İdil

Page 1



tav›r YAYINLARI B‹R‹NC‹ BASIM MART 2011 OFSET HAZIRLIK: TAVIR Mahmut fievket Pafla M. Mektep S. No: 4-B Okmeydan› fiiflli-‹stanbul Tel: 0 212 238 81 46 tavir2007@gmail.com www.tavirdergisi.com GÖRSEL TASARIM-RES‹MLEME: tav›r BASKI:

Ezgi Matbaa Sanayi C. Altay Sok. No: 10 Çobançeflme / ‹stanbul Tel: 0 212 452 23 02

‹SBN: 978-975-6433-08-6


idil DERLEYEN: Ümit ‹lter



faflizme karfl› mücadelede flehit düflen devrimci sanatç›lara....



YAYINEV‹N‹N ÖNSÖZÜ

’90’l› y›llar›n ortalar›... Hapishaneler yine siyasi iktidar›n hedef tahtas›ndayd›... Devrimci tutsaklar 12 Eylül’den 16 y›l sonra bir kez daha teslim alma politikas›yla karfl› karfl›yayd›. Bir irade savafl›n›n arifesindeydi hapishanelerle siyasi iktidar. Gazi Katliam› ile bafllayan halka topyekün sald›r› politikas›, ’96 1 May›s›’nda sürmüfl, ANAYOL hükümeti bu sald›r›n›n baflrolünü üstlenmiflti... Devrimci tutsaklar› teslim almak için dü¤meye ’96 1 May›s› sonras› bas›l›yordu. Siyasi iktidar, 100 bini aflk›n emekçinin örgütlü bir güç olarak 1 May›s’ta Kad›köy’ü doldurmas›, özelde de devrimci hareketin sosyalizmin ve umudun ad›n›n arkas›nda 30 bin kifliyi yürütmesiyle telafla kap›lm›flt› çünkü... 1984’ün miras›n›n o güne tafl›nmas›n›n onuru o dönem hapishanelerdeki özgür tutsaklar›nd›. Devletin hapishaneler ve teslim alma politikas› nas›l daha önce iflas ettirilmifl ve faflizm nas›l yenilgiye u¤rat›lm›flsa, o gün yine ayn› inanç ve güvenle hareket edilecekti. Kavgaysa kavga, ölümse ölümdü. Geri ad›m atmak kendini inkard›, halka ihanet!

7


‹hanet etmeyeceklerdi. Tereddütsüz ölümün üstüne yürüyecekti umudun ordusu. K›z›ldere’nin sesi yank›lanacakt› maltalarda. Verilen sözlerden dönülmeyecekti, ucunda ölüm oldu¤u biline biline. Sierra Maestra da¤lar›n›n rüzgarlar› esecekti havaland›rmalarda. Ölüme “Hoflgeldin, safa geldin” denilecekti. Onurun, namusun, hele de adaletin u¤runa, türkü söyler gibi ölünecekti... ’96 Ölüm Orucu’nun siyasi, ideolojik ve tarihsel olarak önemi ortadad›r. Hapishanelerde teslim al›namayan irade as›l olarak ML ideolojisidir, halk›n kurtulufl umududur. Bunu zaferi kazanan, 12 ölüm orucu flehidimiz baflta olmak üzere, tüm özgür tutsaklard›r. 69 gün boyunca ölüme direnen; en duru ve en güçlü duygularla ba¤land›klar› halka ve vatana olan borçlar›n› bedenleriyle ödeyen, ölen, sakat kalan özgür tutsaklard›r... ‹flte bu savafl›n tam ortas›nda, özgür tutsaklar›n gönüllüler ordusunun s›ra neferlerinden biri vard› ki, bu irade savafl›n› sonuna kadar götürecek, dünyan›n ilk kad›n ölüm orucu flehidi olarak ad›n› tarihin onur sayfalar›na yazd›racakt›. Çanakkale Hapishanesi 1. Ölüm Orucu Ekibi savaflç›s› Ayçe ‹dil Erkmen, her an› eylem olan 69 günlük kavgaya girdi¤inde, tahliyesine sadece 11 ay kalm›flt›. Düzenle ba¤lar›n› çoktan kesmifl, devrimi, devrimcili¤i içsellefltirmifl biri için bunun bir önemi yoktu. Kavga her yerde ayn›yd› onun için. Önemli olan devrimin, kavgan›n ç›kar›yd›. “Ben”in de¤il “biz”in kavgas›yd› bu. Bu kavgada kiflisel bir istek yoktu, olamazd›. Ayçe ‹dil Erkmen, tereddütsüzdü. Öne at›l›p k›z›l band›n› aln›na takarken de, son nefesini verene kadar da tereddütsüzdü. Tereddütsüzlü¤ü inanc›ndan; halk›na, vatan›na duydu¤u ölçüsüz sevgiden geliyordu kuflkusuz. Yoksa gün gün, hücre hücre eriyerek ama bir türkü gibi ölünemezdi.

8


‹dil, yeni insan›n ad›d›r. Sosyalizme inanc›n, örgüte güvenin ve fedan›n ad›d›r. Hep bafl› dik yaflaman›n ve yeri geldi¤inde ölümü seve seve kucaklaman›n ad›d›r. Kad›nlar olmadan devrim olmayaca¤›n›n ve kad›n›n ancak devrimle kurtulaca¤›n›n ad›d›r. Devrimci sanatç›l›¤›n, halk kültüründen ö¤renmenin ve onu sosyalist kültürle harmanlay›p gelece¤e tafl›man›n ad›d›r... Ad›n› verdi¤imiz kültür merkezinde, ondan ö¤rendiklerimizle halk kültürünü devrimci sanat anlay›fl›yla ileriye tafl›ma ve sosyalist kültürü gelifltirme mücadelesi vermekten onur duyuyoruz. Ortaköy Kültür Merkezi ile bafllay›p, onun ad›yla, ‹dil Kültür Merkezi’yle süren yolculu¤umuzda, geriye dönüp bakarken, ‹dil’in gülen gözleri gücümüzü art›r›yor. Tav›r’›n sayfalar›na her ay yeni yaz›lar yazarken, onun bilgisayar bafl›nda Tav›r’›n yaz›lar›n› dizdi¤i, mizampaj›n› yapt›¤› foto¤raf› geliyor akl›m›za. ‹dil’in miras› bizim için çok de¤erlidir. Elinizde tuttu¤unuz kitap, onu anlatmak için deyim yerindeyse ç›rp›n›p durarak yaz›lm›fl sat›rlardan olufluyor. Ne söylesek eksik kalacak endiflesiyle ama elimizden geldi¤i ölçüde yaz›lm›fl bu sat›rlar dileriz ki yeni ‹dillerin yetiflmesinde küçük de olsa katk›da bulunur. Bu, bizim için en büyük yürek ferahl›¤› olacakt›r. Eylül’ün karanl›¤›n›n devam etti¤i 1996 y›l›nda, zulüm imparatorlu¤una hapishanelerde beden beden direnen ölüm orucu flehitlerimize, devrim kufla¤›n›n kahramanlar›na, en de¤erlilerimize, Ve ad›n› tafl›maktan onur duydu¤umuz can yoldafl›m›za, ‹dil’e... Sevgi, sayg› ve ba¤l›l›kla...

TAVIR YAYINLARI

9


10


‹D‹L ÜZER‹NE...

‹dil aram›za kat›ld›¤›nda, devrimci sanat ve kültür cephesini yaratman›n zorlu u¤rafl› içindeydik. Bir yandan faflizmin bask› ve yasaklar›yla, bir yandan da alan›m›zdaki egemen küçük-burjuva ideolojisi ile mücadele ediyorduk. Bize göre kültür ve sanat da ezenlerin ve ezilenlerin mücadelesinde örgütlü yerini almal›yd›. Ülkemizin gerçe¤i savaflt› ve bu savaflta kültür ve sanat bütün etkileyicili¤i ile devrim saflar›na at›lmal›yd›. Kültür ve sanat etkili bir silaht› ve biz bu silah›, yaflam› bütünüyle kavrayan devrimci anlay›fl›n, devrimci hareketin kumandas›nda savafla sürmeliydik. Hem kurumlaflmas›, etkinlikleri ve ürünleriyle devrimci kültür hareketini halk içinde ete kemi¤e büründürmek, hem de bunu yapacak örgütlü devrimci sanatç› kiflili¤ini yaratmak zorundayd›k. Zor bir iflti bu. ‹flte biz bu zorluklarla bo¤uflurken, kiflili¤inin en temel özelliklerinden biriyle, mütevaz›l›¤›yla girdi aram›za. Sanatç› duyarl›l›¤›na sahip, yetenekli, coflkulu bir Dev-Genç sempatizan›yd› geldi¤inde. Ülkemizde kültür ve sanat alan›nda egemen olan küçük-burjuva anlay›fl bizleri sanatç› olarak görmüyordu.

11


Onlara göre bizler sanat ad›na sloganc›l›k yapan siyasi militanlard›k. Sanatç› örgütlü olamazd›. Özgürlü¤ünü s›n›rlayamazd›. Yarat›c›l›¤›n› öldüremezdi. Birey olmal›yd›lar. Bu anlay›fl kendine özgü ahlak›yla, yaflam tarz›yla, de¤er yarg›lar›yla adeta egemen bir kast gibiydi. Kendi anlay›fllar›ndan olmayanlar› aforoz ediyorlard›. Biz bir yandan devrimci sanat›n mücadele içerisindeki gücünü kavram›fl olan faflizmin sald›r›lar›n› gö¤üslerken, bir yandan da bu egemen kast›n y›llard›r yaratt›¤› özünde elitist, bireyci ve dejenere düzen içi kültürünü reddedip, halk›n içinde, onun ac›lar›n› ve sevinçlerini iliklerinde duyan kültürü yaratma kayg›s›ndayd›k. Ve bu anlamda tarihimizden bize kalan pek fazla da bir mirasa sahip de¤ildik. En büyük gücümüz, ideolojik sa¤laml›¤›m›z, bize yol gösteren devrimci hareketimizin kendine güven ve cesaret afl›layan perspektifiydi. Bugün bu mücadelede önemli mesafeler katedilmifltir. fiark›s›yla, fliiriyle, tiyatrosuyla, gelenekleriyle, ahlak›yla, militan tav›rlar›yla devrimci kültür hareketi, devrimci sanatç› kiflili¤i halk›n kurtulufl mücadelesinde yerini alm›flt›r. Bir tarih yaz›lm›flt›r. Idil bu tarihin isimsiz mimarlar›ndan biridir. Onu bu tarihin içinde tan›y›p anlayabiliriz. Kültür cephemizin örgütlü bir elaman› olarak omuz bafl›m›zda yerini ald›¤›nda, onu inatla bizden koparmaya, düzene çekmeye çal›flan bir ailesi vard›. Onu içinde bulundu¤u küçük dünyadan koparmama bencilli¤inin en büyük silah› duygu sömürüsüydü. ‹dil'in sevgi dolu yüre¤i, safl›¤›, temizli¤i, sorumluluk duygusu özellikle annesi taraf›ndan adeta bombard›mana tutuluyordu. Ailesine karfl› savafl› kazand›¤›nda çal›flkanl›¤›, disiplini ve sahiplenmesi ile alan›m›z›n vazgeçilmez eleman› olmufltu çoktan. Alan›m›z› ve perspektifimizi çabuk kavrad›. Ve bunlarla bütünleflti. Yeni bir kültür yarat›yor, yeni bir yap› yükseltiyorduk. Emekçi olmak, yap›y› h›zla yükseltmek için her gün birkaç tu¤la koymak gerekiyor-

12


du. Üstelik bu gösterifle, popülizme düflmeden yap›lmal›yd›. ‹dil bu gerçe¤i en iyi kavrayanlar›m›zdan biri oldu. Adeta bir joker gibi nerede boflluk varsa oraya kofltu. Müzik grubu, tiyatro, sanat dergisi... Yeteneklerini zorlad› ve en iyisini yapmaya çal›flt›. Baflar›lanlar karfl›s›nda adeta çocuk gibi sevinir, yoldafl s›cakl›¤›yla herkesi kucaklar, halay çeker ama yanl›fllar ve baflar›s›zl›klar karfl›s›nda kimse onun kendine özgü sorgulayan, elefltiren bak›fllar›ndan kurtulamazd›. Kitlelerin alk›fllar› karfl›s›nda bafl› dönmedi. Kendini kaybetmedi. Yaratmaya çal›flt›¤›m›z devrimci sanatç› tipinin en temel özelliklerinden birini, o günkü deyiflimizle "‹simsiz ve resimsiz" olmay› içsellefltirdi. Edilgenli¤ini ve memur tav›rlar›n› elefltirdi¤imizde utanarak kabul etti. Ve kendi içinde kendiyle sessiz bir savafla girdi. H›zla kendini gelifltirdi olgunlaflt›. "Sanatç›-sepetçi" esprilerinin alt›nda yatan küçümseyici yaklafl›mlar› ciddiye almad›. Çevresindeki onlarca popülist, entel, bireyci, geçici yol arkadafllar›na itibar etmedi. Ne yapt›¤›n› biliyordu. Bu yüzden de aylarca OKM'nin b›kt›r›c› muhasebe hesaplar›yla, Tav›r bürolar›n›n bitip tükenmez bürokratik ifllemleriyle, sanat dergisinin dizgisi ve redaksiyonuyla sab›rla ilgilendi. Hiçbir zaman. "Ben sanatç›y›m, neden sineman›n tuvaletini temizliyorum?" demedi. 12 Eylül'de büyüyen kuflaktand›. Ama o dönemin yoz, dejenere, bencil kültüründen neredeyse hiç etkilenmemiflti. Bu kültürün alan›m›za tafl›nan izlerinin de hep d›fl›nda kald›. Siyasi olarak da kendini yetifltiriyordu. Bugün buradayd› ama yar›n savafl›n baflka bir cephesinde yer almak gerekebilirdi. Bunu biliyordu. Kendini haz›rlamaya çal›fl›yordu. Disiplinin, sahiplenmenin, fedakarl›¤›n ad› olmufltu ‹dil. Sadece kültür ve sanat alan›n›n de¤il, devrimci hareketin mütevaz› bir neferi olmufltu ‹dil. ‹çlerinde ‹dil'in de bulundu¤u ölüm orucu eylemi ve flehitleri halka ba¤l›l›¤›n, devrime ve sosyalizme inanc›n manifestosunu yazarak beyinlerde ve yüreklerde deprem yaratm›fllard›r. Ama farkl› olarak ‹dil, ölüm oruçlar›n›n ilk kad›n

13


flehidi olmas›n›n da ötesinde, ülkemizde devrimci sanatç› kiflili¤in de manifestosunu yazm›flt›r. Devrimci bir sanatç›n›n faflizmin halka karfl› sald›r›s›n› püskürtmek için çarp›flman›n en ön saf›nda dövüflebilece¤ini, bu u¤urda ölümü gülerek karfl›layabilece¤ini göstermifltir. "Ben sanatç›y›m, sanat yapar›m" diyenlere, kendini ayr›cal›kl› gören elitistlere devrimci sanatç›l›¤›n günü geldi¤inde yaflam› savunmak için atefl hatt›nda ölümün üstüne yürümeyi bilmesi gerekti¤ini göstermifltir. Faflizm, devrimci tutsaklar›n flahs›nda, halktan yana olan herfleye, halk›n özgürlük ve kurtulufl umuduna, kültürüne, sanat›na, de¤erlerine sald›rd›¤›nda, karfl›s›nda bütün bunlar› savunan devrimci sanatç› ‹dil'i de bulmufltur. Ayçe ‹dil Erkmen devrimci sanatç› kiflili¤inin ad›d›r. Bu anlamda hepimizin ö¤retmeni olmufltur. Herkes ondan ö¤renmek zorundad›r. Popülizmin her çeflidinin çok kolay yeflerme zemini tafl›d›¤› bir alan›nda isimsiz bir nefer olmay› ö¤renmelidir. ‹simlerle, resimlerle, afifllerle, imzalarla, alk›fllarla bafl› dönmemeyi, kendini be¤enmemeyi ö¤renmelidir. Devrim hamal›, emekçi olmay› ö¤renmelidir. Özü sözü bir olmay›, sanat›nda verdi¤i mesajlar› kendi yaflam›nda da uygulamay›, yani sanatta da olmas› gereken devrimci samimiyeti ö¤renmelidir. Bugüne kadar ola geldi¤i gibi y›lg›nl›¤›n, sinmiflli¤in, korkakl›¤›n, faflizmin sald›r›lar› karfl›s›nda kendi kabu¤una çekilmenin, susman›n de¤il; ‹dil, bir devrimci sanatç› olarak öne at›lman›n, düflmana meydan okuman›n ad›d›r. Çelikten bir irade ile ölümle yaflam aras›ndaki o incecik çizgide beyni, yüre¤i ve bütün ruhuyla bu büyük kahramanl›¤› savafl içerisindeki s›radan bir devrimci görevi yerine getirir gibi gösteriflsiz, sessiz ve sitemsiz yapabilmenin ad›d›r. Sevgi dolu, coflku dolu, han›m han›mc›k bir genç k›z›n nas›l inanç, cesaret ve kararl›l›k sembolü bir kahraman olabilece¤inin örne¤idir. Halk ve vatan sevgisiyle pazar yerlerine, grev çad›rlar›na, üniversite anfilerine, ayaklanma barikat-

14


lar›na bilinç, umut tafl›man›n coflkusudur. ‹dil, onca kitaplar yazm›fl anl› flanl›, birçok ayd›n ve sanatç›ya k›sac›k yaflam›na s›¤d›rd›¤› müthifl bir tarih bilinci ve bilgelikle ölüm ve yaflam üzerine ders vermifltir. O Sabolar'dan ö¤rendiklerini, Santiago Stadyumu’nda faflist cuntac›larca parmaklar› k›r›lan ama susturulamayan devrimci ozan Victor Jara'n›n hayk›r›fl›yla birlefltirerek seslendi bizlere: VENCEREMOS!.. Hiç göstermeden küçücük yüre¤inde da¤larca halk sevgisi büyütmeyi bilmifl bir halk k›z›d›r o.

15


16


AYÇE... Hiçbir uykudan sensiz düfllerle kalkmad› ülkem. Bundand›r tenimizin yan›k ete benzer esmerli¤i... Ayçe çicek ismi olabilir asi ve halklar renginin en güzelinden. Ayçe bir su olabilir, ak›fl› suyun. Sessiz ferah, durgun yüzü berrak. Az sonra kayal›klardan ça¤layacak olan köpük köpük bir su. Ayçe bir renk olabilir. Milyonlarca çiçe¤e konmufl kelebe¤in, gökkufla¤›n›n, köylü k›zlar›n›n gergeflerinde c›v›ldaflan beyaz›n, k›rm›z›n›n tonu. Ayçe bir ulusun dili olabilir, bütün dünya lehçelerinde direnç demek mesela, belki yal›nca kavga. Ayçe gece yar›lar›nda suskunlukta kan içinde uyand›r›lan halk›m›n bo¤um bo¤um terleyen sab›r yumruklar›. O yumruklar›n dövmesi, tanr›lar›n mermer direkleri ile ihtiflam saçan, bir o kadar korkak flarlatan kulelerini. Halk b›ça¤›n›n kesmesi g›rtlaklar›n› vatan satanlar›n. Ayçe bir koku olabilir, s›cac›k tüten bir çorba bu¤usundaki nane,

17


ya¤mur sonras› toprak örne¤in. Ayçe bir kitab›n ad› dara¤ac›ndan notlar› Fucik'in. Direnme Savafl›, fliir kitab›, destan Bedreddin, Baba ‹shak. Ayçe henüz yaz›lmam›fl bütün kitaplar›n ortak temas›. Ayçe bir türkü olabilir. Evlad› kaybolmufl analara ait halk türküsü. “Belimizde k›l›nc›m›z kirman› hey!” deyiveren coflkulu, cesur. Ayçe bir tablo, Guernicas› Picasso'nun, foto¤raf da olabilir. Yoksul kara Afrika'n›n aç gezen yüz milyonlar›n›n bembeyaz diflleriyle gülümseyiflleri bize. Ayçe bebe¤ini emziren bir annenin masumiyeti. Gecekondusuna elinde ekmek, cebinde flekerlemelerle dönen bir iflçinin heyecan›, bekleflen çocuklar›n›n afacanl›¤›, evin kad›n›n›n sevecenli¤i, bacalar›nda tüten duman›n neflesi. Ayçe bir düfl, çöplüklerden ekmek toplayan, köprü altlar›nda sabahlayan sokak çocuklar›n›n. Ve istasyon banklar›nda ayaz bir geceyi geçirecek olan›n memleket düflü. S›rt›nda kal›n bolflevik dokuma bir kaban, belki sadece avuç içlerine usulca bir hohlay›fl. Ayçe her do¤an çocu¤umuzun al›nyaz›s›. Ayçe yoksullu¤a baflkald›r›. Ayçe adaletsizli¤e isyan. Ayçe bir duygu, kaplay›veren içimizi, tan›ms›z. Özgürlük eyleminin ilk an›. Son an› koflarak kucaklamak varofllar›, hiç tan›mad›¤›m›z bir kap›n›n bize aç›lmas›, dost gülücüklerinde gizlenmek, polis sirenlerinden bir de.

18


Ring penceresinden izlerken dalg›n, kendi halinde kald›r›mlar›, ans›z›n bir yoldafl› görmek, tetik ad›mlarla yürüyen dikkatli, onunla son randevuyu an›msamak. Kucaklaflmay›, hoflçakal›, görüflürüzü. Ayçe iflkencecileri ininde yenmek onuru. Ayçe yap›dan gelen ilk not ad›m›za. Titreyen ellerle bir türlü açamamak, açmak sonra, merhabay› yüzlerce kez okumak. Ayçe bir ses olabilir. Slogan, mert namuslu... Hayk›r›fl... Barut... Namlu... Evet Ayçe bir namlu, halk düflmanlar›n›n beynine dayal›. Tutufl onu, s›ms›k› kavray›fl... As›l›fl teti¤e...Bir daha... ‹hanet asla... Bir daha... Zafer... Ayçe Mitralyöz. Ayçe o bir vatan ve bebelerinin yüzü hep güleç, sofralar bereketli, hasatlar çoflkulu. Gönderinde onurlu bir k›z›ll›k dalgalanan. Ayçe vatan, Ayçe o özgür vatan.

Dipnot- Anadolu'nun birçok yerinde gergeflerde ve kilimlerde renklerin dilleri vard›r. Beyaz ayr›l›k derler. K›rm›z› sevda ya da hasrettir. Yine Anadolu'da nane kokusu için ana kokusu derler. Tarç›na çocuk, keki¤e de yar kokusu.

19


20


YAfiAMAK ‹PEKS‹ B‹R KUMAfi DOKUR G‹B‹ HEP B‹R A⁄IZDAN SEV‹NÇL‹ B‹R DESTAN OKUR G‹B‹...

1970 y›l›nda do¤du¤unda ad›n› ‹dil koydular. ‹stedikleri ‹dil Biret gibi dünyaca tan›nan sayg›n bir sanatç› olsun, yetene¤iyle ünlensin. O yüzden Kocamustafapafla'daki mütevaz› evlerinde bir de piyanolar› vard›. Babas› da bir tiyatro sanatç›s›yd› ‹dil'in. K›z›n› sanatç› hassasiyetiyle yetifltiriyordu. ‹dil yetenekliydi. Hem ilkokula gidiyor, hem piyano kursuna devam ediyordu. K›sa sürede piyano çalmay› ö¤rendi. Okulda ise bir-iki yak›n arkadafl› d›fl›nda kimseye söylememiflti. Hatta ö¤retmenlerine bile bahsetmemiflti piyano çald›¤›ndan. Çal›flkanl›¤›yla dikkat çeken ‹dil, bir de sanat yetene¤iyle öne ç›kmak istemiyordu. Onun karakteriydi. Kiflili¤ini oluflturan en önemli yan mütevaz›l›kt›. Derslerdeki baflar›s›, sanata yatk›nl›¤› mütevaz›l›¤›n› etkilemiyordu.

21


‹nsan sevgisiyle doluydu. Kimseyi k›rmamaya, incitmemeye çal›fl›rd›. Birilerine yard›m edebilmek onu mutlu ederdi. Arkadafllar›n›n derslerine yard›m eder, dertlerine ortak olurdu. Kalemi, silgisi, defteri bir yana; ‹dil, yeteneklerini, baflar›lar›n› da paylafl›rd› arkadafllar›yla. Liseye giderken bir arkadafl›n›n evinde kendinden büyük insanlarla karfl›laflm›flt›. Çok s›cak bir sohbet geliflti aralar›nda. ‹dil daha sonra arkadafl›na "Ne kadar farkl› insanlar. Benimle yafl›t›mm›fl gibi konufltular" diyecekti. Bahsetti¤i insanlar devrimciydiler. Herkes gibi ona da de¤er vermifllerdi. ‹dil bir süre sonra, unuttu o yüzleri. Ama s›radan insan iliflkilerinden farkl› bir fley vard› o sohbetlerde ve ‹dil bu farkl›l›¤› hiç unutmad›. Her genç gibi o da arkadafllar›yla gelece¤e iliflkin düfllerini, hedeflerini konuflurdu. Üniversite okumak, avukat olmak istiyordu. Gerçi hukuk fakültesini kazanamam›flt› ama üniversiteye gidiyor, iktisat okuyordu. Bu y›llar ülkemizde 12 Eylül cuntas›n›n halk üzerindeki etkisinin k›r›lmaya bafllad›¤›, kitlelerin hareketlendi¤i y›llard›. Halk›n birçok kesimi sokaklara dökülürken, devrimci eylemler de gündemi belirlemeye bafllam›flt›. ‹dil duyarl›yd›. Duyarl›l›¤› onu çevresinde yaflananlar› sorgulamaya itiyordu. ‹ki ayr› dünyan›n fark›na varmaya bafllam›flt›. Biri ona anlat›lan dünyayd›, di¤eri gerçeklerden oluflan dünya. Tan›k oldu¤u gerçekler dikkatini çekiyordu art›k. Yüre¤ini s›zlat›yordu. Günlük yaflam›n›n ak›fl› sanki gerçekleri su yüzüne ç›kar›yor, düflüncelerini derinlefltiriyordu. Okula giderken k›fl ortas›nda çal›l›klar›n alt›nda yatan çocuklar› görüyordu. Yoksullu¤u, açl›¤› görüyordu. Sefaleti insan onuruna yediremiyordu. fians m›, flanss›zl›k m›yd› nedeni? Kendisi bir yuvaya

22


sahipti; okumufl, üniversiteye bafllam›flt›. Piyano kurslar› alm›flt›. ‹stese bu yetene¤iyle bile pek çok olana¤a sahip olabilirdi. 0 "flansl›lar” içinde miydi? Yüre¤i rahat de¤ildi. Her fleyi vard› ama insanlar›n ac›lar›na, yoksulluklar›na bana ne diyemiyordu. 1990-91 y›llar›nda yayg›n kitle hareketlili¤i vard›. Sokak gösterileri, hak arama eylemleri art›yordu. Okulda ise ö¤renci arkadafllar› forumlar, iflgaller, boykotlar yap›yorlard›. Bir süre uzaktan izledi. Anlamaya çal›flt› olup biteni. Bir gün ö¤rencilerden biri onunla konuflmak istedi... Yüzü tan›d›k gelmiyordu ona. Ama o sohbet, o s›cakl›k, o kapsay›c›l›k ayn›yd›. Evet t›pk› lise y›llar›nda karfl›laflt›¤› o büyük insanlar gibiydi. Fakat bu kez konuflan kendi yafl›t›yd›. Derken tekrar tekrar görüflmeye bafllad›lar. Onun gibi onlarcas›yla tan›flt›. "Mücadele" diyorlard›. Paral› e¤itime, polis iflgallerine, faflist müfredatlara, disiplin soruflturmalar›na karfl› tüm ö¤rencilerin bir araya gelmesinden, bunlara karfl› mücadelenin gereklili¤inden bahsediyorlard›. Söyledikleri do¤ru fleylerdi. Harçlar yüzünden arkadafllar› ya okulu b›rak›yor, ya da geceleri çal›flmak zorunda kal›yordu. Okul polisten geçilmiyordu. Kaç kez arkadafllar› üzerinde k›r›lan tahta coplar› görmüfltü. Kaç kez kafas›-gözü patlayan, kan-revan içinde kalan ö¤rencilerle karfl›laflm›flt›. Bu görüntüler ‹dil'i derinden etkiliyordu. Haks›zl›klara karfl› mücadele eden ö¤rencileri hiç bu kadar yak›ndan tan›mam›flt›. ‹dil'le sürekli tart›fl›yor, bir fleyleri kavratmaya çal›fl›yorlard›. Sadece ö¤renci olarak yaflad›klar› sorunlardan de¤il, halk›n ezildi¤inden, sömürülmesinden de söz ediyorlard›. Özgürlük, eflitlik ve ba¤›ms›zl›k için devrim yapmak gerekli diyorlard›. Silahl› eylemleri "Halk›n Adaleti", "Halk düflmanlar›ndan hesap sorma"

23


diye tan›mlam›fllard›. Gerçekten eflitsizlik, adaletsizlik vard›. En az›ndan her gün gördükleriyle tan›k oluyordu. Ama çözüm için onlar gibi mi düflünmek gerekirdi? ‹dil aç›s›ndan henüz tart›fl›l›r bir konuydu bu... O da duymufltu polisin insanlara iflkence yapt›¤›n›, katletti¤ini. Baz› devrimcilerin kaybedildi¤i de olmufltu. Kürt halk›n›n köyleri yak›lm›flt›. Bunlar gerçekten insana ayk›r› fleylerdi, zalimlikti, haks›zl›kt›. Ama bütün bu olup bitenlere, fliddete, fliddetle mi karfl›l›k vermek gerekiyordu? Ki devrimcilerin ona verdikleri de¤er, gösterdikleri sayg› ‹dil'i çok etkilemiflti. Dev-Genç'li arkadafllar› ona anlatmaya, aç›klamaya devam ettiler. Bu bir savaflt›. Ezenle ezilenin, egemenlerle halk›n savafl›. Bu savafl› egemenler bafllatm›flt›. ‹nsan sevgisi neydi peki? ‹nsan›n insanca yaflamas›n› istemek de¤il miydi sevgi? Sadece istemek de¤il bunun için mücadele etmeyi de gerektirmiyor muydu? Evet. Insanlara sevgi duymak bir tak›m sorumluluklar› da beraberinde getiriyordu. Halk›n katliama u¤rad›¤›, yoksullu¤a mahkum edildi¤i bir ülkede ne olabilirdi bu sorumluluk? Tabii ki zulme karfl› mücadele etmek. ‹dil de seviyordu insanlar›. Bunun için zor durumda olanlara yard›m etmifl, herfleyini paylaflm›flt› onlarla. Fakat insana sevgi duyulmas›n›, de¤er verilmesini hiç böyle düflünmemiflti. Anlamaya bafllad› sevginin gerçek anlam›n›. ‹flte insanlar› gerçekten sevenler, halk› özgür, eflit bir gelece¤e tafl›mak için mücadele ediyorlard›. Bir kurtulufl savafl›yd› bu.

24


Bu arada bir olay oldu. Mimar Sinan Üniversitesi ö¤rencisi Seher fiahin polisler taraf›ndan okulunun üçüncü kat›ndan afla¤›ya at›ld›. Seher, kay›t için gelen ö¤rencilere yard›mc› olmak amac›yla aç›lan Rehberlik Masalar›nda faaliyet gösteren bir üniversiteliydi. Befl gün komada kalan Seher 8 Eylül 1991'de hayat›n› kaybetti. Seher'in alçakça katledilmesi ‹dil'in düflüncelerini netlefltirdi. "fians" m›, "flanss›zl›k" m› tart›flmas› son buldu kafas›nda. ‹kisi de de¤ildi. Onun ad› zulümdü. Bunu kavrad›¤›ndan itibaren ‹dil, Dev-Genç'lilerin yan›nda yerini ald›. Devrimcili¤e ilk ad›m›n› atm›flt›. Onlardan biriydi art›k. ‹dil kimseye söylemezdi piyano çald›¤›n›, onlara söyledi. ‹dil'i Kültür Merkezi'ne götürdüler. "Biz geldik" diye girdiler içeri. Bu samimi selam hiç kimsenin akl›ndan ç›kmayacakt› bir daha. Heyecanl›yd›. Devrimci sanatç›larla tan›flacakt›. Okumufltu gazetelerde, konserlerine, türkülerine dava aç›lan Grup Yorum'u. O zamanlar duymufltu s›n›f mücadelesinde sanatç›lara da yer oldu¤unu; her meslek grubu, her halk katman› gibi onlar›n da örgütlendi¤ini... Merak ediyordu örgütlü sanatç›lar›. Pekçok bedel ödüyorlard›. ‹lgisini çekiyordu. Bu yüzden de OKM'ye ilk ad›m›n› att›¤›nda merak etti¤i insanlarla tan›flacak olman›n heyecan›n› tafl›yordu. Hemen piyano bafl›na oturttular. Yak›nlar› d›fl›nda kimseye çalmayan ‹dil farkl› bir heyecanla çalm›flt›. Büyük bir s›nav verdi¤ini düflünüyordu. ‹dil'i bir kez daha içtenlikle sar›p sarmalam›fllard›. Merak etti¤i, anlamak istedi¤i ne varsa anlatt›lar. Sanatç›lar neden örgütleniyordu? Do¤ru muydu? Nas›l üretiyorlard›? Halk›n sanatç›s›n› anlatt›lar.

25


Halk›n sanatç›s› olmak halk olmakt›. Halk gibi düflünebilmek, halk›n yaflad›¤› duygular› derinlemesine yaflamak, ona yön vermekti. Halk›n sanatç›s›n›n kayna¤› ne para ne de flan-flöhretti. Halklar›n hayat› bitmez-tükenmez bir hammadde kayna¤›yd›. Sanatç› zaten bu hammaddeyi iflleyen ona flekil veren de¤il miydi? O halde bu kayna¤› ürünlefltirmek için mücadelenin içine dalmak gerekiyordu. Yarat›c›l›k bu mücadelenin içindeydi. Bir iflçi gibi, bir gecekondulu gibi, hakk›n› arayan tüm emekçiler gibi halk›n mücadelesinin parças› olmal›yd› sanatç›. Biçimler ve silahlar farkl› olabilirdi ama ayn› kayna¤a yönelmeliydi sanat. Yaz›yla, müzikle, tiyatro, sinemayla halklar›n kurtulufluna kat›lmal›yd›. OKM'ye daha s›k gitmeye bafllad›. Her geçen gün biraz daha fazla sorumluluk bilinci art›yordu. Zaman›n daha büyük bir k›sm›n› ay›r›yordu oraya. Bugünlerde ailesi, özellikle de annesiyle çat›flmalar› bafllam›flt›. Annesi devrimci olmas›n›, mücadele etmesini istemiyordu. Anal›k duygular›yla, k›z›na bir zarar gelmesini istemedi¤inden tepki gösteriyordu. Ama ‹dil'in ne kadar hassas ve duyarl› oldu¤unu bildi¤inden hep onun duygular›na yöneliyordu. ‹dil zorland› ilk önce. Çat›flmalar› büyüyor, belki de ilk defa onun yüzünden annesi a¤l›yordu. Ne yapmal›yd›? ‹kna edemiyordu. Henüz annesi mücadele etmenin gereklili¤ini, bu mücadeleyi verenlerden birinin de kendi evlad› olmas› gerçekli¤ini kabullenecek durumda de¤ildi. O yine de b›kmadan, usanmadan anlat›yordu. Mücadelesini, inançlar›n›, amaçlar›n›, halk›n› nas›l sevdi¤ini...Anlayam›yordu ‹dil'i... Bu çat›flma onu bir tercihe do¤ru itiyordu. Ya annesine yenilecek, ya da annesini üzmek pahas›na do¤rulu¤una inand›¤› yolda devam edecekti. Bu tercih onun için dönüm noktalar›ndan biriydi. Annesinin üzülmesini istemezdi. Mücadeleden vazgeçse içi rahat edebilecek miydi? Hem okula gidip gelirken içinden atamad›¤› o kayg›ya bir fley yapmama-

26


n›n suçlulu¤u da eklenmeyecek miydi? Nas›l yaflayacakt›? Mutlaka bu bencillik onu daha büyük bencilliklere tafl›yacakt›. Annesini üzmek mi? Hay›r. O bencillik de¤ildi. ‹nand›¤› fikirlerle annesi aras›nda bir tercihe zorlanmak anlams›zd›. Böyle bir zorunluluk olamazd›. Karar›n› verdi. Tercihini yapt›. Kültür ve sanat alan›nda kavgas›na devam edecekti. Annesinin onu anlayamamas›, üzülmesi yüre¤ini burkuyordu ama karar›n› de¤ifltirmeyecekti. Tavr›n› koydu. Çat›flmay› kazand›. Geriye dönüp bakt›¤›nda bu karar onu çok flafl›rtt›. Nas›l bu kadar sert olabilmiflti? O güne kadar yumuflakl›¤›, hassasl›¤›yla tan›nan ‹dil, kavga etmiflti. Sesini yükseltmiflti. Bu bir s›çramayd›, dönüflümdü. ‹dil bunu farketti. ‹nsanlar önlerine ç›kan sorunlar› afla afla, sorunlar› çöze çöze kiflilikleri güçleniyor, devrimcilefliyorlard›. Ailesine sevgisi de¤iflmedi; daha anlam ve olgunluk kazand›. H›zla prati¤in içine girdi. Sanatla iç içe büyümüfltü. Babas› ona sanat sevgisi afl›lam›flt› ama hiç profesyonel sanatç› olmay› düflünmemiflti. Hatta mümkün oldu¤unca kendine saklam›flt› yetene¤ini. Hala utan›yordu insanlar›n önüne ç›kmaya, hala s›k›l›yordu alk›fllardan. Art›k atmal›yd› çekingenli¤ini. Çünkü onun için sanat›, halka gerçekleri, zalimleri, direnenleri, kurtulufl yolunu gösteren bir araçt›. Kavgas›n› seviyordu, o halde sanatsal yeteneklerini bu kavgan›n hizmetine sunmal›yd›. ‹lk kez yetenekleri onu bu derece coflkuland›r›yor, haz veriyordu. Nihayet yetene¤ini zenginlefltirecek kanal› bulmufltu. Yeni bir dönemeci daha afl›yordu ‹dil. Yine dönüflüyordu. Kavgan›n ihtiyaçlar› ve örgütünün ona kazand›rd›¤› güven adeta itici gücü olmufltu. Kolay de¤ildi tabii ki. Ne utangaçl›¤›, çekingenli¤i bitmiflti ne de dünle bugün aç›s›ndan büyük bir fark vard›. Asl›nda tek fark bilincinin, duygular›n› ve davran›fllar›n› gün geçtikçe daha fazla yönlendiriyor olmas›yd›.

27


Önceleri daha çok müzik üzerine çal›flmalar yürüttü. Özgürlük Türküsü’nün bir eleman› olarak tart›flmalarda, günlük yaflamda dürüstlü¤ü, disiplini ve sahiplenmesiyle öne ç›k›yordu. Henüz mücadelenin, devrimci e¤itimin bafl›ndayd› belki. Ama içtenli¤i, sorgulay›c›l›¤› ve sezgileriyle yanl›fllar› do¤rudan ay›kl›yor, do¤rular› inatla savunuyordu. Yetmezlikleri de vard›. Fakat inatç› kiflili¤i yanl›fllara teslim etmiyordu onu. Asl›nda kolektivizmin üretimleri nas›l zenginlefltirdi¤ini ö¤reniyordu. Elefltiriler-öneriler ve ortak noktalar düflünmeye itiyor, yarat›c›l›¤a yöneltiyor ve yanl›fllar› önlüyordu. Yarat›c›l›k, özgürlük bireyde de¤il, birliktelikteydi. fiimdi daha iyi anl›yordu bunu. 1991 1 May›s kutlamalar›ndan dolay› Ayfle Gülen gözalt›na al›nm›flt›. Bir hafta sonra ise "Eylül Analar›" adl› oyunu sergileyeceklerdi. Ayfle Gülen ana rolündeydi. Gözalt› sürdü¤ü için bu görev ona verildi. Müzik konusunda yetenekliydi fakat hiç sahnede tiyatro oynamay› akl›ndan geçirmemiflti. Baflarabilecek miydi? Bunun cevab› iste¤inde, ciddiye almas›nda, emek harcamas›nda sakl›yd›. Ö¤renme ve kavrama iste¤iyle sahiplendi görevini. ‹flte mücadele sanatç›y› böyle gelifltiriyordu. Olumsuzluklara boyun e¤ilmiyor, boflluklar hemen dolduruluyordu. ‹stekle çal›flt›. Rolünü duyumsayarak, yaflarcas›na oynad›. 12 Eylül gerçe¤i, analara yaflat›lan ac›lard› oynad›¤›. O zaten bu tarihin bir parças›yd›. Halk›n tarihini kavr›yor, kavrad›klar›n› halka sunuyordu. Bundan daha güçlü bir motivasyon olabilir miydi? Baflarm›flt›. Baflar›n›n kayna¤› buydu. Olurunda gitmeyen fleyler de vard›. ‹nsanlara olan sevgisi onu mücadeleye ba¤larken, kiflili¤inin parças› olan hassasl›¤› ve insanlar› k›rmama anlay›fl› mücadele içinde onu da yaratabiliyordu. Edilgenli¤i, insanlar› elefltirirken k›rmayay›m diye düfltü¤ü liberallik üzerine elefltiriler al›yordu. Her insan gibi onun da eksikleri vard›. Bunlar› her gün biraz daha alt ederek yürümeliydi. Onlarca sald›r›yla karfl› karfl›ya gelindi¤i, faaliyetlerin engellenmeye çal›fl›ld›¤› koflullarda inisi-

28


yatifi, kendine güveni ile zorluklar›n üstesinden gelebilirdi. Savafl›n içindeydi ‹dil. Verdi¤i savafl sadece bask›lara, zulme, sömürüye karfl› de¤ildi. ‹kili gelifliyordu mücadele. Bir yandan bask›larla mücadele ederken, di¤er yandan kendi eksikliklerinin de üzerine gidiyordu. Ama ‹dil ve ‹dil gibilerin savafl› biraz daha özgün ve biraz daha zordu. Çünkü ‹dil bir kad›nd›. Basit bir fley de¤ildi kad›n olmak. Bunun fark›ndayd›. O da biliyordu ki tarih boyunca kad›na hep ikinci s›n›f rolü verilmiflti. Kad›n, egemenlerin çizdi¤i s›n›rlar içinde yaflam›flt›. Ve kendine lay›k görülen ikinci s›n›f rolünü benimsemiflti. ‹dil biliyordu ki yüzy›llarla kökleflen kültürün olumsuzluklar›n› kendi de tafl›yordu. K›smen daha rahat yetiflmifl olmas›na ra¤men bu böyleydi. Kifliliklere sistem flekil veriyordu. Yöneltilen elefltirileri anl›yordu. Devrimcilik, mücadele ediyor olmak kifliliklerimizi de özgürlefltiriyordu. Özellikle de kad›nlar›... ‹dil her geçen gün daha fazla hissediyordu bunu. Yaflad›¤› de¤iflim yoldafllar›yla iliflkilerinden, kendi duygu ve düflüncelerine kadar her fleye yans›maya bafllam›flt›. Kimse afla¤›lam›yor, kad›n oldu¤u için küçümsemiyor, aksine daha büyük görev ve sorumluluklar üstlenmesi gerekti¤inden, yönetici olmas› gerekti¤inden bahsediyordu. Güveniyorlard› ona. Kad›n, erkek tüm yoldafllar› güveniyordu. Örgütü güveniyordu. Ama her fleyden öte onu özgürlefltiren, dünyas›ndaki, düflünce sistemindeki de¤iflikliklerdi. Geçmiflteki en büyük hedefi okumak, ifl sahibi olmak, evlenmek, çocuk do¤urmakt›. Bu dünya içinde kaprisler, k›skançl›klar, afla¤›lanmalar, kendine güvensizlikler vard›. Oysa o evinin, iflinin, sorunlar›yla de¤il, halklar›n›n sorunlar›yl› meflguldü kafas›. Küçücük dünyas› ne kadar büyümüfltü, ülkesi olmufltu. Hiçbir ad›m› bireysel kayg›larla atm›yordu. Mücadelesi, halk› için at›yordu ad›mlar›n›. Üretiyor, yaratabiliyordu. Ürünlerini milyonlara veriyordu, karfl›l›¤›n› al›yordu. Baflarabiliyordu. Baflar›lar› kendisine güvenmesinin kap›lar›-

29


n› aç›yordu. Art›k edilgenli¤i afl›p kendine güvenini güçlendirmeliydi. Sanc›lar içinde özgür bir kiflilik yarat›yordu. Kendi geliflimini gördü¤ünde sosyalizmin, devrim mücadelesinin ayn› zamanda kad›nlar›n da özgürleflme mücadelesi oldu¤unu anl›yordu. Devrim ve sosyalizm davas›n›n kad›n için tafl›d›¤› özel anlam; yüzy›llar›n yaratt›¤› geleneklerin, de¤er yarg›lar›n›n, afla¤›lanm›fl, edilgenlefltirilmifl, yetenekleri bask› alt›na al›nm›fl, cinsel meta haline getirilmifl bir kiflili¤in y›k›lmas›yd›. Yerine yeni bir özgür kad›n kiflili¤inin yarat›lmas›yd›. Buna gönülden inan›yordu. Bu düzene bafl kald›rmak için birçok nedeni vard›. Düzenle çeliflkileri çok yo¤undu. Bu onu sosyalizme daha çok ba¤l›yordu... Baflarabilirdi. Savafl içinde pek çok kad›n›n bu süreci baflar›yla tamamlad›¤›n›, baflar›n›n onlar› nas›l gelifltirdi¤ini, bu kad›nlar›n nas›l yeteneklerini, çabalar›n›, emeklerini sosyalizm mücadelesine harcad›klar›n› biliyordu. Kad›n devrimcilerin ölüm an›nda sergiledikleri kahramanl›klar› baflka nas›l aç›klanabilirdi? Düflünüyordu geçmiflini. Ülkemiz kad›nlar› içinde biraz daha avantajl› durumdayd›. ‹stese düzen içinde bir kariyer yapabilir, hatta ekonomik ba¤›ms›zl›¤› onu k›smen özgürlefltirebilirdi. Büyük zorluklar olmazd› böyle bir yaflamda. Hepsini reddetmiflti. Esaretin kayna¤›n› kurutmadan, özgürlük mümkün müydü? Biçimsel birkaç de¤ifliklik d›fl›nda hay›r. O avantajlar›na ra¤men hepsini reddetmiflti özgürlü¤e att›¤› ilk ad›mla. ‹lk att›¤› ad›m en büyük ad›md›. Ama düzende kazand›¤› edilgen, k›r›lgan, kendine güvensiz yanlar›n› aflamazsa bir kad›n olarak da özgür bir kiflilik yaratamazd›. Gerçekten zor bir savaflt›. Elbette sadece olumsuzluklar söz konusu de¤ildi. Anadolu topraklar›n›n tarihinde kad›nlar›n kahramanl›klar› da vard›. Kendisi bu topraklara aitti.

30


‹dil daha fazla yo¤unlaflt› görevlerine. Yaflad›¤› her fleyi bir ders, deneyim olarak bilince ç›karmay› biliyor, eksikliklerini yoldafllar›yla birlikte aflmaya çal›fl›yordu. Hem sorun çözüyor, hem de sorunlar›n› paylafl›yordu. Fedekarl›¤› ve anlay›fl›yla sayg›nl›k kazanm›flt›. Sadece güven duyulmuyordu, o da güven veriyordu. Gittikçe yöneten ve yönlendiren olmaya bafllad›. Bugünlerde onu derinden etkileyen bir direnifl yaflanm›flt›. 17 Nisan'da devrimci hareketin önderlerinden Sabahat Karatafl, yoldafllar›yla beraber dünyay› etkileyen bir direniflle flehit düflmüfltü. fiehit düflenler içinde iki OKM'li de vard›. Ayfle Gülen ve Ayfle Nil Ergen. ‹kisini de yak›ndan tan›yordu. Uzun süre birlikte çal›flm›fl, ayn› zorluklar›, ayn› mutluluklar› paylaflm›fllard›. Birbirlerine yoldafl, s›rdafl olmufllard›. En çok sevdiklerini kaybetmiflti, yüre¤i yanm›flt›. Savafl› tüm ç›plakl›¤›yla hissetti. Silahla, sazla fark etmiyordu. Zulme baflkald›ran, onurlu, adaletli bir dünya için savaflan herkes bedel ödüyordu. O da gözalt›na al›nm›fl, iflkenceler görmüfltü. Yoldafllar›n› kaybetmek daha farkl›yd›. ‹nsan› sars›yordu. Ne büyük fedakarl›k, halka ve vatana ne büyük ba¤l›l›kt› bu. Önce her fley ayaklanm›fl, sonra yerli yerine oturmufltu kafas›nda. Sevgi, ölümüne ba¤l›l›kt›. O yüzden o gün onlarca devrimci ölümü gülerek kucaklam›flt›. K›z›ldere ile bafllayan bir gelenek söz konusuydu. Çünkü düflman karfl›s›ndaki tav›r hiç de¤iflmiyordu. Asla teslim olunmuyor, üstelik ölüm an›nda dahi düflman› flaflk›na çeviren yarat›c›l›klar, kahramanl›klar sergileniyordu. Bir kültür yarat›lm›flt›. Ve devrimci hareket bu kültürü sempatizanlar›ndan, taraftarlar›na, kadrosuna, savaflç›s›na kadar ifllemiflti. ‹nsanlar korkusuzca, cesaretle ölümün üzerine yürüyorlard›.

31


‹dil... Bir sanatç› o. Müzisyen, oyuncu, yazar. Hepsinde baflar›l› olmak istiyor. Yeteneklerinin fark›nda. Yeteneklerini besleyecek s›n›rs›z bir kayna¤a sahip; halk›n içinde ve örgütlü. Bunun yükledi¤i sorumluluklar›n fark›nda. Ve bir savaflç› o.. Sanatç› ve savaflç›... Olamaz m›? Fark› ne? Ayn› duygulara, ayn› duyarl›l›¤a sahip de¤iller mi? Bir sanatç› savaflç› olamaz m›? Bu, duygular›n yitimi midir, körelmesi midir? “Ülkem ac› çekiyor, özgürleflmelidir” diyen her sanatç›n›n önündeki bir seçenektir bu. Çeliflki hiç de¤il. Z›tl›k yok bu kararda. Bir sanatç› hiçbir duygu yitimine u¤ramadan savaflç› olabilir. Dövüflebilir bilfiil. ‹dil de veriyor karar›n›. Ölüm Orucu savaflç›s› olurken sanatç› yan›n› bir kenara koymuyor. Sanatç›l›¤›, flimdi onu barikat›n ön saf›na çeken bir birikim, bir de¤erler toplam›.

32


Bu gücü veren devrimci hareketti. fiimdi daha iyi anl›yordu iktidar› alma, halklar› özgür vatan topraklar›na ulaflt›rma inanc› insanlar› kahramanl›klara, kendini fedaya ulaflt›r›yordu. Cüret afl›l›yordu. Ayfle'nin ve Nil'in foto¤raflar›n› haz›rlay›p ast›lar OKM'ye. Odaya her giriflinde onlara karfl› daha fazla sorumluluk hissediyordu. Küçüklükten beri duyarl›, hassas olan insan sevgisiyle dolu yüre¤i o foto¤raflar› gördükçe mücadelenin görevlerine daha çok kilitleniyordu. Birlikte ç›km›fllard› yola, onlar düflmüfltü. ‹dil'in görevleri büyümüfltü. Sonuna kadar gitmek boynunun borcuydu. Bu samimiyeti, bu dürüstlü¤ü asla elden b›rakmayacakt›. Hele arkadafllar› ona yanl›fll›kla "Nil" deyince... Sanki sorumluluk duygusu kamç›lan›yordu. Ayn› yürek öfkeleniyordu. Dev-Genç'lilerin anlatt›klar›n› hat›rlad›. Bunu söylemek istemifllerdi iflte. 17 Nisan büyük bir direniflti. Sabolar›n kuflatma alt›nda sekiz saat süren destans› direniflleri çok say›da insan› derinden etkilemiflti. Sabo bu direnifli sesiyle de belgelemiflti. Kanla yaz›lan tarih halka ulaflt›r›lmal›yd›. fiimdi Sabo ile Eda'n›n direniflini, Sabo'nun telefon konuflmas›n› temsili bir seslendirmeyle kasete okuyacaklard›. ‹dil Eda'y› seslendirecekti. ‹ki kad›n›n kahramanl›¤›n› sesleriyle halka tan›tacaklard›. Büyük bir sorumluluktu. Onlar›n yaflad›¤› her duyguyu yaflayabilmeliydi. Kendine güven, öfke, yoldafl sevgisi, inanç, kararl›l›k her fleyi yans›tmal›yd› sesleri. Defalarca çat›flma görüntülerini izlediler. Ayn› ruhu yakalamal›yd›lar.

33


Ne büyük onurdu Sabo ile Eda'y› seslendirmek. Hele Sabo bir tarihti. Kad›nlar›n mücadele tarihiydi. Kad›nlar›n önünü açan onlar› kahramanl›¤a götüren güçtü Sabo. Özveri ve ba¤l›l›kt›. Kad›nlar›n mücadele içindeki geliflimlerini ö¤renmek için Sabo'yu ö¤renmek yeterliydi. Sabo'da kad›nlar›n nereden nereye geldi¤ini görüyordu ‹dil. Önce evinin, okulunun, iflylerlerinin duvarlar›n› aflt› kad›n. Mitinglere, yürüyüfllere kat›ld›. Yavafl yavafl kendini mücadeleye sundu. Ard›ndan mücadelenin koflullar› gerektirdi¤i yerde ailesinden, okulundan, iflinden ayr›ld›. Tercih yapt›. Hatta eflini, çocuklar›n›, y›llarca görememeyi göze ald›. Bir kad›n›n sevgisinin, vefas›n›n ailesiyle, efliyle, çocu¤uyla s›n›rland›r›lamayaca¤›n›, gerçek sevgi ve vefan›n halk›n›n kurtuluflu için fedakarl›k oldu¤unu tercihiyle gösterdi. Önü aç›ld›¤›nda görevleri, sorumluluklar› nas›l hakk›yla yerine getirdi¤ini ispatlad›. Yanl›z bafl›na zorluklar› gö¤üslemeyi ö¤rendi. "Yönetici, komutan " olabilece¤i söylendi¤inde düflündü. "Yapabilirsin" dedi hareketi. Ona sadece daha büyük sorumluluklar› cesaretle gö¤üslemek kald›.... Birimleri, bölgeleri yönetmeye bafllad›. Komutan oldu. Ve onlarcas› flehit düfltü... Onlara duydu¤u vefa öne f›rlatt› ‹dil'i. Yönetici oldu. Art›k sorun çözen, ifl yapt›ran bir ‹dildi. Yorulmak bilmeden, yak›nmadan, gece gündüz çal›fl›yor, programlar› hayata geçirmek için sab›rla çaba harç›yordu. Görevleri geri çevirdi¤i görülmemiflti. Tav›r'›n sorumlulu¤unu üstlenmesi ise bu dönemde gerçekleflti. Emektarl›¤› her ifline yans›m›flt›. Kimi zaman Tav›r'›n yaz›lar›yla, kimi zaman muhasebe hesaplar›yla, kimi zaman

34


OKM'nin sorunlar›yla sabahlara kadar bo¤ufluyordu. Emek harcay›p sonuç almaktan duydu¤u hazla ifllerine kofluyordu. OKM'lilerin‚ “‹dil Ablas›” olmufltu. Herkesin sevgisini kazanm›flt›. Baflar› duygusunu‚ “Yaflas›n!” sözcü¤üyle ifade ederdi. ‹dil'in siyasi bilinci her geçen gün gelifliyordu. Bir sanatç›yd›. Kültür ve sanat alan›n›n yöneticisiydi. Ama ayn› zamanda bir savaflç› gibi hissediyordu kendini. Bugün müzikle, tiyatroyla halka seslenenlerin yar›n baflka bir devrimci görevi üstlenebilece¤ini biliyordu. OKM'ye ilk geldi¤inde sanatç›l›k üzerine yapt›¤› tart›flmalar› hat›rlad›kça hafifçe gülümsüyordu. Çok gerilerde kalm›fl ve anlam›n› yitirmiflti bu tart›flmalar. Naz›m Hikmet, Enver Gökçe, Y›lmaz Güney'leri yetifltirmifl olan bir ülkenin ayd›n ve sanatç›lar›ndan ço¤unun bencillikleri nas›l aç›klanmal›yd›? Bireyci yaflamlar›n›, korkular›n› aflamayanlar kalbur üstü kesimlerin alk›fllar› arac›ndaki sahnenin büyüsünden kurtulam›yorlard›. fian flöhret ve paran›n esiri olunuyor, ayd›n onuru ayaklar alt›na al›n›yordu. Sanatç›n›n neden, ne gibi bir ayr›cal›¤› olabilir ki diyordu. Sanatç› olmak ne bir statü, ne de ayr›cal›kt›. Sanat, pahal› salonlara hapsedilemezdi. Halka götürülmeliydi. Sokak tiyatrolar›, sokak konserleri bu bak›fl aç›s›n›n ürünleriydi. Bazen bir ekmek kuyru¤unda oynad›lar oyunlar›n›. Bazen gecekondu mahallelerinde. ‹dil inand›¤› gibi yafl›yordu. Düflünceleriyle prati¤i aras›nda asla derin uçurumlar olmayacakt›. Örgütlü, devrimci kiflili¤inden taviz vermeyecekti.

35


Savafl büyüyordu. Zorluklar› aflarak ilerliyordu. Devrimci harekette büyük bir ihanet yaflanm›flt›. Halk ve vatan sevgisi, özgürlük inanc› kirletilmek istenmiflti. Önce flafl›rd› ‹dil. "Olamaz böyle bir ahlaks›zl›k" diyordu. Mücadelenin içinde ihanetlerin de olabilece¤ini biliyordu. Biliyordu bilmesine ama kabullenemiyordu. Hiçbir zaman konum, kariyer derdi olmam›fl, alk›fllar aras›nda bafl› dönmemiflti. Basit hesaplar ona göre de¤ildi. Darbeyle ilgili dokümanlar› okumak için bir eve yerleflmifllerdi. Dokümanlar aras›nda darbeci çetenin haz›rlad›¤› ihanet belgeleri de vard›. Saatler sonra eve u¤rayanlar flaflk›nl›k ve öfke içinde bulmufllard› onu. Bu küfürname, s›rlar›n iffla edilmesi a¤r›na gitmifl, hepsini okumadan f›rlat›p atm›fl bir daha eline almam›flt›. Öylesine saf, öylesine temizdi ‹dil. Bu dökümanlar s›rd›. Düflmana kapt›r›lmamal›yd›. Bunun için önlem de düflünmüfltü. Sabolar›n telefon konuflmalar›ndan esinlenerek bir tepsi, kibrit ve bir flifle tineri yan›na alm›flt›. Herhangi bir tehlikede ele geçmemesi için ilk yapaca¤› ifl dokümanlar› imha etmekti. Bu önlemi almas›n› kimse söylememiflti. Oynad›¤› her oyunu, türkülefltirdikleri kahramanl›klar› kiflili¤inin bir parças› haline getirmeyi baflar›yordu. Tarihin ve mücadelenin olumluluklar›n›, güzelliklerini yaflam›yla sahipleniyordu. Onun gibi devrime, örgütüne, görevlerine daha s›k› sar›lan, önderli¤ine sahip ç›kanlarla alt edilmiflti darbe. Art›k yepyeni bir sürece girilecekti. Kendini yeni sürece ve görevlere haz›r hissediyordu. K›sa süreli silahl› bir e¤itim de alm›flt›. Tam da bu yeni sürecin efli¤inde, yurt d›fl› turnesinden dönüflte, Ankara'da gözalt›na al›nd›. Ekim 1994'te tutuklan›p ceza ald›. Bir devrimci tutsakt› art›k.

36


‹dil'in hapishaneye girdi¤i dönem, özgür tutsakl›¤›n tart›fl›ld›¤› bir dönemdi. Tutsakl›k bir bedeldi. Bafle¤memenin, teslim olmaman›n ad› olmal›yd› özgür tutsakl›k. ‹dil yeni sürece kendini haz›rlamaya çal›fl›yordu. Tutsaklar› teslim alamayan, halk› da teslim alamazd›. Hapishaneler pek çok ülkede mevzi haline gelmiflti. Bizim ülkemizde de özel bir anlam tafl›yordu devrimci tutsakl›k... Hayat›nda yaflad›¤› çetin süreçlerden biriydi. Kavgas›ndan, inanc›ndan vazgeçmeyi akl›n›n ucundan geçirmemiflti. Ama bir gerçek vard› ki, o da her gün kendini yenileyemezse, mücadele istek olmaktan ç›k›p insan› h›zla d›fl›na atabilirdi. Burada devreye sadece insan›n kendi iradesi giriyordu. Kendini aflaca¤› yer yaflam›n içiydi. Yoldafllar› ve partisinin yol göstericili¤iydi. Sürekli yenilenme devrimci olman›n gereklili¤iydi. Olumsuzluklar›n üzerine cüretle gidilebilmeliydi. Yaflama dald›. ‹radesini daha güçlendirmesi gerekti¤ini biliyordu. ‹rade disiplini yarat›yordu. Disiplin geliflmeyi... Özgüveni artm›flt›. Halen ayn› duyarl›, ayn› hassas ‹dil'di. Davran›fllar› ve kiflili¤i insanlar› etkiliyordu. ‚‹çi d›fl›na yans›yordu. Onu tan›mak için dakikalar yeterdi. Onu tan›y›p da bu sözü söylemeyen yoktu. Tutsakl›k koflullar›nda da üretmeye devam ediyordu. Yap›lan her anmada, her flenlikte onun eme¤i, yarat›c›l›¤› vard›. Devrimci tutsaklar Buca, Ümraniye hapishanelerinde destans› bir direnifl sergilemifllerdi. Çaba karfl›l›¤›n› buluyordu, özgür tutsak kimli¤i somutlan›yordu. Bu kimlik direnen, asla teslim olmayan bir ruh haliydi. Art›k bütün hapishanelerde Parti-Cephe tutsaklar› bu ruh haliyle ortak bir yaflam, ortak bir kültür yaratm›fllard›. Parti-Cephe güç veriyordu devrimcilere, teslim olmayan kiflilikler yarat›yordu. Bu kültürün ola¤an sonucuydu kahramanl›klar.

37


D›flar›s›, içerisi hiç bu kadar bütünleflmemiflti. D›flar›dayken hapishanelerde süren mücadelenin d›flar›yla bütünlü¤ünü bu derece somut görememiflti. Bildi¤i, yaflad›¤› her fley bilince dönüflüyordu. Tahliye olmas›na çok az zaman kalm›flt›. Olgunlaflman›n gücünü hissediyordu. Ç›kaca¤›n›, s›cak mücadele içinde olaca¤›n› düflünmek heyecanland›r›yordu ‹dil'i. Hakk›yla omuzlayaca¤›ndan emindi. Kitle hareketi büyüyordu. Bask›lar, katliamlar halk›n sokaklara dökülmesini engelleyemiyordu. Gazi'deki bir halk ayaklanmas›yd›. 1 May›s 1996'da ise yüz binler kurflunlara karfl› yürümüfltü. Polisin yaratmak istedi¤i provokasyonu, bizzat halk bozmufltu. Haberleri izlerken kendilerini de yürüyüflün içinde hissetmifllerdi. Halk›n bu kitlesel ç›k›fl›n›n ard›ndan faflizmin bofl durmayaca¤› aç›kt›. Yeni bir sald›r› dalgas› bafllatacakt›. Kitlesellik, düzenden umudunu kesen halk onun korkusuydu. Bu korkuyu bast›rman›n yolu daha fazla bask›, katliam, iflkenceydi. Art›k en ufak bir gösteriye, eyleme, bir bas›n aç›klamas›na dahi tahammül edemiyor, çocuklara, gençlere, analara herkese sald›r›yordu. 1 May›s’tan befl gün sonra sald›r›y› bafllatt›. Hedef hapishanelerdi. Tecrit ve itirafç›l›¤› dayat›yordu tutsaklara. Hapishanelere tekrar sald›rmakla, devrimci mücadeleye darbe vuracakt›. Hapishaneleri susturarak halka gözda¤› verecekti. Sald›r› püskürtülmeliydi. Tüm hapishanelerde bafllayan süresiz açl›k grevi içinde ‹dil de yer ald›. Görevleri, üretimleri ayn› h›zla devam ediyordu. Bir de direniflin coflkusu eklenmiflti. Her y›l düzenli olarak yap›lan '84 Ölüm Orucu flehitleri anmas› bu y›l süresiz açl›k grevi direnifline denk gelmiflti. Bu tesadüf anmaya ayr› bir anlam kat›yordu. ‘84 ile kökleflen bir gelenek sürdürülüyordu, miras korunuyordu.

38


Gün geçtikçe sald›r›y› püskürtmenin zorlu olaca¤›, eylemi büyütmek gerekece¤i ortak düflünce olmaya bafllad›. Nihayet direniflin daha üst boyuta s›çrat›laca¤› aç›klanm›flt›. Evet, ölüm orucuna bafllanacakt›. Apo'lara yeni Apo'lar eklenecekti. Herkese düflüncesi soruldu. ‹dil'e de. O da kendini aday görüyordu ölüm orucuna. Tekrar düflündü. Tüm süreçleri gözünün önünden geçti. Befl y›ll›k prati¤i onu böylesi zorlu bir göreve haz›rlam›flt› zaten. Tereddütü yoktu. Gönüllüyüm dedi. Heyecanla bekledi karar›. Ayn› heyecan tüm ko¤uflu sarm›flt›. Pek çok yoldafl› da aday olmufltu. Bu heyecanl› bekleyifl daha da canland›rm›flt› tutsaklar›. Ko¤ufllar›n› yeniden düzenliyor, temizliyor, yaflamlar›n› ölüm orucuna göre düzenliyorlard›. Beklenen karar aç›kland›. ‹dil ilk ekipte yer alacakt›. Çok büyük bir onurdu bu. Sadece ölüm orucu savaflç›s› olma de¤il, ölüm orucunda kad›nlar› temsil etme onurunu da tafl›yordu. Bir de sanatç› kimli¤i eklenince... Büyük bir misyondu bu. Ne güzel fleydi inand›¤› gibi yaflamak ve bu inançlar için ölüme yürümek.... Düflündükçe çofluyor ve gururlan›yordu. "Bayrak benim elimde. Ben Apo olaca¤›m" diyordu. Henüz 45. güne gelmemifllerdi. Sa¤l›¤› gittikçe bozuluyordu. Tören haz›rl›klar›na bafllad›lar. Siper yoldafl›yla birlikte iki kad›nd›lar Çanakkale hapishanesi’nden ölüm orucuna kat›lacak olan. K›z›l bant takacaklard›. ‹dil ölüm orucu boyunca k›rm›z› tiflört giyecekti. Siper yoldafl›yla ayn› odada kalacaklard›. Yataklar tafl›nd›. ‹dil'in yata¤›n›n karfl›s›na Parti-Cephe önderinin ve hapishane flehitlerinin resimlerinin bulundu¤u bir pano haz›rland›. Ölüm orucuna girecekleri akflam tüm yoldafllar›n›n duygular› karmakar›fl›kt›. Her duygu vard› törende. Coflku, kararl›l›k, burukluk...

