Gzone Dergi Temmuz 2016

Page 1

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi Temmuz 2016 | Sayı: 23 | Ücretsiz Aylık Yayın www.gzone.com.tr | #BudhaMıYonca facebook.com/gzonemag | twitter.com/gzonemag | instagram.com/gzonemag

YONCA EVCİMİK

SO F I T U K K E R | BU KE T B AY DA R | YASEMİN ŞEFİK 9 EŞCİNSEL TİPİ | ERKEK MODASININ ESKİMEYENLERİ | SU SPORLARI | EŞCİNSEL EVLİLİKLER Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S1


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S2


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S3


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S4


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S5


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S6


ONUR ÖZIŞIK - Genel Yayın Yönetmeni MURAT RENAY - Yazı İşleri Müdürü

KATKIDA BULUNANLAR ALİCAN ESEN AYŞEGÜL ŞENER

MUSTAFA SARIKAYA - Kapak Fotoğrafı ONUR ÖZIŞIK - Görsel Direktör

HANDE SICAKYÜZ KUŞADASI BUDHA BEACH EKİBİ SEAN HOWELL

EDİTÖRLER

KUŞADASI SUHAN 360 OTEL EKİBİ

ATA YÜCEL

TARIK KAYMAK

BEDİRHAN TAŞÇI BERNA ATAY CİHANGİR ÖZ

TUĞÇE ERON TUNÇ KÖKKAYA ZORBEY ERKOÇLAR

DENİZ SU TİFFANY EKİN KESER ERDEM ORAYLI EZGİ SAYAN FERHAT JAK İÇÖZ

ONLINE SİTE EDİTÖRLERİ BEDİRHAN TAŞÇI BEGÜM ERGÜN KARDELEN FULYA OKUMUŞ

KAAN ARER

ÖZGE PEHLİVAN

KARDELEN OKUMUŞ

SERKAN GÖKÇE

KEREM CAN DUM MERT BELL MURAT RENAY OĞULCAN KIZILTUĞ ONUR ÖZIŞIK SARP YAMAN YEŞER SARIYILDIZ YAĞIZCAN AKBULUT ZİAN ZİANGİL

REKLAM GZONE REKLAM DEPARTMANI reklam@gzone.com.tr - info@gzone.com.tr

HALKLA İLİŞKİLER

www.gzone.com.tr

YAĞIZCAN AKBULUT - yagizcan.akbulut@gzone.com.tr

info@gzone.com.tr

TEŞEKKÜRLER:

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S7


ALTIN RENKLİ BİR YAZ! Londra, Barcelona, Montreal, Madrid ve Paris gibi yerlerde Onur Yürüyüşleri coşkuyla, hatta belediye başkanları ve başbakanların katılımıyla yapılırken, 26 Haziran 2016 günü gerçekleşmesi planlanan 14.İstanbul LGBTİ Onur Yürüyüşü, öncesinde Valilik yasağı, Alperenler’den her yıl klasikleşen gözdağı çabası ve IŞİD tehditleri ile katılımcıların şevki kırılmaya çalışarak, etkinlik gününde de yapılan gözaltılarla ve polis “müdahalesi(!)” ile elbirliğiyle yaptırılmadı. MURAT RENAY

Ancak bu anlamsız engelleme inadına karşın şehrin farklı yerlerinde gökkuşağı bayrakları dalgalandı, basın bildirileri okundu. Yürüyüşün sloganı olan #örgütleniyoruz, yerini #dağılıyoruz’a bıraktı. İster gizli ister açık olsun, ister her sene o yürüyüşte yürüsün ister yürümesin, tüm LGBTİ bireyleri ilgilendiren bu yasakçı zihniyete karşı hayatın içine “dağılmak” güzel bir fikir. Sadece bir gün, sadece İstiklal Caddesinde yürürken değil, yaşadığımız hayatın içerisine özgürlükçü duruşumuzu yaymak, başkasının bizim hakkımızı bizim yerimize savunmasını beklemeden hemen şimdi homofobiklere gereken cevabı vermek hepimizin boynunun borcu. Hatta bir “borç”tan ziyade, ileride daha güzel günler yaşamamızın garantisi. İstanbul’u gündemine alan bu yasağı İstanbul’u yaşamanın kitabını yazan Buket Baydar’a da sorduk. Ancak elbette Temmuz 2016 sayımızın en büyük sürprizi bu değil: Türkçe Pop Müziği’ni yeniden şekillendiren albümlerin en öncüsü “ABONE”nin çıkışının 25.yılında Yonca Evcimik’le Kuşadası Budha Beach’te altın renkli bir fotoğraf çekimi gerçekleştirdik ve ona geçen bu 25 sanat yılıyla ilgili sorular sorduk. Türkiye performanslarını terör korkusu yüzünden son anda iptal ederek bizleri hayal kırıklığına uğratan, bu yazın en büyük hitlerinden biri olan Drinkee’yi bize hediye eden New Yorklu ikili Sofi Tukker özel röportajı da bu sayımızda dikkat çeken röportajlardan biri. Her daim LGBT destekçisi, en sevdiğimiz radyocu Yasemin Şefik, Laço’dan Lubunya’ya, anlamını tam bilmeyenler için 9 Eşcinsel Tipi, sizi şaşkınlığa uğratacak eşcinsel kabileler Etoro ve Sambia, asla modası geçmeyecek ikonik parçalar ve yasal eşcinsel evliliklerin dünya üzerindeki dökümünü anlatan yazılarımıza da göz atmayı unutmayın. Beraber yürüyemedik diye hiçbir şey bitmedi, her şey daha yeni başlıyor. Moralleri bozmayın, altın renkli bir yaz yaşayın. Sevgilerimizle

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S8

Yazı İşleri Müdürü

S.10 S.28 S.32 S.38 S.54 S.70 S.74 S.82 S.88 S.93 S.98 S.102 S.115

HABERİNİZ OLSUN

DÜNYADA 1 MİLYAR İNAN EVLİLİK EŞİTLİĞİNE...

SÖYLEŞİ

SOFI TUKKER

MODA

ESKİMEYEN İKONİK PARÇALAR

SÖYLEŞİ

YONCA EVCİMİK

YAŞAM

9 EŞCİNSEL TİPİ

SÖYLEŞİ

YASEMİN ŞEFİK

YAŞAM

EŞCİNSELLİK VE KAN BAĞIŞI

SÖYLEŞİ

BUKET BAYDAR

YAŞAM

EŞCİNSEL EVLİLİKLER

ERKEKLER

BATUHAN AZAKLI & CEMİL AYBARS

KOLİ EKSPERİ

OUTDOOR’MU DEDİNİZ?

SPOR

YAZ SU SPORLARI

ASTROLOJİ

BU AYIN BURÇ YORUMLARI


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S9


<HABERİNİZ OLSUN

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S10


ARAŞTIRMA: HOLLANDA TRANS KADINLAR VE ERKEKLER İÇİN ENDİŞE VERİCİ Hollanda’da yapılan bir araştırmada, tedavi bekleyen transseksüel kadın ve erkeklerin durumunun pek iç açıcı olmadığı ortaya koyuldu. Hollanda’da faaliyet gösteren hasta transseksüeller organizasyonu “Patiëntenorganisatie Transvisie”nin yaptığı bir araştırmaya göre, hormon tedavisi görmeyi ya da ameliyat olmayı bekleyen trans erkek ve kadınların tedavilerine cevap bulması uzun yılları alıyor. Hastaların bu süreçte 1,5 ile 2 yıl arasında bekledikleri gözlemlenirken, trans kadınların %26’sı, trans erkeklerin de %7’si bu durum karşısında kendi kendine tedavi olmaya çalışıyor.

GÜNÜMÜZDE 1 MİLYAR İNSAN EVLİLİK EŞİTLİĞİNE SAHİP YAŞIYOR Kanada’da yapılan bir araştırma, evlilik eşitliğinin dünya üzerindeki etkisini ortaya koydu.

Kendi kendine tedavi olmaya çalışan hastalar çarpıntı, depresyon, aşırı osteoporoz, anksiyete, uyku sorunları ve felç gibi ciddi komplikasyonlar ile karşı karşıya kalıyor. Organizasyon başkani “Eveline van den Boom” ise durumun son derece korkunç ve endişe verici olduğunu, trans bireylere bir psikolog tarafından hormon tedavisine karar verilmesi zorunluluğunun son derece gerici bir düşünce olduğunu ifade etti.

Toronto’da yaşayan Tony Pitman isimli bir LGBT aktivisti, Kolombiya’nın evlilik eşitliği yasasını kabul etmesi üzerine dünya genelinde evlilik eşitliği ile ilgili yaptığı araştırmayı ortaya koydu. Evlilik eşitliğine sahip ülkelerin nüfus araştırmalarını yakından takip eden Pitman, Kolombiya’nın yasayı kabul etmesiyle 1 milyar insanın artık özgür bir ortamda yaşadığını kanıtlıyor.

Yapılan araştırmada hormon tedavisi gören ya da cinsiyet değiştirme ameliyatı olmak isteyen kişiler ele alındı. Hollanda’daki transseksüellerin sayısının 48 bin ile 300 bin arasında olduğu tahmin ediliyor.

2001 yılında ilk kez Hollanada’da kabul edilen evlilik eşitliği yasasının dünya geneline yayılması toplamda 10 yılda 1 milyar insana ulaşmış olmasını ”Mutluluk ve umut verici” olarak adlandıran Pitman, bu grafiğin aynı oranda artmasını diledi.

İZLE: DÖVÜŞ SANATLARI USTASI LEZBİYEN OLARAK AÇILDI ABD’de UFC sporcusu, dövüş sanatları uzmanı Amanda Nunes, geçtiğimiz günkü maçından sonra lezbiyen olarak açıldı. Geçtiğimiz cumartesi Miesha Tate’e karşı dövüşerek galip gelen ve UFC kupasını kazanan Amanda Nunes, kupa törenindeki konuşmasında lezbiyen olarak açıldı. Brezilya kökenli, 28 yaşındaki Nunes, şampiyonluk kupasını kabul ederken yaptığı konuşmayla lige damgasını vurarak, UFC’nin ilk eşcinsel şampiyonu oldu. ”Bu kupa için özellikle hayatımın aşkı Nina Ansaroff’a teşekkür etmek istiyorum. O bir sporcunun elde edebileceği en iyi antrenman arkadaşı olmaktan daha da fazlası benim için. O benim hayatım. Bu kupa için özellikle ona teşekkür ederim.” sözleriyle eşcinsel olduğunu açıklayan Amanda Nunes’un bu itirafı alkışlarla karşılandı. Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S11


<MÜZİK

YENİ ALBÜM VE TEKLİLER HAZIRLAYAN: MERT BELL

mert.bell@gzone.com.tr | twitter.com/mertbell | instagram.com/mertbell

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S12


KENAN DOĞULU İHTİMALLER

MURAT CEYLAN YENİ NESİL

PUAN: 5/5 Nihayet bir Kenan Doğulu albümü yazabildiğim için çok mutluyum ve aynı zamanda çok şanslıyım; çünkü “İhtimaller” Doğulu’yu neden bu kadar çok sevdiğimi etraflıca anlatabilmem için harika bir fırsat. Ben ilkokul çocuğu iken Kenan Doğulu şarkılarıyla tanışanlardanım, hani şu müsamerelerde playback yaparken 90’ların pop starları olmak için kavga edenlerden. İlk albümü “Yaparım Bilirsin”in ilk şarkısı “Yazmışsa Bozmak Olmaz”ı (ki kendisi layıkıyla burada albümü noktalıyor) duyduğum zamandan beridir ona olan ilgimi nadiren kaybettim. Doğulu iyi bir şarkıcı, besteci, enstrümanist, herkesin öve öve bitiremediği bir sahne adamı olmasının yanında büyük bir pop yıldızıdır da. Her albümü ‘tutmuş’tur ve şimdi bir ‘best of’ albüm yapmak istese ona 2 disk ancak yetecektir. Ancak gelin görün ki kendisinin alamet-i farikası tam olarak, bir ‘best of’ yerine “İhtimaller” gibi bir caz albümle karşımıza çıkacak cesareti göstermesindedir. Doğulu’nun tam 10 yıl önceki “Festival” albümüyle saptığı rotanın son ve harikulade ürünüdür bu albüm. Son olarak o albümde Sezen Aksu’nun “Çakkıdı”sını hit olarak kucağımıza bırakmış, kendi dönemdaşlarının hala gözümüze sokmaya çalıştığı pop yıldızı personasından rahatlıkla vazgeçmiş ve kendi müziğinin kalitesini katlama yoluna girmiştir. Bu süreçte çıkan 3 albümün şarkılarını da 2 yıl boyunca kliplendirmesinden ve albümlerinin ömrünü uzun tutmasından da bu başarıyı anlamak mümkün. Belki başka bir şarkıcının ellerinde hırsla felakete dönüşebilecek “İhtimaller” gibi bir projede Doğulu’nun 10 eski ve 1 yeni şarkısı kendi gibi yetenekli müzisyen arkadaşları (Bulut Gülen, Can Çankaya, Ercüment Orkut, Ozan Musluoğlu, Ferit Odman, Robert Ikiz…) sayesinde elmas gibi parıldıyor. Ama bilhassa yeni şarkı “İhtimal”, yakın döneminden “Baş Harfi Ben” ile “Aşkkolik” ve erken döneminden “Koca Çınar” ile “Can Bebeğim” kapaktaki Doğulu görseline benzer bir his yaratıp ayaklarınızı yerden kesiyor.

PUAN: 4/5 Geçtiğimiz haftalarda yine sıcaklarla buluştuğum bir günde Murat Ceylan’ın bu ilk albümüne ismini veren çıkış şarkısına Nihat Odabaşı’nın çektiği videoyu gördüğüm an yüzüme serin bir rüzgar esti. Böyle günlerde üstü açık bir arabada giderken yüzünüze vuran rüzgarın verdiği rahatlamaya benzer bir histen bahsediyorum. Murat Ceylan’ın yarattığı rüzgara ise, kulaklarımız değilse de gözlerimiz aşina aslında (en azından tv ile arası iyi olanların). “Survivor Türkiye”de 3 yıl önce yarışan ve yarışmayı 4. bitiren Ceylan bir başka televizyon programının sunuculuğunu da yaptı ama sanıyorum benim gibi birçok kişi kendisinin müzik alanında bir atak yapacağını düşünmüyordu. Ummadık taş baş yararmış, tamamen kendi söz ve bestelerinden oluşan 4’ü Türkçe, 3’ü İngilizce olan 7 şarkılık ilk albümüyle gayet sağlam bir başlangıç yapıyor Ceylan. Doğulu kardeşlerin müzik şirketinden çıkan albüm zaten bu isimlerin referansıyla bile umut vaat ediyor. Ozan Doğulu, Çağrı Sertel ile birlikte düzenlemelere imzasını atarken Can Şengün, Alp Ersönmez, Tunç Çakır, Evrim Arslan gibi müzisyenler de Ceylan’a eşlik ediyor. Müzisyenlerin isimlerinin bilhassa anılması gerektiğini düşünüyorum çünkü ortaya çıkan şarkıların bir kısmı grup müziği gibi tınlarken (“Aşkın Hali Toz Duman” ve “Depresyon”) bir kısmı da Ceylan’ın vokallerini cilalayacak şekilde hazırlanmış (“Yeni Nesil” ve “WRUW4”) ve bu anlamda gayet iyi bir denge tutturulmuş. Dikkatimi çeken bir enteresanlık ise (bunu bir kusur olarak görmek mümkün mü bilemedim) Ceylan’ın İngilizce ve Türkçe şarkılarda iki farklı vokal uslübu ve hava tutturmuş olması. Örneğin sesini en iyi şekilde kullandığını düşündüğüm ve şahane bir şekilde Yavuz Çetin’i hatırlattığı şarkılar “Yeni Nesil” ve “Neydi Söyle”deki büyü, bana pek çok başka şarkıyı hatırlatan “That’s Why I’m Loving You”da kayboluyor. Yine de Kalben’inkiyle birlikte yılın en karakterli ve iddialı solo çıkış albümü olduğunu söyleyebiliriz. Yolu açık olsun.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S13


GARBAGE STRANGE LITTLE BIRDS

SHURA NOTHING’S REAL

PUAN: 4.5/5 Shirley Manson ve grubu Garbage ilk 3 albümü ile ergenlik ve ilk gençlik yıllarıma damgasına vurmuş, ardından ‘ille de rock’ dedikleri 4 ve 5 numaralı albümleri ile ‘ille de pop’ diyen bendenizden uzaklaşmışlardı. O albümler de iyiydi iyi olmasına ama sanıyorum ben o sıralarda o albümlere gönül verecek ruh halinde değildim. Ancak nasıl olduysa oldu ve 6.albüm “Strange Little Birds”de kavuştuk. Canım Manson’ın taş gibi sesini çekmiyor değildi ama daha çıkışı öncesinde grup üyelerinin bu albümün bir ve ikinci albümlerinin ruhuna sahip olduğuna dair açıklamalar gelmişti ve “Milk”, “Queer”, “Special” ve “Push It” gibi efsane şarkıları yalnızca düşünerek bile orgazm olabilen ben haliyle heyecanlanmaya başlamıştım. Neyse ki grup benim heyecanımı boşa çıkarmamış ve daha ilk şarkısının (“Sometimes”) ilk cümlesiyle (‘Sometimes I’d rather take a beating…I learn more when I am bleeding’) suratıma inen bir albüm yapmış. Baştan belirtmek gerek ki bu şarkılar müzikal olarak erken dönem Garbage şarkılarına benzese de o şarkıların eğlenceli ruhuna sahip değiller. Albümün bu karanlığı “Night Drive Loneliness” ve “Even Though Our Love Is Doomed” gibi şarkıların hüznü ile birleşince dinleyici depresyonla yüzleşiyor. Ama ekip bir yandan tüm bu karanlığın içinde dinleyiciyi hem sözler hem de müzikal açıdan şaşırtmayı da beceriyor. Örneğin tipik bir Garbage şarkısı olan “Magnetized” tuhaf bir şekilde 10CC’nin efsanevi “I’m Not In Love”ına göz kırparken “Teaching Little Fingers To Play”deki ‘I’m all grown up/There’s no one around to fix me now’ sözleriyle ilk albümdeki “Fix Me Now”a yine kendileri cevap veriyorlar. Müthiş şekilde gaza getiren ilk tekli “Empty”, “Milk” ve “#1 Crush”a kardeş “If I Lost You”, sanki “Version 2.0”dan günümüze ışınlamış “We Never Tell” ve gelmiş geçmiş en uzun Garbage şarkısı olan lafını esirgemez “Blackout” grubun uzun zamandır en merak uyandıran albümünün mihenk taşları efendim.

PUAN: 4.5/5 Shura’yı (ailesinin verdiği isimle Alexandra Lilah Denton) bundan 1-2 yıl kadar önce Spotify sayesinde keşfetmiş ve bugüne kadar arka arkaya yayınladığı teklileri çok beğenmiştim. Benim gibi düşünen insanlar da varmış ki kendisinin videoları Youtube üzerinde toplam 26 milyon izlenmeye erişmiş durumda. Sözünü ettiğim teklilerden 4 tanesi zaten bu ilk albümün sıralamasında yerlerini bulmuşlar. O şarkılar klavyenin ön planda olduğu düşükorta tempolu chill-out etkili şarkılardı (bilhassa “Touch” ve “2Shy”). Albümde de aslında klavyenin başrolde olmasıyla ilgili değişen bir durum yok ama açılışı yapan ve Shura’nın hastanede son bulan ilk panik atak krizini anlattığı isim şarkısından itibaren 80’ler disko-popu, belki de Madonna’nın ilk dönemindeki kadar canlı kanlı kulaklarımıza geliyor. Benzer bir enerji, ünlü prodüktör Greg Kurstin’in katkıda bulunduğu iki şarkıdan biri olan “What’s It Gonna Be?”de de devam ediyor. Bu şarkının insanı kanatlandıran enerjisi Shura’nın yazdığı sözlerle birleşince harikulade bir yaz hiti yaratmışlar. (Zaten şarkıya çekilen video da 80’ler John Hughes filmlerine, bilhassa harikulade “Kahvaltı Kulübü”ne saygı duruşunda bulunuyor.) Yine film şarkısı olabilecek “What Happened To Us?” bu kez gitarları ön plana alırken, klasik bir 80’ler Madonna şarkısı gibi duran “Indecision” ve “Kidz’N’Stuff” ilişkilerimizdeki tuhaflıkları bir uzman gibi ele alıyor. Prodüktör Joel Pott ile birlikte ince bir işçilikle hazırladıkları her halinden belli olan tüm şarkıları dinlemeyi bu kadar keyifli hale getiren en önemli özellik ise Shura’nın melodinin gücünden asla vazgeçmemesi. En iyi şarkı ise aslında albüm öncesinde yayınlanan ve burada farklı ve biraz daha uzatılmış bir versiyonla bulunan başyapıt “White Light”. Bu şarkıda Shura resmen tam güç üzerimize geliyor ve bizi zevkin doruklarına çıkarıp orada bırakıyor. Ardından gelen ve kapanışı yapan atmosferik “The Space Tapes” ile yükseklerde zevkle süzülmeye devam ediyoruz.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S14


BENGÜ SIĞAMIYORUM

IŞIN KARACA GÜZELİM

PUAN: 4/5 Bir önceki şarkısı “Hodri Meydan” hedefi tutturamamış olsa da artık Bengü’nün ismini Hande Yener ve Demet Akalın’ın yanına yazmak gerekiyor (zira Gülşen artık bir üst klasmanda ve orada tek başına takılıyor). Bu şarkının yaratıcısı Zeki Güner’in Bengü’ye iyi geldiğini zaten biliyorduk ama ikilinin hareketli şarkılarda nasıl bir sonuç çıkaracağı konusunda pek fazla fikrimiz yoktu. “Sığamıyorum”un bu anlamda Bengü hayranlarını tatmin edeceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Ben şarkıcının Erdem Kınay imzalı karanlık disko şarkılarından bu tatlı ve yazlık moda geçmesinden oldukça memnunum. Hem sesinin hem de tavrının bu tip şarkılara daha fazla yakıştığını düşünüyorum. 3 dakika 17 saniyede işini bitiren bu şarkı da bunun en büyük ispatı.

PUAN: 3/5 Işın Karaca’nın ilk albümü “Anadilim Aşk”ın şarkılarını hatırlıyorum, ardından tüm diskografisine göz atıyorum ve içim acıyor. “Başka Bahar”ın şarkıcısının iki arabesk bir de TSM albümü var. Neden? Gerçekten cevap bulmakta zorlanıyorum. Son pop albümü “Herşey Aşktan”ın da alaturkadan ne kadar nasibini almış olduğunu düşününce karşıma gelen “Güzelim”e çok da şaşırmamam lazım aslında. Jean Marie Riachi’ye ait olan bu ‘Gırgıriyede şenlik var’ havasındaki besteye Karaca’nın da dahil olduğu 4 kişilik bir ekip söz yazmış. İnşallah bu şarkıyla daha çok ekstraya falan gider kendisi. Ben muazzam albümü “Uyanış”ı dinlemeye devam edeceğim. Hakikaten kendisinin de şarkının sonunda keyifle söylediği gibi kuduruyorum sinirimden.

ZEYNEP MANSUR YİNE BANA ZOR GELİYOR PUAN: 3.5/5 Zeynep Mansur’u şarkıcı olarak ne kadar ciddiye alırsınız ya da o ne kadar ciddiye alınmak istiyor tartışılır elbette ama kendisi hevesle şarkı hazırlamaya devam ediyor. Bunlardan “Sen Nasıl İstersen” zamanının ötesinde bir dans şarkısıydı örneğin ya da Emel Müftüoğlu coverı “Gel Günaha Girelim” dans pistine gayet yakışıyordu. “Yine Bana Zor Geliyor” ile ilgili yazma nedenim ise Mansur’un sevdiği ve becerebildiği bu türe olan sadakati. Daha önce Ece Seçkin’in kariyerine sürpriz bir ivme kazandıran “Aman Aman”ın yaratıcıları Ayşen ve Kemal Şimşekyay’a ait olan bu şarkı da aynı onun gibi hızla kulağa giriyor. Erdem Kınay’ın havuz kenarı aranjesi fena olmamakla birlikte esas Celil Yavuz’un rework’üne dikkat edin derim

ÖZGÜN SENDEN İBARET PUAN: 4/5 Özgün’ün ilk albümünün üstünden 10 seneden fazla geçmiş ve tüm bu süre boyunca aralıksız üretmeye devam ederken bu ayın onur konuğu Kenan Doğulu’nun kategorisinde görüldü. Pek haksız bir değerlendirme değil bu, çünkü hep belli bir kalitenin üzerinde şarkılar söyledi ya da sağlam yorumculuğu ile vasat şarkıları bile dinlenir hale getirdi (bkz. Emrah Karaduman albümündeki “Bu Kalp Durmaz”). Azeri besteci Günel Serdarkızı’na ait olan “Senden İbaret”, “Çak Bi Selam” ve “Olmamış mı?” gibi zirveleriyle son 2 yılda yeniden hortlayan marş tipi dans şarkılarının bir başka örneği. Serdarkızı o şekilde bestelememişse bile Tolga Kılıç’ın aranjesi şarkıyı o hale getirmiş. Evlenme temalı sözleriyle de şu düğün aylarında kitlesini bulacaktır.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S15


<SİNEMA

AYIN LGBT TEMALI FİLMİ & VİZYONDA BU AY HAZIRLAYAN: MURAT RENAY

murat.renay@gzone.com.tr | twitter.com/muratrenay | instagram.com/muratrenay

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S16


AKINTIYA KARŞI Aşkın evrensel olduğunu hatırlatan bu farklı ve etkileyici hayalet filmi “Akıntıya Karşı-Contracorriente” Peru’da geçiyor. Miguel küçük, dindar insanların yaşadığı küçük bir kıyı köyünde yaşayan genç ve sevilen bir balıkçıdır. Karısı Mariela hamiledir. Ancak Miguel’in gizli aşkı, köylülerin dışladığı, aslen Limalı olan ressam Santiago’dur. Bir kaza sonucu Santiago boğulur. Geleneğe göre, ruhunun serbest kalması için âşığı tarafından gömülmelidir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için Miguel’in Santiago’ya olan aşkını ifşa etmesi gerekecektir. Ülkemizde ilk olarak 2010 yılında İstanbul Film Festivali’nde gösterilen bu naif film, daha sonra Digiturk’te sansürlenerek de olsa yayınlanmıştı. Bu büyülü filmi izlemediyseniz göz atmanızda fayda var.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S17


BUZ DEVRİ 5: BÜYÜK ÇARPIŞMA

AŞK UĞRUNA

NEREYİ İSTİLA EDELİM

JASON BOURNE

Vizyon Tarihi: 15.07.2016

Vizyon Tarihi: 15.07.2016

Vizyon Tarihi: 29.07.2016

Başrollerinde Kristen Stewart ve Nicholas Hault’un yer aldığı bilim kurgu filmi Equals açgözlülük, fakirlik, şiddet gibi duyguların hüküm sürdüğü bir dünyada geçiyor. Yeni bir hastalıkla boğuşan insanlık depresyon, aşk, nefret gibi duygularını geri plana itmeye başlar ancak baş karakterlerimiz kendilerini bir aşkın içinde bulur.

Yönetmen ve senarist Michael Moore 6 yıldan sonra çektiği ilk film olan Where to Invade Next’te Amerika’nın askeri düzenine odaklanıyor. Amerika’nın denizaşırı ülkelere yaptığı görevleri ve onların kaynaklarını eleştiriyor. Film, Toronto Film Festivali’nde prömiyerini gerçekleştirdi.

The Bourne Supremacy ve The Bourne Ultimatum filmlerinin yönetmeni Paul Greengrass, CIA’in en ölümcül, eski ajanının karanlıktan çıkışını konu alan Universal Pictures’ın Bourne serisinin yeni bölümünde Damon’a bir kez daha yönetmen koltuğunda eşlik ediyor.Jason Bourne filminde Damon’a Alicia Vikander, Vincent Cassel ve Tommy Lee Jones eşlik ederken Julia Stiles serideki rolünü tekrar canlandırıyor. Robert Ludlum’ın yarattığı karakterlere dayanan film, Greengrass ve Christopher Rouse tarafından yazıldı.

Vizyon Tarihi: 15.07.2016 Fox Animation Studios ve Blue Sky Studios firmalarının yapımcılığında hayata geçirilecek serinin yeni filmi çok sevilen animasyonun beşinci filmi olacak. Meşe palamudu delisi firavun faresi Scrat karnını doyurmaya çalışırken bir takım kozmik olayları tetikler ve bunun ucu Buz Devri’nin sevdiğimiz kahramanlarına dek ulaşır. Tuhaf ekibimiz yaşamlarını kurtarabilmek için, rengarenk yeni karakterlerle tanışacakları egzotik diyarlara doğru eğlenceli bir yolculuğa çıkarlar. Filmin yönetmenliğini Mike Thurmeier ve Galen T. Chu üstleniyor.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S18


GHOSTBUSTERS

KARANLIK SULAR

Vizyon Tarihi: 29.07.2016

Vizyon Tarihi: 05.08.2016

EVCİL HAYVANLARIN GİZLİ YAŞAMI

KÖTÜ ANNELER Vizyon Tarihi: 22.07.2016

Vizyon Tarihi: 05.08.2016 80’li yılların ikonik filmlerinden Ghostbusters’ın devamında hayaletler Manhattan’ı ele geçirmek için geri dönerken Ghostbusters ekibi ise şehri yok etmeye kararlı bu paranormal tehdidi bitirmek için bir araya geliyor. Paul Feig yönetimindeki filmin başlıca rollerinde Kristen Wiig, Melissa McCarthy, Leslie Jones, Cecily Strong ve Kate McKinnon bulunuyor. Bu gerçeküstü komediye taze bir tarz geliyor!

Karayip Korsanlarından tanıdığımız Óscar Jaenada ve Gossip Girl’ün güzel oyuncusu Blake Lively’nin başrollerini paylaştığı Amerikan yapımı uzun metraj film Nancy’nin tek başına sörf yaparken köpek balığı saldırısına uğrayarak, kıyıya çok yakın bir yerde mahsur kalmasını konu alıyor.

Sevilen animasyon filmi Çılgın Hırsız’ı yaratan ekip yeniden iş başında! Illumination ekibinin yeni filmi The Secret Life of Pets, “Her gün işe giderken evde bıraktığınız evcil hayvanlarınız, siz eve dönene kadar geçen süreç içerisinde ne yapıyor?” önermesinden yola çıkıyor. Yönetmenliğini Chris Renaud ve Yarrow Cheney ikilisinin üstlendiği filmin seslendirme kadrosunda ise; Louis C.K., Eric Stonestreet ve Kevin Hart gibi isimler yer alıyor. Çılgın Hırsız ve Minyonlar’a imza atan Chris Renaud’ın yönetmenliğini üstlendiği filmin yapımcılığını Illumination’ın kurucusu ve CEO’su Chris Meledandri ve uzun zamandır birlikte çalıştığı Janet Healy gerçekleştirdi. Yardımcı yönetmen koltuğunda Yarrow Cheney var. Filmin yazarları ise Brian Lynch ile Cinco Paul ve Ken Daurio.

