Sorun-Polemik-36

Page 1

SORUN Polemik

MARKS‹ST ‹NCELEME ARAfiTIRMA ELEfiT‹R‹ DERG‹S‹

36 MAYIS 2009

www.sorunpolemik.com e.posta: sorunkolektif@gmail.com Süresi: fiimdilik ‹ki Ayda Bir Yay›mlan›r Say›: 36 (2009) Fiyat›: 4 TL (KDV Dâhil) Sahibi ve Yaz› ‹flleri Müdürü: S›rr› Öztürk Yönetim Yeri ve ‹letiflim: Akb›y›k De¤irmeni Sokak, No: 33/A 34122 Sultanahmet-Eminönü/‹stanbul Telefon: (0212) 638 81 82 Fax: (0212) 638 81 72 Posta Çeki No: 98213 Banka Hesap No: ‹fl Bankas› Ca¤alo¤lu fiubesi (1095) 325 835 Abonelik Yurtiçi y›ll›k 6 say› - 30 TL. Yurtd›fl› dört kat› Yay›n ilkelerimizle ba¤daflmayan ilanlar kabul edilmez. Gönderilen yaz›lar›n befl dergi sayfas›n› geçmemesi (CD ve e-posta), Word program›nda zenginlefltirilmifl metin biçiminde kaydedilerek gönderilmesi gerekir. Yaz›l› metinler kaynak gösterilerek kullan›labilir. Teknik Haz›rl›k: Sorun Teknik Büro Bask›: Maya Bas›n Yay›n Matbaac›l›k Ltd. fiti. ‹shakpafla Cad. Kutlugün Sok. No: 9 34122 Sultanahmet/‹stanbul Tel: 0212 638 64 08 Yay›n Türü: Yerel Süreli ISSN 1303-2402 S.P. F/1

1


‹Ç‹NDEK‹LER • DEVR‹MC‹ ANILARI YAfiATILACAKTIR!... • Turgay Ulu -fiiir- Musa fianak -fiiir• S›rr› Öztürk Politika Cephesi - 8 Mart, 21 Mart Kütlesel Ç›k›fllardaki Coflku ve Heyecan› Harmanlayarak 1 May›s’a Tafl›yal›m. Bu Süreci 15/16 Haziran Ruhuyla Buluflturup Bütünlefltirerek Kendi Sentezimizi Üretelim - Darbe mi Devrim mi? - 29 Mart 2009 Mahalli Seçim Sonuçlar› Üzerine… - ABD Emperyalizminin “Yeni” Yüzü Obama! - Amaç-Araç Diyalektik Bütünlü¤ü - 1 May›s 2009 Üzerine Notlar • ‹rfan Ünal -fiiir• Ali Özdo¤u - ‹smail Arguvanl› Sol’daki ‹dealizasyon-Mistifikasyon Gelene¤i Nas›l Y›k›l›r? - Önce Sosyalist Literatürümüzü Suland›rd›lar - ‹dealizasyon- Mistifikasyon Gelene¤inin Sol Örgütlerdeki Yans›mas› - S‹P-“TKP”den Örgütsüz Ajitasyon Örne¤i: “Durmay›n… Felaketi Durdurun!” • Ali Erifl - 1 May›s Ça¤r›s› • Babür P›nar S›n›f Savafl›m›nda Örgütlenmenin Yap›sal Durumu ve ‹liflkilerin Organizasyonu • Ahmet Temizel Altemperyalist Tekelci Kapitalizm Nereye? • Akman Erifl Hannao¤lu Do¤u Toplumlar›nda Liderlik ve Birey • Yavuz Y›ld›r›mtürk “Türkiye Sosyalist” Hareketinin Bugünkü Durumunun Nedenleri -1• Selman Ba¤banc› Devrimci E¤itimin Önemi - 2 • Yalç›n Karadafl Yalanc› Tan›klar Kahvesi mi, Yalanc› Devrimcilerin Lumpen Hikâyesi mi?.. • As›m Gönen -fiiir• Ahmet Kale K›v›lc›ml›’n›n “Günlük An›lar”› • Turgay Ulu M. Emin Aslan’›n “Kürd Ulusal Hareketinin De¤erlendirilmesi ve Ulusal Siyaset” Kitab›n›n Elefltirisi • Ali ‹hsan Aksamaz Dilekçe Vermekle Lazca Yaflar m›?! • S›rr› Öztürk Yak›n Tarihimiz Nas›l Tahrif Ediliyor - 2 - Komünist Manifesto’nun Yay›mlanmas› Üzerine Yap›lan Tart›flmalar - Marksist Klasiklerin Üretiminde Tecimsel ‹liflki mi? Devrimci Sorumluluk mu? - Bir ‘Komünist Manifesto Öyküsü de Öncü’den • S. P. F Tipi Cezaevlerindeki Hukuk d›fl› Uygulamalar… Adalet Bakanl›¤›’na Dilekçe (Belge) • 1 May›s 2009 De¤erlendirmesi • Kaan Kangal EMEP’in 1 May›s’taki Tavr› Üzerine Elefltirel Notlar • Bizden Haberler 2

3 4 5 5 7 10 15 19 20 26 27 27 29 31 33 37 45 48 61 71 80 84 86

90 93 98 98 103 103 113 116 118 120


DEVR‹MC‹ ANILARI YAfiATILACAKTIR!... Sol “cenah›m›z”; meflreplerince devrim için dövüflen, DevrimciDönüfltürücü-Marksist kimlik ve kifliliklere, ideolojik, politik ve etik üstün yeteneklere sahip bizim insanlar›m›z› proletaryan›n koruyuculu¤una çekemedi¤imiz için son derece kusurlu hatta suçludur. $ Bizim en utan›lacak, en affedilemez yan›m›z “politik a盤a vurma” görevlerimizi yeterince yerine getiremeyiflimizdir. $ Tutulacak “Ana Halka”y› bir türlü göremeyiflimizdir. $ Ulusall›k-S›n›fsall›k sosyal muhalefet dinamiklerini uyumland›ramay›fl›m›zd›r. $ Yüzde yüz ba¤›ms›z ve yüzde yüz iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n soysal / evrensel kurtulufl mücadelesini kavrayamay›fl›m›zd›r. $ “Örgütler Anarflisi” hastal›¤›m›za son veremeyiflimizdir. $ Yeri bir daha doldurulamayacak olan kadrolar›m›z› koruyamay›fl›m›zd›r. $ Tutarl›-somut-amaçl› bir iktidar projesiyle kapitalizmi aflmaya aday kendi sentezimizi üretemeyiflimizdir. $ Devrimci hareketimizi kurumsal merkezî disiplinli bir otoriteye getiremeyiflimizdir. $ ‹flçi s›n›f›n›n sendikal ve siyasal birli¤ini, “Komünistlerin Birli¤i” davas›n› gerçeklefltiremeyiflimizdir. $ “Marksizmin yorumu ve pratikte yeniden üretimi” sorunsal›n› yeterince kavrayamay›fl›m›zd›r. $ Devrimci tarih ve geleneklerimizi harmanlayarak ‹flçi S›n›f› Partisi’nin oluflturulmas› davas›na tafl›yamay›fl›m›zd›r. $ Kolektif akl›, kolektif bilinci ve kolektif eylemi örgütleyemeyiflimizdir… Deniz, Yusuf, Hüseyin, Sinan, Mahir, Cevahir, Ulafl, ‹brahim, Veli, Erdal, Seyyit, Necdet, H›d›r, ‹lyas, ‹lker, Erifl, Haki, Kemal, Mazlum, Mahsum, Fikri ve adlar› bu sayfalara s›¤d›r›lamayan bizim insanlar›m›z›n -tüm devrimcilerin- (Bu arada Yn. Krl. Üyemiz Orhan Kaplan’›m›z›n) katledilifllerinin y›l dönümlerinde onlara yoldaflça ebedî sayg›, burjuvaziye de binlerce lanet!... SORUN Polemik

3


KÖPRÜ Biriktirdim mektuplar›n› Onüç y›l olmufl Uç uca ekleyip Bir köprü kurdum Hücremden odana Akflam gidiyorum Sabah dönüyorum S›rat bu mu Bir aya¤› çimen gül Bir aya¤› beton demir Y›ksam bir aya¤›n› Gitsem dönmesem Gülüflüne tutunsam Sunsam toplad›klar›m› Ifl›tsak geceyi Yan yana yana yana Biriktirdim düfllerimi Onüç y›l olmufl Turgay Ulu 2 Nolu F Tipi Cezaevi Kand›ra -Kocaeli Nisan-2009

TAK‹YEC‹ I Açt›m A-Ka-Pal› kutuyu Yoklad›m içindeki mevzuyu Dibinde vard› kör bir kuyu Billahi içilmezdi suyu II Budur takiyecinin cenneti alas› Anca olur gayya kuyusu Musa fianak 2 Nolu F Tipi Cezaevi Sincan - Ankara

4


S›rr› Öztürk

-Polemik-

Politika Cephesi

8 Mart, 21 Mart Kütlesel Ç›k›fllardaki Coflku ve Heyecan› Harmanlayarak 1 May›s’a Tafl›yal›m. Bu Süreci 15/16 Haziran Ruhuyla Buluflturup Bütünlefltirerek Kendi Sentezimizi Üretelim. Kütlesel ç›k›fllar› daha da anlaml› k›labilmek için 8 Mart, 21 Mart, 1 May›s, 15/16 Haziran türünden devrimci geleneklerimizden yola ç›karak hareketimizi bir basamak ileri s›çratabiliriz. Aleyhimizdeki pek çok faktöre ra¤men, bahar aylar› ile gelen kitlesel eylemlerimiz ö¤retici derslerle doludur. Hele 29 Mart 2009 Mahallî Seçimler dolay›s›yla kitlelerin nas›l politize oldu¤unu, özellikle de Kürt illerindeki coflkulu eylemleri gördükten sonra Sol “cenah›m›z›n” teori prati¤i yeniden s›nanmaya bafllam›flt›r. fiartlar›n› burjuvazinin tayin ve tespit etti¤i “seçim hesaplaflmas›” sürecinde Sol “cenah›m›z›n” belirleyici taraf olmas›n› gerektiren pek çok iflaret al›nd›. Sol’un uygulamaya yöneldi¤i taktiksel duruflu önemli tart›flmalar› gündeme getirdi. Devrimcilerin, Sosyalistlerin, Komünistlerin devrimci taktik esnekliklerinin nas›l olmas› gerekti¤ine iliflkin bir deneyim birikimi süreci yafland›. Art›s› eksisi ile yaflanan bu süreçten ç›kar›lmas› gereken biricik ders: 8 Mart, 21 Mart, 1 May›s, 15/16 Haziran türünden devrimci geleneklerimizden nas›l bir ders ve sonuç ç›kard›¤›m›z›n muhasebesi olmal›d›r. Bu anlaml› tarihsel günlerin birbiriyle olmas› gereken organik iliflki ve ba¤lar›n›n kurulup güçlendirilmesi öne ç›km›flt›r. Bu sürecin tutarl›amaçl›-somut bir iktidar projesiyle bütünleflmesine katk› getirebiliriz. Kolektif akl›, bilinci ve eylemi örgütleme becerisi gösterdi¤imizde kendi sentezimizin üretilmesi de kolaylaflacakt›r. Tarihsel anlam› büyük olan bu sürecin art›lar›n› kendili¤inden-bürokratik-ikameci ve “dar grup tavr›” ile hareket eden örgütsel ç›karlara kurban etmemeliyiz. Kürt ulusal hareketine faydac› yöntemlerle tutunan küçükburjuva “sol” yaklafl›mlar› sosyal pratikte a盤a vurarak devrimci harekete verdi¤i zarar› izole etmeliyiz. 5


Alabildi¤ince kütlesel ve alabildi¤ince demokratik ç›k›fllarda rol ve sorumluluk alan grup, çevre ve örgüt yap›lar› do¤all›kla birlik, dayan›flma, tart›flma, ayr›flma, bölünme ve yeniden buluflma sürecine girecektir. Girmifltir. 21 Mart 2009 Mahallî Seçim süreci de hâkim gerici s›n›flar›n diktatörlü¤üne karfl› DTP’ye katk›, ittifak, dayan›flma vb. çal›flmalara çeflitli “sol” kesimlerin farkl› niyet ve gerekçelerle kat›ld›¤›n› gördük. Tasfiyeci, liberal, postmodern, yeni-sol, reformist ve özgürlükçü sol vb. siyasî grup, çevre ve örgütlerin yan› s›ra devrimci ve marksist grup, çevre ve örgütlerin de DTP ile birlikte seçim çal›flmalar›na kat›ld›¤›n› gördük. Kürt ulusal özgürlük talepleriyle öne ç›kan DTP tüm zaaflar›na, eksikliklerine ve “öndersizlik krizine” ra¤men, sosyal pratikte önemli bir kitlesel tabana sahip oldu¤unu coflkulu ve kalabal›k eylemleriyle kan›tlam›flt›r. Kürt proletaryas›n›n, iflsizlerinin, emekçilerinin ve yoksul köylülü¤ünün talep ve ihtiyaçlar›n› öne ç›karamayan, ayr›ca, kapat›lma tehdidi alt›nda olan DTP; AKP’nin inkâr, imha ve asimilasyon politikalar›na karfl› âdeta tek muhalefet oda¤› olmufltur. DTP’nin daha çok Kürt illerinde yakalam›fl oldu¤u bu politik zeminin anlaml› bir geliflme ve s›çrama gösterebilmesi ve taleplerinin gerçekleflebilmesi için, Proletaryan›n ve entelektüel birikimin yo¤unluklu bulundu¤u metropollerdeki iflçi s›n›f› hareketi ile sosyalist hareketi buluflturup bütünlefltirme yetene¤ine sahip bir hareketin eksikli¤i yeniden görüldü. Kürt ulusal hareketinin taleplerinin gerçekleflebilmesi ‹SP, DPP veya KP olmay› hak etmifl bir hareketin anlaml› ve ileri bir ad›m atmas› flart›na ba¤l›d›r. Yaflad›¤›m›z co¤rafyada sosyal muhalefet dinamiklerini seferber edip iktidara tafl›yacak ve de yerel, ulusal, sosyal ve evrensel kurtuluflun yolunu döfleyebilecek bir hareket henüz oluflturulamam›flt›r. Çeflitli niyet ve amaçlarla DTP’ye ilkesiz biçimde eklemlenen “sol” grup, çevre ve örgütlerin an›lan seçim çal›flmalar›n› yak›ndan izledik. DTP’ye destek-dayan›flma m›, eklemlenmek mi, ittifak m›, kendi politikas›zl›¤›n›n üstünü örtmeye çal›flmak m›, çaresizlik mi, ilkesizlik mi vb. oldu¤unu anlamaya çal›flt›k. Birilerinin telaffuz etti¤i “ortak aday” konusundaki söylemleri sonradan “dar grup kültü” hastal›¤›na dönüfltü. Halk deyimiyle “c›zd›m oynamiram” diyenler ço¤ald›. EMEP, ÖDP ve S‹P“TKP” vb.lerinin ba¤›ms›z aday tercihlerini öne ç›kard›¤› görüldü. Küçükburjuva solculu¤u, küçükburjuva devrimcili¤i ile küçükburjuvazinin komünistçilik oynay›fl› böylelikle bir kez daha s›nan›p denendi.

6


Darbe mi Devrim mi? Sol “cenah›m›zda” yaflanan ideolojik, politik ve örgütsel karmafla “Darbe mi Devrim mi?” tart›flmas›n› daha da tetikledi. Özellikle “Ergenekon Davas›” ile kamuoyuna sunulan belge ve iddialar bu türden soru ve sorunlar› yeniden gündeme getirdi. Ulusalc› ve liberal “solcu” tak›m› konuyu meflreplerince tart›flmaya ve böylelikle gündemi kendi lehlerine çevirmeyi denemifl oldu. ‹deolojik-s›n›fsal ç›karlar› bir olan burjuvazi ile liberal “solcu” tak›m› ise, demagojileriyle siyasal-sosyal devrimlerle darbe-cunta iliflkilerinin bir ve ayn› yerde oldu¤undan bahisle burjuva diktatörlü¤ünün karfl›t› bir propaganda yapmay› ye¤lemifllerdir. Devrimciler, Komünistler aç›s›ndan konu yeterince aç›kt›r. Onlar darbeci-cuntac› de¤il, devrimcidir. Kapitalizmin yeryüzünden sökülüp at›lmas› için darbeci yol-yöntemleri de¤il, devrimci-dönüfltürücü yolyöntemleri temel al›rlar. ‹deolojik, politik ve örgütsel konumlar› böyle olan Devrimciler, Komünistler bu do¤rultudaki teori pratiklerini her flart alt›nda k›v›rmadan savunarak iddialar›n›n arkas›nda nas›l durduklar›n› gösterirler. Polis sorgusunda, iflkencede, mahkemede ve hatta dara¤açlar›na ç›karken de kimlik ve kifliliklerini, devrimci inanç ve bilinçlerini hayk›rmaktan asla geri durmazlar. Sosyalizmin onurlu ve gür sesine gölge düflürmezler. Günümüzün kaotik ortam›nda yap›lan “darbe mi devrim mi” tart›flmalar›yla at izi it izine kar›flt›r›lmak istenmektedir. Devrimci ve Marksist Kadrolar aç›s›ndan konu son derece aç›k ve nettir. Ayr›ca, tarihsel-sosyal deneyimlerde bolca örneklendi¤i için bu konu demagojilerle asla çarp›t›lamaz. Burjuva ideolojisi ve revizyonizmin etki alan›na giren küçükburjuva “sol” kesimlerin; iflçi s›n›f›na, onun öncülü¤üne ve siyasal-sosyal devrimlerin zorunlulu¤una inanmad›klar› için burjuva iktidarlar›n›n darbecunta arac›l›¤›yla alafla¤› edilmesine büyük umutlarla bel ba¤lad›klar› görülür. Görülmektedir. Siyasal-sosyal devrimlerin tarihsel bir zorunluluk oldu¤unu gören, bu bilinci süzgeçlerinden geçiren Devrimcilerin, Komünistlerin ifli gerçekten zordur. Uzun erimli, çok çetin, fakat onurlu ve sonuç al›c› bir mücadeleyi gündemine alan Kadrolar, bilinçli tercihleriyle birleflik, güçlü, güvenilir ve donan›ml› bir Araç’›n, ‹SP’nin oluflturulmas›n›n kavgas›n› verir. Aceleci, umutsuz, ufuksuz ve gelece¤i olmayan küçükburjuva nihilizmine kayanlar›n darbe-cunta giriflimlerine bel ba¤lanmas› onlar›n ideolojik-s›n›fsal konumlar›na uygun düflmektedir. 27 May›s 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 fiubat 1997 ve günümüzdeki örneklerine 7


rastlanan darbe-cunta giriflimlerinin ideolojik-s›n›fsal tahlillerle incelendi¤inde burjuvazinin sömürüsüne hizmet eden amaçlar›n› görmekte gecikmeyiz. ABD-AB emperyalizminin, NATO’nun e¤itip yetifltirdi¤i cihet-i askeriyenin emekli ve emeksiz paflalar›ndan “devrimci bir darbe” beklentisi içinde olanlar (bilerek-bilmeyerek fark etmiyor) ya bilinç ve zeka özürlüdür ya da burjuva diktatörlü¤üne katk› getirmekle görevlidir. Burjuvazi-Proletarya temelindeki çeliflki ve çat›flk›lar› bilimsel yöntemle tahlil edemeyen küçükburjuva solculu¤u ile devrimcili¤inin darbecunta kalk›flmalar›na sempati duymas› ya da angaje olmas›n› önleyip siyasal-sosyal devrimlerin zorunlulu¤unu somutta gösterecek teori pratiklere ihtiyaç duyulmaktad›r. Burjuvazinin gayrimeflru çocu¤u olarak adland›r›lan “bireysel terörizm” yöntemleri yerine program›nda proletarya ve devrim yaz›l›, devrim iddial›, devrim için dövüflen, bu amaçla donan›ml› kurum ve araçlar›m›z›n eksikli¤i yüzünden kestirmeci darbe-cunta yaklafl›mlar› küçükburjuva kesimlerde büyük bir ilgi ile karfl›lanmaktad›r. Proleter Devrimci Kadrolar›n ideolojik, politik ve örgütsel konumu geliflip güçlendikçe, “tutarl› bir demokrasi mücadelesi” ile “tutarl›-somutamaçl› bir iktidar projesini” s›n›fsal temelde örgütlendikçe darbe-cunta özlemleri de büyük oranda k›r›l›p devrimci harekete dönüflebilecektir. Devrimin uzun yürüyüflünde k›r ve kent küçükburjuvazisinin ya harekete kazan›lmas› ya da nötr hale getirilmesi önemlidir. Siyasal-sosyal devrimlerin kurmay› ‹SP’nin sosyal pratikte yerini alamad›¤› ortamlarda ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist, yurtsever ve Marksist hareketlerin birbirinin dilinden anlamay›fl›, kolektif akl›, bilinci ve eylemi örgütlemenin gerçekleflmeyifli, “örgütler anarflisi” hastal›¤›n›n bu düzeyde yayg›nlaflmas› da “do¤al” say›lacakt›r. Tarihsel bir hat›rlatmaya ihtiyaç duyuyoruz: Darbe-cunta-siyasî suikast-komplo-entrika-bireysel terörizm vb. anarflist yöntemlerle çalkalanan Çarl›k Otokrasisinde tam 60 y›l (1840-1900) süreyle sürdürülen bu düzenek RSD‹P’nin oluflturulmas›, iktidara yürümesi ve Büyük Ekim Sosyalist Devrimi ile noktalanm›flt›r. Yaflad›¤›m›z co¤rafyada cumhuriyetin kuruluflundan beri burjuva resmî tarih anlay›fl› ile resmî ideolojisi (kemalizm) devlet eliyle burjuva yetifltirmeye koyulmufl, finans kapital oluflmufl, Devrimci ve Komünist Kadrolara da kan kusturulmufltur. Sistemin iflçi s›n›f›na ve emekçi halklara uygulayageldi¤i bask› ve terörün daha da pekiflmesi için askeri faflist darbeler seçkin asker-sivil bürokrasi taraf›ndan sahnelenmifltir. Sahnelenmektedir. 8


Burjuva diktatörlü¤ünü, darbeci-cuntac› anlay›fllar› alk›fllay›p destekleyen küçükburjuvazi bu kalk›flmalardan büyük zarar görmüfltür. Buna ra¤men, AKP gibi kara-gerici, ›rkç› ve faflist bir partinin “seçim”lerle iktidardan düflürülemeyifli karfl›s›nda darbe-cunta kalk›flmalar›na olan e¤ilimi artm›flt›r. Kemalist seçkinler ve örgütleri, Aleviler, üniversite okumufl yar›m-ayd›nlar, ulusalc› “solcu”lar -nasyonal sosyalistler-, devrime ve iflçi s›n›f›na inanmayan tüm nihilist ak›mlar›n e¤ilimleri bu do¤rultudad›r. Cihet-i askeriyede (Polis Teflkilât›nda, Çeflitli ‹stihbarat Örgütlerinde, Sendikalarda, Kitle Örgütlerinde, E¤itim ve Sa¤l›k gibi tüm kurum ve kurulufllarda) darbe-cunta kalk›flmalar› yerine iktidar projesi sa¤lam “Asker Sovyetlerini” (“‹flçi Sovyetlerini”, “Köylü Sovyetlerini”) örgütleyen bir ‹SP’nin kurmayl›¤› yoksa orada çeflitli siyasî dram ve trajedilerin yaflanmas› do¤ald›r. ‹SP’nin kurmayl›¤›nda uzun soluklu, donan›ml› bir iktidar yürüyüflündeki devrimci-tarihsel-sosyal hakl›l›¤› hiçbir güç elefltiremez ve yarg›layamaz. Evrensel ölçekte; tarihsel ve sosyal hakl›l›¤› olan Devrimci ve Komünist düflünce davran›fl çizgilerimizi inkâr, imha ve asimilasyon politikalar›yla darbelemeye yeltenen tüm burjuva diktatörlü¤ünün ömrü uzun olmam›flt›r. TC örne¤indeki darbe-cunta kalk›flmalar› burjuva diktatörlü¤ünün devam›na hizmet amaçl›d›r. Onlar›n “demokrasi”, “özgürlük” yaftalar› bu diktatörlü¤ü perdelemek için uydurulmufltur. ‹SP kurmayl›¤›ndaki devrim amaçl› iktidar yürüyüflünde çok yönlü taktiksel zenginliklerin uygulanmas› gerekir. ‹ktidar yolundaki Devrimci esneklik gözetilerek oluflturulan taktiksel zenginliklerimiz ile darbe-cunta giriflimcilerin insan›n ve insanl›¤›n sosyal / evrensel kurtulufluna karfl› yöntemleri asla bir arada de¤erlendirilemez. Çünkü bunlar birbirine z›t anlay›fllard›r. Siyasal-sosyal devrimler iflçi s›n›f› ve emekçilerin sosyal kurtuluflunu amaçlar. Tarihsel-sosyal hakl›l›¤› ve zorunlulu¤u içerir. Burjuva üretim, mülkiyet, paylafl›m iliflkilerine dokunmayan darbe-cunta kalk›flmalar› ise hâkim gerici s›n›flar›n iktidarlar›na hizmet amaçl›d›r. Bu türden kalk›flmalar günümüzde ve TC özelinde, devlet tekelci kapitalizminin, tekelci militarist polis devletinin faflist-faflizan iktidarlar›na hizmet eder ve de etmektedir. ‹flçi s›n›f› ile emekçi halklar›n sosyal / evrensel kurtulufl mücadelesinin yeminli düflman› tüm faflist darbe-cunta giriflimlerine binlerce lanet, emperyalist-kapitalizmi kökünden kaz›yacak tüm Devrimci ve Marksist Kadrolara da ebedî sayg›… 9


29 Mart 2009 Mahallî Seçim Sonuçlar› Üzerine… 29 Mart 2009 Mahallî Seçimlerini herkes ideolojik-politik ve örgütsel konumuna göre de¤erlendirdi. Seçimlerde flu sonuçlar›n al›nd›¤› görüldü: 6 milyonu fazladan yaz›lan 48 milyon seçmenden 39. 9 milyonu oy kulland›; yüzde olarak oy oranlar›: AKP; 39.9, CHP; 23, MHP; 16, DTP; 5.3, SP; 5.2 oran›nda oy ald›. A¤›r hukukî, fiilî ve keyfî bask› ve terör alt›nda seçimlere kat›lan DTP Kürt illerinde birinci parti olarak öne geçti. Bundan önceki seçimlerde al›nan Kürt oylar› 6.2’den 5.3’e düflüfl gösterdi. Sol “cenah›m›z”›n ideolojik, politik ve örgütsel “vukuat›” yüzünden metropollerdeki oylar çok geri düzeyde kald›. Yer yer ba¤›ms›z ve birleflik seçim taktiklerinin de Kürt oylar› kadar bir k›ymet-i harbiyesinin olmad›¤› anlafl›ld›. Örne¤in: DTP ‹stanbul’da; % 4.35 oran›yla 283.278 oy, ‹zmir’de; % 3.59 ile 83.079 oy, Ankara’da; % 0.49 ile 9.028 oy ald›. “Sol” örgütler; 39.9 milyon geçerli oyun yaln›zca 182 binini alabildi (“TKP”; 73.570, ÖDP; 62.740, EMEP; 45.745 oy alm›flt›r). Bu oylar Belediye baflkanl›¤› ve ‹l Genel Meclis seçim oy da¤›l›m›yla ayn›d›r. Bu seçim sonuçlar› aç›k mücadele alanlar›nda faaliyet gösteren “sol” örgütlerin konumunu ve Sosyalizm Davas›’na verdi¤i zarar› ikircimsiz ortaya koymaktad›r. Yüzde yüz ba¤›ms›z, yüzde yüz iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n sosyal / evrensel kurtuluflundan yana Kolektifimiz Çal›flanlar› olarak tarafl› bak›fl aç›m›zla bu seçim sonuçlar› üzerine flunlar› söylemeliyiz: 1. Komünistler aç›s›ndan: fiartlar› ve kurallar› hâkim gerici s›n›flar taraf›ndan belirlenen seçimler her fleyin yerine konulamaz; ancak, seçimlerin önemli oldu¤unu da vurgulamal›y›z. 2. Tutarl›-amaçl›-somut bir iktidar perspektifini kaybetmeden, flartlar› ile kurallar›n› hâkim gerici s›n›flar›n belirledi¤i seçimler üzerine, komünistlerin taktiklerine Dergi sayfalar›nda oldukça genifl yer verilmifltir. Bu nedenle tavr›m›zda bir de¤ifliklik yoktur. Sosyal pratikte tezlerimizin do¤ruland›¤›n›n önemli iflaretlerini de ald›¤›m›z› söylemeliyiz. 3. Yine de baflta iflçi s›n›f›, emekçiler, ezilen ve sömürülen halklar›m›z bu seçimlerden bir fleyler ummufl ve beklemifltir. Onlar›n talep ve ihtiyaçlar›na cevap veren bir sonucun al›namad›¤› görülmüfltür. 4. Seçimleri önemseyen ve belli anlay›fl ve taktiklerle kat›lan; ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist, yurtsever ve Marksist “cenah›m›z” da bu seçimlerden bir fleyler ummufl ve beklemifltir. 5. Komünistler seçim taktiklerini tespit ederken nihai hedefleri olan s›n›fs›z, sömürüsüz, s›n›rs›z, eflit ve özgür bir toplum tasar›m›n› gölge10


leyen bir tutuma girmez. Burjuva parlamentarizmine ve oyunlar›na tap›n›p biat etmez. Devrimci esneklik ve zengin taktiksel konumlar›yla sürece müdahale eder. ‹flçi s›n›f› ve emekçileri burjuvazinin sald›r› ve demagojileri karfl›s›nda yaln›z b›rakmaz. Kitlelerin içinde olur. Politikleflen kitlelere kurmayl›k eder. Kitlelerin s›n›fsal tercihlerinin belirlenmesinde onlara yard›mc› olur. Do¤ru hedefler gösterir. Kitleleri e¤itirken hem ö¤renir, hem de ö¤retir. 6. ‹SP seçim taktiklerini belirlerken burjuva ideolojisi ile revizyonizmi a盤a vurup aflmay› amaçlar. ‹SP henüz oluflturulamam›fl ise “Komünistlerin Birli¤i” davas›n› gündeminden düflürmez. Bu asli görevinin önüne hiçbir taktiksel (anl›k) görevi koymaz. Seçimlere do¤rudan kat›l›p kat›lmama, d›fl›ndaki güçlerle geçici ve flarta ba¤l› ittifaklara girme, proletaryan›n müttefikleriyle ittifak, dayan›flma, iflbirli¤i, güç birli¤i vb. konularda karar›n› verirken iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›n ne kazan›p ne kaybedece¤ini öne al›r. 7. 29 Mart 2009 Mahallî Seçimlerine ‹SP’nin kurmayl›¤›ndan yoksun biçimde girildi¤inden yukar›da özetlenerek s›ralanan devrimci ve zengin taktiksel esneklikler gözetilememifltir. 8. Mevcut Sol “cenah›m›zdan” da Devrimci Proletarya Partisi’nde olmas› gereken ba¤›ms›z, tutarl› bir s›n›fsal tav›r beklenemez. 9. Burjuva resmî tarih anlay›fl› ile resmî ideolojiye ba¤l› cenah bu seçimlerde (Ulusal “solcu” tak›m›, Cumhuriyet gazetesi okurlar›, “Ergenekon Davas›” sempatizanlar›, Harici Büro “TKP” hiziplerinden (UDC) bir bölümü, “gizli din tafl›yanlar” misali lafta keskin ve devrimci geçinen pek çok grup ve örgüt yap›lar›, baz› Alevi kurulufllar›, ADD, ÇYDD vb.) gerici CHP’yi destekledi. 10. II. Cumhuriyetçiler, liberal, tasfiyeci, reformist / revizyonist ve de AB’ye angaje “solcu” tak›m›, Harici Büro “TKP” hiziplerinden bir bölümü, Fethullahç›, Süleymanc›, Ifl›kç›, Nurcu, Nakfli ve benzeri cemaat, tarikat vb. kara-gerici, ›rkç›, faflist tak›m› da AKP’yi destekledi. 11. Kürt illerinde devletin tüm kurum ve kurulufllar›, valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, cihet-i askeriye, “Derin Devlet”, DTP’ye karfl› AKP’nin yan›ndaki yerini ald›. 12. Sa¤l› “sol”lu burjuva partileri, mehmetçik bas›n›, yekvücut olmuflças›na Kürt düflmanl›¤›na endekslenmifl biçimde DTP’nin karfl›s›ndaki yerini almada tereddüt etmedi. 13. Devlet ve iktidar PKK ve DTP’nin günümüzde uygulad›¤› politikalar›ndan korkuyordu. Oysa PKK ile DTP Kürt burjuvazisinin plan ve projelerine uyumlu hareket ediyordu. Sistem aç›s›ndan korkulacak bir öneri ve taleplerle hareket etmiyordu. “Ak›ll›” bir burjuva hükümeti bu 11


durumda Kürt ulusal hareketinin yeterince esnetti¤i öneri ve talepleriyle pekala uzlaflabilirdi. Mevcut iktidarlar uzlaflmayarak, “Kürt Sorunu”na çözüm yöntemi üretmeyerek sürecin bu biçimde götürülmesinden yanayd›. Burjuvazimiz “ak›ll›” bile de¤ildi. Burjuvazinin “ak›ll›” olmay›fl› Devrimci ve Marksist kadrolar›n lehine bir durumdu. Sol “cenah›m›z” da bu durumu de¤erlendiremedi. Devlet tekelci kapitalizminin “yüksek” ç›karlar›n› kollay›p gözetmekle yükümlü AKP iktidar› önceki iktidarlar gibi yaflad›¤›m›z co¤rafyadaki emekçi halklar› inkâr, imha ve asimilasyon politikalar›yla sömürüsünü devam ettirmekten yanayd›. Burjuva demokratik ölçekte hiçbir taviz vermek niyetinde de¤ildi. Gerici reform dahi yapam›yordu. Çünkü karfl›s›nda sistemi buna zorlayacak Devrimci Proletarya Partisi yoktu. Ulusal özgürlük talepleriyle politika yapan PKK ve DTP küçükburjuva kadrolar›n›n önderli¤i, Kürt proletaryas›n›n, emekçilerinin, yoksul köylülü¤ünün politik taleplerini savunmuyordu. An›lan önderliklerin ideolojik-s›n›fsal konumlar› (ideolojik-politik gerilik, uzlaflmac›l›k, karars›zl›k, teslimiyet vb.) ile tabandaki s›n›fsal emekçi kesimin konumlar› (militanl›k, direnifl ruhu, coflku, kararl›l›k ve devrimci heyecan) birbiriyle çelifliyordu. 14. Kürt hareketinin taban›ndaki s›n›fsal emekçi kesimin ideolojik, politik birikim ve de¤erleri PKK ile DTP’ye hâkim oldu¤unda bu durum de¤iflecektir. Sosyal pratikte Kürt kökenli Marksist Kadrolar›n bu bilinci tafl›d›¤›na iliflkin baz› sevindirici iflaretler de al›nmaktad›r. 15. Sa¤l› “sol”lu burjuva partilerinin tamam› bu “seçim hesaplaflmas›nda” DTP’yi do¤rudan ve sanki proletarya partisi imifl gibi karfl›ya ald›¤› görüldü. Sosyal pratikte esamisi dahi okunmayan küçükburjuva solcular›n›n, devrimcilerinin ya da komünistçilik oynayanlar›n da benzeri bir konuma evrildi¤i görüldü. 16. Küçükburjuva “solcu” tak›m›n›n DTP’ye ilkesiz ve faydac› biçimlerde tutunma “huyundan” bu “seçim hesaplaflmas›” sürecinde de vazgeçmedi¤i anlafl›ld›. 17. Kula¤a hofl gelen, fakat asl›nda “bofl bir seda” dahi olmayan “seçimlerde ortak aday” gösterme yarenlikleri de pratikte suya düfltü. Folklorik Erzurum a¤z›yla küçükburjuva “solcu” tak›m›n›n bu konuda bir kez daha “c›zd›m oynamiram” dedi¤i görüldü!... ÖDP, EMEP, S‹P“TKP” ve benzeri cenahtan ayk›r› sesler gelmeye bafllad›. “Dar grup tap›m›” hastal›¤›n›n tüm ilkesizli¤i çirkin örnekleriyle görüldü… 18. Kürt co¤rafyas›nda AKP’nin “rakibi” DTP, özellikle de yoksul Kürt köylülü¤ü ve emekçiler coflkulu direngenlikleriyle sistemi âdeta silkelediler… 21 Mart 2009 Newroz gösterileriyle de sistemin Kürt illerindeki “referandum” davetlerinin rengi zaten daha önceden belirginleflmiflti. 12


19. Sosyal muhalefet dinamiklerinin en anlaml›lar›ndan biri olan ulusal özgürlük aya¤›na denk bir s›n›fsal muhalefet dinami¤i ne hazindir ki proletaryan›n yo¤un biçimde bulundu¤u metropollerde bir kez daha görülmedi. Çünkü iflçi s›n›f›n›n sendikal ve siyasal birli¤i davas›n› gündemine alm›fl bir ‹SP henüz oluflturulamam›flt›. Böylece iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z sa¤l› “sol”lu burjuva partilerinin binbir kuflatmas›na terk edilmiflti. 20. 680 bin iflçinin ifl akitlerinin feshedildi¤i, siyasal-ekonomik krizin boyutland›¤›, devlet tekelci kapitalizminin “rahatl›kla” uygulayageldi¤i bask›, sömürü, inkâr, imha ve asimilasyon politikalar›n›n faflist-faflizan yöntemlere dönüfltü¤ü bir dönemde, s›n›fsal bilinçten yoksun iflçi ve emekçilerin kara-gerici, ›rkç›, floven düzen partilerine oy verdi¤i görüldü. 21. Özgün bir örnek verecek olursak: Bursa’da 76 bin iflçi iflten at›ld›. ‹flten at›lmalar›, iflsizli¤i ve pahal›l›¤› karfl›ya alan kitlesel eyleme 500 insan ancak getirilebilinmifl ise bu proletarya kentinde mevzilenmifl(!) “sol”un hocaya, imama, papaza ya da dedeye gidip üstüne okutmas› gerekecektir. 22. Ulusall›k-S›n›fsall›k dinamiklerinin yeni nitelikler kazanmas›n›n hangi manaya geldi¤ini ideolojik süzgeçlerinden geçirebilmifl kadrolar›n, bu ve benzeri konular› yerli yerine koymas› gerekecektir. “Seçim hesaplaflmas›n›n” ö¤rettiklerinden biri de budur. 23. Sol “cenah›n” seçim sonuçlar›n›n de¤erlendirilmesi bahsinde, politikas›zl›¤›n nedenini kimi “solcu” örgütlerle DTP sözcüleri “Çat› Partisi”nin oluflturulamay›fl›na ba¤lamaya çal›flt›¤› görüldü(!). S›kça tekrarlad›¤›m›z gibi sosyal pratikteki yenilgi ve yan›lg›s›n› “Çat› Partisi” formülüyle DTP’ye tutunarak götürmeden yana olan küçükburjuva “solcu” tak›m› bitmez tükenmez yar›m-ayd›n tart›flmas›n› buraya da tafl›maktan yanad›r. Kürt ve Türk kökenli küçükburjuvazinin “Çat› Partisi”nde buluflmas›; bu alanda sosyalizme sempati duyan, duymaya aday insanlar›m›z› da kendilerine benzetecektir. 24. 29 Mart 2009 Mahallî Seçimlerinin do¤urdu¤u sonuçlar her kesimde yorumlanmaktad›r. Bölgemizde, Yak›n Do¤u’da, Uzak Do¤u’da tahkimat›n› yeniden yapmaya yönelen ABD ve AB emperyalistlerinin NATO’cu plan ve projeleri uzant›s›nda yeni bir biçimlenmeye gidilece¤i gözlemlenmektedir. Emperyalist-kapitalizmin “serbest pazar”›n› gemlemeye(!) çal›flan “yeni dünya düzeni” projeleri krizi önlemeyecektir. Emperyalizme kölece ba¤›ml› TC devletinin uygulayaca¤› siyasal-ekonomi politikas›: ‹çerideki sosyal muhalefet dinamiklerini faflist-faflizan yöntemlerle daha da ezmek, krizin faturas›n› iflçi s›n›f› ve emekçi halklara ç›karmak; d›flar›daki (kucaktaki) “küçük emperyalist” niyetleriyle ABD ile 13


AB politikalar›na (NATO, DB, IMF, DTÖ vb.) daha fazla uyarlanaca¤› olarak biçimlenece¤i anlafl›lmaktad›r. 25. Emperyalist-kapitalizmin tüm aray›fllar› siyasal-sosyal devrimlerin öngününü iflaretlemektedir. 26. Sol “cenah›m›z›n” bu iflareti al›p almad›¤› ve an›n gerektirdi¤i kurumsal merkezi disiplinli Araç’lar›n› üretip üretemeyece¤i hem tart›flmal›d›r, hem de denenip s›nanmaktad›r. 27. Sa¤l› “sol”lu burjuva partileri baflta olmak üzere, Sol “cenah›m›z›n” da bu “seçim hesaplaflmas›” sürecinden ç›kard›¤› çok yönlü ders ve sonuçlar›n uzant›s›nda bölünme, ayr›flma ve bütünleflme süreci yaflayacaklar› anlafl›lmaktad›r. 28. Mevcut “sosyalist sol” ideolojik-politik-örgütsel durufluyla, tarz› siyasetiyle, “örgütler anarflisi” hastal›¤›yla, “seçim hesaplaflmas›”ndaki ifllevsiz konumuyla, “sol söylem” ve ald›¤› oy say›s›yla hem kitlelerin politikleflerek bilinçlenmesine, hem iflçi s›n›f›n›n sendikal ve siyasal birli¤i temelinde bütünleflmesine, hem de Devrimci ve Marksist Sol Kadrolar›n “Komünistlerin Birli¤i” davas›na büyük zarar vermektedir. 29. Genel anlam›yla Sol “cenah›m›z›n” bu onulmaz zaaf› devrimci müdahalelerle mutlaka afl›lacakt›r. 30. DTP’nin gölgesinde güçsüzlü¤ünü saklama kurnazl›¤› gösteren ifllevsiz “sol” grup, çevre ve örgütler bir yandan DTP’nin yan›nda oldu¤unun mesaj›n› verdi, fakat CHP’ye oy verdi¤i anlafl›ld›, di¤er yandan “DTP alanlara tafl›d›¤› kitlesini sand›¤a tafl›yamad›” diyerek kendi “vukuat›n›” gizlemeye çal›flt›. Neleri ve nas›l yapmal›y›z: Bu “seçim”ler de gösterdi ki, devlet tekelci kapitalizminin kriz flartlar›nda deneyip s›nayaca¤› bu türden politikalar› a盤a vurmak ve aflmak yolundaki Devrimci ve Marksist Sol Kadrolar›n sorumlulu¤u daha artacakt›r. Kolektif akl›, bilinci ve eylemi örgütlemenin önemi daha fazla bilince ç›kar›lacakt›r. Nihai amac›-hedefi bir olan, fakat flimdi farkl› formasyonlarda durmay› tercih eden kadrolarla yarat›c› diyaloglar›n iklim ve altyap›s› oluflturulacakt›r. Çeflitli istiflari toplant›lar, konferans ve kurultay gibi etkinliklerin gerçekleflmesi yolundaki çabalar yo¤unlaflt›r›lacakt›r. Kadrolar aras› demokratik tart›flma, “Devrimci Oturum” disiplinleri düzenleme ve sonuçlar›na katlanma ilkeselli¤i yeniden gündemlefltirilecektir. Siyasî birli¤in önündeki engellerle mücadele edilecektir. “Dar grup kültü”, kifliye tap›nma, inkarc›, sekter, fanatik, dogmatik anlay›fllarla sosyal pratikten kopuk afl›r› teorisizme ve entelektüalizme kaym›fl “ayd›n” tart›flmalar›n›n a盤a vurulmas›na daha da h›z verilecektir. Soka¤›n kullan›lmas›nda ve sonuç al›nmas›nda kitlelere kurmayl›k edecek güvencelerin oluflturulmas›nda da14


ha titiz ve donan›ml› olmaya özen gösterilecek, küçükburjuva “sol” unsurlar›n romantik ve hesaps›z “atak”lar›na prim verilmeyecektir. Devrimci ve Marksist Sol Kadrolar›n y›¤›na¤› nereye ve nas›l yapmas› gerekti¤i dürüst, samimi, ilkeli, iyi yürekli ve militan kadrolara b›k›p usanmadan anlat›lacak ve bu yolda baz› yapt›r›mlar uygulanacakt›r. Burjuva resmî tarih anlay›fl› ve resmî ideolojiye tap›nan küçükburjuva solculu¤u, devrimcili¤i, komünistçili¤i daha da karfl›ya al›n›p teflhir ve tecrit edilecektir. ‹flçi s›n›f›n›n sendikal ve siyasal birli¤i davas› gündemimizden düflmeyecektir. “Komünistlerin Birli¤i” davas›n›n arkas›nda duran kadrolar sosyal pratikleriyle diyalog ve iliflkilerini daha da anlaml› k›lacakt›r. Sistemin faflist-faflizan uygulamalar›na karfl› tüm Devrimci ve Marksistlerin elindeki araç, kurum, mevzi ve kadrolar›n korunmas› için haz›rl›k çal›flmalar› yap›lacakt›r. Faflizm tehlikesine karfl› “Enformasyon A¤›” ve çeflitli “Çal›flma Gruplar›” örgütlenmelidir. Ulusall›k-S›n›fsall›k dinamiklerinin yeni nitelikler kazanmas› mücadelesinde Proleter Devrimci kadrolar daha etkin bir çaban›n içinde olacakt›r.

ABD Emperyalizminin “Yeni” Yüzü Obama! “Emperyalist Hegemonlar Obama Figürüyle Tahkimat›n› Yap›yor. Yak›n Do¤u Halklar›, Proletarya, Kürtler, Aleviler Ne Yap›yor?” Bu soruyu yöneltmenin tam da zaman›d›r. G-20 toplant›lar› neden düzenleniyor? 60. y›ldönümünde “yeni” NATO hangi görevleri üstleniyor? “Medeniyetler ‹ttifak›” toplant›s›n›n arka plan›nda neler yat›yor? Emperyalist gerici güçlerin gündemini yeterince biliyor muyuz? Emperyalist-kapitalist sistemin geriletilip afl›lmas› için neleri yap›yoruz? sorular›na her siyasî e¤ilim kendi s›n›fsal bak›fl aç›s›yla çeflitli cevaplar vermektedir. TC’nin de aralar›nda oldu¤u G-20 olarak adland›r›lan 20 kapitalist ülkenin, emperyalist-kapitalist sistemin yaflamakta oldu¤u krizin boyutlanmas›yla birlikte “yeni” aray›fllara yöneldi¤i görülmektedir. Kapitalist yönelimli G-20; G-8 “zenginler kulübü”nün kararlar›na ba¤›ml› ve onlar›n “arka bahçesi”dir. NATO emperyalizmin iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›n hakl› taleplerine ve sosyal / evrensel kurtulufl mücadelesine yöneltilmifl en etkili bir silaht›r. ABD ç›karlar›n› koruma yolunda tahkimat›n› yaparken NATO arac›n› iflbafl› yapt›r›yor. Öteki emperyalist ülkelerle tafleron ülkeleri de bu iflin içine sokmaya çal›fl›yor. ABD emperyalist politikalar›nda neden imaj de¤ifltirmek ihtiyac›n› duymufltur? En önemli faktör; dünya çap›nda emperyalizme karfl› uya15


n›fl ve eylemlerin art›fl›n› birinci olarak sayabiliriz. Dünya çok yönlü çeliflki ve çat›flk›lar›n derinleflti¤i bir süreci yaflamaktad›r. Kapitalizmin krizi o derece ciddî bir boyuta ulaflt› ki hegemonlar›n elinde krizi yumuflat›c› hiçbir çözüm yöntemi yok. Ayr›ca, ABD içindeki çeliflki ve çat›flk›lar o denli fazla ki sistem içinden de ayaklanma noktas›na gelmifltir. Bu süreç daha da artacakt›r. ABD’nin içinden y›k›lmas› gündemdedir. Uluslarötesi tekelci sermaye bu geliflmelerin fark›ndad›r. Obama’n›n, Baflkan olur olmaz TC’ye gelifli arabesk kapitalizmin denendi¤i bir co¤rafyadaki “modele” tutunarak emperyalist amaçlarla girdi¤i Irak ve Afganistan bata¤›ndan nas›l ç›kaca¤›n›, ABD’nin jandarmas› rolüne soyunmufl TC’nin bu emperyalist niyetlerle nas›l kullan›laca¤›na iliflkindir. Obama’n›n geliflini Sol gücünce karfl›ya ald›. Etkin olmayan kitlesel ç›k›fllar›yla onurlu bir tav›r sergiledi. Sivil-asker herkesi hizaya getirdi, politikalar›na angaje kesimlere ödev ve görevlerini lisan› münasiple hat›rlatt›. Demokrat ve laik geçinen bas›n› “laikçi” yorumlar yaparak “Il›ml› (Amerikanc›) ‹slâm”dan rahats›zl›k duyanlar›n yüre¤ini rahatlatt›. Emperyalizme ba¤›ml› biçimde politik tercihlerini yapanlar ABD’nin etki alanlar›n› korumak, t›kanan politikalar›na yard›mc› olacaklar›n› bildirdi ve belkemiksiz durufllar›yla esneyebildi¤i kadar esnedi. ABD-AB’nin bafl›n› çekti¤i hegemonlar dünyada iç savafllar›n, ayaklanmalar›n daha da geliflece¤inin bilincindedir. Emperyalist-kapitalizmi tarihsel ve sosyal olarak aflmaya aday Sosyalist Sistem’in çözülmesiyle birlikte dünya çap›nda hâkimiyetini ilan eden kapitalist ülkeler, tüm haflmetlerine ve yap›sal krize ra¤men, hayatî ç›karlar› için tarih ve s›n›f bilinciyle hareket etmektedir. Kapitalistlerin tarih ve s›n›f bilinci Sol “cenah›m›z”dakinden çok daha “ilerde” oldu¤unu söylemeliyiz. Emperyalist hegemonlar sistemlerinin çürüdü¤ünü, tarihsel-sosyal olarak hududa dayand›¤›n›n bilincindedir. Hegemonlar yaflanan krize ra¤men iktidardad›r. Bir yan›yla çok güçlü ve tehlikeli askeri ve sivil güçlere -silahlara, araçlara- sahiptir. Di¤er yan›yla siyasal-ekonomik, kültürel, etik, vb. aç›lardan tarihin çöplü¤üne at›lmay› bekleyecek kadar çürümüfltür. AKP’nin “Siyasî ‹slâm”, “Il›ml› (Amerikanc›) ‹slâm” projesi; kitleleri sosyal s›n›f ve sosyolojik emekçi halk gerçekli¤i d›fl›nda kara-gerici, ›rkç› ve floven anlay›fllar yörüngesinde kutuplaflt›rmak ve gruplara ay›rmakt›r. ABD’nin politikas› da ayn› yöndedir. Bush ve Obama figürleri temsil ettikleri tekellerin -ç›kar gruplar›n›n- günümüzdeki sözcüleridir. Obama figürü yeterli tarih ve s›n›f bilinci edinememifl kitleler üzerinde uyutucu bir etki yapmaya kurguludur. Obama “sad›k müttefiki” TC’ye 16


geliflinde G-20 ile NATO’nun 60. y›ldönümünde üzerinde uzlaflt›klar› kararlar› tebli¤ etmifltir: “TC bizim arka bahçemizdir” yolundaki destursuz sözleri AKP’nin emperyalizme gönüllü göbek ba¤›n›n en güzel bir ifadesidir. An›lan politikalar› bir zamanlar ANAP’ta uygulam›flt›. Fakat AKP bu politikalar› pervas›zca daha da uçlara tafl›m›flt›r. AKP, ikiyüzlü politikalar›yla ABD ve ‹srail’in bölgedeki amaçlar›n› iyi bilmekte ve bunlara uygun, -üzerine düflen- görevleri üstlenece¤inin iflaretlerini vermektedir. Sistemin çözülüflünün burjuva bas›n›ndaki en anlaml› ifadesini; “Amerika Birleflik Devletleri (ABD) gibi Anadolu Birleflik Devletleri (ABD) neden olmas›n” söyleminde buldu! Gerçeklikte “ABD+TC Balay›” olarak adland›r›lan iliflkilerle Obama’n›n ziyareti iki ABD+ABD söylem ve yak›flt›rmas›n›n çak›flt›¤›n› göstermektedir. “Model ortakl›k” olarak adland›r›lan iliflki ve diyaloglar›n ne anlama geldi¤ini do¤ru okumal›y›z. AKP, TC’nin geleneksel “küçük emperyalist” niyetlerle ABD-AB emperyalizminin bölgesel ç›karlar›yla çeliflmeyen tafleron ve iflbirlikçi politikalara dünden angajedir. TC’nin NATO’nun 60. kurulufl y›ldönümü toplant›lar›ndaki tutumu bunu tüm yönleriyle aç›kl›yor. AKP’nin NATO’dan talepleri emperyalizme ba¤›ml›l›¤›n hangi düzeyde oldu¤unu da göstermifltir. NATO’cular da kara-gerici, ›rkç› ve floven politikalarla aldat›lan emekçi halklar›n bu duygular›n› g›d›klayacak “taviz”leri vermeye dünden raz›d›r. AKP’nin popülist (halk dalkavuklu¤u) ve pragmatik (ifl bitirici) politikalar›n› (ayn› zamanda sa¤l› “sol”lu burjuva partilerinin tamam›n›n politikalar›n›) a盤a vuracak birleflik, güçlü, güvenilir ve donan›ml› bir ‹flçi S›n›f› Partisi’nin oluflturulmas› görevinin bugünlerde gündeme daha fazla oturdu¤u görülmektedir. ‹çi beyaz ABD Baflkan› Obama’n›n geliflini “hayra” yoran burjuva ve küçükburjuva “solcu” tak›m›n›n sözcüleri de kitlelerin bilincini buland›r›c› yay›nlar yapmaktad›r. Yak›n Do¤u ve Uzak Do¤u’da tahkimat›n› güçlendiren emperyalizmin niyetlerini ancak Devrimci ve Marksist Kadrolar a盤a vurmaktad›r. “TC co¤rafyas› itibariyle jeostratejik-jeopolitik bir öneme sahiptir” diyen burjuva politikac›lar› bu olguyu “flantaj” malzemesi olarak kullanmaktad›r. Bunu bilen hegemonlar günümüzde kuzu postuna bürünmüfl kurt misali emperyalist ç›karlar› do¤rultusunda bölgemizdeki ülkelerle diyaloga giriyor; politikac›lar› dinliyor ve demokrasi havarisi pozlar›na bürünüyor. Ç›karlar›n›n devam›n› güvenceye alacak kiral›k ve sat›l›k kalemlerle politikac›lar ar›yor. Yaln›zca aram›yor, buluyor da… S.P. F/2

17


Obama TC’ye geliflinde ister sosyal muhalefeti temsil etsin, ister etmesin, ister “sivil toplum” örgütü olsun hemen her cenaha agucuk gugucuk da¤›tt›. Burjuva bas›n› Obama’ya hemencecik “gönül çelen” ad›n› takmakta gecikmedi (AKP’nin faflist bakanlar› ile baflbakan ökse koymasayd›, meclise sahte iflçi ve komünist parti yöneticilerini dahi ça¤›racakt›). TBMM’de yapaca¤› konuflma toplant›s›na yaln›zca AKP, CHP, MHP, DTP gibi siyasî partilerin liderlerini de¤il, Alevileri, eflcinsel-transseksüel, çevreci, vb. e¤ilimlerin temsilcilerini davet ederek onlar› da unutmad›. Din adamlar›n› da dinledi. As›l görüflmeyi emperyalizmin projelerini kölece uygulamaya aday AKP ile yapt›. DTP ile yap›lan görüflme de PKK’nin bölgede nas›l etkisiz hale getirilece¤inin tebligat›yd›. Öteki siyasî partilerle yap›lan görüflme göz boyamayd› yaln›zca. TBMM’ye gelmeyen TSK’da bu kez gelmemezlik edemedi! PKK’nin bölgeden tasfiyesine devlet-ordu dünden raz›yd›. Bu tasfiye hareketi yaln›zca TC’nin de¤il, Irak, Suriye ve ‹ran gerici rejimlerinin de özlemiydi. TC’nin ve Bölgenin gerici Kürt liderlerinin yan› s›ra karagerici, ›rkç›, floven tüm güçleri PKK’nin flahs›nda ve “Kürt düflmanl›¤›na” endeksli politikalar›nda birlikte hareket ediyordu. Kimilerinin bekledi¤i “Kürdistan Sorunu” ile “Kürt Sorunu” Obama figürüyle de çözüme kavuflturulmayacakt›. Bölgedeki Kürt halk›n›n “çözüm” beklentileri, öteki emekçi halklar›n “sosyal kaderi” hegemonlar›n ç›karlar›na uygun biçimde nas›l dizayn edilmifl ise öyle olacakt›. Bu oyunu kökten de¤ifltirip dönüfltürecek Devrimci ve Marksist örgütsel güvenceler Yak›n Do¤u’da henüz iflbafl› yapamam›flt›. Obama’n›n dünya çap›nda giderek keskinleflen s›n›flar mücadelesini esnedi¤i kadar esneterek yumuflatmaya çal›flmas› sebepsiz de¤ildi. Obama figürünün küreselleflen uluslarötesi tekelci sermayenin ç›karlar› u¤runa oynamayaca¤› rol yoktu. Kendisi, öteki ABD baflkanlar› gibi, bu ifller için özel olarak yetifltirilmiflti. Bush’un yerinde kalmas› ezilen ve sömürülen emekçi halklar›n -insanl›¤›n- aya¤a kalkmas› için daha yerinde olurdu. Olmad›. “Yüksek” bir tarih ve s›n›f bilincine sahip olan tekelci sermaye bundan ürktü ve tahterevallinin di¤er ucunda oturan Obama figürünü kitlelerin önüne sürdü. Sa¤l› “sol”lu burjuva bas›n› ile ondan afla¤› kalmayan küçükburjuva solcular›, devrimcileri ve komünistçilik oynayanlar› da yay›n organlar›nda Obama hakk›nda çeflitlemelerde bulunmaktan geri durmad›: Barack Hüseyin Obama! San›rs›n›z Tanr› da hegemonlar›n günümüzdeki emperyalist politikalar›n› götürmeye aday bu insan figürünü özellikle ve özenerek yaratm›flt›!.. Barack; Yahudi, Hüseyin; Müslüman, Obama; H›ristiyan. Genleri ve kromozomlar›yla üretilmifl bu melez insan çürüyen kapitalizmin kurtar›c›l›¤›na soyunmufl / soyundurulmufltu. 18


Emperyalist-kapitalist ölüm tüccarlar›n›n ›rk›, cinsi, rengi hikâyeydi. Hepsi de iflçi ve emekçi halklar›n kan›n› dökmüfl, insanl›¤› onulmaz ac›lara sürüklemiflti. Onlar: Sosyal s›n›f ve sosyolojik emekçi halk gerçekli¤ini unutturmak, tarihsel s›n›flar mücadelesini yumuflatmak ve pazar›n ç›karlar› için her telden çalacakt›r. Görevleri: farkl›l›klar› olumlay›p sözde hoflgörülü olmak, etnik, ›rk, renk, cins, dil, inanç, din, co¤rafya, tarih, s›n›r, kültür vb. kavramlar üzerine “modern burjuva” görüfllerini harmanlay›p cilalayarak sunmak, küresel de¤erlere pozitif bakmak, din ve siyaset iliflkisinde Bilimsel Sosyalizm-Komünizm düflman› tüm burjuva ideolojisi ve revizyonizmin cephaneli¤inden ödünç ald›¤› tezleri savunmak, vb. simgeleri tekrarlamakt›r. Küreselleflmifl uluslarötesi tekelci sermaye güçleri Obama’ya üzerinde çal›flaca¤› dersleri âdeta ezberletmifltir.