39


‹nançlar›n› simgeleyen bantlar› tak›ld›. Kucaklaflt›lar. Anonsu ‹dil yapt›rd›. Ölüm orucuna onun gür sesiyle bafllad›lar. Arkadafllar› imrenerek sayg›yla bak›yorlard›. Bütün gözlerin onun üzerinde oldu¤unu hissedince yine utan›yor, bak›fllar›n› yere kaç›r›yordu. Biliyordu ki halk›n gözleri de üzerindeydi. Her geçen gün vücudu biraz daha eriyor, ac›lar› art›yor, bitkinlefliyordu. Ama ‹dil ayn› ‹dil'di. Ayn› hassasl›k ve titizlik... Kan kustu¤u anda dahi s›v› alma vakti gelen yoldafllar›na saati hat›rlat›yordu. Yan›na u¤ramayanlar› fark ediyordu. Pervin'in yanl›z oldu¤unu gördü¤ünde bafl›na toplanan arkadafllar›na onun yan›na gitmelerini söylüyordu. Pervin ona "güvercin" diye sesleniyordu; "Güvercinler kadar güzel ve temizsin." diyordu. ‹dil ayn› ‹dil'di. Halka olan sevgisi sanki analarda simgeleniyordu. Analara inip kalkan coplar, ac›larla kas›lan vücuduna daha çok ac› veriyordu. Oysa kendisi bir kez olsun ac›s›n› hissettirmemifl, of bile dememiflti. Tek fley söylüyordu: Zaferi sizler için kazanmak, boynumuzun borcudur. Analar onun direncini kamç›l›yordu... Her koflulda üretmekten vazgeçmemiflti. Açl›k grevi içinde onlara olan sevgisini yaz›ya dökmüfltü. Art›k yata¤›ndan kalkam›yordu. Ama bilinci son derece aç›kt›. Direnifl haberlerini, yoldafllar›n›, her fleyi merak ediyor, soruyordu. Ümraniye Hapishanesi’nden Aygün U¤ur, ipi ilk gö¤üsleyen olmufltu. Ö¤rendi¤inde akl›na ölüm orucuna bafllarken söyledi¤i" güçlü olaca¤›m, ben zaferlerde a¤layaca¤›m" sözleri geldi. Yan›yordu, öfkeliydi yüre¤i ama sözüne sad›k kald›.

40


Altm›fll› günlerde bilinci bulanmaya bafllam›flt›. Arkadafllar› onu konuflturmak, bilincinin kapanmas›n› engellemek istiyorlard›. Kendini ne kadar zorlasa da konuflam›yordu. Bir arkadafl› "K›z›l band›n› takal›m m›?” diye sordu. ‹dil öylesine ba¤lanm›flt› ki band›na, takal›m dedi. ‹nanc› bilincinin kapanmas›n› dinlemiyordu. Hiçbir fleye cevap vermeyen ‹dil takal›m diyordu..."Takal›m!.." ‹dil ölüme gidiyordu. Zafere gidiyordu... Ara ara söyledikleri devrimci insan›n gücünü, iradesini, bir kez daha hat›rlat›yordu yoldafllar›na. Sars›yordu herkesi. ‹dil sanki onlarca kad›n flehidin son nefeslerindeki kahramanl›klar›n› tafl›yor gibiydi. Sabo'yu, Hamiyet'i, Esma'y›, Sibel'i... "Direniflimiz sürecek", "Yar›n bizim nöbetimiz var", “Ben bir mitralyözüm”, “Eylemimiz sürüyor..." Evet dudaklar›ndan ç›kan son söz mitralyöz oldu. Son nefesini verirken, son kez gülümsedi. Ölüm orucunun 68. gününde, 26 Temmuz 1996'da kad›nlar›n ve sanatç›lar›n ölümsüz onuru oldu. fiimdi ‹dil'i tan›yan-tan›mayan herkesin akl›nda bir foto¤raf karesi var. Ne ifade edebilir ki bir foto¤raf ? Ya yaflam›n son saniyelerinde gülümseyen ‹dil'in foto¤raf› neyi anlat›r? O gülümseyifl ba¤r›nda dünyay› tafl›yor. Ac›lar›, sevinçleri tafl›yor. Analar›n gözyafllar›, bebelerin 盤l›klar› var orada. Yak›lan köyler, y›k›lan gecekondular var. Kaybedilen, katledilen Türkiye halklar›, kar›fl kar›fl sat›lan vatan topraklar›m›z var. Ezilen, horlanan, afla¤›lanan kad›nlar›m›z. ‹flkencelerden geçirilen gençlerimiz... Maafl kuyruklar›nda ölen yafll›lar›m›z... Hepsi orada. Ac› bir gülüfl de¤il bu. Umut var o gülüflte. Umut var, hakl›l›¤›n savafl› var. Tarihin hakl› gururu var. Onur, namus, adalet var...

41


O foto¤raf karesi, y›llar sonras›na devredilecek o de¤erli miras diyor ki, o sessiz gülüfl hayk›r›yor ki; “Yaflam›fl say›lmaz zaten yurdu için ölmesini bilmeyen!”

42


‹D‹L’‹N ÖZGEÇM‹fi‹

‹stanbul Kocamustafapafla. 28 Kas›m 1970. Bir bebek dünyaya geliyor. Ad›n› Ayçe ‹dil koyuyorlar. 1970 y›l› sonlar›, Dev-Genç mücadelesi THKP-C'ye evriliyor. Silahl› mücadelenin tek kurtulufl yolu oldu¤unu savaflarak anlat›yor Mahirler. ‹stanbul kavgay› soluyor. Cevahir Maltepe'de, Ulafl Arnavutköy'de çat›fl›yor; teslim olmak yok, `72'de iflkencelerden geçiriliyor devrimciler, demokratlar, ayd›nlar... Zindana dönüyor günler, geceler. Ve Mahir K›z›ldere'de kavgas›n›, bayra¤› teslim ediyor ard›ndan gelenlere. 1975. Kocamustafapafla'da bir devrimcinin cenazesi sokak sokak çat›fl›larak kald›r›l›yor. Molotoflar, tafllar, sopalarla direniliyor. ‹dil annesinin omuzunda izliyor çat›flmay›. Ve o gün silinmiyor haf›zas›ndan. Daha sonra Devrimci Sol'a dönüflecek hareketin ilk kitlesel, sokak çat›flmalar›n›n yafland›¤› cenazeyi unutmuyor ve ilk eylemim diyor. Bir yanda devrimciler, hareketlenen sokaklar, silah sesleri, bir yanda büyümekte olan ‹dil. Bale, piyano, keman dersleri al›yor. Büyüdü¤ünde sanatç› olacak, sahnelerde alk›fllanacak.

43


Ekonomik durumu çok iyi olmayan ailesi fedakarl›klarla yetifltirmeye çal›fl›yor onu. Babas› tiyatroyla ilgileniyor, fliir, makale yaz›yor. Klasik müzik konserlerine gidiyorlar. Babas› duygusal, hassas. Ailesinin eme¤i, sevgisi fedakarl›¤›yla büyüyor ‹dil. 12 Eylül'den sonra, sokaklar›n canl›l›¤›, devrimciler art›k yoklar, Kocamustafapafla sessizlefliyor. Y›l 1988. ‹dil üniversiteye bafll›yor. Babas› istedi¤i için iktisata giriyor. Babas›yla birlikte çal›flacaklar. Üniversitede devrimcilerle tan›fl›yor; Dev-Genç'liler ve baflka siyasi yap›lar var. Politik çözümlemeler yapamasa da Dev-Genç'liler s›cak, ç›kars›z iliflkileriyle çekiyor ‹dil'i. Dev-Genç'i tam olarak bilmese de savunuyor, söz söyletmiyor Dev-Genç'lilere. Özerk demokratik üniversite mücadelesinde Dev-Genç'liler radikal geliyor, çekiniyor eylemlere kat›lmaya. Ama kopam›yor DevGenç'lilerden. Samimi, s›cak, ç›kars›z insanlardan kopmak, baflka bir yerde kendi dünyas›nda yaflamak istemiyor. S›n›f mücadelesi iflçiler, memurlar, gecekondular her alanda sürüyor. Eylemlerde gelifliyor, ö¤reniyor ‹dil. Okulda kültürel faaliyetlerin artmas›yla Ortaköy Kültür Merkezi'ne gidiyor. ‹lk gözalt›s›n› 91 Eylül'ünde OKM bask›n›nda yafl›yor. 1992 Ocak ay›nda afifl yap›flt›r›rken bir daha gözalt›na al›n›yor. Daha sonralar› yine gözalt›lar yafl›yor. Toplam befl kez gözalt›na al›n›yor. 1994 Kas›m ay›nda al›nd›¤›nda iflkencelerden sonra tutuklan›yor. Ankara Merkez Kapal›'ya gönderiliyor. Bir öç alma operasyonu bu. Mehmet Topaç'›n cezaland›r›lmas› ve Parti`nin ilan›n› sindiremeyen polis onlarca kifliyi gözalt›na al›yor, iflkencelerden geçiriyor. Bunlardan biri de ‹dil.

44


Son gözalt›s›na kadar Özgürlük Türküsü, Ayfle Gülen Halk Sahnesi, Tav›r Dergisi’nde çal›fl›yor. ‹flçi grevlerinde, üniversitelerde, sokaklarda birçok oyunda oynuyor. Paneller, bas›n aç›klamalar›, konserler... Devrimci sanat cephesinin her yerinde ‹dil'in sesi, eme¤i var. Faflizmin yasalar›, mahkemesi ilk duruflmada 3 y›l 9 ay ceza veriyor ‹dil'e. 1995 fiubat›’nda Ankara Merkez Kapal›'dan Çanakkale'ye sevk ediliyor. Devrimci, sosyalist sanatç› olarak kavgas›n› hapishanelerde tutsakl›k koflullar›nda da sürdürüyor. 1995'deki 45 günlük süresiz açl›k grevinin içinde sonuna kadar, 1996'da ölüm orucu birinci ekibinde gönüllü olarak yer ald›. 68. günde 26 Temmuz 1996'da flehit düfltü. Ülkemiz ve dünya ölüm orucu direnifllerinin ilk kad›n flehidi olma onurunu tafl›yor.

45


ONA DA‹R...

‹dil’i ilk Ulucanlar Hapishanesi’ne geldi¤inde tan›d›m. Gözalt›na al›nd›¤›n› duymufltuk. Hatta ilk dönemler gözalt›nda oldu¤u kabul edilmemiflti. Kaybedilece¤inden endiflelenmifltik. Ama sonra gözalt›nda oldu¤u kabul edildi. Tutuklanarak Ulucanlar Hapishanesi’ne geldi¤inde sa¤l›k durumu iyi de¤ildi. Kollar›nda sorun vard› ama h›zla toparland› ve yaflama dahil oldu. Kültür sanatla ilgileniyordu. Bu konuda zaten ciddi bir birikimi ve deneyimi vard›. Kültür-sanat alan›n› nas›l ele almak gerekir, buna dair bir çal›flma yürütüyorlard› bir arkadaflla birlikte. Sonuçland›racak kadar kalamad› ne yaz›k ki ‹dil. Mahkemesi üç ay gibi k›sa bir sürede aç›lm›flt›, ilk duruflmada ceza al›p sevki gündeme geldi.. Ulucanlar’da adli arkadafllarla birlikte kal›yorduk. Bir dönem o kadar kalabal›klaflm›flt›k ki, yerlerde bile insanlar yat›yordu. Oran›n hemen hemen tüm ifllerini biz hallediyorduk. Adli arkadafllar›n sorunlar›yla da ilgileniyorduk yani. Do¤al olarak sorunlar› hiç bitmiyordu, onlar için bir ekip kurmufltuk. Ekipte ‹dil de vard›. Adlilerin sorunlar›na, s›k›nt›lar›na çözüm bulmaya çal›fl›yorduk. ‹dil ilk zamanlar onlarla diyalog kurmakta zorland›. Bu biraz onun yap›s›yla ilgiliydi. Genel olarak sessiz bir yap›s› vard›. Çok giriflken de¤ildi. Ortam ona çok yabanc›yd› her fleyden önce. Ama ‹dil’di bu. O’na bir ifl verilmiflse mutlaka yerine getirirdi. Çal›flkand› ‹dil. Emekçiydi. Bir süre sonra s›k›lganl›¤›n› afl›p onlarla çok rahat iliflki kurmufl, öyle ki adli arkadafllar›n sohbet etmek, dertleflmek için arad›klar› biri haline gelmiflti. ‹flini ciddiye al›rd› ‹dil. Adli arkadafllarla ilgilenirken biri ona 46


mektup yazd›rmak istiyor. ‹dil’e bak›yor o s›rada onun meflgul oldu¤unu görüp ona yazd›rmaktan vazgeçiyor ve baflka birine yazd›r›yor. ‹dil bunu ö¤renince ben ona bu rahatl›¤› vermemiflim demek ki deyip kendisini sorgulam›fl ve insanlarla daha s›cak bir iliflki kurmaya çal›flm›flt›. Nitekim ‹dil hüküm giyip Çanakkale’ye gidece¤i zaman adli arkadafllar ondan ayr›l›rken o kadar üzülmüfllerdi ki ‹dil’in ard›ndan çok a¤lam›fllard›. ‹dil mahkemeye gitti¤inde bir aksilik olmufl, avukatlar› mahkemeye gelmemiflti. Hakim ifadesini alm›fl ard›ndan bir diyece¤i olup olmad›¤›n› sormufl. ‹dil bir diyece¤inin olmad›¤›n› söyleyince orada yard›m yatakl›ktan 3 y›l 9 ay hapis verilmiflti. O mahkemeden döndü¤ünde bir e¤itim çal›flmas›ndan ç›km›fl, tart›fl›yorduk. ‹dil’i görünce ona dönmüfl, mahkemenin nas›l geçti¤ini sormufltuk. ‹dil hafif geriye kayk›larak ellerini açm›fl, kendi flaflk›nl›¤›n› da belli ederek ceza ald›¤›n› söylemiflti. Hepimiz o an öyle flafl›rm›flt›k ki, olmaz can›m sen yanl›fl anlam›fls›nd›r, daha ilk mahkemede de ceza m› al›n›rm›fl demifltik. O bizi inand›rmaya çal›fl›yor, mahkemeyi anlat›yor ama biz bir türlü inanam›yorduk. ‹nan›lacak bir durum da de¤ildi zaten. Mahkemede heyet resmen oldu bitti yaparak hem ifade alm›fl, hem de savunma yerine bir diyece¤inin olup olmad›¤›n› sormufl ve h›zla cezay› vermiflti. Kendi hukuklar›n› bile bu kadar rahat çi¤neyebiliyorlard›. K›sa bir süre sonra ‹dil’in sevki ç›kt› ama Çanakkale’yi istemesine ra¤men sevkini Sakarya’ya ç›karm›fllard›. O dönem Sakarya Hapishanesi’nde siyasi tutuklu olarak kimse yoktu. Bir anlamda sürgündü bu. Çünkü istedi¤imiz yere ç›karmam›fllard› sevki. Bu yüzden barikatlar kurarak arkadafl›m›z› oraya göndermeyece¤imizi söyledik idareye. ‹dare sevkinin oraya ç›kt›¤›, gitmemesi durumunda zorla götürülece¤i gibi tehditler savurdu bolca ama barikatlara sald›rmay› da göze alamad›. Barikat direniflinde ‹dil eme¤inin karfl›l›¤›n› görmüfl ve adli arkadafllar da barikata kat›lmak istemifllerdi. ‹dare sonunda kabul etmek zorunda kald› talebimizi ve ‹dil’in sevkini Çanakkale Hapishanesi’ne ç›kard›lar. ‹dil için bir u¤urlama töreni yapt›k adli arkadafllarla birlikte. ‹dil’i öyle gönderdik.

47


’96’n›n bafl›nda ‹dil’le tekrar bulufltuk Çanakkale’de. Kültür komitesi kurulmufltu. Komitenin sorumlusu idi. Tüm etkinliklerde gecesini gündüzüne katarak çal›flm›flt›. ‹dil ifllerinde böyle çal›fl›rd›. Oldukça da disiplinliydi. ‹fli programlad›¤›nda kendisi üzerine ald›¤› tüm görevleri olabildi¤ince eksiksiz yerine getirmeye çal›flt›¤› için herkesten böyle çal›flmas›n› isterdi ama yap›lmad›¤›nda da k›zmazd›. Onlarla o kadar sakin konuflur ve anlat›rd› ki, insan flafl›r›rd› onun bu sabr›na. Bazen tak›l›rd›k, ‹dil bir gün de k›z, bir fleye sinirlen diye. Hay›r k›zmazd› ‹dil, sinirlenmezdi. Sakin bir yap›s› vard›, bu da bir etkendi ama as›l sebep yoldafllar›n› çok sevmesiydi. Herkesle sayg›l›, içten ba¤ kurard›. As›l olarak emek verirdi. Ve tüm bunlar› ‹dil çok do¤al yapard›. Örne¤in disiplinli olmak için, insanlar›n de¤iflik sorunlar›yla ilgilenmek için harcanmas› gereken emek onun için o kadar do¤ald› ki, zorlanmazd› disiplinli olmak için. Her fley do¤ald› onda. ‹çtendi. ‹çselleflmiflti. Zorlanmamas› bu yüzdendi. Bu özellikleri hepimizde sayg› uyand›r›rd›. Bunu yaratan ‹dil’di elbette. Sadece bizlerde de¤il di¤er siyasetlerle iliflkileri de böyleydi. Onlarda da böyle bir sayg› yaratm›flt›. Hapishanelerde ne zaman ne olaca¤› belli olmaz. Devlet devrimci tutsaklar› teslim almak için sald›r› düzenler. Biz de do¤al olarak buna göre önlemler al›r›z... ‹dil’le birlikte barikat ekibindeyiz. Birçok alternatifi de¤erlendirerek nereye, nas›l barikat kurar›z, malzemelerimiz ne olur bunlar› tart›fl›yoruz, ayarlamalar yap›yoruz. Çanakkale’nin mimari yap›s› oldukça ilginçti. K›vr›la k›vr›la giden bir yol gibi koridorlar› vard›. Buralara barikat kurmak da ayr› bir dertti. Her yeri hesaplamak zorunda kal›yorduk. Ancak haz›rl›klar›m›z› da ortada yapam›yorduk. Bazen bir ip ile ölçü al›yorduk bazen cetvelle. Öyle bir yer vard› ki kimse görmeden h›zla ölçü almam›z gerekiyordu. Hiç unutmam ‹dil benim boyumdan ölçü alal›m deyip yere yatm›fl ve onun boyu üzerinden bir ölçü alm›flt›k. Halimize arkadafllar› epeyce güldürsek de ifle yaram›flt›. Say›m›z artt›¤› için idareden ko¤ufl talebimiz vard› ama kabul edilmiyordu yer olmad›¤› bahanesiyle. Biz ölüm orucunu ölçüsünü ald›¤›m›z bu ko¤uflta karfl›lam›flt›k. Aygün

48


U¤ur flehit düfltü¤ünde maltalar› iflgal etmifl her an barikat kurmaya haz›r direniyorduk. Bizim ko¤uflu direnifl ko¤uflu yapm›flt›k. ‹dil’i ziyaret etmifl maltaya dönüyordum. ‹dil de gelmek istedi. Ben de barikata kat›lmak istiyorum demiflti. Gelmesi mümkün de¤ildi ama öyle çok istiyordu ki. Bir sald›r› durumunda kuraca¤›m›z barikatlar›n haz›rl›¤›nda öyle coflkulu haz›rl›k yapm›flt› ki flimdi de barikatlarda bulunmak istiyordu. Ama o barikat›n en önündeydi zaten. Ve öyle güçlü bir barikatt› ki y›k›lamazd›. Ona “‹dil sen zaten barikat›n en önündesin” demifltik. Gülümsemifl, gelemeyece¤ini anlam›flt›. ‹dil bofl konuflmay›, bofl gevezelikleri, gereksiz fleylerle zaman öldürmeyi sevmezdi. ‹fllerini h›zl› halleder, anlamad›¤› fleyleri sormakta da hiç çekinmezdi. Çok mütevaz› bir yap›s› vard›. Bir fley do¤ruysa kimin söyledi¤ine bakmaz, dinler ve yerine getirirdi. Gece nöbetlerinde, çal›flma d›fl›nda kalan saatlerde ‹dil’in elinde mutlaka bir ifl olurdu. Düzenli kitap okurdu. Hiç aksatmazd›. ML klasiklerden, dünya devrim deneyimlerinden oldukça yüklü bir programa bafllam›flt›k. Kitaplar›n ço¤undan birer adet vard›. Dönüflerek okuyorduk. Bu yüzden zaman›nda bitirmek önemliydi. ‹dil’in bir kez bile aksatt›¤›n› hat›rlam›yorum. Üstelik notlar›n› da alm›fl olurdu. Defterleri de çok düzenliydi. Ne en ufak bir karalama, ne düzensiz ve da¤›n›k tutulmufl notlar olurdu defterlerinde. En genelde düzenli ve tertipliydi zaten. Giyimi, saç› bafl›, konuflmas›, davran›fllar› neye baksan›z bu düzen ve tertip her zaman görülürdü.

Yasemin Karada¤ Çanakkale Hapishanesi

49


“KANAAT BAKKAL‹YES‹" Kufl c›v›lt›lar›, yan mahalleden gelen çocuk flamatalar›, "domates, biber, patates..." diye ba¤›ran seyyar sat›c›n›n sesi birbirine kar›fl›yor. Duvar›n ötesi ise sessiz. ‹ki hayat› bölen tafl perdenin di¤er taraf›na geçildi¤inde ancak insan hissetmeye bafll›yor içerdekinin ilk belirtilerini. Bir ritimde gidip gelen terlik fl›k›rdamalar› avluda volta atanlar›n varl›¤›n› duyuruyor. Bir demir kap› aç›l›yor. Bir demir kap› daha. Bir daha. Bir daha. Aç›lan onlarca demir kap›... Gelenler erkekler bölümünden birkaç arkadafl ile emektar gardiyan Kamil Bey. Yanlar›nda bir de bayan. Tan›m›yorum. Gencecik yüzü yorgun görünüyor. ‹flkenceden gelenlerin zay›flam›fl tan›d›k yüzü. Bir tek gözler uymuyor, üstünde sanki ona ait de¤ilmifl gibi as›l› kalan mecalsizli¤e. Karfl›mda durmufl ›fl›l ›fl›l bak›yor. Güçsüz kollar› erkek arkadafllar›n uzatt›¤› valizine uzan›yor. Tutam›yor. Al›yorum elinden. Onu kap› alt›ndan getiriyor arkadafllar: "Bizim arkadafl..." Her zamanki gürültüsüyle kapan›yor demir kap›, ard›nda iflgüzar asma kilit tak›rd›s›... Bin y›ll›k hasretle sar›l›yoruz. Sanki uzun ayr›l›klar› bitiren kavuflmalar gibi. Kollar› ald›rm›yor yorgunlu¤a. Sar›l›yor sar›l›yor... Gözlerinin içi gülüyor fas›las›z... O akflam Parti kutlamas› yapaca¤›z. ‹lk kutlamam›z. Haz›rl›k sürüyor hala. Yard›m etmek istiyor. fiubeden geldin, yorgunsun diyoruz. Dinlenmen gerekir. “Yok” diyor, 'Ben de bir fleyler katar›m... “Az konufluyor. Bizimle kalmak, yan›m›zda olmak yetiyor ona.

50


Görüfl günü... Havaland›rmadan ziyaretçisi gelenlere sesleniyorlar. Sesler birbirine kar›fl›yor. Afla¤›dan ona seslenildi¤ini duyuyoruz. Ziyaretçisininin oldu¤unu düflünüyor, afla¤›ya iniyor. Yok, de¤il. ‹çimizden biri yeni gelen ziyaretçisiyle onu tan›flt›rmak istiyor me¤er. Anlat›yor: "Ankara'ya ilk gelifli. ‹lk bir saat içinde gözalt›na al›nd›, ‹lk bir ay içinde mahkemeye ç›kt›. ‹lk mahkemede ceza ald›. Hakk›nda ilk DHKP-C davas› aç›l›p hapis verilen. Bitmedi. Sürgün cezaevi Sakarya'ya göndermek istiyorlard›; bayanlar ko¤uflunun ilk uzun süreli barikat›n› da onun için kurduk. “Ne kadar çok ilke imzan› atm›fls›n diye flakalafl›yoruz. Gülümsüyor. Ziyaret kabinindeki arkadafl bize dönüyor: "Devlet terörünü ‹dil'in bafl›na gelenleri sayarak daha iyi somutluyorum" diyor. Gülüflüyoruz. Kendisi anlat›l›rken orada o her zamanki duru tebessümüyle bak›yor ailelere. Sevecen. O günkü “ilk olma” flakas›... fiimdi insan düflünüyor da. Hiç de flaka de¤ilmifl asl›nda... Herkesin bir “tak›lma ad›” yoktu. Onun vard›. “Kanaat Bakkaliyesi‚” derdik. Do¤as› fazladan say›lacak fleylere önem vermez, abart›ya ilgi duymaz. Sakinlik, tevazunun öteki yüzü müdür nedir, sanki buluflup yerleflivermifller ruhuna. Bazan fazla söz, biraz flamata, biraz gösterifl olmaz m› insanda? Yok iflte. Yarat›l›flta bunlardan sadeleflerek do¤mufl. Do¤a vergisi, hiç çabaya ihtiyac› yok. Çal›fl›yorken, karfl›nda görmesen orada m›, de¤il mi bilmezsin. Söz ona hep en son gelir nedense! S›k›l›r topluluk içinde konuflmaktan, kendini dinletiyor gibi olmaktan. Yüzü k›zar›verir çabucak. Bütün az konuflanlar, az sözle yetinenler gibi aram›zda olan bitene de itirazlar› nadirdir. O yüzden “Kanaat Bakkaliyesi” kalm›flt› ad›. ‹flleri aras›nda adli mahkumlarla ilgilenmek de var. Adlilerle meflgul olmak sab›r ister. Dertlerine yak›nl›k, biraz da tecrübe...

51


Her biri ayr› bir dünya olan bambaflka hayatlarla dostluk kurmas›nda karakteri yeterli olmufltu. Söz geçirmesi zahmet gerektiren o kad›nlar›n gönlünü kazanmas› zor olmad›. Sorunlar›n› dinler, çare bulmaya u¤rafl›r. Onlar için üzülür. Asl›nda hepsi de bir flekilde düzenin sillesini yemifllerdir. “Bu insanlar› görünce düzene duydu¤um kin bir kat daha art›yor” diye öfkelenir. K›sa sürede adli mahkumlar›n gönlünde taht kurdu. Görüflçüleri onun da görüflçüleri oldu. Görüfle ç›kmay›nca merak ediyorlar: "Sessiz bir k›z›m›z vard› hani. Nerede o? Neden gelmedi, hasta m›? Bir fley istiyorsa getirelim!" Çocuklar› gibi sevdiler, al›flt›lar. Z›lg›t çekmesini sever ‹dil. ‹syan›, ac›y›, öfkeyi, coflkuyu, sevinci... sözün yetmedi¤i her fleyi dillendirir z›lg›t. Bir duygu flelalesidir. Akar akar ta yüre¤in derinlerinden gelir. Tam ‹dil'e göredir. Duyguyu özünde tafl›r ‹dil. Kaynak gibi... D›flar›da ya¤mur ya¤›yor. Toprak kokusu ko¤uflun içini doldurmufl. Bardaktan boflan›rcas›na ya¤›yor. Herkesi havaland›rmaya ça¤›r›yor adeta... Damlalar avlunun betonuyla kucaklafl›rken, hepimizin içinde bir fleyler hareketleniyor. Birden havaland›rmaya at›yoruz kendimizi. “Dersim Da¤lar›n›” söylüyoruz. O z›lg›t çekiyor. Z›lg›t bu kadar m› yürekleri kanatland›r›r! Sesi Dersim Da¤lar›'n›n isyan› kadar güçlü, Munzur'un sular› kadar berrak. O an› kaydetmeyi ne kadar çok isterdik. Çanakkale'ye u¤urlarken de Dersim Da¤lar›'n› söylemifltik. Hiçbirimizinki senin z›lg›t›n›n yerini tutmuyor ‹dil! Bir y›l sonra yine birlikteyiz. Yine yoldafl s›cakl›¤›yla kucaklafl›yoruz. S›ms›k› sar›l›yoruz. fiimdi daha deneyimli oldu¤unu görüyoruz. Ne yapaca¤›n› daha iyi bilen bir sanatç›, daha tecrübeli bir devrimci var aram›zda. Anmalar, kutlamalar›m›z daha bir güzellefliyor. Kültürel yarat›lar›m›z zenginlefliyor. Sab›rla herkese ne yapaca¤›n› anlat›yor. Herkesin fikrine de¤er verir, ö¤renmeye çal›fl›r. ‹yi paylafl›lan fleylerin daha de¤erli oldu¤unu, de¤er üretti¤ini bilir çünkü. Sürekli de¤iflik, yeni fleyler üretmek çabas›ndad›r. Onun oldu¤u her çal›flmada özeni, titizli¤i görüyoruz. Dostlar›m›zla yap›lan ortak kutla-

52


ma ve anma haz›rl›klar›nda da çok sab›rl›d›r. Can s›k›c› durumlar› büyütmez, olgunlu¤uyla aflmas›n› bilir. Farkl›l›klar› abartmaz. Onu k›zd›rmay› pek baflaramazd›k. Bazan flakalaflmalar›m›zda Çingene derdik. K›rklareliliydi. Türk olsa da bizim inatlaflmalar›m›z karfl›s›nda memnuniyetle Çingene olmay› seçerdi. Bir gün "Sen flehit düfltü¤ünde Kurtulufl'a Çingeneydi diye tezkip haberi yollayaca¤›z." dedi¤imizi hat›rl›yorum. "O tezkip de¤il tekzip!" diye cevap vermiflti: Tatl› gülümseyifliyle bak›yordu. K›zacaksa daha ciddi fleylere k›zard›. Bak›fllar›yla yapard›. Anlard›k. Yeni bir sürece giriyoruz. Uzun soluklu bir maratona haz›rlan›yoruz. Bu seferki direnifl farkl› olacak diye konufluyoruz aram›zda. Merkezi Koordinasyonla süresiz açl›k grevi eylemine bafll›yoruz. ‹lk günler esprisini yapt›¤›m›z birçok fley flimdilerde gerçe¤e dönüfltü. Direniflin 22. günündeyiz. 1984 Ölüm Orucu anmas›n› yap›yoruz. ‹lk kez böylesi bir eylemlilik içinde selaml›yoruz Ölüm Orucu flehitlerimizi. Bu nedenle bu anma daha bir ayr›. fiehitlerimize yak›fl›r bir anma olmas› için tüm enerjisiyle iflin içinde ‹dil. fiiir, koro, tiyatro... Bütün anmay› o denetliyor. Onun kat›l›m›yla güzel bir program ortaya ç›kt›. Herkes be¤endi. 22. günde bir buçuk saatlik bir programda sürekli ayakta olmam›za ra¤men kazan›lan bir be¤eniydi bu. Bir ay sonraki 12 Temmuz anmas› için espriler yap›yorduk. O zaman 52. günde olaca¤›z, ranzalar›m›zda olsa yine yapar›z demifltik. Kimi arkadafllar hala ayakta olaca¤›n› iddia ediyordu; kimisi de o zamana kadar süresiz açl›k grevi biter diyordu. Süreç herkesi yan›ltt›. Açl›¤› içimizden 52. güne götüren sadece sen vars›n. Art›k ölüm orucu süreci. Baflucunda an›yoruz 12 Temmuz flehitlerimizi... Ko¤uflta büyük bir hareketlilik var. Her fleyin yeni, temiz ve özenli olmas› için çaba sarfediyoruz. Bir dü¤ünevi gibi haz›rl›klar›m›z var. Sizleri haz›rl›yoruz; al›nlar›n›za onurun, namusun, adaletin temsili olan k›z›l bantlar›n›z› tak›yoruz. Ko¤ufla pankartlar›, bayraklar› önder kadro ve ölüm orucu savaflç›lar›n›n resimlerini as›yoruz. Çanakkale böyle bir dü¤üne ilk kez tan›kl›k edecek. Havaland›rmaday›z.

53


Sizleri bu uzun soluklu maratona u¤urlaman›n heyecan› var... Ölümü belki de ilk kez bu kadar yak›ndan soluyoruz. Belki de flehit düflen yoldafllar›n bu mevziden olaca¤›n› düflünüyoruz, bu bilinçle sar›l›yoruz. Engel olam›yoruz, damlalar süzülüyor. Sen a¤lam›yorsun. "Ben zafer günü a¤layaca¤›m" diyorsun. Direnifl boyunca bir kez a¤lad›n. Analara dayanam›yordun. Onlar coplan›rken yüzünde bütün kinini, nefretini görebiliyorduk. Son yaz›nda da onlardan söz edip "Sizin için ölünür" demifltin. fiimdi onlar için de ölüme yat›yorsun. "Özü öz, Sözü söz, Som alt›ndan de¤erli insanlar Erim erim erirken yaz s›ca¤›nda..." Sana bak›yorum yine espriler yap›yorsun. “‹çimdeki küçük burjuvaziyi yenece¤im” diyorsun mideni göstererek. Yüzünde o her zamanki s›cak gülüflün var. Temmuz s›ca¤› da düflman bize diyoruz. Sürekli ç›kard›¤›n için s›cak daha çok etkiliyor. Yatakta miden için hep ayn› pozisyonda yat›yorsun, flimdi kemiklerin de bat›yor. Kemiklerin de düflman bize. Ama flimdilik söz dinlediklerini söylüyorsun. Bir tek bizden olmayan midem diyorsun. Ne zaman saflar›m›za geçecek, kaç y›l emek vermiflsin, 26 y›l yedi¤in, içti¤in ayr› gitmemifl, ne nankör bir miden var diyoruz. Sonra gülüflüyoruz. Miden bir ara rahatlad›. "Onu örgütlemeyi baflard›m" diyordun. Eee... kolay m› o kadar emek harcad›n. Her ç›kard›¤›nda midene inat yeniden yeniden içiyordun, hiç b›rakmad›n. Ç›karaca¤›n› biliyordun, mide kramplar›n›n artaca¤›n› bile bile su almam gerekir diyerek içiyordun. fiimdi biraz daha rahatlad›n ve böyle zamanlarda hemen bizimle konufluyorsun. Günlük yoklaman bafll›yor, soruyorsun odadakileri. Gözlerin görmedi¤inden, kimler oldu¤unu söylüyoruz. O gün hiç konuflmad›klar›n› ça¤›r›p, konufluyorsun....

54


“...Aflarak bendleri k›r›p parçalayarak duvarlar› k›z›la bulanm›fl bir b›çak sapland› yüre¤imize..." ‹lk ölüm haberini ald›k Aygün'ün. Sen oldukça zay›fs›n. Bacaklar›n vücudunu tafl›makta zorlan›yor. Sayg› duruflunda bütün iradeni zorlayarak aya¤a kalk›yorsun. Güçsüz kolunla yumru¤un s›k›l›, dimdik ayaktas›n. Yumru¤unda düflmana öfkeyi görüyorum. Gözlerin görmese de yüz ifaden her fleyi anlat›yor. Sonras›n› hat›rlam›yorsun; "... günler ölüm haberleriyle geliyor" ama sen Aygün'den baflkas›n› bilmiyorsun. Bilincin kapan›yor. Bilinçalt›n hep eyleme dair fleyler söyletiyor. Adalet Bakan› Kazan aç›klama yap›yor, sana haberleri anlat›yoruz. Duymuyorsun, bilinçalt›ndan say›kl›yorsun. "Eylemimiz sürecek!” Bu söz düflman›n beyninde patlayacak, böyle savaflç›lar›m›z oldukça düflman diz çökmeye mahkum... Yine say›kl›yorsun: "M‹TRALYÖZDEN SONRA!" Soruyoruz, "Mitralyöz kim ‹dil; sen misin?" "Evet " diyorsun. Temmuz ay›nda bir akflamüstü mitralyöz sesiyle uyand› insanl›k. Mitralyözün, mevzi savafllar›ndaki a¤›r silahlardan oldu¤unu biliyoruz. Ölüm Orucu da bir mevzi savafl›, iradelerin çarp›flmas›. Sen mitralyöz, kurflun yata¤›na yüre¤ini sürüp bas›yorsun teti¤e... OKM'den faks geldi. Okuyoruz sana, alg›lam›yorsun. Bilincin kapanmadan önce gelen bir faksa çok k›zm›flt›k. Sana "güle güle" deniyordu. Bu kadar erken nas›l diyebilmifl. Biz seni bu kadar erken göndermeyece¤iz. Sen "O sizden daha cesaretli" demifltin. Öyle de olsa ‹dil, bizim söylemeye dilimiz varmad›. Sanc›n oldu¤unda bir kere bile of demedin. Hep rahatt›n, bu yüzden de gülüflün hep ayn›yd›...

55


Günayd›n, temizlik ifliyle güne bafll›yoruz. Temizlik deyince gözleri ›fl›l ›fl›l oluyor. Arada bir "Kokuyor muyum?" diyor. Hay›r, dedi¤in gibi de¤il aksine bebekler gibi kokuyorsun. A¤z›ndaki mendili de hiç eksik etmiyor. "A¤›z kokum sizi rahats›z eder" diyor. ‹nanm›yordun ama a¤›z kokun bile gelmiyordu. Sonras›nda Pervin'le yapt›¤›m›z sohbetlerde "A¤z›ma çürümüfl et kokusu gibi ya¤l› pis bir koku geliyordu" diyor. fiimdi daha iyi anl›yoruz "temizlik" deyince neden gözlerinin öyle ›fl›l ›fl›l oldu¤unu. Sular› haz›rl›yoruz, lif, bez, sabun ve havlu. Aç›kta kal›p üflütmesin diye iki elden yap›yoruz. Önce gövdesini, flimdi s›ra s›rt›nda. Oturuyor, kollar› bir çocu¤un kollar› kadar güçlü ancak. Boynuna sar›l›yor nöbetçi yoldafl›n. S›rt›n› o zaman görüyoruz. Göz göz morart›lar olmufl, görünce flafl›r›yoruz. Ac›s›n istemiyoruz, belli etmeden iflimizi bir an önce bitirmek istiyoruz. Temizlik yapan arkadafl tutam›yor kendini, gözlerinden yafl süzülüyor. Anlayacaks›n diye ödü kopuyor. Neyse ki arkan dönük. Her dokunuflta soruyor "Ac›yor mu?" diye. Yok diyor. Belli ki ac›yor. Ama yine de yok diyor. Bizi üzmemeye çal›fl›yor. Böyle zamanlarda bile yoldafllar›n› düflünecek kadar mütevaz›, fedakar bir yoldaflt›n, bir cand›n sen... Kararl›s›n; düflmana diz çöktürecek, ölümü rezil edecektin. Bir savaflç›n›n silah› savaflç› için neyse, onun için de k›z›l band› ayn› anlamdayd›. Bu nedenle de ara ara soruyordu “Tak›l› m›? “Düzgün mü?" diye. Nefes al›fl veriflleri derinlefliyor. Kesik kesik h›r›lt›l› nefes al›yor. A¤z›ndan iltihap ak›yor sürekli. Siliyoruz. Parmaklar› morarmaya bafll›yor. Ayak parmaklar› ve ayaklar› da ayn›. Sürekli masaj yap›yoruz, De¤ifliyor, bir an s›cakl›yor.Termos koyuyoruz ayak ucuna, sürekli s›cak olsun istiyoruz. Ama sadece termosu koydu¤umuz yerler s›cak. Di¤er yerler Temmuz s›ca¤›nda buz gibi. Direniflin 47. günüydü. Hava s›cakl›¤› 38 derece. O ayaklar›na bak›yor, "Bugün hava so¤uk galiba ayaklar›m ›s›nm›yor" diyor. Yoldafllarla göz göze geliyoruz. O an bir fley demiyoruz ama gözlerimizden damlalar süzü-

56


lürken sen görmeyesin diye gözlerimizi senden kaç›r›fl›m›z› hat›rl›yorum da o zaman gülmüfltün. fiimdi de gülümsüyorsun. Derin bir nefes al›yor. Sonra bekliyoruz. Nefes alm›yor. Nabz› atm›yor. ‹nanam›yoruz. Sorumlu yoldafl› ça¤›r›yoruz, "yok arkadafllar" diyor. Saniyeler geçiyor inanam›yoruz. Nefes al›yor gibi geliyor. Hay›r yafl›yor, bak gülümsüyor bize. Nefes al›yor, bak vücudu s›cak. Kalp masaj›... bir fleyler yapal›m... yafl›yor... iki kere bast›r›yor ci¤erlerine hava doluyor... Hadi ‹dilcan, ver nefesini. Hadi ‹dil'imiz, zorla kendini... Dön aram›za. Bu kadar erken gitme, bizi terk etme. Oysa bütün organlar›n sana isyan etmiflken, sen dört gün daha komada bizimle kalmay› baflarm›flt›n. Otopside tüm organlar›n›n bir zar gibi kald›¤›n› ö¤rendik. Organlar›n› son hücresine kadar harcad›¤›n› anlam›flt›k. Yüzü gülümsüyor. Bir an uyuyor san›yoruz. Aln›nda k›z›l band›, dudaklar›nla gülümseme son yolculu¤una u¤urlarken aln›ndan öpüyoruz, hala s›cak... Odaya geliyorlar. Yoldafllar›m›z, dostlar›m›z. Hepsi burada baflucunda, onlar da inanam›yorlar. Ama flaflk›n herkes. Bu gülen k›z›n ölümü rezil edifline her gün. Gün gün, dakika dakika direnifline tan›k olanlar, ölümü rezil kepaze ediflini görenler hepsi baflucunda. Herkes sana bak›yor. Gözler yafll›. Gözlerde kin... Gözlerde öfke. Gözlerde ac›... Her fley... Her fley var. Yumruklar s›k›l›. “Zafer ve ölüm gene cenge tutufltu bedenimde derim kemiklerimle kenetlendi dans ediyorum flimdi ve kazananlar›n flark›s› dilimde ölüm kaybetti ben hep söyleyece¤im ölümsüzlü¤ü...” ‹¤ne atsan duyulacak bir sessizlik var. Koridorun bafl›nda yanan lamba katafalk›n oldu¤u yere lofl bir ›fl›k olarak ulafl›yor. Üzerinde

57


karanfiller ve Cephe bayra¤›yla, aln›nda k›z›l band›yla gülerek uyuyor. Çevrende tüm devrimciler. Hep, birlikte olmay› isterdin. fiimdi hep beraber baflucunday›z. Siper yoldafll›¤›n›n en güzelini bu direniflte yarataca¤›z demifltin, öyle de oldu. fiimdi herkes suskun baflucunda. Sayg›yla e¤iliyorlar, nöbetlerini tutuyorlar. Z›lg›tlar, alk›fllar, patlayan bombalarla u¤urluyoruz... Söylemeye dil varm›yor ama güle güle yoldafl... Güle güle...

58


NASIL A⁄LARIM ARDINDAN?... Sahnede bir oyundas›n. Heyecanl›s›n. Bu senin ilk oyunun, ilk kez sahneye ç›kacaks›n. Oyun bafllay›nca heyecan›m belki geçer diyorsun. Bir ara rahatl›yorsun da. Henüz konuflma s›ras› sana gelmedi. Ya geldi¤inde? "Sözlerim akl›ma gelmezse, ya unutursam!" diye düflünüyorsun. Biraz telafllan›yorsun. ‹flte heyecan tüm kan›n› beynine ç›karmaya bafllad› yine. Heyecanl›s›n, ama yapacaks›n. Yapman gerekiyor. Bu düflünceler içindeyken geldi s›ran. Konuflmaya bafll›yorsun. Kelimeler kendili¤inden dökülüyor a¤z›ndan. Konufltukça aç›l›yorsun. Heyecan kayboldu. 59


Art›k sen ve seyirci yok. Yeri geldi¤inde seyirci, yeri geldi¤inde oyuncusun. Oynam›yor, yafl›yorsun. ‹lk oyunun devrimcileflen bir genç k›z› anlat›yordu. Safl›¤› ve temizli¤i, s›cak ve ç›kars›z iliflkiler aramaya itiyor onu. Dev-Genç'liler ile tan›fl›yor üniversitede. Yaflam› de¤iflmeye bafll›yor. Adeta onu çekiyor Dev-Genç'lilerin aralar›ndaki iliflkiler. Biraz da ürküyor. Radikallik ürkütüyor onu bafllang›çta. Tan›d›kça görüyor, anl›yor radikal olman›n ülke gerçe¤inin bir parças› oldu¤unu. Güveniyor; onlara laf söyletmiyor. Bu düzenin çirkefinin içinde s›n›rs›zca güvenece¤i insanlar› b›rakm›yor. Bu genç k›z›n yaflam› seninkiyle ne kadar benzefliyor. Oyundan s›yr›l›yorsun. Art›k yafl›yorsun ve yaflad›klar›n› aktarmaya bafll›yorsun seyirciye. Hiç zorlanmadan. Kendini oynuyorsun. Eylemlere kat›lmaya bafll›yorsun. 0 zaman çat›flmalar da bafll›yor. Hem de olanca fliddetiyle. Ailen seni engellemeye çal›fl›yor. Devrimcilik yapman› istemiyorlar. 0 kadar a¤›r bir fley ki senden istedikleri. Oysa sen bugüne dek onlar›n tüm isteklerini yerine getirmifl, hepsine cevap vermiflsin. Uysall›¤›n› biliyorlar ve seni ikna edeceklerini düflünüyorlar. Ama bu sefer yan›l›yorlar. Kararl›s›n. Bu yüzden çat›flma olabildi¤ine büyük; hem kendinle, hem ailenle. Ailen vazgeçmiyor. Seni sözle ikna edemeyince zoru seçiyorlar ve eve kilitliyorlar. Asl›nda bunun çözüm olamayaca¤›n› bir süre sonra onlar da anl›yor. Sen do¤ru bildi¤inde sonuna kadar giden ‹dil'sin. "Böyle yapmakla beni engelleyemezsiniz." sözündeki kararl›l›k etkisini gösteriyor. Kap› aç›l›yor. Bu kap› özgürlü¤e gidiflindeki ›srar›n simgesi oldu. Bununla neleri k›rm›yorsun ki! Y›llar›n suskunlu¤una, ezilmiflli¤ine, kimlik aray›fl›na ilk neflteri vuruyorsun. Ve senin ilk çat›flman. Bu yüzden önemli bir ad›m. Çat›flmadan baflar›yla ç›k›yorsun. Bir yanda da yeni çat›flmalara haz›rlanman gerekti¤ini düflünü-

60


yorsun. Art›k seni hiçbir fley engelleyemez. Kafana koymufl ve tercihini yapm›fls›n. Bunu art›k sen de fark ediyorsun, onlar da. Kendi düflüncelerinden s›yr›ld›¤›nda oyunun bitti¤ini anl›yorsun. Her yafltan, her meslekten, toplumun her kesiminden insanlara bir fleyler anlatabilmenin mutlulu¤uyla dolusun flimdi. ‹nsanlar... ‹nsanlar›m›z diye düflünüyorsun. Ne çok cefa çektiniz, ne çok ezildiniz. Son bulmal› bu düzen, son! Bu yüzden daha çok çal›flmak gerekli diyorsun içinden. ‹nsan sevgisiyle dolusun. Kabullenemiyorsun emekçilerin böyle afla¤›lanmas›n›, ezilmesini. Art›k OKM'lisin. Evindesin. Do¤du¤un yer buras›. G›dan› oradan al›yorsun. Oras› senin anan, baban, çocu¤un, yoldafllar›n. Oras› herfleyin. Öyle ba¤l›s›n ki buraya. Birçok fleyi burada ö¤reniyorsun. Paylaflmay›, yoldafll›¤›, kavgay›... Birlikte ö¤renip, ö¤retiyorsun. Çok güzel günlerin geçiyor orada. Her yerinde eme¤in var senin. Hat›rl›yorum da hapishaneye OKM'liler geldi¤inde ne çok sevinirdin. Çocuklar gibi yerinde duramazd›n. Her fleyi sorar, durumlar›n› ö¤renmeye çal›fl›rd›n. Sana faaliyetlerini anlat›rlard›. Sen de elefltirilerini, önerilerini söylerdin. Az konuflan ‹dil gider, yerine konuflkan bir ‹dil gelirdi. Senin bu haline hem güler, hem de flafl›r›rd›k. Tak›l›rd›k sana o yüzden. Ama hiç k›zmazd›n bize. Yap›c›yd›n. Hoflgörülüydün. En ufak hareketinde bile bize, insanlara ne kadar de¤er verdi¤ini görüyorduk. Oyun sürüyor. Kad›nlar›m›z› anlat›yorsun. Hani Naz›m Usta'n›n, “Korkunç ve mübarek elleri ‹nce küçük çeneleri, kocaman gözleriyle Anam›z, avrad›m›z, yarimiz Ve sanki hiç yaflamam›fl gibi ölen Ve sofram›zdaki yeri öküzümüzden sonra gelen” dedi¤i kad›nlar›m›z› oynuyorsun. Tek bafl›na oyunu al›p sen götürü-

61


yorsun... Bir ara iflçisin. Makinan›n bafl›nda saatlerce çal›flan Fatma Kad›ns›n. Onca çal›flmaya karfl›l›k ezilmifllikten, horlanm›fll›ktan kurtulamayan Fatma Kad›n. Çocu¤una bir lokma fazla götürmek için ç›rp›nan ama maafl›n› bir türlü artt›ramayan Fatma kad›n. Yüre¤i isyan dolu Fatma Kad›n›n. Sonra köydeki Hatice Kad›n› oynuyorsun. Irgatl›k yap›yorsun. Pamuk tarlalar›nda geceni gündüzüne katarak çal›flan köylü kad›ns›n. Memur Ayfle Han›m oluyorsun. Ard›ndan üniversiteli bir genç k›z. Ard›ndan ifl arayan bir kad›n. Sonra ev kad›n›. Herkesi anlat›yorsun oyununda. Dertlerini, çilelerini anlat›yorsun. A¤arm›fl saçlar›nda y›llar›n hüznünü tafl›yan analar›m›z› anlat›yorsun. Kad›nlar›m›z... Yüzlerce y›ld›r neden böyle yaflad›k diye soruyorsun seyirciye dönüp. Sonra bafll›yorsun anlatmaya. Sömürüyü, bask›y›, ç›kar iliflkilerini... Kad›nlar›n bu sömürünün içinde nas›l ezildi¤ini, nas›l edilgenlefltirildi¤ini örneklerle anlat›yorsun. Bir süre bekliyorsun. Tepkileri ölçmek ister gibi. Salondaki kad›nlar gözlerini k›rpmadan, nefeslerini tutmufl seni izliyorlar. Anlatt›klar›n onlara o kadar yak›n ki, kendilerinin anlat›ld›¤›n› biliyorlar. Etkilendiklerini görüyorsun. Ama sana soran gözlerle bak›yorlar. "Nas›l k›raca¤›z?" Peki nas›l k›raca¤›z diyerek sen onlara soruyorsun. fiafl›r›yorlar. En canac›l› soruyu soruyorsun. fiikagolu kad›nlar›, Rosa'lar›, Tanya'lar›, Sabo'lar›, Sibel'leri, Perihan'lar›, Esma'lar›, Adalet'leri, Zilan'lar› anlat›yorsun. Sabo'nun saatlerce düflmana direnmesini anlat›nca sars›l›yorlar. Nas›l bir güçtür ki bu, saatlerce çat›flabiliyor diyor hepsi içinden. Sayg› duyuyorlar içten içe. Sibel, Perihan yoldafllar›n› korumak için kendilerini feda ediyorlar.

62


Kad›nlar›n fedakarl›¤› tan›d›k bir duygu onlar için. Sibel'in, Perihan'›n yüzleri de tan›d›k. Esma'n›n iflkencede tecavüze u¤rad›¤›n› duyunca öfke bulutu kapl›yor bak›fllar›n›. Kad›nl›k onurunu düflünüyorlar, kabullenemiyorlar. Esma'n›n "Kad›nlar›n namusu bacaklar› aras›nda de¤ildir" sözü düflündürüyor. Anlamaya bafll›yorlar. Adalet. Yoldafllar›n› zindan karanl›¤›nda teslim almak isteyen iflkencecilere çeviriyor namlusunu. Hesap soruyor. Cesareti etkiliyor onlar›. Zilan'›n feda eylemi... Tekrar ayn› duygularla doluyor yürekler. Zincirlerini tek tek parçalayarak özgürleflen, özgürlefltiren, yürekli kad›nlar etkiliyor izleyenleri. ‹flte bizler de böyle özgürleflece¤iz diyorsun. Baflkald›rman›n zaman› deyip sözlerine noktay› koyuyorsun. Ter içindesin. Oyun baflar›yla sonuçlan›yor. Tatl› bir yorgunluk çöküyor.

63


64


NÖBET DE⁄‹fi‹M‹...

1991 y›l›n›n ilk aylar›nda Ortaköy Kültür Merkezi'ne ilk ad›m›n› at›yor ‹dil. Yan›nda bir arkadafl›, "Biz geldik" diyorlar. O anda ‹stanbul Üniversitesi ‹ktisat Fakültesi ikinci s›n›f ö¤rencisi. ‹YÖ-DER'li. OKM'ye geldi¤inde, henüz kurulmufl olan ve ilk elemanlar›ndan oldu¤u Özgürlük Türküsü'nün yo¤un çal›flmalar›na kat›l›yor. Bu yo¤unluk Ortaköy Halk Sahnesi'nin tiyatro çal›flmas›ndan al›koymuyor onu. Seviyor tiyatroyu. Oyunculuk yetene¤i de a盤a ç›k›yor. ‹lk rolü "Eylül Analar›" adl› oyunda bir tutsak annesi. Bugünden bak›ld›¤›nda çarp›c› bir tesadüf oldu¤u düflünülebilir. ‹dil'in rolünü o ana kadar Ayfle Gülen oynuyordu. Ama o gün Ayfle gözalt›nda. 1 May›s 1991 kutlamalar›nda, eylem sonras› gözalt›na al›n›yor. Oyun ise bir hafta sonra Harbiye Muhsin Ertu¤rul Tiyatrosu'nda oynanacak. Hemen koyuluyor çal›flmalara. Nas›l da heyacanl›! Utangaç yap›s› heyecan›n› besliyor. Oyun günü kuliste ayna karfl›s›ndan ayr›lm›yor. Mimiklerine bak›yor, ezberini tekrarl›yor. "Bir ana için çok mu genç gösteriyorum?" diye soruyor. Ama duygular? Biliyor evlad› zulmün göbe¤inde olan bir anan›n ac›s›n›. Hissetmeye çal›fl›yor ve ç›k›yor sahneye. Ana yüre¤indeki ac›, öfkeyi do¤urur zalime karfl›. Sahnede hapishanedeki subay, o¤lunu

65


sormak için kendisine "Yavrum" diye seslenen bir anaya hakaret ya¤d›r›yor; "Çekil bafl›mdan! Nereden yavrun oluyor muflum? Komünist tohumu peydahlayanlar anam olamaz benim!" ‹dil at›l›yor subaya, iki eliyle yakas›ndan kavray›p sars›yor onu; "Bana bak! Sen tohum bile olamam›fls›n. Evet evet tohum bile de¤ilsin sen. Senin hiç baban olmam›fl" Sesi güçlü, ba¤›r›yor ama titreyerek ç›k›yor. Bu, yaln›zca heyecandan de¤il... yakal›yor o duyguyu, h›rslan›yor. Biraz daha sürse, belki de a¤layacak h›rs›ndan. Oyun boyunca birçok duyguyu yafl›yor; a¤l›yor, meraklan›yor, k›z›yor, gülüyor, nefleli türküler söylüyor... Oyun bitti¤inde heyecan› geçmiyor. "Nas›ld›?" diye soruyor herkese. Ama özellikle annesinin tepkisini merak ediyor. Annesi ve abisi de izleyenler aras›nda. Yaklafl›m› çok önemli ‹dil için. Onun da geliflmesini istiyor. Ama annesi yan›na gelmiyor. Üzülüyor, hem de çok. ‹dil'in "Eylül Analar›" oyununda Ayfle'nin rolünü üstlenmesi flimdi bambaflka bir de¤ere sahip. Art›k gerçek hayattaki rolünü de üstleniyor onun: Bayra¤› devral›yor. Ayfle Gülen 17 Nisan 1992'de flehit düflüyor. ‹dil bir mektup yaz›yor ona. Tav›r Dergisi'nin Ekim-92 tarihli 20. say›s›nda "Tav›r" imzas›yla yay›nlan›yor. ‹dil flehit yol arkadafl›na olan sevgisini, ba¤l›l›¤›n›, onun görevini devralma sorumlulu¤unu her sat›r›nda yans›t›yor. Günler sürüyor mektubu bitirmesi. Bir oturuyor, bir kalk›yor ka¤›d›n bafl›ndan. Titizli¤i, heyecan› oraya da yans›yor. S›cac›k sat›rlar kaleminden akmaya bafll›yor: "Merhaba Ayfle, Kahkahalarla ç›nlatarak süzüldü¤ün odada flimdi çerçeveli bir foto¤raf›n duruyor. Elini sürekli oynad›¤›n saç›ndan hiç çekmeden oturmay› tercih etti¤in o eski ama alabildi¤ine rahat koltu¤un tam karfl›s›nda duruyor foto¤raf›n. Hemen yan›nda o foto¤raftan esinlenerek yap›lm›fl ya¤l› boya bir tablo yer al›yor. Her zamanki o s›cak tebessümünle dolu bak›fllar›n, her fleyini, afl›n›, giysini ve ölümü paylaflt›¤›n Nil'in ›fl›lt›l› bak›fllar›yla bulufluyor ve oday› bafltan bafla sar›yor.

66


Bir çocuk neflesiyle koflarak ç›k›p gitti¤in bu odada ald›k haberini. Daha kendimizi toparlayamadan senin rolünü paylaflt›k. Ne kadar da çok istiyordun o rolü oynamay›... fiimdi ise ayn› duygularla biz ‘seni’ oynuyoruz. Hem de Ayfle Gülen Halk Sahnesi olarak... Ayfle Gülen Halk Sahnesi ad›n› ald›ktan sonra bu ad›n yükledi¤i sorumluluklarla daha s›k› sar›ld›k çal›flmalara. Baflarmam›z gereken çok fley vard›... ... AGHS ad›yla ilk kez 1 May›s öncesi iflçi ve memurlar›n karfl›s›na ç›kt›k. 1 May›s'ta ise miting alan›ndayd›k. Sen de oradayd›n. Yan›bafl›m›zdayd›n... ... Bundan sonra çal›flmalar›m›z›, etkinliklerimizi, geliflmeleri sana bu sayfalardan ulaflt›rmaya devam edece¤iz. Karadeniz'in serin esen rüzgarlar›na sal›p gönderece¤iz onlar› sana. Gel dinle havalar›. Duygu yüklü bu¤ulu sesin yan›tl›yor bizi. Karadeniz'in h›rç›n dalgalar› eflli¤inde da¤lara çarp›p yank›lan›yor... Seslerimiz yan›ndad›r, seslerimiz seninledir Ayfle. Hoflçakal" ‹dil'in devrimci sanatç› sorumlulu¤unun tüm güzelli¤i bu mektupta kendisini gösteriyor. Ama sat›rlardan da öte bu güzelli¤i prati¤ine, att›¤› ad›mlar›na yans›t›yor. 17 Nisan 1992 Çiftehavuzlar direniflinde Sabahat Karatafl ve Eda Yüksel'in telefon konuflmalar›n› AGHS, temsili bir seslendirmeyle kasete okuyor. ‹dil bu çal›flmada Eda'y› seslendiriyor. Onlar›n duygular›n›; sakinli¤ini, öfkeyi, kendine güveni, yoldafl flefkatini yakalayabilmek çok zor oluyor. ‹dil, Eda'n›n televizyonlardan yans›yan "Haydi! Ne duruyorsunuz! Cesaretiniz varsa gelin!" sesleniflini defalarca dinliyor. Taklit etmekten öte duyumsamaya çal›fl›yor. Teslim al›namaman›n, sosyalizme ba¤l›l›¤›n en görkemli ifadeleri bunlar. O seslerdeki inanc› hissederek okuyor. Seslendirmenin bir bölümü Grup Ekin'in "Cesaretiniz Varsa Gelin" flark›s›n›n girifl bölümüne konuluyor.

67


Omuzuna ald›¤› her yükü titizlikle tafl›yor. Kofluyor ‹dil. Siyasi bilinci artt›kça emekçi yan› daha da gelifliyor. Bilet sat›yor, temizlik yap›yor, yemek pifliriyor, bulafl›k y›k›yor, matbaaya gidiyor, dergi paketliyor, yaz› yaz›yor, mizanpaj yap›yor, bürolar›n aç›l›fl›yla ilgileniyor, bir iflin nas›l yap›lmas› gerekti¤ini anlat›yor, seminer veriyor... Art›k o herkesin ‹dil Abla's› ve bir yönetici. Kolektivizm onunla büyüyor. Masabafl›nda uyuyakalm›fl ya da gün boyu uykusuzluktan gözleri k›zarm›fl dolaflan ‹dil'le karfl›laflmak do¤al bir görüntü oluyor. Bir gün otobüste giderken arkadafl›na "Genellikle otobüste uyuyorum ama dura¤a gelmeden uyan›yorum" diyor. Arkadafl› bunu nas›l yap›yorsun dedi¤inde "Art›k al›flkanl›k olmufl" diyor. 1994 Eylülü’nde tutuklan›yor ‹dil. Uzun bir yurtd›fl› gezisi dönüflü gözalt›na al›n›yor. Bu gezi boyunca özletiyor kendisini. Kendisi de özlüyor, telefon konuflmalar›nda bunu dile getiriyor s›k s›k. Arkadafllar›na kavuflmaya birkaç saat kala, Ankara istasyonunda, trenin kalkmas›n› beklerken polisler dikiliyor bafl›na. O gün, eski Adalet Bakan› Mehmet Topaç'›n DHKC taraf›ndan cezaland›r›ld›¤› gün. Kendi anlat›m›yla "6 saat sonra sizinle birlikte olaca¤›m› düflünürken, 6 saat sonra külçe gibi hücreye at›yorlar." Art›k yeni bir süreç var önünde ‹dil'in. Hasretimizi görüfl gününe tafl›yoruz. Avluyu boydan boya koflarak geliyor tel örgülere, her zamanki neflesi ve heyacan›yla. "Haz›r›m" diyor. Göze alm›fl oldu¤unu söylüyor her fleyi... "Burada da ifller çokmufl. Hiç bofl vaktimiz yok". Befl ay sonra Çanakkale Hapishanesi'ne naklediliyor. Açl›k grevinin ilerleyen günleri de dahil her görüfle koflarak ve nefleyle gelen, heyacanla sorular soran, sohbet eden bir ‹dil, gözlerimize as›l› kalan son resimlerinden.

68


69


SABOLAR... S‹BELLER... ADALETLER G‹B‹...

Yeni bir perde aç›l›yor. Sen vars›n sahnede. Bu seferki oyun de¤il. Kad›nlar... ‹kinci s›n›f, afla¤›lanan, horlanan, çifte sömürü alt›nda ezilen kad›nlar... Üretimin içindeki, direnifllerdeki, barikatlardaki, savafltaki kad›nlar... Baflkald›ran kad›nlar... Sahne temizleniyor. Havaland›rma her zamankinden daha temiz. Daha güzel görünüyor bize. Bir daire oluflturmufluz. K›z›l bantlar›n›z al›nlar›n›zda. Sar›l›yoruz. Capcanl› gözler ve yoldaflca sar›lan iki s›ms›k› kol. Tüm duygular birbirine ak›yor, kar›fl›yor. fiimdi tek vücuduz. Her sar›l›flta ayr› bir anlam var. Seni izliyoruz. Dupduru bak›fllar›n› süslüyen k›z›l bant›nla. Bak›fllar öyle rahat, öyle kararl›. Güç veriyorsun bize. Güç verdin, ders verdin hepimize. Milyonlarca insana ders verdin, t›pk› Sabolar, Sibeller, Adaletler gibi.

70


"YÜKTE HAF‹F PAHADA A⁄IR" SÖZÜ SANK‹ ‹D‹L ‹Ç‹N SÖYLENM‹fiT‹R...

Gece nöbetçisi bile olsa her sabah insan› u¤raflt›rmadan uyanan, biraz daha uyumak için uyanamam›fl numaras› yapmayan, kendini uykuya vermeyen ve tatl› bir sevecenlikle uyanan birisidir o. Gün gerçekten ayd›nd›r o zaman. O‘nu uyand›r›rken daha özenli olursunuz. Onun yaklafl›m› böyle olmaya zorlar insan›n kendisini. Nazikli¤i, kibarl›¤› ama ç›tk›r›ld›m olmay›fl›, davran›fllar›ndaki yumuflakl›k ama lakayt olmayan bir esneklik insanda onun gibi davranmak için bir otokontrol oluflturur. Kimilerinin yüzüne bakt›¤›n›zda “Bu henüz ayakta uyuyor” dersiniz ya da sabah sabah bana dokunmay›n havalar›nda olanlar vard›r; suratlar› turflu satar. Kald›rd›¤›n›za, kald›raca¤›n›za sizi bin piflman eden yaklafl›mlar... Pencereden güneflin içeri dolmas›n›n insanda yaratt›¤› sevinç gibi gözünü açt›¤›nda size gülen, tatl› bir mahmurlukla uyanan birisi vard›r bir de. Sanki derin bir uykudan de¤il de öylesine yatm›fl ve her an kalkmaya haz›r birisini ça¤›rm›fls›n›z gibidir. ‹dil’dir uyanan ve gülerek bakan... Herkesten önce yüzünü y›kay›p spor eflyalar›n› giyinen, yan yana bitifltirilmifl üç ranzan›n ortas›ndakinin üst kat›nda yatmas›na ra¤men çarçabuk ama özenle yata¤›n› toplayan, ç›kar71


d›¤› k›yafetleri her daim katl› bulunan, etraf›nda da¤›n›kl›k bar›nd›rmayand›r. Birisini da¤›n›k m› gördü; hem espriyle söyleyece¤ini söyleyen hem de o da¤›n›kl›¤› birlikte giderip çevresine de düzeni ve tertibi yayand›r. Sporda yorulsa da kaytarmayan, iflkenceden tutmayan kollar›na ra¤men iradesini zorlayan, öldüm bittim tablosu oluflturmayan bir hali vard›r ‹dil’in. Spor sonras› temizli¤ini güçsüz ve hareket ettirmekte zorland›¤› kollar›na ra¤men hiç aksatmamas›, kimilerimizin bu konudaki özensizli¤ini sorgulatan olmufltur mesela. Aram›zdaki sorumluluk derecesi büyük-küçük ölçüsünün yitirilmesine bir neden de¤ildir. Aksine devrimci olanla halk olan yan›n çok güzel bir harc›d›r yaklafl›m›. Yaflça küçükleri uyar›rken daha flakac› ve sevecen; büyüklere söylenecek sözlerde ise daha olgun, daha dikkatlidir. Çevresinde adeta bir sevgi ve sayg› halesi vard›r. Sanki çok özel bir hamurla yo¤rulmufltur O. Hep olmas› gereken gibidir. Yanl›fl ya da eksikler karfl›s›nda, “-mal›y›z, -meliyiz” ya da tersinden ‚ “-mamal›y›z” deriz ama ‹dil do¤all›¤›nda böyledir. Sadedir mesela, her fley do¤ald›r onda. Numaradan, mufl gibi de¤ildir halleri. Kimilerimiz henüz devrimcili¤in tam içeri¤ini kavrayamamaktan, acelecilikten‚ üzerimize büyük elbiseler giyer. Öyleymifliz sanki, oldu¤umuzdan daha iyiceymifliz gibi davran›r›z. S›r›t›r tabi hallerimiz. Ama iflte ‹dil böyle de¤ildir. O çok sadedir, aç›kt›r. Hep olmas› gerekti¤i gibidir. Dergi sayfalar›m›zdan ç›k›p gelen yaz›lar›m›z›n cisimleflmifl hali gibidir. Okunmas› gereken flu kadar sayfay› zaman›nda okuyan, anlat›mlar›na öncesinden haz›rl›k yapan, verece¤i çal›flmaya tuttu¤u notlarla gelen, anlafl›l›r olup olmad›¤›n› s›k s›k kontrol eden, yapt›m kurtuldum de¤il; “Acaba oldu mu?” yu gözetendir. Çal›flmalarda birço¤u-

72


muzun defterinde anlaml› anlams›z bir sürü karalama, flekil flema varken onun defteri çok sade ve temizdir. Ana bafll›klar ve alt bafll›klar›n notlar› al›nm›flt›r. Defter kapl›d›r, kargafla yoktur sat›rlar›nda. Derste s›kmayan, yeri geldi¤inde bir espriyle veya an›yla canl› tutan ama asla kaynatmayand›r. Zaman›n de¤erini bilendir elbette. ‹nsan›n da öyle. ‹çimizde en çok ifli olanlardand›r ama ifllerinin çoklu¤una s›¤›n›p di¤er “s›radan” iflleri baflkalar›na yükleyen de¤ildir. “Ben önemli adam›m” diye bas bas ba¤›rmaz. Aksine s›radan görülen ifllerine bile dakiktir ve ifl ortaklar›na çok sayg›l›d›r. Kendisine duyulan sevgi ve sayg›n›n da arkas›na gizlenmez. Evet çok konuflkan de¤ildir ama anlat›mlar› basit ve yal›nd›r, somuttur. Dalland›r›p budakland›rmaz konuflmalar›n›. Anlafl›lmaz hiç de¤ildir. K›sa ve net ifadeler, güvenli cümleler kurar. “Orta sayfa” konuflmalar›, soyut cümleler yoktur dilinde. Çok iyi bir dinleyicidir. Saatlerce yan›nda konuflsan›z saatlerce dinler, bitirse de bir iki cümle de ben konuflsam havalar›nda de¤ildir ya da saatlerce suskun kalsan›z suskunlu¤unuzu saatlerce paylaflacak sabr› tafl›r. Çok üzgün anlarda bile insan› güldürebilen, derdi hafifleten sevgi ve minnettarl›¤› bir kat daha artt›rand›r. “Yükte hafif, pahada a¤›r” sözü sanki ‹dil için söylenmifltir. Çanakkale’ye ilk geldi¤i gün eflyalar›n› tafl›yamamaktan dolay› mahzun bir utangaçl›¤› tafl›d›¤› o hali hala canl›d›r. Kollar› gördü¤ü iflkencenin etkisiyle hala zay›ft›r ve a¤›rl›k tafl›yamamaktad›r.