Yapımcılığını Judd Apatow’un yaptığı komedi filminin başrollerinde Leslie Mann, Mila Kunis, Christina Applegate ve Kristen Bell yer alacak. Hangover serisinin yazarları Jon Lucas ve Scott Moore’un yazıp yöneteceği film annelik konusunda başarılı olamayan üç annenin hikayesine odaklanacak.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S19


<KİTAP

AYIN LGBT TEMALI KİTABI & YENİ ÇIKANLAR HAZIRLAYAN: MURAT RENAY

murat.renay@gzone.com.tr | twitter.com/muratrenay | instagram.com/muratrenay

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S20


ANDREW BRAWLEY’İN SIRADIŞI HİKAYESİ SHAUN DAVID HUTCHINSON YABANCI YAYINLARI “Her şeyini kaybetmiş bir çocuğun, umudu hastane koridorlarında kovalamasının yürek burkan ama aynı zamanda umut vadeden sıcacık hikâyesi. Andrew Brawley, ailesinin geri kalanı gibi o gece ölmüş olmalıydı. Anne ve babası ölmüştü, kız kardeşi de ama kendisi kurtulmuştu. Şimdi hastanede yaşıyor, kafeteryada çalışıyor, hemşirelerle takılıp kimsenin kullanmadığı malzeme dolaplarında uyuyor. O, neredeyse görünmez, geçmişinden, suçluluk duygusundan ve onu bulmaya çalışanlardan saklanıyor. Bir tek, yarattığı süper kahraman Hasta F’nin dünyasında teselli bulabiliyor. Sonra bir gün hastaneye vücudunun yarısı, nefret dolu sınıf arkadaşları tarafından yakılmış bir çocuk geliyor. Onun acısı Drew’yu adeta çekiyor, onda umudu, mutluluğu görüyor.” Ana karakteri eşcinsel olmasına rağmen eşcinselliğin yoğun bir şekilde işlendiği kitaplardan değil. Roman genç-yetişkin türünde olduğu için cinselliği yoğun olarak işlemiyor ancak sevginin cinsiyetsiz olduğunun güzel örneklerinden birini veriyor. Eşcinsel karakterler Andrew ve Rusty dışında Lexi ve Trevor adlı karakterler üzerinden kanser hastası çocukların psikolojilerine ve yine Andrew üzerinden travma sonrası stres bozukluğuna el atıyor. Birçok konunun aynı anda işlendiği ama dili ve üslubu bir hayli akıcı bir kitap.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S21


ÇEMBER DAVE EGGERS SİREN YAYINLARI

MUAZZAM MUAZZEZ SEDEF KABAŞ ASİ KİTAP

Çağdaş Amerikan edebiyatının yetenekli kalemi Dave Eggers, tüm dünyada büyük yankı uyandıran ve listelerin ilk sıralarına oturan romanı Çember’de ütopik, ancak son derece tanıdık bir manzara seriyor gözler önüne. Google, Facebook ve Apple gibi devlere göndermelerle Eggers, Çember’de internetin bir sonraki evresini hayal ediyor ve dijital mecralardaki yaşamlara dair sürükleyici bir öykü anlatıyor. Gerçek olamayacak kadar mükemmel bir teknoloji şirketinde işe başlayan Mae Holland’ın Çember macerası, katıldığı ağlar ile yeni katmanlar kazanıyor ve özgürlük yavaş yavaş esarete, mahremiyet hırsızlığa dönüşüyor. Kameralar her şeyi kaydediyor, bulut tüm izlerimizi yedekliyor, birileri bizi her zaman gözetliyor: Çember hepimizi içine alarak kapanıyor ve kaçacak yer bırakmıyor.

Bir asrı aşan ömrünü Türkiye’nin aydınlanmasına adayan Muazzez İlmiye Çığ, Sümeroloji ve Hititoloji alanlarındaki çalışmaları ile binlerce yıla dayanan tarihsel mirasımızın korunmasında büyük rol oynadı. Yazdığı kitaplar ile ‘tarih sıkıcıdır’ inancını yerle bir ederek, tarihi geniş kitlelere sevdirmeyi başardı ve ülkemizdeki modern ve laik eğitimin öncülerinden biri oldu. Sizler onun bir filme benzettiği yaşamına, mücadele azmine tanıklık ederken fonda hem tarihi gerçekleri, hem de hayata dair müthiş öğretileri kimi zaman şaşkınlık kimi zamanda gülümseyerek okuyacaksınız.Bu kitap; 103. doğum yıldönümünde “Muazzam” bir cumhuriyet kadınına, Muazzez İlmiye Çığ’a bir saygı duruşudur. Kitabın telif geliri Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlanmıştır.

Tüm dünyada otuzu aşkın ülkede yayımlanan Çember, yakın geleceğin ve uzak olmasını dileyeceğiniz ihtimallerin kitabı. Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S22

MATEMATİK KÖYÜNÜN DELİSİ ALİ NESİN DOĞAN KİTAP

PARA BİR İNTİHAR MEKTUBU MARTIN AMIS PEGASUS YAYINLARI

Mesleğini çok seven bir matematikçinin dünyayı değiştirmeye bir köyden başlamasının hikâyesi ve öngörüleri, Türkiye’ye yeniden inanmanızı sağlayacak.

Time dergisinin son yüzyılın en iyi romanları listesine dâhil ettiği Para, usta yazar Martin Amis’in belki de en provokatif romanı. Daha doğrusu hem bir roman hem de kafa karıştıran, sarsıcı, sembolik bir intihar mektubu. Modern dünyayı kasıp kavuran para hırsının, alkol, uyuşturucu, porno ve fast food bağımlılığının vahşi öyküsü. Bu kitlesel felaketin antikahramanı John Self ise aslında biziz. Hepimiz en az onun kadar kötüyüz. İyilik ve umut lakırtılarıyla kendinizi oyalamak istiyorsanız bu kitap size göre değil. Para, hakikatin karanlık ve ürkütücü olduğunu kabul etmeye hazır olanlar için yazıldı.

Hayatı boyunca elini attığı, merak sardığı her konuda başarılı olan biri Prof. Ali Nesin. Sistemi sorgulamaya öğrencilik yıllarında başladı. Örneğin sınavlarla yıldızı hiç barışmadı. Tembel bir öğrenciydi belki ama kitaplarla dolu bir evde babası Aziz Nesin’in kanatları altında büyürken çok okudu; edebiyata, sanata, bilime her zaman ilgi duydu. “Hayatımda sınır tanımadığımı söylemek zorundayım” diyen Nesin’in hayatı ilginç detaylarla dolu. Annebabaların, çocukların, gençlerin ve belki en çok da eğitimcilerin gözden kaçırmaması gereken anekdotlar, anılar, düşünceler... Türkiye’nin Şirince’den evrene açılan kapısı Matematik Köyü’nün kuruluş macerası, yürütülen çalışmalar ve gerçekleştirilen faaliyetlerse tek kelimeyle ilham verici.

“Martin Amis’in ilk kez 1985 yılında yayımlanan karanlık romanı Para, zor elde edilen ve kısa süreli hazlar yaşatan dünyevi zevklerin kapısını aralıyor. Karşınızda hırs çağı olan 21. yüzyıla adanmış, tüm acımasızlığıyla hayattan daha gerçek bir roman duruyor.” -The New York Times(Tanıtım Bülteninden)


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S23


<ALIŞVERİŞ

MODA, BAKIM VE TEKNOLOJİ HAZIRLAYAN: ERDEM ORAYLI

erdem.orayli@gzone.com.tr | twitter.com/erdemorayli | instagram.com/erdemorayli

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S24


REEBOK CLUB CHAMPION 148,00 TL / Reebok Son yıllarda yeni edisyonlarıyla yeniden karşımıza çıkan Reebok Classics serisi çeşitlenmeye devam ediyor. İlk olarak 1984 yılında piyasaya sürülmüş olan Club Champion modeli de bunlardan biri. Piyasadaki tenis ayakkabılarına bir alternatif arıyorsanız, uygun fiyatı ve vintage görünümüyle Reebok’ın bu modeli tam size göre.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S25


OUTKAST PEOPLE KİMONO

TOM FORD COSTA AZURRA EDP 50ML

485,00 TL / Shopigo Geçtiğimiz sezon az da olsa erkek giyim markalarına gelen uzak doğu esintileriyle birlikte kimono da hayatımıza girmeye başladı. Önümüzdeki dönemde de bu tür parçalar karşımıza çıkmaya devam edecek. Yer altı kültürünün müzik, sanat ve kelimelerinden ilham alarak farklı materyalleri ve desenleri bir araya getiren ve şehir kültürünü en iyi yansıtan markalardan biri olan Outkast People kapşonlu kimono ile gardrobunuza modern bir bakış katıyor.

705,00 TL / Sevil Şüphesiz ki bu yazın en göze çarpan parfümlerinden biri olan Costa Azurra, Aromatik odunsu kokusunun ardında selvi yağı, esmer deniz yosunu yağı, laden özü, meşe ağacı ve pelin otu bulunuyor. Bunun yanı sıra parfümün ilham kaynağı, Akdeniz sahillerinin ve adalarının güneş gören odunları olmuş. Yaz geceleri için odunsu bir koku arıyorsanız ve biraz da lükse düşkünseniz Tom Ford Costa Azurra tam size göre.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S26

ZARA DENİM CEKET 199,95 TL / ZARA Denim ceketler hiçbir zaman modası geçmeyecek ve yıllarca sizinle kalabilecek zamansız parçaların başında geliyor. Bir de bu denim ceketlere bu yıl t-shirtlerde ve jeanlerde görmeye alıştığımız renkli armaları da eklenirse gününüzü hatta sezonunuzu kurtarıyorlar. Zara’nın bu denim ceketi de tam da bu istekleri karşılar nitelikte. Beyaz basic bir t-shirtle önümüzdeki sonbahar aylarında giymek üzere gardrobunuzda bulunmasında fayda var.

CALZEDONIA VENICE BEACH MAYO 69,95 TL / CALZEDONIA Her ne kadar uzun bir bayram tatilini geride bırakmış olsak da yaz tüm hızıyla devam ediyor. Dolayısıyla daha beachlerde, havuz kenarlarında stilimizi konuşturmak adına yapacaklarımız bitmedi. Böyle durumlarda Calzedonia ürün çeşitliliği ve uygun fiyatları ile hayat kurtarıcı olabiliyor. Daha tatil bitmedi diyorsanız, mutlaka bir Calzedonia mağazasına ya da markanın web sitesine göz atın derim.


EYE CONNECTION JOSEPH

HTC RE AKSİYON KAMERASI

245,00 TL / Eye Connection Efsanevi Three Days of the Condor filmindeki Joseph karakterini canlandıran ve bu karakterle ikonikleşen Robert Redford’dan ilham alınarak tasarlanmış olan bu gözlük uygun fiyatı ve Carl Zeiss camlarıyla kaçırılmaması gereken parçalardan biri. Aklınızda soru işaretleri varsa, eyeconnection. com adresinden sanal deneme özelliği ile gözlüğü deneyebilirsiniz.

739,00 TL / Mediamarkt Bugüne kadar telefonlarıyla dikkatimizi çeken HTC, son zamanda oldukça popüler olan aksiyon kamerası HTC RE ile karşımızda. Ergonomiklik açısından kesinlikle çok başarılı olan RE, çekilen video ve fotoğrafları anında telefonunuza aktarıyor. Kolay kullanımı, su altı çekim özelliği ve en önemlisi Android’in yanı sıra IOS uyumluluğu ile bu kamerayı yaz boyunca yanınızdan

CLINIQUE SPF 50 YÜZ GÜNEŞ KORUMA KREMİ 89,00 TL / Clinique Solar Smart teknolojisi kullanılarak geliştirilmiş, güneş yanığı ve yaşlanmaya karşı etkili koruma sunan bu güneş kremi aynı zamanda çevresel zararlara karşı cildi koruyor. En hassas ciltler için dahi reaksiyona sebebiyet vermiyor. Ciltte parlama yapmaması bu ürünü özellikle yaz günlerinde sokağa çıkmadan önce kullanılabilir kılıyor.

FRESCOBOL CARIOCA SUNGA MAYO 206,00 TL / ShopiGo Frescobol Carioca, Rio de Janeiro’nun ruhu ve stilini yansıtan bir plaj giyim markası. Ürünleri, Brezilya’da elde yapılan ahşap plaj tenisi raketlerinden rahat ama şık plaj kıyafetlerine, çabasız ve cool ‘Carioca’ stilini temsil ediyor.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S27


<SÖYLEŞİ

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S28


2016 YAZININ EN ÇOK SEVİLEN ŞARKILARINDAN DRINKEE’NİN YARATICILARI

SOFI TUKKER ŞARKI SÖZLERİMİZİN BAZEN, BİLEREK HİÇBİR MANTIK İÇERMEMESİNE VE TAMAMEN KİŞİSEL OLMASINA DİKKAT EDİYORUZ!

Alaçatı Burn Electronica Festival ve One Love Festival’de onları izlemeyi planlarken terör korkusu yüzünden Türkiye’ye gelme planlarını iptal eden New York çıkışlı Sofi Tukker, Sophie Hawley Weld ve Tucker Halpern’dan oluşan sevimli bir ikili. Sofi Tukker’ı sahnede canlı izleyemeyecek olmamız onların 2016 yılında Türkiye müzik listelerinde sergiledikleri olağanüstü başarısına gölge düşürmüyor. Temmuz sayımız için “Drinkee”, “Hey Lion”, “DejaVu Affair” ve “Matadora” isimli muhteşem şarkılara hayat veren ikili ile görüştük.

RÖPORTAJ: MURAT RENAY

murat.renay@gzone.com.tr | twitter.com/muratrenay | instagram.com/muratrenay

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S29


İNSANLARIN KİMİ İSTERSE SEVMEK KONUSUNDA ÖZGÜR OLDUKLARI BİR DÜNYADA YAŞAMAYI ÇOK İSTERİZ!

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S30


Sophie Hawley Weld ve Tucker Halpern’i haha yakından tanıyabilir miyiz? “Sofi Tukker” olmadan önce müzik ve müzik dışı nasıl bir kariyeriniz vardı? Sophie: Ben Uluslararası Sorun Çözme ile ilgileniyordum ve yoga öğretmeniydim. Tucker ise profesyonel bir basketbol oyuncusu olma yolunda ilerliyordu. O kadar ayrı dünyalardaydık ki aynı üniversitede olduğumuz 4 sene boyunca yollarımız hiç kesişmedi. Tucker: Sonuna kadar ilgimizi müziğe yönlendirdik aslında. Sağlığımla ilgili sorunlar yaşayınca spor hayatımdaki tüm enerjimi Dj olmaya harcadım. Sophie de bir caz üçlüsünde bossanova şarkılar söylüyordu. Brezilya’ya taşınmak için hazırlık yapıyordu ancak ben onu SOFI TUKKER’ı oluşturmak için ikna ettim. Nasıl bir araya gelip Sofi Tukker’ı oluşturdunuz? İkili olmanızın hikayesini anlatır mısınız? Sophie’nin söz yazdığı ve Tucker’ın da altyapıyı oluşturduğu bir dönem geçirdik. Aynı odada kalana kadar başından sonuna bir sürecin parçası olmayı başardığımızda ise kendimize has işbirliğinden ortaya çıkan o “sound” oluşmuştu bile. New York’tan çıkan bir grupsunuz. New York’ta müziğinize en çok ne ilham verir? Müziğinizin ruhu New York ile nasıl benzeşiyor? Sophie: New York’ta salsa kulüplerine giderek ve Forró denen dansı icra ederek kendimi buluyorum. İkimiz de kulüplerde house music dinleyerek bir hayli zaman harcıyoruz. Tucker: Bir çok arkadaşımız

Dj ve yapımcılardan oluşuyor bu yüzden, dışarıda olarak ve insanları gözlemleyerek onları dans ettiren şeylerden bir hayli ilham alıyoruz. Drum-beat tabanlı house ve deep house tarzında şahane şarkılar üretiyorsunuz. Müziğinizi nasıl tanımlarsınız? Nelerden oluşuyor? Müziğimizi tanımlaması çok zor ancak kesinlikle sevdiğimiz ve duymak istediğimiz müziği yaptığımızı söyleyebiliriz. Kendimizi ifade etmek için de müziği kullanıyoruz. Şarkı sözlerimizin bazen, bilerek hiçbir mantık içermemesine ve tamamen kişisel olmasına dikkat ediyoruz. Single ve EP kapaklarınızda hep hayvanları görüyoruz. EP’nizin adı da “Soft Animals (Yumuşak Hayvanlar). Hayvanlar lie olan bağınız nedir? “Hayvan” konusu Mary Oliver’ın Wild Geese (Vahşi Kazlar) isimli şiirinden ortaya çıktı. “Vücudunuzun yumuşak hayvanı neyi severse sevsin onu sevmesine müsade edin” diyen bir şiirdi bu. Günün sonunda, aynen zürafalar ya da aslanlar gibi, seven,hisseden, aileleri olan, yemek yiyen ve kaka yapan türler olduğumuzu hatırlamak hoşumuza gidiyor.

“DRINKEE” NİN SÖZLERİNİN TÜRKÇE ANLAMI Tanrı ile uyumaya gider Tanrı ile uyanırım Kendim ile susar Kendim ile şarkı söylerim Laflarım İş başı yaparım İçerim Şaşırırım

negatif geri dönüş olmadan, insanların kimi isterse sevmek konusunda özgür oldukları bir dünyada yaşamayı çok isteriz. Şarkılarınız “Drinkee” ve “Hey Lion” buradaki gey kulüpler ve diğer gece kulüplerinde bir hayli popüler. Türkiye’deki LGBT hayranlarınıza ne söylemek istersiniz? Bu çok güzel. Gerçekten bundan çok mutlu oluyoruz. Türkiye’yi hiç ziyaret etmedik ancak yakında orada olmak çok istiyoruz. Sizlere çok teşekkür ederiz. Yakında sizlerle beraber dans etmeyi umuyoruz ve sizleri çok seviyoruz.

Bir eşcinsel dergisi olduğumuz için, hem ABD hem de New York genelindeki eşcinsel hakları ve eşcinsel evliliklere olan bakışınızı sormak isteriz. Since eşcinsellerin zaferleri yakın mıdır? ABD genelinde LGTBQ bireylerin haha çok hak ve özgürlüklere sahip olmasından çok memnunuz ancak yine de hala çok gidecek yolumuz var. Dünyada halen çok ayrımcılık ve eşitsizlik var. Hiçbir Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S31


<MODA

ASLA MODASI GEÇMEYECEK

İKONİK PARÇALAR Son yıllarda nostajli, popüler kültürün en önemli parçalarından biri haline geldi. Gün geçtikçe artan vintage butiklerin yanı sıra, ünlü markalar da vintage görünümündeki ürünleriyle karşımıza çıkıyorlar. Bunun yanı sıra, Ellesse, Fila, Kappa ve Umbro gibi bir süredir yok olan markalar bu akımla birlikte küllerinden doğuyorlar. Artık ikonikleşmiş ve yıllar geçse de o günün trendlerinden uzak kalamayacak olan bu parçalara ve onların tarihlerine kısaca göz atalım.

HAZIRLAYAN: ERDEM ORAYLI

erdem.orayli@gzone.com.tr | twitter.com/erdemorayli | instagram.com/erdemorayli

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S32


FRED PERRY POLO T-SHIRT 1960’ların başlarında ortaya çıkan ve müzik ve modaya odaklanan bir grup erkeğe dayanan Mod alt kültüründen, yine aynı yıllarda Londra’daki işçi çocuklarından oluşan Skinhead’e İngiliz alt kültürlerinin bir çoğunun içerisine sızmış olan Fred Perry, o yıllardan günümüze birçok ürününü taşımış olsa da, şüphesiz ki en ikonik parçası pike kumaştan üretilen çizgili polo t-shirtler. Bu durum bu parçayı başına bir şey gelmediği ve bedeninize olduğu sürece ömrünüzün sonuna kadar giyebileceğiniz anlamına geliyor.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S33


LEVI’S 501 JEAN Jean kalıpları ve modelleri neredeyse her sezon farklılık gösteriyor fakat Levi’s 501 modeli 1873 yılından beri zamana ayak uyduracak küçük değişimlerle bizimle. İlk olarak dayanıklı olduğu için madenciler, işçiler ve çiftçiler için üretilen Levi’s 501, 50’li yıllarda dar kesimli modelinin tanıtılmasıyla birlikte asi gençlerin vazgeçilmezi haline geldi. O yıllardan 80’li yıllara kadar ise karşı çıkmanın güçlü sembollerinden oldu. 90’ların gelmesiyle birlikte hip-hop stiline ve büyük beden modasına uyum sağlayan 501 Jeans ikonikleşerek günümüze kadar geldi. Eğer bir vintage shop’a yolunuz düşerse, geçmiş yıllara ait Levi’s 501 jeanlere göz gezdirin derim.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S34


RAY-BAN WAYFARER Geçtiğimiz yıllarda popülaritesi artan ve çeşitli varyasyonları piyasaya sürülen Wayfarerların, yeni modelleri demode olmaya yüz tutmuş olsa da klasikleşmiş modeli yerini daima koruyor. İlk olarak 1956 yılında üretilen bu model, o yıllarda çok popüler oldu. 60’ların sonuna doğru ise satışlarında ciddi bir düşüş görüldü. Fakat 1982 yılında TV programlarına ve filmlere ürün yerleştirme yapmaya başladı. 1982 ve 1987 yılları arasında yılda ortalama 60 filme ürün yerleştirme yaparak eski başarısını katlayarak 80’li yılların ikonik güneş gözlüğü haline geldi. Bunun yanı sıra, o yıllarda Michael Jackson, Madonna, Depeche Mode, Queen ve U2 gibi müzik ikonlarının da vazgeçilmez aksesuarlarından biri oldu. 90’lı yıllarda yine popülerliğini kaybeden Wayfarer, 2001 yılında yeni dizaynıyla karşımıza çıktı ve popülerliğini koruyor.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S35


DR. MARTENS 1947 yılında Alman ordusunda doktor olan Dr. Klaus Martens tarafından tasarlanan bu unisex ayakkabılar ve botlar ilk olarak polisler, postacılar ve fabrika işçileri arasında popüler oldular. Ardından 60’lı yıllarda İngiltere’de Skinhead (dazlak) alt kültürünün en önemli simgesi haline geldiler. 80’li yıllarda punk’ın yükselişiyle birlikte bu alt kültürde ve bunun de yerini alan Dr. Martens aynı yıllarda scooter kullananlar ve bazı new wave müzisyenleri arasında da popüler oldu. Günümüzde hala popülerliğini koruyan ve en hızlı büyüyen İngiliz markalarından biri olan Dr. Martens, gerek dayanıklılığı, gerekse rahatlığıyla ayakkabı dolabınızda bulunması gereken zamansız parçalardan.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S36


CONVERSE ALL-STAR CHUCK TAYLOR 1900’lü yılların başlarında kauçuk ayakkabılar üreten Converse, 1915 yılında All-Star basketbol ayakkabılarını üretmeye başlamasıyla bir dönüm noktası yaşadı. Ardından basketbol oyuncusu Chuck Taylor Converse ayakkabılarla ayaklarında ağrılar olduğunu iddia edince firma kendisini işe aldı ve ürünlerini tüm ABD’ye tanıtmasını ve geliştirmesini istedi. Böylece Converse All-Star modeline Chuck Taylor imzası eklendi. All-Star’lar 1979 yılında profesyonel basketbol defterini tamamen kapatıp popüler kültür ve moda defterini açtılar ve ilk olarak Rock and Roll ve Punk Rock ve ardından Grunge akımının en önemli sembollerinden oldular. Şüphesiz ki geçtiğimiz yüz yılın en ikonik parçalarından olan Chuck Taylor All-Star ayakkabılar gelecek yüzyılda da inişli çıkışlı popülaritesiyle hayatımızda olacaklar.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S37


<SÖYLEŞİ

GÖMLEK: H&M Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S38


KİMSELER YOKKEN O VARDI

YONCA EVCİMİK

Dile kolay, Türk Pop Müziği’nin 90’lı yıllardaki büyük patlamasına yol açan albümlerin en başında gelen “ABONE” çıkalı tam 25 yıl olmuş. Bu patlamanın en büyük isimlerinden Yonca Evcimik, 25 yıldır hayatımızda. İyi ki de öyle… Sezen Aksu destekli son teklisi “AHA” ve rol aldığı Tv dizisi “Hayatımın Aşkı” ile yine gündemde olan Yonca Evcimik, popüler kültür aşıkları için emsalsiz bir kaynak ve cesaretiyle hep öncü bir isim oldu. Yonca Evcimik, sürekli yaşını gündeme getirenlere inat, GZone Dergi için Kuşadası Budha Beach’te yine cesur ve göz alıcı bir çekim gerçekleştirerek bu ayın kapak konuğu oldu.

FOTOĞRAFLAR: MUSTAFA SARIKAYA instagram.com/mmustafasarikaya

RÖPORTAJ: ONUR ÖZIŞIK

onur.ozisik@gzone.com.tr | twitter.com/onurozisik | instagram.com/onur.ozisik

RÖPORTAJ: MERT BELL

mert.bell@gzone.com.tr | twitter.com/mertbell | instagram.com/mertbell

MODA EDİTÖRÜ: KEREM CAN DUM

keremcan.dum@gzone.com.tr | twitter.com/keremcandum | instagram.com/keremcandum

SAÇ: KEMAL DEMİR

instagram.com/kemaldemir_

MAKYAJ: OZAN TAFLANOĞLU instagram.com/ozantaflanoglu

MEKAN: BUDHA BEACH KUŞADASI instagram.com/budhabeach

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S39


90’larda yaptığınız müziğin içine seksi, kadın cinselliğini entegre etmeyi başardınız. Bugün benzer tavrı gösteren kadınlara devlet kurumlarınca bile “telekız” damgası vurulurken siz o dönemde buna nasıl cesaret ettiniz? Şimdi yapsam neler olacakmış diye düşünmeden edemiyorum :)) Kıyamet kopardı herhalde. Valla çok enteresan gerçekten. İlk çıktığımda devletin televizyonundaki programlarda o zaman için gayet cesur ve alışılmadık şeyleri rahatlıkla giyebiliyordum. Mayo da giydim büstiyer de. Şimdi aynen dediğiniz gibi Gülşen’in “Dan dan” klibi yasaklanıyor mesela. Bu çok acı bir durum. İnsanların bakış açısı değişmiş sanırım. Ben Gülşen’in klibine baktığımda kendine güvenen, gayet hoş bir kadın görüyorum. Bizim ne izleyip ne izlemeyeceğimize karar veren merciiler ise başka bir şey görüyor demek ki. Ülke aynı ülke ama bazı dinamikler değişmiş anlaşılan. Sosyolog ve psikologların bu duruma daha doyurucu cevap vereceğini düşünüyorum. Müzik piyasasındaki cinsel ayrımcılık hakkında ne düşünüyorsunuz? Hayatın her alanında olduğu gibi müzikte de var. Beynimizin aslında tam olarak nerede çalıştığını bir sabitlesek bu durumlar başımıza gelmeyecek. “Bandıra Bandıra” ve “Hot For You”nun ateşli tazesinden “Çılgın Bediş”le çocukların sevgilisi sınıfına atladınız. Evet, çocuklar sizi zaten hep sevdi ama ikisi arasında bir denge kurabilmek de çok güç. Bunun sırrı nedir? İnanın izlemiş olduğum, ‘işte budur’ diyebileceğim belirli bir formül yok. İlk çıktığımdan beri “evin yaramaz ama şirin kızı” Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S40

BANA ‘ŞÖYLE GİYİNME, BÖYLE ŞARKILAR SÖYLEME!’ DESELER, İNADINA YAPARIM!


ŞAPKA: H&M KÜPELER: FERDA EKBERİ / DI FASHION BRANDING MAYO ÜST: H&M Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S41


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S42


ERKEK SLİP MAYO: ZARA MAYO: CEREN OCAK / ZEY PR GÖZLÜK: EMPORIO ARMANİ / SHOWROOMIST ERKEK ŞORT: CALZEDONIA Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S43


BU İŞE GİRERKEN ZATEN SADECE OYUNCUYUM, ŞARKICIYIM, DANSÇIYIM DİYE BAŞLAMADIM. HEPSİNİ BİR POTADA ERİTEREK SHOW GİRL OLDUM.

ŞAPKA: H&M KÜPELER: FERDA EKBERİ / DI FASHİON BRANDING MAYO ÜST: H&M İÇ ÇAMAŞIR (SÜTYEN): ZEYNEP TOSUN / SHOWROOMIST

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S44


olarak benimsendim sanırım. Yaptığım her sıra dışı iş bu yüzden ‘Deli kız! Yonca işte!’ denerek toleransla karşılandı. İyi bir şey aslında bu. Benim kullanım alanımı genişletti. Ha zaten dayatmalara gelemeyen bir kadınım. Bana ‘şöyle giyinme, böyle sözler barındıran şarkılar söyleme!’ deseler inadına yaparım. Beni bilen bilir, konservatuar arkadaşlarıma, çocukluğumu bilenlere sorsunlar. Ben doğuştan böyle kodlanmışım zaten :) “90’lar şarkıcısı” etiketi ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Kariyeri o dönemden bugüne evrilen ya da evrilemeyen meslektaşlarınız neyi doğru neyi yanlış yaptılar? O etiket kolay kolay çıkmaz. Bana göre sıkıntı yok. 90’lara aşık bir milletiz. Bu zamanın müziğine yön vermiş, hala da besleyen eşsiz bir zaman diliminin şarkıcısı etiketini taşımak gayet tatlı bence. O zamandan bu zamana gelişemeyip orada kalanları cesaretsiz, risk almaktan korkmuş olarak nitelendirebilirim. Bunun yanında imkansızlıklardan bu zamana gelememiş olanlar da olabilir. Onlar için üzülüyorum çünkü aralarında çok değerli, yetenekli isimler de var. Bir de benim gibi burnunun dikine gidip, daha ileri ne yapabilirim diyerek, kimi zaman ticari hasara uğrasa da yaptığı işlere devam eden bir kadın var. Unutulmasın ki ben Sezen Aksu , Ajda Pekkan, Nükhet Duru gibi bu ülkenin değerli isimlerinin sahne tozunu yutarak bu işi öğrendim. 1990 yılında çıktığım andan itibaren her zaman o dönem için bir beden büyük ama sonradan herkesin yaptığı işlerin ateşini yakan isim oldum. Bunlar bana sorulup anlattığım zaman egolu oluyorum. Ben ne yapayım şimdi sorduklarında?