Amaç-Araç Diyalektik Bütünlü¤ü Sol “cenah›m›zda” öteden beri “yazanlar-konuflanlar” ile “yapanlar” hem ayr› kulvarlarda hem de emek güçlerini buluflturup bütünlefltirmeden “yol” al›yor! Daha tam olarak söylenecekse: Yol ald›¤›n› zannediyor. Bu iki siyasal durufla demiryolu misali ebediyete kadar uzanan “birleflmeyen yollar” denilmesini uygun buluyoruz. ‹deolojik-teorik-politik ve örgütsel çabalar›yla mücadele eden Komünistler “birleflmeyen yollar›” birlefltirmeleriyle tan›n›r. Kadrolar›n buluflup bütünleflebilmeleri için de ayr›flmay› öne ç›kar›rlar. ‹deolojik-teorik çal›flmas› ile birikimini iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›n en ileri ve militan kadrolar›yla buluflturamad›ktan sonra bu türden çabalar›n hiçbir k›ymeti harbiyesi de yoktur. Tarih boyunca da olmam›flt›r. Hele nihai amac›-hedefi bir olan kadrolar›n kolektif olarak saptanm›fl temel ilkeler yörüngesinde emek güçlerini bütünlefltirmemesinin hiçbir inand›r›c› gerekçesi de yoktur. Olamaz. Günümüz flartlar›nda devlet tekelci kapitalizminin Devrimci ve Marksist Sol Kadrolara sald›r›ya geçece¤i bir s›r de¤ildir. Ne yapaca¤›z? Oturup azrailin can›m›z› almas›n› bekleyece¤iz? Kapitalizmin krizi s›n›flar mücadelesinde daima iki olguyu gündeme tafl›m›flt›r. Ya faflizm, ya devrim. Sermaye s›n›f› kriz flartlar›nda sürekli biçimde bunun bedelini iflçi s›n›f› ve emekçi halklara ç›karagelmifltir. Dünya ve bölge çap›nda da bu süreç iflletilmektedir. Kapitalizmin krizi; tutarl›-amaçl›-somut bir iktidar projesi olan Devrimci ve Marksist Sol Kadrolara da baz› imkân ve f›rsatlar› sunmaktad›r. 19


Bizlere sunulan bu tarihsel imkan ve f›rsatlar› nas›l de¤erlendirece¤iz? “Benim partim, benim sendikam, benim gençlik-kad›n örgütüm, benim gazetem, dergim, benim platformum” diyen zortlamalar›m›zla m›? Nihai amac›-hedefi bir olan Devrimci ve Marksist Kadrolar›n bu durumda art›k “üzümün çöpü, armudun sap›” türünden sosyal pratikten kopuk “ayd›n” çeflitlemeleri ve “dar grup kültü” ile hareket edemez. Hedefi bir olan kadrolar›n bunu lafzen ifade etmesi tek bafl›na bir anlam tafl›maz. Nihai amaca-hedefe ulaflacak araçlar›n oluflturulmas›nda da somut projeleri olmas› aran›r. Kapitalizmi aflmaya aday en anlaml› araç PART‹ arac›d›r. ‹flçi s›n›f›n›n, Marksizm-Leninizm ve Proletarya Enternasyonalizmi penceresinden bak›nca ortada bu türden bir PART‹ arac› yoktur. Kendili¤inden kurulmufl, ikameci ve bürokratik iflleyiflli örgütler vard›r. PART‹ ile örgüt baflkad›r. Amaç-Araç diyalektik bütünlü¤ü burada önem kazan›r. Tek bafl›na amaç, lafza indirgenmifl amaç hiçbir fley ifade etmez. Etmedi¤i milyon kere s›nan›p denendi. Halk deyimiyle bu türden amaçlara karn›m›z toktur. Sosyal pratikten kopuk, afl›r› teorisizme-entelektüalizme kaym›fl ve de ayd›n geçinen onlarca-yüzlerce insan›m›z var. Bas›n-yay›n organlar›nda, TV.lerde, panellerde hep konufluyorlar. ‹fl yapmaya gelince de bafll›yorlar patinaj yapmaya…

1 May›s 2009 Üzerine Notlar 1 May›s 2009 üzerine notlar› kaleme almadan önce “Nas›l Yapmal›yd›lar, Nas›l Yapt›lar?” türünden bir bafll›k atmay› düflünüyorduk. Sonradan vazgeçtik. Çünkü, mevcut Sol “cenah›m›za” y›llard›r bu konuda hayat ve mücadelenin bize (hepimize) ö¤retti¤ini sand›¤›m›z deneyimlerimizi aktarmaya çal›flmam›z hiçbir ifle yaramam›flt›.1 Küçükburjuva solculu¤u, devrimcili¤i ve günümüzde öne ç›kan komünistçili¤i ile hesaplaflamam›flt›k. Mevcut örgütler parti olmad›¤› halde parti imifl gibi hâlâ hareket ediyor / edebiliyordu. Sol “cenah›m›z” proletaryan›n öncülü¤ünü ilke olarak kabul eden ve “Komünistlerin Birli¤i” temelinde ne ayr›flabilmifl ne de yeniden buluflup bütünleflebilmiflti. ‹deolojik, politik ve örgütsel aç›dan yanl›fl ve yan›lg›lardan gerekli bir kopufl süreci yaflanamam›flt›. Gerek telif eserlerimiz arac›l›¤›yla, gerek SORUN Birlikte Sosyalist Dergi’de (1987-1992), gerekse SORUN Polemik Dergi’mizde konuyu gündemde tutan yaz› ve polemiklerimizle Sol “cenah›m›za” bu konuda bir yapt›r›m ya da bas›nç uygulanabilmiflti. Kolektifimiz ile benzeri ide20


olojik, politik çizgide mücadele veren ve samimi olarak “Komünistlerin Birli¤i” hatt›n› savunan d›fl›m›zdaki yoldafllar›m›z da bu konuda bir yapt›r›m ve bas›nç uygulayabilmiflti. Nesnel gerçeklik buydu. ‘Somut flartlar›n somut tahlili’ni yapmaya aday Komünist Kadrolar›n “politik a盤a vurma” görevlerini / görevlerimizi yeterince yerine getiremeyiflimiz bizim (hepimizin) en büyük kusuru ve “vukuat›m›z” olarak tarihe kayd›n› düflürecekti. ‹flçi S›n›f› Partisi (‹SP)’nin kurmayl›¤›ndan yoksun olarak kutlanmaya çal›fl›lan bu 1 May›s etkinliklerinde ve bu bilinen önemli arac›n eksikli¤i yüzünden mevcut “sol”un öncülü¤ünde yap›lan 1 May›s etkinlikleri de do¤all›kla baflar›l› olamayacakt›. Halbuki daha görkemli 1 May›s etkinliklerinin gerçekleflmesinin PART‹ arac› d›fl›nda tüm flartlar› mevcuttu. Do¤all›kla hareketimizi somut-tutarl›-amaçl› birlik sürecine tafl›mal›yd›k. Çünkü baflka bir seçene¤imiz kalmam›flt›. Hayat ve mücadele Sol “cenah›m›z›n” tüm projelerini s›nay›p deneyerek reddetmiflti. Sosyalist / komünist geçinen örgütler yap›lan 1 May›s 2009 de¤erlendirmelerinde bu konuya hiç de¤inmiyor ve suyuna tirit bir tart›flmay› gündemlefltirmek istiyorsa, bizlerin de konuyu böylesine temelden çarp›tan burjuva ve küçükburjuva “sol” ak›mlar› anlad›¤› dilde a盤a vurma hakk›m›z vard›r. “Politik a盤a vurma” görevimizi yerine getirirken; gerek 29 Mart 2009 Mahallî Seçimleri sürecinde2 gerekse bu 1 May›s 2009 etkinlikleri sürecinde as›l davam›z› gündemden düflürmeden esneyebildi¤imiz ölçüde devrimci bir esneklik göstermeyi uygun bulmufltuk. Üslup ve yöntemlerimizi gözden geçirmifltik. Böylelikle Sol “cenah›m›z›n” da örgütsel aidiyet ve politikalar›n› gözden geçirmelerini beklemifltik. Yapmaya çal›flt›¤›m›z uyar›, elefltiri, öneri ve de¤erlendirmelerin ne ölçüde ifle yarad›¤›n› gördükten sonra, mevcut “sol” örgütler konusundaki politikam›z› gözden geçirece¤imizi önceden duyurmufltuk. Bununla da yetinmemifl, sosyal prati¤imizle yap›lmas› gerekeni, salt pankart aç›p, “benim” saplant›lar›na düflmeden, “platform” tuzaklar›ndaki “dipsiz kuyu bofl ambar” tart›flmalar›na düflüp kaybolmadan gerekeni, iddiam›z›n arkas›nda nas›l durdu¤umuzu, kitlelerin içinde kolektif duruflumuzla yaparak göstermeye çal›flm›flt›k. Sözün özü; 1 May›s 2009 üzerine flu notlar›n düflürülmesini uygun buluyoruz: 1. 1 May›s kararl›l›¤› siyasîdir. Bu 1 May›s’ta burjuvazi ile proletarya “Taksim kararl›l›¤›nda” karfl› karfl›ya gelmifltir. Bu netleflmeyi do¤ru okumal›y›z. 21


2. Bu 1 May›s 2009 etkinliklerinde de örgüt ile PART‹’nin ayr› oldu¤u, ‹SP’nin gecikmeden oluflturulmas›n›n ne demek oldu¤u kör gözlere girercesine öne ç›km›flt›r. 3. ‹deolojik, politik ve örgütsel konumu defalarca s›nanan örgüt / partilerin, sendikalar›n böylesine anlaml› dönemlerde kurmayl›k yapamayaca¤› bir kez daha anlafl›lm›flt›r. 4. Emperyalist-kapitalizmin, uluslarötesi tekelci sermayenin yerli orta¤›, tafleronu, iflbirlikçisi olan küçük emperyalist hâkim gerici s›n›flar›n iflçi s›n›f› ve emekçi halklar üzerinde “rahatl›kla” uygulaya geldi¤i art›-de¤er sömürüsü, bask› ve terörün bu türden “sol” örgütlerle geriletilip afl›lamayaca¤› görülmüfltür. 5. “Neden Taksim?” ve “tek yol, tek yöntem” olarak yaln›zca ‹stanbul’da “Taksim”e endekslenen bir sendikal ve siyasal saplant›n›n arkas› doldurulamam›fl, kitlelere yeterince anlat›lamam›flt›r. Ayn› zamanda tutarl› bir kitle çal›flmas› yap›lamam›flt›r. 6. Tutarl› bir kurmayl›ktan yoksunlu¤una ve örgütsüzlü¤üne ra¤men, 1 May›s etkinliklerinin tüm co¤rafyada yayg›nlaflt›¤› görülmüfltür. Burjuvazinin 1 May›s 2008’de uygulad›¤› terör kararl› kadrolar› daha da bilemifl ve kat›l›m› art›rm›flt›r. 7. Tekelci, militarist, polis devletinin bilinen tüm yöntemlerine ve “sol”un politikas›zl›¤›na ra¤men, ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist, Türk-Kürt yurtsever ve Marksist cenah›m›z, özellikle “Taksim’in fethedilmesi” nin hangi anlama geldi¤ini ideolojik süzgeçlerinden geçirmifl ve kararl›l›kla-militanca barikatlara yüklendi¤i görülmüfltür. Taksim’e girmesine binbir burjuva yöntemiyle izin verilen 5 bin kifli d›fl›nda, Taksim’i ara sokaklardan zorlayan onbinlerce kararl› insanlar›m›z›n eylemlili¤i gözlerden kaç›r›lamam›flt›r. 8. ‹flçi s›n›f›n›n sendikal ve siyasal birli¤inin oluflmamas› yolundaki bölücü-bozguncu tav›rlar›yla bilinen sendika bürokratlar› ile EMEP, ÖDP, S‹P-“TKP” türünden reformist örgütler; birleflik, y›¤›nsal ve Taksim kararl›l›¤›ndaki kolektif etkinliklerin karfl›s›nda durmufltur. 9. Birer devlet sendikas›na dönüflmüfl mevcut sendikalara-sendikac›lara (sendika bürokrasisi ile iflçi aristokrasisine) ve onlar›n “kurmayl›¤›na” güvenmenin hangi anlama geldi¤i bir kez daha görülmüfltür. 10. 1 May›s de¤erlendirmesinin yap›laca¤› günlerde gerçekleflen ‘kabine de¤iflikli¤i’ haberleriyle gündem ustal›kla de¤ifltirilmifl ve AKP’nin faflist kimli¤inin sorgulanmas› kitlelerden gizlenmeye çal›fl›lm›flt›r. 11. Sosyalist / komünist iddial› örgütler; sömürüye, flovenizme ve sosyalflovenizme karfl› net bir durufl sergileyememifltir. Kürt ulusal özgürlük hareketinin taleplerine de sahiplenilememifltir. 12. Kapitalizmin yap›sal krizi kitlelere anlat›lamam›flt›r. 22


13. Irkç›l›k ve faflizm tehlikesine karfl› Birleflik ‹flçi Cephesi’nin oluflturulmas›n›n önemine vurgu yap›lamam›flt›r. 14. Kolektifimiz Çal›flanlar› d›fl›nda iflçi s›n›f›n›n sendikal ve siyasal birli¤i sorunsal›n›n ne demek oldu¤u kavranamad›¤›ndan bu konuya de¤inen de olmam›flt›r. 15. Türk-‹fl ile Hak-‹fl’in sistemin yan›ndaki politikalar› a盤a vurulamam›fl, onlar›n düzenledi¤i Kad›köy’deki 1 May›s etkinliklerine kat›larak, an›lan sendikalar›n taban›ndaki iflçi s›n›f›na do¤ru yolu gösterecek, oportünist sendikac›lar› a盤a vuracak örgütlülü¤ün çok zay›f ve c›l›z kald›¤› görülmüfltür. 16. Devletin yönlendirdi¤i Kad›köy Mitingi kat›lanlar aç›s›ndan tam bir fiyaskodur. Bu mitinge çeflitli niyetlerle angaje olan liberal EMEP’in ve iflçi s›n›f›n›-sosyalist hareketi bölmek ve Ça¤layan çukuruna çekmekle görevli S‹P-“TKP”nin konumu tam da onlara yak›flan bir tutumdur. 17. “Taksim’e endeksli” D‹SK, KESK, TMMOB, TTB vb. kurulufllar›n da Türk-‹fl ve Hak-‹fl’ten geri kalmayan, üstelik “sol” gösterip sa¤ oynayan konumu da a盤a vurulamam›flt›r. 18. “Taksim’e girme” yolunda Cumhurbaflkanl›¤›, Baflbakanl›k, TBMM Baflkanl›¤›, Valilik, Emniyet Müdürlü¤ü vb. iliflkileri öne ç›karan liberal, tasfiyeci, reformist ve uzlaflmac› tav›rlar ne görülebilinmifl ne de yeterince a盤a vurulabilinmifltir. 19. Devrimci ve Marksist bir kurmayl›¤a sahip ‹SP’nin oluflturulmas› flart›na ba¤l› olarak hâkim gerici s›n›flara flunlar› hayk›racak bir kurmayl›¤›n eksikli¤i büyük ac›larla bir kez daha anlafl›lm›flt›r: “Ey burjuvazi, 89 y›ld›r Devrimcilerin, Komünistlerin terimizi ve kan›m›z› emerek semirdin. 1 May›s bayramlar›m›z› kan dökerek engellemeye çal›flt›n. fiimdi iflçi s›n›f›n›n uluslararas› birlik, dayan›flma ve mücadele gününün ad›n› ve amac›n› “emek ve dayan›flma tatil günü” yaparak özünden çarp›t›p bizlere horoz flekeri gibi bir ikramda bulunuyorsun! Tekelci, militarist, polis devleti yöntemleriyle bizim insanlar›m›za kan kusturmaya yöneliyorsun. Krizin faturas›n› iflçi s›n›f›na, emekçi halklara ç›kar›yorsun. Avantalar ve ya¤malar düzenini “demokrasi” diye bizlere yutturmaya yelteniyor ve taleplerimizi devlet terörü yöntemleriyle bast›rmaya kalk›yorsun. Düflünme ve örgütlenme özgürlüklerimizi kullan›rken taleplerimizi savsakl›yorsun. ‘Yeter art›k!...’ diyor ve arkam›za ald›¤›m›z bir milyon insan›m›z›n örgütlü gücüyle 1 May›s 2009 günü tarihsel ve sosyal hakl›l›¤›m›zla Taksime ç›k›yoruz. Gücün yetiyorsa gel bizim s›n›fsal-tarihsel yürüyüflümüzü provoke et ya da engelle!...” 23


20. Sendikac›larla sa¤ ve “sol” teslimiyetçi oportünist örgütlerin talepleri burjuvazi taraf›ndan dikkate dahi al›nmam›flt›r. 21. Burjuvazinin icazetiyle ve s›n›rl› say›da bir kat›l›mla Taksim’e girilmesi ve bunun yüceltilmesi do¤ru tahlil yapan kadrolar› yan›ltamam›flt›r. “Taksim duvar›” devrimci yol ve yöntemlerle y›k›lamam›flt›r. 22. Taksim’deki Cumhuriyet Abidesi’ne karanfil b›rak›lmas› ve önünde hamasete varan konuflmalar›n yap›lmas›, an›lan kesimlerin ideolojik, politik konumunu net biçimde yans›tmaktad›r. 23. Burjuva resmî tarih anlay›fl› ile resmî ideolojisini yans›tan Taksim Cumhuriyet Abidesi’ne as›lan ve “benim” anlay›fl›n› öne ç›karan örgüt pankartlar› burjuva ve küçükburjuva “solcu” anlay›fllar›n› doyuma u¤ratm›fl oldu¤u anlafl›lm›flt›r. 24. ‹flsizli¤i, hayat pahal›l›¤›n›, inkar, imha ve asimilasyoncu politikalar› yaratan ABD ve AB emperyalizmini, NATO’cu politikalar› ve AKP’nin uluslarötesi tekelci sermaye yanl›s›, iflçi ve emekçi halk düflman› politikas›n› a盤a vurup bizim insan›m›z› bilinçlendiren ve tutulacak “Ana Halka”y› somutta gösteren birlikçi bir politika izlenememifltir. 25. Burjuvazinin Sol “cenah›m›z”dan daha ileri bir tarih ve s›n›f bilinciyle hareket etti¤i görülmüfl, siyasal ve sosyal devrimlerden korktu¤u uygulad›¤› polisiye yöntemlerle daha da a盤a vurulmufltur. 26. ‹flçi ve emekçi düflman› politikalar›yla burjuvazinin s›n›fsal ç›karlar›n› korumak üzere e¤itilip yetifltirilmifl polis teflkilât› da hâkim gerici s›n›f iktidarlar› gibi korktu¤u için cop ve gaza yüklenmifltir. AKP iktidar› ile polis teflkilât› korkmakta hakl›d›r. Çünkü, eflitsiz, adaletsiz, özgürlüksüz bir sistemin uygulaya geldi¤i sömürü, bask› ve devlet terörü bir gün mutlaka geri tepecektir. Bunun iflareti al›nm›flt›r. 27. Gerici reform dahi yapamayan AKP iktidar› s›n›flar mücadelesinin giderek fliddetlenece¤i ve krizin boyutlanaca¤›n›n bilinciyle devlet terörünü daha da t›rmand›raca¤› aç›kt›r. 28. Sol “cenah›m›z›n” burjuvazinin sömürü, bask› ve devlet terörüne baflvurdu¤u flartlarda nas›l hareket edece¤i, y›¤›na¤› nereye ve nas›l yapaca¤›, sosyal muhalefet dinamiklerini nas›l harekete geçirip uyumland›raca¤› dürüst, namuslu ve ilkeli insanlar›m›zca bu 1 May›s etkinlikleri münasebetiyle bir kez daha düflünülmeye bafllanm›flt›r. 29. Daha görkemli ve donan›ml› 1 May›s; Devrimci ve Marksist Sol Kadrolar›n yaflad›¤› “Öndersizlik Krizi” afl›ld›¤›nda birleflik, güçlü, güvenilir ve donan›ml› bir PART‹’nin infla edildi¤i süreçlerde gerçekleflebilece¤i anlafl›lm›flt›r.

24


Dipnot Aç›klamalar›: 1 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: S. Ö., “Hangi ‘Birlik’? Partileflme Mücadelesinin Neresindeyiz-Komünistlerin Birli¤i”, s. 42-61 “1 May›s 1998 ve Kapitalist Anarfli Üzerine Notlar” ve s. 61-65 “1 May›s Nas›l Kutlan›r?”, “Bir Dahaki 1 May›s Nas›l Kutlanmal›d›r?” bafll›kl› yaz›lar, Sorun Yay›nlar›, Sorun Broflür Dizisi: 9, 1998. 2 S. Ö., SORUN Polemik Dergisi, Ocak 2009, Say›: 34, s. 28-37, “Mahallî Seçimlerdeki Tavr›m›z ile Devrimci ve Marksist Sol’un Seçim Taktikleri” ve Mart 2009, Say›: 35, s. 33-36, “29 Mart 2009 Mahallî Seçimleri ve Sol’un ‘Politikas›’ ” bafll›kl› yaz›lar›m›z.

Web ve E-posta Adreslerimiz

I SORUN Polemik Marksist ‹nceleme Araflt›rma Elefltiri Dergisi: www.sorunpolemik.com sorunkolektif@gmail.com

I Sanat Cephesi: www.sanatcephesi.org sanatcephesi@gmail.com

I Sorun Yay›nlar› Kolektifi: www.sorunyayinlari.net sorunkolektif@gmail.com

I KIRMANC‹YA BELEKÊ Kültür-Tarih-Halkbilim Dergisi: www.kirmanciye.com kirmanciya_beleke@hotmail.com

I Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu: www.avnimemedoglu.com sanatcephesi@gmail.com 25


‹fiÇ‹ att›n beni fabrikandan ne tazminat ne sigorta ifl güvencesi hak getire gayri aç›z bundan sonra öyle kolay de¤il yirmi birinci yüz y›llarda ifl bulmak hele adam gibi bir ifl flöyle kar›n toklu¤una k›ç›n aç›k gezmeyeceksin mesela mümkün m’ola att›n beni fabrikandan ne sigorta ne sendika art›k mimlendim kim ifl verir bana kim yüzüme güler senin gibi aç›m aç istemem ne sigorta ne sendika ne de ifl güvencesi biliyorsun gidecek yerim yok senden baflka hadi durma al al da sömür beni oysa bizim hiç de vaktimiz yok anlatmal›y›z insanlara aflklar›n en do¤ru en büyü¤ünü en anlafl›l›r dille ‹rfan Ünal Temmuz 2006

26


Ali Özdo¤u - ‹smail Arguvanl› -PolemikSol’daki ‹dealizasyon-Mistifikasyon Gelene¤i Nas›l Y›k›l›r? Önce Sosyalist Literatürümüzü Suland›rd›lar Sol, solcu, sosyalist, devrimci, komünist, vb. literatürümüz bir türlü ray›na oturtulamad›. Sosyalist literatürümüz, terminolojimiz, dil, terim ve kavramlar›m›z avantalar ve ya¤malar düzenine uygun biçimlerde altüst edildi. Nedenlerini ayr›nt›l› biliyoruz. Telif eserlerimizde, dergilerimizde konuyu ayr›nt›l› olarak iflliyoruz; gündemde s›cak tutmaya çal›flarak aflmaya çal›fl›yoruz. Bilimsel Sosyalizm-Komünizm kayna¤›ndan beslenen bilinçli kadrolar aç›s›ndan konu elbette flafl›rt›c› de¤ildir. Sosyalist literatürümüzün bu düzeyde çarp›t›l›p suland›r›lmas› son derece “do¤al” ve “ola¤and›r,” diyenlerimiz de haks›z say›lmaz. ‹deolojik, teorik, politik ve örgütsel temellerinden -özünden- kopar›lm›fl bir Sol “daha nas›l olacakt› ki?” Sol “cenah›m›z›n” bu türden büyük bir “vukuat›” varken yaln›zca sosyalist literatürümüz de¤il, devrimci tarihimiz, geleneklerimiz, kültürel zenginliklerimiz, orijinal s›n›f iliflki ve çeliflkilerimizle birikimlerimiz de büyük oranlarda suland›r›lm›flt›r (Tarihî TKP’mizin isim ve s›fatlar› da bilinen avantürye tak›m›nca çal›n›p kullan›labilinmifltir!...). Kimler ve nas›l suland›rm›flt›r? sorusu çok su kald›r›r. Kestirmeden bir cevab› da yoktur. Bugünkü s›n›rl› bilgilerimizle Sol “cenah›m›z›n” sosyal prati¤ine bak›ld›¤›nda idealizasyon ve mistifikasyonlar›n bu düzeyde yayg›nlaflt›r›l›fl›n› daha tam olarak görmeye çal›fl›yoruz. Gerek sosyal olay, olgu, süreç ve verileri, gerekse Sol “cenah›m›z›n” ideolojik, politik ve örgütsel evrimini nesnel gerçekli¤i içinde inceledi¤imizde ve de tüm süreçlerde PART‹ ve Partileflme Sorunu ile karfl›lafl›yoruz. Ele ald›¤›m›z pek çok konu ve sorunun temelinde yeterince özümlenemeyen bu mesele yat›yor çünkü. Sol “cenah›m›z›” vareden bir tarih, bir co¤rafya, kültürel birikim, emekçi halk hareketleri, isyan, baflkald›r›, ayaklanma, hak arama, direnifl ve s›n›flar mücadelesi, grev, militan eylemler, entelektüel çal›flma ve benzeri etmenler var. Sol, solcu, sosyalist, devrimci, komünist isim ve s›fatlar›n› rastgele kullanamay›z. Dergi’miz yazarlar› aç›s›ndan bu konudaki tutumumuz ol27


dukça net ve anlafl›l›r bir düzeydedir. “Genel anlam›yla “Sol”, “Sol ‘cenah›m›z’ ”, “Sosyalist Sol”, “Devrimci Sol”, “Liberal, tasfiyeci, reformist, sosyalreformist, floven, sosyalfloven, postmodern, özgürlükçü, yenisol” ve benzeri bir literatürü kullan›rken gösterdi¤imiz biricik özen; “Devrimci ve Marksist Sol Kadrolar›” kal›n çizgilerimizle di¤erlerinden ay›rmak, niyet ve amac›m›z› bilince tafl›makt›r. Bu çerçevede ayr›flmak, ar›nmakt›r. Komünistler bu aç›dan bölücüdür. Bölücü olmadan bütünlefltirici olamay›z. Sözün özü: Çarp›t›l›p suland›r›lan sosyalist literatürümüzü ayaklar› üzerine oturtmak, bu amaçla yap›lan tart›flmalar› anlaml› k›lmak durumunday›z. Gerek sosyalist literatürümüzü, gerekse devrimci tarih ve geleneklerimizi çarp›t›p suland›rma iflini üstlenmifl burjuva ve küçükburjuva “sol” ak›mlar›n zarar›n› izole edip a盤a vurmadan Bilimsel Sosyalizm-Komünizm kayna¤›ndan do¤ru beslenmeyi baflaramayaca¤›m›z aç›kt›r. Sosyalist literatürümüzü suland›rma iflinde rol ve sorumluluk alanlar›n ideolojik, politik ve örgütsel konumu s›kça tekrarlad›¤›m›z gibi küçükburjuva solculu¤u, küçükburjuva devrimcili¤i ve küçükburjuvazinin komünistçilik oynamas› gibi ideolojik-s›n›fsal rahats›zl›klar nedeniyle öne ç›k›yor. Bu üçlünün beslenip içimize sokulmak istenmesinin arkas›nda burjuva ideolojisi ve revizyonizmin (a¤a babalar›n›n) parma¤›n› görüyoruz. Esin ve beslenme kayna¤› burjuvaziye dayand›r›l›nca konunun vahameti daha anlafl›l›r oluyor. Sosyalist literatürümüzün binbir niyetle çarp›t›l›p suland›r›lmas› günümüzdeki “örgütler anarflisi” hastal›¤›m›z›n ve Sol’un ifllevsiz duruma düflürülüflünün de nedenlerinden biridir. Sosyalist literatürümüzün “i¤difl” edilmesiyle Sol “cenah›m›z” bir türlü hesaba kat›lmad›¤› gibi kendine de gelemiyor. Tutarl› bir tarih ve s›n›f bilinciyle kendini vareden tarihsel-s›n›fsal devrimci geleneklerine ba¤l› kalarak kendi sentezini üretemiyor. ‹flçi S›n›f› Partisi’ni oluflturup bir türlü örgütsel güvencesine kavuflam›yor. Böylece sosyal muhalefet dinamiklerini seferber edemiyor. ‹flçi s›n›f›n›n sendikal ve siyasal birli¤ini gerçeklefltiremiyor. Emekçi kad›n hareketine, devrimci gençlik hareketine, K›z›lbafl-Alevi hareketi ile Kürt ulusal özgürlük hareketine politika üretemiyor. ‘Fukara Müslüman’›, yoksul köylülü¤ü kara gerici, ›rkç›, faflist örgütlerin sömürüsüne terk ediyor. Ulusall›k-S›n›fsall›k dinamiklerini uyumland›ram›yor. “Millî Mesele” ile “Milliyetler Meselesi”ne proje üretemiyor. Kolektif akl›, kolektif bilinci ve kolektif eylemi örgütleyemiyor. Tutarl›-amaçl›-somut bir iktidar projesi üretemiyor. vb… Sol “cenah›m›z›n” sosyal pratikteki çok yönlü “vukuat›” (hepimizin vukuat›) yüzünden her altüst oluflta bozgunlardan bozgunlara u¤rat›l›yoruz. Örgütsel güvencelerimizi, bir daha yeri doldurulmas› zor olan de¤erlerimizi ve kadrolar›m›z› kaybediyoruz. Elimizdeki Kurum ve Araç’lar›m›z›n güvenli¤ini sa¤layam›yoruz. Burjuva resmî tarih anlay›fl› 28


ile resmî ideolojisinden kurtularak, uzun erimli ve sonuç al›c› yöntemleri sorgulayam›yor ve ö¤renemiyoruz. Yüzde yüz ba¤›ms›z ve yüzde yüz iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n sosyal / evrensel kurtuluflu davas›na bir türlü sar›lam›yoruz; bu gerçekli¤i bilince ç›karam›yoruz.

‹dealizasyon - Mistifikasyon Gelene¤inin Sol Örgütlerdeki Yans›mas› Mevcut sözlüklerdeki anlam›yla: ‹dealizasyon: Ülküsellefltirme…Eflsizlefltirme; Mistifikasyon: Gizemli k›lma… olarak aç›klanmaktad›r. ‹dealizasyon-mistifikasyon sözcüklerini daha anlafl›l›r k›lmak için bu sözcükleri halk diliyle “argo” dahi olsa “palavra” olarak da okuyabilirsiniz. ‹dealizasyon-Mistifikasyon konusunda Harici Büro “TKP” kadrolar› ile hiç kimse yar›flamaz. Onlar bu türden bir “yolu” önce döflediler, sonra da iflin içinden ç›kamad›lar. “TKP” isim ve s›fatlar›n›, devrimci geleneklerini bu yöntemle sömürü arac› yapt›lar. Baflta D‹SK olmak üzere entrika yöntemleriyle ele geçirdikleri tüm sendikalar›, örgütleri, meslek odalar›n›, derneklerin içini boflalt›p ifllevsiz duruma soktular. MDD’nin öztürkçelefltirilmifli demek olan UDC’yi ka¤›t üzerinde kurdular. Burjuva CHP’yi ilkesiz yaklafl›mlarla desteklediler. Tarihî TKP’nin uzant›s› Devrimci Kadrolar›n elindeki kurum ve araçlar› “sinsi kuflatma” yöntemleriyle kuflatmay› ve “Komünistlerin Birli¤i” davas›n› kundaklamay› denediler. Kadrolar aras›na “kama” soktular. SSCB’nin sayg›nl›¤›n› sömürüp “Sovyet dalkavuklu¤u” yapt›lar. ‹flçi s›n›f› hareketini, sosyalist hareketi, ilerici gençli¤i, emekçi kad›n hareketini birbirinin dilinden anlamaz duruma getirdiler. Kimli¤i, kiflili¤i tart›flmal› sahte komünistleri yücelterek milletin bafl›na belâ getirdiler. ‹deolojik, teorik, politik, örgütsel, kültürel, moral ve etik de¤erleri tart›flmal› birini putlaflt›r›p “Bilen Yoldafl Çok Yafla!” diyerek örgütsüz ajitasyon gelene¤ine katk› getirdiler. ‹dealizasyon-Mistifikasyonlarla özellikle de genç kadrolar› örgütlerine biat ettirme iflinde mevcut tüm Sol örgütlerdeki iflleyifl hemen hemen ayn›d›r. “Marksizmin yorumu ve pratikte yeniden üretimi” yöntemi yerine hayat ve mücadelenin reddetti¤i örgüt yap›lar›nda ›srar, Marksist elefltiri-özelefltiriden kaçma, birleflik, güçlü, güvenilir ve donan›ml› ‹SP’nin inflas› yerine bürokratik “dar grup kültü” konusundaki ilkellikler, örgüt fleflerini yüceltme, kifliye tap›nma, Bilimsel Sosyalizm-Komünizm d›fl› teori pratikler, afl›r› teorisizme, entelektüalizme kayma, Dünya devrimci 29


prati¤indeki deneyimleri taklit ya da kopya etme, vb. sapk›nl›klar›n kol gezdi¤i bir dönemi “yeni”den yaflamaktay›z. Harici Büro “TKP”nin “1973 At›l›m›” ile bafllat›lan idealizasyon ve mistifikasyonlar› bir k›s›m genç kadrolar›n beynini âdeta esir ald›. Bu türden bürokratik örgütlenme anlay›fl› sonucunda bizim insanlar›m›z›n ideolojik-teorik-örgütsel kimyas› da bozuldu. An›lan “TKP” örgütlenmesinden günümüze somutta örgüt ve kurum olarak ne kald›? Cevab›n› bizlere b›rakmay›n. Sizler sorgulay›n. Biz a盤a vurmaktan âdeta b›kt›k… ‹deolojik ve s›n›fsal aç›dan bak›nca; “TKP” ad›n› kullananlardan kayda de¤er geriye ne kald›? Cevaplayal›m: Burjuva resmî tarih anlay›fl› ile resmî ideolojiye angaje bir iki dergi ve yörüngesindeki bir avuç genç insan; bir vak›f (TÜSTAV), bir iki yerel kültür derne¤i, bir iki sendika yönetimine çöreklenmifl sendika bürokrat›, Gorbaçov’un, ‹smail Bilen’in yerine konulacak birilerini bekleyen “TKP”liler… Bir de 10 Eylül 1920 Tarihî TKP’mizin tarihine ve geleneklerine sayg›l› oldu¤unu ifade edip “Birlik ve Dayan›flma” slogan ve söylemleriyle “TKP”yi yeniden diriltmeye çal›flan birkaç ham hayalciyi sayabiliriz. 10 Eylül 1920 Tarihî TKP’nin arkas›nda Komünist Enternasyonal gelene¤i ile SSCB’nin sayg›nl›¤› vard›. TKP’nin tarihi, devrimci gelene¤i, Partileflme Sorunu konusundaki ilkesel komünist tavr›, sosyal meflruiyeti ile devrimci yasall›¤›, kongre yöntemiyle temel ilkelerde anlaflm›fl, tek bir komünisti d›flar›da b›rakmayan partileflme anlay›fl› hesaba kat›lmadan TKP’nin uzant›s› bir ça¤r›fl›m yapmaya kimsenin hakk› yoktur. Harici Büro “TKP”nin örgütsel trajedisi; kendi bürokratik “dar grup kültü”nü parti olarak ilan edifllerinden; öne ç›kan / ç›kar›lan kadrolar›n›n kimlik ve kifliliklerinin (ideolojik, politik, kültürel, etik ve moral aç›lardan) çok tart›flmal› oluflundan; Marksist-Leninist-Enternasyonalist ilke, kural, yöntemlerin gözetilmeyiflinden, Komünist normlar›n iflletilmeyiflinden kaynaklanmaktad›r. Kendilerini Tarihî TKP’nin uzant›s› ya da “ard›l›” gösterme merak›n›n bilimsellikle bir iliflkisi yoktur. Olmam›flt›r. Devrimci kimlik-kiflilik gibi konularda yap›lan de¤erlendirmelerde: ‹deolojik, politik ve örgütsel konumlar› Marksist aç›dan tart›flmal› olsa da K›v›lc›ml›, Deniz, Mahir ve ‹brahimler için asla dillendirilmeyen elefltiriler Harici “TKP” yöneticileri için rahatl›kla ifade edilebilmektedir. Tarihî TKP ile bafllayan ve bir türlü bu türden bir partileflme ile ideolojik, politik ve örgütsel-organik iliflkisi bulunmayanlar›n günümüzde de bu tarihle kendi bürokratik “dar grup kültü” örgütlerini özdefllefltirme çabas› içinde olduklar› görülmektedir. Dr. fiefik Hüsnü De¤mer ve arkadafllar›n›n 1944 TKP’si ile bafllayan ve Tarihî TKP’nin uzant›s› ça¤r›fl›30


m› yapan örgütlenmelerle “1973 At›l›m›” ile bafllayan Harici Büro “TKP” nin 10 Eylül 1920 gelene¤i ile uzak-yak›n, ideolojik, teorik, politik ve örgütsel bir ba¤› bulunmamaktad›r. Harici Büro “TKP”nin ve kadrolar›n›n yaflad›¤› örgütsel travma ve trajedilerden sonra, “alan kapatma” sevdas›yla yan›p tutuflan küçükburjuva “sol” S‹P serüvencileri, onlar›n bu konudaki yan›lg›lar› yüzünden meydan› bofl bulmufl ve kendi bürokratik örgütlerini ayn› hamurdan gelen öteki flerikleriyle buluflarak “TKP” olarak ilan etmifl / edebilmifltir. Küçükburjuva solculu¤u ile küçükburjuva devrimcili¤ine nazire yapan küçükburjuva unsurlar bu kez komünistçilik oynamaya merak salm›fl ve nevzuhur S‹P birden bire “TKP” oluvermifltir! TKP isim ve s›fatlar›n›n, tarih ve devrimci geleneklerinin böylesine tahrif edilifli karfl›s›nda ciddî kadrolar (Hakikî Devrimciler, Komünistler) bu türden örgütlenmelere daima karfl› ç›km›flt›r. (Karfl› ç›kmakla da kalmam›fl, PART‹ ve Partileflme Sorunu konusundaki ilkeselliklerinin daima arkas›nda durmufltur. Yaflad›¤›m›z co¤rafyadan bafllamak üzere evrensel ölçekte nas›l bir partileflmenin gereklili¤i üzerine ideolojik, politik bir hatt› tutmufllard›r.) Harici Büro “TKP”ye de S‹P-“TKP”ye de asla parti muamelesi yapmam›flt›r. Bundan böyle de, ‹flçi S›n›f› Partisi bilinen ilke, kural ve yöntemlere dayal› olarak oluflturulana, “Komünistlerin Birli¤i” davas›n›n arkas›nda duran kadrolar aras› Komünist normlar iflletilene kadar da bu türden örgütlere parti muamelesi yapmayacakt›r. Çünkü, günümüzdeki s›n›flar mücadelesine kurmayl›k yapacak PART‹, bu türden örgütlenmeler de¤ildir. Parti denildi¤inde çeflitli idealizasyon-mistifikasyonlarla kendili¤inden, “vahiy gelene¤i” ile kurulan bu örgütleri anlam›yoruz.

S‹P-“TKP”den Örgütsüz Ajitasyon Örne¤i: “Durmay›n… Felaketi Durdurun!” Yaflad›¤›m›z co¤rafyadaki s›n›flar mücadelesinden ba¤›ms›z ve kopuk (eski deyimiyle “zaman ve mekandan münezzeh”) örgütler örgütsüz ajitasyonlardan medet ummaktad›r. 29 Mart 2009 Mahallî Seçim sürecinde S‹P-“TKP” de “Durmay›n… Felaketi Durdurun!” bafll›kl› bir bildiri ve afifl yay›nlayarak örgütüne oy talebinde bulundu! Sol “cenah›m›zda” bu türden örgütsüz ajitasyon örneklerine s›kl›kla rastlan›yor. “Durdurun, durmay›n, davran›n, indirin, kapat›n, aç›n, kapat›lamaz, önlenemez, geliyoruz, geldik, geçit yok, vb…” talimatlar›ndan geçilmiyor. Kitlelere bu türden ajitasyonlarla talimat verenleri kimse de ç›k›p sorgulam›yor. Kitleler de bu türden yukar›dan buyruklar›n 31


tam tersini yap›yor. Böylece komünistçilik oynayan küçükburjuva avantürye tak›m›n› çok mahcup durumda b›rak›yor. ‹dealist-metafizik ça¤r›fl›mlarla politikay› bu türden örgütsüz ajitasyonlara indirgeyen anlay›fllar›n gazeteleri, dergileri, afiflleri, pankartlar›, radyolar›, TV.leri, sendikalar›, kitle örgütleri, kültür merkezleri de ayn› mant›kla hareket etmektedir. Örgütsüz ajitasyonlardan baflka bir hüneri olmayan örgütler; ne iflçi s›n›f›n›, ne emekçi halklar›m›z›, ne insan›m›z› tan›yor; ne tarihimizi, ne co¤rafyam›z›, ne emekçi halk hareketlerini, ne isyan ve baflkald›r›lar›, ne ayaklanmalar›, ne hak arama eylemlerini, ne grev ve direniflleri, ne kültürel zenginliklerimizi, ne dini, ne inançlar›, ne gelenek-göreneklerini tan›yor; insan›m›z›n ne dü¤ününe, ne cenazesine, ne gecekondusuna, ne evine, ne fabrikas›na-iflyerine gidiyor; kurtarma iddias›nda oldu¤u iflçi s›n›f›n›n ne yiyip içti¤ini, ne de nas›l yaflad›¤›n› biliyor. Ama hiç utan›p s›k›lmadan (Niçin utan›p s›k›ls›n ki, buras› köpeksiz köydür âdeta. Kimseye Sosyalizm-Komünizm ata¤›ndan ötürü hesap sorulmaz.) parti olmad›¤› halde parti imifl gibi hareket edebiliyor. Örgüt kurup parti ata¤›na giriyor. Sürüsüne bereket bu türden örgütlerin hepsi birbirini olumluyor. TKP ad› S‹P-“TKP”ye ba¤›fllan›yor, Kolektifimiz Çal›flanlar›’ndan gayr› kimse bu ismi t›rnak içine dahi alm›yor!.. Devrimci ve Komünist iddialar›n›n arkas›nda ilkesel olarak duranlar, küçükburjuva unsurlarla komünistçilik oynayan S‹P-“TKP” fleflerine flunlar› söyleyecektir: Madem TKP ve parti olma iddias›ndas›n, neden devrimci tarihimizdeki isim ve s›fatlar› çal›p “alan kapatma” ifline soyunuyorsun? Hangi hakla TKP ad›n› kullan›yorsun?* Proletarya Devrimcilerinin böyle bir karar› yoktur. Buyruk vermeyi b›rak, düfl önümüze, yolerkan göster. Küçükburjuva ö¤renci gençli¤i binbir idealizasyon-mistifikasyon yöntemiyle k›flk›rtaca¤›na baflta iflçi s›n›f› hareketini, sosyalist hareketi buluflturup bütünlefltir ve önce komünist oldu¤unu ispat et. Sosyal meflruiyetini ve devrimci yasall›¤›n› lafla de¤il, sosyal prati¤inle göster, ferasetini bir görelim. Ulusall›k-S›n›fsall›k temelindekilerle öteki sosyal muhalefet dinamiklerini uyumland›r›p seferber et, tutarl›-amaçl›somut bir iktidar, siyasal-sosyal devrim projesi üret. Burjuva resmî tarih anlay›fl› ile resmî ideolojilerden ar›nd›¤›n› kan›tla. ‹deolojik, politik ve örgütsel cüretini bir görelim, sosyal pratikte cüretinin arkas›nda nas›l durdu¤unu kan›tla, bir görelim. O zaman dediklerini gidip birlikte yapal›m… 28 Nisan 2009 * S‹P-“TKP” yaln›zca Tarihî TKP’mizin isim ve s›fatlar›n› çal›p kullanmam›fl, sosyalist gerçekçilik sanat ak›m›n›n biricik temsilcisi Sanat Cephesi’nin ad›n› da hiç utan›p s›k›lmadan çal›p kullanmaya yeltenmifltir!... 32


Ali Erifl 1 May›s Ça¤r›s›

-An›-De¤erlendirme-

Yoldafllar, ‹flçiler, Emekçiler, Dostlar Haydi 1 May›s’a! Uluslararas› iflçi s›n›f›n›n birlik, dayan›flma ve mücadele günü olan 1 May›s’› dünyada ve ülkemizde k›z›l karanfiller gibi anaca¤›z. Kavgaya çekilen emek dökümlü k›z›l bir bayrak gibi karfl›layaca¤›z seni May›s’›n ilk günü. ‹flçiler, emekçiler, “gerçek demokrasi” isteyenler, baflta TürkKürt olmak üzere farkl› milliyetlerden gelen tüm emekçiler, ilerici-devrimci-yurtsever gençler, emekçi kad›nlar, iflçilerden-emekçilerden-sosyalizmden yana olan namuslu ayd›nlar... sizleri iflçi s›n›f›n›n uluslararas› birlik, dayan›flma ve mücadele günü olan 1 May›s’ta saflar›m›z› s›klaflt›rmaya, sesinizi yükseltmeye, mücadeleyi-s›n›f kavgas›n› ortaklaflt›rmaya, yükseltmeye ça¤›r›yoruz. 1 May›s’› yasaklamakla, 1 May›s’› kutlayanlar› yarg›lamakla, alanlarda 1 May›s’› kutlayanlara sald›rmakla, 1 May›s’a az bir zaman kala iflçi-emekçi mahallelerine faflist devlet terörü uygulamakla, 1 May›s’a kat›lacak olanlar› tehdit etmekle 1 May›s’tan kurtulabileceklerini san›yorlarsa bofluna! Bizler s›n›flar savafl›m›na ilk kez örgütlü olarak kat›ld›¤›m›z 19551960’l› y›llarda, bütün engellere ra¤men 1 May›s’› kutlard›k. Egemen güçlerin kolluk görevlileri, Biz “Tarihi Türkiye Komünist Partililer”in evlerini, 1 May›s’tan 1-2 gün önce 29-30 Nisan gecesinde, esrar tekkesi basar gibi, çocuklar›m›z›n 盤l›klar›n› komflular›m›za duyurmak ve çevreye korku salmak için küfür ve hakaretlerle basarlard›. Bunlar yetmezmifl gibi, bir de komflular›n kendilerine zarar gelmemesi için yapt›klar› “maskaral›klar”, faflist devlet terörünün üzerine tuz-biber olurdu. Komflu kad›n›n çenesi aç›l›r: “Kalk kalk Bey! Bak Arnavut Hüseyin’in komünist o¤lunu polisler götürüyor!” diye ba¤›r›rd›. Bu ba¤›r›fllara dayanmak, polisin iflkencesine dayanmaktan daha zor olurdu. Polislerin bizleri kapatt›klar› nezarethanelerde tek bafl›m›za da kalsak 1 May›s ve Enternasyonal Marfl›’n› söylerdik. Bazen, tesadüfen 3 komünist ayn› nezarethaneye düflmüflsek, 3 komünist ayn› nezarethanede çömeliriz, bafl bafla verip ellerimiz birbirimizin omuzunda o yüce günü kutlard›k. Efllerimizse protesto için evlerimizin pencerelerine k›z›l bayrak asarlard›. Bizleri 2 May›s günü nezarethaneden serbest b›rak›rlard›. Bazen de 1 MaS.P. F/3