73


Ko¤uflun alt kat›nda sevk için ‹dil’in geldi¤i ö¤renildi¤inde onu daha öncesinden tan›yanlar›n yüzünde oluflan sevinç ve ayd›nl›k çevrede bir merak uyand›rm›fl, etraftaki hava ister istemez tan›mayanlara da geçmifltir. O’nu henüz tan›ma flans›na eriflmemifl olanlar bile o anda o atmosfere kap›lm›flt›r. Eflyalar›n› tafl›mada yard›mc› olan hapishane personeline büyük bir incelikle teflekkür etmifl, karfl›l›¤›nda ise bir sevinç bulmufltur. Sonras›nda bu personelin ço¤u onun ölümsüzlü¤e u¤urlan›fl›n› kolay kolay kabullenemeyecek insanlar haline gelecektir zaman içerisinde. Çünkü ‹dil onlarla olan iliflkilerinde onlar›n karfl› cepheyi temsilen burada bulundu¤unu bilse de halk›n parças› oldu¤u gerçe¤ini göz ard› etmeden, seviyeyi kaç›rmadan, sayg›y› eksiltmeden ama tavizsiz yaklafl›r iliflkilerine. Yaflanan sorunlar› anlat›rken mutlaka ikna yolunu seçer, karfl› taraf›n kiflisel duygular›n› iflin içine katmas›na izin vermez. Sevilen ve sayg› duyulan biri olmufltur onlar›n gözünde de. Ailelerimizden gelen eflyalar›n aranmas›, yiyeceklerimizin içeri al›nmas› esnas›nda personelin özensizliklerini ve keyfiyetleri konuflurken itiraz edilmesine f›rsat vermeden anlat›r sorunu. Tutsak ailelerinin harcad›¤› eme¤i, kendilerinin de bir emek sarfetti¤ini, kendilerine yap›lmas›n› istemedikleri bir fleyi baflkalar›na da yapmamak gerekti¤ini anlat›r. Hak gasp›na u¤ramamak için çaba sarfetti¤imizi, burada da hakk›m›z olan› korumak için u¤raflt›¤›m›z›, içeride de mücadelenin bitmedi¤ini anlatand›r. Onu belirleyeyen en önemli özelliktir mütevaz›l›k. Kültür komitesi çal›flmalar›n›n bafl›ndayken bile herhangi bir kültürel faaliyette s›ra neferi olmas›n› bilendir. Hiç de öyle öne ç›kma kayg›s› tafl›mayand›r. ‹flin bafl›ndaki arkadafl›n düflünmesini, yöntem üretmesini, sorunu çözmeye çal›flmas›n› benimser. “Sen flu anda bu iflin bafl›ndas›n ama asl›nda ben her zaman senin üstündeyim ona göre” çi¤li¤ine sahip de¤ildir.

74


Halk oyunlar›n› ö¤reten komite üyesi bir noktada s›k›nt› m› yaflad›, nas›l olsa o ortamda ‹dil de var çözer diye mi geçiyor akl›ndan; ‹dil hemen en s›radan insan durumundad›r. Kendini ortaya at›p müdahale eden de¤il, kar›flmamas›yla müdahalesini gösterendir. Keza koro çal›flmalar›nda, fliir ezber çal›flmalar›nda, k›yafet dikimlerinde yaklafl›m› hep gelifltiren tarzdad›r. ‹nsan› iflin içinde tan›yand›r. Teflhis do¤ruysa tedavi de do¤ru olacakt›r çünkü. Birisi tiyatro mu yazd›; bunu ilk defa m› yapt› ama nas›l bir fley ortaya ç›kt›¤› konusunda çok mu güvensiz kendisine; di¤er yandan ortaya ç›kard›¤› ürüne bir de¤er mi biçiyor; iflte o zaman ‹dil müthifl bir destekçidir, ayn› heyecan› paylafland›r, teflvik edendir. Ve öyle sevecendir ki, belirsizlik bulutlar›n› da¤›tan, insan›n kayg›s›n› nefleye çeviren, motive edendir. ‹flin özünde kendisi yoktur. Bütün mesele bundan ibarettir. Karfl›mdaki ne düflünüyor, ne hissediyor, nas›l alg›l›yor ve ben ne yapabilirim... ‹dil’in devrimcili¤ini belirleyen budur. Pek çok insan ölüm orucu gönüllüsü olmak istemifltir. ‹stemekle bunu yapabilir, baflarabilir olmak, bu güveni verebilmek farkl› fleylerdir. Ölüm Orucuna seçilmek bir sonuçtur bence. Hayat›n›z›n, prati¤inizin bir sonucu. ‹dil‘in ölüm orucu direniflçisi olmas› da, bunu flehitlikle sonuçland›rmas› da birer sonuçtu. O ‘nun hayat› ve düflünceleri zaten kendini de¤il, baflkalar›n düflünmek, insan› sevmek üzerine kuruluydu. Yoksa Ayfle’nin ‹dil’e “Nas›l böyle disiplinli olabiliyorsun?” sorusuna, bir volta boyu yürürlerken ‹dil’in “Ben bunu gönüllülükle yap›yorum” diye cevap vermesini nas›l aç›klayaca¤›z? Aksi halde insan kendi ac›lar›n› nas›l kendisi belirleyecekti ki. Hem de gülerek.

75


Kendi özeline dair her fleyi en sona b›rakan ‹dil, ölüm orucu’na seçildi¤ini ö¤rendi¤inde halay bafl› mendilini kaparak ilk defa “bu defa ben” diyendir. Belki de ilk defa “ben” demifltir, o da ölmek içindir; baflkalar› yaflas›n diye ölmek için. Ölüm orucu direniflinin ilerleyen günlerinde tam da midesi ona karfl› isyan ederken, kusmak üzereyken, onu ziyarete gelenlerin oldu¤unu ö¤rendi¤inde yutkunmas›n› bilmifl, kusmuk le¤enini eliyle iteklemifl ve ziyaretin sonuna kadar kendisini tutmufltur. Bu kadar› da fazla, olamaz böyle bir fley diyebilirsiniz. Ama öyleydi. Ziyaretçileri ne zaman kalk›p gitti, iflte o an belki de büyük bir ac› çekerek midesini boflaltt›. Direniflin oda¤›nda o vard› ama onun düflünce ve hareketleri yine baflkalar›na odakl›yd›. Keza duygusal yaklafl›mlar sergileyenlere verdi¤i dersler de böyledir. Süresiz açl›k grevine ara vererek belirli zamanlarda yemek yiyen arkadafllar›n yeme¤e gitmemek, sürekli direniflçilerin yan›nda kalmak istemelerine karfl›n günün nöbetçileri zor durumdad›r. ‹dil yatt›¤› yerden bunu fark edendir. Kimseye sezdirmeden yeme¤e ça¤r›lan arkadafllar›n nöbetçiyi görmezden gelme tavr›na karfl›l›k ‹dil, “Afla¤›ya inip yeme¤ini yemelisin, çay›n› içmelisin” diyerek açl›¤›n bilmem kaç›nc› gününde do¤ru düflünceyi, disiplini yine koruyand›r. Havan›n cehennem s›ca¤› gibi yak›p kavurdu¤u zamanlarda bir nebze olsun ortam› rahatlama çabalar› neredeyse hiçbir sonuç vermez. Havlular›n bafl›na büyük dü¤ümler atarak üç havluyu birden havada sallayarak hava ak›m› yaratma çabalar›m›z istedi¤imiz sonucu vermese de o an, baflka çaremiz yoktur. Kavruluyor ortam ve ‹dil yan›yor. “Çok yoruluyorsunuz biraz ara verin, dinlenin” deyiflini, gece nöbe-

76


tini baflucunda geçirirken “Siz de uykusuz kal›yorsunuz” diyerek akl›n›n fikrinin bizde oluflunu nereye koymal›, ne demeli? Apolar›n açt›¤› yoldan ilerleme görevi bana verildi¤i için çok mutluyum” diye yazarken ayn› zamanda bir tarih yazd›¤›n›n fark›nda oluflu, geçmifle sahip ç›karak gelece¤imizin de önünü aç›fl›, anl›k ve günlük düflünmeleri aln›n›n ortas›ndan vuruyor. ‹nsanl›k için ölünebilir çünkü insanl›k asla kaybetmez. Bu söz her defas›nda onunla yeniden yarat›yor kendini! Açl›¤›n yaratt›¤› yorgunlu¤a ra¤men, ’84 Ölüm Orucu anma haz›rl›klar›nda hem fliirlerin ezberlenmesini, hem koroda flark› ve türkülerin söylenmesini, hem k›l›k k›yafetlerin haz›rl›klar›n›n denetlenmesini, hem sahne haz›rl›klar›n›n kontrol edilmesini ve hem de moral motivasyonun sa¤lanmas›n› örgütleyen; tüm bunlara akl›yla, eliyle, ayaklar›yla yetiflendir. Anman›n açl›¤›m›z›n ortas›nda gerçekleflmesi hepimiz aç›s›ndan daha da önemli. ‹dil bunu biliyor. Bu bizi motive ediyor. Gelgelelim son provada program› gerçeklefltirecek olan herkesin hiç umulmad›k yanl›fllar yapmas›, zincirinden boflan›rcas›na pefl pefle hata ve yanl›fllar›n patlak vermesi, aram›zda endifle bulutlar›n› dolaflt›r›yor. Yar›n programda da böyle mi olaca¤›z telafl› sar›yor ortam›. “Ne diyorsun, yar›n için haz›r de¤iller mi arkadafllar?” diye soruyor Ayfle. Çok yorgunlar. Açl›¤›n ilerleyen günlerindeler. Asl›nda yapabiliyorlar. Defalarca sorunsuz prova ald›k.Volta devam ediyor. “Ne dersin, bir prova daha alal›m m›?” diye netlefltirmeye çal›fl›yor Ayfle. ‹dil, “Ben arkadafllara güveniyorum. Yar›n sorunsuz oynayacaklard›r. Provada daha çok yorulurlar” diyor. Sonra arkadafllara dönüp,

77


“Çok yoruldunuz arkadafllar, de¤il mi? Hiç can›n›z› s›kmay›n. Çünkü biz hatas›z çal›flt›k defalarca. Yar›n baflaraca¤›m›za inan›yorum.” ‹flte o s›cakta ve yorgunlukta insan›n içini ferahlatan, üzerindeki yükü alan ve güven veren o sözler. Ve ertesi gün bir tek kiflinin bile bir tek teklemesi bile olmadan geçen, anman›n içeri¤ine, eme¤imize de¤en bir program

Baflar›dan gelen, lay›k olmaktan gelen bir mutlulukla kucaklaflmalar, heyecan› paylaflma anlar›... Sürekli ve her yöne at›lan seri at›fllar. Tembelli¤e ve aylakl›¤a karfl› disiplinli ve gönüllü bir çal›flma. Bencilliklerin dünyas›nda baflkalar› için son nefesine gülerek haz›rlanma. . Gemini kurtarabilecekken, öleceksek de yaflayacaksak da halkla birlikte ac›y› ve sevinci paylaflma. Söyleyen ama yapmayan sahtekarlara karfl› söyleyen ve yapan hatta yaparak konuflan ve konuflturan olma. Ölümsüzlü¤üne bir soluk kalm›flken “ben mitralyözüm” diyerek say›klamas› böyle bir yaflam içinde ne kadar da do¤al duruyor. Mitralyöz; her yöne ve sürekli at›fllar yaparak vurabilmek. Yeni vuranlar yaratabilmek... Aysu Baykal Çanakkale Hapishanesi

78


SEN BÜYÜDÜN DEMEK DÜfiTÜN DEMEK O DAMAR DAMAR KINALI TOPRAKLARA...

Dolu dizgin ölüme do¤ru yol ald›¤› günlerin bafl›nday›z. Süresiz açl›k grevi'nin Ölüm Orucu'na dönüfltü¤ü günlerde sa¤l›¤› pek iyi de¤il. Yüre¤i dimdik ayakta ancak bedeni daha bafl›ndan u¤raflt›r›yor onu. Ölüm Orucuna bafllad›¤› ilk günden itibaren her günkü kapal› görüflte bayan yoldafllara soruyoruz onu. Hep ayn› vurguyu yap›yorlar: "Midesi bulan›yor, kusuyor ama canavar gibi." Bütün ac›lar› yenece¤ini biliyoruz. ‹çimiz rahat. Ölüm Orucu’nun 52. günü. Art›k ziyarete ç›kamayacak. Biz onu ziyarete gidece¤iz. Hep birlikte ko¤ufltan ç›k›yoruz. Demir kap›lar›n biri aç›l›p, di¤eri kapan›yor. Koridorlar› geçerken uzaklafl›yorum dört duvar aras›ndan. Y›llar› bir bir afl›p ilk tan›flt›¤›m›z günleri ar›yorum.

79


‹flte karfl›mdas›n. Birkaç arkadafl›nla birlikte OKM'deki müzik çal›flmalar›na kat›lmay› istedi¤inizi söylüyorsunuz. Yorumcular›n yo¤un oldu¤u günler. Sizinle pek ilgilenemiyorlar. Sen piyano çald›¤›n› ancak gelifltirmen gerekti¤ini söylüyorsun. OKM'de piyano yok. 0 halde nas›l yard›mc› olunabilir? Biz düflünmeye devam ederken günlük koflturmacalarla günler geçiyor. O ise sab›rla her gün söz verdi¤i saatlerde OKM'de oluyor. Bu ›srar› hepimizin dikkatini çekiyor. Asl›nda "benimle kimse ilgilenmedi" diye düflünüp gelmeyebilir de. Oysa tam tersi bir çaba içinde. OKM'de oldu¤u zaman soruyor, tart›fl›yor, anlamaya çal›fl›yor. Kendi do¤all›¤›nda içimizden biri oluyor. Çal›flkanl›¤›yla, disipliniyle, ald›¤› görevleri eksiksiz yerine getirmesiyle geçici bir heves için OKM'de olmad›¤›n› gösteriyor. Piyano sorunu çözülemiyor. Bizim için zaten pek ifllevli bir enstrüman de¤il. Peki ne olacak? Yeni oluflturulan Halk Sahnesi'nde yer almas›n› istesek k›r›l›r m› bize diye düflünüyor, tart›fl›yoruz. Sonuçta konuflmaya karar veriyoruz. Yeni bir insan oldu¤unu düflünerek biraz kayg›l›y›z. "Ama ben müzik için geldim" der misin? O güne kadarki gözlemlerimiz böyle söylemeyece¤ini düflündürse de tereddütlüyüz. Bu tür durumlarda genellikle al›nganl›klar çok s›k yaflan›yor. Devrimci sanatç› kavram› henüz yeni yeni oluflmaya bafll›yor. Biz "öyle mi olur, böyle mi olur" diye düflünüp konuflmaya çekinirken sen konuflman›n bafl›nda noktay› koyuyorsun: "Neden olmas›n?" Sonra Ortaköy Halk Sahnesi'nde çal›flkan, fedakar, coflkulu bir oyunculuk dönemi bafllad›. Öneriyor, tart›fl›yor, yarat›yor, büyük bir enerjiyle çal›fl›yordu. Tüm yaflam›yla OKM'li olmufltu. Art›k okula zaman ay›rmak onun için "gereksiz" olmufltu. H›zla gelifliyor ancak kendini yeterli görmüyordu. Her fleyi, her fleyi ö¤renip iyi bir devrimci olmak istiyordu.

80


Koridorda yürüyorum. An›lar›n içinde ilerlemeye devam ediyorum. Akl›ma yaflad›¤›m›z bir baflka an› geliyor. Hapishanede de s›k s›k anlat›p seni k›zd›rd›¤›m bir an› bu. At›l›m y›llar›. Hareketimiz tam bir flantiye görüntüsünde. Daha çok insana, daha çok örgütlenmeye, örgütlemeye ihtiyac›m›z›n oldu¤u süreç. O güne kadarki faaliyetlerimiz içinde yeni görevler için h›zla ilerledi¤ine inan›yoruz. Ancak bu defa önerilecek görev çok farkl›. Biz de kesin olarak karar veremiyoruz. Yine de soral›m ve de¤erlendirelim istiyoruz. "Biraz konuflal›m m› ‹dil?" Konuflman›n ciddi bir konu üzerinden geliflece¤ini anl›yor. ‹lk kez onunla tek bafl›na konuflulacak. Küçük odaya geçip karfl›l›kl› oturuyoruz. Sözcükleri seçerek soruyoruz: "Biz düflündük ki... farkl› bir alanda görev almay› düflünür müsün?" Anl›yor. Yapaca¤› her iflin en iyisini baflarma iste¤i oldu¤unu biliyoruz. Henüz haz›r olmad›¤›n› düflünüyor. "Ama ben çok yeniyim. Bilmem ki..." Çok zor geliyor bu cümleyi kurmak. Anlamak zor de¤il halinden. Üstelemenin, ›srar etmenin do¤ru olmad›¤›n› düflünüyoruz. Biliyoruz ki, haz›r oldu¤unda bunu ilk sen gelip söyleyeceksin. Y›llar sonra hapishanede karfl›laflt›¤›m›zda bu an›y› anlat›rken verdi¤in cevab› "Ama ben daha çok küçü¤üm" fleklinde de¤ifltirip anlat›rd›m. Nas›l da k›zard›n. Maltada yürüyoruz. Birazdan yan›nda olaca¤›z. Koridor her zamankinden çok daha uzun flimdi. Geçmiflle bugün aras›nda gidip geliyorum. Senin de çok sevdi¤in Hasan Hüseyin'in dizeleri geliyor akl›ma "Sen büyüdün demek, düfltün demek o damar damar k›nal› topraklara"

81


Ko¤uflun yatakhane bölümüne geliyoruz. Bayan yoldafllar kap›da karfl›l›yor bizi. O da heyecanla bizi bekliyor. Selamlafl›yor, bir kenara oturuyoruz. Siper yoldafl›yla baflbafla kurulmufl, yata¤›ndan bütün sevecenli¤inle çevresine bak›yor. K›rm›z› tiflörtü, k›z›l bant› nas›l da yak›flm›fl. Konuflmaya nas›l bafllan›r ki? Sessizli¤i yine o bozuyor. "Arkadafllar konuflsan›za!" Yerimden kalk›p baflucuna geliyorum. Anlatacak, konuflacak, paylaflacak o kadar çok fley var ki. Her cümle koca bir dünya getirsin istiyorum. Zaman›m›z k›s›tl›. Ortak yaflad›klar›m›za dönüyoruz. Tek tek isimler... yaflad›klar›m›z, can›m›zdan kopup gidenler... ‹yi bir devrimci olmam›z için üzerimizde büyük eme¤i olan abimizin kulaklar›n› ç›nlat›yoruz. "Haberi var m›d›r?" diye soruyor. Sanki veda konuflmas› gibi hiçbir fley eksik kalmas›n istiyoruz... Dile kolay 52 gündür aç. Zay›flam›fl bedeni selvi dal›na benziyor. Her fleye ra¤men öylesine rahat, öylesine zafere kilitlenmifl ki. Dayan›lmaz ac›lar› kolayl›kla alt edecek koskocaman yüre¤in var. Tam bu anda yabanc› biri girse içeri, onun ölüme yatm›fl bir insan oldu¤una inanmas› çok zor. Gözlerindeki par›lt›, ›fl›l ›fl›l bir ayd›nl›k yay›yor her yana. ’84 Ölüm Orucu’nu kitaplardan okuyup, anlamaya çal›fl›yorduk. Bu nas›l inanç, bu nas›l irade? Kavramakta zorlan›rd›k. Oysa flimdi anl›yorum. Ayr›l›k vakti geliyor. Çaresiz ayr›laca¤›z. Son kez kucaklafl›yoruz. Son sözlerimizi kulaktan kula¤a bir emanet gibi f›s›ld›yoruz. "Zafer bizim olacak yoldafl, zaferi kazanaca¤›z.

82


Çekti¤iniz tüm ac›lar›n mutlaka hesab›n› soraca¤›z." Güven içinde tek bir sözcükle söylüyor düflüncenisini: "Biliyorum..." Koridorday›z. Sonsuz bir yaflama adanm›fl bir devrimciyi geride b›rak›yoruz. Öyle temiz, öyle inanm›fl... Evet, bir zamanlar "çok yeniydin" ama flimdi y›llar›n kavgas›n› günlere s›¤d›r›p koca bir destan›n yarat›c›lar› aras›ndas›n. Senin ö¤rencin olmak ne güzel. Biliyoruz düflman ne yaparsa yaps›n bu inanç, bu direnifl karfl›s›nda çaresiz ve yenilmeye mahkum. Çünkü zaferi gözlerinde gördüm senin...

83


ANLARA SI⁄AN B‹R BÜYÜK SAVAfiTI YAfiAMAK...

Tutsak düflmüflsün. Sessizce geldin, girdin aram›za. "Hoflgeldin" demedim sana hofl de¤ildir tutsakl›k. "Niye geldin?" diye tak›lm›flt›m. Boyun büküp gözlerini yere düflürdün; "N'apal›m, oldu iflte..." Söyledi¤ime piflman edecek kadar mütevaz›, duygulu, sevgi doluydun. ‹ki gün geçmiflti, beklemedi¤imiz halde tahliye oldum. Ç›kmadan görüfltük. "Sanat cephesinden iki tutsak fazla, ben geldim ki sen ç›kas›n" demifltin. Bafl›nda çal›flt›¤›n daktilonun t›k›rt›lar›n›, Tav›r’›n kapak taslaklar›n›n renklerini, fliirlerin sesini toplay›p devrimci selamlarla gönderdik sana. Selamlar›n› ald›k bafl›m›z üstüne. Duyduk, düflman sana yenilmeyi hazmedememifl, ilk duruflmada hüküm vermifl. Oysa daha ne yenilgiler alacak... ‹kinci kez tutsa¤›m. fiimdi sorma s›ras› sende: "Niye geldin?" Aram›zda kilometreler var, bir nefeslik uzakl›k. Nas›l yan›t verebilirim ki? Ölüm orucu gönüllüsü oldu¤unu ö¤rendim.

84


Bu kez ben tutsak, sen özgürlü¤e, sonsuzlu¤a, en s›cak yerine kavgan›n, en bafl›na atefl hatt›n›n yürüyorsun gün gün. Buca direniflimiz üzerine 45 gün süren genel açl›k grevinde hastaneye kadar birlikte solukland›¤›n yoldafl›ndan dinledim seni. Biliyordum ki en h›zl› koflacaklardan biriydin. Ölüm Orucu'nda 60'l› günlerdeyiz, yoluna kurban olduklar›m, ben öleydim... ölüme son darbeler indirilecek. Her bir vuruflun ard›ndan binlercemiz dirilecek. Gözler puslu, yürekler yoldafllar›n son nefesinde. Ve önce Aygün vurdu, zulmün beyni durdu. Sonra, fliirini okurken bizi direnifl yüklü f›rt›nalara savuran Tanya'y› selamlayarak, Berdan... Birbiri ard› s›ra düflerken k›z›l bantl›lar, yaflam ve ölüm aras›ndaki kal›n çizgi silindi, yok oldu. Yan›bafl›m›zda yaflam ve yan›bafl›m›zda ölüm. Yüreklerin çelikleflti¤i, bilincin s›nand›¤› günlerin birindeyiz yine. ‹lginç, Ali, Hüseyin, Müjdat'›, bir bir u¤urlad›k yan›bafl›m›zdaki k›z›l bantl›lar›m›z›n s›k›l› yumruklar›yla. Tek bir saniye bofl kalmas›n diye yerleri, pefllerinden gelenlerin zafer sloganlar›yla. Bir akflam vakti. ölüme yatanlar›m›z yerini ald›lar. Tahsin'i u¤urlayaca¤›z bu kez. Bir sessizlik var. Yeni bir f›rt›na ha koptu ha kopacak. Art›k günleri, saatleri de¤il, dakikalar›, saniyeleri sürmüflüz atefl hatt›na."An"lara s›¤an bir büyük savaflt› yaflamak ve her fleyden önemli oldu an› kazanmak. Geldin yüre¤imizin orta yerine oturdun. "‹dil de ..." dediler. ‹dil de yüklenip sözcük sözcük örülü kavgam›z› besleyen sat›rlar›, ezgi ezgi ça¤layan umutlu türküleri vurmufl zulmün karanl›k sesine.

85


"‹dil de anlat›lacak" Bir büyük s›nav seni anlatmak. Sen anlatt›n ya ‹dil, sen vurdun ya. fiimdi hangi kalem, hangi sözcük ne anlatabilir ki? Düflündük, yoldafl›m. Suskun dillerimiz. Kula¤›m›z da inceden bir ezgi, "Yaflamak ne ki ölüm ne? / Kavga bitmez öldü¤ünde" Sesin s›ms›cak, gözlerin sevgi p›nar›. "Yollar ölmeye de¤er / Zafer varsa sonunda" Masada oturmuflsun, yaz›lar y›¤›n› önünde, hesap koçanlar› bir yanda, daktilo öbür tarafta. Duda¤›nda bu türkümüz, türkü bitmez. ‹fller biter bir bir, türkü bitmez. Çok sevmifltin... Jandarmalar ormanl›kta atefl izi bulmufl. Basm›fllar pansiyonu. Teröristlermiflsiniz. Gerilla e¤itimi yapacakm›fls›n›z. Önce Zonguldak iflkencehanesi türkülenmifl sesinizle. Sonra Ankara DGM. Gözledik yollar›n›z›. TV'de görüntünüz vard›, örgütsel dokümanlar›n›z kitapt›, kasetti. Bir de "devletin dibine makarna koymak"t› suçunuz. Aç bedenler, yüzler zay›flam›fl, ama nas›l da flendi kahkahalar›n›z. Ka¤›t önümde hala bombofl biz seni düflünürken. Düflürdük yüre¤imizden sözcükleri. Zay›f, yetersiz ama ... "Sanat›n›, eme¤ini, her fleyini halk›n›n özgürlü¤üne adam›flt›..." Henüz bitmedi. Henüz yeri yok dili geçmifl zaman›n. Yeni bir haber, "Kesin de¤il, ‹dil flehit düflmemifl olabilir." Bakt›k birbirimize. Bir gülümseme, yaflaman› isteme içgüdüsüyle bir gülümseme kondu yüzümüze. Yine de yazal›m, haz›rl›kl› olal›m. Yazd›k yoldafl›m. E¤er zaferi kazand›¤›m›zda ‹dil'imizi u¤urlamam›flsak, ayr›nt›s›yla anlataca¤›z bu yaflananlar›.

86


Az sonra seni de u¤urlad›k. Seni konufltuk, and›k seni. Sesi titredi konuflan yoldafl›m›z›n. Sesimiz titredi türkü söylerken. Bir büyük s›navd›r yoldafl›m; mitralyöz olmakt›r flimdi kavgan›n yükü. Tafl›nacakt›r, omuz omuza halay durdu¤umuz günlere...

87


GÜLE GÜLE ‹D‹L CAN

Katafalktas›n... Ne kadar da görkemli duruyorsun ‹dil. fiehitlerimizin cenazelerinin bu kadar güzel olabilece¤ini tahmin edemezdim. Belki de daha önce hiçbir flehidimizi görmemifl oldu¤umdand›r. Sabahat Ablalar için söylenen "güzeldiler, gülümsüyorlard›" sözü geliyor akl›ma. Her flehidimizin ölüme gülerek gitmesi buymufl demek diye düflünüyor insan... Hepimiz baflucunday›z... Direniflçilerimizden kimisi ayakta duram›yor, kimisinin gözü görmüyor, kimiyse sana yetiflmek için koflar ad›m ilerliyor. Pervin "flehidimiz çok güzel" diyor. Sanki bir oyundas›n, bir oyunun son perdesinde. K›p›rt›s›z yat›yorsun yata¤›nda, duda¤›nda bir gülümseme. Ölümü küçülterek yenebilmek! Ama ‹dil, bu ölüm benzemiyor baflka ölümlere. 65 gün... Haftalarca, günlerce, saatlerce ve uzayan her dakikada daha da ac› vererek geçen 65 gün... Seni tan›mayanlar bunu anlayamazlar, s›¤d›ramazlar ak›llar›na. Sen ise yaln›zca bir görevi yerine getirmenin mütevaz›l›¤› içindeydin, hepsi o kadar. 88


Yaflamda herhangi bir görevine nas›l sar›l›yorduysan buna da öyle coflkuyla sar›lm›flt›n. Bir farkla ama; ölüm orucu gönüllüsü oldu¤unun aç›kland›¤› günkü duydu¤un mutlulu¤u belki de daha önce hiç duymam›flt›n... Kollar›ndan beklenmeyen bir kuvvetle sar›lm›flt›n herkese. Gözlerin, gülümsemekten k›s›l›p kalm›flt›. Herkesin uzun süre sana bakmas› utand›rm›flt› seni. "Arkadafllar bana neden öyle bak›yorsunuz?" diyordun. G›ptayd› bizimkisi... Aya¤a kalkamaz oldu¤un güne kadar hiçbir görevini aksatm›yorsun. Ne kabinlere koflturmaktan, ne anma faaliyetlerini örgütlemekten, ne üretmekten, ne de sohbetlerden geri duruyorsun. 39. günde bile üç gün üst üste ziyaretçimizin gelmesi nedeniyle kabinlerde sabahtan akflama kadar durmufl olmak sana "of, yoruldum" dedirtemedi. Sürekli bir koflturma halindesin. Ziyaretçisi gelenlerin çay›n›, tuzunu getiriyor, yorulana sandalye tafl›yordun. Düflünüyorum da ‹dil, 22. günde yapt›¤›m›z ölüm orucu anmas›nda nas›l da bütünleflmifltin onunla. Ve herkes bütünleflsin, direnifli solusun istiyordun. Onun için de herkese bir görev veriyordun. Oyun öylesine sar›yordu ki seni, anlatmak istediklerini ufak hareketlerle de verebiliyordun, abart›ya kaçm›yordun... O kadar hassast›n ki arkadafllar›na, oyun gere¤i itiflip kak›flma oldu¤u her anda yüre¤in a¤z›na geliyordu sanki. Sürekli uyar›yorsun dikkatli davranmam›z için. "Biz bu oyunu 22. günde oynayabilecek miyiz?" diye sorulan soruya yan›t›n tek kelimeydi: "Yapaca¤›z!" Bütün özelliklerin yans›yor anma çal›flmalar›na... Birisi rolünü mü yapam›yor, gösteriyorsun, hissetmesi için çabal›yorsun. Birisi fliirinde mi tak›ld›, hat›rlat›yorsun; eksiklikler, aksakl›klar m› var tek tek not al›yor, hepsinin üzerinde ayr›nt›lar›yla duruyorsun. Söylemekten öte kavrat›yorsun iflin özünü insana... Sonra kalem a¤z›nda, ellerini koynuna alm›fl, heyecanla izliyordun

89


oyunu. E¤er hakk›n› verebildiysek uçuyordun sevinçten, "Biz bu ifli yapaca¤›z!" diyordun. Güvenin mutlu ediyordu bizi. Son provay› al›yorduk. Hemen hepimiz birden umulmayacak hatalar yapm›fl, herfleyi birbirine katm›flt›k. Yüzün karmakar›fl›k olmufltu o zaman. Bize, oyuna verdi¤in eme¤in karfl›l›¤› de¤ildi bu. Üstelik anmaya bir gün kalm›flken. Üstelik açl›k grevindeydik ve ölüm orucu flehitlerimizin anmas›yd› bu, yani daha farkl› olmal›yd›... O anda hiç bir fley söylemedin. Daha sonra konufltun bizimle. "Bugün böyle olabilir. Ama ben bunu yapaca¤›m›za inan›yorum. Moralimizi bozmamal›y›z." dedin yaln›zca. Ne tek tek hatalar›m›z› söyledin, ne de neden böyle oldu dedin. En çok da bu yaklafl›m›nd› bizi ezen. Yanl›fll›klar›m›z› biliyorduk, bunun ezikli¤i vard›. Ama yaklafl›m›ndaki yap›c›l›k, sakinlik ve güven daha da h›rsland›rm›flt› bizi. Daha fazla sorumluluk duymufltuk. Ve ertesi gün... Tek bir hata olmadan tamamlan›yor oyun. Gözlerindeki mutluluk sevindiriyor biz. "Dememifl miydim biz bunu yapaca¤›z diye, yeter ki inanal›m buna" demifl ve kucaklam›flt›n bizi. Yetersizlikler, yanl›fllar karfl›s›nda elefltiriyordun ‹dil. Ama o kadar yumuflakt› ki konuflman, incitmekten korkar gibiydin. Elin ya omuzumuzdayd›, ya da kucaklam›fls›nd›r konuflman›n sonunda. Ve ailelerimiz... "Onlar bizi görmeye gelmifller, hem de uzaklardan, onlar› bekletmek do¤ru de¤il" diyordun geç kalan arkadafllara. Ziyaretçilerimiz konusunda daha dikkatli ve özenli davranmam›z› istiyordun. Sen de öyleydin. Daha ziyaret saati bafllamadan temizce giyinir, özenli bir flekilde giderdin kabinlere. Ailelerimizin emek harcayarak yapt›¤› fleyleri be¤enmeyen bir arkadafl›m›za içerlenmifl, tutamam›fltm kendini. "Kim bilir kaç saat ve kaç kifliyle u¤raflm›fllard›r bunlar› yapmak için. Bir sürü de masraf yap›lm›fl üstelik. Bize de¤er verildi¤i için getirilmifl buraya. Neden be¤enmemezlik ediyorsun?" Bu sözler karfl›s›nda suskunlafl›yor ortam. Eme¤i sahipleni-

90


yordun ‹dil, yaflam›nda da böyleydin. Birisi küçük de olsa bir fley mi üretti, "olmam›fl" demez, daha iyi olmas› için öneriler sunar, çal›flma azminin artmas›na neden olurdun. Analar›n yeri bir baflkayd› senin için. Onlar› dinler, anlamaya çal›fl›r, sordu¤un sorularla d›flar›y› kavramaya çal›fl›rd›n. "Yapacak ne çok ifl var" derdin onlar› dinledikçe. Çünkü bir dokundun mu bin ah iflitiyordun ailelerimizden, "Onlar da halk›n bir parças›, onlar› anlamak gerek dinleyip, sorunlar›yla ilgilendi¤imizi göstermek gerek" diyordun. Bu seni onlara daha da yak›nlaflt›r›yordu. Kafanda hapishane yoktu ‹dil, sen d›flar›yla yafl›yordun. Kad›n kimli¤inde özgür tutsakl›¤› yaratanlar›m›zdand›n. Barikat marfl›m›z› söylüyoruz sana. Üzerinde bayra¤›m›z var "Can›m Yoldafllar›m..." diye bafllayan yaz›n okundu ‹dil. "Gözlerinizdeki p›r›lt›l› bak›fllar en büyük güç kayna¤›m" demiflsin yaz›nda. 53. günde art›k bitkin düfltü¤ün bir anda, bir arkadafl›m›z›n kazayla sandalyeden düflmesi karfl›s›nda gösterdi¤in tepki geliyor akl›ma. O derece bitkin olmana ra¤men yata¤›ndan f›rlay›fl›n, art›k görmekte zorlanan gözlerini kocaman aç›fl›n ve ba¤›rman tüm dikkatleri senin üzerinde toplam›flt›. Düflen arkadafl›m›z› unutup sana yönelmifltik. Nas›l do¤rulabildi¤ine flafl›r›p kalm›flt›k. Yoldafllar›n için kayg› duyuyor olman, onlara duydu¤un sevgiydi bunun ad›. Art›k seni u¤urlama vakti... Aln›nda hiç ç›kar›lmas›n› istemedi¤in y›ld›zl› banttan öpüyoruz. "Oyun bitti, perde kapand›, hadi ‹dil kalk art›k yata¤›ndan" demek geliyor içimizden ama biliyoruz bu bir gerçek. Destan›n an an yafland›¤›, tarihin dakika dakika yaz›ld›¤›, canla zaferin kazan›ld›¤› bir gerçek...

91


Hiçbirimizin gözünde yafl yok ‹dil, hiçbirimiz a¤lam›yoruz. Seni, art›k 盤l›¤a dönüflen tilililerle u¤urluyoruz. Seni gururla u¤urluyoruz. Güle güle ‹dilcan.

92


SANA Ç‹ÇEK GET‹RD‹M ‹D‹L ABLA

"Merhaba ‹dil abla, senin ziyaretine geldim" Kendi eliyle toplad›¤›, k›r çiçeklerini usulca resminin önüne koyuyor. Bak›yor resmine uzunca. Neler düflünüyor, neler geçiriyor akl›ndan? Soruyoruz: "Büyüyünce ne olacaks›n?" Cevab› net: "‹dil abla gibi olaca¤›m."

93


Gözler sana dönüyor. Hepimiz ayn› anda seni düflünüyoruz. Belki ayn› sözler geçiyor içimizden: “Görüyor musun? Yeni ‹diller yetifliyor.” Küçük ziyaretçimizin çevresindeyiz. Ad› Zozan. Gözleri gök mavisi. Zay›f vücudunu tafl›yam›yor bacaklar›, çünkü kemik erimesi var. Ayakta kalam›yor, kuca¤›m›za al›yoruz. Seni soruyor. Nas›l direndi¤ini, çocuklar› nas›l sevdi¤ini , yi¤itli¤ini anlat›yoruz. Kendine k›z›yor. "Keflke daha önce gelseydim" diyor. Göremedi¤ine üzülüyor. gözleri bulutlan›yor. Biraz sonra ablas› geliyor elinde çiçek buketiyle. "‹dil ablaya getirdim" diyor. Çocuklar›m›z ne kadar da çok seviyorlar seni. Kimi hat›rl›yor, kimi hat›rlam›yor. Hat›rlayanlar övünüyor "Tan›yorum" diye. A¤lamakl› olanlar da var. Resimlerini gösteriyoruz. "Ne kadar güzelmifl" oluyor ilk tepkileri, Sonra resim çizmek istiyorlar senin için. Yapt›klar›n› be¤enmediklerinden "Sana lay›k olmad›, daha güzellerini yapaca¤›m" diye not düflüyorlar alt›na. Masan›n üstü rengarenk resim kalemleriyle dolu. Her biri daha güzelini yapmak için birbirleriyle yar›fl›yorlar, ‹lk sorular›: "Abla benimki güzel oldu mu?" "Oluyor." Tek amaçlar› senin için güzel bir fleyler yapabilmek. E¤er çiçek getiremezlerse mahçup oluyorlar. "‹dil ablaya çiçek getiremedim. Bir dahakine güzel çiçekler getirece¤im" diyor. “‹dil ablan›n resmi var m›? Ona çok iyi bakar›m verirseniz” diyor. Eline ald›¤›nda incitmemek istercesine tutuyor..

94


Çi¤dem. Kara k›z. Çi¤dem sürekli gelenlerden. Her geliflinde seninle konufluyor. "Seni çok seviyorum ‹dil abla." Gürültülerden rahats›z olaca¤›n› düflünüyor, "‹dil abla rahats›z olmaz m›?" diye soruyor d›flar›dan gelen sesler için. Ya da teyp dinlemek için kaset koydu¤umuzda "‹dil ablaya m› dinletiyorsunuz?”diyor. Hele bir tanesi var ki, daha bir yafl›nda. Belki de doldurmam›fl. Do¤ru düzgün kelimeleri telaffuz edemiyor. Ko¤uflumuza ilk geldi¤inde a¤l›yordu. Bir türlü susturam›yorduk. Sonra senin köflene götürdük. "Bak! ‹dil, ldiil, ‹diiil..." diye seni gösteriyoruz. Sustu. fiaflk›n kocaman aç›lm›fl gözleriyle sana bakmaya bafllad›. Bir hafta boyunca ko¤uflumuza her geliflinde senin köflene gidiyor, resmine t›rmanmaya çal›fl›yordu. Sana özel bir ilgisi vard›, seviyordu. Her a¤lay›fl›nda senin köflende mutlaka susuyordu. Bir gün çal›flma yap›yoruz. Ufakl›k yine ko¤uflumuza geldi. B›d›r b›d›r koflmas›na, tüm sevimlili¤ine ra¤men ilgilenemedik onunla, çal›flmak zorundayd›k çünkü. Yine yöneldi¤i yer senin köflen oldu, "‹dil, ‹dil..." diye ba¤›rmaya bafllad›. Kollar›n› sana uzatt›. Düflünebiliyor musun ‹dil, daha konuflmay› bile bilmeyen o küçücük k›z›n a¤z›ndan dökülen ilk sözcüklerden birisi senin ad›n oluyor. Yafllar›, dilleri hiç önemli de¤il ‹dil, çocuklar seninle büyüyorlar. Sadece çocuklar›m›z de¤il ailelerimizi de etkiliyorsun. “‹dil'in köflesi çiçeksiz kalmas›n" diyor bir babam›z. Kuca¤›nda rengarenk çiçekler. Hatice ana senin resmine bakarak "Hiç böyle güzel bir tablo görmemifltim" diyor. Mehmet amca, "‹dil'i herkese anlatmal›s›n›z, yeni kuflaklar tan›mal› onu" diyor.

95


Sabah say›m›na gelen gardiyanlar resmine bakarak "Günayd›n ‹dil" diyerek selaml›yorlar. Seni onlar da unutam›yorlar. "Bugün kad›nlar günü, ‹dil'e hediye getirdim" diyor biri masaya koyarken beyaz makrome sepeti. Can parçam›z seninle konufluyor, seni merak ediyorlar. Sana selam gönderip, seni soruyorlar. ‹dil Can... Biliyor musun flimdi her yerde ‹dillerimiz var. Hepsi sana benzesin. Senin gibi olsunlar. Direngen, sevgi dolu, kahraman. Yeni bak›fllarda, yeni gülüfllerde binlerce kez do¤uyorsun ‹dil Can.

96


Çanakkale. Bayanlar Ko¤uflu. K›rk›nda ‹dil An›s›na..

HAVALANDIRMADA "‹D‹L ATEfi‹"...

Seni halklar›m›z›n yüre¤ine, Anadolu topra¤›na gelin olarak u¤urlay›fl›m›z›n ard›ndan k›rk gün geçti. Bilirsin can›m yoldafl›m; halklar›m›z›n gelene¤idir yitirdiklerinin k›rk›n› yapmak. Seni k›z›l bant›n, k›z›l gelinli¤inle u¤urlam›flt›k. Bugün yine seninleyiz. "Git gözümün alas› Git elimin k›nas› Gidiflin özgürlü¤üdür, kurtulufludur bu ülkenin." Pervin'in sana adad›¤› bu parçayla dört duvar inliyor ‹dil can. Duygu seli bitmiyor, devam ediyor. Bir dostumuz "Haz›rl›kl› geldim, bolca mendil ald›m yan›ma" diyor. Bir di¤eri, "‹dil'den ö¤rendiklerim" diye bafll›yor konuflmas›na. -"Çok mütevaz›yd›. Sevecendi, sadeydi..." -"fiehit düflmeden önceki son befl günde yan›na gidemedim ya, bu nedenle affetmeyece¤im kendimi..." -"Her gelenek bir öncekini eskitir. Ama ‹dil'inki hiç eskimeyecek." diyor bir baflka dost.

97


Devam ediyor konuflmalar. Biz sadece dinliyoruz ‹dil. Orada sen konufluyorsun. Orada sen konuflturuyorsun. Orada sen vars›n çünkü Mitralyöz'üm. Siper yoldafllar›ndan birinin dedi¤i gibi, nas›l yaflad›ysan, ölümü de öyle kucaklaman konufluluyor. Yemek boyunca sen konufltun dostlar›m›zla. Her masada sen vard›n. Bize bu tabloyu izlemek ve hiçbir ayr›nt›y› kaç›rmadan belleklerimize kaz›mak düfltü "P›rasa Saçl› K›z". Bir ara ölüme birlikte yatt›¤›n›z Pervin'e tak›l›yor gözümüz. Senin için haz›rlanan köflede duruyor. Dostlar›m›za köflede bulunan eflyalar›n› nerede, nas›l kulland›¤›n›, baz› eflyalar›n nas›l bir anlam ifade etti¤ini en ince ayr›nt›s›na kadar, hiçbir fleyin üzerinden atlamamal›y›m kayg›s›yla anlat›rken görüyoruz onu. Anlat›m› sürerken teypte; "‹nsanlar›n içindeyim Seviyorum insanlar›..." flark›s› çal›yor. Sen çok severdin bu flark›y› can›m yoldafl›m. Hemen her gün bize söyletirdin. Evet Can ‹dil, insanlar›m›z›n, dostlar›m›z›n, halk›m›z›n içindesin. Seviyorlar seni, seviyoruz seni, özlemimizin olanca yak›c›l›¤›yla seviyoruz. K›sa bir sessizlik yafl›yoruz. Ard›ndan "Selam Sana Yoldafl Selam" bafll›yor çalmaya. Seninle özdeflleflen bu flark› ile dostlar›m›z bir kez daha direniflin önünde sayg›yla selama duruyor, "‹dil'i anlatan flark› çal›yor" diyorlar. Bir dost, "‹dil ölüme çok haz›rl›kl›yd›. Büyük bir inançla ölümü kucaklad›. Kahramanl›k destan› yazanlar aras›ndaki yerini ald›." diyor. Havaland›rmada "‹dil Atefli" yan›yor. Ateflin etraf›ndaki halay›n bafl›nda sen vars›n. Tilililer tafl›yor havaland›rmadan d›flar›. Berdan hayk›r›yor; "Bir mermi de benden aslan›m Bir mermi de benden..."

98


Tilililerin arkas› kesilmiyor art›k. Atefl büyüyor, büyüyor. “Omuzdan tuttuk sizi Halaya katt›k sizi Siz düflende kavgada Dosta anlatt›k sizi..." Tilililililili E¤ilip herkes "‹dil Atefli"nden bir avuç al›yor. Ellerinde senin ateflin. "Sen hep bizimlesin ve bizimle kalacaks›n". Maltada ›fl›k saça saça ko¤ufllar›na gidiyorlar.

99


TANIDI⁄IM EN KAPR‹SS‹Z ‹NSANDI...

‹dil'le nas›l tan›flt›¤›m›z› hat›rlam›yorum. ‹lk tan›flma dönemlerinde akl›ma gelen onun tüm dikkati ile yaz› yazd›¤›d›r. Tav›r’a yetifltirmesi gereken bir yaz› oldu¤unu söylemiflti. ‹lk yaz›lar›ndan biri, yanl›fl hat›rlam›yorsam Ayfle Gülen içindi. Bugün yaz›n›n tam içeri¤ini hat›rlam›yorum. Fakat o say›da okudu¤um en güzel yaz›yd›. Bunu ona söyledi¤imde inan›lmaz mutlu oldu¤unu hat›rl›yorum. ‹dil sürekli çal›flan ve üretmeyi seven bir insand›. Onu ya bilgisayar bafl›nda yazarken, ya okurken, ya da söylene söylene bayanlar tuvaletini temizlerken görürdüm. Çok iyi Türkçe konuflurdu. H›zl›, düzgün ve kelimeleri yutmadan konuflurdu. P›rasa saçl› k›zd›. On befl günde bir kuaföre gider kahküllerini kestirirdi. E¤er kuaförü iyi kesmiflse keyfi yerindeydi. Kötü kesti¤inde ise yine homurdan›p dururdu. Onun için kahküllerinin istedi¤i flekilde kesilmesi çok önemliydi. Yürürken düzgün “p›rasa saçlar›” h›zl› h›zl› yürümesinden dolay› (sürekli öyle yürürdü) sa¤a-sola do¤ru hareket ederdi.

100


Tav›r ç›kaca¤› zaman gergin olurdu. Fakat gerginli¤i sadece kendineydi. Ca¤alo¤lu’nda matbaada durur, derginin ç›kmas› için matbaac›y› ikna ederdi. Borcumuz birikmiflti ve borcumuzun ödemedi¤imiz taktirde basmayaca¤›n› söyleyen yafll› bir amcayd› matbaac›. ‹dil'i k›ramazd›. Y›llar sonra ‹kinci Matbaac›lar Sitesi’nde onunla karfl›laflm›flt›m. Beni görünce gözleri doldu.... ‹dil onun için bir evlatt›. Dergi bas›ld›ktan sonra di¤er ifllemler için yani tel dikifl, kesim vs. ile u¤rafl›rd›. Her fleyin mükkemmel olmas›n› isterdi... Derginin da¤›t›m iflleriyle yine kendisi u¤rafl›rd›... ‹lk do¤um günümü ‹dil organize etmiflti. Kuru pasta tarz› fleyler ald›¤›n› hat›rl›yorum. Bu OKM’de ilkti. Daha sonras›nda da görmedim. Hayat›mda gördü¤üm en kaprissiz insanlardan biridir. Bir arkadafl›m›z vard›. ‹smini hat›rlam›yorum. ‹dil'in peflinden hiç ayr›lmaz, m›zm›zlan›r, sorunlar› ile bunalt›rd›. Düflünün art›k ‹dil'in sabr›n› bile o kadar zorlam›flt› ki, ‹dil en sonunda sinir krizi geçirip bay›lm›flt›!... ‹dil, yurtd›fl›na ç›kaca¤› s›ralarda yine öyle yo¤un çal›fl›yordu. Banyo yapmaya f›rsat bulamam›flt›, temiz eflyalar› da kalmam›flt›. Annem o gün bana harçl›k vermiflti. O parayla birkaç eflya al›p beraber hamama gitmifltik. O gün onun için bir lükstü. Bunu ona kabul ettirene kadar akla karay› seçmifltim. Çanakkale’de yatarken ziyaretine gitmek için arkadafllara ›srar etmifltim. Sonunda, “iyi hadi bu sefer de sen git” demifllerdi. Onu hapishanede ilk görüflümdü. ‹çeride de¤il de sanki bir oyun park›ndayd›. Öylesine mutlu ve nefleli görmüfltüm..

Aynur Alt›n

101


102


ÖLÜM ORUCU GÜNLÜ⁄Ü...

103


104


4 Temmuz 1996 Perflembe Eylemimizin Ölüm Orucu'na dönüflece¤ini bekledi¤imiz flu günlerde ilk yapt›¤›m›z fley, sabah gelen gazeteleri hemen heyecanla taramak... ‹lanlara göz gezdiriyoruz, eylemimize iliflkin birfley olup olmad›¤›na bak›yoruz. Evet, var. Ölüm orucuna bafllad›¤›m›z›n ilan› var... Daha güçlü bir silah kufland›¤›m›z›n, düflmana meydan okudu¤umuzun ilan› var gazetede. fiimdi bak›fllar daha farkl›. Düflünceler, konuflmalar da... Art›k ihtimaller üzerine de¤il, olacaklar üzerine gelifliyor konuflmalar. Sa¤malc›lar, Ümraniye ve Sakarya cezaevlerinden toplam otuz yoldafl›m›z›n, ölümün üzerine yürüme görevini omuzlad›¤›n› okuyoruz. 30 insan, 30 can parças› ve daha da ard›ndan gelecek olanlar... Bu gücü asla anlayamazlar; bu görevi omuzlamak için birbirimizle yar›flmam›z›, ölümü teslim alma iste¤imizi de anlayamad›klar› gibi... Anlayamad›klar› o kadar çok fley var ki. Refah Partisi binas›ndan apar-topar kovuluyor analar›m›z. Suçlan›yorlar, eylemlerimizden dolay› sorumlu tutuluyorlar. Y›llard›r gözü gibi bak›p, kol-kanat gerdi¤i evlad›na birfley olmas›n diye ç›rp›nan ana-babalar›m›z›n yüre¤ini ne anlar onlar. Yafllar›na ald›rmaks›z›n uzan›yorlar ölüm yata¤›na. Hem de "dayan o¤ul" diyerek al›nlar›nda k›z›l bantlar›yla, y›llar›n yorgunlu¤unu tafl›yan omuzlar›, ama taptaze umutlar›yla yat›yorlar ölüme. Yok, durmak olmaz art›k; düflünceler, bak›fllar, meraklar, direnifle 105


kilitli. "Kim, kaç kifli, ne zaman, acaba ben de olacak m›y›m?" sorular›yla yüklü sohbetlerimiz. Evinden d›flar› ilk kez ad›mlar›n› atan analar›m›z, alanlarda, sokak ortalar›nda sürüklenip kan revan içinde b›rak›l›rken durmak yok art›k bize... Zaman ilerledikçe sorular s›klafl›yor kafalar›m›zda; "Ben de var m›y›m, kimler, ne zaman?" ... Bast›r›lmaya çal›fl›lsa da merak, heyecan ve istek okunuyor gözlerden... "Nas›ls›n?" sorusuna "Canavar gibiyim" yan›t›n› veriyor gülümseyen bir tutsak. ‹ncecik kalan bedeni, rengi çekilmifl beyaz teniyle sessizce ilifliyor ranzan›n köflesine. Idil bu... Gülümsemesi her zamankinden farkl›. Bak›fllar› daha bir anlaml›. Sanki içinden halay m› çekmek geliyordu ne? 30. günde “fiahan Kanatl›lar”da ayaklar›n yerden kesilircesine kanatlan›p da halay›n bafl›na geçti¤in günkü gibi. Delice mendil sallay›p herkesi flafl›rtt›¤›n günkü gibi. Çok geçmiyor anlafl›l›yor kab›na s›¤d›ramad›¤›n, sesine yans›yan sevincin. Yükü omuzlama görevi senin. Görev a¤›r ama sen kufl gibi hafifsin. Yüzün öylesine ayd›nl›k ki, için d›fl›na vuruyor adeta... Kucaklafl›yoruz, umulmayacak bir kuvvetle bas›yorsun bizi ba¤r›na. fiafl›rt›yor bizi bu gücün. Nedendir bilinmez gelin gibi geliyorsun gözümüze. Törene de dü¤ün diyesi geliyor insan›n. Aln›na tak›lacak band›nsa duva¤›n olacak. Uzun uzun izliyoruz seni. Sevinç, burukluk, g›pta, ac›, kin, öfke... öylesine birbirine kar›fl›yor ki. Birçok duyguyu bir arada yaflamak... Bir terslik mi var bu iflte her fley bir arada nas›l olabiliyor, nas›l yaflanabiliyor flaflk›nl›klar› aras›nda "Direnifl, Ölüm ve Yaflam” geliyor akl›m›za. Apo geliyor, Haydar geliyor, Fatih, Hasan geliyor yan›m›za. Belki seni alacaklar yanlar›na...

106


5 Temmuz 1996 Cuma K›p›r k›p›r bir telafl var. Ko¤uflumuz dü¤ünevi, bayram yeri gibi sanki. Her fleyin sade ve yal›n olmas› gerekti¤i konusunda hemfikiriz. Eylemimiz hiçbir fleye ihtiyaç duymayacak kadar yal›n çünkü. Bugün görüfl günü. Al›nlar›nda k›z›l bant, üzerlerinde k›rm›z› tiflörtle geliyorlar tören yerine. ‹kisi de gülüyor. Bir yan›m›zla isyan bayra¤›n› çekiyoruz, bir yan›m›zla mutlulu¤u. Tüm sadeli¤ine ra¤men direniflin görkemini yafl›yoruz. A¤lamakl› oluyoruz bir an, sonra öfke doluyor içimiz. Onlar› bir daha görmemek, ellerimizin aras›nda erim erim erimelerini izlemek... fiehitler verebiliriz sözü ç›nl›yor kulaklar›m›zda. ‹dil'i gülerken bir daha görmeyebiliriz. Ranzan›n ucuna iliflmifl sessizce çal›fl›rken gözümüz art›k ona iliflmeyebilir. S›k›nt›l› anlar›m›zda s›cak elini, yumuflak sesini bir daha bulamayabiliriz... Yani art›k ‹dil olmayabilir. O bir daha herhangi bir yerde karfl›laflmamak üzere gidebilir. O flehit düflebilir. Yolumuzu ayd›nlatanlar›m›z›n kervan›na kat›labilir. Neden bu kadar sakinsin ‹dil? Her fleyinle o kadar do¤als›n ki herhangi bir görevi yerine getiriyor gibisin. Seni s›ms›k› kucaklamak ve ölümün eline hiç b›rakmamak ‹dil... "Hay›r" dedi¤ini duyar gibiyiz. "Git Gözümün Alas›" demekten baflka ne kal›yor ki geriye? Belki otuzlu günlerdeki gibi kanatlan›p uçarcas›na halay çekmiyorsun bugün. Üç ileri üç geri a¤›r ad›mlarla omuz halay›yla giriyorsun menzile... Belki de bu son halay›n. Yine "Hay›r" diyen sesin geliyor 107


kula¤›m›za. fiehitler hep halay›n bafl›ndad›r, yani her zaman yan›m›zdad›rlar öyle de¤il mi?.. Evet ‹dil, duygusall›k bu. Biliyoruz. Ama, engel olam›yoruz gözyafllar›m›za. Seninse çakmak olmufl yan›yor gözlerin: Bizleri s›ms›k› kucaklarken "Ali R›za Komutan”›n dedi¤i gibi ac›m›z› gözyafllar›m›zla hafifletmeyece¤iz" diyor, siliyorsun yafllar›m›z›. Üzerindeki elbise da¤ bafllar›nda, evlerde, sokak ortas›nda, makina bafl›nda, tarlada ak›t›lan kan›m›zdan örülmüfl. Aln›ndaysa hakl›l›¤›n ve ölümsüzlü¤ün simgesi k›z›l band›n var. Bundan daha büyük bahtiyarl›k, daha a¤›r bir sorumluluk olabilir mi?.. Demek bunun için mutlusun ‹dil. S›ms›k› sar›l›fllar›n, ›fl›ldamas› gözlerinin, "a¤lamak yok" deyifllerin bundan demek.

108


6 Temmuz 1996 Cumartesi En önemli özelliklerinden birisi geçmifle götürüyor bizi ‹dil. Düzenlili¤in, tertipli ve temiz oluflun. Temizlikle bafll›yoruz güne. Yüzünü y›k›yor, saç›n› tar›yor, difllerini f›rçal›yorsun, özenle yerlefltiriyoruz band› aln›na... 41 kiloya düflmüflsün ‹dil. Bugün ikinci kusuflun. Keflke birlikte omuzlayabilseydik bu yükü. Düflüncelerimiz bak›fllar›m›za yans›yor. Anl›yorsun durumu. Konuflmak, sohbet etmek istiyorsun. Çok s›k yan›na u¤ramayanlar›m›z var. Ça¤›r›p konufluyorsun onlarla. Bugün yaflananlar›n herfleyin ötesinde oldu¤unu ve art›k prati¤i konuflturman›n zaman›n›n geldi¤ini söylüyorsun. Çokça yapt›¤›n yönteme baflvuruyor, gözlerinle anlafl›yorsun karfl›ndakilerle. Sonra güven veren el tutufllar›n. Hala kuvvetinden bir fley kaybetmemifl. Ziyarete gelen ailelerimiz seni görmek istiyorlar. Bekletmek olmaz. Gitmek için acele ediyorsun. Ayr› bir ba¤l›l›¤›n var analara. Ölüm istemiyor ailelerimiz. Zaferi ölümler olmadan kazanal›m istiyorlar. Sandalyeye oturmufl tebessümle dinliyorsun onlar›. "Kazanaca¤›z, birlikte kazanaca¤›z" diyorsun. Hatice ana güveniyor bize. "Size inan›yorum" diyor. Güvenmek, güven verebilmek. Bugüne kadar ezilen, horlanan bir halk›n umudu olabilmek. "... ›rgat Memo’nun al›nteri iflçi Recep'in nas›rl› eli Zeynep çocu¤un yal›n aya¤› al bu da madencinin kara gözleri..."

109


Devrimcinin tüm yükü bunlar, ‹dil'in bütün yükü. Bir de flehitlerimizin hesab›n› soraca¤›m›z üzerine and›m›z. Yükünün fark›nda ‹dil, onun için bu kadar rahat. Onun için sevdi¤i bir fliiri okutuyor bize; "Ve yerini buldu¤unda bunca eme¤in sonunda Zalime karfl› do¤rulu¤un u¤rafl›, oradan, yan›bafl›ndan bekçilik ederken mücadelenin sonuçlar›na Bulacaks›n beni Toroslar, Ayd›n da¤lar›, Dersim da¤lar› duyun bizi Ba¤c›lar, Çiftehavuzlar kavgam›z›n flehri, kanl› Sivas, Buca, Ümraniye Ve tüm emekçi halk›m›z memleketimizin her kar›fl topra¤›, kan›m›zla yaz›l›yor tarih duyun bizi! Yitip giden umut de¤il yaln›zca beden. Yüre¤imiz bir flafaktan di¤erine dolafl›yor Su oluyor gerillan›n sofras›na, ekmek oluyor. K›na oluyor gelinlerin ellerine, umut oluyor yar›n› kucaklayanlar›n gözlerinde ellere silah dillere destan oluyor DUYUN B‹Z‹!..” Bu fliire bir yoldafl›m›zla ‹dil'in ekleme yapt›¤›n› ö¤reniyoruz. "Buca, Ümraniye" bölümünü eklemifller fliire.

110


7 Temmuz 1996 Pazar ‹dil bugün çok bitkin. Geceden bu yana kusma say›s› onbefli geçti. Gözleri giderek ferini yitiriyor. Gözaltlar› giderek kahverengilefliyor. Pervin'in durumu daha iyice. Bu kadar s›v› almad›¤› halde ‹dil'in nas›l ç›karabildi¤ine flafl›r›yor. Sa¤l›kç› yoldafl›m›z safran›n barsaklardan geldi¤ini söylüyor. Bugün aç›k görüfle ç›kt› direniflçilerimiz. Sinan yine ayn› Sinan. Espriye devam ediyor. Gece Sinan'›n ç›kar›fl›n› nöbetçilerden önce Ero¤lu'nun anlatmas›, görevinin bafl›nda oldu¤una iflaret. Vazgeçmiyor hiçbir fleyden, ölüm orucuna girmek ay›rm›yor onu di¤er sorumluluklar›ndan, yerine getirebildiklerine devam ediyor. ‹dil savafla devam ediyor. Midesinin durumu soruluyor. "‹ç düflmanla savafl›yorum, içerde küçük burjuvazi var, onu yenece¤im" diyor. Bugün görüfl sonras› havaland›rmaya ç›kar›yoruz. Tanya'y› okuyor, “Git Gözümün Alas›”n› söylüyoruz onlara. Öüm orucuyla birlikte Pervin, ‹dil'e adad› bu türküyü. ‹dil havaland›rmada ç›karmay› s›klaflt›r›nca yukar› ç›kar›yoruz direniflçilerimizi. Ko¤uflta ›fl›klar sönüyor, sessizlik sa¤lan›yor. Dinlenmeleri için yat›r›yoruz. Nöbetçiler bafllar›nda. Gözler bir an olsun ayr›lm›yor onlardan. Nefes al›fllar›, dudaklar›n› k›p›rdat›fllar›... her hareketleri dikkatli gözlerle izleniyor. "Acaba bir fley mi istiyorlar, bir fley mi söyleyecekler?" telafl›yla üflüflüyoruz bafllar›na. 111


8 Temmuz 1996 Pazartesi Gün gün eriyor, zafere ad›m ad›m yaklafl›yor direniflçiler. Art›k Pervin de günde iki üç kez ç›kar›yor. ‹dil geceden bu yana hemen her saat bafl› ç›kar›r oldu. Kemikleri say›l›yor... Yard›m olmaks›z›n kalkam›yor. Uyumak istiyor, ara ara dal›yor ama uyuyam›yor. D›flar›da bunalt›c›, a¤›r bir hava var. Içi s›k›l›yor insan›n. Hani ya¤mur öncesi çöken bir a¤›rl›k vard›r ya, bulutlar›n gökgürültüsüne gebe oldu¤u an gibi. ‹flte öyle bir hava d›flar›da. Ama ya¤murun ya¤aca¤› da yok. Rahats›z eden bir sessizlik var her yanda. ‹çerinin bas›k havas›n› havlu sallayarak, kartonlarla rüzgar oluflturarak de¤ifltirmeye çal›fl›yoruz. Fayda etmiyor. Rahatlatam›yoruz direniflçilerimizi. Gürültü rahats›z ediyor. Birbirimizin her hareketini kontrol ediyor, ses ç›kmamas› için u¤rafl›yoruz. Sabahlar› içtima sessiz al›n›yor. En ufak ses uykular›ndan uyand›r›yor onlar›. Direniflçilerimizden TKEP/Leninist'li Baki'nin ailesiyle aç›k görüfl yapmas›na izin verilmedi¤i için erkek arkadafllarla olan kapal› görüflümüzü yar›da kesip dönüyoruz ko¤ufla. Bir yoldafl›m›z›n faflist bir gardiyan taraf›ndan tartakland›¤› haberini al›yoruz. Ölümün kol gezmeye bafllad›¤› bu anda düflman›n pervas›zl›¤› deliye döndürüyor hepimizi. Ana-babalar›n belki de son kez görecekleri evlatlar›na sar›lmas›na izin vermemek, gözü yafll›, eli bofl çevirmek, hele de yoldafl›m›za el kald›rmaya cesaret edebilmek... Mal112


taya ç›k›yor bizimkiler. Haddi bildirilecek.. Mesaj gereken yere iletiliyor. Müdür hemen al›yor köpe¤ini eski yerinden. Yoldafl›m›z tartaklan›rken haber iletmeyi ihmal etmiyor faflist. "Biz kadromuzu tamamlad›k korkmuyoruz." Bekliyoruz, gelsinler... Gelsinler ki, ölüme yatan insanlar›m›za, ac›lar içinde ölümü bekleyenlerimize, yoldafllar›m›za el kald›rman›n hesab› nas›l sorulurmufl görsünler.

113


9 Temmuz 1996 Sal› Bugün düflman cephesi ata¤a geçti. Aç›klama üzerine aç›klama yap›yor. Direnifli k›rmak istiyor. "Açl›k grevini b›rak›n" diyor. ‹nanarak söyleyemiyor. Amac› farkl›. Halk› etkilemek, daha do¤rusu etkisizlefltirmek amac›. Kamuoyuna sesleniyor: “Ben, elimden geleni yapt›m” diyor... Nereye kadar, kimi kand›rabilirler. Yiyecek stoklam›fl›z!.. Gün gün eriyen hücreler, önlerine serece¤imiz cesetlerimiz... Günefl balç›kla s›vanmaz. Bugün yine sokakta iflte analar›m›z. Yine copland›lar, yine yerlerde sürüklendiler. Yar›n ve sonuna kadar ço¤alarak sokakta olacaklar. ‹dil, daha s›k kusmaya bafllad›. A¤z› yara içinde. Yata¤›nda gülümsemeye devam ediyor. Sinan'dan haber ald›k. Espiri yapmaya devam ediyor. "Benim naçizane vücudum elbet bir gün toprak olacakt›r..." Coflku ve moral... Bugün bir de müfettifl geldi. ‹çeri girmek istedi, almad›k. Çok sinirlendi, “Nas›l olur?” diye. Dünyada o kadar çok fley var ki olup biten. Haberi yok fosilleflmifl zavall›n›n. Bir de tehdit savurmufl. Güldük... Baflka ne yap›labilir ki?

