmünden kaçarken içlerine alıp
korudular ve Masonlar yüzyıllar sonra Weishaupt’un Illu- minati’sini
içlerine alıp koruyacaklardı.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Templar Şövalyeleri bugün masonluğun yüksek bir mertebesi


olarak Templar Mezhebi içerisinde devam ediyor. Gerçekte Templar
Şövalyeleri Order of Quest’in bir dalı olarak yaşıyor. De Molay
topluluğu Masonların bir koludur ve Templar Şöval- yeleri’nin zulmü
anısına takdir edilmiştir ve muhtemelen liderleri de Jacques de
Molay’dir. Bunu biliyorum çünkü genç bir yetişkin iken De Molay
Topluluğu’nun bir üyesiydim. Gizem ve ayinselliği çok severdim.
Ailem localardan uzak bir yere taşınınca topluluktan ayrıldım. De
Molay’a üyeliğimden dolayı Donanma Güvenlik ve İstihbarat
Birimi’ne seçildiğime inanıyorum.
istihbaratta çalışan kişilere göre Yeni Dünya Düzeni başarıldığında
bu kalıntılar ortaya çıkacak, kaderin filizi ile birleşecek ve efsaneye
göre dünyanın hükümdarlığını mutlak güce verecek. Bunlar bir kişinin
elinde birleştirildiğinde, bu kalıntılara larih boyunca verilen önemi ve
olan inancı doğrulayabilir. Bu,

Holy Grail - Son akşam yemeğinde Hazreti İsa'nın kullandığı varsayılan sahan veya kâse.
İsa'nın üzerinde çarmıha gerildiği haç.

II.Dünya Savaşı sırasında gizlendikleri yeri ümitsizce arayan Hitler’in


araştırmasını da açıklayabilir. Size tekrar hatırlatmalıyım; sizin
inandığınız şey farketmez. Eğer onlar buna inanıyorsa, bu sizi de
etkileyecektir.
Templar Şövalyeleri, Isadan artakalan kalıntıları korumak ve
Kutsal Şehir’e [Kudüs] hac için gelen inanç seyyahlarını korumak
amacıyla Prieure de sion tarafından 11. yüzyılda Kudüs’te kurulmuştu.
Prieure de Sion, Kudüs’teki Siyon Dağı üzerinde kurulmuş dinsel
bir tarikattı. Tarikatın amacı Isa’dan kalan kalıntıları ve Davut’un
malikanesini korumak ve kalıntıları kaydetmekti. Ellerindeki bütün
kalıntılar Prieure de Sion’un bulup ele geçirdiği kalıntılardır. Bu
kalıntılar, korunmaları için Templar Şövalyele- ri’ne emanet edildi.
Kutsal Kan’m, Kutsal Kase’nin ve buldukları bilginin kaynağına
şaşırıyorum. En şaşırdığım şey ise, birlikte bulmacayı çözmelerinin
yetersizlikleridir. Fransa’da saklanan hazine Kudüs Tapmağı’nm
hâzineleri değildir. Bunlar, Kutsal Kâse, Isa’nın cübbesi, Isa’nın
gerildiği çarmıhın son kalıntıları ve kaynaklarıma göre bazı insanların
kemikleridir. Eğer bana doğrular söylendiyse, kemiklerin sırlarının
açıklanması dünyayı sarsacaktır. Kalıntılar Fransa’da saklanıyor.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Saklandıkları yeri, Kutsal Kan’m, Kutsal Kâse’nin sırrını biliyorum


ama onlar ne bildiklerini bilmiyorlar. Ya da biliyorlar mı?
Almanya’da Ingolstadt Üniversitesi’nde Hristiyan Kilisesi yasası
profesörü olan Adam Weishaupt bir Cizvit papazıydı ve Illuminati’nin
üyesiydi. 1776 yılında Almanya’da kurulmuş olan mezhep dalı
önceleri tartışılan Illuminati’nin aynısıydı. Bu bölümün sonlarında
göreceğiniz gibi, Cizvit bağlantısı önemlidir. Onun Rothschild ailesi
("sessiz savaşlar için sessiz silahlar" bölümünde adı geçen aile)
tarafından finanse edildiği konusunda araştırmacılar hemfikirdirler.
Weishaupt, bütün ulusal hükümetlerin, mirasın, özel mülkiyetin,
ulusseverliğin, bireysel evin ve kökeni bütün medeniyetlere dayanan
aile biriminin ve bütün yerleşmiş ve varolan dinlerin kaldırılmasını
savunuyordu.
Böylece insanoğlu totaliter Lusiferyan ideolojiye maruz kalabilecekti.
Illuminati’yi kurduğu yıl kapitalizmin ideolojik yapısı ve Endüstriyel
Devrim ile ilgili olan "Ulusların Zenginlikleri" adlı kitabı yayımladı.
Aynı yıl Sömürgecilik Deklarasyonu’nun yayımlanması bir tesadüf
değildi. Birleşik Devletler’in büyük mührünün bulunduğu paranın ön
yüzüne bilgili kişiler baktığında, herkese bakan bir göz ve Yılan
Kardeşliği'nin diğer işaretlerinin farkına varacaklardır.
Bütün öğreti aynıydı. Tarih ve inançlar Weishaupt’un Illumi-
nati’sinin Afganistan’daki Illuminati ve kendisine Illuminati diyen
diğer mezheplerin aynısı olduğunu doğruluyor. Ispanya’daki
Alumbrados ve Fransa’daki Guerinets de Illuminati idi. Amerika’da
bunlar jakoben kulüpler olarak bilinir. Sırlar içerisinde sırlar - ama
daima bu sırların kalbinde Kardeşlik Cemiyeti vardır.
Weishaupt’un ihanet etmesinden dolayı zulme uğradığına
inanıyorum. Çünkü Illuminati kelimesini kullanmama kuralını ihlal
etmişti ve Kardeşlik Cemiyeti’ni halka açıklamıştı. Kurala karşı
gelerek hala gizli ve çok güçlü olan kardeşlik cemiyeti’nin çeşitli
hedeflerini teşhir etti. Illuminati’nin kirli çamaşırları ortaya çıkmıştı.
Üyeler bu iddiaları reddettiler ve bunların gerçeklik payı olmadığım
iddia ettiler. Üyeler her türlü gizli anlaşma iddialarını reddettiler. Yılan
kardeşliği yem atarak av köpeklerini kullanma konusunda ustadır.
Weishaupt bir aptal olabilirdi -ya da söylenenleri yapıyordu.
Weishaupt, "mezhebimizin büyük askeri gücü bütün gizliliği ile
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

duruyor. Hiçbir zaman asıl ismi ile gözükmez, her zaman başka bir
isim altında ve başka bir görevle ortaya çıkar demiştir."
îlluminati’nin Weishaupt’un saltanatı döneminde Mason
kuramlarına sızdığı bir atmasyondur. Masonlar çeşitli kademelerinde
daima Illuminati’yi ihtiva ediyordu ve bundan dolayı kolay ve istekli
bir şekilde Weishaupt grubunun üyelerini içlerine alıp korudular.
Masonlara gerçekten inanamazsınız. Eğer
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

sadece basit bir kardeşlik kurumu olsalardı, yasaya karşı gelen ve


Avrupa monarşilerine cezaya mahkum edilenleri içlerine alıp korumak
için hayatlarını riske atmazlardı. Mason otoriteleri llluminati’nin
kurucusunun Adam Weishaupt olduğunu ve bir daha ortaya
çıkamayacak derecede çökertildiğini yaydılar.
Amerikalı bir Mason 1826'da Masonik sırları açıklayan, "Il-
lustrations of Freemasonry " adlı bir kitap yayımladı. Açıkladığı
sırlardan biri de masonluk piramitinin en üst kısmında Lusi- fer’e
tapınmaydı. "Hiram Abif in* katilin hikayesi" adlı sırrı da öğrenmiş
olduk. Hiram Abif, aklı, özgürlüğü ve gerçeği simgeliyor. Konuşma
özgürlüğünün kilise tarafından engellenmesini temsil eden bir bıçakla
boğazı kesilmiş, daha sonra devlet tarafından inancın sindirilmesini
ifade eden bir gönye ile kalbi dağlanmış ve en sonunda da kitlelerce
akim sindirilmesini ifade eden bir tokmakla başı ezilmişti. Bundan
dolayı Masonlar kitle- ri, devleti ve kiliseyi cehaletle,
müsamahasızlıkla ve tiranlıkla bir tutuyorlar. Morgan, bundan dolayı
Masonların Hiram Abif ‘in öcünü almaya kendilerini adadıklarını ve
kiliseyi, devleti ve kitlelerin özgürlüğünü ortadan kaldırma planı
yaptıklarını söylüyor.
Morgan, Masonların karşısında büyük bir gürültüye sebep oldu.
Yazar, William Morgan ortaya çıktıktan sonra bu küçük gürültü bir
anti- masonik harekatın doğmasına sebep oldu. Morgan zorla kaçırılıp
Ontario Gölü’nde boğulmuştu. Bunu Masonların yaptığı iddia edildi.
Fakat Masonlar bu iddiayı bu güne kadar reddettiler. Başka kim bunu
yapacaktı ki? Onların öldürdüğüne inanıyorum.
Dönemin gazeteleri Morgan’ı masonların öldürdüğünden bir şüphe
olmadığını yazmışlardı. Inisasyon yemininde masonlar, üyelerinin bir
sırrı açıklaması durumunda öldüreceklerini ifade ediyorlar. Bundan
sonra ulus genelinde masonlara karşı bir kin doğdu ve bu da 1829’da
Henry Dane Ward, Thurlow we-
Hiram Abif - Hz. Süleyman'ın mabedinin mimarı sayılan usta, (ç.n) ed ve William H.

Seward tarafından siyasi bir anti masonik partinin kurulmasına yol


açtı. Bu dönemde anti masonik kitaplara rağbet arttı ve bu da
masonların ciddi derecede üye kaybetmelerine sebep oldu. Bu sadece
bir kaç yıl sürdü ve 1840 yılında anti-masonik parti ortadan kalktı.
Zaman, gerçekten bütün hastalıkları tedavi ediyor.
APOKAUPS'?N ATLILARI ?

İngiltere’deki masonların tamamen kendilerine çalışan bir grup


olduğunu biliyoruz. Her zaman işte, terfide, anlaşmalarda ve
kariyerlerde kendi yararlarına çalışıyorlar. Ingiliz mason kurumu,
İngiliz istihbaratına sızmak amacıyla KGB tarafından kullanılmıştı.
Ingiliz istihbaratı, Cratham Hause ile eşanlamlıdır. Cratham hause
daha çok Amerikan Dış ilişkiler Konseyi’nin babası olan Kraliyet
uluslararası ilişkiler Ensitüsi olarak bilinir. Aynısının kendi başlarına
gelmesinden korkan Ingiliz Devlet Polisi, Scotland Yard, elemanlarına
Mason örgütlerine katılmamaları için uyarı verdi. Tabii ki size
hayatınız boyunca Masonların sadece topluma hizmet etmek amacıyla
kurulmuş, kâr amacı gütmeyen yardımsever bir örgüt olduğu anlatıldı.
Ah masonlar okumaya devam edin.
Kötülüğüyle adı en çok çıkmış olan Mason locası muhtemelen
İtalya’daki P2 locasıdır. Bu grup rüşvetten suikaste kadar herşeye
karıştı. P2. Vatikan’la, Malta Şövalyeleri ve CIA ile direkt bağlantı
içerisindeydi. P2 locası Vatikan’a sızmayı başardı ve önemli bir darbe
yaptı: Papa II. John Paul masonluk yasağını kaldırdı. Şimdi Vatikan’ın
birçok üst düzey üyesi Mason’dur. Size anlatmak istediğim şey,
masonluğun bu dünya üzerindeki en tehlikeli ve şeytansı örgüt
olduğudur. Masonlar dünyaya hükmetmek için mücadele eden en
büyük oyunculardır. 33. derece ikiye ayrılıyor. Bunlardan biri
Lusiferyan Illuminati’nin nüvesini oluşturuyor, diğeri ise bunun
hakkında hiçbir bilgi sahibi olmayan kişileri kapsıyor.
Donanma Istihbaratı’nda birlikte çalıştığım istihbarat ajanlarının
HEPSİ masondu. Size daha önce de söylediğim gibi, genç iken
Demolay Topluluğuna üye olmamdan dolayı Donan-
106 ♦ HİTLER ALMANYA'SININ GİZLİ TARİHİ

ma istihbaratı’ na alındığıma inanıyorum. Bununla birlikte bu, sadece


bir tahmindir.
P2, Prieure de Simon, Vatikan, CIA, Birleşik Avrupa’nın Örgütleri
ve Bilderberg grubu ile ilgili önemli detaylara ulaşmayı amaçlamıştım.
Şanslıydım. Michael Baigent, Righard Leigh ve Henry Lincoln bunları
bana verdiler. Şanslıydım diyorum çünkü kitapta yazmış olduğum
CIA’nın köstebek dediği ajanlarının Vatikan’da olduğunu belirten
"Gizli Hükümet" iddiamı onayladılar. Başkasının eserini kendine mal
eden birisi olarak nitelenmek istemem. Bunun için Baigent ve
Leigh&Lincoln tarafından yazılmış olan "Holy Blood, Holy Grail" ve
"Messianic Legacy"i okunması gereken eserler olarak tavsiye
etmeliyim. Mesihi Va- siyet’in 343. ve 361. sayfaları arasında gizli bir
dünya hükümeti ile sonuçlanan güç ittifakını okumuştum.
Masonların birçok üyesi "sırlar içindeki sırlar" ya da "örgütler
içindeki örgütler" olarak bilinen İlluminati faaliyetlerinden
habersizdirler. Bu, inisiyasyonun amaçlarından biridir. Üyelerin
hiçbirinden özür dileyemem ama söyleyebilirim ki, örgüt hakkmdaki
HER ŞEYİ bilmeden bir topluluğa katılmak gerçekten bir aptallıktır.
Sadece bütün testleri geçip en üst dereceye gelen Masonlar nelerin
gizlendiğini bilir ve sadece onlar haricilere, grup hakkındaki bilinmesi
gerekenleri açıklayabilir. Yeni üyelere ya da mevcut üyelere neler
söylüyorlar ki onlar büyük sırları bilmiyorlar? Bu, bana aptalların çok
fazla olduğunu anlatıyor. Masonların sözcülüğünü yapan çeşitli
yazarları sorumlu ve suçlu görüyorum. Herkes gibi Masonlar da kendi
evlerinin temizliğinden sorumludurlar. Gizli evin içinde bulunan gizli
evdeki gizli evde yaşayan bir kişi eğer oda sayısını ve odaların
içeriklerini bilmiyorsa, evi temizleyemez. Masonların evleri,
kokuşmuş birer pislik yuvasıdır. Eğer bana birşey olursa, suçlular için
Masonlara bakın! Geçmişte öldürdüklerine ve gelecekte de
öldüreceklerine inanıyorum.
Bütün yetişkin gizli grupların inisiyasyon derecelerini uyguladıklarına
inanıyorum ve üyelerini de eski İlluminati’nin dalları olarak
llluminatileştirdiklerini düşünüyorum. Hedefleri dünyayı yönetmektir.
Bu grubun doktrini demokrasi ya da komünizm değil, faşizmin bir
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

biçimidir. Doktrinleri totaliter sosyalizmdir. Doğru düşünmeye


başlamanız gerekiyor. Illuminati’ler komünist değillerdir ama bazı
komünistler llluminati’dirler.
1.Birinci Dünya Savaşı’nda monarşizm (tez) demokrasiyle
(antitez) yüzleşti ve bu da komünizmin şekillenmesi ve uluslar ligi
(sentez) ile sonuçlandı.
2.Demokrasi ve komünizm (tez) II. Dünya Savaşı’nda faşizmle
(antitez) yüzleşti ve b da daha güçlü bir Birleşmiş Milletler
(sentez) ile sonuçlandı.
3.Kapitalizm (tez) şimdi komünizm (antitez) ile yüzleşiyor ve bu
da Yeni Dünya Düzeni, totaliter sosyalizmle (sentez) so-
nuçlanacak.
California Senatosu Araştırma Komitesi’nin 1953’deki eğitim
raporunda şöyle deniyor: "Sözde modern komünizm Illuminati
tarafından kurulmuş medeniyeti yok etmek için uluslararası bir fesat
anlaşmasıdır ve anayasamız kabul edilmeden önce burada
kolonilerimizde tehlikeli seviyesine ulaştı."
California Senatosu, komünizmin llluminati’nin işi olduğunu
anlamıştı. Fakat Dışilişkiler Konseyi ile Üçlü (Trilateral) Ko-
misyon'un da îlluminati’nin işi olduğunu anlayamamıştı. Doğru bir
şekilde düşünmeye başlamış olmalısınız. Düşman komünizm değil
llluminati’dir. Yeni Dünya Düzeni’nde komünistler bizden daha mutlu
olmayacaklar.
Size modern gizli toplulukların özellikle de inisiyasyon dere-
celerini -anahtar budur- uygulayan toplulukların gerçekte tek amaçlı
tek bir örgüt olduklarını göstermek istiyorum. Onları nasıl
isimlendiriyorsanız öyle isimlendirin -İzci Örgütü, Jason Topluluğu,
Roshaniya, Kabbala, Templar Şövalyeleri, Malta Şövalyeleri,
Kolumbus Şövalyeleri, Cizvitler, Masonlar, Kadim ve Mistik Rosae
Crucis Örgütü, İlluminati Nazi Partisi, Komünist Parti, Dışilişkiler
Konseyi'nin yönetici üyeleri, The Group, Ejder (Dragon) Kardeşliği
Örgütü, Rosicrucianlar*, Kraliyet Uluslararası ilişkiler Enstitüsü, Üçlü
Komisyon, Bilderberg Grubu, Vatikan, Russel Vakfı,
Kafatası&Kemikler**, The Scroll&Key, Tarikat- hepsi aynıdır ve
çalıştıkları tek nihai amaç, Yeni Dünya Düze- ni’dir.
Aralarında birçok kişi Yeni Dünya Düzeni’ni kimin yöneteceği
konusunda hemfikir değil. Bunun için bazen birbirlerine ters
düşebiliyorlar ama yine de aynı amaca doğru ilerlemeye devam
ediyorlar. Örneğin Vatikan, dünya koalisyonunun başına Papa’nm
geçmesini istiyor. Bazıları Lord Maitreya’nın Yeni Dünya Düzeni’nin
başına geçmesini istiyor. Lord Maitreya cephenin önde
gelenlerindendir. Tanıkların ifadelerine göre Maitreya, Bush,
Gorbachov ve Yeni Dünya Düzeni’nin 10 başta gelen bölgesel
liderleriyle Malta’da bir gemide tanıştırıldı. Ben, buna inanıyorum.
"Dünyanın önde gelen isimerinden yaklaşık 200 kişi, 21-22 Nisan
1990 tarihinde Maitreya tarafından Londra’da düzenlenen yüksek
düzeyli bir konferansta biraraya geldiler. Hükümetlerin temsilcileri
(ABD de dahil), Kraliyet ailelerinin üyeleri, dini liderler, gazeteciler
ve Maitreya’nm önceden tanıdığı herkes konferansa katılmıştı."
(Prophecy Watch, Column of whole wheat, no.8)
Bazıları kendilerini temsil etmek için çok para harcadı. Maitreya’
nın seçilmesi durumunda Papa takdis etmek zorunda kalacaktı ve bu
da Incil’in Esinlenme bölümünde ifade edilen, ilk hayvanın gücünü
Roma’nm vereceği kehanetini doğrulayacaktı. Eğer Esinlenmeyi
benim gibi yorumlayabilirseniz, Papa’nm bunu başaracağını ve ikinci
hayvan olarak saltanatını sürdürebileceğini de öğrenebilirsiniz.
1952’de onları tarihte ilk defa biraraya getiren bir ittifak yapıldı.
Kara Aileler, Illuminati (tarikat), Vatikan ve Masonlar, şimdi Yeni
Dünya Düzeni’ne ulaşmak için hep birlikte çalışı-
* Rosicrucian - Doğaüstü felsefesini insan ilişkilerine uygulama yolunda kurulan uluslararası bir
derneğin üyesi.
** Skull and bones - Ölümü sembolize eden kafatası altına çaprazlama konulmuş kol veya bacak
kemikleri.
yorlar. Suçsuz olduklarım kuvvetle iddia edecekler ve kendilerine
karşı gelenleri ortadan kaldırmak için bütün güçlerini kullanarak
herşeyi yapacaklar. Bu kitabın yayınlanmasının ardından benim de
onların bir hedefi olacağından hiç şüphem yok!..
Önce paragrafta listelenen örgütlerden bazılarının inisiyas- yon derecelerini
uygulamadıklarını -ya da öyle görünüyorlar- öğrenebilirsiniz. Bu, halkın
hakışıdır. Dış İlişkiler Konseyi’ne bakın. Birçok üye -aslında çoğunluğu-
yönetici kadroda hiçbir zaman yer alamaz. Bunlar inisiyasyonun hiçbir türüne
katılmazlar. Onlar gerçekte temel güçtür ve fikir birliği sağlamak için
kullanılırlar. Çoğunluk gerçekte üye değildir ama onları istedikleri gibi
düşünmeye itilirler. Gerçekte onlar kullanılıyor ama bunu ya anlamıyorlar ya da
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

anlamak istemiyorlar. Yönetici Korneti kardeşlik örgütlerinin nüveleridirler ve


evrensel bir amaca kendisini adamış olan Jason Topluluğu olarak da bilinen
Order of Quest adındaki gizli örgütün üyeleridirler. Üyeler bir dış hedeftirler ve
nüveler bunların üzerinde sosyal ikna, yardım ve sosyal baskıyla nüfuz ederler.
Henry Kissinger’i böyle satın almışlardı. Rockefeller 1950’lerde, o dönemlerde
bir servet olan
50bin dolarlık para yardımını Kissinger'e verdi ve sevgili yaşlı Henry’i
Dışilişkiler Konseyi’nin bir üyesi yaptı. Kurala karşı gelen kişiler
derhal.azlediliyor ve geriye kalanlar üzerindeki ders de devam ediyor. İnsanların
seçkinlerin bir üyesi olmayı daima arzuladıklarını hatırlıyor musunuz? İşte bu,
bu işin temel ilkesidir.
İstisnasız daima üye toplayan gerçek güç ise, Harvard ve Ya- le’in gizli
örgütleri olan Kafatası&Kemikler ile The Scroll&Key olarak bilinen gizli
örgütlerden olan kişilerdir. Her iki örgüt de tarihte İlluminati olarakbilinen gizli
örgütün (Ölüm Kardeşliği de denir) dallarıdırlar. İngiltere (Oxford Üniversitesi
Grubu ve özellikle All Souls College) ve Almanyadaki (ölüm kardeşliği de
denilen Thule Topluluğu) aile örgütleri ile temas halindedirler. Bunları
Donanma İstihbaratında iken öğrenmiştim. Walter Isaacson ve Evan Thomas’m
kaleme aldığı Wise Men’i okuyana kadar, neden yönetici komitenin
üyelerinden bazılarının adlarının, Kafatası&Kemikler Topluluğu 322.
Bölümünün adresler kısmında geçmediğini açıklıyamıyordum.
Order of Quest, Üçlü Komisyon (Üç Yönlü Komisyon) ve Dı-
şilişkiler Konseyi'nin üyeleri bu ülkenin gerçek seçkinleridirler.
George Bush, Tarikat’m bir üyesidir. Şaşırdınız mı? Şaşırmamalısınız.
Hitler’i finanse edenlerden biri olan babası da üye idi!..
Tarikat’m üyelerinin kendilerini bir ulusa, krala, hükümete ya da
anayasaya sadakatinden soyutlayan bir yemin ettiklerini bilmeniz
önemlidir. Bu, daha sonraki dönemlerde gerekecek olan bir bağlılık
yeminini reddetmeyi de içeriyor. Onlar sadece Tarikat’a ve onun Yeni
Dünya düzeni hedefine sadakat için yemin ediyorlar. George Bush,
Birleşik Devletler’in sadık bir vatandaşı değildir. Bunun yerine
Birleşik Devletler’in yıkımına ve Yeni Dünya Düzeni’nin
şekilleııdirilmesine sadıktır. Bush’un Kafatası&Kemikler’e üye
olurken etmiş olduğu yemine göre, ABD Başkanı olarak yaptığı
yeminin hiçbir anlamı yoktur.
Üçlü Komisyon, Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya’nın
etkili işadamları, politikacıları ve karar yapıcılarından oluşan 300
kişilik çok etkili bir gruptur. Bu teşebbüs, üç bölge arasında ekonomik
ve siyasi işbirliğini oluşturmak amacıyla çalışan pzel bir ajanstır.
Onların projesi artık daha fazla gizlenemeyen bir Yeni Dünya
Düzeni’dir.
Üçlü Komisyon, kurucusu olan Amerikan bankacılık patronu
David Rockefeller’in fikriydi. Bunun şekillenmesinde gerçek sebep
ise insanların Vietnam savaşından hoşlanmamalarından dolayı Dış
ilişkiler Konseyi’nin gücünün azalmasıydı. Üçlü Komisyon
hareketinin gerisindeki usavurma ise, aynı yarışa iki atın sürülmesiyle
aynıydı. Bu, kazanma şansını ikiye katlıyordu. Gerçek güç daima
sağlam bir şekilde Dış ilişkiler Konseyi’nin elinde kaldı. Rockefeller
ailesi eskiden olduğu gibi şimdi ve gelecekte de her iki örgütün
velinimeti olmaya devam edecek. Rockefeller güçlü olmasına rağmen
bu ülkede veya başka bir yerde hakimiyet sahibi değildir. Gerçek
gücün anahtarı ise,
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

Rockefeller’in özel bir üçlü liderler grubunun oluşturulması ko-


nusunda Bilderberg Grubu’nun ağzını yokladığı 1972’deki Bil-
derberg grup toplantısıdır. Bilderberg Grubu bunu kabul edince
Rockefeller’in adamı Zbigniew Brzezinski üyeleri topladı ve
komisyonun iddia ettiği gibi 1973’de değil de 1972’de Üçlü (Tri-
lateral) Komisyon’u kurdu.
Üçlü Komisyon’un oluşturduğu tehlikenin anahtarı ise, Har-
vard’m profesörü Samuel P. Huntington’m onlar için 70’lerin
ortalarında yazmış olduğu "Seminal Peace - Barış Tohumu" adlı
kitaptır. Prof. Huntington, kitabında demokrasinin ve ekonomik
gelişmenin geçersiz fikirler gibi bir kenara atılmasını tavsiye ediyor.
Ortak yazarı olduğu "Crises in Democracy - Demokraside Krizler" adlı
kitabında şöyle diyor: "Ekonomik büyümede potansiyel talep limitleri
olduğunun farkına vardık. Hatta politik demokrasinin sınırsız
gelişiminde dahi potansiyel olarak talep limitleri vardır."
George Bush’un Üçlü Komisyon’un bir üyesi olduğu ve sadece
seçilmek için kestirme bir yol olarak buna başvurduğunu hatırlayın.
Bütün kalbiyle Komisyon’a, Komisyon’un fikirlerine ve ideallerine
inanıyor. Biz, demokrasinin ve ekonomik gelişmenin ıskartaya
çıkartılması gerektiğine inanan bir başkanı seçtik. Şimdi bu amaç için
çalışmaya devam ettiğini size anlatıyorum. Bush, hâlâ Tarikat ve Dış
İlişkiler Konseyi’nin bir üyesidir.
Jason Topluluğu ya da JASON Bilginleri, isimlerini Jason ve Altın
Post hikayesinden alıyorlar ve llluminati’nin en yüksek derecelerinden
biri olan Order of Quest’in dallarıdırlar. Altın Post, JASON üyelerine
gerçek rollerini giydiriyor. Jason gerçeği araştırmayı ifade ediyor.
Bundan dolayı JASON Topluluğu, kendilerini gerçeği araştırmaya
adamış insan topluluğu olarak gösteriliyor. Jason ismi ile JASON
Topluluğu kastedildiğinde büyük harflerle yazılır. Bu gizli gruba
gönderme yapıldığında kesinlikle küçük harf kullanılmaz.
Yazarın notu: "Jason" ve Altın Post isminin tarihteki çeşitli gizli
gruplarla ilgili derin anlamları da vardır. Hikayede bu örnekler, kendi
kendisini (Altın Post) arayan adam (Jason) olarak ifade edilir.

Donanma istihbaratında iken okuduğum çok gizli belgelerde,


Başkan Eisenhovver’m JASON Topluluğu’nu bütün delillerin,
gerçeklerin, yalanların ve hilelerin teftişi ve harici sorunların
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

çözümlerini bulmakla görevlendirdiği ifade ediliyordu.


JASON Grubu (JASON Topluluğu’nun aynısı değil) ‘nun ku-
rucuları, II. Dünya Savaşı sırasında atom bombası üretmek için bütün
ulusun önde gelen fizikçilerinin biraraya getirildiği ünlü Manhattan
Projesi’nin üyelerinden oluşuyordu. Grubun çoğu fizik
teorisyenlerinden oluşuyordu ve Birleşik Devletler’de bilimsel
kafalardan oluşan en elit gruptu. 1987’ye gelindiğinde Nobel ödülü
sahibi 4 üyesi vardı. Bugün JASON, hükümete hiçbir yerde örneği
bulunmayan bilimsel yardım sunmaya devam ediyor. Bu grup
muhtemelen Birleşik Devletler’deki teknolojinin ulaştığı en yüksek
seviyeyi bilen tek gruptur.
JASON gereksiz görülen durumlarda bile gizlenir. Grup üyeler
listesini açıklamayı red ediyor. Üyelerden hiçbiri resmi belgelerde
JASON’a üye olduğunu belirtmiyor. Tamamen sahnenin arkasından
çalışıyorlar ve JASON ulusun en önemli güvenlik kararlarına rehberlik
ediyor. Bu, Yıldız Savaşları’m, denizaltı savaşını ve sera etkisiyle
ilgili incelemeleri de içeriyor - ama bunlarla sınırlı değil. Danışmanlık
ücreti olarak JASON üyelerinin herbirine günlük 500 $ ödeniyor.
Donanma istihbaratında okuduğum belgelere göre, JASON Grubu
sera etkisinin kaçınılmaz bir BUZ ÇAĞI’na yol açacağım tahmin
etmişlerdi.
Pentagon’a göre, JASONLAR ulusun en yüksek derecedeki
bağlayıcı güvenlik bölgelerine sahipler. Askeri gemilerde seyahat
ettiklerinde ya da askeri üsleri ziyaret ettiklerinde, protokolde onlara
tuğamiral rütbesi veriliyor. JASON grubuyla ilgili olarak bulabildiğim
diğer tek şey ise, Pentagon belgeriydi. Bu belgelerde, Vietnam savaşı
sırasında Kuzey VietnamlI askerlerin güneye sızmalarını önlemek için
Kuzey ile Güney Vietnam arasında kurulan elektronik bariyer
projesinden JASON’ların sorumlu olduğu belirtiliyordu. DMZ’de
görev yaptım ama size bu sistemin çalışmadığını söyleyebilirim.
JASON Grubünu çevreleyen sır perdesi o kadar sıkı ve sızdırmaz
ki, hükümetin bir sır saklayamayacağım düşünenler bu fikirlerini
tekrar gözden geçirmek zorundadırlar. Hükümet bir sızıntı dışında,
JASON gizliliğini içerebiliyordu; ama JASON Grubu -sivil bir grup-
daima daha iyisini becerdi. Hiçbir zaman JASON grubundan bir sızıntı
olmadı. JASON, Mitre Corporation tarafından yönetiliyordu.
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

Hükümetin Mitre Corporation ile yaptığı anlaşmalar aslında JASON


bilimadamları ile yapılmış oluyordu. Böylece halkın yaptığı bir
araştırmada hiçbir zaman belgelerde JASON adı gözükmüyordu.
JASON Bilginleri ya da JASON Topluluğu ile JASON Grubu
arasında ne fark var? Okuduğum JASON Topluluğu ile ilgili do-
kümanlarda kesinlikle bu kelimeler geçiyordu. Kamu belgelerindeki
JASON, Mitre Corporation tarafından yönetilen JASON Grubu’nu
ifade ediyor. JASON Topluluğu’nun ise Kafatası&Ke- mikler ve
Scroll&Key’in üstünde llluminati’nin en yüksek derecelerinden biri
olduğuna inanıyorum. Başka bir şekilde söylersek bu, üyeliğe kabulün
daha yüksek bir mertebesidir. JASON Grubu, JASON Topluluğu’nca
kurulmuş olan, belli sebeplerle Birleşik Devletler Hükümeti’ne ve
JASON Topluluğu’na kiralanan bir bilimsel örgüttür.
JASON Cemiyeti ve JASON Grubu ile ilgili daha birçok şey
biliyorum, ancak bu konularda detaylı araştırma yapmış olan Bay
Grant Cameron’ı kırmak istemiyorum. Araştırmasını önümüzdeki
aylarda yayımlayacak. Bulgularının sizi hayrete düşüreceğini garanti
ediyorum.
Dış ilişkiler Konseyi, yarım yüzyıldan fazladır Amerika’nın dış
politikasının önde gelen bir kuruluşu oldu. Dış ilişkiler Konseyi, iş
adamlarından, bilim adamlarından ve siyasi liderlerden oluşan, global
sorunlar üzerinde çalışan ve ABD’nin dış politikasında kilit rol
oynayan özel bir kurumdur. Dış ilişkiler Konseyi, Amerika’nın
uluslararası ilişkilerdeki rolüyle ilgilenen en güçlü yarı resmi gruptur.
Konsey, Illuminati’nin Tarikat’ın 322. Bölümü olarak bilinen gizli
kolunun birer bölümü olan Scroll&Key ve Kafatası&Kemikler’den
alman seçilmiş bir insan topluluğu tarafından yönetilmektedir.
Dış İlişkiler Konseyi, Ingiliz Kraliyet Uluslararası İşler Ensti-
tüsünün bir kardeşidir. Amaçları, bir Yeni Dünya Düzeni’dir. Bu, New
York’ta bir yemek klübü olarak vardıysa da, 1921’de Kraliyet
Uluslararası işler Enstitüsü’yle birleşip finansal taban- nı J.P. Morgan,
Carnegie Vakfı, Rockfeller Ailesi, ve diğer Wall Street banka
çevrelerinden alana kadar kadar şimdiki gücüne erişmedi.
Dış ilişkiler Konseyi Devletimizi yönetiyor. Üyeleri, yıllar boyunca
tüm yürütme dalına, Devlet Departmam’na, Adalet De- partmanı’na,
CIA’e ve ordunun üst mevkilerine sızdı. MERKEZİ HABER ALMA
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

TEŞKlLATI’NIN TÜM MÜDÜRLERİ, D.I.K’NlN (CFR) BÎR


ÜYESİ OLAGELMİŞTİR. ROOSEVELT’TEN SONRAKİ ÇOĞU
BAŞKAN DA ÜYEYDİ. D.I.K., basında hakimiyet kuruyor ve
Amerika'nın en ünlü gazetecilerinin çoğu, hepsi olmasa da, D.i.K.’ne
üyedir. Devlet, D.I.K’nin politikasına boyun eğiyor.
***

Birleşik Devletler’in Yüksek Mührü’nde, Lusifer’i bilgelik halinde


tasvir eden piramitteki ‘herşeyi gören göz’ olduğunu zaten biliyor
olduğunuz Yılan (ya da Ejderha) Kardeşliği’nin eski sembolünü
görüyoruz. Piramit’in hemen altında "Yeni Dünya Düzeni” anlamına
gelen "Novus Ordo Seclorum" yazısını göreceksiniz. Mühürde şunlar
var:
Kartalın kuyruğunda 9 tüy;
Zeytin dallarında 13 yaprak;
13 çubuk ve çizgi;
13 ok;
"E Pluribus Unum"’da 13 harf;
Üstteki yeşil tepede 13 yıldız;
Piramitte 13 taş;
"Annuit Coeptis'”te 13 harf.

13, Stan Deyo’nun Kozmik Komplo (Cosmic Conspiracy) adlı


muhteşem kitabına göre Şeytan’a ithaf edilmiş mistik sayıdır.
Tüm bu mistik sayıların Hür Masonlar için de özel anlamları var.
Bu tesadüflerin büyük manasım es geçebilmeniz için ciddi bir şüpheci
olmalısınız. Aranızda kim bir bağlantı olmadığını hâlâ söyleyebilir?
Deniz Istihbarat’tayken iki nükleer denizaltının kutupta bir buzulun
altında buluşup kenetlendiğini yılda en az bir kez, belki de daha fazla,
duymuşumdur. Sovyetler Birliği temsilcileri ve Bilderberg Grubu’nun
Politika Komitesi. Ruslara yeni işlerinin metinleri veriliyor. Görülecek
işler, Alternatif 3’ün dahil olduğu gizli birleşik uzay programını da
içeriyor. Şimdi elimde Kopernikus Krateri’ndeki bir ay üssünün resmi
NASA fotoğrafları var.
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

Bu yolla buluşma, farkedilmekten ve dinlenmekten korunmanın tek


yolu. Bu buluşmalar farkedilirse, yol açacağı halk isyanı herşeyi imha
edecektir. "Bilim Raporu" (Science Report) adlı bir BBC TV belgeseli,
aynı gerçekleri ortaya çıkarttı ancak daha sonra geri adım attı. Geri
adım atarken, gösterinin bir kurgudan ibaret olduğunu söylediler.
Burada dikkat edilecek nokta, "Bilim Raporu"’nun Ingiltere’de
oldukça saygı duyulan -kur- gu olmayan- bir program olduğudur.
Tarihinde hiçbir zaman kurgu yayınlamamıştır. Bu konu derin şekilde
başka bir bölümde incelenecektir. Bu buluşmaları teyit edebilmem için
bir şekilde o denizaltılardan birinin bir mürettebatı olmamdan başka
bir yol yok. Alternatif 3 gerçek mi, yoksa Yeni Dünya Düze- ni’ni
getirmek için başvurulan başka bir plan mı? Aslında far- ketmez,
çünkü ikisinde de becerilen biz oluyoruz. Bunu ne kadar çabuk
anlarsanız o kadar daha bilgili olursunuz.
Bilderber Grubu’nun üyeleri, dünya meseleleri üzerine özel bir
konferans için yılda bir kez bir araya gelen en güçlü sermayedarlar,
sanayiciler, devlet adamları ve entellektüellerdir. Bu toplantılar,
uluslararası liderlerin kaynaşması için resmi olmayan, kayıt dışı bir
fırsat sunmaktadır, ve içinde bulundukları gizlilik zırhı ile kötü bir
nam salmışlardır. Başkanlık dairesi, I. ve II. Dünya Savaşı sırasında
hiç işgal edilmeyen veya bombalanmayan tek Avrupa ülkesi olan
İsviçre’deki Lahey’dedir. Bilder- berg Grubu’nun amacı, bir tek dünya
totaliter sosyalist devleti ve ekonomik sistemidir. Kulak verin, zaman
azalıyor.
Gizliliğin yanlış olduğunu anlamalısınız. Bir toplantının gizli
olması, orada benim onaylamayacağım birşeyler döndüğü anlamına
geliyor. Yetişkin insanların sadece süslü cübbeler giymek, mumlar
taşıyıp el ele tutuşmak için düzenli olarak bir araya gelebileceklerine
asla inanmayın. George Bush’un, Kafata- sı&Kemikler’e
(Skull&Bones) kabul edildiğinde bir tabuta anadan doğma yatıp da
cinsel uzvuna bir kurdele bağlı olduğu halde cinsel deneyimlerini
ayrıntılarıyla anlatması, sadece eğlenceli olduğu için olamazdı. Şimdi
anlıyor olabileceğiniz gibi, Bush, Düzen’e katılarak oldukça kârlı çıktı.
Bu insanlar önemli konular yüzünden biraraya geliyorlar ve içerikleri
tasvip edilmeyeceğinden bu toplantıları gizli olarak gerçekleştiriyorlar.
BÎR ŞEYlN GlZLl OLMASI, SAKLANMASI GEREKEN BlR ŞEY-
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

LER OLDUĞU ANLAMINA GELİR.


John Robinson, "Komplonun Kanıtları" (Proofs of Conspiracy)
kitabını 1798’de yazmış ve bence bunu kitabın aşağıdaki kısmında en
iyi şekilde izah etmiş: "Hiçbir şey gizemli bir işbirliği kadar tehlikeli
değildir." Amaç, yönetenlerin elinde bir sır olarak kalır, geri kalanlar
mutluluğa yönlendirilecekleri tasmayı kendi boyunlarına geçirirler ve
mutluluklarını arttırdıkça önlerini görmelerini güçleştiren sırrın
peşisıra yürürler.
Gizemli olmak, lidere, sahasını istediği şekilde değiştirme ve her
türlü modaya ya da önyargıya uyum sağlama olanağını verir. Yine bu,
önyargının insanları birer asker gibi yönlendirebil- me özelliği
sayesinde lidere sınırsız güç verir. Lider, insanları önyargıyla zaten
birlik olmuş ve güçlerini birleştirip onları harekete geçirecek bir önder
bekler halde bulur. Ve insanlar hayallerinin yarattığı kılavuzla birlikte
bir harekete geçti mi, lider bile "Buraya kadar, daha fazla
gidemezsiniz." diyemez.
Sıradan insan gerçekten elit olanların inandığı kadar aptal mı? Eğer
öyleyse, belki de onlar, elit olanlar gerek gördüğünde görmezden
gelseler, istenilen yöne doğru yönlendirilseler daha iyi olur. Sıradan
insan Hayal Diyarı’na giriş biletinin zamanının henüz geçtiğini
anladığında cevabı çok çabuk bulacağız. Umarım size dünya güç
yapısı içerisindeki gizli teşkilat ve grupların amaçlarını
açıklayabilmişimde. Umarım size bu teşkilatların gücü nasıl
kazandıklarını ve ellerinde tutabildiklerini anlatabil- mişimdir.
Seçilmiş olanların nasıl gizlilik içinde çalışıp devletin ve basın da
dahil olmak üzere hayati endüstrinin içine sızarak dünyanın insan ve
uluslarını istedikleri yöne sürdükleri konusunda bir fikriniz olmuştur.
Umarım bu gizli güç yapısının totaliter bir sosyalizm şeklinde
yürüdüğü gerçeğini yakalamışsmız- dır. Bunlar, aynı güç yapısının
ürünü olmalarına rağmen Nazi- ler değil. Aralarında buna dahil olan
çok zenginleri de olsa, Ya- hudiler de değil. Nazilerle aynı kategoride
olduklarından, komünistler de değil. Bankacılar da değil ama önemli
rol oynuyorlar. Umarım kendi içinize de bakmaya başlamışsmızdır,
ONLARIN gerçeği size de uyuyor mu diye. Mesajı alıyor musunuz?
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

Amerikan Başkam Bush ve Sovyet Başkanı Gor-


bachev, bugün başlayacak olan ve Yeni Dünya Düzeni
arayışlarını başlatacaklarını umdukları zirve
konferansı için dün bu Akdeniz adasına geldiler.

New York Times


1Aralık 1989
E) Bölüm 3

‘Tanımlanmamış
Bir Gizli Düzen'e
Kabul Yemini

Oğlunun bu yemini ettiğini belirten (ve ismi


belirtilmeyecek olan) bir anneden..
Ve
Meclis Arşivi, 1913’ten:

Ey Özgürlük! Henüz
değil, gözlerini huzurla
kapatma
Düşmanının asla
uyumadığını aklından
çıkartma!
Bryant

Yazarın notu: Yazar bu yeminle ilgili öyle ya da böyle hiçbir


iddiada bulunmamaktadır. Bana oğlunun bu yemini ettiğini öne süren
bir bayan tarafından bildirildi. İlkinden bağımsız ve ilki tarafından
tanınmayan başka bir kaynak, Dr. Ron Brown, aynı yeminin,
Columbus Şövalyeleri’ne ait olduğu kaydedilmiş olan Vekil Sarayı
Meclis Arşivi’nden 15 Ocak 1913 tarihli bir nüshasını tedarik etti.
Ancak bu meclis çalışanı yanılmış da olabilir, çünkü içerik, bu
yeminin İsa Cemiyeti veya Papa’nm askerleri olan Malta
Şövalyeleri’ne ait olabileceğini gösteriyor. Bu yemini sadece bu tür
yeminlerin gerçekten olduğu ve değiştirilerek kullanıldıkları
konusunda bir örnek olması açısından dahil ediyorum. Kusursuz ve
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

zor seviyede bir İngilizce kullanıldığından, uzman seviyesinde dini


terminoloji ve şekil ihtiva ettiğinden, ve içerik ve biçimi sebebiyle bu
yeminin bir taklit olduğuna ihtimal vermiyorum. Güvenilirliği
hakkında kararı verecek son yargıç siz olmalısınız. Gerçek olan
kazanacaktır.

Yemin
Ben __________, şimdi, Kadiri Mutlak Tanrı’nm, kutsanmış
Meryem’in, kutsanmış Yahya’nın, Kutsal Havarilerin, Aziz Peter ve
Aziz John’un, ve tüm azizlerin, Cennetin Mukaddes Ordu- su’nun, ve
Aziz Ignatius Loyola tarafından III. Paul’ün salâhiyetiyle kurulmuş
olan ve şu ana dek Meryem’in rahmi, Tanrı’nın desteği ve Isa
Mesih’in kudreti sayesinde süregelen Isa Cemiye- ti’nin üstün
başkomutanı Ruhani Pederimizin huzurunda beyan ve yemin ediyorum
ki Kutsal Papa, Mesih’in başvekilidir ve tüm dünyadaki Katolik veya
Evrensel Kilise’nin tek ve gerçek başkamdir ve, mukaddesatı
koruyucum olsun, Isa Mesih tarafından verilmiş olan birleştirme ve
ayırma anahtarlarının kerameti sayesinde asi kralları, prensleri,
ülkeleri, ülkeler topluluklarını, ve hükümetleri devirebilecek kudrete
sahiptir ve tüm bunlar emniyetli şekilde imha edilebilir. Bundan dolayı
tüm gücümle bu doktrini ve Kutsal’m hak ve geleneklerini tüm kafirle-
re ve başta Almanya, Hollanda, Danimarka, İsveç ve Norveç Lutheran
Kiliseleri’ne ve otorite olduğunu iddia edenlere ve Ingiliz ve Iskoç
Kiliseleri’ne ve bunların şimdi İrlanda ve Amerika Kıtası’nda veya
herhangi bir yerde kurulan dallarına ve Roma Ana Kilisesi’ne karşı
çıkan, yozlaşmış ya da asi olmasından şüphelenilen tüm topluluklara
karşı savunacağım.
Şimdi tüm asi krallara, prenslere veya Protestan ya da Liberal
olarak anılan tüm ülkelere karşı sadakati yahut onların kanun, memur
veya yöneticilerine itaati red ve inkâr ediyorum.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Daha da ileri giderek belirtiyorum ki İngiltere ve Iskoçya Kiliseleri


doktrini, Kalvinistlerinki, Fransız Protestanlarınmki, ve Protestan
veya Mason adı altındaki diğerleri lanetlenebilir ve onları
terketmeyenler lanetlenmelidir.
Hatta Kutsal’ın vekillerinin tümüne ya da herhangi birine nerede
olmam gerekiyorsa, İsviçre, Almanya, Hollanda, İrlanda ya da
Amerika, veya bulunacağım diğer herhangi bir krallık ya da
yönetimde, yardım edeceğimi, ve asi Protestan ya da Mason
doktrinlerinin kökünü kazımak ve onların sözde güçlerini, kanuni ya
da başka yollarla, yok etmek için elimden gelenin en iyisini
yapacağımı bildiririm.
Hatta söz verir ve bildiririm ki, tıpkı bir ceset ya da kadavra gibi,
kendime ait hiçbir fikrim veya arzum, ya da hiçbir şüphem
olmayacak, ancak Papa’nın ve Isa Mesih’in ordusundaki üstlerimden
alacağım tüm emirlere gözümü kırpmadan itaat edeceğim.
Gönderildiğimde dünyanın her köşesine, kuzeydeki buzullara,
Hindistan’daki ormanlara, Avrupa medeniyetinin merkezlerine, ya da
Amerika’da vahşetin hüküm sürdüğü köşelere, sesimi çıkartmadan ve
itiraz etmeden gideceğime ve bana ne bildirilirse bildirilsin itaatkar
olacağıma söz veririm.
Hatta, fırsatım olduğunda bana söylendiği şekilde Protestan ve
Masonları tüm yeryüzünden silmek için gizli veya alenen amansız bir
savaşa girişeceğime ve mücadele edeceğime; ve bu alçak türleri yok
etmek için yaş, cinsiyet ve vaziyet ayırt etmeyeceğime ve bu rezilleri
asacağıma, yakacağıma, mahvedeceğime, haşlayacağıma,
boğacağıma, onların derilerini yüzeceğime, kadınlarının karınlarını ve
rahimlerini yaracağıma ve bebeklerinin kafalarını duvarlara vurarak
parçalayacağıma söz veririm. Tüm bunların alenen yapılamayacağı
durumlarda, kişilerin onur, rütbe, itibar veya otoritelerine bakmadan,
yaşam durumları ne olursa olsun, umumi ya da şahsi suretle, Papa ya
da Isa Cemiyeti Kutsal Papa Kardeşliği’ndeki üstüm ne zaman
emrederse, gizli olarak zehirli kadeh, boğma ipi, hançer ya da mermi
kullanacağım.
Hayatımı, ruhumu ve tüm cismani güçlerimi buraya adadığımın
göstergesi olarak şimdi elime geçen bu hançerle ismimi kanımla
kaydedeceğim; eğer davadan dönersem ya da azmimi kaybedersem
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

kardeşlerim ve Papa’nın askerleri ellerimi ve ayaklarımı kessin,


boğazımı bir kulağımdan diğerine dek yarsın, midemi açıp içinde
kükürt yaksınlar ve dünyada üstümde uygulanacak her türlü cezayı
uygulasınlar, sonra ruhum sonsuz cehennemde şeytanlar tarafından
işkence görecek.
Oy vereceğim zaman bir Protestan veya özellikle bir Mason yerine
bir K. ya ya da C. ‘ye oy vereceğim. Eğer seçime iki kato- lik katılırsa,
Ana Kilise’ye en iyi şekilde yardım edebilecek olanı tercih edeceğim.
Eğer bir Katolikle ticaret yapabileceksem veya bir Katoliği işe
alabileceksem, bir Protestan ile anlaşmayacağım veya onlardan birini
işe almayacağım. Protestan ailelerin içine Katolik kızlar
yerleştireceğim ve asilerin içlerindeki hareketlerin haftalık raporlarını
çıkaracağım.
Gerektiğinde veya kiliseyi bağımsız olarak ya da Papa’nın milisi
olarak savunma emri aldığımda hazır olabilmek için silah ve cephane
tedarik edeceğim.
Ve şimdi ben,__________Kutsal Üçlü ve kutsanmış ve yeminimi
tutmak için yaptığım ayinin huzurunda yemin ediyorum.
Şimdiki şahadette, bu kutsal ve kutsanmış şarap-ekmek ayinine
iştirak ediyorum ve bu kutsal ayinde kendi kanıma bandırdığım bu
hançerle kendi ismimi yazıyorum.
»Bölüm 4

"Gizli Verona
Antlaşması"
Komplonun
Gerçek Kanıtı

1916
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Meclis Kayıtları Kurulu

Bay Owen:
Azınlığın kuralları ve çoğunluğun kuralları arasındaki çatışmanın
ne olduğunu göstermek için 22 Kasım 1822’ye ait gizli Verona
Antlaşmasını kayda geçmek istiyorum. Senatonun dikkatini bu
antlaşmaya çekmek istiyorum çünkü bu antlaşma Monroe Doktrininin
tabanım oluşturması açısından tehdit içeriyor. Monarşik hükümet ve
halkın hükümeti arasındaki çatışmaya da güçlü bir ışık tutuyor.
Avusturya başkam Metternich yönetimindeki Kutsal ittifak, 1822’de
aşağıdaki dikkat çekici gizli belgeyi yayınladı:

Amerikan Diplomatik Kodu, 1778-1884


Kutsal İttifaka bazı eklemeler yapmak için biraraya gelen ve
aşağıda imzalan bulunanlar, şahsi belgelerini mübadeleden sonra
aşağıdaki hususlarda mutabakata varmışlardır:
MADDE 1. Temsil hükümeti sisteminin monarşik sistem ile halkın
inanç haklan altındaki hakimiyeti kadar uyumsuz olduğuna ikna olmuş
ve antlaşmada imzası bulunan güçler, durumun üstüne ciddiyetle
eğilerek Avrupa’da hangi ülkede bulunursa bulunsun temsil sistemine
bir son vermek ve bu sistemin bilinmediği ülkelere yayılmasını
engellemek için var güçleriyle çalışacaklardır.
MADDE 2. Kuşku duyulamayacağı gibi, basın özgürlüğü, ulusların
haklarını savunduğunu iddia edenlerin prenslere karşı en güçlü
silahıdır, imzası bulunanlar, karşılıklı olarak bunu susturmak için ne
gerekiyorsa kullanacaklardır, sadece kendi devletlerinde değil, aynı
zamanda tüm Avrupa’da.
MADDE 3. Halkların, prenslerine bir borcu olan pasif itaati
sağlamak için en büyük etkenin din prensipleri olduğu konusunda ikna
olmuş olan antlaşma üyeleri, bunun, -kendi ülkelerinde ruhban sınıfı
tarafından da kabul edilebileceği gibi- kendi çıkarlarını biraz olsun
yerine getirebilmek, dolayısıyla prenslerin otoritelerini korumak amacı
güdecek olan güçlenme eğilimini arttıracağını beyan eder; Bu üyeler,
Papa’ya, onlar için yapmış bulunduğu yardımlar için teşekkürlerini
sunmak ve halkları yönetmek konusundaki kendi görüşleri
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

doğrultusunda kat’i yardım talep etmek amacıya biraraya


geleceklerdir.
MADDE 4. Peninsulada Cadiz devriminden önceki düzeni yeniden
kurmak için ve bu antlaşmadaki maddelerin uygulanmasını garanti
altına almak için antlaşma üyeleri görüşleri uygulanmadığı müddetçe
tüm diğer fikir ve görüşleri reddederek en az gecikmeyle kendi
ülkelerindeki diğer otoritelere ve diğer ülkelerdeki yetkililere
yönelecekler ve bu antlaşma tarafından öngörülen fikirlerin
uygulanması için temaslarda bulunacaklardır.
MADDE 5. Bu antlaşma, yeni gelişmeler olursa Ispanya ile süren
savaş biter bitmez yeni bir zirvede veya ülkelerden birinin meclisinde
değişikliklerle yenilenecektir.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

MADDE 6. Bu antlaşma onaylanacaktır ve onaylar 6 ay içerisinde


Paris’te değiş tokuş edilecektir.