33


y›s öncesi polis bizleri evlerimizden toplamadan önce evlerimizden kaçar, baflka yerlerde toplan›r, kendi özgür alanlar›m›zda, flamalar, fliirler, marfllar eflli¤inde 1 May›s’› kutlard›k. Bu eli kanl› faflist-kemalist devlet, kendi özgür alanlar›m›zda 1 May›s’› kutlarken yakalad›klar› arkadafllar›m›za-yoldafllar›m›za 3’er, 5’er y›l hapis cezas› verirdi. Bütün yasaklamalara, cezaland›rmalara karfl› direnmenin ad› idi 1 May›s. Türkiye Cumhuriyeti devletinde “cumhuriyet”in ilan›yla birlikte 1 May›s yasakland›. 1 May›s yasa¤› uzun y›llar devam etti. ‹flçi s›n›f›na, genifl emekçi kitlelerine, emekçi halklara yönelik olarak uygulanan yasaklamalarla, bask›-zulüm-asimilasyon-sömürü-sömürgecilik-y›ld›rma politikalar›yla, “kontrgerilla cumhuriyeti”ne dönüflen uygulamalar›yla 1 May›s günlerini terör estirme günlerine dönüfltürdü. 1977 1 May›s’›nda iflçi s›n›f›m›z, genifl emekçi y›¤›nlar ve emekçi halklar›m›z, yaklafl›k olarak 500 bin kat›l›mla, büyük bir coflku, disiplin, ayaklanma ruhu ve sevinç gösterileri içinde Taksim 1 May›s alan›na k›z›l bir nehir gibi akt›. Taksim 1 May›s alan› k›z›la boyand›. 50 y›ll›k faflizmin koydu¤u 1 May›s yasa¤› bir kere daha k›r›ld›. ‹nsanlar›m›z ellerinde k›z›l bayraklar›, Marx, Engels, Lenin posterleriyle alana girdiler. ‹flçi s›n›f›m›z, genifl emekçi kitleler, emekçi halklar›m›z kitlesel olarak, kendi ruhuna ve içeri¤ine uygun olarak 1 May›s alan›nda kutluyordu. Kutlaman›n sonlar›na do¤ru “kontrgerilla devleti” Inter Continental Otel’den, Sular ‹daresi’nden, Taksim Air France Havayollar›’n›n üstündeki Adalet Partisi binas›ndan 1 May›s alan›na kurflun ya¤d›rd›. 15/16 Haziran Büyük ‹flçi Direnifli’nden korkan “kontrgerilla devleti”, 1977 1 May›s’›n içeri¤i ve ruhundan da korktu. Korkusu intikam alma h›rs›na dönüfltü. Taksim 1 May›s alan›n› kana boyamaktan çekinmedi. Sald›r›da/katliamda iflçi s›n›f›m›z ve müttefikleri 34 yi¤it insan›n› kaybetti/flehit verdi. Yüzlerce insan›m›z yaraland›. Bafl›nda S. Demirel’in bulundu¤u Milliyetçi Cephe Hükümeti, kendi halk›na yönelik olarak, insanl›k tarihinde lanetle an›lacak olan 1 May›s katliam›n› gerçeklefltirdi. Bu 1 May›s katliam› iflçi s›n›f›n›n tarihine de unutulmayacak bir biçimde yaz›ld›. (Katliam›n siyasal sorumlusu “kontrgerilla devleti” idi. Katliam› gerçeklefltiren “kontrgerilla devleti”nin soysuz, faflist figürleri kimlerdi? 32 y›l oldu. Tetikçiler, katiller neredeler? Katliam davas›n›n seyri hangi durumda? 02 Temmuz 1997’de mahkeme savc›n›n iste¤i üzerine karar ald›. Kararda yarg›lananlar›n gerçek suçlular olmad›¤›n›, gerçek suçlular›n/sorumlular›n, as›l tertipçilerin ortaya ç›kar›lmas› gerekti¤i belirtildi. Kararda kamu görevlileri hakk›nda soruflturma aç›lmas› isteniyordu. Mahkeme karar›nda ayr›ca, 1 May›s facias›n› bizatihi yaratan, kararl›l›k34


la s›rf y›ld›rmak amac› ile uygulayanlar›n, bu yurt ve insanl›k düflman› gerçek ve as›l faillerin bulunmas› gerekti¤ine iflaret ediyordu. O zamandan bu yana 32 y›l geçti. Binlerce dava, soruflturma aç›ld› ve sonuçland›r›ld›. Ama flimdiye kadar mahkemenin bu karar›n›n yerine getirilmesi için bir ad›m bile at›lmad›/att›r›lmad›.) Peki kimdi bu on parma¤›ndan on kan akan insanl›k düflman› faflist katiller? S›ralayal›m. Alparslan Türkefl: 12 Eylül 1980 öncesi faflist terörün ele bafl›s›. MHP Genel Baflkan›. 1977 y›l›nda güvenlik ifllerinden yani M‹T’ten sorumlu Baflbakan Yard›mc›l›¤› görevindeydi. MHP Davas› ‹ddianamesi’nde 1 May›s katliam›n›n A. Türkefl’in ‹stanbul Yakac›k’taki köflkünde planland›¤›, silah ve cephanelerin bu evden da¤›t›ld›¤› kan›tlar›yla birlikte ortaya konmufltur. Bu iflçi s›n›f› ve emekçi halklar düflman› eli kanl› faflistin Halk Mahkemeleri önünde yarg›lanmas› gerekiyordu. fiansl› imifl, eceli ile öldü. Orhan Kilercio¤lu: Kontrgerillac› olan bu kifli, Genel Kurmay Baflkan› Semih Sancar’›n özel sekreteriydi. 1 May›s katliam› s›ras›nda albayd› ve 1981 y›l›nda K. Evren Askeri Cuntas› taraf›ndan generalli¤e yükseltilen O. Kilercio¤lu, katliamlardan bizzat sorumlu olanlar›n bafl›nda yer al›yordu. O. Kilercio¤lu Süt Endüstrisi Kurumu’nun bafl›na getirildi. Türkiye Gazetesi’ne köfle yazar› yap›ld› ve parlamentoya seçtirildi. Parlamentoda militarizmle parlamento aras›ndaki iliflkileri düzenledi. fiimdi bu kontrgerillac›n›n nerede oldu¤u bilinmiyor. Hamza Görgüç: 1 May›s katliam› s›ras›nda M‹T Müsteflar› idi. Taksim 1 May›s alan›na 10 noktadan atefl eden tetikçiler, M‹T elemanlar› taraf›ndan ve H. Görgüç’ün emriyle katliamdan sonra alandan kaç›r›ld›lar. Nihat Kaner: 1977 y›l›nda ‹stanbul Emniyet Müdürü idi. 1 May›s katliam›n›n sorumlulu¤unu tafl›yan, daha sonra gerçekleri sapt›rmaya/çarp›tmaya çal›flan bu polis flefi de Askeri Cunta taraf›ndan 1981 y›l›nda Bursa Emniyet Müdürlü¤ü’ne atanm›flt›r. Oktay Engin: Dönemin Emniyet Genel Müdürlü¤ü güvenlik önlemlerinden sorumluydu. 1955 y›l›ndaki 6-7 Eylül olaylar›n›n ç›kar›lmas›nda ajan-provokatörlük rolü oynayan bu kifli, Askeri Cunta taraf›ndan Emniyet Müdürlü¤ü’ne getirilmifltir. Mehmet Akzambak: Eski bir Emniyet Müdürü. 1 May›s katliam›n›n gözü dönmüfl katillerinden biri. Inter Continantal Oteli güvenlik amiri. 1 May›s alan›na yak›n bir yerden, alana bir arabadan atefl açan Alaaddin ad›ndaki subay. 35


A. Türkefl’in lacivert elbiseli komandolar›. Dört emekli Kurmay Albay. Alana giren kitleye on noktadan atefl açan M‹T elemanlar›. Panzerli polis ekipleri. Bunlar›n hiçbiri yarg› önüne ç›kar›lmad›¤› gibi 12 Eylül 1980 faflist askeri darbesinin ard›ndan, askeri cunta taraf›ndan önemli görevlere getirildiler. Bugün, 1978 1 May›s’›nda, 1977 1 May›s’›n›n, burjuva devletinin/siyasetinin önemli temsilcilerinden S. Demirel’in ekibi generallerden, iflbirlikçi burjuvazinin holdinglerinden, 1 May›s’› yeniden yasaklayan faflist zihniyetten ve uygulay›c›lar›ndan, 1 May›s flehitlerimizin hesab› sorulmal›d›r. ‹flçiler, emekçiler, yoldafllar, dostlar! Burjuvazinin/devletinin silahl›/silahs›z tetikçilerinin, iflçi s›n›f›m›za ve emekçi halklar›m›za karfl› iflledi¤i cinayetlerin hesab›n›n tek tek sorulmas› için Gümüflsuyu’ndan Taksim’e ak›yorduk. ‹flçi s›n›f› hakl› olarak flu sloganlar› hayk›r›yordu: “Çarklar durdu elimizde DGM’yi ezdik s›ra MESS’de”, “Zafer çileli ve yoksul halk›m›z›n olacak!”, “Zafer emekçi halk›m›z›n olacak!”... DGM’yi ezenler MESS’i dize getirmifllerdi. Böylesine yal›n, bilinç bileyici deneyimlerden geçti iflçi s›n›f›m›z. Burjuvazinin/faflist devletin katletti¤i s›n›f kardefllerimizin kan bedellerini ödetmeye, hesap sormaya tüm s›n›ftan yana ilkeli, dürüst ve namuslu sendikac›lara sesleniyorum. Köle/efendi iliflkilerinden biran önce kurtulun ve yönünüzü iflçi s›n›f›na dönün. Burjuvaziye/burjuvazinin faflist devletine/burjuvazinin acil-ön kurmay heyeti MGK’ye kap›kullu¤u/uflakl›k yapmay› b›rak›n. ‹flçileri genel greve, genel direnifle haz›rlay›n. ‹flçilerle genel greve, genel direnifle haz›rlan›n. ‹flçiler genel greve ve genel direnifle haz›r. ‹flçi s›n›f›n›n önünü kesmeyin. ‹flçi s›n›f›n›n aristokrat kesiminin yaflant›s› olan burjuva konformist ve bohem yaflam› b›rak›n. Bu yaflam tarz› içinden geldi¤iniz s›n›fa ihanetten baflka bir fley de¤ildir. Art›k saf›n›z›, yönünüzü belirleyin. Ya burjuvaziye kap›kullu¤una devam edin, ya da iflçi s›n›f›m›z›n/emekçi halklar›m›z›n saf›nda yeral›n. Bugün 1 May›s. Karar gününüz olsun! ‹mzan›z› iflçi s›n›f›/emekçi halklar›m›z›n yan›na atam›yorsan›z, onun karfl›s›nda yer al›yorsunuz anlam›na gelir. 1 May›s karar gününüz. At›n imzan›z›! 10 Nisan 2009 36


Babür P›nar -De¤erlendirmeS›n›f Savafl›m›nda Örgütlenmenin Yap›sal Durumu ve ‹liflkilerin Organizasyonu Demokrasi Mücadelesinin Anlam› Kapitalist bir sistem içerisinde, emekçileri, iflçileri, emeklerinin ürününe çeflitli biçimlerde ve farkl› yollardan el koyarak, gasp ederek, emekçileri sömüren burjuva s›n›f ve kesimlerle, iflçi s›n›f›n›n sürdürdü¤ü mücadelenin temel ve s›n›f mücadelesinin durumunu gösteren unsuru, “hak alma savafl›d›r”. Hak alma savafl›n›n yükselme derecesi, iflçilerin kendileri için s›n›f konumuna ulaflma derecesini gösterir. Denilebilir ki, iflçi s›n›f›n›n hak alma savafl›m›, onun s›n›fsal varoluflunun ön verisi ve göstergesidir. Hak alma savafl›m›n›n, iflçi s›n›f›n›n “kendisi için s›n›f” olmas› do¤rultusunda önemli bir ad›m say›lmas›; hak alma savafl›m›n›n, ayn› zamanda, iflçi s›n›f›n›n kapitalist sistem içerisinde kalmas›n›n da bir göstergesi oldu¤unu belirlemeyi d›fllamaz. ‹flçi s›n›f›n›n burjuvaziye karfl› sürdürdü¤ü hak alma savafl›m›, onun kapitalizmi reddetmesi de¤il, varl›¤›n› kabullenmesi anlam›na gelir. Bir kapitalist ülkede, iflçi s›n›f›n›n hak alma savafl›m›n› aç›k ve örgütlü bir biçimde sürdürme derecesi, o ülkede kapitalist sistemin geliflkinlik ve örgütlülük derecesine koflut bir seyir izler. Kuflkusuz iflçi s›n›f›n›n, hak alma savafl›m›n› aç›k örgütlü ve hatta savafl›m›n fliddetini artt›rarak sürdürmesi, o ülkede, kapitalist geliflmenin ve dolay›s›yla burjuva demokrasisinin kurulmas› ve yaflat›lmas›n›n teminat›d›r. Burjuva demokratlar›n›n göstermek istediklerinin aksine, hak alma savafl›m›nda, iflçi s›n›f›n›n “dizginlenmesi”, o ülkede burjuva demokrasisinin geliflmesini baltalar. Emperyalizm ça¤›nda burjuvazi, kapitalist geliflmenin zorunlu sonucu, demokrasinin savunucu¤unu terk ederek, siyasi tekelleflmeye yöneldi. Emperyalizm ça¤›nda, burjuva siyasas›, as›l olarak siyasî gericili¤e tekabül eder. Burjuvazinin yöneliminin esas yan› siyasî gericiliktir. Burjuva demokrasisi, bir devlet biçimi olmas› itibariyle, o ülkede, çat›flan s›n›flar›n örgütlülük derecesine, savafl›m gücüne ve bu güçler aras›ndaki denge durumuna ba¤l› olarak varolur ve biçimlenir. Bu nedenledir ki, burjuva demokrasisinin varl›¤›, as›l olarak, siyasî gericilik e¤ili37


mi gösteren burjuvazinin gücüne de¤il, do¤rudan, burjuvaziye karfl› savaflan iflçi s›n›f›n›n ve emekçi y›¤›nlar›n toplumsal güçlerine ba¤l›d›r. Kapitalist bir ülkede, büyük burjuvazi ile çat›flan iflçi s›n›f› ve emekçi halk y›¤›nlar›, ne ölçüde örgütlenirse ve hak alma savafl›m›nda, demokrasi savafl›m›nda ne denli ileri ad›mlar atabiliyorlarsa ve bu yönde sürdürülen savafl›m›n fliddeti ne denli fazlaysa, o ülkede burjuva demokrasisi, o ölçüde kurulur ve gelifltirilir. Kapitalist sistemde, iflçi s›n›f›n›n hak alma mücadelesinin (düzen içi mücadelenin) bir yan› ekonomikse (sendikal), di¤er yan› da siyasidir ve siyasal mücadelenin karfl›l›¤› ise demokrasi mücadelesidir. Kapitalist ülkelerde demokrasi mücadelesi; proleter demokrasisi, ya da aç›k ifadesiyle devrim mücadelesi de¤il; dar anlamda, burjuva demokrasisi mücadelesidir. Denilebilir ki, emperyalizm ça¤›nda, burjuvazinin, demokrasinin yerine, siyasi gericili¤i ikame etme e¤ilimi karfl›s›nda, iflçilerin ve emekçi y›¤›nlar›n›n demokrasi savafl›m›, burjuva demokrasisinin varolmas›n›n maddî, siyasî temelini oluflturur. Emperyalizm ça¤›nda burjuvazinin demokrasi karfl›t› oldu¤undan hareketle art›k “burjuva demokrasisinin” elde edilemez bir devlet biçimi oldu¤unu söylemek; iflçi s›n›f›n›n, s›n›f savafl›m›ndaki belirleyici güçlerden birisi oldu¤u gerçe¤ini yads›makla eflde¤erdir. Burjuva demokrasisi, iflçi s›n›f›na ve emekçi y›¤›nlara, iktisadî, siyasî, ideolojik örgütlenme ve s›n›f mücadelesinin ivmesini artt›rma olana¤› sa¤lar, bu nedenledir ki, di¤er aç›k bask›c› burjuva diktatörlük biçimlerine göre, burjuva demokrasisi, iflçi s›n›f› için tercih edilebilir bir burjuva devlet biçimidir. Ancak unutmamak gerekiyor ki, buna ra¤men, burjuva demokrasisi, gerçek anlamda, burjuva diktatörlü¤ünün bir biçimidir ve iflçi s›n›f›n› sömürmek ve dolay›s›yla sömürünün sürdürülmesi için bask› uygulamakta, burjuvaziye çok daha fazla olanak sa¤lar. Komünistler, iflçi s›n›f›n›n hak alma mücadelesinin, yani iktisadî kazan›mlar ve siyasî demokrasi için mücadelenin; tarihsel bir dönem içerisinde zorunlulu¤unu vurgulamaktan ve demokrasi mücadelesinin, iflçi s›n›f›n›n gerçek kurtuluflu yolunda at›lan önemli bir ad›m oldu¤unu belirlemekten geri kalmazlar. Ancak di¤er yandan komünistler, ileri do¤ru at›lan bu ad›m›n s›n›rlar› içerisinde kald›¤› sürece, iflçi s›n›f›n›n gerçek kurtulufla ulafl›lamayaca¤›n› aç›klamakla yükümlüdürler. Komünistleri, reformcu sosyalistlerden, küçükburjuva demokratlardan ay›ran temel noktalardan birisi de budur. Bu aç›klamalardan sonra varaca¤›m›z ilk sonuç fludur; iflçi s›n›f›n›n hak alma savafl›m örgütleri olan sendikalar ve demokratik kitle örgütleri ve yasal iflçi partileri, as›l olarak, burjuva demokrasilerinin organlar›38


d›r. Devrimci iflçiler sendikalarda ve demokratik kitle örgütlerinde ve iflçi partilerinde aktif olarak yer al›rlar, yer almal›d›rlar da. Çünkü bu demokratik örgüt ve iflçi partilerinin özellikle bar›fl dönemlerinde, iflçi s›n›f›n›n demokratik inisiyatifinin geliflmesinde, önemli rolleri vard›r. ‹flçi s›n›f›n›n, hak alma mücadelesi (sendikal, demokratik) onun demokratik s›n›f örgütlenmesini gerektirir. ‹flçi s›n›f› aras›nda devrim bilincinin geliflmesi ve örgütlenmesine önderlik eden komünistler, demokratik kitle örgütlerinin önemini belirlerken, iflçi s›n›f›n›n gerçek kurtuluflunun proletaryan›n devrimiyle; yani, kapitalist sistemin “iyilefltirilmifl” iktisadî, siyasî biçimleri de dahil, tüm siyasî, ideolojik, iktisadî organ ve ayg›tlar›n›n parçalanmas› ile mümkün olaca¤› gerçe¤inden uzaklaflmazlar. ‹ktisadî anlamda demokrasi için mücadele; iflçi s›n›f› ile burjuvazinin birbirinden kopmas›n›n de¤il; bu iki karfl›t s›n›f›n, belli s›n›rlar› zorlasalar da, o s›n›rlar içerisinde kalarak birbiriyle uzlaflmas›n›n ifadesidir. ‹flçi s›n›f›n›n sendikal örgütlenme ve demokrasi mücadelesi, kendili¤indenci bir süreç izler. San›ld›¤›n›n aksine, iflçilerin sendikal mücadele ve demokrasi bilincine ulaflmas› süreci, komünistlerin özel ve iradî bir faaliyetini gerektirmez. ‹flçiler ço¤unlukla ve hemen hemen her zaman, komünistlerin siyasî çal›flmas›n›n rolünü de unutmaks›z›n belirlemek gerekirse, sendikal hareket ve demokrasi bilincini kendili¤inden kazan›rlar. Geri kapitalist üretim iliflkilerinin var oldu¤u ülkelerde ve dolay›s›yla da siyasî gericili¤in, burjuva devlette aç›k, pratik ifadesini buldu¤u ülkelerde; s›n›f savafl›m›n›n “zorlu” oluflu, sendikal mücadelenin ve demokrasi mücadelesinin sosyalizmin as›l sorunu oldu¤u kan›s›n›n, sosyalistler aras›nda yayg›nlaflmas›na yol açmaktad›r. Proletarya devriminin suland›r›lmas› da bu noktada gerçekleflmektedir.

Toplumsal Uzlaflma Ve S›n›f Savafl›m›

Kapitalist sistemde, iflçi s›n›f›n›n ve emekçi y›¤›nlar›n, hak alma mücadelesi etraf›nda organize olan demokratik kitle örgütleri, as›l olarak s›n›f›n kapitalist düzen içi örgütlenmeleridir ve genel anlamda, çat›flan s›n›flar›n uzlaflma kanallar›d›r. Sosyalistlerin önderli¤inde kurulmalar› nedeniyle, kimi demokratik kitle örgütlerinin, toplumsal uzlaflman›n unsurlar› olmad›klar›; ya da bu örgütlerin, bugünkü yap›sal nitelikleriyle sosyalist devrimin, sosyalizmin inflas›n›n unsurlar› olabilecekleri sav› bir yan›lsamad›r. Bir s›n›f›n, egemen olan s›n›ftan hak alma mücadelesi, 39


(sendikal, siyasî) hak almak isteyen s›n›f›n, karfl› s›n›f›n toplumsal varl›¤›n› ve bir arada, birlikte yaflama koflullar›n›n meflrulu¤unu kabul etmesini gerektirir. Toplumsal uzlaflma anlam›na gelen böylesi bir durum; ancak ve ancak sömürülen s›n›f, egemen s›n›f›n iktidar›n› parçalamak için savafla giriflirse ve bu do¤rultuda organize olursa afl›l›r. Böylesi bir durumda ise sendikalar, yap›sal niteli¤ini yitirir, k›r›lmaya u¤rar ve kendini aflarak baflka nitelikte bir s›n›f örgütüne dönüflür. Deyim yerindeyse sendika olmak vasf›n› yitirir. “Toplumsal uzlaflma” tüm toplumsal alanlar›n gündemini s›kl›kla iflgal eden bir sorundur Toplumsal yaflam, toplum üyesi bireye, di¤er bireylerle belli eylemlilikleri ve yaflam prati¤ini paylaflmay› dayat›r. Bu dayatma birey için geçerli oldu¤u kadar toplumsal gruplar için de geçerlidir. Hatta farkl› etnik toplumlar›n ve farkl› ulusal topluluklar›n da, belli koflullar içerisinde, belli dönemlerde, bir arada yaflam prati¤ine girdikleri görülür. Her toplumsal yaflam içerisinde, bireyin bireyle, bireyin grupla, gruplar›n gruplarla belli dönemlerde sosyal iliflkiler taraf›ndan s›n›rlar› çizilmifl belli koflullarda bir arada yaflamas› zorunlu olur. Toplumsal yaflam, o toplumda yaflayan bireyler ve gruplarda uzlaflma e¤ilimi de yarat›r. Bireyin toplumsal yaflam gereksinimi uzlaflma e¤iliminin maddî zeminini oluflturur. Ancak bilinmesi gereken, bir fleye e¤ilimin o fleyin gerçekleflmesi anlam›na gelmedi¤idir. Bir fleye e¤ilim, o fleye yönelimi ifade eder. Bir toplumda yaln›zca bir fleye e¤ilim yoktur. Bir toplumda, sosyal gruplara ve bireylere ait yüzlerce e¤ilim ayn› zamanda vard›r ve bu farkl› e¤ilimler birbirine yak›n veya z›t da olabilirler. Toplumsal yaflam ayn› anda birbirine z›t e¤ilimleri de içinde bar›nd›r›r. Bu z›t e¤ilimlerin gücü ve etki alan›na ba¤l› denge durumu, o toplumdaki herhangi bir e¤ilimin gerçekleflebilirlik olas›l›¤›n› da belirler, s›n›rlar. Toplumsal yaflam bireylerde ve gruplarda uzlaflma e¤ilimini yaratt›¤› gibi çat›flma e¤ilimini de yarat›r. Farkl› ç›karlar›, dolay›s›yla farkl› al›flkanl›klar› ve yaflam tarzlar› söz konusu olan birey ve gruplardan oluflan bir toplumda çat›flma e¤iliminin varolmas› da kaç›n›lmazd›r. Öncelikle belirlemek gerekiyor, her bireyin kendini yeniden üretimi ve yaflam›n› sürdürmek için gereksinim duydu¤u maddî, entelektüel yaflamsal kaynaklara ulaflma zorunlulu¤u, bireyin di¤er bireylerle çat›flmas›na zemin yarat›r. Bu durum toplumsal gruplar için de geçerlidir. Birey maddî varl›¤›n› sürdürmenin yan›nda, entelektüel varl›¤›n› flu ya da bu biçimde toplum içerisinde ifade etme e¤ilimi içerisindedir. Bireyin (ya da toplumsal grubun) kendini ifade etme iste¤i, di¤er bireylerin de kendini ifade etme iste¤i ile çat›fl›r. 40


Zorunlu bir araya gelen bireylerin kendilerini flöyle ya da böyle ifade etmek istemelerinden ve ayr› ayr› yaflamsal ç›karlar›n› savunma durumlar›ndan dolay› birbirleriyle çat›flma içerisine girmeleri, toplumsal yaflam›n kaç›n›lmaz sonucudur. Ancak toplumu oluflturan birey ya da toplumsal gruplar›n birbiriyle çat›flma hali, o toplumun yok olmas›n› da haz›rlar. Bir yan›yla toplumsal yaflam zorunlulu¤u ve toplumsal yaflam›n, o toplumu oluflturan birey ve gruplar›n kendi aralar›ndaki çat›flmay› kaç›n›lmaz yaratmas› ve bu çat›flman›n, o toplumun parçalanmas› ve hatta yok olmas›na yol açmas›; o toplumda yaflayan birey ve gruplarda uzlaflma e¤ilimini de yarat›r. Uzlaflma e¤ilimi, bu e¤ilimin maddî ve düflünsel zeminini oluflturan kendi gerçekli¤inin zeminini yaratan çat›flmay› yok edemez; frenler, en aza indirir. Çünkü çat›flman›n nedeni ya da maddî kayna¤›, ayn› toplumda yaflamak zorunda olan s›n›flar›n ve hatta bu s›n›flar›n içerisinde yer alan bireylerin (gruplar›n) maddî varl›klar›n›n yeniden üretimi ve maddî entelektüel varl›klar›n›n sürdürülmesi gereksinimidir. Bu gereksinim çat›flman›n oldu¤u kadar toplumsal yaflam zorunlulu¤unun da gerekçesidir. Toplumsal yaflam zorunluluktan do¤mufltur. ‹lk topluluk halinde yaflam›n gerçekleflmesinde rol oynayan birlefltirici etken uzlaflma de¤il, insanlar›n bir arada yaflamas›n› gerektiren maddî zorunluluktur. Bireyin kendi varl›¤›n› yeniden üretme zorunlulu¤u karfl› cins iki bireyin biraraya gelmesi gereksinimine dayan›r. Bu zorunlu biraraya gelme ayn› zamanda biraraya gelen bireylerin çat›flmas›n› da haz›rlar, içinde bar›nd›r›r. Bireyler aras›ndaki bu çat›flma, bireylerin birlikteli¤ine dayal› iliflkilerin yok olmas› ile dolay›s›yla biraraya gelmenin son bulmas› ile sonuçlanmam›flsa ve bu son istenmiyorsa, bireyler aras›nda uzlaflma e¤iliminin do¤mas›n›n koflullar› varolur. Çat›flma ve çat›flma e¤iliminin oldu¤u yerde uzlaflma e¤ilimi ve uzlaflma da vard›r. Ama uzlaflma e¤ilimi toplumsal yaflam›n ilk nedeni ya da zemini de¤ildir. Toplumsal yaflamda, en az seviyede olsa da çat›flma söz konusu oldu¤u sürece, uzlaflma e¤ilimi de sürekli vard›r. Ancak uzlaflma e¤iliminin süreklili¤i, uzlaflma prati¤inin süreklili¤i anlam›na gelmez. Uzlaflma sürekli de¤il, geçicidir. Uzlaflma e¤ilimi, birey ya da gruplar›n çat›flmas›n›n bir sonucu olarak ortaya ç›kt›¤› anlamda uzlaflma prati¤i, gönüllülü¤ü de¤il, tahammülü içerir. Uzlaflma sa¤lanan bir toplumda, uzlaflan birey ve gruplar aras›nda gönüllü birli¤in mevcut oldu¤undan söz edilemez. Uzlaflman›n geçici karakteri, uzlaflan birey ve gruplar›n birbirlerine tahammülle bir arada varolufl biçimini de belirler. Bir toplumda bireyler ya da s›n›fsal gruplar aras›nda uzlaflman›n varl›¤›ndan söz etmek; bu birli¤in içinde çat›flma e¤ilimi bar›nd›rd›¤›ndan, çeliflkinin kaç›n›lmaz olarak karfl› du41


ruflla ve dolay›s›yla çat›flma ile sonuçlanaca¤› olas›l›¤›ndan söz etmek demektir. Aralar›nda çeliflki ve çat›flma e¤ilimi olan bireyler bir arada bulunuyorsa, bireylerin birbirlerine tahammül ettikleri aç›kt›r. Tahammül, sürekli birlikteli¤i de¤il, ayr›lmay› getirir. Toplumdaki çat›flman›n dizginlenmesi, frenlenmesi; o toplumdaki bireyler ve toplumsal gruplar (s›n›flar, uluslar) aras›nda uzlaflman›n gerçekleflmesi ile sa¤lan›r. Uzlaflma geçici bir bar›fl sa¤lar. Ancak uzlaflma, o toplumdaki birey ve gruplar aras›ndaki çat›flman›n kayna¤›n› ortadan kald›ramad›¤› anlamda geçicidir. O toplumda çat›flman›n en aza indirilmesi ve toplumu oluflturan bireylerin maddî varl›¤›n›n yeniden üretilmesi; bireyin maddî ve entelektüel yaflam›n› sürdürmesi için gereksinim duydu¤u yaflamsal kaynaklara ulaflmas›ndaki düzenlemelerin niteli¤ine ba¤l›d›r. Bu düzenlemenin niteli¤i toplumdaki çat›flman›n niteli¤ini ve zeminini belirler. Bir toplumda üretim iliflkileri (dolay›s›yla mülkiyet iliflkileri) bireyler ve gruplar aras›ndaki eflitsizli¤i ortadan kald›ran ya da en aza indiren bir biçimde düzenlenmifl ise, o toplumda çat›flma yok olmasa da en az noktaya iner. Çat›flman›n söz konusu olmad›¤› ya da en aza indirildi¤i (Bireyin maddî yaflam›n›n yeniden üretiminde çat›flma varl›¤›n› sürdürebilir.) toplumda uzlaflma da pratik zeminini yitirir ve gereksinim olmaktan ç›kar, toplumlar›n ve giderek insanl›¤›n gündeminden düfler. Ortak amaçla bir arada duran ve ayn› yaflam biçimini benimsemifl, maddî ve entelektüel zenginlikleri birlikte yaratan ve eflit paylaflan, toplumun ideal-pratik düzenleniflinde ortak normlara sahip bireyler aras›nda uzlaflma de¤il, gönüllü birliktelik varolur. Her uzlaflma, bu uzlaflma e¤ilimini do¤uran çat›flma ile ele al›nmal›d›r. Uzlaflma kendisinin e¤ilim olarak ortaya ç›karan çat›flmadan kopar›larak, bafll› bafl›na bir sorun olarak ele al›namaz. Uzlaflma e¤ilimi, bu uzlaflma e¤ilimini yaratan toplumsal çat›flmadan kopar›larak “özel” önemde bir sorunsal olarak ele al›n›rsa, fonksiyonu abart›l›r ve saçmal›¤a var›l›r. ‹kincil olarak uzlaflma geçicidir; uzlaflman›n sürekli olabilirli¤inden söz etmek, uzlaflmay› maddî zemininden koparak, idealler düzeyine ç›karmak demektir. Bu da uzlaflmay› ahlâki bir sorunsal olarak görmeyi getirir. Üçüncü olarak, her toplumda uzlaflma prati¤i kurumsallafl›r, toplumsal örgütlenmelerde somut ifadesini bulur. Burjuva demokrasisinin, bir uzlaflma rejimi olarak, erdeminden söz etmek; uzlaflmay› ahlâki bir sorunsal düzeyinde ele alman›n göstergesidir. Burjuva demokrasisi, mülkiyet iliflkilerinde “eflit” olmayan bireylerin, ka¤›t üzerinde eflitlenmesidir. Bu, burjuva s›n›f›n, emekçi s›n›flar üzerindeki diktas›n› gizler. Burjuva demokrasisinde sömürücü s›n›f›n sömürülen s›n›fla bir arada yaflamas› uzlaflmaya dayal›d›r. Bu bir ara42


da yaflama gönüllülü¤ü de¤il, bu iki s›n›f›n birbirine tahammülünü içerir. Bireylerin ya da s›n›flar›n birbirine tahammül ederek bir arada yaflamas› erdem say›lamaz. Burjuva demokrasisi ikiyüzlülü¤ü ve aldatmacay› ifade eder. Burjuva demokrasisi, bireylerin üretim iliflkileri içerisinde eflitli¤ini sa¤lamaz, aksine bu gerçekli¤in üzerini sermaye sahipleri lehine örter. Gerçekli¤in üzerini örtme; s›n›flar aras›ndaki çat›flman›n geçici olarak frenlenmesi nedeniyle, siyasî, ahlâkî düzlemde içerisine düflülen yozlaflma ve kirlili¤i görmezden gelmektir. Kuflkusuz her ahlâki yaklafl›m gibi bu yaklafl›m da gerçeklik karfl›s›nda iflas eder. Burjuva demokrasisinde, özgürlük, eflitlik, adalet, birer gerçeklik olmaktan öte, kavram olarak vard›r. Burjuva demokrasisi yaln›zca burjuvazi için gerçeklik kazan›r; toplumun ço¤unlu¤unu teflkil eden emekçi y›¤›nlar için diktatörlüktür; kapitalist sömürünün sürdürülmesi için bask› ve zulmü içeren rejimdir. Dolay›s›yla burjuva demokrasilerinde “özgürlük, adalet, halkç›l›k, uluslar›n kendi kaderlerini tayin hakk›, eflitlik” kavramlar› toplumun ço¤unlu¤unu oluflturan s›n›f ve gruplar› uyutan, teselli eden kurumsal ve ahlâki normlar olarak kal›r. Kapitalist sistem içerisinde özgürlük, eflitlik, adalet ve halkç›l›k kavramlar›, dinsel düsturlar gibi emekçi y›¤›nlar› uyuflturur. Burjuva demokrasisi; ‹flçi s›n›f› ile burjuvazinin uzlaflmas›n› ifade eder, bu iki s›n›f aras›ndaki çeliflki ve çat›flmay› frenler, ancak durduramaz. Bu rejim, uzun döneme yay›lsa da insanl›k tarihindeki geçici olma durumu mutlakt›r. Kapitalist sistem içerisinde iflçi s›n›f› ile burjuvazi aras›nda uzlaflma mümkündür. Burjuva demokrasisinde varolan s›n›f örgütleri bu uzlaflman›n araçlar› olarak rol al›rlar ve bu konumlar›na uygun yap›da organize olurlar. Toplumsal uzlaflma iki s›n›f›n birbirine tahammülüne dayal› oldu¤u için, erdemli bir durumu de¤il; kirlili¤i içeren bir durumu anlat›r. ‹flçi s›n›f› ile burjuvazi aras›ndaki uzlaflman›n kal›c› ve mutlak sa¤lanabilece¤i düflüncesi toplumsal gerçekli¤e ayk›r›d›r. Tam tersi de do¤rudur; iflçi s›n›f› ile burjuvazi aras›nda uzlaflman›n hiçbir zaman gerçekleflemez oldu¤u düflüncesi toplumsal gerçekli¤i yads›r. Bu yaklafl›m da di¤er yaklafl›m gibi, toplumsal iliflkilerde maddî koflullar›n belirleyici oldu¤u gerçekli¤ini d›fllayan ahlâki bir yaklafl›md›r. ‹flçi s›n›f› ile emekçi halk kesimleri aras›ndaki uzlaflma, istenilir de¤il iktisadî zorunluluk zeminine oturan geçici bir durumdur. ‹ktisadî alandaki uzlaflma, siyasî alanda da yans›mas›n› bulur. Kapitalist sistem içerisinde, iflçi s›n›f›n›n di¤er emekçi y›¤›nlarla (halk katmanlar›yla) ve küçükburjuvazi ile uzlaflmas› da olanakl›d›r. 43


Kuflkusuz uzlaflman›n gerçekleflmesi, tarihsel, toplumsal bir eylemlilik zeminine oturur. Uzlaflma yapmak için uzlaflma olmaz. Farkl› s›n›f ve gruplar, kendi s›n›f, grup, birey ç›karlar›n›n çak›flt›¤› dönemlerde, bu ç›karlar› do¤rultusunda gerçekleflen toplumsal eylemlikler içerisinde uzlafl›rlar. Bu uzlaflman›n maddî koflullar›n›n ortadan kalkt›¤› durumda bu uzlaflmay› sürdürmek, bilimsellikten uzaklaflmak anlam›na gelir. Pratik anlamda uzlaflman›n maddî (ve elbette siyasî) koflullar›n›n ortadan kalkmas› ile her s›n›f kendi ç›karlar› do¤rultusunda kendi yoluna yönelir. Bu durumda ayn› cephede geçici olarak yer alm›fl olan s›n›f ve katmanlar karfl› karfl›ya gelirler ki; bu iki s›n›f aras›nda bir çat›flma olarak gerçekleflir. Bu süreçte sosyalizme yönelen s›n›f karfl›s›nda yer alan halk katmanlar› gericileflir; ve kaç›n›lmaz olarak fiilî ya da göreceli olarak karfl›-devrim cephesine kat›l›rlar. ‹flçi s›n›f› ile küçükburjuvazinin (kuflkusuz di¤er halk kesimlerinin) uzlaflmas› belirli bir dönem içerisinde ve belirli s›n›rlar içerisinde olanakl›d›r. Ancak bu uzlaflma da, her uzlaflma gibi geçicidir. Bu uzlaflman›n olabilirli¤ini reddetmek kadar, bu uzlaflman›n sürekli ve mutlak bir fley oldu¤unu ileri sürmek de yanl›flt›r; bilimd›fl›d›r. Kimi sosyalist ideolog, uzlaflma sorunsal›n› maddî köklerinden ve toplumsal olgulara dayal› ifllevinden kopararak ele al›yor. Ço¤u siyasî parti ve örgüt uzlaflmay› siyasî birliklerin gerekçesi ve zemini say›yor. Birlik için uzlaflmak gerekir düflüncesi ço¤u sosyalist partiye egemendir. Dolay›s›yla bu yaklafl›m; birlik sorununu uzlaflmaya ba¤lad›¤› anlamda, siyasî birliklerin gerçekleflememesini de ahlâki düzleme indirgeyerek ç›kmaza düflüyor. Kuflkusuz bir arada olma sorunu, iki farkl› siyasî grubun irade birli¤inin sa¤lanmas›n› ifade ediyorsa, bu noktada, iki s›n›f›n uzlaflmas› söz konusudur. Ancak halk katmanlar› içerisindeki iki s›n›f›n uzlaflmas›n›n da, bir tarihsel döneme denk düflen eylemlilik içerisinde ve sürece uygun bir politik biçimde gerçekleflebilir oldu¤u unutulmadan ele al›nmas› gereklidir. 28 Nisan 2009

44


Ahmet Temizel -De¤erlendirmeAltemperyalist Tekelci Kapitalizm Nereye? Emperyalist kapitalist sistem krizle birlikte yeniden harmanlan›rken emperyalist hiyerarflideki devletler yerlerini koruman›n ve bir üst basama¤a s›çraman›n hesaplar› içinde bulunuyor. Biz bu bilgiyi sürekli tekrarl›yoruz, dikkat çekmek istedi¤imiz emperyalist-kapitalist sistemin bütünlü¤ü ve içindeki ma¤rur Türkiye kapitalizminin hareket içindeki konumudur. Hiyerarflinin aktörleri, a¤abeyleri, G-20’nin seçkin üyeleri, eski k›tan›n semirdikçe semirmifl kurtlar›n›n emperyalist gericili¤i mutlak k›lma çabalar› ve Avrupa birli¤ini kurtarma telafllar›, Lula popülizminin IMF boyunduru¤undan kurtard›¤› Brezilya kapitalizminin d›fl ringe ç›kma iste¤i, Putin’in demir eli çevresindeki Rus oligarflisinin Çarl›k Rusyas› hayalleri, binlerce dinin, kast sisteminin yaflad›¤› Hindistan kapitalizminin eski ‹ngiliz efendilerinden ald›¤› s›nai kompleksler üzerinden kurduklar› düfller, Amerikan d›fliflleri bakan›n› aya¤›na ça¤›r›p “ne olacak bizim ald›¤›m›z devlet tahvilleri” diyen burjuvaziyi bir bilefleni kabul eden devlet tekelci Çin kapitalizminin ibret verici geliflimi ebetteki hareket içindeki Türkiye kapitalizmini s›n›rland›r›yor. Biz bu yaz›da bunlar› detayl› ifllemeyece¤iz ancak tabii ki hiyerarflinin halen en büyük abisi ABD emperyalizminden bahsetmemiz zorunlu gözüküyor. Türkiye kapitalizminin, ABD emperyalizminin geliflme stratejileri d›fl›nda bir rasyonel seçene¤i bulunmamaktad›r. 30 Mart 2009 tarihli ‹ngilizce yay›nlanan Newsweek dergisinin 33. sayfas›nda ilginç bir makale yay›nland›. Soner Cagaptay imzal› bu makalede “Adalet ve Kalk›nma Partisinin kendi derin devletini yaratt›¤›” konusunda bir tespit yer ald›. Türkiye’nin “ilerici”lerinin liberal görüfllü bir partiye ihtiyac› oldu¤u fleklinde bir görüflle de yaz› sonlan›yordu. Washington Enstitüsü’nde Yak›ndo¤u politikalar› konusunda çal›flmalar yapan bu uzman›n görüflleri hiyerarflinin halen en üst basama¤›nda oturan ABD emperyalizminin politikalar›n› ne kadar yans›t›yor bilmiyoruz, ancak Türk burjuvazisinin bir saflaflma, ar›nma ve yenilenme süreci olarak tarif edilebilecek “Ergenekon” sürecine emperyalist-kapitalizmin ilgisinin daha da artaca¤› gözüküyor. Kald› ki ABD’nin yeni baflkan›n›n yurtd›fl› ziyaretlerine Türkiye ile bafllamas› ve ortakl›¤›n niteli¤ini yeni45


den tan›mlamaya giriflmesi zaten bir de¤iflim sürecinin sanc›lar› içindeki hâkim gerici s›n›f›n ne tür bir konum alaca¤›na dair sezgilerimizi güçlendiriyor. Servis gazetesi “Taraf” ile sürece yeteri kadar müdahil olan Amerikan emperyalizminin liberal paçavra yumuflakçalar “ayd›nlar›” ve ‹slâmî-reformist-misyoner Fethullah hareketini de daha ne kadar kullanaca¤› meçhul gözüküyor. Ancak unutmamak gerekir ki, bu hareket yeteri kadar semirmifl ve aktörlerini burjuva bileflenlerinin içine sokmufltur. Pastada onlar›nda söz sahibi olacaklar› tescillenmifltir. Genelkurmay baflkan›n›n yapt›¤› uzun “akademik” konuflmas› ise “Ordu partisi”nin emperyalist hiyerarflinin bu büyük abisinin stratejilerine uyaca¤›n›n aç›k bir biçimde beyan› olmufltur. Sadece al›nt›lar de¤il ABD’nin yeni baflkan›n›n güvenlik dan›flman›n›n konuflmalar›na yap›lan at›flar, liberalizmin seçkin temsilcilerinin konuflma içinde s›k s›k geçmesi Türkiye burjuvazisinin en önemli bileflenlerinden olan “Ordu partisi”nin entelektüel “derinli¤i” cenah›m›z taraf›ndan do¤ru okunmas› ve analiz edilmesi gereken bir geliflmedir. Hâkim gerici s›n›f içindeki bileflenler “Ergenekon”un tozu ve duman›n arkas›nda saflafl›rken, emekçi s›n›fa sald›r›n›n katmerleflmesinin hesaplar› içindedir. Toplumsal çürüme ve travma, avantalar ve ya¤malar düzeninde ayyuka ç›km›flt›r. Kiflilik ve kimlik bunal›m›, yaln›zlaflma ve yabanc›laflma kitleleri, y›¤›nlar› her geçen krizde daha da etkilemektedir. ‹flsizler ordusu genifllerken kendi hüsnüne afl›k zavall›, periflan ve soytar› sosyalizan hareketlerin beklentilerinin hiç biri gerçekleflmemifltir. Aç kalan kitleler gerici ideolojilerin, burjuva partilerinin ve düzen içi ayg›tlar›n etkisine girmifltir. Son yerel seçimlerde kat›l›m oran› %85’lerin üzerine ç›km›flt›r. Halk kitleleri ve emekçiler, k›rk kat›r k›rk sat›r aras›nda tercihe zorlanm›flt›r. Tafl atan çocuklar› a¤›r hapis cezalar›na ac›mazs›zca çarpt›ran düzenin iç savafl› baflka bir boyuta çekmek için att›klar› zar dü “fiefl” gelmemifltir. Yerel yönetimlerde belediye say›s›n› art›ran DTP’nin ise düzenin kuflatmalar›n›n ötesinde ald›¤› oy oran› ile iddialar› yine bir “ülke baraj›n›n” alt›nda kalacakt›r. Küçükburjuvazinin, orta s›n›flar›n kal›c› toplumsal bir harekete yol açamayaca¤› “Cumhuriyet” mitinglerinin akabinde yaflad›klar›yla perçinlenmifltir. Bilimsel sosyalizmin üzerinde tepinebilece¤ini zanneden tüm gerici nasyonal solcular oyun d›fl›na düflmüfltür. Ergenekon ile travma üzerine travma geçiren bürokrat kökenli orta s›n›flar, milliyetçi faflizan e¤ilimlere daha da sar›lacaklard›r. Gerek Kafkaslarda k›z›flan emperyalist paylafl›m›n etkileriyle haftan›n bir günü aç›lan Ermeni kap›lar›, gerek etkisini art›ran iflsizlik, hiçbir söylemi olmayan faflist partiyi yine bir iktidar alternatifi yapacakt›r. 46


Tüm bu geliflmeler içinde devlet tekelci kapitalizmi krizde sendelemifl ama yap›sal durumundan dolay› sermayenin birikimini artt›rm›fl, yo¤unlaflt›rm›fl ve içinde dinamik bir çok ögeyi bulunduran bileflenleriyle bu hengameden “aln›n›n ak›yla” ç›kman›n planlar›n› yapmaktad›r. Aç›k ve net gözüken odur ki, bugün faflizm burjuvazinin tüm bileflenlerinin ortak ç›k›fl yolu olarak netleflmektedir. Burjuvazinin kendi ka¤›t üzerindeki yasall›¤› y›llard›r zaten uygulanmamaktad›r. Dinlemelerin kifli hak ve hürriyetlerini aç›kça ortadan kald›r›lmas› burjuvazinin tüm makyajlar›ndan ar›nd›r›lm›fl ç›plak, çirkin yüzünü net biçimde sergilemektedir. Burjuvazi kendi içinde bir uzlaflmayla bunu bir yoluna koyacakt›r. Ancak bu yola koyma sürecinde Marksist ve Devrimci cenah›n kapitalist devlet için demokrasi ve hukuk yalan›n›n ne oldu¤u konusunda bir flüphesi de bulunmamaktad›r. Seçmeli terör zaten Marksistlerle Devrimcilerin üzerinde Demokles’in k›l›c› gibi sallanmaktad›r. Düzenin “Ergenekon” ile pof poflad›¤› paçavra liberallerle Marksist ve Devrimci cenah›m›z ayn› yerde de¤ildir. CHP’nin 1970’lerdeki popülist Ecevit’in figürünün yerine konacak Alemdaro¤lu alternatifi müteahhitler partisinin çap›n› aflmaktad›r. Son seçimlerde sosyalizmden flu veya bu flekilde haberdar bir çok taban›n adalet ve kalk›nma talan›na karfl›n devletlu CHP’ye kaymas›, sosyalizan pejmürde solun “geleneksel” CHP içinde çal›flma, “kerhen” destek verme çabalar› da bir ifle yaramayacakt›r. Popülist sol emperyalist-kapitalizmin vizesini almadan genel bir iktidar alternatifi olamayacakt›r. Cenah›m›z tüm bu geliflmeler karfl›s›nda derhal ve acilen say› hesab›yla toparlanmak durumundad›r. Bugün bir çok tart›flman›n önünde set olarak duracak ve emekçiler içinde eflitlikçi ve özgürlükçü, s›n›rs›z ve s›n›fs›z bir toplumun onurlu bayra¤›n› dalgaland›racak olan cenah›m›zd›r. “Biz” söylemi saflarda mevzi kazand›kça, parti ve partileflme sorunu-mücadelesi etle kemi¤e büründükçe, kitleler gerici ideolojilerden, milliyet ve din temelli sahte ayr›flmalardan kazan›lacakt›r. Kapitalizmin her hücresine iflledi¤i bir co¤rafyada, hiyerarflide s›çrama telafl›ndaki burjuvaziyi tarihin çöplü¤ü ile yüzlefltirecek olan Marksist fikirlerin saflarda yer tutmas› ve mevzi kazanmas›d›r. S›n›fa karfl› s›n›f demek ve gerçek çat›flma zeminlerine girmek ilk ödevimizdir. ‹lk ödevler savsaklanamaz. Altemperyalist devlet tekelci kapitalizminin faflizm yöneliflini ancak kazan›lm›fl emekçi kitleleri önleyebilir. 25 Nisan 2009

47


Akman Erifl Hannao¤lu -GörüflDo¤u Toplumlar›nda Liderlik ve Birey

“Do¤u toplumlar›” kavram› bir soyutlamad›r. Toplumbilimciler, bu kavram› insanl›¤›n geliflmesindeki kimi farkl›l›klar› daha iyi aç›klamak üzere kullanm›fllard›r. Sosyalizmin ustalar› Marx, Engels ve Lenin de M›s›r, Çin, Babil, Osmanl›…Toplumlar›ndaki farkl›klar› ifade ederlerken bu kavram› kullanm›fllard›r. Kavram›n içerdi¤i soyutlama oldukça kapsaml›d›r. Ekonomik, politik, kültürel ve hatta s›n›flar›n konumlan›fl›ndaki birçok farkl›l›¤› ifade ediyor. Biz bu zengin içeri¤in sadece liderlik ve birey yönüne de¤inece¤iz. Çünkü bu yön hem ilgi çekici ve hem de önemli. Yaflad›¤›m›z co¤rafyadaki iliflkileri -buna sosyalizm mücadelesi veren sol yap›lardaki kimi iliflkileri de katarak belirtiyoruz- gözlemledi¤imizde ilginç benzerlikler görülüyor. Devrimci mücadele aç›s›ndan daha do¤uya Çin’e, Kore’ye... bakt›¤›m›zda bu benzerlikler daha da belirginlefliyor. Mao ve Kim ‹l Sung’un durumu bu aç›dan ilginç örnekler teflkil ediyor. -IDo¤u toplumlar›ndaki liderlik anlay›fl›n›n temel özelli¤i yüksek derecede bir merkeziyetçili¤in olmas› ve bu merkezin tepesinde oturan›n mutlak yetkilere sahip olmas›d›r. Bu yetkiler ço¤u zaman dinsel motiflerle de süslenerek daha da güçlendirilmifltir. Do¤u toplumlar›n›n krallar›, padiflahlar›, flahlar›, satraplar›... ço¤u zaman tanr›sal ya da yar› tanr›sal yetkilerle donat›larak toplumla aralar›nda kapanmas› imkans›z bir aç› yarat›lm›flt›r... fiüphesiz ki, bu bir sonuçtur; ve bu sonucu/merkezileflmeyi a盤a ç›kartan/koflullayan iki temel etkenden bahsedebiliriz: Birincisi, Do¤u toplumlar›n›n yaflam›, kendilerine hayat veren büyük nehirleri k›smen de olsa denetim alt›na alabilmeleriyle mümkün olabilirdi. Aralar›nda kimi özgünlükler, farkl›l›klar olmas›na karfl›n Nil, Huang Hu, ‹ndüs ve Mezopotamya deltalar›na yerleflen halklar bu ›rmaklar› denetlemeksizin sulama yapabilmeleri ve sellerden korunabilmeleri mümkün gözükmüyordu. Örne¤in M›s›rda Nil, yaflam›n olmazsa olmaz› bir de¤ere, öneme sahipti. Nil; eski M›s›r’›n tek verimlilik kayna¤›d›r. Afla¤› M›s›r olarak adland›r›lan bölgede çok az ya¤mur ya¤ard›, Kuzey M›s›r’da ise hemen hemen hiç ya¤mazd›. Oysa Nil sürekli akar ve 48


da¤lardaki karlar›n erimesiyle Temmuzda düzenli olarak sel olur. Toplulu¤un tüm yaflam› bu olaya ve onun kontrol edilifl tarz›na ba¤l›d›r. Bunun alt›ndan küçük köy topluluklar› kalkamazd›. Büyük sulama kanallar›n›n yap›m› yo¤un emek gücü gerektiriyordu ve ancak küçük köy topluluklar› birleflerek yap›labilirdi. Küçük köy topluluklar›n›n ç›karlar› birleflip büyük bir güç olmak yönündeydi. Yaflam›n bu dayatmas› tarihin erken dönemlerinde mutlak liderliklerin ortaya ç›kmas›na neden oldu. ‹kincisi, bu topluluklar yerleflik yaflama sahipler ve yerleflik yaflam›n zenginli¤i çevredeki göçebe topluluklar için her zaman çekici olmufltur. Göçebe topluluklardan gelebilecek tehlike karfl›s›nda küçük köy topluluklar›n›n birleflip karfl› koymalar› ortak ç›karlar› gere¤i idi. Örne¤in Mezopotamyada Dicle ve F›rat çok önemli olmakla birlikte, M›s›r’da Nil’in oynad›¤› rol düzeyinde önemli de¤illerdir. Çünkü burada iki azg›n nehir vard›r, ya¤an fliddetli ya¤›fllar düzensiz sel bask›nlar›n› getirir. Bu çerçevede yap›lacak tar›m alanlar› M›s›r’a göre daha s›n›rl›d›r. Ama bu s›n›rl›l›k görecelidir ve deltadaki zenginlik çevredeki göçebe halklar› büyük oranda kendine çekmektedir. Ve Mezopotamya, M›s›r’›n aksine d›fl tehlikelere daha aç›kt›r. M›s›r’da çöller do¤al bir koruma yarat›rken, Mezopotamya göçebe halklar›n yo¤un sald›r›lar›na aç›kt›. Erken devletlerin ç›k›fl› bu nesnellikle ba¤lant›l› görünüyor. Çin’de, Hindistan’da, M›s›r’da, Babil’de... kral ilk dönemlerde küçük köy topluluklar›n›n hamisi, babas› onlar› düflmanlar›ndan, do¤an›n zorluklar›ndan kurtaran, birlefltiren önder olarak görünüyordu. Merkezileflmeye duyulan ihtiyaç artt›kça krallar›n yetkileri ve ald›klar› pay artm›fl, giderek onlar olmazsa yaflam devam etmez anlay›fl› egemen olmaya bafllam›flt›r. Vazgeçilmez bir duruma getirilen kral, kutsanmaya ona tanr›sal ya da yar› tanr›sal özellikler atfedilmeye baflland›. Yani toplum, krala, hem kendi kral› hem de tanr›s› ya da tanr›s›n›n yeryüzündeki ifllerine bakan yetkilisi gözüyle bakmaya bafllad›. Tanr›ya -dolay›s›yla krala- eriflilemezdi. Do¤u toplumlar›nda tüm topraklar mutlak yetkilerle donat›lan kral›n mülkü say›l›yordu. Topluluk, kral›n tebaas› olmas› itibar›yla topra¤›n tasarruf hakk›na sahipti. Gerek topra¤›n mülkiyeti ve gerekse onlar› korumas› nedeniyle krala belirli bir ödenti ödemek zorundayd›. Bu topluluklarda ba¤›ms›z bir bireyden bahsedilemez. Birey kral›n uyru¤u olarak topra¤a sahiptir ve onun üzerinde oturur. Ortaklaflmac› topluluklarda birey toplulu¤un üyesi olabildi¤i oranda yaflama flans›na sahiptir. Bir organizman›n uzant›s› olarak vard›r. Tek bafl›na hiçbir fleydir. Küçük köy topluluklar› kral›n tebaas› olmalar› itibar›yla topra¤›n taS.P. F/4