Siz soruyorsunuz ben de yaptıklarımı sıralayınca egolu oluyorum. Bunu her katıldığım programda zaten karşıma yaptıklarımı sunanlar söylüyor. Ben niye öveyim kendimi? İnsanın kendisini övmesiyle hayat mı geçer? “15” ile aradan geçen zamana rağmen hala ne kadar sağlam bir pop albümü yapabileceğinizi gösterdiniz. O albüm sizi de yeterince tatmin etti mi? Yeni bir albüm gelecek mi? Bayılıyorum o albüme. Önemli müzik eleştirmenlerinden tam not almış bir albümdü ‘15.’ Tanıtım eksikliğinden, radyoların gereken önemi vermemesinden, televizyonların klipleri yeterince döndürmemesinden hak ettiği yere gelemedi. İçim acıyor o albüme bu yüzden. Sitem ediyorlar sonra bana niye televizyonda göremiyoruz, neden yeni albüm yok diye. Halbuki albüm çıkmış mesela ama insanların haberleri yok. Bunu bana değil şu an müzik piyasasını eline almış, köşeleri tutmuş insanlara soracaksınız. Ben albümümü yapıp teslim ediyorum. Basın bültenleri ve cd dağıtılıyor. Gerekli programlara çıkıyorum. Eee? ama devamı gelmiyor çünkü radyo ve tv’ler yeterince döndürmüyor. Bu durum dünyada da böyle. Madonna’nın yeni şarkıları Amerikan radyolarında rotasyona giremiyor mesela. Koskoca Madonna’dan bahsediyoruz. Görmezden geliyor büyük popüler radyolar. Yaştan vurmaya çalışıyorlar kadını. Bu konuda kendisi de ciddi savaş veriyor ve sosyal medya paylaşımlarında kafa tutuyor. Bakın ayrıca şöyle söyleyeyim; gayet vasat şarkıları gün içinde 1500 kere radyoda çalıp, kliplerini ekranda döndürürsen insanlar ister istemez buna kayıtsız

zaten kalamaz. Arz talep meselesi değil bu yani. Çünkü talepleri kendileri yaratıyor bazı kafa müzik kanalları. Ve dayatıyor dinleyiciye. Ben bile hiç haz etmediğim şarkıya 80 kere zorla maruz kalınca bir yerden sonra kendimi o şarkıyı söylerken bulup silkeleniyorum “ N’oluyo yaaa” diye… İşte böyle bir piyasanın içerisindeyiz şu anda. Asla boyun eğmeyeceğim ve ödün vermeyeceğim bir piyasa. Tıklarla izlenmelerle yürüyoruz resmen. O durumların da nasıl olduğu şaibeli malum. Tek şarkı yapıp piyasaya sürüyorum şu anda. Albüm kafasına gelirsem yine bir tane yaparım. “Aha” nasıl ortaya çıktı? Şarkı gözümün önünde gelişti ve büyüdü. Üzerime dikilmiş bir elbise. Sezen ilk bana şarkıyı mırıldandığında bayıldım. Şarkının her dokunuşu ile tek tek ilgilendi. Gayet sade ama trend, vokalin önde olduğu bir düzenleme yapıldı. Böyle olmasını özellikle Sezen istedi. Yine farklı bir iş çıktı ortaya. Bayılıyorum şarkıya. Dinleyenler de tam senlik olmuş diyor. Hem iyi dans edip, hem de iyi şarkı söyleyebilen nadir Türk sanatçılarındansınız. Bu akımı Türkiye’de başlatan kişisiniz. Peki sizce neden Türkiye’de bu akıma uyabilen çok isim yok? Bunu başarabilmenin formülü nedir? Ritim duygusu olmadıktan sonra ezbere ancak bir robot gibi dans edersiniz. Bu yüzden dans ettiğinizde bu karşı tarafa heyecan vermez. Küçük kalır o sahnede. Dans ettiğim zaman çok basit bir hareketi bile hissettiğim için karşı tarafa çok büyük geçirebiliyorum. Hep söylüyorum koca konserin bir açılışına bir de finaline dans koreografisi yaparak, aralarda

elde mikrofon put gibi durup şarkı söyleyenler ‘Muhteşem bir dans gösterisi’ yaptık diye basın bülteni yollatmasın. O iş o kadar kolay değil çünkü. Hayır mecbur da değiller yani bunu yapmaya, ayrıca neden inat ederler anlamam. Bırak sadece şarkını söyle. Show Girl olma durumuna girme. Dünyadaki bütün show yapan starlar (Britney, Christina, Justin Timberlake) bu işi paket halinde küçüklükten eğitimini almış insanlar. Bu işin raconu bu yani. Bunun haricinde sonradan oldurulmaya çalışan işler sırıtıyor. Olmuyor. Dansçılık, şarkıcılık, oyunculuk, sunuculuk, yapımcılık, jüri üyeliği, girişimcilik… Bunların hepsini yaptınız ve başarılı oldunuz. Dünyada “entertainer” olarak adlandırılan isimlerin buradaki karşılığısınız. Siz bu kavramın ülkemizde hak ettiği karşılığı bulduğunu düşünüyor musunuz? El attığınız her işten başarıyla kalkmak için neler yapıyorsunuz? Bu işe girerken zaten sadece oyuncuyum, şarkıcıyım, dansçıyım diye başlamadım. Hepsini bir potada eriterek show girl oldum. Aldığım eğitimleri bu işin her bölümünde kullandım. İş konusunda çok disiplinli, azimli ve karşı tarafı delirtecek düzeyde titizimdir. Bütün bu işlerin altından böyle olmazsan kalkamazsın. Ben yaptığım işte önce kendim eğlendim sonra karşı taraf o enerjiyi, şarkıyı, dansı, imajı paket halinde alıp benimsedi. Hep bakımlı, fit ve öncü bir duruşunuz var. Türk pop müziği açtığınız yoldan devam ediyor. Günümüz pop dünyasını değerlendirirsek, sizce Yonca Evcimik etkisi diyebileceğimiz somut şeyler neler?

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S45


BAZI İSİMLER, KEŞKE BENİ ÖVDÜKLERİ GİBİ EKRAN KARŞISINDA DA BU SORULAR ONLARA SORULDUĞUNDA DA AYNI ŞEKİLDE CEVAPLASA

BİKİNİ TAKIM: CİHAN NACAR

‘E bunu zaten seneler evvel yapmıştım’ dediğim durumları çok yaşıyorum. İsim vererek polemiklere girmeyeceğim. Öyle durumların içine zorla çekilmeye çalıştırılsam da yemem artık bunları. “Merak eden açsın bunları internetten araştırsın” diyorum böyle örnek istediklerinde. Bu işe adım attığım andan itibaren hep burnumun dikine gittim ve kafama koyduğumu yaptım. Hepsi kabul gördü ve imza işler oldu. Bir nevi

kendi kendimi kobay yaptım. “Bir Yonca Evcimik etkisi var” denilen her şey o zamandan altın tepside bu zamana sunuldu yani. Bunu ben değil bu işe kafa yorup, araştıran insanlar söylüyor. Etkim altında kalıp, işlerimin içinden bazı doneleri cımbızla çekip, kendi işlerine aktaranlar oluyor. Zaten bunu kendileri de biliyor. Benimle yüz yüze geldiklerinde “senin söylediğin şarkılar hep farklı ve öncüydü, dansların, kıyafetlerin, kliplerin

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S46

hep beni etkiledi, cesaret verdi” diyen bazı isimler, keşke bunları bana söyledikleri gibi ekran karşısında ya da verdiği röportajlarda sorulduğunda da cevaplasalar mesela. Komik oluyor çünkü. Yeni diziniz “Hayatımın Aşkı”nda kendinizi oynuyorsunuz. Bu nasıl bir deneyim? Size göre yazılan karakterin yüzde kaçı gerçekten sizsiniz? Alışık olduğum bir deneyim

sonuçta ilk televizyon dizim değil. Hayatımın Aşkı dizisinde gördüğünüz Yonca’nın konuşması, olaylar karşısında verdiği tepkiler gerçek hayatımda da rastlayabileceğiniz şeyler. Bana kalsa daha neler yaparım da sorumlu olduğumuz insanlar var. Bunun haricinde senaryo gereği oluşan hikayeler gerçek hayatımdan değil tabii ki. Yani sevgili peşinde koşmuyorum dizideki gibi. Gerçek hayatta kafama


koyduğumu sevgili yapıyorum zaten. O konuda sıkıntı yok merak edilmesin :)) Kariyeriniz boyunca yapmamış olsam dediğiniz bir hamle oldu mu? “Twitine Bandım” şarkısını yaptığımda ‘Ay bu ne? Durdu durdu bunu mu yaptı? ‘ dediler. Yine ‘Oldu gözlerim doldu’ yu çıkardığımda bazı kesimler böyle şarkı mı olur? dediler. Bu şarkılar benim cidden eğlenmek için yaptığım

şarkılardı. Kimileri için kariyerimi zedeleyen “ keşke yapmasaydı “ dediği işlerdendi. Pişmanlık duymuyorum. Şimdi baktığımızda kariyerini ciddi anlamda seçtiği şarkılarla o kadar tehlikeye atan şarkıcı var ki gitsinler onlara vaaz versinler. Hesap kitap durumlarım yok. Eğlenceli tarafımın ürünleriydi bunlar. Yaptığım şeylerden pişman değilim. Kafama eserse yine yaparım. Zaten hayat yeterince zor. Bizim işimiz

yeri geldiğinde eğlendirmek. Bırakın böyle şarkılarla arada nefes alalım ve eğlenelim yahu. Bu emanet bedende daha ne kadar yaşayacağımız belli değil. Bu yüzden kafama esen her şeyi, bütün hayalleri, kurguladığım şeyleri gerçekleştirmek istiyorum. Beni kısıtlamasınlar rica edicem… :)) Uzun yıllar şov dünyasında var olan biri olarak bu piyasadaki LGBTlerin

durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Kendilerini gizlemek zorunda kalmaları anlaşılır bir durum mu? Ya da kartlarını açık oynayanlar ciddi sıkıntılar yaşıyor mu? LGBT ile aramızda gizli bir dil var. Sosyal paylaşımlarımda özellikle neyi ne için paylaştığımı anlayıp gereken cevabı veriyorlar. Bu ülkede kendini gizlemek zorunda kalanlar var evet. Bu durumlarını anlayabiliyorum. Kapalı devre kendi çevrelerinde

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S47


ERKEK GOZLUK: PRADA / SHOWROOMIST MAYO: CEREN OCAK / ZEY PR YONCA EVCIMIK GOZLUK: MIU MIU / SHOWROOMIST SORT: ABERCROMBIE & FITCH ERKEK GÖZLÜK: PRADA / SHOWROOMIST

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S48


KAFAMA ESEN HER ŞEYİ, BÜTÜN HAYALLERİ, KURGULADIĞIM ŞEYLERİ GERÇEKLEŞTİRMEK İSTİYORUM. BENİ KISITLAMASINLAR RİCA EDECEĞİM! Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S49


ERKEK GOZLUK: PRADA / SHOWROOMIST YONCA EVCIMIK MAYO: CIHAN NACAR YONCA EVCIMIK GOMLEK ELBISE: H&M YONCA EVCIMIK HALHAL: ATELIER PETITES PIERRES / DI FASHION BRANDING ERKEK SORT: H&M ERKEK GOZLUK: PRADA / SHOWROOMIST Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S50


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S51


Sosyal medyadan da görülebileceği üzere açık bir LGBT destekçisisiniz. Heteroseksüellerin ve LGBTlerin eşit haklara sahip olacağı bir geleceğe inanıyor musunuz? Umutlu olmak çok istiyorum bu konuda ama şu şartlarda tüm kafa yapısının değişmesi gerek bunun gerçekleşebilmesi için. İnşallah bütün bunlar yakın bir zamanda olur ve biz görebiliriz. Uzak bir ihtimalmiş hissinden çıkmak istiyorum. Sizce Türkiye’de LGBT özgürlükleri adına ne durumdayız? Neler yapmak gerekiyor? Kariyerinizin başından beri LGBT hayran kitlesine sahip bir yıldız olarak, sanat dünyasının üzerine bu konuda düşen bir Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S52

ŞAPKA: H&M KÜPELER: FERDA EKBERİ / DI FASHİON BRANDING MAYO ÜST: H&M

kurdukları hayat içerisinde yaşıyorlar. Gönül isterdi ki özgür bir ortamda olsunlar. Ama bu iş sadece olayın öznesiyle bitmiyor. Geride kalanları eğitmek , dünya görüşlerine farklı pencereler açmak lazım. Ben homofobik insanların çoğunun arka bahçesinin temiz olduğuna inanmıyorum. Yoksa nedir bu kadar takıntı yapmak? Cinayetlere varacak kadar ne yaşadı bu insanlar? Sadece ülkemizde değil, dünyada da kendi cinsel tercihlerini gizlemek zorunda kalanlar var sırf bu baskı ve korku yüzünden. Bu durumun nasıl çözüleceğini bilmiyorum. Umutlu olmak istiyorum ama son zamanlarda hepimizin şahit olduğu olaylar buna engel oluyor. Kartlarını açık oynayıp, özgürce yaşayan LGBT üyelerine ise şapka çıkartıyorum. Kahramanca bir duruş sergiliyorlar. Her türlü sıkıntıya rağmen yaşamlarına devam edip, savaşıyorlar. İşte onlar bu davranışları ile gizlenenleri gizlendiği yerden çıkarabilecek insanlar.


YONCA EVCİMİK KİMDİR? Türkçe Pop Müziğin en önemli isimlerinden biri olan Yonca Evcimik 16 Eylül 1963 yılında doğdu. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Yüksek Bale Bölümü’nden mezun oldu. 1978-1990 yılları arasında müzikallerde uzman dansçı ve şarkıcı olarak çalıştı. Aynı tarihlerde birçok tiyatroda oyunculuk yaptı. Yedi Kocalı Hürmüz, Hisseli Harikalar Kumpanyası, Şen Sazın Bülbülleri, Nükhet Duru ve On Yıl Geçti, Ajda Pekkan Süperstar, Hababam Sınıfı ve Carmen gibi tiyatro oyunlarında yer aldı. Bu dönemde ayrıca Hababam Sınıfı Güle Güle ve Kızlar Sınıfı adlı filmlerde de oynadı. 19851988 yılları arasında, Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nda Yasaklar, Aşkolsun, Geceler, Reklamlar ve Deliler adlı oyunlarda rol aldı. Yonca Evcimik ilk albümü Abone’yi 1991 yılında piyasaya sürdükten çok kısa bir süre sonra, sayısız konserle bir anda Türkiye’nin en çok konuşulan pop müzik sanatçısı oldu. Gerçek anlamda bir hayvansever ve doğa aşığı olan Evcimik, 1996-2001 yılları arasında Türk televizyon tarihinin en fenomen dizilerinden biri olan, Özden Öğrük’ün çizgi roman uyarlaması “Çılgın Bediş”te başrol oynadı. “Birkaç İyi Adam” ve “Çıtır Kızlar” gruplarının tekli ve albümlerinin prodüktörlüğünü üstlenen sanatçı, bu çalışmalar esnasında başka bir yönünü de ortaya koyarak klip yönetmenliğine soyundu. Kendi kliplerinin yanı sıra prodüktörlüğünü yaptığı Çıtır Kızlar ve Birkaç İyi Adam gruplarının da birçok video klibinde yönetmen koltuğunda yer aldı. 2006 yılında ise ilk kez “Benimle Dans Eder Misin?” adlı yarışmada jüri koltuğuna oturan Evcimik, bu yarışma sayesinde yeni jenerasyona dansı tekrar sevdirmeyi başardı. Yonca Evcimik, 1991 yılından bu yana son çalışması “Aha”nın çıktığı güne kadar pek çok albüm ve tekli yayınladı. Yonca Evcimik’in albüm, tekli ve EP’leri: Abone (1991) Kendine Gel (1993) Yonca Evcimik ‘94 (1994) 8:15 Vapuru (1994) I’m Hot For You (1995) Yaşasın Kötülük (1997) Günaha Davet (1998) Herkes Baksın Dalgasına (2001) The Best of Yoncimix - Remixes (2002) Aşka Hazır (2004) Oldu Gözlerim Doldu (2005) Şöhret (2008) Tweetine Bandım (2010) Yonca Evcimik 5’ibiyerde- Megamix (2012) Yallah Sevgilim (2012) 15.(2014) Aha (2016)

görev olduğunu düşünüyor musunuz? Yürüyüşlerin yasaklandığı bir ortamdan söz ediyoruz. Bu bir özgürlük kısıtlaması değil mi? Tüm dünyada LGBT’nin yaptığı onur yürüyüşü bizim ülkemizde yasaklandı ve yapılamadı. Çok can sıkıcı bir durum. Sanat dünyasına düşen görev sadece bu yürüyüşlere katılıp, ‘Beni LGBT çok seviyor’ demekle kalmıyor. Bunun samimiyetsiz ve kimi zaman çıkar amaçlı söylemler olduğunu en başta LGBT biliyor zaten. Herkes kendi uğraştığı sanat dalının içine mesajını yerleştirmeli. Görsellerinde bunu kullanmalı. Ve bu işe gönül vermiş insanlarla omuz omuza projelerde yer almalı. Öbür türlü ‘Beni çok severler, ben de onları seviyorum’ demek tribüne oynamaktan öteye geçmiyor. O tribün de bunu yemiyor zaten.

Diskografinizde çok fazla LGBT marşı sayabileceğimiz şarkı mevcut. Sizce bu şarkıların en başını çeken şarkı hangisi? Hangi şarkınızdan sonra LGBT arasında popüler olduğunuza inanıyorsunuz? Gittiğim klüplerde gözlemlediğim “Tatlı Kaçık” ve “Günaha Davet” şarkıları o zamandan bu zamana ciddi anlamda reaksiyon alıyor. Galiba ilk çıktığımdan beri beni jartiyer ve mayo ile şarkı söylerken gördüklerinden ve seçtiğim şarkıları dinledikten sonra ‘tamam bu hatuna yer açın bizim evde’ dediler diye düşünüyorum :)) Şaka tabi. Ha evet, madilik yapıp “ay antipatik kadın” diyenler de mevcuttur elbet. Sevenin olduğu kadar sevmeyenin de olacak, bu dünyanın dengesi böyle. Ünvanlar değil, hayatlara bi şekilde değmek önemli benim için. Biraz değdim bende sanki…

Kendinizi gey ikonu olarak görüyor musunuz? (Şahsen biz fazlasıyla görüyoruz) Sizce gey ikonu olmanın sırrı nedir? Bunu ben değil beni takip edenlere sormak lazım. Ama yüz yüze geldiğimizde beni çok onurlandırıyorlar. Bunu hissedebiliyorum. Benim bilmediğim ama onların hayatına değdiğim çok şeyim varmış meğer. Bu işin sırrı var mı bilmiyorum. Ama Türkiye’deki bazı şarkıcıların kendi kendine ünvan verip bunu karşı tarafa empoze etmeye çalıştığı için kendilerini “gey ikonu” da yapabilir.Keşke her şey bizim istememizle olsa diyerek gülümsüyorum böyle durumlarda…

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S53


<YAŞAM

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S54


YOKSA SİZ HERKESİ AYNI MI SANIYORDUNUZ?

9 EŞCİNSEL TİPİ “Beni kategorize etme Benle oynama Yaftayı yapıştırıp Bana isim koyma...” Böyle sesleniyor bize Bülent Ortaçgil. Ama ne çare, öyle ya da böyle hayatımızın her alanında sınıflandırmalar var. O halde “Ben seni öyle sevdim, öyle sevdim!” diyebiliyorsak eğer, varsın olsun. Bu sayımızda dünyada ve Türkiye’de bizi nasıl kategorize etmişler diye araştırdık. Karikatürleştirmeden, ilahlaştırmadan, tabulaştırmadan açıklıyoruz. Not: Kategorilerin altındaki ünlü isimleri yalnızca stereotipleri gözünüzde canlandırmak amacıyla yazılmıştır. Tüm isimler lgbti değildir.

HAZIRLAYAN: ZİAN ZİANGİL

zian.ziangil@gzone.com.tr | twitter.com/ziangil

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S55


BEAR | AYI “Ayı” kelimesi en yaygın kullanımıyla iri ve yumuşacık bir vücut, sakal ve bolca vücut kılını ifade eder. Kaslı bir vücut yapısı, oldukça büyük ve çıkıntılı bir göbek de ayıların belirleyici özelliklerindendir. Ayıların genellikle maskülen olduğuna dair bir yargı olsa da içlerinde feminen özellikleri barındıranlar da bulunmaktadır. Ayı hareketi içerisinde bahsi geçen özelliklerin tümüne sahip olmasa bile kendisini “ayı” olarak tanımlayan kişilerin varlığı, aslında geçişken bir terimle karşı karşıya olduğumuzun en büyük kanıtıdır. Şu kadarını söyleyebiliriz ki, “ayı” genellikle her şeyden çok bir tutum olarak tanımlanır. Ayılar genellikle kibar ve arkadaş canlısı olurlar. İri vücutlarının gerisinde nazik bir kalpleri vardır. Barda dans ederken size çarptığı için özür dileyecek ilk kişi mutlaka bir ayı olacaktır. Ancak tıpkı hayvanlar alemindeki adaşı gibi provoke edildiği anda son derece tehlikeli bir hal alması kaçınılmazdır. Yalnızca iri yapısı bile herkesi korkutmaya yetecektir.

“AYI” KATEGORİSİNDE YER ALABİLECEK ÜNLÜLER:

Hugh Jackman, Joe Manganiello, John Travolta, Erkan Avcı, Deniz Hamzaoğlu, Cem Yılmaz, Russel Crowe

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S56


OTTER “Otter” terimi zayıf veya atletik yapılı (çok iri olmayan) kıllı bir vücut yapısına sahip erkek eşcinseller için kullanılıyor. Bu kategorinin, aslen geniş manadaki “bear” topluluğunun içerisinde yer aldığını söylersek yanılmış olmayız. Türkçe “su samuru” anlamına gelen otterlar vücut kıllarını genellikle kısaltmayı tercih ederler ve sakal konusunda da ayılar kadar tutucu bir tavır sergilemezler. Atletik fakat çok iri yapılı olmaması nedeniyle “jock” ve “bear” grupları arasında kalan “otter” grubu her yaştan kişilerden oluşabilir. Ülkemizdeki pek çok erkek eşcinseli de bu grupta tanımlamak yanlış olmayacaktır. Hassas bir yapıya sahip olan otterlar, iyi bir arkadaş olmalarının yanında başkalarının ihtiyaçlarına ve hislerine önem vermeleriyle de bilinirler. Spora ve sağlıklı yaşama olan ilgileri nedeniyle etraflarına tavsiyelerde bulunmaktan asla çekinmezler.

“OTTER” KATEGORİSİNDE YER ALABİLECEK ÜNLÜLER:

Nick Jonas, Liam Hemsworth, Charlie Cox, Daniel Radcliffe, İlker Kaleli, Mert Fırat

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S57


JOCK Son derece atletik ve kaslı bir vücut tipinin söz konusu olduğu bu gruptaki eşcinseller maskülen bir yapıya sahiptir. Hatta kendileri söyleyene kadar eşcinsel olduklarının anlaşılmamasıyla da sıkça övünürler. Türkçe’ye “sporcu” olarak çevirebileceğimiz jock grubundaki eşcinsellerin en önemli özelliği tabii ki spora olan tutkularıdır. Düşük yağ oranı, çekici kaslı bir vücut, sıfırlanmış vücut kılları ve her zaman son derece bakımlı olmaları dikkat çeken özelliklerindendir. Atletik olmak şartıyla herhangi bir yaş sınırlaması olmayan jockların eşcinseller içerisindeki belki de tek fanatik spor izleyicisi olduğunu söylemeden de geçmeyelim. Sert bir yapıya sahip olduklarını düşünmemizi isteyen jocklar, bu tavır nedeniyle bazen aşırı korumacı davranışlarda bulunabilirler. Bu nedenle ilişkilerinde sıkça güven problemleri yaşamaları kaçınılmaz olmaktadır. Sporcu kimlikleri ve maskülen tavırları nedeniyle genelde “top” olacaklarını zannetsek de, “power bottom” diye bilinen erkek eşcinseller çoğunlukla jocklar arasından çıkar.

“JOCK” KATEGORİSİNDE YER ALABİLECEK ÜNLÜLER:

David Beckham, Zac Efron, Josh Henderson, Ricky Martin, Barış Arduç, Kerem Bürsin

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S58


TWINK | TWUNK Zayıf, çoğunlukla hiç vücut kılı ve sakalı olmayan, dünya kendi eksenleri etrafında dönüyor zanneden 20’lerinde genç erkek eşcinsellere “twink” denilmektedir. Sarışın olması artı bir özellik olarak kabul edilen twinkler genellikle zekalarıyla değil, görünümleriyle ön plandadır. Özellikle olgun erkekler tarafından tercih edilen twinkler içerisinde aktif ve maskülen olanlar bulunsa da çoğunlukla pasif olacaklarına dair bir ön yargı vardır. Gece klüplerinin vazgeçilmez yüzleri, pek sevimli “gold digger”lardır. Tıpkı twinklere benzeyen ancak daha kaslı ve belki birkaç yaş daha büyük tiplere ise “twunk” denilmektedir. “Twink” ve “hunk” kelimelerinin birleşiminden oluşan twunklar, twinklere göre daha aklı başında, ayakları yere basan ve duygusal gelgitlerine son vermiş tiplerdir. Henüz 30’larını bulmamış twunklar, twink görünümlerini kaybetmemek için botoks ve benzeri yöntemlere de sıkça başvurmaktadırlar.

“TWINK/TWUNK” KATEGORİSİNDE YER ALABİLECEK ÜNLÜLER:

Justin Bieber, Dylan O’Brien, Colton Haynes, Grant Gustin, Neil Patrick Harris, Uğur Kurul, Ertunç, Edis

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S59


BALAMOZ Türkçemizin lgbti dünyasına çok özel bir armağanı olan “Lubunca”dan birkaç katkı yapmadan geçemezdik. Balamoz, Lubunca’da genellikle 45 yaş üstü, alışılagelmiş standartların dışında, yaşlı erkek anlamına gelmektedir. Yine de birine balamoz diyebilmek için bu özelliklerin hepsinin yanında biraz salaş ve bakımsız bir tarzı olması işimizi kolaylaştıracaktır. “Bear” topluluğu içerisinde değerlendirilen ve en kilolu ayılar için kullanılan “chub” grubu da, Lubunca’da yine balamoza denk gelmektedir. İlk duyulduğunda olumsuz bir anlam çağrıştırıyor gibi gelse de, balamozlar özellikle twinklerin gözdesidir. Her “gold digger”ın bir “sugar daddy”e ihtiyacı olduğu tezinden yola çıkarak, balamozların eşcinsel gruplar içerisinde oldukça rağbet gören kişiler olduğunu söylemek hatalı olmayacaktır.

“BALAMOZ” KATEGORİSİNDE YER ALABİLECEK ÜNLÜLER:

John Goodman, Alec Baldwin, Ian McKellen, Halil Ergün, Ahmet Mümtaz Taylan, Uğur Yücel

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S60


DİGİN Lubunca’nın en tartışmalı sözcüklerinden biri olan digin birkaç anlamda kullanılmaktadır. Ermenice’de hanımefendi, bayan anlamına gelen sözcük, Lubunca’da çok yönlülüğü temsil etmektedir. Bu bakımdan, en yaygın kullanımıyla hem aktif hem de pasif olabilen erkek eşcinsel anlamında sıklıkla kullanılmaktadır. Yine benzer şekilde heteroseksüel ve maskülen görünümlü pasif eşcinseller için kullanıldığı da bilinmektedir. Nadiren biseksüel erkek veya kadınlardan da digin olarak bahsedilmektedir. Diğer en yaygın kullanım alanı ise maskülen görünümlü kadın eşcinseller içindir. İlişkilerinde baskın rol oynayan ve görünüm itibari ile daha erkeksi olmayı tercih etmiş lezbiyenlere Lubunca’da digin denilmektedir.

“DİGİN” KATEGORİSİNDE YER ALABİLECEK ÜNLÜLER:

Billie Joe Armstrong, David Bowie, Ellen DeGeneres, Jane Lynch, Joan Jett, Cythia Nixon, Yelda Reynaud

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S61


LAÇO Argoda iyi, güzel, hoş, sağlam anlamında gelen “laço” Lubunca’da genel olarak 20-30 yaş arasındaki yetişkin erkekler için kullanılmaktadır. Heteroseksist bir bakış açısıyla eşcinsel olduğunu kabul etmediği halde, eşcinsellerle birlikte olan erkeklere de laço denildiğini söyleyebiliriz. Bir laço çok yüksek ihtimalle yalnızca aktiftir. Maskülendir ve genellikle gizli olmayı tercih eder. Biseksüel olması da ihtimaller dahilindedir. Kirli sakal, takım elbise ve daha klasik kıyafetler her zaman tercihidir. Geniş manada maskülen görünen tüm eşcinseller için de laço kelimesinin kullanıldığını biliyoruz. Bu şekilde kullanımda kişinin aktif ya da pasif olmasının bir önemi yoktur. Heteroseksüel bir tavır ve görünüm laço olmak için yeterlidir. Eşcinseller içerisinde hayatın her alanına en kolay entegre olabilen kişilerin laçolar olduğunu söylemek doğru bir tespit olacaktır.

“LAÇO” KATEGORİSİNDE YER ALABİLECEK ÜNLÜLER:

George Clooney, Daniel Craig, Ben Affleck, James Franco, Ertan Saban, Berk Cankat, Kıvanç Tatlıtuğ

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S62


MANTİ 25 yaşını geçmemiş yakışıklı aktif erkeklere manti denilmektedir. Manti, twinkle karıştırılmamalıdır. Twinkler daha çok sarışın, kılsız ve pasif gençler için kullanılırken, manti için laçonun genç olanı demek daha doğrudur. Bu bakımdan, her lubunyanın rüyasını süsleyen mantiler genellikle aktif, maskülen ve heteroseksüel tavırlıdır. Biseksüel eğilimler gösteren mantilerle de sıkça karşılaşılır. Eşcinsel olduklarını kabul etme konusunda laçolar kadar ketum bir tavır sergilemezler. Bu nedenle gey tanışma sitelerinde açıkça yer almaktan çekinmezler. Henüz yaşı genç olduğu için kişilik sorunlarıyla birlikte ekonomik sorunlar da yaşaması muhtemel olan mantiler, çözüm odaklı yaklaşarak orta yaşlı lubunyalara daha çok ilgi duyarlar. Cinsel olarak en aktif dönemlerinde olmaları, onları son derece çekici bir hale getirir.

“MANTİ” KATEGORİSİNDE YER ALABİLECEK ÜNLÜLER:

Shia LaBeouf, Penn Badgley, Ed Westwick, Dev Patel, Birkan Sokullu, Mert Yazıcıoğlu, Yusuf Çim, Gökhan Keser, Berk Atan

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S63


LUBUNYA Feminen olmayı seven erkek eşcinsellere lubunya denilmektedir. Genellikle pasif oldukları kabul edilmektedir ancak aksi durumlarla karşılaşılması mümkündür. Eşcinsel dünyasının kendisiyle en barışık, en eğlenceli ve en bilgili bireylerinden oluşur. Yine aynı şekilde eşcinsel gruplar içerisinde en açık yaşayan kişiler lubunyalardır. Gizlenme dertleri yoktur ve eşcinsellik onurunu hayatlarının her anında ve her alanında yansıtırlar. Bir kulüpte barın üzerine çıkıp dans edeceğiniz kişi yüksek bir ihtimalle bir lubunya olacaktır. Her zaman sevgi ve neşe dolu olan bir lubunyanın ruh eşi ancak bir manti veya laço olabilir. Ancak özellikle laçoların kişisel problemleri ve inkarcı tavırları, lubunyaların duygusal dünyalarında derin yaralar bırakabilir. Bu durum lubunyaları her zamankinden daha derin ve daha neşeli bir insan yapar. Dünyayı tiye almak, hayatı hafife almak lubunyaların en belirgin özelliklerindendir.

“LUBUNYA” KATEGORİSİNDE YER ALABİLECEK ÜNLÜLER:

Chris Colfer, Adam Lambert, Jesse Tyler Ferguson, Kerimcan Durmaz, Samet Liçina, Cemil İpekçi, Barbaros Şansal

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S64


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S65


<YAŞAM

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S66


TARİH KAYNAKLARINDA

LEZBİYENLİK

1 . B Ö L Ü M : A N T İ K ÇAĞ HAZIRLAYAN: KARDELEN FULYA OKUMUŞ

kardelen.okumus@gzone.com.tr | twitter.com/kardelenfulya | instagram.com/kardelenfulya

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S67


E

şcinsel erkek kültürüne dair birçok tarihsel kaynak ve geleneğe ulaşsak da, eşcinsel kadınların deneyimlerinden bahsedilmediğini, bahsedilse de bu belgelerin arşivlenmediğini görüyoruz. Örneğin Antik Çin şiiri ve hikayelerinde lezbiyen ilişkilere rastlansa da erkek eşcinselliğinden bahseden eserlerde olduğu kadar ayrıntılara yer verilmemekte ya da elimizdeki bilgiler yazılı kaynaklardan ziyade daha çok iddialardan oluşmaktadır. Aynı şekilde Ortaçağ Arabistan’ında haremlerde kadınların eşcinsel ilişkiler yaşadığına dair söylentiler olsa buna dair elimizde pek bir kaynak bulunmamaktadır. Hal böyle olunca lezbiyen kültürüne dair evrenselleşmiş tek figür olarak karşımıza Sappho çıkmaktadır. Sappho da döneminde her ne kadar baskı görmüş olsa da günümüze ulaşan eserleriyle lezbiyen tarihinin başlangıcı olarak görülmektedir.