Verona’da imzalanmıştır.
22 Kasım 1822
Avusturya adına: METTERNICH Fransa
adına: CHATEAUBRIAND Prusya adına:
BERNSTET Rusya adına:
NESSELRODE

Bay Owen:
Meclis kayıtlarında bu antlaşmayı saklamak istedim, çünkü bence
artık Birleşik Devletler’in ve tüm dünyanın bilgisine sunulma vakti
geldi. Amerikalılar, bu azınlık ile çoğunluk hükümeti arasındaki savaş
durumu üzerinde durmalı. Şimdi tüm dünyada verilen bu savaş belki
daha kolaylıkla anlaşılabiliyor- dur, çünkü eninde sonunda muallakta
olan bu savaş, azınlıklar tarafından hükümetin güçsüzlüğünden ve
kırılganlığından faydalanılarak büyütülecektir. Saldırgan savaşın
sadece modern savaşın hayatları tehlikede olanlar tarafından
istendiğinde kabul edilebildiği yerde, insan hatası, çoğunluğun
yapabileceği bir hatadan çok daha muhtemeldir.

Bay Shafroth:
Bay Başkan, Güney ve Merkezi Amerika’nın egemenliğinin tekrar
Ispanya’nın eline geçmesi için Avupa’nm güçlü ülkeleri arasında bir
koalisyon kurulup kurulmadığını bilmek isterim.

Bay Owen:
Ben de tam bu konuda bir yorum yapmak üzereydim, ve buna
sadece kısa bir süre harcayacağım, çünkü şimdi diğer konuların
baskısını farkediyorum. Fransa tahtına zor kullanarak bir
Bourbon Prensi oturtan bu Kutsal ittifak, bundan hemen sonra İspanya
anayasasını susturmak için Fransa’yı kullandı ve bu antlaşma
Fransa’yı, Ispanya insanlarının kendi egemenliklerini kazanmalarım
engellemek ve onlara karşı mücadele etmek için Kutsal ittifaka yıllık
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

20,000,000 Frank ödemeye mecbur etti. Kutsal İttifak aynı şeyi


İtalya’ya Avusturya askerlerini yollamak suretiyle vatandaşların
özgürlükçü bir anayasayla kendilerini yönetmeye çalıştığı İtalya’ya da
derhal uyguladı. Ama bu, Kutsal İttifakın sert bir şekilde karşı
koyduğu yazılı basının Avrupa’nın insanlarına özgürlüğün değerini
anlatmasına -ki bu birçok Avrupa ülkesinin birbiri ardından kendi
kendini yönetmeye başlamasıyla sonuçlandı ve şimdi Avrupa büyük
ölçüde bu yönetim biçimiyle yönetiliyor- kadar sürmedi.
Bununla birlikte, ben Senato’nun ve tüm memleketin dikkatini anayasal
özerkliğin bu tarihi gelişimine çekmek istedim. Kutsal İttifak, gücünü Avrupa
basınına topyekün bir savaş açarak, evrensel sansürcülükle, özgür iradeyi ve
insan hakları hak- kmdaki tüm fikirleri öldürerek ve halkın egemenliğini tama-
miyle susturarak hissettirdi. Halk egemenliğini İspanya ve İtalya’da yok eden
Kutsal İttifak, aynı zamanda Ispanya ve Portekiz’den koparak özgürlüğünü ilan
eden Kuzey ve Orta Amerika kolonilerindeki halk egemenliği fikirlerini
ortadan kaldırmak için de iyi düzenlenmiş fikirlere sahipti. Avrupa Monarşi
devletlerinin bu komplolarmdandır ki büyük Ingiliz devlet adamı Canning
dikkatimizi çekmiş ve bir dahaki yıllık Birleşik Devletler Kongresinde başkan
Monroe, bu birliğin ya da Avrupa’nın herhangi bir gücünün Amerika
Kıtası’nda herhangi bir Amerikan Cumhuriyeti üzerinde hak iddia etme
çabalarının düşmanlık sebebi ve göstergesi olarak kabul edileceğini
bildirmiştir. Monroe doktrini işte budur. Monroe doktrininin esasında, gizli
Verona Antlaşması’nm Amerikan Cumhuriyetleri’ndeki halk egemenliği
üzerindeki tehdidi yatmaktadır, işte bu antlaşma, monarşik devlet ve
cumhuriyet devleti arasındaki çatışmayı açıkça ortaya koymaktadır; yani
azınlık yönetimi ve çoğunluk yönetimi arasındaki çatışmayı. Ama bu,
kadın-erkek eşitliği, özgürlük, mülk edinme hakkı, yasama ve
yürütmeye katkıda eşitlik istiyorsak, halk egemenliği gerçeğinin bir
ayrılmaz bir parçasıdır. Kadınlar hakkındaki isteğimiz, ilerleyen kadın
ve daha özgür bir ülke için erkekler tarafından düşünülerek
gerçekleştirilir ve gerçekleştirilmelidir. Ben buna sıcak bakıyorum ve
umarım daha çok özgürlük için ulusal kongredeki tüm partiler de bunu
onaylar.

Yazarın Notu: Tahttan indirilen kralların unuttuklarını ve af-


fettiklerini düşünenler, oldukça yanılıyorlar.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Bu ailelerin çoğu inanılanın aksine zengindirler ve bugün, tahta


oturdukları zamandan daha bile kuvvetli olabilirler. Günümüzde
yaygın olarak Kara Asiller olarak biliniyorlar. Gizli Ve- rona
Antlaşması’nm 1822’de imzalanmış olması, şimdi yürürlükten kalktığı
anlamına gelmiyor. Kara Asiller’in kendilerine dinen bahşedilmiş olan
yönetim dışındaki hiçbir yönetimi fark bile etmediklerine dikkat
etmişsinizdir. Onlar sahne arkasında kraliyetlerini yeniden
kazanabilecekleri şartların oluşması için gayretle çalışıyorlar.

Onlar, Birleşik Devletler’in Ingiltere’ye ait olduğunu düşünüyorlar.


ı Bölüm 5

Güle Güle ABD,


Hoşgeldin
Yeni Dünya Düzeni

Gizli Hükümetin Belkemiği / Güç Dengesinin


Tersine Çevrilmesi / Anayasayı Susturma ve
Sıkıyönetim Kanununu İlan Etme Planları

Güç Dengesi
Atalarımız Birleşik Devletler’in anayasasını hazırlarken, bir güç
dengesi kurmak suretiyle despotizme karşı tedbirler almışlardır.
Anayasa, yasama, yürütme ve yargıyı kesin olarak ayıracak şekilde
yazılmıştır. Çünkü eğer bu üç kuvvetten birisi elden giderse diğer
ikisiyle bu üçüncüsünü kontrol altına alabileceklerini düşünmüşlerdir.
Bu güç dengesi, kendini, bu üç güçten hiçbirinin diğer ikisine karşı
gelemeyeceği gerçeği ile kanıtlamış oldu.
Anayasa, bu üç daldan herbirinin görevlerini de kesin olarak
belirlemiştir. Yasama gücü, kanun yapacaktır. Yargı gücü, kanunları
yorumlayacaktır. Yürütme ise politika belirleyecek ve kanunların
uygulanmasını sağlayacaktır. Bunlar tabii ki en basit açıklamaları. Güç
dengesini basit temelleriyle anlatmamın amacı, nasıl alt üst edildiğini
anlamanızı sağlamak içindir.
Yasama, çıkarılan kanunların yayınlanmasını sağlamak için
gereklidir ve bu kanunlar Kongre Kayıtları ya da Federal Kayıt- lar'a
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

kaydedilir. Askıdaki ya da meclisten geçmiş bir kanun, milletvekilleri


ya da Devlet Basım Ofisi aracılığıyla halk tarafından da ele alınabilir.
Eğer kendileri için uygun hale getirilmemişse, vatandaşlar çıkan
kanundan sorumlu tutulamazlar.
Amerikan halkı tarafından en verimli olarak görülen hükümet
yapısının, en kolay alt üst edilebilen hükümet yapısı olması bir
paradokstur. Rüşvet, kendi seçim bölgeleri için ödenek ayıran vekiller,
profesyonel siyasetçiler, gizli cemiyetlere üye olan devlet adamları,
korku ve tamah yüzünden, devlet adamlarımız bizi temsil etmeyi çok
öncelerde bıraktı.
Meclis çok yüksek bir güce sahip ama çoğu zaman çok küçük
işlerde bile başarısız oluyor. Yasama gücü nasıl oluyor da
Yürütme’nin yasa çıkartmasına izin veriyor- hatta zaman zaman
yürütmeye bu konuda cesaret veriyor? Muhtemelen yürütme dalının ve
Başkan’m yasa çıkartabildiğim bilmiyordunuz. Bu, Başkan’m
Yürütme’ye yönelik emirleri, Milli Güvenlik Kurulu kayıtları, Milli
Güvenlik Kararları yönetmelikleri ve Milli Güvenlik
yönetmeliklerinde hallediliyor.
Milli Güvenlik Kurulu kayıtları, Milli Güvenlik kanunu çıktıktan
sonra uçsuz bucaksız siyaset belgeleriydi. Bu kayıtların içeriği yıllar
geçtikçe daraldı, daha spesifik bir hal aldı ve ismi de zaman zaman
değişti. Kennedy zamanında Milli Güvenlik Faaliyetleri
Memorandum’u, Başkan Bush zamanında Milli Güvenlik Kararnamesi
adını aldı.
Başkan’m Yürütme’ye yönelik emirleri, MGK kayıtları, ve Milli
Güvenlik Kararları yönetmelikleri arasında devasa farklılıklar
gözlenir. Başkan’m Yürütme Emirleri, Federal Kayıtlaı’da ya da
Hükümet Meclisi ve Senato istihbarat Komite’si tarafından tanınması
sağlanmış olan Başkan’m Kararları’nda listelenir. Başkan’m Yürütme
Emirleri ve adı ne olursa olsun tüm diğerleri arasındaki en büyük fark,
diğerlerinin tartışılmasına, rapor edilmesine, gözden geçirilmesine,
hatta var oldukları hakkında bilgi verilmesine bile gerek yoktur.
Bu Milli Güvenlik Kararları’nın yasallığını kontrol edebilecek bir
merci bulunmamaktadır. Başkan ve yürütme dalının diğer üyeleri, bu
çok gizli direktifleri güç dengesini bozmak ve kimsenin haberi
olmaksızın kendi kanunlarını yazmak için kullandılar. Başkan’ın
kanun yazma hakkının mazur gösterilmeye başlaması, İç Savaş
sırasında olağanüstü hal kanununun feshedilmesindeki başarısızlığa
dayanır. Buna bağlı olarak Lincoln yönetiminden beri Birleşik
Devletler olağanüstü hal kanunlarıyla yönetiliyor.
Milli Güvenlik Kararları, güçlü, gizli ve tehlikeli aletlerdir. Reagan
zamanında bunlar çok verimliydi: 300’den fazlası yazıldı, ve halka
sızanlar 50’den fazla değildi. Hâlâ Amerikalıların çoğu, bu çok güçlü
silahlardan bihaberler. Bunlar, Anayasa’mı- zı yok etmek için
kullanılıyor. Bence herkes devletin bu çöküşünden haberdar olmalı.
Meclis, yürütmenin kötüye kullanılmasına göz yumdu. 4 Ağustos
1990 Cumartesi, saat sabaha karşı 3.30’da Senato, Ana- yasa’nın altüst
edilmesini daha da kolaylaştırdı ve George Bush’u, belki de, ilk
Amerika Kralı ilan etti. O gün o sıralarda mecliste 10 kişiyi geçmeyen
bir azınlık, 1991 mali yılı için Senato istihbarat Yetki Kanunu’nu
çıkarttı. Bu olaylar, anayasal sistemimizi esaslı bir şekilde değiştirecek
ve yüce ulusumuzun bir çok kurumunu yıkılma tehdidiyle karşı
karşıya getirecek. Tüm dikkatler Orta Doğu krizine çevrildiğinden,
halkın ve vekillerin çoğu bu konuda hiçbir şey bilmiyor.
Çıkartılan bu kanun, hile ile, Iran-Kontra skandali sırasında ortaya
çıkan suistimallerin benzerlerinin gelecekte de ortaya çıkmasını
engellemek amacı güden bir reform olarak sunuldu. Gelecekteki
suistimalleri önlemek bir yana dursun, bu yasa tüm suistimallere
resmen izin veriyor. Bu yasa, Senatör Sam Nunn tarafından gecenin
köründe muhalifler ayrıldıktan sonra dikkatlice oylamaya sunuldu.
Kanun, etkili bir biçimde Birleşik Devletler’in birçok yetkisini George
Bush’un eline transfer etti; dolayısıyla Gizli Hükümet’in eline.
Başkan, (Şu an için George Bush) savaş başlatmak, vergileri
taksim etmek, dış politika hedeflerini belirlemek ve ulusal gü-
venliğimiz için neyin önemli olduğuna karar vermek gibi güçlerle
donatıldı, "istihbarat Hareketlerinin Denetimi"nde şöyle deniyor:
Başkana örtülü hareketlerde bulunma yetkisi verilmesini sağlıyor.
(Bu yetki daha önce asla Başkan’a verilmemişti.); Kongre’nin,
Başkan’ın örtülü hareketlerini durdurma yetkisini ortadan kaldırıyor;
Başkan’ın tüm federal ajansları, kuruluşları ve mevkileri bu örtülü
işleri yürütmek ya da finanse etmek için kullanmasına izin veriyor;
Başkan’ın tüm diğer ulusları, özel müteahhitleri ve kişileri, bu örtülü
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

işlerini finanse etmek ve yürütmek için kullanmasına olanak tanıyor;


bu örtülü işleri "Amerikan dış siyaset hedeflerine ulaşmak için gerekli"
olarak lanse ediyor- ki bu tanım son derece belirsiz, adeta sınırsız ma-
naya sahiptir; Amerika’nın uluslar arası kanunları direkt olarak ya da
dolaylı yoldan çiğneyerek başka ulusların politik, ekonomik ve askeri
işlerine müdahale etme hakkını ilk kez resmi olarak açıklıyor;
Başkan’m Meclis’in istihbarat komitelerine yazılı bir tespit raporu
hazırlayıp sunmasını öngörüyor ama, "aşırı derecede hassas"
maddeleri atlamasına izin veriyor ve eğer meclis çok fazla soru sorarsa
Başkan’a yürütme yetkisi üzerinde hak iddia etme yetkisi veriyor.
Belgede, şartların ihlali durumunda verilecek herhangi bir ceza
bulunmuyor, bir tespit raporu gerektiren madde de dahil. Neden olsun
ki zaten? Bu belge devletin tüm yetkilerini gümüş bir tepside Başkan’a
sundu. Başkan Bush, şu anda resmen Amerikan Kralı Birinci
George’tur. Belgenin bir maddesi, Bush’a, tüm devlet dallarım ve
dairelerini, daha önce benzer bir amaca asla hizmet etmemiş olsalar
dahi, gerekli görülen örtülü işler için kullanma izni tanıyor. Belge,
herhangi bilileri tarafından denetlenmeyi kesinlikle önlüyor ve
yürütme yetkisi sahiplerinin kanunun açığından faydalanarak
sorumluluktan kaçmalarına olanak sağlıyor. Bu, Milli Güvenlik
direktifleri kullanılarak yapılacak. Gün yüzüne çıkmış önceki birkaç
Milli Güvenlik Kararı direktifi, durumun ciddiyetini anlamanıza
yardımcı olacaktır. Bunlar aşağıdaki listede sıralıdır:

NSDD 84: ULUSAL GÜVENLİK BİLGİLERİNİN KORUNMA


SI (GİZLİLİK), 11/03/83 KONU: Bu emir, devlet çalışanlarının
konuşma özgürlüğünü oldukça kısıtlıyor. Gizli bilgiye erişme yetkisi
olanların bir "konuşmama anlaşması” imzalaması gerekiyor. Özel
gizlilik derecesinde bilgiye erişme yetkisi olanlar ise ileride yazacağı
herşeyin basımdan önce teftişini gerektiren bir anlaşma imzalamak
zorundalar. Teksir makinesi kullanımı gereklidir. AMAÇ: Ulusal
güvenliği zedeleyebilecek bilgilerin ifşa edilmesini engellemek.
SONUÇLAR: Teksir makinesi gereksinimi Meclis’in muhalefeti
sonucunda feshedildi. Gizlilik kuralları
4milyonun üzerindeki devlet çalışanına bildirildi. Birçok muhbirin
temasları kesildi. Devlet memurları birlikleri ve Meclis üyeleri
gammazcılarm haklarını korumak için dava açtı ve geçtiğimiz
günlerde Anayasa Mahkemesi kararları gözden geçirilmesi için geri
yolladı.

Yazarın Notu: Milli Güvenlik Emri (NSDD) 84, John Lear, Ro-
bert Lazar, Bruce Macabbee, Stanton Friedman, Clifford Stone ve
diğer birçok kişinin aktif hükümet ajanları olabileceğini gösteriyor.
Hepsi devlet görevlerinde bulunuyor veya devlet müteahhitleriyle
çalışıyor vehepsi bu yürütme emrine dahiller. Milli Güvenlik Emri 84,
onları susturmak için kullanılmadı ki bu durum, her defasında
hükümetten onay aldıklarını gösteriyor.

NSDD 17: NİKARAGUA’DA KÜBA MODELLERİNE VE


GİZLİ HAREKETLERE ENGEL OLUNMASI, 11/23/81 KONU:
Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA), Nikaragua’nın Sandinista hü-
kümetini içten çökertmek amacıyla direniş yaratmak ve "yabancı
hükümetlerle çalışmak" için yetki aldı. AMAÇ: Küba ve Nikaragua
kaynaklarından Salvador asilerine silah akışını durdurmak.
SONUÇLAR: CIA’e, 500 kişilik direniş gücü hazırlamak,
silahlandırmak ve Arjantin’de halen eğitimde olan ve 1000 sürgünden
oluşan direnişe katılmak için 19 milyon dolar sağlandı. CIA yetkilileri
Honduras’a ulaştı; Miami’den silah sevkiyatı başladı. Direniş savaşı
başlatıldı.

NSDD 77: ÎÇ DİPLOMASİNİN MİLLİ GÜVENLİĞE PARA-


LEL İDARESİ: 1/14/83 KONU: Bu direktif, birkaç planlama gru-
bunu "iç diplomasi faaliyetlerini" yönetmeye yöneltti. "Demokratik
politik gelişme ve uygulama için yabancı hükümetlere ve özel gruplara
kurumsal yardımı" ön plana alıyordu. AMAÇ: Uluslar arası ve ulusal
yardımı "Milli güvenlik hedeflerimiz" için seferber etmek.
SONUÇLAR: Bir MGK görevlisinin dediği gibi "Sandinista’lara
siyah, UNO’lara (muhaliflerin Birleşik Nikaragua Direnişi) beyaz
şapka giydirme işine yoğunlaşmış" Milli Güvenlik Konseyi, Ulusal
Departman ve Beyaz Saray’da propoganda yönetimleri yaratıldı.
Basma uydurma hikayeler yayıldı; gazeteciler baskı altındaydı. Genel
Beyan Odası, daha sonra bu faaliyetlerin "Birleşik Devletler’de gizli
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

propoganda"’yı yasaklayan kanuna aykırı olduğunu bildirdi. Sizce


Amerikan Halkı’na karşı yürütülen başka kaç gizli propaganda prog-
ramı var? Sizi temin ederim, inanabileceğinizden çok daha fazlası var.

NSDD 138: ULUSLARARASI TERÖRİZM: 4/3/84 KONU: Bu


emirler, teröristlere karşı tedbir ve intikam saldırıları prensibini
onaylıyor ve 26 federal ajanı terörle mücadelede belirli kuralların
tavsiyesi için görevlendiriyor. AMAÇ: Uluslararası terörizmi azaltmak
ve Lübnan’daki Amerikan esirlerini teslim almak. Bu NSD Emri
uluslar arası terörle ilgili görünse de, aslında bu ülkede yaşayan
vatanseverlere karşı tedbir ve intikam saldırılıarma verilmiş, iyi
gizlenmiş bir izindir. FEMA yürürlüğe girdiğinde, vatanseverler,
büyük ihtimalle bir ulusal tatilde, gecenin kör saatinde kuşatılacaklar.
Bu NSDD direktifine uygun olarak, ülkenin her yerindeki hükümet
ajanları ve kanun uygulama memurları antiterörizm eğitimi aldı, ve
sizi temin ederim hedef, vatanseverler. SONUÇLAR: MGK’da North
yönetimi altında bir Terörist Olay Çalışma Grubu toplandı. İlk
faaliyetleri, North’un kariyerini birden yükselten, Achille Lauro’yu
kaçıran kişilerin tespit edilip tutuklanması olayı oldu.
Terörizme yönelik NSDD 138 veya sonraki herhangi bir NSD
Emri, tedbir saldırıları için üç Lübnan biriminin eğitimine izin verdi.
Sorunlar artınca, CIA müdürü William Casey, operasyonu hayata
geçirdi ve Hizbullah’m başına yapılacak bir suikast girişimi için Suudi
Arabistan yardımını kabul etti. Sonuçta Beyrut’ta bir araba
bombalandı ve seksen kişi öldü; hedef olan Şeyh Fadlallah’ın burnu
bile kanamadı. Tüm Amerika’da ABD ordusu, sivil kanun uygulama
timleriyle birlikte antiterörist eğitimleri düzenledi, iştirakçiler, halkın
korkusunu engellemek için sivil kıyafetler giydiler.
NSD direktifleri, bilfiil milli güvenlik şaşaasının yasama aracı
oldu. Bu, gizli olmayan, birçoğu Beyaz Saray başlığı ve Baş- kan’ın
imzası olmaksızın yayınlanan NSD direktiflerini toplayan araştırma
danışmanı Susan Fitzgerald’ın yaptığı araştırmayla bilinir hale geldi.
Fitzgerald'ın iddiasına göre bu, emirlerin bazılarının altındaki imzanın
taklit olduğu, Ronald Re- agan’m elinden çıkmadığı gerçeğini
saklamak içindir. Bu size nelerle karşı karşıya olduğumuz konusunda
bir fikir vermiştir. Lütfen birkaçı dışında bütün NSD direktiflerinin
hala resmen gizli olduğunu anlayın, ve eğer halk güçleri bunların
etkisini ifşa etmezse, belki de hiçbir zaman bilinemeyecek.
Gizli NSD direktif ciltlerinin içinde bir yerlerde, ABD Anaya-
sası'nı susturmak için hazırlanmış bir plan var. Bu planın varlığı, Iran
karşıtı oturumlar sırasında su yüzüne çıktı. Texas vekili Jack Brooks
(D), bunu açığa çıkartma girişiminde bulundu. Albay North’a direkt
olarak Anayasa’nın susturulması için hazırlanan bir plana hiç yardım
edip etmediğini sorduğunda, Brooks, komite başkanı Senatör Daniel
K. Inouye, Hawaii tarafından susturuldu. Senatör inouye, bunun Milli
Güvenlik meselesi olduğunu ve konuyla ilgili her türlü sorunun kapalı
kapılar ardında görüşülmesi gerektiğini belirtti. Sonucu asla öğrene-
medik. Bilmek istiyorum: Kim, devletin hangi konumunda ve makamı
ne olursa olsun, birine, ne durumda ve hangi sebeple olursa olsun,
Anayasa’yı susturma hakkını verdi?
İnanıyorum ki Anayasa’yı susturma planı, Mount Weather adlı
yeraltı faaliyeti ve Federal Acil Durum Yönetimi Teşkilatı (FEMA) ile
doğrudan bağlantılı. Mount Weather gizlilikle öylesine iyi örtülmüştür
ki, Amerikalı’ların %99,9’u daha önce bu ismi asla duymamışlardır.
FEMA, zaten apayrı bir konu. Hurricane Ilugo’yu hatırlıyor musunuz?
Acil durumla ilgilenmek için gönderilip de halk tarafından
kifayetsizliği yüzünden kovulan FEMA adlı Federal Teşkilat’ı
hatırlıyor musunuz? FEMA kifayetsiz kalmıştı, çünkü acil durum
yönetimi, gerçekte ulusal bir acil durumda yerel yönetimi, eyalet ve
ülke yönetimini ele geçirmek olan asıl görevini saklamak için bir
kılıftı sadece. FEMA’mn böyle bir şey yapabilmesinin tek yulu,
Anayasa’nm susturulup Olağanüstü Hal Yasasının yürürlüğe
girmesidir. Bu yüzden Anayasa’nın susturulması için hazırlanmış bir
plan gerçekten var olduğu kanıtlanmıştır

Mount Weather
Virginia’da, Washington’un batısına 46 mil uzaklıkta sessiz sakin
küçük bir kasaba olan Bluemont’un hemen dışında, ABD’nin
doğusundaki en sert granit kaya olarak anılan şeyi muhafaza eden el
değmemiş bir alan vardır. Alan, "Yasak Bölge" ve "Bu tesis yasak
bölgedir, izinsiz girenler cezalandırılır" tabelalarıyla çevrilidir. Başka
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

tabelalar da vardır: "Buraya giren tüm kişiler ve araçlar aramaya


tabidir. Fotoğraf çekmek, notlar almak, çizim yapmak, ve bu alanın
veya içerideki faaliyetlerin her türlü harita ve diğer görsel araçlarla
sunumu yasaktır. Bunlara, izni olmayan kişilerde bulunduğunda el
konulacaktır. 1950 Iç Güvenlik Yasası." Tesis, bir dağın altındadır ve
ismi, Batı Virginia Kontrollü Savaş Harekatları Ofısi’dir. Kod adı:
Mount Weather. İnşa emri, adı şimdi Federal Hazırlık Dairesi olan
Federal Sivil Savunma İdaresi tarafından verilmiştir. Mount Weather,
‘50’lerin başında Federal Devletin yürütme dalını korumak için bir
sivil savunma programı bünyesinde dizayn edildi. Bu programın resmi
adı: "Devletin Devamlılığı Programı"dır.
Kongre üyeleri tekrar tekrar Mount Weather’m gerçek görevini
öğrenme girişiminde bulundu, ama şimdiye kadar bu gizli tesis ile
ilgili HİÇBİR ŞEY öğrenemediler. Federal Hazırlık Da- iresi’nin
yöneticisi emekli Hava Kuvvetleri Generali Leslie W. Bray, Eylül
1975’te Senato Alt Komitesine anayasal haklar üzerine şunları
söyledi: "Mount Weather’da ya da başka bir yerde görevimizin,
rolümüzün ve kabiliyetimizin ne olduğunu tam olarak açıklama
özgürlüğüne sahip değilim."
Haziran 1975’te, Anayasal Haklar Altkomitesi Başkanı Senatör
John Tunney (California), Mount Weather’m en az 100.000
Amerikan’ın evrakını elinde bulundurduğunu iddia etti. Daha sonra da
Mount Weather bilgisayarların "dünyanın en iyileri" olduğunu,
Amerikan vatandaşlarının özel hayatları ile ilgili milyonlarca bilgiyi
sadece diğer 96 Federal Iskan Merkezi’nin herhangi birinden bilgi
alarak sağlayabileceğini delillerle iddia etti.
Deniz Kuvvetleri Istihbaratı’ndaki günlerimden biliyorum ki, bu
evraklar Amerikan vatanseverlerle, Anayasa’nm imhasına ve Yeni
Dünya Düzeni altındaki totaliter polis devletinin kurulmasına direnme
olasılıkları en büyük olan kadın ve erkeklerle ile ilgili toplanmış
bilgilerden oluşuyor. Vatansever bilgi bankası sabit olarak
güncelleniyor ki, gün geldiğinde bu vatanseverler zahmetsizce
kıstırılabilsin. Plan, bu işin bir milli tatilde, gecenin köründe
yapılmasını öngörüyor. Büyük ihtimalle bu tatil, ırkı, dini
farketmeksizin herkesin evde olacağı Şükran Günü olacak. Hedefler,
ağır bir yemekten veya belki biraz alkollü içkiden sonra ya da derin
uyku sırasında ele geçirilmeye hazır olacaklar. Vatansever Harekette,
Gizli Hükümete Anayasa’yı ko- rumk için savaşacak kişilerin tam
isim ve adreslerini veren bir hain bulunuyor.

TAVSİYEM ODUR Kİ, HAİNLER ASILANA VE ANAYASA


TEKRAR YURDUN EN ÜST KANUNU OLANA DEK HİÇBİR
VATANSEVER TATİL GÜNLERİNDE KENDİ YA DA BİR AİLE
DOSTUNUN EVİNDE BULUNMASIN.

Bazı kaynaklar, Mount Weather'in yatakhaneleri, özel evleri,


sokakları, kaldırımları, kafeteryaları, hastaneleri, su arıtma sistemleri,
güç santralleri, ofis binaları, taze yer altı sularıyla beslenen gölü, toplu
taşıma sistemi ve diğer birçok şaşırtıcı şeyleriyle bir yer altı şehri
olduğunu iddia ediyorlar.
Mount Weather araştırıldığında birkaç rahatsız edici gerçek açığa
çıkar. Bunlardan biri, tesisin içinde tamamen paralel başka bir devlet
olmasıdır. İçeride dokuz Federal departman bulunmaktadır: Tarım,
Ticaret, HEW, HUD, İçişleri, Çalışma, Devlet, Ulaştırma ve Hazine.
Görünüşe bakılırsa, en az beş federal kuruluş da mevcuttur: FCC,
Seçici Hizmet, Federal Güç Komisyonu, Sivil Hizmet Komisyonu ve
Emekliler Başkanlığı. İki özel kuruluşun, içeride şubeleri vardır:
Merkezi Bankacılık ve ABD Posta Teşkilatı. Aynı zamanda bir
Başkanlık Ofisi de bulunmaktadır. Tüm bunları mide bulandırıcı yapan
şey ise, Mount We- ater’da bir Başkan’ın ve tam bir Kabine’nin
bulunmasıdır. Bunlar kimdir ve kim tarafından tayin edilmişlerdir?
Böyle bir şeye Amerikan Anayasa’sının neresinde izin vardır?
Mount Weather, sayıları 96’yı geçen, Amerika’ya bir baştan bir
başa yayılmış olan diğer yer altı Federal Yerleşim Birimlerinin
operasyon merkezidir. Bunlardan çoğunun Pensilvanya, Virginia, Batı
Virginia, Maryland ve Kuzey Carolina’da yoğunlaştığı görülüyor. Bu
tesislerin her birinin -düşman ajanları, Sovyet diplomatları veya
terörist zanlıları için değil, Amerikan vatandaşları ve vatanseverleri
için kullanılan- bilgisayar bilgi bankaları bulunmaktadır. Bunların
içinde bulundurulan diğer dosyaların bir listesi, Anayasal Haklar Alt
Komitesi’ne 1975’te sunuldu. Liste, "askeri tesisleri, devlet
kuruluşları, iletişim, ulaştırma, enerji ve güç, tarım, üretim, toptan ve
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

perakende servisleri, insan gücü, finans, sağlık ve eğitim kuruluşları,


stok mallar, barınma yerleri ve nüfus idaresi"ni içeriyordu.
Komite, bu bilgi bankalarının "hiç olmazsa birkaç muhafız ve
yönetmelik yardımıyla" işlemesi kararma vardı. Komite’nin bir üyesi
olan Senatör James Abourzek (D), Güney Dakota, "Öyle hissediyorum
ki, tüm bu süreç, Kongre’nin ya da mahkemelerin denetimini bertaraf
etti" demişti. Başkan Tunney ise, "Mount Weather kontrolden çıktı"
diye konuşmuştu. Durumun ıslahı için Kongre tarafından hiçbiışey
yapılmadı, bu yüzden, Mount Weather hâlâ kontrol dışı.
Mount Weather’dan emekli yüksek rütbeli subaylar, Mount
Weather’m bir yedek devlet tesisi ya da kayıtların korunması için bir
depodan çok öte olduğunda hemfikirler; orayı, BEKLEMEDE OLAN
GERÇEK BİR DEVLET olarak tanımlıyorlar. "Sadece gerekli bilgi
depolamıyoruz; tesis, Yönetimin Yürütme dalının hayati yetkilerini
arttırmaya çalışıyor."
Yukarıda da belirtildiği gibi, araştırmama göre, bölgede gerçek bir
başkan ve kabine üyeleri bulunuyor. Hatta bu protokol, astlarının
onları "Bay Başkan" ya da "Bay Bakan" diye anmalarını talep ediyor.
Tayin edilen tüm bu gizemli kişiler, birkaç hükümet boyunca
mevkilerini korudular. Eski bir Mount Weather görevlisi, "Sadece
ulusal acil durumlarda Başkan’m emirlerini uygularız" demiştir.
1974Yıllık Raporunda FPA, şöyle bildirdi: "Mount Weat- her’da
yapılan incelemeler, FPA’nın endüstriyel bozulmalar ve iç kaynak
sıkıntısı tespit ettiği grev durumları ve mal kısıtlaması olan (besin
maddesi kargaşalarındaki gibi) iç politika krizlerindeki müdahale
ve kontrol kabiliyetini ölçmüştür." Rapor, Mount Weather’daki
bürokrasi’nin, "Sivil Kriz Yönetimi" ile kastedilen şeye davetiye
çıkarttığını belirtti.
Mount Weatherda bulunan ve bize bu bilgileri temin eden
görevliler, kompleksin, 1960’larda, 1961 Küba füze krizi ve 1963’teki
Kennedy Suikasti sırasında gerçekten devlet gücü iddiasına
hazırlandığını söylüyor. Kaynak, "Sivil Kriz Yönetimi" programının,
araçlarını 1967 ve 1968’de şehir ayaklanmaları ve Amerikan halkı
tarafından yönetime karşı yapılan birçok ulusal savaş karşıtı gösterisi
sırasında hazır beklettiğini söylüyor.
FPA’nın müdür yardımcısı olan Daniel J. Cronin, Amerikan halkın
karşı sürekli olarak yürütülen büyük bir gözetim ve yönetim
programından bahsetti. FPA, etkileyici bir kaynak ve ekipman
teçhizatını organize etti. Bay Cronin, bir röportajda, kuruluşunun geniş
çaplı bir gözetim programına olan tavrını açıkladı. "Durumları
gözlemek istiyoruz." dedi, "ve bu durumlar acil hale gelmeden önce
onları ele alıyoruz... Gözetim programında hiçbir harcama boşa
gitmiyor." FPA’nın bilgi toplaması için, keşif uydularını, yerel ve
federal polis istihbarat raporlarını, ve Federal yönetim’in kanun
uygulama kuruluşlarını örnek birer kaynak olarak gösterdi.
Mount Weather’m kanuni otoritesinin bir kısmının taslağım
çizmeye yönelik bulduğum tek belge, Yürütme Emri 11490’dı.
Taslağı, Acil Durum Hazırlık Ofisi eski başkanı General George A.
Lincoln tarafından hazırlandı ve ekim 1968’de başkan Nixon
tarafından imzalanarak yürürlüğe kondu. Yürütme Emri 11490,
2Ekim 1962’de Başkan Kennedy tarafından imzalanan Yürütme Emri
11051’in yerini aldı. Başkan Kennedy’nin emrinde şu tabir yer
alıyordu: "Nitekim; ulusal hazırlık tamamlanmalı... Çünkü yabancı
ülkelerle gideren artan sınırlı ya da genel savaş ihtimaline -ABD’ye
karşı saldırılar da dahil olmak üzere- hazırlıklı olmalıyız..." Nixon’m
emri ise şöyle başlıyordu: "Nitekim, ulusal güvenliğimiz devletin
devamlılık yetisine bağlıdır, her aşamada, ortaya çıkması akla uygun
tüm acil durumlar sırasın
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

da ..." Nixon, tüm "savaş", "genel savaş" ve "yaklaşan saldın"


ibarelerini kaldırmış, yerine "Ortaya çıkması AKLA UYGUN tüm acil
durumlar sırasında..." ibaresini koymuştur.
Şu anda da yürürlükte olan Nixon’m emri, hükümete, ulusal acil
durum olarak niteleyeceği her durumda anayasayı susturmak için
FEMA’yı toplama hakkı veriyor.
ULUSAL AClL DURUM BİTTİKTEN SONRA ANAYASANIN
YENİDEN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNİ ÖNGÖREN HİÇBİR PLAN
YA DA YÜRÜTME EMRİ BULAMADIM. BU, GÜCE SAHlP
OLANLARIN ANAYASANIN YENİDEN YÜRÜRLÜĞE
GİRMESİNİ İSTEMEDİKLERİ ANLAMİNA GELİYOR.
1975’te, Senatör Tunney kaygısını beIirtti:"Basında duyduk-
larımızdan biliyoruz ki, acil durumda alıkonmak için FBI tarafından
15000 isim toplanıyor... Aynı zamanda biliyoruz ki, 1RS bağımsız
vergi mükelleflerinin dosyalarına sahip. Biliyoruz ki CIA CHAOS
Operasyonunu düzenledi ve NSA, konuşmaların elektronik kayıtlarına
sahip.
“Sorum şu: Eğer bir yerleşim biriminden elde edilmişse, sizin gibi
bu bilgilerin tümüne ulaşmak için tam yetkisi olan başka biri var mı
General Bray? Ve sizin cevabınız, anladığım kadarıyla: Hayır."
Tunney devam etti: "General Bray, söylemeliyim ki bu yerleşim
birimlerinin yönetiminin kimin ellerinde olduğunu hâlâ bilmiyorum...
Siz bu bilgiye sahip olmadığınızı söylüyorsunuz ve biz de bu bilgiyi...
Bugün buradaki üç şahitten de alamadık, ve onlar cevabı biliyordu."
"Konuşma özgürlüğüne sahip değilim" diye cevapladı Bray.
"Mount Weather’da sahip olduğumuz rol, görev ve kabiliyetin ne
olduğunu tam olarak açıklamaya muktedir değilim, ya da diğer benzeri
yerlerde..." Devletin devamlılığı programının hiçbir devamlılık
sağlamadığına, açık ve demokratik devletin devamsızlığına alet
olduğuna ve Amerikalı’ları korumak için tasarlanan bu programın
şimdi tamamen karşımızda olduğuna kesinlikle inanıyorum.
Yürütme Kademesi’ndeki bizler, OSS’de, Devlet Depaıtma- m’nda
veya Avrupa Ekonomik Yönetimi’nde aktiftik. Bu zamanlar boyunca,
istisnasız, Beyaz Saray’ın emirleriyle hareket ettik. Sadece böyle
emirler tarafından yönlendirilmeye devam edeceğiz, ki bu emirler, bizi
Birleşik Devletlerdeki hayatı, Sov- yetler Birliği’ndeki hayata
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

dönüştürebilmeyi mümkün kılmak için uğraşmaya yönlendiriyor.

H. Rowan Gaither
Ford Kuruluşu’nun Başkanı
1953
» Bölüm 6

H.R. 4049 ve FEMA


-Federal Acil Durum-
Yönetim Teşkilatı

Polis devletinin kurulması için kullanıla-


bilecek bir araç
VATANSEVERLER ve VERGİ
PROTESTOCULARI:
HİÇBİR TATİL GÜNÜNDE ASLA EVDE
BULUNMAMALISINIZ.
Llayatınız bu kurala ne kadar iyi uyduğunuza
bağlı.

FEMA (Federal Acil Durum Yönetim Teşkilatı)


Aşağıdakiler, içinde William Cooper tarafından H.R. 4079
konusunda insanlara yapılan acil bir çağrı bulunan bir ses kasetinin
nüshasıdır.

Hainleri hemen durdurmalıyız. William Cooper bana bu bilgiyi


APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

1990’m başında telefonla verdi ve ben de bunu kasete kaydettim.


Birçok kaset çoğalttım ve bunları tıpkı Bay Cooper’m dediği şekilde
bazı insanlara dağıttım. Ve onlar da aynısını yap-
144 ♦ HİTLER ALMANYA'SININ GİZLİ TARİHİ

tılar. Adım Richard Murray ve inanıyorum ki William Cooper,


Amerika’da Gizli Devlet’in dışında olup da içerde tam anlamıyla
nelerin döndüğünü ve bunun bizim için, ortalama Amerikan
vatandaşları için ne ifade ettiğini bilen tek insan.

[Kasetin başı] Buster Horton adında bir adam var. FEMA’nın


üyesi, ve ulusal güvenlik tehlikeye girdiğinde seçimsiz ulusal hükümet
olarak başa gelecek olan -doğrusunu söylemek gerekirse bir gizli
FEMA Devleti- departmanlar arası birimin de bir üyesi.
Bu acil durum ölçütlerine bir bahane, neredeyse gazetelerde
günlük olarak bile bulunabiliyor. Bunlar, borç ödemelerinin Amerikan
devletlerinin yüksek büroları tarafından askıya alınmasından,
Amerikan ticari bankalarına kitlesel hücumlara -ki bunlarla bizzat
Milli Güvenlik Kurulu’nun ve Brent Scocroft’un ilgileniyor olması
apayrı bir tartışma konusu- yiyecek kısıntılarına ve uyuşturucuyla
savaşa kadar herşey olabilir. Hiçbir şey, hiçbir acil durum bildirilmedi,
Alaska’da petrol sızdıran Exxon tankeri de dahil. Eğer Başkan bir
ulusal acil durum ilan etseydi, bu herşeyi tetikleyebilirdi. Orta
Doğu’daki hiçbir istikrarsızlık da sağlayamadı bunu.
Ve onlar, Nisan 1984’te REX84A ile güçlerini zaten test ettiler. Ve
bu kanun, Amerikan sivil ve askeri teşkilatlarının oldukça ciddi bir
ulusal güvenlik krizine müdahaleye hazır olup olmadıklarını test
etmek için hazırlanmıştı.
Şimdi, bunu gerçekleştirecek olan Yürütme emri, Yürütme Emri
11951, Acil Durum Planlama Ofisi ya da FEMA’nın görevlerini
ayrıntılarıyla açıklıyor. Bu emir, Başkan tarafından ilan edilen tüm
ulusal acil durumlarda, artan uluslar arası gerilim- lerde ya da
ekonomik krizlerde TÜM Yürütme emirlerinin etkin hale
getirilmesine olanak sağlıyor (dikkat edin, tüm olası iç krizleri
kapsıyor, ancak savaştan veya nükleer saldırıdan bile bahsetmiyor.).
Şimdi, FEMA’mn tüm yürütme emirlerini ve acil durum yürütme
emirlerini etkinleştirmesi için ihtiyacı olan tek şey, Baş- kan’m
herhangi bir ulusal acil durum ilan etmesidir.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Yürütme Emri 10995, iletişim araçlarının ele geçirilmesini


öngörüyor.
Yürütme Emri 10997, tüm elektrik, güç, petrol, gaz, yakıt ve
minerallerin ele geçirilmesini öngörüyor.
Yürütme Emri 10999, her çeşit ulaşım aracının, otoyolların ve
limanların ele geçirilmesini öngörüyor.
Yürütme Emri 11000, tüm sivillerin Hükümet gözetiminde işçi
taburlarına aktarılmasını öngörüyor.
Yürütme Emri 11001, Hükümetin, tüm sağlık, eğitim ve vakıf
kuruluşlarına el koymasına izin veriyor.
Yürütme Emri 11002, Acil durum generalinin tüm kişilere bir
ulusal kayıt uygulamasını öngörüyor.
Yürütme Emri 11003, Hükümetin tüm havaalanlarına ve uçaklara
elkoymasına izin veriyor.
Yürütme Emri 11004, Iskan ve Finans Otoıitesi’ne, toplum- ların
yerleşim yerlerini değiştirme, yerleşim alanlarını boşaltma ve nüfuslar
için yeni yerleşim birimleri bulma yetkisi veriyor.
Yürütme Emri 11005, Hükümete, demiryollarını, iç bölgelerdeki
su yollarını ve umumi depo tesislerini kullanma yetkisi veriyor.
Şimdi, tüm bu yetkiler Nixön’da birleşeıek dev bir Milli Güvenlik
Emri oluşturdu ki bu emir ancak Başkan bir acil durum ilan ederse
yürürlüğe girecek ve BAŞKAN TARAFINDAN DEGlL, FEMA’nm
başı tarafından yürütülecek. Başkan, Yürütme Emir- leri’nin kendisine
verdiği yetkiye dayanarak zaten FEMA'nin yöneticisine bu gücü
vermiştir.
Tüm bunlar Başkan Carter tarafından 20 Temmuz 1979’da
imzalanan ve gerçekte bir kanun olarak nitelendirilebilecek olan
Yürütme Emri 11490’da birleşti.
Yani, H.R. 4079 geçer ve Başkan herhangi bir karmaşa durumu
sebebiyle bu kanuna göre hareket ederse, bu bir yıl olsun, beş yıl
olsun, beş dakika olsun ya da sonsuza dek sürsün, hiç fark etmez, işte
o zaman FEMA tüm bu Yürütme Emirleri’ni uygular, tüm yerel,
eyalete ait ve ulusal yönetimi ele geçirir, Ana- yasa’yı susturur ve ne
isterse onu yapar.
Şimdi, North’un Iran karşıtı oturumlarda ne söylediğini ha-
tırlayalım. Birleşik Devletlerin anayasasını susturmaya lıazır
olduklarını söylemişti. Ve eğer yakalanmasalardı bunun ger-
çekleşeceğini de eklemişti. Ve yakalanmalarının tek getirisi bunu
ertelemek oldu. Yine ileride olacak olan bu.
Şimdi FEMA’nın başkanı olan Tuğgeneral Calvin Fıanklin’i aday
gösterdiler (ki bence atandı bile). Aday gösterildi, çünkü Washington,
D.C.’deki Ulusal Koruma’nm (A.B.Dde milis teşkilatı)
uygulanmasının durdurulması niyeti taşıyan tartışmalar ortaya
çıkmıştı. Ve Tuğgeneral Franklin, Columbia Eyaleti Ulusal
Koruması’nın komutanıdır ya da komutanıydı.
Şimdi, bilmelisiniz ki Ulusal Koruma, Washington D.C.’de veya
herhangi bir yerde uyuşturucuyla savaş konusunda kesinlikle işlevsiz.
Ulusal Koruma’nın ana işlevi, toplu sivil itaatsizlikleri kontrol altına
almaktır.
Mart 24’te, Başkan Buslı, Afet Masası tarafından Acil Durum
Yardımlaşma Kanunu ile 1988de başkana bahşedilmiş olan hakları
FEMA’nın başına devreden bir Yürütme Emri yayınladı. Beyaz Saray
tarafından sadece teknik bir mesele olarak nitelendirilmesine rağmen,
bu emir, aslında önceden Başkan’ın yetkisi dahilinde olan birçok
büyük sorumluluğun FEMA yöneticisine kaydırıldığı anlamına
geliyor. Bu sorumluluklara, Genel Federal Yardımlaşma, Federal Acil
Durum Yardımlaşma, Zarar Azaltma, Birey ve Aile Bağış Programları
ve acil durumda en iyi şekilde faydalanabilmek amacıyla diğer federal
kuruluşları yönetme yetkisi de dahil. İŞTE BURASI KÎLlT NOKTA.
Tüm diğer federal kuruluşlar FEMA çatısı altında birleşecek.
Tabi ki Başkan bir acil durum ilan etme hakkım elinde bu-
lunduruyor ama, bunu gerçekleştirir gerçekleştirmez, tüm yetki ve
sorumluluklar FEMA’mn eline geçecek. Bir polis devleti için kurulan
bu umulmadık planın arkasındaki beyinler Dış ilişkiler Konseyi ve Üç
Taraflı Komisyonun üyeleridir, ki her ikisine Bush da üyedir. Ve
Brent Scocroft, Bush tarafından tayin edilerek şu anki konumuna
gelinceye kadar FEMA’nm danışmanlık heyetinin bir üyesi olan Milli
Güvenlik Danışmanı, Üç Taraflı Komisyon’un bir üyesi ve bu
memlekete yıllar boyu ihanet eden Henry Kissinger’m iş arkadaşıdır.
Ve tabi ki, bildirildiğinde Scocroft’da Milli Güvenlik Acil Durum
Komisyonu’nun emir-komuta zincirinin başına oturacaktır.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

FEMA Danışma Heyeti, Prof. Samuel P. Huntington tarafından


yönetilmektedir. Huntington, 1972’de Jimmy Carter Başkanlık
Memorandumu 32’yi tasarladı ki bu, 1979'da FEMA’nm kurulmasına
ön ayak oldu. Kendisi bir Harvard Profesörü’dür.
Üç Taraflı Komisyon için 1970’lerin ortalarında, demokratik ve
ekonomik gelişmelerden sanki modası geçmiş fikirlermişçesine
vazgeçilmesi gerektiğini iddia eden "Yeni Barış" (Seminal Peace)‘ı
yazdı. Yardımcı yazarlık yaptığı "Demokraside Krizler" adlı kitapta
şöyle yazdı: "Ekonomik gelişme için arzu edilebilecek potansiyel
limitler olduğunu faıkedecek duruma geldik. Aynı zamanda sınırsız
siyasal demokrasi büyümesinin de sınırları vardır. Otoritesinden ödün
veren bir devlet, kendi insanlarını kurban etmekten başka kurtuluş
yolu olmayan kıyamet benzeri bir kriz içerisine girmeye mahkumdur.
Pluntington’ın tüm fikirleri Milli Güvenlik Kararı Emri 47’ye
geçirildi ve 22 Temmuz 1982’de Başkan Reagan tarafından yasa-
laştırıldı. Bu, ulusun endüstriyel üslerinin ulusun savunması için
ayarlanması gibi yükseltmeleri öngörüyordu. Ama bununla birlikte
-çok önemlidir- gizli hükümetin seçimi uyarınca bir polis devleti
altyapısı kurdu ve adını Acil Durum Seferberlik Hazırlığı koydu. Bu
altyapı, öncelikli alaka gerektirecek ve acil durum görevlerini
geciktireceği düşünülen sosyo-ekonomik ku- rallarm değiştirilmesini
veya bunlardan feragat edilmesini içeren tedbir ölçütlerini
öngörüyordu. Ayrıca, yasal kısıtlamalar tarafından engellenme
ihtimali olan tedbir ölçütlerini, ANAYASANIN SUSTURULMASI
için gerekli altyapıyı oluşturan birincil görev olarak tanımladı.
Eğer isterseniz bu kaseti çoğaltın. İsterseniz transkripte et-
meyebilirsiniz. AMA İNSANLARA ULAŞTIRIN. H.R 4079 geçerse
tarih olacaklarını bilmeleri çok önemli.
Eğer bunu halka ulaştırır ve onlara bu insanların neyin peşinde
olduğunu anlatırsak bu yasayı meclisten geçirmezler. Birçok insan bu
yasa hakkında bir şey bile bilmiyor ve bu Gizli Hü- kümet’in işine
geliyor. Eğer bu kaseti yayar ve halka baştakilerin nelerle uğraştığını
anlatırsak, insanlar o zaman dışarı çıkıp da kongre üyelerinin kıçına
tekmeyi atabilirler (ki bunu yıllar önce yapmış olmaları gerekiyordu)
ve o nesneyi meclisin dışına atabilirler. Yapacakları sonraki iş ise
kongre üyelerini ve senatörleri meclisin dışına fırlatıp onların dışaıda
kalmalarını sağlamak olacaktır. Ve oraya komşularını koymaktır,
güvenebilecekleri insanları. Ve onları da orada sadece bir dönem
tutmalıdırlar. ANAYASA CİDDİ BİR TEHLİKE ALTINDA.
Bu sağın, solun ya da başka bir lanet tarafın işi değil. Iş, ülkeyi
baştan başa istila eden ve Yeni Dünya Düzeni’ne katılmaya götüren
Illuminati’de bitiyor.
Bunu insanlara verdiğinizde, onların da on kopya çıkartıp bunları
arkadaşlarına dağıtacaklarından emin olun. [Kasetin sonu)
Düşündüm ki bu kaset transkripti herşeyi söylüyor. Neden yeniden
yazayım ki?