49


sarruf hakk›na sahipken, birey de kral›n tebaas› olmas› itibar›yla topra¤›n tasarruf hakk›na sahiptir ve bu hakk›n› çocuklar›na devredebilir. Ama topra¤› al›p satamaz. Topra¤› kulland›¤› için bedelini de bir biçimiyle egemenlere aktarmak zorundad›r. Do¤u toplumlar›ndaki ideoloji ve sanat da bu iliflkilerin yans›mas› olarak kendini gösterir. Üst yap› kurumlar› -ve özellikle sanat da- buna hizmet ediyor. Örne¤in eski M›s›r yap›lar›na bir bakal›m: Piramitler, Sfenksler gücün sembolüdür. Tek tek bireylerin asla alt›ndan kalkamayacaklar› büyüklüktedir. Burada estetiksel kayg› de¤il, güç vurgusu, kayg›s› a¤›r basmaktad›r. Sonuçta, Do¤u toplumlar›n›n merkezileflmesindeki zorunluluklar özgünlüklerine karfl›n bireylerde krals›z, tanr›s›z ifl yap›lamayaca¤› ya da iflin alt›ndan kalk›lamayaca¤› anlay›fl›n› gündeme getirmifltir. Merkezileflflmenin konumuz aç››s››ndan en can al››c›› noktas›› budur. Kitlelerin adaletsizli¤e, sömürüye karfl› mücadelesini maniple etmenin bir arac› zor kullanmak ise, di¤er ve belki daha önemli bir arac›, bilincinin bulan›klaflt›r›lmas›d›r. ‹lk ve orta ça¤larda sömürü çok daha aç›k ve kaba tarzda sürdürülürken ço¤u zaman büyük kitlesel hareketlili¤in yakalanamamas› bununla ba¤lant›l›d›r. Çünkü kitlelerde yan›lsamal› bir bilinç krals›z, tanr›s›z ifl yap›lamayaca¤› anlay›fl›- vard›. -IIDaha yak›ndan bildi¤imiz örnek üzerinden devam ettirmek istiyoruz. Osmanl› ‹mparatorlu¤u talan ekonomisine dayan›yordu ve talan, göçebeleri kendine çekiyordu. Kurulufl sürecine yak›n süreçlerde göçerlerin büyük oranda bat›ya do¤ru ak›n etmeleri ve Bizans’›n içinde bulundu¤u koflullar Osmanl›lar› beylikten imparatorlu¤a götürmüfltür. H›zla merkezileflmesinin temel etkeni budur. Merkezileflme ihtiyac› tarihsel, kültürel etmenlerle bütünleflince padiflaha duyulan gereksinim padiflahs›z baflar›n›n olamayaca¤› düflüncesini gelifltirmifltir. Osmanl› Beyli¤i, imparatorlu¤a do¤ru evirildikçe kendinden önce yerleflik yaflam süren halklar›n kurumlaflmalar›n› benimsemifltir. Ancak Osmanl›lar›n, dönemin dünya ticaretinin kilit noktalar›nda bulunmalar› merkezileflmeye duyulan ihtiyac›n devam›n› sa¤lam›flt›r. Yaflanan merkezileflme dönemin iliflkilerine uygun hale gelmek zorundayd›. Sonuçta Osmanl› ‹mparatorlu¤u Bat› feodalizminden kimi farkl›l›klar› olan ve merkezi olan bir feodal sistemi oturttu... Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda padiflah tüm topraklar›n sahibi olarak kabul ediliyordu. -ki bu tarihsel dönemde toprak temel zenginlik kayna50


¤›yd›- Padiflah mutlak yetkilerle donat›lm›flt›. Kurulufl sürecini bir kenara koymak kayd›yla flunu söyleyebiliriz: Reaya, zeamet, has, sipahiler, beylerbeyleri, vezirler ve vezir-i azam da dahil onun karfl›s›nda herkes kuldur. Bunlardan herhangi birinin padiflah karfl›s›nda bir güç oluflturmas› kabul edilemezdi. Padiflahlar, M›s›r seferinden sonra halifelik unvan›n› da alarak konumlar›n› güçlendirmifllerdi. Art›k onlar›n her söyledikleri tanr› kelam› gibi kabul edilmek ve yap›lmak zorundayd›. Padiflaha karfl› ç›kmak babaya, büyüklere ve tanr›ya karfl› ç›kmak anlam›na geliyordu ve en büyük suçlardan birini teflkil ediyordu. Padiflah istedi¤ini istedi¤i tarzda yarg›lama hakk›na sahipti. Bu yarg›lamaya kimse karfl› ç›kamaz, itiraz edemezdi. Padiflah›n söyledikleri, yapt›klar› tart›fl›lamaz karfl› ç›k›lamazd›. Söylenenler ancak ve ancak yap›l›rd›. Bunun d›fl›nda düflünmek tart›flmak ve yapmak en büyük suçtu ve karfl› ç›k›lmayacak de¤erlere sald›r› olarak kabul ediliyordu... Osmanl› gelenek, görenekleri, e¤itimi bunun üzerine kurulmufltu. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda ba¤›ms›z bir birey yoktu. Vezir-i azam da dahil tüm idari ya da askeri yetkililer kuldu. Köylü de kuldu ve topra¤a ba¤›ml›yd›. Topra¤›n› b›rak›p baflka bir yere gidemezdi. Giderse geri getirilirdi. Üç kere kaç›p yakalan›rsa köle durumuna getirilirdi. Ve ilke olarak köylünün o¤lu da köylü olmak durumundayd›. Oysa Bat› Avrupa feodalitesinde her feodal kendi bölgesinin egemeni durumdayd›. Yani egemenlik parçalanm›fl durumundayd› ve kral sadece eflitler aras›nda birinciydi. Yükümlülükler karfl›l›kl› olarak ve güç dengelerine göre belirlenmiflti. Kral, egemen oldu¤u toprak parças› d›fl›nda birini yarg›lama hakk›na sahip de¤ildi. Böyle bir yarg›lamay› ancak o bölgenin egemeni durumundaki feodal yapabilirdi. fiüphesiz köylüler aç›s›ndan arada büyük bir fark yoktu. Onlar üretimin temelini oluflturmakla birlikte ba¤›ms›z birey durumunda de¤illerdi. Topra¤a ba¤›ml›yd› ve topra¤›n› b›rak›p baflka bir yere gidemezdi. Bat› feodalitesinde de ilke olarak köylünün o¤lu köylü olmak durumundayd›. Merkezileflmeye duyulan gereksinim -di¤er Do¤u toplumlar›ndaki gibi- ideolojik zeminde k›r›lmalara yol açm›fl, kiflilerin maniple edilmesinde çok önemli bir ifllev görmüfltür. -IIICumhuriyet dönemi Türkiye’sine göz att›¤›m›zda benzeri özellikleri görebiliriz: Cumhuriyet dönemi Türkiye’si “demokrasi” söylemlerine ra¤men baflkanl›k ve yar› baflkanl›k sistemi alt›nda yönetilmifltir. Liderlik mutlak denilebilecek yetkilerle donat›lm›flken bireyin kendini ifade edebilme koflullar› pek oluflamam›flt›r. “Derin devlet” anlay›fl› ve Os51


manl›lardan miras olarak kalan (tüm do¤u toplumlar›nda benzeri bir anlay›fl› görebiliriz) bireyin devlet için var olmas› anlay›fl› Cumhuriyet Türkiye’sinde devam etmifltir. Merkezi anlay›fl›n d›fl›na taflabilecek hiçbir kurumlaflmaya izin verilmemifltir. Cumhuriyetin kuruluflundan hemen sonra di¤er burjuva partilerin yasaklanmas› ve bir komployla yöneticilerinin öldürülmesi, Komünist partisine ve Kürt hareketine ac›mas›zca yönelinmesi ve on binlerce insan›n katledilmesi... oluflturulan meclisin Türkiye’nin gelece¤ini ilgilendiren temel hiçbir konuda karar alma yetkisinin ve gücünün olmamas› aç›k göstergelerdir. 1950’ler sonras›nda da bu durum temel olarak de¤iflmemifltir. Kuruldu¤u söylenen burjuva demokratik rejimde (“demokrasiye geçtik” söylemi) iflçilerin, emekçilerin kendilerini ifade edebilmeleri olana¤›na kavuflmam›fllard›r. Oluflturulan meclis de MGK’n›n vesayeti alt›nda kalm›fl, MGK’n›n tavsiye niteli¤indeki kararlar› istisnas›z her zaman yerine getirilmifltir. Söylemdekinin tersine egemenlik kay›ts›z flarts›z milletin elinde de¤il, MGK’da olmufltur. Cumhuriyet tarihi boyunca TBMM, Türkiye’nin kaderini etkileyecek stratejik hiçbir konuda kendi bafl›na karar almam›flt›r. ‹lk dönemlerde baflkanlar›n, daha sonraki aflamalarda MGK’n›n a¤›rl›¤› belirleyicili¤i olmufltur. “Derin devlet”in ald›¤› kararlar›n kamuoyu nezdinde legalleflmesini, meflrulaflmas›n› sa¤layan bir ayg›t ifllevi görmüfltür. Benzeri bir yönetim anlay›fl› di¤er tüm kurumlarda da görülmektedir. Her burjuva kurum liderlik sultas› alt›ndad›r. Askeriyeden, e¤itim ve kültürel kurumlara dek ayn› anlay›fl egemen durumdad›r. Burjuva partileri de bu gerçe¤in d›fl›nda kalmamaktad›r. Kazara seçilen bir baflkan, koltu¤unu uzun y›llar bir baflkas›na b›rakmamaktad›r. Kurumlarda kat›l›mc›l›k de¤il, merkezi anlay›fl ve özellikle yönetici kültü egemen durumdad›r. Bu anlay›fl›n do¤al yans›mas›, her vatandafl›n bir asker ve her askerin komutan›na uymas› gerekti¤i anlay›fl›n› beraberinde getirmifltir. Gelinen aflamada burjuvazi, yönetim krizinden bahsetmektedir. Var olan yöneticilerin de¤iflen dünya koflullar›na ayak uyduramad›klar›n› belirtmekte ve partilerle ilgili yasalarda de¤ifliklik yapmaya yönelmektedir. Emperyalizm uzun vadede var olan yöneticilerin yerine daha dinamik, istemlerini daha rahat yerine getirebilecek kadrolar oluflturmaya çal›flmaktad›r. Bu durum bir yan›lsamaya yol açmamal›. Hiçbir de¤ifliklik kat›l›mc›l›¤› getirmiyor. Sonuçta gerek partilerde ve gerekse di¤er kurumlarda üyelerin kat›l›mc›l›¤› sa¤lanm›yor. Bin y›llard›r devam etmekte olan bu anlay›fl aile kurumu içinde de geçerlidir. Aile kurumu küçük bir devlet konumundad›r. ‹lk e¤itimini aileden alan bir çocuk benzeri bir e¤itimi ilk, orta, lise ve üniversitede ya 52


da çal›flt›¤› küçük iflletmede, fabrikada da almaktad›r. Böyle yetiflen bir genç, do¤al olarak kat›l›mc› de¤il, emirlere uyan, yarat›c›l›¤› köreltilen, yöneticiler karfl›s›nda p›s›r›klaflm›fl kendine ve topluma yabanc›laflm›fl bir genç olarak yetifliyor. Kendisi de bir kurumun bafl›na geldi¤inde, ald›¤› e¤itime uygun flekilde bir ‘kral’ oluveriyor. Halktaki flu yaklafl›m bir çok fleyi ifade etmektedir: “Olacaksan bafl ol, istersen so¤an bafl› ol, yeter ki bafl ol.” Böylesi bir anlay›fl›n egemen oldu¤u bir yerde ifl yapabilmenin yolunun “bafl olmaktan” geçti¤i aç›kt›r. Ve böylesi koflullarda yeni krallar›n, tanr›lar›n ç›kmas› kaç›n›lmazd›r. -IVDo¤u toplumu say›labilecek çeflitli ülke ve Komünist Partinin liderlik anlay›fl›nda da benzeri durumu görebiliriz. En baflta Stalin dönemindeki Sovyetler Birli¤i (bunda öznelli¤in yan›nda yaflan›lan ola¤anüstü koflullar›n da büyük bir pay› var), Mao döneminin Çin’i, Kim ‹l Sung döneminin Kore’si -ki, o¤luyla bu süreç devam etmektedir- vb. buradaki liderlik anlay›fl›nda (gerekçeler ne olursa olsun) liderlerin konumu ola¤an üstü flekilde abart›lm›flt›r. Belirtilen liderlikler ülke tarihinin kritik kavflaklar›nda önemli görevler alm›fllar ve bu süreçleri baflar›yla sonuçland›rm›fllard›r. Bu tür kavflaklarda üstlendikleri rolün hakk›n› vermek gerekiyor ama sorun bundan sonra bafll›yor; adeta tanr›laflt›r›l›yor. Burada verili nesnel durumun önemli pay› olsa da, liderlerin de pay›n›n oldu¤unu görmek gerekiyor. Ve sonuçta bilimsel materyalist yöntem bir kenara b›rak›l›yor. En çok tart›fl›lan bir konu üzerinden görüfllerimizi açmak istiyoruz: Stalin döneminde yaz›lan Bolflevik tarih ne kadar gerçekçidir? Çok tart›flmal› ve kan›m›zca resmî tarih özelli¤i tafl›yor. Stalin döneminde muhalif konumuna dönüflen tüm liderler sanki belirtilen tarihlerde hiçbir rolleri olmam›fl gibi ele al›nmakta Stalin ve çevresi ise hatas›z mükemmel olarak yans›t›lmaktad›r. Stalin’in bafl›n› çekti¤i liderlik bunu önleyemez miydi? Ya da böyle yapmakla kifli kültünün oluflmas›nda önemli bir paylar› yok muydu? Kim ‹l Sung ve Mao üzerinden devam etmek istiyoruz: Kim ‹l Sung da, Mao da Kore’de ve Çin’de gerçekleflen devrimlerin gerçekten önemli kilit isimleridir. Kim ‹l Sung’un Kore halk›na, Mao’nun Çin halk›na yapt›klar› olumluluklar tart›flmas›zd›r. Bu nedenle tarihte oynad›klar› rol önemlidir ve yerli yerine oturtulmas› gerekmektedir. Ama bu hiç bir zaman Kore ve Çin tarihinin bu dönüm noktalar›n›n sadece Kim ‹l Sung’a ve Mao’ya ba¤l› oldu¤u düflünülmemelidir. Kim ‹l Sung’un ve Mao’nun Kore ve Çin tarihlerinde oynad›klar› rol nesnellikle s›n›rl›d›r... Ve liderliklerin yapt›¤› katk›lar›n boyutlar› ne olursa olsun flöyle bir so53


nuca yol açmamal›: Kim ‹l Sung yaflarken o¤lunu kendi halefi olarak seçmifltir. Bilimsel materyalist yöntem aç›s›ndan bak›ld›¤›nda bu yaklafl›m ne kadar sa¤l›kl› olabilir ki? Yine yaflarken tüm resmî dairelere foto¤raf›n› ast›rmas›, tüm askerlerin elbiselerine resimlerini koydurtmas› bu e¤ilimi güçlendirmenin ötesinde bir anlam› olabilir mi? Asl›nda benzeri örnekleri y›k›lan “reel sosyalist” ülke liderlikleri içinde verebiliriz. Oysa kendi ülkeleri için -en az›ndan bu liderler kadar- katk›lar› olmufl Ho Chi Minh ve Fidel Castro için ayn› fleyleri söylemek mümkün gözükmüyor. Fidel’in hâlâ hiçbir resmî devlet dairesinde foto¤raf› yoktur. Yaflayan bir önderin resminin devlet dairelerinde as›lmas› Küba’da yasakt›r. Kifli kültüne karfl› mücadele ve halk›n kat›l›mc›l›¤›, Do¤u toplumlar› benzeri bir liderli¤in ç›k›fl›n› engellemifltir. Üzerinde durdu¤umuz bu noktalar basit ayr›nt›lar gibi gözükebilir ama e¤er ayr›nt› olarak görülecekse yaflamsal önem tafl›yan ayr›nt›lar olarak görülmesi gerekti¤ine inan›yoruz. Hangi aç›dan bak›l›rsa bak›ls›n sonuçta bilimsel materyalist yöntemden bir sapmay› ifade ediyor; Binlerce, milyonlarca insan›n eme¤inin karfl›s›nda kiflilerin yapt›klar›n›n abart›lmas› ve ön plâna ç›kmas› anlam›na gelir. -VTürkiye solundaki (burada kastetti¤imiz kendini Marksist olarak gören soldur) liderlik konusuna bir tespitle bafllamak istiyoruz: Gerekçe ne olursa olsun Türkiye solunda liderlik, büyük oranda fleflik kurumuna dönüflmüfltür. Lider konumundakiler y›llarca yönettikleri yap›n›n baflar› ve baflar›s›zl›¤›ndan ba¤›ms›z flekilde iflin bafl›nda kalabilmekte ve âdeta her söyledikleri tanr› kelam›ym›fl gibi tart›flmas›z olarak do¤ru kabul edilebilmektedir. Oysa kapitalist bir iflletmede bile zaman zaman yap›lan kritiklerde baflar›s›z olanlarla, yap›lacak yenilikleri kavrayamayanlar yönetimden uzaklaflt›r›lmakta ya da daha pasif görevlere getirilmekteyken, sol hareketlerde bu türden uygulamalar ço¤u zaman yap›lamamaktad›r. Bu durum tek tek hareketleri aflmakta, genel bir özellik halini almaktad›r. Bunun için sorunu daha genel boyutlarda almak ve çözümlemek gerekiyor. Burada basit, suçlay›c› yan›tlardan uzak durmam›z gerekiyor. Bu tür çözümlemelere giderken flu ya da bu kifliyi hedef almak, suçlamak gibi bir yaklafl›m›m›z yok. Amac›m›z flu ya da bu “lider”i suçlamaktan çok var olan somut durumun nedenlerini a盤a ç›karmak ve devrimci harekete büyük zararlar veren yaklafl›mlar› aflmakt›r. Konuyla ilgili ikinci bir tespit yapmak istiyoruz: Liderli¤in fleflik kurumuna dönüflmesi sadece niyetlere ba¤lanamaz. Zaman zaman niyetler, 54


suiistimaller olsa da lider konumundakilerin ço¤u kendi yap›lar›n›n bir dönemine damgalar›n› vuran ideolojik, teorik ya da pratik etkinli¤i en güçlü kadrolard›r. Yani zannedilenin tersine liderlerin tamam›na yak›n› ayak oyunlar›yla de¤il, bir dönem yapt›klar›yla di¤er kadrolardan s›yr›l›p iflin bafl›na gelmifllerdir. Yap›lar›n›n belirli bir aflamaya gelmelerinde üstlendikleri rol önemlidir. Ne yaz›k ki birçok örgüt kifli ad›yla da an›l›yor. (…) Lider konumundakiler iflin bafl›na geldikten sonra tüm baflar›s›zl›klara ra¤men nas›l y›llard›r liderliklerini devam ettirebilmektedirler? Bu noktan›n üzerinde biraz kapsaml› durmam›z gerekiyor; akla birkaç neden geliyor. Birincisi, verili zemin bu türden liderliklerin ç›kmas› için uygun durumdad›r. Devrimci mücadeleye kat›lan kiflilerin -tarihsel toplumsal... etkiler nedeniyle- kat›l›mc› olamamalar› ya da kat›l›m›n boyutlar›n›n, düflünen, üreten olmaktan çok söyleneni yapan olmalar› önemli nedenlerden biridir. Bir an devrimci mücadeleye yeni kat›lan, kat›lmaya çal›flan çevremizdeki arkadafllar›m›z› gözlemleyelim: Az›msanmayacak bir k›sm› emir almaya, emir vermeye al›flm›fl. Yönetici olarak gördü¤ü biri karfl›s›nda iki büklüm olurken, kendisinden daha k›demsiz gördü¤ü birine kendini kabul ettirmeye dayatmaya çal›fl›r. Neden? Bu noktada tarihsel ve toplumsal koflullar karfl›m›za ç›k›yor. Böyle bir yaklafl›m aile, çevre, e¤itim, gelenek vb. fleylerden ba¤›ms›z olabilir mi? Aile kurumu demokratik de¤il, okullar demokratik de¤il, iflyerleri demokratik de¤il, askerlik demokratik de¤il...Bu türden koflullarda yetiflen bir genç demokrasi e¤itimini nereden ve nas›l alabilecek? ‹lk e¤itimini ailesinden, sonraki e¤itimlerini çevreden, okuldan ya da iflyerinden almakta olan genç do¤al olarak bu bilinç üzerinden bir fleyler yapmaya çal›flacak. ‹lk e¤itimini ailede ve çevrede alan çocuk despot olmaya aday oluyor. Bu e¤ilim okul, ifl yaflam› boyunca ve askerlikte daha da güçlendiriliyor. Askerlikte “emirin demiri kesti¤ini”, komutan›n her zaman hakl› oldu¤unu, haks›z oldu¤u konumlarda da komutan›n yine de hakl› oldu¤u ö¤retilir. Böylesi bir bilinç içinde yetiflen genç “O zaman ne yapmam gerekiyor?” diye düflündü¤ünde do¤al olarak ‘ezilmemek için ezmek’, ‘ezmek için güçlü olmak’ sonucuna var›yor. Yine bu bilinçledir ki, kendinden zay›f olan› ezmeye çal›fl›rken, kendinden güçlü olan›n karfl›s›nda e¤ilip bükülmeye bafll›yor ve toplumdaki “bükemedi¤in eli öp” anlay›fl› tüm çarp›kl›¤›yla kendini gösteriyor. Bu türden bir zeminde büyüyen bir genç, kendinden zay›f olan kiflilere ya da kardefllerine annesinden babas›ndan gördü¤ü bir muame55


lenin benzerini gösteriyor. Hele erkekse bu daha vahim bir hal alabiliyor. Her fleyini kendinden küçüklere yapt›r›rken tam bir kral-köle iliflkisi yaflan›yor. Kendinden küçük kardefllerine ve özellikle k›z kardefllerine her iflini yapt›rabilmekte, onlar›n her ifline kar›flma hakk›n› kendinde bulabilmektedir. Genç devrimci adaylar›n az›msanmayacak k›sm›, böylesi verili bir nesnellikten geliyor. Görüldü¤ü gibi devrimci harekete kat›lan gençler, gökten zembille inmiyor, verili nesnellikten ç›k›yor. An›lan verili nesnellikten devrimci mücadeleye kat›lan genç tüm bu hastal›klar›yla geliyor. “Devrimci oldum” demekle belki ilk ad›m› at›yor ama hemen dönüflmüyor. Bu noktada devrimci mücadeleyi süreklilefltirmedi¤imizde, sistemdeki yüzlerce-binlerce ba¤ ile etkilenen genç, sistemle yeniden bulufluyor. Bazen bunu devrimcilik ad› alt›nda yap›yor. Bir yetki verildi¤inde babas›ndan, dedesinden ö¤retmeninden gördü¤ünü yap›yor; o güne kadar kendisine gösterilen davran›fl›n benzerini de kendisi baflkas›na gösteriyor. fiimdi bu noktay› biraz düflünelim: Bu iliflki neden gelifliyor ve geliflen iliflki, sistemin bir iliflkisi mi yoksa devrimci bir iliflki mi? Tarihsel ve toplumsal nedenler, yönetilmeye al›flm›fl bir kiflili¤i gelifltiriyor. Geçmiflte bir kral›, tanr›s›, büyükleri ailesi vard›. Zor durumda kald›¤›nda iflleri onlara havale ediyor, onun ‘özel olarak düflünmesine gerek yok’ anlay›fl› gelifliyordu. Dolay›s›yla yönetilen konumdaysa edilgen kalmay›, yöneten konumdaysa da mutlak yetkileri kendinde gören yönetici durumuna dönüflüyor. Tanr›lara al›flm›fl biri, tanr›s›na güvenini yitirince ya kendine yeni tanr› ar›yor ya da kendisi yeni tanr› oluyor. Sonuçta bu iliflkisini devrimcilik yaparken asl›nda sistemin iliflkisini devrimci mücadeleye tafl›m›fl oluyor. Yine devrimci mücadeleye yeni kat›lan arkadafllar›m›z› düflünelim. Birçok fleyi yapmaya haz›rlar. Çünkü sisteme karfl› müthifl öfkeliler. Sistemin kendi geleceklerini çald›¤›n›, ailelerinin, çevrelerinin yaflad›¤› birçok olumsuzlu¤un kayna¤›nda sistemi görüyorlar. Bu konuda samimiyetleri tart›fl›lamaz da... Ama öfkeler bilinçle yo¤rulmam›fl. Anl›k ihtiyaçlar›na yani tepkisini gösterece¤i zemin sunulursa patlamaya haz›r bir saatli bomba gibiler. Önemli bir dinamiklik de yaratabilirler ama bu yaklafl›m ne kadar sonuç alabilir ki (ki, sol harekette bu tepkiye oynayan kesimler var)... Tepkilerini zay›flatmaya da kimsenin hakk› yok. Ya da tepkisini boflaltmak devrimcilik ad›na olumlulu¤u ifade etmiyor. O zaman bu tepkiyi sistemle hesaplaflaca¤› kal›c› bir tepkiye dönüfltürmek gerekiyor. Bu noktada iflimiz müthifl derecede zor. Hele sol hareketin flu andaki durumunu dikkate ald›¤›m›zda iflimiz bir kat daha zorlafl›yor. Sol hareket ak›llar› zorlayacak düzeyde parçalanm›fl, da¤›lm›fl ve amaç 56


disiplininden yoksun. Herkes en yak›n›ndakine rakip gözüyle bak›yor. Kadro s›k›nt›s› ola¤anüstü düzeyde ve bu sorun daha geridekilerin kadrolaflmas› üzerinden yap›lmakta, sonuçta sistemin hastal›klar› devrimci yap›lara daha rahat s›zabilmektedir. Tam bu noktada hemen kendimize flu soruyu sormam›z gerekiyor: Sol hareket verili nesnelli¤i ne kadar dönüflüme u¤ratabiliyor? Biz yeterince dönüfltüremedi¤ini düflünüyoruz. Dönüfltürememenin nedenlerinden biri verili zemin ise di¤er bir nedeni tasfiyeci örgüt anlay›fl›na sahip olmas›d›r. Türkiye devrimci hareketi tasfiyeci bir örgüt anlay›fl›na sahiptir ve bu örgüt anlay›fl› özellikle orta kadrolar›n tasfiyesine neden olmaktad›r; orta düzey kadrolar›n tasfiye olmas› beynin küçülmesine ve bünyenin beyne göre geliflmesine neden olmaktad›r. Bu sorun illeri sempatizanlar›n kadrolaflmalar›yla sa¤lanmaya çal›fl›lmakta. Ki, bu yaklafl›m beraberinde yeni sorunlar› do¤urmaktad›r. Böylece bir k›s›r döngü yaflanmaktad›r. Sol hareketin son 20-30 y›l›nda yaflanan ayr›flmalara bakt›¤›m›zda hemen hemen gerekçelerin ayn› oldu¤unu görebilmekteyiz. Ayr›flmalar esas olarak ideolojik nedenlerden çok, örgütsel ve politik nedenlerden kaynaklanmaktad›r. S›k s›k belirtti¤imiz gibi kifli ve örgüt isimlerini ç›kar›p gerekçelerini yan yana koydu¤umuzda hangi ayr›flman›n hangi örgütten oldu¤unu tespit etmekte zorlanabilece¤imiz düzeydedir. Konumuz aç›s›ndan ayr›flmalardan ç›karabilece¤imiz en önemli sonuç orta düzey kadrolar›n yitirilmesidir. Devrimci yap›larda demokratik merkeziyetçilik anlay›fl›n›n, demokratik yan›n›n ifllememesi, orta düzey kadrolar›n kendilerini ifade edebilme koflullar›n› büyük oranda ortadan kald›rmakta ve onlar› baflka aray›fllara sürüklemektedir. Ancak bu aray›fllar ço¤u zaman istenileni verememekte ve sonuçta ya kopmaya çal›flt›klar› örgütün benzerini oluflturmakta ya da h›zla tasfiye olmaktad›rlar... K›sacas›, Do¤u toplumlar›n›n tümünde zay›f olan demokratik gelenekler sol örgütlerde de zay›f kalmaktad›r. Büyük oranda hâlâ devam etmekte olan ama özellikle 12 Eylül 1980 öncesinde had safhada olan bu gelenek, bir yandan dünya komünist hareketinden ald›¤›m›z mirasa, öte yandan do¤u toplumu oluflumuz ve devrimci hareketin küçükburjuva zemin üzerine oturmas›na dayanmaktad›r. 1930’lar›n Sovyetler Birli¤i Komünist Partisi’nde yaflananlar, Komünist Enternasyonalde ve “reel sosyalizmin” yafland›¤› ülkelerde yaflanan demokrasinin çerçevesinin zay›fl›¤› (sosyalizmin kuruluflunun insan ve demokratik kültür boyutunun küçümsenmesi buna karfl›l›k üretici güçler üzerindeki özel mülkiyetin tasfiyesinin afl›r› abart›l›fl› ekono57


mizmi gelifltirmifltir), geçmiflte kendilerini “reel sosyalizme” göre flekillendiren Türkiye’deki sol örgütleri büyük oranda etkilemifltir. Hemen hemen her sol yap› Stalin dönemindeki tasfiyeleri referans göstererek, ayr›nt›larda bile farkl› düflünenleri tasfiye edebilmektedir. Sol yap›lar 1930’lar›n tasfiye sürecini görürken hemen öncesini hemen hemen hiç tart›flma konusu yapmamaktad›r. Oysa Lenin döneminin SBKP’sine bakt›¤›m›zda farkl› seslerin sonuna kadar korundu¤unu görmekteyiz. Örne¤in Lenin döneminin MK’de 1930’larda tasfiye edilenlerin ço¤u vard›; Lenin, Zinovyev, Stalin, Troçki, Buharin, Kamanev....vb. bulunmaktad›r. Ve her kritik dönemde birço¤u Lenin’le ters düflmüfllerdir. Lenin’in vasiyetnamesindeki liderlerin de¤erlendirmelerini göz önüne getirelim: Lenin, ortaya ç›kan bu farkl›l›klar›n tesadüf olmad›¤›n› belirtir; ama yine de hepsini merkeze lay›k görür. SBKP’de, Komüntern’de, “reel sosyalist” ülke KP’lerinde farkl› düflünenlerin tasfiye edilmesi anlay›fl›n›n yerleflmesi, partiler içinde ideolojik, teorik üretimi zay›flatm›fl, giderek parti üyelerini ideolojiyi teoriyi belirleyen az say›daki liderliklere ba¤lam›flt›r. Bu aflamadan itibaren liderlerin her söyledikleri “tanr› kelam›” yerine say›lmaya bafllanm›flt›r... Çeflitli gerekçeler öne sürerek (ülkelerin emperyalist kuflatma alt›nda olmalar› tehlikesi vs.) liderlerin söyledikleri tart›fl›lamaz duruma getirilmifltir. Sonuçta bu anlay›fl liderlerin partiye, partinin de topluma yabanc›laflmas›n› gündeme getirmifltir. “Reel sosyalizmin” y›k›l›fl›nda SBKP’den, AEP’ye, Bulgaristan KP’den, Romanya KP’ne kadar y›kman›n figüranl›¤›n› yapanlar›n KP’lerden ç›kmalar› tesadüf olabilir mi? Gorbaçov, Yeltsin, Aliyev, Çavardnadze,... SBKP, Çavuflevski, Romanya devlet baflkan› RKP, Ramiz Alia AEP’nin Politbüro üyeleriydiler. Bu durum ciddî boyutlarda analiz edilmeden yap›lacak de¤erlendirmelerin fazla bir k›ymeti harbiyesi olmayacakt›r. E¤er tüm bu partilerde bu düzeyde bir soysuzlaflma yaflanm›fl ise, bu soysuzlaflman›n figüranlar› kendilerini KP içinde gizleyebilmifllerse demokratik anlay›fl›n yaflanmamas›ndan kaynakl›d›r diye düflünüyoruz. Demokratik iflleyiflin olmad›¤› yerlerde ya¤c›l›k geliflir. Yönetici konumundakiler âdeta tanr› haline getirilir. Soysuzlar›n yaflayabilme zeminleri kendilerini bu liderlere yak›n göstermeleri oran›ndad›r. Ancak, liderler gitti¤inde ayn› fley yeni liderler için yap›l›r. “Kral öldü, yaflas›n yeni kral” hesab›. Burada bir omurgas›zl›k, oportünizm vard›r. Bu türden hastal›klar›n yaflayabilmesi demokrasinin zay›fl›¤›yla ba¤lant›l›d›r. Türkiye sol hareketinin “reel sosyalizmin” çocu¤u oldu¤unu belirtiyoruz. fiimdi bunu konumuzla ba¤lant›l› olarak somutlaflt›ral›m: Sol hareket s›n›rl› say›daki “lider”in söylediklerinin d›fl›ndaki programatik olmayan farkl›l›klara ne kadar aç›kt›r? E¤er ayr›flmalar›n temelini örgütsel ve 58


politik nedenler oluflturuyorsa -ki son 20-30 y›lda yaflad›¤›m›z ayr›l›klara göz at›labilir. Bunlar›n çok az bir k›sm› ideolojiktir. ‹deolojik farkl›l›klar, ayr›l›klar gerçeklefltikten sonra oluflturulmaktad›r- burada liderli¤in örgüte yabanc›laflmas› var demektir. E¤er bu türden yabanc›laflma var ise bu örgütlerde “tanr›lar” var demektir, e¤er tanr›lar var ise burada ya¤c›l›k var demektir. “Tanr›lar”a en ba¤l› olanlar›n kritik süreçlerde “tanr›lar”›na en cepheden sald›rd›klar› bilinen bir gerçektir. Ve ne yaz›k ki bizler Türkiye sol hareketinde bu tür yabanc›laflmalar›n had safhada oldu¤unu görüyoruz, biliyoruz. Türkiye’deki devrimci çevre, grup, örgüt ve partilerin tamam›na yak›n› kendilerini tek “Çelik Bolflevik Müfreze” olarak görmekte kendi d›fl›ndaki birikimlere kapal› durmaktad›r. Çünkü “Çelik Bolflevik Müfreze” anlay›fl› dar ve ar› (saf) olman›n ifadesidir. Ve asl›nda gelifltirmenin de¤il, koruman›n mant›¤›d›r bu mant›k. Çünkü di¤er birikimler “saf”l›¤› buland›r›r; Çizilen çerçeveyi zorlayabilir... Bu ise “Çelik Bolflevik Müfreze”lerin esnemesini getirebilir. ‹flte “reel sosyalizm”den al›nan bu anlay›fl devrimci yap›lar›n tasfiyeci bir yap›ya sahip olmas›n›n önemli bir nedenidir. Türkiye sol hareketi küçükburjuva zemin üzerinde yükselmifltir. Dolay›s›yla bu kesimin tüm özelliklerini örgütsel yap›s›na tafl›makta, tüm sal›n›mlar› örgüte yans›maktad›r. Gelece¤i olmayan küçükburjuvazi, konumu gere¤i an› kurtarmaya, ani refleksler göstermeye e¤ilimlidir. Küçükburjuva aç›s›ndan en büyük rakip kendisine en yak›n olan ve benzeri ifli yapand›r. Türkiye Sol hareketi aç›s›ndan bakt›¤›m›zda ayn› özellikleri görürüz. Birbirine en yak›n olan hareketlerin birbirinden uzakta durmalar›, çal›flmalar›n günü kurtarma üzerinden yap›lmas›... devrimci hareketin en belirgin özelli¤i olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Sonuç Do¤u toplumlar›nda ortaya ç›kan liderlik anlay›fl› di¤er sol gruplar› oldu¤u kadar bizleri de etkileyebilecek bir tehlikedir. Çünkü di¤er sol güçlerle zeminimiz ayn›. Bu tehlikenin fark›nda olarak flimdiden mümkün oldu¤unca bununla mücadele ederek etkisini zay›flatmak gibi bir görevimiz var. ‹flin bu aflamas›nda gerekli tedbirleri alamazsak önümüzdeki süreçte bunun önünü alabilmemiz zorlaflacakt›r. Bunun için “reel sosyalizmin” ve geleneksel devrimci güçlerin yaflad›klar›n›n derinlemesine analiz edilerek tart›fl›lmas› ve buradan ç›kar›lacak çok yönlü ders ve sonuçlar›n özümsenmesi yaflamsal bir önem tafl›maktad›r. Bu çal›flmay› bir ilk olarak kabul ediyoruz. Tart›fl›lmas› ve derinlefltirilmesi dile¤imizdir. 59


Bunlar› söyledikten sonra konuyla ba¤lant›l› baz› önerilerimiz olacakt›r. 1- Kat›l›mc›l›k: Ortaya ç›kan liderlik anlay›fl›n›n temel özelli¤i toplum ya da örgüt düzeyinde kat›l›mc›l›¤›n olmamas› ya da zay›f kalmas›d›r. E¤er kendi çal›flmalar›m›zda da üretimi ve kat›l›mc›l›¤› sa¤layamazsak, giderek biri ya da birilerinin önemi, varl›¤› olmazsa olmaz boyutlar›na gelecek ve elefltirdi¤imiz anlay›fl›n yeni versiyonlar› haline dönüflece¤iz. Üretimin, kat›l›m›n gelifltirilmedi¤i bir yerde yeni küçük krallar›n ve tanr›lar›n ç›kmas› kaç›n›lmaz hale gelir. Bunun için her arkadafl›m›z üretim süreçlerine kat›lmal›d›r. Çal›flmaya kat›lan her arkadafl›m›z›n düzeyinden ba¤›ms›z olarak flunu söylememiz mümkün: Herkesin yapabilece¤i bir fley var ve yap›lan hiçbir fley önemsiz de¤ildir. Herkes yetene¤iyle, yapt›klar›yla kolektiviteye kat›lmal›d›r ve kimse çal›flmas›n› küçümsemesin. Unutulmamal›d›r ki, devrimci mücadele çok yönlüdür ve her arkadafl›m›z kendi yetene¤ini ve üretimini çal›flmalara katmak hakk›na sahiptir. Kat›l›mc› olmak, en baflta sistemle ve sistem kiflili¤iyle hesaplaflmaya girmektir. Kat›l›mc› olmak, “reel sosyalizmin” olumsuz miras›yla hesaplaflmakt›r. Kat›l›mc› olmak, kendimizi ve çal›flmalar›m›z› sistemli olarak analitik olarak de¤erlendirmektir. 2- Sosyalizm sadece üretim araçlar›n üzerindeki mülkiyetin toplumsallaflt›r›lmas›yla kurulacak bir sistem de¤ildir. Belki de “reel sosyalizm”in en büyük yan›lg›lar›ndan biri buydu. Üretim araçlar›n›n toplumsallaflt›r›lmas› insan›n dönüflümünü sa¤layabilmenin arac›d›r. Sosyalizm insan›n dönüfltürülmesiyle kurulabilir. ‹nsan›n dönüfltürülmesi demokrasiyle olabilir. Demokrasi kat›l›mc›l›kla olabilir. Kat›l›mc›l›k bilinçle olur. Zaten bunun için Lenin sosyalizme ancak demokrasiyle var›labilece¤ini söylüyor. ‹nsan›n çok yönlü geliflebilmesi ve geliflimini kolektife katabilmesi demokrasi koflullar›nda olabilir. Tarihsel ve toplumsal koflullar› dikkate ald›¤›m›zda Demokratik iflleyifli oturtman›n ne kadar önemli oldu¤u daha iyi görülmektedir.

1 May›s 2009

60


Yavuz Y›ld›r›mtürk -Görüfl“Türkiye Sosyalist” Hareketinin Bugünkü Durumunun Nedenleri - 1 “Türkiye sosyalist “hareketinin 12 Eylül faflist generallerin darbesinden bugüne kadar bir varl›k gösterememesinin nedenlerini aç›kl›¤a kavuflturmadan sosyalist iflçi s›n›f› hareketinin, s›n›f mücadelesinin de do¤ru dürüst bir etkisinin olamayaca¤› inkar edilemeyecek bir gerçektir. Dünya iflçi s›n›f›n›n ve emekçilerin mücadelesine bakt›¤›m›zda, Sovyetlerin da¤›lmas› nedeniyle k›sa say›lacak bir süreyi kapsayan bocalama döneminden sonra, iflçi s›n›f›n›n politik mücadelesinin tekrar s›n›f mücadelesine damgas›n› vurdu¤una tan›k olabiliyoruz. Burjuvazinin neo-liberal dönemle birlikte yo¤unlaflt›rd›¤› sömürüsüne karfl› iflçi s›n›f› ve emekçiler sesiz kalmad›lar, mücadeleye girifltiler. Latin-Amerikal› sömürülen iflçi ve emekçilerin ayaklanmas›, gerek Latin-Amerika oligarflisini, gerekse bu militarist oligarfliye dayanarak, Latin-Amerikal› iflçilerin ve emekçilerin açl›¤›n ve yoksullu¤un ç›kmaz›na sürükleyen uluslararas› emperyalist-kapitalist burjuvaziyi köfleye s›k›flt›r›p, flimdiye kadar görülmemifl tarza kendi siyasî ve ekonomik ç›karlar› do¤rultusunda mevziler kazand›klar›n› yine hiç kimse inkar edemez. Latin-Amerikal› ve de tüm dünyal› yoksullar›n isyan bayra¤› Che Guvera, bunun için aya¤a kalkan, isyan eden (özellikle Latin-Amerika da) yol göstermeye devam ediyor.1 Latin-Amerika’daki bu geliflmelerin bir baflka benzeri “refah toplumu “ diye ilan edilen Avrupa’da yaflanmaktad›r. Avrupal› iflçiler, burjuvazi taraf›ndan “refah toplumu”, “sosyal devlet” veya “sosyal pazar ekonomisi” ninnileriyle uyutulmufltu. Burjuvazinin sosyalizm korkusunu üzerinden at›p, kapitalist sistemin ve ekonominin gereklerini (tam olarak) yerine getirmesi, iflsizlikle, yoksullukla yeniden karfl›laflan iflçileri “derin uykular›ndan” uyand›r›p, kapitalizme karfl› duyduklar› hayalleri yerle bir etti. Tüm bunlar iflçileri kapitalist sömürüye karfl› mücadeleye itti. Bu ortam yeniden “sosyalist hareketler” iflçi s›n›f› mücadelesinde mevziler kazand› ve kazanmaya devam ediyor. Dünyan›n bir çok ülkesinde iflçi s›n›f› ve sosyalist hareketin canlanarak, s›n›f mücadelesinde etkin yerlerini ald›klar›n› sosyal pratik kan›tl›yor. 61


Türkiye’de ise 12 Eylül faflizmin yo¤unlaflt›r›lmas›na ortam haz›rlad›¤› sömürünün katmerleflmesine, üst üste patlak veren ekonomik krizin milyonlarca iflçiyi ve çal›flan›, birdenbire iflçisiz b›rakarak açl›¤a mahkum etmesine ra¤men, ne iflçi s›n›f›n› hareketi, ne de sosyalist hareket s›n›f mücadelesine a¤›rl›¤›n› koyamad›¤› ise bir baflka ac› gerçek olarak önümüzde duruyor. Bunun nedeni 12 Eylül faflizminin-terörünün yaratt›¤›, y›lg›nl›k ve korkuyla aç›klanamaz. Çünkü benzer faflist terörün daha fliddetlisi ile Latin-Amerika’n›n, sosyalistleri, iflçileri ve yoksullar› yaflad›lar. Ama faflizmden hesap sordular, faflist generallerin peflini b›rakmad›lar, burjuvaziyi köfleye s›k›flt›r›p, generallerin tutuklanmalar›n› sa¤lad›lar, fiili halk›, Pinoflet isimli faflistin peflini ölene kadar b›rakmad›lar ve Latin’in Amerikal›lar yo¤unlaflan sömürüye karfl› sesiz kalmad›klar› gibi dünya sosyalizminin yeniden sosyal-pratikte yerini almas›n› sa¤lad›lar. Tüm geliflmelerin hemen hemen ayn› ekonomik, siyasî ve sosyal yap›ya sahip olan Türkiye’de cereyan etmedi¤ini ileri sürmek, kesinlikle abatm›fl bir tespit de¤il. ‹slâm’›n “at oynatt›¤›” Yak›ndo¤u ve Afganistan, Pakistan vs. gibi ülkeler ile Türkiye’deki durumu aynilefltirirsek yan›lg›ya düfleriz, çünkü ‹slâm’›n egemen oldu¤u ülkelerde kapitalizm öncesi toplumlar varl›klar›n› güçlü bir tarzda sürdürüyorlar. Bu ülkelerde feodal, yar›-feodal, kapal› tar›m ekonomisinin egemen olmas›ndan dolay› iflçi s›n›f›n›n ekonomik ve siyasî hareketinin zay›fl›¤› do¤al karfl›lan›r. Ama Türkiye bu ülkeler ile ayn› kategoriler içine koyulamaz, çünkü Türkiye’de kapitalizm egemendir ve bu kapitalizm uluslararas› kapitalizm ile tam anlam›yla kaynaflm›flt›r ve onun parças›d›r. ‹fl-gücünü meta olarak satar tarzda iliflkiler içinde olan tar›mda ve flehirlerdeki küçük üreticileri bir yana b›rakal›m, “modern-iflçi” diye adland›rabilece¤imiz 10 milyonun üstünde iflçi var. Buna ra¤men iflçi s›n›f› ve onunla kaynaflmas› gereken sosyalist hareket çok güçsüz durumdad›r. Hem de Türkiye iflçi s›n›f›n›n büyük ço¤unlu¤u 21. yüzy›lda bile ekonomik haklar›ndan yoksul olduklar› halde. ‹flçi s›n›f›n›n anti-kapitalist mücadelesinin güçsüzlü¤ü, kapitalizm öncesi toplumlar taraf›ndan burjuva toplumuna devir edilen mezhepler ve dinler aras› çeliflkilerin ve objektif olarak burjuva demokrasisi taraf›ndan çözülmesi gereken, ezen, ezilen ulus aras›ndaki çeliflkilerin sözde çözümlerini gündeme tafl›nmakta ve anti-kapitalist mücadelenin geliflmesinin önünü kesmektedir. 62


Böylece burjuvazi taraf›ndan sömürülen iflçi ve emekçiler, mezhep, din ve ulus farkl›l›klar› temelinde bölünüyor ve bu farkl›l›klar temelinde, kapitalizme, sömürüye, açl›¤a iflsizli¤e karfl› mücadele göz ard› edilip, geri plana itiliyor. Kapitalizmin zay›flat›lmas›na ve y›k›lmas›na karfl› olan burjuvazinin uflaklar› “sol” veya “sosyalist” ayd›nlar ve yasal “sosyalist partiler” bu iflin müdavimli¤ini yap›yorlar. Oysa güçlü iflçi s›n›f›n›n sosyalist hareketi var olabilse idi, özellikle Kürt ulusal sorununun anti-kapitalist mücadelenin geliflmesi sonucu sosyalizmin ve proletaryan›n iktidar›n›n kurulmas›yla çözümünün ancak mümkün olabilece¤ini savunan görüfller, iflçi ve emekçi s›n›flar›n mücadelesine egemen olurdu. Kürt ulusal hareketinin, 1980 öncesine göre sosyalist hareketlerden bu kadar güçlü olmas›n›n esas nedeni “sosyalist hareket” diye ortaya ç›kanlar›n/ç›kart›lanlar›n devrim yolunu terk edip reformizmin batakl›¤›na gömülmelerinden dolay›d›r. O zaman “sosyalist hareketin” bugünkü durumunu aç›kl›¤a kavuflturmak için onun tarihsel süreci içinde, özellikle 1971 ve sonras› izledi¤i çizgiye bakmak gerekiyor. Hale sosyalistlerin tart›flmas›n›n gündemdeki s›cak yerini koruyan 15/16 Haziran 1970 ve onu takiben 1971 hareketinin k›saca hangi ortamda ortaya ç›kt›¤›na, Denizlerin idam edilmesi, Mahirleri katledilmesi sonras› sosyalist hareketin nas›l bir çizgi izledi¤ine bakmadan bugünkü sorunlara aç›kl›k getirilemez. Bugün siyasî mücadelede yer alanlar›n, hemen hemen (ister legal, isterse illegal olarak varl›klar›n›n sürdürsünler) hepsi 1980 öncesinin siyasî hareketlerin devam›d›r.