ETİMOLOJİK KÖKENİ Heteroseksüel kelimesinin, eşcinsel lezbiyen gibi kelimeler dile katıldıktan sonra bir ihtiyaç olarak türetildiğini ve tüm bunların 1800-1900lü yıllarda yaşandığını düşünürsek Antik dönemlerde yaşayan insanların kendilerini bu şekilde tanımlamaları ya da tecrübe ettikleri şeylere bir sıfat bulmaları pek mümkün değildi. Bu yüzden daha önceleri başka kelimelerin de kullanıldığını görüyoruz. Örneğin Sappho’dan biraz daha eskilere gitmeye çalıştığımıza karşımıza Philaenis of Samos adlı bir seks işçisi çıkıyor. Lezbiyen cinselliğiyle ilgili yazdığı bir

kitapçıkla tanınan Philaenis of Samos kitapçığında ilginç bir şekilde bir cinsten kabul görülmenin etiğinden de bahsediliyordu. Bu kitapçıkta en iyi seks pozisyonlarından parfüm ve kozmetik önerilerine, kürtajdan öpüşme ve baştan çıkarma sanatına hatta nasıl başarılı hamleler yapılacağına kadar pek çok bilgi bulunuyordu. Kitapçık bu günlere kadar ulaşamamış olsa da sonraki yazarlar eserlerinde bu kitapçıktan bahsetmişti. Sappho’nun öncesine dayanan bu dönemde lezbiyen kelimesi henüz dile katılmadığı için, o dönemlerde eşcinsel kadınlardan “tribad” olarak bahsediliyordu. Tribad tam olarak lezbiyen kelimesinin yerini tutmasa da kadınlarla cinsel ilişkide bulunmaya erkeklerle olduğundan daha çok düşkün kadınlar için kullanılıyordu. Tam olarak karşılığı olmasa da bu kelimeyi belki biseksüel kelimesi ile eş görebiliriz. “Sürtünmek, ovalamak” anlamına gelen “tribo” kelimesinden gelen bu terim kadın kadına cinsel deneyimlere göndermede bulunuyordu. Günümüzde kullanılan lezbiyen kelimesine döndüğümüzde ise kökenini 6. yüzyıla bir yandan da Sappho’ya dayandığını görüyoruz. Şimdilerde Midilli olarak tanıdığımız Lesvos adası o zamanlar ünlü Yunan şair Sappho’nun yuvasıydı. Evlenecek yaşa gelene kadar kadın ve erkeklerin ayrı bir şekilde eğitim gördüğü Lesvos’ta, bireylerin arzularını veya aşklarını ilk olarak hemcinslerinde tatmaları da oldukça yaygındı. Sappho’dan da yola çıkılarak yaratılan Lesvoslu kelimesi yıllar içinde dönüşerek lezbiyen halini almış ve 1800lü yıllarda eşcinsel kadın anlamında kullanılmaya başlanmış. Öyle

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S68

ki Lesvos hala buradan yola çıkarak her yıl birçok lezbiyen turisti ağırlıyormuş.

KADIN KADINA AŞKIN TEMSİLCİSİ: SAPPHO Sappho’nun lezbiyen olup olmadığı hala tartışılıyor olsa da şiirlerinin bir kadın için yazılmış olduğunu görebiliyoruz. Bazı kaynaklarda ise Sappho’nun biseksüel olduğundan ve bazı şiirlerini erkekler için yazdığından bahsediliyor. Lezbiyen mi yoksa biseksüel mi olduğu kavgası bir yanda süredursun, 6. Yüzyılda böyle aşk ve tutku dolu şiirler yazabilecek kadar cesur bir kadındı Sappho. Sappho’nun şiirleri günümüze küçük fragmanlar halinde ulaşmış olsa da elimize ulaşan parçalardan dönemin ahlak kurallarını hiçe saydığını görebiliyoruz. Sappho, şiirlerinde aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’e övgüler yağdırırken bir yandan da aşık olduğu genç kızlara seslenirdi. Bu şiirlerin birçok bölümü tutucu çevrelerce erotik olarak görülerek yok edilmişti. 19. Yüzyılın sonunda eserler bir araya getirilmeye çalışılsa da pek çok ayrıntı çoktan ellerimizden kayıp gitmişti. Sappho’nun günümüze ulaşan şiirlerinden bir tanesi de şöyle: “Ey Kipros’lu kız, sen benimsin artık… Senin ölümsüz vücudunu, Herperos’un meşalesindeki ışığın içinden aldım… Tatlı fısıltıların, fırtınadan sonra yorgun denizin kırık sesi gibi. Faniyim… Fakat mabutların çanağından Kevser şarabı içtim.

Üzerindeki tüllerin mavi dalgalarını kaldırıyorum. Kehkeşan’dan yatağının üstünde sarı bir nilüfer gibisin, Misk kokulu… Elim seni okşarken, gözlerin kapanıyor güzel şey!” Lesvos’ta aristokrat ve zengin bir ailenin kızı olarak büyüyen Sappho şiire düşkün bir kadın olarak şiirlerinde erotizmi işlerken etrafına topladığı Lesbos’lu kadınlarla da edebiyat ve şiir üzerine konuşuyordu. Sappho’nun etkisi böyle dalga dalga büyürken önce halktan sonra da yönetimden tepki görmesi uzun sürmemişti. Hatta genç kızları kendisi gibi aile yuvası kurmaktan kaçınmaya teşvik etmekle suçlanmıştı. Bütün bu baskıların yanında ölümle de tehdit edilen Sappho en sonunda Lesbos’tan kaçarak Sicilya’ya yerleşmişti. Sappho’nun ölümüne dair ise türlü rivayetler mevcut. Bazıları Sapho’nun Faon adlı bir erkeğe aşık olup hayattan koptuğunu iddia ederken bazı kaynaklar ise Afrodit’in çoban çocuğuna olan aşk menkıbesinden etkilenerek böyle bir iddianın ortaya atıldığını söylüyor. Başka kaynaklar ise Sappho’nun bir kadın öğrencisine aşık olduktan sonra aşkına karşılık alamadığı için umutsuzluğa sürüklendiğinden bahsediyor. Hangisi gerçek olursa olsun, Sappho artık tüm bu kedere dayanamayıp kendini Sicilya’da bir uçurumdan atarak hayatına son veriyor. Bize ise şiirlerinin sadece bir bölümü kalıyor. Günümüze kadar tamamı ulaşabilen tek şiiri ise Afrodit’e yazdığı şu aşk şiiridir:


AFRODİT’E YAKARIŞ Tahtı renkler saçan ölümsüz Afrodit Zeus’un oyuncu kızı, ey ece, üzgüler, kaygılarla yüreğimi Ne olur ezme Gel gene eskiden olduğu gibi duyunca uzaklardan yakarmamı altın evini babanın bırakıp geldiğin gibi arabanı hızla sürüp göklerden yeryüzüne getirirlerdi seni sık kanatlarını çırpıştırarak güzel serçeler konuverdi yere ve sen ölümsüz yüzünde gülümsemeyler başıma gelenleri sorardın,neden çağırdığımı deli gönlümün dileğini sorardın “Peitho kimi getirsin kollarına sana bu gün böyle haksızlık eden kimdir ey Safo: şimdi kaçsa da tez düşer ardına armağan almayan gelir sunmaya istemese de sevmese de bu gün er geç sevecek.” Gel kurtar ne olursun gene beni bunca zorlu kaygısından gönlümün oldur olmasını dilediğini; katıl savaşıma

ASYA’YA DAİR KAYNAKLARDA LEZBİYENLİK AVRUPA’YA DAİR KAYNAKLARDA LEZBİYENLİK Avrupa’da 12. yüzyılda yaşamış olan yazar Etienne de Fougères, kadınlar üzerine yaptığı araştırma olan “Livre des manières”de (yaklaşık M.S. 1170 yılında yazılmıştır) lezbiyenlerle alay etmiş ve lezbiyenleri horozlar gibi davranmaya çalışan tavuklara benzetmiştir. Etienne de Fougères’in bu yaklaşımı, Avrupa’da dönemin önde gelen (hem laik hem de dini) çevrelerinin kadının erkek olmadan düzgün bir cinsellik yaşayamayacağı yönündeki genel kanısını yansıtmaktadır. (Vikipedi)

Antik Çin şiiri ve hikâyelerinde de lezbiyen ilişkilere rastlanmakta, ancak, erkek eşcinselliğine değinen edebi eserlerdeki detaylara yer verilmemektedir. Antropolog Liza Dalby, ağırlıklı olarak kadınların birbirine verdiği erotik şiirlere dayanan araştırmasında, Heian Dönemi Japonya’sında lezbiyen ilişkilerin yaygın olduğunu ve toplumsal açıdan kabul gördüğünü iddia etmektedir. Ortaçağ Arabistanı’nda, haremlerde kadınlar arası ilişkiler yaşandığına dair duyumlar bulunmaktadır. Haremlerdeki ilişkiler genellikle baskıyla karşılaşmaktadır. Örneğin Musa Peygamber, aşk yaparken yakalanan iki kızın boynunun vurulmasını emretmiştir. (Vikipedi)

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S69


<SÖYLEŞİ

YASEMİN ŞEFİK O, Türkiye’de radyo komedyenliği denince aklınıza gelen ilk isim. Yıllardır sanatçılara verdiği danışmanlık hizmetiyle adeta bir şöhret yaratıcısı. Yeni sezonda sahneye koymaya hazırlandığı Stand-Up gösterisi, bu yazın Türkçe hit şarkıları ve ülkemizdeki özgürlükler. Yasemin Şefik ile Hitnoz’a girmeye hazır olun…

OLAYLARA, İNSANLARA AYNA TUTACAĞIM DERKEN, O AYNAYI PARAMPARÇA ETMEMEYE ÇALIŞIYORUM! RÖPORTAJ: ONUR ÖZIŞIK

onur.ozisik@gzone.com.tr | twitter.com/onurozisik | instagram.com/onur.ozisik

Uzun yıllardır radyoculuk yapıyorsun. Türkiye’de radyocu olmak nasıl bir şey? Zor ama kolay bir şey. Nasıl yani diyeceksin. Yolda yürürken kolumu çarptığım radyo programı yapmış. Bu yüzden pek bir meslek kıvamında durmuyor. Genelde hobi veya “amaan gençler eğlensin” gibi bir izlenimi var. Bu kolay görünen, hissedilen kısmı. Zor olanı ise radyoculuğu ciddi bir meslek olarak hayatında yaşamak. Bir nevi konuşma, anlatma sanatı. Kimisi güldürme odaklı, kimisi şiir bazlı, kimisi “ünlü olayım” kaygılı, kimisi de hırs çiçeği. Türkiye’de radyocu

olmak kelime olarak “radyo tamircisi” sonucuna geliyor. Radyo programcısı olmak ise “ evladım şu benim arabadaki radyo kanallarını bir ayarla” demeye geliyor. Dayandın, uzun yıllar sabrettiysen işte o zaman ucundan kıyısından başardığın bir meslek oluyor. Hit şarkılara düşünüldüğü gibi siz mi karar veriyorsunuz, yoksa tamamen bir sistem oyunu mu? “İyi şarkı çiş gibidir, gelince tutamazsın” demiş Erol Köse, vallahi bunu demiş (Gülüyor). Sistem oyunundan bahsettiğin “otomasyon” ise bu tamamen yanlış. Radyoda

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S70

kullandığımız şarkı listelerini oluşturan otomasyonu, müzik direktörü (yani bir insan evladı) hazırlıyor. Tanıdık, manıdıkla bu işleri zorlasa şarkıcı, menajer, yapımcı…yine de istediği sonucu alamaz. Hit şarkı, bildiğimiz isimlerin yanı sıra yeni çıkan yorumcularda daha çok belli oluyor. Bak, Ayla Çelik ikinci albümünü yaptı. İlk albüm olmadı tutturamadı ama şimdi fırtınalar estiriyor. Yani işin özeti, kim ne derse ne desi, ne yaparsa yapsın halk karar veriyor.

Peki müzik dünyamızı dünyanın neresinde görüyorsun? Neyi eksik yapıyoruz? Cihangir tarafında görüyorum. Firuzağa kahvesinde oturmuş dünya sanatına çayını yudumlarken kafa tutuyor. Sonra da hesabı yazdırıp eve dönüyor. Eksiklerimiz; kendimizi kabul etmeyişimiz, dilimizi beğenmememiz, enstrümanlarımızı curcuna halinde kullanmamız, solistlerimizin özgünlükten uzak olması.


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S71


Bu yaz playlistinde dinlemekten zevk aldığın 5 şarkı nedir? Tam bir kaos. Şöyle cevap vereyim: Sertab Erener özlemişim. Yeni albümü “Kırık Kalpler Albümü” çıktığından beri dinliyorum. Kenan Doğulu “İhtimaller”, Kalben “Sadece”, Sıla “Can Dostum” Pamela & Ümit Besen “Seni Unutmaya Ömrüm yeter mi”… Genelde hit şarkıları da seviyor dinliyorum ama şu ara benim playlistimde başlarda bu şarkılar var. Dünya müziği ve LGBT etkisine bakacak olursak, Türkiye’de etkileri neler? Eğlenmeyi bilmek. Eğlenmeyi lüks olmaktan çıkarmak. İşte bu tüm müziği, mekanı, konseri etkiler. Dünyada eğlence sektörünün nabzını tutuyor, yenilikleri, konseptleri yaratıyorlar. LGBT insanları bu işi biliyor. Eğlenmeyi gayet iyi biliyor. Bir dönem süpervizörlük yaparken bir çok şarkıcıdan ortak duyduğum konu “Geyler bu şarkıya bayılacak.” oldu. Bu da “bu şarkı tutar” demekle aynıydı. Aynı zamanda stand-up ve Tv programı da yapıyorsun. Yeni projelerin neler? Yeni sezona sahne şovu hazırlıyoruz. Stand-up ve Talk Show karışımı. Hayırlısıyla bir bitirelim anlatırım. Televizyon için geçtiğimiz sezon bir şey yapmadım. Bu sezon ise ne olur inan bilmiyorum. Kalkıp saçma sapan röportajlarda iş gelsin diye…Gelen teklifleri değerlendiriyorum, diyemeyeceğim! (Gülüyor) Türkiye’de alışık olmadığımız kadın komedyen klasmanındaki az isimden birisin. Türkiye’de kadın olmak nasıl bir his? Peki Türkiye’de kadın komedyen olmak? Bir kere memlekette insan Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S72


BU YAZIN EN HİTLERİ Bu yazın en hit 5 şarkısı sence neler? Bu beş şarkıyı değerlendirir misin? Ayla Çelik “Bağdat” samimi, sakin, gerçek, aşkın abartısı sözlerinde var ama müziği gayet abartısız hemen arkadaş oluyorsun. İrem Derici “Bambaşka Biri”; İrem’in “Dantel” albümünde bir sürü hit var. O şarkılar sırasıyla dinleyicisine ulaşıyor ve ulaşmakta. Ama GZONE ile hazırladığı bu cover yazlık yerleri, clubları ve radyoları coşturuyor. Derya Uluğ “Okyanus”; Derya geçtiğimiz yıl Simge’nin “Mış Mış” ile yakaladığı zaferi yaşıyor. Sürpriz bir şekilde herkesi büyüledi. Serdar Ortaç “Gıybet”; Ohhh be! Serdar Ortaç’sız yaz mı olur. Model “Mey”; Kendi jargonları var. Müzikleri pop-rock, laflar acılı ama kıpır kıpır. Fatma’nın sesi olayı da yaşatıyor. Alın size bu yazın şarkısı.

olmak kolay bir his değil. Halet-i ruhiyesi değişken bir coğrafyada, siyasi bir duruşta kadın olmak her gün regl sanıcısı çekmek gibi. Kadın komedyen yok gibi görünüyor ama saymaya kalkınca bir sürü değerli isim

karşımıza çıkıyor; Adile Naşit, Ayşen Gruda, Perran Kutman, Demet Akbağ, Yasemin Yalçın, Binnur Kaya, Gülse Birsel, Büşra Pekin, Şebnem Bozoklu, Gupse Özay, Ezgi Mola, Hasibe Eren, Derya Karadaş, Doğa Rutkay,… Kadın olmak işe, güce, seyahate, aşka, sokağa… aklına ne geliyorsa orada yaşadığı ne varsa daha çok çabalamak demek. Türkiye’de kadın komedyen olmak, “zekadan delirmiş bu… ne de tatlı” demek gibi bir şey! Kendini sanatını icra ederken özgür hissediyor musun? Yoksa bir otosansürün var mı? Bilmiyorum. Siyasetle işim yok bu beni özgür yapıyor. Ama özgürlükler ve haklar ile çok işim var işte bu beni delirtiyor. Susamıyorum. Otosansür konusunda ise sadece, “nasıl anlatırsam kimseyi kırmam” (bak bulaşmam demiyorum) diye uğraşıyorum. O da hep ses vurgusuyla ilgili. Olaylara, insanlara ayna tutacağım derken o aynayı paramparça etmemeye çalışıyorum. Sence ülkece özgürleşmek için ne yapmamız, nelerden kurtulmamız, ya da neleri benimsememiz gerekiyor? Özgürlük, bir başkasının özgürlüğünü kısıtladığın an biten bir tanım. Birbirimizi rahat bırakırsak olacak. Farklı ülkelerden, şehirlerden, dinlerden, mesleklerden insanlar olarak beraber yaşadık. Kimi kendini bilmezlerin galeyanına gelip, yeni tabirle “trollere” kanıp, yanlış bilgilere inanırsak çuvallarız. Sosyal medya ve mahallede olan biten arasında hem uçurum var. Hem de bir benzerlik. Kavramlar kafamızda karışıyor. Herkes benim gibi düşünecek, yaşayacak, yoksa o bizden değildir diretmesinden

AH ŞU GEY İKON MESELESİ! Sence Türk pop müziğinin en eşcinsel temalı 5 şarkısı hangileri? Ve en gey ikonu 5 şarkıcısı kimler? Listedeki isimlerin bir çok şarkısı aslında cinsiyetsiz. Belkide bu yüzden her insanı yakalayabiliyor. Tarkan, Sıla gibi isimlerde bu anlamda çok etkili. Ancak en en en derseniz buyrun benim görüşüm; Ajda Pekkan “ Bambaşka Biri” / Hande Yener “Acele Etme” / Sezen Aksu “Erkekler” / Demet Akalın “Günaydın Abla” / Gülşen “Yatcaz Kalkcaz” Gözlemlerime göre beşten fazla…Hatta Zeki Müren, Tarkan ve Seyyal Taner gibi isimler de sıralanabilir ama yine en en enlere bakarsak; Ajda Pekkan / Sezen Aksu / Ayşe Hatun Önal / Demet Akalın / İrem Derici / Gülşen / Hande Yener kurtulmamız gerekiyor. Fazlasıyla LGBT dinleyiciye sahipsin, bunu neye borçlu olduğunu düşünüyorsun? Ayrıştırmıyorum. Ne kendimi birilerinden, ne de birilerini, birbirinden ayırmıyorum. Anlatıcı olmak böyle bir şey. Cinsiyetçilik yapmıyorum. Her gün bir çok konu, olay, magazin aklına ne geliyorsa anlatıyorum. Dinleyenlerin yorumlarına da bakıyorum. Hatta o yorumları dillendiriyorum. Ev hanımları, esnaf, patron, işçi…diye ayırmadığım gibi cinsiyet ayırımı da yapmıyorum. Dinleyen, hem fikir olan, fikrimi beğenmeyeni de ayırmıyorum. Bu yüzden kimsenin kimseye borcu yok Orlando katliamını ele alacak olursak, sence dünyaya etkileri ne oldu? Orlando katliamı bana göre feci bir olay. Diyeceksin ki bana göre de feci. Bakın orada bir katliam oldu. Bir manyağın yaptığı katliam. Ama bunu cinsiyetler olarak görmek en fecisiydi. Dünyanın neresinde

olursa olsun, hangi cinsiyet, hangi din, hangi kültür olduğu değil konu. Konu; İNSAN! Onur Yürüyüşlerinin 2 yıldır engellenmesinin Türkiye’ye etkileri neler? Kardeşim genel olarak yürümek yasak! Yasak en ayol diyeceksin! Haklısın! Ama öyle… Yürümek; tepkini göstermek, varlığını belirtmek, kutlamak için bireylerin birleşimini vitrine çıkaran bir hareket. Ama kutuplara ayrılmış bir durum var. Kimsenin kimseye tahammülü ya yok, ya da “olmasın” gibi bir çaba var. Bu sadece Onur yürüyüşüne özel de değil. İki yıl öncesine kadar festival havasında onur yürüyüşü yapılırdı. Çok da eğlenceli olurdu. Şehirde olduğum dönemler bir çoğunda bende oldum. Madem yürümek yasak. Sosyal medyada zekice fikirler, kampanyalar yaparak bunu göstermek gerekiyor. Özellikle onur yürüyüşü konumuz ise bunu LGBT kurumları, bireyler kampanyalar yaparak bilinçlendirerek göstermeli.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S73


<YAŞAM

EŞCİNSELLERİN KAN VERME KONUSUYLA MECBURİ İMTİHANI:

İBNESİN!

KAN VEREMEZSİN! HAZIRLAYAN: YEŞER SARIYILDIZ

yeser.sariyildiz@gzone.com.tr | twitter.com/androverdose | instagram.com/yesersariyildiz

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S74


Ş

aşırdık mı? Hayır. Sonuçta bu cümleyi istediğimiz gibi çoğaltabiliriz zaten.

Peki “bunları geçelim, neden eşcinsellerden kan alınmıyor, mantıklı bir açıklaması var mı?” diye soracak olursanız, tabii ki de var. Koskoca Kızılay ve devletin diğer kurumları her şeyi detaylıca düşünüp bizim adımıza en doğrusunu yapıyor.

İbnesin, istediğin gibi giyinemezsin. İbnesin, istediğini sevemezsin. İbnesin, sokakta rahatça yürüyemezsin.

Kızılay Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, bir televizyon kanalında AIDS virüsü eşcinsellerde yoğun olarak görüldüğü için bu bireylerin risk grubunda olduğunu ve bu yüzden Kızılay’ın eşcinsellerden kan almadıklarını söylemişti, hatırladınız mı? Şimdi burda koskoca Kızılay Genel Başkanı’nı düzeltmek gibi olmasın; ama HIV bir virüstür ve AIDS ise hastalığın adıdır. Aslında AIDS virüsü diye de bir şey yoktur.

Hayatın her alanına uyarlanabilir bu cümle, tabii ki de kan bağışı için de geçerli. Şimdi biraz derinine ineceğiz.

HIV nasıl bulaşıyor, şöyle bir bakalım: – Korunmasız cinsel ilişki yoluyla – Kan alışverişi yoluyla – Anneden bebeğe doğum ve anne sütü yoluyla

Sadece okurken şaşkınlık seviyenizi belli bir seviyede tutmak için şok edici girişi direk en yukardan yapalım: Birkaç yıl önce, Türkiye’de kan bağışı nedeniyle iki kişi hayatını kaybetmişti, hatırlıyor musunuz?

Şimdi de Doğruluk Payı tarafından Listelist için hazırlanan rapordan bir grafiğe göz atalım ve oranları inceleyelim.

Verilen kanlar HIV virüsü taşıyordu ve bu konuyla ilgili Sayın Kızılay Başkanı’mız şöyle demişti: “Haberlerde Kızılay kanı olarak belirtilen kan, Kızılay kanı değil toplumumuzun kanıdır. Bu kan Kızılay tarafından üretilmemiş, hastalık bulaştırılmamış sadece bir ihtiyaç sahibine ulaştırılmak için toplumumuzdan emanet alınmıştır.” Ülkemizin yetkililerine bayılıyorum, bizi her fırsatta eğitiyorlar, ellerinden geldiğince aydınlık bir nesil yetiştirmeye çalışıyorlar. Yani düşünsenize, bu olayda Kızılay’ın hiçbir suçu yok üstelik. Bir kanda virüs varsa, o toplumun virüsü, ondan alıp öbürüne veren Kızılay’ın nasıl bir sorumluluğu olabilir ki? Ayrıca bu sayede Kızılay’ın bir kan üretim merkezi olmadığını da öğrenmiş olduk, gerçekten şahane.

Şimdi Sayın Akar bu konuda tam olarak ne demişti, onu da Hürriyet’in haberinden alıntılayarak hatırlayalım: “Biz kanda bir virüs olup olmadığını tahlil ediyoruz. En modern yöntemleri kullanıyoruz. Altyapılarımız yenilendi. Ama ne yaparsanız yapın kan nakillerinde milyonda bir de olsa virüs kapma ihtimali vardır. Bunu azaltmanın yolu da kendisinden şüphe eden kişinin bunu deklare etmesidir. Bizim kimsenin eşcinselliğiyle, biseksüelliğiyle, heteroseksüelliğiyle hiçbir derdimiz yok. Yalnız eşcinseller kan verme konusunda risk grubundalar. AIDS virüsü eşcinsellerde yoğun olarak gözüküyor. Bir kişi kan verme aracınıza, kan vermeye gitti diyelim. Bu bilimsel bir gerçeklilik olduğu için eşcinsellerden şu ana kadar bir tepkiyle karşılaşmadık. Afrika’ya gidip gelenlerden de kan almıyoruz. Bu insani bir durum. Çünkü sizden aldığımız bir ünite kanı üç kişiye veriyoruz. Geçmişte, başımıza gelen kötü hadiselerde maalesef kanı veren kişilerde biseksüellik ve eşcinsellik tespit ettik.”

1980’lerden beri var olan AIDS, bugün hala çoğu yerde sadece bir eşcinsel hastalığıymış gibi davranılıyor. Hatta bazıları AIDS’in tanrıların eşcinselleri cezalandırmak için gönderdiğini düşünüyor. Evet, AIDS önemli, ama sanırım bonzai konusunda daha hızlı adım atmamız gerekiyor, yoksa bu kafalarla yaşanmıyor.

HİÇ ERKEK ERKEKLE CİNSEL İLİŞKİDE BULUNDUNUZ MU?” Yok, bunu da tabii ki biz size sormuyoruz. Kızılay kan bağışı formunda soruluyor. Bu soruyla ilgili birkaç yıl önce tartışmalar çıkmıştı ve az önce okuduğunuz Akar’ın açıklamasından sonra kim neler demişti bir bakalım:

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Beyazıt İlhan, “‘Bugüne dek hiç erkek erkeğe cinsel ilişkide bulundunuz mu’ ya da ‘Para veya uyuşturucu karşılığında cinsel ilişkiniz oldu mu?’ gibi formda yer alan sorular mahremiyete girer. Hele ki eşcinsel insanları hastalık bulaştıran kişiler gibi göstermek çok yanlış. O nedenle aslında soru, ‘Son bir yılda şüpheli bir cinsel birlikteliğiniz oldu mu?’ gibi olmalı ki mahremiyete girmesin. Sonuçta hastalık bulaştırmak farklı partnerlerin olması durumunda kadın için de erkek için de geçerli” dedi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Önder Arslan’sa konuya çok farklı bir noktadan yaklaşıp kesinlikle sorulması gerektiğini söylemişti. “Her kim formda ‘erkek erkeğe cinsel ilişkide bulundunuz mu’ sorusunu sormazsa asıl o zaman hata yapılmış olur. Kan önemli bir konu ve kan veremeyen bir çok kişi var. Örneğin diş çektirenler 72 saat boyunca kan veremiyor. Diyalize girenlerden kan alınamıyor. Eşcinsellerden

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S75


de cinsel yolla bulaşan hastalık riskleri nedeniyle kan alınamıyor. Hiç alınamaz diye bir şey söz konusu değil. Bir yılın sonunda eğer kişinin bu tür bir cinsel ilişkisi olmadıysa alınabilir. Bazı ülkelerde bu yönde düzenlemeler var. Ülkemizde de olabilir. Ancak maalesef, Türkiye’de kan verme işi gönüllülükten çok zorunluluk işi. Kişiler genellikle ailelerinden birinin ihtiyacı olduğunda kan veriyorlar. Eğer eşcinsel eğilimleri varsa bu sorulara yanlış cevap verip kan vermek tehlikeli sorunlara neden oluyor. O nedenle yurt dışındaki bazı uygulamalar örnek alınabilir. Örneğin bazı ülkelerde kişi kan veriyor ancak beyanının üzerine kan verdikten sonra sadece kan personelinin anlayabileceği bir hayır barkodu yapıştırıyor. Böylece kişi çevresine kan verdim gibi gözüksede kanı asla kullanılmıyor. Bu uygulama Türkiye’ye de getirilebilir.” Oranlar ortada, test etmek neden bu kadar zor ve bu zaten onların işi değil mi kısmını ben anlayamıyorum. Bu tarz sorular ve yaklaşımlar dünyanın her yerinde LGBT üzerinde mahalle baskısı oluşturuyor. Kimliğini rahatça açıklayamıyor, doğru cevap veremiyor. Keşke biz “Dünyanın her yerinde böyle” demek yerine, “Dünyada böyle örnekler var, ama bunu iyileştirmemiz gerek” diyebilen özgür ve aydın bir ülke olsaydık; yapabilirdik de sanki, neden böyle olduğumuzu düşündükçe üzüntü basıyor.

İngiltere, Galler ve İskoçya‘da son 1 yıl içinde eşcinsel ilişkiye girmemiş kişiler kan bağışlayabiliyor. ABD’de ise bazı sağlık örgütleri ve sivil toplum kuruluşları bu yasağın kaldırılması için kampanyalar düzenliyor. Danimarka’da kan stoklarının tükenmesi sonrasında eşcinsellerden de kan bağışı kabul edilmesine yeşil ışık yakılmıştı. Fransa’da ise, Mart 2016 itibariyle kademeli olarak yasağın kalkışı başladı. İlk olarak 12 aydır cinsel olarak aktif olmayanlara izin veriliyor. Birçok ülkede hala Türkiye gibi eşcinsellerin kan bağışı engelleniyor. ABD’de sağlıkla ilgili en üst düzey düzenleyici kurum konumundaki Gıda ve İlaç Dairesi eşcinsellerin, son cinsel ilişki tarihlerinden bir yıl sonrasından itibaren kan bağışı yapabileceğini duyurdu.

DÜNYANIN EN TUHAF İRONİSİ: ORLANDO KATLİAMI VE KAN BAĞIŞI

Orlando’daki korkunç saldırı sonrası, kan bağışı için çağrı yapıldı ve bir sürü insan kan bağışlamak için sıraya girdi. Buraya kadar her şey normal. Sonrasında, bir sürü insandan eşcinsel olması nedeniyle kan alınmadı ve LGBTİ’lerin hedef olduğu bir saldırıda LGBTİ bireylerinin geri çevrilmesi korkunç bir ironi olarak değerlendirildi. Onlarca insan Twitter üzerinden BD Gıda ve İlaç Dairesi’nin (FDA) eşcinsel ve biseksüellerden kan alma yasağının kaldırılması için Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulundu.

“Dinleyin eşcinsel kanı, siyah kanı, beyaz kanı, Müslüman kanı, Yahudi kanı, heteroseksüel kanı diye bir şey yok. Hepsi kırmızı akıyor ve hayat kurtarabilir”

DÜNYADA DURUM NASIL? Uruguay, Meksika ve Portekiz gibi ülkelerde eşcinsel ve biseksüel erkeklerin kan bağışları kabul ediliyor.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S76


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S77


<YAŞAM

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S78


EŞCİNSEL KABİLELER

ETORO VE SAMBIA

HAZIRLAYAN: CİHANGİR ÖZ

cihangir.oz@gzone.com.tr | twitter.com/cihangiroz | instagram.com/cihangiroz

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S79


T

arihi bir kristal gibi düşünürsek, bugünden düne nasıl bakmak istiyorsak kristali de o yöne çevirmemiz gerekecek. Günümüzden dünümüze baktığımızda tarihin her döneminde nasıl var olduğumuzu çok rahat görebiliriz. Gelin, ilkel – komünal toplumda varoluşumuza değinip modern toplumda halen ilkel formda yaşayan kimi kabilelerin günlük rutinine bir göz atalım. Özel mülkiyetin olmadığı ve toplumun herhangi bir sınıf ya da sınırla boğulmadığı ilkel - komünal dönemde, bugünün terminolojisiyle, tüm cinsel kimlik ve yönelimlere haiz bireylerin tam eşitliğini ve çok eşliliğini görüyoruz. Mülk edinme fikrinin günlük hayatın rutinine sirayet etmediği bu toplumda/toplumlarda insanla ilişkilenmelerin tamamında da mülkiyetçi olmayan bir diyalogun inşa edildiğini tarih yazılarının dehlizlerinde fark ediyoruz. İnsanlığın var olduğu ilk anlardan bugüne farklı cinsel kimlik ve yönelimler toplumda her zaman oldular. İlkel dönemde ise bu cinsel kimlik ve yönelimlerin hiçbir anormallik çatısına sokulmadan, garipsenmeden ve ötekileşmeden varolduğunu yine tarihte buluyoruz. Özel mülkiyetin ve devlet mekanizmasının tarih sahnesine çıkmasıyla beraber ise “toplumsal erkekliğin” yengisini ve “toplumsal erkek olmayanın” yenilgisini görmeye başlıyoruz. Anaerkillikten ataerkilliğe geçişin sancılarını tarihin o dönemlerinde ezen – ezilen, iktidara sahip olan – olmayan arasındaki çelişkide buluyoruz. Bu sancının günlük rutindeki insanla ilişkilenmelerde kendini nasıl var ettiğini

de yine bu “erkek” tarih anlayışının görülmeyen, söylenmeyen, okunmayan yanlarında buluyor; günümüze zar zor ulaşmış kimi eserlerde o dönemlerde farklı cinsel kimlik ve yönelimlerin nasıl yaşam bulduğunu ancak bulabiliyoruz. Güçlünün tarihinin yazıldığı ve güçlünün tarihinin nesilden nesile aktarıldığı bu geçmiş ambarında bulmaya çalıştığımız bir iğneden farksız. Kendi tarihimizin bugüne getirilmeyişinde hiç şüphe götürmez bir gerçektir ki, güçlünün gücünün sarsılması korkusu çok büyük bir etkiye sahiptir. Günümüzde her toplum eşit bir gelişime ya da benzer bir tarihsel evreye sahip değil. Modern dünyanın bugünkü kapitalist evresinde de dünyanın kimi yerlerinde az sayıda da olsa halen ilkel dönemde yaşayan, kendini modern dünyadan izole etmiş kimi ilkel kabilelere rastlıyoruz. Bu kabilelerden iki tanesini ise çok özel kılan bir yan var. Kabilelerin eşcinsel kabileler oluşu. Etoro ve Sambia kabilelerinden bahsediyoruz. Etoro ve Sambia kabilelerinde cinsel pratikler kabilenin dini inanışlarıyla ve kültürel geçmişleriyle iç içe geçmiş bir biçimde etkinleşiyor.