H.R. 4079
Bu satırlar yazılırken H.R. 4079 hâlâ komitede ve hâlâ oylamaya
sunulmadı. Bu, yasamanın, yıllardır Kongre’ye giden en aldatıcı ve en
tehlikeli parçalarından biri. Ne pahasına olursa olsun durdurulmalıdır.
Temsilcinize seslenmeli ve bu kanun taslağını durdurmalısınız..
H.R. 4079, sayfalarında, dikkatleri bu yasa tasarısının acil durum
ilan etmesine ve FEMA’nm tüm yerel, eyalete ait ve federal devleti ele
geçirmesine resmen izin verdiği gerçeğinden başka yerlere çevirmeyi
amaçlayan iki adet madde içeriyor. Bu, Birleşik Devletler
Anayasası’nın susturulabileceği anlamına geliyor.
Eğer izin verirseniz, kullanılan bu saptırma yöntemleri ol- duça
tehlikeli. Bunlardan biri, Anayasa’nın 4. değişikliğini, diğeri de 8.
değişikliğini devre dışı bırakıyor. Bu şaşırtmacalar bu iki madde
üzerine sıcak tartışmalara sebep oldu, ve bu tartışmalar da 5 yıllık bir
ulusal acil durum bildirisinin kongreden elini kolunu sallayarak geçip
de kanunlaştırılırken bir anlaşma zemininin oluşmasıyla
sonuçlanacaktı. Bunun gerçekleşmesi şu anlama geliyor: Güle güle
ABD, hoşgeldin Yeni Dünya Düzeni.
Kongre üyelerinizi arayın ve H.R. 4079’un bir kopyasını size
ulaştırması konusunda ısrar edin. Hayır cevabını kabul etmeyin.
Okuyun ve yenin.

Yazarın Notu: FEMA ve Birleşik Devletler’deki toplama


kamplarını ilgilendiren bu rapor, fotoğraflandı ve aslına tamamen
uygun olarak basıldı.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Birleşik Devletler’de Ulusal


bir acil durum: Topyekün
işgal
Ben Dr. William R. Pabst. Adresim, 1434 West Alabama Street,
Houston, Texas 77006. Telefon numaram 713 521-9896. Bu, benim
1979’da güncellenen Birleşik Devletler Savunma Departmanı üzerine
raporumdur.
Nisan 20, 1976’da, hızlı ve derin bir araştırmadan sonra, Birleşik
Devletler halkı yanında Birleşik Devletlerin bildiğimiz kadarıyla ilgili
komplo programında bir şekilde kilit rol üstlenmiş çeşitli kimselere
karşı olarak dosyaladım. Bu size bir süreç raporu, davacılar, Birleşik
Devletler’in insanları. Sivil faaliyet numarası 76-H-667. "Savunma
Departmanının Toplama Kampı Programına karşı şikayet" başlıklı.
Güney Texas, Houston bölümü yetkili mahkemesi tarafından
dosyalandı. Davanın sorumlu hakimi Cari Bue idi.
Kuşkusuz hikayeyi duymuşsunuzdur: Bir zamanlar, Nazi rejimi
altındaki Almanya’da, adamın biri bir bebek arabası fabrikasının
montaj hattında çalışıyormuş. Karısı bir bebek bekli- yormuş ama Nazi
hükümeti kimsenin bir bebek arabası almasına izin veımiyormuş.
Adam, her departmandan bir parça alıp gizlice evde bir bebek arabası
yapmaya karar vermiş. Prçalar tamamlandığında, adam karısıyla
birlikte parçaları birleştirmiş, tş bittiğinde bir bebek arabaları değil, bir
makineli tüfekleri olmuş.
Şimdi size sunacağım durum da tam olarak böyle. Demokratik
Kurum Araştırmaları Merkezi geçenlerde Amerika’nın yeni devletleri
için bir anayasa hazırladı ve bunu teklif etti. Bu merkezin parası,
Rockfeller tarafından sağlanıyordu. Teklif edilen anayasanın tipini
belirtmek amacıyla, "ulusal güvenlik" terimi 134 kez kullanılmış.
Belgenin bir Haklar Tasarısı yoktu ve silah taşıma hakkı maddesi de
belgeden çıkartılmıştı. Aynı zamanda, Saray Yardımcı Önergesi #28
de, 4 Temmuz 1976’daya da daha önce bir anayasal kongre toplama
çağrısında bulunmak için bekliyordu. Böyle bir olayı yönetecek kişi
ise Nelson Rockfeller olacaktı, yani Senato’nun yardımcı ve geçici
başkam. Bu hususi kongre komitede bekledi. Bu projenin gerçekten
uygulanması için bir şans doğmadıkça bu muazzam programlar için
hiç para harcanmayacaktı.
Bununla birlikte, Amerikan halkının yeni anayasayı diktatörlüğü
arzulayanlara göre daha sorunsuzca kabul etmemesi durumunda,
uygulandığında kendinden öncekileri de içerecek olan Yürütme Emri
#11490 devreye giriyor. Bu Yürütme Emri, çeşitli devlet dairelerinin
sekreterlerinin "ulusal acil durum" tipindeki her durum için
hazırlanmalarına izin veriyor, buna Yürütme Emri’nin kendisinde
geçenler de dahil - ama emir, bununla sınırlı değil. Emri okursanız,
hayal gücüne kalmış hiçbir şey yok. Herhangi mantıklı bir bahane
yüzünden Ekim 1969 tarihli bu ürkütücü buyruk taban alınarak bir
ulusal acil durum ilan edilebilir. Bu emrin kendisi de Mart ‘69’da
federal bölgeleri ve onun başkentlerini kuran Yürütme Emri ile
başlatıldı. L.E.A.A (Kanun Yaptırımı Yardım Yönetimi) ve H.E.VV
(Sağlık Eğitim ve Yardım) ve diğer tüm devlet departmanları dahil
edilmişti. Kongre üyesi Larry McDonald’m daha sonra ortaya çı-
karttığı üzere, çeşitli gerilla ve terörist grupları federal devlet ta-
rafından finanse ediliyordu. Eğer onlar (terörist gruplar) gerçekten asi
eylemlere başlasalardı, Yürütme Emri #11490 yürürlüğe girecekti.
Fakat daha önceden de belirtildiği gibi, Yürütme Emri 11490’ı
okursanız, göreceksiniz ki, bir "ulusal acil durum" her türlü mantıklı
mazeret sebebiyle ilan edilebilir. Eğer bu emir yürürlüğe girerse,
olacağı şudur: bir sonraki gün, siz ve aileniz yerel postanenizin önünde
komşularınızla duruyor olacaksınız; ön kapı, kaydolmayı bekleyen
devasa insan sıralarıyla çatırdıyor olacak. Ailenizle saatlerce
bekledikten sonra nihayet kapıdan geçebileceksiniz, içeri girdiğinizde
silahlı bir posta katibinin korkmuş bir tutukluya şöyle dediğini
duyacaksınız: "Bak, yapabileceğim hiçbir şey yok. Binanın
arkasındaki kamyon seni atandığın çalışma kampına götürecek. Karın
da bir fabrikaya atandı, ve yapabileceğim hiçbirşey yok." Sonra
oğlunuz ya da kızınız size bakar ve titreyen bir sesle sorar: " Baba,
neden buradayız?"

Yeni Devlet’in Devamlılığı


Evet, görüyorsunuz ki, "özgür” bir ülkede yaşamak için, ipo-
teklerinizi ödemekten fazlasını yapmalısınız. Neler döndüğünün
farkına varmalısınız ve buna uygun olarak hareket etmeli ve yönetime
katılmalısınız; yani, orada siz olmalısınız. Anaya- sa’mızı bir kenara
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

atacak teknikleri nasıl finanse ettiğimizi (vergilerimiz sayesinde)


anlamak için Yürütme Emri #11490’daki kuruluş çizelgesini dikkatle
gözden geçirerek, Yürütme Emri #11490 Acil Durum Hazırlık
Dairesi’ne belli bir otorite sağlıyor
-ki, bu sırası gelince çeşitli federal devlet departmanlarına da
sağlanıyor.
Eğer Emir yürürlüğe girseydi, Posta Departmanı, ulusal kayıtlardan
sorumlu olacaktı. Devlet Departmanı, Birleşmiş Mil- leıtler personel
ve mallarının korunmasından, Birleşik Devlet- ler’den kaçışın
önlenmesinden sorumlu tutulacaktı. Savunma Departmanı, endüstrinin
kamulaştırılmasından, hizmetlerin ve ulusal üretim sisteminin
yönetilmesinden, sansürün kontrolünden ve endüstriyel olmayan
tesislerin komünikasyon kamulaştırmasından sorumlu olacaktı. Ticaret
Departmanı, eşyaların (ki bu Birleşik Devletlerin resmen yağma
edilmesi anlamına geliyor), insan kaynaklarının ve sayım bilgilerinin
kamulaştırma, seçme ve uluslar arası dağıtımından sorumlu olacaktı.
Hazine Departmanı, nakit ve nakit olmayan paraların top-
lanmasından ve mal ve taahhüt delillerinin yeni baştan ortaya
çıkartılmasından sorumlu tutulacaktı. Adalet departmanı, Devlet
departmanıyla benzer olarak Birleşik Devletleı’den kaçışın önlenmesi,
narkotik stoklarının tekrar doldurulması, bir ulusal polis gücü
kurulması, düzeltme ve cezaya yönelik kuruluşların devamlılığı,
mahkumların toplu halde iskanı ve doyurulması ve mahkumların -köle
işçiliği olacak şekilde- ek insan gücü olarak çalıştırılmasından sorumlu
olacaktı.
Federal olmayan bir banka olan Federal Banka, paranın yü-
rürlükten kaldırılma nizamından sorumlu olacaktı. G.S.A (Genel
Hizmet Yönetimi), özel mülkiyete devlet kullanımı için el
konumasından sorumlu tutulacaktı. Sağlık, Eğitim ve Refah (H.E.VV),
eğitimin (ki Eğitim Departmanı bunu zaten gerçekleştirdi) sağlık
hizmetleri, hastane ve manevi kuruluşların ulusallaştırılması ile
sorumlu olacaktı. Çalışma Departmanı, insan gücü almak, insan gücü
tayin etmek, insan gücü seçmek ve postahaneden kayıtlı her şahsa
nerede çalışacağını söyleyebilmek için insan gücü tahsis etmekten
sorumlu olacaktı. H.U.D (İskan ve Şehir Geliştirme), mahalli acil
durum planlama ve eşgüdüm çerçevesinde kişilerin geçici ya da daimi
yerleşim yerlerine nakillerinden sorumlu olacaktı. Ulaşım Departmanı,
yolcuların zorla kontrol edilmesinden ve hareketlerinden ve Alaska
demiryolunun acil durumda işlev kazanmasından sorumlu olacaktı.
Burada, bakmamız ve aklımızda tutmamız gereken iki belli başlı
kurum var. Bunlar: H.E.W, ve Adalet (Departmanı) ki bu iki kurum
Savunma Departmanı ile ilintili. Çeşitli askeri departmanlar da
Savunma Departmam’na bağlı. Bunun altında, Ordu Sekreteri,
Personel Şefi, Yardımcı Personel Şefi ve polis; ABD Ordusu Kuvvet
Komutanlıkları ve Kıta Ordu Yedek Kuvvetle- ri&Ulusal Koruma
çalışıyor. Ve bunun altında, Birleşik Devletleri bölen dört orduya
sahibiz. Beşinci Ordu’nun altında, polis personeli için direkt olarak
Yardımcı Personel Şefi’ne bağlı olan Adli Subayımız (İnzibat Amiri)
var. Beşinci Ordu’nun Adli Subayının altında, Livonia, Michigan’da
300 Askeri İnzibat Savaş Esiri Komutanlığımız var.
Bu noktada, emekli Amiral Elmo Zumvvalt’m "TETİKTE" (ON
WATCH) kitabına göre, Kissinger, şöyle konuşuyor: "Öyle
inanıyorum ki, Amerikan insanları eşitlik arzuları ve deniz üstünlüğü
için gereken şeyleri yapmaktan ödün veriyorlar. Amerikalılar ve
Sovyetler bu değişiklikleri ve ortaya çıkan dengeyi idrak etmeden
önce müzakerelerimizde en iyi anlaşmaya ulaşmalıyız. Bu sezgiler
üzerinde bir mutabakata varıldığında ve
A.B.D’nin önemsiz olduğu anlaşıldığında, yapabileceğimiz en iyi
anlaşmayı yapmış olmalıyız. O zaman Amerikalılar, tarafımdan ikinci
derece olmaya layık görülmüş olduklarından mutlu olmayacaklar,
ancak çok geç olacak."
Zumwalt şöyle diyor: "Peki bunu neden Amerikan halkına
götürmüyorsunuz? S.S.C.B’dekinin iki katı olan bir Gayrı Safi
Milli Hasıla’ya sahipken, Amerikalılar, ikinci en iyi olma kararını
kabul etmeyeceklerdir."
Kissinger cevaplıyor: "Bu bir görüş meselesidir. Ben, onların
desteğini alamayacağımız görüşündeyim ve eğer gerçeği arar ve
yapmak zorunda olduğumuz gibi anlatırsak, Sovyetlerle olan
müzakere dengemizi bozmuş oluruz."
Zumwalt: "Ama bu bir demokraside olabilecek en büyük ah-
laksızlık değil mi; halk için halka danışmadan bu denli önemli bir
kararı vermek?"
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Kissinger: "Belki, ama bu durumu anlayabilecek 1 milyon kişinin


bile çıkabileceğinden şüpheliyim."
Zumwalt: "Bu küstahlık doğru bile olsa, o 1 milyon kişi, insanların
çoğunluğunun fikirlerini kabul ettirebilirler. Sanırım başka bir yola
başvurmak benim görevim."
Kissinger: "Dikkat et, sözlerin Deniz Kuvvetleri bütçesinde bir
düşmeye yol açmasın."
İşte, Devlet Departmam’mn halka ne gözle baktığını görüyoruz.
Başka bir gerçek: 30 Aralık 1975’te, (bir kopyasına sahip olduğum)
bir mecmuada, Kaliforniya Ulusal Koruma, devletin Askeri İnzibat
taburlarının, tüm sivil ve insan yapımı facialara anında müdahale için
ve polis gücü memurlarına acil durumlarda yardım için ve onların
kanunu yerine getirme görevini kendi askeri görevleriymişçesine
üstlenmek için kurulmuş ve eğitilmiş olduğunu bildirdi. Bu görev
beyanatı davasındaki sanıklardan dördünü sorduğumda, cevap
vermediler - bunun umumi bilgi olduğunu öne sürmelerine rağmen.
Kaliforniya Ulusal Koruma’nın bahsi sık sık geçen eğitimi,
bireysel sivillerle/sivil nüfusla, alıkoyma prosedürleriyle, vatandaşlık
haklarıyla ve benzeri sorunlarla ilgili konular içeriyor. Siz de benim
kadar iyi biliyorsunuz ki, Sıkıyönetim varsa, vatandaşların hakkı
yoktur - çünkü Anayasa, satın alınmıştır. Bu programla ilgilenen
Ulusal Korumaların üniformaları bile sıradan üniformalardan farklı.
Ordu sözcüsü üniformalarla ilgili daha fazla açıklama yapmayacak.
Ancak bu eğitimi almış olan Los Angeles Şerif Departmanı milis
birimleri, üniforma olarak siyaha boyanmış askeri kıyafetlere sahipler.
Başka bir gerçek de, Barstow, Kaliforniya’daki Deniz Kuvvetleri
Tedarik Merkezi için olan felaket hazırlık planıdır. Belgede şöyle
denmektedir: "Birleşik Devletler Anayasası ve Kanunları altında,
kanun ve nizamın korunması, yerel yönetimin ve devlet yönetiminin
sorumluluğudur. Ve barışı sağlama ve kanunu yerine getirtme otoritesi
de bu yönetimlerdedir." Yukarıdaki konseptte belli başlı istisnalar söz
konusu. Bunlardan biri, belli durumlarda sivil huzursuzluğa federal
müdahaleye aittir. Askeri komutanların, devletin normal sürecini
bozan ve ilgili mertebelerden gelecek direktifleri beklemeyi tehlikeli
hale getirecek kadar yüksek dereceli bir acil durum sunan ani ve
apansız bir halk felaketi durumunda can ve mal güvenliği için
mantıken gerekli her türlü doğal yetkiye sahip oldukları kabul
ediliyor. Bu, Polis Teşkilatı görevlerini de içeriyor. Bu talimatname,
"Bahçe Planı Güçleri"nden de bahsediyor ki, bu konuyu birazdan uzun
uzun tartışacağız.
Don Bell (haftalık bir rapor yazıyor) 25 Temmuz 1975’te,
1975Mayısı’nda, A.B.D Askeri Ihtiyat’mm Kearny, New Jer- sey’deki
303 Sivil Meseleler grubunun, New Jersey Eyalet yönetiminin askeri
olarak ele geçirilmesi planlarım keskinleştirmek için bir tatbikat
gerçekleştirdiğini bildirdi. Albay Frances Clark’a göre, geçtiğimiz
yıllar boyunca benzer uygulamaları şehir ve ilçe yönetimlerini
zaptetme hususunda da uyguladılar. Ama bu, DEVLET yönetimine ilk
kasıtlarıydı. Böyle birimler, II. Dünya Savaşı sırasında ele geçirilen
yabancı yönetimleri işletmek için eğitiliyordu. Daha önce hiçbir
zaman Birleşik Devletlerin yönetim birimlerini ele geçirmek için
eğitilen federal askerlerimiz olmamıştı. Ne zaman ki yerel şiddet veya
felaket vurdu, Ulusal Koruma -yöneticinin komutası altında- harekete
geçti.
Durum şimdi kesinlikle bu değil...
Yığınların Kontrolü
16 Şubat 1975’te, SAN GABRIEL VALLEYTRIBUTE’te, Adalet
Departmanı tarafından finanse edilen L.E.A.A.’nm ve Ford Kuruluşu tarafından
finanse edilen Polis Kurumu’nun ulusal bir polis gücü kurmak yönündeki
başlıca kurumlar olduğu bildirildi. Bununla beraber, her biri, yerel polis
teşkilatlarına yardım ettiklerini iddia ediyor. Bütün programın bilançosu, yerel
yönetimleri ve devlet yönetimini ele geçirme fonksiyonu taşıyan askeri
birimlerdir. "Bahçe Planı Güçleri Operasyonu" (Sıkıyönetim Kanunu Programı)
nun alt planı olan bu program, Ordu sivil meseleler grupları tarafından "Tel
Bağlayıcı Operasyonu" olarak adlandırılmıştır.
Ulusal polis konusunun halka sunuluş tarzı değişti, ilk olarak sivil
hüzursuzluklara karşı koruma kılığı altında saklandı. Program, aşağıdaki
gibiydi:
A.insanların sokaklara dökülmesini engellemek
B.Devrim liderliğini izole etmek ve etkisiz hale getirmek
C.Kalabalıkların ve izleyicilerin dağıtılması
Bu program, şu amaçlar için başarılı şekilde tatbik edildi: (1) Polis
faaliyetini meşrulaştırmak, (2) Tutuklunun propoganda malzemelerini
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

reddetmek, (3) Tutuklama yüzünden polise para zararını telafi ettirme hakkını
reddetmek.
Size Tel Bağlayıcı Bir, iki ve Üç’ün sivil huzursuzlukları önleme
gereksinimini kanıtlamak için geliştirilmiş olan senaryoyu açıklayayım: "Safha
1: Bir tutuklama ve ateş açma, insanları asayişsizlik ve resmi görevlileri tehdide
yönelik provoke eder ve bir hengâme oluşmaya başlar. Safha 2: Polis araçları
pusuya düşürülür, resmi görevlilere karşı çeşitli suikast girişimleri ortaya çıkar,
cephaneliklerin basılması ve imha edilmesi durumları hasıl olur, ve binlerce
insan biraraya gelmeye başlar, ve yerel polis kontrolü yitirir. Safha 3: Asilerle
birleşmeden önce, Asilerin ve kalabalıkların artan hareketleri durdurulmalıdır.
Ulusal Koruma ve yerel polis, kontrolleri gevşetir."
Bu senaryo, devletten federal kontrole geçişin uygun halini
gösteriyor. Kaliforniya Adalet Bakanı Yardımcısı, bir Tel Bağlayıcı
Üç konferansında, tanım olarak, Devlet’e -sözlü olarak bile- saldıran
herkesin bir devrimci ve düşman olduğu yorumunu yapıyor. Onlar
düşmandır ve yok edilmelidir. Bu program, Mississippi Nehri’nin
batısındaki hemen her eyalette öğretildi ve iştirakçileri, yerel aktif
ordu, yedek ordu, ve sivil polis oldu. Kursun adı, "Sivil Acil Durum
Yönetimi Kursu" idi. Eğer programla ilgili sorular sorulacak olursa,
yapılacak resmi açıklama şöyley- di: "Bu faaliyet, devamlı bir polis-
asker işbirliği çalışmasıdır ve bir koordinasyon devamlılığı, geçen
sene kurulmuştur."
1976da, OAKLAND TRIBUNE, planlananların ne olduğu ko-
nusundaki en eksiksiz açıklamayı yaptı. Açıklamada, baştan sona,
hikayeye bir analiz eklemiş olan ULUSAL KAYIT’tan söz edildi.
(OAKLAND TRIBUNE’un editörü, hikaye yayımlandıktan sonra
aniden öldü.) Ve, ben şunları aktarıyorum:
Geçen Cumartesi, Kaliforniya Ulusal Koruma, yeni bir Polis
Yardım Gücü - L.E.A.F - yi meydana koydu, devetin politik pro-
testocu ve göstericilere karşı savaşında tampon asker gücü olarak
görev yapacak olan özel olarak eğitilmiş ve donatılmış bir Askeri
İnzibat (Polis) birimi.
Kaliforniya Ulusal Koruma’nm sıradaki Amerikan devrimi için
planladıkları ile ilgili tam kapsamlı bir sergi gördüm. Helikopterler,
SWAT takımları, kurşun geçirmez bot ve kasklı ve 12’lik pompalı
tüfekli sivil askeri polisler, .38 ve .45 kalibrelik tabancalar, telsizler,
walkie-talkieler, eyaletteki her polis gücü ile anında iletişim için
ayarlanmış elektronik kontrollü istihbarat merkezleri.
L.E.A.F, toplu sivil itaatsizlik, protesto gösterileri ve isyanlar gibi
yasadışı sorunlara müdahale için biraraya getirilmiş 1000 kişilik bir
birimdir. Başka bir deyişle, kafaları kırmak ve isimleri almak için.
L.E.A.F, Vali Brown’un desteğine, federal hükümetin çeyrek milyon
dolarlık yardımına sahiptir, ve hiçbir sivil özgürlük grubundan toplu
bir karşı çıkmayla karşılaşmamıştır.
Tüm farklılığına rağmen, L.E.A.F, sivil özgürlük açısından
bakıldığında korkutucu bir olasılığa sahiptir. L.E.A.F, direkt olarak
Kaliforniya "Tel Bağlayıcı" konferanslarının bir ürünüdür - ki bu da
hükümet yetkilileri, polis yetkilileri, ve ordu planlayıcı- ları arasında
'60 ve ‘70’lerin sonlarında yapılmış bir dizi yüksek gizlilik dereceli
toplantılardan oluşur. Birçok umumi kaydın gösterdiğine göre 1975’e
kadar bu toplantılar devam etti. Bunlar, ANTl-CASUS dergisinin
"Kaliforniya’nın Bahçe Planı Alt- Planı" olarak tanımladığı
konferanslardı:
Vali Brown’un sağ kolu olan Gary Davis, L.E.A.F. ‘m sivil polisin
yerini almak için değil, sivil polise yardım etmek için var olduğunu
söylüyor. Gary şöyle konuşuyor: "Siviller, halk içinde Sıkıyönetim
olarak bilinen yerine, sivil tip bir yasa uygulaması beklemelidirler."
Bu garantiye rağmen, L.E.A.F'nın uygulamaları, rahatsız edici bir
şekilde MAYISTA YEDİ GÜN ( SEVEN DAYS IN MAY) adlı
romanda tarif edilen askeri darbeye benziyor.
Coplu L.E.A.F askerleri, genel olarak SWAT stili üniformaları,
silah ve kasklarıyla bakanları korkutur şekilde kavşaklarda duruyor,
arabaları durduruyor ve şüpheci işgalcileriyle kimlikleri kontrol
ediyorlardı. Belki daha da uğursuzcası, Cumartesi günündeki
tatbikatte birkaç iştirakçi, simüle edilmiş baskı altında bile, L.E.A.F
askerlerinin huzursuzluğu engellemek için aşırıya kaçan güç
kullandığı vakaların var olduğunu bildirmiştir
-kuralları bunu yasaklamış olsa bile. (Aktarımın sonu)
Eski L.E.A.F yöneticisi, Charles Rosgovin’in yerel polisin ba-
şarısız olduğu ve ulusal bir polis teşkilatı ile değiştirilmesi gerektiğini
söylediği kaydedilmiştir. Patrick Murphy, Polis Kuru- mu’nun
yöneticisi, şöyle diyor: "Ulusal bir polis gücünden hiçbir korkum yok.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

40.000 polis departmanımız da kutsal değil." Eski Adalet Bakanı,


William Saxby, eğer olduğumuz gibi devam edersek, suçun bizi işgal
edeceği ve ulusal polisin geleceği konusunda uyardı.
İşbirliği yapmayan ve hâlâ bir polis olmak isteyen polisler
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

için, günümüzün birçok sosyal problemim çözmeye yönelik çalışan


Çağdaş Araştırma A.Ş. -ve psikologlar, sosyologlar, eğitim uzmanlan
ve ekonomik uzmanlar- ‘nin programı var. Aynı organizasyon, yeni
dünya çapında ordu komutası ve kontrol sistemi için özel bilgisayar
programları ve devletin tüm kademelerindeki polis teşkilatları için
bilgisayar üssü sistemleri geliştiriyor.
L.E.A.A, önümüzdeki 4 sene boyunca kendi başına bir milyar
doların üzerinde para alacak - suça karşı etkisiz olmasına rağmen.
Çünkü L.E.A.A suçla savaşmak için donatılmadı; Birleşik Devletler’i
Savunma Departmanının yardımıyla ele geçirmek için donatıldı.

Planlanmış Polis Devleti


L.E.A.A.’nm savaşında üzerinde çalıştığı programlardan biri de
psikolojik cerrahlık. Eğer onların programlarında onlarla işbirliği
yapmazsanız, öyle bir ameliyata uğrarsınız ki, bir hesap makinesi
kadar işbirlikçi olursunuz. Ya da L.E.A.A, aynı amaçla ilaç
araştırmaları da yapıyor - şiddetin nörolojik kaynaklarını yok etmek
için. Yani eğer silah taşımanın kanun dışı olduğunun belirtilmesi gibi
bir yasa geçerse, eğer işbirliği yapmadıysanız bu programlardan birine
yerleştirileceksinizdir. L.E.A.A’nm kontrol deneyimi (devlet
seviyesinde) Vali Ofisindeki Suçlu Adalet Planlama’dan gelmektedir.
Burada, Texas’ta, Bay Robert
C.Flowers hâlâ o ofiste müdür yardımcısıdır. Ama tüm eyaletler bu
departmana sahiptir.
Mayıs 1975’te, L.E.A.A NEWSLETTER (mektup şeklinde ya-
zılmış gazete) L.E.A.A’nm organizasyonlarından birinin görevini
anlatıyor: Ulusal Polis Enstitüsü & Suçlu Adaleti. Bu organizasyon,
Roma, İtalya’daki "Birleşmiş Milletler Kliring Odası" adında birşeyi
finanse ediyor. Organizasyonun amacı, diğer bazı şeylerle birlikte,
Suçlu Adalet Sistemi bilgilerinin Sovyetler Birliği’ndekiyle değiş-
tokuş edilmesi. Ve kimse de kalkıp demiyor ki bizim Sovyetler
Birliği’nin Suçlu Adalet Sistemi’nden öğreneceğimiz hiçbirşey yok.
Bu inanılmaz projeler, bizim vergilerimizle yürüyor.
Bu projelerin kod adları: "Bahçe Planı" ve "Tel Bağlayıcı". Bahçe
Planı, nüfusu kontrol etmek için, Tel Bağlayıcı ise federal devlet
tarafından yerel yönetimin ve devlet yönetiminin ele geçirilmesi için
olan programdır.
Kasım 1975'te bir tahkikat 4 kaynak tarafından tamamlandı:
Muhafazakar yayın AMERİKAN ÇAĞRISI; solcu YENİ ZAMAN-
LAR; kurum tarafından finanse edilen ARAŞTIRMACI GAZETE-
CİLİK FONU; ve itimada layık OZARK SUNBEAM’den Don Wo-
od. Bu, Polis Devleti’nin, Pentagon ve onun Ulusal Koruma tarafından
binlerce vatandaşın bilgisayara geçmiş dosyalarının kullanımı, federal
ve yerel polis departmanları, L.E.A.A, sivil askeri güçler, SWAT
takımları ve Adalet Departmanı yoluyla yaratılmasını gerektiriyor.
Tuğgeneral J. L. Julenic, kıdemli Pentagon Ulusal Koruma Ordu
subayı, şöyle bildiriyor: "Geçen sene içerisinde bu tip tatbikatlar
yapılmayan hiçbir eyalet bilmiyorum...
ı Bölüm 7

Bir İttifakın
Anatomisi

Yeni Dünya Düzeni’nin


Mantığı Güç İttifakını Bir
Arada Tutan Zamk ve
Sonuçlan

“Şeytanın zaferi için gereken tek şey, iyi


adamların hiçbir şey yapmamasıdır. ’’
Edmund Burke, 1729-1797

Karşıt Güçlerin Yardımlaşmalarının


Sebepleri
Birleşik Devletler’in her köşesinde konferanslar veriyorum. Her
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

konferansın öncesinde, ortasında veya sonrasında, tüm sorunlarımızın


nedeninin Yahudiler, Katolikler, komünistler ya da bankerler olması
yönünde doğru anlamlı ama yanlış güdümlü bir ruha kapılırım. Yanlış
giden herşey için hedef grup suçlanır. Herkes ve herşeydeki güç bu
gruba yüklenir - insana o durumda hangi grup daha müsait geliyorsa.
Bu zavallı insanlar, totaliter bir dünya düzeninin getirilmesi yolunda
mutlak bir ihanet olduklarını bildiklerinden, doğru yoldadırlar. Ama
bir etnik, dini ya da fmansal kurumun bu planlara işlerlik
kazandırabilecek güce sahip olabileceğini düşünmekle de tamamen
yanlış yoldadırlar. Bir gruba, bilirsiniz, varolan tüm diğer özel ilgi
gupla- rı tarafından karşı çıkılır, ve bu tarih boyunca da böyle olmuş-
tur. Tabii eğer hepsi gerçekte aynı grup değilse (Illuminati) ya da
herhangi bir sebepten birleşmemişlerse (Bilderberg Grubu).
Tek grup senaryosu, Illuminati dışında, dikkatinizi gerçekten
uzaklaştırmak amacıyla etkin şekilde kullanılmıştır. Bu, bir dalavere
içinde birbirinizle savaşmanıza yol açtı ki bu da GERÇEK FESAT
tertibinin hedefine daha da yaklaşmasını sağladı, Yeni Dünya
Düzeni’ne. Hitler’in Yahudileri öldürebilmesi için Yahudiler
tarafından finanse edildiğini düşünenleriniz, büyük bir mantık hatası
içerisindeler. Fesat tertibinin arkasında Nazi- ler'in olduğunu düşünen
kökten solcular, çok zengin Yahudile- rin de birbirleriyle en azından
yüzeysel olarak taban tabana zıt olan komünist, ateist, Katolik,
Protestan, kapitalist ve Masonlar ile birlikte öldüklerini görmezden
geliyorlar.
Bunun komünist olduğunu düşünen sağcılar da Sovyetler
Birli’ğinin kuruluşunu Amerikan bankerlerin finanse ettiğini
unutuyorlar. Birçok farklı ülkeden, kuruluştan ve zıt dini ve politik
görüşlerden olan birçok insandan gelen fmansal yardımlar ayakta tuttu
çalışamaz durumdaki komünist ekonomisini bu kadar sene boyunca.
Rockfeller Ailesi’nin Kremlin’de bir banka şubesi var. Sağcılar şunu
da sorgulamalılar, neden ne zaman komünizmi durdurmaya kalksak
Birleşik Devletler daima onu güçlendirdi? Nasıl söylenirse söylensin,
hiçbir modern savaş, kazanan için bir toprak kazancıyla sonuçlanmadı.
Sağın iddia ettiği gibi başımızdakiler komünist olduğundan değil.
Komünizm, Birleşik Devletler’e bir antitez olması için yaratılmıştır.
Bununla birlikte liderlerimizin çoğu, Uluminati’dir.
Cevap, Illuminati üyelerinin ta kendisinde ve Yeni Dünya
Düzeni’ni getirmek için birleşen birkaç sebep II. Dünya Sava- şı’ndan
hemen sonra gün yüzüne çıktı. Bu sebeplerden bir, iki ya da daha
fazlasının gerçek olmaması, yani sadece mazeretten
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

ibaret olması da muhtemeldir. Deliller, bunların her birinin kendine


göre gerçek ve tehlikeli olduğunu, hızlı ve kesin bir şekilde bunlarla
ilgilenilmesi gerektiğini gösteriyor.
Eğer dünya dışı varlıkların dünyayı ziyeret ettiği gizli bir şekilde
saptansaydı, tüm insanların bu olayın getirdiği tehdide karşı birleşmesi
mantıklı olurdu. Eğer uzaylılar dünyayı ziyaret etmiyorsa, o zaman
uzaylı icat etmekle, karşıt grupların tehdide karşı birleşmesi
sağlanabilir. Bu da uzaylıların olup olmadığı sorusuyla sağlandı; ama,
birçok geleneksel karşıt gücün oluşturacağı bir ittifak için daha çok
gerçekçi ve acil tehlikeler mevcut. Başka bir bölümde, uzaylılar uzun
uzadıya tartışılacak.
Sebep, insan neslinin tükenmesinin insanlar yüzünden olma tehdidi
olabilir. Bu tehdit bir dalavere olmayabilir; mümkündür, ve şiddetli
tedbirler alınmazsa bir ya da iki yüzyıl sonra gerçeğe dönüşebilir.
II. Dünya Savaşını müteakip, tüm insan oğlunun geleceğini
etkileyecek muazzam bir şey oldu. Entellektüeller, bu olayı dikkate
aldı, ve dünya güçlerinin elitlerinin de dikkatine sundu. Elitler, bu
olayın tahmin edilen geri tepmesinden dolayı ciddi şekilde sarsıldılar.
Onlara, 2000 yılından hemen sonra, tüm nüfusların çarpışması ve buna
müteakip insan soyunun tükenmesi ihtimali olduğu söylendi. O
zamandan önce dünyayı nükleer silahlarla yok etmezsek bu olay
meydana gelebilir. Onlara, bu olaya tahmin edilen bu olaylara karşı
yapılabilecek tek şeyin insan nüfusunun ciddi şekilde azaltılması
olduğu, teknolojik veya ekonomik büyümenin geciktirilmesi ya da
kesilmesi, insan dietinden etin çıkartılması, gelecekteki insan
üremesinin katı kontrolü, çevreyi koruma seferberliği, uzayda
kolonizasyon ve insanın devrim niteliğinde şuurlandırılmasında örnek
bir değişme.
Güce sahip olanlar derhal bir ittifak oluşturdular ve kitlelere hitap
eden propoganda, beyin yıkama ve diğer kandırmacalar- la tavsiye
edilen değişiklikleri yerine getirmek istediler. Illumi- nati’nin duaları
cevap buldu.
Bu kadar dehşete sebep olan ve dünyanın geleceğini sonsuza dek
değiştiren olay neydi? Milyonlarca asker savaştan döndü. Askerler,
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

onları bekleyen yalnız ve istekli kadınlar buldular, insanlık tarihinin en


kapsamlı çifleşmesi yaşandı. Sonuç, 1941 ve 1955 arasında doğanlar
ve onların meydana getirebileceği çocuklar, işte bunlar, benim, sensin
ve şu an yaşayan herkes. Büyük, dünya çapındaki BEBEK ODASI,
insanların tarih boyunca hayatta kalma çabalarının bir sonucu. Modern
ilaçlar, daha iyi diyetler, kışın sıcak, saf akan su, ve lağımın düzgün
düzenlenmesi. O zaman, tarihte doğum oranının ölüm oranını bu denli
geçtiği ilk dönemdi, öyle ki 1957 ve 1990 arasında dünya nüfusu iki
katma çıktı. Dünyanın en muhteşem zamanıydı, ama aynı zamanda en
berbat, insanlığın en büyük başarısının sonunun sinyallerini veriyordu.
Dünyadaki tüm güçlerin ittifakı, saklı ya da gizli, insan soyunun
devamlılığı için şahsi özgürlüklerin daha fazla tolere edilemeyeceği
kararını verdiler. Onlar, sokaktaki adama güven olmayacağına
inanıyordu.
Birçok bağımsız grubun gerçekleşmemiş hayali olan şey, Bil-
deıberg Grubu adı altındaki güç birleşimi neticesinde gerçekleştirildi.
Daha önce imkansız olan şey, artık başarılmıştı. Daha önce
birçoklarının planladığı Yeni Dünya Düzeni, şimdi kesinlik
kazanmıştı.
ilk çalışma, II. Dünya Savaşı'nm sonunda geri dönen askerlerin
ekonomiye vuracakları darbe üzerineydi. Sonuçlar, yönetici elitleri
harekete geçirdi, ikinci gizli çalışma, 1957’de Huntsville, Alabama’da
bir araya gelen bilim adamları tarafından gerçekleştirildi. Sonuç, eğer
nüfus hızla azaltılmazsa, 2000 yılından hemen sonra bildiğimiz
nüfusun yok olacağıydı. Çalışma, nükleer silahların var oldukça
sonuna kadar kullanılacağı yönünde bir endişeyi dile getirdi. Dünya
tamamen silahsızlanmaya sevkedildi. Kongre, silahsızlanma planım
benimsedi ve A.B.D Silahsızlanma Kurumu’nu kurdu. Başkan Dwight
David Eisenhower 1957’de bunu şöyle dile getirdi: "Azaltılmış çocuk
ölümü, uzun hayatlar ve ve açlığın artan istilasının sonucu olarak,
dünya nüfusunu bir yüzyıldan biraz fazla sonra iki katına çıkartabilecek
bir nüfus patlaması bekliyoruz. "
1968’de biten üçüncü çalışma, büyüme limitlerini belirlemek için
Roma Kulübü tarafından gerçekleştirildi. Sonuç aynıydı. Roma
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Kulubü’nden, sosyal ve ekonomik yapıda yapılan düzeltmelerin


sonucunu tahmin edebilmek için bir bilgisayar modeli yapması istendi.
Ayrıca, Yeni Dünya Düzeni’nin de bir bilgisayar modelinin yapılması
istendi. Roma Kulübü, iki görevi de yerine getirdi.
Dönülmez noktaya gelmeden önce nüfus patlamasını engellemek
için br yöntem belirlemek amacıyla çalışmalar yapıldı.
Doğum oranını düşürmek için birkaç program başlatıldı. Bunlardan
ilki mekanik (diyafram, kondom), kimyasal (köpük ve doğum kontrol
hapları) ve tıbbi (sterilizasyon, kürtaj, rahmin alınması) gibi
prosedürler ile fenni doğum kontrol yöntemlerinin geliştirilmesiydi.
Bunlar geliştirildi ve uygulandı. "Kadm’ın Özgürlüğü", kürtajın serbest
bırakılması arzusu ve bunun bas bas bağırılması ile başladı.
Homoseksüellik özendirildi ve "Gay Özgürlüğü" doğdu.
Homoseksüellerin çocukları olmaz. Sıfır nüfus büyümesi, kokteyl
partilerindeki sıcak konulardan oldu. Ferdi özgürlük, "anm sıcaklığı",
din ve eski tip kanunlar, bu çabaları sabote etti, sıfır nüfus büyümesi
belli bölgelerde bir gerçek haline gelmiş olsa bile, diğerlerinde nüfus
hızla artmaya devam etti.
Dünyayı yöneten elit kısma kalan tek alternatif ise, ölüm oranını
arttırmak oldu. Bunu yapmak zordu, çünkü kimse insanları
kalabalıktan alıp da idam için sıraya sokmak istemezdi. Ve sistematik
olarak katledildiğini öğrenen kızmış bir halkın doğurabileceği
sonuçlardan da hoşlanacakları söylenemezdi. Tabii ki, seçilmiş nüfus
yoğunlukları üzerinde çok kısa ama ölümcül bir global savaşın
başlatılması düşünülmüştü, ve doğruyu söylemek gerekirse, yürürlüğe
sokulmamıştı. Gerçek şu ki,
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

1957’deki çalışmayı yapanların bu en kötü korkuları, böyle bir


nüfus kontrolünün bile düşünülebilmesine yol açmıştı. Savaş bir süre
için ikinci plana atıldı, ama hâlâ gerçekleşebilir. Bu arada, bu suça
karar verenlerin suçlarını affettirebilecek ve suçu temiz yaşamayanların
üzerine atabilecek birşeyler yapılmalıydı. Tabiat Ana’mn üzerine
atılabilecek bir suç. Gerekli olan şey, hıyarcıklı vebaya da başka bir
korkunç doğa hastalığı idi. Cevap Roma’dan geldi.
Roma Kulübü’nden Dr. Aurelio Peccei tarafından birkaç çok gizli
öneri yapıldı. Tarihteki Kara ölüm (Avrupa’yı kıran veba) ile aynı
etkiyi yapabilecek bir vebanın üretilebileceğini savundu. Asıl öneri,
bağışıklık sistemine saldıran ve böylece aşısının üretimini olanaksız
kılan bir mikrop geliştirmekti. Mikrobun, aşı ve tedavinin geliştirilmesi
için emir verildi. Mikrop, genel nüfus, aşı yönetici elitler, ve tedavi de
yeterince insanın öldüğüne karar verildiğinde hayatta kalan hastalar
için kullanılacaktı. Aslında başından beri var olan tedavi, yeni
geliştirilmiş gibi gösterilecekti. Bu plan, Küresel 2000’in bir parçası.
Aşı ve tedavi gizli tutuluyor.
"İnsan, Doğa’nın alternatiflerini geniş ölçekte ikinci plana atarak,
savunma durumundan yeni yöneten durumuna doğru hızla yükseldi.
Bu yüzden insan sadece dünyadaki herşeye müdahale edebilmekle ve
etmekle kalmıyor, aynı zamanda istekli olarak ya da gayrı ihtiyari
kendi geleceğinin alternatiflerini belirleyebiliyor, ve gerçekten
belirliyor da - ve son olarak seçimini yapmalı. Başka bir deyişle, yeni
güç durumu, onu dünyanın karışık doğal-insan sistemlerine saygıyla,
ister istemez vazgeçeceği yeni düzenleyici fonksiyonlar üstlenmeye
yöneltiyor. Geçmişteki birçok gizemi çözmüş ve olayları şiddetle
etkilemeye muktedir olarak, o, şimdi, benzeri görülmemiş muazzam
sorumluluklarla donatılmış, ve şimdi gezegendeki yaşamın yöneticisi
rolünü üstlenmiştir - kendi yaşamı da dahil." Yukarıdaki sözler, Dr.
Aurelio Peccei tarafından söylenmiş olup, Başkan’a verilen Küresel
2000 Raporu, sayfa 607’den harfiyen alınmıştır.
Finansman, H.B. 15090 (1069) altında DOD’un 1070 bütçe- si’ne
10 milyon dolar verilen Amerikan Kongresi’nden alındı. Senato
Komitesi’nin şahitliği, "doğal olmayan ve daha önce hiçbir şekilde
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

bağışıklık kazanılmamış sentetik biyolojik bir madde üretme niyetinde


olunduğunu" ortaya çıkarttı. "Gelecek
5ya da 10 yıl içinde, muhtemelen, belli başlı özellikleriyle bilinen tüm
hastalığa yol açıcı organizmalardan farklı yeni bir bulaşıcı
mikroorganizma yapmak mümkün olacaktır. En önemlisi, bu
mikroorganizma, enfeksiyon hastalıklarına karşı güvencemizde
güvendiğimiz bağışıklık ve tedavi süreçlerinden hiçbirine cevap
vermeyebilir."
Sir Julian Huxley şöyle diyor: "Aşın nüfus, kanımca, türümüzün tüm
geleceğine karşı en büyük tehdittir. "MK-NAOMI denen proje, Fort
Detrick, Maryland’de icra edildi.
Çok büyük sayıda insan yok edileceğinden, yöneten elit, toplumun
"istenmeyen" bireylerini tespit etmeliydi. Seçilenler, özellikle zenciler,
Ispanyollar ve homoseksüel nüfuslardı. Zavallı homoseksüeller, önce
özendirilmişlerdi, şimdi ise köklerinin kazınması için seçiliyorlardı.
Afrika Kıtası, 1977’de çiçek hastalığına tutuldu. Aşısı, Dünya
Sağlık Örgütü tarafından sağlandı. Dr. Robert Stıecker’e göre, "Tedavi
edilmezlerse, 15 yıl içinde Afrika’daki siyah nüfusun tamamı ölecektir.
Bazı ülkeler de salgm statüsünün çok ötesindedir."
Amerikan nüfusu, 1978'de hepatit-B salgınına uğradı. Papa
II.Jean Paul’ün eski oda arkadaşı Dr. Wolf Szmuness, New York, San
Francisco, ve diğer dört Amerikan şehirlerinin yürüttüğü Hastalık
Kontrol Merkezleri'nin Kasım 78, Ekim 79, Mart 80, Ekim 81’deki
hepatit-B hastalığı deneylerinin arkasındaki asıl beyindi. Amerikan
halkının üzerine AIDS hastalığını salan oydu. Gay nüfus hastalığa
yakalanmıştı. Katılımcı ilanları, özel olarak karışık homoseksüel erkek
gönüllüler istiyordu. AIDS’e her ne yol açtıysa, aşının içerisindedir.
Aşı, Phoenix, Arizona’da üretilmiş ve şişelere konmuştu.
Emir, İsviçre’de üslenmiş olan BILDERBERG GRUBU’nun
Siyaset Komitesi tarafından verildi. Başka emirler de verildi.
En kolay araştırabileceğiniz, devlet departmanı tarafından icra
edilen Haig-Kissinger Nüfus Azatma Politikası’dır. Bu politika,
Üçüncü Dünya uluslarına, nüfuslarını fenni ve etkili olarak
azaltmalarını ve uygun büyüklükte tutmalarını, yoksa Amerika’dan
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

hiçbir yardım alamayacaklarım bildiriyor. Eğer Üçüncü Dünya ülkeleri


bunu reddederse, hemen bir sivil savaş çıkar; ve asiler genelde CIA
tarafından eğitilmiş, finanse edilmiş ve silahlandırılmış halde bulunur.
İşte bu yüzden El Salvador, Nikaragua ve diğer yerlerde askerden çok
siviller (özellikle verimli kadınlar) öldürüldü. Katolik memleketlerde,
bu savaşlar için kışkırtma, Cizvit tarikatı mensupları tarafından
üstlenilmiştir.
Haig-Kissinger nüfus azaltma siyaseti, devletin çeşitli mertebelerini
ele geçirmiştir ve aslında Amerikan dış siyasetinin gidişatına karar
vermektedir. Planlama organizasyonu Beyaz Saray’ın dışında işler ve
tüm çabalarını savaş, kıtlık, hastalık ve gereken tüm diğer yollarla
dünya nüfusunu 2 milyar azaltmaya yöneltmektedir. Bu grup, Milli
Güvenlik Konseyi’nin kısa süreli Nüfus Politikası grubudur. Siyaset
planlayıcıları, Devlet Depart- manı’mn Henry Kissinger tarafından
1975’te kurulan Kirlilik İşleri Ofisi’nde bulunurlar. Aynı grup,
Carter’a verilen Küresel 2000 raporunu Başkan’a dayatmıştı.
Devlet Departmanı’nın Kirlilik işleri Ofisi’ne (OPA) bağlı Latin
Amerikan dava memuru Thomas Ferguson, şu beyanatta bulundu:
"Tüm çalışmamızın arkasında bir tek amaç yatıyor; nüfusu
azaltmalıyız. Bunu ya bizim yolumuzla yaparlar, güzel temiz
yöntemlerle, ya da başlarına El Salvador, Iran, ya da Beyrut’taki gibi
belalar açılır. Nüfus, politik bir konudur. Nüfus, kontrolden bir çıkarsa,
azalması için otoriter bir yönetim gerekir, hatta faşizm" diyen
Ferguson: "Profesyoneller, nüfusu insani sebeplerden dolayı azaltmak
istemiyorlar. Kulağa hoş geliyor. Biz kaynaklara ve çevresel sıkıntılara
bakıyoruz. Stratejik ihtiyaçlarımıza bakıyoruz, ve bu ülkenin nüfusunu
azaltması ge
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

rektiğini, yoksa problem çıkacağım söylüyoruz. Ve böylece adımlar


atılıyor. El Salvador, basit yöntemlerle nüfusu azalta- mamamızm
ulusal güvenlik krizine taban hazırladığı yerlere bir örnektir. El
Salvador Hükümeti, nüfuslarım azaltmaları için sunduğumuz
programları reddetti. Ve şimdi bu yüzden bir sivil savaş yaşıyorlar.
Evsizlik ve yiyecek sıkıntısı başgösterecek. Orada hâlâ çok fazla insan
var. Sivil savaşlar nüfus azaltmanın bir şekilde uzatmalı bir yoludur.
Nüfusu azaltmanın en çabuk yolu, Afrika’daki gibi kıtlıktan, El
Salvador’da baş göstermesi BEKLENEN Kara Veba gibi HAS-
TALIKLARDAN geçer." FY1980 için bütçesi 190 milyon dolardı. FY
1981 için 220 milyon oldu. Küresel 2000 Raporu, bunun ikiye
katlanması çağrısında bulunuyor.
Henry Kissinger, bu grubu Bucharest ve Roma’daki 1974 nüfus
konferansları sırasında Roma Kulübü liderleriyle istişare sonucu
topladı. Roma Kulübü, Avrupa’nın Kara Asilleri tarafından
yönetiliyor. Alexander Haig, nüfus kontrolüne sıkıca inananlardan.
Kissinger’ı destekleyerek OPA’nm harekete geçmesini sağlayan
Haig’di.
Ferguson şöyle dedi: "Bir ülkeye gidip, işte lanet olası kalkınma
planınız, diyeceğiz. Bunu pencereden atın. Nüfus büyüklüğünüze
bakmaya ve bunu azaltma yolları aramaya başlayın. Eğer bundan
hoşlanmazsanız, bunu planlama yoluyla yapmak istemezseniz, o
zaman ülkeniz El Salvador’a, İran’a, ya da daha kötüsü Kamboçya’ya
döner.
Iran Şahı’nm devrilmesindeki asıl sebep, ‘temiz’ doğum kontrol
programlarının doğum oranının azaltılmasında kayda değer bir başarı
gösterememesidir. Hırslı bir sanayileşme programı neticesindeki iş
güvencesi, Tahran gibi aşırı kalabalık şehirlere olan göçü özendirdi.
Ayetullah Humeyni, bu ‘temiz programları’ rafa kaldırdı. Bu hükümet
devam edebilir, çünkü Tahran’m 6 milyon sakinini başka bir yere
yerleşmeye teşvik edecek bir programı var. İran’ın Irakla savaşı,
OPA’yı gerçekten mutlu etti."
Şimdi Şah’ı ve askerlerimizin Orta Doğu’da bulunma sebeplerinin
bir kısmını biliyorsunuz. Marcos da aynı politikanın kurbanıydı.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Daniel B. Luten şöyle konuşmuştu: "...bir kuruluş, bir nüfus


politikasına sahip olmadan bir koruma politikasına sahip olamaz...
adayın taşan bir lavabonun karşısında olduğu, ve beze mi, yoksa
musluğa mı eriştiğine göre smıflandırıldığı makullük testi."
Her sene, çoğu sivil olmak üzere binlerce insan, El Salvador’daki
sivil savaşta can veriyor. "Devlet Departmanı’ın makul nüfus kontrolü
olarak farzettiği şeyi yerine getirmek için, sivil savaşın büyük oranda
yayılması gerekmektedir." diyor OPA’nın Latin Amerikan dava
memuru Thomas Ferguson.
Milli Güvenlik Konseyi Nisan 1980 nüfus raporunda, nüfus
kontrolü ve savaş için El Salvador hedef gösteriliyor. "El Salvador,
ciddi nüfus ve siyaset meseleleri olan bir memleket örneğidir." diyor
rapor. "Hızlı nüfus büyümesi -geçtiğimiz yıllarda doğum oranı
değişmeden kaldı- zaten Latin Amerika’nın en yükseği olan nüfus
yoğunluğunu daha da kötüleştiriyor. Kağıt üstünde bir nüfus programı
olmakla beraber, güçlü bir kararlılıkla takip edilmedi, ve doğum
kontrolü hâlâ yok." Nüfus programı gerçekten "işe yaramadı", diyor
OPA’nm Ferguson’ı. "Bunu destekleyecek altyapı orada yok. Sadece
bir sürü lanet insan var. Eğer bir ülkeyi yönetmek istiyorsanız nüfusu
az tutmalısınız. Fazla insan demek, sosyal huzursuzluk ve komünizm
demek."
"Bir şeyler yapılmalıydı," dedi OPA görevlisi. Doğum oranı yüzde
3.3. - dünyanın en yükseklerinden. 21 yıl sonra bu nüfusun ikiye
katlanacağından yakındı. "Sivil savaş işe yarayabilir ama büyük oranda
yayılmalı."
Ferguson, El Salvador'da nüfusun düştüğünden emin olarak,
OPA’nm Vietnam tecrübelerinden çok şey öğrendiğinden dem vurdu.
"Olayı araştırdık. Orası da aşırı bir nüfusa sahipti ve bir problem haline
gelmişti. Savaşın nüfusu azaltabileceğini sandık, ama yanıldık." Şimdi
Vietnam’da gerçekte ne aradığımızı ve kazanmamıza niçin izin
verilmediğini biliyorsunuz. Fer- guson’a göre, Amerika’nın düşman
mevzilenmesini önlemek için bitkileri tahrip etmesine ve sivil kayıpları
özendiren savaş stratejisine rağmen savaş sırasında Vietnam nüfusu
arttı. Şimdi bilgisi olanlarımızın niçin Teğmen Calley’i günah keçisi
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

olarak kabul ettiğini biliyorsunuz.