Bugünkü reformist “sosyalist hareket” in tarihsel geliflmesi “1971 hareketi” olarak nitelendirdi¤imiz siyasî örgütlerin hangi platformda ortaya ç›kt›klar›, bir çok kifli taraf›ndan kendi bak›fl aç›lar›na ve gerçek olmayan olaylar›n yorumlar›na göre ele al›nd›¤› unutulmadan soruna yaklafl›rsak, iflçi ve emekçilerin s›n›fsal kurtulufllar› kapitalizmi içinde restorasyon yoluyla m›?, yoksa devrimle mi? gerçekleflebilir sorunu, “sosyalistler” aras› ideolojik, siyasî örgütlenme farkl›l›klar›n› belirleyen temel etkendi. 63


Sözde devrimi savunanlar ise, parlamenter yoldan iflçiler ve emekçilerin iktidara gelemeyece¤i bahanesinin arkas›na gizlenerek, “devrim” diye adland›rd›klar› “sol” askeri darbeyle iktidara gelmeyi hedefleyerek, sosyalist devrime karfl› ç›k›p MDD görüflünü savunmakta idiler. 1971 hareketi bu her iki önerilen iktidar yolunun kapitalizmin restorasyonundan öte bir amaç tafl›mad›¤›n›n ileri sürdü ve demokratik devrim ile sosyalist devrim aras›ndaki kesintisizli¤in varl›¤› demokratik devrimi, sosyalist devrim amac›na tabi k›ld›¤›n›, sosyalist devrimin sadece bir arac› oldu¤unu öne sürerek, demokratik devrimin (mutlaka) proletaryan›n önderli¤inde gerçeklefltirilmesinin zorunlulu¤unu vurgulad›. Bu bak›fl aç›s›, devrim sorununa Marksist-Leninist görüfllerin ›fl›¤›nda yaklafl›ld›¤›n›n temel göstergesi idi. Bunun için esas hedef olarak, burjuvazinin militarist-bürokrat devletinin iflçi s›n›f›n›n önderli¤indeki iflçi ve emekçi kitlelerinin devrimci mücadelesi ile parçalan›p, da¤›t›larak yerine proletarya diktatörlü¤ü alt›nda sosyalizm infla edilmesinin gerekli¤ini tespit etmifl ve sosyalizm kurulmadan iflçi ve emekçilerin sömürüden kurtularak sosyal kurtulufllar›na kavuflmalar›n›n imkans›z oldu¤unu belirlemiflti. Ve de bunun da ancak iflçi s›n›f›n›n ve yoksul emekçilerin topyekûn ayaklanmas› ve silahl› mücadeleye giriflmesiyle gerçekleflebilece¤ini savunmakta idi. 1971 hareketinin devrimci çekirdek kadrolar›, özünde MarksizmLeninizm-Proletarya Enternasyonalizmi ilkelerini kendine rehber edinmek için yola ç›km›flt›. Devrimci mücadelenin merkezine proletaryay› yerlefltirmifl, iflçi ve emekçi kitleleri sosyalist devrim için ayakland›rmay› kendisi için vazgeçilmez görev addetmiflti. Bunun içinde kendinden önce “sosyalizm” amac›yla siyasî hedefler ve stratejiler belirleme ad›na, Türkiye’nin ekonomik, siyasî ve sosyal yap›s›n› sözde inceleyen, her iki revizyonist siyasî hareketlerin görüfllerinin reddettiler. Türkiye’nin gerçek ekonomik, siyasî, sosyal yap›s›n› inceleyip (tamamlanmasa da), genel hatlar›yla do¤ru görüfller ortaya att›lar. Özellikle Mahir Çayan’›n ele ald›¤› baz› görüfller, ayr› örgütlülük içinde olan THKO taraf›ndan da kabul edildi. Mahir, “Emperyalizm iç olgu haline gelmifltir” görüflleriyle Türkiye’nin ekonomik, siyasî ve sosyal yap›s›na özgün bir bak›fl aç›s› getirdi. Mahir’in bu görüflü; Türkiye’de “2. ulusal kurtulufl savafl› gündemdedir” iddialar›n› “hakl›” ç›karmak için Kemalizm’in bayrak edinilmesi amac›yla ortaya at›lan “iflbirlikçi burjuvazi” tan›m›na, emperyalizme karfl› “millî burjuvaziyi”, millî kapitalizm’i” sa64


vunulmas›na ve Kemalizm’in gerçek s›n›fsal niteli¤inin gizleme¤e çal›flmas›na indirilen en önemli darbe idi. Oysa kapitalist-emperyalist dönemle birlikte sermaye ihracat›n›n esas belirleyici olmas› uluslararas› tekellerin girdi¤i ülkede kendini üretip, tekelci burjuvaziyi ve kapitalizmi gelifltirmiflti. Bunun içinde emperyalizme karfl› mücadele, kapitalizme karfl› mücadeleden kesinlikle ayr›lamazd›. Uluslararas› tekelci burjuvaziye (emperyalizme) karfl› mücadele ile iç gericili¤e karfl› mücadele bir bütündü ve esas hedef al›nmas› gereken iç gericilik, dünya ve Türkiye kapitalist toplumuydu. Bu do¤ru görüfller, Dr. fiefik Hüsnü’nün TKP’yi ele geçirmesinden itibaren reddedildi ve Kemalist Türkiye’nin “emperyalizme ve iflbirlikçisi burjuva-feodal ve yar›-feodal s›n›flara karfl›” savunulmas›n› esas alan bir politika izlendi ve böylece sosyalist iflçi s›n›f› hareketinin geliflmesinin önü kesildi. Yine bu durumu tespit eden Mahir ilk kez Dr. fiefik Hüsnü’nün görüfllerini ve TKP’yi hedef ald›. Mahir, resmî ideoloji ile bütünleflmifl, bürokrat ve sözde komünist parti örgütlenmesini cesaretle elefltirdi. “Klasik parti örgütlenmesi” ismini verdi¤i bürokrat parti örgütlenmesini “hantal, emir kumanda zincirine ba¤l›, rapor al›p vermeden öteye geçmeyen, devrimci mücadeleye önderlik etmekten yoksun” örgüt biçim ve anlay›fl› olarak nitelendiriyordu. THKO bu do¤ru elefltirileri kabul ederek “proletaryan›n devrimci partisi, ancak iflçi ve emekçilerin çetin, k›ran k›rana mücadelesi içinde kurulur” görüfllerini savundu. Türkiye’de Mustafa Suphi’den sonra Marksizm’in-Leninizm’in devlet anlay›fl›n› ilk kez 1971 hareketinin savundu¤unu söylersek abartm›fl olmay›z.2 Ve yine Do¤u Perinçekçilerin “Türkiye’de proletaryan›n devrimde önderli¤inin objektif koflullar› yoktur” görüfllerine en önemli itiraz 1969 y›l›nda yap›lan FKF isminden DEV-GENÇ ismine geçildi¤i kurultayda Mahir taraf›ndan yap›ld›. Türkiye’deki kapitalist geliflme sonucu modern iflçi s›n›f›n›n var oldu¤unu anlatarak, “sol cunta” peflinde koflan revizyonistleri mahkum edip, proletaryan›n demokratik-devrimdeki mutlak önderli¤ini savundu. Mahir daha sonra bu düflüncesine ayk›r› olarak “proletaryan›n devrimdeki önderli¤i ideolojiktir” görüfllerini ortaya atmas›na ra¤men, Hüseyin ‹nan’›n kaleme ald›¤›, Deniz’in ve Yusuf’un da ortak imzalar›yla ç›kan “devrimin-yolu” broflüründe “devrimde proletaryan›n öndeli¤i ideolojiktir” görüfllerine kat›lmad›klar›n› vurgulam›fl ve iflçi s›n›f›n›n devrimdeki önderli¤inin s›n›fsal oldu¤unu ve kendi mücadele tecrübesiyle S.P. F/5

65


bilinçlenerek devrimin önderli¤ini ele almazsa, kapitalizmin tasfiye edilmesine, sosyalizmi kurmas›na imkan olmad›¤›n› öne sürmüfllerdi. 1968’den sonra geliflen iflçi s›n›f›n›n sendikal özgürlükler için mücadelesi ve onun doruk noktalar›n›n bir olan 15/16 Haziran 1970 eylemi, Türkiye’de iflçi s›n›f›n›n devrim de önderli¤inin objektif koflullar›n›n oldu¤unun pratik cevab› idi. 15/16 Haziran eylemlerini bast›rmak için ordunun sald›r›ya geçmesi ve s›k›yönetim ilan edilerek, hareketin yayg›nl›k göstermesini durdurmak isteyifli anlaml›d›r. D‹SK yönetiminin ve iflçilerinin askeri mahkemelerde yarg›lanmas›, “Kemalist ordunun” hangi s›n›f›n ç›kar›n› savunan bir militarist bir kurulufl oldu¤unu a盤a ç›kar›yordu. O dönemde DEV-GENÇ’in ç›kard›¤› haftal›k gazetede “ordu tarafs›z olmal›d›r “ça¤r›s›na en sert itiraz, THKO ve THKP/C olarak örgütlenecek gençlik kesimlerinden gelmifl ve gazetenin bu say›s›n› da¤›tmayarak çöp kutular›na at›lmas›n› sa¤lam›fllard›. Tüm geliflmeler, Deniz’in de kat›ld›¤›, Hüseyin ‹nan’›n ordunun ve Kemalist siyasî hareketinin burjuvazinin ve toprak a¤alar›n›n s›n›fsal varl›klar›na tekabül etti¤ini öne süren görüfllerin pratikle de do¤rulanmas› idi. Kemalizm’in s›n›fsal niteli¤ini “küçükburjuva” olarak tan›mlayan TKP görüfllerine ilk itiraz yine 1971 hareketinden gelmiflti ve Mahir’de bu itirazlara kat›larak, TKP’nin “Kemalizm’i küçükburjuva hareketi” olarak gösterilmesinin yanl›fll›¤›n› a盤a ç›karmak amac›yla Kemalizm’in “sa¤ ve sol” kanatlar›n›n oldu¤una dair görüfller öne sürdü. Mahir, bu görüflleriyle Kemalizm’in s›n›fsal niteli¤ine tam aç›kl›k getirmese de, Kemalizm’in küçükburjuva s›n›flar›n hareketi ve “ulusal kurtuluflçuluk” oldu¤unu kabul etmedi¤ini aç›klad›. Ve yine THKO, ordunun “reformist hareket” olarak adland›r›lan ve sol ad›na tüm gruplar›n destekledi¤i 12 Mart hareketine aç›ktan karfl› ç›kt› ve Kemalist ordunun egemen s›n›flar›n ordusu oldu¤u, bu ordudan halk yarar›na hiç bir ilerlemenin ortaya ç›kmayaca¤›n› aç›klad›. 1971 hareketinin vurgulad›¤›m›z yukar›daki görüflleri ve buna benzerleri, onun kendinden önce tarih sahnesine ç›kan “sosyalist hareketlerden” sadece mücadele biçimleri konusunda farkl›l›klar› olmad›¤›n› aç›kça gösteriyordu. Mahir, Cihan, di¤er yoldafllar›n›n K›z›ldere’de katledilmelerinden ve Denizlerin idam›ndan sonra, özellikle THKP/C’de bafllayan ve THKO’yu da içine alan (hapishanede ve d›flar›da geriye kalanlarda) reformizm’e geriye dönüfl ak›m› bafllad›. 1971 hareketinin öne sürdü¤ü görüfllerin ve devrim yolunu takip etmenin “yanl›fl”, TKP ve onun uzant›lar›n›n gö66


rüfllerinin “do¤ru oldu¤unu” öne süren ve Kruflçevci modern revizyonist görüfllerle beslenen “nedamet” dalgas› ortal›¤› sard›. Oysa 1971 hareketinin önderlerinden sonra geride kalanlar için en önemli görev, Marksizm-Leninizm-Proletarya Enternasyonalizmi ekseninden kaynaklanan do¤ru görüflleri yine Marksizm-Leninizmi rehber edinerek gelifltirmek ve mücadele içinde Türkiye iflçi s›n›f›n›n Komünist Partisini infla etmektir. ‹flçi ve emekçilerin kitlesel mücadelesi iktidar› alma aflamas›na gelmeden “silahl› mücadeleye” bafllaman›n yanl›fll›¤›n›n arkas›na gizlenerek, “50 senelik TKP revizyonizm’ini” aklamaya çal›flmak sadece devrimci harekete egemen olan reformizm’e teslim olma anlam›na geliyordu. Nedamet getirmek için NATO’cu faflist ordunun mahkemelerinde birbirlerini çi¤neyenlerin ihaneti karfl›s›nda büyük bir öfkenin ortaya ç›kmas›n› sa¤layan, Türkiye iflçi s›n›f›n›n, emekçi halk›n ve özellikle gençli¤in, Denizlerin, Mahirlerin, ‹. Kaypakkaya’n›n önderlik etti¤i açl›¤a, yoksullu¤a ve iflsizli¤e, sefalete karfl› ölümü göze alan baflkald›r›ya duyduklar sempati ve “hayranl›k”, nedamet dalgas›ndan etkilenenleri geriye ad›m atma (kendilerinin gizleyerek), sözde ihanete karfl› ç›kma zorunda b›rakt›.3 12 Mart faflizminden sözde demokrasiye dönüfl ve Ecevit CHP’sinin seçimlerde birinci parti olarak ç›k›p, hükümeti kurarak “radikal solu” kazanmak için af yasas› ç›karmas›, 1971 hareketinin ortaya sürdü¤ü görüflleri reddederek “50 senelik”4 TKP’nin görüfllerine yeniden dört elle sar›ld›klar› halede, 1971 hareketinin prestijinden yararlan›p, ona sempati besleyen iflçileri, özelikle ö¤renci gençleri örgütlediler. 1971 hareketinin sempatizanlar›n› örgütlerine kazanmak için müthifl bir rekabet içine girmekten, birbirlerine karfl› güç kullanmaktan geri durmad›lar. Oysa, Cumhuriyetin kurulmas›ndan beri Türkiye için dönüm noktas›na tekabül eden, 1971 hareketinin yaratt›¤› devrim sempatizanl›¤›n›n topraktan bitercesine Türkiye’nin dört bir yan›nda ortaya ç›kmas›, iflçi s›n›f›n›n gerçekten komünist örgütlü mücadelesinin infla edilmesine çok uygun bir ortam haz›rlam›flt›. Geriye dönüp bakt›¤›m›zda, sözde 1971 hareketinin devam› olduklar›n› iddia eden ve bu hareketin yarat›¤› devrim sempatizan› insanlar› örgütlerine kazanma ad›na aralar›nda k›yas›ya rekabetin ve birbirlerini zorla tasfiye etmeye çal›flmalar›n›n nedeni esas olarak ideolojik farkl›l›ktan kaynaklanmad›¤›n› tespit edebiliyoruz. Çünkü bunlar Marksist-Leninist devrimi reddedip, reformizm’i kendilerine bayrak edinmifllerdi.5 67


Asl›nda 1973-77 aras› dönemdeki “siyasî ve ideolojik saflaflmalar” suni idi. O dönemde ç›kard›klar› gazetelere, pratikte izledikleri taktiklere bakt›¤›m›zda bu iddialar›n›n ne kadar do¤ru oldu¤u anlafl›l›r. 1973 sonras› THKO, Sovyetlerin ekonomik, s›n›fsal ve siyasal yap›s›n› incelemesi sonucu, onun kapitalist bir ülke oldu¤unu iddia eden görüfllerin do¤rulu¤unu kabul etti.6 Ama Sovyetleri, kapitalist dünyan›n bir parças› oldu¤unu göz ard› edip, onu kapitalizmden soyutlay›p öne ç›karmak ve Bat› kapitalizminin ileri karakolu Türkiye’de Sovyetleri bafl düflman ilan etmek, Sovyetlerin hegemonyas› alt›ndaki pazarlara tam egemen olmak için yan›p tutuflan ve bu amac› do¤rultusunda “anti-Sovyet kampanyas›n›” yürüten Türkiye’nin içinde yer ald›¤› Bat›l› kapitalistlerin hegemonya mücadelesini görmezlikten gelmek (istenmese de), gericiler aras›ndaki çat›flmada taraf olmay› zorunlu k›l›yordu. Tüm bunlar göz ard› edildi, Sovyetleri “sosyalist” gören insanlar› karfl›s›na al›p, düflmanca kamplaflman›n ortaya ç›kmas›na sebep olundu. Bu yanl›fllar›n›n temelinde Çin’in ortaya att›¤› ve kapitalist dünyada egemen olmay› amaçlayan “3 dünya” görüflleri vard›. Asl›nda “3 dünya” görüflleri ilk kez ortaya at›lm›yordu. Bunlar Marksizm’in-Leninizm’in emperyalist-kapitalist sistemle ilgili düflüncelerini inkar idi. Kapitalist-emperyalist dönem, sanayi kapitalizminin geliflip, bir üst aflamaya yani tekelci kapitalizme (finans-kapitalizme) geçiflin ifadesidir. Ama revizyonizm, Leninist emperyalizm kavram›n›n içini boflaltt›, onun kapitalist içeri¤ini gözard› ederek (hiç bir zaman ulusal olmayan), “ulusal kapitalizm”i sözde emperyalizme karfl› savundu. Oysa, sanayi kapitalizmi öncesi sömürgelere sahip olan Bat› Avrupa ülkeleri, özelikle, ‹ngiltere, ilk önce meta, sonra esas olarak sermaye ihrac›yla sömürge ülkelerde, kendi uzant›s› kapitalizmi ortaya ç›kartt›lar ve kapal› tar›m ekonomisinin egemen oldu¤u, feodal ve yar›-feodal sömürge ülkelerde kapitalist Pazar ekonomisini gelifltirerek, feodal s›n›flar› evrimci bir tarzda kapitalistlefltirdiler. Sömürgelerde ortaya ç›kan ulusal kurtulufl savafllar›n›n, Proletarya’n›n öndeli¤inde sosyalizmi kurma amac›n› tafl›mamas› ve burjuvazinin önderli¤inde cereyan etmesi, mücadeleyi siyasî ba¤›ms›zl›¤›n elde edilmesi ile s›n›rlad›. Sömürge ve yar›-sömürge ülkelerin büyük ço¤unlu¤u “ba¤›ms›z devletlerini” kurarak kapitalist dünyada yerlerini ald›lar. Sovyet devriminin, sömürgeleri ulusal kurtulufl mücadelesine girmeye teflvik etmesi ve ulusal kurtuluflu, sosyalizme geçiflin bir arac›na dönüfltürmesi, emperyalist-kapitalist ülkeleri, kendi yaratt›klar› ve kapitalist sistemin bir parças› haline getirdikleri burjuva s›n›flar›n egemenli68


¤inde siyasî ba¤›ms›zl›klar› (ba¤›ms›z devlet olmay›) tan›mak zorunda b›rakt›. 1980 öncesi Sovyetler ve Çin, Bat›l› emperyalist-kapitalist ülkelerin egemen oldu¤u veya olmaya çal›flt›¤›, siyasî ba¤›ms›zl›klar›na kavuflan eski sömürge ülkelerini kendilerine tabi k›lmak için mücadeleye girifltiler. Bunun içinde kapitalizmden soyutlanan sözde emperyalizme karfl› mücadeleyi ve burjuvaziyle ittifak› esas ald›lar ve de sosyalizm için mücadeleyi s›n›f mücadelesinin gündeminden ç›kard›lar.7 Türkiye’de kapitalizmden soyutlanan “emperyalizm”e (özellikle iki süper güce) karfl› “Türkiye kapitalizmini” ve devletin ba¤›ms›zl›¤›n› savunmay› esas alan siyasî taktikler, sözde faflizme karfl› “demokrasinin savunmas›yla” birlefltirildi. “T›rmanan faflizm veya faflizme geçit yok” slogan›yla kurtulufllar›n› devrimde arayan, iflçileri, emekçileri, özellikle gençli¤i düzenin savunucusu haline getirdiler. “T›rmanan faflizm” veya “faflizme geçit yok” görüflleri ve bunun ›fl›¤›nda izlenen siyasî taktikler, Türk devletinin niteli¤ini ve biçimini inkar etmekten öte bir amaç tafl›m›yordu. (Devam edecek) Dipnot Aç›klamalar›: 1 Oysa y›llard›r Che Guevara ve onun mücadelesi revizyonizm taraf›ndan yere vuruldu. “Fokoculuk”la, “bireysel teröristlik”le karaland›. ‹flçi ve emekçilere devrimci iktidar yolunun d›fl›nda, s›n›fsal kurtulufllar›n›n olmad›¤›n›n gösterilmesi, bilimsel ö¤retiye ters revizyonist “bar›flç›l geçifl” ad› alt›nda burjuvaziye ve kapitalizme teslim olmay› ö¤ütleyen, parlamentarizme endekslenmifl anlay›fllara vurulan önemli bir darbe idi. Bu, ayn› zamanda “sosyalistlik” ad›na burjuva egemenli¤ini savunan revizyonistlerin gerçek yüzlerini tüm ç›plakl›¤›yla a盤a ç›kartt› ve ç›kar›yor. 2 Mahir, “Ayd›nl›k Dergisi”nde ayr›l›k ç›kmadan önce, Ayd›nl›kta yazd›¤› bir yaz›s›nda, “devletin ne oldu¤unu” Marksist-Leninist görüfllerin do¤rultusunda aç›klamakta idi. Bu görüfllerin Ayd›nl›k Dergisi’nde ç›kmas›ndan rahats›z olan Do¤u Perinçek tayfas›, onun yaz›lar›na sansür getirdiler ve Mahir’in yaz›lar›, Do¤u Perinçekçiler ayr›ld›ktan sonra serbestçe yay›nlanma f›rsat›n› yakalad›. 3 Sözde diyorum çünkü nedametçilerin 1971 hareketini elefltiren tüm görüfllerinin ana kayna¤›n› “50 senelik TKP”nin görüflleri oluflturuyordu. Tüm g›dalar›n› buradan al›yorlard›. 69


4 “50 senelik TKP” tan›m› o dönemdeki Dr. fiefik Hüsnü’nün Genel Sekreteri oldu¤u TKP’nin yafl›n› göstermek için kullan›yorduk. Bu tan›m› dönemine uygun oldu¤u için yine tekrarl›yorum. 5 O dönemlerde; kesinlikle iflçi s›n›f›n›n iktidar hedefini gözetmeyen, ya sivil faflistleri, ya da kapitalist sistem içinde elde edilmesi mümkün taleplerin gerçeklefltirilmesini hedef alan silahl› eylemler söz konusu idi. DevSol’un yürüttü¤ü mücadele bu iddialar›m›z›n somut kan›t›d›r. Çünkü bir taraftan sosyalizmi çok önceden terk ederek, kapitalizmi yeniden infla eden Sovyetleri “sosyalist” görüyor ve onlar›n devrimi reddeden görüfllerine de sahip ç›k›yordu, di¤er yandan, iflçi ve emekçileri ayakland›rarak, iktidara gelme amac›n› tafl›mayan eylemleri esas al›yordu. 6 Bu görüflün ortaya ç›kmas›nda benim de katk›m oldu. Ve bu tespitin do¤ru oldu¤u zaten sosyal-pratikte kan›tlad›. 7 Kapitalizmden soyutlanan emperyalizme karfl› mücadelenin “3 dünya” görüflleriyle tekrar siyasî mücadelenin gündemine adapte edilmesi, Do¤u Perinçek’in aray›p da bulamad›¤› f›rsatt›. 1973 sonras› THKO, Sovyetlerin savundu¤u ve Arnavutluk Emek Partisi d›fl›ndaki komünist partilere kabul ettirdi¤i “modern revizyonist düflüncelerin” kayna¤›n› arad›¤›nda, Sovyetlerin kapitalist bir ülke oldu¤unun ve emperyalist politika izledi¤ini tespit edildi¤ini yukar›da vurgulad›m. Mao’nun Çin’nin de ayn› düflünceleri savundu¤u biliyordu. Ve Arnavutluk’la, Çin aras›ndaki “3 dünya” görüflleriyle ilgili farkl›l›klar ise ortaya ç›kmam›flt›. Do¤u Perinçek, bu önüne ç›kan f›rsat› kaç›rmad›, THKO’yu yeniden toparlamak için yola ç›kanlar, önceden Do¤u Perinçek’ten ayr›lan küçük bir Maocu grupla birlefltikleri için de kolayca Do¤u’nun tuza¤›na düflürüldüler; ve hemen “anti-Sovyet” cepheye “ateflli taraftar” olarak kat›lmakta gecikmediler. THKO, birdenbire keskin Maocu olup ç›kt›! TKP, hemen revizyonist niteli¤ini gizleyerek, siyasî ve ideolojik etkinli¤ini sa¤laman›n yolunu buldu ve vakit kaybetmeden anti-Maocu ve Sovyet savunucusu cepheyi oluflturdu! Oysa, “t›rmanan faflizm” veya “faflizme geçit yok” sloganlar›yla formüle edilen siyasî taktikler, ayn› ideolojik bak›fl aç›s›n›n eseriydi. Bu her iki grupta 1971 hareketinin devrimci yolunu inkar eden, reformizmi savunan siyasî ve ideolojik, örgütsel bir hat izliyorlard›. “Anti-Sovyet-Maocu kamplaflma” sadece bu gerçe¤in üstünü örtüyordu.

70


Selman Ba¤banc› -Deneme/ElefltiriDevrimci E¤itimin Önemi - 2

“Cahiller kendini paklar Kamiller özünü yoklar Kurudu çaylar ›rmaklar Ser çeflmenin gözü kald›...” (Dertli Divani)

Düzeni de¤ifltirme iddias›n› tafl›yabilecek insanlar aç›s›ndan devrimci e¤itim, komünist teori ve örgütlülükten, sömürgecilerin kitleleri yan›ltma/yöneltme çabas›ndaki teorik-pratik birikiminin araflt›r›lmas›ndan ayr› düflünülemez. Özellikle 1920’li y›llardan itibaren emperyalist metropollerde medyan›n, iletiflimin, reklâmc›l›¤›n, siyasal kampanyalar›n, kültürel biçimlendirme yat›r›mlar›n›n evrimini incelemek; bu ülkelerden sermaye ile birlikte bu türden uygulamalar› da ithal etmek durumunda olan iflbirlikçi tekelci burjuvazinin, emekçi halklar›m›z üzerinde sürdürdü¤ü “popüler kültür” bombard›man›n›n anlafl›lmas›na önemli katk›lar sa¤layacakt›r. Bu incelemeye, co¤rafyam›za özgü tarihsel ve güncel koflullar›n dikkate al›narak devam edilmesi gerekecektir. Ayn› zamanda devrimci mücadelenin de karfl›-yöntemler, teorik-pratik birikimler oluflturdu¤unun bilinmesi, tarihsel ve güncel deneyimlerin paylafl›lmas›, dünyan›n her yerindeki komünistlere, devrimci-demokratik güçlere aktar›lmas› gerekti¤ini de eklemeliyiz. Geçenlerde okuma flans› bulabildi¤im bir kitap, bu ifllerde emperyalizmin laboratuar› haline getirilmifl ABD’de kitlesel “manipülasyon” yöntemleri, psikolojik içsavafl teknikleri, aptallaflt›rma ve al›klaflt›rma bombard›manlar›, insanl›k d›fl› reklam-sat›fl-pazarlama tuzaklar› vb. gibi pek çok konuyu etrafl›ca inceleyen iki bilim insan›n›n deneyimlerini aktar›yor.1 Biri, 2. Paylafl›m Savafl›, öteki ise Vietnam Savafl› koflullar›nda “politikac›lar›n yalanlar›n› dinleye dinleye” büyüyen bu iki insan, günümüzde psikoloji profesörü, sosyal psikolog etiketleriyle, özgürlükçü-liberal bir politik durufl sergileseler de, paylaflt›klar› bilgi ve deneyimlerin devrimci mücadeleler aç›s›ndan de¤erli oldu¤unu düflünüyorum. Kitapta insan›n “ikna psikolojisi” üzerine yap›lan araflt›rmalardan, sosyal psikolo71


ji deneylerine, iletiflimin genel karakterinden, mahkemelerde, seçim kampanyalar›nda, emperyalist sald›rganl›k ve gericilik (Mc. Carty) dönemlerinde vb. oluflturulan kamuoyunun çözümlenmesine; Nazi propagandas›n›n temel özelliklerinden, savafl sonras› Amerikan propaganda ayg›tlar›na varana kadar pek çok konuya de¤iniliyor. Hemen her sayfas›nda bir kitap, bir tez ya da “deney raporuna” göndermeler bulunuyor. ‹nsan düflünmeden edemiyor: Bunca araflt›rman›n, “sosyal deney”in masraflar› yaln›zca “bilim aflk›na” m› karfl›lanm›fl acaba? Yazarlar, ikna ile propagandan›n birbirinden ay›rdedilmesi gerekti¤ini ileri sürüyorlar: Çünkü ikna’da karfl›dakine düflünme f›rsat› ve söz hakk› verilmekte, karfl›l›kl› etkiyle bir sonuca var›lmaktayken; propaganda, ikna etmedeki elefltirel tutumu rafa kald›rmakta, bin bir sinsi yöntemle düflünceyi k›s›rlaflt›rarak, duygular›m›z›-korkular›m›z›-özentilerimizi kullanarak “manipüle” etmektedir. Dolay›s›yla ikna demokratik, propaganda ise despotiktir... Kuflkusuz ki bu ayr›m pek ço¤umuza “farkl›” gelecektir, çünkü geçen yüzy›l›n bafllar›ndan beri “propaganda / ajitasyon” sözlerini en çok kullananlar düzeni de¤ifltirmeye çal›flanlard›r ayn› zamanda. Ancak devrimcilerin, komünistlerin “propaganda”ya bak›fl› elbette burjuvazinin ona yükledi¤i içerikle taban tabana z›tlafl›r. Yine de bu ayr›m›n, adland›rmadan öte, dikkate de¤er oldu¤unu da belirtelim. Örne¤in burjuvazinin “propaganda” yöntemleri aynen ama z›t bir içerikle ona karfl› kullan›labilir mi; yoksa karfl›t içeriklerin kendine uygun yöntemler gerektirdi¤i, öz-biçim diyalekti¤inin gere¤i midir? Bu soru, kitlelerle ayn› dili konuflup da bir türlü “ayn› dilden” konuflamayanlar›n bol gezdi¤i co¤rafyam›zda, üzerinde düflünmeye de¤er bir sorudur. Protestan reformunun bafllad›¤› 1622’lerde ilk kez Katolik papazlar›n kulland›¤› “propaganda” teriminin yayg›n kullan›m› 20. yüzy›l›n bafl›nda gerçekleflti. “Propaganda ilk baflta önyarg›l› düflünce ve fikirlerin genellikle yalan ve aldatmaca yoluyla yay›lmas›n› sa¤lamak olarak nitelendirildi. Ama düflünce adamlar› konuyu daha yak›ndan araflt›rmaya bafllad›¤›nda propagandan›n sadece “kötülü¤ün” ve totaliter rejimlerin mal› olmad›¤›n› ve genellikle zeki aldatmacalar›n ötesinde bir fley oldu¤unu fark ettiler. Propaganda kelimesi, o zamandan itibaren de¤iflerek, sembollerin ve bireyin psikolojisinin manipülasyonuyla üretilen kitlesel “öneri” veya “etki” anlam›na gelmeye bafllad›. Propaganda bir fikrin, önyarg›lar›m›z› ve duygular›m›z› etkileyen imajlar, sloganlar ve sembollerin becerikli bir flekilde kullan›lmas› yoluyla iletilmesidir ki böylece o ça¤r›y› dinleyen, o fikri “kendi iste¤iyle” kendi fikri gibi benimsesin.” “Milattan önce üçüncü yüzy›lda bir Grek flehir devletinin vatandafl› olsayd›n›z, e¤itim hayat›n›z dört y›ll›k retorik dersi içerirdi. Bu ders, size 72


ikna iddialar›n› anlamay› ve kendi ikna iddialar›n›z› oluflturmay› ö¤retirdi. Derslerinizi kaç›racak olsan›z, size ders verecek bir sofist tutabilirdiniz. Birinci yüzy›ldaki Romal› ö¤renciler, belki de retori¤in en büyük hocas› ve bu konuda yazd›¤› ders kitaplar› neredeyse bin y›l okunan Quintilian’dan ders ald›lar. On yedinci yüzy›l Amerikas›nda, Harvard Koleji ö¤rencileri de ikna hakk›nda bir çok fley ö¤renme f›rsat› buldular. Dört y›l boyunca her Cuma ö¤leden sonras› ö¤renciler bir fikrin nas›l savunulaca¤›n› ö¤reniyordu; ayda en az bir kere, ö¤rendiklerini, dinleyicilerin önüne ç›k›p savunma yaparak ve di¤erlerinin görüfllerine hücum ederek göstermek zorundayd›lar.” “Bu kültürler, bizimkinin aksine, iknay›, devlet ifllerine tam manas›yla kat›labilmesi için her vatandafl›n sahip olmas› gereken bir beceri olarak görüyorlard›. ‹kna e¤itimi, e¤itimlerinin temel bir parças›yd›. Bunun tersine çok az Amerikal› sosyal etki üzerine formel dersler alm›flt›r. Konuyla ilgili “popüler” kitaplar genelde iknaya ve medyan›n do¤urdu¤u korkunç sonuçlara dair abart›l› uyar›lar veya basit “nas›l öne geçilir” taktikleri sunar. Amerikal›lar›n ço¤unun, toplumlar›n›n en temel karar alma mekanizmalar›n›n bile nas›l iflledi¤i konusundaki cehaletleri, olaylara yabanc›laflmak ve vurdumduymazl›k fleklinde tezahür eder.” 2 Dikkat edilirse, yazarlar bu son yaklafl›mlar›yla her propagandan›n, dürüstçe olmasa da, bir tür ikna oldu¤u, ama her iknan›n propaganda olmad›¤› sonucuna varmaktalar. Genelde bir modern kültür elefltirisine yönelen kitab›n bundan sonras›nda hangi ahlâk d›fl› yol ve yöntemlerle iknan›n kötüye kullan›ld›¤› çok say›da örnek verilerek anlat›l›yor, buna nas›l karfl› konabilece¤i araflt›r›l›yor. Modern kültür elefltirisi demiflken “reel sosyalizm” uygulamalar›nda bu konunun ne kadar bilince ç›kar›ld›¤› araflt›rmaya de¤er bir konudur. Örnekse, Devrimci E¤itim, Devrimci Ahlâk adl› kitapta Kalinin’in, Moskova Kenti Parti Örgütü Sekreterlerinin toplant›s›nda 1944 y›l›nda yapt›¤› bir konuflma yer al›yor. Kalinin, öncelikle alt› konuflmac›n›n da birbirine benzer konufltuklar›, pratik yanlar üzerinde durup genelleme yapmaktan kaç›nd›klar›, üretimdeki verimlilik üzerinde durmad›klar›ndan, halkla derinli¤ine diyalog kuramad›klar›ndan v.b. yak›n›yor ve birlikte ‘gazete okuma’ ifliyle ilgili olarak: “Tart›fl›n. Niçin tart›flmayacaks›n›z? Oysa siz gere¤inden fazla pratiksiniz. Hata ifllemekten korkuyorsunuz. Hata iflleseniz ne olacak! Bizde hata için ceza verilmez. Hatalar›n›z yüzünden sizi azarlarlar, belki de gazeteye yazarlar, ama hepsi bu kadard›r. Hatas›n› savunanlar›, onlar›n üzerinde ›srar edenleri, parti çizgisinden sapanlar› cezaland›r›rlar” diye sesleniyor. Seslendiklerinin s›radan insanlar de¤il, “parti örgütü sekreterleri” olmas›, Sovyetler Birli¤i’nin 2. Paylafl›m Savafl›’nda ne kadar çok, yetiflmifl, nitelikli komünisti yitirdi¤inin de bir ölçütü olarak görünüyor. 73


Kitaba dönersek, yazarlara göre, “modern propagandan›n amac› giderek insanlar› bilgilendirmek ve ayd›nlatmaktan, kitleleri belli bir durufl ve görüfle yönlendirmeye do¤ru kay›yor.” “Di¤er yandan al›c› da öyle bir mesaj tufan›na tutulmufl ki günün önemli meselelerini anlamak için gerekli beyin gücünü do¤ru yere odaklamas› her geçen gün zorlaflmakta. (...) Savafl propagandas›n›n en korkunç ifllevlerinden biri, bir milletin üyelerinin, baflka bir milletin üyelerini bütün psikolojik sorumluluklardan muaf biçimde öldürmesini kolaylaflt›rmas›d›r. (...) “ben ve ülkem iyi, adaletli ve mant›kl›y›z” kavray›fl›, “ben ve ülkem masum insanlara zarar verdik” kavray›fl› ile uyuflmazl›k içindedir. E¤er zarar aflikârsa uyuflmazl›¤› azaltamazs›n›z. Bu durumda uyuflmazl›¤› azaltman›n en etkili yolu, kendinizi, kurbanlar›n›z›n bunu hak ettiklerini bulduklar›na inand›rmak üzere, bu kurbanlar›n insanl›¤›n› azaltmak ve suçluluklar›n› ço¤altmakt›r.”3 Hiroflima ve Nagazaki’ye at›lan atom bombalar›ndan, Vietnam vahfletinden ve 1991’deki Körfez Savafl›’nda öldürülen onbinlerce masum Irakl›dan söz edildikten sonra: “Düflman›n insanl›¤›n› yok sayma, ona karfl› uygulad›¤›m›z zulümden dolay› ortaya ç›kabilecek her türlü uyuflmazl›¤› çözmeyi baflar›r. Ama dikkatli olmak gerek; zulmümüzü ne kadar do¤rularsak bu ifllem de o kadar kolaylafl›r. Rasyonellefltirme kapan› h›zla hareket eden bir sarmala döner:” Ac›mas›z bir davran›flta bulundum; bu davran›fl›, kurban›n bunu hak etti¤ine inanarak do¤ruluyorum. E¤er kurban bu zulmü hak ettiyse, belki bundan fazlas›n› da hak ediyordur ve belki ben bunu ona verebilecek tek kifliyim.” Günümüzde Bosna, Ruanda ve Kosova’daki “etnik temizleme” bu kapan›n ac›mas›z örnekleridir.”4 Düflman›n afla¤›l›k “kültür”ünü ve hastal›kl› ruh halini sergilemek bak›m›ndan ve konunun önemine bakarak, okur, al›nt› bollu¤unu ba¤›fllas›n. Büyük boy 430 sayfaya yay›lan bu kitab› burada b›rakarak e¤itim konusuna dönelim. Yaln›z bilelim ki kendimize ve baflkalar›na yönelik e¤itim çabam›z›n karfl›s›nda öncelikle bu devasa düflman›, “Propaganda Ça¤›” güçlerini bulaca¤›z. Ütopik sosyalizm ile bilimsel sosyalizm aras›ndaki en önemli ayr›m noktas›, “serada erdemli insanlar yetifltirme” düflleri yerine, kapitalizmin kirine pas›na bulaflm›fl ve ezilmifl insan malzemesini, devrimci faaliyet içinde e¤itmek ve onun kendini dönüfltürmesinin yollar›n› açmakt›r. “Komünistler, insan› biçimlendiren çevreyse, o çevrenin insanca bir çevre haline getirilmesi gerekti¤ini çok iyi anlam›fllard›r.”5 ‹flin temelinde bu vard›r ama devrimci mücadele süreci, çok zaman politik iktidar›n ele geçirilmesi ufkuyla daralt›lm›flt›r. Oysa, burjuva ikti74


dar›, bask›s› alt›nda ideolojik-politik-sosyal-psikolojik yönden eski toplumun çeperlerinde gedikler açmak, yeni tipte insani iliflkileri devrimden önce yeflertmek zorunludur. Dolay›s›yla: “Proletaryan›n sosyalist devrimi ile daha önceki tüm devrimler aras›ndaki temel fark, bu devrimin mücadele sürecinde, feodal toplumdaki “hiyerarflileflmifl kal›plara” ve burjuva toplumundaki “yabanc›laflmaya” düflman yepyeni bir insan yaratmas›d›r. Bu yeni, sosyalist dünyan›n insan› her fleyden önce çevresini de¤ifltiren insand›r, aktif hümanisttir.”6 20. yüzy›l›n öncesinde, bafllar›nda ve sonras›nda pek çok sosyalistin siyasette, kültürde, e¤itimde, edebiyatta, hukukta... hayat›n eriflebildikleri her alan›nda burjuva düzenin karfl›s›na alternatifler yaratmak için k›yas›ya mücadele verdiklerini biliyoruz. Örne¤in Alman komünistleri çocuk e¤itimiyle ilgilenmifl, ilerici çocuk yay›nc›l›¤› örgütlemifl hatta okuma kitaplar› üretmifl, “komünist çocuk ve gençlik gruplar›” kurmufllard›r. 1978’de Gözlem yay›nlar›ndan ç›kan Politik Çocuk Kitab›’nda K. Liebnecht’ten, Brecht’e, C. Zetkin’den N. Krupskaya’ya, Gorki’den J. Fuçik’e bir çok deneyimden insan›n yaz›lar›nda yararlanabilece¤imiz örnekler vard›r. Tam bu noktada durup ülkemizde bu bahislerde neler yap›ld›¤›n› ya da yap›lmakta oldu¤unu sormakta say›s›z yarar var belki de ama dilimiz bugünler için pek bir fley demeye varm›yor. Gerçi, çeflitli devrimci gruplar›n, emperyalist ”kültür” bombard›man›ndan bir k›s›m insan›m›z› çekip ç›karmaya yönelik flu ya da bu düzeydeki çabalar›n› asla küçümsemiyor, de¤erli buluyorum. Ayr›ca bu sat›rlar› yazan da dahil, konuya müdahil olabilecek herkesin sorumlulu¤unda olan bir konudur bu. Ama yap›lmas› gerekenlerin oldukça uza¤›nda oldu¤umuz gerçe¤ini hayat her gün yüzümüze vurmakta de¤il midir? Gerçekte sorunumuz çok güçlü ve yayg›n emperyalist propaganda araçlar› ve “popüler kültür” manevralar›na karfl› neleri nas›l yapabilece¤imizin bilimsel-Leninist bir özle araflt›r›lmas›na duydu¤umuz ihtiyaçta somutlanmaktad›r. Ama halklar›n bu ihtiyac›na ve baflka özlemlerine yan›t olabilecek kurumlaflmalar›m›z-örgütlülüklerimiz bir yana, en ilkel iflbirli¤i-güçbirli¤i platformlar›n› bile verimli iflletemiyoruz. Bunda en büyük kusur, ne kendi kadrolar›na ne de devrimci, sosyalist kamuoyuna karfl› sorumluluk hissetmeyen “yönetici”lerindir. Bu türden “yönetici” ya da sorumsuz “sorumlu”lar›n, hareket içi devrimci demokrasi iflletilebilse harekete bunca zarar vermesi engellenebilirdi. Ne yaz›k, eline biraz güç geçiren, ço¤u zaman, o güce âdeta tapmaya bafll›yor... Biz mi yanl›fl ö¤renmifliz arkadafllar? Komünistler, her demokrasinin gerçekte bir diktatörlük oldu¤unu bilirler; ancak diktatoryal yaklafl›mlara de¤il, demokratik tav›ra daha yak›n dururlar. Çünkü her demokrasi (“son tahlilde”) bir diktatörlüktür 75


ama her diktatörlük bir demokrasi (yani, devleti ortadan kald›rmak üzere örgütlenmifl bir “yar›-devlet”in biçimi olarak sosyalist demokrasi) de¤ildir. Bu ince ayr›m, diyalektik düflünmeyle dogmatik düflünme aras›ndaki ayr›md›r ayn› zamanda. ‹lerleme sa¤lam›fl bütün sosyalizm deneylerinde geliflmenin ana motoru halk›n, iflçi s›n›f›n›n gittikçe daha çok, yönetime, e¤itime, kültüre, sanata, kendi kaderini kendi ellerine almaya kat›l›m›n›n sa¤lanmas› olmufltur... Bu ilkeden her türlü sapma bürokratik, hantal, kitlelerin özlem ve hedeflerinden kopuk revizyonist yönetimler do¤urmufltur. Ayn› ilke, farkl› bir ba¤lamda, örgütlenmeler (parti) için de geçerlidir. Elbette parti, burjuva düzenin y›k›lmas›nda öncü bir savafl ayg›t›d›r bir yandan. Ancak “y›kmak için mi y›k›yoruz?” Devrimci mücadelenin as›l amac›, proletaryan›n en dürüst, en yetenekli ve zeki çocuklar›n› saflara çekmek, genifl halk kitlelerinin demokratik kat›l›m›yla sosyalist kuruculuk iste¤ini insanlarda -“s›n›f”ta yeflertip büyütmektir... Bu yüzdendir ki ›srarla, en büyük düflman›m›z›n mücadelede, e¤itimde, birlikte ve sanatta yüzeysellik, s›¤l›k ve dogmatiklik oldu¤unu söylüyoruz. Derinli¤ine düflünebilen, devrimci-demokratik e¤ilimi geliflmifl, kolektif hareket tarz›n› içsellefltirmifl kaliteli kadrolara s›n›rs›z ihtiyac›m›z var. Her birimiz, böyle insanlar olmal›y›z. Geçen yaz›m›zda, Makarenko’dan çok k›sa bir al›nt› yapm›flt›k. Onun, gerek Yaflam Yolu adl› roman› gerekse yaz›lar›, konuyla ilgili baflucu kaynaklar›d›r. fiimdi de onun izini süren ve derinlefltiren bir baflka e¤itimciye söz verelim: “Benim ilk ilgilendi¤im fley, ö¤rencilerimin her birini gerçe¤in, iyinin, güzelin zaferi için savaflmaya itmekti. Genç ö¤rencilerimin, önemsiz kifliler olmaktan çok kendileri ad›na söyleyecek bir fleyleri olmas›n› ve do¤ru bildikleri fleyi savunmalar›n› sa¤lamaya çal›flt›m. Bunu baflarabildi¤im takdirde ö¤rencilerimin her biri büyük, gerçek bir insan olacakt›r. Bir insan›n büyüklü¤ü, onun uygarca bilinci, ödünsüz dürüstlü¤ü ve sorumluluk bilinciyle ölçülür. Bütün insanlar için do¤runun zaferi, bir insan›n mutlulu¤unun ve hatta bütün çocukluk dönemindeki sa¤l›¤›n›n köfle tafllar›n› temsil etmelidir.”7 (a.b.ç.) Bu konuflan, Vasili Suhomlinski’dir: “Devrimci ifl, içinde bedensel, zihinsel, ahlâki, kültürel ve iradeyle ilgili enerjilerinin uyumlu bir biriminin en canl› ifadesini buldu¤u faaliyettir. Toplumu de¤ifltirmeyi amaçlayan yarat›c› devrimci ifl, içerisindeki her bireyin de¤iflmesi için sonsuz olanaklar sa¤lar. (...) Ö¤renciler aç›s›ndan gerçek ahlâk›n önemli özelliklerinden biri alçakgönüllülüktür. Onlar, kendi insanî de¤erinin bilincinde olan ve ayn› zamanda baflkalar›n›n de¤eri76


ne de sayg› göstermeye haz›r ve her koflulda baflka insanlarla iliflkilerinde adalet ve eflitlik duygusunu gözeten bir insan›, gerçekten ahlâkl› olarak kabul ederler. Biz, ö¤rencilerimize büyük insanlar› -her fleyden önce devrimcileri ve önemli halk önderlerini- soylu insan duygular›na ve tutkular›na sahip, yal›n, insanca kifliler olarak tan›t›yoruz. Lenin’in yaflam›ndan al›nan çarp›c› alçakgönüllülük örneklerini ö¤rencilerimiz için daima örnek alacaklar› bir ideal olarak gösteriyoruz.”8 Bu konuflan Suhomlinski’dir. Ukrayna’n›n Pavlifl köyünde gencecik bir ö¤retmenken, Nazi iflgali s›ras›nda, bir partizan olan eflini asan ve bebesini kurflunlayan faflizm, onu da yaflam›n›n kalan k›sm›nda gö¤sünde flarapnel parçalar›yla yaflamak zorunda b›rakm›flt›: “‹ki duyguyla doluyum: Sevgi ve nefret. Çocuklara karfl› sevgi ve faflizme karfl› nefret. Kalbim daima öfkeyle çarpacakt›r; fakat ayn› zamanda hiçbirisinin kederi ve ac›y› tatmamas› dile¤iyle ülkemizin tüm çocuklar›n› hep ba¤r›ma basmak isterim... Her gün, her saat çocuklarda insanl›k duygusunu, bir baflka ruhun, bir baflka yüre¤in karmafl›k at›fllar›n› insana hissettiren o ince yüre¤i gelifltirmek için çabal›yorum.” 9 (a.b.ç.) (Ne dersiniz, bu sözleri, yo¤un bir cehalet ortam›nda kendi arkadafllar›n› ya da farkl› fraksiyondan insanlar› bir dakikada “potansiyel iflbirlikçi”, “oportunist” v.s. ilan edebilen; kendi içinde tart›flma ve baz› yay›nlar› okuma yasaklar› koyan, kolayl›kla ve sorumsuzca fliddet uygulayan; kendi d›fl›ndakilere bölgede çal›flma yasa¤› v.b. koymaya kalkan, sol içinde silaha baflvurmaktan çekinmeyen baz› t›rnak içi devrimcilerine ithaf edelim mi?) Bu konuflan Suhomlinski’dir. Bu de¤erli derleme kitap, E⁄‹T‹M ÜZER‹NE ad›yla 2003 y›l›nda Sorun Yay›nlar›’ndan son bask›s› yap›lm›fl. Ama kap›fl›lmas›, birçok bask› daha yapmas› gerekirken, daha birçok baflka de¤erli çal›flma gibi masraf›n› bile ç›karamam›flt›r, ilerici-devrimci bas›nda do¤ru dürüst tan›t›m› yap›lmam›fl, gölgede b›rak›lm›flt›r. Görüldü¤ü gibi, gözümüzü nereye çevirsek eksik, hata ve zaaflar›m›z›n, hareketimizi s›n›rlayan görünümleriyle karfl›laflmaktay›z. Bütün bunlar, devrimcilerin birbirleriyle, halkla, s›n›fla olan diyalog ve iliflkilerine damgas›n› vurmaktad›r. Bu damga gelece¤imizi karatmaktad›r. Yap›lan bütün olumlu ifllerden haberdar olmak, yeni ve daha büyük “iyi”, “güzel”, “devrimci” ve “komünist” iflleri baflarabilmek için NE YAPMALI? NASIL YAPMALI? Sonuç: SORUN Polemik’in 32. say›s›nda yer alan yaz›m›zda: “Otuz, k›rk y›l öncesine kadar bir iflçi gazetesi ve devrimci yay›n çerçevesinde yü77


rütülebilen ‘devrimci iletiflim’ için bir hareket, bugün çok daha karmafl›k (‘kompleks’) yol ve yöntemler kullanmak, üstelik bu iletiflimin denetimini kendi ellerinde tutmak zorundad›r. Devrimci bir hareketin, iletiflim (haberleflme), bas›n-yay›n gibi konularda uzmanlaflm›fl kollar› olmal›d›r. Yaln›z iflçi, köylü, halk önderleri de¤il, ‘bilgisayar korsanlar›’, haberleflme mühendisleri, psikolojik savafla ve ‘kültürel manipülasyona’ karfl› stratejistler yetifltirilmelidir. K›sacas› böyle bir devrimci örgütlenme (= Parti), iflçi s›n›f›n›, halk›, bilimsel ve kültürel yönden en ileri noktalarda kucaklamaya çal›flmal›, bu yönde sürekli ve köklü ad›mlar atmal›d›r” görüflünü savunmufl, bunun yolunun devrimci özelefltiri ve yenilenmeden bafllayaca¤›n› eklemifltik. Devrimci E¤itim yaz›lar›m›zda, devrimci ifl içinde siyasal-kültürel e¤itim çabas›nda gereken derinli¤in ve inceli¤in kazan›lmas›, temel devrimci teorinin özümlenmesi noktas›nda, yaflanm›fl örneklerden de ilham alarak neler yap›labilece¤ini araflt›rm›flt›k. Son yaz›m›zdaysa, düflman›n olanaklar›n› ve tuzaklar›n› da sergileyerek, uzun vadeli-bilimselayr›nt›lar› atlamayan ama ayr›nt›da da bo¤ulmayan bir strateji çevresinde mutlak iflbirli¤i yapmak zorunlulu¤unu kavratmaya çal›flt›k. Devrimci siyasî e¤itim konusu araflt›r›ld›kça, bir yandan propaganda-kültür emperyalizmi-psikolojik savafl v.b. yönünde, öte yandan sosyalist kolektif üretim-sosyalist e¤itim bilimi-kültür devrimi yönünde derinleflme ihtiyac› kendini kaç›n›lmaz olarak göstermektedir. Oysa bu bir iki yaz›n›n s›n›rlar›na s›¤mayan, yazar›n s›n›rl› araflt›rma imkânlar›n› aflan genifl bir konudur. Okur bu yüzden yaz›lar›m›z› çok önemli bu konulara naçizane bir temrin, bir girifl olarak görmeli. Yine de üç yaz›m›z birlikte ele al›nd›¤›nda, geniflletilmeye ve derinlefltirilmeye muhtaç olmakla birlikte, konunun genel çerçevesini ve kimi önemli ayr›nt›lar› ortaya koydu¤um kan›s›nday›m. 8 Mart 2008

Kaynaklar ve Notlar: 1, 2, 3, 4 A. Praktanis- E. Aronson, Propaganda Ça¤›-‹knan›n Gündelik Kullan›m› ve Suistimali, Paradigma Yay., 2008 5 Marx-Engels, Kutsal Aile, s. 175 6 S.S.C.B. Sanat Enstitüsü, Sosyalizm ve Kültür, Konuk Yay., 1978 7, 8, 9 V. Suhomlinski, E¤itim Üzerine, Sorun Yay., 2003 10 Konuyu araflt›r›rken, Tav›r Dergisi’nin eski say›lar›ndan birinde, Emre Gül 78


imzal› ve “‹letiflim ve ‹deoloji 1- 2” bafll›kl› yaz›lara rastlad›m. Yaz›da, iletiflimin genel karakterine iliflkin bilgiler verildikten sonra, “kitle iletiflimine sahip güçlerin” elindeki araçlar›n, “insan davran›fllar›n› etkileyen ve bilinci yönlendirebilen güce sahip oldu¤u” (a.b.ç.) söyleniyor. Ard›ndan da , “iletiflim ve ideolojinin ayr›lmaz olgular halini almas›, dünyadaki tüm insanlar›n geçmiflte yanl›fl yönlendirilebildi¤inin ve gelecekte de yanl›fl yönlendirilebilece¤inin aç›k göstergesidir” diye oldukça iddial›(!) bir cümle geliyor. E¤er egemenler tüm insanlar›n “bilincini yönlendirebiliyor”, “geçmiflte ve gelecekte” bunun “aç›k göstergeleri” görülüyorsa ortada umutsuz bir durum var demektir... Oysa, bilimsel araflt›rmalar “etki” ve “yönlendirme”nin hangi koflullar alt›nda ne tip insanlarda ve davran›fl biçimlerinde “verimli” olabildi¤ini say›s›z deneyle göstermektedir. Pavlov’un deneylerini bile devrimci içeri¤inden soyutlay›p kullanmaya çal›flan emperyalist burjuvazinin yüzy›ll›k düflüdür bu “tüm” ve “tam” yönlendirme iflleri. Metropol ülkelerde küçükburjuva yazarlar›n “medyan›n korkunç etkileri” üzerine abart›l› kitaplar yazmalar›, bir çok “anti-ütopya” eserlerin toplumsal bunal›m ve umutsuzlu¤u besleyecek tarzda yay›nlanmas› bizleri yan›ltmamal›. ‹nsan› ve toplumu pasif, tek yanl›, tarihsel-güncel çok yönlü etkilerden soyutlayarak ele almak; insan gözünün seçemedi¤i ama alg›lad›¤› resimlerle “bilinçalt› büyüsü” yap›ld›¤›n› iddia etmekle birdir; bilimsellikten ve Marksist bak›fltan uzakt›r. Benzer bir ifadeye Sanat Cephemizin Konferans Belgeleri’nde de¤erli yazar Turgay Ulu’nun yaz›s›n›n bir yerinde rastlamak flafl›rt›c› oldu: “Sermaye s›n›f›n›n ideolojik ayg›tlar› art›k insanlar› iflte, evde, sokakta ve akl›m›za gelen tüm yaflam alanlar›nda gözetleyip yönlendirebilmektedir. Toplumu oluflturan insanlar›n alg›lar› ve estetik be¤enileri belirlenim alt›ndad›r. Sistem, her döneme uygun prototipleri kitlelerin önüne örnek model olarak sunar. Örnek modeller reklâm, film veya kültür sanat›n de¤iflik dallar› eflli¤inde kitlelerin beynine zerk edilir. Mahalle bask›s›...(...)” (a.b.ç.) Tav›r’daki yaz›ya benzer biçimde burada da egemen s›n›f›n “mutlak etkileyen” ve halklar›n da “mutlak etkilenen” ve “yönlendirilen” olarak anlat›ld›¤› görülüyor. Do¤rusu ne Tav›r’daki dostumuzun ne de Turgay Ulu’nun böyle bir çözümsüzlük hali içinde oldu¤unu, bunu demek istediklerini sanmam. Çünkü sömürücü s›n›flar›n ideolojik hâkimiyetlerini korumak için say›s›z giriflim ve araflt›rma içinde oldu¤una dair birçok örnek verilebilirken; bunca çabas›na karfl›n yaflam›n canl› prati¤inde olaylar› istedi¤i gibi yönlendiremedi¤ine dair de bir çok örnek verilebilir... Bu durumda, düflünülenin ifade edilenle daha uygun düflmesi gerekti¤ini söylemeliyiz. At izinin it izine kar›flt›¤› bu ortamda olabildi¤ince titizleniyoruz, çünkü bu basit bir “gramer” sorunu de¤ildir. Özellikle Emre Gül’ün yaz›s› bu aç›dan “sorunlu” görünmektedir.