ERKEK EGEMEN KABİLELER Bu kabilelerde dikkat çeken bir yan, kabilelerin erkek egemen kabileler oluşları. Kabilelerin toplumsal hafızalarında kadın cadıyla eş tutuluyor, kadından doğan / gelen tüm vücut sıvıları kirli görülüyor, kadının erkekle seks isteği erkeğin gücünün elinden alınması için cadının yönlendirmesi olarak

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S80

görülüyor. Bu kabilelerde heteroseksüel ilişkilenmeler tasvip edilmiyor, yalnızca yılın bir döneminde üreme amaçlı vajinal birleşme uygun görülüyor bunun bir sonucu olarak da kabilede tüm doğumlar çok benzer dönemlerde gerçekleşiyor. Heteroseksüel ilişki o kadar sakıncalı bulunuyor ki,toplu yaşamın içine asla sokulmuyor. Ne uyunulan yerlerde ne de tarlalarda ilişkiye girilmiyor. Sadece,sese ve cinsel kokuya gelen zehirli yılanlar yüzünden riskli bölgeler olan ormanlıklarda ilişkiye girilebiliyor. Cinsel birleşme teşvik edilmemekle birlikte, eşcinsel ilişkiler gerekli görülüyor. Erkek çocukların kendi başlarına sperm üretemediklerine inanıyorlar.Erkek olabilmek ve çocuklarına yaşam gücü verebilmek için, erişkin erkeklerden ağız yoluyla sperm elde etmeleri gerekiyor. 10 yaşından yetişkin oluncaya kadar, erişkin erkekler tarafından döllendiriliyorlar. 10 yaşına gelene dek çocuklar yalnızca anneleriyle yaşıyor ve babalarıyla asla temas etmiyorlar. 10 yaşından sonra ise erkek çocuklar kabilenin erkeklerinin yanına geçiyorlar ve “döllenme” dönemleri dışında hiçbir kadınla temas etmiyorlar. Eşcinsel ilişkilenme konusuda kabilelerde hiç bir tabu yoktur.İstedikleri her yer de tarlada,bahçede,uyunulan yerlerde ilişkide bulunulabiliyor. Her 3 yılda bir,yaşları 20 civarında bir grup oğlan erkekliğe geçiş yapıyor. Bunun için,gözlerden saklı bir dağ kulübesine gidiyorlar ve burada erişkin erkekler tarafından döllendirilme ayinine katılıyorlar.

GÜNÜMÜZDE Bu kabilelerde eşcinsellik, usule uygunluk kuralınca yönlendirilmektedir. Genç ve yaşlı erkekler arasında eşcinsel ilişki kültürel olarak zorunlu sayılmakla birlikte, gençler arasında bu ilişki uygun bulunmuyor. Bir erkek çocuğunun diğer erkek çocuklarından sperm almasının, onun yaşam gücünü yok ettiğine ve gelişimine ket vurduğuna inanılıyor. Eğer bir erkek çocuk hızlı bir gelişme gösterirse, onun, diğer erkek çocukların spermlerini yediği düşünülüyor. Tıpkı cinselliğe aç bir kadın gibi, bu çocuktan da cadıymışcasına uzak duruluyor. Bu kabileler günümüzde halen bu biçimiyle yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Bu kabilelerin günlük yaşantılarıyla ilgili belgeseller de mevcut. Merak edenler internet üzerinden de izleyebilir.


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S81


<SÖYLEŞİ

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S82


BUKET BAYDAR ISTANBUL’U YAŞAMANIN KİTABINI YAZAN KADIN!

Valilik ve çeşitli sabotajlarla yasaklanmaya çalışılan 14.İstanbul LGBTİ Onur Yürüyüşü’nün buruk tadı hala damağımızdayken, “İstanbul’a Çapkın Bakış” isimli kitabında İstanbullu olmayı fotoğrafları ve yazılarıyla, daha önce hiç deneyimlemediğiniz şekilde anlatan Buket Baydar’ı GZone’a konuk ettik.

HER GÜN ŞEHRİN FARKLI SEMTLERİNİ TALAN EDİYOR, PEK ÇOK YENİ İNSANLA KARŞILAŞIYORUM. SANIRIM BENİM ALAMETİFARİKAM: BİRİKTİRMEK RÖPORTAJ: MURAT RENAY

murat.renay@gzone.com.tr | twitter.com/muratrenay | instagram.com/muratrenay

RÖPORTAJ: ONUR ÖZIŞIK

onur.ozisik@gzone.com.tr | twitter.com/onurozisik | instagram.com/onur.ozisik

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S83


Size tam anlamıyla “doğma büyüme İstanbullu” diyebilir miyiz? Hangi semtte doğdunuz ve hangi semtlerinde yaşadınız İstanbul’un? İstanbullu olmak, kitapta da belirttiğim gibi İstanbul’u gerçek manada yaşamak demek. Doğma büyüme İstanbullu’yum: Bahceşehir gibi allahın unuttuğu bir yerde de Cihangir, Nişantaşı gibi İstanbul’un cazibe merkezlerinde de yaşadım. Ama favorim ve en özlediğim, neredeyse benimle yaşıt olan Silivri’deki yazlık evimiz. İlk aşkımdan, ilk öpücüğüme kadar her şeyi deneyimlediğim o evde, bir ara ‘İstanbul’un Yazlıkçıları’na dair de birşeyler karalamayı düşünüyorum. İstanbul’la alakalı en büyük anınız nedir? İstanbulla ilgili en büyük anım: farklı semtlerinden geçe geçe bir araya topladığım kocaman ailem. Bu hem bir ‘anı’, hem de her ‘an’ım: çünkü birlikte çok şey yaşadık ve hala o insanların hepsiyle hayatı yaşamayı sürdürüyorum. Bu, bir şehrin insana verebileceği en büyük hediye bence. İşiniz gereği bir hayli yaratıcı olmak zorundasınız. Hayal gücünüzü neler besler? Elbette İstanbul büyük bir ilham kaynağıdır. Peki hangi semtleri daha çok? İstanbul bir ilham kaynağından ziyade, bir başlangıç noktası benim için. Yaratıcılığımı bu sehri dolduran her şeyden, herkesten alıyorum: şehrin bugününü birebir deneyimliyorum, dününe tanıklık edenleri ise okuyor veya dinliyorum. Güne kahveyle başlayanlara da selam olsun ama ben genelde yüzümü yıkayıp, motoruma atlayanlardanım: her gün şehrin farklı semtlerini talan ediyor, pek çok yeni insanla

karşılaşıyorum. Sanırım benim alametifarikam: Biriktirmek. Kitabınız “İstanbul’a Çapkın Bakış”ı yazmaya sizi ne itti? Bildiğimiz formatların dışında olan bu kitabı yazma fikri nasıl oluştu? Çapkın bakmak kanımda var, ifade biçimim ise yazı yazıp, fotoğraf çekmek. 12 yıldır sektörde editör olarak sürdürdüğüm kariyerimi sınırlamaktan, kendimi bir ofise giderken görmekten yorulduğumu hissettim. Bende daha fazlası olduğunu hep biliyordum: 12 yıldan sonrası artık zekama, yeteneklerime hakaret ve bana da ayıp olacaktı. Kendime ayıp etmedim ve ilk kitabımı yazdım. Bu uzun yıllar süren ‘git-geller’de, aslında pek çok projenin de temellerini atmış olduğumu attığım bu ilk adımla farketmiş oldum. Esas çalışma süreci yeni başlıyor, pek tabii kendi istediğim zamanlarda ve arzu ettiğim mekanlarda... Çoğu insan İstanbul’la bir aşk-nefret ilişkisi yaşıyor. Yaşarken nefret edebiliyor, ayrılınca özlüyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? İstanbul’la ilgili en çok konuşulan şey, herhalde bu “aşk-nefret ilişkisi” meselesi. Başkalarını bilemem ama benim İstanbul’dan uzak kalma sınırım maksimum 1520 gün, sonrasında bünyeme ufak bir titreme geliyor. Başka yerde yaşama fikri herkesin aklının bir köşesinde duruversin, ben şehir hayatını kendim icin kolaylaştıracak tüyoların an be an peşinde olmayı daha çözümcü buluyorum. İstanbullu olmaktan İstanbul’da yaşamaktan çok memnun görüyoruz sizi. Peki İstanbul olmasaydı hangi şehirde yaşamak isterdiniz ve

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S84

BEYHUDE İNANÇLAR HİÇ DÜŞÜNMEDEN SÜ MİLYONLARCA İNSAN OLMAKTANSA, ÖRGÜT HAYALİNİ GERÇEĞE TA LGBTİ’Lİ BİREYLERDE OLMAK DAHA DEĞERL


PEŞİNDE, ÜRÜKLENEN NDAN BİRİ TLENEBİLME AŞIYAN EN BİRİ Lİ

neden? İstanbul iyi de çevresi kötü. Ben, İstanbul’da ya da daha genel haliyle ülkemde yaşamaya devam etmek istiyorum. Bunu ferah fersah söyleyebilmem icin yeni bir seçim yapılması fena fikir olmazdı. İstanbul’un bir dönemini seçecek olsanız, hangi döneminde yaşamak isterdiniz? Neden? 70’lere bayılıyorum ama sanırım 80 ve 90’ların hareketi, mizahı, notaları bana daha uygun. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki: 2000’leri bu dönemlerle hiç tanıştırmayacak, harmanlamayacaktık. Bu dönemde ben ve benim gibi düşünenler adeta birer hormonlu meyve gibi kaldık. 14. Onur Yürüyüşü gerçekleşemedi. İstanbul’u yaşayan herkesin olduğu gibi LGBTİ bireylerin de hakkıydı İstiklal Caddesi’nde yürümek. Bu olay hakkında ne düşünüyorsunuz? ‘Muasır Medeniyet’ler seviyesinden, ‘Münhasır Medeniyet’ler seviyesine yani ‘Çağdaşlık’ hayallerinden, ‘Kişiye Özel’ gerçeklerine geçeli tam 14 yıl oldu. Bu süreçte aklı selim olan herkes gibi ben de hak ve hukuka özlemle bakıyorum. Doğuda yıllardır süren ve görmezden gelinen haksızlıkların, bugün yanı başımıza kadar gelmiş olmasını hepimizin ama en çokta ‘liberallerin’ zamanında vermediği tepkilere bağlıyorum. Beyhude inançlar peşinde, hiç düşünmeden sürüklenen milyonlarca insandan biri olmaktansa, örgütlenebilme hayalini gerçeğe taşıyan LGBTİ’li bireylerden biri olmanın daha değerli olduğunu düşünüyorum. Şimdilik İstiklal Caddesi’nde yürüme ihtimalini

bir kenara bırakıyor ve bahsi gecen ilk kitleye: “Düşünün ulan, kafanız acımaz” demek istiyorum. LGBTİ’ler İstiklal Caddesi’nde dilediği gibi yürüyemeyince İstanbul’un farklı semtlerinde gökkuşağı bayrağı dalgalandırarak bir eylem gerçekleştirdiler. Bu konudaki fikriniz nedir? Bir şehrin, kendi şehrinin sokağında dilediğince yürüyememek böyle cümle olarak kurulunca insanı daha derinden üzüyor. Planlanan amaca yönelik bir şiddet eğilimiyle karşılaşmadan, yine de farkındalık sağlamayı başardığımız için mutluyum ama bu yüzyılda, yaşadığım ülkede bunları konuşmak durumunda bırakıldığımız için mutsuzum. “Dünyayı aşk kurtaracak”: buna inanıyorum. Türkiye’deki LGBTİ bireyler için İstanbul’un önemi başka. LGBTİ bireyler için İstanbul ne ifade ediyor sizce? Türkiye, özellikle de son yıllarda üzerinde kara bulutlarla gezen bir ülke. Bu ülkede özgürlük isteyen bireylere en çabuk güneş açan şehir ise hala İstanbul. Her sokağında: eğlence, örgütlenme, aşık olma, zamana kayıt düşme, bazen de kayıp düşmenin ta kendisiyle karşılaşma ihtimali ancak ve ancak hala İstanbul’da mümkün. İstanbul seks ve aşk ilişkilerine nasıl etki ediyor sizce? Yani İzmir’de veya Antalya’da yaşanan bir aşka göre İstanbul’da yaşanan bir aşkın dezavantajları veya avantajları neler? Türkiye geneline baktığımızda: insanların seks ve aşk gibi duygularını bastırmaktan artık illegal yollara başvurduklarını çıplak gözle görebiliyoruz.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S85


KISA KISA En Sevdiğiniz İstanbul Semti? Nişantaşı. En Sevdiğiniz İstanbul Mekanı? Bu konuda fazlasıyla ‘çapkın’ olduğumu söyleyebilirim. En Sevdiğiniz İstanbul Lezzeti? Yerel olduğunu bağırmayan lezzetlerin hepsi. En Sevdiğiniz İstanbul yapısı? Başına daha fazla bir iş gelmeyecekse Haydarpaşa Tren Garı. Kendinizi 3 hashtag ile tanımlar mısınız? Flörtöz, samimi, komik.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S86


Nesneler, hayvanlar, çocuklar.. vb’nin aslında olması gereken öznenin yerini almasıyla birlikte artık durum iyice çığrından çıkıp, sapkın bir hal aldı. Klavye başında örgütlenenlerin bile gerçek örgütlerden daha aktif olduğu böyle anlar ne yazık ki artık gündelik rutinimizi oluşturuyor. Genelden özele geçecek olursak: İstanbul ve İzmir için tamamen kirlenmeyen son iki şehir diyebiliriz. Bu iki şehrin insanları: seks dürtülerini, aşk duygularını tam da olması gerektiği gibi hala pek çok şeyin üzerinde tutuyor ve özgürlükleri için mücadele etmeyi göze alıyorlar. İstanbul’a Çapkın Bakış’tan sonra farklı projeler gelecek mi sizden? İstanbul’a Çapkın Bakış’tan sonra ki zaman icin “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” demeyi uygun buluyorum. Daha doğrusu sanırım ben kariyerimin ilk gününden itibaren bunu söylüyorum çünkü bu ülkede çalışmak, yaşamaktan daha zor. İkinci kitap için kolları sıvadım, bence artık ‘İstanbul’un Zenginleri’ düşünsün!

BUKET BAYDAR KİMDİR? 1985, İstanbul’da doğumlu Buket Baydar, Sanat eğitimi aldı. 2010 yılından bu yana InStyle Dergisi’nde Konular Editörü olarak çalışmakta. Baydar, marka ve event’lere özel ‘lifestyle’ projeler üretiyor ve içerik yaratıyor. Sosyal medya danışmanlığı veriyor. 2004 yılından itibaren çalıştığı ve editörlük yaptığı diğer yayınlar arasında: Radikal Ekler, Sabah Ekler, Trendsetter Magazine, SkyLife, SkyLife Business, Anadolu Jet, Infomag Yayıncılık Özel Projeler (Kurumsal Yayınlar), Maviology Dergisi (Mavi Jeans Dergi), Swissper Dergisi (Swissotel Dergi), Mercedes Magazine, Onyedi Gençlik Dergisi de var.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S87


<YAŞAM

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S88


Son birkaç yılda, LGBTİ hareketin içerisinde eşcinseller için en kilit öneme sahip olan konulardan biri de eşcinsel evlilik. Eşcinsel evlilikler tüm kazanımların nişanesi mi, yoksa ailelerden oluşan hayata adapte olmanın bir anahtarı mı?

EŞCİNSEL

EVLİLİKLER

LGBT HAKLARINDA MİLAT HAZIRLAYAN: DENİZ SU TIFFANY

denizsu.tiffany@gzone.com.tr | twitter.com/denizsuecom | instagram.com/denizsuecom

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S89


NEDEN EŞCİNSEL EVLİLİK? Bu istek ilk önce LGBTİ hareketinin temel vurgusuna atıfta bulunur; “Tüm cinsel kimliklere eşit yaşam hakkı” Evliliklerin tanınması, evlilik yapan insanların cinsel kimliklerinin de tanınması anlamına gelmektedir. Evlilik, tanınmanın yanında hayat ortaklığının devlet nezdinde de bir sözleşmesi demektir. Evlilik sırasında atılan imzalarla, olumsuz bir durumda çiftleri hem birbirinden, hem de dış Dünya’ya karşı korunmanın anahtarı elde edilir. Miras hakkı ile ölen partnerlerden birinin mülki varlığı, diğer partnere geçebilir. Ya da hayat sigortası durumu da aynı şekilde işleyebilir. Yine sağlığın aksadığı durumlarda, yakınlık derecesinin önemli olduğu her konuda yasal olarak tanınan evlilikler kişilerin sosyal yaşantılarındaki problemleri aşmasında yardımcı olmaktadır. Ayrıca evlilik, yasal olarak aile kurma hakkının kazanımı da olduğundan çocuk yapma ya da evlat edinme gibi hakları da tanımlı hale getirir. Evliliğin getireceği her avantaj, bir bakıma temel insan haklarıyla da bağdaşmaktadır. Sonuç olarak çalışma, barınma, mülk edinme ve özgür irade hakları gibi evlilik de temel bir haktır.

HANGİ ÜLKELERDE, NE ZAMAN? İlk olarak eşcinsel evlilik, 2001 yılında Hollanda’da yasal hale gelmiştir. Hollanda hükümetinin bu kararı Dünya çapında çok ses getirmiş ve

beraberinde tartışmaları da getirmiştir. Fakat tartışmalar bir yandan sürerken, bir yandan da Belçika, Danimarka, İspanya, Portekiz, Fransa, İrlanda, İsveç, Norveç, İzlanda, İngiltere, Lüksemburg yani Kuzey ve Batı Avrupa’da eşcinseller evlilik eşitliğini elde etmişlerdi. Eşcinsel evlilikler bu sırada Avrupa’nın dışındaki kıtalarda da hak olarak elde edilmeye devam ediyordu. Dünya’nın dört bir yanından Kanada, Arjantin, Uruguay, Brezilya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Yeni Zelanda ülkelerinde de evlilik hakkı 2000’li yıllarda eşitlenmiştir. 2000’li yıllardan itibaren büyük bir tabunun yıkılması adeta domino taşlarının birbiri ardına yıkılma etkisine benzer biçimde gerçekleşmiştir. Bu ülkelerin içerisinde en farklı şekilde eşcinsel evliliklerini hak olarak tanımlayan İrlanda’dır. İrlanda, eşcinsel evlilikleri hak olarak tanımlayacak yasayı halk oylamasına sunmuştur. Evet diyenler hayır diyenlere nazaran daha fazla olduğu için İrlanda’da eşcinsel evlilik yasallaşmıştır. Halk oylamasıyla belirleme durumu büyük tartışmalara yol açmıştır. Bir kesim, halkın tamamının gözetilerek dengenin kurulması olarak görürken diğer bir kesim de eşcinselleri ilgilendiren konularda toplumun diğer kesimlerine de söz hakkı tanınmasını bir hata olarak görmüştür.

HENÜZ YASAL DEĞİL enüz yasallaştırmamış ülkeler, yasallaştırma konusunda umutların somutlaştığı ve medeni birliklerin kabul edildiği ülkelerdir. Evlilik eşitliği için verilen mücadelelerde hak kazanımının yarısının

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S90

gerçekleştiği şekilde de yorumlanabilir. Bu ülkelerin başında Almanya, Fransa, İtalya gelmektedir. Bunun haricinde Lüksemburg, Danimarka(medeni birliktelikleri 1989 yılında tanıyan ilk ülke özelliğine sahiptir), İsviçre, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Şili, Meksika ve Kolombiya’da da evlilik eşitliği yasal olmasa bile medeni birliktelikler tanımlı haldedir.

MEDENİ BİRLİKTELİK Resmi olarak evliliğin birçok avantaj ve hakkını sunan bir hayat birleştirme aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Medeni birliktelik için söylenebilecek en net şey “daha zayıf bağlarla kurulan evlilik birliği” ya da “yasal ortaklık” tır. Medeni birlikteliklerde de evlilik gibi ortak bir yaşam sözü vermek esastır. Bu evlilik veya bekârlık arasında kalan birliktelik formunun ortaya çıkışı eşcinsel evlilik hakları için yapılan mücadeleden ileri gelir. Eşcinsel evlilikleri yasallaştırmayan, fakat yönettikleri halk ya da ılımlı siyasi duruşları nedeniyle de hak taleplerini geri çevirmeyen ülkeler için kurtarıcı bir çözümdür. Bir yandan evliliğin eşit olmasının gerekliliği tartışılırken bir yanda da

“evliliğin kutsallığı” “dinimize aykırı” “bu evliliklerde evlat edinilen çocukların psikolojisi” gibi gerekçelerle karşı çıkılması evlilik eşitliğinin hassas ve krizler yaratan bir konu olmasına yol açmıştır. Medeni birlikteliklerin yasallaştığı ülkelerde, bu kararın daha sonra evlilik eşitliğine dönüştürülebileceğine dair umutların güçlü olduğu gözlemlenmiştir.


ABD’NİN DOMİNO ETKİSİ Bunun için öncelikle ABD Başkanı Barack Obama’nın çocukluğuna biraz inmemiz gerekecek. Obama, Dünya üzerinde ten rengi nedeniyle ayrımcılık uygulanan ABD’de doğmuş ve küçük yaşında Endonezya’ya gelmiş bir zenciydi. Sekiz yaşındayken annesi tarafından bulunmuş maharetli bir dadı tarafından da büyümeye başlamıştı. Bu maharetli dadı, Barack Obama’nın annesi Ann Dunham’ın katıldığı bir kokteylde yemekleri yaparak maharetlerini ortaya dökmüş olan Evie’ydi. Evie, dokuz yaşındayken ailesi tarafından “kız gibi davrandığı” için evden kovulmuş bir transtı. Her ne kadar Obama’nın karşısına kadın kıyafetleriyle çıkmasa bile Ann Dunham’ın rujlarını sürerken Obama’ya “yakalandığı” da bilinen bir gerçek. Buradan çıkan sonuç, Obama bir trans dadıyla büyüdüğü için düşüncelerinde transfobiye yer vermemiş. Aynı zamanda hayatını ABD’de devam ettirdiği için zenci olmasından ötürü ötekileştirmelerle de mücadele ettiğinden ötürü LGBTİ’lerle bir empati yapmış olması da ikinci bir sonuç olarak çıkarılabilir. ABD’nin eşcinsel evlilikle imtihanı 2001 yılında Hollanda’nın ilk olarak evlilik eşitliğini sağlamasıyla başlamıştır. Evlilik ile alakalı eşcinseller için yasal ya da yasak tanımlama durumu söz konusu değildi. 2008 yılına kadar yasa ya da anayasal taban aracılığıyla eşcinsel evlilikler tüm Dünya’da olduğu gibi gelenek ve dini değerler, evlilik kutsallığı gibi kavramlara dayandırılarak

yasaklanmaya başlanmıştır. ABD’yi oluşturan tüm eyaletlerin bu konuda bir fikir birliğini kurduklarını söylemek güçtür. Zira Massachusetts eyaleti 2004 yılında mahkeme kararıyla eşcinsel evliliği yasallaştırmıştır. Ardından New York, New Hampshire, Iowa, Vermont eyaletlerinde de mahkeme kararlarıyla eşcinsel evlilikler yasallaşmıştır. Bu konuda Maine ve California’nın durumu farklıdır. Bu eyaletlerde verilen mahkeme kararları, halkoylamasıyla geri çevrilmiştir. Obama, 2012 yılında ikinci kez ABD başkanı seçildiğinde evlilik eşitliğine destek verdiğini açıklamıştı. Fakat seçildiği ilk zamanlarda(2008 yılına denk gelir) evlilik eşitliğini desteklemiyordu. Verdiği beyanat sonucunda Amerika’da eşcinsel evlilikler tekrar gündem haline gelmeye başlamıştır. İlk başlarda yasal hak tanımlaması eyalet bazında ilerlemekteydi. Bu değişimin Doğu’dan Batı’ya doğru olduğunu söylemek mümkündür. 2015 yılının Haziran ayına kadar 37 eyalete kadar evlilik eşitliği sağlanmıştır. Bu konuda en son ve en tarihi anın 26 Haziran 2015 olduğunu söylemek mümkündür. Bu tarihte ABD yüksek mahkemesi tarafından çıkan bir kararla 50 eyaletin hepsinde eşcinsel evlilikler yasal hale getirilmiştir. Günümüzdeki tek problem bazı eyalet mahkemelerinin evlilik prosedürlerini uzatarak yıldırma politikası izlemesinden ibarettir.

ÜMİT VAAT EDEN ÜLKELER Coğrafi olarak konumlamalarını tespit ettiğimizde ortadoğu, arap yarımadası, afrika kıtası

ve asya kıtası bölgelerinde yoğunlaşmış ülkelerdir. Eşcinsel evlilik ve diğer haklar konusunda ilk önce coğrafyaya bakmanın sebebi, o coğrafyalardaki refah düzeyi ve toplum düzeni ile ilgili bizlere bazı ipuçları vermesidir. Bu iki kalem, yaşam kalitesinin ana başlıkları olarak değerlendirilebilir. Gelir eşitsizliği, eğitim ve istihdam kapasitesindeki yetersizlik veya niteliksizlik, medya üzerinde sansür ve/ya otosansürler, siyasi istikrarsızlık, şehir ve bölge planlamasındaki hatalardan ötürü kaynakların verimsiz kullanılması ve can güvenliğinin tehlikede olması gibi unsurlar yaşam kalitesini düşürmektedir. Yaşam kalitesi düşük ülkelerde eşcinsel evlilik haklarının yanında başka haklar ve hatta hukukun üstünlüğü de dahil olmak üzere mücadelelerin de verilmesi gerekir. İçinde Türkiye’nin de bulunduğu bu ülkelerde, eşcinsellerin varlığı dahi cezalandırılmaktadır. Bu ülkelerin bazılarında eşcinsellere yapılan saldırıların cezasız kalması yoluyla, bazılarında ise yasal yollarla kırbaç, hapis veya idam cezası ile ümitsizliğin göstergesi olmuştur. Eşcinsellere karşı fobinin devlet makamlarına kadar çıktığı bu ülkelerde aynı zamanda iç ve dış tehditler, karışıklıklar da boy göstermektedir. Nitekim bu ülkelerde tek sorun eşcinsellerin hak ihlalleri değildir. Sorun, neredeyse herkesin bir şekilde haksızlığa uğradığı gerçeğidir ve bu gerçek her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Eskaza ümit vaat etmeyen ülkelerde eşcinsel evlilik yasallaşsa

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S91


<SARP YAMAN

çıkaracağı öyle bir yaşam öyküsü var ki bence bir an önce onunla tanışmalısınız. VALLEY OF THE DOLLS: Jacqueline Susann’in 60’lı yıllarda çıkıp bestseller listesine giren, daha sonra filmi de çekilen bu kitap yeniden basıldı. Ben kesinlikle alıp bir daha okuyacağım. Şöhretin insanlara neler yapabildiğini, ilaçlara bir çocuğun oyuncaklara sarıldığı gibi nasıl sarıldığını son derece akıcı bir dille anlatan Susann’in kendi hayatı da başlı başlına bir efsane zaten.

YAZ DESTİNASYONLARIM BODRUM: Her sene olduğu gibi bu yaz da kendimi en başta Bodrum’da şarj etmeyi planlıyorum. Tamam tamam biliyorum çok klişe ama ne yapayım çok seviyorum bu tatil beldesini. Üstelik derdim sadece kalabalık plajlarda, restoranlarda veya kulüplerde olmak da değil, evin terasında, Tilkicik Koyu manzarası eşliğinde kitap okumak bile yetiyor bana. İlla ki bir yerlere çıkacaksam da bu yıl açılan yeni mekanlardan İnterni, Fenix ve Zuma tercihim olacak gibi görünüyor. ARKHİ: Bodrum’dan tekneyle bir saat uzaklıktaki bu minik Yunan adası tam anlamıyla bir cennet. Öyle vizeye pasaporta falan bile gerek yok. Zaten adada topu topu görebildiğim 2 bina ve 3-4 kişi var. Evet yanlış duymadınız, tek bir restoran ve o restoranın sahiplerinden ibaret Arkhi. Fakat orada yediğim

SARP YAMAN YAZIYOR mezelerin, balıkların tadı hiçbir yerde yok. Arkasındaki lagunun suyu da öyle bir mavi ki, o tonu pantonede bulamazsınız. MYKONOS: 10 seneden fazladır gittiğim kudurma merkezim. Tabii ki klasik Nammos ziyaretiyle başlayacağım yine bu yıl fakat aklım geçen yaz açılan Skorpios’ta. Popüler mekanların dışında sadece dar sokakları ve minik dükkanları

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S92

bile beni mutlu etmeye yetiyor. Geceleri favori adresim ise gelen geçeni kolayca ve keyifle seyrettiğim Queen.

YAZ KİTAPLARIM GEMİLERİ YAKMADA ÜSTÜME YOK: Mehmet Gündem’in kaleme aldığı ve Sema Volkan Saydam’ın hayatını anlatan kitabını mutlaka bir kez daha okuyacağım. Sema Volkan annemin çoook eski bir arkadaşı, hepimizin dersler

THE ROTHSCHILD A FAMİLY PORTRAİT: Frederic Morton’ın bu yeni çıkan kitabı, bir bakıma dünyayı yöneten Rothschild Ailesi hakkında yazılmıs belki de en çarpıcı ve doğru kitap. İçinde bazı hikayeler var ki gerçek mi yoksa komplo teorisi mi demekten kendinizi alamıyorsunuz. Baştan sona ağzınızın açık kalacağı kesin.

YAZ KOZMETİKLERİM LİGNE ST. BARTH AVOCADO OİL: Bu yağı yüzüme, saçıma, vücuduma güneş öncesi ve sonrası tüm yaz boyunca sürüp bebeksiliğime bebeksilik katıyorum :) EDA TAŞPINAR GÜNEŞ YAĞI: Sadece saç spreyi gibi olanını kullanıyorum ve öyle tatlı bir renk oluyorum ki anlatamam. Kimse Türk Malı veya Eda’nın malı diye burun kıvırmasın. (Böyle salaklar çok var da) SK-II FACİAL TREATMENT ESSENCE: Yıllardır vazgeçemediğim güzellik sırrım... Her sabah sürdüğüm bu su kıvamındaki ürünü yazın gün içinde de kullanıyorum ve soyulmak, kızarmak nedir bilmiyorum.