Nüfusu "hızla" azaltmak için, diyor Ferguson, "tüm erkekleri
savaşa sokmalısınız ve büyük sayılarda verimli kadını öldür-
melisiniz." El Salvador’da yaşanan şimdiki savaşı eleştiriyor: "Az
miktarda erkek ve nüfusa etkili olmak için yetersiz sayıda verimli
kadın öldürüyorsunuz. Savaş eğer böyle 30-40 yıl sürerse, o zaman
belki birşeylere ulaşırsınız. Maalesef üzerinde çalışmak için bunun gibi
fazla numunemiz yok."
Nisan 1968’de, çalışma, İtalya, Roma’daki Academia dei Lin-
cei’de halka açık olarak başladı. Çalışma, 1957’deki ilk Huntsville
toplantısı kararlarından beri gizlice yürütülmüştü. Dr. Aurelio
Peccei’nin teşvikiyle biraraya gelmişlerdi. Karar ve çözümlerinin ilk
gerçek umumi göstergesi, Mayıs 1968’deki “Nüfus Bombası”
kitabıydı. Tarihlerin ne kadar yakın olduğuna dikkat edin. Nüfus
Bombası, sayfa 17’de, bilinmesi gereken herşeyi gün yüzüne çıkatıyor:
"Özet olarak, doğum oranı ölüm oranını geçtiği müddetçe dünyanın
nüfusu artmaya devam edecektir, bu bu kadar basit. Büyümenin
durması ya da daralmanın başlaması, ya doğum oranının azaldığı, ya
ölüm oranının arttığı, ya da her ikisinin de birlikte gerçekleştiği
anlamına geliyor. O halde, temel olarak, nüfus problemini çözmenin
sadece iki yolu var. Birisi doğum oranım azaltmak için yollar
bulduğumuz "doğum oranı çözümü". İkincisi ise, savaş, kıtlık ve salgın
gibi ölüm oranını yükseltecek yolların bizi bulduğu "ölüm oram
çözümü". Bu problemden, insanoğlunun bilinçli olarak doğum oranını
ayarladığı nüfus kontrolüyle kaçmılabilir. Böylece "ölüm oranı
çözümü" ortaya çıkmak zorunda kalmaz."
Çalışma sonuçlarının önerileri, eğer mikrop geliştirilirse ve
hastalığa yakalanırsa aşı kullanmamayı ve tedavi edilmemeyi taahhüt
etmiş olan Dr. Aurelio Peccei tarafından yapıldı. Dr. Peccei, genel
nüfusla aynı riski almaya karar verdiği için kahraman olarak kabul
edildi. Çalışmanın umumi sonuçları 1968’de ve tekrar 1972’de
yayımlandı. Bilgisayar model çalışmasını geliştiren MIT proje
takımının listesi aşağıdadır:
Dr. Dennis L. Meadows, müdür, ABD Dr.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Alison A. Anderson, ABD (kirlilik)


Dr. Jay M. Anderson, ABD (kirlilik)
îlyas Bayar, Türkiye (tarım)
William W. Behrens III, ABD (kaynaklar)
Farhad Hakimzadeh, Iran (kirlilik)
Dr. Steffen Harbordt, Almanya (sosyopolitik trendler)
Judith A. Machen, ABD (yönetim)
Dr. Donella H. Meadows, ABD (kirlilik)
Peter Milling, Almanya (para)
Nirmala S. Murthy, Hindistan (nüfus)
Roger F. Naili, ABD (kaynaklar)
Jorgen Randers, Norveç (nüfus)
Stephen Shantzis, ABD (tarım)
John A. Seeger, ABD (yönetim)
Marilyn Williams, ABD (belgeler)
Dr. Erich K. O. Zahn, Almanya (tarım)

Çalışma 1969’da tamamlandığında, Birleşmiş Milletler Genel


Sekreteri, şu açıklamayı yaptı:
"Aşırı dramatik görünmek istemiyorum, ama Genel Sekreter
olmamın bana verdiği yetkiyle aldığım bilgilerden, sadece Birleşmiş
Milletler Üyeleri’nin, eskiden beri süregelen çekişmelerini bir kenara
atmaları ve silah yarışını kazanmak, nüfus patlamasını durdurmak, ve
gelişme çabalarına gerekli momentumu
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

sağlamak için global bir birliktelik oluşturmalarına daha belki on


yıl var. Eğer böyle küresel bir birliktelik önümüzdeki on yıl içinde
ilerletilmezse, o zaman, korkarım ki, belirttiğim problemler öyle
sersemletici oranlara dek büyüyecek ki, maalesef kontrol etmeye
muktedir olamayacağız."
MK-NAOMI, Ft. Detrick, Maryland’de CIA’in gözetimi altında
Özel Harekat Bölümü (SOD) tarafından geliştirildi. MK-NA- OMI
üzerine bir referansı, The Intelligence Community, Bow- ker, 1977’de
bulabilirsiniz.
Yarbay James "Bo" Gritz, Savunma Departmam’nm Özel Harekat
Bölümü’nün bir üyesi, Latin Amerika’daki Amerikan Özel
Kuvvetleri’nin Komutanı, Sarı Meyve ve Seaspray gibi illegal
örgütleri kuran Milli Güvenlik Konseyi’nin süper gizli İstihbarat
Yardım Hareketi’nin (ISA) başvekili, ve Pentagon’un Kongre ilişkileri
Şefi idi. Yarbay Gritz, bir üçüncü dünya ülkesindeki bir uyuşturucu
kralı tarafından söylenmeden önce, ordudaki ya da devletteki yasa dışı
gelişmelerden haberdar olmadığını iddia ediyor. Üzgünüm ama o
kadar kolay kandırılamıyo- rum. Onun çabalan bizim menfaatimize
olduğu sürece onu destekleyelim derim. Aynı zamanda onu çok
dikkatlice izlememizi tavsiye ederim. Yasal olabilmesi için küçük bir
ihtimal var, ama hayatımı onun ellerine bırakmazdım.
Lowell Sumner görüşünü açıkladı: "Bir biyolog olarak, insan
nüfusu patlaması ve getirdiği doğal kaynakların tüketimi sorunu, bana
göre en büyük tehdittir. Zaman geldi, hatta tehlikeli bir biçimde
geçiyor bile. Tehlikeyle yüzleşmeliyiz, yoksa sonunda mahvolacağız,
hem de ne hazin, ne aptalca ve ne berbat bir mahvoluş olacak bu,
harap olmuş, ilk güzelliğinden eser kalmamış bir dünya üzerinde."
Birçok diğer nüfus kontrol programları resmen ilan edildi. Dünya
nüfusunun çalışılabilir seviyelere azaltılması hemen hemen
tamamlandı. Artık iş sadece zamana kaldı. Problem, insan üretimini
onaylanan seviyelerin gerisine itmek olacak. Bu problemle başa
çıkmak için de Yeni Dünya Düzeni, Komünist
Çin nüfus kontrol modelini getirecek. Yaşlı ve metanetsizler periyodik
olarak katledilecek ve çiftlerin bir çocuktan fazla yapmasına izin
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

verilmeyecek. Çin’de cezalar o kadar ciddi ki, iki çocuklu aileler aşırı
derecede nadir. Üç çocuklu hiç aile yok. Bunun şaşırtıcı bir sonucu,
Çin’deki grup halindeki çocuklara, dünyadaki, Amerika’dakiler de
dahil, tüm çocuk gruplarına davranıldığmdan daha iyi davranılıyor.
Amerika’daki tütün tarlaları, uranyum madenlerinin atıklarıyla
gübrelendi, bu da ağız, gırtlak ve akciğer kanseri olaylarında muazzam
bir çoğalmaya yol açtı. Eğer buna inanmıyorsanız, 1950’de belli bir
nüfus başına düşen akciğer kanseri vakalarına bakın ve bunları
günümüzdeki oranla karşılaştırın. Sigara içenler intihar mı etmiş
oluyor, yoksa cinayete mi kurban gidiyor?
Naziler tarafından II. Dünya Savaşında geliştirilen Malathi- on
adındaki sinir gazı, Kaliforniya’daki nüfus merkezlerinde yüksek
oranda püskürtülüyor. Mazeret şu: Akdeniz meyve sineklerini
öldürüyormuş. Uyarım şu ki, bu meyve bahçelerinde değil, sadece
insanlar üzerinde kullanılıyor. Helikopterler, Ari- zona’nın tanınmış
hükümeti olan ve CIA üssü olduğundan şüphelenilen Evergreen’den
geliyor. Pilotlar, Evergreen tarafından teçhiz edilen anlaşmalı pilotlar.
Evergreen, uyuşturucunun Orta Amerika’dan içeri girdiği yer olarak
tanınıyor. Pasadena şehri, malathionun şehir sınırları içerisinde
kullanımını yasaklayan bir yasayı meclisten geçirdi. Kanun görmezden
gelindi ve şehirden hiçbir hareket çıkmadı. Kaliforniya halkı
malathionun kullanımına karşı resmen ayaklanınca, Kaliforniya Valisi,
işleyişi durdurmaya muktedir olmadığım açıkladı. Bir böcek öldürü-
cünün kullanımını yasaklayacak validen daha üst bir birim var mı?
Malathionun araba boyalarına, bazı plastiklere ve diğer mallara zarar
verebileceği için, otomobil ve diğer malların korunmasına yönelik bir
uyarı yayınlandı. İnsanların, zarar görmeyeceğini söylediler. Yalan
söylediler.
Kalp hastalığı, önceleri çok nadir bir hastalıktı. Şimdi ise bir salgın
halini aldı. Gidin istatistiklere bakın. Buna neyin yol açtı- ğmı
bilmiyorum ama 80 yıl önce insanlar daha fazla tuz, yağ, kolesterol ve
kalp hastalığına yol açtığı söylenen herşeyi daha fazla tüketiyordu, ama
hastalık daha nadirdi. Peki şimdi niçin baş katillerden biri oldu?
Colorado Eyaleti’nde, ve diğer yerlerde, dioksin, içme sularında
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

tehlikeli seviyelere ulaştı. Halbuki hiçbir miktarının bulunmaması


gerekiyor. Peki diyoksin nereden geliyor? Diyoksin, insanoğluna en
zararlı olan kimyasallardan biri olarak biliniyor. Diyoksin kirliliğine
karşı mücadele eden Colorado’lular ise, kapanan kapılar, inkar, ve
kişiliklerine yapılan saldırılarla karşılaşıyorlar.
Ordu’nun ve CIA’in, biyolojik savaş yeteneklerini ölçmek için
topluma mikrop ve virüs saldığı haberlerini dehşet ile izledik. Bu
bölümden öğrendikleriniz ışığında, şimdi bunun gerçekten nüfusu
azaltmak için olduğunu anlamış olmanız gerekiyor.
Halkın da radyoaktif sızıntıların atmosfere ve yeraltı sularına
yayılması konularındaki araştırmalardan anlamış olabileceği gibi, bazı
sızıntılar kazayla değil, bir amaç için meydana gelmiştir. Memleketin
bazı yörelerinde öyle yüksek bir kanser oranı var ki, bu yerlerde
yaşayan insanların tamamı ecellerinin dışında bir sebepten ölüyorlar.
Toprağa, atmosfere ya da yeraltı sularına sızan ya da bilinçli olarak
sızdırılan radyoaktif gazlar, atıklar ve zehirli maddeler, özellikle
cesium-137, strontium-90, uranyum maden ve üretim atıkları, toryum-
230, radyum-226 ve radon-222, senin benim hayal edebileceğimizin
çok ötesinde şeylere yol açıyor. Her araştırma, radyoaktif sızıntının
gerçek boyutunun resmi rakamların çok üstünde olduğunu gösteriyor,
ve gerçek rakamlar asla öğrenilemeyecek. Kamuoyundan saklama,
devletin tüm departman ve kademelerinde SOP (standart faaliyet
prosedürü) haline geldi. Gerçeği mi hayal ediyoruz yoksa gerçek bir
hayal mi?
Dr. Eva Snead’e göre, San Francisco Körfezi bölgesi, dünyadaki
en yüksek kanser oranlarından birine sahip. San Francisco
Körfezi’nin, CIA’in biyolojik ve kimyasal programlarının birincil test
mekanı olduğu ortaya çıktı. Lejyoner hastalığının San Francisco
Körfezi’nde devletin bir teknesinden rüzgara savrulan deneysel bir
bakteri olduğunu da hatırlayacaksınız. San Fransisco, aynı zamanda
CIA’in MK-NAOMI (AIDS) projesinin bilinen altı aşı tesisinden biri.
Körfez bölgesi, aynı zamanda Amerikan gençliğini CIA’in MK-
ULTRA adlı projesiyle uyuşturucuyla tanıştıran Dr. Timothy Leary’nin
yönetiminde de bulunmuştu.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Körfez bölgesinin aynı zamanda insan nüfusuna uzun süreli


etkilerinin araştırılması için yüksek dozda radyasyona tabi tu-
tulduğundan da şüpheleniliyor. Neden San Francisco’dan nefret
ediyorlar? Cevap şu: Amerika’nın en geniş homoseksüel nüfusu San
Francisco’da yaşıyor ve yok etmek için onlar seçildi.
Yeni Dünya Düzeni, ya da yeri geldiğinde rasyonalizasyon, için bir
sebep de, bir teröristin politik bir çıkar için kalkıp da bir nükleer
bomba patlatarak küresel bir nükleer savaş çıkarma ihtimalidir. Geniş
çaplı bir atom ya da hidrojen silahı savaşının insan varlığını kökten
yok edeceğini ve buz çağının gereğinden önce gelmesini sağlayacağım
söylemekte bir sakınca olduğunu sanmıyorum. Aşikâr sonuç, nasıl
olursa olsun bir birleşme nükleer bir savaştan daha iyidir. Başka bir
deyişle, "hiç yoktan iyidir (hiç olmayacağına kızıl olması yeğdir)", işte
hiyerarşinin kararı tam olarak budur. Yeni Dünya Düzeni kızıl
olmayacak, faşist olacak. Aslında, sosyalist totaliter bir devlet olacak.
Doğal bir metamorfozun er geç gerçekleşmesi umuluyor. Il-
luminati, bunun insanın evrimsel anlayışının değişmesiyle so-
nuçlanmasını umuyor. Bu da, devletin gerekmediği, anarşinin
korkulacak bir şey olmadığı bir ülkenin oluşmasına sebep olabilir.
Onlar, Isa’nın öğrettiği, ancak Hıristiyanlık dininin yasakladığı bir
sonucun hayalindeler. Illuminati’nin bunun bunca acı üzerine kurulmuş
bir planla gerçekleşebileceğine gerçekten inanması ironik. Eğer Yeni
Ahit doğruyu söylüyorsa, Isa kendi dünyasını getirmek için acı
çektiyse, belki bizim de çekmemiz gerekiyordur. Cevabı bilecek kadar
akıllı değilim.
1700’lerin Siyon Protokolleri’nin bir referansım bulmayı başardım.
(Bölüm 15, sayfa 269) Dünyayı dize getirme planı, Protokollerin
ortaya çıkmasından sonra tam olarak nelerin gerçekleştiğini açıklıyor,
ve bu da belgenin içerdiği bilgilerin güvenilirliğini ispatlıyor.
Illuminati’nin dünyayı asırlarca yönetmeyi planladığı çok açık.
Siyon Protokolleri'nde belirtilen planı takip ettiler. Yine de, eğer
dünyanın diğer güç yapılarıyla bir birleşmeye gitmeseydi, Illuminati
muhtemelen başarılı olamazdı. Dünya nüfus krizi bu birliği getirmek
için yapılmış bir hile mi? Mümkündür. Söyleyebileceğim tek şey, 386
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

bilgisayarımda bildiğim kadarıyla yaptığım kendi hesaplarıma göre,


kriz gerçek ve aslında çok da ciddi. Eğer bu bir hile ise, tüm dünya
kandırılmış demektir.
TÜM ENTELLEKTÜELLER VE YÖNETENLER, NÜFUSUN
MEDENİYETE KARŞI ŞU AN BlLDlĞlMlZ EN BÜYÜK TEHLİKE
OLDUĞU KONUSUNDA BlRLEŞlYOR. Sizin neye inandığınız
önemli değil. Eğer ONLAR inanırlarsa, siz etkilenirsiniz, çünkü güç
onlarda.
Yeni Dünya Düzeni, nüfus tehdidini birkaç yolla bertaraf edecek.
Özgür davranışların elektronik ve kimyasal enjektas- yonlarla
tamamen kontrol altına alınması gerçekleştirilebilir. Kimse izinsiz
çocuk sahibi olamayacak, kanunu görmezden gelenleri ise ağır cezalar
bekliyor olacak. Zor kullanan, yaşlı, güçsüz, engelli ve üretken
olmayan öldürülecek. Özel mülkiyet kaldırılacak. Nüfus problemini
din doğurduğundan, dine, insanların ihtiyaçlarına göre değişiklik
gösteren devlet kontrolü altındaki din haricinde müsamaha
gösterilmeyecek. Joseph Campbell, "Efsanenin Gücü" adındaki Bili
Moyers’lı serilerinde konuyu muhteşem anlatıyor: "Para kalkacak, ve
para yüzünden çıkan bir çok sorun da yok olacak. Ama her bireyin tam
kontrolü ödediğimiz bedel olacak."
insana azalan doğal kaynakları muhafaza etmesi için güven olmaz.
Teknolojik gelişme ve ekonomik büyüme ciddi olarak kesilir,
insanoğlu ataları gibi yaşamak zorunda kalır. Kendine yetmeyi
öğrenmiş ve otomobil gibi kabullenilmiş şeylerin yokluğuna
alışabilecek kişiler gayet güzel yaşarlar. Diğerleri feci şekilde zorluk
çeker. İnsanoğlu, bir kez daha güçlü olanın yaşaması kuralına uyar.
Hiç kimse bize Anayasa ve Haklar Listesi tarafından verilen hakları
kaybetmekten hoşlanmaz. Planlanan şeyden hiç hoşlanmıyorum ve ona
katılmıyorum. Anladım ki, insanlar zorlanmadıkça hiçbir sorunu
çözmüyor. Yeni Dünya Düzeni şeytanidir, ama insanoğlu tohumlarını
yıldızların arasına ekecek kadar çok yaşarsa, çok da gereklidir. Sadece
bunlar mazur görülebilir uzun vadeli cevaplardır.
İŞTE BU YÜZDEN BU KADAR UZUN SÜREDİR HATA IÇlN-
DEYlZ. işler, hiçbir zaman olduğunu düşündüğümüz gibi olmadı.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Hayal diyarı yerine gerçeklerde yaşamayı öğrenmediğimiz sürece


hiçbir zaman da olmaz, olmayacak, insan anlayışındaki evrimsel
değişme GERÇEKLEŞMELİ. Doğru ya da yanlış, dünya, bunu
gerçekleştirmeye çalışan Illuminati’nin adamları ile dolu. Onların
güvenini kazanamadık. Bölüm Bir’de öğrendiğiniz gibi, anlamak için
çok aptal olmakla yargılandık.
Nüfus ya da bomba sorunları olmasaydı da seçilmişlerin Yeni
Dünya Düzeni’ni getirmek için bir mazeret bulacakları bir gerçek.
Depremler, savaşlar, Mesih, uzaylı ziyaretleri, ekonomik bunalımlar
ortaya çıkartmak için planları var. Bunların tümünü, sadece işe
yaradıklarından emin olak için gerçekleştirebilir- ler. Başarmak için ne
gerekiyorsa yapacaklar. Illuminati tüm üsleri sarmış, ve sen gelecek
yıllar boyunca tetikte olmak zorunda olacaksın.
PLANLARA GÖRE, 2000’Ll YILLARA KADAR BlRÇOK
İNSAN ÖLECEK; AMA BU PLANLAR BAŞARILI OLMAZSA
İNSAN SOYU TÜKENEBİLİR. Nüfusta büyük bir azaltma ve
dengeleme dışında, dünyada hiçbir şey bunu değiştiremez. Uzayda
kolonizas- yon olmazsa, tüm azaltma ve dengelemeler sadece
kaçınılmazı erteleyecek. O zaman hiç bitmeyen bedava bir enerji
gerekecek. Bu mümkün, ama sorunu çözecek gibi görünmüyor.
Ortak payda niteliğindeki bir gereksinim olmaksızın, bedava bir
enerji kaynağı, ancak topyekün anarşiyi getirir. İşte görüyorsunuz,
başlangıçta ihtiyaç duyulana, sonunda hâlâ ihtiyaç duyuluyor.
Dünyanın problemleri için bireysel sorumluluk duymayı ya da
duyanların yaşadığı şekilde yaşamayı öğrenmeliyiz. Sevmeyi,
paylaşmayı, şiddeti yok etmeyi, doğayla eşgüdümlü, ona karşı
olmadan, çalışmayı öğrenmeliyiz. Tüm bunları bir yandan da Evren’i
kolonize ederken yapmalıyız. Bu süreçte bir uzaylı zekasıyla barış
içinde tanışmayı ve yaşamayı öğrenmeliyiz. Uzaylıların olduğuna
inanıyorum.
Los Angeles 9.0 şiddetinde bir deprem tarafından vurulursa, New
York City teröristler tarafından yerleştirilen bir atom bombasıyla yok
edilirse, Orta Doğu’da III. Dünya Savaşı çıkarsa, bankalar ve borsalar
batarsa, uzaylılar Beyaz Saray’ın bahçesine inerse, yiyecek maddeleri
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

piyasadan kalkarsa, bazı insanlar aniden yok olursa, Mesih dünyaya


kendini sunarsa, ve tüm bunlar çok kısa bir süre içinde olursa neler
olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz? Tahayyül edebiliyor
musunuz? Dünya güç yapısı, Yeni Dünya Düzeni’ni getirmek için
bütün bunların olmasını sağlayabilir - ve gerekirse sağlar da.
VATANSEVERLER TEHLİKE GEÇENE KADAR BİR DAHA
ASLA HİÇBİR ULUSAL TATİL GÜNÜNDE GECE YA DA
GÜNDÜZ BOYUNCA EVDE BULUNMAMALIDIR. BU UYARIYI
ÖNEMSEMEZSENİZ KENDİNİZİ BİR TOPLAMA KAMPINDA
BULURSUNUZ. Vatanseverler arasında yaygın olan milliyetçilik
adındaki ruhsal bir hastalığın tedavisi için kalacağınız toplama
kampında. Tedavi edilemeyenler imha edilecek. Dünyayı gelecek on
yılda nelerin beklediği sorulduğunda Henry Kissinger şöyle ce-
vaplıyor:
"Herşey faklı olacak. Birçokları acı çekecek. Yeni bir Dünya Düzeni
ortaya çıkacak. Hayatta kalanlar için çok daha iyi bir dünya olacak bu.
En sonunda hayat daha da güzel olacak. İstediğimiz dünya gerçek
olacak."
> Bölüm 8

Nihai Darbe

Büyük Suçlar&Hafif Suçlar

Birleşik Amirler tarafından işlenen ihanet

Randall Terpstra ile telefon görüşmesi

Arka Plan
Mayıs 1989’da "Gizli Hükümet"! bitirdiğimde, Nbton’m çekilmesi
ile ilgili yazdığım kısmı kaldırmama yönelik bir baskı vardı. Birleşik
Devletler’de bir darbe gerçekleştiğine kimsenin inanmayacağını
düşündüm. Dahası, birinin ileri çıkıp da iddiamı savunacağı yönünde
hiç umudum yoktu. Yanılmışım. İnsanlar buna inandı, ve 2 Temmuz
1989daki yazımdan sonra üç kişi çıktı ve bir darbenin gerçekten
olduğunu onayladı.
Bu bölüm, benim ve bu üç kişiden biri olan Randall Terpstra
aramızda geçen telefon görüşmesinin transkriptinden oluşuyor.
Nbcon’m istifası sırasında görevde olan Birleşik Amirler’in
üyelerine, Beyaz Saray’dan gelen emirleri görmezden gelme emri
verip vermedikleri soruldu. Konunun o safhaya kadar geldiğini, ama
bunun gerçekleşmediğini söylediler. Yalan söylediler.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Bir Darbenin Kanıtı


Randy: Ben Randy.
Bili: Selam, Randy?
R: Evet...
B: Ben Bili Cooper.
R: Selam Bili.
B: Telefonuma mesaj bırakmışsın. Dinleyemedim çünkü eşim
mesajları telefondan silip kağıda yazmış. Niçin aradığın konusunda
hiçbir fikrim yok. Eğer kabul edersen, konu hakkında...
R: Şey, bende belgelerinin bana arkaşalarımm verdiği bir kopyası
var, ve eee... iki şey: Birincisi, bunlardan birinin bir sayfası bende
eksik. "Çoğunluk Operasyonu" başlıklı, son baskı. Görünüşe bakılırsa
sayfa 3 eksik, çünkü... Bende olan sayfa 2, "MJ-12, şunun şunun
adıdır" ve "müdürün yönetimi altında" diyor diğer sayfanın ilk satırı
"MAJI’nin kontrol ettiği anlamına geliyor." diyor. Galiba orda bir
sayfa eksik.
B: Hmmm, tamam.
R: İkincisi - ofisimin kapısını kapatmalıyım. Bi saniye.
B: Tabii ki.
[Kapının kapanma sesi duyuluyor]
R: Sana karşı samimi olacağım. Okumaya başladığımda tepkim,
"Allah Allah, bu Ulusal Araştıma’nın. konusu" oldu, ama bir yere
geldikten sonra birşeyler beni biraz ürpertmeye başladı - aynı belgede,
son çıkan belgende. Başka bir yerde sadece bir kez gördüğüm iki terim
kullanmışsın, MAJESTE ve ÇOĞUNLUK. Deniz Kuvvetleri’ndeyken
telsizciydim, yetmişlerin orta-
larında - yılını tam olarak hatırlayamıyorum ama... Uzun zaman oldu
tabi, yazılarınız bende sadece dün geceden beri var - müşterek bir
Apollo-Soyuz ay yolculuğu konusu beni çekti. Gemide gizli
haberleşme operatörüydüm, yani temel olarak belli bir doğadaki bütün
mesaj trafiğinin SPECAT’a (ya da özel kategori) ait olarak çevrim içi
şekilde yürütülmesi oluyor. Apollo- Soyuz olayı sırasında bilinmeyen
bir yerden "imha" olarak anılan bir ileti aldık. O yer kendini sadece
"ÇOĞUNLUK KONTROLÜ" olarak tanımlamıştı.
B: Tamam.
Randy: O mevkiden aldığımız ve oraya yolladığımız tüm mesaj
trafiği çevrim dışı olarak şifrelenmişti, aslında bu oldukça saçmaydı,
çünkü... Önce izninizle açıklayayım. Deniz Kuvvetlerinde bir
SPECAT, ya da Özel Kategori Mesajı yolladığında, temiz çevre denen
yere girersin. Mesaj, orijinatör tarafından bir kağıda kaydedilir. O
kağıt da direkt olarak SPECAT operatörüne getirilir, yani SPECAT ya
da daha yüksek yetkisi olan birilerine; o da bu mesajı yollanması için
kağıt rulolarına girer.
B: Evet.
[Randy, CINCPACFLT Komuta Merkezi’nde Gözetleme ast-
subayıyken görevlerimden birinin Komuta Üssü’nün SPECAT
operatörlüğü olduğundan bihaberdi.]
R: O noktada SPECAT operatörü devreye girer, ve karşı tarafı
SPECAT trafiği yollayacağı hususunda bilgilendirir. Karşı taraf. ..
yani yetkili SPECAT operatörü öteki uçtan devreye girmek
zorundadır. Kendini sana SPECAT kod numarasıyla, isim ve hizmet
numarasıyla tanıtmalıdır. O şartlarda, - tabii yetmişlerin ortalarından
bahsediyorum- bu muhtemelen orduda bir noktadan diğerine bilgi
yollamanın en güvenli yoluydu, çünkü mesajı kimin yazdığını
biliyorsun, yolanmadan önce kim tarafından gözden geçirildiğini
biliyorsun, kimin aldığını biliyorsun, son varış noktasına kadar.
R: Şey, işte o durumda tüm o mesaj trafiği bana veriliyordu ve
bunları KL-47 denen bir makineyle kodlamayı öğretmişlerdi. KL-47,
standart yazıyı alıyorve bunu beş harflik bloklara - rast- gele
karakterlere - çeviriyordu. Ve orijinasyon... onlar... USS Mount
Whitney gemisinde bizden beş kişi vardı ve beşimiz de SPECAT
operatörleriydik. Tüm Apollo-Soyuz görevi boyunca vardiyalı çalıştık.
Kontrollü bir çevreye konulduk -orada bir yazı makinası ve bir karyola
vardı- ve orada bize terim devresini ÇOĞUNLUK kontrolünde
tutmamız söylendi. Saat başı NA- SA’dan bir Bay Logan odaya inerdi,
kapıyı yumruklardı çünkü kapıda şifreli bir kilit vardı, gelen her mesaj
trafiğine bakardı ve birlikte o mesajı odanın ortasında yakardık.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Cevaplarını hazırlardı, ben KL-47’ye girerdim, şeridi alırdım,


yollardım ve giden mesajları da yakardı.
B: Hı hı...
[Bakınız, şerit KL-47 tarafından yapılıyor. Bu, beş karakter grup
şifreleyici bir kağıt şerididir. Şerit yazı makinesinin merdanesine konur
ve makine bunu otomatik olarak muhattabma yollar. Öteki taraftan
şifreli halde çıkar ve şifrenin çözülmesi gerekir. En azından
CINCPACFLT Komuta Merkezi’nde bir SPECAT operatörü olarak
ben böyle yapmak üzere eğitildim.]
R: Neler yollandığı hakkında çok şey hatırlamıyorum çünkü o
zamanlar çok çok meşgul zamanlardı. Geminin güvertesinde o kadar
çok sivil vardı ki... işler inanılmaz yoğundu.
B: Tahmin edebiliyorum.
R: Yöneldiğimiz ÇOĞUNLUK KONTROLÜ’nden saat başı rapor
aldığımızı biliyorum - şimdi, bu bunların şifresini çözdükten sonra...
istikamet daima MAJESTE DANIŞMANI’ydı. Her defasında, her
defasında.
B: Tamam.
[Not: MAJESTE DANIŞMANI mesajları CINCPACFLT tarafın-
dan Başkan’ı başlangıç, bitiş veya Birleşik Devletler’e ciddi geri
tepmelerle sonuçlanabilecek -örneğin Kuzey Vietnam’ın Baş
kan Amerikan Halkını daha fazla bombardıman olmayacağı konusunda
bilgilendirdikten sonra bombalanması- devam eden operasyonlar
konusunda kişisel olarak bilgilendirmek amacıyla yollanmıştır.]
R: Şimdi, tüm bunları yaparak dört saat çalışıyordum, sonra dört
saat boştum, sonra yeniden dört saat çalışıyordum. Apollo-Soyuz
görevi için böyle bir vardiya hazırlamıştık. Beni biraz şaşırtan bir şey
de "IAC" terimiydi.
B: Tanımlanmış Yabancı Araç!
R: Onlar... Bu hiç olmadı... Onlar asla açılımını söylemediler.
Sadece IAC diyorlardı.
B: Mükemmel!
R: Yolladığım tüm mesaj trafiğinde tekrarlanıyordu.
B: Randy, seni bana Allah gönderdi. Bunca yıldır nerede sak-
lanıyordun?
R: Şey, bu... Senin belgelerine erişebilmem de uzun bir hikaye,
ama baştan sona okuduğumda sanki bir sel seti açıldı ve tüm bu
hatıralar geri geldi.
B: Evet.
R: Şimdi, sonunda, Apollo-Soyuz görevi halledildikten sonra, ben
dahil beş operatör 50 günlük zorunlu izne yollandık, bu da Deniz
Kuvvetleri’nde sana beleş izin veriyorlar demek oluyor.
B: Kesinlikle. Doğru.
R: Seni bunun için yargılamıyorlar...
B: Eve git, sarhoş ol, bunları unut.
R: Kesinlikle!
B: Evet.
R: Ve geri döndüğümde üçüncü sınıftan ikinci sınıfa terfi et-
tirildim, ve o zamanlar oldukça prestijli olan bir yazı makinesi
tamirhanesine tayin edildim.
R: Şey, diğerleriyle ilişkim kesildi - şey, demek istediğim birkaç yıl
önce gemide tekrar bir araya geldik, ve diğer adamlar or- daymış gibi
gelmedi bana. Ama benim... Onları gördüğüm zamanlar konusunda
yeterli bir şey hatırlamıyorum. Ama dediğim gibi, bunları
okuduğumda, ee, farkında olduğum birşeyleri görmek oldukça şaşırtıcı
oldu.
B: Hı hı.
R: Ben, ben o eksik sayfayla gerçekten ilgileniyorum.
B: Tamam. Hatırlayabildiğin başka bir şey var mıydı?..
R: Hayır, yani, o zaman benim için hiçbir halt ifade etmemişti.
Yani, bir telsizci olarak, o gemiden çok fazla ileti yolladık. Mount
Whitney, amfibi bir muhabere komuta gemisidir.
B: Evet, tanıdık geliyor. Nixon istifa ettiğinde Deniz Kuvvet-
leri’nde miydin?
R: Hayır, değildim.
B: Hmmmmmm.
R: Gerçi Birleşik Devletler Deniz Kuvvetleri için çalışan bir
şirkette danışmanlık yapıyordum.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

B: Hı hı. O zaman muhaberede miydin?


R: Evet, öyleydim.
B: Ordu komutanlıklarına gelen bir mesaj hatırlıyor musun?
R: "Karara göre artık Beyaz Saray’dan direkt emirler almamanız
emredildi."
B: Evet!
R: Gerçekte Beyaz Saray terimini kullanmadılar. "ÜST ŞAPKA"
terimini kullandılar.
B: TOP HAT. Beyaz Saray’ı gördüklerimden birinde hatırlıyorum.
Gördüğümde Oriskany gemisindeydim.
R: Yarbay A. P. Finlon’la birlikte bir sivil danışman olarak MCC-
20 adı verilen bir tek kanal-iki yönlü aygıtta çalışıyorduk.
B: Adı Finland mıydı yoksa Fin...?
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

R: Finlon. F-I-N-L-O-N, ve mesajın alıcısı oydu. 6. Deniz Amfibi


Birliği’nin S-3 operasyonları yöneticisiydi.
B: Tamam, tüm bunların içeriğinin farkmdasm değil mi Randy?
Neler döndüğünün farkmdasm.
R: Evet. Bir saygısızlık ettim ve bana yolladığın belgelerin
kopyalarım bir başka kişiye yolladım.
B: Tamam. Korkunç ihtiyaç içindeyim...Bunu olabildiğince çabuk
ve temiz şekilde halletmeye çalışıyorum ki memleketteki insanlar
uyanabilsin, yoksa kaybedeceğiz. Ve bu... Ben bu savaşı büyük ölçüde
kendi başıma veriyorum. Bana takılan insanlar var, ve yardım da
ediyorlar, ve ben ordan burdan bilgi parçacıkları topluyorum. Benimle
durup ne gördüğünü anlatacak cesaretli insanlara ihtiyacım var. Ve
anlıyorum ki, bilirsin, birisi bunu yapınca kendini tehlikeye atıyor.
Ama ben Anayasa’mızm kaybından ve birilerinin ellerindeki
imkanlardan daha büyük bir tehlike göremiyorum. Zaten herşeyi çöpe
atmışlar. Ve, sanırım istediğim, senin yardımın. Bana az önce
anlattığın şeyi halka da sunmak ister misin?
R: Bunu zaten yaptım.
B: Yaptın mı?
R: El yazını sana anlattıklarımın tamamiyle birlikte Kiralık Asker
(Soldier of Fortune) dergisinin yönetmeni olan Yarbay Robert
Brown’a yolladım.
B: Mükemmel!
R: Telefonda sekreteriyle konuştum, konunun ne olduğunu
anlattım, o da bunları ona anlatmış. Dedi ki "Çabuk yolla."
B: Mükemmel!
R: Eğer birisi... Kiralık Asker dergisi, dünyadaki tüm yayınlardan
daha fazla asker okuyucuya sahip. Eğer o şeyi hizmet sırasında biri
görmüşse, o okuyuculardır.
B: Mükemmel! Harika. Bana verdiğin bilgiyi kullanmamda bir
mahzur var mı? Biri benim dediklerimi teyit etti diyebilir miyim?
R: Kesinlikle!
B: ismini kullanabilir miyim?
R: Evet!
B: Soyadın ne?
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

R: Terpstra.
B: Adresini verir misin?
R: 130 Foothill Court, Morgan Hill, Kaliforniya, 95037.
B: ilk ismin Randy?
R: ilk ismim Randall, orta adım Wayne.
B: Tamam Randy. Seni bana Allah gönderdi. Karşımda olsan seni
öperdim. Tanrı’ya yemin ederim ki, insanları bulmak için öyle bir
mücadele veriyorum ki, çünkü bilen çok insan var.
R: Bilmiyorlar ki, yani - Demek istediğim sen benden bir çok
küçük bilgi aldın. Yani, sorun bu işte. Evet, birşeyler bilen birçok
insan var, ve neyi bildiklerini bilmiyorlar.
B: Evet, bundan eminim. Ve bu öylesine bölünmüş ki, bildikleri
şeyin kötü olduğuna inanmıyorlar.
R: Şey, mücadele ettiğim bir konu da, NRO hakkında daha fazla
bilgi istiyorum, ve bunu alabilecek kişi de Albay Brown. Eğer varsa.
B: Şey, NRO, aslında uzaylı-amaçlı projelerin güvenliği için
kurulmuş DELTA takımlarını ilk olarak toplayan Ulusal Keşif
Kurumüdur. Bunlar o zamandan beri başka her amaçla kullanıldı.
Şimdi karıştırmamak için dikkat edeceğin, bambaşka bir NRO var,
Ulusal Keşif Ofisi, ki bu da casus uydulardan sorumlu.
R: Bunu biraz daha bulandırmak için, Florida’dan Albay Charles
Beckwith’i tanıyor musun?
B: Hayır.
R: Albay Charles Beckwith, DELTA GÜCÜ (Delta Force) terimini
ilk ortaya atan kişi. Şu kurtarma, rehine kurtarma grubu, Yeşil
Bereliler birimi?
B: Hı hı.
R: Şimdi o aslen başka bir şey söylemek istedi, ve Beyaz Saray
DELTA GÜCÜ’ni boğazına tıktı.
B: Barbara Honegger’la konuştuğumu biliyor musun? Ekim
Sürprizi’ni okudun mu?
R: Hayır, okumadım. Aslında burada senin bibliyografyan var ve
tam da kitap dükkanı işleten bir arkadaşımı arayıp da büyük bir sipariş
vermek üzereydim.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

B: Tamam, Barbara Honegger Ekim Sürprizini yazdı ve bir


bölümünü basmayı reddettiler. Onunla verdiğim konferanslardan
birinde karşılaştım ve konuşma sırasında aramız baya bir açıldı.
Sonunda evime geldi ve yüz yüze konuştuk. Bana şöyle dediğini
duyan dört başka tanık daha var. Dedi ki," ÇÖL BÎR’de, orada olan ilk
araç DELTA personelini taşıyan, yerçekimi-engeİ- leyici bir disk
araçtı. Sonra helikopterler ve uçaklar geldi." Sonra uzaylı araçlarının
ya da bizim uzaylı teknolojisiyle yaptığımız araçların ya da
kullandığımız uzaylı araçlarının operasyonu sabote edeceğinin kesin
olduğunu anlattı.
[Not: Bir süre sonra Barbara Honegger, aynı hikayeyi Ant- hony
Hilder’ın "Olduğu gibi anlatmak, hoşlansan da hoşlanma- san da" adlı
radyo şovunda da anlattı. Yayın sırasında yerçekimi engelleyici aracın
KIRMIZI IŞIK adlı bir projeden olduğunu söyledi. Bayan Honegger,
Reagan ve Bush yönetimleri boyunca bir Beyaz Saray personeliydi.]
R: ilginç, çünkü bende alev alan ve yanan Jolly Green Gi- ant’m
8X10’luk resimleri var. (Çevirmen: Jolly Green Giant, CH53 nakliye
helikopteri)
B: Hı hı...
R: Bununla ilgili gerçek sorunlarım var. Ben bir ordu delisiyim.
Zamanımı Deniz Kuvvetleri’nde harcadım, ve o zamandan beri çeşitli
ordu gruplarıyla biraraya geldim.
R: O şey olan helikopterin birkaç fotoğrafı var bende... siyah beyaz
AP fotoğrafları. Ve helikopterin burnundan başlayıp yakıt tanklarına
doğru giden yanmış boyayı gösteriyor. İzler yakıt tanklarından
başlamamış. Peki nasıl oluyor da helikopter tam kokpitten, kokpitin
dışından ve kaportadan yanmaya başlıyor?
B: Güzel bir soru. Gerçi uzaylıların ışın silahları bunu yapabilir
ama...
R: Şimdi başka bir soru soruyorum.
B:Hı hı...
R: Peki bahsettiğin ışın silahları malzemenin üzerinde dalgalı,
dalgacıklı bir iz bırakıyor mu?
B: Onu bilmiyorum. Işın silahlarıyla ilgili tek bildiğim bu. Sadece
kısa menzilden etkili, bir insanı etkisiz hale getirebilir, insanı havaya
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

kaldırabilir, M-16 gibi size zarar vermeden elinizdeki bir şeyi


yakabilir, ve sizi cipse dönene kadar kızartabilir ve külden başka bir
şey kalmaz. Size güneş yanığı verebilir, aleti ne derece kullanmak
istediklerine ve ne yapmak istediklerine bağlı. Hatırladığım bu kadar,
ve araştırmam da bunların doğruluğunu teyit etti. Ellsworth Hava
Kuvvetleri Üssü’nde, gerçekte bir bir havacı güvenlik devriye, bir
uzaylı aracına ve yerde uzaylılara rastladı. M-16’smı onlara doğrulttu
ve ve bu silah, bu ışın demeti, M-16’ya çarptı ve onu resmen
buharlaştırdı. Ellerinde yanıklara rastlandı, ama başka bir yarası yoktu.
R: Kendiliğinden olan insan yanıkları diye bir şey duydun ya da
okudun mu?
B: Evet! Bunun sebebi... Bunlar aslında, kullandığımız bir silah
tarafından yapılmış olabilir. İstihbarat cemiyeti bazı...
R: Sana oldukça saygı duyuyorum. Bilmemen gereken şeyleri
biliyorsun ama haklısın.
B: Evet, bilmemem gereken şeyleri biliyorum, ve umarım başıma
birşeyler gelmeden önce herşeyi çözebilirim. Ama biliyorsun, ben
sadece, sadece bu ülkeyi çok seviyorum, Anaya- sa’yı çok seviyorum.
Ellerinden gelen... Vatandaşları hep kan-
dırdılar... Bana ne olacağı umrumda değil. Bunu durdurmak
zorundayım. Bunu durdurmak için elimden gelen herşeyi yapmalıyım.
R: Evet, ben onlardan biri değilim - bilmiyorum, tabiri caizse, o
işin geri kalanım yapan deli gözlü çılgınlardan değilim. Albay
Brown’a da dediğim gibi, "Bak, ben sadece bir adamım. Bilgisayar
endüstrisinde çalışıyorum; modem üretiyorum. Dünyayı dolaşıyoum,
bilgisayar sistemleri hakkında konuşmalar yapıyorum. Yani, böyle.
Tamam mı? Yani, evet, poligonda atış yapmayı seviyorum ve bir
koltuk komandosuyum, ve Kiralık Asker dergisini okumayı da
seviyorum, ve diğer insanlar üzerinden vekaleten maceralar yaşamayı
seviyorum. Kutsal biri değilim yani. Demek istediğim, Tanrı'ya kendi
çapımda inanıyorum, ama bunu gidip de herkese kabul ettirmeye
çalışmıyorum. Kendini adayıp da orada burada Maitreya’dan,
Hinduizmlerden, chakralardan ve diğerlerinden basedenlerden de
değilim. Biliyorum, öyle insanlar da var. Aslında onlardan biriyle
çıkıyorum, ama bunlar onun inançları, eğer inanmak istiyorsa, sorun
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

yok."
B: Tabii ki.
R: Bu aniden ortaya çıktığında, kafamda birçok düşünce vardı.
Birçoğunu harekete geçirdin, özellikle basın ve televizyonun
aramızda, içimizdeki uzaylı varlığı konusuna aniden eğilmeleri
konusundaki yazı hakkmdaki konuşmaların. Bunu neredeyse iki yıl
boyunca hissettim, ve gerçekte hiçbir zaman ifade edemedim.
B: Oh, evet, bizi öyle hissizleştiriyorlar ki bunlar olunca, tüm bu
yalanlara, tüm bu suçlara yol açan başta korktukları şey, bu
korkularının gerçekleşmesine yol açmayacak. Cemiyetimizin,
dinimizin, ve kültürümüzün yıkılmasına yol açmayacak. Ekonomiyi
bile çok az etkileyecek.
R: Ekonomi yine de konunun dışında...
B: Ve bu parasız toplum için onların beklediği şey olabilir, böylece
o kadar da etkisi olmaz.
R: Evet, kötü talih, işte. Ablam ve annem var ve tabiri caizse
Tanrı’nm Yeşil Bereliler’i. Bilirsin, fazlasıyla dindar kişiler - "Tanrı
seni kutsasın, kiliseye gel" şeklinde, ve zorlamaları sonucunda Incil’i
aldım elime ve okudum. Dört ya da beş kez okudum, ve her
okuduğumda farklı bir şeyler gördüm. Ve hayata ve çeşitli şeylere dair
kendi görüşlerim var. Ve senin yazılarını okuyana kadar, beni
gerçekten birşeyleri düşünmek için harekete geçirmemişti. Şimdi,
dediğim gibi, bende seninle ilgili olan tek şey, Apollo-Soyuz
operasyonu sırasındaki tecrübelerim.
B: Bu müthiş! Çünkü senin ordaki tecrübelerin, insanlara anlatıp
durduğum şeylerin bir kanıtı. Gizli bir uzay programı var.
ÇOĞUNLUK denen bir kontrol grubu var. Başkan’a, bu şeylerle ilgili
durumlarda MAJESTE deniyor. Senin aldıkların, şu MAJESTE
tavsiye mesajları, Başkan’ın bilgilerini güncel tutmak içindi.
R: Biliyorsun, asıl komik taraf, şu gelip de bizim tesisimizi
kullanan adamdı. Adı Logan’dı, Bay Logan. Mevkisi muhabere
koordinatörü olacak, ama odaya gelip trafiği okuyup, cevap yazıp da
CİC’ye geri dönmekten başka yaptığı hiçbir halt görmedim. Şimdi
GENSER denen şeyin içindeydik, Muhabere Genel Hizmet kısmı. Biz
casus değildik, casusların geminin öbür tarafında küçük bir müdüriyeti
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

vardı.
B: illa ki.
R: Ama KL-47 ve diğer NASA tipi aletler bizdeydi. Sivil tip
olanlar ise - koridorda bir mesaj penceremiz vardı, gelir ve giden
mesajlarını bize uzatırlardı, ve genel servis devrelerine geri dönerlerdi.
Bizim üstlendiğimiz tek iş, ÇOĞUNLUK KONTRO- LÜ’nün
MAJESTE’yle olan trafiğiydi, hepsi bu. Ve dediğim gibi, bunların
çoğu, yazılı bilgilerdi. Yani, tonlarca yazı vardı ve aslında
anlayamadığım teknolojik lakırdılar halindeydi. Ama IAC
kısaltmalarını her yerde gördüğümü hatırlıyorum. Yani tamamen
tekrarlanan bir şekilde.
R: Biliyorsun, sana sunabileceklerimin tamamı bu.
B: ÇOĞUNLUK KONTROLÜ için mesajların nereden gönde-
rildiğini biliyor musun?
R: Hayır. ÇOĞUNLUK KONTROLÜ’nün yeri asla ifşa edilmedi.
Söyleyebileceğim tek şey kuzeyde bir yer olduğu. Gemi demirlemişti -
şey, demirlememiştik, deniz-demiri denen durumdaydık, ki eminim
biliyorsundur. Doğu-batı ekseni üzerindey- dik ki tüm antenlerimiz
batı ufkundan gizlenebilsin, çünkü uzay aracının geleceği yol orasıydı.
Benim devreme verilen anten, RLPA ya da Dönen Gövde Periyodik
Anten'di, çok, çok yöneliri bir antendi, ve kuzeye yönelmişti.
B: O noktada sizin kuzeyinizde ne vardı?
R: Thule, Grönland.
B: Thule, Grönland! Tamam, hmmm, çok ilginç. Aynı zamanda
Nixon’la ilgili mesajı gördüğün için de çok mutluyum, çünkü herkes
eğer abartı olan bir şey varsa, bunun, benim söylediğim en abartılı şey
olduğundan emindi.
R: Gerçekte hayır. Çok ilgi uyandırmıştı, çünkü Nixon’m
açıklamasını kapsayan o günler - mesajın istifa ilanından beş gün önce
yollandığını söylemiştin. O beş günlük periyod, eğer tarihimi doğru
hatırlıyorsam, oldukça karışıktı, ve eğer o zamanın bir New York
Times’mı alıp da o günlerin siyasi yorumlarım derinliğine inerek
okursan, karşılaşacağın şey, oldukça kötü bir boşluk olduğudur. Yani
beş gün önce atılan birçok adım vardı. O mesaj - o mesaj eğer halka
ilan edilmeden beş tam gün önce hazırlanmış olsaydı bile bile
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

şaşırmazdım, çünkü halk her zaman son öğrenen olur. Böylece en


gerçekçi olayın burada olduğunu farkettim.
B: Mükemmel! Tanrı dualarımı kabul ediyor. Vay canına, çok
mutlu oldum. Dinle Randall, tüm bu telefon konuşmasını teybe
kaydediyordum. Eğer kaseti imha etmemi istersen, bunu yaparım.
Böyle yapmamın sebebi, bir insanın önemli bir şey söyleyip
söylemeyeceğini asla bilemem.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

R: Senden saklayacak birşeyim yok Bili.