79


Yalç›n Karadafl -Kitap ElefltirisiYalanc› Tan›klar Kahvesi mi, Yalanc› Devrimcilerin Lumpen Hikâyesi mi?.. Ben gerçekten ne kadar da “saf” bir Anadolu çocu¤u imiflim! Y›llar geçtikçe, flöyle eskileri hat›rlad›¤›mda hep bu duyguya kap›l›r›m ister istemez. Gerçekten çok saf›m hâlâ. Sorun Yay›nlar› Kolektifi’nden ç›kan “Çerkes Kimli¤i-Türkiye’nin Sorunlar›” kitab›m›n sat›fl ve da¤›t›m sorunlar› ile u¤rafl›rken, yazmaya, okumaya ve gözlemlemeye baflka bir flekilde devam etti¤imi fark ettim. Ad› ister “kitap kriti¤i”, ister tan›t›m› ya da elefltirisi olsun, bizde kitap kriti¤i nesnel ölçülerde yap›lmamaktad›r. Burjuva ve küçükburjuva tak›m› kendi aralar›nda “al gülüm-ver gülüm” al›flveriflinde bulunmaktad›r. Nesnel gerçekli¤i yans›tan kitap kritikleri, okura, yay›nevine ve yazar›na yap›lm›fl katk›d›r asl›nda. Burjuva bas›n›na ilan verilmedi¤i halde kitab›m›n kendi okur kitlesine kolektif çabalarla ulaflt›r›lmas›na ve bir haftada 2. bask›s›n›n yap›lm›fl olufluna oldukça sevindim. Baz› kitaplar sat›fl vitrinlerinde, onlarcas›, yüzlercesi bir arada yan yana, üst üste s›ralan›rken, bir haftada 2. bask›s›n› yapmas›na karfl›n, kitab›m›n pek çok kitabevinde olmamas›, olan nadir yerlerde de sanki y›llar önce sat›fla sunulmufl da okunmad›¤› için, raflar›n aralar›na sokuflturulmufl gibi, bir muameleye maruz kalmas› beni epey rahats›z etti (Oysa sanat, estetik ve politika tarihimizin arflivlerinde adlar› dahi an›lmayacak olan baz› kitaplar›n bir haftada tart›flmal›-ikinci bask›s›n›n yap›lmas› tekelci bas›n-yay›n faaliyetlerinde hemen “haber” olma flans›n› yakal›yordu! Hele kapitalist Bat›’dan devflirilen befl para etmeyen yoz ve kozmopolit “kültür” politikalar›n› tafl›makla görevli yay›nevlerinin üretti¤i kitaplar “servis gazetelerinde” hemen gündeme tafl›n›yordu!..). Ama dedim ya baz› yay›nlar peynir ekmek gibi sat›yor. Genellikle “sa¤” ve “s›¤” yay›nlar yan›nda “sol” ve “dolu” sand›¤›m baz› yay›nlar da çok sat›yor. Ya da sat›fl› sa¤lan›yordu. Reklâm›n gücü dedim kendi kendime. Bir de belki “geçmifl miras›n hoyratça kullan›m›.” 80


Vedat Türkali’nin son roman› da bunlardan biri. Hangi gazete ve dergiyi açsam, hangi kitapç› vitrinine yanaflsam karfl›ma ç›k›yor. K›skan›yor muyum neyim, bilemem ama kitab› da okuyan birisi olarak, bu kitab› anlatmam gerekti¤i kan›s›na kap›ld›m. Bu kitab›n bir tan›t›m›nda afla¤›daki sat›rlar› okudum ve düflündüm, “ben mi farkl›y›m?” diye: “…Doksan›nc› yafl›n› yeni bir kitapla taçland›ran Vedat Türkali, bugünü anlamak için dünü bilmek gerekti¤inin alt›n› çizerek bizi yak›n geçmifli sorgulamaya davet ediyor. Yalanc› Tan›klar Kahvesi bugünün yaln›zlaflan, apolitik tutumun öne ç›kt›¤› ve bireyselli¤in egemen oldu¤u gençli¤ine solculu¤un sadece sloganlardan ibaret olmad›¤›na dair bir kap› aç›yor. Kitaptaki sorgulamalar bugünü anlamak ve devam eden gerginlikleri çözümleme konusunda zihin aç›c› bir ifllev görüyor…”* Fakat, say›n elefltirmenin ve baz› baflkalar›n›n ayn› esere iliflkin yazd›klar›yla benim yazacaklar›m pek örtüflmüyor. Neyse, acemili¤ime ve “k›skançl›¤›ma” verin art›k. Belki benim bu yaz›y› yazmak için para almad›¤›m gerçe¤i de yorumumu farkl› k›lmaktad›r kim bilir? Efendim kitab›n ad› “Yalanc› Tan›klar Kahvesi”. Ancak kitab› okudu¤umda ona flu ismin daha uygun olaca¤›n› düflündüm, nedense: “Meyhane ve Cinsellik Sarmal›nda Genç Solcular›n Uyduruk Hikâyesi” 1970’lerin Ankara’s›nda geçiyor roman›m›z. Roman›n kahraman›, bir a¤a çocu¤u olan Muhsin. En önemli özelli¤i, sadece düflünmek ancak en çok da devrimi ve seksi düflünmek! Eylemde ve çal›flmada, sorumluluklar›n›n gere¤ini yerine getirmede, kendisini engelleyen fley ise, “düzene karfl› olmak”. Okula bile gitmiyor ne oluyorsa? U¤rad›¤› yerler eski bir iki meyhane, F‹DE, Mülkiyeliler, bir iki lokanta, ara s›ra tiyatrolar, sinemalar. Bir kez de fakülteye gidip, derse girmeden koridorda dolafl›yor kahraman›m›z. Akl› fikri sekste ama. Salih en iyi arkadafl› ve benim bildi¤im, yetmifllerin devrimci tipi bu genç. Yani s›k›nt›lar içinde halk›n özgürlü¤ü için türlü ifller yap›p, badireler atlat›yor ve sonunda da öldürülüyor. Bir gerçek ayd›n tipi de kendime yak›n gördü¤üm kitapç› Nedim Hoca. Akl› bafl›nda ve san›r›m yazar›m›z› temsil ediyor. Ne söylese bofla gidiyor ama söylemekten vazgeçemiyor do¤all›kla. Ancak, hiç kimse kahraman tembelimiz, sorumsuzumuz kadar ortada de¤il; hepsi silik tipler olmufllar yazar›n elinde. Yetmiflleri anlat›yor ya, kendine göre güzel elefltiri ve tespitleri olsa da, sanki “tarih dersi” verir havalarda oluflu (burada ne tutarl› bir S.P. F/6

81


Marksist bilinç ne de tutarl› bir tarih ve s›n›f bilinci tart›flmas›na girmiyorum), dilindeki düflük seviye, roman›n kurgusunun basitli¤i beni hayal k›r›kl›¤›na u¤ratan di¤er fleyler. 1980 darbesine giden yolu, bir romanc› gibi de¤il de, çok bilmifl bir tarihçi gibi veren eser, okumay› ne kadar hak ediyor, bu size kalm›fl. Ancak benim a¤z›mda kötü bir tat b›rakt›, söylemeden edemeyece¤im. Pek çok elefltirmenin belirtti¤inin tersine, bana göre kitab› zaman›m›z›n güzel düflünceli, âdil ruhlu ve bir aray›fl içindeki genç insanlar›m›z okudu¤unda ise asla solcu, devrimci falan olmak istemeyece¤ine kal›b›m› basar›m. Ha, iflin cinsel yönüne kafay› takm›fl baz› gençler de tam tersine, yazara bak›p solcu kesilebilirler bafl›m›za. Sonra da “sosyalizm ad›na” eski hastal›klar ve baflar›s›zl›klar› yineleyen bir nesle öncülük etmifl olur romanc›m›z. Yeni nesil gençlerimiz bu roman› ciddiye al›rlar ise o zaman›n solcu ve devrimcileri olan yak›nlar›na da farkl› gözle bakacaklard›r. Öylesine cinsellik ve içki düflkünü, sorumsuz bir tip ki as›l kahraman, sanki roman “solcular›n ço¤u böyle ifle yaramazd› iflte” diyenleri hakl› ç›kartmaya çal›fl›yor gibi. Son derece basit bir kurgu, bana son derece ters gelen bir basit üslup, ana tiplerin lumpenli¤i ve seks düflkünlü¤ü, iliflki kurmada y›k›lan eski Sovyet insanlar›n› aratmayan rahatl›ktaki kad›nlarla kitap oldukça erotik hale getirilmifl. Özellikle kad›nlarla ilgili diyaloglar rezaletin son perdesi: “...Derdin günün k›za el koyup mal›n yapmak! Aman yaban el de¤mesin! Aman bizim tarlalara yabanc›lar girip tohum atmas›n!...” “..‹lahiyat Fakültesi’ne gidip imam›n kar›s› Rabia’n›n k›z›n› m› kand›rsayd› o da! Hac› Baba’m›z anas›n›, ben de seni deyip…” “…Bir daha aç›p flu kar›y›…Ne olur ondan! Kaçak maçak atla git, a¤z›n› burnunu k›r kahpenin!...” Bu sözleri s›radan biri de¤il, devrimci bir erkek söylüyor haberiniz ola! Bir de kullan›lan zorlama dil var ki bana hep “dil floveni” insanlar›; devrimcili¤i, ilericili¤i de¤il, Kemalist Türkçülü¤ü an›msat›r nedense. Yani halk›n konufltu¤undan farkl› ve zoraki Türkçelefltirme merak›ndan söz ediyorum. fiunlar gibi: fiehirleraras› konuflma yerine ‘kentleraras›’; hissetmek yerine ‘duyumsamak’ diyor yazar›m›z. (sözcüklerin kullan›ld›¤› k›s›mlar› okursan›z gülersiniz). ‘Helva kokusunu an›msad›’ diyor örne¤in. Allah belân›z› ver0 82


sin yerine, ‘Tanr› belan›z› versin’; mezar yerine ‘gömüt’ (Ne alakas› varsa hazine yerine kullan›lan ‘gömüt’ün mezar ile?). Heykel yerine ‘yontu’ (Her heykelin yontularak yap›ld›¤›n› düflünmenin sonucu olsa gerek. Bu mant›¤›n eseri olan çevrenizde heykel yerine yap›lm›fl olan ucubelere bir kez daha bak›n). Daha neler neler… ‹llâ tüm ülkeyi Orta Asya Türkü k›lacak Kemalist ›rkç›lar›n yapt›¤›n› devrimciyim, ilericiyim diyen ayd›nlar›n da düflünmeden yapmaya kalkmas›n› hep yad›rgam›fl›md›r. Bu kitapta bolca örne¤ini bulabilir, zorlaman›n yaratt›¤› komikli¤e gülebilirsiniz. Sormadan edemiyor insan, bu mudur yani ilericilik; bu mudur yetmifllerin devrimcili¤i!? Sevdi¤i, âfl›k oldu¤u k›z› yata¤a atmak d›fl›nda bir fley düflünmeyen, kad›nlar için kullan›m› bence son derece yak›fl›ks›z olan ”kar›” vb. çaps›z kelimelerle hayal kuran, bazen konuflan devrimcimizin, onu seven sevgilisi de devrimcimize, “Çok iyi biliyorsun kendini sevdirdi¤ini piç!” diyecek kadar seviyesizleflebiliyor. Bu mudur yani solculuk, bu mudur aflk ve aflk sadece cinsellik midir!? Basit ve s›¤ bir dille konuflan, uyduruk solcular›n aras›nda yitip giden, ilkeli, samimi, dürüst, adam gibi adam devrimcilerin de böyle romanlara bunca zaman neden ses ç›kartmad›klar›n› da anlayam›yorum. Bu roman›n anlat›ld›¤› dönemlerde ben daha yeni yetme ve sa¤ sempatizan› bir t›f›l ö¤renci idim. Devrimcilerin böyle ap›flaras› düflkünü, k›zlar›n böyle rahat yat›lan tipler oldu¤unu hiç bilmiyordum. Y›llar hasbelkader beni, bana göre solcu, ilerici, demokrat yapt›. Pek çok solcu bilinen arkadafl›m›z ise ›rkç›, ulusalc› ve kapitalist oldu. Hâlâ solcular›n bu romanda anlat›ld›¤› gibi olduklar›n› görmedim. Ancak “iyi ki, o saf zamanlar›mda bu romanda anlat›lan türden devrimcilerle tak›lmam›fl›m” diye de flükretmedim de¤il. Yaz›k! Ve de ay›p mücadelede yok olan, ezilen, sömürülen insanlar›m›za ve onlar›n an›lar›na… Sonra da soruyorlar, “nerede hata yapt›k?” diye. Nerede do¤ru yapt›¤›m›za baksak daha ak›ll›ca davranm›fl olmaz m›y›z? Bu kadar basitleflmeyelim, devrimcili¤i ucuza kapat›p sayg›nl›¤›m›z› bu kadar basit yollarla tüketmeyelim lütfen. 19 Nisan 2009-‹stanbul * Yelda Dönmez, Nerede Yap›yoruz Yanl›fl›?, Cumhuriyet Kitap, Say›: 1000 83


PARA VE ‹NSAN her fleydi para ve hiçbir fley yüzlerce bo¤adan artakalan bekaret kadar yalan çan›nda kiliselerin kutsal bir piç kadar gerçek ve baz istasyonuydu ucunda minarelerin kriz ve intihar savafl ve kan radyasyonlu bulutlarda çakma¤›yd› Azrail’in sevab› günaha çeviren günah› sevaba helâli harama haram› helâle çeviren kömür ve kül toz ve duman ve ecel flerbetiydi emzikten düflmüfl bebelerin hastaneler okullar insan için de¤ildi hay›r para içindi ette kemikte ve ci¤erde aç kurtlar gibi uluyan dur burada aln›ndan hayat akan yüzünden bal akan dur ekme¤i k⤛tla tartan› flarab› günahla tuttu¤u alt›n olan›n rüzgâr›nda savur gökyüzündeki y›ld›zlar kadar çok ve güz ormanlar› kadar rengârenk her dilden urbas›n› da¤lar›n alt›n avc›s›n›n nefesiyle kuruttu sular› duman›yla körüklerin sülük hakk› için ruhsat al›p her ›rma¤› bir çölde bo¤du lavlar› gözlerden akt› metallerin borsalar›n rahminden daha k›s›r kanser hücresinden daha do¤urgan para içindi havada uçak yerde tank ovada çöl olmak para içindi para içindi cenneti cehenneme çevirmek mevki ve makam yal ve yalak suç ve ceza cellat ve sat›r al basm›fl uykularda lohusa korkusu bu¤day ve pamu¤un karfl›s›nda

84


hisseleri himalayalar gibi yükselen borsalar›n en oynak orospusu ve en k›s›r memesi tahvillerin sald›r dedi sald›r nehirleri fabrika at›¤›yla kurut ovalar› tozuyla nükleer santrallerin vars›n kurusun bütün vadiler bütün ovalar çöl olsun ne dal›nda yemifl yüklü sonbahar ne bulutlar› ak kürtüklü gökyüzü ba¤›rsaklar›nda aç solucanlar k›vrananlar› vars›n dolar ve elmas alt›n ve gümüfl doyursun hiçbir fley olmadan her fley olan tanr›lar›n tanr›s› ve kölesi kan emicilerin düfllerinden baflka cenneti kalmayanlar›n cennette kalm›fl düflleri her baflakta sararan ne alt›nd›r ne de zümrüttür her asmada yefleren dur burada yüzünde karanfiller açan yüre¤inde elmalar k›zaran dur tuttu¤u ekmek olanla sev beni elleri gül tutanla vur bir orman›n renkleri kadar çeflit çeflit bir kovan›n ar›lar› kadar kardefl ne difller birbirine kenetli ne yüreklerde atefl biz ki maddede sevdik eme¤imizi eme¤imizde kendimizi sevdik dur burada mermere biçim veren mermerin biçim verdi¤i burada dur bir damlada okyanus olman›n s›rr›n› gör mertebesine ç›k bir okyanusta damla olman›n bu iflte sevmek sevilmek yaratmak yarat›lmak bu bu hep bir a¤›zdan indirmek dallardan mutlulu¤u As›m Gönen

85


Ahmet Kale -Kitap Tan›t›m›K›v›lc›ml›’n›n “Günlük An›lar”›

K›v›lc›ml›’n›n “Bütün Eserleri”ni yay›nlamaya bafllayan Sosyal ‹nsan Yay›nlar›, serinin 16. kitab› olarak, “GÜNLÜK ANILAR”› yay›nlad›. Nisan 1971’de S›k›yönetim ilan› ile evinden ayr›lan K›v›lc›ml›, 25 Nisan 1971 gününden bafllayarak günlük de¤erlendirmeler yazmaya bafllam›fl. Son günlük yaz›n›n tarihi, 25 Eylül 1971. Yani yaflam›n›n son 6 ay›nda, an›lar›n› ve de¤erlendirmelerini aktarm›fl bizlere. Günlüklerinden baflka, 29 Eylül 1971 tarihli ilk ve 02 Ekim 1971 tarihli ikinci mektuplarla ‹stanbul S›k›yönetim Mahkemesine “ön savunma”s›n› da yazm›fl. Ayr›ca son yazd›klar› aras›nda 30 Eylül 1971 tarihli “Brejnev’e Mektup” da var. K›sacas›, o büyük devrimci, son nefesini vermezden 1 hafta öncesine kadar yazm›fl, yazm›fl. Yay›nlanan “Günlük An›lar” kitab›nda tüm bu yaz› ve mektuplar yer al›yor. “fiimdi üç ölüm cezas› ile mahkum bulunuyorum. : “1- Prostat Adeno Karsinom bafllang›c›. Yetmiflinde insan›n tabii idam hükmüdür. Ona bir diyece¤im yok. Ondan kaçamam. “2- Türkiye’de S›k›yönetim Mahkemesi: ‘Y›lan›n Bafl›’, ‘Az›l› Komünist’ olarak, idam cezas›yla tevkifime karar verdi. Bunu da sosyal ve politik bak›m›ndan ‘tabii’ say›yorum. Bundan kaçt›m. “3- Nerede ve hangisi oldu¤unu bilmedi¤im bir ‘Türkiye Komünist Partisi’, beni bu s›ra Parti’den atm›fl. Bu moral ‘idam’ karar›n› art›k ‘tabii’ bulam›yorum ve kaçam›yorum. 1. ve 2. ölüm cezalar› olaca¤›na var›r. 3. ölüm cezas›na karfl›, hiç de¤ilse burjuva mahkemelerindeki kadar savunma hakk›m› kullanmazsam, bu savafl dünyas›ndan giderayak, son görevimi yapmam›fl olurum “ An›lar›n›, özellikle “Kim Suçlam›fl-Parti An›lar›m” bölümünü yazmas›n› böyle gerekçelendiriyor K›v›lc›ml›. “Günlük An›lar”›n yaz›lma gerekçeleri sadece bunlar de¤il tabii. Tüm bir yaflam›n, “bu savafl dünyas›”nda. Her an› k›yas›ya savaflarak geçmifl bir yaflam›n da özeti. ‹flkenceli kovuflturmalar sonucu yat›lan 22 y›l hapis hayat›, zaman› doldurarak geçirilmifl bir süre olmam›fl hiç K›v›lc›ml› için. fiöyle diyor “Brejnev’e Mektup”ta: 86


“.... Bir Marksist-Leninist militan, Türkiye’de teorice ve pratikçe tam 50 y›l dövüflüyor. 22 y›ll›k hapishanelerini, her defas›nda, Lenin’in dedi¤i gibi: ‘Alfabeden bafllay›p, yüce cebiri bitirecek’ bir okula çeviriyor. Sab›rl›cas›na ve sistemlicesine: Marks-Engels-Lenin-Stalin’i, Tarihi, Ekonomi Politi¤i, Diyalekti¤i, Tarihcil Maddecili¤i klasik olarak etüd ediyor. Ve Lenin’in ö¤ütledi¤i gibi: Kendi ülkesinin tarihini, ekonomi politikas›n› ve s›n›f iliflkilerini, özge orijinallikleri içinde araflt›r›yor. Böylece o militan yüzlerce kitap yaz›yor. Kendi dilinde, ço¤u temelli orijinal olan 40’tan afl›r› kitap yay›nl›yor.”(Mektup) ‹flte bu yüzlerce kitab›n tamam›n› “Bütün Eserler” format›nda yay›nlamaya bafllayan Sosyal ‹nsan Yay›nlar›, Mart ay› sonunda “Günlük An›lar”› yeniden yay›nlad›. An›lar 9 bölümden olufluyor. Ankara’daki ilk s›¤›nak evindeki ve Alanya’daki notlarda, daha çok o günlerin yorumu var. Hakim s›n›flar›n 12 Mart tezgah›, bu tezgah›n nas›l olufltu¤u, Devrimci Gençli¤in nas›l bir sürek av›yla provokasyonlara sürüklendi¤i, son derece edebî bir dille anlat›l›yor. Ancak umudu tükenmemifltir.” .... Elbet dökülen masum devrimci kan› bofla gitmedi ve gidemezdi ve gitmeyecektir. Diyalekti¤in öbür momenti zart zurtla hiçe indirilemez. Tepecektir. Temiz genç kan›n döküldü¤ü toprakta, tohum kaç›n›lmazca çimlenecek filiz verecektir. Buna, en baflta piyesi sahneye koyan kurnaz, o çok hain parababalar›n›n en ufak kuflkusu bulunmas›n.” Der. Bu de¤erlendirmenin, s›ca¤› s›ca¤›na, yani 12 Mart tezgah› henüz sahnede yeni iken, 8 May›s 1971’de yap›ld›¤›n› hat›rlatal›m. Daha sonraki bölüm Suriye’de misafir edilirken yazd›¤› günlüklerden olufluyor. “fiam: Tarihte Sam O¤ullar›” bafll›¤›nda derlenmifl. K›v›lc›ml› burada, büyük bir yetkinlikle, kendi Tarih Tezi’ni de iflleyerek, Ortado¤u co¤rafyas›nda Sam O¤ullar›’n›n serüvenini tarihi geliflimiyle anlat›yor. Kutsal metinlerden ve tarihi olaylardan yararlanarak, Arap-‹srail anlaflmazl›¤›n›n tarihi köklerini tart›fl›rken, öte yandan Suriye’deki BAAS sosyalizmiyle ilgili gözlemlerini de aktar›yor. Sofya: Yaflayan Sosyalizmden ‹zlenimler bafll›¤›nda Bulgaristan günleri, Bulgaristan Komünist Partisi ve Dimitrof ile ilgili ilginç tespitlerde bulunuyor. Bizim tabans›zlarla karfl›laflt›r›p, bizimkilerin çaps›zl›¤›n› ortaya koyuyor. Orada Dimitrof için flu de¤erlendirmeyi yapar: “Bulgaristan, o günler, kendi içinden yetiflmifl komünisti, Hitler’in asmas› için ferman vereceklerin elindeydi. Bulgar ads›z militan›, omuzlar›na düflen Dünya Devrimci görevini de yerine getirmeyi bildi. Dünya Komünizmine yaln›z pratik alanda de¤il, teorik alanda da faflizmin ne 87


oldu¤unu ve onunla nas›l dövüflülece¤ini ö¤retti. Kendilerine Dimitrof’un ününden bir parça bulaflt›rmak isteyen bizim k›lkuyruklardan kimisini bilirim. Moskova’da Dimitrof’un da kendileri gibi biri oldu¤unu s›k s›k anarak dururlard›. Dimitrof’ta ola¤anüstü poz ve çal›m bulunmad›¤›na flaflarlard›. Bulgaristan böyle flafl›rt›c› insanlar›n ülkesidir.” Bütün yaflam›n› adad›¤› sosyalizm ülküsünün hayata geçirilmeye çal›fl›ld›¤› ülkededir. Çok az da olsa d›flar›ya ç›kabildi¤inde gördükleri mutlu eder onu. Polis kulübesinin bofl olmas›ndan, taze çörek yap›p satan ninelerin gönüllülü¤üne, insanlar›n sayg›yla al›flverifl kuyruklar›nda beklemesine kadar her iflareti, yaflayan sosyalizmin izleri sayar. Ancak Bulgaristan’da onu bir flok beklemektedir. Y›llard›r proletarya anavatanlar›na çöreklenmifl bir asalak sürüsünün k›flk›rtmas›yla, sosyalist ülkelerde bar›namayaca¤› söylenir K›v›lc›ml› ve arkadafllar›na. Brejnev’e mektubunda flöyle isyan eder buna: “Derken, Sofya’da, pek orijinal bir yandan dokundurma ile, hayat›mda ilk kez, herhangi bir ‘Türk Komünist Partisi’nin (ki Moskova’da yahut Berlin’de bulunurmufl) beni kendi kanunlar› d›fl›na atm›fl oldu¤u haber verildi, sonra haber inkâr edildi. Bunun mant›k sonucu olarak, Moskova ile k›sa bir dan›fl›fltan sonra, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti ile Alman Demokratik Cumhuriyeti polisleri, hiçbir izahat verilmeksizin, beni (iki arkadafl›mla birlikte) kendi sosyalist s›n›rlar› d›fl›na, Amerikan emperyalizminin askercil üssü Türkiye’nin dostlar› olan Kapitalist ülkelere do¤ru ve interpol a¤lar›na do¤ru, ne yafl›ma, ne geçmiflime, ne ameliyat sonras› kanser kanamalar›na ve ac›lar›ma bakmaks›z›n, püskürtüp att›lar. “Bu sosyalist adalet midir? Cinayetim ne idi? O idam hükmünü kim vermiflti? “(Mektup, abç) Kitab›n, geriye dönüflle, K›br›s’a, oradan Suriye ve Bulgaristan’a geçifl serüvenini anlatan “Finike Sular›nda Bar›flç›l Korsanl›k” bölümünden sonra, “Kim Suçlam›fl-Parti An›lar›m” bölümüne ulafl›l›r. Bu bölüm, “Günlük An›lar”›n 30 Temmuz 1971 ile 15 A¤ustos 1971 aras› günlüklerden olufluyor. Daha önce ayr›larak “Kim Suçlam›fl” bafll›¤›yla ayr› bir kitap olarak yay›nlanm›fl. Elimizdeki “Günlük An›lar” kitab›nda ise bu bölümler yerlerine konularak, an›lar›n bütünlü¤ü yeniden sa¤lanm›fl. Bu bölümde K›v›lc›ml›, Türkiye Komünist Partisi ile ilgili an›lar›n› yazar. Önce “eskiler” dedi¤i yoldafllar›n› hat›rlar. Dr. fiefik Hüsnü, Baytar Cevdet ve Hasan Ali Ediz’i sayar “eskiler” diye. Onlar›n bu “partiden at›lma” ile ilgisinin olamayaca¤›n› inceler. Sonra “yeniler” diye bir kategori s›ralar. Bunlar, hepsi de çeflitli zamanlarda Parti d›fl›na düflmüfl, ancak Mosko88


va’da ya da Leipzig’de yeniden buluflarak, “D›fl Büro” ad›yla toplan›p, sonra da SBKP’nin icazetiyle “TKP” ad›n› alm›fl olan, Naz›m Hikmet, Laz ‹smail ve Zeki Baflt›mar grubudur. Uzun uzun onlar›n gerçek iç yüzlerini anlat›yor K›v›lc›ml›. “Parti’den at›lm›flt›r” hükmünü veren Laz ‹smail ve çevresidir. fiaflar K›v›lc›ml› bu kadar küçülmelerine: “Ne istemifl olabilirler? Bilmiyorum. Hiç birisinin düflünmeye cesaret edemedikleri kadar eziyete s›rf inanç gücümle katlanm›fl olmama dayanam›yorlar. Benim elimden ne gelir? Nas›l oldu¤umdan baflka türlü görünebilirim?” “Sizleri merak ediyorum” der onlara. “Sizlerin merak edilecek yan›n›z yok. Keyfiniz yerinde. G›c›r g›c›r sosyalist arabalar›n›z ve yetkileriniz alt›n›zda. Merak etti¤im içlerinizin içidir.” “… kovula kovula, son ümitle, bir sosyalist ülkede birkaç y›l de¤il, birkaç ay dinlenip tedavi olmay› düflünmüfl bu insan için nas›l: “ ‘Biz onu partiden att›k’ diyebildiniz? Sosyalist devlet s›n›rlar›ndan, dünkü Nazi devletinin kuca¤›na o insan› nas›l att›rabildiniz?” “E¤er Dr. K›v›lc›ml›’n›n suçlu oldu¤una kan›l› iseniz, onu gelir gelmez en toleranss›z halk mahkemesi önüne ç›karmay› düflünmek namuslulu¤unu ve haysiyetini olsun gösterirdiniz. Yapamad›n›z. “ Kitab›n sonuna eklenen ‘Brejnev’e Mektup’ta da flöyle der bunlar için: “Çok iyi anl›yorum. Beni suçlayanlar›n kolektif alt-bilinçlerinde, benim politik varoluflumun ve hatta sadece var oluflumun uyand›rd›¤› kudurufl, ancak onlar›n gerçek Parti Tarihi önünde ve Türkiye ‹flçi S›n›f› önünde duyduklar› suçluluktan ileri geliyor...” “Beni suçlayanlar›n davran›fllar› yaln›z benim flahs›ma dönük kalsayd› mesele basitti: Marks’›n Engels’e yazd›¤› gibi: ‘Gülünçlük efleklerle paylafl›lamaz’d›.” “Oysa, oynanan 40 milyon insan›n al›nyaz›s›d›r.” Evet, asl›nda anlat›lan, Türkiye’nin insan maddesidir. Türkiye insan›n›n dram›d›r. Bir avuç insan›n, s›rtlar›n› bir yerlere dayanarak Türkiye sosyalist hareketine ihanete varan zarar veriflleridir. Ve an›lar, “Yugoslavya: Yolculu¤un Sonu” bölümüyle sonlan›r. Bu günlerdeki yaz›lar, hastal›¤›n son aflamalar›nda yaz›lm›flt›r. Ölümünden 15 gün önceki son sat›rlar›n› buraya almadan edemeyece¤iz. “Burada belki Kaddafi Nas›r’›n bofllu¤unu doldurmak üzere CIA’ca seçilmifl. Sedat’in yerine Arap dünyas›nda ‘s›n›flar uzlaflt›r›c›s›’ bir ajan olacak. Niçin CIA’n›n bu ince, uzun hesaplar› vaktinde kavran›p önlenemez?” Komaya girmeden önceki son günlerde u¤rafl›s› bu K›v›lc›ml›’n›n. An›s› yaflamlar›m›z boyu önümüzü ayd›nlatacak. 28 Nisan 2009

89


Turgay Ulu -Kitap-ElefltiriM. Emin Aslan’›n “Kürd Ulusal Hareketinin De¤erlendirmesi…” Kitab›n›n Elefltirel Okumas› M. Emin Aslan imzal› elimizdeki kitab›n ad›, ‘Kürd Ulusal Hareketinin De¤erlendirilmesi Ve Ulusal Siyaset”tir. M. Emin Aslan bu kitab›nda genel olarak ulus ve ulusal sorunu ele alm›fl, ayn› zamanda Türkiye ve Ortado¤u’daki Kürt ulusal sorununu ele alm›flt›r. Kitab›n önsözünden anlafl›ld›¤› kadar›yla, kitab›n yay›nlanm›fl oldu¤u yay›nevi olan Weflenan Ray isimli yay›nevi yeni kurulmufl bir yay›nevidir. Yeni bir Kürt hareketinin oluflumu yönünde mesajlar veriyor önsöz yaz›s›. Buna göre, periyodik bir yay›n› ç›kar›ncaya kadar yay›nevinden ç›kacak olan kitaplar›n önsözlerinde güncel politik görüfllerini ifade edecekler. M. Emin Aslan’›n kitapta yer alan toplam görüfllerinden flöyle bir özet sonuç ç›kartmak mümkündür: Aslan, ulusal sorunun çözümünde temel inceleme alan› olarak ele ald›¤› Sovyetler Birli¤i deneyimini olumsuzlamaktad›r. Özellikle SBKP Stalin döneminin tüm politikalar› elefltirilmektedir. Elefltirilmekten de öte, Stalin ve dönemin partisinin izledi¤i politikalar karfl› cepheye koyularak de¤erlendiriliyor. M. Emin Aslan, Komüntern’in ilk dört kongresini do¤ru kabul edip, daha sonraki politikalar› reddediyor. Komüntern’in ilk dört kongresi de Lenin’in ölüm tarihi olan 1924’e kadar olan dönemi kaps›yor. M. Emin Aslan, genel konularla ilgili olarak dünya sosyalist hareketinin çizgisini referans olarak almakla birlikte, öte yandan ulusal sorun konusunda Marx’tan Stalin’e kadar hemen hemen herkesi elefltirmektedir. M. Emin Aslan, Marx’›n ilerlemeci tarih anlay›fl›n› savundu¤unu, dolay›s›yla ezilen ve sömürülen uluslar›n haklar›n› göz ard› etti¤ini düflünmektedir. Bu düflüncesine dayanak olarak, bilinen genel örnekleri göstermektedir. ‹ngiltere’nin Hindistan sömürgesini, Fransa’n›n Cezayir sömürgesini Marx’›n olumlad›¤›n› iddia ediyor yazar. Gerçi Marx elefltirisini biraz daha yumuflatarak, asl›nda 1868 ile 1870’lerde Marx-Engels’in ilerlemeci anlay›fltan farkl› olarak, ‹rlanda sorununda net bir tav›r ald›klar›n› söylüyor. Hatta yazar, 1. Enternasyonal’in bu sorun nedeniyle la¤vedildi¤ini savunmaktad›r. Zaten daha sonra oluflan 2. Enternasyonalciler bat› merkezcili¤i ve ilerlemecili¤i aç›ktan savunmufllard›r. M. Emin Aslan, genel kabul görmüfl bir teori olan ulusal kurtulufl hareketlerinin antiemperyalist ve antifeodal olmas› gerekti¤i yönündeki 90


normu kabul etmiyor. Bir ulusal kurtulufl hareketinin antiemperyalist ve antifeodal olmas› gerekmedi¤ini savunuyor. Lenin genel olarak ulusal kurtulufl hareketlerinin desteklenmesini baz› flartlara ba¤l› k›l›yordu. Antiemperyalist ve ilerici olmas› flart› meselâ. ‹flte M. Emin Aslan bu flarta ba¤l›l›¤› elefltiriyor. M. Emin Aslan, ezen ulus milliyetçili¤inin gerici oldu¤unu fakat ezilen ulus milliyetçili¤inin ilerici oldu¤unu savunmaktad›r. Bu nedenle, ezilen ulus milliyetçili¤ini bir ulusal hareketin desteklenmesinin önünde engel olarak görmüyor. M. Emin Aslan, Komüntern toplant›lar›ndan birinde yaflanan bir tart›flmay› aktar›yor. Söz konusu toplant›da, Lenin ile Hindistan delegesi olan Manabendra Nath Roy aras›nda ilginç bir tart›flma geçiyor. Roy ezilen, do¤ulu ulus ve halklar›ndan al›nan pay kesilmedikçe bat›daki iflçi hareketinin devrime yürümeyece¤ini savunuyor. Lenin bu tezi Hindistan örne¤ini vererek elefltirmifl olsa da genel olarak bu görüfle olumlu bak›yor. Lenin, Hindistan’daki köylülük ve yoksulluk had safhada oldu¤u halde devrimci hareketin neden geliflmedi¤ini soruyor. Fakat sonuç olarak kongre, sömürge bölgelerden elde edilen pay›n kesilmeye çal›fl›lmas› diye bir karar› alm›fl oluyor. M. Emin Aslan, Sovyetler Birli¤i’nde yerel ve ulusal halklardan oluflan kadrolar›n görevlerinden al›nd›klar›n› ve yerlerine Rus olanlardan seçilmifl kadrolar›n atand›¤›n› iddia ediyor. Buna en çarp›c› örnek olarakta Sultan Galiyev’i veriyor. Sultan Galiyev’in etnik milliyetçi oldu¤u suçlamas›yla imha edildi¤ini iddia ediyor yazar. M. Emin Aslan, Stalin dönemindeki Sovyetler Birli¤i’nin ulusalc› bir siyaset izledi¤ini iddia ediyor. Bu nedenden dolay› da Türkiye’deki Kemalist hareketin desteklenmesi yönünde bir yönlendirmede bulundu¤unu söylüyor. M. Emin Aslan, Kürt ulusal mücadelesinde 1960’lardan beri varl›¤›n› sürdüren Barzani liderli¤indeki KDP’yi Kürt ulusal mücadelesinin geliflimi aç›s›ndan önemli bir etken olarak görüyor. M. Emin Aslan, KDP’nin yerelli¤i esas almas› ve Avrupa merkezci bak›fltan uzak olmas›n› olumlu bir özellik olarak tespit edip, bu özelli¤ini savunuyor. KDP’nin orada yaflayan halk›n eskiden beri tafl›m›fl oldu¤u baz› geleneksel anlay›fllar› koruma çabas›n› olumlu özellikler olarak de¤erlendiriyor. M. Emin Aslan, Kürt sorunuyla ilgili “ba¤›ms›z ve birleflik Kürdistan” tezini savunuyor. Do¤al olarak PKK hareketini, ba¤›ms›z Kürdistan tezini savunmamakla elefltiriyor. Hem Kuzey Irak’taki Kürt hareketlerini hem de Türkiye’deki Kürt hareketini Kürdistani bir siyaset izlememekle elefltiriyor. M. Emin Aslan, Troçki referansl› bir dünya devrimi çizgisini savunuyor. Bir dünya partisinin kurulmas›n› öneriyor. Yani komünist enternasyonal. 91


Ayr›ca genel Kürt hareketlerinin mitolojik bir olay olan Demirci Kawa’n›n isyan›n› temsil eden Newroz’un an›l›p ta, önemli bir tarihsel olay olan Mahabat Kürt Cumhuriyeti’nin kurulufl y›ldönümünün an›lmam›fl olmas›n› elefltiriyor. Kuruldu¤undan k›sa bir süre sonra, Sovyetler Birli¤i’nin Mahabat Kürt Cumhuriyeti’nden deste¤ini çekmesini elefltiriyor yazar. Bunun nedeninin Sovyetlerin bir d›fl sald›r›ya maruz kalmaktan korunmak amac› tafl›d›¤›n› söylüyor. M. Emin Aslan, genel olarak Sovyetler Birli¤i deneyimini olumsuzlayan ve tüm sürecin günahlar›n› Stalin’e yükleyen çizgiyi savunmaktad›r. Yazara göre Stalin döneminde Birleflmifl Milletler’e üye olunarak “bar›fl içinde bir arada yaflama” politikas› savunulmufltur. Yazar, “Birleflmifl Milletler” tan›mlamas› yerine bu kurumun “Birleflik Devletler” olarak tan›mlanmas›n›n daha do¤ru olaca¤›n› söylüyor. Özellikle ulusal sorun konusunda, yeryüzünde flu ana kadar gelmifl geçmifl sistemler içinde, uluslara ve farkl› kültürlere özgürlük tan›nmas› noktas›nda Sovyetler Birli¤i deneyimini aflan bir sistem bulunmamaktad›r. Orada Uluslar›n Kendi Kaderini Tayin Etme Hakk› ilkesi komünist olman›n kriterlerinden biri olarak belirlenmifltir. Pratikte de sistemi zarara u¤ratan bir etkisi olmas›na karfl›n ayr›lmak isteyen uluslara bu hak tan›nm›flt›r. Örne¤in Finlilerin elini bu ilkenin bir gere¤i olarak s›kmak zorunda kald›¤›n› söylemifltir Lenin. Sovyetler Birli¤i’nde alfabesi olmayan halklara alfabe oluflturulmufltur. Sözlü tarih anlay›fl› yerine yaz›l› tarih sürecine geçilmifltir. Farkl› dil, kültür ve geleneklere sayg› ve özgürlük tan›nm›flt›r. Ulusal sorun konusunda da kuflkusuz eksik ve hatalar olmufltur. Bunlar araflt›r›l›p ortaya ç›kart›l›r. Bu ayr› bir tart›flma konusu. Ancak Sovyetler Birli¤i’nin bir halklar ve kültürler hapishanesi oldu¤unu söylemek akl›selim bir yaklafl›m olmaz. Lenin ile Roy’un enternasyonal toplant›s›nda vurgulad›klar›, geri b›rakt›r›lm›fl ülke devrimlerinin kaderinin merkez ülke devrimlerine havale edilmesinin reddedilmesi görüflü dikkate de¤er bir öneridir. Çünkü sonuçtan bak›ld›¤›nda, devrimlerin en ileri kapitalist ülkelerden olmas›n›n mutlak bir kural olmad›¤› görülüyor. Hatta yaflanan pratik deneyimler bunun tam tersi istikamette oldu. Devrimlerin ço¤unlu¤u ba¤›ml› ve sömürge co¤rafyalarda bafl gösterdi. Öznel koflullar nerelerde oluflturulabilindiyse devrimler de oralardan patlak verdi. Sosyalizm denemelerinde yaflanan geriye düflüflten sonraki süreçte geliflen devrimci kalk›flmalar da gene merkez de¤il, çevre co¤rafyalarda boy verdi. ‹ktisadî koflullar›n yan›nda kültürel özelliklerin öznenin örgütlenmesinde belirleyici bir etken oldu¤u görülüyor. 5 Mart 2009 92


Ali ‹hsan Aksamaz

-Elefltiri-

Dilekçe Vermekle Lazca Yaflar m›?! TRT-6'n›n 1 Ocak 2009'da "Kürtçe" yay›na bafllamas›n›n ard›ndan, www.lazcayayinistiyorum.azlaguyi.com bir imza kampanyas› açm›fl ve TRT'nin Lazca da yay›n yapmas› için binlerce imza toplam›flt›. Bir köy sitesinin bu kadar güçlü olarak sesini duyurmas› ve bir kamuoyu bask›s› oluflturmas› karfl›s›nda, gazeteci Meriç Tafolar konuyu "Lazlar da TV istiyor" bafll›¤›yla 13 Ocak 2009 Sal› günü Milliyet Gazetesi'nde haber yapm›flt›. Binlerce imza toplayan bu siteye ve bu konuda duyarl› ve kurumsal çal›flmalar yürüten di¤er kifli ve kurulufllara baflvurmak, birlikte ciddi bir proje haz›rlamak ve birlikte hareket etmek yerine, Laz Kültür Derne¤i ad›na 16 Ocak 2009 tarihinde TRT'ye baflvuruldu. Lazca da yay›n yap›lmas› talep edildi. Asl›nda Laz Kültür Derne¤i'nin içindeki kimi kifliler 2004 ve 2005'te de ayn› talep ile TRT'ye baflvurmufllar ve sonuç alamam›fllard›, say›s›z di¤er yurttafl gibi. Lazcan›n y›llard›r yok say›ld›¤›n›, kurumsal hiçbir deste¤inin bulunmad›¤›n›, Lazca yay›n yapabilecek yetiflmifl elamanlar›n Türkiye'de bulunmad›¤›n› bile bile, TRT'den Lazca yay›n yapmas›n› istemek konuyu suland›rmakt›r. Laz Kültür Derne¤i yöneticilerinin, adlar›n› duyurmak ve esen rüzgârdan faydalanmak maksad›yla TRT'ye baflvurmalar› uygun bir davran›fl de¤ildir. Unutmamak gerekir ki, baz› yurttafllar Lazca yay›n konusunda çok anlaml›, ciddi davran›fllar da sergilediler. Bunlardan ilki Mehmet Bekaro¤lu, di¤eri ise Faik Aksamaz'd›r. Laz Kültür Derne¤i yöneticileri, TRT'nin neden Lazca yay›n yapmad›¤›n› ö¤renmek için bir dilekçe verebilirlerdi. Akabinde de TRT'ye ciddi bir proje sunabilirlerdi. TRT binas› önünde sergiledikleri komik flov yerine de, emek harcayarak önceden haz›rlayacaklar› Lazca bir aç›klamay› birisi okur, bir baflkas› da Türkçeye çevirebilirdi. Dilekçe Verme Yar›fl› Laz Kültür Derne¤i'nin TRT'den keramet bekleyen baflvurusunun ard›ndan bu kez bir baflka grubun Lazca konusundaki dilekçesi gündeme geldi. Dokuz kiflilik bir grup; Baflbakanl›¤a, Baflbakanl›k ‹nsan Haklar› Baflkanl›¤›na ve Kültür Bakanl›¤›na Almanya'dan bir dilekçe göndermifl. Alt›nda; Ayd›n Karahasan, Ayfer Küçükali, Beyhan Çolak, Celal Alpaslan, Nurten Altunbafl Alpaslan, Mustafa Kibaro¤lu, Sad›k Varer, Selma Çak›r Koçiva, Y›lmaz Karahasan'›n imzalar› bulunan dilekçe, bafltan emperyalistlerin güdümünde ve onlar›n kapitalist ç›karlar›n›n bekçisi BM'nin bir kuruluflu olan UNESCO'nun flemsiyesi alt›na s›¤›n›yor ve onun a¤z›yla konuflu93


yor. Bu grup da, Lazca konusunda duyarl›, ciddi üretimlerde bulunan ve kurumsal çal›flmalar yürüten di¤er kifli ve kurulufllara baflvurmak, onlarla birlikte ciddî projeler haz›rlamak ve birlikte hareket etmek yerine Almanya'dan dilekçe gönderiyor. Lazca için, anadilde e¤itim mi, anadil ö¤retimi mi, pek karar veremeyen bu grup da, bütün bunlar›n nas›l yap›laca¤›na hiç kafa yormuyor. Müfredatlar haz›rlanmas›n› ve Halk E¤itim Merkezlerinin de Lazca okuma-yazma kurslar› açmas›n› isteyen bu grup, Karadeniz Teknik Üniversitesinde Kafkasya dilleri için de bir enstitü oluflturulmas›n› bekliyor. Dilekçede; bas›n yay›n özgürlü¤ünün, kaybolmakta olan dillerin ve kültürlerin yok oluflunu k›smen yavafllatarak insanl›¤›n kültürel zenginli¤inin korunabilmesine bir ölçüde katk› sa¤layabilece¤i de söyleniyor. Ayr›ca olumlu düzenlemelerin anayasa güvencesine al›nmas› da isteniyor. Sözcülü¤ünü Almanya'dan Lazebura Birli¤i yönetim kurulu üyesi Selma Çak›r Koçiva'n›n yapt›¤› bu grup, de¤ifltirilen Lazca yer adlar›n›n resmi olarak yeniden kullan›lmas›n› da istiyor. Lazcay› Yaflatmak ve Gelifltirmek ‹çin Lâfa De¤il Somut Projeye ‹htiyaç Var! Lazcan›n yaflat›lmas›, gelifltirilmesi ve gelecek kuflaklara kurumsal olarak aktar›lmas›n›n bu grup için de bir anlam teflkil etmedi¤i görülüyor. Bunun yerine Lazca ad›na bir fleyler yap›ld›¤› izlenimi uyand›r›lmaya çal›fl›l›yor. Bu dilekçenin içeri¤inde dile getirilen konular, en az on y›ld›r onlarca kifli taraf›ndan defalarca yaz›ld›. Bari dilekçeyi Türkçe ve Lazca kaleme al›p ilgili yerlere gönderselerdi! Bu grup da, Lazcan›n y›llard›r yok say›ld›¤›n›, kurumsal hiçbir deste¤inin bulunmad›¤›n›, Lazca ö¤retim-e¤itim yapabilecek yetiflmifl elaman›n Türkiye'de bulunmad›¤›n› bile bile, okullarda ve Halk E¤itim Merkezlerinde Lazcaya yönelik çal›flmalar yap›lmas›n› isteyerek konuyu suland›r›yor. A¤lamak m› Proje Üretmek mi?! Bu dilekçeyi sahiplenen lazebura.net'in de Lazcan›n korunmas›, yaflat›lmas› ve gelifltirilmesi konusunda bunca y›ld›r neler yapt›¤›n› samimi olarak sorgulamas› gerekiyor. Türkiye'deki siyasî otoritelere uzaktan dilekçe vermek ve bunun bas›nda ç›kan haberlerini duyurmak, Lazcay› yaflatma mücadelesine katk›s› olan davran›fllardan de¤ildir. Uzun y›llard›r tekrarlananlar› tekrarlamak, Lazca ölüyor diye a¤lamak ve kurumsal anlamda ciddî hiçbir fley yapmadan UNESCO'ya s›¤›nmak ve onun a¤z›yla konuflmak utan›lacak bir davran›flt›r. Lazcay› savundu¤u iddias›nda bulunanlar›n sitelerinde Lazca yay›n oran›n›n oldukça düflük olmas› ve internet üzerinden Lazca radyo yay›n› yapmamalar› Lazcaya ne kadar önem verdiklerini gösteriyor. 94


Selma Koçiva, Geçmiflini Sömürmekten Vazgeçmelidir Bu grubun sözcülü¤ünü yapan Selma Koçiva, Lazlar konusunda yazan ilklerdendir. Benim bildi¤im, toplumsal konularda da Lazca makale yazan ilk kiflidir. Lazca ö¤retimi konusunda az da olsa kafa yormufl bir insand›r. Bu sebeple, onun geçmiflte yapt›klar›na ve eme¤ine sayg› duyulmal›d›r. Kendisini yenileyemedi¤i, kolektif üretimin önemini anlayamad›¤›, kendisini ve Lazcas›n› gelifltiremedi¤i için ve entelektüel anlamda yazan çizenin artmas›na sevinece¤i yerde, her küçük burjuva gibi flimdi kendi geçmiflini sömürmekte ve rekabet duygusunun girdab›nda ç›rp›n›p durmaktad›r. Selma Koçiva, lazebura.net'in yan› s›ra Güney Dergisi'nin 47. say›s›nda da* yay›nlanm›fl olan "Lazcan›n Yaz› Diline Kavuflma Serüveni" bafll›kl› makalesinde flöyle diyor: "...Yüre¤imde yasakl› bir dilin sevdas› ile, otuz y›l› aflk›n yazma serüvenim, inatla sürüyor. Belki de pek kimseyi çekmeyen ender bir eylem biçimidir. Yaz› dili olmam›fl bir dilde yazmak..." Lazcan›n Sovyetler Birli¤i'nde 1920'li y›llarda yaz›l› bir dil haline gelmifl oldu¤unu bafllang›çta bilemeyen Selma Koçiva'n›n Lazcan›n yazma serüvenini kendisi ile bafllatmas› makul say›labilir. Ne var ki, Sovyetler Birli¤i'nde Lazcan›n yaz›l› bir dil haline geldi¤ini ve okullarda Lazca anadil derslerinin de yap›ld›¤›n› sa¤›r sultan bile duyduktan çok sonralar› da milâd› kendisi ile bafllatmaya çal›flmas› ilginçtir. Yine lazebura.net'te yay›mlanan "Laz Kültür Hareketinde Yol Ayr›m›" bafll›kl› makalesi de bu yanl›fl tavr›na destek oluyor: "...Y›llar önce 1984'de Laz Alfabesi üzerine yapt›¤›m›z çal›flmada dört kifliydik. Çal›flma Grubu Lazebura'y› oluflturduk ve 90'l› y›llara kadar Lazca yaz› dilini yayd›k... 1992'de Wolfgang Feurstein ile birlikte Kaçkar Kültür çevresini oluflturduk. Bu y›llarda Türkiye'de Laz dili ve kültürü üzerine yazan yoktu..." "Benden Sonra Tufan" Mant›¤› Ayn› makalesindeki flu sat›rlar› da oldukça ilginç: "...MJORA... ç›kar›ld›. ‹stanbul'daki Lazlar›n bir arada ifl yap›labilirlikleri aç›s›ndan önemli bir ad›md›. 2 say› ç›kt›, kitap de¤il dergidir bahanesiyle durduruldu. Bu durdurma zaten zor yürüyen birlikteli¤i sonland›rd›. O dönem yay›n kurulunda ortak hareket etti¤i kiflilerin birço¤u da; ‹smail Avc› Bucaklifli'nin öfkeli üslubundan nasibini alm›fl, gene kendi çevresinde düflman olarak ilan etmifl, karalama politikalar› yürüterek bu insanlarla sanal ortamlarda bir Laz'a yak›flmayan küfürlü tart›flmalar yürütmüfltür..." Selma Koçiva'n›n bu sat›rlar› yazd›¤› tarih 24.11.2006'd›r. Bu yaz›s›nda bahsetti¤i çirkinliklerin yafland›¤› tarih ise 2000 veya 2001 y›l›. Selma Koçiva, bunlar› söylemek için neden bu kadar bekledi ki?! Hele makalesinde "...90'l› y›llardan sonra inisiyatif ‹stanbul'daki Laz ayd›nlar›na geçti..." demesi bu konulara nas›l bakt›¤›n› gösteriyor. Selma Koçiva için Lazca de¤il, "inisiyatif" önemliymifl me¤erse! 95


"Ogni"yi Küçük Görmek Kendisinin yaz›lar›n› da yay›nlayan ve Almanya'da yaflamas›na ra¤men, ad›na künyesinde de yer veren Ogni Kültür Dergisi'ne iliflkin olarak Selma Koçiva flunlar› yaz›yor: "...bir grup Laz ayd›n› 93- 94 y›llar›nda OGN‹ dergisini ç›kard›... dergi, ekip ruhu oluflturulamad›¤› için da¤›ld›..." Bu sat›rlar› yazd›¤› "Laz Kültür Hareketinde Yol Ayr›m›..." bafll›kl› makalesiyle, elefltiriyi zaman›nda de¤il de ifli bitince yaparak kolektif üretime ne kadar de¤er verdi¤ini gösteriyor! Selma Koçiva, dernekleflmeyi kutsuyor ve flöyle diyor: "Özellikle ‹smail Avc› Bucaklifli, ‹stanbul'daki çevrenin dernekleflmesine her zaman karfl›yd›. Böylelikle kolektif çal›flmada, çal›flma grubunun birey üzerindeki denetimi engellendi. Bu da bu alanda var olan otorite bofllu¤unu, sürekli k›lm›fl oldu. Kurumlaflmadan bir dernek etraf›nda örgütlenmeden bir kültür hareketi nas›l yürütülür? Biz Almanya'da en az›ndan bir grup olarak hareket ediyoruz. Ve yasal bir statümüz var..." Lazcay› yaflatma ve gelifltirme konusunda hiçbir somut projesi olmayan ve ne yapaca¤›n› bilmeyen, dolay›s›yla da sa¤l›kl› bir duruflu olmayan bir de¤il yüz dernek olsa, her birinin binlerce üyesi olsa ne ifle yarar?! Böyle dernekler, fleyhlerinin yönetiminde, baflkalar›n›n manipülasyonlara aç›k yap›lar olurlar. Sa¤a sola dilekçe vermek, Lazcay› yaflatma ve gelifltirme ad›na hiçbir fley yapmadan sadece Lazca ölüyor diye a¤lamak, UNESCO'yu referans almak ve bas›nda ç›kan haberleri yay›nlamak için dernek kurmaya ihtiyaç yoktur. Böyle Hareket mi Olur?! Gerek Laz Kültür Derne¤i gerekse de Selma Koçiva'n›n sözcülü¤ünü yapt›¤› grubun talepleri, ulusal bas›nda "Lazlar›n talebi" olarak duyuruldu. Herkes çok iyi biliyor ki, Türkiye'de hiçbir kifli ve kurumun Lazlar ad›na konuflmaya hakk› yoktur. Önemli olan Lazcay› korumak, yaflatmak ve gelifltirmek ad›na konuflmakt›r. Gerek Laz Kültür Derne¤i gerekse de Selma Koçiva'n›n sözcülü¤ünü yapt›¤› grup; Lazca konusunda projeler üretmek için kafa yormak yerine, birilerinin ellerinden tutmas›n› istiyor. Üretmeden bir fleyleri sahiplenmek istiyorlar. ‹çi bofl talepleri hiç kimsenin ciddiye almas› mümkün de¤ildir. Böylece de ciddi taleplerin önüne set çekmifl oluyorlar. Bu flovlar, küçük burjuvan›n boy göstermesi ve fiyaka yapmas›n›n bir sonucu olarak ortaya ç›k›yorsa, bu ay›pt›r. E¤er birilerinin akl› ve yönlendirmesiyle bu flovlar yap›l›yorsa, bu daha da ay›p, ancak tehlikelidir. Selma Koçiva'n›n iddia etti¤i gibi bir "Laz Kültür Hareketi" hiçbir zaman oluflmam›flt›r. Onun için de bir "yol ayr›m›" yaflanmam›flt›r. Baz› entelektüellerin baz› çabalar›ndan söz edilebilir ancak. Almanya'dakiler Neler Yapabilir? Gerek küçük burjuvan›n kaprislerini törpülemenin ve gerekse de manipülatörlerin provokasyonlar›n› önlemenin panzehiri kolektif çal›flma ve 96