ERKEKLER>

BATUHAN AZAKLI & CEMİL AYBARS

TANIŞTIRALIM FOTOĞRAFLAR: MUSTAFA SARIKAYA instagram.com/mmustafasarikaya

RÖPORTAJ: YAĞIZCAN AKBULUT

yagizcan.akbulut@gzone.com.tr | twitter.com/yagizcanakbulut | instagram.com/yagizcanakbulut

MODA EDİTÖRÜ: KEREM CAN DUM

keremcan.dum@gzone.com.tr | twitter.com/keremcandum | instagram.com/keremcandum

SAÇ: KEMAL DEMİR

instagram.com/kemaldemir_

MAKYAJ: OZAN TAFLANOĞLU instagram.com/ozantaflanoglu

MEKAN: BUDHA BEACH KUŞADASI instagram.com/budhabeach

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S93


TANIŞTIRALIM

BATUHAN AZAKLI

konuştuk. Uygun olduğumu söyledi, ben de denemek istedim . Kendini 5 yıl sonra nerede görüyorsun? Modelliğe hobi olarak bakıp hayatımı bu işten kazanıyormuşum gibi ciddiye alıyorum. Modelliğin yanında ilgilendiğim bir sürü meslek var, değişik alanları deneyerek görüyorum, beden eğitimi öğretmeni olmak istemiyorum çünkü benim için çok durağan. Ben hareket ve yoğunluk seviyorum. Hayatın ne getireceğini bilemeyiz. İleriye dönük çok düşünmek istemiyorum. 5-10 yıl sonrasını düşünürken içinde bulunduğumuz anı unutuyoruz. Bu olmamalı. Bir şekilde bir şeyler yoluna giriyor zaten.

Bize kendinden bahseder misin? 24 temmuz 1993 Sakarya doğumluyum. Annem Yugoslav asıllı babam Trabzonlu. Ben 3 yaşındayken iş durumundan Muğla’nın Milas ilçesine yerleştik. Üniversiteye kadar orada okudum, daha sonra İzmir’de Ege Üniversitesi spor bilimleri Fakültesinde Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği’ni kazandım. Bu sene yaz başında mezun oldum. Sporcu

bir kimliğe sahibim. Olmazsa olmaz benim için. Her branşı denerim zaman buldukça. Üniversiteye kadar basketbolla uğraştım, üniversiteye geçince rüzgar sörfüne başladım. Alaçatı’da 4 yıl eğitmenliğini yaptım. Sadece çocuklarla çalıştım, çocuklarla ilgilenmeyi çok seviyorum. Şu an uluslararası özel bir şirkette Çeşme bölge süpervizörüyüm. Hayatımdaki olmazsa olmazlardan biri de müziktir. Belli bir tarzım yok. Sabahları

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S94

blues’la başlar geceleri house müzikle bitiririm. Dans etmeye bayılırım. Modellik kariyerin nasıl başladı? Ailem arkadaşlarım çok söylüyordu. “Git şansını dene, git başvur” diye. Annem yarışmaların başvuru formlarını atıyordu bana. Bir gün Eskişehir’de şu anki ajansımın sahibi Tarık bey’ denk geldim. Şu an benim için abiden de öte artık. Oturduk

Bir dönem Amerika’da yaşadığını biliyoruz . Bize biraz Amerikadan bahseder misin? Hayatımın en güzel zamanlarıydı. Kötü yönleri de vardı tabi. Ama o zamanlar iyi taraflarını görüp doya doya tadını çıkardım.Her yere gittim Amerika’da. En çok California’yı beğendim . Orası için yaratılmışım resmen. İnsanlarına gelecek olursak; herkesin birbirine selam verdiği muhabbet ettiği bir ülke. İnsanlarda ego denen bir şey yok. Arada kendini gösterenler de var tabi. Ama genel olarak böyle. Maddi standartlar olarak alım gücün çok fazla. Bizdeki gibi bir zorluk görmedim ben. Ben Amerika standartlarına göre


çok düşük bir maaşla çalıştım ama yine de her yeri gezmeme yetti. Amerika özgürlükler ülkesi değil. Kapitalizmin göbeği bence . Senden 1 dolar fazlam olsun beni dinlerler. Sistemleri çok net ve uygulanıyor. Onun dışına çıkarsan direk göze batıyorsun zaten. Herkesin birbirine saygılı olduğu güler yüzlü bir ülke. İnsanlar tercihlerini gayet rahat bir şekilde yapabiliyor. Toplum baskısı pek yok. Peki bu gözlemlerin doğrultusunda Orlando katliamınıda ele alarak LGBT görünürlüğünden söz edebilir misin? Orlando katliamı tartışmasız son dönemde yaşanan en acı olaylardan biri. İnsanların yönelimleri hiç önemli değil. Herkes kendinden sorumlu. İlk duyduğumda tüylerim diken diken oldu. Onca insan gerçekten anlam veremediğimiz terör yüzünden mi yoksa seçimler yaklaşırken Müslüman karşıtı insanların zaten bir sistemin parçası olmuş halkı yanına çekmesi için mi öldü ? LGBT bildiğim kadarıyla ülkemizde yeni yeni kendini gösteriyor. İstanbul çevresinde daha aktif diye biliyorum. Bence dahada kuvvetlenmeli. Etrafımızda çok fazla ülkemizdeki baskıdan dolayı tercihlerini gizleyen insanlar var. Onların ruh halini bir düşünün. İnsanlar yaptıklarının sonuçlarına katlanabileceklerinin farkına vararak ve özgür bir şekilde tercihlerini yaparak yaşamalı. Biliyorsun ki Haziran ayı tüm dünyada pride ayı olarak kutlanıyor ve dünyanın bir çok yerinde pride yürüyüşleri yapılıyor. Ama maalesef ki 2 yıldır ülkemizde farklı gerekçelerle bu onur yürüyüşü engelleniyor. Türkiye’deki yaşam özürlüklerini de ele alarak bu konuyu nasıl

değerlendiriyorsun? Anlamıyorum ki hiç. Size ne bakın siz kendi işinize. Gidin futbol takımınız şampiyon olduğunda 1 hafta kudurun. Saçma sapan bağırın. O insanlar size bir şey diyor mu ? Yeteri kadar gereksiz kutlamalarımız yürüyüşlerimiz var. Bence bırakın insanlar kendilerini ifade etsinler. Kimlikleriyle rahatça yaşasınlar Kendini Türkiye’de özgür hissediyor musun? Hissetmiyorum. İnsanlar duygu düşünce ve tercihlerini özgürce dile getiremiyorlar. Üstümüzde hep bir baskı var. Politik olarak değil, kültürel olarak da bi baskımız var. Kendini en özgür hissettiğin yer neresi? Kesinlikle surf tahtam. Her şeyi unutuyorum. Surf yapmayı çok seviyorum. İnanılmaz bir şey benim için. Adrenalin yükseldiği zaman dünyanın en özgür adamıyım . Kendini en güvenli hissettiğin yer neresi? Bu soruya duygusal cevap vermek istiyorum: Ailemin yanı. Ben yaklaşık 5 senedir onlardan ayrı yaşıyorum. Bu yüzden inanılmaz bir özlemim var. Yanlarına çok gidemiyorum. Onlarlayken herşey bambaşka. Hiç konuşmasak bile hiç problem değil. Yeter ki onlar yanımda olsun. Hayatımda bana hep destek oldular. Ne zaman bir sorunum olsa ne zaman çıkmaza düşsem ne zaman kalkamasam onlar yardım etti hep. Hayatının filmi? Neden? Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption). İnanılmaz bir hikaye. İlk izlediğimde çok etkilendim. 20 kere izledim her seferinde ilki gibi etkilendim. Ve sonunda her seferinde gözlerim doldu.

Bu soruyu 20 yıl sonra bir daha sorsalar yine aynı cevabı veririm. Sonunda inanılmaz şaşırmıştım. Beni en çok etkileyen sahnesi tabiki de çatı sahnesi. Kendini en seksi hissettiğin yer? Neden? Aslında bilmiyorum. Hiç böyle düşünmedim ama bana arkadaşlarım hep yorgunken sexy olduğumu söyler. Saçım başım dağınık, gözlerimin altı hafif yanmışken. Bir sosyal ağ olsan hangisi olurdun? Neden? Sosyal medyayla çok aram yok aslında. Teknolojiyle aram pek iyi değil. Hepimizde son model telefonlar var malum. Bende de var ama baksan hiçbir şeyini bilmem. Bir Instagram bir de Snapchat’im var. Facebook öyle durur. Açıkçası doğum günleri için kullanıyorum onu da. Instagram olurdum herhalde. Çünkü en çok onu kullanıyorum ama benim için olmasa da olur. Kendinde en beğendiğin yerin neresi? Gözlerimi çok beğenirim. Ağladığım zaman mavileşir güneşte yeşildir ama renkli olduğunu çok sonradan farkederler hep. Bu benim çok hoşuma gider. Renkli olduğu çok belli olmadığını söylerler. Bana güzel hissettirir bu. Neden bilmiyorum ama masmavi veya yemyeşil gözlerim olmasını hiçbir zaman istemedim. İnsanların beni merak etmesini severim. Hayatta en yapamacağın şey? Neden? Kedi sahibi olmak. Biraz “hadi canım sen de” dedirtiyor biliyorum ama bir kediyle aynı evde hayatta yaşayamam. Kedilerden inanılmaz korkarım. Her zaman “dağ gibi adamsın şu haline bak” derler. 4

metre ötesinden geçerim görsem, asla yaklaşamam dokunamam. Boş zamanlarını nasıl değerlendirirsin? Sahile gider otururum. İnsanları,denizi,güneşi doğayı izlerim. Kendimi dinlendiririm. En yakın arkadaşlarımla vakit geçiririm. Spor yapmayı boş zaman aktivitesi olarak değerlendirmem. O benim hayatımın bir parçası. Onu söylemiyorum bile. Daha çok kafa dinlemeyi tercih ederim. Dolabında vazgeçemediğin giysi hangisi? Beyaz pantolon ve lacivert t-shirtüm. Herkes çok yakıştığını söyler. Ben de yakıştırırım kendime. Kendime her konuda en çok güvendiğim zaman o pantolonu giydiğim zamandır. İnanılmaz bir hava katar bana. Ruh halim değişir resmen. Bir kadının da en çok seni çeken şey nedir? Kesinlikle zekası. Beni düşündürmesi ve zor bir kadın olması. Konuşacağım zaman bin kere düşündüren kadınlardan hoşlanırım. Aynı zamanda deli dolu kadınlardan da hoşlanırım. Ne zaman ne yapacağı belli olmayan kadınlardan. Acaba bunu yapsam nasıl tepki verir, ne der diye düşündüren kadınlar. Seks hayatını özetleyen şarkı nedir? Bunun için bir şarkım yok . Ama içinde saksafon olan yavaş house mixleri bana çok sexy gelmiştir. Ben genelde house dinlerim ama içinde enstrüman olan house parçalar beni benden alır. Zaten sex yaparken de mutlaka bu tarz bir şarkı açarım.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S95


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S96


TANIŞTIRALIM

CEMİL AYBARS

Bize kendinden bahseder misin? İsmim Cemil AYBARS. Ege Üniversitesinde Biyokimya bölümü 4.sınıf öğrencisiyim. Muğla/Köyceğiz ilçesinde doğdum, şu anda İzmir’de yaşıyorum. 14.04.1995 yılında doğdum. 192 cm boyundayım, 86 kilogram ağırlığındayım. Küçüklükten beri profesyonel olarak hentbol oynuyordum,fakat yoğunluktan dolayı 3 yıldır ilgilenemiyorum, sadece yazları plaj hentbolu oynuyorum. 7 yıldır müzikle ilgileniyorum, gitar çalıyorum. 5-6 yıldır fitness ile ilgileniyorum ayrıca amatör olarak voleybol,yüzme ile ilgileniyorum. Okul kulübünde yamaç paraşütü eğitmeniyim. Yediğime,içtiğime dikkat eden biriyim.Sigara ve alkol kullanmıyorum. Hırslı, pozitif, çalışkan, güler yüzlü, sorunlara çabuk çözüm getirebilen biriyim. Yaklaşık 3 yıldır modellik yapıyorum. Modellik kariyerin nasıl başladı? Modellik kariyerim 3 yıl önce çalışmaya başladığım bir ajansta, profesyonel olarak çekilen fotoğraflarımın oldukça beğenilmesi ile başladı. Biyoloji mühendisliği okuduğunu biliyorum ileri de mühendislik yapmayı düşünüyor musun?

Biyokimya okuyorum, ama ileride kesin olarak bu alanda çalışacağım diyemem,daha çok yapmayı istediğim şeyler var, örneğin modellikmankenlik. Kendini 5 yıl sonra nerde görüyorsun? Kendimi 5 yıl sonra oldukça profesyonel ve beğenilen bir model olarak görüyorum. Biliyorsun ki Haziran ayı tüm dünyada pride ayı olarak kutlanıyor ve dünyanın bir çok yerinde pride yürüyüşleri yapılıyor. Ama maalesef ki 2 yıldır ülkemizde farklı gerekçelerle bu onur yürüyüşü engelleniyor. Türkiye’deki yaşam özürlüklerini de ele alarak bu konuyu nasıl değerlendiriyorsun? Pride ayında bu onur yürüyüşlerinin engellenmesini çok yanlış buluyorum,herkes istediğini yapmakta,istediğini tercih etmekte özgürdür fakat Türkiye’de bu yaşam özgürlüklerinin kısıtlanması kesinlikle istemediğim ve protesto ettiğim bir konu. Bir de yakın zamanda yaşadığımız Orlando katliamı var. Dünya terör saldırıları ile sarsılıyor bu konu hakkında düşüncelerin nelerdir? Tek istediğim terör saldırılarının tüm dünyada son bulması ve evrensel barışın

sağlanması. Kendini Türkiye’de özgür hissediyor musun? Neden? Türkiye’de kendimi tam olarak özgür hissetmem olanaksız, en basitinden istediğim bir şey, insanların içinde şortla gezerken insanların kötü ve yadırgayıcı bakışlarından kurtulmak, insanların kafa yapılarının değişmesi. Şortumu değiştirip pantolon giymediğim için tehdit edilmiştim. Türkiyenin bazı bölgeleri inanması zor olsa da böyle. Kendini en özgür hissettiğin yer neresi? Neden? Kendimi en özgür hissettiğim yer Türkiye’de herhangi bir yer değil ama sadece kendi evimde özgür olduğumu hissedebiliyorum. Çünkü hiç kimse yaptığım veya yapacağım hiçbir şeye karışamıyor ve yargılama hakkına sahip değil. En son izlediğin film hangisi? Neden? En son Concussion isimli bir filmi izledim, çünkü konusu çok ilgimi çekti. Kendini en seksi hissettiğin yer? Neden? Açıkçası her yerde kendimi seksi hissediyorum çünkü yakışıklı olduğumu söylüyorlar ve bu beni iyi hissettiriyor. Fakat en çok diye sorulursa tartışmasız plaj, havuz ve duş. Çünkü insanların güzel gözlerle bana bakması ve iltifat etmesi hoşuma gidiyor.

hissettiriyor, güzel ve seksi gösteriyor. Ayrıca birçok insanın isteyip yapamadığı şeye benim sahip olmam da ayrı bir yanı. Hayatta en yapamacağın şey? Şiddet ile bir problemi çözmek hayatta en yapmayacağım şeydir. Boş zamanlarını nasıl değerlendirirsin? Neden? Boş zamanlarımı spor yaparak,müzik dinleyerek,arkadaşlarımla bir şeyler yaparak veya dergi,kitap okuyarak geçiririm. Dolabında vazgeçemediğin giysi? Neden? Dolabımda vazgeçemediğim giysim açık mavi renkteki üzerinde ‘BOSTON’ yazılı tişörtüm. Çünkü beni çok rahat hissettiriyor ve geniş yuvarlak yaka olmasını seviyorum ve uğur getirdiğine inanıyorum. Bir kadında en çok seni çeken şey nedir? Bir kadında beni en çok çeken şey dış görünüşüdür, özellikle yüz güzelliği. Hiç aldatıldın mı ya da aldattın mı? Hiç aldatmadım ve aldatılmadım. Seks hayatını bir şarkıyla özetleyecek olsan? Neden? Aklıma gelen herhangi bir şarkı yok fakat sex, bence motivasyon ve zinde olmak için önemli.

Bir sosyal ağ olsan hangisi olurdun? Neden? Instagram olmayı tercih ederdim, çünkü fotoğraflar ve videolar çok değerli. Kendinde en beğendiğin yer neresi? Neden? Kendimde en beğendiğim yer vücudum, çünkü beni iyi Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S97


<KOLİ EKSPERİ

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S98


DIŞARIDA OLUNCA HEYECAN BİR BAŞKA

Outdoor MU DEDİNİZ?

Hepimiz bazen yatak odamızın sınırlarından çıkıp daha farklı ve heyecanlı bir seks deneyiminin peşine düşmek isteriz. Hele ki evlerin bir hayli ısındığı bu yaz aylarında, partnerimizin ve kendimizin aldığı zevki arttırmak için “outdoor sex (dış mekanlarda seks)” iyi bir seçim olabilir. Buradaki asıl amaç yakalanma korkusuyla gelen adrenalini yaşamaktır. İşte bunun için tercih edebileceğiniz 6 mekan. Keyfini çıkarın!

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S99


ORMAN

Önce ıssız bir ormanda, partnerinizle bol oksijen depoladığınız bir yürüyüşün keyfini çıkarın. Ardından ağaçların gölgesinde soluklanırken, yavaş yavaş partnerinize yakınlaşın. Ortam çok konforlu olmayacağı için, çevrenizde sizi yaralayacak bir şeyin olmadığına emin olun. Pozisyonlar sınırlı olsa da, doğayla iç içe olmanın verdiği huzur sizin için unutulmaz olacaktır.

KUMSAL

Özellikle yaz aylarında çıkılan tatillerde en çok tercih edilen mekanlardır kumsallar. Etraftaki otellere, barlara, kafelere aldırmadan kısacası insanlardan uzak bir yer mutlaka bulacaksınızdır. Yıldızların ve ayın altında, denizin dalgaları ayaklarınıza vururken başlayan o heyecanın peşinden gidin. Hatta bu heyecanı denize taşıyabilirsiniz. O heyecanlı dakikalardan sonra partnerinizle gündoğumu izlemenin keyfini çıkarın. Çeşme ve Bodrum gibi şehirlerdeki “gay beach”lerde günlük yaşayacağınız ilişkilerde “soyulma” tehlikesi de olabilir, aman dikkat!

SİNEMA

ÇADIR

Bir festivalde ya da doğayla iç içe olduğunuz bir yerde; hem herkese yakın, hem de herkesten uzak o küçük özel alanınızda, aradığınız adrenalini bulabilirsiniz. Bu dar alandaki kısa paslaşmalar pek konforlu olmasa da sizin için eğlenceli olacaktır. Eğer çevrenizdeki çadırlar fazla ise çok ses çıkartmamaya dikkat edin.

BALKON

Binaların ortasında kendi balkonunuzda ya da tatile çıktığınız otelin balkonunda açık havada bu heyecanı yaşamak güzel olacaktır. Balkon korkuluğuna dikkat edin ve sizin için güvenli olduğundan emin olun. Dışarıdaki manzarayı izlerken partnerinizle yaşadığınız o adrenalinin keyfini çıkarın.

ARABA

Belki de en çok tercih edilen outdoor deneyimidir. Arabanızı istediğini zaman istediğiniz yerde durdurabilirsiniz. Uzun yolda, otoparklarda ya da bir benzinlikte partnerinizle bu deneyimi yaşayabilirsiniz. Alan dar olsa da diğer örneklere göre daha konforlu olduğu kesin. Yaz kış yaşayabileceğiniz bir deneyim sizin için de özel olacaktır.

Hemen hemen herkesin sinema salonunda yaşadığı küçük bir macerası vardır. İzlediğiniz filmden sıkılmış olabilirsiniz ya da o an ki libidonuzla anlık bir kaçamak yapmak isteyebilirsiniz. Sinema salonları da şehrin içinde gözde bir Avm’de tercih edebileceğiniz mekanlardandır.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S100


Önemli Not: Yaşamayı planladığınız tüm maceralarda yanınıza prezervatif almayı unutmayın. Güvenli seksi hiç bir zaman göz ardı etmeyin! Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S101


<SPOR

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S102


SERİNLEMENİN EN FİT YOLU

YAZ SU SPORLARI Sıcağın en yüksek noktada olduğu yaz aylarında muhteşem bi tatil programı kuruyorsunuz ve programınıza çok keyif alırken fitleşip, serinleyebileceğiniz su sporlarını eklemeyi unutuyor musunuz? Durun! İşte bölge bölge Türkiye denizlerinde yapabileceğiniz pek eğlenceli su sporları....

HAZIRLAYAN: OĞULCAN KIZILTUĞ

ogulcan.kiziltug@gzone.com.tr | twitter.com/ogulcankiziltug | instagram.com/ogulcankiziltug

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S103


yaklaşık 10 dakika uzaklıkta olan Alaçatı plajı yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın da en iyi rüzgar sörfü alanlarından biri. Sörf için müthiş elverişli rüzgarı olan bu plajın uzun bir mesafe boyunca derinleşmemesi yüzme bilmeyenlerin bile sörf yapabilmesine olanak sağlıyor. Plajdaki tesislerden malzeme temin edebiliyor, özel ders alabiliyorsunuz.

KANO

RÜZGAR SÖRFÜ Yelken grubu tahtaya her yönde serbestçe dönebilen esnek bir mafsal ile bağlıdır. Dümen ile yönlendirilen bir yelkenli den farklı olarak rüzgâr sörfü direk ve yelkeni döndürülerek, eğilerek ve tahtasının üzerine basılarak yönlendirilir. Rüzgar sörfü yapabilmek için tabi ki önce size uygun yerleri belirlemeniz gerekiyor. Türkiyede yaşıyorsanız Rüzgar Sörfü için biçilmiş bir coğrafyadasınız demek. Neredeyse her sahil şeridinde Rüzgar sörfü yapabilirsiniz…

RÜZGAR SÖRFÜ YAPILABİLECEK YERLER Mimarsinan: İstanbul’da olup da güneylere inemeyen rüzgar sörfü meraklıları için 6-7 sene önce keşfedilen, Büyükçekmece gölü kıyısında bir mekan. Temmuz’dan Ekim’e kadar rüzgar uygun. Kendinize ait malzemeniz yoksa buradan temin etmeniz biraz zor.

Saros: Haziran’dan Eylül’e kadar Saros körfezinin birçok noktasında rüzgar sörfü yapılabiliyor, özellikle de Gelibolu’ya 12 kilometre uzaklıktaki Güneyli köyü epey bilinen bir sörf alanı. Bu bölgede de malzeme temin etmeniz zor olabilir. Gümüşdere: İstanbul’a bir saat uzaklıkta, Karadeniz kıyısındaki Gümüşdere plajı İstanbul’un meşhur rüzgarlarıyla sörf için ideal bir alan oluşturuyor. Yine bu sahilde yer alan Boğaziçi Üniversitesi Mezunları Derneği’nin Burç Beach isimli plajından malzeme temin edebilirsiniz. Tuzla: Nisan’dan Kasım’a kadar elverişli rüzgarlar esen fakat en elverişli rüzgarın Haziran-Temmuz aylarında yakalanabildiği bir rüzgar sörfü alanı. Yeni başlayanlar için ideal. Mercan sahilinde iki yıldır hizmet veren Mercan Sörf Kulübü’nde eğitim almak mümkün. Alaçatı: Çeşme merkeze yaklaşık karayoluyla

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S104

Ilıca: İncecik kumu, uzun bir mesafe boyunca derinleşmeyen doğal termal suyu ve elverişli rüzgarlarıyla Çeşme’nin bu plajı da bir sörf cenneti; özellikle yeni başlayanlar için. Pırlanta: Çiflikköy’de bulunan Pırlanta Koyu, Sakız Adası’nın tam karşısında yer alıyor. İyi rüzgar alan sert dalgaları nedeniyle sörfçüler tarafından tercih ediliyor fakat yeni başlayanları zorlayabilecek bir alan. Akyarlar: Bu bölgenin popülaritesi yeni açılan windsurf okulu sayesinde son yıllarda oldukça arttı, yine de Alaçatı kadar kalabalık olduğunu söylemek zor. Rüzgar burada da oldukça elverişli ancak bu bölge yeni başlayanlar için derinliği sebebiyle çok uygun değil. Bitez: Bodrum’un bir başka rüzgar sörfü merkezi. Bodrum merkeze oldukça yakın. Farklı işletmelerin açtığı tesislerden yılın her dönemi malzeme temin etmek mümkün. Datça: Özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında kuvvetli rüzgarlar esen bu bölge Marmaris’ten 70 km uzaklıkta. Rüzgarlar çok şiddetli olabildiğinden yeni başlayanları zorlayabilir.

Kano, düz tipli, tek bir pagayla yürüyen, hafif ve portatif teknedir. İstanbul etrafında özellike durusu, bilinen diğer adıyla terkos gölü’nde bu sporu yapmak için elverişli olan parkurlar vardır bunun dışında tur ve grup halinde ve çok efor sarfetmeden yapılabilen bir spor olduğu için Türkiye’de denizin veya akarsuların olduğu yapılması uygun olan heryerde yapılabilir.

KITEBOARD Kitesurfing, Kiteboarding olarak da bilinir. Özel tasarlanmış güçlü bir uçurtma, uçurtmaya bağlanılın özel kemer sistemi ve board’dan oluşan ekipmanlarla sörfçünün su üzerinde kaymasını sağlayan bir spor dalıdır. İyi bir öğretmen eşliğinde çalışıp kısa sürede tadını çıkarmanızı dilerim.


YELKEN Yat yarışları, Kraliyete özgü bir vakit geçirme yolu hâline geldiği 17. yy. İngilteresine dayanır. Yarış yatları çoğu kişinin karşılayabileceği basit tek kişilik sandallardan, tasarımı ve inşası milyonlarca dolara mal olan ve 20 ya da daha çok mürettebat gerektiren okyanusları aşabilen teknelere kadar uzanır. Yarış hem kıyıya yakın yerlerde hem de kıyıdan uzakta yapılabilir. Olimpiyatlar gibi başlıca yelken yarışları ve müsabakalarda tek çeşit tekneler, şamandıralarla işaretlenmiş üçgen bir rotada bir dizi yarış yaparlar.

KÜREK

WAKEBOARD

Kürek, hem erkeklere hem de kayanlara yönelik, uzun küreklerin kullanıldığı bir spor dalıdır. Kayıklar hafif ve akma biçimlidir. Kürekçiler kaydıraklı oturaklara oturur. Kürekler dirsekli futalardaki ıskarmozlara bağlanmıştır. Her kürekçinin genellikle bir küreği vardır, ancak boyna denilen yarış ipinde boynacıların her iki elinde de daha küçük birer kürek bulunur.

Su kayağı, saatte en az 24 km hızla giden bir tekne tarafından çekilirken, ayağa takılı kayak benzeri geniş kızaklarla su üstünde kaymaya dayanan su sporu. Sporcu kayarken, teknenin arkasına bağlı bir ipin ucundaki tutamağa asılır ve hafifçe geriye kaykılır. Çok eğlenceli ve çok karizmatik bi su sporu olduğunu ve aynı zamanda da çok zor olduğunu düşündüğüm bi aktivite. Umarım denemek için güzel bir fırsat yakalama şansına sahip olabilirsiniz.

Kürek kayıklarında iki, dört veya sekiz kürekçiden oluşan takımlar bulunur. Sekizlilerin dümenci denen ve kayığı yönlendiren bir elemanı daha vardır. Çiftler ve dörtlüler, dümendi veya dümencisizdir. Müsabakalar göllerde, nehirlerde ve kıyı sularında yapılır. Olimpiyat ve Dünya Şampiyonası gibi en üst seviyede müsabakalar için bu amaçla ayrılmış durgun suda dümdüz bir rota gerekir.

Yazlık yerlerde uygun deniz ve hava koşullarında yapılmasını tavsiye edebilir ayrıca Marmara Bölgesi’ndeki Sapanca Gölü wakeboard için en uygun noktalardan biri diyebiliriz.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S105


<BAKIM

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S106


SAĞLIKLI

BRONZLAŞMAK

İÇİN 10 ALTIN KURAL

HAZIRLAYAN: BEDİRHAN TAŞÇI

bedirhan.tasci@gzone.com.tr | twitter.com/bedirhantasci | instagram.com/bedirhantasci

Yaz ayları içerisinde özelliklede yaz tatili zamanlarında çoğumuzun en önemli derdi bronz bir cilde sahip olmaktır. Bu nedenle çeşitli kozmetik ürünler kullanıp sabah akşam güneşleniriz. Bronz bir ciltle çoğumuz kendini daha mutlu hisseder. Bronzlaşmak aslında cildimiz için bir savunma mekanizmasıdır. Vücudumuzdaki hücrelerin kendilerini korumak için güneş ışınlarına verdiği tepkimenin sonucudur. Uzun süre bu tarz güneş ışınlarına maruz kalarak hücrelerin kendilerini koruyamayacak hale getirmek vücudumuz için kötü tepkimelere yol açar ve sağlıklı hücreler kanserli hücrelere dönüşür. Bu nedenle bronzlaşmak sanıldığı kadar zararsız bir durum değildir. Geleceğiniz için sağlıklı ve doğru bir biçimde bronzlaşma yollarını seçmek oldukça önemlidir. Kanser gibi uzun süre sonra yaratacak yan etkilerinin yanında cildinizin kırışması gibi kısa zamanlı geri dönüşlerde yaratabilir. Ama tüm bunlar elbette ki güneşlenmemiz gerektiği anlamına gelmiyor. Belirli noktalara dikkat ederek, hayalimizdeki bronz görünümü elde etmek mümkün.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S107


NEM MASKESİ

DOĞRU KORUYUCU

Gerek güneşe çıkmadan önce gerekse güneşten sonra bu tür işlemleri yapmak çok önemli. Güneşlenme sırasında cildinizin kaybettiği nem oranını nem maskesi yaparak geri takviye yapabilirsiniz. Ayrıca güneşlenme öncesi cildinizi ölü derilerden arındırmak daha başarılı bir bronzlaşma evresi için yardımcı olacaktır. Ama çok ağır etkileri olan peeling içerikli maddeleri güneş öncesi kullanmak cildinize zarar verebilir.

Eğer cildiniz güneş ışınlarından çok çabuk sürede etkileniyor ve bunun sonucunda cildiniz bu duruma yanık derecesinde tepkime veriyorsa cilt tipinize göre yüksek dereceli güneş koruma faktörü içeren ürünler kullanmalısınız. “Aman bir şey olmaz” demeyin çünkü sağlığın şakası olmaz.

YÜZ İÇİN AYRI KORUYUCU

UVA VE UVB’LERE DİKKAT

Sıkça yapılan hatalardan biride vücut için olan güneş koruyucularını cildimizde en hassas noktalardan biri olan yüzümüze de uygulamak. Yüzümüzün hücre yapısı daha hassas olduğu için uzmanlar yüz için özel üretilen güneş koruyucularının kullanılmasını önermekte.

Biliyorsunuz ki atmosfer tabakası her yıl daha da çok deliniyor. Böylece güneşin yaydığı bize zarar veren ışınlar dünyaya daha rahat temas ediyor. Bu ışınlardan özellikle UVA ve UVB cilt sağlığımız için çok önem teşkil ediyor. Güneşlenirken maruz kaldığımız bu zararlı ışınların zararını en aza indirmek için güneş koruyucularımızın UVA ve UVB ışınlarına karşıda koruma içermesi çok önemli.

SAATLERE DİKKAT! Uzmanlar güneş ışınlarının dünyaya dik açıyla geldiği saat diliminde güneşe maruz kalma durumumuzu en az orana indirgememizi öneriyor. Bu saat aralığı ise öğlen 11.00’ den başlayarak öğleden sonra 15.00’ e kadar sürüyor. Bizler ise bunun tam tersini uygulayıp güneşlenme zamanımızı tam da bu saatler arasına getiriyoruz ki daha kolay ve daha çabuk bronzlaşalım. Ancak bu saatler arasında güneşlenmek cildimiz için zararlı. Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S108


KORUMAYI YENİLE

TAZELE

HAVUÇ VE KAKAO

KOZMETİKLER YASAK!