114


10 Temmuz 1996 Çarflamba ‹dil, düne göre daha iyi bugün. Zorlayarak su içebiliyor. Sinan ve Ero¤lu'nun halsiz, Okan ve Baki'nin iyi oldu¤unu ö¤reniyoruz. Bo¤ucu s›ca¤a karfl› ilkel aletle savafl sürüyor. Vantilatör gelmezse ilerleyen günler direniflçilerimiz için daha zorlu geçecek. Pervin bugün sohbette bizimle. Dersim'in da¤lar›n›, gerilla yaflam›n›, köylüleri anlat›yor. Sonra flehitlerimizi... Savafl›m›zda hepimizin ortak de¤erleri, en de¤erlilerimiz olan flehitlerimizi anlatmas›n› istiyoruz ondan. "Baba Erdo¤an" diyor, bak›fllar› de¤ifliyor Pervin'in. "Her zaman nefleli, sevecendi. Sorun çözücü bir insand›." diye bafll›yor anlatmaya. Ortak de¤erlerimiz ve devrim hedefimiz bugün ölümün koynuna birlikte yat›rm›yor mu bizleri?.. ‹dil içten içe yan›yor. Bo¤ucu s›cak. Konuflmuyor. ‹steklerini eliyle göstererek ya da bak›fllar›yla anlatmaya çal›fl›yor. Tansiyonu yüksek. Kazan'›n dünkü aç›klamas›ndaki yalanlar›n› tuzla buz etmek için Türk Tabipler Birli¤i’nden gelecek doktorlara kendilerini muayene etmelerine izin vereceklerini belirten bir dilekçe veriyor direniflçilerimiz. Bedel istiyorsun düflman, alacaks›n da. Daha ölümler bafllamadan bu panik niye!..

115


11 Temmuz 1996 Perflembe Pervin, ‹dil'in yan›na gelmesini istiyor. ‹dil gülümseyerek cevap veriyor: “Ben tehlikeliyim ama...” Durumu ayn› ‹dil'in, ç›karmaya devam ediyor. Pervin ise ailesini anlatt›. Onu daha yak›ndan tan›mak istiyoruz. ‹dil'in bir repli¤i geliyor akl›m›za: “Yaflamak; birer birer ve hep beraber, ipeksi bir kumafl dokur gibi, hep bir a¤›zdan sevinçli bir destan okur gibi..”.

116


12 Temmuz 1996 Cuma Bugün görüfl günü. Bir eylemimiz var. Direniflçilerimizin aileleriyle aç›k görüfl yapmalar›n› istiyoruz. ‹dare buna yanaflm›yor. Biz de görüflü yar›da kesip kap›lar› dövüyoruz. Ard›ndan direniflçilerin yan›na dönüyoruz. Sohbetler bafll›yor yataklar›n›n etraf›nda. Eylemin en büyü¤ünü yapt›klar› halde kap› dövülmesi s›ras›nda ses onlar› rahats›z etse de “Özlemiflim bu sesi” diyor ‹dil. Pervin'e “Biz de gidelim mi eyleme?” diye teklifte bulunuyor. Pervin gülüyor, usulca “Gidelim!” diyor. Eylem içinde eylem örgütlüyor(!) direniflçiler... Düflman›n tavr›, ailelerimizin tutumu, direnifle kat›l›mlar üzerine konufluyoruz. Adalet Bakan› fievket Kazan, taviz vermeyeceklerini söylüyor. Ailelerimizse kazanaca¤›z diyorlar. fiehitler verilmeden kazanmak için çal›flaca¤›z diyorlar. Direnifl kamuoyu bask›s›n› büyütüyor. Kazan'›n kararl›l›k gösterileri bofluna... ‹dil’imiz midesiyle bo¤uflmaya devam ediyor. Düflman›n sözlerine ise gülüp geçiyor. Onun rahatl›¤› bize de yans›yor. Seni daha iyi tan›yoruz flimdi ‹dil. Erkek arkadafllarla kapal› görüflümüzde Sinan'›n ‹dil'e gönderdi¤i mesaj› al›yoruz: "Heveslenmesin bayrak elimde" diyor. ‹dil'se her zamanki gibi "Hay›r" diyor, "bayra¤› devretmiyorum". Ölüm orucu savaflç›lar›m›z en önde gitmek için yar›fl›yorlar... Ama ‹dil'in h›zl› kofltu¤unun fark›nday›z. Direniflçilerimizden durumu en a¤›r olan ‹dil. Akflam yeni gelen Buca kitab›ndan bölümler okuduk ‹dil'e. Sonra 117


fliirler okundu ardarda. ‹dil fliiri çok seviyor. Hem okumay› hem dinlemeyi. Bazen fliir okuyanlar›n aras›ndaki ba¤lant›s›zl›k nedeniyle bir fliir iki-üç kez okunuyor. ‹dil sesini ç›karm›yor. O okunmufltu baflka okuyun demiyor. Pervin ‹dil'e kendi yazd›¤› bir fliiri okuyacakt›. Ama halsiz oldu¤u için daha sonraya b›rakt›. Biz okuyal›m dedi¤imizde olmaz diyor ‹dil'e bakarak. Pervin ‹dil'e can diyor, bize canan. ‹dil Can... D›flar›da da OKM'lilerin ‹dil'e, ‹dil Can diye seslendi¤ini duymufltuk. Yine al›p dere tepe, da¤ tafl gezdiriyor bizi Pervin, Dersim'den Karadeniz'e. Gezinti enerjimizi art›r›yor! O an spor yapma iste¤i bile uyan›yor direniflçilerimizin içinde. ‹dil iflaret parma¤›n› teti¤e basar gibi oynat›yor. "Sabah spor yapmad›¤›m›z için bütün vücudumuz hantallaflm›fl" diyor ‹dil. Hepimizi güldürüyor. Akl›m›za Ege'nin komutan› ‹brahimYalç›n Arkan geliyor. Ona y›llarca hücrelerde kal›p sonras›nda tereddütsüz da¤lar› seçmeyi nas›l baflard›¤›n› sormufllar. "Size hücreyi anlatay›m" deyip bafll›yor Karadeniz da¤lar›n› anlatmaya. Gerillay› düfllüyor, hiç görmedi¤i Karadeniz da¤lar›nda nas›l savaflt›¤›n› anlat›yor. Daha sonra gidiyor Ibrahim Yalç›n Arkan Karadeniz'e. T›pk› düflledi¤im gibiymifl diyor... Temsilcimiz geliyor. Di¤er taraftaki direniflçilerin durumunun iyi oldu¤unu söylüyor. Ero¤lu fleker alm›yormufl. "Hile yapma" diye tak›l›yor di¤erleri. Bir 12 Temmuz daha geçirdik. Savafl›n ortas›nda, en s›cak cephesinde oluflumuz 12 Temmuz'u daha bir anlaml› k›l›yor. "Yoldafllar Bizi Afl›n" sözleriniz kulaklar›m›zda.

118


13 Temmuz 1996 Cumartesi Hareketli bir gün geçirdik. ‹dil'imiz de çok hareketliydi bugün. Midesindeki kramplar›n verdi¤i s›k›nt›yla kendini bir o yana bir bu yana att›. Akflama do¤ru sakinleflti. A¤r›lar›n› hafifletmeye çal›fl›yoruz. Çaresiz kalmaksa en kötü olan›. Sessiz sakin gelmiyor zafer. T›pk› bir do¤um gibi. Ama yine de onu rahatlatamamak öfkelendiriyor bizi. Ve hala akflam pijamalar›n›, sabah k›rm›z› tiflörtlerini giymelerindeki ›srar› flafl›rt›yor. Pervin sabah lavaboya giderken bay›ld›. Art›k o da kucakta gidip gelecek. Ö¤len bir sürpriz oldu. ‹dil'in a¤abeyiyle yengesi geldi. Aç›k görüfl verilmedi¤i için görüflemediler. Ölümle kucak kuca¤a olan insanlar› bile aileleriyle görüfltürmeyen ahlak düflman›nkisi. Konuflmaya çal›flt›k a¤abeyi ile. ‹dil'in mücadeleye bafllamas›yla aralar›ndaki iliflki gerginlefliyor. fiimdi ise hiç anlamak istemiyor. "Neden ‹dil?" diyor, "Neden bir baflkas› de¤il?" En iyilerimiz en önde gidiyor diyoruz. Bencilli¤i, uzakl›¤› neden ölüme yatt›¤›m›z› anlamas›n›n önüne geçiyor. "‹dil ak›ll› k›zd›r, bir daha düflünsün" diyor. ‹dile anlatt›k. "Yalan söylemesin o bana hep salak k›z" derdi diyor ‹dil. Kahkaha att›r›yor bize kendine has esprisiyle. Ö¤leden sonra ise erkek yoldafllar›m›z›n ko¤ufluna ziyarete gidiyoruz. Daha önce böyle bir ziyaret olmam›flt› Çanakkale'de. ‹lk kez gidiyoruz. Heyecanl›y›z. ‹dil'in gönderdi¤i mesaj› da yan›m›zda götürüyoruz. Kart elden ele dolafl›yor, mesaj okunuyor. "Merhaba Yoldafllar, Dostlar. Direniflimiz tüm s›cakl›¤›yla sürerken selaml›yorum sizleri.

119


Dalga dalga yay›l›yor direnifl hayk›r›fllar›m›z, fabrikalardan, kondulardan, analar›m›z›n ak aln›ndan. Biliyoruz zafer yak›nda. Tüm halk›m›zla zaferi kucaklayaca¤›m›z günler yak›nda. Sizi zafer coflkumuzla selaml›yor ve kucakl›yorum!” Önce bir suskunluk giriflte. Sonra direniflçilerin yanlar›na gidiyoruz. Birden canlan›yor oda. Hepsi iyi gözüküyor. En h›zl› kim kofluyor diyoruz, yatak s›ras›n› gösteriyorlar. Baflta Sinan var. Sinan ç›karmaya bafllam›fl ama esprili konuflmalar›ndan birfley kaybetmemifl. Ero¤lu ise her zamanki gibi sessizli¤ini koruyor, sorular›m›za k›sa cevaplar veriyor. "Neden flekerli su içmiyorsun?" Cevap tam ona göre: "fiekerli su al›nca ç›karaca¤›m› biliyorum. Ç›kar›nca elektrolit ve potasyum kayb› oluyor. Onun için de normal su daha iyi." Bilim konufltu yine, diyerek gülüyoruz. Üçüncü s›ra Baki'nin. Her gün 45 dakika volta att›¤›n› duyunca flafl›r›yoruz. "Sa¤malc›lar'dan üç gün gerideyiz, yetiflmemiz laz›m" diyor. S›ra neferleri s›raya girmifl birbirlerinden geri kalmak istemiyorlar. Her zaman, her yerde, hep beraber olabilmenin güzelli¤ini hissediyor, hayranl›kla izliyoruz direniflçilerimizi. Tek tek sar›l›p son kez bak›yoruz yüzlerine... Ziyaret s›ras› flimdi onlarda. ‹dil ve Pervin'in aln›ndan öpüp sohbete bafll›yor erkek yoldafllar›m›z ve dostlar›m›z. Yanlar›nda getirdikleri mesaj› okuyoruz. S›cak, siper yoldafll›¤›n› vurgulayan sözler... ‹dil sürekli a¤z›n› mendille kapat›yor, konuflurken zorlan›yor. Midesi bulan›yor belli. Ha ç›kard›, ha ç›karacak diye bak›yoruz gözlerinin içine. Ama tutuyor kendini. Ko¤ufl boflal›r boflalmaz ç›kar›yor yeflil mide safras›n›.

120


14 Temmuz 1996 Pazar Bugün tahliyemiz var. Yedi ay›, alt› ay›, befl ay› kald› derken tahliye günü geldi çatt›. Son günler çok h›zl› geçti. Hepimizin cezalar›n› düflününce d›flar›ya insan yollamak daha da anlaml›. K›rk y›lda bir yaflanacak bir olay. Böyle bir dönemde ise ayr›lmak çok zor geliyor. ‹dil'i b›rakmak istemiyor, gözleri dolu. A¤z›ndan bir çift söz dökülüyor: "Bizim en de¤erlilerimizsiniz, siz içeride biz d›flar›da savaflaca¤›z, zafer bizim olacak..." ‹dil ise nefleli bir ses tonuyla: "Kazan› kaz›, bir de çay iç benim için simitle birlikte" diyor. U¤urluyoruz tahliyecimizi. Arabaya biniflini, uzaklaflmas›n› aç›k görüfl yerinden izleyebiliyoruz. Uzaklafl›ncaya kadar ellerimiz havada kal›yor. Akl›m›za ise ‹dil ile Ero¤lu geliyor. ‹kisinin de az kald› tahliyelerine, ölüme yatm›fl iki kocaman yürek. Halk›na ve vatan›na adanm›fl iki yürek. Ne zaman ne mekan hesab› var onlarda... ‹nsanl›¤› savunman›n, gelecek özgür yar›nlar› savunman›n hesaps›zl›¤›, insan olmak... Hesaps›z, ç›kars›z sevebilmek, paylaflabilmek... Baflka bir dünyaday›z. Gelecek güzel günler de¤il, güzel günleri yafl›yoruz ve tek derdimiz tüm insanl›¤a bunu yaflatmak. Paylaflmak istiyoruz yüreklerimizdeki bu s›cakl›¤›.

121


15 Temmuz 1996 Pazartesi ‹dil’in ›fl›¤a duyarl›l›¤› iyice artt› bugün. Gözband› tak›yoruz. Sürekli ç›kard›. Akflam Star'›n Sa¤malc›lar'›n görüntülerini vermesi beklentisi içindeyiz. Haberler anons edilirken Berdan'›n görüntülerini izledik. Gözlerimizin önünden gitmiyor kusmas› ve inlemesi. Düflman “hak veremeyiz onlara, hak verirsek fliddete hak vermifl oluruz” diyor. Halk›m›z ise görüyor çekilen ac›lar› ve neden diye soruyor. Boyun e¤memeye, teslim olmamaya, fedakarl›¤a, cürete hak veriyor. Onurlan›yor böyle insanlarla. Ölece¤iz diyorlar, ölümüne savunulan nedir, ölümüne savunulan de¤erler kald› m›, böyle insanlar var m›? Gültepe bask›n›n›, dört flehidimizin haberini, d›flardaki eylem haberlerini al›yoruz. "Cephe vuruyor" diyor ‹dil. ‹çeriden, d›flar›dan vurdukça kazanaca¤›z. Bugün dört flehit verdik. Direniflimizin flehitleri... ‹dil "Dokuz flehit oldu" diyor. Nas›l diyoruz. "Uflak'ta da befl flehit var." Sadece Adalet ve Gültepe'yi sayan arkadafl›m›z Uflak'› saymad›¤› için utan›yor. fiimdiden dokuz flehit. ‹dil kusmalar›ndan birinde yan›ndaki yoldafl›n kafas›n› çeviriyor, “Sen açl›k grevindesin, bakma” diyor. ‹dil'deki incelik, titizlik devam ediyor. Pervin yard›mlar›m›z için bizi yormak istemedi¤ini dile getiriyor. Hofluma gidiyor ama k›yam›yorum size diyor. Akflam "Hey Da¤lar" fliirini bilen yoldafllar›m›z ezbere okuyorlar. ‹dil bu fliirde kendi bölümünü hat›rlayam›yor. fiiir sonras›nda ‹dil Dicle flark›s›n› istiyor, Pervin'e hediye etti¤ini söylüyor. Sonra Kuflatma,

122


Güleycan, S›yr›l›p Gelen, Hayat ... Onlar için daha fazla yorucu olmamal›. Dinlenmeleri için oday› boflalt›yoruz.

123


16 Temmuz 1996 Sal› Bugün Ölüm Orucu eylemimizin 55. günü. Her zamanki gibi yine televizyonun bafl›nda haberleri izliyoruz. Halk düflmanlar› yalan ve ikiyüzlülükleriyle yine iflbafl›ndalar: Gizli gizli yemek yiyorlar, diyorlar. Bir yandan da ‹dil'e bak›yoruz. Hücre hücre eriyen vücudu, elmac›k kemikleri ç›km›fl küçücük yüzü ile gülümseyerek eylemini sürdürüyor. Kararl›l›k okunuyor yüzünden. Yalan ve demagoji devam ediyor. fiimdi biz de ikinci Ölüm Orucu Ekibi ile karfl›lar›na ç›k›yoruz. Biri bayan iki yoldafl›m›z daha bafll›yor Ölüm Orucuna. K›rm›z› al›n band› ve k›rm›z› tiflörtleriyle ikinci ekibimiz yola ç›k›yor. K›sa bir tören yap›yoruz bayan yoldafl›m›za. Tek tek sar›l›yoruz ona. ‹dil ikinci ekipte yer alan yoldafl›m›z› yata¤›ndan selaml›yor. Törenin en duygulu an› bu an. ‹dil onu aln›ndan öpüyor. Duygular›m›z› bast›rmak imkans›z art›k. Yüre¤imizde bast›rd›¤›m›z tüm duygular gözyafl› olup ak›yor göz p›narlar›m›zdan. ‹kinci ekipteki Ölüm Orucu direniflçisi yoldafl da ‹dil'e sar›l›rken gözyafllar›n› tutam›yor. Bu s›ralar çok duygusallaflt›k galiba diyor. ‹dil, “Olsun, devrimciler duygulu insanlard›r” yan›t›n› veriyor. Evet, devrimciler duygulu insanlard›r. ‹nsana, insanl›¤a duyulan sevgiden de¤il mi ölüme yat›fl›m›z... Soruyoruz ‹dil'e: Peki sen neden a¤lam›yorsun? Yan›t› sade: Zafer günü a¤layaca¤›m. Hatta ‹dil bu duygulu anda espri bile yap›yor. Bir arkadafl ikinci ekipteki direniflçiyi göstererek, onda ne görüyorsun diye sordu¤unda “K›rm›z› al›n band›, k›rm›z› tiflört, bir de k›rm›-

124


z› bir burun görüyorum." diyor. Hepimiz gülüyoruz. Ö¤leden sonra Türk Tabipleri Birli¤i'nden bir heyet ile hapishane doktoru, temsilcilerle birlikte ko¤ufla geliyor. Bizim belirledi¤imiz koflullarda Ölüm Orucu direniflçilerini muayene ediyorlar. A¤arlar›n, Kazanlar›n demagojilerini bofla ç›karmak için bütün kap›lar› kapataca¤›z. Direniflçilerin muayene edilmesini bu nedenle istedik. Görsünler kim yemek yiyormufl. Evet, direniflçilerimiz yiyor, kendi hücrelerini, kendi bedenlerini! Akflam yine televizyonun bafl›nday›z. Haberlerde Gültepe'deki çat›flman›n görüntüleri veriliyor. Cesaretle vurufluyor yoldafllar›m›z. Ölüm Orucu direniflçileri yaln›z de¤ildir. Yoldafllar›m›z›n destans› direnifli bize güç veriyor. ‹dil daha bir dik oturmaya çal›fl›yor yata¤›nda. TÜRK-‹fi baflkanlar›ndan sendika a¤as› Bayram Meral de boy gösteriyor ekranlarda. Bize ça¤r›da bulunuyor di¤er sendika a¤alar›yla birlikte. Hükümetin iyi niyetine karfl›l›k vermeliymifliz. Zaten siz de olmasan›z sald›r› tablosunun bir karesi eksik kal›rd›! Pervin bu ça¤r›ya okkal› bir yan›t veriyor yata¤›ndan. ‹lk kahkaha ‹dil'den geliyor. Hep birlikte a¤›z dolusu güldükten sonra "Zafer Yak›nda" marfl›yla inletiyoruz hapishaneyi.

125


17 Temmuz 1996 Çarflamba Sabah her zamanki kalk›fl saatimizden daha erken kalk›yoruz. Ölüm Orucu eyleminin bafllad›¤› günden beri kalk›fl saatimiz 06.45'den çok önce oluyor. Hiçbirimiz direniflçilerin yan›nda kalaca¤› zaman› k›saltmak istemiyor. Her anlar›n› onlarla yaflamak; bu tarihin her an›n› birlikte duyumsamak istiyoruz. Saat dokuzda erkek arkadafllarla yapt›¤›m›z haftal›k aç›k görüflümüze ç›k›yoruz. Son yapt›¤›m›z aç›k görüfllerdeki sohbetlerin tek konusu var: Ölüm Orucu direniflçileri. Durumlar›n›, ne yapt›klar›n›, neler söylediklerini birbirimize aktard›ktan sonra görüflün bitimine kadar geçen sürede sesizlik hakim oluyor. Tabii bu arada tarih yaz›c›lar›m›z ifl bafl›ndalar. Ko¤uflta, görüflte konuflurken hemen her fleyi tafl›d›klar› defterlere kaydeden birkaç arkadafl›m›z var. Onlara tarih yaz›c›lar› ad›n› takt›k. Tarih yaz›c›lar› yine sessiz kaydediyorlar defterlerine. Sessizlik... Birçok yoldafl›m›z her an flehit düflebilirler. Bugün C1 deki Ölüm Orucu direniflcimiz Mehmet'in ilk defa kustu¤unu ö¤reniyoruz. Bu habere can›m›z s›k›l›yor. Buca kitab›n›n yeni bask›s› geliyor. Daha önce hatal› bask›s› elimize geçmiflti. Görüfl bitiminden koflar ad›m ko¤ufla yöneliyoruz. Hepimiz ‹dil'e Buca'n›n yeni bask›s›n›n geldi¤ini söyleyip, etraf›nda daire oluyoruz. Kitab› kald›¤›m›z yerden okumaya devam ediyoruz. Her sayfas› barikat günlerini yaflat›yor bize. fiimdi barikatlar›m›z ülkenin her yerinde hücre hücre eriyen bedenlerden örülü.

126


‹dil kitab›n her sayfas›n› büyük dikkatle dinliyor. Dikkatini bu kadar yo¤unlaflt›rmas› hepimizi sevindiriyor. Sevincimiz ilerleyen saatlerde daha da art›yor. Çünkü bugün geçen günlere oranla daha konuflkan. Hemen herkesle sohbet ediyor. Tav›r ve davran›fllar›yla moral ve coflkusunu hepimize hissettiriyor. Yeniden ’84 Ölüm Orucu’nu anlatan Direnifl Ölüm ve Yaflam kitab›n› düflünüyoruz. Önderimizi düflünüyoruz. Faflizme meydan okuyan resmi ile hep aram›zda. Ölüm Orucu’nun 72. gününde kendi ihtiyaçlar›n› kendisinin karfl›lamas›n›, aya¤a kalkmas›n› düflünüyoruz. ‹dil de bugün irade savafl›n› kazand›¤›n› gösterdi. Her ald›¤› s›v›y› yeminli gibi inatla d›flar› atan midesi ile olan savafl› kazan›yor. “Bugün hiç kusmad›m” diyor ‹dil. Sürekli silmekten a¤z›n›n kenar›nda oluflan yaralara ra¤men konuflmaktan ve gülmekten de geri kalm›yor. Günlerdir kusmaktan güçsüz düflmesine ra¤men enerji ve nefle saç›yor tüm ko¤ufla. ’84 direniflinde Apo gülerek kofluyor ölüme deniyordu. fiu an ‹dil'de yafl›yoruz ayn› fleyi. Direniflimiz boyunca defalarca tan›k olaca¤›z buna... ‹dil bize bak›yor, sanki düflüncelerinizi okuyorum der gibi. Gülümsüyor. Gece nöbetçisi arkadafllarla birlikte direnifli ve ailem dedi¤i OKM'yi konufluyor ‹dil. “OKM'yi açmal›y›z tekrar. Aç›lacak biliyorum” diyor. Günlerdir uykusuzsun, haydi uyumaya çal›fl biraz dememize ald›rmadan, flafak sökümünü bizimle karfl›lamaya haz›rlan›yor. Yaln›zca bir avuç gökyüzünü görmemize izin veren parmakl›klar›n aras›ndan ay bütün ihtiflam›yla ‹dil'in yüzüne vuruyor...

127


18 Temmuz 1996 Perflembe fiafak sökümüne yak›n nöbetçi yoldafllar d›fl›nda kalanlar›m›z henüz yatm›flt›k ki, alt kat nöbetçisinin "Gazi'de halk barikatlarda; siz hala uyuyorsunuz!" sözleriyle uyan›yor ko¤ufl. Coflkumuz, sevincimiz bayanlar ko¤uflunun tümünü ayakland›rmaya yetiyor. Nöbetçiyi dört bir yandan sorular›m›zla salvo atefline tutuyoruz. Ne zaman kurmufllar barikat›? Tüm yap›lar var m›?.. Günlerdir gözüne uyku girmeyen ‹dil nöbetçinin anlat›mlar›n› duda¤›ndan hiç eksik etmedi¤i tebessümüyle dinliyor. Mutlulu¤u ve sevinci her halinden belli oluyor. Hemen televizyonun dü¤mesine uzan›yor ellerimiz. Televizyon bütün gün aç›k kal›yor. Hiç bir haber saatini kaç›rmak istemiyoruz. Gün ›fl›¤› ko¤uflun içine dolmaya bafllad›¤›nda ‹dil'in gözbant›n› tak›yoruz. Ve sabah›n ilk haberi Gazi barikatlar›. Görüntüler ‹dil'e karart› halinde göründü¤ü halde, ‹dil o çok sevdi¤i analar› ve barikat› görebilmek için s›k s›k gözbant›n› kald›r›p, gözlerini iyice k›sarak ekrana bak›yor. Biz tüm görüntüleri ‹dil'e aktarmaya devam ediyoruz. Baz› görüntüleri seçebiliyor... ‹dil'in bu andaki keyfi görülmeye de¤er do¤rusu. Ölüm Orucu direniflinin sars›nt›s› ülkenin gündemine oturdu. ‹ktidar çaresiz... Ateflin ortas›nda kalm›fl bir akrep gibi dört dönüyor. Az 128


kald›, yak›nda kendi kendini bitirecek ölümcül darbeyi almas› an meselesi art›k. Temmuz bir kez daha onurlu ve görkemli bir direnifle tan›kl›k etmenin huzuruyla tüketiyor günlerini. Gazi barikatlar›ndan marfl sesi geliyor. "Ad›mlar›m›z yeri gö¤ü sars›yor. ‹htilalimiz büyüyor. Tanklar›, toplar›, tüfekleri olsa da zalimler korkuyor. Kad›n erkek, emekçilerin, halk›n öfkesi büyüyor..." Barikatç›lar›n sesine biz de kat›l›yoruz. Gazi Marfl› dalga dalga yay›l›yor bütün bloklara. ‹dil ald›¤› s›v›y› bugün de kusmay›nca sevincini "Bugün de kusmad›m!" diyerek bizimle paylafl›yor. Ve d›flar›daki eylemler onun coflkusuna coflku kat›yor. Yata¤›na uzan›p ayaklar›n› marfl›n ritmine göre bir sa¤a, bir sola çocuklar gibi saf ve mutluluk dolu gülüflü ile sall›yor. Günlerdir aya¤a kalkamayan ‹dil'in bu hareketi bizde sanki her an aya¤a kalk›p yürüyecekmifl gibi bir duygu uyand›r›yor. Hareketi ve gülümseyifli unutulacak gibi de¤il. Say›m vermeme eylemimizin 3. günündeyiz bugün. Ö¤leden sonra temsilcimiz geliyor. Maltada nöbet tutan arkadafllara "Nas›ls›n›z malta gerillalar›" diyor. Bu isim hepimizin hofluna gidiyor. ‹dil'e "Bizim yeni ad›m›z› biliyor musun?" diye soruyoruz: "Malta Gerillalar›" ‹dil'in de hofluna gidiyor bu isim. Kapal› görüfl saati yaklafl›yor. ‹dil herkese selam ve özlemlerini gönderiyor. "Bugün bana mektup getirin oldu mu?" diyor. Hatta erkek arkadafllardan bile olabilece¤ini ekliyor. Görüfl yerine var›r varmaz iletiyoruz ‹dil'in iste¤ini. Ve ‹dil'in art›k kusmad›¤› müjdesini veriyoruz arkadafllara. Erkek arkadafllar çok seviniyorlar bu habere. Ve hemen ‹dil'e bir not yazmaya bafll›yorlar. "Merhaba,

129


Bugünlerde yan›m›zda olmasan›z da yine her zamanki gibi sohbetlerimizde bizlerleydiniz. Midenle olan dostlu¤una çok sevindik. Ko¤ufltaki direniflçilerimizin durumlar› iyi. Kucak dolusu selamlar› var. S›ms›cak sevgilerimizle Ve insanlar vard› ki bir türkü söyler gibi günefle yürüdüler..." Idil notu al›nca çok sevindi. "En sonunda bana da mektup geldi" dedi. Gece ‹dil'e program haz›rlat›yoruz. Kültür-sanat faaliyetlerine devam ediyor ‹dil. "Haydi Gazi Barikatç›lar› için bir fleyler söyleyelim!" demesiyle bafllat›yoruz program›. Pervin "Roma TV program› yaparsak (Bir moral gecemizde yapt›¤›m›z program›n ad› Roma TV idi) flu selpak tan›t›m›n› yapal›m. Ama direniflten sonra" diye ekliyor: Susuz ve tükürüksüz a¤›zlar için selpak! Pervin Dersimli. Dersimlilerin esprili yaflant›lar›ndan al›nt›larla bütün ko¤uflu gülmekten k›r›p geçiriyor. ‹dil'in analar›m›z› anlatan fliir ve flark›lara olan ilgisi fark ediliyor yine. Pervin Karl› Kay›n Orman›'n› söylememizi istiyor. "Ama son k›tay› söylemeyi unutmay›n. Çünkü genelde o k›ta unutulur" diyor. 57. günde ‹dil, Pervin, Sinan, Mehmet, Baki ve Okan'a... "Düflman›n hançerine ad›m› kaz›m›fllar Sordum! Dediler ki: Yal›n yürek Dolafl›r flark›lar aranm›fl›m Sordum! Dediler ki: Düflmanlar›m halk›m›n da düflman›d›rlar. Bense uslanmaz aflklar›n yang›n›y›m. O kadar!"

130


19 Temmuz 1996 Cuma Bugün görüfl günümüz. Ankara ve ‹stanbul'dan görüflçülerimiz geldi. AKSM'den gelen arkadafla ‹dil'in merak etti¤i fleyleri sorduk. En önemlisi de OKM'nin ne zaman aç›laca¤›n› soruyor dedik. OKM deyince akan sular duruyor, biliyor musunuz? Bilmem diyor OKM'li arkadafl mahçup bir tav›rla. Evet OKM. OKM ve ‹dil. OKM ‹dil için Ayfle Gülen demekti. Direnifl, gözalt›lar, difle difl korunmufl, flehitlerle yükselen bir mevzi demekti. Gelenek sürüyor ‹dil. fiimdi de sen. Sen bir sanatç›, bir OKM'li olarak... Açaca¤›z ‹dil, OKM'yi açaca¤›z. ‹dil bugün yine hiç ç›karmad›, üstelik dört bardak da su içti. Ona görüflçülerimizi anlat›yoruz. O kadar çok konufluyor ki, yorulmas›ndan korkuyoruz. Çok da seri hareket ediyor. ‹çimizden, evet ‹dil, sen zaferi göreceksin diyoruz. ‹dil'i bugün en çok sevindiren olaylardan birisi iflçi meclislerinden gelen mesaj. Di¤eri Grup Yorum'un Pazar Konseri oluyor. ‹flte OKM, militan sanat. ‹flte Grup Yorum ve en büyük kayna¤› halk diyor. Bugün de bütün gün ç›karmad›. Kazan yine aç›klama yapm›fl. "Eskiflehir'dekileri, Sakarya'ya gönderece¤iz. B›rak›n eylemi" diyormufl. Biz rahat›z, bekliyoruz. Nereye kadar dayanacaklar diye de merak ediyoruz. Bugün say›m vermeme eylemimizin dördüncü günü. Savc› ve mü-

131


dürün ailelerimize karfl› sürdürdükleri düflmanl›klar› fliddetlenerek art›yor. Korkular› büyüdükçe sald›rganl›klar› boyutlan›yor. Korkular› yersiz de¤il kuflkusuz. Soraca¤›z tüm yapt›klar›n›n hesab›n›.

132


20 Temmuz 1996 Cumartesi

Bu sabah hepimizin, en çok da ‹dil'in sevindi¤i bir sürpriz oldu. ‹dil'in y›llard›r istedi¤i bir fley. Evet, anne ve babas›n› bir arada görmek. Bugün anne ve babas› birlikte geldiler. Bu sevinçli haberi hemen iletiyoruz ‹dil'e. Önce inanmak istemiyor ama ciddi oldu¤umuzu hissedince "Çok sevindim" diyor. Temsilcilerimiz ailesiyle aç›k görüfl yapabilmesi için hemen harekete geçiyorlar. Bu arada biz de görüfl kabini ile ko¤ufl aras›nda mekik dokuyoruz. ‹dil'e soruyoruz: Ne diyelim ailene? "Hep böyle görmek istiyorum onlar›." Annesi, ‹dil ölmesin diyor. ‹dil: "Söyleyin onlara beni anlamaya çal›fls›nlar. Ben mutluyum, sevinçliyim. Onlar› da çok seviyorum. Kendilerine iyi baks›nlar.” Alt› yedi defa bu haberleflme için afla¤› inip ç›k›yoruz. Her inifl ç›k›flta da "düflman aç›k görüflü engelleyecek" düflüncesi hakim bizde. Evet, ‹dil'in babas› görünüyor kap›da. Yüzünde bitkin bir ifade, omuzlar› çökmüfl kabine yaklafl›yor. Görüfltürmüyorlar diyor. O an, o an ölüm orucu gibi eylemlerin en büyü¤ünde olman›n bilinci yüre¤imizdeki öfke selini durdurabiliyor. Bu yapt›¤›n›n bedelini ödeyecek. Bu sözler yetmiyor flu andaki öfkemizi anlatmaya... Bu gerginlikle akflam› ediyoruz. Saat 16.00 haberlerini izlemek üzere televizyonun bafl›na henüz oturmufltuk ki, nöbetçi arkadafl›n "‹dil sana mektup var. Hem de OKM'lilerden!" 盤l›¤›yla f›rl›yoruz yerimizden. Sevinç seli kapl›yor ko¤uflumuzu. ‹dil sakin ama sevinçten de k›p›r k›p›r gözleri.

133


Dudaklar›nda ayn› gülümseyifl, k›s›yor gözlerini. Gelen fakslara bak›yor. Hemen okumaya bafll›yoruz. Bugün cumartesi olmas›na ra¤men verdiler... Tek tek yazm›fl OKM'liler. Bu ‹dil'i daha fazla sevindiriyor. Fakslar›n hepsinin okunmas› bitince, ‹dil tekrar okumam›z› istiyor. ‹kinci kez okuyoruz. ‹dil'in mutlulu¤u her halinden belli. Üçüncü kez de okutur belki diyoruz. Faks›n birinde "Güle güle ‹dilcan, güle güle yoldafllar" deniyor. ‹dil çok k›s›k bir ses tonuyla "Hoflçakal›n yoldafllar!" diyor. Bu söz bize çok a¤›r geldi. Hay›r ‹dil flehit düflmeyeceksin, zaferi göreceksin dememek için zor tutuyoruz kendimizi. Neden “Hoflçakal›n yoldafllar” dedi, “Güle güle ‹dilcan” cümlesi okunurken? Bunu düflünmekten al›koyam›yoruz kendimizi. Biliyoruz asl›nda, ‹dil de biliyor. Kabullenmek zor olsa da ölerek kazan›lacak. Zor geliyor... Güle güle ‹dil demek zor geliyor... ‹dil'e; "... Parti iflçisiyim, Güzellik nakflederim yaflama, E¤emez omuzlar›m› ölüm Binbir desenli kilimler gibi örerim Yoldafll›¤›, kavgay›, aflk›..."

134


21 Temmuz 1996 Pazar Bugün Sa¤malc›lar'›n 63, Ümraniye'nin 61. günü. Bizimse 60. Sabahtan beri hapishanede bir gerginlik var. Kap›lar aç›lm›yor, gardiyanlar tedirgin. Ö¤lenden sonra anlafl›l›yor durum. ‹lk flehidimiz Aygün U¤ur'un haberi geliyor. "Zafere mahkum olanlar, ölümü küçülterek yenerler" diyerek bafllam›flt› eylemine. TKP(ML)'den ölüm orucu direriflçisi Aygün U⁄UR ipi ilk gö¤üsleyen oldu. Maltay› iflgal ediyoruz. Gürültüyü duyan ‹dil ve Pervin ne oldu¤unu soruyorlar. Haberi veriyoruz. Pervin, Aygün'ün kendisinden genç olmas›n›n, onu kurtaramaman›n üzüntüsü içinde. Aygün'ün yeni çekilmifl bir resmini panoya as›yor. ‹dil de, Pervin de malta iflgaline gitmek istediklerini söylüyorlar. Siz zaten en öndesiniz diyoruz. ‹dil'in flehit haberini karfl›lay›fl› etkiliyor bizi. Sakin ve her zamanki kendinden emin durufluyla önümüzdeki süreci düflünüyor. Sürecin onun üzerine yükledi¤i sorumluluklar›n› düflünüyor. Onunla birlikte barikat marfl›n› söylüyoruz. Aygün ‘ün otopsi raporu haz›rlanm›fl: Ölüm nedeni açl›k grevi. Bu, Kazan’a yan›t. “Ölmezler” diyordu, “yiyorlar” diyordu. Maltada Aygün'ün anmas›n› yap›yoruz. Sonra da ko¤uflta ‹dil ve Pervin ‘le birlikte. Uzun süredir aya¤a kalkamayan ‹dil, sayg› duruflunda aya¤a kalkmak için ›srar ediyor, “kalkaca¤›m” diyor. Bütün gözler onun üzerinde toplan›yor.

135


Biz iki yan›ndan onu s›ms›k› kavramaya çal›fl›rken, o kendi ayakta durmak istiyor. Öyle zay›flam›fl durumda ki, bacaklar›n›n onu tafl›yamayaca¤› korkusu var bizlerde. Yumru¤u havada, sayg› nöbetini tamaml›yor. ‹radesi bir kez daha güç veriyor hepimize.

136


22 Temmuz 1996 Pazartesi

Malta iflgalimiz sürüyor. Sloganlar›m›zla, marfllar›m›zla sürdürüyoruz eylemimizi. “Malta gerillalar›”ndan direniflçilerimize not geldi. Hangi marfl ve türküyü istediklerini sordular. ‹dil, mimikleriyle “Bilmem, fark etmez” diyor. Hep böyle diyor. “Senin için S›yr›l›p Gelen’i söyleyece¤iz.” dediler. Pervin için Karl› Kay›n Orman›’n› söyleyecekler. Sesleri odaya kadar geliyor. Duydu¤unu belirtiyor ‹dil. Maltadakiler tüm yürekleriyle “Bir Mermi de Benden” fliirini okuyorlar. Bo¤azlar› y›rt›l›rcas›na ba¤›r›yorlar. ‹dil, sesleri duyuyor ama ne söylendi¤ini anlayam›yor, anlat›yoruz. ‹dil’e haberleri dinletmeye çal›flt›k ama dinleyemedi. Dikkatini uzun süre toplayam›yor. Bugün ö¤leden sonra soru sormad›. Daha önce en az›ndan odada kimin oldu¤unu soruyordu. Bizi bafl›yla cevapl›yor. Durgun Gözleri iyice donuklaflt›, sabit bak›yor. Konufltuklar›m›z› unutuyor, alg›lamada güçlük çekiyor. Odam›z çok sessiz. Hemen herkes görevinin bafl›nda, iflgalde. Odaya arada u¤rayanlar var. Saat bafl› haberleri dinliyoruz. ‹dil ‘de gözba¤› var. Gözba¤›n›n alt›ndan gözlerini görebiliyoruz. Sessiz ve dingin Bizi hiç geri çevirmiyor. “Su”diyoruz içiyor, “sak›z”diyoruz çi¤niyor. Önceki gün onunla ölüm orucu anmam›z› konuflmufltuk. Okudu¤umuz fliiri flimdi an an saniye saniye yafl›yoruz.

137


“Ölüme kofluyordu Alev yüzlü, cam gözlü, özü öz, sözü söz, som alt›ndan de¤erli insanlar ”

138


23 Temmuz 1996 Sal› Gece, temsilcimiz geldi. ‹dil ayn› durumda, atefli var. Nabz› 120’nin üzerinde. Sorular›m›za ço¤u zaman cevap ve tepki vermemeye bafllad›. Ara ara say›kl›yor. Gece uzun zamand›r ilk kez konufltu. Boynum a¤r›yor dedi. Devaml› masaj yap›l›yor. Kol ve bacaklar›ndaki uyuflma artt›. Pervin ise ‹dil ‘i izliyor. Pervin sürekli ç›kar›yor, suyu zorla al›yor. ‹dil’i konuflturmak için sürekli sorular soruyoruz. Bazen bafl›n› sallayarak cevap veriyor. Malta iflgalindeki arkadafllar s›k s›k ‹dil ve Pervin’le konuflmak için geliyorlar. Gecenin ilerleyen saatleri Onu konuflturmaya çal›flan arkadafllar›n sorular›n› yaln›zca bafl›yla yan›tl›yor. “Band›n› takal›m m› ‹dil?” sorusuna, “takal›m” yan›t›n› al›yoruz en sonunda. Saatlerce u¤raflt›ktan sonra a¤z›ndan duyabildi¤imiz tek cevap bu oluyor. Mutlaka band›n›n bafl›nda olmas›n› istiyor. Bant namus, bant onur. O, s›ms›k› ba¤l› band›na. “‹dil seni malta iflgaline götürelim mi?” diyoruz. Bafl›yla “evet” iflareti yap›yor. Yüzünde yine ayn› tebessüm. Oturtup s›rt›na masaj yap›yoruz. Yüzü, omzumuza dayal›. A¤z›ndan su ak›yor, kendinde de¤il ama, akt› kelimesini duyuyoruz ondan. ‹dil yine duyguland›rd› bizi. “Temizli¤inden ödün vermiyor. B›rak aks›n, yeter ki sen konufl.” diyoruz. fiafak söküyor. Sabah›n serinli¤i doluyor içeriye. ‹dil’e kafl›kla su veriyoruz. Yürüyüflünün her halkas›n› özenle yerlefltiriyor. Her halkada emek, her halkada sab›r, her halkas›nda kararl›l›k var. Sabah saat 139


yedi. ‹dil'in bilinci yerinde de¤il. Say›kl›yor: "Eylemimiz sürecek... " Zafere böylesine kilitlenmifl savaflç›lar› var bu ülkenin, zaferi t›rnaklar›yla söken böylesine kendini adam›fl evlatlar› var. Saat 15.50. ‹dil yine say›kl›yor: "Bizim yar›n nöbetimiz var..." Öyle güzel, öyle rahat yat›yor ki yata¤›nda... Gözlerimizden süzülen yafllara engel olam›yoruz. Böylesine ba¤l›l›¤›n önünde sayg›yla e¤ilmek... Ödeyece¤imiz borcun a¤›rl›¤› boynumuzda. Koca bir dü¤üm bo¤az›m›zda. Demifltin ya ‹dil: "Söz yok, art›k pratik konuflacak." Öyle olacak ‹dil, yolu yok öyle olacak... Saat 18.50. "Mitralyözden sonra..." Üç kez tekrarl›yor bu sözü ‹dil. "Kim mitralyöz ‹dil?" "Benim..." "Senden baflka mitralyöz var m›?" . "Yok..." fiimdi bedenler atefl topu. Onun ölüm orucu anmas›nda okudu¤u fliir geliyor akl›m›za: “Ne bir kesik Ne bir kurflun yaras› Ne bir damla kan Eksilen her gram et Çekilen her damla kan Çürüyen organ Ve ölüme bir ad›m daha Ve zafere bir ad›m daha..." ‹dil maratonu h›zl› kofluyor. “Bayra¤› veriyor musun?” sorusuna cevap vermiyor. Art›k cevap alam›yoruz sorular›m›za.

140


Malta iflgalini sabah bitiriyoruz. Ö¤lene do¤ru bir haber geliyor: ‹kinci flehidimiz Sa¤malc›lar'dan Altan Berdan Kerimgiller... Video görüntülerini televizyondan izlemifltik. Berdan'›n kararl›l›¤› gözlerinden okunuyordu. Tan›yanlar onun okudu¤u fliir kulaklar›m›zda diyorlar. "... Bir mermi de benden aslan›m Bir mermi de benden Bir mermi de benden zafer toplar› Mukaddes namlular..."

Berdan için anma yap›yoruz havaland›rmada. Sloganlar patl›yor yine. ‹dil fark›nda de¤il. Anlat›yoruz, anlayam›yor bizi. Berdan'›n k›z›l bandl› foto¤raf› gözümüzün önünde... Bir savaflç› o. Ankara'da yükü omuzlayan, Ege k›rlar›nda, ‹stanbul'da SDB'li. Berdan...

141


24 Temmuz 1996 Çarflamba Erkek arkadafllarla aç›k görüflteydik bugün. Yine sessiz oturuyoruz. ‹dil ve Pervin'i soruyorlar, anlat›yoruz. Onlar da Mehmet'i, Sinan'›, Okan'› ve Baki'yi anlat›yorlar. Konuflmalar k›sa... Sessiz bir bekleyifl var... Yine bir flehit haberi. Sa¤malc›lar'dan ‹lginç yoldafl›m›z üçüncü atefl topumuz. Mevziler birer ikifler bedenlerle doluyor. Kahkahas› ç›nl›yor kula¤›mda diyor bir yoldafl›m›z. Çal›flkanl›¤›n›, yapt›¤› ifle ciddiyetle yaklafl›m›n› anlat›yorlar. Ölümler geliyor peflpefle. Canla, kanla, ac› ve onurla yo¤rulu ölümler... Akl›m›z ko¤uflta ‹dil ve Pervin'de, yeni flehit haberlerinde. Ko¤ufla gidip gelen arkadafllara ilk sorumuz "Nas›llar?" oluyor. ‹dil'e de en çok bu soruyu soruyoruz. Gülümseyerek "iyiyim" deyifli... Eminiz Apo var akl›nda... Ö¤lenden sonra ‹HD ve TTB'den oluflan bir heyet geldi. Direniflçilerimizi muayene ettiler. ‹dil'imiz için "yaflam tehlikesi en a¤›r olan" diyorlar. Zaten gözleyebiliyoruz. Dün, say›kl›yor da olsa konufluyordu. Bugün ara s›ra inleme ve kas›lmalar› oluyor, o kadar. Nabz› 140'dan afla¤› inmiyor. Mesane ve karn› flifl. Derin ve kesik kesik nefes al›yor. Nefes al›rken çok zorlan›yor. Bo¤az› kuru. Devaml› masaj yap›yoruz. Biraz gevfliyor, hemen ard›ndan kas›lmalar yeniden bafll›yor. Kofluyorsun ‹dil. Seni hep sessiz bilirdik. Bir köfleye çekilip de ifllerini yapman, anlatmak istediklerini ço¤u zaman gözlerinden oku-

142


mak ve sakinli¤in. fiimdi... fiimdiyse coflkun ›rmak gibisin, bir duruluyor, bir tafl›yorsun nehrin yata¤›na s›¤may›fl› gibi. Biliyoruz Idil, ölüm mutlak. Gidip gelmektesin Sibellerin, Sabolar›n, Apolar›n, Haydarlar›n, Fatihlerin, Hasanlar›n yan›na. fiehitler diyar›nda gezinmektesin. Bizse ölüm orucu anmas›nda okudu¤un fliirin dizelerinde... "... Yüzleri hafiften sar› ve solgun avurtlar çökük elmac›k kemikler ç›k›k Uzam›fl sanki biraz yüzleri, Kan çekilmifl dudaklarda B›çak suskusu gülümseyifl Gözler gelece¤in aynas› Bir ›fl›k seli Yumruklarda kinin ve öfkenin belirtisi ..."

143


25 Temmuz 1996 Perflembe Kas›lmalar ve derin nefes al›fllar devam ediyor. Sabah daha da yo¤unlafl›yor, Vücudu kas›lmalarla sars›l›yor. Yanl›zca bedenin de¤il sars›lan; yürekleri, beyinleri de sars›yorsun. Nab›z 140; kas›lmalarda yapt›¤›m›z masajlar›n etkisi k›sa sürüyor. Ç›rp›n›yor, gözler kocaman aç›l›yor. Bazen atefl gibi, bazen buz kesiliyor. Nefes almak fazladan bir yük gibi eziyet oluyor art›k. Oday› boflalt›yoruz. Etraf sakin. Sakinleflmeyen bir sensin ‹dil. Saniye saniye direniflle örülen saatler yoruldu ama sen dimdiksin. Yorulmak bilmedin. Hedefine kitlenmifl durdurulamaz bir iradenin gücü bu. ‹lerliyor duraks›z. "Beklenen güvercin gagas›nda pusula sanki Beklenen Bir kad›n›n en güzel meyvesinin habercisi Son 盤l›k. Beklenen Bir anan›n Bacaklar› aras›ndaki ilk 盤l›k Beklenen Hem ac› hem mutluluk yüklü bir haber" Direnifl, Ölüm ve Yaflam'›n sat›rlar›... "Gel art›k" diye sesleniyorlar ölüme direniflçiler. Ölüm özleniyor. Özlenebiliyormufl demek. Yeni bir tarih sayfas› yaz›lmaya baflland›. Ölüm yeniliyor, düflman yenili144


yor, zafer mutlak gelecek. Yaz tarih! Ac›lar›n, çilelerin, dökülen kan›n, çürüyen etin, yok olan hücrenin hesab› mutlaka sorulacak. Yaz tarih. Yaz bugüne! Anadolu'nun her yerinde topra¤a tohum düfltü diye yaz. Ali AYATA k›z›l Bursa'ya, Hüseyin DEM‹RC‹O⁄LU bozk›r›na Ankara'n›n, Müjdat YANAT verimli ovalar›na Ayd›n'›n, Halay çekerek, zeybekle, efelerle, z›lg›tlarla gittiler yaz...

145


26 Temmuz 1996 Cuma (Erkekler bölümü...) Ölüm orucu, flehitlerimizle h›zla zafere kofluyor. Dünyan›n gözleri art›k hapishanelere çevrilmifl durumda. Bugün Cuma. Ziyaret günümüz. Sabah›n ilk saatlerini direniflçilerimizle geçiriyoruz. Birazdan aileler gelecek. Di¤er hapishanelerdeki flehitlerimizi, direniflimizi onlarla paylaflmak istiyoruz. ‹çerinin, d›flar›n›n fedakarl›klar›yla bugünlere geldik. En iyilerimiz en öndeler. Daha yüzlercemiz buna aday. Kula¤›m›z tetikte. ‹dil de zafer mufltusuna haz›rlan›yor. Belki birazdan gelecek haber. Belki bir gün daha... Akl›m›z hep onda. Yüre¤imiz ‹dil'in nabz›nda at›yor. So¤uk beton duvarlar›, demir kap›lar› bir bir afl›p yak›yor içimizi. Yüre¤imizin bir parças›n› ko¤uflta b›rak›p ziyaret yerine gidiyoruz. Ziyaretçilerimiz her zamankinden kalabal›k. Hepsi de çeflitli yerlerden gelmifller. Hatta s›n›rlar›n ötesinden gelen ziyaretçilerimiz de var. Konumuz direnifl. Baflka ne olabilir ki? Karfl› tarafta hüzünlü bir görüntü a¤›r bas›yor. Nas›l olmas›n. Ölümün koynuna gidiyor birer ikifler evlatlar›. Öfke ise hiç eksik de¤il. Kimileri bildi¤i tüm beddualar› s›ral›yor. Ki-

146


mileri evlatlar›n›n kahramanl›¤›ndan gurur duyduklar›n› söylüyorlar. Temmuz s›ca¤› bir gün bu. S›cak her zamankinden daha yak›c›. Bir de insan bedeniyle tutuflan bir s›cakl›k egemen her yana. Duvarlar, demirler sanki erimifl, bir vuruflluk heybeti kalm›fl. Tutsakl›ktan söz etmek hiç yak›fl›k alm›yor bu koflullarda. Özgürlük... Dolu dolu özgürlük. Bir arkadafl destek açl›k sürecinde y›pranm›fl bedeniyle anlat›yor anas›na. Sesi fazla ç›kmasa da tüm kabinlerde ç›nl›yor adeta. -A¤lama ana. Ölülerimiz zaferin garantisi. Onlara öldü denmez. Her hangi bir ölüm de¤il bu. -Biliyorum o¤ul. Biliyorum. Ana yüre¤i bu... Dayanmak kolay m›? -Bak ana daha s›rada çok arkadafl var. Art›k düflünmesi, dert etmesi gereken onlar. Bu hesab›n a¤›rl›¤›n› kald›racak hiçbir zulüm gelmemifltir dünyaya. Göreceksin dizlerinin üstüne çökecekler. Zafer bizim olacak... -Baban gelemedi o¤lum. Ama selam›m› eksik etme diye haber gönderdi size. -Sa¤olsun ana, sa¤olsun. Görüfl kabinleri... Sevinç, hüzün, kayg›... Küçük bir ziyaretçimiz tutsak day›s›n›n kuca¤›nda ona sevgiyle sar›lm›fl, konuflmas›na f›rsat vermiyor. Ziyaretçiler bir zaman erkekler taraf›ndalar. Bir süre sonra bayanlar taraf›na geçiyorlar. Bayanlar bölümündeki sohbetlerin tümü ‹dil üzerine. Tan›yanlar "O incecik, dal gibi k›z m› 65 gündür açl›¤a dayan›yor?" diye soruyorlar. Anlatmaya çal›fl›yoruz. Devrimcilikte halk›n›, vatan›n› sevmektir herfleyin bafl›. ‹flte bu sevgiyle direniyor yoldafllar›m›z diyoruz. "Böyle sevgi kald› m› bu dünyada?" diyor bir arkadafl›n ablas›. Hem de ne çok var. Ama unutturmaya çal›fl›yorlar insanl›¤›m›z›. Bencilli¤i, bireycili¤i, ç›karc›l›¤› erdemmifl gibi gösteri-

147


yorlar. Ablam›z belki de yaflam›nda ilk kez bu derece derinl düflünüyor bunlar›. Gözleri dolu, ancak büyük sayg›yla dinliyor anlat›lanlar›. Ziyaret kabinlerinin kap›s› aç›l›yor, utangaç bir yüzle gardiyan temsilcimizi ça¤›r›yor. "‹dareden ça¤›r›yorlar. Mümkünse gelebilir mi?" Direniflimizin etkisi hapishane personelini de sarm›fl durumda. Her zamankinden daha dikkatliler. Tepkimizi çekmemek için mümkün oldu¤unca gözden uzak duruyorlar. “Ça¤r›ld›¤›m› söylüyorlar. Ziyaretçilerden izin istiyorum. Direniflimiz flehitlerimizle zafere yürüyor ve düflman tüm kozlar›n› tüketmenin ç›rp›n›fl›yla dengesizleflmifl durumda. Yoldafllar›m›z›n kahramanca ölüme yürümeleri bir okyanus dalgas› gibi tüm engelleri parçal›yor. Bir psikiyatrist getirmifller, ölüm orucundakileri görmek istiyormufl. Direniflin 65. gününde çok basit bir taktik. Öfkeleniyorum. Çok insani bir talepte bulunduklar› konusunda bizi ikna etmeye çal›fl›yorlar. Dertlerinin bu olmad›¤› çok aç›k. Ayr›ca direniflin geldi¤i noktada bu tür bir ziyarete(!) hiç mi hiç tahammülümüz yok. Talebi kabul etmiyoruz E¤er insanl›k ve mesleki onurlar›n›z varsa haftalar süren direnifle insan ve hekim olarak sahip ç›kmal›s›n›z. Böyle yapmay›p bakanl›ktan gelen emirle bir ajan gibi direniflçilerin ruh hallerini anlamaya çal›flmak istiyorsunuz. Ald›n›z e¤itim, sahip oldu¤unuz bilgiler ölüm orucu direniflçilerinin iradeleri ve kararl›l›klar›n› kavramaya yetmez. Söylecek sözleri yok. Oyunlar› bozuluyor. Sessiz kal›yorlar. Ziyaret yerine geri dönüyorum...” Temsilcimiz ziyaret yerine dönüyor. K›saca olanlar› anlat›yor. Kabinlerdeki herkes öfkeyle dinliyor. Geliflmeleri, iktidar›n tavr›n›, bundan sonra olabilecekleri uzun uzun anlat›yoruz. Ailelerimiz duyarl›lar. Tersi bir durumun olmas› mümkün de¤il. Tarihi bir süreç yaflan›yor. Bizler herfleye haz›rl›kl›y›z. Yan›bafl›m›zdaki yoldafllar›m›z›n her an ölümle iç içe yaflamalar›n›, kazanmak için bu bedelin kaç›n›lmaz oldu¤unu birçok aile anlamakta zorlan›yor. Ço¤unlu¤u duygular›na

148


engel olam›yor. Ancak herfleye ra¤men onlar›n varl›¤› bizlere güç kat›yor. Bayan yoldafllardan gelecek haberler çok önemli. ‹dil'in art›k son metreleri kofltu¤unu biliyoruz. ‹dil hücrelerindeki ölüme meydan okuyor. Ö¤len aras› ko¤ufllar›m›za dönüyoruz. Direniflçilere ziyaretteki geliflmeleri aktar›yoruz. Ailelerimizin hepsine sevgileri, selamlar› var. ‹letiyoruz. Çok fazla ayr›nt›y› alg›layacak durumda de¤iller. S›cac›k selamlar›n› almak direniflçileri sevindiriyor. Ö¤lenden sonra idare sabahki denemesini bu defa farkl› bir flekilde tekrar gündeme getiriyor. Bu kez gelen daha kalabal›k. Bir grup doktor ve Çanakkale Barosu baflkan› bir heyet halinde direniflçileri görmek ve muayene etmek istiyorlar. Direniflin 65. gününde kamuoyuna sesimiz, solu¤umuz(!) olmak istiyorlarm›fl. Baro baflkan› sahtekar ve yalanc›. Onu önceki genel direniflten de tan›yoruz. O direniflimizde ‹HD heyetiyle birlikte gelmifl, büyük bir pervas›zl›kla o anki sahip oldu¤umuz haklar›n bile bize fazla oldu¤unu söyleme ahlaks›zl›¤›n› göstermiflti. Kendisini kovmufltuk. Bu yüzden yerel TV arac›l›¤›yla o süreçteki direniflimizin ideolojik oldu¤unu, Çanakkale Hapishanesi için herhangi bir talebimizin olmad›¤›n› söylemiflti. fiimdi ayn› sahtekar, doktor heyetiyle yine gelmifl. Temsilcimiz geçen y›l yapt›klar›n› hat›rlat›p onunla ayn› ortamda bulunmak istemedi¤imizi söylüyor. Bu tavr›m›z karfl›s›nda ikinci heyet de hapishaneyi terk etmek zorunda kal›yor. ‹dil'in birçok yaflamsal fonksiyonlar› durmufl. Son h›zla ipi gö¤üslemeye kofluyor. Barikat›n önündekiler bayra¤› bizlere devrettiklerinde onlara lay›k bir tören düzenlemeliyiz. “Hapishane müdürünün bulundu¤u idare binas›na ç›k›yorum. Herhangi bir direniflçinin flehit düfltügünde taleplerimizi ve tavr›m›z›

149


aç›kl›yorum. ‹dare bütünüyle iradesini teslim etmifl durumda. Direniflimizin gücü her yan›yla kendini hissettiriyor. Geleneklerimize uygun tören yapaca¤›m›z›, buna herhangi bir engel ç›kar›ld›¤›nda hapishaneyi yang›n yerine çevirece¤imizi söylüyorum ve ekliyorum: Avukatlar›m›za haber verilecek, ailesine bildirilecek. Avukat›m›z gelmeden hiçbir iflleme izin vermeyece¤imizi, avukatlar›m›z›n ve bizim bulundu¤umuz ortamda ölü muayene tutana¤›n›n haz›rlan›p bize verilmesini ve tüm bunlar olurken maltada hiçbir resmi görevli görmek istemedi¤imizi vurguluyorum. Müdür tüm söylediklerimize ‘Tamam’ diyor, ‘inflallah hiçbirine gerek kalmaz.’ diye kendi kendine söyleniyor. Biz bu konuflmay› yaparken bayanlar bölümünden ça¤›r›ld›¤›m› ö¤reniyorum." ‹dil kesik kesik al›yor nefesini, ani de¤ifliklikler oluyor bedeninde. Derin nefeslerle yokluyor onu ölüm. Bo¤az›ndan h›r›lt›lar geliyor. ‹ltihapl› s›v› nefes almas›n› güçlefltiriyor. S›k s›k temizliyoruz. Masaj fayda vermiyor, elleri ayaklar› buz kesmifl. Tüm kan› beynine ve yüre¤ine ak›yor yaln›zca. Bacaklar›nda benek benek morluklar olufluyor. Sar›p sarmalamak, termofor koymak etki etmiyor. Konufluyoruz ‹dil'le. Bize cevap vermiyor ama duydu¤undan eminiz. Biraz idrar›n› yapsa da flifllik hala devam ediyor. Nab›z hala 140'ta. Vücudu atefl gibi yan›yor. Önce ayak sonra el t›rnaklar› morarmaya bafll›yor. Masaj bir noktadan sonra morluklar› gidermez oluyor. Boyun bölgesinde de morluk olufltu. A¤z›ndan s›v› art›k sürekli geliyor. Ve ‹dil daha da h›zlan›yor. O sakin nehir flimdi ça¤layan gibi durdurulam›yor. Gö¤sünün inip kalkmas›ndan baflka bir hareketlilik göremiyoruz ‹dil'de. Birazdan kopacak f›rt›na. Saat 16.44... Son kez bas›yor teti¤e mitralyöz... "Kana bulanm›fl ak bir güvercin kanat ç›rpt› Tel kafeslerin üzerinde usulca.” Bir kez daha s›k›ld› yumruklar Bir kez daha hayk›r›ld› And içildi kara

150


haber üzerine Kaz›nd› bir bir Tel kafeslere, sar› duvarlara. Bilincimize ve yüre¤imize. Ac›m›z utkunun sevincine Sevincimiz ac›ya kar›flt›. “Önemli bir geliflme oldu¤unu anl›yorum. Çok sakin görünmem gerekiyor. Düflman her hareketimizden bir anlam ç›kartmaya çal›fl›yor. Haberi getiren bayan arkadafl›n bulundu¤u koridora iniyorum. Yüz ifadesinden durumu anl›yorum. Sakin bir köfleye çekilip sessizce konufluyoruz. 16.44'te ‹dil'i flehit verdik... Konuflmay› k›sa kesip hiçbir fley olmam›fl gibi tekrar müdürün odas›na yöneliyorum. 0 k›sa mesafede tüm devrimcilik yaflam›m ve yaflad›klar›m gözlerimin önüne geliyor. ‹dil yoldafl›m devrimcilik yaflam›m›n en büyük gururunu yaflat›yor bana. Bizde böyle ölümü dize getiren savaflç›lar ordusu oldukça düflman yenilmeye mahkum... ‹çimde duygular altüst. Sen görevini yapt›n. fiimdi bize düflen sana lay›k bir tören yapmak. fiu an öncelikle buna yo¤unlaflmal›y›z. Bu düflüncelerle müdürün yan›na gidiyorum. Konuflmay› bitirip h›zla ko¤ufla dönüyorum. Ko¤uflun üst kat›na ç›k›p arkadafllara ‹dil'in flehit düfltü¤ünü aç›kl›yorum. Anlat›lmas› çok zor bir duygu içindeyim. Öfke ve hüzün iç içe. Yoldafllar›m›zla o andan itibaren neler yapmam›z gerekti¤ini bir kez daha konufluyoruz. Önceden kararlaflt›r›p, görevlendirdi¤imiz yoldafllar haz›rl›klara hemen bafllayacak. Bir kaç arkadaflla birlikte ‹dil'i almaya gidece¤iz. Tüm haz›rl›klar›m›z tamamlan›nca idareye aç›klamay› yapaca¤›z. D›flar› ç›k›p di¤er siyasi örgütlerden arkadafllar› bilgilendirmeye gidiyorum. Tek tek temsilcilerle görüflüp durumu ve yapacaklar›m›z› anlat›yorum. Dost bir yaklafl›m içindeler. Ac›m›z› paylafl›yorlar. Bu anda tüm önyarg›lar›n kalkt›¤›n› ve devrimci dayan›flman›n herfleyin önüne geçti¤ini görüyor ve seviniyorum. Hepsi ‘Yapabilece¤imiz birfley var m›?’ sorusunu tekrarl›yor. fiimdilik yaln›zca daya-

151


n›flma ve dostluklar›n› bekliyoruz. Direniflimizin herkesi bir araya getirece¤ini biliyorduk. Tekrar idare binas›na ç›k›yorum. Müdüre ‹dil’in flehit düfltü¤ünü ve bu andan itibaren önceki söylediklerimin geçerli oldu¤unu iletiyorum. Müdür tam bir flaflk›nl›k içinde. ‹tiraz edecek, hay›r olmaz diyebilecek en küçük bir iradesi kalmam›fl. Zaten bizim de tart›flma gibi bir düflüncemiz yok. Ko¤ufla do¤ru yürümeye bafll›yorum. Bu kez ad›mlar›m yavafl. ‹dil'i düflünüyorum... Evet yoldafl sen sözünü tuttun, ölüm orucu ekibine seçildi¤inde nas›l da sevinmifl ve kucaklam›flt›n bizleri. Baflaraca¤›m demifltin. Baflard›n iflte. Onurumuz, yüzak›m›z, ö¤retmenimiz oldun. Senin gibi bir kahraman›n yoldafl› olmak ne büyük gurur. Zindanlar ilk kez bir kad›n ölüm orucu direniflçisinin flehitli¤iyle sars›l›yor. Bu kad›n kahraman›n ad› Ayçe ‹dil Erkmen." Haz›rlan›yoruz. Birazdan temsilcimizle birlikte befl kifli ‹dil'i almaya gidece¤iz. Kap›dan ç›kmadan di¤er direniflçilere bak›yorum. Onlar›n da sa¤l›klar› oldukça kötü. ‹dil'in flehit oluflundan henüz haberleri yok. Birkaç› ko¤ufltaki sessizlikten birfleyler oldu¤unun fark›na varm›fl gibi. Biz ‹dil'i almaya gitmeden temsilcimiz onlara durumu anlat›yor. Hüzünlüler. "O en iyimizdi. En önde gitti. Bayrak bizde..." diyorlar. ‹çlerinden biri söylenenleri anlayacak durumda de¤il. Yola ç›k›yoruz. Koridora ç›kt›¤›m›zda daha biz yaklaflmadan flebeke kap›lar› hapishane personeli taraf›ndan aceleyle aç›l›yor. Mümkün oldu¤unca göz göze gelmemeye çal›fl›yorlar. Kimileri usulca bafl›n›z sa¤olsun diyor. ‹dil'in bulundu¤u ko¤uflun koridoruna geldi¤imizde tüm bayan tutsaklar›n koridora dizildi¤ini görüyoruz.