B: Tamam, ama, sadece bir kaynağa asla ihanet etmediğimi ve
benden aksini istediği halde bir kişinin ismini asla kullanmadığımı
bilmeni isterim. Aksi istendiğinde asla bir kaseti kullanmadım. Eğer
imha etmem istendiyse, bunu daima yaptım. Herkesle, onların rahat
olabileceği tarzda çalışmaya gayret ettim, çünkü amacım kimseyi
utandırmak ya da yaralamak değil, tüm bu olanları durdurmak.
R: Evet, yeni bir yardımcın var.
B: Mükemmel!
R: Soracağı herhangi bir şey?
B: Linda Moulten Howe, bir TV prodüktörü ki - ne zaman ol-
duğunu hatırlamıyorum, '78 ya da öyle bir şeydi, canlı hayvanların
parçalarının kesilmesiyle, domuzların sakatlanmasıyla ilgili "Garip Bir
Hasat" diye bir film yapmıştı...
R: Evet, çünkü tasdikli beyanında ondan bahsediyorsun.
B: Evet, bir sürü başka insan gibi benimle irtibata geçti, ama ben
en profesyonel olduğunu, güven sarsma girişimlerinden ya da
sorgulardan yılmayacağını düşündüğüm kişileri bunların arasından
seçmeye çalşıyordum, ve farkettim ki o da o insanlar arasında yer
alıyordu, bu sebeple...
R: Bence, bence, şimdi bulunduğun yer ve sahip olduğun bilgilerle
- yani, insanların önüne geçmenin tam zamanı.
B: Evet, yapmaya çalıştığım da bu.
R: Şu anda - aslında sen aradığında, ben yerel bir konuşma radyo
istasyonu olan KGO Radyo’ya göndereceğim bir FAXin kapak
sayfasını hazırlıyordum. Net bir kanal, Batı Sahili’nin yukarısından
aşağısına kadar dinlenebiliyor.
B: Çok güzel! Mükemmel!
R: Orada Ron Owens diye bir yönetici var ki - bu mesajı ona "Bu
size bir şaka olarak gönderilmiyor. Bir dakikanızı ayırıp sadece
okumanız gerektiğini düşündüğüm bir şey olarak gönderiliyor"
ifadesiyle gönderiyorum. Ve ondan sizinle iletişim kurmasını rica
ettim. Kısaca şöyle dedim: "Ron, eğer bunların yüzde onu doğruysa, o
zaman başımız büyük belada".
B: Doğru. Tamamiyle. Ve birçok... biliyorsun, bir demeç filan
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

verdiğimde, birileri daima kalkar ve şöyle der: "Bize sadece yanlış


bilgiler vermediğinden nasıl emin olacağız?" ve ben şöyle derim: "Ne
söylediğini düşün. Peşinde olduğum, gerçek. Size bu belgelerde ve 17
yıldır araştırmalarımın bana gösterdiği yolda gördüklerimi
anlatıyorum. Sizlere tebliğ ettiğim bundan ibaret. Sizden bunu tasdik
etmenizi, ya da etmemenizi, veya bunun yanlış olduğunu veya kendi
kendinize neler yapabileceğinizi kanıtlamanızı istiyorum.
Söyleyeceklerinizi dinlemeyi oldukça istiyorum, ama az önce ne
dediğinizi hatırlayın. Eğer gerçekten size yanlış bilgi veriyorsam, o
zaman düşünebileceğinizden de büyük bir tehlike içindesiniz.
Uzaylılar gerçekten var olsa iyi olur, çünkü eğer yoksa, tüm bunlar
Devlet tarafından kesinlikle bilmediğimiz bir amaçla düzenlenmiş
demektir. Bu, aslen tüm insanlığı karşımıza almamız anlamına
geliyor." Ve bu onların gözlerini gerçekten açıyor, çünkü gerçek.
R: Başka bir anımı daha depreştirdin.

Ve bu başka bir hikaye. Not: Randy Terpstra iki gün sonra, Billy
Goodman Sahnesi’ni aradı ve 4 Kasım 1989’da biten hafta boyunca,
kayıtlı telefon görüşmemizde bana anlattıklarım canlı olarak anlattı. 5
Kasım 1989’da Pazar günü, bu kaseti Hollywood Lisesi’nde yaklaşık
800 kişilik izleyicilere dinlettim.
Başkan Nixon veda konuşmasını yaparken, Amerikan halkına
UFO gerçeğini açıklayacağını söyledi. James Forrestal gibi, Richard
Nixon da kendini Bethesda Deniz Kuvvetleri Hastane- si’nin ruhsal
hastalıklar bölümünde hapiste buldu. Forrestal’m aksine, Nixon
hayatta kaldı. Sessiz kaldı.
ı Bölüm 9
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Gizli Hükümet

MJ-12’nin Kökeni, Tanımı ve

Amacı

“İşaretler çoğalıyor.

Gökteki ışıklar hızla kırınızı, mavi, yeşil


görünecek.
Birisi çok uzaklardan geliyor ve Dünya’mn
halkıyla buluşmak istiyor.
Buluşmalar zaten oldu.

Ama (bunu) gerçekten görenler, sessiz kaldılar. ” Papa

XXII. John, 1935

Perspektif
Bu bölümü araştırmak için birçok bilgi kaynağı kullanıldı. Bu
parçayı aslen bir araştırma belgesi olarak yazmıştım, ilk olarak 2
Temmuz 1989’da Las Vegas’taki MUFON sempozyumunda
duyuruldu. Buradaki bilgilerin çoğu, direkt ya da dolaylı olarak, 1970-
73 yılları arasında Pasifik Filosu Başkomutanlığı İstihbarat Brifing
Takımı üyesi iken gördüğüm ÇOK GİZLİ/MAJIC dosyalarında
yaptığım araştırmalardan geliyor. Bu bilgilerin bazıları,
açıklayamayacağım bazı aşikar kaynaklardan ve kefil olamayacağım
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

yayınlanmış belgelerden alındığından, bu bö


? APOKAL?PS'?N ATLILARI

lüm bir hipotez olarak ele alınmalıdır. Eğer uzaylılar gerçekse,


bunun Şeytan’ın gerçek doğası olduğuna sıkı sıkıya inanıyorum. Bu,
muhtelif öğeleri bir araya toplayabilmiş olan tek senaryo. Bu, tüm
soruları cevaplandıran ve çeşitli önemli gizemleri makul bir arenaya
yerleştiren tek senaryo. Bu, olayların kronolojisini gösteren, bu
kronolojileri ispatlayan, ve birleştirildiğinde mükemmel uyum
sağlayan tek açıklama. Eğer Deniz Kuvvetleri’nde gördüğüm şeyler
gerçekse, bunların ekseriyetinin doğru olduğuna inanıyorum. Ve
gerisini bilemiyorum, bu yüzden bu belge bir hipotez olarak
görülmelidir. Ulaşılabilen birçok tarihi ve halihazır kanıt, bu hipotezi
destekliyor.

Gizli Hükümet
II.Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda, Birleşik Devletler hü-
kümeti, kendisinin ve insanlığın geleceğini tahmin önceden
edilemeyecek kadar değiştirecek, bir seri olayla karşılaştı. Bu
olaylar o kadar inanılmazdı ki, inanmayı reddettiler. Afallayan
Başkan Truman, ve ordu kurmayları, kendilerini tarihin en yıkıcı
ve pahalı savaşını kazandıktan hemen sonra tam anlamıyla aciz
hissettiler.
Birleşik Devletler, dünyada atom bombasını geliştiren, kullanan ve
buna sahip olan tek ulustu. Bu yeni silah, her türden düşmanı, ve
Dünya’yı yok etme potansiyeline sahipti. O zamanlar Birleşik
Devletler, tarihteki en iyi ekonomiye, en gelişmiş teknolojiye, en
yüksek hayat standartlarına, en büyük yaptırım gücüne ve en güçlü
silahlı kuvvetlere sahipti. Birleşik Devletler hükümetindeki elitlerin,
tamamen farklı bir kültürden gelen böcek benzeri varlıklarca yönetilen
ve New Mexico'ya çakılmış olan bir uzay gemisini farketmeleriyle
içine düştükleri şaşkınlığı ve kaygıyı sadece hayal edebiliriz.
Ocak 1947 ve Aralık 1952 arasında, en az 16 düşmüş ya da
düşürülmüş uzaylı aracı, 65 uzaylı cesedi ve 1 canlı uzaylı ele
geçirildi. Başka bir uzaylı aracı da infilak etti ve ondan hiçbir şey elde
edilemedi. Bu olayların 13’ü Birleşik Devletler sınırları dahilinde
gerçekti, buna havada yok edilen araç dahil değil. Bu 13 olaydan l’i
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Arizona’da, 11’i New Mexico’da ve l’i Nevada’da gerçekleşti. Başka


ülkelerde de üç olay gerçekleşti. Bunlardan l’i Norveç’te, ve diğer ikisi
de Meksika’da yaşandı. UFO görme olayları o kadar çoğaldı ki,
varolan istihbarat bilgilerinden yararlanarak her raporun ciddi şekilde
araştırılması ortaya çıkartması imkansız hale geldi.
13 Şubat 1948’de Aztec, New Mexico yakınlarındaki bölgede bir
uzaylı aracı bulundu. Başka bir tanesi 25 Mart 1948’de White Sands
Deneme Sahası’nda saptandı. Bunun çapı 100 feet’di. Bu iki araçtan
toplam 17 uzaylı cesedi çaıkartıldı. Daha ilginci, bu iki aracın içinde
de çok sayıda insan vücudu parçası bulunmuş olmasıydı. O zaman
konuyu "bilenler" birden bir paranoyaya kapıldı. Gizli bilgi, birden
Çok Gizli hale geldi ve kendini oldukça soyutladı. Güvenlik zırhı,
Manhattan Projesi için olandan bile daha sıkıydı. Gelecek yıllarda, bu
olaylar dünya tarihinde en sıkı korunan sırlar olacaktı.
Fenomenin araştırılması için Aralık 1947’de SIGN Projesi adı
altında Amerika’nın en iyi bilimadamlarmdan oluşan özel bir grup
kuruldu. Tüm pis işler dahil edildi. SIGN Projesi, Aralık ‘48’de
GRUDGE Projesi’ne dönüştü. GRUDGE’ın altında MAVÎ KİTAP adı
verilen düşük seviyeli bir bilgi toplama ve saklama projesi
oluşturuldu. GRUDGE’dan, bunlardan 16 cilt çıkacaktı. "Mavi
Takımlar", çakılmış diskleri (uçan daireleri) ve ölü ya da diri
uzaylıları ele geçirmek için kuruldu. Mavi Takımlar, daha sonra
POUNCE Projesi altında Alpha Takımları’na dönüşecekti.
Bu ilk yıllarda, Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri (USAF) ve
Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA) "uzaylı sırrı" üzerinde tam
kontrol sahibi oldu. Gerçekte, CIA, Başkan Yürütme Emri tarafından
ilk olarak uzaylı varlığı ile ilgilenmenin amacını ifade etmek için
Merkezi Haber Alma Grubu olarak kurulmuştu. Daha sonra, bunu
Merkezi Istibarat Teşkilatı haline getiren Milli Güvenlik Yasası çıktı.
Milli Güvenlik Konseyi, istihbarat örgütü ve özellikle uzaylı
çabalarını gözlemlemek için kurulmuştu. Bir seri Milli Güvenlik
Konseyi kaydı ve Yürütme Emirleri, CIA’i, yabancı istihbarat al-
maktan, ve yavaşça tamamen içeride ve dışarıdaki "yasallaştırılmış"
gizli faaliyetlerden çekti.
9 Aralık 1947’de, Truman, Sekreter Marshall, Forrestal, Pat-
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

terson ve Devlet Departmanı Anlaşma Planlama Müdürü Geor- ge


Kennan’ın zorlamasıyla "Yabancı istihbarat Bilgi Ölçütleri
Koordinasyonu" başlıklı NSC-4 meselesini onayladı.
Yabancı ve Askeri istihbarat, Cilt 1, "istihbarat Faaliyetlerine Bağlı
Devlet Hareketleri Çalışmaları Üst Kurulu Raporu", Birleşik Devletler
Senatosu, 94. Kongre, 2. Oturum, Rapor No: 94- 755, 26 Nisan 1976
sayfa 46 şöyle diyor: "Bu yönetmelik devlet bakanına anti komünizm
amaçlı deniz aşırı bilgi faaliyetlerini koordine etme yetkisi veriyor."
NSC-4’e yapılan çok gizli bir ilave olan NSC4A, Merkezi Haber
Alma Teşkilatı’nm müdürünün gizli psikolojik aktivitelerin NSC-4’te
belirlenen hedefler uyarınca takibini üstlenmesini öngörüyor. CIA’e
NSC-4A altında verilen önceki yetki, bu ope- rasyonarı koordine
etmek ya da onaylamak için resmi prosedürleri sağlamıyordu. Kısaca
DCI’ı "Devlet ve Savunma Departmanlarıyla birlikte gizli faaliyetleri
üstlenmek ve sonuçlanan operasyonların Amerikan politikasıyla tutarlı
olmasını sağlama" ya yöneltti.
Daha sonra NSC-10/1 ve NSC-10/2, NSC-4 ve NSC-4A’mn yerine
geçecek ve gizli yetenekleri daha da arttıracaktı, daha geniş bir gizli
aktivite programı için Politika Koordinasyon dairesi (OPC) kuruldu.
NSC-10/1 ve NSC-10/2 kanunda yer almayan ve kanun dışı olan
hareket ve prosedürleri ulusal güvenlik lider- liğince onaylanabilecek
şekilde geçerli kıldı. Tepki çok hızlı geldi. istihbarat teşkilatının
gözünde, "hiçbir ambar parmaklıklı değildi". NSC-10/l’in altında, gizli
proje tekliflerini gözden geçirmek (onaylamak değil) için olan, bir
Yetkili Koordinasyon Grubu (ECG) kuruldu. ECG gizlice uzaylı
projelerini koordine
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

etmekle görevlendirildi. NSC-10/1 ve 12, yukarıdakilerden kim-


senin herşey başarıyla sona erene kadar bir şey bilmek istemediği
şeklinde tabir edildi.
Bu hareketler, Başkan ve istihbarat arasında bir tampon kurdu. Bu
tampon Başkan’m işlerin aslının ortaya çıktığında bildiklerini inkar
etmesinin bir yöntemi olarak tasarlanmıştı. Bu tampon, daha sonraki
yıllarda uzaylı varlığıyla ilgili Gizli Hükümet ve istihbarat teşkilatının,
Başkan’m bilmesini istediklerinden başka herhangi bir bilgiye
ulaşmasını engellemek için kullanıldı. NSC-10/2, gizlice biraraya
gelen ve zamanın bilimsel beyinlerinden oluşan bir çalışma heyeti
oluşturdu. Bu çalışma heyetinin adı MJ-12 değildi. Başka bir MGK
kaydı, NSC-10/5, bu çalışma heyetinin görevlerini belirgin hale
getirdi. Bu MGK kayıtları ve gizli Yürütme Emirleri, sadece dört yıl
sonra MJ- 12’nin yaratılması için altyapıyı hazırladı.
Savunma Sekreteri James Forrestal gizliliğe karşı çıktı. Çok
idealist ve dindar bir adamdı. Halkın bilgilendirilmesi gerektiğine
inanıyordu. Muhalefet partisi ve Kongre liderleri ile uzaylı sorunu
hakkında konuşmaya başladığında, Truman tarafından istifası istendi.
Korkularını birçok insana ifade etti. Haklı olarak, izlendiğine
inanıyordu. Bu, gerçeklerin paranoyadan ibaret olduğunu düşündüğü
için onları görmezden gelenler tarafından dile getirildi. Daha sonra
Forrestal’ın ruhsal bozukluk içinde olduğu söylendi. Bethesta Deniz
Hastanesi’ne gönderilmesi emredildi. Yönetimin ona bunu yapmaya
hakkı olmamasına rağmen, emir yerine getirildi, izole edilmeli ve ona
duyulan güven sarsılmalıydı. Ailesini ve arkadaşlarının onu ziyaret
etmesine izin verilmedi. Neticede, 21 Mayıs 1949da, CIA ajanları
James Forrestal’m boynuna bir bez bağladılar, diğer ucunu odasındaki
sağlam bir yere sabitlediler, ve Forrestal’ı camdan aşağı attılar. Bez
yırtıldı ve Forrestal ölümüne düştü. Forrestal'm gizli günlüklerine CIA
tarafından el kondu ve bunlar yıllarca Beyaz Saray’da saklandı. Halkın
isteği sebebiyle bu günlükler sonradan yeniden yazıldı ve steril bir
versiyon halinde yayımlandı.
Gerçek günlük, daha sonra CIA tarafından, bir ajana, romanı için
olarak kullanacağı malzeme olarak tesis edildi. Ajanın adı Whitney
Strieber, ve kitabın adı da "Muhteşem" (Majestic) idi. James Forrestal,
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

örtbasm ilk kurbanlarından biri oldu.


1949 Roswell kazasından sonra çölde gezerken bulunan canlı
uzaylıya EBE adı verildi. İsim, Dr. Vannevar Bush tarafından önerildi
ve Dünyaüstü Biyolojik Varlık’m kısaltılmış haliydi. EBE, yalan
söyleme eğilimindeydi ve bir yıl boyunca sorulan tüm sorulara sadece
arzu edilen cevapları verdi, istenmeyen bir cevapla sonuçlanabilecek
soruları cevaplamadı. Esaretin ikinci yılının bir vakti açılmaya başladı.
EBE’den elde edilen bilgiler oldukça ürkütücüydü. Ondan açığa
çıkartılanlardan yapılan derleme, daha sonra "Sarı Kitap" olarak
anılacak olan temel haline geldi. EBE’nin, yıllar sonra Grudge
Projesi’nde diğerleriyle birlikte göreceğim fotoğrafları çekilmişti.
1951’in sonlarına doğru EBE hastalandı. Tıbbi personel, EBE’nin
hastalığının sebebini saptayamadı, ve bunun için altyapıları da yoktu.
EBE’nin sistemi klorofil tabanlıydı, ve besini enerjiye tıpkı bitkiler
gibi çeviriyordu. Atık madde tıpkı bitkilerdeki gibi atılıyordu. Birkaç
uzman hastalık üzerine çalışmaları için çağırıldı. Bu uzmanların içinde
tıp doktorları, botanistler ve entomolojistler vardı. Bir botanist olan
Dr. Guilermo Mendoza, onu kurtarmaya çalışmak ve yardım etmek
için çağırılmıştı. Dr. Mendoza, 2 Haziran 1952'de EBE ölene kadar
onu kurtarmaya çalıştı. Dr. Mendoza, en azından bu tip uzaylı biyo-
lojisi konusunda uzman oldu. E.T filmi, EBE’nin çok iyi saklanmış bir
hikayesidir.
EBE’yi kurtarmak için ve bu teknolojik olarak üstün türün
dempatisini kazanmak için yapılan nafile girişimde, Birleşik Devletler,
1952’lerin başlarında uzayın enginlerine yardım çağrıları yayınladı.
Çağrı cevapsız kaldı, ancak SIĞMA olarak adlandırılan proje, sıkı bir
sadakatin çabası olarak devam etti.
Başkan Truman, Ulusal Güvenlik Kurumu’nu gizli Yürütme Emri
ile 4 Kasım 1952’de yarattı. İlk amacı uzaylı iletişiminin ve dilinin
şifresini çözmek ve dünya üstü varlıklarla diyalog kurmaktı. En acil
görev, önceki çabanın devam ettirilmesiydi. NSA’nın ikincil görevi,
dünya çapındaki tüm elektronik aletlerle, insan ya da uzaylılar
hakkında, bilgi toplamak ve uzaylı varlığının sırrını saklamak
amacıyla tüm iletişimi ve yayınları izlemekti. SIĞMA Projesi başarıya
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

ulaşmıştı.
NSA aynı zamanda Luna üssü ve diğer gizli uzay programları ile
de iletişimi sağlamakta. Başkan’m yürütme emri ile, NSA, içinde
özellikle NSA adı geçen kanunlar dışında tüm kanunlardan muaf
kılındı. NSA, şimdi birçok diğer görevleri yürütüyor, ve aslında
istihbarat ağı içerisindeki birincil kuruluş. Bugün, NSA, istihbarat
teşkilatına verilen paranın yaklaşık %75’ini alıyor. Eski "para
kimdeyse güç ondadıı" atasözü doğru. Bugün DCI, hile ile kazanılmış
bir şeyin emanetçisidir. NSA’nın gerçek görevi uzaylı iletişimi olsa
da, diğer dünya üstü projeleri de içeriyor.
Başkan Truman müttefiklerimizi, Sovyetler Birliği de dahil olmak
üzere, büyüyen uzaylı problemi ile ilgili bilgilendiriyor. Bu sanki
uzaylılar insan ırkı için bir tehdit halini almışçasına yapılıyor. İstila
halinde Dünya’yı korumak için planlar yapılıyor. Uluslararası gizliliği
sağlamakta büyük sorunlar yaşandı. Harici bir grubun uluslar arası
çabaları koordine ve sırrı basının hükümetlere yönelik yaptığı
araştırmalardan saklamak için kontrol etmek için gerekli olduğuna
karar verildi. Sonuç, Bilder- berg Grubu adı altındaki gizli bir
yönetimin vücuda gelmesi oldu. Gup, 1952’de kuruldu, ve ilk kez
biraraya geldi. Halka açık ilk toplanma yerleri olan Bilderberg Oteli
yüzünden bu adı aldılar. Bu halka açık toplantı ise 1954’te gerçekleşti.
Bilderbergler takma adını aldılar. Grubun karargahı, İsviçre
Cenova’dır. Bilderbergler, şimdi herşeyi kontrol eden gizli bir dünya
devleti haline geldiler. Birleşmiş Milletler, o zaman da, şimdi de
uluslararası bir şaka olageldi.
1953’de, Beyaz Saray’a yeni bir başkan atandı. Bu adam, emir
komuta zincirli yapısal bir çalışan organizasyonu kurdu.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Yöntemi, komiteye yönetim ve otoriteyi emanet etmekti. Büyük


kararlar aldı, ama sadece danışmanları bir fikir birliğine varamadığı
zaman. Normal yöntemi, birkaç alternatif okumak ya da dinlemek ve
sonra birini onaylamaktı. Onunla birlikte çalışanlar, en sevdiği
yorumun, "Ne gerekiyorsa yapın" olduğunu söylüyorlar. Golf
sahasında oldukça zaman harcıyordu. Bu, savaş sırasında son olarak
ona beş yıldız kazandıran Yüksek Müttefik Komutanlığı yapmış biri
için sıradışı bir şey değildi. Başkan’m ismi, Ordu Komutanı Dwight
David Eisenhower’di.
1953’te ofisteki ilk yılı süresince 26 ölü ve 4 canlı uzaylıyla
birlikte en az 10 adet çakılmış disk ele geçirildi. Bu 10 tanenin 4’ü
Arizona’da, 2’si Texas’ta,l’i New Mexico’da, l’i Louisiana’da, l’i
Montana’da ve l’i Güney Afrika’da bulunmuştu. Yüzlerce de görme
olayı vardı.
Eisenhower uzaylı sorunuyla savaşıp onu yenebileceğini bi-
liyordu. Bunu, sırrı Kongre'ye açarak yapamayacağını da biliyordu.
1953’ün başında yeni Başkan, arkadaşı ve Dış İlişkiler Konseyi’nde
kendisi gibi bir üye olan Nelson Rockfeller’a danıştı. Eisenhower ve
Rockfeller, bir yıl içinde gerçek olacak olan gizli uzaylı görevi
süpervizyon yapısını planlamaya başladılar. MJ-12 fikri işte böyle
doğdu.
Eisenhower’in başkanlığa giden yolda en önemli isim, Nel- son’m
amcası Winthrop Aldrich’ti. Tüm Rockfeller ailesi ve onlarla birlikte
Rockfeller imparatorluğu, Eisenhower’m arkasm- daydı. Eisenhower,
kalbini ve ruhunu Dış ilişkiler Konseyi’ne ve Rockfeller ailesine
adamıştı. Uzaylı sorunu ile ilgili olarak Rock- feller’dan yardım
istemek, Birleşik Devletler ve belki insanlık için yapmış olduğu en
büyük hataydı.
Seçilmesinden sonraki ilk hafta, Eisenhower Nelson Rockfe- ler’ı
Hükümet Kurumu Başkan Danışman Heyeti’nin başına getirdi.
Rockfeller, hükümetin yeniden organize olmasından, yani yıllarca
hayalini kurduğu bir şeyden sorumluydu. Yeni Iş programları Sağlık,
Eğitim ve Kalkınma Departmanları olarak tek bir kabine durumuna
girdi. Kongre Nisan 1953’te yeni kabineyi onayladığında, Nelson
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Oveta Culp Hobby’nin Altsekreteri ün- vanmdaydı.


1953’te, astronomlar uzayda Dünya’ya doğru geldiği saptanan
büyük nesnelere rastladı, ilk olarak bunların gök taşlan olduğu sanıldı.
Sonraki deliller, bunların sadece uzay gemileri olabileceğini gösterdi.
SIĞMA Projesi, uzaylıların radyo iletişimlerine girdi. Nesneler
Dünya'ya ulaştıklarında, ekvatorun etrafında oldukça yüksek bir
jeosenkron yörüngeye oturdular. Bunlar birkaç dev gemiydi, ve gerçek
amaçları bilinmiyordu. SIĞMA Projesi ve yeni bir proje olan PLATO,
ikilik bilgisayar dilini kullanarak iletişim üzerinden başka bir
gezegenden gelen uzaylılarla yüzyüze kontakt sağlayan bir iniş
ayarlamayı başardı. Bu iniş, çölde meydana geldi. Üçüncü Türle
Yakınlaşmalar filmi, bu gerçek olayların romanlaştırılmış
versiyonudur. PLATO projesi, uzaylılarla diplomatik ilişkiler kurmak
amacındaydı. Bir rehin bizimle kaldı ki, dönsünler ve bizimle bir
anlaşma yapsınlar.
Bu arada, insan benzeri bir uzaylı türü, Florida’daki Plomes- tead
Hava Kuvvetleri Üssü’ne indi ve A.B.D hükümetiyle başarılı bir
iletişim kurdu. Bu grup, bizi ekvatorun etrafında yörüngeye giren tür
hakkında uyardı ve ruhsal gelişmemizde bize yardımcı olma teklifinde
bulundu. Ana şart olarak nükleer silahlarımızı parçalara ayırıp imha
etmemizi sürdüler. Teknoloji alışverişini, halihazırdaki teknolojimizi
bile ruhsal olarak kaldıramadığımızdan reddettiler. Bu önermeler bu
kadar belirsiz bir geleceğin sabahında silahları imha etmenin aptalca
olacağı sebebiyle reddedildi. Takip edilecek bir yol yoktu. Bu talihsiz
bir karar halini alabilirdi.
Şimdi Edwards Hava Üssü olan Muroc’a yapılan üçüncü iniş,
1954’te gerçekleşti. Üs üç gün için kapatıldı ve kimsenin girmesine ya
da çıkmasına izin verilmedi. Bu tarihi olay daha önceden planlanmıştı.
Anlaşmanın şartları belirlenmişti. Ei- senhower’m Palm Springs’de
tatilde olması ayarlanmıştı. Basına okunan mazeret, Başkan’m dişçide
olduğu yönündeydi. Olaya şahit olanlar üç UFO'nun üssün üzerinde
uçtukta sonra indiğini belirtti. Uçaksavar bataryaları gerçek
mermilerle atış talimi yapıyordu ve şaşıran personel, geçen bu uzay
araçlarına ateş açtı. Neyse ki mermiler ıskaladı ve kimse zarar
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

görmedi.
Başkan Eisenhower 20 Şubat 1954’te uzaylılarla görüştü, ve uzaylı
ulusu ve Amerika Birleşik Devletleri arasında resmi bir anlaşma
yapıldı. O zaman ilk uzaylı elçimizi kabul ettik. Bu elçi, ilk inişte
rehine olarak aldığımız uzaylıydı, ismi ve makamı Kadirimutlak Krlll
ya da Crlll Hazretleri’ydi. Krill diye okunuyordu. Amerikanların
kraliyet makamlarına tepeden bakma geleneği sebebiyle ona gzlice
Orijinal Rehin Krill deniyordu.
Bu buuşmadan kısa bir süre sonra Başkan Eisenhower bir kalp
krizi geçirdi.
Toplantıda hazır bulunan diğer dört kişi ise, Hearst gazetesinden
Franklin Allen, Brookings Enstitüsü’nden Edwin Nour- se, metafizik
araştırmalarıyla ünlii Gerald Light ve Los Angeles Katolik Psikoposu
Intyrezade idi. Tepkileri, halkın muhtemel tepkisinin bir mikro hali
olarak değerlendirildi. Bu tepkiye bağlı olarak, halkın haberinin
olmaması kararlaştırıldı, daha sonraki çalışmalar kararın doğru
olduğunu kanıtladı.
Gerald Light tarafından yazılan ve duygularını çözümleyen
mektup, herşeyi tüm ayrıntılarıyla gözler önüne seriyor:
"Sevgili arkadaşım, Muroc’tan henüz döndüm. Rapor doğru -
yıkıcı bir şekilde doğru! Yolculuğu Hearst Gazeteleri’nden Franklin
Allen ve Brookings Enstitüsü’nden Edwin Nourse’la ve L.A
Psikoposu MacIntyre ile birlikte yaptık. Kısıtlanmış bölüme
girmemize izin verildiğinde, dünyanın fantastik gerçekçilikte bir sona
eriştiği gibi farklı bir duyguya vardım. Çünkü daha önce bu kadar
kafası karışmış ve şaşırmış insanı bir arada görmemiştim. .. iki günlük
ziyaretim sırasında beş farklı uçak tipi gördüm, Hava Kuvvetleri
subaylarımızca inceleniyordu - Etherialı- lar’m yardım ve izniyle!"
"Tepkimi anlatacak söz bulamıyorum. Sonunda oldu işte. Artık
tarihin bir konusu. Senin de biliyor olabileceğin gibi, Başkan
Eisenhower, Palm Springs’e yaptığı bir gezide Muroc'a da uğramıştı.
Ve korkum odur ki, o, çeşitli ‘otoriteler’ arasındaki çatışmayı
görmezden gelerek televizyon ve radyo yoluyla insanlara ulaşacak -
eğer bu kördüğüm çok fazla uzarsa. Öğrenebildiğim kadarıyla
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Mayıs’ın ortasına doğru açıklanmak için resmi bir bildiri


hazırlanıyormuş."
Böyle bir bildirinin yapılmadığını biliyoruz. Sessizlik-kont- rolü
grubu günü kurtardı. Aynı zamanda biliyoruz ki, hiçbir şahit
bulamadığımız iki gemi daha, diğer üçünden sonra ya iniş yaptı, ya da
zaten onlardan önce üsteydi. Gerald Light, beş geminin var olduğunu
ve Hava Kuvvetleri tarafından inceleme altında olduğunu özellikle
belirtiyor. Metafizik tecrübesi, varlıklara "Etherian"lar demesinden
belli oluyor. Gerald Light, kendisinin uzaylıları tanrılar olarak
görebileceği şüphesini uyandıracak şekilde "Etherians” (Ölümsüzler)!
büyük harfle başlatıyor.
Uzaylı amblemi, "Üç kenarlı nişan" olarak biliniyordu, ve aracın
üzerinde ve uzaylıların üniformalarında vardı. Bu iki iniş ve ikinci
toplantının görüntüleri alındı. Bu filmler bugün de mevcut.
Anlaşma, uzaylıların bizim işlerimize karışmamalarım ve bizim de
onlarınkilere karışmamamızı öngörüyordu. Onların dünyadaki
varlığını bir sır olarak saklayacaktık. Bizi yüksek teknolojiyle teçhiz
edeceklerdi, ve bizim teknolojik gelişmemize yarım edeceklerdi.
Başka bir Dünya ulusuyla anlaşma yapmayacaklardı. insanların zarar
görmemesi ve alındıkları noktaya geri bırakılması, ve olayla ilgili
hiçbirşey hatırlamaması ve uzaylı ulusun Majeste Oniki’ye insanlarla
olan ilişkileri ve kaçırma olaylarının bir listesini sunması şartıyla
sınırlı ve periyodik olarak tıbbi araştırma ve gelişmemizi gözlemlemek
amacıyla insan kaçırabileceklerdi.
Anlaşma yürürlükte olduça iki tarafın da birbirlerinin elçilerini
almaları üzerinde anlaşıldı. Hatta Birleşik Devletler ve uzaylı ulus,
birbirlerini tanımaları için 16 personeli değiş tokuş edecekti. Uzaylı
"misafirler" dünya üzerinde kalacaklardı. İnsan "misafirler" ise belirli
bir süre için uzaylıların anayurduna gidecekler, ve değiş-tokuşun
tersine çevrileceği yere bırakılacaklardı. Bu olayın, Üçüncü Türle
Yakınlaşmalar adlı filmde dramatize edilerek canlandırıldı. Kimin
kimin için çalıştığı, Dr. J. Ailen Hynek’in filmin teknik danışmanı
olmasından anlaşılabilir. Uzaylı sorusunu içeren Deniz
Kuvvetleri’ndeyken okuduğum GRUDGE Projesi adındaki Çok Gizli
raporun ikinci yazarları, Yarbay Friend ve GRUDGE Pıojesi’ne CIA
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

temsilcisi olarak katılan Dr. J. Ailen Hynek’ti - meşhur MAVİ KÎTAP


Projesi’nin bilimsel üyesi olarak görev yaparken birçok resmi UFO
olayını dışarı sızdıran Dr. Hynek. Dr. Hynek, rezil "sadece bataklık
gazıydı" söyleminin sorumlusudur.
Uzaylı ulusun kullanımı için yeraltında üsler kurulmasına ve iki
üssün uzaylı ulus ve Birleik Devletler Hükümeti’nin ortak kullanımı
için inşasında mutabık olunmuştu. Teknoloji değiş- tokuşu bu ortak
çalışan üslerde gerçekleşecekti. Bu uzaylı üsleri Kızılderililer için
ayrılmış Utah’m Four Corners bölgesinde, Colorado, New Mexico ve
Arizona’da kurulacak, bunlardan biri de Dreamland denen yerde
yapılacaktı. Dreamland (Rüya Diyarı) Mojave Çölü’nde, Yucca denen
yerin yakınında ya da içinde kuruluydu. Yucca Vadisi mi, Yucca
Ovası mı, yoksa Yucca Deneme Sahası mıydı, tam olarak
hatırlayamıyorum ama, Yucca Vadisi diyesim geliyor. California’nın
Mojave çölünde, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen kadar UFO
vakası yaşanıyor. Aslında o kadar çok ki, kimse raporunu tutma
zahmetine girmiyor. Sakinlerle konuşmak için çöle girenler, faaliyetin
yoğunluğu ve UFO’ları artık normal sayacak dereceye gelmiş
olanların kabullenmişliği sebebiyle aşırı derecede şaşırıyorlar.
Tüm uzaylı alanları Deniz Departmanı’nm tam kontrolü altında,
okuduğum belgelere göre. Bu komplekslerde çalışan tüm personeller,
çeklerini ikinci idareci olan Deniz Kuvvetleri’nden alıyor. Bu çekler,
devletle ya da Deniz Kuvvetleri’yle herhangi
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

bir münasebet anlamına gelmiyor. Üslerin inşası derhal başlamıştı,


ancak süreç yavaş ilerliyordu. 1957’de büyük paralar akıtıldı. Iş, Sarı
Kitap’ta devam etti.
KIRMIZI IŞIK Projesi başlatıldı ve uzaylı araçlarının test uçuşu
denemeleri hevesle başladı. Çok Çok Gizli bir tesis, silah test alanının
tam ortasında, Groom Lake, Nevada’da kuruldu. Tesis, Deniz
Kuvvetleri Departmam’nın altında idi ve tüm personel gibi Başkan da
içeri girebilmek için bir Q iznine gerek duyuyordu. Birleşik
Devletler’in Başkanı’nm tesisi ziyaret etme izni olmayışı ironik.
Uzaylı üssü ve teknoloji alışverişi yerin üstündeki Dreamland kodlu
yerde gerçekleşiyordu ve yerin altındaki kısma "Aym Karanlık Yüzü"
adı verilmişti. Okuduğum belgelere göre, en az 600 uzaylı varlık,
bilinmeyen sayıdaki bilim adamı ve CIA personeliyle birlikte her
zaman bu tesiste kalıyordu.Te- sir korkusuyla, sadece belli insanlar
uzaylı varlıklarla yüzyüze gelmeye izinliydi ve bu personel, sürekli
olarak izleniyordu.
Ordu, uzaylılara yönelik projelerin güvenliği için süper gizli bir
organizasyon oluşturmakla görevlendirildi. Bu organizasyon, Ulusal
Tatkikat Kuruluşu idi ve Fort Carson, Colorado’da üslenmişti. Projeyi
korumak için eğitilmiş özel takımlara Delta adı verildi. Yarbay James
"Bo" Gritz, bir Delta Gücü Komutanı idi.
KARKUŞU (Snowbird) kod isimli ikinci bir proje ise, KIRMIZI
IŞIK araçları vakalarını, Hava Kuvvetleri deneyleri olarak lanse etmek
için oluşturuldu. KARKUŞU araçları geleneksel teknoloji kullanılarak
üretilmişti ve birkaç vesile ile basına gösterilmişti. KARKUŞU
Projesi, aynı zamanda, halkın yaşadığı tasdik
liUFO (Halk için UFO, bilenler için IAC) vakalarını ortaya çıkartmak
için başlatılmıştı. KARKUŞU projesi çok başarılıydı ve halk raporları
geçtiğimiz yıllara dek istirarlı bir şekilde azaldı.
Beyaz Saray’ın Askeri Ofisi tarafından multimilyon dolarlık gizli
bir fon oluşturuldu ve saklandı. Bu fon, 75’in üzerinde gizli, yerin
derinliklerinde tesislerin yapımında kullanıldı. Bunu soran Başkanlar,
bu fonun Başkan’ın savaş durumunda korunması için derin yeraltı
sığmaklarında kullanıldığı cevabını aldı. Sadece birkaçı Başkan için
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

yapıldı. Milyonlarca dolar, bu ofisten Majeste On Iki’ye ve sonra da


müteahhitlere aktı. Çok Gizli uzaylı üsleri ve Çok Gizli DUMB (Yerin
Derinliğindeki Askeri Üsler) ve Alternatif 2’den tüm ülkeye yayılan
tesislerin yapımında kullanıldı. Başkan Johnson, bu parayı bir sinema
yapmak ve çiftliğine giden yola taş döşetmek için harcamıştı. Asıl
amacıyla ilgili hiçbir fikri yoktu.
Gizli Beyaz Saray yeraltı yapılanması fonu 1957de Başkan
Eisenhower tarafından başlatıldı. Fon, Kongre’den "Savaş durumunda
Başkan’m korunabileceği gizli yerlerin yapım ve bakımı: Başkan Acil
Durum Yerleri" maskesi altında geçti. Bu yerler, nükleer bir
patlamaya bile dayanacak güçte ve muhteşem komünikasyon
teçhizatıyla birlikte yerde açılmış deliklerden ibaret. Günümüzde, bu
yerlerden 75’ten fazlası, bu fonla tüm ülkeye kuruldu. Atom Enerjisi
Komisyonu, en az 22 adet daha yer altı sitesi kurdu. Mount Weather
bölümüne bakm.
Bu sitelerin yerleri ve bunlarla ilgili herşey Çok Gizli sayılıyor ve
ona göre davranılıyor. Para, Beyaz Saray’ın Askeri Ofis’indey- di ve
öyle karmaşık bir ağdan yönetiliyordu ki en usta casus bile bunu
çözemezdi, bu hâlâ böyle. 1980’de olduğu gibi, sadece bu ağm başı ve
sonu paranın nereye gideceğini biliyordu. Başta, Saray Tahsisatı
Askeri Komitesi ve bunun Savunma Alt Komitesi başkanı Texas
vekili George Mahon;, Tahsisatı Askeri Komitesi ve bunun Savunma
Alt Komitesi başkanı Florida vekili Robert Sikes vardı. Bugün Beyaz
Saray Sözcüsü Jim Wright’m Kongre’deki parayı yönettiği ve onu bir
güç çatışmasının ayırdığı dedikoduları var. Ağın sonundaki isim,
Başkan, Majeste Oni- ki idi, Washington Savaş Gemisi Tersanesi ve
Askeri Ofıs’in ba- şı.
Para, onu Askeri inşaat programı dahilinde bir Çok Gizli parça
olarak Savunma Departmanı’na tahsis eden Tahsisat Komitesi
tarafından tahsis ediliyordu. Ancak Kara Kuvetieri, aslen
Deniz Kuvvetleri’ne harcayamıyordu. Para, sonra ne için olduğunu
bilmeyen Chesapeake Birliği Deniz Kuvvetleri Mühendis- leri’ne
yollanıyordu. Bir amiral de olan baş yetkili bile paranın ne için
olduğunu bilmiyordu. Sadece bir kişi, Chesapeake Bölü- ğü’ne tayin
olan ama gerçekte sadece Beyaz Saray’ın Askeri Ofi- si’nden sorumlu
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

olan bir Deniz Kuvvetleri Komutanı, çok gizli paranın gerçek amacını,
miktarını ve son güzergahını biliyordu. Fonun etrafım çeviren tam
gizlilik, hemen hemen kalıntılarının onu kontrol eden birkaç kişi
tarafından yok edilebileceği anlamına geliyordu. Bu gizli paranın bir
hesap kontrolü hiç olmadı ve hiç de olmayacakmış gibi gözüküyor.
Çok Gizli fondan Peanut Adası adındaki Sahil Güvenliğe ait olan
Palm Beach, Florida’ya büyük miktarlarda paralar transfer edildi. Ada,
Joseph Kennedy’nin mülkünün yanındaydı. Para’ mn, düzenleme ve
güzelleştirme için harcandığı söylendi. Bir süre önce, Kennedy
suikasti üzerine bir TV özel haberi, bir Sahil Güvenlik subayının bu
mülk sınırında bir Kennedy çalışanına bir çantada para naklettiğini
söylemişti. Bu Kennedy ailesine oğulları John F. Kennedy’nin ölümü
için yaptıkları gizli bir ödeme olabilir miydi? Ödemeler 1967 yılına
dek sürdü ve sonra durdu. Transfer edilen toplam miktar ve amaç,
bilinmiyor.
Bu arada, Nelson Rockfeller mevkisini tekrar değiştirdi. Bu sefer
C.D. Jackson’m Özel Psikolojik Strateji Assistanlığı olan eski
mevkisini aldı. Nelson’ın isteğiyle, isim Özel Soğuk Savaş Stratejisi
Asistanı oldu. Bu mevki, yıllar sonra Henry Kissin- ger’m Başkan
Nixon’ın hükümetinde sahip olduğu halini alacaktı. Resmi olarak,
"tüm insanlar arasında arttırılmış anlayış ve yardımlaşmanın
gelişiminde yardımda ve tavsiyede bulunacaktı. Resmi tanım bir sis
perdesiydi, çünkü gizlice istihbarat Teşkilatı için Başkanlık
Koordinatörlüğü yapıyordu. Yeni ilanında, direkt olarak ve yalnızca
Başkan’a sesleniyordu. Kabine toplantılarına, Dış Ekonomi Politikası
Konseyi’ne, ve devletin en büyük politika yapıcı yapısı olan Milli
Güvenlik Konseyi’e katıldı.
? APOKAL?PS'?N ATLILAR!

Nelson Rockfeller’a, aynı zamanda NSC 5412/1 altında Mart


1955’te kurulan Planlama Koordinasyon Grubu adı verilen gizli bir
birimin başı olmak gibi ikinci önemli bir görev daha verildi. Grup,
gündeme bağlı olarak değişik geçici üyelerden oluşmuştu. Temel
üyeler, Rockfeller, bir Savunma Departmanı temsilcisi, bir Devlet
Departmanı temsilcisi ve Merkezi istihbarat Müdürü idi. Pek yakında,
5412 Komitesi ya da Özel Grup olarak adlandırıldılar. NSC 5412/1,
gizli faaliyetlerin bir yürütme komitesi tarafından onaylanması
gerektiğini belirtiyordu, oysa bu harekatlar sadece Merkezi istihbarat
Müdürü’nün yetkisiyle başlatılmıştı.
Gizli Yürütme Memorandumu NSC 5510’ca, Eisenhower, NSC
5412/l’in uzaylı meselesiyle ilgili tüm gizli işlerin yönetilmesi ve
kontrol edilmesi için MJ-12 olarak bilinecek olan daimi bir komite
(geçici değil) kurmasına önayak oldu. NSC 5412/1, Kongre ve halk
meraklandığında açıklama yapmak için yaratıldı.
Majeste Oniki, Nelson Rockfeller, Merkezi istihbarat Müdürü
Allen Welsh Dulles, Dışişleri Bakanı John Foster Dulles, Savunma
Bakam Charier E. Wilson, Birleşik Mürettebat Amirleri Başkanı
Amiral Arthur W. Radford, FBI Müdürü j. Edgar Hoover, Dış ilişkiler
Konseyi’nden "Bilge Adamlar" olarak bilinen altı adam, JASON
Grubu komitesinden altı kişi ve Dr. Edward Tel- ler’dan oluşuyordu.
JASON Grubu, Manhattan projesi sırasında oluşmuş gizli bir
bilimsel gruptur ve Mitre Anonim Şirketi tarafından yönetiliyor. Dış
ilişkiler Konseyi’nin merkezi, üyelerini Harvard ve Yale’in
Kafatası&Kemikler Cemiyetin’den seçiyor. Bilge Adamlar, Dış
ilişkiler Konseyi’nin kilit üyeleri ve aynı zamanda JASON cemi-
yetinin de fahri üyeleri.
MJ-12’in 19 üye var. MJ-12’nin ilk kuralı çoğunluk oyu ol-
maksızın hiçbir emir verilemez ve hiçbir harekette bulunulamaz,
Çoğunluk 12 buradan geliyor. Majeste 12 tarafından verilen emirler,
Çoğunluk 12 direktifleri olarak biliniyor.
Bu grup, yıllar boyu üst düzey yetkililer, Dış ilişkiler Konseyi
(CFR) yöneticileri ve daha sonra da Üç Yönlü (Trilateral) Komisyon
üyelerinden oluşageldi. Bunların arasında Gordon Dean, George Bush
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

ve Zbigniew Brzenski de vardı. Bilge Adamların en önemiileri ve


göze çarpanları, John McCloy, Robert Lovett, Averell Harriman,
Charles Bohlen, George Kennan, ve Dean Acheson’du. Politikaları,
70’lerin sonuna dek rahatça devam etmekti, ilginçtir, Başkan
Eisenhower ve hükümetteki Majeste
12üyelerinin ilk altısı da Dış Ilkişkiler Koseyi’nin üyeleriydi. Bu,
devletin en gizli ve güçlü grubunun kontrolünü, Illuminati tarafından
kontrol edilen bir özel-ilgi kulübüne verdi.
iyi araştırmacılar, hemen farkedeceklerdir ki, tüm Bilge Adam’lar
Harvard ya da Yale’de okumadılar, ve hepsi üniversite yıllarında
Kafatası&Kemikler ya da Kilit&Anahtar’a seçilmiş değillerdi. Bu
gizemi Simon and Schuster, New Yorktan Walter Isaacson ve Evam
Thonas’ın yazdığı "Bilge Adamlar" kitabını okuyarak hemen ortadan
kaldırabilirsiniz. Kitabın ortasındaki illüstrasyon #9’un altında şu
yazıyı bulacaksınız: "Lovett, Yale Birimiyle. Üstte sağda, kumsalda:
Kafatası&Kemikler’e kabulü, Dunkirk yakınlarındaki bir hava
üssünde oldu." Üyelerin devamlı olarak üniversiteyi bitiren parlak
kişilere yönelik davet yoluyla seçildiğini ve bunların sadece Yale ya
da Harvard öğrencisi olması gerekmediğini farkettim. Bu gerçek
sebebiyle, Kafa- tası&Kemikler üyelerinin tam bir listesi, Russell
Vakfı’nın üniversite uzantısı olan, aynı zamanda Ölüm Kardeşliği
olarak da bilinen grubun kataloglarından veya adreslerinden asla
oluştu- rulamaz. Şimdi bu üyeliklerin isim ya da sayı olarak kesin ola-
rak tespitinin niçin imkansız olduğunu biliyorsunuz, inanıyorum ki
cevap, CFR dosyalarında saklı, eğer bu dosyalar varsa.
Seçilmiş azınlık, daha sonra Arayış Emri’nin JASON Cemiyeti
olarak bilinen gizli koluna kabul edildi. Bunların hepsi Dış ilişkiler
Konseyi üyeleriydi ve o zamanlar Doğu Kuruluşu olarak
biliniyorlardı. Bu size, bu en gizli üniversite cemiyetlerinin her- yere
erişen ciddi doğası hakkında bir ipucu veriyor olmalı. Bu cemiyet
bugün hayatta ve iyi durumda, ama şimdi Üç Yönlü Komsiyon’un
üyelerini de içeriyor. Üç Yönlü’cüler, 1973’den önce gizli olarak
varlıklarını sürdürüyorlardı. Uç Yönlü Komis- yon’un ismi,
uzaylıların Üç Yönlü Nişan olarak bilinen bayraklarından alınmıştı.
? APOKAL?PS'?N ATLILAR!