Bazı güneş koruyucularını sezon içinde tüketmek en doğru kullanım şekli. Üzerinden iki veya üç yıl geçmiş olan koruyucuları kullanmamaya özen gösterilmeli. Sonuçta cildimizi korumak için kullandığımız ürünler bize güneş ışınlarından daha çok da zarar verebilir.

Denizden veya havuzdan çıktığımızda güneş koruyucularını sürekli yenilemek gerekmekte veya bir veya iki saat içerisinde suyla temas etmeseniz bile koruyucuları tazelemekte yarar var.

Bu tip yüksek derecede Karoten içeren ürünleri kullanmak özellikle de güneşlenmeden önce kullanmak sağlık bir biçimde bronzlaşmanıza yardımcı olacaktır.

Cilde uygulanan deodorant veya parfüm gibi kozmetik ürünleri yüksek oranda güneş ışınlarına maruz kaldığında tepkimeye yol açarak alerjik reaksiyonlar yaratabilir. Bu nedenle sağlıklı bronzlaşmak için hem güneşlenirken bu tip ürünleri kullanmayınız hem de güneş ile temas etmelerini engellemelisiniz.

BOL BOL SU TÜKETİN! Bütün gün güneş ile temas ederek oluşan terleme sonucunda vücudumuz yüksek oranda su kaybına uğrar. Özellikle de güneşlenirken vücudumuzun nem dengesini korumak sağlık açısından çok önemlidir.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S109


<SAĞLIK

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S110


HIV+

TANI ALMAK VE TANI ALINDIKTAN SONRA YAPILMASI GEREKENLER HAZIRLAYAN: ATA YÜCEL

ata.yucel@gzone.com.tr | twitter.com/atayucel | instagram.com/atayucel

Ç

ok uzak değil, sadece 15-20 yıl öncesinde Hiv+ tanısı almak demek ölümle eşdeğer

bir anlama sahipken günümüzün gelişen ilaç teknolojisi ve hayat koşulları Hiv’e karşı kesin bir tedavinin bulunmasını sağlayamamış olsa da, virüsün vücutta yayılmasının ilaç tedavisi ile kontrol altına alınması sağlanmış ve Hiv pozitif bireylerin ortalama yaşam süresi ve yaşam kalitesi neredeyse Hiv negatif bireylerle aynı seviyeye ulaşmıştır.

Hiv bulaştıktan sonra vücutta genellikle herhangi bir belirti gözlenmemektedir. Bulaşma gerçekleştikten 20 ila 30 gün sonra bazı kişilerde kısa süreli olarak grip ya da soğuk algınlığı ile karıştırılan belirtiler görülebilmektedir bu yüzden Hiv taşıyıcısı olup olmadığınızı öğrenmenin tek ve kesin yolu kan testi yaptırmaktır. Yapılan kan testinin maliyeti düşük olmakla birlikte sonuçlar aynı gün içerisinde alınabilmektedir. Risk grubunda olan bireylerin ortalama olarak 6 ayda bir kan testi yaptırmaları önerilmektedir. Yapılan kan testinin negatif çıkması Hiv taşıyıcısı olmadığınızı kanıtlamaya yeterlidir; fakat bu test bazen yalancı pozitif sonuçlar verebilmektedir.

Bu yüzden Hiv testinizin pozitif çıkması sizin Hiv taşıyıcısı olunduğu anlamına gelmemektedir. Hiv testi pozitif çıkan bireylerden ikinci defa kan alınarak spesifisitesi daha yüksek olan doğrulama testi (Western Blot) yapılmalıdır. Doğrulama testinin de pozitif çıkması Hiv taşıyıcılığı tanısının konulması için yeterlidir. Hiv virüsü erken dönemde saptandığında ve virüse duyarlı ilaç tedavisine hemen başlanıldığı takdirde ortalama yaşam süresi ve yaşam kalitesinde neredeyse hiçbir değişiklik olmamaktadır.(2) Bazı bireylerde Hiv taşıyıcılığı tanısı konulduktan sonra durumu kabullenememe ve ruhsal çöküntüler görülebilmektedir. Bu

durumlar tedaviye başlamayı geciktirmekte ve gelecekte başlanacak olan tedavinin etkinliğini azaltmaktadır. Tanı alındıktan sonra her türlü psikolojik travmaya sebep olabilecek durumlardan mümkün olduğunca kaçınılmalı ve bir an önce tedaviye başlanılmalıdır. Hiv tedavisinde mutlaka bu konuda uzman olan ve profesyonel bir hekimhasta ilişkisine sahip olan bir hastane seçilmelidir. Ülkemizde Hiv tedavisi Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) tarafından karşılanmakta ve birey tedavi ve muayene için herhangi bir ücret ödememektedir.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S111


İLAÇ TEDAVİSİ ÖNCESİNDE DİRENÇ TESTİ

Hiv tedavisi her gün düzenli olarak kullanılması gereken birtakım ilaçlardan oluşmaktadır. İlaç tedavisine başlanmadan önce ilaç direnç testi yapılmalı ve tedavide sürecinde virüsün duyarlı olduğu ilaçlar seçilmelidir. İlaç direnç testi kısa sürede yapılabilen ve maliyeti düşük bir testtir. Ayrıca tedaviye başlamadan önce vücuttaki viral yük ölçümü yapılmalı ve ilaç tedavisi başlandıktan sonra düzenli aralıklarla viral yükün azalıp azalmadığı kontrol edilmelidir. Tedaviye başlandıktan bir ila bir buçuk sene içerisinde viral yük moleküler testlerle saptanamayacak düzeye inmekte ve bu sayede virüsün başka bireylere cinsel yolla bulaşma riski büyük ölçüde azalmaktadır. Yakın bir zamana kadar üç ayda bir kontrole gidilmesi gerekirken bunun son zamanlarda gereksiz olduğu görülmüş ve rutin kontrol süresi altı ayda bir olarak değiştirilmiştir.(3) Hiv taşıyıcısı olan bireylerin tanı konulduktan sonra alanında uzman bir hekim bulup doğru, etkili ve kişiye özel bir tedaviye bir an önce başlanmaları çok önemlidir; fakat bunun dışında tedavinin yeterince etkili olması ve bağışıklık sisteminin güçlü kalması için bireylerin hayat tarzlarında bazı değişiklikler yapmaları gerekmektedir. Öncelikle kişinin herhangi bir hastalığı ve bu hastalığa bağlı olarak herhangi bir ilaç kullanıp kullanmadığı sorgulanmalı ve eğer böyle bir durum varsa bunun Hiv terapisine olabilecek muhtemel sonuçlarına karşı önlem alınmalıdır. Tedaviye başladıktan sonra ilk bir hafta

içinde ilacın yan etkilerine bağlı olarak baş dönmesi ve mide bulantısı görülebilmekte olup bu durum genellikle iki hafta içerisinde kendiliğinden kaybolmaktadır. Bu süreç içerisinde hekiminizden bu yan etkiler için ilaç reçetelendirmesini talep edebilir veya yan etkileri azaltmak için ilacı uyumadan önce alabilirsiniz.

HIV + İKEN ALKOL VE SİGARA KULLANIMI

Hiv terapisinin etkili olması ve bu tedavinin vücuda olan yan etkilerinin minimuma indirilebilmesi için bireyin bazı koşullara dikkat etmesi gerekmektedir. Öncelikle kişi sigara içiyorsa sigarayı derhal bırakmalı ve sigara dumanına maruz kalabileceği ortamlarda bulunmaktan mümkün olduğunca kaçınmalıdır. Çünkü sigara yalnızca bağışıklık sistemini zayıflatmakla kalmayıp aynı zamanda da tedavide kullanılan ilaçların etkinliğini azaltmaktadır. Bu durum bireylerde beklenenden daha kısa sürede ilaç direnci gelişimine sebep olmakta ve tedavinin etkinliğini azaltmaktadır. Alkollü içecek tüketmenin Hiv terapisine direk bir etkisi bulunmasa bile alkolün karaciğere olan etkilerinden dolayı alkollü içecek tüketimi mümkün olduğunca sınırlandırılmalıdır. Hiv pozitif bireyler fırsatçı enfeksiyonlara Hiv negatif bireylere göre daha duyarlı oldukları için eksik olan erişkin aşılarını mutlaka tamamlamalıdırlar. Bu aşılar içerisinde özellikle grip(influenza) , zatürre(pnomococcus), Hepatit A ve Hepatit B

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S112

aşılarının yapılmış olması mikrobiyal hastalıklardan korunmak için çok önemlidir. Hiv taşıyıcı bireylerin evlerinde evcil hayvan beslemelerinde herhangi bir sakınca yoktur. Fakat evcil hayvanlarının düzenli olarak veteriner kontrolünden geçmesi ve aşılarının düzenli olarak yapılması çok önemlidir. Bunun dışında Hiv taşıyıcısı bireyler genel sağlıklarına dikkat etmeli. İçtikleri suyun şişelenmiş su olmasına ve yedikleri meyve sebzelerin mikroplardan arındığına emin olmalıdırlar. Ayrıca kişi kilosuna dikkat etmeli ve düzenli olarak spor yapmalıdır. Rutin kontrollerini ihmal etmemeli ve 6 ayda bir diş hekimini rutin kontrol için ziyaret etmelidir. Ağızdaki bakteri yoğunluğu Hiv taşıyıcısı bireylerde daha fazla olduğu için diş kontrolleri aksatılmamalıdır. Hiv taşıyıcısı bireyin herhangi bir operasyon geçirmesini gerektirecek bir durum olduğunda operasyonu yapacak hekimi ve aynı zamanda bireyde Hiv terapisini yürüten hekim bilgilendirilmeli ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlamalıdır. Yukarda da görüldüğü üzere Hiv enfeksiyonunu tamamen vücuttan atmak mümkün olmasa bile düzenli ilaç terapisiyle enfeksiyonunun kontrolü sağlanabilmektedir ve bireylerde AIDS tablosu görülmesinin önüne geçilebilmektedir. Tedavide en önemli olan kısım ise durumu normal karşılayıp hekimle işbirliği içinde olmaktır. Bunun sağlanabilmesi içinse kişinin ilaçlarını düzenli olarak kullanıp rutin kontrollere gitmesi ve genel sağlık kurallarına uyması gerekmektedir. Bu koşullar sağlandığı takdirde birey normal hayat süresini yüksek bir hayat kalitesiyle tamamlayabilmektedir.

HIV NEDİR? HIV (İngilizce: Human Immunodeficiency Virus / İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü), AIDS’e yol açan virüs. HIV , bağışıklık sistemine zarar vererek hastalığa neden olur. Vücudu mikroplardan koruyan bağışıklık sistemi çalışmadığında, mikroplar daha kolay hastalığa neden olabilir. Kanında HIV bulunmayan kişiler HIV negatif kişilerdir. Kanında HIV virüsü bulunan kişilere “HIV pozitif” veya “HIV enfeksiyonlu” denir. Bu kişiler aynı zamanda kanında antikor bulunan anlamında sero (anti-HIV, veya bilinen ismiyle ELISA testi) pozitif kişilerdir. Ancak ilk bulaşma döneminde seronegatif kişiler aynı zamanda enfeksiyon taşıyan kişiler olabilirler. REFERANSLAR 1. May Met al (2012) ‘Life expectancy of HIV-1-positive individuals approaches normal conditional on response to antiretroviral therapy: UK Collaborative HIV Cohort Study’, Journal of the International AIDS Society, 15 (Suppl 4):18078 2. WHO (2015) ‘Guideline on when to start antiretroviral therapy and on pre-exposure prophylaxis for HIV’ 3. Caniglia ECet al. When to monitor CD4 cell count and HIV RNA to reduce mortality and AIDS-defining illness in virologically suppressed HIV-positive persons on antiretroviral therapy in high-income countries: a prospective observational study. J Acquired Immune Deficiency Syndrome, 72: 214-21, 201

*Bu yazı HIV konusunda genel bilgi verme amaçlıdır. Eğer HIV Pozitif tanısı aldıysanız veya şüphe içindeyseniz, detaylı bilgi almak için Pozitif Yaşam Derneği’ne www. pozitifyasam.org adresinden ulaşabilirsiniz.


K

endine bak!” Dili nasıl kullandığı bir grup hakkında çok şey anlatır. Bu yeni bir bilgi değil, uzunca bir zamandır akademik ve felsefi çevrelerde tartışılmakta. “Kendine bak!” cümlesini duyunca ne hissediyorsunuz? Neler geliyor aklınıza? Genellikle bir azar cümlesi kıvamında, değil mi? “Bu böyle yapılmaz”, “sen önce kendine bak!”. Aslında çok önemli bir hatırlatma, ama nedense bir azar tonu ilişki bizde. Hepimizin dönüp kendine bakması gerekiyor. Bu sadece eleştirel anlamda bir “kendini değerlendir” demek değil. Biz kendimize bakmazsak kim bize bakacak? Pek tabii etrafımızda bir çok eşimiz, dostumuz, ailelerimiz vs var. Ama öyle “bakım”lar var ki, ancak ve ancak biz kendimize verebiliriz. İtalyanca’da sırf buna ayrılmış bir kelime, kavram vardı; benessere. İngilizce konuşan dünya iyi kötü well-being diye çevirir bunu. Türkçe’ye çevirmek zor, iyi olmak, iyi olma hali falan demeye çalışıyoruz ama bir parça “çakma” görünüyor. Yine de işin dilbilimsel kısmını bir kenara bırakıp bu kavramın barındırdığı erdemi anlamanın değerli olacağını düşünüyorum. İyi olmamızı, iyi yaşamamızı sağlayacak tek kişi kişinin kendisidir. Kişi tabii ki dış faktörlere öyle ya da böyle bağlı ve bağımlı. Ama iyi olma hali dışarıdan gelmez, içeriden üretilir. İçinizden geçiriyor olabilirsiniz, insan güzel bir hediye alında mutlu oluyor, insanın başına güzel bir şey gelince seviniyor vs diye. Doğru. Ancak bahsettiğim bir

KENDİNE BAK! HAZIRLAYAN: UZM. KLİNİK PSİKOLOG FERHAT JAK İÇÖZ iletisim@varoluscuakademi.com | www.varoluscuakademi.com

duygu değil. Mutluluk veya sevinç hiç değil. Eğer biz içeriden sağlam bir iskelet kurarsak, içeriden kendimizi desteklersek, içeriden hayatı güzelleştirirsek, o zaman gerçek anlamda dolu dolu yaşamış oluruz. Aksi takdirde bunları dışarıdan beklemek taşıma su ile değirmen döndürmek olur. Zor zamanlar geçiriyoruz. Zor zamanları tanımlayan

toplumsal olayları burada tekrar sıralamanın bir anlamı yok. Hepsini, her birimiz belirli hallerle hissediyoruz. En çok da böyle zamanlarda, dışarıdan gelenlerin bizi aşağı çektiği, mutsuz ettiği, umutsuzluğa sürüklediği zamanlarda dik durmak ve anlamlı yaşamak için içimizden iyi olma halini “üretebilir” olmamız gerekiyor. Ancak uyarmak isterim, benim

kast ettiğim dışarıyı yok saymanın veya tüm trajedilere rağmen mutlu olmanın ve neşeli yaşamanın bir yolu değil. Tam aksine. Tüm yıkımın ve sarsıntıların ortasında üretmeye, yaratmaya, spontan olmaya, denemeye, deneyimlemeye, kısacası içini doldura doldura yaşamayı başarmak. Ve bunların hepsi kendimizi tanımakla başlıyor.Ne yapmak, nerede olmak size iyi gelir? Önümüz yaz, opsiyonlar fazla. Çok üzücü bir şekilde var olan düzen “iyi olma halini”, yani “well-being”i, bir lüks tüketim ürünüymüş gibi sunuyor. Binlerce liralık tatiller ancak size “iyi olma hali” verebilir. Binlerce liralık yemekler, giysiler, deneyimler. Hayır! Kendinize dönüp bir bakın. Bu adamın, bu kadının ne hoşuna gider, kendinize sormaktan çekinmeyin. Ve cevaplarınızın peşinden gidin. Deneyin. Olmayanları bırakın ve yeni hayaller kurun. Bu sefer onların peşinden gidin. Bahsettiğim çok büyük değişiklikler olmak zorunda değil. İyi bir edebiyat ürününün size vereceği doygunluk gerçekten ucuz. Sadece deneyimleyin. Her gün yoga yapmak için çok pahalı stüdyolara üye olmak zorunda değilsiniz. Zamansızlık bir bahaneniz olmamalı. İnternetten size rehberlik edecek binlerce kaynak var. Veya başka şeyler. Sadece dönüp bir kendinize bakmaya, kendinize cevap vermeye cesaret edin. Siz kendinize bakmazsanız, kimse sizin boşluğunuzu dolduramaz. Hepinize keyifli yazlar dilerim,

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S113


B

İDRAR SÖKTÜRÜCÜ

ir zamanlar sosyete meyvesi olan ve sadece pahalı

Çağımızın kabuslarından biri olan selülitin tedavisine yardımcı olur ve idrar söktürür. Bu sebeple diyetisyenlerin önerdiği vazgeçilmez bir meyvedir. Tüm bunların yanında ateşli hastalıklar ve ateş yükselmesinde ananas suyu içilmelidir. Yıllardan beri insanlar nezleye ve ateş yükselmesine karşı ananas suyunu kullanmışlardır. İcindeki protein mayası kuvvetli bir ateş düşürücüdür.

süpermarketlerde satılan Ananas, artık neredeyse bakkallarda bile satılmakta. İnsanoğlu için adeta bir mucize olan ananas, içinde insan vücudu için gerekli olan vitaminlerin hepsini barındırır. Ayrıca 16 mineral ihtiva eder. İçerdiği su miktarı da fazla olduğundan, zayıflamak isteyenler için büyük fayda sağlar.

PROTEIN ÇÖZÜCÜ

Ayrıca boğaz iltihabını önler, kan dolaşımını hızlandırarak tansiyonu düzenler. Vücutta yağ birikiminin önüne geçer. Stresi önler.

Ananas, içerdiği protein mayası sayesinde yiyeceklerdeki proteini çözer. Bu etkilerinden dolayı da sindirim sistemine doğrudan etki yapar ve mide çalışmasını hızlandırır. Özellikle de etin sindirilmesinde etkilidir Bağırsakların temizlenmesini sağlar. İçerdiği Bromelain enzimi sayesinde bağışıklık sistemini kansere karşı harekete geçirir ve güçlendirir. Bu yüzden ananas kanseri önlemede etkilidir. Ayrıca bu enzim sayesinde kireçlenmenin de önüne geçer. Mucizevi meyve ananas kozmetik ürünlerde de sıkça kullanılır. Bunun nedeni içerdiği özlerle yağ yakıcı özelliğinin olmasıdır.

İçerdiği B vitamininin etkisiyle saçın parlamasına yardımcı olur ve cildi nemlendirir.

DİKKAT!

Ananasın yaprağı koyu yeşil renktedir ve tazesini ayırt ederken bu dikkate alınmalıdır. Tam olarak olgunlaşmış ananas alınmalıdır. Olgunlaşmış ananasların dış rengi canlıdır ve bıçakla dışı soyulabilir. Tüketilirken ortasındaki sert kısım çıkarılmalıdır.

MUCİZE MEYVE:

ANANAS HAZIRLAYAN: EZGİ SAYAN

ezgi.sayan@gzone.com.tr | twitter.com/deliyimnolcak | instagram.com/deliyimnolcak

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S114

Dikkat! Kan sulandırıcı ilaç kullananlar ve kan pıhtılaşmasında sorun yaşayanlar ananastan uzak durmalıdır.


ASTROLOJİ>

HAZIRLAYAN: BERNA ATAY Ayın daha detaylı yorumları için haftalık yorumlarımı takip edebilirsiniz. twitter.com/BernAtay | facebook.com/atayberna | www.bernaatay.com

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S115


KOÇ Sevgili Koçlar, Yönetici gezegeniniz Mars Retro sürecini tamamladı. Artık Akrep burcunda ve düz hareketine başladı. Enerjinizin yükseldiği ve artık ortak kazanımlar, beklediğiniz maddi destekler, banka ve kredi konularında elinizdeki imkanlar ve yaratmak istediğiniz imkanlar konusunda da netlik kazanmanıza yardımcı olacak. Bu ay dikkatiniz, beklediğiniz gelirlerde ve ortak kazanımlarda diyebiliriz. Eğer evliyseniz eşinizinde kazançları arttırmak, maddi avantajlar yaşamak adına önemli girişimleri devrede olabilir. 4 Temmuz’da Yengeç burcunda YeniAy gerçekleşiyor. Yuvanızda gerçekleşecek bu YeniAy sizler hem yuva yaşamınızda bir yenilik, taşınma ve tadilat gibi konular getirebilir, hem de ev alma gibi bir durumu destekleyebilir. Mars ve Yengeç yıldızlarının dost enerjisi bu konuda kaynak yaratabileceğinizi, ayrıca aileden de destekler görebileceğinizi gösteriyor. Aile büyükleri bir aradasınız, ailevi konular birlikte ortak alınacak kararlar önemli. Temmuzun ilk günü itibari ile Venüs ve Mars destek açıdalar. Bu da maddi ve manevi anlamda rahatladığınızı göstermekte. Fakat Venüs ve Plüton

arasındaki sert enerjiler para ile ilgili aşmanız gereken bazı zorlukları da göstermekte. Yani bir zorluk ve bir çözüm durumu devrede gibi. 12 Temmuz Venüs Aslan burcunda, 14 Temmuz’da Merkür Aslan burcuna geçiyor. Bu geçişler güçlü motivasyonu da getiriyor sizlere. Neşelendiğiniz ve aşk konusunda özellikle keyifli konuların içine girdiğiniz dönemler. Aslan yıldızlarından destek alıyorsunuz, kalbi boş olanlar özellikle Venüs’ün Alan burcuna geçişi ile birlikte Aşk’ta şansı yakalıyorlar. Kalbiniz boşsa aşk kapınızı çalıyor sanki sevgili Koçlar. Ayrıca devam eden ilişkilerinizde de keyifli bir dönem sizler için. Tadını çıkartın özellikle 12 Temmuz sonrasının... 20 Temmuz’da Oğlak burcunda Dolunay olacak. Sizler için bu Dolunay kariyer ve iş hedefleriniz ile son derece ilişkili. Ayrıca ebeveynlerinizi de yakınen ilgilendirmekte. Hem iş çevreniz, hem aile konularınız önem kazanırken, dikkat çekiyorsunuz. Temmuz ayına girişimizde gerçekleşen yuvanızdaki YeniAy dönemini düşünün, neye başlamak istediğinize odaklanın ve Dolunay bu konuların göründüğü ve sizlerin harekete geçtiği zamanları anlatıyor. Ayrıca ailevi konularda aya girişimizde önemliydi,

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S116

ortak konular ev ve yuva yerleşiminiz, taşınma veya tadilat gibi konular, dolayısı ile dolunay zamanı hareket geçtiğiniz zamanlar olabilir. Ayrıca Aşk konusunda 12 Temmuz sonrası itibari ile çok şanslı bir evredesiniz, belki bir teklif alıyorsunuz bu son derece mümkün. Dolunay zamanları net olduğumuz, fark ettiğimiz zamanlardır bu da belki sizlerin önemli bir kararınızı açıkladığınız zamanlar olabilir. Yuva vurgusu dikkat çekiyor bu ay, dolayısı ile aile konusu sizler için önemli. 16 Temmuz civarlarında Güneş ve Uranüs sert açısı devrede olacak, bu tarihlerde aile ile ilişkilerinize daha fazla dikkat etmelisiniz. Babanızın sağlığına da dikkat etmesi önemli bu ay. Özellikle 22 Temmuz’da Güneş’in Aslan burcuna geçiş yapacağı tarih ve sonrası olası problemler varsa çözümlenir ve rahatlarsınız.


BOĞA Sevgili Boğalar, Mars Retrosunu nihayet bitirdik. Hem ortak kazanımlar, hem de evliliğiniz ve ilişkiniz ile ilgili alanda yaptığı Retrolar sebebi ile brlikte iş yaptığınız kişiler, evliliğinizde sizleri zorlayan konu ve durumlar, hatta hayatınızdaki insanın yaşamını ilgilendirecek bazı zorluklar ve değişim arzusu, hem de iç dünyanızdaki sizleri zorlayan konuları fazlası ile zihninize taktığınız bazen cevaplar bulamadığınız, bazen sıkıştığınız bir dönemi kapatıyorsunuz. Umarım beklediğiniz yanıtlar sizlere ulaşmıştır. Artık Mars düz harekette, bu da birlikte yol aldığınız insanın ve sizinde yeniliklere açık olduğunuzu ve nasıl hareket etmek istediğinizi fark edebileceğinizi gösteriyor. İlişki veya evlilik ile ilgili stresli bir dönemi kapatıyorsunuz. 4 Temmuz’da Yengeç burcunda YeniAy olacak. Bu da sizlere bir yolculuk fırsatı getirecek sanki! Seyahat, eğitim, yolculuklar adına Temmuzun şanslı burçlarındansınız. Yakın çevre ilişkileriniz artıyor, yolculuk planları yapıyor ve biraz rahatlamış hissediyorsunuz. Venüs ve Merkür artı Güneş dost burcunuz Yengeçteler ve iletişim trafiğinizde bir hayli yoğun başlıyorsunuz Temmuz ayına... Mars ve Venüs dost enerjisi de bu ay kendisini fazlası

ile hissettiriyor. Bu da genel rutininizde, ilişkilerinizde rahatlama ve aynı dilden konuşma ve kendinizi rahat hissetmenize neden olacaktır. Sadece Temmuz ilk gününe dikkat! Venüs ve Plüton sert açıdalar. Kendinizi yormayın, stresten mümkün olduğunca uzak olmaya gayret edin. Sizler için biraz masrafı bir ay olacak gibi, ama harcamalarınız daha çok seyahat gibi konulara duruyor. 12 Temmuzda Venüs, 14 Temmuzda ise Merkür Aslan burcuna geçiyorlar. Aslan aile, yuva konularınızı anlatmakta. Dolayısı ile yuva ve aile ilişkileriniz önem kazanıyor. Evde vakit geçirmenin size keyif verdiği bir dönem olacak bu yıldızların geçişi sonrası. Burcunuzun yönetici gezegeni Venüs’ün Aslan burcuna geçişi ile birlikte yaşam alanınız, evde vakit geçirmeniz de önemli olacak. Misafirleriniz olabilir, yaşam alanınız ile ilgili konular önem kazanabilir. 20 Temmuz’da Oğlak burcunda Dolunay gerçekleşiyor. Sizler için bilgi aksı bu alan, dolayısı ile beklediğiniz birtakım haberler önemli gibi, belki uzak çevreler, yurtdışı ile ilgili konular, yasal konularınız varsa bu konular önem kazanabilir. Temmuz ayına başlarken Yengeç burcundaki Yeni ay sizlerin bir karar alabilceğini, belki bu karar

ile birlikte önemli bir dönemi başlatmak isteyebileceğinizi de göstermekteydi, belki bir girişiminizin sonucu geliyor bu tarihlerde. Bu dediğim gibi yasal bir konu olabilir. Güneş Yuva göstergeniz, Ay ise yolculuklar ve seyahatlerinizi anlatmakta, ayrıca bu gezegenlerin Uranüs ile enerjileri de gösteriyor ki, bir özgürleşme arzunuz devrede. Neden ve hangi konudan özgürleşmek istiyorsunuz? Beklediğiniz cevaplar sizleri hangi konuda rahatlatacak! Ya da almak istediğiniz kararlar çevrenizin değişmesine mi neden olacak. Evet bu dolunay zamanı bana kalırsa zihniniz çok aktif, ve genel yaşamınıza odaklanıyorsunuz. 22 Temmuz saat 12:31 itibari ile Güneş Aslan burcuna geçiyor. Yuvanızda gezinecek olan Güneş 1 ay boyunca ev ve aile yaşamınıza odaklanmanıza neden olacak. Uranüs ve Satürn’den destek alarak ilerleyecek olan Güneş sizlere bir mal konusunu da önemli olacağını göstermekte. Belki bir ev almak, bir yatırım yapmak gibi bir konuyu devreye alacak. Ailevi konular önemli ve baba figürü önemli. Onun yaşamında da önemli bir durum ve önemli kararları var gibi. Ortak konular, aile bir arada alınacak kararlar dikkat çekebilir.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S117


İKİZLER Sevgili İkizler, Mars nihayet artık düz pozisyonda. Uzunca bir süredir Retro pozisyonda olması ve özellikle son 1 aydır rutin ve genel temponuzda Retrosunu sürdürmesi gösteriyor ki çok çalıştınız ve gerçekten çok yoruldunuz. Artık düz pozisyonda ve işlerinizi biraz daha yoluna koyduğunuz bir döneme giriyorsunuz. Derin nefes alabilirsiniz, emeklerinizin karşılığını alma zamanlarındasınız artık. 4 Temmuz’da Yengeç burcunda YeniAy olacak. Maddi konularda şanslı ve elinize geçebilecek toplu bir para olabileceğini gösteriyor, biraz dikkatiniz para konularında. Yengeç yıldızları size para getirirken, masraf kapısı da açabilirler aman dikkat. Özellikle Plüton ile karşıtlık yapacak olan bu gezegenler gelir-gider dengenizin bu ay hareketli olacağını da göstermekteler. Dolayısı ile elinize geçen kaynakları iyi değerlendirmeli ve planlı harcamalısınız. YeniAy yeni kaynaklar yaratabileceğinizi ve ekonomik anlamda önemli atılımlar yapma kararı alabileceğinizi de göstermekte. Ödeme planı, konusunda ayın ilk günlerinde şanslısınız, yani aya başlarken yaptığınız plana

sıkı sıkıya bağlı kalırsanız maddi konularda keyifli bir ay yaşayabilirsiniz. Mars ve Venüs arasında gayet pozitif bir görünüm olacak bu ay. Bu da gösteriyor ki, bir süredir sizi yoran ve zorlayan konu ve koşulların mükafatını alıyorsunuz. Çok çalıştım ve hakkettiğimi kazandım diyorsunuz sanki. Hem genel rutininizi yoluna koymak konusunda şanslı, hem de genel neşenizi arttırmak için avantajlar yakalayabiliyorsunuz. 12 Temmuz’da Venüs, 14 Temmuzda ise Merkür Aslan burcunda olacak. Dost burcunuz Aslana geçiş yapacak olan bu yıldızlar, sizlere çevrede hareketlilik getiriyorlar. Yakın arkadaşlarınız ile görüşmeleriniz artarken, kuzen ve kardeşler olabilir keyifli ve neşeli bir dönem yaşamanıza destek olacaklar. Yolculuklar adına da şans yakalıyorsunuz. Sizler için bu yıldızların Aslana geçişi destekleyici ve motivasyonunuzu arttırıcı olacak diyebilirim. 20 Temmuz’da Oğlak burcunda Dolunay olacak. Para aksınız tetikleniyor. Bütçeniz, elinizdeki imkanlar, kazançlarınız ve beklediğiniz

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S118

bir haber belki önemli olacak. Temmuz ayına girerken önemli olan bütçe ve para konuları bu tarihte sonuçlarını verecek. Dolayısı ile ayağınızı yorganınıza göre uzatırsanız bu Dolunay sizleri hırpalamadan geçer. Bu tarihler tam bütçe konuları adına önemli ve biraz baskıcı olabilir. Bir diğer yandan, sanki bu dolunay size bir iş teklifi de getiriyor gibi. Mars’ın bu dolunaya güçlü desteği var. belki bir proje ve önemli bir iş konusu, anlaşması veya bir projeye başlama durumu dikkat çekerken sizler maddi olanaklarını duyuyor ve fark ediyorsunuz. Jüpiter ve Plüton arasında güçlü bağlar var, sizlere bu güzel bir iş, ortak proje ve destek getirebilir. 22 Temmuz’da Güneş Aslan burcunda olacak. Güneş’in Aslan burcuna geçmesi ve burcunuza destek olamaya başlaması da gösteriyor ki, imzalar ve anlaşmalar adına güzel bir dönem başlıyor. Temmuz ortası itibari ile seyahatler konusunda yaşadığınız avantajlar devam edecek diyebilirim. Kardeşler ve yakın çevre ilişkileriniz ayın genelinde ve Ağustos ayında da yoğun olacak.