152


Aralar›ndan sessizce geçiyoruz. Yo¤un bir duygusal atmosfer hakim. ‹dil'in odas›nda bayan arkadafllar s›ralanm›fllar. Herkes ayakta. ‹dil 65 gün mevzi haline getirdi¤i yata¤›nda. Üzerinde Cephe bayra¤›m›z, aln›nda k›z›l bant›yla sanki bizlere "Hoflgeldiniz!" der gibi. ‹lk anda yüzündeki gülümseyifl gözümüze çarp›yor. Evet, öylesine güzel, öylesine canl› bir gülümseyiflle karfl›lafl›yoruz ki “Acaba sa¤ m›?" diyesi geliyor insan›n. Oysa herfley çok yal›n. ‹dil'imiz son nefesini verip kat›lm›fl zafer kervan›na. Birlikte geldi¤imiz yoldafllarla baflucunda s›ralan›yoruz. Aln›ndan sevgiyle öpüyoruz. Onu tören yerine götürmemiz gerekiyor. Ko¤ufl koridorlar› çok dar oldu¤u için sedye ile götürmek mümkün de¤il. Dört kifli kollar›m›zda tafl›yaca¤›z. Sanki can› incinecek, onu rahats›z edecekmifliz gibi geliyor. Bir an hiç almasak m› diye içimden geçiriyorum. Böylece sonsuza kadar yan›m›zda kalsa olmaz m›... Kollar›m›z›n üzerinde ç›kar›yoruz ko¤ufltan. Karfl›l›kl› dizilmifl bayan tutsaklar›n aras›ndan geçip sedyeye koyaca¤›m›z yere geliyoruz. Buradan sonra befl bayan yoldafl bize efllik edecek, di¤erleri tören saatinde gelecekler. Sedyeye özenle yat›r›yoruz ‹dil'i. Tam bu anda duygular›m›za gem vurmak art›k mümkün de¤il. Koridorda biz bizeyiz. ‹dil ve yoldafllar. Temsilcimiz sar›l›yor ‹dil'e. Coflku, öfke, sevgi içinde ak›yor gözyafllar›... ‹dil omuzlar›m›zda koridoru geçiyoruz. Ad›mlar›m›z tören ad›m›. Ad›mlar›m›z sessiz ama deprem gibi. Kap›lar aç›l›yor, kap›lar kapan›yor. ‹dil'imizi son yolculu¤una u¤urla-

153


yaca¤›m›z hapishanenin ana maltas›na geliyoruz. Hapishanedeki tüm devrimci tutsaklar bizi bekliyor. ‹dil'in katafalk› tam karfl›m›zda. Yaln›zca yürek at›fllar›m›z duyuluyor. Bir slogan... Sanki yüzy›llar›n ötesinden dalga dalga geliyor. Yine halk› için ölenlerin ölümsüzlü¤ü hayk›r›l›yor. "‹D‹L YOLDAfi ÖLÜMSÜZDÜR!.." Slogan devam ederken tören için haz›rlanm›fl katafalk›na koyuyoruz ‹dil'i. ‹flte gurur abidemiz katafalk›nda. O s›ms›cak yoldafl sevgisiyle, büyük bir huzur içinde gülümsüyor bizlere. Bayra¤›m›z› örtüyoruz üzerine. En güzel fliirler kavgan›n fliirleridir. Kavgan›n en yüce rütbesi flehitlikse flimdi tüm fliirler seni anlat›yor ‹dil... Ölüyor çarp›flarak insanlar›m›z -halbuki nas›l hakketmifllerdi yaflamay›ölüyor insanlar›m›z - ne kadar çoksanki flark›lar ve bayraklarla bir bayram günü nümayifle ç›kt›lar öyle genç ve fütursuz... Henüz Anadolu'nun damar damar k›nal› topraklar›na yolcu etmemifltik seni ama o topraklar senin gibi yi¤itlerle bereketlenmifltir. Sever halk› için ölenleri. Sever ve büyük bir istekle basar ba¤r›na.... Saatlerimiz say›l›. Bugün son kez birlikteyiz seninle. Di¤er ölüm orucu direniflçileri de koridordalar. Ayn› siperde birlikte çarp›flt›klar› yoldafllar›n› zafer iflaretiyle selaml›yorlar. Omuz bafl›ndaki yoldafl›n› yitirmek. Nas›l bir duygudur. Anlatmakla anlafl›lmaz. Yaflamak gerekiyor. Bayra¤› devralman›n, ad›m ad›m kazanman›n onuru geride kalan direniflçilerin flimdi.

154


Sinan art›k görmekte zorlanan gözleriyle ‹dil'e bak›yor. Arkadafllar›n yard›m›yla yan›na gidip sevgiyle, gururla öpüyor aln›ndan ‹dil'i. Sonra ilk sayg› nöbetine bafllamak için kald›r›yor sol kolunu gri duvarlar› parçalarcas›na. Sinan ve temsilcilerimiz ilk nöbeti tutup yerlerini di¤er yoldafllara devrediyorlar. ‹kifler ikifler ‹dil'in yan›na gelenler önce ‹dil'in aln›ndan öpüp, sonra sayg› nöbetine duruyorlar. Koridorda bulunan tüm tutsaklar bu törene kat›l›yor. ‹dil bu gece konu¤umuz. Hiçbir güç elimizden alamaz onu. Sabaha kadar malta bizim. Malta özgür. Maltada ‹dil'imizle olaca¤›z. Ard›ndan geleneklerimize uygun ona lay›k bir törenle u¤urlayaca¤›z... Dostluk ve dayan›flman›n güzelliklerini yafl›yoruz. Herkes birfleyler yapabilmenin telafl›nda. Sayg› nöbeti için di¤er ko¤ufllardan aral›klarla gelen tutsaklar bir öncekilerin yerini al›yorlar. Çiçeklerle, mesajlarla süsleniyor gelinimiz. ‹dil maltada. Malta belki tarihinde ilk kez bu kadar sessiz. Bütün personel ana maltay› boflaltm›fl durumda. Nöbet de¤iflimi için gelen ve gidenler sanki parmak uçlar›nda yürüyorlar. Kimse bu büyülü sessizli¤in bozulmas›n› istemiyor. "Yaflam›mda ilk kez bir flehidimizle bu kadar yak›n›m. Daha önce hiç böyle bir an›m olmad›. ‹dil tam karfl›mda. Sayg› nöbeti için yan›na gidiyorum. E¤ilip aln›ndaki k›z›l bant›ndan öpüyorum. Bu anda gözlerimi kapat›yorum.. Bafl›m› kald›rd›m, ‹dil'in gülümseyifliyle karfl› karfl›yay›m... Yoksa, yoksa... Öyle olmad›¤›n› biliyordum. Ama yine de inanmak istemiyor insan, öyle güzel, öyle canl› gülümsüyor ki. Neredeyse 'hadi kalk ‹dil, perde kapand›...' diyesim geliyor."

155


Dostlar›m›z buz gerekir, biz ayarlayal›m diyorlar. ‹dil'in üzerine buz kal›plar› koymak zorunday›z. Daha sabaha çok var. Çanakkale'de buz bulmak sorun oluyor. Olsa olsa bal›kç›larda bulunurmufl. Tüm ko¤ufllardaki buzluklar boflalt›l›yor. Buna adli ko¤ufllar da kat›l›yor. Bir süre sonra d›flar›dan buz getiriliyor. Akflam BBC haberi vermiflti. Bugüne kadar bir ölüm orucunda can veren ilk kad›n tutuklu ‹dil. Dünya böyle duyuyor, böyle ö¤reniyordu ‹dil'i. Sabaha kadar süren sayg› nöbeti saat sekizde türkülerle, marfllarla, fliirlerle veda törenine dönüflüyor. Avukat›m›z› bekliyoruz bu arada. Gelecek ve herfley bizim gözetimimizde belgelenecek. Demagojilere karfl› bu önlemi al›yoruz. Belirlenmifl bir program de¤il bu saatlerdeki tören. Tüm tutsaklar, tüm dostlar içlerinden geleni ‹dil'e arma¤an ediyorlar. Türküler, fliirler, marfllar. Toplu veya tek tek... her fley do¤all›¤›nda devam ediyor. Direnifl boyunca en çok söyledi¤i, dinlemek istedi¤i ne kadar türkü, marfl, fliir varsa arkadafllar yar›fl›rcas›na ‹dil için söylüyorlar. O sanki duyuyor. Duyuyor da gülümsemesi bir baflka oluyor. Neredeyse, ben de kat›labilir miyim diyecek. 11.00’e do¤ru Halk›n Hukuk Bürosu’ndan avukat Behiç Aflc› geliyor. fiehidimizin yan›na gelip k›z›l bant›ndan öpüyor. K›sa bir konuflmayla duygular›n› paylafl›yor. Akl›mda kalan en son cümlesi: "Halk›n adaleti hesab›n› soracak." Resmi ifllemler için ‹dil'i k›sa bir süre katafalk›ndan al›yoruz. ‹ç baflgardiyanl›k ad› verilen bölüme götürüyoruz. Temsilcimiz, avukat›m›z gözetiminde yasal ifllemler yap›l›yor. fiaflk›nl›k içindeler.

156


Bir bayan tutuklunun günlerce aç kalarak yaflam›n› feda etmesini anlayam›yorlar. Üzüntülerini dile getiriyorlar ve baflsa¤l›¤› diliyorlar. ‹dil'i tekrar katafalk›na geri götürmek için al›yoruz. Tören yerinde bekleyen yurtsever tutsaklardan biri kürtçe bir a¤›tla geliflimizi selaml›yor: "Ey flehit flehit jina be m›r›n / Merxas û agit rumeta mezin / Ey flehit flehit ... Ey flehit flehit (...)” Tören için tüm bayan ve erkek tutsaklar ‹dil'in çevresine diziliyorlar. Sayg› durufluna ça¤r›. Anmalar›m›zda defalarca ‹dil yapm›flt› bu ça¤r›y›. Görev flimdi bizim. Bu defa yumruklar›m›z ‹dil için havada. Sayg› duruflu... Çanakkale, Çanakkale zindan› olal› ilk kez tan›k oluyor böylesi bir kahramanl›¤a. Ve hayk›r›yoruz. " Vaktidir adaletin flimdi vaktidir Kald›rd›k bafl›m›z› Yüre¤imiz soluksuz bekliyoruz Kim sorumluysa . Yoksulluktan Yokluktan Açl›ktan Kederden Kim satm›flsa vatan›m›z› Kim a¤latt›ysa analar›m›z› Kim susturduysa türkülerimizi Kim açt›ysa gö¤sümüzde yaralar› Hakk›m›z yok vazgeçmeye adaletten Haz›r olsunlar fiimdi savaflç›lar›m›z konuflacak!.."

157


Kollar iniyor. Bir arkadafl›m›z ‹dil'i anlatan bir konuflma yap›yor. Ard›ndan son mektuplar. Bayan arkadafllar partine ve yoldafllar›na yazd›¤›n son mektuplar›n› okuyorlar. Birçok tutsa¤›n gözlerinde yafllar. Engellemenin hiçbir anlam› yok gözyafllar›n›. Aks›n akabildi¤ine... S›ra halayda. Halay çekilmeden seni yolcu etmek olmaz. Bu halay senin zaferinin halay›. Tüm yoldafllar›n omuz omuzay›z. Sen halay›n en bafl›ndas›n. Halaybafl›ndan sesleniyorsun. 'Düflersem bu kavgada dosta anlat›n beni...' Bitmeyen halay var m›? ‹stiyoruz ki halay hiç bitmesin. Direniflin bayra¤›n› kutsal bir emanet olarak tafl›y›p bizlere devretmenin tarifsiz coflkusu sana ait ‹dil. Yumruklar tekrar kalk›yor. Bu kez sloganlar›m›z patl›yor. Biz kazanaca¤›z. Direnifl Kazanacak. Düflman yenilecek zafer yak›nda. Çanakkale'den ‹dil'imizi verdik. Berdan'›n, ‹lginç'in, Aygün'ün, Hüseyin'in, Müjdat'›n, Ali'nin, Tahsin'in yan›na. Daha s›rada onlarca direniflçimiz var. Yolu yok diz çökecekler. Ayr›l›k vakti geldi. En zor an hepimiz için. Evet, can yoldafl›m›z, ‹dil'imiz sonsuzlu¤a gidiyor. Ayr›l›klar hep hüzünlüdür. Ancak bu kez öfke var gözlerde. Önce Parti-Cephe'liler vedalafl›yorlar. Tek tek, son kez büyük bir sevgi ve hasretle kucakl›yorlar ‹dil'i. Pervin sedyesiyle gelmifl. "Güvercinim gidiyor musun?" diyor ‹dil'e. Dakikalarca sar›l›yor, öpüyor. Sonra di¤er tutsaklar... Katafalk olarak yapt›¤›m›z masan›n üzerinden seni hiç rahats›z etmeden ve o görkemli görünüflünü bozmadan al›yoruz omuzlar›m›za. Tören ad›mlar›na benziyor ad›mlar›m›z. Hapishane ç›k›fl›na kadar süren yolculu¤unda son kez selaml›yorsun bizleri.

158


Maltada tüm kap›lar sonuna kadar aç›k. Tüm personel ç›k›fla do¤ru duvar dibine dizilmifl bizi izliyorlar. Ço¤unun bafl› önünde. Kimileri göstermeden a¤l›yor. "Her yi¤idin harc› de¤il" diyor bir gardiyan. ‹lk ad›mlar›m›zla birlikte bir tilili sa¤na¤› bafll›yor. O an sanki seni tafl›yan yoldafllarla birlikte gökyüzüne do¤ru havalan›yoruz. Tilililer hiç bitmiyor. Bu görkeme bir sayg› at›fl› gerek. Öncesinden haz›rlad›¤›m›z iki ses bombas›n› ateflliyor arkadafllar›m›zdan biri. Patlamalar idare taraf›nda dalgalanmaya yol aç›yor... Biz yolumuza devam ediyoruz. Ard›m›zdan tilililer... Dü¤ünevinden ayr›l›yor gelinimiz. Gökgürültüsünü and›ran tören geçidi hapishane ç›k›fl kap›s›nda son buluyor. Kap›da ambulans. Bir an içimiz burkuluyor. Vermek ne kadar zor seni. Art›k veda s›ras› bizde. Orada bulunan yoldafllarla gözgöze geliyoruz. Herkes birbirine "hadi vedalafl" diyor. Kolay m› senden ayr›lmak. Tüm personel ç›k›s kap›s›na toplanm›fl. Kalabal›k bir topluluk var. Yok ‹dil, bu ayr›l›k de¤il. Yaln›zca bedenin ayr›l›yor bizden. ‹flte özgür tutsak! ‹flte direniflimizin ilk kad›n flehidi... Gidip sar›l›yorum. Hala s›ms›cak. Ayn› gülümseme ile yat›yor. Hepimizle bir bir vedalafl›yor ‹dil. Hepimize usulca birfleyler f›s›ld›yor. Aln›nda onurla tafl›d›¤›n k›z›l y›ld›zl› bant› al›yoruz. Bu bize b›rak›lm›fl miras. Kap›lar aç›l›yor. Görevliler sedye ile ‹dil'imizi al›yorlar. Bir yoldafl duygular›n› hayk›r›yor: "Güle güle... Güle güle yoldafl. Hesab›n› soraca¤›z!" Ambulans›n kap›s› kapan›yor. Güle güle ‹dil. Yaflad›¤›m›z her an düfllerimizde sen, yüre¤imizde sen, kavgam›zda sen olacaks›n...

159


160


YOLDAfiLARI, S‹PER YOLDAfiLARI, DOSTLARI ONU ANLATIYOR...

161


SEHER YEL‹ G‹B‹ G‹RD‹N KAPIMIZDAN... Seher fiahin'in katledilmesinden hepimiz çok etkilenmifltik. Sen de öyle. Onun ac›s› seni devrimcilere daha da yak›nlaflt›rm›flt›. “Seher Yeli K›z” flark›s› dilinden düflmezdi o günden beri. Çok severdin o flark›y›. Sen de "seher yeli gibi çald›n kap›m›z›", ‹dil. ‹lk Özgürlük Türküsü günlerin. Biraz s›k›lgan, utangaç... Piyanonun bafl›na oturtamam›flt›k seni. Sonra sab›rla flüt ve davul ö¤renmeye çal›flt›¤›n günler... Ritm kaç›rd›¤›n zaman kimsenin bir fley söylemesine kalmadan k›pk›rm›z› kesilirdin. Anlard›k ki, ‹dil içten içe k›z›yor kendine. 17 Nisan... Ayfle'nin, Nil'in haberi atefl gibi düflmüfltü OKM'mize. Bir parçam›z› kopar›p alm›fllard› bizden. Gözyafllar›m›z› içimize ak›tt›k. Görevlerimize daha s›k› sar›ld›k. Öfkelerimiz bilenmiflti. Duygusall›¤›m›zd› belki, özlemimizdi, yokluklar›na dayanamamakt›; belki kabul etmemekti. Dilimiz sürçüp sana "Nil" demeye bafllam›flt›k hat›rlars›n. Aylarca sürdü böyle. Her "Nil" deyiflimizde duygulan›r, gözlerini kaç›r›rd›n. Suskunlafl›rd›n. Her "Nil" deyiflimizde sanki bir sorumluluk çökerdi omuzlar›na. Sana her "Nil" deyiflimizde biraz daha büyür, biraz daha olgunlafl›rd›n sanki... 162


Merhaba ‹dil, Hiçbir fley yokmufl gibi yazay›m, yaz›flal›m, görüflelim diyorum. Ama birfley var 64 günden bu yana. Bedenini yaflama sunanlar var. Yerinden f›rlayanlar var, bir ok misali en öne; siz vars›n›z, sen vars›n. Umudun var, özlemin var, direncin var ve bizim sizlerle kazanacak kurtuluflumuz var. Kimine göre çok ac› can bedeli kazan›lan zaferler. Bizim için en flereflisi, en onurlusu... Bu onurun bir sahibi de sizsiniz, sensin... Sanatç› ellerin piyanonun tufllar›nda dolafl›p güzel flark›lar› notalard›. Yine de bir espri yapaca¤›m seni hem güldürmek, hem k›zd›rmak için. Sesini hat›rlataca¤›m sana. Güzel piyano çal›p, tek notadan flark› söylemene ak›l erdiremezdik hani. Hala da erdiremiyoruz. Neyse flakam›z bir yana; ellerinle ilmek ilmek ifllerdin dergimizi. fiimdi bu eller, bu beyin, bu yürek flark›lar›n en güzelini notal›yor, yaz›lar›n en duygulusunu, en coflkulusunu heceliyor. 64. gün... ve biz yine de diriyiz. Ölümüne diriyiz, ölümüne inat diriyiz. Ço¤al›yoruz. Sizinle diriyiz, sizinle ço¤al›yoruz.

163


Ne mutlu bana, diyorum. Ne mutlu bana ki, seni tan›d›m, seninle birlikte güldüm, tart›flt›m, k›zd›m, k›zd›rd›m ve sana yüre¤imden gelen bir isim koydum "abla" dedim. "‹dil Ablam" deyip sar›labildim sana; ne mutlu bana. Ne mutlu bana ki, benim ablam yeni do¤anlar›m›z için, yetmifllik dedelerimiz, ninelerimiz için yani halk› için... Ne mutlu bana ki, benim ablam yemyeflil k›rlar›m›z, k›raç topraklar›m›z, da¤lar›m›z ve ovalar›m›z ve kerpiç evlerimiz ve yak›lm›fl köylerimiz için yani vatan›m›z için, yani özgürlü¤ümüz için bedenini sunuyor açl›¤a, k›z›l bant›n› gururla tak›yor aln›na. Anadolu Kültür Sanat Merkezi'nde seni tan›mayanlar var. Aram›za yeni kat›lan arkadafllar var. Onlara seni anlat›yorum, yaflad›klar›m› anlat›yorum. fiansl› say›yorum kendimi. Her fleyden öte sizin gibi yoldafllara sahibim; flansl›y›m tabi. Hat›rlar m›s›n? Seni hep k›zd›r›rd›m. Birfleyi sevmedi¤ini söyleyince "‹dil hiç merak ettin mi, acaba sevmedi¤in nesneler seni ne kadar seviyor?" derdim. fiimdi diyebilirim ki, espriden öte bir gerçek var. Yaflam›n tüm varl›klar› sizi seviyor, çünkü siz onlar› seviyorsunuz. Sizi ülkemiz seviyor, halklar›m›z seviyor. Seni her fley, hepimiz ama hepimiz seviyoruz. YOLDAfiLAR S‹Z‹ ÇOK SEV‹YORUZ!

Grup Yorum'dan bir arkadafl› 20 Temmuz 1996

164


Sevgili ‹dil, Merhaba. Daha birkaç hafta önce senin ne zaman d›flar› ç›kaca¤›n› hesaplarken, flimdi bedenini koydu¤un ölüm yolculu¤unun gün gün hatta dakika dakika hesab›n› yap›yoruz. Özgürlü¤ümüz ve gelece¤imiz için verilen mücadelede yarat›lan de¤erlere senin de böylesi bir imza atman ne büyük bir gurur. Gazetedeki ilandan ö¤rendim, ilk ekipte oldu¤unu. ‹lk ekipte olmak için gönüllülü¤ünü, at›lganl›¤›n› düflünüyorum. Seni tan›d›¤›m için bunda hiç zorlanmad›¤›n› biliyorum. Geçen gün bizim Ayfle Gülen Halk Sahnesi arflivini kar›flt›rd›m senin için. Uzun uzun bakt›m senin de yer ald›¤›n foto¤raflara. Tek tek canland›rmaya çal›flt›m onlar›. Mesela yurtd›fl›nda oynad›¤›m›z o iflçi oyunu... Sen, ben ve Gökmen k›zg›n bir tav›rla Recep'e bak›yoruz. Üzerimizde iflçi tulumlar›. Recep patron k›l›¤›nda bir fleyler söylüyor. Senin yüzün daha bir donuk. Tipik ‹dil bak›fl› diye düflündüm. Çünkü pekçok foto¤rafta ayn› ifade var. Allah aflk›na senin gülen bir foto¤raf›n› bulamayacak m›y›m? Neyse ki yurtd›fl›na yollad›¤›m›z foto¤raflara rastlad›m . Hat›rl›yor musun? OKM'yi boyarken yönetim odas›nda, masan›n arkas›ndaki o iç karartan tahta panoyu pembeye boyam›flt›k. Böylece içimizi açt›ktan sonra parmaklar›n panoyu iflaret ederken foto¤raf çektirmifltik. Sonra fuayede ›fl›kl› panoya do¤ru da bir foto¤raf çektirmifltik. ‹flte o foto¤raflar. Nihayet, dedim. ‹dil'in do¤al bir foto¤raf›. Bir de y›lbafl›nda, ’93'tü galiba, ben,

165


Recep ve Alper bir oyun oynarken sen ve Fatofl "dans ederek" fon oluflturuyordunuz. O foto¤rafta da epey bir gülüyorsun. fiu anda da gülümsüyorsun san›r›m. Seni gülerken düflünmek istiyorum. En çok nerede gülmüfltük hat›rlayam›yorum ama kahkahalar›n› duyabiliyorum. Gülerken h›zl› ve düzgün konuflabilen nadir insanlardan birisin, fark›nda m›s›n? Bak, flimdi düflünüyorum da emin oldu¤un bir konuda tart›fl›rken, elefltirirken, k›zarken ya da espri yaparken senden söz alabilmek oldukça zordu! Yorulman› beklemek gerekirdi!.. K›zm›yorsun de¤il mi? Birçok an›m›z var, unutulmaz. Ama en unutulmaz›n› flu anda yafl›yoruz galiba. Birbirimizi görmesek de bu iletiflimin çok güçlü oldu¤unu bilmeni isterim. Yaflam› güzellefltirmek u¤runa an be an ölüme koflulan o uzun yolculukta senin de var oldu¤unu bilmek, umudumuzu besliyor...

Ayfle Gülen Halk Sahnesi'nden bir arkadafl› 20 Temmuz 1996

166


Binlerce ömrün olacak “p›rasa saçl› k›z”... Sofram›zda paylaflt›klar›m›z binlerce ömre s›¤acak... Ayfle GÜLEN'in, Ayfle Nil'in eksilen gülüfllerine senin gülüfllerini de eklemek çok ama çok a¤›r geliyor... Fakat biliyoruz ki bu yolculuk, onurun ve erdemin yolculu¤udur. Ve sen bu yolu en h›zl› koflanlardan birisin art›k. Seni k›skanmamak elde de¤il... Biliyoruz özrümüz ve kabahatimiz büyük. Seni ve di¤er yoldafllar›m›z›, o büyük güne u¤urlarken esirgedik iki sat›r sözü. Ne denebilir ki. Bizi ba¤›flla ‹dil can... Özgür vatan›m›z›n hasretiyle, seni ve di¤er yoldafllar›m›z› sonsuzca kucakl›yorum. Güle güle ‹dil can. Güle güle yoldafllar.

Foto¤raf ve Sinema Emekçileri (FOSEM)'den bir arkadafl› 20 Temmuz 1996

167


Siper yoldafl› Pervin anlat›yor:

"Gidiflin kurtulufludur bu ülkenin" - Siper Yoldafl›ma...

Bir güvercin yüzlü k›z, yoldafl›m... Onur belledik k›z›l bantlar›, yüreklerimiz ba¤land› birbirine, isminin Ayçe ‹dil oldu¤unu bile bilmiyordum; hep ‹dil'di o dokuz ayl›k beraberlikte. Hücre hücre erirken bedenlerimiz direniflte, ön ad›n›n Ayçe oldu¤unu duydu¤umda, çiçeklerin özünü, özgürlü¤ün mavili¤ini, ay›n berrakl›¤›n› an›msatt› bana. Ve ondan sonra Ayçe'ydin benim için. Ba¤lanan yüreklerimizin Ayçe'si... Bazen dil al›flkanl›¤›yla ‹dil diye ça¤›r›rsam da, sen hep yüreklerimizin Ayçe'si olarak kalacaks›n. Daha neler mi ö¤rendim? Neler ö¤renmedim ki... Belki birçok kez buna benzer duygular yaflad›m ama, bu sefer ki daha da farkl›yd›, yüre¤imin en derin hücresindeki sevgiyi, gururu, ac›y› yaflad›m seninle.

168


Bir damla suyu beraber içmenin, küçücük bir gülümsemeyi, hatta pencereden görünen tek bir y›ld›z› seyretmeyi paylaflman›n, birlikteli¤inin coflkunlu¤unu çocukça masumlu¤uyla ö¤rendim. Ayn› a¤r›y› ayn› anda yaflamad›¤›m›zda vicdan azab› çektim baflucunda. Belki de yüre¤imin s›z›s›ndan; fark›nda olmadan bencillik ettim naçarca, bazen k›skand›m seni, bazen dar›ld›m çocukça... ‹lk olman›n onuru yüre¤ime s›¤mad›¤›ndand› hepsi. Her tan a¤ard›¤›nda uyan›r; "Haydi Ayçe, haydi güvercin, uyan uyan, bak tan a¤ar›yor, tanla birlikte uyan, beni yaln›z b›rakma, bütün s›z›lar›n› bana ver" diye yalvar›rd›m. Sen duymad›n. Ama çok iyi biliyordum; direnifl boyu ellerimiz kenetli halaylar çektik, a¤›z dolusu güldük; birbirimize kenetlenmiflti yüreklerimiz. Seziyordun, anl›yordun beni ama konuflam›yordun. Her zamanki halinle, "bayrak bende, ben tafl›yaca¤›m" kararl›l›¤›yla, benim o halime belki de k›zd›n. Yine de ben sonuna kadar her flafakta, yüre¤imin sesiyle ça¤›rd›m, yalvard›m sana... Ba¤l›l›k bu, yoldafll›k buna denir; cuma gününün flafa¤›nda, bir anl›k, sanki beni teselli edercesine rüyama geldin, bir güvercin kanad›nda o masum tebessümünle. Gözlerindeki kararl›l›¤›n daha bir anlaml› okunuyor, gözbebeklerin daha bir büyük ve canl›. Nas›l ki son günlerinde bilinçalt›ndan say›klarken "Ben bir mitralyözüm" demifltin, bu sefer de, ömür boyu kulaklar›mda ç›nlayacak flunlar› söyledin; "Bak... Tan a¤ar›yor. Deniz, Yusuf, Hüseyin tam da flu anda idam edildiler" deyip yeniden gülümseyerek oradan uzaklaflt›n. Sana dokunas›m, seni al›p yüre¤imde, yüre¤imin ta derinliklerinde saklayas›m geldi. Seninle en son konuflmam›zda sana sormufltum; "Güvercinleri seviyor musun?" diye; "Evet" demifltin. "Güvercinlere benziyorsun" dedi¤imde, gülümsemifltin. Güvercin kanad›nda uzaklaflt›n benden. Uyand›¤›mda tan a¤ar›yordu. Bir an bütün hücrelerim ürperdi. O an flehit düfltü¤ünü düflünüp dönüp yan›bafl›nda sana bakarken, yaflamla ölüm aras›ndaki en ince ye-

169


rinde, en zor, en çetin savafl›m›n› veriyordun. Ne bayra¤› baflkas›na devretmeyi düflünüyordun, ne de "düflmana inat bir gün fazla yaflamak" bilinciyle, yenik gelmek istiyordun ölüme. Ve sen, o içten yoldafl s›cakl›¤›nla, duyarl›l›¤›nla günler önceden ve zor savafl›m›nda bitkisel halinle, ölümle alay edip ve son olarak da rüyama girip mesaj›n› verip ayr›l›yordun. 0 saatler yaklafl›yordu, son anlar›n savafl›m›ndayd›n. Sözün hükmü çoktan prati¤e kalm›flt›; sessizce yüre¤imi yan›na koyup beklemek kald› geriye. Tarih 26 Temmuz Cuma, saat 16.00... Bedenim a¤r›lar›n etkisiyle yorgun bir halde, ne uyku ne de uyan›kl›k, yar› bayg›n bir vaziyette yatarken her an kopacak f›rt›nan›n an›n› bekler gibiydim. ‹flte bundan, son anda elim elinde de¤ildi, son nefesini duymad›m; duymayay›m diye itinayla yap›lan haz›rl›klar› her zamanki haz›rl›klarm›fl gibi alg›lad›m. Saat 16.44'ü gösterirken derince nefes al›p gözlerini açm›fls›n ve yavaflça kapatm›fls›n. ‹flte o an flimflek çakm›fl, kopmufl f›rt›na. ‹lk Ölüm Orucu kad›n flehidimiz, kad›nlar›m›z›n onuru... Aygün'ümüzle bafllayan, Hayati'mizle bitirilen direniflin abideleri içinde yerini ald›n. Kad›n olarak bayra¤› ilk tafl›man›n gururuyla gülümsüyordun. Ölüm orucunda bulunan erkek siper yoldafl›n flu sözü ne kadar da anlaml›yd›: "‹dil bize çal›m att›." Hepimiz tan›r›z seni, hiçbir zaman kibirli olmad›n. Herkese gülümseyerek, sevecenlikle bakard›n. 65 gün boyunca hücre hücre erirken, yaflam mücadelesinden vazgeçmedin. Son an›nda ölümü nas›l rezil rüsva etti¤ini de gördük. O çok rahat gözyumuflun, "Ölüm ad›n hep kallefl kalacak. Ben senden korkmuyorum, bedenim sana yenik gelirken, ben ölümsüzlük mertebesinde yerimi alaca¤›m" der gibiydin... Yan›na getirildi¤imde, bedenin halen s›cakt›. Bütün a¤r›lar›m bile önünde secdeye geldiler; o an hiçbir fley hissetmiyordum, sadece sen vard›n ve seni kendim giydirememenin s›z›s›.

170


Güvercin yüzlü k›z, gelin gibi giydirildin. K›z›llar nas›l da yak›flm›flt› gülümseyen yüzüne. Hiç kimse gözünü senden alam›yordu. 0 heybetli duruflun herkesi büyülemifl, gururland›rm›fl; yaflama daha farkl› iflliyordu. Sayg› nöbetlerinden sonra, katafalka götürülmek için odadan ayr›l›fl›n nas›l da zoruma gitmiflti. Bir anda yaln›z ben ve senden geriye kalanlar ve kavgam›za olan sevdam›z kalm›flt›k. Sanki dostlar›n, yoldafllar›n dokunufllar›n› hissetmiyordum. 0 gece nas›l da zindan geçti, sensiz kalman›n zindan›. Hemen arkan›zdan sana, sizlere yetiflmenin iste¤iyle tafl›yordu yüre¤im. Yine flafakla uyand›m... ve yalvard›m... flafa¤› k›skand›r›rcas›na, "Nas›l ki günün müjdecicisin, Ayçe'miz de kavgam›z›n müjdecisi, flafa¤› oldu, canl› flafak, herfleye hükmeden flafak..." ... Sonra dü¤ününe gider gibi haz›rlan›p, son u¤urlan›fl›na geldik. Nas›l da heybetli, ana flefkatiyle yat›yordun katafalkta. Direniflimizin ilk tomurcu¤u Aygün'ümüz için seninle bütün irademizi zorlayarak ayakta sayg› durufluna durmufltuk. Ama flimdi senin gibi sayg› durufluna kalkacak takatim kalmam›fl, kendime k›z›yorum, yumru¤umu s›kmakla yetindim. Okunan fliir, metin ve senin son yaz›fllar›n aras›nda, yürekte her an sesin gelecek diye çocukça bir beklenti... Halaylarla, z›lg›tlarla u¤urlan›yordun. Birçok insan ilk kez böyle bir törene flahitlik ediyordu. Kimileri sessizce akan gözyafllar›na hakim olamasa da, herkesin bafl› dik, yürekler köz, yemin ediyorlard›. Bu yürek, bu sevda oldukça sen rahat uyu Ayçe Yoldafl... Zindan duvarlar› utand› bu heybet karfl›s›nda. Son kez z›lg›t ve alk›fllarla seni uçururken sonsuz özgürlü¤e, düflman utand›, e¤di bafl›n› senin önünde. Saatler ilerledikçe sana yetiflmem daha da h›zlanm›flt›. Belki garip ama buna seviniyordum. Ve ayn› günün gecesi Koordinasyonla anlaflmaya oturan düflman yenilgisini kabullenemiyordu. Dolayl› aç›klamalarda bulunsa da yenilgiyi kabul etti. Ve zafer. Zaten zaferi bedenlerimizi ölüm orucuna yat›rd›¤›m›zda kazanm›flt›k. Ve biliyorduk, zaferi flehitlerimizle kazanaca¤›z. Düflman o kadar aptal ki, bir kez daha dünya kamuoyuna rezil rüsva olurken en i¤renç yalan ve ka-

171


ralamalar›yla, devrimci irade karfl›s›nda dize geldi. Zaferin sevinci bilmem ki nas›l anlat›l›r. Do¤rusu gücüm yetmiyor o an› anlatmaya. Kelimeler yetersiz kal›yor... Yüreklerin ac›s›n›, sevincini, sevdalar›n› bir anda yaflamak ve onu anlatmak çok zor. Seninle yatm›flt›k ölüme. fiimdi sensiz, yaln›z ayr›lmak ve yaflama kal›nan yerden devam etmek, yaflam›m›n en zor an› oldu. ‹rade ve bilincimi dinlemesem, "B›rak›n beni, tedavi etmeyin, ben de ölmek istiyorum" diyesim geliyordu. O gece yak›lan atefli ve çekilen halay› anlatt›lar. Her zaman derdin ya, "Zaferin halay bafl› ben olaca¤›m" diye, öyle olmuflsun. Ateflin etraf›nda saatlerce halay çekilmifl. Bense yo¤un bak›m odas›nda bir seni düflündüm, bir de yan›bafl›mdaki siper yoldafllar›mla, yaflama mücadelesinin zor savafl›m›n› yaflayarak sabah› zor ettim, on gün sonra döndü¤ümde köflen bir baflka canl› ve görkemli... Alt›nda ölüme yatt›¤›m›z flehitlerimizin köflesi, pankartlar›m›z, bayraklar›m›z oldu¤u gibi duruyor. Tarihe hücre hücre, ilmek ilmek siper yoldafll›¤›m›z›, ölümle alay edercesine ölüme yat›fl› ve zaferin mufltusunu yazd›n›z, yazd›k. A¤›r ve bir o kadar da onurlu bir görevi a¤›r bedel ödeyerek tamamlad›k.Sizler bu zor süreci yaflayarak tarihe ad›n›z› yazd›rd›n›z, ölümsüzlefltiniz. Bizler ise yeni süreçlere, sizlere lay›k olman›n haz›rl›¤›nday›z. Sizleri anlatmak gerçekten zor. Olmuyor, olmuyor diyen yürek sesimi duyuyorum. Belki kimileri duygusall›k kokuyor diyecek, vars›n desin... Davalar›m›za, flehitlerimize olan ba¤l›l›¤›m›z, kararl›l›¤›m›z ve kinimiz bin kat daha artt›. Bundan dolay›, çok rahat flunu söylemek hakk›n› kazand›k; sizler rahat uyuyun. Analar›m›z›, yoldafllar›m›z› a¤latanlar›n analar›n› a¤lataca¤›z. Ve ikimizin çok sevdi¤i, hep söyledi¤imiz flark›y› senin için söylemeye devam edece¤iz:

172


"Git gözümün alas› Git elimin k›nas› Gidiflin kurtulufludur bu ülkenin..." Bir kez daha, maratonumuzun on iki can› önünde sayg›yla e¤iliyorum. Tarih tan›kl›k etti ve son sözü gene siz ölümsüzleflenler ve direnler söyledi.

12.8.1996 Çanakkale Hapishanesi TKP(ML) Ölüm Orucu Direniflçisi Pervin KURTULMAZ

173


SON ROL Ve son rolüne ç›k›yor idil. Bu role hiç yabanc› de¤il. Ayfle Gülen Halk Sahnesi'nin 1984 Ölüm Orucu Direniflçileri'ni anlatt›¤› "Direnifl, Ölüm ve Yaflam" oyununda canland›rd›¤› direniflçi, flimdi kendisinde vücut buluyor. "Sevdiklerimiz için yaflamakla gösteririz sevgimizi. Ve gerekti¤inde sevdiklerimiz için ölmekle de gösteririz sevgimizi. Ölümüne direnmek yetmiyorsa, ölüme yatar›z" diyordu oyunda. fiimdi bunu yafl›yor. Halk›na duydu¤u sevgiyle, vatan›n›n özgürlü¤üne duydu¤u özlemle, topraklar›n› iflgal edenlere karfl› duydu¤u kinle, hep bir ad›m, bir ad›m daha ileri at›lan ‹dil, "art›k en önde olaca¤›m" diyor. Bedeni mermi, beyni mitralyöz olup s›k›yor kendini düflmana. fiehit 12 Ölüm Orucu Savaflç›s› içinde kad›n onuru olarak yaz›yor kendini devrim tarihine. 174


Bir anay› oynad›; evlad› tutsak olan, ac›s›n› öfkeye dönüfltüren. Bir savaflç›y› seslendirdi; "Lefllerinizi sokaklardan toplayacaklar" diyerek düflmana korku salan. Bir Kürt kad›n›n› canland›rd›; "Kimi kimin yurdundan kovuyorsunuz?" diyen. ’84 Ölüm Orucu direniflçilerini oynad›; "Güzeldir can›m›n can› güzeldir / Verebilmek sevdam›z›n görkemli diliyle milyonlara bilincimizi" diyen. Ve kendini oynad›; Clara Zetkin'den Rosa Lüxemburg'a, Leyla Halit'ten Vlasova Ana'ya, Sabo'dan Sibel'e uzanan, kad›n›n sosyalizm yolunda özgürleflmesi mücadelesine bir imza da kendisi att›. Ayn› eylem içinde Adalet'le, Yüksel'le bulufltu. Hey Analar! Dünyan›n tüm ezilen kad›nlar›! Unutmay›n bu ismi; ‹dil'i.

175


BABASI SEM‹H AMCA, ‹D‹L’‹ ANLATIYOR...

176


Ayçe ‹dil'im, Yavrucu¤um,(*)

Bu sensiz geçirdi¤imiz ilk bayram. fiimdi ac›n› daha çok yafl›yor, seni daha çok anl›yoruz. Seni daha çok seviyor; ad›n› yaflatmak için söz birli¤i ediyoruz. Ama sensiz hiçbir fleyin tad› yok. Bak seni sevenler kabrin bafl›nda... Önünde e¤iliyor, sana k›rm›z› karanfiller sunarak kabrini beziyorlar. Sana sesleniyorlar... Sana marfllar söylüyorlar... Seni, yafl›yorlar... Ufac›kt›n. Bayram yerlerine götürürdüm seni. Üs-

177


tünde k›rm›z› pelüfl manton, ayaklar›nda uzun k›rm›z› çizmelerin... Ya¤mur demez, kar demez, giderdik. Befliklere bindirirdim seni, tenteli faytonlara... Atl› kar›ncalara... Uzun saçlar›n rüzgarlarda bayraklar gibi dalgalan›rd›. Koklard›m... Hat›rl›yor musun?.. Tavflan balonlar da al›rd›m sana, bayramlarda. Ne sevimli k›zd›n, benim, tatl› afacan›m. Her ifli baflaran, "Tatl› Cad›"m. Umudumdun!.. Gururumdun!.. Onurumdun!.. Baht›ma açan gülüm, do¤an güneflimdin!.. Çanakkale'den gönderdi¤in bir mektubunda flöyle diyordun: "Ülkemi seviyorum. Ülke insanlar›m› seviyorum. Ama, neden buraday›m, baba?.." Bu, bir isyand›. Egemen faflist güçlere karfl› bir baflkald›r›yd›. Bu hukuksuz adaletin yarg›lanmas›yd›. Özgürlük için flahlan›fl›nd›. Keflke, bunu sana reva görenler, senin kadar ülkesini ve insanlar›n› sever olabilselerdi. Keflke, onlar da senin kadar ç›karlar›, ikballeri için öldürmeyi de¤il, ülkesi ve insanlar› için ölümü göze alabilecek yüre¤e, cesarete sahip olabilselerdi. Sana, Susurluk'ta ortaya ç›kan batakl›ktan haber getirmedim. Sana çetelerden, çete yönetenlerden selam getirmedim. Yaratt›klar› o ufunetin içinde kendileri bo¤ulacaklard›r. Ama sana arkadafllar›ndan, Nuray'dan, Nihal'den, Ayfle Bafltimur'dan, Pervin'den, Nurten Hasedik'ten selam getirdim. Sana anneci¤inin, kardeflinin selam›n› getirdim. Sana a¤layan yüre¤imi, dinmeyecek sevgimi getirdim. Sana ANADOLU analar›ndan, bac›lar›ndan selam getirdim. O analar ki, flimdi her do¤an k›zlar›na senin ad›n› vermektedirler. Seni kendi yavrular›nda, torunlar›nda yaflatmaktad›rlar. Çünkü sen televizyonlarda, kürsülerde kendini kendili¤inden Jeanne D'Arc ilan etmedin. Ama Anadolu insan›n›n haklar›, insanca yaflama haklar›, özgürlükleri için seve seve ölüme yürüdün. ‹flte, bunun için Anadolu insan›n›n gerçek Jeanne D'Arc'› sen oldun.

178


fiimdi onlarca, yüzlerce, binlerce Ayçe ‹dil Anadolu topraklar›nda, Anadolu analar›n›n ba¤r›nda yeflermektedir, yeflerecektir. Ruhun flad olsun!.. Nur içinde yat!.. Benim afacan, Tatl› Cad›'m, yediveren gülüm, Ayçe ‹dil'im.

Baban Semih Erkmen 10.02.1997

*Bu yaz› Semih Amca taraf›ndan Ramazan Bayram›'n›n 2. günü yoldafllar›yla birlikte yap›lan anmada, Ayçe ‹dil'in mezar› bafl›nda okunmufltur.

179


Bir küçücük Ayçe ‹dil'cik varm›fl...

Arkadafllar› bana, O'nun çocuklu¤unu sordular. Minik Ayçe ‹dil'i bilmek, tan›mak istiyorlarm›fl. Çocuklu¤unu, çocuk halini ö¤renmek istiyorlarm›fl. Ne anlatay›m?.. O da hepiniz gibi bir çocuktu. Yaramazl›klar›, afacanl›klar›, kurnazl›klar›, sevimli bak›fl›, ba¤›ra ba¤›ra a¤lay›fl›, nazlar›, gülücükleri, flirin pozlar›, inatlar›, gevezelikleriyle sizler gibi bir çocuk... Küçük, narin yap›l›, f›k›r f›k›r bir Ayçe ‹dil'cik... Hepsi bu kadar. Ama çok istiyorsan›z, bir Ayçe ‹dil öyküsü ç›karay›m sizlere, k›sac›k yaflam›ndan. Biraz komik, biraz dramatik... 180


Merhaba dünya 1970'in Kas›m'›. Günlerden cumartesi ve ay›n 18'i. SSK Bak›rköy Do¤umevi'nde saat 21.55'i göstermektedir. A¤z›n› açm›fl kart sesiyle bir bebek a¤lamaktad›r. Ebe, annesine do¤um sonucunu müjdelerken, der ki: "Bir k›z›n›z var. Çok güzel olacak. Ama çok da edepsiz." Do¤du¤u zaman boyu 50 cm.dir. A¤›rl›¤› da 3 kg. Kart sesiyle a¤layarak dünyaya " Merhaba!" der. -Merhaba Ayçe ‹dil Erkmen! Hofl geldin dünyam›za!... ‹lk tutukluluk gibi bir olay Pazartesi günü, onlar› Do¤umevi'nden alacakt›k. Kay›nvalide ile birlikte evi, lo¤usa yata¤›n› düzenledik ve yola ç›kt›k. Do¤ru Müracaat Servisi'ne gittim. Bekle, birazdan gelir, dediler. Bekleme salonuna geçtik. Az sonra Ayfer (annesi) valizi ile afla¤›ya indi. Belgeleri al, k›z› flimdi getirecekler, dedi. Bekledik. Saat ilerliyor, ö¤leye yaklaflt›. Ne belgeler meydanda, ne de Ayçe ‹dil'cik! Durmadan baflhemflireye, baflhemflireden baflhekime... Sonra tekrar baflhekimden baflhemflireye, baflhemflireden sekreterli¤e... gidip geliyorum. K›z›n belgeleri meydanda yok. Saat 12.00. ‹lgili memur, kap›ya kilidi vurdu¤u gibi çekip gitti. Zaten arife günündeyiz. Ö¤leden sonra mesai yok. Ve biz hala k›z›m›z› bekliyoruz. Annesi d›flar›da, k›z›m›z içeride tutuklu. Saat 14.30 civar›nda baflhekim alt kata indi. Tekrar gittim, durumu anlatt›m. K›zd›, ilgili memuru aratt›. Bulamad›lar. Nihayet, baflhekim bir omuz darbesi ile sekreterlik odas›n›n kilidini k›rd›, masan›n çekmecelerini de zorlayarak açt› ve do¤um ka¤›d› ile sigorta belgelerini bulup verdi. Böylece Ayçe ‹dil'imize kavuflmufl olduk. Bir anlamda da, bu ilk tutuklulu¤undan kurtarm›fl olduk.

181


O günlerde Mehmet Dedesi de (babam) K›rklareli'nden dönmüfltü. Bir torunu oldu¤unu müjdelediler. Ayçe'yi de kuca¤›na verdiler. Onu, kollar› aras›nda s›kt›, yanac›klar›n› okflad›, koklad›... "Benim torunum da olmufl" dedi ve a¤lad›. Ne yaz›k ki, Ayçe'nin do¤umundan 11 gün sonra dedesini kaybettik. ‹flte, O'nun yaflam› böylesine hofl, ac› sürprizlerle bafllad›. Geleneksel "K›rk Ç›karma" olay› vard›r. Ayçe'nin "K›rk Ç›karmas›" 20 inci gününde yap›ld›. Sanki acelesi varm›fl gibi, do¤ruca Mahmut Dedesi'ne (annesinin babas›) gitti. Sayg›da hiç kusur etmemifltir. Ayfer akflamlar› pembe kunda¤›na sar›nca ufac›k bir ç›k›n olurdu. O vakit, "Eh! fiimdi Emçin anne oldun" derdim. Üvey a¤abeyi Metin, ‹dil'i çok severdi. Okuldan gelince, annesinin ifli varsa, o bakard›. Yere oturur, bacaklar›n› uzat›r, üzerinde sallayarak uyuturdu. Bir taraftan da derslerine çal›fl›rd›. Bazen huysuzlan›rd›. Ayfer battaniyesine sard›¤› gibi annesinin evine götürürdü. Anneannesi okur üfler, nazar de¤mesin diye de Mahmut Dedesi'nin iste¤i üzerine tütsüsü yap›l›rd›. Ama Ayçe bu... Biz yata¤a girince, o uyan›r, a¤lamaya bafllard›. Annesi bir türlü uyutamaz, sinirlenir, azarlard›. O'na k›rm›z› puset bir araba alm›flt›m. Hemen kalkar, arabas›na yat›r›r, koridorda befl-on kere dolaflt›r›rd›m. Arabas›na yat›nca, bana bakar, istedi¤i olmufl gibi gülümser, gözlerini kapar, çabucak uyurdu. Arabas›n› çok sevmiflti. Her cumartesi, pazar günleri Samatya sahiline inerdik. Arabas›na oturur, prensesler gibi kurulurdu. Bize bile yüz vermezdi. Ayçe, hiçbir zaman büyüklük taslamam›flt›r. Ama onuruna da düflkündü. Bir gün, iflten dönerken, O'na k›rm›z› bir tavflan balon alm›flt›m. Kap›n›n önünde yere b›rak›p zili çald›m. Annesi ile birlikte kap›ya ko-

182


flup aç›nca, karfl›s›nda kocaman bir tavflan görüp flafl›rd›. Sonra kuca¤›na ald›¤› gibi sevinçle içeri kaçt›. Bütün gece onunla oynam›fl, yatarken de yan›na alm›flt›. Ertesi gün oynarken balon patlam›fl. Onu öldü san›p korkmufl, a¤lam›fl. Eve gelince annesi anlatt›. Bunun üzerine, tavflan›n fliflirme bir balon oldu¤unu, isterse yar›n bir tane daha getirebilece¤imi söyleyerek yat›flt›rm›flt›m. Ayçe, insanlar›, canl›lar› incitmek istemez, yaflamay› çok severdi. Ö¤renim y›llar›nda Ayçe ‹dil, bu tatl›, çitlembik, afacan haliyle okul ça¤›na geldi. Okul öncesinde boyama kitaplar› vard›. Ufac›k renkli dünyas›ndan, gerçekler dünyas›na ilk ad›m›n›, bize en yak›n olan Kocamustafapafla ‹lkokulu'nun kap›s›ndan atacakt›r. Siyah formas›, dantel örme yakal›¤›, k›rm›z› pabuçlar› ve bafl›nda da kurdelas› ile okul heyecan› içinde leblebi tanesi kadar bu ilk ümidimizi annesi ile birlikte ö¤retmenine teslim ettik. Evimiz, Sümbül Efendi Camiinin karfl›s›nda bulunuyordu. Kay›npedere ait olan bu bina iki katl›yd›. Alt kat›n› oturma, üst kat›n› da yatak odalar› olarak kullan›yorduk. Okul da camiye bitiflikti. Bunun için trafik derdimiz yoktu. Ö¤retmeni de¤erli, yetenekli, mesle¤ini seven, mümtaz bir kiflili¤i olan Gülten Koyuncu Han›mefendi'ydi. Ayçe'yi birinci s›n›ftan beflinci s›n›fa kadar bu han›m okutmufltur. K›sa zamanda okuma

183


yazmay› ö¤rendiler. S›n›fta yavafl yavafl sivrilmeye ve ön plana ç›kmaya bafllam›flt›. O tarihlerde, bulundu¤umuz semtte iyi bir aile ortam› vard›. Annesi, okul arkadafllar›n›n anneleri ile görüflmeye bafllad› ve komfluluk iliflkileri kurdular. Bu ortamda Ayçe hem sevilmifl hem k›skan›lm›flt›r. Ama O, baflar›lar›yla bayra¤› en önde tafl›maya bafllam›flt› bile. Kin tutmazd›. Arkadafllar›yla anlaflmazl›klar› olurdu. fiimdi k›zar, dar›l›r, hemen de ard›ndan bar›flmas›n› bilirdi. Okula giderken ne kadar heyecanl› ise, okuldan döndü¤ünde de ald›¤› ödevleri haz›rlaman›n heyecan› içinde olurdu. Art›k, çal›flmak onun için bir "Sine qua non" dur.(1) ‹lkokulda her y›l iftihara geçmifl ve iftiharla da bitirmifltir. Dördüncü s›n›fa bafllad›¤› zaman ona bir keman alm›flt›m. Tiyatroya yönelmesini istemiyordum. Ne yaz›k ki iyi bir keman ö¤retmeni bulamad›k. Bu arada bir piyano ö¤retmeni ile tan›flt›m. Ferdi fitatser'in ö¤rencisi imifl. Ayçe ‹dil'i görmek, denemek istedi. Annesi ile birlikte götürdük. Okflan Derman Han›m, çok genç, sab›rl›, azimli bir han›md›. Ayçe'yi o kibar, sevimli, minik haliyle görünce çok sevdi. Sonra piyano bafl›na geçip önce kulak denemesi, sonra da parmak pozisyonuna bakt›. Ümitli oldu¤unu, çal›flmakla noksanl›klar›n giderilebilece¤ini söyledikten sonra, Ayçe'ye tercihini sordu. Piyano mu, keman m›?... Ayçe tereddütsüz piyano tercihini yapt›. Önceleri uzun bir ka¤›t flerit üzerine piyanonun klavyesini döktüm. Evdeki çal›flmalar›n› bunun üzerinde sürdürdü. Piyanonun yan›nda solfej dersleri de al›yordu. Sonuçta ö¤retmeni piyano almam›z gerekti¤ini söyledi. Araflt›rmaya bafllad›k. Gene ö¤retmeninin bulup tavsiye etti¤i bu piyanoyu ald›k. Bu çal›flmalar› yaz›n s›ca¤›na, k›fl›n so¤u¤una, ya¤muruna, kar›na ra¤men aral›ks›z befl y›l sürdü.

184


Beflinci s›n›fta mezuniyet müsameresi düzenlenmiflti. Bunun için Ayçe, bir y›l da bale dersi ald›. Bir yandan da folklor çal›flmalar›na kat›l›yordu. O'nun konsantrasyonu güçlüydü. Müsamerede hem bale gösterisine kat›ld› hem de yerel giysilerle folklor gösterilerine. Sahnede önceden al›flkanl›¤› varm›fl gibi çok serbestti. Gösteriler sonuçlan›nca s›n›f ö¤retmeni, dayanamay›p Ayçe'yi elinden tutup birlikte mikrofon bafl›na geldiler. Gene birlikte okul flark›lar›ndan bir iki tane söylediler. Ayçe'yi kendi evlatlar› gibi sevmiflti. Ö¤renimine bafllad›¤› günden b›rakt›¤› güne kadar hep düzenli olmufl, düzenli çal›flm›flt›. Defterlerini, kitaplar›n› tertemiz kaplar, onlar› temiz kullan›rd›. Okula, bütün derslerine tam haz›rlanm›fl olarak giderdi. Zeki ve çal›flkand›. Daha ufak yafllarda tart›flmay› sevmiflti. Tart›flmalar›nda öyle tezler ileri sürerdi ki, cevaplamakta zorluk çekerdik. Çok okuyordu. Kitap yetifltiremezdim. Kitapla yatar, kitapla kalkard›. Daha küçük yafllar›nda ça¤›na göre al›nm›fl dergi, öykü, roman, fliir kitaplar›ndan oluflmufl iyi bir kitapl›¤› vard›. Her cumartesi kitapl›¤›n› boflalt›r, tozlar›n› al›r, yeniden kendine göre düzenlerdi.

185


Tabii, bir sürü oyuncaklar› da vard›. Oturma odas›, yemek odas›, yatak odas›, mutfak tak›mlar›, oyuncak buz dolab›, çamafl›r makinesi, dikifl makinesi, a¤layan bebekleri, bebek arabas›, oyuncak gitar›... Saymakla bitmez. En çok sevdi¤i de, o y›llarda, televizyonda Pembe Panter gösteriliyordu. O'na bir de Pembe Panter alm›flt›m. Hiç yan›ndan ay›rmazd›. Karyolas›n›n önündeki k›rm›z› hal›n›n üstüne bütün oyuncaklar›n› yayar, sessiz sessiz oynard›. Oyunu bitince de onlar› toplar, yerlerine kald›r›rd›. Odas›n› hiç bir zaman da¤›n›k b›rakmam›flt›r. Bak›n size bir s›r vereyim: Ayçe ‹dil, koyu bir Fenerbahçe taraftar›yd›. O y›llarda Fener befl y›l üst üste flampiyon olmufltu. Art›k, her galibiyetten sonra evde, Fenerbahçe flenli¤i yaparlard› Metin'le birlikte. Evin teras›nda bir kameriye yapm›flt›m. Her akflam üstü ve cumartesi, pazar günleri burada otururduk. Bir de futbol toplar› vard›. A¤abeyi ile maç yaparlard›. Bazen bozulur, "aaa, ama haks›zl›k bu" der, m›z›kç›l›k yapard›. Çünkü daima önde olmak isterdi. Beflinci s›n›f› bitirince, Yücel Dershanesi'nde ingilizce kurslar›na yazd›rd›m. Koca M.Pafla'dan Sultanahmet'e yaln›z gider gelirdi. ‹ki y›l ingilizce kurslar›na burada devam etti. Art›k bir taraftan piyano dersleri, bir taraftan ingilizce kurslar›... Ama O hiç y›lmam›fl, hepsinin üstesinden gelmiflti. Çünkü mücadele etmesini sevmiflti. Mücadeleci ruhu, cesaretli yapm›flt› O'nu. Orta ö¤renimini, Kocamustafapafla Ortaokulu ve lisesinde

186


yapt›. Burada da kendisini sevdirdi ve baflar›l› oldu. Orta ve lisede de teflekkür ve iftihar getirmifltir. O'nu araflt›rmac› olmaya yöneltmifltim. Ödevlerinde bazen s›k›l›r, zorluk çekerdi. Hiçbir zaman haz›r-lop bilgi vermedim. Kaynak gösterirdim. O gider, araflt›r›r, gerekli bilgileri toplar, ödevlerini haz›rlard›. Orta ve lisede okurken gazetecili¤e çok heves etmiflti. Bu heves belki amcas› Müeddep Erkmen'den, belki benden gelmekteydi. Ben de gazetecili¤i çok severim. Üzerine ald›¤› her ifli ne yapar yapar, baflar› ile sonuçland›r›rd›. Afl›r›, havai istekleri olmam›flt›. Demokrasiyi ve özgürlü¤ü çok sevdi¤im için evimde de bunu uygulamaktayd›m. O'na bir fley al›naca¤› zaman özgür b›rak›rd›m, seçimini O yapard›. Ama oluruyla da yetinmesini bilirdi. Tahammül edemedi¤i fleyler, haks›zl›k ve eflitsizlikti. Evde, benim de oldukça iyi bir kitapl›¤›m bulunuyordu. Ayçe ‹dil, buradan da yararlanarak, araflt›rmac› yönünü de kullanarak, iyi bir kültür oluflturmufltu kendine. Tart›flmac›yd› ve gerçe¤in peflinde koflard›. Yalan bilmez, daima do¤ruyu konuflurdu. Her fleye çok dikkat eder, iyi bir gözlem yapard›. Bar›flç› ve uzlaflmac›yd›. Gitti¤i

187


her yerde kendini sevdirmifl, kabul ettirmifltir. Çünkü insanlara s›cak bir yaklafl›m› vard›. ‹flte bu durum, O'nu "hümanizma"ya götürecektir. Belki hayat› pahas›na olsa da... Çocukluk dönemi an›lar›ndan Kocamustafapafla'da, Çocuk Esirgeme Kurumu'nun sahnesi vard›r. Pazar günleri, burada çocuklara temsiller verilir. Bir hafta, büyük day›s› Mustafa, kendi o¤lu ‹lker'le birlikte Ayçe'yi de bu temsile götürür. Benim haberim yoktu. Akflam eve döndü¤ümde annesi anlatt›. Çocuk oyunlar›nda, salondaki çocuklar› da al›flt›rmak için, onlarla konuflmalar yap›l›r, sorular sorulur. Gene öyle yaparlar. Fakat bu defa salonda bulunan çocuklardan hiç biri kalk›p da konuflmaz. Bunun üzerine Ayçe, day›s›n›n "dur, otur" sözlerine bakmadan oturdu¤u yerden f›rlay›p sahneye ç›kar, sorular› yan›tlar, oyuncularla uzun uzun konuflur. Eve döndüklerinde day›s›: - Abla, der, ben sizin k›z›n›zdan korktum. Zaptedemedim. F›rlad›¤› gibi sahneye ç›kt›, oradaki oyuncularla konuflmaya bafllad›. Ben hayretler içinde kald›m. Allah korusun, ya bafl›na bir fley gelseydi. Gözüm korktu, bununla bafl edemem ben. Ayçe de galiba ikinci s›n›ftad›r. Yedi ayl›kken yürümüfl, dokuz ayl›kken konuflmaya bafllam›flt›r. Çok konuflurdu. Bazen annesi dayanamaz "Eeeh! Yeter art›k!" diye azarlard›. O da kitaplar›n› ald›¤› gibi üst kattaki odas›na kaçard›. Vidin Caddesi’ndeki Ümit apartman›nda oturuyorduk. Biz beflinci katta, ev sahibi de birinci katta idi. Yafll› annesi ile birlikte yaflayan bekar bir arkadaflt›. D›fl hat gemilerinde çal›fl›yordu. Çocu¤unun burada olmad›¤› bir gün, yafll› kad›nca¤›z› evlerinin içinde bayg›n bir halde bulurlar. Kimseleri olmad›¤› için, biz bir kaç komflu kad›nca¤›zla ilgilendik. Kad›nca¤›z felç olmufltu. Her akflam

188


onlara iniyor, yard›m ediyorduk. Gene bir akflam, komflularla otururken içlerinden bir erkek birden bir kahkaha att›. Ne oldu dedim, bir yaramazl›k m› yapt›? Ayçe henüz emekliyordu. Salonun ortas›nda sehpaya tutuna tutuna etraf›nda dolafl›rd›. Ben de pek dikkat etmedim. Adamca¤›z: - Siz bakm›yorsunuz. Afacan üç gecedir, sehpan›n üstüne ç›k›p, tabaktaki elmalardan almaya u¤rafl›yor. Nihayet bu akflam baflard›. Sehpan›n üstüne ç›kt› ve elmay› kapt›¤› gibi afla¤›ya indi, dedi. Bakt›m Ayçe, elma elinde yere oturmufl, gülüyor. Baflar›s›n›n sevincindedir. Sürpriz yapmay› çok severdi. Onlar› her cumartesi günü AKM'deki Onbir konserlerine götürürdüm. Art›k müdavimi oldu¤umuz için Ayçe'yi teflrifat memurlar› tan›yordu. Bir gün h›rkas›n›n bütün dü¤melerini kopar›p, annesinin eline tutuflturmufl. Konserden ç›kt›ktan sonra annesi: -Bak, k›z›n ne yapm›fl! Elindeki dü¤meleri gösterdi. -Niçin böyle yapt›n k›z›m? Konseri dinlemiyor muydun? -Dinlemez olur muyum? Tabii dinliyordum. Ama size sürpriz yapmak istedim de babac›¤›m! Bu sürprizler çok s›k tekrarlan›rd›. Anlatmakla bitmez. ‹flten geldi¤imde, bazen han›mla acele markete gider, onlar› evde b›rak›rd›k. Döndü¤ümüzde kap›da Ayçe'nin "Sürpriiiz!" 盤l›¤› ile karfl›lafl›rd›k. ‹çeri girdi¤imizde, yemek masas›n› düzgün bir flekilde haz›rlam›fl oldu¤unu görürdük. fiimdi düflünüyorum, ölümüyle de bizlere sürpriz mi yapmak istemiflti acaba? Ortaokulda iken, Hasan Bey ad›nda bir matematik ö¤retmeni var-

189


d›. O gün veli toplant›s› yap›l›yor, birinci dönem notlar› okunuyordu. Benim de ifl hayat›m›n en s›k›nt›l› günleri... S›ra hasan Bey'e gelince notlar› okurken birden durdu ve: -Ben, dedi; ö¤retmenlik hayat›mda hiçbir ö¤rencime 10 vermedim. 10 benim, 9 ö¤rencinin hakk›d›r. Fakat bu dönem bir ö¤rencime 10 verdim. Çünkü Ayçe ‹dil Erkmen bunu hak etmiflti. Bu sözler benim için bir gurur, bu s›k›nt›l› dönemimde de huzur kayna¤› olmufltu. Y›lbafl› gecelerini evimizde, kendi aram›zda e¤lenceler düzenleyerek geçirirdik. fiark›lar söyler, oyunlar oynar, televizyon izlerdik. S›ra tombala çekmeye gelince, o, bir yerinde "m›z›kç›l›k" yapard›. Küser, bir kenara çekilirdi. Birazdan gülerek koflar, tekrar e¤lenceye bafllard›. O'nun bu m›z›kç›l›klar› bir tür nefle olufltururdu. Çünkü yapt›¤› her fley hofl ve tatl›yd›. "Yafl Günü Kutlamas›" önemli bir olayd›. Gündüzden annesi ile birlikte pastalar›n› haz›rlarlard›. Yafl say›s› kadar mum da dikilirdi üzerine. Zaman› gelince ›fl›klar söndürülür, pastan›n mumlar› yak›l›r, al-

190


k›fllar ve "‹yi ki do¤dun Ayçe " sesleri aras›nda pastas› ile salona girerdi. Mumlar›n› söndürdükten sonra, pastas›n› keserdi. Bu tören, arkadafllar› için de gündüz düzenlenirdi. Evet, "‹yi ki do¤dun Ayçe" bize çok tatl›, çok anmal› an›lar b›rakmak için. Her pastan› kesiflten sonra, söndürmeyip b›rakt›¤›n o mum, sonsuza dek yanacak bir Olimpiyat meflalesi gibi. Biraz büyümüfltü. ‹lkokulun ikisinde falan... Onlar› memleketim olan K›rklareli'ne götürdüm. Burada H›drellez çok güzel olur. Bütün flehir halk›, daha gece yar›s›ndan itibaren, flehrin üç kilometre kadar do¤usundaki dereye gider, tek bir aile imifl gibi temiz bir rotamda e¤lenir, bahar kutlamalar› yap›l›r." fieytan Dere" de denen, temiz, buz gibi suyuyla balkanlardan inen bu dere, derin bir vadi içinde ve çok genifl sar› kumsal yata¤›nda a¤›r a¤›r akar. ‹ki yan›nda sö¤üt a¤açlar› ve serin gölgelikleri vard›r. Ayr›ca sebze ve meyve bahçeleri de... Halk arabalarla buraya iner, sö¤ütlerin alt›na yerleflir, geç saatlere kadar e¤lenir. Her yafltan insan, suyun içindedir, suyla oynafl›r, sal›ncaklar kurulur, sofralar serilir, içkiler içilir, oyunlar oynan›r, ip atlan›r, darbukalar zilli maflalarla, davullar zurnalarla bir flenlik yaflan›r. En ufak bir polisiye olay görülmemifltir. ‹lin valisi bile o gün oradad›r. ‹lk y›l Ayfer'den çekinerek götürdüm. Ama korktu¤um bafl›ma gelmedi dereyi, genifl sö¤üt a¤açlar›n›n gölgesini, insanlar›n içtenli¤ini görünce hofllar›na gitti. Ertesi y›l gene istediler götürdük. Bize bir aile yard›mc› oldu, yanlar›nda yer verdiler. Birlikte oturup e¤lendik. 15-20 kifli var›z. Yar›s› çocuk. Çaylar demlendi, kahvalt›lar yap›ld›. Biz erkekler arka plana çekildik. Kad›nlar da ö¤le yeme¤i piflirmekle u¤rafl›yorlar. Çocuklar›n hepsi suyun içinde. Bizim oturdu¤umuz yer hafif tümsek, önündeki su da biraz derindi. Çocuklarla derenin içinde oynarken, bir ara Ayçe bu tümsek k›sma gelmifl, orada oynuyormufl. Aya¤› m› kaym›fl, akan sudan bafl› m› dönmüfl, o derin yere düflmüfl. Ondan büyükçe bir k›z daha vard›. Hemen koflup Ayçe'yi ete¤inden yakalay›p çekmifl ama iki defada dibi boylam›fl.

191


Ba¤›r›fllar üzerine kalkt›k, bakt›m Ayçe'yi sudan ç›kar›yorlar. Kilimlerin üzerine ald›lar, elbiselerini de¤ifltirdiler, ceketler, h›rkalarla sar›p oturttular. Bu arada kad›nlardan biri yan›na oturdu: - Ayçe, nas›l, gene dereye girecek misin? - Tabii girece¤im! Niye geldim buraya? Bunu söyler söylemez yerinden f›rlad›¤› gibi, do¤ru derenin içine kofltu. Onlara korku ö¤retmedim. ‹çinde hiç korku olmam›flt›r. Ölüm bile, onun için do¤ald›r. Onun için ölümü, düflüncenin onuru olmufltur. Bir akflam evdeyiz. Metin masan›n bir taraf›nda, Ayçe de öbür taraf›nda ders çal›fl›yorlar. Bir ara Metin aya¤a kalkt›, annesine bir fleyler m›r›ldan›yor. ‹flaret parma¤› ile de üst kat› gösteriyordu. Annesi k›zd›: - Eeeeh, ama! Koca çocuk oldun! Git kendi iflini kendin gör! Bu durumu izleyen Ayçe söze kar›flt›: - Yukar› m› ç›kmak istiyorsun? Gel ben götüreyim!