Majeste 12, bugüne dek varlığını sürdürecekti. Eisenhower ve


Keneddy hükümetleri sırasında yanlış bir şekilde 5412 Komitesi ya da
daha doğrusu, Özel Grup admday- dı. Johnson yönetiminde, 303
Komitesi haline geldi, çünkü 5412 ismi Gizli Hükümet kitabında ifşa
edilmişti. Gerçekte, NSC 5412/1, yazara 5410’un varlığını örtbas
etmesi için sızdırılmıştı. Nixon, Ford ve Carter dönemlerinde, 40
Komitesi adını almıştı, ve Reagan döneminde PI-40 Komitesi
olmuştu. Tüm bu yıllar boyunca sadece ismi değişti.
1955’te, uzaylıların Eisenhower’i kandırdığı ve anlaşmayı
bozduğu belli oldu. Birleşik Devletler’in her yerinde sakatlanmış insan
ve hayvanlara rastlanıyordu. Uzaylıların insanlarla ilişkileri üzerine
Majeste 12’ye tam bir liste vermediklerinden ve tüm rehinlerin geri
getirilmediğinden şüpheleniliyordu. Sov- yetler Birliği’nin onlarla
ilişki içerisinde olmalarından şüpheleniliyordu ve bunun gerçek
olduğu ortaya çıktı. Uzaylılar, insan kitlelerini gizli cemiyetler,
büyücülük, din ve sihirle kandırdıklarını belirttiler. Bu iddianın da bir
kandırmaca olabileceğini anlamışsınızdır. Birkaç hava savaşından
sonra, anlaşıldı ki, silahlarımız onlar için hiçbir şey değil.
Kasım 1955’te, NSC 5412/2 "nükleer çağda dış politika yapma ve
uygulama konusundaki tüm faktörlerin" araştırılması için bir komite
kurarak yayınlandı. Bu sadece asıl konu olan uzaylı sorununun
gizlenmesi için kardan yapılan bir kaplamaydı.
1954’teki gizli Yürütme Memorandumu NSC 5511’le, Başkan
Eisenhower "uzaylı sorunuyla ilgili tüm gerçeklerin, kanıtların,
yalanların, kandırmaların araştırılması ve gerçeğin bulunması" için bir
çalışma grubu kurdu. NSC5412/2, basının önemli kişilerin düzenli
olarak toplanmasındaki amaca yönelik merakları
r, ?al??ma M?d?r? Dr. Zbigniew Brzezinski, ?al??ma M?d?r? Tu?general Richard C. Lindsay
C. Nash

APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

başladığında gerekli hale gelen bir maskeydi. İlk toplantılar 1954’te


başladığında, Quantico toplantıları olarak adlandırılıyorlardı, çünkü
Quantico Deniz Üssü’nde bir araya geliniyordu. Çalışma grubu, sadece
Dış İlişkiler Konseyinin gizli çalışma grubundan 35 üyeden
oluşuyordu. Dr. Edward Teller katılması için çağırılmıştı. Dr.
Zbigniew Brzezinnski ilk 18 ay boyunca çalışma müdürüydü. Dr.
Henry Kissinger, Kasım 1955’ten sonraki ikinci 18 ay için grubun
çalışma müdürü seçilmişti. Nelson Rockfeller, çalışma boyunca sık sık
ziyaret etti.

Paul H. Nitze Tuggn. James McCormack, Jr.


Charles P. Noyes Robert R. Bowie McGeorge
Frank Pace, Jr. Bundy William A. M. Burden
Don K. Price David Rockfeller John C. Campbell Thomas K.
Oscar M. Ruebhausen Finletter George S. Franklin, Jr.
Tuğgeneral James M. Gavin I.I. Rabi
Caryl P. Haskins James T. Hill, Roswell L. Gilpatric N.E.
Jr. Halaby
Joseph E. Johnson Mervin J. Gen. Walter Bedell Smith
Kelly Frank Altschul Henry DeWolf Smyth Shields
Hamilton Fish Armstrong Warren Carroll L. Wilson
Arnold Wolfers
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

ikinci kısım toplantılar da Quantico, Virginia’daki Deniz Üs- sü’nde


yapıldı ve bu grup da Quantico II olarak adlandırıldı. Nelson Rockfeller,
Majeste 12 ve çalışma komitesi için Mary- land’de bir yerlerde güvenli bir
yer hazırladı. Sadece hava yoluyla ulaşılabiliyordu. Bu yolla daima halkın
dikkatinden uzak biraraya gelebiliyorlardı. Bu gizli yer, "Kasaba Kulübü"
kod adıyla biliniyordu. Bu yerde, yaşama, yeme, eğlence, kütüphane ve
toplantı tesislerinin her bir bulunuyordu. (Aspen Enstitüsü Kasaba Kulübü
değildir.)
Çalışma grubu, 1956’nm son aylarına doğru dağıldığını açıkladı. Henry
Kissinger, 1957’deki resmi sonuçları Har- per&Brothers tarafından Dış
ilişkiler Konseyi için basılan Nükleer Silahlar ve Dış Politika kitabında
yazdı. Gerçekte, kitabın metninin %80’i, Kissinger Harvard’dayken zaten
yazılmıştı. Çalışma grubu devam etti, gizlilik maskesi altında. Kissinger’m
bu çalışmaya verdiği önem, karısı ve arkadaşları tarafından yapılan
açıklamalardan çıkarılabilir. Birçoğu, Henry’nin evi sabahın erken
saatlerinde terkedip, kimseyle konuşmaksızın, kimseye cevap vermeksizin
gece geç vakit eve geldiğini belirtiyor. Sanki başka bir dünyadaymış ve
hariciler için yer yokmuş gibi davra- nıyormuş.
Bu açıklamalar oldukça aydınlatıcı. Uzaylı varlığının anlaşılması ve
çalışma sırasındaki faaliyetler oldukça büyük bir şok olmuştu. Henry
Kissinger bu müddet boyunca tümüyle karakterinden uzaklaşmıştı. Durumun
ciddiyeti ne olursa olsun bir daha böyle bir tavıra hiç girmeyecekti. Tüm gün
boyunca ağır bir tempoyla çalışmış olmasına rağmen, her fırsatta gece geç
vakitlere kadar çalışıyordu. Bu davranış, sonunda boşanmayla so-
nuçlanacaktı.
Uzaylı çalışmasının en önemli bulgusu, halka söylenemeyecek oluşuydu.
Bunun ekonomik bunalıma, dini yapının çökmesine, ve anarşiye yol
açabilecek ulusal paniğe yol açacağına kesin gözüyie bakılıyordu. Gizlilik
böyle devam etti. Bu bulgunun yan bulgusu şuydu, eğer halk bilmemeliyse,
Kongre de bilmemeliydi. Proje ve araştırmalar için fon, Devlet’in dışından
sağlanmalıydı. Bu arada, para ordu bütçesinden, CIA örtülü ödeneğinden ve
ayrılmamış fonlardan sağlanacaktı.
Diğer büyük bir bulgu ise, uzaylıların insanları ve hayvanları, bez
salgılarını, enzimlerini, hormon salgılarını, kan plazmalarını araştırmak için
ve muhtemelen genetik yapılarım saptamak için kaynak olarak
kullanmasıydı. Uzaylılar, bu hareketlerin hayatta kalabilmeleri için gerekli
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

olduğunu açıklamışlardı. Kendi genetik yapılarının bozulduğunu, ve daha


fazla üreyeme- yeceklerini belirtmişlerdi. Eğer genetik yapılarını
geliştiremez- lerse, türlerinin yok olacağını bildirmişlerdi. Onların açıklama-
larına aşırı şüpheyle bakmıştık. Silahlarımızın uzaylılara karşı resmen işe
yaramaz olmasından dolayı, Majeste Oniki, teknolojimiz onlara askeri olarak
meydan okuyacak düzeye gelinceye kadar uzaylılarla dostça ilişkiler
sürdürmeye karar vermişti. Sovyetler Birliği’ne ve diğer devletlere insanlığın
devamı için güç birliği önerilmeliydi. Bu süre zarfında konvansiyonel ve
nükleer teknolojinin kullanıldığı iki silah sisteminin araştırılması ve
üretilmesi için planlar yapıldı, bu silahlar bize nihayet güç eşitliğini
getirecekti.
Araştırmanın sonuçları, JOSHUA ve EXCALIBUR Projeleri oldu.
JOSHUA, 4 inçlik bir zırhı iki milden delebilecek güçte Alınanlardan çalman
bir silahtı. Hedefe doğrultulmuş, düşük frekanslı ses dalgalarını kullanıyordu,
ve bunun uzaylı araçlarına ve ışın silahlarına karşı etkili olacağına
inanılıyordu. EXCALIBUR, 3000 feet AGL (Above Ground Level, yer
seviyesinden) den yüksek olmamak üzere yükselecek bir füze tarafından
taşınacak, istenen hedeften 50 metreden fazla sapmayacak, "1000 metrelik
kireçtaşı, New Mexico’da bulunandan sıkıştırılmış toprağı" delebilecek, "bir
megatonluk savaş başlığı taşıyan ve uzaylıları yeraltı üslerinde yok
edebilecek" nitelikte bir silahtı. JOSHUA başarıyla geliştirildi, ama bildiğim
kadarıyla hiç kullanılmadı. EXCALIBUR, geçtiğimiz yıllara kadar bir
ilerleme ka- tetmedi, ancak şu sıralar bu silahı geliştirmek için benzeri gö-
rülmemiş bir çaba var. Halka, EXCALIBUR’un Rus yeraltı üslerini yok
etmek amacıyla geliştirildiği söylenecek. Bunun doğru olmadığını bir savaş
kuralından biliyoruz, çünkü savaşta liderlerin öldürülmemesine çalışılır.
Çünkü onlar, kayıtsız şartsız teslim veya şart ileri sürmek için lazımdırlar.
Liderler, aynı zamanda gücün barışçıl dağılımı ve halkın üzerinde anlaşılmış
ya da dikte edilmiş şartlara uyması için de lazımdırlar.
Yüzyılın başlarında Fatima’daki olaylar dikkatle incelendi. Bunun bir
uzaylı kandırmacası olduğu yönündeki şüpheler üzerine, olayın üstündeki sır
perdesini aralamak için bir istihbarat hareketi başlatıldı. ABD, Vatikan
köstebeklerini ileri sürdü, ve kehaneti de içeren Vatikan çalışmasının
tamamını ortaya çıkarttı. Bu kehanete göre, insan şeytana sırt çevirip de ken-
dini Isa’nın ayaklarına atmazsa, gezegen kendi kendini imha edecek ve
Aydınlanmalar kitabındaki olaylar gerçekleşmeye başlayacaktı, ihanet,
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Rusya’nın Kutsal Kalbe yoğunlaşmasını istiyordu. Dünya’yı dünyanın barışı


için ve batıl bir dinde bir planla birleştirecek bir çocuğun doğacağını ileri
sürüyordu, insanlar, onun aslında şeytan ve Isa karşıtı olduğunu anlayacak-
lardı. Birleşik bir Arap ulusunun İsrail’i işgaliyle Orta Doğu’da
III.Dünya Savaşı çıkacaktı. Savaş konvansiyonel silahlarla başlayacaktı, ve
nükleer bir facia ile neticelenecekti. Gezegendeki hayatın büyük kısmı çok
büyük acılar çekecek ve sonra ölecekti. Isa’nın dönüşü, bundan kısa süre
sonra gerçekleşecekti.
Uzaylılar bu bulguyla karşılaştıklarında bunun gerçek olduğunu
onayladılar. Uzaylılar, bizi bir laboratuarda genetik bir kandırmacayla
yarattıklarını söylediler, insanlığı din, satanizm, cadılık, sihir ve büyücülükle
kandırdıklarını söylediler. Dahası, zaman yolculuğu yapabildiklerini, ve bu
olayların eğer koşullar sağlanmazsa gerçekten gerçekleşeceğini söylediler.
Amerika ve Rusya tarafından uzaylı teknolojisinin sömürülmesi, RAINBOW
adındaki bir projeyle zaman yolculuğuna çalışılması, kehaneti doğruladı.
Uzaylılar, İsa’nın gerçek çarmıha gerilme olayı olduğunu iddia ettikleri bir
hologram gösterdiler. Devlet, hologramı filme aldı. Onlara inanıp
inanmayacağımızı bilemedik. Bizim GERÇEK dinlerimizi bizi kandırmak
için mi kullanıyorlardı? Yoksa dinlerimizin kaynağı aslında onların onca
zamandır bizi kandırmasından mı ileri geliyordu? Yoksa bu Incil’de geçen
gerçek SON ZAMANLAR ve ISA’NIN DÖNÜŞÜ senaryolarının başlangıcı
mıydı? CEVABI BİLMİYORUM.
1957’de, o zaman yaşayan en büyük beyinlerin katılımıyla bir
sempozyum düzenlendi. 2000’den hemen sonra, dünyanın kendi kendisini,
aşırı artan nüfusa ve insanın çevreyi istismar etmesine bağlı olarak,
TANRI’NIN VEYA UZAYLILARIN HERHANGİ BlR ETKlSl
OLMAKSIZIN yok edeceği sonucuna vardılar.
Başkan Eisenhower’ın gizli Yürütme Emri ile, JASON Kar- deşleri’ne,
bu senaryoyu araştırma ve bulgularından ileri gelen tavsiyelerde bulunma
emri verildi. JASON cemiyeti, bulguları onayladı ve ALTERNATİF 1, 2 ve
3 adında üç tavsiyede bulundu.
Alternatif 1, nükleer aygıtların stratosferde ısının ve kirliliğin
çıkabileceği delikler açılmasında kullanılmasıydı. Üçü arasında bu, başarıya
ulaşma olasılığı, insanın doğası ve nükleer patlamaların kendilerinin
yaratacağı zararlar sebebiyle, en düşük olanıydı. OZON tabakasındaki delik,
Alternatif l‘in zaten denenmiş olduğunu da gösteriyor olabilir. Tabii bu,
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

sadece bir varsayım.


Alternatif 2, tüm kültür ye uğraştan seçilmiş temsilcilerin yaşayacağı ve
insan ırkını devam ettireceği muazzam bir yeraltı şehir ağı kurmaktı,
insanlığın geri kalanı, gezegenin yüzeyinde başlarının çaresine bakmaları
için bırakılacaktı. Bu tesislerin zaten inşa edildiğini ve hazır olduğunu, ve
seçilmiş azınlığın haberdar edilmesini beklediğini biliyoruz.
Alternatif 3, uzaylıların kullandığı ve geleneksel teknolojiyi seçilmiş
azınlığın dünyayı terkedip dış uzayda koloniler oluşturmaları için
kullanmaktı. Planın iş gücü kısmını oluşturacak köle insan yığınlarının
gönderiminin varlığını doğrulamam ya da reddetmem mümkün değil. Kod
adı ADEM olan Ay, en büyük ilgiyi çekiyordu, sonra kod HAVVA kod adlı
Mars geliyordu. Şimdi NASA’nın uzay üslerinden birinin resmi
fotoğraflarına sahibim. Mars kolonisinin de bir gerçek olduğuna inanıyorum.
Geciktirici birer faaliyet olan ÜÇ ALTERNATİF DE, doğum kontrolü,
sterilizasyon ve Dünya nüfusunun büyümesini yavaşlatacak ya da kontrol
altına alacak ölümcül mikropların yayılmasını içeriyor. AIDS, bu planların
sadece BlR sonucu. Nüfusun kontrol altına alınması ve azaltılması
gerektiğinden, ELlT TARAFINDAN, insan ırkı için en hayırlısının,
istenmeyen cemiyetlerden kurtulunması olduğu kararına varıldı. Hedef alman
belli başlı nüfuslar, SİYAHLAR; ISPANYOLLAR ve HOMOSEK-
SÜELLER. Birleşik ABD ve SSCB liderliği, Alternatif l’i reddetti, ancak 2.
ve 3. Alternatifler üzerinde çalışma emrini aynı zamanda verdi.
1959’da, Rand Şirketi, bir Derin Yeraltı İnşa Sempozyumuna ev sahipliği
yaptı. Sempozyum raporunda, 45 feet çaplı bir tüneli saatte 5 feet hızında
yapabilen makinelerin resimleri vardı. Aynı zamanda devasa tünellerin ve
kompleks tesisler gibi hatta şehirler gibi görünen yer altı kemerlerinin de
resimleri bulunuyordu. Görünüşe bakılırsa beş yıllık yeraltı çalışması o
zaman için müthiş bir ilerleme kaydetmişti.
Yöneten güçler, uzaylılarla alakalı ve diğer "kara" projelere finansman
bulmanın bir yolunun da yasa dışı uyuşturucu pazarını ele geçirmek olduğu
kararına vardılar. Ingilizler ve Fran- sızlar, Uzak Doğu’daki afyon ticaretine
el atmakla ve bunu sırasıyla Çin ve Vietnam’da sağlam bir yer elde etmek
için ve kasalarını doldurmak için kullanmakla tarihi bir örnek oluşturmuş-
lardı.
Dış ilişkiler Konseyi’nin genç ve hırslı bir üyesine yakınlaşıldı. Bu genç,
o zamanlar Teksas’ta üslenmiş bir Zapata Petrol açık deniz bölümünün
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

CEO’su ve başkanı olan George Bush’tu. Zapata Petrol, yeni bir açık deniz
taban delme sistemleri teknolojisini deniyordu. Uyuşturucunun Güney
Amerika’dan açık deniz platformlarına balıkçı tekneleriyle getirilebileceği,
ve oradan da sahile normal erzak ve personel taşıma yöntemleriyle
götürülebileceği düşünüldü. Bu yolla, hiçbir gümrük veya polis gücü,
kargoyu arayamazdı.
George Bush, yardım etmeye razı oldu, operasyon CIA ile birlikte
organize etti. Plan hayal edilenden bile iyi işledi. O zamandan sonra dünyaya
yayıldı. Şimdi ülkeye yasadışı ilaçlar getirmenin birçok yöntemi var.
Hatırlanmalıdır ki, çocuklarımıza uyuşturucu satışını George Bush başlattı.
CIA, şimdi dünyanın uyuşturucu pazarlarının birçoğunu kotrol altında
bulunduruyor.
Resmi uzay programı, ABD'nin on yılın sonuna kadar Ay’a bir insan
götürme emrinin Başkan Kennedy tarafından verilmesiyle başladı. Aslında
masum bir emir olmasına karşın, bu emir, kara projelere dünyanın parasını
yatırmak niyetinde olanların ekmeğine yağ sürdü ve asıl uzay programım
Amerika halkından gizli tutabilmelerini sağladı. SSCB’deki benzer bir
pogram da aynı şekilde sonuçlandı. Gerçekte ortak bir ABD, SSCB ve
Uzaylı üssü, Kennedy o kelimeleri söylerken vardı.
22 Mayıs 1962’de, bir uzay kapsülü Mars’a indi ve yaşamın olabileceği
bir ortamın varlığını onayladı. Çok geçmeden, Mars gezegeninde bir
kolonizasyon başlatıldı. Bugün, inanıyorum ki, değişik kültürlerden ve
mesleklerden özenle seçilmiş bir insan kolonisi Mars’ta mevcut. Biz aslında
en yakın müttefiklerken, ulusal güvenlik adı altındaki projeleri finanse
edebilmek için ABD ve SSCB halkları arasında bir husumet başlatıldı.
Belli bir noktada Başkan Kennedy uzaylılar ve uyuşturucuyla ilgili
gerçeğin parçalarını farketti. 1963’te Majeste 12’ye bir ültimatom verdi.
Onlara, eğer uyuşturucu problemini çözmezlerse, kendisinin çözeceğini
söyledi. Majeste 12’yi, uzaylı varlığı gerçeğini diğer yıla kadar Amerikan
halkına açmak niyetinde olduğu ve kararını desteklemek için geliştirilen bir
planın emrini verdiği konusunda bilgilendirdi. Başkan Kennedy Dış ilişkiler
üyesi değildi, ve Alternatif 2 ya da 3 hakkında hiçbir şey bil
? APOKAL?PS?N ATLILARI

miyordu. (Bazı araştırmacıların JFK’nin DIK’nin bir üyesi olduğunu


iddia etmelerine rağmen, isminin geçtiği hiçbir resmi belge bulamadım.)
Dünya çapında, operasyonlar Politika Komitesi olarak bilinen Bilderberg elit
komitesinin gözetimi altındaydı. ABDde DIK’ın, Sovyetler Birliği’nde ise
bunun kardeş kuru- luşunm gözetimi altındaydı.
Başkan Kennedy’nin kararı, yönetenlerin kalplerine korku saldı.
Suikastin emri Politika Komitesi tarafından verildi ve Dallas’taki ajanları
tarafından yerine getirildi. Başkan John F. Kennedy, arabasını kullanmakta
olan Gizli Servis ajanı tarafından öldürüldü ve olay, Zapruder filminde (Ç.N.
Film=hareketli görüntü kaydı) açıkça görülebiliyor. FlLMl İZLEDİĞİNİZDE
KEN- NEDY’E DEĞİL, SÜRÜCÜYE BAKIN.
William Greer’in Kennedy’i vurduğunu görebilecek kadar yakın olan tüm
şahitler, olaydan sonra iki yıl içinde öldürüldü. Warren Komisyonu bir
saçmalıktı ve DİK üyeleri, panelin çoğunluğunu oluşturuyordu. Amerikan
halkını kandırmayı başardılar.
Uzaylı sırrını çözmeye girişen birçok diğer vatansever de o yıllarda
öldürüldü. Şu an, suikastin 200’den fazla şahidi ve delili yok edilmiş
durumda. Bu olaydaki bahisler o denli yüksek ki, kimse sayamıyor bile, ilk
iki yıl içinde ölen 18 kişiye karşı bahisler, yüzbin trilyona birdi.
Kasım 1988’de, John Lear’a Deniz Kuvvetleri’nde Kennedy suikasti ile
ilgili görüklerimi anlattığım bir telefon konuşması yaptım. Ona, Çok Gizli
belgelerin, olayın halktan saklanan bir filmde tümüyle görülebildiğini
söylediğini aktardım. John’a, 16 yıldır Greer’ın JFK’yi vurduğunu gösteren
bir filmi aradığımı, fakat bulamadığımı söyledim.
John: "Onu görmek ister misin?" diye sorduğunda şok olmuş ve sevinçle
karışık bir şaşkınlık geçirmiştim. Ben, tabii ki olumlu cevap verdim ve John
Annie ve beni Las Vegas’taki evine davet etti. John’la dört gün geçirdik.
Bana sadece filmi göstermedi, bir video kopyasını da verdi. Ne zaman bir
grup insana hitap etsem o videoyu gösterdim. Filmin adı "Dallas Yeniden
Ziyaret Ediliyor"du. John, bana onu adını veremeyeceği bir CIA’li tanıdıktan
aldığını söyledi. Sonra o Zaprude filminin kaynağının Lars Hansson
olduğunu öğrendim. John Lear, bu filmi gittiği her toplantıda gösterdi.
Lear’ın bana filmin bir kopyasını vermesinden kısa bir süre sonra, Lars
Hansson aradı ve Fullerton California’daki evime bir ziyarette bulunup
bulunamayacağını sordu. Gelebileceğini söyledim, ve eğer onda varsa filmin
APOKAL?PS?N ATLILARI ?

de daha iyi bir kopyasını getirmesini rica ettim. Bana, aynı zamanda o
zamana kadar ismini duymadığım, Bo Gritz adındaki bir adam üzerine bir
filmi de getireceğini söyedi. Bay Hansson, bana Bo Gritz ve John Lear için
birer video hazırladığını ve ikisinin de konferanslarında bunları kullandığını
anlattı. Daha sonra, Bo Gritz’in, kasetin tanesini 10$’a sattığını öğrendim.
Lars eve geldi, video filmleri getirdi ve yaklaşık bir saat boyunca
konuştuk. Asıl amacı filmi insanlara yaymak istediğini söylemekti, fakat
hiçbir şekilde isminin bu işe karışmasını istemiyordu. Kaynağı
söylemeyeceğimi söyledim ve sözümü de tuttum. Konferanslarımda filmi
kullanmaya başladım. Bo Gritz’in bunu halka açtığını duyunca, ben de
halkın baskısına dayanamadım ve aynı şeyi yaptım.
Bir süre sonra Lars Hansson’m benim filme sahip olduğumu ve
konferanslarda gösterdiğimi bilmediğini söylediği L.A. tabanlı bir bülten,
(ismini unuttum) okudum. Hansson, bültende, 5 Kasım 1989’da Hollyvvood
Yüksek Konferansı’mda bulunduğunu ve kaseti kullandığım için soru-cevap
kısmında beni protesto etmeye çalıştığını, ancak farkedilme şansı
bulamadığını belirtiyordu. O olayı video kasete kaydettik, sonunda sorusu ya
da yorumu olan herkesin koridora yerleştirilmiş mikrofona gidip
konuşmasını rica etmiştim.Videokasetin her santimini inceledim, ve Lars
Hansson hiçbir zaman yerinden kalkmadı, elini bile kaldırmadı, farkedilmek
için hiçbir şey yapmadı.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Lars daha sonra beni aradı ve onun kasetteki sesini kullanmamamı rica
etti, sesi, tereddütsüz bir şekilde şöyle diyordu: "Aracın sürücüsü sol kolunu
sağ omzunun üzerinden bir tabancayla geçiriyor ve ateş ediyor. 45.1ik
otomatik, elindeki 45- kalibrelik nikel kaplama otomatik silahı görüyorsunuz.
Sağ omzunu üzerinden ateş ediyor, bunu rahatça görebiliyorsunuz. Kafasının
geriye, Başkan’a doğru dönmüş olduğunu görebiliyorsunuz. Atışın gücü, onu
koltuğun arkasına doğru sertçe itiyor. Bayan Kennedy’nin korku içindeki
tepkisini görüyorsunuz." Filmin ileri kısımlarında Lars Hansson şöyle diyor:
"Kafasını ve kolunu (sürücünün) çevirdiğini ve sol omzunun üzerinden görüş
alanına giren silahı açıkça görüyorsunuz." Onun sesini kullanmamayı kabul
etmiştim. Sonraki konferanslarda kaseti sessiz izlettim. Anlatım olmayınca,
insanlar olayı daha açık görebilme imkanım buldular.
Yukarıdakileri anlamanız oldukça önemli, çünkü 1990 yazının sonlarına
doğru, filmi göstermeye başladığım bir yıldan dazla olduğunda, Lars
Hansson radyoda sürücü Greer’ın Baş- kan’ı vurmadığım iddia etmeye
başladı. Lars Hansson Sonbahar 1990 Beverly Hills Lisesi konferansımda
boy gösterdi ve dalga geçerek ya da kendini eşek durumuna düşürerek
konferansı karıştırdı. Konferans bittiğinde, lobide insanlara hitap etti ve,
David Lifton’la birlikte, izleyicileri aslında Kennedy’i Greer’m vurduğunu
görmediklerine ikna etmeye çalıştı. İzleyenlerin çoğu, Hansson ve Lifton’a o
lafı alıp da güneşin parlamadığı yere yapıştırmalarını söyledi, insanlar kendi
gözleriyle görünce, artık kandırılmaları gayrıkabildir. Hansson, Lifton,
Grodin ve Gizli Hükümet’in diğer adamlarının suyu ısınıyor. Amerikalılar si-
nirlendiğinde o insanlara ne olacağını düşününce bile tüylerim diken diken
oluyor. Unutmayın ki, Lear, bana filmin kaynağının daha sonra Lars Hansson
olduğu ortaya çıkacak olan bir CIA ajanı olduğunu söylemişti.
Hansson, daha sonra onun telif hakkını ihlal ettiğimi iddia etti. Telif
hakkı yoktu. Filmi hazırlayıp da bana, Lear ve Gritz’e vererek telif hakkım
ihlal eden oydu. Bu film için telif hakkına zerre kadar önem vermedim ve
vermiyorum. Eğer vermiş olsaydım, kimse Başkan’ımızı kimin öldürdüğünü
öğrenemeyecekti.
Bo Gritz de radyoda hislerinin aynı olduğunu açıkladı. Hansson, filmi
hâlâ gösteren Lear ya da Gritz’e hiç saldırmadı, Gritz, bu kaseti satıyor bile.
Lear, Hansson ve Gritz birlikte mi çalışıyorlar?
Olaya Robert Grodin, işte tam burada giriyor. Bana umumi olarak onunla
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

karşılaşıp münazara etmem konusunda meydan okudu. Greer’m ellerini


direksiyondan hiç çekmediğini gösteren bir Zapruder filmine sahip olduğunu
iddia etti. Grodin, işi halkın zihnini bulandırmak ve gizemi ebedileştirmek
olan bir Gizli Hükümet ajanı.
Bob Grodin’i aradım ve teklifini kabul ettim. Onu benimle birlikte
Beverly Hills Lisesi’ne gelip de filmini göstermeye davet ettim. Ben de
filmimi gösterecektim. Seyirciler karar verecekti. Reddetti. Reddetti, çünkü
benim bildiğim kadar kendisi de biliyordu ki, seyirciler onu şehrin dışına dek
yuhalayacaktı. Grodin, Greerin Kennedy’i vurduğunu biliyor, çünkü o
örtbasm bir parçası.
Bob Grodin, hâlâ dünyanın en iyi fotoğraf yorumcusu olduğunu iddia
eden eski Bob Grodin. Kendisinin hçbir şekilde bir fotoğrafçılık eğitimi yok.
Fotoğrafçılıkla ilgili hiçbir uğraşta bulunmamış. Bob Grodin, hayatında hiç
fotoğraf yorumcusu olmamış. Halka bunca yıldır gerçek kimliğini yanlış
anlatıyor, kimse onu teftiş etmiyor. Kongre bile onu kiraladığında teftiş
etmemiş. Bunun bir kaza olduğunu gerçekten düşünüyor musunuz? BENİM
FOTOĞRAFÇILIKTA BİR DERECEM VAR.
Eğer devletinize sadakat duyarsanız Yeni Dünya Düzeni’ni
kabullenmezsiniz. Eğer Kennedy’yi Illuminati’nin emriyle Greer’m
öldürdüğünü, ve bunun anayasayla ilgili bir konu olmadığını öğrenirseniz,
devletinize sadakat DUYARSINIZ.
Yıllardır, insanlara ve seyircilere Dallas’taki doktor raporları ve Bethesta
Deniz Hastanesi otopsi raporları arasındaki tezatı anlatıyorum. Yaraların
üzerinde oynandığını ve değiştirildiğini anladım. Dünyaya, vücudunun
uçaktaki tabuttan çıkartıldığını ve kargo kapısından geçirilerek bir deniz
helikopterine konulduğunu, ve sonra vücudun Bethesda Deniz Hasanesi’ne
tabuttan tam 30 dakika önce geldiğini anlattım. Başkan’m beyninin
kaybolduğunu belirttim ve niçin kaybolduğunu açıkladım.
Birdenbire, David Lifton 1990’da radyoda ve TV’de belirdi ve dünyaya
kendisinin bulduğu YENİ kanıtların olduğunu söyledi. Kanıtlarının tamamı,
benim insanlara yıllardır anlattığım şeylerdi. Bob Swan’a 1972’de
açıkladığım bilgilerin aynısıydı. Lifton, Beverly Hills Lisesi konferansımda
belirdi. Lifton, Lars Hansson’la birlikte, lobiye giren herkese seslendi. Onları
Gre- er’m Kennedy’i öldürdüklerini gerçekte görmediklerine ikna etmeye
çalıştı. Kanuna uyan kişiler, böyle aşağılık ve güven sarsıcı bir harekete asla
girişmemeliydi. Benim şahitliğim ve halkın Başkan Kennedy’nin cinayetini
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

kendi gözleriyle görmesinin getirdiği hırs, bu perdeyi ciddi bir tehlike


içerisine soktu. Grodin, Lifton ve Hansson’m davranışları, zararın derecesini
gözler önüne seriyor. Halk şimdi şüphesiz, bu örtbasm bir üyesi olduklarını,
ya da tamamen yetersiz araştırmacılar olduklarım, ve Grodin’in de ihanete
teşebbüs edebilecek yüzsüz bir yalancı olduğunu görüyor.
Tüm bunların ortasında, "Hard Copy" TV dergisi beni çağırdı ve filmi
görmek istedi. Onlara filmi gösterdim, çok şaşırdılar ve etkilendiler. Özel bir
haber istediler. Onlara bunu verdim, ve onlara bunun yayınlanıp
yayınlanmayacağı konusundaki şüphelerimi anlattım. Yayın için tam bir tarih
belirlemiştik ki, bir NBC görevlisi "Hard Copy"’nin Los Angeles
stüdyolarını aradı ve filmi yayınlamamalarını söyledi. Görevlinin ismini
öğrenmeye çalıştım, fakat hiç şansım yoktu. Bitmişti. Hikayemi ve Kennedy
filmini yayınlamaya çalışan görevli, artık "Hard Copy"’de değil. İsmi Bubs
Hopper.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Birleşik Devletlerin önceki uzay ve araştırması ve Ay inişleri sırasında,


her fırlatma, bir uzaylı aracının refakatinde yapılıyordu. 20 Kasım 1990’da,
Los Angeles TV 2. Kanalı, ayrı, kırmızı, parlayan ve yuvarlak şekilli bir
cismin son askeri görevi sırasında Atlantis uzay mekiğine refakat ettiğini
duyurdu. Bu, ilk umumi kabuldü.
Bir Ay üssü olan Luna’nm fotoğrafları, Lunar Orbiter tarafından,
hareketli görüntüleri ise Apollo astronotları tarafından çekildi. Kubbeler,
kuleler, silo benzeri yüksek yuvarlak yapılar, Ay yüzeyinde çizgi benzeri
izler bırakan devasa T-şekilli maden araçları ve aşırı büyük uzaylı araçları,
resmi NASA fotoğraflarında görülebiliyor. Bu, birleşik bir ABD ve SSCB
üssü: Uzay programı, bir saçmalık ve inanılmaz bir para kaybı. Alternatif 3,
gerçek. Bir bilim kurgu değil.
Apollo astronotları, yaşadıklarıyla ciddi anlamda sarsılmıştı ve hayatları
ve sonraki konuşmaları, su yüzüne çıkanların derinliğini ve yerine getirilen
emrin etkilerini yansıtıyordu. Onlara, sessiz kalmaları, yoksa öyle ya da
böyle gerçekleşecek büyük ölüm cezasını çekecekleri söylendi. Bir astronot,
bir Ingiliz TV programına, gerçekten de "Alternatif 003"’ten bahsetti. Bu
program yayınlandı.
Uzaylılarla ilişkimiz başladığından beri, teknolojimiz en çılgın
hayallerimizin bile ötesine ulaştı. Halihazırda Nevada’da atom enerjisiyle
çalışan ve yerçekimini yenen bir araca sahibiz ve bunu uçuruyoruz.
Pilotlarımız bu araçlarla gezegenler arası yolculuklar yaptılar ve Ay’a,
Mars’a ve diğer gezegenlere gittiler. Ay’ın, Mars’ın ve Venüs’ün gerçek
doğası hakkında ve şu an sahibi olduğumuz teknoloji hakkında kandırıldık.
Ay’da bitki hayatının devam ettiği ve mevsimlerle renk bile değiştirdiği
yerler var. Bu mevsim etkisi, Ay’ın Dünya’ya ve Güneş’e, iddia edildiği gibi,
her zaman tam olarak aynı yüzünü göstermemesinden ileri geliyor. Ay’da
birkaç yapay göl ve göletler, ve Ay’ın atmosferinde, tespit edilen bulutlar
mevcut. Ay, yerçekimsel bir alana sahip - bir insan, Ay yüzeyinde bir uzay
giysisi olmadan da, bir oksijen tüpünden nefes alarak herhangi bir dalgıç gibi
yürüyebilir!

** *

John Lear, AIDS’i vücudumuzun, ruhları için sadece bir kalıp olduğu,
APOKAL?PS'?N ATLILARI *

kan emici uzaylıları öldürmek için icad ettiğimizi de söylüyor. Bunu


domuzlar bile yemez! Bu resmen "uzaylılar yoktur" teorisini destekler.
Watergate skandali ortaya çıktığında,Başkan Nixon, yargıla-
namayacağmdan emindi. Majeste 12’nin başka fikirleri vardı. İstifası
emredildi, yoksa istihbarat teşkilatı gerçekleri gün yüzüne çıkartacaktı. O
reddetti. Birleşik Devletler’in ilk askeri darbesi gerçekleşti. Birleşik Personel
Şefleri, tüm dünyadaki ABD Silahlı Kuvvetler Komutanlarına Çok Gizli bir
mesaj yolladı. Şöyle deniyordu: "Bu mesaj üzerine, artık Beyaz Saray’dan
gelecek emirleri yerine getirmeyeceksiniz. Alımı onaylayın." Bu mesaj,
Nixonin teslim olduğunu ve istifa edeceğini açıklamasından beş tam gün
önce yollanmıştı.
Mesajı gördüm. Komutanıma, mesaj Anayasa’yı alenen çiğnediğinden, ne
yapacağını sorduğumda şu cevabı aldım: "Sanırım bekleyeceğiz ve Beyaz
Saray’dan emir gelip gelmediğini göreceğiz, sonrasına o zaman karar
veririz." Beyaz Saray’la bir mesajlaşma gözüme çarpmadı, ama bu olmadığı
anlamına gelmiyor. Üç farklı kaynaktan tfa onayladım, ve aynı emri gördük-
lerini yazan ya da söyleyen hepsi eski askerler. Bunlar Randall Terpstra,
Deniz Kuvvetleri, David Race, Hava Kuvvetleri, ve Donald Campbell, Deniz
Kuvvetleri. Yazar ve Bay Terpstra arasında geçen bir telefon konuşmasının
transkripti kitabın Bölüm ll’inde bulunuyor, ve diğerlerinin imzalı anlatımları
da Ekler kısmında mevcut.
Yıllardır Gizli Hükümet, özellikle fakir ve azınlık toplumları- na
uyuşturucu satıyor. Sosyal refah programları, toplumda bağımlı ve
çalışmayan bir eleman yaratmak için çalışıyor. Hükümet, sonra bu grupları,
insanları, ‘50’lere ve ‘60’lara kadar var olmayan suçlu sınıfına girmeye
zorlamak için ortadan kaldırdı.
Devlet, suçluların kullanması için askeri ateşli silahların üretimini ve
ithalini teşvik etti. Bu, Amerikan halkının silahlarını gönüllü olarak
bırakmasıyla sonuçlanacak bir güvende olmama hissinin yaratılması
amacıyla yapıldı. Ruhsal hastalarda Orion sürecinde uyuşturucuların ve
hipnozun kulllamlması ile, CIA, bu insanlara okul bahçelerine ateş açmayı ve
böylece silah karşıtı lobiyi alevlendirmeyi öğretti. Planın altyapısı güzeldi ve
şimdiye kadar mükemmel işledi. Orta sınıf, devlete ikinci yasa değişikliği ile
ilgilenmesi için yalvarıyor.
Yazar’ın notu: Bu olayların gerçekten de tüm ülkede yaşandığını anladım.
Araştırdığım her vak’ada, -Kanada’daki kadın okulundaki, Kanada’daki
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

alışveriş merkezindeki, Stokton’daki, Kaliforniya’daki olaylarda, ve Rabbi


Meir Kahane cinayetinde- tetikçilerin tümü eski ya da PROZAC İLACINI
KULLANAN halihazırdaki ruh hastaları! Bu ilaç,belli dozlarda alındığında,
hastanın serotonin miktarını arttırıyor bu da aşırı şiddet eğilimine yol açıyor.
Bunların tümünün kaldığı tedavi merkezleri ve doktorları saklı tutuluyor.
Sanırım bu ölüm doktorlarının gerçekte küm olduğunu çözdüğümüzde,
istihbarat teşkilatı ve/veya direkt olarak CLA’le ilişkilerini de göreceğiz.
Medya -radyo, TV, gazeteler ve bilgisayar ağları- millileştirilecek ve
zaptedilecek. Direnenler alınacak veya öldürülecek. Tüm bu operasyon,
1984’te REX-84A adı altında devlet ve ordu tarafından tecrübe edildi ve
mükemmel işledi. Bu olaylar ortaya çıktığında, GlZLl HÜKÜMET ve/veya
UZAYLI istilası tamamlanmış olacak. Özgürlüğünüz bir daha asla geri
gelmeyecek, ve hayatınızın geri kalanında köle olarak yaşayacaksınız.
Uyansanız iyi olur, ve bunu hemen yapsanız çok iyi olur!
Bunlar Kaçınılmaz Sonuçlar:
1.Gizli güç yapısı, bizim kayıtsızlığımızdan hareketle, ya da inançlarının
etkisiyle, Dünya gezegeninin yakın tarihte kendi kendini imha edeceğine
inanıyor olabilirler. Bu adamlar, insan ırkını korumak için doğru olanı
yaptıklarına büyük sadakatle inanıyorlar. Bir yardımcı olarak kendi
türlerinin devamı için savaş vermekte olan bir uzaylı ırkı seçmiş olmaları
oldukça ironik. Bu birleşik çabada birçok ahlaki ve yasal ödünler verilmiş
olabilir. Bu ödünler gaflet içinde verilmiştir ve düzeltilmelidir. Sorumlu
olanlar, yaptıklarının hesabını vermelidirler. Halktan saklama kararı
yolundaki telaş ve korkularını anlayabilirim. Açıkçası, karara
katılmıyorum.
Tarih boyunca, milyonların kaderine karar verebileceğine inanan küçük
ama güçlü gruplar olagelmiştir. Tarih boyunca yanılmışlardır. Bu büyük
Ulusu, varlığını Özgürlük ve Demokrasi prensiplerine borçludur. Tüm
kalbimle inanıyorum ki, Amerika Birleşik Devletleri, bu prensipleri
görmezden gelen hiçbir çabada başarılı olamaz, olamayacaktır. Herşey halka
açıklanmalıdır, ve insan ırkının kurtarılmasına hep beraber devam
edilmelidir.
2.Bir insan/uzaylı birleşimi güç yapısı tarafından kandırılmaktayız, ve bu,
tek-dünya devleti ve insan ırkının kısmi köleliği ile sonuçlanacaktır. Esas
soru şu olarak kabul edildi: "Dünya için kim konuşacak?" İnsan ırkının
APOKAL?PS'?N ATLILARI *

henüz uzaylı ırkıyla düzenli ilişkiler kurmak için yeteri kadar gelişmiş
olmadığına karar verildi. Farklı insan ırkları arasında zaten sorun var,
tamamen uzaylı dünya üstü bir ırkla tanışsak ne olacak ki? Linç mi edile-
cekler, üstlerine mi tükürülecek, ya da vurulacaklar mı? Ayrım,
uzaylıların aşikar şekilde üstün olan teknolojilerinin bir sonucu olarak
dünyanın sonunu mu hazırlayacak? Liderlerimiz oyalanalım diye bizi
çocuk parkına mı kilitledi? Bu senaryonun gerçekleşmesini engellemenin
tek yolu, şuurda bir ileri gitme, tüm insan ırkı için bir örnek değişimi
olacaktır. Bunun nasıl yapılabileceği konusunda hiçbir fikrim yok, ama
bunun yapılması gerektiğini umutsuz bir şekilde biliyorum. Bu, çok
çabuk, ve çok hızlı bir şekilde yapılmalıdır.
3.Devlet de tamamen aldatılmıştır, ve biz de halihazırda insan ırkının
tamamının köleliği ve/veya yok oluşu ile sonuçlanacak uzaylılar
tarafından yürütülen bir kandırmacamn altındayız. Bunun olmasını
engellemek için herşeyi yapmalıyız.
4.Eğer yukarıdakilerin hiçbir doğru değilse, şu an anlamaya muktedir
olamadığımız başka birşeyler dönüyor demektir. Tüm gerçeklerin
açıklanmasını, gerçeğin öğrenilmesini, ve ona göre davramlmasmı
sağlamalıyız, içinde bulunduğumuz şu durum, son 44 yıldır yaptıklarımız
ve yapmadıklarımız yüzünden başımıza gelmiştir. Bu bizim hatamız
olduğunda, gelecek olayları değiştirebilecek tek kişi de biziz. Eğitim,
bana çözümün ana kısmı gibi geliyor. Geri kalan kısım ise, gizliliğin
iptali.
5.Her zaman, benim de kullanılmış olma ihtimalim, ve uzaylı
senaryosunun, dış uzaydan bir uzaylı düşman yaratmak ve böylece tek-
dünya devletinin kurulmasını hızlandırmak amacıyla var olan, dünyanın
en büyük aldatmacası olmasının ihtimali vardır. Bunun gerçek olabileceği
yolunda deliller buldum. Bu senaryonun muhtemel olduğunu kabul
etmenizi tavsiye ederim.
6.Kayıtsızlık ve. yanlış güven sebebiyle, biz insanlar, devletimiz için bir
bekçi olma görevimizden vazgeçtik. Devletimiz, "İnsanlardan, insanlar
için ve insanlar tarafından" kurulmuştu. Güvenimizi ve görevimizi,
kaderimizi tayin etmek için gizlice toplanan bir avuç insana bırakmak
gibi bir imamız ya da çabamız hiç olmadı. Gerçekte, devletimizin yapısı,
bunun olmasını önlemek için tasarlanmıştı. Eğer vatandaşlık
görevlerimizi yapmış olsaydık, bu noktaya asla varmayacktık.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Birçoğumuz devletin en temel fonksiyonlarına karşı bile duyarsızız. Tam


bir koyun milleti olduk çıktık - ve koyunlar her zaman kesilmeye gö-
türülür. Atalarımız gibi ayağa kalkıp bir erkek gibi yürümenin vakti
geldi. Hatırlatırım ki Avrupa’lı Yahudi’ler, uyarıldıktan sonra henüz tüm
bunların gerçek olamayacağını düşünürken fırınlara verildi. Dış
Dünya’ya Hitler’in Avrupa'sından söz edildiğinde, ilk başta
inanılmamıştı.
Gerçek olsun ya da olmasın, uzaylı varlığı kavramının, nüfusun çok farklı
kesimlerini etkisiz hale getirmek için kullanıldığını anlamalısınız.
"Endişelenmeyin, yardımsever uzay kardeşleri sizi kurtaracak." Aynı
zamanda Yeni Dünya Düzeni’nin meşru kılınması için dünya üstü bir
tehdidin var olması gereksinimi karşılamak için de kullanılabilir: "Uzaylılar
bizi yiyor." Gelecekteki hareketlerinizi ayarlamanız gereken en önemli bilgi,
Yeni Dünya Düzeni’nin, Birleşik Devletler de dahil, ulusların egemenliğinin
imhasını istiyor olduğudur. Yeni Dünya Düzeni, anaysamızm varlığına izin
veremez ve vermeyecektir. Yeni Dünya Düzeni, totaliter bir sosyalist sistem
olacaktır. Biz ise, parasız ekonomi sistemine zincirlenmiş birer köle olacağız.
Eğer Deniz Kuvvetleri istihbaratı’ndayken okuduğum belgeler doğruysa,
şu an okuduğunuz, gerçeğe, şimdiye kadar yazılanların tümünden daha da
yakındır. Eğer dünya üstü varlıklar bir kandırmacaysa, o zaman şu anda
okuduğunuz şeyler, Illu- minati’nin inanmanızı istediği şeylerin ta kendisidir.
Sizi tüm şüphelerin gölgesinden öte temin ederim ki, uzaylılar gerçek değilse
bile, teknoloji GERÇEK. Anti-yerçekimi araçları mevcut ve pilotlar da
bunları uçuruyor. Ben ve diğer milyonlarca kişi onları gördük. Metaller,
makineler; farklı boyut ve şekillerdeler; ve kesinlikle zekice yönetiliyorlar.

“Eğer bu dünyada, birdenbire başka bir gezegenden başka bir ırkın


tehdidi ortaya çıkarsa, iki ülke olarak aramızdaki tüm küçük yerel
ayrılıkları unuturuz, ve gerçekte hepimizin Dünya üzerinde yaşayan
insanlar olduğumuzun bir kez ve tam olarak farkına varırız.”
Ronald Reagan (Mikhail
Gorbachev’e)
ı Bölüm 10

Yüksek Mevkilerde
İhanet

Birleşmiş Milletler Anlaşması ve Birleşmiş Milletler


Ortaklık Yasası:
Amerika Birleşik Devletleri’nin Egemenliğine Karşı

Eylül 1787’deki Anayasa Toplantısı’nın sonucunda,


Benjamin Franklin’e soruldu:
"Ne yaptınız?"
Cevap verdi:
"... Bir Cumhuriyet, eğer koruyabilirseniz."

Bir Tek Dünya Devletine Zaten Katıldık mı?


Amerika Birleşik Devletleri’nin Yasama, Yürütme ve Yargı kollan,
Birleşmiş Milletler Topluluğu’nun, 1945’te ABD adına Harry S. Truman ve
ABD Senatosu tarafından imzalanan ve ABD Anayasası’nın Madde Vl’sının
yerine geçen B.M. Üyelik Antlaşması’yla onayladığı politikayı izledi.
Birleşmiş Milletler’i Dış İlişkiler Konseyi yarattı. Üye çalışanları Alger
Hiss ve Leo Pasvolsky kağıt üzerinde halletti, fakat üst düzey yetkilileri,
Başkan Roosevelt tarafından toplanan özel bir komiteyle Topluluğun ilk
şeklini oluşturdu.
M

? APOKAL?PS'?N ATLILARI

Komitenin üyeleri: Summer Wells, Isaiah Bowman, Hamilton Fish


Armstrong, Benjamin Cohen, ve Clark Eichelberger’di - Hepsi Dış ilişkiler
Konseyi’nin ve JASON gizli cemiyetinin üyeleri.
Topluluk, ABD Senato’sundan Senatörler’e yol gösterecek kağıtlar bile
olmaksızın ışık hızında geçti: Ama, Rusya doğumlu bir cemiyet üyesi Leo
Pasvolsky tarafından AÇIKLANMIŞTI.
Topluluk, Genel Asanıble’ye hçbir gerçek güç tanımamıştı; Güvenlik
Konseyi’nin tüm gücü, VETOydu. Senato Topluluğu, ABD delegelerinin
VETO hakkı olmaksızın onaylamazlardı, eğer çıkarlarımız diğer üyelerin
hareketleriyle tehdit altında bulunsaydı.
Bu Toplulukta MADDE 25 vardı ve hâlâ var: "Üye ülkeler Güvenlik
Konseyi’nin kararlarını ŞU ANKİ TOPLULUĞA uyumla yürütmeyi kabul
etmişlerdir."
Ne eksik ne fazla. Bu, Madde 25’in TAMAMI. "ŞU ANKÎ" ifadesinin,
başka Topluluklar da olabileceği anlamına geldiğine dikkat edin. VETO,
Dünya Hükümeti’ni engellemenin bir yoluydu - ve buna engel olunmalıydı.
1950’de, Genel Asamble, hiçbir yasal izin olmaksızın, bir araya geldi ve
"BARIŞ İÇÎN BİRLEŞME" KARARINI verdi. Bu, o zamandan sonra
oldukça genişledi, GENEL ASAMBLE’ye GÜVENLİK KONSEYI’NIN
KARARLARINI DEĞERLENDİRME izni verdi. Bunu daha önce
bilmediğinize yemin edebilirim. ABD, Anayasa’mızın gizlice üzerine çıkan
ve yasa dışı bir şekilde değiştirilmiş Topluluk Kontratı’nm farkına varıyor.
Genel Asamble, dünyanın kurallarını, yıllardır, KARARLARI 2/3’lük
ÇOĞUNLUK OYUYLA onaylayarak koyuyor. Karar onaylanınca ÜYE ÜL-
KENİN BAŞKANINA gönderiliyor, ve BAŞKAN, kararın öngördüklerini
KABUL ETMEYE VE YÜRÜRLÜĞE SOKMAYA ZORLANIYORLAR.
ilgili devletler, Genel Asamble Kararları ile çatışma içinde olan kendi
bölgelerinde, kanunları GÖRMEZDEN GELMEK,
KALDIRMAK, DEĞİŞTİRMEK ve İPTAL ETMEK ve BU KARARLARI
YÜRÜRLÜĞE SOKACAK BAŞKA KANUNLARI GEÇİRMEK
zorundalar. "Bir insan , bir oy", Karar No.1760 ile geldi.
Şu an, bu kararlardan 2000’in üzerinde yürürlükte olan var. BUNLAR,
ÜLKELERİN KANUNLARI, insan hakları, tarım, sağlık, refah, çalışma vb.
kanunlarımız - hepsi Genel Asamble, ya da B.M’in Senato’muz tarafından
onaylanmış anlaşmalarıyla oluştu.
Genel Asamble kararlarıyla çakışma halinde olan tüm kanunlar,
değiştirilecek ya da kaldırılacaktır.
Rahatlıkla söyleyebilirim ki, Birleşmiş Milletlerle birlikte Gizli Hükümet
güdümünde sadece Amerika Birleşik Devletle- ri’nin bağımsızlığının imhası
ve tek-dünya devletini getirmek için doğrudan çalışanlar, yine ABD’nin
kendi istihbarat teşkilatlarıdır.
?B?l?m 11

Siyon Bilge
Adamlarının
Protokolleri

Siyon Protokolleri, 1700’lere aittir.