üretimdir. Öncelikle Selma Koçiva özelefltirisini bas›n arac›l›¤› ile duyurmal›d›r. Lazebura Birli¤i yönetim kurulu bunlar› de¤erlendirmelidir. Almanya'dan talepte bulunan bu grup da bir de¤erlendirme yapmal›d›r. Lazebura.net güncel Lazca yay›nlara geçmeli ve internet üzerinden bir radyo yay›n› bafllatmal›d›r. Bu konularda Gürcistanl› dilbilimciler ve radyo ve televizyon programc›lar›ndan da destek aranabilir. Bugüne kadar Laz dili ve kültürünün yaflama ve gelifltirilmesine katk›da bulunmufl kifli ve kurulufllara ayr›m gözetmeden tek tek ulafl›lmal› ve s›cak iliflkiler kurulmaya çal›fl›lmal›d›r. Bu kifli ve kurumlar›n deste¤i ile Almanya'daki bu grup da somut ilkelerini tespit etmeli ve net bir durufla kavuflmal›d›r. Lazcan›n yaflat›lmas› ve gelifltirilmesine iliflkin ortak projelerin haz›rlanmas› konusunda görev bölümü için buradakiler-oradakiler hep beraber çal›fl›lmal›d›r. Almanya'dakiler de bir Laz halk flark›lar› korosu oluflturmal› ve süratle repertuarlar›n› gelifltirmelidir. Bu grup ayn› zamanda, Gürcistan'da 1930'lu y›llarda yay›nlanm›fl Lazca metinlerin Latin alfabesine dayal› alfabeye aktar›lmas› için Türkiye'de bu alanda çal›flacak olanlarla hemen ba¤lant›ya geçmeli ve kolektif bir çal›flmaya destek olmal›d›r. Böylece alt› ay gibi bir k›sa sürede 1000 sayfal›k Lazca bir materyale sahip olunabilinecektir. Bu Lazca metinler, Lazca diksiyonu düzgün kiflilere okutulmal›, dijital ortama kaydedilmeli ve kullan›ma sunulmal›d›r. Almanya'dakiler de hafta sonlar›nda iki saati Lazca tart›flmaya ayr›lmal›. Bir konu tespit edilmeli. Bu konu etraf›nda Lazca olarak yap›lacak tart›flmalar kaydedilmeli ve internet ortam›nda yay›nlanmal›d›r. Son Söz Kendi gücüne güvenen insanlar›n emeklerini seferber ederek oluflacak kolektif bir çal›flma ve üretim ruhu, küçük burjuva e¤ilimleri büyük ölçüde törpüleyecektir. Lazcay› koruma ve gelifltirme mücadelesi, Lazcay› yok etmeye çal›flan kapitalist yoz kültüre karfl› bir durufltur. Bu ba¤lamda Lazcan›n korunup yaflat›lmas› mücadelesi ve çay üreticilerinin emek mücadelesi bir elman›n iki yar›s› gibidir. Bunu göremeyenlerin, konuyu sloganlarla geçifltirmekten ve emperyalist ABD ve AB'nin ikiyüzlülü¤ünün bir ifadesi olan UNESCO a¤z›yla konuflmaktan ve A.‹.H.S.'ne s›¤›nmaktan öte yapabilecekleri fazla bir fley de yoktur. Ayaklar› yere basmayan ve kurumsal disiplinli bir otoriteye sahip olmayanlar›n ciddiye al›nmas› mümkün de¤ildir. Böyle olunca da, Almanya'da yaflayanlar›n içi bofl siyasî söylemleri de kuflkusuz baflka aktörler taraf›ndan her türden manipülasyon ve tahrifata aç›k olacakt›r. Sözün özü: Lazcay› yaflatma mücadelesi, kapitalist yabanc›laflmaya karfl› tutarl› bir duruflu somutta gösterme becerisiyle mümkündür. 18 Mart 2009-‹stanbul * Bkz.: Ali ‹hsan Aksamaz, “Ne Oldu Sana, Ne Oldu Böyle?!”, SORUN Polemik Dergisi, Sayı: 8, Güz, 2003. S.P. F/7

97


S›rr› Öztürk

-Polemik-

Yak›n Tarihimiz Nas›l Tahrif Ediliyor -2-

Komünist Manifesto’nun Yay›mlanmas› Üzerine Yap›lan Tart›flmalar Marksist Klasikler; ‹flçi S›n›f› Partisi (‹SP), Devrimci Proletarya Partisi (DPP), Komünist Parti (K.P.) disipliniyle oluflturulmufl Bilim Kurulu, Enstitü ve Akademi güvencesiyle üretiliyorsa, güvenilirlik kazan›r. Bunun tersi, yani tecimsel kayg›larla üretiliyorsa o eserler her türden güvenilirli¤ini kaybeder. Yaflad›¤›m›z co¤rafyada -ad› DPP, ‹SP veya KP olsun- bu türden bir partileflme süreci yaflanmad›¤› gibi bu güvenceye ba¤l› Bilim Kurulu, Enstitü ve Akademi disiplinleri de ne yaz›k ki oluflturulamam›flt›r. Marksist Klasiklerin keyfe-keder, birilerinin pafla gönlüne göre tercüme edilerek bizim insan›m›za sunulmas› beraberinde pek çok tehlikeyi de getirmifltir. Hele tecimsel kayg›lar›n siyasî ça¤r›fl›mlar›n ard›na saklanarak yap›lmas›n›n kanayan bu yaray› daha da azd›rd›¤›n› söylemeliyiz. Tecimsel kayg›lar›n siyasî ça¤r›fl›mlarla örtülmesi olay›na bir de burjuva resmî tarih anlay›fl› ile resmî ideolojilerin gölgesine s›¤›nmak eklenince durum daha da periflan bir hale dönüflmüfltür. Yine ayr›ca yap›lan tart›flma ve at›flmalarda burjuva hukukuna uygun iliflkilerin öne ç›kar›ld›¤›, böylece Devrimcilerin, Komünistlerin olmas› gereken devrimci yasall›¤›n›n üstünü örtmeye çal›flt›¤› da görülmektedir. Konuyu yaz›lar›m›zda ayr›nt›l› olarak iflledi¤imiz için burada örneklemeyi do¤ru bulmuyoruz; belgelidir.1 Marksist Klasikler hakk›nda yap›lan sözümona tart›flmalar bu gerçekli¤in d›fl›nda üretildi¤i için temelden yanl›flt›r. Yak›n tarihimizin tahrif edilmesi neyse, Marksist Klasiklerin tahrifat› da ayn› fleydir. Bu iki konu da birbirine ba¤l›d›r. * * * ‹nsanl›k henüz daha K. Marx, F. Engels, V. ‹. Lenin (MEL) ayar›nda entelektüel birikimi olan dehalar› üretemedi. Kapitalist anarflinin hegemonyas›nda gözünü aç›p kapitalist üretim, mülkiyet ve paylafl›m iliflkileri a¤›ndan nasiplenen ayd›nlar da teori 98


ve pratikleriyle MEL’in düzeylerini bir türlü tutturamad›. Bu gidiflle bu türden ayd›nlar aras›ndan MEL’ler de ç›kmayaca¤a benziyor. Yaflad›¤›m›z co¤rafyada da entelektüel birikim “çorak bir mevsim” misali hükmünü sürdürüyor… Kapitalist Bat› üniversitelerinde “devlet memuru” olarak hizmet sunan Marksistler aras›ndan MEL’i aflmaya aday birileri de ç›kmad›. Marksist geçinenler 150 y›l rötardan sonra dahi ne Kapital, ne de Komünist Manifesto türünden bir eseri insanl›¤›n hizmetine sunmad› / sunamad›. Ulusal kurtulufl mücadeleleriyle sosyalist devrimlerin çözülmesiyle hegemonyas›n› daha “rahat” sürdürece¤ini uman emperyalist-kapitalist sistem, büyük bir ifltahla tahkimat›n› yapmaya koyuldu. Ulusal ve sosyal kurtulufl mücadelesi veren ülke ve bölgelerin yan› s›ra Sosyalist Sistem’in etki alanlar›n› da kuflatmay› becerdi. Tarihsel ve sosyal ömrünü doldurmufl olan kapitalizm SSCB’nin çözülmesiyle bilim, teknik ve teknolojideki geliflme ve ilerleyiflleri de yan›na alarak sadece ve sadece görece “vitrin düzeltmesi” yapabildi. Böylelikle “yeni bir soluk” al›p cilalanan kapitalizm, do¤as›na uygun dönemsel krizlerden yakas›n› kurtaramad›. Kapitalizm, ne “düflük yo¤unluklu savafl”, ne kapitalist küreselleflme, ne de haks›z ve kirli savafllar ç›kararak varl›¤›n› sürdürebildi. Kapitalist anarflinin asla ebedî olmad›¤› yaflanan siyasal, ekonomik, askeri, kültürel vb. kriz ve çözülmelerle iyice somutlaflt›. ‹nsanl›k SSCB deneyiminin çözülmesiyle sosyal / enternasyonal kurtulufl mücadelesini bir süre için âdeta ask›ya ald›. Kendini tekelci sermayenin ç›karlar›na teslim eden ve de “marksist” geçinen bir k›s›m zevat “yeni” teoriler keflfetmeye bafllad›. Burjuva ideolojisi ve revizyonizm böylece “iflbafl›” yapma f›rsat› yakalad›. Zannedildi ki sosyalizmin baz› taraflar› ile kapitalizminki birlefltirilip bulamaç haline getirilirse kapitalist anarfli bir süre daha ayakta kalabilir!? Olmad›. Gezegenimizin en sömürücü ve en ahlâks›z sistemi krizlerden kurtulam›yordu, y›k›lmas› gerekiyordu. Tüm mekanizmalar› çürümüfl olan kapitalizm evrensel ölçekte devrimci yol ve yöntemlerle parçalan›p y›k›lmay› beklemekteydi. Kapitalizmi aflmaya ve yerine proletarya diktatörlü¤ünü kurmaya aday Devrimci Proletarya güçleri ise henüz böylesine kapsaml› tarihselsosyal görevlerini yerine getirecek Kurum ve Araç’lar›na iflbafl› yapt›ramam›flt›. Fakat her fleye ra¤men süreç kapitalizmin aleyhine iflliyordu. 99


Emperyalist-kapitalist sistem krizlerle sars›nt› geçirmeye bafllay›nca “K. Marx hakl›yd›” denilmeye baflland›. K. Marx tekil bir insan de¤ildi. K. Marx ve yoldafl› F. Engels, kurumsal merkezi disiplinli birer abide misali yerli yerindeydi. K. Marx-F. Engels süreci V. ‹. Lenin’in kapitalizmin görece geri oldu¤u Çarl›k Otokrasisini devrimci yoldan y›k›p sosyalist kuruculuk görevine bafllamas›yla Marx-Engels-Lenin üçlüsünün de hakl› oldu¤u kimilerince anlafl›lmaya baflland›. Paris Komünü’nden sonra Büyük Ekim Sosyalist Devrimi ile birlikte kapitalizmin y›k›labilece¤i kan›tlan›yordu. Demek ki haks›z, eflitsiz, adaletsiz, özgürlüksüz, sömürücü-sömürgeci ve ahlâks›z sistemler y›k›labiliniyordu!.. ‹nsanl›k büyük ac› ve kay›plarla bunu da ö¤rendi. Kapitalizmin denizinde kulaç atan devlet memuru marksologlar, marksist geçinenler MEL’nin eserlerinde birer “bit yeni¤i” bulabilmek için “k›çlar›n› y›rtt›lar.” Bir y›¤›n laf salatas›yla ahkâm kestiler. “Bit yeni¤i” bulamay›nca bu üçlünün devrimci / dönüfltürücü tezlerini çarp›tma gibi “u¤ursuz” rollere soyundular (Neler söylemediler ki!...). Bunu da beceremediler. Çünkü, Bilimsel Sosyalizm-Komünizm davas›n› özümlemifl veya özümlemeye aday kadrolar 盤 gibi geliflmekteydi. “Marksizmin yorumu ve pratikte yeniden üretimini” gerçeklefltirmeye aday birikimli kadrolar› hayat ve mücadele üretmiflti. Bat› dünyas› MEL ayar›nda entelektüel birikimi olan kadrolar› henüz yetifltiremedi. Marksist geçinen bir k›s›m ayd›nlar Stalin ve SSCB düflmanl›¤›na endeksli burjuva revizyonist düflünceleriyle kapitalizmin vitrinini cilalamakla yetindiler. Bu türden ayd›nlar›n kapitalizme hizmeti de hegemonlar›n sistemini koruyup kollamaya yetmedi. Kapitalizm flimdi yeniden krizdedir. Kapitalizm kendisini tarihsel ve sosyal olarak aflacak güçlerin can›n› almas›n› bekliyor. Dünya ölçe¤inde marksolog ve marksist geçinenler bu ve benzeri etkinlikleriyle gündemi belirlemeye çal›fl›rken, yaflad›¤›m›z co¤rafyada durum neydi? Bat›’daki ak›mlar›n yüz gömlek gerisinde seyreden “entelektüel faaliyet” hangi düzeydeydi? Devrimci, Sosyalist, Komünist ve de Bolflevik geçinen küçükburjuva avantürye tak›m› sürece nas›l bak›yordu? Marksist Klasikleri tecimsel kayg›larla bas›p satan, bu yolda art›de¤er elde eden, ayr›ca marksist geçinen veya yeri gelince yapt›¤› ifli fazlaca idealize ederek siyasî ça¤r›fl›m yapan zevat›n konumu nas›ld›? Onlar›n birikim ve kayg›lar› neydi? Ne diyorlard›? 100


Bu türden soru ve sorunlar› sürekli biçimde gündeminden düflürmeyen Kolektifimiz Çal›flanlar›, Dergi ve Telif Kitap üreterek can al›c› bir konuya parmak basmay› baflarm›flt›. Burjuva ve küçükburjuva “solcu” tak›m›n›n art›k tezlerimizin tart›fl›lmas›n› “sinsi kuflatma” yöntemleriyle önlemeye güçleri yetmiyordu. Günümüz baflka bir gündü. ‹dealizasyona-mistifikasyona dayal› teori pratikler giderek y›k›l›yordu. Bilimsel bilgi edinmeye, bilinçlenmeye, akla ve mant›¤a dayal› aray›fllar geliflme gösteriyordu. Tezlerimiz senteze kavuflturulmak üzere donan›ml› kadrolarca tart›fl›l›yor ve kabul görüyordu. Marksist Klasiklerin üretimini her türden sömürüden ar›nd›rabilmek için ‹flçi S›n›f› Partisi’nin disipliniyle oluflturulmufl Bilim Kurulu, Enstitü ve Akademi gibi kurumlar üstlenmeliydi. Tecimsel kayg›l› bireyler de¤il. Hayat ve mücadele kurumsal merkezi disiplinli Araç’lar›n üretilmesini ö¤retiyor, dayat›yordu. * * * “K. Marx Tart›flmalar›”, “Kapital’in bir banka sermayesi taraf›ndan bas›lmak istenmesi”, “Komünist Manifesto’nun 15 yay›nevi taraf›ndan bask›s›n›n yap›lmas›”, tecimsel kayg›larla Manifesto üstüne yap›lan tart›flmalar, kitab›n üretimi ve tercümesi üzerine burjuva hukuku z›rh›na bürünerek yay›nevlerinin birbirine karfl› aç›lan davalar vb. çabalar kendili¤inden oluflmuyordu. Bir nedeni vard›. En özlü ifadeyle: Bir yandan bu türden eserlerin nas›l ve kimler taraf›ndan üretilmesi gerekti¤ini öne ç›kar›yordu; di¤er yandan hayat ve mücadele Marx-Engels-Lenin’in teori prati¤ini yeniden do¤ruluyordu. “K. Marx Tart›flmalar›”ndan sonra s›ra “Komünist Manifesto tart›flmalar›na” gelmiflti. Celâl Üstel (13 Kas›m 2008 tarihli Cumhuriyet Kitap Eki, s, 8-1214-16-17-18-19), “Komünist Manifesto’nun Do¤uflu” bafll›kl› yaz›s›yla celseyi açt›. Bilim ve Sosyalizm Yay›nlar› sahibi Süleyman Ege’de ayn› yerde “ ‘Komünist Manifesto’ Üzerine Zorunlu Bir Yaz›” bafll›kl› yaz›s›yla konuyu kendi bak›fl aç›s›na göre iflledi. Komünist Manifesto’nun bas›m›yla ilgili daha baflka yaz›lar›n da çeflitli bas›n organlar›nda kaleme al›nd›¤›n›, TV.lerde tart›fl›ld›¤›n› gördük. Bu konuyu gündem yapanlar›n hiçbirinin ayn› eserin üretiminde rol ve sorumluluk alan Öncü Kitabevi Yay›nlar›’ndan ve Zeki Öztürk’ün “vukuat›ndan” bilinçli olarak söz etmedi¤ini gördük. Öncü Kitabevi Yay›nlar› sahibi ve yönetmeni Zeki Öztürk, Marksist Kitaplar› yay›mlayan yay›nevlerinin sahip ve sorumlular›ndan hiç de afla¤› kalmayan bir konumdad›r. Eme¤i geçmifltir. Bedel ödemifltir. Cü101


retinin sonuçlar›na katlanmas›n› bilmifltir. Marksist klasikleri yay›nlamaya cüret etmesiyle birlikte Öncü’nün bafl›na gelenler romanlara s›¤mayacak düzeyde ve ö¤retici derslerle de doludur. Öncü Kitabevi Yay›nlar›; Devrimci Aile Kolektifimizin ve Tarihî TKP kadrolar›n›n dayan›flmas›yla oluflturulmufltur. Bu oluflumda an›lan-an›lmayan Devrimci insanlar›m›z›n teri ve kan› vard›r. Tarihî TKP’nin Devrimci Kanad› kadrolar›ndan Mustafa Börklüce, Hüsamettin Özdo¤u, Dr. Hikmet K›v›lc›ml› Öncü’nün oluflturulmas›, yay›n çizgisinin oturtulmas›, yay›nlanacak kitaplar›n öneri ve haz›rlanmas›nda an›lmaya de¤er katk›lar›n› sunmufltur. Daha sonra Abidin Nesimi, Orhan Kemal, Av. Muvaffak fieref, Kerim Sadi, Prof. Üstün Korugan, Selahattin Hilav, Muzaffer Özkolçak, Avni Memedo¤lu, H. Hilmi Öztürk, Suat Dervifl, R›fat Ilgaz, As›m Bezirci, Fethi Naci vb. yazar ve kadrolar zaman zaman kendi uzmanl›k alanlar›na giren konularda Öncü’ye yay›n ve dan›flma kurulu üyeli¤i gibi katk›lar vermifltir. Öncü’nün 1962’de bafllayan kitap üretimi “serüveni” hukukî, cezaî, icraî, keyfî ve fiilî infaz, kundaklama vb. olaylardan sonra 1979’da2 sona ermifl, 1995 y›l›nda da ticarî hayat› noktalanm›flt›r. Marksist Klasikleri bas›p yay›nlayan di¤erleri gibi bir yaflant›s› ve maddî-sosyal güvencesi olmam›flt›r Zeki Öztürk’ün. Burjuva resmî tarih anlay›fl›na ve resmî ideolojisine meflrebince karfl› durmufltur. 33 y›ll›k yay›nevi sahiplili¤i ve kitapç› dükkan iflletmecili¤inden paras›z, pulsuz, mülkiyetsiz, sigortas›z bir yaflama geçmifltir. Kapitalist anarflide avanta ve ya¤madan pay alanlar›n “ak›ll›”, almay›p ak›nt›ya kürek çekenlerin ise “ahmak” olarak nitelendirildi¤i bir düzende Zeki Öztürk ikinci kategoride yer alanlardan biri olmay› seçmifltir. Zeki Öztürk’ün hem özel yaflam›nda, hem ticari iliflkilerinde, hem de yay›n faaliyeti konusunda çok büyük hatalar yapt›¤›n› söylemek-belgelemek de bizim sorumlulu¤umuzdur.3 Kolektifimiz Çal›flanlar›n›n “kardefllik insiyak›” ile asla hareket etmedi¤ini dost-düflman herkes bilmektedir. Bu sat›rlar› kaleme al›rken de 34 y›ld›r ›srarla, inatla oluflturdu¤umuz ve de iflçi s›n›f›na arma¤an etti¤imiz Kurum’un (Sorun Yay›nlar› Kolektifi’nin) ve de iddiam›z›n arkas›nda durdu¤umuzu gö¤sümüzü gererek söylüyoruz. ‹lkelerimize ba¤l› oldu¤umuzun, çizgimizde süreklili¤imizi korudu¤umuzun ve de geliflmemizi bu Marksist yöntemlere ba¤l› kal›fl›m›z› da yine herkes bilmektedir. Yazd›klar›m›z belgelidir. Dileyen ayr›nt›l› inceleme flans›na sahiptir. 102


Kardeflim Zeki flu an yoksunluklar içinde ve a¤›r hasta olarak yaflam›n› sürdürmeye çal›flmaktad›r. Yaz› bafll›¤›nda belirtti¤imiz konular› ve yay›n faaliyetinde bulunurken karfl›laflt›¤› sorunlar› içeren mektubunu burada yay›mlamay› devrimci sorumlulu¤umuz olarak alg›l›yoruz.

Marksist Klasiklerin Üretiminde Tecimsel ‹liflki mi? Devrimci Sorumluluk mu? Bir ‘Komünist Manifesto Öyküsü de Öncü’den: “Uzun süreden beri ‘hipertansiyon ve böbrek yetmezli¤inden’ tedavi görüyorum. Bu rahats›zl›¤›n bafllang›c› 12 Mart 1971-12 Eylül 1980 y›llar›ndan bu yana sürgit devam ediyordu. O denli zulmetin içinden ayakta kalabildi¤imize de ‘flükrediyorduk’ Sistemin mant›¤› böyle iflliyor / iflletiliyordu. S›n›rl› bilgilerimizle üzerimize düflen devrimci görevlerimizi yerine getirmeye çal›fl›rken hâkim gerici s›n›flara göre bizler ‘tehlikeli ve sak›ncal›’ idik. Laf›n k›sas› ‘harmana giren porsuk dirgene dayanacakt›.’ Öyle de oldu. ‹deolojik-ruhsal sa¤l›¤›m›z› korumaya çal›flmak bir yana, bedensel sa¤l›¤›m›z› da yeterince koruyup kollayamam›flt›k. Ankara ‹bni Sina hastanesinde Eylül 2008’den bu yana diyaliz ameliyat› ve “hastane mikrobu” denilen enfeksiyon sonunda zatürree yakam› b›rakmad›. Bugün 13 Kas›m 2008 perflembe, k›z›m Deniz ö¤leden sonra ziyaretime geldi. Günlük gazetelerin yan› s›ra ilaçlar›m› da getirdi. Cumhuriyet gazetesinin Kitap eki ‘Komünist Manifesto 160. Y›l, yaklafl›mlar, tart›flmalar…’ süper bafll›kla sunuluyordu. Ac›lar›m› unutarak bu yaz›lar› hemen okumaya bafllad›m. Celal Üster (8. 19. sayfalarda) bir çevirmen, ülkemizde Komünist Manifesto çevirilerinden söz ediyor. Süleyman Ege de Bilim ve Sosyalizm Yay›nlar› sahibi ve editörü olarak yay›mlad›¤› kitapla ilgili zorunlu bir aç›klama yaz›yor. Celal Üster-Nur Derifl, Can Yay›nlar›ndan ç›kan Komünist Manifesto nedeniyle ve ayr›ca 11 yay›nevinin yay›mlad›¤› Komünist Manifesto çevirilerinden söz ediyor. Sa¤ olsunlar. Fakat ne hikmetse Komünist Manifesto’yu yay›mlayan, yarg›lanan ve bu yolda bir bedel ödeyen Öncü Kitabevi Yay›nlar›’ndan hiç söz edilmiyor. Hâkim gerici s›n›flar›n Öncü’ye uygulayageldi¤i bask› ve teröre tafl ç›karan ölçekte küçükburjuva ‘sol’ ideologlar taraf›ndan da Öncü aforoz edilmifltir. Öncü’nün Marksist Klasiklerin üretimi yolundaki mütevazi katk›s›n› ‘suskunluk kumkumas›’ yöntemleriyle es geçip anmayan ‘solcu’lardan baflka türlü bir davran›fl beklenmeyece¤i103


ni 33 y›ll›k yay›n faaliyetleri aras›nda görmüfl ve yaflam›flt›m. Asl›nda Öncü’de yay›mlanan Komünist Manifesto’nun bafl›na gelenleri ilkeli, militan ve dürüst kadrolar asla unutmufl de¤ildir. Ben de unutmad›m. Devrimci ve Marksist yay›n faaliyetlerine eme¤i geçen, bu u¤urda bedel ödeyen insanlar›m›z›n cüreti ve katk›s›na ebedî sayg› duyuyorum. Tecimsel iliflkileri fazlaca idealize edip sömürü malzemesi yapanlar› da unutmuyorum. ‹lerici yay›n faaliyetlerinde yap›lan tahrifatlar›, ihanetleri, sahte komünistlere, sa¤ ve ‘sol’ teslimiyetçi oportünistlere, devrim simyac›lar›na ve bu türden ‘insan malzemesine’ karfl› tavr›m›z› bilen bilir. Sözümüz Komünist Manifesto’dan aç›lm›flken bugüne de¤in içimde saklad›¤›m bir konuyu hem belgelemek, sahte komünistleri a盤a vurmak, hem de bu durumu, Devrimci ve Marksist Kadrolarla paylaflmak istedim. Bilindi¤i gibi Öncü Kitabevi Yay›nlar› 1962’de oluflturuldu. Öncü’nün sahip ve editörlü¤ünü ben üstlendim. Tarihî TKP’nin devrimci kadrolar›n›n öneri, uyar› ve elefltirel katk›lar›n› tüm süreçlerde daima yan›mda hissettim. Dönemin Devrimci ve Marksist kadrolar›ndan Mustafa Börklüce, Hüsamettin Özdo¤u, Dr. Hikmet K›v›lc›ml›, Fuat Sabit, Abidin Nesimi, Orhan Kemal, A¤abeyim Avni Memedo¤lu, A¤abeyim H. Hilmi Öztürk, Muzaffer Özkolçak, Av. Muvaffak fieref, Selahattin Hilav, fierif Hulusi, A. Kadir, Kerim Sadi, Prof. Üstün Korugan ve zaman zaman R›fat Ilgaz, As›m Bezirci, Fethi Naci’nin yard›mlar›n› gördüm; uzmanl›k alanlar›na giren konularda onlardan yararland›m. Yay›n ve dan›flma kurulu katk›lar›n› asla unutmad›m. Bana maddî dayan›flmas›n› ve moral deste¤ini sunan insanlar›m›z›n katk›s›n› da hiçbir zaman unutmad›m. Yay›n politikam›zda K. Marx Biyografi, Max Beer, SSCB’nin ve Çin’in Tarihi vb. kitaplar›n Türkçeye kazand›r›lmas› vard›. Komünist Manifesto ile Marx-Engels’in Politika ve Felsefe isimli eserlerinin Türkçeye çevirisi için Tektafl A¤ao¤lu ile anlaflm›flt›k. Ayr›ca Manifesto, Politika ve Felsefe kitab›m›z›n içinde de yer alacakt›. T. A¤ao¤lu ile Öncü aras›nda yap›lan telif-tercüme sözleflmesi için de avans ücret verilmiflti. Tercümeler tamamlan›p getirilene kadar da T. A¤ao¤lu’ya fazlas›yla tercüme bedeli ödenmiflti. An›lan kitaplar›n dizgi-redaksiyon çal›flmalar› tamamlanm›flt›; bas›m iflleri de devam ediyordu. Bir akflam üzeri A. Kadir yay›nevine geldi. Oldukça telafll›yd›. Çantas›ndan bir mektup ç›kar›p bana verdi. “Bak Öncü, PTT’de yanl›fll›kla benim kutuya atm›fllar, seninle ilgili, al oku ve aram›zda kals›n…” dedi. Aradan tam 42 y›l geçti. fiimdi aç›kl›yorum. M‹T’e ihbar niteli¤inde yaz›lm›fl bu mektup “GELGEF” imzal›. ABD emperyalizminin kulland›¤› 104


elo¤ullar›ndan, servis uflaklar›ndan biri Öncü’nün yay›mlad›¤› kitaplardan, benim I. T‹P içindeki (Fatih ‹lçe Baflkanl›¤› yapt›¤›m dönemden) çal›flmalar›mdan, yay›n politikam›zdan ve özellikle de Manifesto’nun bas›m›ndan söz ediyordu. Bu türden ajan provokatörleri tan›mam uzun sürmüyordu, kendilerini hemen ele veriyorlard›. Aradan bir iki gün geçti, postac› iadeli taahhütlü, noterden tasdikli bir protestoyu elime s›k›flt›rm›flt›. Protesto; Manifesto’nun tercümesiyle ilgiliydi ve Tektafl A¤ao¤lu taraf›ndan geliyordu. Merakla okudum. Protestoda mealen: “Çevirisini Öncü’ye verdi¤im Komünist Manifesto’nun flu an sak›ncal› buldu¤umdan yay›mlanmas›n› istemiyorum. Yay›mlad›¤›n›z takdirde do¤acak sorumlulu¤u flimdiden ihtaren bildiriyorum. ‹flbu ihtarnamenin bir sureti ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ü I. fiube Bas›n Bürosu Baflkanl›¤›’na, bir nüshas› ‹stanbul Cumhuriyet Baflsavc›l›¤›’na, bir nüshas› Öncü Kitabevi Yay›nlar› sahibi ve sorumlusu Zeki Öztürk’e ve bir nüshas› da noterli¤imizde sakl› kalmas›na…” ‹mza: Tektafl A¤ao¤lu. Bu olay› Av. Muvaffak fieref’e bir fotokopisiyle birlikte ilettim. T. A¤ao¤lu’nun bu türden “vukuat›na” karfl› ne yapmal›yd›k? Gülüp geçmeli miydik? Yoksa bu durumu Sol “cenah›m›za” lisan› münasiple duyurup a盤a m› vurmal›yd›k? Bu türden eserlerin üretilmesinde rol ve sorumluluk alanlar bir yandan daha dikkatli olmal›yd›, di¤er yandan hesap sorulmal›yd›. Ayn› günlerde postadan bir taahhütlü mektup ve paket daha geldi. Gönderen: Ankara’dan Cemal Süreya idi. O da dört ay önce Maksim Gorki’nin siyasî yaz›lar›n› içeren bir kitab›n tercümesi için ve anlaflmam›z gere¤i, benden tercüme-telif hakk› için bir miktar avans para alm›flt›. C. Süreya mektubunda bu tercümeyi özür dileyerek yapamayaca¤›n›, dava konusu olursa, aç›kça korktu¤unu ve bu nedenle kitab›n orijinalini ve ald›¤› avans› iade ederek, bu arada ‘baflar›lar’ da dileyerek “dürüst” bir tav›r sergilemiflti. C. Süreya ile ilgili bu konuyu, Bay T. A¤ao¤lu utan›r m›? diye yaz›yorum. Yazarken de bu türden “ayd›n”lar›n yetiflmifl olmas›ndan kendi pay›ma utan›yorum. Av. Muvaffak fieref birikimli ve onurlu bir Marksist idi. Yapt›¤› durum de¤erlendirmesi ile ‘Komünist Manifesto’yu tercüme eden yerine yüz kiflilik imza aç›n. En bafla da benim imzam› koyun…’ diye öneride bulundu. Prof. Üstün Korugan ise ‘Bize yak›flan T. A¤ao¤lu’nun ismini aynen koymak, duruflmada devrimci ilke ve ahlâka yak›flan bir tav›r sergilemek, kitab›n sorumlulu¤unu Öncü üzerine alarak sistemin sald›r›s›n› gö¤üslemek olmal›d›r.’ demiflti. Kerim Sadi de Manifesto’nun tercü105


me edilip forma forma bas›lmas›nda daha önceleri eme¤i geçmiflti. O da mealen; “Yay›nevinin çizgisine ve onuruna yak›flan bir tav›r sergilenmeli ve Öncü sorumlulu¤u mahkemede üstlenmelidir,” diye görüfl bildirmiflti. T. A¤ao¤lu’nun tercüme etti¤i Manifesto; onun imzas› ve benim yazd›¤›m önsöz ile yay›mland›. Kitab›n üretim süreci böyle ifllemiflti. Manifesto hemen toplat›ld›. Yay›nevi sahibi olarak bana ve T. A¤ao¤lu’na TCK’n›n 142. Maddesine göre dava aç›ld›. Ticari defterlerime el konulup incelenmeye al›nd›. Sistem öylesine sald›r›yordu ki bir yandan içimizdeki elo¤ullar›, di¤er yandan tekelci militarist polis devleti peflimizi b›rakm›yordu. Her gün yeni bir olayla karfl›lafl›yorduk. Bu arada Mihri Belli arkadafl siyasî akl-› bâli¤ dahi olmam›fl üç-befl zavall›y› Ankara’dan ‹stanbul’a gönderiyor, bafllar›nda da Nahit Töre… ‘Gidin Öncü’ye haddini bildirin…O, kime sordu da Manefisto’yu bast›… Yay›nevini bafl›na geçirin!...’ diye: Dev-Genç’in bilinçsiz kadrolar›n› bana karfl› k›flk›rtm›flt›. Mihri Belli Manifesto tercümesinde yapt›¤› tahrifat› böylece engellemeye çal›fl›yordu zahir… A¤abeyim S›rr› Öztürk; 15/16 Haziran ile ilgili eserinde bu konuyu flöyle anlat›yordu4: ‘Nahit bir gün: ‘A¤abey, demek sen Öncü’nün a¤abeyisin (Öncü Yay›nevi’ni ve kardeflim Zeki Öztürk’ü kastediyor). Vay can›na… demek ki Mihri ‹ne¤i’nin tahrikine kap›lsayd›k, Öncü’de seninle karfl›laflacakt›k. Vay anas›na. Biliyor musun a¤abey …kardeflin Manifesto’yu bast› diye… sanki kitap basmak kendi tekellerindeymifl gibi… Proletarya ad›na Öncü’ye el koymaya gelecektik… Kardeflinin a¤z›n› burnunu da¤›tacak… dükkân›n› bafl›na y›kacakt›k… yan›ma 20 tane asker alm›flt›m… anlars›n ya!’ ‘Peki neden yapmad›n›z?’ dedim; ‘O s›ralar daha acil bir ifl ç›km›flt›. Türk Solu’nu bast›k… Proletarya ad›na el koyduk… ‹neklerin neyi var nesi yoksa!’ Nahit övünerek konufluyorken; içimden, ‘ey proletarya, çabuk davran bak senin ad›na el koyulacak o kadar ifl var çabuk be kardeflim, silkin’ diye hayk›rmak geçiyordu.’ Manifesto ile ilgili duruflmalar, 1969’da ‹stanbul 5. A¤›r Ceza Mahkemesinde bafllad›. Av. Muvaffak fieref, Hâkim Tayyip Bey, Savc› Çetin Yetkin idi. ‹lk duruflmada dava bilirkifliye havale edildi. Ayn› gün Savc› Çetin Yetkin, elinde çantas› ve pür telafl yay›nevine dald›. Rengi solmufl, eli aya¤› titriyordu. Korku halindeyken, çantas›n› bir kenara att› ve silah›na davrand›. “Öncü Adliyeden beri (Öncü Kitabevi Adliyeye 100 metre mesafedeydi) beni takip ediyorlar, korkar›m 106


bu adamlar beni vuracak…” (Çetin Yetkin, o dönem TCK’n›n 141. ve 142. Maddelerinden yarg›lananlara karfl› demokrat bir tav›r sergiliyor ve aç›lan davalar›n beraatla sonuçlanmas›na katk› getiriyordu.) Silah›n› doldurup davrand›, elinden ald›m silah›n›. Yoksa kendisini takip edenleri az kals›n vuracak ve elinden bir kaza ç›kacakt›. Birlikte d›flar› ç›kt›k. Takip edenleri gördüm. Elimdeki silah› görünce toz oldular. O akflam Çetin Yetkin’i yaln›z b›rakmad›m. O s›ralar yay›nevine gelen Birsen Balc›kardefller ile O’nu Bo¤azdaki evine götürdük. Birsen, o dönemlerde Hukuk Fakültesi’nde ö¤renciydi. Arada bir tashih ifllerinde çal›fl›yordu. Ayn› zamanda Suat Dervifl’e de yard›m ediyordu. Suat Dervifl, K›v›lc›ml›’n›n önerisi ile haz›rlad›¤›m›z Henri Barbusse’ün Atefl isimli eserini tercüme ediyordu. Gözleri son derece bozuktu. Büyüteçle çal›fl›yordu. Bazen O’na Süavi Kaçar da yard›m ediyordu. Sa¤l›k durumu hiç de iyi de¤ildi. Yan›nda yard›mc› olarak TKP’den arkadafl› Neriman Hikmet Öztekin ve üvey k›z› Hakiye de vard›. Bu insanlar› iki y›l süreyle korudum. Tüm ihtiyaçlar›n› karfl›lad›m. Dayan›flmam› eksik etmeyip her fleyimi paylaflt›m. Bana yap›lan tercüme ücreti d›fl›nda baflka çareleri-umarlar› yoktu. Bu insanlara birilerinin katk› yapmas› gerekiyordu. Günlerimiz ço¤unlukla Adliye labirentlerinde geçiyordu. Üretiminde rol ald›¤›m›z Sovyet fiairleri Antolojisi kitab›m›z da hemen toplat›ld›. Yine bir ihbar üzerine sat›fl›n› yapt›¤›m›z Sovyet plaklar› da toplat›ld›. Teyp ve plaklara el konuldu. Binlerce longplay plaklar polis arabas›na gelifligüzel, tahrip edilerek konuldu. Yeniden Sansaryan Hana I. fiubeye götürüldük. Geceyi ‘usulüne uygun’ biçimde sorguda geçirdik. “Dükkânda K›z›l Ordu Marfl›’n› sürekli çal›yormuflum!..’ Birkaç gün sonra haber gönderdiler ‘gel plaklar›n› al’ diye. Tüm plaklar ambalajlar›ndan ç›kar›lm›fl, tornavida ile çizilmiflti (Söz konusu plaklar›n ço¤unlu¤u klasik müzi¤in SSCB ve di¤er Sosyalist ülkeler sanatç›lar›n›n eflsiz yorumlar›yd›.). Bir flubat ay› dükkân›m›za gelen Sovyetler Birli¤i Kültür Ataflesi bu durumu bizzat gördü. ‘Çok üzüldü¤ünü’ söyledi ve “bunlar› çöpe atabilirsiniz,” dedi. Tahrip edilen plaklar› dükkân›n önüne koydum; teflhir ettim. Çetin Altan Akflam gazetesinde Sovyet fiairleri Antolojisi ve Sovyet plaklar› ile ilgili olaylar› Tafl sütununda yazm›flt›. 12 Mart 1971’de tutukland›m. Gece yar›s› yay›nevine getirildim. Aramalar sabaha kadar sürdü. Kitaplar›m›n tamam›na el konuldu. Yeniden Sansaryan Han›’n›n yolunu tuttuk. Ayn› gün yay›nevinde çal›flan Sabri Kösem de depo olarak kulland›¤›m›z Kas›mpafla’daki evde (kendisi orada ikamet ediyordu) kitaplar›m›zla birlikte gözalt›na al›nd›. Depo107


muzdaki tüm kitaplar askeri (GMC) cemse kamyonlar›na dolduruldu ve Selimiye K›fllas›’na götürüldü. Kitaplar›m›z: Manifesto (2978 adet), Politika Felsefe( 2930 adet), Ekonomi Politi¤in Elefltirisine Katk› (2600 adet), Kad›n ve Komünizm (2260 adet), muhtelif dergi ve kitaplar (124 adet) isimli kitaplar›m›z idi. Atefl isimli kitab›m›z da toplat›ld›. Bu kitab› benim yoklu¤umda (günümüzde) komünizm tüccarlar›ndan biri, bu kitab›n öyküsünü, eme¤i geçenleri dahi anmadan, iznimizi de almadan iki kez yay›mlam›flt›! Kerim Sadi Atefl’in sonuna Henri Barbusse için bir araflt›rma yaz›s›n› eklememi önermiflti. Yay›n faaliyetimizi sonland›rd›ktan sonra da pek çok kitab›m›z, iznimizi almadan ‘korsan yay›n’ olarak yay›mlanacakt›. Öncü Kitabevi Yay›nlar› (12.060 adet) Selimiye K›fllas› avlusundaki çöp yakma yerinde, yaz›l› hukukta yeri olmayan biçimlerde 12 Mart tutsaklar›n›n pencerelerden faflizmi lanetleyen ‘yuh!’ sesleri içinde yak›larak imha edildi.5 12 Mart süresince ‘S›k›yönetim yasalar›na uymamak ve yasak yay›n bulundurmak’ gibi gerekçelerle yarg›land›m. 1976’da bir gün Av. Müflür Kaya Canpolat Adliyeye giderken bana u¤rad›. ‘Öncü, Ayd›nl›k’› gördün mü? Senin hakk›nda yaz›lanlar› okudun mu?’ demiflti. Ayaküstü konuyu görüfltük. Ayd›nl›k dergisi âdeti oldu¤u üzere SSCB’ye, Sosyalist Sisteme düflman; ABD do¤rultusunda yay›n yapan, solcu ve devrimci geçinen bir organd›. Ayd›nl›k; flahs›m ve Öncü Kitabevi Yay›nlar› hakk›nda çeflitli ihbarlarda bulunuyordu. Tüm elo¤ullar› gibi bu dergi de yapt›¤› ihbarla bizi neredeyse “Rus Casusu” yerine koymufltu. Tercüme eserlerimizle SSCB yanl›s› bir yay›n çizgisi izledi¤imizi, SSCB’nin gönderdi¤i eserleri yay›mlad›¤›m›z›, benim ‘sosyal faflist’ oldu¤umu ve kaleme almaya dahi irkildi¤imiz bir sürü herzeyi sayfalar›nda, foto¤raflarla döktürmüfltü. Sistemin mant›¤›na ve iflleyifline uygun hizmetini böylece yerine getirmiflti. Vakit geçirmeden ihbarlar›n› kan›tlamalar› için Adliye’de Toplu Bas›n davalar›na bakan mahkemeye müracaat ederek Ayd›nl›k hakk›nda dava açt›k. Adliye dönüflü saat 16.00 civar›nda Yay›nevine geldi¤imde, ilgili polisler, polis arabalar› kap›da beni bekliyordu. Cumhuriyet Bafl Savc›l›¤› Ayd›nl›k’›n yaz›lar›n› ihbar kabul ederek polislerce gözalt›na al›nmam› istemiflti. Polisler beni Cumhuriyet Savc›l›¤› yerine o zaman Sansaryan Han›’nda bulunan Emniyet I. fiube Müdürlü¤ü’ne götürdü. Orada, hücreye at›ld›m ve sabaha kadar al›konuldum. Polisler ellerinden geleni artlar›na koymad›. ‘Usul’ böyleydi. Çaresiz’ifllemlerden’ geçirilecektik. Sabah Adliye’de Savc›l›¤a ç›kard›lar. Benim de Ayd›nl›k’ta 108


yay›mlanan as›ls›z ihbarlara karfl› dava açt›¤›m tespit edilince ifadem al›narak serbest b›rak›ld›m. Faflist cuntac›lar Hitlerden derslerini iyi alm›fl olacaklar ki Treblinka Yang›n›’n› aratmayacaklard› / aratmad›lar… Bu süreçte flahs›ma yap›lan iflkence ve hakaretleri bilmem ki anlatmama gerek var m›? Fukara Anfla Anam ‘ölmedi¤ine flükret’ demiflti. Bize de onun sözünü tutmak düfltü!... Hücre arkadafl›m tiyatrocu-yazar Tanju C›l›zo¤lu kitab›nda bu konular› birazc›k iflledi. Tanju bana: ‘Öncü Abi (Bab›ali de bana ‘Öncü’ diye hitap ederlerdi.), flu Manifesto’yu senin k›ç›na nas›l soktuklar›n› bir daha anlat nolur?...’, diyerek tak›l›rd›. ‘Teatral tiyatro yaz›lar›mda bu olaylar› canland›rmaya çal›flaca¤›m,’ diyordu. Hücre arkadafl›m THKO’lu Yavuz Y›ld›r›mtürk de 12 Mart sürecinde bana yap›lanlar›n yak›n tan›¤›d›r. Haz›r S›k›yönetim ilan edilmifl ve de polisin elindeyken, Dr. Hikmet K›v›lc›ml›’ya yatakl›k etmek, yurt d›fl›na kaç›rmakla da suçland›m! K›v›lc›ml›’n›n önerisiyle Sosyalist Gazetesi bürosunun kira mukavelesinde imzam ve yay›nevinin kaflesi (kefaleti) vard›. Oysa benim üstüme y›kmaya çal›flt›klar› olay›n içyüzü ve K›v›lc›ml›y› kimlerin yurtd›fl› serüvenine götürmeyi planlad›¤› çok daha sonralar› meydana ç›k›nca hakk›mdaki suçlamalardan vazgeçeceklerdi. Bu süreçte ‘yeni’ bir dava ile ilgili olarak da sorgulanacakt›m: ‘‹ran Tudeh Partisi militanlar›n›n ‹stanbul’da teorik çal›flmalar›na yard›mc› olmak ve yurtd›fl›ndan gelen Farsça broflür ve kitaplar› onlara ulaflt›rmak!... Beni Sadr ile örgütsel iflbirli¤i içinde olmak!…’ vb. suçlamalarla yarg›land›m. Sistemin yapt›klar› yetmemifl olmal› ki 2 fiubat 1971’de Öncü Kitabevi Yay›nlar›’n› (Dükkân›m›) kundaklay›p yakt›lar. Bu türden kundaklama, ya¤malama iflleri art›k umur-u adiyeden bir hale gelmiflti. En sonunda 26 fiubat 1976’da Öncü Kitabevi tümden yak›l›p yok olacakt›!6 Öncü’yü hedef gösterenler, azmettirip kundaklayanlar daha sonra faflist partiden milletvekili ve bakan oldular. M‹T Raporu da bu yolda bilgi vermiflti, yang›n sonu hakk›mda aç›lan dava dosyas›nda… Ö¤rencilik y›llar›nda Öncü’yü hedef gösterenler ise kara gerici, ›rkç› ve faflist bir partiden milletvekili, bakan ve baflbakan oldu. Biri de “doruk”lara oturmay› baflarm›flt›!7 12 Eylül 1980 askerî faflist darbe döneminde de benzeri ifllemlerden geçtik. Öncü’nün yay›mlad›¤› ve toplat›lan Manifesto kitab›m›z bu kez Sorun Yay›nlar› Kolektifi’nin bürosuna polis marifetiyle konularak 109


a¤abeyim S›rr› Öztürk yeniden tutukland› (A¤abeyim 12 Eylül 1980’den 12 gün önce zaten bilinen gerekçelerle gözalt›na al›nm›fl, 11 Eylül akflam› serbest b›rak›lm›flt›.). Oysa Sorun Kolektifi’nin kap›s› k›r›larak girilen bürosunda iyi saatlerde olsunlar›n ifline yarayacak tek sat›r bir ‘sak›ncal› malzeme’ bulunamam›flt›. Sorun Yay›nlar› 12 Eylül 1980 - 12 Kas›m 1986 y›llar›nda, tam alt› y›l süreyle biri, Emniyet I. fiube, di¤eri S›k›yönetim’in aramalar›nda yetkilerce çifte mühürlü ve çifte kilitli tutulmufltu. TCK’n›n 141. ve 142. maddelerini ihlal, yasak yay›n bulundurmak, Devrimci ve Komünist içerikli yay›n faaliyetinde bulunmak ve S›k›yönetim kanunlar›na ayk›r› hareket etmek ve benzeri gerekçelerle Sorun Yay›nlar› 6 y›l süreyle kapat›ld›. Kitaplar› kamyonlarla Selimiye K›fllas›na tafl›nd› ve yak›ld›. S›rr› Öztürk ve Yay›n Kurulu üyeleri tutukland›. Yarg›lamalar sonunda Manifesto’nun polis marifetiyle yay›nevine konuldu¤u neden sonra anlafl›ld›¤›ndan S›rr› Öztürk “beraat” etti! Yaflam alanlar›m›z bo¤uma getirildi¤i için 1995 y›l›nda Öncü’nün faaliyetine son verdik. Manifesto’yu yay›mlamakla ‘övünen’ ve günümüzde ahkam kesen birileri kitab›n bedelini ödeyenlerin “vukuat›n›” anmamakta âdeta yeminlidir. Burjuva resmî tarih ve resmî ideolojiye gerdan k›ranlar aç›s›ndan do¤al bir olayd›r; yad›rganamaz. T. A¤ao¤lu’nun Manifesto’nun tercümesi bahsindeki ‘vukuat›n›’ a盤a vurmay› amaçlarken konu haliyle baflka alanlara kayd›. Benim birileri gibi sistemin gazab›ndan korunmak gibi flerbetli olmad›¤›m aç›k. Burjuva resmî ideolojisi ve revizyonizmin koruyuculu¤una da s›¤›nmad›m. Cebimde de renk renk pasaportlar›m yok. Sosyalist Sistem’in kimileri gibi beni beslemesine de ihtiyac›m yok. Devrimci ilke ve ahlâk›m›zda a¤lay›p s›zlanmak da yok. Evet PART‹ disipliniyle oluflturulmufl Bilim Kurulu, Enstitü ve Akademi’lerin Marksist Klasikleri sorumlulukla üretmesi esast›r. Olanaklar›m ölçüsünde bu ilkeselli¤e sayg›l› olmaya çal›flt›m. Öncü hiçbir zaman kendi konumunu parti ve an›lan kurumlar yerine koymad›. Yapt›klar›n›n bedelini ödedi. Art›s› eksisi ile baz› gerekli eserlerin üretiminde rol ve sorumluluk üstlendi. Kitap ve k›rtasiye sat›fl› yap›lan kitapevinden ve de kitap üretiminden hem ekme¤imi kazand›m hem de paylaflmas›n› bildim. Devrimci birlik ve dayan›flmadan uzak durmad›m. Ne yapt›ysak belgelidir. Yapmaya çal›flt›klar›m›z› küçükburjuva ‘solcu’ tak›m› de¤il, iflçi s›n›f›, Devrimci ve Marksist kadrolar de¤erlendirecektir. Bay Tektafl A¤ao¤lu, gerek yay›nevimize karfl› ifllemifl oldu¤u ‘vukuat›’ yüzünden , gerekse Sol ‘cenah›m›za’ karfl› örgütsel ‘vukuat›ndan’ ötürü flimdiye kadar ne özür diledi, ne hat›r sordu ne de bir özelefltiride 110


bulundu. I. T‹P, TS‹P, ÖDP ve benzeri siyasî tercihlerinden sonra K›z›lc›k dergicili¤ine ve heykelcili¤e merak sald›¤›n› ö¤rendim. Not: Sistemin keyfî-fiilî uygulamalar›na karfl› yaz›l› hukuktaki haklar›m› kulland›m. Fakat hiçbir olumlu yan›t alamad›m. Anlatmaya çal›flt›¤›m konular belgelidir.” Zeki Öztürk 12 Mart 2009

Dipnot Aç›klamalar›: 1 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: S. Ö., ‹lerici Yay›nc›l›¤›n Sorumlulu¤u, Sorun Yay›nlar›, 1985. 2 1979 y›l›nda Sorun, Öncü, Ser, K›z›l›rmak, Tan, Devrim vb. yay›n kolektifleri aralar›nda bir toplant› düzenlemifl, Devrimci ve Marksist nitelikli yay›n faaliyetlerini buluflturup birlefltirme karar› alm›fl, bu kararlar›n› uygun bir bildiri ile kamuoyuna duyurmufllard›r. An›lan yay›nevleri bu ilkesel karardan sonra yay›n faaliyetlerini durdurmufl, yeni oluflumun Sorun Yay›nlar› Kolektifi olarak devam›na karar vermifltir. Sorun Yay›nlar› yüzde yüz ba¤›ms›z ve yüzde yüz iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n sosyal / evrensel kurtuluflu yolundaki konumu ve yo¤unluklu olarak telif kitap üretti¤i, iddias›n›n arkas›nda durdu¤u, Devrimci ve Marksist aç›dan siyasî bir kurum niteli¤i tafl›d›¤› için yay›n›na devam edilmesine ve ad›n›n kullan›lmas›na karar verilmifltir. Ayr›ca, “Komünistlerin Birli¤i” ekseninde teorik bir derginin yay›mlanmas› için 8 kiflilik uygun bir Yay›n Kurulu oluflturulmufltur. Bu karar bildirisi S›k›yönetim Komutanl›¤›nca TCK’n›n 141. ve 142. Maddelerini ihlâl gerekçesiyle S›rr› Öztürk sorgulanm›fl ve dava konusu yap›lm›flt›r. 12 Eylül 1980 askerî faflist darbesi an›lan yay›nevlerinin tamam›n› kapatm›fl, kitaplar›na el koymufltur. 3 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: S. Ö., 12 Mart 1971’den Portreler, C: III, s. 171182, Sorun Yay›nlar›, 1994. 111


4 S. Ö., ‹flçi S›n›f› Sendikalar ve 15/16 Haziran -Olaylar-Nedenleri-DavalarBelgeler-An›lar-Yorumlar- “An›lar Bölümü”, s. 368, Sorun Yay›nlar›, (1. Bask› 1976) 2. Bask›, 2001. 5 S. Ö., 12 Mart 1971’den Portreler, C: I., II., III., 6 Öncü Kitabevi’nin kimin / kimlerin yakt›¤› “resmen” ortaya ç›kmad› / ç›kar›lmad›. Konuyu aç›klayan M‹T raporu belge olarak dava dosyas›na girmesine ra¤men, bilinen sorumlular korundu. Faflist kundakç›lar taraf›m›zdan bilinmektedir. Bu konuyu çeflitli vesilelerle bas›na da yans›tm›fl bulunuyoruz. Ayr›ca, fiilin bizzat kimin taraf›ndan yerine getirildi¤i çok önemli de de¤ildir. Sistemin Devrimcilere, Komünistlere karfl› ideolojik-s›n›fsal karakterini ve mant›¤›n› a盤a vurmay› öne ç›karmay› amaçlam›flt›k. Bu kundaklama ile; Kitabevi’nin tüm maddî varl›¤›n›n yan› s›ra arflivi de yand›-yok oldu. Yang›ndan sonra kimi ilkesiz dayan›flma örneklerinin yan› s›ra o zamanlar plaklar›n› Öncü’den baflka kimsenin bulundurmaya ve satmaya cesaret edemedi¤i “büyük halk sanatç›s›” Ruhi Su’nun eflini de yan›na al›p bir miktar alaca¤›n› tahsile gelmesi ise unutulmaz bir “an›” olarak kald›… 7 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: 1.) SORUN Polemik Dergisi, Ocak 2008, Say›: 29, s. 26-28, S. Ö., “Kim “‹flçi Çocu¤u” bafll›kl› yaz›. 2.) SPD., May›s 2007, Say›: 26, s. 19-22, S. Ö., “ ‘Cumhur’ ile ‘Baflkan’ Polemikleri” bafll›kl› ya-

z›. 3.) SPD., May›s 2007, Say›: 2007, s. 23, Belge.