192


Ben varken sen ne korkuyorsun be a¤abey? Yürü! ‹çindeki bu cesaret, onun mücadeleci ruhunun kamç›s› olacakt›r. ‹flte böyle! Minicik mini minnac›k bir AYÇE ‹D‹L'cik vard›. Yaramaz, afacan, korkusuz, çal›flkan, becerikli, erdemli... Ama tatl›, çitlembik bir AYÇE ‹D‹L'cik... Bir ac›, bir özlem da¤larca... Art›k postac› da mektup getirmiyor Ayçe ‹dil'den! Bazen O'nun ad›n› tafl›yan ‹D‹L KÜLTÜR MERKEZ‹'ne giderim. Bir masaya otururum. Bir bardak çay›m› getirirler. Yavrucu¤umu yaflar›m. Orada yavrucu¤umla yaflar›m. Bir pano vard›r duvarda. Ayçe'nin resmini yapm›fllar. Uzun saçlar›yla bafl› dik, gö¤sünü ileriye vermifl, sanki karfl›s›ndakinin üzerine yürüyormufl gibi. O'nu seyrederken içimden Selahattin Batu'nun "Güzel Helena" adl› oyunundan Helena'n›n flu repli¤i dökülür ›slak ›slak yüre¤ime: "Bari beni de öldür Agamemnon, haydi! fiereftir k›l›c›nla ölmek Helena için! ‹flte aç›k gö¤süm, titremesin elin! Vur! Kanl› vücudumu uzat yere, çekinme! Fakat Agamemnon unutma yaln›z flunu: Ne hak, ne de gerçek k›l›çla öldürülemez. Gerçe¤i dünyadan kald›ramaz silahlar. Mermere gömülen ölür de Agamemnon KALPLERDE YAfiAYAN ÖLÜMLÜLER YOK OLMAZ..."

Sine qua non (1) Latince hukuk terimi Olmazsa olmaz fley, vazgeçilmez koflul, gerekli flart

193


"Ölü mü denir flimdi onlara?"

Geçen haftalarda, Radikal ‹ki'de Y›ld›r›m Türker'in, Che ile ilgili bir yaz›s›n› okudum. fiu sözlerle bitiriyordu yaz›s›n› Say›n Türker: "Bu yaz›n›n hediyesi, Che Guevara'n›n bir foto¤raf› olacak. Dünya bir an için dursun ve biz büyülü bir ç›nlaman›n eflli¤inde hep birlikte onun gözlerine bakal›m, diye. Che Bolivya'da dövüflürken vurulmufl, ölüsünün foto¤raflar› halk›, bu Güney Amerika Gezgin Devrimi'nin art›k yaflamad›¤›na, yenildi¤ine ikna etmek için çekilmifl. Ne büyük hata! O gözlere iyi bak›n. Onlarda bir yenilginin buruklu¤unu, hüznünü, ac›s›n› görebilmek için bofluna çabalayacaks›n›z. Aksine, o gözlerdeki hülyal› ›fl›k bir afl›¤›n dalg›nl›¤›n›, uzun bir seviflme sonras› yaflanan güzelim yorgunlu¤u anlat›yor. Edip Cansever, Che'nin hülyas›n› paylaflanlar› "ölü mü denir flimdi onlara?" diye u¤urlam›flt›. 26 Temmuz 1996, Ayçe ‹dil'imin ölüm günüydü. Tam bir y›l geçti aradan. Onsuz geçen bir y›l... Onun ac›s›yla geçen bir y›l... Bir ac› ki okyanuslarca... Bir ac› ki "bal eyledik yüre¤imizde" okyanuslarca... Umudumuzdu, söndü. Neflemizdi, söndü. Gelece¤imizdi, söndü... Sevgimizdi, gururumuzdu, onurumuzdu... Sonsuza dek yaflayacak düflünceydi, hakt›, özgürlüktü, bar›flt›, kardefllikti, söndü... Sevgiy-

194


di, merhametti, dostluktu, dertlilere hemdert, ac›l›lara yoldaflt›. Kültürdü, dürüstlüktü, erdemdi o... Ana baba olarak bir Ayçe ‹dil geldi, geçti kuca¤›m›zdan. Bir Ayçe ‹dil geldi, geçti aran›zdan. Nisan ya¤murlar› gibi... Kendini ne de çok sevdirmifl. Ne de çok sevenleri varm›fl... Kan kustu, hücre hücre eridi. Ama düflüncenin namusunu çi¤nettirmedi. Cezaevinden cenazesini al›p da ambulansa yerlefltirilince, yanca¤›z›na oturdum. ‹ncecik dudaklar›nda tatl› bir gülümseme vard›. Hala gelece¤e olan umutlar›n› yitirmemifl insanlar›n mutlulu¤uydu dudaklar›nda. Ülke insanlar›na afl›k bir devrimci ruhun, yenilmez çelik iradesinin, ölümü bile y›¤›nlar ad›na severek kucaklayabilmenin mutlulu¤uydu...

"Ares'in koru sönmez küllense de da¤larca ateflidir devrimcinin. " Hak için, adalet için, eflitlik için, emek ve bar›fl için, demokrasi ve kardefllik için direndiler ve öldüler. Tarih, bunu böyle yazacakt›r.

195


196


‹D‹L’‹N KALEM‹NDEN

197


D‹REN‹fi GÜNLÜ⁄ÜNE 18. GÜNDE YAZDI⁄I YAZI... Yeni bir direniflin içindeyiz. Uzun soluklu bir yol ilerledi¤imiz. Ölüm Orucu anmam›za haz›rlan›yoruz. Apo, Fatih, Haydar, Hasan dimdik duruyorlar ayakta. Aram›zdalar, yan›bafl›m›zdalar. Onlarla gülüyor, onlarla soluyoruz direniflin s›cak havas›n›. Marfllar›m›z› hep beraber söylüyoruz; "Yaflas›n Direnifl, Yaflas›n Zafer." Ailelerimizle, dostlar›m›zla, yoldafllar›m›zla, emekçi halk›m›zla kucaklafl›yoruz. Bugün direniflin 18. günü. Yoldafllar›ma bak›yorum tek tek. Zafer günü henüz uzak. Yolun bafl›nday›z daha. Ama zafer halay›m›z› düflünüyorum. Ellerimiz birbirine kenetlenmifl, omuzlar›m›z sanki destek olmak istercesine dayanm›fl birbirine. Güçsüz bedenler say›yor ad›mlar›: 3 ileri, 3 geri... Z›lg›tlar bölüyor bu¤ulu seslerin ezgisini. Parçal›yor beton duvarlar›, saplan›yor düflman›n beynine. Hepimiz var›z bu halayda. Apo da var. Fatih, Hasan, Haydar da... Buca ve Ümraniye flehitlerimiz de var. Ümit var, Kalender var. Ailelerimiz de

198


halay›m›zda. Zafer türkülerimiz dudaklar›m›zda... Direnifl kazanacak. Biz kazanaca¤›z. Kork bizden Mehmet A¤ar. Çünkü sen yenilmeye mahkumsun. Ve sen, ölüm... Seni de yenece¤iz. Teslim alaca¤›z. Kork bizden. Bugün direniflin 18. günü. Henüz yolun bafl›nday›z. ‹lerliyoruz kararl› ad›mlarla tabutluklar› y›kmaya.

YAfiASIN D‹REN‹fi‹M‹Z, YAfiASIN ZAFER‹M‹Z. 9.6.1996 AYÇE ‹D‹L ERKMEN

199


SEVG‹L‹ A‹LEM... Hepinizi bir arada selamlamak istedim. Çünkü sizi hep bir arada görmek istiyorum. Bugün 44 gündür sürdürdü¤ümüz süresiz açl›k grevi direniflimiz yeni bir boyut kazanarak Ölüm Orucuna dönüflüyor. Ve Ölüm Orucu direniflçileri aras›nda ben de var›m. Bu onurlu bir görev. Öncelikle flunu aç›klamak istiyorum. Ölüm Orucu ekibinde yer almak için gönüllü oldum ve bu görev bana verildi. Bugün çok genifl kapsaml› olarak, iflçi, memur, esnaf, ö¤renci, sanatç› tüm hak›m›za yönelik bask›, sömürü, sindirme politikalr› uygulan›yor. 6 May›s Genelgesi de bu sald›r› politikalar›n›n bir parças›. Öncelikle biz devrimci tutsaklar›, aç›lan tabutluklarla teslim almay› hedefliyorlar. Bunu baflarabilirlerse sizlere yönelik sald›r›lar daha da azg›nlaflacak, daha da pervas›zlaflacak. ‹flte bunu baflarmalar›na izin vermeyece¤iz. Bunun için direniflteyiz. Ve bunun için ölmemiz gerekiyorsa, buna 200


da haz›r›z. fiehitlerimizin aras›nda yer alman›n onurunu tafl›yorum. Sizinle bu konular›, düflüncelerimizi daha önce de tart›flm›flt›k. Ama mücadelemizi size anlatmakta yetersiz kald›m. Ama sizden bugün beni ve mücadelemizi anlaman›z› ve desteklemenizi, sahip ç›kman›z› bekliyorum. Cenazemi yoldafllar›m›n kald›rmas›na engel olmay›n. Onlara yard›mc› olun. Sizden tek istedi¤im bu. Bu direniflimizin zaferle sonuçlanaca¤›n› biliyorum. Bu sefer gerçekten diflimizle, t›rna¤›m›zla söke söke, bedenlerimizle kazanaca¤›z. Ama kazanan biz olaca¤›z, siz olacaks›n›z. Bunun coflkusu ve mutlulu¤u herfleye de¤er. Anneci¤im, babac›¤›m, abici¤im ve can›m kardeflim; hepinizi çok seviyorum. Ve her birinizi özlemle kucakl›yor, öpüyorum. Zafer coflkusuyla kucakl›yorum sizleri. Ve hep bir arada olman›z›, birbirinize destek olman›z› ve sahip ç›kman›z› istiyorum. Hoflçakal›n.

K›z›n›z Ayçe ‹dil Erkmen. 5.7.1996

201


CANIM YOLDAfiLARIM... Sizlerle yaklafl›k bir buçuk y›ld›r ayn› cezaevini paylafl›yoruz. Birlikte çok fley yaflad›k, sevinçlerimiz, üzüntülerimiz, direnifllerimiz. Bu geçen süre bana çok fley ö¤retti. Her birinizden çok fley ö¤rendim. Ve flimdi onurlu bir direniflin içerisinde sizleri selaml›yorum. Bu direnifl kendimi yenileme, yoldafll›k sevgisi, ba¤l›l›k, kararl›l›k ve tarif edilmeyecek birçok duygu ve düflünceyi yaflatt› bana, bunu bana yaflatan sizlersiniz. Partime duydu¤um güven. Direniflimiz flehitlerimizle zafere ulaflacak. Bunun çoflkusunu yafl›yorum. Herbirinizle belki dolu dolu geçiremedik zaman›m›z›. Belki birbirimizi üzdük, belki k›rd›k. Belki daha çok emek harcamay› ö¤rendik. fiimdi bugün yaflananlar bunlar›n çok ötesinde dugular ve düflünceler. Sizleri çok seviyorum. Gözlerinizdeki p›r›lt›l› bak›fllar en büyük güç kayna¤›. Her birinizi Ölüm Orucu direnifline bafllad›¤›m›z günkü gibi s›ms›k› kucakl›yorum. Zafer bizim olacak.

Yaflas›n Ölüm Orucu Direniflimiz! Yaflas›n DHKP-C 16.7.1996 Ayçe ‹dil Erkmen

202


PART‹ME VE YOLDAfiLARIMA!.. Bugün direniflimiz Ölüm Orucuna dönüflerek yeni bir boyut kazan›yor. Ölüm Orucu ekibinde yer alan yoldafllar›m›n aras›nda olmak çok güzel. Asl›nda flu an duygular›m› nas›l ifade edebece¤imi bilemiyorum. Ölüm orucu ekibinde yer almaktan dolay› çok mutluyum. Apolar’›n, Haydarlar’›n, Fatihler’in, Hasanlar’›n bedenleriyle açt›klar› yoldan ilerleme görevi bana verildi¤i için çok mutluyum. Bu onurlu görevi zaferle sonuçland›raca¤›z. Düflman›n devrimci tutsaklar›, emekçi hak›m›z› teslim almas›na izin vermedik, bugün de vermeyece¤iz. Bu onurlu görevin bana verildi¤ini ö¤rendi¤imde Sibeller’i, Adaletler’i düflündüm. Onlar gibi düflmana bir mermi s›kmayaca¤›m belki. Ama zaferimizin düflman›n beyninde patlayan bir mermi olaca¤›n› biliyorum. Cop darbeleri alt›nda yerlerde sürüklenen ama tutsak evlatlar›n›n mücadelesinin yan›ndan hiç ayr›lmayan yafll› analar›m›z›n, emekçi halk›m›z›n, yoldafllar›m›z›n ve Partimizin bize duydu¤u güveni bofla ç›karmayaca¤›z. Direnen tüm yoldafllar›m›, analar›m›z› direnifl ve zafer coflkusuyla selaml›yorum. Hoflçakal›n.

YAfiASIN ÖLÜM ORUCU D‹REN‹fi‹M‹Z! YAfiASIN ÖNDER‹M‹Z DURSUN KARATAfi! YAfiASIN DEVR‹MC‹ HALK KURTULUfi PART‹S‹-CEPHES‹! Ayçe ‹dil Erkmen 5.7.1996

203


(‹dil'in direnifl içinde analar için yazd›klar›...)

ANALARIMIZA

Elinde bir kartona yap›flt›r›lm›fl foto¤raf. S›ms›k› tutuyor parmaklar›n foto¤raf›. Sanki aylard›r elini tutamad›¤›n, yüzünü okflayamad›¤›n, karanl›k dehlizlerde yitirilen yavrunu kucakl›yorsun doyas›ya. Gözlerin, çelik sertli¤inde. Bir noktaya dikilmifl. Biraz dalg›n. Sevgi dolu tuzlu damlac›klar› gözbebeklerinin ard›na gizlemiflsin. Sanki dökülen her damlayla onu ak›tacaks›n afla¤›ya. Dökmüyorsun damlac›klar›; içinde tafl›yas›n diye can›n›n yongas›n›, kay›p yavrunu.

204


Yaln›z kay›p yavrun mu sakl› gözbebeklerinin ard›nda? Daha nice sevgilere yer var o derinlikte. Bir elinde mavzeri, di¤er eliyle avuçlad›¤› topra¤› aln›ndan süzülen kanla sulayan da senin evlad›n. Demir kap›, tafl duvar ard›nda insanl›k onuru için bedenini barikat yapan özgür tutsaklar da. 17 yafl›nda ‹rfan, 18'inde Sibel, 17'sinde Eylem de. U¤ur, Mecit, Ümit... her biri bir umut yar›nlar için. Her birini kendi ellerinle gönderirken kurtulufl halay›na, sevgini, umudunu katt›n yanlar›na... "Git gözümün alas›, gidiflin ülkemin kurtuluflu, halk›m›n özlemi, özgürlü¤ü. Git, git elimin k›nas›..." Beyaz baflörtünün ucuyla engelledin damlac›klar›n düflüflünü. Sonra kat›ld›n sen de halaya. Evlatlar›m›z onurumuzdur diye. Gözlerin çelik sertli¤inde, gözlerin hala ayn› noktaya dikilmifl. Haftalard›r sizinle an›lan bu meydanda çevrenizi kuflatmaya kalkan üniformal›lara kin dolu bak›fllar›n. Bak›fllar›n kay›p yavrular›n› soruyor. Bak›fllar›n zindanlarda hücre hücre eriyen açl›k yolcular›n› soruyor. Bak›fllar›n hesap soruyor. Bir gülü dal›nda sevmesini bilmeyenler, yafll› bedenlerinize sald›r›yorlar. Üzerinize kalkan coplardan önce f›rl›yor a¤z›n›zdan öfkeniz: "Analar›n Öfkesi Katilleri Bo¤acak!" Bir tiyatro oyunundas›n. Tafl duvarlar›n ard›ndaki açl›¤› paylaflt›¤›n›z küçük oda, tiyatro sahneniz. Baflrolde sen vars›n. S›cak çay›n› yudumlarken götürüyorlar o¤lunu. Kopar›yorlar senden. Bu rolü sana verdiklerinde "Ben yapamam" demifltin. Dizlerin heyecanla titrerken ise "Ben bunlar› yaflad›m" diye sürdürmüfltün sözünü. Az sonra, o¤lunu cans›z at›yorlar yan›ma. "Bu bir oyun" diyorsun ama engelleyemiyorsun öfkeni, at›l›yorsun iflkenceci katilleri canland›ran gencin üzerine. fiimdi ise, parmaklar›n›n aras›ndan çekip al›yorlar kay›p o¤lunu, tutsak k›z›n›, vatan› u¤runa flehit düflenlerini...

205


Coplar birbiri ard›na iniyor s›rt›n›za, bafl›n›za. Y›llar›n a¤artt›¤› saçlar›n k›z›llafl›veriyor bir anda. At›l›yorsun üzerlerine. En de¤erlilerini senden almalar›na izin vermeyeceksin. Coplar durduruyor seni. Ama zaferi müjdeleyen parmaklar›n›, "Biz Kazanaca¤›z, ‹nsanl›k Onuru Kazanacak" slogan›n› engelleyemiyorlar. Var gücünle hayk›r›yorsun: "Tabutluklar› Y›kaca¤›z"... Sesine yan›t yine demir kap›lar, beton duvarlarla çevrelenmifl evlatlar›ndan geliyor: "Tabutluklar› Y›kaca¤›z, Tutsak Ailelerine Kalkan Elleri K›raca¤›z." Güven veriyor bu ses sana ve daha güçlü ba¤›r›yorsun flimdi: "Devrimci Tutsaklara Kalkan Elleri K›raca¤›z". Yerlerde sürüklüyorlar seni. Ak saçlar›n›n k›z›ll›¤›, asfalt› da k›z›la boyuyor ama ac› duymuyorsun. Biliyorsun bugün direnmeyenin yar›n yüre¤inde daha büyük ac›lar duyaca¤›n›. Direnmenin onuruyla bafl›n dik. Size ac›mas›zca sald›rd›klar› bu meydan art›k sizin. Oras› özgür vatan topraklar›. Her hafta yine inad›na buran›n sahipleri siz olacaks›n›z. ‹nad›na her görüfl günü cezaevlerinin kap›s›nda birikeceksiniz. Omuzunda a¤›r bir utanç yükü tafl›yormuflças›na a¤›r a¤›r aç›lacak demir kap›lar ve sen telafll› ad›mlar›nla koflacaks›n görüfl kabinlerine. Demir parmakl›klarla iki yandan sar›lan kirli cam›n önünde daha soluklanmadan “Merhaba” diyeceksin tutsak o¤ullar›na, k›zlar›na. D›flar›n›n s›cak solu¤unu tafl›yacaks›n onlara. Biraz heyecanla, biraz gururla, düflmana duyulan öfkeyle ama hepsinden çok mutlulukla anlatacaks›n eyleminizi. "Herfley sizin için" diyeceksin. Sonra bir konserde anlatacaks›n yaflad›klar›n›. Yine iki parma¤›n inançla, kararl›l›kla kalkacak havaya. Sloganlar, bir sevda türküsü, bir kavga türküsü gibi dökülecek dudaklar›ndan ve bilinçlere kaz›yacak hakl›y›, do¤ruyu, kazanacak olan›... U¤ur'a, Yusuf'a, Mecit’e sar›lacaks›n. Tabutluk duvarlar›n› birlikte y›kmak için.

206


Evet sevgili anac›¤›m! Seninle birlikte yürüyoruz bu yolda. Sizinle birlikte ilerliyoruz zafere giden yolumuzda. Senin gözbebeklerinin derinliklerinde k›zlar›n, o¤ullar›n. Bizim yüreklerimizde size duydu¤umuz ba¤l›l›k, size olan görevimizin bilinci... Art›k gözlerin dalg›n de¤il. Yine çelik sertli¤inde, ama öfkeden alev alev yanan bir bak›flla süzüp düflman›n› son sözünü söyleyeceksin: "Evlatlar›m›z›n k›l›na zarar gelmesine izin vermeyece¤iz. Biz do¤urduk, size öldürtmeyece¤iz." Durulur mu güzel anam, siz yan›m›zdayken durulur mu? Sizin için direnilir, sizin için ölünür!.. Zaferi sizin için kazanaca¤›z! Zaferi size arma¤an edece¤iz!

Ayçe ‹dil Erkmen Tav›r

207


GÜNCE... (Çanakkale Hapishanesi’nde ‹dil'in kültür komitesi çal›flmalar› s›ras›nda tuttu¤u günlükten...)

11 fiubat 1996 Bugün bir araya gelip, arkadafllardan gelen program üzerine de¤erlendirme yapt›k. Neler yap›laca¤›n› konufltuk. Eksiklerimizi, ihtiyaçlar›m›z› belirledik. Görev da¤›l›m› yapt›k. Haz›rl›klar›n çok yönlü ve aksamadan sürmesi için en bafl›ndan itibaren böylesi bir görev da¤›l›m›yla bafllamak gerekiyordu. Kart ve kokart için elimizdeki arflivi tarad›k ve ç›kan önerilerden örnek haz›rlamaya bafllad›k. Çal›flmalar›m›z yavafl yavafl flekillenmeye bafll›yor. Ortaya bir fleyler ç›kmaya bafllad›kça iflin heyecan› da sar›yor. fiimdiden bir yandan program üzerinde düflünürken, kutlama günü sahne düzenlemesini nas›l yapaca¤›m›z› da düflünüyoruz. Haz›rlad›¤›m›z programlar› en ince ayr›nt›lar›yla düflünmek gerekiyor. Özellikle teknik ayr›nt›lar›yla. Kart örneklerini haz›rl›yoruz. fiu an bir örnek üzerinde yo¤unlaflt›k. P-C bayraklar›n›n hakim oldu¤u bir çal›flmayd› bu. Ayn› anda TV’de Bahçelievler flehitlerimizin P ve C bayraklar›yla, meflalelerle kald›r›lan cenazeleri gösteriliyor.

208


13 fiubat 1996 Bugün kapal› görüflte erkek arkadafllar›m›z›n çal›flmalar›n› sorduk. Karfl›l›kl› düflünce al›fl-verifli ve önerilerimizle çal›flmalar›m›z› zenginlefltirmeye, bir yandan da ortaklafla ürünler ç›karmaya, ortak ruh halini yakalamaya çal›fl›yoruz. Görüfl dönüflünde havaland›rmada topluca marfl söyledik. Ayn› anda erkek arkadafllar›m›z dönüflümlü açl›k grevi direniflimizde bayra¤› dostlar›m›za devrederek açl›k grevinin bu bölümünü bitiriyorlard›. Marfllar›m›zla onlar› selamlad›k. Ama art›k ko¤ufla ç›kmam›z gerekiyordu. Çünkü haz›rl›klar bizi bekliyordu. Az sonra ko¤uflumuz rengarenk bir bayram yerine dönecekti. 20 fiubat 1996 Bugün yaklafl›k bir hafta aradan sonra bir araya geldik. Çal›flma temposuna kendimizi kapt›rd›¤›m›z için ve en önemlisi yeterince disiplinli olmad›¤›m›z için aram›zdaki iletiflim eksik kalm›flt›. Bunu bir gün önce, 19.2.1996 tarihinde yapt›¤›m›z tüzük çal›flmas›nda yaflanan bir örnekle gördük. Haz›rl›klar›m›z s›ras›nda arkadafllar›m›z aras›nda yaflanan bir olay vard›. Bu olay yoldafll›k iliflkilerini tart›fl›rken ortaya konuldu. Bu olay üzerine tart›fl›rken çal›flma sistemimizi eksik b›rakt›¤›m›z› gördük. Arkadafllar›n aras›nda geçen olay küçük, önemsiz gibi görünüyor. Ama öyle de¤il. Üzerinde düflünmek, sorgulamak gerekiyor. Bir di¤er olumsuzluk ise -bunu bir sorun olarak görmedi¤imiz için- tüzük tart›flmas›na kadar üzerinde düflünmemifl, tart›flmam›fl olmam›z. Bu arada aram›zdaki iletiflim eksikli¤i de ortaya ç›k›yor. Kolektif çal›flt›¤›m›z› söylerken aç›k b›rakt›¤›m›z noktalar bunlar. Bu çal›flmaya bafllarken bize her yönüyle neler kataca¤›n›, bizi nas›l gelifltirece¤ini düflünmüfltük ve çal›flmalara bu çerçevede bak›yorduk. Bu yaflad›¤›m›z olay durup kendimize bakmam›z› sa¤lad›. Bugün yapt›¤›m›z toplant›da bunu bir kez daha konufltuk. Ne olursa olsun düzenli olarak bir araya gelip de¤erlendirme yapmay› kararlaflt›rd›k.

209


Bunun d›fl›nda çal›flmalar›m›z› de¤erlendirdik. Hangi aflamaday›z? Ne yapt›k? Ne hedefler koyduk? ‹htiyaçlar›m›z neler? Bunlar› konufltuk. Uzun süre bir araya gelmeyince toplant›lar da uzun sürüyor. Konuflacak çok fley vard›. 21 fiubat 1996 Bugün aç›k görüflte arkadafllarla çal›flmalar›m›z üzerine konufltuk. Pano, pankart, flama, bayrak, kokart, kart konular›nda görüfl al›flverifli yapt›k. Çal›flmalar›m›z› aktard›k birbirimize. Arkadafllar›n kart önerisi Ercan Özçeken'in kan›yla DHKP-C yazmas› üzerine flekillenmifl. Ercan DHKP-C yaz›s›n› tamamlayamadan flehit düflmüfltü. Ama biz kart›m›zda onun inanc›n› ve tüm Türkiye halklar›n›n umudunun ad›n› tamamlamay› düflünüyoruz. Aç›k görüflte erkek arkadafllar bizim kaç gündür u¤rafl›p k›vam›n› tutturamad›¤›m›z boyalar› haz›rlay›p getirdiler. Biz de bunu denedik. ‹lk olarak Mahir Çayan'n silüetini boyad›k. Oldukça güzel oldu. Akflam koro çal›flmas› ald›k. AG'de oldu¤umuz için rahats›zl›klar vard›. Çal›flmay› normal süresinden önce bitirdik. Halk oyunlar› çal›flmas›n› ise bundan sonra pazar sabah› alaca¤›z. 22 fiubat 1996 Bugün AG'de üçüncü günü doldurdu¤umuz için bitiriyoruz. Haz›rl›klar›m›z için bugün bir yo¤unlaflmam›z olmad›.

23 fiubat 1996 Bugün görüfl günümüz. Hepimiz çok heyecanl›y›z. Çünkü sürdürdü¤ümüz kampanya çerçevesinde ailelerimize hapishanenin önün-

210


de eylem yapt›raca¤›z. Kaç aile gelece¤ini merak ediyoruz. Saat ona do¤ru aileler toplanmaya bafllad›. Çok kalabal›klar. Ö¤len saatlerinde bas›n aç›klamas› gerçekleflti. Burada belki ilk defa yap›lan bir eylemdi bu. Ailelerimizin birço¤u da ilk defa eyleme kat›l›yor. Eylemden sonra ailelerimize k›sa bir program haz›rlad›k. Birlikte halay çekmenin coflkusunu camlar›n ve demir parmakl›klar›n ard›nda da olsak yaflad›k. Görüflün bizi ilgilendiren bir di¤er yan› da ailelerimizden gelen kumafllar, ipler. Hele yedi metre k›rm›z› kumafl geldi¤ini ö¤renince hepimiz çok sevindik. Ama henüz elimize geçmedi¤i için k›z›yoruz. 24 fiubat 1996 Bugün el-ifli saatinde, sohbetlerimizde görüflçülerimizden isteyece¤imiz malzemelerin bir k›sm›n› istemedi¤imizi gördük. Uzun zamand›r bu kadar kalabal›k ailemiz gelmedi¤i için kar›fl›kl›k oldu. Ama tabii as›l sorun programlamadaki eksiklik. 26 fiubat 1996 Bu sabah metin yazma ekibiyle bir araya geldik. Herkes kendi araflt›rd›¤› bölüme iliflkin yaz›s›n› okudu. Hepimizin ortak yan› edebi bir dili yakalayamamam›z. Bildiri diline yak›n yaz›lar›m›z. Yazaca¤›m›z metin k›sa, edebi bir dille yaz›lm›fl, ajitasyon niteli¤i olan bir yaz› olacak. U¤raflarak bu dili yakalayaca¤›z. Ü.nün yazd›¤› yaz› oldukça uzun bir bölüm olmufltu. Her fleyi anlatma kayg›s›yla ayr›nt›lara kadar girilmifl. Tarihimizi anlatan uzun bir özet olmufl. Hani neye niyet neye k›smet derler ya. K›sa bir yaz› ç›karmaya çal›fl›rken uzun bir özet ç›kar›yoruz. Yaz›lar›m›z›n üzerinde tekrar çal›fl›p ortak bir dili yakalayaca¤›z. Bu arada boya maceram›zda yeni bir aflamaya geldik. Mahir'in ve

211


önderimizin kendimize yapaca¤›m›z resimleri bitmiflti. Arkadafllara yapaca¤›m›z›n kumafl› farkl›yd›. Bugün onu boyamaya bafllad›¤›m›zda boya yine da¤›ld›. Tekrar boya ve tutkal kar›fl›mlar› elde etmeye bafllad›k. Dün TKEP/Leninist’li arkadafl da bayrak yaparken ayn› sorunla karfl›laflt›¤›n› anlat›p bizden yard›m istemiflti. Erkek arkadafllar›m›z›n tecrübelerine ulafl›ncaya kadar biraz daha u¤raflaca¤›z galiba. Ama bu haz›rl›klar içinde bunu da ö¤renmifl olaca¤›z. 1 Mart 1996 Bugün Y. hastaneye yatt›. Tahlil sonuçlar›n› almak için gitmiflti oysa. Kapal› görüflte ö¤rendik, hastaneye yatt›¤›n›. fiu anki sa¤l›¤› konusunda bilgimiz yok. Bu da bizi endiflelendiriyor. Bir an önce yan›m›zda olmas›n› istiyoruz. Hastane odas›n›n so¤uk yaln›zl›¤› k›sa sürsün istiyoruz. 2 Mart 1996 Bugün bir yandan 8 Mart kartlar›na yo¤unlaflt›k. Çünkü bu konuda yeterince geciktik. Biraz daha gecikirsek 9 Mart sabah› gönderece¤iz diye birbirimizi elefltiriyoruz. Y. henüz dönmedi¤i için onun görevlerini paylaflt›k. Daha fazla aksamalara ve gecikmelere izin vermemek gerekiyor. Biraz önce N. ile bunu konufluyorduk. Aksakl›klar› bir an önce çözmemiz gerekiyor. Kumafl ve boya için pazartesi günü bir giriflimde bulunup d›fl kantinden ald›rmaya çal›flaca¤›z. 5 Mart 1996 Haz›rl›klar›m›z devam ediyor. Bugün bayrak kumafl› ald›rmak için dilekçe verdik. Ayr›ca flamalar›m›z› kestik. Flama kumafl›m›z eski

212


ceket, etek vb ile eski pankartlar›m›z›n kullan›lmayan k›s›mlar›. Flamalar›m›z bu nedenle tek renk olmayacak ve dikiflli olacak. fiimdilik elimizdeki kumafllar› de¤erlendirece¤iz. Çünkü kumafl ve boya sorununu çözemedik henüz. Parti kutlamas› haz›rl›klar› yan› s›ra 8 Mart haz›rl›klar› da devam ediyor. Çal›flmalar›m›z yo¤un ama emek harcand›kça güzel fleyler ortaca ç›k›yor. Ortak kutlamam›z öncekilerden farkl› olacak. Di¤er yandan 8 Mart kartlar› çiziyoruz. Ama hani derler ya y›lan hikayesine döndü diye, biraz öyle oldu. Önce nas›l bir kart çizece¤imizi netlefltiremedik. Bu bize çok zaman kaybettirdi. fiimdi de çizimi, yaz›m› oldukça gecikti. 9 Mart sabah› gönderece¤iz diye espri yap›yoruz ama espriden çok elefltiri olarak al›yoruz bu sözü. Çal›flmalar›m›z› h›zland›rmaya çal›fl›yoruz. Erkek arkadafllar kartlar›m›z› be¤enmediler. 6 Mart 1996 Bugün Y. hastaneden döndü. Yorgun görünüyor ama hemen çal›flmalar›m›z›n içinde yer ald›. Erkek arkadafllar›m›z için haz›rlad›¤›m›z Mahir'in ve önderimizin büyük boy resmini aç›k görüflte verdik. Be¤endiler. Ayr›ca istedikleri resimler de vard›. Onlar› da verdik ama parti kutlamas› için haz›rlad›¤›m›z kart örne¤ini be¤enmediler. Bu konuda istenileni tam yakalayamad›k. Çizimlerde acemilik hissediliyor. Tam yans›tamad›k. Arkadafllar pek umutlu de¤il. Ama biz y›lmadan yeni örnekler üzerinde çal›flaca¤›z. Akflam koro çal›flmam›z var. 8 Mart’›n haz›rl›klar› da devam ediyor. Y. yorgun oldu¤u için çal›flmay› S. verecek. Ama çal›flma öncesinde S. ile bir tart›flma yaflad›k. 8 Mart haz›rl›klar› nedeniyle seslerin yorgun oldu¤unu söyledi S. Bunun üzerine bu programda yer al-

213


mak üzerine bir tart›flma yafland›. Bu tart›flma k›sa süre önce tüzük çal›flmas›nda tart›flt›¤›m›z moral de¤erlerimiz üzerine bir kez daha düflünmemizi beraberinde getirdi. Hepimiz Parti kutlamas›nda en iyisini yapmak istiyoruz. Büyük bir coflkuyla sahiplendi¤imizi söylüyoruz. Bu heyecan›m›z kabul edilir ama öte yandan 8 Mart’ta 115 dokuma iflçisi kad›n›, devrim mücadelesinde flehit düflen tüm kad›nlar› an›yoruz ve onlar›n b›rakt›¤› de¤erlere sahip ç›k›yor, yaflat›yoruz. 12 ve 21 Mart'›n anlam› da öyle. Bugünler bizim geçifltirebilece¤imiz günler de¤il elbet. Daha ötesi bugünleri en güzel flekliyle hakk›n› vererek yapmak bizim görevimiz, içimizde bunu hissetmeliyiz. Bu de¤erlere gerekti¤i gibi sahip ç›kmad›¤›m›zda Parti kutlamas› yapmam›z›n da bir anlam› kalm›yor. Partimiz, mücadelemiz neyin üzerinde flekilleniyor? Bunu kavray›p bütün çal›flmalara ayn› coflkuyla kat›lmak ve sosyalizmin, de¤erlerimizin nas›l sahiplenilece¤ini dosta-düflmana göstermek bizim görevimiz. Bu konuda yorgunluk mu olacak, olsun! Daha fazla özveri göstermek gerekiyor. Yapt›¤›m›z tüzük tart›flmas› da böyle böyle pratikte flekillenecek. Bu tart›flma içinde farkl› eksiklikleri de tafl›yordu. Ama önemli olan yan› bu. 7 Mart 1996 Dikifllerin pazar gününe bitmesini hedef koyduk önümüze. Mizansenlerimiz de bitmek üzere. Erkek arkadafllar›m›z da pankart, dikifl vb. haz›rl›klar›n› bitirmek üzere. Ama yaz›lara, mizansenlere henüz bafllamam›fllar. Hafta sonu bitebilece¤ini söylediler. Çok az zaman›m›z kald›. Daha s›k› tutmak zorunday›z.

214


8 Mart 1996 D›fl kantinden istedi¤imiz kumafl gelmedi. Müdür engellemifl. Çok sinirlendik. Ama tekrar tekrar deneyece¤iz. Mizansenlerin yaz›m› bitti. fiimdi çal›flaca¤›z. 9 Mart 1996 Bugün arkadafllarla mizansenler üzerine konufltuk. Bizim mizansenler konusunda abartt›¤›m›z sonucu ç›kt›. Çünkü biz tiyatro yazd›k. Arkadafllar metinlerimizi istediler. Bu arada aram›zda sa¤l›kl› bir iletiflim kuramad›¤›m›z› da konufltuk. Bilgi ak›fl› eksik kal›yor. 12 Mart 1996 Mizansenlere toplu olarak bakt›¤›m›zda arkadafllar›n hakl› oldu¤unu daha iyi anlad›k. Ve yeni mizansenler haz›rlamak için çal›flmaya bafllad›k. Yapmam›z gereken k›sa ama mesaj verecek, gerekirse yaln›zca hareket vb. olan mizansenler. Oysa biz ezber a¤›rl›kl›, teknik olarak da zor tiyatro metinleri haz›rlam›fl›z. 13 Mart 1996 Aç›k görüflte arkadafllar haz›rlad›klar› iki mizanseni getirdiler. Bir tanesi 1 sayfa, di¤eri ise 1.5 sayfa. Tabi ki bizim haz›rlad›klar›m›z onlar›n yan›nda sahne oyunu oluyor. Bu arada çizim ifllerimiz de sürüyo. Ama hep aksilikler var. H›zl› yapam›yoruz. Kartlara erkek arkadafllar çal›flmaya bafllad›. Kokartlarda da istedi¤imiz gibi rahat çizemiyoruz. Bir k›sm›, önemli bir k›sm› bozuk oldu. Yeniden çizece¤iz. Dikifl bitmek üzere. 0 da çok a¤›r gidiyor. Halk oyunlar› çal›flmam›zda hemen hemen bütün oyunlar› ö¤rendik. fiimdi mizansen de eklendi. Oyunlar› flekillendirmeye çal›fl›yoruz.

215


14 Mart 1996 Bugün ö¤le çal›flmam›zda koro ald›k. Söyledi¤imiz türkü ve marfllar› çabuk ö¤reniyoruz. Görüfl sonras› devam ettik. Görüflte erkek arkadafllarla tekrar görüfltük.

Çanakkale

216


(OKM'ye yeni kat›lan bir arkadafla mektubu)

Merhaba Aynur, Öncelikle aram›za hoflgeldin. Düzenin kültüründen, al›flkanl›klar›ndan bir bütün olarak s›yr›lmaya çal›fl›yorsun. Yepyeni bir hayata ad›m›n› at›yorsun. Mektubundan anlad›¤›m kadar›yla ad›mlar›n h›zl› ve kararl›. Yapt›¤›n tespitler çok güzel. Y›llar›n al›flkanl›¤› ile kafalar›m›zda yer eden "ben"i silip atman ve "biz"i yerlefltirmen güzel. Her yeni bafllayan insan gibi senin de eksiklerin olacakt›r. Dedi¤im gibi, y›llar›n birikimiyle oluflan kültürü y›k›p yerine yeniyi koymaya çal›fl›yorsun. Eksiklerin konusunda hiçbir zaman hayal k›r›kl›¤›na u¤ramamal›s›n. Önemli olan eksikleri görebilmek ve gidermek için çaba harcayabilmek. Bunun için de öncelikle elefltiriye aç›k olmal›s›n. Sana yöneltilen elefltirileri ciddiye al›p çok iyi de¤erlendirmelisin. Ama önemli olan senin do¤rular› bulabilmen, görebilmen. Sen de elefltirel gözle bakabilmelisin, hem kendine, hem de çevrene karfl›. Bunlar› hayata geçiremezsek, yeniden yaratt›¤›m›z binan›n duvarlar› aras›nda boflluklar kalacak ve çok çabuk y›k›lacakt›r.

217


‹çtenli¤imiz, dürüstlü¤ümüz, paylafl›mc›l›¤›m›z ve üretken oluflumuz ise inanc›m›zdan, en güzel sevgileri içimizde tafl›yor olmam›zdan ve hakl›l›¤›m›zdan al›yor kayna¤›n›. Sevgili Aynur, birbirimize benziyor oluflumuz hofl bir rastlant›. Seni görmek isterdim. Bakal›m biz birbirimize benzedi¤imize karar verebilecek miyiz? Ne dersin? Espri bir yana seninle tan›flmay› istiyorum. Mektubunda çal›flmalar›n›zdan da bahsedersen sevinirim. Koro çal›flmas› nas›l gidiyor? Ben de ‹stanbula gidip gelenlerden sizinle ilgili haber almaya çal›fl›yorum. Ama bu çok yetersiz oluyor. Bas›ndan izlemiflsinizdir, bir süre önce burada bir sorun yaflad›k. Uzun bir süre gündemimizi belirleyen gerginlik sonras›nda 4. ko¤uflta kalan ve ayn› davalardan yarg›land›¤›m›z erkek arkadafllar›m›z 1 ay süre ile Çank›r› ve Yozgat hapishanelerine sürgün edildi. Bu arada Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü'nün bizzat söz vermesine ra¤men davalar›na getirilmediler. fiimdi de Bursa Hapishanesi’nde yaflanan bir sorun sonras›nda 29 kiflinin baflka cezaevlerine gönderildi¤ini ö¤rendik. Bu arkadafllar›m›z›n bir k›sm› ise yaral›. Hapishanelerdeki devrimci tutsaklar her zaman için hak gasplar›yla, sald›r›larla, sürgünlerle karfl› karfl›ya. Amaç tutsaklar›n siyasi kimliklerini yok etme; tecrit ederek, en do¤al haklar›n› bile ellerinden alarak y›ld›rma, sindirme. Onurunu, siyasi kimli¤ini, inançlar›n› koruyabilmenin tek yolu ise direnmek. Bu çerçevede y›llar›n mücadelesiyle elde edilen haklar›m›z› korumak ve savunmak bizim görevimiz. Sana bu sat›rlar› yazarken benim de Sakarya Hapishanesi'ne sevkim ç›kt›. Ceza ald›ktan sonra uzun bir süre kalaca¤›m hükümevini seçme hakk›m› kulland›m. Çanakkale Hapishanesi'ne gitmek istedi¤imi belirten bir dilekçe verdim. Buna ra¤men sevkim Sakarya'ya

218


ç›kt›. Bu da sürgün polikitas›n›n, bizi bölüp parçalama, tek bafl›na b›rakma politikalar›n›n bir parflas›yd›. Bunu kabul edemezdik. Bu nedenle arkadafllar›m beni göndermedi. fiu an geliflmeleri bekliyoruz. Biliyorsun ki ezilen, sömürülen emekçi halklar›m›zin sesi solu¤u olan müzi¤imiz, tiyatromuz, dergimiz her f›rsatta bask›lara maruz kal›yor. Kemal ve ben flu an bu nedenle hapishanedeyiz. Bizleri hapishanelere koymakla sesimizi susturamayacaklar. Bizler buradan da kataca¤›z seslerimizi seslerinize. Ama flu an as›l sizlere büyük görevler düflüyor. Bizler her ne kadar çal›flmalar›n›za kat›lsak da pratik olarak sizlerin yan›nda olamayaca¤›z. Çal›flmalar›m›z› sizler sürdüreceksiniz. Bunun için kendinizi h›zla gelifltirmelisiniz. En önemlisi ise sahiplenme duygusu ve bilinciyle yaklaflmal›s›n›z her fleye. Bu ayn› zamanda ailemizi sahiplenmektir. Bugün yeni bir sürece giriyoruz. Bu süreci gerekti¤i gibi omuzlayabilmenin ailemizin ihtiyaçlar›na, cevap verebilmenin koflulu ise daha fazla özveri, daha fazla sahiplenmedir. Herbirimiz üzerimize düflenden daha fazlasin› yapabilmek için çaba harcamal› ne yapabilirime kafa yormal›yiz. Sözünü etti¤imiz at›l›m› eme¤imizle gerçeklefltirece¤iz. Iflte böyle Aynur. Hepinizi sevgiyle ve mücadelemizin coflkusuyla kucakl›yorum. Görüflmek dile¤iyle hoflçakal.

Ayçe Idil Erkmen 19.12.1994

219


(‹dil'in, bir arkadafl›n›n kardefline gönderdi¤i fakat geri gelen mektubu)

Merhaba Sevgili Elif, Mektubunu çok güzel bir günde ald›m. Ve okuduklar›mla sevincim bir kat daha artt›. Mektubunda iyi oldu¤unu anlatm›fls›n. Ben yine de nas›l oldu¤unu sormak istiyorum. Annen ve teyzen nas›llar? Öncelikle sizleri özlemle kucakl›yorum. Elifci¤im, dedim ya mektubun beni çok sevindirdi. Hem bu kadar zaman sonra sizleri görmüfl oldum. Hem de yazd›klar›n beni çok mutlu etti. Seninle ayn› fleyleri düflünüyor olmak çok güzel. Bunun s›cakl›¤› bambaflka bir duygu. Bir de neyi farkettim biliyor musun? Zaman›n ne kadar çabuk geçti¤ini. Çünkü seni hala küçük Elif olarak hat›rl›yordum. San›r›m oldukça büyümüflsün. ........ Bizim burada erkek arkadafllarla belli saatler aras›nda görüfl yapma hakk›m›z var. Bugün 17 günlük etkinliklerimizin son günüydü. Ve görüflte erkek arkadafllarla da ortak bir anma yapt›k. Görüfl saatlerimiz bittikten sonra ise havaland›rmam›zda halay çekip marfl söyledik. Atefl yakt›k. Sonra da sloganlar›m›zla kapan›fl yapt›k. 17 gün gerçekten güzel geçti. Sana burada çok k›sa anlatabildim.

220


Anlatacak çok fley var asl›nda. Ama hepsini yazmak mümkün de¤il. Sayfalarca yazmam gerekiyor. Bir süredir günlerimiz böyle geçiyordu. Di¤er zamanlarda çal›flmalar›m›z var. Birçok konuyu birlikte okuyup tart›flarak, birlikte ö¤renmeye çal›fl›yoruz. D›flar›da yaflananlardan uzak kalmamak, ayn› mücadelenin içinde yeralabilmek, kavrayabilmek için bu gerekli. Çünkü burada olanaklar›m›z k›s›tl›. Yani okuduklar›m›z d›fl›nda ve TV haberleri d›fl›nda d›flar›y› bize tafl›yacak olanlar k›s›tl›. Biz de elimizde olanlara, dergilerimize, gazetelerimize, kitaplar›m›za dört elle sar›l›yoruz. fiu aralar senin derslerin yo¤undur. Ama yine de bir fleyler okuyabiliyorsan ne mutlu sana. Çünkü senin aç›ndan da okumak önemli. Bunun için mutlaka zaman ay›rmal›s›n. Ay›rabilirsin de. Mektuplar›nda okuduklar›n› yazabilirsin. Bunlar üzerinde k›sa da olsa sohbetler edebiliriz bu flekilde. Sevgili Elif, daha baflka neler yap›yorsun? Abinle anlaflt›¤›n›za çok sevindim. Art›k seni anlad›¤›n› yazm›fls›n ya, san›r›m art›k sen de onu anlayabiliyorsun. Böyle olunca da çözülemeyecek sorun kalm›yor zaten. Paylafl›lan fleyler de önemli. Ayn› fleyleri düflünmek, hissetmek, ayn› fleyler için çal›flmak sorunlar› ortadan kald›r›yor. Tekrar anneni sormak istiyorum. Annenin ve teyzenin sa¤l›klar› nas›l? Her ikisini de gerçekten çok özledim. Bize daha önce yazd›¤›n mektuplar vard›. Elinize geçti mi, bilmiyorum. Ama cevap alamad›m. E¤er f›rsat›n› bulabilirseniz sizleri görüfle bekliyorum. Evet, aç›k görüflümüz yok. Biz devrimci tutsaklar›n aç›k görüfl hakk› elimizden al›nm›fl. En az›ndan flimdilik öyle. Yine de görüfllerde sohbet etme olana¤›m›z var. Zaten abin de anlatm›flt›r. Elifci¤im, mektubumu flimdilik bitiriyorum. Ama en k›sa zamanda mektubunu bekliyorum. Annenin ve teyzenin ellerinden öpüyor ve

221


özlemle selaml›yorum. Abine ve ‹rflad'a da selamlar›m› iletirsen sevinirim. Ve sen sevgili Elif. Seni de en s›cak duygular›mla kucakl›yorum. fiimdilik hoflçakal. Sevgilerimle... Idil 17.4.1996

222


Merhaba Hakan Nas›ls›n? Bu mektubu özellikle geç yaz›yorum. Çünkü cuma günü görüfle gelmenizi bekliyordum. Asl›nda bir yandan da koflturmacalar›n›z› düflününce gelemeyece¤inizi tahmin etmifltim. Herfleyden önce sizleri direniflimizin kararl›l›¤› ve zaferimizin çoflkusuyla selamlamak istiyorum. Bir kez daha direndik ve kazand›k. Ümraniye Hapishanesi’nin hükümevine dönüfltürülmek üzere boflalt›lmas› dü¤rultusunda anlafl›ld›¤›n› dün ö¤rendik. fiu an açl›k grevimizi hala sürüyor. Temel talebimiz kabul edildi ama her hapishanenin kendi koflullar›na özgü talepleri de var. Bunlarda anlaflmaya var›lmadan direniflimizi bitirmeyece¤iz. Di¤er yandan direniflimizin bu son günlerinde zaferimizin mutlulu¤u hepimizi sard›. ‹çimiz içimize s›¤m›yor. Bas›ndan izliyorsunuzdur, hastanede olan arkadafllar›m›z var. ayr›ca ko¤uflta da oldukça hasta olan arkadafllar›m›z var. Onlar aç›s›ndan endifleleniyoruz. Ama diyoruz ki; “Zafer halay›m›z› her beraber çekece¤iz”. Bu direnifl bizlere çok fley de ö¤retti. Çok güzel fleyler de yafland›. Biz Çanakkale’de TKP(ML) ve MLKP davalar› tutsaklar›yla birlikte direniflteyiz. Aram›zda direniflin getirdi¤i bir birliktelik, dostluk olufltu. Ortak eylemlilikler, yaflananlar gerçekten daha çok yak›nlaflt›r›yor. Bir yerde direnenler, di¤er yanda izleyenler, kimi zaman destek olanlar. Bu ayr›flmay› bir kez daha yaflad›k. Ve 36. günümüzde direniflimizin ve zaferimizin coflkusuyla bafl›m›z dik yürüyoruz.

223


Yoldafl s›cakl›¤› ve sevgisi böylesi dönemlerde daha bir aç›k hissediliyor. Bizim birbirimize ba¤l›l›¤›m›z, sevgimiz daha bir anlam kazan›yor. Direnifl boyunca hep di¤er hapishanelerdeki yoldafllar›n durumunu merak ediyor, haber almaya çal›fl›yorduk. Yine hastaneye kald›r›lan arkadafllar›m›z› da ayn› flekilde merak ediyor, onlar için telafllan›yorduk. Neler hissetti¤imizi çok ayr›nt›l› anlatmama gerek yok zaten. Bunlar› sen de biliyorsun. Bir direniflin de sonuna böylece yaklaflt›k. Bu arada nele yapt›k? Direniflin 25. gününe kadar çal›flma programlar›m›z devam etti. Ama art›k sa¤l›k sorunlar› bafllay›nca çal›flmalar›m›za ara verdik. Bol bol kitap okumaya bafllad›k. Bu süreçte birçok kitap okuma f›rsat›n› buldum. Baz› arkadafllar görme sorular› (açl›k grevinden kaynakl›) yaflad›¤› için okuyam›yorlar. Ben bu nedenle kendimi oldukça flansl› görüyorum. Direniflimizin 30. günü ise gönderdi¤iniz deneme kaseti elimize ulaflt›. Bu kasetle ilgili sa¤l›kl› bir de¤erlendirmeyi flu an yapabilmemiz pek mümkün de¤li. Ama ilk izlenimlerimizi aktarabilirim. Öncelikle kaset çok be¤enildi. Hepimizi canland›rd› bir anda. Kasete girecek parçalarda eleme yap›l›rsa çok üzülece¤iz. Çünkü böyle bir seçim yapmad›k. Özellikle Türk, Kürt, Laz, Ermeni, Arap tüm kültürleri bir arada toplamas› ve her yörenin kendine özgü kültürünü yans›tabilmesi yan›yla, çok be¤enildi. Yaln›z “Biraz daha hareketli olmaz m›yd›?” diye düflündük. Bir de Dersim parças› çok ani bitiyor. Bayan arkadafllar›n seslerini de be¤endik. Dedim ya daha ayr›nt›l› bir de¤erlendirmeyi daha sonra gönderiririz size. Bunlar genelde konuflulan birkaç noktayd›. Bunun d›fl›nda sürekli dinliyoruz kaseti. Sad›k, solistlerde vb. baz› de¤ifliklikler olaca¤›n› söylemiflti. Çal›flmalara bafllad›n›z m›? Bir de herkes kasetin ne zaman ç›kaca¤›n› merak ediyor. Ayr›ca dinledi¤imiz kasette kimin hangi parçada solist oldu¤u da burada yo¤un tart›flmalara yol aç›yor. Yeni arka-

224


dafllar› da tan›mad›¤›m›z için yorum yap›yoruz. Sevgili Hakan, gelelim Tav›r'a. Tav›r’›m›z yak›nda ç›kacakm›fl. Buna çok sevindim. Gönderdi¤imiz yaz›lar konusunda daha önce de konuflmufltuk ya, iletiflimimiz daha iyi olursa hem sizin aç›n›zdan hem de bizim aç›m›zdan daha verimli olacak. Bunu sa¤lad›¤›m›za inan›yorum. Zaten art›k düzeni yeniden kurmaya da bafllad›n›z. Evet, Anadolu Kültür Sanat Merkezi'nin aç›l›fl›ndan bahsediyorum. Gerçi aç›l›fl hakk›nda bir bilgim yok. Nas›l oldu, AKSM nas›l bir yer? Bilmiyorum. OKM'nin k›sa sürede aç›lmamas› üzücü. Ama sanat›m›z› engellemek, halk›n sesini susturmak isteseler de ba¤lamalar›m›z özgürlük ve kurtulufl türkülerini çalmaya devam edecek. Tiyatromuz misyonunu her koflulda yerine getirecek. Foto¤raf makinalar›m›z ve kameralar›m›z tarihe tan›kl›k edecek. Ve Tav›r’›m›z emekçi halk›m›za elden ele, yürekten yüre¤e ulaflmaya devam edecek. Bunu hiçbir güç engelleyemeyecek. Ve devrimci sanatç›lar her güne bir ad›m daha ilerde bafllayacak. AKSM bir çat›, bir mevzi olacak. Anadolu halklar›n›n kültürlerinin bulufltu¤u, harmanland›¤›, yeni insan, yeni bir kültür yaratma mücadalesine dönüfltü¤ü bir çat› olacak. AKSM'nin aç›l›fl›n› coflkuyla kutluyorum. Tabi ki çal›flmalar›n›zla ilgili geliflmeleri merak ediyorum. Konserlerinizi duyuyoruz. Ama bunun d›fl›nda neler yap›yorsunuz, neler tart›fl›yorsunuz, gündeminiz de neler var, neyi nas›l ele al›yorsunuz ve biz bunlara nas›l kat›labiliriz?.. Bu sorular›n yan›tlar›n› merak ediyoruz. Mektuplar›n›z da bunlar› ayr›nt›l› tart›flmak istiyoruz. Birçok geliflmeden haberimiz olmad›¤›n› bir kez daha belirtmek istiyorum.

225


Hapishanelerde, özellikle Anadolu hapishanelerinde kalanlar ne demek istedi¤imi daha iyi anlayabilir. ‹flte bu nedenle sizden s›k s›k ve ayr›nt›l› mektuplar bekliyoruz. Ve tabi ki sizi de görürsek daha çok seviniriz. Bu kadar sitem yeter san›yorum. Herkesi tek tek sormuyorum. Ama hepinizi çok özledim ve merak ediyorum. Akl›ma gelmiflken ‹brahim Abi'nin yeni bir fliir kitab› ç›kt›¤›n› gazeteden ö¤rendik. Bize göndermeniz mümkün mü? ‹brahim Abi, Hayati ve Fevzi nas›llar? Onlara da selamlar›m› iletirsen sevinirim. Sevgili Hakan, mektuba bafllarken birçok fley yazmay› planlam›flt›m. Ama flimdi da¤›ld›. Bir dahaki sefer daha uzun yazaca¤›m. fiimdi hepinizi sevgi ve özlemle kucakl›yorum. fiimdilik hoflçakal›n. Mektuplar›n›z› bekliyorum. Selamlar....

30.10.1996 ‹dil

226


Merhaba Babac›¤›m,

Bu kez sana yazmakta oldukça geciktim. Daha önce bafllad›¤›m bir mektup vard›. Ama bitiremedim. Bu nedenle gecikti. ‹ki mektubunu da ald›m. Her ikisi de seni, tüm sevgini tafl›d› ko¤uflumuza. Gerçekten çok duygusal mektuplard›. Öncelikle sa¤l›¤›n› sormak istiyorum. Nas›ls›n? ‹fllerin ne durumda. Sorunlar›n› çözümleyebildin mi? Çok uzun bir zaman geçmedi belki ama son mektubumdan bu yana birçok fley yafland›. En son sana açl›k grevindeyken mektup yazm›flt›m. Senin mektubun ise zaferi kazand›ktan sonra geçti elime. 45 gün sürdü direniflimiz. ‹lk zafer haberi Ümraniye cezaevinin kapat›lmas› talebimizin kabul edilmesi ile geldi. Biz buran›nhükümlü cezaevi olarak düzenlenmesini istedik. Bu flekilde, oraya götürülen yeni tutuklanm›fl arkadafllar›m›z Sa¤malc›lara gönderildi. Bu aflamadan sonra her cezaevinin kendi özgül sorunlar›na iliflkin talepleri vard›. Görüflmeler bu noktada sürmeye bafllad›. 23 cezaevindeki tüm sorunlar çözülmeden direnifli bitirmeme karar›m›z vard›. Karfl›m›zda duran zulmün kaleleri birer birer y›k›l›rken bizler de zafere do¤ru kofluyorduk. En son Buca cezaevi kalm›flt›. Oradan gelen coflkulu mesajlarla direniflimiz sona erdi. Her türlü bedeli ödemeye haz›r olarak bafllad›¤›m›z genel direniflimizde sonuna kadar götüremeyece¤imizi, bir kazan›m elde

227


edemeyece¤imizi düflünenler 1200 tutsa¤›n "Yaflas›n direnifl, yaflas›n zafer" sloganlar›yla bir kez daha sars›ld›lar. Biz direnifle bafllarken de, zaferden sonra da elde etti¤imiz haklar›n her an gasp edilebilece¤ini biliyorduk. Her an sald›r›lar olabilirdi. Nitekim oldu da. Bursa'da, Buca'da, Malatya'da... Birçok hapishanede de¤erlerimize, kimli¤imize yönelik bask› ve sald›r›lar gündeme geldi. En son Ümraniye'de yaflananlar›n bas›ndan izlemiflsindir. Özellikle son süreçte hapishaneleri sürekli hedef göstermeleri bofluna de¤il. Her f›rsatta sald›r›n›n zemini yarat›lmaya çal›fl›l›yor. Hapishanelere görüfle gidenler kaç›r›l›yor, gözalt›na al›n›yor. ‹çeride tutsaklara sald›r›l›yor. Ümraniye'de de Buca'daki gibi bir katliam yapmak hedefleniyordu. Ama yine de karfl›lar›nda inançl›, kararl› karfl› koyufllar›yla devrimci tutsaklar vard›. Bize sürekli flu mesaj› vermeye çal›fl›yorlar: " Sizin beyinlerinizi teslim alaca¤›z. Kifliliklerinizden soyunduraca¤›z. Düflünmeyen, tepki vermeyen, muhalefet etmeyen kuklalar haline getirece¤iz. Buna uymazsan›z sizi yok edece¤iz." Biz ise sergiledi¤imiz direnifllerle halk›m›z›n umudunun,kurtuluflunun, vatan›n ba¤›ms›zl›¤›n›n teslim al›namayaca¤›n› hayk›r›yoruz. Bizi asla teslim alamazs›n›z diyoruz. ‹flte Ümraniye'de de ayn› inanç ve coflkuyla gerçekleflti direnifl. Bundan sonra da böyle olacak. Ümraniye’deki sald›r› olay›n› ö¤rendi¤imizde, sa¤l›kl› bilgi alabilmek, geliflmeleri ö¤renebilmek talebiyle ve olaylar› protesto etmek amac›yla malta iflgali yapt›k. Tüm hapishanedeki tutsaklar kat›ld›. Kat›lmayan çok azd›. Marfllar, türküler söyledik. Bu arada temsilcilerimiz avukatlar›m›zla görüfltü ayn› gün, ayn› amaçlarla birçok hapishanede benzer eylemlerin yap›ld›¤›n›, benzer tepkilerin verildi¤ini ö¤rendik. Dört bir yandan ayn› ses yükseliyordu.

228


Bu arada bizi üzen ve bir o kadar da öfkemizi büyüten bir olay yaflad›k. Açl›k grevimiz bittikten k›sa bir süre sonra Ayd›n Hapishanesi’nde kalan bir arkadafl›m›z, rahats›zlanarak flehit düfltü. Bunu hiç beklemiyorduk. Sonra düflündük. Çok k›sa aral›klarla uzun süreli direnifller yaflam›fl bir beden elbette ki büyük oranda y›pran›yor. Buna ba¤l› rahats›zl›klar olmas› çok do¤al. Buna bir de zaman›nda hastaneye götürülmemesi eklenince Umut arkadafl›m›z› kaybettik. Sen mektubunda sonradan ç›kabilecek rahats›zl›klardan bahsetmifltin ya, iflte buna bir örnekti yaflanan. Ama bunun sorumlusu ne Umut, ne de cezaevlerinde her türlü olumsuz koflulla, bask›yla, sald›r›yla yüz yüze kalan tutsaklar. Bunun sorumlusunun kim oldu¤u çok aç›k. Bizler için “Asmayal›m da besleyelim mi?” diyenlerin uygulad›klar› politikalar, özellikle ’80’den bu yana yaflananlar göz önüne al›nd›¤›nda sorumlular çok aç›k. Bu nedenle Umut’un ard›ndan öfkemiz daha da büyüdü. Ve Umut’u genel direniflimizin onurlu, bafl e¤mez bir direniflçisi olarak an›yoruz. Babac›¤›m, gerçekten çok h›zl› yaflan›yor olaylar. Bizler de tempoya uyup, görevlerimizi yerine getirmeye çal›fl›yoruz. Günlük çal›flmalar›m›z, programlar›m›z yine devam ediyor. Açl›k grevinde bir süre çal›flmalara ara vermifltik. Direnifl bittikten sonra da eski sa¤l›¤›m›za kavuflana kadar çal›flma yapamam›flt›k. fiimdi sa¤l›k durumlar›m›z oldukça iyi. ‹ki arkadafl›m›zda rahats›zl›klar var. Onlar›n d›fl›nda pek bir sorun yok. Hepimiz oldukça kilo ald›k. fiimdi görsen flafl›r›rs›n. ‹flte, bizim günlerimiz böyle geçiyor. Sen neler yap›yorsun? Eminim senin de anlatacak çok fleyin vard›r. Mektubunu bekliyorum. Ben halam› da sormak istiyorum. S›k s›k görüflebiliyor musunuz? O’nun sa¤l›¤› nas›l? Ali nas›l? Halam› da çok özledim. O’na sevgilerimi ve selamlar›m› iletirsen çok sevinirim. Belki uzun süre birbirimizi tan›yamad›k. Ama senin de dedi¤in gibi çok eme¤i var. K›sa süre için-

229


de çok fleyler yapt›. Sahip ç›kt›. O’nun senin yan›nda oldu¤unu bilmek biraz olsun rahatlat›yor. Babac›¤›m, mektup yazmak hep s›n›rl› oluyor. Duygular›n›, anlatmak istediklerini, düflüncelerini, tart›flmak istediklerini mektup sayfalar›na s›¤d›rmak oldukça zor. Ve seninle konuflacak öyle çok fley var ki… bu nedenle görüfle gelmeni bekliyorum. Ve birçok fleyi o zamana erteliyorum. Arkadafllar›m seni görmek, tan›mak istiyorlar. fiu an seni hepsi mektuplar›ndan ve benim anlat›mlar›mdan tan›yor. Özellikle yeni gelen arkadafllar seni görmemifllerdi. Bu nedenle merak ediyorlar. Arda nas›l? Haber al›yorsundur. Bir süre önce ona mektup yazm›flt›m. Hemen cevap yazd›. Kendinden biraz bahsetmifl. Düflünceleri, yaflant›s› konusunda ona uyar› yapmak istedim. Çünkü bunun gerekli oldu¤unu düflünüyorum. Çok genç ve p›r›l p›r›l bir insan. Gelecek onun ellerinde olacak. Oysa bugünkü yaflant›s›yla çok fazla bir fley yapabilece¤ini düflünmüyorum. (...) Onunla, mektuplarla olsun bunu tart›flmak, güzellikleri paylaflmak istedim. Bu çerçevede bir mektup yazd›m. O’na da selamlar›m› iletirsin. Babac›¤›m, dedim ya asl›nda çok fley var. Ama yazacaklar›m flimdilik bu kadar. Seni özlemle kucakl›yorum. fiimdilik hoflçakal

Sevgilerimle K›z›n ‹dil 18.12.1995

230


Merhaba Babac›¤›m, Mektubunu birkaç gün önce ald›m. ‹lk önce sa¤l›¤›n› sormak istiyorum. Nas›ls›n? Mektubunda yazd›¤›n kadar›yla sa¤l›¤›n pek iyi de¤il. Kendine dikkat ediyor musun? Yiyeceklerin olsun, yaflam koflullar›n olsun sa¤l›¤›n› bire bir etkileyen fleyler. Bunlara dikkat edebiliyor musun? ‹laç kullan›yor musun? Bu konuda sa¤l›¤›na dikkat etmeni söyleyebiliyorum ancak. Yaflad›¤›n koflullarda bu pek mümkün olmasa da senin özen göstermen önemli. Ayr›ca olaylara, geliflmelere bu kadar çok üzülmen de seni y›prat›yor. Tabii ki olumsuzluklar› düflüneceksin. Ama kendine zarar verecek kadar üzülmen, s›k›nt› duyman do¤ru de¤il. Çünkü bu flekilde sorunlar› çözmek de kolay olmuyor. Hem yaflanan sorunlar›n, bugün içinde bulundu¤u durumun tek sorumlusu sen misin? Elbette de¤il. Bugün ekonomik sorunlardan bahsediyorsak ve bunlar çözülemiyorsa bu senden kaynaklanan bir sorun de¤il. Çevremize bir bakt›¤›m›zda al›n teri, eme¤i ile yaflamaya çal›flanlardan hangisinin durumu senden , bizden farkl›? Bu sorunlar›n var olan sistemden kaynakland›¤› çok aç›k. fiunu çok net söylüyoruz. ‹flçiyi, emekçiyi sömüren ve onlar›n s›rt›ndan kar›na kar katan bir avuç insan var ve milyonlarca emekçinin bugün senin yaflad›¤›n s›k›nt›lar› yaflamas›n›n ve hatta daha a¤›rlar›n› yaflamas›n›n sorumlusu olanlardan bu insanlar. Aile içi sorunlara gelince bunda da her birimizin pay› oldu¤u çok aç›k. Senin de bizim de... Di¤er yan›yla bakt›¤›m›zda bu sorunlar›n temelinin de asl›nda bu sistemden, bu sömürü sisteminden kaynakland›¤›n› biliyoruz. Bu nedenle baz› fleyleri tek bafl›na çözmek mümkün olmad›¤› gibi bundan dolay› karamsarl›¤a düflmek, böyle üzülmek de do¤ru de¤il. ‹flte bu neden-

231


le diyorum ki, kendini üzme, s›k›nt›ya sokma. Babac›¤›m sana biraz buradan bahsedeyim. fiu an yo¤un haz›rl›klar›m›z var. Mart-Nisan aylar›nda parti kuruluflunu kutluyor ve mücadelemizde flehit düflenleri an›yoruz. Bunun için 30 Mart'tan 17 Nisan'a kadar olan günler için program haz›rl›yoruz. Bir yandan tiyatro metinleri yaz›yoruz, di¤er yandan halk oyunlar› k›yafetleri dikiyoruz. Koro çal›fl›yoruz, halk oyunlar› çal›fl›yoruz. Yani har›l har›l bir çal›flma içindeyiz. Yine birlikte üretiyoruz, birlikte düflünüyoruz. Henüz çal›flman›n bafl›nday›z ama güzel fleyler ç›kmaya bafllad› bile. Olanaklar›m›z›n k›s›tl› oldu¤unu da düflününce her fleyi malzeme olarak kullan›p bir fleyler yapmaya çal›fl›yoruz. Elimizdeki her kumafl›, ka¤›d›, ipi vb. kullan›yoruz. Öte yandan bir kampanyam›z var ve bu çerçevede dönüflümlü açl›k grevi yap›yoruz. Bu kampanya hapishane ile s›n›rl› de¤il. fiu an ülkenin dört bir yan›nda çeflitli etkinliklerle, eylemliliklerle sürüyor. Biz de hapishaneler olarak kendi üzerimize düfleni bu bütün içerisinde yapmaya çal›fl›yoruz. Biraz kampanyan›n içeri¤inden bahsedeyim. Gazetelerden, televizyonlardan izledi¤imiz, asl›nda hiçbirimizin yabanc› olmad›¤› katliamlar var. Buca ve Ümraniye haphishanelerinde toplam 7 arkadafl›m›z›n öldürüldü¤ü sald›r›lar› biliyorsundur. Gazeteci Metin Göktepe hiç kimsenin inkar edemeyece¤i bir flekilde herkesin gözünün önünde öldürüldü. Bunlar belki her gün onlarcas› yaflanan iflkencelerin, katliamlar›n sadece en çok öne ç›kan örnekleri. Bir süredir Sivas olaylar› olarak izledi¤imiz geliflmeler var. Devrimcilere yard›m etmesin, devrimciler yaln›zlaflt›r›ls›n diye boflalt›lan köyler, göç etmeye zorlanan köylüler... Bunlar ilk defa yaflanan fleyler de¤il. Abluka alt›na al›nan köyleri daha önce de görmüfltük. Belki Sivas de¤ildi de Dersim'di, Erzincan'd›. Köylünün k›fl›n yiyece¤i g›da miktar› bile belirlenip buna göre k›s›tl› veriliyordu ki, ancak

232


kendi kar›nlar›n› doyurabilsinler, devrimcilere yard›m etmesinler. Bir de koruculaflt›rma politikalar› var. Köylü ihbarc› olmaya zorlan›yor. Kabul etmedi¤i noktada kendisini bekleyen ise iflkence, evsiz kalma, ölüm... Bütün ülke genelinde yaflananlara bakt›¤›m›zda boyutlar› farkl› da olsa her yerde halka karfl› aç›lm›fl bir savafl var. Bu savafl cezaevlerindeki tutsaklar› katledecek kadar alçakça, öldürülen insanlar›n kulaklar›n› kesip anahtarl›k yapacak kadar vahflice, insanl›k d›fl› bir flekilde sürüyor. Ümraniye Hapishanesi'ndeki sald›r›da yaralanan arkadafllar›n anlatt›klar› var örne¤in. Sald›r› s›ras›nda demir çubuklarla tutsaklar›n kafalar›n› parçalamak için vurulmufl. Demir çubuklarla h›zlar›n› alamad›klar›nda yaral›lar›n kollar›n› ve bacaklar›n› merdiven trabzanlar›na geçirip k›rm›fllar. Yaflananlar bu kadar adice sürüyor. Bu örnekler o kadar ço¤alt›labilir ki mektup sayfalar› yetersiz kal›r. Bizler bunlara göz yumamay›z. Her gün onlarca, yüzlerce kifli öldürülürken, iflkence görürken sessiz kalamay›z. Zaten mücadelemiz de bunu kapsam›yor mu? Evet, ama flimdi daha fazla vurgu yap›p hayata geçirdi¤imiz bu kampanya ile tüm devrimci-demokrat kamuoyunu harekete geçirip, duyarl› k›lmay› ve mücadeleye katmay› hedefliyoruz. Bunun için yürüttü¤ümüz kampanyan›n üç maddesi var: Birincisi, hapishanelerdeki bask› ve sald›r›lar›n son bulmas›n› hedefliyor. Bu madde ile tüm adli ve siyasi tutsaklara özgürlük diyoruz. ‹kinci madde; içeride, d›flar›da yaflanan tüm katliamlar›n son bulmas› ve bu katliamlardan, iflkencelerden sorumlu olanlar›n bu yapt›klar›ndan dolay› hesap vermeleri ve cezaland›r›lmalar›. Son madde ise Kürt halk› üzerinde bask›lara son verilmesini amaçl›yor: "Kürdistan'dan kanl› ellerinizi çekin! Halklar kardefltir!" diyoruz. ‹flte bizler bu nedenle üçer günlük dönüflümlü açl›k grevi yap›yoruz. Bu direnifl tüm hapishanelerde hayata geçiyor. Senin dedi¤in bir fley var ya, tek yanl› düflünmeyin. ‹flte asl›nda bunu çok güzel so-

233


mutluyor bu yaflad›klar›m›z. Yukar›da anlatt›klar›m tan›klar›yla,kan›tlar›yla ispatlanm›fl, devletin, milletvekillerinin bile zaman zaman meclis gündemine getirdi¤i gerçekler. Ama bu gerçekler çarp›t›lmaya çal›fl›l›yor. Bir sürü yalan yanl›fl fleyle farkl› gösterilip halk›n düflünceleri buland›r›lmaya çal›fl›l›yor. Bir örnek daha vereyim. Bugün üniversite gençli¤inin, harçlara yönelik yürüttü¤ü eylemler var. Her y›l katlanarak artan bu harçlar› ödemeyece¤iz diyor gençlik. Çünkü bu paralar›n hiçbir flekilde bize dönmedi¤i aç›k. Asl›nda yaln›zca iflkence, bask› olarak geri dönüyor. Bir de yetkililer ç›k›p bu paralar›n kredilerle ödenece¤i, asl›nda çok para almad›klar›, bunu almak zorunda olduklar› gibi bir sürü gerekçe s›ralad›lar. Bunlar›n ne kadar do¤ru oldu¤u ortada. Bunu sen de biliyorsun. En az›ndan benim harçlar›mdan biliyorsun. Gerçe¤in ne oldu¤u ortada. Bu nedenle tek yanl› düflünmedi¤imiz ortada. Babac›¤›m sana daha uzun yazacakt›m. Ama birazdan mektuplar› almaya gelecekler. Bu nedenle daha uzun bir mektubu sonra yazar›m. Mektubumu bitirmeden önce bayram›n› en içten dileklerimle kutluyorum. Halam›n da öyle ve sizi sevgiyle ve özlemle kucakl›yorum. Yak›nda görüflmek dile¤iyle... Ayr›ca buradaki tüm arkadafllar›n da sana sevgi ve selamlar› var.