Halka açık ilk nüshası, 1800’lerin
başında ortaya çıktı. 0 zamandan
beri, ihaneti geçerli hale getirerek
dünyaya boyun eğdirme planının
tümü, gerçekleşti.

Yazarın Notu.- Bu, orjinal tekstin


gerçeğe uygun bir alıntısıdır.

İnsanları kandırmak amacıyla


yazılmıştı. Anlamanın kolaylaşması
için, "Yahudi" geçen her yere.
"Illuminati", ve "goyim" geçen her
yere de "sığır" kelimesi getirilmelidir.
Çevirmenin Notu: Sığır kelimesi
(cattle), İngilizce’de bir aşağılama
tabiri olarak kullanılmaktadır.

İşte kötülüğüyle ün salmış Nilus


"Siyon Bilge Adamlarının
Protokolleri"’nin Türkçe'ye çevirisi:
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

SİYON’UN BİLİNEN BÜYÜKLERİNİN TOPLANTI PROTOKOLLERİ

PROTOKOL 1
...Hoş cümleleri bir yana bırakarak, her düşüncenin anlamından
bahsedeceğiz: gerçeklere, kıyaslamalarla, ve tümdengelim ile ışık
tutacağız.
Ondan sonra anlatacağım şey, iki farklı bakış açısından bizim
sistemimiz olacak: bizim ve goyimlerin bakış açısından, (örn. Yahudi
olmayanlar)
Kötü niyetli insanların sayıca iyi niyetlilerden çok olduğuna dikkat
edilmelidir. Ve bundan dolayı, onları yönetmenin en iyi yolu, şiddet ve
korkudan geçer, akademik tartışmalardan değil. Her insan gücü
hedefler, herkes, olabilse, bir diktatör olmak ister, ve kendi refahları
için tüm insanların refahını kurban etmek istemeyecek insanlar,
gerçekten nadiren vardır.
Adam diye geçinen bu av hayvanlarını kim zaptetti? Buraya
gelmelerinde onlara kılavuzluk eden kimdi?
Cemiyet yapısının başlangıcında, onlara karşı vahşet ve kör kuvvet
uygulandı; sonra, bunların yerine, aslında aynı olan, sadece
maskelenmiş olan Kanun geçti. Sözü, doğanın kanununun güçten
geçtiğine getiriyorum.
Siyasi özgürlük bir idealdir, bir geçek değil. Otoriteye sahip başka
birini ezmek amacıyla insan yığınlarını birinin tarafına toplamak için
bu fikrin nasıl kullanılacağı iyi bilinmelidir. Bu görev, eğer rakip
liberalizm denen özgürlük enfeksiyonuna kapılmışsa, ve bir ideal
uğruna kendi gücünden feragat etmek isteğindeyse, daha kolay kabul
edilir. İşte teorimizin zaferi kesin olarak budur: Devletin gevşek
dizginleri, yaşam kuralına göre yakalanır, ve yeni bir el tarafından
birleştirilir, çünkü ulusun kör gücü, bir kılavuz olmaksızın bir gün bile
var olamaz, ve libera
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

lizmle zaten zayıflamış olan eski otoritenin yerine, yenisi tam


oturur.
Günümüzde, liberal olan yöneticilerin yerine geçen güç, Altının
gücüdür. Önceki güç, Sadakat varken geçerliydi. Özgürlük fikrinin
uyanmasına, kimse onu nasıl ılımlı şekilde kullanacağını bilmedikçe
imkan yoktur.
Belli bir süre için insanların eline kendilerinin yönetecekleri bir
devlet vermek, o insanların karmakarışık bir yığın haline gelmesi için
yeterlidir. O andan sonra, ölümcül mücadeleyi başlatacağız, ve onu
yanıp, önemi küllere karışan Devletlerin ortasındaki sınıf savaşları
takip edecek.
Bir devlet ya kendi sarsıntılarıyla, ya iç ahenksizliğinin dış
müdahaleyi getirmesiyle yıkılır - her durumda, telafi edilemeyecek
şekilde kaybedilir. Biz buna muktediriz. Elimizdeki Paranın
hakimiyeti, Devletin bir dalma erişir, ve ister istemez, onu ele
geçirecektir: Eğer geçirmezse, dibe vurur.
Liberal kafadaki biri çıkıp da yukarıdaki gibi yansımaların ahlak
dışı olduğunu söylerse, ona şu soruları sorarım: Eğer her Devletin iki
düşmanı varsa, ve eğer dış tehlike yüzünden her tür savaş sanatını
kullanmak ahlak dışı sayılmıyorsa, bu nasıl ahlak dışı sayılabilir?
Siyasilerin ahlakla ilgisi yoktur. Ahlakla yöneten bir yönetici,
yetenekli bir siyasi değildir, ve tahtı sallantıdadır. Yönetmek isteyen
kişi, sahtekar olmalıdır ve kandırma yöntemlerini bilmelidir. Dürüstlük
ve samimiyet gibi büyük ulusal meziyetler, siyasilerde birer kusurdur,
çünkü bunlar, yöneticiyi tahtından diğer tüm düşmanlardan daha çabuk
ve daha etkili şekilde indirir. Böyle meziyetler, goyim krallıklarının
özellikleri olmalı, ama biz hiçbir şekilde onlara güdümlü olmamalıyız.
Hakkımız, gücümüzde yatıyor. "Hak" kelimesi soyut bir kelimedir
ve hiçbir şeyle ispatlanamaz. Bu kelime, hiçbir anlam taşımıyor.
Burada benim sizden daha kuvvetli olduğumu gösterecek şeyi verin
bana.
Nerede başlıyor? Nerede bitiyor?
Alkolik hayvanlara bakın, içki akıllarını karıştırmış, özgürlükle
gelen bir aşırı kullanım hakkı. Bu, bizim ve bizimle birlikte yürüyenler
için değil.Goyim halkları alkollü likörlerle sahoş olur, onların gençliği
APOKA?PS'?N ATLILARI ?

klasisizmle aptal bi rşekilde geçer.


Parolamız güç ve inandırma. Sadece güç siyasi işlerin istilasını
sağlar, özellikle de devlet adamlarına gereken gizli kabiliyetlerde saklı
olunca. Prensip, şiddet, kurnazlık ve inandırıcılık olmalı, tahtından
olmak istemeyen yöneticiler için. Sonuca, iyiye ulaşmak için, şeytan
tek vasıtadır. Bu yüzden, bize hizmet ettikleri müddetçe, yalanı, rüşveti
ve hainliği durdurmamalıyız. Siyasette, eğer biz egemenliğimizi ve
itaati böyle sağlayacaksak, insan gözünü kırpmadan başkasına ait olanı
almayı bilmelidir.
Zaferimiz, bizim istediğimiz kişilerle ilişkilerimizde her zaman
insan akimın en ince uyumunu, insanların zaaflarından, onların parasal
ihtiyaçlarından faydalanarak sağladık.
Soyutlaştırılmış özgürlük kavramı, tüm ülkelerdeki insan
kitlelerini, devletlerinin ülkelerin sahibi olan kişilerin hizmetçisinden
başka bir şey olmadığına ve hizmetçilerin eskimiş birer eldiven gibi
çıkartılıp atılabileceğine ikna etmemizi sağladı.
Halkın bizim sayemizde getirdiği temsilcileri değiştirme ihtimali,
bize atama gücünü tanıdı.

PROTOKOL 2
Savaşların, olabildiği müddetçe toprak kazancıyla sonuçlanmaması,
amacımız için elzemdir; savaş, böylece ekonomik platforma taşınır ki
uluslar, üstünlüğümüze sağladığımız yardımın ve böyle şeylerin her iki
tarafa da daima uyanık olan milyonlarca göze sahip olan ve engel
olunamaz ulusal agentur insafımızı göstermemize yol açtığının farkına
varmakta gecikmez. Uluslararası haklarımız, o zaman doğru hak
hissiyatı içinde ulusal hakları temizleyecek, ulusları kontrol altına
alacaktır.
Devletlerin ellerinde, bugün insanların düşüncelerini hareket ettiren
büyük bir güç var, ve bu güç, basın. Basının oynadığı rol,
gereksinimlerin önemini belirtmek, insanların şikayetlerini dile
getirmek, hoşnutsuzluğu dile getirmek ve bizzat yaratmaktır. Konuşma
APOKAL?PS'?N ATLILAR! ?

özgürlüğü basında vücut bulur. Ancak goyim devletleri, bunu nasıl


kullanabileceklerini hâlâ bilmiyorlar; ve bu yüzden basın artık
elimizde. Kendimiz gölgedeyken nüfuz kurmamızı basma borçluyuz...;
altın elimizde olduğu için basına teşekkürler, her ne kadar kan ve
gözyaşı okyanuslarından toplamış olsak da. insanlarımızdan birçoğunu
kurban etmiş olsak da, bize yarar sağladı. Bizim tarafımızdan her bir
kurban, Tanrı’nm gözünde bin goyime değer.

PROTOKOL 3
Bugün, size hedefimizden sadece birkaç adım uzakta olduğumuzu
söyleyebilirim. Geçilmesi gereken küçük bir ara var, ve yürüdüğümüz
yollar, insanlarımızı sembolize eden Sembolik Yılan döngüsünü
kapatmaya hazır. Döngü kapandığında, tüm Avrupa, güçlü bir
zincirden oluşan halkanın içinde kapalı kalacak.
Günümüzdeki bilgi şekli ve ona basındaki herşeye körü körüne
inanan insanlara ulaşması için verdiğimiz yön yanlış yönetim ve
kendini görmezden gelme eğilimine girdi - yukarıdaki duruma karşı
kör bir nefret içine, sınıf ve durum arasındaki farkı ayırt edemediği
için.
Bu nefret, ticaret anlaşmalarını ve endüstriyi durma noktasına
getirecek ekonomik bir krizin etkileriyle daha da büyüyecek. Bize has
tüm gizli yer altı yöntemlerle ve elimizdeki altının yardımıyla,
Avrupa’nın tüm ülkelerinde bir anda yığınla insanı sokaklara dökecek
evrensel bir ekonomik kriz yaratacağız. Bu kitleler, çılgına dönmüş
şekilde kayıtsızlıklarının alçalttığı kişilerin kanını dökecekler, ve o
kişilerin malları yağma edilecek.
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

"Bizimkilere" dokunmayacaklar, çünkü saldırı anı bize söylenecek,


ve kendimizi korumak için önlemler alabileceğiz. Öfke, kitleleri birer
hayvana çevirecek.
Bu hayvanlar, eğer doğruysa, yeterince kan içtikten sonra
uykularına geri dönerler, ve öyle zamanlarda kolaylıkla zincire
yeniden vurulabilirler. Ama kan içemezlerse, o zaman uyumayacak ve
mücadeleye devam edeceklerdir.

PROTOKOL4
Her cumhuriyet birkaç dönemden geçer. Bunlardan ilki kör
yığınların çılgın mücadelesinin, oraya buraya sıçramalarının ilk
günlerindedir; İkincisi, anarşinin doğduğu ve kaçınılmaz bir şekilde
despotizme giden demagoji aşamasıdır - artık yasal ve aşikar değildir.
Üstünlük savaşı için yoğunlaştırılmış bir çatışma ve ekonomik
hayata yönelik şoklar, soğuk, büyüsü çözülmüş, kalpsiz cemiyetler
yaratacaktır, hatta yaratmıştır. Böyle cemiyetler, politikanın üst
kimliklerine ve dine karşı büyük bir nefret aşılayacaktır. Tek
kılavuzları kazançtır, yani altındır ki, onu, verdiği dünyevi zevklere
ithafen gerçek bir din olmaya terfi ettireceklerdir. İşte o zaman,
goyimin alt sınıflarının, rakiplerimiz olan goyimin entellektüellerine
karşı, iyiyi savunmak uğruna değil, güç kazanmak için bile değil,
sadece ve sadece imtiyaz sahiplerine duydukları nefret yüzünden, bizi
takip edecekleri zaman gelecektir.

PROTOKOL 5
Çözünmenin herşeyi bozduğu, zenginlerin sadece ince zekayla
ulaşılabildiği, ahlakın cezai yaptırımlarla sağlanabildiği, sadakat ve
ülke yönündeki hislerin kozmopolit saplantılara dönüştüğü bir
toplumda ne gibi bir yönetim kuralı konabilir? Toplumun tüm
güçlerini ele geçirmek için, devleti yoğun bir şekilde
merkezileştireceğiz. Tüm siyasi yaşam hareketlerini koyacağımız yeni
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

kanunlarla mekanik olarak ayarlayacağız. Bu kanunlar goyim


tarafından getirilmiş tüm hoşgörü ve özgürlükleri birer birer ortadan
kaldıracak, ve krallığımız öyle ihtişamlı bir hale gelecek ki, her an, her
yerde ve her durumda, karşı çıkan her goyim temizlenecek.
Para, eğer engel olunmadan hizmetimizde olabilirse, bir en- düsti
ve ticaret tekeli kurmakta serbest olmalı: bu zaten dünyanın her
köşesindeki görünmeyen eller tarafından yürürlüğe konmaya başlandı.
Bu özgürlük, endüstrideki kişilere siyasi bir güç verecek, ve o da
insanları baskı altına almamıza yardımcı olacak. Bugünlerde, insanları
silahsızlandırmak, onları savaşa sürmekten daha önemli: avantajımıza
olduğu için daha önemli, ateşlerini söndüreceği yere insanları ateşe
atan hırs olduğu için daha önemli: başkalarının fikirlerini kökten söküp
atmak- tansa, dinleyip onlara uymaya çalışmak daha önemli. Başkanlı-
ğımızın ana unsuru bundan oluşuyor: eleştiriyle halkın fikrini takatten
kesmek, bu sayede direniş oluşturabileceği hesaplanan ciddi
yansımaların önünü kesmek; sahte laf kavgalarıyla akim önünü
kesmektir.
Goyimlerin eğitimini öyle yönlendirmeliyiz ki, ne zaman heves
gerektiren bir işe kalkışmak isteseler ellerini umutsuz bir acziyetle
indirmek zorunda kalmalılar. Kişinin özgürlüğü, diğe- rininkinin
başladığı yerde biter. Bu kesişmeden, büyük ahlaki şoklar,
basitleşmeler ve hatalar doğuyor. Tüm bu yollarla goyi- mi öylesine
yıpratacağız ki, kan dökmeden tüm devlet güçlerini dünyadan
silebileceğimiz ve bir Üst-Devlet kurabileceğimiz ortamı bize vermeyi
goyimler teklif edecek. Bugünkü yöneticilerin yerine, Üst Devlet
Yönetimi isimli şeytani bir yönetim getireceğiz. Elleri, yengeç gibi her
yere uzanabilecek ve yapılanması öyle ölçütler içinde olacak ki tüm
ulusları ele geçirmemesi mümkün olmayacak.
PROTOKOL 6
Çok yakında dev tekeller, ve goyimin büyüklerinin siyasi yıkımın
hemen ertesi günü Devlet güveniyle birlikte dibe gideceği, büyük
zenginlerden oluşan havuzlar kurmaya başlıyoruz.
Mümkün olan her yolla Üst Devlet’imizin belirginliğini katı-
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

lımcılara, onun velinimeti ve koruyucusu olduğunu söyleyerek


arttıracağız.
Goyimin aristokrasisi, artık siyasi bir güç olarak, öldü - bunu
hesaba katmalıyız, ama yerleşik mal sahipleri olarak yaşamaları için
gerekli kendi kaynaklarını' sağlayabilirler. Onları yerlerinden atmak
için ne gerekiyorsa yapmamız, bir gereklilik. Bu hedefe, en iyi,
yerleşilmiş mülkün sorumluluğunu arttırarak ulaşabiliriz - arazileri
borçlara boğarak. Bu ölçütler, arazi sahipliğinin yeniden gözden
geçirilmesine ve kayıtsız şartsız teslimine yol açacaktır.
Goyimin endüstrisinin tamamen harabeye dönmesiyle, go- yimlerin
içine lüks merakını salacağız, bir lüks merakı ki, herşe- yi yutan... İlk
olarak işçilere bir avantaj sağlamayacak maaş zamları yapacağız, işe
yaramayacak, çünkü aynı zamanda temel ihtiyaç maddelerine de zam
yapacağız, bunun tarım ve hayvancılığından terk edilmesi yüzünden
olduğuna inandıracağız; üretimin kaynaklarını, işçileri anarşi ve
alkolikliğe sevke- derek ustaca ve derinden mayınlayacağız ve böylece
GOYlM’in tüm eğitimli güçlerini yeryüzünden sileceğiz.
Olayların GOYlM’i planlanandan önce vurması durumunda, bunu
çalışan sınıfa hizmet eden büyük bir siyasi ekonomi, ya da enerjik
propoganda ile maskeleyeceğiz.

PROTOKOL 7
Silahların yaygınlaşması, ve polis güçlerinin sayısının artması,
buraya kadar anlatılan planların gerçekleşmesi için gerekli şeyler.
Olması gereken, bizden başka tüm Devletlerde sadece proleter kitleler,
bize çalışan birkaç milyoner, askerler ve polislerdir.
Bize karşı gelmeye cesaret edebilecek, bulunduğumuz ülkenin
komşusu olan her türlü karşıtlık hareketine cevap verebilecek durumda
olmalıyız: ama bu komşular da bize karşı kollek- tif çalışırlarsa, o
zaman evrensel bir savaş ile direnişi teklif ederiz.
Siyasette başarının ana faktörü, sorumlulukların gizliliğidir: bir
diplomatın sözü ile icraati bir olmamalıdır.
Goyim hükümetlerini, geniş tasarlanmış, zaten mükemmelliğe
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

yaklaşmış olan, bir halk fikriymiş gibi sunacağımız, birkaç önemsiz


istisna dışında tamamen elimizde olan o "Büyük Güç" (Basın) ile
tarafımızdan gizlice hazırlanmış planımız doğrultusuna çekmeliyiz.
Avrupa’daki goyim devletlerini kontrol altına almak için,
bunlardan birine ibret için gücümüzü terörist saldırılarla göstereceğiz,
eğer bize karşı bir generalin yükselmesine izin verirsek, Amerika, Çin
ya da Japonya’nın silahlarıyla karşı koyacağız.

PROTOKOL 8
Düşmanımızın bize karşı kullanması muhtemel tüm silahlarla
donanmalıyız. Yönetimimiz, kendini tampon devletlerle sarmalıdır.
Kendisini, halkçılar, hukukçular, yöneticiler, diplomatlar ve nihayet
özel okullarda üst düzey bir eğitimden geçmiş insanlarla sarmalıdır.
Bu kişiler sosyal yapının tüm sırlarından haberdar olmalıdır ve siyasi
alfabeler ve kelimelerle yapılabilecek tüm dillerden konuşabilmelidi,
daha sonra oynamak zorunda kalacağı insan doğasını en ince
ayrıntılarıyla baştan aşağı bilmelidir.
Örneğin, goyim yöneticileri, kağıtları okumadan imzalar, ve ya kâr
için ya da hırs yüzünden hizmet verirler. Bir müddet, görevi
Devletlerimizde kardeş Yahudi’lere devretmemizde bir tehlike
kalmayana dek, bu görevleri, halkla arasındaki geçmiş ve itibar farkı
uçurum kadar olan, ve bize itaatsizlik yaptığında cezai müeyyidelere
tabi olacak ya da ortadan kaybolacak insanlara vereceğiz - öyle ki son
nefeslerine kadar bizim çıkarlarımızı gözetecekler.

PROTOKOL 9
Prensiplerimizi uygularken, içinde yaşadığımız ülkenin ka-
rakterlerine dikkat edelim; onlara genel bir muamele yaparsak, insanlar
bizim istediğimiz şekilde eğitilene dek, başarılı olamayız. Ama
ihtiyatlı davranırsak, göreceksiniz ki bir on yıl bile geçmeden, en inatçı
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

karakterleri bile değişecek, ve zorla itaat ettirdiğimiz halklara bir


yenisini daha eklemiş olacağız.
Eğer zamanı gelmeden önce neler döndüğünü anlarlarsa, goyimin,
ellerinde silahlar, tepemize bineceğini söyleyebilirsiniz, ama Batı’a,
buna karşı öyle müthiş bir terör hareketimiz var ki, en cesur yürekleri
bile titretir - metropoller, başkentler, kuruluşları ve arşivleriyle bir bir
havaya uçarken o yeraltı koridorları, zamanından önce yok olacak.

PROTOKOL 10
Bugün, daha önce söylediklerimin bir tekrarıyla başlıyorum ve
yalvarırım, devletlerin ve halkların sadece dış görünüşleriyle siyasete
konu olduklarını hatırlayın. Ve temsilciler kendilerini eğlendirmek için
herşeyi yaparken goyimler nasıl altta yatan anlamları çıkartıyorlar? Bu
detayı düşünmek, politikamız için en büyük önemi taşıyor.

Despotizmimizin farkedilmesi, anayasaların imhasından önce


gelebilir. İnsanlar, bu farkediliş gerçekleştiğinde, düzensizlikler ve
uyumsuzluklarla iyice yıpranmış olacaklar. Bunu, biz da sağlayacağız,
ve o zaman halklar feryat edecek: "Onlar defolsun, ve bize tüm dünya
için, bizi birleştirecek, ve uyumsuzlukların - sınırların, milliyetlerin,
bölgelerin, dinlerin sebeplerini yok edecek ve bize, yöneticilerimizin
ve temsilcilerimizin veremediği huzuru ve sessizliği getirecek tek bir
kral verin."
Ama, siz de gayet iyi biliyorsunuz ki, böyle bir istek sadece tüm
ülkelerde insanların devletle çatışma, nefret, mücadele, kıskançlık, ve
hatta işkence, açlık, HASTALIKLARIN ORTAYA ÇIKMASI, istek
gibi sorunları olduğunda gerçekleşebilir. Öyle ki, GOYIM parada ve
herşeyde bizim egemenliğimizi istemekten başka çıka yol bulamaz.
Ama dünya uluslarına bir nefeslik huzur verirsek, beklediğimiz an
biraz zor gelir.

PROTOKOL 11
Devlet Konseyi, yöneticinin otoritesinin önemli bir ifadesi
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

olagelmiştir: yöneticinin kanunlarının ve resmi emirlerinin editör


komitesi olarak da adlandırılabilecek olan Yasama Kıtasının "şov"
kısmı gibi olacak.

BU SIĞIRLAR TARAFINDAN BİLİNMEYEN GİZLİ


MASONLUK, VE BİZDEN BEKLENMEYEN HEDEFLER,
HEDEF ŞAŞIRTMAK İÇİN, TARAFIMIZDAN MASON
LOCALARINA ÇEKİLDİ.
Tanrı, bize, Seçilmiş Halkı’na, yayılma özelliğini bahşetmiş, ve
herkese zaafımız gibi görünen bu, sayesinde dünyanın egemenliğini ele
geçirmenin eşiğinde olduğumuz gücümüzü yerine getirdi.
Şimdi altyapısını kurduğumuz şeyin geri kalanını da inşa etmemize
çok kalmadı.
PROTOKOL 12
Farklı şekillerde yorumlanabilecek "özgürlük" kelimesi, ta-
rafımızdan şöyle tanımlanıyor:-
Özgürlük, kanunun izin verdiğini yapma hakkıdır. Kelimenin bu
yorumu zamanı gelince bizim yararımıza olacak, çünkü daha önce
açıkladığımız program uyarınca kanunlar kanunlar kaldırılacağından
ya da sadece bizim istediklerimiz getirileceğinden, tüm özgürlük bizim
elimize geçecek.
Yeni rejime geçme sürecinde olduğumuz zaman, basın tarafından
hiçbir açıklamaya izin verilmeyecek, halkm şerefsizliğinin hiçbir
şekline izin verilmeyecek, ve yeni rejim, suçların bile ortadan
kalkacağı mükemmel hazırlanmış bir rejim gibi gösterilecek.

PROTOKOL 13
Günlük ekmek ihtiyacı, goyimleri, ses çıkartmamaya ve aciz
hizmetkarlarımız olmaya zorluyor. Kimse, bir kez yaydan çıkmış bir
konuyu iptal etmeye cesaret edemez, hele bir de bunu bir ilerleme
olarak gösterirse... Basın dikkatleri daima başka yönlere çekmeye
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

çalışır (insanları her zaman yenilikler için eğitmedik mi?) Henüz


tartıştığı şeyin konusu hakkında bile en ufak bir fikri olmayan
beyinsizler, kendilerini balıklama bu yeni soruların tartışılmasına atar.

Kraliyetimizin başına geçtiğimiz zaman, hatiplerimiz, hayır lı


yönetimimiz altında bir son vermek için insanlığı başaşağı eden
sorunları açıklayacaklar.
O zaman TÜM BU PIALKLARIN TARAFIMIZDAN YÜZLIiU
CE YILDIR KİMSENİN ŞÜPHELENMEDİĞİ BİR YOI.IA SİYASİ
BlR OYUNUN PARÇASI OLARAK KULLANILDIĞINDAN klııı
şüphe edebilir?...
APOKAL?PS'?N ATLILARI ? 2(49

PROTOKOL 14
Kraliyetimizin başma geçtiğimiz zaman, Seçilmiş Halk olarak
bizim ve tüm dünyanın kaderimizin bağlı olduğu Tek Tanırı dininden
başka bir din olması arzu edilmeyen birşeydir. Dolayısıyla tüm diğer
inanç tarzlarını silmeliyiz.
Felsefecilerimiz, goyimin çeşitli inançlarının kusurlarını ta r-
tışacaklar, AMA HİÇ BlRl BlZlM DOĞRU BAKIŞ AÇIMIZA AİtT
SADAKATİMİZLE İLGİLİ BÎR TARTIŞMA BlLE
AÇAMAYACAK- LARDIR ÇÜNKÜ, BU SADAKAT, SIRLARINA
İHANET ETMEYE CESARET EDEMEYECEK OLAN BlZlM
BAKIŞ AÇIMIZDAN BAŞKA HİÇBİR BAKIŞ AÇISI
TARAFINDAN ÖĞRENlLEMEYEî- CEKTlR:

PROTOKOL 15
Sonunda her yerde tek ve aynı gün için hazır olan ‘coups d’etat’m
yardımıyla kraliyetimizin başma geldiğimizde, tüm varolan devlet
biçimlerinin değersizliği kesin şekilde anlaşıldığı zaman, (ve bu olana
dek az zaman geçmeyecek, belki çeyrek yüzyıl geçecek) bize karşı
entrika gibi şeylerin artık olmadığından emin olmayı görev kabul
edeceğiz. Bu amaçla tahta geçmemize karşı çıkmak için silaha sarılmış
olanları acımadan keseceğiz. Gizli bir cemiyet gibi her bir kurum da
ölüm cezası gerek-
Iirecek; Şimdi var olanları, taradımızdan tanınanları, bize hizmet etmiş
olanları ve edenleri dağıtarak Avrupa’dan uzak sürgün kıtalarına
göndereceğiz. Bu yol, çok şey bilen GOYlM masonlarına da
uygulanacak, bir sebepten dolayı bağışlamamız olasılığı olanlar, daima
sürgün korkusu içinde yaşayacaklar.
liıı arada, kraliyete gelene kadar, tersine hareketlerde bulunul,
.........z gerekecek. Dünyanın hor ülkesinde hür mason locaları
kıııııp çoğaltacağız. Tüm bu locaların, mason yönetimini per-
«İçleniri« İçin İli/met veırıı bıırı leınsilrisi olacak. Bu localarda, illin
devrim« I ve lllırı.ıl öfteleıi bliıu.ıyıı p'liıcı Cemiyetin
? APOKAL?PS'?N ATLILARI

tüm katmanlarından meydana gelecekler. En gizli siyasi oyunlar,


sadece bizim tarafımızdan günü gününe bilinecek.
Kurulu düzeni ihlal eden bireyleri tereddüt etmeden kurban etmeye
mecburuz.
İsrail Kralı, kutsal kafasına Avrupa tarafından teklif edilen tacı
taktığı zaman, dünyanın atası olacak.
Kralımız, halklarla daima paylaşım içerisinde olacak, onlara,
tribünlerden tüm dünyanın o saat ününü duyacağı konuşmalar
yapacak.

PROTOKOL 16
Kendimizinki dışında tüm kollektif güçlerin imhasını sağlamak
için, kollektivizmin ilk aşamasını farklı bir yönde yeniden
tanımlayarak güçsüzleştireceğiz. Memur ve profesörleri doku-
nulmazlıkla bile bir gıdım ayrılamayacakları detaylı gizli harekat
programlarındaki işlerinde hazırlanacaklar. Özel itina ile görev
başında ve tamamıyla Devlete bağlı olmak şartıyla oraya getirilmiş
olacaklar.

7
PROTOKOL 17
Avukatlık uygulaması, daima soğuk, zalim, ısrarlı, prensipsiz ve
her durumda kişisel olmayan tamamen kanuni bir dayanak bulan
kişiler üretir. Bunlar, daima herşeyi halkın refahına değil, savunmaya
bağlamak gibi kökleşmiş bir alışkanlığa sahiptir...

PROTOKOL 18
Gizli savunmanın katı ölçütlerini güçlenmemiz gerekli hale
geldiğinde, (otoritenin prestiji için en ölümcül zehir) itaatsizlikler veya
bazı hoşnutsuzluk görüntüleri simüle edeceğiz, ve bunları iyi
konuşmacılarla dile getireceğiz.
APOKAL?PS'?N ATLILARI ?

Bu konuşmacıların etrafında beyanlarına sempati duyanları


toplayacağız. Bu bize yerleşik ayrılıkların bir özetini verecek.
Suçlular ilk sağlam temelli şüphede tutuklanacak; siyasi bir ihmal
ya da suçundan şüphelenilen bir kişiye muhtemel bir hata korkusuyla
fırsat tanınmasına izin verilemez; bu gibi durumlarda kelimenin tam
anlamıyla acımasız olmalıyız. Devletten başka hiç kimsenin
anlamadığı sorular soran bir kimsenin bir mazeretinin olma ihtimali
yoktur...
Ve gerçek politikayı da her devlet anlamaz.

PROTOKOL 19
Eğer politikada bağımsızlara izin vermezsek, insanların du-
rumunun iyileştirilmesi yönündeki her tür rapor ve ricayı teşvik
edeceğiz; bu, konularımızın hayali ve kusurlu kısımlarını bilmemizi
ve bizim de tamamlayarak ya da yanlış muhakemede bulunan bir
kişinin ileriyi göremediğini kanıtlar şekilde zekice reddederek cevap
vermemizi sağlayacak.
Elimizden gelenin en iyisini yaptık, umarım bu fesat yardımıyla
çarpışma yöntemlerine goyimin ulaşmaması gerektiğini
anlatabilmişizdir. Basın yoluyla, konuşmalarda dolaylı olarak - zekice
derlenmiş tarih üzerine okul kitaplarında, fesatçılık satıcılarının kamu
yararı fikri için şehitlik iddiasını kabul etmesinin reklamım bunun için
yapıp durduk. Bu reklam liberallerin temasını arttırdı ve binlerce
goyimi çiftlik sığırımız olma derecesine getirdi.

PROTOKOL 20
Bugün, raporun sonunda yapılacak en zor iş diye tabir ettiğim şeyi
yapmamız gerekecek, finansal programı rötuşlamak.
? ..APOKAL?PS'?N ATLILARI.

Biz krallığımızın başına geçince, otokratik devletimiz bir kendini


koruma prensibinden, mantıken kitleleri vergiyle mükellef kılarak, ve
baba ve koruyucu rolünü üstlendiğini hatırlayarak çekinecektir. Ama
Devlet kurmak pahalıya mâlolduğun- dan, beraberinde gerekli fonlar
da bulunmalıdır. Bu yüzden, durumu, denge konusuna özel dikkat
göstererek ince bir şekilde işlemeli.
Zamanı geldiğinde sunacağımız hesaplarımız, bizim goy Devletler
üzerindeki deneylerimizle kazanılan yüzyılların tecrübesi ışığında,
berraklık ve kesinlikle ayrılacak, ve bir anda herkese
değişikliklerimizin avantajlarını gösterecektir.

PROTOKOL 21
Yöneticilerin para ile elde edilebilirliklerinden ve paramızı iki, üç
veya daha fazla defa alıp, Devletin ihtiyacı olmayan bu parayı goy
devletlerine verme dikkatsizliğinden faydalandık. Bunu kimse bize
yapar mıydı?
Para piyasalarını, amacı devlet görüşüne uygun olarak endüstriyel
değerleri onarmak olan grandiyöz devlet kredi ku- rumlarıyla
değiştireceğiz. Bu kuramlar, piyasaya bir günde beş milyon endüstri
hissesi satacak ya da aynı miktar! satın alacak kapsitede olacak. Bu
yolla, tüm endüstriyel taahhütler, bize bağımlı hale gelecek. O zaman
nasıl sınırsız bir güce sahip olabileceğimizi hayal edebilirsiniz belki...

PROTOKOL 22
Şimdiye kadar tarafımdan size anlatılanlarda, gelmekte olan veya
geçmişteki sırrı, ve şimdi neler olduğunu, yakın tarihte önemli şeylerin
olacağını, goyimlerle ilişkilerimizin veya finan- sal hareketlerimizin
sırlarını size dikkatle anlatmaya çalıştım. Bu konuda hala eklemem
gereken birşeyler var.
Bugünün en büyük gücü - altın elimizde: iki gün boyunca
mağazalardan neyi ne miktarda istersek alabiliriz.
Otoritemiz, ihtişamlı olacak, çünkü güçlü olacak, yönetecek ve yol
? APOKAL?PS'IN ATLILARI

gösterecek, ve dürüst olarak ama ütopik oarak konuşulacak büyük


prensipler adındaki kelimeleri kendi kendilerine haykıran lider ve
hatiplerden sonra beceriksizliğiyle herşeyi berbat etmeyecek...
Otoritemiz, bir nizam krallığı olacak ve buna insanların mutlak
mutluluğu da dahil olacak. Gerçek kuvvet, hiçbir şeyi hakla yapmaz,
hatta Tanrının hakkıyla bile: hiç kimse gerçek kuvvete bir karıştan
fazla yaklaşamamıştır.

PROTOKOL 23
Halkların itaate alıştırılması için gurur kırma alıştırmaları gereklidir
ve bununla birlikte madde üretimi lükstür. Böylece, lüks
atmosferindeki rekabetle değeri düşmüş olan ahlakları yükselteceğiz.
Özel üretici firmaların tabanına mayın koyarcasına küçük üretimi
yeniden kuracağız. Bu, büyük ölçekli üreticilerin sık sık hareket
etmeleri, her zaman bilinçli olmasa da kitlelerin düşüncelerinin devlete
karşı olması yüzünden çok da gerekli değildir. Küçük patronlu bir
halk, işsizlik nedir bilmez ve onu var olan düzene sıkıca bağlar ve bu
otoritenin güçlenmesiyle sonuçlanır. İşsizlik bir devlet için en tehlikeli
şeydir.
Bir kez daha söylüyorum, konular, sadece onlardan tamamen
bağımsız olan güçlü ele körü körüne itaat sağlar, çünkü, onun içinde
sosyal felaketlere karşı savunmanın ve desteğin kılıcını hissederler.

PROTOKOL 24
Şimdi Hazreti Davut’un hanedanlığına dayanan kökleri dünyanın
son tabakasına kadar onaylamanın metodunu gösteriyorum. Bu
onaylama, ilk olarak ve en çok tüm dünya işlerini yönetmeyi öğrenmiş
atalarımızdan bize kalan taassubun günümüze dek devam eden
gücünde mevcuttur.
Davut soyundan gelen belli üyeler, kralları ve varislerini ha-
zırlayacaklar, onları miras hakkına değil, rütbe kapasitesine göre,
? ..APOKAL?PS'?N ATLILARI.

onlara siyasetin en gizli esrarlarını açıklayarak, devletin birimlerine


doğru, ama kimsenin sırların bilgilerine ulaşmamasını sağlayarak
seçecekler. Bu hareket tarzının sebebi, bu sanatı bilmeyenlere devlet
emanet etmenin mümkün olmamasıdır...
İnsanların krallarını tanıyıp sevmesi için kralın pazarlarda halkla
sohbet etmesi şart olan bir şey değildir.
Yahudiler’in Kralı, hırslarına, özellikle de hislerine insaf et-
memelidir; karakterinin hiçbir yerinde aklındaki vahşi isteklere yer
vermemelidir. Hissiyatçılık, akim kapasitesini ve sağlıklı görüşü bozan
başka herşeyden daha kötü etki yapar. Dikkatleri en kötü şekilde ve
insan faaliyetlerinin en vahşi tarafına doğru kaydırır.
& Bölüm 12

Jonathan May'in
Hikayesi

Jonathan May, senetlerin toprak, hammadde, mineral depozitleri,


petrol, kömür, odun ve diğer mallarla ödeneceği alternatif bir
bankacılık sistemi kurarak bizi Federal Koruma’nın zincirlerinden
kurtarmaya çalıştı. Jonathan, Yönetici Connolly’e ve Hunt kardeşlere,
gümüş marketinde hakettikleri yere ulaşma çabalarında yardım etti.
Texas Bankası için para yerine gümüş kullanıldı. Hunt kardeşler
başarılı olsaydı, bu Federal Koru- ma’yı yok ederdi. Dünya bankacıları
neler olduğunun farkına vardığında, Connolly’i, Hunt kardeşleri,
Jonathan May’i ve Te- xas’i yok ettiler.
? APOKAL?PS'IN ATLILARI

Federal Koruma, Bay May’i, kredi senetlerini kurallara karşın kasti


olarak May’in alternatif sistemi yerine Federal Koru- ma’ya
yönlendirerek tuzağa düşürdü. Jonathan May, yasa dışı bir şekilde
tutuklandı, yasa dışı bir şekilde yargılandı, ve Indiana, Terre
Haute’deki Federal Cezaevi’nde yasa dışı bir şekilde hapse atıldı.
Dünya güç yapısı, Bay May’in fikrini Yeni Dünya Düzeni’nin
bankacılık sistemi olarak kullanmak üzere çaldı ve ismini Dünya
Tasarruf Bankası koydu. Jonathan, onbeş yıllık cezasının dört yılım
yattı.,
ŞİMDİ VERECEĞİM İFADEDE BİLDİĞİM, İNANDIĞIM VE HATIR-
LADIĞIM KADARIYLA DOĞRUYU, TAMAMEN DOĞRUYU, VE SADE-
CE DOĞRUYU SÖYLEYECEĞİME KADlR-I MUTLAK TANRI’NIN HU-
ZURUNDA YEMlN EDERİM.
BUNA, AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ KANUNLARINA GÖRE
YALANCI ŞAHİTLİĞİN CEZASINI BİLEREK YEMlN EDİYORUM - YAR-
DIM ET TANRIM.

Arazi sahibi, güçlü bir ailenin üçüncü ve son çocuğu, ve tek oğlu
olarak Ingiltere, Kuzey Davon’da ayrıcalıklı bir yaşam biçimi
içerisinde doğdum. Özel eğitim aldım ve okulun otoriter atmosferine
girmeden babamın işine katılmak için okulu erken bıraktım. Bunu
kovularak yaptım. Sanırım, onaltı yaşındaydım. Derhal babamın ve
onun ailesinin yapmış ve yapıyor oldukları gibi, hayvan satıcılığı işine
girdim. Aynı zamanda çiftçilik de yaptım. Sonra başka mallara da
yöneldim, aynı fiyata daha iyi malı normal aracılardan daha düşük
maliyete buldum, işim büyümeye devam etti. Başarmaya devam ettim.
Benim ve meslektaşlarımın gelirlerinden vergiyi yasal olarak söken
sofistike bir vergi koruma sistemi geliştirdim.
20 yaşımda, yirmi birinci yılımda, kalan son erkek mirasçı olarak
bana, birçok eski belge -anne tarafından sülalemin aile servetleri-
verildi. Bu eski belgelerin arasında, atalarımdan biri için hazırlanmış,
ona "ve mirasçılarına ve maddenin geçerliliği süresince devrettiği
? ..APOKAL?PS'?N ATLILARI.

kişilere" belli mal, mülk, eşyalar vs. üzerindeki sorumluluğu ve hakkı


veren bir sözleşme de vardı. Hatırlayabildiğim kadarıyla, belge,
"Efendimizin Bin Altıyüz Kırk Yedi yılı" diye tarihlendirilmişti.
Belge, -üzerinde hala Ingiliz Kraliyet Mührü vardı- atamı, 999 yıllık
bir süre için adı geçen malların sahibi olarak ilan ediyordu. Parşömen,
"Ingiltere, Fransa ve İrlanda Kralı Charles" -1. Charles - tarafından
imzalanmış.
Öyle konular hakkında hiçbir şey bilmeksizin, avukatlara
başvurdum. Belgenin gerçek olduğunu, Ingiltere Kralı I. Charles ve
benim soyumdan olan asıl mutemet arasında bir sözleşmenin
yapıldığım, ve -kanunen- bu anlaşmanın bozulamaya- cağım, o
zamanlar -şimdi de öyle- Ingiliz Kraliyeti’nin Yasa- ma’nın Üst
Hakimi olduğunu tespit ettiler. Yine kanunen, bu sözleşmenin
geçerliliğinin devamı, kalan son varis olan benim, sorumlu taraf
olmamı gerektiriyordu.
17. yüzyıldaki orjinaline sadık kalınarak o zamanki dedelik
anlayışına göre yeni alt sözleşmelerinin bir an önce oluşturulması
gerektiğine karar verildi. Birden, böyle 4000 alt sözleşmenin sabit
olmayan şekilde, komünist olmayan tüm ülkelerin tek ve eşzamanlı
devletleri altında oluşturulabileceğine karar verdim.
19 Eylül 1969 ve 15 Şubat 1970 arasında, bu 4000 sözleşme
basıldı ve bunlar bir deftere kaydedildi. Numaraları "No. SSR/647/"
ile başlıyordu, ilkinin, kalan 3,999 tanesinin ortak sözleşmesi olmasına
karar verildi. Hiçbiri hiçbir ülkede kaydedilemezdi. Böyle yapılması,
sözleşmenin yapıldığı ülkeye önceden iddialı bir vergilendirme
kabiliyeti veriyordu. Bu sebeple, 4000 tanesinin kayıtlarını,
"Uluslararası Eşitlik Sözleşmesi" adını verdiğimiz kayıtlı asıl
sözleşmenin yegâne imzalayanı olarak ben saklıyordum. Alt sözleşme
grubuna "Yüksek imtiyazlı Sözleşme Grubu" demeye karar verdik. Bu
ana grup da kendi içinde gruplara ayrıldı. Bu gruplara da Dostluk
Sözleşme Grubu deniyordu. Tüm sözleşmeler satıldı ya da kiralandı.
Bu sözleşmelerden biri olmaksızın, bir vergi mükellefi 100.000$ vergi
öderken, sözleşmelerden birine sahip olan mükellef, sözleşme için
20.000$ ödüyordu ve vergiden de muaf oluyordu.
Takip eden yıllarda, daha da değiştim ve dünyanın her yerinde
? APOKAL?PS'IN ATLILARI

ticari temaslarda bulundum. Ödemelerim ve komisyonlarım, ana


sürekli farklı para birimlerinde yapılmaya başlandı. Bu, dikkatimi bu
paraların farklı faiz oranlarına çekti, aslında, kimin bu faiz oranlarını
kontrol ettiğini merak ettim. Farkettim ki, tüm bankacılık
anlaşmalarını bir kartelin kontrol ettiğini ve paranın tedarik edilip
edilmemesinin hep denetlendiğini farkettim...
Benden önceki birçok kibirli ve aptal gencin yaptığı gibi, ben de
finansal başarımın reklamını yapmaya giriştim. Sivrilmeye başladım.
Yerel küçük köy polisi beni göz hapsinde bulundurmaya, beni sürekli
aşırı hız, lastikler vs. için durdurmaya başladı. Et işine girdim, ve bu
işte de büyük başarı sağladım. Benim başarım, rakiplerimin gelir kaybı
demek oluyordu. Işyerim sürekli soyulmaya başlandı, artık sigorta
şirketleri beni sigorta etmiyordu. Sigortası olmayan binlerce dolarımı
aldıkları gibi, yine bunu deneyecek olanlar için, işyerimin kapısının
oraya gerçeğine çok benzeyen bir pompalı tüfek koydum ve bunu
tuzaklı alarm sistemine bağladım. Polis, insan hayatını tehlikeye atmak
suçundan beni tutukladı, oysa ben sadece malımı koruyordum. Sonra
da bu aptalca suçlamadan, son derece kolay bir şekilde beraat ettim.
Bir daha öyle bir şeyi tavana asmamam tavsiye edildi. Ben de
kendime "bekçi köpeği" olarak genç bir dağ aslanı aldım. Bunun en
uygun şey olacağım düşündüm. Kasabada küçük bir şöhrete sahiptim.
Polislerse, davalarının düşmesinden dolayı oldukça kızgındılar. Hedef
haline geldim. O sıralar, hız tutkum, açılan dava ve dağ aslanı
yüzünden, ailemin beni bir reddetmediği kalmıştı. Yerel polis
teşkilatında benimle kimin bu kadar uğraştığını bulmayı vazife
edndim. Ben de Dedektif Golds- worthy’den az değildim. Onun
hareketlerini izlemeleri için adamlar kiraladım ve onun uyuşturucu
ithalatına karıştığını ortaya çıkarttım.
Bana verilen bilgiye göre, Goldsworthy, Ingiltere, Plymo- uth’ta
annesi olduğu mazeretiyle oraya sıkça gidip geliyordu, ama gerçekte
onu orada ona uyuşturucu teslim eden kişiler bekliyordu. Bunu
kanıtlamanın hiçbir yolu yoktu. Tuttuğum adamlar profesyonel değidi.
Olayı profesyonel ellere devretmenin vaktinin geldiğini düşündüm, ve
? ..APOKAL?PS'?N ATLILARI.

öyle de yaptım. Hemen sonra bu dedektif North Devon’dan ayrıldı.


Goldsworthy’e tabi olanların intikama girişecekleri yönünde
duyumlar aldım. Taciz dayanılmaz ooyutlara erişti. Örneğin av için
arabamda kilitli ruhsatlı pompalı tüfeklerim, "umuma açık yerde dolu
bir tüfek taşımak" oldu. Silahlardan biri dolu muydu? Bu bir kez
olurdu. Kilitli arabamın içi "umuma açık yer" olabilir miydi? Ancak
arabam halka açık bir otoparktaydı ve mahkeme mahkumiyetimi
onayladı.
Diğer tecrübem bir "arkadaşım"ın bana bir sandal satması ve bir
çift bot vermesi ardından yaşandı. Bunlar çalıntıymış ve bu sefer de
hırsızlıktan mahkumiyetime yol açtı. Sonunda anavatanım Ingiltere’de
yaşayamayacağımı anladım ve yeni, rahatsız edilmeyeceğim bir yaşam
için İngiltere’yi terk edip Amerika’ya yerleştim.
1980 ve 1984 arasında temaslarda bulundum ve müşavirlikten
başka bir iş yapmadım. Kendim için az para kazandım. Çoğunlukla
Avrupa’da ‘70’lerde kazandığım parayla geçindim.
Eski düşmanlarımdan biri, bana 20,000$’lık bir fatura yollamıştı. 5
ay sonra geri döndüğümde, tamamen bilgim dışında, bana dava
açmıştı. Bu davanın benim eski yerel bankamın müdürü olan
Barclay’in bankasına karşı açtığım davaya engel olmak için
açıldığından eminim. Ingiltere’de bir kişi iflas ettikten sonra, hiçbir
davayı devam ettiremez. Derhal Ingiltere’yi terk ettim ve Ingiliz iflas
yasalarına karşı gelmemek için mallarımı yeniden ayarladım. Aynı
zamanda iş amaçlı olarak kendime bir Amerikan vizesi aldım.
Altın işine girdim. Birkaç maden sahibi oldum. Bu arada 70’lerde
kurduğum vergi muafiyeti sistemi de oldukça geliştirilerek ve
değiştirilerek devam ediyordu. Yeni sisteme Rekonomi Sistemi adını
vedik.
Rekonomi Sistemi, bir seri bağımsız sosyo-ekonomik programdan
oluşuyordu. Hatırladığım kadarıyla, 170’ten fazla program geliştirildi.
Rekonomi Programı, iki amaca hizmet ediyordu. Birincisi, özel
müteşebbislere faizsiz kredi sunmak, İkincisi ise toplumun "Kritik
İhtiyaç" sahiplerine yani evsizlere, uyuşturucu ve alkol mağdurlarına,
düşük gelirli öğrencilere, federal fondan nasiplenmeyen okul ve
üniversitelere karşılıksız, sınırlı bağışlar yapmaktı. Bunlar ulusal
? APOKAL?PS'IN ATLILARI

programımızı oluşturuyordu ve hâlâ oluşturuyor.


1985 yazının sonlarına doğru, borçlu uluslardan birkaçı
Uluslararası Eşitlik Sözleşmesi’ne yakınlaştı. IMF yoluyla borçlanmış
oldukları bankaların, özellikle Amerikan bankalarının, ülkelerinin
anayasasında değişiklikler yapmalarını istediğinden yakındılar...
Amerikan yetkilileri, Nijerya Başbakam’nı, Nijerya petrolünün
fiyatını arttırması için zorladı. Başbakan fiyatı artırdıktan hemen sonra
bir darbede yaşamını yitirdi. Darbeyi de zaten Amerikan Ordusu’nun
gizli milisleri koordine etmişti. Amerikan yetkilileri, Kuveyt’ten de
aynı istekte bulundular ve petrolü varil başına arttırılmış fiyat olan
30$’dan almayı teklif ettiler.
Neden Amerikan hükümet temsilcileri petrolü bu kadar yüksek
fiyata almak istediler? Cevap korkunç ve dehşet verici. Yetkililer, bir
durum için hazırlandı ve yetkilendirildi. Bu durum, OPEC’in
gerçekleşmesi ve gelecekte dünyanın tüm petrol alışverişinin dolara
bağlı olması amacıydı.
***

Dönen dolapları farkettikçe anlatıyordum, insanların ve


müteşebbislerin de konu hakkında fikirleri olsun istiyordum.
Bu bir kısım çevreyi rahatsız ediyordu ve bunu da her fırsatta belli
ediyorlardı. Sayısız davalarla uğraştım. Büyük cezalar ödedim.