YENGEÇ Sevgili Yengeçler, Mars Retrosunu tamamladık nihayet artık düz pozisyonda. Hem rutininizi, hem aşk hayatınızı anlatan alanda yaptı Retrosunu. Genel rutininiz, değiştirmek istediğiniz bazı şartlarınız, çalışma ortamlarınızdaki yoğunluk ve baskı, iş arkadaşlarınız ile bazı anlaşmazlıklar, aşka olan ihtiyacınız, anlayış ve ilgi beklemeniz, hayatınızdaki kişi ile olası sorunları gündeme getirme arzunuz derken Mars’ın enerjisi sizleri gerçekten zorlamış olmalı. Kariyer göstergeniz Mars, dolayısı ile kiminiz için iş çevrelerinizdeki değişim, belki kiminiz içinde uyum dönemi oldu tüm Mars Retro dönemi. Şimdi artık düz pozisyonda ve burcunuzu destekleyerek ilerlemekte dolayısı ile desteklere açık, sorunların altından kalkarak güç kazanıyorsunuz. 4 Temmuzda burcunuzda YeniAy olacak. Venüs ve Merkür’de burcunuzda geziniyor, neşe ve motivasyonunuz artarken Mars’tan da destek alarak kendiniz için güzel olacak birtakım kararlar ve pozitif bakış açısı ile başlıyorsunuz Temmuz ayına. Arkadaş ve

dost çevrenizde sizlere destek olurken, önemli kararlar da aldığınız zamanlardasınız. Zaten Güneş burcunuzda ve sizlerde doğum günü döneminizdesiniz. Bu da sizlerin 1 yıllık bir dönemi sonlandırdığınızı yenilenmek için güçlü motivasyon duyduğunuzu da göstermekte. 12 Temmuz’da Venüs, 14 Temmuzda ise Merkür kaynaklar alanınıza geçiş yapıyorlar. Parasal konular genel olarak pozitif etkilere tabi diyebilirim. Maddi konularda bir avantaj durumunuz var, kazançlarda bir artış söz konusu. Bunun yanı sıra biraz bütçenizde hareketleniyor diyebilirim. Unutmayın Venüs kaynaklar alanınızdan geçiyor olacak ve bu da sizlerin harcama motivasyonunuzu arttıracağınız anlamına gelmekte. Fakat aileden gelecek desteklerde dikkat çekmekte. Jüpiter burcunuzu son derece dost destekliyor, bu da sizlere uyumlu ve olumlu bakış açısı getirmekte. Dolayısı ile hem burcunuzdaki Yeniay ve Jüpiterin desteği derken, sizler için keyifli başlıyor Temmuz ayı. Aşk konusu bu ay önemli! Mars’ın desteği arkanızda ve özellikle ikili ilişkilerde, aşk

ve hayatınıza neşe katmak konusunda, sorunları çözmek ve bunun sizin lehinize sonuçlanması konusunda da desteklerdesiniz. 20 Temmuz’da Oğlak burcunda bir dolunay olacak. Bu tarihe dikkat edin! Birkaç gün önce ve sonrasında stres enerjisi devrede. Dolunay zamanları sizler için her zaman önem teşkil ediyor, unutmayın Ay yönetici gezegeniniz. Mars bu dolunayda son derece destekleyici fakat yinede dikkat etmeniz gereken şey iş ortağınız olabilir, eşiniz olabilir bazı konularda inatlaşmamak. Fikirsel ayrılıklar devrede olabilir. Burcunuzda gerçekleşecek olan YeniAy kendiniz ile ilgili bir yenilik ve başlangıç kararı almanızı sağlarken, Dolunay bunu hayata geçirme ve açıklama zamanınız olabileceğini de gösteriyor. Yani birtakım beklentilerinizde dikkat çekiyor bu ay, özellikle karşınızdaki kişilerden beklediğiniz destekler. İş olabilir, eş olabilir ama ilgi ve destek beklediğinizi söylemeliyim.

başlaması da gösteriyor ki, maddi konularınız, bütçeniz ayı kapatırken önemli olacak. Özetle, İş anlaşmaları, bağlantılar, görüşmeler adına hareketli başlıyor ve avantajlı ilerliyorsunuz bu ay. Maddi konularda ise desteklere son derece açıksınız.

22 Temmuz’da Güneş’in Aslan burcuna geçişi va kaynaklar alanınızda gezinmeye Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S119


ASLAN Sevgili Aslanlar, Mars uzunca bir süredir yuvanızda Retro yapıyordu ve bu ay itibari ile artık düz pozisyonda. Evde ve aile yaşamınızda etkili olabilecek değişimler Mars Retro döneminde gün yüzüne çıkmış ve değişim gereken konular fark edilmiş olmalı. Tüm Temmuz boyunca Mars hala Yuvanızda geziniyor olacak ama bu sefer güç kazanmış durumda. Yani sorun olabilecek birçok şeyi değiştirmek ve düzenlemek adına sizlerin bir süre daha yuva konularınıza odaklanmanıza neden olmakta. 4 Temmuz’da Yengeç burcunda bir yeni ay olacak. Haritanızda 12.ev dediğimiz alanda gerçekleşecek, kendinize zaman ayırmak ve dinlenmek isteyeceğiniz dönemler. Ruhsal rahatlama arzunuz çok ön planda bu YeniAy’ın da etkisi ile birlikte. Ayrıca bu ay maddi dengeleriniz de önem kazanıyor. Merkür’ün Plüton ve Uranüs ile yapacağı zorlayıcı açıları olacak, bu da özellikle Temmuz ilk 2 haftanın sizlere biraz masraflı gelebileceğini de düşündürmekte. Zihninizde biraz da bu konular var gibi... Bir diğer yandan da yuvanızda

gezinen Mars’ın Yengeç yıldızları ile dost enerjileri de devrede, bu da hem kardeşler konusunda, hem de ailevi meselelerde bir rahatlamayı beraberinde getirecek gibi durmakta. Yani YeniAy enerjisi aslında bir yandan da sizleri son derece destekliyor, sadece sağlığınıza, kendinize önem verin ve maddi konularda daha dengede olmaya çalışın. 16 Temmuz’da Güneş ve Uranüs arasında sert bir enerji söz konusu olacak, bu belirttiğim tarih civarlarında kendinizi çok yormamaya önem vermelisiniz. 12 Temmuz’da Venüs burcunuza geçiş yapıyor ve 14 Temmuz’da ise Merkür’ü misafir etmeye başlıyorsunuz. Bu geçişler sizleri güçlendirmeye başlarken, enerjiniz ve motivasyonunuz da yükselmeye başlıyor olur. Özellikle Venüs’ün burcunuza gelişi ile birlikte kariyer konularında şansınız da artmaya başlar. Merkür para göstergeniz, bu ayın bir kısmında bazı zorlayıcı açıları var fakat bir diğer yandan da birtakım birikim durumunuz da var gibi! 20 Temmuz’da Oğlak burcunda Dolunay olacak.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S120

Sağlık kontrolleriniz, rutin işleriniz, genel düzeniniz adına önemli bir dolunay diyebilirim. Birlikte çalıştığınız insanlar, iletişiminizde önem kazanırken, biraz yoğun olabilirsiniz. Bu ay kendinize önem verme ve önemseme ayınız olsun sevgili Aslanlar. 22 Temmuz’da Güneş burcunuza geçiş yapıyor ve kendinizi daha enerjik ve dinç hissediyorsunuz. Fakat genel olarak şunu bilmelisiniz hem Dolunay enerjisi hem de Güneş’in Yengeç burcunda olduğu dönemler biraz kendinize önem vermelisiniz. Ayrıca Venüs ve Merkür’ün burcunuza gelişi ile birlikte bazı fırsatlara da açık oluyorsunuz. Kiminize iş adına, kiminize de maddi konularda önemli avantajlar gelmeye başlıyor...


BAŞAK Sevgili Başaklar, Mars uzunca bir süredir Retro yapıyordu ve nihayet artık düz pozisyona geçti. Sizlerin haritalarında ise iletişim, evrak işleri, bol yazmalı okumalı bir dönem geride kalıyor gibi. Yani bir nefes alıyor ve oh diyorsunuz artık, okunması gereken evraklar mı, yoksa bolca yazılı işleriniz mi bilemiyorum ama tek söyleyebildiğim zihinsel olarak da yorulduğunuz bir dönemi nihayet sonlandırıyorsunuz. Mars tüm Temmuz ayında ise Akrep burcunda olacak, burcunuzu desteklerken sizleri biraz gezdirecek gibi duruyor, finalize ettiğiniz işlerinizin mükafatını alma zamanı diyebilirim. 4 Temmuz’da burcunuza dost Yengeç YeniAy’ı gerçekleşiyor. Yeni ortamlar ve çevrelere girebilirsiniz, ayrıca maddi ve manevi anlamda da dostlarınızdan ve bir çevreden de destekler alabilirsiniz. Venüs para göstergeniz ve Venüs’te yengeç burcunda. Ayrıca burcunuzun yönetici gezegeni Merkür’de dost burcunuz Yengeçte gezinmekte. Bu da gösteriyor ki, genel olarak sosyal ortamlardasınız ve biraz da eğlenmeye para ve

vakit ayırıyorsunuz. Bu ay Mars ve Venüs arasındaki dost enerji de kendisini hissettirmekte, bu da elinize geçebilecek bir paranın da olabileceğini gösteriyor fakat genel olarak harcamalara dikkat etmeniz gereken bir aydasınız bunu bilmelisiniz. Özellikle Temmuza girişimiz ile birlikte maddi konularda biraz açılma riskiniz de söz konusu. Kiminiz içinde bir işi finalize etme veya sonlandırma konusu veya durumu var gibi! Temmuz ilk 10 gün enerjiler biraz değişken, yani desteklerin olduğu kadar zorlayıcı durumlarda söz konusu. İş ve Kariyer adına bazı stresli durumlar olabilir, belki bazı işlere zaman ayırmak isterken, bir diğer yandan da kendinizi fazlası ile yoruyor ve hırpalıyorsunuz. Özellikle Merkür’ün 6-12 Temmuz dönemi yapacağı açılar sebebi ile bana kalırsa mümkün olduğunca kendinizi her türlü konudan izole edin derim. Zihninizi gereksiz yere zorlamayın ve yormayın. Burcunuzda gezinen Jüpiter’in Merkür ile yapacağı destekleyici enerji ise en büyük desteğin aileden geldiğini gösteriyor. Yani olası sizi zorlayan ve sıkan bir duruma

karşı çözüm üretmek adına da gayet desteklere açıksınız. Stres varsa eğer, çözüm de var diyebilirim. 12 Temmuzda Venüs ve 14 Temmuzda ise Merkür Aslan burcuna geçiş yapıyorlar. Bu geçiş ile birlikte yıldızlar sizlere sanki dinlenin, arka planda olun, akış yakalayın der gibiler. Ayrıca bu dönemi birtakım projeleri geliştirmek ve alt yapısını oluşturmak için de değerlendirebilirsiniz.

beraberinde yükselir. Yani bu ayın enerjisinde tatil fırsatı yakalamak, dinlenmek ve biraz genel rutin ve düzenden uzaklaşma arzunuz çok ön planda diyebilirim.

20 Temmuz’da Oğlak burcunda bir dolunay bekliyor bizleri. Aşk eviniz Oğlak, aynı zamanda yaşamdan neşe ve keyif almak arzusu da bu dolunay enerjisinde sizler için önem kazanıyor. Fakat, Venüs’ün Aslan geçişi ve sonrasında Dolunay enerjisi derken Aşk konusunda biraz aklınız gibi, ya bir ilişkiye başlıyor ve arka planda tutuyorsunuz. Ya da hayatınızdaki insan ile biraz mesafeler devrede gibi, yani bir sebeple uzaklaşmak olabilir. İletişiminize, ilişkinize de önem verdiğiniz zamanlarlar olacak. 22 Temmuz’da artık Güneş’in de Aslan burcuna geçiş zamanları. Aslan yıldızları sizleri içsel olarak desteklerken, biraz izole olma arzunuz da Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S121


TERAZİ Sevgili Teraziler, Mars Retrosu nihayet tamamlandı ve artık bu ay itibari ile düz pozisyonda. Fakat parasal konular, para ile ilgili bazı stresler de dikkat çekti retro süreci boyunca. Ya maddi kazançlarınız adına önemli bir değişim yaşadınız, ya da bir borç konusu veya maddi bir durum son derece önemli oldu. Şimdi Mars’ın düz pozisyona geçmesi ve tüm Temmuz boyunca Akrep burcunda olması da gösteriyor ki, artık maddi konuları rayına koymaya başlıyorsunuz. Uzun süren Retro sizleri hem yakın çevre, hem de parasal konularda zorladı, kiminiz kardeşleriniz ile ilgili bir konuda bir değişim yaşadınız, onun hayatında önemli bir konu sizler için de son derece dikkat çekiciydi. İşte bu ay itibari ile şartlar nasıl olduysa veya neler değiştiyse yoluna koyma ve yeni şartlara adaptasyon ayınızdasınız. Bu ay Yengeç yıldızları dikkat çekerken, sizlerin de dikkatleriniz biraz kariyer konularında diyebilirim. Hem Güneş’in hem de Venüs ve Merkür’ün zorlu açıları ile Temmuz ilk dönemler biraz baskı da devrede. Allahtan bayram enerjisi ile atlatıyorsunuz buradaki

baskıyı, fakat sanki yine de aklınızda iş ve kariyer konuları var diyebilirim. 4 Temmuz’da Yengeç burcunda bir yeni ay olacak ve kariyer konuları ile ilgili bir yeni ay sizler için. Bu biraz hedef belirliyor ve önüme bakıyorum dediğiniz bir durum gibi de aynı zamanda. Merkür’ün Plüton ve Uranüs ile sert açıları ve ayrıca Venüs’ün Temmuza girerken Plüton ile zorlu açıları aslında sizler için bu ayın son derece önemli olduğunu da gösteriyor. Kendinize dikkat etmeli ve işlerin bir şekilde hallolacağına inanmalı ve bolca dinlenmelisiniz. 12 Temmuzda burcunuzun yönetici gezegeni Venüs Aslan burcuna geçiş yapıyor. 14 Temmuz’da ise Merkür’ün Aslan burcuna geçişi ile birlikte biraz sosyal ortamlarınız hareketlenmeye başlıyor diyebilirim. Venüs ve Merkür bu geçiş ile birlikte Satürn’den destekler almaya başlarken özellikle kendinizi daha rahat hissedersiniz. Fakat önümüzde bir de Dolunay olacak ve sizler için bu dolunay enerjisi de gayet önemli.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S122

20 Temmuz’da Oğlak burcunda ve haritanızda ise Yuva ve kökler ile ilgili alanda gerçekleşiyor dolunay. Yuva ve aile teması önem kazanırken, bana kalırsa iş ve iş çevreleri adına da son derece önemli bir dolunay yaşıyor olacaksınız. Siz bir öncü burç olarak, öncü burçlarda gerçekleşecek bu dolunay hali ile birçok konuya ışık tutacak. Taşınmak, ev değiştirmek veya aile ile ilgili bir durumun netleşmesi, babanın bir kararı belki önem kazanacak gibi durmakta. İş konuları bu kadar önemliyken, özellikle Güneş’in 22 Temmuz itibari ile Aslan burcuna geçmesi ile birlikte çevreden destekler gelirken bana kalırsa sizleri mutlu edecek haberler de alırsınız. Fakat dediğim gibi yıldızların Aslan burcuna geçişleri sonrasında daha rahatsınız, öncesinde hareketlisiniz, hem iş çevreleri hem de ailevi konular ile ilgili durumlarda.


AKREP Sevgili Akrepler, yönetici gezegeniniz Mars’ın Retrosu bitti ve nihayet düz pozisyonda. Tüm Ay boyunca burcunuzda gezinen Mars’ın artık sizi desteklediği dönemler başlıyor, yani hem sağlık adına, hem de genel olarak yaşamınızdaki genel enerji adına işleri yoluna koymaya başlıyorsunuz. Rutininiz ve genel düzeniniz adına da yapmak istediğiniz birçok yenilik için de artık düzen kurmak ve istediğiniz ortamı sağlamak adına destekler alıyorsunuz.

biraz ilişkiler konusu da var gibi! Venüs eş göstergeniz ve sizleri için Yengeç geçiş süreci önemli, belki ortak bir konu ve karar durumunuz var ve ayın ilk günlerinde biraz fikirsel ayrılıklara da açık olma riskiniz var gibi. Mars burcunuzda ve artık düz pozisyonda yani sizi sıkan ve bunaltan konuları çözmek, çözüm üretmek ve sizin lehinize çevirmek konusunda şanslısınız. Venüs ve Mars destek açısı ise 6-7 Temmuz civarlarında kendisini hissettirirken sizler de biraz daha rahat hissedersiniz.

4 Temmuz’da Yengeç burcunda bir YeniAy olacak. Burcunuza dost enerjide gerçekleşen bu yeniay enerjisi ile uzak yollar ve seyahatler adına destekler alıyorsunuz. Size iyi gelecek ve sizi mutlu edecek bir seyahat organizasyonu içinde olabilirsiniz. Tatil konusunda da şanslı desteklere son derece açıksınız. Yengeç burcunda gezinen yıldızlar sizleri desteklerken bir diğer yandan da biraz zorlu enerjilerde olacaklar. Özellikle Temmuza başlarken Venüs ve Plüton arasındaki karşıtlık da dikkat çekmekte, demekki tatilde veya uzaklarda da olsanız aslında aklınızda

Yıldızlar kariyere doğru kaymaka başlıyorlar, sizler için önemli bir döneme giriyorsunuz, iş hayatınız ve iş çevreleriniz dikkat çekmeye başlıyor. 12 Temmuz Venüs Aslan burcuna geçiş yapıyor ve 14 Temmuzda ise Merkür Aslan burcu seyahati başlıyor. Aslan yıldızları sizlerin iş hayatınız adına hareketliliğin artacağını gösteriyor. Genel iş yoğunlu, üstler ile ilişkiler, hedefler ve gelecek adına önem kazanırken yoğun bir dönem başlıyor sizler için. Kendinizi gösterebileceğiniz ve dikkat çekeceğiniz bir dönemdesiniz ayrıca. 20 Temmuz’da Oğlak

burcunda Dolunay gerçekleşirken, her türlü kararınız açıklamalarınız ile dikkat çekebilirsiniz. Seyahat konusunda bu ay gayet şanslı bir burçsunuz ve aynı zamanda sizler için önemli kararlar ile de bu ay dikkat çekiyor. Kiminiz önemli kararları dolunay enerjisi ile alırken, hayatınıza farklı bir yön vermek isteyebilirsiniz. Eğitim konusu da önem kazanıyor ve yurtdışı, uzaklar, seyahatler ve ticaret konusunda da hareketlilikler bu ay dikkat çekiyor ve kiminiz de beklediğiniz önemli bir haberi alıyorsunuz. Belki bir sınava girdiniz ve sonucunu Dolunay döneminde alıyorsunuz, ya da beklediğiniz önemli bir dava sonucu vardır diyelim ki, dolunay zamanı bunu duyuyorsunuz gibi... Dolunay farkında olunan enerjileri barındırırken sizlerin de bilgi ve iletişim aksınızda gerçekleşmesi gösteriyor ki, ya birşey duyuyor, karar veriyor ve yön veriyorsunuz. 22 Temmuz’da Güneş’in Aslan burcuna geçişi ile birlikte kariyer konusu da tekrar önem kazanıyor. Ama dediğim gibi kiminizin iş yapış şekliniz, belki iş görüşmeleriniz, belki üstler ile ilişkileriniz veya üst kademede önemli olacak

konuları tetiklerken, kiminiz de yaşamınızdaki genel enerji olarak birtakım düzenlemeler dönemindesiniz.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S123


YAY Sevgili Yaylar, Mars Retrosu nihayet bitti ve artık düz pozisyonda ve tüm ay boyunca Akrep burcunda olacak. Akrep burcu haritanızda 12.ev dediğimiz konular üzerinde etkili bir alan, dolayısı ile olası sağlık konularında bazı problemlerinizi çözmek için güzel fırsatlar artık. Mars bir diğer yandan da aşk ve ilişkiler konusunda haritanızda söz sahibi gezegen, dolayısı ile bu konularda geçen dönemlerde yaşadığınız bazı sorunlarınızı da çözme dönemindesiniz. Kiminizin de enerji ve eforu biraz çocuklar ile ilgili konularda da olabilir ama bu ay itibari ile dediğim gibi Mars artık düz pozisyonda ve sizi zorlayan, sağlık olabilir, genel aşk ve motivasyon veya çocuk sorumluluğu gibi konularda rahatlama dönemi başlıyor. 4 Temmuz’da Yengeç burcunda YeniAy olacak. Ortak kazanımlar, maddi konular ve beklenen kazanç arttırımı gibi konuları tetikliyor olacak bu yeni ay enerjisi. Venüs ve Merkür’ün de ayın bir bölümünde Yengeçte olması gösteriyor ki, eş veya aile de olabilir bazı maddi destekler de devrede. Kiminiz kredi almak, veya finansal anlamda genişleme ve rahatlama

yaşamak adına da şanslı hissediyorsunuz. Bu aya başlarken Venüs ve Plüton karşıt açısı dikkat çekiyor, dolayısı ile aya başlarken biraz maddi anlamda stresli hissedebilirsiniz. Kazanç arttırmak adına destekler evet devrede fakat bir diğer yandan da parasal konular hareketli sizler için. 20 Temmuz’da Oğlak burcunda Dolunay gerçekleşecek. Para aksınız bu Dolunay ile birlikte tetiklendiğinde ödemdeler, gider ve gelirler konusu da sizler için önem kazanıyor olacak. Dolunay’ın yönetici gezegeni Satürn burcunuzda, aslında bu sizin bir maddi destek almak, kazançlarınızı arttırmak adına destekliyor da bir diğer yandan. Yani sevgili Yay’lar para konusu bu ayın büyük bir bölümünde sizler için önemli olurken Venüs ve Merkür’ün Aslan burcuna geçişinden de destekler almaya başlıyorsunuz. 12 Temmuz’da Venüs dost burcunuz Aslanda olacak ve 14 Temmuz’da da Merkür Aslan burcuna geçiş yapıyor. Bu yıldızların geçişi ile birlikte motivasyonunuz da yükseliyor. Seyahatler konusunda da birçok avantajlı durumlar

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S124

devrede de olabilir. 22 Temmuz’da Güneş’te Aslanda olacak. İmzalar, kararlar, anlaşmalar ve uzak yerler, yolculuklar adına destekler gelirken, kiminiz de yasal bir konuda bir rahatlama yaşıyor olabilirsiniz. Resmi kurumlar ile ilgili işleriniz önem kazanabilir.


OĞLAK Sevgili Oğlaklar, Mars retrosu nihayet bitti bu ay artık düz pozisyonda. Tüm ay boyunca Akrep burcunda seyahat edecek olan Mars size çevre ilişkileri adına hareketlilikler getiriyor. Öncelikle Retro döneminde bazı arkadaşlarınız ile aranızda birtakım sorunlar olmuş olabilir, ayrıca yuva ve aile ilgili konularda da bazı problemler ile uğraşmış olabilirsiniz, Marsın artık düz pozisyonda olması ve güç kazanması ile neşe ve motivasyonunuz artarken kendinizi daha dengede ve rahat hissediyorsunuz. Burcunuzu destekler konumda ve bu ay Venüs ile de gayet güzel açıları olacak. Hayatınızda yuva, aile, aşk konularında güzel gelişmelere açıksınız. Bu ay Yengeç burcunda birçok gezegen geçişi devrede ve karşıt burcunuz Yengeç ve 4 Temmuz’da birde Yengeç burcunda YeniAy olacak. Genel neşe ve keyfiniz yerindeyken, Mars da sizi desteklerken ve özellikle Venüs ve Mars arasında destekleyici enerjiler de söz konusuyken ilişkiler adına keyifli durumların olabileceğini düşünüyorum. Kiminiz yeni bir ilişkiye başlarken aşk sosyal

ortamlarda kapınızı çalabilir, kiminiz de evlilik veya ortak bir iş yada proje için de olabilir kolları sıvıyorsunuz gibi! Yani destekler başlıyor, kendinizi bitkin ve yorgun hissettiğiniz dönemleri de biraz arkaya alıyorsunuz. Ayın enerjisinde Venüs ve Merkür’ün biraz zorlayıcı açıları olacak. Temmuz ilk dönem daha çok hissediyoruz, yolculuklara çıkıyorsanız ve seyahat ediyorsanız biraz trafiğe dikkat edin, erken yola çıkın bazı aksaklıklar ve yoğunlukla karşılaşmamak adına daha planlı olun derim.

açıları var, aslında yıldızlar sanki bir proje, bir iş teklifi ve/veya ilişki ile ilgili önemli bir karar aldırıyor sizlere. Bu kararınız ile paralel olarak belki de birtakım maddi destekleri de yakalıyorsunuz gibi. Hadi bakalım hayırlısı olsun sizler için... 22 Temmuz’da Güneş Aslan burcunda olacak. Ortak kazanımlar konusu daha da önem kazanırken, maddi avantajlar adına da dediğim gibi güzel desteklerde yakalayabilirsiniz.

12 Temmuz’da Venüs Aslan burcuna geçiyor ve 14 Temmuz’da Merkür Aslan burcu geçişi ile Aslan yıldızları önem kazanmaya başlıyor. Maddi konular, parasal destekler, harcamalar ve gelir gider enerjiniz önem kazanıyor. Maddi konularda avantajlı bir döneme giriyorsunuz, beklediğiniz prim olabilir, zam olabilir bu ay önem kazanıyor. 20 Temmuz’da burcunuzda Dolunay olacak. İlişkiler aksınız tetiklenirken kendiniz ile ilgili önemli bir karar da verebilirsiniz. Yönetici gezegeniniz Satürn’ün bu dolunay döneminde destek Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S125


KOVA Sevgili Kovalar, Mars Retrosu nihayet bitti, haritanızın en tepo noktasında Retro yapan Mars, hem sizlere iş yoğunluğu ve tempo getirmiş, hem de genel olarak iş konularında bazı değişim veya üstler ile ilişkilerinizde biraz da zorlamıştı. Bu ay düz pozisyona geçmesi ve güç kazanması ile işleri yoluna koymak adına şanslar yakalıyorsunuz. Yani sevgili Kovalar, kiminiz iş değiştirdiniz, kiminiz de iş konusunda bayağı yoruldunuz ve zorlandınız, şimdi artık önünüze bakıyorsunuz diyebilirim. Mars ayrıca kardeş göstergeniz ve yakın çevre ilişkilerinizi de anlatmakta, dolayısı ile genel olarak Mars’ın düz pozisyona geçişi ile birlikte artık kafanızı kurcalayan veya nasıl yapsam dediğiniz konulara da daha rahat cevaplar buluyorsunuz. 4 Temmuz’da Yengeç burcunda bir yeni ay olacak. Bu kendinize yeni bir düzen ve rutin yaratma arzunuzu anlatırken, kendinize ve sağlığınıza da önem veriyorsunuz. Yoğun geçen bir süreci tamamlıyorsunuz fakat hali hazırda temponuz gayet hareketli olacak özellikle Temmuz ilk yarı.

Bu ay Venüs ve Mars arasındaki destek enerji ile rutininizde rahatlamalar da devrede, yolculuklar adına da destekler söz konusu, fakat özellikle Temmuz başlarken Venüs ve Plüton arasında biraz zorlayıcı açılar söz konusu olacak. Aile ile bir arada gibisiniz ve ailevi konular da önem kazanıyor gibi, fakat Venüs’ün ayrıca Mars ile dost enerjilerde olması da güzel, yani başta sizi sıkan veya zorlayan bir durum keyifle devam ediyor gibi. Bu bir seyahat konusu olabilir, veya ailevi bir mevzu olabilir. Merkür’ün Yengeç geçiş döneminde biraz ortak kazanımlar konusunda strese açık olabilirsiniz. ortak bütçe veya bir para mevzusu önem kazanabilir. 12 Temmuz’da Venüs Aslan burcunda ve 14 Temmuz’da da Merkür Aslan burcuna geçiş yapıyor. Karşıt burcunuz Aslana geçiş yapan bu yıldızlar ikili ilişkiler konusunu hareketlendirmeye başlıyorlar. Hayatınızdaki kişiler önem kazanıyor. 20 Temmuz’da Oğlak burcunda Dolunay olacak, bu dolunay dönemi kendinize ve sağlığınıza önem vermelisiniz.

Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S126

Ruhsal ihtiyaçlarınız önem kazanırken, dinlenmeye vakit ayırmalısınız... 22 Temmuzda Güneş karşıt burcunuzda olacak. Eş ve ortaklı işler konusu ayın özellikle 22 Temmuz sonrasında sizler için önem kazanıyor. Teklifler alabilir, ilişkiniz ile ilgili önemli kararlar da alabilirsiniz. Dolunay enerjisi belki sizleri biraz derin düşüncelere çekerken, yıldızların Aslan burcuna geçmesi ve özellkle Satürn’den destek almaları sizi endişelendiren bir konunun netleşmesine de neden oluyor.


BALIK Sevgili Balıklar, Mars Retrosu nihayet bitti ve artık düz pozisyonda. Mars haritanızda, maddi konular, kazançlar ve harcamalar ile ilgili konularda söz sahibi, retro sürecinde maddi konularınızda birtakım hareketlenmelere neden olmuş gibi. Mars’ın Akrep burcunda Retro yapması ve burcunuzu son derece dost desteklemesi gösteriyor ki, parasal konularda halledilmesi gereken birtakım konulardan da avantajlar da yakalamış gibisiniz. Yani birşeyler oldu, belki bir dava, belki sizin hakkınız olan bir mal gibi ve siz hakkınız olanı elde ediyorsunuz gibi. Burcunuzu tüm ay boyunca destekleyecek olan Mars sebebi ile özellikle seyahatler ve tatil konularında da güçlü destekler alıyorsunuz. 4 Temmuz’da Yengeç burcunda YeniAy olacak. Burcunuzu destekleyen Yengeç yıldızları ise size kendinize zaman ayırmanız konusunda motivasyon sağlıyor olacak. Fakat Temmuz ilk günler Venüs ve Plüton arasındaki zorlu açıda önemli diyebilirim. Bir yandan aşk ve kiminiz için de çocuklar konusu bu ay dikkat çekerken, biraz strese açık olabilirsiniz. Merkür’ün de biraz zorlandığı

dönemler özellikle Temmuz ilk 10 gün, bu da dediğim gibi kiminize sevgiliniz ve kiminize de çocuklarınız ile ilgili iletişim konularında fikirsel ayrılıklar getirebilir. Ama Venüs ve Mars destek açısı ile olası problemleri kolaylıkla halledebilirsiniz. Güneş’in açıları da biraz dikkat çekiyor bu ay, özellikle sağlık göstergesi olarak Plüton ve Uranüs ile kuracağı irtibatlar da kendinize bakmanız gereken bir ayda olmanız gerektiğinin de altını çiziyor. Tansiyona dikkat edin!

derken bu ay iş konuları dikkat çekebilir açıkçası. Bana kalırsa çevrenizden beklediğiniz destekler var bu ay. 22 Temmuzda Güneş Aslan burcuna geçiyor ve günlük düzen ve genel rutininiz bu geçiş ile birlikte biraz daha önem kazanıyor sizler için.

12 Temmuzda Venüs ve 14 Temmuzda Merkür Aslan burcuna geçiş yapıyorlar. Rutininiz hareketleniyor bu geçişler ile birlikte. Hatta kiminiz genel rutininde birtakım değişimler de istiyorsanız bunun ile ilgili fırsatlar da yakalıyorsunuz. Evrak işleriniz artabilir, kiminiz de iş görüşmeleri konusunda şanslar yakalayabilirsiniz. 20 Temmuz’da Dolunay olacak, sosyal çevreleriniz bu dolunay enerjisi ile önem kazanıyor. Dolunayın yönetici gezegeni Satürn ise kariyer alanınızda gezinmekte, gözler biraz iş çevrelerinde. Kariyer, hedefler ve planlar Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S127


Türkiye’nin eşcinsel yaşam ve kültür dergisi | Haziran 2016 | S128


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.