112


F T‹P‹ CEZAEVLER‹NDEK‹ F‹‹LÎ-KEYFÎ UYGULAMALARI ANLATAN B‹R BELGE

Musa fianak

-Mektup-

Say›n S›rr› Öztürk; Öncelikle merhaba diyor, en içten selam ve sayg›lar›m› iletiyor, çal›flmalar›n›zda baflar›lar diliyorum. Düzenli olarak yollad›¤›n›z “SORUN Polemik” Dergisi’ni son say›ya kadar ald›m. ‹lginiz ve duyarl›l›¤›n›z için teflekkür ediyorum. Yollam›fl oldu¤unuz son say› (SORUN Polemik, Ocak 2009, Say›: 34) Cezaevi E¤itim Kurulu’nca “Sak›ncal›d›r” gerekçesiyle al›konuldu. E¤itim Kurulu’nun 11.02.2009 Tarihli 2009/12 Say›l› Karar›’n›n bir örne¤ini ekte gönderiyorum. ‹nfaz Hakimli¤i’ne itiraz baflvurusunda bulundum. Ancak sonucun de¤iflece¤ini sanm›yorum. Konuyu bilginize sunmak istedim. Belki sizlerin de hukukî olarak yapabilece¤iniz fleyler olabilir. Yazm›flken önemli bir sorunumuzu daha bilginize sunmak istiyorum. Y›llard›r yazd›¤›m›z Kürtçe yaz›lar› posta yolu ile d›flar› gönderemiyoruz. Bir mektupta Kürtçe yaz›ya yer verecek olsak, bizden çeviri ücreti talep ediliyor. Ödemedi¤imizde mektuplar›m›z iade ediliyor. Geri almad›¤›m›zda ise Disiplin Kurulu’na sevkedilmekte ve mektuplar›m›z hakk›nda imha edilmesi karar› verilmektedir. Bizden çeviri ücreti istenmesi ile Apê Musa’n›n an›lar›nda de¤indi¤i Kürtçe konuflanlara para cezas› kesilmesi aras›nda bir fark yoktur. Çeviri paras› isteme de bir tür cezaland›rmad›r. Bu y›l›n bafllar›nda annemin an›s›na Kürtçe bir fliir dosyas› haz›rlad›m. Ve anma y›ldönümünden (29 Mart) önce kardefllerime ulaflt›rmak istedim. ‹lkesel olarak kendi ülkemde anadilimle yazd›¤›m yaz›lar için çeviri ücreti ödemeyi reddediyor olmama ra¤men; ana hakk› için bir defaya mahsus olarak bu dosyan›n çeviri paras›n› ödemeyi düflündüm. fiiir dosyas›n›n bir nüshas›n› bir dilekçe ile birlikte 15 Ocak 2009’da yetkililere teslim ettim. Çeviri masraf›n›n ne kadar tutaca¤›n›, bunu ödemeye gücümün yetip yetmeyece¤ini ö¤renmek istedi¤imi belirttim. 21 Ocak 2009’da dosyam k›sa bir bilgilendirme notu ile birlikte bana iade edildi. Notta, “Tercüme masraf› 980-1.000 YTL aras› tutmufltur” deniliyordu. Çok yüksek bir rakamd›. Ödemem imkans›zd›. Bunun üzerine dosyay› k›sa bir mektupla birlikte bir zarfa koyup yak›n›m Kemal Y›lmaz’a gönderilmek üzere 26 Ocak 2009’da yetkililere teslim ettim. Ekte sundu¤um dilekçede; çeviri masraf›n›n gücümü çok çok aflt›¤›n›, ödeyemeyece¤imi belirterek, mektubumun oldu¤u gibi gönderilmesini, e¤er gönderilmeyecekse de Disiplin Kurulu’na sevkedilmesini bildirdim. Disiplin Kurulu 27.01.2009 tarihli, 2009/15 Say›l› Karar›’yla dosyam›n içinde bulundu¤u mektubun hakk›nda imha edilmesi hükmünü verdi. ‹tiraz baflvurular›m› reddeden ‹nfaz Hakimli¤i’nin 03.02.2009 Tarihli, 2009/97 esas, 2009/96 Say›l› ve Ankara 2. A¤›r Ceza Mahkemesi’nin 17.02.2009 Tarihli, 2009/92 D. ‹fl Esas Say›l› kararlar›yla imha karar› kesinleflmifl oldu. Anadilimizi kullanmam›z› bin bir türlü yolla engelleyen siyasal iktidar›n, Kürtçe’nin serbest oldu¤u iddias›nda bulundu¤u bir dönemde yaflad›¤›m bir olay› bilginize sunuyorum. 02 Mart 2009 - 2 Nolu F Tipi Cezaevi Sincan-Ankara S.P. F/8

113


F Tipi Cezaevlerinde siyasî tutsaklar›n kitap ve dergi okuma özgürlüklerine karfl› yaz›l› hukukî mevzuata ayk›r› olarak uygulanan keyfî tasarruflardan ibret verici bir örne¤i ve bizim tavr›m›z› belgeleyen iki ayr› metni sizlerle paylaflmak istiyoruz. Sorun Yay›nlar› ve SORUN Polemik Dergisi Yay›n Kurulu 1. Ankara-Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nin keyfi tasarrufunun belgesi:

114


2.Yaz›l› Hukuk D›fl› Keyfi Uygulamaya Yapt›¤›m›z ‹tiraz Dilekçesi: T.C. Adalet Bakanl›¤›

12 Mart 2009

Ankara 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapal› Ceza ‹nfaz Kurumu Müdürlü¤ü E¤itim Kurulu Baflkanl›¤›na S‹NCAN/ANKARA 2 Nolu F Tipi Cezaevi C 12-101’de hükümlü Musa fianak isimli okurumuzdan ald›¤›m›z 02.03.2009 tarihli taahhütlü mektup ile birlikte SORUN Polemik Marksist ‹nceleme Araflt›rma Elefltiri Dergi’mizin Ocak 2009 tarihli 34. Say›s›n›n kendisine verilmedi¤ini bildiren ekli karar metnini Kurumunuzun yaz›s›ndan ö¤renmifl bulunuyorum. 1. SORUN Polemik Dergimiz isminden ve içeri¤inden de anlafl›laca¤› üzere kitap de¤il dergidir. 2. Hükümlü Musa fianak’a verilmemesine karar verilen “Özgür Yurttafll›k” ile “Komünal Toplumsallaflma” isimli kitaplar›n Sorun Yay›nlar› ve SORUN Polemik Dergimiz ile hiçbir ilgisi bulunmamaktad›r. 3. Dergimizin 34. Say›s›nda da sözü edilen kitaplarla ilgili herhangi bir yaz› da yoktur. 4. Dergimizin okurumuz Musa fianak’a verilmeyifl nedeninin mevcut yaz›l› hukuka ayk›r› keyfi bir tasarruf oldu¤u kan›s›nday›m. 5. Dergimizin okurumuza verilmeyifl gerekçesini imzalayan tam sekiz flahs›n ne an›lan kitaplar›n hangi yay›nevi taraf›ndan bas›ld›¤›n›, yazar›n›n kim oldu¤unu ne de Dergimiz ile bir ilgisinin bulunup bulunmad›¤›n› incelememifl oldu¤u anlafl›l›yor. An›lan flah›slar›n âdeta bilgisayarda teksir edilmifl benzeri karar örneklerini ceffelkalem doldurup imzalad›klar› anlafl›lm›flt›r. Bu durumda kurumunuzun yanl›fl bir karar ald›¤› okurumuza verilen söz konusu karar metniyle de maddi kan›t olarak belgelenmifltir. 6. Kurumunuzun bu türden keyfi tasarrufunun en k›sa zamanda düzeltilmesini ve SORUN Polemik Dergimizin 34. Say›s›n›n okurumuz Musa fianak’a verilmesini önemle rica ederim. 7. Bu türden fahifl bir hatadan ya da keyfi bir uygulamadan ötürü do¤acak hukuki haklar›m›z› kullanaca¤›m›z, konuyu bas›n-yay›n organlar› arac›l›¤›yla kamuoyuna iletece¤imiz tabiidir. Gere¤i için bilgilerinize sunulur.

Sorun Yay›nlar› ve SORUN Polemik Dergisi Sahibi ve Yaz› ‹flleri Müdürü S›rr› Öztürk Not: Bu dilekçenin bir örne¤i okurumuz Musa fianak’a da iletilmifltir.

115


SORUN Polemik Dergisi 1 May›s 2009 De¤erlendirmesi 8 Mart, 21 Mart Kütlesel Ç›k›fllardaki Coflku ve Heyecan› Harmanlayarak 1 May›s’a Tafl›yal›m. Bu Süreci 15/16 Haziran Ruhuyla Buluflturup Bütünlefltirerek Kendi Sentezimizi Üretelim. Kütlesel ç›k›fllar› daha da anlaml› k›labilmek için 8 Mart, 21 Mart, 1 May›s, 15/16 Haziran türünden devrimci geleneklerimizden yola ç›karak hareketimizi bir basamak ileri s›çratabiliriz. Aleyhimizdeki pek çok faktöre ra¤men, bahar aylar› ile gelen kitlesel eylemlerimiz ö¤retici derslerle doludur. Hele 29 Mart 2009 Mahallî Seçimler dolay›s›yla kitlelerin nas›l politize oldu¤unu, özellikle de Kürt illerindeki coflkulu eylemleri gördükten sonra Sol “cenah›m›z›n” teori prati¤i yeniden s›nanmaya bafllam›flt›r. fiartlar›n› burjuvazinin tayin ve tespit etti¤i “seçim hesaplaflmas›” sürecinde Sol “cenah›m›z›n” belirleyici taraf olmas›n› gerektiren pek çok iflaret al›nd›. Sol’un uygulamaya yöneldi¤i taktiksel duruflu önemli tart›flmalar› gündeme getirdi. Devrimcilerin, Sosyalistlerin, Komünistlerin devrimci taktik esnekliklerinin nas›l olmas› gerekti¤ine iliflkin bir deneyim birikimi süreci yafland›. Art›s› eksisi ile yaflanan bu süreçten ç›kar›lmas› gereken biricik ders: 8 Mart, 21 Mart, 1 May›s, 15/16 Haziran türünden devrimci geleneklerimizden nas›l bir ders ve sonuç ç›kard›¤›m›z›n muhasebesi olmal›d›r. Bu anlaml› tarihsel günlerin birbiriyle olmas› gereken organik iliflki ve ba¤lar›n›n kurulup güçlendirilmesi gere¤i öne ç›kmaktad›r. Bu sürecin tutarl›-amaçl›-somut bir iktidar projesiyle bütünleflmesine katk› getirmeliyiz. Kolektif akl›, bilinci ve eylemi örgütleme becerisi gösterdi¤imizde kendi sentezimizin üretilmesi de kolaylaflacakt›r. Tarihsel anlam› büyük olan bu sürecin art›lar›n› kendili¤inden-bürokratik-ikameci ve “dar grup tavr›” ile hareket eden örgütsel ç›karlara kurban etmemeliyiz. Kürt ulusal hareketine faydac› yöntemlerle tutunan küçükburjuva “sol” yaklafl›mlar› sosyal pratikte a盤a vurarak devrimci harekete verdi¤i zarar› izole etmeliyiz. Kütlesel ve demokratik ç›k›fllarda rol ve sorumluluk alan grup, çevre ve örgüt yap›lar› do¤all›kla birlik, dayan›flma, tart›flma, ayr›flma, bölünme ve yeniden buluflma sürecine girecektir. Girmifltir. Proleter Devrimci Kadrolar›n ataca¤› her ileri ad›ma zarar vermeye aday bilim ve ak›ld›fl› sekter, fanatik ve dogmatik ak›mlar›n ataklar› önlenmelidir. Hayat ve mücadele belirli örgütsel disiplin, amaç ve güvencelerle soka¤› kullanan kadrolara çok fley ö¤retir. Ö¤retmifltir. Sol “cenah›m›z›n” iddias›n›n arkas›nda nas›l durdu¤unu soka¤›n kullan›lmas›ndaki pratik gösterecek-belirleyecektir. Sol “cenah›m›z” ‹stanbul’da 2009 1 May›s etkinlikleri için Taksim’i fethetmeyi hedef olarak göstermifltir. 1 May›s etkinlikleri için Taksim’in fethe116


dilmesi tek yol-tek amaç de¤ildir elbet de. Fakat Taksim’in organik iliflkili güçlerce fethedilmesi Devrimci ve Marksist Kadrolar aç›s›ndan çok önemlidir. ‹flçi s›n›f› ve müttefikleri tarihsel-sosyal hakl›l›¤›yla, talepleriyle bu alanda kan bedeli ödemifltir. Mevcut Sol bu 1 May›s etkinliklerinde kolektif akl›, kolektif bilinci ve kolektif eylemi örgütlemeyi deneyecektir. Bunu baflarabildi¤imizde sistemin “rahatl›kla” uygulayageldi¤i bask› ve terör geri tepecektir. Ayr›ca, iktidar perspektifli yeni yol arkadafll›klar›n›n zeminini oluflturacakt›r. Sistemi geri ad›m atmaya, hareketimizi bir basamak ileri s›çratmaya, yeni bir mevziiye yerleflmeye ve tutarl›-amaçl›-somut bir iktidar projesiyle kapitalist anarfliyi aflmaya talip ve taraf isek sorunlar›m›z› ilkeli olarak gündemlefltirmeliyiz. Bu 1 May›s etkinliklerinde iflçi s›n›f›n›n sendikal ve siyasal birli¤i davas›n› gerçeklefltirememifl olarak kat›l›yoruz. ‹lerici, demokrat, devrimci, yurtsever, sosyalist ve Marksist cenah›m›z henüz “uyumlu ad›mlar” atacak Kurum ve Araç’lara sahip de¤ildir. Devrimci ve Marksist Kadrolar›n yaflad›¤› “öndersizlik krizi” afl›lamam›flt›r. Proletarya Devrimcilerinin Ulusall›k-S›n›fsall›k dinamiklerini uyumland›r›p seferber edecek -kurmayl›k yapabilecek- güvencelerden de yoksun bulunmaktay›z. Cenah›m›zda “benim partim, benim sendikam, benim iflçi, gençlik, kad›n örgütüm, benim platformum, gazetem, dergim, pankart›m, vb.” türünden anlay›fllar da henüz k›r›lamam›flt›r. Kolektif hareket edebilen ve “bizim” demeyi ideolojik süzgeçlerinden geçirmifl olan kadrolar›m›z da “Komünistlerin Birli¤i” temelinde bir bas›nç uygulayamamaktad›r. Yaflad›¤›m›z bu co¤rafyada 1 May›s Uluslararas› ‹flçi S›n›f›n›n Birlik, Dayan›flma ve Mücadele Günü, tüm süreçlerde burjuvazinin bask› ve terörü alt›nda ve de mücadele ile geçmifltir. S›ralanacak pek çok ideolojik, politik ve örgütsel eksi¤imize ra¤men, Devrimciler, Sosyalistler, Komünistler bulunduklar› her yerde 1 May›s etkinliklerine kararl› ve direngen nitelikleriyle kat›lacak, ‹stanbul’da da Taksim Alan›’n›n fethedilmesi hedefinden geri ad›m atmayacakt›r. Sistemi geri ad›m atmaya zorlamak, kapitalist anarfliyi aflmak, gündemi yar›m saatte iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›m›z›n talepleri yörüngesinde de¤ifltirmek / dönüfltürmek bizim elimizdedir. Yeter ki tutarl› bir tarih ve s›n›f bilinciyle hareket edelim… Yeter ki tutulacak Ana Halka’y› yakalamay› bilelim. 8 Mart, 21 Mart, 1 May›s, 15/16 Haziran…deneyimlerimizin organik ba¤larla birbirine ba¤lanabilmesi çok önemlidir. Bu süreç kendi sentezimizi üretebilmemiz için büyük zenginliklerle doludur.. Böylece bulundu¤umuz co¤rafyadan dünya devrimci prati¤ine bir halka da biz ekleyebiliriz. Bunun imkân ve f›rsatlar›n› yakalayabiliriz. 1 May›s etkinliklerimizi pratik örgütçü çabalar›m›zla, s›n›fsal amac›na uygun olarak örgütleyebildi¤imizde bunun bereketini de birlikte devflirebiliriz

SORUN Polemik Dergisi Çal›flanlar› Ad›na S›rr› Öztürk 8 Nisan 2009 Not: Bu metin E-posta ile bas›na ve 5.000 adrese gönderildi (S.P.).

117


Kaan Kangal

-Elefltiri-

EMEP’in 1 May›s’taki Tavr› Üzerine Elefltirel Notlar

Türkiye’de sendikal hareket içinde iflçi mücadelesi içinde görünen, ancak belli siyasal olaylarda kendi çizgisinden kopan, Marksist-Leninist anlay›fltan oportünist veya pragmatik bir çizgiye kayan birçok parti, örgüt veya sol grubun sorunlar›na bugüne dek defalarca tan›k olduk. Farkl› örgütlerde varolan çeflitli iç sorunlar›n, örgütlenme biçimlerindeki farkl›l›klardan veya de¤iflen toplumsal koflul ve siyasî olaylardan ötürü baflka siyasî boyutlar kazanabildi¤ine Türkiye devrimci mücadele geçmiflimizde birçok kere flahit olduk. Son 10-15 sene içinde da¤›lan ve da¤›t›lan sol grup ve örgütlerin yeniden yap›lanma ve kitleselleflme ad›na yeniden belini do¤rultmaya çal›flt›¤› bir zamanda bu senenin 1 May›s gösterileri de kitleselleflme polemi¤inde bir tak›m olaylara sahne oldu. 1977 1 May›s’›nda Taksim’deki göstericilere düzenlenen sald›r›lardan beri Taksim Meydan› -‹stanbul’un en büyük ve merkezî meydan› olmas›ndan da ötürü- emek mücadelesinin ve devrimci hareketin bir simgesi haline gelmifltir. Türkiye’de her 1 May›s’ta 1977 Taksim olaylar› bir kez daha an›l›rken 2008 ve 2009 1 May›s gösterilerini Taksim’de kutlamak isteyen göstericilere polisler taraf›ndan yap›lan sald›r›lar, otuz sene evvelki olaylardan bu yana burjuva hükümetinin emekçilere karfl› olan sald›rganl›¤›nda pek de bir de¤iflikli¤in olmad›¤›n› göstermektedir. 1 May›s’›n gösteri ve kutlamalardan sokak çat›flmalar›na dönüflmesi asl›nda Türkiye iflçi s›n›f›n›n kendisini devrimci mücadele yolunda k›smen de olsa yenileyebildi¤inin ve iflçi bayram›nda gösteri yapma hakk›n› Taksim gibi tarihi ve sembolik bir yerde talep etmesi belli ölçüde emekçi hareketinin birkaç ad›m ileri gitti¤inin kan›t›. Tüm bu olumlu geliflmelere ra¤men iflçi s›n›f› ve sendikal mücadele içinde önemli bir konuma sahip olan EMEP’in “Taksimcilik” olarak damgalad›¤› Taksim gösterileri ve EMEP’in tavr›n› elefltiren di¤er parti ve gruplar, yeniden sosyalist örgüt sorunu ve kitleselleflme tart›flmalar›n› bir kez daha atefllemifl gözüküyorlar. EMEP’in internet sitesinde yapt›¤› aç›klama ve Evrensel gazetesinde ç›kan birkaç köfle yaz›s›nda belirtilen ana düflünce, EMEP’in “iflçi s›n›f›n›n partisi” olarak 1 May›s’› Kad›köy’de büyük bir kitlesellik içinde kutlaman›n, iflçi mücadelesinin kitleselleflmesi yolunda önemli bir ad›m oldu¤u ve çeflitli parti, grup ve sendikalar›n 1 May›s’› kendi çap›nda baflka yerlerde kutlamas›n›n s›n›f mücadelesine zarar verdi¤i fleklindeydi. “TKP”nin kendi bafl›na 1 May›s’› ayr› yerlerde kutlamas› ve s›n›ftan kopuk bir siyasî tavr› benimsemesi 1 May›s etkinliklerinde de kendini göstermektedir. Ancak anlafl›lan, EMEP, Taksim’deki gösterilere kat›lanlar› “TKP”li elitist, küçükburjuva entelektüelleriyle ayn› kefeye koyuyor. Kitleselleflmenin sa¤lanmas› gerekti¤ini savunan EMEP, Kad›köy’deki gösterilere kat›lmayan -Taksim olsun olmas›n- tüm emekçileri bölücü olarak suçluyor. 118


EMEP’in bu tavr›na karfl›n örne¤in K›z›l Bayrak, EMEP’i, Taksim’de polisle çat›flmaktan korkmak, sermayeye direnmek yerine ona hizmet etmek, düzene karfl› gelmek yerine düzen partisi olmak gibi birkaç argümanla elefltirdi. Türk-‹fl’le birlikte EMEP’in 1 May›s’› kutlamas›n› hainlik ve döneklik olarak niteleyen K›z›l Bayrak EMEP’i gerçek bölücü olarak gördüklerini aç›kça dile getirmifllerdir. 30 sene evvel yaflanan kanl› 1 May›s olaylar›na sahne olan Taksim Meydan› bugün s›radan bir gösteri yeri de¤il, Türkiye devrimci emekçi hareketinde bir sembol haline gelmifl veya getirilmifltir. “TKP”nin kendi elitist ve emekçilere tepeden bakan tavr›ndan ötürü kendi halinde 1 May›s’› kutlad›¤› bilinirken, EMEP’in, Taksim’deki göstericilerle “TKP” aras›nda sunî bir benzetme yapmas› 1 May›s gösterilerine tek tarafl› yaklaflt›¤›n› gözler önüne seriyor. “Taksimcilik” yapmakla suçlad›¤› göstericileri, EMEP Kad›köy’e ça¤›r›rken, 1 May›s gösterilerinin herhangi bir mekânla s›n›rland›r›lmamas› gerekti¤i sav›na da çelifliyor. “Taksimcilik” karfl›s›nda yap›lan “Kad›köycülük” ça¤r›s› flüphesiz kitleselleflme sorununa bir çözüm getirmiyor. “Taksimcileri” bölücülükle suçlayan EMEP, kendi “Kad›köycülük” sav›ndan ötürü karfl›laflt›¤› bu kadar tepkiden sonra acaba kendi tavr›n›n bölücü olup olmad›¤› konusuna kafa yormufl mudur?

K›z›l Bayrak’›n yapt›¤› hakl› elefltiriye ra¤men, benimsedi¤i militan tavr›n da eksiksiz oldu¤unu söylemek mümkün de¤il. K›z›l Bayrak’a göre EMEP “Kad›köycülük” yaparak sermaye ve düzen partisi olmufl, bölücülük yapm›flt›r. Ancak bunun yan›nda Türk-‹fl’le birlikte 1 May›s’› kutlad›¤› için ayn› zamanda hainlik de yapm›flt›r. Çünkü K›z›l Bayrak’a göre Türk-‹fl’in devrimci harekete kataca¤› hiçbir fley olmad›¤› gibi, sosyalist hareketi geriletece¤i düflünülmektedir. ‹lk hakl› elefltirisinin ard›ndan K›z›l Bayrak tutars›z ve kendi elefltirel yaklafl›m›na çeliflen bir tez ileri sürüyor burada. E¤er sosyalizm ve emekçi hareketi evrensel bir hareket ise ve tüm iflçi ve emekçilere seslenmek gibi bir yükümlülü¤ün alt›na girmiflse, bu durumda hangi sendika veya örgüt olursa olsun, o iflçi ve emekçiyi sosyalizme kazanmak zorundad›r. “Türk-‹fl iflçilerinden adam olmaz” demek, asl›nda EMEP’in belli ölçüde “Taksimciler” bafll›¤› alt›nda yapt›¤› içi bofl ve anlams›z damgalamadan farks›z bir tav›rd›r. EMEP veya K›z›l Bayrak gibi örgüt ve gruplar›n her birinin devrimci harekete sahip ç›kmak istemeleri oldukça olumlu ve anlaml›, ancak her grubun kendisini emekçi hareketin tek önderi ve di¤erlerini bölücü olarak ilan etmeleri, özellikle tüm bu gruplar›n ayn› cephede bulundu¤unu göz önünde bulundurursak, oldukça ac›d›r. Yap›lmas› gereken, ortaklafla bu çeliflkinin çözümü ve afl›lmas›d›r. Taksim’de 1 May›s’› kutlamak veya kutlayabilmek burjuva devletine karfl› kazan›lm›fl bir zaferdir. Taksim’de 1 May›s’› kutlamak iflçi s›n›f›n›n hakk›d›r. Ancak bu hakk› burjuva devleti bize vermeyecek, biz onlardan alaca¤›z! 11 May›s 2009 119


120


Bizden Haberler

Sistemin Bask›s› Bu Kez Maliyeden…

28 fiubat-8 Mart 2009 tarihleri aras›nda yap›lan Bursa 7. Kitap Fuar›’nda, sistemin siyasî-hukukî alandan bir türlü punduna getirip kotaramad›klar› bask›lar›n› bu sefer maliyecileri devreye sokarak gerçeklefltirmeye yeltendi¤i görülmüfltür. Maliyeci oldu¤unu söyleyen birileri, ederini ödemeden stand›m›zdaki arkadafltan 10 TL.l›k fifl kestirmifl, sonradan “faturas›z kitap sat›l›yor” iddias›yla sonradan tutulan iki adet zapt› imzalatmaya kalkm›flt›r. Maliyecilerin baflvurdu¤u hileli yöntemleri protesto eden yetkili arkadafllar›m›z tutulan iki adet zapt› imzalamam›flt›r. Arkadafllar›m›z maliyecilerin usulsüzlük yapt›¤›n›, ederini ödemeden fifl talebinde bulunduklar›n›, sonradan “faturas›z kitap sat›ld›” iddias›yla ceza zapt› düzenleyiflleri karfl›s›nda: “Gidin avanta ve ya¤ma düzeninden nemalananlar›n iflyerlerinde zab›t tutun. Devrimcilerin standlar›nda ne ifliniz var? Kas›tl› hareket ediyorsunuz. Zapt›n›z› imzalam›yoruz.” Maliyeciler bu itiraz karfl›s›nda: “Biz de devrimciyiz, görevimizi yerine getiriyoruz.” diye bir karfl›l›k verince, arkadafllar›m›z: “Ne biçim devrimcisiniz?” cevab›n› vermifltir. Bu karfl›l›¤› beklemeyen Maliyeciler: “Biz Allah›n emrini yerine getiriyoruz!...” diyerek baflvurduklar› hileli yöntemin hangi manaya geldi¤ini kendi sözleriyle de ifade etmifllerdir. Bu tats›z tart›flmalar fuarda yank›s›n› bulmufl, maliyeciler polis ça¤›rm›flt›r. Polis olay› ayr›ca soruflturmufltur. Tuttuklar› zab›tlar›n imzalanmay›fl› karfl›s›nda zor durumda kalan maliyeciler bu kez: “Gelin cezan›n üçte birini kabul edin, anlaflal›m” diyerek âdeta rüflvet talep etmeye kalk›flm›flt›r. Mevcut hukuk düzenini zorlayarak Kolektifimize kilit vuramayan sistem, bu kez maliyecilerini devreye sokarak Devrimci Yay›n Kolektiflerini “vergi kaç›ran, fiflsiz kitap satan” durumuna sokmay› denemifl, bunu da becerememifltir. 121


18- 26 Nisan 2009 14. ‹zmir Kitap Fuar› Etkinliklerimiz : 1. Etkinli¤imiz: Konu

: Resmî ‹deoloji ve Solun Gündemi

Kat›l›mc›lar : 1. S›rr› Öztürk (Sorun Kolektifi Çal›flan›) 2. Ahmet Kale (Araflt›rmac›-Yazar) Yöneten

: S›rr› Öztürk

Tarih / Saat : 19 Nisan 2009 / Pazar / Saat: 17. 30 - 18. 30 Yer

: Tüyap ‹zmir Kitap Fuar› (I. Nolu Konferans Salonu)

(Etkinli¤imize 140 kifli kat›ld›, sorular cevapland› ve bu türden etkinliklerin baflka mekanlarda tekrar› istendi.) 2. Etkinli¤imiz: Konu

: Devrimci Aflk fiiirleri ve Sanat Cephesi fiairleriyle Söylefli

Kat›l›mc›lar : 1. Kemâl Kök, 2. Rag›p Özcan, 3. ‹rfan Ünal, 4. Hüseyin Gül, 5. As›m Gönen, 6. Refik U¤ur, 7. Tacim Çiçek, 8. Ferhat ‹fllek Yöneten

: Kemâl Kök

Tarih / Saat : 19 Nisan 2009 / Pazar / Saat: 18.45- 19. 45 Yer

: Tüyap ‹zmir Kitap Fuar› (I. Nolu Konferans Salonu)

(Etkinli¤imize 130 kifli kat›ld›, sorular cevapland›; Sanat Cephesi ile ilkeli diyaloglar gerçeklefltirildi.) 3. Etkinli¤imiz: Konu

: K›v›lc›ml› ve Sosyalist Hareketin Birli¤i

Kat›l›mc›lar : 1. S›rr› Öztürk (Sorun Kolektifi Çal›flan›) 2. Ahmet Kale (Araflt›rmac›-Yazar) Yöneten

: S›rr› Öztürk

Tarih / Saat : 23 Nisan 2009 / Perflembe / Saat: 15. 30 - 16. 30 Yer

: Tüyap ‹zmir Kitap Fuar› (I. Nolu Konferans Salonu)

(Etkinli¤imize 180 kifli kat›ld›, sorular cevapland› ve yarat›c› diyaloglar gerçeklefltirildi.) 122


4. Etkinli¤imiz: Konu

: Sanat Cephesi fiairleriyle

fieyh Bedreddin Destan› (Saz Eflli¤inde) Kat›l›mc›lar : 1. ‹rfan Ünal

(fiair-Yazar)

2. As›m Gönen (fiair-Yazar)

Yöneten

3. Refik u¤ur

(fiair-Yazar)

4. Ferhat ‹fllek

(fiair-Yazar)

: ‹rfan Ünal

Tarih / Saat : 23 Nisan 2009 / Perflembe / Saat: 18. 00- 19. 00 Yer

: Tüyap ‹zmir Kitap Fuar› (I. Nolu Konferans Salonu)

(Etkinli¤imize 140 kifli kat›ld› ve büyük bir ilgi gördü.) 5. Etkinli¤imiz: Konu

: K›z›lbafl Toplumsal Tasar›m› ve Günümüz Devrimcili¤i

Kat›l›mc›lar : 1. S›rr› Öztürk

(Sorun Kolektifi Çal›flan›)

2. Esat Korkmaz (Araflt›rmac›-Yazar) Yöneten

: S›rr› Öztürk

Tarih / Saat : 25 Nisan 2009 / Cumartesi / Saat: 17. 00 - 18. 00 Yer

: Tüyap ‹zmir Kitap Fuar› (I. Nolu Konferans Salonu)

(Etkinli¤imize 140 kifli kat›ld›, sorular cevapland› ve özenle izlendi.)

1 May›s 2009 De¤erlendirme Yaz›m›z Birgün’de… S›rr› Öztürk’ün SORUN Polemik Dergisi Çal›flanlar› Ad›na kaleme ald›¤›; “8 Mart, 21 Mart Kütlesel Ç›k›fllardaki Coflku ve Heyecan› Harmanlayarak 1 May›s’a Tafl›yal›m. Bu Süreci 15/16 Haziran Ruhuyla Buluflturup Bütünlefltirerek Kendi Sentezimizi Üretelim” bafll›kl› de¤erlendirme yaz›m›z talep üzerine 11 Nisan 2009 tarihli, Birgün gazetesi, 4. sayfas›nda yay›mland›. Birgün gazetesi ilk kez Kolektifimiz’den yaz› talebinde bulunmufltur. Ayr›ca, bu de¤erlendirme yaz›m›z 5.000 adrese e-posta ile gönderilmifl ve yurtd›fl›nda ve içinde kardefl sitelerde yay›mlanm›flt›r. 123


‹flçi-Kitle Gazetemiz Yak›nda Yay›mlan›yor SORUN Polemik Dergi’mizin 17. Say› eki olarak yay›mlad›¤›m›z; “‹flçi-Kitle Gazetesi ‹çin S›n›f Bilinçli ‹flçilere Ça¤r›” broflürümüzde sözünü etti¤imiz gazete, iflçi s›n›f›na dayal› kolektif çabalar içinde öne ç›kan mücadele arkadafllar›m›zla birlikte yak›nda yay›mlanacakt›r. 15/16 Haziran Direniflini gerçeklefltiren kadrolar›n güvencesinde yay›mlanacak olan gazeteyi iflçiler finanse edecek, iflçiler yönetecek, iflçiler yazacak ve iflçiler örgütleyip da¤›tacakt›r. Gazetenin sahibi, yaz› iflleri müdürü, yay›n kurulu ve yazarlar› da iflçilerden oluflmaktad›r. Bu türden bir yay›n organ›n›n yay›mlanmas›n› do¤ru bulan proleter devrimci kadrolar; üretiminden da¤›t›m›na kadar tüm süreçlerde kolektif rol ve sorumluluk üstlenmifltir. Gazetenin da¤›t›m ve örgütlenmesi öncelikle modern proletaryan›n bulundu¤u ‹stanbul, Kocaeli, Bursa, Eskiflehir, Ankara, ‹zmir, Adana, Mersin ve Hatay vb. illerden bafllayarak yap›lacak, daha sonra Türkiye çap›nda yayg›nlaflt›r›lacakt›r.

Gelenekten Gelece¤e 15/16 Haziran ve Günümüz Etkinlikleri 15/16 Haziran Gelene¤imizin 40. Y›ldönümünde Kolektifimiz’in düzenleyece¤i “Gelenekten Gelece¤e 15/16 Haziran ve Günümüz” konulu panel-söylefli etkinliklerimizde 15/16 Haziran 1970 kadrolar›ndan S›rr› Öztürk konuflacakt›r. ‹stanbul, Eskiflehir, Bursa ve Ankara’da düzenlenecek etkinliklerimizle ilgili haber ve yorumlar Dergi’mizin 37. say›s›nda yay›mlanacakt›r.

“Osmanl›dan Günümüze Ordunun Evrimi” Kitab›m›z›n Yarg›daki Serüveni(!) Osman Tiftikçi’nin yazd›¤› ve Kolektifimiz’in üretti¤i Osmanl›dan Günümüze Ordunun Evrimi kitab›m›z›n yazar› ile Kolektifimiz’in sorumlusu S›rr› Öztürk TCK’n›n 301. Maddesince tam üç y›ld›r yarg›lanmaktad›r. Dava dosyas› yasal düzenleme sonucunda Adalet Bakan›’n›n masas›ndad›r. TCK’n›n 301. Maddesinin “Anayasaya ayk›r›l›k” gerekçesiyle ilgili mahkemeye yapt›¤›m›z baflvuru ise reddedilmifltir. 124


14. ‹zmir Kitap Fuar›nda, 23 Nisan 2009, “K›v›lc›ml› ve Sosyalist Hareketin Birli¤i” Panel - Söyleflimizi izleyenlerden bir görüntü... 125


SORUN YAYINLARI KOLEKT‹F‹ YAYIN L‹STES‹ Bilimsel ‹nceleme-Araflt›rma Dizisi (Tercüme):

TL

1. KARL MARX - B‹YOGRAF‹ 2. Bask› Bilimler Akademisi 608 s. B. Boy - Kufle Resimli - Bez Ciltli (fiömizli)

40

2. FR‹EDR‹CH ENGELS - B‹YOGRAF‹ Bilimler Akademisi 472 s. B. Boy - Kufle - Renkli Resimli - Bez Ciltli (fiömizli)

30

3. V. ‹. LEN‹N - B‹YOGRAF‹ Bilimler Akademisi 532 s. B. Boy+48 s. - Kufle S/B - renkli resimli- Bez Ciltli (fiömizli)

40

4. MARKS‹ST - LEN‹N‹ST PART‹N‹N TEMEL E⁄‹T‹M DERSLER‹ F. Engels Enstitüsü B. Boy - Renkli Grafik - Resimli 488 s. 2. Bask› 5. SEND‹KALAR ÜZER‹NE V. ‹. Lenin 512 s. 7. MARX’IN SOSYOLOJ‹S‹ Henri Lefebvre 176 s. 3. Bask› 8. KADIN VE MARKS‹ZM K. Marx - F. Engeis - V. ‹. Lenin 224 s. 8. Bask› 9. MARKS‹ZM VE PS‹KOANAL‹Z V. ‹. Dobrenkov 160 s. 4. Bask› 10. Ailede ve Okulda ÇOCUK E⁄‹T‹M‹ Anton S. Makarenko 128 s. 5. Bask› 11. ANA - BABALARIN K‹TABI Anton S. Makarenko 320 s. 4. Bask›

28 22 8 10 9 6 14

12. MAKARENKO - E¤itbilimsel Görüflleri - Yaflam Öyküsü - An› ve Notlar› 160 s. 2. Bask›

9

13. E⁄‹T‹M ÜZER‹NE V. Suhomlinski 208 s. 3. Bask›

10

14. LEN‹N VE E⁄‹T‹M Fyodor Korolyov 408 s. (Beraat Etti.)

18

15. DEVR‹MC‹ E⁄‹T‹M DEVR‹MC‹ AHLAK M. ‹. Kalinin 232 s. 6. Bask›

11

16. KAL‹N‹N Devrimci ‹flçi - Parti’nin O¤lu - ‹flçi Baflkan A. Dementyenev - A. Pyanov 152 s. 2. Bask› 17. EMPERYAL‹ZM‹N FELSEFES‹ PRAGMAT‹ZM Harry K. Wells 256 s. 2. Bask›

7 12

18. ‹fiOKULU - E⁄‹T‹M SORUNLARININ ÇÖZÜM YÖNET‹M‹ OLARAK MARKS‹ZM P. P. Bolonski 128 s. 2. Bask›

6

19. SOSYAL‹ZM VE HÜMAN‹ZM S. ‹. Popov 208 s. 2. Bask›

10

20. LAT‹N AMER‹KALI MARKS‹ST Jose Carlos Mariategui 216 s.

10

21. GÜN DO⁄UMUNU GÖRMEK I. DO⁄U HALKLARI KURULTAYI, B. Boy, 304 s.

14

*Banka Hesap No: T. ‹fl Bankas› ‹stanbul - Ca¤alo¤lu fiubesi 325835 *Posta Çeki Hesap No: 098213 *Büro’dan Parakende sat›fl %25 indirimli *Da¤›t›ma %40 indirimli, 3 ay vadeli, Kargo, posta giderleri eklenerek gönderilir. Cezaevlerine %50 özel indirim uygulan›r. *Kitaplar›m›z: ‹nternet’te: www.kitapyurdu.com-www.ideefixe.com-www.abonet.net-www.weblebi.com www.elektonikticaret.gen.tr-www.yenisayfa.com-www.kitapnet.com adresinden sat›n al›nabilir. Fiyatlara KDV Dahildir B‹L‹MSEL B‹LG‹ VE B‹L‹NÇLENME SÜREC‹NDE SUYU KAYNA⁄INDAN ‹Ç‹N!...

126


Bilimsel ‹nceleme-Araflt›rma Dizisi (Telif):

TL

1. ‹fiÇ‹LER ‹Ç‹N TEMEL HUKUK B‹LG‹LER‹ Av. Zeki Öçal 264 s.

12

2. ‹fiYER‹ SEND‹KA TEMS‹LC‹L‹⁄‹ ATANMASI-GÖREVLER‹-GÜVENCES‹ Av. Zeki Öçal 104 s.

5

3. ‹fiÇ‹ SINIFI-SEND‹KALAR VE 15-16 HAZ‹RAN Olaylar - Nedenleri - Davalar - Belgeler - An›lar - Yorumlar S›rr› Öztürk B. Boy

568 s. 2. Bask›

30

4. “KOMÜNSÜZ KOMÜNARLARA” HAYAT B‹LG‹S‹ Tolga Ersoy 112 s.

5

5. LOZAN - B‹R ANT‹EMPERYAL‹ZM MASALI NASIL YAZILDI? Tolga Ersoy 224 s. 2. Bask›

11

6. SAVAfiIN fiA‹R‹N K‹ML‹⁄‹N SORGULANIfiI (Kolektif) 112 s. 11. HEK‹MLER‹N SINIFSAL KÖKEN‹

Ata Soyer

5

152 s. 2. Bask›

7

12. TAB‹P ODALARI BEYAZ EYLEMLER Ata Soyer 432 s.

20

13. OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE ORDUNUN EVR‹M‹ Osman Tiftikçi 248 s.

11

14. TIBB‹YE-î fiAHANE’DE 20 YIL Tolga Ersoy 288 s.

12

15. RESMî TAR‹H POLEM‹KLER‹ Tolga Ersoy 208 s.

10

16. KAP‹TAL‹ZM‹N DÜ⁄ÜMLER‹ Coflkun Adal› 144 s.

6

17. EMPERYAL‹ZM‹N ORTADO⁄UYA MÜDEHALES‹ Coflkun Adal› 192 s.

10

18. S‹NOP’UN HANI “S‹NOP HAP‹SHANES‹N‹N TAR‹H‹ VE EDEB‹YATTAK‹ YER‹” Tolga Ersoy 112 s.

5

19. TÜRK‹YE TIP TAR‹H‹ ‹Ç‹N MATERYAL‹ST NOTLAR Tolga Ersoy 128 s. (Beraat Etti.)

6

20. ‹ATOKRAS‹ - TIP VE KÜLTÜR Tolga Ersoy 96 s.

4

21. SINIF SA⁄LIK Efi‹TS‹ZL‹K ‹lker Belek 176 s.

8

22. SINIFSIZ TOPLUM YOLUNDA TÜRK‹YE ‹Ç‹N SA⁄LIK TEZ‹ Dr. ‹. Belek - Dr. E. Nalçac› - Dr. H. Onuro¤ular› - Dr. F. Ard›ç 144 s. 2. Bask›

7

Reprodüksiyonlar - Posterler: – Karl Marx-Friedrich Engels-V. ‹ Lenin Kufle-Renkli (23x33 cm) (Beheri) – Avni Memedo¤lu Da¤dakiler S/B (25x35cm)

1.00 TL 70 KR

– Avni Memedo¤lu (18x25 cm) 8 adet renkli (zarfl›)

6 TL

– Avni Memedo¤lu (18x25 cm) 1 adet renkli (zarfl›)

70 KR

Dergi ve Ciltleri: – SORUN Birlikte Sosyalist Dergi Ciltleri I-II-III (Her Cildi) – SORUN Polemik Marksist ‹nceleme - Araflt›rma - Elefltiri Dergisi (Her Say›s›)

25 4

– KIRMANC‹YA BELEKE Kültür-Tarih-HalkbilimBilimsel ‹nceleme-Araflt›rma-Elefltiri Dergisi (Her Say›s›)

127

5


Halklar›n Tarih-Kültür Dizisi:

TL

1. GÜRCÜSTAN TAR‹H‹ N. Berdzeniflvili-fi. Canaflia 308 s. 2. Bask› 2. TRABZON’DAN ABHAZYA’YA DO⁄U KARADEN‹Z HALKLARININ TAR‹H VE KÜLTÜRLER‹ (Kolektif) 176 s. 2. Bask› 3. Bilim Tarih ve Metodoloji -KÜRT TAR‹H YAZIMI-Medeni Ayhan 192 s. 2. Bask› 4. HALKLARIN MELODRAMI - ÜÇ KADIN B‹R DEN‹Z Tolga Ersoy 96 s. 6. ÇEÇEN - ‹NGUfiYA HALKIYLA RUSYA ARASINDAK‹ ‹L‹fiK‹LER Yavus Ahmadov 152 s. 7. B‹RL‹KTE OLDU⁄UMUZ HALKLAR KELDAN‹-ASSUR‹-SÜRYAN‹-ERMEN‹ ‹rfan Ifl›k (Wêlate Torî) 120 s. 3. Bask› 8. ÜNLÜ KÜRT B‹LG‹N VE B‹R‹NC‹ KUfiAK AYDINLAR Mehmet Kemal Ifl›k (Torî) 192 s. (Beraat Etti) 9. TAR‹HSELDEN GÜNCELE KÜRT GERÇE⁄‹ Mehmet Kemal Ifl›k (Torî) 192 s. 10. KUZEY KAFKASYA M‹TOLOJ‹S‹-NARTLARDAN BER‹ Nuray Gök Aksamaz 208 s. 11. ANADOLU’YA A⁄LIYORDU N‹OBE - TÜM YÖNLER‹YLE RUM TEHC‹R‹ VE TEHC‹R‹N TAR‹HSEL KAYNAKLARI Pervin Erbil 208 s. 12. EK‹M‹N YET‹fiT‹RD‹KLER‹ ÇEÇEN EDEB‹YATI Moxhmat Sulayev 112 s. 13. DO⁄U KARADEN‹Z’DE RESM‹ ‹DEOLOJ‹LER KUfiATMASI Ali ‹hsan Aksamaz 152 s. 14. ‹SLÂM VE MODERN‹ZM Muhammed R›za fialguni 144 s. 15. ANA D‹LDE E⁄‹T‹M VE AZINLIK HAKLARI (Kolektif) 144 s. 16. LAZ MASALLARI M. Y›lmaz Avc› 392 s. 17. DIM‹L‹ DERS‹M ÖYKÜLER‹ Turabi Salt›k 128 s. 18. DERS‹M...DERS‹M... GEZ‹ NOTLARI-DERS‹M’‹N NABZI S›rr› Öztürk 200 s. 19. PROTO DERS‹M KÜLTÜRÜ ÜZER‹NE TEZLER Turabi Salt›k 208 s. 20. P‹R SULTAN ABDAL ESNAF-SANATKÃRIN FÜTUVVA HIRKASI Suha Bulut 160 s. 21. ÇERKES K‹ML‹⁄‹-TÜRK‹YE’N‹N SORUNLARI Yalç›n Karadafl 256 s. 2. Bask›

14

Emperyalizmin Gizli Örgütleri Dizisi: 1. GLADIO: NATO’NUN G‹ZL‹ TERÖR ÖRGÜTÜ Jens Mecklenburg 152 s. 5. Bask› 2. MEHMET EYMÜR Z‹VERBEY’DEN SUSURLUK’A B‹R M‹T’Ç‹N‹N PORTRES‹ Talat Turhan-Orhan Gökdemir 312 s. 9. Bask› 3. ÇARMIHTAK‹ ÜLKÜCÜ - TANIK VE BELGELER‹YLE A⁄CA ‹PEKÇ‹’Y‹ NEDEN ÖLDÜRDÜ? Tamafla F. Dural 240 s. 5. Bask› 5. G‹ZL‹ ORDULAR - CIA Halid Özkul 376 s. 2. Bask› 6. EMPERYAL‹ZM‹N BATAKLI⁄INDA ‹ST‹HBARAT ÖRGÜTLER‹ - DORUK OPERASYONU- Talat Turhan 296 s. 3. Bask› 7. YARGILAYANLARI YARGILIYORUM! BOMBA DAVASI -SAVUNMA -1Talat Turhan 264 s. 3. Bask› 8. DEVR‹MC‹ B‹R KURMAY SUBAYIN ETK‹NL‹KLER‹ 2. K‹TAP Talat Turhan 320 s. 9. G‹ZL‹ ORDULAR - RT - CFR - BG - TC Halid Özkul, 384 s.

8 9 4 7 6 9 9 10 10 6 7 7 7 18 6 10 10 9 16

7 15 11 17 13 11 14 17

128


Edebiyat - Sanat - Estetik Dizisi: 1. POL‹T‹KA-SANAT-ESTET‹K YOLUNDA ‘EME⁄‹N RESSAMI’ Avni Memedo¤lu Haz›rlayan: S›rr› Öztürk 352 s. 1. Hamur - B. Boy - Kufle Resimli 4. KURfiUNA D‹Z‹LENLERDEN MEKTUPLAR J. Duclos Önsöz 112 s. 2. Bask› 5. 12 MART 1971’DEN PORTRELER C. I S›rr› Öztürk 416 s. 6. Bask› 6. 12 MART 1971’DEN PORTRELER C. II S›rr› Öztürk 288 s. 4. Bask› 7. 12 MART 1971’DEN PORTRELER C. III S›rr› Öztürk 432 s. 2. Bask› 8. “TERÖR‹ST”‹N GÜNLÜ⁄Ü S›rr› Öztürk 208 s. 13. GERÇE⁄‹N SEVDA TUTANA⁄I 1. Hmr. Kemal Kök 96 s. fiiir 15. CUMARTES‹ ARANIfiLARI 1. Hmr. ‹smail Hardal 96 s. fiiir 17. EYLÜLNAME Kemal Urgenç B. Boy 80 s. Karikatür Albümü 18. PAN‹K ATAK Canol Kocagöz B.Boy 80 s. Karikatür Albümü 19. ‹ÇER‹DEK‹ DIfiARIDAK‹ HAP‹SHANEDEN B‹Z‹M fi‹‹R ANTOLOJ‹S‹ ‹smail Hardal - Kemâl Kök B.Boy 384 s. 20. SU DAMLASINA SI⁄DIRILAN YAfiAM 1.Hmr. S. Oral Uyan 80 s. fiiir 21. KUYTUDA VE KÖZ 1.Hmr. S. Ali Tay›r 80 s. fiiir 22. BARIfi VE BAfiAK 1.Hmr. Kemâl Kök 80 s. fiiir 23. EYLÜL FIRTINASI 1.Hmr. Ertan Tafldelen 80 s. fiiir 24. B‹TMED‹ Kemal Urgenç B. Boy 4 renkli 80 s. Kufle, Karikatür Albümü 25. KUfi DA⁄I 1. Hmr. Hüseyin Gül 2. Bask› 80 s. fiiir 26. ATALARIMIZ NE DEM‹fi Hüseyin Gül 80 s. fiiir-Mizah 27. ÜTÜLÜ PAÇA Hüseyin Gül 112 s. Öykü 28. GÜL VE DÜfiÜN Hüseyin Gül 80 s. Karikatür Albümü-Renkli 29. VAROfiLARIN ULAfiLARI Sabahattin Ali Tay›r 112 s. Öykü 30. GÜNEfi‹N SOFRASINDA Bülent Gezgin 96 s. fiiir 31. SANAT ESTET‹K POL‹T‹KA Sanat-Kültür Konferans› Tebli¤leri (Kolektif) 272 s. 32. TOPLU OYUNLAR - I Hasan Öztürk 160 s. Tiyatro 33. TOPLU OYUNLAR - II Hasan Öztürk 160 s. Tiyatro Sorun Broflür Dizisi: 8. “‹LER‹C‹-GER‹C‹” KAVGASINDA HANG‹ “RESTORASYON”? HANG‹ “KOMÜN‹ST PART‹”? S›rr› Öztürk 80 s. 9. HANG‹ “B‹RL‹K”? PART‹LEfiME MÜCADELES‹N‹N NERES‹NDEY‹Z? KOMÜN‹STLER‹N B‹RL‹⁄‹ S›rr› Öztürk 96 s. 12. DEVR‹MC‹ S‹YASÎ TERB‹YE-D‹PLOMAS‹-AHLÂK S›rr› Öztürk 192 s. 13. MARKS‹ST SOL YI⁄INA⁄I NEREYE YAPMALI? S›rr› Öztürk 128 s. 14. ‹fiÇ‹ - K‹TLE GAZETES‹ ‹Ç‹N SINIF B‹L‹NÇL‹ ‹fiÇ‹LERE ÇA⁄RI S›rr› Öztürk 32 s. 15. SANAT CEPHES‹ ÇA⁄RISI (Kolektif ) 40 s. 16. 10 EYLÜL 1920 TKP ve GÜNÜMÜZ KOMÜN‹ST HAREKET‹N‹N HAYATÎ SORUNLARI FORUM’U Belgeler 268 s. 17. ANADOLU ALEV‹ KÜLTÜ ve SOL’UN “POL‹T‹KASI” (Kolektif) 112 s. 18. fi‹MD‹ SÖZ YAPANLARDA!.. GELENEKTEN GELECE⁄E 15/16 HAZ‹RAN VE GÜNÜMÜZ S›rr› Öztürk 64 s.

Akb›y›k De¤irmeni Sk. No:33/A-34122 Sultanahmet-Eminönü-‹stanbul Telefon: (0212) 638 81 82 Fax: (0212) 638 81 72 e posta: sorunkolektif@gmail.com www.sorunyayinlari.net

129

TL 25 5 19 13 19 10 4 4 8 8 19 5 5 5 5 20 5 5 6 8 6 6 15 10 10

4 4 9 6 1 1 11 7 3


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.