***

Ingiltere’deki iş hayatımı 1978’de bitirmiştim. Ingiltere’de biriyle


iş yapabilecek adam olma özelliğim yok edilmişti. Ama yalnız
değildim. Benimle birlikte, Amerika’da ve Ingiltere’de yeni fikirlere
sahip birçok kişi daha alaşağı edilmişti.
***

3 Temmuz 1986’da, yargısız, tutuklama izinsiz, ve suçsuz şekilde


tutuklandım. Suçumun "Hatalı kefaletle yapılan eyaletler arası taşıma"
? ..APOKAL?PS'?N ATLILARI.

olduğu söylendi. Hatalı hiçbir şey yoktu.


Kongre hukukuna aykırı olarak, iadem yapılmadı ve Minne-
sota’da davamın beyanı için Georgia’da tutuldum.
Davanın beyanı yasada belirtilen zaman sınırına aykırıydı. Kendi
avukatımı tutma hakkım da yerine getirilmedi.
"Davam" azami 90 günlük hapis süresi içinde görülmedi. Şahit
çağırma hakkım verilmedi. Beni temize çıkaracak kanıtlar ortaya
konmama mani olundu. Kendimi daha iyi korumak için baro
avukatımı kovmak istediğimde, red cevabı aldım.
Hapse atılacağım çok açıktı. Suçlarım, Amerikan Anayasasının
masumiyet garantisine ve eşit ticari hak ve koruma vaadine inanma
aptallığımdı.
Ben bir Ingiliz vatandaşıyım. D.C.’nin yasal sakini değilim.
Birleşmiş Milletler Konvansiyonu, ülkeme, benim Amerika’nın tüm
kanun korumasından faydalanacağımı garanti ediyor. Bunu yerine,
hiçbir suçum olmadığı halde, her türlü haktan uzak, burada
yargılanıyorum. Gözaltı Servisi Kongre Delegesi Bay Harbour,
hüküm tüzüğünde bir hata yaptı ve en kötü ihtimalle 14-18 ay sürecek
davamı 52-64 ay zarfında devam ettirdi. Yargı
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

cı Üç Yönlü Komisyon üyesi Başkan Carter atadığından ve ken-


disinin Federal Koruma Müdürüyle alakası olduğundan, bana ON
YIL HAPİS cezası verdi - Halkı değil, halka karşı Federal Ko-
ruma’nın yalanlarını korumak için!.. BÖYLE AÇIKÇA SUÇLU-
YORUM!!
Bu cezanın son dört yılı boyunca, sivil ve suçlu komploları birçok
yüksek kişiye sunuldu. Ve bunların hepsi de varolan ve süregelen bu
yozlaşmayı, bu yanlışları, bu suistimali devam ettirdi. Peki
özgürlüğümü -bir İnsan Hakkı, Bir Sivil Hakkı, Anayasal ve
NATO’nun öngördüğü hak olarak- özgürlüğümü nasıl geri alacağım?
ASLA bir aldatma niyetim olmadı - SADECE, DAlMA boğulan bu
devleti ve onun halkını borç zincirinden kurtarmak için savaştım.

YEMÎN EDERİM Kİ, BlLDlĞlM, İNANDIĞIM VE HATIRLA-


DIĞIM KADARIYLA; ANLATTIKLARIM, DEĞİŞTİRİLMEMİŞ
GERÇEKLERDİR.
>Bölüm 13

Zihin Kontrolü

PSYOP’TAN
MINDWAR’A Albay
Paul E. Valleiy ve
Binbaşı Michael A.
Aquino
Psikotronik araştırmalar, henüz başlangıç aşamasında, ancak
Amerikan Ordusu, LTC Alexander’m ESP tarafından yapılmasını
istediği şeyi yapması için dizayn edilmiş faal bir silah sistemine zaten
sahip - bir farkla: bu silah sistemi halihazırdaki ortamı kullanıyor.
Dost ya da düşman bireylerin zihin haritalarını çıkartma ve sonra da
bunları Amerika’nın ulusal çıkarları doğrultusuna çevirmeye çalışıyor.
Bunu, ordu birimlerini, bölgeleri, ulusları ve blokları kapsayacak
şekilde geniş bir alanda gerçekleştiriyor. Şimdiki haliyle, bu silahın
ismi Psikolojik Operasyonlar (PSYOP).
PSYOP işe yarıyor mu, yoksa sadece cephe komutanlarının
rahatsız edilmek istemeyeceği bir makyaj mı?
Bu soru 1970’te sorulmuş olsaydı, cevap PSYOP’un gerçekten çok
iyi çalıştığı yönünde olurdu. Sadece 1967 ve 1968’de toplam 29,276
silahlı Viet Cong askeri (95 düşman topçu birliğine denk) Chicu Hoi
af programı çerçevesinde ARVN ve MACV güçlerine teslim oldu -
yani Vietnam Savaşı’nm asıl PSYOP ça-
lışmasına. MACV’nin tespitine göre bu sayıdaki düşman askerini
öldürmek, bize 6000 ölüye patlayacaktı.
Başka bir açıdan bakarsak, savaşı kaybettik - iyi savaşmadı-'
ğımızdan değil, PSYOP’u iyi kullanamadığımıdan. Ulusal zafer
isteğimiz, bizim Kuzay Vietnam’ın ve Viet Cong’unkine saldır-
dığımızdan daha etkili şekilde saldırıya uğradı, ve düşmanın bu
gerçeği öğrenmesi, onlara, Amerika’nın nihayet bırakıp da yuvaya
kaçmasına kadar dayanmak için cesaret verdi.
Böylece bizim PSYOP’umuz başarısız oldu. Temelleri sağlam
olmadığından değil, düşmanınkinin yanında güçsüz kaldığı için
başarısız oldu.
PSYOP’un klasik broşür ve hoparlör anlayışının üstesinden
gelinmeli.
Bir isim değişikliğiyle başlayalım. Önce kendmizi şu ezik, hatta
"utangaç" "psikolojik operasyonlar" konseptinden kurtaralım.
Yerine Zihin Savaşı’nı getirelim (Mind War). Bu terim sert ve
korku salıyor, ve zaten böyle olmalı: Bu bir saldırı ve zafer terimi -
bir mantıklı gösterme, kandırma ve uzlaştırma terimi değil.
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

Düşman bundan tahrik olabilir, bu onun yenilmesini sağladıkça da


hiçbir sorun yoktur.
Etkili olması isteniyorsa, Zihin Savaşı kitlenin tümünü hedef
almalıdır. Sadece düşmanı zayıflatmamalı, aynı zamanda Birleşik
Devletleri güçlendirmelidir. Birleşik Devletler’i, halkımıza düşman
propogandasının ulaşmasını engelleyerek, ve savaş sırasında,
bunun ulusal çıkarımız için olduğunu halkımıza açıklayarak ve
kabul ettirerek güçlendirir.
Zihin Savaşı yeni değil. Ulusun en büyük, ve en aza malolan
zaferleri onun sonucunda oldu. Hiroshima ve Nagazaki’yi dü-
şünün. Bu iki şehrin fiziksel imhası değildi Japonlar’ın savaşa
devam etme kabiliyetini kaybetmelerini sağlayan. Japonya’nın
savaşma isteğini yok eden, bombaların psikolojik şokuydu. Bunu
teslim olmaları takip etti, ve uzun ve pahalı bir kara istilasına gerek
kalmadı.
ı Bölüm 14

Roma Kulübü

Motivasyon ve Amaçlar

ROMA KLÜBÜ tarafından tanımlanan problematik kelimesi,


eskiden beri ilgisiz olarak kabul edilen faktörlerle birlikte, sadece
mizaç olarak küresel olmanın yanı sıra, en asil niyetlerin yerine
gerçekleşen kriz durumlarına yönelmiş, ve aslında bunların bir sonucu
olarak ortaya çıkmıştır. Problematikleri ve kritik ve travmatik
durumlar yelpazesini hedef almak yeterli değildir; problematik
gerçeğinin kabulünü, KAYGILAR SADECE AKADEMİK OLARAK
KALMAYACAKSA DEĞİŞİKLİKLER İZLEMELİDİR. Bu yüzden,
spesifik olarak global konuların yerel açılımını gerektiren
problematiklerin içerisindeki konuları ve ilgili koşulları sunmak
gereklidir. Dahası, çatışmaların çözümü için (kaçınılmaz problematik-
tip teki durumlar), karşıtlık yerine işbirliğinden geçen bir taban
oluşturulmalıdır.
Bu faktörler, tüm dünyanın sistemini yerel ve uyum sağlanabilir
şekilde oluşturmak için öngörülen Hayatta Kalma Strateji- si'ni hayata
geçirmek için gerekli motivasyonu sağladı.
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

1. DÜNYA SİSTEMİNİN GELECEKTEKİ GELİŞİMİ İÇİN SE-


NARYOLARIN HAYATA GEÇİRİLMESİ, ki dünyanın, farklı kültürlerden
ve değer sistemlerinden doğacak olan geleceğine dair, dünyanın farklı
bölgelerindeki umut ve korkuları yansıtan görüşler tasvir eder.
ii)Uzun vadeli konular için bir planlama ve seçenek-tespit aracı
geliştirmek, ve böylece, ÇATIŞMA ÇÖZÜMÜ İÇlN karşıtlık yerine
işbirliğinden geçen BİR TABAN SAĞLAMAK.

Modelin Temel Yapısı

Modelin temel karakteristikleri şöyledir:


i)DÜNYA SİSTEMİ, etkileşimli bölgelerde, bölgesel ve küresel
gelişimin içerisindeki her bağımsız ülkenin ya da özerk bölgenin
araştırılmasına yönelik yapılmış öngörülere dayanarak tasvir edilmiştir.
Şu an, dünya sistemi ON BÖLGEDEN OLUŞMUŞTUR: KUZEY
AMERİKA, BATI AVRUPA, DOĞU AVRUPA, JAPONYA,
KALKINMIŞ DÜNYANIN GERİ KALANI, LATİN AMERİKA,
ORTA DOĞU, AFRİKA'NIN GERİ KALANI, GÜNEY VE
GÜNEYDOĞU ASYA, VE ÇİN.
ii)Problematikler içindeki karmaşık faktörlerle sağ salim, güvenilir ve
sistematik olarak başa çıkabilmek için, her seviyenin dünya sisteminin
evrimini belli kural ve prensiplere göre üstlendiği bir hiyerarşik yapı
kurulmuştur. Bu seviyeler şöyledir:
JEOFİZİKSEL, EKOLOJİK, TEKNOLOJİK (İNSAN YAPISI ENERJİ
VE TOPLU TRANSFERLER), EKONOMİK, KURUMSAL, SOSYO-
POLİTİK, SOSYAL DEĞERLER VE İNSAN-BİYOLOJİSİ
BAKIMINDAN. Bu yaklaşım, onaylanmış bilimsel bilginin ve eldeki
verilerin en iyi şekilde kullanımını sağlıyor.
iii)Problematiklerin zuhur ettiği ve çözümlerin bulunmasının gerektiği
şartlara uygun bakış, insan komünitesinin ve insanların uyum sağlama
yeteneğine maksatlı bir bakış gerektirmektedir. Buna göre, dünya sistemi
modeli, iki kısımdan oluşacaktır:
1)Tesadüfi denen kısım, ki gelişimin tarihi örgülerini takip eden dinamik
süreçlerden oluşur.
APOKAL?PS?N ATLILARI ?

2)Amaç arama kısmı denen kısım, ki yeni koşullar altında amaç


değişiklikleri sunar. Amaç arama kısmı, sırasıyla iki seviyeden oluşur:
karar verme ya da harekat seviyesi ve normal seviye: ilki sistemin
amaçsal görevini üstlenirken, İkincisi, böyle bir görevin yapılmasını şart
koşar ve buna zorlar.
3.Modelin, Bölüm 2'de tanımlanmış ve Bölüm l'de amaçları açıklanmış
olan yapısı, kesinlikle daha karmaşık bir görevdir ve farklı yönlerde
paralel ilerleyen araştırmalar yapılmaktadır. Modelin durumunun
topyekün tespiti aşağıdaki gibidir:
Model, kritik birçok konuda politik analiz yapmak için kullanılabilecek
hale gelmiştir. Bu konular: enerji kaynakları uygulamaları ve teknoloji
tespiti, besin talebi ve üretimi, nüfus büyümesi ve doğum kontrol
programlarının zamanlamasının etkileri, belli kaynakların tükenme
dinamikleri, özellikle petrol rezervleri; gübre olarak fosfor, yerel işsizlik, işe
bağlı büyüme sıkıntıları, enerji ya da ihracat sınırlamaları vs.
Modelin yukarıdaki gibi kullanımını sağlayan belli gelişmeler aşağıdaki
gibidir:
1.DÜNYA EKONOMİK SİSTEMİNİN BİR BİLGİSAYAR MODELİ
GELİŞTİRİLDİ VE GENİŞ BİR VERİ KÜMESİ İLE KULLANIMA
SOKULDU. Modelin iki aşaması vardır - makro ve mikro. MAKRO
MODELde, her bölgenin modeli TOPLAM YEREL ÜRÜNÜ, TOPLAM
İTHALAT VE İHRACATI, KAPİTAL VE İŞ ÜRETİMİNİ, VE HALK
TÜKETİMİ, DEVLET HARCAMALARI, VE TOPLAM YATIRIMI
ÜZERİNE SON TALEP ÜZERİNE ÇEŞİTLİ YATIRIMLARI İÇERİR.
MİKRO AŞAMADA, SEKİZ ADET ÜRETİM BÖLÜMÜ VARDIR:
TARIM ÜRETİMİ, BESİN İŞLEME, ENERJİ, MADENCİLİK,
HİZMETLER, BANKACILIK VE TİCA-
RET, VE YERLEŞİM İNŞASI. Girdi-çıktı iskeleti, orta seviye talepler için
kullanılır. TAM ÖLÇEKLİ BlR MlKRO TİCARET MAT- RlKSl DE
GELİŞTİRİLMİŞTİR.
2.ayni bölgeleri ekonomik model olarak alan
BlR DÜNYA NÜFUS MODELİ KURULDU. Model eldeki bilgiye göre
hayata geçirildi. Her bölgede, nüfus yapısı dört yaş grubunda incelenir ve bu
da popülasyon momentumunun tespitini kolaylaştırır.
3.BlR ENERJİ MODELİ KURULDU. Bu model her bölgeye, ekonomik
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

faktörlerin bir fonksiyonu olarak, bölgelerarası enerji takası ve enerji


üretimi imkanını sağlıyor. Enerji, katı yakıt, sıvı yakıt, nükleer, gaz ve
hidro olarak ayılıyor.
4.BlR BESİN ÜRETİMİ VE SÜRÜLEBİLİR ALAN KULLANIMI
MODELİ KURULDU. BU model, yoğun tarım için fosfor ihtiyacı ve
stoğu, ve KURAKLIK, HASTALIĞA BAĞLI HATALI ÜRETİM, VS.
GlBl DOĞAL FELAKETLERİN ZAMANLAMA VE ŞlD- DETlNlN
SONUÇLARI gibi, besinle ilgili birçok konunun tespitine olanak
sağlıyor.
5.BİLGİSAYAR MODELİNİN KULLANIMINDAKİ EN BÜYÜK
ENDİŞE, modelin uygun kullanımı ve böylece çalışmasındaki
deterministik olgulara bağımlılıktan kaçınılması yönündedir. Bundan
kaçınmak için, bir bilgisayar simülasyon analizi yöntemi geliştirildi.
METOD, BİLGİSAYARIN MANTIKİ VE SAYISAL İŞLEVİ
SAĞLARKEN, İNSANIN VERİLERİ, MUHAKEME VE
TECRÜBELERİ SAĞLADIĞI BlR SlMBlYOSlS DOLAYINI İÇER-
MEKTEDİR.

Uygulama süreci
MODEL, hem gelecekteki yerel ve küresel gelişmeler için (farklı yerel
durumlarda) alternatif senaryoların tespitinde, hem de politika
seçeneklerinde etkileşimli bir modda kullanıldı.
YAKIN TARİHTEKİ ÇABALARIMIZ HALİHAZIRDAKİ GELİŞ-
TİRİLMİŞ MODELİN İLERİ SEVİYEDE KULLANILMASINA YO-
ĞUNLAŞACAKTIR. PLANLAR, AŞAĞIDAKİ ÜÇ YÖNDE ÖNEM
ARZ ETMEKTEDİR:
i)Bazı ana kriz sorunlarını gidermek için eldeki seçeneklerin zamanla
değişiminin tespiti.
ii)Yerel modellerin dünyanın değişik kısımlarında yürütülmesi ve
bunların uydu iletişim ağı ile, uzun vadeli küresel geleceğin çeşitli
bölgelerden takımlarla tespiti amacıyla, bağlantısı.
iii)Gelişmemiş bir bölgeki liderler tarafından belirtilmiş gelecek
hakkında görüşlerin, modelle, VAROLAN ENGELLERİN VE
APOKAL?PS?N ATLILARI ?

GÖRÜŞÜN GERÇEK OLABİLECEĞİ YOLLARIN TESPİTİ


AMACIYLA yürütülmesi.

Dünyanın Bölündüğü 10 KRALLIK


Grup 1: Kuzey Amerika
Kanada, ABD Grup 2: Batı
Avrupa
Andorra, Avusturya, Belçika, Danimarka, Almanya,
Finlandiya, Fransa, İngiltere, Yunanistan, İrlanda, İzlanda,
İtalya, Lichtenstein, Lüksemburg, Malta, Monako, Hollanda,
Norveç, Portekiz, San Marino, İspanya, İsveç, İsviçre,
Türkiye, Yugoslavya Grup 3: Japon Adaları Grup 4 :
Kalkınmış Dünyanın Geri Kalanı
Avustralya, İsrail, Yeni Zelanda, Okyanusya,
Güney Afrika, Tanzanya Grup 5 : Doğu Avrupa
Arnavutluk, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya,
Macaristan, Polonya, Romanya, Bağımsız Devletler
Topluluğu (Rusya)
Grup 6: Latin Amerika
Arjantin, Barbados, Bolivya, Brezilya, Honduras, Şili,
Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator,
El Salvador, Fransız Guyanası, Guatemala, Guyana, Haiti,
Honduras, Jamaika, Meksika, Nikaragua, Panama, Paraguay,
Peri, Surinam, Trinidad ve Tobago, Uruguay, Venezuela Grup 7:
Kuzey Afrika ve Ortadoğu
Abu Dabi, Aden, Bahreyn, Cezayir, Irak, Iran, Kıbrıs, Mısır,
Kuveyt, Lübnan, Libya, Amman, Fas, Katar, Suudi Arabistan, Suriye,
Tunus, Ürdün, Yemen Grup 8: Afrika’nın Geri Kalanı
Angola, Burundi, Kamerun, Orta Afrika Cumh., Çad, Dahomey,
Etyopya, Somali, Gabon, Gambiya, Ghana, Gine, Kenya,
Liberya, Malawi, Mali, Moritanya, Mauritus, Mozambik, Nijer,
Nijerya, Portekiz Guyanası, Kongo, Rodezya, Ruanda, Senegal,
Sierra Leone, Somali, Güney Afrika,
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

İspanya Guyanası, Sudan, Tanzanya, Togo, Uganda, Yukarı


Volta, Zaire, Zambiya
Grup 9: Güney ve Güneydoğu Asya
Afganistan, Bangladeş, Burma, Kamboçya, Seylan, Hindistan,
Endonezya, Laos, Malezya, Nepal, Pakistan, Filipinler, Güney Kore,
Tayvan, Tayland Grup 10: Orta Asya
Moğolistan, Kuzey Kore, Vietnam, Çin
ı Bölüm 15

Majeste Oniki

Aşağıdakiler gerçektir. Bir teori değil, gerçek bir komplodur. Birleşik


Devletler Pasifik Filo Komutanı Amiral Bernard Cla- rey'in istihbarat
Brifing Takımına bağlı bir Birleşik Devletler Deniz Kuvvetleri üyesiyken,
bu bilgilerin alındığı Çok Gizli/Ma- jic belgelerine tanık oldum.
Garanti ederim ki aşağıdaki bilgiler, tamamladığım araştırmaya göre
gerçek ve doğrudur. Buna hukukun her mahkemesinde yemin edebilirim.
Vatan hizmetindeyken buna şahitlik etmiş yaklaşık 38 Deniz Kuvvetleri
subayının ve askerin ismini verebilirim. Bu belgelere tanıklık etmiş ve UFO
aldatmacasına dahil yaklaşık 8 kişinin isimlerini verebilirim, isimleri,
Amerika Birleşik Devletleri yönetimini bir kenara atmak ve bir sosyalist
totaliter dünya devleti getirmek amaçlı komploya dahil insanlara ve
kuruluşlara karşı dava açmak isteğindeki bir hukuk mahkemesinden başka
bir yerde açıklamayacağım.
Uzun yıllar, dünya dışı bir tehdidin var olduğuna ve bunun dünya
olaylarının arkasındaki en önemli baskı öğesi olduğuna samimiyetle
inandım. Yanılmıştım, ve bunun için en derinden ve acizane özür diliyorum.
Yıllar önce, Amerika Birleşik Devletleri’nin yıkılması ve sosyalist
totaliter dünya devletinin kurulması için yapılmış bir plan olduğunu ileride
öğrenecek olduğum bir dizi belgeye erişme fırsatı buldum. Plan, "MAJESTE
ONlKÎ" başlığı altındaki Çok Gizli bir belge yığınının içindeydi. Majeste ve
Oniki arasında boşluk yoktu. Terim, Mesih’in müritleri gibi kaderi dünyayı
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

yönetmek olan bilge adamların vücuda getirdiği büyük bir gücün planlı
şekilde yerleştirilmesini onore ediyordu. Bu Mesih, insanlarla bilge adamlar
arasında bir tampon vazifesi görecekti. Bu belgeleri 1970-1973 arasında
Birleşik Devletler Pasifik Filo Komutanı Amiral Bernard Clarey’in istihbarat
Brifing Takımına bağlı bir Birleşik Devletler Deniz Kuvvetleri üyesiyken
keşfettim.
MAJESTE ONlKl, uzun ince punto stilindeydi... Başlığın M ve I
arasında tüm harflerin dikey olarak uzatılmış, ve yatay olarak sıkıştırılmış
bir şekilde olduğunu hayal edin. Erişim için anahtar, MAJIC
bölümlemesiyle birlikte (magic=sihir değil) Çok Gizli bir güvenlik izniydi.
Sans Şerif yazı tipinin uzun ve ince bir versiyonu olması dışında puntoyu
tam olarak hatırlamıyorum... Tam isim de bunca yıl sonra hafızamdan
silindi., ama bu, ulaşmak için bir kapıdır.
Plan, dünya totaliter sosyalist devletinin kuruluşunu belirliyordu ve perde
arkasındaki bilge adamlardan oluşan bir konseyle yönetilecek, iyiliksever
Diktatör diye anılan kişi, Mesih olarak sunulacak.
Amerika Birleşik Devletleri Anayasası ve Haklar Bildirgesi bir kenara
atılacak. Bunların yerini parlamenter bir devlet yapısı alacak. Iç düzeni
sağlamak için gerekli minimum silahları taşıyacak dahili bir polis gücü
dışındaki tüm fertler ve askeri güçler silahsızlandırılacak.
"Bir ülke haline geldiğimiz ve Amerikalılar’a radikal bir miktarda
bireysel özgürlük tanıdığımız ve gerçekten radikal bir Haklar Bildirgesi’ne
sahip olan radikal Anayasa’yı yazdığımız zaman... Ve bu yüzden birçok insan
çok fazla kişisel özgürlüğün olduğunu söylüyor. Kişisel özgürlük suistimal
edildiğinde, onu sınırlandırmak zorundasınızdır. Geçen haftasonu umumi ba-
yındırlık projeleriyle ilgili yaptığım duyuruda insanları toplum- larında daha
güvende kılmak için nasıl silahlardan arındırmak zorunda kalacağımız
konusundan bahsetmemdeki amaç buydu işte. "Başkan Bili Clinton, (22 Mart
1994. MTV)
"Sıradan Amerikalılar’ın haklarını korumak arzumuza bu kadar saplanıp
kalamayız..." Bili Clinton (USA TODAY, 11 Mart 1993, sayfa 2A)
Tek askeri güç, dünya üst devletine karşı ortaya çıkan tüm tehditlere
karşı ezici bir kuvvet çıkarabilmesi için Birleşmiş Milletler’e bağlı, son
teknoloji ürünü silahlara ve yeterli sayıya sahip olan bir dünya polis gücü
olacak. Amerikan Ordusu, bunu sağlamak için çalışmalara başladı. Yani
ordunun tüm üst düzey yetkilileri, Anayasa’ya sadakat yeminlerine ihanet
ederek komploya katılmış oldu. Bunlar, ‘Yüksek Derecede Ihanet’e so-
yunmuş dönek insanlar.
Komplonun kaynağı, Uluminati adı verilen yapıda bulunabilir. Bu yapı,
kardeşlik cemiyetleri denen grupların ve gizli cemiyetlerin en üst düzey
yetkililerinden oluşuyor. Bu kişiler, kan yeminleri, gizli bir din ve yerel
hükümette, ya da dünya üst devletinde elit bir statü vaatleriyle bir arada
tutuluyor. Dinleri, Güneş’e ibadet, Kabbalah ve Lusifer felsefesine
dayanıyor. Kendi- lerininki dışında hiçbir yemine bağlı değiller.
Kendilerininki dışında hiçbir devlete ya da halka sadık değiller. Zaten yerine
oturmuş olan kendi gizli dünya devletleri dışında hiçbir ülkenin vatandaşı
değiller. Kendi deyimleriyle "Bizden biri değilsen, hiçbir şeysin."
"Sırlar Okulu" (Illuminati)‘nin hiçbir dalının felsefesini (Illu- minizm)
yıllarca süren bir çalışma ve onların "sembolik" dillerine tam hakimiyet
olmaksızın anlamayı beklemeyin. Gerçek bir özel eğitim çok tehlikeli
olurdu. Illuminati’nin her ne pahasına olursa olsun kaçındığı "ifşa"ya yol
açabilirdi. Ama ipuçlarından anlayanlar için... Illuminizm KOMÜNÎZMdir.
Düzen, derecelerden oluşan piramitsel bir yapıdır. En alttaki "Mavi" diye
anılan localar, bir sürü vurdumduymaz, materyalist ve fırsatçı aptaldan
oluşur. Gelecek vadeden üyeler, daha önce terfi etmişlerin de yardımıyla
terfi merdivenine götürülürler. Sadece 29. derecenin üstü "Düzen"in tüm sır
ve amaçlarını anlayabilir.
Büyük "sır", bu "sır'in aptallardan oluşan büyük bir kitleyi
"seçilmişlerden" yapacağına inandırarak onları yönetme metodudur. Amaç,
kendininkileri dışında tüm dinleri yok etmek, tüm ulus devletlerini yok
etmek ve herşeyin, herkesin, her yerin kontrolünü, günün her saati ve daima
elde bulundurmaktır.
Illuminati’nin amacını, Iskoçya Büyük Hür Mason Locası web sitesini
ziyaret ederek de anlayabilirsiniz. Sitede, Iskoçya Büyük Locası ve
"evrensel" hür masonluk bayrağını far- kedeceksiniz. Hür masonluğun
"evrensel" bayrağı, bizzat Birleşmiş Milletler bayrağıdır. Bu paragraf
yayımlandıktan sonra, Loca, Birleşmiş Milletler bayrağını, bir dünya
resmiyle değiştirdi.

** *
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

Templar Şövalyeleri, tek bir atı süren iki şövalyeyle simgelenen


komünist bir kuruluştu. Her yeni üye, tüm servetini, dünyevi mallarını ve
mülklerini Düzen’e bırakmak zorundaydı. Her biri, üst şövalye ya da
şövalyelerine, Üst Başkan’a ve Düzen’e kayıtsız şartsız itaat etmeye söz
verdiriliyordu. Böylece, her şövalye ve her parça mal, tüm servet, tümüyle
Düzen tarafından elde tutuluyor ve yönetiliyordu.
MAJESTE ONlKl’ye göre, Templar Şövalyeleri, Illuminati içindeki en
yüksek nüfuza sahip grup haline geldi. Bunlardan en tanınmışları, Yuvarlak
Masa Grubu (Grup), Kraliyet Uluslararası ilişkiler Enstitüsü, New York City
Kutsal Aziz John Kilisesi, Dış İlişkiler Konseyi, Jason Cemiyeti,
Kafatası&Kemikler Cemiyeti, Scroll&Key Kardeşliği, en yüksek York ve
İskoç Hür Mason Ayinleri Dereceleri, Eski Rosae Crucae Düzeni, ve "Muha-
fızlar", "İnşa Edenler", "Ateş Feylesofları", ya da "Illuminati" olarak da
bilinen "Yılan Kardeşliği" nin modern dengini oluşturan diğer birçok gizli
cemiyet.
***

"Uzay Yolu"nu ilk bölümlerinden şimdikilere dek izleyin, dizinin, ulus


gençliğinin bilinç altına yönelik bir sosyalizm telkini olduğunu farketmeye
başlayacaksınız. Kaptanlar James T. Kirk (JTK = (Kjnights of the (T)emple
of (J)erusalem, yani Kudüs Mabedi Şövalyeleri) ve Cristhoper Pike,
Templar Düzeni’ne ve Kardeşliklerin en büyük filozofu ve belki de en
üretken yazarı “Dünya Masonluğunun Papa”sı ve Ku Klux Klan’ın
kurucusu, General Albert Pike’a birer sembolik selamdırlar. Enterprise,
düzgün götürülürse onları birleşik sosyalist ütopya dünyası hayallerinin
gerçekleşmesine götürecek olan büyük çalışma ya da planlarını temsil
ediyor.
** *

MAJESTE ONlKl, Amerika'ya yapılacak ilk terörist saldırının New York


ya da Los Angeles gibi büyük bir şehre yapılacağını belirtiyordu. Bu
açıklamaya göre, saldırının tam olarak New York City’e yapılacağını tahmin
ettim, ve Dünya Ticaret Merkezi bombalandı.
MAJESTE ONlKl, terörizmin Amerikan Halkı tamamen ve kesin olarak
silahsızlandırılana dek süreceğini söylüyordu. Belge, ikinci büyük saldırının
"ülkenin bağrında, Oklahoma gibi bir şehirde" yapılacağını belirtiyordu.
Gerçek hedef açıklanmamıştı. Belge asıl hedefi belirtmediğinden, saldırının
Oklahoma Şehri’nde olacağını tahmin etmemiştim... Ancak Amerika’nın
"bağrına" yapılan büyük saldırılar da dahil devam eden terörist saldırılar
hakkmdaki önsezim isabetliydi.
Dünya Ticaret Merkezi’nin ve Oklahoma Şehri’ndeki Alfred P. Murrah
Federal Binası’nm bombalanması, ruh hastası ve tedavi görmüş ruh hastası
insanların kalabalığa ateş açması vs., terör ve çaresizlik duygusu salmaya
devam etti ve edecek. Bu gibi olaylara yol açan tedavi görmüş veya
halihazırdaki ruh hastası insanlar, sosyalist yeni dünya düzeninin çıkarları
için verilen masum kurbanlardır aslında.
Dünya Ticaret Merkezi olayında, FBI görevlilerinden biri, FBI’dan,
patlama olmaksızın bombanın güvenli bir şekilde imha edilmesi için izin
istedi, fakat bu izin verilmedi. Zaten saldırıyı da FBI yönetmiş gibi
görünüyor. New York Times’a göre, FBI teröristlere panelvanı nasıl
kullanacaklarını, bombayı nasıl imal edip nasıl binaya yerleştireceklerini ve
nasıl patlatacaklarını öğretti...
Bu terör eylemleri başarılı olmazsa, daha fazla bombalama, kimyasal ve
biyolojik saldırılar vuku bulacak. Korkuyu, erkek, kadın ve özellikle de
çocukları öldürerek ve sakat bırakarak tırmandıracaklar. Alışveriş
merkezlerinde, restoranlarda ve okullarda daha fazla katliam gerçekleşecek.
Son olarak, hiçbiri işe yaramazsa, Illuminati, New York, Chicago ya da Los
Angeles gibi büyük bir Amerikan şehrinde bir nükleer bomba patlatmayı
planlıyor. Amerikan koyun halkının barış ve güvenlik için kişisel
silahsızlanmayı kabul etmesi için Orta Doğu’da bir savaş çıkarılabilir. (Bu
paragraf yayımlandıktan kısa süre sonra Başkan Clinton bir "Şehir
Toplantısı" sırasında bir tane daha Orta Doğu savaşını haklı çıkarma
girişiminde bulunduğu sırada öğrenciler tarafından utandırıldı. Tanınmış ve
büyük Amerikan üniversitesinin öğrencileri şöyle diyordu: BRAVO!)
Amerikan Ordusu’nun tüm personeline anthrax (şarbon) aşısı
uygulayacağını açıklaması, Amerika’ya yapılacak diğer saldırının şarbon
mikrobuyla yapılacak biyolojik bir saldırı olacağından emin olmamı sağladı.
İddiaya giren var mı?
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

Saddam Hüseyin CIA tarafından eğitildi. Hüseyin’e Irak’ta gücü George


Bush altında CIA verdi. Amerika Iraki silahlandırdı ve Saddam Hüseyin’e
kitlesel imha silahlan yapmak için gerekli bilimsel bilgiyi sundu. Şarbonu
Irak’a Amerika sattı.
Saddam Hüseyin, Birleşmiş Milletler’in sözde hür uluslar üzerinde
otorite sağlaması için gerekli "günah keçisi"dir. Bu yüzden Körfez Savaşı
sırasında öldürülmedi. Görevi, dünyanın koyun uluslarının beynine korku
salmak için "Hıristiyan Düşmanı" olmaktır. Körfez Savaşı, Irak’ın ciddi
nüfus problemini çözmesine yardımcı oldu ki, nüfus sorunu da yeni dünya
düzeninin hedeflerindendir. Saddam sadece emir kuluydu ve rolünü iyi
yaptı...

"İşte birliğin galip geleceğine inanmak için bir optimistin sebebi... İddia
ediyorum ki, önümüzdeki yüzyılda bildiğimiz ulus kavramı demode olacak;
tüm devletler tek, global bir otoriteyi kabul edecek. 20. yüzyılda moda olan
‘dünya vatandaşı’ deyimi, 21. yüzyılın sonlarında gerçek anlamında kul-
lanılacak... "
ABD Dış İşleri Bakan Vekili Strobe Talbott, TIME
Dergisi yazısı, 20 Temmuz 1992.

"Amaç, global ekonomi için yeni bir sosyal anlaşma oluşturmak... Eğer
Clinton’ın politikaya yaklaşım tarzının bir ismi olsaydı, bu ‘Tek Ulus
Politikası’ olurdu.
Başkan Birinci Yardımcısı Sidney Blumenthal, Kennedy
Okulu, Harvard, 23 Nisan 1998.

"Bugün, diyorum ki, dünyadaki hiçbir ulusun kurmakta olduğumuz global


sistem dışında bırakılmasına gerek yoktur... Bugün mezun olanlarınız, global
hayatlar yaşayacaksınız..."
Dışişleri Bakam Albright, Diploma Töreni, Harvard,
5 Temmuz 1997.
I Bölüm 16 :

Amerikan Ordu
İstihbaratının Satanist
Kilise ile İlişkisi
DOCUMENTATION: U.S. ARMY INTELLIGENCE CONNECTION
WITH SATANIC CHURCH
SAVUNMA BAKANLIĞI BİRLEŞİK DEVLETLER ORDUSU SUÇLU
ARAŞTIRMA KOMUTANLIĞI
5611 COLUMBIA PIKE / FALLS CHURCH, VA 22041

.............'E CEVABEN
.............‘ÎN DİKKATİNE
CIPP-PD
KONU: Muhtemel Muhalif Uyum Bilgisi HQDA
(DAMI-CIS/Bay Dili)
WASH DC 20310

1.Ref telekon Yrb. Jones ve Bay Burkley


2.LAW referanslı telekon, aşağıdaki bilgiler elde edildi:
a.21 Temmuz 1981’de, istihbarat Birimi, San Fransisco, CA, Polis De-
partmanı (Telefon: (415) 553-1133)’ndan Memur Sandi Daly, aşağıda imzası
bulunan kişi ile irtibata geçti. "Temple of Set" olarak bilinen sözde sata- nist
mezhebi araştırırken, grubun lideri olan 16 Ekim 1946, 2430 Leavenworth
Street, San Francisco doğumlu Michael A. Aquino’nun, Amerikan ihtiyat
Ordusu’nda, San Francisco bölgesinde bir ordu istihbarat birimine bağlı bir
binbaşı olduğu söylentisine rastladığını aktardı. Dahası, grubun iki elemanı
daha, Dennis Mann (NFI) ve Willie Browning (bayan - NFI) de, Los Angeles,
CA bölgesinde AlO’da Ordu îstihbaratı’na bağlı idi.
b.RCPAC’le yapılan gayrıresmi bir yoklama, listelerinin, belirtilen isimlerdeki
personeli içerdiğini ve Aquino’nun bir zırhlı birliğinde Binbaşı olduğunu, ve
Mann ve Browning’in Ordu îstihbaratı’nda birer yüzbaşı olduğunu ortaya
çıkarttı.
3.Memur Daly, bilgisinin isabetli olabileceği ihtimalinin var olduğu gerçeği
hakkında ve bu bir suç teşkil etmediğinden, ordu istihbaratının bilgilendirileceği
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

ve kendisiyle irtibata geçebileceği konusunda bilgilendirildi. Topladıkları her


türden bilgiyi paylaşmak için gönüllü olduğunu belirtti.

T. C. JONES Yarbay (P) GS Şef,


Araştırma Politikası ve
Çalışmaları Bölümü
DAMI-CIS (tarihsiz) 1. Ind
KONU: Muhtemel Muhalif Uyum Bilgisi

HQDA (DAMI-CI). Washington, DC 20310


Kime: Komutan, Amerikan Silahlı Kuvvetler Komutanlığı,
AFIM-CS, Ft McPherson, GA 30330’un dikkatine

1.16 Kasım 1981 tarihli, USACIDC’ten gönderilen ilişikteki mektupla ilgili konu
bilginiz ve gerekli hareketin yapılması için doğrulanmıştır.
2.Federal Araştırma Bürosu’nun "Temple Of Set" ile ilgili dosyalarının kontrolü
sırasında, böyle bir kuruluşla alakalı hiçbir kayda ulaşılamamıştır.
3.Asıl mektupta geçen iddialarla ilgili olarak bulgularınızı iletmeniz talep
edilmektedir.

İSTİHBARAT YARDIMCI PERSONEL MÜDÜRÜ ADINA:

Donald P. PRESS Albay, GS

Karşı Istihabarat Müdürü

SADECE RESMİ KULLANIM IÇÎNDlR.


AFIN-CSP (tarihsiz) 2. Ind
KONU: Muhtemel Muhalif Uyum Bilgisi

FORSCOM, Fort McPherson, CA 30330 23 Kasım 1981


Kime: Kapağa bakınız.
1.Referanslar:
a.AR 604-5
b.CCF, LOI 80-1
2.Eğer yerel kaynaklar yukarıdaki referans b altındaki hareketi mazur kılan bir
bilgiyi açığa çıkarıyorsa, muhtemelen, sizin komutanızdaki bir kişiyle ilgili
olduğu için size ulaştırılmıştır.
3.Ayriyeten, 1. vesika, 3. paragrafın, bu karargaha gönderilen suretiyle aynı
olup olmadığının tayin edilmesi talep edilmektedir.
4.RCPAC ve CCF’den alman bilgiye göre, asıl mektupta geçen isimler ilk
etapta aşağıdaki gibi bir araya getirilmiştir:
a.AQUINO, Michael A., Binbaşı, 568-66-9015 DYVT: 16 Ekim
1946, CA
Adres: 2430 Laevenworth St., San Francisco, CA 94133 BI,
11 Mart 80: TS 9 Haziran 81 Mevkii: San Francisco
Garnizonu, CA Müdürlük, RC Destek.
b.MANN, Dennis K., Yüzbaşı, 565-62-9323 DYVT: 8 Mayıs
1946, CA
Adres: 20729 Eagle Pass Dr, Malibu, CA 90256 CCF
Kontrol: 67 AIRR Dosya Mevkii: Amerikan 6. Ordusu (USAR)
306ncı PSYOPS Bn.
Bina 415
Fort McArthur, San Pedro, CA 90731
c.BROWNING, Willie M., Yüzbaşı, 458-78-8810 DYVT: 15
Mayıs 1946, TX
Adres: Bilinmiyor
SBI, 15 Eylül 1977, TS/SI, 12 Ekim 1977
Mevkii: FORT HOOD, TX 2 ARHHC Böl.
ATTN G2 (SSO)
Komutan Adına:
George E. Durham LTC
(Yarbay), GS
AFIN-CSP (tarihsiz) 2nci Ind
KONU: Muhtemel Muhalif Uyum Bilgisi
Karargâh, Amerikan 6ncı Ordusu, San Francisco Garnizonu, CA 94129 9 Aralık
1981
Kime: Komutan, Amerikan Kara Kuvvetleri Komutanlığı, ATTN: AFIN-C5P, Fort
McPherson, GA 30330

1.Dava açılmaksızm geri çevrildi.


2.Asıl mektupta 2. paragrafta geçen, Michael A. Aquino ile ilgili bilginin aleyhte
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

oldmadığına karar verildi ve bu bilgiler için 8 Haziran 1981’de Amerikan Ordusu


Merkezî Personeli tarafından Çok Gizli izni verildi.
3.Michael A. Aquino’ya ait olan bu araştırma dosyasının Amerikan Ordusu
Merkezî Personeli, Fort George G. Heads, Maryland 20755 tarafından yeniden
gözden geçirilmesi tavsiye edilmektedir.

Komutan adına:
John W. RICHARDS
LTC (Yarbay), GS
Şef, istihbarat ve Güvenlik.

AFIN-CSP (tarihsiz) 4. Ind


KONU: Muhtemel Muhalif Uyum Bilgisi

FORSCOM, Fort McPherson, GA 30330 18 Aralık 1981


Kime: Komutan, HQDA, (DAMI-CI), Washington, DC 20310 (Mtr Poll)

1.Önceki belgeye dikkat ediniz.


2.(Aynı) "lehte olmayan" ve bir neticeye varmayan bilgiler, genelde, 2. belge-
mizin alıcıları tarafından telefonla asıl mektubun mazereti olarak gösterildi.

Komutan adına: George E.


Durham LTC (Yarbay), GS
1 Temmuz 1981

DOSYA İÇİN NOTLAR İstihbarat:


Temple of Set

Geçmişi:
Temple of Set, Michael A. Aquino önderliğinde satanist bir gruptur. Anton
LaVey’in San Francisco’daki Şeytan Kilisesi’nden kopmuştur. LaVey’in
kuruluşundan ayrılmaları, grubun 1975’te yeniden yapılandırılmaya başlandığı
zamana denk gelmektedir. Küçük bir gruptur, ama bununla beraber birkaç yüz
üyeye sahiptir ve ulus çapında faaliyet göstermektedir.
Aquino kuruluşun resmi başkamdir ve kuruluşu, aslında üstleri olan dokuz
kişilik bir konseyle yönetmektedir.
Temple of Set'in ilginç bir yanı, orduyla arasındaki huzursuzluktur. Bu
huzursuzluğun bir sebebi, kuruluşun bir çok elemanının Nazi hayranı olması ve
bu yüzden de sürekli 2. Dünya Savaşı Alman üniformaları giymeleridir. Aquino,
üyelerine, doğrudan Birleşik Personel Şefleri’ne rapor verdiğini bildiriyor. Bu
muhtemelen büyük bir mübalağadır, ama bir komisyonun başında olduğu ve
Ordu Istihbaratı'nda çalıştığı bir gerçektir. Teğmenlerinin ikisi, ve Willie
Browning adında bir bayan da Amerikan Ordusu’nda birer yüzbaşıdır ve Los
Angeles’in dışındaki bir istihbarat Birimi’nde hizmet vermektedir. Grubundaki
diğer bir teğmen Dennis Mann adında bir Amerikan Ordusu subayıdır. O da
istihbarat faaliyetleriyle alakalıdır.

Aquino, Michael A.
Michael Aquino, daha önce de belirtildiği gibi, Temple of Set’in başı olarak kabul
edilir. Görünüşe bakılırsa, iyi bir eğitim almıştır ve Siyasal Bilimler doktorası
yapmıştır, ve bununla beraber San Francisco'daki Golden Gate Üniversite- si’nde
profesördür. Uzmanlık alanı Batı Avrupa Siyasal ilişkileri ’dir. Aquino Lsan
Francisco’da Levenworth caddesinde oturmaktadır ve numarasının da 2430
olduğuna inanılmaktadır. Bu adreste kız arkadaşıyla birlikte ikamet etmektedir.
Babası, aileden bir müddet önce ayrılmıştır ve Güney California’da oturmaktadır.
Aquino’nun cinsel kimlik problemlerinin olduğu söylenmektedir ve San
Francisco’daki birçok hayat kadını tarafından çeşitli sado-mazohist cinsel faali-
yetleri ile tanınmaktadır. Aquino’nun biseksüel olduğuna inanılmaktadır.

Yansımalar
Temple of Set bir dereceye kadar garipliklerin tanımıdır, bununla birlikte o da
kendi içinde bir değişim geçirmektedir. Söylentilere göre, elemanları daha az
entelektüel oldukça ve Cehennem’in Melekleri ve benzer motosiklet çeteleri gibi
istenmeyen seviyedeki insanlar arttıkça, grubun şiddet potansiyeli gittikçe artıyor.
Yine söylentilere göre, hayvan kurban etme olaylarına karışmaya başlıyorlar.
Bununla birlikte, Aquino kuruluş bünyesinde yaptığı konuşmalarda, “artık siyasal
hamleler yapmasının zamanının geldiğini” söylüyor. Bu muhtemelen Ordu’daki
pozisyonuyla ilgilidir.

Notların sonu.
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

Gazete kupürü: CHRIS


FULLER’in haberi

Şeytanın Kulu, Hassas Bir Ordu


Memuriyetinde Bulunuyor ve Yüksek Rütbeli
Subaylar "Sorun Yok" Diyor

Gizli güvenlik iznine sahip üst düzey bir Amerikan ordu istihbarat subayı, aynı
zamanda Satanist Kilise'nin kurucusu ve baş rahibi olduğunu kabul ediyor ve
inanılmaz bir şekilde, Ordu, "sorun yok" diyor!
41 yaşındaki eski bir yeşil bereli olan Yarbay Michael Aquino, ENQUIRER’a, 22
senedir şeytana ibadet etmekte olduğunu itiraf etti.
Daha önce on yıl boyunca Şeytan’ın Kilisesi adında başka bir bölüme bağlı
kaldıktan sonra, 1975’te Temple of Set adındaki kendi Satanist Kilisesi’ni kurdu-
ğunu söyledi.
Vietnam’da psikolojik savaş uzmanlığı yapan ve şimdi St. Louis’deki Ordu
ihtiyat Personeli Merkezi’nde ek mesaiyle bütün gün çalışan Yarbay Aquino,
"inancım Ordu’da bir sır değildi" dedi. Aquino, kilisesinin ayinlerinde satanik
terminolojinin kullanıldığını kabul ediyor ve ekliyor: "Bundan oldukça gurur
duyuyoruz".

Ancak Katolik Savaş Gazileri Başmüdürü William Gill ağır konuştu:


"Bu berbat bir şeydir ve ulusun yüz karasıdır!"
"Amerikan Ordusu’nda şeytana ibadet eden birinin yüksek ve hassas bir
memuriyette bulunmasına izin verilmesi inanılacak gibi değil. Bu iğrenç durum,
yüce memleketimizin geleneksel değerlerini korumak için savaşan ve ölenlerin
anısına hakarettir."
"Vatandaşlar, ordumuzdan, Tanrı’nın ve memleketimizin geleneksel değerlerini
yüceltmesini istemek gibi bir hakka sahiptirler - bir satanist grubun şeytani
budaklanmalarım değil."
Yarbay Aquino’nun Satanist Kilisesi’nin reklamı, 1981’den 1986’ya kadar
konuşlandığı San Francisco’da sarı sayfalarda yapıldı. Aquino, birçok üyesinin
Amerika’dan ve Kanada’dan olduğunu söylüyor, ama şunu da ekliyor: "Nadiren de
olsa Batı Avrupa ve Pasifik’te de üyelerimiz var."
Washington DC’deki bir Ordu Halkla İlişkiler subayı olan Yarbay Greg Rixon,
Anayasa’daki din özgürlüğünün, Ordu’nun Yarbay Aquino’ya dava açmasına engel
olduğunu söylüyor.
"Bireyin dini faaliyetleri kanun dahilinde kaldıkça, bir sorun yoktur!" diyor
Yarbay Rixon.
Bu noktada Katolik Savaş Gazileri müdürü Gill patlıyor: "Ordu’nun sorun yok
demesi kafa karıştırıcı. Bu rahatsız edici durum, ulusal güvenlik ve ahlak
konusunda endişelenen herkes için bir sorun teşkil ediyor.
Amerikan Ordusu, Karanlığın Prensi’ne ibadet edenlerin yeri değildir!"

"Hitler Almanyası hakkında


bilinmedik çok şey var!..”

İntihar ettiği söylenen Hitler, 2. Dünya Sava- şı’ndan sağ olarak kurtulmuş
ve kutuplardaki Alman üssüne mi kaçmıştı?
1947’den beri dünyanın birçok yerinde görüldüğü iddia edilen uçan
daireler, gizli Alman teknolojisinin ürünü müdür?
Nazi Almanyası’m perde arkasından yöneten gizli örgütler var mıydı?
Bunların temel inançları neydi?
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

Hitler’in temelini attığı Kutuplar’daki denizaltı üsleri halen faal midir?


Rus denizaltısı Kursk,'neden ve nasıl batırıldı?

7s

S0)
"O
li
ST
n

hakk?nda t?m bildiklerinizi unutun!.."


3
mm-
?I?
??M?I

M#
. - ] !Cs&?
Bu kitabı 'dünyada her şeyin göründüğü kadar basit ve kolay olduğunu
düşünenler ve yaşadığı hayattan memnun olanlar’ sakın okumasın;
Yaşanan olayların farklı boyutları olduğunu düşünüp 'ancak buna kafa
yoramayacak kadar yoğun olduğunu düşünenler’ ise başlamasın;
Uluslararası Para Fonu (IMF) konusunda bugüne kadar hiç yazılmayanları
ve konuşulmayanları şahitler, belgeler ve istihbaratçıların ağzından anlatan
bu kitap, Türkiye’nin sosyal dokusundan, uluslar arası ilişkilerine kadar tüm
gerçeğini değiştiren ekonomik krizlere de farklı bir açıdan bakmanızı
sağlamayı amaçlıyor.
? APOKAL?PS'?IM ATLILARI

"gerçekler bazen öldürücüdür!..”

Elinizdeki kitap, yazarının hayatına malolmuş bir araştırmanın


ürünüdür.
William Cooper, Amerikalı bir Deniz İstihbarat subayı. Yıllarca elinden
geçen "çok gizli” belge ve bilgilerin ışığında bazı gerçekleri farketmeye
başladı. Sermayeyi elinde bulunduran bazı grupların, süper güç Amerika’yı
ele geçirmek suretiyle "Dünya. Hükümeti” kurmaya yönelik faaliyette
bulunduklarını tespit etti. Ordudaki görevinden ayrıldıktan sonra, yayınladığı
kitaplar, radyo programları ve konferanslarla bilgilerini kamuoyuna
açıklamaya başladı.
Ne olduysa bundan sonra oldu. Tehditler altında yaşantısını sürdürdü.
Buna rağmen çalışmalarından vazgeçmeyen Milton William Cooper, 5 Kasım
2001 tarihinde, çiftliğine girerken öldürüldü.
Apokalips’in Atlıları, dünya ölçeğinde oynanan 'büyük oyun’ hakkında
önemli ipuçları veriyor.

Você também pode gostar