16.02.1996 Sevgilerimle K›z›n ‹dil

234


Merhaba babac›¤›m, Nas›ls›n diyerek bafllamak istiyorum. Sa¤l›¤›n› çok merak ediyorum. Mektubunda hastal›¤›ndan bahsetmifltin. Peki tedavi için neler yap›yorsun? Kendine bakabiliyor musun? ‹fllerin nas›l? Yine eskisi gibi koflturuyor musun? Sorunlar›n› çözebildin mi? (ifl yeriyle ilgili) Babac›¤›m seninle konuflacak çok fley var asl›nda. Ama nereden bafllayaca¤›m› bilemiyorum. Önce buradan, bizden bafllayay›m. Biz hepimiz iyiyiz. Gazetelerden okumuflsundur, flu an açl›k grevindeyiz. Daha önce sana Buca'da, Ümraniye'de yaflananlar› anlatm›flt›m. Geçen seferki açl›k grevimizi de biliyorsun. Bütün bu sald›r› politikalar›nda baflar›l› olamay›nca bizi yok etmek için 6-8-10 May›s tarihlerinde bir genelge ç›kar›ld›. Bu genelgeye göre ‹stanbul, ‹zmir vb. illerde tutuklananlar art›k bu illerdeki hapishanelere götürülmüyor. ‹lk önce Eskiflehir'de aç›lan bir hapishane var. Biz buraya "tabutluk" diyoruz. Çünkü küçük hücrelerden olufluyor ve hem hapishanenin içinde hem de d›flar›yla her türlü ba¤› kopart›yorlar burada. Aile görüflü ve avukat görüflleri engelleniyor. Gazete, kitap, dergi, radyo, televizyon, her fley yasak. Yasaklanmayan tek fley tutsaklara iflkence yapmak. Bu tabutluklar yaln›z Eskiflehir'de de¤il, birçok yerde var. Buralara yeni tutuklananlar götürüldü¤ü gibi baflka hapishanelerden de zorla götürülenler var. Bu amaçla Sakarya ve Konya hapishanelerine sald›r›ld›. Birçok kifli yaraland›. Bu sald›r›lar daha da boyutlanacak. ‹flte bizim talebimiz bu "tabutluk" lar›n kapat›lmas›. Buna iliflkin ç›kar›lan genelgenin kald›-

235


r›lmas›. Bunun d›fl›nda iki talebimiz daha var. Ailelerimize yönelik bask›lara, gözalt›na almalara, her türlü sald›r›ya son verilmesi. Son talebimiz de hastane ve mahkeme gidifl- gelifllerindeki engellemelerin kald›r›larak tedavi olma ve savunma yapma haklar›m›z›n gasp edilmesi. Bu talepler bizim için yaflamsal önemde. Bir yandan sald›r›larla bizi sürekli yok etmeye çal›fl›rlarken, di¤er yandan çok ciddi rahats›zl›klar› olan arkadafllar›m›z bile tedavi ettirilmeyerek ölüme ve sakat kalmaya terk edilmifl durumda. Tabutluklar›n aç›lmas› zaten savunma hakk›na da yönelik bir sald›r›. Çünkü diyelim ‹stanbul'da tutuklanan bir kifli yine ‹stanbul'da yarg›lanacak. Ama Eskiflehir'e götürüldü¤ü için mahkemeye getirilmeyecek. Zaten avukat görüfllerine yönelik k›s›tlamalar var. Bütün bunlar düflünülünce bize yapacak tek fley kal›yor. Direnmek. ‹nsan onurumuz için direnmek, yaflamak için, yaflatmak için direnmek. Bu nedenle bafllad›k açl›k grevine. Bugün 19’uncu gün. Kamuoyu bizi destekliyor. Aileler, dernekler, sendikalar, iflçiler, memurlar, ö¤renciler, sanatç›lar oldukça genifl bir kesim yurt içinde ve yurt d›fl›nda bizleri destekliyor, taleplerimize sahip ç›k›yor. Sonunda kazanaca¤›m›z› biliyoruz. Bunun için de her fleyi göze ald›k. Bu cuma görüfle gelen aileler hapishane önünde bas›n aç›klamas› yapt›lar. Daha önce de birkaç kez yapm›fllard›. fiimdi d›flar›da aileler de açl›k grevine bafllad›. Onlar gruplar halinde dönüflümlü yap›yorlar. Bir yandan da Ankara'daki aileler Adalet Bakanl›¤› ile görüflmeye çal›fl›yorlar. Ama henüz görüflmediler. Bakal›m, geliflmeleri biz de izliyoruz. Babac›¤›m, seninle konuflmak istedi¤im bir konu da senin mektupta yazd›klar›na iliflkin. Bizim düflüncelerimizi yanl›fl de¤erlendirdi¤ini ve bizi tan›yamad›¤›n›, daha do¤rusu bizim sana kendimizi, düflüncelerimizi anlatmakta yetersiz kald›¤›m›z› düflünüyorum. Öncelikle, biz ülkenin bölünmesini istemiyoruz. Böyle bir düflüncemiz yok. Ak-

236


sine bu ülke topraklar›nda yaflayan herkesin, tüm halklar›n kardefl oldu¤unu, bir arada yaflamas›n› savunuyoruz. ‹stedi¤imiz bir arada ama sömürüsüz bir dünya oldu¤u, senin de istedi¤in bir gelecek. Çünkü sen de eziliyorsun, sömürülüyorsun. fiu an içinde yaflad›¤›n koflullar bunun bir sonucu. Ayr›ca biz halk›m›z›, vatan›m›z› seviyoruz. Bu topraklar›n her kar›fl›n›n özgür olmas›n› istiyoruz. Çünkü bu topraklar, u¤runa al›n terini, kan›n› dökenlerin, halk›m›z›n. Yani özünde senin düflüncelerinden farkl› fleyler de¤il düflündüklerimiz. Bunlar için mücadele etmek ise gönüllülükle olabilecek bir fley. Ve bugün gerçekleri görenler, bu kadar ezilmifllik art›k yeter diyenler, mücadele ediyor. ‹flçilerin, memurlar›n, ö¤rencilerin her gün sokaklarda oluflu bu rahats›zl›¤› gösteriyor. Kimse onlara zorla bir fley yapt›rm›yor. Biz onurlu, namuslu bir yaflam için buraday›z. Bu düflünceleri savunanlar ise gerçek güzelliklerin sahibi. Çünkü halk›m›zla yan yanay›z, iç içeyiz. Biraz önce açl›k grevimizi birçok insan›n destekledi¤ini söylemifltim. Biz yanl›fl yap›yor olsak binlerce insan bizim için sokaklara dökülür mü? Yafll› analar polis coplar› alt›nda yaralanmay› göze alabilirler mi? Bütün bunlar beyin y›kama de¤il. Çünkü kendi yaflad›klar›m›z. Babac›¤›m, bu konuda söylenecek çok fley var asl›nda. Ama mektup sayfas› s›n›rl›. Bu nedenle flimdilik bu kadar diyorum. E¤er görüfle gelebilirsen tart›flma olana¤› buluruz. Bu daha iyi olur. (...) Bu hafta görüflümüze Grup Yorum'dan arkadafllar geldi. Cuma akflam› Çanakkale'de konser verdiler. Konser öncesi de ziyaretimize geldiler. Daha önce de birkaç kez gelmifllerdi. Uzun uzun sohbet ettik. D›flar›y› anlatt›lar. Çal›flmalar›n› anlatt›lar. Yeni bir kasetleri ç›kt›. Bize de getirmifller. Ayr›ca Tav›r'›n da yeni say›s› ç›kt›. ‹kisi de çok

237


güzel. Cuma gününden bu yana aral›ks›z yeni kaseti dinliyoruz. Arkadafllar sürekli seni soruyorlar. OKM kapanmadan önce görüflebiliyordunuz. fiimdi senin de telefonun yok. Onlara senin adresini verdim. Ziyaretine gelebilirler. Ama sen de onlar› arayabilirsin. fiimdi Taksim'de Anadolu Halk Kültür Sanat Merkezi ve Okmeydan›'nda Okmeydan› Kültür Merkezi var. Çal›flmalar›n› orada sürdürüyorlar. Sen de onlar› ziyaret edebilirsin. (Tabii sa¤l›¤›n iyi olursa) Ama en az›ndan telefon edebilirsin. Onlar seni merak ediyorlar. Ayr›ca benimle ilgili haber de alabilirsin. Sana adreslerini ve telefonlar›n› daha önce yazd›m m› bilemiyorum. Ama flimdi yine yazay›m. Babac›¤›m, oldukça uzun bir mektup oldu. Ama seninle konuflmak istediklerime yaln›zca k›sa k›sa de¤inebildim. Yak›nda görüflebilirsek bunlar› konufluruz. Mektubumu burada bitiriyorum. Seni özlemle, sevgiyle selaml›yor,sevgiyle öpüyorum. Buradaki tüm arkadafllar›m da seni selaml›yorlar. Sevgilerimle K›z›n ‹dil

238


‹D‹L’E MEKTUPLAR

239


Biricik K›z›m, Ayçe'm, Aradan tam 25 y›l geçmifl. Her fley dün gibi. 28 Kas›m 1970. Günlerden Cumartesi ve saat 21.55. ‹lk 盤l›klar duyuluyor. Güzel bir k›z›n olacak ama çok edepsiz diyor ebesi. 30 Kas›mda ad›n› koymuflum: Ayçe ‹dil. Sen bu bebe¤i hat›rl›yor musun? ‹lkokulda, ortaokulda ve lisede baflar›l› bir ö¤renci. Karda, ya¤murda s›rt›m›zda tafl›d›¤›m›z k›z›m›z, piyano ö¤rencisi. Sonra iktisat ö¤rencisi. Fakültedeki ilk baflar›l› ve heyecanl› y›llar. Umutlar›m›n, beklentilerimin flahlan›fl›. Her zaman flunu soruyorum kendi kendime: Neden böyle oldu? Neden her fley birden de¤iflti? Neden darmada¤›n›k olduk? Kader bu kadar ac›mas›z m›yd› bizden yana? Gelecek, nelerle yüklü bizim için? Küçücüktün. K›rklareli' de dereye düfltü¤ün günü hat›rl›yor musun? Sana sormufllar-

240


d›, tekrar girecek misin diye. Sen de hemen cevab›n› vermifltin: Tabii girece¤im. Sonra, K›rklareli, Edirne, Tekirda¤, Çanakkale, Bursa gezilerimiz. Teleferikle Uluda¤'a ç›k›fllar›m›z. Kufladas›'nda yüzme ö¤retmeye çal›flm›flt›m sana kendim biliyormuflum gibi. Daha bitmedi. Her hafta AKM'deki cumartesi konserleri, onlar› unutuyor musun? Anneni de al›flt›rm›flt›k senfonik konserlere. Sen de h›rkan›n, dü¤melerini kopar›yordun, afacanl›k olsun diye. Bir kere de Edirne'de bizi kaybetmen. Sonra, flimdi büyük adam Metin'in her yerde poturlar›n› dolduruflu. Senin de her sokak bafl›nda, (baba, çiflim geldi) deyiflin. Tuvalet aramaktan do¤ru dürüst gezemezdik. Sana k›rm›z› tavflan balonlar al›rd›m. ‹lk patlad›¤›nda çok a¤lam›flt›n. Ertesi akflam bir yenisini daha getirmifltim. Annenle birlikte bafl›n› örter, namaza dururdun, cim karn›nda nokta gibi. Ama çok çal›fl›r, çok okurdun. Yata¤›na kitapla girer, kitapla ç›kard›n. Ya K›rklareli'nde, 23 Nisan törenlerine kat›l›fl›n, daha ö¤renci de¤ildin o zaman. Ama onlardan daha ciddi yürüyordun. Terastaki kamelyede sabah kahvalt›lar›m›z, akflam yemeklerimiz. Çiçek de yetifltirmifltik. Sen, a¤abeyinle top oynard›n. Annenle ikisi aras›nda bir aya¤›n› topun üstüne koymufl, iki elini de beline dayam›fl, bir kar›fl aç›k a¤z›nla a¤layan foto¤raf›n› hat›rlar m›s›n? Her Pazar günü, ‹stanbul'un semt-i fakirun tarih-i kadim Kocamustafapafla's›ndan Samatya sahili deryas›na yürüyüfle giderdik. Sen, k›rm›z› araban›n içinde ayaklar›n› sallayarak patiklerini soka¤a atard›n. Biz de gider, onlar› toplard›k ard›ndan. Bak ne akl›ma geldi. K›rklar'da bir akflam, hemflire Zekiye han›mlara gitmifltik. ‹ki k›z› vard›. fiimdi evlenmifller. O gece, di¤er odada, bir sana bir bana yaparak bir kavanoz çikolatay› yedirmifllerdi sana.

241


Hat›rl›yor musun? ‹flte sen, böyle afacan k›zd›n. Bu gece yar›s›, 25 y›l› düflündüm. Seni düflündüm. ‹lk kuca¤›ma ald›¤›m dakikadan flu ana kadar. Benim tatl› afacan›m, can›m›zs›n, her fleyimizsin. Unutuldum deme sak›n. Sen her zaman bizimsin. Ama art›k afacanl›k yok. 25 inci do¤um gününde seni sevgiyle, hasretle ba¤r›ma bas›yorum. Gelecek günlerinin mutlulukla, sa¤l›kla, baflar›yla dolu olmas›n› diliyorum. Seni öpüyorum k›z›m.

BABAN SEM‹H ERKMEN ‹stanbul, 28 Kas›m 1995

242


Ablam Çok titizdi benim ablam. Düzenli, temiz. Hiç istemezdi odas›na girmemi, eflyalar›na dokunmam›, odas›n› da¤›tmam›… ‹nad›na yapar, k›zd›r›rd›m onu. Nedendir bilinmez, bundan büyük haz duyard›m. Çocukça bir hazd› bu tabi, amaçs›z, nedensiz… Kardefller aras›nda, bildik çekiflmelerdi iflte bizimkisi. 10 yafl büyüktü benden. Kentte do¤duk, büyüdük ikimiz de. Babam›n ilgisi yüzünden kültür ve sanata e¤ilimliydik. Çocuklar›n ço¤unun yaflayamad›¤› fleyleri yaflad›k. Babam operaya götürürdü bizi örne¤in. Opera deyince kimileri dudak bükecektir eminim. Do¤ru, ülkemizde bilinmeyen, duyulmayan ve tabi pek sevilmeyen bir

243


sanat dal›d›r opera. Ama flair babam götürürdü bizi iflte. Sonra hafta sonlar› tiyatrolara, sinemalara… TRT’de Hikmet fiimflek yönetiminde klasik müzik orkestralar›n›n pazar konserlerini izlerdik ailece. “Pazar günü de yap›lacak ifl mi bu flimdi?” diyenler olacakt›r belki. Olabilir, klasik müzik de biraz yabanc›d›r bize, ama biz ailecek müthifl bir keyif al›rd›k bundan. fiiirler okurdu akflamlar› flair babam bize. Naz›m’dan, Hasan Hüseyin’den, Orhan Veli’den, Faz›l Hüsnü’den… Ad›n› an›msayamad›¤›m daha birçok ozandan. Ablam›n fliiri çok güzel okudu¤unu söyledi arkadafllar› bana sonradan. Mayas› fliirle yo¤rulmufl bir çocuklu¤un sonucudur bu mutlaka. Keman kursuna göndermifl babam ablam›. Keman kursundayken piyanoyu görmüfl ablam, ille de “piyano ö¤renece¤im ben” diye ›srar ediyor babama. Ne yaps›n babam, piyano alacak paras› yok o vakitler. Zaten keman› da borç harç alabilmifl. O da ne yap›yor, bir k⤛da piyano tufllar›n› çiziyor, onun üzerinde notalar› ö¤retiyor ablama. Sonra ikinci el bir piyano al›yor. O piyanoda daha sonra notalar› ö¤retecekti ablam bana. Babam ablam›n sanatç› olmas›n› istiyordu. Ad›n› da ünlü bir piyanistten alm›fl zaten ablam. Babam›n masum dileklerinden biri de buydu iflte. Ünlü bir piyanist olmas›n› düfllermifl babam onun. Sessiz, içine kapan›km›fl ablam. Babam biraz da bunun için keman ve

244


piyano kurslar›na, baleye göndermifl onu, biraz sosyalleflsin diye. Benim durumum da pek farkl› de¤ildi asl›nda. Ne de olsa ablam›n kardefliyim. Foto¤raf makinesi ald› babam bana da. ‹yi bir foto¤rafç› olaca¤›m› düflündü herhalde. Dersleri çok iyiydi ablam›n. Benimse tam tersi. Bu konuda ablam›n kardefli olamad›m ne yaz›k ki. Albümleri kar›flt›r›rd›k bazen. Tan›mad›¤›m birileri olurdu resimlerde. Sorard›m “Bu da kim?” diye. “Ablan›n matematik hocas›.” derdi babam. “Onun dersinden bir tek ablan tam puan ald›¤› için bize teflekkür etmeye, ablan gibi bir evlat yetifltirdi¤imiz için bizi kutlamaya gelmiflti. Bu resim o günün resmi iflte.” derdi. S›f›rc›n›n biriymifl asl›nda. Hak ettikleri halde birçok ö¤renciye 100 vermezmifl. Ama ablam o derste o kadar iyiymifl ki ona gerçekten hak etti¤i için verirmifl 100 tam puan›. ‹flte böyle biriydi benim zeki ablam. Ablam› hep elinde bir kitapla hat›rl›yorum nedense. Çok ama çok okudu¤undan herhalde. Gerçekten öyleydi. Öyle ki do¤um günlerinde olsun, baflka zamanlarda olsun, ablama hep kitap hediye edilirdi. E¤er ablam da birilerine hediye alacaksa, bu mutlaka bir kitap olurdu. Gece geç saatlere kadar kitap okumas›na k›zarlard› annem ve babam. Ah benim kitap kurdu ablam, “Tamam tamam, yat›yorum art›k.” deyip, ›fl›klar› söndürürdü ama bafl›na yorgan› çekip alt›nda küçük bir lambayla kitap okumaya devam etti¤ini bilirdim ben onun. Söylemezdim annemle babama bunu tabi… Yok, ablamdan bu “hizmetimin” karfl›l›¤›n› bekledi¤imden falan de¤il. Severdim ben ablam›. Hem de çok… Sonra büyüdü ablam, üniversiteli oldu. Hali, tav›rlar› de¤iflti tabi birazc›k. De¤iflenin ne oldu¤unu, bu de¤iflikli¤in sebebini filan de¤erlendirecek, çözecek yaflta de¤ildim o vakitler. Ama ablam daha bir güzelleflmifl, daha bir iyileflmiflti sanki.

245


Ortaköy Kültür Merkezi mi ne, oraya gidip geliyordu. Beni de götürmek istedi sonradan oraya. Ço¤u zaman ekerdim ben onu, gitmezdim. Ama annem de ›srar edince, yan›na tak›l›p gitmeye bafllad›m sonradan. Annemin ›srar›n›n sebepleri baflkayd› tabi. “Oraya gitti¤inde ablana de ki; annem buraya gelmeni istemiyor, biraz da evde kals›n, evin ifllerine yard›m etsin.” diye tembihliyordu beni… Aynen söylüyordum ablama bunlar›. Beni karfl›s›na al›p, bir güzel anlat›yordu o kültür merkezine neden gidip geldi¤ini. Ne yapmak istedi¤ini, amaçlar›n›… Benim anlayaca¤›m dilden hem de… O kadar güzel anlat›yor, o kadar ikna edici konufluyordu ki, eve geldi¤imde bu kez ablama arka ç›k›yordum anneme karfl›… Annem köpürüyordu tabi. A¤z›na geleni söylüyordu bana. Ablama k›z›yordu elbette ama paparay› ben yiyordum. Dinledi¤i müzikler de de¤iflmiflti. Oysa eskiden Sezen Aksu’yu çok severdi. Kasetleri ç›kt›¤›nda ya hemen sat›n al›r paras› varsa, ya da arkadafl›ndan ödünç al›p evde bozuk bir teyp yard›m›yla kay›t yapard›. Bu ifl biraz sessizlik istiyordu tabi. Yine inad›na dalard›m odas›na tam kay›t yaparken. Bu yüzden Sezen Aksu’nun flark›lar› aras›nda bir kap› sesi olurdu mutlaka kasette!.. Nas›l da k›zard› bana can›m ablam. Dedim ya, de¤iflmiflti ablam. Bir gün art›k eve gelmez oldu. O varm›fl gibi dalard›m odas›na bazen… Yoktu ama. Annem bana telefon ettirirdi OKM’ye, ablam› sordururdu. fiimdi an›msam›yorum ne söylediklerini ama verdikleri cevab›n annemi tatmin etmedi¤i kesindi. Defalarca arat›rd› ayn› cevab› alaca¤›n› bile bile... Tiyatroda oynuyor, böylece Türkiye’nin dört bir yan›n› dolafl›yordu. Yurtd›fl›na turneye de gitmiflti. Sonra bir gün gözalt›na al›nd›¤› haberini ald›k ablam›n. Ankara’da al›nm›flt› gözalt›na, hemen de tutuklam›fllard› onu. Babam görmeye gitmiflti ablam› Ulucanlar Hapishanesi’ne. Komflular›m›z -ki ablam› çok severler, k›zlar› gibi görürlerdi

246


adeta- evimize gelip “Valla çok üzüldük, hem de çok flafl›rd›k. Yok yok, bizim k›z›m›z öyle fleylerle ilgilenmez. Mutlaka birileri kand›rm›flt›r onu.” diyorlard›. Gerçekten ablam›n komflular›m›zla çok güzel iliflkisi vard›. Ablam›n tutuklanmas›na üzüldükleri hallerinden belliydi. Ulucanlar’dan Çanakkale’ye gitti sonra. Bir kuflun kanad›na konup çoook uzaklara gitti¤ini söylediler bana sonra. 1996 y›l›n›n 27 Temmuz’unda. Bir daha hiç göremeyecektim onu. Bir daha hiç ama hiç k›zd›ramayacakt›m. Bir daha sesini duyamayacak; o, dünyan›n en ikna edici sözlerini dinleyemeyecektim. Aram›zda niye 10 yafl fark vard› ki sanki… Hiç olmazsa 5 y›l olsayd›… Onunla befl y›l daha birlikte olurduk, kim bilir belki çok daha fazla fley paylafl›rd›k. Belkisi fazla, mutlaka öyle olurdu. O gitti, bana ablam›n kardefli olma onuru kald›… Sonralar› ablam›n arkadafllar›n› gördüm. Tav›r’dayd›k. ‹ki kifli ‹dil Kültür Merkezi’ni geziyordu. Tav›r’a girdiler. O an oradayd›m. Arkam dönüktü, Tav›r odas›n› inceliyorlard›. Döner dönmez göz göze geldik onlarla. Bakakald›k birbirimize. Ne onlar gözlerini benden ay›rd›lar ne ben onlardan. fiaflk›n, merakl›, hüzünlü bak›yorlard›. Nedenini sonra ö¤rendim. Bende ablam› görmüfller. Öyle garip oldum. Onlar›n o bak›fllar› beni de sard›. O bak›fllarda sevgiyi, sayg›y› gördüm. “‹dil’in kardefli” diye tan›tt›klar›nda sevecen, s›ms›cak kucaklad›lar beni. “Ablan› tan›yorduk, ‹dil’imizin kardefli oldu¤unu anlam›flt›k. Gözlerin... Gözlerin tan›tt› seni.” deyince O’na benziyor olman›n mutlulu¤u, gururu sard› tüm bedenimi. O günden çok sonra daha fazla görür oldum ablam›n arkadafllar›n›. Ablam›n arkadafllar›nda ablam›... Can›m ablam, nas›l da yüre¤ine yüre¤ine ifllemifl insanlar›n. Birçok

247


özelli¤ini sonra da korumufl ablam. Titizli¤i devam ediyormufl hapishanede de. Hala eskisi gibi titiz ve özenliymifl. Yine çok kitap okurmufl mesela. Elinden kitap düflmezmifl. “Biz zorlan›rd›k kimi zaman ama o ne yapar eder mutlaka okumaya vakit ay›r›rd›.” diyorlard›. Çok konuflmazm›fl. Anlat›ld›¤› gibi sessiz de olsa benim k›zd›rmalar›m konufltururdu onu eminim. Ama sessizli¤ini de korumufl ablam anlafl›lan. Bir gün arkadafllar› flakalafl›yormufl. Kendi aralar›nda Alevi-Sünni sohbetleri çok olurmufl. Aleviler biz flöyleyiz, Sünniler biz böyleyiz diye tak›l›rlarm›fl birbirlerine. Ablam bu tatl› kavgalar› izlermifl sadece. Pek dâhil olmazm›fl. Arkadafllar› neden dâhil olmad›¤›n› sorarm›fl. Ablam bu tip tart›flmalara dâhil olmad›¤› için elefltiri bile al›rm›fl. Bir gün yine böyle flakalafl›rken kimsenin beklemedi¤i bir anda dalm›fl kavgan›n ortas›na. Herkesi flafl›rtm›fl tabi. Kavga iyice büyümüfl. Ko¤ufllar› darmada¤›n olmufl. Herkes yorgun düflmüfl. Sonunda bir masan›n üstüne ç›km›fl ablam ve bir arkadafl›. Elleri kenetli, di¤er elleri zafer iflaretli “Yaflas›n halklar›n kardeflli¤i” slogan›n› at›p kavgay› bitirmifller. Bu bizim zenginli¤imizdi diye anlatt›lar ablam›n arkadafllar›. Zenginli¤imiz ve canl›l›¤›m›z... Ve o günden sonra ablam daha fazla kaynaflm›fl arkadafl-

248


lar›yla. Mesafeli bir iliflkisi varm›fl önceden. Ablam ald›¤› elefltirileri ciddiye al›r eksik ve hatalar›n› düzeltirmifl. “En güzel yanlar›ndan biri buydu.” diye anlatt›lar bunu bana. Can›m ablam, insan›n kendisini gelifltirmesi, de¤ifltirmesi ne kadar önemli. Hele her fleyin kirletildi¤i bu zamanda... Kültür-sanat iflleriyle ilgileniyormufl ablam. Yarat›c›ym›fl da bu konuda. Ablam›n tiyatrocu oldu¤unu bilmeyenler varm›fl. Çanakkale’ye yeni sevk olanlar için “hoflgeldin program›” yapm›fllar. Ablam tek kiflilik bir oyun oynam›fl. Arkadafllar› flafl›rm›fllar. ‹dil’in OKM’li oldu¤unu biliyorlarm›fl ama böylesi yeteneklerinin oldu¤unu bilmiyorlarm›fl. Öyle be¤enmifller ki baflka zamanlarda da tekrar istemifller o oyunu oynamas›n›. Ha bir de fliir okumas›n› çok be¤enirlermifl. “Okudu¤unu hissetmeyen iyi okuyamaz.” diye anlatmaya bafllam›fllard› arkadafllar›. “‹dil hissederdi ve sen de onunla birlikte dalar giderdin o duygu yo¤unlu¤una.” Can›m ablam, keflke onun yaflad›¤› o duygu yo¤unlu¤una ben de girebilseydim. Onlar› dinlerken bir kez daha “Neden befl y›l daha erken do¤mam›fl›m ki?” deyip durdum. Hani mümkünü olsa do¤an›n kanununu de¤ifltirirdim, ablam›n yafllar›nda olmak, ablam›n yaflad›¤› yerlerde yaflamak için. Biliyorum “keflke”ler-

249


de hep bir piflmanl›k olur ama ben yaflayamad›m ki onunla yeterince... Yaflasayd›m, yaflad›klar›mda “keflke” diyece¤im fleyler olurdu belki ama ne fayda! Ne do¤an›n kanunu ne de benim yaflayamad›klar›m ona olan özlemimi anlatmaya yetmiyor. Ablam›n arkadafllar› bu özlemi öylesine deprefltirdi ki... Onu anlat›rlarken ben kendi sessizli¤imde ablamla söylefltim. Can›m ablam... Söyleflilerinde öyle s›cak, öyle içtenmifl. Bu kadar derin izler b›rakmak nas›l mümkün olurdu ki? Ablam›n art›k olmad›¤› günlerde, Çanakkale Hapishanesi’ne di¤er ablalar›m› ziyarete gitti¤imde anlad›m bu gerçe¤i. Ablamla birlikte ölüm orucuna yatan “Ayfle abla”yd› beni ilk karfl›layan... “Gelece¤ini biliyordum. Seni bekliyordum ne vakittir ben de...” demiflti. Sonra da ‘‹dil benim vicdan›md›r art›k!”... Çok düflündüm bu sözü. Nedir ki vicdan, yozlaflt›r›lan bunca de¤er içinde? Bir insan di¤erinin vicdan› nas›l olur? Ablam flehit düfltükten sonra onun için açt›klar› günlü¤e de yazm›fl Ayfle Abla. Hiç baflucundan ayr›lmam›fl ablam›n. Ablam ölüm orucundayken bir süre sonra o da bafllam›fl. Ayfle Abla’n›n durumu da iyi de¤ilmifl, sürekli kusuyormufl ama ablam›n baflucundan hiç ayr›lmam›fl yine de. Ablam›n durumu kötülefltikçe hiç uyumaz olmufl. Gözlerini hiç ay›rmam›fl ablamdan. Sürekli masaj yapm›fl, biraz daha yaflatmak için. Ablam›n ac› içindeyken bunu arkadafllar›na yans›tmamak için gösterdi¤i çaba, bilinci kapal›yken bile a¤z›nda ç›kan yaralardan dolay› sürekli a¤z›n› silmesi, arkadafllar› da açl›k grevinde diye onlara yük olmamak için u¤raflmas›... Ve bilinci kapand›ktan sonra “Ben mitralyözüm” sözü... Vicdan› yaratan insan›n yoldafllar›, halk› için kendini feda etmesi olsa gerek. “Yeter mi?” diye soruyorum kendime. “Yetmez” cevab›n› ablam›n arkadafllar›n›n anlatt›klar›ndan veriyorum. Yaflam›yla örnek olmufl ablam. Vicdan, vefa duygusunda... Can›m ablam...

250


Dinlediklerim ablama daha bir yak›nlaflt›r›yor beni. Ablam› tan›t›yor bana. Evet, gurur duygusunu bu kadar yo¤un yaflamam›n sebebi bu olsa gerek. Ne kadar az vakit geçirsem ve ne kadar hay›flansam da onunla çok fazla birlikte olamamaktan dolay› hüzünlensem de yine de kendimi çok flansl› say›yorum. fiansl›y›m onun gibi bir ablam›n olmas›ndan dolay›. Çocuklar var etraf›mda, onlarca. Kiminin ad› Ayçe, kiminin ad› ‹dil, kimilerinin ise Ayçe ‹dil. Ablam›n türküsünü dinliyorum. Onun ad›na yak›lan türküler var. Ad›na aç›lan bir kültür merkezi var. Her yerde “O” var. Yafl›yor…

Arda Ça¤lar Erkmen Tav›r-2005 Temmuz

251


‹D‹L’E… CANIMIZDAN B‹R PARÇAMIZA… Bizim için herhangi bir gündü. Yine ak›yordu yaflam: mücadeleyi soluyorduk. Kap›m›z› çald›n, “ben geldim” dedin. Solu¤umuzu, mücadeleyi, türkülerimizi paylaflmak için olanca coflkunlu¤unla koflar ad›m kat›ld›n yürüyüflümüze. Geldi¤inde Ayfle de vard›, Nil de. Bir de OKM’miz, odalar›nda kayboldu¤umuz. Her an›m›zla tarihini yazd›¤›m›z vatan topra¤›m›z. gülüfllerimizin ad›m ad›m dolaflt›¤›, odalar›n› donatt›¤› mekan›m›z. Bizim için sadece çal›flmalar›m›z› yürüttü¤ümüz, üretimlerimizi gerçeklefltirdi¤imiz bir çal›flma mekan› olmad› Ortaköy Kültür Merkezi. Paylafl›m›, dostlu¤u, yoldafll›k iliflkilerini ö¤rendi¤imiz ve ö¤retti¤imiz bir okuldu… Sonra, sen ve gülüflün; sonra sen ve öfken; sonra 252


sen ve gücün… hepsini birlefltirdin bizim olanlarla. Nisan ay› ya¤muruyla ünlüdür. Bize kurflun ya¤d›. 17 Nisan… Ayfle’yi ald›lar ellerimizden,sonra Nil’i… Sonra sana zindan duvarlar› düfltü. Ayfle’den sana uzand› direnç halkas›. Sizler de bizim feda kufla¤›m›z oldunuz. Sonra OKM’mizin gözlerine mühür çekildi. Sonra Buca, sonra Ümraniye, tabutluklar, hak gasplar›, katliamlar. Dilimiz varmad› U¤ur demeye; bir gül görsek Gültekin düfltü akl›m›za. Sonra sizin sloganlar›n›z kadar gür ve titreten sesinizi duyduk duvarlar›n ard›ndan. “Yeter” diye bir hayk›r›fl “Dur! demek için açl›¤a yatar›z, yetmezse ölüme yatar›z.!” Senin sesinide seçtik içinden. Basbaya¤› bizim can›m›z›n ‹dil’imizin sesiydi bu. “Yeter” diyordu basbaya¤›; direniflin sesiydi bu. Ölüm Orucu… Kimisi için ne korkunç bir söz bu böyle. Yaflam› sevenler için, yaflatmay› sevenler için ise soylu bir yürüyüflün ad›. Düflmana s›k›lacak kurflunumuzun olmad›¤› yerde bedenlerimizle vuruyoruz düflmana. Zaferin namluya sürdü¤ümüz bedenlerimizle kucakl›yoruz. Ayfle, Nil ve Sen. Kay›p gittin bir y›ld›z gibi. Ellerin akt› ellerimizden, gözlerin k›s›ld›,kapand›; vücudun yavafl yavafl söndü. Düfl bitti, söz bitti… ama sevgin hala dipdiri,ama öfken dipdiri, ama kavgan dipdiri.Bak, geride yüzlerce k›z›l bantl› yoldafl, senin ad›na, sizin ad›n›za ve daha nice düflecek olanlar›n ad›na and içerek devam ediyorlard› yola. Ve sen konuflmaya bafll›yorsun bizimle. Ellerin yeniden ›s›n›yor. Damarlar›nda kan daha h›zl› dolaflmaya bafll›yor. Kahkahan yeniden ç›nlatmaya bafll›yor kulaklar›m›z›,yeniden sinirleniyorsun aks›yan ifllerimize, gözlerin atefl saç›yor, ölümsüzlefliyorsun. Ölüm Orucu sav›fl›m›z›n ilk kad›n flehidi oluyorsun.

253


68.gün. Zafere ulaflan sekizinci isim ulafl›yor bizlere. Ayçe ‹dil Erkmen, Ayfle’nin Nil’in yan›na; yaflamlar›, mücadeleleri ve yön göstericilikleriyle ölümsüzleflenler kervan›na kat›l›yorsun. Ad›n› adlar›n›n yan›na koyuyorsun; onurumuz oluyorsun. Hayat nedir sahi? sadece soluk almak m›d›r, yoksa iki lokma ekme¤i bo¤az›ndan afl›r›p, bafl› yast›¤a koymak m› ? Yoksa, silkinmek midir hayat; silkinmek ve kendine gelmek… topra¤› delmek ve kendine gelmek. Topra¤› delmek, bereketli, baldan tatl› tarlalar› ekmek, biçmek, filiz filiz verebilmek midir? Senin yaflam›n›n 68 günü bunun cevab›d›r. Son 68 gün demiyoruz, sadece 68.Çünkü hayat, çünkü kavga bedenlerimiz kara topra¤›n alt›na girince bitmiyor. Vatanlar› ve halklar› için dövüflenlerin, ölüme yürüyenlerin türküsü asla susmuyor. ‹lk geldi¤inde, müzisyenli¤inden dolay› Özgürlük Türküsü eleman› olmufltun. Çocuklu¤undan itibaren piyano dersleri al›yordun. Hatta ad›n› bile ‹dil Biret’in ad›ndan esinlenerek ‹dil koymufltu. Yan›m›zda piyano çalamazd›n. Bir s›k›nt› sarard› seni. Terler boflan›rd› aln›ndan. Yan›m›zda s›k›l›rken sahnede nas›l rahat olaca¤›n› merak ederdik. ‹lk geldi¤in günü hat›rl›yor musun? Ne kadar rahat “ben geldim” demifltim. Ama müzik odas›nda nas›l da s›k›lganlaflm›flt›n. Sonra çok sevdi¤in Ayfle’nin ad›n› alan tiyatronun oyuncusu oldun. Sonra da Tav›r yay›n periyodu aksad›¤› zaman barut gibi olurdun. Yan›na yaklafl›lmazd›. D›flar›da en son sar›l›fl›m›z 94 Temmuzunda olmufltu. 3 Temmuz’da yap›lmas› planlanan Türkülerimiz Kazanacak Grup Yorum ile dayan›flma gecesinin yasaklanmas› üzerine Yedikule Hisarlar›’n›n önünde bir bas›n aç›klamas› yapm›flt›k. Aç›klamam›za polis sald›rm›flt› gözalt›na al›nm›flt›n. Yine ayn› bas›n aç›klamas›ndan gö-

254


zalt›na al›nan ve aram›za yeni kat›lan bir arkadafl›m›z da gözalt›na al›nm›fl ve karfl›s›nda seni görünce kendine güvenle hareket etmeye bafllam›flt›. Garip ama seni de yan›nda görünce çok sevindi¤ini söylemiflti. Yan›ndaki insanlara nas›l da umut afl›l›yordun. Bir gün kald›n gözalt›nda ve ç›kar ç›kmaz da yurtd›fl›na gitmifltin. Seni yolcularken sar›lm›flt›k doyas›ya. Sonra tutsakl›k haberin geldi. Çanakkale’ye görüfle her geldi¤imizde çocuklar gibi seviniyordun. Tüm yoldafllar bir kabinin içine doluflup b›kmadan sohbet ediyorduk. Yine Çanakkale’ye u¤rayaca¤›z.sohbetlerimiz olacak. Çal›flmalar›m›z› anlataca¤›z. Belki espriler yapaca¤›z. Ama bir gülüfl bizim en sevdi¤imiz gülüfl sen olmayacaks›n. Hat›rlasana ! nas›l her görüfle geldi¤imizde türkülerle ayr›l›yorduk. Tam bitime yak›n gardiyanlar› ne yap›p edip atlatarak gür bir sesle türkü söylüyorduk. “O duvar duvar›n›z v›z gelir bize v›z. O duvar duvar›n›z v›z gelir özgür tutsaklar›m›za v›z” topluca son geliflimizde açl›k grevinin ilk günlerindeydin. Yine eskisi gibi koflarak geldin her zamanki gibi çocuksu ifadenle “Kazanaca¤›z” diyordun. Kazan›yoruz ! Gazetelerde ad›n› ölüm orucu ekibinde ilk gördü¤ümüzde flafl›rmad›k senin de bir ölüm orucu gönüllüsü olaca¤›ndan ad›m›z gibi emindik. Kabul edilmifltin. Gururun nas›l büyüktür flimdi ama elimiz varmad› sana iki sat›r yazmaya; iki sat›r kalemi esirgedik senden. 60’l› günlerinde yazmaya bafllad›k senin için ulaflt› m› mektuplar›m›z! Okuyabildin mi? Mektuplar›m›z› sen duyabildin mi? Peki bizi affettin mi? O çocuksu ifadenle h› h› deyip bizi sevindirecek misin? ‹dil Can, can›m›z; sana yazacak o kadar çok fleyimiz var ki, bu daha bafllang›ç; yaz›flaca¤›z seninle uzun uzun, dertli dertli yaz›flaca¤›z. Çal›flmalar›m›z›, gündemimizi, yaflad›klar›m›z›, her fleyi ama her

255


fleyi aktaraca¤›z sana. fiimdi diyece¤imiz flu ki Da¤lar günefle gebe. Günefl ha do¤du ha do¤acak. Zafer yak›nda. Bu günefli do¤uracak olanlar sizlersiniz. Da¤ yüreklilerimiz. Yi¤itlerimiz. Dayan›n ha, direnin ha. Günefl rahminden do¤uyor da¤lar›n. GRUP YORUM ÖZGÜRLÜK TÜRKÜSÜ AYfiE GÜLEN HALK SAHNES‹ KÜLTÜR VE SANATTA HALKTAN YANA TAVIR DERG‹S‹ FOTO⁄RAF VE S‹NEMA EMEKÇ‹LER‹(FOSEM) OKMEYDANI HALK KÜLTÜR MERKEZ‹ ANADOLU HALK KÜLTÜR SANAT MERKEZ‹ ORTAKÖY KÜLTÜR MERKEZ‹ 27.07.1996/Zafer Yolunda Kurtulufl

256


Sevgili ‹dil, Tam bir y›l oldu yan›na gelip, bir taraftan gölgende soluklan›rken, karfl›l›kl› kana kana su içip, bir taraftan da candan bir sohbet etmeyeli... Bir oof çekip, parmaklar›m›z› yüzünde, saçlar›nda dolaflt›rmayal›... Yaln›z sen de¤ilmiflsin bizi bekleyen, Silivrikap›’da su satarak kazand›klar› üç-befl kuruflla evlerini geçindiren, t›rnaklar›n›n aras›nda çamurun, k›vr›k paçalar›nda ›slakl›¤›n hiç eksik olmad›¤› kara çocuklar da bekliyormufl yolumuzu. Bizim olmad›¤›m›z zamanlarda onlarla konufluyormuflsun, onlar da sana anlat›yorlarm›fl dertlerini; okuyunca nas›l bir insan olacaklar›n›, gelecekteki hayallerini... Aralar›nda sanatç› olmak isteyenler de varm›fl duydu¤umuza göre, ama senin gibi bir sanatç› olmay›, halk›n› seven ve gerekti¤inde yüzünü bile görmedi¤i milyonlarca insan için ölmesini de bilen bir sanatç›... Can›m›z ‹dil, “Ayçe ‹dil Erkmen”in yoldafllar› olma gururunu ve onurunu, yüzündeki o tarifsiz gülümsemeyle bizlere b›rak›p gitti¤in o günün ard›ndan da tam on bir y›l geçti. Biz yine yak›p kavuran bir Temmuz’day›z; sendeyiz, sizdeyiz, seninleyiz, sizinleyiz. Zaman nas›l da h›zla geçiyor de¤il mi? Hani haylaz bir çocuk olsa flu zaman 257


denilen fley, kolundan tutup durdururduk, soluklans›n diye. Ama de¤il iflte. Bizden al›p götürdükleri, sadece bir rakam olmad›¤›n›n mührü. Zaman her geçiflinde içimizden bir parça kopar›p, can›m›zdan bir can yolup götürüyor. Götürmesine götürüyor ama hani u¤runa feda edemeyece¤imiz tek bir fley olmayan sevdam›z, umudumuz var ya! Sosyalizm! Her geçen gün biraz daha yaklafl›yor, her geçen gün biraz daha önümüzü ayd›nlat›yor, her geçen gün bahçemizdeki ba¤›m›z›, sofram›zdaki afl›m›z›, yuvam›zdaki s›cakl›¤›, çocuklar›m›z›n elma rengindeki yanaklar›n› sadece masallarda duydu¤umuz o can k›rm›z›s› renge büründürüyor. ‹dil, yan›na gelemedi¤imiz zamanlarda içimizde, beynimizin bir köflesinde zulam›zda sakl› tuttu¤umuz, anlatmak için sab›rs›zland›¤›m›z bir fleyler var hep; kimi zaman sevinçli, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman ac›... Hani mendiline elinde avucunda ne varsa sar›p, sevdiklerine götürenler var ya, iflte biz de mendilimizin içine sard›k sakl›m›zdakileri sana getirmek için. Mendilimizde ne varsa dökece¤iz ortaya bir bir, dökece¤iz önümüzde duran ka¤›d›n ak yüzüne. Hayat iflte, her zaman ac› ve tatl› anlarla dolu. Biz anlat›rken sen de her zamanki mütevaz›l›¤›nla gözlerini bizden ay›rmadan dinlersin; huyundur biliriz. Biri söze bafllad› m›, ta ki sonunu getirene kadar sen sab›rla beklersin. Yozlaflma... Ac›s›n› damarlar›m›z› çatlat›rcas›na, kan›m›z çekilircesine hissetti¤imiz çürümüfllük yani. Bir kültür olarak giriyor yaflam›m›za, karabasan gibi çöküyor gecelerimize, bir katil gibi giriyor kan›m›za… Gençlerimiz her geçen gün kirleniyor ‹dil, gelecekleri ellerinden al›n›yor. Kimisi uyuflturucu bata¤›na saplanm›fl, kimisi fuhufl tuza¤›na düflmüfl, kimisi baflkalar›n›n pis hesaplar› için beline silah› kuflanm›fl…

258


Kapitalizm beyinlerini çalm›fl insanlar›n, bunun için bütün bu rezilli¤in içinde ç›rp›n›fllar›. Bir anne “evine ekmek götürmek” için etini satmay› hakl› görüyor, çaresizli¤ine yan›yor. Bir baba “çocuklar›n› okutmak” için göz gözü görmeyen izbe mekanlarda, kumar masalar›nda sabahl›yor. Oynad›¤› kumar de¤il asl›nda, çocuklar›n›n, ailesinin gelece¤i… Hat›rlars›n, sen ve yafl›tlar›n flimdiki çocuklar›n ça¤›nda iken harçl›¤›n›z› biriktirip kitap almaya u¤rafl›rd›n›z, ama flimdi paralar›n› uyuflturucu için biriktiriyor çocuklar›m›z. “Modaya” uygun giyiniyor, “modaya” uygun flark›lar dinliyor, “modaya” uygun “seviyor”; hatta yiyip içmenin, gezmenin bile modas› var flimdi. Hayallerdeki yaflama kavuflmak için de her fleyi mübah görüyor insanlar›m›z. Bir taraftan “Haklar›m var!” diyenler okullar›ndan at›l›rken, bir taraftan amfilerde uyuflturucu partileri yapanlar› da görüyoruz. Onlara bu f›rsat› tan›yanlar› ve göz yumanlar› da… Yani anlayaca¤›n bu sistemin adalet denen tart›s›nda onursuzluk, ahlaks›zl›k, çürümüfllük her zamankinden daha a¤›r bas›yor. Yak›nda zincirleri kopacak o tart›n›n, tüm pislikler saç›lacak her bir yana... Ya bir anne nas›l, çocu¤unun ölümünden sorumlu olanlar›n verece¤i üç kurufla satar onurunu, o vakit çocu¤unu öldüren kendisi olmaz m›? Belediyenin açt›¤› kanalizasyon çukuruna düflen Dilara’n›n “annesi”nden söz ediyoruz. Kulaklar›m›z› sa¤›r edercesine u¤uldatan, yafl›tlar›n› her gördü¤ümüzde utanc› can›m›z› ac›tan bir olayd› bu. Yozlaflma denilen fleyin kültürleflmesi, iliklerimize kadar sokulmas›… Bir “baban›n” kendi can›ndan/kan›ndan k›z›n› pazara sunmas›, hem de ad›na “çaresizlik” diyerek... Kalemimizden utanarak ak›t›yoruz mürekkebi bu sayfalara, o da yazamaz oluyor, ikinci kez geçiyoruz üstünden yazd›klar›m›z›n; sadece k⤛ttan de¤il, belleklerimizden de silinmesin diye.

259


Bütün bunlar yaflan›lanlar›n belki de çeyre¤i de¤il ama konusu gerçek ve sansüre u¤ramam›fl olan bir filmin bir iki karesi, fragman› belki de. Genelde izlememeyi tercih ediyoruz bu filmi ama gelip kap›m›zda bekliyor iflte, açt›¤›m›zda üstümüze sald›racak kuduz bir köpek gibi bulaflt›r›yor mikrobunu. Sadece bunlar de¤il anlatacaklar›m›z, her zehirin bir panzehiri vard›r ya, iflte bu çürümüfllü¤ün panzehiri de sosyalizm... Bir düfl de¤il, uzak ama gidilmesi imkâns›z olmayan bir flehirde kavuflmay› bekleyen bir can, bir efl, bir dost, bir yar gibi… Bir tarafta tüm bunlar dururken, o gidilen yolun daha da yak›nlaflmas› için önümüze ç›kacak engelleri kald›ranlar da var, t›pk› “Yaflam›fl say›lmaz zaten yurdu için ölmesini bilmeyen.” diyen senin, sizin gibi. Hem kendi iki çocu¤unun gelece¤i, hem de baflka çocuklar›n gelece¤inin karart›lmas›na izin vermemek için mücadele edip, bu u¤urda can›n› ortaya koyan babalar› da anlatmak istiyoruz sana, Birol A¤abey’i… O, bu k⤛ttan örülü düzenin verecekleri karfl›s›nda suspus olmad›, yüzünü gördü¤ü gerçeklere dönmedi, aksine daha bir yak›ndan bakt› gördüklerine, atefli onu da yakt› döflünü parçalayan kurflunlar gibi, onun atefli de bizi yak›yor flimdi Temmuz gibi… fiöyle bir düflünüyoruz da, sanki bu çirkefli¤e sürüklenen insanlar iki kifli aras›nda kalm›fllar, bir kollar›nda kapitalizm, bir kollar›nda biz; tutup çekiyoruz, kim kazan›rsa demiyoruz ama biz galip gelece¤iz, kesip ataca¤›z o kangrenleflmifl, çürümüfl kolu, buna inanc›m›z sonsuz. Bu inanc›n bedelini de can›m›zla, mahpuslukla, gözalt›larla komplolarla ödüyoruz. D›flar›da bir saat bile nefes almam›za tahammül edemiyorlar. Uyuflturucu, fuhufl ve yozlaflmaya karfl› mücadele edenleri “Bütün bu pislikleri biz s›çrat›yoruz insanlar›n üstüne. Pisli¤in as›l kayna¤› biziz” dercesine tutukluyor ve yarg›lamaya çal›fl›yor-

260


lar, hatta yarg›lamaktan bile korkuyorlar. Çünkü biliyorlar ki yarg›lanacak birileri varsa o da bu sistemi yaratan kendileri, pisli¤i yayan varsa bu sistemin kendisi. Onun için bir y›l sonras›na erteliyorlar duruflmalar›. Y›l, ay, gün, hatta saat hesab› yap›yorlar. Ama biz belki de çocuklar›m›za, ya da onlar›n çocuklar›na arma¤an edece¤imiz bir yaflam›n sevdas›n› tafl›yoruz içimizde gün, ay, y›l hesab› yapmadan, sadakatle ve sab›rla. Bu arada Tav›r da haylazl›k yapmaya devam ediyor; iki kez para cezas› ald›k geçen bu sürede. Okmeydan›’na geliflimizin üzerinden bir y›l geçti bile. Çal›flmalar›m›z her zamanki gibi devam ediyor, sinema, tiyatro, müzik, sergi… Ad›n› duymayan kalmad› herhalde. Etraf›m›zdaki ‹dil bebeklerin say›s› da giderek art›yor bu arada. Ya sen? Bafl›m›z› kald›rd›¤›m›z, gözümüzü gezdirdi¤imiz her yerdesin. Bizlesin. Biz ayn› mayayla yo¤rulmufluz, ondand›r yüreklerimizi yang›nlara at›fl›m›z, ondand›r “baflkalar›n›n ac›s›n›” ac›m›z, sevincini sevincimiz biliflimiz. Ustalar›m›z ne de güzel yazm›fl yaflad›klar›m›za ve yaflayacaklar›m›za dair. Sen hepsini ezbere bilirsin flimdi bütün fliirlerini, Naz›m’›n, Ahmed Arif’in, Enver Gökçe’nin, Hasan Hüseyin’in… Ne de güzel okursun, etinde hissederek, hissettirerek… Unutma ‹dil, biz hep seninleyiz, sizdeyiz…

Senin Tav›r...

261


Merhaba ‹dil,

Uzun bir aradan sonra tekrar yaz›flmak ne güzel. Bu y›l sevincimiz, coflkumuz daha bir tazelendi. Senin ad›nla açt›¤›m›z kültür merkezimiz ikinci y›l›n› doldurdu. Bize b›rakt›¤›n miras› k›skançl›kla koruyoruz. Onu daha ileriye tafl›mak için var gücümüzle çal›fl›yoruz. Tökezledi¤imiz, düfltü¤ümüz, duraklad›¤›m›z her ana kahrediyoruz. Geçenlerde Ayfle Gülen Halk Sahnesi'nin bu flenlikte oynayaca¤› oyunun metnini okuyorduk. Oyun seni anlat›yor. Ve bir yerinde birkaç oyuncu, ‹dil'in ne anlama geldi¤ini anlat›yor. "Ayçe ‹dil...? Bir düfl, çöplüklerden ekmek toplayan köprü altlar›nda sabahlayan sokak çocuklar›n›n ve istasyon banklar›nda ayaz bir geceyi geçirecek olan›n memleket düflü. ‹dil, her do¤an çocu¤umuzun al›nyaz›s›, yoksullu¤a baflkald›r›. ‹dil, adaletsizli¤e isyan..." Ve daha s›ralayabilece¤imiz onlarca güzellik. Oyunun bir baflka bölümünde Anadolu'nun dört bir yan›nda yeni yeni ‹dil'lerin do¤du¤unu anlatan bir sahne var. Bir ara yeni do¤an çocuklar›na senin ismini verenler o kadar çoktu ki, her duydu¤umuzda gururumuz, neflemiz bir kat daha art›yordu. Geçen y›l, son nefesini verdi¤in 26 Temmuz'da yan›na geldi¤imizde, yan›m›zda bir de küçük ‹dil vard›. Yumuk yumuk elleri, tertemiz 262


yüre¤iyle yan›bafl›ndayd›. Asl›nda getirebilece¤imiz o kadar küçük ‹dil var ki... Belki bu sene sana sürpriz yapabiliriz. En son mektuplaflmam›z›n ard›ndan sana hem sevinece¤in hem öfkelenece¤in geliflmeleri anlatmak istiyoruz. Bu sene de di¤er seneler gibi üretimlerimize yenilerini ekledi¤imiz, kavgam›z›n ivme kazand›¤›, bask›nlarla, gözalt›larla dolu bir y›l oldu. Biliyoruz sab›rs›zlan›yorsun "hadi art›k anlat" diyen sözlerini duyuyor gibiyiz. Kültür merkezimizin aç›l›fl›nda, sinevizyon gösteriminde gösterilen kurguda, "‹dil Kültür Merkezi, onu ete kemi¤e büründüren Yorum'la, Ayfle Gülen Halk Sahnesiyle, Özgürlük Türküsü, FOSEM ve Tav›r'la çal›flmalar›na devam edecek" demifltik. Biliyorsun Yorumcular "Marfllar›m›z" çal›flmas›ndan sonra yeni bir çal›flmaya haz›rlan›yorlard› ama bunun bitmesi epey bir zaman alm›flt›. Çal›flmaya bafllad›klar› ilk günleri hat›rl›yoruz da, ilk defa tek bir kasetle bir olay› destan formunda anlatacak olman›n ve Ölüm Orucu Direnifli'nin kazan›mlar›n› ve sizi en iyi flekilde anlatabilmenin verdi¤i heyecanla bafllad›lar ifle. Kolektif bir çal›flma tarz›na yeni halkalar ekleyerek, hummal› bir çal›flman›n ard›ndan "Boran F›rt›nas›" do¤du. Dinleyen insanlara Ölüm Oruçlar›’nda yaflanan birçok duyguyu tekrar tekrar yaflatt›. "Boran F›rt›nas›" ç›kt›ktan bir süre sonra, Ölüm Orucu'nun sonuçlar›n› hazmedemeyenler sald›r›ya geçtiler. Kasetin içeri¤ine bir fley bulamay›nca kapa¤›nda örgüt propagandas› yap›ld›¤› gerekçesiyle toplatma karar› ç›kard›lar. Biliyoruz hiç flafl›rmad›n! Biz de art›k çok flafl›rm›yoruz. Yorum tarihinde bu duruma benzer onlarca örnek var. Arkadafllar "Boran F›rt›nas›"n›n hemen ard›ndan enstrümantal bir kaset ç›kard›lar. ‹smini, "Kucaklaflma" koydular. Hiç kopmad›klar› dinleyicilerine yenilerini kat›p "aram›za hoflgeldiniz" diyerek sar›l›yorlar s›ms›k›.

263


Yorumcular kaset çal›flmalar›n› son h›zla sürdürürken ayn› zamanda tutsakl›klar ve gözalt›lar da yaflam›yor de¤iller. '98 y›l› bu yan›yla oldukça yo¤un sald›r›larla geçti. Bir gün arayla iki Yorumcu birden tutukland›. Ufuk, ‹zmit'teki konserden; ‹rflad da 21 A¤ustos'taki kültür merkezimize yap›lan bask›ndan tutukland›lar. Kültür merkezimizin her yapt›¤› etkinlikle, ürünleriyle farkl› kesimler taraf›ndan duyulmas›n› ve sahiplenilmesin! hazmedemeyenler özellikle '98'de belli aral›klarla üç kez bast›lar ‹dil'i. Bu keyfiyet flimdi de '99'a taflt›. Bir ayda iki bask›n yaflad›k. Birini barikatlarla karfl›lad›k. Di¤erinde düzenledi¤imiz konseri f›rsat bildiler. Her seferinde direndik, senin için, flehitlerimiz için, yarat›lan tüm de¤erler için... Biliyoruz; biz yaflam› güzelledikçe onlar gelecek; ve biz yine direnece¤iz. fiimdi de DGM'den sonra, ticaret mahkemesi kapatma davas› açt›. Gerekçe polis iddianamesi; amaç d›fl› faaliyet, örgüt üyelerinin bar›nma yeri. Özellikle son iki bask›nda pervas›zl›klar›, haz›ms›zl›klar› o kadar belirgindi ki, geldiklerinde eflyalar› k›r›p da¤›tarak ve bizi yaka paça yerlerde sürükleyerek Ortaköy halk›n›n gözleri önünde gözalt›na ald›lar. Yap› tafllar›nda onlarca flehidimizin, insan›m›z›n eme¤inin geçti¤i çal›flma mekan›m›zdan; paylafl›m›, yoldafll›¤› ve yeni insan› yaratmaya çal›flt›¤›m›z evimizden kimse bizi öyle kolay ç›karamazd› ç›karamad›lar da . Bask›nlar sonucu bize aç›lan davalar›n her mahkemesinde meflrulu¤umuzu bir kez daha hayk›rd›k... En son 15 Ocak'ta yap›lan ‹rflad'›n tutuklu oldu¤u ve di¤er Yorumcular'›n ve ‹dil çal›flanlar›n›n da tutuksuz yarg›land›¤› mahkemede konuflmam›za "Sorgumuzdur!" diye bafllad›k. Evet biz sorguluyorduk; çünkü yeni bir komployla tekrar karfl› karfl›yayd›k. Hakl› olan, meflru olan bizdik. Uzun bir boykot sürecinden sonra ilk mahkememizdi. Bize destek olmak için birçok sanatç› dostumuz ve alileler de vard› yan›m›zda. Bizi yarg›layanlar bizimle ilgili suçlamalar›nda somut bir delile dayanmazken yine bir DGM klasi¤i örne¤iyle ‹rflad'›n tutuklulu¤unun devam›na karar verdi. ‹kinci mahkeme zaten evlere flenlikti ‹dil. Hakim zaten karar›n› önceden vermifl de gelmifl. Yani ‹rflad, Haziran'a kadar

264


tutsak. Yorumcular'›n da mektuplar›nda yazd›¤› gibi "mahpusluk aln›m›z›n ak cefas›” oldu. K›sacas› ‹dil, kar makinesi kar›, boran› temizleyerek yoluna devam ediyor. Bu arada Tav›r Dergisi'nin, dergimizin boyutunu ve biçimini de¤ifltirdik. Nas›l be¤endin mi? Birçok insandan tebrikler al›yoruz. Bir de hakl› olarak "derginin periyodunu oturtsan›z" diyorlar bize. Tav›r zaman›nda ç›kmad›¤› zaman, her gün karfl›laflt›¤›m›z gözlerinin nas›l çakmak çakmak oldu¤unu ve bunun ezikli¤ini de hissetmiyor de¤iliz. Ama art›k bu sorunu ortadan kald›raca¤›z. Her ay›n onbeflinde Tav›r›m›z elinde olacak. Hem de bununla yetinmeyip, zenginleflerek daha çok emekçi mahallerindeki evlere girecek. Tiyatrocu arkadafllar da kültür merkezimizin kurulufl y›ldönümünden önce hummal› bir çal›flma içerisindeydiler. Ayfle Gülen Halk Sahnesi ve aram›za yeni kat›lan arkadafllar›m›z olan Halk Sahnesi Atölyesi oyuncular› ele ele verip burada yap›lan Mustafa Suphi Anma etkinli¤ine haz›rland›lar. Sadece bununla da kalmay›p sahnemizin yeni dekorasyonunda da de¤iflikler için kollar› s›vam›fllard›. Bilirsin birlikte ifli yapman›n coflkusu, güzellli¤i böyle çal›flmalarda daha da belirgindir. Yorgunluk uykusuzluk pek görünmez insan›n gözüne. Bir yandan da mücadelemizin tarihine, köklerimize e¤ilmenin coflkusu, heyecan›...Bizi tarihimizden koparmaya çal›flanlarla can pahas›na bir mücadeleye giriflerek, s›k› s›k›ya sar›l›yoruz geçmiflimize. AGHS'liler iki oyun birden haz›rlayarak bir tanesini kurulufl flenli¤imizde oynad›lar. Sana mektubumuzun bafl›nda küçük örneklerle anlatm›flt›k. Di¤er yandan da ekonomik kriz ile ilgili bir sokak oyunu oynad›lar. Eskiden sokaklarda, bayramlarda, coflkuyu resmeden davullar›n sesi duyulurdu. Bir süre önce de emekçi mahallelerde bofl tencere

265


sesleri duyuldu. Yafll›s› genci demeden iyice a¤›rlaflt›r›lan yaflam koflullar›na ve her seferinde halka ç›kar›lan kriz faturlar›na "Hay›r!" dediler. Bizim AGHS'liler de bu eylemlerde ve pazarlarda emekçi halk›n bulundu¤u yerlerde oynad›lar oyunlar›n›. FOSEM'liler de uzun zamand›r düflünülen ama hayata geçirilemeyen k›sa metrajl› bir film çekimi için kollar› s›vad›lar. Ülkemizdeki kay›plar› anlatan bir film. Biliyorsun iyice pervas›zlaflarak en son dört insan›m›z› birden kaybetmifllerdi. K›sa bir süre sonra da oturma eylemine sald›rmaya bafllad›lar. Analar›m›za "B›rak›n da rahat rahat kaybedelim" diyorlar. Analar›n öfkesinden korkuyorlar. Bir yanda bu tür bask›lar yo¤unlafl›rken k›sa bir süre önce efelerin diyar›ndan "Bizim de söyleyeceklerimiz var" deyip davrand› silaha yi¤itler. Bir türkü yay›ld› Anadolu'nun dört bir yan›na. Duydun mu bu türküyü; umudun türküsüydü bu. Umudun zeybekleri ad›ml›yor yine Ege Da¤lar›'n›. Semih Amca'm›z olmadan geçen ikinci bayram› yaflad›k. Bir bayram sabah› öpemedik o pamuk ellerini. O, senin oldu¤u gibi bizim de babam›zd›. Sen flehit olduktan sonra bize babal›k yapt›. Kimi zaman rahats›zl›¤›ndan ötürü gelemiyordu ama s›cakl›¤›, sevgisi hep yan›m›zdayd›. Bu bayramda karanfiller uzatt›k O'na; yana¤›ndan, ellerinden öptük. Bafl›m›z› okflad› sevecenlikle; öylece geldik sana. U¤runa flehit düfltü¤ünüz, bedeller ödedi¤imiz umudumuz, yeni bir çentik att› tarihe. "Befl y›l ekliyoruz" dedik 20 y›l›n üzerine. Öylece selamlad›k umudumuzu, bu y›l›n 30 Mart'›nda. Ve sizleri, flehitlerimizi yine özlemle, hasretle, sevgiyle ve ölsek de unutmayaca¤›m›z, verdi¤imiz devrim sözümüzle an›yoruz.

266


fiimdilik bunlar› iletiyoruz sana ‹dil! Seni yanaklar›ndan öpüyor, hasretle kucakl›yoruz. En k›sa zamanda yine yazaca¤›z sana, yine... Sevgilerle...

‹dil Kültür Merkezi Emekçileri Tav›r-Nisan ’99

267


Sevgili ‹dil,

Uzun zamand›r “merhaba”lar›m›z› buluflturamad›k seninle, ba¤›flla. Aram›zdan ayr›lal› tam yedi y›l oldu. Bu yedi y›lda senin gibi onlarca k›nal› gelincik düfltü topra¤a. Bafl›n› tuttu¤un halaya, omuz veren çok oldu. Birer birer u¤urlad›k hepsini. “‹dil gibi olmak” demifllerdi, bunu baflard›lar. Yolundan dönenler de oldu. Bir tas çorbaya onurunu, insanl›¤›n› satanlar da. Adlar›n› kimse hat›rlam›yor bile. Bir sizin ad›n›z kald› tarihe... fiimdi, ad›n›z› onlarca çocuk tafl›yor. Yaratt›¤›n›z gelene¤i ise bizler tafl›yaca¤›z omuzlar›m›zda; yorulmadan, b›kmadan. Ö¤rencileriniz olman›n gururu, bize bir ömür yeter. Bizler, bildi¤in gibiyiz. Ortaköy’den tafl›nd›ktan sonra bir süre kültür merkezi açamad›k. fiimdi yeni bir kültür merkezimiz var; yine senin ad›nla. Bugünlerde, bunun heyecan› ve telafl› içindeyiz. Senin foto¤raflar›nla donatt›k her yeri. Bir yanda, sen; bir yanda, Y›lmaz Güney, Ruhi Su ve daha niceleri. Bizim ülkemizin devrimci sanatç›lar›,

268


o kadar çok yak›fl›yorlar ki duvarlar›m›za. Sanki hepsinin gözü üzerimizde. Hep bunu hissederiz biliyor musun? Aksayan, olmayan, eksik b›rakt›¤›m›z bir ifl, yerine getiremedi¤imiz bir sorumluluk oldu¤unda hep, sizlerin çat›lan kafllar›n› görür gibi oluruz. Görmeliyiz de... T›pk› Tav›r, düzenli ç›kmad›¤›nda duydu¤umuz iç s›k›nt›s›, senin ad›n› tafl›yan kültür merkezimizi bir türlü açamad›¤›m›z zamanlardaki burukluk gibi. Tiyatro salonumuzun kap›s›na, senin, Ayfle’nin ve Nil’in ya¤l›boya resmini yapaca¤›z. Tiyatro salonumuza girenler, sizleri selamlayacaklar usulca. Onlara, sizleri anlataca¤›z b›kmadan usanmadan; her gün, yeni bafltan. Kültür merkezimizi açamad›¤›m›z sürede de bofl durdu¤umuzu sanma sak›n. Kendi cephemizden faaliyetlerimizi sürdürdük. Zulme, sömürüye, sald›r›lara karfl› sanat cephesinden bir ses olduk. Biz de var›z dedik kendi dilimizce. ‹dil Yap›m’›n filmleriyle, Yorum’un yeni albümleriyle, her seferinde binlerle bulufltu¤umuz konserlerimizle ve her ay düzenli olarak ç›karmak için can›m›z› diflimize takt›¤›m›z Tav›r’›m›zla, sesimizi yükseltiyoruz ‹dil. Emperyalizmin yaymaya çal›flt›¤› kültüre karfl›, devrimci kültürümüzle sar›l›yoruz çal›flmalar›m›za. Ve devrimci bilincimizle, coflkumuzla söylüyoruz türkülerimizi. Tav›r’›m›z, her ay ellerimizde do¤uyor, büyüyor. Hazmedemeyenler, milyarlarca para cezalar›, hapis cezalar› veriyor yaz›lar›m›za; Tav›r susar m›? Bilirsin ki, susmaz. H›rç›nd›r, uslanmaz. Tav›r’› susturmaya kimsenin gücü yetmez. Bunu, onlar da biliyor. Israrla ve inatla yazmaya devam edece¤iz. Seni anlataca¤›z çocuklara. Seni duymayanlara, tan›mayanlara anlataca¤›z; seni ve sizleri. Ve bir de “Yurdu için ölmesini bilmeyenlerin, yaflam›fl say›lmayaca¤›n›”.

269


Sizlerin, Harbiye hayalini gerçeklefltirmek bizlere nasip oldu. Üst üste iki y›l ç›kt›k Harbiye’ye. Türkülerimizi söyledik binlerle birlikte. Mitralyözle halaya durduk. Yine defalarca yasakland› konserlerimiz ama hiçbir bask› halk›m›zla buluflmam›za engel olamad›. Biz, hep içlerinde, hep yan›bafllar›ndayd›k. Bafl e¤meyenler sizlerin bayra¤›n› yükseklerde tutuyor hala. Bininci gün yaklafl›yor. Kimsenin akl›n›n, hayalinin almad›¤› bir direnifl bu. Bu destan› anlatmak, belki, bizlere de nasip olmayacak, bugünün ‹diller’i, Berdanlar’› anlatacak bu destan›. Senin ad›n› tafl›yan bebeler anlatacak; onlar tafl›yacak bugünleri, yar›nlara. Söylemeden geçemeyece¤im. Ad›n› tafl›yan bebeler, bugün alt› yafl›nda. Hepsini sen gibi sevdik. O kadar çok ‹dil var ki... ‹nan›r m›s›n, hepsi o kadar yaramaz ki... Bir türlü uslanm›yorlar. Do¤duklar› andan itibaren, ‹dil bebelerin çok yaramaz oldu¤una dair flikayetler al›yoruz. Ele avuca s›¤m›yorlar. Bu, istisnas›z hepsi için böyle. Ne yapabiliriz ki?.. Bazen, annene iletti¤imiz oluyor flikayetleri. Gülüyor ve “Bilmem ki, benim ‹dil’im çok usluydu.” diyor. H›rç›n olsun çocuklar›m›z. H›rç›n, uslanmaz olmal› bizim çocuklar›m›z. Kab›na s›¤mamal› yani. ‹nsanlar›m›z aç, yoksul ama umutlu. Halk›m›z›n umudu yine biziz. Gözün arkada kalmas›n. Da¤lardan sesler geliyor ‹dil!.. Da¤lar›ndan ve kentlerinden ülkenin. Adalet için çarpan yürekleriyle, birer birer düflüyor bizimkiler, özgürlük ve ba¤›ms›zl›k u¤runa. Adlar›n› yaz›yorlar tarihin her köfle tafl›na canlar›yla. Bizimkilerin gözleri çakmak çakmak. Al›nlar› y›ld›z y›ld›z. Gözlerinin

270


alaz›nda yeni bir dünya do¤uyor, yeni bir hayat; ad›n› “zafer” koydu¤umuz. O yüzden diyoruz ki, gün bizim! O yüzden eminiz ki, yar›nlar da bizim olacak. Çünkü, biz kuruyoruz dünyay› yeni bafltan. Bedenlerinizle ördü¤ünüz bir gelecek bu. Bu gelece¤e sahip ç›kmak, boynumuzun borcu olsun. Hasretle öperiz gözlerinden...

Senin Tav›r... Tav›r 2003 - Temmuz

271


Sevgili ‹dil;

Bir temmuz daha geldi çatt›. Aram›zdan ayr›l›fl›n›n üzerinden geçen sekizinci y›l›n Temmuz’u bu... ‹dil bebeler, bu y›l sekizine basacak. Yaramaz, ak›ll› minik k›z çocuklar›, ‹dil’lerimiz. U¤urlar›na öldü¤ümüz, yar›nlar›m›z olan bebelerimiz, büyüyorlar ‹dil... Nisan ay›n›n ilk günü, sabah uykular›m›z› bölerek girdiler, kirli bak›fllar›yla kültür merkezimize. Ayak bast›klar› yer kirlenir bilirsin. Ad›mlad›lar ‹dil’imizin odalar›n›. Duvarlar›na, resimlerinizi iflledi¤imiz kültür merkezimizi... ‹zin vermedik kirletmelerine sak›n merak etme. Ellerinin, gözlerinin de¤di¤i her fleyi sak›nd›k, koruduk. De¤erlerimizi çi¤netmedik. Sen, Ayfle Gülen ve Nil’in gözlerini ve yürek s›cakl›¤›n› hissettik her an. Sizler o duvardan seyrederken bizleri, göz göze geldik defalarca... Güç ald›k sizlerden. Biz birbirimizin dilinden anlard›k, iflte o gün de anlad›k ‹dil...

272


Kültür merkezimizin salon ve kafeteryas› hala mühürlü. Bugünlerde büyük bir telafl içerisindeler. Katiller, kendileri gibi olanlar› yani katilleri a¤›rlayacak. NATO zirvesi ülkemizde yap›l›yor... Emperyalist efendilerini rahatça a¤›rlayabilmek için her yeri ablukaya ald›lar. Yasal dernekleri kapatt›lar. Komplolarla tutuklad›lar pek çok insan›. Kültür merkezimiz, yine dolup tafl›yor ‹dil. Genç-yafll›, çoluk-çocuk, ›fl›ldayan gözleriyle giriyorlar yine kap›dan içeri. Üç ad›ml›k iki odal› yerde a¤›rl›yoruz misafirlerimizi. Sevgi dolu gözleriyle selaml›yorlar sizleri. Bazen resimlerinize bak›p “Bunlar kim?” diye soranlara, anlat›yoruz seni, sizleri. Bizim yoldafllar›m›z diyoruz. fiimdi aram›zda yoklar ama an›lar› hep bizimle beraber. Seni anlat›yoruz uzun uzun. Bu Kültür Merkezi, ‹dil’in ad›n› tafl›yor bu yüzden diyoruz... Sana bak›yorlar uzun uzun. Sevgili ‹dil; Yorum’un üç eleman› tutuklu flu anda. Devrimci sanatç› olman›n bedelini ödüyorlar. Bu bedeli, yeri geldi¤inde hepimiz ödemeye haz›r›z ö¤retti¤ince... Türkülerimizden korkmaya devam ediyorlar hala. Biz ise yine meydanlarda, sokaklarda, caddelerde söylemeye devam ediyoruz türkülerimizi. Konser salonlar›n› dolduran binlerce insan›n sesi, kulaklar›n› sa¤›r edercesine hayk›r›yor: “Grup Yorum’a Özgürlük!” Grup Yorum okulu böylesi süreçlerde verir mezunlar›n›. Yeni yeni elemanlar› yetifliyor Yorum’un. Gidenlerin yeri hiç bofl kalm›yor. Türküler susmuyor ‹dil, susturam›yorlar. Binlerle halaya duruyoruz. Binlerce yürek hep bir a¤›zdan söylüyoruz ülkenin her yan›nda ayn› türküyü: “Türküler Susmaz, halaylar sürer.” diyerek!” Bir kez daha gördük ‹dil; korkuyorlar türkülerimizden, korkuyorlar devrimci sanattan, sanatç›dan. Victor Jara’n›n parmaklar›n› kesen eller mühürlüyor flimdi kültür merkezimizi. Yine ayn› eller kapat›yor

273


derneklerimizi, tutsak ediyor insanlar›m›z›. Sana, yeni insanlar›n gözlerini anlatmak istiyoruz. Onlar›n gözleri bize çok fley anlat›yor. Her bayramda, senin mezar›n›n bafl›nda verdi¤imiz sözlerin teminat›d›r yeni insanlar. Gözleri umut, gözleri sevgi dolu. Biz onlar›n gözlerinde gelece¤i görüyoruz. Olanca yozlaflmaya, bask›lara ra¤men gülen gözleriyle yan›m›zdalar. Yeni bir dünya kurma mücadelesinde genç yürekleriyle “biz de var›z” diyorlar. Her geçen gün onlarca insan›m›z tutuklansa da yeni yeni insanlar kat›l›yor aram›za. Bilgiye, sevgiye, onurlu bir hayata aç gözleriyle iyiden güzelden ve do¤rudan yana ne varsa katarak da¤arc›klar›na, devrimcilefliyorlar. Emperyalizmin onlara sundu¤u batakl›¤› reddederek, düzenin kirletemedi¤i yürekleriyle aram›zdalar ve ço¤al›yoruz her geçen gün. Ölüm orucu direnifli dördüncü y›l›na girdi. 114. y›ld›z› takt›k gökyüzünün aln›na. Tecrite karfl›, insan olman›n bütün erdemleriyle, ba¤›ms›zl›k ve sosyalizm için ölüyor insanlar›m›z. Alevden sevdalar yakarak yar›nlara... Ve senin gözlerin ‹dil... Gözlerin hep gözlerimizde. Gözlerin bizi hiç yaln›z b›rakm›yor... Ad›n› yaflatmak devrimci sanat› büyütmekle mümkündür. Bunun bilincindeyiz. Devrimci sanat alan›nda bütün bask›lara ra¤men üretmeye devam ediyoruz. Bilirsin Tav›r, sokaklar›n çocu¤udur. Darmada¤›n etseler de en militan durufluyla her ay yoksullu¤u yazacak, yozlaflmaya karfl› devrimci ahlak›, kimliksizli¤e karfl› devrimci kültürü yazacak. Kavgan›n sanat›n› anlatacak. Bütün alçakl›klara, kepazeliklere yozlaflmaya ra¤men insan› insan yapan erdemleri yaflatmaya ve yaratmaya devam edece¤iz. Elimizden hiç düflürmedi¤imiz ba¤lamam›zla Anadolu’yu dolaflacak sesi-

274


miz. Kaval›m›z, gitar›m›z, davulumuzla kavgam›z› anlataca¤›z türkü türkü. Kameram›z, objektifimiz yine halka dönük olacak. Nerede bir ac› varsa resimlemeye, görüntülemeye devam edece¤iz. Devrimci sinemay› yarataca¤›z. Bizim de söyleyecek bir çift sözümüz varsa hayata dair; Yeniyi do¤ruyu ve yeni bafltan yaratmay› anlataca¤›z. Umutsuz yüreklere umut olacak, büyük sevdalara yelken açmay› ö¤retece¤iz yeni bafltan. Bin kez budasalar da dallar›m›z› her bahar çiçeklenip açar›z bilirsin. Gözlerin diyorduk, Onlar hep bizimle... Aram›zdan ayr›l›fl›n›n sekizinci y›l›nda yerin hala s›cak yüre¤imizde. Sesin, solu¤un kulaklar›m›zda. Sana ne söz verdiysek birer birer tutaca¤›z. Bu ülke, emperyalistlerin çiftli¤i olmayacak! Biz, kendi alan›m›zdan hayk›rmaya devam edece¤iz. NATO zirvesini ülkemizde yapanlar, dolar ve zulüm tanr›lar›n› ülkemize davet edenler davet etti¤ine, konuklar› da geldi¤ine piflman olacak. ‹stanbul sokaklar›n› bize yasaklayanlara, her gün terör estirenlere dar edece¤iz meydanlar›... Ve senin gözlerin yine bizimle olacak...

Senin Tav›r’dan

275


276


TAVIR’DAN ‹D‹L’E DA‹R

277


MEKTUP GÖNDERM‹fiS‹N, ALDIM... Haydi ‹dil! Siz içerden biz d›flardan... Günün herhangi bir saati... sabah, akflam, gece yar›lar›... ç›k›veriyorsun karfl›ma. Bo¤azdaki vapurlardan birine bindi¤imde, Sarayburnu'na, Eminönü'ne ilifliverdi¤inde bak›fllar›m... Az sonra vapur iskeleye yanaflacak. Vapurdan indi¤imde denizin esintisiyle dalgalanan düz ve uzun saçlar›n, upuzun ete¤inle seni görüvere-ce¤im. fiaflk›nl›kla kar›fl›k sevinç rüzgarlar› eserken gözlerimde "merhaba" demeden "hayrola" diyece¤im. Öylesine al›flm›flt›k ki birbirimizi kültür merkezinde görmeye, baflka bir yerde karfl›laflamazd›k sanki. Nereden geliyordun o gün? Matbaaya m› u¤ram›flt›n, yoksa montajc›dan m› dönüyordun? "Hiç dolaflt›m biraz" dedin. Birbirimizi görmenin sevinciyle ayr›ld›k. Sen kültür merkezine, ben Ca¤alo¤lu'na. Kültür merkezinde ilk karfl›laflt›¤›m›z gün utangaçca; "Ben Ayçe ‹dil" demifltin. "Ayfle mi?" diye sormufltum. "Ayfle de¤il, Ayçe" dedin. Sesinde kararl›l›k vard› bu kez. Yan›nda iki k›z daha vard›. Onlar› an›msam›yorum flimdi. "Kültür merkezine ilk geliflin mi?" diye sordum. Gözlerinde sevinç, gözlerinde umut: "Özgürlük Türküsü'ndeyim" dedin. Sonra birden hüzün kaplad› yüzünü: "Ben gelmek istiyorum ama annem k›z›yor". Kaç ay›n› ald›, "Oraya gidersen, terö-

278


ristlere gidersen intihar ederim" diye apartman› inleten annenle cebelleflmen? Haydi ‹dil! Siz içeriden, biz d›flar›dan... Sesimiz gür ç›kmal›. Sabah ifle giderken ikinci köprüden giden otobüsleri kullan›yorum nicedir. Çam a¤açlar›n›n üstünden bir alçal›p bir yükselen üçgen duvarlar› ilk gördü¤ümde irkildim. "Ümraniye Hapishanesi" dedim birden. Oraya gitmifltim birkaç kez. Fakat TEM otoyoluna bu kadar yak›n oldu¤unu bilmiyordum. Bir an, senin çok yak›n›ndan geçip de bir merhaba bile diyememenin ezikli¤ini hissettim. Senin Çanakkale'de oldu¤unu biliyorum elbette. O günden sonra oradan her geçiflimde yaflad›m bu duyguyu. Çamlar›n üzerinden görünen gözetleme kulesine, çat›daki kiremitlere, duvarlara... seni görüverecekmiflim gibi bakt›m. Haydi ‹dil! dedim. Siz içeriden biz d›flar›dan... Sesimiz gür ç›kmal›. Kazanaca¤›z. Bu çocuklar›n servis paras›, bu ev kiras›... elektrik ve telefon paras›... ay›n onbeflinden onbefline... Yetiflmiyor! Hesaplar bir türlü tutmuyor. Tutaca¤› da yok. Sen nas›l kalk›yordun kültür merkezindeki hesaplar›n alt›ndan, üstelik para yoklu¤unda. Bu kültür merkezinin kiras›, bu derginin ka¤›t, matbaa gideri, bu yemek, bu yol paras›... Kad›köy’deyim. Has›r tabureli, s›ra s›ra dizilmifl çay bahçelerinin önünden insanlar› süzerek yürüyorum. Tan›d›k bir yüz görsem, oturup bir çay içsek... Karakola uzan›yor gözlerim. Silahl› iki polis karakolun önünde nöbet tutuyor. Birden senin 盤l›¤›n boflal›yor d›flar›: "Ben Ayçe ‹dil Erkmen!... Tav›r Dergisi çal›flan›y›m!.. Beni kaybedecekler!..." Postaneye, iflhanlar›na, flehir tiyatrosuna, iskeledeki vapurlara çarparak ço¤al›yor sesin. "Ben Ayçe ‹dil Erkmen!" Çay bahçesindeki a¤açlar f›rt›naya tutulmufl sesinle. Dalgalar kabarm›fl. Burada de¤ildin, biliyorum. Ankara'da gardan alm›fllard› seni. DAL'da sorguda kald›n on befl gün kadar. Kaybedememifllerdi. "Ben, Ayçe ‹dil Erkmen!..." diye hayk›ran sesin sokaklara taflm›flt›.

279


Haydi ‹dil. Siz içeriden, biz d›flar›dan... Bir geliflimde, bilgisayar›n bafl›nda oturmufl "Gün Karanfil Kokuyor" kitab›ndaki öyküleri sayfalara oturtmaya çal›fl›yorsun. Parmaklar›n tufllarda, gözlerin ekranda dolafl›yor. Gelip oturuyorum yan›bafl›na. Öykü bafll›¤›n› biraz afla¤› yukar›, ya da sa¤a sola çekelim gibisinden öneriler getiriyorum. Bir an ekrandan uzaklafl›p bana dönüyorsun. "Pantolonun eskimifl, ihtiyac›n var m›, alal›m m›?" diyorsun. Bayraml›k al›nacak çocuklar›n sevinciyle "Alal›m" diyorum. ‹çim içimi yiyor daha sonra. Devrimci emekle kazan›lm›fl paray› kendim için, hele hele de pantolon için harcayamam ki ben. Birkaç gün sonra yine oturuyorum senin yan›bafl›na. Henüz al›nmam›fl pantolon için teflekkür edip kendim alabilece¤imi söylüyorum. Çok geçmeden göremez oldum seni. Yurtd›fl›na gitmiflsin. Gelir diye bekledim. Kültür merkezindeki odalardan birinden ç›k›p geliverecektin ve ö¤retmenine sokulup bir fley soran, bir iste¤ini ileten bir ilkokul ö¤rencisinin mahzunlu¤uyla yan›ma yaklafl›p “Senin gibi yazmak istiyorum", diyecektin. Bayrampafla Hapishanesi'ne bir arkadafl›n› ziyarete gidip geldi¤inde ayn› kelimelerle, ayn› böyle sormufltun. Bir an durup düflündüm. Dergide düzeltmenlik, mizanpaj, yer yer redaksiyon yapan, matbaaya, ka¤›tç›ya, montaj ifllerine koflan, üniversite ö¤rencili¤ini b›rak›p gelmifl, ‹dil'e ne söyleyebilirdim ki? "Ver kalemi yüre¤ine yazs›n" dedim sana. Yazd›¤›n yaz›y› beraber okuduk sonra. Bir daha dergiye gelmeyece¤ini hissediyordum art›k. Çay m›, kahve mi diye sorar gibi ‹dil yok mu, diye sordum arkadafllardan birine. "Gitti" dedi. Gitmifltin. Dahas›n› sormad›m. Soramad›m. "Kendine iyi bak" bile diyememifltik birbirimize. Sana dair bir ac› kalm›flt› içimde. Vedalaflabilseydik, "hakl›yd›n" derdim. Tek iflin bilgisayar de¤ildi ki senin. Ayfle Gülen Halk Sahnesi'ndeydin ayn› zamanda. Daha do¤rusu sana gereksinim oldukça oraday-

280


d›n. Nerede bir boflluk varsa oradas›n. Sahneler, ›fl›klar, alk›fllar... bunlar de¤il istedi¤in... Verdin kalemi yüre¤ine, yazd›. Söyledin yüre¤ine, oynad›. Sahici sahici oynuyordun. Bas›n toplant›s› için birkaç yazar, sinema oyuncusu gelmiflti kültür merkezine. Konu; yerinde infaz. Moda'da U¤ur ve fiengül katledilmifl. Fuaye her zamankinden daha kalabal›k. Küçük odadan hep birlikte f›rlad›n›z ortaya. Ç›¤l›klar, küfürler, itiflmeler, sürüklemeler, silahlar, maskeler... Konuklar›n tümü s›çr›yor oturduklar› yerden. Her fley sahici gibi. Kültür merkezinin bas›ld›¤›n› düflünüyorlar o an. Ben oyun sergilenece¤ini bildi¤im halde ürperiyorum flöyle bir. Oyuncular› tan›masam daha bir dehflete düflece¤im. Bu bir oyun diyorum kendi kendime. Az sonra öteki oyuncular da için için tekrarl›yorlar ayn› tümceyi. Bu bir oyun. Sen fiengül'ü oynuyorsun. Evde üç kiflisiniz. ‹ki k›z bir erkek. S›rt s›rta vermiflsiniz öteki oyuncuyla. O kaç›p kurtuluyor infazdan. Sen ölüyorsun. Erkek oyuncu da. Bu bir oyun. Az sonra do¤rulup kalk›yorsun düflüp öldü¤ün yerden. Yüzünde, oyundan kalan izler... Haydi ‹dil! Siz içeriden, biz d›flar›dan... Sesimiz gür ç›kmal›. ‹çimden geçen bu sözlere gülüyorum. Beni de ald›lar içeri. Toplant› gösteri yürüyüflüne muhalefetten. Ayd›nlar, sanatç›lar bir araya geldik sizin için. "B›çak kemikte..." dedik Ortaköy'de. Hiçbir sese tahammülleri yok ‹dil. Hiçbir sese... hapishanede ölümle bir bafl›na kalas›n diye. Görebildi¤im hücreler dolu. Herbirinde befler alt›flar... Açl›k grevine bafllad›k al›nd›¤›m›zda. Karn›m karn›ma yap›flt› bir günde. fieker yok, su da yok. Dün, Cumartesi Anneleri'yle beraberdim. Arkadafllarla bir ayran içtik, lisenin önüne gelmeden. Ayran bardaklar› dolan›yor gözümün önünde. Buradan ç›kt›¤›mda, diyorum ayran bardaklar›n› her gördü¤ümde. Buradan ç›kt›¤›mda... Asl›nda dün orada alacaklard› beni. "Al›n bunlar›!" dedi telsizli biri. Pani¤e kap›ld›m bir an. Birkaç ad›m geriledim. Yan›mdakileri ald›lar. Uzaklaflt›m oradan. Seni düflündüm sonra, omuzlar›mda seni orada ölümle bir bafl›na koyup gitmiflim gibi a¤›r bir yük.

281


Açl›¤›m›n ikinci günü. Karn›m karn›ma yap›flt›. Bu bir oyun de¤il ‹dil. Sen 40'l› günlerdesin. Do¤rulup kalkmak yok oyunun sonundaki gibi. Evvelki gün kitab› matbaadan ald›k. "Gün Karanfil Kokuyor" kitab›n›. Düzeltmeydi, mizampajd› derken defalarca okudun sen de benim gibi. Kitap okuyacak durumda olmad›¤›n› da düflünebiliyorum elbette. Ulaflt›rabilseydim sana. Emek verdi¤in kitaba bir dokunabilmeni, kapa¤›na bakman›, sayfalar›n› çevirmeni istiyorum nedense? Haydi ‹dil! Siz içeriden, biz d›flar›dan. Sesimiz gür ç›kmal›. Biz kazanaca¤›z. Ölmeyesin sak›n. Kaç ay›n kald› ki flunun fluras›nda? Dergiden bir arkadafl görüflüne gitmiflti geçen hafta. Görüfle ç›kamam›fls›n. "Mitralyöz... Mitralyöz" diye say›klad›¤›n›n haberini getirdi, y›ld›zlar› sark›t›p camdan afla¤›. Bir mermi, bir mermi daha...Vurufla vurufla ölmeyi ye¤lerdin; mitralyöz mitralyöz. Ölmeyesin ‹dil! Okuyam›yorum. Yazam›yorum. Yemek yiyemiyorum. Yürüyemiyorum. Ç›¤l›klar isim olup biteviye yank›lan›yor beynimde. Her biri atefl olup düflüyor içime. "Ben Aygün U¤ur! Eskiflehir tabutlu¤u kapat›ls›n!...", "Ben Altan Berdan Kerimgiller! Hastaneye, mahkemeye giderken daya¤a son!...", "Ben ‹lginç Özkeskin! Cezaevlerinde insanca yaflamak istiyoruz!...", "Ben Hüseyin Demircio¤lu! Cezaevi kap›lar›nda yak›nlar›m›z gözalt›na al›nmas›n, iflkence görmesin!...", "Ben Ali Ayata", "Ben Müjdat Yanat!", "Ben Tahsin Y›lmaz!", "Ben Yemliha Kaya!", "Ben Hicabi Küçük!", "Ben Osman Akgün!", "Ben Hayati Can!"... Bitip tükenmeyen upuzun 盤l›klar, onmaz yaralar aç›l›yor içimde. 26 Temmuz 1996. ‹stanbul üstüme y›k›l›yor. Konuflam›yorum. Telefon çal›yor. Tan›d›k bir ses: "Gazetede bir isim" deyip duraks›yor. "Ayfle ‹dil Erkmen" diyor sonra. "Ayfle de¤il, Ayçe... Ayçe ‹dil Erkmen".

282


Bir mektup göndermiflsin ‹dil. Ald›m. "... Bu onurlu görevi zaferle sonuçland›raca¤›z. Düflman›n devrimci tutsaklar›, emekçi halk›m›z› teslim almas›na izin vermedik, bugün de vermeyece¤iz... Direnen tüm yoldafllar›m›, direnifl ve zafer coflkusuyla selaml›yorum. Hoflçakal›n."

(16.7.1996 Ayçe ‹dil Erkmen) Hayati AZ‹M Tav›r- Aral›k-1996

283


HAYATA VE HALKA BA⁄LILIK ANDIMIZI TÜRKÜLEfiT‹REN SANATÇI, SAVAfiÇI KADIN: AYÇE ‹D‹L

Kad›n... Ezilen, horlanan, a¤›tlar yakan, dünyaya gelmesi istenmeyen, geldikten sonra sömürülen, öldü¤ünde cehennemlere lay›k görülen... Kad›n... Yüzy›l savafllar›, y›k›m, sefalet ve barbarl›kla örselenen, onuru ve namusu kirletilmeye çal›fl›lan... Kad›n... Zalimlerin talan, kan, ya¤ma ve yang›n yerinde adalet ve özgürlük için direnen; anayurdunun onuru ve namusunu kendi onuru ve namusu olarak gören, bu u¤urda aya¤a kalkan, öç alan kahramanlaflan... Kad›n... Kurtulufl savafl›nda; ay›n alt›nda, s›rt›nda çocu¤u, ka¤n›lara yüklü top ve mermileri cepheye tafl›yan ya da bir muharebe sonras› atefl, kan ve dumanlar aras›nda, evlad›n›, eflini, yak›n›n› arayan ve o büyük ürkütücü sessizli¤i, yürekleri sarsan a¤›tlar›yla y›rtan... Kad›n... Çukurova'da k›zg›n topra¤›, teriyle sulayan ›rgat; topra¤›n bereketini çalan zorbaya, öfkeyle direnen Irazca... Kad›n... Törelerle çevrilmifl kimliklerini, 12 Eylül'ün yasakç›, bask›c›, 284


katliamc› gerçekleri karfl›s›nda terk eden, bafllar›na, umudumuzun karanfil ifllemeli baflörtülerini takan; kaybedilen, katledilen, tutsak edilen evlatlar›n›n ve dahas› bütün bir halk›n onuru, özgürlük 盤l›¤› olan... Kad›n... sokaklarda, meydanlarda, kondularda polis coplar›na tafllarla karfl› koyan... Kad›n... Evlatlar›n›n özgür vatan savafl›na yafll› bedenleriyle cephane olan; "oruç"a olan kutsal inançlar›n›, evlatlar›n›n "Ölüm Orucu" direnifliyle birlefltiren, ölüme yatan... Kad›n... Özürlü bedeninin yaratt›¤› rahats›zl›¤a ra¤men kendini, insan›m›z›n gelecek kavgas›na adayan... Kad›n... Erkek yoldafllar›yla ayn› siperde, ayn› inanç ve kararl›l›kla, halk›n adalet duygusuna silah›yla tercüman olan; can atan, can veren gerilla, komutan... Kad›n... Rollerdeki kahramanl›ktan gerçek bir halk kahramanl›¤›na uzanan k›sa fakat dolu dolu bir ömür... ‹dil... Anadolu'da Kad›n Anadolu'nun mitolojik ve toplumsal tarihi incelendi¤inde kad›n hep en yal›n, en gerçekçi anlarda üreten, koruyan, sadakatli, vefakar, savaflç› ve kahraman olarak ç›kar karfl›m›za... Kad›n›n özgürleflme serüvenindeki en önemli tarihsel kesit, fieyh Bedreddin Ayaklanmas›'nda görülür: "Hakikat Bac›lar›..." Anadolu kad›n›m›z›n uyan›kl›¤›, pratik zekas› ve öngörücülü¤üdür Hakikat Bac›lar›. Hakikat savaflç›lar›n›n eflleri, bac›lar› olma onurunu, Osmanl›'n›n zulmüne karfl› yürütülen savaflta, cephe gerisi bütün iflleri omuzlayarak ve k›l›ç kuflanarak elde eden Hakikat Bac›lar›, "Hakikat Erleri"nden hiç de geri kalmayacak kahramanl›klar göstermifllerdir. Zalimin zulmüne karfl› erke¤iyle birlikte k›l›ç kuflanm›fl olan, nineleri "Bac›yan-› Rumlardan devral›nan bu savaflç› gelenek; özgür ve kahraman kad›nlar kufla¤›m›z›n da mayas›d›r. Bu maya; 1.Paylafl›m Savafl›'nda iflgalci Çarl›k Rusya's›n›n zulmüne karfl› kahramanca direnen Nene Hatunla; 1938 Dersim ‹syan›'n›n ilk kad›n komutan ve savaflç›lar› ve Kürt halk›n›n özgürleflen

285


ilk kad›n kahramanlar› Bese (Seyit R›za'n›n efli) ve Zerife Han›m'la yo¤rulmufltur. Yeni Sanatç›n›n fiark›s›n› Halk›n Gerçek Sesiyle Söylemeliyiz Tarihte sömürü ve zulüm varoldu¤u sürece halk›n direnifli de varolacakt›r. Halk›n devrimci sanatç›lar› ve bitim adamlar› da bu direniflin içinde ve önünde olacaklard›r. T›pk› kendi tarihsel dönemlerindeki rolleriyle sürece damgas›n› vuran Phrynicehus, Sokrates, Bruno, fieyh Bedreddin, Pir Sultan, Naz›m Hikmet, Robson, Curie, Pablo Neruda, Langevin, Ruhi Su, Y›lmaz Güney, Victor Jara ve ad›n› dahi bilmedi¤imiz bir çok ayd›n, sanatç›, bilim adam› gibi... Bugün insanl›¤›n kültürel miras›na eklenen yeni de¤erler, gelenekler, halk›n ve devrimci sanatç›lar›n can bedeli sergiledikleri direnifllerde yarat›l›yor. Evet, büyük insanl›k davam›z›n yap› tafllar›na, sanatç›lar da harç tafl›may› sürdürüyor, sürdürecek. Ta ki dünyan›n bütün ezilen halklar› özgür ve kardeflçe bir hayat›n bafl mimar› olana dek. "Örgütüm al beni Halk›mla yeniden yarat" {*) Devrimci sanatç› kiflili¤i, bir ç›rp›da ulafl›lan ya da statükocu bir yaklafl›mla payelendirilen bir kiflilik olmay›p, tam tersine bir süreci, yenilenmeyi, geliflmeyi içeren de¤erler, gelenekler bütünüdür. Bu kiflilikte; hayat› ve halk› s›k› s›k›ya kucaklayan, ona sürekli bir ivme kazand›ran devrimci iradenin saf, berrak, yal›n kültürü vard›r. Devrimci sanatç› kiflili¤i, entellektüel, ahlaki, sosyal, ruhsal yanlar›yla devrimci kültürümüzün, halk kitleleriyle dolays›z ba¤lar kurdu¤u "Yeni ‹nsan", "Yeni Sanatç›" tipidir..

286


Bugün devrimci sanatç› kiflili¤ini, halklar›m›z›n kurtulufl kavgas›nda yaflamlar›n› feda eden devrimciler için yaz›lan bir tiyatro oyununda "Yaflam›fl say›lmaz zaten yurdu için ölmesini bilmeyen" diyen Ayfle Gülen'ler, Ayçe ‹dil'ler temsil ediyor. Devrimci sanat›m›z›n feda kufla¤› olarak da anaca¤›m›z bu flehitlerimiz, devrimci halk kültürümüzün kuflaklar boyu yaflat›lmas›nda bir sembol olacaklard›r. Bu noktada onlar› anlamak, onlar›n sanatç› kifliliklerinde devrimci özü kavramak, Devrimci Halk Kültürü’müzün yarat›l›fl› ve gelece¤i aç›s›ndan büyük bir önem tafl›yor. Yeni bir dünya, yeni bir hayat kurmak için yola ç›kanlar, bu dünya ve hayat›n bugünden yar›na evrilen bütün kültürel yanlar›n› devrimcilefltirmek zorundad›rlar. Devrim, bir ç›rp›da olup biten "k›sa bir an" gibi bilinir. Oysa, içinde onlarca y›la dayal› binlerce küçük devrimler vard›r. Bu devrimlerin kültürel boyutu ise; "Yeni insan" dedi¤imiz halk adamlar›d›r. Bunlar; iflçiler, köylüler, ö¤renciler, memurlar, esnaflar, ayd›nlar, sanatç›lar ve daha birçok katmandan insanlard›r. ‹flte devrimci mücadelede sanatç›lar bu engin birikim, deney ve de¤erlerle donanm›fl insanlarla, onlar›n yaflamlar›yla do¤rudan ba¤lar kurup, gelece¤in özgür kültür ve sanat›n› bugünden biçimlendirmek durumundad›rlar. Çünkü bu süreç ayn› zamanda devrimci sanatç›n›n halka dönük yaflant›s›n› da biçimlendirecektir. Devrimci sanatç› varl›k nedeni olan halk›n gündelik yaflant›s›ndaki gerçekleri içsellefltirmelidir. Onlar›n ac›lar›n›, sevinçlerini, aflklar›n›, umutlar›n›, geleneksel, yöresel bütün al›flkanl›klar›n›, öfkelerini, oturufllar›n›, kalk›fllar›n›, konuflmalar›n› ve farkl› davran›fl biçimlerini; onun sosyal, kültürel psikolojisini, bu psikolojinin devrimci dönü-

287


flüm seyrini izlemeli ve bunlar› yeniden üretime yani sanatsal yarat›ya dönüfltürmelidir. Bütün bunlar›, halk›n ac›lar›n› kendi ac›lar›, sevinçlerini kendi sevinçleri olarak gören sanatç›lar yerine getirebilir. Yani halkla ac› çeken, halkla sevinen, halkla umut eden, halkla direnen, halka inanan ve bu inanç u¤runa ölmesini bilen sanatç›lar... "Dünyay›, Memleketimi ve Seni Seviyorum" adl› oyunda Naz›m'›n dizelerini oyunlaflt›ran, oyundaki gerçekleri kendi kiflili¤inde yaflayan Ayfle Gülen böyle bir örnektir. O büyük bir sevgiyle ba¤land›¤› memleketi u¤runa ölünebilece¤ini gösteren, bir sanatç› olarak feda kufla¤›ndaki yerini böyle kazand›. Evet bu kuflakta yer almak bir kazançt›r. Çünkü devrimci sanatç› tipi bu feda kufla¤›n›n izleri üzerinde olgunlaflmaktad›r. Sanat›m›z büyük insanl›k davam›zda halk›n kavgas›na moral de¤erler tafl›rken, bir misyonu da üstleniyor. "Devrimci Halk Kültür Cephesi" olarak da tan›mlayaca¤›m›z bu misyon, sanatç›lar›m›z›n öz yaflamlar›nda yaratt›klar› de¤erlerle halk›n kurtulufl umudunu besleyecektir. Sanatç›, Savaflç› Bir Kad›n "O, Cesur yürekli bir kad›n sanatç›yd›. Hayata ve halka ba¤l›l›k and›m›z› Ölümüne bir yaflamla yerine getirdi Ad›: Ayçe ‹dil Erkmen'di." Devrimci kültür-sanat kavgam›zda OKM gelene¤inin yaratt›¤› devrimci sanatç› tipinin ilk kuflak temsilcilerinden olan ‹dil, bizlere yaln›zca geçmiflin güzel an›lar›nda kalan duygular b›rakmam›flt›r. ‹dil'in devrimci bir sanatç› olarak b›rakt›¤› gerçek miras, yaflam›n bütün güzel, çirkin yanlar›n› karmafl›k iliflki ve çeliflkilerini, bu iliflki ve çeliflki çat›flmas›ndan do¤an sonuçlar›, emekten ve halktan yana bir ele al›flla yeniden üreten, ürettikçe özgürleflen, özgürlefltikçe ol-

288


gunlaflan sekiz y›ll›k bask›, yasak, tutsakl›k ve can bedeli yaratt›¤›m›z yeni de¤erlerdir. "Yaflam›fl say›lmaz zaten yurdu için ölmesini bilmeyen". Oyuncu ‹dil'in bu sözlerde yank›s›n› bulan devrimci sanatç› kiflili¤i, as›l yank›s›n› tutsakl›k koflullar›nda (Ölüm Orucu Direnifli'nde) flu sözlerinde buluyordu: "Bu direnifl kendimi yenileme, yoldafll›k sevgisi, ba¤l›l›k, kararl›l›k ve tarif edilemeyecek birçok duygu ve düflünceyi yaflatt› bana..." Ve direniflin 68. günü ‹dil bu sözlerine lay›k olmay› baflard›. "Vatan› için ölmesini" bildi. O, k›sac›k ve bereketli ömrünün en güzel yemifllerini verdi hayata. ‹dil tarihe "Ölüm Orucu'nda flehit düflen ilk kad›n" olma onurunu da tafl›d›. O, dünyan›n ezilen bütün kad›nlar›n›n gösterebilece¤i en büyük, en bilinçli özgürleflme eylemlerinden birinin bafl mimar›d›r art›k. Bu, baflta Anadolu ve Ortado¤u kad›nlar› olmak üzere dünyan›n bir çok yerinde, anayurtlar› ve kendi özgürlükleri için savaflan kad›nlara yeni bir moral de¤er demektir. Bugüne kadar sadece dünyan›n baflka ülkelerinin kad›nlar›n› örnek alan kad›nlar›m›z, bundan böyle kendi ülkelerinin rengini tafl›yan kad›n kahramanlar›n› ve onlar›n temsil etti¤i ruhsal iradeyi de örnek alacaklard›r. Bu örnek, Sabo'dur, Eda'd›r, Sibel'dir, Adalettir, Zeynep'tir, Leyla'da. ‹dil, gün gün, hücre hücre ölerek yürüttü¤ü savaflta yenilenmenin, özgürleflmenin sembolü olmufltur. Temmuz '96'da dünya ‹dillerle sars›lm›flt›r. ‹dil dünya ölçe¤inde neredeyse nostaljik bir hat›rlama boyutunda kalan özgür kad›nlar gelene¤ine yepyeni, dipdiri tarihsel bir boyut kazand›rm›flt›r. ‹dil'in bir sanatç› oluflu da ayn› içerikte apayr› bir de¤er tafl›yor. Baflta devrimci sanatç›lar›m›z olmak üzere, ülkemizdeki bütün ayd›n ve sanatç›lar›m›za direnme sembolü olmufltur.

289


Vatan ve halk için direnmeyi çok geri (örgütsüz ve edilgen) bir hat üzerinde karakterize eden, direnme savafl›nda halk›n gerisine düflmüfl olan ayd›n ve sanatç›lar›m›za da yeni bir yürek t›ls›m› tafl›m›flt›r. Onlar›n gö¤üs kafeslerine hapsettikleri vicdanlar›n› da harekete geçirmeyi baflarm›flt›r. Sanatç› ve ayd›nlar›m›z bu vicdan› korumal›d›r. Bu, baflta kendi kiflilikleri olmak üzere, üzerinde yaflad›klar› topra¤›n halklar›na karfl›, tarihe karfl› zorunlu bir ödevdir. Ancak bu ödevi de kuytu odalarda de¤il, halk›n içinde vermelidirler. Çünkü halk, ayd›n ve sanatç›n›n ana kayna¤›d›r. Önce bu kayna¤› beslemelidirler. Bunu baflard›klar›nda vatan ve halk için direnmenin yan›nda ölebilmenin erdemini de ö¤renmifl olacaklard›r. Halktan yana olma iddias› bulunan bütün sanatç› ve ayd›nlar›m›z, ‹dil'i tan›mal›d›r. ‹dil'i tan›mak, onun sanatç› ayd›n kiflili¤ini anlamak, bu "ana kaynakla olan ba¤›n› kavramaktan geçiyor. Bugün Yaflar Kemal'i Yaflar Kemal yapan da bu kaynak de¤il midir? Ona bu payeyi veren o engin, uçsuz bucaks›z topraklar üzerinde yaflayan do¤a ve insan; a¤açlar, otlar, börtü böcekler, dereler, yusufçuklar, yalç›n kayal›klar, a¤alar, ›rgatlar... Bilcümle bütün tasvirin kahraman› olan ‹nce Memed de¤il midir? Ya bugün... Ne yaz›kt›r ki Yaflar Kemal ayn› topraklar üzerinde yaflayan do¤ay› ve insan› yeni kahramanlar› ile tasvir edemiyor. ‹dil ve di¤er bütün kahraman, flehitlerimiz bugünün ‹nce Memed'leri, Irazca Kad›nlar›'d›r. ‹flte Yaflar Kemal'in bugünkü kayna¤›. Benzer fleyler Zülfü Livaneli için de söylenebilir. Ona müzikte sayg›n bir nitelik, kiflilik kazand›ran yine ayn› kaynak de¤il midir? Halk›n devrimci de¤erleri, kahramanl›klar› de¤il midir? Ya bugün ne de¤iflmifltir? Halk›n devrimci de¤erleri '80'lerde mi kalm›flt›r? Hay›r. Bugün bu de¤erler yeni kahramanl›klarla çok daha ilerilere tafl›nm›flt›r. Geride kalan ise Livaneli'nin bilinci ve vicdan›d›r.

290


Fakat bugün onu da, Yaflar Kemal'i de heyecanland›ran, bilinçlerinde vicdanlar›nda deprem yaratan, ‹dil ve yoldafllar›n›n kahramanca yaratt›klar› devrimci de¤erlerdir. Geçmifl de¤erler, kahramanl›klar bugün bir nostalji de¤il, kan, can bedeli yaflayan ve insanl›¤› derinden etkileyen bir yaflam biçimidir. Bu yaflam biçiminde vicdan›n› dinleyen herkese yer vard›r.‹dil'in sanatç›, ayd›n kimli¤i; özümsedi¤i bu yaflam biçiminin ürünüdür. Orada engin bir halk sevgisi, yoldafl güzelli¤i vard›r. ‹dil'in devrimci sanat gelene¤imizdeki yeri hep bu engin halk sevgisi ve yoldafl güzelli¤i ile an›lacakt›r. Bu konuda son sözü ‹dil'e verelim. 17 Nisan 1992 günü Çiftehavuzlar'da dövüflerek flehit düflen önder kad›n kahraman›m›z Sabo ve di¤er kahramanlar›m›zla ayn› gün katledilen tiyatro oyuncumuz Ayfle Gülen' e flöyle sesleniyordu: "Bir çocuk neflesi ile coflarak ç›k›p gitti¤in bu odada ald›k haberini. Daha kendimizi toparlayamadan senin rolünü paylaflt›k. Ne kadar da çok istiyordun o rolü oynamay›... fiimdi ise ayn› duygularla biz seni oynuyoruz. Hem de Ayfle Gülen Halk Sahnesi olarak... Seslerimiz yan›ndad›r, seninledir Ayfle" ‹flte bizi yar›na götürecek de¤erler ‹dil'in a¤z›ndan bu sat›rlarda dilleniyor. Bize kuflaklar boyu yol verecek erdemler Ayfle Gülen'den sonra ‹dil ile daha da perçinleniyor. Ne mutlu bize ki, bugün ve yar›n ayn› duygularla nöbeti devralacak yeni Ayfle Gülen'lerimiz, Ayçe ‹dil'lerimiz var. Çünkü bu kültürü k›skançl›kla koruyan, sahiplenen bir kültür suyunu yudumluyoruz. Çünkü, yeni ‹dil'lere gebe bir gelene¤imiz; OKM'miz, AKSM'miz var. Ölür, dirilir ama yeniden, yeniden açar kap›lar›n› yoksullar›n çamurlu ayaklar›na. "Bir gün kap›m›za vurulan zalimin mührünü söküp ataca¤›z." demifltik. ‹flte bugün kap›lar›m›z sonuna kadar aç›k. Hergün flehitlerimizin gülüflleriyle, onlar›n coflkuyla yürüyen ad›mlar›yla ç›k›yoruz merdivenleri. Sahnemizde Ayfle Gülen ve ‹dil provalar›na devam

291


ediyor. Tav›r odas›nda daktilo sesleri aras›na kar›flan Ayfle Nil'in gülüflleri duyuluyor. Devrimci sanat›m›z ve onun militan gelene¤i yoluna devam ediyor. Gelecek, özgür kad›n ve erkek sanatç›lar›m›z›n, savaflç›lar›m›z›n ellerinde daha da güzelleflecek

(*) Örgütün Gücü/Nihat Behram

Tav›r-Aral›k 1996

292


1996 YILINDA ‹D‹L ‹Ç‹N NE SÖYLED‹LER, NE YAZDILAR...

293


GÜNÜNÜ UMUDA AYARLA SAVAfi AY- YEN‹ YÜZYIL Bebek gülüfllü bir foto¤raf›n› göndermifller Ayçe'nin. S›ms›cak, dost yüzlü bir foto¤raf›. Çal›flma masas›n›n bafl›nda çekilmifl belli ki bu foto¤raf. Vazodan f›flk›rm›fl k›rm›z› karanfiller kaza¤›na da renktafl olmufl, yüre¤ine de belli ki. Ve besbelli ki o günü de di¤erleri gibi "Umuda ayarl›" Ayçe ‹dil Erkmen'in. "Ayçe de kim?" mi diyorsunuz?... Bir yoklay›n bakal›m haf›zan›z›. K›sac›k bir süre önce, yaflam›n›n son 68 gününü, yine umuda ayarlam›fl gencecik bir sanatç›y› hemen an›msayacaks›n›z. Dünyada Ölüm Orucu'nda ölen ilk kad›n mahkum olan Ayçe ‹dil gazetelere yans›yan foto¤raflar›n› ça¤r›flt›racak hepinize. Anadolu Halk Kültür Sanat Merkezi'ndeki arkadafllar› onun sevgisi ve mücadelesini hepimizle paylaflmak istemifller. "Yaflam› ve yaflatmay› her fleyin üstünde tuttu ve tahliyesine bir y›l kald›¤› halde yine de bu yola can koydu, bafl koydu" diyorlar. "Çünkü insana, insanl›¤a karfl› al›nan insanl›k d›fl› tav›rlara direnmenin tek yolu kalm›flt›. O da bilincini bugüne dek bu mücadeleye nas›l sunduysa bu kez de yüre¤ini sunmufltu. Ve o yürek son ana dek bu inançla çarpt›." diye yaz›yorlar. “Namuslu yaflad›, namuslu öldü" diyorlar. "Onun günleri gibi ölümü de umuda ayarl›yd›. Onu hiç unutmayaca¤›z, siz de unutmay›n" diyorlar. 294


.FÜSUN

ERBULAK

Bir konuda düflüncemi yazmam istendi¤inde, art›k utan›yorum. Çünkü ilk tepki "aman müthifl bir fleyler karalayay›m" oluyor. Oysa sevgili ‹dil'in aram›zdan kurtuluflu bir anne olarak beni çok fazla sarst›. ... Gençlerini katleden hükümetlerin sonlar›n› tarih bizlere döne döne aktar›yor.

TARTIfiMASIZ MEMED FUAT- CUMHUR‹YET ...19 A¤ustos 1996'da, Beyo¤lu'ndan, gazetelerin köfle yazarlar›na "Grup Yorum/Anadolu Halk Kültür Sanat Merkezi" ad›na yaz›lan bir mektup at›lm›fl. Cezaevlerindeki Ölüm Orucu direniflinin 68. gününde yaflam›n› yitiren sanatç› arkadafllar› Ayçe ‹dil Erkmen’in yaflam öyküsü ile foto¤raf›n› göndermifller. Yirmi alt› yafl›nda ölen gencecik bir insan... Babas› da tiyatro sanatç›s› imifl ‹dil'in. Küçük yafllarda piyano dersi almaya bafllam›fl. ‹stanbul Üniversitesi ‹ktisat Fakültesi'nde ö¤renciyken, Ortaköy Kültür Merkezi'ndeki etkinliklere kat›lm›fl. Özgürlük Türküsü Müzik Toplulu¤u'nu ilk oluflturanlardanm›fl. Ayfle Gülen Halk Sahnesi'nde oyunculuk da yapm›fl. "Tav›r" dergisinde yazarl›ktan paketlemecili¤e kadar her iflin gönüllüsü olmufl. 1994 y›l›n›n

295


Ekim ay›nda bu derginin muhabiri olarak gözalt›na al›n›p sorguya çekilmifl iflkence görmüfl, tutuklanm›fl. "DHKP-C'ye yard›m ve yatakl›ktan 3 y›l 9 ay hapis cezas›na" çarpt›r›lm›fl. Sal›verilmesine yaklafl›k bir y›l kalm›flken gönüllü olarak kat›ld›¤› Ölüm Orucu direniflinin 68. gününde yaflam›n› yitirmifl. Düflünceleri, ülküsü için can›n› vermekten çekinmeyen bu çok yönlü sanatç› aday›n›n an›lmas›n› isteyen arkadafllar›, flöyle diyorlar mektuplar›nda: "‹nsanca bir yaflam için bedenini açl›¤a yat›ran bir sanatç›y› köflenizde anlataca¤›n›za, bu duyarl›l›¤› gösterece¤inize inan›yoruz." 19 A¤ustos 1996'da postaya at›lan mektup, gazeteden gönderilen kitaplar, dergiler vb. ile birlikte, 10 Eylül 1996'da elime geçti. Kendimi Grup Yorum'cular›n yerine koyarak düflünüyorum: Bir yazara açl›k grevinde ölmüfl bir insan›n yaflam öyküsünü, foto¤raf›n› gönderiyorsunuz. Yirmi alt› yafl›nda gencecik bir arkadafl›n›z› gönüllü olarak kat›ld›¤› bir eylemde yitirmiflsiniz. Çok de¤erli buldu¤unuz bu an›y› nas›l yaflataca¤›n›z›, bir ülküye adanan bu özveriyi kamuya nas›l duyuraca¤›n›z› düflünüyorsunuz. Üzgün, gergin, öfkelisiniz... Bir çözüm: Duyarl› olabileceklerini umdu¤unuz köfle yazarlar›na mektup yaz›p yard›mlar›n› istemek... Mektubu postaya atman›zdan on sekiz gün sonra ise bu köfle yazarlar›ndan biri akadafl›n›z›n ad›n› bile anmadan, genel olarak "açl›k grevi" konusunu iflleyip flöyle sözler ediyor: "Dileklerini kamuya duyurmak isteyen, hakk›n› arayan herhangi bir insan›n, de¤il Ölüm Orucu aflamas›na geçmek, açl›k grevine bile

296


yatmas›na ben karfl›y›m." (...) "insan bu kadar ucuz mu!" (...) "Önemli olan, açl›k grevini en kolay ulafl›lan, en etkili çare diye görmemek..." Bunlar açl›k grevi konusunda genel düflüncelerdi... Belirtmifltim aç›kça: "fiu ya da bu dünya görüflünden, flu ya da bu inançtan olan, flu ya da bu ülkü için savafl›m veren insanlar› düflünmeyin..." demifltim... Gene de Ayçe ‹dil Erkmen'in arkadafllar›, üstünden on sekiz gün geçti¤i için, gönderdikleri mektubu okuduktan sonra, o yaz›y› yazd›¤›m› sanabilirler. Öyle olmad›¤›n› belirtmek benim için önemli... On iki kiflinin ölümüyle sonuçlanm›fl bir özveri eylemi tart›fl›lamaz!..

DESTE GÜNAYDIN ‹dil arkadafl›m›z her fleyden önce çok yönlü bir sanatç›yd›. Küçük yafllardan beri piyano e¤itimi alm›fl, müzisyen kimli¤inin yan›s›ra, bir tiyatro oyuncusu ve Tav›r dergisi yazarlar›ndand›. Ayr›ca bir üniversite ö¤rencisiydi. Tav›r Dergisi muhabir kimli¤inden dolay› gözalt›na al›n›p tutuklanm›flt›. 11 ay sonra ç›kaca¤›n› bildi¤i halde Ölüm Orucu'nun ilk gönüllülerinden biri olmufltur.

297


Kuflkusuz flehit düflen arkadafllar›m›z›n hepsi birbirinden de¤erli, ama ‹dil'in beni en çok etkileyen yan› bir sanatç› ve kad›n olmas›yd›. Bu yönü beni bir kad›n ve sanatç› olarak daha çok etkiledi. Kuflkusuz ‹dil'in eylemi bizlere bir mesajd›. Sanatç›l›¤›n sadece bir köfleye çekilip kaset doldurmak ya da yaz› yazmak olmad›¤›n›, toplumsal konularda daha duyarl› olmam›z gerekti¤ini anlatan bir mesajd›. ‹dil'in eylemini farkl› k›lan yan›; erkek egemen bir toplumda sömürü ve zulümle bir kad›n olarak çok daha fazla yüz yüze olufluyla birlikte adeta toplumsal bir rol gibi kad›na yüklenen edilgenli¤i k›rm›fl olmas›d›r. Son olarak eklemek istedi¤im bir fley daha var. Sanatç› ve ayd›n oldu¤u iddias›yla halk›n duygular›n› sömürenler Ölüm Oruçlar› sürecinde gayret gösteren, sürece katk›lar› olanlar› örnek almal›d›r.

CEZM‹ ERSÖZ Ben Ayçe'nin Ölüm Orucu'na bafllarken yaflam› amaçlad›¤›n› düflündüm. Bir taraftan da flimdi toplumda belli çevrelerde aç›k ya da gizli bir yarg› olufltu. "Örgüt yönlendirmesi, bu insanlar kobay olarak kullan›ld›lar, kendi kararlar› de¤ildi, ölüme terk edildiler, kiflisel kararlar› de¤ildi, manipüle edildiler." fleklinde yarg›lar olufltu. Ben bu yarg›lara kat›lm›yorum. Orada yaflananlar› çok iyi biliyorum. Ziyaretçilere yap›lanlar›, insanlara yap›lanlar›. D›flar›da Ölüm Oruçlar›’n› pek tasvip etmiyorum. Yani hapishane d›fl›nda. Ama hapishanede tek yol bu kalm›flsa, insanca yaflamak için bir tak›m haklar› elde etmek için, fleref ve onur duygusunu korumak için tek yol bu 298


kalm›flsa, ki bence sadece bu kalm›flt›r. Burada, yaflam amaçlayan bir Ölüm Orucu bu. Yaflamak için öldü bu insanlar. Ayçe bir daha bu dünyada soluk al›p veremeyecek, bu dünyada oyun yazamayacak, fliir yazamayacak, sahneye ç›kamayacak müzik besteleyemeyecek. Bu beni hakikaten üzüyor. Keflke bu insanlar hayatta olsalard› sözünü her zaman söyleyece¤im ama bir taraftan da böyle insanlar›n varl›¤› çok önemli bence. Baflka insanlar ad›na ve kendileri ad›na yaflam riskine giren insanlar bence çok önemli. Bu insanlar›n varl›¤› çok önemli. Bu insanlar olmazsa bir çok fleyi daha çabuk kabul edece¤iz gibi geliyor bana. Aç›kças› ben bu kadar cesur olamad›m hiç. Hayat›m› bu kadar riske edecek böylesi büyük bir baflkald›r›y› bu anlamda hiçbir zaman göze alamad›m. Belki de hayranl›¤›m biraz da bu. Vahfli kapitalizmin hakim oldu¤u ç›karc›l›¤›n hakim oldu¤u bir ülkede birileri kalk›yor ve bütün yaflamlar›n› riske ediyorlar. Her fleylerini ortaya koyuyorlar. Bence muhteflem bir fley. Bu ülkenin edebiyatç›lar› varsa, flairleri varsa, oyun yazarlar›, destan yazarlar› varsa, bence bu direnifli kaleme almal›lar. Nas›l oldu? Buna nas›l karar verdi bu insanlar? Hangi aflamalardan geçerek, birbirlerine hangi duygularla güvenerek bu sonu olmayan yola ç›kt›lar? Bence bir edebiyatç› için, romanc› için bundan daha anlaml› bir konu olamaz. Her fleyin bu kadar basite indirgendi¤i bir ça¤da, kapitalizmin bütün duygular› öldürdü¤ü bir ça¤da birileri kalk›p öldürüyor kendini. Belki Yaflar Kemal hayat›n›n konusunu yazabilir bence. Bir ‹nce Memed'den daha anlaml› geliyor art›k. Günümüzde bir sürü ‹nce Memed var art›k. ‹flte bunlardan herbiri bir ince Memed. Bize kalan unutmamak, Ayçe baflta olmak üzere hayat›n› yitiren insanlar› unutmamak. Onlar›n an›s›n› ve bu olay› ak›lda tutmak ve canl› tutmak gerekiyor. Tekrar ediyorum Ayçe ve di¤er 11 arkadafl›n bizlere bir fleyleri hat›rlatmak için öldü¤ünü düflünüyorum ve hayranl›k duyuyorum.

299


AHMET ERKANLI Ayçe ‹dil Erkmen, binlerce devrim flehidinden sadece biri. Bu topraklar kimleri kucaklamad› ki?... Mahirleri, Sinan'lar›, Yusuf'lar›, H›d›r'lar›, Sabahat'lar›, Ayfle'leri... Ayçe de girdi topra¤a. Sosyalizm u¤runa, insanca yaflam u¤runa, hem de tutsakl›¤›n›n bitimine az bir süre kala seve seve kucaklad› topra¤›. Biliyordu ard›ndan gelen binlerin, yüz-binlerin oldu¤unu. Biliyordu unutulmayaca¤›n›, unutturulmayaca¤›m. Di¤erleri unutuldu mu ki Ayçe unutulsun. Çünkü yüre¤inde insan sevgisini yaflat›yordu. Bu sevgi ç›kar sevgisi de¤ildi, gerçi düzen ç›kar iliflkileri üzerine kurulmufltu ama onunki ç›kar iliflkisine dayanm›yordu, karfl›l›¤›n› beklemiyordu bu sevginin. Yaln›zca kendinden sonrakilere güzel bir dünya, yaflanas› bir dünya b›rakmak için mücadele vererek çekti gitti bu dünyadan. Ayçe'yi bir kaç kez gördüm OKM'de. Zay›fça bir k›zd›, minyon bir tipi vard›. Öyle iri yar› bir cüsseye sahip de¤ildi, ama o zay›f cüssesinin alt›nda tabiri do¤ruysa mangal gibi bir yürek yat›yormufl. Rahat uyu Ayçe, seni unutmayaca¤›z. Zaten kim unutuldu ki...

DEMOKRAS‹ GAZETES‹ Zihni Küçümen, Adalet A¤ao¤lu, Ayçe ‹dil Erkmen. Ölümle yaflam aras›nda üç sanatç› Üç Yaflam, Bir Soru Art›k Binlerce Ömrü Var ‹dil'in Adalet A¤ao¤lu ölümle pençeleflirken, 26 Temmuz 1996 Cuma günü Çanakkale Cezaevi'nde, Ayçe ‹dil Erkmen Ölüm orucu direniflinin 68. gününde yaflam›na yüre¤iyle imza koydu. Erkmen, sanatç›yd›.

300


1970 istanbul do¤umlu olan Erkmen, 1990 y›l›nda Ortaköy Kültür Merkezi'nde çal›flmaya bafllam›flt›. OKM'nin baflar›l› çal›flanlar›ndan olan Erkmen, Özgürlük Türküsü müzik grubunu oluflturan elemanlar›n da ilki oldu. Bir yandan müzik çal›flmalar›n› yürüten Erkmen, di¤er yandan Ayfle Gülen Halk Sahnesi'nde oyuncu olarak tiyatro faaliyetlerine devam etti. 1993 y›l›ndan itibaren Tav›r Dergisi'nin yaz› kurulunda yer alan Erkmen, 1994 y›l›n›n Ekim ay›nda ülke d›fl›nda düzenlenen bir etkinli¤e kat›ld›. Etkinlik dönüflü Ankara'da, üzerinde bulunan Tav›r Dergisi muhabir kart›ndan dolay› gözalt›na al›nd›. Önce kaybedilmek istendi. 15 gün gözalt›nda kald›. Ç›kar›ld›¤› Ankara DGM'de 3 y›l 9 ay hapis cezas›na çarpt›r›ld›. Ankara Merkez Kapal› Cezaevi'nde befl ay kald›ktan sonra Çanakkale Cezaevi'ne sevk edildi. Sonra açl›k, sonra ölüm. Arkadafllar› Erkmen'i topra¤a verirken, ard›ndan “Art›k binlerce ömrü var ‹dil'in" diyorlard›. Türkiye'de sanatç› olmak buydu. 6.8.1996

301


302


BELGELER, FOTO⁄RAFLAR GAZETE HABERLER‹

303


304


305


306


307


GAZETE ‹LANLARI

308


309


310


HAP‹SHANEDEN GÖNDERD‹⁄‹ KARTLAR

311


312


313


314


315


316


317


318


BASIN, Ö⁄RENC‹, YOLCULUK TANITIM KARTLARI

319


320


321


322


323


324


AYÇE ‹D‹L ERKMEN 1970-1996

325


326


327


328


329


330


331


332


333


334


335


336


337


338


339


340


341


342


343


344


345


346


347


348


349


350


351


352


353


Ayfle Bafltimur ile ‹dil Ölüm Orucunda

354


‹dil için Çanakkale Hapishanesi’nde haz›rlanan köfle

355


356


357


358


359


Ayfer Teyze Ölüm Orucu direniflçisi Feride Harman’›n baflucunda (2002)

360


361


‹dil’in hayat› tiyatro oyunlar›na konu oldu.

362


“Devrimin Öncü Kad›nlar›” Aral›k 2007- Ocak 2008 8 Mart Etkinli¤i Bolivar Üniversitesi - Karakas - VENEZÜELLA

363


Y‹NE DO⁄DU ‹D‹LLER‹M‹Z YEN‹DEN YARATMAK ‹Ç‹N HAYATI..

364


ayçe idil atefl

idil

ayçe idil göçmen

ayçe idil

ayçe idil kartal

ayçe idil

ayçe idil çavufl

idil

ayçe idil

365


idil

idil

idil

idil

idil

idil

idil

idil eylül karap›nar

eylül idil gül

366


ayçe özcan

ayçe zilan

ayçe idil taflp›nar

idil

idil ›rmak saklay›c›

idil hayat

idil irem avflar

idil özçelik

idil ya¤mur akan

367


ayçe idil gökmen

ayçe idil do¤an

idil vural

ayçe idil eyi

ayçe idi kay›kç›

ayçe idil gökden

ayçe idil ›rmak

idil alaçam

idil demir


idil özbolat

idil su yayla

idil zelal deli

idil y›lmaz

zehra idil s›rma

idil güngörmüfl

idil

idil yaren emir

idil canpolat

369


idil yaren bulut

idil erdal

ayça idil kar

idil top

idil elif ay

idil çiftçi

ayçe idil erdem

370

damla idil

idil baflgürbo¤a


ayçe idil flah

idil deniz püremifl

idil duru

idil aksu

idil h›zal

idil dugan

idil çiçek

idil biçer

idil korkulu

371


idil kurt

idil melleç

idil ölmez

rozan idil tezgel

idil nazya çal›k

ayçe idil aslan

ayça idilcan gençtürk

idil beysülen

ayçe idil atao¤lu

372


ayçe idil tuncal

idil umut de¤erli

ayçe idil sumaktafl

ayçe idil aytemir

ayçe idil eski

ayça idil bozkurt

idil ertürk

idil

idil jeyan do¤an

373


idil kaya

idil gündüz

idil tamaç

idil k›fl

Not: Kitab›m›z›n ikinci bask›s› için kullan›lacak olan, ismi “‹dil” ya da “Ayçe”olan çocuk foto¤raflar›n› ‹dil Kültür Merkezi’ne iletmenizi rica ediyoruz. Tav›r YAYINLARI

374



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.